TBMM B: 37 je stoku en kısa sürede verimi artırıcı, maliyeti dü şürücü

advertisement
T. B. M. M.
B : 37
je stoku en kısa sürede verimi artırıcı, maliyeti dü­
şürücü projelere öncelik vermek üzere, yeniden elden
geçirilmelidir.
Her kesimde ve özellikle imalat sanayiinde verimi
artırıcı yatırımlar desteklenmelidir. Verim artışı pek
çok yönden önem taşımaktadır. Türk ekonomisinin
bugünkü verimlilik düzeyinin dışa açık büyümesi,
gelişmesi, parasal oyunlarla yürütülmektedir. Kısaca­
sı, yeni yatırımlarda verimlilik artışını maliyet dü­
şüşüne ayırmak; var olan kapasite ve yarı kalmış ya­
tırımları üretim sürecine sokmak, var olan üretim
kapasitesini daha yoğun Ibir biçimde kullanmak yolu
ile ekonomide kısa sürede etkinlik düzeyi yükseltil­
melidir. Olgunlaşma dönemi çok uzun ya da doğru­
dan veya dolaylı yollardan üretimi artırıcı etkisi çok
zayıf yatırımların ertelenmesi ile birlikte bu politika,
yatırımlarda 'büyük artışlara gerek kalmadan, üre­
timi ve verimliliği artırmaya katkı yapacaktır; bu
nedenle, enflasyonu sınırlandırmada 'önemli rol oy­
nayacaktır.
Ekonomide tasarruf oranı mutlaka artırılmalı,
yatırım oranı tasarruf oranı farkı küçültülmelidir.
Tasarruf oranını yükseltmenin başlıca yoluda, reel
gelirin artmasıdır.
'Sayın milletvekilleri, bugün İhracat politikalarının
temel yanlışı, pahalı bir üretimi ucuza satmak poli­
tikasında ve bunu giderek daha çok satma zorunlu­
luğunda yatmaktadır. 'Dış satım yaparak döviz sağ­
layabilmek için, dışsatıma büyük ölçüde kaynak ak­
tarmaktayız ve bunu zorunlu olarak da dış dünyaya
kaptırmaktayız. Bugün her !bir İhracat dövizline yüz­
de 50 ile yüzde 65 arasında saklı sübvansiyon ver­
mekteyiz. 1980 'öncesi ucuz K)ÎT ürünleri nedeniyle,
içerideki tüketiciye verilen sübvansiyon, şimdi daha
büyük ölçüde, pahalı üretilen yerli malı dışarıdaki
tüketiciye satın aldırabilecek biçimde yabancı tüke­
ticinin cebine konulmaktadır. Buna zorunluyuz; çün­
kü pahalıya üretmekteyiz. Böylece, içeride yeterli
kaynağı 'bulmamakta, bu nedenle ekonomide gerekli
verimlilik ve üretkenlik yatırımlarını yapamamakta-/
yız. İhracat sübvansiyonu nedeniyle yaratılan kaynak
kıtlığı, ayrıca üretimi artırıcı yatırımlara da olanak
tanımamaktadır; bu da, enflasyonist baskıya neden
olmaktadır. Çünkü, dışsatım mallan üretim artışın­
dan daha hızlı bir biçimde dış satımın kendisini ar­
tırmak zorunluluğundayız. Bunun nedeni ise, dış ti­
caret hadlerinin sürekli bir hiçimde aleyhimize ge­
lişmesidir. Belli bir miktar ithal malı satın alabilmek
için, her yıl daha fazla ihraç imalı vermek konumun— 13
17,12.1985
0:1
dayız. Çünkü, uluslararası iş 'bölümünün gereklerine
uygun bir dışsatım sektörü oluşturmuş değiliz. Neyi,
nasıl, ne zaman, kime satacağımız, bütünüyle rastlantı
olarak saptanmaktadır. Uluslararası yarışmacılığm
hiçbir ilkesi dikkate alınmamakta ve gereği yapılma­
maktadır. Dış pazarlardaki yarışabilirliğimizi, yalnız­
ca emeğin fiyatına ve tarım ürünlerine de, doğanın
fiyatına giderek artan bir biçimde baskı yaparak, ih­
racat sübvansiyonlarıyla yapay destek sağlayarak,
yüksek döviz kuru uygulayarak ve dışsatımdaki kâr­
lılık oranımızı alabildiğine düşürerek korumaya ça­
lışmaktayız.
özel sektör ve liberal ekonomi sloganlarıyla yü­
rütülen bir ekonomik program içinde, özel sektöre
•yatırım yapma olanağının tanınmamış olması çok çe­
lişkilidir. En büyük çelişkinin doğmasında, özal Hü­
kümetinin kaynakları yanlış yönlendirme politikası
temel etken olmuştur. Zamansız ve yalnış dozda uy­
gulanan sıkı para politikasıyla, işletmeler üretimden
ve kaynak yaratma imkanından yoksun tutulmuş­
lardır. Yüksek faiz politikası tüm yatırım arzusunu
kırmış ve paranın spekülatif amaçlarla kullanımını
özendirmiştir.
Sayın milletvekilleri, devalüasyon, sıkı para po­
litikası ikilisine dayanan istikrar programlarının, hem
reel ücretleri düşürdüğü, hem de emeğin gayrî safî
millî hâsıla içindeki payını azalttığı, sadece kurum­
sal bir sav değildir, Latin Amerika ülkelerinde yaşa­
dığı deneyimlerle somut olarak kanıtlanmıştır. Daha
önce açıklandığı gibi, Türkiye'nin yaşadığı olaylarda
aynı sonuçların ortaya çıktığını, ciddî sağlık ve eği­
tim sorunlarının gündeme geldiğini gösterir. Hem reel
geliri belirleyen tarım üreticileri, hem 'beslenme ko­
şulları çok kötüleşen halk kitleleri, hem de istihdam
yaratma açısından olumlu bir gelişme, tarımda ve­
rimi ve üretimi artırarak 'teknolojik değişme ve ya­
tırımlardır. Yeni bir tarım teknolojisine geçerek, üre­
ticilerin sulu tarım teknolojisine göre eğitilmeleri de
aynı ölçüde önemlidir. Ayrıca, gübre üretiminin ar­
tırılması ve ham maddelerin ülke içinde üretiminin
genişlemesi gerekmektedir. Yoksa, Türkiye, dünya­
nın büyük ithalatçıları araşma girecektir.
Gelir bölüşümünü iyileştirmede çok önemli bir
adım, işsizliğin azaltılması için büyüme hızının yük­
seltilmesidir. Bu konu, artık herkesçe bilinmelidir.
Var olan kapasitenin daha yüksek oranda kullanıl­
ması, vardiye sayısının artması, yeni yatırımlar ve
emek yoğun,- mal-hizmet ihracatıyla birlikte olumlu
adımlardır. Böylece, bugün çok yüksek olan marjinal
Download