CUMHURİYET TÜRKİYE`SİNDE KAMU POLİTİKALARININ

advertisement
Gönderim Tarihi: 19.10.2016
Kabul Tarihi: 23.05.2017
CUMHURİYET TÜRKİYE’SİNDE KAMU
POLİTİKALARININ ÜRETİLMESİNDE KADIN
Hatice ALTUNOK
Fatma Gül GEDİKKAYA
WOMEN IN PUBLIC POLICY MAKING IN REPUBLIC
PERIOD OF TURKEY
Öz
Kadının çalışma hayatındaki yerine ilişkin istatistikler, gelişmişlik düzeyleri
farklı olsa da tüm ülkeler için önemli anlamlar ifade eder. Bu konu ulusal
düzeyde ve çeşitli uluslararası örgütlerin gelişmişlik göstergeleri bağlamındaki
değerlendirmeleri için veri oluşturmaktadır. Şiddet, eğitim, istihdam, evlenme
yaşı gibi artırılabilecek araştırma kategorilerinde kadın, başlıca politika
üretilmesi gereken odaklar arasına girmiştir. Bu makale kapsamında Türkiye’de
de özel olarak politikalar üretilmesi gereken konu başlıkları arasında yer alan
kadının, politika üretim aktörleri arasındaki konumunun sayısal görünümü
sunulmuştur. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren yasama, yürütme ve yargı
erklerinde kadının konumu, tarihsel süreç içerisinde sayısal değişimleriyle
yansıtılmıştır. Yasama organında kadın milletvekili, meclis başkanı ve başkan
vekilleri; Yürütme organında kadın cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, bakan
yardımcısı, müsteşar, müsteşar yardımcısı; Yargı organında yüksek yargı
kurumlarının kadın başkan ve üye sayıları bu çalışmanın kapsamını
oluşturmuştur. Böylece Cumhuriyet Türkiye’sinde kadının kamu politikalarının
üretilmesindeki yeri yasama, yürütme ve yargı erklerinde sayıları esas alınarak
değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kadın, Kamu Politikalarının Üretilmesi, Yasama, Yürütme,
Yargı.
Abstract
Statistics with respect to women in work life provide important information
about countries, no matter how developed they are. Such statistics provide
comperative analysis of development to both national and international level
organizations. In different research categories such as in violence, education,
employment, marriage age, etc. women become one of the actors to formulate
policies. In this study, it is researched the place of women as an actor in making
important public policies in Turkey. It is asked, how many women are/were

Yrd. Doç. Dr., Abant İzzet Baysal Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, e-posta: hatice.altunok@ibu.edu.tr.

Arş. Gör., Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu
Yönetimi Bölümü, e-posta: fghaliloglu@gazi.edu.tr.
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
actors in policy making. The numerical data of women in judiciary, executive
and legislation powers is provided with a historical perspective starting from the
beginning of republic. In legislation the women as MPs, president and vice
president of parliament are considered. In executive, women as president, prime
minister, ministers, vice ministers, under secreteries; in judiciary, women as
president of the judicial branch and the numerical distribution within judicial
boards are counted. In this way, women as an actor in policy making in
executive, judiciary and legislation powers are evaluated.
Keywords: Women, Public Policy Making, Judiciary, Executive, Legislation.
1. Giriş
Kamu yönetimini küresel ilkelere göre yenileştiren reformlar; sivil
toplum, çok aktörlülük, katılım gibi unsurları ön plana taşımıştır. Bunlar
kamunun yönetim anlayış ve yöntemlerini değiştirirken, Sanayi Devrimi
sonrası çalışma yaşamında emek sahibi kimliği ile ortaya çıkan kadının,
kamunun yönetilmesi işindeki paydaşlık derecesi de uluslararası
istatistiklere konu olmuştur. Bu kategoriler de elbette ki tüm ülkeler için
aynı anlamı ifade etmemektedir. Ancak toplumsal dönüşüm süreçlerinde
kadın hakları yolunda önemli mesafeler kat etme gayretine sahip olmuş
toplumlar için değeri büyüktür. Bu mesafeler aynı zamanda toplumların
insan hakları ve demokratikleşme yolundaki gelişimlerini de
göstermektedir.
Kadınların her alanda etkinliğe sahip olmaları konusu, kadın-erkek
eşitliğinin sağlanıp geliştirilmesi ve istatistiklerin dengelenmesi hedefini
birbirini karıştırma hatasına düşmeden (Berktay 2004: 28)
değerlendirilmelidir. Sayısal görünüm itibarıyla kadınların çalışma
hayatında çoğalmasının yanında şiddet gibi olaylarda artış yaşanıyorsa
sorgulanması ve çözüm üretilmesi gereken sorunlar bulunmaktadır. Bu
makale kapsamında yasama, yürütme ve yargı erkleri itibarıyla kadının
politika üretim süreçlerindeki yerine bakılmıştır. Makalede Cumhuriyet
Türkiye’sinde 1923’den günümüze üç erkte çeşitli kategorilerde kadının
pozisyonunun sayısal durumu yansıtılarak kadınla ilgili verilere bir başka
açıdan katkı sağlanmıştır.
Hükümetler daha fazla büyüme, istihdam ve daha iyi yaşam koşulları
istiyorlarsa, cinsiyete duyarlı analizlere, kadınların ve erkeklerin neyi
nasıl yaptıklarına dair göstergelere daha fazla ihtiyaç duyacaklardır
(Hecklinger 2008: 12). Bu göstergelerin oluşturulması için kadın
etkinliğinin farklı pozisyonlarda incelenmesi gerekmektedir (Altunok ve
Gedikkaya 2014: 300). Böyle bir inceleme yaparken kadınların kamu
hizmetine alımında cinsiyete dayalı ayrımcılık kadar hizmetin niteliğine
göre de ayrımcılık yaşandığı yönünde çalışmalarla da karşılaşılmaktadır
212
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
(Aslan 2006: 118). Benzer tespitlerden yola çıkarak makalede, kadınların
kamu politika üretimindeki konumu tartışılmış, çalışma kapsamında
yasama, yürütme ve yargıda üst düzey karar verici pozisyonlarda
kadınların istihdamı sayısal verilerle resmedilmiştir. Kamuda nicel olarak
artan kadın istihdamının yasama, yürütme ve yargı erklerinde karar verici
ve politika üretiminde rol sahibi olma yönünden durumu
değerlendirilmiştir.
Kadınların kamu hizmetinde istihdamı ile ilgili çalışmalarda büyük
ölçüde bakanlıklarda müsteşar ve müsteşar yardımcıları sayısı veya
milletvekili sayısına odaklanıldığı görülmektedir. Cumhuriyet’in
ilanından bugüne bir bütün olarak yasama, yürütme ve yargı organlarının
üst düzey karar vericiler olarak konumunu yansıtacağından dolayı
çalışmanın
ilgili
yazındaki
araştırmacılara
yararlı
olacağı
düşünülmektedir.
2. Kadınların Her Alanda Etkinliğe Sahip Olmalarının Önemi 1
Modern sanayinin gelişmesinden önce kadınlar, siyaset ve savaş gibi
erkek işlerine dâhil edilmeseler de üretim sürecinin önemli bir parçası
konumundaydılar (Giddens 2000: 339). İnsanlığın başlangıcından bu
yana çalışma sürecine dâhil olan kadınların ev işleri dışında ve bir ücret
karşılığı iş ve çalışma alanına atılmaları ise Sanayi Devrimi ile
başlamıştır (Gürkan 1978: 388). 2 Bu başlangıç kadın ve kadın hakları
konusunda büyük ve köklü değişimlere de sebep olmuştur. Kadının erkek
gibi atölye ve fabrikalarda çalışmaya başlamasıyla kadınlara daha
öncesinde verilmeyen hakların kadınlara tanınmasını sağlamıştır (Daver
1968: 122). Kadının ev dışında çalışması, temel ögesi erkek olan çalışma
hayatında yeni bir emek ögesinin var olması anlamına gelmiştir (Gürkan
1978: 388). Böylece çalışan kadın sayısının artması, sanayi sonrası
yaşanan en önemli toplumsal gelişmelerden biri olmuştur (Dura ve Atik
2002: 103). Şehirleşme ve yaşam standartlarının yükselmesi kadınlar için
yeni iş alanlarının açılmasını sağlamıştır. Kadınların kamusal hayata
katılımlarını arttırmak amacıyla toplum ve yönetimdeki rol ve statülerinin
Kadının yasama, yürütme ve yargı esasında kamu politikalarında aktörlük
düzeyine geçmeden önce kadının her alanda etkinliğinin önemine yer
verilmesinin nedeni, sınırlandırılmış bir çalışma özelinde kadın tartışmalarındaki
asıl kaygıyı vurgulamayı göz ardı etmekten kaçınmaktır.
2
Bir başka adım da Fransız Devrimiyle atılmıştır. İnsan ve Vatandaşlık Hakları
Bildirgesi erkek ve kadın ayrımı olmaksızın bütün insanlara eşit haklar vaat
ediyordu (Daver 1968: 122). 19. yüzyılın başlarından itibaren insan hakları
ilkeleri önceleri Avrupa’da sonraları bütün dünyada yazılı anayasaların kabulü
ile birlikte devletlerin hukukunda yer almıştır (Kapani 1970: 46).
1
213
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
ekonomik, sosyal ve yasal kapsamlarının yeniden incelenmesini
gerektirmiştir (Gülmez 1972: 52). Tüm bu gelişmeler sonucunda kadın
konusu önemli bir inceleme nesnesi olmuştur.
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızlanan toplumsal değişmeler,
ailenin yapısında ve aile hukukunda büyük değişimlere yol açmıştır. Bu
doğrultuda gelişen demokratik zihniyet, zayıf olanı korumaya yönelik
sosyal hukuk devletinin gerçekleşmesine yol açarken, eşitlik ilkesi cinsler
arası eşitlik şeklinde yeni bir boyut kazanmıştır (Gürkan 1978: 395-396).
20. yüzyılda feminist akımlar modern anayasalar ve kanunlarda geniş
hakların yer almasını sağlamıştır. Bu hakların başlıcaları eğitim hakkı,
seçme ve seçilme hakkı, kamu görevlerine atanma hakkı (memur, yargıç
vb. olabilme) ve miras ve mülkiyet haklarında eşitlik olarak özetlenebilir
(Daver 1968: 123). 20. yüzyılda kadınlar Birleşmiş Milletlere üye
ülkelerin çoğunda eşit siyasal hakları elde etmişlerdir. Bu kazanımlarda
feminist hareketin kadınların özgül haklarının genel insan hakları
bağlamında ele alınarak kadınların özgül durumundan kaynaklanan
sorunların dile getirilmesinde duyarlılığı artırmasının da etkisi olmuştur
(Berktay 1995: 758). Kadın sorunlarına dikkat çekmek ve çözümler
üretmek için kongreler yapılmakta, sivil toplum örgütleri kurulmakta,
projeler gerçekleştirilmektedir. Bunlar gibi pek çok araçla kadın odaklı
uluslararası ve ulusal etkinlikler gerçekleştirilmekte ve çeşitli hedefler
belirlenmektedir. 1976-1985 yılları arası Birleşmiş Milletler tarafından
Dünya Kadın On Yılı olarak ilan edilmiştir. Bu amaçla 1975 yılında ilk
Kadın Kongresi yapılmış ve "eşitlik, kalkınma ve barış" şeklinde üç hedef
belirlenmiştir. 1980 yılında ikincisi yapılan Kadın Kongresinde
"istihdam, sağlık ve eğitim" konuları üzerine odaklanılmıştır. Üçüncü
Kadın Kongresinde ise kadınların siyasal faaliyetlerde yer alması ve etkili
bir kadın kurumuyla yetkili organlarının kurulması gündeme alınan
konular olmuştur (Sallan 1993: 160).
Kadın haklarının gelişmesi ve kadının etkin olma çabalarının
belirginleşmesi beraberinde kadının, toplumsal üretimin ve ilerlemenin
bir öğesi olduğunu toplumsal algıya yerleştirmiştir (Akdoğan 2001: 61).
Bu algının yerleşmesinde kadın konusunun çeşitli açılardan incelenmesi
de yardımcı olmuştur. Akademik araştırmaların artması kadına ilişkin
durum tespitlerinin yapılmasına ve sorunlara ilişkin çözüm önerilerinin
artmasına katkılar sağlamıştır. Türkiye ve dünyanın başka yerlerinde de
20. yüzyılın ikinci yarısında başlamış yeni bir olgu olarak kadın
araştırmaları bilgi üreten özel bir alanda kadını araştırma konusu
yapmıştır. Bunun yanında araştırma konusu olan kadın, bilginin
üretilmesi, aktarılması ve yorumlanması sürecini genellikle erkekler
yönlendirdiği için tarih boyunca bilgi alanından dışlanmaya çalışılmıştır
214
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
(Berktay 1998: 239-240). Berktay’ın vurgulamış olduğu kadının bilgi
alanından dışlanma durumunun günümüzde pek çok alanda benzer
şekilde tartışıldığı görülmektedir. Bu vurguya benzer tespitler olarak
kadının belirli meslek gruplarına sıkışması ve üst kademelerdeki konumu
gösterilebilir.
Kadın konusunun eğitim, istihdam, siyaset gibi çeşitli kategorilerde ayrı
ayrı incelenmesi beraberinde bu kategoriler hakkında birbiriyle ilişkili
verilerin oluşturulmasını da sağlamıştır. 1990’lı yıllarla birlikte kadın
örgütleri ve feminist siyasetin etkisiyle oluşan tartışma ortamı, kadınların
karşılaştıkları engelleri, yasakları ve ayrımcılıkları tartışarak, nedenlerini
araştırarak, görünmeyeni belgeleyerek kadın hakları bilançosu
çıkarılmasını sağlamıştır. Türkiye’de cinsiyet temelli istatistikler elde
edilmeye ve bunların uluslar arası alanda karşılaştırmalı incelenmelerinin
artmasıyla kadınlarla ilgili gerçeklik dikkat çekmeye başlamıştır (Sancar
2012: 14). Siyasal, sosyo-kültürel, sağlık, ekonomi gibi farklı alanlarda
yapılan ve konuyu kadın odağında inceleyen araştırmalarla her geçen gün
daha fazla ve birbirine öncülük eden veriler elde edilir hale gelmiştir.
Okuma-yazma oranının istihdam düzeyine etkisi, kadınların çalışma
oranının evlenme yaşına etkisi gibi ilişkisellik taşıyan kadına ilişkin
önemli bir istatistikî veri tabanı oluşturulmuştur (Altunok ve Gedikkaya
2014: 299).3
Her ülke cinsiyet eşitliğine verdiği önemi, parlamento bünyesinde
oluşturduğu kurumlar ile yürütme organı bünyesindeki yapılanmalar ve
yasal düzenlemelerle göstermeye çalışmaktadır. Uluslararası düzeyde
yaşanan gelişmeler de ulusal düzeydeki girişimlerin hızlanmasında rol
oynamaktadır (Civelek 2011: 132). Ülke profili bilgileri arasında kadınla
ilgili istatistiklerin çeşitli alanlarda dikkatleri çekmeye başlaması, kadına
ilişkin kamu örgütlenme sürecinde de adımları geliştirmiştir. Bu durum
Türkiye’de kadın ve kadına ilişkin sorunların tek tek bireysel çabalarla
değil, bir kamu otoritesi çatısı altında yürütülecek sistematik çabalarla
çözülebileceği bilincinin siyasal düzlemde benimsenmesiyle kadın
merkezli bir genel müdürlük kurulmasıyla kendini göstermiştir. 4 2009
TÜİK, Devlet Personel Başkanlığı, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü
kadınlarla ilgili pek çok istatistiki bilgiyi kamuya sunmaktadır.
4
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün görevleri kapsamında; “Kadına karşı
ayrımcılığın önlenmesi, kadının insan haklarının ve toplumsal statüsünün
korunması ve geliştirilmesi, kadının toplumsal hayatın tüm alanlarında etkin hâle
getirilmesine yönelik ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesi çalışmalarını
koordine etmek, belirlenen politika ve stratejileri uygulamak, uygulanmasını
izlemek ve değerlendirmek. Sağlık, eğitim, kültür, çalışma ve sosyal güvenlik
başta olmak üzere bütün alanlarda kadınların ilerlemesini sağlayıcı ve karar
3
215
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
yılında ise Kadın ve Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun kurulmasıyla
yasama bünyesinde de bir aktör oluşturulmuştur.
Türkiye’de kamu yapılanmasında çalışma kapsamını kadına ilişkin
konuların oluşturduğu birimler bulunmakla birlikte, Kalkınma Bakanlığı
bünyesinde hazırlanan kamu politikalarında yönlendirici bir araç
niteliğinde olan Kalkınma Planında da kadınların karar alma
mekanizmalarında daha fazla yer almaları, istihdamının artırılması,
eğitim ve beceri düzeylerinin yükseltilmesinin sağlanacağı hedefleri
vurgulanmıştır (Onuncu Kalkınma Planı, 2013: 44). 5 Kadının her
düzeydeki karar mekanizmalarında yer alması onu aynı zamanda
kalkınma politika ve programları için sadece yararlanan değil, politika
yapıcı özne olması anlayışını da yaygınlaştırmaktadır (Bhasin 2003: 51).
Dolayısıyla hedefler genel olarak kadının istihdamdaki yerinin
arttırılmasının yanında, özellikle karar alma mekanizmalarında rolünün
arttırılmasına yönelik olmuştur. Kadınların yönetim dünyasında yer
almalarının dolaylı nedenleri olarak; teknolojik ilerlemeler, kültürel
etkenler ve personel bunalımı gösterilmektedir (Gülmez 1972: 52).
Uluslararası platformlarda da (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
gibi) kadınların politikayı etkileme ve karar vermede etkinliğinin
artırılması gerektiği belirtilmektedir.
Kadın özgürlüğünün biçimsel anlamda kadın erkek eşitliğinin
sağlanmasından ibaret olmaması gerektiği (Coşar 2013: 377) düşüncesi,
kadının her alanda etkinliği bağlamında da dikkate alınmalıdır. Çünkü
biçimsel eşitlik politika metinlerinde ya da istatistikî verilerde belirgin
çıktılar görülebilir ancak bu eşitliğin niteliğine ilişkin örneğin, kadın ve
erkeğin istihdama katılım oranlarındaki eşitlikle birlikte, bu oranın
pozisyonlar bazında incelenmesi biçimsel eşitliğin sağlanmasından öte bir
durumdur. Yönetime katılma hakkı, kadın-erkek tüm insanların hakkı
olduğu gibi demokrasinin de önemli bir unsuru sayılmaktadır. Kadınların
yönetimin her kademesinde aktif katılımı sağlanmadan, karar verme
süreçlerinde cinsiyet eşitliği güvence altına alınmadan kalkınma ve
modernite hedeflerine ulaşılamayacaktır (KSGM 2008: 5). Kadının her
alanda yer almasına yönelik önemli çalışmalar yürütülse de kadınlara
mekanizmalarına katılımını artırıcı çalışmalarda bulunmaktır (633 Sayılı KHK
md. 9).
5
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu “Her Alandaki Kadın
İstihdamının Artırılması ve Çözüm Önerileri Komisyon Raporu’nun Sunuş
kısmında da; “…kamuda karar alma mekanizmalarında kadın varlığının mevcut
durumdan daha üst seviyeye çıkarmak için Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu karar alma mekanizmalarında kadın sayısının arttırılması stratejik
hedef olarak benimsenmiştir” ifadesinde de benzer vurgu yer almıştır.
216
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
yüklenen bazı genel kabul görmüş nitelemeler nedeniyle, belirli pozisyon
ve mesleklerde yoğunlaştığı görülmektedir (Fidan 2000: 121). Bu durum
kadın ve erkeklerin başarıları ve katılımları arasındaki farkın biyolojik
farklılıklarından ziyade toplumsal olarak yapılandırılmış toplumsal
cinsiyetle bağlantılı olarak pratiğe yerleşmektedir (Bhasin 2003: 51).
Bunun sonucu olarak eşitsizliği arttıran cinsiyet ayrımcılığı yapılarak,
belirli mesleklere ve konumlara ulaşmada kadınlara karşı ve erkeklerin
lehine işleyen bir ayrım yaşanmaktadır (Marshall 2005: 101).
Günümüzde kadın ve erkeklerin karşı çıktıkları ve mücadele etmek
zorunda kaldıkları birçok sorun, kadın ve erkek kimlikleri ve rolleri
konusunda toplum ve kültür tarafından belirlenmiş ön kabulle ve kalıp
yargılarla, başka bir deyişle toplumsal cinsiyetle ilişkilidir (Michell 1985:
54). Kadınların profesyonel meslekler içerisindeki oranını ve bu oranın
dağılımını toplumsal ilişkilerdeki kadınlık ve erkeklik kodlarından ve bu
kodların ortaya çıkardığı iktidar ilişkilerinden bağımsız olarak
değerlendirmek mümkün değildir. Bu durum kadınların belli bir meslek
alanında çalışma fırsatı elde ettiklerinde bile üst düzey ve çoğunlukla
yönetici vasfı gerektiren görevlerde erkeklere göre daha az yer
almalarıyla da yansımaktadır (Berk 2013: 83). Türkiye’de hukuki kurallar
esasında eşitlik sağlanmış olsa da yönetsel pozisyonlarda kadın sayıları
erkeklere oranla düşüktür (Negiz ve Yemen 2011: 212). Birçok ülkede
kadınların büyük çoğunluğu düşük ücretli, düşük vasıflar gerektiren
işlerde çalışmaktadırlar. 6 Bununla birlikte iyi eğitimli kadınların üst
düzey karar verme pozisyonlarındaki sayısının giderek arttığına dikkat
çekilmektedir (UNIDO 2008).
Kadınların yaratıcılığı ve yetenekleri, hem kadınların kendini
gerçekleştirmesi hem de tüm toplum açısından geliştirilmesi gereken
kıymetli kaynaklardır (UNIDO 2008). Kadının her alanda etkinliğe sahip
olması; toplumun gelişmişlik göstergelerinden biridir. Bu doğrultuda
kadınların siyasal süreçlere katılımı yalnızca kadın-erkek eşitliğinin
sağlanması için değil, aynı zamanda tüm toplumsal güçlerin ve
kesimlerin temsilini gerektiren demokrasinin gelişmesi açısından da bir
zorunluluk (Koray 1995: 7) olarak değerlendirilmelidir. Kadınların
çalışma hayatında yer alması sadece aileye değil, toplumsal olarak sosyoekonomik ilerlemeye de büyük katkı sağlayacaktır (UNIDO 2008).
Bu gelişmeler beraberinde yoksulluğun kadınlaşması kavramını ortaya
çıkarmıştır.
6
217
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
3. Kamu Politikaları ve Kadın
Kamu politikası günlük hayatımızda sık duyduğumuz bir kavramdır.
Sağlık politikası, eğitim politikası, tarım politikası, çevre politikası gibi
çeşitli politika alanları hakkında gazetelerde haberler yer alır. Kamu
politikaları öncelikle toplumun ihtiyaçlarını ve taleplerini karşılamak için
hükümetler tarafından oluşturulur. Politika oluşturmayan hükümet ve
idare rotasız kalmış anlamına gelir (Chakrabarty ve Chand 2012: 181).
Kamu hizmetleriyle ilgili toplumun talepleri, bu taleplerin belirlenmesi ve
karşılanması için yapılacakların planlanması, uygulanması ve belirli
sürelerde değerlendirilmesi kamu politikası olarak adlandırılır (Çevik
2016: 245). Kamu politikası birçok unsurun etkisi sonucu tercihlerin
yapılmasıyla
politika aktörlerinin en zengin kapsamlı kategorilerden
birini oluşturduğu görülmüştür. Yasama, yürütme, yargı ve bürokrasi gibi
politika aktörlerinin sözü edilen çalışmaların tamamında yer verildiği
belirtilmiştir (Altunok ve Gedikkaya 2016: 63). Politikaların
uygulanmasında aktörlerin kurumsal yapılar içerisinde bireysel nitelikleri
önemli rol oynamaktadır. Kamu görevlilerinin liderlik tarzları, mesleki
becerileri, uzmanlık düzeyleri politika uygulama sürecinin niteliğini
belirlemektedir (Kaptı 2016: 271).
Yönetim anlayışında demokratikleşme söylemlerinin belirginleşmiş ve
uluslararası aktörler ülke politikalarının temel aktörleri arasında
etkinliğini arttırmıştır (Gedikkaya 2016: 144). Aktör yelpazesinin
genişlemesi gibi faktörler yanında kamu politikalarının üretilmesinde
cinsiyet temelli olarak bakıldığında nasıl bir seyir olduğu bu çalışmanın
vurgulamak istediği husustur. Cinsiyet hiyerarşisi toplumların
benimsediği farklı hayali hiyerarşiler arasında bilinen tüm toplumların
hepsinde önem taşıyan bir türüdür. İnsanlar her yerde kendilerini erkekler
ve kadınlar olarak ayırmışlardır (Harari 2017: 150). Bu ayrım toplumsal
ve kültürel yaşamı şekillendirmiştir. 20. yüzyıl boyunca kadınlar daha iyi
yaşam şekillendirmek için kamuda ve gündelik rollerde erkek hegemon
yapıyla mücadele etmiştir (Galligan 2010: 11). Bu mücadele sonucu
hukuksal zeminde çeşitli hakların elde edilmesi ve sosyal hayatta
erkeklerle eşitlik sağlanmıştır. Ancak kadın-erkek eşitliği için gösterilen
çabalar olumlu sonuçlar getirse de bu eşitliğin yansımadığı alanlar da
dikkat çekmektedir. Bu, bazen şiddete maruz kalan olarak, bazen
görevlerde belirli pozisyon ya da mesleklere sıkıştırılma olarak kendini
göstermektedir.
Kamu politikası oluşturan örgütlerin çalışmaları açısından kadınların
müdahil olmasının önemine ilişkin Burrell, yerel ve ulusal düzeyde
seçilmiş kadın yetkililer üzerine yapılan araştırmaların, onların
kurumların çalışma biçimini etkilediğini, bu organların politika belirleme
218
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
gündemlerine katkıda bulunduğunu, problemlere farklı bakış açısıyla
yaklaşarak çözümü farklı bir tarzda şekillendirdiklerini ortaya
koyduklarına işaret etmiştir. Kadınların erkeklerden farklı liderlik stilleri
sergilemesi nedeniyle kadınların politikaya ve politika yapım sürecine
müdahil olmaları pek çok açıdan önem taşımaktadır (Burrell 2004: 154).
Türkiye açısından kamu politikalarının üretilmesinde kadının konumunu
yansıtan bu çalışmada, özellikle yasama, yürütme ve yargı erklerinin üst
düzeylerinde yani politikaların üretim sürecinde belirleyici aktörler
arasında cinsiyet dağılımına bakılmıştır. Politika aktörlerinin kuvvetler,
kurumlar ya da kamu hizmeti alanlarına göre oransal bir cinsiyet kotası
gibi bir yöntem üzerinde tartışmak anlamlı görünmemektedir. Ancak
kadının görev almasının istisna olduğu alanlar dikkat çekmektedir ki
özellikle devlet yönetiminin üst kadroları sözkonusu olduğunda daha çok
irdelenmesi gerekmektedir. Devletin faaliyet alanları sadece erkeklere ait
olanlar ya da sadece kadınlara ait olanlar şeklinde ayrılamaz. Kamu
politikaları tüm toplumun ihtiyaç ve taleplerine yönelik olarak
oluşturulur. Bu politikaların üretilmesinde sadece erkek egemen
kadroların etkin olması elbette ki önemli boşluklar bırakacaktır. Her ne
kadar demokratikleşme talepleri-vaadleri artsa da tek bir cinsiyete
politika üretim sürecinin bırakılması otoriter bir yapı oluşturabilecektir.
Söylem ve uygulama düzeyinde kadının etkin aktörler arasında yer aldığı
politika süreçlerinde ise toplumsal cinsiyet kodlarında önemli gelişmeler
kaydedilebilecektir.
Kadınların kamuda görev almasının pozisyonlara göre sınırlandırılması
personel sisteminin eşitlik ilkesine 7 aykırı olduğu gibi, toplumu
ilgilendiren karar oluşum süreçlerinde de sadece erkeklerin belirleyici
olmasına yol açar. Kamu politikalarının üretilmesinde kadının
konumunun irdeleniyor olması ya da cam tavan olarak adlandırılan
bariyerlerle belirli pozisyonlarda görev alamaması, kadının vatandaşlık
statüsü ile ilgili tartışmalara da kaynaklık edebilir (Canman 1995: 32).
Bunların yanında kadınların etkinliğinin zayıf olduğu siyasal sistemlerde,
siyasetin kadınları toplumsal olarak cinsiyetlendirmesi kolaylaşır.
Böylelikle modernliğin kadınlara açtığı kamusal alan kapatılıp, kadınların
geleneksel olarak nitelendirilen rollerinde olma talepleri ortaya çıkar
(Direk 2016: 21). Daha fazla kadının kamu görevine seçilmesinin önemi,
temsili demokrasinin cinsiyetlerine bakılmaksızın tüm vatandaşların
siyasete katılımında fırsat eşitliğine sahip olması gerektiği inancından
kaynaklanır. Kadın haklarını savunanlar, seçim ve atama ile gelinen güçlü
Kamuda kadınların görev alması tartışmaları personel sisteminde eşitlik
ilkesine cinsiyet nedeniyle yapılan sınırlandırmalar arasında sayılmaktadır
(Tutum 1979: 36).
7
219
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
pozisyonlarda kadınların temsilinin, adalet ve hakkaniyet meselesi
olduğunu iddia ederler. Ayrıca, kadın politikacılar diğer kadınlar için rol
modelliği yapmakta, geleneksel cinsel rollerinin olumsuzluklarının
üstünden gelmeye teşvik etmektedirler. Bu simgesel nedenlerden dolayı,
kadınların güç koridorlarındaki sayısal varlığı önemlidir (Burrell 2004:
154). Kamuyu ilgilendiren konuların karar alma sürecinde kadının aktif
rol oynaması işaret edilenler gibi pek çok nedenle ilgilidir. Eğitim, tarım,
sağlık gibi politika alanlarının çalışanı olarak kadın, bu alanların politika
üretim süreçlerinde de karar vericiler arasında yer almalıdır.
4. Cumhuriyet Döneminde Kadınların Kamu Hizmetinde
İstihdamı
Kadınlar 16. yüzyıldan Tanzimat’a kadar pratik bilgilerle hekimlik,
ebelik yapmışlar, çamaşırcı dükkânları açmışlar ve esir ticareti işlerinde
çalışmışlardır. Sayıları çok az olmakla beraber şair, hattat, bestekâr
kadınlarla da olmuş hatta kadınlar birçok vakıf kurmuştur. Tanzimat’tan
sonra ebelik eğitimi önem kazanmış, 1870’te açılan kız öğretmen okulu
ile ilk okullara ve kız ortaokullarına öğretmenler sağlanmış, fikir ve
edebiyat alanında kadın imzaları geniş ölçüde yer almıştır. İkinci
Meşrutiyet döneminde ebe ve öğretmen kadınların yanında, özellikle
Birinci Dünya Savaşı sırasında, bazı resmi dairelerde, en çok posta
teşkilatında ve maliyede erkeklerden boşalan yerlere kadın memurlar
görevlendirilmiştir. Savaştan kaynaklanan zorunluluklar dolayısıyla
kadınlar ailelerini geçindirmek için kasabalardan ürünlerini İstanbul’a
getirerek satma yoluna girmişlerdir (Taşkıran 1973: 145). Kadınların
kamu hizmetinde istihdamı 19. yüzyılda başlamış, sadece kadınlara
hizmet vermek üzere istisnai olarak başlayan alımlar Cumhuriyetle
birlikte her alana yayılmıştır (Aslan 2006: 147).
Cumhuriyetin toplumsal devrimlerinden biri de kadınlara sağlanan
haklarla gerçekleşmiştir. Kadınların toplumsal alanda birey olarak kabul
görmelerini sağlayan devrimler ayrı bir öneme sahip olmuştur (Terzioğlu
2010: 130). 1910-1920 yılları arasında kadınların toplum içindeki
konumu birçok sosyal tartışmaya hayat vermiştir. Kadınların eylemleri ve
devlet öncülüğündeki reformlar, savaş döneminin gerekleri söz konusu
olduğunda bile dikkatleri kadınlar üzerine çekmiştir. 1920’lerin başlarına
gelindiğinde ise Türk kadınları artık seçimlerde oy kullanmayı talep
etmekteydi (Findley 2015: 235). Medeni Kanunla sağlanan vatandaşlık
haklarını, 1930’da kadınların belediye seçimlerine katılması izlemiş, 18
Aralık 1934 tarihli kanun ile kadınların milletvekili seçilmelerinin önü
220
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
açılmıştır. 8 Türk kadını parlamenter olma hakkını kazandığı dönemde
Batı ülkelerinin birçoğunda kadınlar bu hakka henüz kavuşmamıştı (Kili
2002: 325). Türkiye bu konuda Fransa ve İsviçre’nin ilerisine gitmiştir
(Findley 2015: 279). 1934 yılında dünya genelinde kadınların milletvekili
seçme ve seçilme hakkının bulunduğu ülke sayısı 28 olduğu
düşünüldüğünde Türk kadınının Cumhuriyet devrimleriyle bu konuda
aldığı yolun önemi anlaşılabilecektir (Konan 2011: 169).
1930 yılında 1580 sayılı Belediye Kanunu’nda her Türk’ün belediye
idaresine iştirak sağlayabileceği belirtilmesiyle Türk kadınlarına belediye
seçimlerinde de olsa seçme ve seçilme hakkının verilmiş olması,
demokratikleşme yolunda büyük bir adım olarak değerlendirilmektedir
(Kırkpınar 1999: 108). 05.12.1934 tarihi, Türkiye tarihi ve Türk kadını
için önemli bir devrenin başlangıcıdır. Türk kadını, kendisini idare
edenleri seçmeye ve idare eden olarak seçilebilme hakkını elde etmiştir
(Taşkıran 1973: 135). Kadınların lokantaya girebilmesinin bir bile bir hak
olarak kazanıldığı (Topuz 2016: 141-143) düşünüldüğünde bunun önemi
daha iyi anlaşılmaktadır.
Tıp ve hukuk alanlarda da kadınlar hızla yerlerini almaya başlamış; kamu
hayatında kadın kanunen eşit haklarla erkeklerin yanında yer almıştır
(Aydemir 1999: 245). Cumhuriyet’in kuruluş yıllarını izleyen ilk onbeş
yılda kadınlara tanınmış bulunan çeşitli hak ve imkânlar beklenilmeyen
ölçüde kadınlar tarafından kullanılmıştır (Abadan 1968: 157). Türk
kadınları Cumhuriyet’le birlikte Anayasa, Türk Medeni Kanunu ve Seçim
Kanunlarında yer alan hükümlerle hukuki yönden tüm sosyal, kültürel ve
siyasal haklara sahip olmuşlardır (Daver 168: 126). 9 Bunların yanında
Cumhuriyet kadroları ve meslek sahipleri arasında sayıları giderek artan
üniversite eğitimli kadınların ilk kuşağının öncülük duygusu da kamusal
alanda kadınların varlığının meşrulaşmasında uzun dönemli bir etki
meydana getirmiştir (Kandiyoti 1997: 216).
01.12.1934’te Teşkilatı Esasiye Kanununun 6. Maddesi değiştirilerek; kadınlara
milletvekili seçmek ve seçilmek hakkı tanınmıştır. 1935’te Ankara’nın
köylerinden biri olan Halkavun’dan Satı Kadın ilk kadın milletvekili olarak
Büyük Millet Meclisine girmiştir (Aydemir 1999: 245).
9 Kadın haklarıyla ilgili devrimler Anadolu’daki kadınların büyük çoğunluğunun
öteden beri sahip olduğu doğal bir şekilde yaşama ve çalışma hürriyetinin
şehirlerde de yerleşmesini sağlamıştır. Anadolu’nun bazı yerlerinde, evde ve
tarlada en çok kadınlar çalışır, erkekler için ise durum kısmen değişmekle
beraber tam tersi geçerlidir. Kadın-erkek eşitliğinin aile hayatını yıktığı
gerekçesiyle karşı çıkılması erkek hâkimiyetini sürdürmek isteğinden başka bir
sebeple açıklanamaz (Karpat 2010: 406-406).
8
221
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
Cumhuriyetin ilk yıllarında kadın hakları yolundaki adımların temel
niteliğini, kökü Tanzimat’a kadar uzanan batılılaşma, çağdaşlaşma ve en
sonunda demokratikleşme istekleri oluşturmaktadır. Kadın sorunu, bu
istekler doğrultusundaki tartışmalar içinde bir simge olarak ele alınmış ve
bunun doğal sonucu olarak toplumsal üst yapı kurumlarına yönelik
düzenlemelerle sorunun çözümleneceği düşünülmüştür (Çitçi 1982: 93).
1926 Memurin Kanunu ile kadınların kamu hizmetine girmesi
düzenlenmiştir. Kanun, genel bir güvence getirmekle birlikte, hangi
alanlarda ve memuriyetlerde istihdam edileceklerini bakanlıkların
mevzuatına bırakmıştır (Aslan 2006: 134). Bu kanunun 6. maddesindeki
“Kadınların memur ve müstahdem olmaları caizdir. Ne gibi memuriyet ve
hizmetlerde istihdam edilecekleri her vekaletin memurlarına ait
kanunlarla tesbit olunur” hükmü yer almıştır. Bu düzenleme ile
1870’lerle birlikte kamu hizmetlerine girmeye başlayan kadınların
kamuda çalışmasının yasal dayanağı oluşmuştur (Çitçi 1982: 91). 1965
yılında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile kamuda istihdam edilen
kadınların doğum izinleri ve diğer hakları düzenlenmiştir. 1982
Anayasası’nda 2004 yılında yapılan değişiklikle, kadın ve erkeğin eşit
haklara sahip olduğuna ilişkin maddeye ''Devlet, kadınların ve erkeklerin
eşitliğinin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür'' ifadesi eklenmiştir
(10.madde). 2010 yılında yapılan değişiklikle birlikte aynı maddenin
sonuna “Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak
yorumlanamaz” ibaresi getirilmiştir. Bu değişiklikle kadınlar ve farklı
toplumsal kesimler açısından pozitif ayrımcılık yapılabilmesi anayasal
zeminde öngörülmüştür (Hakyemez 2010: 391).
Cumhuriyet Türkiye’sinde sosyal, ekonomik hayatın her cephesindeki
çalışmaların her dalında kadın faaliyeti ile karşılaşılmaktadır. Dernekler,
parlamento kürsüsü, üniversiteler, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay üyelikleri,
belediye başkanlığı, mimarlık, avukatlık, doktorluk, bankacılık hemen her
türlü kamu hizmetinde kadın yer almaktadır (Taşkıran 1973: 145). Bugün
özellikle eğitim, akademi ve sağlık sektörü kadınların önemli oranda yer
aldığı kamu hizmeti alanlarıdır. Ancak hangi sektörlerde ne kadar kadının
yer almasıyla birlikte, bu makale sınırlarında seçildiği gibi belirli ve
etkinliği daha yüksek –aynı zamanda toplumsal ve siyasal prestiji
açısından daha etkili- yerlerde kadın temsili ayrıca önem taşımaktadır.
Çeşitli çalışmalarda Türkiye’de kadınların yaşamın her alanında yer
almaya ve geleneksel çizgilerin dışına çıkmaya başladığını, ancak
yöneticilik alanında yeterince temsil edilmediği ve kamusal alandaki
‘görülebilen kadınların’ sayısal olarak az olduğu belirtilmektedir (Acuner
ve Sallan 1993: 77; Koray 1990; Tokuroğlu 2004). Özellikle kamuda üst
düzey yönetici kademesinde kadın oranlarının nispeten “azlığı”
Türkiye’de politika üretim süreçleri açısından sorgulanmalıdır.
222
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
5. Sayılarla Yasama, Yürütme ve Yargıda Kadın
Yasama, yürütme ve yargı erklerinde kadınlara ilişkin sayıların yer aldığı
çalışmanın bu kısmında; yasamada kadın milletvekili, meclis başkanı ve
başkan vekilleri; kadın cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, bakan
yardımcısı, müsteşar, müsteşar yardımcısı; yargı organında yüksek yargı
kurumlarının kadın başkan ve üye sayılarına yer verilmiştir. 10 Burada
herhangi bir döneme ilişkin kamu politikaları değerlendirilmesi
yapılmamış, politikaların üretim sürecinde aktörlerin cinsiyet dağılımına
odaklanılmıştır. Kamu politikalarının oluşumunda; toplumun sorunlarının
tespiti, faaliyetlerin planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi gibi
politika üretim süreçlerinde kadının aktörler arasında yer alma düzeyinin
genel bir görünümü ortaya konulmuştur.
5.1. Yasama
Yasama yetkisinin kaynağı demokrasi ile yönetilen ülkelerde halkın
seçtiği temsilcilerden oluşan parlamentolardadır (Neziroğlu 2016: 372).
Türkiye’nin parlamentosu olan TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi)
parlamenter sistem kurallarına göre işlemektedir. Seçimler geriye
bırakılmadığı ya da erken seçim kararı alınmadığı durumlarda seçimleri
dört yılda bir yapılmaktadır (Bakırcı 2016: 345). TBMM’nin yürütme
organını denetleme, bazı görevler için seçim yapma, savaş ilan etme gibi
bazı görevleri de olmakla birlikte en kapsamlı yetkisi yasa yapmaktır.
Yasa yapma yetkisi genel, asli ve devredilemez bir yetkidir. TBMM’de
halkı temsil etmek üzere seçilen vekillerin, milletvekilleri meclisin
toplanmasıyla birlikte aktif hale gelmektedir. Ancak milletvekillerinin
göreve başlayabilmesi için yemin etmeleri gerekmektedir (Bakırcı 2016:
346). TBMM’de kadın vekil sayısının Cumhuriyet’ten günümüze
dağılımı değerlendirildiğinde özellikle 2000 sonrası kadın temsilinin
arttığı görülmektedir (Tablo 1). Bu artışın nedenleri arasında
hükümetlerin fırsat eşitliği politikası, siyasi partilerin kadın aday
kontenjanları ve diğer sosyo-ekonomik nedenler sayılabilir. Cumhuriyet
tarihinde TBMM kadın milletvekili sayısı ve oranı en yüksek 7 Haziran
2015 seçimlerinde olmuştur.
Sözü edilen sayısal bilgiler yazarlar tarafından web siteleri, resmi gazeteler,
kurumların bastığı yayınlar incelenerek elde edilmiştir.
10
223
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
Tablo 1: Kadın Milletvekili Sayısı (1935-2015)
Kadın
Milletvekili
Oranı
%4.6
Kadın Milletvekili
Sayısı
Toplam Milletvekili
Sayısı
1935
18
395
1943
16
435
%3.7
1950
3
487
%0.6
1957
7
610
%1.1
1965
8
450
%1.8
1973
6
450
%1.3
1991
8
450
%1.8
1999
22
550
%4.0
2002
24
550
%4.4
2007
50
550
%9.1
2011
78
550
%14.2
2015 (Haziran)
98
550
%17.8
2015 (Kasım)
Toplam
81
550
%14.7
419
6577
%6.4
Seçim Yılı
Yasama erkini kullanan Meclisi TBMM Başkanı temsil etmektedir.
TBMM Başkanlığı için bir yasama döneminde iki seçim yapılmaktadır.
İlk seçilen başkanın görev süresi iki, ikinci devre seçilen başkanın görev
süresi üç yıldır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adayları, Meclis
üyeleri içinden, milletvekili genel seçimlerinden sonra Meclisin
toplandığı günden itibaren veya ikinci devre için yapılacak seçimlerde
birinci devre için seçilen Başkanın görev süresinin dolmasından on gün
önce başlamak üzere, beş gün içinde Başkanlık Divanına bildirilir.
TBMM seçimin yapılacağı gün kendiliğinden toplanır. Meclis Başkanlık
seçimi gizli oyla yapılmaktadır. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte
iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranmaktadır.
Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamadığı takdirde bu oylamada en
çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılmaktadır. Dördüncü
oylamada en fazla oy alan üye, Başkan seçilir. Başkan seçimi aday
gösterme süresinin bitiminden itibaren beş gün içinde tamamlanmaktadır
(TBMM İçtüzüğü md. 10). TBMM Başkanı; Türkiye Büyük Millet
Meclisini Meclis dışında temsil etme, Genel Kurul görüşmelerini
yönetme, Başkanlık Divanına başkanlık etme ve Divanın gündemini
hazırlama, TBMM komisyonlarını denetleme, Başkanlık Divanı
224
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
kararlarını uygulama (TBMM İçtüzüğü md. 14) gibi önemli görevler
üstlenmektedir. Meclis Başkanı aynı zamanda siyasi partiler arasında
diyalog kurması beklenen kişidir. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana 28
Meclis Başkanı seçilmiştir. 93 yıllık Cumhuriyet tarihinde Kadın Meclis
Başkanı göreve gelmemiştir. Diğer bir ifade ile milletin kendisini
yönetmek için seçtiği vekiller cumhuriyet tarihi boyunca hiç bir yasama
döneminde kendilerini temsil etmesi için kadın bir başkan
seçmemişlerdir.
Başkanvekilleri ise Başkanın yerine Genel Kurul görüşmelerini yönetmek
ve yönettiği oturumlarla ilgili tutanak dergisi ile tutanak özetinin
düzenlenmesinden sorumludurlar
(TBMM İçtüzüğü md. 15).
Başkanvekillikleri; siyasî parti gruplarının parti grupları toplam sayısı
içindeki yüzde oranlarına göre -iki adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi
üye tamsayısının salt çoğunluğuna sahip siyasî parti grubuna ait olmak
üzere- oranı en yüksek olandan başlayarak sıra ile dağıtılmaktadır
(TBMM İçtüzüğü md. 11). İlk kadın TBMM Başkanvekili 1973 yılında
14. Yasama Döneminde göreve gelmiştir (Hayriye Ayşe Nermin Neftçi).
2007 yılında 23. Yasama döneminde 5 başkanvekilinden 2’si kadındır
(Güldal Mumcu-Meral Akşener). 2011 yılında 24. Yasama döneminde 5
başkanvekilinden 3’ü kadındır (Ayşe Nur Bahçekapılı, Güldal Mumcu,
Meral Akşener). 2015 yılında 25. Yasama döneminde 3 başkanvekilinden
1’i kadındır (Şafak Pavey). 26. dönem 4 başkanvekilinden 2’si kadındır
(Ayşe Nur Bahçekapılı, Pervin Buldan).
5.2. Yürütme
Parlamenter sistemde yürütme organı devlet başkanı (Cumhurbaşkanı),
Başbakan ve bakanlardan oluşan Bakanlar Kurulundan oluşmaktadır.
Cumhurbaşkanı yürütmenin sorumsuz kanadını oluştururken Bakanlar
Kurulu Meclise karşı sorumludur (Belli 2016: 393). 2007 Anayasa
değişikliği öncesinde Cumhurbaşkanı, Meclis tarafından bir defa yedi
yıllığına seçilmekteydi. 2007 yılında yapılan değişiklik ile birlikte
Cumhurbaşkanı halk tarafından en fazla iki defa beş yıllığına
seçilmektedir. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadın cumhurbaşkanı
olmamıştır.
Başbakan, Cumhurbaşkanınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri
arasından atanmaktadır. İlk ve tek kadın başbakan Tansu Çiller (1993)
olmuştur. Aynı zamanda 54. Hükümet döneminde 1996-1997 yılları
arasında Başbakan yardımcılığı görevi yaparak ilk kadın Başbakan
yardımcısı olmuştur.
225
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
Bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya milletvekili seçilme
yeterliğine sahip olanlar arasından Başbakanca seçilir ve
Cumhurbaşkanınca atanır; gerektiğinde Başbakanın önerisi üzerine
Cumhurbaşkanınca görevlerine son verilir (1982 Anayasası md. 109).
Bugüne kadar bakanlık görevi yürütmüş kadınlar ve görev yaptıkları
yıllarına ilişkin bilgiler aşağıdaki tabloda yer almaktadır.
Tablo 2: Kadın Bakanlar ve Görev Yaptıkları Bakanlıklar
Görev
Yaptığı Yıllar
Sağlık ve Sosyal
I. Erim
26.03.1971Yardım Bakanlığı Hükümeti
11.12.1971
Türkan AKYOL (TBMM
VII. Demirel
04.03.1992Devlet Bakanlığı
dışından)
Hükümeti
25.06.1993
I. Çiller
25.06.1993Devlet Bakanlığı
Hükümeti
27.07.1994
Hayriye Ayşe Nermin
Irmak
17.11.1974Kültür Bakanlığı
NEFTÇİ (TBMM
Hükümeti
31.03.1975
Çalışma ve Sosyal II. Özal
21.12.1987dışından)
Güvenlik Bakanlığı Hükümeti
09.11.1989
Akbulut
09.11.1989Devlet Bakanlığı
Hükümeti
23.06.1991
I. Yılmaz
23.06.1991İmren AYKUT
Devlet Bakanlığı
Hükümeti
20.11.1991
II. Yılmaz
06.03.1996Çevre Bakanlığı
Hükümeti
28.06.1996
III. Yılmaz
30.06.1997Çevre Bakanlığı
Hükümeti
11.01.1999
VII. Demirel
20.11.1991Devlet Bakanlığı
Hükümeti
09.06.1993
Tansu ÇİLLER
Dışişleri Bakanlığı Erbakan
28.06.1996ve Başbakan
Hükümeti
30.06.1997
VII. Demirel
20.11.1991Yardımcılığı
Güler İLERİ
Devlet Bakanlığı
Hükümeti
22.02.1992
Önay ALPAGO (TBMM
I. Çiller
27.07.1994Devlet Bakanlığı
Dışından)
Hükümeti
27.03.1995
Aysel BAYKAL (TBMM
I. Çiller
27.03.1995Devlet Bakanlığı
Dışından)
Hükümeti
05.10.1995
III. Çiller
30.10.1995Devlet Bakanlığı
Hükümeti
23.02.1996
III. Çiller
23.02.1996Çevre Bakanlığı
Hükümeti
06.03.1996
Işılay SAYGIN
II. Yılmaz
06.03.1996Turizm Bakanlığı
Hükümeti
28.06.1996
Erbakan
28.06.1996Devlet Bakanlığı
Hükümeti
17.05.1997
Bakan
226
Bakanlık
Hükümet
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
III. Yılmaz
30.06.1997Hükümeti
11.01.1999
Erbakan
28.06.1996Ayfer YILMAZ
Devlet Bakanlığı
Hükümeti
30.06.1997
Erbakan
28.06.1996Meral AKŞENER
İçişleri Bakanlığı
Hükümeti
08.11.1996
V. Ecevit
12.07.2002Tayyibe GÜLEK
Devlet Bakanlığı
Hükümeti
18.11.2002
Aysel ÇELİKEL*
V. Ecevit
05.08.2002Adalet Bakanlığı
(TBMM Dışından)
Hükümeti
18.11.2002
Gül
18.11.2002Turizm Bakanlığı
Hükümeti
14.03.2003
I. Erdoğan
14.03.2003Güldal AKŞİT
Devlet Bakanlığı
Hükümeti
29.04.2003
I. Erdoğan
29.04.2003Turizm Bakanlığı
Hükümeti
02.06.2005
I. Erdoğan
02.06.2005Devlet Bakanlığı
Hükümeti
29.08.2007
II. Erdoğan
29.08.2007Nimet ÇUBUKÇU
Devlet Bakanlığı
Hükümeti
02.05.2009
Milli Eğitim
II. Erdoğan
02.05.2009Bakanlığı
Hükümeti
06.07.2011
II. Erdoğan
02.05.2009Selma Aliye KAVAF
Devlet Bakanlığı
Hükümeti
06.07.2011
Aile ve Sosyal
III. Erdoğan
06.07.2011Fatma ŞAHİN
Politikalar
Hükümeti
25.12.2013
Aile
ve Sosyal
III. Erdoğan
25.12.2013Bakanlığı
Ayşenur İSLAM
Politikalar
Hükümeti
28.08.2015
Aile
ve Sosyal
Seçim
28.08.2015Bakanlığı
Ayşe GÜRCAN
Politikalar
Hükümeti
24.11.2015
Avrupa
Birliği
Seçim
22.09. 2015Bakanlığı
Hatice Beril DEDEOĞLU
Bakanı
Hükümeti
24.11.2015
Aile ve Sosyal
Davutoğlu
24.11.2015Sema RAMAZANOĞLU
Politikalar
Hükümeti
24.05.2016
Fatma GÜLDEMET
Çevre
ve Şehircilik Davutoğlu
24.11.2015Bakanlığı
SARI
Bakanlığı
Hükümeti
24.5.2016
Fatma Betül SAYAN
Aile ve Sosyal
Yıldırım
24.05.2016KAYA
Politikalar
Hükümeti
Görevde
Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlık Geçmiş Dönem Hükümetler,
Bakanlığı
https://www.basbakanlik.gov.tr/Forms/_Global/_Government/pg_CabinetHistory
.aspx (15.09.2016’da erişildi)
*2002 genel seçimleri öncesi tarafsız bakan olarak atanmıştır.
Devlet Bakanlığı
2011 yılında kabul edilen 643 sayılı KHK ile Bakanlık örgütlenmesi
içerisinde müsteşar ve bakan arasında konumlanmış “bakan yardımcılığı”
makamı oluşturulmuştur. KHK’da Bakana (Millî Savunma Bakanı dâhil)
227
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
bağlı olarak Bakana ve Bakanlığa verilen görevlerin yerine getirilmesinde
Bakana yardımcı olmak üzere Bakan Yardımcısı atanabileceği ve
yardımcıların bu görevlerin yerine getirilmesinden Bakana karşı sorumlu
oldukları belirtilmiştir. Bakan Yardımcıları Hükümetin görev süresiyle
sınırlı olarak görev yaparlar. Hükümetin görevi sona erdiğinde, Bakan
Yardımcılarının görevi de sona ermektedir. Bakan Yardımcıları
gerektiğinde Hükümetin görev süresi dolmadan da görevden
alınabilmektedirler (643 sayılı KHK md. 3). 2011’den bu yana bir kadın
bakan yardımcısı göreve getirilmiştir. Aşkın Aşan 2011-2014 yılları
arasında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Bakan Yardımcısı görevini
yürüten ilk ve tek kadın bakan yardımcısıdır.
Bakanlık örgütlenmesinin bakandan sonra gelen üst düzey yöneticisi
müsteşardır. Müsteşar ve yardımcıları (Dışişleri Bakanlığı Genel
Sekreteri ve Yardımcıları dâhil) unvanları taşıyan görevlere müşterek
kararla atama yapılır (2451 sayılı Kanun md. 2). İlk kadın müsteşar 2
Mayıs 2010 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarlığına atanan
Esengül Civelek olmuştur. Ardından 27 Şubat 2014 Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı müsteşarlığına Nesrin Çelik atanarak ikinci kadın
müsteşar olmuştur. Atanan müsteşarların atandığı yıllarda kadın bakan
Nimet Çubukçu ve Ayşenur İslam’ın görevde olduğunu belirtmek
gerekir.
Müsteşar Yardımcılığı düzeyinde ise kadın yardımcılar: 1989 yılında
Filiz Dinçmen Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı (aynı zamanda ilk
kadın müsteşar yardımcı), Şenay Başer Kültür ve Turizm Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı, Fatma Afet Güneş MİT Müsteşar Yardımcısı, Ayşe
Sezgin
AB Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Vekili, Özlen Üstün
Kavalalı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı,
Hatice Kara Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı,
Ayşe Hilal Sayan Koytak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı, Ayşe Kardaş Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı Vekili, Fatma Meriç Yılmaz Sağlık Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı, Fatma Varank Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı Vekili. Burada da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndaki
müsteşar yardımcılığı pozisyonunda kadınların daha çok bulunması
dikkat çekmektedir.
5.3. Yargı
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yüksek İdare
Mahkemesi, Askeri Yargıtay ve Uyuşmazlık Mahkemesi Anayasada
Yüksek Mahkemeler başlığı altında düzenlemiştir. Sayıştay ise Yargı
bölümünde ayrıca bir başlık olarak yer almaktadır.
228
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
5.3.1. Anayasa Mahkemesi Başkan ve Üyeleri
Anayasa Mahkemesi on yedi üyeden kurulmaktadır (6216 sayılı Kanun
md. 7). Anayasa Mahkemesi üyelerinin üçü meclis tarafından on dördü
Cumhurbaşkanı tarafından seçilmektedir. Anayasa mahkemesi Başkanı,
başkanvekilleri ile Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı ve Başkanvekilinin
seçimi Başkan ve başkanvekilleri, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkan ve
Başkanvekili üyeler arasından gizli oyla ve üye tam sayısının salt
çoğunluğuyla dört yıl için seçilirler (6216 sayılı Kanun md. 12).
Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşundan (1961) günümüze toplam 18
başkan görev yapmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin tek kadın başkanı Tülay
Tuğcu 25 Temmuz 2005’te göreve gelmiştir. Tuğcu’nun görev süresi 12
Haziran 2007’de son bulmuştur. Anayasa Mahkemesi’nin toplam 122
üyesi olmuştur. Bunlardan 5’i kadın üyedir. Anayasa Mahkemesi kadın
üyeleri; Samia Akbulut (1990-2004), Aysel Pekiner (1995- 2004), Fulya
Kantarcıoğlu (1995-2013), H. Hülay Tuğcu (1999- 2004) ve Zehra Ayla
Perktaş (2007- 2014)’dır.
5.3.2. Yargıtay Başkan ve Üyeleri
Yargıtay üyeleri, birinci sınıfa ayrılmış adlî yargı hâkim ve Cumhuriyet
savcıları ile bu meslekten sayılanlar arasından Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ile ve gizli oyla
seçilmektedir (1982 Anayasası md. 154). Yargıtay Birinci Başkanı,
birinci başkanvekilleri ve daire başkanları kendi üyeleri arasından
Yargıtay Genel Kurulunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oyla
dört yıl için seçilmektedir. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler (1982
Anayasası md. 154).
7 Haziran 1920 tarihinde TBMM Hükümet tarafından oluşturulan
Yargıtay’a günümüze kadar 26 başkan göreve gelmiştir. Ancak bugüne
kadar kadın Yargıtay Başkanı göreve gelmemiştir. Toplam 205 kadın
üyesi olmuştur (Yargıtay 2003).
5.3.3. Danıştay Başkan ve Üyeleri
Danıştay üyelerinin dörtte üçü, birinci sınıf idarî yargı hâkim ve savcıları
ile bu meslekten sayılanlar arasından Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu; dörtte biri, nitelikleri kanunda belirtilen görevliler arasından
Cumhurbaşkanı; tarafından seçilmektedir (1982 Anayasası 155. md).
Danıştay Başkanı, Başsavcı, başkanvekilleri ve daire başkanları, kendi
üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca üye tamsayısının salt
çoğunluğu ve gizli oyla dört yıl için seçilmektedir. Süresi bitenler
yeniden seçilebilirler (1982 Anayasası md. 155).
229
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
Cumhuriyet döneminde 669 Sayılı Kanunla Danıştay yeniden kurulmuş
ve 1927 yılında çalışmaya başlamıştır. Cumhuriyet’ten bu yana toplam 23
başkan göreve gelmiştir. Bunlardan 3’ü kadın başkandır. 1994 yılında ilk
kadın Danıştay Başkanı olan Füruzan İkincioğlu göreve gelmiştir.
2006’da Sumru Çörtoğlu Danıştay Başkanı olmuştur. 2013 yılında göreve
gelen Zerrin Güngör halen Danıştay Başkanı olarak görev yapmaktadır.
Danıştay Başsavcılığı’na ise 1946’dan günümüze sadece 2006 yılında bir
kadın başsavcı getirilmiştir. 46 kadın üyesi olmuştur (Danıştay 2000).
5.3.4. Askerî Yargıtay Başkan ve Üyeleri
Askerî Yargıtay üyeleri birinci sınıf askerî hâkimler arasından Askerî
Yargıtay Genel Kurulunun üye tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oyla
her boş yer için göstereceği üçer aday içinden Cumhurbaşkanınca
seçilmektedir (1982 Anayasası md. 156). Askerî Yargıtay Başkanı,
Başsavcısı, İkinci Başkanı ve daire başkanları Askerî Yargıtay üyeleri
arasından rütbe ve kıdem sırasına göre atanmaktadırlar (1982 Anayasası
md. 156).
Askeri Yargıtay kuruluşundan (1914) 2002’ye kadar kadın başkanı
olmamıştır (Askeri Yargıtay, 2002). 2014 yılında Askeri Yargıtay’ın 100.
yıldönümünde genç asker –kadın- hukukçuların hedefleri arasında askeri
Yargıtay
üyesi
olabilmek
yer
aldığını
ifade
etmişlerdir
(www.radikal.com.tr, 9.09.2016’da erişildi).
5.3.5. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve Üyeleri
Askerî Yüksek İdare Mahkemesi’nin askerî hâkim sınıfından olan
üyeleri, mahkemenin bu sınıftan olan başkan ve üyeleri tamsayısının salt
çoğunluğu ve gizli oy ile birinci sınıf askerî hâkimler arasından her boş
yer için gösterilecek üç aday içinden; hâkim sınıfından olmayan üyeleri,
rütbe ve nitelikleri kanunda gösterilen subaylar arasından, Genelkurmay
Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday içinden
Cumhurbaşkanınca seçilmektedir (1982 Anayasası md.157).
Mahkemenin Başkanı, Başsavcı ve daire başkanları hâkim sınıfından
olanlar arasından rütbe ve kıdem sırasına göre atanmaktadırlar (1982
Anayasası, md. 157). Kadın başkan ya da üyesi olmamıştır.
5.3.6. Sayıştay Başkan ve Üyeleri
Sayıştay Başkanı, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nda yazılı niteliklere
sahip isteklilerden belirlenecek iki aday arasından Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunca gizli oyla seçilir. Sayıştay Başkanı seçilebilmek
için Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının dörtte birinin bir
fazlasından az olmamak kaydıyla, toplantıya katılanların salt
230
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
çoğunluğunun oyu aranmaktadır (6085 sayılı Kanun md. 13). Sayıştay
üyelerinin beşte üçü Sayıştay meslek mensuplarından, geriye kalanların
en az yarısı Maliye Bakanlığı meslek mensuplarından olmak üzere 6085
sayılı Kanunun 12. maddesinde nitelikleri belirlenen diğer adaylar
arasından seçilmektedir (6085 sayılı Kanun md. 15).
Kurulduğu (1923) yıldan bu yana toplam 61 Sayıştay üyesi içerisinde 3
kadın üye atanmıştır. Bugüne kadar atanan daire başkanları ise; Semiha
Denizdöven, l'inci Daire Başkanı (1941-1985) Sena Aral, l'inci Daire
Başkanı 1949-1988). Sayıştay kadın üyeleri; Semiha Erem (1934-1973),
Meryem Necdet Çölaşan (1941-1980) ve Melek Hepdinç (1969-1979)’dir
(Akgündüz 2012: 377-378).
6. Sonuç
Toplumun tüm kesimlerinin çıkar ve sorunlarına yer veren, bir uzlaşı
ortamı sağladığı ölçüde başarılı sayılan demokratik mekanizmaların
vazgeçilmez unsurlarından biri de kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasıdır.
Bu eşitliğin sağlanması için; kadınlara temsil hakkı, çalışma hayatında
yer alma, pozitif ayrımcılık uygulamaları, kadına karşı ayrımcılığı
önleyen kanunlar ve kurumlar oluşturulması gibi adımlar atılmıştır.
Kadınların elde ettikleri bu kazanımların sonuçları ve rakamsal
yansımaları cinsiyet eşitliği konusunda atılan adımların yeterli olmadığını
göstermektedir. Cumhuriyet Türkiye’sindeki kamusal alandaki
görünürlüğü daha belirgin olan pozisyonlarda kadınların az sayıda olduğu
görülmektedir (Tokuroğlu 2004: 179). Kadınların büyük çoğunluğu
belirli işlerde (öğretmenlik, hemşirelik, sekreterlik, tezgahtarlık) istihdam
edilmektedir (Koray 1990: 81), yöneticilik gibi ücreti ve toplumsal
konumu görece yüksek pozisyonlarda ise erkek istihdamının fazla olduğu
görülmektedir. Kadın iş hayatında yer almaktadır ancak karar verme,
politika yapıcı olma konusunda etkinliği beklentilerin altındadır.
Bu makale kapsamında yasama, yürütme ve yargı erklerinde Cumhuriyet
tarihi boyunca başkan, başkanvekilliği, üyelik, bakan, bakan yardımcılığı,
müsteşarlık, müsteşar yardımcılığı gibi düzeylerde kadın sayıları
çıkarılmıştır. Böylece kadının politika üretim süreçlerindeki yerine ilişkin
çıkarım yapılması için farklı bir sistematik içerisinde veri
oluşturulmuştur.
Çalışmada Cumhuriyet tarihi boyunca “kamu
yönetiminde feminizasyon olayı” (Gülmez 1972) belirli pozisyonlarla
sınırlandırılarak incelenmiştir. Bunun sonucunda ortaya çıkan resim şu
şekildedir; TBMM’nin hiç kadın başkanı olmamıştır. Yasamada kadının
üst düzey temsilini başkan vekilliği düzeyinde olmuştur. İlk kadın
başkanvekili 1973’de olmakla beraber daha sonra bu konuma ancak 2007
yılında bir kadın gelebilmiştir. Parlamenter kadınların oranı her geçen yıl
231
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
artışa sahip olmakla beraber en son 2015 seçiminde 550 milletvekilinin
81’i (%14.7) kadın olmuştur. Meclisteki kadın temsili sayısal olarak
yeterli değildir. Kadının yasamada sayısal durumunun yanında yasama
faaliyetlerine aktif olarak katılımı da ayrıca önem taşımaktadır. Kamu
hizmetlerinin örgütlenme şekli olan bakanlık örgütlenmelerinde bakan
düzeyinde kadın sayısı bugüne kadar 21’dir. Kadın bakanlar konusunda
en dikkat çekici husus bu kadınların büyük ölçüde ya kadından sorumlu
devlet bakanı olarak ya da (2011 itibarıyla) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı’na sıkıştırılmış olmasıdır. Bakanlıklardaki en üst kamu
görevlisi olan müsteşar düzeyinde ise kadının görünürlüğü 2010 yılından
itibaren başlamış ancak Milli Eğitim Bakanlığı ve Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı ile sınırlı kalmıştır. Müsteşar yardımcılığında ise
müsteşarlara oranla yine sayısal azlık sürmekle beraber hizmet yelpazesi
olarak genişleme görülmektedir. Yargıda kadın başkanlık ve üyelik
durumuna bakıldığında ise Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kadın
başkanlara sahip olduğu görülmüştür. Ancak sayısal olarak
kuruluşlarından itibaren Anayasa Mahkemesi’nde bir, Danıştay’da üçtür.
Yargıtay ve Sayıştay’da ise hiç kadın başkan olmamıştır. Başkanlık
düzeyinde bakıldığında Danıştay en iyi durumdadır. Kadın üyelikler
anlamında ise hiçbirinde kadın üye oranının yıllara göre gelişimi erkek
üye sayısına yakın ya da eşit olmamıştır.
Bu bilgiler ışığında Türkiye Cumhuriyeti devlet örgütlenmesindeki
yasama, yürütme ve yargı erklerinde kadın sayısı yavaş arttığı
görülmüştür. 93 yıllık birikim için sayılarla görünen temsil düzeyleri
yeterli değildir. Genel olarak kadının istihdamdaki oranının yanında
politika üretim mekanizmalarının tepe yönetimlerinde kadınların etkinliği
ayrıca önem taşımaktadır. Bu önem hem zorlu bir hikâyesi olan kadın
haklarının gelişimi hem de demokratikleşme tarihiyle birlikte
düşünüldüğünde anlaşılmaktadır. Kadının toplumsal hayatın parçası
olarak, toplumu yönetenler düzeyinde de yerini alması gerekmektedir.
Tek cinsiyetin iktidarına teslim edilmiş siyasal-yönetsel anlayış belli bir
ayrışma adımı ile şekillendiği anlamına gelmektedir. Bu da artan
demokrasi taleplerinin karşılamasında ve toplumsal gelişimin ulusal ve
uluslararası değerlendirmelerinde önemli bir eksiklik meydana
getirmektedir.
Kaynaklar
Abadan, Nermin (1968). “Türk Kadın Nüfusunun Toplumdaki Yeri”.
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 23 (4): 145-158.
Acuner, Selma ve Sallan, Songül (1993). “Türk Kamu Yönetiminde
Yönetici Kadınlar”. Amme İdaresi Dergisi 26 (3): 77-92.
232
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname, (3 Haziran 2011). Resmi Gazete,
27958/633.
Akdoğan, Hatice (2001). Medyada Kadın. İstanbul: Ceylan Yayınları.
Akgündüz, Ahmet (2012). Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Sayıştay. İstanbul:
Osmanlı Araştırmaları Vakfı.
Altunok, Hatice ve Gedikkaya, Fatma Gül (2016). “Kamu Politikası
Öğrenim ve Öğretim Araçları Olarak Sözlük ve Ansiklopediler
Üzerine İçerik Analizi”, Akademik Yaklaşımlar Dergisi, 7 (2): 5368.
Altunok, Hatice ve Gedikkaya, Fatma Gül (2014). “Etik Komisyonlarında
Kadın”. II. Kadın Araştırmaları Sempozyumu, Eskişehir: ESKAM.
Aslan, Onur Ender (2006). “Cumhuriyet ve Kadın Memurlar”. Amme
İdaresi Dergisi 39 (4): 117-149.
Aydemir, Şevket Süreyya (1999). Tek Adam Cilt: III. İstanbul: Remzi
Kitabevi.
Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanun,
(23/4/1981). Resmi Gazete, 2451/1732.
Bakırcı, Fahri (2016). “Türkiye Büyük Millet Meclisi”. Kamu Politikaları
Ansiklopedisi. Ed. H. Altunok, F. G. Gedikkaya. Ankara: Nobel
Yayınları. 345-348.
Belli, Aziz (2016). “Yürütme”. Kamu Politikaları Ansiklopedisi. Ed. H.
Altunok, F. G. Gedikkaya. Ankara: Nobel Yayınları. 391-393.
Burrell, Barbara (2004). Women and Political Participation, California:
Abc-Clıo.
Berk Kalem, Seda (2013). “Toplumsal Cinsiyet ve Profesyonelleşme:
Hukuk Mesleğinde Kadın Örneği”.
Sosyoloji Araştırmaları
Dergisi 16 (1): 74-103.
Berktay, Fatmagül (1995). “Türkiye’de “Kadınlık Durumu”. Cumhuriyet
Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, Cilt: 13. İstanbul: İletişim
Yayınları.
Berktay, Fatmagül (1998). Kadın Olmak Yaşamak Yazmak. İstanbul:
Pencere Yayınları.
Berktay, Fatmagül (2014). “Felsefenin Kadına Bakışı”. Türkiye’de
Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Eşitsizlikler Mücadeleler
233
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
Kazanımlar. H. Durukan, F. Gökçen, B. E. Oder, D. Yükseker
(drl.), İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları.
Bhasin, Kamla (2003). Toplumsal Cinsiyet “Bize Yüklenen Roller”. Çev.
K. Ay. İstanbul: Kadınlarla Dayanışma Vakfı.
Canman, Doğan (1995). Çağdaş Personel Yönetimi, Ankara: TODAİE
Yayınları.
Chakrabarty, Bidyut Ve Chand, Prakash (2012). Public Administration in
a Globalizing World Theories and Practies, India: SAGE
Publications.
Civelek, Sezen (2011). Parlamentolarda Cinsiyet Eşitliği Kurumları:
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Örneği. Uzmanlık
Tezi. TBMM Başkanlığı Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı.
Coşar, Hasan (2013). Tarihte ve Günümüzde Kadın. Ankara: Sınırsız
Kitap ve Yayıncılık.
Çevik, H. Hüseyin (2016). “Kamu Politikası, Kamu Politikaları
Ansiklopedisi. Ed. H. Altunok, F. G. Gedikkaya. Ankara: Nobel
Yayınları. 142-143.
Çevik, H. Hüseyin (2016). “Politika” Kamu Politikaları Ansiklopedisi.
Ed. H. Altunok, F. G. Gedikkaya. Ankara: Nobel Yayınları. 244245.
Çitçi, Oya (1982). Kadın Sorunu ve Türkiye’de Kamu Görevlisi
Kadınları, Ankara: TODAİE.
Danıştay (2000). Danıştay 2000, Ankara.
Daver, Bülent (1968). “Kadınların Siyasal Hakları”. Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi 23 (4): 121-130.
Direk, Zeynep (2016). Cinsiyeti Yazmak, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Dura, Cihan ve Atik, Hayriye (2002). Bilgi Toplumu Bilgi Ekonomisi ve
Türkiye. İstanbul: Literatür Yayıncılık.
Fidan, Fatma (2000). “Kapitalizmin Gelişme Sürecinde Kadının Çok
Yönlü Konumu (Medya Örneği)”. Bilgi 2(1): 117-133.
Findley, Carter V. (2015). Modern Türkiye Tarihi, Çev. G. Ayas,
İstanbul: Timaş Yayınları.
Gedikkaya, Fatma Gül (2016). “Kamu Politikası Aktörleri”, Kamu
Politikaları Ansiklopedisi. Ed. H. Altunok, F. G. Gedikkaya.
Ankara: Nobel Yayınları. 144.
234
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
Galligan, Yvonne (2010). Gender Democracy: The Legacy of the 20th
Century,
(http://epubs.surrey.ac.uk/2541/1/Galligan1_PIDOP_
Barret.pdf, 2.09.2016’da erişildi)
Gülmez, Mesut (1972). “Kamu Yönetiminde Feminizasyon Olayı”.
Amme İdaresi Dergisi 5 (3): 51-71.
Gürkan, Ülker (1978). “Türk Kadınının Hukuki Statüsü ve Sorunları”,
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 35 (1): 381-396.
Hakyemez, Yusuf Şevki (2010). “2010 Anayasa Değişiklikleri ve
Demokratik Hukuk Devleti”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dergisi XIV (2): 387-406.
Harari, Yuval Noah (2017). Sapiens İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi, Çev.
E. Genç, İstanbul: Kolektif Kitap.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
(27.10.2004). Resmi Gazete, 5251.
Kalkınma Bakanlığı (2014). Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018).
Kapani, Münci (1970). Kamu Hürriyetleri, Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Yayınları, No: 264, Ankara: Sevinç Matbaası.
Kaptı, Alican (2016). “Politika Uygulama Aşaması”, Kamu Politikaları
Ansiklopedisi. Ed. H. Altunok, F. G. Gedikkaya. Ankara: Nobel
Yayınları. 268-272.
Kandiyoti, Deniz (1997). Cariyeler, Bacılar, Yurttaşlar, Kimlikler ve
Toplumsal Dönüşümler. İstanbul: Metis Yayınları.
Kırkpınar, Leyla (1999). “Cumhuriyet ve Kadın”. Çağdaş Türkiye Tarihi
Araştırmaları, Dergisi, 3(8): 93-114.
Kili, Suna (2002). Türk Devrim Tarihi, İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları.
Konan, Belkıs (2011). “Türk Kadınının Siyasi Hakları Kazanma Süreci”,
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 60 (1): 157-174.
Koray, Meryem (1990). ““Kadın” Adına Gündem Oluşturmak”. Amme
İdaresi Dergisi 23 (3): 79-89.
Koray, Meryem (1995). Türkiye’de Kadınlar. İstanbul: Yeni Yüzyıl
Kitaplığı.
KSGM (2008). Women In Power And Decision-Making Mechanisms,
(http://kadininstatusu.aile.gov.tr/data/542a8e0b369dc31550b3ac30/
kararalma_ing.pdf) 2.09.2016’da erişildi).
235
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
Lewis, Bernard (2009). Modern Türkiye’nin Doğuşu. Ankara: Arkadaş
Yayınevi.
Marshall, Gordon (2005). Sosyoloji Sözlüğü. Çev. O. Akınhay, D.
Kömürcü. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
Michell, Juliet (1985). Kadınlık Durumu. İstanbul: Yaprak Yayınevi.
Negiz, Nilüfer ve Yemen, Aysun (2011). “Kamu Örgütlerinde Kadın
Yöneticiler: yönetici ve Çalışan Açısından Yönetimde Kadın
Sorunsalı”. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Dergisi 24: 195- 214.
Neziroğlu, İrfan (2016). “Yasama” Kamu Politikaları Ansiklopedisi, Ed.
H. Altunok, F. G. Gedikkaya, Ankara: Nobel Yayınları. 370-373.
Radikal
Gazetesi.
(http://www.radikal.com.tr/turkiye/bizde-cupperutbeyi-1185619/, 9.09.2016’da erişildi).
Sallan, Songül (1993). "8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve Kamu
Hayatında Türk Kadının Konumu". Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi Fakülte Dergisi 1(2): 159-168.
Sancar, Serpil (2012). Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti. İstanbul:
İletişim Yayıncılık.
Sayıştay Kanunu, (3/12/ 2010). Resmi Gazete, 6085 / 27790.
T.C. Askeri Yargıtay (2002). Kuruluşundan Günümüze Askeri Yargıtay.
Ankara.
Taşkıran, Tezer (1973). Cumhuriyetin 50. Yılında Türk Kadın Hakları.
Ankara: Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Cumhuriyetin 50.
Yıldönümü Yayınları.
TBMM
İçtüzüğü,
(https://www.tbmm.gov.tr/ictuzuk/ictuzuk.htm
28.09.2016’da erişildi)
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (2012). Faaliyet Raporu
24. Dönem 1. ve 2. Yasama Yılları, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu Yayınları No:11, Ankara: TBMM Basımevi.
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KFEK) (2013). Her
Alandaki Kadın İstihdamının Artırılması ve Çözüm Önerileri
Komisyon Raporu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
Yayınları No:12, Ankara: TBMM Basımevi.
Terzioğlu, Zübeyde (2010). Türk Kadını Siyaset Sahnesinde. İstanbul:
Giza Yayınları.
236
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, Cilt:17, Yıl:17, Sayı: 2, 17: 211-237
Tokuroğlu, Belma (2004). Özgürleşemeyen Kadın. Ankara: Odak
Yayınevi.
Topuz, Hıfzı (2016). Atatürk Sesleniyor. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Tutum, Cahit (1979). Personel Yönetimi, TODAİE Yayını, Ankara.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (1982). (20/10/1982). Resmi Gazete,
2809/ 17844.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Geçmiş Dönem Hükümetler,
(https://www.basbakanlik.gov.tr/Forms/_Global/_Government/pg_
CabinetHistory.aspx 15.09.2016’da erişildi)
UNIDO (2008). Promote gender equality and empower women UNIDO’s
Contribution:
Women
Economic
Empowerment,
(https://www.unido.org/fileadmin/user_media/MDGs/MDG%203_
UNIDO%20contribution_FINAL.pdf 2.09.2016’da erişildi).
Yargıtay. (2003). (1868-2003). Ankara: Yargıtay Yayın İşleri Müdürlüğü.
3046 Sayılı Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, (3/07/
2011). Resmi Gazete, 27958, KHK 643.
6216 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun, ( 3/04/2011), Resmi Gazete, 6216/27894.
237
Download