gümrük

advertisement
İSTAN
.IJi.',I~"
1
: "
Tİ CAREf"··"·"---,·
ODASı
GÜMRÜK BİRLİGİ'NİN
••
•
GETIRDIKLERI ve
GÖTÜRDÜKLERİ: DIŞ
•
••
TICARET VERGILERI ve
İHRACAT GELİRLERİ
•
•
ANALIZI
HAZıRLAYANLAR
Dr. Demet ÇAK
Dr. Murat ÇAK
NO: 2007-68
İstanbul, 2007
YAYıN
Copyright © İTO
Tüm haklar saklıdır. Bu yayının hiç bir bölümü, yazarın ve İTO'nun
önceden yazılı izni olmaksızın mekanik olarak, fotokopi yoluyla
veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz. Eserin bazı bölümleri
veya paragrafları, sadece araştırma veya özel çalışmalar amacıyla,
yazarın adı ve İTO belirtilmek suretiyle kullanılabilir.
ISBN 978-9944-60-235-8
İTO ÇAGRI MERKEZİ
Tel: (212) 4440 486
İTO yayınları için aynntılı bilgi
Bilgi ve Doküman Yönetimi Şubesi
Dokümantasyon Servisi'nden alınabilir.
T e l : (212) 455 63 29
Faks
: (212) 5120641·
E-posta: ito.yayin@ito.org.tr
İnternet: www.ito.org.tr
tam metin ve ücretsiz olarak
internetten ulaşabilirsiniz.
Odamız yayınlarına
YAYINA HAZIRLIK, BASKI, CİLT
VİMEKAJANS
Reklamcılık Matbaacılık
Tel: 02125774912 Fax: 02125774944
www.vimekajans.com
ÖNSÖZ
Bugün dünyada pekçok ülke; aynı coğrafyayı paylaşma, ortak değerlere sahip
olma, kültürel ve tarihi ilişkiler, kaynakların birlikte kullanılması fırsatı,
ekonomik alanda işbirliği vb. gibi pek çok sebepten ötürü, belirli kurallar
çerçevesinde bir araya gelerek birlik oluşturmuşlardır.
Bu birlikler öncelikle aynı coğrafyayı paylaşan ülkeler arasında yaratılsa da,
yıllar içinde yaşanan krizler, savaşlar, devrimler ve globalleşme süreci
sebebiyle denizaşın ülkelere de yayılmıştır. Bu birliklerin dışında kalan diğer
devletler, birlik kurallarına uyum sağlamak neticesinde birlik üyesi ülkeler ile
işbirliği yapabilme fırsatını yakalamaktadırlar.
Bunlardan birisi Avrupa Birliği ve bu Birliğin üye ülkeleri ile diğer devletler
arasındaki ticari ilişkileri düzenleyen Gümrük Birliği'dir. Gümrük Birliği
taraflar arasındaki ticarette mevcut her türlü tedbirin kaldınldığı, Avrupa
Bjrliği dışında kalan üçüncü ülkelere ise ortak gümrük tarifesinin uygulandığı
bir ekonomik entegrasyon biçimidir.
Avrupa
Ankara
üye ülke olma yolunda ilerleyen Türkiye; imzaladığı
Anlaşması ve Katma Protokol e uygun, Birlik ile ekonomik
ilişkilerinin gelişmesinin bir sonucu olarak 1 Ocak 1996 tarihinde
tamamlanan Gümrük Birliği çerçevesinde; mevzuatını AB 'nin gümrük ve
ticaret politikalarının yanı sıra rekabet ve fikri sınai mülkiyet haklarına ilişkin
politikalarının da dahil olduğu kapsamlı bir alanda uyumlaştırma, AB 'ye üye
15 ülkeye gümrük vergilerini ve kotalannı kaldırma, üçünci.i ülkelere AB
Oı1ak Gümrük Tarifesini uygulama ve aynca AB Ortak Dış ve Rekabet
Politikasını uygulama yükümlülüğünü üstlenmiştir.
Birliği'ne
Gümrük Birliği her ne kadar Türkiye ile AB arasında karara bağlanmış en
somut adımlardan birisi olarak görülse de, sonuçlan ile ilgili her dönemde
farklı görüşler öne sürülmeye devam edilmektedir. Birliğe dahilolmanın
sonucu olarak uygulanan kurallar bütününün Türkiye'nin siyasi, sosyal ve
ekonomik gelişim sürecine etkileri her zaman tartışıla gelmiştir.
3
İşte Gümrük Birliği kurallarının uygulanmasının özellikle dış ticaret ve dış
ticaret vergileri üzerinde yarattığı sonuçlar hakkında bilgi vermek amacıyla
"Gümrük Birliği 'nin Getirdikleri ve Götürdükleri: Dış Ticaret Vergileri ve
İhracat Gelirleri Analizi" isimli bir çalışma gerçekleştirilmiştir.
Bu çalışmanın tüm ilgililere faydalı olmasını diler, yayını hazırlayan İstanbul
Üniversitesi Öğretim Görevlileri Dr. Demet Çak ile Dr. Murat Çak'a
teşekkür ederim.
Dr. Cengiz Ersun
Genel Sekreter
4
İçİNDEKİLER
ÖNSÖZ ..................................................................................................... 3
GİRİş
........................................................................................................ 9
BÖLÜM i
EKONOMİK ENTEGRASYON KAVRAMı VE TÜRLERİ
1. Ekonomik Entegrasyon Kavramı .......................................................... 11
2. Ekonomik Entegrasyon Teorisi ............................................................. 11
3. Gümrük Birliği ...................................................................................... 13
3. I. Statik Etkiler ................................................................................... 13
3.2. Dinamik Etkiler .............................................................................. 16
4. Ekonomik Entegrasyonların Başarı Şartları .......................................... 19
4. ı. Ekonomik Gelişme Farklarının Az Olması ..................................... 19
4.2. Coğrafi Yakınlık .............................................................................. 20
4.3. Ekonomik Yapıların Benzerliği ....................................................... 20
4.4. Ulaştırma ve Haberleşme Altyapıları ............................................. 20
4.5. Kültürel Yakınlık ............................................................................. 21
4.6. Bölgesel Yatırım Politikalarının Uyumlaştırılması .......................... 21
4.7. Tazmin Prensibinin İşletilmesi ....................................................... 21
BÖLÜM II
SERBEST TİcARET ANTLAŞMALARı VE BÖLGESEL
EKONOMİK ENTEGRASYONLARıN ETKİLERİ
ı. Tarife ve Ticaret Genel Antlaşması (GATI) .........................................
2. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA) ..............................
3. Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) .................................................
4. Asya ve Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) ........................................
5. Güney Yarımküre Ortak Pazarı (MERCOSUR) ....................................
6. Latin Amerika Serbest Bölgesi (LAFTA) .............................................
7. Gümrük Birliği ve Avrupa Birliği (AB) ................................................
24
26
28
28
29
29
30
BÖLÜMIII
GÜMRÜK BİRLİGİ SÜRECİ VE TÜRKİYE
1. Ankara Anlaşması ................................................................................. 33
ı .ı . Hazırlık Dönemi .............................................................................. 34
5
,:1
1.2. Geçiş Dönemi ................................................................................. 34
1.3. Son Dönem ..................................................................................... 35
2. Gümrük Birliği Sonrasında Ortaya Çıkan Gelişmeler .......................... 35
3. Gümrük Birliği'nin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri ................. 39
3.1. Rekabet Üzerindeki Etkileri ........................................................... 39
3.1.1. Rekabetle ilgili Mevzuat Uyumu ............................................. 40
3.1.2. Rekabet Gücü Üzerindeki Etkilerin iktisadi Açıdan
Değerlendirilmesi ..................................................................... 41
3.2. Doğrudan Yabancı Sermaye Üzerindeki Etkileri ........................... 43
3.3. Büyüme Üzerindeki Etkileri ........................................................... 45
3.4. Dış Ticaret Üzerindeki Etkileri ....................................................... 46
3.4.1. Dış Ticaretin Uyumu ile ilgili Mevzuat Üzerindeki Etkileri :.~. 46
3.4.1.1. Malların Serbest Dolaşımı ............................... ;.................. 46
3.4.1.2. Gümrük Birliği Dışındaki Ülkelere Karşı Ortak Bir Ticari
Politika ............................................................................... 47
3.4.1.3. Tercihli Ticaret Rejimi ve Serbest Ticaret Anlaşmalan ..... 49
3.4.1.4. Teknik Mevzuat ve Standardizasyon ................................. 49
3.4.1.5. Demir Çelik Ürünleri ................................................. :....... 52
3.4.1.6. Tarım Ürünleri .................................................................... 52
3.4.1.7. işlenmiş Tarım Ürünleri ..................................................... 54
BÖLÜM IV
GÜMRÜK BİRLİGİ'NİN DIŞ TİCARET ÜZERİNDEKİ
ETKİLERİNİN İKTİSADİ AÇıDAN DEGERLENDİRİLMESİ
1. GenelOlarak ......................................................................................... 55
2. Gümrük Birliği'nin Vergi Sistemi Üzerindeki Etkileri ......................... 61
2.1. Gümrük Birliği'nin Dış Ticaretten Alınan Vergi Gelirleri
Üzerindeki Etkileri ......................................................................... 62
2.2. Gümrük Birliği'nin Vergi Gelirleri Üzerindeki Etkisi:
Ekonometrik Yaklaşım ................................................................... 67
2.3. Modellerde Kullanılan Değişkenler ve Ampirik Sonuçlar .............. 68
Genel Değerlendirme ve Sonuç ................................................................. 71
Referanslar ................................................................................................ 73
6
TABLOLAR ve GRAFİKLER
Tablo ı: Müzakerelerde Görüşülecek Hususlar .......................................... 38
Tablo 2: Türkiye'nin Dış Ticareti veAB'nin Payı (milyon $) ........,.......... 42
Tablo 3: Türkiye'nin DYY Açısından Bulunduğu Konum ........................ 44
Tablo 4:-Yıllık Büyüme Oranları ............................................................... 45
Tablo 5: Türkiye'nin Dış Ticareti (1980-2006) ......................................... 55
Tablo 6: Genel ve AB 'ye Yapılan İhracatın İthalatı Karşılama Oranı (%) . 57
Tablo 7: İhracatın Mal Gruplarına Göre Kompozisyonu ........................... 58
Tablo 8: Dış Ticaret Vergileri Hasılatı ........................................................ 63
Tablo 9: Dış Ticaret Vergilerinin Konsolide Bütçe Gelirleri İçindeki Payı . 65
Tablo 10: Dış Ticaret Vergilerinin GSMH İçindeki Payı .......................... 66
Tablo ı ı: Gümrük Vergisi ve İthalde Alınan KDV'nin GSMH İçindeki
Payları (%) ................................................................................ 67
Grafik ı: AB 'ye Olan İhracatın Sektörel Dağılımı ..................................... 43
Grafik 2: Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Sermaye
Girişleri (Milyon $) ................................................................... 44
7
GİRİş
Türkiye'nin Avrupa Birliği ile olan uzun soluklu ilişkilerinde önemli bir
somut adım olan Gümrük ~~rliği'nin ekonomik ve sosyal hayata yansımaları
çok tartışılan bir konudur. Ozellikle ekonomik alanda Gümrük Birliği'nden
sonra meydana gelen değişmelerle ilgili farklı görüşler bulunmaktadır. Bu
farklı görüşlerin şekillenmesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan
günümüze kadar izlenen dış ticaret politikalarının etkili olduğu söylenebilir.
Özellikle ı 950'lerin ortalarından itibaren ülkenin içinde bulunduğu
koşulların da etkisiyle ithal ikameci bir kalkınma stratejisinin izlenmeye
başlanması ve buna paralelolarak ithal edilen ürünlere konulan miktar
kısıtlamaları ile birlikte hazine hissesi adıyla yüksek aranlı ithalat vergilerinin
alınması ve sözkonusu dönemin 1980'lere kadar sıkı bir şekilde uygulanması
bazı yerli sektörlerin güçlenmesini teşvik ettiği gibi, dış ticaretten alınan
vergilerin toplam vergi hasılatı içerisindeki payını da son derece arttırmıştır.
1980 yılından itibaren bir yandan 24 Ocak kararlarının uygulanmasıyla
birlikte dışa dönük bir ekonomiye geçilmesi ve buna uygun dış ticaret
stratejilerinin takip edilmeye başlanması, diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti
hükümetlerinin hemen hemen hepsinin öncelikli amaçları arasında yer alan
AB ile münasebetlerin yavaş yavaş gelişmesinin vermiş olduğu serbestleşme
politikalarının tesirleri ekonomik alanda değişimler meydana getirmiştir. Bu
değişimler bazı kesimlerce olumlu karşılanırken, kimileri her değişimin bir
gelişme olarak nitelendirilemeyeceği düşüncesiyle daha ihtiyatlı bir tavır
sergilemek gerektiği düşüncesine sahip olmuştur.
Bu nedenle sözkonusu değişim sürecine önemli bir ivme kazandıran Gümrük
Birliği'nin ekonomik etkilerinin çok küçük bir kesiti olan dış ticaretin ve dış
ticaretten alınan vergilerin gelişiminin mümkün olduğunca objektif bir
şekilde tahlilini yapan çalışmamızın ilgili alanda beğenileceğini umar,
Istanbul Ticaret Odası'na böyle bir çalışmanın hazırlanmasını teşvik ettiği için
teşekkürlerimizi sunarız.
9
i~ i
.. ..
BOLUMI
EKONOMİK ENTEGRASYON·
..
.
KAVRAMı VE TURLERI
1. EKONOMİK ENTEGRASYON KAVRAMı
Ekonomik entegrasyon terimi için literatürde farklı tanımlamalar
kullanılmaktadır. Bir tanıma göre kendi üye ülkeleri için dış ticaret ve
gümrük vergilerinin bulunmadığı; malların, sermayenin ve işgücünün üye
ülkeler arasında serbestçe dolaşabilmesine imkan .tanıyan düzenlernelerin
geçerli olduğu bir bütünleşme biçimidir. (McCarthy, 1992, 238) Bir diğer
tanımlamada ise iktisadi entegrasyon terimi, ticaretin önünde engel teşkil
eden unsurların ortadan kaldırılması, uluslar arasında iktisadi faktörlerin
hareketliliklerine serbestiyet tanınması, ulusal iktisadi politikaların
uluslararası ilişkiler ile uyumlaştırılması gibi bir çok farklı unsurun
başarılması neticesinde ulaşılan
ülkeler birlikteliğini ifade etmek için
kullanılmaktadır. (Balassa, 1978, 19) Aslında bu ikinci tanımdan yola
çıkıldığında ve tanımın içerdiği ifadeler tek tek incelendiğinde ticaretin
önünde engel teşkil eden unsurların ortadan kaldınlması ifadesi ülkeler
arasındaki bir ticaret entegrasyon u akla getirirken, ulusal iktisadi politikaların
uluslararası ilişkiler ile uyumlaştırılması ifadesi politik entegrasyonu
çağrıştırmaktadır. Bu unsurlardan hareketle ekonomik entegrasyon
işbölümüne önem veren, etki alanı içerisindeki ekonomide malların, iktisadi
faktörlerin ve işgücünün mobilitesini sağlayan, ticareti korumacı ve ayrımcı
etkilerden arındıran bir yapının oluşturulması amaçlarıyla ülkelerin bir araya
gelmeleri olarak ifade edilebilir.
2. EKONOMİK ENTEGRASYON TEORİsİ
Ekonomik entegrasyon felsefesinin temel düşüncesini serbest ticaret fikri
oluşturmaktadır. Ekonomik entegrasyon teorisi malların, hizmetlerin
işgücünün, fiziki ve parasal sermaye araçlarının coğrafi ve politik sınırları
aşarak serbestçe dolaşmasını amaçlamaktadır. (Balassa, 1961)
Bölgesel veya küresel düzeyde gerçekleştirilebilen serbest ticaret ile
varılmak istenen nihai amaç, sözkonusu ticarete taraf olanların refah
seviyelerinde bir artış meydana getirebilmektir. Bütün ülkeler kabul
etmektedirler ki, uluslararası ticaret ülkelerin refahına katkı yapmaktadır ve
serbest ticaret ise bu katkıyı arttırmaktadır. Bu amaçla her ne kadar çeşitli
11
iktisatçılar Adam Smith 'in mutlak üstünlükler, David Ricardo 'nun
karşılaştırmalı üstünlükler ve Heckser-Ohlin'in faktör donatımı teorileri
üzerine kurulu yeni bir takım entegrasyon teorileri geliştirmişler ise de;
ikinci dünya savaşı sonrasında Jacob Viner'in gümrük birliklerinin etkilerini
ortaya koyan analizi ilgili literatürde iktisadi entegrasyon teorisinin öncüsü
kabul edilmektedir. Nitekim, Viner'in Gümrük Birliği Meselesi (The
Customs Union Issue) adlı çalışmasını yayınladığı 1950 yılından sonra,
ekonomik entegrasyon ayrı bir çalışma konusu olarak değerlendirilmeye
başlanmıştır. (Krauss 1972)
Ekonomik entegrasyon teorisine göre, farklı formlarda entegrasyonlar
mümkün olabilmektedir. Bu formlar sırasıyla serbest ticaret bölgeleri,
gümrük birlikleri, ortak pazar, ekonomik birlikler ve tam entegrasyon olarak
belirtilmiştir. (Pelkamans, 1997)
Serbest ticaret bölgelerinde üye ülkeler birbirleri ile olan ticaretle ilgili tüm
engelleri kaldırmakla birlikte, kendi politikalarını belirlemekte ve üçüncü
ülkelerle olan ticaretIerinde sergileyecekleri tutumlarda tamamen serbest
hareket edebilmektedirler. (Holden, 2003) Bu tür anlaşmalarda çeşitli
sınırlamalar uygulanabilmekte, bir başka söylemle, anlaşmaların çerçevesi
yalnızca birkaç sektörü kapsayabileceği gibi üye ülkeler arasındaki tüm
ticareti de içerebilmektedir. Günümüzde EFfA (European Free Trade Area)
ve LAFfA (Latin American Free Trade Association) buna iki örnek olarak
verilebilir. Bu tür bölgelerin amaçlarına en iyi biçimde ulaşabilmesi için,
anlaşmaya taraf olmayan ülkelere ait malların bölgeye en düşük tarifeyi
uygulayan ülke üzerinden girip, buradan üye ülkelere transfer olması
sağlanmalıdır.
Gümrük birliklerinde aralarındaki ticareti geliştirmek amacıyla bir grup
ülkenin birbirlerinden ithal ettikleri mallar üzerindeki gümrük tarifelerini ve
diğer ticaret kısıtlayıcı faktörleri elimine ederek ticareti serbestleştirmeleri ve
üye olmayan ülkelerden yapılacak ithalata karşı ortak bir gümrük tarifesi
uygulamaları sözkonusudur. Gümrük birlikleri üye ülkeler arasında rekabeti
ve ticareti arttırdığı için bir serbest ticaret hareketi olarak nitelendirilse de,
birlik dışı ekonomilere karşı daha koruyucu bir yapıyı meydana getirdiğinden,
bir nevi ulusal korumacılık sınırlarını genişlettiğinden, muhafazakar bir
girişim olarak da değerlendirilebilir. (Miltiades, 1990)
Ortak Pazar durumunda üye ülkeler arasında mal ve hizmetlerin serbestçe
dolaşımı sözkonusu olmakla birlikte, emek ve sermaye gibi üretim
faktörlerinin de dolaşımlarına izin verilmektedir. Ortak Pazar dışında kalan
12
ülkeler için belirlenen gümrük tarifelerinin uygulanmasına ise devam
edilmektedir. Avrupa Birliği bu oluşuma verilebilecek en iyi örneği teşkil
etmektedir.
Ekonomik birlik
üye ülkeler arasında mevcut milli politikaların
ve bundan sonra ortak makroekonomik
politikalar oluşturma yetkisi çeşitli kurumlara devredilmektedir. Bu sayede
müşterek para ve maliye politikaları üretilebilecek konuma gelinmektedir.
uyumlaştırılması
aşamasında
yapılmakta
Tam entegrasyon ise, oluşturulan birliğin ekonomik, sosyal, siyasal ve askeri
alanlarda tek bir müşterek politika uygulaması halini ifade etmektedir.
Burada üye devletler tek bir devlet gibi hareket ederler.
Yukarıda belirttiğimiz bu aşamaların her biri birbirinden bağımsız ayrı formlardır, yani belirli bir grup ülke arasında gümrük birliğinin gerçekleştirilme­
si, bu birliğin tam bütünleşme ile sonuçlanacağı anlamını taşımamaktadır.
Yine ilgili literatürde sözkonusu aşamaların ülkeler arasında kesinlikle bu
sırada gerçekleşeceği gibi bir kural bulunmamaktadır. Gümrük birliği
çalışmamızın temel konusunu oluşturduğundan burada daha ayrıntılı olarak
yer verilecektir.
3. GÜMRÜK BİRLİGİ
Ekonomik entegrasyon aşamalarından biri olan Gümrük Birliği'nin
temelinde daha ufak piyasaların bir araya gelerek oluşan büyük pazarlık
gücünün üçüncü ülkelere karşı ortaya koyacağı yararların kullanılması
yatmaktadır. (Cleaver, 2002,108) Birlik sonrasında teknolojinin ve ekonomik
yapının sabit kaldığı varsayımı altında, üretim faktörlerinin yeniden dağılımı
dolayısıyla ortaya çıkan etkilere statik etkiler denmektedir. Başka bir
tanımlama ile faktör donanım, teknolojik seviye ile talep yapısı gibi
parametrelerin sabit kaldığı varsayımı altında Gümrük Birliği'nin birlik içinde
kaynakların yeniden dağılımı sebebiyle ortaya çıkan etkilerine statik etkiler
denilmektedir. (Uyar, 2001) Gümrük Birliği'nin oluşumuyla uzun dönemde
ülkelerin ekonomik yapılarında, üretim kapasitelerinde ve kaynakların
verimliliklerinde meydana gelen değişmeler ise dinamik etkiler olarak
adlandırılmaktadır. (Ingram and Dunn; 1993, 169)
3.1. STATİK ETKİLER
Gümrük
Birliği'nin
gerçekleşmektedir.
statik
etkileri
13
belirli
varsayımlar
altında
•
•
•
•
•
•
İthalat ve ihracatın dengede olduğu
Ticaret hadlerinin sabit olduğu
Ölçeğe göre sabit getirilerin sözkonusu olduğu
Uzmanlaşmanın tamamlandığı
Mal ve faktör piyasalarında tam rekabet şartlarının geçerli
Ulaştırma maliyetlerinin bulunmadığı
gibi
varsayımların geçerli olduğu
gerçekleşmektedir. Bu etkiler, üretime
etkileridir.
olduğu
bir ortamda sözkonusu etkiler
olan etkiler ile tüketim ve refah
i) Üretim Etkileri
Gümrük
Birliği'nin üretim üzerindeki etkileri Viner tarafından birliğin
oluşturulmasıyla birlik içerisinde ticaret engellerinin kalkması, üretimin
yeniden yapılanması neticesinde hem ticaret yaratıcı hem de ticaret saptıncı
etkilere neden olabileceği ile açıklanmaktadır. (Viner, 1950) Bir ülke gümrük
birliğine gittiğinde entegrasyonu oluşturan ülkelerle arasındaki ticaret
serbestleşir ve bu ülkelerle olan ticaretinde bir artış sözkonusu olursa,
üretimde de etkinlik fazlalaşır. Genel refah seviyesinde olumlu bir etki
oluşturan bu etkiye ticaret yaratıcı etki denilmektedir. Öte yandan, gümrük
giden ülke bu birliğin dışında kalan ülkelere ortak gümrük tarifesini
uygulamak durumunda kaldığından, bu durum sözk9nusu ülkelerle olan
ticaret hacminin düşmesine neden olabilmektedir. Ulkenin genel refahı
üzerinde olumsuz bir etkisi olan bu faktöre ise ticaret saptırıcı etki
denilmektedir. (Winters, 1998, 177) Her iki etkiyi oluşturan faktörler göz
önüne alındığında, birlik ne kadar çok katılırnh ve üçüncü ülkelere uygulanacak olan gümrük tarifesi ne kadar düşük olursa, gümrük birliği
oluşumundan sağlanacak ticaret yaratıcı etkinin o kadar fazla olacağı
söylenebilir. (Dissou, 2002: ı 77) Yine, gümrük birliği oluşturulmadan önce,
birlik üyesi ülkelerde karşılıklı olarak ticareti yapılan malların arz ve talep
esneklikleri ne kadar yüksekse, ticaret yaratıcı etkinin de o kadar yüksek
olacağı düşünülmektedir. (Akkoyunlu, ı 999: ı 76)
birliğine
ii) Tüketim ve Refah Etkileri
Gümrük Birliği'ne girilmesiyle gümrük tarifelerinin kaldınlması neticesinde
üretim yapısının sabit kaldığı varsayımıyla iç piyasada fiyatların düşmesi, bir
nevi tüketici rantı oluşturacaktır. Aynca gümrük tarifesinin kaldınlmasıyla
fiyatı düşen ithal malın, fiyatı daha yüksek benzer özellikteki yerli mallan
ikame edebileceği de söylenebilir. (Meade, 1955: 48) Eğer ticarete konu olan
mal ikame malı özelliğinde ise, birlik içinde pahalı mal yerine daha ucuz
14
maliyetle üretilen mal tercih edileceğinden üretim etkinliği de sağlanmış
olacaktır. (Manisalı, 1971: 39) Ancak, eğer birlik dışında kalan ekonomilerin
üretim maliyetleri birlik içindeki ülkelerin üretim maliyetlerinden daha
düşük ise bu durumda ticaret yön değiştirebilir ve olumsuz bir tüketim etkisi
ortaya çıkabilir. (Kılıç, 2005: 29) Burada şu da göz önünde bulundurulmalıdır
ki, benzer bir ihtiyacın karşılanabilmesi için birlik üyesi ülkede üretilen
ekstra maliyetli malların, birlik dışı ülkede üretilen nispeten daha az maliyetli
mallar ile ikame edilmesi, birlik üyesi ülkelerdeki o mala karşı olan talebi
düşüreceğinden tüketim üzerinde negatif bir etki yapacağı gibi, ithalat
harcamalarını da arttıracaktır. (Johnson, 1962: 53)
Öte yandan gümrük birliklerinin ticaret yaratıcı ve saptırıcı etkiler
çerçevesinde gerek birliğe katılan devletler gerekse birlik dışında kalan
ülkeler düzeyinde refah değişimlerine de sebep oldukları iddia edilmektedir.
Gümrük birliklerinin refah üzerindeki bu etkileri -ticaret yaratıcı ve saptırıcı
etkinin göreceli büyüklüğüne bağlıdır. Viner; ticaret yaratıcı etkinin
maliyetleri düşürücü özelliğinden dolayı bu etkinin refahı arttırdığı, ticaret
saptırıcı etkinin ise maliyetleri yükselttiği içİn refahı azalttığıİn öne sürmüştür.
Tüketim ve refah etkileri içerisine değerlendirilemeyecek önemli bir statik
etki, birlik içi ticarette kaldırılan gümrük vergilerinin bir sonucu olarak
toplam kamu gelirlerinde bir azalışın meydan gelebilniesidir. Nitekim, Güney
Afrika Kalkınma Topluluğu bünyesinde yer alan ülkelerin bazılarında
topluluğa katılım sonrasında gümrük vergilerindeki gerilemeler neticesinde
vergi gelirlerinde ortalama %6 ile % 1O arasında değişen oranlarda düşüşler
yaşanmıştır. (Venables, 2000)
Bu bağlamda ele alınabilecek bir diğer statik etki ise dış ticaret hadleri ile
ilgilidir. Gümrük Birliği'nin oluşturulmasıyla hiç değilse belirli ürünlerde arz
ve talep bakımından önemli bir piyasa büyüklüğüne ulaşılırsa, birliğin bu
ürünlerdeki pazarlık gücü yükselecek, bu durum dış ticaret hadlerini birlik
lehine olumlu yönde etkileyecektir. Bu olumlu hadisede birliğin ürünlerine
yönelmiş olan üçüncü ülkelerin talep ve arzlarının inelastik olmasının da rolü
büyüktür.
Gümrük birlikleri yukarıda belirtilen statik etkilerin yanı sıra, gerek birliği
oluşturan ülkeler gerekse birlik dışındaki devletler üzerinde bir takım
dinamik etkilere de neden olmaktadır. Bunlar; ölçek ekonomileri, dışsallıklar,
rekabet gücü artışı, teknolojik değişimin hızlanması, uzmanlaşma, risk
belirsizliğinin azalması olarak sıralanabilir.
15
3.2. DİNAMİK ETKİLER
Statik analiz, ekonomik yapıda ve teknoloji seviyesinde bir değişiklik
olmadan meydana gelebilecek ticaret ve refah değişimlerini incelemektedir.
Ancak bu değişiklikler Gümrük Birliği'nin sağlamış olduğu yararları
açıklamaya yeterli olmamaktadır. Çünkü ekonomik analize "zaman"
faktörünü ilave ettiğimizde ekonomik yapı, teknoloji, milli gelir, büyüme
hızları ve faktör arzlarında değişiklikler meydana gelecektir.
Statik analizde üretim kapasitesi sabit kabul edilmektedir. Yani ekonomi
dönüşüm eğrisinin üzerinde bir noktada bulunamaz. Dönüşüm eğrisi ile
toplam kayıtsızlık eğrilerinin birbirlerine teğet oldukları nokta da denge
üretim noktasıdır.
Dinamik etkenlik ise üretim
olanakları eğrisinin kuzeydoğu doğrultusunda
kayması biçiminde tanımlanmaktadır. Bu kaymamn kaynağı statik analizde
sabit varsayılmış Olan faktör arzlarındaki artışlar ile teknolojik gelişmedir.
(T. Bilget, 1971: 41)
Literatürde dinamik etkilerin ortaya çıkması daha çok, genişleyen piyasa ile
ilişkilendirilmiştir. Genişleyen piyasa ekonomide yeniliklerin oluşmasına
yol açmaktadır. Büyük piyasa koşulları ölçek ekonomileri çerçevesinde içsel
ve dışsal tasarruflar oluşturacaklardır. Gümrük Birliği yoluyla ulaşılan piyasa
büyümesi sonucu; firmalar ve endüstri bazında, ölçekler büyütülerek ölçek
ekonomilerinden yararlanılır, etkin üretim teknikleri kullanılarak dışsal
ekonomiler ortaya çıkar. İktisadi birlik, topluluk içinde emek ve sermaye
hareketliliğini artırarak faktör verimliliğini yükseltir. İktisadi bütünleşme,
daha açık bir bölgesel ticaret yoluyla rekabeti artırabilecek ve böylece
bölgesel tekellerin gücünü kırabilecektir. Daha önce korunmakta olan
endüstriler, en etkin teknolojileri ve yönetim biçimlerini benimsemek
zorunda kalacaklar, ya da iflas etmek tehlikesi ile karşı karşıya
bulunacaklardır. (T. Walther, 1997: 430)
Ayrıca piyasanın genişlemesi belirsizliği azaltarak yabancı sermaye ve
yatırımlar için bulunulan bölgeyi daha cazip hale getirecek, bu yolla
istihdam düzeyini etkileyebilecek, uzmanlaşma ve rekabet şartlarını
değiş tirecek ve teknolojik gelişmeyi arttıracaktır. B u etkilerin süreklilik
gösteren etkiler olması, onları statik etkilere göre daha önemli kılmaktadır. Bu
etkileri ana başlıklarıyla inceleyecek olursak:
16
i) Ölçek Ekonomileri
Gümrük birliği sonucu üretim hacminin geniş bir piyasanın ihtiyaçlarını
Isarşılayacak şekilde arttırılması sonucu ölçek ekonomileri etkisi ortaya çıkar.
Olçek ekonomileri verimliliği ve buna bağlı olarak üretimi artırır. Kitlesel
üretim yapılması nedeniyle pazarlama fonksiyonları daha geniş hacimde
yapılır, daha az stok bulundurulur. Ayrıca üretim planlama, yönetim, araştırma
ve geliştirme gibi faaliyetler için ileri derecede kalifiye eleman çalıştırılma
olanağı artar, artan üretim miktarıyla birim başına AR-GE harcaması ve birim
başı sabit maliyetler düşer bu da verimliliğe ve maliyetlerde tasarrufa yol
açar. (H.
Seyidoğlu,
2001:212)
Ölçek ekonomileri, bir firma veya sanayi dalında tesisleri genişleterek,
üretim hacmini veya fonksiyonunu değiştirerek, teknolojik yeniliklerden
faydalanarak ya da dış çevrede meydana gelen maliyet düşürücü faktörlerden
yararlanarak verimliliği arttırmayı, başka bir söylemle maliyet masraflarında
azalma sağlayarak elde edilen kazançları arttırmayı ifade etmektedir.
(C.Kindleberger, 1978 :220)
Birliğin oluşumu (piyasa büyüme~i) ile ölçek arasında etkileşim
yakın ilişki şöyle açıklanabilir: (A. Ilkin,1974:282)
•
yaratan
Piyasanın büyük olması üretim tekniğinde, sermaye-yoğun biçimin
kullanılma olanağını ortaya çıkarır. Bu tür üretim tekniği genellikle büyük
ölçeklidir.
• Büyük piyasada, rekabet koşulları, firmaların daha büyük ölçekli üretim
tekniğine geçmelerini gerektirir.
• Piyasanın büyük olması, firmaların daha kolaylıkla uzun dönemH yatırım
planları yapabilmesini sağlayabilir.
ii)
Dışsal
Ekonomiler (Dışsallıklar)
Dışsal ekonomi bir üreticinin ya da tüketicinin diğer bir üretici veya
tüketicinin yapmış olduğu üretim ya da tüketim ~onksiyonu üzerindeki
negatif veya pozitif etkiler olarak tanımlanabilir. Ilk defa A. Marshall
tarafından ortaya konan dışsal ekonomiler kavramı, endüstri içinde firmaların
üretim maliyetleri incelenirken, artan getirileri açıklamak için kullanılmıştır.
Gümrük Birliği çeşitli yollar vasıtasıyla dışsallıkların meydana gelmesine
sebep olmaktadır. Bunlardan en bilineni teknolojidir. Solow ve MasselI
teknolojik değişmenin toplam üretim fonksiyonunu yukarı kaydıracağını
17
belirterek,
aynı miktar girdiyle daha fazla çıktı
olacağına işaret etmişlerdir. (Balassa, 103)
elde etmenin mümkün
Bir ekonomik birimin üretimi meydana getireceği çıktının yanı sıra, bilgi gibi
görünmez bir ekonomik değer de yaratır. Piyasadaki bütün üretim birimleri
bilgi üretimine katkı sağlarlar ve bu bilginin faydası ayırım gözetmeksizin
bütün piyasaya dağılır. Bu, önemli bir pozitif üretim dışsallığıdır.
Gümrük
Birliği talep
genişlemelere neden
üzerinde de dışsal ekonomilerden kaynaklanan olumlu
olabilir. Şöyle ki, herhangi bir endüstrideki genişleme
ekonominin sadece o sektörünü değil bütününü etkileyecektir. Çünkü bir
endüstrideki genişleme ekonomi içinde gelir seviyesini arttırır. Bunun bir
sonucu olarak da ekonomideki tüm mallara karşı bir talep artışı meydana
gelir. Kısaca gelir artışı ekonomiye talep artışı olarak geri döner.
iii) Rekabet
Dar yerli piyasa içerisinde tarife koruması altındaki monopol yapılar
entegrasyon ile birlikte geniş bir piyasa ve yabancı firmalann rekabetiyle
karşı karşıya kalırlar. Monopol durumda olan yerli firmalarda ya da piyasayı
birkaç büyük firmayla paylaşan oligopolistik piyasada fiyatlar üretim
maliyetinin üzerinde belirlenerek aşın karla tüketiciye yansıtılmaktadır. Yerli
piyasada oligopolistik davranışlan önlemenin yolu entegrasyonla oluşacak
bir rekabet piyasası yaratmaktır. Gümrük birliğinin getireceği ticaretin
serbestleştirilmesi, tekelci rekabet ve oligopolistik piyasa yapısı altında fiyatmaliyet marjlannın azalmasına, firmalann ölçeklerinin artmasına ve rekabet
yoluyla kaynak dağılımındaki etkinliği arttırarak fiyatlann düşmesine neden
olmaktadır. (A. Akkoyunlu-Wigley ve S. Mıhçı, 2002:13)
iv) Teknoloji
Birliğe dahilolan ülkelerin küçük bir piyasadan daha büyük bir piyasaya
geçtikleri için, büyük ölçekli üretim ünitelerinin meydana gelmesine bağlı
olarak, teknolojik harcamalan da yükselmektedir. Çünkü büyük ölçekli
firmalarda "teknolojik harcamanın verimliliği" daha yüksektir.
(E. Manisalı,1971:111)
Artan üretim hacmi ve rekabet ile beraber firmalann AR -GE harcamalan da
artar. Aynca büyük işletmelerin kurulması daha çok kalifiye elemanı ve
dışandan teknoloji ithalini de beraberinde getirir dolayısıyla birliğe dahilolan
ülkelerin üretim teknolojileri gelişme gösterir.
18
v)
Uzmanlaşma
Gümrük birliği ile piyasanın büyüklü gü arttıkça ulaşılan daha geniş piyasa,
bir sanayinin çeşitli fonksiyonlarını uzmanlaşmış girişimlere
ayırabilmektedir. Bu aynlma yeni endüstrilerin oluşmasına yol açarken,
makinelerin, işgücünün ve yönetimin uzmanlaşması sonucunu doğurabilir.
Genelolarak, piyasa büyüdükçe uzmanlaşma ekonomisi de büyüyecektir.
vi) Risk ve
Belirsizliğin Azalması
Uluslararası ticarette piyasa riski genelde iki nedene bağlıdır. Birincisi
kısıtlamalara bağlı belirsizlikler, ikincisi ise gelecekte ortaya çıkabilecek
kısıtlamalar veya ekonomi politikasına bağlı belirsizliklerdir.
Birliklerin oluşturduğu büyük piyasalar, küçük piyasalara göre piyasa
risklerini önemli ölçüde azaltır. Zira, büyük piyasada; marjinal değişmelerin
ekonomi üzerindeki etkisi düşüktür, ekonomide sınırlayıcı faktörler daha
azdır ve dış ekonomilere bağımlılık daha sınırlıdır. (H. Sabır, 2002:31)
Büyük piyasalarda belirsizliklerin azalması,piyasa risklerini de azaltmakta,
firmalann uzun dönemli kararlar alabilmeleri kolaylaşmaktadır. Bu da
özellikle yatmmlann artmasına sebep olur. Dış yatmmlar, ticaret sapmasına
maruz kalan yabancı şirketleri tarife duvarlannın arkasına geçmeye: ve yerli
piyasada üretim yapmaya zorlamasıyla artar. (W. M.Corden, 1972 :258)
4. EKONOMİK ENTEGRASYONLARıN
BAŞARI ŞARTLARI
Ekonomik
entegrasyonlann
arzulanan
sonuçlara
ulaşabilmesi,
entegrasyonlan meydana getiren devletlerin belirli şartlara haiz olmalannı
gerektirir. Bu şartlar; ekonomik gelişme farklannın az olması,. coğrafi
yakınlık, ekonomik yapılann benzerliği, kültürel yakınlık, bölgesel yatırım
politikalarının uyumlaştırılması gibi unsurlan içermektedir.
4.1. EKONOMİK GELİşME FARKLARıNıN
AZ OLMASI
Başanlı
bir ekonomik entegrasyon için, entegrasyonu
oluşturan
ülkelerin
arasındaki gelişmişlik seviyesi farklan olabildiğince az olmalıdır. Eğer
ülkeler arasında gelişme seviyesi farkı fazla ise "kutuplaşma teorisi"'ne göre
sanayisi az gelişmiş ülkelerin, gelişmiş ülkeler ile rekabet etme imkanı
güçleşmektedir.
Çünkü serbest
dolaşım
19
ile birlikte kalifiye
işgücü
ve
sermaye daha yüksek gelir sağlamak amacıyla gelişmiş ülkelere akmakta, bu
ise dengesiz bir yapıya neden olmaktadır. (R. Karluk, :488)
AB ve EFfA'nın başarılı entegrasyonlar olmasının temel nedenlerinden biri
de üyeleri arasındaki gelişmişlik seviyesi farklannın düşük olmasıdır. Buna
karşın 2004'te beşinci genişleme dalgası ile mevcut üyelere nazaran daha
düşük gelişmişlik seviyelerine sahip ı o yeni üyeyi kabul eden Avrupa Birliği
için artık üyeler arası gelişmişlik seviyesi farklarının ciddi boyutlara ulaştığı
söylenebilir.
4.2. COGRAFİ YAKıNLıK
Entegrasyonu meydana getiren ülkeler taşıma, ulaştırma ve haberleşme
maliyetleri nedeniyle birbirlerine coğrafi olarak yakın olmalıdırlar. Zaten
entegrasyon hareketlerinin bölgeseloluşumlar olmasının ardında yatan temel
neden de budur. AB, NAFfA, MERCOSUR gibi oluşumlar bu duruma örnek
teşkil etmektedir.
4.3. EKONOMİK YAPıLARıN BENZERLİGİ
Ekonomik entegrasyona giden ülkelerin ekonomik sistemlerinin de birbirine
benzemesi gerekmektedir. Sözgelimi liberal ekonomik yapıya sahip
ülkelerle merkezi planl~ ekonomilerin aynı entegrasyon içerisinde yer alması
entegrasyonun başarıya ulaşmasıni engeller. Zira gerek liberal yapıdaki
ekonomilerden meydana gelen AB, EFfA ve NAFTA gibi yapılar gerekse
eski sosyalist üyelerden oluşan COMECON, homojen ekonomik yapıdaki
ülkeleri bir araya getirmiştir.
4.4. ULAŞTıRMA ve HABERLEŞME ALTYAPıLARı
Ekonomik entegrasyonların başarısını etkileyen bir diğer unsur da
entegrasyonu oluşturan ülkelerin altyapı anlamındaki yeterlilikleridir. Pek
çok gelişmekte olan ülkenin kara ve demir yolu ağı olanakları sınırlı
olduğundan taşıma faaliyetleri hem maliyetli olmakta hem de uzun zaman
almaktadır. Ayrıca günümüzde ulaştırma kadar, etkin ve hızlı iletişim de
ticaret hayatında önemli roloynamaktadır. Buna karşın ulaştırma altyapılanna
benzer şekilde iletişim altyapıları (sabit ve mobil telefon şebekeleri, internet
altyapılan vb.) da birçok gelişmekte olan ülkenin yetersiz kaldığı bir başka
konudur.
Gelişmiş
ülkelerin oluşturduğu entegras'yonlarda neredeyse hiç
karşılaşılmayan bu sorun özellikle gelişmekte olan ülkeler için ticareti
20
engelleyerek doğal koruma niteliği taşımasından dolayı gelişmekte olan
ülkelerin entegrasyondan elde edebilecekleri kazanımlan sınırlayan bir
faktördür. (EoErtürk, 1993:84) Bu nedenledir ki, üye ülkelerin yaşadığı her bir
yetersiz aItyapı sorunu bir bütün halinde entegrasyonun bir sorunu olarak
değerlendirilip ortak çözümler geliştirilmelidir.
4.5. KÜLTÜREL YAKıNLıK
Ekonomik
birleşme
anlaşmalannda
bu konuda yazılı metinler
oluşturulmamasına rağmen, üye ülkelerin ortak küıtürel, sosyal, tarihsel ve
dinsel değerlere sahip olması entegrasyon hareketlerinin hem daha uzun
ömürlü olmasına hem de üyelerin pek çok konuda paralel düşünmesine neden
olmaktadır. Nitekim, AB'nin günümüzdeki şeklini almasında bu durumun
önemli payı bulunmaktadır.
4.6. BÖLGESEL YATIRIM POLİTİKALARıNIN
UYUMLAŞTIRILMASI
Ekonomik entegrasyonun ölçek ekonomileri, rekabet artışı, uzmanlaşma ve
benzeri pek çok faydası uzun vadede ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte
zaman içerisinde elde edilecek bu kazanç ve kayıplar tüm üye ülkeler için
önem ifade etmektedir. Dolayısıyla yatınm kararları alınırken bunlar göz ardı
edilmemeli ve oluşturulacak bölgesel yatırım politikalannın bölge
kaynaklannı daha iyi değerlendirecek şekilde ilgili topluluk kurumlan
marifetiyle yapılması gerekmektedir. (EoErtürk,1993:86-87) Yatınm
kararlarındaki bu uyumlaştırma bölgenin kaynaklannı daha verimli kullanıma
yöneIteceği için gerek uzmanlaşmayı gerekse ölçek ekonomilerini olumlu
yönde etkileyecektir. Sözgelimi aynı alana kaynak yöneltmekle ortaya
çıkabilecek kaynak israfının önüne kaynakların koordinasyonu yoluyla
geçmek mümkün olabilmektedir. (EoErtürk,1993:87)
4.7. TAZMİN PRENSİBİNİN İŞLETİLMESİ
Üye ülkeler arasında oluşturulan ekonomik entegrasyondan elde edilen
kazanımlar zaman içerisinde pek çok nedenden ötürü her bir üye ülkeye eşit
şekilde yansımayabilir. Değişen teknoloji, rekabet şartlan, maliyet koşullan
gibi nedenlerle belli ülkelerdeki yatınmlar sonucu üretilen ürünler daha cazip
hale gelebilirken diğer bazı ülkelerde üretilen ürünler geri plana düşebilir. Bu
prensibe göre, herhangi bir nedenle ülkeler arası bir farklılık çıkarsa bu
. farklılık, farklılığa sebep olan ülkeler ya da topluluk üyeleri tarafından tazmin
edilmelidir.
21
·. ..
BOLUMIl
SERBEST TİcARET ANLAŞMALARı
VE BÖLGESEL EKONOMİK
.
.
ENTEGRASYONLARıN ETKILERI
Özellikle II. dünya savaşı sonrasında bozulan dünyanın mevcut iktisadi ve
siyasi dengesi Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ni dünyanın yeni merkezi
haline getirmiş, buna karşın Doğu Avrupa ülkelerinin önemli bir kısmının tek
tek komünist rejimler altına girmeye başlaması, Batı Avrupa ülkelerinde bir
endişeye ve yeni arayışlara neden olmuştur. Batı Avrupa ülkelerindeki bu
yeni arayış, ABD'nin savaş sonrası için düşündüğü çok taraflı ticaret ortamı
hayalleriyle de örtüştüğünden daha savaş ortamı sona ermeden Avrupa
ekonomisinin kalkındınlması ve Doğu Avrupa ülkelerinde görülen komünist
rejim eğilimlerinin önüne geçilebilmesi amaçlarıyla kasım 1943 'te UNRRA
(United Nations Relief and Rehabilitation Administration) kurulmuştur.
Haziran 1947 tarihine kadar faaliyet gösteren bu kuruluş sayesinde, Avrupa
ülkelerine 3,7 milyar dolar değerinde yardımlarda bulunulmuştur.
1944 yılında 44 ülkenin bir araya gelmesiyle Dünya Bankası ve IMF
kurularak ABD'nin savaş sonrası için düşündüğü çok taraflı ticaret ortamı
hayaline bir adım daha yaklaşılmış, ekim 1947' de GATT (General Agreement
on Tariffs and Trade)'m teşel'Jcülü ile birlikte ticaret tarifeleri, kotalar,
sübvansiyonlar ile ilgili düzenlemeler de yapılarak ABD'nin dünya
ihracatının 1/3 'ünü elinde bulunduracak bir konuma gelmesi sağlanmıştır.
(Scammell, 1983: 22) Ancak, ABD'nin bu büyük dış ticaret hacminin
sürekliliğinin, Avrupa ülkelerinin II. Dünya savaşından gördüğü zararların bir
biçimde telafi edilmesiyle sağlanacağına olan inancı ve bunun yanı sıra
Sovyetler Birliği ile giriştiği mücadeledeki siyasi üstünlüğün devam
ettirilmesi gibi idealler, ABD 'yi Batı Avrupa ülkelerine yardıma itmiştir. Bu
amaç için oluşturulan Marshall Planı ile Türkiye'nin de dahil olduğu 16
Avrupa ülkesine yardım ve hibeler öngörülmüştür.
Gerek Marshall Planı'nın uygulamasını kolaylaştırmak gerekse plan
doğrultusunda verilen hibelerin payl~şımını g~rçekleştirmek amacıyla
Temmuz 1947'de Avrupa Ekonomik Işbirliği Orgütü (Organisation for
European Economic Co-operation-OEEC) kurulmuş, örgütün ABD'ye
ihtiyaç listesini iletmesini müteakiben 1948-1952 yılları arasında sözkonusu
ülkelere yaklaşık %90'ı hibe olmak üzere 12,8 milyar dolar değerinde
kaynak transferi yapılmıştır.
23
Batı dünyasındaki bu gelişmelere paralelolarak, Marshall Planı'nın bir
benzeri de Sovyetler Birliği ve komünist rejime dahil Doğu Avrupa ülkeleri
arasındaki ticari ilişkileri geliştirmek için 1947 yılında imzalanmıştır.
Böylelikle, dönemin Dışişleri Bakanı Molotov'un ismiyle anılan plan
sayesinde başta Marshall Planı'na dahil olmak isteyen Çekoslovakya gibi
ülkelerin de dizginlenmesi sağlanmıştır. (Huszar, 1950)
Altında yatan temel etmenin aslında siyasi senaryolar ve bölgesel güç
dengeleri olan ve günümüzde de halen devam eden iktisadi entegrasyon
hareketlerinin aynmına yönelik genel yaklaşımın her ne kadar entegrasyonu
oluşturan ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre yapılması sözkonusu ise de,
bu bölümde sözkonusu sınıflandırmaya bakılmaksızın, iktisadi entegrasyon
uygulamalannın bir çoğuna yer verilmeye çalışılacaktır.
1. TARİFE ve TİCARET GENEL
ANTLAşMASı (GATT)
1947 yılında imzalanan Tarife ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT), üye
ülkelerce serbest ticaretin geliştirilmesini sağlamak üzere kısıtlamalann
kaldınlmasını ve tarifelerde indirim yapılmasını amaçlar, bu amacı
gerçekleştirmeye yönelik çok yanlı görüşmeleri içerir.
Küresel ticaretin gelişmesinde, GATT çerçevesindeki uluslararası düzenlemelerin yanı sıra iletişim ve ulaşım sektörleri başta olmak üzere meydana
gelen teknolojik gelişmelerin önemli etkileri vardır. Bu sayede taşıma
maliyetleri düşmüş, uluslararası pazar gelişmeleri daha kolay izlenilir bir
duruma gelmiştir. (H. Seyidoğlu, 2001:189)
Tarife ve ticaret genel anlaşması çerçevesinde, anlaşmanın imzalandığı 1947
yılından, sona erdiği 1994 yılına kadar sekiz konferans düzenlenmiştir. Bu
toplantılar şunlardır: (H. Seyidoğlu, 2001:194)
o
o
o
o
o
o
o
o
~irinci Konferans, Cenevre (İsviçre), 1947,
Konferans, Annecy (Fr~nsa), 1949,
Uçüncü Konferans Torquay (Ingiltere), 1950-1951
Dördüncü Konferans, Cenevre.(lsviçre), 1955-1956
Dillon Görüşmeleri, Cenevre (ısviçre), 1961-1962
Kennedy Görüşmeleri, Cenevr~ (İsviçre), 1964-1967
Tokyo Görüşmeleri, Cenevre (ısviçre), 1974-1979
Uruguay Görüşmeleri, Punta del Este (Uruguay), 1986-1994
~~inci
24
Görüşmelerde; sanayileşmiş ülkeler ağırlıklı olarak yer almışlar, Amerika
Birleşik
Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleri, sanayileşmesini
tamamlamasından sonra Japonya, küresel düzeyde mal ve hizmet ticareti
gerçekleştirdiklerinden dolayı gerek görüşmeler sırasında, gerekse çok taraflı
düzenlemelerin oluşturulmasında önemli pazarlıklar yapmışlardır.
GATT ile uygulamaya konulan kararlar
- Tarife
dışı
engellerin, tarifeye
şu şekilde
dönüştürülmesi,
özetlenebilir:
tarifelerin ise indirilmesi:
toplantısı öncesi gerçekleştirilen müzakere turları sonucunda,
gelişmiş ülkelerdeki ortalama tarife seviyeleri, %40 'lık yüksek bir seviyeden
%10'a çekilmiştir. Bu ortalama seviye, Uruguay Round'da genelolarak
%40'lık bir düşüş göstermiştir. Gelişmekte olan ve geçiş döneminde olan
ekonomiler ise tarifelerini %30'luk bir ora~la, daha düşük seviyede
azaltmışlardır. En az gelişmiş ülkelerin tarifelerinde yüzdeye dayalı bir
kesinti yapılmamıştır.
Uruguay
Uruguay Round'da uzlaşılan tarifelerin
aşamalı
tamamlanmasıyla:
o
o
o
olarak düşürülmesi sürecinin
gelişmiş ülkelerde %6.3'ten %3.8'e;
gelişmekte olan ülkelerde % ı 5.3 'ten % ı 2.3' e;
geçiş dönemindeki ekonomilerde %8.6'dan %6'ya düşmesi amaçlanmıştır.
(Dünya Ticaret Sistemi Rehberi, ı 999: 207)
Uruguay Round'da; gelişmiş ülkeler ile bazı gelişmekte olan ülkeler, sıfıra
sıfır sektörleri olarak bilinen sektörlerde tüm tarifelerin kaldınlması üzerinde
uzlaşmışlardır. Bunlar, eczacılık, tarım ekipmanı, inşaat ekipmanı, tıbbı ekipman, mobilya, kağıt, çelik ve oyuncak sektörlerini içermektedir. Bu ve diğer
tavizler sonucunda,"en çok kaynlan ülke" ilkesine dayanılarak gelişmiş ülke
pazarlarına gümrüksüz giriş yapan sanayi ürünleri oranı iki kat artmıştır.
- Ciddi zarara uğraması halinde, ithalatçı ülkenin iç piyasasını korumak üzere
önlem alabilmesi:
kısıtlayıcı
Ticaretin serbestleştirilmesine ilişkin temel amaca ters düşmesine rağmen
ülkeler, ciddi bir zarara uğradıklannda yerel sanayilerini tarifeler yanında,
tarife dışı yöntemlerle de koruyabilirler. Uyeler, dış ödeme zorlu ğu nedeniyle
ithal mallarına sınırlama getirebilirler. Bu sınırlamalar, sorunun çözümü için
geçici uygulamalardır.
25
GATT ile uygulanan
diğer
kararlar ise
şunlardır:
- Damping ve sübvansiyon gibi haksız rekabete karşı önlem alınması
- Çeşitli mal ve hizmetlerin liberalleştirilmesi
- Uluslar arası ticarette şeffaflığın hakim kılınması
2. KUZEY AMERİKA SERBEST TİcARET
BÖLGESİ (NAFTA)
tc
ABD, Meksika ve Kanada arasında uzun süren müzakereler sonucu
imzalanarak 1994 senesinde yürürlüğe giren NAFTA'nın temellerinin 1989
yılında ABD ve Kanada arasında kurulan serbest ticaret bölgesine dayandığı
bilinmektedir. Karşılıklı ticaretleri çok geniş olan bu iki ülke, aralarında
tarifelerin kaldırılması yanında, kamu alımlan, enerji, tanm ve yatırımlar
konusunda işbirliği yapmak üzere bir serbest ticaret bölgesi kurulması
hususunda anlaşmışlardır. ( M. Chacholiades,1990:240)
NAFTA çerçevesinde ele alınan işbirliği konulan şunlardır: (A. İncekara,
1995: 118-119)
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
Enerji,
Otomobiller,
Tekstil ve Giyim,
Tanm,
Finansal hizmetler,
Ulaşım,
Haberleşme,
Yatırımlar,
Fikri mülkiyet haklan,
Çevre,
İşçi (Emek) 'lere ilişkin düzenlemeler.
Bu temel sektörlerin yanında, bu alanlarda yapılan sözleşmelerin beraberinde
birçok tamamlayıcı alanlar da, anlaşma kapsamına dahil edilmiştir.
Bunlarda şu şekilde sıralanabilir:
taşıdığı
o
o
o
o
o
o
Acil önlemler,
Rekabet politikası ve tekeller,
Teknik standartlar,
Anti-damping ve telafi edici vergi incelemesi,
Devlet alımlan ve sübvansiyonlar,
Orijin kurallannın düzenlenmesi,
26
o Sağlık hizmetleri,
o Sınır ticaretinin düzenlenmesi,
o İşadamlarının geçici seyahatlerinin düzenlenmesi,
o Anlaşmazlıklann çözüm mekanizması,
o ~anunların yönlendirilmesi,
o Istisnalar
Sıralanan temel ve ilave konulardan da görülebileceği üzere, NAFTA
kapsamı oldukça geniş tutulmuştur. Bunda elbette ticari ve ekonomik
ilişkilerin günümüzde arz ettiği karmaşık yapının etkili olduğu muhakkaktır.
NAFTA'nın nihai hedefi üye ülkeler arasında ticareti ve yatırımlan sınırlayıcı
tüm engellerin aşamalı olarak kaldırılmasıdır. Bu bağlamda mal
kategorilerine göre 10 ya da 15 yıllık süre sonunda bölge içindeki tarifelerin
tamamen kaldırılması öngörülmektedir. (A. Krueger, 2000: 763) Nitekim
ABD, Meksika'dan ithal ettiği mallann % 14'ü üzerindeki vergiyi 1992'de,
% 54'ü üzerindeki vergiyi 1994'te ve % 24'ü üzerindeki vergiyi 2003'te
kaldırmıştır. Geri kalan kısım ise 2008'de kaldırılacaktır. (M. Ferrantino,
2001:1) 1993 senesinde % 12 olan Meksika tarife seviyesi 2001 'de % 1.3'e
inmiş, aynı dönemde ABD 'nin Meksika ithalatına uyguladığı gümrük tarifesi
de % 2'den % O.2'ye düşmüştür. (D. Lederman, 2005:2)
imzalayan üç kuzey Amerika
ülkesi, kendi aralanndaki tanm ve sanayi ürünleri ticaretine uyguladıklan
tarife ve kotalan kaldırmayı amaçlamışlar, taşımacılık, fikri ve sınai haklar
gibi birçok hizmet alanını da anlaşma kapsamına almışlardır. Anlaşma
sonrası, kuzey Amerika kıtasında bölge içi ticaret, katılımcı ülkelerıin toplam
ticaretlerinin yansına ulaşmıştır. Oluşum, boyutlan itibariyle dünyanın en
büyük ticaret bloklanndan biridir. (DTM, 2001)
NAFTA'nın kurulmasına ilişkin anlaşmayı
NAFTA yürürlüğe girdikten sonra bölge içindeki ticaret ve yatırıma önemli
etkilerde bulunmuştur. IMF. verilerine göre NAFTA ülkeleri arasındaki
toplam ticaret 1993 senesinde 306 milyar dolar iken 2002'de 621 milyar
dolara ulaşmıştır. (NAFTA Report, 2005)
Aynı
o
o
periyot içerisinde; (M. T. An,)
Kanada'nın NAFTA ortaklanna ihracati değer
-ihracatı ise 113.6 milyar dolardan
yükselmiştir.
ABD'nin Kanada ve Meksika'ya ihracatı 147.7
milyar dolara ulaşmıştır.
ABD'ye
27
olarak % 87 artarken,
213.9 milyar dolara
milyar dolardan 260.2
o Meksika'nın ABD'ye yönelik ihracatı % 234 artış göstermiş ve 136.1
milyar dolara ulaşmıştır. Meksika'nın Kanada'ya ihracatı da 2.9 milyar
dolardan 8.8 milyar dolara çıkmış, yani yaklaşık % 203'lük bir artış
göstermiş tir.
NAFTA'nın özellikle Meksika ve Kanada lehine çok önemli ekonomik
olduğu söylenebilir. Meksika NAFTA'dan üretim yapısı, ticareti,
yatırımları vb. ekonomik göstergeleri açısından oldukça etkilenmiştir.
Meksika'nın Kanada'ya olan 1hracatı NAFTA öncesi döneme göre 5 kat
artmıştır. Bunun yanı sıra, özellikle 1993-2001 yılları arasında Meksika'nın
ihracatında meydana gelen bu artışın, milli gelirindeki artışın yarısından
fazlasını oluşturduğu belirtilmiştir.
etkileri
3. AVRUPA SERBEST TİcARET BİRLİGİ
(EFTA)
Çeşitli nedenlerle Kömür ve Çelik Birliği'ne ve Ortak Pazara kat~lmayan
Ingiltere, sözkonusu birliklerin hızla başarı göstermesi karşısında Isveç'le
beraber yeni bir iktisadi bloklaşma meydana getirmiştir. 20 Kasım 1959'da
imzalanan birlik, İ~giltere ve İsveç'ten başka, Avusturya, Danimarka,
Norveç, Portekiz ve ısviçre'yi kapsar hale gelmiştir. Yediler adı da verilen bu
birlik, Ortak Pazar'a oranla daha esnek olmasına karşın, aynı başarıyı
gösterememiştir. Topluluk, 1970'li yılların başındaAvrupa bölgesi arasında
malların serbest dolaşımını sağlamak amacıyla ikili anlaşmalar yapmıştır. Bu
anlaşmaların 3. protokolleriyle belirlenen ve iki taraf arasındaki ilişkilerin
gelişimi boyunca çeşitli devletlerden geçen menşe kuralları, her anlaşma için
aynı şekilde düzenlenmiştir. Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun oluşmasıyla
daha ileri düzeyde menşe kuralları getirildiğinden, EFTA kapsamında
düzenlenen menşe kuralları. halen yalnızca AB üyesi olmayan İsviçre için
geçerliliğini korumaktadır. (ıKV, 1995)
4. ASYA ve PAsİFİK EKONOMİK İŞBİRLİGİ
(APEC)
Uzak
doğunun sanayileşmiş ekonomilerinin nerdeyse tamamı, Pasifik
havzasında oluşturulan ve üyeleri arasında ticari dayanışmayı sağlayan APEC
oluşumunda yer almışlardır. Asya'nın diğer ülkelerinin kendi aralarında
oluşturdukları entegrasyonlar, katılımcı ülkelerin yüksek nüfus, siyasal ve
etnik sorunlarının yoğunluğundan dolayı önemli bir başarı elde edememiştir.
APEC;
Doğu
Asya ile Kuzey Amerika
28
kıtası
ülkelerinin (Amerika
Birleşik
Devletleri, .Kanada; Güney Kore, Japonya, Çin Halk Cumhuriyeti,
Hongkong, Taiwan, Tayland, Singapur, Brunei, Filipinler, Endonezya,
Malezya, Avustralya, Yeni Zelanda) Pasifik havzasında 1989 yılında
oluşturduklan bir işbirliği örgütüdür. Uyeleri, homojen olmayan bir yapıya
sahiptir. Avustralya, Kanada, Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda, Amerika
Birleşik Devletleri gibi gelişmiş ül~~ler yanında bölgenin gelişmekte olan
ülkeleri de birlikte bulunmaktadır. Orgüt, bölge ülkeleri arasında ticaretin
serbestleştirilmesi, teknoloji transferi, dış yatırımlar v.b. ekonomik
konularda, üyeler arasında danışma mekanizmalan oluşturmaya yönelik
bağlayıcı karar almayan ve politika belirlemeyen forum niteliğindedir. Son
dönemde Rusya Federasyonu, Vietnam, Peru, Şili, Yeni Gine de bu oluşurna
katılmıştır.
5. GÜNEY YARıMKÜRE ORTAK PAZARı
(MEReOSUR)
MERCOSUR 1991 yılında Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay
tarafından Asuncion Antlaşması ile kurulmuştur. MERCOSUR çerçevesinde
entegrasyon sürecini güçlendirmek için ticaretin liberalizasyonu ile
ekonomik ve diğer politikaların uyumlaştırılması amaçlanmıştır. Antlaşmanın
5. maddesi uyannca 1994 sonu itibariyle, iç tarifeler sıfıra indirilene k~~ar
tarife liberalizasyonuna gidilmiş ve tarife dışı engeller kaldırılmıştır. Uye
ülkeler arasında 1 Ocak 1995 tarihinde Gümrük Birliği oluşturulmuş ve
Birliğin 2001 sonunda tamamlanması kararlaştırılmıştır. Ancak bu süre, nisbi
geri ülkeler olan Paraguay ve Uruguay için 2006'dır. Bu ülkelere tarife ve
tarife dışı engellerin kaldırılması konusunda özel bir taviz tanınmıştır.
MERCOSUR içerisinde de ülkeler arasında eşitsiz gelişme sorunu
iki büyük ülkesi entegrasyonun nimetlerinden
Paraguay her açıdan geri kalmaktadır.
bulunmaktadır. Bölgenin
faydalanırken, Uruguay ve
MERCOSUR 2006 yılı itibariyle nüfusu. 265 milyonluk bir nüfusa kapsarken,
birlik içerisinde kişi başına düsen GSYIH 8389 dolardır.
6. LATİN AMERİKA SERBEST BÖLGESİ
(LAFTA)
1960 yılında,Arjantin, Brezilya, Meksika, Şili, Paraguay, Peru ve Uruguay'ın
katılımlarıyla imzalanan Montevideo Antlaşmasıyla hayata geçen LAFTA,
1961 'de Kolombiya ve Ekvator, 1966'da ise Venezüella ve Bolivya'nın dahil
olmasıyla üye sayısını 11 'e çıkartmıştır.
29
Bölge içi ticaretin geliştirilmesinde ve ticaretin liberalizasyonunda ilk
yıllarında oldukça basarılı olan birlik, 1967 yılında özellikle üye ülkeleri
arasındaki gelişmişlik farklılıklarının da etkisiyle bir duraklama yaşamıştır.
Paraguay ve Ekvator gibi bölgenin nispeten daha güçsüz ekonomileri için
çeşitli muafiyet ve istisnalar konulmasi gerekmiş ve birlikteki gelişmeler
arzulanan seviyelere ulaştmlamamıştır.
1980 yılında dolan Montevideo Antlasmasi'nın süresi dolmuş ve sözkonusu
süreyi uzatmak için yapılan müzakarelerden bir sonuç alınamamıştır.
7. GÜMRÜK BİRLİGİ ve AVRUPA BİRLİGİ
(AB)
1950 yılında Fransa ile Almanya arasında oluşturulan kömür ve çeliğin
üretim ile dağıtımında işbirliğini içeren kartel, 1951 yılında Belçika,
Hollanda, Lüksemburg, Fransa, ltalya ve Almanya'nın birlikte imzaladıklan
anlaşma ile Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'na dönüştürülmüştür. Altı
ülke, 1957 yılında Roma Anlaşması'nı imzalayarak Avrupa Ekonomik
Topluluğu ile Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu'nu kurmuşlardır. Avrupa
Kömür ve Çelik Topluluğu'nun kurulmasından sonra ortaya koyduğu başarılı
gelişme, Avrupa'da sektör bazında olmayan daha geniş kapsamlı bir
ekonomik birleşmenin gerçekleştirilmesi konusundaki görüşlerin ağırlık
kazanmasına yol açmıştır. (R. Karluk, 2003:15)
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, Avrupa Ekonomik Topluluğu, Avrupa
Atom Enerjisi Topluluğu anlaşmaları, Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun
kurucu anlaşmalarını oluşturmaktadır. Avrupa Ekonomik Topluluğu; altı
ülkeyi içeren bölgede on iki yıl sonunda Gümrük Birliği oluşturulmasını ve
belirli alanlarda ortak politikalar yürütülmesini öngörmektedir. (European
Treaties,2002)
Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun Roma Anlaşması ile belirlenen temel
ilkeleri dört ana unsurdan oluşmaktadır. Bunlar;
Tek bir pazar,
- Rekabet alanında ortak politikalar,
- Ortak bölgesel ve yapısal politikalar,
- Bütçe politikalan dahil ulusal politikalanınn koordinasyonudur.
(R. Karluk, 2003:81)
Ekonomik
bütünleşmenin
önemli bir
aşaması
30
olan Gümrük
Birliği,
AB'nin
kurucu ülkeleri arasında Temmuz 1968'de tamamlanmıştır. Bu tarihten sonra
ortak tarım, rekabet, ulaştırma ve ticaret politikalarında ve sosyal politikada
gelişmeler kaydedilmeye başlandığı gibi, ortak birliğe doğru genişleme
çabaları da hız kazanmıştır. Bu genişleme çabaları doğrultusunda 1 Ocak
1973'de İngiltere ile beraber İrlanda ve Danimarka topluluğa dahil olmuşlar,
bu konuda halk oylamasına başvuran Norveç'te sonucun olumsuz çıkması
üzerine Norveç AT'ye üye olamamıştır.
Daha son!a ikinci bir genişleme hareketi ile Yunanistan (lOcak 1981),
ardından Ispanya ve Portekiz (1 Ocak 1986) AT üyesi haline gelmişlerdir. Bu
ülkelere özellikle tarımsal alanda, topluluk bütçesinden yapılan katkılar,
sözkonusu ülke ekonomilerine önemli katkılar sağlamıştır. (Borchardt, 1995
:20) Daha sonra, Avusturya, Finlandiya ve İsveç'in 1994 yılında üyelikleriyle
topluluğun üye sayısı 15'e yükselmiştir. (E. Erçin, 2002)
Bu arada, nihai hedeflerden biri olan tek bir iç pazarın oluşturulması
gayretleri 1 Ocak 1992 tarihi itibariyle Maastricht AntlaşmOası ile
tamamlanarak, AB üyesi ülkelerin ulusal ekonomik sınırları kaldırılmıştır.
Böylelikle, kişi, mal, hizmet ve sermayenin üye ülkeler arasında serbest
dolaşımına mani olan engeller bertaraf edilmiştir. Bu anlaşma ile tek bir para
birimi kullanımı ve üst düzeyde eşgüdümü sağlanan ekonomi politikaları
çerçevesinde oluşacak bir Ekonomik ve Parasal Birliğin (EPB) yanı sıra,
Ortak Dış Güvenlik, Adalet ve İçişleri alanlarında işbirliğinin de eklenmesi
sayesinde, başta konulan hedeflere adım adım ulaşılmıştır. 1997 yılında
imzalanan Amsterdam Antlaşması, Maastricht Antlaşmasıyla oluşan süreci
daha da güçlendirmiş, AB 'nin gelişmesini sağlayıcı biçimde kurumsal yapıyı
yeniden şekillendirmiş, istihdam ve vatandaşlık hakları gibi sosyal konulara
da ağırlık verilmiştir.
~.oOO'li yıllara gelindiğinde ise, Avrupa Birliği, Merkezi ve Doğu Avrupa
Ulkeleri ile Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra başlattığı yoğun
ilişkilerinin de bir neticesi olarak genişleme sürecine bu ülkelere doğru
kaydırmıştır. Bunun bir neticesi olarak,I Ocak 2004 tarihinde Macaristan,
Letonya, Estonya, Litvanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya,
Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Malta tam üye olurlarken; Romanya ve
Bulgaristan ise 1 Ocak 2007 tarihinde topluluğa tam üye olarak kabul
edilmişlerdir.
31
BOLUM III
GÜMRÜK BİRLİGİ SÜRECİ VE
TURKIYE
00
oo
•
Türkiye, 1 Ocak 1958' de yürürlüğe giren Roma Anlaşması ile kurulmuş olan
AET'ye, 31 Temmuz 1959'da ortak üyelik başvurusunda bulunmuştur.
Topluluk Konseyi, Türkiye'nin başvurusu ile ilgili olarak gereken
incelemeleri yaptıktan sonra 11 Eylül 1959'da Komisyon'a Türkiye ile
görüşmeleri yürütmesi için yetki verilmesini kararlaştırmıştır. Ne var ki,
Yunanistan'ın 1961 yılında ortaklık anlaşmasını imzalamasına karşın
Türkiye'nin Topluluk ile ilişkileri 1960 askeri darbesiyle sekteye uğramış,
Ortaklık Anlaşması (Ankara Anlaşması) başvurudan ancak 4 yıl sonra
imzalanabilmiştir. (M. Dartan, 2002; 103)
1. ANKARA ANTLAşMASı
Türkiye-AT
ortaklık ilişkilerinin genel esaslannı belirleyen bir çerçeve
anlaşması niteliği taşıyan Ankara Anlaşması,lAralık ] 964 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Anlaşmanın amacı, madde 2'de belirtildiği gibi, Türkiye
ekonomisinin hızlandırılmış kalkınmasını ve Türk halkının istihdam
seviyesinin ve yaşama şartlannın yükseltilmesini sağlama gereğini tümü ile
göz önünde bulundurarak, taraflar arasında ticari, ekonomik ilişkileri
aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi teşvik etmek olarak belirlenmiştir.
Hukuki temellerini Roma Antlaşması'nın 238.maddesinin oluşturduğu
anlaşma, birçok hükümlerinde de Roma Antlaşması'nın ilgili maddelerine
atıflar yapmaktadır. (Türkiye-AET Ortaklığı Temel Verileri, 1981:4)
12 Eylül 1963 'te imzalanan
özetlenebilir:
anlaşmanın
genel ilkeleri
şu
şekilde
• Türk halkının yaşam seviyesinin yükseltilmesi çabasına destek vermek
suretiyle Türkiye'nin ileride topluluğa tam üye olmasını kolaylaştırmak.
• Hızlandırılmış bir ekonomik kalkınma ve uyumlu bir şekilde ticaretin
arttırılması ile Türkiye ekonomisi ile topluluk üyesi devletler arasındaki
ekonomik açığı kapatmak.
• Türk halkı ile AT üyesi ülke vatandaşlan arasında sıkı bağlar kurmak.
• Roma Anlaşmasının esinlendiği ülküyU birlikte izleyerek, banş ve hürriyet
güvencesini pekiştirmek.
33
Ankara
Antlaşması'nda, Gümrük Birliği'nin
gerçekleştirilmesi öngörülmüştür. Bu aşamalar:
aşamalı
bir
şekilde
o Hazırlık Dönemi
o Geçiş Dönemi
o Son Dönem' dir.
1.1. HAZıRLıK DÖNEMİ
Hazırlık döneminde, Türkiye geçiş ve son dönem boyunca kendisine düşecek
yükümlülükleri üstlenebilmek için, Topluluğun yardımıyla ekonomisini
güçlendirecektir. Geçiş döneminde karşılıklı ve dengeli hükümler esası
üzerinde Gümrük Birliği kurulması amaçlanmıştır. Bu dönemin süresi 5 yıl
olup, gerekirse 12 yıla kadar uzatılabileceği hükmebağlanmıştır. 8 yıldan
fazla devam ederek 1 Aralık 1964-31 Aralık 1972 tarihleri arasını kapsayan
bu dönemde Topluluk ile ilişkilerin geliştirilmesi bakımından Türkiye
herhangi bir yükümlülük üstlenmemiştir. Bu dönemde Topluluk tarafından
i. Mali Protokol çerçevesinde 175 milyon ECU tutarında kredi sağlanmıştır.
(DPT, 1993:30)
Ankara Antlaşması'nın 4. maddesi ile bu antlaşmaya ekli geçici Protokol'ün
l.maddesi uyarınca Türkiye,lAralık 1968 tarihinden itibaren geçiş
dönemine girmek istediğini 16 Mayıs 1967 tarihinde Ortaklık Konseyi'ne
bildirmiş, söz konusu talep akabinde 23 Kasım 1970 tarihinde Brüksel'de
geçiş dönemi koşullarını tespit eden Katma Protokol imzalanmıştır. Katma
Protokol'lerin onay işlemleri uzun süreceği düşünülerek protokolün ticari
hükümlerini yürürlüğe koymak amacıyla bir yıllık geçici antlaşma, 27
Temmuz 1971 tarihinde imzalanmış, Aralık 1972' de geçici antlaşmanın
yürürlükten kalkması ile Katma Protokol, 1 Ocak 1973 tarihinde geçerli
olmak üzere yürürlüğe girmiştir. Katma Protokol'ün yürürlüğe girmesi ile
Türkiye-AETarasındaki hazırlık dönemi de son bulmuştur.
1.2. GEçİş DÖNEMİ
Hazırlık döneminin son bulup, geçiş döneminin şartlarını ve usullerini
belirleyen Katma Pmtokolün 1 Ocak 1973'ten itibaren yürürlüğe girmesiyle
başlayan, tarafların karşılıklı ödünler vererek bir Gümrük Birliği kurmayı
hedefledikleri dönem geçiş dönemini oluşturmaktadır. Hazırlıkdöneminden
farklı olarak bu dönemde Türkiye de Birliğe karşı çeşitli yükümlülükler altına
girmiştir.
34
Geçiş dönemine adım atmamızı sağlayan
şekildedir. (DTM, 1999)
katma protokolün
i~;eriği
şu
A.
Malların Serbest Dolaşımı:
• Gümrük Birliği
- Topluluk ve Türkiye arasındaki gümrük vergilerinin kaldınlması
- Ortak gümrük tarifesinin Türkiye tarafından kabulü
• Akit taraflar arasında miktar kısıtlamalarının kaldınlması
• Ortak tarım politikasının uygulama alanına konulması
B. K~şilerin ve Hizmetlerin Serbest Dolaşımı:
• Işçiler
• Yerleşme hakkı ve ulaştırma
C. Ekonomi Politikalarının Yakınlaştınlması:
• Rekabet, vergileme ve mevzuat yakınlaştınlması
• Ekonomi politikası
Bu dönemde, Gümrük Birliği'nin taraflarının ekonomi politikalarının
birbirine yaklaştınlması amaçlanmıştır. Ankara Antlaşması uyarınca, geçiş
döneminde taraflar, karşılıklı ve dengeli yükümlülükler esası üzerinden sınai
maddelere ilişkin Gümrük Birliği'ni, tarım sektöründeki serbest dolaşımı ve
ekonomik birleşme kurallarını gerçekleştirıneyi taahhüt etmişlerdir. Katma
Protokol ile başlayan geçiş dönemi 1995 yılı sonuna kadar devam etmiştir.
1.3. SON DÖNEM
Türkiye ile AB arasındaki 6 Mart 1995'te Brüksel'de yapılan Ortaklık
Konseyi toplantısında alınan karara uygun olarak Gümrük Birliği'nin
gerçekleşme yöntem ve koşullarını belirleyen şartlar oluşturulmuş,
sözkonusu şartlara bağlı kalınarak teşekkül eden Gümrük Birliği ise 1 Ocak
1996'dan itibaren yürürlüğe girmiştir. Gümrük Birliği ile girilen son dönem,
Türkiye' nin AB' ye tam üyeliğinin gerektirdiği bazı koşulların yerine
getirilmesi için istenen düzenlemelerin yapıldıdığı bir süreç olarak tarif
edilebilir.
2. GÜMRÜK BİRLİGİ SONRASINDA
ORTAYA ÇıKAN GELİşMELER
Gümrük Birliği ile birlikte Türkiye, AB 'ye karşı sanayi mallarında uyguladığı
gümrükleri sıfırlamış ve üçüncü ülkelere karşı topluluğun gümrük tarifelerini
uygulamaya başlar hale gelmiştir. Bunun dışında, mali işbirliği deklarasyonu
çerçevesinde Türkiye topluluğun bütçe kaynaklarından beş yıllık süre
35
içerisinde toplam 375 milyon ECU, Akdeniz programı çerçevesinde 300-400
milyon ECU, Avrupa yatırım bankası (EIB) kanalından 1.1.1996 yılından
itibaren geçerli olmak üzere 750 milyon ECU proje kredisi, yine ihtiyaç
olduğu ve Türkiye talep ettiği takdirde AB tarafından Türkiye'ye yardım
yapılması öngörülüyordu. Tüm bu kaynaklardan beş yıllık süre zarfında
Türkiye'ye yaklaşık 3,5 milyar ECU kredi yardım yapılması planlanmıştır.
(Ankara Sanayi Odası, 2001: 51-52)
Bunun yanı sıra Avrupa Birliği, Türk tekstiline
01.01.1996 tarihinden itibaren kaldırınıştır.
uyguladığı
tüm
kısıtlamaları
Bunların dışında son dönemde bir çok zirve ve toplantılar da
gerçekleştirilmiştir. Bu toplantılardan.biri olan ve 12-13 Aralık 1997 yılında
Lüksemburg'ta gerçekleştirilen zirvede, AB 'nin ekonomik ve parasal birliği
ile genişleme konuları ele alınmış, Türkiye ile Ankara Anlaşması, Katma
Protokol ve Gümrük Birliği hükümleri çerçevesinde AB ile ilişkileri devam
ettirme kararı verilmiştir. Ancak, Türkiye bu anlaşmayla belirlenen aday
ülkeler arasında gösterilmemiş ve bir ön katılım programı sunulmamıştır.
(Eriş, 1997: 15-17)
Lüksemburg zirvesinden yaklaşık bir yıl sonra Haziran 1998' de
gerçekleştirilen Cardiff toplantısında ise, üyeliğe aday ülkelerin Kopenhag
Kriterlerini ve diğer üyelik şartlarını yerine getirmelerinin gerekliliğine işaret
edilmiş ve Türkiye için zımni bir şekilde üyelik adayı tanımlanmasının
getirildiği gözlemlenmiştir. (P. Şen, v.d.; 1999, s. 26-27) Bu toplantının
akabinde Aralık 1998'de Viyana'da yapılan görüşmeler ise, Türkiye ile
ilişkilerin daha da geliştirilmesi şeklindeki açıklamalarla geçiştirilmiştir.
(C. Dura ve H. Atik; 2000: 217) Buna karşın, 13 Ekim 1999 tarihinde
yayınlanan Türkiye'ye ilişkin ikinci ilerleme raporunda Türkiye'nin Gümrük
Birliği konusunda ciddi bir performans gösterdiğine dikkat çekilerek
Türkiye'nin aday ülkeler arasına dahil edilmeyi hak ettiği görüşü
bildirilmiştir. Bu son olumlu gelişmeye paralelolarak Aralık 1999'da
Helsinki'de AB üyesi 15 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla
gerçekleştirilen ve birliğin en yüksek organı olan AB Konseyi toplantısı
yapılmış ve bu toplantıda Türkiye resmi olarak aday ülke statüsüne alınmıştır.
Alınan karara müteakip, ~isan 2000'de gerçekleştirilen Ortaklık Konseyi
toplantısında ise Katılım Oncesi Stratejisi çerçevesinde Türk mevzuatının
analitik inceleme sürecine dahil edilmesi öncesinde hazırlıkları yürütmek
üzere, Türkiye-AB Ortaklık Komitesi'ne bağlı 8 adet alt komite kurularak
faaliyete geçirilmiştir. (DTM) Buna mütekip, Türkiye'nin katılım öncesi
hazırlıklarını tamamlamasına yönelik kısa veorta vadeli hedeflerini belirleyen
36
bir katılım ortaklığı belgesi hazırlanıp, AB Konseyi'nce 08 Mart 2001
tarihinde son şekli verilerek onaylanmıştır.
2002
yılında yayınlanan Türkiye ilerleme raporunda her ne kadar insan
hakları ve temel özgürlükler ile ilgili önemli bir takım gelişmeler
vurgulanmış olsa da, Kopenhag siyasi kriterlerinin tam olarak karşılanmadığı
bunun yanı sıra, yakın zamanda geçirilen iki ekonomik krizin piyasalarda
etkisini sürdürdüğü de belirtilmiştir. (ECC; 2002:137-139)
Aynı yıl Aralık 2002'de Kopenhag'da yapılan Zirve'nin sonuç bildirisinde,
Türkiye ile ilgili olarak 2004 yılının Aralık ayında yapılması planlanan AB
Zirvesi'nde, komisyon raporu ve tavsiyesi üzerine Kopenhag siyasi
kriterlerinin karşılandığına karar verilirse; AB 'nin, Türkiye ile katılım
müzakerelerine gecikmeksizin başlatılacağı. belirtilmiştir. Ancak, Kopenhag
kriterlerine uyum bakımından Türkiye 'nin yapmış olduğu çalışmaların
yeterli bulunmadığı da açıklanmıştır.
2003 ve 2004 yılı ilerleme raporlarında da Türkiye açısınc~an önemli sonuçlar
yer almıştır. 5 Kasım 2003 tarihinde açıklanan "Altıncı Ilerleme Raporu ve
Strateji Belgesinde" Türkiye'nin eksiklerinin esas olarak uygulamadan
kaynaklandığı belirtilmiş ve Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerine uyum
konusunda önemli mesafe kaydettiğinin altı çizilmiştir. 6 Ekim 2004
tarihinde açıklanan 7. ilerleme raporunda ise, Türkiye'nin 2007-2013 yılları
arasında AB bütçesini içinde müzakereleri yürüten aday ülke olarak yer
alacağı belirtilerek Türkiye'nin 2014'ten önce tam üye olamayacağı
belirtilmiştir. (AKTD; 2005:29-30) Ancak, 3 Ekim 2005 tarihinde
Lüksetnburg'da yapılan hükümetler arası konferans ile Türkiye'nin Avrupa
Birliği'ne katılım müzakereleri resmen başlatılmıştır. Yine aynı gün bir basın
toplantısı düzenlenerek Türkiye için Müzakere Çerçeve Belgesi
yayımlanmıştır. (ABGS; 2005: 3-7)
Tam üyelik müzakere sürecinin 6 temel aşaması bulunmaktadır (İKV):
1.
2.
3.
4.
5.
Tarama Süreci
Müzakere Pozisyonlarının Hazırlanması
Pozisyon Belgelerinin AB Dönem Başkanlığı'na
Müzakerelerin Açılması
Müzakerelerin Tamamlanması
6. Katılım Anlaşması'nın Onay Süreci
37
Sunulması
Tablo 1: Müzakerelerde
Görüşülecek
1. Malların serbest dolaşımı
2. İş gücünün serbest dolaşımı
3. Yerleşme hakkı ve hizmet sağlama özgürlüğü
4. Sermayenin serbest dolaşımı
5. Kamu ihaleleri
6. Şirketler hukuku
7. Fikri haklar hukuku
8. Rekabet politikası
9. Bilgi toplumu ve medya
ıo. Tarım ve kırsal kesim kalkınması
ll. Gıda güvenliği, hayvan ve bitki sağlığı politikası
12. Balıkçılık
13. Ulaştırma politikası
14. Enerji
15. Vergilendirme
16. Ekonomi ve para politikası
17. İstatistik
18. Sosyal politika ve istihdam
19. Şirketler ve sanayi politikası
20. Avrupa üzerinden giden ulaştırma ağları
21. Bölgesel politika
22. Hukuki ve temel haklar
23. Adalet, özgürlük ve güvenlik
24. Bilim ve araştırma
25. Eğitim ve kültür
26. Çevre
27. Tüketim ve sağlık koruması
28. Gümrük Birliği
29. Dış ilişkiler
30. Dış güvenlik ve savunma
31. Mali kontrol
32. Mali ve bütçe koşulları
33. Kurumlar
34. Diğer konular
Kaynak: Müzakere Çerçeve Belgesi ve ilgili Diğer Belgeler, DTP
http://ekutup.dtp.gov.tr/ab/muzakere/cerceve.pdf, 03.02.2007
38
Hususlar
Müzakere sürecinde
şekilde özetlenebilir:
ulaşılan
son durum
Ağustos
2007 tarihi itibariyle
şu
• 18 başlıkta Taram~ Raporu Türkiye'ye resmen il~tildi.
• Bilim Araştırma, Işletme ve Sanayi Politikası, Istatistik ve Mali Kontrol
başlıklarında müzakereler açıldı.
• Kamu Alımlan, Rekabet Politikası, Tanm ve Kırsal Kalkınma, Gıda
Güvenliği, Sermaye Dolaşımı, Sosyal Politika ve İstihdam, Fikri Mülkiyet
Hukuku, Vergilendirme, Gümrük Birliği ve Şirketler Hukuku başlıklannda
teknik açılış kriteri getirildi.
• 8 başlıkta müzakerelerin açılması şimdilik askıy'a alındı.
Malların Serbest Dolaşımı, Hizmet Tedariki üzgürlüğü ve Tesisi Hakkı,
Mali Hizmetler, Tarım v.e Kırsal Kalkınma, Balıkçılık, Taşımacılık Politikası,
Gümrük Birliği ve Dış Ilişkiler.
• Eğitim-Kültür, Ekonomik ve Parasal Politikalar, Tüketici Sağlığının
Korunması başlıklannda herhangi bir kriterin getirilmesi sözkonusu olmadı.
• 9 başlık halen Konsey'de görüşülüyor.
3. GÜMRÜK BİRLİGİ'NİN TÜRKİYE
EKONOMİsİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
AB ile Türkiye
arasında sanayi malları ve işlenmiş tarım ürünlerinin serbest
dolaşımına ilişkin bir ekonomik entegrasyon modeli olan Gümrük Birliği
sürecinde Türkiye, mevzuatını Avrupa Birliği'nin gümrük ve ticaret
politikalannın yanı sıra rekabet ve fikri sınai mülkiyet haklarına ilişkin
politikalan da dahil olmak üzere kapsamlı bir alanda uyumlaştırmak
yükümlülüğünü üstlenmiştir. Herhangi bir gümrük birliği ilişkisinden daha
ileri bir entegrasyona karşılık gelen söz konusu uyum çalışmaları neticesinde,
sanayi ve ticareti doğru<Jan etkileyen önemli yapısal ve kurumsal
değişiklikler oluşmuştur. (IKV; 2004) Tüm bu değişiklikler başta ilgili
mevzuat olmak üzere, rekabet, yabancı sermaye, ekonomik büyüme ve dış
ticaret gibi hususlar üzerinde etkili olmuştur.
3.1. REKABET ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Bu etkiler, ilgili mevzuat ve iktisadi açıdan Türkiye'nin rekabet gücü dikkate
alınmak suretiyle iki farklı açıdan değerlendirilecektir.
39
3.1.1. REKABETLE İLGİLİ MEVZUAT UYUMU
Gümrük Birliği kapsamında, rekabet kuralları ve mevzuat uyumu ile
uygulamalarda işbirliğine ilişkin yükümlülükler 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi
Kararı'nın 30 ila 42.maddelerinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddelerde,
AB ile Türkiye arasındaki ticareti etkilediği ölçüde, "teşebbüsler arasında
rekabeti bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamalar" ile "hakim
durumun kötüye kullanılması" yasaklanmış ve Türkiye'nin, Gümrük
Birliği'nin öngördüğü ekonomik bütünleşme için gerekli olan mevzuat
uyumunu gerçekleştirmesi yükümlülüğüne işaret edilmiştir.
Rekabet
ele
Haklar ve Tekel
çerçevesinde, AB
mevzuatı ile Türk mevzuatı karşılaştırılarak yapılması gerekenler tespit
edilmiştir. Bu noktada, özellikle alkollü içecekler konusunda olmak üzere,
"Ticari Nitelikli Devlet Tekelleri"ne özel bir önem verilmiş, gerekli yasal
düzenleme ile TEKEL'in tekel statüsü kaldırılmış ve tütün, alkol ve alkollü
içkiler piyasasındaki faaliyetlerin düzenleyici bir oto~ite tarafından
yürütülmesi amacıyla Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü Içkiler Piyasası
Düzenleme Kurumu (TAPDK) kurulmuştur. Tüm bunların yanı sıra, Gümrük
Birliği'ne geçişin hemen öncesinde 7 Aralık 1994 tarihinde, 4054 Sayılı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kabul edilmiş ve 13 Aralık 1994
tarihinde yürürlüğe girmiştir.
alanındaki
mevzuat uyumu, ilgili metinde.. üç
başlık altında
alınmıştır. Bunlar, "Rekabet Mevzuatı Uyumu", "Ozel
Hakları" ve "Devlet Tekelleri" olarak belirlenmiştir. Uyum
Kanunu uygulamakla sorumlu Rekabet Kurumu'nun karar organı olan
Rekabet Kurulu da, 5 Kasım 1997 tarihinden itibaren başvuruları
değerlendirmeye başlamıştır. Rekabet Kurumu, 1997 sonunda bir tebliğ
yayımlayarak, önceden bildirilmesi ve onayalınması gereken birleşme ve
edinim türlerini belirlemiştir. (AKTD)
alanında Türk mevzuatında Gümrük Birliği sonrasında yapılan
değişiklikler dikkate alındığında, Gümrük Birliği'nin, Türk sanayiinin ulusal
ve uluslararası düzeyde üretim kalitesini nihai tüketicinin maksimum
faydasını ön koşulolarak ele alıp yükseltmesi, böylece rekabet kapasitesini
artırması yönünde gerekli çalışmalara bir çerçeve oluşturduğu söylenebilir.
Bunun yanı sıra, gerek kamu düzeyinde ilgili kuruluşlara gerek Türk
sanayicisine, bu yöndeki çalışmalara bir an önce başlamaları hususundaivme
kazandırdığı, üretim kalitesi ve tüketici memnuniyetinin karın temel
Rekabet
belirleyicileri
belirtilebilir.
olduğu
yönünde zihniyet
40
değişikliğine
neden
olduğu
3.1.2. REKABET GÜCÜ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİN
İKTİSADİ AÇıDAN DEGERLENDİRİLMESİ
Gümrük Birliği'nden sonra Türkiye'nin rekabet gücünün arttığı ile ilgili
savlar ilgili literatürde daha baskın olarak ileri sürülmektedir. Bu görüşlerin
dayandığı temel düşüncelerden birine göre, rekabet gücünün en temel
göstergelerinden biri AB 'ye yapılan ihracatın, AB' den yapılan ithalatı
karşılama oranındaki değişmedir. Tablo l' den de izlenebileceği üzere AB 'ye
karşı Türkiye'nin ihracatının ithalatı karşılama oranında özellikle 2001
yılından itibaren bir artış sözkonusudur.
Gümrük Birliği 'nin Türkiye Ekonomisinin rekabet gücünü arttırdığını
savunanIann bir diğer argümanı ise, Gümrük Birliği serüveninin başlangıç
yıllan olarak kabul edilen 1970'li yıllardan itibaren Türkiye'nin ihraç ettiği
ürünlerin yapısında meydana gelen değişimlerdir. Grafik l' den de
izlenebileceği üzere 1970 'lerin başlarında ihracatımız içindeki payı %70 'ler
seviyesinde olan tanin sektörü özellikle Gümrük Birl~ği 'nin oluşturul­
masından sonra %10 seviyelerine kadar gerilemiştir. Ote yandan, aynı
dönemlerde tekstil sektörünün payı %2S'lerden %32'lere çıkarken, elektrikelektronik ürünlerdeki ihracatın payı %1 'lerden, %18'lere ulaşmıştır. Ancak
burada gözden kaçınırnaması gereken bir husus, AB 'ye olan tanm ürünleri
ihracatımızın gerilemiş olmasıdır.
41
Tablo 2: Türkiye'nin Dış Ticareti ve AB'nin Payı (milyon $)
Avrupa
Genel
Yıl
Değ
İhracat (%)
İthalat
Değ
Değ
(%) İhr!İth İhracat (%)
AB'nin
Birliği
İthalat
(%)
Değ
(%) İhr!İth İhracat İthalat Hacim
1993
15,348
---
29,429
---
52.2
7,599
---
1994
18,105
18.0
23,270
-20.9
77.8
8,635
13.6 10,915 -21.3
1995
21,636
19.5
35,707
53.4
60.6
LI ,078 28.3 16,861
1996
23,224
7.3
43,627
22.2
53.2
11,549
4.3
1997
26,261
13.1
48,559
11.3
54.1
12,248
6.1
1998
26,974
2.7
45,921
-5.4
1999
26,587
- 1.4
40,671
2000
27,775
4.5
2001
13,875
Payı
---
54.8
49.5
47.1
48.0
79.1
47.7
46.9
47.3
54.5
65.7
51.2
47.2
48.7
23,138
37.2
49.9
49.7
53.0
51.9
24,870
7.5
49.2
46.6
51.2
49.6
58.7
13,498 10.2 24,075
-3.2
56.1
50.0
52.4
51.5
-11.4
65.4
14,348
6.3
21,401
-11.1
67.0
54.0
52.6
53.2
54,503
34.0
51.0
14,510
1.1
26,610
24.3
54.5
52.2
48.8
50.0
31,342 12.8
41,399
-24.0
75.7
16,118
11.1
18,280 -31.3
88.2
51.4
44.2
47.3
2002
36,059 15.!
51,553
24.5
69.9
18,459 14.5 23,321 .-27.6
79.2
51.2
45.2
47.7
2003
47,252 31.0
69,339
34.5
68.1
24,484 32.6 31,695
35.9
77.2
51.8
45.7
48.2
2004* 63,074 33.5
97,361
40.4
64.8
34,417 40.6 45,434 43.3
75.8
54.6
46.7
49.8
87,066
-
65.0
30,817
-
75.4
54.4
46.9
49.3
62.8
34,486 11.9 44,071
7.9
78.3
52.3
42.0
46.0
2004* 56,626
2005
-
65,994 16.5 104,980 20.1
* 1 Mayıs 2004'ten itibaren 25 üyeli AB
42
-
40,855
Grafik 1: AB 'ye Olan İhracatın Sektörel Dağılımi
80.00%
70.00%
60.00%
50.00%
40.00%
30.00%
20.00%
10.00%
0.00%
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu
Tüm bu değişimler birlikte değerlendirildiğinde Gümrük Birliği sonrasında
Türkiye' de elektrik-elektronik ve otomotiv gibi bazı sektörlerde rekabet
gücünün arttığını, Gümrük Birliği öncesinde de güçlü olunan tekstil
sektörünün rekabet gücünü istenilen ölçüde arttıramadığını, tarım sektörünün
ise Gümrük Birliği süreci ile birlikte ciddi kan kaybettiğini belirtebiliriz.
3.2. DOGRUDAN YABANCI SERMAYE
ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne geçmesiyle birlikte üstlenmeyi kabul ettiği
ortak gümrük tarifesinin yanında, çok sayıda serbest ticaret anlaşması da
yapması, yeni pazarlar ve doğrudan yabancı sermaye akışı açısından bazı
iktisatçıları olumlu beklentiler içerisine itmiştir. Ancak, Gümrük Birliği
sonrasında Türkiye 'ye yönelen doğrudan yabancı sermaye akışlarında kayda
değer bii gelişmenin olduğunu söylemek güçtür. 1995-2000 yılları arasında
toplam doğrudan sermaye girişlerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yıllık
bazda %O,4'ler seviyesindedir. (Hadjit & Moxon-Browne; 2005:324)
43
Grafik 2: Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Sermaye Girişleri
(Milyon $)
Bill Yıllar İtibariyle Doğrudan Yabancı Sermaye Girişleri (Milyon $)
25000 ,....................................................................................................................................................,........................ ,.: ........:...........:...................,
!
20000
15000 J------'--------------~------'------DIH
10000J-------------~-~------DIH
! '
5000 . . f - - - - - - - -..-_-,...
--_-...
- ...- ...-...--I!iiI--l-I!iiI-:.-1-;···-DlHi '
O~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yıllar
1982
1985
1988
1991
1994
1997
2000
2003
2006
Bunun yanısıra, UNCTAD tarafından her yıl yayınlanan Dünya Yatırım
Raporu'nda (World Investment Report) bir ülkenin doğrudan yabancı
sermaye açısından bulunduğu yeri belirleyen kriterlere baktığımızda
Türkiye'nin 1995-2000 yılları arasında Gümrük Birliği'ne rağmen, pek de
ilerleyemediğini söylemek mümkün olabilmektedir.
Tablo 3: Türkiye'nin DYY Açısından
Bulunduğu
1995
2000
DYY Performans
İndeksi
102
124
:PYY Potansiyeli
Indeksi
74
72
Yıllar
Konum
Kaynak: UNCTAD, World Inventment Reports.
Tablo 3' den de izlenebildiği üzere doğrudan yabancı sermaye performans
indeksine göre Türkiye'nin sıralaması 1995 yılında 102, 2000 yılında 124
olurken; doğrudan yabancı sermaye potansiyeli açısından ise Türkiye, 1995
yılında 74, 2000 yılında ise 72. sırada bulunmaktadır. Bu sonuçlar bize,
Gümrük Birliği'nin Türkiye'ye doğru olan doğrudan yabancı sermaye
akışları üzerinde beklenilen etkileri yaratmadığını ortaya koymaktadır.
Türkiye giren doğrudan yabancı sermaye akımında 2003 yılından itibaren artış
yönünde istikrarlı bir ivme yakalandığı, son iki yılda ise yabancı sermaye
girişi açısından zirve noktasına ulaşıldığı görülmektedir. Burada başta
dünyadaki likidite bolluğunun yanında, tek partili iktidarın yarattığı istikrar
ortamının, özelleştirme alanında atılan ciddi adımların (Türk Telekom,
44
bankacılık alanındaki özelleştirmeler v.b.), 2004 yılında madencilik alanında
çıkarılan yasanın bu alandaki özelleştirmeleri teşvik etmesinin doğrudan
yabancı sermaye akışında büyük roloynadığı söylenebilir. Nitekim tüm bu
gelişmeler neticesinde, Türkiye 2006 yılında doğrudan yabancı yatırım güven
indeksinde 13. sıraya yükselmiş, DYY Performansı ve DYY Potansiyeli
İndekslerinde ise 2005 yılında sırasıyla 95 ve 68. sıralara tırınanmıştır.
(Kearney; 2006)
Özetle, Türkiye'ye yönelmekte olan doğrudan sermaye girişlerinde Gümrük
ve siyasi faktörlerin etkili olduğunu
Birliği'nden ziyade iç ve dış ekonomik
söylemek yanlış olmayacaktır.
3.3. BÜYÜME ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Ekonomik büyüme üzerinde etkili olan faktörleri kısaca; teknolojik gelişme,
emeğin kalitesi ve sayıca durumu, doğal kaynaklar, coğrafi özellikler, dış
ticaret ve üretim düzeyi olarak belirtebiliriz. Gümrük Birliği'nin bu
saydığımız temel unsurlardan dış ticaret, teknolojik gelişme ve emeğin
kalitesi üzerinde etkili olabileceği düşünülebilir.
Yıllık büyüme oranlannın yer aldığı yukandaki tablodan yararlanmak
suretiyle dönemler itibariyle ortalama büyüme oranı hesaplandığında, 19901995 arasında ortalama büyüme oranının %4,35, 1996-2000 döneminde
ortalama büyüme oranının 4,02 ve 2001-2006 döneminde ise ortalama
büyüme oranının 4,63 olduğu görülmektedir. Salt bu hesaplamadan yola
çıkılarak Gümrük Birliği'nin büyüme oranı üzerinde ilk beş yıl pozitif
anlamda bir katkıda bulunmadığı, takip eden beş yılda ise Gümrük Birliği
dönemi öncesine nazaran kayda değer bir gelişmenin görülmedi ği
söylenebilir. Nitekim, Gümrük Birliği öncesi ve sonrasında gerçekleşen yıllık
büyüme oranlanna göz atıldığında da ekonomik kriz yıllan dışanda
tutulduğunda 1990'dan günümüze Türkiye'nin yıllık ekonomik büyüme
oranının %6,83 gibi bir ortalamaya sahip olduğu ve sözkonusu ortalamanın
Gümrük Birliği'nden ziyade; ekonomik ve politik istikrar koşullanna bağımlı
olduğunu belirtebiliriz.
45
3.4. DIŞ TİcARET ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Bu etkiler, ilgili mevzuat ve ithalat-ihracat gerçekleşmeleri dikkate alınmak
suretiyle iki farklı açıdan değerlendirilecektir. Gümrük Birliği'nin Türk dış
ticareti üzerindeki iktisadi etkileri, çalışmada ele alınacak temel konulardan
biri olduğundan aynntılı bir bölümde ele alınacaktır.
3.4.1. DIŞ TİCARETİN UYUMU İLE İLGİLİ MEVZUAT
ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ .
Gümrük Birliği, nihai amacı tam entegrasyon olan kapsamlı bir ekonomik
girişim hareketi niteliği taşıması sebebiyle başta dış ticaret olmak üzere pek
çok başlık altında mevzuat ve politika uyumu gerektirmiştir.
3.4.1.1. MALLARıN SERBEST DOLAŞıMI
Türkiye-AB Ortaklık Konseyi'nin Gümrük Birliği'nin Son Dönemi'nin
uygulamaya konmasına ilişkin 1/95 sayılı Karan ile 1 Ocak 1996 tarihinde
yürürlüğe girmesi kararlaştınlan Günırük Birliği, tanm ürünleri dışında kalan
ürünleri konu almaktadır.
Bu ilkeye göre Türkiye'de veya Topluluğun herhangi bir ülkesinde üretilen
ya da üçüncü bir ülke kaynaklı olup,AB piyasasına giren mal, serbest şekilde
alınıp satılabilecek; ithalat ve ihracata uygulanan gümrük vergileri ve aynı
nedenle alınari eş vergiler, bugüne kadar konulan tüm imkanlar kısıtlamalan
ve kotalar kaldınlmaktadır. Bununla beraber, bu hükümlerin söz konusu
mallara uygulanabilmesi için, gerekli ithal işlemlerinin tamamlanmış olması
ve söz konusu mallann imallerindekullanılan üçüncü ülke ürünleri üzerinden
ödenmesi gereken gümrük vergileri veya eş etkili vergi veya resimlerin
ihracatçı devlette tahsil edilmiş olması şarttır. (Gelirler Genel Müdürlüğü:
1995)
Öte yandan, 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Karan ile Topluluk ile Türkiye
arasında ithalat ve ihracatta alınan gümrük vergileri ile eş etkili vergi ve
resimler, karann yürürlüğe girdiği tarihte tamamen uygulamadan kaldınlmış;
topluluk ile Türkiye, karar gereği o tarihten itibaren yeni ithalat ve ihracat
vergileri ile eş etkili vergi ve resimleri uygulamaya koymaktan
kaçınmışlardır. Aynca taraflar arasında uygulanan miktar kısıtlamalan ile her
türlü eş etkili önlem de kaldınlmıştır.
46
3.4.1.2. GpM~ÜK ~İRLİçİ.DışINDAKİ ÜLKELERE KARŞIORTAK
BIR TICARI POLITIKA
Gümrük Birliği'nin uygun şekilde işleyebilmesi için üye ülkelerin AB'nin
Ortak Ticaret Politikasını benimsemesi amacıyla uyum sağlaması gereken
Ortak Ticaret Politikası ile ilgili Birlik mevzuatı, 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi
Kararı'nın üçüncü bölümünde yer alan 12. maddede düzenlenmiştir. Bu
maddede, düzenlenmesi öngörülen mevzuat başlıkları şu şekilde
belirtilmiştir (DTM: 1995):
• İthalatta ortak kurallar ile ilgili mevzuat,
• Bazı üçüncü ülkeler kaynaklı ithalata ilişkin ortak kurallar ile ilgili
mevzuat,
• Miktar kısıtlamalarının idaresi için Topluluk usullerini düzenleyen mevzuat,
• yeni ticaret politikası ile ilgilimevzuat,
• Ihracatta ortak kuralları belirleyen mevzuat,
• Resmi destekli ihracat kredileriyle ilgili mevzuat,
• Tekstil ve konfeksiyon için hariçte işleme rejimine ilişkin mevzuat,
• Otonom düzenlemelerle ilgili gerçekleştirilen tekstil ürünleri ithalatına
ilişkin mevzuat olarak belirlenmiştir.
İlgili mevzuat uyumuna istinaden ithalat rejimini düzenleyen mevcut
94/6241 sayılı ithalat rejimi kararı ve buna b~ğlı Yönetmelik ve Te~liğler,
1 Ocak 1996 tarihinden itibaren 9517606 sayılı Ithalat Rejim Kararı ve Ithalat
Yönetmeliği ile kaldırılmıştır. 9517606 Sayılı yeni rejim kararı ile ithalat
işlemleri sadeleştirilmiş, daha önce kaldırılan kararda yer alan ithalat
yapabilmek için alınması zorunlu olan belgelerin bir kısmı kaldırılmıştır.
Ayrıca yeni karar ve ithalat yönetmeliğinde belirtilen usul ve esaslar
çerçevesinde getirilen istisnalar haricinde, Vergi Usul Kanunu'na göre vergi
numarası bulunan herkesin ithalat yapabilmesine imkan verilmiştir.
(Güney:1998;17) .
~enzer şekilde, ?2/2644 sayılı İhracatın Düzenlenmesi ve Desteklenmesine
Ilişkin Karar ve Ihracat Yönetmeliği de Gümrük Birliği sonras~nda yerini, 15
Ocak 1996 taı:ihinden itibaren yürürlüğe giren 9517623 sayılı Ihracat .Rejimi
Kararı ve Ihracat Yönetmeliğine bırakmıştır. Böylelikle, Ihracat
Yönetmeliği'nde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde ve istisnalar
haricinde, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre vergi numarasına sahip her
~ürlü gerçek ve tüzel kişilerin ihracat yapabilmesine olanı;ık tanınmıştır.
Ithalattakine benzer şekilde daha önce yürürlükte bulunan Ihracat Rejimi
~ararı ve Yönetmeliğine göre ihracat yapabilmek için alınması zorunlu olan
"Ihracat Belgesi" ise, 6 Ocak 1996 tarih ve 22515 sayılı Resmi Gazete'de
47
yayınlanan "Ekonomik Araştırma ve Değerlendirme 96/1 Sayılı İhracatçı
Belgesi 'ne İlişkin Tebliğ" }le kaldırılmıştır. (Şahin; 1998:27)
Türkiye'nin uygulamakla yükümlü olduğu Ortak Ticaret Politikası
çerçevesinde AB 'nin Türkiye'ye uygulamış olduğu kotaları kaldırmasının da
bir sonucu olarak, Türkiye belirli ülke menşeli ürünler ile belirli tekstil
ürünlerine bazı kısıtlamalarda bulunmuş ve bazı gözetim tedbirleri almıştır.
Bu çerçevede alınan önlemler üç mevzuat altında toplanmaktadır:
• İthalatta Haksız Rekabetin (Damping ve Sübvansiyon) Önlenmesi
Hakkında Mevzuat.
• İthalatta Gözetim ve Koruma Önlemleri Hakkında Mevzuat.
• Türkiye'nin Ticari Haklarının Korunması Hakkında Mevzuat.
3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkındaki Kanun aslında
Gümrük Birliği'nin epey öncesinde yürürlüğe girmiştir. Daha sonra GATT
1994'ün altıncı maddesinin uygulanmasına ilişkin anlaşmaya uyumlu hale
getirilen kanun ile, ithalatta haksız rekabet halleri olarak nitelendirilen
damping ya da sübvansiyona konu olan ithalatın sebep olduğu zarara karşı,
bir üretim dalının korunması amacıyla yapılacak işlemlere, alınacak
tedbirlere, gerekli ilke ve uygulama kararlarını verecek bir kurul
oluşturulmasına ve bu kurulun görevlerine ilişkin usul ve esasları
belirlenmektedir.
İthalatta gözetim ve koruma önlemleri hakkında mevzuat; İthalatta gözetim
ve korunma önlemleri ile kota idaresi ve tarife kontenjanıhakkındaki mevzuat, belirli üçüncü ülkeler menşeli malların ithalatında gözetim ve korunma
önlemleri hakkında mevzuat, belirli tekstil ürünlerinin ithalatında gözetim ve
korunma önlemleri hakkında mevzuat, ikili anlaşmalar ve protokoller veya
diğer düzenlemeler kapsamı dışında belirli ülkeler menşeli tekstil ürünleri
ithalatında gözetim ve korunma önlemleri hakkında mevzuat olmak üzere 4
adet mevzuattan oluşmaktadır. Bu mevzuatlar 1/95 sayılı ortaklık konseyi
kararının bir sonucu olarak düzenlenmiştir. (Nuray ve Çalış; 1996: 87)
Türkiye'nin ticari haklarının korunması hakkındaki karar ise 31.12.1995 tarih
ve 22510 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu karar,
uluslararası yükümlülük ve prosedürlere, özellikle Dünya Ticaret Örgütü
çerçevesinde öngörülenlere, uygun olması şartıyla Türkiye pazarını etkileyen
ticari engellere, bu engellerden doğan zararın veya diğer ülke pazarlarında
etkisi olan ticari engellerin neden olduğu olumsuz ticari etkilerin
giderilmesine yönelik olarak karşılık vermek amacıyla izlenecek ticari
politika prosedürleri çerçevesinde alınabilecek ticari önlemleri ve bu
48
hususlarda gerekli değerlendirmeyi yapmak, uygulamaya ilişkin karar almak
veya öneride bulunmak üzere bir Kuruloluşturulmasını ve bu Kurulun
.
görev lerini kapsamaktadır. (DTM)
3.4.1.3. TERCİHLİ TİcARET REJİMİ ve SERBEST TİcARET
ANTLAŞMALARı
Tercihli ticaret sistemi, birliğin ticaret politikasının bir başka önemli
unsurunu oluşturmaktadır. Ticaretin geliştirilmesi amacıyla AB, kendilerine
karşılıklı veya tek taraflı tarife imtiyazları tanınan ülkeler veya ülke grupları
ile "tercihli anlaşmalar" yapmıştır. 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'na
göre, Gümrük Birliği çerçevesinde Türkiye'nin de, 1 Ocak 2001 tarihine
kadar kendini tedricen topluluğun tercihli rejimiyle uyumlu hale getirmesi
öngörülmüştür. (AKTD) Türkiye, bu kapsamda bazı ülkeler ile Serbest
Ticaret Anlaşması imzalamış, bir çoğu ile de müzakere ve müzakere
başlangıcı safhasında bulunmaktadır. Burada dikkat çekilmesi gereken nokta,
Türkiye'nin AB'nin Tercihli ve Serbest ticaret anlaşmalarına uyum sürecinin
bir kereye mahsus olmaması ve bir süreklilik arzetmesidır. Zira AB;
anlaşmalar yapmaya devam etmekte, Türkiye ise bunlara uyum mecburiyeti
dolayısıyla anlaşmaya konu olan üçüncü ülkelerle aynı anlaşmaları ayrı bir
müzakere süreci ile imzalamak durumunda kalmaktadır.
Bu kapsamda
yapılan
ve
yapılmakta
olan
anlaşmalarla;
• ıhracatın ülke ve madde bazında çeşitlendirilmesi,
• Ilgili ülke ile ticaret hacminin kısa vadede artırılması,
• AB 'nin tercihli rejimler kapsamında uygulamakta olduğu tavizli oranlar ile
Türkiye'nin uyguladığı OGT oranları arasındaki farkın sebep olabileceği
trafik sapmasının önlenmesi,
• Anlaşma imzalanan ülkenin AB ve diğer üçüncü ülkelerle mevcut
anlaşması kapsamında tanıdığı tavizli rejimi Türkiye'ye de yansıtması
sağlanarak Türk sanayicisinin bu ülke pazarında eşit rekabet şartlarına
sahip olması,
• Ham maddelerini Anlaşma yapılan ülkelerden sağlayan Türk
sanayicilerinin üretim maliyetlerinin azaltılması,
• Ortak yatırım ve işbirliği imkanları geliştirilmesi ve Avrupa genelinde
oluşturulan menşe kümülasyonu için gerekli altyapının hazırlanması gibi
yararların ortaya çıkması beklenmektedir. (Karluk;2005: 709-710)
3.4.1.4. TEKNİK MEVZUAT ve STANDARDİZASYON
Türkiye, teknik mevzuat uyumuna
ilişkin
49
olarak
yürüttüğü çalışmalarda
önemli aşamalar kaydetmiştir. Öncelikle 1997 yılında Bakanlar Kurulu
Kararı ile Avrupa Birliği'nin yeni yaklaşım direktifleri çerçevesindeki 32
ürün grubuna ilişkin uyumlaştırma çalışmalarını yürütecek kamu
kuruluşlarını tespit etmiştir. Söz konusu ürün gruplarına yönelik AB
standartlarına uyumla yükümlü olan kurum Türk Standartları Enstitüsü' dür
(TSE). TSE, 1993 yılından beri yürüttüğü çalışmalar neticesinde yaklaşık
olarak %80 oranında AB standartlarını Türk standardı haline getirmiştir.
Avrupa Standart Teşkilatı CEN ve CENELEC'e de bağlı üye olan TSE,
Gümrük Birliği sonrasında yeniden yapılandırılmış ve bünyesinde
kalibrasyon, deney, belgelendirme merkezleri oluşturulmuştur. TSE, yeni
yapılanması çerçevesinde ayrıca kalite bilincinin yaygınlaştınlması yönünde
eğitim çalışmaları da yürütmeye başlamıştır.
Standardizasyon işlemlerinin
kapsamında
Kası~
1999
oluşturulmuştur. Urünlerin
AB ile uyumlu hale getirilmesi çalışmaları
tarihinde Türk Akreditasyon Kurumu
kalite kontrol sistemleri ve personelin
belgelendirilmesi için gerçek ve tüzel kişilerin akreditasyonu ile test ve
kalibrasyon kuruluşlarının akreditasyonunu sağlayacak olan kurum 2001 yılı
Ağustos ayından itibaren işlerlik kazanmış ve başvurulara cevap vermeye
başlamıştır.
süreci devam eden teknik mevzuatın etkin bir şekilde
uy'gulanabqmesi için gerekli hukuki altyapının oluşturulmasına yönelik
"Urünlere Ilişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair
Çerçeve Kanun" 11 Temmuz 2001 tarihinde yayınlanmış ve 11 Ocak 2002' de
yürürlüğe girmiştir. Çerçeve Kanun 'un uygulama, ..usul ye esaslarını
belirleyen beş yönetmelikten "CE Uygunlu~ Işaretinin Urüne Iliştirilmesine
ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik", "Urünlerin Piyasa Gözetimi ve
Denetimine Dair Yönetmelik" ve "Uygunluk Değerlendirme Kuruluşları ile
Onaylanmış Kuruluşlara Dair Yönetmelik" 17 Ocak 2002 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. 29 Kasım 2001 tarihinde gerçekleştirilen GBOK
toplantısında teknik altyapının oluşturulmasının önemi dolayısıyla piyasa
gözetimi ve uygunluk değerlendirme kuruluşlarına ilişkin yönetmeliklerin
öncelik taşıdığı, bu yönetmelikler hakkında üretici ve tüketicilerin
bilinçlendirilmesi ve yönetmeliklerin uygulamaya koyulması için 2 yıllık bir
geçiş süresine ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir. Söz konusu kanun ve
yönetmeliklerin yürürlüğe girmesini takiben ilgili kurumlar kendi
sorumluluklarında bulunan alanlarda yasal düzenlemeleri yürürlüğe
koyabilmiş ve uygulamaya geçilebilmesi için gerekli önlemleri almaya
Uyumlaştırma
başlamışlardır.
50
Türkiye'nin sürekli değişen AB teknik mevzuatına uyum çalışmalan Gümrük
Birliği ile oluşturulan Ortak Danışma Mekanizması'nın işlerlik
kazanamaması nedeniyle AB'den bir teknik yardım almaksızın tek taraflı
olarak yürütülmektedir. Bu alandaki TAIEX desteği ise ancak 2001 yılında
işlemeye başlamış, bu sebeple çalışmalar 2/97 sayılı kararda hükme
bağlandığı gibi 2000 yılı sonuna kadar tamamlanamamış, Katılım Ortaklığı
Belgesi'nde de Türkiye'nin bu alandaki uyum çalışmalannın kısa vadede
tamamlanması öngörülmüştür.
29 Kasım 200 ı tarihli GBOK toplantısında Türk tarafı 2/97 sayılı OKK
çerçevesinde mevcut durumu ortaya koyan güncelleştirilmiş listeyi
Komisyon yetkililerine sunmuştur. 2002 yılı başı itibariyle yürürlüğe giren
Çerçeve Kanun ile yeni yaklaşım direktifleri de dahilolmak üzere teknik
mevzuat uyumu çalışmalan hız kazanmıştır. ı 1 Ocak 2002 tarihinde
yürürlüğe giren Çerçeve Kanunu, Uyumlaştırma süreci tamamlanan ve
devam eden teknik mevzuatın etkin bir şekilde uygulanabilmesi için gerekli
hukuki altyapının oluşturulmasını teminen ilgili kamu kurul~§lannın
~atkısıyla Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından hazırlanan 4703 sayılı "Urünlere
Ilişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun" , kısa
adıyla Çerçeve Kanun,lITemmuz 2001 tarihli ve 24459 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanmış ve 11 Ocak 2002 itibariyle yürürlüğe girmiştir. Anılan
Kanun'un uygulama usul ve esaslannı belirleyen yönetmeliklerden
"Uygunluk Değerlendirme Kuruluşlan ile On~ı:ylanmış. Kuruluşlara Dair
Yönetmelik", "CE Uygunluk Işaretiı~~n Urüne Iliştirilmesine ve
Kullanılmasına Dair Yönetmelik" ve "Urünlerin Piyasa Gözetimi ve
Denetimine Dair Yönetmelik" Ocak 2002 tarihli ve 24643 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanarak,IlOcak 2002 tarihinden itibaren geçerli olmak
üzere yürürlüğe girmiştir. "Teknik Mevzuatın ve Standartlann Türkiye ile
Avrupa Birliği Arasında Bildirimine Dair Yönetmelik" ise 3 Nisan 2002
tarihli ve 24715 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış ve 3 Mayıs 2002 tarihi
itibariyle yürürlüğe girmiştir.
AB teknik mevzuatına uyum hususu Ulusal Program çerçevesinde kapsamlı
bir şekilde ele alınmış, uyum sağlanması gereken mevzuat listesi
genişletilmiştir. Gümrük Birliği'nden doğan ancak Türkiye'nin adaylık
sürecinde edindiği yükümlülükleri kapsamında yer alan teknik mevzuat
uyum çalışmalan Avrupa BirliğUle tam entegrasyonun bir gereği olduğu gibi
Türkiye'nin Dünya Ticaret Orgütü üyeliği çerçevesinde taraf olduğu
Ticarette Teknik Engeller Anlaşması'ndan kaynaklanan yükümlülükleriyle
de örtüşmektedir.
Teknik mevzuat insan, hayvan ve bitki
51
sağlığı
ile
güvenliğinin korunması
hususu gözetilerek belirlenen önlemler bütünüdür. Bu çerçevede söz konusu
ürünlerin ticarete konu olmasının ötesinde yaşam güvenliği ve kalitesi
açısından belirli standartlara uygun üretilmesi çağın gereğidir.
3.4.1.5. DEMİR ÇELİK ÜRÜNLERİ
Gümrük Birliği'ni tesis eden 6 Mart 1995 tarih ve 1195 ~ayılı Ortaklık
Konseyi Karan ekinde yer alan "Ortaklığın Geliştirilmesine Ilişkin Tavsiye
Karan" ise Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) Anlaşmasının yetki
alanına giren ürünlerin serbest ticareti ile ilgili olarak devam etmekte olan
müzakere1erin Gümrük Birliği'nin yürürlüğe girmesinden sonra en kısa
sürede tamamlanmasını hükme bağlamıştır. Müzakerelerin tamamlanmasının
ardından 25 Temmuz 1996 tarihinde imzalanan Türkiye-AKÇT Serbest
Ticaret Anlaşması, 1 Ağustos 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. (DTM)
Anlaşma'nın imzalanmasında; Gümrük Birliği çerçevesinde sanayi ürünü
olarak tanımlanan demir çelikten mamul ve yan mamul ürünlerin vergilerinin
sıfırlanmasına karşın, AKÇT kapsamındaki hammaddenin gümrük vergisi
uygulanarak koruma kapsamında tutulmasının ticari ve iktisadi olarak
sürdürülemeyeceği düşüncesi etkili olmuştur.
AKÇT ürünlerinin serbest ticaretini hedefleyen Anlaşma, Türkiye ve AB
arasında söz konusu ürünlerde uygulanan gümrük vergileri ve eş etkili
vergilerin kaldınlmasını; miktar kısıtlamalarına son verilmesini; rekabet,
birleşmeler ve devlet yardımlan konusunda Gümrük Birliği ile benimsenen
kurallann uygulanmasını öngörmekte; antidamping ve korunma işlemlerinde
izlenecek kurallan belirlemektedir.
3.4.1.6. TARIM ÜRÜNLERİ
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında tanm alanındaki ilişkilerin
çerçevesini; 1963 tarihli Ankara Anlaşması, 1973 tarihinde yürürlüğe giren
Katma Protokol ile 1180, 1195 ve 1/98 Sayılı Ortakl~ Konseyi Kararlan
belirlemektedir. Ankara Anlaşması'nda "Ortaklık Rejimi"nin, Topluluğun
Ortak Tanm Politikasını (OTP) gözönünde bulunduran özel usullere göre
tanm ve tanm ürünlerini kapsadığı belirtilmiştir. Katma Protokol' de ise 22
yıllık dönem sonunda, Türk tanmının OTP'na uyumunun sağlanması için
Türkiye'nin gerekli tedbirleri almasını takiben tanm ürünlerinin serbest
dolaşımını ve Türkiye ile Topluluğun birbirlerine tanm ürünleri ticaretinde
karşılıklı tercihli bir rejim uygulaması öngörülmüştür. Ne var ki, Katma
Protokol'de öngörülen 22 yıllık dönem içerisinde Türk tanmının OTP'na
uyumu konusunda kayda değer bir gelişme sağlanamadığından, tanm ürünleri
52
1/95 Sayılı Ortaklık
bırakılmıştır.
Konseyi Karan ile
tesİs
edilen Gümrük
Birliği dışında
Bununla birlikte, 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'nın 24. maddesinde,
taraflar arasında tanm ürünlerinde serbest dolaşımın sağlanması için gerekli
koşulların oluşturulması bakımından belirsiz bir ek süre tanınmış,
26.maddede ise Topluluk ve Türkiye'nin, tarım ürünleri ticaretinde
birbirlerine tanıdıkları tercihli rejimIeri aşamalı olarak ve karşılıklı yarar
sağlayacak biçimde geliştirilmesi ve Ortaklık Konseyi'nin de tercihli
rejimIerde yapılan iyileştirmeleri düzenli olarak incelemesi öngörülmüştür.
Bu kapsamda AB ile sürdürülen müzakereler neticesinde, taraflar arasında
tanm ürünleri ticaretinde tercihli rejimi genişleten Protokol, 25 Mart 1997
tarihinde imzalanmış 1/98 sayılı Ortaklık Konseyi Karan olarak yürürlüğe
girmiştir. Bu rejim ile; Türkiye'nin AB'ye yaptığı tanm ürünleri ihracatının
%76 olan tavizli oranı %93'e, AB 'nin Türkiye'ye yaptığı tanm ürünleri
ihracatının %7 olan tavizli oranı ise, %33'e çıkanımıştır. 15-16 Haziran 1~98
tarihlerinde gerçekleştirilen Cardiff Zirvesi'nde onaylanan "Türkiye Için
Avrupa Stratejisi" adlı raporda da bu konuda üç aşamalı bir süreç
benimsenerek; taraflar arasında tanm politikalan ile ilgili bilgi ve mevzuat
değişimi yapılması, söz konusu detaylann karşılıklı görüşülmesi, Türkiye'nin
tarım politikalan ile AB Ortak Tanm Politikası arasındaki farklılıklann
saptanması ve bu sürecin sonunda Türkiye 'nin Komisyona öncelikli
önlemlerinin bir listesini sunmasının ardından Türkiye'ye OTP'nı üstlenmesi
için teknik ve mali yardım sağlanması öngörülmüştür.
Türkiye'nin Ortak Tanm Politikası'na uyum çalışmalannda kısa ve orta vadeli
öncelikler Katılım Ortaklığı Belgelerinde (KOB) de yer almaktadır. İlki Mart
2001, ikincisi Nisan 2003 tarihinde kabul edilen Katılım Ortakliği
Belgeleri 'nde Türk tarım sektörünün altyapısının ve idari yapılarının
güçlendiri~mesine yönelik unsurlara ağırlık verilmektedir. 14 Nisan 2003
tarihli KOB 'nde öngörülen kısa vadeli öncelikler arasında, hayvan kimlik
sisteminin tamamlanması; AB kırsal kalkınma politikası ve ormancılık
stratejisine giriş için önceliklerin belirlenmesi; hayvan sağlığına ilişkin
çerçeve bir kanun ve ikincil mevzuatın çıkartılması; AB ile uyumlu bir Sınır
Kontrol Noktalan sisteminin geliştirilmesi; AB 'nin hayvan ve bitki sağlığı
müktesebatının iç hukuka aktarılmasına yönelik bir programın kabul edilmesi
yer alma~tadır. Aynı KOB 'nde yer alan orta vadeli öncelikler arasında ise,
Entegre Idari Kontrol Sistemi oluşumunun tamamlanması; AB kırsal
kalkınma politikası ile ormancılık stratejisinin uygulanması için gerekli idari
yapılann kurulması; ortak piyasa düzenleri kurulması ve tanmsal piyasalann
etkin bir şekilde izlenmesi için gerekli yasal temelin kabul edilmesi; gıda
güvenliği ve denetimi sisteminin yeniden düzenlenmesi ve güçlendirilmesi;
53
gıda işleme tesislerinin modemizasyonuna yönelik bir iyileştirme planının
oluşturulması ve test ve tanı tesislerinin kurulması ile ilgili maddeler
bulunmaktadır. Paralel şekilde i. ve II. Ulusal Programlarda da benzer
düzenlemeler ile AB Ortak Tarım Politikasına uyum hedeflenmiştir.
Öte yandan, son yıllarda gerçekleştirilen bazı reformlara karşın Türkiye'nin
AB tarım politikasına genel uyumu hala sınırlıdır ve söz konusu uyumun
mevcut şartlar dikkate alındığında tam olarak gerçekleşmesi oldukça güç
görünmektedir. Bu noktada, AB ile yürütülen tam üyelik müzakereleri
çerçevesinde Türkiye'nin tarım politikasında bir değişikliğe gitmesi zaruri bir
hal almaktadır. Belirtilen kapsamda, AB 'ne uyumun gerçekleşebilmesi için
yapılması gerekenler arasında, Türk tarımının yapısına uygun destekleme
uygulamalarına geçiş, üretimle bağlantısı olmayan Doğrudan Gelir Desteği
uygulamasının üretimle bağlantılı hale getirilmesi ve tarıma dayalı sanayinin
teşvik edilmesi gösterilebilir.
3.4.1.7. İŞLENMİş TARIM ÜRÜNLERİ
AB 'nin kabul ettiği tanıma göre işlenmiş tarım ürünleri, tqnm ürünlerinin
ikinci kez işlenmesi sonucunda elde edilen ve bünyesinde tahıl, şeker ve süt
veya bu ürünlerden herhangi birini bulunduran ürünleridir. 1/95 Sayılı
Ortaklık Konseyi Kararı ile tesis edilen Gümrük Birliği ile işlenmiş tarım
ürünleri de Gümrük Birliği kapsamında yer almıştır. Gümrük Birliği'ne dahil
olan işlenmiş tarım ürünlerinin başlıcaları; makarna, meyveli yoğurt,
margarin, çikolata, kakao, şekerlemeler, unlu mamuller (ekmek, pasta, kek,
bisküvi vb. ), patates unu ve ezmesi, malt hulasası, çay, dO,ndurma, meyve
suları hariç alkolsüz içkiler ve çocuk mamalandır. Işlenmiş tanm
ürünlerindeki gümrük vergileri, sanayi payı (sabit unsur) ve tarım payı
(değişken unsur) olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Gümrük Birliği
kapsamındaki işlenmiş tarım ürünlerinin sanayi payları sıfırlanmış olup, tarım
payları üzerinden her iki tarafın da korumacılık politikaları devam etmektedir.
Topluluk mevzuatında işlenmiş tarım ürünleri üç farklı listede yer almaktadır.
Bunlardan III sayılı listede yer alan ürünlerin uyumunun 1 Ocak 1996, IV
sayılı listede yer alan ürünlerin uyumunun 1 Ocak 1997 ve V sayılı listede yer
alan ürünlerin uyumunun ise 1 Ocak 1999 tarihinde tamamlanması
öngörülmüştür ve belirlenen takvim çerçevesinde uyum sağlanmıştır. 1 Ocak
1999 itibariyle işlenmiş tarım ürünlerinde geçiş dönemi sona ermiş, tüm
ürünlerde hedef tarım payı uygulanmaya başlanmıştır.
54
.. ..
BOLUMIV
GÜMRÜK BİRLİGİ'NİN DIŞ TİcARET
ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN İKTİSADİ
AÇıDAN DEGERLENDİRİLMESİ
1. GENEL OLARAK
Türkiye'nin
dış ticaret verilerini 1980-1995 yıllan itibariyle incelediğimizde
ihracatın yılda ortalama %15,Avrupa Birliği ülkelerine olan ihracatın ise yılda
ortalama %16 oranında artış gösterdiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Ayın
dönemde ithalattaki gelişmeler değerlendirildiğinde ise, ithalatın genelolarak
yılda ortalama %12 arttığı, AB ülkelerinden gerçekleştirilen ithalatın da yılda
ortalama % 15 arttığı gözlemlenmektedir.
Tablo S: Türkiye'nin
Dış
Ticareti (1980-2006)
Avrupa Birliği'nin
Avrupa Birliği
Milyar $
Genel
Milyar $
Payı
(%)
İhracat İthalat Hacim
Yıl
İhracat
İthalat
Hacim İhracat İthalat Hacim
Açık
1980
2.910
7.909
10.819
1.300
2.360
3.660
1.060
44,7
29,8
33,8
1985
7.958
11.343
19.301
3.204
3.895
7.099
691
40,3
34,3
36,7
1993
15.348
29.429
44.777
7.289
10.950 18.239 3.661
42,5
37,2
40,7
1994
18.105 ,23.270
41.375
8.269
10.279 18.548 2.010
45,6
44,2
44,8
1995
21.636
57.343
11.078 16.760 27.938 5.782
51,2
47,2
48,7
1996
23.224
43.626
66.850
11.548 23.138 34.686 11.590
49,7
53,0
51,9
1997
26.261
48.559
74.820
12.248 24.870 37.118 12.622
46,6
51,2
49,6
1998
26.974
45.921
72.895
13.498 24.075 37.573 10.577
50,0
52,4
51,5
1999
26.588
40.692
67.280
14.333 21.419 35.752 7.086
53,9
52,6
53,1
2000
27.484
54.149
81.634
14.352 26.388 40.740 12.ü36
52,2
48,7
49,9
35.707
2001
31.334
41.399
72.733
16.118 18.280 34.398 2.162
51,4
44,2
47,3
2002
35.081
50.832
85.913
18.059 23.124 41.183 5.065
51,5
45,5
47,9
2003
47.252
69.339
116.591 24.484 31.695 56.179 7.211
51,8
45,7
48,2
97.361
2004
63.084
160.445 34.417 45.434 79.851 11.017
54,6
46,7
49,8
2005
65.994 104.980 170.974 34.486 44.071 78.557 9.585
52,3
42,0
46,0
2006
85.534 139.576 225.110 47.934 59.400 107.334 11.466
56,0
42,5
47,6
Kaynak: DTM
55
Tablo 5' den de izlenebileceği üzere, 1995 yılında 11,5 milyar dolar olan
AB 'ye yapılan ihracat tutarı 2006 yılında yaklaşık 48 milyar dolar seviyesine
yükselmiş, aynı dönemde AB dışı ihracat da yaklaşık 37,5 milyar dolar
seviyesine ulaşmıştır. Bu durum neticesinde 1995 yılında 21,636 milyar dolar
olan toplam ihracatımız yıllık ortalama %13,8 'lik artış hızı ile 2006 yılı sonu
itibarıyla 85 milyar doları aşmıştır. Gümrük Birliği sonrasında ihracatta AB ve
üçüncü ülkelerin payı incelendiğinde ise, 1980'lerin sonundan itibaren
gözlemlenen dengeli dağılımın bu dönemde de devam ettiği görülmekle
birlikte 1998 yılından itibaren ihracatta AB'nin payının üçüncü ülkelerin
payını geçtiği ve 2006 yılında %56'ya kadar yükseldiği dikkat çekmektedir.
Aynı dönemdeki ithalat rakamları incelendiğinde, ithalatın Gürnı'ük Birliği'ne
geçişi takip eden 1996 ve 1997 yıllarında arttığı; daha sonra 2002 yılına kadar
dalgalı bir seyir izlediği, 2002 yılından itibaren ise ciddi bir yükseliş trendine
girdiği değerlendirilmesinde bulunulabilir. Bu süreç sonunda, 1995 yılında
35,71 milyar dolar olan toplam ithalatımız yıllık ortalama %14,8'lik bir artışla
2006 yılı sonunda 139,5 milyar dolara ulaşmış, ithalatın GSMH içindeki payı
ise %24'ten %34'e yükselmiştir. AB ve üçüncü ülkelerden yapılan ithalatın
yıllık artış oranlan incelendiğinde, 1996 ve 1997 yıllarında AB' den yapılan
ithalatın yıllık bazda daha fazla arttığını, daha sonra birbirine paralel bir seyir
izlediklerini, 2004 yılından itibaren ise AB' den yapılan ithalattaki artış
oranının, üçüncü ülkeler kaynaklı ithallattaki artış oranının ciddi şekilde
altında kaldığı görülmektedir. Gümrük Birliği sonrası dönemde, AB' den
ithalat yıllık ortalama % 13,5 artışla 59,4 milyar dolara, üçüncü ülkelerden
ithalat ise yıllık ortalama %16,3 artışla 80,1 milyar dolara ulaşmıştır. Bu
durum neticesinde ithalatta üçüncü ülkelerin payı 2006 itibariyle %61'e
çıkarken, 1996 yılında %53 olan AB'nin payı ise %42,5'e düşmüştür.
Bu açılardan incelendiğinde Gümrük Birliği 'nin genel ihracatın yıllık artış hızı
üzerinde anlamlı bir pozitif etkiye sahip olduğu belirtilemezken, özellikle
üçüncü ülkelerden yapılan ithalatın yıllık artış hızının yükselmesinde payı
olduğu söylenebilir.
Türkiye'nin AB
macerasının başladığı 1960'lı yıllardan itibaren ihracatın
ithalatı karşılama oranı açısından bir değerlendirme yapıldığında sözkonusu
oranın farklı yıllardaki kompozisyonu ile bir tahlile gittiğimizde sözgelimi
1960'tan 2006 yılına kadar ortalama ihracatın ithalatı karşılama oranının
%62,35, 1960'tan 1995 yılına kadar aynı oranın ortalama %62,4, dış ticaretin
görece serbestleştiği 1980'den Gümrük Birliği anlaşmasının imzalandığı
1995 yılına kadar olan süreçte ihracatın ithalatı karşılama oranının yıllık
ortalama %68,3, 1996 yılından 2006 'ya kadar olaJ?. periyot için ise aynı oranın
yıllık ortalama %68,5 olduğunu belirtebiliriz. üte yandan AB ülkelerine
56
yapılan ihracatın ithalatı karşılama oranında
bir gelişme sözkonusudur.
özellikle 2002
yılından
itibaren
Gümrük Birliği'nin dış ticaret hacmi üzerindeki etkisine baktığımızda, 1994
yılında dış ticaret hacminin GSMH'ye oranı %30,6 iken bu oran 2004 yılında
%55,2, 2005'te %52,6 ve 2006'da ise %56,2'ye ulaşmıştır (DTM; 2007).
Her ne kadar dış ticaret hacminde Gümrük Birliği dolayısıyla önemli bir artış
meydana geldiği görülse de bu artışın çok büyük bir bölümü ithalattaki
büyüme nedeniyle yaşanmıştır.
Tablo 6: Genel ve AB'ye Yapılan İhracatın İthalatı Karşılama Oranı
(%)
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
Kaynak: TUIK
Genel
29,6
38,2
30,2
49,8
44,6
36,8
52,6
65,0
62,0
66,3
70,2
67,1
72,0
81,4
73,6
58,1
64,6
64,3
52,1
77,8
60,6
53,2
54,1
58,7
65,4
51,0
75,7
69,9
68,1
64,8
62,9
61,3
57
AB
66,57
80,45
66,10
49,91
49,25
56,07
66,92
54,39
88,17
78,10
77;25
75,75
78,25
80,70
Gümrük Birliği sonrasında ihracat ve ithalatınmal gruplarına göre dağılımına
baktığımızda her ne kadar yatırım ve ara mallannın toplam ihracatımız
içerisindeki payının yükseldiğini, buna karşılık tüketim mallan ihracatında ise
bir düşüş yaşandığını görmekteysek de, toplam ihracatımızın %88,4'lük bir
kısmı
hala tüketim ve ara
malları ihracatına dayandığı gerçeği
ile de
yüzleşmekteyiz.
Tablo 7: İhracatın Mal Gruplarına Göre Kompozisyonu
Yıllar
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
.. -
Yatırun
AraMalı
Pay(%)
2,9
2,9
3,43,5
3,6
4,4
4,6
6
6
8
10,3
10,8
10,8
Pay(%)
32,5
31,8
32,3
33,5
34,2
34,7
35,9
35,7
31,6
30,4
41
41,2
44,2
Tüketim
Pay (%)
64,6
65,3
64,3
63
62,2
60,9
59,5
58,1
61,4
61
48,2
47,4
44,2
Kaynak: TUIK 2006 Istatistik Yıllığı.
Nitekim, Türkiye'nin güçlü olduğu bir takım sektörler açısından da ihracat
değerlendirildiğinde, tarım ürünleri ve tekstilin toplam ihracat içerisindeki
payının Gümrük Birliği'nden sonra, düşmeye başladığı bilinmektedir.
Omeğin tekstil sektörünün toplam ihracat içerisindeki payı 1993 yılında
%50,4 iken, 2006 yılında bu oran %23'lere kadar gerilemiştir. Buna mukabil
makine aksamları, otomotiv ve taşıt yan sanayii ürünleri ile elektrikelektronik ürünlerinin toplam ihracat içerisingeki payları Gümrük
Birliği'nden sonra anlamlı ölçüde yükselmiştir. üzellikle 1996 yılından
itibaren yükselişe geçen otomotiv ihracatı, sektörde öncü durumda olan
uluslararası firmaların Türkiye'de yaptıklan yatırımlar sayesinde büyük
gelişme göstermiştir. Nitekim, Gümrük Birliği'nden sonra 1996-2000 yılları
arasında yıllık ortalama ihracat artış oranı %24,1 olan sektör, 2001-2005
döneminde ise çok daha büyük bir ivme ile yıllık ortalama %44,1 ihracat artış
oranına ulaşmıştır.
58
Gümrük Birliği'ni takiben sektörün, yapısal bazı değişikliklere uğramasının
da bu gelişmelerde payının olduğu muhakkaktır. Sözkonusu değişikHklerden
en önemlileri arasında AB ile entegrasyon süreci içerisinde bulunan
Türkiye'de, üçüncü ülke firmalannın yatırım yapmaya başlaması sayılabilir.
İlgili dönemde Avrupa'lı üreticilerin yanı sıra Amerikan, Japon ve Güney
Kore'li firmalar da Gümrük Birliği'nin Türkiye'ye sağlamış olduğu
avantajlar nedeniyle Türkiye'ye yatırım faaliyetlerinde bulunmuşlardır.
Elektrik-elektronik ve makine ekipmanlan sektörlerinde de Gümrük Birliği
sonrasında tıpkı otomotiv sektöründe olduğu gibi bir ihracat patlaması
gerçekleşmiştir. Gümrük Birliği öncesinde toplam 1,71 milyar dolar olan
sektör 2006 yılı sonunda 12,2 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşmıştır.
Gümrük
etkilerini
Birliği anlaşmasının Türkiye dış ticareti üzerindeki iktisadi
araştıran ve bir kısmı Gümrük Birliği 'nin hemen öncesinde
gerçekleştirilmiş bazı çalışmalar incelendiğinde de konu ile ilgili pek çok
farklı görüşün belirtildiği dikkat çekmektedir. Bu görüşlerin yer aldığı bazı
çalışmalara kısaca değinecek olursak, sözgelimi 1994 yılında Can Baydarol
bir çalışmaya göre, Gümrük Birliği ile birlikte kısa ve orta
daha da artıp dış ticaret açığının Türkiye aleyhine
bu gelişmelerin döviz sıkıntısına yol açacağı savı ileri
sürülmektedir. (Baydarol; 1994) 1995 yılında Erinç Yeldan ve Ahmet Haşim
Köse tarafından yapılan bir başka çalışmada ise, Gümrük Birliği anlaşmasının
temel özelliğinin özellikle dış ticaretten alınan vergilerin düşürülmesini ve
bazı alanlarda sıfırlanmasını gerektireceği, buradan elde edilecek maliyet
tasarruflannın üretim fiyatlanna yansıtılmasının bir zaruret olduğu
vurgulanmaktadır. Bu yapılmadığı taktirde ise, ulusal kaynaklann verimli
dağılımlarının gerçekleştirilemeyeceği ve ekonomide bir gerilerneye neden
olunacağı belirtilmektedir. Bu çalışmada aynca, dış ticaret vergileri
dolayısıyla ortaya çıkacak kamu geliri kayıplannın farklı dolaylı vergilerle
telafisinin gündeme gelmesinden dolayı, sözkonusu yeni vergilerin
ekonomide iç talebi kısıtlayacağı ve bu durumun en çok sanayi kesimini
etkileyeceği öngörülerinde bulunulmaktadır. (Yeldan, Köse; 1995: 91-92)
tarafından yapılan
vadede ithalatın
genişleyeceği ve
Bu çalışmalann aksine, 1996 yılında Ünal Gündoğan tarafından yapılan
araştırmada, Gümrük Birliği sonrasında Türkiye'nin hem birlik içindeki
ülkelerle hem de bu anlaşmaya taraf olmayan ülkelerle dış ticaretinin artacağı
görüşü üzerinde durulurken (Gündoğan; 1996), hemen ertesi yıl Dünya
Bankası'ndan bazı ekonomistlerce gerçekleştirilen başka bir çalışmaya göre
de Gümrük Birliği'nin Türkiye'ye sağlayacağı toplam kazancın her yıl
ortalama GSMH'sinin % 1'i ile % 1,5 'i arasında olacağı tahmin edilmiştir.
(Harrisson, Rutherford ve Tarr; 1997)
59
2001
yılında Lohrmann tarafından yapılan araştırmada Gümrük Birliği
sonrasında Türkiye'nin kalifiye işgücü gerektiren ve sermaye yoğun
nitelikteki mallarda dış ticaret payının arttığı sonucuna varılmıştır. (Lohrmann;
2001).
Yiannis Zahariadis tarafından yapılan başka bir çalışmada Gümrük
Birliği'nin AB ve Türkiye arasındaki dış ticareti geliştirdiği görüşü ampirik
bir analiz yardımıyla açıklanmış ve tam entegrasyonun dış ticaret alanındaki
mevcut durumu daha da ileriye götüreceğine vurgu yapılmıştır. (Zahariadis;
2002)
Yine 2002
yılında gerçekleştiren ve ı 996 ile ı 999 yıllannı kapsayan bir
araştırmada da Türkiye'nin sanayi ürünleri ihracat payının %52,8'den
Gümrük Birliği ertesinde %49,Tye geriledi ği buna karşılık olarak AB
ülkelerinden yapılan sanayi malları ithalatının ise toplamda %46,4'ten,
%50'lere yükseldiği saptamasında bulunulmuştur. (Seyidoğlu ve Kemer;
2002)
Ankara Ticaret Odası tarafından yaptınlan bir diğer çalışmada, Gümrük
Birliği 'ne girdikten sonra AB 'den gelen tüketim malı ithalatının giderek artış
kaydettiği, ağırlıklı olarak bir tanm ülkesi olan Türki ye' den Avrupa
Birliği'nin tüm vaadlerine rağmen tarımsal ürün alımında yeterli desteğin
sağlanmadığı, Türkiye'nin en kuvvetli olduğu tekstil sektöründe de beklenen
ilerlemenin sağlanamadığı, Gümrük Birliği'ne girildikten sonra 2003 yılına
kadar AB ile ticarette her yılortalama 8 milyar dolar açık verildiği konuları
dile getirilmiştir. (ATO; 2004)
yılında yapılan başka bir çalışmada, Gümrük Birliği sonrasında
ithalatımızın ihracatımızdan daha hızlı arttığı, ithalatımızdaki artışın iç ve dış
makro ekonomik gelişmelere bağlı bir seyir izlediği, özellikle ekonominin
daraldığı dönemlerde ithalatımızda buna paralel düşüşlerin yaşandığı,
ekonomik büyümenin canlandığı dönemlerde ise ithalatımızda paralel
gelişmelerin ortaya çıktığı belirtilmiş ve sözkonusu durumun esasen,
Türkiye'nin ithalatının üretim ve ihracata dönük ara ve yatıpm mallarından
müteşekkil olmasından kaynaklandığı sonucuna ulaşılmıştır. Ote yandan, aynı
çalışmada ihracatımızın Gümrük Birliği sonrasında beklenen sıçramayı
gerçekleştiremediği de vurgulanmıştır.
2005
İsmail Seki tarafından 2005 yılında gerçekleştirilen araştırmada ise Gümrük
Birliği'nin Türkiye'nin toplam ticaret hacmini arttıncı bir etkisi olduğu ve
Gümrük Birliği İle birlikte Türkiye'nin dış ticaretinde yapısal değişimlerin
meydana geldiği belirtilmiş, bu değişimlerin ise, ticaret hacminin artması ve
60
özellikle Gümrük Birliği' nin ilk yıllarında ithalatın ihracattan daha hızlı
artması nedeniyle net ihracatın azalması şeklinde gerçekleştiği açıklanmıştır.
(Seki; 2005)
2005 yılında yapılan bir başka çalışmada, Gümrük Birliği sonrasında dış
ticaret alanında gerçekleştirilen uyum çalışmalannın da etkisiyle Türkiye'nin
dış ticaret hacmini epeyarttırdığı belirtilmiştir. (Lejour ve de Mooij; 2005:91)
Bilin Neyaptı ve arkadaşlarının 1980-2001 yıllannı kapsayan araştırmalarında
Gümrük Birliği'nin Türkiye'nin dış ticaret hacmini arttırdığı ve sözkonusu
dönemde AB 'ye olan ihracatın döviz kurundaki dalgalanmalara AB
ülkelerinden yapılan ithalata göre daha hassas olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
(Neyaptı v.d.: 2007)
Gümrük Birliği'nin Türkiye'nin dış ticareti üzerindeki etkilerini ele alan
sözkonusu araştırmalann sonuçları bir bütün olarak değerlendirildiğinde,
Gümrük Birliği ertesinde dış ticaret hacminin arttığı hususunda bir fikir
birliği olmakla birlikte, bu süreçte ithalatın ihracata oranla daha fazla
büyüdüğüne dikkat çekildiği görülmektedir. Yine bazı çalışmalarda olumlu
bir gelişme olarak Türkiye'nin ihraç malları kompozisyonunun Gümrük
Birliği sonrasında daha fazla katma değer yaratan, sermaye yoğun mallara
yönelerek yapısal bir değişikliğe uğramış olduğu da belirtilmektedir.
2. GÜMRÜK
BİRLİGİ'NİN
VERGİ
SİSTEMİ
..
.
.
.
.
UZERINDEKI ETKILERI
Dünyadaki ekonomik gelişmelere ayak uydurabilme amacıyla 1980 yılından
sonra daha liberal dış ticaret politikalarının benimsenmesi ile dışa dönük bir
ekonomik ortam yaratılması çabaları hız kazanmıştır. Bu anlayıştan hareketle
1960 ve 1970'lerin korumacı, ithal ikameci politikalarından vazgeçilmek
suretiyle dış ticarette serbest1eşme dönemi başlamış, özellikle 1980 yılında
yapılan yüksek oranlı devalüasyonun ertesinde 1981 yılında ithalat kotaları
kaldınlarak, kotaya tabi ithal malları i ve II sayılı liberasyon listelerine
aktarılmıştıro Bu düzenlemeleri takiben, ithalatta alınan damga resmi de
%25'ten %1 'e indirilmiştir. 1984 yılında ithalat rejiminde yapılan bir
değişiklikle i ve II sayılı liberasyon listeleri uygulaması da yürürlükten
kaldınlmış ve ithal malları; ithaline izin verilmeyen mallar, ithalatı izne tabi
olan mallar, fona tabi mallar olmak üzere üçlü bir aynma tabi tutulmuştur.
1990 yılında yapılan başka bir değişiklikle de ithalatı izne tabi olan mallar
listesi yürürlükten kaldınlmak suretiyle, ithal edilemeyecek olan mallar tek
bir listede toplanmıştır.
61
Türkiye'de dış ticaret üzerinden alınan vergi ve diğer yasal yükümlülükler
denilince ilk önce akla ithalden alınan gümrük vergileri gelmektedir. Gümrük
Birliği Türkiye'de uygulanan gümrük vergisi üzerinde önemli değişikliklere
gidilmesine neden olmuştur. Çünkü yapılan anlaşmanın öncelikle üye
devletlerin kendi aralarındaki ticarette gümrük vergilerini ve her ne isim
altında olursa olsun aynı etkiyi gösteren başka düzenlemeleri kaldırmayı
amaçlaması ve üçüncü devletlere karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulanması
hususunu tahhüt altına alması, sözkonusu değişiklikleri gerekli kılmaktaydı.
(Güngör; 1998: 98) Gerçi o zamanki adıyla Avrupa Topluluğu 1.9.1971 'de
imzalanan geçici bir antlaşma ile, 1971 yılından itibaren Türkiye'den ithal
edilen sanayi mallarına uyguladığı tüm vergileri kaldırmıştı ve Türkiye'de,
Avrupa Topluluğu'ndan ithal edilecek sanayi ürünlerine uyguladığı gümrük
vergileri ile eş etkili vergi ve resimleri 12 yıl içerisinde sıfırlayacağını
belirtmişti. Bu kararlara istinaden Türkiye Ocak 1993'ten itibaren o ana
kadar gümrüklerde alınan belediye hissesi, damga resmi, ulaştırma altyapılan
resmi gibi tüm vergi ve maden fonu, v.b. fonları uyum çerçevesinde
kaldınlmış, böylelikle ithalatta eş etkili vergiler olarak değerlendirilen bu
mali yüklerin kaldınlması ile ithalatta gümrük vergisi ve ithalde alınan KDV
dışında herhangi bir mali yük kalmamıştır. KDV ise, iç vergi sisteminin bir
parçası olup, dahilde ve ithalde aynı oranda alındığından eş etkili vergi
olarak değerlendirilmeyerek ithal edilen mallar için günümüzde de
uygulanmaktadır. (Koyutürk; 1994:27) Aynca Türkiye ı. ı .ı 996 tarihinden
itibaren Gümrük Birliği'ne fiilen girmesiyle birlikte üye ülkelerden yayılan
sanayi ürünlerine uygulanan gümrük vergisini sıfırlamış ve ithalde alınan eş
etkili mali yükümlülük niteliğindeki toplu konut fonu da kaldınlmıştıf.
(Şimşek; ı 997 .:23)
Tüm bu vergi uyumlaştırmalarının ardından son olarak 4760 sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanunun da ı Ağustos 2002 yılından itibaren yürürlüğe
girmesiyle, aralarında ithalat işlemleri üzerine uygulananların da bulunduğu
~ 6 adet vergi, harç, fon ve pay (Akaryakıt Tüketim Vergisi ile Akaryakıt Fiyat
Istikrar Fonu, Savunma Sanayiini Destekleme Fonu; Eğitim, Gençlik, Spor
ve Sağlık Hizmetleri Vergisi; Tütün Fonu; Toplu Konut Fonu) da Türk Vergi
Sistemindeki yerini özel tüketim vergisine terk etmiştir.
2.1. GÜMRÜK BİRL1Gİ'N~N DIŞ :rt~AR~TTEN.
ALINAN VERGI GELIRLERI UZERINDEKI
ETKİLERİ
.
Gümrük
değiniIse
hemen sonrasında yapılan bir takım çalışmalarda çok az
de Türkiye'nin dış ticaretten elde ettiği vergi gelirlerinde azalma
Birliği'nin
62
yaşanacağı konusunda bazı analizler yapılmış ve öngörülerde bulunulmuştur.
Bu konuyla ilgili olarak 1996 yılında yapılan bir çalışmada Türkiye'nin
Gümrük Birliği dolayısıyla, kamu gelirlerinde % lTlik bir kayıp yaşanacağı
savunulmuştur. (Köse ve Yeldan; 1996)
Tablo 8:
Yıllar
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
Dış
Dış
Ticaret Vergileri
Ticaret Vergileri (Bin YTL)
5.0
6,9
8,8
11
14,5
19,4
26,5
31.4
41.5
67.5
68
107.4
135.9
238.5
369.9
746
993.2
1.777
2.672
4.246
Yıllar
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
Dış
Hasılatı
Ticaret Vergileri (Bin YTL)
8.057
12.864
22.848
46.213
89.650
194.648
387.147
826.211
1.221.530
1.976.954
4.289.401
5.551.053
9.487.176
12.578.666
16.936.386
21.825.873
24.252.700
Kaynak: Ilgıli yılların bütçe gerekçeleri.
1997 yılında tarafından yapılan başka bir araştırmada ise Gümrük Birliği
sonucunda Türkiye'nin gayri safi yurt içi hasılasının % 1,4'ü oranında gümrük
vergisi kaybıyla karşı karşıya kalacağı hesap edilmiştir. (Harrison, Rutherford
ve Tarr; 1997)
Şimdi çeşitli veriler yardımıyla dış ticaretten alınan vergilerin zaman
içerisindeki seyrini incelediğimizde, Tablo 8'den de izlenebileceği üzere dış
63
ticaret vergilerinde nominal bazda yıllar itibariyle sürekli bir artış yaşandığı
görülmektedir. Sözkonusu artış oransal bazda hesaplandığında 1970-2006
yılları arasında dış ticaretten alınan vergilerin yıllık ortalama %58 arttığı,
1970-1994 arasında sözkonusu artışın % 52,83, 1995-2006 zaman aralığında
ise %58,77 olarak gerçekleştiği ortaya çıkmıştır. Sözkonusu yıllık ortalama
artışların genellikle aynı yıllardaki enflasyonun yıllık ortalama artışının
üzerinde gerçekleştiği de söylenebilir.
Öte yandan, dış ticaret vergilerinin konsolide bütçe gelirleri içerisindeki
payına baktğımızda, sözkonusu payda bir gerileme yaşandığını belirtebiliriz.
Yukarıdaki analize paralelolarak Tablo 9'u referans alarak hesapladığımızda,
dış ticaret vergilerinin konsolide bütçe gelirleri içerisindeki payının 19702006 yılları arasında yıllık ortalama % 13,78 olduğunu buna mukabil
sözkonusu oranın gümrük birliği öncesinde (1970-1995) % 14,26 gümrük
birliği sonrasında ise (1996-2006) %12,69 olarak gerçekleştiğini
görmekteyiz. Hatta bu oranın o dönemlerde uygulanan dış ticaret
politikalarının etkisiyle 1960'lı yılların ortalarından 1970 yılına kadar %21,12
olduğunu belirtmeliyiz. Bu oran neredeyse konsolide bütçe gelirlerinin dörtte
birine yaklaşmaktadır. 80'li yılların başından itibaren ciddi bir düşüş gösteren
bu oran, aynı periyotun ortalarında toparlanmaya başlamıştır.
Yine,
dış ticaret vergilerinin gayri safi milli hasıla içerisindeki payı dikkate
alındığında seksenli yılların başlarında bir azalış trendine girildiği, 80'lerin
ortalarından doksanların sonuna kadar %2-3 bandında zidzaglı bir seyir
izlendiği, 2000'li yıllardan itibaren ise bir yükselme dönemi göze
Sözkonusu gelişmeler daha kısa periyotlar dahilinde
1970'lerde dış ticaret vergilerinin GSMH içindeki payının
1980'lerde %2.21, 1990'larda 2.43 ve 2000'li yıllarda ise % 3.73 olduğu
gözlemlenmektedir.
çarpmaktadır.
incelendiğinde
64
Tablo 9: Dış Ticaret Vergilerinin Konsolide Bütçe Gelirleri İçindıeki Payı
Yıllar
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
%
15,7
17,1
17,1
17,8
19,4
17,2
17,2
15,7
12,6
12,2
7,1
7,3
8,8
9,3
10,4
13,6
13,9
17,0
15,2
13,5
14,2
13,0
12,8
12,9
11,9
13,8
Yıllar
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
Kaynak: Ilgili yılların bütçe gerekçeleri.
65
%
14,2
14,2
11,2
10,4
12,8
10,8
12,6
12,5
13,9
13,1
13,9
Tablo 10: Dış Ticaret Vergilerinin GSMH İçindeki Payı
Yıllar
%
Yıllar
%
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
3,63
3,91
3,59
3,21
3,06
1,53
1,63
1,55
2,06
2,01
2,68
2,52
3,03
2,65
2,49
2,8
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2,03
2,07
2,31
2,3
2,47
2,58
2,81
2,46
2,52
3,4
3,14
3,46
3,51
3,95
4,49
4,21
...
Kaynak: TUIK.
1975-1995 arasında dış ticaret vergilerinin GSMH içindeki payı yıllık ortalama %2.67 iken, sözkonusu oran gümrük birliğ~. sorasından günümüze kadar
yıllık ortalama %3,69 seviyelerine ulaşmıştır. üzellikle 2003 yılından sonra
dış ticaret vergilerinin GSMH içindeki payında önemli artışlar
kaydedilmiştir. Bunun bir nedeni Türkiye'nin 2002 yılı Ağustos ayında özel
tüketim vergisini vergi sistemine eklemesi sayılabilir. Gümrük birliğinin
imzalanmasını müteakip özellikle ilk üç yıl dış ticaret vergilerinin GSMH
içerisindeki payında azalışın aksine, küçük de olsa bir artış eğiliminin
olduğunu görmekteyiz. Yine, 1998 yılında yaşanan Asya ve Rusya krizlerinin
de etkisiyle ilgili yıl dış ticaret vergilerinin payında bir azalma oluştuysa da,
2000 yılından itibaren yeniden bir ivme kazanılmıştır.
66
Tablo 11: Gümrük Vergisi ve İthalde Alınan KDV'nin GSMH İçindeki
Payları
(0/0)
Yıllar
Gümrük
Vergisi
1994
0,56
1,7
1995
0,61
1,82
1996
0,41
2,16
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
0,42
0,33
0,3
0,3
0,21
0,21
0,24
0,28
0,28
0,36
2,38
2,12
2,21
3
2,91
3,23
3,26
3,65
3,67
4,41
İthalde Alınan
KDV
Kaynak: Ilgili Yıııann Bütçe Gerekçelerinden Hesaplanmıştır.
Tüm veriler genelolarak değerlendirildiğinde Gümrük Birliği'nin vergi
gelirleri üzerinde anlamlı bir kayba yol açmadığı, bu sonuca ulaşılmasında
ithalde alınan katma değer vergisinin Gümrük Birliği'ne geçiş ile birlikte
kaldırılmamasının ve özellikle son yıllarda yaşanan ithalat patlaması
neticesinde ilgili vergi hasılatında meydana gelen yüksek artışların payının
olduğu söylenebilir.
2.2. GÜMRÜK BİRLİGİ'NİN VERGİ GELİRLERİ
ÜZERİNDEKİ ETKİsİ: EKONOMETRİK
YAKLAŞıM
Bu kısımda Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne girmesi dolayısıyla özellikle dış
ticaret üzerinden alınan vergilerde bir yapısal değişikliğin meydana gelip
gelmedi ği araştırılacaktır. Böylelikle Gümrük Birliği'nin, sözkonusu vergiler
için bir dönüm noktası olup olmadığı daha net bir şekilde Oltaya konularak
konuya açıklık kazandırılmaya çalışılacaktır.
Dış ticaretten elde edilen vergi gelirlerinde olası bir yapısal dönüşümü ortaya
koyabilecek farklı yaklaşımlar mevcut olmakla birlikte, çalışmamızda kukla
67
ve chow
suretiyle konu incelenecektir.
değişken yaklaşımı
yapısal kınlma
testi
yaklaşımı
uygulanmak
Kukla değişken yaklaşımında yapısal kınImanın test edilebilmesi için modele
kukla değişken (dummy variable) eklenerek model yeniden tahmin
edilmekte, ilave edilen kukla değişkenin hesaplanan t değerinin tablo değeri
ile karşılaştınlması neticesinde istatistikselolarak anlamlı bir sonuç elde
ediliyorsa yapısal bir değişimin olduğu, anlamsız çıkması halinde ise yapısal
bir değişim olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Yine, Chow
yapısal kınlma testi de özellikle analiz kapsamında kullanılan
değişkenlere ilişkin serilerde muhtemel bir yapısal değişikliğin önceden
öngörüldüğü durumlarda kullanılmaktadır. Bu nedenle Türkiye'nin Gümrük
Bidiği'ne geçtiği 1996 yılında dış ticaret vergilerinde bir yapısal dönüşümün
olup olmadığının tahlili için son derece uygun bir test tipidir. Chow testinde
anakütle yapısal değişiklik olduğu düşünülen dönemden öncesi ve sonrası
olarak alt gruplara aynllf. Böylece daha homojen alt gruplar oluşturulur. Tüm
örnek gözlemleri ve oluşturulan alt gruplar için ayn modeller tahmin edilerek
hata kareleri toplamı hesaplanır. Chow testi alt dönemlere ait hata terimleri
varyanslarının eşit olduğ.u varsayımı ile hareket etmektedir. Test birkaç
aşamadan oluşmaktadır. Oncelikle bütün tahmin döneminin hata karelerinin
toplamı, ardından da iki alt döneme ilişkin hata kareleri toplamı hesaplanır.
Hata
karelerine
ilişkin
değerlendirilir.
n 2
F=
hesaplanan
değerler
n1 2
n2 2
i=l
i=l
aşağıdaki
formülde
(L e tR - (L etI + L e t 2 )/k
i=l
---"---''------''--''----=:......-=-----
n12
n22
i=l
i=l
-F(k; n-2k)
(L etI + (L e t 2 )/(n - 2k)
Formülde kullanılan "etR" sembolü tüm örnek gözlemleri için oluşturulan
modelin hata terimlerini; eti ve et2 sembolleri ise, alt gözlem grupları için
tahmin edilen modellerin hata terimlerini ifade etmektedir.
2.3. MODELLERDE KULLANILAN
DEGİşKENLER ve AMPİRİK SONUÇLAR
Gümrük Birliği'nin Türkiye'nin dış ticaret vergileri üzerinde yapısal bir
etkiye sahip olup olmadığının değedendirilmesi için oluşturduğumuz
modelde yer alan değişkenler aşağıdaki gibidir.
68
DTV_Y= Dış ticaret vergilerinin GSMH içerisindeki payı (%)
IH_IT = İhracatın ithalatı karşılama oranı (%)
DTV_TY = Dış ticaret vergilerinin toplam vergi gelirleri içerisindeki
IH_ Y =:=Iharacatın GSMH içerisindeki payı (%)
IT_Y =Ithalatın GSMH içerisindeki payı (%)
B_O = GSMH büyüme oranı (%)
GB_96 = Kukla (Gölge) değişken
payı
1975-2006 yıllan arasındaki verileri kapsayan modelde oluşturulan GB_96
kukla değişkeni, yapısal kırılma olduğu düşünülen 1996 yılından da önceki
seneler için "O" sıfır değerini alırken, sözkonusu yıldan 2006'ya kadar olan
kısım için "1" bir değerini almaktadır.
DTV_Yt= a + f:h IR_ITt + ~2 DTV_TVt + ~31R_Yt + ~4 IT_Yt +
~6 GB_96+ Et
~5
B._Ot +
Şeklinde formüle edilen denklemde, Gümrük Birliği'nin vergi gelirleri
üzerinde yapısal bir değişikliğe neden olduğu hipotezinin kabul edilebilmesi
için modelimizde yer alan GB_96 kukla değişkenine ait ~6 parametresinin t
değerinin, %5 anlamlılık düzeyinde ilgili t tablo değeri olan 1,96'dan daha
büyük bir değer alması gerekmektedir. Yapılan hesaplamada denklemimizde
yer alan GB_96 kukla değişkenine ait t değeri 0,72 olarak bulunmuştur.
Sözkonusu hesaplanan t değeri, t tablo değerinden küçük olduğundan,
dolayısıyla Gümrük Birliği'nin Türk vergi sisteminde yer alan dış ticaret
vergileri üzerinde yapısal bir değişikliğe neden olduğu hipotezi
reddedilmektedir.
The SAS System
The REG Procedure
Model: MODELI
Dependent Variable: DTV_Y
Analysis of Variance
DF
Sumof
Squares
Mean
Square
Model
6
Error
Corrected Total
14.93980
25
31
2.48997
3.36398
18.30379
Source
69
F Value
Pr>F
18.50
<.0001
0.13456
".;'
RootMSE
Dependent Mean
CoeffVar
Variable
Intercept
IH_IT
DTV_TV
IH_Y
IT_Y
B_O
GB_96
DF
1
1
1
1
1
t
1
0.36682
2.81438
13.03392
R-Square
Adj R-Sq
0.8162
0.7721
Parameter Estimates
Parameter
Standard
Estimate
EITor
t Value
Pr> lt
4.03716
-0.07420
0.16572
-0.41263
0.20388
0.00914
0.24427
0.0008
<.0001
<.0001
0.0009
0.0096
0.6468
0.4782
GB~96 kukladeğişkenini
1.05291
0.01555
0.03144
0.10896
0.07263
0.01970
0.33928
3.83
-4.77
5.27
-3.79
2.81
0.46
0.72
modelden elemine edip elde
aşağıdaki
gibi
DTV_Yt= a + ~1 IR_ITt + ~2 DTV_TVt + ~3 IR_Yt + ~4 IT_Yt + ~5 B_Ot + Et
formüle edilen yeni modele chow yapısal kırılma testi uygulandığında
hesaplanan F değerinin çok düşük 0,95) bulunduğu gözlemlenmektedir. Bu
durumda yine, 1996 yılında Gümrük Birliği nedeniyle dış ticaret vergilerinde
yapısal bir değişikliğin olduğu hipotezi kabul edilmeyecektir.
The SAS System
Ordinary Least Squares Estimates
SSE
MSE
SBC
Regress R-Square
Durbin-Watson
DFE
26
RootMSE
1.57617
125.287406
AIC
Total R-Square
0.8162
64.5919822
2.48431
134.081822
0.6648
1.8355
The AUTOREG Procedure
Structural Change Test
Test
Chow
Break
Point Num DF
21
6
Den DF
F Value
Pr > F
20
1.95
0.1223
70
DTV _Yt= 4.03716 - 0.07420 IH_ITt + 0.16572DTV _TVt - 0.41263 IH_Yt
(1.05291) (0.01555)
(0.03144)
(0.10896)
+ 0.20388 IT_Yt + 0.00914B_üt + Et
(0.07263)
(0.01970)
Öte yandan, modelde yer alan değişkenler arasındaki ilşkinin yonune
baktığımızda 1975-2006 yıllan arasında dış ticaret vergilerinin GSMH'ye
oranı ile ihracatın ithalatı karşılama oranı ve ihracatın GSMH içerisindeki payı
arasında istatistikselolarak anlamlı, zıt yönlü bir ilişkinin olduğu; yine aynı
dönemde dış ticaret vergilerinin GSMH'ye oranı ile dış ticaret vergilerinin
toplam vergi gelirleri içerisindeki payı ve ithalatın GSMH içerisindeki payı
arasında istatistikselolarak anlamlı, doğru orantılı bir ilişki olduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
GENEL DEGERLENDİRME ve SONUÇ
Türkiye'nin 1960'lı yıllara kadar dayanan Avrupa Birliği macerasında
Gümrük Birliği önemli bir dönüm noktasını oluşturmaktadır. Bu nedenledir
ki, ekonomik ve politik açılardan ülkeyi farklı şekillerde etkilemiş ve
günümüze kadar sözkonusu etkileri nedeniyle hala tartışılagelmektedir.
Türkiye ekonomisinin Gümrük Birliği nedeniyle elde ettiği en büyük
mevzuat alanında olmuştu.r. Rekabet Mevzuatı Uyumu,
üzel Haklar ve Tekel Haklan, Devlet Tekelleri, Ithalatta Gözetim ve Koruma
Önlemleri Hakkında Mevzuat, Türkiye'nin Ticari Haklannın Korunması
Hakkındaki Karar, "CE" Uygunluk İşaretinin Ürüne İliştirilmesine ve
Kullanılmasına Dair Yönetmelik bunlardan sadece bir kaçını oluşturmaktadır.
~azanımları, şüphesiz
Ancak, mevzuat
alanındaki bu ivme iktisadi hayata somut bir şekilde aynı
hızda aktanlamamıştır. çalışmamız çerçevesinde incelenen ve Gümrük Birliği
nedeniyle iktisadi alandaki mevzuat sahası dışında meydana gelen
değişmeleri özetlediğimizde;
• Gümrük Birliği sonrasında Türkiye'de elektrik-elektronik ve otomotiv gibi
bazı sektörlerde rekabet gücünün arttığı, Gümrük Birliği öncesinde de güçlü
olunan tekstil sektörünün rekabet gücünü istenilen ölçüde arttıramadığı,
tanm sektörünün ise Gümrük Birliği süreci ile birlikte ciddi kan kaybettiği,
• Türkiye'ye yönelmekte olan doğrudan sermaye girişlerinde Gümrük
Birliği'nden ziyade iç ve dış ekonomik ve siyasi faktörlerin etkili olduğu,
71
• Türkiye'nin yıllık ekonomik büyüme oranının %6,83 gibi bir ortalamaya
sahip olduğu ve sözkonusu ortalamanın gümrük birliğinden ziyade;
ekonomik ve politik istikrar koşullarına bağımlı olduğu,
• Gümrük Birliği'nin genel ihracatın yıllık artış hızı üzerinde anlamlı bir
pozitif etkiye sahip olduğu belirtilemezken, özellikle üçüncü ülkelerden
yapılan ithalatın yıllık artış hızının yükselmesinde payı olduğu,
• Her ne kadar dış ticaret hacminde Gümrük Birliği dolayısıyla önemli bir
artış meydana geldiği görülse de bu artışın çok büyük bir bölümünün ithalattaki büyüme nedeniyle yaşandığı,
• Gümrük
Birliği sonrasında ihracat ve ithalatın mal gruplarına göre
dağılımına baktığımızda her ne kadar yatınm ve ara mallarının toplam ihracatımız içerisindeki payının yükseldiğini, buna karşılık tüketim malları ihracatında ise bir düşüş yaşandığını görmekteysek de, toplam ihracatımızın
%88,4'lük bir kısmının hala tüketim ve ara malları ihracatına dayandığı,
• Vergiler ile ilgili tüm veriler genelolarak değerlendirildiğinde Gümrük
Birliği'nin vergi gelirleri üzerinde anlamlı bir kayba yol açmadığı, bu
sonuca ulaşılmasında ithalde alınan katma değer vergisinin Gümrük
Birliği'ne geçiş ile birlikte kaldınlmamasının ve özellikle son yıllarda
yaşanan ithalat patlaması neticesinde ilgili vergi hasılatında meydana gelen
yüksek artışların payının olduğu,
• Uygulanan farklı ekonometrik tetkikler neticesinde Gümrük Birliği'nin dış
ticaretten alınan vergi gelirleri üzerinde yapısal bir değişikliğe neden
olmadığı, bu sonuçta 1971 yılından beri AB ile Türkiye arasında dış ticaret
vergileriyle ilgili kademeli bir şekilde uyum çalışmaları yapılmasının etkili
bulunduğu,
tespitlerine
ulaşılmıştır.
72
REFERANSLAR
• "AT-Türkiye Ortaklık KOJ?seyi'nin Gümrük Birliği'nin Son Döneminin
Uygulamaya Konmasına Ilişkin 22 Aralık 1995 Tarih ve 1/95 Sayılı
Kararı", (Çevrimiçi)
http://www.gelirler.gov.tr/gelir2 .nsfl okkarar 1_95 _turk ?OpenPage,
11 .09.2007.
• A.T. Keamey FDI Confidence Index 2006.
• Akkoyunlu A.S, "Geleneksel Gümrük Birliği Teorisi", Hacettepe
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 17(1), 1999.
• Akkoyun.lu-Wigley, A.; Mıhçı, S; Avr~pa Birliği ve Gümrük Birliği'nin
Türkiye Imalat ~.anayi Alt Sektörleri Uzerindeki Yoğunlaşma ve Karlılık·
Etkileri, 6. ODTU Uluslararası Ekonomi Kongresi, 2002.
• Ankara Sanayi Odası, Asomedya, Ankara Sanayi Odası Aylık Yayın Organı,
Ankara, 2001.
• An, M. T.; Onuncu Yılında Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması
(Nafta) , www.mfa.gov.tr/ .. ./03691660-B948-434E-958D-C69C309CCE44
10nOnuncu YilindaKuzeyAmerikaSTANAFTAMT%FCrkerAri .pdf.
• Arjan M. Lejour and Ruud A. de Mooij; " Turkish Delight: Does Turkey's
Accession to the EU Bring Economic Benefits?", Kyklos, Vol. 58 ,No. 1,
2005.
• Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, "Müzakere Süreci", (Çevrimiçi)
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=37&1=1, 14.03.2007.
Türkiye'nin Avrupa
2004 Ilerleme Raporu, Müka
• Avrupa Komisyonu Türkiye. Delegasyonu;
Birliği'n.e Katılım
Sürecine
Matbaa, Istanbul, 2005.
Ilişkin
• Balassa Bela; "Types of Economic Integration", Economic Integration
Worldwide, Regional, Sectoral, (Ed by Fritz Machlup), The Machmillian
Press Ltd., London, 1978.
• Baydaroı, Can; Avrupa Topluluğu ile Gümrük Birliği Kurulması ve
Türkiye, Ankara Universİtesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama
Merkezi, Ankara,I 994.
73
• BORCHARDT, Klaus-Dieter; European
Luxembourg, European Communities, 1995.
Integration,
4th
ed.,
• Chacholiades Miltiades; McGraw-Hill Publishing Company, New York,
1990.
• Cleaver Tony, Understanding the World Economy, Taylor&Francis Group
USA; Canada, 2002 .
• Commission of the European Community, Regular Report from the
Commission on Turkey's Prodress towards Accession, Brussels, 2002.
• Corden, W.M.; "Economies of Scale and Customs Union Theory", The
Journal of Po li tic al Economy, Vol. 80, No:3, May-JuneI972, (Çevrimiçi)
http://www .j stor.org.
• Dartan, Muzaffer; "Türkiye ve ~vrupa Birliği İlişkileri ve Gümrük Birliği"
':füm Yönleriyle Türkiye-AB Ilişkileri, Ed. Mustafa Aykaç, Zeki Parlak,
Istanbul, Elif Kitabevi, 2002.
• Dennis M .P. McCarthy; International Business and Economic Integration:
Comparative Business Strategies Past and Present, Iowa State University
Busıness And Economıc Hıstory, second series, Volume 21,1992.
•
Dış
Ticaret Müsteşarlığı: "Bölgesel Ekonomik Entegrasyonlar," Dış Ticaret
Dergisi, Nisan-2001.
• Dissou Y; "Dynamics Effects in Senegal of the Regional Trade Agreement
among UEMOA Countries, Review of International Economics, Volume
10, issue 1,2002.
• DPT, Avrupa Topluluklarına İlişkin Temel Belgeler, Cilt 2: Ankara
Anlaşması ve Katma Protokol, Ankara, 1993.
• DTM, "AKÇT Ürünleri Kapsamında Türkiye-AB İlişkileri", (Çevrimiçi)
http://www.dtm.gov.tr/dtmweb/yaziciDostu .cfm ?dokuman=pdf&action=de
tay&yayinID=355&icerikID=453&dil=TR, 23.06.2007.
• DTM, "Türkiye-AB arasında Gümrük Birliği'ni Tesis Eden 1795 Sayılı
Ortaklık Konseyi Karan", (Çevrimiçi) http//www.dtm.gov.tr/ab/OKK95/l95.htm.,22.08.2007.
74
• Dura, c., Atik, H.; Avrupa
Nobel,2000.
Birliği
Gümrük
Birliği
ve Türkiye, Ankara,
• Erçin, Erhan; Avrupa B!rliği Genişleme Süreci Ve Türkiye, İktisadi
Kalkınma Vakfı Yayınları, Istanbul, Ağustos 2002, No: 170.
•
M: G.; "Avrupa Birliği Konseyi Lüksemburg Zirvesi Sonuçları
Uzerine ıKV' nin Tesbitleri", Ekonomik Vizyon, s. 29, KasımAralık 1997.
Şriş,
• Ertürk, Emin; Ekonomik Entegrasyon Teorisi ve Türkiye'nin İçinde
Bulunduğu Entegrasyonlar, Bursa, Ezgi, 1993.
• European: European Treaties, (çevrimiçi), http//www.europe.eu.int/abc/
treaties-en .htm, 22.09.2007.
• Ferrantino, Micheal; "Effects of NAFTA", Industry Trade and
Technology Review, USITC Publication, NO.3483, 2001, s.l (Çevrimiçi)
http://hotdocs .usİtc .gov/docs/pubs/industry _trade_technology __review/
.
PUB3483.PDF Şubat 2006.
• George B. de Huszar; Annals of the American Academy of Political and
Social Science, Vol. 271, Sep., 1950.
• Gümrük Birliği ve Etkileri, Ekonomik ve Mali İşler Başkanlığı, Ocak
2005.
• Gümrük Birliği'nin Maliyeti, Ankara Ticaret Odası, 2004,
www.atonet.org.tr/yeni/index .php ?p=23 7 &1= 1.
• Gümrük Birliği'nin Türkiye Ekonomisine Etkileri, İKV, 2004.
• qündoğan, Ünal; "Gümrük Birliği, İstatistiksel Sonuçlar ve Devlet
Istatistik Enstitüsü, Hazine Dergisi, sayı 1, 1996.
• Güney, Yusuf; Tek Tip Gümrük Beyannamesiyle İthalat Gümrük İşlemleri,
Ankara, Gümrük Kontrolörler Derneği, 1998.
• Hadjit, Assia and Moxon-Browne, Edward 'Foreign Direct Investment in
Turkey: The Implications ofEU Accession', Turkish Studies, 6:3, 2005.
• Harrison, G.R., Rutherford, T. F., Tarr, D. G.; eEconomic Implication for
Turkey of a Customs Union with the European Union", European
Economic Review, 1997.
75
• Holden Michael; "Stages of Economic Integration:From Autarky to
Economic Union", February 2003, (Çevrimiçi)
http://dsp-psd.pwgsc.gc.ca/Collection-R/LoPBdP/inbrief/prb0249-e.htm.
• Ingram James C; International Economics, John Wiley and Sons, 1993.
• International Trade Centre, Dünya Ticaret Sistemi Rehberi, Cenevre,
1999.
• İktisadi Kalkınma Vakfı, "Avrupa'nın Bütünleşmesi", Haziran, 1995
• İKV, "Müzakere Süreci", (Çevrimiçi)
http://www.ikv.org.tr/muzakeresureci .php. 13 .07.2007.
• ~lkin, Akın; Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, Çağlayan Basımevi,
Istanbul, 1974.
• İncekara, .Ahmet; Globalleşme ve Bölgeselleşme Sürecinde NAFTA ve
Etkileri, Istanbul Ticaret Odası Yayını, Istanbul, 1995-14.
• Johnson, H: G.; The Economic Theory of Customs Union, In: H.G.
Johnson, Money Trade an Economic Growth, Chapter III, Allen and
Unwin, London, 1962.
• Karluk, Rıdvan: Avrupa Birliği ve Türkiye, Beta Yayınları, İstanbul, 2003.
• Karluk, Rıdvan, Uluslararası Ekonomi,
Bilim Teknik Yayınevi, 1991.
Genişletilmiş 3.baskı,
Istanbul,
• Kılıç, R.; Türkiye-AB İlişkileri ve Gümrük Birliği, II: Baskı, Ankara,
Siyasal Kitabevi, 2005.
• KindIeberger, Charles; Uluslararası İktisat, çev. Necdet Serin, Ankara,
Doğan Yayınevi, 1978.
•
~oyutürk, Serdar; "Gümrük Birliği'ne Geçişin Vergilendirmeye Etkisinde
Ozel Tüketim Vergisi", Vergi Dünyası, Haziran 1994.
• Köse, A. H., Yeldan, E.; Gümrük Birliği Sürecinde Türkiye Ekonomisinin
Gelişme Perspektifleri, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Cilt XX, Sayı 187,
Ocak 1996.
• Krauss M.; "Recent Developments in Custöms' Union Theory: An
Interpretive Survey", Journal of Economic Literature, Vol. 10, 1972.
76
• Krueger, Anne; "NAFTA's Effects: A Preliminary Assessment", The World
Economy, VoL.23 , No.6, 2000.
• Lederman, Daniel, William Maloney, Luis Serven; Lessons from NAFTA
for Latin America and the Caribbean, Washington DC, Stanford
University Press and the World Bank, 2005.
• Lohrmann, A. M.; "Developments Effects of the Customs Union Between
Turkeyand the European Union", Russian and East European Finance,
Volume 36, Issue 4, 2001.
• Manisalı, Erol; Uluslararası Ekonomi Gümrük Birlikleri ve Dinamik
Entegrasyon Teorisi, İ.ü.İ.F. Yayını no:229, İstanbul, 1971.
• Manisalı, Erol; Uluslararası Ekonomi Gümrük Birlikleri ve Dinamik
Entegrasyon Teorisi, İ.ü.İ.F. Yayını no: 229, İstanbul, 1971.
• Meade, J. E.; The Theory of Customs Union, N. Holland, Amsterdam,
1955.
• Mercosur-network: Mercosur Information, (çevrimiçi) httpllwww.idrc.ca/
lacro/mercosur.htm, 26.09.2007.
• Neyaptı, Bilin; Fatma Taşkın, Murat Üngör; "Has European Customs
Union Agreement Really Affected Turkey's Trade?", Applied Economics,
Volume 39, Issue 16 September 2007.
• Nuray, H., Çalış, ş.; Avrupa Birliği'nde, Tarife Dışı Engeller ve Bu
çerçevede Türkiye-AB Gümrük Birliği'nin" Değerlendirilmesi, İstanbul,
ıKV, 1996.
• Office of the US Trade Representatives, NAFTA at 10 Report,
(Çevrimiçi)http://www.ustr.gov/Trade_Agreements/RegionaliNAFTAINA
FTA_aCıo/Section_Index.html Nisan 2006.
• Sabır, Hasan; Dünya Siyasetinde Küresel Rekabet Sistemi ve
Politikaları, Derin Yayınları, İstanbul, 2002.
• Seki, İsmail; Gümrük Birliği'nin Türkiye'nin Net İhracatı Üzerine Etkileri
1985 - 2003, www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/ismail_seki.pdf. 2005.
• $eyidoğlu Halil, Kemer Barbaros;" Türkiye ve A Gümrük Birliği
~Fşkilerinde. y ygulamanın Değerlendirilmesi : 1996-1999", Atatürk
Universitesi LI.B.F. Dergisi, Cilt 16, Sayı 1-2,2002.
77
• Şahin, Mehmet; Bütün Yönleriyle İhracat Gümrük İşlemleri, Ankara,
Gümrük Kontrolörler Derneği, Yayın No: 11, Temmuz, 1998.
•
Şen Faruk, Çiğdem ~kkaya ve Reyhan Güptürk; 2000 Yılının
Avrupa ve Türkiye, Istanbul, Cumhuriyet, Istanbul, 1999.
Eşiğinde
• Şimşek, Arif; Gümrük Birliği'ne İlişkin 1996 Yılında Yapılan Vergisel
Düzenlemeler, Yaklaşım, Yıl: 5, Sayı 49 Ocak 1997.
• T.c.
Başbakanlık Dış
Baskı,
Ankara, 1999.
Ticaret
Müsteşarlığı,
Avrupa
Birliği
'
ve Türkiye, 4.
• Tunç Bilget, İktisadi Birleşmeler Teorisi ve Türkiye'nin Ortak Pazar
Sorununa Yaklaşımı, Ankara, Maliye Tetkik Kurulu, 1971.
• "Türkiye-AET Ortaklığı Temel Verileri", AT Komisyon Enformasyon
Temsilciliği, Ankara, 1981.
• Uyar Süleyman; Ekonomik Bütünleşmeler ve Gümrük
DTM Dış Ticaret Sergisi, Sayı: 20, Ocak 2001.
Birliği
Teorisi,
• Venables Anthony J.; International Trade; Regional Economic Integration,
(Çevrimiçi) www.econ.ox.ac .uk/members/tony.venables/regenc2 .pdf,
12/07/2007.
• Viner J.; Customs Union Issue, Carnegie Endowment for International
Peace, New York & London, 1950.
• Walther Ted: The World Economy, John Wiley&Sons Inc.,1997.
• Winters L.A.; International Economics, 4 th edition, Routledge, USA and
CANADA,1998.
• Yeldan, Erinç ve Köse, Ahmet; "Gümrük Birliği Sürecinde Türkiye
Ekonomisinin Gelişme Perspektifleri", 1995 Sanayi Kongresi Bildiriler
Kitabı 1-2-, Yayın no: 186,1995.
• Zahariadis, Yiannis; "A CGE Assessment of Regulatory Integration
between EU and Turkey,
(Çevrimiçi), "https:llwww.gtap.agecon.purdue .edu/resourcesl
download/2038.pdf. 2002.
78
İTo YAYıNLARı (2007)
2007-1
2007-2
2007-3
2007-4
~igortacılık Yasa Tasarısının Getirdikleri
Istanbul Tehlikeli Atık Be!.taraf Projesi Fizibilite Etüdü
Türk Yan Sanayi Borsası Uye Profili Araştırması
~imyasal Ambalaj ve Atıklann çevreye Etkileri ve Zararlannın
Onlenmesi
2007-5 Türkiye'de Kalıpçılık Sektörünün Bugünü ve Yarını
2007-6 Otom,otiv Sektöründe Grup Muafiyeti ve Yeni Dönem
2007-7 KOBI Borsalan
2007-8 2007 Yılı İndirimli Kuruluşlar Rehberi
2007 -9 Kredi Kartı Kullanımının Tüketici Alışkanlıklanna ve AlışverişIerin
Yer, Zaman ve Marka Tercihlerine Etkisi
2007 -lOFiyat İndeksle!i
2007 -11 Yeni Zelanda Ihrac~~ Pazar Araştırması
2007-12 Müzik Eserleri Uzerindeki Telif Hakları ve Uluslararası
Uygulamalar
2007-13 Bilirkişi Bilgilendirme
2007-14 Otomotiv Sektörü ve Çin Mallanyla Rekabet Gücü
2007-15 Hazır Giyim Sektörü ve Çin Mallanyla Rekabet Gücü
2007-16 Ayakkabı Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-17 Mobilya Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-18 Inşaat Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-19 Konfeksiyon Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007'-20 Ev Tekstili Sektörü ve Çin Mallanyla Rekabet Gücü
2007-21 Makine Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-22 Oyuncak Sektörü ve Çin Mallanyla Rekabet Gücü 2007-23 Kırtasiye Sektörü ve Çin Mallanyla Rekabet Gücü
2007-24 Züccaciye Sektörü ve Çin Mallanyla Rekabet qücü
2007-25 Türkiye Pirinç Piyasasının Sorunlan ve Ç~1tik Uretim Potansiyeli
2007-26 ~isanslı Depoculuğun ve Tesli!llata Bağlı Işlemlerin Türkiye Tarım
Urünleri Piyasasına ve Va~eli Işlemlere Olası Etkileri
2007-27 Küreselleşen Ekonomi Içerisinde Or~aya Çıkan Yeni Dağıtım
~anallan:Yaşanan Sorunlar vt:? Çözüm 0!lerileri
2007-28 Ulkemizde Atık Yönetimi Idaresine Ilişkin Düzenlemeler ve
Kazançlı Çevre İdaresi
2007-29 Enerji Sekt<?Fünün Geleceği, Alternatif Enerji Kaynakları ve
Türkiye'nin Onündeki Fırsatlar
2007-30 100 Soruda Mortgage Uygulamaları
2007-31 Rami Gıda Toptancılannın Rekabet Gücünün Geliştirilmesi
2007-32 Ekonomik Göstergeler
79
2007-33 Türkiye'de Şeker ve Şekerpancan Üretiminde Kota Sistemine
Çieçiş, Bugünkü Durum ve Geleceği
2007-34 Istihdam Perspektif~p.de AB Sürecinde Türk Tarımının Genel
Sorunlan ve Çözüm Onerileri
.
2007-35 Müzakere Süreci ve AB Müktesebatına Uyurnun Iş Dünyasına
Etkileri
2007-36 Türkiye'de Kurumsal Sosyal Sorumluluk Anlayışının Gelişiminde
Meslek ve Sivil Toplum Kuruluşlan
2007-37 İstanbul'un Rekabetçi Sektörleri
2007-38 Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankılan
2007 -39 I.İTO Tekstil Şurası
2007-40 İsviçre Medeni Kanunu ve Borçlar Kanunu'nun Alınışının 80Yılı
2007-41 Yeni Müşteri
2007-42 Eski Eser Binalann Yapımında Yaşanan Bürokratik Zorluklar
2007 -43 Rakamlarla Türkiye Ekonomisi
2007 -44 Turkey in Figures
2007-45 Internat~.onal Commercial Arbitration Law Compar~~ive Survey
2007-46 Asgari Ucrette Esnek Modellerne: Bölgesel Asgari Ucret Yaklaşımı
2007-47 Avrupa Birliği'nin Türk KOBİ'lerine Yönelik Programlan Rehberi
2007-48 Nasıl E-ticaret Yapılır?
.
2007-49 Yargıtay Kararlan ışığında Sorularla 4857 Sayılı Iş Yasası
2007-50 Avrupa B~rliği Fonlan ve Türkiye'ni~ Kullanım Koşullan Rehberi
2007-51 Türkiye Için ModelOlabilecek Ulkelerde Uygulanan Teşvik
yygulamalan ve Ülkemize Uygulanabilirliği
2007-52 Istanbul'un Ekonomik ve Sosyal G~stergeleri
2007-53 Social and Economic Indicators of Istanbul
2007-54 Başanlı İhrı;ıcatçılar 2006 (kitap+cd)
2007-56 Elektronik Imza ve Uygulamalan ..
2007-58 ';['anm Sayımı ve Tanrnda Alternatif Urünler Geliştirilmesi
2007 -60 Istanbul Ticaret Odası: Görev ve Hizmetler
2007-61 Risk Sermayesi Finansman Yönetimi
2007-62 Dünyada"\,e Türkiye'de Akıllı Tekstiller
2007 -63 2006 Yılı Istanbul Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırması
* Ocak 2008 itibariyle.
Not: 2004 yılı ve sonrası çıkan bütün yaymlarımıza internet sitemizden
tam metin olarak ücretsiz ulaşılabilmektedir.
80
Download