I. ULUSLARARASI TİCARET HUI<UI<UNUN GÜNÜMÜZDEI<i

advertisement
I. ULUSLARARASI
İSLAM
TİCARET
HUI&lt;UI&lt;UNUN
G&Uuml;N&Uuml;M&Uuml;ZDEI&lt;i
MESELELERi
I&lt;ONGRESİ
Edit&ouml;r
Do&ccedil;. Dr. Mehmet
Bayyiğit
KOMBAD
YAYlNLARI
Konya, Şubat 1997
Kombassan İş Merkezi
Tel: 0.332.236 66 80
Fa'&lt;: 0.332.236 43 40 &middot;
V. OTURUM 1 SİGORTA
iSLAM ŞERiATI A&Ccedil;lSINDAN SİGORTA
Do&ccedil;.Dr. Faruk BEŞER
I. GENEL OLARAK SİGORTA
A.Sigorta Kavramı ve Sigorta Tarihi
1. Sigorta ve Risk Kavramları
a.Sigorta Kavramı
Sigorta kelime olarak; emniyeti, g&uuml;veni ve garantiyi ifade eder. İnsan
varolalı beri onun g&uuml;vene ihtiya&ccedil; duymadığı ve &ouml;yle ya da b&ouml;yle bir g&uuml;ven
tedbiri almadığı d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lemez. Diğer bir deyişle insanın fıtratında yani mayasında bazı şeylerden korkma, bazılanndan &uuml;z&uuml;lme ve bazılanndan endişe
etme duygulan tabii olarak vardır ve bunlara karşı tedbir ve &ccedil;are aramak
da o &ouml;l&ccedil;&uuml;de tabiidir.
Kesindir ki, ilk insandan beri b&uuml;t&uuml;n insanlar yeme, i&ccedil;me, giyme ve
mesken (ki bunlar Sosyal Riskierin konulandır) ihtiya&ccedil;larımn farkına varmışlar ve bunlar i&ccedil;in ibtidai de olsa bazı şeyler yapmışlardır. Vahşi hayvanlara karşı korunma y&ouml;ntemleri tasarlamışlardır. Eşyalanmn yanmaması, &ccedil;alınmaması veya d&uuml;şmanların eline ge&ccedil;memesi &middot;i&ccedil;in tedbirler
d&uuml;ş&uuml;nm&uuml;şlerdir.
İnsanlar &ccedil;oğaldık&ccedil;a ve etrafa dağıldık&ccedil;a korktukları ve endişe et-
tikleri şeyler (Riskler) de &ccedil;ağalmış ve pek &ccedil;ok korkulan şey, bir kişiyi, bir aileyi etkilemekten &middot;&ouml;te, bir mahalde bulunan pek &ccedil;ok insam birden etkiler
hale gelmiştir. O zaman bu tehlikelere karşı tek tek tedbir alma yerine, topluca &ccedil;are d&uuml;ş&uuml;nme yoluna gidilmiş ve bu &ccedil;arelerin sistemleşmesiyle de sigorta kurumu doğmuştur. Bu kurum &ouml;nceleri g&ouml;n&uuml;ll&uuml; bazı fertler arasında
ve hukuki yaptırıma dayalı olmadan y&uuml;r&uuml;t&uuml;l&uuml;rken, genişleyip kompleks bir
mahiyet arzedince hukuki bir m&uuml;essese haline getirilmiş ve devlet g&uuml;vencesi altına girmiştir.
Sigorta kavramı muhtelif hukuk alanlarında farklı farklı tarif edilebilir. Ancak her alanda ge&ccedil;erli olan sigorta kavramında şu unsurlann
veya &ouml;zelliklerin bulunması gerekmektedir. Bunlardan birincisi rizikaya
maruz kişilerin teşkil ettiği bir topluluktur (Tehlike iştiraki). İkincisi riziko,
yani ilerde bir ihtiyacın ortaya &ccedil;ıkması ihtimalidir. &Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml;s&uuml;, topluluğu
teşkil eden kişilerin maruz bulundukları rizikolann ayniyeti veya benzerliğidir. D&ouml;rd&uuml;nc&uuml;s&uuml;, rizikoların ger&ccedil;ekleşmesi sonucunda ortaya &ccedil;ıkan
• 844.
İSLMf ŞERİA17 A&Ccedil;lSINDAN SİGO[(J'Af Do&ccedil;. Dr. Fanık Beşer
ihtiyacın karşılanması
veya bu suretle meydana gelen bir dezavantajın giderilmesidir. Beşincisi, rizikonun ekonomik sonu&ccedil;larının giderilmesi, yani
sigorta himayesinin bir karşılığa (prim &ouml;deme) tabi olması ve nihayet sonuncusu da, sigorta ettirenin bu himayeyi elde etmek i&ccedil;in bir talep hakkına
sahip bulunmasıdır. (R. Kender, 2)
Bu unsurlan bir arada d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;zde sigortanın tarifi ş&ouml;yle olacaktır:
Aynı
veya benzer rizikolara maruz bulunan kişiler topluluğunda rizikonun ger&ccedil;ekleşmesi sonucunda ortaya &ccedil;ıkacak ihtiyacın belirli bir para
(prim) karşılığında giderilmesine matuf bağımsız bir hukuki talebe sahip
olunmasıdır. (R. Kender 2,3)
Ya da sigorta bir bedelle satınalınan g&uuml;ven demektir. (M. Selame
Cebr ll)
b. Risk (Riziko) Kavramı &middot;
Sigorta deyince ilk akla gelen şey, kendisine karşı korunma l&uuml;zumu
hissedilen istenmeyen bir olaydır. Buna tehlike, risk ya da riziko tabir edilir. Riziko genel olarak, ilerde ger&ccedil;ekleşmesi muhtemel ve zarar veya baş&shy;
kaca uygun olmayan bir hal ve ihtiya&ccedil; doğuran bir olaydır. (Rayegan K
202) Tehlikeler mahiyetleri itibariyle &ccedil;ok farklı ve &ccedil;ok &ccedil;eşitlidirler. Sosyal
g&uuml;venliğin ve onun en &ouml;nemli tekniği olan sosyal sigortaların konu edindiği
ve sigorta ettiği riskler bellidir ve genellikle bir ferdin toplumsal hayatını ilgilendirdikleri i&ccedil;in onlara sosyal riskler tabir edilir. İleride bunların ne olduğu zikredilecektir. &Ouml;zel sigortaların konu edindiği riskler ise &ccedil;ok &ccedil;eşjtli ve
sınırsızdır: Bu sosyal riskler de dahil olmak &uuml;zere fert kendisi ve aile bireyleri i&ccedil;in tehlike g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; her muhtemel olaydan dolayı sigorta yaptırmak
isteyebilir. Ve bu rizikoyu sigorta edecek bir şirket bulursa onu sigorta ettirebilir. Evinin ve işyerinin yanmasından, soyulmasından, arabasının ya da
diğer maruelekinin &ccedil;alınmasından, herhangi bir uzvuna halel gelmesirtden,
tabii afetlerden yolculuğuna kadar pek &ccedil;ok olumsuz hadiseyi sigorta konusu
yaptırabilir. B&uuml;t&uuml;n bu olumsuz durumlar belli şartlarla tehlike (riziko) kap-samına alınabilir. &middot;
Tehlikeleri farklılık ve &ccedil;eşitliliklerine g&ouml;re tasnif edenler onlan &ccedil;eşitli
itibarlarla gruplara ayırmışlardır. Mesela buraya kadar zikrettiklerinıizi
hesaba katarak tehlikeleri; sosyal risk sayılanlar ve sayılmayanlar diye
ikiye ayırabileceğimizi hemen &middot;anlayabiliriz. Bu aynı zamanda sosyal sigortalarla &ouml;zel sigortaları birbirinden ayırınaya yarayan bir taksimdir. Ayrıca ekonomik riskler, fiziki riskler ayırımı olduk&ccedil;a makul bir ayırımdır. Birincisi kişinin . mal varlığına, diğeri ise beden varlığına yani sağlığına
y&ouml;nelik tehlikeleri ifade eder. B&uuml;t&uuml;n bu taksimierin teferruatı bizi şu anda
• 845.
ız OTURUM 1 SİGORTA
ilgilenılirmemektedir.
(Bunlar i&ccedil;in bk. YazganTSGSM 14; G&uuml;zel-Okur 3;
Tuncay 7-8; Abduh 29 vd)
2. Sigorta Tarihi
İnsanın tehlikelere karşı tedbir almasmm onun tarihiyle beraber baş&shy;
laffiğmda ş&uuml;phe olmadığını daha &ouml;nce s&ouml;ylemiştik. Ancak bu tedbirlere sigorta diyebilmemiz onların sistemli olmasına ve hukuki bir esasa dayandırılmasına
bağlıdır.
Her t&uuml;rl&uuml; dayamşma ve yardımlaşma
k&uuml;melenmesi sigorta demek değildir. Bu durum, en azından bug&uuml;nk&uuml; sigm&middot;ta kavramına g&ouml;re b&ouml;yledir. Yoksa birtakım riskiere karşı dayanışma k&uuml;meleri kuran insanlar da sigortamn yaptığı işi yapmaktadırlar. N e var ki
b&ouml;yle bir oluşumun hukuki dayanağı olmadan b&uuml;y&uuml;yebilmesi ve muhtemel
anlaşmazlıkları halledebilmesi m&uuml;mk&uuml;n değildir.
Bilinen ilk sigorta, 4000 yıl kadar &ouml;nce vaz edilen Hammurabi Kanunlarında yer alır. Haydutların saldırısına maruz kalan kişi, kayıplarmı
Tanrı adına and i&ccedil;erek belirtir, hadisenin vuku bulduğu şehrin idarecisi ise
bu kayıplan telafi eder. Şayet kayıp, kişinin canı ise, yakınlarına bir mina
g&uuml;m&uuml;ş &ouml;denir (E. Bursk: The World of Business, New York: Simon and
Schuster, 1962, c. 2, s. 957 den Mustafa &Ouml;zel, Yeni Şafak 18.4.96)
Yazılı tarihe ge&ccedil;en ilk sigorta sistemini ise M&Ouml; 324 yılında Rodoslu
Antimenes kurmuştur. % 8 lik bir prim karşılığında k&ouml;le sahiplerine, k&ouml;lelerin ka&ccedil;ması halinde uğrayacaklan zararı garanti ediyormuş. (M. &Ouml;zel,
Yeni Şafak, 18.4. 1996)
Roma'da k&uuml;&ccedil;&uuml;k taeirierin karşılıklı yardım sandıklan vardır... Sabit
primli sigortanın doğuşuna ilk olarak Deniz &Ouml;d&uuml;nc&uuml; M&uuml;essesesi amil olmuştur. Burada sefere &ccedil;ıkan gemi y&uuml;k&uuml; ile birlikte satılıyor, bu satış muamelesi, gemi ve y&uuml;k, yolculuk sırasında batarsa h&uuml;k&uuml;m ifade ediyor, gemi
salimen limana vardığı takdirde ise satış h&uuml;k&uuml;ms&uuml;z Q]uyordu.
XIV. y&uuml;zyıldan itibaren ticaretin geliştiği İtalya' da&middot; ilk defa Denizcilik
Sigortası kavramı doğdu. Ancak bundan &ouml;nce ilk denizcilik_sigortasmın
1182'de Lombardiya'da doğduğu ve İtalya'ya oradan ge&ccedil;tiği s&ouml;ylenir. (S.
Ebuceyb ll) Denizcilik sigortası i&ccedil;in bilinen ilk kanun metni ise 1435'te yayınlanan ve Barselona Talimatnamesi olarak bilinen (de Bareelone Ordonnance) metindir. (S. Ebu Ceyb ll)
B&uuml;y&uuml;k Londra Yangını'nın sonucunda da İngiltere'de Kara Sigortaları
ortaya &ccedil;ıktı. İngiltere den sonra da Almanya ve Amerika'ya ge&ccedil;ti. Fransa'da
ise tam olarak ancak XVIII. y&uuml;zyılda yerleşti.
Keza hayat sigortası da ilk kez 1583'te İngiltere'de ortaya &ccedil;ıktı. (S.
Ebu Ceyb ll)
• 846.
istJ.M ŞERİA77 A&Ccedil;lSINDAN SİGO!{l'A 1Do&ccedil;. Dr. Famk Beşer
Ancak Muhammed Nur Gifari'nin dediğine bakılırsa sigorta ilk kez
bir yardımlaşma ve dayanışma kurumu olarak End&uuml;l&uuml;s M&uuml;sl&uuml;manları tarafından kullanılmaya başlanmış ve oradan da Osmanhya ge&ccedil;miştir. (S.
Ebu Ceyb ll) Ancak batılı kaynaklara dayandınlarak verilen bu bilgi hakkında fazla malumatımız bulunmamaktadır. Bunu End&uuml;l&uuml;s Fıkıh edebiyatındau mesnetlendirilebilmesi, konu hakkındaki h&uuml;km&uuml;m&uuml;z&uuml; kolaylaştırabilir.
Sigorta aslında XIX. y&uuml;zyılda gelişmeye başlamıştır. XX. y&uuml;zyılda ise
bu sahada b&uuml;y&uuml;k gelişmeler olmuş ve &ccedil;ok &ccedil;eşitli sigorta t&uuml;rleri ve sigorta
teknikleri ortaya &ccedil;ıkmıştır.
İslam d&uuml;nyasında ise sigortadan ilk kez ge&ccedil;en asrın başlarında s&ouml;zedilir. İbn Abid1n, (1252/1836) bu konuda h&uuml;k&uuml;m zikrettiği bilinen ilk fı&shy;
kıh&ccedil;ıdır. Sigortanın İslam D&uuml;nyasında ge&ccedil; yer bulmasının sebepleri &uuml;zerinde durmaya değer ama bizce iki husus bunun en &ouml;nemli sebeplerinden
sayılmalıdır: Bunlardan birisi şudur:
Sigorta g&uuml;vensizliğin doğurduğu bir kurumdur. Yani bir hastalığın tedavi y&ouml;ntemidir. Dolayısıyla &ouml;ncelikle bu hastalığın ileri &ouml;l&ccedil;&uuml;de ortaya &ccedil;ık&shy;
tığı &uuml;lkelerde geliştirilmiş olması tabi1dir. Kabul etmek gerekir ki, sigortayı
zorunlu kılan g&uuml;vensizlik ortamı İslam d&uuml;nyasında, Batıda olduğu kadar
tehlikeli boyutlara ulaşmamıştır.
İkinci sebebi ise, taklit d&ouml;nemi fıkhının &ouml;zelliklerinde aramak gerekir.
Bilim ve teknolojide Batının &uuml;st&uuml;nl&uuml;ğ&uuml; ele ge&ccedil;irdiği g&uuml;nden beri İslam fı&shy;
kıh&ccedil;ıları &ccedil;oğunlukla reaksiyoner olmuşlar ve Batıdan gelen her kur.umu
kuşkuyla karşılayarak &ccedil;oğunlukla reddetmişlerdir.
Bunda elbette, ge&ccedil;miş fıkıh&ccedil;ılarımızın halletmedikleri bir mesele kalmamıştır, gibi bir kanaatİn de rol&uuml; vardır. Bu durum elbette metodoloji a&ccedil;ı&shy;
sından da tartışılmalıdır. &Ccedil;ok ilgin&ccedil; bir husustur ki, &ouml;nce sigorta faizli bir
akid sayılmış, sonra da Dar&uuml; 1-harpte faiz meselesi ile ilgili bir ictihad, b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle İslamın h&uuml;km&uuml; imiş gibi g&ouml;r&uuml;lerek sigorta ona dayandırılmış ve; sigorta şirketinin ecnebi &uuml;lkelerde bulunması ve de bir gayrim&uuml;slime ait ol!'
ması halinde m&uuml;sl&uuml;man taeirierin mameleklerini sigorta ettirebilecekleri,
aksi halde ettiremeyecekleri h&uuml;km&uuml; verilmiştir. Bu da sigortacılığın, ya da
onun en azından meşruiyyeti tartışılmayacak bir alternatifinin İslam &uuml;lkelerinde kurulmasına ve gelişmesine engel teşkil etmiştir.
Nihaye~ 1870 yazında Beyoğlu'da meydana gelen b&uuml;y&uuml;k yangından
doğan hasar ve zararlar sigortanın l&uuml;zumu ve faydası &uuml;zerinde durulmasına
ve b&ouml;ylece&middot; sigortanın memlekete girmesine sebep olmuştur. 1893'te Osmanlı
Umum Sigorta Şirketi adıyla ilK. T&uuml;rk sigorta şirketi kurulmuş ve ardından
diğer gelişmeler gelmiştir.
• 847.
V. OTURUM 1 SİGORTA
Sosyal sigortaZara gelince:
Sanayi Devrimiyle birlikte makine ve fabrikaların ortaya &ccedil;ıkmasıyla
da iş&ccedil;i sınıfı ortaya &ccedil;ıktı ve bu sınıfın maruz kaldığı tehlikeler Sosyal Sigortalann doğınasına zemin hazırladı. Sosyal Sigortaların tarihl gelişimi de
genel olarak sigortanınkiyle paralellik arz eder. Sosyal Sigortalan &ouml;zel sigortalardan ayıran &ouml;zellikler bizim i&ccedil;in &ouml;nemlidir. Bunun &uuml;zerinde yeri geldik&ccedil;e duracağız.
B.Sigorta &Ccedil;eşitleri
Biz konuyu ele alış bi&ccedil;imimize uygun olarak sigortayı !.Karşılıklı Sigortalar 2.Ticari sigortalar diye&middot; ikiye ayırınayı uygun buluyoruz. B&uuml;t&uuml;n sigorta kollarının bu iki tasnife uyacağı kanaatİmiz ileride daha iyi bir şe&shy;
kilde anlaşılacaktır.
l.Karşılıklı (M&uuml;tekabil,M&uuml;t&uuml;el) Sigoıtalar
a.&Ouml;zel M&uuml;t&uuml;el Sigortalar
Bu sigorta t&uuml;r&uuml; tamamen karşılıklı dayanışma esasına g&ouml;re &ccedil;alışmayı
hedefleyen sigortalardır. Modern İslam Hukuku literat&uuml;r&uuml;nde bu sigorta t&uuml;r&uuml;ne Te'avun , ya da Tebad&uuml;l sigortası denmektedir. T.T.K md. 1263'te bu
nevi sigortayı ş&ouml;yle tarif etmektedir: Bir&ccedil;ok şahısiann birleşerek i&ccedil;lerinden
herhangi birinin du&ccedil;ar olacağı her nevi tehlikeden (rizikodan) doğan zararlan tazmin etmeyi taahh&uuml;t etmelerine karşılıklı sigorta denir.
T&uuml;rkiye'de Karşılıklı Sigorta şirketleri kooperatİf şirket esasına g&ouml;re
kurulur. Asgari ortak sayısı 200 kişidir. Ancak bu t&uuml;r sigortalar ticari olmadıklanndan cazip değillerdir ve daha yakın zamanlara kadar T&uuml;rkiye'de
sadece bir karşılıklı sigorta şirketi faaliyet g&ouml;stermekte idi. Bilalıere o da
anonim şirkete d&ouml;n&uuml;şrnek istemiştir.
S&ouml;zgelimi, 200 kişi biraraya gelip karşılıklı sigorta şeklinde &ccedil;alışacak
bir kooperatif kurarlar ve mesela motorlu vasıtalanna gelecek belli zararlan (rizikoları) beraberce telafi etmeyi karara bağlariarsa bunun ihtimal
ve maliyet hesaplarını yaparlar ve ona g&ouml;re bir prim belirlerler. Sene sonu
itibari ile primin azalma ya da &ccedil;oğalma gereği duyulabilir. Karşılıklı sigortalar bu &ouml;zellikleriyle de ticari sigortalardan aynlırlar. Bu y&uuml;zden Sigorta Hukukunda bu sonunculara Sabit Primli Sigortalar, diğerlerine ise
Karşılıklı Sigortalar tabiri kullanılır. Sigorta edilecek rizikolar istenildiği
oranda &ccedil;oğaltılabilir.
b. Sosyal Sigortalar
Sosyal sigortalar aslında m&uuml;t&uuml;el sigortalar c&uuml;mlesinde ele alınmaz.
Ancak m&uuml;t&uuml;el sigorta; m&uuml;tekabil, karşılıklı, yardımlaşarak, ortaklaşa gibi
anlamlara geldiği ve sosyal sigortalarda da temel espri bu olduğu i&ccedil;in biz
• 848.
İSI),ı\1 ŞERİıf17 A&Ccedil;lSlNDAN SİGOffA/ Do&ccedil;. Dr. Farnk Beşer
onu da aynı grup i&ccedil;inde m&uuml;talaa etmeyi uygun g&ouml;rd&uuml;k. Zira bizim i&ccedil;in burada m&uuml;him olan şey İş Hukukunda, ya da Sigorta Hukukunda sigortanın
nasıl taksim edildiği değil, islama uyum, ya da uyumsuzluk a&ccedil;ısından ve
&ccedil;alışma sistemi ve esprisi a&ccedil;ısından nasıl taksim edilmesi gerektiğidir.
Sosyal Sigortalar deyince g&uuml;n&uuml;m&uuml;zde akla kısaca &ccedil;alışanların ge&ccedil;inebilme g&uuml;vencesi gelir. Bu da, yine &ouml;zellikle &ccedil;alışanların maruz kalacakları ve ge&ccedil;imibilmelerini menfi y&ouml;nde etkileyen birtakım k&ouml;t&uuml; olayların
(rizikoların), yine kendilerinden kesilen primlerle telafi edilmesi demektir.
ilgililerin maddi katkısı ile ger&ccedil;ekleştirildiği i&ccedil;in primli sosyal g&uuml;venlik rejimleri arasmda sayılır. Genel olarak iş&ccedil;i, işveren ve devlet &uuml;&ccedil;l&uuml;s&uuml;n&uuml;n mali
desteğiyle ger&ccedil;ekleştirilir. En b&uuml;y&uuml;k &ouml;zelliği, ilgililerin katkısının zorunlu
olmasıdır (Tuncay, 13). Temeli Sanayi İnkıHtbının ortaya &ccedil;ıkardığı aksaklıklar ve sefalete dayanır. İnsanları tekrar &ccedil;alışma hayatma ve milli ekonomiye iadeyi hedefler. Bug&uuml;n d&uuml;nyadaki sosyal g&uuml;venlik tedbirlerinin &ccedil;oğu
sosyal sigorta karakterindedir.(Beşer, Sosyal G&uuml;v. 218)
Ne var ki, sosyal sigortalar b&uuml;t&uuml;n riskleri değil, ancak belli risklı:ıri sigorta eder. (Tuncay 13-14). B&uuml;t&uuml;n n&uuml;fusu değil, ancak belli hizmet akdiyle
&ccedil;alışanları kapsar ve kapsadığı fertlerden de belli şartları yerine getirınesini ister. Hi&ccedil;bir kazan&ccedil; sahibi olmayan, doğuştan kusurlu veya &ccedil;ocukken daimi mal&uuml;liyete uğramış kimseler veya herhangi bir sigorta primini &ouml;demekten aciz aileler ve belirli riskierin dışmda bir takım tehlikelere
maruz kalanlar sosyal sigortalardan yararlanamazlar. eBirkan 16; Yazgan
GDASG 20-21). Bu ve benzeri yğnleriyle sosyal Sigortalar t&uuml;m vatandaşlara
g&uuml;ven verınekten uzaktır.
S&ouml;zkonusu rizikolar, tnuslarası &Ccedil;alışma &Ouml;rg&uuml;t&uuml; (ILO)'n&uuml;n 1952'deki
s&ouml;zleşmesine g&ouml;re şunlardır: Hastalık, Analık, Sakatlık, Yaşlılık, İş Kazası
ve Meslek Hastalığı, &Ouml;l&uuml;m (Sağ kalan hak sahiplerinin korunması), Ailevi
y&uuml;kler, !şsizlik (G&uuml;zel-Okur 2,3). tTlkeler gelişmişlik d&uuml;zeylerine g&ouml;re bunların tamamını, ya da T&uuml;rkiye gibi bir kısmını sigorta kapsamına almıştır.
Nitekim İşsizlik Sigortası ile Ailevi Yardımlar bizde hen&uuml;z sosyal g&uuml;venlik
...
kapsamında değildir. Yeni Zelanda gibi bazı &uuml;lkeler ise tabii afetleri de Sosyal sigorta kapsamına almakla bu konuda mesafe katetmişlerdir. (Beşer,
Sosyal Riskler 12, 13)
Sosyal Sigortalarla &ouml;zel sigortalar arasmda elbette bazı farklılıklar
vardır. Mesela: &Ouml;zel sigortalar, diğerinin aksine kar gayesiyle kurulmuştur.
Ancak m&uuml;t&uuml;el sigortaları bundan ayırınak gerekir. &Ouml;zel sigortaların kapsamının dar olmasına karşılık sigorta edebileceği riskler &ccedil;ok ve &ccedil;eşitli olabilir. Devletin değil, &ouml;zel teşebb&uuml;s&uuml;n elinde bulunurlar ... (Yazgan Sos. Sig.
29-34; Beşer Sos. G. 225). &Ouml;zel sigortalar ger&ccedil;ekte tehlike ve menfi bir
durum olmayan konuları da risk kavramına alabilir, ama sosyal si-
• 849.
V. OTURUM 1 SİGORTA
gortalann konu edindiği riskler beHidir ve hepsi ge&ccedil;inebilmeyi menfi y&ouml;nde
etkileyen tehlikelerdir.
Şili gibi bazı &uuml;lkelerde sosyal g&uuml;venlik tamamen &ouml;zel sigortalara bı&shy;
rakılmıştır. Ancak sosyal g&uuml;venlik a&ccedil;ısından &ouml;zel sigortaların da bazı olumsuzluklan mevcuttur. Mesela: &Ouml;zel sigortaların esas gayesi kar sağlamak
olduğundan birbirleriyle rekabete girişirler, ağır rizikolardan ka&ccedil;ınırlar,
m&uuml;şterileri arasında se&ccedil;im yaparlar, kar getirmeyecek olumsuzlukları sigorta etmezler, &uuml;stelik katılma isteğe ve tamamen prim &ouml;deme şartına. bağlı
olduğundan, &ouml;zel sigorta ger&ccedil;ek anlamda sosyal g&uuml;venliğin dışında kalır.
(Tuncay 143)
2.Ticari Sigortalar
Ticari sigortalar denilen sigorta t&uuml;r&uuml; genel sigartacılığın benimsediği
ve aynı esaslar &uuml;zere &ccedil;alışan kurumlardır. &Ouml;zellikleri; kuruculannın bundan kar etmeyi hedeflerneleri ve &ouml;zel teşebb&uuml;sler olmalarıdır. Yani ticari sigortalar kamu kuruluşu değil birer &ouml;zel teşebb&uuml;st&uuml;rler, sadece &uuml;yeleri arasındaki yardırulaşmayı organize etmek i&ccedil;in değil, para kazanmayı
hedeflerler. Yardımlaşma, kurumun tabiatı gereği husule geHr. Sigorta etmeyi kendilerince karlı g&ouml;rd&uuml;kleri belli rizikolan tespit eder, sigortacılıkta
kullanılan ihtimaller hesabı, b&uuml;y&uuml;k sayılar kuramı gibi tekniklerden yararlanarak ve diğer sigortalarla rekabeti de hesaba katarak belli riskler i&ccedil;in
belli primler tayin ederler, devletin de belirlediği &ccedil;alışma mevzuatı ve murakabe kurallan dahilinde icrayı faaliyet ederler. Daha &ouml;nce de s&ouml;ylediğimiz
gibi T&uuml;rkiye'de anonim ortaklığı esaslarına g&ouml;re &ccedil;alışırlar. Girişte Sigorta
Kavramı başlığı altında verilen bilgiler sigortanın her t&uuml;rl&uuml;s&uuml; i&ccedil;in ge&ccedil;erli
bilgilerdir ve ticari sigorta i&ccedil;in de s&ouml;zkonusudurlar.
Sigortaya iştirak edenler a&ccedil;ısından da iki sonu&ccedil; s&ouml;zkonusudur: Te. sad&uuml;fterin zararlı sonu&ccedil;larını &ouml;nceden alınacak tedbirlerle ortadan kaldırmak, yani fertlerin hayatta karşılaşacakları rizikolar i&ccedil;in kendilerini emniyette hissetmek istemeleri ve zararı sigartahların hepsine dağıtarak
rizikoyu da dağıtmak ve hafifletmektir. (Rayegan 2).Ticari sigortaların karşılığında, daha &ouml;nce de zikredildiği gibi, sosyal sigortalar ve &ouml;zel dayanışma
sigortaları vardır. &middot;Ş&ouml;yle de s&ouml;ylemek m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r: Rizikoyu dağıtmak ve
b&ouml;ylece dayanışma oluştunnak a&ccedil;ısından bu &uuml;&ccedil; sigorta da aynı işi g&ouml;r&uuml;r.
Farklı olarak sosyal sigortalan devlet d&uuml;zenler ve y&ouml;netir ve bundan bir kar
gayesi g&uuml;tmez. Kooperatİf usulu &ccedil;alışan yardımlaşma sigortalarını ise fertler &ouml;zel olarak tanzim ederler ve kendileri y&ouml;netirler. Onların da gayeleri tamamen yardımlaşma ve rizikolann daha &ccedil;ok kişiye taksim edilerek azaltılmasıdır. Anonim ortaklığı tarzında &ccedil;alışan ticari sigortalar asıl itibariyle,
yani kuruculan ve y&ouml;neticileri bakımından ticari gayeyle, iştirak&ccedil;ileri ta-
• 850.
İSUılıf ŞERİtf/7 A&Ccedil;ISINDNI SİGOJ(fAf Do&ccedil;. Dr. Fanık Bcş~r
rafından
ise maruz
kalacakları rizikoları karşılıklı
hafifletmek ve dolayısıyla yardımlaşmak maksadıyla kurulmuşlardır. Yani fonksiyonları ve
sonu&ccedil;ları aynıdır, &ccedil;alışma bi&ccedil;imleri ve işletilmeleri farklıdır. Bununla birlikte dayanışma (m&uuml;t&uuml;el) sigortalarının g&uuml;n&uuml;m&uuml;z şartlarında y&uuml;r&uuml;mesi
daha zordur. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; sadece iyilik yapma ve başkalarına faydalı olma duyguları insanları s&uuml;rekli motive ~demezler. B&ouml;yle bir organizasyonun idaresi,
geliştirilmesi ve y&uuml;r&uuml;t&uuml;lmesi uzmanlık ve profesyonellik ister. Bu y&uuml;zden
m&uuml;navebe sistemi de işe yaramaz. Tek &ccedil;are; b&ouml;yle bir organizasyonu g&ouml;t&uuml;recek elemanları bulup sadece bu iş karşılığında istihdam etmektir.
Bunun da cazip kılınabilmesi i&ccedil;in bu elemanlara dolgun maaş vermek gerekecektir ki, sonu&ccedil;ta ticari sigortalarla aynı noktaya gelinmiş olacaktır.
II. İSLAM ŞERİATI A&Ccedil;lSINDAN SİGORTA
A. Genel Hususlar
l.Sig01ta ihtiyacının Evrenselliği
Şu hususta kimsenin itirazı olmaz ki, g&uuml;ven (sigorta) ihtiyacı insanda
fitri olan temel ihtiya&ccedil;lardandır. İslam ise fitrat dinidir. Bunun anlamı
şudur: İnsanın fitratının (doğasının) arzuladığı ve ihtiya&ccedil; duyduğu her
şeyde İslam onu d&uuml;ş&uuml;nm&uuml;ş ve bu arzu ve ihtiya&ccedil;ları zararlı olmayacak bi&ccedil;imde karşılamıştır. Tevhid s&uuml;reci, b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle bir emniyet arama s&uuml;recidir
denebilir. İman, emniyete, g&uuml;vene girme demektir. İslam da, silme,
selamete, barışa ve g&uuml;vene girme demektir. B&uuml;t&uuml;n&uuml;yle İslamın vaad ettiği
şey de budur. Ve bu hem kısa &ouml;m&uuml;r olan d&uuml;nya hayatının, hem de uzun
&ouml;m&uuml;r olan Ahiret hayatının hedefidir. A11ah'ın isimlerinden &middot;birisi
M&uuml;'min'dir ki, eman ve emniyet veren demektir. Demek ki Allah ın bizim
i&ccedil;in istediği şeylerden birisi de emniyet i&ccedil;re olmamızdır. Hz. Yusufun (as)
yedi yıllık buğdayı, gelecek ku;ak yedi yıl i&ccedil;in biriktirme tavsıyesi batılı
kaynaklarda bile sosyal g&uuml;venlik i&ccedil;in ilk tedbirlerden olarak bahsedilir. (bk.
Richardson 4) Bunun manası; g&uuml;venlik tedbirlerinin ilk kez vahiy kaynaklı
olduğudur. Kureyş Kabilesine kışın ve yazınki ticarı yolculuklarında emniyet ve g&uuml;ven vermiş olmasını A11ah bir nimet olarak zikreder ve &ouml;yle anıl&shy;
masını ister. (Kureyş suresi). Bu da bug&uuml;n i&ccedil;in bir &ouml;zel sigorta konusudur.
Allah(cc) Kuran'da &ccedil;oğu kez g&uuml;venin ve barışın nimet olduğundan ve insanların bunu aramaları gerektiğinden s&ouml;zeder.
Madem ki, g&uuml;ven ihtiyacı insanın fitratında, yani doğasında mevcuttur, &ouml;yleyse bu konuda b&uuml;t&uuml;n insanlar aynıdır; ırkı, b&ouml;lgesi ve inancı ne
olursa olsun her insan korkar, bazı şeylerden zarar g&ouml;r&uuml;r, hastalanır, bir
afete maruz kalabilir, kazancında eksilme olabilir... vs. Bu ve benzeri olaylan kimse istemez ve olmaması i&ccedil;in &ouml;yle ya da b&ouml;yle tedbir alır. İşte buna
g&uuml;ven duyma ihtiyacının, ya da sigortanın evrenselliği diyebiliriz. Ne var ki,
• 851 •
V. OTURUM 1 SİGORTA
zamana, mekana, ekonomik ve idari sistemlere, d&uuml;nya g&ouml;r&uuml;ş&uuml;ne ve lasaca
zihniyetiere bağlı olarak bu ihtiya&ccedil; hissi artıp eksilebilir. Meseleye bir de bu
a&ccedil;ıdan baktığınıız-zaman bir İslam toplumu i&ccedil;in farklı şeyler s&ouml;yleyebiliriz.
Bu da konumuz i&ccedil;in &ouml;nemlidir.
2. Zihniyetler ve Sigorta ihtiyacı
Sigorta ihtiyacının zihniyetlerle ilgisi deyince şunu kastediyoruz: Bilindiği gibi sigorta, hangi &ccedil;eşidiyle olursa olsun, bir &ccedil;aredir, bir tedavi y&ouml;ntemidir ve bir tedbirdir. &Ccedil;are, tedavi ve tedbirlerden her birerlerine hangi
olumsuz durum i&ccedil;in başvuroluyorsa bunlar onun i&ccedil;in ve onun gerektirdiği
kadar varolacaktır. Dolayısıyla &uuml;lkelerin coğrafi ve jeopolitik durumundan,
tabii zenginliklerine, idare bi&ccedil;imine, rejimine ve idare edenlerin durumuna,
insanların d&uuml;nyaya balaş a&ccedil;ılarına kadar pek &ccedil;ok husus bu ihtiya&ccedil;ların nevinde ve mikdarında değişiklikler husule getirebileceklerdir. Her ne kadar
bu ihtiya&ccedil;ların aslı evrensel olsa da, hissedilme mikdan ve giderilme y&ouml;ntem ve maliyeti farklı olabilir. Tıpkı sosyal g&uuml;venliği ve onu temin eden teknikleri ve m&uuml;esseseleri Batının ve başlangı&ccedil;ta insan emeğini korkun&ccedil; &ouml;l&ccedil;&uuml;lerde s&ouml;m&uuml;ren Sanayi İnkılabı sonrası gelişmelerin ortaya &ccedil;ıkardığı gibi.
Eğer o riskler orada ve o &ouml;l&ccedil;&uuml;lerde ortaya &ccedil;ıkmamış ve &ccedil;alışanlar sosyal g&uuml;venliğe orada bu denli ihtiya&ccedil; duynıamış olsalardı o teknikler de orada ve o
zaman ortaya &ccedil;ıkmamış olacaktı.
Hatta diyebiliriz ki, g&uuml;ven ihtiyacı fıtri olmakla beraber, sigortanın
beHi bir zamanda ve mekanda ortaya &ccedil;ıkmasının en &ouml;nemli sebeplerinden
biri, Batı Medeniyetinin ve onun bir &uuml;r&uuml;n&uuml; olan kapitalizmin &uuml;rettiği bencillik, hodbinlik, kanaatsizlik ve bunlara paralel oluşan ahlaki tedennidir.
Bu hibarla elbette ideal, ya da ideale yalan bir İslam toplumunda bu
. kadar &ccedil;eşitli ve kapsamlı sigortalara ihtiya&ccedil; duyulmayabilecekti. &Ccedil;&uuml;nk&uuml;
orada Zekat, Akile ve Kasame gibi m&uuml;esseseler kurumsa11aşmış ve b&uuml;t&uuml;n
fonksiyonlarıyla işliyor olacaktı. Bug&uuml;n sosyal sigortalar, ya da &ouml;zel sigortalar kanalıyla sigorta edilen pek &ccedil;ok risk, farklı tazminat bi&ccedil;imleriyle
de olsa, onlar tarafından giderilecek ve insanların pek &ccedil;oğu daha fazlasına
ihtiya&ccedil; duymayabilecekti. Nafaka m&uuml;essesesi, ibadet anlamı taşıyan komşuluk ve akrabalık ilişkileri, kısaca manevi ve ahlaki alt yapı bazı ufak
tefek riskleri zaten hissedilmez lalacak ve diğerlerini de hafifletecekti. Vakıflar pek &ccedil;ok ihtiyacı karşılayacak, g&ouml;n&uuml;ll&uuml; tasadduklar ufak tefek yaraları
saracaktı. Hatta denebilir ki, bug&uuml;n ticaretin ve seyahatın globa11eşmesinden ve başkalarıyla ilişkilerin zorunlu hale gelmesinden doğan
riskler hari&ccedil;, bug&uuml;nk&uuml; şekliyle bir kurum olarak sigortaya hi&ccedil; de ihtiya&ccedil; duyulmayabilecekti. Ya da ihtiya&ccedil; farklı boyutlarda olacaktı.
Bir İslam &uuml;lkesi i&ccedil;in en &ouml;nemli sosyal g&uuml;venlik m&uuml;essesesi zekattır.
• 852.
İSLAM ŞERii\11 A&Ccedil;lSINDAN SİGO[(TAJ Do&ccedil;. Dr. Farnk Beşer
Zekat bug&uuml;n gerek sosyal risk g&ouml;r&uuml;len &ccedil;oğu tehlikeleri, gerekse &ouml;zel sigortalann konu edindiği pek &ccedil;ok riski telafi eden bir yapıya sahiptir. Keza
akile m&uuml;essesesi de trafik kazalarından iş kazaları ve meslek hastalıklarına, tıbbi tedavi hatalanndan insan İlımalinden kaynaklanan her
t&uuml;rl&uuml; yaralama ve &ouml;l&uuml;rolere k&ouml;kl&uuml; &ccedil;areler getiren bir kurumdur. Biz bunları
İslamda Sosyal G&uuml;venlik adlı eserimizde etraflıca anlattığımız i&ccedil;in burada
bu kadarla yetineceğiz, ama ayrıca akilenin bug&uuml;nk&uuml; sigorta konuları i&ccedil;inde
&ouml;nemli bir asıl teşkil edeceğineyeri geldik&ccedil;e tamas edeceğiz.
Dolayısıyla, bir İslam toplumu i&ccedil;in sigortadan bahsederken elbette
daha değişik şeyler s&ouml;yleyecektİk Karşımıza bug&uuml;nk&uuml; kurumlar &ccedil;ık&shy;
mayacaktı. &Ccedil;&uuml;nk&uuml;, işaret ettiğimiz gibi, o toplumun insanlarının hayata ve
varlığa bakışları daha farklıdıı:. Bu farklı bakış a&ccedil;ısı farklı ihtiya&ccedil;lar doğuracaktı ve o ihtiya&ccedil;ları gidermek i&ccedil;in de farklı kurumlar doğacaktı. Ama
n&uuml;fus arttık&ccedil;a, bilimsel ve teknolojik gelişmeler s&uuml;rd&uuml;k&ccedil;e ve başka &uuml;lkelerle
temas farklılaştık&ccedil;a elbette İslamın kendi kurumlan da, asılları sabit kalmak &uuml;zere, gelişecek ve belki de ilişkilerin artmasına paralel, onlarla bir &ouml;l&ccedil;&uuml;de entegrasyona girecekti. Fakat b&uuml;t&uuml;n bunlar onu kendi &ouml;zelliklerinden
soyutlamayacak, değişme sadece teferruatta ve uygulamada olacaktı.
Şu anda biz bunu, yani salt İslam! kurumları konuşmuyoruz. İ&ccedil;inde
bulunduğumuz farklı konumu konuşuyoruz. Bir İslam toplumunun kendi
kurumları ayrı, İslam toplumuna ge&ccedil;işte yararlanabileceğimiz ruhsat ve zaruret prensibine dayalı uygulamalar ayrı ve bug&uuml;n gayri İslam! bir toplumun kurumlannın hangisinden ne &ouml;l&ccedil;&uuml;de istifade edebileceğimiz ise yine
ayrı bir meseledir. Bize s&ouml;zkonusu evrensel riskleri İslam kendi toplumunda nasıl telafi eder? diye sorduklarında biz onun toplumu i&ccedil;in d&uuml;zenlenmiş kendi kurumlarından s&ouml;zederiz. Ama şu andaki meselemiz, mevcut kurumların hangisinden istifade etmemiz caiz, hangisinden
yararlanmamız zaruret ve hangisine başvurınamız caiz değil meselesidir.
Bunların bir kısmını caiz g&ouml;rınemiz, bu islama uygundur, İslam olsa bunu
ku11anır, demek değildir. Bu konunun da &ccedil;ok iyi belirlenmesi gerekir.
..
.
3. Konuya Bakış Usul&uuml;n&uuml;n Sonuca Etkisi
B&uuml;t&uuml;n dinlerin ve bu arada ağırlıklı olarak İslam dininin geliş gayelerinden en &ouml;nem1i1eri, beş temel esasın korunması olduğunu biliyoruz.
Bunlar aynı zamanda temel haklardan olan; Dinin, aklın, malın, nefsin ve
neslin korunmasıdır. Diğer bir ifade ile, bunlar şeriatın maksatlarının esasını oluştururlar. Bunun anlamı şudur: Bir yerde iş gelir, bu beş esasın zayı
olmasına dayanırsa- diğer b&uuml;t&uuml;n emir ve yasaklar ikinci, &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml;... derecede
kalır ve onların &ccedil;iğnenmesi balıasma da olsa bunlar muhafaza edilir.
İslamın b&uuml;t&uuml;n emir ve yasaklan da bu beş temel esası en sağlam bi&ccedil;imde
korumak i&ccedil;indir. Onun i&ccedil;in bunlara zaruri (olmazsa olmaz, ya da birinci])
• 853.
V. OTURUM 1 SiGORTA
mas1ahatlar denir. Sonra ikincil ve &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml;] mas1ahat1ar gelir. Mas1ahat, insanın yararına olan, ya da bu beş temel esasın korunması i&ccedil;in karı ve yararı
zararından &ccedil;ok olan şey demektir. İnsanın bazan bir şeyi yapması, bazan da
yapmaması yararına olabilir. Mas1ahat da ona g&ouml;re değişir.
Mahza (safi) maslahat ~e mahza mefsedet olan şeyler &ccedil;ok azdır.
Bunun i&ccedil;in bu beş temel esas a&ccedil;ısından zararı yararından fazla olan şeyler
mefsedettir, yani maslahat onları terk etmededir. Bu y&uuml;zden Allah (cc) i&ccedil;ki
ve kumarda insanlar i&ccedil;in birtakım faydalar olduğunu belirtmekle beraber
onları yasak1amıştır. Bu da şu demektir: &Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml;] ya da ikincil mas1ahatlar
a&ccedil;ısından bazı şey1er insanın &ccedil;ıkarına g&ouml;r&uuml;lebilir. Ama birincil ınaslahatlar
a&ccedil;ısından zararı daha fazla ise bu yasaklanır. Aksi durum da ,s&ouml;z konusu
olabilir. Yani &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml;] ya da ikincil mas1ahat1ar a&ccedil;ısından zararlı g&ouml;r&uuml;lebilir.
Ama birincil ınas1ahat1ar i&ccedil;in ka&ccedil;ınılmaz bir şey ise yapılınası gerekir. Konuya girmezden &ouml;nce g&ouml;z&ouml;n&uuml;nde bu1undurınaınız gereken usul kurallarından birisi budur. Yani biz artık sigortaya sadece bir akit nazariyesi
a&ccedil;ısından ve dar kalıplarla bakamayız. Onun filan akde veya falan akde
benzernesi ya da benzernemesi konunun h&uuml;km&uuml;n&uuml; belirleyecek yegane
unsur değildir. Meseleye artık global &ouml;l&ccedil;&uuml;lerde ve makasıd a&ccedil;ısından da
bakmak zorunda olduğumuzu bilmeliyiz. Bu da şu demektir: Sigorta a&ccedil;ık ve
bizatihi haramlardansa zaten sorunumuz yoktur ve de onu tartışriıayız.
Ama &ouml;yle olmadığına g&ouml;re, hangi &ccedil;eşidiyle olursa olsun, sigortanın İslam
a&ccedil;ısından getirdiğine ve g&ouml;t&uuml;rd&uuml;ğ&uuml;ne bakmak ve h&uuml;km&uuml; ona g&ouml;re verrnek
durumundayız.
İkinci
olarak konunun b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de riba (faiz), ğarar, cehalet, kumar
ve m&uuml;şterek bahis gibi ıneselelerle ilişkili g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml;n&uuml; ve hararn diyenierin
ona bu illetlerle hararn dediklerini hesaba katarak, bu kavrarnların bir
nebze bulanıklığına ve İslam h~kuku a&ccedil;ısından net tariflerinin yapılmamış
olduğuna dikkat &ccedil;ekmeliyiz. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; sigortanın faiz ya da bunlardan bir baş&shy;
kasını i&ccedil;erip i&ccedil;ermediğini ancak bunların cami birer tarifini yapabildikten
sonra anlayabiliriz. Bu konu da bizim usul&uuml;ın&uuml;z a&ccedil;ısından &ccedil;ok &ouml;nem verdiğimiz bir konudur.
&Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; olarak fıkıh kurallannın ve akit nazariyelerinin &ccedil;oğunun ictihad1ardan kaynaklandığını, bu kabil ictihad1arın bağlayıcı ve bizatihi
maksud olaınayacak1arını kabul etmek zorundayız. Şunu dernek istiyoruz:
sigorta gibi yeni bir akdi değerlendirirken onu kıyasladığımız bir akdi korumayı ve ona uymuyorsa berikini de reddetmeyi değil, o akdin ger&ccedil;ekleştirdiği maksadın sigortada da korunup korunmayacağını g&ouml;z&ouml;n&uuml;nde
bulundurmalıyız. Gaye o akde uyması değil, o akidle korunan maksadın korunmuş olmasıdır. Kaldı ki yeni ortaya &ccedil;ıkan bir akdin, &ouml;nceden bilinen
akid1ere benzeyip benzememesi değil, a&ccedil;ık&ccedil;a haram unsur ihtiva etmemesi
• 854
o
İSLAM ŞERİA11 A&Ccedil;lSINDAN SİGOffA 1Do&ccedil;. Dr. Fanık Beşer
&ouml;nemlidir. Bu bilgi, iletişim ve hız &ccedil;ağının globa11eşen d&uuml;nyasında kim bilir
daha ne bilinmedik akitler ortaya &ccedil;ıkacaktır. Bu y&uuml;zden olacak ki İslam,
ticarı ilişkiler gibi sadece d&uuml;nyayı tanzim e matuf ve zamanla değişrnek zorunda olan konularda teferruattan s&ouml;zetmemiş ve k&ouml;şe taşlarını dikerek,
arasının doldurulmasını ilgililere bırakmıştır.
D&ouml;rd&uuml;nc&uuml; olarak bu noktada usul a&ccedil;ısından bir &ouml;nemli meseleye daha
işaret etmekte yarar vardır: Sigortanın adem-i cevazı i&ccedil;in delil sayılan hususlardan riba ve kumar dışındakiler ya s&uuml;nnetle veya ictihadlarla haram
kılınan şeylerdir. İctibadlann hi&ccedil;bir bakımdan S&uuml;nnet gibi olmadıkları tartışma g&ouml;t&uuml;rmez. Biz S&uuml;nnetin de her bakımdan Kur'an gibi olmadığı kanaatindeyiz. Kur'an ın her ibaresi İslamın bir sabitesidir. Tarihle, zamanla
ve mekanla değişmez. Tenakuz ve tenas&uuml;h ihtiva etmez. Ama s&uuml;nnette aynı
konuda m&uuml;tenakız hadisler bulunabilir, nesh bulunabilir, tarihilik bulunabilir. Bu a&ccedil;ıdan, herhangi bir konuda S&uuml;nnetin b&uuml;t&uuml;nl&uuml;ğ&uuml; fevkalade
&ouml;nemlidir.
Nihayet meseleyi eğer bilinen bir akde benzetme gereği varsa, o
zaman da menfi sonu&ccedil; doğuracak bir akde ya da haram bir esasa benzetme
zorunda olmadığımızı bilmemiz gerekir. Eğer bir yeni uygulama ya da akid,
bir y&ouml;nden haram bir asla, am~ bir &ccedil;ok y&ouml;nden helal bir asla benziyorsa,
hatta bir y&ouml;nden haram bir asla, bir y&ouml;nden de helal bir asla benziyorsa ve
bunda bir zaruret, bir hacet, bir umum1 belva varsa onu ille de harama kı&shy;
yasla haram saymak zorunda değiliz. Tam aksine bu gibi durumlarda helala kıyasla &uuml;mmetin işini kolaylaştırmanın &middot;dini n y&uuml;sr &ouml;zelliğine daha
uygun olduğunufukaha beyan etmektedir. (bk. İbn Abidin Tenk1h II/ ) Bu
a&ccedil;ıdan bakıldığında biz sigortanın haram asıUardan ve haram akidlerden
&ccedil;ok helal olanlarına benzediğini g&ouml;receğiz. lleride g&ouml;receğimiz gibi; Emzirme, kefalet, muvalat, bek&ccedil;ilik vb. akitler bu kabil akidlerdendir. Bu da
konunun h&uuml;km&uuml;n&uuml; anlamada &ouml;nemli bir usul meselesidir.
Burada &ouml;zellikle Batıdan gelen bazı yeni hukuki d&uuml;zenlemeler ve m&uuml;esseseler hakkında İslam ulemasının tavırahşlanyla ilgili de bir iki s&ouml;z
...
etmek is6yorum.
Bunlardan biri; XIX. y&uuml;zyılın ikinci yarısından XX.y&uuml;zyıhn birinci
&ccedil;eyreğine kadar sık&ccedil;a g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;nı&uuml;z Batı karşısında eziklik ve oradan .gelen
her şeyin doğru ve &uuml;st&uuml;n olduğunu kabul eden ve Batıdan m&uuml;spet (kabul
eden anlamında) etkilenen ulemanın tavrını s&uuml;rd&uuml;ren modernİst ve tarihselci ulemanın tavrıdır.
İkincisi ise bunun tam karşısında Batıdan menfi (t&uuml;m&uuml;yle reddeden
anlamında) etkilenen ve oradan gelen her t&uuml;rl&uuml; hukuki d&uuml;zenleme ve m&uuml;esseseyi reddeden ulemanın tavndır. Bunlar da Batıdan aynı &ouml;l&ccedil;&uuml;de etkilenmişlerdir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; tepki g&ouml;stermek de bir etkilenmektir .
• 855 •
V. OTURUM 1 SİGORTA
her ikisi de orijinalliğe ve &ouml;zg&uuml;nl&uuml;ğe aykındır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; birisi hataları gizleyen bir aşkın, diğeri ise isabetli h&uuml;k&uuml;m vermekten uzaklaştıran bir nefret ve gazabın &uuml;r&uuml;n&uuml;d&uuml;r. İslam ise orijinaldir, nev'i şahsına
m&uuml;nhasırdır. Orijinal olan her tespit ve d&uuml;zenlemeyi hikmet bilir ve kendinin sayar. Zira hikmet , eşyamn aslına uygun muhkem bilgidir. Bu kabil
tespitler d&uuml;nya işlerini d&uuml;zenleyen hukuk normlan da olsa, şeriata zlt bulunmadıklan takdirde onları da kendinin sayar ve alabilir. Nitekim bunu
bizzat Hz. &Ouml;mer yapmış, Ebu Yusuf gibi ulema da olabileceğini s&ouml;ylemiştir.
İşte bu konudaki &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; ve doğru olan tavır da budur. Yani bizim sigortaya
da b&ouml;yle bakmamızda bir mahzur yoktur.
Zikredilenlere bağlı olarak şunu da s&ouml;ylemeliyiz: İslam hukukunun
muamelat bahsi s&ouml;zkonusu olduğunda adıge&ccedil;en ve &ouml;zelljkleri belli olan akitler (el- ukfı.d&uuml; 1-m&uuml;semmat) c&uuml;mlesinde zikredilmese dahi, ya da değişik bir
ifade ile, akid nazariyesinin bazı &ouml;zel kurallarına tamı tarnma uymasa dahi
biz Dayanışma ya da Yardımlaşma Akdi diye bir akdin ruhu ve temel
esasları ile İslamda var olduğuna inanıyoruz. Elbette bu akdin &ouml;zellikleri
diğer akidlere tamamen benzemek zorunda değildir. Farklı y&ouml;nleri olacaktır. Bu akdin esasını Kur'an-ı Kerim'deki &quot;İyilik ve takva &uuml;zere yardımlaşın, g&uuml;nah ve d&uuml;şmanlık &uuml;zere yardımlaşmayın&quot; (512) emri teşkil
eder. Bu m&uuml;senna (simetrik) c&uuml;mlenin her iki tarafının ihtiva ettiği iki &ouml;zellik &ccedil;ok &ouml;nemli iki noktaya işaret eder: &Uuml;zerinde yardımlaşma i&ccedil;in toplanılan
konu birr yani, İslamın hayır, g&uuml;zellik ve doğru saydığı bir konu olacak ve
de bu dayamşma takva yani, iyi niyet esasına dayanacaktır. Aksi ile de
g&uuml;nah olan bir konuda olmayacak ve karşı tarafa tecav&uuml;z ve haksızlık niyeti
taşımayacaktır. İşte bu esaslar dayanışma akdinin unsurlarını oluşturur ve
bu temel unsurlarla daha değişik dayanışma ve yardımlaşma akidleri kurulabilir.
İkinci olarak meşhur Iha (Kardeş kılma), ya da Muahat (Kardeşlik
kurma) olayı bu dayanışma akdinin ikinci &ouml;nemli delilidir. Bilindiği gibi,
Mekke'den Medine'ye hicret olayının akabinde, maddi durumları bu sıkıntı
y&uuml;z&uuml;nden iyi olmayan muhacirleri A11ah Rasul&uuml; Medineli m&uuml;sl&uuml;manlara
kardeş ilan etmiş ve her bir muhaciri bir ensarla kardeş yapmıştı. Ensar bu
dayanışmayı hukuki haklardan daha g&uuml;&ccedil;l&uuml; telakki etmiş ve malının yarısını
kendisine kardeş kılman muhacire vermişti. Bu olayın Medine'ye gelir gelmez değil de, geldikten beş ay kadar sonra olmasının da bir anlamı vardır.
Bir s&uuml;re normal yo11ar denenmiş, netice vermeyince bu yola baş&shy;
vurulmuştur. Olay sembolik bir olay değildir ve tam 186 Mekkeli, o sayıdaki
Medineli ile kardeşleştirilmiştir. (bk. Hamidullah I/181 vd.). Burada da aslolan şey bir ihtiya&ccedil;tan dolayı oluşturulan dayanışmadır. Diğer bir ifade ile,
ih6ya&ccedil;lann taksim edilerek azaltılmasıdır. B&ouml;yle bir akidde herkesin verBu iki
tavrın
• 856.
İSLAAI ŞERiAn A&Ccedil;lSINDAN SİGOKTA/ Do&ccedil;. Dr. Fantk &amp;şer
diğine
denk alması s&ouml;zkonusu değildir. Yani, bir başka akdin sonucunun bu
akidde de aynen &ccedil;ıkmasını beklemek yanlıştır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; o başka, bu ise daha
başka bir akiddir. Mesela sonu&ccedil;lan itibariyle bey ile istisna da aynı şeyler
değildir.
&Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; olarak, mevzuu itibariyle sigorta konulannı ihtiva etmese
dahi fakat dayanışma akdinin ruhunu taşıması itibariyle bizim teklifimiz
olan Dayanışma Akdi i&ccedil;in bir asıl teşkil eden Hilfu'l-fudıll (Fazıletler
Paktı) oluşumudur. Bu oluşum Hz. Muhammed in (sa) peygamberliğinden
&ouml;nce Mekke'de tesis edilen bir oluşumdur. Gayesi, Mekke de, &ouml;zellikle de
taşradan gelenlere karşı yapılan haksızlıklara karşı koymak ve hakkı gasbedilen zayıflara arka &ccedil;ıkmaktır. Konu, dediğimiz gibi direkt olarak sigorta
konusu değildir ve olay peygamberlikten &ouml;ncedir. Ancak bizim i&ccedil;in &ouml;nemli
olan y&ouml;n&uuml; bir dayanışma akdini g&ouml;steriyor olmasıdır. Diğer y&ouml;nden, yıllar
sonra Hz. Peygamber'e bu antlaşma (hilf) hatırlatıldığında, bu oluşuma katılmaktan gurur duyduğunu, bu şerefi, kızıl t&uuml;yl&uuml; bir deve s&uuml;r&uuml;s&uuml; ile dahi
değişmeyeceğini ve şu anda &ccedil;ağrılsa yine gideceğini s&ouml;ylemiştir. Bu da bu
d&uuml;ş&uuml;ncenin devamlı olduğunu g&ouml;sterir.
D&ouml;rd&uuml;nc&uuml; olarak Hz. Peygamber'in bazı hadisleri de yine &ccedil;eşitli
meşru gayelerle farklı dayanışma akitlerinin kurolabileceğini g&ouml;stermektedir. Mesela:
&middot;
&quot;Eş'ariler
seferde zorda kalınca, ya da Medine'de ailelerine verecekleri yiyecekleri yetersiz olunca, kimde ne varsa bir bez i&ccedil;erisine toplar,
sonra tek bir kapla aralarmda eşit olarak paylaştırırlar. Bunun i&ccedil;in. onlar
benden, ben de onlardandamm. &quot; (Buhari, şerike 1; M&uuml;slim, fazail&uuml; ssahabe 167).
Hz. Peygamberin Ebu Ubeyde başkanlığında sahile doğru g&ouml;nderdiği
bir kafilenin azıklan bitince başkanlan azığı olanlarm azığını toplayıp az az
hepsine 'taksim etmişti. (Buhari, şerike 1, megaz1 65; Muvatta, sıfat&uuml;'n&shy;
Neb164)
..
Buhaı&middot;ı nin aynı babmdan, Hz. Peygamber'in (sa) bu kabil birleştirme
ve b&ouml;l&uuml;şme işini birden &ccedil;ok kez yaptığım &ouml;ğreniyoruz.
Bu hadisleri, Buhari'nin, Yemekte, Nafakada ve Eşyada Ortaklık
Babı adı altmda vermesi de aynca dikkat &ccedil;ekicidir.
Meşhur Medine Vesikası da iddiamız i&ccedil;in bir başka delildir.
Aynca, daha &ouml;nce zikri ge&ccedil;en akile, kasame, muvalat akdi gibi akitler
de Dayanışma Akdi diye bir m&uuml;stakil akdi n olabileceğini g&ouml;sterir. Bun lar
i&ccedil;erisinde &ouml;zellikle akile pek &ccedil;ok y&ouml;nden sigortayı andmr ve h&uuml;km&uuml;n&uuml;n anlaşılmasma ışık tutar.
&Ccedil;&uuml;nk&uuml; Akile, engel olma anlamındaki akel k&ouml;k&uuml;nden gelen v.e in-
• 857.
V. OTURUM 1 SİGORTA
sanın
bir cana kastetmesine engel olacaklan d&uuml;ş&uuml;n&uuml;len erkek akrabalan
dır. Kasten olmayan &ouml;ld&uuml;rmelerde, &ouml;len insanın diyetini katilinakilesi &ouml;der.
&Ccedil;&uuml;nk&uuml; bu diyet &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k bir meblağdır. Bir kişinin &ouml;demesi halinde onu sı&shy;
fırlar. İkinci olarak bu kabil cinayetlerde insam engelleyen bir otokontrol
mekanizmasının bulunması gerekir. &Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; olarak bir İslam toplumunu
oluşturan insanlar birbirlerinden sorumludurlar. Birisini ezecek d&uuml;zeydeki
bir mali bor&ccedil;lanmaya diğerleri de bir yolla iştirak etmelidirler. Bu iştirak
sistemi belirlendikten sonra kimse, benim bunda bir taksirim yoktur, &ouml;yleyse ben buna katılınıyorum diyemez. D&ouml;rd&uuml;nc&uuml; olarak, b&uuml;t&uuml;n insanların
intima , yani aidiyet ihtiyacı vardır. Aile bir sığınma kurumu olduğu gibi,
kişilerin akileleri de onların aidiyet ihtiya&ccedil;larını tatmin eden ve onların sosyalleşmesini ve şahsiyet ve kimlik kazanmasını sağlayan kurumlardır. İşte
akile b&ouml;yle bir dayamşma m&uuml;essesesidir ve eskiden olduğu gibi, sadece akrabadan ibaret değildir. Ta Hz. &Ouml;mer d&ouml;neminde divanlar, yani insanların
bir bakıma kayıtlı bulundukları n&uuml;fus k&uuml;t&uuml;kleri onların akilesini oluş&shy;
turmaya başlamış; sonralarda ise bir yerleşim biriminin, bir meslek kuruluşunun vb. akile olabileceği tespit edilmiştir.
Bug&uuml;n i&ccedil;in mesela; motorlu taşıt s&uuml;r&uuml;c&uuml;leri, iş&ccedil;iler, tabipler, iş&shy;
verenler, esnaf grupları, denizciler, &ccedil;ift&ccedil;iler, besiciler, k&ouml;yl&uuml;ler, kasabahlar... gibi pek &ccedil;ok benzer &ouml;zelliğe sahip insanlar akile olabilirler ve birbirlerinin kan bedeli gibi ağır bo&ccedil;larım beraberce &ouml;derler. Hatta akilelik
ihtiyar) bir birliktelik değil, tıpkı sosyal g&uuml;venlik gibi, herkesin mecburen
iştirak edeceği bir kurumdur. Bir İslam toplumunda heder olmasına m&uuml;saade edilen bir kan olamayacağı i&ccedil;in, bir akileye iştirak etmeyen bir fert de
bulunamaz.
G&ouml;r&uuml;leceği gibi, akile benzeri m&uuml;esseselerde ya da akidlerde, diğer
akidlerdeki nimet k&uuml;lfet dengesi, ya da adem-i mechuliyet aranmaz. Dolayısıyla, bilinmezlik her hal&uuml;karda ve her &ccedil;eşidiyle akdi ifsad eden bir
unsur değildir.
Kasame'de de aym &ouml;zellikler vardır ve o da aym sebeplerle meşru kı&shy;
lınmıştır. Bir mahalde &ouml;l&uuml; olarak bulunan ve &uuml;zerinde birisinin kasıt ya da
taksıri ile &ouml;ld&uuml;ğ&uuml;ne dair belirtiler olan bir vatandaşın diyetini oraya en
yakın kırk kişi &ouml;demek zorundadır. Onlar da bundan imtina edemezler. Bu
da kasamenin, mechuliyet taşımakla beraber, bu kabil dayamşma &middot;akidlerinin olabileceğine, hatta olması gerektiğine bir delildir.
Keza, Muvalat akdi, bir dayanışma akdi &ouml;rneğidir. Muvalat akdi nesebi ve akrabası bilinmeyen bir şahsın, bir diğeriyle şu şekilde anlaşmasıdır: Sen benim mevlam (kefilim) ol, &ouml;l&uuml;rsem varisim olursun, elimden bir cinayet &ccedil;ıkarsa diyetini &ouml;dersin. Bu anlaşma icap ve kabulle
tamamlanırsa zikredilen şartlaı: ge&ccedil;erlidir ve olacak cinayetin diyetini kefil
• R58 •
iSIJ.Jıt ŞERiA17 A&Ccedil;lSINDAN siGOlr/'A/ Do&ccedil;. Dr. Fanık &amp;!şer
&ouml;demek zorundadır. Oysa bunda da mechuliyet vardır. Ne var ki, yukarıda
da belirttiğimiz gibi, b&ouml;yle insanların akileleri artık başka bir birlikteliktir,
fertler değildir. Ama İslam hukukunun asıllannda b&ouml;yle bir uygulamanın
bulunması de1i1 olarak bize yeter.
Buraya kadar zikrettiğimiz delillerden varmak istediğimiz sonu&ccedil;
şudur: Her ne kadar İslam hukuk kaynaklarında mahiyetleri ve iiı.'ikad
şartlan belirtilen yirmi k&uuml;s&uuml;r akidde dayanışma akdi diye bir akid bulunmuyorsa da bizim bunu var kabul etmemizde hi&ccedil;bir sakınca yoktur. Zira
bir akid i&ccedil;in zaruri olan unsurlar, s&ouml;z&uuml;n&uuml; ettiğimiz Dayanışma Akdinde de
mevcut olabilir. Taraflar belli ise, karşıbklı rıza mevcutsa, akdin konusu
meşru bir d&uuml;ş&uuml;nce ise, nizaa g&ouml;t&uuml;recek mechuliyet yoksa artık akdiınİzin
oluşmasına mani bir durum yoktur. Temel espri mevcut olduktan sonra zamanın değişmesiyle elbette konuların değişmesi de ka&ccedil;ınılmazdır. Bir g&uuml;n
bu akid &ccedil;ekirge s&uuml;r&uuml;lerinin zararlanna karşı, bir g&uuml;n uzaydan gelen varlıkların tahribatından daha az zarar g&ouml;rmek i&ccedil;in, bir g&uuml;n de ozon yır&shy;
tıklannın verdiği zararları telafi etmek &uuml;zere kurulmuş olabilir. &Ouml;nemli
olan, harcama yapanların harcamalarıyla orantılı olarak değil karşılaşacakları tehlikelere g&ouml;re nimetlenecekleri bir oluşumun asıllarda mevcut olmasıdır. Bunun ispat edilmiş olması bizim i&ccedil;in &ouml;nemlidir.
B. G&uuml;n&uuml;m&uuml;z İslam Hukuk&ccedil;ularının Sigortaya Bakışları
I. Tamamıyla menfi tavır takınanlar
Sigorta konusunda menfi g&ouml;r&uuml;şe sahip olanların s&ouml;ylediklerine ge&ccedil;meden &ouml;nce şu hususu vurgulamalıyız:
Buraya kadar yazdıklarımızı dikkatlice okuyanların rahatlıkla anlamış olacakları gibi, bizim h&uuml;km&uuml;n&uuml; aradığımız sigorta t&uuml;r&uuml; ne sosyal sigortalar, ne de &ouml;zel dayanışma sigortaları (m&uuml;t&uuml;el sigortalar) dır. Sigorta
caiz midir, değil midir , sorusu hep ticari sigortalar i&ccedil;in sorulmuş, cevap
arayanlar da hep bu sigortalara cevap aramışlardır. Ticari sigortalar da, yukarıda da zikredildiği gibi, genellikle anonim ortaklık tarzında ve m\iteşebbisleri a&ccedil;ısından tamamen ticari maksatlarla kurulan, konu edindikleri rizikolar sınırsız, iştirak bedelleri pazarlığa tabi &ouml;zel sigortalardır.
Bu rizikolar; evin, d&uuml;kkanın yanması, arabanın &ccedil;alınması, &ccedil;arpması, bedenine, iş makinelerine bir arızanın gelmesi, eşyasının varacağı yere sağ
salim ulaşmaması, işyerine bir zararın isabet etmesi gibi onlarca olumsuz
durum olabilir. İşte sigorta caizdir, ya da değildir diyenler hep bunları s&ouml;zkonusu ederek konuşmaktadırlar. Yoksa bunları kastederek sigortaya caiz
değildir diyenler de, konu sosyal sigortalar, ya da dayanışma sigortaları olduğunda onların caiz olduğunu s&ouml;ylemekte ve &ouml;zet olarak demektedirler ki;
sosyal sigortalarda ve &ouml;zel dayanışma sigortalarmda aslolan yardımlaşma
• 859
o
V. OTURUM 1 SİGORTA
d&uuml;ş&uuml;ncesidir. Aralarındaki
fark, sadece birini devletin, diğerini ise fertlerin
organize etmesidir. Bu her iki sigorta t&uuml;r&uuml;nde kazan&ccedil; gayesi g&uuml;d&uuml;lmemektedir. Dolayısıyla bunun cevazında bir ş&uuml;phe yoktur. İşte bu ictihad bizim i&ccedil;in &ouml;nemlidir ve yeri geldiğinde burada bazı &ccedil;elişkilere d&uuml;ş&uuml;ld&uuml;ğ&uuml;n&uuml; ve bunu kabul edenin zorunlu olarak diğerini de kabul etmiş
olacağını a&ccedil;maya &ccedil;alışacağız.
Sigorta deyince bundan b&ouml;yle hep &ouml;zel ticari sigortalan kastedeceğimizi bir kez daha hatırlatarak diyebiliriz ki; sigortayı caiz g&ouml;rmeyenierin delilleri ve mesnedleri bellidir ve İslamda sigorta s&ouml;zkonusu
olan her yerde etraflıca zikredilmektedir. Bu y&uuml;zden biz bu delillerin tefenuatına girmeden &ouml;zetini verecek, aksi g&ouml;r&uuml;şte olanların delil ve mesnetlerini de bulasa ettikten sonra kendi m&uuml;talalaanmızı serdedeceğiz.
Sigorta caiz değildir diyen fukaha diyorlar ki:
l.Sigorta uygulamasında garar ve cehalet vardır. Oysa garar ve cehalet i&ccedil;eren akidler İslam hukukunda yasaklanmıştır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Allah Rasul&uuml;
(sa) serbest suda bulunup, ne kadar &ccedil;ıkacağı bilinmeyen balığın ve havadaki kuşun satJşı gibi garar1ı satışları yasaklamıştır. Sigortayı tanıyan
herkes bilir ki, sigorta uygulamalarında da b&ouml;yle bir &ouml;zellik vardır. Sigorta
ettiren poli&ccedil;ede zikri ge&ccedil;en rizikoların vaki olup olmayacağını biln:ıediği
gibi, sigartahlık s&uuml;resince ne kadar prim yatıracağını da bilmemektedir.
Keza, sigorta eden de ne kadar prim toplayacağını ve rizikonun olup olmamasına g&ouml;re ne kadarıvaz vereceğini bilmemektedir. B&uuml;t&uuml;n bunlar bir
y&ouml;n&uuml;yle garar, bir y&ouml;n&uuml;yle de cehalettir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; garar, bir şeyin aslının,
yani var olup olmayacağının bilinmemesi, cehalet ise &ouml;zelliklerinin bilinmemesi demektir. (Bu iki kavram sonra a&ccedil;ılacaktır). Sigortalı ne miktar
ve ne kadar zaman &ouml;deyecektirZ Sigartacı neyi ka&ccedil;a satmaktadır? Bunların
hi&ccedil;biri malum değildir. Oysa bilinmeyen ve teslimi m&uuml;mk&uuml;n olmayan şeyin
satışı caiz değildir.
2.Sigorta uygulaması kumar i&ccedil;ennektedir. Nitekim kumar i&ccedil;in parasını yatıran da kazanıp kazanamayacağını bilmemektedir. Onun i&ccedil;in de
kazanamama gibi muhtemel bir tehlike, yani riziko vardır. Sigorta da bundan farklı değildir. Oysa kumar yasaktır ve b&uuml;y&uuml;k g&uuml;nahlardandır. &Ouml;yleyse
sigorta da ondan farksızdır.
3.Sigortada ayrıca rihan, yani m&uuml;şterek bahis ve piyango anlamı vardır. Bunun haram olduğu da a&ccedil;ıktır. Binaenaleyh, sigorta da haramdır.
4.Sigorta ayrıca, her iki t&uuml;r&uuml;yle faiz i&ccedil;ermektedir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; sigorta şir&shy;
keti poli&ccedil;ede belirtilen rizokonun tahakkuku halinde sigortalıya belli bir
meblağ &ouml;demektedir. Bu meblağ, sigortaimm o ana kadar verdiği primiere
ya eşittir, ya ondan azdır, ya da fazladır. Birinci durumda gecikme faizi,
• 860.
İSlAM ŞERJA77 A&Ccedil;lSINDAN SİGO[([AJ Do&ccedil;. Dr. Famk Beşer
diğer
durumlarda ise artısıyla ya da eksisiyle fazlalık faizi tahakkuk etmiş
olur. Faiz ise en korkun&ccedil; haramlardandır.
Bu bir y&ouml;n&uuml;yle de peşin olmayan bir sarf akdidir ki, bu &ouml;zelliğiyle o da
faiz olmuş olur.
5.Sigorta bir y&ouml;n&uuml;yle de haksız tazmin (ilzam bima la yelzem)'dir.
&Ccedil;&uuml;nk&uuml; ilgili rizikoyu ortaya &ccedil;ıkaran sigartacı değildir. Bu riziko her iki tarafın da iradeleri dışında oluşmuştur. B&ouml;yle iken rizikonun ger&ccedil;ekleşmesi
durumunda, sigartacı sigortalıya kendi taksıri olmayan bir olaydan &ouml;t&uuml;r&uuml;
para verecektir. Rizikonun ger&ccedil;ekleşmemesi durumunda da hak etmediği
bir bedeli birşey karşılığı olmaksızın almaktadır. Bunlar ise haksız bir k:azan&ccedil; ve haksız bir tazmindir.
6.Sigorta ayrıca g&uuml;vence gibi objektif olmayan bir şeyin satışı demektir. Oysa bir fiyata konu olmayan, bedeli hesaplanamayan bu kabil şey&shy;
lerin satılması caiz değildir. Ayrıca g&uuml;ven vermek herkesin tabii g&ouml;revidir,
bir hayır ve teberrudur. Sadece g&uuml;ven veriyor diye birisine para &ouml;demek
caiz değildir.
7. Sigorta ve &ouml;zellikle de hayat sigortası takdir-i ilahiye meydan okumak ve onu kabullenmemek demektir. Bu y&ouml;n&uuml;yle de caiz değildir.
B&uuml;t&uuml;n bu &ouml;zelliklerinden &middot;&ouml;t&uuml;r&uuml; sigorta başkalarının malını batıl bir
yolla, ya da yollarla yemek anlamına gelir. Oysa Allah; &quot;Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin&quot; (2/188) diye buyurur. Herkesin bildiği gibi;
garar, cehalet, kumar, faiz, m&uuml;şterek bahis, haksız tazmin, kadere karşı
koymak gibi şeylerin hepsi batıl yollardır.
Sigortayı caiz g&ouml;rıneyen fukahanın s&ouml;ylediklerinin &ouml;zeti budur. Onların bıi konuda yaptıkları araştırmalar hep bu maddeler &uuml;zerinde yoğunlaşır ve bu araştırmalarda bu hususlar a&ccedil;ıldık&ccedil;a a&ccedil;ılır. Bazan bu a&ccedil;malar o kadar ileri gider ki, fıkhın &ccedil;eşitli konularından bulabildikleri ve
ilgisi &ccedil;ok dalaylı olan delilleri bu konuda vaz edilmiş naslar gibi şerh ettik&ccedil;e
ederler ve kendilerince sigortanın bu mahzurları i&ccedil;erdiğine dair sayfalar,&ccedil;a
malzeme verirler. Oysa bir akdin bir y&ouml;nden bir diğer akde benzemesi, onun
da aynı b&uuml;k&uuml;mde olmasını gerektirmez. Şayet bu mahzurlardan sadece birisi sigortada tamamıyla bulunmuş olsaydı zaten onun adem-i cevazı i&ccedil;in diğerleriyle ilişkisini aramaya hi&ccedil; gerek kalmazd1.
Unutmamak gerekir ki, bidayette m&uuml;şrikler de faizle alışveriş arasmda bir fark g&ouml;rernemiş ve birbirlerine benzedikleri, hatta kendilerince,
birbirlerinin aynı oldukları halde ni&ccedil;in faizin yasak edildiğini anlayamamışlardı. Ama buna rağmen para yerine malın sirk&uuml;lasyonunu sağ&shy;
lamak gibi &ccedil;ok k&uuml;&ccedil;&uuml;k g&ouml;r&uuml;lebilecek bir sebepten &ouml;t&uuml;r&uuml; alışveriş helal, faiz
ise haram kılmmıştı. Dolayısıyla biz burada, başkalarının hukuki d&uuml;-
• 861 •
V. OTURUM 1 SiGORTA
zenlemelerine karşı tavır alışlarla ilgili yukarıda s&ouml;ylediklerimize tekrar
atıfta bulunarak sigortayı caiz g&ouml;renlerin delillerini zikredeceğiz .
..
-&middot;&middot;-&middot;&middot;-----
/2:Sijj&ouml;itayi Caiz G&ouml;renl&quot;il&middot;
Sigortayı
caiz g&ouml;ren fukaha ise bu iddialara cevap verdikten sonra
kendi m&uuml;talaalarını da zikrederler ve her olayın risk kabul edilerneyeceği
kaydım koyarak, her nev'iyle sigortanın caiz olduğunu s&ouml;ylerler.
&middot;
İbn Ahidin in (1252/1836) ardından bir iki fakihi de ayırırsak İslam fikıh&ccedil;ılannm sigorta hakkında ancak 1950'lerden sonra &ccedil;ok şeyler yazdıklarını s&ouml;yleyebiliriz. Doğrusunu s&ouml;ylemek gerekirse bu yazılanlarm &ccedil;oğunun sigortayı tecviz etmemesine bakarak hep c&uuml;mhurdan yana tavır
alma insiyakıyle caiz olmayacağı kanaatini taşıyprdum. Bu &ccedil;alışmarndan
&ouml;nce yaptığım kısa bir &ccedil;alışman:ıa da bu d&uuml;ş&uuml;ncemi, yani sigortanın caiz olmayacağı kanaatimi pekiştirrnek i&ccedil;in başladım. Ama itiraf etmeliyim ki,
mevcut delillerle bir s&uuml;re bu d&uuml;ş&uuml;nceyi zorladım, nihayet bir noktada n&ouml;t&uuml;rleşti ve ardından da &ouml;b&uuml;r taraf ağırlık kazanmaya başladı. Eğer D1n ve
onu kavrama anlamındaki Flkıh bir ikna olma ve itmi'nan bulma olayı ise
benim de caiz olmayacağı sonucunun &ccedil;ıkmasım istediğim halde, caiz olacağını s&ouml;yleyenierin delilleriyle ve onlara ilave kendi arg&uuml;manlarımla ikna
olduğumu, hatta buna mecbur kaldığıını s&ouml;ylemem gerekir. Bu bakış a&ccedil;ı&shy;
sıyla kendi m&uuml;lahazalanmızı da katarak olumsuz g&ouml;r&uuml;ş&uuml;n iddiaları i&ccedil;in
şunları s&ouml;yleyebiliriz.
1. Evet, Garar ve Cehalet, akdi ifsad eden hususlardandır. Ama bunların herhangi bir akidde hi&ccedil;bir surette bulunmaması da m&uuml;mk&uuml;n değildir.
&Ccedil;&uuml;nk&uuml; yasaklanan Garar da Cehalet de aslında Nizaa g&ouml;t&uuml;ren bilinmezliği
anlatırlar. Zaten bazı ulemaya g&ouml;re ğarar ile cehalet aynı şeydir. (Karafi ).
İslam hukukunda akdin unsurları tam ve meşru olduktan sonra akdi fasit
&middot;kılan en &ouml;nemli etken, nizaa g&ouml;t&uuml;ren bilinmezliktir, mutlak anlamda bilinmezlik değildir. Yoksa konusu her &ouml;zelliği ile bilinen hi&ccedil;bir akid yoktur.
(
Nizaa g&ouml;t&uuml;ren bilinmezlik dışında akidlerde genişlik vardır ve tarafların iradeleri &ouml;nemlidir. Mesela domates, pathcan ve biber gibi ardı kesilmeyen, patates, soğan,havu&ccedil; ve turp gibi yerin altında ne kadar olduğu
bilinmeyen sebzelerin bah&ccedil;e olarak satıŞını fukaha caiz g&ouml;rm&uuml;şt&uuml;r. Bunda
da k&uuml;&ccedil;&uuml;msenmeyecek &ouml;l&ccedil;&uuml;de bilinmezlik vardır. Ancak bu işin erbabı &uuml;&ccedil;
aşağı, beş yukarı b&ouml;yle bir bah&ccedil;ede ne olacağını bilir. Keza; yemesi i&ccedil;mesi
ve giymesine karşılık bir kadınla emzirme akdi yapmak caizdir. Oysa ne
kadar yiyeceği, ne keder i&ccedil;eceği ve ne kadar emzireceği belli değildir. Yine,
&ccedil;i&ccedil;eğin peşinden dalında kaldığı kesinleştikten sonra meyvelerin satışı da
caizdir. Oysa bunun &ouml;n&uuml;nde daha pek &ccedil;ok badireler ve bilinmezler vardır.
Ramamda yıkanma gibi daha b&ouml;yle pek &ccedil;ok bilinmezlik taşıyan akidler
mevcuttur.
• 862.
İSLA.M ŞERİAT1 A&Ccedil;lSINDAN SİGOITA/ Do&ccedil;. Dr. Famk Beşer
Mesela vekaJet konusunda birisi bir alacaklıya: Filan alacaklın iflas
ederse veya bir ay i&ccedil;erisinde &ouml;l&uuml;rse, ya da bir tarafa giderse ben senin kefilinim demesi durumunda bu kefalet sahihtir ve bu şartlardan birisi ger&ccedil;ekleşmesi halinde kefilin borcu &ouml;demesi gerekir. Oysa bunda da hatırı sayılır bilinmezlik vardır.
Gararh satışlara naslardah verilen &ouml;rnekler; hayvanların damızhk erkeğinin spermi (medam1n), gebe hayvanın cenini (melak1h), balık ya da kara
avcısının ağıyla ya da silahıyla belli bir atışta yakalayacağı av (darbet&uuml; 1kanis), dalgı&ccedil;ın belli bir dalışla &ccedil;ıkaracağı inci vb. (darbet&uuml;'l-ğaıs) ve dalında
kabp kalmayacağı belli olmayacak kadar b&uuml;y&uuml;memiş meyvelerdir. G&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; gibi bunlardaki ğarar, yani, aldanınaya sebep olabilecek cehalet
ileri derecede (fahiş) bir ğarardır ve asıllannın olup olmayacağı belli değildir. Her ikisinin de akdi ifsad etmesi, nizaa g&ouml;t&uuml;recek kadar fahiş derecede bulunmalanna bağlıdır.
Gararın bey'de bulunması ve mesela Bey'ul-garar diye adlandınlması
da bir ayırıcı fark olarak zikredilmelidir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; sigorta bir bey akdi değildir.
.... __.,..__,,-.,..,_,_
-----~-~--
-
S onra gararlı bir satışta, mesela, bir dalışta &ccedil;ıkacak İncilerin satışı
durumunda, hi&ccedil; inci &ccedil;ıkmaması halinde alıcı b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle mağdur olur. Bu da
haksız kazanca ya da nizaa g&ouml;t&uuml;r&uuml;r. Oysa sigortada aslolan, bu dayanışmayla elde edilen g&uuml;vencedir. Muhtemel olan risk oluşmazsa, sigortacı
bir yana, sigortalı dahi &uuml;z&uuml;leceğine memnun olur. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; zaten onun hedefi,
riske konu olan değerini kaybetmemekti.
imdi sigorta akdinde nizaa g&ouml;t&uuml;ren bir mechuliyet s&ouml;zkonusu değildir.
&Ccedil;&uuml;nk&uuml; sigorta kendine has &ccedil;ok dakik hesaplarla işlemektedir. Zaten gararlı
satışlar, kendilerinde garar bul1p1duğundan &ouml;t&uuml;r&uuml; yani lizatihi değil, bu durumun nizaa ve insanların birbirlerini aldatıp haksız kazan&ccedil; sağlamalarına
g&ouml;t&uuml;rduğ&uuml; i&ccedil;in, yani 1iğayrihi haramdır. Tıpkı cuma ezanı okunurken alış&shy;
veriş yapmanın yasak olması gibi. Bu alışveriş bizzat k&ouml;t&uuml;, dolayısıyla da
haram bir şey değildir, belki, euroaya koşma emrine zıt bir uygulama olduğu i&ccedil;in haramdi.r. Bundan &ouml;t&uuml;r&uuml;, cuma ezanı okunurken ona icabet ederek namaza gitmekte olan iki kişi, giderken de aynı zamanda bir satış anlaşması yaparlarsa bu caizdir ve haram değildir. Ş&ouml;yle de diyebiliriz: .
Liaynihi haramların bizzat kendilerinin yapılmaması, ligayrihi haramların
ise harama g&ouml;t&uuml;recek tarzda yapılmaması asıldır. Binaenaleyh, bir akiddeki
bilinmezlik ya da garar, an laşmazlığa g&ouml;t&uuml;rmeyecek tarzda dakik hesaplara
bağlanmışsa akdi ifsad eden garar olmaktan &ccedil;ıkmış demektir.
1
İkinci ve daha &ouml;nemli bir husus, sigorta bir satış akdi değildir, dalı~ ı
&ouml;nce de anlatmaya &ccedil;alıştığımız gibi, bir dayanışma akdidir. Bir akdin cai.:J
• 863.
V. OTURUM 1 SİGORTA
olduğunu
ispatlamak i&ccedil;in onu b&uuml;t&uuml;n ca:iz ya da haram kılan unsurlarının
t&uuml;m&uuml;yle bir başkır akde benzetme gereği yoktur. Alışverişte kişinin yanında
olmayan bir şeyi satması akdi iptal eder, ama selem ya da istisna akdinde
bu durum bir zarar vermez. Bu konuda ve diğer teredd&uuml;t konularmda sigortanın başlı başına ve kendine &ouml;zel şartları olan bir akid olduğunu hi&ccedil;
g&ouml;zden ırak tutmamamız gerekir.
2. Kumar elbette korkun&ccedil; bir haram ve b&uuml;y&uuml;k bir g&uuml;nahtır. Kumar olduğu kesin olan bir uygulama hi&ccedil;bir surette caiz g&ouml;r&uuml;lemez. Ancak bir y&ouml;n&uuml;yle kumara benzeyen her şey kumar demek değildir. Allah (cc) kumarı da
i&ccedil;kiyle beraber yasak ederken ş&ouml;yle buyurur: i&ccedil;ki ve kumar sebebiyle Şey&shy;
tan sizin aranıza ancak d&uuml;şmanlık ve buğz atmak, sizi Allah 'ı zikirden ve
namazdan ahkoymak ister (5/91) Buna g&ouml;re kumardaki en &ouml;nemli &ouml;zellik,
ekonomik kayıptan ziyade, ahlaki tedennidir. Kumar abesle iştigal ve haksız kazan&ccedil;tır. Kumardaki b&uuml;y&uuml;k kayıplardan sonra genellikle d&uuml;şmanlık ve
buğz meydana gelir. Oysa hi&ccedil;bir sigorta şirketinde bir başkasının aldığı
ıvazdan &ouml;t&uuml;r&uuml; kavga ve d&ouml;ğ&uuml;ş olmaz.
Kumar iki tarafın, eğer kumar olmasaydı hi&ccedil;bir anlam ifade etmeyecek olan iki ihtimalli bir şey &uuml;zerine bir meblağ koyarak abesle iştigal
etmeleridir. Hangi y&ouml;ntemle ohirsa olsun, oyunları boş bir zaman israfıdır,
kimseye hi&ccedil;bir d&uuml;nya i&ccedil;in faydası olmayan bir şeydir. Mesela kumar en basitinden yazı tura atarak aynanmış olsaydı, yazı tura atmanm, ya da atılan
paranın yazı veya tura olarak d&uuml;şmesinin tek başına ne anlamı olurdu? Ya
da eğer kumar oynamamış olsalardı bu ihtimallerden hi&ccedil;biri bir şeyi değiştirmezdi. Kumar paraya da &ccedil;evrilebilecek bu zaman israfımn &ouml;tesinde
hi&ccedil;bir şeyin artışına da sebep olmaz. Sadece kumar i&ccedil;in belirlenen mal bir
karşılığı olmaksızın el değiştirmiş olur. Kumar insana hi&ccedil;bir g&uuml;ven sağ&shy;
lamaz. Hem iş g&uuml;c&uuml; kaybıyla, hem de yatırıma sevkedilmeyen ve atıl tutulan paralarla ekonomiye makro seviyede zarar verir,
Daha &ouml;nemlisi, kumarda hi&ccedil;bir surette dayanışma ve yardımlaşma
&ouml;zelliği ve niyeti yoktur. Aksine, karşı tarafı mağlı1p etme ve yeme niyeti
vardır. Bu da dayamşmayı değil, kin ve nefreti intac eder.
Kumardaki kaybetme tehlikesini kişiler kendileri ve yok yer~ &uuml;retirler. Sigortayakonu olan tehlike ise iradeler dışında var olmasından korkulan bir şeydir.
Kumarda alınan meblağm hi&ccedil;bir sınırı yoktur. Kumarda insan b&uuml;t&uuml;n
maddi ve ahlaki değerlerini yok edebilir. Sigortada ise belli bir kayıp (risk)
karşılığında ve onun kadar alma s&ouml;zkonusudur.
Piyango ve m&uuml;şterek bahis gibi eğlenceler de bu &ouml;zellikleri itibariyle
kumardan farkı olmayan şeylerdir ve bu y&uuml;zden de onlar da haramdır. Bin-
• 864.
İSLAAI ŞERİATI A&Ccedil;lSINDAN SİGOKJA 1DQf. Dr. Fa m kBeşer
lerce insan bir havuza para atacak, sonunda ise o paranın sadece bir kısmı
sırf bir tesad&uuml;fle, mesela iştirak numarası ş&ouml;yle ş&ouml;yle olanlara verilecektir.
Binaenaleyh, kumar i&ccedil;in s&ouml;ylenen olumsuz şeyler aynıyla bunda da vardır.
Hatta bu ayrı bir şey değil, sadece kumarın vasıtasının değişmesidir. Ya da
kumara bazı hallerde oynayanların becerisi de etki edebilir ama bahis sadece bir tesad&uuml;fe ve iradeleri dışındaki bir olayın olup olmamasına, mesela
filan atın ya da arabanın yarışı kazanıp kazanamamasma g&ouml;re belirlenir.
Sigorta ise b&uuml;t&uuml;n bu temel &ouml;zelliklerde farklılıklar arzeder.
Sigortaya iştirak eden şahıslar kumarda olduğu gibi abesle iştigal etmemektedirler. Sigorta ile birlikte, ma11arına ya da canlarına gelebilecek
bir tehlikenin zararına karşı g&uuml;ven i&ccedil;erisindedirler. Yani bazılarının dediği
gibi, sigortalı bir bakıma yatırdığı primlerle bir g&uuml;ven duygusu satın almaktadır. Sigorta ettirdiği muhtemel tehlike sigortasız olarak vaki olsaydı,
kumarın aksine &ccedil;ok şey değişecekti. Belki de artık &ccedil;oluk&ccedil;ocuğuna bakamayacak ya da. işini kaybedecekti. B&ouml;ylece hem kendisi mutazarnr olacak, hem de yıkılan işler ve akim kalan teşebb&uuml;sler sebebiyle &uuml;lke ekonomisi makro seviyede zarar g&ouml;recek ve bu zarar da herkese dağılmış
olacaktı.
Ve en &ouml;nemlisi, sigorta bir dayanışma ruhu sağlar ve bunu fiilen ger&ccedil;ekleştirir. Sigorta sebebiyle bir g&uuml;ven ve itmi nan hasıl olur. Kumar oynayanlar kazanmak i&ccedil;in oynarlar. Kazanmak i&ccedil;in de karşı tarafın kaybetmesini sağlamak gerekir. Kazanamayan kumarcı bir daha, bir daha
oynar, nihayet d&uuml;şmanlıklar başlar. Sigortalı ise rizikosunu telafi etmek
i&ccedil;in karşı tarafın kaybetmesini isteme ihtiyacında değildir.
&middot;
B&uuml;t&uuml;n bu farklılıklar, sigortanın kumara asla kıyaslanamaması i&ccedil;in
yeter sebeplerdir. imdi bir y&ouml;nden benzerlikleri olması sebebiyle sigortayı
kumar gibi saymak fıkhın ruhuna uymayan bir tutumdur.
3.Ş&uuml;phesiz sigorta akdinde herhangi bir &ccedil;eşidiyle faizin bulunması,
m&uuml;sl&uuml;man adamın ondan şiddetle ka&ccedil;ması i&ccedil;in yeter sebeptir. Hatta başka
sebep aramaya bile gerek yoktur. Zaten sigortanın bir faizli akid oduğunu
ispat etmiş olsalardı, onu caiz g&ouml;nneyenler bunun i&ccedil;in bir başka delil arama
gereği dahi duymazlardı.
Ama faizin &ouml;ncelikle alışverişin bir alternatifi olduğunu bilmemiz gerekir. Bu y&uuml;zdendir ki, m&uuml;şrikler faizi alışverişten ayıramamışlar ve ikisinin de aynı şey olduğıınu s&ouml;ylemişlerdi. Yani faizde de alışverişte de daha
&ccedil;ok kazanma gayesi vardır. Ne var ki, birinde bu gaye meşru yolla, yani
kimseye haksızhk etmeden, diğerinde ise haksız ve zul&uuml;m sayılan bir yo110
tahakkuk eder. Zaten faiz yasağının hikmeti, zulm&uuml; ortadan kaldınnaktır.
Fazla alarak zulmetmeyi, az alarak ya da fazla vererek zulmedilmeyi. Oysa
• 865.
V. OTURUM 1 SİGORTA
sigorta daha &ccedil;ok kazanma gayesiyle değil, kaybetmeme gayesiyle &ccedil;alışır ve
zul&uuml;m i&ccedil;ermez.
&middot;
İkinci olarak ribada mutlak ziyadelik olduğunu, riba kelimesinin de
k&ouml;k&uuml; itibariyle buna delalet ettiğini, oysa sigortada b&ouml;yle mutlak bir fazlalığın bulunmadığını g&ouml;z&ouml;n&uuml;nde bulundurmamız gerekir. Zaten faizin tariflerine baktığımızda da aradaki fark a&ccedil;ık olarak g&ouml;r&uuml;n&uuml;r: Serahsl'ye g&ouml;re
riba: Alışverişte .bir bedel karşılığı olmaksızın şart koşulan fazlalıktır.
(Mebs&uuml;t 12/109, Fazl ilahi 25), İbn&uuml; 1-Arab! ye g&ouml;re: Bedelsiz her t&uuml;rl&uuml; fazlahktır. (Ahkam 1/242, fazl ilah! 26), İbn Kudame ye g&ouml;re: Belli eşyadaki
fazlahktır. (Muğn1,4/3, Fazl ilah!, 26)
En tutarlı olanlarından se&ccedil;tiğimiz bu tariflerden de anlaşılacağı &uuml;zere
ribada ittifak edilen husus, bir fazlalığın ve de bedelsiz, yani haksız olarak
tahakkuk etmesidir. Oysa sigortada b&ouml;yle mutlak anlamda bir fazlalık yoktur.
İkinci ittifak edilen nokta, ribadaki bu fazlalığın şart koşulan bir fazlalık olmasıdır. Ancak bu şart koşmanın mezk&uuml;r olması gerekmez, bu bedelsiz fazlalığın &ouml;rfen ve team&uuml;len şart g&ouml;r&uuml;lmesi yeterlidir. Belki de faizi
diğer muamelelerden ayıran en &ouml;nemli &ouml;zeUiği işte bu şart koşulan fazlalıktır. Yoksa alışverin her t&uuml;rl&uuml;s&uuml;nde de fazlalık vardır ama bu bedelsiz
bir fazlalık değildir. Karzın iadesinde bir hediye takdim edilebilir, ama bu
şart koşulmadığı i&ccedil;in faiz değildir. Demek ki, faizi faiz yapan hem bedelsiz
bir fazlalık, hem de bu fazlalığın lafzen, ya da b&uuml;kmen şart koşulmuş olmasıdır. Aynca riba; misliyyattan olan değerlerin aynı cinsten alanlarının,
satışlannda zaman fakt&ouml;r&uuml;ne g&ouml;re meydana gelen değişmedir diyebiliriz.
4. Sigortada haksız tazminin olması m&uuml;mk&uuml;n değildir. Zira, sigartacı
hem alacağını, hem de &ouml;deyeceğini &ccedil;ok ince hesaplarla bilmektedir. O &ouml;de. meleri bilerek, hesaplayarak ve isteyerek yapmaktadır. Kaldı ki, bunun
benzeri başka meşru akidler de vardır. Kefalet ve muvalat akdi bunlardandır. Nitekim Hanefi, Malik! ve Hanbell1ere g&ouml;re, mechul bir borca
kefil olmak sahihtir ve kefil, gerektiğinde bu borcu &ouml;der. Nasıl bu bor&ccedil; sadece kefaletle lazım olmuş ise, sigortaemın &ouml;deyeceği de &ouml;yledir.
5. G&uuml;ven verme gibi subjektif şeylerin satılamayacağına dair bir delil
yoktur. Aynca g&uuml;ven duygusu diğer b&uuml;t&uuml;n hayırlann ve değerlerin başında
gelir. Her t&uuml;rl&uuml; gelişim ve &uuml;retim ona bağlıdır. Dolayısıyla g&uuml;ven duygusu
bir menfaattır. Menafiin de &ccedil;oğu İslam hukuk&ccedil;usuna g&ouml;re mal gibi m&uuml;tekavvim olduğu bir ger&ccedil;ektir. Sonra bir bek&ccedil;inin bir &ccedil;obanın yaptığı şey
nedir? insaniann sadece g&uuml;ven i&ccedil;erisinde bulunmalarını sağlamak değil
l midir? Oysa b&ouml;yle bir akid herkese g&ouml;re caizdir. &Ouml;yleyse bek&ccedil;i aldığı parayı
\ neyin karşılığında almaktadır? Bir tehlikeyi savdığında onun karşılığıdır
\ denebilir. Ama aylarca o muhtemel tehlike vaki olmasa bek&ccedil;i yine &uuml;cret ala-
L
• 866 •
iSLA!ıi ŞERİATI A&Ccedil;lSINDAN SİGO [(fA 1Do&ccedil;. Dr. Fantk Beşer
caktır
ve g&ouml;r&uuml;n&uuml;rde bunun bir karşılığı yoktur. Oysa onun sebebiyle insanlar rahat uyumaktadırlar. İşte sigorta da bunun gibidir. Onun hep ayrı
bir akid olduğunu g&ouml;z&ouml;n&uuml;nde bulundurmaz sak, şu y&ouml;n&uuml;yle şu tasarrufa benziyor, &ouml;yleyse onun h&uuml;km&uuml;ndedir ... der dururuz.
G&uuml;venin bir hayır işi olduğunu s&ouml;yleyerek satışının caiz olmadığını
s&ouml;ylemenin de hi&ccedil;bir delili yoktur. Bu sadetde tartışmaya değ:ıııeyecek
kadar konuyla ilişkisizdir.
(&quot;
6.Sigortanın, hatta hayat sigortasmm, takdir-i ilahiye bir adem-i rıza,
bir kabu11enmeme olduğunu s&ouml;ylemek de b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle g&uuml;l&uuml;n&ccedil;t&uuml;r. Bunu birileri belki de muziplik olsun diye s&ouml;ylemişlerdir. Yoksa, Hz. &Ouml;mer'in (ra)
dediği gibi, Allah m (cc) bir kaderinden diğerine sığınmak caiz olmayan bir
şey değildir. Yağınurdan kardan etki1enmemek i&ccedil;in evine &ccedil;atı yaptıran,
kışın rahat etmek i&ccedil;in odun, k&ouml;m&uuml;r ve yiyecek biriktiren, hatta tedavi
olmak i&ccedil;in ila&ccedil; satmalan insanın kadere karşı geldiğini s&ouml;ylemek ne ise, sigortah olanın da kadere karşı geldiğini s&ouml;ylemek odur. Bunun &uuml;zerinde
fazla s&ouml;z s&ouml;ylemenin hi&ccedil;bir gereği yoktur.
lll. SONU&Ccedil; VE M&Uuml;LAHAZALAR
Buraya kadar verdiğimiz bilgilerden varacagımız sonu&ccedil;ları şu m&uuml;lahazalarla &ouml;zetiernemiz m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r:
Birinci M&uuml;lahaza: Malına ve canına karşı g&uuml;ven i&ccedil;inde olma duygusu insanın fıtratmda bulunan bir ihtiya&ccedil;tır. Sigorta akdi b&ouml;yle bir ihtiyacın karşılanması d&uuml;ş&uuml;ncesiyle doğ:ıııuştur. &Ccedil;ıkışı itibariyle sigortanın
gayesi g&uuml;ven ihtiyacını karşılamaktır. Son vardığı nokta itibariyle fantazi
ve haram sayılabilecek sigorta t&uuml;rlerinin bulunmasma karşılık, asıl itibariyle sigorta İslami bir m&uuml;essesedir denmese dahi, İslilma aykm de'gıldır;-ya da Islama aykm-YifnTeri-ii;icl&quot;Errilebilir denebilecek bir m&uuml;essesedir.
&Ccedil;&uuml;nk&uuml; gayrı İslami olan y&ouml;nleri akdin kendisinden değil, i&ccedil;inde bulunduğu
sistemleı-le olan entegrasyonundan kaynaklanmaktadır. Bug&uuml;n mevcut sigortadan yararlanmak, aynı zamanda Allah Rasul&uuml;'n&uuml;n Cahiliyet kurum .ve
uygulamalarım alırken izlediği yoldur. O bunların bir kısmını olduğu gibi
almış, bir kısmını tadil eylemiş, bir kısmını da tamamen reddetmiş tir.
Pek &ccedil;ok &ccedil;eşidi a&ccedil;ısından sigortada, iddia edildiği gibi; faiz, garar,
kumar vb. olumsuzluklar ya hi&ccedil; yoktur, ya da bunlar uygulama bakımından
giderilebilecek boyuttadır. Sigortayı ele alan fukahanm &ccedil;oğu bu konuda gereksiz tekell&uuml;flere gitmiş ve delil olmayacak pek &ccedil;ok malzerneye tutunmuş
olarak g&ouml;r&uuml;nmektedirler.
İkinci M&uuml;lahaza: Sigortayapar&ccedil;alar halinde bakanlar ve onu fıkhın
meseleleriyle kıyaslayanlar, ya da diğer bir ifade ile, ona yakından ve b&uuml;y&uuml;te&ccedil;le bakanlar onu reddetmekte, bir k&uuml;l olarak, ve makasıd-ı şeriayı d&uuml;-~-~- --~-&middot;-&middot;&middot;&middot;-- &quot;_,.
• 867
o
.
.
\ 1•
OTURUM 1 SİGORTA
ş&uuml;nerek, ya da uzaktan ve kuşbakışı olarak bakanlar ise onu caiz g&ouml;rmektedirler.
&Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; M&uuml;lahaza: Bununla birlikte sigorta bu boyutlarıyla Batı
Medeniyetinin ve onun bir &uuml;r&uuml;n&uuml; olan kapitalizmin bir ihtiyacı olarak doğ&shy;
muştur. Bir İslam &uuml;lkesinde durum elbette farklı olacaktır. &Ouml;yle bir &uuml;lke olsaydı orada sigortanın alternatifleri olan kurumlar değişik olacaktı ve biz
onların kurumsa11aşmasının tatbiki ile ve &ouml;zelliklerini anlamakla meşgul
olacaktık
D&ouml;rd&uuml;nc&uuml; M&uuml;lahaza: İslam &uuml;lkesinde birlayetten beri varolan kurumlardan &ouml;zet olarak yukanda s&ouml;zettik ve bunların başta akile olmak
&uuml;zere, zekat, kasame, muvalat akdi, ve kısmen de değişik maksatlı vakıflar
olduğunu anlattık Bunların kapsamları, şemsiyelerine aldıkları rizikolar ve
&ccedil;alışma sistemleri a&ccedil;ısından farklı oldukları da bir ger&ccedil;ektir. Burada onların bu y&ouml;nlerini .anlatabilmemiz m&uuml;mk&uuml;n değildir. Şimdilik İslamda Sosyal G&uuml;venlik adlı doktora &ccedil;alışmamızda bu konulara değişik a&ccedil;ılardan
temas ettiğimizi bildirmekle yetinelim. Şunu de ekleyelim ki, n&uuml;fus arttık&ccedil;a, bilim, teknoloji ve başkalarla olan iHşkilerinıiz geliştik&ccedil;e, m&uuml;sl&uuml;manların bu mevcut akitleri geliştirnıeleri, yenilerini kurınaları ve baş&shy;
kalarının kurduklarından uygun olanlarını, gerekirse ayıklama yaparak
ıslah edip kullanmaları da m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r.
Bu s&ouml;z&uuml;n&uuml; ettiğimiz İslami kurumların &ccedil;are aradığı olumsuzlukları
g&ouml;z&ouml;n&uuml;nde bulundurduğumuz zaman, İslam hukuku a&ccedil;ısından riskleri;
a.İnsan İlınıalinden kaynaklanan yaralama ve &ouml;l&uuml;nıler, b.Tabii olumsuzluk
ve afetler diye ikiye ayırabiliriz. Birinci gruptaki riskler i&ccedil;in başta akile ve
kısmen de kasanıe, ikinci gruptaki riskler i&ccedil;in ise b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de zekat birer
sigorta g&ouml;revi g&ouml;r&uuml;rler. Birinci grup i&ccedil;in yukanda verdiğimiz &ouml;rneklerle,
. zekatın kapsadığı riskler i&ccedil;in ise, İslamda Sosyal G&uuml;venlik adlı eserİnıize
havale etmekle yetineceğiz.
Ancak bu kurumlar hi&ccedil;bir zaman bug&uuml;n&uuml;n sigortasının kapsadığı
riskleri kapsanı az. Ayrıca &ouml;zellikleri de. farklıdır. Binaenaleyh, İslam hukuku ile idare edilen bir &uuml;lke olsaydı orada da insanlar g&uuml;n&uuml;m&uuml;zdeki sigortalara benzer sigortalara ihtiya&ccedil; duyacaklardı.
Beşinci M&uuml;lahaza: Başta ticaret olmak &uuml;zere pek &ccedil;ok ilişkinin globalleştiği bug&uuml;n&uuml;n d&uuml;nyasında ticari sigortanın bulunmanıası başlı başına
bir riziko teşkil eder ve m&uuml;sl&uuml;manların ekonomik a&ccedil;ıdan nıağlubiyetini
sonu&ccedil; verir. Ekonomik a&ccedil;ıdan nıağlup olan nıi11etlerin hi&ccedil;bir sahada &uuml;st&uuml;nl&uuml;ğ&uuml;nden s&ouml;zedilenıez. Nitekim Hz. Peygamber'in m&uuml;cadelesinde ekonomik savaşın &ouml;nemli bir yeri vardır. Bedir Savaşı &ouml;ncesi Şam ticaret yolunun kesilmesi, Medine ye gelen m&uuml;sl&uuml;manların ayrı bir pazar kurarak
• 868 •
iSUıM ŞERJAn A&Ccedil;lSINDAN SİGOJ(J'Af Do&ccedil;. Dr. Fantk Beşer
oradaki ticareti meşru yollarla kısa zamanda ele almalan ve pek &ccedil;ok savaşın ilk m&uuml;sl&uuml;manların mali g&uuml;c&uuml;yle finanse edilmesi bunu g&ouml;sterir.
Bug&uuml;n sigortayı kabul etmeyen .bir tacir &uuml;rettiği malı ihra&ccedil; ederse batar ya
da batırıhr. Başka &uuml;lkelerden mal almaya kalkarsa bunu kimse kabul
etmez. N eticede ticaret olmaz. Oysa &uuml;lkelerarası ticaret İslam siyasetinin
&ouml;nemli bir par&ccedil;ası ve vasıtasıdır. Binaenaleyh, bug&uuml;n sigortaya ihtiya&ccedil; olmadığım s&ouml;ylemelş. anlamsızdır ve sigorta bu bakımdan aynı zamanda bir
zarurettir.
Altıncı M&uuml;lahaza: Sigortanın hi&ccedil;bir &ccedil;eşidiyle caiz olmadığım s&ouml;ylemenin anlamı ve mesnedi yoktur. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; zekatın fonksiyonu bug&uuml;n risk
olarak kabul edilen pek &ccedil;ok olayı sigorta etmektir. Keza, yııkarıda g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z gibi, akilenin ve kasamenin de yaptıklan aynı şeydir. &Ouml;yleyse fark
olsa olsa bu İslami kurumlarla, modern sigorta kurumlan arasındaki &ccedil;alışma ve kapsamda bulunabilir. Bu noktada da sosyal sigortalar ve dayanışma sigortalan a&ccedil;ısından h&uuml;km&uuml; değiştirici bir farkın bulunmadığını
g&ouml;rd&uuml;k. Bunlarla ticari sigortalar arasındaki farkın ise &ouml;ze taalluk etmediğini anlatmaya &ccedil;alıştık. Bu durumda prensip olarak sigortanın h.er &ccedil;eşidiyle caiz olduğıı anlaşılmış olur.
Yedinci M&uuml;lahaza: Bug&uuml;n i&ccedil;inde bulunulan şartlarda m&uuml;sl&uuml;manların konu a&ccedil;ısından iki alternatifleri vardır:
1. Bir y&ouml;nden i&ccedil;inde bulundukları &uuml;lkenin gerek sosyal g&uuml;venlik kurumlanndan gerekse &ouml;zel sigortalarından, a&ccedil;ık bir mefsedet taşımıyorlarsa,
yararlanmak.
2. Diğer y&ouml;nden de muhatap oldukları kanunlar elveriyorsa, daha
İslami alternatifkurumlar kurmak.
Biz şimdiye kadar hep birinci alternatif &uuml;zerinde konuştuk ve onun
da başlı başına bir ge&ccedil;iş d&ouml;nemi kurumu olarak m&uuml;sl&uuml;manların iştirakine
engel olacak d&uuml;zeyde mefsedet i&ccedil;ermediğini, aksine, maslahat y&ouml;n&uuml;n&uuml;n,
mefsedetinden ağır bastığım anlatmaya &ccedil;alıştık. İslam da olsaydı b&ouml;yle yapm&middot;dı, demek istemiyoruz. Ama bug&uuml;n m&uuml;sl&uuml;manlar da bu sigorta kurumlanndan yararlanabilirler, hatta yararlanmalıdırlar, diyoruz. Bunların
her ha1&uuml;karda haram olduğıınu s&ouml;yleyenierin delillerinin ikna edici olmadığını iddia ediyoruz.
Sekizinci M&uuml;lahaza: Burada şunu da ilave etmeliyiz: İlgin&ccedil; ve de
&ccedil;ok a&ccedil;ık bir tenakuzdur ki, ticari sigortalan, hedefi kazan&ccedil;tır diye caiz g&ouml;rmeyen hemen b&uuml;t&uuml;n fıkıh&ccedil;ılar, sosyal sigortalan ve dayanışma sigortalanm, hedefi yardımlaşmadır diye caiz g&ouml;rmektedirler. Oysa. aralarında, yukarıda işaret ettiğimiz gibi, bazı farklar bulunmakla beraber,
h&uuml;k&uuml;m değişikliğine medar olacak b&ouml;yle cevheri bir fark yoktur. &Ccedil;&uuml;nk&uuml;:
• 869.
J
V. OTURUM 1 SİGORTA
Sosyal sigortaları devlet organize etmekte ve topladığı primleri gerekirse yine ticari faaliyetlerde &ccedil;alıştırmaktadır.
Bu sigortaların da bir kurumu, &ccedil;alışanları ve bunların giderleri olmaktadır. B&uuml;t&uuml;n bu harcamalar sigartahların verdikleri primlerden karşılanmaktadır.
Yine bu sigortalarda da veren ne kadar vereceğini, bir ıvaz alıp alamayacağını, alsa da bunun ne kadar olacağını bilememektedir. Mesela bazıları sosyal sigortaların sigorta ettiği risklerden olan hastalık sigortasına
&ouml;m&uuml;r boyu prim yatırıp hi&ccedil;bir karşılık almayabilirken, bazıları da bug&uuml;n yatırıp yarın &ouml;m&uuml;r boyu yatıracağının birka&ccedil; katı hastalık gideri&middot; alabilmektedir.
Dayanışma (m&uuml;t&uuml;eD sigortalarına iştirakin de caiz olduğu s&ouml;ylenir.
Oysa onun da bu a&ccedil;ıdan bir farkı yoktur. Bir defa g&uuml;n&uuml;m&uuml;zde artık hi&ccedil;bir
sigorta şirketi b&uuml;y&uuml;k riskleri tek başına karşılayamamakta ve tıpkı sigartah
bir fert gibi bir &uuml;st sigortaya (m&uuml;kerrer sigorta, reasurance) iştirak etmek
zorunda kalmaktadır. Binaenaleyh, başlangı&ccedil;ta iştirak edilen sigorta t&uuml;r&uuml;
dayanışma sigortası dahi olsa; sonucu itibariyle ticari sigorta olacak ve
h&uuml;k&uuml;m yine aynı olacaktır.
Diğer y&ouml;nden bu sigorta nihayet bir kurum olacak ve işini y&uuml;r&uuml;tenleri
bulunacaktır. Onlar da hayatlarını idame ettirebilmek i&ccedil;in maaş alacaklar
ve bu maaşa sigorta primlerinden başka kaynak bulunamayacaktır. Bu
kurum işler ve rekabet edebilir hale gelebilmek i&ccedil;in &ccedil;alışanları &ouml;zendirilecek ve işleri cazip kılınacaktır. Bu da ancak onlara dolgun &uuml;cret verilmekle m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Bu &uuml;cretin bir sınırı yoktur. Sınırı olmayan &uuml;cret &ccedil;alışanlar hesabına aynı zamanda kazan&ccedil; demektir. Neticede ticari
sigortalarla bu a&ccedil;ıdan aralarındaki fark sadece onlarda işletenierin ka.zancının be11i olmaması ve kazancı kendilerinin be1ir1eme1eri, herikinde ise
kazancın belli olmasıdır.
Zekatta da benzer durum vardır. Zekat kurumunun memurları maaşlarını topladıklan zekattan alırlar. Oysa zekat belli rizikolan sigorta
etmek i&ccedil;in var olan bir kurumdur. Binaenaleyh, ticari sigortaların ticaret
ediyor olmaları başlı başına akdi ifsad eden bir durum değildir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bu
&ccedil;ok kişiyi ilgilendiren bir organizasyon işidir. Bu işi bilen insanlar &ccedil;ıkıp, biz
sizin aranızda şu şu konularda bir dayanışma ve riziko taksimi m&uuml;essesesi
kurar ve işietiriz ama bunu şu bedelle yaparız diyebilirler. Bunda bir sakınca yoktur. Bir başkaları da &ccedil;ıkar, biz aynı işleri şu kadar ucuza yaparız
derler. B&ouml;ylece rekabet ortamı doğar ve işin maliyeti, ger&ccedil;ek bedelini bu1ma
noktasına kadar d&uuml;şer. Sigorta&middot; şirketlerinin şimdi &ccedil;ok kazanıyor olmaları,
bu işi yapaniann yeterli sayıda bulunmamasındandır. Bu istikrar d&uuml;zeyine
• 870.
isıJ..Af ŞERİN'l A&Ccedil;lSINDAN SİGOKTA 1Do&ccedil;. Dr. Fanık Beşer
indikten sonra da zaten dayanışma sigortalanyla aynı noktaya gelmiş olurlar.
İkinci alternatif, m&uuml;sl&uuml;maniann mefsedeti daha az, ya da maslahatı
daha fazla olan dayanışma sigortalarını kurup işletmeleri ve diğerleriyle rekabet eder d&uuml;zeye getirmeleridir. &Uuml;lkemiz i&ccedil;in bunun &ccedil;alışma &ouml;rneği, yukarıda s&ouml;z&uuml;n&uuml; ettiğimiz ve kooperatİf usul&uuml; &ccedil;alışan m&uuml;t&uuml;el (m&uuml;tekabil) sigortalardır. Bunlar elbette ticari birer işletme olarak diğerleriyle
yarışabilme
durumunda değildir. Ancak toplanılan primierin nemalandırılıp, bir yolla iştirak&ccedil;ilere iade edilmesi ve de işletme payının biraz
y&uuml;ksek tutulması, &ouml;yle anlaşılıyor ki, bu t&uuml;r sigortaları da &ccedil;alışabilir hale
getirecektir. Son g&uuml;nlerde bunun &uuml;mit verici &ouml;rnekleri g&ouml;r&uuml;lmektedir. Epeyce zamandan beri de Malezya, Pakistan, Sudan ve İran gibi m&uuml;sl&uuml;man &uuml;lkelerde uygulanmakta ve istikbal vadedici sonu&ccedil;lar alınmakta idi.
Şu noktayı da g&ouml;zden ırak tutmamak gerekir ki, bir kurumun İslami
olabilmesi ve İslamın istediği sonu&ccedil;ları verebilmesi onun İslami bir ortamda
bulunmasma ve İslamın diğer b&uuml;t&uuml;n kurumlarıyla gerekli entegrasyonu
kurmasına bağlıdır. Ayrıca verimli olup olmayacağı, İslamın kendi paradigmasma g&ouml;re değerlendirilmesiyle anlaşılabilir. Kapitalist bir ortamda
İslami bir kurum y&uuml;r&uuml;meyebilir. Bu onun yetersiz ve gereksiz olduğunu g&ouml;stermez.
Dokuzuncu M&uuml;lahaza: Bug&uuml;n &ouml;zellikle sigorta ettiren a&ccedil;ısından sigortanın sıhhatinde bir problem yoktur. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; onun sigartacı ile direkt bir
ilişkisi bulunmamaktadır. Durum sadece; sigortalımn, kendisi i&ccedil;in hayati
bir değeri bulunan bir varlığının elden &ccedil;ıkması halinde doğacak olumsuzluktan korkmasıyla, kendisi gibi olanların oluşturduğu bir dayanışma
havuzuna ortak olması, oraya hibe anlamı taşıyacak bir bedelle katılması,
b&ouml;ylece oradan benzer tehlikelere yapılacak yardımı hak etmesinden ibarettir. &Ouml;yle ki, bu organizasyonu kabul edip oraya prim yatıran ortağın, primini yatırdığı andan itibaren vermiş olduğu meblağla irtibatı kopar ve o
kendi m&uuml;lkiyetinden &ccedil;ıkar. Tıpkı zekatta olduğu gibi. Bilindiği &uuml;zere, I:Iz.
Peygamber e takdim ettiği yemeğin zekat malından olduğunu hatırlatan birısme o:
Senin i&ccedil;in zekattı ama benim i&ccedil;in hediye oldu diye buyurmuşlardır.
Yani aralarında bir konuda dayanışma oluştunnak isteyen birtakım
insanlar, bu dayanışma ameliyesinin organizasyonunu bu işin koropetanı
olan bir şirkete &uuml;cretle yaptırmaktadırlar. Sigortacı, aldığı &uuml;creti bu havuzun ve bu ameliyenin organizasyonu karşılığında almaktadır. Bu &uuml;cretin
az ya da &ccedil;ok olması karşılıklı rızaya bağlıdır ve akdin sıhhatini etkilemez.
Bundan topladığı, yani hakettiği ve arbk kendi m&uuml;stakil m&uuml;lk&uuml; olan &uuml;cretlerle gidip faiz gibi haram işler &ccedil;evirmesi, ikincil bir konudur ve sigartah
o
871 •
V. OTURUM 1 SİGORTA
ile olan akdini hukuki y&ouml;nden bozmaz. M&uuml;sl&uuml;man ı&ccedil;ın sadece haramzadeleri g&uuml;&ccedil;lendirmernek gibi ahlak! bir g&ouml;rev kalır. Tıpkı i&ccedil;ki satan bir
d&uuml;kkandan alışveriş yapmak, y~ da i&ccedil;ki &uuml;reten fabrikaya &uuml;z&uuml;m satmak gibi.
Ger&ccedil;i m&uuml;sl&uuml;manın bundan da ka&ccedil;ınması gerekir. Ama ortada hayatı bir ihtiya&ccedil; varsa ve onlann alternatifi de yoksa m&uuml;sl&uuml;man, aslı itibariyle sahih
olan bu alışverişi yapmak zorunda kalacaktır. Ne var ki, bir taraftan da
ahlaki y&ouml;nden dahi sağlam olan kendi m&uuml;esseselerini kurmakla uğ&shy;
raşmalıdır. İşte sanıyorum son dayanışma sigortalan teşebb&uuml;sleri bunun
bir &uuml;r&uuml;n&uuml;d&uuml;rler.
Sigortada bug&uuml;nk&uuml; haliyle bazı olumsuzluklarm bulunduğu da bir
ger&ccedil;ektir. Sigorta ettirdiği değerini kasten imha etmek, yakmak, yuvarlamak, b&ouml;ylece etrafa dahi zarar vermek vb. Ama bu t&uuml;r hukuki suiistimallerin her hal&uuml; karda bulunabileceğini de bilmemiz gerekir. Ayrıca
bunların toplumu oluşturan insan tipiyle .ve ahiakla ilişkili olduğunu, bunlardaki d&uuml;zelmeye paralel bu olumsuzlukların da azalacağını s&ouml;ylemek
m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Hukukun ineelmesi ve tespit imkanlannın &ccedil;oğalmasıyla bu
t&uuml;r olaylarm asgariye inme temay&uuml;l&uuml;nde bulunduklan da bir ger&ccedil;ektir_.
Onuncu M&uuml;lahaza: Her &ccedil;eşidiyle sigortanın caiz ya da haram olması
en azından tartJşmalı bir konudur, muhtelefun fihtir. Bu kabil konularda
aslolan maslahattır, bir y&ouml;n&uuml;yle de ilgili insanın kalp itmi'nanıdır. Delilleri
ve s&ouml;ylenenleri dinledikten sonra kalbi bir y&ouml;nde rahat olan kimse &quot;Bir kez
de kalbinize sorun&quot; hadisine uyarak o y&ouml;nde hareket eder. Karar ve fetva
durumunda olan insanlar da &uuml;mmetin maslahatını d&uuml;ş&uuml;nerek hareket ederler. Eğer maslahat cevazı doğı:ultusunda ise o y&ouml;nde, değilse aksi y&ouml;nde
karar ve fetva verirler. Doğrusu biz b&uuml;t&uuml;n deli11eri ve de makasıdı g&ouml;z&ouml;n&uuml;nde bulundurduğumuzda, aksini istediğimiz halde, caiz olduğu nok. tasında ikna olduk.
Şu da bir g~r&ccedil;ektir ki, sigortanın haram olduğunu s&ouml;yleyenıerin g&ouml;&uuml;şleri g&ouml;z&ouml;n&uuml;nde bulundumlsa dahi bu haramlığın lizatihi bir haramlık olıadığı a&ccedil;ıktır. B&ouml;yle liğayrihi haram olan konularda umumi ihtiya&ccedil; bulunduğunda maslahata bakarak ve umumi ihtiyacı zaruret sayarak
cevazına h&uuml;kmedilir. Oysa biz yine de hatırıatıyoruz ki, sigorta akdi, iddia
edilen gayri meşru akitlerden hi&ccedil;birisi değildir, belki başlıbaşına bir dayanışma akdidir ve b&ouml;yle cemaatın ve kamunun yaranna olan akitlerde diğerlerinde caiz olmayan bazı hususlar caiz olabilir.
Aynca h&uuml;k&uuml;mler illetlere g&ouml;re verilir, ama h&uuml;k&uuml;mlerin gayesi onlann
hikmetlerinin ger&ccedil;ekleşmesidir. Buna g&ouml;re ilietin nasla ya da icma ile mevcut olduğu her konuda değişiklik olmaksızın aynı h&uuml;k&uuml;m verilir. Bu bir hukuki zorunluluktur. Ama ilietin ictihadla ve de farklı farklı belirlendiği yerlerde hikmetin bulunup bulunmadığına bakılır ve hikmet doğrultusunda
G
• 872
o
iSl.Aıll ŞERİA77 A&Ccedil;lSIND/ıN SİGOJ(J'Af Do&ccedil;. Dr. Famk Beşer
h&uuml;k&uuml;m verilir. Mesela kumar olduğu belli bir tasarrufa, d&uuml;şmanlık ve buğz
intac edip etmediğine bakılmaksızın haram h&uuml;km&uuml; verilir ama kumar olduğunda ittifak edilmeyen bir tasarruftın haram olması, bu sonu&ccedil;ları doğurmasıyladır. Bu noktadan bakıldığında sigortada kumar, faiz vb, haramların hi&ccedil;birisinin doğurduğu sonu&ccedil;lar bulunmamaktadır. Dolayısıyla
sigortanın caiz g&ouml;r&uuml;lmesi, o tasarrufların haram kılınmasının hikmetlerine
bir halel vermemektedir. &Ouml;yleyse onun da haram olmaması gerekir.
Onbirinci M&uuml;lahaza: Hangi &ccedil;eşidiyle olursa olsun, sigorta bir topluluğu ilgilendirdiği, b&ouml;yle durumlarda ise kargaşanın ve haksızlıkların olması kuvvetle muhtemel bulunduğu i&ccedil;in sigorta kurumlarının ya devlet teşekk&uuml;lleri olması, ya da m&uuml;rakabesinin devlet tarafından y&uuml;r&uuml;t&uuml;lmesi
esastır. Zekata, akileye, kasarneye vb kurumlara bakıldığında ve de tebaasma g&uuml;ven oluşturıııanın bir devlet g&ouml;revi olduğu hatırlandığında bir
İslam &uuml;lkesinde sigorta kurumlarının tercihen kamu kurumu olacağı s&ouml;ylenebilir. Ama bu durum, &ouml;zel teşebb&uuml;slerin bulunmasına damani değildir.
&Ouml;zel teşebb&uuml;slerin bunda başarılı olmasının da iki yolu vardır: Ya m&uuml;teşebbisler ve organizat&ouml;rler ayl).ı kişiler olur ve karlarım rekabet ve serbest
piyasa esaslarına g&ouml;re ayarlarlar. (Sonu&ccedil;ta ticari sigortalar ortaya &ccedil;ıkar).
Ya da m&uuml;teşebbisler bu ihtiya&ccedil;larını &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; kişilere ihale ederler ve işlerin
aksamadan y&uuml;r&uuml;mesi i&ccedil;in de onların &uuml;cretlerini cazip kılarlar. (Sonu&ccedil;ta dayanışma sigortaları ortaya &ccedil;ıkar).
Onikinci M&uuml;lahaza: Sigortaya caiz derken bunu son derece sınırsız
ve mutlak anlamda s&ouml;ylemediğimiz a&ccedil;ıktır. Bug&uuml;n varolan ve her g&uuml;n bir
yenisi ortaya &ccedil;ıkan değişik risk anlayışlarının hepsini kabul etmek sonu&ccedil;ta
bizi ger&ccedil;ek kumara ya da faize g&ouml;t&uuml;rebilir. Riski ancak; insan i&ccedil;in mevcut
ve m&uuml;tekavvim bir değer olan ve kaybolması halinde madden ya da manen
zarara uğrayacağı bir şeye gelecek hale] olarak anlamalı ve karşılığında sigoı&middot;ta kurumundan g&ouml;receği yardımı da onun kaybıyla denk tutmalıdır. Aksi
halde kumara ger&ccedil;ekten d&uuml;ş&uuml;lm&uuml;ş olur.
Mesela kişinin ticaretinde umduğundan az kar etmesi bir risk değildir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bunda mevcut bir şeyin kaybı s&ouml;zkonusu değildir. Gireceği imtihanda kazanamaması, birisinin gelmesi ya da gelmemesi risk olarak g&ouml;r&uuml;lemez. Bu ve benzeri hususları sigorta etmek kumara ve m&uuml;şterek balıise
g&ouml;t&uuml;r&uuml;r. İnsanın &ccedil;ocuğunun doğması bizzat risk değildir. Ama doğum, birtakım masraflara badi oluyorsa risk olabilir. Bir kadının yaşlandık&ccedil;a g&ouml;ğ&uuml;slerinin tabii olarak p&ouml;rs&uuml;mesi, ya da bacaklarının deforme olması, eğer
bunların meşru bir getirisi yoksa, risk sayılamaz. Ama g&uuml;&ccedil;ten d&uuml;şmesi ve
zaruri ihtiya&ccedil;larını karşılayamaz hale gelmesi bir risk olabilir. Keza, kasdi
cinayetlerin diyetini &ouml;demede bir risk b&ouml;l&uuml;ş&uuml;m&uuml; olamaz. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bu d&uuml;ş&shy;
manlık ve g&uuml;nahta yardımlaşma demektir ve cinayetleri teşvik eder .
• 873.
V. OTURUM 1 SİGORTA
&uuml;n&uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; M&uuml;lahaza: Hayat sigortası denilen uygulamanın, kadere
karşı gelme demek olmadığını yukanda s&ouml;yledik. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bu; ben filan tarihe
kadar &ouml;lmemek karanndayım. Buna rağmen Allah beni &ouml;ld&uuml;r&uuml;rse bunu beklenmedik bir olay, bir risk sayanm, demek değildir. Belki, ben &ouml;l&uuml;rsem
benim sebebirole gelmekte olan fayda kesilir ve bundan yararlananlar zarar
g&ouml;r&uuml;r, b&ouml;ylece onlann zararlarını telafi etmiş olurum, d&uuml;ş&uuml;ncesiyle baş&shy;
vurulan bir sigortadır. ,Piğer bir ifade ile Hayat Sigortası hayatı garanfi.
etmek değildir. &Ouml;l&uuml;mde~gacak zararlan telafi etmektir. Dolayısıyla bu,&middot;-~:raaada y:iikmdaki risk anlayışına bağlı kalmmalıdır. Neticede intihar gibi
olaylar, risk kavramı i&ccedil;erisine alınamaz. Bu kabil durumlar sek&uuml;ler sigorta
anlayışlarmda dahi hesaba katıİmıştır. (bk. Rayegan 208). Onun i&ccedil;in bu sigorta t&uuml;r&uuml;ne Hayat Sigortası demek yerine, Zerka'nın isabetle teklif ettiği
gibi, &Ouml;lfim Sonrası Sigorta ya da Aile Sigortası demek gerekir.
~
.
&quot;&quot;&quot;&quot;',.,...
Hayat Sigortası bir bakıma, Sakiliakla y&uuml;k&uuml;ml&uuml; bulunduğu kişileri
&ouml;l&uuml;m&uuml;nden sonra&middot; d&uuml;ş&uuml;nen bir adamın, b&ouml;ylelerine yardım edecek bir havuza ortak olması ve onların bundan yararlanmasını sağlamasıdır.
Ya da belli bir yaşa gelenlere, artık kazanma zorluğu &ccedil;ekecekleri i&ccedil;in,
toplu bir tazminat veren ya da maaş bağlayan bir sigortaya iştirak eden birisi de b&ouml;yle bir risk karşılığında bedel alacaktır. Yoksa verdiği primiere
g&ouml;re yapılacak faiz hesabıyla değil.
Ama b&uuml;t&uuml;n bunlara rağmen Hayat Sigortasında İslamın onaylamayacağı uygulamalar bulunablir. M&uuml;sl&uuml;manlar da zaten bunları kabul
etmek zorunda değillerdir.
----
-
• ••
o
874.
Download