II. International Conference on Communication, Media, Technology and Design 02-04 May 2013 Famagusta – North Cyprus BİR “ÖTEKİ” YARATMAK: YÜZÜKLERİN EFENDİSİ ÜÇLEMESİNDE “ÖTEKİ” YARATIMI M. Nur Erdem Öğretim Görevlisi, İstanbul Kavram Meslek Yüksekokulu Halkla İlişkiler Programı mnerdem@kavram.edu.tr Nihal Kocabay Şener Araştırma Görevlisi, İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler Bölümü nkocabay@ticaret.edu.tr Yazarlar Hakkında M. Nur Erdem, 1976 doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını Kocaeli Üniversitesi'nde Halkla İlişkiler ve Tanıtım Programı'nda tamamlayan Erdem, halen Kocaeli Üniversitesi'nde İletişim Bilimleri Anabilim Dalı'nda doktora öğrenimini sürdürmektedir. Nur Erdem, Kavram Meslek Yüksekokulu'nda Pazarlama ve Reklamcılık Bölüm Başkanı görevini yürütmektedir. Nihal Kocabay Şener 1985 doğumludur. Lisans öğrenimini İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun olan Kocabay Şener, aynı üniversitede gazetecilik bölümünde yüksek lisans öğrenimini tamamlamıştır. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Anabilim Dalı’nda doktora öğrenimini sürdürmekte olan Nihal Kocabay Şener, İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Özet İnsanlar, çevrelerinde olanları karşıtlıklarla algılamaktadırlar. Karşıtlık yaratımında üretilen en temel söylemlerden biri de “ben” ve “o” karşıtlığıdır. Karşıtlaştırma sonunda ortaya çıkan ise öncelikle “öteki”dir. “Öteki” ait olunmayan, horlanan, korunulması gereken, aşağılanan ve asla olunmak istenmeyen bir olgudur. Öte yandan “Öteki”ni yaratma süreci insanlık tarihi kadar eskidir, günümüzde ise bu sürece katkıda bulunan en temel unsurlardan biri medyadır. Medya, kısaca doğrudan ötekileştirme işlevini üstlenmiştir.Bir medya aracı olarak sinema da ötekileştirmenin çeşitli boyutlarını yansıtmaktadır. Sinema türlerinden fantastik sinema da kendine özgü niteliğiyle öteki kavramını belirleyici bir rol üstlenmektedir. Kaynağını ağırlıklı olarak edebiyattan alan fantastik sinema, gerçek dünyaya alternatif oluşturmayı hedefleyerek izleyicileri bu dünyadan bir süreliğine koparıp yeni bir dünyaya konuk etmektedir. Fantazya söylemi içinde sunulanların, gerçek hayatı anlatan hikayelerden daha fazla ilgi çektiği ve sorgulamadan izlendiği varsayılmaktadır. Ancak “fantastik filmlerde sunulan dünya özgün yaratılmış olan ve gerçek dünya ile bağlantısı olmayan bir dünya mıdır?” sorusu henüz yanıtını aramaktadır. Bu çalışma kapsamında, fantastik sinema türünde önemli bir örnek kabul edilen, “iyi” ve “kötü” tarafın birbiriyle savaştığı Yüzüklerin Efendisi üçlemesi filmi ele alınacak ve “öteki” yaratımı ile yaratılan “öteki”nin özellikleri incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Öteki, fantastik sinema, sinemada temsil Giriş Fantastik sinema, gerçek dünyadan uzak olan ancak karakterlerini, uzamlarını ve konusunu, zaman zaman gerçek dünya ve mitolojiden esinlenerek ele alan bir izlence türüdür. Fantastik sinema eserleri çoğu zaman yazılı anlatının görsel anlatıya çevrilmiş halini oluşturmakta ve konuları önemli ölçüde benzerlik göstermektedir. Hemen tüm örneklerinde iyi ve kötünün iktidar uğruna karşı karşıya gelişi yer almaktadır. Dünyalar, karakterler ve iktidar alanları farklılık gösterse de, birbirlerini ötekileştirmiş iki taraf bulunmaktadır. Eşdeyişle, var olmayan bir dünyada dahi öteki yaratılabilmektedir. Gerçek değerin ancak karşıtlıklarla açığa çıktığı bir dünyanın etkileri fantastik sinemaya da yansımaktadır. ‘Ben’in ‘öteki’ni yaratmadaki amacı da zaten ‘öteki’nden üstün yanlarını ortaya koymak ve böylelikle kendi değerini açığa çıkarmaktır. Bu yaklaşım çerçevesinde, fantastik sinemanın en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Yüzüklerin Efendisi üçlemesi incelenmektedir. Film, J. R. R. Tolkien’in aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanmıştır. Film, edebi eser ile önemli ölçüde benzerlikler taşımakta ancak bazı olaylar ve kişiler izleyiciye farklı bir biçimde sunulmakta ya da hiç sunulmamaktadır. Bu çalışma kapsamında ise sadece film üzerinden inceleme yapılmakta, edebi eser araştırma evreni kapsamının dışında bırakılmaktadır. Filmin anlamsal evreni kurulurken üç kavramdan faydalanılır, bunlar; zaman, uzam ve kişilerdir. Çalışma kapsamında, uzam ve kişiler inceleme nesnesi olarak seçilmiş, zamandan ise uzak durulmuştur. Ancak kişiler tek tek incelenmemekte mensup olduğu halk/ırk olarak çözümlenmektedir. Çözümleme yöntemi olarak Prof. Dr. Mete Çamdereli’nin “Bir Göçmen Yönetmenin Gözünde/n İstanbul” çalışmasında kullanmış olduğu, göstergebilime yaslanan, uzam ve kişilerin dizisel (paradigmatic) bir yapının öğeleri olarak inceleneceği bir yöntem kullanılmıştır. Çalışmada, var olmayan bir fantastik dünyada “ben”in ve “öteki”nin nasıl yaratıldığı, uzamların ve karakterlerin/ırkların hangi özelliklerle kodlanarak birbirinden ötekileştirildiğinin üzerinde durmak amaçlanmaktadır. “Öteki” Kavramına Genel Bir Bakış ‘Öteki’, en temel anlamda ‘ben’in (‘biz’in) karşısında konumlandırılandır. ‘Ben’, ‘Öteki’ni tanımlayarak bir anlamda kendini tanımlamaktadır, ‘Öteki’nde olmayanlar ‘Ben’de vardır, ‘Ben’de olanlar ise ‘Öteki’nde bulunmamaktadır. ‘Biz’, ait olduğumuz grup anlamına gelmekte, bu grup içinde olanları gayet iyi anlamaktadırlar ve anladıkları için de kendilerini güvenli hissetmektedirler. ‘Onlar’ yani ‘Öteki’ ise ait olunmak istenmeyen bir grubu anlatmaktadır. ‘Ben’, ‘Öteki’nin de kendisine karşı aynı kuşkuları duyduğundan kuşkulanmakta ve ‘Ben’in ‘Öteki’ni onaylamadığı gibi onların da kendisini onaylamadığını düşünmektedir. Bundan dolayı, ‘Öteki’nin kendisine zarar vereceğini ve başına 1 gelecek felaketlerden mutluluk duyacaklarını düşünmektedir. Bu nedenledir ki ‘Ben’ ve ‘Öteki’ arasında bir uçurum, bitmek bilmeyen bir karşıtlık bulunmaktadır. İnsan toplumlarının gösterdikleri farklılık kendinden olmayan toplumu aşağı görme davranışını getirmiştir. ‘Ben’, Öteki’ne değer biçerken ‘benim’ kültürümün ölçütlerini kullanır, bu durumda ‘Öteki’, kendisinin eksik halinden başka bir şey olamamaktadır. Öteki bu farkla kabul görmektedir, değiştirilmesi mümkün olmayan bir aşağıda olma hali içinde donup kalmaktadır. ‘Kendi’ ile ‘Öteki’ arasındaki fark, farklı 2 olanın çıkarılması, dışlanması ya da en uç durumda yok edilmesiyle sürdürülmeye çalışılmıştır. “Benlik ötekini kendi kültürünün ona öğrettiği bağlamda değerlendirir. Bu durumda öteki, benliğin henüz mükemmellik aşamasına ulaşamamış bir biçimini temsil eder. Farklılığı 3 kabul edilen öteki, aynı zamanda da asla değişmeyeceği varsayılın gerilik konumuna ebediyen hapsedilir.” Durağan olduğu varsayılan ‘Öteki’nin, değişmeyeceği ve ‘Ben’den geri olduğu kabulüyle tanımlanması sürdürülür. ‘Öteki’ tanımı tek olmadığı gibi sabit de değildir, her toplum ve her dönem kendi ‘Öteki’sini tekrar yaratmaktadır. 1 Zygmunt Bauman, Sosyolojik Düşünmek, 6. Basım, Çeviren: Abdullah Yıldız, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2009, s. 51. Dominique Schnapper, Sosyoloji Düşüncesinin Özünde Öteki ile İlişki, Çeviren: Ayşegül Sönmezay, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2005, s. 25-27. 3 Nilgün Tutal, Küreselleşme İletişim Kültürlerarasılık, İstanbul, Kırmızı Yayınları, 2006, s. 84-85. 344 2 II. International Conference on Communication, Media, Technology and Design 02-04 May 2013 Famagusta – North Cyprus Peki, bu sürekli yaratılarak ‘Ben’in karşısına konumlandırılan ‘Öteki’nin amacı nedir? Çağlar boyunca toplumlar neden kendilerine bir öteki yaratmışlardır? Aslında bunun yanıtı, ‘Ben’i oluşturmak ve kimlik kurmaktır. ‘Öteki’, insanlık tarihi boyunca var olmuş bir tanımlamadır. İnsanlar önce birbirlerini, daha sonra ise kendi toplumları dışında karşılaştıkları toplumları ‘Öteki’ olarak tanımlamışlardır. 4 Bryan S. Turner’e göre; global ve sistematik ilk ‘Öteki’ tanımı İbrahimi kökenli dinler arasındaki teolojik çatışma ile doğmuştur. Ancak bu ayrım küresel olarak kabul edilen ilk ayrım olsa bile son ayrım değildir. Doğu ile Batı arasındaki ayrım, Haçlı Seferleri ile birlikte Hıristiyanlık ve İslamiyet arasındaki bir ötekileşmeye neden olmuştur. Amerika’yı ‘keşfeden’ İspanyollar için de orada yaşayan ‘yerliler’ öteki idi, tıpkı bir dönemki iki kutuplu dünya düzeninde Sosyalist Blok’un ötekileştirildiği gibi. ‘Öteki’, ‘Ben’den farklı ve ‘Ben’in uzağında olandır, ‘Öteki’ korkulması gereken bir ‘vahşi’ olarak tanımlanmıştır. Bu vahşi adam tanımlaması Ortaçağ Avrupa’sının sonuna doğru ortaya çıkmıştır. Bu yaratık daha önceki ucubelerin birçok özelliğini taşımaktadır –tüylü olma, çıplaklık- ki bu özellikler şiddeti, uygar sanatlardan yoksunluğu ve ahlaki düşüncelerin eksikliğini göstermektedir. Vahşi adam genellikle, ‘normal insan’ın oturduğu yerlerden çok uzak, ormanlık bölgelerde oturur olarak gösterilmiştir. Vahşi adama özellikle saldırgan ve 5 kontrol altına alınmamış bir cinsellik atfedilirken, dişi ise normal insanı baştan çıkaran olarak tanımlanmıştır. ‘Öteki’ hem uzak durulması gereken bir vahşi olarak tanımlanırken, aynı zamanda merak uyandıran ve keşfedilmesi gerekendir de. “Öteki”, yeniden ve yeniden üretilen bir kavramdır. Öteki’nin konuşmasına, kendini tanıtmasına izin verilmemektedir; o sadece başkaları tarafından tanımlanmaktadır. Fantastik Sinema ve Fantastik Sinemanın ‘Öteki’si Sinema çoğu zaman hoş zaman geçirmek için tercih edilen bir kitle iletişim aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu hoşça zaman geçirme istemiyle kendimizi sinema koltuklarına ya evimizdeki rahat koltuklarımıza bırakarak perdeyi/ekranı seyre dalarız. Bu seyir sırasında sorgulamaya olabildiğince kendimizi kapatır ve bizi konuya çağıran karakterlerin peşine takılıveririz. Film süresince karakterle gezer, dolaşır, savaşır, aşık olur, had bildirir ve filmin sonunda katharsis’e ulaşırız. İyiler kazanır ve kötüler kaybeder, böylece hak yerini bulmuş olur. Peki beyazperdeden bize bakan, kendini izleten iyi kimdir, kötü kimdir? Bunlar hangi özelliklerle izleyicinin yani bizim 2-3 saatimize konuk olurlar? Bu sorunun yanıtından önce sinema ve fantastik film üzerine kısa bir değerlendirme yapalım. Fransız yönetmen François Truffaut’ya göre, sinema tarihi iki soy çizgisini izlemektedir. Bunlardan ilki, Lumiere ile başlar ve temel 6 olarak gerçektir, diğeriyse Melies ile başlar ve fantazinin yaratışını içerir. Yaşamın yoğunluğundan ve yoruculuğundan sıkılan genel sinema izleyicisi, yaşadığı hayattan kaçma yollarını filmlerde bulmaktadır. Bu kaçışı en iyi garanti edebilecek olanlarsa ‘gerçek’ dünyadan uzak olan, yaratılmış fantastik dünyalardır. Fantastik filmlerin kendilerine has evrenleri, kendilerine ait dünyaları bulunmaktadır, izleyicileri sinematografik bir büyünün içine çekmeyi vaat ederler. “Yeni-olanın karışında duyulan ürküntü, endişe ve merak, yaşadığımız dönemde, eski günlerdeki gibi masal ya da öykü anlatıcıların anlattıkları masallar ve öykülerle değil, bu Bilinç Endüstrisinin ‘ürettiği’ endüstriyel bir 7 ‘mamül’ olan fantazyalarla karşılanmaktadır.” Fransızca kökenli olan fantezi kelime anlamı olarak “Sonsuz, sınırsız hayal, fantazya. Gerçeğin ve olanağın dışında olarak 8 hayalin serbest işlemesi ve böylece meydana getirilen eser” anlamına gelmektedir. Fantastik ise “XVIII. yüzyıldan başlayarak Fransa'da 9 gelişen bir edebî tür. 2. Gerçekte var olmayan, gerçek olmayan, hayalî” karşılığını bize vermektedir. Fantastik sinemanın toplum içindeki kullanımında zaman zaman bilimkurgu sinemasıyla karıştırıldığı görülmektedir. Ancak iki tür birbirinden farklı noktaları konu almaktadır. Bilimkurguda yakın veya uzak bir zaman diliminde bilim ve teknoloji unsurlarının kullanımıyla oluşturulan bir öykü sunulurken, fantastik sinema ise konusunu yaratılan bir dünyadan, peri masallarından, büyülerden, zaman zaman mitolojiden almaktadır. Bilimkurguda imkansızlık olgusu yoktur. Fantastikteki tuhaflığın yerini tutan şey, burada bilimsel bir temele, daha doğrusu, Darko Suvin’in deyimiyle bilişsel bir temele dayanır. Yani dünyada var olan bilimsel bilgiler ile zıtlaşmayacak bilişsel verilere yahut tahayyüllere dayanır. Suvin’e göre bilimkurgu türünün başlıca özelliği olan alışılmış duygu, düşünce ve dünyayı algılama biçimlerinin dışına çıkabilme amacıyla yazarın ve kurgunun kendini ampirik dünyaya yabancılaştırması bile, aslında metnin kurgusal dünyasında, bugünkü dünyanın bilişsel öğelerinin yer alması sayesindedir. Fantastik edebiyata benzer tüm öğelerine karşın, onlardan farklı olarak insanın bilişsel yeteneğine seslenir. Fantastik reel bir çerçevenin içine gerçek dışı olanı sokarken, bilimkurguda her şeyin (bugünde veya gelecekte) reel 10 olduğu farzedilir. René Prédal bir filmin fantastik sayılabilmesi için üç temel unsuru bünyesinde barındırması gerektiğini söyler: - Olağandışı bir öğenin olağan bir dünyayla karşılaşması: Gelip dünyamıza karışan bir canavar, bir yaratık; olağanüstü bir olay vs. - Olağan bir öğenin olağanüstü bir dünyayla karşılaşması: Bilinmeyen bir ülkeye, bir aleme yolculuk, herhangi bir gizi araştırma, vs. - Olağandışı öğelerin kendilerinin de olağandışı olan bir dünyadaki serüvenleri: Tümüyle hayal ürünü bir dünyada, şaşırtıcı bir çevre içinde, 11 maddenin bilinen yasalarına uymak zorunda olmayan insanın öyküsü. Bölümün başında sormuş olduğumuz, fantastik filmlerde yaratılmış olan iyi-kötü karşıtlığının hangi unsurlar üzerinden yapıldığı sorumuza geri dönelim. Çalışmamızın konusunu oluşturan Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin analizinin yapılacağı bölümde detaylı incelenecek olan bu soruya genel bir giriş yaptığımızda fantastik filmlerde iyi ve kötü taraf olarak ikili bir karşıtlık görülmektedir. Olay örgüsünü oluşturabilmek için bir çatışmanın olması gerekmektedir ve bu iki taraf karşı karşıya gelmek durumundadır. İyi tarafın ‘öteki’si olan kötü taraf, öteki yaratım sürecindeki kodlarla şekillenmektedir. Genel olarak iyi taraf olarak tasvir edilen taraftaki karakterler doğru ve onurlu davranışlar sergilerlerken, diğer tarafta yer alanlar ise bu davranışların tersini göstermektedir. İyi tarafta yer alan karakterler büyük çoğunlukla güzel kadınlar ve yakışıklı erkeklerden oluşmaktadır ya da bunların dışında bilgelik, sadıklık gibi özellikler ön plana çıkmaktadır. Kötü tarafta yer alan karakterlerse genel olarak çirkin olarak sunulmaktadır. Bu tarafta yer alan karakterlerin bazıları seri olarak üretilmiş robotlar ya da canavarımsı olarak temsil edilirler, birbirlerinden farkları bulunmamaktadırlar. “Öteki”nin suskunluğu burada da sürmektedir, bu karakterler genel olarak konuşmamaktadır, hatta izleyicide böyle bir yetiye sahip olmadıkları düşüncesini oluşturmaktadır. İyi ve kötünün karşı karşıya gelmesi genel olarak iktidar mücadelesi üzerinden olmaktadır. İyi taraf yaşanan dünyadaki eşitliği ve barışı savunmakta, kötü taraf ise iktidarı ele geçirip diktatörlük kurmayı hedeflemektedir. Kötü tarafın elde edeceği gücü kendi için kullanacağı gösterilirken, iyi taraf ise bunu insanlık için kullanacaktır. Çalışma kapsamında incelenen filme iktidar nesnesi olarak sunulan ‘yüzük’ün ‘öteki’ olarak Doğu tarafından diktatörlük, Batı açısından ise Orta Dünya’nın tüm özgür halklarını koruma ve barışı sağlama aracı olarak görülmesi gibi. 4 Bryan S. Turner, Oryantalizm Postmodernizm ve Globalizm, 2. Baskı, Çeviren: İbrahim Kapaklıkaya, İstanbul, Anka Yayınları, 2003, s. 147. Robert Miles, Irkçılık, Çeviren: Sibel Yaman, İstanbul, Sarmal Yayınevi, 2000, s. 28-29. 6 Vivian Sobchack, “Fantastik Film”, Ed: Geoffrey Nowell-Smith, Dünya Sinema Tarihi, Çev: Ahmet Fethi, İstanbul, Kabalcı Yayınevi, 2003, s. 362. 7 Ünsal Oskay, Popüler Kültür Açısından Çağdaş Fantazya, İstanbul, Der Yayınları, t.y., s. 7 8 http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=fantazi&ayn=tam, 15.03.2013 (Çevrimiçi) 9 http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=fantazi&ayn=tam, 15.03.2013 (Çevrimiçi) 10 U. Uraz Aydın, Sihir ve Ütopya – Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi’nde romantik eleştiri-, İstanbul, Versus Kitap, 2008, s. 113. 11 Duygu Karabayraktar, “Fantastik Sinema ve Görsel Efekt Bir Tahta Parçası”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Sinema TV Anasanat Dalı, 2010, s. 24-25. 345 5 II. International Conference on Communication, Media, Technology and Design 02-04 May 2013 Famagusta – North Cyprus Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi Üzerine Yüzüklerin Efendisi, J. R. R. Tolkien tarafından yazılmış olan bir fantastik kitap üçlemesidir. Üçleme, Yüzük Kardeşliği, İki Kule ve Kralın Dönüşü kitaplarından oluşmaktadır. Kitaplar, yönetmen Peter Jackson tarafından aynı isimlerle 2001, 2002 ve 2003 yıllarında beyazperdeye aktarılmışlardır. Yüzüklerin Efendisi’nde anlatılan konuyu kısaca şu şekilde aktarabiliriz: Kara Lord olarak da bilinen Sauron, kendi efendisi Melkor'un görevini tamamlamak üzere Orta Dünya'daki halkların zaaflarından yararlanıp Güç Yüzüklerini yapar. Bu Güç Yüzüklerinden 3 tanesini Elf krallarına, 7’sini Cüce krallarına ve 9 tanesini de İnsan'lara verir. Daha sonra Sauron bu 19 yüzüğe hükmedecek Tek Yüzük'ü yaratır. Ardından, Tek Yüzük diğer Güç Yüzüklerine hükmetmeye başlar ve çok geçmeden onları etkisi altına alır. Elfler Sauron'a karşı savaş açar ve Kara Lord, Elflerle büyük bir savaşa girer. Birçok Elf şehri yok olur. Daha sonra Elf'leri yenemeyeceğini anlayan Sauron bir süre saklanır. Sonra tekrar Yüzükten aldığı güçle iyice güçlenen Sauron çok geçmeden Orklar, Haradrim halkı, Rhûn halklarıyla Orta Dünya'nın tek hakimi olmak için işgale başlar. Elfler ve İnsan'lardan oluşan ve Son İttifak olarak adlandırılan bir ordu Sauron'u durdurmayı başarır. Parmağındaki Tek Yüzük İsuldur'un eline geçer. Fakat güce düşkün olan İnsan'lar yüzüğü yok etmez. Daha sonra yüzük efendisine ihanet eder ve İsuldur un ölümüne sebep olur. Bir nehrin içinde kaybolur. Aradan yüzyıllar geçer ve yüzük eski bir Hobbit olan Smeagol'un eline geçer. Smeagol yüzüğü 500 yıl boyunca dumanlı dağların derinliklerinde saklar. Fakat yüzük çıkma zamanının geldiğini anlayınca efendisi Sauron'un çağrısına cevap verdi ve Smeagol'ü terk eder. Yüzük, kendi isteğinin dışında, yine Shire'lı bir Hobbit olan Bilbo Baggins'in eline geçer. Yıllar boyunca Mordor'daki Barad-Dûr'da gücünü yeniden toparlayan Sauron kötülüğe hizmet eden tüm halkları yeniden birleştirerek tekrar saldırıya geçer. Sauron'un Orta Dünya yı ele geçirmesi için ihtiyacı olan tek şey Yüzük'tü. Tüm bu olanların farkında olan İstiari'den Gandalf Elf kralı Elrond'un ülkesinde bir meclis toplamayı başararak yüzüğün yok edilmesi gerektiğine karar 12 verilir.Yüzüğü yok etme görevi ise Frodo Baggings adlı Hobbite verilir. Ve böylece serüven başlamış olur. Yüzüklerin Efendisi’nin alegorik anlamlar içerdiği, özellikle İkinci Dünya Savaşı’na atıf yaptığı sıkça tartışılmış bir tezdir. Oysa 13 Tolkien buna şiddetle karşı çıkar, eserlerinde bir takım alegorilerin keşfedilmeye çalışılmasından nefret etmektedir. Çalışma kapsamında ise amacımız, alegori keşfi değil, ‘öteki’nin nasıl yaratıldığıdır. Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi’nde Uzamlar ve Irklar Yüzüklerin Efendisi, “Orta Dünya” adı verilen, hayal ürünü, “Doğu” ve “Batı olmak üzere iki kutuplu bir dünyayı sunmaktadır izleyiciye. Filmdeki temel ayrım ve “öteki”leştirme de esasen bu noktada yoğunlaşmaktadır. “Ben” Batı iken, “Öteki” Doğu olarak konumlandırılmakta; Batı’ya bütün gelişkin ve olumlu değerler atfedilirken, Doğu kötü taraf olarak işlenmekte; ortak bilinçaltımızda yerleşik olan iyi ve kötüye dair tüm kodlar fantastik sinemanın en dikkat çeken örneklerinden biri olan filmde, izleyiciye bu iki kutup üzerinden sunulmaktadır. Bu bağlamda, bu çalışmada ana uzam Orta Dünya olarak ele alınmaktadır. Aşağıdaki tabloda bu dünyayı oluşturan Batı ve Doğu’ya atfedilen değerler sunulmaktadır. Tablo 1. Ana uzam olarak Orta Dünya’da Batı ve Doğu’ya yönelik sunulan değerler ORTA DÜNYA (Ana Uzam) BATI DOĞU İyilik Kötülük Güç Güç Cesaret Korku Asalet Aşağı / bayağı olma İrfan Kötüye kullanılan irfan / Cehalet İyileştirici Hastalık getiren Huzur Huzursuzluk Güven Güvensizlik Güzellik Çirkinlik Fedakarlık Emre itaat Akıl Kurnazlık Beyaz Siyah Aydınlık Karanlık Paylaşım Sahiplik Sevgi Nefret Büyü (sihir) Lanet Savunma Saldırı Tüm özgür halklar için hareket etme Bencillik Özgürlük Esaret Barış odaklılık Savaş odaklılık Hayat verme Yok etme Yaşayan doğa Çöl Seçme şansı Kaçınamamak Üçlemede yer alan filmlerin her birinde ortak olan uzamlar bulunmaktadır. Çalışma kapsamında bunlar odak uzamlar olarak değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, her bir film için odak uzamlar ayrı ayrı ele alınmamakta; üçlemede yer alan odak uzamlar metnin içerisinde özgür halkların yerleşkeleri, Batı’nın ‘öteki’si olarak Doğu ve Batı içerisindeki ‘öteki’ler olarak incelenmektedir. SHIRE Huzur Dışa kapalı Doğaya ve doğada yetişen şeylere bağlılık Saklı cesaret FIRTINA TEPESİ Kadim Özgür Kadim ve asil halkların iyi etkisi Batı’daki ilk Tablo 2. Özgür halkların yerleşkeleri olarak odak uzamlar ODAK UZAMLAR (Özgür Halkların Yerleşkeleri) AYRIKVADİ LORIEN AMON HEN Kadim Asalet Huzur Elf diyarının kalbi Asalet Huzur Sonsuzluk Sonsuzluk 12 13 http://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C3%BCz%C3%BCklerin_Efendisi, 16.03.2013 (Çevrimiçi) Aydın, a.g.e., s. 141 346 Kadim Özgür Kadim ve asil halkların iyi etkisi Kontrol noktası GONDOR Tehlike altında olan Kadim Gelişkin Köhne II. International Conference on Communication, Media, Technology and Design 02-04 May 2013 Famagusta – North Cyprus mücadele alanı Ele geçirilebilir Gözetlenen Küçüklük Durağan Güç Koruyucu Dışa açık İyileştirici Son sıcak yuva Gözleyen / Gözeten İrfan Güç Koruyucu Dışa kapalı İyileştirici Zamandan bağımsızlık Gözleyen / Gözeten Ele geçirilebilir Ayrılık noktası Gözetlenen İhtişamlı Yarım bekleyen Gururlu İrfan ROHAN İyileşen Savaşçı Özgür Şüpheci Güvenmeyen Yalnız Umut Sadakat FANGORN Kadim Tekinsiz Öfkeli Yaşlı Büyük Dışa kapalı Korkulan Tarafsız BREE Batı içindeki öteki Karmaşık yapı Saldırıya açık Güvenilmez ÖLÜ BATAKLIKLAR Eski Savaş alanı EMYN MUIL Dolambaçlı Yaban OSGILIATH Ele geçirilmiş Doğu ve Batı arasında GRİ LİMANLAR Sakinlik Huzur verici Yeni başlangıç Aydınlık Ferah Doğa Yolculuk Tablo 3. Batı içerisindeki ötekiler olarak odak uzamlar ODAK UZAMLAR (Batı içerisindeki ‘öteki’ler) MORIA DİMHOLT/ÖLÜLERİN YOLU Karanlık Huzursuzluk Ele geçirilmiş bölge Ürkütücü Doğu’nun etkisi Kasvetli Korku Karanlık Felaket barındıran Kurumuş Cansız/Ölü Tablo 4. Öteki olarak Doğu ve Doğu’nun Batı’daki temsilcisi olarak odak uzamlar ODAK UZAMLAR (Öteki olarak Doğu ve Doğu’nun Batı’daki temsilcisi) MORDOR ISENGARD Efendi Temsilci Kötü Kötüye kullanılan irfan İhanet Öteki ile işbirliği Yalan İhanet Korku Büyü Gözetleyen Güç Tehditkâr Nifak Çöl Çirkinlik Dehşet Dönüşme Gözetleyen Yıkım Yüzüklerin Efendisi Üçlemesinde Yer Alan Irklar / Halklar Film uzamsal olarak temelde Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmıştır. Doğu ve Batı’da yer alan halkların özellikleri ise uzamlara yansıtılmıştır. Dolayısıyla filmde yer alan halklar/ırklar da aynı temelde incelenebilmektedir ancak bu iki ayrıma ek olarak Maiar olarak tanımlanan ve tanrısal/kutsal güce sahip olan bir ırk daha bulunmaktadır. O nedenle Maiar’lar Doğu ya da Batı ayrımında değil, üçüncü bir başlık altında incelenmişlerdir. Elfler Kadim Güzellik Şifacı Asalet Ölümsüzlük Huzur Zarafet Narin Aydınlık Maiar (Gandalf) Bilgelik Güç Asalet Ölümsüzlük Tanrısal Yardımcı olan Tablo 5. Batı’da yer alan Orta Dünya Halkları ORTA DÜNYA HALKLARI (BATI) İnsanlar Cüceler Hobbitler İradesizlik Zanaatkar Çiftçi Güce düşkünlük Ciddi Neşeli Açgözlülük Sakar Keyfine düşkün Savaşçı Onuruna düşkün Vurdumduymaz Ölümlülük Ölümlülük Ölümlülük Uzun ömürlü Dışa kapalılık Dayanıklı Durağanlık/Değişmezlik Somurtkan ‘Yabancı’lardan ürken Tablo 6. Orta Dünya Halkları olarak Maiar ORTA DÜNYA HALKLARI (MAIAR) Karanlık Maiar (Saruman) (Balrog) Hainlik Ateş Kibir Yok edici Kıskançlık Şeytani Ölümsüzlük Karanlık/Gölge Tanrısal Canavar Kötülük yapan Kötülük yapan 347 Entler Heybetli Yalnız Doğa Koruyucu İçe dönük Güçlü Barış (Sauron) Gözleyen Ateş Görünmeyen İktidar hırsı Tehlike Karanlık II. International Conference on Communication, Media, Technology and Design 02-04 May 2013 Famagusta – North Cyprus Büyü Orklar (Orklar, Goblinler, Uruk-hai) Çirkinlik İtaatkarlık Kaba/Vahşi Barbarlık Erdemsizlik Karanlık Kötülük Güçlü Büyü (-) Korkutucu Tablo 7. Doğu’da yer alan Orta Dünya Halkları ORTA DÜNYA HALKLARI (DOĞU) Troller Nazgul (Yüzük Tayfları) Çirkinlik Korkutucu/ Ürkütücü Dayanıklılık Ölümsüz Konuş(a)mama/ Hırs Suskunluk İri Güç hayranlığı Beceriksizlik/aptallık Şeytani Karanlık Karanlık Kötülük Kötülük Güçlü Acımasız Büyü (-) İnsanlar (Haradrim/Güneyli Halklar) Koyu ten Vahşi Savaşçı Gizemli Örtülü Gücün yanında olan Konuşmayan Sonuç Yüzüklerin Efendisi üçlemesinde ana uzam Doğu ve Batı olarak ayrımlanmışken; odak uzamlar hikayenin başından sonuna değin filmde yer alan mekanlardır. Bu uzamlar aynı zamanda içlerinde barındırdıkları halkların da karakteristik özelliklerini sergilemektedir. Bu çalışmada ‘ben’ olarak ele alınmakta olan Batı, tüm iyi, güzel ve gelişkin değerlere sahiptir. ‘Öteki’ olarak konumlandırılan Doğu ise tüm kötü, değersiz ve yok edilmesi gereken özellikleriyle izleyiciye sunulmaktadır. Batı, özgür halkların yerleşkelerinin konumlandığı, kendi içlerinde özgürlük ve huzur içerisinde yaşadıkları bir barış uzamıdır. Birbirlerinin yaşam tarzına müdahale etmeyen ırklar, gerektiği anda ‘ortak düşman’ın, ‘gerçek öteki’nin karşısında birleşebilmektedirler. Gerçek ‘öteki’ ise Batı için Doğu’dur. Çünkü her ne kadar Batı’daki özgür halklar içerisinde geçmişten gelen husumetler dolayısıyla kendileri dışındaki diğer halklara karşı kapanma durumu oluşmuşsa da Orta Dünya’daki ilk bölünme Doğu’nun hakimi olan Sauron’un güç yüzükleri aracılığıyla Batı halklarını kandırması ve bu yolla onlara saldırması sonucunda oluşmuştur. Böylelikle üçlemede Doğu, Sauron’un yaşadığı Mordor ile sunulmakta; kötülük, kaos, dehşet, yalan ve çirkinlikle özdeşleştirilmektedir. Doğu ve Batı’nın özelliklerini daha ayrıntılı biçimde ele almamızı sağlayacak olan odak uzamlar ise; Batı’daki odak uzamlar, Doğu’daki odak uzamlar ve Batı’nın ötekisi konumunda olan odak uzamlar olarak üçlü bir ayrıma tabi tutulmaktadır. Batı’daki odak uzamlara bakacak olursak filmin başında izleyiciyi Shire karşılamaktadır. Shire, Hobbitler’in yaşadığı barış ve huzurun hüküm sürdüğü, doğayla barışık, dışarı kapalı ve dışarıdan korkan, Batı’nın gelişkin halkları tarafından önemsiz olarak değerlendirilen bir uzamdır. Olay örgüsünü değiştirecek karakterler Shire’ın içinden çıkmaktadır gerçi, ancak tüm Orta Dünya’yı etkisine alan olaylar zinciri Shire’da hüküm süren barışçıl ortama etki etmemektedir. Ele alınmakta olan ikinci odak uzam ise tüm halkların buluşma noktası olan Bree’dir. Bree, güvenilmez, saldırıya açık, karmaşık bir uzam olup Batı’nın ötekisi olarak sunulmaktadır. Bree her ne kadar Batı’da yer alsa da Doğu’nun tehlikelerine –Nazgul’le ilk karşılaşmaaçık olması nedeniyle bu özelliğe sahip olmaktadır. Bir sonraki odak uzam ise Fırtına Tepesi’dir. Fırtına Tepesi’nde kadim ve iyi halkların etkisi hissedilmekle birlikte saldırıya da açık konumdadır ki Yüzük Taşıyıcı’sı, Yüzüktayfları tarafından burada yaralanmıştır, bu nedenle Batı’nın ilk mücadele alanı olarak tanımlanabilmektedir. Ayrıkvadi Orta Dünya’nın en kadim halkının yaşadığı uzamdır. Güvenli –Fırtına Tepesi’ndeki mücadeleden kaçışta Yüzük Taşıyıcısı’nı Nazgûl’den kurtarmaları-, iyileştirici, asil ve zarif halkın koruması altında, diğer halkları da gözeten ve ‘öteki’ni gözleyen, büyük bir irfan barındıran uzamdır. Lorien’le aynı özellikleri taşımasının yanı sıra, Lorien’den farklı olarak Batı’nın özgür halklarına açıktır. Amon Hen, Batı’nın insan ırkına ait en önemli krallığı konumunda olan Gondor’un eski kuzey sınırı ve gözetleme noktasıdır. Gondor, kadim, ihtişamlı, ancak köhneleşmiş bir yapıya sahip ve Doğu’nun tehlikesine en yakın olması dolayısıyla yardım bekleyen, yine de bunu dile getiremeyecek kadar gururlu bir yapı arz etmektedir. Bu sayılan özelliklerin haricinde Gondor Batı’nın en önemli iktidar odaklarından biri görünümündedir. Her şeye ve beraberinde yüzüğe de sahip olmak amaçlanmaktadır. Açıkça ilan edilen düşman Mordor ve Sauron’dur, ancak Gondor aynı zamanda kendini –Mordor’a en yakın olan krallık ve deyim yerindeyse Batı’nın Doğu’ya karşı ilk kalkanı olması dolayısıyla- en söz sahibi ilan etmektedir. Ancak her halükarda güçlü yapısını korumaktadır. Buna bağlı olarak da Amon Hen, halen kadim halkların koruyucu etkisini sürdürmesine rağmen, ele geçirilebilir niteliktedir ve ‘öteki’ tarafından da gözetlenendir. Üçleme içerisindeki ilk parçalanma noktasıdır. Bir sonraki uzam Rohan’dır. Özgür, savaşçı, Batı ve Batı’nın tüm değerlerine sadıktır. Rohan içten ihanetle ve çöküntüyle karşı karşıyayken, diğer yandan Isengard’ın saldırısı altında savunmasızdır. Özgür halkların temsilcileri önce Rohan’ı içinde bulunduğu ataletten kurtarmaya, ardından da Isengard karşısında yıkılmasını önlemeye çalışmaktadır. Savaşçı ve özgür bir halkın ülkesi olan Rohan, Gondor kadar kadim, asil, irfan sahibi değildir gerçi; ancak Gondor ile birlikte Batılı özgür insan ırklarının en önemli iki temsilcisinden biridir. Fangorn, Batı’nın kadim ve unutulmuş halklarından Entlerin yaşadığı uzamdır. Eski, yaşlı, kendi içinde yaşayan halk tarafından güvenli sanılan, diğer Batılı halkların ise korktuğu, bir kısmı Doğu tarafından ele geçirilen ve bu nedenle kendi içinde öfke ve gerginlik barındıran bir uzam olarak temsil edilmektedir. Ölü Batakılıklar, Emyn Muil ve Osgiliath; Yüzük Taşıyıcısı’nın yoldaşlarından ayrıldığı noktana itibaren Mordor’a ulaşmak için izlediği yol üzerindeki uzamlardır. Giderek Doğu’ya yaklaşılmasının da etkisiyle, eskiden hüküm süren iyi halkların koruyucu gücü ortadan kalkmakta, giderek yayılmakta olan kötücül güç giderek etkisini hissettirmektedir. Gri Limanlar, Batı içerisinde ele alınan en son uzamdır. Aynı zamanda Yüzük Taşıyıcısı’nın varış uzamıdır. Orta Dünya’yı terk etmek isteyen Elfler ve Elflerin onayladıklarının kullanabileceği bir yoldur. Batı sınırarı içinde yer almakla birlikte, Doğu’nun etkisinde ve güdümünde olan Moria çalışma kapsamında değerlendirilmekte olan uzamlardan biridir. Moria, Batı içerisindeki ‘öteki’dir. Üçlemede bir cüce şehri olarak gösterilen tek uzamdır. Bununla birlikte ele geçirilmiş ve orklar, troller ve Balrog’un yaşadığı bir uzam haline gelmiştir. Ölülerin Yolu, Batı’nın ‘öteki’si olarak konumlandırılmaktadır ve ‘ölüler’ tarafından kapalı tutulmaktadır. Önceki ihanetlerinin bedelini ödeyen ‘ölüler’, kapalı kaldıkları ve sözlerini tutana kadar kapalı tutmakla yükümlü kılındıkları yoldan Kral’ın geçmesine izin vererek, kötünün / ‘öteki’nin yok edilmesinde önemli bir yer tutmaktadırlar. Isengard, Batı’da yer alan, kendinde büyük bir güç ve irfan barındıran, ancak ‘öteki’nin etkisiyle sahip olduğu değerleri kötüye kullanan Saruman’ın yaşadığı ve yönettiği uzamdır. Isengard, Doğu’nun etkisinde kaldıkça dönüşmekte ve çirkinleşmektedir. Mordor, çalışmada ele alınmakta olan son uzamdır. Üçleme boyunca ‘öteki’ olarak sunulan Doğu’nun kalesidir. Sauron, tarafından yönetilmekte, Orta Dünya’da yer alan tüm çirkin, kötü, akılsız yaratıkları barındırmaktadır. Dışarıdan gelecek her türlü etkiye kapalıdır. Karanlık, dehşet, kaos, umutsuzluk yaymaktadır. Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi’nde sunulan halklara gelindiğinde ise burada da temel olarak Doğu ve Batı ayrımı yapılmaktadır. Ancak bir de Maiarlar vardır ki bu çalışma kapsamında ayrı bir başlık olarak ele alınmaktadır. Batı’da yaşayan halklar Elfler, İnsanlar, Cüceler, Hobbitler ve Entler’den oluşmaktadır. Entler’in varlıklarını izleyici sadece ikinci filmde görmektedir. Diğer ırklarsa üç film süresince 348 II. International Conference on Communication, Media, Technology and Design 02-04 May 2013 Famagusta – North Cyprus izleyici ile birliktedirler. Bu ırkların arasındaki en kadim halk olarak Elfler anlatılmaktadır, onlar ilk yaratılan halklardan olarak tasvir edilmektedir. Elfler, Batı halkları arasında en yüceltilmiş ve en asil olarak kabul edilen ırktır. Cüceler ise çalışkanlıkları ve zanaatlarıyla ön plana çıkarken fiziksel görüntülerinin pek de cezp edici olmadığı sunulmaktadır. Somurtkan ve ciddi olan Cüceler, dayanıklı ve uzun ömürlü olarak tanımlanmaktadırlar. Batı’da yaşayan İnsanlar’ın genel özelliklerine bakıldığında olumlu bir özellik göze çarpmamaktadır. İrade eksikliği, aç gözlü olmaları ve gücü ele geçirebilme istekleri bulunmaktadır. Batı halklarının en kendi halindeki ırkları ise Hobbitlerdir, onlar kendi köylerinde dışarısı ile pek ilişki kurmadan – kurmayı da tercih etmeden- yaşamaktadırlar. Orta Dünya’da olup bitenler onları çok da fazla ilgilendirmemektedir ki olanlar hakkında çok da bilgi sahibi oldukları söylenemez. Hobbitler, Orta Dünya’daki Batı halkları arasındaki “öteki”leridir, Yüzük Kardeşliği filminin başında güç yüzüklerinin öyküsü kısaca anlatılırken yüzüklerin İnsanlar, Elfler ve Cüceler’e verildiği söylenir, Hobbitler’in hiç sözü geçmez ki onlara güç yüzükleri verilmemiştir de. Üçlemedeki savaşlar boyunca maceranın içine biraz da zorla dahil ettirilmiş olan dört Hobbit dışında başka Hobbit yoktur. Hobbtler hem kendilerini dışa kapatmışlardır hem de dışarısı onların yanına pek sokulmamaktadır. Batı ve Doğu Orta Dünya halklarının yanında ele alınabilen Maiar adıyla temsil edilen büyü, sihir gibi güçlere sahip olan, tanrısal olarak tanımlanabilecek ırktır. Maiarlar’da iyi tarafta ve kötü tarafta olanlar olarak ikili bir ayrım bulunmaktadır. Gandalf isimli Maiar, iyi tarafta yer almakta ve Batı halklarına yardım etmekteyken, iyi taraftan kötü tarafa geçmiş olan Saruman ise Sauron’un isteklerini yapmaktadır. Gandalf’la birlikte temsil edilmekte olan bilgelik ve güç, Saruman da ise kibre dönüşmüş durumdadır. Sauron ise karanlık tarafın efendisi olarak tasvir edilmektedir, o bedensel bir görüntüye sahip değildir, sadece kırmızı büyük ve ateşten bir göz olarak gösterilmektedir, gözleyen ve gözetleyen konumundadır. Sauron, iktidarı ele geçirmek isteyen olarak tanımlanmaktadır. Balrog ise tanımlamalara göre bir iblistir, ateş ve gölgeden yaratılmış olduğu gösterilmektedir. Gandalf ile karşılaşmaları sonucunda Balrog öldürülmüştür. Doğu’da yaşayan halklar insanlar ve insan dışı olan yaratıklar olarak ele alınabilmektedir. Güneyli insanlara Haradrim adı verilmektedir. Haradrim’ler yüzleri peçe ile örtülü, konuşup konuşmadıkları filmde ayrıca belirtilmemekle birlikte görüldüğü kadarıyla konuşmayan, gücün yanında olmayı tercih eden, koyu ten rengine sahip olan vahşiler olarak gösterilmektedir. Savaşlara file benzeyen bir hayvanın sırtında gitmektedirler. İnsanların arasında yer alabilecek diğer bir şeyse Nazgul/Yüzük tayflarıdır, bunlar güç yüzüklerinden dokuzuna sahip olan insanlardır. Ancak artık insan formundan çıkmış, yüzleri görünmeyen karartılar olarak tasvir edilmektedirler. Siyah ve çirkin olarak tasvir edilen atların ya da ejderhaya benzeyen, uçan korkutucu hayvanların sırtlarına binerek dolaştıkları gösterilmektedir. Doğu halklarının diğerleri ise Orklar ana başlığında incelenen Orklar, Goblinler ve Uruk-hailer, ayrıca Trollerdir. Orklar, çok çirkin yaratıklar olarak tasvir edilmektedirler, konuşabilirler ancak konuşmaları son derece kabadır. Saruman’a itaat eden Orklar, kendi kendilerine karar almamakta sadece verilen kararları uygulamaktadırlar. Troller ise son derece iri ve yine çirkindirler. Orkların tersine Troller, konuşmama ya da konuşamamaktadır, sadece böğürtü şeklinde sesler çıkarmaktadırlar. Dayanıklı ve güçlü olmalarının yanı sıra beceriksiz ve aptal olarak tasvir edilmektedirler. Sonuç olarak, Batı tarafının gözünden anlatılan ve yine O’nun ‘öteki’inin oluşturulduğu üçlemede, ‘öteki’ olarak tasvir edilen Doğu, gerçek hayattakinden farksız olarak, ‘öteki’nin tanımlanmasında ortaya konulan özellikler üzerinden biçimlendirilmektedir. Kendine üstün, asil, kadim ve güzel tüm özellikler bahşedilmiş olan Batı, ‘öteki’ olarak konumlandırdığı Doğu’yu ise aşağı, çirkin, kötü ve Batılı yaşam tarzına saldıran ve yok edilmesi gereken olarak resmetmektedir. Yararlanılan Kaynaklar: AYDIN, U. Uraz, Sihir ve Ütopya – Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi’nde romantik eleştiri-, İstanbul, Versus Kitap, 2008. BAUMAN, Zygmunt: Sosyolojik Düşünmek, 6. Basım, Çeviren: Abdullah Yıldız, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2009. KARABAYRAKTAR, Duygu: “Fantastik Sinema ve Görsel Efekt Bir Tahta Parçası”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Sinema TV Anasanat Dalı, 2010. MILES, Robert: Irkçılık, Çeviren: Sibel Yaman, İstanbul, Sarmal Yayınevi, 2000. OSKAY, Ünsal: Popüler Kültür Açısından Çağdaş Fantazya, İstanbul, Der Yayınları, t.y. SCHNAPPER, Dominique: Sosyoloji Düşüncesinin Özünde Öteki ile İlişki, Çeviren: Ayşegül Sönmezay, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2005. SOBCHACK, Vivian; “Fantastik Film”, Ed: Geoffrey Nowell-Smith, Dünya Sinema Tarihi, Çev: Ahmet Fethi, İstanbul, Kabalcı Yayınevi, 2003. TURNER, Bryan S.: Oryantalizm Postmodernizm ve Globalizm, 2. Baskı, Çeviren: İbrahim Kapaklıkaya, İstanbul, Anka Yayınları, 2003. TUTAL, Nilgün: Küreselleşme İletişim Kültürlerarasılık, İstanbul, Kırmızı Yayınları, 2006. http://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C3%BCz%C3%BCklerin_Efendisi, 16.03.2013 (Çevrimiçi) http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=fantazi&ayn=tam, 15.03.2013 (Çevrimiçi) http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=fantazi&ayn=tam, 15.03.2013 (Çevrimiçi) 349