T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI DR. LÜTFİ KIRDAR KARTAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ AİLE HEKİMLİĞİ Koordinatör: Doç. Dr. Orhan ÜNAL HASTANEMİZ MEME POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN KADINLARIN KENDİ KENDİNE MEME MUAYENESİ UYGULAMA DAVRANIŞLARI VE MAMOGRAFİ, MEME ULTRASONOGRAFİ SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ Uzmanlık Tezi Dr. Özgür İTİLLİ Tez Danışmanı Op. Dr. Cem Fazlı GEZEN İSTANBUL-2009 ÖNSÖZ Tezimin hazırlanmasında değerli katkılarını esirgemeyen 1. Genel Cerrahi Klinik Şefi Prof. Dr. Mustafa ÖNCEL ve Şef Yardımcısı Op. Dr. Selahattin VURAL’a, uzmanlık eğitimim boyunca kliniklerinde çalışarak bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım değerli hocalarım; 1. Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinik Şefi Doç. Dr. Orhan ÜNAL’ a, 2. Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinik Şefi Doç. Dr. Cem TURAN’a, 2. Çocuk Hastalıkları Klinik Şefi Doç. Dr. Gülnur TOKUÇ’ a , 2. Dahiliye Klinik Şef Vekili Uz.Dr. Rahmi IRMAK’a, Haydarpaşa Numune Hastanesi Psikiyatri Klinik Şefi Uz.Dr. Mecit ÇALIŞKAN’a şükranlarımı sunarım. Aile Hekimliği uzmanlık eğitimimde desteklerini esirgemeyen Doç. Dr. Mehmet SARGIN , Doç. Dr. Ekrem ORBAY , Uz.Dr. İsmet TAMER ve Doç .Dr. Reşat DABAK’ a teşekkür ederim. Bu tez çalışmasının planlanması ve yürütülmesinde bilgi ve tecrübelerini benimle paylaşan tez danışmanım Op. Dr. Cem Fazlı GEZEN’e en içten teşekkürlerimi sunarım. Asistanlığın zor sartlarında sıkıntılarımızı ve dostluğumuzu paylaştığımız asistan arkadaşlarıma, servis hemşireleri ve diğer sağlık personellerine teşekkür ederim. Asistanlığımın son dönemlerinde aramıza katılan canım oğlum Arda’ya, sevgi ve özveriyle daima yanımda olan eşim Arzu’ya ve aileme sonsuz teşekkürler... Dr. Özgür İTİLLİ ii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ ii İÇİNDEKİLER iii 1. GİRİŞ ve AMAÇ 1 2. GENEL BİLGİLER 3 2.1. MEMENİN EMBRİYOLOJİSİ 3 2.2. MEMENİN ANATOMİSİ 3 2.3. MEMENİN DAMARLARI 4 2.4. MEMENİN SİNİRLERİ 4 2.5. MEMENİN LENFATİK DRENAJI 4 2.6. MEMENİN FİZYOLOJİSİ 5 2.6.1. Meme Gelişmesi Ve Fonksiyonunda Etkili Hormonlar 5 2.6.2. Çeşitli Fizyolojik Durumlarda Meme Dokusu 6 2.7. MEMENİN BENİNG HASTALIKLARI 7 2.7.1 Fibrokistik Hastalık 7 2.7.2. Fibroadenom 8 2.7.3. Juvenil Fibroadenom 9 2.7.4. Sistosarkoma Filloides 9 2.7.5. İntraduktal Papillom 10 2.7.6. Lipom 10 2.7.7. Fibroadenolipom (Hamartoma) 11 2.7.8. Memenin Yağ Nekrozu 11 2.7.9. Hematom 11 2.7.10. Mastit ve Abse 12 2.7.11. Adenozis 12 2.7.12. Galaktosel 13 2.7.13. Fibrom ve leomyoma 13 2.7.14. Duktal Ektazi (Plazma Hücreli Mastit) 13 2.7.15. Hemanjiom 13 2.7.16. Radyal Skar ( Benign sklerozan duktal lezyon ) ve kompleks sklerozan lezyonlar iii 13 2.7.17. Fokal Meme Fibrozisi 14 2.7.18. Lenfatik Filariazis 14 2.8. MEME KANSERİ 14 2.8.1. Meme Kanserinde Risk Faktörleri 15 2.8.2 Patoloji 19 2.8.3 Evrelendirme 24 2.8.4 Cerrahi 25 2.8.5 Klinik Özellikler 26 2.8.6 Tanı 27 2.8.7 Kendi Kendine Meme Muayenesi 28 2.8.8. Görüntüleme Yöntemleri 30 3. GEREÇ VE YÖNTEM 36 4. BULGULAR 39 5. TARTIŞMA 63 6. SONUÇ 69 7. KAYNAKLAR 70 iv 1. GİRİŞ VE AMAÇ Meme her kadın için cinselliği, sevgiyi, beslemeyi, annelik duygularını ifade etmekte ve benlik imajının önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Memede görülen lezyonların %90 ‘ı beningdir. Memenin bening hastalıkları şikayetlere neden olması, bazı türlerin kansere dönüşme riski taşıması ve meme kanseriyle karışabilmesi nedeniyle önemlidir. Meme kanseri dünyada kadınlar arasında en sık görülen kanser türü olup, gelişmiş ülkelerde meme kanseri insidansı yüzbinde 80.0 iken, gelişmekte olan ülkelerde yüzbinde 15.9 dur (1). Her sene dünya çapında 1.1 milyon’un üzerinde kadına meme kanseri teşhisi konulmakta ve 410.000 kadın bu hastalıktan ölmektedir. Amerika’da kadınların ölüm nedenleri arasında meme kanserinin, kalp hastalıkları ve akciğer kanserinden sonra üçüncü sırada olduğu belirtilmektedir (2). Ülkemizde Sağlık Bakanlığının (2000) verilerine göre; kadınlarda meme kanseri insidansının yüzbinde 10,02 olduğu ve meme kanserinin %24,96’lık oran ile kadınlarda en sık görülen kanser türü olduğu bildirilmektedir. Meme kanserinin nedeni tam olarak bilinmemekle beraber genetik, çevresel, hormonal, sosyobiyolojik ve psikolojik etkenlerin oluşumunda rol aldığı kabul edilmektedir (3). Meme kanseri ile ilgili bilinen risk faktörlerinden en önemlisi yaşın ilerlemesidir. Yaşı 35 üzerinde olan kadınlarda risk belirgin olarak artmaktadır. Meme kanseri için bugün bilinen diğer risk faktörleri arasında, menarş yaşının küçük olması (12 yaşından önce), menopoz yaşının büyük olması (50 yaşından sonra), ilk doğum yaşının geç olması, nulliparite, ailede meme kanseri öyküsü olması, geçirilmiş meme kanseri öyküsü olması, iyonizan radyasyon etkisinde kalmış olma sayılabilir (4). Meme kanserinde mortaliteyi azaltmanın en emin yolu erken tanı ve tedavidir. Erken tanının sağlanması da bu konuda kadınların eğitimi, bilgilendirilmesi ve tarama programlarının uygulanması ile olur. Tarama programlarının amacı hiçbir yakınması olmayan kadınlarda çeşitli yöntemlerle (kendi kendine muayene, fizik muayene ve mammografi) memesinde anormallik olanla olmayanı ayırmaktır (5). 1 Meme kanserinin erken tanılanmasında, kendi kendine meme muayenesi (KKMM) önemli bir yer alır. Literatürde meme kanserinin %90’ının ilk kez kişinin kendisi tarafından fark edildiği belirtilmektedir (6). KKMM, 20 yaşından sonra, her bayanın ayda bir yapması gereken bir muayenedir. KKMM, bütün kadınlar için uygulaması kolay, ekonomik, özel araç-gereç gerektirmeyen, güvenli ,non-invaziv bir işlem olan ve sadece kişilerin beş dakikasını alan, meme kanseri için etkili bir erken tanı yöntemidir (7). Araştırmamızda kadınların kendi kendine meme muayenesinin sıklığının belirlenmesi ve bu konuya etki eden faktörlerin ortaya çıkarılması, yapılan Mamografi ve Meme USG sonuçlarının değerlendirilmesi, bening ve malign meme hastalıklarının sıklığının saptanması amaçlandı. 2 2. GENEL BİLGİLER 2.1. MEMENİN EMBRİYOLOJİSİ İnsanda embriyolojik gelişmenin beşinci haftası sonları ile altıncı haftanın başlarında, emriyonun alt ve üst ekstremite tomurcukları arasında her iki yanda aksilladan kasığa kadar boylamasına uzanan ektodermal kalınlaşma olur. Embriyo 9 mm olunca oldukça belirgin duruma gelen bu kabarıklığa süt çizgisi denir. Üst 1/3 kısmı dışında diğer bölümleri hızla silinir. Süt çizgisinin dışında yetersiz silinmesi %2-6 oranında aksesuar meme dokusunun gelişmesine yol açar. Fetusun gelişiminin 32 ile 40 haftalarında meme dokusunda üç dört kat artışla birlikte lobüloalveolar yapılar areolar kompleks gelişir ve pigmente olur. Başlangıçta kabarık olan primordium yassılaşır ve kornifiye olur, burada duktusların açıldığı çöküntü oluşur. Doğumla ya da daha sonra bu çökük bölge kabararak meme başını oluşturur (8). 2.2. MEMENİN ANATOMİSİ Meme, göğüs ön duvarında ikinci interkostal ile altıncı interkostal aralıklar arasında medialde sternum lateral kenarı ile lateralde ön aksiler çizgi arasında, aksillaya doğru uzantısı olan, kendisini çevreleyen deri ile pektoralis major kası ve bu kasın fasyası arasında yerleşmiş modifiye apokrin bir ter bezidir. Meme üzerindeki kendisini kuşatan derisi, üzerinde bulunduğu pektoralis major kası ve fasyası ile birlikte anatomik bir bütündür (8). Meme dokusu superolateralde anterio-aksiller hatta doğru uzanır ve Spence’in kuyruğu adını alır. Memenin tubuloalveolar glandı epidermisin modifiye ter bezlerinden gelişmiştir. Erişkinde bu glandda 15-20 adet irregüler lob mevcuttur ve bunlar lakteferoz duktuslara açılır. Bu lakteferoz duktuslar da meme başında lakteferoz sinuslarda sonlanır. Meme lobüllerini deriye suspensor ligamanlar bağlar. Bu bağlara Cooper bağları (ligamanları) denir. Malignitelerde cilt retraksiyonları bu bağların tutulumundan dolayı olur. Meme başı ve areola epidermisi, yüksek düzeyde pigmentedir. Keratinize strafiye skuamöz epitelyum ile örtülüdür. Areolada yağ ve ter bezleri vardır. Bu bezler areola yüzeyinde kabarıklıklar oluştururlar. Bunlara Montgomery tüberkülleri denir. 3 2.3. MEMENİN DAMARLARI Memenin santral ve medial bölümlerini arteria mamaria internanın ramus perforantesleri, üst dış bölümünü de arteria toracica lateralis besler. Meme ayrıca a.toracica acromialis’in pectoral dalından, 3. 4.ve 5. intercostal arterlerin lateral dalları ile a.subscapularis ve a.thoracodorsalisten kan alır (9). Memenin venleri arterleri takip eder. Primer venöz drenaj aksillaya doğrudur. Torasik duvar ve memeyi üç ana ven grubu drene eder; internal torasik venin dalları, aksiler venin dalları ve posterior intercostal venin dalları. Ayrıca vertebral venin dalları da memenin venöz drenajında (Batson Pleksusu) yer alır ki bu vertebra metastazlarından sorumlu olabilir (10). 2.4. MEMENİN SİNİRLERİ Meme başı ve areolanın dermisinde çok sayıda çok dallı serbest sinir uçları bulunur. Areola meme derisinde ise çok sayıda Ruffini ve Krause cisimcikleri bulunur. Bunlar meme başının ereksiyonunu ve süt akımını sağlarlar. Memenin üst bölümü, servikal pleksusun 3. ve 4. dallarından inerve olur. Memenin alt bölümünü de interkostal sinirlerin lateral ve anterior dalları inerve ederler. 2.5. MEMENİN LENFATİK DRENAJI Memenin yüzeyel lenfatikleri meme derisinin hemen altında bulunur. Memenin her bölümünde akım merkeze doğrudur. Memenin lenf akımının %75’i aksillaya,%25’i ise internal mamaria lenf nodüllerine olur. Aksiller lenf nodülleri 6 grup olarak sınıflandırılır(11). Grup 1: Eksternal mamarian lenf nodları Grup 2: Skapular lenf nodları Grup 3: Santral lenf nodları Grup 4: İnterpektoral lenf nodları (Rotter) Grup 5: Aksiler lenf nodları Grup 6: Subklavikular lenf nodları Anatomo-patolojik yapı ve metastatik yayılımı belirlemek için için kullanılan diğer bir değişik yöntemde ise lenf nodları 3’e ayrılır. Level 1: Aksiler eksternal mamarian ve skapular lenf nodları 4 Level 2: Santral ve interpektoral lenf nodları Level 3: Subklavikular lenf nodları 2.6. MEMENİN FİZYOLOJİSİ 2.6.1. Meme Gelişmesi Ve Fonksiyonunda Etkili Hormonlar: Meme gelişmesi ve fonksiyonu üzerine etkisi olan hormonların en önemlileri östrojen, progesteron, prolaktin, oksitosin, tiroid hormonu, kortizol ve büyüme hormonlarıdır. Bu hormonların salgısı hipotalamus, hipofiz ve overlerin nörohümoral kontrolündedir (12-13).Meme üzerine etkili bu hormonların etkileri invitro olarak gösterilmiştir. Bazı hormonların insanda invivo etkileri belirgin değildir. Kesin olan östrojenin duktus gelişimini başlattığı, prolaktin ve progesteronun lobül ve asinus gelişimini kontrol ettiği ve proaktinin süt salgısını oluşturduğudur(14-15). Östrojen: Etkisini sitoplazma ve çekirdekteki reseptörlere bağlandıktan sonra gösterir. Sitoplazmadaki reseptörlerin yoğunluğu adet siklusunda değişiklik gösterir, hamileliğin son döneminde ve lohusalığın ilk döneminde artar. Östrojen reseptörlerinin sentezini hem östrojen hem de progesteron uyarır. Prolaktin olmadan östrojenin meme gelişimini başlatamayacağı düşünülmektedir fakat hipofizi olmayan dişilerde, östrojen replasmanı ile normal meme gelişimi sağlanmıştır. Fakat laktasyon için prolaktin gerekir. Hamilelik sırasında yüksek östrojen ve progesteron düzeyleri prolaktin salgısını baskılar, plasenta çıktıktan sonra ani progesteron ve östrojen düşüşü laktasyonu başlatır. Östrojen memedeki prolaktin reseptörlerinin yoğunluğunu da kontrol eder. Östrojen meme epiteli, özellikle duktal epitelin gelişmesinde etkilidir. Memedeki bol miktarda bulunan yağ dokusu dolaşımdaki androjenlerden östrojen yapabilir, fakat bunun önemi henüz aydınlatılamamıştır (13-15). Progesteron: Tek başına memeye bir etkisi yoktur. Östrojen reseptörlerinin sentezini uyarır. Prolaktin ile sinerjik etki gösterir ve epitelyum hücrelerinin diferansiyasyonunda ve lobulus ve asinus gelişiminde etkilidir. Laktasyonu inhibe eder. Memede bulunan progesteron reseptörlerini de östrojen kontrol eder. Prolaktin: Hipofizde yapılır. Hamileliğin son döneminde, doğumdan hemen sonra yükselir ve lohusalık döneminde yüksek kalır. Meme hücre yüzeyindeki reseptörlere bağlanarak etkisini gösterir. Meme gelişiminin her safhasında önemlidir. Memedeki östrojen reseptörlerinin sayısını artırır. Progesteron ile birlikte lobulus ve 5 asinus gelişimini uyarır. Süt sekresyonunu ve süt proteinlerinin sentezini kontrol eder. Prolaktin salınması için en önemli uyaran memenin emilmesi, yani meme başının doğrudan uyarılmasıdır (12-15). İnsan plasental laktojeni: Hamilelik sırasında dolaşımda yüksek miktarda bulunur. Etkisi prolaktine benzer fakat daha güçsüzdür (15). Oksitosin: Hipotalamustan salgılanır. Süt verme düşüncesi ve meme başı ve areolanın uyarılması ile salgılanır. Alveolleri saran miyoepitelyal hücrelerde kasılmaya yol açar. Alveollerin sıkıştırılması ile süt, süt kanallarına atılır. Oksitosin salgısını süt verme ile ilgili duyma, görme ve koklama duyuları uyarır. Büyüme Hormonu (GH) ve İnsüline Benzer Büyüme Hormonu: GH’nun prolaktine benzer etkisi vardır. Etkisini insüline benzer büyüme hormonunun sentezini uyararak yapar. İnsülin: Meme gelişmesi üzerine yapılan invivo çalışmalarda prolaktin, östrojen ve progesteron yanında insülinin de gerekli olduğunu göstermiştir. Glikokortikoidler: Süt veren meme dokusunda sitoplazmada glikokortikoid reseptörleri bulunur. Glikokortikoidler olmadan laktasyon başlamaz veya devam etmez. 2.6.2.Çeşitli Fizyolojik Durumlarda Meme Dokusu: Adet dönemi: Adet görmeye başlanınca östrojen ve progesteron düzeylerindeki siklik değişiklikler duktuslarda gelişmeyi ve lobulus ve asinusların oluşumunu artırır. Bu hormonlar aynı zamanda gelişen kanalları destekleyecek bağ dokusunun proliferasyonunu da arttırır. Adet dönemi boyunca gerginlik ve büyüme hissedilir. Bu gerginlik ve büyüme hacim, yoğunluk ve nodülarite artışına bağlanır aynı zamanda hassasiyet de artabilir. Gerginlik ve hacim adet döneminin 2. yarısında fazlalaşır, en yoğun olarak adetten önceki üç, dört günde hissedilir. Menapozda görülen değişiklikler: Overlerden östrojen ve progesteron salgısının azalması memenin duktal ve glandüler elemanlarının da progresif involüsyonuna yol açar. Lobül ve duktusların epiteli atrofik hipoplastik görünüm alır. Atrofik lobüller yoğun fibröz yapı içinde görülür. Bazı lobüllerde süt kanalları genişler, silindir epiteli olmayan asinusların genişlemesi ile makro kistler oluşabilir. Menapozdaki kadının memeleri asimetrik ve palpasyonla düzensiz yapıda olabilir. Yaşlanma ile birlikte yağ dokusu ve destek dokusu azalır, memeler küçülür ve şeklini kaybeder, sarkar. 6 2.7. MEMENİN BENİNG HASTALIKLARI 2.7.1 Fibrokistik Hastalık En sık görülen meme hastalığıdır .American Cancer Society’e göre tüm kadınların en az yarısının göğüslerinde yaşamlarının bir bölümünde fibrokistik değişimler tespit edilir. Fibrokistik değişimler 30-50 yaş arasındaki kadınlarda görülen kitlelerin en yaygın nedenidir (%30-35). Otopsi çalışmalarında %20 makroskobik, %34 mikroskobik kiste rastlanmıştır. Sol memede sağa göre daha sık görülür (16-17). Kadınların büyük bir kısmında puberteden sonra gelişen parankimal bir değişikliktir. Klinik spektrumu oldukça geniştir. Asemptomatik olabilir, hasta ağrı, hassasiyet veya değişik boyutlarda memede ele gelen kitle şikayeti ile gelebilir. Fibrokistik hastalıkta fibröz bağ dokusunda aşırı bir proliferasyon, duktus epitelinde ve lobüllerde hiperplazi gibi değişiklikler görülebilir. Bunlar ayrı ayrı veya hepsi bir arada bulunabilir. Fibrokistik hastalıktaki mammografi bulguları şu şekillerde görülür. Kistlerin ön planda olduğu formlarda; kistler radyolojik olarak düzgün, yuvarlak, ovoid şekilli ve keskin konturludur. Multiloküle kistler ise lobüle konturludur. Çok sayıda küçük kist, epitelial ve fibröz proliferasyonla birlikte olduğu zaman mammografilerde nodüler bir pattern oluştururlar. Kistlerin duvarında yarımay biçiminde kalsifikasyonlar izlenebilir. Ultrasonografide basit kistler, keskin konturlu, tümüyle anekoik, ince duvarlı, internal eko veya septa içermeyen lezyonlardır . Meme kistleri kompresyonla şekil değişikliği gösterebilir. Kistlerde posterior akustik şiddetlenme izlenir. İçerisinde ekoların görülmesi komplike kist olduğunu düşündürür. Bu görünüm proteinöz materyale, enfeksiyona veya kanamaya bağlı olabilir. Kist içerisinde solid komponent olması intrakistik papillom, papiller karsinom veya hemorajik kisti düşündürür. Böyle lezyonlarda ince iğne aspirasyon biopsisi veya trucut biyopsi endikasyonu vardır . Meme kistleri meme lobüllerinden kaynaklanan içi sıvı dolu lezyonlardır. Fibrokistik hastalığın en sık komponenti olduğu gibi, soliter kistler de görülür. Fibröz değişikliklerin ön planda olduğu şekillerde meme parankimi homojen ve yoğun görülür. Epitelyal hiperplazinin belirgin olduğu şekillerde (terminal duktal hiperplazi ve lobüler hiperplazi) sklerozan adenozis denilen ileri aşamasında memede diffüz nodüler 7 yoğunluk artışının eşlik etttiği dağınık küçük kalsifikasyonlar mevcuttur. Bu form daha az sıklıkta görülür. Çoğunlukla bilateral ve simetrik olmasına rağmen lokalize formuda vardır ve maligniteyi taklit edebilir . 2.7.2. Fibroadenom Fibrokistik hastalıktan sonra en sık görülen meme hastalığıdır. Fibroadenomlar puberteden sonra ve genellikle 25-30 yaşından önce ortaya çıkan östrojene duyarlı yavaş büyüyen benign tümörlerdir. 30-35 yaşından küçük kadınlarda en sık rastlanılan meme kitleleridir. Gebelik ve laktasyon sırasında boyutları artarken, menapozdan sonra geriler . Fibroadenomların yaklaşık %55'i sol memede bulunurlar. En sık yerleşim yeri memenin üst dış kadranıdır. Tümörler büyük olasılıkla meme lobülünden oluşmaktadır. Tam olarak aydınlatılmış olmamasına karşın “bu benign tümörler östrojenin lobüler stimülasyonu ve östrojene verilmiş aşırı bir yanıt sonucu oluşmaktadırlar” şeklindeki teori en çok kabul gören teoridir. Makroskopik olarak beyaz renkli bir sınırı vardır ve bu sınırlanma bazen düzensizlikler gösterebilir. Memede fibroadenomların insidansı %10-20 olarak verilmektedir. Afrika ve Amerika'da daha sık görülmektedirler. Fibroadenomlu hastaların yaklaşık %10'unda multipl fibroadenom görülür. Hastalarda ağrı ve duyarlılık; yalnızca hamilelik ve inflamatuvar reaksiyon durumlarında görülür (18-19). Fibroadenomların histolojik olarak iki tipi vardır. Bağ dokusunun duktus lümenine doğru proliferasyon gösterdiği intrakanaliküler tip, stromal doku proliferasyonun duktus lümeni dışında kaldığı perikanalikülertip. Mamografilerde fibroadenomlar düzgün ve keskin konturludur. Küçük olduklarında (1-2 cm) yuvarlaktırlar ve kistlerden ayrılamazlar. Daha büyük boyutlu fibroadenomlar nodüler, oval veya lobüle konturludur, % 10-% 20 oranında birden fazladır. Fibroadenomlar dejenere olmaya başladıktan sonra stromal dokunun mukoid dejenerasyona ve hyalinizasyona gitmesi ile birlikte kaba kalsifikasyonlar görülür. Yumuşak doku komponenti kaybolunca geriye dejenere fibroadenomlar için tipik olan pop-corn tipi amorf ve kaba kalsifikasyonlar kalır. Ultrasonografide fibroadenomlar düzgün ve keskin konturlu, izo veya hipoekojen görünümde, homojen yapıda ve oval kitlelerdir. Bazen posterior akustik şiddetlenme gösterirler. Fibröz komponenti fazla olan fibroadenomlar daha hiperekojen yapıdadırlar, posterior akustik 8 gölgelenme izlenebilir. Kalsifikasyon içerdikleri takdirde heterojen eko patterni gösterirler. Bazı araştırmacılar fibroadenomların tamamının çıkarılmasını savunmaktadırlar. Bazıları ise kesin tanının İİAB ile konulup, genç yaşlarda görülmesi nedeniyle bu yaşlardaki kadınlarda fibroadenomların meme dönemler kanseri halinde insidansının izlenebileceğini az olduğu savunurlar. düşünülerek Bu tümörler gerileyecekleri gibi, çoğu değişmeden kalmaktadır. Lezyon giderek büyüyorsa genellikle eksizyon önerilmektedir. Çoğu cerrahi ekol 2-3 cm'lik fibroadenomların dikkatli klinik inceleme sonrasında izlenebileceğini, bu durumun en fazla 25-35 yaşları arasında olabileceğini, bundan sonra ise eksizyonun düşünülmeye başlanması gerektiğini savunmaktadırlar. 35 yaşın altındaki kadınlarda koruyucu yaklaşım uygun olacaktır. Eğer fibroadenomlar tedavi edilmeksizin bırakılırlarsa büyümeleri beş yıllık bir süre içerisinde çok yavaş olarak gerçekleşecektir. 2.7.3. Juvenil Fibroadenom Puberteden hemen sonra görülen ve çok hızlı büyüyen dev fibroadenomlardır. Histolojik ve radyolojik özellikleri diğer fibroadenomlara benzer. Bazen dev boyutlara ulaşıp tüm memeyi kaplayabilirler, hızlı büyüme göstermelerine karşın malign potansiyel taşımazlar . 2.7.4. Sistosarkoma Filloides Malign potansiyel taşıyan, büyük, lobüle keskin sınırlı, homojen-heterojen eko yapısında solid kitledir. İntrakanaliküler fibroadenomun dev bir formudur. Fibroadenom ile farkı boyut ve hücre sayısıdır. Sistosarkoma filloides büyük kavernöz yapılar şeklinde kistik alanlar, dejenerasyon ve kanama odakları içerir. Çoğu benign karakterde olup % 5 den az oranda malign transformasyon gelişebilir. Sistosarkom, küçük boyutlarda olduğu zaman kliniği ve radyolojisi aynı fibroadenom gibidir. Ayırıcı tanıda boyut dışında belirgin radyolojik bir kriter yoktur. Fibroadenoma benzer bir tümörün boyutu 6-8 cm yi aşıyorsa sistosarkoma filloides akla gelmelidir. 9 2.7.5. İntraduktal Papillom Papillom en sık subareolar alandaki geniş duktusların içerisinde gelişir. Memenin papiller lezyonları biyopsi yapılan benign meme neoplazmlarının % 10’ undan daha azı ve meme karsinomlarının % 1-2 sine karşılık gelir. Memenin papiller lezyonları benign veya malign olabilirler . En sık görülen benign papiller meme neoplazmı papillomadır. Soliter intraduktal papillom sıklıkla meme başı akıntısıyla ortaya çıkan, memenin yaygın benign neoplazmıdır. Klasik olarak konvansiyonel galaktografi ile tesbit edilir . Malign papiller lezyonlar ise papiller DCİS ve invaziv papiller karsinomadır. İntraduktal papillomlar hiperplastik yapıda diffüz papiller oluşumlardır. Duktus içerisinde epitel proliferasyonu ile karakterize lezyonlardır. Her yaşta ancak en sık geç reprodüktif ve postmenapozal dönemde görülürler. İntraduktal papillom serösanginöz meme başı akıntısının en önemli nedenidir. Duktal epitelin hiperplastik proliferasyonu olup duktal sistem içinde her yerde ve çok sayıda görülebilirler. Tek veya çok sayıda olabilirler. Tek intraduktal papillomun en belirgin semptomu meme başı akıntısıdır. Genellikle subaraeoler bölgedeki büyük duktuslara yerleşmiştir. Geniş tabanlı ve pedinküllü olduklarında büyük duktusları genişletip tıkayabilirler. İleri derecede duktal dilatasyon kist ve intrakistik papillom formasyonuna neden olabilir. İntraduktal papillomun postmenapozal dönemde malign dejenerasyon riski vardır. Papillomlar bazen küçük punktat kalsifikasyonlar içerirler. Bu küçük kalsifikasyonlar malign mikrokalsifikasyonlarla karışabilir. Galaktografide intraduktal papillomlar dilate duktusların içinde dolum defektleri ve duvar düzensizliği olarak ultrasonografide de intraluminal vejetasyonlar şeklinde görülürler. 2.7.6. Lipom Lipomlar asemptomatik, yavaş büyüyen, düzgün konturlu, mobil kitlelerdir. Mammografide ince yoğun bir kapsül ile çevrili düzgün konturlu radyolusend lezyon olarak görülür. Tamamen yağlı memelerde lipomu seçebilmek zordur. Lipomlarda kalsifikasyon çok nadir izlenir. Ultrasonografik olarak düzgün ve keskin konturlu, çok az posterior akustik şiddetlenme gösteren, orta derecede homojen yapıda ve yağ ile eş ekojenite gösteren lezyonlardır . 10 2.7.7. Fibroadenolipom (Hamartoma) Lipomun oldukça nadir bir varyantıdır. Lipomatö dokunun içerisinde fibröz ve adenomatöz doku proliferasyonları mevcuttur. Lezyon ince bir kapsülle çevrilidir. Mammografik olarak yuvarlak veya ovoid, keskin sınırlı ve düzgün konturlu, nonhomojen, iç yapısı salam dilimine benzer, stromal meme lezyonlarıdır . Ultrasonografide konturları düzgün, içerdiği yağ ve glandüler komponentlere bağlı olarak heterojen eko patterninde kitleler olarak izlenirler . 2.7.8. Memenin Yağ Nekrozu Memede yağ nekrozu genellikle travmaya sekonder gelişir. Biyopsi veya operasyon geçirmiş memelerde sıklıkla görülür. Böyle durumlarda hücrelerden lipidin salınımına sekonder gelişen yağ içeren bir kavite ve etrafında fibröz doku oluşur. Meme stromasının lezyonudur. Yağ nekrozunun mammografik görünümü çeşitlilik gösterir. Düzgün konturlu yağ kistinden düzensiz konturlu kitleye kadar değişiklik gösteren formları vardır. Yağ kistlerinin kapsülü yumurta kabuğu şeklinde kalsifikasyonlar içerir. Yağ nekrozunun neden olduğu düzensiz konturlu lezyon ciltte kalınlaşma retraksiyon ve parankimal distorsiyona sebebiyet vererek meme kanserini taklit edebilir. Yağ nekrozu ultrasonografide düzensiz sınırlı posterior akustik gölge ve şiddetlenme gösteren, heterojen yapıda , yağ ile eş ekojenitede küçük fokal lezyon şeklinde görülür . 2.7.9. Hematom Hematomlar en sık memeye yapılan cerrahi müdahale veya biyopsilerden sonra görülür. Mammografide düzensiz konturlu bir kitle ile çevresindeki stromal dokuda yoğunluk artışı izlenir. Daha ileri aşamalarında ise düzgün konturlu kitleye veya hemorajik kiste dönüşür. Beraberinde cilt kalınlaşması trabeküler patternde kabalaşma da görülebilir. Hematomlar genellikle bir kaç hafta içinde yerinde skar dokusu veya distorsiyon bırakarak kaybolurlar. Hematomlar veya kalan skar dokusu nadiren kalsifiye olur. Ultrasonografik görünüm hematomun evresine göre değişir. Erken dönemde belirgin kontur çizmeyen hiperekojen alandır. Geç dönemde ise düzgün konturlu posterior akustik şiddetlenme gösteren eko yapısı homojen olan ve seviyelenme gösteren anekoik bir lezyona dönüşür . 11 2.7.10. Mastit ve Abse Akut mastit genellikle laktasyonda görülen memenin enfeksiyonudur. Abse ve diğer kronik hastalıklarla da ilişkilidir. Radyolojik görünümü inflamatuar karsinomu taklit eder. Yaygın parankimal yoğunluk artışı, cilt kalınlaşması ve aksiller LAP bulguları saptanır. Akut abse antibiyotik tedavisine hızlı bir şekilde yanıt verir. Mammografik olarak abse düzensiz konturlu kitle, çevresinde distorsiyon ve cilt kalınlaşması şeklinde görülür. Ultrasonografide abse düzensiz konturlu, solid ve kistik komponentler içeren posterior akustik gölgelenme veren, heterojen yapıda, ekojen ve anekojen alanlar içeren bir lezyondur. Kronik mastit, yaşlı kadınlarda görülen memenin aseptik enflamatuar bir lezyonudur. Bu hastalığa plazma hücreli mastit adı verilir. Olaylar duktuslar içerisindeki sekresyonun, periduktal bağ dokusuna sızması sonrası ortaya çıkar. Radyolojik olarak tipik kaba, lineer, yuvarlak ve oval kalsifikasyonlar görülür. Aynı zamanda subareolar bölgede yoğunluk artışı vardır. Granülomatöz mastit (granülomatöz lobülit) etyolojisi bilinmeyen, klinik olarak meme kanserini taklit eden, memenin nadir görülen inflamatuar bir hastalığıdır. Çoğunlukla genç kadınlarda ve hamilelikten sonra 6 yıl içinde görülür. Mammografik olarakta meme kanserini taklit eden hastalığın ultrasonografik görüntüsü (multipl gruplar halinde tubuler hipoekoik lezyonlar, bazen de geniş hipoekoik kitleler) tanıyı düşündürür. Meme absesi de genellikle laktasyondaki hastalarda oluşur, çoğunlukla retroareoler yerleşimlidir. Ultrasonografide düzensiz sınırlı, mikst eko patterninde ya da nisbeten düzgün konturlu, düşük ekolu ve posterior akustik güçlenmesi bulunan kitle şeklinde izlenir . 2.7.11. Adenozis Adenozis memenin glandüler elemanlarını ilgilendiren bir lezyonu tarif eder. Mammografilerinde benign kalsifikasyonlar izlenir. mikroglandüler adenozis olmak üzere iki tipi vardır. 12 Sklerozan adenozis ve 2.7.12. Galaktosel İçerisinde süt dolu meme kistleridir. Süt veren veya hamile kadınlarda palpable kitle izlenir, laktasyondan sonra yıllarca görülebilir. Multiple, uni ya da bilateral olabilirler. Tanı aspirasyondan sonra konur. Mammografide değişik dansitede düzgün yuvarlak kitleler şeklinde izlenir. Ultrasonografide iyi sınırlı anekoik kist görünümündedir. Posteriorunda akustik kuvvetlenme ve gölgelenme vardır . 2.7.13. Fibrom ve leomyoma Fibroma iyi huylu ve düzgün konturludur ve memenin glandüler dokusunda yer alırlar. Leomyoma memenin nadir görülen nonepitelyal tümörlerinden biridir. Meme başında gelişen nipple leomyomaların damar çeperindeki (vasküler leomyom) ya da derideki düz kaslardan (yüzeysel-kütanöz leomyom) geliştiği düşünülmektedir. Meme parankimindeki leomyomlar çok nadirdir. 2.7.14. Duktal Ektazi (Plazma Hücreli Mastit) Memenin subareoler bölgesindeki toplayıcı kanallarının dilatasyonu ve etraflarında iltihabi reaksiyon ve fibrozis ile karakterizedir. İlk şikayet meme başı akıntısıdır. Koyu ve renkli bir akıntı oluşur. Hastalık ilerledikçe periduktal fibrozis ve iltihabi lenfosit infiltrasyonu oluşur. Genişleyen duktuslar palpasyon ile hissedilebilir. İleri dönemlerde gelişen fibrozise bağlı olarak meme başı retraksiyonu görülebilir . Ultrasonografide dilate subareoler duktuslar ve hiperekoik periduktal fibrozis izlenir. 2.7.15. Hemanjiom Memenin stromal vasküler lezyonudur. Mammografide iyi sınırlı, makrolobüle kitle ile beraberinde punktat kalsifikasyonlar izlenir, % 1.2-11 oranında görülür . 2.7.16. Radyal Skar ( Benign sklerozan duktal lezyon ) ve kompleks sklerozan lezyonlar Radyal skarın sklerozan adenozisin bir varyantı olduğu düşünülmektedir. Santral skleroz ve değişen derecelerde epitelyal proliferasyon, apokrin metaplazi ve papilloma formasyonu ile karakterizedir. Radyal skarlar 1 cm üzeri büyüklükte ise kompleks sklerozan lezyon adını alır. Sklerotik bir merkeze uzanan tubüler çizgisel yapılardan 13 oluşur. Lezyonun periferindeki duktuslar fibrokistik değişiklikler gösterirler. Radyal skarın önemi radyolojik olarak tubuler meme kanserine çok benzemesinden kaynaklanır. Bazı yayınlarda bu iki patolojinin beraber olduğunu ve radyal skarların mutlaka çıkarılması gerektiğini savunmaktadır. Radyal skarın diğer spiküle malign lezyonlardan ayırıcı özellikleri santral radyolusend alan içermesi, cilt ve meme başı retraksiyonu yapmamasıdır. Ancak bunlar malignite yönünden klinik şüphe varlığında biyopsi gereğini ortadan kaldırmaz . 2.7.17. Fokal Meme Fibrozisi Memenin fokal fibrozisi skarlar veya diabet mastopatisi ile ilgilidir. Memeye yönelik girişimsel işlemlerden sonra oluşabilir. Fibrozis sıklıkla mammografi ve ultrasonografilerde nonkalsifiye lezyon şeklinde görülür. 2.7.18. Lenfatik Filariazis Lenfatik filaryazis bir nematod parazit olan Wuchereria Bancrofti tarafından meydana gelir. Memede çok nadir görülmektedir. Ancak meme alışılan tutulum yeri değildir. 2.8. MEME KANSERİ Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir. Dünyada kadınlarda görülen kanserlerin %32’ni ve kansere bağlı ölümlerin %19’nu oluşturur (20). ABD’de yapılan istatistiklerde, meme kanseri insidansındaki artışa rağmen meme kanserine bağlı değişik yaş gruplarındaki mortalite oranları hemen hemen sabittir. Hastalık sıklığındaki artışa rağmen mortalitenin göreceli olarak düşmesi hastalığın erken tanı ve tedavisindeki gelişmelere bağlıdır. En eski kanser kayıt sistemleri bulunan ABD’de meme kanserinin yıllık artma hızı 1940- 1980 yılları arasında %1.2’dir.Buna karşılık SEER (Surveilence, epidemiology and end results) programının tesbitine göre 1973 -1988 döneminde artış %33’dür.Bu zaman aralığının 1973-1980 kesiminde artış %3 olarak hesaplanmıştır.1980-1988 arsındaki artışa bakılırsa ülkede meme kanseri salgını düşünülebilir. Bu dönem mamografinin sık kullanılmaya başlandığı yıllar olduğundan sıklık oranının yükselişi tanıdaki artışı yansıtmaktadır. 14 Meme kanserinin doğal seyri oldukça uzundur. Ortalama doubling zamanı 100 gündür. Klinik olarak saptanabilecek 1 cm’lik kitle oluşumu için yaklaşık 8 yıl (30 doubling zamanı) gerekir. Yaklaşık 20.doubling zamanında ise kendi neovaskülarizasyonuna sahip olur. Süre uzadıkça tümör hücrelerinde mutasyon için olasılık artar ve hastalar büyüme hızı, metastaz eğilimi ve ilaç duyarlılığı farklı olan pek çok tümör klonuna sahip olabilirler (21). 2.8.1. MEME KANSERİNDE RİSK FAKTÖRLERİ Yaş: Kansere yakalanma riski yaşla beraber artar ve her 10 yılda iki katına çıkar. ABD’de meme kanserinin %95’i 40 yaşından sonra ortaya çıkmaktadır (22). Aile Hikayesi: Meme kanserine ailesel yatkınlık ilk olarak 1866’da Paul Broca tarafından kendi eşinin ailesinde dört nesil süresince 24 kadının onunda meme kanserinin ortaya çıkmasından sonra ileri sürülmüştür (23). Daha sonra Macklin meme kanserli bir kişinin annesinde, toplumdaki kadınlara göre meme kanseri gelişme olasılığının 2 kat, kız kardeşinde ise 2,5 kat daha fazla olduğunu göstermiştir (24). Aile hikayesi olan kişilerde meme kanserinin ortaya çıkma yaşı daha erken olup, hastalık bilateral olma eğilimindedir ve hastalığın erken ortaya çıkışı özellikle annesinde meme kanseri olanlarda daha belirgindir (25 -26) .İki veya daha fazla birinci derece akrabasında meme kanseri varsa bu risk çok daha fazla artar. Akrabalarında meme kanseri ne kadar erken ortaya çıkmış ise o kişide risk o kadar artar. Birinci derece akrabasında bilateral meme kanseri olması da riski artırır. Meme kanserinin genç yaşta ortaya çıkması genetik yatkınlığın en önemli göstergesidir (27).Yaşı 50’yi geçen bir kadında artık ailesel hastalığa bağlı yüksek risk döneminden çıkmıştır. Genel olarak meme kanserinin soygeçmişle ilgisi ancak %10’dur (28).Tüm bu çalışmalara ve sonuçlarına karşın artmış ailesel riskin ne kadarının genetik olarak geçmiş etkenlere, ne kadarının da ailenin ortak yaşam tarzına, beslenme alışkanlığına bağlı olduğunu söyleyebilmek pek mümkün değildir. Fertilite-İnfertilite: İnfertilite ve nulliparite için meme kanseri riski fertil ve multipar kadınlara göre %30 -70 daha yüksektir. Yaşı 18’ den önce hamile kalan ve 15 hamileliği tamamlayan bir kadın, 35 yaşından sonra hamile kalan kadınların taşıdığı riskin 1/3’ü kadar risk taşır (29-30). Emzirme ve Menopoz: Laktasyon ile meme kanseri arasındaki ilişki konusunda henüz tam bir fikir birliği olmamakla beraber, laktasyonun toplam ovulatuar dönem sayısını azaltarak koruyucu etki yaptığı düşünülmektedir. Geç menopoz meme kanserinde bir risk faktörüdür. 55 yaşından sonra menopoza giren kadınlarda meme kanserine yakalanma riski, 45 yaşından önce menopoza giren kadınların iki katı kadardır (31). Genetik Faktörler: Aile öyküsü olan kadınlarda meme kanseri riski genel nüfusun 2-3 katıdır. Bu risk birinci derece veya 40 yaşından önce meme kanseri gelişen akrabada en yüksek düzeye ulaşmaktadır (32-33). Tablo 2.1: Etkilenen aile bireylerine göre risk faktörü dağılımı Etkilenen aile bireyi Rölatif risk 45 yaşından küçük anne veya kızkardeş 2,2- 3,8 45 yaşından büyük anne veya kızkardeş 1,4- 1,6 Anne veya kızkardeşte bilateral Ca 5 İki veya daha çok 1.derece akrabada Ca 2,5 -8 1.derece erkek akrabada Ca 2,3(kadın için) 6,1(erkek için) Ailesel Kalıtsal Sendromlar: Kalıtsal meme kanseri aile içi görülen meme kanserlerinin ancak küçük bir kısmını oluşturur. Gerçek kalıtsal meme kanserlerinin %3 -8 olduğu bildirilmektedir. Buna Herediter meme kanseri sendromu denilmektedir ki otozomal dominant olup, menapoz öncesi daha çok bilateral meme kanseri ile ilişkilidir ve aile bireyleri için %50- 85 risk taşımaktadır. Bu sendromlar arasında Li Fraumeni, Cowden, Klinefelter Sendromu vardır. 16 Genetik Lezyonlar: Bunlara gen mutasyonları da denir. Li Fraumeni sendromunda bir tümör süpresör geni olan p53’de mutasyon söz konusudur. Mutasyonla süpresyon ortadan kalkınca birçok tümör gibi meme kanseri ortaya çıkışı da artmaktadır. Son yıllarda izole edilen kromozom 17q’da oturan BRCA 1 geni de süpresör bir gendir ve germline mutasyonla meme kanseri riskini artırmaktadır. Kalıtsal mutasyonlarla BRCA 1 birikmesiyle %100 kalıtsal meme kanseri oluşmasından sorumludur. Bu tiplerde hastalık erken yaşlarda ortaya çıkar. Son olarak kromozom 13’de BRCA 2 saptanmış ve bunun BRCA ile ilgili olmayan kalıtsal meme kanserinin %70 sorumlusu olduğu bildirilmiştir. Diyet Faktörleri: Diyet ile meme kanseri arasında açık bir ilişki saptanmamıştır. Fakat yağ tüketimi ile meme kanseri arasında belirgin bir ilişki vardır. Düşük yağ ve şekerden zengin diyet serum östrojeninde azalmaya yol açmaktadır. Kahve ve alkol kullanımı ile vitamin-A yetersizliği, meme kanseri gelişiminde önemli olabilir (29-30). Orta düzeyde alkol alımı östrojen metabolizmasında değişikliklere sebep olur. Çoğu prospektif çalışmalar göstermiştir ki alkol meme kanseri riskini %30 artırmaktadır (34). Benign Meme Lezyonları: Fibroadenom ve fibrokistik hastalık maligniteye yol açmasa da epitelyozis gibi özellikleri nedeniyle sorumlu olabilirler. Sklerozan adenozis ve papillomada risk 1,5 -2 kat, atipik duktal hiperplazi ve atipik lobüler hiperplazide 4 5 kat artar. Ayrıca bu lezyonlara sahip kişilerin ailesinde meme kanseri öyküsü de varsa risk 9 kat artmaktadır (10 -35). Radyasyon: Nagasaki ve Hiroshima’daki atom bombası mağdurları, akut postpartum mastit nedeniyle yüksek radyasyon ile tedavi olanlarda ve pulmoner tüberküloz nedeniyle pek çok kez göğüs floroskopik incelemesi yapılanlarda meme kanseri insidansı artmaktadır. Aynı dozun parçalar halinde alınması ile tek doz halinde alınması arasında risk açısından hiçbir fark yoktur. Meme kanseri için uygulanan radyoterapi kontralateral memede kanser riskini arttırmaktadır (36- 37). 17 Obezite: Çalışmalar meme kanserinin kilo ile direkt ilişkili olduğunu göstermiştir. Obez kadınlar obez olmayan kadınlara göre meme kanseri yönünden 1.5 -2 kez daha riskli durumdadırlar. Japonya'daki kadınlarda meme kanserine bağlı mortalitenin artan boy ve kiloya bağlı olduğu saptanmıştır (38 -39). Daha Önce Meme Kanseri Geçirmiş Olmak: Harvey ve Brinton, daha önce bir memesinde meme kanseri geçirmiş kadınların karşı memesinde de meme kanseri çıkma olasılığının 3-4 kat daha fazla olabileceğini saptamışlardı. İkinci bir kez meme kanseri çıkma olasılığı ailede meme kanseri olanlarda daha yüksektir. Aynca daha önce over veya endometrium kanseri geçiren kadınlarda meme kanseri oluşması için relatif risk 1.3-1.4 düzeyindedir. Hormon Kullanımı: Kalache ve arkadaşlanna göre doğurganlık çağının ortalarında (25-39 yaş) kombine kontraseptif kullanan kadınlarda meme kanseri yönünden her hangi bir artış söz konusu değildir. Ancak Lipnick ve arkadaşları buna karşı fikirler sunmuşlardır. Dünya Sağlık Örgütüne göre ise enjeksiyon yöntemiyle kontraseptif kullanımı meme kanseri riskini ne azaltmakta ne de arttırmaktadır. Postmenapozal kadınlarda menapoz semptomlarını ortadan kaldırmak, osteoporozu önlemek ve iskemik kalp hastalığı riskini azaltmak için hormon replasman tedavisi uygulanmaktadır. Postmenapozal kadınlarda östrojen replasman tedavisinin meme kanseri riskiyle ilişkisi konusunda son 15 -20 yılda sayısız epidemiyolojik çalışmalar yapılmıştır. Vessey'in saptamalarına göre perimenapozal ve postmenapozal hormon replasmanı meme kanseri ihtimalini hafif de olsa arttırmaktadır (40- 41). Fizik Aktivite: Düzenli fizik aktivite yapan kadınlarda meme kanseri riskinin azaldığına yönelik çalışmalar vardır (42). Virüsler: Virüsler birçok kanserlerle yakın ilişkidedir. Meme kanserinin olası viral nedenleri arasında fare meme tümörü virüsü (MMTV) üzerinde özel bir ilgi ile durulmaktadır. 1936'da Britner'in gözlemleri sonucu spontan meme kanseri insidansının yüksek olduğu bir farenin emzirme yolu ile hastalığı diğer alt soylarına taşıması MMTV'nin morfolojisinin tanınmasına neden olmuştur. Bu virus sadece süt ile değil 18 fertilizasyon zamanı gametler ve dokudan direkt olarak da bulaşabilmektedir. Kanıtlar MMTV veya diğer benzer bir virusun insan meme kanseri oluşumunda rol oynayabileceğini göstemiştir. Ancak insan sütünde bulunan partiküllerin infektivite ve onkojenitesi kanıtlanamamıştır. Farelerdeki viral ajan örneği, meme kanserinde viral etyoloji üzerinde durulması gerektiğini göstermektedir (43- 44). 2.8.2. PATOLOJİ Duktal Karsinoma in situ Memenin primer malign neoplazmıdır. DCIS tüm meme kanserlerinin % 0.8-5’ ini oluşturur. Teşhis konulduğunda genellikle klinik olarak palpe edilebilir dönemdedir. Bu lezyonlar duktusun içerisinde çoğalarak duktus boyunca yayılırlar ve bazal membranı aşmazlar. İntraduktal karsinomların % 60’ ı kalsifikasyon içerir, mamografide karakteristik olarak pleomorfik küme yapan mikrokalsifikasyonlar ile saptanabilirler . Nadiren palpasyon bulgusu verirler. Tümöral epitel hücrelerindeki farklılıklara göre üç tipe ayrılırlar. Komedo, kribriform ve papiller tip. Komedokarsinoma en malign tiptir. Tarama mamografilerinin amacı meme kanserinin erken evrede yakalanmasıdır . 1980 li yıllardan önce duktal karsinoma insitu (DCİS) olguları malign meme lezyonlarının % 3-5 ini oluştururken bugün bu oran % 20 nin üzerindedir. Bu artış tarama mamografilerinin yaygın kullanımına bağlıdır. DCİS vakalarının % 40-70’ i okkülttür ve % 65 olguda mikrokalsifikasyon bulunur. Üç tipi bulunan DCİS nun komedo tipinde mikrokalsifikasyon daha sıktır. Kalsifikasyonların granüler ve vermiküler tip olarak iki tipi vardır. Granüler tiplerinin şekli yuvarlak ve sınırları düzensizdir. Epitel ya da kanal içerisinde yer alırlar. Kanal içindekiler proliferasyona bağlı olarak sünger görünümündedirler. Vermiküler tip içinde yer alan kalsifikasyonlar polimorf karakter gösterirler ve daha çok komedo DCİS tipinde izlenirler. Dallanmış mikrokalsifikasyonlar V, X, Y ve Z harfleri şeklinde olabilir. Mikrokalsifikasyonlar intraduktal hücrelerin nekrozuna sekonder oluşmuş kalsifikasyonlardır . İnvaziv kribriform kanser tüm meme kanserlerinin % 1.7- % 3.5’ ini oluşturur. Mamografide iyi sınırlı , kalsifikasyonlar içerebilen lezyonlar şeklinde izlenirler. 19 Lobüler Karsinoma in situ Histopatolojik olarak terminal duktuslarda ve asinüslerde proliferasyonla beraber kohezyon kaybı ve az sayıda mitoz gösteren oval veya yuvarlak çekirdekli hücrelerdir. Lobüler karsinoma in situ çoğunlukla benign veya malign bir lezyona yönelik yapılan meme biyopsilerinde tesadüfen saptanır. Tüm kanserlerin % 1-6 sını noninvaziv kanserlerin % 30 unu oluşturur. Multifokal ve bilateral olup genellikle mamografik ve klinik bulgu vermez. Lobüler karsinoma in situ saptanan hastalarda infiltratif duktal ve infiltratif lobüler karsinom gelişme riski normal popülasyona göre 9 kat daha fazladır. İnfiltratif Duktal Karsinom (Skiröz Karsinom) Duktal karsinomlar bazal membranı tahrip edip geçtiğinde infiltratif karsinom olarak adlandırılır. Meme kanserlerinin % 65-75’ inden fazlasını oluşturur. Prognozu en kötü olan meme kanseridir. Multisentrik veya bilateral olabilir. Epitelyal ve stromal komponentlerden oluşur. Fibröz stromal komponent tümörün karakteristik klinik ve mamografik özelliklerini verir. Mamografide spiküler uzantıları bulunan kitle lezyonu şeklinde izlenir. İnfiltratif duktal karsinom gross görünümlerine göre genel olarak ikiye ayrılır; Stellat ve sınırlı Stellat (yıldız şeklinde) karsinomlarda aksiller metastazların daha sık olduğu saptanmıştır. İnfiltratif duktal karsinomların güneş şeklindeki görünümleri daha tipiktir ve tümörün çevresindeki fibrotik yanıttan dolayı bunlar skirro karsinom olarak adlandırılmaktadır. Skirrö karsinomda fazla miktarda fibröz stroma ile elastin bulunur. Mamografilerde izlenen spikülasyonların bir kısmını bunlar meydana getirmektedir . İnfiltratif duktal karsinomlar klasik olarak USG de düzensiz ve belirsiz konturlu, heterojen ve düşük ekolu kitle şeklinde izlenir. % 40-60 oranında posterior akustik gölgelenme vardır. İnfiltratif Lobüler Karsinom Meme malignitelerinin % 7-10 unu oluşturur. Bilateral ve multisentrik olma sıklığı infiltratif duktal karsinomdan iki kat fazladır, % 20 oranında bilateraldir. Mamografilerde daha çok parankim yapısında bozukluk şeklinde görülür. Histolojik veya mammografik olarak infiltratif duktal karsinomu taklit edebilir. Mamografide özellikle belirgin kontur çizmeyen asimetrik dansiteler şeklinde görülmekle beraber 20 parankimal distorsiyon veya silik düzensiz sınırlı tümöral kitleler olarak da karşımıza çıkabilirler. Bu kanser türünde bazen mamografik olarak bulgu saptanamayabilir, ayrıca hastalar klinik olarak asemptomatik olabilir, böylece fizik muayene ve mammografi incelemelerinde gözden kaçırılabilir. Bu gibi durumlarda ultrasonografi gibi diğer teknikler kullanılmalıdır . Okkült lobuler kanserlerde son zamanlarda MR görüntüleme yöntemi ile lezyon gösterilebilmektedir . Meduller Karsinom Tüm meme kanserlerinin % 5-7’ sini oluşturur (45-46). Mammografide iyi sınırlı kitle görünümündedir . Duktal tip kanserlere göre daha genç hasta grubunda görülür. 35 yaşından genç kadınlarda görülen meme tümörlerinin % 11’ i meduller kanserdir. Düşük grade’li ve iyi prognozlu tümörlerdir. Mamografik olarak meduller karsinomlar genellikle yuvarlak ve oval, lobüle konturlu, kalsifikasyon içermeyen homojen dansitede kitlelerdir. Ultrasonografik incelemede lobüle konturlu ve yer yer silik sınırlı olup, nisbeten homojen eko patterninde, posterior akustik şiddetlenme gösterirler . Aksiller lenf nodları meduller karsinomlarda reaktif olarak büyüyebilirler ve bu durum klinik evrelendirmede yanıltıcı olabilir . Kolloid Karsinom ( Müsinöz karsinom ) Genellikle ileri yaş kadınlarda görülürler. Tüm meme kanserlerinin % 1-7’ sini oluşturmaktadır (47-48). Tümör yavaş büyür ve gelişir, prognozu iyidir . Aksiller tutulum ve uzak metastaz oranı %4-15 olup prognoz invaziv karsinomlara oranla daha iyidir (22-23). Mamografilerde oldukça iyi sınırlı kitleler şeklinde izlenir. Düzgün konturlu, kalsifikasyon veya desmoplastik reaksiyon göstermeyen kitlelerdir. Patolojik olarak tümör bol miktarda müsinöz materyal ile çevrili karsinom hücrelerinden oluşur. Kolloid kanser kitleleri ultrasonografide düzgün veya hafifçe düzensiz konturlu, posterior akustik şiddetlenme gösteren homojen veya nonhomojen yapıda hipoekojen lezyonlardır . 21 Tubüler Karsinom Meme kanserlerinin % 2’sini , mamografi ile tespit edilen karsinomların %820’sini oluşturur (47-49) . Tümör dokusunun % 75’i tubüler yapılardan oluşan infiltre duktal karsinomadır . Tümör içerisinde tubül formasyonu izlenir . Prognoz oldukça iyidir. Uzun spikülasyonlar ve mikrokalsifikasyonlar içeren küçük tümörlerdir ve boyut ortalaması yaklaşık 1 cm bulunmuştur. Histopatolojik olarak tümör, yoğun elastik stroma içinde dağınık yerleşimli tubüllere benzeyen iyi diferansiye tümöral yapılardan oluşmuştur. Tubüller % 60 oranında mamografik olarak tespit edilen mikrokalsifikasyonlar içerirler. Tubüler karsinomların aksiller lenf nodu metastazı %025 olarak bildirilmektedir (48-50) ve prognozu daha iyi olduğundan bu tip meme kanserlerinin erken teşhisi özellikle önemlidir. Adenoid Kistik Karsinom Adenoid kistik karsinoma genellikle tükrük bezlerinde görülen adenokarsinomanın nadir bir varyantıdır. Ancak bu formdaki tümörler meme, trakeobronşial ağaç, uterin serviks, larenks ve bartolin bezinde de görülür. Meme kanserlerinin % 1 den daha küçük bir bölümünü oluşturur. Aksiller lenf nodu tutulumu ve uzak metastazlar nadir görülür. Mamografide diğer benign ve malign tümörlere benzer yuvarlak, lobule nodüller şeklinde görülür . İnfiltratif Papiller Karsinom Tüm meme kanserlerinin % 1-2’ sini oluşturur. Ortalama yaş 63-67 dir. Mamografide geniş ve iyi sınırlı kitleler halinde izlenirler, makrolobülasyon izlenebilir, tek veya multiple sahalarda mikrokalsifikasyonlar sıktır. Ultrasonografide ise kompleks kistik kitle görülür . Paget Hastalığı (Meme başı karsinoması) Paget hastalığı meme başının kronik ekzamatoid görünümü ile beraber santral duktal karsinomun bulunmasıdır. Paget tüm meme kanserlerinin % 1-5’i oranında izlenir . Genellikle unilateraldir. Meme başında yanma, kaşınma ve ağrı ile başlar. Hiperemi ve ülserasyon meydana gelir. Cilt lezyonu genelde derinde bulunan infiltratif veya intraduktal meme kanseri ile ilişkilidir. İleri yaşlarda sıktır. Mammografilerde 22 meme başı ve areolada kalınlaşma, subareoler kitle, meme başında kalsifikasyonlar izlenir. Meme başının altındaki duktuslar dilatedir. Sıklıkla menapozal veya perimenapozal kadınlarda görülür . İnflamatuar Meme Kanseri Meme kanserleri içerisinde en letal form olan inflamatuar meme kanser ilk olarak 1814 yılında Charles Bell tarafından memede kitle, ağrı ve kitlenin üzerindeki ciltte renk değişikliği olarak tanımlanmıştır. Dermal lenfatiklerde invazyon vardır. Primer ve sekonder olmak üzere iki tipte görülür. En karakteristik mamografik görünümü memede diffüz olarak artmış doku dansitesidir, cilt ve ciltaltı dokularının kalınlığında artış izlenir. Meme başı retraksiyonu veya aksiller lenfadenopatiler izlenebilir . DİĞER MALİGN MEME LEZYONLARI Lenfoma: Memenin primer lenfoması çok nadir görülen bir patolojidir. Postmenopozal kadınlarda büyük lezyonlar olarak saptanır (ortalama boyut 4cm). Patolojik olarak histiositik lenfoma tipi ağırlıktadır. Büyük lezyonlarda mastektomi ve aksiller lenf disseksiyonu yapılmalıdır. Non-Hodgkin lenfomasında uygulanan kemoterapi ve radyoterapi ile lokal ve bölgesel hastalık rahatlıkla kontrol edilebilir. 5 yıllık %74, 10 yıllık %51 survey oranlarına sahiptir (51-52). Metaplastik kanserler: Skuamöz ve sarkomatöz metaplaziler en sık invaziv duktal karsinomlarda, primer meme sarkomlarında ve phylloid tümörde görülebilen yassı hücreli, spindle hücreli ya da heterolog mezenşimal büyüme gibi patolojik bulgulardır. Genellikle az diferansiye tümörlerde görülürler ve kötü prognoz gösterirler. Meme kanserlerinde metaplastik değişiklikler seyrektir. Anjiosarkom: 1948 ' de Stewart ve Treves radikal mastektomiyi takiben oluşan ipsilateral lenfödemli hastada lenfanjiosarkomu tanımlamışlardır. Mastektomi sonrası anjiosarkom oluşması için gerekli süre 10.5 yıldır. Vakaların %60'ında operasyon bölgesine radyoterapi öyküsü vardır. Radyasyon anjiosarkom için kofaktör olması yarattığı lenfödeme bağlıdır. Yüksek grade tümörlerde artmış mitotik aktivite, nekroz ve 23 hemoraji görülür. Prognozu oldukça kötü olup, ortalama yaşam 19 aydır. 5 yıllık yaşam oldukça nadirdir (53). Metastatik Meme Lezyonları: Memeye metastazlar, meme malignitelerinin % 12 sini oluşturur . Mammografik görünümleri fibroadenoma benzeyen iyi sınırlı bir kitle şeklinde olabilir. Memeye en sık karşı memeden, lenfoma, melanom, yumuşak doku sarkomları, granülositik sarkoma , akciğer bronş karsinomu , mide, prostat, over ve serviks malignitelerinin metastazları görülür . Daha az sıklıkla memeye metastatik tranzisyonel hücreli karsinoma metastazı bildirilmiştir Metastazlar en sık soliter ve düzensiz konturlu kitleler şeklinde görülür. Memeye metastazların % 85’ i soliter ve unilateraldir, mamografide metastazlar yuvarlak, multiple, düzensiz kenarlı kitleler şeklinde izlenirler. Ultrasonografide multiple hipoekoik solid kitleler görülür. Meme kanserlerinin kendi metastazları ise sıklıkla, akciğer, karaciğer, kemik, plevra, sürrenal ve böbreklere olmaktadır. Daha az sıklıkla metastazlar dalak, pankreas, over, beyin, temporal kemik ve tiroidde izlenmektedir. 2.8.3. MEME KANSERİ EVRELEMESİ Evreleme, kabul edilen bir plan uyarınca hastaları, hastalıklarının yaygınlık derecesine göre gruplara ayırma işlemidir. Tedavi planının yapılması, prognozun tayini, tedavi için uygulanan çeşitli yöntemlerin tedavi gücünün karşılaştırılması için her hastanın kesinlikle evrelenmesi gerekir. Klinik evreleme için kullanılan çeşitli sistemler vardır. Dünyada ve ülkemizde en çok kullanılan UICC ( Union İnternational Contre Cancer ) ve AJCC ( American Joint Commite on Cancer ) ‘nin biçimlendirdiği TNM sistemidir. Buna göre tümör T, koltukaltı lenf gangliyonu N, uzak metastazlar M ile temsil edilir. Primer Tümör: T Tx: Primer tümör değerlendirilemeyebilir To: Primer tümör bulgusu yok Tis: Tümör bulgusu olmayan Paget hastalığı ,insitu tümör T1: Tümör 2 cm veya daha küçük T1a : Tümör 0.5 cm veya daha küçük T1b: Tümör 0. 5 den büyük, fakat 1 cm yi aşmamış 24 T1c: Tümör 1 cm den büyük, fakat 2 cm yi aşmamış T2: Tümör 2 cm den büyük fakat 5 cm yi aşmamış T3: Tümör 5 cm yi aşmış T4a: Toraks duvarına ulaşmış T4b: Meme derisinde ödem (Peau d’orange dahil ),ülserleşme ,tümörlü memede yandaş deri lezyonları T4c : T4a+T4b T4d: İnflamatuar kanser N: Bölgesel lenf gangliyonları Nx: Bölgesel lenf gangliyonları değerlendirilemeyebilir (örn .daha önce çıkarılmıştır) N0: Bölgesel lenf bezi metastazı yoktur. N1: Aynı taraf koltukaltında bir ya da fazla mobil lenf gangliyonuna metastaz N2: Aynı taraf koltukaltında bir yada fazla lenf gangliyonunda metastaz; fakat bu lenf gangliyonları birbirlerine ya da dokulara yapışık N3: Tümörün bulunduğu taraftaki iç mamaria lenf ganglion grubuna metastaz M: Uzak metastazlar Mx: Uzak metastazların varlığı değerlendirilemeyebilir M0: Uzak metastaz yok M1: Uzak metastazlar mevcut 2.8.4. MEME KANSERİNDE CERRAHİ Hastanın psikososyal yapısı ( kültürel ve ekonomik düzeyi ) oturduğu il ve düzenli olarak kontrollere gelip gelemeyeceği, MKC yapılması planlanan hastalarda dikkatlice sorgulanmalıdır. MKC: Geniş tümör eksizyonu ve koltuk altı lenf bezi diseksiyonunu içerir. MKC için uygun kriterler taşıyan hastaların seçimi önemlidir; hastalara mutlaka MKC’nin riskleri ve sonuçları anlatılmalı, tartışmalı ve tercih hastaya bırakılmalıdır. Hiçbir hekim kendini hasta yerine koyup karar vermemelidir. Radikal Mastektomi: Meme dokusu, pektoral kasları ve koltukaltı lenf gangliyonlarının blok olarak çıkartıldığı bir girişimdir. 25 Meme kanserinin güncel cerrahi tedavisi: Hastalıklı organın kısmen veya tamamen çıkartılmasına ek olarak yapılan aksiler diseksiyon esasına dayanır. Bununla hem hastalığın bölgesel tedavisi hem de tümörün tiplendirilmesi ve evrelendirilmesi yapılabilmektedir. 2.8.5. MEME KANSERİNİN KLİNİK ÖZELLİKLER Meme karsinomlu kadınlar genellikle hastalıklarını kendileri bulurlar. Ancak son zamanlarda rutin olarak kontrole gelen veya başka bir hastalık nedeniyle müracaat eden hastalarda dikkatli yapılan fizik muayene sırasında, hekimler gittikçe artan bir sıklıkla meme karsinomu tespit etmektedirler. Meme kanserli hastalarda, memede saptanabilen semptom ve bulgular şöyledir: • • • • Tümör Meme üzerine basıda hassasiyet Memede büyüme, memede büzülme, küçülme Meme cildi ile ilgili bulgular: Çöküntü, ödem, ülserasyon, satellit nodüller, genişlemiş venler • Meme başı ve areola ile ilgili bulgular: Akıntı, retraksiyon, meme başı inversiyonu, meme başı yön değiştirmesi, meme başında kaşıntı, ülserasyon • Aksiller tümör • Kol ödemi Haagensen'in 1943 ile 1980 yılları arasında Columbia Presbyterian Medical Center'da primer meme karsinomlu 2198 hastada saptadığı ilk semptom ve bulguların sıklık oranlan Tablo 2’de gösterilmektedir (54). Tablo 2.2: 2198 hastada semptom dağılımı Memede şişlik %65,3 Ağn %5,4 Meme cildinde retraksiyon %3,1 Meme cildinde ülserasyon %0,2 Meme başı akıntısı %1,8 Meme başında kabuklanma %1, 1 Aksiller tümör %2,0 Semptom yok %14 26 2.8.6 TANI Meme kanseri tanısı hemen hemen her olguda daha çok hastanın kendisinin bulduğu bir kitle nedeniyle yapılan incelemeler sonucu konur. Ülkemizde durum böyle iken birçok batı ülkesinde özellikle de 1980 sonrasında tarama programlarının başlamasıyla tanı, nonpalpable, okült meme kanseri tanısına doğru kaymıştır. Bununla beraber meme kanseri olasılığı için hasta değerlendirilmesi bugün de hasta öyküsü ve fizik muayeneye dayanmaktadır. Hasta öyküsü; yakınmaların meme kanseri ile olabileceğini ve hastanın risk gruplarına girip girmediğini değerlendirmeye yönelik olmalıdır. Hastanın yaşı, adet durumu, menapozdaki değişiklikler, gebelikleri ve doğumları ile hormon ve gebelikten koruyucu ilaç alıp almadığı dikkatle araştırılmalıdır. Kendisinin daha önce meme kanserinden tedavi görmesi yanında, yakın kan akrabalarında meme kanseri olup olmadığı da büyük önem taşımaktadır. Yakınmaları değerlendirirken memede ağrı, meme başı akıntısı, gerginlik hissi her ne kadar benign meme hastalıkları ile ilgili ise de kanser olasılığını tümüyle dışlamaz. Buna karşılık kemik ağrıları, zayıflama ve iştahsızlık sistemik hastalığı düşündürür. Fizik Muayene: çok iyi bir ışık altında hasta belden yukarı çıplakken yapılmalıdır. Her iki memenin, aksiller ve supraklavikular bölgelerin dikkatli ve karşılaştırmalı bir şekilde muayene edilmesi gerekir. Hasta ayakta, otururken ve sırtüstü yatar pozisyonda inspeksiyon ve palpasyonla muayene edilir. İnspeksiyon; Oturan bir hastada kollar iki yana sarkıtılmış durumdayken, daha sonra her iki kol başın üstünde yukarı doğru kaldırılmış iken ve her iki kalça üzerine konan eller kalçalara bası yaparken memeler inspeksiyonla incelenir. İnspeksiyonla memelerde büyüklük, şekil ve pozisyon yönünden bir anormallik, şişlik, meme derisinde kızarıklık-retraksiyon-ödem-ülserasyon-ekzema-satellit nodüller, meme başında akıntı, areolada pigmentasyon, şekil, büyüklük ve renk bakımından değişiklik, büyümüş montgomery folikülleri, kolda ödem, aksillada kızarıklık-şişlik-apse değerlendirilir. 27 Palpasyon; Aksiller ve supraklavikular bölgelerin palpasyonu ile başlanır. Hasta yüzü hekime dönük olarak oturtulur. İlk önce supra ve infraklavikular lenf nodülü metastazı araştırılır. Aksiller bölgenin muayenesinde, pektoral kasların gevşek bir durumda olması gerekir. Bunu sağlamak için hekim bir eliyle hastanın kolunu tutarak kasların gevşek bir durumda kalmasını sağlar ve diğer elinin parmak uçlarıyla aksillayı palpe eder. Meme palpasyonu parmakların iç yüzleriyle dikkatli ve yavaş olarak yapılmalıdır. Meme palpasyonu hasta yatarken yapılmalıdır. Ancak subareolar bölge ve bunun hemen altındaki meme bölümü hasta otururken de palpe edilmelidir. Memenin iç yarısı muayene edilirken hasta kolunu başının üzerine kaldırır ve omuzun altına küçük bir yastık yerleştirilir. Daha sonra memenin iç yarısı, meme başından sternuma ve klavikuladan meme altındaki kıvrıma kadar muayene edilir.Memenin dış yarısının palpasyonu, hastanın kolunu yanına uzatmasından sonra yapılır. Daha sonra arka aksiller çizgiden meme başına ve meme altındaki kıvrımdan infraklavikular bölgeye kadar tüm dış yarının palpasyon ile muayenesi yapılır.Subareolar bölge ve onun biraz daha alt kısımları hasta otururken palpe edilmelidir.Subareolar bölgede lokalize olan küçük bir tümör,yatarken yapılan muayenede sert meme dokusu içinde palpe edilemeyebilir.Bundan dolayı bu bölgenin muayenesi hasta oturuken yapılmalıdır. Palpasyonla memede sıcaklık, hassasiyet, şişlik, meme başından akıntı (areolanın çevresine bası yapıldığı zaman akıntı gelmesi) gelmesi bölgesel lenf nodları araştırılabilir. 2.8.7 KENDİ KENDİNE MEME MUAYENESİ Kendi kendine meme muyenesindeki (KKMM) amaç kadının kendi meme dokusunu daha iyi tanımasıdır. Meme kitlelerinin %90’ı kadınların kendileri tarafından bulunduğu için kadınların KKMM’ni bilmeleri ve uygulamaları desteklenmelidir. KKMM işlem öğrenilene kadar ilk birkaç ayda haftada bir, daha sonra menapoz öncesi dönemde menstürasyonun başlangıcından sonra 5.-7. günlerde yapılır. Bu dönemde memeler normal şeklini almış olup daha az duyarlıdır. Bu nedenle de kolay ve etkin muayene yapılabilir. Menapozdaki kadınlar için her ayın belirli günü (her ayın ilk günü v.b.) yapılması önerilir. 20 yaşındaki her kadın KKMM’sine başlamalıdır. KKMM yapacak kişinin bilmesi gerekenler şunlardır; 28 Doğru duruş, Muayene edilecek bölge, Palpasyon tekniği, Araştırma şekli KMMM nasıl yapılmalıdır? 1-Doğru duruş: Doğru şekilde durma Kollar iki yana sarkık ve gevşek Eller belde Kollar her iki yanda başın üzerine doğru kaldırılmış Kollar iki yanda gövde öne eğik veya eller belde öne doğru eğilme 2-Ayna karşısında yukarıdaki pozisyonlarda her iki meme için gözlem yapılır. Gözlem sırasında; Memede kitle görünümü Memelerin birinde anormal büyüme Memelerinin birinin diğerinden sarkık olması Meme cildinde buruşukluk Meme ucunda çukurlaşma Meme ucunda kanlı akıntı Meme ucu renginde değişiklik Memeye komşu lenf nodlarında büyüme Üst kolda anormal şişlik gibi belirtiler izlenir. 3-Muayene edilmesi gereken bölgenin belirlenmesi ve bölgenin elle muayenesi Gögüs kemiğinin ortasından koltukaltının orta hattna kadar, yukarıda köprücük kemiğinden aşağıda memeden birkaç santimetre aşağıya kadar bölge muayene edilir. Bölgenin elle muayenesi: Memenin elle muayenesine ayakta durur pozisyonda başlanır. Sol memenin muayenesi için sol kol başın üzerine kaldırılır. Sağ elin orta üç parmağının iç yüzü ile muayene edilir. Aynı işlem sağ meme içinde tekrarlanır ve sonra sırtüstü memeler tekrar muayene edilir. 29 yatar pozisyonda Muayene sırasında sırt üstü yatma, muayene edilecek tarafın sırt ve skapula altına ince bir yastık veya katlanmış havlu koyma, muayene edilecek taraftaki kolu başaltına yerleştirme önemlidir. Böylece meme dokusu kostalar üzerine yayılır ve memedeki anormal oluşumlar daha kolay palpe edilebilir. 4-Muayene Şekli Üç çeşit muayene şekli vardır. 1-Dairesel (Sirküler) 2-Dikey (Vertikal) Çizgilerle 3-Tekerlek (Işın tarzında) şeklinde Memenin elle muayenesinde orta üç parmağın iç yüzleri kullanılır, parmaklar birbirine yapışık tutulmalıdır. Her memenin en az 5 dakika muayene edilmesi gerekir. 5-Meme başı muayenesi Meme başı baş parmak ve işaret parmağı arasında nazikçe sıkılır. Kanlı meme başı akıntısı olabilir. 6-Koltuk altı muayenesi Sırt üstü uzanarak koltuk altı çukurunun ön, orta ve dış bölümleri derinlemesine palpe edilir. Elle muayenelerin her iki meme içinde belirtilen şekilde yapılması gerekir. Meme muayenesinin elle muayenesinin ayakta olan bölümünün duş ya da banyo sırasında yapılması sabun deri altındaki nodül ya da sertlikleri daha kolay hissedilmesini sağladığı ve parmakların düz kısımları ıslak deri üzerinde kolayca kaydığı için önerilmektedir. 2.8.8 GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ Mamografi; Kuzey Amerika'da 1960 yılından beri kullanılmaktadır. İnceleme ya xerography ya da düşük doz negatif görüntü yöntemiyle yapılır. Mamografi her meme için iki yönlü, craniocaudal ve mediolateral oblique yapılır. Bu radyolojik tetkikte ışınların zararlı etkisi olabileceği hem hasta hem de hekimler arasında oldukça 30 yaygındır. Alınan ışın miktarı her çift çekim için 0,002 Gy olduğu saptanmıştır. Bu ışın dozunda taramalarda her 1000000 kadında yıllık fazladan 1 kanser oluşabilir. Mikrokalsifikasyonlar, mamografilerin büyük çoğunluğunda rastlanan bir bulgu olup mamografi, mikrokalsifikasyonların saptanmasında kullanılan tek tanı yöntemidir. Tüm kanser olgularının %30-40’da mikrokalsifikasyon görülmesi erken tanıda mamografinin önemini vurgulamaktadır (55-56). Mikrokalsifikasyonların pleomorfik özellikte olması, segmenter dağılım veya duktal dizilim göstermesi, asimetrik özellikte tek bir memenin tek bir bölgesinde olması, mikrokalsifikasyon kümesine yapısal distorsiyon veya dansite artışının eşlik etmesi, mikrokalsifikasyon kümesinin dış konturunun düzensiz olması, boyutsal veya sayısal artış göstermesi kuvvetli malignite bulgularıdır. Tipik malign özellikler taşıyan mikrokalsifikasyonların invaziv ve noninvaziv duktal karsinomlarda görüldüğü, lobüler karsinomların ise nadiren kalsifikasyon gösterdiği ve bu kalsifikasyonların da malignite açısından tipik özellikler taşımadğı bildirilmiştir (5557). İn situ duktal karsinomların %70’de radyolojik olarak tek bulgunun mikrokalsifikasyon olduğu açıklanmıştır (58). Soliter mikrokalsifikasyonlar tipik olarak benigndir. Fibrokistik değişikliklerde görülürler. 1 mm’nin üzerinde ve yuvarlak kalsifikasyonlar skar dokusu veya yağ nekrozunda görülür. 2 mm’nin üzerinde kaba ve şekilsiz kalsifikasyonlar fibroadenom veya papillomlarda görülür. Mamografi, kanser belirtisi olabilecek bulgu ve semptomları olan kadınların değerlendirilmesinde ilk başvurulan meme görüntüleme yöntemidir. Mamografik tarama kadınlarda meme kanserinden ölüm sıklığını %20-30 oranında azaltmaktadır(59). Amerikan Radyoloji Koleji, 1992 yılında, mamografi raporlamasını standardize etmek için pek çok medikal organizasyonun görüşü alınarak Breast Imaging Reporting and Data System (BI-RADS)’i geliştirmiştir(60-61). Radyolog ve klinisyenlerin ortak bir dili kullanmaları amacıyla geliştirilen BIRADS sınıflandırması ülkemizde de yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Bu sınıflandırma, mamografide saptanan bulgular hakkında radyologun yorumunu bildiren kategoriden oluşmaktadır ve amacı klinisyenlere yol göstermek, takip stratejilerini belirlemek ve gereksiz biyopsileri en aza indirmektir. Hasta BI-RADS kategorilerinden sadece 4 ve 5'e giriyorsa malignite riski nedeniyle biyopsi söz konusu olmakta, diğerleri rutin taramaya ya da takibe alınmaktadır(62). 31 BI-RADS kategorileri: 0: ilave görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç var 1: normal mamogram 2: benign bulgular 3: muhtemel benign bulgular 4: süpheli bulgular 5: yüksek olasılıkla malignite düşündüren bulgular 6: biyopsi ile malignitesi doğrulanmış (60) Dijital Mamografi; Palpasyonla ele gelen meme kanserlerinin %10’u mamografi ile görüntülenememekte, görüntülenebilen lezyonların ise %5-40’ı malign tanı almaktadır. Bu nedenle meme kanserinin saptanmasında elimizdeki en önemli silah olan mamografinin duyarlılığının yükseltilmesi gerekliliğinden yola çıkarak teknolojik gelişmeler sürmektedir. Dijital mamografi de bu amaca yönelik geliştirilen bir yöntemdir. Görüntünün hızlı elde edilebilmesi, bilgisayar destekli tanıya izin vermesi, kaset-karanlık oda-banyo ve film gerektirmemesi, elde edilen görüntüler üzerinde bilgisayar ortamında magnifikasyon, parlaklık, kontrast ayarları yapılabilmesi başlıca avantajlarıdır. Kontrast rezolüsyonunun yüksekliği nedeniyle mikrokalsifikasyonları ve düşük dansitedeki lezyonları daha yüksek duyarlılıkla saptayabilmektedir. Cilt ve cilt altını daha iyi değerlendirmektedir. Bu nedenle cilt kalsifikasyonları daha iyi görüntülenebilmektedir (63). Ultrasonografi; yüksek hasta uyumu olan nonionize bir tetkiktir. Ultrasonografik inceleme ile cilt-ciltaltı yağ dokusu, glandüler yapı, gland arkasındaki yağlı planlar, pektoral adale, kotlar ve anterior göğüs duvarı görüntülenir. USG ile lezyonun solidkistik ayrımı yapılır. Malign-benign lezyonların karakteristik özellikleri belirlenir. Meme kanserleri sıklıkla irregüler konturlu, heterojen internal ekojeniteli, posteriorunda akustik gölge görülen kitleler şeklinde izlenir. Malign meme kitleleri kompresyonla şekil ve form değiştirmemektedirler. Kist ve fibroadenoma gibi benign meme lezyonları kompresyonla formasyonları değişebilmektedir. Opere meme kanseri takibinde USG’nin spesifik olarak kullanıldığı 3 evre vardır: 1- Erken postoperatif dönemde hematom, lenfosel gelişimi ve rezolüsyonunun takibinde 32 2- Meme koruyucu cerrahi ve radyoterapi sonrası ilk 1 yıl içinde 3- Mastektomi ve meme koruyucu cerrahiyi takiben ya da radyoterapi sonrası geç dönemde Benign meme kitlelerinde anterior ve posterior sınırları iyi görülebilen, düşük internal ekosu olan düzgün kenarları olan yuvarlak veya eliptik kitleler olarak görülebilir. Doppler akım çalışmaları; Ultrasonografik incelemede görülen şüpheli lezyonların ilave değerlendirilmesini sağlayan, kitle içerisindeki vasküler yapıyı belirleyen görüntüleme yöntemidir. Cosgrove ve arkadaşlarının 90’lı yılların başında yaptığı çalışmalarda renkli Doppler inceleme ile intratümoral damar sayısı, kan akım velositesi ve kan akım rezistansının malign-benign ayrımında anlamlı farklılık göstermediği bildirilmiştir (64). MRI; Meme MR, mamografik olarak memeleri yoğun olan ve meme koruyucu cerrahi girişim düşünülen hastalarda operasyon öncesi multifokal ve kontrlateral tümör varlığının gösterilmesinde kullanılır. Özellikle genetik çalışmalarla meme kanserine yakalanma açısından yüksek risk grubunda yer aldıkları tesbit edilen ve mamografide meme parankimi yoğun olan kadınlarda malignite varlığını araştırmada kullanılır. Mamografide saptanan düzensiz silik sınırlı asimetrik yoğunluklar gibi şüpheli görünümlerin daha iyi değerlendirilmesinde kullanılır. Kemoterapi alan hastalarda tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde tümörün yayılımını daha doğru göstererek tümörün tedavi öncesi ve sonrası boyutlarının regresyon ya da progresyon açısından karşılaştırılmasına olanak sağlar. Silikon implantların değerlendirilmesinde kullanılır. İmplantlardaki kapsül içi veya dışı rüptürleri ve sızıntıları tesbit eder. Aksiller metastaz tesbit edilen hastalarda primer tümör araştırmasında kullanılır. Meme kanseri nedeniyle opere edilen hastalarda cerrahi ve radyoterapiye bağlı oluşan skar dokularının nüks meme kanserlerinden ayırt edilmesinde kullanılır. 33 GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİNİN SEÇİMİ Meme yakınması olmayan kadınlarda tarama amaçlı görüntüleme: -40 yaş altında, risk faktörü olmayan kadınlarda ------ Tarama mamografisine gerek yoktur. (Genetik olarak yüksek risk taşıyan olgularda taramalar daha erken yaşta başlayabilir) -40 yaş üzeri kadınlarda ------ Yıllık periyodlarla tarama mammografisi önerilir. (40-50 yaşlar arasında 1-2 yıllık periyodda uygulanabilir) Memede kitle ele gelen olgularda görüntüleme yöntemlerinin kullanımı: -20 yaş altında ------ yalnızca USG yapılır. -35-40 yaş altında ------ ilk değerlendirme USG ile yapılır. USG bakıda kist saptanırsa başka bir görüntüleme gerekmez. Ancak USG bakıda solid kitle ve kuşkulu bir görünüm saptanırsa ya da fizik bakı bulguları USG ile açıklanamazsa mammografi eklenir. -40 yaş üzerinde ------ mammografik inceleme yapılır. Gerek duyulursa USG bakı eklenir. MEME KANSERİNDE ERKEN TANI Kadınlarda öldürücü olan meme kanseri insidansının günden güne artması önemli bir sağlık sorunu oluşturmaktadır. Ancak yaygın ve öldürücü olan bu hastalık erken tanılanarak ölümler azaltılabilir, yasam süresi artırabilir. Bu nedenle erken tanı ve kitle taraması bu hastalık için önem taşır (65). Amerikan Kanser Birliği tarafından önerilen ve Amerika Birleşik Devletlerin’de yaygın olarak kullanılan meme kanseri tarama rehberi Tablo 2.3’de gösterilmiştir (65). 34 Tablo 2.3. Meme Kanserinde Amerikan Kanser Birliği Tarafından Önerilen Meme Kanseri Tarama Rehberi Yaş Grubu Yöntem Uygulama Sıklığı 20-39 KKMM Her ay Klinik Muayene 3 yılda bir KKMM Her ay Klinik Muayene Her yıl Mamografi 1-2 yılda bir KKMM Her ay Klinik Muayene Her yıl Mamografi Her yıl 40-49 50 yaş ve üzeri Amerikan Kanser Topluluğu kendi kendine meme muayenesine (KKMM) 20 yaşından başlaması gerektiğini ve aynı zaman da hemşirelerin kadınları KKMM konusunda eğitmekten sorumlu olduğunu belirtmektedir (65-66-67). Kadınların kendi meme dokusunu tanıması ve oluşan değişiklikleri farketmesi her ay düzenli olarak yapılan KKMM ile sağlanabilir. Meme kanserlerinin yaklaşık %90’ı hastaların kendi tarafından belirlenmektedir (66-67-68). Düzenli ve doğru uygulanan kendi kendine meme muayenesi erken dönemde meme kanserinin saptanması için en ekonomik, basit, invaziv olmayan güvenilir ve etkili bir yöntemdir . Meme kanserinin prognozunda önemli bir faktör, tanı konulduğunda hastalığın evresidir. Lokalize olduğu dönemde meme kanseri tanısı alan kadınların 5 yıllık yaşam süresinin %90, metaztazı olmayan ve meme dokusu ile sınırlı tümörü olan kadınların % 56, uzak metaztazı olan kadınların ise 5 yıllık yaşam süresinin %10 saptanmıştır (66-67-68). 35 olduğu 3. GEREÇ VE YÖNTEM Çalışmamıza 01 Şubat-01Ağustos 2008 tarihleri arasında, Sağlık Bakanlığı İstanbul Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Meme polikliniğine herhangi bir şikayetle başvuran 19- 75 yaş arası kadın hastalar dahil edildi. Poliklinik başvuru sırasında anket uygulanması için bilgi verilmesini takiben kabul eden 501 hastaya anket formu dağıtıldı. Anket uygulamasını kabul eden hastalara, 13 sorudan oluşan anket formu uygulanıp, Mamografi ve Meme USG sonuçları da anket formuna eklendi.. Formdaki 13 sorudan 7 tanesi demografik özelliklerini, 6 soru da Kendi Kendine Meme Muayenesi hakkındaki uygulama davranışlarını değerlendirmeye yönelikti. Anketler uygulanan kişiler tarafından doldurulmuş olup yalnızca okuma-yazma bilmeyen hastalara sorular okunup cevaplaması istenmiştir. Çalışmaya dahil edilen tüm hastalara çalışma hakkında bilgi verildi ve onamları alındı. Alınan bilgiler mahremiyet teşkil edecek özellikler göstermediği halde katılanların isimleri alınmamış ve ankette belirtilmemiştir. Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için NCSS (Number Cruncher Statistical System) 2007&PASS 2008 Statistical Software (Utah, USA) programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart sapma, frekans) yanısıra niteliksel verilerin karşılaştırılmasında Ki-Kare testi kullanıldı. Sonuçlar %95’lik güven aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi. 36 ANKET FORMU YAŞ EĞİTİM Okuryazar değil İlköğretim Lise Üniversite MESLEK Ev hanımı Emekli İşçi Memur Öğrenci MEDENİ HAL Evli Bekar Dul ÇOCUK SAYISI Yok 1-2-3 tane 4-5-6 tane 7 ve üzeri İLK ADET YAŞI 12 yaş ve altı 13 yaş ve üstü AİLEDE MEME KANSERİ ÖYKÜSÜ Yok Var MEME SAĞLIĞI BİLGİSİ NEREDEN EDİNİLDİ ? Sağlık Personeli Televizyon Gazete-Dergi Yakın çevre EVDE MEME MUAYENESİ YAPMAYI BİLİYOR MUSUNUZ? Evet Hayır EVDE MEME MUAYENESİ YAPIYOR MUSUNUZ? Hayır yapmıyorum Arada bir yapıyorum Her ay yapıyorum. EVDE MEME MUAYENESİ YAPIYORSANIZ ; NE ZAMAN YAPIYORSUNUZ? Zaman fark etmiyor. Adet olmadan önce Adet olduğum sırada Adet olduktan sonra EVDE MEME MUAYENESİNİ YAPIYORSANIZ ; NİÇİN YAPIYORSUNUZ? Meme kanseri olma korkusu Eşim ve yakın çevremin önerisi Televizyon-Radyo yayınları nedeniyle Gazete-Dergi yayınları nedeniyle. EVDE MEME MUAYENESİNİ YAPMIYORSANIZ; NİÇİN YAPMIYORSUNUZ? Bilgi sahibi değilim Utanma Ağrı duyma korkusu Kötü bir sonuç alma korkusu 37 MEME USG Normal Kistik değişiklikler Sağ Sol Bilateral Fibroadenom Sağ Sol Bilateral Duktal ektazi Sağ Sol Bilateral Solid lezyon Diğer MAMOGRAFİ BI-RADS 0 BI-RADS 1 BI-RADS 2 BI-RADS 3 BI-RADS 4 BI-RADS 5 38 4. BULGULAR Çalışma 01 Şubat- 01 Ağustos 2008 tarihleri arasında yaşları 19 ile 75 arasında değişmekte olan toplam 501 kadın olgu üzerinde yapılmıştır. Olguların ortalama yaşları 42.56±12.23’tür. Tablo 4.1: Demografik Özelliklerin Dağılımı Yaş Eğitim Meslek Medeni Hal Çocuk Sayısı İlk Adet Yaşı n % 19-29 93 18,6 30-39 101 20,2 40-49 148 29,5 50-59 126 25,1 60 ve üzeri 33 6,6 Okur-yazar değil 78 15,6 İlköğretim 295 58,9 Lise 86 17,2 Üniversite 42 8,4 Ev Hanımı 349 69,7 Emekli 53 10,6 İşçi 79 15,8 Memur 20 4,0 Evli 411 82,0 Bekar 55 11,0 Dul 35 7,0 Yok 82 16,4 1-3 tane 356 71,1 4 ve üzeri 63 12,6 12 yaş ve altı 188 37,5 13 yaş ve üzeri 313 62,5 39 Olguların 93’ü (%18.6) 19-29 yaş arasında iken, 101’i (%20.2) 30-39 yaş arası, 148’i (%29.5) 40-49 yaş arası, 126’sı (%25.1) 50-59 yaş arası ve 33’ü (%6.6) 60 ve üzeridir. Yaş 60 ve üzeri 6,6% 19-29 18,6% 50-59 25,1% 30-39 20,2% 40-49 29,5% Şekil 4.1: Yaş dağılımı Olguların 78’i (%15.6) okur-yazar değilken, 295’i (%58.9) ilköğretim, 86’sı (%17.2) lise ve 42’si (%8.4) üniversite mezunudur. Eğitim Lise 17,2% Üniversite 8,4% Okur-yazar değil 15,6% İlköğretim 58,9% Şekil 4.2: Eğitim düzeyi dağılımı Olguların 349’u (%69.7) ev hanımı iken, 53’ü (%10.6) emekli, 79’u (%15.8) işçi ve 20’si (%4) memurdur. 40 Meslek İşçi 15,8% Memur 4,0% Emekli 10,6% Ev Hanımı 69,7% Şekil 4.3: Meslek dağılımı Olguların 411’i (%82) evli iken, 55’i (%11) bekar, 35’i (%7) duldur. Medeni Hal Bekar 11,0% Dul 7,0% Evli 82,0% Şekil 4.4: Medeni hal dağılımı Olguların 82’sinin (%16.4) çocuğu yokken, 356’sının (%71.1) 1-3 tane ve 63’ünün (%12.6) 4 ve üzeri sayıda çocuğu vardır. 41 Çocuk Sayısı 4 ve üzeri 12,6% Yok 16,4% 1-3 tane 71,1% Şekil 4.5: Çocuk sayısı dağılımı Olguların 188’inin (%37.5) ilk adet yaşı 12 yaş ve altında iken, 313’ü (%62.5) 13 yaş ve sonrasında adet olmuştur. İlk Adet Yaşı 12 yaş ve altı 37,5% 13 yaş ve üzeri 62,5% Şekil 4.6: İlk adet yaşı dağılımı 42 Tablo 4.2: Ailede Meme Kanseri Öyküsü Dağılımı ve Evde Meme Muayenesi Uygulama Davranışları n % Ailede Meme Kanseri Var 42 8,4 Öyküsü Yok 459 91,6 Sağlık Personeli 200 39,9 Televizyon 222 44,3 Gazete-Dergi 21 4,2 Yakın Çevre 58 11,6 Evde Meme Muayenesi Evet 309 61,7 Yapmayı Bilme Hayır 192 38,3 Hayır 213 42,5 Arada bir 124 24,8 Her ay 164 32,7 Zamanı fark etmiyor 176 61,1 Evde Meme Muayenesi Adet olmadan önce 27 9,4 Yapma Zamanı (n=288) Adet olduğum sırada 29 10,1 Adet olduktan sonra 56 19,4 Meme kanseri olma korkusu 222 77,1 Evde Meme Muayenesi Eş ve yakın çevrenin önerisi 17 5,9 Yapma Nedeni (n=288) TV-radyo yayınları 31 10,8 Gazete-dergi yayınları 18 6,3 Bilgi sahibi olmama 165 77,5 Evde Meme Muayenesi Utanma 16 7,5 Yapmama Nedeni (n=213) Ağrı duyma korkusu 10 4,7 Kötü sonuç alma korkusu 22 10,3 Meme Sağlığı Bilgisi Edinme Evde Meme Muayenesi Yapma 43 Olguların 42’sinin (%8,4) ailesinde meme kanseri öyküsü vardır. Ailede Meme Kanseri Öyküsü Var 8,4% Yok 91,6% Şekil 4.7: Ailede meme kanseri öyküsü dağılımı Olgulara meme sağlığı bilgisini nerden edindikleri sorulduğunda; 200’ü (%39.9) sağlık personellerinden, 222’si (%44.3) televizyondan, 21’i (%4.2) gazete-dergilerden ve 58’i (%11.6) yakın çevresinden edindiğini söylemiştir. Meme Sağlığı Bilgisi Edinme Gazete-Dergi 4,2% Yakın Çevre 11,6% Sağlık Personeli 39,9% Televizyon 44,3% Şekil 4.8: Meme sağlığı bilgisi edinme dağılımı Olguların 309’u (%61.7) evde meme muayenesi yapmayı biliyorken, 192’si (%38.3) bilmemektedir. 44 Evde Meme Muayenesi Yapmayı Bilme Hayır 38,3% Evet 61,7% Şekil 4.9: Evde meme muayenesi yapmayı bilme dağılımı Olguların 213’ü (%42.5) evde meme muayenesi yapmadığını söylerken, 124’ü (%24.8) arada bir, 164’ü (%32.7) ise her ay evde meme muayenesi yaptığını söylemiştir. Evde Meme Muayenesi Yapma Her ay 32,7% Hayır 42,5% Arada bir 24,8% Şekil 4.10: Evde meme muayenesi yapma dağılımı Evde meme muayenesi yapan 288 olguya ne zaman muayene yaptıkları sorulduğunda, 176’sı (%61.1) zamanı fark etmiyor, 27’si (%9.4) adet olmadan önce, 29’u (%10.1) adet olduğum sırada ve 56’sı (%19.4) adet olduktan sonra cevabını vermiştir. 45 Evde Meme Muayenesi Yapma Zamanı Adet olduktan sonra 19,4% Adet olduğum sırada 10,1% Zamanı fark etmiyor 61,1% Adet olmadan önce 9,4% Şekil 4.11: Evde meme muayenesi yapma zamanı dağılımı Evde meme muayenesi yapan 288 olguya niçin evde muayene yaptıkları sorulduğunda, 222’si (%77.1) meme kanseri olma korkusundan, 17’si (%5.9) eş ve yakınlarının önerisiyle, 31’i (%10.8) Televizyon-radyo yayınlarının etkisiyle ve 18’i (%6.3) gazete-dergi yayınlarının etkisiyle cevabını vermiştir. Evde Meme Muayenesi Yapma Nedeni Gazete-dergi yayınları TV-radyo yayınları 6,3% 10,8% Eş ve yakın çevrenin önerisi 5,9% Meme kanseri olma korkusu 77,1% Şekil 4.12: Evde meme muayenesi yapma nedeni dağılımı 46 Evde meme muayenesi yapmayan 213 olguya niçin evde muayene yapmadıkları sorulduğunda, 165’i (%77.5) bilgi sahibi olmama, 16’sı (%7.5) utanma, 10’u (%4.7) ağrı duyma korkusu ve 22’si (%10.3) kötü sonuç alma korkusu cevabını vermiştir. Evde Meme Muayenesi Yapmama Nedeni Ağrı duyma korkusu 4,7% Kötü sonuç alma korkusu 10,3% Utanma 7,5% Bilgi sahibi olmama 77,5% Şekil 4.13: Evde meme muayenesi yapmama nedeni dağılımı 47 Tablo 4.3: Yaş, Eğitim Düzeyi, Medeni Hal, İlk Adet Yaşı, Ailede Meme Kanseri Öyküsü, Meslek, Çocuk Yapma Sayısı ile Evde Meme Muayenesi Yapmayı Bilme İlişkisi Evde Meme Muayenesi Yapmayı Bilme Evet Hayır N (%) N (%) 19-29 36 (%38,7) 57 (%61,3) 30-39 51 (%50,5) 50 (%49,5) 40-49 94 (%63,5) 54 (%36,5) 50-59 102 (%81,0) 24 (%19,0) 60 ve üzeri 26 (%78,8) 7 (%21,2) Okur-yazar değil 25 (%32,1) 53 (%67,9) İlköğretim 186 (%63,1) 109 (%36,9) Lise 65 (%75,6) 21 (%24,4) Üniversite 33 (%78,6) 9 (%21,4) Ev hanımı 201 (%57,6) 148 (%42,4) Emekli 32 (%60,4) 21 (%39,6) İşçi 59 (%74,7) 20 (%25,3) Memur 17 (%85,0) 3 (%15,0) Evli 263 (%64,0) 148 (%36,0) Bekar 28 (%50,9) 27 (%49,1) Dul 18 (%51,4) 17 (%48,6) Yok 52 (%63,4) 30 (%36,6) 1-3 tane 219 (%61,5) 137 (%38,5) 4-6 tane 38 (%60,3) 25 (%39,7) 12 yaş ve altı 122 (%64,9) 66 (%35,1) 13 yaş ve üzeri 187 (%59,7) 126 (%40,3) Ailede Meme Var 40 (%95,2) 2 (%4,8) Kanseri Yok 269 (%58,6) 190 (%41,4) Yaş Eğitim Meslek Medeni Hal Çocuk Sayısı İlk Adet Yaşı Ki-kare test kullanıldı ** p<0.01 48 p 0,001** 0,001** 0,005** 0,075 0,924 0,251 0,001** Yaş ile evde meme muayenesi yapmayı bilme oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (p<0.01). Yaş arttıkça evde meme muayenesi yapmayı bilme oranının da arttığı görülmektedir. 100% 90% 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% 19-29 30-39 40-49 50-59 60 ve üzeri Yaş Evde Meme Muayenesi Yapmayı Bilme Evet Hayır Şekil 4.14: Yaş gruplarına göre evde meme muayenesi yapmayı bilme oranlarının dağılımı Eğitim düzeyi ile evde meme muayenesi yapmayı bilme oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (p<0.01). Eğitim düzeyi yükseldikçe evde meme muayenesi yapmayı bilme oranı da artmaktadır. 100% 80% 60% 40% 20% 0% Okur-yazar değil İlköğretim Lise Üniversite Eğitim Evde Meme Muayenesi Yapmayı Bilme Evet Hayır Şekil 4.15: Eğitim düzeyine göre evde meme muayenesi yapmayı bilme oranlarının dağılımı 49 Meslek ile evde meme muayenesi yapmayı bilme oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (p<0.01). En düşük oran ev hanımlarında görülürken, en yüksek oran memurlarda görülmüştür. 100% 90% 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% Ev hanımı Emekli İşçi Memur Meslek Evde Meme Muayenesi Yapmayı Bilme Evet Hayır Şekil 4.16: Meslek durumuna göre evde meme muayenesi yapmayı bilme oranları Medeni hal ile evde meme muayenesi yapmayı bilme oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.01). En düşük oran ev hanımlarında görülürken, en yüksek oran memurlarda görülmüştür. Çocuk sayısı ile evde meme muayenesi yapmayı bilme oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.01). İlk adet yaşı ile evde meme muayenesi yapmayı bilme oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.01). Ailesinde meme ca görülen olguların evde meme muayenesi yapmayı bilme oranları, ailesinde meme ca görülmeyen olgulardan ileri düzeyde anlamlı yüksektir (p<0.01). 50 100% 90% 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% Var Yok Ailede Meme Kanseri Evde Meme Muayenesi Yapmayı Bilme Evet Hayır Şekil 4.17: Ailede meme ca olma durumuna göre evde meme muayenesi yapmayı bilme oranları 51 Tablo 4.4: Yaş, Eğitim Düzeyi, Medeni Hal, İlk Adet Yaşı ve Ailede Meme Kanseri Öyküsü, Meslek, Çocuk Yapma Sayısı ile Evde Meme Muayenesi Yapma İlişkisi Evde Meme Muayenesi Yapma Hayır Arada Bir Her Ay n (%) n (%) n (%) 19-29 65 (%69,9) 16 (%17,2) 12 (%12,9) 30-39 54 (%53,5) 11 (%10,9) 36 (%35,6) 40-49 59 (%39,9) 40 (%27,0) 49 (%33,1) 50-59 27 (%21,4) 40 (%31,7) 59 (%46,8) 60 ve üzeri 8 (%24,2) 17 (%51,5) 8 (%24,2) 57 (%73,1) 14 (%17,9) 7 (%9,0) İlköğretim 122 (%41,4) 78 (%26,4) 95 (%32,2) Lise 24 (%27,9) 17 (%19,8) 45 (%52,3) Üniversite 10 (%23,8) 15 (%35,7) 17 (%40,5) Evli 164 (%39,9) 105 (%25,5) 142 (%34,5) 30 (%54,5) 13 (%23,6) 12 (%21,8) Dul 19 (%54,3) 6 (%17,1) 10 (%28,6) İlk Adet 12 yaş ve altı 75 (%39,9) 51 (%27,1) 62 (%33,0) Yaşı 13 yaş ve üzeri 138 (%44,1) 73 (%23,3) 102 (%32,6) Ailede Var 3 (%7,1) 13 (%31,0) 26 (%61,9) Yok 210 (%45,8) 111 (%24,2) 138 (%30,1) Ev hanımı 153 (%43,8) 89 (%25,5) 107 (%30,7) Emekli 26 (%49,1) 11 (%20,8) 16 (%30,2) İşçi 28 (%35,4) 19 (%24,1) 32 (%40,5) Memur 6 (%30,0) 5 (%25,0) 9 (%45,0) Yok 35 (%42,7) 19 (%23,2) 28 (%34,1) 1-3 tane 150 (%42,1) 91 (%25,6) 115 (%32,3) 4-6 tane 28 (%44,4) 14 (%22,2) 21 (%33,3) Yaş Okur-yazar değil Eğitim Medeni Hal Bekar Meslek Çocuk Sayısı 0,001** 0,001** 0,124 0,555 0,001** Meme Kanseri p Ki-kare test kullanıldı ** p<0.01 52 0,455 0,975 Yaş ile evde meme muayenesi yapma arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (p<0.01). 19-29 yaş arasında meme muayenesi yapmama oranı yüksekken; 30-39, 40-49 ve 50-59 yaş arasında her ay düzenli meme muayenesi yapma oranı anlamlı şekilde yüksektir. 60 yaş ve üzerinde her ay düzenli meme muayenesi yapma oranı düşmektedir. 100% 90% 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% 19-29 30-39 40-49 50-59 60 ve üzeri Yaş Evde Meme Muayenesi Yapma Hayır Arada Bir Her Ay Şekil 4.18: Yaş gruplarına göre evde meme muayenesi yapma oranlarının dağılımı Eğitim düzeyi ile evde meme muayenesi yapma arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (p<0.01). Lise ve üniversite mezunlarının her ay düzenli meme muayenesi yapma oranı, okur-yazar olmayan ve ilköğretim mezunu olan olguların her ay düzenli meme muayenesi yapma oranlarından anlamlı şekilde yüksektir. 53 100% 80% 60% 40% 20% 0% Okur-yazar değil İlköğretim Lise Üniversite Eğitim Hayır Evde Meme Muayenesi Yapma Arada Bir Her Ay Şekil 4.19: Eğitim düzeyine göre evde meme muayenesi yapma oranlarının dağılımı Medeni hal ile evde meme muayenesi yapma arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). İlk adet yaşı ile evde meme muayenesi yapma arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Meslek ile evde meme muayenesi yapma arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05) Çocuk sayısı ile evde meme muayenesi yapma arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05) Ailede meme kanseri öyküsü varlığı ile evde meme muayenesi yapma arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (p<0.01). Ailesinde meme kanseri öyküsü olan olguların her ay düzenli meme muayenesi yapma oranları, ailesinde meme kanseri öyküsü olmayan olgulardan anlamlı şekilde yüksektir. 54 100% 90% 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% Var Yok Ailede Meme Kanseri Evde Meme Muayenesi Yapma Hayır Arada Bir Her Ay Şekil 4.20: Ailede meme kanseri öyküsüne göre evde meme muayenesi yapma oranlarının dağılımı 55 Tablo 4.5: Yaş, Eğitim Düzeyi, Meslek, Medeni Hal, İlk Adet Yaşı ve Ailede Meme Kanseri Öyküsü ve Çocuk Sayısı ile Meme Muayenesini Doğru Zamanda Yapma İlişkisi (Her ay adet sonrası) Evde Meme Muayenesini Yapma Zamanı Doğru Yanlış n (%) n (%) 19-29 4 (%14,3) 24 (%85,7) 30-39 5 (%10,6) 42 (%89,4) 40-49 39 (%43,8) 50 (%56,2) 50-59 7 (%7,1) 92 (%92,9) 60 ve üzeri 1 (%4,0) 24 (%96,0) 0 (%0) 21 (%100) İlköğretim 31 (%17,9) 142 (%82,1) Lise 20 (%32,3) 42 (%67,7) Üniversite 5 (%15,6) 27 (%84,4) Ev hanımı 42 (%21,4) 154 (%78,6) 1 (%3,7) 26 (%96,3) İşçi 11 (%21,6) 40 (%78,4) Memur 2 (%14,3) 12 (%85,7) Evli 48 (%19,4) 199 (%80,6) Bekar 2 (%8,0) 23 (%92,0) Dul 6 (%37,5) 10 (%62,5) 12 yaş ve altı 21 (%18,6) 92 (%81,4) 13 yaş ve üzeri 35 (%20,0) 140 (%80,0) Ailede Meme Var 6 (%15,4) 33 (%84,6) Kanseri Yok 50 (%20,1) 199 (%79,9) Yok 5 (%10,6) 42 (%89,4) 1-3 tane 51 (%24,8) 155 (%75,2) 4-6 tane 0 (%0) 35 (%100) Yaş Okur-yazar değil Eğitim Emekli Meslek Medeni Hal İlk Adet Yaşı Çocuk Sayısı Ki-kare test kullanıldı P 0,001** 0,007** 0,161 0,067 0,767 0,491 0,001** ** p<0.01 Yaş ile evde meme muayenesini doğru zamanda yapma arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (p<0.01). 40-49 yaş arası olguların 56 meme muayenesi yapma zamanını doğru bilme oranları, diğer yaş gruplarından ileri düzeyde anlamlı yüksektir. 100% 90% 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% 19-29 30-39 40-49 50-59 60 ve üzeri Yaş Evde Meme Muayenesini Yapma Zamanı DOĞRU YANLIŞ Şekil 4.21: Yaş gruplarına göre evde meme muayenesi yapma zamanlarının dağılımı Eğitim düzeyi ile evde meme muayenesini doğru zamanda yapma arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (p<0.01). Lise mezunlarının meme muayenesini doğru zamanda yapma oranları diğer eğitim düzeylerinden anlamlı şekilde yüksek iken, okur-yazar olmayan olguların hiçbiri meme muayenesini doğru zamanda yapmamaktadır. 100% 80% 60% 40% 20% 0% Okur-yazar değil İlköğretim Lise Üniversite Eğitim Evde Meme Muayenesini Yapma Zamanı DOĞRU YANLIŞ Şekil 4.22: Eğitim düzeylerine göre evde meme muayenesi yapma zamanlarının dağılımı 57 Meslek ile evde meme muayenesi doğru zamanda yapma arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Medeni hal ile evde meme muayenesini doğru zamanda yapma arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). İlk adet yaşı ile evde meme muayenesini doğru zamanda yapma arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Ailede meme kanseri öyküsü ile evde meme muayenesini doğru zamanda yapma arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Çocuk sayısı ile evde meme muayenesini doğru zamanda yapma arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (p<0.01). 4 ile 6 arasında çocuğu olan kişilerin hiçbiri meme muayenesini doğru zamanda yapmıyorken, 1 ile 3 arasında çocuğu olan kişilerin meme muayenesini doğru zamanda yapma oranları diğer annelerden anlamlı şekilde yüksektir. 100% 90% 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% Yok 1-3 tane 4-6 tane Çocuk Sayısı Evde Meme Muayenesi Yapma Zamanı DOĞRU YANLIŞ Şekil 4.23: Çocuk sayısına göre evde meme muayenesini doğru zamanda yapma oranlarının dağılımı 58 Tablo 4.6: Meme USG ve Mamografi Dağılımı Meme USG (n=340) Mamografi (n=302) n % Normal 173 50,9 Kistik Değişiklikler 66 19,4 Fibroadenom 52 15,3 Duktal Ektazi 11 3,2 Solid Lezyon 9 2,6 Diğer 29 8,5 Bİ-RADS 0 33 10,9 Bİ-RADS 1 161 53,3 Bİ-RADS 2 76 25,2 Bİ-RADS 3 23 7,6 Bİ-RADS 4 7 2,3 Bİ-RADS 5 2 0,7 Meme USG istenen 340 olgunun sonuçlarına bakıldığında, 173’ünün (%50.9) normal, 66’sının (%19.4) kistik değişiklikler, 52’sinin (%15.3) fibroadenom, 11’inin (%3.2) duktal ektazi, 9’unun (%2.6) solid lezyon ve 29’unun (%8.5) diğerdir. Meme USG 60 %50,9 50 40 30 %19,4 20 %15,3 %8,5 %3,2 10 %2,6 0 Normal Kistik Fibroadenom Duktal Ektazi Solid Lezyon Değişiklikler Şekil 4.24: Meme USG bulgularının dağılımı 59 Diğer Mamografi istenen 302 olgunun sonuçlarına bakıldığında, 33’ünün (%10.9) BİRADS 0, 161’inin (%53.3) Bİ-RADS 1, 76’sının (%25.2) Bİ-RADS 2, 23’ünün (%7.6) Bİ-RADS 3, 7’sinin (%2.3) Bİ-RADS 4 ve 2’sinin (%0.7) Bİ-RADS 5’tir. Mamografi %53,3 60 50 40 %25,2 30 20 %10,9 %7,6 10 %2,3 %0,7 Bİ-RADS 4 Bİ-RADS 5 0 Bİ-RADS 0 Bİ-RADS 1 Bİ-RADS 2 Bİ-RADS 3 Şekil 4.25: Mamografi bulgularının dağılımı Tablo 4.7: Yaş Gruplarına Göre Meme USG Sonuçlarının Dağılımı Meme USG Yaş Normal n (%) 19-29 30-39 40-49 50-59 47 (%50,5) 43 (%42,6) 28 (%43,8) 36 (%64,3) 60 ve 19 üzeri (%59,4) Ki-kare test kullanıldı Kistik değişiklikler Fibroadenom Duktal Solid Ektazi Lezyon Diğer n (%) n (%) n (%) n (%) 10 (%10,8) 20 (%21,5) 2 (%2,2) 0 (%0) 23 (%22,8) 18 (%17,8) 2 (%2,0) 2 (%2,0) 17 (%29,3) 6 (%10,6) 3 (%5,2) 3 (%5,2) 1 (%1,7) 9 (%16,1) 5 (%8,9) 2 (%3,6) 3 (%5,4) 1 (%1,8) 7 (%21,9) 3 (%9,4) 2 (%6,3) 1 (%3,1) 0 (%0) ** p<0.01 60 P n (%) 14 (%15,1) 13 (%12,9) 0,004** Yaş gruplarına göre meme USG sonuçlarının dağılım oranları arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır (p<0.01). 19-29 ve 30-39 yaş gruplarında meme USG sonuçlarının fibroadenom çıkma oranları, diğer yaş gruplarından anlamlı şekilde yüksektir. 100% 90% 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% 19-29 Normal 30-39 Kistik değişiklikler 40-49 Fibroadenom 50-59 Duktal Ektazi 60 ve üzeri Solid Lezyon Diğer Şekil 4.26: Yaş gruplarına göre meme USG bulgularının dağılımı Tablo 4.8: Yaş Gruplarına Göre Mamografi Sonuçlarının Dağılımı Mamografi Yaş BI-RADS BI-RADS BI-RADS BI-RADS 3 4 5 n (%) n (%) n (%) n (%) 76 (%51,4) 38 (%25,7) 11 (%7,4) 4 (%2,7) 0 (%0) 10 (%8,0) 71 (%56,8) 33 (%26,4) 7 (%5,6) 3 (%2,4) 1 (%0,8) 4 (%13,8) 14 (%48,3) 5 (%17,2) 5 (%17,2) 0 (%0) 1 (%3,4) BI-RADS 1 BI-RADS 2 N (%) n (%) 40-49 19 (%12,8) 50-59 60 ve üzeri 0 Ki-kare test kullanıldı 61 p 0,258 Yaş gruplarına göre mamografi sonuçlarının dağılım oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamaktadır (p>0.05). Tablo 4.9: Meme USG Sonuçlarının Dağılımı USG Yeri Meme USG Sağ Sol Bilateral n (%) n (%) n (%) Kistik değişiklikler 12 (%18,2) 18 (%27,3) 36 (%54,5) Fibroadenom 24 (%46,2) 19 (%36,5) 9 (%17,3) Duktal ektazi 2 (%18,2) 3 (%27,3) 6 (%54,5) Ki-kare test kullanıldı P 0,001** ** p<0.01 Meme USG sonuçlarına göre USG yerlerinin dağılım oranları istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı farklılık göstermektedir (p<0.01). Kistik değişiklikler ve Duktal ektazinin bilateral olma oranları yüksekken, fibroadenomun sağ tarafta olma oranı anlamlı şekilde yüksektir. 100% 80% 60% 40% 20% 0% Kistik değişiklikler Fibroadenom Sağ Sol Duktal ektazi Bilateral Şekil 4.27: Meme USG sonuçlarına göre lokalizasyon dağılımı 62 TARTIŞMA Meme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanserler arasında yer almaktadır. Dünyanın çeşitli ülkelerinde meme kanseri %1- 2 oranında artış göstermekte olup, her yıl yaklaşık bir milyon kadına yeni tanı konulduğu bildirilmektedir. Diğer taraftan yaşam boyunca her dokuz kadından birinin meme kanseri olma ihtimali vardır (69-70). Meme kanseri hastalarının üçte birinin ise bu hastalıktan ölme tehlikesi ile karşı karşıya olduğu tahmin edilmektedir. Sık görülmesi, sıklığının giderek artması, erken evrelerde tedavi edilebilir olması, erken evrelerde günümüz koşullarında tanınmasının olanaklı olması, meme kanserinin önemini artırmaktadır. Ayrıca son yıllarda meme kanserli hastalar giderek daha teknik olarak tedavi edilmekte ve daha uzun süre yaşamaktadırlar(71). Meme kanserinde mortaliteyi azaltmanın en güvenilir yolu erken tanı ve tedavidir. KKMM, mamografi ve klinik meme muayenesi kanserin erken tanısı için önerilen başlıca erken tanı yöntemleridir.(72-73). Türkiye’deki birinci basamak sağlık sisteminde, her ebe –hemşire belli bir gruptan sorumlu olarak çalışır ve öncelikle çocuk sağlığı, gebe takibi, 15- 49 yaş arası kadınların üreme sağlığı ile ilgili konularda eğitimlidirler. Bu sağlık sisteminde sağlık personeli meme kanseri ve görüntüleme yöntemleri hakkında bilgi sahibi olabilirlerse, kırsal alanda yaşayan kadınları daha bilinçli duruma getirebilirler.Meme kanserine yönelik tarama programlarında hemşirelerin eğitici rolü ön plandadır.Kadınların meme dokularını tanımaları için teşvik etme, meme kanseri tarama programları hakkında bilgi verme hemşirenin görevleri arasında yer almalıdır (74). Klinik deneyimlerden elde edilen bulgular KKMM’nin meme kanserinden ölüm riskinde değişiklik yaratmadığını, vaka–kontrol çalışmaları ise KKMM’nin bu riski azaltabileceğini göstermiştir. KKMM, kadınlarda memesinin farkındalığını yaratabilir, meme kanserinin en erken tanı yöntemi olarak gösterilebilir. Hiç bir semptom olmaksızın kadınların KKMM, görüntüleme yöntemleri kadar meme kanserinin tanınmasında etkin bir yöntemdir. Meta analiz çalışmaları KKMM ’nin erken dönem meme kanseri tanısında etkili olduğunu göstermiştir . Dünyada çeşitli çalışmalarda KKMM' ni bilenlerin ve uygulayanların sıklıklarının önemli derecede farklılıklar gösterdiği bulunmuştur Bizim çalışmamızda KKMM’ni 63 bilme oranı %61.7 iken Çevik(75) ve arkadaşlarının çalışmasında kadınların %46.8 ‘sinin KKMM’ni yapmasını bildiği, Parlar(76) ve arkadaşlarının çalışmasında %25.7’ sinin KKMM’yi bildiği Aydemir(77)’in çalışmasında da kadınların %44.2 ‘sinin , Güner(78) ve arkadaşlarının çalışmasında %49.8’sinin, Şirin(79) ve arkadaşlarının İzmir’de gerçekleştirdikleri çalışmada kadınların %53.9’unun KKMM’ni bildiğinin belirtilmesi çalışma bulgularını desteklemektedir. Suudi Arabistanda yapılan bir çalışmada (80) KKMM yapanlar %41.2 iken , Hong-Kong’da yapılan çalışmada kadınların %48’inin KKMM uyguladığı bulunmuştur. Güner (78) ve arkadaşlarının çalışmasında KKMM yapma oranı %47.9 , Malatya il merkezinde 40 yaş üzeri kadınların meme kanseri ve korunma konusunda bilgi tutum ve davranışlarını belirlemek amacıyla yapılan çalışmada ise kadınların %39.3' ünün KKMM' ni en az yılda bir kez yaptıkları ve bu sıklığın öğrenim düzeyi arttıkça yükselme gösterdiği belirlenmiştir (81). bizim çalışmamızda kadınların %57.5’unun KKMM’ni uyguladığını ortaya konmuştur. Bulduğumuz sonuç diğer araştırmacıların sonuçlarıyla benzerlik göstermektedir. Çalışmamızda KKMM uygulamasına etki eden faktörler; yaş, eğitim ve ailede meme kanseri olma öyküsü olarak ortaya çıkmıştır. Bunda genç kadınların meme kanserini yaşı daha büyük kadınlarda ortaya çıktığını düşünmeleri ve kendilerini meme kanseri açısından riskte görmemeleri olabilir. Önemseme ve ciddiyet algısının 30 yaş ve üstü, eğitimi ortaokul ve üstü olan ve ailede meme kanseri öyküsü olan kadınlarda daha yüksek algılanması , bu gruptaki kadınların sağlığı arama davranışlarını sergilemede daha istekli olduklarını düşündürmektedir. Parlar(76) ve arkadaşlarının , Çevik (75) ve arkadaşlarının, Öztürk(82) ve arkadaşlarının , Güner(78) ve arkadaşlarının çalışmalarında da eğitim düzeyi arttıkça, KKMM’ni uygulama oranlarının da arttığının ifade edilmesi , araştırma sonuçlarını desteklemekte ve kadınların eğitim düzeyinin artmasının toplumsal sağlığı da arttırması bakımından olumlu etkisi olacağını da düşündürmektedir. Petro-Nustus ve Mikhail(83)’in çalışmarında kadınların yüksek eğitim almış olmaları , ailelerinde meme kanseri hikayesi olma durumu ve ileri yaşta olmalarının KKMM uygulama durumunu arttırması bizim çalışmamızı destekler niteliktedir. Çalışmamız sonucunda her ay KKMM yapanların oranı % 32.7 iken, arada bir yapanların oranı %24.8 olarak ortaya çıktı Seçginli ve Nahcivan’ın çalışmasında aylık 64 düzenli uygulayanların sıklığı %17 olarak bildirilmiştir (84). Merey’in (2002) çalışmasında kadınların sadece %5.5’inin her ay düzenli KKMM yaptığı bulunmuştur (85). Diğer bir çalışmada KKMM’ yi arada sırada yapıyorum diyenler %28.9 ve aylık düzenli yapıyorum diyenler %12.7 olarak bulunmuştu (86). Dündar ve arkadaşlarının (2005) çalışmalarında kadınların %29.5’inin KKMM’yi düzensiz yaptıkları ve aylık düzenli olarak yapanların oranını ise %10.2 olarak bulmuşlardır (87). Ürdün’de yapılan bir çalışmada kadınların yalnızca %7’sinin aylık düzenli olarak KKMM yaptığı saptanmıştır (88). Amerika’da yaşayan Afrikalı kadınlar arasında meme kanseri bilgisi, tutum ve davranışlarının araştırıldığı çalışmada aylık düzenli olarak KKMM yapılma oranının %32 olduğu saptanmıştır (89). Amerika’da yapılan başka bir çalışmada San Diago şehrinde kadınların %35.4’ünün, Phoenix’de ise %34,6’sının aylık düzenli olarak KKMM yaptıkları bulunmuştur (90). Kore’de meme kanseri bilgisi, tutum ve davranışlarının incelendiği çalışmada kadınların %30.9’unun aylık düzenli olarak KKMM’yi uyguladığı saptanmıştır (91) . Ekici(92) ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada aile öyküsünde meme kanseri bulunan kadınların her ay düzenli olarak KKMM yapma durumu diğer kadınlar ile karşılaştırıldığında anlamlı bir fark vardır. Göçgeldi(93) ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada KKMM’i doğru zamanda ve sıklıkta (ayda bir kez ve adet bitiminde) yapma sıklığı %23.3 bulunmuştur. Aynı çalışmada eğitim düzeyi yüksek kadınların KKMM’i doğru zaman ve sıklıkta yapma oranları daha yüksek bulunmuştur. Kılıç(94) ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada bu oran %20 iken, Aygın(95) ve arkadaşlarının çalışmasında kadınların %18.6’sı KKMM’ni ayda bir ve adet sonrası yaptıklarını ifade etmişlerdir. Bizim çalışmamızda ise kadınların %11.1’inin KKMM’ni doğru zamanda ve sıklıkta yaptığı anlaşılmıştır. KKMM hakkındaki bilgiyi nereden aldınız?" sorusuna verdikleri yanıtlarda, hastaların % 39.9’u sağlık personelinden ve %44.3’ü Televizyon olduğunu ifade etmişlerdir. Çevik ve arkadaşlarının kitle şüphesiyle hastaneye başvuran kadınlar üzerinde yapmış olduğu çalışmada ise %37.1'inin TV radyo, %8.1'inin sağlık personeli, %3.2'sinin kitap dergi ya da broşür yanıtlarını verdikleri saptanmıştır (96). Atlı ve Yeşerenoğlu 'nun çalışmasında ise %64.3 ile televizyon başta gelmektedir (97). Türkiye’nin batısında kırsal bölgede yapılan bir çalışmada kadınların yarısı bu bilgiyi sağlık personelinden, yaklaşık %40’ı TV-radyodan edindikleri belirlenmiştir. Gerek yukardaki çalışmalarda gerekse bizim çalışmamızda bulunan sonuçlar, KKMM 65 eğitiminde televizyonun ve sağlık elamanlarının önemi konusunu desteklemektedir ve özellikle kadınlara hitap eden programlarda bu konuda doğru bilgilerin her fırsatta verilmesinin yararlı olacağını düşündürmektedir. Doğru mesajları vermek ve farkındalığı artırmak amacı ile ulusal ve yerel televizyonların kullanılmasının sağlanması önemli bir konu olarak değerlendirilmiştir. Yapılan çalışmalarda kadınlarda sık görülen meme kanserine yönelik sağlık çalışanlarının ve özellikle de hemşirelerin önemli rolleri olduğu vurgulanmıştır. Hindistan kırsalında gerçekleştirilen bir çalışmada ebeler tarafından verilen eğitim sonrası kadınlarda KKMM uygulama sıklıklarının %92’lere kadar çıktığı bildirilmiştir. Koç(98) ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada kadınların %51.4’ünün meme kanseri olma korkusu nedeniyle KKMM’si yaptığı, KKMM’si yapmama nedenlerine bakıldığında %73.8’inin bilgi eksikliği olarak ifade ettikleri ortaya çıkarılmıştır. Bizim çalışmamızda ise kadınların %77.1’nin meme kanseri olma korkusuyla KKMM yaparken, yapmayanlarında %77.5’luk kısmının bilgi sahibi olmama nedeni ile KKMM yapmadıkları anlaşılmıştır. Mamografi meme kanserinde en etkin tanı yöntemidir. Amerikan Tıp Organizasyona bağlı olan ACS (American Canser Society)’nin yayınladığı bildiride 4045 yaş arası kadınların yılda bir kez mamografi çektirmesi gerektiği yönündedir. 50 yaşından büyük kadınlarda ise mamografi kadar doktor tarafından yapılan yıllık meme muayenesi de önemlidir. Mamografi ve doktor muayenesi meme kanserinin erken tanı ve tedavisini kolaylaştırmaktadır, mortalite hızını azaltmada güvenilir yöntemlerdir. Çalışmamızda Meme polikliniğine başvuran kadınlarda tarama amaçlı yapılan mamografi ve meme USG sonuçları değerlendirilmiştir. Meme polikliniğinin ilk başvuru yeri olması ve tarama amaçlı istenen mamografilerin sonuçlarının değerlendirilmesi nedeniyle sonuçlarımız toplumdaki meme hastalıklarının sıklığını yansıtabilir. Geller ve ark.’nın, Amerika’da 1996-1997 yılları arasında Meme Kanseri İzleme Konsorsiyumu tarafından yapılan 25 yaş ve üzeri 51.673 kadının mamografi sonuçlarını inceledikleri çalışmasında, BI-RADS 0, 1, 2, 3’ün yaş gruplarına göre dağılımı çalışmamızla benzerlik göstermektedir. BI-RADS 4 ve 5’in yaş gruplarına göre dağılımı çalışmamızdan yüksek bulunmuştur (99). BI-RADS 4 ve 5’de meme kanseri sıklığı yüksektir. Bu durum, gelişmiş ülkelerde meme kanseri sıklığının daha yüksek olması ile açıklanabilir (100). 66 Memede görülen lezyonların büyük çoğunluğu benigndir. Memenin benign hastalıkları şikayetlere neden olması, bazı türlerin kanserine dönüşme riski taşıması ve meme kanseriyle karışabilmesi nedeniyle önemlidir (101). Çalışmamızda en sık karşılaşılan benign lezyonlar kistik değişikliklerdir (Tablo4.7). Çalışmamızda 40-49 yaş grubunda en yüksek oranda kistik değişiklikler saptanmıştır. Kistik değişikliklerin en sık ve menopoz öncesi dönemde görülmesi literatür ile uyumludur. Kistik değişiklikler en sık rastlanan benign hastalıktır ve en sık 20-50 yaş premenopozal kadınları etkiler (101). Fibrokistik değişiklikler terimi tek bir klinik veya patolojik antiteyi tanımlamaz, daha çok klinik olarak palpe edilebilen bir kitle şeklinde kendini gösteren, çeşitli benign epitelyal proliferasyonlar ve stromal değişiklikleri kapsar. Fibrokistik değişiklikler kadınların % 10 kadarını etkileyen tek ve en sık rahatsızlıktır. Otopsi çalışmalarında meme hastalığına ait herhangi bir klinik bulgusu bulunmayan kadınların % 50-60 kadarında fibrokistik değişikliklere rastlanmaktadır(102). Duktal ektazi insidansı %5,5 ile %25 arasında değişir ve 30-70 yaş arası kadınlarda daha sıktır. 50 yaşından sonra kadınların %30-40’da duktal ektazi bulguları görülür(103). Çalışmamızda duktal ektazi sıklığı % 3.2’dir. (Tablo-4.7). Bu sonuç duktal ektazinin popülasyonumuzda daha az görüldüğünü düşündürmektedir. Memede fibroadenom sıklığı %10-20 verilmektedir. Afrika ve Amerika’da daha sık görülmektedir (104). Çalışmamızda fibroadenom sıklığı için bulunan % 15.3 oranı toplumda beklenen düzeyde olduğunu göstermektedir. Meme kanserinin insidansı gelişmiş bölgelerde en yüksektir. 100.000 kişide 35 ile 86 arasında değişir. Daha az gelişmiş bölgelerde düşük oranda görülür. Sub-saharan Afrika gibi bölgelerde 100.000 de 12 ile 14 arasında değişmektedir (100). Değişik ülkelerde farklı zamanlarda mamografi ile meme kanseri tarama programları yürütülmüştür. Hollanda’da 1996-2002 yılları arasında 50 yaş üzeri kadınlarda meme kanseri tarama programında, mamografi ve biyopsi ile doğrulanan kanser oranı 1000’de 5'dir (105). 1994-1995 yılları arasında Avustralya’da meme kanseri tarama programında meme kanseri oranı 1000 kişide 40-49 yaş grubunda 1,99; 50-59 yaş grubunda 3,9; 6069 yaş grubunda 6,57 ve 70-79 yaş grubunda 10,09 saptanmıştır (106). Çalışmamızda saptadığımız biyopsi ile doğrulanmış meme kanseri oranı 1000’de 5.9’dur.. Bu oran 67 Hollanda ve Avustralya’da yürütülmüş olan tarama programlarının sonuçları ile benzerlik göstermektedir. 68 SONUÇ KKMM, basit olması, herkes tarafından uygulanabilmesi, özel araç gerektirmemesi ve herhangi bir maliyetinin olmaması gibi nedenlerden dolayı meme kanserinin erken tanısında kullanılan önemli bir yöntemdir. KKMM meme kanserini kesin olarak tanımlayan bir yöntem olmamasına karşın, kadınların kendi bedenleri üzerindeki farkındalıklarının artması ve meme kanseri konusunda daha duyarlı olmalarını sağlamaları açısından önemlidir. Diğer taraftan meme kanseri vakalarında kitlenin, çoğunlukla kadının kendisi tarafından saptandığı dikkate alındığında, 20 yaşın üzerindeki her kadının düzenli olarak KKMM yapmasını sağlamaya yönelik eğitim programlarının önemi kaçınılmazdır. Bu çalışmaya katılan kadınların yurt içi ve yurt dışında gerçekleştirilen benzer çalışma sonuçlarına göre KKMM bilme ve uygulama sıklıkları yüksek bulunmakla birlikte kadınlarda en sık karşılaşılan meme kanserinin erken tanısındaki önemi dikkate alındığında yeterli olmadığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla meme kanseri ve KKMM konusunda planlanacak eğitimler kadınlarda düzenli olarak KKMM yapmaya yönelik davranış değişikliği sağlamayı amaçlamalı ve sürekliliği olmalıdır. Bu konuda görsel ve yazılı basına büyük sorumluluk düşmekte olup özellikle bayanlara yönelik programlarda sağlık elemanlarının ve bizzat kanserli hastaların katılımıyla gerçekleştirilen eğitici programlara ağırlık verilmesinin ve bayan dergilerinde düzenli olarak bu konuyla ilgili bölümlere yer verilmesinin halkın eğitimi yönünden faydalı olacağı düşüncesindeyiz. Araştırmada kadınlar mamografi ve meme kanseri hakkındaki bilgilerin önemli bir kısmını sağlık elemanlarından edindiklerini belirtmişlerdir. Ülkemizin kültürel özellikleri ve toplumumuzun gelenekleri göz önünde bulundurulduğunda, hemşirelerin hemcinsleri ile daha rahat iletişim kurmaları ve KKMM konusunda onları bilgilendirmeleri büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla sağlık bakım hizmeti almak için sağlık kuruluşlarına başvurmuş kadınlara bu kuruluşlarda özellikle bayan sağlık personelince eğitici faaliyetlerin gerçekleştirilmesi yararlı olacaktır. Eğitimin kalıcılığını sağlamak için KKMM uygulamasını gösteren anlaşılır bir dilde hazırlanmış broşürlerin bu eğitimlerde verilmesinin ve yine özellikle kadınların daha yoğun sağlık bakımı aldığı bölümlere asılan KKMM ile ilgili afişlerin bu konu hakkında duyarlılık ve farkındalığa olumlu katkı sağlayacağı düşünülmelidir. 69 KAYNAKLAR 1. Parkin, D.M., Pisani P., Ferlay J.: Estimates of the worldwıde incidence of 25 major cansers in 1999, 80:827-841 2. Perry S., Kowalski T.L., Chang C-H., Quality of life assessment in women with breast cancer: Benefi ts, acceptability and utilization, Helath and Quality of Life Outcomes 2007, 5:24 3. Dixon M. Et al: Breast cancer epidemiology;lifestyle and diet, Surgery London 2001 5/2-4 4. Brinton LA, Schairer C: Estrogen replacement therapy and breast cancer risk.Epidemiol. Rev 15:256. 1993 5. Kirby i. Bland,Michae1 P.,Physiology,The Breast,Princip1es of Surgery,S chwartz 7 .Edition,McGraw _Hill, 1998 p:538-539 Buzdar AU, Hartabaghy G. Update on endocrine therapy for breast cancer. Clinical Cancer Research.1998;4(3):527-534 6. Şimşek Ş, Tuğ T. Memenin İyi Huylu Tümörleri: Fibroadenomlar. STED. 2002; 11 (3):102-105. 7. Nahcivan NÖ, Seçginli S. Meme kanserinde erken tanıya yönelik tutum ve davranışlar: Bir rehber olarak Sağlık İnanç Modelinin Kullanımı. Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi. 2003; 7 (1):33-37. 8. Sayek İ. Meme anatomisi ve fizyolojisi, Temel Cerrahi 2. Baskı s:835,1996 9. Sayek İ.Meme Anatomisi ve fizyolojisi,Temel Cerrahi 2. Baskı s:837,1996 10. Anatomy and Development, The Breast. Principles of Surgery 7. Edition, Seymour Schwartz M.D.McGraw-Hill p536,1998 11. CD Haagensen. Lymphatics of the breast. Philadelphia:W.B. Saunders,1992, pp. 300398 12. Kirby İ. B1and, copeland, Edward M. Breasİ. Princip1es of Surgery, V olume i Ed. Seymour i Schwartz 1995 pp.531-593 13. Farra W.B, Wa1ker MJ., Minton LP. Physiology of the Breast . Cancer of the Breast Ed.Williams 4.Baskl,W.B Saunders,USA, 1995 ss43-51 70 14. Kirby İ. B1and, Edward M Cope1and m.Breasİ: Physiologic considerations in Normal,Benign and neoplastic States.Physio10gic Basis of Modem surgical carte.Mosby,USA,1998,pp 1 019-1 056 15. Rosenbloom A.L.Breast Physio10gy.Ihe Breast 2.baskı, 1998,ss38-50 16. Haagensen CD. Disease of the breast. 3rd ed. Philedelphia, W.B. Saunders Company, 1996, p.75-83 17. Frienderich C, Bryant H, Alexander F, Hugh J, Danyluk J, Page D, Risk factors for benign proliferative breast disease. Int J Epidemiol 2000;29(4):637-44. 18. Iglehart D. The breast, Sabiston D. (ed) Sabiston Textbook of surgery. Saunders, Philadelphia 1997;pp:566-567 19. Kordek R, Biernat W, Kubiak R. Breast fibroadenoma with atypical features. Acta Cytol 1996;40(2):336-338 20.. Henderson BE, Pike MC, et al: Epidemiology and risk faktors, in Bonadonna G (ed):Breast caneer: Diagnosis and Managemenİ. Chichester, MA, John Wiley & Sons,1994, pp 15-33 21. Early Breast Cancer Trialists Collaborative Group: Systemic treatment of early breast cancer by hormonal, cytotoxic or immunoterapy. Lancet 339: 15,7185,1992 22. Dixon M. Et al: Breast cancer epidemiology;lifestyle and diet, Surgery London 2001 5/2-4 23. Liynch HT,Mulcahy GN,Liynch P et al.Genetic factors in breast cancer,A survey Pathol Ann 1,1996;77-101 24. Topuz Erkan, Meme kanseri biyolojisi, tanı, evreleme, tedavi, İst. Ünv. Onkoloji Enstitüsü Yayınları 3,1997;218-224 25. Anderson DE, genetic study of breast cancer, dentification of high risk group, Cancer 1994;34:1090-1097 26. Ottman R, King M, Pike MC et al, Practical guide for estimating risk familial breast cancer, Lancet ll,1993;556-559 27. Slattery ML,Kerber RA,A Comprehensive evaluation of family history and breast cancer risk,JAMA 1993;270:1563-1568 28. Mc Pherson K,Steel CM,Dixon JM,ABC of breast disease,Br Med J 1994;309:1003-1006 71 29. Alican F: Genel Bilgiler. Meme kanseri. Değişen kavramlar ve Güncel tedaviler İstanbul 9-22.1996 30. Bland K.I., Copeland E.M.:Breast Principles of Surgery. Schwartz S.I., 6.Edition. Mc Graw Hill inc.53l-594,1994 31. Trichopoulos, D. Mac. Mahon,B., Cole, P: The Menopause and breast cancer risk. JNCI,48:605-609,1992 32. Mc. Ardle C.S: Breast cancer surgery onkology . Butterworths and Co Ltd.: 112139, 1996 33. Steel C.Genetics:Breast Cancer:Surgery Mosby London 2001 pp 5/3.1 34. Ferraroni M et al A1cohol consumption and risk ofbreast cancer. Eur J Cancer 1998 15. Copeland E.M.:Breast Principles ofSurgery. Schwartz S.I., 6.Edition. Mc Graw.Hill,inc. 531-594,1994 35. Hutter RVP,et al:Arc Pathol Lab Med 10:171 36. Modan B, Chetrit A, et al: Increased risk ofbreast cancer after low dose irradiation. Lancet 1:629,1999 37. Kelsey JL, Gammon MD:The epidemiology of the breast cancer. CA 4 i: 146.1991 38. Willet WC, Brown ML, et al:Relative weigth and risk ofbreast cancer amoung premenopausal women.Am J Epidmiol 122:731,1995 39. Bird DF, Dietary fat and experimental careinogenesis: a sununary ofrecent invivo studies. Adv Exp Med BioL. 1996; 206:69-83 40. Brinton LA, SchairerC: Estrogen replacement therapy and breast cancer risk.Epidemiol.Rev 15:256.1993 41. Malone KE, Daling JR, et al: Oral contraceptives in relation to breast cancer. Epidemiol Rev15:80.1993 42. Ferraroni M et al A1cohol consumption and risk ofbreast cancer. Eur J Cancer 1998 43. Spratt, lS., Donegan,W.L., Sigdestad,C.P: Epidemiology and Etiology. Ln Donegan W.L. and Spratt, L S(Eds): Cancer of Breast. fouth Edition.W.B.Saunders Company,1995.pp.116-141 44. Minden,M.D., and PawsonD., and Ross. The Basie Science of Oneo1ogy. 2. ed. New York 1992 pp.61-87 72 45. Ridolfı RL, Rosen PP, Port A, et aL. Medullary carsinoma of the breast: a clinicopathologic studywith a ten year follow-up. Cancer 1997;40:1365-1385 46. Fisher ER, Kenny JP, Sass R, et aL. Medullar cancer of the breast revisited. Breast Cancer Res Ireat 1990; 16:215-229 47. Anderson TJ, Lamb J, Donnan P, et al: Comperative patlıology ofbreast cancer in randomised trial ofscreaning. Br J Cancer 1991;64:108-113 48. Ellis 10, Galea M, Broughton N, et aL. Pathological prognostic factors in breast cancer. II. Histopathology 1992;20:479-489 49. Cartens PHB, Greenberg RA, Francis D, et aL. Tubuler carsinoma of the breasİ: a long term follow-up. Histopathology 1995;9:221-280 50. Elson BC, Helvie MA, Frank TS, et aL. Tubuler carsinoma of the breasİ. AJR Am J Roentgenol1993; 161: 1173-1176 51. Bnmstein S, Kimmel M, et al: Malignant lymphoma of the breast cancer. Surg Clin North Am of 53 patients. Ann Surg 205: 144,1997 52. Decosse J, Berg J, et al: Primary lymphosarcoma of the breast:A review of 14 cases. Cancer 15: 1264,1 53. Fineberg S, Rosen PP: Cutaneous angiosarcoma and atypica1 vMcu1er 1esions oftlıe skin and breast after radiation therapy for breast carsinoma. Am J C1in Patho1 102:757,1994 54. Haagensen CD. Womens role in recognizing the symptoms ofbreast disease. In:Haagenson CD, ed.Diseases of the breast. Third edition. Philedelphia, London:W.B. Saunders,1986:50l-515. 55. Heywang-Köbrunner SH,Schreer I,Dershaw DD.Diagnostic Breast Imaging.Thieme,1997 56. Friedrich M,Sickles EA.Radiological Diagnosis of Breast.Springer,1997 57. Bassett LW.Mammographic analysis of calcifications.Radiol Clin North Am.1992;30:93-05 58. Holland R.Ductal carcinoma in situ.Eur Radiol 2001;11(Suppl.2):S303-S306 59. Berg A.O. The Mammography Debate. Editorials. American Family Physician. december 15 2002 vol.66 (12) 60. BI-RADS. Mammograpy Assessment Categories . American College of Radiology. Fourth Edition-2003, 193-197. 73 61. Geller and all. Use of the American College of Radiology BI-RADS to Report on the Mammographic Evaluation of Women with Signs and Symptoms of Breast Disease.. Radiology 2002; 222: 236-542 62- Alimoğlu M.K., Alimoğlu E., Kabaalioğlu A. Meme Kanserinin Erken Tanısında Kullanılan Tarama Yöntemleri. Sendrom. 16(12):73-79, 2004 63. Fischer U,Baum FT,Luftner-Nagel S,Obenauer S,von Heyden D,Grabbe EH.Fullfield Digital Mammogrphy vs.Film screen Mammogrphy in Patients with Microcalcifications:Comparison of Detection and Characterization,University of Göttingen,Germany,presented at RSNA 2000. 64. Cosgrove DO,Kedar RP,Bamber JC,etal.Breast diseases:color Doppler US in differential diagnosis.Radiology1993;189:99 65. Baird S., McCorkle R., Grant M., “Cancer Nursing- A Comprehensive Apporoach, Philedelphia, WB Saunders, 1991 66. Baughman D.C. Havkley J.C., “Cancer of Breast” Handbook for Brunner and Suddarth’s textbook of Medical- Surgical Nursing, Lippincott, Newyork, 1996 67. Varan A., “Meme Kanserinde Tarama Yöntemleri ve Erken Tanı” Türk Kanser Haberleri, 125,Ankara, 1995 68. Stilman M.J., “Women’s Health Beliefs about Breast Cancer and Breast selfExamination”, Nursing Research March-April, 26 (2), 1977, s:121-127 69. Darendeliler E,Ağaoğlu Etyolojisi.İçinde:Meme FY.Meme Kanseri Kanserinin (Ed:Topuz E, Epidemiyolojisi Aydıner A, Dinçer ve M) İstanbul,Nobel Tıp Kitabevleri,2003:13-33. 70. Vural G.Meme Kanseri.3. Uluslar arası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongresi.20-23 Nisan,Ankara,2003:78-79. 71. Aydıntuğ S.Meme kanserinde erken tanı. STED 2004;13:226-228. 72. İğci A,Asoğlu O.Meme Kanserinin Erken Tanısında Tarama Yöntemleri. İçinde:Meme Kanseri 73. Nahcivan NÖ,Secginli S.Meme kanserinde erken tanıya yönelik tutum ve davranışlar:Bir rehber olarak sağlık inanç modelinin kullanımı.Cumhuriyret Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2003;7:33-38. 74. McCready T,Littlewood D and Jenkinson J.Brest self-examination and breast awareness:a literature review.Journal of Clinical Nursing 2005;14:570-578. 74 75. Çevik C, Akbulut G, Erkal S : Kadınların kendi kendine meme muayenesi hakkındaki bilgi düzeylerinin kitlenin fark edilmesine etkisi. Hemşirelik Formu Dergisi 2005; Mart-Nisan.44-49 76. Parlar S, Bozkurt A, Ovayolu N. Ana coçuk sağlığı ve aile planlama (AÇSAP) merkezine başvuran kadınlarda kendi kendine meme muayenesi (KKMM) ile ilgili bilgi, tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi, Sağlık ve Toplum 2004;14(2):53-58 77. Aydemir G, 15-49 yaş evli kadınların kendi kendine meme muayenesi ile ilgili bilgileri. Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 1990;6:1-10 78. Güner İ, Tetik A, Gönener H; Kadınların kendi kendine meme muayenesi ile ilgili bilgi, tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi, Gaziantep Tıp Dergisi 2007, 5560 79. Sirin A,Atan SU,Tasci E.Protectionfrom cancer and early diagnosis applications in İzmir,Turkey:a pilot studt.Cancer Nurs 2006;29:207-213. 80. Alam AA. Knowladge of breast cancer and its risk and protective factors among women in Riyadlı.Ann Saudi Med 2006;26:272-277 81. Zincir H.Malatya il merkezinde 40 yaş üzeri kadınların meme kanseri ve korunma konusunda bilgi,tutum ve davranışları(Yüksek Lisans Tezi)Malatya Üniversitesi 1999,55-58 82. Öztürk M, Engin VS, Kişioğlu AN, The practice of breast self examination among women at Gülistan district of Isparta. Eastern Journal of Medicine, 1999,42:47-50 83. Petro-Nustus W. Mikhail BI. Factors associated with breast selfexamination among Jordanian women, Public Health Nursing, 2002;19 (4):263-271 84. Secginli S,Nahcivan NO.Factors associated with breast cancer screening behaviours in a sample of Turkish women:a quastıonnaire survey.Int J Nurs Stud 2006;43519-520 85. Merey S. Kadınlarda Meme Kanseri Tarama Davranışları, İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. 2002 86. Aygın D, Uludağ C ve Şahin S. Gençlerin meme kanseri ve kendi kendine meme muayenesi hakkındaki bilgi, tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi, Hemşirelik Forumu Dergisi, Temmuz-Ağustos 2004;7 (4):1-6. 75 87. Dündar EP, Özmen D, Öztürk B, Haspolat G, Akyıldız F, Çoban S, Çakıroğlu G. The knowledge and attitudes of breast self-examination and mammography in a group of women in a rural area in western Turkey, http://www.biomedcentral.com/1471-2407/6/43 88. Petro-Nustus W. Mikhail BI. Factors associated with breast selfexamination among Jordanian women, Public Health Nursing, 2002;19 (4):263-271. 89. Sadler R.G., M Ko C., Cohn A.J., White M., Weldon R., Wu P., Breast cancer knowledge, attitudes, and screening behaviors among African American women: the Black cosmetologists promoting health program, BioMed Central Public Health 2007, 7:57 90. Coe K. Harmon M.P., Castro E.G., Campbell N., Meyer J.A., Meyer J.P., Breast self examination: Knowledge and Practices of Hispanic women in two Southwestern Metropolitan Areas, Journal of Community Health, 1994, 19:6, p.433 91. Sadler G.R., Ryujin L.T., Ko C.M., Nguyen E., Korean women: breast cancer knowledge, attitudes and behaviors, BMC Public Health 2001, 1:7 92. Ekici E, Utkualp N, Kadın öğretim elemanlarının meme kanserine yönelik davranışları Meme Sağlığı Dergisi 2007, Cilt 3 , Sayı 3 93. Göçgeldi E, Açıkel C, Ankara-Gölbaşı İlçesinde Bir Grup Kadının Kendi Kendine Meme Muayenesi Yapma Konusundaki Tutum ve Davranışlarının Belirlenmesi Fırat Tıp Dergisi 2008, Cilt 13, Sayı 4, Sayfa(lar) 261-265 94. Kılıç S, Uçar M, kendi kendine meme muayenesi bilgi ve uygulamasının GATA Eğitim Hastanesinde görevli hemşire, hemşirelik öğrencileri ve hastaneye müracaat eden kadın hastalarda araştırılması Gülhane TIp Dergisi 2006; 48: 200204 95. Aygın D, Uludağ C, Şahin S. Gençlerin meme kanseri ve kendi kendine meme muayenesi hakkındaki bilgi tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi. Hemşirelik Forumu Dergisi 2004; 7: 1-5. 96. Çevik C,Akbulut G,Erkal S. Memede kitle şüphesiyle hastaneye başvurn kadınların kendi kendine meme muayenesi hakkındaki bilgi düzeylerinin kitle fark edilmesine etkisi. Hemşirelik Forumu Dergisi 2005;6:4-8. 76 97. Atlı Ö,Yeşerenoğlu H.Kadınlara meme kanseri ve kendi kendine meme muayenesi hakkında verilen eğitimin bilgi düzeylerine etkisinin incelenmesi. Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu.5. Ulusal Hemşirelik Öğrencileri Kongresi Kitabı,2005,54 98. Koç Z, Sağlam Z. Kadınların meme kanseri, koruyucu önlemler ve ve kendi kendine meme muayenesi ile ilgili bilgi ve uygulamalarının belirlenmesi Meme Sağlığı Dergisi 2009 Cilt: 5 Sayı: 1 99. Geller and all. Use of the American College of Radiology BI-RADS to Report on the Mammographic Evaluation of Women with Signs and Symptoms of Breast Disease.. Radiology 2002; 222: 236-542 100. Ford K., Marcus E. . Breast screening, Diagnosis, and Treatment. Epidemiology of Breast Cancer. Disease a Month. september1999, vol 45(9) 101. Guray M, Sahin A.A. Benign Breast Diseases : Classification, Diagnosis, and Management.. The Oncologist. 2006 ;11 :435-449 102. Baykal A, Şahin A A. Meme Hastalıklarının Patoloji ve Moleküler Biyolojisi. Temel Cerrahi. 3 baskı. Güneş Kitabevi . Bölüm 78 ; 929-942 103. Rahal R M and all .Risks Factors for Duct Ectasia.. The Breast Journal. Vol 11(4), 2005 262-265 104. Şimşek Ş, Tuğ T. Memenin iyi huylu tümörleri :Fibroaedenomlar. Sted 2002 11(3) 102-105 105. LEM Duijm, JH Groenewoud, FH Jansen, J Fracheboud, M van Beek and HJ de Koning. Mammography Screening in the Netherlands : delay in the diagnosis of breast cancer after breast cancers creening.. British Journal of Cancer. (2004) 91 1795-1799 106. Kavanagh A M, Mitchell H, Farrugia H, Giles G. G. Monitoring İnterval cancer in an Australian mammographic screening programme. J Med. Screen. 1999, 6 139143 77