Sosyal Medyada - Türkiye İç Denetim Enstitüsü

advertisement
Sosyal
Medyada
Olmak ya da
Olmamak
Yeşil Kalem
İşletme İçi Hilelerde İşbirliği:
Güç Kavramı Kapsamında
İşbirliğinin Oluşması ve
Önlenmesi
Çizgi Ötesi
Sosyal Medyanın Gücü ile İtibar
Yönetimi Daha Net Anlaşıldı
Yakın Plan
Alternatifbank A.Ş.
İç Sistemler Birimleri
Yıldız Holding İç Denetim
Başkanlığı
Parmak İzi
Bilgi Teknolojileri Yönetişimi
Perçin
IIA 2013 Uluslararası
Konferansı:
“Tek Dünya, Tek Meslek,
Tek Hedef”
Yansıma
Muhtar Kent’in Denetime
Verdiği Önem
3
İÇİNDEKİLER
Merhaba
G
eçtiğimiz günlerde Enstitümüzün 18. yaşını kutladık. Geçen 18 yıla baktığımızda, bir sivil
toplum inisiyatifi olarak ne kadar büyük işlere imza attığımızı görmekteyiz. Bu yıl 17.’sini
düzenleyeceğimiz uluslararası iç denetim kongremizle, iç denetim mesleğinin gelişimine
katkıda bulunan kurumlara, akademisyenlere, iç denetçilere verdiğimiz Farkındalık Ödüllerimizle, TİDE Mesleki Gelişim Akademisiyle, üniversitelerde kurduğumuz Denetim Kulüpleriyle
ve yine üniversitelerimizde düzenlediğimiz Akademik Forum’larla, genç üniversiteli arkadaşlarımız
arasında düzenlediğimiz İç Denetime Genç Bakış yarışmamızla ve pek çok ilkle, hep bir adım önde
olmaya çalıştık, çalışmaya devam ediyoruz. Bizlerin bir ideali vardı, Enstitümüzün kurumsal gelişimini gelecek kuşaklara aktarmak ve onların da teslim edilen bayrağı aynı heyecan ve coşkuyla
elden ele devam ettirmesiydi. Bugün 2.200’ü geçen üye sayımızla, bize bu haklı gururu yaşatan
meslektaşlarımıza teşekkür ederiz.
Her şeyin çok hızla değiştiği, dönüştüğü bir çağdayız. Pek çok teknolojik gelişmeyi, takip etmekte
dahi zorlandığımız anlar olabiliyor. İnsanlarla günlük iletişimimizin, alışkanlıklarımızın, konuşmalarımızın hatta koşuşturmalarımızın değiştiği bu zamanda, sürekli ‘online’ olmayı tercih edenlerin oranı çok yüksek. Hayatımıza giren ‘sosyal medya’ araçlarıyla insanlar bir yandan fütursuzca özellerini
paylaşırken diğer yandan sosyal medyanın mahremiyet alanlarına girmesi tartışılıyor. Bunun yanında pek çok kurum, sosyal medyada olmak için yatırımlar yapıyor. Hayatımızda bu kadar önemli yeri
olan sosyal medya konusuna, dergimizin Aysberg sayfalarında yer verdik. Hayatın her alanındaki
geleneksel yapıları ve iş yapış şekillerini etkileyen ve değiştiren sosyal medyanın fırsatlarını ve
risklerini konunun uzmanlarıyla tartıştık. Uzmanlarla yapılan bu toplantının notlarından, herkesin
faydalanmasını diliyoruz.
12 yıldır yayın hayatına devam eden dergimizin bu sayısında, Garanti Bankası Yönetim Kurulu ve
Denetim Komitesi Üyesi Dr. Cüneyt Sezgin ile yaptığımız röportajımız yer alıyor. İlk defa bu sayımızda bir meslektaşımızla iş ve mesleğimiz üzerine değil, hobisiyle ilgili bir sohbet gerçekleştirdik.
Sayın Sezgin’in az bilinen bu uğraşını yine dergimizin Yakın Plan sayfalarında keyifle okuyacağınızı
düşünüyoruz.
Bu yıl 11-12 Kasım 2013 tarihleri arasında 17. ‘sini düzenleyeceğimiz uluslararası kongremiz “Sinerji” ana temasıyla gerçekleştirilecek. Ulusal ve uluslararası çeşitli meslek kuruluşu temsilcilerinin ve yöneticilerinin konuşmacı olarak katıldığı kongreye hepinizi bekliyoruz.
Bir sonraki sayımızda görüşmek dileklerimizle,
Keyifli okumalar…
Yayın Kurulu
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Aynı zamanda TİDE Yayınları arasından yeni bir kitabımız daha çıktı: Sosyal Medya - Kurumsal
Yönetim ve Risk Rehberi. Bir sosyal medya ile bir iletişim uzmanının birlikte kaleme aldığı ve IIA
tarafından yayımlanan bu kitabı, TİDE Akademik İlişkiler Komitesi Üyesi Tuğrul Bozbey çevirdi.
Kitap, sosyal medyanın kurumlarda giderek öneminin arttığı günümüzde, tüm çalışanların ve yöneticilerin ayrıntılı bilgi edineceği bir kaynak niteliğinde. Dergimiz Yakın Plan sayfalarında Tuğrul
Bozbey ile yapılan röportajla, kitap hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.
4
İÇİNDEKİLER
Türkiye İç Denetim Enstitüsü Derneği
“Yaptıkları işin doğruluğuna inanan insanlar
çalışmalarının denetlenmesinden, karşı fikirlerin
ortaya atılmasından ve tercihleri üzerinden
münakaşa yapmaktan zevk alırlar”
Mustafa Kemal Atatürk
Adına İmtiyaz Sahibi
Ali Kamil UZUN
Yıldız Posta Cad. Akın Sitesi 1. Blok
No: 6 K: 5 D: 10 Gayrettepe / İstanbul
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Gürdoğan YURTSEVER
Yıldız Posta Cad. Akın Sitesi 1. Blok
No: 6 K: 5 D: 10 Gayrettepe / İstanbul
Yayın Direktörü
Ali Kamil UZUN
Genel Yayın Yönetmeni
Gürdoğan YURTSEVER
Aysberg.......................................................6
Sosyal Medyada Olmak ya da Olmamak
Çizgi Ötesi.................................................26
Salim Kadıbeşegil
Sosyal Medyanın Gücü ile İtibar Yönetimi
Daha Net Anlaşıldı
Yeşil Kalem................................................28
Çağla Akdemir
İşletme İçi Hilelerde İşbirliği: Güç Kavramı Kapsamında
İşbirliğinin Oluşması Ve Önlenmesi
Yakın Plan..................................................38
Alternatifbank A.Ş. İç Sistemler Birimleri
Yıldız Holding İç Denetim Başkanlığı
Tuğrul Bozbey
Sosyal Medya Konusunda Merak Ettiğiniz Her Konu
Bu Kitapta…
Cüneyt Sezgin
Dr. Cüneyt Zengin
“Hobiler İnsanı Zenginleştiriyor”
Parmak İzi..................................................60
Pelin Pehlivan
Bilgi Teknolojileri Yönetişimi
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Perçin........................................................65
Menteş Albayrak
IIA 2013 Uluslararası Konferansı:
“Tek Dünya, Tek Meslek, Tek Hedef”
Editörler
Ersin GÜNERALP, Ethem YENİGÜN
Seyfullah ATÇI, Umut ENGİN, Mustafa Tevfik KARTAL
Yayın Kurulu
Cüneyt Sezgin, Beşir Özmen,
Bülent Bozdoğan, Özlem Aykaç İğdelipınar, Ali Kamil Uzun
Gürdoğan Yurtsever, Doç. Dr. Serhat Yanık
Hakem Kurulu
Prof. Dr. Nuran Cömert, Prof. Dr. Nejat Bozkurt
Prof. Dr. İdil Kaya, Prof. Dr. Mustafa Aysan
Prof. Dr. Ömer Lalik, Prof. Dr. Melih Erdoğan
Prof. Dr. Seval Selimoğlu, Prof. Dr. Göksel Yücel,
Doç. Dr. Serhat Yanık, Doç.Dr. Özgür Çatıkkaş
KATKIDA BULUNANLAR
Ali Kamil Uzun, Atıf Ünaldı, Buhari Tekalan, Besim Çalışkan,
Beşir Özmen, Dr. Cüneyt Sezgin, Çağla Akdemir, Emre Şehsuvaroğlu,
Ethem Yenigün, Günseli Özen Ocakoğlu, Gürdoğan Yurtsever,
Kemal Semerciler, Menteş Albayrak, Prof. Dr. Nuran Cömert,
Osman Turan, Özgür Alaz, Pelin Pehlivan,
Salim Kadıbeşegil, Seyfullah Atçı, Sinan Günal, Ulya Duran,
Tuğrul Bozbey, Tuğrul Sevim
REKLAM
Sevilay ÇALIŞKAN
İLETİŞİM ADRESİ
Yıldız Posta Cad. Akın Sitesi 1. Blok
No: 6 K: 5 D: 10 Gayrettepe / İstanbul
Tel: 0 212 212 55 25 Faks: 0 212 212 55 26
E-posta: tide@tide.org.tr / dergi@tide.org.tr
http://www.tide.org.tr
Yıllık Abone Bedeli: 60 TL KDV dahildir.
İki Yıllık Abone Bedeli: 120 TL KDV dahildir.
YAPIM
Rota Yayın Yapım Tanıtım Ticaret Ltd. Şti.
Prof. N. Mazhar Ökten Sk. No:1 Rota Binası
34360 Şişli-İstanbul
Tel: 0 212 224 01 44 Faks: 0 212 233 72 43
E-Posta: rota@rotayayin.com.tr
http://www.rotaline.com
YAYIN TÜRÜ
Yaygın Süreli Yayın
BASKI TARİHİ
Kasım 2013
BASKI ve CİLT
TOR Ofset San.ve Tic. Ltd. Şti.
Akçaburgaz Mh. 116. Sk. No:2
Esenyurt - İstanbul
Tel: (0212) 886 34 74 (Pbx)
Faks: (0212) 886 34 80
E-Posta: tor@torofset.com.tr
Türkiye İç Denetim Enstitüsü Derneği tarafından
üç ayda bir yayımlanır.
Yazıların fikri sorumluluğu yazarlarına aittir.
VİZYON
Mesleki yayıncılıkta küresel değer yaratmak
MİSYON
Kurumsal Yönetimin güvencesi iç denetim ile ilgili;
pay ve menfaat sahipleri, mesleğin profesyonelleri
ve çözüm ortağı olarak hizmet gören kurum
ve kuruluşlar için iletişim, paylaşım ve
referans kaynağı olmak.
Yansıma.....................................................68
Menteş Albayrak
Muhtar Kent’in Denetime Verdiği Önem
Prof. Dr. Nuran Cömert
MÖDAV 4. Muhasebe Düşünce Kampı’nın Ana Teması,
Hesap Verebilirlik, Kurumsal Kültür ve Etik Oldu
Pano..........................................................72
Quiz..........................................................77
Summary...................................................78
(The Institute of
Internal Auditors
Chairman’s Special
Recognition Award)
(The Institute of
Internal Auditors
Membership
Competition)
(The Institute of
Internal Auditors
Publication Contest
Newsletter Category)
(The Institute of
Internal Auditors
International
Mastering Advocacy
Program Award)
6
7
AYSBERG
AYSBERG
Günseli Özen Ocakoğlu: Katılımınız ve toplantımıza yapacağınız katkılar için teşekkür
ederiz. Biz sizlere öncelikle Türkiye İç Denetim
Enstitüsü (TİDE)’nü anlatmak isteriz. Bunu da
TİDE’nin Kurucu ve Onursal Başkanı Ali Kamil
Uzun yapacak.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Sosyal Medyada
Olmak ya da Olmamak…
Ülkemizde kadın, erkek; genç, yaşlı, çocuk derken yaklaşık 26 milyon internet kullanıcısı
olduğu belirtiliyor. Sürekli “online” olmayı tercih edenlerin oranı bu kadar yüksekken,
şimdi de hayatımıza ‘Sosyal Medya’ girdi. Sosyal medya ile birçok konu daha görünür
oldu. Bir yandan internetin mahremiyet alanımıza girip girmediği tartışılırken, diğer
yandan pek çok kurumun sosyal medyada olmak için yatırımlar yaptığını görüyoruz.
Sosyal medya, internet ve halkla ilişkileri bir araya getiren olgu olarak karşımıza
çıkarken taşıdığı fırsatlar yanında çeşitli riskleri de barındırıyor. Bu yazıda, uzmanlarını
bir araya getirip tartışmaya açtığımız konuyu, üç boyutuyla değerlendirdik. Bu işi bilen
ve bu alanda hizmet veren kurumların uzmanlarıyla sosyal medyanın fırsatlarını ve
risklerini; kanun koyucu olarak konunun kamu tarafında nasıl algılandığını ve ne gibi
çalışmalar yaptığını ve son olarak reklam veren tarafında ve çalışanlara yönelik ne gibi
yaptırımların olduğu konusunu tartıştık. Moderatörlüğünü Rota Yayınları Genel Yayın
Yönetmeni Günseli Özen Ocakoğlu’nun yaptığı toplantıya, TİDE Yönetici ve üyelerinin
yanı sıra kurumlara dijital strateji konularında danışmanlık yapan Atıf Ünaldı, Özgür
Alaz, Sinan Günal, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı (TİB) yetkilileri Osman Turan ile Buhari Tekalan, Reklam Özdenetim
Kurulu’ndan Av. Ulya Duran ve internet hukuku uzmanı Av. Tuğrul Sevim katıldı.
Enstitümüz, 18 yıldır ülkemizde faaliyet gösteriyor. Hepinizin bildiği geleneksel teftiş yaklaşımını, biz 18 yıldır uluslararası yaklaşımla, iş
hayatında çağdaş biçimde uygulanması için bir
misyon üstlendik. Şu anda 400 kurumda, 2200
meslek mensubu üyemiz var. Asıl önemlisi, iç
denetçilerin mesleğin uluslararası yetkinlik belgesi olan sertifikalı iç denetçi olması konusunda 2000 yılından bu yana TİDE olarak bu mesleğin uluslararası sınavının ülkemizde yapılmasını
sağlamakta ve bu konuda mesleğin profesyonellerini eğitmekteyiz. Her yıl uluslararası
kongreler düzenleyerek, konunun uzmanlarını
bir araya getiriyoruz. Önümüzdeki 11-12 Kasım
tarihinde de 17. Türkiye İç Denetim Kongremizi gerçekleştiriyor olacağız. İç Denetim dergimizin de 12 yıllık bir geçmişi bulunuyor. Yılda
dört kez yayınlıyoruz ve her sayısında, gündem
oluşturacak bir konuyu ele alıyoruz. Ayrıca sosyal medya ile ilgili yakın bir tarihte bir kitap da
yayınlamış olacağız. Katılımınız için şimdiden
çok teşekkür ederiz.
Günseli Özen Ocakoğlu: Bugün sosyal medyayı konuşacağız. Teknoloji birçok konuda değişimlerin yaşanmasına neden oldu. Bunların
Günseli Özen Ocakoğlu
Rota Yayınları Genel Yayın Yönetmeni
belki de en önemlilerinden biri iletişim kurulmasında yaşanan hızdır. Bununla birlikte, daha
önce bilmediğimiz, “olmayan” bazı olguları tartışmaya başladık. Bunlar gündelik hayatımızda
önemli olmaya başladı. Bu değişimler birçok
kurum için yeni görevleri, sorumlulukları da beraberinde getirdi. TİDE de bu değişim kapsamında, özellikle son dönemde sıkça tartışılan
ve artık gündelik yaşamın vazgeçilmez bir olgusu olan “Sosyal Medya” konusunda bir kitap
çevirdi, çevirmeni Tuğrul Bozbey aramızda. Bu
kitaptan başlayarak konunun gündeme gelmesi
ve sınırları çok belli olmayan sosyal medyanın
nasıl düzenlenmesi ya da nasıl olması gerektiği
konusunda bir şeyler söyleme ihtiyacı doğdu.
Sosyal medyayı manipüle edebiliyoruz, kendi
fenomenlerimiz var. İyi söylemleri kendimize
kötü söylenenleri rakiplerimize söylüyoruz.
Bunun da denetimi yok ama zaman zaman kirli
bilgi dediğimiz kaynağı belli olmayan bir takım
bilgiler de sosyal medyada bırakın kurumları,
toplumu hatta uluslararası ilişkileri etkileyecek
duruma gelebiliyor.
Bugün konuyu üç boyutta konuşacağız. Birincisi sektör yani dijital dünyayı bilen ve bu alanda
hizmet veren kurumlar açısından sosyal medya
nedir ve sosyal medyanın geleceği doğrultusunda yürüyorken neler yapılması gerekiyor?
Kurallarının belirlenmesi ve insanlara ve kurumlara zarar vermemesi açısından neler yapılacağıyla ilgili sorularımız olacak. İkinci taraf reklam
veren tarafı. Üçüncü tarafta da regülatör dedi-
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Ali Kamil Uzun: Davetimizi kabul ettiğiniz için
sizlere teşekkür ederim. Hepiniz hoş geldiniz.
Biz TİDE’yi 1995 yılının 19 Eylül’ünde kurduk.
Bir seneyi devriyemizi de sizinle kutlamış olacağız. Bugün sizlerle ‘Sosyal Medya’ konusunu
tartışmak istedik. Bütün dünyayı etkileyen sosyal medya konusu, mesleğimizin de ilgi odağı
oldu. Bu konu bizim iş yapış süreçlerimizle, itibarının güvencesinden sorumlu olduğumuz kurumların rol ve sorumlulukları açısından önem
taşıyor. Sizlerle ele alacağımız bu konuya, dergimizin Aysberg sayfalarında yer vereceğiz. Bu
toplantı yardımıyla meslek ve iş dünyamızı da
bu anlamda sizlerin katkılarıyla yönlendirmek
istiyoruz.
8
9
AYSBERG
AYSBERG
Sosyal medyanın fırsatları ve riskleri nelerdir?
Buhari Tekalan: Sosyal medya mı sosyal
ağ mı? Aynı şeyi mi ifade ediyor? Facebook,
Twitter vs. sosyal ağ diye başladı sonra sosyal
medyaya döndü. İnsanların bir ağ gibi birbirleriyle iletişimi sağlayan bu dünyaya bir anda
medya demeye başladık. Bu konuyu da ilave
ederek soruyu genişletebilir miyiz?
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
ğimiz düzenleyici taraf yer alıyor. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı’ndan yetkililer aramızda.
Sosyal medya devlet tarafından bakıldığında
nasıl gözüküyor, bu işin devlet tarafından nasıl
düzenlendiği konusunda birikimlerini paylaşacaklar. Sorularıma geçmeden önce kısaca sizleri tanıyabilir miyiz?
Gürdoğan Yurtsever: TİDE Yönetim Kurulu
Üyesi ve Başkan Yardımcısıyım. Aynı zamanda Tekstilbank’ta İç Kontrol, Uyum ve Mevzuat Başkanı olarak görev yapıyorum. TİDE’de
yayıncılık süreçlerinden sorumluyum. Yayın
Komitesi bünyesinde TİDE resmi internet sitesinin ve sosyal medya hesaplarının işletilmesi,
İç Denetim Dergisi’nin, kitap ve bültenlerin yayımlanması konusunda çalışmalar yürütüyoruz.
Besim Çalışkan: TİDE’de Yayın Komitesi Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyorum aynı
zamanda sosyal medya çalışmalarını yürütüyorum. TİDE Akademi bünyesinde Seminer
Lideri olarak görev almamın yanı sıra aynı zamanda bağımsız olarak şirketlere iç denetim
danışmanlığı hizmetleri veriyorum.
Beşir Özmen: TİDE üyesiyim. İnsan kaynakları
konusunda danışmanlık yapıyorum aynı zamanda Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu
Üyesiyim.
Atıf Ünaldı: IPTV Derneği (İnternet Temelli Televizyon Teknolojileri Derneği – IPTV-DER)’nin
kurucusu ve Genel Başkanıyım aynı zamanda
danışmanlık ve köşe yazarlığı yapıyorum.
Özgür Alaz: Çeşitli markalara dijital strateji
konularında danışmanlık yapmaktayım. Nihai
amacım, markaların yeni medya düzeninde
daha etkin olmasını sağlayacak araçlar ve servisler geliştirmek.
Tuğrul Bozbey: Yaklaşık 10 yıldır denetim
mesleğinde görev yapıyorum. 2006 yılından
bu yana TİDE üyesiyim, Akademik İlişkiler
Komitesi’nde aktif olarak çalışmalarım var aynı
zamanda yayımlanacak sosyal medya kitabının
da çevirmeniyim.
Av. Tuğrul Sevim: BTS & Partners (Business
Technology Strategy & Law) Avukatlık Bürosu
kurucu ortağıyım. Aynı zamanda İstanbul Bilgi
Üniversitesinde de Öğretim Görevlisi olarak
görev yapıyorum.
Osman Turan: Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı’nda İletişim Uzmanı olarak görev
yapıyorum. Yaklaşık altı yıldır internet regülasyonuyla ilgili birimde çalışıyorum. Sosyal medyanın yaygınlaşması ve farklı alanlarının olması
sebebiyle, biz de bu alanda çalışmalar yürütü-
yoruz. Sosyal medya sınırsız sorumsuz bir alan
mıdır, yoksa oto kontrolün olması mı gerekir
sorusunun cevabını bu toplantıda bulur ve biz
de payımıza düşeni alırız.
Buhari Tekalan: Bilgi teknolojileri ve İletişim Kurumu, Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı’nda Kurumsal İletişim Koordinatörü
olarak görev yapıyorum.
Av. Ulya Duran: Reklam Özdenetim Kurulu
(RÖK) Koordinatörü olarak görev yapıyorum.
RÖK, 1994 yılından itibaren Türkiye’de faaliyet
gösteren bir özdenetim platformudur. Reklam
verenler, reklam ajansları ve medya üçlüsünün
ortaklaşa bir taahhütte bulunarak oluşturmuş
olduğu RÖK, reklamların ve pazarlama iletişimi
faaliyetlerinin tüketicilere, topluma, doğru, yasal, dürüst ve etik bir şekilde sunulması konusunda çalışmalarına devam ediyor.
Sinan Günal: Project House’un kurucu ortaklarından biriyim. Project House, 1999 yılında
kurulmuş dijital merkezli iletişim ajansıdır aynı
zamanda Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği (DPİD)’nin de Yönetim Kurulu Üyesiyim.
Sosyal medya mı, sosyal ağ mı?
Günseli Özen Ocakoğlu: İlk sorumu Atıf, Özgür
ve Sinan’a sormak istiyorum ama bu genel bir
soru eklemek istedikleriniz olursa çok seviniriz. Sosyal medya denilince ne anlamalıyız?
“Bugün sizin herhangi bir
iletişimde yapamayacağınız,
televizyonlarda
söyleyemeyeceğiniz konular
varsa bunu sosyal medyada
da söyleyemezsiniz. Sosyal
medyanın en büyük farkı daha
fazla bireysel katılım olduğu için
daha hızlı yayılan bir iletişim haline
dönüşmüştür.”
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Buhari Tekalan
BTİK , TİB Kurumsal İletişim Koordinatörü
Sinan Günal: İletişim çok ciddi bir biçimde
değişiyor, tüketici de değişiyor. Dünyada herkesin daha fazla haber alıp, vermesini kolaylaştıran bazı teknolojik gelişmeler oldu. Google’ın
attığı bazı adımlarla, Facebook, Twitter gibi
çeşitli ağlar hayatımıza girdi. İnsanların olduğu
yerde bu ağlarda toplanan insanlar birbirleriyle
iletişim kurarken bunların medya değeri keşfedildi. Medyanın Türkçe karşılığı iletişim ortamı,
insanlar bir araya geldiği yerde bir ortam oluştu. Bu ortamı iletişim için de, reklam için de
kullanabilirsiniz. Sosyal medya başlı başına ayrı
bir olguymuş gibi yorumlanıyor. Bunun tam
olarak doğru olmadığı kanaatindeyim. Sosyal
medyayı ayrı bir olgu değil kurumsal iletişim
şemsiyesi altında görüyor olmak lazım. Bir kurum kendi paydaşları, hedef kitlesi ne derseniz bunlarla iletişim kurarken televizyonu, yüz
yüze iletişimi kullanıyorsa, hangi kurallara uyması gerekiyorsa, sosyal medyayı kullanırken
de benzer kurallarla yönetilmesini sağlamak
gerek. Kurumsal iletişim şemsiyesi altına gördüğünüz zaman her şey daha kolay çözülebilir
hale geliyor. Bugün sizin herhangi bir iletişimde
yapamayacağınız, televizyonlarda söyleyeme-
10
11
AYSBERG
AYSBERG
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
yeceğiniz konular varsa bunu sosyal medyada
da söyleyemezsiniz. Sosyal medyanın en büyük farkı daha fazla bireysel katılım olduğu için
daha hızlı yayılan bir iletişim haline dönüşmüş
olmasıdır. Fırsatları ve riskleri belki burada. Fırsatların en önemlisi, birebir insanlara dokunabildiğiniz ilk yer. Burada insanların görüşlerini,
düşüncelerini filtreleyen bir kurum, yayıncı yok.
Bunu kurumsal risk olarak görebilirsin ama ben
bunu fırsat olarak görmeyi tercih ediyorum. İç
denetimde de risk kötü bir şey değil. Toplumsal algıda risk olumsuz algılanıyor bunu negatif
değil pozitif anlamda ele alıp, kurumun faydasına nasıl olacağını tartışıyor olmak lazım. İletişimin bazı kuralları var bu kurallara uyduğunuz
takdirde, sosyal medya, gazete, televizyon fark
etmiyor, ana kuralları değişmiyor.
Atıf Ünaldı: İşin daha detayını konuşmak gerektiğini düşünüyorum. Ben Okan
Üniversitesi’nde IPTV dersleri veriyorum. Birkaç ayda hem televizyon hem de internet tarafında pek çok konunun değiştiği ve değişikliklerin anında dinamik olarak işlendiği bir alandan
bahsediyoruz. Mesela; son sınıf öğrencilerinin
okulu bitirmeleri bir yıl, iş bulmaları derken bir
yıl da öyle geçti, o kişiye al bu IPTV işini götür
demeniz bile nereden baksanız üç yıl sürüyor.
Üç yıl içinde IPTV, nereye gider belli değil. Bu
konuyla ilgili bir kitap yazdım, ilk yılında kitabın
tamamının yenileneceği bir noktaya geldi, o kadar hızlı değişen bir yapı var. Dolayısıyla, dinamik yapılarda insanlar bir şeyler üretirken bazı
İkinci önemli kavramlardan biri, güç merkezi.
Bu güç önceleri devletteydi artık kişiler güçlenmeye, güçlenmiş kişilikler oluşmaya başladı
ve bu kişilikler bütün sistemi değiştirme noktasına getirdi. Bu noktadan bakıldığında sosyal
medya sisteme etki eden alanlardan biri oldu
bence. Önümüzde bir eşik noktası var. Fizikte
bir kavram oluştuğunda, o kavramın arkasından
bir yüzyıl boyunca konular gelişir. Mesela İzafiyet Teoremi çıktı, yüzyıl boyunca o İzafiyet Teoremiyle teknolojiler, ürünler, bilimsel konular
gelişti. Biz o eşiğe doğru gidiyoruz. Geldiğimiz
noktada yeni nelerle karşılaşacağımızı bilmek
kolay değil.
Neden network neden medya konusunda da
ilginç bir tespitim var. Nedense bizler internet
çıktı çıkalı, onu bir medya içine alma derdimiz
oldu. 2000’li yıllarda internet medya mıdır diye
konuşuyorduk. Sonra bakıldı ki, internetin içinde sosyal medya diye bir şey var, ona medya
diyoruz şimdi. İnternet daha büyük bir platform. Sosyal medyada Twitter’a baktığınızda,
neden 138 karakter çünkü SMS’e benzediği
için. SMS’e modellenmiş bir şeyden bir medya
çıkarmışız. 10 yıl önce konuştuğumuz kavramlarla 10 yıl sonra konuştuğumuz kavramlar birbirinden çok farklılaşmaya başlayacak. İnternet
o kadar hızlı gelişiyor ki bence bırakın iletişim
sektörünü televizyon sektörü bile geleneksel
kalıyor. Buna network mü, medya mı deriz o
bakış açımıza bağlı. İnsanların bir araya gelmesi ve birbirine bağlanıp bir güç oluşturmasında,
bir network var. Ama bir Twitter mesajı üzerinden bir kampanyanın bir aksiyonun başla-
masından bahsediyorsak, burada bir medya
var. İki farklı bakış açısı oluşturabiliriz. Bakış
açılarından ziyade biz burada neler yapmalıyız
konusuna bakmalıyız. Facebook’u, Instagram’ı
hepsi birbirinden farklı bakış açıları farklı bilgiler
gerektiren pek çok alana doğru giden bir noktadayız. Şu anda Twitter çok güçlü, Twitter üzerindeki durumu konuşuyoruz ama belki beş ay
sonra bu konuyu hiç konuşmuyor şu ana kadar
bilmediğimiz yeni bir network anlayışı yeni bir
paylaşım anlayışı üzerinden bambaşka bir konuyu konuşuyor olacağız.
Kurumlar ve kişiler açısından bakıldığında durum nedir? Kurumlar bizde bu gücü kendi ellerinde tutmaya çalışıyorlar. Ben kurumlara
danışmanlık yapan biri olarak, açık söyleyeyim
bir şey söylemekte çok zorlanıyorum. Televizyona çıkan kişilerin çoğu programının Twitter
hesabı yerine kendi Twitter hesabını üzerinden
iletişim kuruyor. Ona rağmen Ciner ve Doğan
Grubu sosyal medyanın kullanımıyla ilgili küçük de olsa kurallar silsilesi oluşturmak ihtiyacı
hissetti. Hatta birçok medya çalışanı, Twitter
hesabında yazdıklarının kendilerini ilgilendirdiğini, ifade etmek durumunda kaldılar. Sonuç
itibariyle insanların özgürlükleri, başkalarının
özgürlüklerini tehdit edene kadar devam eder.
Bana sorarsanız burada kişi denetiminin, kamu
denetiminin, ülkelerin denetiminin, hatta başka
güç denetiminin olduğu bir yapıya doğru gittiğimizi düşünüyorum. Dijital taraftan bakıldığında
istenen bu değil, daha özgürlükçü bir yapının
olması isteniyor. Tırnak içinde söylüyorum, fikir
özgürlüğünün olduğunun söylendiği bir ortamdan bahsediliyor ama marka bile olsanız denetimini yapıyorsunuz.
Özgür Alaz: Biz iletişimciler olarak buna sosyal
medya demek isteriz. Benim yeğenim bunun
sosyal medya olduğunu bilmiyor. Cep telefonuyla iletişim kuruyor, arkadaşlarıyla mesajlaşıyor. Nasıl ağzı, dili varsa bunu da öyle yeni
bir duyu organı olarak görüyor. Baktığımızda
insanların kendini ifade ettiği, günde 3-4 saat
vakit geçirdiği, nefes aldığı, alışkanlık yaratan
bir alandan söz ediyoruz. Eskiden Facebook’da
bir şey paylaşmak, Twitter’da bir şey yazmak
gibiydi şimdi durum biraz daha karmaşık.
Atıf Ünaldı
IPTV Derneği Genel Başkanı
Nike’ın ürettiği bir ayakkabının içerisinde bir çip
bulunuyor. Bu çip günlük adımlarınızı, koşunuzu kaydediyor ve yayınlıyor. Baktığınızda, bu
ayakkabı da bir sosyal medya aracı. Kendimizi
daha iyi tanımamızı sağlıyor, arkadaşlarımızla
paylaşımımızı artırıyor ve sosyalleştiriyor. O nedenle sosyal medya demek sadece Facebook,
Twitter demekten çok daha derin. Tehlikeleri
nelerdir derken bunu teknik olarak düşünebiliriz. Burada farklı kanunlar, etik gibi durumlar
söz konusu. Sosyal medyada ne yapıyoruz, o
konuda bilgi vermek istiyorum. Birincisi, sosyal medyada her yaptığınız şey kaydediliyor.
Siz sosyal medyada bugün hava güzel dediniz,
başbakana övgü dolu sözler yazdınız bunların
hepsi kaydediliyor ve kolayca ulaşılıyor. İkincisi, evde yapılan her şey kaydediliyor. Ben
size Gezi olaylarında atılan Twit’ler neler, nereden yoğun olarak atılmış bunu söyleyebilirim.
Üçüncüsü, sizin sosyal medyadaki davranışlarınıza göre sizin kim olduğunuzu bilebilirim.
Diyebilirim ki, Özgür şu tarz filmlerden hoşlanıyor, şu müziği dinliyor, şu tarz restoranlara gidiyor. Bunları paylaşmakla sizin hakkınızda bilgi
sahibi olabiliyorum. Bu bilgiyle ne yapacağınız
size kalmış. Örneğin ünlüler şurada tatildeyim
diye mesaj atıyor, birileri de evine girip, hırsızlık
yapıyor. İnsanları etiketlemek için de bu bilgiyi
kullanabilirsin yani ne yapacağın başka bir konu
ama bu şimdi çok kolay yapılıyor.
Günseli Özen Ocakoğlu: Peki, risk nerede?
Özgür Alaz: Burası bizim çok kontrol edeme-
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Sinan Günal
Project House Kurucu Ortağı
noktalara dikkat etmeliler. Birincisi, bu işin fikri
boyutu. Sosyal medya nedir, hangi boyuttadır,
nereden başladı ve ne duruma geldik? 1990’lı
yılların sonunda Bilgi Üniversitesi’ne Pulitzer
ödüllü gazeteci Thomas Friedman geldi. Yaptığı
ilginç konuşmasından 10 farklı yazı çıkarmıştım
ve hala dikkat ediyorum, o zaman çizdiği vizyon
hala devam ediyor. Ülkeler için çok net bir şey
söylemişti; birbiriyle bağlantılı ülkelere doğru
gidiyoruz. Ülkeler birbirine bağlı olmak zorundalar, bu bağlılık bağlantıda olmayan ülkeler için
problem ve hatta hayatta kalma durumunda sıkıntılar teşkil edecek noktalarda olabilir.
12
13
AYSBERG
AYSBERG
diğimiz bir alan. Şeffaf olmayan her alan riski
barındırıyor. Her şeyin çok çabuk ortaya çıktığı
ve yayıldığı bir dünya burası. Türkiye’de bir ilaç
firmasının çalışanı, benim firmam şu doktora
rüşvet veriyor, işte belgesi bu diyebiliyor. Şeffaf olmayan her şey çok tehlikeli. Bunu size bir
çalışanınız da yapabilir ve şirket itibarınızı yok
edebilir.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
“Yasak değil ama bir düzenleme
mutlaka olmalı”
Günseli Özen Ocakoğlu: Sosyal medyanın
ya da ağın, kurum açısından bir tanımı var
mı? Kamu olarak sizler, sosyal medyaya nasıl bakıyorsunuz?
Osman Turan: Bizler kamu olarak, ifade özgürlüğü cephesinden bakıyoruz. Her zaman
özgürlükçü anlayışımız var, yasakçı değil ama
bir düzenlemenin de olması gerektiğini düşünüyoruz. Düzenleme dediğimizde, illa bir
kanunla olması gerekmiyor, bu özdenetim de
olabilir. Denetimin soğuk bir yüzü, yasakçı, bir
tarafı var. Sosyal medya şeffaf ve denetimsiz
görünse de, bunu tek başına kamunun tekeline bıraktığınızda, özgürlük, şeffaflık olmuyor.
Konu devlete bırakılmadan bir oto kontrolün
olması gerekiyor.
Biz aynı zamanda sosyal medya kullanıcısıyız.
Soruşturulması gizli olan konular, yasal çerçevede takibi yapılıyor aynı zamanda vatandaşlarımızdan gelen talepler oluyor. Onlar bazı
Sinan Günal: Sosyal medyayı sadece Facebook, Twitter olarak değerlendirmemek lazım.
Bugün onlar var hayatımızda yarın ne olacağını bilmiyoruz. Bundan 7-8 yıl önce mail vardı
ve sosyalleşme aracımızdı. Bir örnek vermek
istiyorum, geçtiğimiz yıllarda, gerçek olmayan
bir içerikle gönderilen e-mail bir süt ürünleri kategorisindeki bir markanın canını öyle bir yaktı
ki… Bu e-mail, o kadar fazla dolaştı, sektörü
yüzde 10’un üzerinde küçülten bir etkisi oldu.
İletişimin tarihi radyo ile başlamış, radyo kendi kurallarını belirlemiş. Televizyon geldiğinde
radyonun kurallarını yakınsakmaya başlamış.
Bir ara internet, televizyona rakip olacak mı
diye tartışıyorduk. Bütün kanallar kendi kurallarını yaratıyor, bazıları değişiyor. O kuralları yaratırken, bunları hukuki kısıtlarla cendere altına
“Sosyal medya şeffaf ve
denetimsiz görünse de,
bunu tek başına kamunun
tekeline bıraktığınızda,
özgürlük, şeffaflık olmuyor.
Konu devlete bırakılmadan,
otokontrolün sağlanması
gerekiyor.”
almaya çalışmak, başka büyük problemlerin
oluşmasına sebep olabilir. Sizi takip edenler
neyi yazdığınızı nelerden bahsettiğinizi biliyor.
Kişiler bir müddet sonra kendi görüşlerine
uygun olmayanları takip etmeyi de bırakıyor.
Sosyal medyada yüz yüze gelinmediği için
herhangi bir marka için hakaret derecesine
varan beyanlarda da bulunuluyor. O markayla yaşadığınız sorunla ilgili, marka tarafından
anında, hızlı ve düzgün cevap verildiğinde bir
bakıyorsunuz o kişi markanın en sadık kullanıcısı olmuş. Bu alanda tepkilerinizi nasıl vereceğimizi çok iyi bilmiyoruz. Bu tepkileri kullanıcılar da, kurumlar da bilmiyor biraz deneysel
olarak bir yöne doğru gidiyoruz. O noktada da
özdenetimin nasıl olacağını konuşuyor olacağız. O nedenle sınırlayıcı değil, bu alanı gözlemlemek gerektiğini düşünüyorum.
Günseli Özen Ocakoğlu: Bu konuda Reklam
Özdenetim Kurulu neler söylüyor?
Av. Ulya Duran: Sosyal medya önemli bir
mecra haline geldi, reklam verenler kendi
ürünlerini, hizmetlerini pazarlamak amacıyla
tanıtımlarını bu mecra aracılığıyla da yapıyorlar.
Facebook’un 2007 yılında hayatımıza girmesiyle, burada kullanıcılar kendilerini ve kendi
özel alanlarını ifşa etmeye, diğer kullanıcılarla
paylaşmaya başladılar. Reklam verenler de de-
ğişen bu dünyada, tüketicilerin daha dominant
ve kontrolün tüketicilerde olduğunu gördüler.
Reklam verenler 2007 yılında bu alana girip,
girmemeyi tartışırken, interaktif olan bu alanda riskleri tanımlamaya çalışıyorlardı. Örneğin;
ürünlerin altına olumlu ya da olumsuz yorum
yapılabileceği ve bu durumun ne şekilde yönetilebileceği konuşuluyordu. Ben o dönemlerde
bir firmanın hukuk müşaviri olarak bu konuda
nasıl bir strateji izleyeceğimizi ve geleceğinin
ne olacağını çok konuştuğumuzu biliyorum.
Çünkü yeni bir alandı ve nereye gideceğini bilmiyorduk.
Kontrol altına alınamayacak bir alan gibi gözükmesine rağmen reklam veren için de aynı
zamanda doğru yönetildiğinde tüketiciler ile iletişim kurabileceği önemli bir mecra. Hatta şu
anda Facebook’da kendi hesaplarını açan birçok reklam veren firma bulunmakta. Bu süreci
iyi yönetmek reklam veren için çok önemli. Bu
noktaya gelen bir dünyada Reklam Özdenetim
Kurulu (RÖK) ne yaptı? RÖK, Avrupa’daki özdenetim kurullarının temsil edildiği Avrupa Reklam Standartları Birliği’nin (European Advertising Standards Alliance-EASA) 1996 tarihinden
itibaren bir üyesi ve Yönetim Kurulunda da yer
alıyor. EASA bünyesinde yer alarak, bu sayede
Avrupa, Amerika ve Avustralya’daki gelişmele-
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Osman Turan
BTİK , TİB İletişim Uzmanı
konularda yasaklar koymamızı isteyebiliyor.
İnsanların durduğu pozisyona göre talepleri
değişebiliyor. Biraz önce Özgür Bey’in verdiği
örnekte ilaç firması çalışanının yaptığı beyan sonucu, o firma bu mesajın engellenmesini talep
ederek, mahkeme kararı çıkarıyor. İfade özgürlüğü, eleştiri tamam ama hakaret söylemiyle
başka bir kişinin hayatını kaybetmesine neden
olan pek çok örnek dünyada da bulunuyor. O
nedenle, paydaşları yan yana gelerek, konuşarak, odak noktaya yaklaşıp, yasaklayıcı olmadan
nasıl düzenlemeler yapılması gerektiğini birlikte konuşabiliriz. Kırmızı ışıkta durmalıyız çünkü
durmazsak kazaya sebebiyet verebiliriz örneğinde olduğu gibi burada da bir düzenleme, özdenetim ya da kişilerin kendi denetimi olabilir.
14
15
AYSBERG
AYSBERG
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Özgür Alaz
Dijital Strateji Uzmanı, Danışman
ri takip edebilmekteyiz. Geçmişten günümüze
doğru baktığımızda 1994 yılından itibaren reklamları denetlemekteydik. 2006 yılı itibariyle,
sadece reklam değil pazarlama iletişiminin de
kapsamımıza dahil olması gerektiğini görerek,
Esaslarımızda gerekli değişiklikleri yaptık. Reklam ve pazarlama iletişimi olarak bunu terminolojiye yerleştirdik. Sonra önümüze, dijital dünya
çıktı ve orada da pazarlama iletişiminin yapılıyor
olmasıyla, dijital pazarlama iletişimi faaliyetlerini de kapsamımıza dahil ettik. Biz aynı zamanda EASA üyesi olarak, dünyada ICC’nin de bir
üyesiyiz. ICC kapsamında, Birleşmiş Uluslararası Reklam ve Pazarlama İletişimi Uygulama
Esasları tüm dünyada yayımlanıyor ve şu anda
Avrupa’da 25, dünyada 40’ın üzerinde ülke bu
esasları uyguluyor. Biz de, yasal mevzuata uygun hale getirerek bu esasları uygulamaktayız.
2009 yılı itibariyle, dijital interaktif medya kullanılarak gerçekleştirilen reklam ve pazarlama
iletişimi faaliyetlerini de kendi esaslarımıza dahil eden İngiltere ve İrlanda’dan sonra üçüncü
ülkeyiz. Türkiye’de, dijital interaktif medya kullanılarak gerçekleştirilen reklam ve pazarlama
faaliyetlerinin özdenetim açısından ne şekilde
değerlendirileceği ve bazı tanımlar esaslar bünyesinde yer alıyor. Buna özel bir bölümümüz
bulunmakta. Prensip olarak dünyadaki gelişmeleri takip etme anlayışındayız. Dünyadaki
gelişmeler doğrultusunda ülkedeki dinamikleri
de doğru okuyarak esaslarımızı oluşturmaktayız. Biz ana eksenimize tüketicileri koyuyoruz.
Tüketicilerin özellikle 2010 yılından itibaren
RÖK olarak, reklam verenlerden ve tüketicilerden şikayetler alıyoruz. Dijital mecrada yer alan
tanıtımlara yönelik şikayetler kapsamında yapmakta olduğumuz inceleme tamamıyla içerik
denetimiyle ilgilidir. İnternet sitemizden tüketiciler şikayetlerini, e posta ya da faks yoluyla
bildirebiliyorlar. RÖK, dijital mecrada ilk şikayeti
2010 yılında aldı. Dijital mecraya yönelik şikayetler, toplam şikayetlerin 2010 yılında yüzde
12’sini, 2011 yılında yüzde 15’ini oluşturmuş,
2012 yılında da yüzde 23 oranına yükselmiş.
Giderek artan bir şekilde bu mecrada yer alan
reklam ve pazarlama iletişimi faaliyetlerine
yönelik şikayet alıyoruz. Televizyondan sonra
dijital medya ikinci sırada yer alıyor. Örneğin,
2012 yılında bir ilk yaşanmış ve Twitter üzerinden yapılan bir reklama ilişkin şikayet almışız.
Yine aynı yıl Facebook’ta yer alan reklama yönelik yapılan şikayetleri ele alıp, değerlendirmişiz. Aynı şekilde bu alana yapılan yatırımlar
günden güne artarak devam ediyor ve dijital
medyaya reklam verenlerin bakış açısıyla baktığımızda, reklam verenin giderek artan bir şekilde ilgi gösterdiği bir alan ve geleneksel mecra
olarak radyo, televizyon ve yazılı basını düşündüğümüzde, gelecekte onlarla baş eder hale
geleceğini öngörmekteyiz.
Şu anda RÖK, pazarlama iletişimi faaliyetlerini
ve de reklamları içerik açısından denetlemekte. Sosyal medyada kişisel verilerin korunması
açısından baktığımızda, bu alanda geleneksel
yaklaşım gösterilmesi ve korumanın denetim ile öngörülmesi düşünülebilir. Bu alanda
özgürlük de olsun ama bir başkasına zarar
vermeden. BTK yetkilisinin konuşmasında
dediği gibi bir yerde özdenetimin olması gerekiyor. Özdenetim Esaslarımıza baktığımızda,
Avrupa’da ICC kapsamında yapılan çalışmalar
neticesinde belirlenen düzenlemeleri kapsamımıza aldık. SMS, e posta, Twitter, Facebook gibi sosyal ağlarla ilgili bazı özel düzen-
“Sosyal medyada kişisel
verilerin korunması
açısından baktığımızda, bu
alanda geleneksel yaklaşım
gösterilmesi ve korumanın
denetim ile öngörülmesi
düşünülebilir. Bu alanda
özgürlük de olsun ama bir
başkasına zarar vermeden.”
lemeler esaslarımızda bulunuyor. Orada bir
kimlik maddemiz var ve şöyle; ‘dijital pazarlama faaliyeti bireysel olarak bir tüketicinin adresine gönderildiğinde, konu tanımlayıcısı ve
içerik bu durumu açıkça göstermelidir. Konu
tanımlayıcılar yanıltıcı olmamalıdır ve iletişim
faaliyetinin ticari niteliğini gizlememelidir.
Belirli bir kişi tarafından yapılan ürünün ticari
niteliği ve pazarlamacılar tarafından oluşturulan değerlendirmeler açıkça belirtilmelidir. Bireysel tüketici veya bağımsız kurum kaynaklı
olduğu izlenimini yaratmamalıdır.’ Buradan da
şu noktaya geliyoruz; reklam verenin kimliği
sorumluluğun tayini açısından çok önemli.
Bir iletişimin kullanıcı kaynaklı bir içerikten mi
yoksa reklam verenler tarafından mı yapıldığı
ya da reklam verene ait olmadığı izlenimi yaratıp özünde reklam verenler tarafından yaratılan bir iletişim mi olduğu şu an Avrupa’da çok
ciddi bir şekilde tartışılıyor.
Özgür Alaz: Türkiye’de şu an 12-13 milyon
Twitter hesabı varsa, bunun 4-5 milyonu virüstür. Virüs derken, kullanıcı, profilime kim
bakmış gibi kendine gelen bir linki tıkladığında,
artık onun adına e-posta gönderilebiliniyor. Basitçe hesabına virüs gibi girip, onun adına hesabını güncelleyebiliyor, takip edebiliyor yani
sizin adınıza küfür edebilir, farklı mesaj atabilir,
kalabalığı toplayabilir. Türkiye’de tahmini 3-4
milyon kişi bu şekilde. Diğer tarafta Türkiye pazarı, Avrupa’dan çok daha ileride. Bizim yaşadığımız sorunları 2-3 yıl sonra onlar konuşmaya,
tartışmaya başlayacak.
“Sosyal medya kurumsal iletişimin
bir parçası olarak görülmeli”
Günseli Özen Ocakoğlu: Her gördüğümüz
kişi gerçek kişi değil her yazılan da gerçek
değil çok enterasan bir dünya bu. Peki, kurumlar sosyal medyayı nasıl kullanmalı?
Sinan Günal: Sosyal medyayı kurumsal iletişimin bir parçası olarak görüyoruz. İletişim planından ayrı düşünülmemesi gerektiğini düşünüyorum. Burada göz ardı edilmemesi gereken konu
değişen tüketici, bu tüketicinin de değişen beklentileridir. Çok hızlı ve karşılıklı iletişime değer
veren yeni bir tüketici anlayışı mevcut. Tüketici
herhangi bir markaya mesaj attığında, çok hızlı
şekilde cevap almadıysa artık sizinle ilgilenmiyor. Bugün bankalar 7/24 sosyal medya takibi
istemek zorunda kalıyorlar. Burada ilk sorulması
gereken, sosyal medyada ben ne yapmalıyım?
Onun akabinde sosyal medyaya balıklama atlamaktansa dinleyip, gözlemlemekte fayda var.
Siz sosyal medyada olsanız da olmasanız da
orada sizin hakkınızda konuşuluyor. Sizin hakkınızda kimler ne konuşuyor? Sizin hakkınızda
konuşulanlardan en etkilileri kimler? Bunları anlıyor olmak ve bunu iletişim problemi gibi ortaya
koymak lazım. Dolayısıyla bu konu yan iş olarak
yapılamaz. O alana da, bütün hedef oradaymış
gibi davranmamak lazım.
Günseli Özen Ocakoğlu: Facebook, Twitter,
Instangram gibi mecralardan hangisini kurumlar kullanmalı, bir kombinasyon mu olmalı? Ne dersiniz?
Özgür Alaz: Marka çerçevesinde bakacak
olursak, kurumlar hepsinde olalım istiyorlar. Bu
sonuçta kaynak ve kuruma uygunluk meselesidir. Mesela moda markasıysanız Pinsterest’te
olmanız ve oraya ağırlık vermeniz gerekir. Telekom şirketiyseniz, müşterileri sürekli dinliyorsanız, Twitter’da olmanız daha mantıklı. Bizim
önerdiğimiz stratejimiz bir mecrada ana iletişimi yapmak, onu destekleyecek farklı mecraları
kullanmak ama her tarafta da olmamak gerekiyor.
Günseli Özen Ocakoğlu: Sosyal medyayla iş
hedeflerine ulaşılabilinir mi?
Atıf Ünaldı: Sosyal medya iş hedeflerinden
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
sosyal medyada etkinliğinin artmasıyla ve reklam verenlerin bu alanı mecra olarak görmeye
başlamasıyla, 2012 yılında da esaslarımızda
bu değişikliklerin yapılması ve özdenetim mekanizmasıyla, şikayetlerin karşılanması kaçınılmaz bir hal almıştı.
16
17
AYSBERG
AYSBERG
Atıf Ünaldı: Dijital medya tarafında çok ciddi
web siteleri oluşmuş durumda. Bu evrende
konuşuluyorsanız, dijital dünyada da konuşulacaksınız. Konuşulmadığınızdan eminseniz,
soyutlayarak bir dünya yaratıyorsanız, sosyal
medyaya girmeye gerek yok.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Ulya Duran
Reklam Özdenetim Kurulu Koordinatörü
uzaklaştırabilir de yakınlaştırabilir de. Ben
Özgür gibi danışanlarıma şunu anlatmaya
çalışıyorum. Dijital dünyanın içinde herkes olmak ve ciddi şekilde enerji harcamak istiyor.
Türkiye’de herhangi bir firmaya hedef kitlesini
sorduğunuzda; “hedef kitlemiz 19-25 yaş ama
25’in üstü ve 19’un altı da olabilir” diyor. Fırsatı kaybetmemek için tanımı geniş tutuyor.
Özgür’ün üzerinde durduğu ve benim de çok
sık dile getirdiğim konulardan biri, bir tane ana
mecrayı belirleyip, onun da arkasına da diğerlerini eklemek gerekiyor. Burası, hepsinde aynı
oranda aynı güçte olmaya imkan veren bir alan
değil. İkinci konu, reklam veren tarafında, sosyal medya farklıymış gibi görünüyor. İnterneti
tanımlamaya başladığımız 2000’li yılların başında hep şunu söylüyordum. “Bir köye bir tane fil
gelmiş, fili de bir damın içine koymuşlar. Köyün
ihtiyarları dama girmiş, ortam karanlık olduğu
için herkes el yordamıyla fili tanımlamaya çalışmış. Herkes çıkınca hortuma dokunan başka, bacağına dokunan başka bir şey anlatmış.”
Sosyal medyaya reklam veren tarafından bakıldığında başka bir sosyal medyayla karşılıyoruz.
Sosyal medyanın her bakış açısına göre değişen bir yapısı var.
Av. Ulya Duran: Sektörün de önemli olduğunu
düşünüyorum. Bir hızlı tüketim ürünü pazarlanmak isteniyorsa, sosyal medyada yer alması
olağandır. Örneğin, bir trafo üretiyorsanız, firmanın sosyal medyada interaktif bir şekilde
yer almasına gerek olmayabilir. Firmalar ürün
Av. Ulya Duran: Eğer siz nihai tüketiciye ulaşan bir ürün ve hizmet pazarlamakta iseniz,
sosyal medyayı tercih etmelisiniz. Müşteriye,
tüketiciye ulaşmanın direkt yolunun olduğu bir
alan ama nihai tüketiciye ulaşmayan bir ürün
ve hizmetiniz varsa sosyal medya mecrası bu
firmalar için öncelikli olmayabiliyor.
Beşir Özmen: 1994 yılında, Lynchburg
College’dan metematikçi Prof. Dr. Thomas Nicely, Intel Pentium mikroişlemcisinin bir veya
daha fazla modelinin bölme işlemlerinde, sekizinci haneden sonra hata yaptığını ortaya koyuyor. Intel’e başvurusundan yanıt alamayınca
mesajını internette duyuruyor. Intel art arda hatalardan sonra hatayı kabul etti ve sonuçlarının
düzeltilmesi için harekete geçti. Olayın yanlış
ele alınması milyarlarca dolarlık zarara yol açtı.
Intel CEO’su Andy Grove sorunun boyutunu,
kendisini telefonla arayan sekreterinin, “Sayın
Grove CNN International ofisinizde” demesiyle
anladığını söyler. O zamana kadar üreticilere mal
satan bir firma olduklarını düşündüklerini ancak
bilgisayarların üzerine yapıştırttıkları, “Intel Inside” stickerlarıyla kendilerini bir tüketim ürününe
dönüştürdüklerini fark ettiklerini ifade eder.
Sinan Günal: Globalleşen iletişim içinde şöyle bir şey var. Makine parçası yapıyor olsanız
da yaptığınız ilk şey bunu Google’da aratmak.
Sosyal medyanın bu arama sonuçlarında da
çok ilgisi var. Siz işletmeden işletmeye, iletişim
müşteri kazanımı yapıyor olsanız bile, arama
sonuçlarında yükselmek için sosyal medyada
hedef kitlenize bir şey yapmanız gerekiyor.
Av. Ulya Duran: Günümüzde şirketlerin bir internet sitesi var ve son yasal düzenlemeler gereğince bazı şirket bilgilerini internet siteleri ara-
cılığıyla yayınlamak zorundalar. Bu kuruluşların
özellikle sosyal ağlarda hesap açarak daha çok
interaktif olmaları tüketicilerle birebir iletişim
kuracakları bir alan yaratmaları ve bu mecradaki
duruşları her sektör için aynı karşılığı bulmayabilir.
Günseli Özen Ocakoğlu: Kurumlar, sosyal
medya araçlarını kullanan çalışanlarla ya da
temsilcilerle ne gibi protokoller yapmalı?
Av. Tuğrul Sevim: Aslında yapması gerekir
ama sadece protokolle bitecek değil. Bu daha
çok yönetim süreci. Büyük şirketler, hızlı bir şekilde süreçlerinin içine almaya başladı. Mevcut
durumda kurumsal iletişim ile hukuk departmanı organize olup, bu süreçleri düzenliyor.
Toplantının kapsamı açısından söylersem, iç
denetimi bu süreçlerde çok az gördüm. Sizin
açınızdan ciddi risk doğurabilecek bir durum.
Neden? Süreç ve politikalar oluşturulduktan
sonra ortaya çıkan sorunda reaksiyon gösterecek kişiler birim yöneticileri, yetkililer olmalı.
Tanımlanan problemlerde bir üst aşamaya geçiliyorsa, kurumsal iletişime daha sonra başka
bir problem başlıyorsa hukuk departmanına
yönlendiriliyor. Kurumların sosyal medya alanı
için politikalarını oluşturulup, bunları uygulaması önemli. Çalışanlarla daha çok hizmet sözleşmeleri ya da işçi sözleşmelerinin içerisine bu
protokoller konulmaya başlandı. Aynı zamanda
iş kurallarının içine ek yapılıyor. Danışman şir-
ketlerle yapılan sözleşmelerde, özellikle atılacak adımlarla ilgili politika ve yükümlülüklere
yer veriliyor. Ancak denetim açısından sıkıntı
şurada, burada oluşturulan politika ve prosedür
varken bunların denetimiyle ilgili herhangi bir
mekanizma kurulmuş değil. Kurumsal yapılarda hukuk, talepler doğrultusunda cevap verilmesi, incelenmesi şeklinde çalışıyor. Kurumsal
iletişim de iletişimin temel stratejileri doğrultusunda hareket ediyor. Kurgulanmış bir sürecin
sürekliliğini ve riskini hesaplanmasıyla ilgili bu
iki yapının kendisinden gelen özellikleri yok, bilgi ve tecrübeleri doğal olarak yok. Oluşturulan
prosedürler halihazırda iç denetimde kullanılan
prosedürlere ve uygulamalara çok benzer. Yapıların birbirlerinden tahminen habersiz çalışması nedeniyle, şu anda iç içe geçmiş değiller.
Günseli Özen Ocakoğlu: Yazılı kurallar, kanunlar var mı?
Av. Tuğrul Sevim: Bir iç prosedür halinde oluşturulanlar var, bir kısmını dışarıda yayınlıyorlar.
İç prosedürlerin dışarıda yayınlananları yani sorumlulukla ilgili beyanlarını daha çok sitelerinde
sosyal medyalarında yer veriyorlar. Bunların geçerliliği çok tartışılır ama yapılan çalışmalar, illa
hukuki metin şeklinde beklenmemeli. Hukuki
metin şeklinde hazırlanan beyanların iletişim
anlamında sonuçları da olabiliyor. Temelde uygulama eksiklikleri var, standardizasyon hala
oluşturulmuş değil. Bunu denetçiler kadar ilgili
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
ve hizmet yelpazelerine göre bu alandaki stratejilerini belirlemektedir.
18
19
AYSBERG
AYSBERG
“Bilgi paylaşımıyla çalışan
kurumunu zarara uğratabilir”
Tuğrul Sevim
BTS & Partners Avukatlık Bürosu Kurucu Ortağı
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
kurumlardaki kurumsal iletişim birimlerine iletmek bunların birlikte çalışmasını sağlamak lazım.
Günseli Özen Ocakoğlu: Çalışanlar sosyal
medyayı kullanıyor bir tarafta kendilerini
riske atarken diğer taraftan kurumlarını da
riske atıyorlar bununla ilgili çalışmalarınız
oldu mu?
Özgür Alaz: Bir markayla çalışmaya başladığınızda önce ajansla bir sözleşme yapıyorsunuz.
Örneğin diyor ki, sayfamda onay dışında bir
şey paylaşıldığında bunun sorumlusu ajanstır
çünkü yönetim sorumluluğu ajansta. Her paylaşılan konudan onay alınacak deniliyor. Bir
markayı yöneten ajans olarak, hangi şartlarda
neyi, nasıl paylaşacağımız bir sözleşme dahilinde yapılıyor. Bu konuda kendi içerimizde bir
kontrol mekanizması da var. Biz kendi içimizde
de sayfaların güvenlik seviyesini onaylama, iki
defa onay verme, yöneticinin onayı gibi bizim
tarafta yaptığımız otokontrol mekanizmaları
bulunuyor. İkincisi, sosyal medya dokümanını
marka hazırlıyor. İş yasasına ek olarak hazırlanan sosyal medya dokümanını, -birçok markanın var- ajanslara imzalatıyorlar. Böylece siz bir
şirket mesajını Twitter’da paylaştığınız zaman
ya da müşteriyle münakaşaya girdiğiniz zaman
şirketin sizi işten atma ve cezalandırması olabiliyor. Üçüncüsü bir modülasyon politikası yazılıyor bu daha standart oluyor. Bir modülasyon
programı dokümanı oluyor, bir de şirket içi yapılan bilgilendirmelere yer veriliyor. Bu genelde
büyük bayi yapılandırılması olan şirketlerde çok
Günseli Özen Ocakoğlu: Mesela bir çalışan
şirketi zor durumda bırakan bir Tweet attı. Bu
durumda şirketle çalışan arasındaki ilişki ne
oluyor, ne kadar bağlayıcı oluyor, çalışanın
söylediği şirkete bir yaptırım getiriyor mu?
Av. Tuğrul Sevim: Sıklıkla yaşanan sorunlardan bir tanesi çalışanın şirketi zarara uğratabilecek farklı fiilleri olabilir. Mesela bilgi paylaşımı.
Diğeri şirketin kurumsal itibarını etkileyecek
olumsuz bir şey söyleyebilir. Bilgi paylaşımı için
örnek vereyim. İçerde bir iş geliştiriliyordur çalışan bunu paylaşır. Çalışan bu durumda bilgiyi
paylaşmamış olabilir ama ekipten biri şahane
bir kampanya yapacağız diye mesaj atmış olabilir. Oysa kampanyanın gizli kalması lazım. Rakibin çıkmış bir ürünü hakkında, olumsuz ifade
kullanıp, kendi ürünü hakkında olumlu yorum
yapması durumunda ve bu kişilerin şirkette
yetkili kişiler olması halinde karşı tarafta oluşan
zararlardan dolayı tazmin ortaya çıkabiliyor.
Günseli Özen Ocakoğlu: Çalışanlara akıllı
telefonlar ve tabletler veriliyor. Çalışanlar
oradan girerek şirketin bütün verilerine datasına ulaşılıyor. Böyle zamanlarda bunun
için bir yaptırım var mı?
Av. Tuğrul Sevim: Bizde de hukukta tanımlanmayan noktalar var. Sosyal medya tarafında bir
problem oluştuğunda önce kurumsal iletişime
daha sonra hukuka yönlendirilir. Tabiri caizse,
‘vurun, kırın, cezası neyse verin’ denilir. Neden
bu şekilde çünkü kurumsal iletişimin yapabileceği fazla bir şey yok. Suçlunun yakalanması
ve cezalandırılması üzerine bir yapı kuruluyor.
Çoğunlukta yakalanan bu kişilere, yaptıkları fiillerden dolayı ceza da verebilirsiniz. Bu süreç
sizi çok daha kötü etkileyebilir. Bir şirketin ge-
nel müdürü olarak, sokakta yürüyen insanları
şirketinizle ilgili söylediklerinden dolayı dava
açamazsınız. Bana kalırsa olayı sosyal medya
olarak ele almamak lazım. Teknoloji hayatımızı değiştirdi, paylaşım ve kendimizi ifade
etme kültürü de değişti. En temel haklardan
biri olan ifade özgürlüğü, mahremiyet konusu
inanılmaz derecede değişti. Bunu yapan sosyal medya araçları gibi görünse de bunu yapan
teknoloji. Tamamen kavramların değiştiği bir
yapı içerisindeyiz. Burada bir araç var, bunu
reklam olarak da, bireysel iletişim aracı olarak
da, suç işlemek için de kullanabilirsiniz. Bütün
yapıyı aynı ilkelerle, aynı algılarla kavramaya çalışırsanız, yönetmeye, düzeltmeye çalışırsanız
çok büyük bir hata yaparsınız. İnsanlardan kaynaklanan sorunların çıkabilmesini tek bir kurala
bağlamak gerekiyor. Bence düzenleyici kurumların bu konularda düşünürken, bunların bütünü
üzerinden değil aracın ne olduğu ve bunlardan
çıkabilecek farklı farklı olgular olabileceğini anlamaları lazım.
Bu arada bir kuruma zarar veren bir paylaşım
konusunda, şirkette o konuda görevli olan kişiden hemen bir önlem alması isteniyor. Sosyal
medyada beklemek çok önemlidir. Çünkü bu
bir yayın değil. Çoğu insan bunu bireysel iletişim olarak düşünüyor. Geçtiğimiz günlerde oynanan Galatasaray-Real Madrid maçındaydım.
Ben tepkilerimi sözel olarak ifade ediyorken,
bulunduğum ortamdaki en az 100 kişi Tweet
atıyordu. Kamusal alanda 35 bin taraftarın bulunduğu yerde sarf edilen sözler, hiçbir şekilde
bana dönmüyorken doğal olarak toplum benim
bunu yapmamı çok doğal karşılarken, kanuna
bakarsanız suçtur. Maçta özellikle beş kişi hak-
“En temel haklardan biri olan
ifade özgürlüğü, mahremiyet
konusu inanılmaz derecede
değişti. Bunu yapan sosyal
medya araçları gibi görünse de
bunu yapan teknoloji.”
kında hiç hoş olmayan sözler sarf ettim. Suç
mudur, suçtur ama savcığa götürülecek bir şey
içinde değilim. Fakat diğer vatandaşlar için bu
söz konusu değil çünkü atılan Twit’ler kayıt altına alınıyor. Bu algıyı eşitleyebilmeliyiz. Reaksiyonlar çoğu zaman çok daha kötü yönetiliyor.
Telefonların içerisinde GPS olması sebebiyle
farklı bir mahremiyet algısına, kendi özgürlüklerimizi farklı kullanmaya başladık. İnsan temel
haklarını çok kolay bırakmaz sadece toplumsal
yapı içerisinde onları farklı kullanmaya başlar.
Bunu düzenleme boyutuna indirgememiz şirket olarak iç kurallar, sözleşmeler özel hukuk
hem de kamusal hukuk anlamında bunu algılayabilmemiz biraz zaman alacak. Bu zaman
alacak değişim içerisinde, buna sadece sosyal
medya olarak değil, genel iletişim yapısının değişiyor olarak bakmak önemli.
Günseli Özen Ocakoğlu: Gençlerin sosyal
medyayı çok daha fazla kullandığı düşünülürse, okullar nasıl bir politika izlemeli? Bu
konuda uzmanlar neler söyleyecek?
Sinan Günal: Sosyal medyaya girdiğinizde,
takip ediyorsunuz ve sizin tercihlerinize göre
teklifler sunuluyor ama bunları paylaşmayı siz
tercih ediyorsunuz. Bunu halka açık bir şekilde
paylaşmayı tercih ediyorsanız, sosyal mecrada
takip ediliyor hale geliyorsunuz. Facebook’un
tartışılan gizlilik politikalarından biri buydu. Bütün arkadaşlarınız Twitter’da olduğu için bir tane
de siz hesap açıyorsunuz. Belki çocuklar, gençler için de cezalandırma değil, bilinçlendirme
tarafına gidiyor olmak lazım. Şirketlerin içindeki
iç denetim konusuna, sosyal medya politikaları
nasıl entegre edilir, gençlerin bu konuda bilinçlendirilmesi aynı cevaba geliyor. Onları yasaklamak ya da cezalandırmaktansa ya da o korku
kültürüyle beslemektense, burada neye dikkat
etmeleri konusunda, paylaşımların aileye, okula
nasıl etkisi olacağı konusunda bilgilendirme yapılabilinir. Şirketten bahsediyorsak eğer paylaşımların çalışılan kuruma, iş arkadaşlarına, paydaşlara nasıl etkisi olabileceği konularıyla ilgili
politikalar üretilebilinir. Bu politikaların söylediği
en önemli noktalar; gizlilik, şeffaflık, yaptığınız
işin sorumluluğunu alıyor olmak, bireysellik,
hukuka uygunluk. Bunun doğru bir şekilde anlatılması hukuki düzenlemeler tartışılmadan önce
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
daha büyük sorun. Mesela müşteri bir şey yazıyor, bayi ona cevap veriyor. Bayi şirket adına
sayfa açıyor, kimi iyi niyetli kimi kötü niyetli.
Şirketin bu paydaşlarına yönelik bir doküman
hazırlanıyor ve bayisine, ‘sen benim ismim olan
bir sayfa açamazsın, müşteriyle konuşamazsın’
diyor. Ayrıca bayilerde çalışanlar için de ayrı bir
dokümantasyon hazırlanıyor.
20
21
AYSBERG
gerekiyor diye düşünüyorum. Özdenetim de
ister istemez buradan çıkıyor.
gençleri eğitebilirsek, bunun iş dünyasına derin
katkısı olacaktır.
Beşir Özmen: Sinan beyin söylediği şey üzerine, öğrencilerle de bağlantılı bir şey söylemek
istiyorum. Bundan yaklaşık 20 yıl önce ilk defa
duyduğum ‘Evrimsel Psikoloji’ üzerine bir makale okudum. Makalenin özeti şu: İnsanları taş
devrinden çıkarabilirsiniz ama insanın içindeki
taş devrini çıkarmanız zor. Çünkü üç aşağı beş
yukarı binlerce yıl önceki insanla şimdiki insan
arasında temelde insan psikolojisi ve davranışı
açısından bir fark olmadığını söylüyordu. Bana
pek çok tarafı doğru gelmişti. Şöyle diyor,
dedikodu üzerine uzunca bir bölüm vardı ve
orada eskiden insanların konuşmazlarsa öldüğünü söylüyordu. Bir süredir sahilde yürüyüş
yapıyorum, inanın sahilde fotoğraf çekmeyen
tek kişi benim. Bütün yol boyunca insanlar fotoğraf çekiyor ve paylaşıyor. 1994 yılında cep
telefonu geldiğinde bunu bilmiyorduk. Çalışanlarla, öğrencileri, etkileri açısından yakın görüyorum. Bir de öğrenciler için şöyle de bir tarafı
var. Bugünün küçükleri yarının büyükleri bunu
medya aracı olarak değil bir iletişim aracı olarak görüyor. Bebek Parkı’na gençler ellerinde
cep telefonuyla geliyor o olmadan nasıl iletişim
kuracaklarını bilmiyorlar. Biz bu temel konuda
“Güvenli internet konusunda 30
bin kişiye seminer verdik”
Günseli Özen Ocakoğlu: Burada, düzenleyici taraf olarak konuya nasıl bakıyorsunuz?
Nasıl düzenleme yapmak lazım?
Osman Turan: Geçen yıl TİB olarak 30 bin kişiye güvenli internet konusunda seminer verdik.
Bu daha çok öğrencilere, ebeveynlere, kurumlara bazıları halka açık şekilde seminerler gerçekleştirdik. Kanunun bize verdiği dayanaktan
ziyade bilinçlendirmeye inanıyoruz. Bunun çözümü zaten bilinçlendirmedir. Kamunun soğuk
bir yüzü var. Konuyu, kamudan biri anlattığında,
‘bunlar resmi ağızdan konuşuyorlar’ algısı çok
yaygın. Bizler konunun, bağımsız bir kuruluş
tarafından okullarda, kurumlarda, halka açık
yerlerde anlatılmasını istiyoruz. Kaymakamlıkların, valiliklerin düzenledikleri toplantılara katılıyoruz. Gençler, çocuklar interneti, teknolojiyi
çok kullanıyor, internetin yararlarını biliyor ama
bunun bir o kadar olmasa bile hissedilir derecede riskleri, alınması gereken tedbirler var.
Teknoloji bağımlılığı denilen bir hastalık başladı.
Artık İstanbul’da, Ankara’da teknoloji bağımlı-
lığı merkezleri açıldı. Gençler gerçek hayattan
kopup, sanal hayatta vakit geçiriyor. Sosyal
medya denilen internet tabanlı teknolojiyi kullanıyor, fırsat bulursa da yemeğini yiyor, suyunu
içiyor. Düzenleme yönüne gelecek olursak, bir
şekilde düzenlemenin olması gerektiğine inanıyoruz. Kamu kurumunun önüne sorun olarak
gelmeden bunu sektör kendi içinde denetlemesi veya düzenlemesi, iç denetimde bunu
çözmesi gerekiyor. TİB olarak bilinçlendirmeye
destek veriyor özel sektörün yapamadığı şeyi
biz yapmaya çalışıyoruz.
Beşir Özmen
Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi
Günseli Özen Ocakoğlu: Tuğrul Bozbey sosyal medya üzerine bir kitap çevirdi. Muhtemelen sorduğumuz soruların yanıtları da
bir şekilde kitapta verilmiş durumda. Konuşulan konularla ilgili kitap neler söylüyor?
Tuğrul Bozbey: Öncelikle tüm katılımcılara katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.
Sosyal medyayı Türkiye’de değerlendirmek
gerekirse, bütün katılımcıların değindiği tüm
konulara kitapta genel olarak değiniliyor. Burada konuşulanların bir özeti olan bu kitapta,
sadece denetim değil sosyal medyanın yönetilmesi, anlaşılması gibi konulara da değiniliyor. Bu anlamda rehberlik yapan bir kitap.
Sosyal medya yönetiminden, risklerin nasıl
anlaşılacağına, bu risklerin nasıl önlenmesi
gerektiğine kitapta değiniliyor. Bu anlamda
Türkiye’ye uygun gibi gözüküyor. Reklam ve
iletişim stratejilerine genel bir değerlendirme
ve sosyal medyanın kendini ispat etmiş bir
mecra olarak değerlendirilmesi gerektiği düşüncesiyle, çalıştığım kurumda sosyal medya denetimi görevini üstlendim ve denetim
faaliyetinin çatısını oluşturan bu kitaptan çok
yararlandım.
Düzenleme ve denetleme birbirine çok yakın
kavramlar. Kitabın İngilizce orijinal adı Auditing
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
AYSBERG
22
23
AYSBERG
AYSBERG
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Social Media: A Governance and Risk Guide.
Kitapta, sosyal medyanın kurumlar açısından
nasıl ele alınması gerektiği üzerinde duruluyor.
Sosyal medya riskleri denilince, herkesin bakış açısına göre riskler değişebiliyor ve herkes farklı bir risk görebiliyor. Her kişi medeni
durumu, yaşı, sosyal statüsü gibi farklılıkları
dolayısıyla farklı risklere maruz kalıyor. Benzer
şekilde her tür kurum da kamu, özel ya da STK
kendilerine özel risklere maruz kalıyor. Kitapta
kurumların maruz kaldığı risklere odaklanılıyor.
Bu risklerin nasıl önlenmesi gerektiği konusunda rehberlik ediyor. Sosyal medya nispeten yeni bir iletişim aracı olduğundan, kamu
kurumları ve özel kurumlar halen bu aracı nasıl
kullanmaları gerektiğini öğrenme aşamasında.
Olgun bir mecra değil gelişmesini, evrimini
sürdürüyor. Bu nedenle sürdürülebilir uyum
sağlayarak öğrenmeye devam etmek gerekiyor.
Günseli Özen Ocakoğlu: Teknoloji bir alamet mi, nereye gidiyor? Baktığınız alan içerisinden sosyal medyanın geleceğini nasıl
görüyorsunuz?
Sinan Günal: Çok hızlı söyleyeyim burada
bence kanalı veya mecrayı tartışmak değil değişen hedef kitleyi değişen toplumu tartışmak
lazım. Bunların konuşulmasında sosyal medya
tetikleyici ama bir yandan da sonuç. Teknolojinin çıkışı, tüketicinin değişiminde yeni neslin
evrilmesinde etkili oldu ama orayı nasıl kulla-
Av. Ulya Duran: Özdenetim kurulunun burada çok önemli görevi olduğunu düşünüyoruz.
Bilinçlendirme kampanyalarında aktif rol alabiliriz. Özdenetim mekanizmasının karşılığının
bu alanda da olması yönünde çalışmalarımız
devam edecek. Özellikle Online Davranışsal
Reklam (ODR) ile ilgili olarak esaslarımızda ayrı
bir bölüm yer almakta ve ODR internet kullanıcılarının ilgilerine ve tercihlerine göre reklam
sunma amacıyla söz konusu internet gezinme
davranışlarını ilgi segmentler ile bağlantılandırmak için kullanıcıların belirli bir cihazdan farklı
bağlantısız internet sitelerinde gösterdikleri
online davranışlara ilişkin bilgi toplama uygulaması olarak tanımlanmaktadır. ODR hakkında
süreçlerin tanımlanması ve bu süreçlerin işleyişiyle ilgili daha fazla çalışmaların yapılması
gerekiyor. Dünyada özdenetim kuruluşları tarafından desteklenerek yürütülen mekanizmalar
oluşturuluyor. Özellikle online davranışsal reklamcılık konusunda ilk defa Almanya’da 2012
yılının sonlarına doğru ve sonrasında İngiltere
ve Fransa’da bu süreç başlatıldı. Dünyada yeni
lansmanların yapılacağı bizim de bunları izleme
aşamasında olduğumuz bir dönemdeyiz.
Buhari B. Tekalan: Hep trafikten örnek verildi.
Trafik ışıklarından söz edildi. Biliyoruz ki en çok
can kaybı trafikteki kurallara uymamaktan kaynaklanıyor. Emniyet kemeri nasıl kullanılıyorsa,
sosyal medyada, internette de biraz tedbir almak lazım. İnternet artık bizim için hava gibi su
gibi oldu. Kullanırken de önlemler almak şart.
Son kullanıcıya ulaşan bir kurum olmasanız da
kriz anında kendinizi ifade ettiğiniz zamanlarda
mutlaka bunu kullanmanız gerekiyor. Biz de burada olmalıyız dedik çünkü sesimizi duyuramadık. Başkasının diliyle her zaman aynı sonuçları
alamıyorsunuz. Özdenetimi işin içine katarak,
elimizden gelen desteği vererek daha iyi bir
noktaya geleceğimizi düşünüyorum.
Osman Turan: Davetinizden dolayı çok teşekkür ederim. Burada farklı yüzler tanıdık, TİDE
üyeleriyle tanıştık. Buna vesile olduğunuz için
teşekkür ederim. Kanunun ve mevzuatın verdiği bazı yetkiler var bu yetkileri kullanırken
belki mevzuat anlamında sorumluluğumuz
olmayabilir ama kişilerin de bunu pervasızca
kullanmaması gerekiyor. Bizim internet anlamında kanunumuz 10-11 maddelik bir kitapçık halinde yazılı ve bunu motamot bir şekilde
uygulamak mümkün değil. Belki bir satırından
pek çok faaliyet alanına yönelik iş ve işlemler
yapılabiliniyor. Sektörün veya kullanıcıların durumuna ya da şartlara göre bunu yorumlayıp
ona göre davranılıyor. Sabırlı olalım, süreç
içerisinde kurallarla toplumun beklentileri bir
noktaya gelecek. Yeter ki diyaloga açık olalım,
sabit fikirli olmayalım, biz olumlu eleştiriye her
zaman açığız.
Av. Tuğrul Sevim: Enstitü’nün konuya eğilmesini ve yayınları arasından bir sosyal medya başlıklı bir kitap çıkarıyor olmasını önemsiyorum. Pratikte gördüğümüz iç denetimin
işin içine biraz daha girmesi, kararın verilmesi
yönetim açısından değil ama sürdürülebilirlik
açısından çok önemli. Bu yayının ve bu tür eğitimlerin sizin iç denetçileri işin içine sokmanızın
çok faydası olacaktır. Umarım, çalışmalarınızı
bu yönde devam ettirirsiniz.
“Bazı kuzey ülkelerinde internet ve
insan hakları anayasaya girdi”
Özgür Alaz: Aslında kuzey ülkelerine bakacak
olursak, Norveç’te Estonya’da internet ve insan hakları anayasaya girdi. Türkiye’de önemli
“Özellikle çevre konusu sosyal
medyada önemli hale geldi. Yeni
santral yapılmasına en büyük
engellerden biri de sosyal medya.
HES’lerin, nükleer santrallerin
kurulmasına karşı olan sesler çok
daha yüksek çıkmaya başladı.”
gelişmeler yaşanıyor. Baktığınızda, Fatih projesiyle her çocuğa bir bilgisayar veriliyor. Kuzeydeki internet insan haklarının birkaç yıl içinde
bizde de olmasını bekliyoruz. Özellikle Gezi
olayları sonrası bilinçlenme ve sosyal medyada
kendini ifade etme konusu ters yüz oldu. İnsanların güven duyduğu konular, gruplaşması
farklılaştı ve sosyal medyada organize oldular.
Devlet tarafı bu konuyu daha fazla kontrol altına tutmaya başladı. Özellikle çevre konusu,
sosyal medyada önemli hale geldi. Yeni santral yapılmasına en büyük engellerden biri de
sosyal medya. HES’lerin, nükleer santrallerin
kurulmasına karşı olan sesler çok daha yüksek
çıkmaya başladı. Düzenleme konusunda da
bunlar konuşulmaya başlanacak, şimdilik spontane gidiyor.
Atıf Ünaldı: Konuştuğumuz konular evrensel
konular. Burada algılanıyor başka yerde farklı algılanıyor söz konusu değil. İnternetin bir insan
hakkı olup olmadığı konusu tartışılıyor, kuzey
ülkeleri böyle görüyor ama farklı bakış açıları
da var. Sanal alem diyerek o alanı sanallaştırdık
ama hayatımız sanal bir parçası değil, siber bir
parçası. Onu da yakında sanal gerçeklik ürünleri daha fazla çıkmaya başladığında nasıl bir hata
yaptığımızı çok daha net göreceğiz.
Beşir Özmen: Sosyal ağ, medyaya dönüşünce
ben kişisel olarak buradan çıktım. Kişisel görüşme, stadyumdaki görüşmeye benzedi, oranın
gürültüsü içinde ben mutsuz oldum. Gizlilikle
ilgili de şunu söylemek istiyorum. Kim gizli kalmak istiyor? Gizliliğe saygı duyuyorum, gizliliğe
saygı duymasını isteyen büyük topluluklar gizli
kalsın istemiyor. Ben bir lokantanın valesine,
bu arabaları neden markalarına göre diziyorsun,
diye sordum. Görevli, müşteri bunu istiyor, biz
de arabaların fiyatına göre diziyoruz dedi.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Tuğrul Bozbey
TİDE Akademik İlişkiler Komitesi Üyesi
nacağımızı sonuç olarak değerlendirmek lazım. İletişim tarafında yeni bir normale doğru
gidiyoruz. Eski bildiğimiz iletişim kanallarının
normlarıyla değerlendirmemek lazım. Burada
yeni bir keşif olacak, bu keşfin yeşermesine fırsat vermek lazım. Bilgisayar çıktığında, bunun
yaygınlaşacağını düşünmüyorum diyen teknoloji şirketlerinin CEO’larının yorumları var. Bu
iletişim dünyası ve bunun içinde yarın başka
şeyler olabilir. Bilinçlendirme çalışmaları üzerinde durulmalı, kendi görüşlerini ifade etmeye
meyilli bir toplum var. Pazarlama dünyasındaki
kişilerin de işi bu olduğuna göre sosyal medyayı çok da farklı değerlendirmemek gerektiğini
düşünüyorum. Doğası, işleyişi, hızı, farklı, olan
bu alanda, gizliliğe, şeffaflığa, saygıya önem
vererek ve sorumluluğu üstlenerek, evrensel
değerlere uymak gerekiyor.
24
25
AYSBERG
AYSBERG
ketler, kendi ağlarını ziyaret edenlerin IP numaralarını, hangi konulara ilgi gösterdiklerini tespit
edebiliyorlardı. Oysaki sosyal medyada bundan
çok daha fazla bir bilgi kaynağı var. Bu daha
geniş bilgi kaynağını kullanmamanın şirketler
açısından büyük bir risk teşkil ettiğini düşünüyorum. Sosyal medyada denetimden önce
iç kontrol yapısının oluşturulması gerektiğini
düşünüyorum. Burada özellikle kişilere eğitim
verilerek, sosyal medyayı nasıl kullanacakları,
sosyal medyanın riskleri gibi eğitimlerin çok
faydalı olacağını düşünüyorum.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Besim Çalışkan: İç denetçiler için son zamanlarda büyük önem verilen ‘Büyük Data’ konusu
var. Sosyal medya konusunda çok büyük veriler yaratılan bir ortam. Gezi olayları sırasında
milyonlarca Tweet atıldı. Çoğu kuruluş ‘Büyük
Data’ ile bunu analiz etme yoluna gitti. Sosyal
medyanın kişiye yönelik tüketici davranışları
veya toplumsal davranışları ölçebilme konusunda büyük dataları işleyebilme gücünün
olduğunu düşünüyorum. Geçmişteki bütün
atılan sosyal medya mesajlarının ya da paylaşılan fotoğrafların ileriye dönük bazı modeller
oluşturulmasında faydalı olacak ve çok önemli
sonuçlar çıkartılacaktır.
Son dönemde, psikologların sosyal medyada
olmayan kişilerin güvenilir kişiler olmadığına
dair tespitlerini okudum. Özellikle Amerika’da
insanlar sadece bu yüzden sosyal medyada
bulunuyor. İnsanlar iş başvurusunda bulunduğunda sırf bu algıdan kurutulmak için sosyal
medyayı kullanıyor. Çünkü psikologlar, bazı fikirlerini ortaya çıkarmadıklarını, sosyal olmadıklarını düşünüyorlar. Sosyal medyada insanlar,
kendi yetkinlikleriyle ilgili paylaşımlarda bulunarak, kendilerini ön plana çıkarıyorlar. Bu alanda
paylaşılan amatör fotoğraflar ve videoların ilgi
çekerken, profesyonel işlerin o kadar ilgi çekmediğini de görüyoruz. Bu nedenle insanların
samimiyet arayışı içinde olduğunu söyleyebiliriz. Kurumlar açısından sosyal medyadaki en
büyük risk, kendi şirketleriyle ilgili dataya ulaşamamak. Daha önce internet sitesi olan şir-
Gürdoğan Yurtsever: Bizleri kırmayarak böyle
bir toplantıya katılmayı kabul ettiğiniz ve değerli görüşlerinizle aydınlattığınız için çok teşekkür
ederim. Günseli Hanıma böyle bir toplantıda
bizlerin sizlerle buluşmasına aracılık ettiği ve
değerli moderatörlüğü için ayrıca teşekkürlerimi belirtmek isterim. Toplantıda konuşulan
konular derlenerek dergimizde yayınlanacak.
Yaşamımızın içine çok hızlı bir şekilde giren
ve bütün dünyanın henüz anlamaya çalıştığı
sosyal medya ile ilgili görüşlerinizden ben çok
faydalandım. Dergimiz okuyucularının da çok
faydalanacağına inanıyorum.
Yapılan konuşmaları genel olarak değerlendirdiğimde; sosyal medya olgusunun öneminin
giderek arttığını, sosyal medyanın hayatın her
alanındaki geleneksel yapıları ve iş yapış şekillerini derinden etkilediğini, bu nedenle özellik-
Gürdoğan Yurtsever
TİDE Yönetim Kurulu Üyesi ve
İç Denetim Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
Ali Kamil Uzun
TİDE Kurucu ve Onursal Başkanı
le kurumlar açısından sosyal medyayı dikkate
almadan yönetim stratejileri geliştirmenin hatalı bir yaklaşım olacağını gördüm. Kurumlar
sosyal medyada var olmamayı tercih edebilirler. Fakat bu tercih sosyal medyadan kaynaklanabilecek riskleri yönetmeleri için yeterli olmayacaktır. Sosyal medyada bir anda yayılan ve
yönetilemeyen bir tepki, şirketleri hızla iflas ile
karşı karşıya bırakabilir. Bu nedenle kurumların
bu konuyu önemle ele almaları bir zorunluluk
haline geldi de geçiyor diye düşünüyorum. Kurumların sosyal medyaya stratejik olarak bakmaları, politika geliştirmeleri, uygulamalarını
politikalar ile uyumlu bir şekilde sürdürmeleri
ve süreci denetlemeleri, sosyal medyadan
kaynaklanan risklerin yönetilmesi açısından
oldukça önemli. İşte bu noktada kurumların
sosyal medyadan kaynaklanan risklerden nasıl korunacaklarına dair önemli ipuçları içeren
ve Enstitümüz yayınları arasından kısa bir süre
sonra yayımlanacak olan “Sosyal Medya: Kurumsal Yönetim ve Risk Rehberi” adlı çeviri kitabın ülkemizdeki kurumlar için önemli bir rehber kaynak olacağına inanıyoruz. Kitabı dilimize
kazandıran üyemiz Tuğrul Bozbey’e, editörlük
ve yayına hazırlık çalışmalarında büyük emek
veren tüm üyelerimize nezdinizde teşekkür etmek isterim. Toplantıya katılımınız ve değerli
görüşlerinizi bizlerle paylaştığınız için Enstitümüz ve meslektaşlarım adına tekrar teşekkür
ediyorum.
Ali Kamil Uzun: Değer yaratılan bir toplantı
oldu. Hem sizler Enstitümüzü tanıdınız hem biz
sizleri tanımış olduk. Gelecekte birlikte yapacağımız önemli çalışmalar olduğunu; bu konuda
rol ve sorumluluklarımızın olduğunu görüyorum. Geleceği birlikte tasarlama, işbirliği yaratma konusunda da güzel bir beraberlik gerçekleştirdik. Gelecek sonsuz bir sınırsızlığa gidiyor.
Bizim buradan her yaştan bireyler olarak öncelikle sosyal medyayı anlamamız, ikincisi bunu
değer yaratacak şekilde kullanmamız ve bunun
için de bir farkındalık yaratmamız gerekiyor.
Başta Günseli Hanım olmak üzere zaman ayırıp
katıldığınız ve değer kattığınız için sizlere çok
teşekkür ederim.
Günseli Özen Ocakoğlu: Sosyal medya hayatımızın bir parçası ve giderek de daha büyük bir parçası olmaya aday, kaçmak mümkün değil. Sürdürülebilir uyum, hayatımızın
her alanında olduğu gibi dijital alanda da dayatıyor. Görüyorum ki herkes baktığı yerden bu
alanının iş dünyasına, bireye, yaşama katkısı
olduğunu söylüyor. Herkesin hemfikir olduğu
sistemin kendi içinde özdenetim mekanizmalarının oluşturulması gerekliliği. Herkesin çok
fazla denetlenmeden bir noktaya gelmesi
konusunda dileği var. Bilinçlendirmenin, eğitimin bu anlamda önemli olduğunu düşünüyoruz. Masanın etrafındaki dostlarımızın da
söylediği gibi iç denetimin de bu işin içinde
olmasından memnuniyet duyuyoruz. Ben
TİDE’nin öncü tavrını bilirim. Kendi adıma
burada olmaktan, TİDE ile 12 yıldır çalışıyor
olmaktan keyif aldığımı ve sizlerden çok şey
öğrendiğimi ifade etmek isterim. Başkaları
için çok keyifsiz ve ruhsuz olan bu iş benim
için çok keyifli ve çok öğretici. Toplantıdan
herkesin faydalanacağını umuyor, katılımcılara teşekkür ediyorum.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Besim Çalışkan
TİDE Yayın Komitesi Başkan Yardımcısı
“Kurumlar sosyal medyada var
olmamayı tercih edebilirler.
Fakat bu tercih sosyal
medyadan kaynaklanacak
riskleri yönetmeleri için yeterli
olmayacaktır.”
26
27
ÇİZGİ ÖTESİ
ÇİZGİ ÖTESİ
“Düşmanlık ve nefret” duygularının gizlenmiş
kimliklerle, birer saldırı silahına dönüşebildiği
sosyal medya ortamında bir anda “savunmasız” kalmak, bedeli çok ağır ödenebilecek sonuçları da beraberinde getiriyor.
Sosyal medyayı etkin yönetmenin en etkin
ilacı, “itibar yönetimidir!” Çünkü itibar yönetimi sadece sosyal medyayı değil şirketin
toplumun tüm kesimlere yayılmış olan sosyal
ortaklarıyla, etkin ve iki yönlü iletişim ve ilişki
yönetilmesini gerektirir.
Sosyal Medyanın Gücü ile
İtibar Yönetimi Daha Net
Anlaşıldı!
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Salim Kadıbeşegil
Sosyal medya teknolojiyle birlikte önümüze gelen iletişim ve ilişkilerin yönetilmesi platformudur. Aslında insanların düzenli topluluklar halinde yaşamaya başladıkları ilk çağlardan bu yana
hep böyle bir platform arayışı içinde olduğunu
gözlemliyoruz. Eski Yunan’daki agoralar, eski
Roma’daki elitlerin hamamları, Osmanlı kıraathaneleri günümüzdeki sosyal medyanın işlevlerini görmekteydi. İnsanoğlunun resmi olmayan
iletişim açlığını gidermek amaçlı birer omurga
idi bu ortamlar.
İnsan doğası gereği, “dedikodu” üretimine
meraklıdır. Tutum ve davranışları, kanaatleri ve
hatta kararları bile etkileme gücü olan “dedikodu” bu nedenle tarih boyunca var olmuştur.
Dedikodu merkezli iletişimin etkili olabilmesi
kaynağında “kimin” olduğu ile yakından ilgili olmakla beraber içeriğindeki bilginin bir gündem
oluşturma etkisi de göz ardı edilmemelidir.
Tarih boyunca insanlar bu gayri resmi bilginin
etrafında yumak olmayı tercih etmişlerdir. Bu
bilgiyi edinebilecekleri merkezler yaratmışlardır. Sistemin “mutlaka” bir parçası olmuşlardır!
Herkesin her türlü bilgiyi hiçbir resmi dayanağı
olmaksızın taşıyabildiği bu ortamlar günümüzde teknolojiyle kılık değiştirmiştir. Kiminin adı
Facebook olmuş, kiminin Twitter veya Youtube. Taşıdıkları bilginin güvenilirliği her zaman
tartışmalı olmasına karşın etkisinin çok yüksek
olma olasılığı bu platformları küçümsemememiz gerektiğini bize söylüyor.
Wikileaks ile tüm dünyanın gündeminin nasıl
değiştiğini unutmamamız gerekir.
Aslı astarı olmayan ama etki alanı nedeniyle
bir anda şirketlerin gündemini değiştirebile-
İtibar da “değerler” üzerinden yönetilen bir
kavramdır. Yani mantıksal olarak değerlendirildiğinde şirketimiz toplumun duyarlılıkları ve
değerlerine saygılı politika ve süreçlerle işlerini
yönetiyorsa, kararlarını bu çerçevede alıyorsa
itibarını yönetiyor demektir. Bu yönetim anlayışını sosyal medya ortamına da taşıyorsa o
ortamı izleyen takipçileri ile de bunları paylaşıyordur.
Sosyal medya içindeki riskleri minimize etmenin en etkili yolu da, şirketin başta kanaat
önderleri ve toplum gözünde bağımsız kimliğe sahip kuruluşlar ve bunların temsilcileri ile
güvene dayalı ilişkilerini tesis etmiş olmasıdır.
Çünkü bu kuruluşlar ve temsilcileri özellikle
sosyal medyada kriz ortamlarında “güvenilirlikleri” nedeniyle “ikna” konusunda etkili olacaklardır.
Sosyal medyada “var olmak” şirketler için
yeterli değildir. Önemli olan bu alanı yönetebilmektir. Bu nedenle günümüzde şirketlerde
işleri sadece sosyal medyayı yönetmek amaçlı
oluşturulmuş ekipler veya departmanlar bulunmaktadır. İşlevsel açıdan sosyal medya bir
yandan şirketin gündemini aktif oyuncularına
taşırken diğer yandan sosyal medyada konuşulanlar, yazılanlar yani o ortamın gündemini
şirkete yansıtır. Bu bilgi etkileşimi şirketi ve
markalarını kendileri dışında oluşmuş bu gündem nedeniyle bir takım risklerden koruyabile-
“Unutulmaması gereken
husus, teknolojinin sunduğu bu
ortamlarda hiçbir bilgi, “uzay
boşluğunda” kaybolmuyor.
Yani “o bilgi” eğrisi ve doğrusu
ile tarih boyunca varlığını
sürdürecektir.”
ceği gibi, geri dönüşü itibar olabilecek kararlar
almasını da sağlayabilir.
Şirketlerin sosyal medya ortamında da etkili
ve “itibarlı” olabilmelerinin ön şartı; açık sözlü,
dürüst ve samimi olmalarıdır. Başka türlü “güven inşâ” edilemez. Şirketler yeri geldiğinde
“özür dilemesini” bilmeliler, hatalarını kabul
etmeliler ve bunları da yüksek sözle söyleyebilecek özgüvenleri olmalıdır.
Sosyal medyanın günümüzde yönetilmesi en
zor görünen alanı sistemin entegre kullanılmasıdır. Yani siz Facebook üzerinden bilgiyi
yönettiğinizi düşünürken, bir anda Flicker’da
veya Linkedin’de yönettiğinizi düşündüğünüz
konu ile ilgili çıkan yorumlara nasıl yetişeceksiniz?
Bu nedenle sosyal medyanın “kuralsızlığı”
içinde doğmuş “oto kontrol” sistemleri şimdilik sonuç veriyor. Yani, yanlış bir bilginin yanına, sizin gıyabınızda bir başkası tarafından
doğru bilgi iliştirilebiliyor. Ancak unutulmaması
gereken husus, teknolojinin sunduğu bu ortamlarda hiçbir bilgi “uzay boşluğunda” kaybolmuyor. Yani “o bilgi” eğrisi ve doğrusu ile
tarih boyunca varlığını sürdürebilecek.
İşte bu nedenle itibar yönetiminin gerekleri bir
kez daha kazanacağımız paradan, elde edeceğimiz pazar payından daha önemli hale gelebiliyor.
Salim Kadıbeşegil
İtibar Yönetimi Danışmanı
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
cek bilgilerin iş yönetimi açısından ciddi riskler
barındırdığını günümüzde örnekleri ile görebilmekteyiz.
28
29
YEŞİL KALEM
YEŞİL KALEM
Güç Kavramı Kapsamında
İşbirliğinin Oluşması ve Önlenmesi*
Çağla Akdemir
Giriş
Günümüzde yapılan hilelerin bir kısmı bireysel
olarak, bir kısmı da birden fazla kişinin katılımıyla işbirliği şeklinde gerçekleştirilmektedir. İki ya
da daha fazla kişinin aralarında anlaşarak hileye
dahil olmasını ifade eden işbirliği, doğası gereği
önlenmesi ve ortaya çıkartılması daha zor bir
durum olup, tek bir kişinin yaptığı hilelere göre
işletmelere daha fazla zarar vermektedir. İşletmelerde var olan kontroller, özellikle kilit çalışanların bu sürece dahil olmasıyla etkisiz hale
gelebilmekte, bu durum da önleyici ve ortaya
çıkartıcı kontrollerin aşılarak hilenin daha rahat
bir şekilde meydana gelmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle bir işletmede işbirliğinin
nasıl ve ne şekilde meydana gelebileceğinin
öğrenilmesi; işbirliğinin önlenmesine yönelik
kontrollerin tasarlanmasında ve işbirliğinin ortaya çıkartılmasında büyük önem taşımaktadır.
İşbirliği şeklinde gerçekleşen hileler farklı sektörlerde görülebilmekte ve farklı şekillerde
gerçekleşebilmektedir. İşbirliğinin oluşmasına
etki eden pek çok unsur olsa da, iki tane unsur daha ön plana çıkmaktadır. Bunlardan ilki,
İşletme içi hilelere baktığımız zaman ise işbirliği şeklinde gerçekleşen hilelerin, bireysel
olarak gerçekleştirilen hilelerden daha fazla
zarar veren bir boyutta olduğu görünmektedir.
ACFE 2012 Hile Raporu’nda yer alan istatistiklere göre birden fazla kişinin bir araya gelerek
yaptıkları hilelerin, bireysel olarak yapılan hilelerden daha az sıklıkta ancak daha fazla zarar
vererek gerçekleştiği görülmektedir. 2008,
2010 ve 2012 yıllarına ait hilelerin bu kapsamdaki bilgileri aşağıdaki şekilde yer almaktadır.
%43.0 %42.0
30
2010
2012
20
300000
200000
100000
10
0
2008
400000
İki veya daha fazla
Bir
Hile Yapan Kişi Sayısı
0
Bir
$100.000
%36.1
$115.000
40
$250.000
500000
50
$366.000
%57.0 %58.0
$100.000
%63.9
600000
Ortalama Zarar
60
Hile Yapan Kişi Sayısı-Ortalama Zarar
$500.000
Hile Yapan Kişi Sayısı-Sıklık
70
Olay Yüzdeleri
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
İşbirliğinin Boyutu ve İşletmelere
Etkisi
gittikçe karmaşıklaşan iş yapılarıdır. Karmaşık
işlemlerde güvenilir çalışanlar daha ön planda
yer almakta, bu kişiler çevreden soyutlanmış
ve diğer bireylerden ayrı bir şekilde çalışmalarını sürdürmektedir. Güvenilir çalışanlar çoğunlukla kontrolsüz bırakıldıklarından, hilelerin bu
kişiler tarafından gerçekleştirilmesi kaçınılmaz
olmaktadır. İşbirliğinin artışına etki eden ikinci
unsur ise alıcı ve satıcılar ile yakın ilişkilerin kurulması ve sözlü anlaşmaların özellikle küçük
ve orta büyüklükteki işletmelerde daha ön plana çıkmasıdır. Saydığımız bu iki unsurun hilede
işbirliğini tam olarak ne kadar arttırdığı bilinmese de, bu durumların işbirliğinin meydana gelmesi için elverişli fırsatlar oluşturduğu açıktır.1
2008
2010
2012
İki veya daha fazla
Hile Yapan Kişi Sayısı
Şekil 1. Sıklık ve Zarar Bakımından Hilede İşbirliği
Kaynak: ACFE, Report to the Nations on Occupational Fraud and Abuse 2012 Global Fraud Survey, s.
* Hakemli bir makaledir.
W. Steve Albrecht, Chad O. Albrecht, Conan C. Albrecht, Mark F. Zimbelman, Fraud Examination, Fourth Edition,
USA: South-Western, Cengage Learning, 2012.s.116.
1
Hilede işbirliğinin son yıllardaki seyri incelendiğinde hem meydana gelme sıklığı hem de
verdiği zarar bakımından bir azalma eğilimi içerisinde olduğu görülmektedir. Özellikle hilenin
ortalama zararına bakıldığında, 2012 yılında
zararın 2008’de olan düzeyin yarısına kadar
düştüğü görülmektedir. Bu düşüş olumlu bir
gelişmedir ancak var olan durum bizi yanıltmamalıdır. Bireysel olarak ve işbirliği yoluyla
gerçekleştirilen hileleri karşılaştırdığımızda, işbirliğinin son yıllarda yaşadığı düşüşe rağmen
ne kadar tehlikeli ve zarar verici olduğu görülmektedir.
İşbirliğinin işletmelere bu kadar yüksek oranda zarar vermesi ise, hile riski yönetiminin her
aşamasına doğrudan veya dolaylı etki etmesi
yoluyla gerçekleşmektedir. Hilenin önlenmesi
aşamasında; var olan işbirliği, hilenin önlenmesi için oluşturulmuş işlem bazlı kontrollerin
(spesifik kontroller) yetersiz kalmasına neden
olmaktadır. İlgili kontroller bireysel olarak yapılan bir hileyi engelleyebilecek durumda iken,
oluşturulan işbirliği bu kontrolleri etkisiz kılarak
hilenin meydana gelmesine olanak tanımaktadır. Örneğin, bir çalışanın sistemdeki erişim
yetkisine, yapılan işbirliği ile bilgi işlem bölümü
çalışanı tarafından müdahale edilmesi basit bir
örnektir. Hilenin ortaya çıkartılması aşamasında ise, benzer şekilde ortaya çıkartıcı kontroller
işbirliği nedeniyle işlevini yerine getirememektedir. Örneğin, muhasebe bölümünde ödemeleri yapan çalışan ile hesap doğrulamalarını
yapan çalışanın işbirliği yapmasıyla doğrulama
sonucundaki farklılıklar örtbas edilebilir. Benzer
işbirliği işletme çalışanları ve denetçiler arasında da söz konusu olabilir. Denetim faaliyetini
yerine getiren çeşitli kişilerle yapılan işbirlikleri,
türü ne olursa olsun hilelerin ortaya çıkartılmasını engelleyebilir. Başka bir tür ise, işletme içi
çalışanların işbirliği yaparak denetçileri yanlış
yönlendirmesidir. Denetçilere eksik bilgi ve
belge verme, işbirlikçinin yalanını sürdürme
gibi durumlar denetçilerin yapılan hileyi ortaya çıkartmasını engelleyebilir. Hileye karşılık
verme aşamasında ise işbirliği genellikle yapılan araştırmaları yanlış yönlendirme veya engel olma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Sürecin
mahkemeye taşınması halinde, mahkemeye
kanıt olarak sunulabilecek kanıtları imha etmek, işbirlikçiyi korumaya yönelik ifade verilmesi, sahte görgü tanıklığı yapmak gibi işbirliği
şekilleri meydana gelebilir.
İşbirliğinde Taraflar
Hilede işbirliği çeşitli taraflar arasında meydana
gelebilmekte, yapılan hilenin türüne ve amacına göre hileye dahil olan kişiler değişkenlik
göstermektedir. İşletme içi hilelerde gerçekleşebilecek işbirliğindeki taraflar dört temel grup
olarak ele alınabilir. Bunlar;
•
Çalışanlar,
•
Satıcılar,
•
Müşteriler ve
•
Diğer 3. kişilerdir.
Çalışanlar; işletmede herhangi bir pozisyonda görev alan kişileri ifade etmektedir. Bu
çalışanlar genel müdür, üretim müdürü, satın
alma müdürü gibi bir yönetici veya herhangi
bir alanda faaliyet gösteren bölüm çalışanları
olabileceği gibi güvenlik görevlisi, şoför veya
işletmeye hizmet veren diğer kişiler de olabilir.
Çalışanlar kendi aralarında işbirliği yapabileceği gibi, işletme dışı diğer kişilerle de işbirliğine
girebilirler. Aynı işletmede çalışan birden fazla
kişinin yapılan hileye dahil olmasını ifade eden
çalışan-çalışan işbirliği, hemen hemen tüm hile
türlerinde görülebilir. İşletmelere en zarar veren türü, üst yönetimin bir araya gelerek finansal tablo hilesi yapma amacıyla oluşturdukları
işbirliğidir.
Satıcılar; işletmeye mal veya hizmet satan
gerçek veya tüzel kişilerdir. Bu kapsama gerek işletmeye mal satan, gerekse de bağımsız
denetim, vergi denetimi, iç denetim veya danışmanlık hizmeti veren gerçek ve tüzel kişiler
girmektedir. Satıcılar hileyi bireysel olarak yapabilecekleri gibi, işletme içi bir çalışan ile işbirliğine girerek de yapabilirler.
Müşteriler; işletmenin sunduğu mal veya hizmetleri satın alan gerçek veya tüzel kişilerdir.
Müşteriler bireysel olarak hile yaparak işletmeyi zarara uğratabilecekleri gibi, işletme içi bir
çalışan ile birlikte hareket ederek hileyi beraber
de sürdürebilirler.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
İşletme İçi Hilelerde İşbirliği:
30
31
YEŞİL KALEM
YEŞİL KALEM
Yukarıda saydığımız taraflar, işletmede yapılan bir hileye sürecin en başından veya belli
bir süre sonrasında, doğrudan veya dolaylı bir
şekilde taraf olabilmektedir. Yapılan bir hileye
dahil olan kişiler, çoğunlukla tek bir ortak amaçta birleşmektedir. Bu amaç; yapılan hileden
menfaat sağlamaktır. Bu menfaatler doğrudan
maddi veya manevi kazanç şeklinde olabileceği
gibi, cezalandırmaktan veya kötü duruma düşmekten kurtulma şeklinde de olabilir. Meydana gelen işbirliği türlerine baktığımızda, farklı
amaçları ve boyutları olduğu görülmektedir.
Bazı durumlarda işbirlikçiler hilenin yapılmasında doğrudan pay sahibi olurken, bazı durumlarda ise daha pasif bir rol oynamaktadır. Kişilerin
hileye dahil olma düzeyleri ve bu kapsamdaki
misyonları ile sağladığı menfaatler aşağıdaki
gibi ifade edilebilir.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Hileyi Yapabilmek İçin İşbirliği
Hilenin yapılabilmesi için birden fazla kişiye ihtiyaç duyulması sonucu gerçekleşen işbirliğidir.
Bu işbirliği türünde kişiler beraber hareket etmekte, genellikle tüm taraflar aktif olarak hileye katılmaktadır. İşbirliği; hilenin yapılabilmesi
için zorunlu olup, taraflardan birisi katılmadığında ya da işbirliğini bozduğunda hile sürdürülememektedir. Örneğin bir çalışanın işlemi gerçekleştirmesi, diğer çalışanın yapılan bu işlemi
onaylaması gibi.
Çalışan-çalışan işbirliği kapsamında düşünüldüğünde, genellikle işletme içerisindeki kontroller nedeniyle hilenin tek bir kişi tarafından
yapılmasının mümkün olmadığı durumlarda
işbirliğinin gerçekleştiği görülmektedir. Özellikle görevlerin ayrılığı ilkesinin başarılı bir şekilde uygulandığı işletmelerde, kilit görevlerde
yer alan iki veya daha fazla kişi hile yapmak için
beraber hareket edebilir. Yapılan hilenin türüne
göre olaya dahil olan kişilere belli görevler düşmekte, çalışanlar bu görevlerini yerine getirerek hileyi gerçekleştirmektedir.
Bu tür hileler iki şekilde meydana gelebilir:
• Hile, en başından itibaren birden fazla kişi
tarafından gerçekleştirilebilir. Bu kapsamda olaya dahil kişiler önceden anlaşır ve
hileyi beraber yapmaya başlarlar.
• Başka bir olasılık da bireysel olarak başlayan hileye, belli bir süre sonra başka kişi/
kişilerin katılımının gerçekleşmesidir. Bazı
durumlarda çalışan, hile yapabilmesi için
elinde bulunan fırsatları kaybedebilir. Yeni
bir yöneticinin işe girmesi, ek bir kontrol
konması veya hilekarın daha fazla para
kazanma hırsı, hileye yeni insan katılımına
neden olabilir.
Çalışan-satıcı ve çalışan-müşteri işbirlikleri
de benzer mantıkla sürdürülmektedir. Bu tür
hilelerde genellikle satıcılar veya müşteriler
doğrudan fayda sağlamaktadır. Örneğin satıcı,
satın alma müdürü ile işbirliğine girerek işletmeye şişirilmiş fiyattan veya düşük kaliteli mal
satabilir. Benzer şekilde satıcı ile depo sorumlusu işbirliği yapabilir. Satıcı tarafından eksik
gönderilen mallar, depo sorumlusu tarafından
tammış gibi teslim alınabilir. Böyle durumlarda
satıcı gönderdiği faturada görünen tutar ile gerçekten gönderdiği malların değeri arasındaki
fark kadar kazanç sağlar. Çalışan ise satıcıdan
rüşvet alarak yaptığı işbirliğinin karşılığını alabilir. Müşteri tarafında da hileler aynı şekilde
işlemektedir. Müşteriye indirimli mal satmak
ancak indirimsiz satmış gibi gösterilmesi verilebilecek örneklerden bir tanesidir. Müşteri ile
anlaşarak yapılacak doğrulamalarda işletmede
görülen bakiyenin bildirilmesi konusunda anlaşılabilir. Çalışan aynı zamanda, çalıştığı işletmeden de yaptığı satış üzerinden prim alarak
ek kazanç elde edebilir. Çalışanın ve satıcı/
müşterinin sağlayacağı faydalar, yapılan hilenin
türüne ve tarafların kendi aralarında yapacakları
anlaşmaya göre değişkenlik göstermektedir.
Çalışan ile diğer 3. kişiler arasındaki işbirliğine
bakıldığında ise, işletmeye ait özel ilgilerin dışarıya sızdırılması olasılığı karşımıza çıkmaktadır.
Bu alandaki riskin özellikle birbirini tanıyan kişiler arasında artış gösterdiği söylenebilir. Çalışanın, rakip bir işletmede çalışan arkadaşı veya
tanıdığı ile işbirliğine girerek önemli bilgilerin
sızdırılması söz konusu olabilir. Çalışan, diğer
kişi ile aralarında yaptığı anlaşmaya göre mutlaka bir menfaat sağlar.
Hileyi Sürdürebilmek İçin İşbirliği
Hileyi sürdürebilmek için işbirliği, yapılan hilenin başka bir kişi tarafından fark edilmesi sonucu oluşan işbirliğidir. Yapılan hileler zaman
zaman olaya dahil olmayan diğer kişiler tarafından fark edilebilmektedir. Bu kişiler çalışanın
yöneticileri, iş arkadaşları, işletmenin denetçileri, satıcılar, müşteriler olabileceği gibi çalışanın arkadaşları veya aile bireyleri de olabilmektedir. Bu durumda hileyi fark eden kişilerin
karşısında bazı seçenekler belirmektedir.
• Hile yapıldığını fark eden kişi gerekli yerlere ihbarda bulunarak hile yapıldığını bildirebilir. Bu kişiler yukarıda saydığımız kişilerin tamamı olabilir. Bu seçeneğin tercih
edilmesi, hile yapıldığını fark eden kişinin
hile karşısındaki ahlaki tutumu ile doğrudan ilgilidir.
• Kişinin konumuna ve yapılan hilenin niteliğine göre hileyi fark eden kişi, çalışan
ile işbirliğine girerek hileyi birlikte sürdürmeye başlayabilir. Bu durum genellikle
hileyi fark eden kişinin hile üçgeninde yer
alan unsurlara sahip olması veya hilekarın
kazancına ortak olma isteği ile meydana
gelmektedir. Hileyi fark eden işbirlikçinin
hileye dahil olması iki şekilde olabilir:
- Asıl hilekarın işbirliğine yanaşmaması durumunda, hilekarın hilenin ihbar edilmesiyle tehdit edilmesi mümkündür. Bu tür durumlarda
hilekar istemediği halde, hilenin ortaya çıkmasını önlemek amacıyla işbirlikçiyi yanına kabul
etmek durumunda kalabilir.
- Bazı durumlarda ise çalışan, yeni işbirlikçinin
kendisine faydalı olacağını ve yaptığı hileden
bu şekilde daha fazla kazanç sağlayacağını düşünerek yeni işbirliğinden memnun olabilir.
Bu seçenekler daha çok hilekarın karşısındaki
insana ne kadar güvendiğine bağlıdır. Saydığımız işbirlikleri genellikle hilekarın iş arkadaşları,
satıcı/müşteriler veya işletme denetçileri (özellikle finansal tablo hilelerinde) arasında meydana gelmektedir.
• Hile yapıldığını fark eden kişi sessiz kalarak herhangi bir faaliyette bulunmayabilir.
Günümüzde birçok kişi hile yapıldığını bir
şekilde öğrenmekte ancak çeşitli nedenlerle sessiz kalmaktadır. Bu tür kişileri
işbirlikçi olarak adlandırmamızın nedeni,
kişilerin hileyi bizzat gerçekleştirmemesi
veya hilekara doğrudan yardım etmemesine rağmen, sessiz kalarak hilenin ortaya
çıkartılmasını engellemeleridir. Başka bir
deyişle bu kişiler pasif kalarak hilenin sürdürülebilmesinde önemli bir rol oynarlar.
Buradaki bir diğer önemli nokta da sessiz
kalan kişinin, yapılan hilenin ortaya çıkmamasından doğrudan veya dolaylı menfaat
sağlaması ve bu menfaati kaybetmeyi
göze alamamasıdır. Bu tür işbirliklerine birkaç örnek verebiliriz:
- Bir işletmede yönetici seviyesinde yapılan hileler, genellikle o yöneticinin altında çalışanlar
tarafından bilinmektedir. Örneğin, bir muhasebe müdürü hile yapıyorsa yanında çalışanlar, bir
depo müdürü hile yapıyorsa yanında çalışanlar
eninde sonunda yapılan bu hileden haberdar
olmaktadır. Ancak bu çalışanların birçoğu işlerini kaybetme korkusu, ispiyoncu olarak anılma
korkusu veya ihbarın bir işe yaramayacağı düşüncesi gibi nedenlerle sessiz kalabilmektedir.
Bazı durumlarda bağımsız denetçiler, iç denetçiler veya vergi denetçileri gibi taraflar yaptıkları denetim sırasında işletmede hile yapıldığını
ortaya çıkartabilirler. Özellikle finansal tablo
hilelerinin yapıldığı durumlarda denetçilerin ikilemde kalmaları söz konusu olabilmektedir. Bu
alanda görülen bir davranış biçimi, denetçilerin/
denetim şirketlerinin bir sonraki dönemde denetim işinin kendilerine verilmeyeceği korkusuyla işbirliğine girmeleridir.
- Bir çalışan hile yaptığında, bu hileden mutlaka
bir fayda elde etmektedir. Bu fayda çoğu zaman para veya benzeri nitelikte olup çalışanın
yaşam biçimini ve hayat standartlarını etkilemektedir. Hile sonucu elde edilen gelir er ya
da geç harcamaya dönüştürülmekte, kuşkusuz
hilekarın eş ve çocukları veya annesi/babası
gibi aile bireyleri de mali anlamda bu hileden
etkilenmektedirler. Yeni ev, araba, pahalı eşya,
mücevher alınması, lüks seyahatler gibi harcamalar yapmaları, hilekarların ortak davranış
biçimlerinden birini oluşturmaktadır. Ancak
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Diğer 3. Kişiler: İşletme çalışanı, satıcı ve
müşteriler hariç hilekar ile işbirliğine girebilecek diğer kişilerdir. Bu kişiler rakip işletme
çalışanları, hile yapan kişinin arkadaşları ve aile
bireyleri gibi çok çeşitli kişiler olabilir.
32
33
YEŞİL KALEM
YEŞİL KALEM
Yukarıda sıraladığımız örneklerden de görüleceği gibi, sessiz kalmak da yapılan hilelere doğrudan etki etmektedir. Kişiler hileye aktif olarak
müdahalede bulunmasalar da, hilenin ortaya
çıkartılma ihtimalini azaltmaktadırlar. Sessiz
kalan işbirlikçi, bu hareketinin karşılığı olarak
doğrudan ya da dolaylı bir şekilde menfaat sağlamaktadır.
Güç Kavramı Kapsamında
İşbirliğine Dahil Olma Süreci
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Hile üçgeni, hile teorisinde önemli yeri olan ve
hilenin meydana gelme sürecini açıklayan bir
yaklaşımdır. Baskı, fırsat ve haklı gösterme unsurlarından oluşan hile üçgeninin iyi bir şekilde anlaşılmasıyla, bir kişinin hangi sebeplerle
hile yaptığını anlamak mümkün olabilmektedir.
Ancak hile üçgeni, hile sürecini tek bir hilekara
odaklanarak ele almaktadır. Hile üçgeni, işbirliği şeklinde gerçekleşen ve birden fazla kişinin dahil olduğu hile türlerinin meydana gelme
sürecini tam olarak ve tek başına açıklamakta
yetersiz kalmaktadır. Hile üçgeninde yer alan
unsurlar, hile yapanlarda ayrı ayrı görülebilse
de, işbirliğinin oluşma sürecinin temelini oluşturmamaktadır.
İşbirliği şeklinde meydana gelen hilelerde incelenmesi gereken en önemli noktalardan biri, ilgili kişilerin sürece nasıl ve neden dahil olduklarıdır. Bu süreci “güç“ tanımı çerçevesinde ele
almak, işbirliğini anlamaya yardımcı olacaktır.
Max Weber, 1947 yılında gücü “bir kişinin, dirence rağmen istediklerini yapabilmesi” olarak
tanımlamıştır. Başka bir deyişle güç; kişinin dirence rağmen karşı tarafı etkileyebilmesi ve istediklerini yaptırabilme yeteneğidir. 1959 yılında John French ve Bertram H. Raven, lideri ve
hedefini etkileme ilişkisi arasındaki farklı yönleri ele alarak, gücü beş şekilde sınıflandırmıştır.2
Güç kavramı bu kapsamda aşağıdaki şekillerde
meydana gelmektedir:3
1. A’nın B’ye fayda sağlama becerisi - Ödüllendirme Gücü (Reward Power)
2. Eğer B, A’nın istediklerini yapmazsa A’nın
B’yi cezalandırabilme becerisi - Zorlayıcı
Güç (Coercive Power)
3. A’nın ilgili konudaki bilgi ve uzmanlık düzeyi- Uzmanlık Gücü (Expertise Power)
4. A’nın B’nin davranışlarını belirleyebilme
veya etkileyebilme hakkına sahip olması Yasal Güç (Legitimate Power)
5. A’nın kişisel özellikleri ve bu özellikler kapsamında B’nin A’yı nasıl gördüğü - Benzeşim Gücü/Kişisel Güç (Referent Power)
6. Güç kavramlarının tanımları ve hilede işbirliğinin oluşmasına etkileri şu şekildedir:4
Ödüllendirme Gücü: Hilekarın, bir başka kişiyi
yapılacak hile sonunda bir kazanç sağlayacağı
şeklinde ikna edebilme gücüdür. Hilekarın işbirlikçiye sağlayacağı ödüller maddi veya manevi nitelikte olabilir. Bu ödüller prim, komisyon, ücret artışı ve benzeri ödemeler veya terfi
ettirme, statü arttırma, daha iyi çalışma şartları
sağlama şeklinde olabilir. Hilekar, işbirliği kurmak istediği kişiye bu ödülleri vaat etmektedir.
Ancak, bu durum işbirliği için yeterli değildir.
İşbirliğinin gerçekleşebilmesi için B’nin kendisine vaat edilen ödüle sahip olma veya fayda
Güç
Ödüllendirme
Gücü
Zorlayıcı
Güç
Uzmanlık
Gücü
Yasal
Güç
Benzeşim
Gücü
Şekil 1. Güç Türleri
Kaynak: W. Steve Albrecht, Chad O Albrecht, Conan C Albrecht, Mark F Zimbelman, Fraud Examination, Fourth Edition, USA: SouthWestern, Cengage Learning, 2012, s.53.
2
3
4
Albrecht, Zimbelman, s.53.
Albrecht, Zimbelman, s.53
Albrecht, Zimbelman, s.53-54.
sağlama yönünde isteğinin bulunması gerekir.
Eğer B kişisi kendisine sunulan bu ödül ya da
faydalarla ilgilenmiyorsa, A’nın sahip olduğu
ödüllendirme gücü bir anlam ifade etmemektedir.
Zorlayıcı Güç: Hilekarın, diğer kişiyi hilenin
içerisinde yer almadığı takdirde cezalandırabilme becerisine sahip olmasını ifade eder. Bu
gücün merkezinde A’nın elinde bulundurduğu
güç kadar, B’nin sahip olduğu korku duygusu
bulunmaktadır. B kişisi işini kaybetmekten,
herkesin içinde aşağılanmaktan, ihbarda bulunursa ispiyoncu olarak anılmaktan korkması
gibi nedenlerle, zorlayıcı gücü kabullenebilir.
Eğer B, kaybedecek bir şeyi olmadığını düşünüyorsa, karşılaşacağı cezaları göze alabiliyorsa
ve kabul ediyorsa A kişisinin zorlayıcı gücü devre dışı kalmaktadır.
Uzmanlık Gücü: Hilekarın sahip olduğu bilgi
ve uzmanlık sayesinde diğer kişileri etkileyebilme gücünü ifade eder. Finansal tablo hileleri
gibi işletmeye en fazla maddi zararı veren hilelerin birçoğu, yapılma ve gizleme aşamasında
yoğun bilgi ve beceri gerektirir. Uzmanlık gü-
cünün işbirliğinde etkili hale gelebilmesi, A’nın
olduğu kadar B’nin de bilgi düzeyi ile yakından
ilgilidir. B’nin ilgili konuda yeterli bilgiye sahip
olmaması, hilenin yapılabilmesi için A’ya ihtiyaç duymasına neden olmaktadır. Olası işbirlikçinin kendisinde var olan bilgi eksikliği nedeniyle A’nın bilgisinden etkilenmesi, uzmanlık
gücünün algılanmasını sağlamaktadır.
Yasal Güç: Bu güç kapsamında hilekar, hedeflediği kişiyi onun üzerinde gerçekten bir güce
sahip olduğuna ikna etmektedir. Yasal güce
sahip kişi, başka bir kişinin davranış kalıplarını
belirleme hakkını elinde tutar. Örneğin bir işletmede CEO veya diğer yöneticiler, ellerindeki
yasal güç nedeniyle etik olmamasına rağmen
çeşitli kararları alabilir ve bu kararların uygulanmasını sağlayabilirler. Hilekarlar, diğer kişileri
otoritelerinin ve yetkilerinin yasal olduğu konusunda ikna ederler. Yasal gücün B tarafından
algılanabilmesi, B’nin A’ya karşı duyduğu sadakat düzeyi ile yakından ilgilidir. Yasal güç ile karşı karşıya kalan kişiler, genellikle güç sahibine
karşı duyduğu sadakat düzeyi ile kendisinden
yapılması istenen faaliyet ve ahlak düzeyleri
arasında kalırlar. Bu durum B kişisinin ikilem-
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
aile bireyleri zaman içerisinde hilekarda oluşan
davranış değişikliklerini fark edebilirler. Başka
bir olasılık da, hilekarın yaptığı hilenin yükünü
taşıyamayarak bir aile bireyine itirafta bulunmasıdır. Bu gibi durumlarda bazı aile bireyleri
sessiz kalmayı tercih ederek, pasif anlamda bir
işbirliği yapabilmektedir.
34
35
YEŞİL KALEM
YEŞİL KALEM
Benzeşim Gücü: Hilekarın, olası işbirlikçi ile
ilişki kurabilme yeteneğini ifade eder. Hilekarlar,
diğer kişilerin kendisine güvenmesi ve işbirliğine girmesi için genellikle bu gücü kullanırlar.
Karizmatik güç olarak da ifade edilebilen bu güç
daha çok hilekarın kişisel özellikleri, tutum ve
davranışları ile ilgilidir. A’nın kişisel özellikleri,
B’nin A ile yakınlık kurma isteğine yol açıyorsa,
benzeşim gücü söz konusu olmaktadır. Bir başka deyişle, benzeşim gücü B’nin, A’ya ne kadar
benzemek istediği ile ilişkilidir. Birçok kişi, güvenilir bir arkadaşları tarafından ikna edilerek hileye katıldıklarında, yaptıklarının doğru olduğunu
ve haklı olduklarını düşünmektedir.
Güç kavramı kapsamında hilekar ve olası işbirlikçinin durumu aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir.
Yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığımız gibi,
hilede işbirliğinin oluşması tek taraflı değil kişilerin karşılıklı etkileşime girdiği bir süreçtir.
Hilekar güçlerin tamamına sahip olsa da, eğer
B kişisi bu güçleri algılamıyorsa işbirliği gerçekleşmeyecektir. Dolayısıyla işbirliği sürecinde
A’nın B’yi etkileyebilme gücü, B’nin bu güçlere
karşı savunma düzeyi ile doğrudan ilgilidir. Ek
olarak işbirliğinin meydana gelme sürecinde B,
içinde bulunduğu duruma göre bazı güçleri diğerlerinden daha fazla algılayabilir ve işbirliğine
dahil olma kararı vermesinde etkili olabilir. Örneğin, B, A’nın uzmanlık gücünü çok fazla algılamıyor olsa bile, işini kaybetmekten çok korktuğu için işbirliğine girebilir. Benzer şekilde, B
işini kaybetmekten korksa bile hile sonucunda
elde edeceği ödülün getirisinin daha fazla olacağını düşünüyorsa durumu kabullenecektir.
Kısaca, B’nin A ile işbirliği yapabilmesi için her
güç türünü aynı düzeyde algılaması gerekmez.
Konu A ve B olarak iki kişi üzerinden açıklansa
da bu kişiler örnek oluşturmakta, işbirliği kimi
zaman iki, kimi zaman ise çok daha fazla kişiler arasında meydana gelmektedir. İşbirliği bir
defa kurulduktan sonra, işbirliğine başka kişilerin de dahil edilmesi mümkündür.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Olası İşbirlikçi
(B)
İşbirliği gerçekleştikten sonra Olası
İşbirlikçi (B), Hilekar (A) konumuna
gelir. A, B’yi nasıl etkilediyse, B’de
diğer kişileri o şekilde etkilemeye
başlar ve hileye dahil eder.
Şekil 4. İşbirliğine Katılımın Sağlanması
Kaynak: W. Steve Albrecht, Chad O Albrecht, Conan C Albrecht, Mark F Zimbelman, Fraud Examination, Fourth Edition, USA:
South-Western, Cengage Learning, 2012, s.55.
Yukarıdaki şekilde görüleceği gibi hilekar A ve
B kişisi arasında işbirliği gerçekleştikten sonra,
B kişisi A haline dönüşür. Kendisi asıl hilekardan nasıl etkilendiyse, o da başka kişileri bu
şekilde etkileyerek hileye dahil edebilir. Bu şekilde işbirliği daha büyük ve yaygın bir hale gelebilir. (Örneğin, işletmenin satın alma müdürü
ile satıcı arasındaki işbirliğine daha sonra depo
müdürü de katılabilir. Başka bir örnek de tüm
yönetim kurulu üyelerinin işbirliği yapmasıdır.)
Güç Kavramı Kapsamında
İşbirliğinin Önlenmesi ve Ortaya
Çıkartılması
Baskı
HİLEKAR
(A)
OLASI İŞBİRLİKÇİ
(B)
Algılanan Ödüllendirme
Gücü
Ödül ya da Fayda
Sağlama İsteği
Algılanan Zorlayıcı Güç
Cezalandırılma Korkusu
Algılanan Uzmanlık Gücü
Hilekar
(A)
Başarılı
İşbirliği
Bilgi Eskikliği
Algılanan Yasal Güç
Sadakat Düzeyi
Algılanan Benzeşim Gücü
Yakınlık Kurma İsteği
Şekil 3. İşbirliğinin Oluşma Süreci
Kaynak: W. Steve Albrecht, Chad O Albrecht, Conan C Albrecht, Mark F Zimbelman, Fraud Examination, Fourth Edition, USA:
South-Western, Cengage Learning, 2012, s.54.
İşbirliği şeklinde gerçekleşen hileleri önleyebilmek adına atılacak adımların çıkış noktası,
çalışanların elinde bulunduracakları güce odaklanmaktır. Çalışanların belli düzeylerde güce
sahip olmaları son derece normaldir ancak bahsettiğimiz güç türlerinin bazı kişilerde aşırı yoğunlaşması hile riskini arttırmaktadır. Çalışanların sahip oldukları güçlerin bir kısmı, kişinin
bireysel özelliklerinden kaynaklansa da, önemli
bir kısmı da işletmenin yapısından ve yönetim
tarzından kaynaklandığı açıktır. Güç düzeyi sıfıra indirilemese de belli ölçülerde azaltılması
mümkündür. Bazı durumlarda ise bu alanda
meydana gelen şüpheli durumlar, olası hilelerin ortaya çıkartılabilmesinde faydalı olabilir.
İlgili durumlar aşağıda sıralanmıştır.
Ödüllendirme gücünü elinde tutan hilekarın
işbirlikçiye sağlayabileceği faydalar çok çeşitli
olabilmektedir. İşbirlikçiye sunulan statü arttırma veya daha iyi çalışma şartları sağlama gibi
göreceli olarak soyut ödüllere işletme yönetimi tarafından yapılabilecek çok fazla bir müdahale olmayabilir. Ancak prim, komisyon gibi
ek ödemeler veya terfi gibi durumlar işletme
politikaları ile doğrudan ilgilidir. Bu kapsamda,
yöneticilerin keyfi bir şekilde çalışanlara fayda
sağlama imkanı mümkün olduğunca sınırlandırılmalıdır. Prim, ücret artışı ve terfi gibi konuların çerçeveleri yazılı olarak belirlenmeli ve bu
yönde oluşturulan prosedürler tüm çalışanlara
uygulanmalıdır. Örneğin bu gibi ödüllerin performans değerlendirmesine bağlanması faydalı olabilir. (Ancak değerlendirmenin sadece
çalışanın üstü tarafından yapılmamasına dikkat edilmelidir.) İşbirliğini ortaya çıkartabilmek
adına dikkat edilecek nokta ise, ödüllendirme
gücünü kötü yönde kullanmaya çalışan bir kişinin varlığını aramaktır. Bir çalışan, yapacaklarına karşılık kendisine ödül vaat eden diğer
çalışanlara karşı alarmda olmalıdır. Bu durum,
hilekarın kişi üzerinde ödüllendirme gücünü
kullanmaya çalıştığının bir göstergesi olabilir.
Benzer şekilde, elinde diğer çalışanlara çeşitli
şekillerde ödül sağlama gücü olan kişilere karşı
işletme yönetimi ve denetçiler de tetikte olmalı, anormal durumlar bir hile belirtisi olarak ele
alınmalıdır.
Zorlayıcı güç de ödüllendirme gücü ile benzer
yapıdadır. Burada da önemli olan bir çalışanın
doğrudan ve keyfi olarak, bir başka çalışanı
cezalandırabilme yetkisinin sınırlandırılmasıdır.
Bu kapsamda çalışanın bölümünü veya çalıştığı
yeri değiştirme, daha düşük kademede çalıştırma gibi kararlar tek bir kişi tarafından verilme-
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
de kalmasına neden olabilir. Yasal güç, özellikle otoriter toplumlarda veya otoriter yönetim
tarzının hakim olduğu işletmelerde, bir kişiyi
hileye dahil edebilmek için çok güçlü bir araç
olarak kullanılabilir.
36
37
YEŞİL KALEM
YEŞİL KALEM
melidir. Bir disiplin yönetmeliğinin olması ve
tüm çalışanlara yönelik uygulanması bu alanda
faydalı bir adım olabilir. Hilekarın verebileceği
işten yıldırma, kötü davranma, herkesin içinde
küçük düşürme şeklindeki cezalar, ne yazık ki
bir mekanizma ile doğrudan önlenemeyebilir.
Ancak bu tür durumların varlığı olası hileleri ortaya çıkartma amaçlı olarak kullanılabilir. Hilekar, işbirliğini sağlamadan önce kişinin gözünü
korkutmak amacıyla zorlayıcı gücünü kullanmaya çalışabilir. Bu tür durumlarda hem çalışanlar
hem de işletme yönetimi ve denetçiler olası
hile belirtilerine karşı alarmda olmalıdır.
Bir işletmede çalışan kişilerin hepsinin aynı düzeyde bilgi, beceri ve tecrübeye sahip olamayacağı bir gerçektir. Bu nedenle işletmelerdeki
bazı çalışanlar, diğerlerine göre daha fazla uzmanlık gücüne sahip olmaktadır. Hilede işbirliğini önleyebilmek için, kilit pozisyonlardaki çalışanların bilgi düzeyleri arasında aşırı farklılıklar
oluşmamasına özen gösterilmelidir. Kurum içi
eğitimler ve hile farkındalık eğitimleri bu aşamada faydalı olabilir. Bir çalışan, bir yönetici
veya başka bir çalışan kendisinden anlayamadığı bir işlemi yapmasını istediğinde, kendisi
üzerinde uzmanlık gücünün kullanıldığından
şüphelenmelidir.
Yasal güç ise, özellikle otoriter bir yönetim
şeklinin olduğu işletmelerde ön plana çıkmaktadır. Bazı durumlarda sadakat duygusu, bazı
durumlarda ise korku duygusu ile üstüne karşı
gelememe yasal gücün kabullenilmesine neden olmaktadır. İşbirliğini önleyebilmek adına
bu alanda yapılması gereken, mümkün olduğunca katılımcı ve demokratik bir yönetim anlayışının işletmeye yerleştirilmesidir.
Benzeşim gücü diğer güç türleri ile beraber ele
alındığında, önlenmesi fazla mümkün olmayan
bir yapıdadır. Neticede benzeşim gücü tamamen kişiler arasındaki ilişkiye dayanmakta,
işletme yönetiminin bu aşamada bir müdahalesi olamamaktadır. Benzeşim gücüne yönelik
alınabilecek önlemler kısıtlı olsa da, aşağıdaki
uygulamalar gücün oluşması önlemek veya ortaya çıkartmak için faydalı olabilir. (a) İşletme
içerisinde akraba çalıştırmama uygulaması benimsenmelidir. Ek olarak akrabalık ilişkilerinin
satıcı ve müşteri taraflarında da bulunmamasına dikkat edilmelidir. (b) İşe yeni girecek bir
Güç kavramı, hilenin araştırılması aşamasında
da olası işbirliklerini ortaya çıkarabilmek için
kullanılabilir. İşletme yönetiminin veya denetçilerin fark ettikleri hile belirtileri, güç kavramı
kapsamında detaylı bir şekilde analiz edilmelidir. Hilenin araştırılması aşamasının, işbirliğinden olumsuz etkilendiğini belirtmiştik. Olası
sorgulamalarda işbirlikçilerin gerçekleri gizlemeleri, birbirini korumaları, dikkati başka yere
çekmeye çalışmaları ve kanıtları ortadan kaldırmaları mümkündür. Bu nedenle şüphelenilen
çalışanın güç ilişkisi içerisinde bulunabileceği
kişilerin kimler olabileceği düşünülmelidir. Örneğin “A” kişisinden şüpheleniliyorsa aşağıdaki sorular sorulabilir:
• “A”nın elinde bulundurduğu yetkiler nelerdir? Hangi kararları tek başına alabilir?
• Bu yetkiler içerisinde başka çalışanları
ödüllendirme ve cezalandırabilme yetkileri var mı?
• Bu yetkilerden kimler hangi düzeyde etkilenebilir? Bu kapsamda son zamanlarda
ödüllendirilmiş veya cezalandırılmış çalışanlar kimler?
• “A” ile iş ilişkisi içerisinde bulunanların bilgi düzeyi nedir? “A”nın etrafındaki en az
bilgi düzeyine sahip, “A”nın en rahat kendi tarafına çekebileceği çalışanlar kimler?
• “A”nın liderlik vasfı ne düzeyde? Etrafında istediklerini sorgulamadan yapacak çalışanlar kimler?
•
“A” çalışanının iş ilişkisi içerisinde bulunduğu müşteriler ve/veya satıcılar kimler?
• Bu satıcı veya müşterilerle ilgili işlemlerin
trendinde bir anormallik var mı?
• “A” işletmede en çok kimlerle samimi?
Arkadaşları kimler? Bu kişiler içerisinde
çalıştığı bölüm veya yaptığı iş itibariyle
kendisine fayda sağlayabilecek olanlar
kimler?
Bu gibi soruların çoğaltılması ve olası işbirliklerini ortaya çıkartma amaçlı kullanılması mümkündür. Önemli olan çok yönlü düşünebilmek
ve işbirliğinin nasıl oluşabileceğini analiz etmektir.
Sonuç
Hile tek bir kişi tarafından yapıldığında bile başa
çıkması zor bir süreç iken, birden fazla kişi beraber hile yaptığında sürecin yönetilmesi daha
da zorlaşmaktadır. Güç tabanlı bakış açısı, bize
bir hilekarın diğer kişileri nasıl etkileyerek işbirliğini gerçekleştirdiğini anlayabilmek adına ışık
tutmaktadır. Güç kavramı ve işbirliği arasındaki
ilişkinin çözümlenmesiyle, hilenin önlenmesi
ve ortaya çıkartılması adına olumlu adımlar atılabilmesi mümkün hale gelmektedir.
İşbirliğinin güç kavramı karşısında alınabilecek
önlemlere baktığımızda, birçoğunun güçlü bir
iç kontrol sistemine dayandığını görmekteyiz.
Özellikle kontrol ortamının başarılı bir şekilde
yapılandırılması, kişilerin ellerinde bulunduracakları gücü belli ölçülerde azaltabilmektedir.
Oluşturulan etkili yaygın kontrolle beraber, işbirliğini ortaya çıkartmaya yönelik denetimlerin
yapılması bu alandaki riski azaltmaya yönelik
en etkili adımlardır.
Kaynakça
ACFE. Report to the Nations on Occupational
Fraud and Abuse 2012 Global Fraud Survey.
Albrecht,W. Steve, Chad O. Albrecht, Conan
C. Albrecht, Mark F. Zimbelman. Fraud Examination. Fourth Edition. USA: South-Western,
Cengage Learning, 2012.
Çağla Akdemir
Marmara Üniversitesi,
Muhasebe Finansman Doktora Öğrencisi
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
kişinin, işletmede çalışan yakın bir arkadaşının
olup olmadığına bakılmalıdır. Bu durumda işe
alım sürecinin dikkatli bir şekilde yürütülmesi
gerekmektedir. (c) Uzun süredir aynı ortamda
çalışan kilit konumdaki kişiler gözlenmelidir.
Unutulmamalıdır ki, işbirliği yapabilmek için
tarafların mutlaka birbirine güvenmesi gerekmektedir. Güven ise zamanla meydana gelen
bir duygudur. Çok uzun süredir aynı ortamda
beraber çalışan kişiler arasında işbirliğinin meydana gelme riskinin artış göstermesi mümkündür. Bu durum, çalışan-çalışan işbirlikleri için
geçerli olup, benzer kontrol satıcı ve müşterilere yönelik de uygulanabilir. Bu kapsamda (d) iş
veya lokasyon bazlı rotasyonlar, sürekli olarak
aynı kişiler ile iş ilişkisi içerisinde bulunulmasını
engellemeye yönelik olarak uygulanabilir.
38
39
YAKIN PLAN
YAKIN PLAN
Alternatifbank A.Ş. (ABank) iç sistemler yapılanmasında Teftiş Kurulu, İç Kontrol, Risk Yönetimi
ile Mevzuat ve Uyum Bölümleri faaliyet gösteriyor. Bankanın Denetim Komitesi Başkanı Kemal
Semerciler iç sistemler bölümlerinin faaliyetleriyle ilgili sorularımızı yanıtladı.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
ABank iç sistemler birimlerinin organizasyonel yapısı, personel sayısı, idari ve fonksiyonel olarak bağlı olduğu organ hakkında
bilgi verebilir misiniz?
Bankamızda Teftiş Kurulu, İç Kontrol, Risk Yönetimi ve Mevzuat ve Uyum Bölümleri, idari
ve fonksiyonel olarak icrai görevi bulunmayan
Yönetim Kurulu üyelerinden oluşan Denetim
Komitesi aracılığıyla, Yönetim Kurulu’na bağlı
olarak faaliyet gösteriyor. Teftiş Kurulu 22, İç
Kontrol 13, Risk Yönetimi 7, Mevzuat ve Uyum
ise 5 personelden oluşuyor.
Denetim komitesi tarafından iç sistemler birimleri arasındaki eşgüdüm nasıl sağlanıyor?
Bir bütün olarak, bankada icra edilen tüm denetim, kontrol, uyum ve risk yönetimi faaliyetleriyle, sonuçları, Denetim Komitesi’ne raporlanıyor. Biz de iç sistemler bölüm yöneticilerinin
katılımıyla periyodik toplantılar düzenliyor ve
sonuçları değerlendiriyoruz. Denetim Komitesi Başkanı olarak fiilen bankada bulunuyorum,
bu kapsamda iç sistemler birimlerinin kendi
aralarındaki eşgüdümünü koordine etmenin
yanı sıra bankanın diğer bölümleri ile eşgüdüm
içinde çalışmalarına da katkı sağlamaya gayret
ediyorum.
ABank Teftiş Kurulu ne zaman kuruldu? Kurulun temel görev ve sorumlulukları nelerdir?
ABank Teftiş Kurulu, bankanın fiilen faaliyete geçtiği, 1992 yılında kuruldu. Teftiş Kurulu
Banka iştirakleri olan şirketlerinizin kendi
bünyelerinde ayrı birer iç denetim departmanı bulunmakta mıdır? Teftiş Kurulu tarafından iştirak denetimleri de yapılıyor mu?
Bankamız iştiraklerinin tamamında ayrı bir iç
denetim birimi bulunuyor. Bankamız Teftiş Kurulu yıllık denetim planı kapsamında, İç Kontrol
Bölümü ise periyodik kontrol faaliyetleri kapsamında bu iştiraklerde denetim ve kontrol faaliyetleri gerçekleştiriyor.
“Bankamızda Risk Yönetim süreci
Yönetim Kurulu ile başlıyor”
Bankanızda risk yönetimi ve iç kontrol faaliyetleri hakkında da bilgi verir misiniz?
Bankamızda risk yönetimi organizasyonu;
bankanın karşılaşabileceği muhtemel risklerin banka genelinde etkin bir koordinasyonla
merkezi olarak yönetilmesinden sorumlu. Risk
yönetiminin temel amacı, iş kollarına taşıdıkları
risklerle uyumlu sermaye tahsisi sağlamak ve
riske göre sermaye getirisini en üst düzeye
çıkartarak, yaratılan katma değeri arttırmak.
Bankamız, kurumsal yapısını oluştururken, risk
yönetimi açısından önemli yol göstericilerden
biri olan Basel II Uzlaşısı ile çerçevesi çizilen
risk yönetimi prensiplerine uyumu ilke olarak
benimsedi.
Bankamız bünyesinde risk yönetimine ilişkin
tüm strateji, politika ve süreçler, “Risk Yönetimi Çerçevesi” başlığı altında tanımlandı. Bankanın maruz kaldığı risklerin etkin bir şekilde
tanımlanması, ölçülmesi, izlenmesi ve yönetilmesi faaliyetlerini içeren Risk Yönetimi süreci,
bankamızda Yönetim Kurulu ile başlıyor. Riskin
Erken Teşhisi ve Yönetimi Komitesi, Aktif Pasif Komitesi (ALCO), münferit risk komiteleri
ve Risk Yönetimi Bölümü, risk yönetimi yapısının diğer önemli organlarıdır. Risk Yönetimi
Bölümü, risklerin ilgili komitelerce onaylanmış
modeller ve uygun görülen varsayım ve parametreler çerçevesinde periyodik olarak takip
edilmesi, ölçülmesi, bu kapsamda konulmuş
limitlere uyumun izlenmesi ve risk türleri bazından taşınan/maruz kalınan risk seviyesinin,
bankanın risk iştahı ve toleransı açısından değerlendirilmesi ve raporlanmasından sorumlu.
Bankamız İç Kontrol Bölümü’nün temel işlevi,
Kemal Semerciler
“İç denetçinin yabancı dil bilmesi zorunlu”
uluslararası standartlarda hizmet vererek, bankaya değer katıyor ve global bazda örnek bir iç
denetim birimi olarak faaliyetlerine devam ediyor. Kurul, bağımsızlık ve objektiflik prensipleri
ışığında, yeterlilik ve azami mesleki özen ve
dikkat ile yürüttüğü güvence ve danışmanlık
faaliyetleriyle, bankanın risk yönetim, kontrol
ve yönetişim süreçlerinin etkinliğini değerlendiriyor, geliştirilmesine yönelik sistematik ve
disiplinli bir yaklaşımda bulunarak bankanın
hedeflerine ulaşmasında yardımcı rol oynuyor.
İstihdam edeceğiniz iç denetçiler için ne tür nitelikler arıyorsunuz?
Öncelikle iç denetçilerin yeterli akademik bilgiye sahip olması açısından işletme, iktisat, bilgisayar mühendisliği, yönetim bilişim sistemleri ve benzeri bölümlerden mezun olmalarını veya bu alanda yüksek lisans
yapmış olmalarını bekliyoruz. Yabancı dil bilgisi zorunlu, yabancı ortaklı bir kurum olduğumuz dikkate
alındığında bu daha da ön plana çıkıyor. Elbette mezun olunan okul tek başına yeterli değil, adaylar aynı
zamanda müfettişliğe uygun kişiliğe sahip olmalı. Görevini layıkıyla yerine getirebilmesi için müfettişlerin
dikkatli, titiz, sabırlı, soğukkanlı, adil, alçakgönüllü ve hem yazılı hem de sözlü olarak güçlü bir iletişim yeteneğine sahip olmalarını istiyoruz. Bunu da adaylarla yüz yüze görüşerek ve çeşitli kişilik testleri uygulayarak
ölçüyoruz. Özetle, iç denetçilerin örnek bir çalışan görüntüsünde olmalarını arzuluyoruz. Zira müfettişler
bulundukları her ortamda önce Teftiş Kurulunu, daha sonra da Denetim Komitesi ve Yönetim Kurulunu temsil
ediyor.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
“İç sistemler birimleri
eşgüdüm içinde
çalışıyor”
Banka bünyesinde ne tür denetimler gerçekleştirilmektedir? Risk odaklı denetim ve
bilgi teknolojisi denetimleri yapılmakta mıdır? Bu tür uzmanlık isteyen iç denetim hizmetleri için bünyenizde iç denetçi istihdam
ediyor musunuz?
Bankamızda iç denetim faaliyetleri “Bankacılık
ve İştirakler Denetimi” ve “Bilgi Teknolojileri
Denetimi” olmak üzere iki ana grupta toplanıyor. Yıllık denetim planının hazırlanmasında risk
odaklı bakış açısı benimsenmiş olup, uzun yıllardır oluşturulmuş kriterler doğrultusunda denetim planı hazırlanıyor. Bunun yanında, Teftiş
Kurulu bünyesinde bilgi sistemleri denetiminde uzmanlaşmış bir ekip de yer alıyor. Mesleki
standartlara göre denetim yapan bu ekibin üyeleri, uluslararası geçerliliği bulunan sertifikalara
sahipler.
40
41
YAKIN PLAN
YAKIN PLAN
Departmanınızda özel bir iç denetim yazılımı kullanıyor musunuz?
Teftiş Kurulu’nda kullandığımız iç denetim yazılımını bugünlerde yeniliyoruz. Geçtiğimiz yılın
başında bankamızın ana bankacılık sistemi tümüyle değişti. Bu değişime paralel olarak, biz
de ana bankacılık sistemimiz ile tam entegre
çalışan bir iç denetim yazılımı kullanmanın Teftiş Kurulu’na önemli bir verimlilik sağlayacağını
hesapladık ve bu doğrultuda Bilgi Sistemleri
Grubumuz ile bir proje geliştirdik ve başlattık.
Bu proje şu an sonuçlanmak üzere, 2013 yılının
son çeyreğinden itibaren tamamen iç kaynaklarımızla, oluşturduğumuz bu yeni yazılım kullanılıyor olacak.
Meslekle ilgili gerek ulusal ve gerekse de
uluslararası gelişme ve uygulamaları nasıl
takip ediyorsunuz?
Bildiğiniz gibi sektörde iç denetim uygulamaları, BDDK tarafından yayınlanan kurallarla ve
uluslararası normlarla şekilleniyor. Kendi iç
prosedürlerimizin ve teftiş çalışmalarımızın iç
denetimle ilgili yasa, yönetmelik ve diğer ilgili
düzenlemelerle uyumlu şekilde sürdürülmesi
için öncelikle mevzuata tam uyumu sağlıyoruz.
Alternatifbank A.Ş. Denetim Komitesi Başkanı Kemal Semerciler,
Teftiş Kurulu Başkanı Mutlu Çalışkan ve Teftiş Kurulu Üyeleri
Ayrıca iç denetim konusunda bankamız uygulamaları dışındaki gelişmeleri de takip ediyor, çalışmalarımıza katkısı olacağını düşündüğümüz
eğitim, toplantı ve seminerlere Teftiş Kurulu
üyelerinin katılımını sağlıyoruz. Kurul bünyesinde oluşturduğumuz kütüphanede mesleğimizle ilgili süreli yayınları üyelerimizin kullanımına
sunuyoruz. Bunun yanı sıra TİDE ve IIA yayınları da bize yol gösteren önemli kaynaklar tabii.
“Müfettişlerimizi mesleki sertifika
edinmeleri konusunda teşvik
ediyoruz”
İç denetçilerin mesleki gelişimlerini sürdür-
meleri ve kendilerini geliştirmeleri için neler
yapıyorsunuz?
Teftiş Kurulu üyelerinin mesleki gelişimi, bankaya hem iç denetim faaliyetleriyle en yüksek
katkıyı sağlamak açısından, hem de nitelikli
yönetici kaynağı temin etmek açısından en
önemli unsur. Biz de mesleki gelişimi sürekli
kılmak için kurul üyelerine özel eğitim programları planlıyor ve uyguluyoruz. Bu eğitimlerle
müfettişlerin hem denetimin icrasına yönelik
bilgilerini hem de ana bankacılık işkolları, hazine ürünleri, risk yönetimi ve kambiyo işlemleri
gibi özellikli konulardaki yetkinliklerini artırıyoruz. Bununla birlikte müfettişlerimizi mesleki
yetkinliği ifade eden sertifikaları edinmeleri
konusunda teşvik ediyor ve düzenlenen eğitimlere ve seminerlere katılımlarını sağlıyoruz.
Ayrıca kurul üyelerinin yüksek lisans ve doktora gibi akademik çalışmalarını da denetim faaliyetleriyle uyumlu şekilde desteklemeye özen
gösteriyoruz.
İç denetimin sertifikalı kişilerce yapılmasının ne tür faydaları vardır? CIA veya benzeri
sertifikalara sahip iç denetçileriniz var mı?
Uluslararası geçerliliği bulunan sertifikaların alınması konusunda personelinize yönelik bir programınız bulunuyor mu?
Kurumun amaçlarına ulaşmasında yeterli katkıyı sağlayacak iç denetim hizmetinin ve bu hiz-
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
iç kontrol sistemini, iç kontrol faaliyetlerini ve
bunların nasıl icra edileceğini, bankanın gerçekleştirdiği tüm faaliyetlerin niteliklerini de
dikkate alarak ilgili birimlerin üst düzey yöneticileriyle birlikte tasarlamak ve bu kontrol faaliyetlerinin işleyişini izlemektir. Bu çerçevede İç
Kontrol Bölümü, iç kontrol sisteminin tasarımı
aşamasında, bankadaki işlem ve faaliyetlere
ilişkin kontrollerin, öncelikle bunları uygulamaktan sorumlu personel, daha sonra görevli
iç kontrol personeli tarafından kontrol edilmesine yönelik yapıyı kuruyor ve işletiyor. Bunu yaparken değişik bölüm ve çalışanların gerçekleştirdiği kontrol faaliyetlerinin koordinasyonuyla,
bütünlüğünü sağlıyor ve banka faaliyetlerinin
yasal mevzuata, iç mevzuata ve bankacılık etik
kurallarına uyumunu sürekli olarak kontrol ediyor. Bölüm, bankanın tüm şubelerinin, Genel
Müdürlük bölümlerinin ve bankanın konsolidasyona tabii iştiraklerinin faaliyetlerini kapsayacak şekilde periyodik kontrol faaliyetlerini yıl
boyunca gerçekleştiriyor.
42
43
YAKIN PLAN
YAKIN PLAN
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
ABank Teftiş Kurulu, düzenli olarak Kalite
Güvence Değerlendirmesine tabi tutuluyor
mu? Son olarak ne zaman bu tür bir değerlendirme yapıldı. Süreçle ilgili bilgi verebilir
misiniz?
Teftiş Kurulumuz 2010 yılında bağımsız bir
denetim kuruluşu tarafından kalite güvence
değerlendirmesine tabi tutuldu. Bu çalışma sonucunda Teftiş Kurulumuz çalışmalarının uluslararası standartlara uygun nitelikte sürdürüldüğü sonucuna ulaşıldı. Uluslararası iç denetim
standartları doğrultusunda, 2010 yılından bu
yana her yıl Kalite Güvence Değerlendirmesini
içsel olarak tekrarlamakta ve sonuçlarını Ban-
kamız Yönetim Kurulu’na sunmaktayız. 2015
yılında bağımsız bir denetim kuruluşuna dışsal
kalite güvence değerlendirmemizi tekrarlatıyor
olacağız.
Bu değerlendirme çalışmalarının amacı, Teftiş
Kurulu tarafından gerçekleştirilen faaliyetlerin
Uluslararası İç Denetim Standartları ve Etik
Kurallarına uyum derecesinin ortaya çıkarılması
ve eksik olan hususlarla ilgili çözüm önerileri
sunulmasıdır. Çalışma kapsamında iç denetim
faaliyetiyle ilgili politika ve prosedürler, görev
tanımları, denetim ve danışmanlık faaliyetlerinin kapsamıyla, önerilen aksiyonların takibi
konuları incelenmiş, Teftiş Kurulumuz uygulamaları ile Uluslararası İç Denetim Standartları
arasındaki farklar analiz edilmiştir.
Türkiye’de iç denetim ile ilgili son yıllarda
çok önemli düzenlemeler yapıldı. Yapılan bu
düzenlemeler ve Türkiye’deki iç denetimin
bulunduğu yer hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Ülkemizde iç denetimin en eski yer bulduğu
kurumlar bankalardır. Yaşanan bankacılık sektörü kaynaklı finansal krizler sonrasında, sektörü
regüle etme çabaları sırasında, bankalardaki iç
denetim faaliyetinin taşıması gereken asgari
unsurlar yasal düzenlemelerle de belirleniyor.
Bankacılık dışındaki finansal kesimde de, zaman içinde kamu otoritesinin düzenleyici yaklaşımları doğrultusunda, iç denetim faaliyetleri
yer bulmuş, böylelikle iç denetim finans sektörünün hemen tüm aktörleri için çok önemli bir
“Gelecekte teknoloji daha yoğun kullanılacak”
İç denetimin gelecekteki konumu hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
İç denetim hizmetinin zaman içinde gelişerek geleneksel teftiş bakış açısından ayrışarak hata bulmak yerine
hataların oluşmasını engelleyecek kontrollerin varlığını sorgulamaya ve böylece kurumun hedeflerine
ulaşmasına yardımcı olmak suretiyle kurumdaki yerini vazgeçilmez kılmaya başladığını görüyoruz. Önceleri
bir görev olarak kabul edilen bu işin, artık meslek olarak kabul görmesi de bu değişimin önemli bir parçası.
İç denetimin büründüğü bu yeni rol, mesleki uzmanlaşmayı da kaçınılmaz bir ihtiyaç haline getirdi. Diğer
yandan iç denetim faaliyeti kendini yenileyip geliştirirken, içinde bulunduğu çevrenin de değiştiğini göz ardı
etmemek gerekir. Artan işlem adetleri ve karmaşık hale gelen faaliyetler, yaygınlaşan teknoloji kullanımı
ve elektronik ticaret, iç denetimin bilgisayar destekli çalışmasını da zorunlu kılmakta. Gelecekte bu işin çok
daha yoğun bir teknoloji kullanımını gerektireceğini düşünüyoruz. Buna hazırlıklı olmak gerekir.
hale geliyor. Uzunca bir süre bankacılık sektörüyle, sınırlı kalan iç denetim hizmeti, holding
yöneticileri ve büyük şirketler tarafından da
talep ediliyor ve nihayet Türk Ticaret Kanunu’ndaki değişikliklerle kurumlara olan katkıları da tartışmasız hale geliyor. Sağlıklı bir ticari
düzenin güçlü şirketler olmaksızın kurulamayacağı düşüncesiyle hazırlanan Yeni Türk Ticaret
Kanunu’nun, iç denetimi kurumların vazgeçilmez bir parçası olarak kabul ettiği söylenebilir.
Öte yandan faaliyet hacimlerinin artması ve karmaşık hale gelmesi, sorumlulukların dağılması,
operasyonların çok geniş coğrafi alanlara yayılması gibi sebepler de iç denetime olan talebin
her geçen gün artmasına neden oluyor. Bu bakımdan iç denetimin önümüzdeki yıllarda özel
sektör şirketleri açısından çok daha önemli hale
gelmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyoruz.
Bir noktayı da vurgulamak isterim. İç denetimin
gelişmesi için Denetim Komitelerinin Yönetim
Kurulları içerisindeki işlevinin açıkça belirtilmesi ve hissedarlar tarafından da desteklenmesi
gerekiyor. Yasal düzenlemelerle zorunlu hale
gelen Denetim Komiteleri üyelerinin de bağımsız yönetim kurulu üyelerinden oluşması
ve icradan tamamen bağımsız olarak faaliyet
göstermesi, iç denetim faaliyetlerinin tarafsız,
objektif yürütülmesine yardımcı olacaktır.
“Kurumlar Kalite Güvence
Değerlendirmesine düzenli olarak
tabii tutulmalı”
Ülkemizde finans sektöründe iç denetimin
uluslararası standartlarda gelişimi için sizce
neler yapılmalıdır?
Bu konuda ilk ve belki de en önemli adım, yeterli sayıda ve uygun nitelikte kaynak tahsisidir.
Bu da kurumların faaliyetlerine uygun bir planlama ile mümkün. Müfettişler kurumun hali
hazırdaki tüm faaliyetleri hakkında bilgi sahibi
olacak şekilde eğitilmeli ve bu eğitim sürekli hale getirilerek değişen koşullar, yeni ürün
ve hizmetler de iç denetim hizmetinin sunulmasında dikkate alınmalı. Ayrıca iç denetçiler,
uluslararası düzeyde yetkinlik göstergesi olan
sertifikaları edinmeleri konusunda da çalıştıkları kurum tarafından teşvik edilmeli. Kurumların
iç denetim faaliyetlerinin düzenli olarak Kalite
Güvence Değerlendirilmesine tabi tutulmasının teşvik edilmesi de faydalı olacak.
Türkiye İç Denetim Enstitüsü ile ilgili düşünceleriniz, Enstitü’den talep ve beklentileriniz nelerdir?
Türkiye İç Denetim Enstitüsü, mesleğin gelişimi için uluslararası standartlar, sertifikasyon,
eğitimler, seminerler, ulusal kongreler, toplantılar, kariyer gelişimi ve kariyer imkanları, yayıncılık ve danışmanlık gibi çok sayıda hizmeti
bizlere sunmakta, iç denetçilerin çalışmalarına
katma değer ve farkındalık sağlamakta, gelişme fırsatları yaratmaktadır. Bu bağlamda, iç
denetçilerin meslek örgütü olarak çok önemli
bir işlevi yerine getiriyor. 1995 yılındaki kuruluşundan bu yana iç denetçiler için referans,
güvence ve gurur kaynağı olan Enstitümüze,
bu vesileyle bir kez daha teşekkür ediyor, mesleğimize öncülük eden değerli uygulamalarının
başarıyla devam etmesini diliyoruz.
İç Denetim Dergisi’ni takip ediyor musunuz? Dergi olarak bizden talep ve beklentileriniz nelerdir?
İç denetim mesleğine ilişkin en önemli yerli kaynaklardan biri olan, sektörü ve mesleği
icra edenleri birbirine bağlayan İç Denetim
Dergisi’ni beğenerek takip ediyoruz.
Meslek profesyonellerine bir mesajınız var
mı?
İç denetim mesleğinin giderek ön plana çıktığını, önem ve bilinirliğinin arttığını görüyoruz.
Dolayısıyla iç denetim hizmetine talep de her
geçen gün artmakta. İç denetçi olarak görev
almak isteyen meslek mensubu sayısında da
buna paralel bir artış yaşanıyor. Bu nedenle
işverenler nezdinde yetkinliğin bir göstergesi
olarak meslek profesyonellerine uluslararası
alanda geçerli sertifikalar edinmelerini tavsiye
ediyoruz. Bunun yanı sıra, çok çalışmak, sabır
ve gayret ile denetim yeteneklerini ve yetkinliklerini zaman içinde arttırmak, önemli ile
önemsizi birbirinden iyi ayırt etmek, mesleki
gelişmeleri yakından takip etmek ve hepsinden
önemlisi mesleği icra ederken etkin bir iletişim
sergilemek başarıyı beraberinde getirecektir.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
meti verecek iç denetçilerin taşıması gereken
asgari niteliklerin belirlenmesini önemli buluyoruz. Nitekim iç denetimin en büyük çatısı olan
IIA, dünya genelinde iç denetim hizmetinin
standartlarını belirlemiş, iç denetçileri bu standartlara uygun çalışmaya davet etmiştir. IIA
halen yürüttüğü eğitim ve sınavlar aracılığıyla,
standartlara uygun yetkinlikte olan iç denetçileri çeşitli sertifikalarla belgelendiriyor. Teftiş
Kurulumuzda da bu tür sertifikalara sahip iç denetçilerin istihdamına önem vermekteyiz. Bankamız kurul üyelerimizi bu sertifikalara sahip
olmaları yönünde destekleyerek, bu amaçla bir
bütçe de ayırıyor. Hali hazırda kurul üyelerimiz
arasında CIA, CFE, CRMA, SMMM, CCNA ve
ITIL V3 CC unvanlarına sahip müfettişlerimiz
bulunuyor. Tüm üyelerimizi bu tür yetkinlik sertifikalarına sahip olmaları için destelemekte ve
ilgili eğitimlere katılımlarını sağlamaktayız.
44
45
YAKIN PLAN
YAKIN PLAN
“Denetim Başkanlığımız
Gruba yönetici yetiştirme
misyonunu sürdürüyor”
Yıldız Holding bünyesinde 28 yıldır faaliyet gösteren İç Denetim Başkanlığı, 2010 yılında
yeniden bir yapılanma geçiriyor. Yıldız Holding İç Denetim Başkanı Emre Şehsuvaroğlu,
köklü bir denetim kültürüne sahip olduklarını belirterek, İç Denetim Başkanlığının,
Gruba yönetici yetiştirdiğini de vurguluyor.
celemeleri gibi denetimleri genelde finans muhasebe alanında uzman denetçiler tarafından
gerçekleştiriliyor. IT sistem ve süreçlerinin denetimini yapan ekibimiz de kendi alanında uzmanlaşmış, IT denetçilerinden oluşuyor. Başkanlığımız bünyesinde yapılan tüm çalışmalar
risk odaklı olarak icra ediliyor. Özellikle sistem,
süreç ve IT denetimlerinde planlamadan raporlamaya tüm süreçler, risk odaklı ele alınıp
denetleniyor.
Departmanınızda özel bir iç denetim yazılımı kullanıyor musunuz?
Yıldız Holding İç Denetim Ekibi ve Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğümüzce geliştirdiğimiz ve
bulgularımızı çalışma kağıtlarımızdan raporlarımıza en efektif ve hızlı yoldan taşımamızı sağlayan “Raportör” adlı bir uygulama kullanıyoruz.
Ayrıca çıkan her denetim raporu intranetimiz
üzerinde “Bulgusayar” adını verdiğimiz ve
yine tamamen Yıldız Holding olanaklarıyla geliştirilen sisteme yükleniyor ve gerek denetlenen grup şirket yönetimi gerekse üst yönetim
nezdinde takip edilebiliyor. Burada şirketler tarafından alınacağı söylenen aksiyonlar, termin
tarihleri, bu bulguların giderilmesinden sorum-
lu kişi/departman ve bulguların son durumu
yani hala açık olup olmadığı vs. de izlenebiliyor.
Bunlara ilaveten departmanımızda kullanılan
“Denetim Süreci Yönetimi” yazılımını, son altı
aydır test ediyoruz.
“Mesleki olarak yetkin ve
sertifikasyon tarafında zengin bir
departmanız”
Meslekle ilgili gerek ulusal ve gerekse de
uluslararası gelişme ve uygulamaları nasıl
takip ediyorsunuz?
Meslekle ilgili ulusal ve uluslararası gelişmeleri
üye olduğumuz mesleki kuruluşların düzenlediği seminerler, toplantılar, kongreler vasıtasıyla
takip etmeye çalışıyoruz. Ayrıca mesleki olarak
yetkin ve sertifikasyon tarafında zengin bir departman olduğumuz için üye olunan mesleki
örgütlerin yayımladıkları kitap, dergi gibi yayınlara üyeyiz. Bu yayınlar, görev verdiğimiz bir
denetçi tarafından yakından takip edilip, özetleri, ortak alanda tüm denetçilerin ulaşabileceği
şekilde güncelleniyor. Bunlara ek olarak her iki
haftada bir Cuma günleri düzenlediğimiz bir
koordinasyon toplantısı var. Burada denetim
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Emre Şehsuvaroğlu
Yıldız Holding iç denetim biriminin organizasyonel yapısı, personel sayısı ve bağlı olduğu organ hakkında bilgi verebilir misiniz?
Yıldız Holding İç Denetim Başkanlığı, Yıldız Holding bünyesinde yaklaşık 28 yıldır faaliyet gösteriyor. Toplam 21 çalışanıyla, 12,4 milyar lira
(2012) ciroya sahip Grubumuza merkezi olarak
denetim hizmeti sağlıyor ve doğrudan Holding Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Murat
Ülker’e bağlı olarak işlevlerini yerine getiriyor.
Çok köklü bir denetim kültürü ve anlayışına sahip olan Başkanlığımız, 2010 yılı sonunda ciddi
bir yeniden yapılanma geçirerek, bugün birçok
değişik alanda farklı denetim türleri icra edebilen bir yapıya kavuştu. Başkanlığımız denetim
faaliyetlerini icra etmenin yanı sıra geçmişten
süregelen Gruba yönetici yetiştirme misyonunu da sürdürüyor.
Holding bünyesinde ne tür denetimler gerçekleştiriliyor? Risk odaklı denetim ve bilgi
teknolojisi denetimleri yapılmakta mıdır?
Bu tür uzmanlık isteyen iç denetim hizmetleri için bünyenizde iç denetçi istihdam ediyor musunuz?
Yıldız Holding Denetim Başkanlığı olarak, çok
tecrübeli ve yetkin bir ekibimiz olduğunu söyleyebilirim. İş denetimi olarak adlandırdığımız
süreç denetimi, finansal denetim, uygunluk
denetimi, performans denetimi, suistimal in-
İstihdam edeceğiniz iç denetçiler için ne tür nitelikler arıyorsunuz?
İstihdam edeceğimiz kişilerin Yıldız Holding İnsan Kaynakları kriterlerine uyması ilk kriterimiz. Burada tecrübesi ve yaşı ne olursa olsun “Yıldız Holding Liderlik Modeli”ne uygun veya uyma potansiyeli taşıyan adayları
değerlendiriyoruz. Bu kriter de iki ana ayaktan oluşuyor, bireysel ve performans kriterler. Kişilik anlamındaki
bireysel kriterler, özellikle biz denetçiler için büyük önem arz ediyor. Aramıza katacağımız takım arkadaşlarımızı iyi ahlaklı, dürüst, iletişim ve empati becerileri yüksek kişiler arasından mesleki ehliyete sahip veya
sahip olmaya aday, yüksek performans odaklı kişiler arasından seçmeye gayret gösteriyoruz.
Tecrübeli ve yeni mezunlar için olmak üzere iki ayrı işe alım programımız mevcut. Yeni mezun işe alımlarında departmanımızda uzun süreli staj yapmış kişilere öncelik vermeye çalışıyoruz. Keza stajer olarak
aldığımız kişilere, kesinlikle idari, yüzeysel işler yaptırmayıp, bilgi transferi sağlayacak detaylı olarak sahada
uygulamalı eğitim veriyoruz. Dolayısıyla staj sürelerinin sonunda adaylar bizim için yeni üniversiteden
mezun olmuş adaylara göre tecrübe ve bilgi birikimi açısından daha öncelikli oluyorlar.
Tecrübeli işe alımlarında departmanımızın mevcut eksikleri çerçevesinde, yetkinliklerimizi daha üst noktalara taşıyacak, çok yönlü kişiler arıyoruz. Özellikle mesleki ehliyeti mesleki sertifikalandırılmış adaylara
öncelik veriyoruz. SMMM, CIA, CISA vb. gibi mesleki sertifikalara bakıyoruz. Çok fazla yurt dışında mukim
şirketimiz olduğundan, akıcı bir İngilizce de olmazsa olmazlarımızdan. Bunların haricinde adayların ERP
uygulamalarına (özellikle SAP ve AS400) aşina olmaları da tercih nedeni olabiliyor.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
“Yıldız Holding Liderlik Modeli’ne uygun adayları değerlendirmeye alıyoruz”
46
47
YAKIN PLAN
YAKIN PLAN
Yıldız Holding İç Denetim Ekibi
“Kurumların işleyiş, raporlama
ve dolayısıyla karar alma
süreçlerinin bir iç denetim
fonksiyonu ile güvence
altına alınması, kurumsal
sürdürülebilirlik açısından önem
taşımaktadır.”
mesleğinde, ilgili raporlama standartlarında
veya en iyi uygulamalar açısından ortaya çıkan
yenilikler tartışılıp, bilgi paylaşımı yapılıyor. Bu
toplantıların haricinde yılda en az bir kez düzenlediğimiz “Strateji Toplantısı” adını verdiğimiz
yıllık planlama toplantımızda mesleki olarak
ortaya çıkan önemli gelişme ve uygulamalar
detaylı olarak ele alınıp, sunumlar vasıtasıyla
farkındalık yaratılıyor.
İç denetçilerin mesleki gelişimlerini sürdürmeleri ve kendilerini geliştirmeleri için neler
yapıyorsunuz?
İç denetçilerimiz yani insan kaynağımız en çok
önem verdiğimiz bir konu. İnsan kaynağımızın
bilgi birikimini ve yetkinliklerini artırmak amaçlı,
temelde iki farklı eğitim politikamız var. Bunlardan ilki Holding genelinde yayımlanan bir
katalog üzerinden istenilen hemen her konuda
alınabilme imkanı olan eğitimlere, departman
personelimizin eksikleri ve ihtiyaçlarımız doğrultusunda katılımını sağlamak. Bir diğeriyse,
departman olarak en çok eksikliğini hissettiğimiz konuları tespit ederek, söz konusu konularda dışarıda en iyi eğitimi veren kurumdan
bu konularda eğitim tedarik etmek. Departmanımız tarafından tespit edilen hususlarda aldığımız eğitimler, genelde denetim mesleği ve
yetkinlerimizin artırılmasına yönelik daha teknik
eğitimler olarak da tanımlanabilir.
İç denetimin sertifikalı kişilerce yapılmasının ne tür faydaları vardır? CIA veya benzeri
sertifikalara sahip iç denetçileriniz var mı?
Uluslararası geçerliliği bulunan sertifikaların alınması konusunda personelinize yönelik bir programınız bulunuyor mu?
Sertifikalı denetçiler, sertifika sınavlarına hazırlanırken ister istemez en güncel ve en iyi
uygulamaları görme, bilgilerini tazeleme ve
kendilerini geliştirme şansı buluyor. Dolayısıyla bu kişiler yapılan denetimlerin şirketlere
katkısı daha yüksek olabiliyor. Ancak sertifika,
başlı başına denetim mesleği hakkında her şeyi
bildiğinizi göstermez, sadece sizin belli bir baz
bilginiz olduğunu gösterir. Bunu bu şekilde ele
alıp, sertifikayı tecrübe ile harmanlayıp yeni gelişmeleri ve uygulamaları yakından takip etmek
ve özümsemek gerekiyor.
Bünyemizde yer alan denetçilerin 9’u SMMM,
8’i CRMA, 4’ü CISA, 2’si CIA belgelerine haizdir. Ben de dahil olmak üzere 20 denetçi arasından 10 kişi birden fazla sertifikaya sahip.
Gerek yetkinlik gerek sertifikalı denetçi bakımından departmanımız bir bütün olarak alanında Türkiye’nin en önde gelen kadrolarından
biri. Amacımız 2015 yılı sonuna kadar sertifika
sahibi olmayan 6 denetçimizin tamamının en
az bir sertifika sahibi olması. Bunun gerçekleşmesi için her türlü eğitim ve eğitim materyali
sağlanmakta ve çalışanlarımıza sponsor da olunuyor.
Türkiye’de iç denetim ile ilgili son yıllarda
çok önemli düzenlemeler yapıldı. Yapılan bu
Türkiye’de iç denetimin halen gelişmekte olan
bir olgu olduğunu öneminin her geçen gün
daha da fazla anlaşılmaya başlandığını düşünüyoruz. Yeni TTK’da da atıfta bulunulduğu gibi
yönetim kurulu, şirketin faaliyetleri hakkında
bilgi sahibi olmak ve işlemlerin seyrini izlemek
için komite ve komisyonlar kurmasının yanı
sıra bağımsız ve objektif bir güvenceye ihtiyaç
duyacaktır. Bu konuda en etkin desteği, ana
görevi bir kurumun faaliyetlerini geliştirmek ve
onlara değer katmak amacını güden bağımsız
ve objektif bir güvence ve danışmanlık faaliyeti
olan “İç Denetim” fonksiyonu vasıtasıyla alabileceği açıktır. Kurumların işleyiş, raporlama
ve dolayısıyla karar alma süreçlerinin bir iç denetim fonksiyonu ile güvence altına alınması,
kurumsal sürdürülebilirlik açısından önem taşımaktadır. Bu nedenle pay ve menfaat sahiplerinin hak ve çıkarlarını korumak sorumluluğunda
olan yönetim kurulları için güvence teşkil eden
bir iç denetim fonksiyonu ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır. Keza, şirket hangi büyüklükte
olursa olsun, şirkette, muhasebeden tamamen
bağımsız, uzmanlardan oluşan, etkin bir iç denetim örgütüne gereksinim olduğu, bir anonim
şirketin denetiminin sadece bir bağımsız dış
denetim kuruluşuna bırakılamayacağı kanun
gerekçesinde vurgulanmaktadır.
“TİDE’nin öncü katkılarını takdir
ediyoruz”
Ülkemizde reel sektörde iç denetimin ulus-
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
düzenlemeler ve Türkiye’deki iç denetimin
bulunduğu yer hakkında düşünceleriniz nelerdir?
48
49
YAKIN PLAN
YAKIN PLAN
İç denetimin gelecekteki konumu hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
İç denetim mesleğinde önümüzdeki dönemlerde risk bazlı denetimlerin öneminin hızla artarak denetim kaynağı veriminin maksimize edilmesinin daha da önem kazanacağını düşünüyoruz. Özellikle bilgisayar destekli
denetim tekniklerinin yaygınlaşarak, periyodik denetimlerden “continuous audit- sürekli denetim” konseptine geçişin hızlanacağını ve denetim departmanlarında bu yetkinliğin ön plana çıkacağını öngörüyoruz.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
lararası standartlarda gelişimi için sizce neler yapılmalıdır?
Ülkemizde reel sektörde iç denetimin uluslararası standartlarda gelişimi için sektördeki
şirketlerdeki iç denetim faaliyetleri ve yarattığı
katma değerle alakalı farkındalık seviyesinin
artırılması gerekiyor. Bu konuda meslek profesyonellerinin yanı sıra meslek örgütümüz
TİDE’nin de öncü katkılarını yakından takip
ediyor ve takdirle karşılıyoruz. Burada tabiki
iş sadece TİDE’ye değil bu mesleği icra eden
herkese düşüyor ve herkesin uluslararası standartlarda iç denetimin ne olduğu, denetlenen
şirket ve süreçlerine ne gibi bir katma değerinin olduğunu denetlenen şirket yönetimine/
çalışanlarına çok iyi aktarıyor olması gerekiyor.
Bu kapsamda Uluslararası İç Denetim Standartlarına uyumu da çok önemsiyor ve destekliyorum. Biz Yıldız Holding İç Denetim olarak bu sene itibarıyla uluslararası bir denetim
firması ile kalite güvence hizmeti alımı hususunda anlaştık ve bu sayede yaptığımız işin
uluslararası standartlarla uyumu hususunda
ne durumda olduğumuzu görüp, varsa eksik
“Yıldız Holding İç Denetim Ekibi
olarak, mümkün olduğunca
TİDE’nin faaliyetlerine iştirak
etmeye çalışıyoruz. Ayrıca,
TİDE Akademi’nin düzenlediği
eğitimleri çok önemsiyoruz.”
çıkan yönlerimizi geliştirmeye odaklanacağız.
Türkiye İç Denetim Enstitüsü ile ilgili düşünceleriniz, Enstitü’den talep ve beklentileriniz nelerdir?
TİDE hiç kuşkusuz iç denetim mesleğinin
Türkiye’de gelişmesinde, iç denetim yapısının şirketlerde öneminin anlaşılarak farkındalık seviyesinin artırılmasında öncü ve lider
bir kurum olarak önce çıkıyor. Biz de Yıldız
Holding İç Denetim Ekibi olarak mümkün
olduğunca TİDE’nin faaliyetlerine iştirak etmeye çalışıyoruz. Ayrıca, TİDE Akademi’nin
düzenlediği eğitimleri çok önemsiyoruz ve
bunların içeriğinin ve çeşitliliğinin uluslararası
standartların gelişimine paralel artarak devam
etmesini istiyoruz.
İç Denetim Dergisi’ni takip ediyor musunuz? Dergi olarak bizden talep ve beklentileriniz nelerdir?
İç Denetim Dergisi’ni en fazla TİDE üyesi olan
kurumlardan birisi olarak çok yakından takip
ediyoruz. İç Denetim Dergisi’nde de iç denetim mesleği ile ilgili en son gelişmelere, standartlardaki değişikliklere ve yeni yaklaşımlara
artarak yer verilmesini bekliyoruz.
Meslek profesyonellerine bir mesajınız var
mı?
Buradan meslek profesyonellerine mesleki gelişimin önemini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Denetçilerin gelişimine ve mesleki sertifikasyonlar vasıtasıyla yetkinliklerinin artırımına
çok önem vermeliyiz çünkü kişilerin mesleki
gelişimi ve yetkinliklerinin artırılması aynı şekilde yapmış oldukları denetim işinde yaratacakları katma değeri de maksimize edecektir.
TİDE Yayınları arasından yeni bir kitap daha
çıktı: Sosyal Medya - Kurumsal Yönetim ve
Risk Rehberi. Bir sosyal medya ile denetim
uzmanının kaleme aldığı ve Uluslararası
İç Denetçiler Enstitüsü (IIA) tarafından
yayımlanan bu kitabı TİDE Akademik
İlişkiler Komitesi Üyesi Tuğrul Bozbey
çevirdi. Kitap, sosyal medyanın kurumlarda
giderek öneminin arttığı günümüzde,
tüm yönetici ve çalışanların ayrıntılı bilgi
edineceği bir kaynak niteliğinde… Kitabı
dilimize çeviren Tuğrul Bozbey sorularımızı
yanıtladı.
Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Öncelikle Türkiye İç Denetim Enstitüsü’nün
çok değerli üyelerinin katkıları ve özverili çalışmalarıyla yayına hazırladığımız, Sosyal Medya
Kurumsal Yönetim ve Risk Rehberi çeviri kitabının sosyal medyanın risk ve fırsatlarının
yönetilmesinde çalıştıkları kurumlara değer
katmak isteyen bütün profesyonellere ve
meslektaşlarımıza yararlı olmasını diliyorum.
Kısaca kendimden bahsedecek olursam; Fatih
Üniversitesi Ekonomi Bölümü lisans ve Selçuk
Üniversitesi İşletme Bölümü yüksek lisans
derecesine sahibim. İş hayatıma 2004 yılında Kuveyt Türk Katılım Bankası Teftiş Kurulu
Başkanlığı’nda müfettiş yardımcısı olarak başladım. 2009 yılına kadar Türkiye’nin çeşitli illerindeki şubelerde teftiş görevlerinde bulundum.
2009 yılından bu yana ise yine Kuveyt Türk’te
bilgi sistemleri müfettişi olarak çeşitli denetim
görevleri üstlendim. Farklı kapsamlardaki teftiş görevleri için İngilizce standartlar ve kaynaklardan yararlanılması ve teftiş raporlarının
çevirilerinin hazırlanması ihtiyaçları nedeniyle
teftiş görevimin bir parçası olarak Türkçe’den
İngilizce’ye ve İngilizce’den Türkçe’ye çeviri
deneyimi edindim. CRMA sertifikası sahibiyim
ve Türkiye İç Denetim Enstitüsü Akademik İlişkiler Komitesi üyesiyim.
Bu kitabın seçilmesine ve çevirisinin yapılmasına nasıl karar verildi?
Danışmanlık firmalarının son yıllarda gerçekleştirdiği anket ve analizlerin sonuçlarından her
ölçek ve sektörden kurumların sosyal medya
fırsat ve risklerinin nasıl yönetilmesi gerektiği
sorularına yanıt aranmakta olduğunu gözlemliyoruz. Benzer şekilde çalıştığım kurum da bu
yeni iletişim ortamının denetlenmesi görevini
bana verdi. Öncelikle sosyal medyayı anlayarak
risk ve fırsatlarını yönetmek için neler yapılması gerektiği üzerine çeşitli kitap ve iyi uygulama
örneklerinden araştırmalar yaptım. Araştırmalarımda pek çok kaynaktan yararlı bilgiler edinmiş
olmakla birlikte denetim çalışmasının ana çerçevesini bu kitaptan yararlanarak oluşturdum.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
“Gelecekte risk bazlı denetimin önemi artacak”
Sosyal medya konusunda
merak ettiğiniz her konu
bu kitapta…
50
51
YAKIN PLAN
YAKIN PLAN
Çeviri ne kadar sürdü? Zorlandığınız alanlar
oldu mu?
Kitabın çevirisi düzenli ve yoğun bir çalışmayla
yaklaşık üç ay sürdü. Çeviri sonrasında editörler profesyonel çevirmen Baki Enis Balakbabalar ve Kuveyt Türk Teftiş Kurulu’ndan meslektaşım Selman Ortaköy ile ekip halinde iki
ay daha uygun gördüğümüz değişikliklerin ve
düzeltmelerin yapılması için çalıştık. Genel anlamda her çeviri çalışmasında karşılaşılabilecek
çeşitli sorunlara ve zorluklara çözüm üretilmesi gerekti. Teknik bilgiler aktardığı düşünülen
mesleki bir kitap gibi görünse de yazarların
esprili ve samimi yazım tarzı; kullanılan deyimler ve söz oyunları; Amerikan tarih ve kültürüne özgü öğelerin varlığı gibi pek çok nedenle
çevirinin eşdeğerliğini sağlamak için yoğun çalışmalar yapmak gerekti. Çeviri sürecinde hem
anlamı hem de çevrilen metnin işlevinin aktarılması, aynı zamanda da kitabın genelinde tutarlı
bir anlatım sağlanabilmesi için editörlerle uzun
toplantılar ve çalışmalar yaptık. En nihayetinde
bu eserin karşılaştığımız zorluklara değdiğini
düşünüyorum.
Kitabın içeriğinden de kısaca bahseder misiniz? Okuyucular kitapta neler bulacak?
Kitap yedi bölümden ve faydalı bilgilerin yer
aldığı eklerden oluşuyor. Çalıştıkları kurumda
sosyal medya faaliyetlerinin, kurumsal yönetiminde ve denetiminde sorumluluk üstlenen
bütün yönetici ve çalışanların kapsamlı ve ayrıntılı bilgiler edinebileceği bir kaynak olması
hedefiyle kaleme alınmış.
Birinci bölümde sosyal medyayı ve getirdiği
yanın takibi, temel ve gelişmiş sosyal medya
takibi olarak iki aşamada inceleniyor ve eklerde
sosyal medya takibinde yararlanılacak internet
sitelerinin bir listesi de yer alıyor. Sosyal medyanın kurumlar üzerindeki etkilerinin ölçülmesi
için marka bilinirliği ve farkındalığı, müşteri hizmetleri, insan kaynakları, yeni ürün geliştirme
faaliyetleri ile satış ve pazarlama alanlarındaki
ölçümlerde kullanılabilecek başarı ölçütlerine
örnekler veriliyor.
Dördüncü bölümde kurumların iç ve dış paydaşlarına yönelik sosyal medya politikalarının
oluşturulması süreci, sosyal medya politikalarında yer alması gereken hususlar, politikalara
uyumluluğun sağlanması için yapılması gerekenlere değiniliyor.
risk ve fırsatları açıklayacak biçimde sosyal
medya gelişiminin zaman sıralı incelemesi yer
alıyor. Sosyal medya, getirdiği yeniliklere bağlı
olarak, ana hatlarıyla “herkesin” artık bir yayımcı olmasını sağlayan internet tabanlı yayımcılık
teknolojileri şeklinde tanımlanarak, bu yeni iletişim ortamının getirdiği risk ve fırsatların anlaşılması ve bunların uygun biçimde yönetilmesini
sağlayacak yönetim, risk ve kontrol yapılarının
oluşturulmasının önemi üzerinde duruluyor.
İkinci bölümde kurumsal sosyal medya stratejisi ve bu stratejiye bağlı sosyal medya planlarının oluşturulması üzerinde duruluyor. Gelirlerin
artırılması, müşteri memnuniyeti ve sadakatinin artırılması, en iyi niteliklere sahip insan kaynağının edinilmesi ve elde tutulması, yeni ürün
geliştirme çalışmaları ile marka farkındalığı ve
algısının geliştirilmesi gibi başlıca iş hedeflerinin sosyal medyadan yararlanılarak, gerçekleştirilmesine yönelik başarılı gerçek uygulamalar
detaylandırılıyor.
Üçüncü bölümde sosyal medyadaki iletişimin
takip edilmesi ve kurumlara olan etkilerinin
ölçülmesi konularına değiniliyor. Sosyal med-
Beşinci bölümde sosyal medyayla ilgili strateji
ve planlama riskleriyle, operasyonel faaliyetlere ve iş süreçlerine ilişkin riskler ele alınıyor.
Doğru stratejilerin belirlenememesi ve iş hedefleriyle hizalandırılamaması, sosyal medya
faaliyetlerinin yönetilmesi için oluşturulan organizasyonel yapının doğru konumlandırılamaması, yeterli yetkinliğe sahip olmayan personele sosyal medya faaliyetlerinde sorumluluk
atanması, beklenmedik durum ve krizlere karşı
hazırlıklı olunmaması ve benzeri riskler detaylandırılıyor.
Altıncı bölümde stratejik, taktiksel ve operasyonel seviyelerde sosyal medya faaliyetlerinin yönetim ve gözetiminin sağlamak
amacıyla gerekli organizasyonel yapıların
kurulmasına değiniliyor. Üst düzey yönetim,
ilgili tüm departmanlar ve tüm çalışanların
sosyal medyaya ilişkin rol ve sorumluluklarının belirlenmesi; hedefler, görev tanımları ve
başarı ölçütlerine ilişkin tanımlamaların yapılması; tüm paydaşlar arası iletişim kanalları ve
yöntemlerinin, olay yönetimi ve olayların yetkililere bildirilmesi aşamalarının belirlenmesi
konuları açıklanıyor.
Yedinci bölümde ise örnek bir sosyal medya
denetim programına yer veriliyor. Örnek denetim programında şu ana başlıklar altında sınıflandırılmış kontroller listeleniyor:
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Sosyal medya yönetişimi ve gözetimi
Sosyal medya stratejisi
Sosyal medya planı
Sosyal medya planının uygulanması
Başarı ölçütleri
Sosyal medya takibi
Eğitim
Sosyal medya politikası
Yasal uyum
İç denetçi olarak, şirketlerin sosyal medyaya bakışı nasıl? Kurumlar sosyal medyayı
nasıl kullanmalı?
Birkaç yıl öncesine kadar şirketlerin paydaşlarıyla iletişim kurmak için yeteri kadar uzun bir
sürede tasarlanarak hazırlanmış ilan ve reklam çalışmaları yeterliydi. Herhangi bir kurum
ya da olay hakkında televizyon, radyo ve yazılı
basın dışında herhangi bir kanalda toplumsal
gündem oluşturmak mümkün değildi. Sosyal
medyanın ortaya çıkışıyla, kurumların iletişim
kanalları üzerindeki mutlak hakimiyetinin son
bulduğunu görüyoruz. Kurumlar, kontrolleri
dışındaki bir ortamda her an kendileri hakkında konuşulması nedeniyle, eskisine göre artık
daha hızlı ve hazırlıklı olmak zorunda. Daha
önceleri sosyal medyada yer almayı net bir biçimde reddeden pek çok kurum bile artık kendilerince uygun gördükleri sosyal platformlarda
aktif bir biçimde paylaşım yapmaya başlamış
durumda. Tabii ki her kurum sosyal medyanın her alanında faaliyette olamayacak. Bazı
kurumlar için sosyal medyada yer almak, bu
ortamdaki iletişim ve pazarlama imkanlarından
yararlanmak hayati öneme sahipken, bazı kurumlar için yalnızca sosyal medyada kendileri
hakkında konuşulanları takip etmek, gerektiği
durumlarda aksiyon almak en doğru karar olacak. Böyle bir durumda, yani sosyal medyada
herhangi bir faaliyette bulunmama kararının
bile yönetim kademelerinde stratejik bir karar
olarak alınması gerekiyor. Örneğin, orta ya da
daha alt kademelerdeki departman ve birimlerin, sosyal medyada iyi niyetli de olsa genel kurum stratejisiyle çelişecek faaliyetlerinin engellenmesi için gerekli önlemlerin alınmış olması
gerekiyor. Özetle kurumlar, öncelikle sosyal
medyanın görmezden gelinemeyeceği gerçeğini akılda tutarak, bu alanda ne kadar etkin ol-
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Kitabı bir sosyal medya ile bir denetim uzmanının bir araya gelerek yazmış olması, sosyal
medyanın kurumsal yönetimi ve risklerinin engellenmesi için incelenmesi gereken alanların
ayrıntılarıyla anlaşılmasını sağlıyor. Bu anlamda, kurumların sosyal medyaya ilişkin aradığı
yanıtları içeren kitabın ülkemizdeki kurumlar
için önemli bir ihtiyacı karşılayacağı düşünülerek, Akademik İlişkiler Komitesi ve Yayın Komitesi gündeminde yapılan değerlendirmeler
neticesinde çeviri projesi gündeme alınarak,
gerekli çalışmalara başlandı.
52
53
YAKIN PLAN
YAKIN PLAN
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
maları gerektiği konusunu değerlendirmelidir.
Sonrasında ise sosyal medyaya ilişkin alınan
stratejik kararların uygulanabilmesi için gerekli
organizasyonel düzenlemeler ve kaynak aktarımı yapılmalıdır.
Şirketlerde sosyal medya denetimi konusunda neler söyleyeceksiniz? Riskleri engellemek için şirketler ne gibi tedbirler almalı?
Sosyal medya, kurumlar açısından çok yeni bir
faaliyet alanı olduğundan ve hatta pek çok kurum henüz herhangi bir sosyal medya girişiminde bulunmamış olduğundan bu konudaki bir
denetim faaliyeti güvenceden çok danışmanlık
hizmetleri içerecektir. Sosyal medya faaliyetleri
belirli bir birim ya da departmana devredilerek
bu birim ya da departmanın tek başına bütün
süreci yürütebileceği düşünülse de, bu yanlış
bir varsayımdır. Kurumlarda sosyal medya faaliyetlerine ilişkin sorumluluk atanan birim ve çalışanlar, bu sorumluluklarını yerine getirmek için
diğer pek çok departmanın ve üst yönetimin
desteğine ihtiyaç duyacaklardır. Bilgi güvenliği
riskleri, sosyal medya hesaplarında doğru yetkilendirme yapısı oluşturulması, yasal riskler ve
benzeri pek çok konuda her bir departmanın
sorumluluklarına dair iç denetimin tarafsız ve
bağımsız tavsiyeleri şirketlerin alması gereken
ilk ve başlıca tedbirler olarak değerlendirilmelidir. Bu bakımdan, sosyal medya risklerinin
engellenerek fırsatlarından yararlanılması için
çalıştıkları kurumun stratejik ve operasyonel
bütün süreçlerini, bütün departmanlarını ve kurumsal kültürünü yakından tanıyan iç denetim
birimlerinin sunduğu tavsiyeler, bir kurumun
sosyal medya faaliyetlerine ilişkin planlar arasında öncelikli değere sahip bir eylem planı olarak ele alınmalıdır.
Kurum çalışanlarının sosyal medya kısıtlamalarının sınırı ne olmalı?
Çalışanların özel hayatı ile iş hayatı arasındaki
sınırlar her zaman tartışma konusu olmuştur.
15 yıl öncesine kadar yalnızca sosyal hayat ile
iş hayatı arasındaki sınırlar tartışma konusuyken 10 yıl öncesinde çalışanların iş başında
İnternette geçirdiği zamanın ve İnternet erişim
yetkilerinin kontrol altında tutulması konusu da
öncelikli tartışma maddeleri arasına katılmıştı.
Bugün ise sosyal hayat ile İnternet teknolojilerinin buluşması sonucunda daha karmaşık bir
konu olan sosyal medya kısıtlamaları tartışılmaktadır. Bu karmaşık konuya mobil teknolojiler ile sosyal medya erişiminin artık yer ve zaman sınırlarının kalkmış olması da eklendiğinde
sınırlar ve kısıtlar üzerine alınacak kararların da
fazlasıyla karmaşıklaştığı ortadadır.
Sosyal hayat ile iş hayatı arasındaki sınırlar, gizli
kurum bilgilerinin korunması endişeleri, kurum
itibarının korunması beklentileri ve iş gereği
yerine getirilmesi gereken sorumluluklar sosyal medyanın bu denli gelişmesinden önce de
tartışma konusuyken, bugün kurumların bu
konulardaki endişeleri daha da artmış durumdadır. Sosyal ve özel hayat ile iş için yerine getirilmesi gereken sorumluluklar birbirinin rakibi
olarak görülse de, sosyal medya sayesinde
çalışanların sosyal yetkinliklerinin kurumların
Eklemek istedikleriniz var mı?
Bu kitabı büyük bir keyifle çevirdim. Eşimin
anlayışlı tutumları, Kuveyt Türk Teftiş Kurulu’ndaki yöneticilerimin hoşgörüleri, Türkiye
İç Denetim Enstitüsü’nün çok değerli yöneticilerinin teşvikleri ve Akademik İlişkiler
Komitesi ve Yayın Komitesinin saygıdeğer
üyelerinin katkıları sayesinde kitabın basımı
mümkün oldu. Müfettişlik kariyerimizde mesleki ve kişisel gelişimimizi her fırsatta teşvik
eden Kuveyt Türk Teftiş Kurulu Başkanımız
Bahattin Akça’ya destekleri için buradan teşekkürlerimi sunarım. Yöneticilerim, üstatlarım ve büyüklerimin desteği olmadan bu çeviri
ortaya çıkamazdı. Başta, vizyonu ve yol göstericiliği ile bu çalışmanın önde gelen sponsorları olan TİDE Kurucu ve Onursal Başkanı
Ali Kamil Uzun, TİDE Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Aykaç İğdelipınar, TİDE Yönetim
Kurulu Üyesi Gürdoğan Yurtsever ve Yayın
Komitesi Başkanı Seyfullah Atçı olmak üzere, TİDE Genel Müdürü Ertan Küçükyalçın’a,
Türkçe Kaynak Geliştirme Çalışma Grubu sorumlusu Alp Buluç’a, düzelti çalışmalarındaki
özverili çalışmaları için değerli dostum Baki
Enis Balakbabalar’a ve meslektaşım Selman
Ortaköy’e teşekkür etme fırsatı bulduğum
için ayrıca mutluyum. Kitabın sosyal medyanın kurumsal yönetim ve denetimi alanında
faydalı olması dileklerimle tüm meslektaşlarıma saygılar sunarım.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
iş hedeflerinin başarılmasında eşsiz katkılar
sağlayabileceği de git gide daha çok kabul görmeye başlamıştır. Bu bakımdan, sosyal medya
nedeniyle karşılaşılan bazı risklerin önlenmesine odaklanarak, sosyal medyadan çalışanlar
aracılığıyla sağlanabilecek faydaların da kaçırılmasını önleyecek biçimde “çalışanlara yönelik
sosyal medya politikası” oluşturulmalı, politika
üzerine düzenli eğitimler verilmeli ve politikaya
uyulmaması durumunda karşılaşılabilecek yaptırımlar çalışanlara aktarılmalıdır. Bütün bunlara
ek olarak, sosyal medya kısıtlamalarının aksine,
sosyal medyada kurum hedeflerinin başarılmasında katkıda bulunabilecek çalışanlara gerekli eğitimler verilerek sosyal medyada kurum
adına sosyal medya faaliyetlerinde yer alması
teşvik edilebilir.
54
55
YAKIN PLAN
YAKIN PLAN
Neden özellikle “kurşun askerler”? Bunun
iş dünyasındaki stratejik düşünme ile bir ilgisi olduğunu düşünüyor musunuz?
Benim için bu neden söz konusu değil. Yanıtı
çok daha basit aslında. Çocukken en çok sevdiğim oyuncaklar, oyuncak askerlerimdi. Örneğin arabalara o kadar düşkün değildim.
Bir de bu sevgim özel ilgi alanım tarihle
çok iyi örtüştüğünü düşünürsek, nedeni ortaya çıkıyor aslında.
Hobiler insanı
zenginleştiriyor
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Garanti Bankası ve çeşitli iştiraklerinde Yönetim Kurulu ve Denetim Komitesi
üyesi olarak görev yapan ve 25 yıllık bankacı olan Dr. Cüneyt Sezgin bitmeyen
tutkusu koleksiyonlarını anlattı. Sezgin, denetim gibi zor bir mesleği icra eden
meslek mensuplarının, uzun soluklu iş yaşamlarında kendilerini rahatlatacak bir
hobilerinin olmasını belirtirken aynı zamanda hobilerin insanı zenginleştirdiğinin
de altını çiziyor.
İnsanın kişisel yolculuğunu zenginleştirmesi,
renklendirmesi için bir uğraşının, hobisinin
olması gerektiğini belirtiyorsunuz. Sizi mutlu eden bu hobilerinizden bahseder misiniz?
Dünyaya gelmek bizim inisiyatifimizde olan
bir şey değil ama onu olabildiğince dolu dolu
yaşamak zenginleştirmek bizim elimizde. Bu
konuda herkesin farklı tercihleri olabilir elbette.
Çok eski yıllardan beri okumak, müzik, kültürel
geziler, aktif taraftarlık benim hayatımı zenginleştiren unsurlardan bazıları. Bunların yanında
özellikle ayrı yazmak istediğim bir konu da tarihtir. Tarih (her dönemi ve her türü) benim için
çocukluğumdan beri ilginin de ötesinde geçen
adeta tutku haline gelen bir konu olmuştur.
Zaman içinde bazılarımız bu ilgilerini daha da
derinleştiriyor, bu konularda daha tutkulu, daha
derinlikli, daha sistematik bir yaklaşım sergiliyor. Benim de bu çerçevede aslında kaynağını
çocukluğumda en sevdiğim iki vakit geçirme
alanlarından biri olan ama sonrasında da yukarıda anlattığım gibi ilgi alanlarımla örtüşen
iki koleksiyonum var. Bunlar çizgi roman ve
kurşun asker. Tabii bir de bunların yan ürünü
olabilecek konular var. Örneğin çocukluğumun
oyuncakları, gravürler, afişler ve posterler.
“İnsan ne yapar ne eder, hobisine
zaman bulur”
Yoğun iş temposunda hobilerinize zaman
ve emeği nasıl ayırıyorsunuz?
Benim bir inancım var. İnsanoğlunun enerjisi
eğer bir şeye gerçekten sevgiyle, tutkuyla bağlıysa sınırsızdır. Bu iş hayatında da, sevdiğimiz
insanlar söz konusu olduğunda da ve tabii ki
hobilerimizden söz ettiğimizde de böyledir. İnsan ne yapar, eder zaman bulur. Hatta bunlardan ekstra enerji alıp, daha büyük güçlüklerin
de üstesinden gelir. Her şeye hep aynı zamanı
ayırmak mümkün değil elbette. Zaman zaman
sorumluluklarınız (toplantılar, projeler, seyahatler) hobilerinizden fedakarlık gerektirebilir ama
uzun vadede ve dip toplamda ayrılan süre pek
değişmez. Örneğin, ben yoğun bir işgününün
ardından gece çok uzun saatler çizgi roman
envanter kayıtlarını, tasnifini yapmak için durup
dinlenmeden çalıştığımı çok hatırlarım. Bu beni
fiziksel olarak yorsa da zihinsel olarak tazeler.
“İnsanoğlunun enerjisi eğer
bir şeye gerçekten sevgiyle,
tutkuyla bağlıysa sınırsızdır.”
Koleksiyonculuk pahalı bir hobi midir? Bulduğunuz her objeyi alıyor musunuz? Yoksa
belli özellikler mi arıyorsunuz?
Bu, kişinin tercihleri ve hatta kişiliğiyle doğrudan ilişkili bir şey. Elbette, iyi, nitelikli bir koleksiyon çok ucuz değil ama sanıldığı kadar pahalı
da değil. Önemli olan burada hırsınızın aklınızın,
sağduyunuzun önüne geçmemesi. Öte yandan, birçok koleksiyoner, bunun için yapmasa
da, bu koleksiyonların maddi değeri de vardır.
Yani ileride eğer gerek duyarsanız bu koleksiyonlarınızın maddi geri dönüş imkanı da vardır.
Kurşun askerleri ya da çizgi romanları
İstanbul’da (ülkemizde) nerelerde buluyorsunuz? Yurt dışında özellikle bu iş için gittiğiniz ülkeler var mı?
Batılı örnekleriyle kıyaslanacak düzeyde olmasa da çizgi romanın Türkiye’de bir ikinci piyasası var. Türkiye’de İstanbul (Kadıköy) ağırlıklı.
Bunun yanında internet son yıllarda gelişen bir
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Dr. Cüneyt Sezgin:
Koleksiyonculuğa nasıl ve ilk neyi alarak
başladınız?
Çocukluğumda çok sevmeme rağmen, çok çeşitli nedenlerle elimde tek bir asker veya çizgi
roman kalmamıştı. Koleksiyonculuğa önceden
planlayarak baslamak gibi bir durum olmadı
bende. Sadece sevdiğim objeleri hatırlattığı
için 1996 yılında Londra’dan aldığım birkaç parça askerden sonra alıma devam ettim ve yıllar
içinde bir düzene kavuşup, koleksiyona dönüştü kurşun asker hobim. Çizgi roman koleksiyonumda da benzer bir durum söz konusu. Orada
da 1999/2000 döneminde sahaflardan nostaljik
nedenlerle aldığım birkaç parça örnek zaman
içinde gelişti ve koleksiyona dönüştü.
56
57
YAKIN PLAN
kaynak. Öte yandan benim koleksiyonunum
yüzde 20’lik bölümü yabancı çizgi romanlardan
oluşuyor. Onları da birçok kaynaktan temin
edebiliyorum. Ama en severek yaptığım alışverişler kendimin seçerek, dokunarak, ayrıntıları
hissederek yaptığım alışverişler. Kurşun askerlerde de Türkiye’de kaynaklar var ama maalesef oldukça sınırlı. O nedenle daha çok yurt
dışında alıyorum. Ama orada internet alışverişini neredeyse hiç tercih etmiyorum. İnternet,
kurşun asker söz konusu olduğunda, sürprizlere açık bir mecra.
Ayrıca boyasız kurşun askerleri de kendiniz
boyuyorsunuz. Boyamayı neye göre yapıyorsunuz? Günün birinde, kendi atölyenizi
kurup el yapımı kurşun askerler yapmayı
düşündünüz mü?
Ben hobilerimi asla sadece biriktirme uğraşı olarak görmedim. Bunu da yapanlara saygı duyuyorum ama hobilerinizle ilgili olarak ne kadar yatay
ve dikey entegrasyon yaratırsanız ondan o kadar
daha fazla zevk alır, zenginleştirici etkisini o kadar daha çok hissedersiniz. Benim inancım bu.
O nedenle de askerlerin bir bölümünü de kendim boyuyorum. Küçük de olsa bir şeyleri yarat-
mak, bir eser vücuda getirmek, kendinizden bir
şeyler katabilmek olayla daha fazla bütünleşmenizi sağlıyor. Boyamayı mutlaka dönemin bilinen
tüm kaynaklarına bakarak, renk ve desenlerde
gerçeğe bire bir uymaya özen göstererek yaparım. Yani burada benim için yaratıcılığın sınırı
dönemsel tarihsel gerçeklerdir.
Öte yandan tarihe olan tutkum, ister istemez
çok çeşitli orduların, farklı dönemlerdeki giyim,
kuşam ve donanımlarıyla ilgili uzmanlaşmaya
itti. Tabii bu süreklilik arz etmesi gereken, her
zaman ilerlemeye açık bir alan. Bununla ilgili
ayrı bir arşivim var (bunlara koleksiyonlarımın
yan ürünleri diyorum) ve ilginçtir bu tür kitapları
ben kurşun asker koleksiyonuma başlamadan
almaya başlamıştım. Yani gidişat belliymiş aslında. Tüm bunlara rağmen boyamanın sanatsal boyutunda iddialı değilim. O ayrı bir yetenek. O nedenle benimki amatör bir çaba olarak
kalmaya mahkum görünüyor.
Kurşun askerleri toplarken veya çizgi romanları okurken bir nevi bir tarih çalışması
da yapıyorsunuz. Savaşlar, savaşlarda kullanılan silahlar, giyilen üniformalar, o döne-
min kahramanları vs. Bu konuda da zengin
bir arşive ve bilgiye sahipsiniz.
İlginçtir, Amerikan Bağımsızlık Savaşını anlatan
ve Türkiye’de en çok okunan Teksas, Tommiks
gibi kitapları İtalyanlar üretmiş, Amerikalılar değil. 2. Dünya Savaşı bitip, yeni bir dünya kurulurken, ABD’ye hayranlık da had safhada. Teksas, Tommiks ABD tarihini anlatır ama bunları
Amerikalılar bilmez. Onların kahramanları farklı.
Sadece kahramanlarından bile bir ülkenin kültürünü öğrenebilirsiniz. ABD’li kahramanlar hep
dünyayı kurtarır, Süpermen, Spidermen, Batman gibi doğaüstü güçlere sahipler. Avrupa’da
böyle kahraman bulamazsınız. Avrupa’da uçan
bir kahraman yok ama onlar da ölmezler.
İskoç, İrlandalı, İngiliz askerlerinden oluşan
yani kraliçenin muhafızlarının üniformaları görünüşte aynıdır ama onları ayırt eden düğmelerinin sıralanışıdır. Bazıları iki düğme alt alta
sıralanırken, bir diğeri çapraz diğeri de tek sıra
gidiyor. Bilenler hemen bunu fark ediyor ve
bunlar kraliçenin İskoç muhafızı diyebiliyorlar.
Her şey bu kadar basit değil, bunun arka planı
var, geleceği, geçmişi var, ilişkide olduğu başka şeyler var. Özel ilgi alanı yaratmak, bir şeye
merak sarmak, onun derinliğine inmek size disiplin de veriyor. Ayrıntılara verilen önem, görsellik, o alanda derinleşme gibi…
Çok sevdiğiniz bir arkadaşınıza, bir çocuk
heyecanı ile koleksiyonlarınızı gösterdiğiniz
oluyor mu?
Koleksiyonlarım, hobilerim benim için kişisel
bir yolculuktur. Ya da bir başka deyişle, hiç kimse görmeseydi de aynı tutku ve zevkle koleksiyonlarımı yapardım. Ama elbette paylaşıldıkça
artan her türlü mutluluk, keyif gibi koleksiyonlarımı dostlarımla, meraklılarıyla paylaşmak da
ayrı tür bir keyif verir bana. Başkalarının da bu
tür alanlarda yaptıklarını öğrenmek beni heyecanlandırır.
İlk çizgi romanınızı ya da ilk aldığınız çizgi
romanı hatırlıyor musunuz?
Çizgi roman diğer kitaplar yanında benim en
büyük eğlencelerimden birisiydi çocukluğumda. Ancak, ilk okuduğum çizgi romanı hatırlamıyorum. Ama bugün o döneme ait kitaplarından
bazılarının sayfalarını karıştırdığımda, o kitabı ilk
okuduğum ana ve mekana zihinsel bir dönüş
(flashback) yaşayabiliyorum. Tanımlanması,
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
YAKIN PLAN
58
59
YAKIN PLAN
YAKIN PLAN
Çizgi roman konusunda ciddi bir kütüphaneye de sahipsiniz. Bu kadar yayını nasıl
tasniflediniz?
Bu da benim için koleksiyonerliği zenginleştiren uğraşlardan bir tanesi. Yine çok eski
yıllardan gelen arşivci, tasnifçi bir yanım var.
Düzen, kayıt benim için her zaman çok önemli
olmuştur. Yani yaptığım mesleğin bana kazandırdığı değil de, benim aslında mesleğime de
yansıttığım bir kişilik özelliğim. O nedenle tüm
yayınları düzgün bir şekilde sınıflar, zaman zaman fiziki sayım yapar ve güncellerim. Ayrıca,
bu yayınlarla ilgi ayrıntılar (yayın evi, basım evi,
yıl, yer, sanatçı vb.) ve ek kaynakçaları sürekli
takip eder, kayıt altına alır ve güncellerim. Kısaca söylemek gerekirse, objeleri almak ve
sergilemek benim koleksiyonerlik maceramda
sadece buzdağının ucudur.
Ülkemizde çizgi roman geleneği şimdilerde pek yaygın olmasa da bir yayınevi klasik romanları çizgileştirmeye başladı. Genç
Türk çizerleri takip ediyor musunuz? Yurt dışındaki çizerlerle ve çizgi roman kültürüyle
Hobilere de iş titizliği gösterdiğinizi anlıyoruz. Bunun öneminden bahsedebilir misiniz?
Yaptığım her işi (belki de biraz fazlasıyla) ciddiye alan bir yapım var. Aslına bakarsanız, en
doğrusu budur diye bir iddiam da yok. Ama bu
benim işte. O nedenle, haklısınız, hobilerimi de
çok ciddiye alıyorum. Öyle olmasaydı, biraz paradoksal ama benim için bu kadar uzun süreli
ve keyifli olmazdı.
“Ülkemizde hobi edinme
konusunda eksiklik var”
Hobileriniz size neler kazandırdı? İş dünyası ile bu
konuda paylaşmak istediğiniz mesajınız var mı?
Bunu hiç düşünmedim aslında. Aslında bir
şeyi çok severek yapıyorsanız, sorgulamaya da
gerek olmadığını düşünüyorum. Çünkü o şey
veya şeyler sizi mutlu ediyordur ve bunun hissetmek ve yaşamak yeterlidir. Ama sorunuz bir
açıdan da çok önemli. Geriye dönüp bir analiz
yaparsam, dediğim gibi hayatımı zenginleşti-
ren, renklendiren konular olarak görüyorum.
Bunun sonucunda da daha önce dediğim gibi
enerjinizi arttırma başka alanlara daha mutlu ve
keyifli olarak enerji aktarma imkanını sağlıyor.
Ülkemizde maalesef hobi edinme ve yaşatma
konusunda eksiklik var. Elbette sadece koleksiyonerlik değil, çok çeşitli alanlarda hobi
edinilebilir. Ama bizde hobi kavramı da yanlış
anlaşılıyor. Hobi, arada bir yapılan, zevk alınan
şeyler değil. Kişiye göre değişse de devamlılığı
olan, yaşamımızla iç içe geçmiş uğraşlar olmalı
hobiler. Hobilerin toplumda yaygınlaşmamasının eksikliğini, toplum olarak daha kısır, daha
az üreten, hayal gücünü daha az işleten, ilişkilerini daha materyal konular üzerinden kuran,
enerjisini başka alanlarda tam boşaltamadığı
için birbirinin üzerine boşaltan, daha az huzurlu
bir toplum olarak yaşıyoruz. Ben iş hayatımda
erken dönemlerden bu yana üstlendiğim ağır
sayılabilecek sorumlulukların dengeli bir şekilde üstesinden gelebilmekte hobilerimin büyük
faydasını gördüğüme inanıyor ve meslek hayatına tüm başlayacak meslektaşlarımıza hobiler edinmelerine ve bunlara belli bir disiplin ve
tutkuyla zaman ve emek harcamalarını tavsiye
ediyorum. Ayrıca, ileride iş hayatından uzaklaşıldığında birçok kişinin yaşamında doğduğunu
gözlemlediğimiz büyük boşluğu doldurmak
için de hobilere, ileriye dönük bir kişisel yatırım gözüyle bakmak yanlış olmaz. ABD’de yapılan bir araştırma, iş yaşamını bırakmanın en
büyük zorluğunun maddi nedenler olmadığını,
sonrasında ne yapacağı konusunda kaygının
yüksek olduğunu gösteriyor. İnsanlar hayatını işle dolduruyor, iş hayatı bitince o boşluğu
kolay kolay dolduramıyor. Hobiler, iş hayatında ve sonrasında uğraşınız oluyor. Denetçilik
gibi ağır sorumluluk getiren, hep problemlerle
uğraşan mesleğe mensubuz. Uzun soluklu bir
iş yaşamında o stresi alıp, kendimizi rahatlatacak şeylere ve zenginleştirmeye ihtiyaç var.
Kendiniz için bir şey yaparsanız, o zaman kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. İnsanın, bir dil
öğrenmek, spor yapmak, bir enstrüman çalmayı öğrenmek gibi sürekliliği ve sistematiği
olan bir hobisi olmalı. Her şeye vaktimiz var,
hobilere de mutlaka vakit ayırmak ve yaratmak
gerekiyor.
Koleksiyonculuğa yeni başlayanlara neler
tavsiye edersiniz?
Öncelikle, koleksiyonculuğa uzun yıllar sürecek bir uğraşı olarak bakılması ve koleksiyonlar büyütülürken sakin, soğukkanlı ve bilinçi
hareket edilmesini öneririm. Amaç, bir yere
ulaşmak değil de yolculuğun kendisi olmalıdır.
Sonuçtan değil, süreçten keyif alınmalıdır. Öte
yandan, koleksiyonculuğa sadece biriktirme
eylemi olarak bakılmamalı, bu konuyla ilgili yan
uğraşlar da edinilmeli, dolayısıyla buradan alınacak zevkin, deyim yerindeyse, katlanması
için çaba harcanmalıdır. Ayrıca, koleksiyonunu
yaptığımız konularla ilgili kaynakları okumak,
uzmanlarla konuşmak, derine inmek, hem aldığımız zevki arttırır hem de daha bilinçli bir
koleksiyoncu olmamıza yardım eder.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
anlaşılması çok değişik bir duygu. İnsan beyni
hala bizim için büyük bir bilinmezlik.
karşılaştırdığınızda aradaki farklar neler?
Üzülerek söylemek gerekir ki, fark çok büyük.
Yurt dışında bu iş bir endüstri. Ülkemizde ise
çok küçük bir kitlenin ilgi alanı artık. Bunun da
nedeni burada yetenek sorunu olmasından değil, arz-talep meselesinden kaynaklanıyor. Türkiye 1980’li yıllardan sonra çok ilginç bir değişim
yaşadı. Çizgi roman satışları bir anda dip yaptı
ve orada kaldı. Bunun tabii çok çeşitli nedenleri
var ama bu başlı başına ayrı bir röportaj konusu.
Aya ilk ayak basıldığı 20 Temmuz 1969 tarihli
Milliyet gazetesinin ilk sayfası sadece bu tarihi
olaya ayrılırken yalnız, ‘Suat Yalaz’ın kaleminden, Karaoğlan’ın macerası başlıyor’, duyurusu da ilk sayfada yer alıyor. O zaman böyle
bir fenomen vardı ve o dönem çizgi romanları
çocuklar değil büyükler de okuyordu. Dünyada
pek çok ülkede de çizgi roman kültürü kalmadı.
Sadece Japonya onların manga adını verdikleri
kendilerine has kültürleri var. ABD, Fransa ve
Belçika, onun dışındaki ülkelerde çizgi roman
çok geriledi. Toplumun değişimi, TV’nin etkisi,
çocukların çizgi roman okuması çok zor artık.
TV’de pek çok çocuk kanalı var. Bilgisayarını
açtığında oyunlarla alabildiğine bir görsellik buluyorken çizgi roman okuması çok zor.
60
61
PARMAK İZİ
PARMAK İZİ
Yönelimi
Belirle
BT
Hedefleriyle
Karşılaştır
Kurumun
Hedeflerini
Belirle
BT
Faaliyetlerini
Denetle
Performansı
Ölç
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Pelin Pehlivan
Bilgi Teknolojileri (BT) Yönetişimi, organizasyonun hedeflerine ulaşmasını ve BT’nin organizasyonun hedeflerine uyumlu çalışmasını
sağlayan, kurumun üst yönetimi tarafından
takip edilen kurumsal yönetişimin bir parçasıdır. BT Yönetişimi, kurumların operasyonel
bütçelerinde giderek artan teknoloji yatırımlarının, iş birimlerinin öncelikleri çerçevesinde ve
etkin bir şekilde yönetilmesini hedeflediğinden
gün geçtikçe önem kazanmaya başlamış bir
kavramdır. Deloitte firmasının 40’ı aşkın ülkeden 800 firmanın katıldığı Bilgi Teknolojiler - İş
Dünyası Dengesi (IT - Business Balance) araştırmasının sonuçlarına gore, araştırmaya katılan
Türkiye’deki firmaların % 80’i yönetim stratejilerinin belirlenmesinde BT’nin düzenli olarak
rol oynadığını belirtiyor.
BT Yönetişimi, BT ile ilgili süreçlerde ve kararlarda sorumluluk ve onay mekanizmalarının tanımlanmasına yardımcı olarak, kurumun iş hedeflerini yakalayabilmesi ve BT yatırımlarından
azami geri dönüş sağlamasını mümkün kılıyor.
Etkin bir BT Yönetişimi sistemi, kuruma aşağıda belirtilen katkıları sağlıyor:
1. BT önceliklerinin iş önceliklerine uyumu,
2. İş süreçlerine destek,
3. BT süreçlerinin daha etkin bir şekilde tasarlanması,
4. BT içerisinde gerçekleştirilen faaliyetlerde
ve harcamalarda şeffaflık,
5. BT kaynaklarının etkin yönetimi,
6. BT süreçlerinin yasal mevzuata uyumu,
BT’ye ilişkin risklerin yönetimi.
BT Yönetişimi süreci, kurumun stratejik hedeflerinin temel alınarak BT hedeflerinin belirlenmesiyle başlıyor. Bu başlangıç, kurumun
hedeflerine ulaşmasını sağlayacak BT hedeflerinin BT faaliyetlerine dönüştürülmesi, performansının ölçümlenmesi ve hedeflerle ulaşılan
sonucun karşılaştırılması şeklinde bir döngü
olarak devam ediyor. Kurumun stratejisi ve
amaçları değiştiğinde, buna bağlı olarak BT
hedefleri de değişerek döngüye katılıyor. Bu
işleyiş paydaşlar, kurumun misyon/vizyon ve
itibarı, uyulması gereken yasa/düzenlemeler
ve piyasanın dinamikleri gibi dış faktörlerden
de etkileniyor (Şekil 1).
BT Yönetişiminin Odaklandığı
Alanlar
COBIT dünyada kabul görmüş endüstri standartlarına ve en iyi pratiklere dayanması, tüm
BT fonksiyonlarını kapsaması ve iş gereksinimleri, kontrol ihtiyaçları ve teknik konular
arasında bir köprü vazifesi görmesi nedeniyle,
BT Yönetişimi alanında en yaygın kullanılan
çerçevedir.
COBIT 4 metodolojisi BT Yönetişimi’ni beş temel alanda ele alıyor:
• Stratejik Uyumluluk (Strategic Alignment),
• Riskleri Yönetmek (Risk Management),
• Kaynakları Yönetmek (Resource Management),
• Değer Sağlama (Value Delivery),
• Performansı Yönetmek (Performance Management).
Bu beş alandan “Değer Sağlama” ve “Risk
Yönetimi”, diğer üç alan olan “Stratejik Uyumluluk”, “Kaynak Yönetimi” ve “Performans
Yönetimi”nin iyi işletilmesi sonucunda ortaya
çıkıyor. Şekil 2’de BT Yönetişimi’nin beş odak
noktasının birbiri ile ilişkisi gösteriliyor.
1. Stratejik Uyumluluk
BT stratejik uyumlanması, kurumun BT yatırımlarının stratejik hedeflere uyumlu hale getirilerek, BT İş Birimi’nin kuruma değer sağla-
ması hedefleniyor. Bunun için, BT stratejisinin
kurumun stratejisini destekler nitelikte olması
ve BT operasyonlarının kurumun mevcut ve
gelecekteki operasyonları ile uyumlu çalışması
gerekiyor.
Stratejik Uyumluluk için:
1. Kurum üst yönetiminin Bilgi Teknolojilerinden alınabilecek faydanın farkında olması,
2. İş birimleri ve BT İş Birimi’nin, iş hedeflerine ulaşmada BT’nin nasıl katkı sağlayabileceği konusunda ortak bir anlayışa sahip
olması. (Örneğin teknoloji sayesinde iş
süreçlerinde verimlilik elde edilmesinin
amaçlanması, teknoloji uygulamaları ile
yeni ürün / hizmetler hazırlanarak müşteri
kazanımı/karlılığın artacağı bilincinin olması, yeni teknolojilerin kurumun uygulamalarında getirdiği fırsatların takip edilmesi
gibi.)
3. BT Komitesi gibi bir komite kurularak,
BT’nin kurum stratejileri doğrultusunda
yönlendirilmesi, bu sayede BT ve iş birimleri arasında karşılıklı bir güven ortamının
oluşturulması, gerekiyor.
2. Değer Sağlama
BT İş Birimi’nin kuruma değer sağlaması, zamanında ve belirlenen bütçe içerisinde kalarak,
iş birimlerinin beklentilerini karşılayacak kalitede hizmet üretmesi demek. Etkin bir BT değer
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Bilgi Teknolojileri
Yönetişimi
Şekil 1 – BT Yönetişimi Yaşam Döngüsü
62
63
PARMAK İZİ
PARMAK İZİ
2.
•
•
•
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Şekil 2. BT Yönetişim alanlarının birbiri ile ilişkisi
yönetiminin sağlanması için;
1. BT yatırımlarının iş süreçlerine beklenen
faydasının ve bu yatırımların gerçekleştirilebilmesi için gerekli kaynağın/maliyetin
(örneğin gerekli insan kaynağı, donanım
maliyeti, işletim maliyeti vb.) hesaplanmış
olması,
2. BT yatırımlarının gerçekleşen faydalarının
(örneğin yatırım geri dönüşü (ROI), iş süreçlerindeki verimlilik kazanımları, müşteri
ihtiyaçlarına hızlı bir şekilde karşılık verebilmedeki gelişmeler gibi) aktif bir şekilde
takip edilmesi,
3. Proje/portföy yönetimi süreçlerinin metodolojik bir yaklaşımla gerçekleştirilmesi,
4. İş birimlerinin kendi işlerine katkı bekledikleri BT yatırımlarında sahiplenici bir
yaklaşım oluşturulması, iş birimlerinin BT
yatırımlarının başarısı konusunda ortak
sorumluluk alması (örneğin projelerin zamanında/ bütçe dahilinde bitmesi veya talepte bekleyen projelerin gerektiğinde dış
kaynak takviyesi ile eritilmesi gibi hedeflerinin olması, işin beklenen faydayı sağlayıp
sağlamadığının takibinden sorumlu olmaları gibi),
5. BT İş Birimi’nin maliyet optimizasyonunu
sağlaması (örneğin yatırım bütçesinin ta-
kibi, projelerin gerçekleşen maliyetlerinin
belli aralıklarla takip edilmesi, dış kaynak
personelinin gerçekleşen maliyetlerinin
takibi, ihtiyaç fazlası bir yatırım maliyeti
oluşturmamaya dönük düzenlemeler, vb.),
gerekiyor.
3. Kaynak Yönetimi (Resource
Management)
Kaynak yönetimi, iş ihtiyaçları için kısıtlı BT kaynaklarının doğru kullanılmasını, gerektiğinde
dış kaynakların kullanılarak kurumun hedeflerine zamanında ve uygun maliyetle ulaşmasını
amaçlıyor. Etkin bir kaynak yönetimi için, BT
kaynaklarının kullanımı ve dağılımının kurumun
mevcut ve gelecekteki ihtiyaçlarıyla uyumlu
olduğunun sürekli olarak gözden geçirilmesi ve uyumluluğun sağlanması gerekiyor. BT
kaynakları denildiğinde, süreçler/uygulamalar,
teknolojik altyapı, insan kaynağı/ bilgi birikimi
gibi BT hizmetlerini etkileyen her türlü kaynak
kapsanmakta. BT Kaynaklarının etkin yönetimi
için gerekli başlıca pratikler aşağıda yer alıyor:
1. İnsan Kaynağı/Bilgi Birikimi:
• Kısıtlı kaynağın kuruma değer katacak işlere yoğunlaştırılması,
• BT İş Birimi’nde çalışan kilit durumdaki
3.
•
•
Teknolojik Altyapı:
Kurumun mevcut ve gelecekteki ihtiyaçlarına cevap veremeyen, eski sistemlerin/
altyapıların yenilenmesi veya değiştirilmesi,
Daha hızlı ve esnek ürün çıkarabilmeyi sağlayacak hizmet odaklı bir yazılım geliştirme
organizasyonu/altyapısının kurulması,
Teknoloji yatırımlarının kurumun mevcut
işleyişinde, iş süreçlerinin ihtiyaçlarının
gerisinde kalmaması örneğin günlük işleyişte ihtiyaç duyulan PC/laptop gibi donanımların zamanında temin edilebilmesi,
yeni geliştirilen projelerin ihtiyaç duyduğu
sunucu vb. yatırımların zamanında temin
edilebilmesi gibi.
•
Süreçler/Uygulamalar:
BT İş Birimi’nin sağladığı hizmetin kalitesinin geliştirilebilmesi ve iş süreçlerinin ve
hedeflerinin desteklenmesi için uygun BT
Yönetişim metodlarının (COBIT, ITIL gibi)
kullanılması,
•
BT İş Birimi tarafından verilen hizmetlerin
yer aldığı Hizmet Kataloğu’nun oluşturulması, BT İş Birimi ve iş birimleri arasında
SLA (Service Level Agreement)’lerin yapılarak hizmet seviyelerinin belirlenmesi ve
ölçümlenmesi,
İş birimlerinin BT İş Birimi’nden aldığı hizmetler için BT İş Birimi’nin bir kar merkezi
gibi düşünülerek hizmet için bedel ödemesi yapılması,
BT süreçlerinin, iş hedeflerine ulaşmak
için gerekli sistemlerin kurum içinde geliştirilmesi veya dışardan satın alınıp uyarlanması konusundaki kararın etkin bir şekilde
verilebilmesine imkan sağlaması,
4. BT yatırım bütçesinin etkin yönetimi ve takibi, gerekiyor.
4. Risk Yönetimi (Risk
Management)
Risk Yönetimi;
• Kurumun hedeflerine ulaşmasına engel
teşkil edebilecek BT’ye ilişkin risklerin ve
etki alanlarının tanımlanması,
• Riskleri önleyici ve oluştuğu durumda etkilerini azaltıcı önlemlerin alınması için risk
yönetimi stratejilerinin oluşturulması ve bu
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
•
personelin yetkinliğinin ve kurumda kalmasının desteklenmesi için eğitimlerin ve
olanakların sağlanması,
Gerektiğinde dış kaynak kullanımının sağlanması ve dış kaynağın etkin yönetilmesi,
64
65
PARMAK İZİ
PERÇİN
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Etkin bir risk yönetimi için;
1) Kurumun BT riskleri ile ilgili yaklaşımının ve
risk iştahının belirlenmiş ve Yönetim Kurulu tarafından onaylanmış olması. Örneğin,
• Kurumun felaket durumunda yeniden hizmet verebilmeyi hedeflediği sürenin belirli
olması,
• Belirli hizmetlerde aylık tahammül edilebilir kesinti sürelerinin belirlenmiş olmasıSLA’lerdeki süreler,
• İç denetim ve dış denetim bulgularının
risk seviyesine göre hangi sürelerde tamamlanmasının beklendiğinin belirlenmiş
olması,
• Teknoloji kaynaklı dolandırıcılıklarda müşteri başına veya senelik olarak katlanılabilir
maliyetler,
• Süregelen BT projelerinin tamamlanma
zamanı ve bütçe aşımları konusunda alınabilecek riskler gibi.
2) Mevcut BT Risk Yönetimi uygulamalarının,
kurumun belirlediği risk seviyesini aşmayacak şekilde BT risklerini yönetebiliyor olması,
örneğin yukarıda belirlenen risklerin takibini
sağlayacak mekanizmaların kurulmuş olması,
3) Risk Yönetimi sorumluluğunun organizasyon içerisine dağıtılmış olması, iş birimleri
ve BT’nin BT risklerini düzenli olarak gözden
geçirmesi, örneğin periyodik raporlamalar yapılması, komiteler kurulması/komite gündemlerinde görüşülmesi,
4) Paydaşlar için BT risklerinin şeffaflığının
sağlanması, paydaşların kurumun risk pozisyonu hakkında bilgi sahibi olması, gerekiyor.
5. Performans Yönetimi
(Performance Management)
BT yatırım ve hizmetlerinin kurumların operasyon bütçelerinde giderek artan bir kalem
haline gelmesi nedeniyle, bu yatırım ve hizmetlerin kuruma ne ölçüde değer kattığının
ölçümlenmesi ve BT’ye yapılan yatırımın sonuçlarının değerlendirilmesi oldukça önemli.
Etkin bir BT Performans Yönetimi için;
1) BT İş Birimi’nin hedeflerini gerçekleştirip gerçekleştirmediğinin izlenmesi (örneğin
KPI’lar, SLA hedeflerinin takibi),
2) BT İş Birimi’nin beklenen hedeflere ulaşamaması veya devam eden çalışmaların
beklentiyi karşılamaması durumunda üst yönetimin bilgilenmesi ve düzeltici tedbirlerin/
aksiyonların zamanında alınmasının sağlanması,
3) Yönetim Kuruluna BT hedefleri/ aktiviteleri
ile ilgili raporlamalar yapılması,
4) Ekip yöneticilerinin hedeflerine ulaşıp ulaşmadığını takip edebileceği raporlamaların olması, gerekiyor.
Sonuç olarak, teknolojinin ilerlemesiyle beraber, hemen hemen tüm kurumlarda, kurumların BT’ye bağımlılığı ve BT yatırımları
giderek artıyor. Kurumların BT’ye bağımlılığının artmasıyla birlikte, BT kaynaklı riskler ve
BDDK, BTK gibi düzenleyici kurumların BT’ye
yönelik regulasyonları da artıyor. BT Yönetişimi, kurumda yapılan BT yatırım ve faaliyetlerinin, kurumun iş hedefleri ile uyumlu ve şeffaf
olarak yapılmasını aynı zamanda BT’ye ilişkin
risklerin de yönetilmesini sağladığından, BT’yi
geleneksel destek iş birimi anlayışından çıkarmakta ve stratejik iş ortağı yaparak kuruma
rekabet avantajı sağlamakta. BT Yönetişimi
için, kurumda BT yönetişim kültürünün geliştirilmesi, organizasyon ve süreçlerin de BT
Yönetişimini destekler şekilde yapılandırılması
gerekiyor.
Kaynakça:
1. COBIT 4.1
2. Board Briefing on IT Governance, 2nd Edition
3. Deloitte, “Bilgi Teknolojileri - İş Dünyası
Dengesi 2011”, Araştırma Raporu, 23 Mayıs 2011.
Pelin Pehlivan, CISA, CRISC, CEH
Avea İletişim Hizmetleri A.Ş.
İç Denetim Direktörlüğü
IT İç Denetim Müdürü
IIA 2013 Uluslararası Konferansı:
“Tek Dünya, Tek Meslek,
Tek Hedef”
Menteş Albayrak
Uluslararası İç Denetim Konferansı bu yıl ABD’nin Orlando şehrinde yapıldı. Bu yılki
konferansa 110 ülkeden 2.000’den fazla meslektaş katıldı. 14-17 Temmuz 2013 tarihleri
arasında gerçekleşen konferansı takip eden, TİDE Yönetim Kurulu Üyemiz Menteş
Albayrak, izlenimlerini dergimiz aracılığıyla paylaştı.
IIA Uluslararası İç Denetim Konferansı bu yıl,
14 – 17 Temmuz 2013 tarihleri arasında, Orlando, Florida’da, 110 ülkeden 2.000’den fazla
meslektaşın katılımıyla düzenlendi. Bugüne dek
yapılan konferanslara bu kadar sayıda ülkeden
meslektaşımız bir araya gelmemişti. Bu nedenle 2013 konferansı bu alanda rekor kırdı ve “en
uluslararası konferans” olarak tarihe geçti.
“Tek Dünya, Tek Meslek, Tek Hedef” sloganı, iç denetimin güncel ve gelecekteki önemli
başlıklarının yer aldığı program kalitesi, sağlıklı yaşam seçenekleri, network aktiviteleri ve
sponsor (47 kurum) stantlarındaki faaliyetlerle,
konferansın her boyutuna yansıdı.
Paralel seanslarda çok sayıda sunum ve oturumun gerçekleştiği konferansta, mesleğimizle
ilgili birçok faydalı paylaşım yapıldı. Genel seansların konferansın ana hatlarını şekillendirdiği akışa ilişkin önemli başlıklar ise şu şekilde
gerçekleşti.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
•
konulardaki sorumlulukların belirlenmesi,
BT varlıklarının korunması ve felaket durumundan kurtarılması, konularını adreslemekte.
66
67
PERÇİN
Konferansı ABD eski Dışişleri
Bakanı Madeleine Albright açtı
Fütürist Tom Peters konferansın
ikinci gününü açtı
IIA’in 72. Uluslararası Konferansı, ABD eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın konuşmasıyla başladı. Madeleine Albright ABD’nin ilk
kadın Dışişleri Bakanı olarak, kendi tarihsel rolü
de dahil olmak üzere seçkin kariyeri boyunca
hükümet, iş ve akademi dünyasında aldığı yaşam deneyimlerini, katılımcılarla paylaştı. IIA
Başkanı ve CEO’su Richard Chambers’ın dinleyicilerin sorularını yönlendirdiği Albright konuşmasını, “Yolsuzluk toplumun kanseri ve bunun
yayılmamasının güvencesi sizlersiniz” diyerek
noktaladı ve kendisini dinleyen katılımcılara teşekkür etti.
Konferansın ikinci günü, “İşinizi Yeniden Yaratın - İş Hayatında Mükemmeli Yakalamak”
kitabının yazarı ve en etkili iş düşünürlerinden
biri olan Tom Peters’ın konuşmasıyla başladı.
Peters, teknoloji tarafından yönlendirilen geleceğin işgücüne dair hikayeleriyle dinleyenleri büyüledi. Tüm profesyonelleri rutinlerini
kırarak etki alanlarını genişletmeleri için teşvik
etti. “Kimlerle daha fazla ilişki içerinde isen ona
benzersin” diyen Peters, “Garip insanlarla takılırsan sen daha garip olursun, sıkıcı insanlarla
takılırsan sen daha sıkıcı olursun” mesajıyla
konuşmasını noktaladı.
Entegre Raporlama: Geleceğin
Dalgası
Kurumsal Yönetişimi güçlendirmek
için IIA ve IFAC stratejik anlaşma
imzaladı
İlk gün öğleden sonraki genel oturumda Uluslararası Entegre Raporlama Konseyi (IIRC)
CEO’su Paul Druckman, Entegre Raporlama
Çerçevesi ve gelecek için anlamı hakkında konuştu. Finansal raporlamanın, 40 yıl öncesinin
aksine, bir şirketin performansının sadece yüzde 19’unu yansıtabildiğini belirten Druckman,
“Entegre raporlama artık zamanı gelmiş bir fikirdir” dedi. Tüm dünyadaki farklı raporlama rejimlerinin de, aynı yönde giderek, uyumlu hale
gelmesi gerektiğini sözlerine ekledi. Druckman, IIRC’nin yayınlanan taslak çerçeveye gelen yanıtları gözden geçirdiğini ve final versiyon
üzerinde çalışmaya başladığını bildirdi.
Uluslararası
Muhasebeciler
Federasyonu
(IFAC) ve IIA ortak hedefleri olan Kurumsal Yönetişimi güçlendirme yolunda risk yönetimi ve
iç kontrolleri geliştirmeye yönelik anlaşma imzaladılar. 2012 -2013 IIA Küresel Yönetim Kurulu Başkanı Phil Tarling ve IFAC Başkanı Warren
Allen’ın imza attığı mutabakat metni uyarınca,
iki kuruluşun güçlü yönleri ve uzmanlıklarının
katkısıyla, daha fazla bir koordinasyon, işbirliği
ve bilgi paylaşımı öngörülüyor.
Bernie Madoff’tan ne öğrenebiliriz?
Konferansın son gününde “Bernie Madoff:
Yalanların Büyücüsü” adlı çok satan kitabın yazarı Diana Henriques, ABD tarihinin en büyük
dolandırıcılığı olarak kabul edilen, Madoff’un
Küresel Ponzi Şeması hakkında konuştu. Neyin
yanlış gittiği, şemanın işleyiş düzeniyle, tarihi
hakkında konuşan Henriques, iç denetçilerin
bu inanılmaz vaka çalışmasından önemli dersler alabileceğini belirtti. Henriques, “Geçmişteki, dolandırıcılık olaylarını öğrenmek, suiistimali
algılama becerilerinizi geliştirir” diyerek sözlerini noktaladı.
Teknoloji dünyayı nasıl
değiştiriyor?
Konferansın son genel oturumunda, Future
Point of View Yöneticisi Scott Klososky, teknolojik ilerleme sürekliliği içerisinde bugün
bulunduğumuz yeri, gelecek nesillerin nelerle
uğraşacağını, giderek sanallaşan dünyaya kurumların nasıl uyum göstereceğini ve teknoloji
ile iletişimi artan küresel bir toplum haline dönüştüğümüzü anlattı.
Klososky teknolojinin hızla değişerek
mobil’den takılabilir’e, takılabilirden implant’e
doğru gelişerek zihinlerimizi birleştirdiğini
belirtti. Bazı durumlarda teknolojik yenilik
hızının insanların bu değerli yeni araçlara
uyum hızından daha fazla olduğunu sözlerine ekleyen Klososky, “Teknolojide ustalığı
anlayamayan birçok şirket battı. Kitap devi
Borders da teknolojinin kitaplara yapacağını
anlayamadığı için öldü” sözleriyle, teknolojiye hakim olmanın şirketlerin geleceğindeki
önemini vurguladı.
Konferanstan TİDE ve Türkiye’deki
meslektaşlarımız adına çıkan güzel
bir mesaj
Birçok güzel anı, yeni tanışılan insanlar, öğrenilen güncel mesleki bilgilerle sonuçlanan
bu başarılı konferansın ardından, dört gözle
11-12 Kasım 2013 tarihlerinde “Sinerji – İç
Denetim ve Risk Yönetiminin Sinerjisi ile Kurumsal Yönetimde Değer Yaratmak” ana temasıyla İstanbul Swissotel The Bosphorus’ta
gerçekleşecek olan, XVII. Türkiye İç Denetim
Kongresi’ni beklemeye başladık. IIA’in küresel
bazda yaptığı kongreye 110 ülkeden 2.000 katılımcının iştirak etmesiyle TİDE kongrelerine
sadece Türkiye’den yıllık yaklaşık 500 katılımcının iştirak etmesi kıyaslandığında, TİDE’nin
üyelerimizin katılımıyla, paylaşarak ne kadar
büyümüş olduğu ve meslektaşlarımızın kişisel gelişimle mesleki dayanışmaya ne kadar
önem verdikleri ortaya çıkıyor ve bizleri gururlandırıyor. Bu yıl iki gün sürecek (ikinci gün çok
güzel çalıştaylar olacak) olan kongremizde görüşmek üzere…
Menteş Albayrak
TİDE Yönetim Kurulu Üyesi,
Anadolu Grubu Denetim Koordinatörü
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
PERÇİN
68
69
YANSIMA
YANSIMA
Muhtar Kent’in
CEO Muhtar Kent, The Coca Cola Company finansal sonuçlarını tüm çalışanlarıyla
paylaştığı toplantıda, Coca Cola İçecek’in hızlı büyüdüğünü belirterek, İç Denetim
Takımına, bu başarıdaki katkılarından dolayı teşekkür etti.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Menteş Albayrak
14 – 17 Temmuz tarihleri arasında Orlando,
Florida’da düzenlenen Uluslararası İç Denetim
Konferansı’na katılım için Amerika’ya gittiğimizde,
çalıştığım Anadolu Grubu’nun halka açık şirketlerinden Coca Cola İçecek’in % 20 hissedarı olan,
The Coca Cola Company’nin İç Denetim Birimi ile
bir araya gelerek tecrübe paylaşımı için iki günlük
bir ziyaret planladık. Anadolu Grubu Denetim Başkanı Ahmet Bal ile Coca Coca İçecek İç Denetim
Direktörü Gökhan İzmirli ve ekibinin de yer aldığı
ziyaretçi grubu olarak, 17 Temmuz’da Orlanda’dan
The Coca Cola Company’nin merkezinin bulunduğu Atlanta’ya uçtuk. Aynı akşam The Coca Cola
Company’de iç denetimden sorumlu Başkan Yardımcısı Robin Moore ve ekibi, bizlere, Atlanta’nın
favori restoranlarından biri olarak 20 yıldır hizmet
veren South City Kitchen Midtown’da güzel bir
tanışma yemeği organize ettiler. Şehir merkezinde Crescent Caddesi üzerinde yer alan ve Güney
mutfağında uzmanlaşarak, Güneye özgü ev sıcaklığıyla, Atlanta’nın enerjisini birleştiren restoranda hep birlikte çok keyifli bir yemek yedik. Ertesi sabah erkenden toplantılarımızı yapmak üzere
Coca Cola genel merkezi olan ve The Coca Cola
Company’e ev sahipliği yapan kampüse doğru
hareket ettik. Atlanta Midtown’da bulunan bu
kampüs, bünyesinde 1979 yılında inşa edilen ve
Atlanta’nın simgelerinden bir haline gelen 29 katlı
Coca Cola One Plaza’yı da barındırıyor. Kampüse
giriş yaparak toplantılarımıza başladık. Toplantılara Coca Cola Company’nin iştiraklerinden olan ve
Kuzey Amerika’da Coca Cola şişeleme operasyonlarını yürüten Coca Cola Refreshments İç Kontrol
Başkan Yardımcısı Lara O’Hara’nın da katılımı paylaşımı zenginleştirerek verimi artırdı. Toplantılar
sürerken The Coca Cola Company CEO’su Muhtar
Kent’in her çeyrekte finansal sonuçları Yönetim
Kurulu toplantısı ardından, Atlanta Coca Cola Plazadaki büyük konferans salonu olan Town Hall’de,
tüm çalışanlarla paylaştığını ve bu gelenekselleşen aktivitenin tesadüfen o güne denk geldiğini
öğrendik. Bizleri de davet ettiler. Birlikte olduğumuz Anadolu Grubu Denetim Başkanı Ahmet Bal,
yıllar önce Anadolu Grubu’nun ilk yurt dışı Coca
Cola yatırımlarını yapan ve yöneten Efes Invest’in
CFO’luk ve ardından Genel Müdürlük pozisyonlarında bulunmuştu. Muhtar Kent’te aynı dönemlerde ilk olarak Anadolu Grubu’nda Yönetim Kurulu
üyeliği ardından İçecek Grubu Başkanlığı görevlerini yürütmekte olduğundan yakından tanışıyorlardı.
Konuşmanın yapılacağı Town Hall’e biraz erken
gittik. Dışarıda kapıların açılmasını bekleyen birçok
insan vardı. Biz davetli olduğumuzdan, misafirperverlik gösterdiler ve bizleri bekletmeden içeriye
aldılar. Sonradan öğrendik ki, bu konuşmaya tüm
çalışanlar çok önem verdiğinden ve çoğunlukla o
devasa salonda herkese yetecek kadar yer kalmadığından, daha erken gelip, kapıda beklerlermiş.
Yerimize geçtik. Ardından kapılar açıldı ve gerçekten salonun hınca hınç doluşuna kendimiz de şahit
olduk. Bir süre sonra The Coca Cola Company İcra
Kurulu Üyeleri olan üst yöneticiler gelerek salonun
önlerinde yer alan koltuklarına oturdular. Ahmet
Bozer’inde Avrupa, Pasifik ve Avrasya ve Afrika
operasyonlarından sorumlu ve Coca Cola International Başkanı ve Company İcra Başkan Yardımcısı olarak bu yöneticiler arasında olması, iki açıdan
göğsümüzü kabarttı. İlk olarak bir Türk yöneticinin
başarısından gurur duyduk. İkinci olarak ise Ahmet Bozer’in The Coca Cola Company’de kariyerine 1990 yılında Finansal Kontrol Müdürü olarak
başlaması ve öncesinde Coopers & Lybrand’da
çeşitli denetim ve danışmanlık rollerinde bulunması. Denetim ve kontrol geçmişli bir yöneticinin
en üst tepeye olan kariyer yolculuğu, bizlere de ilham ve motivasyon oldu. Aynı zamanda The Coca
Cola Company’nin denetim ve kontrol fonksiyonlarında yetişen insan kaynağına verdiği değer,
mesleki açıdan bizleri memnun etti. Umarız tüm
şirketlerde bu yaklaşımın geliştiğini ve yerleştiğini
meslek camiası olarak elbirliği ile verdiğimiz emek
ve çabalarımızla göreceğiz. Ardından Muhtar Kent
ve The Coca Cola Company CFO’su Gary Fayard
salona girdi. Konuşmaya başlamadan Ahmet Bal
ile kısa bir sohbet yapan Muhtar Kent, bu vesileyle
İç Denetim ekibinin de salonda bulunduğunu öğrenmiş oldu ve ardından konuşmaya ve sonuçları
paylaşmaya başladı. Sonuçları paylaşırken en hızlı
büyüyen ülkeleri belirtti ve bunlar içerisinde Coca
Cola İçecek’in de operasyonları vardı. Ardından
bizleri hem şaşırtan fakat aynı zamanda gurur veren bir şey yaptı. Coca Cola İçecek’in İç Denetim
Ekibi’nin de, orada bulunduğunu belirtti ve hepimizi ayağa kaldırarak salona takdim etti. Ardından
salondan kocaman bir alkış koptu. Muhtar Kent,
denetim işinin çok çalışma ve özveri gerektiğini
ayrıca ilave etti.
Dünya devi olan bir şirketin CEO’su Muhtar Kent,
Türk kimliği ile daima göğsümüzü kabartıyor. Yaptığı bu takdim ile iç denetim ve iç denetimin operasyonlara kattığı değeri tanıması ve tanıtması,
meslek mensupları olarak ayrıca bizleri gururlandırdı ve motive etti. Ayrıca kimsenin bulunduğu
yere tesadüfen gelmediğini ve sırtında büyük bir
tecrübe ve birikim taşıyarak yüksek yerlerde var
olmanın mümkün olabildiğini bir kez daha hatırladık. İç Denetim ve katma değerinin The Coca
Cola Company ve CEO’su Muhtar Kent örneğinde olduğu gibi tüm şirketler ve paydaşlar tarafından bilindiği ve takdir edildiği günlere, meslek
grubu olarak elbirliği ile çok çalışarak, ulaşmak
dileğiyle…
Menteş Albayrak
TİDE Yönetim Kurulu Üyesi,
Anadolu Grubu Denetim Koordinatörü
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Denetime Verdiği Önem
Soldan sağa: Robin Moore, Jülide Ateş, Erhan Anlar, Mustafa Tan, Menteş Albayrak, Muhtar Kent,
Ahmet Bal, Aykut Gümüşlüoğlu, Gökhan İzmirli, Ahmet Bozer, Gary Fayard, Aamir Chaudry
70
71
YANSIMA
YANSIMA
MÖDAV 4. Muhasebe Düşünce
Kampı’nın Ana Teması,
Hesap Verebilirlik, Kurumsal
Kültür ve Etik Oldu
Hesap verebilirlik, kurumsal kültür ve etik ana temalı 4. Muhasebe Düşünce Kampı, 28
Ağustos - 1 Eylül tarihleri arasında Beyşehir’de gerçekleştirildi. Dört gün süren toplantının
özeti, Prof. Dr. Nuran Cömert tarafından, konuklara kapanış bildirisi olarak sunuldu.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Prof. Dr. Nuran Cömert
Hesap verebilirlik, kurumsal kültür ve etik ana
temalı 4. Muhasebe Düşünce Kampı’nı, Selçuk
Üniversitesi Ali Akkanat Turizm Fakültesi işbirliğiyle, 28 Ağustos - 1 Eylül 2013 tarihleri arasında cennet bir vatan köşesi olan Beyşehir’de
gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Sade görünüşünün altında sessiz ve muazzam zenginlikler
barındıran bu nadide bölgemizde, yarım gün
yoğun bilimsel etkinlikler gerçekleştirirken, kalan yarım günde Anamas yaylalarından Beyşehir gölüne uzandık. Fakültenin turist rehberliği
bölüm başkanı çok değerli öğretim üyesi Yard.
Doç Dr. Mustafa Arslan’ın rehberliğinde, eski
çağlardan günümüze dek gelen uygarlığın henüz el değmemiş izlerini sürdük. 30 Ağustos
Zafer Bayramı ve Dünya Barış Günü’ne denk
gelen bu etkinliğimizin ilk günü Anamas Otel’de
yenen öğle yemeğini takiben kültür gezisiyle
başladı. Eflatunpınar ve Sonsuz Şükranköyü
ziyaretinden sonra Beyşehir gölünün etrafında
uzun bir tur attık. Ne yazık ki, kampa öğleden
sonra gelenler gezinin bu kısmını kaçırdılar.
29 Ağustos günü toplantımız İstiklal Marşı’nın
okunmasından sonra Doç. Dr. Ali Alagöz’ün sunuş ve MÖDAV Başkanı Prof. Dr. Münir Şakrak
ile Prof. Dr. Ganite Kurt’un açılış konuşmalarıyla başladı. Açılış oturumunda Beyşehir Belediye Başkanı İzzet Taşçı, Konya SMMMO Başkanı İsmail Turan, Beyşehir Kaymakamı Muzaffer
Başıbüyük de birer konuşma yaparak, bölgeleri
hakkında bilgi verdiler ve MÖDAV başkanına
Beyşehir’in güzelliklerini anlatan armağanlar
sundular.
İlk günün ikinci oturumunda, Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aylin Poroy, ‘Sosyal
Sorumluluk Raporlarının Önemi’nden bahsederken, özellikle finansal olmayan raporlamanın
önemi ve gerekliliğini vurguladı. Aynı oturumda,
‘Hilenin Önlenmesinde Kurumsal Kültür’ konu-
Etkinliğimizin ikinci gününde gerçekleşen oturumda ana tema konuşmacımız olan İ.Ü. İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Göksel
Yücel, ‘Hesap Verebilirlik ve Etik’ olgusunu bilgi ve deneyimleriyle birleştiren konuşmasıyla,
ufkumuzu açtı. Günün ikinci oturumunda Erciyes Üniversitesi İ.İ.B.F. Öğretim Üyesi Şaban
Uzay, ‘Bağımsızlık, Denetim, İç Denetim ve
Etik’ ilişkilerini, yorumlarıyla bize açıkladı. Aynı
oturumda Yalova Üniversitesi İ.İ.B.F. Öğretim
Üyesi Doç. Dr. Ayşe Tansel Çetin, ülkemizdeki
yeni düzenlemeleri takiben, ‘Hata ve Hilelerin
Meslek Mensuplarınca Algılanması’ üzerine
yapılmış bir araştırmalarının sonuçlarını bizlerle paylaştı. Böylece yurt dışındaki örneklerine
benzer şekilde yeni araştırmalar için geliştirilebilecek bir eşiği bizlere açıklamış oldu. Bu
oturumun ana tema konuşmacısı bir felsefe
profesörüydü. Ancak kendileri diğer alan dışı
öğretim üyesi konuşmacımız gibi en son konuşmayı tercih etti. Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi, değer, din, insan
felsefeleri ve tasavvuf alanlarında uzman Prof.
Dr. Rahmi Karakuş, ‘Etik ve Ahlak’ kavramlarını
irdeleyen konuşmasıyla düşünce dünyamızı bir
başka boyuta taşıdı.
31 Ağustos Cumartesi günü birinci oturumun
konuşmacısı İDO AŞ’nin CEO’su ve aynı zamanda Bilkent Holding Mali İşler ve Denetim
Koordinatörü (CFO) Önder Sezgi bir üst düzey
yönetici gözüyle kurumsal kültür ve değerlerin
gerçek hayattaki uygulamalarını çarpıcı örneklerle bize sundu. Örgütsel iklimin işletmeye ve
işletmenin çalışanlarına etkilerini daha iyi anlamamıza katkı sağladı. Kampın son oturumunun konuşmacısı Türkiye İç Denetim Enstitüsü
Kurucu ve Onursal Başkanı Ali Kamil Uzun, ‘İç
Denetçilik, Akademik Dünyadan Beklentiler’ konulu konuşmasında Türkiye İç denetim
Enstitüsü’nün faaliyetlerini ve akademik dünya
ile ilişkilerini açıkladı. Görsel araçlarla zenginleştirdiği konuşmasında meslek dünyasıyla akademik dünyanın nasıl işbirliği yapabileceğini, TİDE
kapsamında yürütülen proje ve uygulamaları
bizlerle paylaştı. Özellikle MÖDAV işbirliği ile
gerçekleştirilen TİDE Akademik Forumlarının akademisyenlere ve TİDE Gelecek Okulu
(GO)’nun öğrencilere ne gibi fırsatlar sunduğunu bu ilgi çekici oturumda öğrenmiş olduk.
Kamptan her açıdan zenginleşerek, keyifle ayrıldık. Selçuk Üniversitesi’nin Anamas Konuk
Evi beş yıldızlı otelleri aratmadı. Lezzetli yemekleri ve güler yüzlü yönetici ve çalışanları
her türlü övgüye değiyor. Zamanı iyi kullanmak
adına yemekleri otelde yedik ama Anamas
dağlarındaki gözleme partisi anılarımızın en
unutulmazlarından biri oldu. Organizasyonun
teknik kısmının bütün ağırlığını değerli öğretim
üyesi arkadaşlarımız Prof. Dr. Ganite Kurt ve
Doç. Dr. Ali Alagöz üstlendiler. Yerel konuklar
dışında değişik tarihlerde giriş çıkış yapan yaklaşık 40 katılımcının sağlıklı ve mutlu şekilde
kamptan ayrılmasını sağladılar.
Bu vesileyle başta Doç. Dr. Ali Alagöz olmak
üzere Selçuk Üniversitesi’nin değerli yöneticileri ve öğretim üyelerine, Beyşehir Belediye
Başkanına, Beyşehir Kaymakamına, Konya
SMMMO Başkanına ve MÖDAV Muhasebe
Düşünce Kampımızın Organizasyon Yürütme
Kurulu üyeleri ile bildiri sunan ve katılan öğretim
üyeleri ve refakatçilerine bir kez daha teşekkür
ediyoruz. Prof. Dr. Süleyman Yükçü, kampımıza
katılamadılar. Sevgili dedelerini kaybettiler. Hocamıza ve değerli ailesine başsağlığı, merhuma
Tanrıdan rahmet diliyoruz. Anamas Otel’in lobisindeki Mustafa Kocakafalı’nın fotoğraf sergisi,
Beyşehir’i anlık karelerle bize anlatırken, gezilerimizin önemli ipuçlarını verdi. Bu etkinlikte yürütme kurulunda görev alan Yard. Doç Dr. Barış
Yıldız usta fotoğrafçıları aratmayan çekimleriyle
anılarımızı belgelendirdi.
Prof. Dr. Nuran Cömert
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
lu sunum yapan Mustafa Kemal Üniversitesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özbirecikli,
düşünce dünyamızda yeni açılımlar yapmamızı
sağladı. Bu oturumun ana tema konuşmacısı;
Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve aynı zamanda Selçuk Üniversitesi İ.İ.B.F.’nin Dekanı Prof. Dr. Adem Öğüt’tü.
Öğüt, bu oturumun bütün konuşmacılarını dinledikten sonra kurumsal kültür ve yönetimi konusunda çok değerli bilgilerini bizimle paylaştı.
72
73
PANO
PANO
MÖDAV (Muhasebe Öğretim Üyeleri Bilim ve
Dayanışma Vakfı) tarafından “Hesap Verebilirlik, Kurumsal Kültür ve Etik” ana temasıyla
dördüncüsü düzenlenen Muhasebe Düşünce
Kampı’na, TİDE Kurucu ve Onursal Başkanı ve
Akademik İlişkiler Komitesi Başkanı Ali Kamil
Uzun ile AİK Genel Sekreteri ve Denetleme
Kurulu Başkanı Murathan Bayrı, Enstitümüzü
temsilen katıldılar.
Konya Beyşehir’de düzenlenen ve Konya
Selçuk Üniversitesi’nin ev sahipliği yaptığı Muhasebe Düşünce Kampı’nda; çeşitli
üniversitelerden akademisyenler tarafından
finansal olmayan raporlama, hile, kurumsal
kültür, hesap verebilirlik ve etik, bağımsız
denetim, etiğe felsefi bakış konularında sunumlar yapıldı.
Muhasebe Düşünce Kampı’nın üçüncü gününde, TİDE Akademik İlişkiler Komitesi Başkanı
Ali Kamil Uzun, “Mesleki Akademik Gelişim
Üzerine Durum Tespiti ve Beklentiler” başlıklı
bir sunum gerçekleştirdi. Enstitümüzün hizmet
ve faaliyetleriyle birlikte TİDE - Akademik İlişkiler Komitesi’nin çalışmaları hakkında bilgiler
sunan Uzun, mesleki akademik gelişimle ilgili
durum tespiti ve beklentilerin yanı sıra TİDE –
MÖDAV ile birlikte işbirliği öngörülen proje ve
çalışma konuları hakkında da görüş ve önerileri
paylaştı.
Etkinlik sırasında katılımcılarla, Enstitümüzün
kurumsal tarih kitabıyla, İç Denetim dergimiz,
mesleki akademik yayınlarımızı olan Akademik
Forum kitaplarımız ve TİDE tanıtım dosyamız
paylaşıldı. Kurumsal Tanıtım filmimiz gösterildi.
Sertifikasyon Komitesi Üyelerimiz
IIA Merkezinde
TİDE Sertifikasyon Komitesi üyeleri Özge Aşçıoğlu ve Mustafa Sönmez, yeni üç aşamalı CIA sınavı için hazırlanan soruların Türkçe
çevirilerinin gözden geçirilmesi amacıyla, IIA
Global tarafından 7-12 Eylül 2013 tarihleri arasında IIA Global’in Florida/Amerika Birleşik
Devletleri’ndeki Merkez Ofisi’ne davet edildiler. Üyelerin ziyaretleri sırasında IIA Başkanı
Richard F. Chambers, Başkan Yardımcısı Cyndi
G. Plamondon ve Sertifikasyon Direktörü Lisa
Hirtzinger başta olmak üzere yetkili kişilerle
görüşme, kendilerine TİDE hakkında bilgi verme, sertifikasyon konusundaki gelişmeleri paylaşma ve TİDE tarafından kendilerine sunulan
talepleri iletme fırsatını buldular.IIA Başkanı
Richard F. Chambers ve Başkan Yardımcısı
Cyndi Plamondon (Vice President- Professional
Certifications) ile Richard F. Chambers’ın ofi-
sinde yapılan görüşmede, kendilerine TİDE’nin
faaliyetleri, Türkiye’de iç denetim mesleğinin
gösterdiği gelişmeler ve iç denetim mesleğinin
gelmiş olduğu nokta hakkında bilgi verildi. Richard F. Chambers, Türkiye’nin ve TİDE’nin kendileri için çok önemli olduğunu vurgulayarak,
gelişmelerden son derece mutlu olduklarını
belirtti. Cyndi Plamondon, CRMA sertifikasında TİDE’nin şu anda dünyada dördüncü sırada
olduğunu ekledi ve Türkiye’de sertifikasyona
olan ilgiden son derece memnun olduklarını bir
kez daha vurguladı.
IIA Başkan ve yöneticileri, CIA sınav sorularının Türkçeye çevrilmesi konusunda göstermiş
oldukları katkılardan dolayı, TİDE Sertifikasyon
Komitesine ve Komite üyeleri Özge Aşçıoğlu
ve Mustafa Sönmez’e teşekkürlerini ilettiler.
TİDE-AİK Üyeleri Marmara
Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde
Türkiye İç Denetim Enstitüsü Akademik İlişkiler
Komitesi (TİDE-AİK) üyeleri, Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanı Ercan Gegez’i ve
Dekan Yardımcısı Gülpınar Kelemci’yi ziyaret
etti.
15 Temmuz 2013 tarihinde, AİK adına Prof.
Dr. Nuran Cömert, Dr. Engin Ergüden, Yaman
Çakıroğlu, Alp Buluç ve Murathan Bayrı’nın
gerçekleştirdiği ziyarette, IIA’in Akademik Gelişim Programı (AGEP) hakkında bilgi verildi.
Görüşmede, üniversitenin değişim programı kapsamında işbirliği yaptığı Georgia State
Üniversitesi’nin de AGEP’e katıldığı bilgisi paylaşıldı ve AGEP’in Marmara Üniversitesi İşletme
Fakültesi’nde uygulanabilirliği değerlendirildi.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
MÖDAV Muhasebe Düşünce
Kampına Katıldık
74
75
PANO
PANO
T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı İsmail Yücel’i Ziyaret Ettik
Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun uygulama sürecine katkı sağlamak, kanunun kurumsal yönetim,
risk yönetimi, iç kontrol ve iç denetime ilişkin
düzenlemeleri ve etkilerini değerlendirmek
amacıyla, T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı İsmail Yücel ziyaret edildi.
TİDE Mesleki Düzenlemeler Komitesi tarafından 20 Ağustos 2013 tarihinde gerçekleşen ziyarette, aynı zamanda komite tarafından hazırlanan “Anonim Şirketlerde Kurumsal Yönetim
ve Denetim Uygulamaları Hakkında Görüş ve
Öneriler” raporu da takdim edildi, konuya ilişkin görüş ve öneriler sunuldu.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Avrupa Birliği – Avrupa Konseyi Ortak Projesi
olarak uygulamaya konulan, Türkiye adına Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından katkıda bulunulan, çeşitli Bakanlık ve üst kurulların
denetim birimlerinin katılımıyla çalışmalarına
devam eden “Türkiye’de Yolsuzlukla Mücadele Politika ve Uygulamalarının Koordinasyonunun Güçlendirilmesi” konulu proje çerçevesinde, 18 – 19 Eylül 2013 tarihlerinde, Ankara’da
“Raporlama Standartları Çalıştayı” düzenlendi.
Bu projede, Türkiye’deki kamusal denetim birimlerinin raporlama faaliyetlerinde birliktelik
sağlanması ve asgari müşterekte ortak raporlama standartlarının, uluslararası raporlama standartları ve iyi uygulama örnekleri de göz önüne
alınarak belirlenmesi hedeflendi.
Söz konusu çalıştaya, davet üzerine TİDE’yi
temsilen Yönetim Kurulu Üyesi Ramazan Macan katıldı. Çalıştayın açılışında söz alan Ramazan Macan, TİDE’nin eğitim, yayın, konferans,
sertifikasyon çalışmalarının yanı sıra iç denetim
mesleğinin ve uluslararası iç denetim standartlarının ülkemizde yaygınlaştırılması amacıyla
yapılan çalışmalar hakkında bilgi sundu.
Çalıştay katılımcılarından Avrupa Konseyi Danışmanı Edmond Dunga, Uluslararası Raporlama
Standartları ve İyi Uygulama Örnekleri konulu
sunumunu yaptı. Proje çerçevesinde oluşturulan çalışma komitesinin raporu sunularak
tartışmaya açıldı. Yapılan görüşmelerde, söz
konusu projenin devamı olarak bundan sonra
düzenlenecek konferans, toplantı ve seminerlerde de, Uluslararası Denetim ve Raporlama
Standartları’nı içselleştiren, özgün bir şekilde
uygulayan ve yaygınlaştırılması için faaliyetlerde
bulunan, bu yönüyle de Türkiye’deki kamu denetim birimlerinin çalışma yöntemlerinin uluslararası standartlarla uyumunda örnek olarak
kabul edilebilecek niteliğe sahip olan TİDE’nin
temsil edilmesinin faydalı olacağı belirtildi.
Gerçekleştirilen ziyarete, Enstitü Başkanı Özlem İğdelipınar ile birlikte TİDE Mesleki Düzenlemeler Komitesi üyeleri; Ali Kamil Uzun, Ramazan Macan, İlker Açıkalın ve Serhat Yıldırım
katıldılar. Ziyaret sırasında, Enstitü’nün faaliyetleri hakkında bilgi verilerek, hazırlanan rapor
görüşüldü. Rapor konusuyla ilgili uluslararası
düzenlemeler ve iyi uygulama örnekleri hakkında inceleme çalışmalarının sonuçları paylaşıldı.
Müsteşar Yardımcısı İsmail Yücel, Enstitü faaliyetleri ve yeni TTK ile ilgili çalışmaları nedeniyle
memnuniyetini ifade etti. Yeni kanunla iş hayatı ve şirketler için kurumsal yönetimin önemi
ve iç denetimin işlevinin önem kazandığını belirten Yücel, TİDE’nin mesleki uzmanlıkla ilgili
düzenleme ve uygulama sürecine katkı sunmasını ve işbirliği için beklentilerini de paylaştı.
Akademik Forum 2014 Galatasaray
Üniversitesi’nde Gerçekleştirilecek
Türkiye İç Denetim Enstitüsü, iş dünyasının
akademik dünyayla bağını güçlendirmek, karşılıklı işbirliğinin kapsamını ve yönünü tayin
etmek amacıyla, 2010 yılından bu yana Akademik Forum düzenliyor. 2014 yılında üçüncüsü
gerçekleşecek Foruma, Galatasaray Üniversitesi ev sahipliği yapıyor.
‘Mesleki Mükemmelliğin Akademik Geleceği:
Araştırma, Eğitim, Kariyer’ temasıyla gerçekleşecek Forum, 9 Mayıs 2014 tarihinde Galatasaray Üniversitesi’nin Ortaköy Kampüsü’nde
yapılacak. Galatasaray Üniversitesi ve Muhasebe Öğretim Üyeleri Bilim ve Dayanışma Vakfı
(MÖDAV)’nın desteğiyle düzenlenecek Forum,
iş dünyasını, akademisyenleri ve meslek mensuplarını buluşturmaya devam ediyor.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Yolsuzlukla Mücadele Projesi Kapsamında
Gerçekleştirilen Çalıştaya Katıldık
76
77
PANO
QUIZ
Kurumsal Risk Yönetimi Derneği
Tarafından Reel Sektörde Risk
Raporlama Semineri Düzenlendi
KRYD Başkanı Aysan Sinanlıoğlu, açılış konuşmasında yasal düzenlemelerin risk yönetimi ve
kurumsal yönetişim konularında itici bir kuvvet
olduğunu belirterek, kural koyucular olmasa
da, dünya ve Türkiye’deki makro ekonomik ve
diğer gelişmelerden tüm şirket ve bireylerin
etkilendiğini bahsetti. Sinanlıoğlu, risk hususunda sürekliliği olan araştırma, ölçme, değerlendirme ve raporlama süreçlerinin getireceği
Aşağıda yer alan 2 soruyu “İşletme İçi Hilelerde
İşbirliği: Güç Kavramı Kapsamında İşbirliğinin
Oluşması ve Önlenmesi” isimli makaleye göre
cevaplandırınız.
kalitede hizmet üretmesi demektir.
1. Hilelerde işbirliğinin boyutu ve işletmelere etkisi
açısından aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
5. “Hobiler insanı zenginleştiriyor” adlı yazıya
göre koleksiyonlar büyütülürken bilinçli ama hızlı
hareket etmek gerekir. Süreçten değil, sonuçtan
keyif alınmalıdır.
a) İşbirliği şeklinde gerçekleşen hileler farklı
şekillerde gerçekleşebilmektedir.
b) İşbirliği şeklinde gerçekleşen hileler bireysel
olarak yapılan hilelerden daha fazla görülür.
c) İşbirliği şeklinde yapılan hileler işletmelere
bireysel hilelerden daha fazla zarar verir.
d) İşbirliği şeklinde yapılan hileler son yıllarda
azalma eğilimindedir.
e) Hilelerde yapılan işbirliği, hilelerin önlenmesi için oluşturulmuş işlem bazlı kontrollerin
(spesifik kontrollerin) yetersiz kalmasına neden
olmaktadır.
e) Hepsi
a) Doğru
b) Yanlış
6-“Sosyal Medyada Olmak ya da Olmamak” adlı
yazıya göre aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Sosyal medya kurumsal iletişimin bir parçası
olarak görülmeli.
b) Sosyal medyada özgürlükler olmalı, fakat bu
özgürlük başkasına zarar vermemeli.
c) Sosyal medya alanında devletin bilinçlendirme rolü ön planda olmalı.
farkındalığın önemini ve karar verme noktalarına entegre edilmesinin yaratacağı katma değeri vurguladı. Sadece şirketlerin değil, tedarikçilerin, iş ortaklarının, müşterilerin de bu süreçte
farklı seviyelerde etkilendiklerini hatırlattı.
Neden Risk Raporlama Semineri?
Düzenlenen seminerde, TAV Holding Risk Yönetim Müdürü Esin Rodoplu Kablan, Ak Enerji Risk Yönetim Müdürü Hülya Keskintaş Sarı
ve Brisa Risk Yönetim Uzmanı İpek Rakunt
bağlı oldukları firmalarının risk yönetimine bakışı hakkında sunum yaptılar. Şirket bünyelerindeki risk aktiviteleri, bunların sonucunda
yapılan periyodik raporlar ve diğer ‘ad hoc’
faaliyetler üzerinde durulan ve tartışılan diğer
konular arasında yer aldı. TAV Holding’in, dünyanın farklı ülkelerinde faaliyette bulunması,
Brisa’nın lastik imalatı yapan bir firma olması
ve Ak Enerji’nin kendine has riskleri olan ve
ona göre yönetilmesi gereken bir sektörde yer
alması, seminerin daha da renkli geçmesini
sağladı. İş kaybı (business interruption) riskinin
şirketlerde nasıl farklı gerçekleşebileceği gibi
çarpıcı örnekler konuşuldu. Katılımcıların soru
ve yorumları ile interaktif bir halde seyir eden
seminer, Başkan Sinanlıoğlu’nun bu mesleği
seçenlerin, araştırma ve değerlendirme odaklarının yanında danışarak da büyük mesafeler
alabileceğini belirtti ve KRYD olarak katılımcı
ve paylaşımcı bir yaklaşımla meslektaşları daha
sık bir araya getirip deneyim ve farklı kurguların
aktarılmaya devam edileceğini bildirdi.
2. Hilede güç sınıflandırılmasında aşağıdakilerden
hangisi bulunmaz?
a) Sistematik güç
b) Ödüllendirme gücü
d) Sosyal medyada özdenetim mekanizmasına
gerek bulunmamaktadır.
e) Kurumlar sosyal medyayı dikkate alarak
stratejilerini belirlemeli.
c. Zorlayıcı güç
d) Yasal güç
e) Benzeşim gücü
7. “Sosyal Medyada Olmak ya da Olmamak” adlı
yazıya göre çok hızlı ve karşılıklı iletişime değer
veren yeni bir tüketici anlayışı mevcuttur.
a) Doğru
3. “Sosyal medyanın gücü ile itibar yönetimi daha
net anlaşıldı!” adlı yazıya göre; şirketlerin sosyal
medya ortamında da etkili ve “itibarlı” olabilmelerinin ön şartı; açık sözlü, dürüst ve samimi
olmalarıdır.
a) Doğru
b) Yanlış
8. “Sosyal medya konusunda merak ettiğiniz her
konu bu kitapta...” adlı yazıya göre aşağıdakilerden
hangisi yanlıştır?
b) Yanlış
a) Sosyal medyanın ortaya çıkışıyla, kurumların
iletişim kanalları üzerindeki mutlak hakimiyeti
son buldu.
4. “Bilgi Teknolojileri Yönetişimi” adlı makaleye
göre aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
b) Kurumlar, kontrolleri dışındaki bir ortamda
her an kendileri hakkında konuşulması nedeniyle, eskisine göre artık daha hızlı ve hazırlıklı
olmak zorunda.
a) COBIT 4 metodolojisi BT Yönetişimi’ni beş
temel alanda ele alıyor.
b) Bilgi Teknolojileri (BT) Yönetişimi, kurumsal
yönetişimin bir parçasıdır.
c) BT Yönetişimi için, kurumda BT yönetişim
kültürünün geliştirilmesi, organizasyon ve
süreçlerin de BT Yönetişimi’ni destekler şekilde
yapılandırılması gerekiyor.
d) BT İş Birimi’nin kuruma değer sağlaması,
zamanında ve belirlenen bütçe içerisinde
kalarak, iş birimlerinin beklentilerini karşılayacak
c) Daha önceleri sosyal medyada yer almayı
reddeden pek çok kurum artık kendilerince
uygun gördükleri sosyal platformlarda aktif bir
biçimde paylaşım yapmaya başlamış durumda.
d) Sosyal medya nedeniyle karşılaşılan bazı
risklerin önlenmesi amacıyla çalışanlara yönelik
sosyal medya politikası oluşturulmalı ve politika
üzerine eğitimler verilmeli.
e) Sosyal medya faaliyetleri belirli bir birim ya
da departmana devredilerek yürütülmeli.
Bu uygulamayla sertifika sahibi denetçiler, 1 yıl için 12 krediyi aşmamak kaydıyla CPE kredisi kazanma şansına
sahip olacaklardır. Bu çerçevede, derginin her sayısında verilen soruların en az %75’ini doğru cevaplandıranlar
3 CPE kredisine hak kazanacaklardır. Soruların yanıtlarını isminiz, e-mail adresiniz ve üyelik numaranızla birlikte
tide@tide.org.tr adresine ya da 0212 212 55 26 numaralı faksa gönderebilirsiniz.
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
Kurumsal Risk Yönetimi Derneği (KRYD), 2009
yılında özellikle reel sektörde risk yönetimi konusunda faaliyet gösteren tüm profesyonelleri
aynı çatı altında toplamak, mesleki işbirliğini ve
bilinirliği arttırmak, kurumların kurumsal yapılarını
ve performanslarını güçlendirmek ve sürdürülebilir kılmak vizyonuyla kuruluşunu gerçekleştiriyor.
Firmalar bulundukları sektör ve icra ettikleri faaliyet alanı nedeniyle farklı risklere maruz kalıyor.
Aynı risklerin de firmaları etkileme derecesi, başka bir ifadeyle, firma özelindeki önem derecesi
de birbirinden farklı olabiliyor. Risk yönetiminin,
Türkiye’de gelişmeye devam eden bir konu olması vesilesiyle, KRYD’ye bu alanda oldukça iş
düşüyor. Riskler, farklı firmalarda farklı olgunluk
seviyelerinde yönetiliyor. Söz konusu farklı olgunluk seviyesine sahip bu alanı olabildiğince geliştirmeyi amaç edinen KRYD, 2013 yılına ait bu
konudaki ilk icraatını hayata geçirdi. 24 Temmuz
2013 tarihinde, İstanbul’da, “Reel Sektörde Risk
Raporlama Semineri” gerçekleştirildi. İstanbul’un
yanı sıra İzmir ve çevre illerdeki firma profesyonellerinin de katıldığı seminere ilgi yoğun oldu.
CPE Quiz
78
SUMMARY
English Summary
Dear Our Readers;
There are various impact and explanation of “Social Media” in the business world as well as in
our social life. Thus, one of our main subjects of
the new edition of the magazine is social media.
The “Aysberg” section subject is social media.
There was a roundtable meeting on social media. The expert from different background and
industries, from public entities, private institution
and NGO’s discuss the role, power, and impact
of social media for our magazine. Be believe that
the article has valuable comment for institution.
Social media was subjected to be discussing
in “Yakın Plan” section too. One of the TİDE
translation book, namely “The Social Media: The
Guide for Corporate Governance and Risk Management.” There is interview of translator on
section.
There are three more articles in “Yakın Plan” section. All of them are interviews. One of them is
interview with The President of The Audit Committee of A Bank; another is with The President
of Yıldız Holding’s Internal Audit. The both intervi-
PROGRAM
07:30-09:00
KAYIT
İÇ DENETİM / YAZ - SONBAHAR 2013
AÇILIŞ KONUŞMALARI
Özlem İĞDELİPINAR
H. Abdullah KAYA, İç Denetim - TİDE Başkanı
Koordinasyon Kurulu Üyesi,
Maliye Bakanlığı Emlak Genel
Müdürü
09:15-10:00
I. ANA OTURUM - Perceptio
n is Reality
Deanna SULLIVAN, Principal
- Sullivan Solutions
II. ANA OTURUM - Yeni TTK
ve SPK Kurumsal Yönetim
10:00-11:00
İlkeleri Çerçevesinde
Denetim Komiteleri
Oturum Başkanı: Sedat ERATALAR
- Denetim Komitesi BaşkanıBorusan Holding
Ahmet DÖRDÜNCÜ, YK Üyesi
Bülent BOZDOĞAN, Denetim
International Papers
Bölüm Başkanı
- H. Ö. Sabancı Holding
İmdat ERSOY, Kurul Üyesi Kamu
Fikret SEBİLCİOĞLU, Partner
Muhasebe ve Denetim Standartl Gözetimi
arı Kurumu
Cerebra Bağımsız Denetim
11:00:-11:30
ve SMMM A.Ş.
KAHVE ARASI
11:30-12:30
PARALEL OTURUM
Yeni Kaynaklar, Teknikler Araçlar
ve İyi Uygulamalar TAKSİM BALO SALONU
BALO SALONU A
İç Denetim'in Geleceği
11:30-12:00
Ticari Hayatta Şeffaflık
Arzu PİŞKİNOĞLU, Partner
Kasım AKDENİZ, Genel Müdür
Ernst & Young, Türkiye
Kredi Kayıt Bürosu
Denetim Faaliyetlerinin Dönüşüm
Dış Denetimin Yürütülmesi
ünde
ve
İç Denetçinin Liderlik Rolüne
Yönetilmesinde Beklenen
İlişkin Bir
Değişim12:00-12:30
Uygulama Modeli
“Denetim Yönetim Sistemi
Projesi”
Ozan Nazım GÜNAL, Yönetim
Erkan KURTULUŞ, Yönetim Kurulu
Kurulu Bşk.Yrd.Başkanı
KARDE- Kurumsal Araştırma
Futurecom Bilişim Hizmetleri
Risk
ve Danışmanlık A.Ş.
Danışmanlık ve Eğitim A.Ş.
Ahmet TOPKAYA, Sayıştay
Başdenetçisi T.C. Sayıştay Başkanlığı
12:30-13:30
YEMEK ARASI
III. ANA OTURUM - DÖNÜŞÜM
SÜRECİNDE İLETİŞİM
13:30-14:30
Dönüştüren Dialoglar, İhtiyaçlar
ın Dili, Metin REYNA - İletişim
14:30-15:15
Tasarımcısı
Dönüşümde İletişim, Ceyhun
ŞAHİN - DecaSoft CEO
15:15-15:45
KAHVE ARASI
Meslekte Mükemmelliğin Küresel
15:45-16:30
Paydaşı Olmak, "Dönüşüm
ün
Yol Haritası
Faktörleri" - Ali Kamil UZUN,
TİDE Kurucu ve Onursal Başkanı ve Başarı
16:30-18:00
CIA ÖDÜL TÖRENİ ve KAPANIŞ
KONUŞMASI
09:00-09:15
012
m2
oru inin
F
k
i
ğ
r
esle ntile
dem
Aka etim M Bekle
e
n
De imi v
iş
Gel
ewers discuss the policy of internal auditing, how
internal audit works in their institution, and the
role of audit in their institution.
The last interview is with Dr. Cüneyt Sezgin, who
is The Member of the Board and also The Member of The Audit Committee of Garanti Bank. The
interview is the first article with one of our colleague about his hobbies not about the profession.
There are article on IT Governance in “Parmak
İzi” section. Another article of the section is
observation from IIA International Conference:
“One World, One Profession, One Destination”.
“Yeşil Kalem” section topic is Employee Cooperation of Fraud. The author discuss “power” as
a tool of employee cooperation of fraud, how it
starts and how it can be prevent.
We wish you an enjoyable reading our magazine and we are looking forward to your valuable
comments.
The Editorial Board of Magazine
Yönetim Kurulu ve
İç Denetim İçin
Doğru İstihdam, Uygun Aday
ve Katma Değer Yaratmak
Yeşil Kalem
Mühür
Amerikan Kamu
Yansıma
XBRL ve Denetim’deki
Muhasebecileri Örgütünün
ECIIA Genel Kurulu
lan enetim önetim
Yeri ve Önemi
Y
ın P
Açıklık Projesinin Bağımsız
Yak iye İç D n Yeni aşladı
B
Denetim Uygulamalarına
Yakın Plan
’nü
Türk itİzi
Parmak
reve
üsü
Etkisi
Borusan Holding İç Denetim
nst ları Gö
E
BT
Yönetimin
den
Müdürlüğü
rgan e Yeni Bakış k
erin
Açısı O
e
COBIT® 5
lı
Bir HileüBelirtisi
metl klerin
hür
orid
ında
M ek HizOlarak
ıma m Fark Kateg Çizgi
n Ris
Davranışest
ş
ans
Ötesi
D Değişiklik
lana leri
Ataç Y Deneti de Be
nak
Yaşamda “İz” ya da “İs”
’n
i
İç
Kay timi
İç Denetim’i
lleri VBugünded
e
nüYarını
erild
v
e
d
ir
Bırakmak
n
n
l
r
Ö
Meselesi
o
Yö
de
Ödü
alem rmasy Bir İşti
i
min
15
il K
neti
k İz
Yeş etim Fo ktiren
rma be De tistiki ri ve
re
a
n
e
P
e
G
se
D
le
ta
ha
übe
Mu nılan İs Yöntem
ri,
Tecr
le
a
llik
Kull kleme a
Öze eve ve la
e
y
ısal
Örn ygulam
Yap uki Çerç yutları
U
o
Bir
Huk stiki B
ti
İsta mal
ti
Suis
KONGRE PROGRAMI
11 Kasım 2013, Pazartesi
08:00-08:30 Kayıt
08:30-09:00 Açılış Konuşmaları - Fuji 1 Salonu
Özlem İĞDELİPINAR - CIA, CCSA, TİDE Yönetim Kurulu Başkanı
Aysan SİNANLIOĞLU - Kurumsal Risk Yönetimi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Richard CHAMBERS - Uluslararası İç Denetçiler Enstitüsü (IIA) Başkanı - Video Açılış Mesajı
Paydaşlarımızın Beklentilerini Karşılamak - Fuji 1 Salonu
09:00-10:00
Günther MEGGENEDER - ista International GmbH, İç Denetim Başkan Yardımcısı, IIA Eski Başkanı
10:00-10:30 Kahve Arası
10:30-14:15
PARALEL OTURUMLAR
Risk Esaslı Denetim Planlaması ve Raporlaması - Fuji 1 Salonu Reel Sektörde Alacak Riskinin Yönetimi - Fuji 2 Salonu
10:30-11:15
Hakan AYTEKİN - Ortak - Danışmanlık Bölümü, KPMG Türkiye Kasım AKDENİZ - Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür, KKB
Suistimal Riski ve Analitik Yaklaşımlar - Fuji 1 Salonu
Risk Yönetiminin Denetimi - Fuji 2 Salonu
Gül SARAÇOĞLU - Direktör - Kurumsal Risk Hizmetleri, Andreas KALLIS- Satış Direktörü - Kurumsal Yönetim, Risk ve Uyum,
11:30-12:15 Deloitte Türkiye
Thomson Reuters
Ali TUNCEL - Kıdemli Müdür – Danışmanlık Hizmetleri,
Deloitte Türkiye
12:15-13:30 Öğle Yemeği
Sosyal Medya Riski ve Denetimi - Fuji 1 Salonu
Bilgi Sistemleri Uygulamalarında İç Denetim - Fuji 2 Salonu
13:30-14:15 Doğan TANRISEVEN - Direktör - Risk Danışmanlık
Füsun Patoğlu - Şirket Ortağı - Risk, Süreç ve Teknoloji Hizmetleri,
Hizmetleri, EY Türkiye
PwC Türkiye
İç Denetimin Yarattığı Katma Değerin Ölçümü (Performans değerlendirmesi) - Fuji 1 Salonu
14:30-15:30
Evren SEZER - Ortak - Kurumsal Risk Hizmetleri, Deloitte Türkiye
15:30-16:00 Kahve Arası
İç Denetim ve Risk Yönetiminin Sinerjisi ile Kurumsal Yönetimde Değer Yaratmak - Fuji 1 Salonu
16:00-17:00
Norman D. MARKS - CPA, CRMA, OCEG, Risk Yönetimi Enstitüsü Onur Üyesi
17:00-17:30 Kapanış ve Plaket Töreni - Fuji 1 Salonu
12 Kasım 2013, Salı
08:30-09:30 Kayıt ve Tanışma Kahvaltısı
Neuchatel Salonu
09:30-10:00 Açılış Konuşması - Ali Kamil UZUN, TİDE Kurucu ve Onursal Başkanı
1. Çalıştay - Norman D. MARKS - CPA, CRMA, OCEG,
10:00-13:00 Risk Yönetimi Enstitüsü Onur Üyesi
“İç Denetim ve Risk Yönetiminin Sinerjisi”
10:00-11:00
Sunum
11:00-11:30
Kahve Arası
11:30-12:30
İyi Uygulama Örnekleri
12:30-13:00
Soru-Cevap
13:00-14:30 Öğle Yemeği
2. Çalıştay - Jean-Pierre Garitte, Bağımsız Yönetim Danışmanı
14:30-17:30 “İç Denetimin Yarattığı Katma Değerin Ölçümü”
14:30-15:30
Sunum
15:30-16:00
Kahve Arası
16:00-17:00
İyi Uygulama Örnekleri
17:00-17:30
Soru-Cevap
TİDE; konu, konuşmacı ve oturum saatlerinde değişiklik yapma hakkını saklı tutar.
Katılımcılar, katıldıkları her gün için 7 CPE kredisine hak kazanacaktır.
Geneve Salonu
Özlem İĞDELİPINAR - CIA, CCSA, TİDE Yönetim Kurulu Başkanı
1. Çalıştay - Jean-Pierre Garitte, Bağımsız Yönetim Danışmanı
“İç Denetimin Yarattığı Katma Değerin Ölçümü”
Sunum
Kahve Arası
İyi Uygulama Örnekleri
Soru-Cevap
Öğle Yemeği
1. Çalıştay - Norman D. MARKS - CPA, CRMA, OCEG,
Risk Yönetimi Enstitüsü Onur Üyesi
“İç Denetim ve Risk Yönetiminin Sinerjisi”
Sunum
Kahve Arası
İyi Uygulama Örnekleri
Soru-Cevap
Ana Sponsor
Kongre Sponsorları
Faaliyet Sponsorları
Basın Sponsoru
Download