televizyon reklamlarında spor teması kullanımının marka tutumu

advertisement
T.C
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA ANABİLİM DALI
RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA BİLİM DALI
TELEVİZYON REKLAMLARINDA SPOR TEMASI
KULLANIMININ MARKA TUTUMU ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Gökhan GÜLTEKİN
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Danışman
Doç. Dr. Abdülgani ARIKAN
KONYA 2012
I
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Öğrencinin
BİLİMSEL ETİK SAYFASI
Adı Soyadı
Gökhan GÜLTEKİN
Numarası
094223001002
Ana Bilim /
Bilim Dalı
Radyo Televizyon Ve Sinema/
Radyo Televizyon Ve Sinema
Tezli Yüksek Lisans
Programı
Tezin Adı
Doktora
“Televizyon Reklamlarında Spor Teması Kullanımının Marka
Tutumu Üzerindeki Etkisi”
Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve
akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve
akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına
uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda
bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.
Öğrencinin imzası
(İmza)
Alaaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu/ KONYA
Tel: 0 332 223 2446 Fax: 0 332 241 05 24
http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/
II
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Öğrencinin
YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU
Adı Soyadı
Gökhan GÜLTEKİN
Numarası
094223001002
Ana Bilim /
Bilim Dalı
Programı
Tez Danışmanı
Radyo Televizyon Ve Sinema
Radyo Televizyon Ve Sinema
Tezli Yüksek Lisans
Tezin Adı
Doktora
Doç. Dr. Abdülgani ARIKAN
“Televizyon Reklamlarında Spor Teması Kullanımının Marka
Tutumu Üzerindeki Etkisi”
Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan “Televizyon Reklamlarında Spor
Teması Kullanımının Marka Tutumu Üzerindeki Etkisi” başlıklı bu çalışma 06/07/2012
tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak,
jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.
Unvanı, Adı Soyadı
Danışman Ve Üyeler
Doç. Dr. Abdülgani ARIKAN
Danışman
Doç. Dr. Sedat ŞİMŞEK
Üye
Doç. Dr. Ömer BAKAN
Üye
Alaaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu/ KONYA
Tel: 0 332 223 2446 Fax: 0 332 241 05 24
http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/
İmza
III
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Öğrencinin
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Adı Soyadı
Ana Bilim /
Bilim Dalı
Danışmanı
Tezin Adı
Gökhan GÜLTEKİN
Numarası 094223001002
Radya Televizyon Ve Sinema/
Radyo Televizyon Ve Sinema
Doç. Dr. Abdülgani ARIKAN
“Televizyon Reklamlarında Spor Teması Kullanımının
Marka Tutumu Üzerindeki Etkisi”
ÖZET
Günümüzde birçok şirket kendi ürünlerini diğer şirketlerden farklı kılabilmek için
çeşitli pazarlama stratejilerine başvurmaktadır. Bu stratejiler arasında reklama yer
verilmesinin gerekliliği kabul edilmektedir. Farklılaşmak için markanın yaratılması ve
tüketicinin o markaya karşı ilgili olması sağlanmalıdır. Reklam olmaksızın marka
değerinin tüketiciye iletilmesi günümüz dünyasında imkansızdır. Reklamın başarılı
olabilmesi ise, kitlesel olmasını gerekli kılar.
Marka değerinin insanlara iletilmesi ve insanlarda marka imajının oluşturulmasında
televizyon reklamları günümüzde hala en etkin kitle iletişim aracı konumundadır. Son
yıllarda televizyon reklamlarında marka imajının insanlara daha etkili şekilde iletilmesi
amacıyla çeşitli temalara yer verilmektedir. Bu temalar arasında ise, en sık kullanılanlardan
birisi spor temasıdır. Günümüzde spora ve profesyonel sporculara ilgi giderek artmaktadır.
Bunu çok iyi gören reklamcılar spor temasını kullanarak insanlarda kendi markalarıyla
ilgili olumlu imaj vermeye çalışır. Sporu seven bir kişinin, grubun ya da toplumun içinde
spor barındıran reklamlara karşı tutumu olumlu olacaktır. Böylece markayla özdeşleşme
reklam aracılığıyla insanlara ulaştırılmış olacak bu da insanlarda o markaya karşı ilgiyi
arttıracaktır.
Bu çalışma bu açıklananlara dayanarak ve spor temalı televizyon reklamlarının
insanların marka tutumları üzerinde etkili olduğu düşüncesiyle hazırlanmıştır. Spor temalı
bazı televizyon reklamları örnek alınarak incelenmiş, bu reklamlara karşı tüketicinin tutum,
görüş ve algılarının nasıl olduğu betimsel bir araştırmayla açıklanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Tüketici, Reklam, Spor Teması, Televizyon Reklamları, Marka,
Marka İmajı, Marka Değeri,
IV
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Öğrencinin
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Adı Soyadı
Ana Bilim /
Bilim Dalı
Danışmanı
Tezin İngilizce Adı
Gökhan GÜLTEKİN
Numarası 094223001002
Radyo Televizyon Ve Sinema/
Radyo Televizyon Ve Sinema
Doç. Dr. Abdülgani ARIKAN
The Effect Of Usage Of Sport Theme On Attitude On
Brands İn TV Advertisements
ABSTRACT
At the present time a lot of companies refer various marketing strategies in order to
make their products look different from those of other companies. And common opinion
about these strategies is the necessity of advertisements. In order to differentiate, creating the
brand and getting consumers’ interest in the brand. It is impossible to transmit the worth of a
brand to consumers without advertisements. And the advertisement has to have mass effect in
order to be succesful.
To transmit the worth of a brand to people and to create image of the brand, the
television is still the most effective device for mass communication.In recent years, there are
various themes in television advertisements in order to transmit image of a brand to people
effectively. And among these themes, sports is the one of those that are used most. In these
days, the interest to sport and professional sportsmen is gradually rising.And advertisers that
see this well, try to create a positive image for their brands by using the sports theme.Attitude
of people who like sports will be positive to advertisements that use sports theme. So
familiarity with the brand is transmitted to people via the advertisement and this attracts
people to the brand.
Based on these explanations, this work was prepared with idea of advertisements
being effective on attitude of people to brands.Some television advertisements with sports
theme were examined and it was explained how the reaction and attitude of consumers to
these advertisements were with a descriptive research.
Key Words: Consumer, Advertisement, Sports Theme, Television Advertisements, Brand,
Image of Brand, Worth of Brand
V
İÇİNDEKİLER
BİLİMSEL ETİK SAYFASI .................................................................................................... I
TEZ KABUL FORMU............................................................................................................ II
ÖZET .......................................................................................................................................III
ABSTRACT ............................................................................................................................ IV
ŞEKİLLER VE TABLOLAR DİZİNİ ................................................................................. IX
GİRİŞ......................................................................................................................................... 1
1. BÖLÜM
GENEL ANLAMIYLA REKLAM VE TELEVİZYON REKLAMLARI
1.1.REKLAM NEDİR? ............................................................................................................ 7
1.2. REKLAMIN SINIFLANDIRILMASI .......................................................................... 11
1.2.1. Reklam Veren Açısından Reklam .......................................................................... 11
1.2.2. Hedef Pazar Açısından Reklam.............................................................................. 12
1.2.3. Konu Açısından Reklam ........................................................................................ 13
1.2.4. Mesaj Açısından Reklam ....................................................................................... 14
1.2.5. Yayın Alanı Açısından Reklam ............................................................................. 14
1.2.6. Kullanılan İletişim Araçları Açısından Reklam ..................................................... 15
1.3. REKLAMIN ÖZELLİKLERİ, FONKSİYONLARI VE AMAÇLARI ..................... 16
1.3.1. Reklamın Özellikleri .............................................................................................. 16
1.3.2. Reklamın Fonksiyonları ......................................................................................... 16
1.3.3. Reklamın Amaçları ................................................................................................ 16
1.3.3.1. Reklamın İletişim Amacı .................................................................................... 16
1.3.3.2. Reklamın Satış Amacı ......................................................................................... 17
1.3.3.3. Reklamın Özel Amaçları ..................................................................................... 17
VI
1.4. REKLAMIN İLETİŞİM SÜRECİ................................................................................. 18
1.4.1. Kaynak ................................................................................................................... 18
1.4.2. Mesaj ...................................................................................................................... 18
1.4.3. Kanal ...................................................................................................................... 18
1.4.4. Alıcı ........................................................................................................................ 19
1.4.5. Geri Bildirim .......................................................................................................... 19
1.5. REKLAMIN TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ ............................................................ 20
1.5.1. Dünya’daki Gelişim Süreci .................................................................................... 20
1.5.2. Anadolu Topraklarındaki Gelişim Süreci .............................................................. 23
1.6. REKLAMIN ETKİSİ...................................................................................................... 25
1.6.1. Tüketiciler (Hedef) Üzerindeki Etkisi .................................................................... 25
1.6.2. Üreticiler (Kaynak) Üzerindeki Etkisi ................................................................... 26
1.7. BİR REKLAM ARACI OLARAK TELEVİZYON .................................................... 27
2. BÖLÜM
MARKA VE MARKA İLE İLİŞKİLİ KAVRAMLAR
2.1. MARKA NEDİR? ........................................................................................................... 31
2.2. MARKANIN ÖNEMİ ..................................................................................................... 34
2.3. MARKA DENKLİĞİ ...................................................................................................... 35
2.3.1. Marka Değeri.......................................................................................................... 35
2.3.2. Marka Sadakati ....................................................................................................... 36
2.3.3. Marka İmajı ............................................................................................................ 38
2.4. MARKA KİMLİĞİ/KİŞİLİĞİ....................................................................................... 39
2.5. MARKA-REKLAM VE TÜKETİCİ İLİŞKİSİ ........................................................... 42
VII
3. BÖLÜM
SPOR VE SPORUN TELEVİZYON REKLAMLARINDA KULLANIMI
3.1. SPOR KAVRAMI ........................................................................................................... 47
3.2. SPORUN KÖKENİ VE TARİHSEL SÜREÇ İÇİNDEKİ GELİŞİMİ ...................... 49
3.3. SPOR VE TOPLUM ....................................................................................................... 51
3.4. SPOR VE EKONOMİ .................................................................................................... 53
3.5. SPOR VE MEDYA.......................................................................................................... 61
3.6. SPORUN TELEVİZYON REKLAMLARINDA KULLANIMI ................................ 63
3.6.1. Popüler Spor Branşlarının Kullanımı ..................................................................... 65
3.6.2. Popüler Sporcuların Kullanımı............................................................................... 68
4. BÖLÜM
SPOR TEMALI TELEVİZYON REKLAMLARI VE BU REKLAMLARDA
YER ALAN MARKALARA KARŞI TUTUMUN ARAŞTIRILMASI
4.1. PROBLEM....................................................................................................................... 72
4.2. AMAÇ .............................................................................................................................. 73
4.3. ÖNEM .............................................................................................................................. 74
4.4. VARSAYIMLAR ............................................................................................................ 75
4.5. SINIRLILIKLAR ............................................................................................................ 75
4.6. TANIMLAR..................................................................................................................... 75
4.7. YÖNTEM ......................................................................................................................... 76
4.7.1. Araştırma Modeli ................................................................................................... 76
4.7.2. Evren Ve Örneklem ................................................................................................ 76
4.7.3. Verilerin Toplanması.............................................................................................. 77
4.7.4. Verilerin İşlenmesi ................................................................................................. 77
4.7.5. Anket Formunun Özelliği....................................................................................... 78
VIII
4.8. BULGULAR .................................................................................................................... 79
4.8.1. Deneklerin Demografik Özellikleri ........................................................................ 79
4.8.2. Deneklerin Televizyon Ve Spor Yayınlarını İzleme Sıklığı .................................. 81
4.8.3. Deneklerin Markaya Karşı Tutumları .................................................................... 84
4.8.4. Deneklerin Televizyon Reklamlarına Karşı Tutumları .......................................... 86
4.8.5. Deneklerin Spor Temalı Televizyon Reklamlarına Karşı Tutumları ..................... 90
4.8.5.1. Deneklerin Cinsiyetlerine Göre Tutumları .................................................. 93
4.8.5.2.Deneklerin Spor Yapma Eylemlerine Göre Tutumları ............................... 96
4.8.6. Deneklerin Spor Markalarına Ait Ürünleri Satın Almaya Karşı Tutumları ........... 99
4.8.7. Deneklerin Spor Temalı Reklamlarda Yer Alan Markalara Karşı Tutumları ...... 101
SONUÇ .................................................................................................................................. 103
KAYNAKÇA ........................................................................................................................ 109
EK (ARAŞTIRMA SORULARI) ........................................................................................ 117
IX
ŞEKİLLER VE TABLOLAR DİZİNİ
ŞEKİLLER
Şekil 1: Reklam Süreci .............................................................................................................. 9
Şekil 2: Reklamın İletişim Süreci ............................................................................................ 19
Şekil 3: Marka Kimliği Planlama Modeli ................................................................................ 41
Şekil 4: Tüketici Davranış Hiyararşisi ..................................................................................... 44
Şekil 5: 2006 Dünya Kupası Sırasında İngiltere’deki Bir Bigboard Reklamı ......................... 52
TABLOLAR
Tablo 1: Marka Ve Ürün Arasındaki Farklar .......................................................................... 33
Tablo 2: 2008 Yılı En Yüksek Marka Değerine Sahip İlk 10 Şirket ...................................... 35
Tablo 3: Marka Sadakati Oranları ........................................................................................... 37
Tablo 4: Marka Tercihini Etkileyen Faktörler ........................................................................ 45
Tablo 5: Spor Dallarının İlk Kez Popüler Oldukları Yıllar ..................................................... 50
Tablo 6: Nfl Takımları Sponsorları ......................................................................................... 56
Tablo 7: Avrupa’nın En Çok Gelir Elde Eden Takımları ....................................................... 60
Tablo 8: İngiltere Premier Ligi Yayın Dağıtım Hakları .......................................................... 62
Tablo 9: Güvenilirlik Analizi (Reliability Statistics) .............................................................. 79
Tablo 10: Deneklerin Cinsiyet Dağılımı ................................................................................. 79
Tablo 11: Deneklerin Yaş Dağılımı ........................................................................................ 79
Tablo 12: Deneklerin Eğitim Alanına Göre Dağılımı ............................................................. 80
Tablo 13: Deneklerin Aylık Gelir Dağılımı ............................................................................ 80
Tablo 14: Deneklerin Günlük Ortalama Televizyon İzleme Süresi ........................................ 81
Tablo 15: Televizyonda Günlük Ortalama Spor Yayını İzlenme Süresi................................. 82
Tablo 16: Cinsiyetin Televizyonda Spor Yayınları İzleme Eylemine Etkisi .......................... 83
Tablo 17: Televizyonda En Çok Spor Yayınlarını İzlerim ..................................................... 83
Tablo 18: Bir Ürün Satın Alırken Markasına Dikkat Ederim ................................................. 84
Tablo 19: Bir Marka Bağımlılığım Bulunmaktadır ................................................................. 85
Tablo 20: Cinsiyet İle Marka Bağımlılığı Arasındaki İlişki.................................................... 86
Tablo 21: Bir TV Reklamında Ürün Ya da Hizmetle İlgili En Çok Dikkat Çeken Bilgi ....... 87
Tablo 22: Marka Tercihlerimde TV Reklamları Etkilidir ....................................................... 88
Tablo 23: Cinsiyet İle TV Reklamlarının Marka Tercihine Etkisi Arasındaki İlişki .............. 89
X
Tablo 24: Sevdiğim Markaların TV Reklamları Dikkatimi Çeker.......................................... 90
Tablo 25: İçeriğinde Spor Ya da Sporcuların Yer Aldığı Reklamları Beğenirim ................... 90
Tablo 26: Spor Temalı Reklamları Beğenmeyle Satın Alma Davranışı Arasındaki İlişki ..... 91
Tablo 27: Sporcuların Yer Aldığı Reklamları Beğenirim ....................................................... 92
Tablo 28: Spor Temalı Reklamların İkna Ediciliği İle Cinsiyet Arasındaki İlişki .................. 94
Tablo 29: Spor Temalı Reklamların Satın Alma Tutumuna Etkisi İle Cinsiyet İlişkisi.......... 95
Tablo 30: Spor Temalı Reklamların Gerekli Görülmesi İle Cinsiyet Arasındaki İlişki .......... 96
Tablo 31: Düzenli Olarak Yapılan Spor Branşlarının Yapılma Sıklığı Dağılımı ................... 97
Tablo 32: Spor Temalı Reklamların İkna Ediciliği İle Düzenli Spor Yapma İlişkisi ............. 98
Tablo 33: Spor Markalarına Ait Ürünleri Satın Alırım ........................................................... 99
Tablo 34: Cinsiyet İle Spor Markalarına Ait Ürünlerin Satın Alınması Arasındaki İlişki.... 100
Tablo 35: Deneklerin Televizyon Reklamlarında Spor Temasını Kullanan Markalara Karşı
Tutumları Puanı (Merkezi Eğilim İstatistikleri)……………………..…………...102
1
GİRİŞ
İnsanlar hemen her gün pek çok reklamla karşılaşmaktadır. Kitle iletişim
araçları olan; televizyon, gazete, radyo, internet gibi araçlar kullanılmasa bile, bir
şekilde reklamlara maruz kalınmaktadır. Reklamlar günümüzde oldukça yaygın
olduğu için insanlar tarafından kanıksanmıştır. Sadece reklamcılar değil, pek çok kişi
reklamların önemli bir yere sahip olduğunu belirtmektedir. Kıyafetler, yiyecekler,
gökyüzü, gezilen yerler, hepsi bünyesinde birçok reklam barındırmaktadır (Şimşek,
2006).
Reklam kısaca; örgütlerin hizmet ya da ürünlerini belirli bir ücret ödeyerek
çeşitli araçlar aracılığıyla insanlara tanıtması sürecini kapsamaktadır. Reklam el ilanı,
posta yoluyla yollanan tanıtım yazıları, kapı altlarına atılan broşürler gibi pek çok
şekilde insanlara ulaşır. Ancak bu şekilde büyük kitlelere ulaşılamamaktadır.
Reklamın başarısı için kitlesel hale gelmesi gerekir. Bunun olabilmesi için ise, kitle
iletişim araçlarına ihtiyaç vardır. Bu noktada reklam mecraları ya da başka bir
deyişle reklam araçları ortaya çıkmaktadır. Özkundakçı’ya (2010:85) göre reklamlar
yayınlandıkları kitle iletişim araçlarına göre şöyle sıralanabilir:
-
Televizyon reklamları
-
Radyo reklamları
-
Gazete ve dergi gibi yazılı basın reklamları
-
İnternet reklamları
-
Sinema reklamları
-
Video reklamları
-
Açık hava reklamları
-
Posta kullanımlı reklamlar
İleride internet reklamcılığının etkili olacağı düşünülse de günümüzde en
etkili reklam aracı televizyon olarak görülmektedir. Televizyon hem görselliğe hem
de işitselliğe hitap etmesi ve geniş kitlelere ulaşabilmesi açısından diğer tüm
mecralara tercih edilmiş ve gerek reklam verenler gerekse reklama ulaşmak isteyen
ya da istemeyen kişiler tarafından önemli bir konuma gelmiştir. Her ne kadar
radyonun daha fazla kitleye ulaştığı düşünülse de televizyonun görsellik üstünlüğü
radyoyu geride bırakmaya yetmiştir.
2
Televizyonun insanlar için günümüzde ne derece önemli olduğuna; “Todd
Gitlin
“sınırsız
medya”
isimli
kitabında
Amerikan
vatandaşlarına
boş
zamanlarınızda ilk olarak hangi aktiviteyi yaparsınız? diye sorulduğunda %40’ı
televizyon seyrettiğini söylemesi” (Akt. Vincent, 2002:13) bir örnek olarak
verilebilir.
Açıklandığı gibi televizyonun etkili bir kitle iletişim aracı olarak düşünülmesi
şirketler için büyük bir fırsat ortamı sunmakta ve şirketlerin televizyonu çok daha
etkili bir şekilde reklam aracı olarak kullanmalarına olanak sağlamaktadır. Genellikle
Televizyon dışındaki reklam araçları daha çok televizyon reklamlarını desteklemeye
yönelik kullanılır.
Televizyon reklamları şirketlerin hem kısa vadede kar sağlamalarına yardım
etmekte, hem de uzun vadede marka haline gelme isteklerini en iyi şekilde
karşılamaya destek sağlamaktadır. Doğru bir reklam stratejisiyle herhangi bir şirkete
ait herhangi bir ürün kısa ya da uzun vadede kitleler tarafından benimsenebilir ve bir
marka haline gelerek insanların vazgeçilmezleri arasındaki yerini alabilir.
Birçok markanın bulunduğu dev bir pazarda bir şirketin varlığını oluşturup
koruyabilmesi, o şirketin pazarlama stratejileriyle yakından ilgilidir. Bunu bilen
şirketler de gerek yeni girdikleri pazarda kendilerine yer edinebilmek, gerek
bulundukları pazardaki yerlerini koruyabilmek, gerekse kendi marka kimliklerini
oluşturarak gün geçtikçe pazardan en yüksek payı alabilmek amacıyla televizyon
reklamlarına çok sık başvurur. Bunu yaparken ürün ya da hizmetlerini en iyi ve en
cazip hale getirerek, insanların dikkatini çekecek şekilde hiç olmadığı gibi televizyon
reklamlarında sunarlar. Sanal bir dünyanın yaratıldığı televizyon aracılığıyla şirketler
istedikleri amaçlarına ulaşırken, bir yandan da sürekli tüketen bir toplum
üretmektedir. Bunu yapabilmek için reklamın sürekli tekrar edilmesi, çekici hale
gelmesi ve ürüne karşı merak uyandırması gerekmektedir. Yani hedef kitle
reklamlara belirli aralıklarla maruz kalmalı ve ilgi duymalıdır.
3
Öğrenilen bilginin unutulmaması için tekrar edilmesi şarttır. Belirli
aralıklarla bilginin tekrar edilmesi o bilginin hafızada zamanla kalıcı hale gelmesini
sağlayabilir. Ancak bu bilgilerin öğrenilmesi ve hatırda tutulabilmesi için kişinin
güdülenmiş olması ve genel uyarılmışlık hali içinde bulunması gerekmektedir
(Morgan, 2004). Televizyon reklamlarında markanın insanların zihninde yer
edebilmesi de aynı şekildedir. Reklamın kişiyi etkilemesi ve genel bir uyarılmışlık
hali içine sokması gerekebilir. Bu reklamın başarısını daha çok arttıracaktır.
Reklam, marka popülaritesini inşa etmekle birlikte tüketicilere marka ile
alakadar ilgi çekici bilgiler ve eğlenceli hayaller sunar.
Reklamda yaratılan sloganlar ve reklam ikonları, etkili müzikler sayesinde
tüketicide marka alışkanlığı ve etkili marka imajı yaratır. Artık reklam temalarıyla
insan yaşamının bir parçası haline gelmiştir. Marka yaratmanın en güçlü
silahlarından birini de işte bu yaratılan reklam temaları oluşturmaktadır (Ar,
2007:111). Ayrıca, insanlar, ihtiyaç ve isteklerini en kısa sürede, en düşük maliyetle
ve en yüksek doyumu sağlayacak şekilde gidermeyi talep ederler (Güneri, 2009:13).
Bunu çok iyi bilen reklamcılar ise, insanların duygularını çeşitli temalarla sömürür
(Tayfur, 2006:189).
Açıklananlar çerçevesinde toplumun ilgi duyduğu konularla ilişkilendirilen
reklamların insanları etkilemesi beklenebilir. Bu sebepten örgütler kendi ürünlerini
pazarlayabilmek için reklamlarda pek çok konuyu işlemektedir. O dönemde toplum
neye ihtiyaç duyuyorsa reklamlar onu sunar. Örneğin; şuan dünyada marka payı en
yüksek şirket olan “Coca-Cola” tamamen yabancı bir sermaye olmasına karşın, başka
bir deyişle; hem başka bir dinin hem de başka bir ülkenin ürünü olmasına rağmen;
tüm “Müslüman” ülkeler ve dolayısıyla “Türkiye” için de önemli bir ay olan
“Ramazan Ayı”nda Türkiye kanallarında yayınladığı reklamlarda “din” temasını
işlemekte ve insanlarda bazı duyguların uyandırılarak ürüne talep duyulmasını
sağlamaktadır. Bunun gibi birçok tema şirketler tarafından televizyon reklamlarında
işlenir. İşlenen bu temalardan birisi de “spor” temasıdır.
4
Reklamın başarısı daha öncede bahsedildiği gibi kitlesel halde olmasıyla
alakalıdır. Bir olay ya da olgu birçok insanı ilgilendiriyor ve onlarda merak
uyandırıyorsa bunu insanlara vermek kitlesel bir başarı getirebilmektedir. Bu nedenle
spora özellikle son yıllarda duyulan ilginin iyice artması ve günümüzde dünya
genelinde neredeyse üç milyar insanı buluşturabilen tek olgunun spor olması
düşüncesi, reklamlarda sık sık “spor” temasının işlenmesine olanak sağlamıştır.
Spor ile hiçbir ilgisi olmamasına rağmen, temel gıda maddelerinden, temizlik
ürünlerine, dayanıklı tüketim malzemelerinden, lüks tüketim ürünlerine kadar çeşitli
ürünlerin reklamlarında spor temasının kullanılması, tüketicilerin dikkatini bu
ürünlerin üzerine çekmektedir. Bu nedenle, firmalar kendi ürün ve hizmetlerinin
tanıtımını yaparken, sporu bir pazarlama aracı olarak kullanmaktadır. Ayrıca firmalar
reklamlarında spor temasını kullanarak marka imajı oluşturma konusunda da iyi bir
adım atmış olur.
Firmalar özellikle kitle iletişim araçlarında spora daha çok yer verilmesi
nedeniyle, başta futbol olmak üzere toplumun ilgisinin daha yoğun olduğu sportif
faaliyetlere ağırlık vermektedir.
Spor teması olarak kastedilen şey ise; hem spor olay ya da olgusunun kendisi
hem de onun içinde yer alan kişiler olarak ortaya çıkar. Bu bağlamda kirli çorabını
top haline getirerek uzaktan çamaşır sepetine atmaya çalışan bir çocuğun olduğu
reklam da insanlara “basketbol” spor dalını çağrıştıracağı için spor temalı reklamdır;
çok ünlü bir futbolcunun oynadığı ayakkabı reklamı da spor temalı reklamdır. İkinci
bahsedilen kavramda ortaya çıkan diğer olgu ise, “ünlü” kişilerdir.
Günümüzde şirketler imaj oluşturmak ve tüketiciler üzerinde güven
uyandırmak amacıyla, televizyon reklamlarında “ünlü” kişilerden yararlanmaktadır.
Ünlü kişilerin televizyon reklamlarında kullanılması, seyircilerin reklamlara olan
dikkatini arttırdığı gibi, reklamın inandırıcı olma özelliği üzerinde de olumlu etkiler
yapabilir. Özellikle ünlü sporcular, izleyicilerin kendilerine güven duydukları
kişilerdir. Bu nedenle bu kişiler tarafından tanıtılan ürünler, tüketiciler üzerinde
olumlu etkiler bırakabilir (Şimşek ve Uğur, 2003). Diğer yandan “ün” kavramı tabiî
ki sadece sporcular için değil onların yer aldıkları spor dalları için de geçerlidir.
Daha doğrusu o spor dalları ünlü olduğu için o dallarda yer alan sporcular “ün”
kazanmıştır denilebilir.
5
Günümüzde pek çok firma ya da marka (Coca-Cola, Sütaş, Arçelik, Gillette
vs.) reklamlarında spor ve sporcu kullanımına yer vermektedir. Yani spor temasını
çok sık bir şekilde işler. Tabi ki bunu bilinçli olarak yapmakta ve reklamı izleyen
kitlenin dikkatini onların sevdiği bir şey ile çekmeye çalışmaktadırlar. Son
zamanlarda en çok ilgi çeken olgu olan sporu bu amaç doğrultusunda
kullanmaktadırlar.
Yapılan literatür taraması sonucunda televizyonda spor kullanımının sadece
spor programları açısından incelendiği gözlemlenmiş, ancak spor temalı reklamlarla
ilgili bir çalışmaya ulaşılamamıştır. Bu anlamda çalışmanın bundan sonra bu alanda
yapılacak çalışmalara da kaynak teşkil etmesi açısından yarar sağlaması
umulmaktadır.
Tüm bu bahsedilenler çerçevesinde ve spor teması kullanılan televizyon
reklamlarının insanların marka tutumları üzerinde etkili olduğu düşüncesiyle, bu
çalışma hazırlanmıştır.
Çalışmanın birinci bölümünde; reklam kavramı açıklanmış; reklamın
sınıflandırılması yapılmış; reklamın özellikleri, fonksiyonları ve amaçlarının ne
olduğu ile ilgili açıklamada bulunulmuş; reklamın iletişim süreci, tarihsel gelişim
süreci ve etkisi konusuna değinilmiş ve son olarak konuyla ilgili olduğu gerekçesiyle
kitle iletişim araçları içerisinden “televizyon” seçilerek “televizyon reklamlarına”
değinilmiştir.
Çalışmanın ikinci bölümünde; “marka” kavramı üzerinde durulmuş; markanın
önemi, marka denkliği, marka kimliği kavramları açıklanmaya çalışılmış ve markareklam-tüketici arasındaki ilişkinin nasıl olduğundan bahsedilmiştir.
Çalışmanın üçüncü bölümünde; “spor” olgusu tanımlanmaya çalışılmış;
sporun kökeni ve tarihsel gelişim sürecine değinilmiş; sporun toplum, ekonomi ve
kitle iletişim araçlarıyla olan ilişkisi açıklanmış; son olarak ise; konuyla alakalı
olduğu için, sporun televizyon reklamlarında kullanımına yer verilmiştir.
6
Çalışmanın dördüncü bölümünde; spor temalı televizyon reklamlarının marka
tutumu üzerine olan etkisi araştırılmış ve bu amaç doğrultusunda anket çalışması
uygulanarak çıkan sonuçlar bulgular başlığı altında ortaya konulmuştur.
Sonuç kısmında ise, yapılan çalışma genel olarak değerlendirilmiş,
araştırmanın amacı doğrultusunda, sonuç kısmı içerisinde spor temalı reklamların
kullanımıyla ilgili bazı öneriler getirilmiştir.
7
1.BÖLÜM
GENEL ANLAMIYLA REKLAM VE TELEVİZYON REKLAMLARI
1.1. REKLAM NEDİR?
Reklamın tanımını yapmak için öncelikle Reklam teriminin kökenbilim
(etimoloji) açısından incelenmesi gerektiği düşüncesiyle, şunlar söylenebilir: Reklam
(reclame) Latince "çağırmak" anlamındaki "domare" kelimesinden türetilmiştir.
Dilimize ise, Fransızca (reclame) sözcüğünden okunuşu bakımından aynen
alınmıştır. Reklam kelimesinin genel sözlük anlamı ise, "tanıtma"dır (Tikveş,
2003:192).
Reklam; pazarlama faaliyetlerinin içinde değerlendirilmektedir. Pazarlamayı
oluşturan bileşenler ise genel olarak 4P olarak adlandırılır. Bunlar: product (ürün),
price (fiyat), Place (yer-dağıtım) ve promotion (tutundurma) dır (Çağlar ve Kılıç,
2005:3). Doyle (2008:216) bunları kısaca şu şekilde açıklamıştır:
Ürün (Product): Şirketin pazara sunduğu somut olan her şey olarak
açıklanabilir.
Fiyat (Price): Müşterinin aldığı hizmet ya da ürün için ödediği parasal
değerdir.
Yer (Place): Ürünün dağıtılmasıyla ve müşterilere ulaştırılmasıyla ilgili
faaliyetleri ve bu faaliyetlerle ilgili ortaklıkları ifade eder. Toptancılar, Web siteleri,
Distribütörler gibi yerlerdir.
Tutundurma (Promotion): Ürünü pazara sunmak ve pazarda sürekli müşteri
bulmasını sağlamak amacıyla yapılan tüm çabalardır.
Yukarıda 4P bileşenlerine kısaca değinildi. Konunun dışına çıkmamak
amacıyla sadece reklamın bu bileşenlerden ilgili olduğu promotion (tutundurma)
konusuna biraz geniş anlamda değinilmesi faydalı olacaktır.
8
Koç’a (2008:62) göre; tutundurma kavramı işletme, ürün ya da hizmet ile
hedef kitle arasındaki tüm iletişimi içerir.
Tutundurma; bir ürün veya hizmetin, bir kurumun, bir kişinin veya bir fikrin
hedef pazara olumlu bir şekilde tanıtılıp benimsetilmesidir. Bu nedenle tutundurma;
tüketicilerle işletme arasında iletişim sağlayacak ve tüketicilere çeşitli bilgiler
aktarmak suretiyle onları satın almaya teşvik edecek pazarlama programları olarak
tanımlanmaktadır (Yükselen, 2003:301).
Tutundurma karması, reklam, kişisel satış, satış tutundurma ve halkla
ilişkilerdir (Akt. Ekmekçi, 2010:27). Tutundurma faaliyetlerinden en önemlisi ise
reklamdır.
Reklamın,
kullandığı
yöntemler
bakımından
diğer
tutundurma
faaliyetlerine benzer yönlerinin yanında, farklı yönleri de vardır. Aynı zamanda
reklam, büyük kitlelere ulaşabilme özelliğinden dolayı kitlesel satış olarak da
adlandırılmaktadır (Tayfur, 2006:6). Kitlesel satışın gerçekleşebilmesi için ise, kitle
iletişim araçlarının kullanılması gerekmektedir. Bu bağlamda reklam kitle iletişim
araçları aracığıyla şirketlerin ürün ya da hizmetlerini insanlara tanıtması olarak da
düşünülmektedir.
Piyasaya yeni giren bir ürün ve hizmet, piyasada önceden var olan ürün ve
hizmetler arasında reklamı yapılmaksızın yaşam alanı bulabilmesi olanaksızdır.
İşletmeler reklam yoluyla pazara girme, verimliliklerini sürdürme, sermaye ve
girişimlerini değerlendirme ve yeni yatırımlara girişme desteği sağlamaktadırlar.
İşletmelerdeki üretimin artması ancak ürünlere gereksinimi olan kişi ya da kurumlara
ulaştırılması ile mümkün olmaktadır. Üretici ve tüketici arasındaki mesafe ise ancak
kitle iletişim araçları aracılığıyla giderilebilir ve üretilen mal ya da hizmetle ilgili
bilgiler tüketiciye ulaştırılabilir (Karaçor, 2007:5). Bu bağlamda ekonomik sistemler
açısından reklam; kavramı kapitalizmin ayakta durmasını sağlayan temel öğelerden,
ekonomilerin çarklarını döndüren unsurlardan biri olarak tanımlanabilir (Çamdereli,
2004:367).
9
Bennett (2010:180) reklamın da her şeyde olduğu gibi oluşabilmesi için bir
sürecinin olması gerektiğini belirtmiştir. Bu reklam süreci Şekil 1 ile gösterilmiştir.
Şekil 1’de gösterildiği üzere, reklamın oluşabilmesi için öncelikle reklamı verecek
kişi ya da şirketin buna ihtiyaç duyması gerekmektedir. Daha sonra reklam veren,
reklam ajansına bu isteğini iletir reklam ajansı reklamın ne şekilde tüketiciye
iletileceğiyle ilgili gerekli reklam ve medya planlamasını yapar, reklam metnini
oluşturur, reklamı üretir ve yayınlanmasını sağlar. En son aşama ise, reklamın satın
almaya etkisinin ölçüldüğü sonuç araştırmasıdır.
Şekil 1: Reklam Süreci
Reklam verenin ihtiyaçları
Reklam ajans seçimi
Reklam planlama/İletişim planlama
Medya planlama
Yaratıcı hazırlık
Üretim
Uygulama
Sonuç araştırmaları
Günümüzde reklam, pazarlama iletişiminin diğer elemanları gibi hem
işletmeler, hem de tüketiciler açısından vazgeçilmez bir olgu durumuna gelmiştir.
Zira hızla değişen pazar koşulları, rekabetin günden güne artması sonucu birçok
firma aynı ürün ya da hizmeti tüketicilere sunmak isteyecektir. İşte bu aşamada bir
şirketin gerek mevcut durumunu koruması gerekse pazarda daha iyi bir konuma
gelebilmesi büyük ölçüde pazarlama iletişimi elemanlarını ne kadar profesyonel ve
ne kadar rasyonel kullandığına bağlıdır (Kocabaş ve Elden, 2001:13). Bu nedenle
şirketler reklam faaliyetlerinde bulunmak zorundadır. Reklam olgusu hem üreticiler
hem de tüketiciler açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü üreticilerin ürünlerini
satabilmesi için onların varlığından kitleleri haberdar etmesi gerekir. Tüketiciler ise
ihtiyaç duydukları ürünlerin özelliklerini (fiyat, kalite, ambalaj, garanti vs.) satın
almadan önce bilmek ister. Bu bilgiler ışığında, üretici ve tüketici açısından reklam
şu şekilde tanımlanabilir (Tayfur, 2006:7).
10
Üretici Açısından Reklam: Firmalar pazardaki büyük rekabet koşullarında
rakiplerinin
gerisinde kalmamak için reklam faaliyetlerini düzenli olarak
sürdürmelidir. Dünyanın marka değeri en yüksek firması Coca Cola’nın reklam
kampanyalarıyla tüketiciyi cezp etmeye devam etmesi bunun bir kanıtıdır (Ertike,
2009:21). Bu sebepten üretici açısından reklam, tüketicileri bir mal veya markanın
varlığı hakkında uyarmak ve mala, markaya, hizmet veya kuruma karşı olumlu bir
tutum yaratmak amacıyla göze veya kulağa ya da hem göze hem kulağa seslenen
mesajların hazırlanması ve bu mesajların iletici araçlarla yaygınlaştırılmasıdır
(Tayfur, 2006:7).
Tüketici Açısından Reklam: Tüketici açısından reklam çoğu zaman sıkıcı
olarak tanımlansa da bir ihtiyaçtır. Tüketiciler ürün ve hizmetler hakkında
bilgilenmek, marka ve ürün bolluğu karşısındaki tereddütlerini gidermek isterler
(Ertike, 2009:21). Bu bağlamda tüketici açısından reklam, tüketiciye üretilen mal ve
hizmetler hakkında yeterli ve doğru bilgiyi, çeşitli haberleşme araçları yardımıyla
iletmektir (Tayfur, 2006:7).
Elden (2007:16) ise, çeşitli reklam tanımlamalarını şöyle sıralamaktadır:
-
“reklam kişisel olmayan bir satış çabası, bir pazarlama iletişimi yöntemidir.”
-
“reklam, bir işin, bir malın veya bir hizmetin para karşılığında, genel yayın
araçlarında, tarif edilerek geniş halk kitlelerine duyurulmasıdır.”
-
“reklam yoluyla tüketici malın yaptığı işi ve sağladığı yararları anlar,
gördüğü, duyduğu veya okuduğu bilgi kaynakları sonucu ürünün vaatlerine
inanır ve harekete geçerek alış anında o markayı diğer rakip markalara
tercih eder.”
Tüm bunların ışığında genel bir tanımlama ile reklam; bir ürün ya da hizmetin
para karşılığında ikna edici bir şekilde hedef kitleye çeşitli araçlar aracılığıyla
ulaştırılmasıdır (Erdoğan, 2005:383). Şeklinde tanımlanabilir.
11
Tanımı nasıl yapılırsa yapılsın reklam şu dört özelliği taşımaktadır (Akt.
Karaçor, 2000: 98):
-
Reklam için bir bedel ödenmektedir.
-
Kitlesel mesaj niteliği taşımaktadır.
-
Belirli bir mal ya da hizmetin tanıtımı yapılmaktadır.
-
Reklam verenin kimliğinin açıkça bilinmesi gerekmektedir.
“Günümüzde
reklamlar;
otobüs
duraklarını,
metro
istasyonlarını,
havalimanlarını, stadyumları, dergileri, çakmakları, giysileri hatta insanların
alınlarını, tüm evreni kaplamış ve tüm bunları egemenliği altına almış
bulunmaktadır. Reklama yakalanmadan adım atmanın, bir televizyon, bir gazete ya
da radyo istasyonu açmanın imkanı yoktur” (Şimşek, 2006:18).
1.2. REKLAMIN SINIFLANDIRILMASI
Reklamın birçok türü bulunmaktadır. Bu türler arasındaki farklardan
bahsetmek yararlı olacaktır. Reklamı pek çok yazar farklı şekilde sınıflandırmış ve
ele almıştır. Burada yapılacak sınıflandırma ise genel bir sınıflandırma olarak öne
çıkacak ve çok ayrıntıya girmeden ele alınacaktır.
1.2.1. Reklam Veren Açısından Reklam
Reklam veren açısından reklam; üreticinin, aracının ve hizmet işletmelerinin
reklamları olarak üç grupta toplanabilir. Bunlar;
Üreticinin reklamları: Üretici firma tarafından yapılan ve direkt olarak ürünü
tanıtan reklamlardır (Tayfur, 2006:38). Bu kuruluşların reklamları o ülkede üretilen
ürünlerden oluşmaktadır. Örnek vermek gerekirse, Ülker, Eti, Pınar, İstikbal Mobilya
gibi (Özkundakçı, 2010:76). Yani bu reklamlar ile üretici kendi markasının
ürünlerinin satılmasını arzular. Örneğin Coca Cola ismini markalaştırmış ve Coca
Cola markasının güvenilirliği altında Sprite, Sen-Sun, Cappy, Fanta gibi ürünleri
tüketiciye sunmuştur (Şimşek, 2008:31).
12
Aracının reklamları: Herhangi bir ürünü üretmeyip üretilen ürünü satan
toptancıların, bayilerin ve dağıtıcıların (distribütör) yaptıkları reklamlardır. Bu tür
şirketler temin ettikleri malları piyasada satmaktadırlar. Örnek olarak ise, Arzum ve
Sinbo Küçük Ev Aletleri verilebilir (Tayfur, 2006:39; Özkundakçı, 2010:76).
Hizmet işletmelerinin reklamları: Bu tür reklam verenler ürün yerine hizmet
satmaktadırlar. Bunlara örnek olarak; bankalar, oteller, hastaneler vs. (Tayfur,
2006:39; Özkundakçı, 2010:77).
1.2.2. Hedef Pazar Açısından Reklam
Bu tür reklamlar; tüketici reklamları, ticari reklamlar, endüstriyel reklamlar
ve sosyal amaçlı reklamlardır.
Tüketici Reklamları: Hedef kitleye marka bağımlılığı oluşturma ve satın
aldırmaya yönelik reklamlar, genel manasıyla tüketici reklamlarıdır. Klepner’e göre
tüketiciye yönelik reklamlar ise, ulusal reklamlar, perakende reklamlar, ara ürün
reklamları ve doğrudan tepki reklamları olarak sınıflandırılmaktadır (Akt.
Peltekoğlu, 2010:11).
Ticari Reklamlar: Bayi sayısını arttırmak için yapılanlar, ticarethaneler için
yapılan reklamlar, malı satacak veya mal üretecek insanların hedef kitlede olduğu
reklamlar genel manada ticari reklamlar olarak sınıflandırılır (Özkundakçı, 2010:77).
Ticari reklamcılığın temel amacı, tüccarları ve aracıları ürünler hakkında
bilgilendirmektir (Peltekoğlu, 2010:14). Bunun yanında diğer amacı ise, aracı
sayısını çoğaltarak satışları arttırmaktır (Tayfur, 2006:39).
Endüstriyel Reklamlar: Sanayi işletmelerine yönelik bu reklamlarda ürünün
oluşumunu sağlayan hammadde veya yarı mamul maddelerden söz edilir. Bunlar
genellikle o iş ile ilgili insanların anlayabileceği türden reklamlardır. Genellikle
sektör dergilerinde ya da tematik kanallarda gösterilirler (Özkundakçı, 2010:78;
Tayfur, 2006:39).
13
Endüstriyel satış ve dolayısıyla reklam yapan firmaların kendileri için önemli
satış ve reklam hedefleri bulunmaktadır. ABD’nin önde gelen karton koli üreticisi
“The Container Corporation of America” bu tür reklam yayınlatan şirketler arasında
örnek gösterilebilir. Firma satış haberleri ve endüstriyel reklamlar sayesinde düzenli
olarak “Kellogg ve Nabisco” gibi gıda firmalarını ya da “Procter ve Gamble” gibi
sabun endüstrisinin önde gelen işletmelerini kendi tüketici kitlesi arasına dahil
etmektedir (Peltekoğlu, 2010:15).
Sosyal Amaçlı Reklamlar: Bu tür reklamlar kamu yararına yapılmaktadır.
Fikirlerin, değerlerin, tutumların ve davranışların tanıtımı yapılır (Erdoğan,
2005:388). Ülkemizde bu reklamın geçmişi çok yenidir. Karayolları Genel
Müdürlüğü’nün yürütücülüğünde, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi işbirliğiyle
hazırlanan “Trafik Canavarı Olmayın” sloganıyla 1994’de yola çıkan kampanya ilk
sosyal reklam örneği olarak sayılmaktadır (Öztürk, 2009:218). Bunun yanında
Kızılay Reklamları, RTÜK reklamları, Yeşilay reklamları gibi halkı bilgilendirmeye
ve eğitmeye yönelik reklamlar bu türdendir (Özkundakçı, 2010:78).
1.2.3. Konu Açısından Reklam
Bu tür reklamlar doğrudan reklam ve dolaylı reklam olarak 2 grupta
toplanabilir.
Doğrudan Reklam: Ürünün üzerinde tüketicinin çok düşünmeden hemen
satın almasının sağlanmasına yönelik yapılan reklamlardır. Kampanyalı, taksitli,
indirimli satışlarda bu tür reklamlara başvurulur. Bu tür reklamlarda kullanılan genel
sloganlar ise; “daha ne duruyorsunuz”, “tükenmeden alın”, “stoklarımız sınırlıdır”
gibi hemen satın alma eğilimine yöneltecek şekildedir (Tayfur, 2006:40). Yani bu tür
reklamlar akılcı ve ürünün en iyi olduğunu ikna etmeye çalışan türdendir (Uztuğ,
2008:234).
14
Dolaylı Reklam: Ürünün pazarda tanınması ve bilinmesi sağlanarak, satın
alınmasına karar verilmesi hedeflenen reklamlardır. Bu tür reklamlarda hemen satın
aldırmadan ziyade imaj yaratılıp nasılsa bir gün alınacak olduğu düşünülen ürünler
yer alır. Genellikle dayanıklı tüketim malları, otomobiller ve pahalı ürünlerin
reklamlarında bu yöntem kullanılır (Tayfur, 2006:40; Özkundakçı, 2010:78). Bu tür
reklamlar duygusal mesajları kullanarak insanın duygular temelinde bir etki
yaratmayı amaçlar. Üründen çok bir atmosferi, tutku ve hayalleri sergiler (Uztuğ,
2008:234).
1.2.4. Mesaj Açısından Reklam
Mesaj açısından reklamları kurumsal reklam ve ürün reklamı olarak ele
alınabilir.
Kurumsal reklamlar: Bu reklamda mal veya hizmetten ziyade işletmenin adı
ve prestiji ön planda tutulur (Tayfur, 2006:40). Kurumsal reklamın amacı, belirli bir
mal veya hizmetin reklamını yapmak yerine işletmelerin itibar ve imajına katkıda
bulunmaktır. Bu bağlamda kurumsal reklam daha çok halkla ilişkiler ve iletişim
yönetimi stratejisinin bir parçası olarak dikkat çeker (Peltekoğlu, 2010: 18).
Ürün Reklamı: Bu tür reklamlar sadece ürünün satışı için yapılır. Reklamda ürünün
adı, özellikleri, fiyatı ve kalitesi işlenir. Ürün reklamlarında rasyonel satın alma motifleri
uygulanır. Bu reklamlar kendi aralarında şu dört gruba ayrılmaktadır (Tayfur, 2006:41):
Öncü reklamlar, rekabet reklamları, karşılaştırmalı reklam, hatırlatıcı reklam
1.2.5. Yayın Alanı Açısından Reklam
Yayın alanı açısından reklamlar kısaca şu şekilde sıralanabilir (Özkundakçı,
2010:81):
Ulusal Reklam: Bir ülkenin sınırları içinde yayın yapan mecraya verilen
reklamlardır.
15
Bölgesel Reklam: Ülke sınırları içinde bir bölgede yayın yapan mecraya
verilen reklamlardır.
Yerel Reklam: Ülke sınırları içinde bir yerleşim bölgesinde yayın yapan
mecraya verilen reklamlardır.
Uluslararası Reklam: Çok uluslu şirketlerin değişik ülkelerde ürünleri
satıldığından, ürünün satıldığı her ülkede reklam yaparlar. Reklamlar, ya işletmenin
bulunduğu ülkede çekilip, ürünün satıldığı diğer ülkelerde söz unsurlarına dublaj
yapılıp gösterilir veya ürünün satıldığı her ülkede ürün için aynı reklam yapılır.
Reklamlar yapılırken, ülkenin dili, kültürü ve sosyo-ekonomik konumu göz önüne
alınır.
1.2.6. Kullanılan İletişim Araçları Açısından Reklam
Reklamlar yayınlandıkları kitle iletişim (medya) araçlarına göre şu şekilde
sıralanabilir (Khan, 2006:318):
Yazılı Medya
- Gazete reklamları
- Dergi reklamları
- El İlanları
- Posta yoluyla yapılan reklamlar
Görsel ve İşitsel Medya
- Radyo reklamları
- Televizyon reklamları
- Sinema reklamları
- Açık hava reklamları
Destek Medya
Bu gurupta ise, internet, promosyon ürün, fuar gibi yukarıda sayılan iki
grupta yer almayan bir çok reklam çeşidi yer almaktadır.
Yapılan tüm bu sınıflandırma eşliğinde ortaya çıkan reklamlardan sadece
konuyla alakalı olduğu için “Televizyon Reklamları” kısmına ilerleyen konularda
ayrıntılı olarak yer verilecektir.
16
1.3. REKLAMIN ÖZELLİKLERİ, FONKSİYONLARI VE AMAÇLARI
1.3.1. Reklamın Özellikleri
Reklamın başlıca özellikleri şunlardır (Tayfur, 2006:16):
- Markayı meşrulaştırma özelliği
- İmaj yaratma özelliği
- Yaratıcı ifade özelliği
- Karşılaştırma özelliği
- Geniş kitlelere sunulabilme özelliği
- Gayri şahsilik özelliği
- Harekete geçirebilme özelliği
1.3.2. Reklamın Fonksiyonları
Reklamın başlıca fonksiyonları şunlardır (Özkundakçı, 2010:74):
- Hatırlatma
- İkna etme
- Bilgilendirme
- Örgütün diğer fonksiyonlarına yardımcı olma
1.3.3. Reklamın Amaçları
Reklamın birçok amacı
bulunmaktadır.
Birçok
farklı
sınıflandırma
yapılmaktadır. Reklamın amacı konusunda yapılan sınıflandırmalar incelendiğinde
bütün bu amaçları kapsayan 3 amaç gruplandırılabilir (Elden, 2010).
1.3.3.1. Reklamın İletişim Amacı
Reklam verenle hedef kitle arasında ilişki kurulmasını sağlayan bir mal,
hizmet, düşünce gibi unsurların hedef kitleyi oluşturan kişi ve gruplara en sağlıklı ve
etkili şekilde iletilmesi ve böylelikle istenilen ölçülerde tutum ve davranışların
oluşturulması ya da mevcut olanların değiştirilmesidir. Reklamı yapılan bir markaya
dikkat çekilmesi, marka isminin ve iletisinin hedef kitlelere aktarılması, aktarılan bu
şeylerin akılda kalıcılığının sağlanması, reklamı yapılan firmaya ya da markaya
yönelik olumlu duygu ya da düşüncelerin davranış eğilimlerine dönüştürülmesi,
reklamın iletişim amaçlarıyla yakından ilişkilidir (Elden, 2010:15).
17
1.3.3.2. Reklamın Satış Amacı
Bilindiği gibi, ticari bir mal ya da hizmetin üretiminde en temel amaç, söz
konusu mal ya da hizmetin tüketiciler tarafından satın alınmasının sağlanması ve bu
şekilde örgütsel sürekliliğin devam ettirilmesidir. İşte bu noktada reklam büyük
önem taşımaktadır. Elden (2010:16) reklamın satış amaçlarını kısaca şu şekilde
sıralamıştır:
- Mevcut satışların korunmasını sağlamak
- Satışların kısa vadede arttırılmasını sağlamak
- Satışların uzun vadede arttırılmasını sağlamak
- Tüketicinin fiyata olan duyarlılığını etkilemek
- Aracıların satış çabalarını desteklemek
- Satışları arttırmaya yönelik kampanyaları duyurmak
1.3.3.3. Reklamın Özel Amaçları
Üretici firmaların reklam yaparken elde etmek istedikleri bazı özel amaçları
da vardır. Genel amaçlar dışında kalan ve kısa zamanda gerçekleşmesi beklenen,
firmanın o dönemde içinde bulunduğu bazı problemleri çözmeye yönelik özel
amaçları şu şekilde sıralamak mümkündür (Kocabaş ve Elden, 2001:22-23):
- Aracılarla kurulan iletişimi geliştirmek ve onların gözünde marka imajını
güçlendirmek.
- İşletmenin geliştirdiği yeni ürünleri, yeni kullanım alanlarını ve biçimlerini
tanıtmak.
- Ürün ve hizmetler hakkında bilgi vererek, markaya yönelik pozitif bir tutum
oluşturmak.
- Satın alma eyleminin gerçekleşmesi için tüketiciyi ikna etmek.
Bunların yanında; işletmenin saygınlığını arttırmak, dağıtım kanallarıyla
ilişkileri geliştirmek, kişisel satış programlarını geliştirmek, genel talebi arttırmak,
malın tercihini devam ettirmek, iyi hizmeti vurgulamak, alışkanlıkları değiştirmek,
işletmenin prestijini arttırmak, piyasaya egemen olarak tekel bir yapıya geçmek ve
markaya bağımlılık yaratmak olarak sıralanabilir (Şimşek, 2008:26).
18
1.4. REKLAMIN İLETİŞİM SÜRECİ
1.4.1. Kaynak
Reklam iletişim sürecinde kaynak, ürüne ve/veya kuruma yönelik mesajları
kodlayarak
iletişim
sürecini
başlatan
unsurdur.
Kaynak
bir
kişi
olarak
değerlendirilebileceği gibi, mesajı oluşturan reklamcı, mesajı yayan medya ya da
mesajın oluşturulmasını talep eden reklam veren olarak da düşünülebilir (Elden,
2010:19).
1.4.2. Mesaj
Reklam iletişim sürecinde mesaj, kaynak tarafından kodlanan ve reklamın
içeriğini oluşturan bilgilerin ve duyguların tümünü kapsar. Burada dikkat edilmesi
gereken ise, mesajın insan ve insan topluluklarının ortak anlam çıkarabileceği ses,
şekil gibi öğelerden oluşması gerektiğidir (Şimşek, 2008:27). Mesaj tüketiciye ürünle
ilgili bilgi vermek, onu ikna etmek, ürünü derhal veya yakın bir gelecekte almasını
sağlamak amacıyla düzenlenir (Tayfur, 2006:34).
Bazı İngiliz araştırmacılar reklam mesajının önemini vurgulamakta ve
reklamı bir iletişim biçimi olarak görmektedir. Onlara göre, reklam aracılığıyla
insanlarla sağlanan iletişim sonucunda insanların reklamı yapılan ürün ya da hizmete
karşı tutumlarının olumlu yönde değişmesi gerekmektedir. Eğer mesaj tüketicilerin
tutumlarında bir değişiklik yapmıyorsa başarısızdır (Vilanilam ve Varghese, 2004:8).
1.4.3. Kanal
Reklam iletişim sürecinde kanal, reklam mesajının kaynaktan (üreticiden),
alıcıya (tüketiciye) doğru iletilmesini sağlayan araçlardır. Eğer bu iletilmek istenen
mesajlar kitle iletişim araçları aracılığıyla alıcılara iletilirse “kitle iletişimi” ortaya
çıkmaktadır. Kaynak ile alıcı yüz yüze iletişim; mesaj gönderiminde bulunurlarsa o
zaman “kişilerarası iletişim” söz konusu olmaktadır. Ancak etkili bir reklam
iletişiminin sağlanabilmesi için kanalın her türlü “gürültü”den arındırılmış olması
gerekmektedir (Şimşek, 2008:28). Gürültü, mesajın hedef tarafından alınmasını
engelleyen her türlü içsel ve fiziksel olgudur. Gürültü kullanılan dil, kanal aracı ve
tüketicinin kendisinde olabilir. Gürültüden dolayı mesaj eksik, yanlış algılanabilir ya
da hiç algılanamayabilir. Bu yüzden gürültüyü ortadan kaldırmak ya da en aza
indirmek gerekir (Tayfur, 2006:35).
19
1.4.4. Alıcı
Reklam iletişim sürecinde alıcı, hedef kitle olarak da adlandırılabilen, çeşitli
reklam mesajlarının yöneldiği kişi, grup ya da kurumları kapsar. Sahip oldukları
demografik, psikolojik ve sosyo-ekonomik özellikleri farklılaşan alıcılar, reklam
iletişim sürecindeki en temel belirleyici konumundadırlar. Çünkü iletişim sürecinin
diğer tüm unsurları, alıcının özelliklerine ve beklentilerine göre şekillenir (Elden,
2010:21).
1.4.5. Geri Bildirim
Reklam iletişim sürecindeki son aşama olan geri bildirim aşaması, bir nevi
mesajı gönderen kaynağa, mesajı alan hedefin cevap vermesidir. Reklamda geri
bildirim işletmenin reklam kampanyasını yapar yapmaz, tüketici üzerinde yaptığı
reklam etkinliğinin ölçülmesi testinden oluşmaktadır. Bu yolla mesajın tüketici
tarafından istenilen biçimde algılanıp algılanmadığı ve seçilen kanalın yerinde olup
olmadığı ölçülmektedir. Bu ölçümlerin sonucu kaynağa girdi olarak geri
dönmektedir. İkinci bir geri bildirim ise; tüketicinin reklamı yapılan ürüne karşı
göstermiş olduğu satın alma tepkisinin değerlendirilmesinden ve girdi olarak karar
vericiye geri dönüşünden oluşmaktadır. Geri bildirimi yapılmayan reklamların
tüketiciler üzerinde ne kadar etkili olduğu asla bilinemez (Simşek, 2008: 30).
Aşağıdaki Şekil 2 Reklamın iletişim sürecini göstermektedir. Şekil 2’de
gösterildiği üzere, reklamın iletişim sürecinin başlayabilmesi için öncelikle bu süreci
başlatacak reklam verenin (kaynak) olması gerekmektedir. Reklam verenin isteği
doğrultusunda şekillendirilen mesaj (reklam) çeşitli iletişim araçları aracılığıyla
(kanal) hedef kitleye (alıcı) iletilir. Hedef kitle ise reklama ve dolayısıyla reklam
verene karşı tepkisini (geri bildirim) reklamın yapıldığı ürünü satın alarak veya
almayarak gösterir.
Şekil 2: Reklamın İletişim Süreci
Kaynak
Mesaj
Kanal
Alıcı
Geri
Bildirim
20
1.5. REKLAMIN TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ
1.5.1. Dünya’daki Gelişim Süreci
Reklamcılığın doğuşu günümüzden uzun zaman öncesine dayanmaktadır.
Toruk (2005:125) “Reklamcılığın Tarihsel Gelişimi ve Reklam Mecralarının
Özellikleri” adlı makalesinde yaklaşık 5000 yıl önce Mısır’da kaçak esirlerin fiyat ve
özelliklerinin resmedildiği papirüslerin ya da duvarların ilk reklam örnekleri olarak
kabul edilmekte olduğunu belirtir. Bu ilk yazılı reklamın sahibinden kaçan bir
kölenin geri dönmesini isteyen bir ilan olduğu düşünülmektedir (Şimşek, 2006:20).
Ayrıca eski Mısır’da tacirler, taş üzerine yazı ve resim oyarak, reklam levhaları
hazırlarlardı. Hazırladıkları bu taş levhaları kalabalık yolların kenarlarına ve herkesin
uğrayabileceği meydanlara dikerlerdi (Odih, 2007:23). Bunun dışında yapılan bir
başka reklamcılık şekli ise, Eski Yunan’da görülmektedir. Burada kasaba tellalları
(çığırtkan) esir ve sığır satarken, sokaklarda halka bağırarak seslenmek suretiyle
duyuru yapmaktadır (Şimşek, 2006:19).
Reklam, Alman kuyumcu Johannes Gutenberg’in 1440 yılında Mainz’de
matbaayı icat etmesiyle ve taşınabilir baskı harflerinin bulunmasıyla ileriye doğru
büyük bir adım atmış oldu (Tungate, 2007:10). Ponting’e (2011:348) göre ise;
modern matbaa Kore yönetimi tarafından 1403’te Matbuat Dairesinde bulunmuş
ancak Avrupalıların yanlış atıfları sonucunda Gutenberg matbaanın mucidi kabul
edilmiştir. Matbaanın bulunmasından 30-40 yıl sonra ise Londra’da bir matbaacı
William Caxton’un rahipler için hazırladığı “The Pyes Of Salisbury Use” adlı kitap
satmayınca bu kitapla ilgili bastığı ilanları ayin günlerinde kiliseye dağıtmıştır bu
tarihte bilinen ilk basılı reklam uygulaması olarak kabul edilmektedir (Şimşek,
2006:20).
Almanya’da ise ilk basılı reklam örneği, 1525 yılında gizemli bir ilacın
faziletlerinin anlatıldığı bir kitaba ait haber broşürüdür (Peltekoğlu, 2010:63). Daha
sonra ise bu tip ilanlar çoğalmaya başladı. Belki de en önemli reklamlar, ilk reçetesiz
ilaçların ve mucizevi tedavilerin anlatıldığı, bugün bizim küçük ilanlar veya seri
ilanlar diye adlandırdığımız reklamlardı (Dyer, 1982:11).
21
Reklamın tarihindeki diğer önemli bir isim, 17. Yüzyılda yaşayan Fransız
Theophraste Renaudot’dur. O doktor olduğu halde aynı zamanda bir düşünürdü.
Paris’in yoksul insanları hakkındaki düşünceleri onu; “İle de la Cite’de bureau des
addresses et des rencontres” adını verdiği işsizlere hitap eden bir istihdam ofisi ve
duyuru panosu kurmaya sevk etti. Bu oluşum kısa bir süre sonra bilgi paylaşımı
yapılan bir takas odasına dönüştü. İş ve işçi arayanlar, mal alıp satanlar ve halka bir
şey duyurmak isteyenler bu ofisten yararlanmaya başladı (Tungate, 2007: 10).
Bilgiyi daha hızlı yaymak isteyen Renaudot, ilk Fransız gazetesini “La
Gazette” adı altında 1631 yılında çıkarmaya başladı. Böylece ilk Fransız gazetesi ve
kişisel reklamın mucidi oldu (Tungate, 2007:11). Montaigne’in romantik projesinden
esinlenerek kurulan bu “büro” İngilizlere de esin kaynağı oldu. Onlar da bu formülü
kendilerine uyarlayarak kullanmaya başladılar. Montaigne’in yarattığı fikir
reklamcılık kıyafeti giyerek, Manş’ın öte yakasında halk hizmeti sunma özelliği
yitirip ticarileşmeye başladı (Mattelart, 1993:8).
1704 yılına gelindiğinde Amerika’da ilk ilan yayınlanmıştır. Bu tarihten 25
yıl sonra Amerikan reklamcılığının babası olarak kabul edilen Franklin, yazı
karakterleriyle oynayarak, titrek bir yazıyla yazdığı eşit uzunlukta olmayan üç veya
dört satırlık duyurularda, ilk illüstrasyonları yaratmış oluyordu (Mattelart, 1993:9).
1812 yılında Londra’da ilk reklam acentesi kuruldu (Ünsal, 1994:40).
ABD’de ilk reklam ajansı 1842 yılında Volney B. Palmer tarafından Philadelphia’da
açıldı ofis olarak kurulan bu yer daha sonra büyük başarılar kazandı (Tungate,
2007:14).
Teknolojik gelişmeler sonucunda reklam medyasının da farklılaşarak
çoğalması, reklam sektörünü olumlu yönde etkilemiş ve geliştirmiştir. 1907’de
Marconi’nin ilk radyo yayınında başarılı olması reklamcılık sektörü açısından
değişik bir reklam medyasının doğmasına neden olmuştur (Tayfur, 2006:8). İlk ticari
radyo istasyonu WEAF ismiyle 1922 yılında kuruldu. 1924’te “N. W. Ayer and Son”
firması EVERYDAY saati adı altında ilk özel reklam programını hazırladı ve
reklamcılık büyük ivme kazandı. 1928’de radyolar reklam saatlerinden 10.5 milyon
dolar kazanmışlardı. 1930 yılına gelindiğinde ise Amerikan halkının yarısı radyo
alıcısına sahipti (Özkundakçı, 2010:56).
22
1939 yılında ise Amerika’da televizyonun yayın hayatına girmesiyle
reklamcılık çok daha farklı boyutlara ulaşmıştır. New York’da WNBT ilk televizyon
spotunu 1941 yılında yayınlamıştır (Rutherford, 2000:22). Özellikle televizyonun
hem görsel hem işitsel özelliğe sahip bir araç olarak reklam dünyasının hizmetine
girmesiyle birlikte reklamcılık, dev adımlarla büyüyen bir sektör haline gelmiştir.
1950’de Amerika’daki 3 milyon alıcıya karşılık 210 milyon dolarlık reklam
yapılırken, 1960’ta alıcı sayısı 58 milyona reklam harcaması ise, 1.5 milyar dolara
çıktı. 1963’yılına gelindiğinde ise, televizyon reklamlarına yapılan harcamanın 2
milyar doları aşması karşısında küçük gazeteler battı. Büyük tirajlılar ise sarsıntı
geçirmeye başladı. Radyo tamamen üçüncü plana düştü (Özkundakçı, 2010:57).
İşlevselliği kapitalist üretim sisteminin büyük değişimler geçirdiği dönemlere
denk gelen modern reklamcılığın geçmişi 100 seneyi geçmez. Bu dönemden önce
reklamcılık ulusal ekonomi çapında nispeten basit bir bildiri ve duyuru sistemiydi.
Bugün ise yaşanan gelişmeler sayesinde reklamcılık yüksek meblağda parayı
kontrolünde bulunduran, kapitalist ekonomilerin hayat parçası olduğu kadar kendi
şartlarında da bir hayli karlı, oldukça organize bir kuruluştur (Dyer, 1982:11).
Özkundakçı (2010:60) reklamcılığın günümüzdeki haline gelmesini sağlayan
kısacası onun gelişimine etki eden faktörleri şu şekilde sıralamaktadır.
- Teknolojik gelişmeler
- Gelirdeki artış
- Orta sınıfın gelişmesi
- İşbaşı Verimliliğin artması
- Eğitimde Gelişme
- Pazarlama anlayışındaki gelişme
- Kişisel satış kullanımının azalması
- Reklam ajanslarındaki gelişme
- Araştırmada gelişme
- Ambalajdaki gelişme
- Üretim ve serviste gelişme
- Üreticinin tüketiciden uzaklaşması
23
1.5.2. Anadolu Topraklarındaki Gelişim Süreci
Osmanlı topraklarında ilk rastlanılan reklamın, “en ala altunbaş tiryak” (baş
ağrısından vebaya kadar her derde deva bir macun) isimli ilacın reklamı için basılan
el ilanları olduğu düşünülmektedir. Edhem Eldem’in Türk reklam tarihine
kazandırdığı belgeye göre, 17. Yüzyıl sonlarına ya da 18. Yüzyıl başlarına ait olduğu
düşünülen ilan Osmanlı İmparatorluğu’nda ilaç tüketimi, eczacılık ve tıp konusunda
geleneksel Batı uygulamaları ile kıyaslama açısından yol gösterici olmakla birlikte,
özellikle reklam ve pazarlama açısından önemlidir (Koloğlu, 1999:22).
Osmanlı topraklarında reklam içeren ilk gazete, Fransızlar tarafından İzmir’de
çıkarılan “Spectateur Oriental” olmuştur. Batı Anadolu ve Ege ticaretini tanıtmak
amacıyla yayına çıkartılan gazetenin ilk sayısında (24.03.1821) “Didier” adlı bir
kişinin sigorta şirketi temsilciliğine atandığına dair ilk ilan yer almıştır (Koloğlu,
1999:23). Ayrıca 1840’ta ilk yarı özel Türkçe gazete olan “Ceride-i Havadis” İngiliz
asıllı William Churchill tarafından İstanbul’ da çıkarılmaya başlanmış ve ilk
sayısından itibaren reklam örneklerine rastlanmıştır. Bu gazetedeki ilk reklam örneği
27 Ekim 1840’da ki sayısında yayınlanan Avrupa’dan getirilip Galata’da bir
mağazada satılan Fransız malı duvar kağıtlarının reklamıdır (Çakır, 1997:22).
Osmanlı’da ilk ticari ilan ise 21 Ekim 1860 yılında Agah Efendi tarafından
çıkarılan “Tercüman-ı Ahval” isimli gazetede 1864 yılına gelindiğinde yayınlanan
ilanlar olmuştur. Bu ilan Yeni Camii avlusunda çanak, tabak satan bir mağazanın,
Ramazan ayı dolayısıyla yeni çeşitler ithal ettiğini belirtiyordu (Şimşek, 2006:26;
Tayfur, 2006:9).
1908 yılında Meşrutiyetin ilanı ile özel gazetelerin sayısı iyice artmaya
başlamıştır (Tayfur, 2006: 10). 1909 yılına gelindiğinde ise David Samanon isimli bir
Musevi piyasaya yeni giren ve çok fazla rakibi olan bir kişiyle anlaşma yapar ve
onun ilanını yayınlar. Adamın işlerinin açılması üzerine birçok kişi Samanon’a ilan
vermek ister. Aynı yıl içinde Samanon, Fransız Havas’ın Kahire müdürü E. Hoeffer
ile tanışır ve Hoeffer, Samanon ve Huli adında bir başka Musevi ile ortak olarak
“İlancılık Kolektif Şirketi”ni kurar. Böylelikle ilk reklam şirketi de kurulmuş olur
(Şendilmen, 2008).
24
1914 yılında 1. Dünya savaşının patlak vermesi üzerine işler durgunlaşmaya
başlar. Kimsenin reklam vermek istemediği bu dönemde, birçok kişinin de kepenk
kapatması reklamcılık açısından bir duraklamaya sebep oluyor (Çakır, 1997:22).
1918 yılından sonra ise, tekrar Samanon, Huli ve Hoeffer işlerini düzeltmeye
başlıyor.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra ise devletçilik siyasetinin kaçınılmaz bir
sonucu olarak en büyük reklam veren devlet oluyor. Bu dönemde en çok reklam
verenler; Etibank Ziraat Bankası, , İş Bankası, Sümerbank gibi kuruluşlardır. Tekel
gibi kuruluşlar bile bol bol reklam vermeye başlıyor. Amaçları yeni alışkanlıklar
yaratmak ve gelirlerini arttırmaktır. O zaman ki adı “İnhisarlar İdaresi” olan kuruluş
her türlü sigara ve içkinin reklamını yapmaktadır. Bu dönemde ayrıca gıda, ilaç,
otomotiv gibi birçok kuruluş reklam vermiştir (Akçura, 2002:29).
1950’li yıllara kadar reklamın bu şekilde devlet tekelinde olması halkın çok
işine yaramamıştır. 1950’den sonra ise çok partili yönetim döneminin başlamasıyla
ekonomide liberalizmin etkisi yaygınlaşmaya başlamış ve reklam yavaş yavaş
ekonomik yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelmeye başlamıştır (Tayfur,
2006:10).
Radyoların 27 Ocak 1957 tarihinde reklam yayınlarına başlamasından sonraki
yıllarda radyo reklamcılığı ivme kazanmaya başladı (Şimşek, 2006:28). 12 Mart
1972 tarihinden itibaren ise Ülkemizde yayın yapan tek televizyon kanalı olan TRT,
televizyon reklam yayınlarına başlamıştır (Balkaş, 2005:277). Böylece reklamcılık
çok ileri gidecektir.
1980-1990 yılındaki 4 olay reklamcılığın önünün tamamen açılmasını ve
günümüzdeki durumunun temellerinin tamamen atılmasını sağlamıştır. Birincisi,
1983 yılındaki renkli televizyon yayını döneminin başlaması; ikincisi, yine aynı yıl
serbest piyasa sistemiyle ekonomide liberalleşmenin hızlanması sonucu 1985 yılında
uluslar arası reklam kuruluşlarının faaliyete geçmesi; üçüncüsü, 1990’lı yılların
başında TRT dışında yeni kanalların kurulmaya başlanması ve ticari yayın hayatının
başlaması ve son olarak da yine aynı yıl internet ortamında da reklam faaliyetlerinin
yapılmaya başlanması olarak nitelendirilebilir (Şimşek, 2006:29; Tikveş, 2003:230;
Tayfur, 2006:10).
25
1.6. REKLAMIN ETKİSİ
Reklamın genel olarak; üreticiler açısından pazarda varoluşunun sürdürülmesi
ya da sağlanması, marka imajının oluşturulması gibi veya tüketiciler açısından
değişime ortak olması, herkesten farklı olmak istemesi, tutumlarının değişmesi gibi
birçok etkisi bulunmaktadır. Biz ise burada genel olarak 2 başlık altında bu etkileri
inceleyeceğiz. Bunlar;
- Tüketiciler yani reklama maruz kalan hedef kitle üzerindeki etkisi
- Üreticiler yani reklamı veren kaynak üzerindeki etkisi
1.6.1. Tüketiciler (Hedef) Üzerindeki Etkisi
Reklamların tüketiciler üzerindeki etkisini araştıranların vardıkları sonuçların
önemli bir kısmını, reklamların olumsuz yönlerini içermektedir (Tayfur, 2006:189).
Jules (1996:11) “Bir Felsefe Sistemi Olarak Reklamcılık” adlı kitabında reklamı;
Amerikan kafasına ahlaki bir komut olarak eklemlenen olağanüstü yüksek bir hayat
standardından medet uman akıl dışı bir ekonominin ifadesi olarak değerlendirir ve
insanları düşüncesizliğe sevk ederek aptallaştırıldığını bu bağlamda ise, şirketlerin
istedikleri amaca ulaşabildiğinden bahseder. Yine Dağtaş’a (2009:19) göre;
reklamlar bir yandan belli bir ürün ya da hizmetin satın alınmasını teşvik ederek hem
kapitalizmin ekonomik yeniden üretimine hizmet ederken, diğer yanda da sahip
oldukları içerikleriyle kapitalizmin toplumsal yeniden üretimine hizmet eden bir
toplumsallaşma işlevi görmektedir (Dağtaş, 2009:19).
Erdoğan (2005:389) ise; reklam ve reklamcılık endüstrisinin çok farklı bir
şekilde gösterildiğini ayrıca insanlara reklamın hayatın kaçınılmaz bir parçası olarak
sunulduğunu böylece onlarda istemeden ürüne olan ilginin arttığını belirtir. Bu
eleştirel bakış günümüze ait olan bir şey değildir. 1930’ların başlarında edebiyat
eleştirmeni F.R Leavis reklamcılığı ucuz, mekanik duygusal tepkiler uyandırmakla
ve “en az gayretle ulaşılan en hızlı zevkleri seçmekle” suçlamıştır (Akt. Dyer,
1982:64).
26
Reklam insanlara sadece yeni ürünlerle ilgili bilgi sağlamaz, bu ürünlere
sahip olma isteği ve onların tadını çıkarma arzusu da uyandırır (Jules, 1996:91).
Bunu yapabilmek için ise, ürünü hiç olmadığı kadar güzel ve havalı gösterir. Yani;
yeni ve tozpembe bir dünya yaratır. Bu tozpembe dünyada birçok şey bize vaat edilir.
Bununla birlikte reklamda söylenenler doğru çıktığı sürece reklam başarıya ulaşır
(Şimşek, 2008:48).
Reklam, tüketim talebini canlı ve üst düzeyde tutabilmek için, tüketicilerin
kökleşmiş taleplerini değiştirmeye çalışmaktadır. Onları yeni ürünleri kullanmaya
zorlamaktadır.
Ayrıca
reklamlar,
insanlar
üzerinde
marka
bağımlılığı
oluşturmaktadır. Reklamlarda marka imajının tüketiciye yeni bir kimlik, farklı bir
statü kazandıracağı konusu sık sık işlenmektedir (Tayfur, 2006:189).
1.6.2. Üreticiler (Kaynak) Üzerindeki Etkisi
Reklamın üreticiler üzerindeki etkisi genellikle olumlu yöndedir. Burada hatta
etkiden değil, yarardan bile bahsedilebilir. Tabi ki doğru reklam stratejileri
uygulanıyor ise yoksa reklam sayesinde çok iyi yerlere gelen şirketler olduğu gibi,
kendine pazarda bir yer bulamayan şirketler de olabilmektedir.
Reklamın satış ve pazar payına yönelik kısa dönemli etkileri kadar, sonuçları
uzun vadeli olan markalaştırma çabalarına olan etkisi bakımından da üreticiler
açısından önemlidir (Atasoy, 2007:145).
Pazarlama anlayışındaki gelişmelerle beraber günümüzde en önemli
kavramlardan birisi marka olmuştur. Sanayi devrimi ile birlikte pazarlama ve reklam
tekniklerinin gelişmeye başlaması özellikle Amerika’da satılan ürünlerin belirli bir
isimle satılmaya başlandığı görülmüştür. Benzer ürünler içerisinde farklılaşmayı ve
tercih edilmeyi amaçlayan ürünler kendilerine bir isim ve logo hazırlamaya başlamış,
böylece ilk marka çalışmalarının temeli atılmıştır. Levi’s, Coca Cola, Budweiser,
Campbell’s Soup, Maxwell House hep bu dönemlerde ilk adımları atılmış
markalardır. Günümüz pazarlarında ise artık birbirinin yerine ikame edilebilecek pek
çok ürün ve hizmet bulunmaktadır. Her bir ürün ve hizmetin yoğun bir şekilde
pazarlama iletişimi çalışmaları kullanması sonucunda da karmaşa ve markanın önemi
artmıştır. Bu nedenle pazarda yer alan bütün ürün ve hizmetlerini güçlü bir marka
olması gerekmektedir (Ulukök, 2009:75).
27
1.7. BİR REKLAM ARACI OLARAK TELEVİZYON
Televizyonun bir reklam aracı olarak kullanımından bahsetmeden önce, bir
tanım olarak kısaca ne anlama geldiğinden ve ilk televizyon yayınlarından
bahsedilecek olunursa şunlar söylenebilir: En basit tanımı ile televizyon; ses ve
görüntü sinyallerinin birleştirilerek insanlara iletilmesini sağlayan kitle iletişim aracı
olarak değerlendirilebilir.
“Television” sözcüğü ilk kez “Scientific America” dergisinin 1907 haziran
ayında yayınlanan sayısında kullanıldı. Modern Televizyonun mucidi ise, Rus asıllı
ABD’li elektrik mühendisi Vladimir Kosmo Zvorykin’dir. 1923 yılında televizyon
kamerasının en önemli parçası olan ve resim tarama yöntemini tümüyle elektronik
hale getiren “ikonoskopu” buldu. Ertesi yıl “kineskop” olarak adlandırılan resim
tüpünün patentini aldı. Bu buluş televizyon sisteminin tümüyle elektronik olarak
oluşturulmasına zemin hazırladı (Serim, 2007:24).
İngiliz John L. Baird, 1925’te kendi buluşu olan televizyon aygıtıyla bir halk
gösterisi düzenledi. Görüntü kalitesi bir hayli kötüydü, ama İngiliz yayın kuruluşu
BBC mucitle ilgilendi, ona BBC laboratuarlarında çalışma imkanı sağladı. Bu sayede
dünyadaki ilk televizyon yayını 2 Kasım 1936’da Londra’da gerçekleşti (Serim,
2007:24). Televizyon’un öncüsü olarak bilinen Amerika’da ise bundan 3 yıl sonra ilk
düzenli yayınlar başlamıştır (Şimşek, 2006:24). Ancak ABD başka bir konuda öncü
olmayı başardı. Çünkü; İlk renkli televizyon yayını 1951’de ABD’de başlatılmıştır
(Serim, 2007:25).
Türkiye’de ilk televizyon yayını 9 Temmuz 1952’de İstanbul Teknik
Üniversitesi (İTÜ) stüdyolarından yapıldı (Serim, 2007:27). İlk canlı yayın denemesi
12 Kasım 1961 yılında yapılmak istendi. Türkiye-Sovyetler Birliği milli takımlarının
oynayacakları futbol maçı naklen yayınlanacaktı ama teknik bir arıza nedeniyle
yayın gerçekleştirilemedi. Bundan 5 yıl sonra ise 1 Mayıs 1966’da ilk naklen yayın
yapıldı. Bu Fenerbahçe-Beşiktaş arasında oynanan bir futbol maçının yayınıydı
(Serim, 2007:32). Aslında burada da konuyla ilgili olarak bir parantez açmak
gerekirse, yine ilk yayınlarda bile “spor” kullanılması bu olgunun toplum için ne
derece önemli olduğunu göstermektedir. Bu yayınlar çok az yerde izlenmekteydi.
Geniş yayına başlama anlamında ise ilk televizyon yayını 31 Ocak 1968’de saat
19.30’da gerçekleştirilen deneme yayını ile TRT tarafından başlatılmıştır (Cankaya,
28
2003:75). ilk özel televizyon kanalı; Uzan Ailesinin girişimiyle kurulan Magic Box
kanalıdır. Magic Box-Star 1 kanalı, 1 Mart 1990 tarihinden itibaren Almanya’nın
Ludwigshafen şehrindeki AKK stüdyolarından Eutelsat F 5 uydusuna gönderdiği test
sinyallerini yayınlamaya başladı. Magic Box iki ay süren hazırlık devresi ve test
yayınlarından sonra 7 Mayıs 1990 tarihinde günde 6 saat sürecek yayınına başladı
(Serim, 2007:228).
Televizyonun yayın yapmaya başlaması süreciyle birlikte televizyon
reklamları da ortaya çıkmaya başlamıştır. İlk televizyon reklamları Amerika’da
1940-1941 yılları arasında görülmeye başlandı. Bu ilk reklamlar konuşan kafalar ve
birçok gözden oluşan görüntülü bir radyo mesajı şeklindeydi. Fakat bu durum zaman
içinde değişikliğe uğradı (Tayfur, 2006:103). Bir reklam mecrası olarak ise
televizyon ilk kez 1948 yılında yine Amerika’da kullanılmaya başlanmıştır (Tungate,
2007:36).
Ülkemizde ilk televizyon reklamları, 12.03.1972’den itibaren görülmeye
başlanmıştır. Bu ilk reklamı tabii ki zamanın tek televizyon kanalı olan TRT
yayınlamıştır. Reklam alma ve yayınlama konusunda 1990 yılına kadar rakipsiz olan
TRT, önce Magic Box’a reklam gelirlerinin %2’sini kaptırdı. 1993 yılına
gelindiğinde bu oran %37’ye yükseldi. Daha sonra ise yayın hayatına başlayan Atv,
TGRT, Kanal 6, HBB, Show TV gibi kanallarda bu reklam pastasından paylarına
düşeni aldı ve TRT’nin reklam gelirleri neredeyse eridi (Serim, 2007:238).
Dünya’da ve Türkiye’de televizyon yayıncılığı son 50 yıl içinde inanılmaz
boyutlara ulaşmıştır. Özellikle ticari yayın kuruluşlarının ortaya çıkması ve
yaygınlaşması reklam ve televizyon bağını iyice güçlendirmiştir.
Televizyonda reklamı yapılacak ürünü sadece görsel olarak sunmak yetmez.
Televizyonu etkili bir reklam ortamı haline getiren unsurlar, görüntüyle birlikte
uyumlu bir şekilde ses ve özel efekt gibi unsurların da kullanılmasıdır (Peltekoğlu,
2010: 186). Lindstorm (2005:9) bu olguyu şu şekilde açıklamıştır: “Bir reklamda bir
ürünü ya da hizmeti görsel olarak sunmak yetmez. Güçlü sözcükler, simgeler ve
müzik gibi bir ses eklemek gerekir. Görsel ve işitsel uyaranların birlikteliği 2+2=5
etkisi yapar.”
29
Peki iyi bir televizyon reklamının özellikleri nasıl olmalıdır? İyi bir
televizyon reklamının özellikleri şu şekilde sıralanabilir (Ertike, 2009:112):
- Tıpkı basılı reklam ve radyo reklamı gibi temel bir faydadan bahsetmeli.
- Sunulan sebep hedef kitlenin beklentilerine uygun olmalı.
- Seyircinin 3-5 saniye içinde kanal değiştireceği düşünülürse, dikkat çekici
başlamalı.
- Uygun bir sunum yapılmalı.
- Ürün gösterme fırsatı kaçırılmamalı.
- Görüntü, ses, efekt, müzik unsurları birbiriyle uyumlu olmalı.
- Ürünü kullananlara reklamda yer verilmeli.
Yolcu’ya (2001:17) göre; iyi bir televizyon reklamında muhakkak özgünlük
bulunmalıdır. Yolcu, reklamcıların hedef kitlesi konumunda olan kişilerin %85’inin
karşılaştıkları reklamları fark etmediklerini belirtmiş ve onların dikkatini yükseltmek
için yaratıcı olunması gerektiğini vurgulamıştır. Uztuğ (2008:238) ise, reklam
filminin çekici ve özgün olmasının yanında uzunluğunun da önemli olduğunu,
Amerika’da yapılan bir araştırma sonucu reklamların %95’inin 30 saniye ve daha az
aralıkta olduğunu belirtmektedir.
Yukarıda da anlatıldığı gibi reklamın iyi bir stratejiye sahip olması
gerekmektedir. Çünkü maliyeti oldukça fazla olan televizyon reklamı iyi sonuç
vermez ise, çok yüksek meblağların boşa gideceği ortadadır. Öyle ki, televizyonda
yayınlanacak olan 30 saniyelik bir reklam filminin maliyeti (yaratıcılığı ve
prodüksiyonu ile birlikte) yaklaşık 400 bin dolardır (Peltekoğlu, 2010:186).
Bir reklam aracı olarak televizyonun bazı avantajları ve dezavantajları
bulunmaktadır.
Tayfur’a (2006:105) göre, reklam aracı olarak televizyonun 3 önemli avantajı
vardır.
30
- Diğer kitle iletişim araçlarına göre çok daha fazla kişiye ulaşabilir.
- Hedef kitle üzerinde ses, görüntü ve özel efekt gibi unsurları kullanarak çok
büyük etki bırakabilir.
- Tüketici üzerinde, reklam araçlarının etkisini test etme ve bunu gösterme
olanağı vardır.
Tikveş’e (2003:296) göre ise, televizyon reklamlarının dezavantajları şu
şekilde sıralanabilir:
- Televizyon reklam maliyetlerinin yüksekliği,
- Rekabetin fazla olması,
- Olumsuz değerlendirmeler için uygun bir ortam oluşması,
- Hedef kitlenin algılamadaki zorluğu ve dikkatinin dağılması,
- Zamanın sınırlı olması,
- İzleyicinin kanal değiştirmesi (zaping).
31
2. BÖLÜM
MARKA VE MARKA İLE İLİŞKİLİ KAVRAMLAR
2.1. MARKA NEDİR?
İlkçağlarda bile tuğla gibi, üretilen nesnelerin üzerine üreticinin adının
yazılması olayına rastlanmakta, Ortaçağ Avrupası’nda ise loncalar, tüketiciye belirli
güven
vermek
ve
üreticinin
haklarını
korumak
amacıyla
“marka”lara
başvurmaktaydılar. On altıncı yüzyıl başlarında ise, viski üreticilerinin viski
fıçılarına isimlerini damgaladıkları görülmektedir. Bunun amacı, tüketiciye üreticinin
kimliği hakkında bilgi vermektir. Dolayısıyla, markanın ilk kullanımı bizzat
üreticinin adının ürünün üzerinde gösterilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır (Ekdi,
2005:4).
Özellikle sanayinin gelişmesiyle ortaya çıkan birçok şirket ve ürünün yer
aldığı “küresel pazar”ın oluştuğu dönemlerden sonra “marka” gerçek anlamda
varlığını oluşturmuştur. 1950’lerin sonlarına doğru tüketicilerin, markasız ürün aynı
kalite, görüntü ve tatta olsa bile markalı ürüne daha fazla ödeme yaptığı görülmüştür
(Lindstorm, 2005:26). Günümüzde ise, markaların işlevi ürünün kalitesini ve
simgesel değerini bildiren bir araç olmaktan çok daha öteye uzanmış ve markalar,
temsil ettikleri ürünlerden bağımsız olarak maddi değer taşımaya, şirketlerin maddi
varlıkları arasında boy göstermeye ve alım–satıma konu olmaya başlamışlardır.
Örneğin, 1886’da Atlanta’lı bir eczacı tarafından tonik (kuvvet ilacı) olarak satılmaya
başlayan Coca-Cola’nın marka değeri 2000 yılında 48 milyar dolara ulaşmıştır.
Marlboro’nun marka hakkı 47 milyar dolar, IBM’in marka hakkı ise, 24 milyar
dolardır (Kotler, 2000:405).
Marka kavramının çeşitli tanımlamaları yapılmaktadır. Dış Ticaret
Mevzuatımızda yer alan 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname anlamında Marka; "Bir işletmenin mal veya hizmetlerini bir
başka işletmenin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla kişi adları
dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları
gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla
yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir” şeklinde tanımlanmaktadır
(Can, 2007:226).
32
Marka kuramının gurusu olarak nitelendirilen David A. Aaker’e göre ise,
“Marka, ürünleri ya da bir satıcı veya satıcı gurubunun hizmetlerini tanımlayan ve bu
ürün ve hizmetleri rakiplerinden farklılaştıran (logo, trademark, paket dizayn gibi) ayırt
edici isim veya semboldür. Marka bundan ötürü müşteriye ürünün kaynağını işaret eder
ve hem müşteriyi hem de üreticiyi belirleyici görünen ürünleri temin etmeye çalışan
rakiplerinden korur” (Akt. Elitok, 2003:2).
Borça’ya (2008:79) göre ise marka şöyle tanımlanmıştır: “Belirli bir ürün ya
da ürün grubunu rakiplerinden ayıran isim, sembol veya tasarım vardır. İşte bu
üçünden birinin ya da hepsinin bir arada olduğu karışımın tüketici tarafından alınır,
onlarda fiziksel ve duygusal tatminler sağlar bu marka kavramını oluşturur.”
Burada değinilmesi gereken bir diğer nokta, “ürün” ile “marka”
kavramlarının karıştırılmaması gerektiğidir. Ürün; çeşitli kimyasal, teknolojik ve
fiziksel unsurlarla bütünleşerek tüketim amacıyla pazara sunulan ve kullanım
sonucunda tüketicinin istek ya da talebini karşılayabilecek her şeydir. Ürün işlevsel
bir yarar sunarken; marka, ürünün işlevsel amacının ötesinde o ürünün değerini
arttıran bir isim, sembol ya da tasarımdır. Bu bağlamda ise, ürünün üretildiği
markanın ise yaratıldığı düşünülebilir (Aktuğlu, 2009:14).
Marka satın alma ve kullanma sonrasındaki duyguların ifadesidir ve bir
marka ürün karakteristiklerinin birçoğunu içermektedir. Bu özellikler şu şekilde
sıralanabilir (Aaker, 1996:73):
-
Markanın kullanıcıları
-
Bir ülkeye özgü olması
-
Örgütsel çağrıştırıcıların varlığı
-
Marka kişiliği
-
Semboller
-
Marka-tüketici ilişkileri
-
Duygusal yararlar
-
Bireysel duygu göstergelerinin yararları
33
Marka ve ürün arasındaki farkları aşağıdaki Tablo 1 ortaya koymaktadır
(Aktuğlu, 2009:15).
Tablo 1:Marka ve Ürün Arasındaki Farklar
ÜRÜN
MARKA
-Fabrikada üretilir.
-Yaratılır.
-Nesne ya da hizmettir.
-Tüketici tarafından algılanır.
-Biçimi, özellikleri vardır.
-Tüketici ihtiyaçlarının giderilmesinde
tatmin sağlar.
-Zaman
içinde
değiştirilebilir
veya -Tüketici
tarafından
statü
göstergesi
geliştirilebilir.
olarak değerlendirilebilir.
-Tüketiciye fiziksel yarar sağlar.
-Kişiliği vardır.
-Somuttur, fiziksel bileşenleri vardır.
-Soyuttur, duygusal bileşenleri vardır.
-Beyinin sol(rasyonel) tarafına hitap -Beyinin sağ(duygusal) tarafına hitap
eder.
eder.
Tüm bu tanımlamalar ve özellikler özetlenecek olursa marka; mal ve
hizmetlerin kimliğini belirleyen, ürünün rakiplerinden ayırt edilmesini sağlayan,
pazarlama yönetimi ve reklam yönetimi uygulamalarının odak noktası olarak
tüketicilerle iletişim kurulmasını kolaylaştıran, üreticilere ve tüketicilere yasal bir
takım avantaj sağlayan, kısaca ürünü farklılaştıran isim, sembol, simge veya bunların
birleşimidir (Aktuğlu, 2009:16).
Marka türleri iki gruba ayırabilir. Birincisi; “ticari marka (Trademark)”dır.
Firmanın yasal adı olarak değerlendirilebilir. Bir üreticinin ürünlerinin diğerlerinden
farklılaşmasını, aynı zamanda üreticiye ait mülkiyetin yasal açıdan korunmasını
sağlamaktadır. “Coca Cola”, “Coke” marka adının tek sahibidir. Yani “Coke” ismini
kullanarak hiçbir firma meşrubat satışı yapamaz. Çünkü firmanın pazarlama
yöneticileri tarafından “Coke” isminin telif hakkı alınmıştır. Diğer bir marka türü ise,
“Üretici markası (Manufacturers Brand)”dır. Üreticiler tarafından oluşturulmaktadır.
Tüm ülke çapında tanıtıldığı için, “ulusal marka” olarak da tanımlanabilir. “Tofaş”,
“Altınyıldız” gibi (Aktuğlu, 2009:21).
34
2.2. MARKANIN ÖNEMİ
Özellikle sanayinin gelişmesinden sonra birçok şirket kurulmaya başlanmış
ve bu şirketler/kurumlar kendi ürün veya hizmetlerini ortaya çıkarmıştır. Bu
şirketlerin ve ortaya koydukları ürün ya da hizmetlerin sayısı gün geçtikçe artarak
çoğalmış ve günümüze gelindiğinde milyonlarca ürün veya hizmetin yer aldığı dev
bir pazar oluşmuştur. Bu bağlamda herhangi bir kurumun ürün/hizmetini
diğerlerinden ayırabilmenin gereği olarak “marka” kavramı geliştirilmiştir. Her ne
kadar günümüzde markasız birçok ürünün/ hizmetin piyasaya sunulduğu biliniyorsa
da “marka” gerek üreticiler gerek ise, üreticiler tarafından bilinmesinin gerekli hale
getirildiği tüketiciler tarafından büyük önem taşımaktadır.
Marka,
tüketiciler
için,
ürünün
işlevsel
ve
duygusal
özelliklerini
özetlemektedir. Marka, tüketicilerin alternatifler arasındaki seçiminde sürekli kalite
garantisi sunarak, tüketicilerin satın alma karar sürecinde üstlerindeki gerilimi ve
baskıyı azaltmaya yardımcı olur. Üreticiler açısından ise marka, yüksek pazar payı ve
kar sağladığı gibi; tüketiciler üzerinde marka sadakati de yaratmaktadır. Bu ise
üreticiler açısından çok büyük bir rekabet ortamının olduğu pazarda hayati önem
taşımaktadır (Uztuğ, 2008:20).
Markanın işletmeler ve tüketiciler açısından faydaları şöyle sıralanabilir (Ar,
2007:10; Yükselen, 2003:197):
Markanın işletmeler açısından faydaları;
- Tutundurmaya yardımcı olur ve talep yaratmada etkilidir.
- İşletme ve ürün imajının yerleştirilmesini sağlar.
- İşletmenin satışlarını ve rekabet gücünü arttırır.
- Başarılı olmuş bir marka, ürün hattına yeni ürünlerin eklenmesini
kolaylaştırır.
- Sahibine yasal bir güvence sağlar.
Markanın tüketiciler açısından faydaları;
- Tüketiciyi ürün hakkında bilgilendirir ve malın tanınmasını sağlar.
- Tüketicinin kalite garantisidir.
- Ürünün diğer ürünlerle karıştırılmasını önler.
- Tüketiciye ürünle ilgili özellikler konusunda güvence verir.
- Ürüne sahip olduktan sonra tüketicinin yine garantide olduğunu hissettirir.
35
2.3. MARKA DENKLİĞİ
Markanın üreticiler ve tüketiciler için sağladığı yararların bütünü olarak
tanımlanabilir (Elitok, 2003:91). Ayrıca marka denkliği kavramının sözlük anlamı;
tüketici tarafından satın alınan, fiziksel özelliklerinin yanı sıra duygusal bağlantısı,
şahsiyeti olan ve tahmin yaratan bir karışım, yani inşa edilen bir markadır (Borça,
2003:70).
Marka denkliği kavramı üç ayrı boyutta açıklanabilir. İlk olarak markanın
parasal değeridir. Bu markanın finansal olarak değerini açıklar. İkinci olarak,
markanın kendisine bağlı tüketicilerin sadakatiyle ölçülen marka gücüdür. Bu boyut
“marka sadakati” olarak da adlandırılabilir. Son olarak ise, marka tanımlamasıdır. Bu
boyut marka imajını karşılamaktadır. Marka denkliğinin açıklanabilmesi için bu üç
boyut dikkate alınmaktadır (Heding vd., 2009:11; Uztuğ, 2008:46; Marangoz,
2007:462).
2.3.1. Marka Değeri
Kısaca, markanın mevcut pazar içindeki yerini ve parasal değerini ifade eder.
Değer oluşturmak için çeşitli stratejiler mevcuttur. Ancak farklı bir araştırma konusu
olduğu için marka değeri Hollis’in (2008:231) oluşturduğu tablo aracılığıyla kısaca
açıklanmıştır.
Tablo-2: 2008 Yılı En Yüksek Marka Değerine Sahip İlk 10 Şirket
1
Google
86.057
2007 Yılına
göre değişim
oranı
%30
2
GE
71.379
%15
-
3
Microsoft
70.887
%29
-
4
Coca-Cola
58.208
%17
-
5
China Mobile
57.225
%39
-
6
IBM
55.335
%65
3
7
Apple
55.206
%123
9
8
Mc Donald’s
49.499
%49
3
9
Nokia
43.975
%39
3
10
Malboro
37.324
%-5
-4
Pozisyon
Marka
Marka Değeri
(Milyar Dolar)
2007 yılına
göre pozisyon
değişimi
-
36
Tablo-2’den anlaşılacağı gibi 2008 yılında marka değeri en yüksek olan
şirket, “Google” olmuştur. 2006 yılına kadar marka değeri en fazla olan şirket “Coca
Cola” iken özellikle internet kullanım oranlarının gün geçtikçe yaygınlaşması ve
teknolojik gelişmeler, gerek google gibi internet markasını gerek ise, IBM, Apple
gibi bilgisayar markalarını üst seviyelere ulaştırmaya başlamıştır.
2.3.2. Marka Sadakati
Pazarlamacılar, marka sadakatini üç adımda ölçerler. Bunlar: markayı tanıma,
marka tercihi ve marka ısrarıdır (Ar, 2007:104)
Markayı Tanıma: Tüketicilerin markayı güçlü bir şekilde kabullenmeleridir.
Tüketici ürünü bir kez kullanır ve daha sonra o ürünün reklamını gördüğünde ise,
satın alma karar sürecinde diğer ürünlerle kafasını karıştırmaz ve aynı markayı tekrar
satın alma ihtimali artar.
Marka Tercihi: Tüketicinin satın aldığı markayı tekrar satın almasıdır.
Tüketici bir markayı seçtiği zaman önceki deneyimlerine güvenir.
Marka Israrı: Tüketicinin daha önce tercih ettiği bir marka dışında başka bir
markayı tercih etmeyeceği anlamına gelen, marka bağlılığının son aşamasıdır.
Tüketicilerin markayı satın alma durumuna göre de marka sadakati
gruplandırılabilir. Tüketiciler ürün ve marka sadakatleri bakımından dört gruba
ayrılabilirler bunlar (Koç, 2008:171):
Marka Sadakatçileri: Bu grupta yer alan tüketiciler hem marka hem de ürün
kategorisiyle yakından ilgilidir. Genelde kullandıkları markalara sadıktırlar. Bunlara
bira tüketen kişileri örnek verilebilir. Çünkü onlar genel olarak içtikleri biranın
markasına sadıktır.
37
Bilgi Arayıcıları: Bu grupta yer alan tüketici her hangi bir marka ya da ürünü
kullanmasına rağmen, kullandığı ürün kategorisinde hangi markanın en iyi olduğuna
dair bilgi arayışında bulunurlar.
Rutin Marka Müşterileri: Bu grupta yer alan tüketiciler genel olarak en iyi
markayı arama peşinde değillerdir. Kullandıkları ürün kategorisine karşı çok az
ilgiye sahiptirler ve çok fazla en iyi marka ya da ürünün hangisi olduğunu
araştırmazlar.
Marka Değiştirenler: Bu gruptaki tüketiciler en iyi marka arayışında
değildirler ve satın alma davranışlarını genellikle alacakları ürünün fiyatı
belirlemektedir.
Tablo 3’te çeşitli ürün gruplarındaki markalara karşı ABD’de tüketicilerin
sadakat oranlarını gösteren bir araştırma sonucu yer almaktadır (Shiffmann ve
Kanuk, 2007). Tablo 3’ten de anlaşılacağı üzere, en sadık tüketiciler sigara
tüketicileri olmuş, en az sadık tüketiciler ise, çöp torbası tüketicileri olmuştur.
Tablo 3: Marka Sadakati Oranları
Ürün
%
Ürün
%
Ürün
%
Sigara
71
Çamaşır Deterjanı
48
Benzin
39
Mayonez
65
Bira
48
İç Çamaşırı
36
Diş Macunu
61
Otomobil
47
Televizyon
35
Kahve
58
Parfüm/After shave
46
Otomobil Lastiği
33
Baş Ağrısı İlacı
56
Köpek/Kedi Maması
45
Pil
29
Fotoğraf Filmi
56
Şampuan
44
Spor Ayakkabısı
27
Banyo Sabunu
53
Meşrubat
44
Konserve Sebze
25
Ketçap
51
Ton Balığı
44
Çöp Torbası
23
38
2.3.3. Marka İmajı
Firmalar, mevcut markalarını korumak ve markanın avantajlarından
yararlanmayı hedeflemektedir. Bunun için ise, markanın tüketicilerin zihninde pozitif
şekilde algılanmış olması ve aynı zamanda olumlu bir marka imajının oluşturulması
gerekmektedir. Bu bağlamda marka imajı kavramı büyük önem taşımaktadır. Ancak
marka imajına değinmek için öncelikle imajın ne anlama geldiğinin kısaca
açıklanması gerekmektedir.
İmaj, bir dizi bilgilenme sonucunda oluşan imge olarak tanımlanabilir. İmaj
bireylerin zihninde; bilgilenme düzeyi, sahip olunan yargılar ile sunulan yararlar ve
hizmetlerin etkileşimi sonucunda yavaş yavaş oluşmaktadır (Aktuğlu, 2009:33).
Marka imajı tüketicin o marka hakkında edindiği bilgi toplamının; seçici algı,
önceki inanışlar, toplumsal normlar ve unutma tarafından değişikliğe uğramış halidir
(Randall, 2000:18).
Odabaşı ve Oyman (2001:370) bir marka imajı yaratmada önemli bazı temel
unsurların bulunduğunu; bunların bir kısmının ürünle, bir kısmının ise tüketicinin
ihtiyaçları, değerleri ve yaşam biçimi gibi tüketiciyle ilgili olduğunu belirtmektedir
(Akt. Can, 2007:231).
Marka imajı kavramı, tüketicinin satın alma sürecinin her aşamasında etkisini
gösterebilir. Özellikle alternatiflerin değerlendirilmesi aşamasında büyük rol oynar.
Daha kapsamlı olarak marka imajı, tüketici algısındaki olumlu yeri sayesinde uyarıcı
niteliği görüp, ihtiyacı ortaya çıkarabileceği gibi, direk satın alma kararını da
verdirebilir. Ayrıca marka imajı, satın alma sonrası tüketicinin kolaylıkla tatmin
olmasına da yardımcı olabilir (Erdil ve Başarır, 2009:221).
Yeygel ve Yakın’ın (2007:106) marka imajına bakışı ise şu şekildedir:
“Marka imajı, insancıl reklamcılık ve sağ beyin yaklaşımı olarak anılmaktadır. Bu
yaklaşımın temelinde tüketici satın alma davranışlarının oluşumunda, daha
sembolik, sezgisel ve duygusal olarak ürün ya da reklamlara bir bakış söz
konusudur. Bu yaklaşımda reklamın işlevi, marka ile tüketici arasında bir ilişki
kurulmasına yardımcı olacak şekilde ürün ya da kurum etrafında bir sembolizm ve
imaj yaratmaktır.”
39
İmajın oluşumunu etkileyen bazı faktörler bulunmaktadır. Bu faktörleri,
Uztuğ (2008:40);
- Genel özellikler, duygular ya da izlenimler,
- Ürün algılanması,
-
İnançlar ve tutumlar,
- Marka kişiliği,
- Özellikler ve duygular arasındaki bağlantılar olarak beş başlıkta
toplamaktadır.
Bunlar marka imajının olumlu ya da olumsuz şekilde insanların zihninde yer
etmesinde büyük önem taşımaktadır. Bu maddeler göz önünde bulundurulmalı ve
imaj oluşturma çalışmaları ona göre şekillendirilmelidir.
Firmalar tek bir marka imajı oluşturabilecekleri gibi, belirli ürünler için veya
belirli bölgeler için farklı marka imajları da oluşturabilmektedirler. Örneğin “Nike”
performans imajını dünyanın her yerinde kullanırken, “Reebok”, farklı yerlerde farklı
imajlar kullanmaktadır. Mesela Batı Avrupa’da marka imajını yaratırken performans
ve atletik olma üzerinde yoğunlaşır, ancak Amerika’da sadece performans üzerinde
yoğunlaşabilir (Ar, 2007:178).
2.4. MARKA KİMLİĞİ-KİŞİLİĞİ
“Marka kimliği” kavramı ile “marka imajı” kavramı arasında büyük
benzerlikler bulunmaktadır. Marka imajı; tüketicinin marka ismiyle ilişkilendirdiği
çağrışımlar bütünüyken (performans, kalite…), marka kimliği ya da kişiliği ise,
üretici firmanın markayı insana ait özelliklerle (özgürlük, aşk, erkeksi…)
tanımlamasıdır. Ancak Kapferer’e (2008:172) göre, marka kimliğinin açıkça
tanımlanabilmesi için öncelikle şu soruların cevaplarını bulmak gerekmektedir:
- Markanın kendine özgü görüşü ve amacı nedir?
- Markayı farklı kılan yönü nedir?
- Marka ne tür ihtiyaçlara cevap veriyor?
- Markanın kalıcı mizacı nedir?
- Markanın önemi nedir?
- Marka hangi alanda uzmandır?
- Markayı tanınır yapan sembol ya da işaretler nelerdir?
40
Marka kimliği ya da kişiliği marka ile tüketici arasında oluşan bir bağdır.
Tüketicinin bir markayı çabucak tanımlayıp ifade edebildiği bir özellik olarak
yorumlanmaktadır (Aktuğlu, 2009:27). Marka kişiliği insana ait karakteristik
özelliklerin markaya aktarılmasıdır. Yaygın kabul edilen görüşe göre, marka kişiliği
içtenlik, heyecan, yetenek, kültürlülük, sağlamlılık faktörlerinden oluşur (Ailawadi
ve Keller, 2004:18; Ar, 2007:85).
Markanın genel kimliği farklı olabilir. Örneğin Levis’in ana marka kimliği;
orijinal, erkeksi, seksi, genç, asi, özgür, kişisel olarak tanımlanmıştır. Öte yandan
Levis 501 için ise; romantik, çekici, asi, kahraman, özgür, açıkgöz, hayran bırakan
kimlikleri kullanılmaktadır (Elitok, 2003:51).
Marka kimliği, markaya ilişkin parçalardan çok, bütünü önemsemektedir.
Rekabetçi bir ortamda markanın gelişimini sürdürmesi ve karlı bir büyüme
sağlamasında temel bir kavram olarak değerlendirilebilir. Güçlü bir marka yaratma
doğru ve etkin bir marka kimliği oluşturulması ve bu kimliğin yönetilmesiyle ilgilidir
(Can, 2007:232).
Aaker, (1996:68) marka kişiliğini fonksiyonel, duygusal ve bireysel yararları
kapsayan bir değer vaadi; marka ve tüketici arasında bağlantı kurmaya yarayan bir
kavram olarak ifade etmekte ve marka kişiliğini oluşturmak için bir model
önermektedir. Bu modelde markanın kimliği ya da kişiliğinin oluşturulabilmesi için
öncelikle hangi aşamaların gerçekleştirilmesi gerektiği ve nasıl bir strateji izlenilmesi
gerektiğine dair bilgiler kapsamlı bir şekilde gösterilmiştir. Aaker’in (1996:79) kabul
görmüş kimlik oluşturma stratejileri Şekil-3’te aktarılmıştır.
Şekil 3’e göre, marka kişiliği oluşturmanın ilk aşaması marka analizidir.
Öncelikle tüketicilerin analizi yapılmalı, daha sonra mevcut rakiplerin analizi
yapılmalıdır. Bunlar yapıldıktan sonra markanın kendi analizini yapması ve mevcut
durumunu değerlendirerek hareket etmesi gerekmektedir. Diğer bir aşama olan ikinci
aşamada ise, markanın ürün, kurum, kişi ve sembol olarak değerlendirmesi yapılarak;
mevcut tüketiciye vaad edilen duygusal, işlevsel ve ifadesel yararların ne olduğu
belirlenmelidir. Bunlar belirlendikten sonra marka konumlandırması yapılmalıdır.
Marka kişiliğinin oluşturulmasında üçüncü aşamada ise, iletişim kanallarını etkili bir
şekilde kullanarak iyi bir rekabetçi üstünlük sağlanmak amacıyla marka
konumlandırılması, markaya ait semboller kullanılarak yapılır.
41
Şekil 3: Marka Kimliği Planlama Modeli
Stratejik Marka Analizi
Tüketici Analizi
- Trendler
- Güdülenme
- Karşılanmamış İhtiyaçlar
- Bölümleme
İç Analizi
Rakip Analizi
- Marka imajı/kişiliği
- Üstün yönler/stratejiler
- Zayıf yönler
- Kurumsal değerler
- Mevcut markanın imajı
- Marka mirası
- Üstün yönler/yetenekler
Marka Kimliği Sistemi
Marka Kimliği
Genişletilmiş
Öz
Ürün Olarak Marka
Kurum Olarak Marka
Kişi Olarak Marka
Sembol Olarak Marka
1.Ürün alanı
2.Ürün özellikleri
3.Kalite/değer
4.Kullanım
5.Kullanıcılar
6.Kaynak bölge
7.Kurum özellikleri
8.Yerele karşı küresel
9.Kişilik
10.Marka-Müşteri
ilişkileri
11.Görsel imaj ve
Meteforlar
12.Marka mirası
DEĞERVAADİ
SAYGINLIK
-Fonksiyonel Yararlar, -Duygusal Yararlar, -İfadesel Yararlar
-Diğer Markaları Destekleme
MARKA-TÜKETİCİ İLİŞKİLERİ
MARKA KİMLİĞİ UYGULAMA SİSTEMİ
MARKA KONUMU
- Marka Kimliği ve Değer Vaadi Alt Parçaları
- Hedef Kitlede
- Etkin İletişim Kullanımıyla
- Rekabetçi Üstünlük Sağlar
UYGULAMA
- Alternatif Üretme
- Semboller ve Meteforlar
İZLEME
- Test Etme
42
2.5. MARKA-REKLAM VE TÜKETİCİ İLİŞKİSİ
1900’lü yıllardan önce insanlar sadece karınlarını doyurmak için yiyecek,
yaşayabilecekleri bir barınak ya da hastalıklarını iyileştirebilmek için ilaca ihtiyaç
duyuyordu. Ancak özellikle zaman içinde birçok marka ve ürünle karşılaşan tüketici
toplumsal bir hareket geliştirerek üreticiler ya da satıcılar üzerinde daha fazla hak ve
güç talebinde bulunmaya başladı. 1960’lara gelindiğinde artık tüketici otomobil
üreticilerinden sadece onları bir yerden bir yere götürecek otomobil değil;
mükemmel güvenlik sağlayabilecek bir otomobil istemeye başladı. 1980’lere
gelindiğinde ise, toplumda bir çevre bilinci gelişti ve bunu fark eden şirketler
tüketicilerin isteği doğrultusunda bazı strateji değişikliğine gitti. Örneğin, MC
Donald plastik ambalaj kullanmayı bırakarak, kağıt ambalaj kullanmaya başladı
(Frith ve Mueller, 2003:106). Açıklandığı gibi 1900’lerden önce belki de gerçek bir
tüketici olarak görülmeyen insanlar, zamanla gerçek bir “tüketici” ve “tüketim”
kavramını meydana getirdi. Gerçek tüketici kitlesinin oluşmasından sonra ise
tüketicinin neden satın aldığı sorusunun cevabı öğrenilmeye çalışıldı. Komberger
(2010:48) bu olguyu çok güzel bir şekilde açıklamıştır. “Marka üretim ve tüketimle
şekil alan kurumsal bir mücadeledir. Markanın rekabet ettiği pazar içinde
tanımlanması kadar önemli olan diğer bir nokta ise onun tüketicilerin zihninde nasıl
düşünüldüğüdür.”
Kültürün ve toplumsal çoğunluğun değer yargıları, birey açısından neyin
değerli, neyin değersiz olduğunu da şekillendirir. Kültürel sistem içinde üretilen
anlamlar hem tüketim kalıpları hem de reklamcılık açısından belirleyici niteliktedir.
Bireyin toplumsallaşma sürecinin biçimlenmesinde kültürel yapı önemlidir. Birey
kültürel öğrenme süreci içerisinde tüketim kalıplarını ve satın alma karar sürecinde
kullanacağı değerleri öğrenir (Uztuğ, 2008:96). Kısacası tüketicinin satın almasını
etkileyen faktörlerden birincisi “sosyal faktörler” olarak karşımıza çıkmaktadır.
İkinci faktör “psikolojik faktörler” ve üçüncü faktör ise, “demografik faktörler”
olarak değerlendirilebilir. Bunlara kısaca açıklayacak olursak şunlar söylenebilir
(Tatlıdil ve Aracıoğlu, 2009:437):
43
Sosyolojik Faktörler: Sosyolojik elemanlar tüketicinin satın alma davranışı
ile yakından ilgilidir ve kültürel durum, sosyal sınıflar, danışma grupları, alt
kültürlerin etkisi ile ailenin etkisinden oluşmaktadır.
Psikolojik Faktörler: Kişinin kendisinden kaynaklanıp, davranışını etkileyen
güce psikolojik faktör denir. Tüketicinin satın alma davranışını etkileyen psikolojik
ve sosyo -psikolojik faktörleri gereksinme, güdüleme, algılama, tutum, öğrenme,
kişilik ve sembolizm olarak ele almak mümkündür.
Demografik Faktörler: Yaş, cinsiyet, gelir durumu, eğitim, meslek, yerleşim
bölgesi ve coğrafi durumdan ibarettir.
Uztuğ’a göre ise, satın alma davranışına yönelik tutumu yönlendiren iki geniş
güdü türünden bahsedilebilir. Bunlar “bilgisel” ve “transformasyonel” olarak
adlandırılmaktadır. Bilgisel güdü; bireylerin satın alma kararlarında olumsuz
kaygıları gidermek için bilgi gereksinimi içinde olduklarını kabul eder. Bu güdüler
kaygı nedeniyle olumsuz duygulara neden olmaktadır. Transformasyonel güdü; bir
markanın kullanıcısını geliştirme, benliğini zenginleştirmeyi amaçlamaktadır. Buna
ilişkin marka vaatleri, kullanıcılarının duygusal konumunu dönüştürme yeterliliği ile
ilgilidir ve olumlu olarak nitelendirilir (Uztuğ, 2008:102).
Schmitt ve Rogers (2008:4) ise, tüketicinin davranışına ait bir hiyerarşi
oluşturmuşlardır. Tüketicinin davranış hiyerarşisi Şekil 4’de gösterilmektedir.
Şekil 4’ten anlaşılacağı üzere, öncelikle tüketicinin bir arzusunun olması
gerekmektedir. Bu isteğini karşılayacağı bir ürünün seçimini yapan tüketici ürünü
satın alır. Daha sonra ise aynı markaya ait ürünü veya markanın diğer ürünlerini satın
alır, tavsiye eder ve markaya bağımlı hale gelebilir. Tabi satın almayı erteleme ve
bağımlı olmama ihtimali de vardır.
44
Şekil 4: Tüketici Davranış Hiyerarşisi
Arzulamak
Tercih
Satın Alma
Tekrar Satın
Alma
Tavsiye
İnsanlar,
Satın Almanın
Bir Prim
Bir Markaya
Marka
Ertelenmesi
Ödeme
Bağımlı Olma
Gösterme
modern
tüketim
ideolojisi
ile
ilgili
sosyal
ve
kültürel
uygulamalardan etkilendikten sonra; kitle iletişim araçlarında sergilenen malları satın
almaya ekonomik güçleri yeterli olmasa bile, o mallara sahip olmayı arzu
edebilmektedir (Uztuğ, 2008:93). Bu bağlamda günümüzde gereksinimlere göre
değil arzulara göre satın alma davranışında bulunan bir insanlığın olduğu
söylenebilir. Herhangi bir markaya veya onun ürünlerine karşı ise, yoğun arzu
oluşturulması yapılacak iyi bir marka planlama stratejisiyle mümkündür.
Sutherland’ın (2008:24) açıklamasına dayanarak markaya karşı olumlu bir
tutumun oluşturulmasından sonra bir daha tüketicinin o markaya bağımlı hale gelme
olasılığının yüksek olduğu söylenebilir. Sutherland’a göre, İnsanların çoğu bir
süpermarkete gittiğinde, sadece daha önce aldığı markanın veya ürünün yerini
bulmaya çalışırlar. Söz konusu ürünü, diğer alternatifleri çok az dikkate alarak veya
hiç dikkate almadan alışveriş arabalarına koyarlar. Bu bağlamda tüketicinin markaya
karşı olan tutumu çok önemlidir. Tutum ise, yaşamın ilk dönemlerinde başlayarak
belirli bir zamana kadar şekillenen olgudur.
45
Yaşamın ilk döneminde çocuğun tutumu genel olarak, anne ve babası
tarafından şekillendirilir. Bu ilk dönem 0-12 yaş arası olan dönemdir. 12-30 yaş
aralığında ise, kişinin akranları, çeşitli kaynaklardan edinilen bilgi ve eğitim
tutumları şekillendirir ve son halini almasını sağlar. 30 yaşından sonra ise genel
tutumlarda hemen hemen değişme olmaz. Tutumlar bireyin normal koşullarda
uyuşmayan veya tutarsız olan duygu ve tepki eğilimlerine tutarlılık kazandırır. Bu,
tutumun içerdiği olumlu ve olumsuz öğelerin tutuma tek bir boyut kazandıracak
şekilde ortalamalarının alınması ile mümkün olur. Ancak karar verme durumunda
olan bir birey için aynı şey söz konusu değildir. Bu birey, tutumun içerdiği zıt
öğelerin ortalamasına yakın bir tutum oluşturmaz, tutumunu verdiği karara uyacak
şekilde değiştirir (Morgan, 2004:367,382).
Tüm bu açıklamalara dayanarak, markaya karşı tutumu ya da diğer bir
ifadeyle marka tercihini etkileyen bazı faktörler bulunduğu söylenebilir. Aşağıdaki
Tablo 4’de “marka tercihini etkileyen faktörler” yer almaktadır (Doyle, 2008; Frith
ve Mueller, 2003; Khan, 2006; Koç, 2008; Morgan; 2004; Sutherland, 2008).
Tablo 4: Marka Tercihini Etkileyen Faktörler
Demografik Faktörler
Psikolojik Faktörler
Sosyal Faktörler
- Yaş
- Güdülenme
- Aile
- Cinsiyet
- Algılama
- Sosyal sınıf
- Eğitim durumu
- Tutum
- Referans grubu
- Meslek
- İnançlar
- Roller
- Gelir
- Kendine güven
- Arkadaşlar
- Medeni Durum
- Tüketici yeterliliği
- Medya ve reklamlar
Tüketimin en üst seviyelere ulaştığı günümüzde insanlar markalar aracılığıyla
kendi kimliklerini belirlemekte ve kendi statüsüyle ilgili topluma bir mesaj
vermektedir.
Bunu
yaparken
ürün
ya
da
markaları
bir
sembol
olarak
kullanmaktadırlar. Sembolik ürün tüketiminin nedenleri ise; statü ya da toplumsal
sınıfı belirtmek, kendini tanımlayıp bir role bürünmek, toplumsal varlığını
oluşturmak ve koruyabilmek, kendini başkalarına ifade edebilmek ve kimliğini
yansıtmak olarak tanımlanabilir (Uztuğ, 2008:127).
46
Bir marka haline gelmek ise, kısa süreli sağlanan faydadan çok daha
önemlidir. Tüketici üzerinde marka imajının oluşturulması, bir ürün ile tüketici
arasında sağlam bir bağ kurulmasını sağlayan araçlardan biridir. Marka imajının
oluşturulmasında ise en etkili araç; reklamdır. Dolayısıyla bir ürün ve hizmetin
reklamsız yaşam alanı bulabilmesi ve marka haline gelmesi imkansızdır (Karaçor,
2007:31).
Bir markanın yoğun bir şekilde reklamı yapıldığı zaman, o markaya ait
ürünün şartlar eşit olsa bile diğer ürünlere oranla daha fazla dikkat çekeceği ihtimali
yüksektir. Marka ve ürünün reklam gösterimi, markayı daha tanıdık hale getirmeye
yardımcı olur ve ilgi düzeyini arttırır. Markanın ne kadar popüler olduğunun
düşünülmesi, imajın önemli bir boyutudur. Popülerlik insanları çekmektedir. Reklam
ise markanın popüler görünmesini sağlar. Algılanan popülerliğini etkiler. Bir
markanın ne kadar çok reklamı yapılırsa, marka o kadar popüler olur diyebiliriz
(Sutherland, 2008:25,52).
Özellikle ürünler arasındaki farkların yok denecek kadar az olduğu pazar
ortamında marka açısından reklamın amacı, öncelikle tüketiciyle iletişim kurmak,
ardından bireylerin ürün ve o ürünlerin bağlı olduğu markaya ilişkin tutumlarını
etkileme olarak açıklanabilir. Yani reklam markaya ait çeşitli bilgileri aktaran,
markaya karşı tüketicinin tutumunu etkileyen, marka imajını yaygınlaştırarak, marka
sadakatini oluşturan unsurdur (Aktuğlu, 2009:162)
47
3.BÖLÜM
SPOR VE SPORUN TELEVİZYON REKLAMLARINDA KULLANIMI
3.1. SPOR KAVRAMI
Sporun ne olduğunu açıklamak için öncelikle onun doğasına bakmak
gerekmektedir. Bu bağlamda, önce sporun kökeni olan “oyun” kavramına biraz
değinmek gerekir. Oyun kültürden daha eskidir. Bu insanlık tarihinden çok daha
öncesine dayanmaktadır. Çünkü insanlardan önce var olan hayvanlar da tıpkı insanlar
gibi oyun oynamaktaydı. Oyunun çeşitli tanımları yapılmaktadır. Huizinga’ya
(2006:48) göre, kimileri oyunu yaşam enerjisi fazlalığından kurtulmanın bir biçimi
olarak görmektedir. Başkalarına göre ise, canlı varlık oyun oynarken hayatın ondan
talep edeceği ciddi faaliyetlere hazırlık antrenmanı yapmaktadır. Bazı teoriler ise
oyunu, zararlı eğilimlerden masum bir şekilde kurtulma yolu olarak kabul
etmektedir.
Tükenmez (2009:18-20) ise, oyun kavramıyla ilgili birkaç yargı açıklamıştır.
Bunlar:
- Oyun her şeyden önce gönüllü bir eylemdir.
- Oyunda çoşku ve zafer vardır.
- Oyun mutlak bir düzen gerektirir ve düzenin en küçük ihlali oyunu bozar.
- Her oyunun kendi kuralları olur. Bu kurallar oyun tarafından çizilen geçici
dünyanın çerçevesi içinde neyin yasa gücüne sahip olacağını belirler ve bu
kurallardan kuşku duyulmaz.
Huizinga (2006:50) ise, oyunla ilgili açıklanan temelleri birleştirerek oyun
kavramını; “Oyun özgürce razı olunan ama tamamen emredici kurallara uygun
olarak belirli bir zaman ve mekan sınırları içinde gerçekleştirilen, bizatihi bir amaca
sahip olan, bir gerilim ve sevinç duygusu ile “alışılmış hayat”tan “başka türlü
olmak” bilincinin eşlik ettiği, iradi bir eylem veya faaliyettir.” Şeklinde
açıklamaktadır.
48
Spor kelimesi Latince desporarte ve isportus (hoşça vakit geçirme)
kelimelerinden gelir. “OF: Delport” ve “ME: Disport” sözcüklerinin kısaltılmış
şeklidir. Oyun, oyalanma, isten uzaklaşma anlamlarını taşımaktadır (Balcıoğlu,
2003:128). Spor, tek başına çalışmadan farklıdır. Daha çok oyun yönü öne
çıkmaktadır. Spor etkinliğinin sonucu değil; ona katılmak, onu yaparken zevk almak,
eğlenmek, dinlenmek, toplumsal ilişkileri geliştirmek, sağlığa önemli katkıda
bulunmak önemlidir (Yavaş, 2005:8). Spor, günümüzün en temel bedensel
aktiviteleri arasında yer almaktadır. Her gün, dünyanın herhangi bir yerinde yüz
binlerce insan, branşları farklı da olsa sportif faaliyetlere katılmaktadır.
İnsan hayatını baştan aşağıya çevreleyen sporun tanımı hakkında pek çok
farklı görüş bulunmaktadır. Sporla ilgili pek çok farklı tanım yapılmasına karşın, bu
tanımlar genelde birbirleriyle benzerlik göstermektedir. Yapılan tanımlamaların
genel özellikleri aşağıda maddeler halinde açıklanmıştır (Dever, 2010:25).
- Spor, boş zamanı değerlendirme aracıdır.
- Spor, sağlıklı bir toplumsallaşma sağlayan sosyolojik bir faktördür.
- Spor, ödüllendirici bir yarışmadır.
- Spor, belirli kurallara bağlanmış bir aktivitedir.
- Spor, bireylere popüler kimlik kazandıran bir uğraştır.
- Spor, pratik zekayı geliştiren bir oyundur.
- Spor, kazanma hırsını kamçılayan ve insanı düzenli, sistemli çalışmaya
zorlayan uyarıcıdır.
- Spor, sonu sporcuya tapınmaya kadar giden bir kas kuvvetidir.
Görüldüğü gibi spor tanımı yapılırken bazı özellikler kullanılmıştır. Yapılan
tanımlamaların ışığında genel olarak sporu; insanların fiziksel yetenek ve becerilerini
kullanarak yarışmalarını içeren, kurallara bağlanmış toplumsal bir oyun olarak
tanımlanabilir (Talimciler, 2003:21).
49
3.2. SPORUN KÖKENİ VE TARİHSEL SÜREÇ İÇİNDEKİ GELİŞİMİ
Spor kavramının ne anlama geldiği kadar, tarih içindeki gelişim sürecinin de
ne yönde olduğu önemlidir. Spor kavramının tarih içindeki gelişimiyle ilgili birçok
şey söylenmiştir. Tükenmez’in de (2009:41) belirttiği gibi; arkeoloji, sporun
geçmişiyle ilgili soruların yanıtlarını aramayla ilgilenmeye başlayıncaya kadar,
bilimin; sporun gelişimi hakkındaki yaklaşımı birçok dayanaksız söylemlere neden
olmaktaydı. “yeni arkeoloji” olarak nitelendirilen arkeoloji, spor hakkındaki yeni
varsayımların ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
Tarih öncesi (kentleşmeden önce) sporla ilgili veriler oldukça sınırlıdır.
Ancak buna rağmen bazı araştırmacılar sporun insanlık tarihi kadar eski olduğunu
vurgulamaktadır. Fişek’e (2003:25) göre; spor, insanlık tarihiyle iç içedir. İlk sporlar
yine insanlık tarihinin en eski devletleri olan Mısır ve Babil’de bundan 5-6 bin yıl
önce bir tür beceri yarıştırma oyunu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ilk zamanlarda
ortaya çıkan sporların savunma ve saldırı amaçlı olacağını düşünmek oldukça
doğaldır. Çünkü o dönemde temel amaç hayatta kalabilmektir. Yani zaten insanların
hayatta kalabilmeleri için verdikleri mücadele birer bedensel aktivite, bir başka
deyişle spor aktivitesidir.
Kentleşmeyle
birlikte
karmaşık
spor
kurumları
ortaya
çıkmıştır.
Mezopotamya’da; Mısır, Hindistan ve Çin hakkında geriye dönük bilgiler
bulunmaktadır. Bu yöre insanlarının güreş, boks, atletizm, ,yüzme ve çeşitli toplu
oyunlarla ilgilendikleri görülmektedir.
Tarih öncesi spor hakkında en önemli doküman ise; Mesoamerikalıların
oyunlarında kullanılan sünger toptur (Tükenmez, 2009:41).
Tarih öncesi dönemden günümüze doğru gelindikçe spor alanında şu önemli
gelişmeler yaşanmıştır:
50
M.Ö 2700 yıllarında spor Japonya’da bir savunma sporu olarak ve dini
törenlerde ve savaş ayinlerinde görünmeye başlanmıştır. Japonya bir yandan çeşitli
savunma sporlarını ortaya çıkarırken (Kung-Fu, Jiu-Jitsu gibi) ayrıca bu spor
olaylarını bir arada yaptırarak tarihteki ilk spor örgütünü gerçekleştirmiştir. Bu
tarihten itibaren 2000 yıl boyunca “spor” hep doğayla mücadele, yok etmek ve
savunmak amaçlı kullanıldı. M.Ö 776 yılına gelindiğinde ise; Isparta Kralı
Likorgus’un tavsiyesi üzerine Elis Hükümdarı Phitos tarafından “olimpiyat oyunları”
ortaya çıktı. Bu oyunlarda “disk atma”, “mızrak atma”, “güreş”, “pentatlon”,
“atletizm” gibi spor dalları görülmekteydi. “Zeus” adına düzenlenen bu oyunlar tam
1168 yıl devam ettikten sonra, hristiyanlığın ve kilisenin kurbanı oldu. Ancak 1896
yılında Baron Pierre de Coubertin’in büyük uğraşları sonucunda “olimpiyat oyunları”
yeniden tarih sahnesine döndü ve bu tarihten itibaren her 4 yılda bir düzenlenmeye
başlandı. Böylece modern sporların temeli atılmış oldu. Günümüzde ise birçok spor
faaliyeti insanlar tarafından gerçekleştirilmektedir (Rowe, 2004:14).
Tarihsel dönemlerine göre spor branşları belirli zamanlarda popüler hale
gelmiş ve insanlar tarafından merakla takip edilmiştir. “Spor dallarının ilk kez
popüler oldukları yıllar” Tablo-5’de sıralanmıştır. Yavaş’a (2005:8) göre, tabloda yer
alan spor branşları hala günümüzdeki en popüler spor branşlarıdır ve hiç kuşkusuz ki
popülerliklerini arttırarak devam ettireceklerdir.
Tablo 5: Spor Dallarının İlk Kez Popüler Oldukları Yıllar
DÖNEM
SPOR ÇEŞİDİ
1800 Öncesi
At yarışı, golf, kriket, boks, kürek, eskrim
1820-1830
Atıcılık, yelkenli
1840-1860
Beyzbol, futbol, yüzme
1860-1870
Atletizm, kayak, bisiklet, kano yarışı
1870-1880
Amerikan futbolu, çim tenisi, hokey, badminton
1880-1900
Buz hokeyi, jimlastik, basketbol, voleybol, bowling, masa tenisi,
halter, buz pateni
1900-1980
Hentbol, duvar tenisi, karate, aikido, tekvando
51
3.3. SPOR VE TOPLUM
Spor modern toplumda oyunsal alandan tamamen uzaklaşmaktadır. Spor artık
asıl kültürünün evrimi dışında bir yere sahiptir. Ancak bunlara rağmen günümüz
toplumunda spor, katılanların ve seyircilerin gözünde büyük bir öneme sahiptir
(Huizinga, 2006:247). Spor çok sayıda insanı aynı anda bir araya getirebilen büyük
bir güce sahiptir. Bu özelliği ile toplum üzerinde büyük bir etki oluşturmakta ve
popüler bir kavram haline gelmektedir (Durusoy, 2001:8).
Spor, dünya üzerindeki çok farklı etnik, dilsel ve dinsel kökene mensup
insanları bir araya getirip onların birbirleriyle kaynaşmalarına katkıda bulunur. Spor;
dinlerin, politikacıların, coğrafi koşulların ve her çeşit insanca özelliklerin
ayrılıklarını ortadan kaldıran, insanları birleştiren bir semboldür. İnsanların çok
yönlü gelişiminin topluma uyum sağlayabilmesinde çok farklı araçlar kullanılabilir.
Spor etkinlikleri de bu farklı araçlardın biridir. Fonksiyonalist teoriye göre spor, belli
kurallara göre yapılan bir uğraşı olması nedeniyle insanlara kurallara uyma alışkanlığı kazandırmakta ve toplumun ortak değerlerinin gelişmesine katkıda
bulunmaktadır.
Bu
görüşe
göre
sportif
faaliyetler,
sapma
davranışlarının
engellenmesinde, sosyal ilişkilerin gelişmesinde ve gerginliklerin giderilmesinde
etkili olmaktadır (Talimciler, 2003:22).
Yaşam standartlarının yükselmesi ve boş zamanların artması, tüm dünyada
sportif aktivitelere ilgi ve katılımı da artırmıştır. Spor çok sayıda insanı aynı anda bir
araya getirebilen büyük bir güce sahip olmuştur (Altunbaş, 2007:93). Bir sosyal olgu
olarak sportif etkinlikler, yaşadığımız dünyayı anlamak için oldukça yardımcı olur.
Spor aynı zamanda sosyal olaylarla ilişkilendirildiği zamanlarda, oyun alanları
dışında var olan kritik noktaları da anlamaya zorlar (Tükenmez, 2009:78).
Spor ve fiziksel etkinliklere katılan insanlar fiziksel ve ruhsal açıdan daha
sağlıklı olmakta, oluşan bu sağlıklı yapı ise onların çalışma hayatlarındaki iş
verimliliğini ve motivasyonlarını yükseltmektedir. Sporun sağladığı diğer pozitif
katkı ise, insanların hayat kalitesini arttırması ve serbest zamanın değerlendirilmesi
yönünde olmaktadır. Serbest zamanı sporla doldurma özellikle genç insanların
olumsuz alışkanlık ve davranışlara olan muhtemel eğilimlerini önlemektedir (Yıldız,
2010:5).
52
Spor, insan hayatının vazgeçilmez parçalarından biri haline gelmiştir. Kimi
zaman yaşam mücadelesi, kimi zaman savaşa hazırlık, kimi zaman bedensel güzellik,
kimi zaman eğlence ve boş zamanı değerlendirme şeklinde düşünülmüş olsa da spor;
her zaman toplum hayatında var olmuştur (Dever, 2010:267). Bireysel bir olgu
olarak beliren spor giderek toplumsal bir nitelik kazanmıştır. Yadsınamayacak, hafife
alınamayacak bir gerçek olarak ortaya çıkmaktadır. Sosyal ve politik olaylardan
soyutlanamayacak şekilde bir iç içelik göstermektedir. Günümüzde ilgi alanı geniş
kitlelere ulaşan spor, giderek çoğunluğun edilgen olduğu bir kitle uğraşı olmuştur
(Balkaş, 2005:146). Sporun üstlenmiş olduğu toplumsal işlevler arasında en göze
çarpanı ise, bireyi toplumsal sistemin katılımcı bir üyesi haline getiren süreç olan
toplumsallaşmayı sağlamaktır (Kazaz, 2002:12).
Günümüzde markalar sporu kültürel değerlerle bağdaşlaştırarak da çok güzel
ve etkili bir şekilde topluma sunmakta ve onlarda bir özdeşleşme duygusu
yaratmaktadır. Bu bağlamda da sporun toplum üzerinde kültürü kullanarak etkin bir
rol oynadığı düşünülebilir.
Örneğin, İngiltere’nin bir futbol ülkesi olduğu ve
kültüründe futbolun önemli bir yeri olduğu tüm dünyaca bilinmektedir. Coca-Cola,
Mc Donald’s gibi markalar bu değerleri yeri gelince çok iyi şekilde kendi marka
imajlarını yayabilmek ve insanları etkileyebilmek için kullanabilmektedir. Örneğin
Coca-Cola markası futbol sevgisinin en yoğun olduğu yerlerden biri olan İngiltere’de
2006 Dünya Kupası sırasında Şekil 5’de gösterilen temayı kullanmıştır (Moor,
2007:121).
Şekil 5: 2006 Dünya Kupası Sırasında İngiltere’deki Bir Bigboard Reklamı
53
Şekil 5’te de görüldüğü gibi, 2006 Dünya Kupası sırasında Coca-Cola
markası sokaktaki bigboardlarda “sevgi” temasını işlemiş ve bunu “futbol sevgisi”
ile özdeşleştirmiştir. Şüphesiz bu reklam çok büyük bir kitlenin markaya karşı olan
tutumunda önemli bir rol oynayacak iyi bir strateji olarak değerlendirilebilir.
Anlatılanların dışında spora bakış açısı gelişmiş ve az gelişmiş ülkelerde
farklıdır. Şuan gelişmiş ülkelerde insanlar daha çok boş zaman bulabilmektedir. Boş
zaman gerçekte, serbest olma ve doğallık içerikli bir zaman/yaşam alanıdır.
İnsanların boş zamana yüklediği anlam, deneyimleriyle doğru orantılıdır. Boş zaman
büyük ölçüde, işin gerekliliği ve günlük hayatın baskısından özgürleşme anlamı taşır.
Ancak günümüzde “boş zaman”, görece, birey kontrolünden çıkmış, adeta
“ihtiyaçmış” ve “zorunluymuş” gibi yapılan bir etkinlikler alanı haline gelmiştir.
Büyük ölçüde “tüketimci” bir karakter kazanmış ve örgütlü/rasyonel stratejilerin bir
aracı haline gelmiştir (Aytaç, 2004:117). Bu bağlamda gelişmiş ülkelerde ekonomiyi
yöneten güçler boş zamanı da organize etmektedir. Boş zamanlarda insanların yaptığı
faaliyetler genelde aynıdır, boş zaman bir tüketim aracı olmaktadır. Az gelişmiş
ülkelerde ise durum farklıdır. Bu tip ülkelerde işsizlik sorunu, “boş zaman”
ediniminde ön plana çıkar; gelişmiş ülkelerde, insanların yaşam düzeylerinin yüksek
olmasıyla elde ettikleri boş zamanı; az gelişmiş ülkelerde insanlar işsizlik sonucu
bulur. Bu durumda spor, iyi bir statü ve kazanç sağlama yoluna dönüşür (Akkaya,
2009:13).
3.4. SPOR VE EKONOMİ
Küreselleşme ile birlikte başlayan yenidünya düzeni, yeni yönetim ve yeni
ekonomik sistemin tüm dünyadaki sosyal ekonomik yapıları değiştirmeye devam
ettiği günümüzde bu gelişmelerden payını alanlardan birisi de hiç şüphesiz spordur.
Yeni ekonomik sistem birçok kavramın ve kurumların değişmesine, gelişmesine ve
dönüşmesine neden olmaktadır. Spor kavram ve kurum olarak bu gelişmelerden
fazlasıyla etkilenmektedir. Spor ve unsurları ekonomik sistemler içerisinde önemli
bir yere sahip olup; bu özelliği ile ekonomik gelişmelerden etkilenmekte hatta
ekonomik gelişmeleri etkilemektedir. Yeni ekonomik sistem içerisinde yer alan
birçok gelişme spor kurumlarını, organizasyonlarını yakından ilgilendirmektedir
(Devecioğlu, 2010, http://www.futbolekonomi.com, 02.11.2011).
54
İmamoğlu’na (1992) göre, oyun ve boş zamanın değerlendirilmesi amacıyla
yapılan spor’un günümüzde örgütlenmesi ve hizmetlerin halka ulaştırılması birçok
ülkede genellikle kamu hizmeti olarak yürütülmektedir. Kuşkusuz tarihi süreç
içerisinde devletin yerine getirmek zorunda olduğu eğitim, sağlık, güvenlik vs.
görevler sürekli değişim içerisinde olmuştur. Birçok örgütte olduğu gibi spor
örgütlerinde de kendini gösteren bu değişim, ülkelerin benimsemiş oldukları siyasi
ve ekonomik sistemlere bağlı olarak gerçekleşebildiği gibi çağın getirdiği yeni
ihtiyaçlara paralel olarak da şekillenmektedir. Bu bağlamda ise Balcı (1999), doğal
olarak modern dünyanın bütün ekonomik ve sosyal değişmelerinin spor örgütü ve
organizasyonlarında da görülmekte olduğunu belirtmiştir (Akt. Devecioğlu, 2004:3).
Spor, içinde yaşadığımız yüzyılda dev bir endüstri haline gelmiştir. Bu
endüstrinin ayakta kalabilmesi için tüketimi daha çok arttıracak organizasyonlara
ihtiyacı vardır. Olimpiyat oyunları, dünya kupası ve şampiyonlar ligi gibi
organizasyonların
canlı
yayınlar
aracılığıyla
tüm
dünyada
izlenilmesi
gerçekleştirilmektedir. Bu büyük organizasyonlara ev sahipliği yapacak ülkeler
organizasyonun yapılacağı tarihe kadar dünya gündemini işgal etmek suretiyle etkin
bir tanıtımlarını yapmış olmaktadırlar. Organizasyonları izlemek için gelen
izleyicilerin bıraktığı dövizler, naklen yayınlar ve sponsor firmalardan sağlanacak
olan gelirler ülke ekonomisi için kazanç olmaktadır (Talimciler, 2003:24).
Yıldız’a (2010:5) göre, sporun ticari bir sektör haline gelmesinin temelinde;
- Teknolojik gelişmeler,
- Spor, mal ve hizmetlerinin çoğalması,
- Kitle iletişim araçlarının gelişmesi,
- Sporun küresel hale gelmesi,
- Spor yönetiminin ve sporcu eğitiminin daha etkili hale gelmesi,
- Toplumda spora karşı ilginin gittikçe artması yatmaktadır.
55
Uluslar arası ligler, turnuvalar, olimpiyatlar gibi önemli organizasyonlar
farklı toplumları gerçek ya da sanal ortamda bir araya getirerek sosyal ve ekonomik
hareketliliğe imkan vermektedir. Hem katılım hem de seyir açısından toplumsal
hayatta önemli bir yer tutması, sporu geniş bir pazar haline getirmiştir. Bu pazar
içinde sporun direk olarak kendisinin bir ürün gibi pazarlanmasının yanında, spor
yoluyla diğer mal ve hizmetlerin pazarlanması da söz konusu olmaktadır. Örneğin
şampiyonlar ligi organizasyonu ile futbolun pazarlanması, bu organizasyona reklam
veren veya sponsor olan diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinin pazarlanması gibi.
Diğer taraftan spor endüstrisi içerisinde direk olarak yer almayan işletmeler, reklam
ve sponsorluk yoluyla dolaylı yollarla spor pazarı içerisine girmektedir. Bu yolla
sporun işletmelere, işletmelerin de spora fayda sağladığı bir döngü oluşmaktadır
(Yıldız, 2010:6).
Sponsorluk
çalışmalarının
önemini
Ünal
(2010:108)
şu
şekilde
yorumlamıştır: “Dünyanın önde gelen şirketleri sporun cazibesinden faydalanarak
pazar paylarını artırmaya çalışmaktadırlar. Spor, sponsorlukla ilgili en popüler
alanlardan biridir. Spor sponsorluğu sponsorluk alanları içinde en yüksek paya
sahiptir. Bunun temel nedeni sporun yaygın oluşu ve toplumun her kesiminden
insanları etkileme özelliğine sahip olmasıdır.”
Örneğin; Coca Cola, spor sponsorluğu sayesinde büyük kitlelere ulaşan ve bu
yolla tanınmışlığını ve satışlarını arttıran kuruluşların başında gelmektedir. Bugün bu
marka dünyada 200’e yakın ülkede sponsorluk faaliyetinde bulunmaktadır (Ar,
2007:162).
Sponsorluğa harcanan bütçe 1984 yılında 5.6 milyar dolar iken, 2000’li
yıllarda 25 milyar dolara yükselmiştir ve bu rakam artarak devam etmektedir. Bunun
en büyük nedeni ise Slack ve Amis’e (2004:259) göre, bilimsel çalışmaların spor
sponsorluğu konusuna odaklanması ve şirketler için bu etkinliğin çok büyük fayda
sağlayacağının belirtilmesidir.
56
Spor alanında yapılan faaliyetlerin sınırları öylesine zorlanmaktadır ki, spor
olayının
geçtiği
her
türlü
zaman
ve
mekan,
şirketler
tarafından
iyi
değerlendirilmektedir. Örneğin, sporun gerçek alanda icrasından öte, internet
üzerinde veya bilgisayar oyunları aracılığıyla sporun icra edildiği yani oyun olarak
bilgisayar üzerinden oynandığı oyunlar için bile firmalar sponsor olmaktadır.
Spor sponsorluğu gerek spor markaları (Nike, Adidas, Puma, Reebook…)
tarafından gerek ise, spor dışındaki markalar (Mc Donald’s, Pizza Hut, AT&T…)
tarafından çok etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Sponsorluk, markaların çıkarları
için günümüzde büyük öneme sahip olmuştur. Bir çok marka spor ile hiçbir
bağlantıları olmamasına rağmen, insanların çok büyük ilgi gösterdiği bu alana
sponsor olarak girip kendi imajlarını yaratmak, sürdürmek ve markaya karşı olan
genel tutumu olumlu olarak yükseltmek çabasındadır. Wakefield (2007:198)
Amerikan Futbol Ligi (NFL) takımlarının sponsorlarını gösterdiği tabloda (Tablo 6)
sporla ilgisi olan markaların sponsor olmasının yanında sporla ilgisi olmayan
markaların da bu takımlara sponsor olduğunu ortaya koymuştur
Tablo 6: NFL Takımları Sponsorları
NFL Takımları
Sponsorları
Budweiser
Heineken
Reebok
Nike
Play-it-Again Sports
Sports Authority
Geico
State Farm
1st Providian Bank
Bank of America
Wells Fargo
Independent Bank
Sponsorluk Şekli
Nedir?
Ana Sponsor
Önem Derecesi
Nedir?
Önemli
Marka
Sporla İlgili mi?
İlgili
İkinci Sponsor
Az Önemli
İlgili
Ana Sponsor
Önemli
İlgili
İkinci Sponsor
Önemli
İlgili
Ana Sponsor
Az Önemli
İlgili
İkinci Sponsor
Önemli
İlgili
Ana Sponsor
Az Önemli
İlgisiz
İkinci Sponsor
Önemli
İlgisiz
Ana Sponsor
Az Önemli
İlgisiz
İkinci Sponsor
Önemli
İlgisiz
Ana Sponsor
Önemli
İlgisiz
İkinci Sponsor
Az Önemli
İlgisiz
57
Paterbon Üniversitesi araştırma gurubuna Ulusal Alman Spor Bilimleri
Enstitüsü tarafından 1990-1993 yılları arasında yaptırılan bir araştırmanın sonucu,
sporun Alman ekonomisi üzerinde çok büyük bir rol oynadığını ortaya koymuştur.
Spor için olan alım-satım, zamanla gelişime yol açmıştır. En büyük pay boş zaman
için yapılan spor faaliyetleri ve bunların materyalleridir. Ayrıca spora ilişkin tüketim,
üretim, iş olanakları ve gönüllülük çalışmalarına da yer verilen bir araştırmada ise
veriler merkezi hükümet bütçelerinden spora ayrılan kaynak İsviçre’de 38.4, İsveç’te
47, Fransa da, 133 Milyon dolar olarak belirtilmiştir (Akt. Devecioğlu, 2004:8).
Şirketlerin spor ile olan ilişkisi (özellikle futbol ile) 1990’lardan sonra çok
daha yakınlaşarak gelişmiştir. Öyle ki, o zamana kadar TV’den bedava izlenen
maçların yayın kuruluşları tarafından yüksek karlar sağlamak amacıyla yayın hakları
satın alınmış ve insanlara parayla izletilmiştir. Bir çok spor dalının (futbol, basketbol,
araba yarışı vs.) bilet fiyatları çok yüksek değerlere ulaşmış ve yine de insanlar
alıştırılarak bu ücretleri ödemeye mahkum edilmiştir. Hatta çoğu spor dalı veya spor
kulübü “marka” haline gelmeye başlamıştır. Örneğin, Manchester United kendi adını
bir marka haline getirmiş ve çok çeşitli ürünleri piyasaya sürmüştür (ketçap, diş
macunu, bira, şarap vs.) (Moor, 2007:69).
Günümüzde bir çok spor dalında (Basketbol, Voleybol, Tenis, Araba Yarışı,
Hentbol, Atletizm vs.) şirketler sponsor olarak yer almaktadır. Ancak hiç kuşkusuz ki
spor endüstrisi içerisinde en büyük parasal değere sahip olan ve en küresel olgu ise,
kesinlikle futboldur. George W. Bush’u, Bin Ladin’i, Papa’yı, Madonna’yı dünya
tanır. Ancak Zidane, Beckham, Ronaldinho şöhret ve popülerlik açısından onları çok
daha geride bırakır (Boniface, 2007:10). Sequela (1990:175) bu durumu; “Stadların
tanrılarına karşı garip duygular besliyoruz. Daha içten ve daha ölçülü duygular
bunlar. Aslında şampiyonlara sanatçılardan daha kolay erişebilirmişiz gibi gelir
bize. Darbeler ve risklerle dolu olan kariyerlerinin ayrılmaz parçası olan acılar,
onları bize daha çok yakınlaştırır. İnsanlar bir şekilde onlarla özdeşleşir.” Şeklinde
açıklamaktadır.
58
Kutlu ise, futbolla ilgili şu bilgileri açıklamıştır: “Futbol endüstrisi tüm
dünyada yaklaşık 500 milyar dolar gibi bir parasal büyüklüğe ulaşmıştır. Futbol
endüstrisindeki en büyük pay ise İngiltere, İtalya, Almanya, İspanya ve
Fransa’nındır. Bu payın toplam yüzdelik değeri ise % 65 civarındadır. Futbolun
gerçek anlamda endüstrileştiği bu beş ülkede, maç hasılatları toplam gelirin sadece
% 21’ini oluşturmaktadır. Geriye kalan % 79’luk kısmını ise medya gelirleri,
sponsorluk ve ticaret gelirleri oluşturmaktadır” (Akt. Yavaş, 2005:19).
Futbolun günümüzde kimler tarafından ve ne amaçla kullanıldığını Kuper
(2006:34) şu şekilde açıklamaktadır: “Bir oyun milyarlarca insan için önemli olduğu
takdirde sadece bir oyun olmaktan çıkar. Futbol asla sadece futbol değildir. Savaşlar
çıkmasına ve devrimler yapılmasına neden olur. Mafyayı, diktatörleri ve işletmeleri
adeta büyüler.”
Yukarıdaki açıklama kapsamında ise, Dever, (2010:253) sporun en çok
sevileni olarak görülen futbolla ilgili görüşlerini şu şekilde ifade etmektedir.
“Sürekli olarak belirttiğimiz temel öz; sporun, dostluk, kardeşlik ve barış
olduğudur. Ancak spor günümüzde daha çok şiddet içermektedir. Ayrıca spor artık
mafya, siyasiler ve işletmeler tarafından yürütülmektedir. Özelliğini yitirmeye
başlamıştır. En çok ilgi duyulan spor dalı olan futbol, spor olmaktan çıkmış ve kimlik
değiştirmiştir. Günümüzde futbol tamamen ekonomik kazanç kaynağı haline gelen
bir faaliyettir”
Görüldüğü gibi futbol gerçekten de çok büyük öneme sahiptir. Onun
aracılığıyla ideolojiler yayılmakta, toplumlar yönetilmekte, egemen ideoloji
devamlılığını sağlamakta ve en önemlisi ise kapitalizm hiç olmadığı kadar gücünü
arttırmaktadır.
Futbol kulüpleri, önceleri; limited şirket olmadan önce birer dernek
konumundaydı. Ancak futbolun iyi bir yatırım haline gelmesiyle birlikte kulüplerin
derneklikten çıkarak, limited şirket haline geldiği görülmektedir. Bu bağlamda
derneklikten limited şirketliğe transfer olan ilk kulübün şimdi adı “Birmingham
City” olan zamanın “Small Heath” kulübü olduğu bilinmektedir (Dever, 2010:264).
59
Bugün Avrupa’da otuza yakın kulüp borsada işlem görüyor. Bu kulüplerin
piyasa değerleri inanılmaz boyutlara ulaşmış durumdadır. Yani futbol kulüpleri de
artık birer marka haline gelmiş ve kendi ürünlerini (t-shirt, kalem, ketçap, atkı, şapka
vs.) pazarlar olmuştur. Futbol kulüplerinin de artık bir marka olduğunun onların da
marka değerleri bulunduğunun farkında olunmalıdır.
2009 yılında yapılan bir araştırma “Avrupa’nın en değerli futbol markalarını”
gözler önüne sermektedir. (bu sıralama takımda yer alan sporcuların bir ürün gibi
pazar fiyatlarının toplanmasıyla elde edilmiştir.) İlk sırada 329 milyon Euro’luk
değeri ile “Manchester United” yer almaktadır. Takımın bir önceki yıl marka değeri
264 milyon Euro’dur. Kuşkusuz yapılan transferler bir yıl içinde değerlerini 65
milyon Euro arttırmalarında etkili olmaktadır. İkinci olarak ise, 300 milyon Euro’luk
değeri ile “Real Madrid” yer almaktadır. Listenin üçüncü sırasında “Barcelona” 266
milyon Euro’luk değeri ile yer almaktadır. Listenin ilk 10 basamağında yer alan diğer
takımlar ise sırasıyla, Bayern Munich, Arsenal, Chelsea, AC Milan, Liverpool, Inter
Milan, ve Juventus’dur (Bridgewater, 2010:53). Kuşkusuz bu değerler yapılan son
transferlere göre değişiklik gösterebilmektedir.
Yukarıda belirtilen değerleri dışında, takımlar için diğer önemli bir olgu olan
gelirleri Tablo 7’de görülmektedir. Bridgewater (2010:463) Tablo-7’de “2007-2008
sezonunda Avrupa’nın en yüksek gelirine sahip on takımını” göstermektedir.
(Gelirler sadece gişe hasılatlarından elde edilen miktarı göstermektedir) Kuşkusuz
gişe hasılatları dışındaki gelirler de (kendi isimlerini taşıyan t-shirt, forma, şapka gibi
ürünlerden sağlanan) bu rakamların üzerine eklendiğinde çok daha büyük meblağlar
ortaya çıkacaktır.
Futbol artık takımlar için sadece bir spor dalı olmaktan çıkmış ve dünya
çapında bir fabrikaya dönüşmüştür. İçerisinde ise üretilen binlerce ürün (insan) ve o
ürünlerin satıldığı (transfer) kocaman bir pazar bulunmaktadır. Kim kendisini gösteri
dünyasında daha iyi gösterirse, yani kim daha iyi gol atarsa veya daha iyi top tutarsa
o daha değerli olmaktadır. Hangi takım daha çok şampiyonluk kazanırsa o çok daha
pahalı bir şirket durumuna gelmektedir.
60
Tablo 7: Avrupa’nın En Çok Gelir Elde Eden Takımları
2007-2008 Sezonu
1
Takım
Real Madrid
Gelir (milyon dolar)
365.8
2
Manchester United
324.8
3
FC Barcelona
308.8
4
Bayern Munich
295.3
5
Chelsea
268.9
6
Arsenal
264.4
7
Liverpool
210.9
8
AC Milan
209.5
9
AS Roma
175.4
10
Internazionale
172.9
Ülkemize bakıldığında ise takımların ekonomik ilişkileri bağlamında özellikle
“Galatasaray” ve “Fenerbahçe” kulüplerinin şirketleşme konusunda daha hareketli
olduğu görülmektedir. Ayrıca Galatasaray’a bakıldığında bir futbol şirketi olmadığı
özel medya kuruluşu olduğu görülmektedir. Kulüp; yayın, sponsorluk, reklam, lisans
ve performans gelirlerine sahip ve gideri yok gibi gözüküyor (Borça, 2003:170).
Ayrıca ülkemizde ki bazı takımlar başta “Fenerbahçe” olmak üzere “Galatasaray”,
“Beşiktaş”, “Bursaspor” gibi kendilerine ait televizyon kanalları kurarak bir
bağlamda televizyonun gücünü kendi çıkarları için kullanmaya çalışmaktadır. Ayrıca
takımlar yaptıkları yıldız oyuncuların transfer ücretlerini onların adının basılı olduğu
formaların satışıyla bile sadece birkaç gün içinde geri elde edebilmektedir. Tabi ki
bunu yaparken kendi isimlerini, transfer ettikleri oyuncuların isimlerini marka haline
getirerek bir çeşit pazarlama stratejisi kullanmaktadırlar.
Görüldüğü gibi sporun ekonomiyle olan bağlantısı, toplumsal yaşantının
bütün alanında gözlemlenmektedir. Spor, ekonomik bir kimliğe büründüğü sürece,
spor olmaktan çıkarak bir meta haline gelmeye devam edecektir. Ortada spora bağlı
olarak el değiştiren milyonlarca dolar olmasına karşın; gerçek sporcular ve gerçek
spor taraftarları, spordan daha da soğumaktadır. Dever’in (2010:266) dediği gibi;
“spor, dostluktur; kardeşliktir ve eğlencedir. Ancak günümüzde ne yazık ki bu
özelliklere “spor paradır.” İfadesini hiç istemeden de olsa eklemek zorundayız.”
61
3.5. SPOR VE MEDYA
Dünyada 1838 yılında yayınlanan ‘Sporting Life’ adlı gazete ile 1854’ de
yayınlanan ‘Le Sport’ adlı dergi ilk spor yayınları oldu. Radyo ise, spor yayıncılığına
ilk 1898 de İrlanda da kürek yarışını aktarmakla başlamıştır. Radyoda ilk spor naklen
yayını 11 Nisan 1921 de boks müsabakasının anlatımıyla başladı (Yiğit, 2003:18).
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra televizyon spor olaylarını daha çabuk dünyanın dört
bir yanına duyurdu. Futbolda ilk naklen yayın ise 3 Ekim 1926 da Çekoslavakya’nın
Prag kentinde yapıldı (Whannel, 2002:30). 1954 yılına gelindiğinde ise,
televizyondan ilk kez dünya kupası maçlarının naklen yayını yapılmıştır (Boniface,
2007:20). İlk düzenli spor programları ise, BBC kanalı tarafından yayınlanmıştır.
Bunlar: “Sportsview (1954)”, “Grandstand (1958)” ve “Match of the Day (1962)”
isimli programlardır (Whannel, 2002:34).
Türkiye’de ise 14 Mart 1891 tarihinde Ali Ferruh Bey’in Servet-i Fünun
Dergisinde yayınlanan eskrim makalesi ilk spor yazısıdır. Osmanlı döneminde spora
yer veren ilk gazete Asır gazetesidir. Bu gazete Selanik’ten yayınlanıyordu. 1933
yılında ‘Haber’ gazetesi ilk spor sayfasını yapmıştır. 1952’de ise Türk Spor’ adlı ilk,
günlük spor gazetesi çıkartılmıştır. 1968 yılında ise Tercüman Gazetesi renkli ve çok
imzalı spor ekini yayınladı. Bu dönemde spor basını %90’a varan bir oranda futbola
yönelikti (Öztürk, 1998). Öte yandan Türkiye’de radyo spor yayıncılığı, 1933
yılındaki güreş müsabakalarının yayını ile başlamıştır. Ülkemizde radyodan ilk
futbol naklen yayını da 20 Temmuz 1934 günü Fenerbahçe ile WAC takımı arasında
Eşref Şefik’in anlatımıyla yapılmıştır. Spor ansiklopedisindeki bilgiye (1996) göre,
televizyonda ilk naklen yayın 1971 Akdeniz Oyunları ile başlamıştır (Akt. Yiğit,
2003:18).
Hiç kuşkusuz ki medyanın sporu etkileyebilmesindeki en büyük etken, onu
herkese iletebilme gücüdür. Günümüzde iletişim teknolojilerinin gelişmesi ile
birlikte her türlü olay, haber ve bilginin, dünya üzerinde hemen her noktaya
ulaştırılması mümkün olmaktadır. Bu nedenle uluslar arası boyutta da olsa
düzenlenen her spor aktivitesi, aynı anda canlı olarak milyarlarca insana
ulaşabilmekte ve aynı heyecanı yaşatabilmektedir (Durusoy, 2001:51).
62
Toplum içersinde spor, tartışmasız en çok ilgi duyulan, yapılan, izlenen,
okunan, seyredilen ve sevilen sosyal bir olgudur. Dünyanın hemen tüm
toplumlarında spor, kitleleri peşinden koşturan, sporu yapanlar kadar izleyen kitlelere
de hitap etmektedir. Bu yüzden medyanın ve sporun iç içe olması doğaldır. Gazete ve
dergilerin önemli bir bölümünde spora yer vermeleri radyo ve televizyonların yayın
saatlerinin önemli bir dilimini spora ayırmaları bunun en güzel göstergesidir (Kazaz,
2002:33). Ancak spora ayrılan zaman ve yer hiç de çağdaş spora hizmet edecek
nitelikte değildir. Karaküçük ve Yenel’in araştırmasına göre medyada futbola %84.5
oranında yer ayrılırken, basketbola %7.3 ve diğer 34 spor branşına %8.2 gibi çok
düşük oranda yer verilmiştir (Akt. Yiğit, 2003:20).
Futbolun medya için önemi öylesine büyüktür ki yayıncı kuruluşlar yapılan
maçların yayın haklarından çok büyük karlar elde etmekte ve güçlerine güç
katabilmektedir. Örneğin, aşağıdaki Tablo 8’de (Gratton ve Solberg, 2007:187)
sadece İngiltere’de yayıncı kuruluşların futbol maçlarının yayın haklarından elde
ettikleri kar gözler önüne serilmektedir. Tablo-8 incelendiğinde 1983 yılındaki kar
oranıyla günümüzdeki kar oranı arasında çok büyük farklılıklar olduğu
gözlemlenecektir. Bunda ise, kuşkusuz futbola olan ilginin medya aracılığıyla
insanlara çok daha etkili bir şekilde iletilmesi ve bir futbol arzusu doğmasına sebep
olunmasının etkili olduğu söylenebilir.
Tablo 8: İngiltere Premier Ligi Yayın Dağıtım Hakları 1983-2007
Sözleşme
Süresi (Ay)
Yayıncı
Kuruluş
Yıllık Yayın
Hakkı
Ücreti
(Milyon £)
Sezonluk
Canlı Maç
Yayını
Sayısı
Yayıncının
Elde Ettiği
Yıllık Gelir
(Milyon £)
1983
1985
1986
1988
1992
1997
2001
2004
2007
24
6
24
48
60
48
36
36
36
BBC/
ITV
BBC
BBC/
ITV
ITV
BSkyB
BSkyB
BSkyB
BSkyB
BSkyB/
Setanta
2.6
2.6
3.1
11
38.3
167.5
367
333
567
10
6
14
18
60
60
66
138
138
5.2
1.3
6.3
44
191.5
670
1100
1000
1700
63
Geçmişten günümüze, hem sporun medyaya hem de medyanın spora etkisi
görülmektedir. Özellikle sporun tüm dünyada bir sosyal olgu olarak gelmiş olduğu
konumda kitle iletişim araçlarının büyük rolü olmuştur. Bugün dünyada 65 ayrı spor
dalı bulunmaktadır. Değişik spor dallarının tanıtılıp yaygınlaştırılması, spor yapma
olanağına sahip olmayan çoğunluğun spora ilgi duyması, medya sayesinde
gerçekleşmiştir. Ancak artık spor medyayı kontrol eder ve yönlendirir duruma
gelmiştir. Özellikle profesyonel spor, gazetelerin spor sayfalarını ve televizyonların
spor programlarını ele geçirmiş durumdadır.
Spor yukarıda da bahsedildiği gibi, medyanın her alanını ele geçirmiş
durumdadır. Kuşkusuz ki reklamlarda bundan nasibini alacaktır. Özellikle sporun bir
gösteriye dönüştüğü günümüzde, gösterinin en iyi yayınlanabileceği yer olan
televizyon dolayısıyla buna bağlı olarak televizyon reklamları da spordan fazlasıyla
etkilenmiştir. Bugün gerek en popüler spor dalları (futbol, basketbol, voleybol, tenis,
araba yarışları, atletizm, boks vs.) gerek ise en popüler/ünlü sporcular (Tiger Woods,
David Beckham, Messi, Michael Jordan, Arda vs.) televizyon reklamlarında boy
göstermektedir.
3.6. SPORUN TELEVİZYON REKLAMLARINDA KULLANIMI
Televizyonun spora dolayısıyla sporun da televizyona sağladığı yararların çok
fazla olduğu düşünülebilir. Ancak her ne kadar televizyon sayesinde sporun geniş
kitlelere sevdirildiği; insanların böylece sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürebileceği;
günlük hayatın stresinden kurtulabileceği gibi mesajlar veriliyorsa da asıl istenenin
sporu televizyon aracılığıyla insanlara sevdirerek onları ideoloji dünyasından uzak
tutmak; oyalamak; şirketlerin sürekliliğini sağlayabilecek milyarlarca potansiyel
müşteri yaratmak ve sürekli tüketen bir toplum oluşturmak olduğu söylenebilir.
Günümüzde şirketler kendi ürünlerini pazarlamak amacıyla kesinlikle
reklamlara başvurmak zorundadır. Çünkü asıl amaç olan kar oranlarının arttırılması
ve bunun sürekli hale getirilmesi için; yani gerek kar sağlamak için gerek ise,
markalaşarak bunu sürekli hale getirmek için reklam şarttır. Bunu yaparken şirketler
kitleleri etkileyebilmek amacıyla reklamlarda çeşitli yöntemlere başvururlar. Kitleleri
peşinden sürükleyen bir olgu olan sporun ise televizyon reklamlarında kullanılmasına
şaşmamak gerekir. İster spor markası olsun ister olmasın, birçok marka günümüzde
spor temasını televizyon reklamlarında kullanmaktadır.
64
Peki neden spor teması günümüzde şirketler için bu kadar önemli hale
gelmiştir ve televizyon reklamlarında sık sık kullanılmaya başlanmıştır?
Bu
sorunun
cevabı
şu
şekilde
açıklanabilir:
(“Sanal”,
http://www.marketingturkiye.com, 20.04.2011):
“Bütün dünyanın birlikte tüketebildiği tek ürün, farklı kültür ve sosyal
statülerden insanların bir araya gelebildiği tek ortak payda, aynı anda 3 milyar
insanı bir noktada buluşturabilen tek platform, Spor. Dünya genelindeki toplam
sponsorluk harcamalarına baktığımızda, bugün 30 milyar dolarlık yatırımın yüzde
80’inin spora yapılması da bunun rakamlara yansıyan en büyük göstergesi”
Altunbaş’a (2008:47) göre; spor, reklam iletişiminde çok önemlidir. Spor
reklamıyla televizyon arasındaki ilişki bağlamında; genel olarak spor tüketicisi
televizyonda gördüğü spor reklamlarına çok ilgi göstermektedir.
Tüm dünyadaki spor amaçlı reklam harcamalarına bakılığında ise, 430 milyar
dolara ulaştığı belirtilmektedir. Ayrıca 1990-1994 döneminde ABD Ulusal Futbol
ligi, televizyondaki maç gösterim haklarından 43.6 milyar dolar gelir elde ettiği 1994
yılında Nike firmasının ABD deki toplam satışları 4.73 milyar dolar olduğu ve
yalnızca Mıchael Jordan markalı basketbol ayakkabılarından 600 milyon dolar
kazanıldığı, 1993 de ise Nike’ın reklamcılık ve pazarlama harcamaları ise yaklaşık
90 milyon dolar olduğu ifade edilmektedir (Devecioğlu, 2004:8).
Görüldüğü gibi televizyon reklamlarında spor teması, spor markalarının ve bu
markalara ait ürünlerin tanıtılması amacıyla kullanıldığı gibi, spor işletmesi olmayan
markalar tarafından da sık sık televizyon reklamlarında kullanılmaktadır. Hatta genel
anlamda, spor teması daha çok spor endüstrisi dışında yer alan şirketler tarafından
kullanılmaktadır. Yıldız ve arkadaşlarının (2007:9-11) 2006 yılında yaptığı bir
araştırma bu durumu kanıtlar niteliktedir.
65
“Kanal D, ATV, Star Tv ve Show Tv kanallarının bir hafta süreyle takip
edilerek ve ayrıca Celal Bayar Üniversitesinden seçilen 80 öğrenci üzerinde
uygulanan anket sonuçlarından yararlanılarak yapılan araştırmanın sonuçları şöyle:
Yukarıda saydığımız 4 kanalda 1 hafta içerisinde prime time (20.00-23.30) saatleri
arasında yayınlanan toplam reklam sayısı; 3086, bu reklamlardan sporla ilgili olan
reklam sayısı 487’dir. Bu reklamlardan 167’si gıda, 124’ü elektronik, 35’i beyaz
eşya, 36’sı bankacılık, geriye kalan 125 reklam ise diğer sektörlerin reklamlarını
oluşturmaktadır. Ayrıca araştırmaya katılan 80 kişiden en çok beğendikleri 3 tane
televizyon reklamını kısaca yazmaları istenmiş ve yazılan reklamlar kendi içerisinde
spor
teması
içerip,
içermemesine
göre
sınıflandırılmıştır.
Katılımcıların
beğendiklerini yazdıkları toplam 240 televizyon reklamından 119 tanesi sporla ilgili,
121 tanesi ise, diğer tüm konularla ilgilidir. Bu da spor ile ilgili reklamlara ne kadar
ilgi duyulduğunun bir nevi göstergesi olarak düşünülebilir”
Spor bahsedildiği gibi reklamlarda sık sık işlenen bir tema konumundadır.
Sporun televizyon reklamlarında kullanımınıi ise iki şekilde gruplandırılabilir.
1- Spor Branşlarının Kullanımı
2- Sporcuların Kullanımı
Şirketler spor branşlarının kendisini kullanabileceği gibi, bu spor branşlarında
mücadele eden sporcuları da reklamlarda kullanmaktadır. Yalnız dikkat ettikleri
nokta, iki kullanım şeklinde de “popülerlik” ya da “ün” kavramıdır.
3.6.1. Popüler Spor Branşlarının Kullanımı
Televizyon reklamlarında kullanılacak spor branşlarının popüler olmasına
dikkat edilmektedir. Bunun sebebinin, günümüz toplumunun “popülerlik” kavramına
çok fazla önem vermesi olduğu söylenebilir. Günümüzde sürekli dile getirilen ve
halk kültürünün yerini alan “kitle kültürü” ve onun aracılığıyla ortaya çıkmış olan
“popüler kültür” hiç kuşkusuz spor ve sporcular içinde geçerli olmaktadır. Bazı
sporlar insanların gözünde popüler konumdayken ya da bilerek popülerleştirilirken,
bazıları ise, ikinci planda kalmaktadır. Bu yüzden reklamlarda kullanılacak olan spor
branşının popüler olması ve geniş kitlelerle özdeşleştirilebilecek bir yanının olması
gerekmektedir.
66
Spor branşlarının televizyonda yer aldığı ilk zamanlara bakıldığında, ilk kez
televizyonda yayınlanan spor dallarının sırasıyla; futbol, olimpiyat oyunları, tenis,
boks, beyzbol, buz hokeyi, Amerikan futbolu olduğu görülmektedir (Owens,
2007:156-160; Billings, 2008). Daha sonra ise, basketbol, voleybol, golf, hentbol,
araba yarışı, güreş gibi birçok spor dalı televizyonda boy göstermeye başlamıştır.
Ancak bunlardan en popüler olanlarının, futbol, basketbol, golf, araba yarışı ve tenis
olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Televizyon reklamlarında genelde yukarıda sıralanan 5 spor branşının veya
buralarda mücadele eden sporcuların yer aldığı görülmektedir. Türkiye’de ise, futbol
dışında diğer spor branşlarına insanların çok ilgi göstermediği RTÜK’ün 2008
yılında yaptığı araştırmayla ortaya konmuştur. Yapılan araştırmaya göre, “İzlenen
spor programlarında en çok izlenen spor dalı futbol olmaktadır. Futbol ve futbolla
ilgili konuları izleme oranı % 81’dir. Futbolun % 81’lik izlenme oranından sonra %
6 ile basketbol ve % 3 ile voleybol gelmektedir. Toplamda, futbol dışı sporların ve o
sporlarla ilgili konuların televizyonda izlenme oranları % 19’dur. Bu veriler,
Türkiye’de spor denilince akla futbol gelmesi gibi, spor programı denilince de futbol
programlarının hatırlanması sonucunu ortaya koymaktadır” (RTÜK, 2008:16).
Bugün birçok firma sporun kendisini bir şekilde reklam kampanyalarına
sokmaktadır. Özellikle spor markası olmayan markalar tarafından sporun kendisi
sporculara yer verilmeden televizyon reklamlarında kullanılıyor. Birkaç marka ve
televizyon reklamlarında işledikleri spor branşlarına bakılırsa, şunlar örnek olarak
gösterilebilir:
Örnek 1: “Sütaş” markası bundan birkaç yıl önce “futbol” branşını reklam
kampanyasında çok değişik bir şekilde işledi. “Sütaş ayran iç kampanyasında” futbol
oynayan inekler televizyon reklamlarında yer almıştır. Reklam filminde “ayran
kupası” adı altında düzenlenen turnuvada “Sütaş ayran” içen inekler bütün rakiplerini
yenmekteydi. Böylece reklamda “güç” olgusu Sütaş ayran içmekle özdeşleştirilerek
insanlara sunuldu.
67
Örnek 2: “Okey” markası yine aynı şekilde sürekli “futbol” branşını reklam
kampanyasında işledi. Aynı “Sütaş” örneğinde olduğu gibi futbol oynayan “Okey”ler
televizyon reklamlarında gözler önüne serildi. Mesela “rötar” isimli yeni ürünlerinin
televizyon reklamlarında bir “Okey” futboldaki dördüncü hakem ile özdeşleştirildi.
Bu hakem maçın 90 dakikasının dolduğunu ve uzatmaları gösteren bir tabelayı elinde
tutmaktaydı. Okey, cinsel ilişkiyi uzatma vaadini bu reklam kampanyasıyla insanlara
sundu.
Örnek
3:
“Beko”
markası
kendisini
tamamen
basketbol
sporuyla
özdeşleştiren bir durumdadır. Yıllarca kendisini “FIBA Dünya Basketbol
Şampiyonası Resmi Sponsoru” olarak sunan Beko, markasındaki “o” harfini
basketbol topunun şekliyle özdeşleştirdi. Reklamlarında ise, hep bir basket topunun
dünyayı dolaştığı gösterildi. Burada amaç Beko markasını da tüm Dünya ile
özdeşleştirmekti ve herkes tarafından kullanılabilineceğini vurgulamaktı.
Örnek 4: Yine Türkiye’deki televizyon reklamlarında çok sık karşılaşılan bir
marka olan “Orkid” kendisini “voleybol” sporuyla son zamanlarda özdeşleştirme
çabalarına girmektedir. Televizyon reklamlarına bakıldığında sürekli kadınlar için bir
rahatlık vaad eden bu marka, son zamanlardaki reklam filminde kadın
voleybolcuların yaptıkları maçları takım halinde sunduğu için dolayısıyla sporcuları
ayrı değil de bir bütün halinde aldığı için, “voleybol” branşını reklamlarında işlediği
söylenebilir. Son reklam filminde yine orkid, rahatlık vaad eden bir imaj
sergilemektedir.
Daha birçok markanın bu şekilde reklam kampanyalarında spor branşlarını
kullandığını gözlemlenebilir. “Omo” markası yine kampanyalarında “kirlenmek
güzeldir” mesajıyla sürekli “futbol” branşını işlemektedir. Dikkat edilmesi gereken
ise, daha önce değinildiği gibi genellikle markaların televizyon reklamlarında
ağırlıklı olarak “futbol” branşını işlemesi diğer spor branşlarına ise çok fazla yer
vermemesidir. Bunun sebebinin ise, yine yukarıda açıklandığı gibi en popüler spor
branşının futbol olmasından kaynaklandığı söylenebilir.
Her ne kadar markalar spor branşlarına sürekli reklamlarında yer veriyorsa da
sporun işlenmesinden daha büyük bir etkiye sahip olduğu düşünülen diğer bir tarzı
yani sporcu kullanımını reklamlarda daha sık işlemektedir.
68
3.6.2. Popüler Sporcuların Kullanımı
Reklamın amacı ilgi
çekmek,
reklamın daha çok kişi tarafından
seyredilmesini sağlamak olduğuna göre, reklamlarda ünlü kişilere rol vermek
şüphesiz istenilen ilgiyi sağlayacak yöntemlerden biridir. Reklam mesajının uzman
veya ünlü kişiler aracılığıyla tüketicilere iletilmesi, çok sık başvurulan bir anlatım
biçimidir. Ürün tanıtımına yönelik reklamlarda, sinema, müzik, spor ve iş dünyası
gibi alanlarda ünlü olmuş kişilerin kullanılması yaygındır (Şimşek ve Uğur,
2003:351).
Pringle ve Thomsan’a (2000:62) göre, ünlü yıldızların iletişime kattıkları güç,
reklamda hatırlanma oranını önemli ölçüde yükseltebilir. Bu da markalar için çok
önemli bir olaydır. Firmalar reklamlarda ünlülerden yararlanırken farklı stratejiler
uygulamaktadır. Reklamda ünlülerden dört ayrı şekilde faydalanılabilmektedir.
Birincisi; ünlünün bir ürünü kullanıp ondan memnun kaldığının anlatıldığı
İngilizce
karşılığı
“testimonial”
denilen
reklamlardır.
İkincisi;
İngilizcede
“endorsement” denilen ve ünlü kişinin ismini kiralaması şeklinde gerçekleşen
reklamlardır. Üçüncüsü; ünlü kişinin sadece bir oyuncu olarak yer aldığı
reklamlardır. Dördüncü ve son olanı ise; ünlülerin uzun süreli olarak bir markayı
temsil ettiği ve İngilizce karşılığı “spokesperson” denilen türdeki reklamlardır (Koç,
2008:268).
Televizyon aynı anda hem göze hem kulağa hitap ettiği için hedef kitlenin ürün
hakkında daha fazla bilgi sahibi olmasını sağlamaktadır (Aytemur, 2000:60). Bu
bağlamda televizyon reklamlarında ünlü kullanımı kuşkusuz dikkat gerektiren bir
konudur. Özellikle reklam yayınlarının çok yüksek meblağlarda olduğu ve zamanın
ayrıca paranın şirketler için önemli olduğu düşünülürse, ünlü kullanımı konusunda
çeşitli stratejiler izlenmelidir. Herkes tarafından takip edilen ünlülerin televizyon
reklamlarında kullanılması şüphesiz daha çok ilgi çekecektir. Bu aşamada ise “QRating” adı verilen yöntem uygulanabilmektedir. Bu kavrama değinilecek olunursa,
“Amerikan televizyonlarında bir ünlünün, markanın, şirketin ya da televizyon
programının ne kadar çekici ve bilinir olduğunu gösteren orandır.” Şeklinde bir
açıklama yapılabilir. Kısacası televizyonda gösterilen bir marka, şirket, kişi ya da
televizyon
programının
popülerlik
http://en.wikipedia.org, 07.06.2012).
ölçümü
için
kullanılır
(“Sanal”,
69
Bir Amerikan şirketi olan ve New York’ta yer alan Marketing
Evaluations/TVQ, televizyondaki kişilerle, markalarla, programlarla, şirketlerle ilgili
verileri toplamakta ve Q oranlarını yayınlamaktadır. 1963’te geliştirilmiştir. Popüler
kişilerle ilgili olarak, yayınlanan bilgilere göre; bir kişi televizyon da yıllık ortalama
1500 ünlü kişiyle karşılaşmaktadır. Bunların ise, 400’den fazlasını sporcular
oluşturmaktadır. Yani sporcuların Q oranı 400’den fazladır. Örneğin 2003 yılında
Michael Jordan’ın Q-Rating oranı 51’dir. Gerçi bir önceki yıl olan 2002’de bu oran
58 olmasına rağmen yine de 51 çok yüksek bir orandır. Yani toplam sporcu Q oranı
400 iken bunun 51’ini Jordan oluşturmaktadır. Ondan sonra ise, 44 Q-Rating ile
Tiger Woods gelmektedir (Kahle ve Kahle, 2006:192). Bu bağlamda; farklı spor
dallarında başarılı olan sporcuların sporla doğrudan ilgili olsun ya da olmasın birçok
şirket ürününün reklamlarında kullanılabileceği söylenebilir.
Spor starları ilk olarak 1950’lerde reklamlarda görülmeye başlandı. Bu ilk
isimler, kriket sporcusu “Dennis Compton” ve futbolcu “Johnny Haynes” bu
sporcular “Brylcreem” markasıyla anlaşma yaptılar (Whannel, 2002:37). “Johnny
Haynes” o yıllarda yıllık 1000 Euro takımı Fulham’dan, 1500 Euro ise, Brylcreem
markasından alıyordu (Smart, 2005:78). 1980’lere gelindiğinde ise, sporcu kullanımı
gittikçe yaygınlaşmaya başladı. “Nike” ilk olarak spor yıldızları arasından kendi
imajını yayabilmek için “Michael Jordan” ile anlaşma yaptı. 1985 yılında yapılan bu
anlaşmaya göre Jordan, Nike markasının ürün tanıtımlarını 5 yıl boyunca yapmak
karşılığında 3 milyon dolar aldı. 1992 yılında “Nike” markası kendi ayakkabılarının
tanıtımını yapmak amacıyla “Michael Jordan”a 10 milyon Euro verdi. Ancak
“Londra Radikal Gazetisi”nin haberine göre Micheal Jordan’nın ayakkabılarını
sadece Endonezya’da o yıl 7.500 kişiden fazla kişi satın aldı (Whannel, 2002:38).
1996 yılında Nike markası yine aynı şekilde olacak 5 yıllık anlaşmaya gereğince,
Tiger Woods isimli Golf oyuncusuna 40 milyon dolar verdi (Smart, 2005:78). Tiger
Woods 2000 yılında sadece Nike, Rolex, Amerikan Express ve Buick markalarıyla
yaptığı 5 yıllık reklam sözleşmesi karşılığında 130 milyon dolar kazandı (Stone vd.,
2003:95).
70
Genel olarak reklamlardan en çok kazanan ünlü, Amerikalı golf oyuncusu
“Tiger Woods”dur. Yıllık toplam 100 milyon dolara yaklaşan gelirinin 87 milyon
dolarını reklamlardan elde etmektedir. Ancak şu ana kadar tek bir reklam filminden
en çok para kazanan sporcu ünlü futbolcu “David Beckham”dır. “Gilette”
reklamından 68 milyon dolar ücret almıştır (Koç, 2008:268). Gillette ve Adidas gibi
markalar onunla reklam anlaşması yaparak kendi yeni erkek imajlarını yarattılar ve
dünyaya sunmaya çalıştılar. 2000’li yıllarda Beckham yıllık reklamlardan 3 milyon
dolar kazanıyordu (Carter, 2011:71). 2003 yılında David Beckham ona sponsor olan
ve onu reklamlarında kullanan markalardan 11.5 milyon Euro kazanıyordu o yıllarda
Beckham’ın markalardan aldığı ücretler şöyleydi: Adidas ve Marks & Spencer
markalarından yıllık 3 milyon Euro, Pepsi markasından 2 milyon Euro; Vodafone,
Police sunglasses ve Brylcreem markalarından 1 milyon Euro ve Castrol’dan 500 bin
Euro (Smart, 2005:77). Beckham birçok markanın yüzü oldu: Vodafone, J-Phone,
Motorola, Gillette, Adidas, Nike, Pepsi… Hatta David Beckham zamanla kendisi bir
marka haline geldi. Öyle ki kendi adını taşıyan bir çok ürünün piyasada
bulunmasının yanında 2005 yılında David Beckham Akademisi; Amerika, Brazilya
ve İngiltere’de Kuruldu (Carter, 2011:72).
Ülkemizden örnek verilirse, Coca Cola - Türkiye Milli Futbol Takımı,
Garanti-12 Dev Adam, İlhan Mansız - Evy Lady, Alex De Souza - Finansbank,
Süreyya Ayhan - Vestel, Sabri Sarıoğlu, Volkan Demirel ve İbrahim Toraman- Filli
Boya, Guti-Bolero, Messi-THY gibi reklamlar sıralanabilir. Bunlardan “Vestel”
markasına örnek olarak değinilirse; her ne kadar Vestel, bir spor markası olmasa da
spor temasından oldukça güzel yararlanmıştır şeklinde bir açıklama yapılabilir.
Süreyya Ayhan Vestel sponsorluk ve reklam birlikteliğine bakıldığında: “Vestel’le
Süreyya Ayhan el ele koşacak ve “Hedef büyük, koşmak gerek” sloganlarıyla bir
araya gelen Süreyya Ayhan ve Vestel, Vestel’in 2003 yılı ve sonrasındaki bütün
reklam kampanyalarını, Süreyya Ayhan'la gerçekleştirme kararı almasında,
“Türkiye'nin iki şampiyonu olarak, Vestel; teknoloji ve ihracat, Süreyya Ayhan ise
Avrupa şampiyonu ve dünya ikincisi artık birlikte koşacaklar” fikrinin etkili olduğu
anlaşılmıştır. Ayrıca büyük hedeflere ulaşmada örnek teşkil edecek iyi bir simge
olduğu kabul edilen Ayhan'ın bu özelliğinin, kitleleri harekete geçireceği
düşünülmüştür. Özellikle 2004 yılında olimpiyatlarda şampiyonluk beklenen
71
Ayhan’ın başarı hedefiyle, Vestel’in 2005 yılında 6 milyar dolarlık ihracat
şampiyonluğu
hedefi
eşleştirilmiştir.
Bu
şekilde
çekilen
reklam
filmleri
incelendiğinde: Ayhan'ın Türk bayrağıyla koşarken yer aldığı “Hedef büyük, koşmak
gerek” sloganlı reklam filminin aileleri de teşvik edeceği, özellikle kadın tüketiciler
üzerinde satın almaya yönlendirme açısından etkili olacağı varsayılmıştır. Vestel
üreticilerine göre, gücünü kendilerine güvenen kitlelerden alan, karakterleri,
vizyonları ve hedefleriyle bu denli örtüşen iki markanın birlikteliği kaçınılmazdır”
(Balkaş, 2005:150).
Ünlü yıldızlara sponsor olmak veya reklamlarda yer vermek markaya çok
fazla şey kazandırmaktadır. Örneğin; Puma 1985 yılında 15 bin adet tenis raket satışı
yaptı. Ancak o yılın sonlarına doğru Boris Becker ilk kez Wimbledon tenis
turnuvasını kazandı ve Puma tenis raketi kullanıyordu. Ertesi yıl Puma markalı tenis
raketi satışları 150 bin adete çıktı (Stone vd., 2003:96).
Diğer bir örnek bir futbol takımı olan ancak kendisini marka haline getirmeyi
başarmış Real Madrid’dir. Real Madrid, Beckham’ı Manchester United takımından
transfer etmek için 50 milyon dolar bonservis ücreti verdi. Ayrıca Beckham’a ise, 37
milyon dolar verildi. Ancak Beckham’ın dünya genelindeki imajı öylesine üst
düzeydeydi ki Real Madrid takımı onun sayesinde bir yıl içinde spor ürünlerinin
satışını %137 arttırdı ve 600 milyon dolarlık spor malzemesi satmayı başardı. Real
Madrid takımı onun ününün ve finansal getirisinin farkında olduğu için
karşılaşmalarda sahada durmasının bile yeterli olacağı inancındaydı (Carter,
2011:72).
Görüldüğü gibi, markalar popüler sporcuları kendi reklam kampanyalarında
kullanarak kendi imajlarını korumakta hatta daha çok kişiye yayabilmektedir.
Markalar sayesinde popüler sporcular daha zengin ve popüler hale gelmekte aynı
zamanda, reklamlarında yer aldıkları markanın imajını da kendisiyle eşit seviyede
yükseltebilmektedir. Bu aşamada reklamda sporcuların kullanımının markalara çok
büyük fayda sağlayacağı şüphesizdir. Karşılıklı zenginleştirme ve popülerleştirme
süreci televizyon reklamlarında popüler sporcular yer aldığı sürece devam edecektir.
72
4. BÖLÜM
SPOR TEMALI TELEVİZYON REKLAMLARI VE BU REKLAMLARDA
YER ALAN MARKALARA KARŞI TUTUMUN ARAŞTIRILMASI
4.1. PROBLEM
Tüketiciler kullanacakları ürün veya alacakları hizmetle ilgili bilgi edinmek
isteyecektir. Bu bilgiyi doğal olarak satın alma karar süreçlerinde kullanacaklardır.
Ürünlerin veya daha kapsamlı bir açıklama ile markaların fiyat, kalite, özellik gibi
kıyaslamasında bir şekilde reklamlardan edindikleri bilgiyi değerlendireceklerdir.
Şirketlerin ise kendi markalarını tüketiciye ulaştırabilmesi için reklam; pazarlama
dünyasının da kabul gördüğü şekilde gereklidir. Reklamın başarılı olabilmesi için ise,
çeşitli reklam stratejileri uygulanmaktadır.
Tüketim kültürü değerleri ile birlikte değişen tüketici özellikleri sonucunda
artan imaj reklamcılığı eğilimi, reklam kampanyalarının mesajlarında ve sunumunda
belirgin şekilde gözlemlenmektedir (Uztuğ, 2008:221).
Zeki’ye (1998) göre, maddi gelir beklentisinde olan tüm organizasyonlar
kendilerini halka en iyi ifade biçimini seçerken halkla birlikte doğmuş spor, sanat
gibi olguları kullanmaktadır. Bu imajın halka en çabuk ve etkili biçimde
duyurulması ve sevdirilmesi spor imajı reklam ilişkisini ortaya çıkartmaktadır.
Genellikle de spor malzemeleri üreticilerinin spor branşlarında en çok isim yapmış
kişilerle çalıştıkları görülmektedir. Öyle ki, tekstil, gıda, ulaşım v.b. sanayi
dallarında da spor imajı sıklıkla kullanılmakta bazen ünlü sporcuların isimleri bu
firmalarla anılmaktadır (Akt. Sunay ve Balcı, 2003:108).
Şirketler televizyon reklamlarında çeşitli temaları kullanarak tüketiciler
üzerinde ikna edici bir etki sağlamakta ve marka tutumu oluşturmaktadır. Bu
yapılırken bazen din bazen aşk bazen cinsellik gibi temalar kullanılmaktadır. Bu
temalar arasında günümüzde en yaygın olarak kullanılan temalardan birisi spor
temasıdır.
73
Özellikle sporun endüstrileştiği günümüzde şirketler hiç kuşkusuz spor
temasından yararlanarak tüketiciler üzerinde marka tutumu oluşturmaya çalışacak ve
onları etkileyecektir. Televizyon reklamlarında spor temasının kullanımı marka
tutumu üzerinde etkili olabilmektedir. Çünkü insanların dikkatini çeken, milyarlarca
insanı bir araya getirebilen ve insanlık tarihinden beri var olan olgulardan birisi de
“spor” olgusudur.
Tüm bu açıklananlar çerçevesinde, spor temalı televizyon reklamlarının
insanlar üzerinde etkili olduğu düşüncesiyle özellikle futbol başta olmak üzere,
basketbol ve voleybol gibi spor branşlarının ve bu branşlarda yer alan sporcuların yer
aldığı televizyon reklamlarının insanların marka tutumu üzerinde etkisi olup
olmadığının ortaya konulması araştırmanın ana problemini oluşturmaktadır.
4.2. AMAÇ
Bu çalışmada; spor temasının kullanıldığı televizyon reklamlarının insanların
marka tutumu üzerindeki etkisinin ne derecede olduğunun ortaya konulması
amaçlanmaktadır. Bu ana amaç doğrultusunda yer alan ana hipotez ise, spor temalı
reklamların insanların marka tutumu üzerinde olumlu etkisi bulunduğu yönündedir.
Ayrıca araştırmanın cevabını aradığı diğer sorular ve test etmeyi amaçladığı
hipotezler şöyledir:
Araştırma Sorusu 1: Bir ürünün markası tüketici için ne kadar önemlidir?
Hipotez 1: Tüketici için marka kavramı çok önemlidir. Tüketiciler satın
alacakları ürünün markasına kesinlikle dikkat edecektir.
Araştırma Sorusu 2: Televizyon reklamları ile tüketicilerin marka tercihleri
arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?
Hipotez
2:
Televizyon
reklamları
tüketicilerin
marka
tercihlerini
etkileyebilmektedir.
Araştırma Sorusu 3: Spor temasının yer aldığı reklamları beğenenlerin bu
reklamlarda gördükleri ürünleri satın alma eğilimleri nasıldır?
Hipotez 3: Spor temalı reklamları beğenen kişiler bu reklamlarda gördükleri
ürünleri satın alırlar.
74
Araştırma Sorusu 4: Cinsiyet ile marka bağımlılığı arasında anlamlı bir ilişki
var mıdır?
Hipotez 4: Kadınların marka bağımlılığı erkeklerden fazladır.
Araştırma Sorusu 5: Spor temalı reklamların ikna kabiliyeti ile spor yapma
arasında anlamlı bir ilişki bulunmakta mıdır?
Hipotez 5: Düzenli spor yapan kişiler spor temalı reklamları, yapmayanlara
göre daha ikna edici bulmaktadır.
Araştırma Sorusu 6: Cinsiyet ile spor temalı reklamlara karşı tutum arasında
nasıl bir ilişki söz konusudur?
Hipotez 6: Erkeklerin spor temalı reklamlara karşı tutumu kadınların
tutumundan daha olumludur.
Araştırma Sorusu 7: Sporla alakalı olması bakımından, spor markalarına ait
ürünlerin satın alınma eylemleri ile demografik özellikler arasında anlamlı bir ilişki
var mıdır?
Hipotez 7: Erkeklerin spor markalarına karşı ilgilerinin, kadınlardan daha
fazla olduğu düşüncesine dayanarak, cinsiyet ile spor markalı ürünlerin satın
alınması arasında anlamlı bir fark vardır.
4.3. ÖNEM
Reklam şirketlerin pazarlama stratejilerinde bulunması gereken bir olgudur.
Bu amaçla gerek kar oranlarının arttırılması gerek ise, insanlarda olumlu yönde bir
marka tutumunun oluşturulmasında reklam çok önemli bir yere sahiptir. Ayrıca
tüketiciler
kullandıkları
markalarla
ilgili
bilgilere
reklamlar
aracılığıyla
ulaşabilmektedir.
Çalışma marka tutumunda televizyon reklamlarında kullanılan spor temasının
ne derece etkili olduğunun ortaya konmasından dolayı önem teşkil etmektedir.
Ayrıca gerekli literatür taraması yapıldıktan sonra ulaşılan sonuçlar şudur ki:
spor temasının kullanıldığı reklamlarla ilgili ve bunların tüketiciler üzerindeki
etkisiyle ilgili yeterli çalışma bulunmamaktadır. Televizyon reklamlarında kullanılan
spor temasının marka tutumu üzerindeki etkisi üzerine ise, herhangi bir çalışmaya
ulaşılamamıştır. Bu aşamada çalışma kendisinden sonra bu konuyla ilgili yapılacak
çalışmalara kaynak oluşturması açısından önem teşkil etmektedir.
75
Bunların dışında çalışma, q-rating kavramını açıklayıcı bir şekilde anlatarak
Türkçe literatüre kazandırması bakımından; spor temalı reklamların kullanımında
bazı öneriler getirmesi bakımından da önem teşkil etmektedir.
4.4. VARSAYIMLAR
- Televizyon reklamlarında kullanılan genel spor imajı futbolla ilgilidir.
- Anket çalışmasına katılanların tümü verdikleri cevaplarda samimidirler.
4.5. SINIRLILIKLAR
-
Çalışma konu açısından televizyon reklamlarından spor temasının
kullanıldığı reklamlarla sınırlıdır.
-
Çalışma, uygulama kısmında katılımcılara iletilen 40 sorunun bir
bölümünü oluşturan spor temasının kullanıldığı televizyon reklamlarından
seçilen 19 adet reklamla sınırlıdır.
-
Çalışma, uygulama kısmı açısından Selçuk Üniversitesi öğrencileriyle
sınırlıdır.
-
Çalışma yüksek lisans tez yazımı süresinin oluşu bakımından zamanla
sınırlıdır.
4.6.TANIMLAR
Reklam: Bir ürün ya da hizmetin para karşılığında ikna edici bir şekilde
hedef kitleye ulaştırılmasıdır.
Marka tutumu: Tüketicilerin markaya karşı olan duygu ve düşünceleridir.
Spor temalı reklam: Sporla ilgili her türlü olay, kişi ya da kurumun
reklamlarda yer almasıdır. Bu bir sporcunun reklamlarda yer alması olduğu gibi,
futbol maçının reklamda kullanılması da olabilir, küçük bir çocuğun çoraplarını top
haline getirerek çamaşır sepetine atmaya çalışması da olabilir. Kısacası içerisinde
“spor” olan ve kişiye sporu çağrıştıran her türlü reklam spor temalı reklamdır.
76
4.7. YÖNTEM
4.7.1. Araştırma Modeli
Bu çalışmada kullanılan araştırma modeli tarama modelidir. Bu modelin
uygulanmasıyla; çalışmanın kavramsal temelleri oturtulmuş, reklamcılığa genel bir
bakış açısıyla bakılarak, araştırmanın amacına uygun olması bakımından televizyon
reklamlarına yer verilmiş, marka kavramı irdelenmiş, spor olgusu ayrıntısıyla
açıklanmış ve spor temalı televizyon reklamlarıyla ilgili ayrıntılı bilgilere
ulaşılmıştır. Ayrıca yapılan tarama çalışmasına destekleyici nitelikte; spor temalı
televizyon reklamlarının tüketicilerin marka tutumları üzerindeki etkisini ölçebilmek
için uygulama kısmında nicel araştırma yöntemlerinden biri olan anket yöntemi
kullanılmış ve böylece deneklerden araştırmanın amacı kapsamında gerekli olacağı
düşünülen sorular çerçevesinde bazı bilgiler toplanmıştır.
4.7.2. Evren ve Örneklem
Çalışmanın araştırma
kümesini,
Selçuk
Üniversitesi
öğrencileri
oluşturmaktadır. Selçuk Üniversitesinin seçilmesinde, üniversitenin birçok farklı
ilden gelen öğrenciye eğitim vermesi ve eğitim verdiği öğrenci sayısı bakımından
Türkiye’nin en çok öğrenciye sahip üniversitesi olması tercih sebebi olmuştur.
Selçuk üniversitesi ÖSYM’nin yayımladığı “2010-2011 Yükseköğretim İstatistikleri
Kitabı”na göre 68.536 öğrenciyle (Anadolu üniversitesi öğrenci sayısı 1.739.948’dir
ancak açık öğretim fakülteleri dahil olduğu için sıralama dışı tutulmuştur.)
Türkiye’nin
en
çok
öğrencisi
olan
üniversitesidir
(Oktay,
2012,
http://egitimtercihi.com, 07.06.2012).
Çalışmanın Örneklemi 516 kişi seçilerek oluşturulmuştur. Tesadüfi örneklem
alma yöntemi kullanılmıştır. Deneklerin cinsiyet açısından birbirlerine oranı arasında
% 2,8 gibi çok küçük bir fark olmasının araştırmanın amacını etkilemeyeceği
düşünülmüştür. Amaç açısından uygulama aşamasında her ne kadar eğitim alanına
göre eşit sayıda veri toplanabileceği düşünülse de Selçuk Üniversitesinde genellikle
Sosyal Bilimler alanındaki bölümlerde eğitim gören öğrenci sayısının Sağlık
Bilimleri ve Fen Bilimleri alanlarına göre fazla olması bu alandan daha fazla
örneklem alınmasının doğal sonucunu ortaya çıkarmıştır.
77
4.7.3. Verilerin Toplanması
Çalışmanın kavramsal kısmında yani; uygulama kısmına kadar olan
bölümlerinde yer alan bilgilere özellikle yazılı kaynakların taranmasıyla ulaşılmıştır.
Bunun yanı sıra uygulama kısmında ise, belirlenen evrenden seçilen örnekleme anket
uygulanmıştır. 2 – 13 Nisan 2012 tarihleri arasında 251 erkek ve 265 kadın deneğe
uygulanan anket ile çeşitli verilere ulaşılmıştır.
4.7.4. Verilerin İşlenmesi
Anket çalışmasının sonuçlarında elde edilen bilgiler SPSS 17.0 sürümü
istatistik programı ile işlenmiş; elde edilen verilerin araştırmanın konusuna daha net
ışık tutacak şekilde gerekli analizleri yapılmıştır. Toplanan verilerin genel olarak
betimlenmesinde frekans analizi kullanılmaktadır (Büyüköztürk, 2005:21). Bu
amaçla öncelikle toplanan verilerin frekans analizleri yapılarak deneklerin bazı
demografik özellikleri ve tutumlarıyla ilgili dağılım tablolarına yer verilmiştir.
Bir incelemede deneklerin verdiği cevap değerleri toplanır ve denek sayısına
bölünerek ortalama elde edilebilir (Erdoğan, 2007:266). Bu bağlamda merkezi
yönelim bir başka deyişle aritmetik ortalama alınarak; çıkan sonuçların tablolara
dökümü yapılmıştır.
İki değişken arasında sistemli bir ilişkinin olup olmadığını ortaya koymak
için ki-kare (chi-square) testi kullanılır (Erdoğan, 2007:274). Bu doğrultuda
araştırma sorularına bağlı olarak ortaya konulan bazı hipotezlerin doğruluğunu
sınamak amacıyla ve yine bazı değişkenleri birbirleriyle anlamlandırmak amacıyla
belirli sorulardan elde edilen verilerin birbirleriyle ilişkilerini öne çıkarma gerekliliği
doğmuş ve bu amaçla ki-kare testi uygulanmıştır. Ayrıca yapılan “tek örneklem
kolmogorov smirnov test” sonucuna göre verilerin normal dağılım oluşturmaması
(parametrik olmayan) ki-kare analizinin uygun olduğu bilgisini vermektedir. Son
olarak ise tüm bu çalışmalar, araştırma yöntem ve tekniklerine uygun olarak
raporlaştırılmıştır.
Veriler işlenirken istatistiksel açıdan bir anlam ifade etmediği düşünülen
“bölümünüz” sorusu analizin dışında bırakılmıştır. Böylece ankette 40 soru yer
almasına rağmen, 39 soruya verilen yanıtların analizi yapılmıştır.
78
4.7.5. Anket Formunun Özelliği
Anket toplam 40 sorudan oluşmaktadır. İlk 5 soru araştırmaya katılanların
demografik özellikleriyle ilgili araştırma açısından yararı olacağı düşünülen yaş,
cinsiyet, eğitim alanı, eğitim alınan bölüm ve aylık gelir ile ilgilidir. Daha sonra
sorulan 6 soru ise, araştırmaya katılanların televizyon izleme yoğunluğu, bu
yoğunlukta ne kadar spor yayınlarına yer verdikleri, düzenli yaptıkları sporların olup
olmadığı, spor içerikli reklamlara karşı genel olarak nasıl bir bakış açısı sergiledikleri
ve bir ürünü satın alırken ilk olarak o ürünün hangi özelliklerine dikkat ettikleri gibi
bilgilere ulaşma amaçlanmıştır. Sonraki bölümde sorulan 10 tane soruda marka, spor,
televizyon reklamları ve spor temalı televizyon reklamlarıyla ilgili bazı yargılara yer
verilmiştir. Anketin son bölümünde ise hangi markaların spor temalı reklamlarının
tüketiciler üzerinde daha etkili olduğunun anlaşılması ve ayrıca genel olarak spor
temalı reklamların marka tutumuna etkisi olup olmadığının anlaşılması amacıyla 19
farklı markaya ait olan 19 adet spor temalı televizyon reklamına yer verilmiştir. Son
iki bölümde 5’li likert ölçeği kullanılmıştır.
Hazırlanan anketin araştırmanın amacına uygun olması için ise, güvenilir
olması gerekmektedir. Güvenilirlik değeri bir ölçme aracının tekrarlanan ölçümlerde
aynı sonucu verme derecesinin göstergesidir (Eymen, 2007:74). Anketin güvenilir
olması için aynı düşüncede olan kişilerin görüşlerini eşit seviyede göstermesi gerekir.
Anketin güvenilirliğini ölçmek için ise, “Cronbach’s Alpha” katsayısının değeri
alınmıştır.
Cronbach’ s Alpha; Alpha katsayısı ölçekte yer alan soruların varyansları
(değişim yüzdeleri) toplamının genel varyansa oranlanması ile bulunan bir ağırlıklı
standart değişim ortalamasıdır. Bu katsayı 0 ile 1 arasında değişim gösterir. X çıkan
katsayı değeri olarak düşünülürse;
0.00<=X<0.40 ; anket güvenilir değildir.
0.40<=X<0.60 ; anket düşük güvenilirliktedir.
0.60<=X<0.80 ; anket oldukça güvenilirdir.
0.80<=X<1.00 ; anket yüksek derecede güvenilirdir (Özdamar, 2003).
79
Tablo
9’da
görüldüğü
üzere
anketin
Cronbach’s
Alpha
değeri
0.60<0,787<0.80’dir. Yani anket oldukça güvenilirdir.
Tablo 9: Güvenilirlik Analizi (Reliability Statistics)
Cronbach's Alpha
N of Items
,787
41
4.8. BULGULAR
4.8.1. Deneklerin Demografik Özellikleri
Tablo 10’da araştırmaya katılanların; %48,6’sının erkek, %51,4’ünün kadın
olduğu gösterilmektedir. Çalışmaya katılanların oranları tam olarak eşit sayıda
olmasa da birbirlerine yakın sayıda olmalarının çalışmanın amacı için uygun olduğu
düşünülebilir.
Tablo 10: Deneklerin Cinsiyet Dağılımı
Frekans
Yüzde(%)
Geçerli Yüzde
Toplamlı Yüzde
Erkek
251
48,6
48,6
48,6
Kadın
265
51,4
51,4
100,0
Toplam
516
100,0
100,0
Tablo 11’de açıklandığı üzere ankete katılanların; %36,6’sının 20 yaş ve altı,
%52,9’unun 21-23 yaşları arasında, %9,7’sinin 24-26 yaşları arasında, %0,8’inin 27
yaş ve üzeri olduğu görülmektedir.
Tablo 11: Deneklerin Yaş Dağılımı
Frekans
Yüzde(%) Geçerli Yüzde
Toplamlı
Yüzde
20 yaş ve altı
189
36,6
36,6
36,6
21-23 yaş arası
273
52,9
52,9
89,5
24-26 yaş arası
50
9,7
9,7
99,2
27 yaş ve üzeri
4
,8
,8
100,0
516
100,0
100,0
Toplam
80
Aşağıda Tablo 12’de görüldüğü üzere ankete katılanların; %53,3’ünün eğitim
alanının sosyal bilimler, %25,6’sının fen bilimleri, %21,1’inin sağlık bilimleri
olduğu söylenebilir. Sosyal bilimler alanının çoğunlukta olmasının sebebi;
araştırmanın yapıldığı Selçuk Üniversitesinin sosyal bilimler alanındaki bölümlerde
diğer bölümlere göre daha fazla öğrenciye eğitim verilmesinin etkili olduğu
belirtilebilir.
Tablo 12: Deneklerin Eğitim Alanına Göre Dağılımı
Frekans
Yüzde
(%)
Geçerli Yüzde
Toplamlı
Yüzde
Sosyal Bilimler
275
53,3
53,3
53,3
Fen Bilimleri
132
25,6
25,6
78,9
Sağlık Bilimleri
109
21,1
21,1
100,0
Toplam
516
100,0
100,0
Tablo 13’de açıklandığı şekliyle çalışmaya katılanların; %21,3’ü aylık
gelirinin 0-250 TL arası, %45,7’si 251-500 TL arası, %18,8’i 501-750 TL arası,
%9,7’si 751-1000 TL arası, %1,2’si 1001-1250 TL arası, %1,6’sı 1251-1500 TL
arası, %1,7’si 1750-2000 TL arası olduğunu belirtmiştir. Çalışmaya katılan
öğrencilerin maksimum gelir sınırının 2000 TL olduğu söylenebilir.
Tablo 13: Deneklerin Aylık Gelir Dağılımı
Frekans
Yüzde
(%)
Geçerli
Yüzde
Toplamlı
Yüzde
0-250 TL arası
110
21,3
21,3
21,3
251-500 TL arası
236
45,7
45,7
67,1
501-750 TL arası
97
18,8
18,8
85,9
751-1000 TL arası
50
9,7
9,7
95,5
1001-1250 TL arası
6
1,2
1,2
96,7
1251-1500 TL arası
8
1,6
1,6
98,3
1750-2000 TL arası
9
1,7
1,7
100,0
516
100,0
100,0
Toplam
81
4.8.2. Deneklerin Televizyon Ve Spor Yayınlarını İzleme Sıklığı
Tablo
14’e
göre;
araştırmaya
katılanların;
%23,6’sının
televizyon
seyretmediği, %34,1’inin günlük ortalama 1 saate, %21,7’sinin 2 saate, %9,5’inin 3
saate, %6,0’sının 4 saate, %3,1’inin 5 saate, %1,2’sinin 6 saate, %0,2’sinin 8 saate,
%0,2’sinin 9 saate, %0,4’ünün 10 saate kadar günlük ortalama televizyon izlediği
görülmektedir. Bu veriler deneklerin televizyon izleme eyleminin çok fazla
olmadığını göstermektedir.
Tablo 14: Deneklerin Günlük Ortalama Televizyon İzleme Süresi (Saat)
Frekans
Yüzde
(%)
Geçerli Yüzde
Toplamlı
Yüzde
Seyretmiyorum
122
23,6
23,6
23,6
1 saate kadar
176
34,1
34,1
57,8
2 saate kadar
112
21,7
21,7
79,5
3 saate kadar
49
9,5
9,5
89,0
4 saate kadar
31
6,0
6,0
95,0
5 saate kadar
16
3,1
3,1
98,1
6 saate kadar
6
1,2
1,2
99,2
8 saate kadar
1
0,2
0,2
99,4
9 saate kadar
1
0,2
0,2
99,6
10 saate kadar
2
0,4
0,4
100,0
516
100,0
100,0
Toplam
Tablo 15’de gösterildiği üzere katılımcıların; %48,4’ü televizyonda spor
yayınlarını seyretmediğini, %30,4’ü günlük ortalama yarım saate, %10,5’i 1 saate,
%2,1’i bir buçuk saate, %5,0’i 2 saate, %0,4’ü iki buçuk saate, %1,6’sı 3 saate,
%0,2’si üç buçuk saate kadar; %1,4’ü ise, 4 saat ve üzeri şeklinde televizyonda spor
yayınlarını izlediğini söylemiştir. Buradan hareketle, deneklerin genel olarak spor
yayınlarına karşı ilgisinin zayıf olduğu sonucuna ulaşılabilir.
82
Tablo 15: Televizyonda Günlük Ortalama Spor Yayını İzlenme Süresi (Saat)
Frekans
Yüzde
(%)
Geçerli Yüzde
Toplamlı
Yüzde
Seyretmiyorum
250
48,4
48,4
48,4
Yarım saat
157
30,4
30,4
78,9
1 saat
54
10,5
10,5
89,3
Bir buçuk saat
11
2,1
2,1
91,5
2 saat
26
5,0
5,0
96,5
İki buçuk saat
2
0,4
,4
96,9
3 saat
8
1,6
1,6
98,4
Üç buçuk saat
1
,2
,2
98,6
4 saat ve üzeri
7
1,4
1,4
100,0
516
100,0
100,0
Toplam
Yapılan ki-kare analizi sonucunda; televizyonda en çok spor yayınlarını
izleyen denekler arasında; yaş(p=0,313), gelir düzeyi(p=0,552), eğitim alanı
(p=0,637) açısından istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamış; ancak cinsiyet
ile televizyonda en çok spor yayını izleme eylemi arasında anlamlı bir ilişki
gözlemlenmiştir. Tablo 16’da cinsiyet ile televizyonda spor yayını izleme arasındaki
ilişki ortaya koyulmuştur. Araştırmaya katılan erkek deneklerin % 29,1’i
“televizyonda en çok spor yayınlarını izlerim” yargısına katıldığını; % 28,3’ü ise
kesinlikle katıldığını belirtmiştir. Buna karşılık kadın deneklerin % 9,8’inin bu
yargıya katıldığı; % 5,3’ünün ise kesinlikle katıldığı görülmektedir. Uygulanan kikare analizine göre p=0,000 bulunmuştur. p<0,05 değerine uygunluğu açısından
cinsiyet ile televizyonda en çok spor yayınlarını izleme arasında anlamlı bir fark
bulunmaktadır. Bu bağlamda araştırmaya katılan erkek deneklerin, kadın deneklere
göre spor yayınlarına karşı izleme eyleminin daha yoğun şekilde olduğu ortaya
çıkmaktadır.
83
Tablo 16: Cinsiyetin Televizyonda Spor Yayınları İzleme Eylemine Etkisi
Televizyonda en çok spor yayınlarını izlerim
Kesinlikle
Fikrim
Kesinlikle
Katılmıyorum Katılmıyorum yok Katılıyorum Katılıyorum Toplam
Erkek Sayı
35
48
24
73
71
251
% Oran
13,9%
19,1%
9,6%
29,1%
28,3%
100,0%
Televizyonda en
çok spor
yayınlarını
izlerim
26,7%
32,7%
44,4%
73,7%
83,5%
48,6%
96
99
30
26
14
265
% Oran
36,2%
37,4%
11,3%
9,8%
5,3%
100,0%
Televizyonda en
çok spor
yayınlarını
izlerim
73,3%
67,3%
55,6%
26,3%
16,5%
51,4%
131
147
54
99
85
516
% Oran
25,4%
28,5%
10,5%
19,2%
16,5%
100,0%
Televizyonda en
çok spor
yayınlarını
izlerim
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
Kadın Sayı
Toplam
Sayı
(x2=107,001; s.d=4; p=,000)
Ayrıca katılımcılara spor içerikli yayınları izleme eylemlerini ölçmek
amacıyla yöneltilen diğer yargı ise, Tablo 17’de gösterilmiştir. Araştırmaya
katılanların; %25,4’ünün “televizyonda en çok spor yayınlarını izlerim” yargısına
kesinlikle katılmadığı, %28,5’inin katılmadığı, %10,5’inin bu yargı hakkında fikrinin
olmadığı, %19,2’sinin yargıya katıldığı, %16,5’inin ise, kesinlikle bu yargıya
katıldığı görülmektedir.
Tablo 17: Televizyonda En Çok Spor Yayınlarını İzlerim
Frekans
Yüzde
Toplamlı
(%) Geçerli Yüzde
Yüzde
Kesinlikle
Katılmıyorum
131
25,4
25,4
25,4
Katılmıyorum
147
28,5
28,5
53,9
Fikrim yok
54
10,5
10,5
64,3
Katılıyorum
99
19,2
19,2
83,5
Kesinlikle Katılıyorum
85
16,5
16,5
100,0
Toplam
516
100,0
100,0
84
4.8.3. Deneklerin Markaya Karşı Tutumları
Tablo 18’de ankete katılanların; %7,6’sının “bir ürün satın alırken markasına
dikkat ederim” yargısına kesinlikle katılmadığı, %9,3’ünün bu yargıya katılmadığı,
%4,1’inin bu yargı hakkında fikrinin olmadığı, %52,5’inin yargıya katıldığı,
%26,6’sının bu yargıya kesinlikle katıldığı görülmektedir. Çalışma açısından
düşünülecek olursa; bir ürünün markasının denekler açısından büyük ölçüde önemli
olduğu belirtilebilir.
Tablo 18: Bir Ürün Satın Alırken Markasına Dikkat Ederim
Frekans
Yüzde
Toplamlı
(%) Geçerli Yüzde
Yüzde
Kesinlikle
Katılmıyorum
39
7,6
7,6
7,6
Katılmıyorum
48
9,3
9,3
16,9
Fikrim yok
21
4,1
4,1
20,9
Katılıyorum
271
52,5
52,5
73,4
Kesinlikle Katılıyorum
137
26,6
26,6
100,0
Toplam
516
100,0
100,0
Toplamda araştırmaya katılan 516 denekten 408 tanesi (%79,1) “bir ürün
satın alırken markasına dikkat ederim.” Yargısına bir şekilde katıldığını belirtmiştir.
Bu sonuçlara dayanarak araştırmanın hipotezlerinden biri olan şu hipotezin
doğrulandığı söylenebilir.
Hipotez 1: Tüketici için marka kavramı çok önemlidir. Tüketiciler satın
alacakları ürünün markasına kesinlikle dikkat edecektir.
Tablo 19’da görüldüğü üzere ankete katılanların; %17,8’inin “bir marka
bağımlılığım bulunmaktadır” yargısına kesinlikle katılmadığı, %38,6’sının bu
yargıya katılmadığı, %10,9’unun yargı hakkında fikrinin olmadığı, %22,3’ünün
yargıya katıldığı, %10,5’inin kesinlikle bu yargıya katıldığı söylenebilir. Tablo
18’den hareketle; araştırmaya katılan 516 kişiden 408 kişinin bir ürün alırken
markasına dikkat ettiğini belirttiği halde; tablo 19’da sadece 169 kişinin marka
bağımlılığım bulunmaktadır yargısına katıldığı görülmektedir.
85
Tablo 19: Bir Marka Bağımlılığım Bulunmaktadır
Frekans
Yüzde
(%)
Toplamlı
Geçerli Yüzde Yüzde
Kesinlikle Katılmıyorum
92
17,8
17,8
17,8
Katılmıyorum
199
38,6
38,6
56,4
Fikrim yok
56
10,9
10,9
67,2
Katılıyorum
115
22,3
22,3
89,5
Kesinlikle Katılıyorum
54
10,5
10,5
100,0
Toplam
516
100,0
100,0
Her ne kadar sonuçlar deneklerin bir ürünü satın alırken markasına dikkat
ettikleri halde belirli markalara karşı sürekli sadık kalmadıklarını ve gerekli
durumlarda aynı ihtiyacı karşılayacak başka bir markaya yönelebilecekleri fikrini
vermekteyse de; yapılan ki-kare analiziyle marka bağımlılığı ile deneklerin
yaş(p=0,200), gelir düzeyi (p=0,076), eğitim alanı (p=0,245) yönünden istatistiksel
açıdan anlamlı bir ilişki bulunamamış; ancak cinsiyet ile marka bağımlılığı arasında
anlamlı bir ilişki bulunduğu ortaya çıkmıştır. Tablo 20’de bu sonuçlar özetlenmiştir.
Tablo 20’ye göre; araştırmaya katılan erkek deneklerin % 15,1’i “bir marka
bağımlılığım
bulunmaktadır”
yargısına
kesinlikle
katılmadığını;
%
33,9’u
katılmadığını belirtmiştir. Kadın deneklerin ise, % 20,4’ü kesinlikle bu yargıya
katılmadığını; % 43’ü ise bu yargıya katılmadığını belirtmektedir. Uygulanan ki-kare
analizine göre p=0,003 bulunmuştur. p<0,05 değerine uygunluğu açısından cinsiyet
ile marka bağımlılığı arasında anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Sonuçlar ışığında;
marka bağımlılığının ilginç şekilde belki de beklenenin aksine, kadınlarda daha az
olduğu gözlemlenmiştir. Böylece araştırmanın hipotezlerinden biri olan şu hipotezin
doğruluğu kanıtlanamamıştır.
Hipotez 4: Kadınların marka bağımlılığı erkeklerden fazladır.
86
Tablo 20: Cinsiyet İle Marka Bağımlılığı Arasındaki İlişki
Bir marka bağımlılığım bulunmaktadır
Kesinlikle
Fikrim
Kesinlikle
Katılmıyorum Katılmıyorum yok Katılıyorum Katılıyorum Toplam
Erkek Sayı
38
85
39
59
30
251
% Oran
15,1%
33,9%
15,5%
23,5%
12,0%
100,0%
Bir marka
bağımlılığım
bulunmaktadır
41,3%
42,7%
69,6%
51,3%
55,6%
48,6%
54
114
17
56
24
265
% Oran
20,4%
43,0%
6,4%
21,1%
9,1%
100,0%
Bir marka
bağımlılığım
bulunmaktadır
58,7%
57,3%
30,4%
48,7%
44,4%
51,4%
92
199
56
115
54
516
Kadın Sayı
Toplam
Sayı
% Oran
17,8%
38,6%
10,9%
22,3%
10,5%
100,0%
Bir marka
bağımlılığım
bulunmaktadır
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
(x2=16, 028; s.d=4; p=,003).
4.8.4. Deneklerin Televizyon Reklamlarına Karşı Tutumları
Tablo 21’de araştırmaya katılanların; %21,7’sinin bir reklamda ürün ya da
hizmetle ilgili en çok dikkat çeken bilginin fiyatı, %15,7’sinin markası, %42,4’ünün
özellikleri, %3,9’unun kullanım şekli, %1,7’sinin nerelerde bulunacağı, %11,6’sının
kalitesinin onayı, %2,9’unun diğer özellikler olduğunu söyledikleri görülmektedir.
Araştırmayla ilgili olması açısından burada açıklanması gereken nokta, çalışmaya
katılan deneklerin bir reklamda ürün ya da hizmetle ilgili en çok dikkat çeken
noktanın özellikleri olduğu; ürünün markasının ise, ikinci olarak dikkat edilen ürün
ya da hizmetin fiyatından sonra denekler için önem teşkil ettiği sonucuna varılmıştır.
87
Tablo 21: Bir TV Reklamında Ürün Ya da Hizmetle İlgili
En Çok Dikkat Çeken Bilgi
Frekans
Yüzde (%) Geçerli Yüzde
Toplamlı
Yüzde
Fiyatı
112
21,7
21,7
21,7
Markası
81
15,7
15,7
37,4
Özellikleri
219
42,4
42,4
79,8
Kullanım şekli
20
3,9
3,9
83,7
Nerelerde bulunacağı
9
1,7
1,7
85,5
Kalitesinin onayı
60
11,6
11,6
97,1
Diğer özellikler
15
2,9
2,9
100,0
Toplam
516
100,0
100,0
Tablo 22’de görüldüğü üzere ankete katılanların; %12,4’ünün “marka
tercihlerimde TV reklamları etkilidir” yargısına kesinlikle katılmadığı, %26,2’sinin
bu yargıya katılmadığı, %21,1’inin bu konuda fikrinin olmadığı, %33,1’inin bu
yargıya katıldığı, %7,2’sinin yargıya kesinlikle katıldığı söylenebilir. Toplamda
%38,6 oranında kişi TV reklamlarının marka tercihinde etkili olmadığını
söylemesine rağmen, %40,3’lük bir kesim TV reklamlarının marka tercihinde etkili
olduğuna inanmaktadır. Bu da araştırma açısından düşünüldüğünde şu hipotezi
destekler niteliktedir:
Hipotez
2:
Televizyon
reklamları
tüketicilerin
marka
tercihlerini
etkileyebilmektedir.
Her ne kadar oran açısından çok büyük bir fark gözlemlenemese de sonuçlar
TV reklamlarının marka tutumu üzerinde etkili olabileceğine dair katkı
sağlamaktadır. Ancak dikkat çeken diğer bir nokta ise; televizyon reklamlarının
marka tercihi üzerindeki etkisinin, etkisizliğiyle arasında farkın çok az oluşudur. Bu
da televizyon reklamlarının etkililiğinin sınanması gerektiği düşüncesini ortaya
çıkarabilmektedir.
88
Tablo 22: Marka Tercihlerimde TV Reklamları Etkilidir
Frekans
Yüzde
(%)
Geçerli
Yüzde
Toplamlı
Yüzde
Kesinlikle
Katılmıyorum
64
12,4
12,4
12,4
Katılmıyorum
135
26,2
26,2
38,6
Fikrim yok
109
21,1
21,1
59,7
Katılıyorum
171
33,1
33,1
92,8
Kesinlikle Katılıyorum
37
7,2
7,2
100,0
Toplam
516
100,0
100,0
Ayrıca yapılan ki-kare istatistiksel analizi sonucunda; marka tercihinde TV
reklamının etkili olmasıyla yaş (p=0,516), gelir düzeyi(p=0,469), eğitim alanı
(p=0,166) yönünden istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunamamış; ancak cinsiyet
ile marka tercihinde TV reklamının etkili olması arasındaki ilişkinin anlamlı çıktığı
gözlemlenmiştir. Tablo 23’te özetlenen verilere göre; çalışmaya katılan kadınların %
38,1’i “marka tercihimde tv reklamı etkilidir” yargısına katılıyorum derken;
erkeklerde bu oran % 27,9’da kalmıştır. Kesinlikle katılıyorum diyenler açısından
ise, kadınlarla erkekler arasında bir fark bulunamamıştır. Uygulanan ki-kare
analizine göre p=0,002 bulunmuştur. p<0,05 değerine uygunluğu açısından cinsiyet
ile marka tercihlerinde televizyon reklamlarının etkisi arasında anlamlı bir ilişki
bulunmaktadır.
89
Tablo 23: Cinsiyet İle Tv Reklamlarının Marka Tercihine Etkisi Arasındaki
İlişki
Marka tercihlerimde TV reklamları etkilidir
Kesinlikle
Fikrim
Kesinlikle
Katılmıyorum Katılmıyorum yok Katılıyorum Katılıyorum Toplam
Erkek Sayı
34
59
70
70
18
251
% Oran
13,5%
23,5%
27,9%
27,9%
7,2%
100,0%
Marka
tercihlerimde
TV reklamları
etkilidir
53,1%
43,7%
64,2%
40,9%
48,6%
48,6%
30
76
39
101
19
265
% Oran
11,3%
28,7%
14,7%
38,1%
7,2%
100,0%
Marka
tercihlerimde
TV reklamları
etkilidir
46,9%
56,3%
35,8%
59,1%
51,4%
51,4%
64
135
109
171
37
516
% Oran
12,4%
26,2%
21,1%
33,1%
7,2%
100,0%
Marka
tercihlerimde
TV reklamları
etkilidir
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
Kadın Sayı
Toplam
Sayı
(x2=16, 486; s.d=4; p=,002).
Tablo 24’te katılımcıların; %8,5’inin “sevdiğim markaların TV reklamları
dikkatimi çeker.” Yargısına kesinlikle katılmadığı, %10,3’ünün bu yargıya
katılmadığı, %12,6’sının yargı hakkında fikrinin olmadığını, %51,6’sının yargıya
katıldığını, %17,1’inin kesinlikle bu yargıya katıldığını belirttikleri görülmektedir.
Bu sonuç ise, marka imajının önemli olduğu bilgisini sağlamaktadır. Eğer marka
seviliyorsa reklamı da dikkat çeker veya reklam dikkat çekerse marka sevilebilir
şeklinde bir yargıya ulaşılabilir.
90
Tablo 24: Sevdiğim Markaların TV Reklamları Dikkatimi Çeker
Frekans
Yüzde
(%)
Geçerli
Yüzde
Toplamlı
Yüzde
Kesinlikle
Katılmıyorum
44
8,5
8,5
8,5
Katılmıyorum
53
10,3
10,3
18,8
Fikrim yok
65
12,6
12,6
31,4
Katılıyorum
266
51,6
51,6
82,9
Kesinlikle Katılıyorum
88
17,1
17,1
100,0
Toplam
516
100,0
100,0
4.8.5. Deneklerin Spor Temalı Televizyon Reklamlarına Karşı Tutumları
Tablo 25’te çalışmaya katılanların; %86,8’inin “içeriğinde spor ya da
sporcuların yer aldığı reklamları beğenirim.” Yargısına “evet” yanıtını, %13,2’sinin
ise bu yargıya “hayır” yanıtını verdiği gözlemlenebilir. Bu da araştırmanın konusu
olan spor temalı reklamların deneklerde büyük oranda beğeni ile karşılandığı
anlamına gelmektedir.
Tablo 25: İçeriğinde Spor Ya da Sporcuların Yer Aldığı Reklamları Beğenirim
Frekans
Yüzde (%) Geçerli Yüzde
Toplamlı Yüzde
Evet
448
86,8
86,8
86,8
Hayır
68
13,2
13,2
100,0
Toplam
516
100,0
100,0
Tablo 25’teki sonuçlara ek olarak ise, spor içerikli reklamları beğenenlerin bu
reklamlarda gördükleri markalara ait ürünleri satın alma davranışlarını ortaya
koymak amacıyla ki-kare analizi yapılarak Tablo 26’daki şekliyle özetlenmiştir.
91
Tablo 26: Spor Temalı Reklamları Beğenmeyle Satın Alma Davranışı
Arasındaki İlişki
İçeriğinde spor ya da
sporcuların yer aldığı
reklamlara ait ürünlerin
satın alınma durumları
Evet
Evet
Hayır
Toplam
279
169
448
İçeriğinde spor ya da
sporcuların yer aldığı
reklam tipinin
beğenilme durumu
62,3%
37,7%
100,0%
İçeriğinde spor ya da
sporcuların yer aldığı
reklamlara ait
ürünlerin satın
alınma durumları
98,2%
72,8%
86,8%
5
63
68
İçeriğinde spor ya da
sporcuların yer aldığı
reklam tipinin
beğenilme durumu
7,4%
92,6%
100,0%
İçeriğinde spor ya da
sporcuların yer aldığı
reklamlara ait
ürünlerin satın
alınma durumları
1,8%
27,2%
13,2%
284
232
516
İçeriğinde spor ya da
sporcuların yer aldığı
reklam tipinin
beğenilme durumu
55,0%
45,0%
100,0%
İçeriğinde spor ya da
sporcuların yer aldığı
reklamlara ait
ürünlerin satın
alınma durumları
100,0%
100,0%
100,0%
Sayı
Hayır Sayı
Sayı
Toplam
(x2=71, 970; s.d=1; p=,000).
Tablo 26’da görüldüğü üzere içeriğinde spor ya da sporcuların yer aldığı
reklam tipini beğenenlerin oranı %86,8, bu reklamları beğenmeyenlerin oranı ise
%13,2’de
kalmıştır.
Bu
reklamlardaki
ürünlerin
satın
alınma
durumları
incelendiğinde ise reklamları beğenenlerin %62,3’ünün bu ürünleri satın aldığı,
beğenmeyen kesiminde %92,6’sının bu ürünleri satın almadıkları görülmüştür.
92
Uygulanan ki-kare analizine göre p=0,000 bulunmuştur. p<0,05 değerine uygunluğu
açısından spor içerikli reklamları beğenenlerin bu reklamlardaki ürünleri satın alma
davranışı arasında anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Sonuçlara göre, araştırmanın
ortaya attığı şu hipotezin desteklendiği söylenebilir.
Hipotez 3: Spor temalı reklamları beğenen kişiler bu reklamlarda gördükleri
ürünleri satın alırlar.
Tablo 27’de aktarıldığı üzere; ankete katılanların; %7,4’ü “sporcuların yer
aldığı
reklamları
beğenirim”
yargısına
kesinlikle
katılmadığını,
%14,3’ü
katılmadığını, %15,5’i bu konuda fikrinin olmadığını, %46,7’si yargıya katıldığını,
%16,1’i bu yargıya kesinlikle katıldığını belirtmiştir. Burada daha önce elde edilen
ve Tablo 25 ile gösterilen verilerden farklı bir veri elde etmek amacıyla, “içeriğinde
spor ve sporcuların yer aldığı reklamları beğenirim” yargısı yerine, “sporcuların yer
aldığı reklamları beğenirim” yargısı getirilmiştir. İlk yargıya 448 kişi olumlu
bakarken sadece sporculara yer verilen reklamlara karşı 324 kişi bir toplamda
katılıyorum ve kesinlikle katılıyorum şeklinde olumlu bakmıştır.
Tablo 27: Sporcuların Yer Aldığı Reklamları Beğenirim
Frekans
Yüzde
(%)
Geçerli
Yüzde
Toplamlı
Yüzde
Kesinlikle
Katılmıyorum
38
7,4
7,4
7,4
Katılmıyorum
74
14,3
14,3
21,7
Fikrim yok
80
15,5
15,5
37,2
Katılıyorum
241
46,7
46,7
83,9
Kesinlikle Katılıyorum
83
16,1
16,1
100,0
Toplam
516
100,0
100,0
93
4.8.5.1. Deneklerin Cinsiyetlerine Göre Tutumları
Verilerin toplanma aşamasında deneklere spor içerikli reklamları ikna edici
bulup bulmadıkları, satın alma davranışlarını etkileyip etkilemediği ve bu reklamları
gereksiz bulup bulmadıkları ile ilgili bir takım yargılar sunularak, spor içerikli
reklamlara karşı genel tutumlarıyla ilgili bazı bilgilere ulaşılmaya çalışılmıştır.
Yapılan ki-kare testi sonucunda deneklerin spor içerikli reklamlara karşı
tutumlarında cinsiyet dışındaki demografik özelliklerine göre anlamlı farklılıklar
olmadığı saptanmıştır. Bu sebepten deneklerin sadece cinsiyetlerine göre spor içerikli
reklamlara karşı genel tutumları değerlendirilmiştir.
İlk olarak, deneklere spor içerikli reklamları ikna edici bulup bulmadıklarıyla
ilgili bir yargı ortaya koyulmuş ve bu yargıya katılım değerleri Tablo 28’de
özetlenmiştir.
Tablo 28’de görüldüğü üzere çalışmaya katılan kadınların % 31,7’si “spor
içerikli reklamları ikna edici bulurum” yargısına katılırken; erkeklerin %40,2’si bu
yargıya katıldığını söylemiştir. Aynı şekilde kadınların % 5,7’si bu yargıya kesinlikle
katıldığını belirtirken; erkeklerde bu oran % 10,8 şeklinde ortaya çıkmıştır.
Uygulanan ki-kare analizine göre p=0,014 bulunmuştur. p<0,05 değerine uygunluğu
açısından spor içerikli reklamların ikna ediciliği ile cinsiyet arasında anlamlı bir ilişki
bulunmaktadır. Bu noktadan hareketle spor içerikli reklamların erkek denekler
üzerinde ikna etme konusunda daha etkili olduğu sonucuna ulaşılabilinmektedir.
Diğer demografik özelliklere yaş (p=0,474), gelir düzeyi(p=0,354), eğitim alanı
(p=0,301) göre istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunamamıştır.
94
Tablo 28: Spor Temalı Reklamların İkna Ediciliği İle Cinsiyet Arasındaki İlişki
Spor içerikli reklamları ikna edici bulurum
Kesinlikle
Fikrim
Kesinlikle
Katılmıyorum Katılmıyorum yok Katılıyorum Katılıyorum Toplam
Erkek Sayı
26
35
62
101
27
251
% Oran
10,4%
13,9%
24,7%
40,2%
10,8%
100,0%
Spor içerikli
reklamları ikna
edici bulurum
49,1%
43,8%
39,7%
54,6%
64,3%
48,6%
27
45
94
84
15
265
% Oran
10,2%
17,0%
35,5%
31,7%
5,7%
100,0%
Spor içerikli
reklamları ikna
edici bulurum
50,9%
56,3%
60,3%
45,4%
35,7%
51,4%
53
80
156
185
42
516
% Oran
10,3%
15,5%
30,2%
35,9%
8,1%
100,0%
Spor içerikli
reklamları ikna
edici bulurum
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
Kadın Sayı
Toplam
Sayı
(x2=12, 453; s.d=4; p=,014).
İkinci olarak, deneklere spor içerikli reklamların satın alma tutumlarını
etkileyip etkilemediği ile ilgili bir yargı iletilmiş ve bu yargıya katılım değerleri
Tablo 29’da gösterilmiştir.
Tablo 29’da gösterildiği üzere; ankete katılan erkek deneklerin % 31,1’i “spor
içerikli reklamlar satın alma tutumumu etkiler” yargısına katılırken; kadın deneklerin
% 25,3’ü bu yargıya katılıyorum yanıtını vermiştir. Yine erkeklerin % 9,6’sı yargıya
kesinlikle katıldığını belirtirken; kadınların % 5,3’ü kesinlikle bu yargıya katıldığını
söylemiştir. Uygulanan ki-kare analizine göre p=0,045 bulunmuştur. p<0,05 değerine
uygunluğu açısından spor içerikli reklamların satın alma tutumuna etkisi ile cinsiyet
arasında anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Bu sonuç göstermiştir ki spor içerikli
reklamların erkek deneklerin satın alma tutumu üzerindeki etkisi kadınların satın
alma tutumu üzerindeki etkisinden daha fazladır. Diğer demografik özelliklere yaş
(p=0,102), gelir düzeyi(p=0,726), eğitim alanı (p =0,192) göre istatistiksel açıdan
anlamlı bir fark bulunamamıştır.
95
Tablo 29: Spor Temalı Reklamların Satın Alma Tutumuna Etkisi İle Cinsiyet
Arasındaki İlişki
Spor içerikli reklamlar satın alma tutumumu etkiler
Kesinlikle
Fikrim
Kesinlikle
Katılmıyorum Katılmıyorum yok Katılıyorum Katılıyorum Toplam
Erkek Sayı
27
52
70
78
24
251
% Oran
10,8%
20,7%
27,9%
31,1%
9,6%
100,0%
Spor içerikli
reklamlar satın
alma tutumumu
etkiler
54,0%
40,0%
45,8%
53,8%
63,2%
48,6%
23
78
83
67
14
265
% Oran
8,7%
29,4%
31,3%
25,3%
5,3%
100,0%
Spor içerikli
reklamlar satın
alma tutumumu
etkiler
46,0%
60,0%
54,2%
46,2%
36,8%
51,4%
50
130
153
145
38
516
9,7%
25,2%
29,7%
28,1%
7,4%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
Kadın Sayı
Toplam
Sayı
% Oran
Spor içerikli
reklamlar satın
alma tutumumu
etkiler
(x2=9, 718; s.d=4; p=,045).
Son olarak, deneklere spor içerikli reklamları gerekli görüp görmedikleri ile
ilgili bir yargı iletilmiş ve bu yargıya katılım değerleri Tablo 30’da gösterilmiştir.
Tablo 30’a göre; çalışmaya katılan erkeklerin % 7,2’si “spor içerikli
reklamları gereksiz bulurum” yargısına katılırken; kadın deneklerin % 13,2’si bu
yargıya katılıyorum yanıtını vermiştir. Yine erkeklerin % 6,4’ü yargıya kesinlikle
katıldığını belirtirken; kadınların % 3’ü kesinlikle bu yargıya katıldığını söylemiştir.
Uygulanan ki-kare analizine göre p=0,003 bulunmuştur. p<0,05 değerine uygunluğu
açısından spor içerikli reklamların gerekli görülmesi ile cinsiyet arasında istatistiksel
açıdan anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Bu sonuçlara göre spor içerikli reklamlar
kadın denekler tarafından erkeklere kıyasla daha gereksiz görülmektedir. Bir başka
deyişle, erkeklerin spor içerikli reklamları gerekli görme oranları, kadınların
oranlarından daha yüksektir. Diğer demografik özelliklere yaş (p=0,138), gelir
düzeyi(p=0,223), eğitim alanı (p=0,420) göre istatistiksel açıdan anlamlı bir fark
bulunamamıştır.
96
Tablo 30: Spor Temalı Reklamların Gerekli Görülmesi İle Cinsiyet Arasındaki
İlişki
Spor içerikli reklamları gereksiz bulurum
Kesinlikle
Fikrim
Kesinlikle
Katılmıyorum Katılmıyorum yok Katılıyorum Katılıyorum Toplam
Erkek Sayı
81
99
37
18
16
251
% Oran
32,3%
39,4%
14,7%
7,2%
6,4%
100,0%
Spor içerikli
reklamları
gereksiz
bulurum
59,6%
45,6%
43,0%
34,0%
66,7%
48,6%
55
118
49
35
8
265
% Oran
20,8%
44,5%
18,5%
13,2%
3,0%
100,0%
Spor içerikli
reklamları
gereksiz
bulurum
40,4%
54,4%
57,0%
66,0%
33,3%
51,4%
136
217
86
53
24
516
% Oran
26,4%
42,1%
16,7%
10,3%
4,7%
100,0%
Spor içerikli
reklamları
gereksiz
bulurum
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
Kadın Sayı
Toplam
Sayı
(x2=16, 060; s.d=4; p=,003).
Tablo 28, Tablo 29 ve Tablo 30 incelendiğinde; deneklerin spor içerikli
reklamlara karşı genel tutumlarının bir değerlendirilmesi yapılacak olursa; erkek
deneklerin spor içerikli reklamlara karşı tutumlarının kadın deneklerin tutumlarından
daha olumlu olduğu sonucu ortaya çıkarılabilmektedir. Böylece araştırmada yer alan
ve aşağıda gösterilen hipotez doğrulanmıştır.
Hipotez 6: Erkeklerin spor temalı reklamlara karşı tutumu kadınların
tutumundan daha olumludur.
4.8.5.2. Deneklerin Spor Yapma Eylemlerine Göre Tutumları
Bu başlığın oluşturulma nedeni, mevcut araştırma sorularından birisi olan ve
ona bağlı şekilde ortaya konulan hipotezin sınamasını yapmaktır.
Araştırma Sorusu 5: Spor temalı reklamların ikna kabiliyeti ile spor yapma
arasında anlamlı bir ilişki bulunmakta mıdır?
Hipotez 5: Düzenli spor yapan kişiler spor temalı reklamları, yapmayanlara
göre daha ikna edici bulmaktadır.
97
Spor yapma eylemi ile ilgili verilerin toplanma aşamasında, deneklere
“düzenli olarak yaptığınız bir spor dalı/dalları varsa yazar mısınız?” şeklinde açık
uçlu bir soru yöneltilmiş ve düzenli spor yapanlardan en fazla 3 adet yaptıkları spor
dalını yazmaları istenmiştir. Verilerin işlenmesi sürecinde ise, ortaya çıkan spor
dallarının yapılma sıklığı Tablo 31 ile gösterilmiştir.
Tablo 31’e göre; denekler tarafından en sık yapılan spor dalı; %23,19 ile
futbol; ikinci olarak, %16,25 yüzme, üçüncü olarak, %13,29 yürüyüş’tür. Sonra
sıralananlar ise, %7,83 voleybol, %8,42 basketbol, %12,41 egzersiz sporları, %2,95
masa tenisi, %3,10 atletizm, %10,19 diğer sporlar (boks, vücut geliştirme, bilardo,
uzak doğu sporları vs.) %2,36 badminton – tenis sporları şeklindedir.
Tablo 31: Düzenli Olarak Yapılan Spor Branşlarının Yapılma Sıklığı Dağılımı
Yürüyüş
Yüzme
Voleybol
Futbol
Basketbol
Egzersiz sporlar
Masa Tenisi
Atletizm
Diğer sporlar
Badminton-Tenis
Toplam
Yapılma
Sıklığı
90
110
53
157
57
84
20
21
69
16
677
Yüzde (%)
13,29
16,25
7,83
23,19
8,42
12,41
2,95
3,10
10,19
2,36
100,00
Diğer sporlar kategorisinde birçok spor dalının bulunması ve yapılma
oranının düşük olması verilerin tek bir grupta toplanılmasına neden olmuştur. Burada
amaç, istatistiksel açıdan daha anlamlı sonuçlar alabilmektir. Ayrıca ankete katılan
516 kişiden düzenli yaptıkları spor varsa 3 tanesini yazmaları istenmiştir. Spor yapan
katılımcıların kimisi tek bir spor dalı kimisi iki spor dalı kimisi üç spor dalı
yazmıştır. Doğal olarak toplam 677 sayısı burada katılımcıların sayısını değil, 516
kişinin toplamda yaptıkları spor sayısını göstermektedir.
98
Tablo 32’ye göre; çalışmaya katılan deneklerden 365 (%70,7) kişi bir şekilde
düzenli spor yapmaktadır. 151 (%29,3) kişi ise “düzenli olarak yaptığınız bir spor
dalı/dalları varsa yazar mısınız?” sorusunu boş bırakmıştır. Düzenli spor yapanların
% 40,5’i “spor içerikli reklamları ikna edici bulurum” yargısına katılırken;
yapmayanların % 24,5’i bu yargıya katılıyorum yanıtını vermiştir. Yine düzenli spor
yapanların % 11’i yargıya kesinlikle katıldığını belirtirken; yapmayanların sadece %
1,3’ü kesinlikle bu yargıya katıldığını söylemiştir. Uygulanan ki-kare analizine göre
p=0,000 bulunmuştur. p<0,05 değerine uygunluğu açısından spor içerikli reklamların
ikna ediciliği ile düzenli spor yapanlar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki
bulunmaktadır. Bu verilere göre, düzenli spor yapan denekler, yapmayanlara kıyasla
spor temalı reklamları daha ikna edici bulmaktadır. Bu da araştırma açısından şu
hipotezin doğrulandığı anlamına gelebilmektedir.
Hipotez 5: Düzenli spor yapan kişiler spor temalı reklamları, yapmayanlara
göre daha ikna edici bulmaktadır.
Tablo 32: Spor Temalı Reklamların İkna Ediciliği İle Düzenli Spor Yapma
İlişkisi
Spor içerikli reklamları ikna edici bulurum
Kesinlikle
Kesinlikle
Katılmı- Fikrim Katılı- KatılıKatılmıyorum yorum
yok
yorum yorum Toplam
Düzenli Yapıyorum Sayı
olarak
% Oran
spor
Spor içerikli
yapıyor
reklamları ikna
musunuz
edici bulurum
?
35
52
9,6%
14,2%
24,7% 40,5% 11,0% 100,0%
66,0%
65,0%
57,7% 80,0% 95,2%
18
28
% Oran
11,9%
18,5%
Spor içerikli
reklamları ikna
edici bulurum
34,0%
35,0%
53
80
% Oran
10,3%
15,5%
Spor içerikli
reklamları ikna
edici bulurum
100,0%
100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%
Yapmıyorm Sayı
Toplam
Sayı
(x2=34, 510; s.d=4; p=,000).
90
66
148
365
70,7%
2
151
43,7% 24,5%
1,3%
100,0%
42,3% 20,0%
4,8%
29,3%
42
516
8,1%
100,0%
156
37
40
185
30,2% 35,9%
99
4.8.6. Deneklerin Spor Markalarına Ait Ürünleri Satın Almaya Karşı Tutumları
Deneklerin markalara karşı tutumlarının gerekli istatistiksel analizleri
yapılmış ve markaya karşı tutumları ile ilgili elde edilen verilere Tablo 18, Tablo 19
ve Tablo 20’de yer verilmiştir. Ancak araştırılması gerektiği düşünülen diğer bir
durum olarak ise, deneklerin spor markalarına karşı tutumlarının merak edilmiş
olması ve spor markalarına karşı tutum ile ilgili araştırma sorusuna ve buna bağlı
hipoteze araştırmanın amacı kısmında yer verilmiş olmasıdır. Bu düşünceyle,
deneklere spor markasına ait ürünleri satın alıp almadıklarıyla ilgili bilgiye ulaşmak
için “spor markalarına ait ürünleri satın alırım” yargısıyla ilgili düşünceleri sorulmuş
ve sonuçlar Tablo 33’te özetlenmiştir.
Tablo 33: Spor Markalarına Ait Ürünleri Satın Alırım
Frekans
Yüzde
(%)
Geçerli
Yüzde
Toplamlı
Yüzde
Kesinlikle
Katılmıyorum
35
6,8
6,8
6,8
Katılmıyorum
90
17,4
17,4
24,2
Fikrim yok
117
22,7
22,7
46,9
Katılıyorum
227
44,0
44,0
90,9
Kesinlikle Katılıyorum
47
9,1
9,1
100,0
Toplam
516
100,0
100,0
Tablo 33’e göre araştırmaya katılanların; %6,8’inin “spor markalarına ait
ürünleri satın alırım” yargısına kesinlikle katılmadığı, %17,4’ünün bu yargıya
katılmadığı, %22,7’sinin bu konuda fikrinin olmadığı, %44,0’ünün yargaya katıldığı,
%9,1’inin kesinlikle katıldığı görülmektedir. Ancak burada araştırma açısından spor
markalarına ait ürünlerinin araştırmaya katılan kadın denekler tarafından mı yoksa
erkek denekler tarafından mı daha sıklıklı satın alındığı sorusunun cevabı merak
edilmiş ve cinsiyet ile spor markalarına ait ürünlerin satın alınması arasındaki
ilişkinin ortaya çıkarılması için Tablo 34 oluşturulmuştur. Tablo 34’e göre ankete
katılan kadınların % 39,6’sı spor markalarına ait ürünleri satın alırken, bu oran
erkeklerde % 48,6’dır. Ayrıca yine kadınların % 6,8’i spor markalarına ait ürünleri
kesinlikle satın aldığını belirtirken, erkeklerin % 11,6’sı kesinlikle spor markalarına
ait ürünleri satın aldığını söylemektedir.
100
Tablo 34: Cinsiyet İle Spor Markalarına Ait Ürünlerin Satın Alınması
Arasındaki İlişki
Spor markalarına ait ürünleri satın alırım
Kesinlikle
Fikrim
Kesinlikle
Katılmıyorum Katılmıyorum yok Katılıyorum Katılıyorum Toplam
Erkek Sayı
10
33
57
122
29
251
% Oran
4,0%
13,1%
22,7%
48,6%
11,6%
100,0%
Spor
markalarına ait
ürünleri satın
alırım
28,6%
36,7%
48,7%
53,7%
61,7%
48,6%
25
57
60
105
18
265
% Oran
9,4%
21,5%
22,6%
39,6%
6,8%
100,0%
Spor
markalarına ait
ürünleri satın
alırım
71,4%
63,3%
51,3%
46,3%
38,3%
51,4%
35
90
117
227
47
516
6,8%
17,4%
22,7%
44,0%
9,1%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
Kadın Sayı
Toplam
Count
% Oran
Spor
markalarına ait
ürünleri satın
alırım
(x2=16, 385; s.d=4; p=,003).
Uygulanan ki-kare testi sonucunda cinsiyet ile spor markalarına ait ürünlerin
satın alınması arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Ki-kare
analizine göre p=0,003 bulunmuştur. p<0,05 değerine uygunluğu yönünden
istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Sonuçlar Tablo 34’de
gösterilmektedir. Diğer demografik özelliklere yaş (p=0,186), gelir düzeyi(p=0,915),
eğitim alanı (p=0,152) göre istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Bu
bilgiler eşliğinde, genel olarak deneklerin spor markalı ürünlerin satın alma
davranışlarında yeri olduğu söylenebilir. Ayrıca ortaya çıkan veriler, erkek
deneklerin spor markalarına ait ürünleri satın alma eyleminde, kadın deneklerden
daha etkin rol oynadığını göstermektedir. Böylece araştırmanın sınamayı amaçladığı
şu hipotez doğrulanmıştır.
Hipotez 7: Erkeklerin spor markalarına karşı ilgilerinin, kadınlardan daha fazla
olduğu düşüncesine dayanarak, cinsiyet ile spor markalı ürünlerin satın alınması
arasında anlamlı bir fark vardır.
101
4.8.7. Deneklerin Spor Temalı Reklamlarda Yer Alan Markalara Karşı
Tutumları
Çalışmaya katılan deneklere televizyon reklamlarında spor temasını kullanan
markalara karşı tutumlarını ölçmek üzere 19 adet reklamla ilgili düşüncelerini
belirtmeleri için 5’li likert ölçeği uygulanmıştır. Ölçeğin şıklarını “1” Hiç Etkili
Değil, “2” Etkili Değil, “3” Fikrim Yok, “4” Etkili, “5” Çok Etkili ifadeleri
oluşturmuştur. Deneklerin verdikleri cevapların aritmetik ortalaması ise, Tablo 35’te
gösterilmektedir. Tablo 35’te görüldüğü üzere; en yüksek aritmetik ortalamaya sahip
markalar; Garanti Bankası, Adidas, Pepsi, Nike, Türk Telekom’dur en düşük
ortalamaya sahip olanlar ise; Vakıfbank, Lassa, Sütaş, Ülker, Türk Hava Yolları
olarak sıralanmıştır. Aritmetik ortalama 5 değerine ne kadar yaklaşırsa reklamların o
derecede denekler tarafından etkili görüldüğü söylenebilir. Bu bağlamda, seçilen 19
adet reklamın genel aritmetik ortalaması 3,29 olarak ortaya çıkmaktadır. Ortalamanın
normalde daha yüksek olması beklenirken bu seviyede kalmasının nedeni birkaç
reklama bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle aritmetik ortalaması en düşük olan ve
doğal olarak genel aritmetik ortalamayı da düşüren reklamlardan 3 tanesiyle ilgili
bilgi verme gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
- Vakıfbank Reklamı; aritmetik ortalaması en düşük olan reklamdır. Bunun
nedeninin ise, anket çalışmasının yapıldığı zaman aralığında bu reklamın daha çok
yeni olması ve deneklerin büyük çoğunluğu tarafından henüz karşılaşılmamış olması
olduğu düşünülmüştür. Çünkü yapılan anket çalışmasında bu soruya gelindiğinde
çoğu denek böyle bir reklam mı var? Şeklinde sorular yöneltmiştir.
- Lassa Reklamı; bu reklamda da aynı şekilde Vakıfbank reklamında geçerli
olan koşullar geçerlidir. Yani reklamın anket yapılan zaman aralığında daha yeni
yeni televizyonda yer alması başarısını etkilemiştir. Ayrıca reklamda yer alan sporcu
karakterlerin futbolcular veya basketbolcular kadar ünlü olmaması reklamın
başarısını etkilemiş olabilir.
- Sütaş Reklamı; bu reklama özellikle yer verilmiştir. Eski bir reklam
olmasına rağmen, hala insanların hafızasında yer edip etmediği araştırma açısından
merak konusu olmuştur. Sütaş bu reklam kampanyasında hem karikatürü hem de
spor temasını yan yana kullanarak etkili bir reklam stratejisi uygulamıştır. Ancak
ortalaması spor temalı reklamların genel ortalamasını düşürmüştür.
102
Tablo 35: Deneklerin Televizyon Reklamlarında Spor Temasını
Kullanan Markalara Karşı Tutumları Puanı (Merkezi Eğilim İstatistikleri)
Ortalama
Standart
Sapma
Garanti Bankası "12 Dev Adam"
4,01
1,083
Adidas " Ünlü sporcuların yer aldığı" reklamlar
3,93
1,113
Pepsi "Ronaldo, Messi, Beckham, R.Carlos vs." reklamları
3,86
1,180
Nike " Ünlü sporcuların yer aldığı" reklamlar
3,85
1,086
Türk Telekom
3,70
1,262
Gillette "David Beckham" reklamı
3,51
1,255
Rexona "Cristiano Ronaldo" reklamı
3,51
1,264
Coca-Cola "Türkiye Milli Futbol Takımı"
3,45
1,274
Orkid "Bayanlar Voleybol" reklamı
3,43
1,306
Omo "Kirlenmek Güzeldir"
3,42
1,157
Digiturk Süper Lig takımlarının yer aldığı reklamlar
3,40
1,240
Redbull "Kanatlandırır" Extreme sporcular reklamı
3,38
1,305
Beko "Bir dünya markası"
3,37
1,111
Türk Hava Yolları (THY) "Cobe Bryant" reklamı
3,31
1,180
Ülker "Futbol Nerede Biz Oradayız" reklamları
3,30
1,173
Sütaş "Ayran İç" futbol oynayan ineklerin reklamı
3,24
1,272
Lassa "Sağlamsa Lassa"
3,11
1,210
2,74
1,176
Milli Basketbol Takımı reklamı
"Cem Yılmaz Türk Telekom Arena" reklamı
sponsorluk reklamı
futbol oynayan çocukların reklamı
Dünya basketbol sponsoru reklamı
bazı sporcuların yer aldığı reklamlar
Vakıf Bank "Mustafa Denizli" reklamı
Reklamların Genel Aritmetik Ortalaması
3,29
N=19(reklam)
103
SONUÇ
Şirketlerin sporu televizyon reklamlarında kullanarak, insanların marka
tutumlarını ne yönde etkilediğinin araştırılması bu çalışmanın ana amacını
oluşturmuştur. Bu çalışmada savunulan temel düşünce ise, spor temasının
kullanıldığı televizyon reklamlarının insanların marka tutumları üzerinde etkili
olduğu yönündedir. Sporun günümüzde çekici hale getirilmesi ve bu çekiciliğinin
televizyon reklamlarında da kullanılması gayet olağandır. Şirketler spor temasını
televizyon reklamlarında kullanarak markalarını meşrulaştırmakta ve insanlarda
marka imajı yaratabilmektedir.
Bu çalışmada ilk olarak reklam kavramına genel bir bakış açısıyla bakılmış
ve televizyon reklamlarına değinilmiş daha sonra markayla ilgili kavramlara yer
verilmiştir. Ondan sonraki bölümde spor kavramına, sporun toplumdaki,
ekonomideki ve medyadaki yerine değinilmiş ayrıca televizyon reklamlarında
kullanımının ne şekilde gerçekleştiğinden söz edilmiştir. Tüm bunlarla ilgili bilgiler
konuyla ilgili yerli ve yabancı kaynaklar ışığında düzenlenmiştir. Uygulama
aşamasında ise, deneklerin demografik özellikleri, televizyona ve televizyon
reklamlarına karşı tutumları, spora karşı olan tutumları, markalara karşı tutumları ve
spor temasının kullanıldığı televizyon reklamlarına karşı tutumları incelenmiştir.
Çalışmaya 516 denek katılmıştır. Bu deneklerden 265 kişi kadın, 251 kişi ise
erkektir. Ulaşılan veri sonuçlarına göre deneklerden sadece 50 tanesi 24 ile 27
yaşları arasındadır. 27 yaş üstü ise sadece 4 kişi bulunmaktadır. Geriye kalan 462
kişi ise 24 yaşın altındadır. Kişi sayısının en yoğun olduğu yaş aralığı ise, 273
kişiyle 21 ile 23 yaş arasındaki deneklerdir. Eğitim alanı açısından bakıldığında ise,
deneklerin
%53,3’ünü
(275kişi)
sosyal
bilimler
alanındaki
öğrenciler
oluşturmaktadır. Geriye kalan eğitim alanlarından ise, 241 denek çalışmaya katılmış
bunlardan 132 tanesini fen bilimleri alanında eğitim gören öğrenciler oluşturmuştur.
Sosyal bilimlerden fazla deneğin çalışmaya katılmasının sebebi, örneklem alınan
Selçuk üniversitesinin genellikle sosyal bilimler alanlarındaki bölümlerden oluşması
ve bu alanlarda daha çok eğitim hizmeti vermesinden kaynaklanmıştır. Deneklerin
%45,7’si 251 ile 500 lira arasında geliri olduğunu belirtmiştir. Gelir düzeyi genel
olarak düşüktür.
104
Çalışmanın dikkat çeken noktalardan birisi ise, deneklerin fazla televizyon
seyretmediğidir. 516 deneğin 122 tanesi hiç televizyon izlemediğini belirtirken, 176
kişi 1 saate kadar olan bir zaman dilimini günlük ortalama seyrettiği televizyon
süresi olarak yazmış ve 112 tanesi de bu sürenin 2 saate kadar olduğunu belirtmiştir.
Günlük ortalama spor yayınlarının izlenme süresine gelindiğinde ise, deneklerin
neredeyse yarısına eşit olan 250 kişi bu tür yayınları hiç seyretmediğini bildirmiş,
157 kişi de sadece yarım saate kadar spor yayınlarını seyrettiği bilgisini vermiştir. Bu
oran, spor yayınlarının denekler tarafından çok fazla ilgiyle karşılanmadığını
göstermektedir. Ayrıca araştırmaya katılan erkek deneklerin %29,1’i “televizyonda
en çok spor yayınlarını izlerim” yargısına katıldığını; %28,3’ü ise kesinlikle
katıldığını belirtmiştir. Buna karşılık kadın deneklerin %9,8’inin bu yargıya
katıldığını; %5,3’ünün ise kesinlikle katıldığı görülmektedir. Bu bağlamda bu
yayınları en çok takip edenlerin, çok büyük farkla erkekler olduğu Tablo 16’da
gözlemlenebilmektedir.
Markanın denekler üzerindeki etkisi ise, yadsınamayacak ölçüdedir.
Deneklerin markaya bakış açısı gerçekten de marka kavramının ne kadar önemli
olduğunu göstermektedir. Deneklerin %79,1’i bir ürün ya da hizmeti satın alırken
markasına dikkat ettiği bilgisini vermiştir. Bu da marka haline gelmenin ve marka
imajı oluşturmanın ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Ancak burada
dikkat çeken nokta, deneklerin her ne kadar bir ürün satın alırken markasına dikkat
etse de, marka bağımlılıklarının düşük olmasıdır. Deneklerin %32,8’i marka
bağımlılığının bulunduğunu belirtmiştir. Buradan hareketle, marka sadakatçileri
oluşturmanın zor bir iş olduğu ve denekler üzerinde etkisinin az olduğu sonucuna
ulaşılabilir. Marka ne kadar sevilirse sevilsin, kişilere onun ihtiyaçları doğrultusunda
daha iyisini sunan başka bir marka her zaman tercih sebebi olabilmektedir. Ayrıca
yapılan ki-kare analizi sonucunda cinsiyet ile marka bağımlılığı arasında anlamlı bir
ilişki gözlemlenmiştir (p=0,003). Her ne kadar kadınların marka bağımlılığının daha
çok olduğu genel düşüncesi bulunsa da çalışmaya katılanlar arasında yapılan
karşılaştırmaya göre, erkeklerin marka bağımlılığı oranı kadınlardan %5,3 oranında
fazla çıkmıştır.
105
Deneklerin televizyon reklamlarına karşı tutumları çok az bir farkla da olsa
olumlu çıkmıştır. Örneğin deneklerin %40,3’ü marka tercihlerinde televizyon
reklamlarının bir şekilde etkili olduğunu belirtirken bu orana çok yakın bir şekilde %
38,6’sı etkili olmadığını belirtmiştir. Aslında bu denekler için televizyon reklamının
etkinliğinin hala yerini koruduğunu ancak bunun hassas bir denge sınırında
olduğunu, her an değişebileceğini göstermektedir. Ancak uygulanan ki-kare
analiziyle deneklerin karşılaştırması yapıldığında; yaş (p=0,516), gelir düzeyi
(p=0,469), eğitim alanı (p=0,166)
ile “tv reklamlarının marka tercihinde etkili
olması” arasında anlamlı bir ilişki gözlenememiş; cinsiyetle arasındaki ilişki
incelendiğinde ise p=0,002 bulunmuştur. Bu da p<0,05 değerine uygunluğu
açısından aralarındaki ilişkinin istatistiksel açıdan anlamlı olduğunu çıkarmıştır.
Sonuç olarak ise, “marka tercihimde tv reklamları etkilidir” yargısına kadınların
%45,3’ü bir şekilde katılırken; erkeklerde bu oran %35,1’de kalmıştır. Ayrıca
çalışmanın sonuçları sevilen markaların televizyon reklamlarının dikkat çektiğini
ortaya çıkarmıştır. Bu bağlamda marka ile televizyon reklamları arasındaki sıkı
ilişkinin denekler için önemli olduğu düşünülebilir.
Araştırmanın asıl konusunu oluşturan spor temalı reklamlara karşı ise
deneklerin tutumları ve görüşleri bazı sorularla sınanmış ve değerlendirilmiştir.
Anket çalışmasına katılan 516 kişiden 448’i içeriğinde spor olan reklamları
beğendiğini belirtmiştir. Bu sonuç spor temalı reklamların çok büyük oranda
denekler
üzerinde
beğeni
kazandığını
ortaya
koymaktadır.
Araştırmanın
hipotezlerinden birinin sınanması amacıyla spor temalı reklamları beğenenlerin bu
reklamlarda gördükleri ürünleri satın alma eylemleri arasındaki ilişkinin nasıl
olduğunu ortaya çıkarma gerekliliği doğmuş ve bu doğrultuda ki-kare analizi
yapılmıştır. Buradan çıkan sonuç, spor temalı reklamları beğenenlerin bu reklamlarda
gördükleri ürünleri satın aldığı yönündedir. Aynı şekilde merak edilen bir başka soru
ise, spor temalı reklamlarda deneklerin sporun kendisine değil sadece sporcuların yer
aldığı reklamlara karşı bakış açısının ne yönde olduğuydu. Bu doğrultuda,
katılımcılara sporcuların yer aldığı reklamlara karşı tutumlarını sınamak amacıyla bir
yargı yöneltildi ve sadece sporcuların yer aldığı reklamların beğenilme durumunun
% 62,8 olduğu ortaya çıktı.
106
Spor temalı reklamlara karşı genel tutumu ölçmek için deneklere bazı yargılar
sunuldu ve bu yargılara katılma düzeyleri incelendi. Yapılan analizler sonucunda ise,
spor temalı reklamların ikna ediciliği ile yaş (p=0,474), gelir düzeyi (p=0,354) ve
eğitim alanına (p=0,301) göre p<0,05 değerine uygunluğu açısından anlamlı bir fark
bulunamamıştır. Cinsiyetle arasındaki ilişkinin analizi yapıldığında ise, p=0,014
olarak ortaya çıkmıştır. Yine aynı şekilde, spor temalı reklamların satın alma
tutumuna etkisi ile yaş (p=0,102), gelir düzeyi (p=0,726), eğitim alanına (p=0,192)
göre istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunamamış; cinsiyetle arasındaki ilişki ise
p=0,045 şeklinde p<0,05 değerine uygunluğu açısından anlamlı çıkmıştır. Sonuç
olarak ise, kadın deneklerin % 37,4’ü spor temalı reklamları bir şekilde ikna edici
bulurken; erkeklerde bu oran % 51 olarak ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde, kadınların
% 30,6’sı spor temalı reklamların satın alma tutumlarını etkilediğini belirtirken;
erkeklerde bu oran, % 40,7 şeklinde gözlemlenmiştir. Nitekim sonuç beklenilen
doğrultusunda ortaya çıktı. Denekler karşılaştırıldığında erkeklerin spor temalı
reklamları kadınlara göre daha ikna edici bulduğu ve satın alma tutumları üzerinde
daha etkili olduğu sonucu ortaya çıktı. Genel anlamda değerlendirildiğinde ise tv
reklamlarının kadınların marka tercihinde daha etkili olduğu ortaya çıkmış (bkz.
Tablo 23) ancak spor temalı tv reklamlarının erkekler üzerindeki etkisinin
kadınlardan daha fazla olduğu sonucu bulunmuştur. Bu da spor temalı reklamların
erkekler üzerindeki etkisinin daha fazla olacağı, bu sebeple yapılan reklamın spor
teması içerip içermemesinin, reklamı yapılacak ürün, marka ya da hizmete göre
değerlendirilmesinin yanında hedef kitlenin cinsiyetine göre de değerlendirilerek
karar verilmesi gerektiği tavsiye edilebilir.
Genel örneklemde düzenli olarak spor yapanların oranı % 70,7 olarak ortaya
çıkmıştır. Bu oran spora bakış açısının olumlu olduğunu ortaya çıkarmaktadır. En sık
yapılan sporlar ise çalışmanın önceki bölümlerinde de dikkat çektiği üzere, % 23,19
ile futboldur. Onu % 16,25 ile yüzme takip etmektedir. Araştırmanın örneklem aldığı
denekler üzerinde de futbolun etkili olması yine daha önceden de belirtildiği gibi en
sevilen sporun futbol olduğu fikrini doğrular niteliktedir. Bu sebeple de spor temalı
reklamlar denilince neden en çok futbol temasının bu reklamlarda kullanıldığına
şaşmamak gerekir. Ancak burada dikkat çeken nokta, ana örneklemdeki deneklerin
107
reklamcıların spor temalı reklamlarda en çok kullandığı ikinci branş olan basketbolu
yapma oranlarının % 8,42’de kalmasıdır. Yüzmenin oranının neredeyse basketbolun
iki katı olduğu düşünülürse, belki de reklam verenler spor temalı reklamlarda yüzme
branşına çok daha fazla yer verebilir. Ayrıca düzenli spor yapan deneklerin % 51,5’i
spor temalı reklamları ikna edici bulurken, yapmayanlarda bu oran % 25,8’de
kalmıştır. Nitekim buradan hareketle, insanların spor yapma eğilimlerinin artmasının
spor temalı reklamların başarısı için önemli olduğu sonucu çıkarılabilmektedir.
Spor markalı ürünler için ortaya çıkan sonuç ise olumludur. Ana
örneklemdeki deneklerin % 53,1’i spor markalarına ait ürünleri satın alırken, %
24,2’si bu markalara ait ürünleri satın almadığını belirtmiştir. Yine cinsiyet açısından
bazı farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bu markalara ait ürünleri erkekler bayanlara göre
daha fazla satın aldığını belirtmektedir.
Bazı spor temalı reklamların denekler üzerindeki etkisini ölçmek üzere 19
adet spor temalı televizyon reklamı seçilmiş ve deneklere bu reklamların
üzerlerindeki etki derecesi sorulmuştur. Spor temasının ne olduğu ve hangi markanın
bu reklamı kullandığına aynı soruda yer verilmiştir. Deneklere reklamları hatırlatmak
amacıyla bu reklamları öne çıkaran özellikler yazılmıştır. Kimisinin sloganına yer
verilirken, kimisinin yer aldığı spor dalına yer verilmiştir. Bu bilgiler ışığında,
denekler tarafından en etkili görülen spor temalı reklamların en yüksek aritmetik
ortalamaya sahip olan markalar tarafından yapılan reklamlar olduğu vurgulanabilir.
Seçilen spor temalı reklamlar arasında en çok dikkat çeken ve denekler
tarafından en etkili bulunan markalar ise, aritmetik ortalamalarına göre sırayla,
garanti bankası (4,01), adidas (3,93), pepsi (3,86), nike (3,85) şeklindedir. Garanti
bankası spor temalı reklamında basketbolu ve Türk Milli Basketbol takımını
kullanırken, adidas, pepsi ve nike ünlü futbol oyuncularına ağırlık vermiştir. Buradan
ortaya çıkan sonuç ise, sporun kendisinin değil ünlü sporcuların özellikle de ünlü
futbolcuların spor temalı reklamlarda yer aldığıdır. Seçilen 19 adet reklam
incelendiğinde, sporcuları değil sadece sporun kendisini kullanan 2 adet marka
bulunmaktadır. Bunlar “Omo” ve “Sütaş” markalarıdır. Geriye kalan 17 marka bir
şekilde sporculara yer verirken, bunlardan 10 tanesi futbolculara yer vermiştir.
Futbol dışında diğer spor branşlarının ve bu branşlarda yer alan sporcuların kullanımı
ise azınlıkta kalmaktadır. Bunun değerlendirilmesi ve sporu sadece futboldan ibaret
108
düşünülmemesi gerekmektedir. Diğer spor branşları reklamın yaratıcılığıyla
birleştirilerek çok güzel bir şekilde sunulabilir ve marka imajının en iyi şekilde
yaratılmasına destek sağlayabilir. Örneğin, markanın özellikleri ve kimliği
düşünülerek bazı spor branşlarıyla birleştirilmesi, markaya karşı tutumu olumlu
yönde etkileyebilir. Golf sporu ele alınacak olunursa; insanlar tarafından bu spora
yüklenen anlam, pahalı bir spor olması ve bu sporu yapabilmek için maddi anlamda
bir güce sahip olmak ve belirli statüleri taşıma gerekliliğidir. Öte yandan “Mercedes”
markası düşünüldüğünde; yine “golf” sporuna benzer özellikler taşıdığı; herkesin
sahip olamayacağı ve bu markaya ait bir otomobile sahip olmak için yüksek gelir
düzeyine sahip olunması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda ise, Golf sporu
ve Mercedes markası özdeşleştirilebilir. Böylece Mercedes markasının reklamlarında
golf spor branşını kullanmak reklamın etkisini arttırabileceği gibi, insanların bu
markaya karşı tutumlarını da olumlu etkileyebilir.
Artık spor ticari bir olgu olarak dünyada yerini almıştır. Kitleleri peşinden
sürükleyen, insanlara ulaşmanın en kolay yollarından biri olan spor, spor etkinlikleri,
spor imajı, küreselleşen ve bilgi çağını yaşayan dünyada şirketlerin bir pazarlama
aracı olarak kullanabildiği ve hedef kitle ile iletişim kurabildiği bir alan haline
gelmiştir. Tabii ki mal ve hizmet üreten şirketlerin, medyanın yatırımları ile spor,
karşılıklı olarak gelişmiş ve spor endüstrisi olarak 21. yüzyılda önemli bir güce
kavuşmuştur. Çok farklı insanları ve grupları bir araya getiren spor kavramının,
reklamcılıkta daha uzun süre ve gittikçe artan bir hızla kullanılacağı ön görülebilir.
Çalışma kısıtlı imkanlar ve zaman aralığında yapılmıştır. Bunlar sınırlılıklar
kısmında belirtilmiştir. Ancak yapılan literatür taramasına göre yinede Türkiye’de
spor temalı reklamların marka tutumu üzerindeki etkisini ölçmesi bakımından
yapılan en kapsamlı ve tek çalışma olarak önemini korumaktadır. Son olarak,
toplamda deneklerin %86,8’inin spor temalı televizyon reklamlarını beğenmesi (bkz.
Tablo 25), %55’inin bu reklamlarda gördükleri ürünleri satın alması (bkz. Tablo 26),
%68,5’inin bu reklamları gerekli görmesi (bkz. Tablo 28), %44’ünün bu reklamları
ikna edici bulması (bkz. Tablo 30) ve deneklere iletilen 19 adet spor teması içeren
reklamlarda yer alan markalara karşı genel tutumlarının oranının 3,29 olması (5
üzerinden) (bkz. Tablo 35) spor teması içeren reklamların deneklerin marka tutumu
üzerinde etkisi olabileceğini ortaya koymaktadır.
109
KAYNAKÇA
TÜRKÇE KAYNAKLAR
AKÇURA, Gökhan (2002). Ivır Zıvır Tarihi 3, Om Yayınevi, İstanbul
AKKAYA, Cihan (2009). Spor ve Medya: Medyanın Futbolu Kitle Kültürü Haline
Getirmesi, Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Sosyoloji Ana Bilim Dalı, Antalya
AKTUĞLU, K. Işıl (2009). Marka Yönetimi, 3.Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul
ALTUNBAŞ, Hüseyin (2007). Sporun Pazarlaması Ve Pazarlama İletişiminde Spor,
Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Akademik Dergisi, Temmuz, Sayfa:93-101
ALTUNBAŞ, Hüseyin (2008). Spor Pazarlaması ve İletişimi, Tablet Kitabevi, Konya
AR, A. Aybeniz (2007). Marka ve Marka Stratejileri, 2.Baskı, Nobel Yayınları, Ankara
ATASOY, Atilla (2007). Yeni Reklamcılık, 2.Basım, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,
İstanbul
AYTAÇ, Ömer (2004). Kapitalizm Ve Hegemonya İlişkileri Bağlamında Boş Zaman,
Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:28, No:2, Sayfa:115-138
AYTEMUR, Sait (2000). Reklamın İyisi Kötüsü Olmaz, MediaCat Kitapları, İstanbul.
BALCIOĞLU, İbrahim (2003). Sporun Sosyolojisi ve Psikolojisi, Bilge Yayınları, İstanbul
BALKAŞ, E. Elif (2005). Kadın Sporcuların Yer Aldıkları Reklamların Sınıf Kavramı,
Model Olma (Bir Karakterle Özdeşleşme) Ve Hatırlanma Açılarından
Değerlendirilmesi (Derleyen:Can Bilgili), Medya Eleştirileri: Toplumsal Etkiler
Beta Basımevi, İstanbul
BORÇA, Güven (2003). Reklamlardan Sonra, MediaCat Kitapları, İstanbul
BORÇA, Güven (2008). Bu Topraklardan Dünya Markası Çıkar mı?, 10. Baskı,
MediaCat Kitapları, İstanbul
BÜYÜKÖZTÜRK, Şener (2005). Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı,
Pegem A Yayıncılık, Ankara
CAN, Emel (2007). Marka ve Marka Yapılandırma, Marmara Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İ.İ.B.F) Dergisi, Cilt:22, Sayı:1, Sayfa:225-237
CANKAYA, Özden (2003). TRT Bir Kitle İletişim Kurumunun Tarihi 1927-2000,
Yapı Kredi Yayınları, İstanbul
110
ÇAĞLAR, İrfan; KILIÇ, Sabiha (2005). Pazarlama, Nobel Yayınları, Ankara
ÇAKIR, Hamza (1997). Osmanlı Basınında: 1824-1864 Reklam, Elit Reklamcılık, Ankara
ÇAMDERELİ, Mete (2004). Yönetişim ve Reklam İletişimi, Nobel Yayınları, Ankara
DAĞTAŞ, Banu (2009). Reklam, Kültür, Toplum, Ütopya Yayınları, Ankara
DEVECİOĞLU, Sebahattin (2004). Sporun Ekonomik Boyutu, Standart Ekonomik ve
Teknik Dergi T.S.E., Yıl:43, Sayı:511
DEVER, Ayhan (2010). Spor Sosyolojisi, Başlık Yayınları, İstanbul
DURUSOY, A. Engin (2001). Spor Pazarlamasının Kitle İletişim Araçları Yoluyla
Kullanımı, Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı, Adana
EKDİ, Barış (2005). Marka İmajı Yaratma ve Yerleştirme, Yüksek Lisans Tezi,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Ana Bilim Dalı, Ankara
EKMEKÇİ, Rıdvan; EKMEKÇİ, D. Aytül (2010). Spor Pazarlaması,
Pamukkale Üniversitesi, Spor Bilimleri ve Teknolojileri Bölümü, Pamukkale Spor
Bilimleri Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, Sayfa:23-29, Denizli
ELDEN, Müge (2007). Reklam Yazarlığı, İletişim Yayınları, İstanbul
ELDEN, Müge (2010). Reklam Çekicilikleri, İletişim Yayınları, İstanbul
ELİTOK, Bülent (2003). Hadi Markalaşalım, Sistem Yayıncılık, İstanbul
ERDOĞAN, İrfan (2005). İletişimi Anlamak, Geliştirilmiş 2.Baskı, Erk Yayınları, Ankara
ERDOĞAN, İrfan (2007). Pozitivist Metodoloji, Geliştirilmiş 2.Baskı, Erk Yayınları, Ankara
ERDİL, Sabri; BAŞARIR, Öner (2009). Marka Çağrışımları Ve Satın Alma Davranışı
Üzerine Olan Etkisinin Ölçümlenmesi, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt:27, Sayı:2, Sayfa:217-231
ERTİKE, S. Aybike (2009). Reklam: Temel Kavramlar, Teknik Bilgiler, Örneklem,
Detay Yayıncılık, Ankara
EYMEN, U. Erman (2007). SPSS 15.0 Veri Analiz Yöntemleri, İstatistik Merkezi,
Yayın No:1
FİŞEK, Kurthan (2003). Devlet Politikası ve Toplumsal Yapıyla İlişkilileri Açısından
Spor Yönetimi Dünya’da ve Türkiye’de, YGS Yayınları, İstanbul
111
GÜNERİ, Belma (2009). Reklamda Rekabetin Anahtarı, Nobel Basımevi, Ankara
KARAÇOR, Süleyman (2000). Toplumsal Değişme ve Reklam, Selçuk Üniversitesi
İletişim Fakültesi Yayınları, Konya
KARAÇOR, Süleyman (2007). Reklam İletişimi, Çizgi Kitabevi, Konya
KAZAZ, Mete (2002). Türk Televizyon Spor Programlarına Yönelik İçerik Analizi:
Örnek Olay: Bizim Stadyum (ATV), 3.Devre (Kanal D), 90 Dakika (NTV),
Maraton (Show TV), Telegol (Star), Spor Stüdyosu (TRT 1) Spor Programları,
Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Radyo Televizyon
Ana Bilim Dalı, Konya
KOCABAŞ, Füsun; ELDEN, Müge (2001). Reklamcılık, İletişim Yayınları, İstanbul
KOÇ, Erdoğan (2008). Tüketici Davranışı ve Pazarlama Stratejileri, 2.Baskı,
Seçkin Yayıncılık, Ankara
KOLOĞLU, Orhan (1999). Reklamcılığımızın İlk 100 Yılı: 1840-1940
Reklamcılar Derneği Yayınları, İstanbul
MARANGOZ, Mehmet (2007). Marka Değeri Algılamalarının Marka Yayılmaya
Etkileri, Ege Akademik Bakış Cilt:7, Sayı:2, Sayfa:459-483
ÖZDAMAR, Kazım (2003). Modern Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Kaan Kitabevi,
Eskişehir
ÖZKUNDAKÇI, Mehmet (2010). Üçü Bir Arada, Hayat Yayınları, İstanbul
ÖZTÜRK, C. Mesude (2009). Sosyal Boyutlu Reklam, (Derleyen:Şahinde Yavuz),
Reklamın Toplumsal Yansımaları ve Yeni Reklam Biçimi, Ütopya Yayınları,
Ankara
ÖZTÜRK, Füsun (1998). Toplumsal Boyutlarıyla Spor, Bağırgan Yayınları, Ankara
PELTEKOĞLU, B. Filiz (2010). Kavram ve Kuramlarla Reklam, Beta Basımevi, İstanbul
RTÜK (Radyo Ve Televizyon Üst Kurulu), (2008). Televizyonlardaki Spor Programlarını
İzleme Eğilimleri Kamuoyu Araştırması, Ankara
SERİM, Ömer (2007). Türk Televizyon Tarihi 1952-2006, Epsilon Yayınları, İstanbul
SUNAY, Hakan; BALCI, Velittin (2003). Bazı Türk Televizyonlarının Yayınladığı
Reklamlarda Spor İmajının Kullanımı, “Spormetre” Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri
Dergisi, Cilt:I, Sayı:2, Sayfa:107-110
112
ŞENDİLMEN, Serdar (2008). Türkiye’de Reklamcılığın Doğuşu, Gözlem Gazetecilik
Basın ve Yayın, İstanbul
ŞİMŞEK, Sedat; UĞUR, İmran (2003). Star Stratejisi ve Uygulamaları,
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:10, sayfa:349-358
ŞİMŞEK, Sedat (2006). Reklam ve Geleneksel İmgeler, Nüve Kültür Merkezi Yayınları,
İstanbul
ŞİMŞEK, Sedat (2008). Küresel Marka Reklamları, Literatürk Yayınları, İstanbul
TALİMCİLER, Ahmet (2003). Türkiye’de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi,
Bağlam Yayıncılık, İstanbul
TATLIDİL, Rezan; ARACIOĞLU, Burcu (2009). Tüketicilerin Satın Alma Davranışında
Çevre Bilincinin Etkileri, Ege Akademik Bakış, Cilt:9, Sayı:2, Sayfa:435-461
TAYFUR, Gıyasettin (2006). Reklamcılık, Nobel Basımevi, Ankara
TİKVEŞ, Özkan (2003). Halkla İlişkiler ve Reklamcılık, Beta Basımevi, İstanbul
TORUK, İbrahim (2005). Reklamcılığın Tarihsel Gelişimi ve Reklam Mecralarının
Özellikleri, (Derleyen:Nesrin T. Akbulut), Medya Eleştirileri: Gelişime İlişkin
Değerlendirmeler, Beta Basımevi, İstanbul
TÜKENMEZ, Metin (2009). Toplumbilim ve Spor, Kaynak Yayınları, İstanbul
ULUKÖK, Özkan (2009). Marka Değerinin İletilmesinde Televizyon Reklamlarının
Etkisi, Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Halkla İlişkiler Ana Bilim Dalı, İzmir
UZTUĞ, Ferruh (2008). Markan Kadar Konuş, 4.Baskı, Mediacat Kitapları, İstanbul
ÜNAL, Hakan (2010). Tuzak Pazarlama Ve Spor, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi,
Cilt:8, Sayı:1, Sayfa:1082-1098
ÜNSAL, Yüksel (1994). Bilimsel Reklam ve Pazarlamadaki Yeri, Tivi Reklam Yayınları,
İstanbul
YAVAŞ, Özdemir (2005). Sporun Ekonomi İçindeki Yeri ve Spor Pazarlama: Üç Büyük
Spor Kulübünde Uygulamalı Bir Araştırma, Yüksek Lisans Tezi,
Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Ana Bilim Dalı, Edirne
YEYGEL, Sinem; YAKIN, Mehmet (2007). Kurumsal Reklamlarda Göstergeler
Aracılığıyla Marka Kimliğinin İletilmesi, Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi
Akademik Dergisi, Temmuz, Sayfa:112-117
113
YILDIZ, M. Süleyman (2010). Spor ve Fiziksel Etkinlik Hizmetleri Pazarlaması,
Detay Yayıncılık, Ankara
YILDIZ, Yavuz; ÇETİNÖZ, Fırat; KAPLAN, Yılmaz; TÜRKMEN, Mustafa (2007).
Tv Reklamlarında Spor İmajının Kullanılması ve Tüketici Davranışları Üzerine
Etkisi Spor Yönetimi Ve Bilgi Teknolojileri Dergisi (Elektronik Dergi),
Issn: 1306-4371, Cilt:2, Sayı:1, Sayfa: 5-13
YİĞİT, R. Harun (2003). 12-14 Yaş Arası İlköğretim Okulları Öğrencilerinin Futbola
Yönelmesinde Medyanın Etkisi, Yüksek Lisans Tezi, Muğla Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Beden Eğitimi Ve Spor Ana Bilim Dalı, Muğla
YOLCU, Ergün (2001). Televizyon Reklamcılığı, İstanbul Üniversitesi
İletişim Fakültesi Yayınları, İstanbul
YÜKSELEN, Cemal (2003). Pazarlama, 4.Baskı, Detay Yayınları, Ankara
YABANCI KAYNAKLAR
AAKER, David (1996). Building Strong Brands, The Free Press, New York
AILAWADI, L. Kusum; KELLER, L. Kevin (2004). Understanding Retail Branding,
Tuck School Of Business Dartmouth Collage, Hanover
BENNETT, G. Anthony (2010). The Big Book Of Marketing, The Mc Graw Hill,
New York
BILLINGS, C. Andrew (2008). Olympic Media, Routledge Publications, Oxon
BRIDGEWATER, Sue (2010). Football Brands, Palgrave Macmillan Publications,
New York
DYER, Gillian (1982). Advertising As Communication, Methuen & Co. Ltd., London
FRITH, K. Toland; MUELLER, Barbara (2003). Advertising and Societies,
Peter Land Publishing, New York
GRATTON, Chris; SOLBERG, A. Harry (2007). The Economics of Sports Broadcasting,
Routledge Publications, Oxon
HEDING, Tilde; KNUDTZEN, F. Charlotte; BIERRE, Mogens (2009). Brand Management,
Routledge Publications, Oxon
HOLLIS, Nigel (2008). The Global Brand, Palgrave Macmıllan, New York
114
KAHLE, E. Kevin; KAHLE, R. Lynn (2006). Sport Celebrities’ Image: A Critical
Evalution Of The Utility Of Q Scores, (Edited: KAHLE, R. Lynn; KIM,
Chung-Hyun). Creating Images And The Psychology Of Marketing
Communication, Lawrence Erlbaum Associates Publishers, London
KAPFERER, N. Jean (2008). The New Strategic Brand Management, 4th Edition,
Kogan Page Limited, London
KHAN, Matin (2006). Consumer Behaviour And Advertising Management,
New Age International Ltd. Publishers, New Delhi
KOMBERGER, Martin (2010). Brand Society, Cambridge University Press, New York
MOOR, Liz (2007). The Rise Of Brands, Berg Publications, New York
ODIH, Pamela (2007). Advertising In Modern and Postmodern Times, Sage Publications,
London
OWENS, Jim (2007). Television Sports Production, 4th Edition, Elsevier Publications,
Oxford
ROWE, David (2004). Sport, Culture And The Media, 2nd Edition, Open University Press,
Berkshire
SCHMITT, H. Bernd; ROGERS, L. David (2008). Handbook On Brand And Experience
Management, Edward Elgar Publishing Ltd., Cheltenham
SMART, Barry (2005). The Sport Star, Sage Publications, London
SLACK, Trevor; AMIS, John (2004). “Money for Nothing and Your Cheques for Free?”
A Critical Perspective on Sport Sponsorship, (Edited:Trevor Slack),
The Commercıalısatıon Of Sport, Routledge Publications, Oxon
STONE, George; JOSEPH, Mathew; JONES, Michael (2003). An Exploratory Study On
The Use Of Sports Celebrities In Advertising: A Content Analysis, Sport
Marketing Quartely, EBSCO Publishing, Volume:12, Number:2, Page:94-102
SUTHERLAND, Max (2008). Advertising And The Mind Of The Consumer, 3rd Edition,
Allen & Unwin Publications, Crows Nest/Australia
TUNGATE, Mark (2007). A Global History Of Advertising, Kogan Page Ltd., London
WAKEFIELD, L. Kırk (2007). Team Sport Marketing, Elsevier Publications, Oxford
WHANNEL, Garry (2002). Media Sport Stars, Routledge Publications, London
115
VILANILAM, J.V; VARGHESE, A.K, (2004). Advertising Basics, Sage Publications,
London
VINCENT, Laurence (2002). Legendary Brands, Dearborn Trade Publishing, Chicago
ÇEVİRİ KAYNAKLAR
BONIFACE, Pascal (2007). Futbol ve Küreselleşme, (Çev:İsmail Yerguz), NTV Yayınları,
İstanbul
DOYLE, Peter (2008). Değer Temelli Pazarlama, (Çev:Gülfidan Barış), 3.Baskı,
MediaCat Kitapları, İstanbul
HUIZINGA, Johan (2006). Homo Ludens, (Çev:Mehmet A. Kılıçbay), Ayrıntı Yayınları,
2.Baskı, İstanbul
JULES, Henry (1996). Bir Felsefe Sistemi Olarak Reklamcılık, (Çev:Burçak Dağıstanlı),
Şule Yayınları, İstanbul
KUPER, Simon (2006). Futbol Asla Sadece Futbol Değil, (Çev:Sinan Gürtunca),
İthaki Yayınları, 3.Basım, İstanbul
KOTLER, Philip (2000). Pazarlama Yönetimi, (Çev:Nejat Muallimoğlu), Beta Yayınevi,
İstanbul
LINDSTORM, Martin (2005). Duyular ve Marka, (Çev:Ümit Şensoy), Optimist Yayınları,
İstanbul.
MATTELART, Armand (1993). Reklamcılık, (Çev:Fatoş Ersoy), İletişim Yayınları, İstanbul.
MORGAN, T. Clifford (2004). Psikolojiye Giriş, (Çev:Hüsnü Arıcı, vd.), 15.Baskı,
Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü Yayınları, Ankara
PONTING, Clive (2011). Yeni Bir Bakış Açısıyla Dünya Tarihi, (Çev:Eşref B. Özbilen),
Alfa Yayınları, İstanbul.
PRİNGLE, Hamish; THOMPSON, Marjorie (2000). Marka Ruhu, (Çev:Zeynep Yelçe,
Canan Feyyat), Scala Yayıncılık, İstanbul
RUTHERFORD, Paul (2000). Yeni İkonalar: Televizyon’da Reklam Sanatı,
(Çev:Mustafa K. Gerçeker), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul
SEQUELA, Jacques (1990). Yarın Çok Star Olacak, (Çev:Mine Haksal), Afa Yayıncılık,
İstanbul
116
İNTERNET
DEVECİOĞLU, Sebahattin (2011). Sporun Yeni Ekonomisi
http://www.futbolekonomi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=172
8:sporun-yeni-ekonomisi&catid=109:seahattin devecioglu&Itemid=57
Erişim Tarihi: 02.11.2011
http://www.marketingturkiye.com/yeni/Arastirma/Arastirma_Detay.aspx?id=5
Erişim Tarihi: 20.04.2011
http://www.egitimtercihi.com/index.php/yazar/oktay-aydin/217-hangi-ueniversitede-kacoegrenci-okuyor.html
Erişim Tarihi: 07.06.2012
http://en.wikipedia.org/wiki/Q_Score
Erişim Tarihi: 07.06.2012
117
EK (ARAŞTIRMA SORULARI)
Merhaba Değerli Arkadaşlar! Bu çalışma televizyon reklamlarında kullanılan spor
temasının kişilerin marka tutumu üzerine olan etkisini ölçmeyi amaçlamaktadır. Araştırmanın
başarılı olabilmesi sizlerin vereceği içten cevaplara bağlıdır. Burada toplanan bilgiler
tamamen bilimsel amaçlı kullanılacak ve kimliğinize ilişkin herhangi bir bilgi için talepte
bulunulmayacaktır. Sağladığınız bu önemli katkıdan dolayı teşekkür ederim.
Gökhan GÜLTEKİN
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Radyo Televizyon Ana Bilim Dalı
Yaş
: .................................................................................................................
Cinsiyet
: a-) Erkek
Eğitim Alanınız
: a-) Sosyal Bilimler b-) Fen Bilimleri c-) Sağlık Bilimleri
Bölümünüz
: …………………………………………………………………………...
Aylık Gelir (TL)
: ...................................................................................................................
b-) Kadın
1-) Günlük “Televizyon” izleme süreniz ortalama kaç saattir? …………………………….....
2-) Günlük TV izleme sürenizin kaç saatini “Spor” yayınları oluşturmaktadır? ……………...
3-) Bir reklamda ürün ya da hizmetle ilgili en çok hangi bilgi dikkatinizi çeker?
a-) Fiyatı
b-) Markası
c-) Özellikleri
d-) Kullanım Şekli
e-) Nerelerde Bulunacağı
f-) Kalitesinin Onayı
g-) Diğer ………………………………………………………………………………...
4-) Düzenli olarak yaptığınız bir spor dalı/dalları varsa yazar mısınız? (En fazla 3 tanesini)
1………………………………..………………………………………………………...
2……………………………….…………………………………………………………
3………………………………………………………………………………………….
5-) Sporun kendisinin ya da sporcuların yer aldığı reklamları beğenir misiniz?
a-) Evet
b-) Hayır
6-) Beğeniyorsanız bu reklamlarda gördüğünüz markaların ürünlerini satın alır mısınız?
a-) Evet
b-) Hayır
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
Omo “Kirlenmek Güzeldir” Futbol Oynayan Çocukların Reklamı
Sütaş “Ayran İç” Futbol Oynayan İneklerin Reklamı
Garanti Bankası “12 Dev Adam” Milli Basketbol Takımı Reklamı
Redbull “Kanatlandırır” Extreme Sporlar Reklamı
Beko “Bir Dünya Markası” Dünya Basketbol Sponsoru Reklamı
Coca-Cola “Türkiye Milli Futbol Takımı” Sponsorluk Reklamlarıı
Turkcell “İyi ki Varsın Futbol” Süper Lig Reklamı
Türk Telekom “Cem Yılmaz Türk Telekom Arena” Reklamı
Vakıfbank “Mustafa Denizli” Reklamı
Ülker “Futbol Nerede Biz Oradayız” Reklamları
Lassa “Sağlamsa Lassa” Bazı Sporcuların Yer Aldığı Reklamlar
Gillette “David Beckham” Reklamı
Rexona “Cristiano Ronaldo” Reklamı
Pepsi “Ronaldo, Messi, Beckham, R.Carlos…” Reklamları
Türk Hava Yolları (THY) “Kobe Bryant” Reklamı
Orkid “Bayanlar Voleybol” Reklamı
Süper Lig Takımlarının Yer Aldığı Digiturk” Reklamları
Nike “Ünlü Sporcuların Yer Aldığı” Reklamlar
Adidas “Ünlü Sporcuların Yer Aldığı” Reklamlar
Kesinlikle
Katılıyorum
Katılıyorum
Fikrim Yok
Katılmıyorum
3
3
3
3
3
3
3
3
3
3
4
4
4
4
4
4
4
4
4
4
5
5
5
5
5
5
5
5
5
5
Çok Etkili
Aşağıda yer alan TV reklamlarının, reklamı yapılan ürünün
markasına karşı olan tutumunuz üzerindeki etkisini lütfen belirtiniz
2
2
2
2
2
2
2
2
2
2
Etkili
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
Fikrim Yok
Bir ürünü satın alırken markasına dikkat ederim
Bir marka bağımlılığım bulunmaktadır
Spor markalarına ait ürünleri satın alırım
Marka tercihimde TV reklamları etkilidir
Sevdiğim markaların TV reklamları dikkatimi çeker
Televizyonda en çok spor yayınlarını izlerim
Sporcuların yer aldığı reklamları beğenirim
Spor içerikli reklamları ikna edici bulurum
Spor içerikli reklamlar satın alma tutumumu etkiler
Spor içerikli reklamları gereksiz bulurum
Etkili Değil
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
Hiç Etkili Değil
Aşağıda bir takım yargılar yer almaktadır. Lütfen ilgili
kutucuğu işaretleyerek düşüncenizi belirtiniz.
Kesinlikle
Katılmıyorum
118
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
2
2
2
2
2
2
2
2
2
2
2
2
2
2
2
2
3
3
3
3
3
3
3
3
3
3
3
3
3
3
3
3
4
4
4
4
4
4
4
4
4
4
4
4
4
4
4
4
5
5
5
5
5
5
5
5
5
5
5
5
5
5
5
5
1
1
2
2
3
3
4
4
5
5
Download