T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI İstanbul Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Kliniği Klinik Şefi: Dr. Gönül AYDOĞAN ÇOCUKLUK ÇAĞI ARTRİTLERİNİN ETYOLOJİSİ UZMANLIK TEZİ Dr. Neslihan KIPLAPINAR İSTANBUL 2009 1 İÇİNDEKİLER KISALTMALAR ÖNSÖZ GİRİŞ VE AMAÇ 1. GENEL BİLGİLER 1.1. ÖYKÜ 1.2. FİZİK MUAYENE 1.3. LABORATUAR 1.4. AYIRICI TANI 1.5. İNFLAMATUAR HASTALIKLAR 1.5.1. Akut Romatizmal Ateş 1.5.2. Juvenil İdyopatik Artrit 1.5.3. Sistemik Lupus Eritematozus 1.5.4. Juvenil Dermatomyozit 1.5.5. Vaskülitler 1.5.6. Spondilartropatiler 1.5.7. Ailevi Akdeniz Ateşi 1.5.8. Weber-Christian Sendromu 1.6. ENFEKSİYÖZ HASTALIKLAR 1.6.1. Osteomyelit ve Septik Artrit 1.6.2. Bruselloz 1.6.3. Tüberküloz Artriti 1.6.4. Lyme Hastalığı 1.6.5. Viral Enfeksiyonlar 1.7. HEMATOLOJİK HASTALIKLAR 1.7.1. Hemofilik Artropati 1.7.2. Orak Hücre Hastalığı 1.8. DİĞER NEDENLER 1.8.1. Postenfeksiyöz Reaktif Artrit 1.8.2. Ürtikeryal Artrit 2. MATERYAL VE METOD 3. BULGULAR 4. TARTIŞMA 5. SONUÇLAR 6. KAYNAKLAR 3 4 5 6 7 8 9 10 11 11 17 24 28 30 32 33 36 36 36 37 37 38 38 39 39 40 40 40 41 42 45 60 65 67 2 KISALTMALAR ARA :Akut romatizmal ateş EKG: Elektrokardiyografi EKO: Ekokardiyografi ASO: Antistreptolizin O ESR: Eritrosit sedimentasyon hızı ANA: Antinükleer antikor AntidsDNA: Anti çift sarmal deoksiribonükleik asit antikoru RF: Romatoid faktör AST: Aspartat aminotransferaz ALT: Alanin aminotransferaz CRP: C reaktif protein ÜSYE: Üst solunum yolu enfeksiyonu JİA: Juvenil idyopatik artrit GABHS: A Grubu beta hemolitik streptokok EİA: Entezitle ilişkili artrit AY: Aort yetersizliği MY: Mitral yetersizliği HSP: Henoch-schönlein purpurası SLE: Sistemik lupus eritematozus AAA: Ailevi Akdeniz Ateşi JpSA: Jüvenil psöriyatik artrit MAS: Makrofaj aktivasyon sendromu JDM: Jüvenil dermatomyozit PAN: Poliarteritis nodoza SpA: Spondilartropatiler İBH: İnflamatuar barsak hastalığı CMV: Sitomegalovirüs EBV: Ebstein Barr virüs HSV-1: Herpes simpleks virüs tip 1 3 ÖNSÖZ Uzmanlık eğitimim süresince bilgi ve deneyimlerini aktararak yetişmemizde değerli katkıları bulunan hastanemiz başhekimi Klinik şefi Dr. Rengin ŞİRANECİ’ ye, Eğitimimde her alanda büyük katkıları bulunan başta değerli hocam Klinik şefi Dr. Gönül AYDOĞAN olmak üzere; Klinik şefleri; Dr. Erdal ADAL, Dr. Sultan KAVUNCUOĞLU, Dr. Hüseyin ALDEMİR’e, Bilgi ve birikimlerinden faydalandığım tüm uzman doktorlara, Birlikte çalıştığım tüm asistan arkadaşlarıma en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Tüm hayatım boyunca benden maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen, sevgileriyle bana güç veren aileme, Sevgisi, desteği ve sabrıyla yanımda olan, sevgili eşime, sonsuz sevgilerimi sunuyorum. Dr. Neslihan KIPLAPINAR 4 GİRİŞ VE AMAÇ: Artrit eklemlerde oluşan yangısal kökenli değişiklikleri tanımlayan genel bir terimdir. Klinik tablonun artrit olarak değerlendirilmesi için etkilenen eklemde ağrının yanında şişlik, ısı artışı, kızarıklık ve hareket kısıtlılığı bulgularından en az birinin bulunması gerekir. Çocukların %7-8’i eklem ağrısından yakınırken bunların ancak %1’inde süregen artrit gelişir. Çocukluk çağında pekçok enfeksiyöz, romatizmal, hematolojik veya ortopedik hastalık artrite neden olabilir. Ayırıcı tanı yapılırken hastanın yaşı, geçirilmiş enfeksiyonlar ve travma, tutulan eklem sayısı, artritin süresi, artritin simetrik olup olmadığı, artrite sistemik bulguların eşlik edip etmediği ve aile öyküsü önem kazanır. Ayrıca fizik muayenede ateş, döküntü, lenfadenopati, organomegali, üfürüm olması bizi spesifik hastalığa yönlendirebilir. Artrit ile başvuran hastada laboratuar verilerinin tam tanı koydurucu özelliği yoktur. Özellikle birinci basamak tetkikleri olarak yapılan tam kan sayımı, eritrosit sedimentasyon hızı, formül lökosit, ASO, CRP, RF tanıda yardımcı olabilmektedir. Monoartritlerin değerlendirilmesinde radyolojik incelemeler mutlaka yapılmalıdır. Çalışmamızda artrit tetkik amacıyla yatırılan hastaların predispozan faktörlerinin belirlenmesi, ayrıntılı öykü alınması, fizik muayene ve laboratuar tetkiklerinin yapılarak etyolojinin belirlenmesi planlandı. 5 1. GENEL BİLGİLER Artrit eklemde ağrıyla birlikte herhangi bir inflamasyon belirtisinin ( şişlik, kızarıklık, ısı artışı ya da hareket kısıtlılığı ) var olmasıdır. Amerikan Romatizma Birliği’ne göre artrit tanımı; en az bir eklemde şişlik olması veya bu bulunmadığı durumda enflamasyonun diğer dört bulgusundan ( ağrı, fonksiyon kaybı, ısı artışı, kızarıklık ) en az ikisinin birarada bulunmasıdır. Çocukların %7-8'i eklem ağrısından yakınırken bunların ancak %1'inde kronik artrit gelişir ( 1 ). Eklem tutulumu değerlendirilirken önemli olan noktalardan birisi de etkilenen eklem sayısıdır. Eğer beş ya da daha çok eklem tutulmuşsa poliartiküler, dört ya da az eklem tutulmuşsa oligoartiküler tutulumdan bahsedilir. Bir diğer belirleyici özellik ise eklem tutulumu süresidir. İki haftadan kısa süren artritler akut, iki ila altı hafta arasında subakut, altı haftadan uzun süren artritler ise kronik olarak değerlendirilir. Çocuklarda artrite yol açabilecek olan hastalıklar çok geniş bir dağılım sergilemektedir ( Tablo 1 ) ( 2 ). Tablo 1. Çocuklarda artritle ortaya çıkabilecek olan hastalıklar: A- İnflamatuar hastalıklar B- Enfeksiyöz hastalıklar Akut romatizmal ateş Septik artrit Jüvenil idyopatik artrit Osteomiyelit Spondilartropatiler Selülit Vaskülitler Diskit Sistemik lupus eritematosus Subakut bakteryel endokardit Bağ dokusu hastalıkları Enterik enfeksiyonlar Ailesel Akdeniz ateşi Bruselloz Viral enfeksiyonlar Tüberküloz C- Mekanik-ortopedik durumlar D- Hematolojik/Onkolojik: Travma Lösemi Aseptik nekrozlar Lenfoma İskelet displazileri Kemik tümörleri Yumuşak doku tümörleri Hemofililer Orak hücreli anemi E- Diğerleri Reaktif postenfeksiyöz artrit Ürtikeryal artrit 6 1.1 ÖYKÜ: Öyküde ağrının oluşum zamanı önemlidir. Akut başlangıçlı ağrılar daha çok travmatik veya enfeksiyöz hastalıklardan kaynaklanabilirse de, kronik ağrılar daha çok dejeneratif, ortopedik ya da inflamatuar hastalıkları düşündürür ( 3 ). Gezici eklem ağrılarında öncelikle akut romatizmal ateş ( ARA ) tanısı düşünülmelidir. Eklem ağrısı eğer çocuğun günlük aktivitelerini engelliyorsa altta yatan önemli bir sorun var demektir ( 3 ). Eklem ağrısının ortaya çıkış zamanı da mutlaka değerlendirilmelidir. Sabahları ortaya çıkan ağrılar çoğunlukla inflamatuar ( jüvenil idyopatik artrit ( JİA ) vs ), geceleri ortaya çıkan ağrılar ise mekanik ve ortopedik kökenlidir. Egzersizi izleyerek ortaya çıkan ağrılar çoğunlukla mekanik ve ortopedik kökenli ağrıları, egzersizle kaybolanlar ise inflamatuar kökenli ağrıları düşündürür. Minör travma sonrası ortaya çıkan artritlerde özellikle aile öyküsü de varsa hemartroz olasılığı akılda tutulmalı ve pıhtılaşma bozuklukları aranmalıdır ( 4 ). Hastanın yaşadığı bölge, beslenme alışkanlıkları ( örneğin, çiğ süt ile yapılmış peynir yeme ) ve aşılama durumu da tanıda önemli veriler sağlamaktadır. Özellikle ülkemizde Ailevi Akdeniz Ateşinin ( AAA ) sık olarak görüldüğü bölgelerden köken alan çocuklarda yineleyen ateş ve karın ağrısı atakları ile birlikte tekrarlayan artralji ya da sekel bırakmadan iyileşen monoartrit yakınması da varsa ön planda AAA düşünülmelidir. Çünkü ülkemizdeki AAA’lı çocukların yaklaşık %70’inde eklem bulguları gözlenmektedir ( 5 ). Tendonların kemiğe bağlanma yerinde inflamasyonla birlikte ortaya çıkan entesopati klinikte topuk ağrısına yol açar. Entesopatinin saptandığı durumda ayırıcı tanıda akla gelecek birinci olasılık jüvenil spondilartropatiler olmalıdır ( 6 ). Ülkemizde hemen hemen endemik bir enfeksiyon olarak görülen bruselloz da ateş ile birlikte en sık eklem bulguları ile ortaya çıkar. Artritli çocuklarda var olan sistemik bir hastalığı düşündürecek olan ateş, yürüme bozukluğu, kilo kaybı ve kas güçsüzlüğü gibi bulgular da aranmalıdır. Hastanın rahat bir şekilde yolda yürüyüp yürümediği ve merdivenlerden çıkıp çıkamadığı kas güçsüzlüğü şüphesinde sorgulanmalıdır. Bu durumda akla gelecek olasılıklar müsküler distrofiler, postenfeksiyöz miyopatiler ve yangısal miyopatiler ( polimiyozit, dermatomiyozit ) olmalıdır. Özellikle, eklem ağrısı ile birlikte ateşin bulunması öncelikle enfeksiyöz daha sonra da inflamatuar nedenleri düşündürmelidir. Çünkü bir çok sistemik bakteriyel ve viral enfeksiyon artrite yol açabilmektedir. Ateş ve kilo kaybı ile birlikte olan artritlerde ise ilk planda lösemi ve diğer maligniteler düşünülmelidir ( 7 ). 7 1.2 FİZİK MUAYENE: Artrit ile başvuran çocukta yapılacak olan tam bir fizik muayene hekime önemli veriler sağlar. Çocuğun büyüme ve gelişme durumu mutlaka değerlendirilmelidir ( 1 ). Eğer çocuk büyüme-gelişme geriliğine sahip ise öncelikle kronik hastalıklar ayırıcı tanıda düşünülmelidir. Ateşin varlığı, tipi, gidişi ve ateş düşürücülere yanıtı hastanın ayırıcı tanısında çok önemlidir. Artritli çocuklarda cilt muayenesi mutlaka yapılmalı, varolan döküntüler ve deri altı nodülleri belirtilmelidir. Döküntünün varlığı öncelikle enfeksiyöz ve yangısal nedenleri akla getirir. Viral hepatitler, kızamıkçık, parvovirüs B19, koksaki enfeksiyonları, arbovirüsler ve diğer bir çok viral enfeksiyon özellikle makülopapüler döküntü ile ortaya çıkabilir. Eritema marginatum, akut romatizmal ateşin önemli bir bulgusudur. Eritema nodosum deriden kabarık döküntüler ve eklem ağrısı ile karşımıza çıkabilir ve bu gibi durumlarda ilk planda tüberküloz, streptokok enfeksiyonları, Behçet hastalığı ve sarkoidoz akla gelmelidir. Bunun yanı sıra bir çok kronik romatizmal hastalığın ve vaskülitlerin gidişi sırasında artrit ile birlikte çeşitli döküntüler görülebilir. Sedef döküntüsünün varlığı da aranması zorunlu döküntü tiplerinden birisidir. Palpabl purpura ile başvuran bir çocukta ülkemizde en sık görülen vaskülit olan HennochSchönlein purpurası düşünülmelidir. Tüm eklemlerin ayrıntılı muayenesi her hastada yapılmalıdır( 1 ). Hastaya yapılan kardiolojik muayenede saptanan kapak lezyonları öncelikle akut romatizmal ateş lehine yorumlanmalıdır. Ayrıca, sistemik lupus eritematosus ( SLE ) gibi bazı kronik romatizmal hastalıkların da kapak tutulumu yapabileceği unutulmamalıdır. Hepatosplenomegali ve lenfadenomegali hemen hemen tüm enfeksiyöz, inflamatuar ve malign hastalıklarda eklem ağrısı ile birlikte bulunabilen bir fizik muayene bulgusudur. Bu bulguların olması özellikle sistemik JİA lehine yorumlanabilir ( 8 ). Eklem bulguları ile başvuran çocuklarda ağız içi yaraların varlığı da sorgulanmalıdır. Bu durumda akla gelebilecek olasılıklar Behçet sendromu, StevensJohnson sendromu, Kawasaki hastalığı ve kızıl benzeri streptokoksik enfeksiyonlar olabilir ( 1 ). Kronik romatizmal hastalığı bulunan tüm çocuklara ön üveit açısından mutlaka göz muayenesi yapılmalıdır. Özellikle oligoartiküler JİA’lı ve jüvenil spondilartropatili çocuklarda ön üveit bulunabilir ( 9 ). 8 1.3 LABORATUAR: Artrit ile başvuran çocukta laboratuar verilerinin tanı koydurucu özelliği yoktur. Özellikle başlangıçta alınacak olan tam kan sayımı ve eritrosit sedimantasyon hızı ölçümü tanıda yardımcı olabilmektedir. Lökositoz enfeksiyöz, inflamatuar ve malign durumlarda görülebilen bir bulgu olmasına karşın ayırıcı tanıda formül lökosit değerlendirmesi yardımcı olacaktır. Özellikle, çocukluk çağında sıkça görülebilen ve romatizmal bulgular ile ortaya çıkan çocukluk çağı lösemilerinin bir çoğunun tanısı formül lökosit incelenmesi ile konulabilir. Trombositoz öncelikle inflamatuar hastalıkları, trombositopeni ise maligniteleri akla getiren bir başlangıç bulgusudur. Anemi ise bir çok kronik romatizmal hastalıkta ve malignitelerde görülebilen bir bulgudur. Net olarak açıklanamayan artritlerde kan sayımında patolojik veri var ise mutlaka kemik iliği aspirasyonu yapılmalıdır. Akut faz yanıtını gösteren verilerden biri olan eritrosit sedimentasyon hızının artması enfeksiyöz, inflamatuar ve neoplazik hastalıkları, normal olması ise çoğunlukla mekanik, ortopedik ve psikojenik kökenli eklem ağrılarını düşündürür ( 10 ). Çocuklarda eğer enfeksiyöz kökenli bir hastalık düşünülüyorsa tanılandırmaya yönelik mikrobiyolojik ve serolojik ( Örneğin; çeşitli kültürler ve grup aglütinasyonları vs ) testlerin yapılması gerekebilir. Bu noktada önemli ve tartışmaya açık olan konu ise ASO düzey ölçümüdür. ASO düzeyi ARA dışında hiçbir romatizmal hastalığın tanısında büyük rol oynamaz. Ayrıca, ülkemizde yapılan çeşitli çalışmalar ile sağlıklı çocuklardaki ASO düzeyinin kanıtlanmış poststreptokoksik enfeksiyonu olan çocuklardan istatistiksel olarak farklı olmadığı gösterilmiştir. Romatizmal yakınmalarla başvuran çocuklarda eğer kronikleşme söz konusu ise romatoid faktör ( RF ) ve antinükleer antikor ( ANA ) pozitifliği aranmalıdır. Fakat bu testlerin sonuçları tanılandırmada hiçbir zaman tam olarak yardımcı olmaz, ancak sınıflamada rol oynayabilir ( 11 ). Ayrıca sağlıklı çocuklarda %4 oranında RF ve ANA pozitifliği saptanabilir ( 11 ). Kronik romatizmal hastalığı olan çocuklarda ayrıca HLA-B27 doku grubu pozitifliği de aranmalıdır. Özellikle aseptik nekroz, Brodie absesi, osteomyelit, bel ağrısı gibi bölgesel ağrılı durumlarda söz konusu bölgenin radyolojik incelemesi mutlaka yapılmalıdır. Yaygın ağrının olduğu durumlarda da tanı konulamamışsa hastalara sintigrafik inceleme yapılabilir. Yine tanı konulamayan, yaygın ağrısı olan hastalarda kemik iliği aspirasyonu malignite yönünden değerlendirilmelidir. Ayrıca tanıya yönelik olarak yerel doku biyopsileri de yapılabilir. 9 1.4 AYIRICI TANI: Artrit ile başvuran çocukların ayırıcı tanısını yapmakta iki ana verinin kullanılması yararlı olacaktır. Bu verilerden birincisi ateş, ikincisi ise tutulan eklem sayısıdır. Bu veriler ışığında ayırıcı tanı şu şekilde yapılabilir ( 3 ): 1.4.1 Ateş ile birlikte olan tek eklem tutulumu: Ateşle birlikte olan tek eklem tutulumunda ilk planda enfeksiyonlar akla gelmelidir ve özellikle de septik artrit ve osteomyelit olasılığı değerlendirilmelidir. Yumuşak doku enfeksiyonları da benzer klinik tabloya yol açabilir. Oligoartiküler JİA’larda başlangıçta ateşle birlikte artrit olabilir. Oligoartiküler JİA özellikle yaşı küçük kız çocuklarında, büyük eklem tutulumu varsa akla gelmelidir. Eğer 3-6 yaşında bir çocukta tek tutulan eklem kalça ve hastada solunum yolu enfeksiyonu bulguları varsa ilk planda geçici ( toksik ) kalça sinoviti düşünülmelidir. Ayrıca hemofili, inflamatuar barsak hastalığı, diskitis ve maligniteler ayırıcı tanıda hatırlanması gereken hastalıklardır. Ateşle birlikte olan, yineleyen ve sekelsiz olarak iyileşen monoartritlerde ülkemizde mutlaka Ailevi Akdeniz Ateşi de ayırıcı tanıda yer almalıdır. 1.4.2 Ateşsiz tek eklem tutulumu: Ateşsiz tek eklem tulumunda öncelikle mekanik-ortopedik nedenler düşünülmelidir. Bu klinik tabloya en çok travma ve aseptik nekrozlar yol açar. Ateş olmaksızın kalçaya yerleşen ağrısı olan hastalarda hematolojik bir bozuklukta yoksa ilk planda kalça ekleminin aseptik nekrozu ( Legg-Calve-Perthes hastalığı ) düşünülmelidir. Ergenlik dönemindeki bir erkek çocukta egzersizler sonrası ortaya çıkan diz ağrısında Osgood-Schlatter hastalığı akla gelmelidir. 1.4.3 Ateş ile birlikte birden çok eklem tutulumu: Ateş ve poliartraljinin birlikte olduğu durumlarda da ön planda düşünülecek hastalıklar enfeksiyöz ve inflamatuar kökenli hastalıklardır. Kızamıkcık, hepatit A ve B, enfeksiyöz mononükleoz, kabakulak, koksaki, parvovirüs ve adenovirüs enfeksiyonu gibi bir çok viral hastalıkta poliartralji görülebilir. Ülkemizde ateş ile birlikte olan kalça eklemi ve bel ağrılarında özellikle bruselloz ve salmaonelloz da ayırıcı tanıda akla gelmelidir. Özellikle okul çağındaki çocuklarda ortaya çıkan akut poliartritlerin tümü ülkemizde aksi ispat edilene kadar akut romatizmal ateş olarak değerlendirilmelidir. Akut romatizmal ateş, sistemik ve poliartiküler JİA, SLE, bağdokusu hastalıkları ve vaskülitler poliartrit ile birlikte olabilir. Ayrıca maligniteler ve hemoglobinopatiler de benzer tablo ile karşımıza çıkabilir. 10 1.4.4 Ateşsiz birden çok eklem tutulumu: Bu durumda ilk anımsanacak tanılar ARA, poliartiküler JİA, SLE, vaskülitler ve bağ dokusu hastalıkları gibi çeşitli kronik romatizmal hastalıklar olmalıdır. Postenfeksiyöz durumlarda bazen ateşsiz poliartralji olabilir. Renal osteodistrofi, raşitizm, MMR aşılaması sonrası ve kemik displazilerinde de poliartrit görülebilir. Özellikle iskelet displazilerinden spondiloepifiziyal displazia tarda kronik poliartriti taklit edebilir. 1.5 İNFLAMATUAR HASTALIKLAR 1.5.1 AKUT ROMATİZMAL ATEŞ Akut romatizmal ateş ( ARA ), grup A beta hemolitik streptokok ( GABHS ) farenjiti sonrası ortaya çıkan eklemleri, kalbi, santral sinir sistemini tutan multisistemik bir hastalıktır. Yüzyıllardır bilinmekte olan hastalığın tanısının konmasında kullanılan Jones kriterleri ilk kez 1945’te geliştirilmiştir. Gelişmiş ülkelerde uygun antibiyotik kullanımı ile birlikte ARA nadir görülen bir hastalık olmasına rağmen gelişmekte olan ülkelerde romatizmal kardit halen önemli bir morbidite nedenidir ( 12 ). Epidemiyoloji: ARA tüm dünyada yaygın olarak görülmekle birlikte sıklığı gelişmekte olan ülkelerde daha fazladır. Gelişmiş ülkelerde insidans 5-10/100.000 iken bu rakam ülkemizinde dahil olduğu gelişmekte olan ülkelerde 50-100/100.000’e çıkmaktadır. ARA’nın pik yaptığı mevsim streptokoksik ÜSYE’nin en sık görüldüğü kış ve ilkbahar aylarıdır ( 13 ). GABHS epidemilerinden sonra ARA gelişme oranı %3 iken sporadik infeksiyonların ancak %0.3’ünde ARA gelişir. ARA aynı zamanda streptokoksik farenjitin en sık geçirildiği yaşlar olan 5-15 yaşları arasında görülür ( 14 ). Ancak 5 yaşın altında bildirilen vakalar da vardır ( 15 ). Hastalık her iki cinsiyette de eşit olarak görülmektedir. Etyopatogenez: ARA’nın patogenezi tam olarak aydınlatılamamakla birlikte anormal bir hücresel ve hümoral immun yanıt olduğu kabul edilmektedir. Patogenezde, etken organizmanın virulansı, enfeksiyonun yeri ve hastanın genetik yatkınlığı önemli rol oynar. 1) Duyarlı Konak: Diğer otoimmun hastalıklarda olduğu gibi ARA’da da HLA grup antijenleri araştırılmıştır. Ayoub ve ark. HLA DR2 ile siyah ırk ve HLA DR4 ile 11 beyaz ırk arasındaki ilişkiyi göstermişlerdir. Türk hastalarda HLA A10 ve HLA DRw11 içerenlerde daha yüksek oranlarda görülmektedir. Brezilya'da DR7 ve DW53, Özbeklerde HLA-B17 ve HLA-B21 arasında kombine ilişki de saptanmıştır. 2) Etken: ARA, Grup A beta hemolitik streptokokların romatojenik suşlarının neden olduğu ÜSYE’den sonra gelişmektedir.Bu etken ile oluşan deri enfeksiyonundan sonra ise ARA gelişmediği bilinmektedir ( 16 ). Streptokokların sitoplazması, üç tabakalı bir membran tarafından çevrelenir. Sitoplazmik membranın dışında üç yapısal bölüm içeren hücre duvarı vardır. Birinci bölüm peptidoglikandır, hücre duvarının rijiditesini sağlar. Hücre duvar polisakkariti ile birlikte deney hayvanlarında cilt içine enjekte edildiğinde artrit ve nodüler reaksiyona yol açar. İkinci bölüm hücre duvarı polisakkaritidir. Bu bölüm çeşitli serogrupların serolojik özgünlüğünü belirler. Bu karbohidratın kalp kapak dokusunda bulunan glikoprotein ile antijenik belirleyicileri paylaştığı gösterilmiştir ( 17 ). Üçüncü bölüm, M,R,T proteinleridir. En önemli olanı grup A streptokokların tipe özgün antijeni olan M proteinidir. M proteini ile myokardın sarkolemması arasında antijenik benzerlik vardır. Yapılan çalışmalarda ARA’lı hastalarda en sık M 1,3,5,6,18,19,24 serotipleri izole edilmiştir ( 18,19 ). En yaygın olanı ise M5 serotipidir ( 20 ). Bazı GABHS’lar hyaluronattan oluşan bir kapsül içerir. Bu kapsül ile eklem kıkırdağı arasında antijenik bir benzerlik vardır. Streptokok protoplazmik membranı ile subtalamik ve kaudat nukleuslar arasında moleküler benzerlik vardır. ARA’nın sistemik organ tutulumu bu moleküler benzerlikler ile açıklanmaya çalışılmaktadır ( 12,21 ). 3) Doku/organ hasarı:ARA gelişme mekanizmasında en kabul gören teori otoimmünitedir ( 20 ). Streptokoksik M antijenleri ile insan kalp, sinovyum, beyin gibi dokuların benzerliği sonucu streptokoklara karşı oluşan immün cevabın çapraz reaksiyon ile uygunsuz şekilde bu dokuları tutması sonucu ARA geliştiği düşünülmektedir ( 22 ). Akut romatizmal ateşin patogenezinde hem hümoral hem de hücresel immün reaksiyonlar rol alır. Akut atak sırasında hümoral faz daha hakimdir. İlk haftada kendini gösterir ve birkaç ay içinde normale döner. Akut atağın hemen başında ve kronik faza geçişte ise hücresel faz daha hakimdir. Hücresel yanıt erken dönemde görülür ve miyokardiyal Aschoff nodülünün yapımında görev alır. Ayrıca ARA'nın patogenezinde çok sayıda inflamatuvar sitokinin yer aldığı bilinmektedir. En fazla yer alan sitokinler, interlökin 1a ( IL1a ), interlökin 1b ( IL1b ), interlökin 6 ( IL6 ), interlökin 8 ( IL8 ) ve tümör nekroz faktör ( TNF )'dür ( 23 ). 12 Klinik bulgular: ARA başta eklem, kalp, cilt ve cilt altı dokuları tutan multisistemik bir hastalıktır. Hastalık akut olarak ateş ve poliartrit gibi gürültülü bir tabloyla başlayabileceği gibi sinsi seyredip romatizmal kapak hastalığının sekeliyle de ortaya çıkabilir. Tanıda kullanılabilecek patognomonik bir klinik veya laboratuar verisi yoktur. Bu nedenle tanıyı standardize etmek için 1945’te Jones kriterleri geliştirilmiştir ( tablo 2 )( 24 ). Tanı kriterleri 2 kere düzeltilmiş ve 1992’de son halini almıştır ( 25 ). Düzeltmeler bu kriterlerin özgüllüğünü artırmış ancak duyarlılığını azaltmıştır. Bu durum ARAnın endemik olduğu gelişmekte olan ülkelerde romatizmal kalp hastalığının kötüleşmesine sebep olmuştur. 2002’de WHO kriterleri tekrar düzenlemiş ve tekrarlayan ARA ataklarının tanısı için gerekli şartları hafifletmiştir ( tablo 3 )( 26 ). Majör bulgular: Artrit : Hastalığın en sık görülen bulgusudur. Akut romatizmal ateşli hastaların %60-80'inde vardır. Karekteristik olarak poliartiküler, gezici, asimetrik tutulum gözlenir ( 16 ). Genellikle periferik büyük eklemler tutulur. Aksiyal iskelet ve küçük eklemler nadiren tutulur. En sık tutulan eklemler diz, dirsek, ayak ve el bileği eklemleridir. Artrit birkaç eklemde birden görülebileceği gibi genellikle bir eklemden diğerine atlar ( poliartritis migrans ). Bazı hastalar hafif eklem bulguları ile gelebilir. Artrit genellikle 2-3 hafta içinde spontan olarak ve sekel bırakmadan düzelir. ARA’daki artritin salisilatla belirgin olarak iyileşmesi tipiktir ( 27 ). Uygun dozda salisilat tedavisi altında 48 saatten daha uzun süren artritlerde başka bir tanı düşünülmelidir. Tablo 2: MODİFİYE JONES KRİTERLERİ: Minör Kriterler: Majör Kriterler: 1-Artralji 1-Artrit 2-Ateş 2-Kardit 3-Sedimentasyon veya CRP artışı 3-Kore 4-Eritema marginatum 4-EKG’de PR mesafesinde uzama 5-Subkutan nodüller Geçirilmiş GABHS enfeksiyonu bulguları: -Pozitif boğaz kültürü veya GABHS için hızlı antijen testi -Yüksek veya yükselen ASO titresi 13 -Tanı için iki majör veya bir majör ve iki minör kriter olmalı ve ek olarak geçirilmiş GABHS enfeksiyon bulgusu olmalı. -Kore varsa geçirilmiş GABHS enfeksiyon bulgusu gerekmez. -Tekrarlayan ataklarda bir majör veya birden fazla minör bulgu ile birlikte geçirilmiş GABHS enfeksiyon bulgusu olmalı. Tablo 3: WHO KRİTERLERİ: İlk atak: -Jones Kriterleri Tekrarlayan atak: -Daha önce kardit tanısı konmamışsa ilk atak kriterleri kullanılır. -Romatizmal kalp hastalığı bilinen hastada: iki minör bulgu ile birlikte geçirilmiş GABHS enfeksiyonu bulgusu olmalı (Jones kriterlerindeki enfeksiyon bulguları veya kızıl). Kardit: Akut romatizmal ateşli hastaların %50'sinde görülür. Son yıllarda insidansında artış olduğu bildirilmektedir. Akut romatizmal ateşli olgulardaki morbidite ve mortalitenin en ciddi nedeni kardittir. Artritin aksine küçük yaşlarda daha sık görülür. Genç yetişkin ve çocukluk çağındaki edinsel mitral yetersizlik nedenlerinin başında ARA gelir. Artrit başlangıcından bir-iki hafta sonra kardit bulguları ortaya çıkar. Bu sürenin daha uzun olması ARA dışı bir etyolojiyi akla getirmelidir. Kardit sinsi seyredebilir. Hafif mitral yetersizliği olan hastalar farkedilmezse, ilerleme göstererek geç dönemde ağır karditle karşımıza çıkabilir. Yapılan çalışmalarda artrit veya koreli hastaların önemli bir bölümünde sessiz kardit saptandığı bildirilmiştir ( 28, 29 ). Bu nedenle izole artrit ile başvuran ve ARA’dan şüphelenilen olgularda, hasta kriterleri doldurmasada sessiz karditin ekokardiyografi ile araştırılması klinikte sık başvurulan bir yöntemdir. ARA’da görülen kardit pankardittir. En sık mitral kapak tutulur. Aort yetersizliği, ARA'nın %20'sinde görülür. İzole olabilir, ancak genellikle mitral yetersizlikle birlikte olur. Miyokarditlerde taşikardi ve aritmiler görü1ebilir. Hastaların %15’inde akut fazda kalp yetersizliği gelişir. Telekardiyografide kalp gölgesinde artma, kalp yetersizliği bulgusu veya perikarditi düşündürür. Kapak tutulumu olmadan izole perikarditte ayırıcı tanıda ARA dışındaki hastalıklara ağırlık verilmelidir. Sydenham Koresi: Akut romatizmal ateşli hastaların %15'inde görülür. Kızlarda ve adölesan dönemde daha sıktır ( 16, 30, 31 ). Streptokok enfeksiyonu ile 14 Sydenham Koresi arasındaki latent dönem diğer bulgulara göre daha uzundur ( 2 hafta-6 ay ) ( 16, 30 ). Özellikle bazal ganglionlar ve kaudat nükleusta inflamasyon vardır. ARA’nın geç bulgusu olduğundan kore saptandığında diğer bulgular görülmeyebilir. Gövde ve ekstremitelerde amaçsız, hızlı ve sıçrayıcı hareketler, kas güçsüzlüğü ve emosyonel bozukluk meydana gelir ( 32, 33 ). Bu bulgular uykuda kaybolur, istemli hareketler sırasında artar. Genellikle iki taraflıdır. Ortalama üç ila altı ay sürer. Hastaların birçoğunda sessiz kardit mevcuttur ( 29 ). Bu nedenle tanı koymada ekokardiyografinin de rolü vardır. Eritema Marginatum: Hastaların %5’inde görülür. Hastalığın başında belirip çoğunlukla bir gün içinde kaybolur. Genellikle gövdede, kolların ve bacakların iç yüzünde; ağrısız, kaşıntısız; ortasından solmaya başlayan eritemli bir döküntüdür. Döküntü artrit gibi gezicidir ve ısı ile oluşabilir. Subkutan Nodül: Nadiren görülür. ARA’ya özgün değildir, lupus ve jüvenil idyopatik artritte de görülebilir. 0.5-2 cm büyüklüğünde, eklemlerin ekstansör yüzlerinde oluşan ağrısız nodüllerdir. Birkaç gün veya birkaç haftada kaybolurlar. Minör bulgular: Minör bulgular, ateş, artralji, akut faz reaktanlarında yükselme ve EKG'de PR mesafesinde uzamadır. Artrit var ise artralji minör bulgu olarak kullanılmaz ( 16 ). PR mesafesinde uzama sık görülen bir bulgudur. Bazen akut fazdan sonra da uzun süre devam edebilir. Akut romatizmal ateşli hastaların yarısında lökosit sayısı normaldir. Akut romatizmal ateşte ESR anlamlı derecede yüksektir. Ancak kalp yetersizliğinde düşük olabilir. Aktif dönemden sonra ESR normale düşer. Bu yüzden antiinflamatuvar tedavinin etkinliğini izlemede önemlidir. CRP doku inflamasyonunu değerlendirmede sedimentasyondan daha yararlıdır ve konjestif kalp yetersizliğinden etkilenmez ( 16 ). Destekleyici bulgular: Akut romatizmal ateşin kesin tanısı için grup A streptokoksik farenjit geçirildiğinin doğrulanması gerekir. Bu pozitif boğaz kültürü ile sağlanabilir. Ancak pozitif kültür sonucu streptokok taşıyıcılığını ve birlikte olabilecek viral enfeksiyonları ekarte ettirmez. Akut romatizmal ateşli olguların 2/3'ünde boğaz kültüründe bakteri üretilebilir. Bunun nedeni klinik bulguların başlaması ile enfeksiyon arasındaki latent dönemde vücut savunma mekanizması ile mikroorganizmanın elimine edilmesidir. En çok kullanılan antikor testleri Anti-streptolizin-O ( ASO ) ve anti-DNaz B testidir ( 34 ). Antikorun pik yanıtı streptokok enfeksiyonundan üç-dört hafta sonra olur ( 34 ). Bu testler 15 sadece streptokok enfeksiyonunun geçirildiğini gösterir. Streptokoksik antikor testlerinin ARA'nın tanısında ve tedavisinde doğrudan ve kesin değeri yoktur. Klinik seyir ve prognoz: GABHS epidemilerinde ARA gelişme riski %3 iken, daha önce ARA geçirmiş bir hastada atağın tekrarlama riski %65’e çıkmaktadır ( 35 ). Hastanın yaşı küçüldükçe kardit olasılığı ve karditin şiddeti artar. Tekrarlar daima penisilin profilaksisini bırakan hastalarda olmaktadır. Hastalık tedavi edilmezse 3 ay içinde kendiliğinden düzelir. Ancak nadiren kronik aktif kardit gelişip aylarca sürebilir. Prognoz hastanın kardit geçirip geçirmediğine bağlıdır. Tedaviye erken başlanan hastalarda kardiyak sekel azaltılıp yaşam kalitesi iyileştirilebilir ( 36,37 ). Tedavi: İstirahat: Poliartritli hastalar 4-6 hafta okula gitmemelidir. Hastalığın akut döneminde de yatak istirahati uygulanmalıdır. Karditli hastalarda sedimantasyon hızı normale dönene ve konjestif kalp yetersizliği kontrol altına alınana kadar yatak istirahati verilmelidir. 2-3 aydan önce fizik egzersize izin verilmez. İlaç Tedavisi: 3 gruba ayrılabilir. 1) Streptokoksik Enfeksiyonun Tedavisi Primer profilaksi: Akut romatizmal ateşi önlemek için üst solunum yollarının streptokoksik enfeksiyonlarını erkenden ve etkin bir şekilde tedavi etmek gerekir. Tanı koyulduğunda boğaz kültürü negatif bile olsa eradikasyon için antibiyoterapi kullanılmalıdır ( 38 ). Amaç hastanın immün sisteminin kronik olarak streptokoksik antijenlere maruz kalmasını engellemektir. Tedavide genellikle aşağıda özetlenen protokol uygulanır ( 39 ). 1) Benzatin penisilin G; 600.000 U ( 27 kg altında ) ya da 1.2 milyon U ( 27 kg ve üzerinde ) tek doz, prokain penisilin 800.000U, günde tek doz, 10 gün kas içine veya, 2) Penisilin V; çocuklarda 250 mg/doz, adölesanlarda 500 mg/doz, 3 dozda 10 gün veya, 3) Penilin allerjisi olanlarda eritromisin; 40/mg/kg/gün (maksimum l gr/gün) günde üç veya dört defa ağızdan 10 gün kullanılabilir. Sekonder profilaksi: Amaç GABHS enfeksiyonunu önleyerek ARA’nın tekrarlarını engellemektir. İkincil korumada önerilen ilaçlar ( 40 ) ; 1-Benzatin Penisilin; 20 kg altında 600.000 Ü, 20 kg üstünde 1.200.000 Ü tek doz, her 3 haftada bir kas içine veya, 2-Penisilin V; yaşa göre 250 mg veya 500 mg, günde 2 defa ağızdan veya, 16 3-Eritromisin; 250 mg günde 2 defa ağızdan kullanılabilir. Proflaksi karditi olmayan hastalarda 5 yıl veya 21 yaşına kadar ( hangisi daha uzunsa o önerilir ) uygulanır. Kardit geçirenler ömür boyu proflaksi almalıdırlar ( 39 ). Romatizmal kalp hastalığında proflaksiye cerrahi tedaviden sonra, hatta prostetik kapak takılsa dahi devam edilmelidir. 2) Antiinflamatuvar Tedavi Aspirin: Kardit olmaksızın tek başına artritli olgularda ya da konjestif kalp yetersizliği olmadan hafıf kardit ve artritin birlikte gözlendiği olgularda, tedavide tek başına salisilatlar yeterlidir. Salisilatlar ARA'da 12-24 saat içinde artrit bulgularında dramatik bir iyileşme sağlar, öyleki üç gün sonunda artritin düzelmediği olgularda ARA tanısından uzaklaşılır. Artritte salisilatlar 80-100 mg/kg/gün ( en fazla 3.5 gr/gün ) olarak başlanır. 2-3 haftadan sonra doz azaltılarak 4-6 haftada kesilir ( 40 ). Hafif karditte 100 mg/kg/gün başlanıp 4-8 hafta kullanılır, 4-6 haftada doz azaltılarak kesilir. Kortikosteroidler: Prednizon veya prednizolon 2 mg/kg/gün ( en fazla 60 mg/gün ) karditin ağırlığına göre 2-4 hafta kullanılır. Daha sonra haftada bir steroid dozu bir önceki dozun %20-25'i oranında azaltılır. Bazı merkezlerde tedavinin son haftasında salisilatlar tedaviye eklenebilir. 3) Destek tedavisi: Konjestif kalp yetersizliği varsa tedavisi yapılır. Koreli hastanın tedavisinde haloperidol kullanılmaktadır. Yakın zamanda yapılan bir çalışmada romatik kore tedavisinde karbamazepin ilk sırada kullanılabileceği belirtilmiştir ( 41 ). 1.5.2 JUVENİL İDYOPATİK ARTRİT Jüvenil idyopatik artrit ( JİA ), aralıklı olarak periferik artrit ile ortaya çıkan, endojen ya da eksojen antijenlerin patogenezinde rol aldığı immun sistemde artmış inflamatuar yanıtla belirginleşen bir hastalıktır ( 1,6 ). Hastalığın ana tanısal ölçütleri, 16 yaşından önce başlayıp 6 haftadan uzun süren, en az bir eklemi tutan artrit ve başka bilinen bir etyolojinin ortaya konulamamasıdır. Onaltı yaşından önce başlayan ( jüvenil ), nedeni bilinmeyen ( idyopatik ) ve en az 6 hafta süren artritlerin sınıflaması Durban sınıflama ölçütlerine göre yapılmaktadır ( tablo 4 )( 42 ). 17 Tablo 4: JİA DURBAN SINIFLAMASI: Hastalık Ölçütler 1- Sistemik artrit a- Kesin 1- En az 2 hafta süren 1- Başlangıç yaşı pik yapan ateş 2- Artritin gidişi 2- Eritematöz döküntü a- Oligoartiküler 3- Artrit b- Poliartiküler c- Yinelemeyen tip 3- Hastalık gidişi b- Olası Artrit yokken 1 ve 2’ye ek olarak; 3- Yaygın LAP 4- Hepatosplenomegali 5- Serosit Hastalığın ilk 6 ayında poliartrit 2- RF negatif poliartrit 3- RF pozitif poliartrit 1- Hastalığın ilk 6 ayında poliartrit 2- En az 2 kez saptanan pozitif RF 4- Oligoartrit Hastalığın ilk 6 ayında oligoartrit Tanımlayıcılar Dışlanacak hastalıklar 1-Yenidoğan başlangıçlı multienflamatuar hastalık 2-Periodik sendromlar (özellikle AAA) 3- İlaç duyarlılığı 1-Pozitif ANA 2-Pozitif RF 1- Başlangıç yaşı 2- Artrit dağılımı a- Simetrik b- Asimetrik 3- Pozitif ANA 4- Üveit 1- Başlangıç yaşı 2- Artrit dağılımı a- Simetrik b- Asimetrik 3- Pozitif ANA 1- Başlangıç yaşı 2-Artrit dağılımı a-Büyük eklemler b-Küçük eklemler c-Ağırlıklı üst ekstr. d-Ağırlıklı alt ekstr. 3- Pozitif ANA 4- Üveit Pozitif RF Ailede psoriasis öyküsü 1- Ailesel psoriasis 2-Ailesel spondilartropati 3- Pozitif RF 18 5-Uzamış oligoartrit 1- Hastalığın ilk 6 ayında oligoartrit 2- İlk 6 aydan sonra poliartrit 6-Entezitle ilişkili artrit Artrit ya da entesitin 1- Başlangıç yaşı 1- Pozitif ANA birlikte olduğu ya da 2- Artrit dağılımı 2- Pozitif RF her birinin a- Büyük eklemler 3- Enflamatuar barsak aşağıdakilerden en az b- Küçük eklemler hastalığı ikisi ile birlikte c-Ağırlıklı üst ekstr. olduğu durum: d-Ağırlıklı alt ekstr. 1- Sakroilyak eklem e-Eklem tutulum duyarlılığı farkı yok 2- İnflamatuar bel f- Aksiyel sistem ağrısı tutulumu 7- Psoriatik artrit Artrit ve psoriasis ya EİA’de olduğu gibi da artritle birlikte psoriasis aile öyküsü 1- Daktilit 2-Tırnak bozuklukları (yenik ya da onikoliz) 1- Ailede psoriasis 1- Başlangıç yaşı 2- Artrit dağılımı 2- Pozitif RF a- Büyük eklemler b- Küçük eklemler c-Ağırlıklı üst ekstr. d- Ağırlıklı alt ekstr. 3- Pozitif ANA 4- Üveit Pozitif RF Epidemiyoloji Jüvenil idyopatik artritin görülme sıklığı bölgesel farklılıklar göstermektedir. Yapılan çalışmalarda çeşitli ülkelerde saptanan ortalama insidans 9.2-25/100.000, ortalama prevalans ise 12-113/100.000 arasındadır. Ülkemizde yapılan bir çalışmada ise JİA prevalansı 64/100.000 olarak bulunmuştur ( 43 ). Hastalığın başlangıç yaşı genellikle 2 - 8 yaş arasıdır. JİA gelişmiş ülkelerde özellikle kızlarda, gelişmekte olan ülkelerde ise erkeklerde daha sık görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde en sık görülen JİA tipi ANA pozitifliği ve üveit ile süren oligoartrit iken, gelişmekte olan ülkelerde bu tip daha az sıklıktadır. 19 Etyopatogenez Hastalığın etyopatogenezi tam olarak bilinmemektedir. Fakat, iki ana neden; immunolojik yatkınlık ve çevresel etkenler üzerinde durulmaktadır. Çevresel nedenler içinde en çok suçlanan enfeksiyonlar olmakla birlikte stres ve travma da etyolojide önemli rol oynamaktadır. Hastalık enfeksiyonla birlikte ya da postenfeksiyöz süreçte ortaya çıkabilir. Özellikle enterik enfeksiyonlar, parvovirus B19, rubella, kabakulak, hepatit B, Ebstein-Barr virus ve mikoplazma enfeksiyonunu izleyerek söz konusu klinik tablolar ortaya çıkabilmektedir. İmmünolojik yatkınlıkta en çok suçlanan doku grupları HLA-B27 ve HLADR4'tür. JİA’da baskın olan lenfositler Th2 hücrelerdir. Bu hücrelerden salınan medyatörler makrofajları uyararak sitokinlerin ( özellikle interlökin 1 ve 6, tümör nekroz faktör 6 ) ve öncülerinin salınmasına yol açmaktadır. Kronik enflamasyon sonucu oluşan sinovyal hipertrofi ve sinovit pannus olarak adlandırılmaktadır ( 1, 44 ). Klinik Belirtiler Sistemik JİA: Gelişmiş ülkelerdeki JİA’lı hastaların yaklaşık %10-20’sini sistemik JİA oluşturmasına karşın ülkemizdeki en büyük JİA alt grubudur ( 45 ). İntermittan yüksek ateş ve eklem dışı bulgularla karakterizedir. Her iki cinsiyette görülme sıklığı eşittir. Etkilenen çocuklar genellikle 5 yaşından küçük olmakla birlikte herhangi bir yaşta da görülebilir. Ateş karakteristik olarak günde bir ya da iki kez 39.5 C dereceye kadar yükselir. Hastaların çoğunda ateşle beraber gövde ve proksimal ekstremitelerde ortaya çıkan pembe renkli, ateşin düşmesi ile birlikte solan; kaşıntılı olabilen tipik olarak maküler, ortası soluk, bir santimetreden küçük döküntüler ortaya çıkar. Koebner fenomeni pozitif olabilir( 45 ). Diğer bulgular yorgunluk, irritabilite, uykuya eğilim ve miyaljilerdir. Ateşin düşmesi ile birlikte bunlar kaybolur. Eklem tutulumu başlangıçta oligoartitiküler olabilir. Tutulan eklemler, çoğunlukta diz, dirsek, el-ayak bileği ve kalça eklemleri olmakla birlikte herhangi bir küçük eklem de tutulabilir. Poliartit geliştikten sonra tipik ateş ve döküntü atakları çoğunlukla kaybolur. Bu durumda hastalık poliartiküler tipten ayırt edilemez. Bazen hastalık sistemik semptomlarla ataklar halinde yineleyebilir ( ateş ve döküntü gibi ). Nadiren hastalarda tenosinovit, sinovyal kist, peritonit, myokardit, santral sinir sistem tutulumu, renal tutulum, krikoaritenoid eklem tutulumuna bağlı olarak stridor ve lenfödem görülebilir ( 45 ). Hastaların yaklaşık üçte birinde belirgin lenfadenopati ve/veya hepatosplenomegali görülür. Plörezi ve özellikle de perikardit hastaların yaklaşık % 50 sinde görülür. Sistemik JİA’lı hastalarda belirgin lökositoz ve sola kayma vardır. Beyaz küre sayısı bazen 100.000/mm3’ü aşabilir. C-reaktif protein, ferritin, C3 ve C4 düzeyinde yükselme saptanır. Hastalarda kronik hastalık anemisi mevcuttur. Hemen tamamında ANA 20 ve RF negatiftir. ESR genellikle 100 mm/saatin üzerindedir ( 44 ). DİK ve karaciğer fonksiyonlarında ciddi bozukluk görülebilir. Hastaların küçük bir kısmında erken dönemde makrofaj aktivasyon sendromu ( Hemofagositik sendrom ) gelişebilir. Bu hastalarda tipik olarak; orta /ağır DİK ( trombositopeni, artmış fibrin yıkım ürünü, artmış d-dimer, azalmış fibrinojen, uzamış PT ve PTT ) vardır. Ayrıca belirgin olarak azalmış ESR, bisitopeni veya pansitopeni, karaciğer fonksiyon testlerinde bozukluklar ( düşük albumin ve artmış transaminaz düzeyleri ) görülür. Makrofaj aktivasyon sendromu poliartritli hastalarda da bildirilmiş ve özellikle EBV gibi viral enfeksiyonlar, NSAID gibi ilaçlar, intramuskuler altın preparatları ve sülfasalazin’e bağlı olarak gelişebileceği öne sürülmüştür ( 1 ). Tedavi genellikle destekleyicidir. TDP ve trombosit süspansiyonları akut kanama durumlarında verilir. Hastaların çoğu intravenöz yüksek doz kortikosteroide 24 veya 48 saat içinde dramatik olarak yanıt verir. Enfeksiyona bağlı geliştiği düşünülen makrofaj aktivasyon sendromunda IVIG yararlı olabilir ( 1, 44 ). Sistemik başlangıçlı JİA’lı hastalarda genellikle üveit görülmez. Hastalığın en önemli komplikasyonlarından biri amiloidozdur. Ülkemizde bu komplikasyonun 1991 yılında yapılan bir çalışmada %16 oranında görüldüğü bildirilmiştir ( 45 ). Biriken amiloid AA tipindeki amiloiddir. Hastalarda büyüme-gelişme ve seksüel gerilik görülebilir. Hastalığın aktivitesi, beslenme yetersizliği ve steroid kullanımı bu duruma yol açabilir. Oligoartiküler JİA: Gelişmiş ülkelerde en sık görülen JİA alt grubudur. Kız erkek oranı 2:1’dir. Hastalık 1 ila 4 yaşları arasında başlar. Hastaların çoğu 6 yaşından önce tanı alır. Oligoartiküler tip ABD ve Arupa’da JİA’nın en büyük alt tipidir ( % 35-40). Ülkemizde ise bu forma daha az rastlanmaktadır (% 16). Hastaların tümünde RF negatiftir, % 70 kadarında ise ANA pozitif bulunur. Daha çok alt ekstremiteler asimetrik olarak tutulur. En sık diz ve ayak bileği eklemleri tutulur. Bazen hastalık monoartritle karşımıza çıkabilir. Artrit ciddi bir fonksiyon kaybına yol açmaz. Sabah sertliği görülebilir ( 1, 44 ). Bu hastalıkta eklemden çok göz tutulumu önemlidir. Çocukların dörtte birinde kronik ön üveit ( iridosiklit ) görülmektedir. Tanı ve tedavide gecikilirse band keratopati, katarakt ve körlük gelişebilir. Üveitli çocukların %95’inde antinükleer antikor ( ANA ) pozitiftir. Bu nedenle oligoartiküler tip JİA’da ANA pozitifse hasta asemptomatik olsa dahi 3 ayda bir üveit taraması yapılmalıdır. Ülkemizde üveit sıklığı ve ANA pozitifliği gelişmiş ülkelerden bildirilen serilere göre daha azdır ( 1, 2, 45 ). Büyüme geriliği nadirdir. Ancak tutulan eklemdeki hasarın şiddetine bağlı olarak ekstremiteler arası uzunluk farkı görülebilir. Aktif artrit durumunda hafif anemi ve hafif lökositoz görülebilir ( 1, 44 ). Uzamış oligoartrit: Hastalık başlangıcında oligoartiküler tipte eklem tutulumu olan fakat ne ANA pozitifliği ne de üveiti olmayan ve çoğunlukla da erkek olan bu 21 çocukların en ilginç özelliklerinden birisi de belli bir süre sonunda poliartiküler tutuluma dönüşmeleridir.Bu grup olgular çoğunlukla metotreksat tedavisine de oldukça olumlu yanıt verirler ( 1, 44 ). Poliartiküler JİA: Poliartiküler tip JİA' lıların yaklaşık %30-40’ını oluşturur. Bu grupta 5 ve/veya daha fazla eklem tutulumu vardır. Hastaların %75'i kızdır. Hastalık 13 ve 8-10 yaşlarında yoğun olarak görülür. Hastalık RF pozitif veya negatif olmak üzere 2 alt gruba ayrılır. Her iki grupta da kızlar daha çok etkilenir. Tüm hastaların tipik olarak yorgunluk, hafif ateş, hafif kilo kaybı ve anemiye ait bulgu ve semptomları vardır. Ayrıca hastalarda orta derecede hepatosplenomegali ve hafif büyüme geriliği görülebilir. Herhangi bir eklem tutulabilir. Ancak lumbotorasik eklem tutulumu yoktur. Artrit başlangıçta simetrik olabilir. Oligoartiküler tutulum şeklinde başlayıp zamanla poliartrite dönebilir. Elin küçük eklem tutulumu ( özellikle proksimal küçük eklemler ve metakarpofalengeal eklemler ) ve el bileği eklemlerinin simetrik olarak tutulumu tipiktir. Kalça, boyun, omuz, temporomandibuler eklem tutulumu hastaların % 50'sinde görülebilir. Zamanla servikal spinal eklem tutulumu füzyonlara, atlantoaksiyal subluksasyona ve buna bağlı spinal kord basısına yol açabilir. Hastaların %5'inde sonradan üveit gelişebilir ( 1, 44 ). Seronegatif poliartrit genellikle erken yaşlarda görülür. Ateş ve döküntü genellikle yoktur. Tutulan eklemlerde belirgin destrüksiyon çoğunlukla görülmez. Bu hastaların yaklaşık % 25'inde ANA pozitif olabilir. Seropozitif poliartritli hastalar çoğunlukla 8 yaşından büyük çocuklardır. Basınca maruz kalan yerlerde daha belirgin olarak subkutan nodüller görülür. Nodül varlığı RF titresi ile paraleldir. Eklemlerde destrüksiyon ilerleyicidir ve çoğunlukla bir yıl içinde kalıcı deformite bırakır. Aktif hastalık döneminde lenfadenopati ve hepatosplenomegali mevcuttur. Karaciğer enzimlerinde hastalığın aktivitesi ve kullanılan tedaviye bağlı olarak yükseklik olabilir. Aktif hastalığın ortadan kalkmasıyla enzim düzeyleri normale döner ( 1, 44 ). Entezitle İlişkili Artrit: Bu çocuklar hem JİA özelliklerini hem de jüvenil spondilartropati özelliklerini taşımaktadırlar. Ülkemizde ve bazı gelişmekte olan ülkelerde %30-40’lara varan sıklıkta görülmekte olup bu oran gelişmiş ülkelerden ( %15-20 ) daha yüksektir ( 1, 44, 45 ). Olguların çoğu erkektir ve 10 yaşından sonra ortaya çıkar. EİA’lı hastaların en önemli özellikleri RF ve ANA’larının negatif olması, entesopatilerinin ve alt ekstremite artrit ya da artraljilerinin olmasıdır. Hastaların yaklaşık % 60’ında HLA B27 pozitiftir ( 1, 42 ). Entesopati en sık aşil tendonunu etkiler. Hastalarda çoğunlukla topuk ağrısı ya da etkilenen tendon bölgesinde ağrı ve duyarlılık ile ortaya çıkar. Entesopati diğer JİA tiplerinde hatta ailesel akdeniz ateşi ve SLE’de bile görülebilir ( 2 ). EİA’da eklem tutulumu çoğunlukla alt ekstremitede, asimetrik ve oligoartiküler tiptedir. Hastalığı 22 Oligoartiküler JİA’dan ayırıcı en önemli özelliği ise kalça ekleminin de çok sık tutulabilmesidir. Eklem tutulumu NSAID’lere hızla yanıt verir. Eklemlerde sekel oranı diğer tiplere göre oldukça azdır ( 1, 44 ). Prognozu etkileyen en önemli özellik HLA B27 pozitifliğidir. HLA B27 pozitif olan olgularda ankilozan spondilit gelişme oranı oldukça yüksek olup ve hastalık sık sık tekrarlama eğilimindedir ( 1, 44 ). EİA ya da benzer tanı alan hastaların % 90’ının 10 yıl içinde ankilozan spondilite ilerledikleri iki farklı çalışma ile gösterilmiştir ( 1, 44 ). Hastaların yaklaşık %10-20' sinde akut semptomatik üveit görülür. Akut anterior üvetin HLA B27 pozitif olan hasta grubunda gelişme olasılığı daha yüksektir ( 1, 44 ). Jüvenil psoriatik artrit: JpsA genellikle 9-12 yaşları arasında başlar ve kız çocuklarında biraz daha sık görülür ( 3:2 ). Southwood’un önerdiği JPsA tanı ölçütleri şöyledir: Majör olanlar artrit ve tipik sedef plakları, minörler ise daktilit, yüksük tırnak, sedefe benzer döküntü, ailede sedef öyküsünün bulunmasıdır. Kesin JPsA için 1 majör artı 3 minör ya da 2 majör kriter gerekmekte, olası tanı içinse 1 majör artı 2 minör kriter yetmektedir ( 46 ) . Artrit %50 olguda cilt lezyonlarından önce ortaya çıkar. Tipik olarak küçük eklemleri tutar ve asimetriktir. Distal interfalangeal ( DİF ) eklem tutulumu sedef artritini düşündürür. Genellikle bir ya da bir kaç parmağın hem MCF, hem PİF hem de DİF eklemi birden tutulur ve sosis parmak denen görüntü ortaya çıkar ( %20-40 ). Bazı hastalarda ise seropozitif poliartiküler JİA’dakine benzer simetrik poliartrit ile karşımıza gelebilir. Hastaların bir bölümünde ise sakroileit ve spondilit tipi tutulum olabilir. Sakroileit genellikle tek taraflıdır. JPsA’da aksiyel tutulum erişkinlere oranla daha azdır ve hastalığın daha ileri dönemlerinde ortaya çıkar. Erişkinlerden bir farkı da kalça tutulumunun çocuklarda daha ağır olması ve artroplasti gerektirebilmesidir ( 1, 44, 46, 47 ). Tipik olarak sedef plakları eklemlerin ekstansör yüzlerine, saçlı deriye, umblikal çukura, perineye yerleşir. Tırnak değişiklikleri ( yüksük tırnak, subungal hiperkeratoz, onikoliz ) artritle seyreden olgularda artrit olmayanlara göre 2 kat fazladır. Kronik ön üveit JPsA’da %17 oranında görülmekte ve bunların %60-70’inde ANA pozitiftir. Bu nedenle 36 ay aralarla göz muayenesi yapılması gerekmektedir ( 1, 44, 46, 47 ). Tanı: Jüvenil idyopatik artritin tanısı tamamı ile klinik ölçütlere dayanmaktadır. JİA tanısının konulabilmesi ve tam klinik tablonun oturması uzun bir zaman dilimini alabilir. Hastalar başlangıçta farklı tanılarla izlenebilir. Hastalığın özgün bir laboratuar verisi 23 yoktur. Tanı konulduktan sonra mutlaka her hastaya göz ön kamara muayenesi yapılmalıdır. Tedavi: Tedavide öncelikli amaç ağrının giderilmesi ve hastalık aktivitesinin baskılanmasıdır. Başlangıçta aspirin veya steroid olmayan antienflamatuar ilaçlar ( NSAID ) kullanılmaktadır. Çocuklarda en sık kullanılan NSAID ibuprofen, endometazin, tolmetin veya naproksen sodyumdur. Fakat çoğunlukla NSAID tek başına etkili olmadığı için diğer uzun etkili ve daha güçlü antienflamatuar ilaçlara gereksinim duyulur. Özellikle oligoartrit ve EİA’da sulfasalazinin etkinliği yapılan çalışmalarda kanıtlanmıştır. İlaca 10-20 mg/kg/gün olup haftalar sonra doz 30-50 mg/kg/güne çıkarılır ( 1, 44 ). Kortikosteroidler antienflamatuar ilaçlar içinde en etkili olandır. Oligoartiküler tip hastalıkta özellikle monoartrit olarak kendisini gösteren büyük eklem tutulumunda intraartiküler steroid kullanımı oldukça yararlıdır ( 48 ). Bu şekilde kullanımı ile steroidlerin sistemik yan etkilerinden de korunulmuş olunur ( 1, 44, 48, 49 ). Sistemik tip JİA’da steroidlerin oral veya parenteral kullanımı sistemik bulguları belirgin olarak geriletir ancak eklemlerdeki destrüktif olaylar çoğunlukla devam eder. Genellikle 1mg/kg/gün veya daha az dozda verilir. Nadir durumlarda 30mg/kg gibi yüksek dozlarda pulse steroid kısa süreli şiddetli sistemik hastalığı baskılamak için parenteral yolla kullanılabilir ( 1, 44 ). Metotreksat JİA tedavisinde etkinliği kanıtlanmış ve yan etkileri oldukça az olan uzun etkili bir ajandır. Subkutan veya intramuskuler 15mg/m2/hafta kullanılması bulantı, kusma ve karaciğer toksisitesini bir miktar önler. Yan etkileri 1mg/kg/gün folinik asit kullanılarak azaltılabilir ( 1, 44, 50 ). Metotreksata yanıtsız olgularda TNF reseptör bağlayıcısı olan etanersept ve infliksimab denenmektedir. Bu iki ilacın etkinliği yapılan çalışmalarda gösterilmiştir ( 1, 44, 51 ). Jüvenil idyopatik artrit tedavisi süresince mutlaka D vitamini ve kalsiyum desteği yapılmalıdır. Medikal tedavi ile eşzamanlı olarak fizyoterapi de uygulanmalıdır ( 1,v44 ). İleri hareket kısıtlılığı varsa ortopedik tedavi ( artroplasti, osteotomi veya yumuşak doku serbestleştirmesi gibi ) endikedir. 1.5.3 SİSTEMİK LUPUS ERİTEMATOZUS Sistemik Lupus Eritematozus ( SLE ); multisistemik otoinflamatuar bir hastalıktır. En sık 13–40 yaşları arasında görülür. Tüm SLE olgularının %15-20’sini çocuklar oluşturur ( 52, 53, 54 ). Kızlarda erkeklere oranla üç kat fazla görülür. SLE etiyolojisinde çevresel, hormonal ve genetik faktörlerin rolü vardır ( 55 ). Hastaların akrabalarında SLE’nin normal popülasyondan daha sık görülmesi de genetik yatkınlık 24 hipotezini desteklemektedir ( 56 ). Histokompatibilite antijenlerinden HLA DR2, DR3, DR4 ve DR7’nin SLE’li hastalarda çeşitli toplumlarda normal popülasyondan daha sık görüldüğü saptanmıştır ( 57, 58, 59 ). UV-A ve UV-B ışınlarının SLE’de deri lezyonlarını arttırdığı ve alevlenmelerde rol aldığı bilinmektedir. Hastaların %70’inde fotosensitivite vardır. Lupusa yol açan 70’i aşkın ilaç bilinmektedir. En bilinenleri hidralazin, prokainamid, izoniazid, klorpromazid, primidon ve etosüksimittir ( 60 ). Olguların %15’inde ise atakları tetikleyen faktör strestir. Doğurganlık yaşındaki bayanlarda erkeklere oranla hastalığın daha sık görülmesi, gebelik ve postpartum dönemlerinde SLE’nin alevlenme göstermesi etiyolojide hormonal faktörlerin yer aldığını düşündürmektedir ( 61, 62 ). Östrojen ve prolaktinin B hücre aktivasyonuna yol açtığı gösterilmiştir ( 63 ). Patogenez: SLE’de artmış otoantikor üretimi vardır. Hücre membranlarına bağlanan otoantikorlar hücreleri ya kompleman aracılı lizis veya mononükleer fagosit sistemin fagositoz etkisinin değiştirerek hasara uğratırlar. Ayrıca antijen-antikor kompleksinin hedef organlarda depolanması da doku hasarının bir diğer mekanizmasıdır. SLE’nin aktif dönemlerinde kompleman aktivasyonuna bağlı olarak C3 ve C4 düzeyi düşer. Otoantikorlardan en önemlisi antinükleer antikor ( ANA )’dur ve SLE’nin tanı kriterlerinden biridir. Bununla birlikte spesifik değildir, diğer otoimmün hastalıklarda ve sağlıklı bireylerde de bulunabilir. Anti ds-DNA en sık görülen otoantikorlardandır ve hastalığın aktivitesi ile böbrek tutulumu hakkında fikir verir. Klinik: SLE iyileşme ve alevlenme dönemleriyle seyreden bir hastalıktır. Konstitüsyonel semptomlar hastalık seyri boyunca belirgin olup halsizlik, yorgunluk, ateş, iştahsızlık ve kilo kaybını içerir. Çocuklarda mukokütanöz bulgular erişkinlere göre daha sık görülür. Bunların da en çok görülenleri malar döküntü, oral ülserler ve fotosensitivitedir ( 64 ). Malar döküntü nazolabial sulkusları tutmaz. Güneş ışını döküntünün artışına yol açar. SLE’nin tanı kriterlerinden biri de oral/nazal ülserlerdir. Bu ülserler sıklıkla ağrısızdırlar. SLE’li çocukların pek çoğunda artrit ve/veya artralji görülebilir. Artrit en sık el küçük eklemlerini ardından da diğer periferik eklemleri ( diz, dirsek, bilekler ) tutar. Gezici veya persistan olabilir. Deformite bırakmaz. Hastalığın prognozunu böbrek tutulumu belirler. Böbrek tutulumu sıklıkla tanıdan sonraki ilk 2 yıl içinde ortaya çıkar. İdrar sedimentinde her büyük büyütme alanında 5 ve üzerinde eritrosit veya lökosit görülmesi, silendirüri, günde 0.5 gramdan fazla proteinüri, üre-kreatinin yüksekliği ve hipertansiyon hastada böbrek tutulumunu düşündüren bulgulardır ( 65 ). Yüksek morbidite ve mortalite nedeni 25 ile SLE’li her hastanın böbrek tutulumu açısından incelenmesi gerekir. Dünya Sağlık Örgütü ( WHO ) lupus sınıflaması günümüzde birçok merkez tarafından kullanılmaktadır ( Tablo 5 ) ( 66 ). Böbrek tutulumundan sonra gelen en büyük morbidite ve mortalite sebebi santral sinir sistemi tutulumudur. En sık görülen, nöropsikiatrik bozukluklardan depresyon ve psikozdur ( 67, 68 ). SLE’nin en sık görülen kardiyak bulgusu perikardittir. En sık izlenen solunum sistemi bulgusu plevral efüzyon, ardından pnömoni ve pulmoner hemorajidir ( 69, 70 ). Hastaların %50sinde lenfadenopati ve %10–20 oranında splenomegali görülebilir. SLE’de kronik hastalık anemisi ve otoimmün hemolitik anemi görülebilir. Akut poliartritli bir hastada lenfopeni varlığı, SLE açısından uyarıcı bir bulgudur. Trombositopeni; antifosfolipid antikorlara, aktif hastalığa, böbrek bozukluğuna veya ilaçlara bağlı olabilir. Trombotik trombositopenik purpura, SLE’li olguların %1-2 ‘sinde görülür. Ayrıca antifosfolipid antikorlara bağlı kanama bozukluğu görülebilir. Tablo 5: WHO lupus nefriti sınıflaması: Sınıf Histopatolojik bulgular Klinik bulgular I Mezangioproliferatif Glomerulonefrit Yok veya minimal proteinuri, hafif hematüri, piyüri II Fokal Proliferatif Glomerulonefrit Değişen derecelerde hematüri ve piyüri III Diffüz Proliferatif Glomerulonefrit Aktif idrar sedimenti, nefrotik düzeye varabilen proteinüri, böbrek işlevlerinde bozukluk IV Membranöz Glomerulonefrit Aktif idrar sedimenti, nefrotik düzeye varabilen proteinüri, böbrek işlevlerinde bozukluk V Sklerozan Glomerulonefrit Kronik böbrek yetmezliği tablosu 26 Tanı: SLE’de kesin tanı koyduracak tek bir klinik bulgu ya da laboratuvar testi yoktur. Bu sebeple Amerikan Romatoloji Birliği tarafından tanı kriterleri geliştirilmiştir ( tablo6): Tablo 6: SLE tanı kriterleri( 65 ): 1. Malar döküntü 2. Diskoid döküntü 3. Fotosensitivite 4. Oral/nazal ülserler 5. Artrit (2 veya daha fazla eklemde noneroziv artrit) 6. Serözit (Plorezi, perikardit) 7. Renal tutulum (0. 5 gr/gün veya +++‘ten fazla persistan proteinüri veya hücresel silendirler ( eritrosit, hemoglobin, granüler, tübüler veya karışık ) 8. Nörolojik tutulum (konvülziyon, psikoz) 9. Hematolojik tutulum ; a. Hemolitik anemi veya b. Lökopeni: <4000 veya c. Lenfopeni: <1500 veya d. Trombositopeni : <100000 10. İmmünolojik tutulum; Anti-dsDNA pozitifliği veya Anti Sm pozitifliği veya Antifosfolipid antikorların pozitifliği: antikardiolipin antikorlar ve lupus antikuagulanı pozitifliği, yalancı pozitif sifiliz testi 11. ANA pozitifliği (ilaçlara bağlı olmayan) Bu 11 kriterden 4 ve daha fazlasının bulunması %96 sensitivite, %96 spesifisite sağlar. ANA pozitifliği ile birlikte aşağıdaki durumların varlığında hastalar gelişebilecek SLE açısından izleme alınmalıdır: - İdiyopatik trombositopenik purpura - Kronik ürtiker ve anjioödem - Hipotiroidizm veya hipertiroidizm - İzole hemolitik anemi - İzole proteinüri 27 Tedavi: Sadece cilt ve kas-iskelet sistemi tutulumu olan hastalarda antimalaryal ilaç ve/veya NSAID yeterli olabilirken böbrek veya santral sinir sistemi tutulumu olan hastalarda yüksek doz immunsupresif tedavi uygulanır. Kortikosteroidler yalnızca deri lezyonlarında topikal ve intralezyoner kullanılabilir. Hafif olgularda klinik tabloya göre 540 mg/gün prednizolon veya eşdeğeri ile başlanırken ağır organ tutulumu olan olgularda genellikle 1-2 mg/kg/gün dozunda prednizolon başlanır. Hayatı tehdit eden ve çok hızlı ilerleyen olgularda pulse metil-prednizolon uygulamasına gerek olabilir ( 71 ). Antitimalaryal ilaçlar arasından SLE’de kullanılan tek ilaç hidroksiklorokindir. Azatiopirin; bir pürin analoğudur. Lupus nefriti ve santral sinir sistemi tutulumunda kullanılır. Siklofosfamid; lupus nefriti, SSS tutulumu, lupus pnömonisi, pulmoner hemoraji, lupusa bağlı trombositopeni ve gangren gibi şiddetli vaskülitik komplikasyonların tedavisinde kullanılır. Metotreksatın; SLE’li hastalarda özellikle eklem ve cilt bulgularının kontrolü için 7.5-15 mg/hafta dozunda verilmesinin etkili olduğu bildirilmiştir ( 71 ). Medikal tedavilerin yanı sıra tüm hastaların uyması gereken genel önlemler vardır. Güneşten korunmak çok önemlidir. Aşırı fizik egzersizlerden kaçınmak gereklidir. Özellikle adolesan hastalarda psikolojik destek gerekebilir ( 72 ). 1.5.4 JUVENİL DERMATOMYOZİT Dermatomiyozit, karakteristik deri bulguları olan inflamatuvar bir miyopatidir. Erişkindeki prevalansı 10/10.000.000 iken çocuklarda bu oran 3.2/10.000.000’dur ( 73 ). Etiyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte doku uyumluluk antijenleri, çevresel faktörler ( virüs, ilaç, vs. ) ve otoimmunite suçlanmaktadır ( 74 ). Erişkinlerde ortalama tanı yaşı 40 iken, hastalık çocuklarda sıklıkla 5–14 yaşları arasında başlar ( 75 ). Kızlarda daha sık görülür. Çocuklarda dermatomiyozitin prognozu erişkine göre daha iyidir. Erişkindekinin aksine artmış neoplazi insidansı yoktur ( 76 ). Çocuklarda klinik çoğunlukla sinsidir ve proksimal kasların tutuluşuyla başlar. JDM’in tanı konulmasına en yardımcı özelliği tipik cilt bulgularıdır. Hastalığın primer cilt lezyonları simetrik dağılımlı, erguvani renkli maküler eritem şeklinde başlar. Özellikle üst göz kapakları, malar bölgeler, burun kemeri, nazolabial kıvrımlar, boyun ve göğüs ön duvarı, eklemlerin ekstansör yüzeyleri ve periungual alanlar cilt lezyonlarının tercih ettiği bölgelerdir. Hastalığın patognomonik bulgusu Gottron papülleridir. Gottron papülleri, dorsal interfalangeal, metakarpofalangeal, dirsek veya diz eklemleri üzerinde görülen morumsu, eritematöz papüllerdir. Dermatomiyozitli hastaların % 70’inde görülürler ( 77 ). Göz kapaklarının üzerinde belirgin olan ama burun kökü ve nazolabial çizgiye dek uzanabilen menekşe renginde veya 28 heliotropik döküntü hastalık için karakteristik bir bulgudur Dermatomiyozit için karakteristik bir başka bulgu ise tırnak çevresindeki telenjiektazilerdir. Hastalığın döküntüleri fotosensitif ve tekrarlayıcıdır. Güneş ışınına maruz kalındığında daha kötüleşir. Döküntüler sıklıkla kaşıntılıdır. Travmaya maruz kalan bölgelerde ( kalçalar, dirsekler, diz, vs. ), hastalık aktivitesi ve süresi ile paralel olarak, cilt altında kalsiyum birikimi görülebilir. Kalsinozis, JDM’li olguların %30-70’inde görülürken erişkin hastaların %10’unda rastlanan bir bulgudur ( 78, 79, 80 ). Dermatomiyozitte tutulan kaslar iskelet kaslarıdır. Öncelikle omuz ve kalça eklemleri çevresindeki proksimal kaslar tutulur. Hastalar merdiven çıkmakta, oturduğu yerden kalkmakta, kollarını kaldırmakta ve saç taramakta güçlük çekerler. JDM’li hastaların 1/3’ünde artralji ve artrit bulunur ( 81 ). Hem küçük hem de büyük eklemleri tutabilirse de özellikle elin küçük eklemlerinin simetrik artriti daha sık görülür. JDM artriti erozif değildir, deformite bırakmaz. JDM’li hastaların yarıdan fazlasında hastalığın başlangıcında EKG anormallikleri görülür. Başlıca sorun aritmidir. Tanı: Kreatinin kinaz, aldolaz, AST ve LDH yükseklikleri, aktif kas inflamasyonunu gösteren değerli bulgulardır ( 82 ). EMG sensitif ancak özgün olmayan bir değerlendirme yoludur. EMG’de insersiyonel irritabilite, istirahatte spontan aktivite, kısa ve küçük polifazik motor deşarjlar ve pozitif keskin dalgalar görülebilir ( 83 ). Tanının doğrulanması için kas biyopsisi yapılması gerekebilir. Ancak miyozit odakları fokal olabileceği için perkütan iğne biyopsisi her zaman kesin tanı koydurucu olmayabilir ( 83 ). JDM’e ait başlıca histopatolojik bulgular perifasiküler atrofi, yuvarlak hücre hakimiyeti, küçük damarların tıkanıklığı ve inflamasyon bulgularıdır. Histopatolojik olarak belirgin inflamasyon bulguları olmamasına rağmen vasküler lezyonların görülmesi çocukluk çağı dermatomiyozitine özgüdür ( 84 ). Hastaların %80’inde ANA pozitifliği vardır. En sık görülen antikor anti-Jo1 olup hastaların ancak %20’sinde saptanabilir ( 85, 86 ). Anti-SRP antikor pozitifliği ile seyreden alt grup ise en kötü prognoza sahiptir ve en önemli klinik bulgusu kalp tutulumudur ( 87 ). Hastalığın seyrinde ESH, CRP ve tam kan sayımı sıklıkla normaldir. Bu yüzden akut faz reaktanlarındaki yükseklik ile hastalığın aktivitesi ve şiddeti arasında bir ilişki yoktur. Tedavi: Hastaların çoğu alevlenme ve remisyonlar ile veya persistan hastalık ile seyrederken yüksek doz steroid ve/veya immünsupresif tedaviye ihtiyaç duyarlar. 29 İnflamasyonu hızlı bir şekilde kontrol altına almak için ağızdan veya pulse metil prednizolon şeklinde verilen kortikosteroid tedavinin temel taşıdır. Kortikosteroidler kas gücü düzelinceye veya kas enzimleri normale dönünceye kadar yüksek dozda devam edilir, daha sonra kademeli olarak azaltılır ( 88 ). Kortikosteroidlere yetersiz cevap veya ciddi yan etkilerinin görülmesi durumunda tedaviye metotreksat eklenir ( 89 ). Dirençli olgularda azatiopirin, siklosporin, siklofosfamid ve intravenöz immunglobulin tedavileri de kullanılmaktadır ( 90, 91 ). 1.5.5 VASKÜLİTLER Vaskülit kan damarı duvarında görülen inflamasyon olarak tanımlanır. Vaskülitler tuttukları damarın çapına göre büyük, orta ve küçük damar vaskülitleri olarak sınıflanırlar. Vaskülitler içinde artrit nedeni olabilen Henoch-Schönlein purpurası, poliarteritis nodoza ve Behçet hastalığıdır. HSP çocukluk çağının en sık görülen vaskülitlerinden birisidir. Trombositopeni olmadan görülen purpura, eklem tutulumu, karın ağrısı ve glomerülonefrit tipik bulgularıdır. En sık 3–15 yaşları arasında görülmektedir, erkeklerde görülme oranı kızlara göre daha fazladır ( 1.5:1 ). Hastalık özellikle kış aylarında ve genellikle ÜSYE sonrası ortaya çıkmaktadır ( 92 ). İnfeksiyonlar, böcek sokması, ilaçlar ve diyette bulunan allerjen maddelerin hastalığa neden olabilmesi HSP’nin allerjik bir zeminde gelişebileceğini düşündürmektedir. Palpabl purpura tanı için mutlaka gereklidir. Döküntü özellikle alt ektremitelerde ve kalçada görülmektedir. Hastalığın başlangıcında özellikle küçük çocuklarda el ve ayak sırtlarında, göz çevresinde, alında, saçlı deride ve skrotumda ödem bulunabilmektedir. Gastrointestinal tutulum çocukların yaklaşık üçte ikisinde görülür. Genellikle döküntüyle beraber ilk haftada, tamamına yakını ilk ayda ortaya çıkar. Barsak duvarındaki vaskülite bağlı gelişen ödem ve kanama invajinasyon, gangren ya da perforasyona sebep olabilir. Glomerülonefrit hastaların üçte birinde izlenir ve çoğunlukla ciddi böbrek tutulumu döküntü başladıktan sonraki ilk ayda ortaya çıkmaktadır. Bulgular genellikle mikroskopik hematüri ve hafif proteinüri şeklinde; nadiren nefrotik sendrom, akut nefritik sendrom, hipertansiyon veya böbrek yetmezliği şeklinde olabilmektedir ( 93 ). Artrit ve/veya artralji %50–80 hastada görülür. Büyük eklemler ( diz, ayak bileği gibi ) sıklıkla tutulur, fakat nadiren diğer eklemlerde etkilenebilir. Genellikle birkaç gün ya da haftada tamamen iyileşir. Santral sinir sistemi vasküliti, nöbet, koma, kanama, Guillain-Barre sendromu, ataksi, santral-periferik nöropati, göz tutulumu, interstisyal pnomoni, 30 tekrarlayan burun kanamaları, kardit, orşit, epididimit, subkonjuktival kanama ve akciğer kanaması nadiren görülmektedir ( 92 ). Tanı koydurucu laboratuar tetkiki yoktur. Trombosit sayısının normal ya da artmış olması diğer purpura yapan nedenlerin dışlanmasında önemlidir. Hastalarda hafif lökositoz ve akut faz yanıtı artışı görülebilir. Hastaların yarısında IgA düzeyinde artış görülür. Karın ağrısı olan hastaların %80’ninde dışkıda gizli kan saptanır. İdrar tetkiki mutlaka yapılmalıdır, normal olsa da mutlaka düzenli aralıklarla tekrarlanmalıdır. Böbrek tutulumu olan hastalarda proteinürinin derecesi ve böbrek fonksiyon testleri değerlendirilmelidir. Nefrotik düzeyde proteinürisi olan, böbrek fonksiyon testlerinde bozukluk olan hastalara böbrek biyopsisi yapılmalıdır. Purpuradan alınan biyopsinin histopatolojik olarak incelenmesinde lökositoklastik vaskülit görülür. Henoch-Schönlein purpurası’nda tedavi öncelikle destek tedavisi şeklindedir. Artrit için ağrı kesici kullanılması yeterlidir. Glukokortikoidler eklem ve cilt bulgularını düzeltse de, genellikle bu bulgular için kullanılmamaktadır. Ciddi orşitte, böbrek tutulumunda ve gastrointestinal sistem tutulumu veya kanaması varlığında prednizon kullanımı önerilmektedir ( 92 ). HSPlilerin %30-50’sinde en az bir kez hastalık tekrarlamaktadır. Tekrarlar özellikle ilk 6 haftalık dönemde görülmektedir ( 92 ). Prognoz hastaların çoğunda mükemmeldir. En önemli morbidite ve mortalite nedeni erken dönemde ağır gastrointestinal tutulum, geç dönemde ise böbrek tutulumudur ( 94 ). Poliarteritis nodoza ( PAN ), küçük ve/veya orta çaplı arterlerde fibrinoid nekrozla karakterize çok çeşitli yakınma ve bulgularla ortaya çıkan klinik bir sendromdur ( 95 ). Çocukluk çağında nadirdir. Hastaların üçte ikisinde artrit görülür. Laboratuarda pANCA pozitif olabilir. Etkilenen organdan yapılan biyopside saptanan nekrotizan arterit PAN’ın karakteristik histopatolojik bulgusudur. Tedavide kortikosteroidler ana ilaçlardır. Behçet hastalığı ( BH ), ilk kez 1937’de Hulusi Behçet tarafından tanımlanan, arter ve venülleri etkileyen, aftöz stomatit, genital ülserler ve üveitle karakterize, tromboz eğilimi olan bir vaskülittir ( 96 ). Behçet Hastalığının % 5.4–7.6’sı çocukluk çağında başlamaktadır. Kız erkek oranı eşittir ( 97 ). Çoğu toplumda BH HLA B51 ile ilişkili bulunmuştur ( 97 ). Tekrarlayan oral ülserler ve beraberinde aşağıdaki sayılan kriterlerden ikisinin bulunması gerekmektedir; tekrarlayan genital ülserler, göz bulguları, cilt lezyonları ve paterji testinin müsbet olması. Oral ülserler ve tek kriterin bulunması tam olmayan ya da kısmi BH olarak adlandırılır. Artrit, arteryal veya venöz trombozlar; nadiren gastrointestinal sistem tutulumu, böbrek tutulumu ve kardiak komplikasyonlar görülebilir ( 97 ). Tedavi hastalığın tutulum yerine ve şiddetine göre yapılmaktadır. 31 Steroid, kolşisin, thalidomid, azotiopürin, interfeon, metotreksat, sulfasalazin gibi çeşitli ilaçlar hastalığın etkilediği bölgeye göre kullanılmaktadır ( 98 ). 1.5.6 SPONDİLARTROPATİLER Seronegatif spondiloartropatiler ( SpA ) ortak genetik, epidemiyolojik, klinik ve radyolojik belirtilere sahip; öncelikle sakroiliak eklemleri ve omurgayı tutan; eklem belirtileri yanı sıra, eklem dışı organ tutuluşuna yol açan heterojen bir hastalık grubudur ( 99 ). SpA'lerin ortak özellikleri şunlardır: 1 - Romatoid faktör ( RF ) yokluğu 2- Romatoid nodül yokluğu 3- Özellikle alt ekstremitelerin asimetrik ve oligoartiküler inflamatuvar tutulumu 4- Entesopati 5- Spondilitli veya spondilitsiz sakroiliitis 6- Ailesel yatkınlık 7- Okulo-muko-kutanöz belirtiler 8- HLA-B27 ile kuvvetli korelasyon ANKİLOZAN SPONDİLİT: Ankilozan Spondilit ( AS ) aksiyal iskeleti –sakroiliak eklem ve omurga- tutan kronik, sistemik, inflamatuvar bir romatizmal hastalıktır. AS'in tanı kriterleri aşağıda özetlenmiştir. Ankilozan Spondilit Modifiye Nevv-York Tanı Kriterleri ( 1984 ) ( 100 ) 1. En az 3 ay süreli, egzersizle düzelen, istirahatle düzelmeyen bel ağrısı 2. Lomber omurga hareketlerinin sagital ve frontal planlarda kısıtlanması 3. Göğüs ekspansıyonunun yaş ve cinsiyetin normal değerlerine oranla göreceli olarak azalması 4. Bilateral grade 2-4 veya unilateral grade 3-4 sakroileitis Tanı: Kesin tanı unilateral grade 3 veya 4 sakroileitis veya bilateral grade 2-4 sakroileitis ve 3 klinik kriterden en az birisi ile konur. REAKTİF ARTRİTLER: Reaktif artrit ( ReA ) neden olan mikroorganizmanın eklemden izole edilemediği bir eklem inflamasyonu olarak tanımlanabilir( 101 ). 32 Reaktif Artritlerin Tanı Kriterleri ( 102 ): 1. Aseptik artrit - Asimetrik oligoartrit - Bel ve gluteal ağrılar, talaijiler, sosis şeklinde el ve ayak parmakları - Sinovyal histoloji: Perivasküler hipertrofi olmaksızın enflamatuar görünüm. 2. Artritle ortaklaşan veya öncesindeki bir ay içinde ortaya çıkan diyare 3. Artritle ortaklaşan veya öncesindeki bir ay içinde ortaya çıkan konjunktivit 4. Artritle ortaklaşan veya öncesindeki bir ay içinde ortaya çıkan üretrit veya servisit 5. Karakteristik mukoza lezyonları ( bukkal, balanit ) veya psöratiform cilt, tırnak bozuklukları 6. Predispozan familyal zemin: HLA-B27 ve/veya ReA, AS, iritis, seronegatif artritin ailesel öyküleri 7. Nedensel ajanın idantifiye edilmesi Tanı: Kesin tanı en az dört kriter varlığı ile konur. ENTEROPATİK ARTRİTLER: İnflamatuvar ve/veya infeksiyöz barsak hastalığı ile artrit ilişkisi 1920'li yıllardan beri bilinmektedir. SpA kavramının ortaya atılmasından sonra, genel özellikleri itibarıyla bu gruba uygunluğu dikkat çekmiştir. Barsak tutulumuyla seyreden romatizmal hastalıkların spekturumu oldukça geniştir. En yaygın görülen formu inflamatuvar barsak hastalığı ( İBH ) grubudur. İBH'da en sık görülen ekstraintestinal tutulum artrittir. AS görülme şansı sadece sakroiliit dikkate alındığında Crohn hastalığında %16'ya çıkmaktadır. 1.5.7 AİLEVİ AKDENİZ ATEŞİ Ailesel Akdeniz Ateşi ( AAA ), ateş ve seröz zarların iltihabı ile karakterize tekrarlayan ataklarla seyreden ve ikincil amiloidoz ile komplike olabilen herediter periodik ateş sendromlarının en sık görülenidir. Otosomal resessif geçişli bir hastalıktır. Hastalık özellikle Doğu Akdeniz havzasında yaşayan halklarda artmış sıklıkta görülmektedir. Ülkemizde ise hastalık orta Anadoluda sık görülmektedir. Hastalığın sıklığının ülkemizde 1:1000 olduğu bildirilmiştir( 43 ). Sivas’ta yapılan bir çalışmada ise bu oran 1:500 olarak bulunmuştur ( 103 ). Hastalığın daha çok erkeklerde görülebileceği bildirilmesine karşın ülkemizde kız ve erkek hasta sayıları birbirine eşittir ( 104 ). Ailesel Akdeniz Ateşine yol açan gen ( MEFV geni ) 16. kromozomun kısa kolunda yer almaktadır ( 105 ). AAA 33 kliniği olan hastaların beşte birinde ya tek mutasyon saptanmakta ( taşıyıcı ), ya da bilinen mutasyonlardan hiçbiri gösterilememektedir. Bu nedenle gen analizinin tanı koymadaki yeri sınırlıdır. En sık görülen 5 mutasyondan 4’ü Ekson 10’da ( M694V, V726A, M694I, M680I ), bir tanesi ise Ekson 2’de ( E148Q ) yer almaktadır. Bu genin kodladığı 781 aminoasitlik proteine ‘pirin/marenostrin’ ismi verilmiştir. Bu proteinin lökositler üzerinde otoregülatuar bir rol oynadığı düşünülmektedir. MEFV geninde bir mutasyon varsa hem inflamasyonun en önemli aracılarından IL-1‚’nın yapımı uyarılır, hem de apoptoz baskılanır ve dolayısı ile ufak uyarılar sonucu artmış iltihap yanıtı ( ataklar ) ortaya çıkar. Klinik Bulgular: Hastalık ateşli, ağrılı ataklarla karakterize olup 38,5-40 C° arasındaki yüksek ateşe, periton, plevra ya da sinovyum seröz membranlarından birinde oluşan inflamasyonun neden olduğu ciddi karın, göğüs veya alt ekstremitenin büyük eklemlerinden birinin ağrısı eşlik eder. Ataklar kısa süreli olup 1-4 gün sürer ve tedavi edilmeden spontan iyileşir. Ancak atağa eşlik edebilen artrit veya artralji daha uzun sürebilmektedir. Ataklar arasında hasta semptomsuzdur. Hastalığın ortalama başlangıç yaşı çocuklarda 5’dir. Ataklar çeşitli şekillerde olabilmesine karşın en sık görülen nöbet şekli ateş, karın ağrısı ve/veya eklem bulgularının bir arada olduğu nöbet şeklidir. Eklem bulguları: Ateş ve karın ağrısından sonra AAA'nın en sık görülen 3. klinik bulgusudur ( %60-70 ) ve ateş ve karın ağrısı olmaksızın da ortaya çıkabilir. AAA’daki artrit, çoğunlukla alt ekstremiteye yerleşen, sekel bırakmayan, gezici olmayan, nonerozif akut bir monoartrittir. Ayak bileği ve dizler en sık etkilenen eklemlerdir. Ayak bileğinde oluşan artritlerin % 50'sinde ayak sırtında eritem gözlenir. Hastaların yaklaşık %5’inde bir aydan daha uzun sürebilen uzamış artrit atakları görülebilir. Bu şekilde en çok tutulan eklemler kalça ve diz eklemleridir. Haftalar veya aylar sonra ağrı ve inflamasyon kendiliğinden azalır ( 106 ). Ailesel Akdeniz ateşinin ilginç eklem tutulumlarından birisi de sakroiliak eklemlerin de tutulduğu seronegatif spondilartropati tablosudur. Bu olguların çoğunda HLA-B27 negatif bulunmakla birlikte bir kısmında pozitif olabilir (103,104,107). Diğer bulgular: Erizipel benzeri eritem AAA’lı çocukların %11’inde görülür ( 108 ). AAA’lı hastalarda vaskülitlerin ortaya çıkma oranının genel populasyona göre daha sık olduğu saptanmıştır. En sık görüleni AAA ile HSP birlikteliğidir. Buradaki vaskülitin patogenezi net olarak bilinmemekle birlikte immun kompleks mekanizması üzerinde durulmaktadır ( 109 ). AAA’da görülen bir diğer vaskülit tablosu da uzamış febril myaljidir( 103 ). Yüksek ESR, hipergamaglobulinemi ve kortikosteroidlere belirgin yanıt ile karakterizedir. Uzamış febril miyaljide çoğunlukla eklem bulgusu olmaz ve kas enzim 34 düzeyleri, EMG ve kas biopsisi normaldir( 110 ). AAA’lı hastaların küçük bir yüzdesinde orşit görülür. Nadiren nekroz gelişip orşiektomiye giden olgular bildirilmiştir ( 111, 112 ). Hastalar sık olarak ataklara eşlik eden baş ağrısından şikayet ederler. Nadir olgularda aseptik menenjit gelişebilir ( 113 ). Çocuk hasta grubuyla ilgili bir çalışmada splenomegali %34, hepatomegali %3 bulunmuş olup, değişik yayınlarda değişik oranlar verilmektedir ( 108 ). Laboratuar bulguları: CRP atak döneminde hastaların tümünde yükselmekte, ESR % 90'ında, fibrinojen % 60'ında artmakta ve lökositoz ise hastaların % 50'sinde ortaya çıkmaktadır. Ataklarda trombositoz görülmemekte ve ferritin düzeyleri artmamaktadır ( 114 ). Atak sırasında geçici albüminüri ve hematürilere rastlanabilmektedir ( 115 ). Tanı: Livneh tanı kriterleri ( 116 ): Majör kriterler: Tipik ataklar: 1- Peritonit ( yaygın ) 2- Plörit ( tek taraflı ) yada perikardit 3- Monoartrit ( kalça, diz, ayak bileği ) 4- Tek başına ateş 5- Tam olmayan karın ağrısı atakları Minör kriterler: 1- Göğüs ağrısı 2- Eklem ağrısı 3- Egzersizle ortaya çıkan bacak ağrısı 4- Kolşisin tedavisine iyi yanıt Destekleyici kriterler: 1- Ailede AAA öyküsü 2- Uygun etnik köken 3- Hastalığın 20 yaşından önce başlaması 4- Ağır ve yatak istirahatini gerektiren ataklar 5- Atakların kendiliğinden geçmesi 6- Ataklar arasındaki semptomsuz dönem 7- Bunlardan birinde ya da daha fazlasında yükselme: lökosit, ESR, serum amiloid A, fibrinojen 8- Aralıklı proteinüri ve hematüri 9- Apendektomi ya da tanılandırıcı laparatomi öyküsü 35 10- Ailede akrabalık • Tanı için 2 major ya da 1 major ve 1 minor kriter gereklidir. Tedavi: Tedavide 1970li yıllardan beri kullanılan Kolşisinin ancak sürekli kullanılırsa etkili olabileceği ilk kez Emir Özkan ve bunu izleyerek SE Goldfinger tarafından 1974’de bildirilmiştir ( 117, 118 ). Kolşisin tedavisi ile AAA'lı hastalarda hem nöbet şiddeti, hem de nöbet sıklığı belirgin olarak azalmaktadır. Kolşisin minimal dozu 1 mg/gün ve maksimal dozu ise 2 mg/gün olmalıdır. AAA artritinde kolşisin tedavisine nonsteroidal anti-enflamatuar ilaçlar eklenmelidir ( 119 ). 1.5.8 WEBER-CHRİSTİAN SENDROMU Seyrek görülen bir hastalıktır. Nedeni bilinmemektedir. Bacaklarda, gövdede ve kollarda sık olmak üzere vücudun her bölgesinde görülebilen değişik boyutlarda, ağrılı, kırmızımtırak subkutan nodüllerle seyreder. Bunun dışında ateş, artralji, artrit miyalji olabilir. Nodüller birkaç gün yada haftada pigmentasyon bırakarak kaybolurlar. Tanı klinik bulgulara ve histolojik incelemeye dayanarak konur. Tedavisi yoktur. Kortikosteroidler, klorokin veya fenilbutozon semptomatik iyileşme sağlar. 1.6 ENFEKSİYÖZ HASTALIKLAR 1.6.1 OSTEOMYELİT VE SEPTİK ARTRİT Çocuklarda kemik ve eklemlerin süpüratif enfeksiyonları kalıcı sakatlığa neden olabildiğinden önemlidir. Bakteriler en sık patojenlerdir. Osteomyelitte ve septik artritte tüm yaş gruplarında S.aureus en sık etkendir. Bunu grup A sterptokoklar ve pnömokoklar izlemektedir ( 120 ). Osteomyelitte ve septik artrit küçük çocuklarda daha sıktır. Erkekler kızlardan 2 kat fazla etkilenir. Sağlıklı çocuklarda enfeksiyonların çoğunluğu hematojen kaynaklıdır. Travma öyküsü hastaların üçte birinde bulunur. Destrüksiyon proteolitik faktörler ve mekanik faktörlerin kombinasyonundan kaynaklanır ( 121 ). Klinik bulguları yaşa bağımlıdır. Yenidoğanda psödoparalizi görülebilir ve ateş olmayabilir. Büyük çocuklarda ise ateş vardır ve artrit bulguları özellikle de eritem belirgindir. Derin yerleşiminden dolayı kalçanın septik artriti istisnadır. Vakaların dörtte üçünde tutulan eklemler alt ekstremite eklemleridir. Diz en çok tutulan eklemdir. Genellikle monoartrit şeklinde tutulum olur. Tanı: Eklem boşluğundan sinovyal sıvı aspirasyonu ve bu sıvının gram boyama ve kültürü ile konur. 36 Tüm vakalarda kan kültürü de alınmalıdır. Lökositoz, ESR ve CRP yüksekliği oldukça sensitiftir ancak ayırıcı tanıda faydaları yoktur. Normal düzeyleri enfeksiyonu ekarte ettirmez. Bu belirteçler tedaviye cevabı izlemde kullanılabilirler ( 122 ). Radyografi monoartrit değerlendirmesinde mutlaka başvurulması gereken bir yöntemdir. Düz grafi başlangıç değerlendirmesi için kullanılır ve travma ve yabancı cisimi ekarte ettirir. MR ve sintigrafi ise enfeksiyonu belirleme de daha sensitif ve spesifiktirler ( 123 ). Tedavi: Hastalıktan şüphelenildiğinde kültürler alındıktan sonra antibiyoterapi ampirik olarak hemen başlanmalıdır. Ampirik antibiyotik tedavisi yaşa göre değişmekle beraber antistafilokokal penisilin ve sefotaksim hemen hemen tüm etkenleri kapsar. Sefazolin de alternatif olarak kullanılabilir. Klindamisin penisilin allerjisi olanlarda kullanılabilir. Tedavinin süresi izole edilen etkene göre değişir. S.aureus ve gram negatifler için en az 21 gün tedavi gerekir. Ancak genellikle 4-6 hafta tedavi gerekir. Komplikasyon geliştiğinde ortopedik tedavi endikedir. Tedavi süresince akut dönem geçtikten sonra mutlaka fizik tedaviye başlanmalıdır. Akut dönemde fleksiyon kontraktürünü engellemek için ekstansiyon postüründe atelleme yapılabilir ( 124 ). 1.6.2 BRUSELLOZ Bruselloz ülkemizde majör bir sağlık problemidir. İnsanlar hastalığı enfekte hayvanla direk temas veya enfekte hayvan ürünlerinin kullanımı özelliklede pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleri ile kazanırlar. Klinik bulgular değişken olmakla birlikte ateş, artrit/artralji ve hepatosplenomegali çoğu hastada bulunur. En sık kalça, diz ve bilekler tutulur ( 125 ). Tanıda bir hayvanla temas veya pastörize edilmemiş süt tüketimi öyküsü yararlıdır. Kesin tanı organizmanın kan, kemik iliği veya diğer dokulardan izole edilmesiyle konur. Tanı için çeşitli serolojik testler de kullanılmaktadır. Enfeksiyonu olan çoğu hastada antikor titresi 1/160’ın üstündedir ancak tek titreyle hiçbir zaman tanı konmaz ( 126 ). Tedavide doksisiklin en kullanışlı antibiyotiktir ve bir aminoglikozidle beraber kullanıldığında relaps oranı düşüktür. Küçük çocuklarda trimetoprim-sulfametoksazol, rifampisin kullanılabilir ( 127 ). 1.6.3 TÜBERKÜLOZ ARTRİTİ Hematolojik yolla mycobacterium tuberculosisin eklemleri tutarak oluşturduğu kronik granülomatöz bir infeksiyondur. Vertebra ve alt ekstremite sıklıkla tutulur. % 80 37 vakada tek eklem tutulmuştur. Teşhisde PPD (+) olması, sinovyal sıvıda basilin görülmesi önem taşır. Radyolojide; subkondral osteoporoz, kistik değişiklikler, kemik destrüksiyonu görülür. 1.6.4 LYME HASTALIĞI Bir spiroket olan Borrelia burgdorferinin yol açtığı bir hastalıktır. Hastalığın 3 evresi vardır. I-Rash evresi: Boğa gözü şeklinde görünüm tipiktir (eritema kronikum migrans). II-Nörolojik semptomlar: Bell paralizisi görülür. III-Artrit:Sinovyal sıvıda immun kompleksler ve kriyoglobulinler akkümüle olur. Teşhis ELISA testi ile konur. Tedavisinde doksasilin, amoksilin ve sefuroksim kullanılır. 1.6.5 VİRAL ENFEKSİYONLAR Bakterilerin oluşturduğu artritler genellikle monoartikuler ve supuratif özellik taşırken, viral artritler, supurasyon olmaksızın inflamasyonla seyreder ve genellikle poliartikuler tutulum gösterir. Artrit, tipik olarak viral infeksiyonun prodromal döneminde ortaya çıkar ve döküntülerle ilişkilidir. Dünyanın bir çok bölgesinde parvovirus B19, rubella ve hepatit B en yaygın viral artrit etkenleri arasında yer alır ( 128 ). Tanıda en sık başvurulan ve en pratik yöntemler ise özgül antikorların saptanmasına yonelik serolojik testlerdir. Moleküler yöntemler de viral artritlerin tanısında tercih edilebilmektedir ( 129 ). Parvovirus B19: Bilinen en küçük DNA virusudur ( 130 ). Çocuklarda beşinci hastalığın ( eritema infeksiyozum ) etkenidir ( 131 ). Çocuklarda artrit tablosu %5-10 oranında ve hafif seyirlidir. Çoğunlukla el ve ayaklardan başlayan akut, orta şiddette, simetrik poliartrit tablosu 24-48 saat sonra bilek, diz, ayak, dirsek ve omuza yayılır. Spinal tutulum nadirdir ( 131 ). Artrit döneminde RF pozitifliği saptanabilir. Yine anti-DNA, antilenfosit, antinükleer ve antifosfolipit antikorlar pozitif bulunabilir. Tanı poliartrit tablosunun olduğu donemlerde anti-B19 antikorlarının saptanması ile konulur. Parvovirus-B19 IgM antikorları başlangıç semptomundan itibaren en az iki ay süreyle saptanabilir. En duyarlı test ise viral DNA’nın saptanmasıdır ( 132 ). 38 Hepatit B virusu ( HBV ): Olguların %25’inde artralji, %10’unda artrit gelişir. Artrit patogenezinde infeksiyonun seyri sırasında dolaşan HBsAg-solubl immün kompleksler ve kompleman aktivasyonu rol alır. Tipik olarak el ve ayakların küçük eklemleri ile dizi tutan, akut başlangıçlı, simetrik poliartrit şeklindedir. Rubella: Ateş, halsizlik, tipik morbiliform deri döküntüsü ve lenfadenopati ile seyreden, hafif ve sınırlı bir hastalık tablosuna yol açar ( 133 ). Metakarpofalanjial, proksimal interfalanjial, bilek, el, ayak ve diz eklemleri en sık tutulan eklemlerdir. Düzenli aşılama programları sonucunda toplumda rubella infeksiyon sıklığı düşmüştür. Ancak aşı sonucu kızamıkcık benzeri semptomlar ve artropatiler ortaya çıkabilmektedir ( 133 ). Herpes viruslar: Herpesviridae ailesinde 80’den fazla üye bulunmasına karşın bunlardan sadece dördü artrit oluşturabilmektedir. Bunlar sitomegalovirus ( CMV ), Ebstein-Barr virusu ( EBV ), Herpes simpleks virus tip 1 ( HSV-1 ) ve Varisella zoster virusu ( VZV )’dur. CMV genellikle immunsuprese kişilerde artrit oluşturur. EBV, Enfeksiyöz mononukleozun etkeni olup, nadiren artralji ve artrite neden olabilmekte ve genellikle poliartrit tablosu halinde gözlenmektedir. EBV, konağa yerleştikten sonra latent olarak kalır. Bu nedenle RA ve otoimmun hastalıkların patogenezindeki rolü halen araştırma konusudur. HSV-1 artriti, tipik deri lezyonundan 3-4 gün sonra başlar ve genellikle iki hafta süren monoartrit görülür. ESR 100mm/saatin üzerine çıkabilir. Varisella ( suçiçeği ), çocuklarda görülen varisella zoster virüs infeksiyonudur. Artrite seyrek olarak yol açar. Genellikle dizde monoartrit şeklinde görülür ( 131 ). 1.7 HEMATOLOJİK HASTALIKLAR 1.7.1 HEMOFİLİK ARTROPATİ Hemofililer çeşitli pıhtılaşma faktör eksiklikleri ile karekterize bir grup hastalıktır. En sık F VIII eksikliği görülür. Hemofilide eklem içine kanama ile sık karşılaşılır. En sık diz eklemi tutulur. Dirsek, ayak bileği, omuz ve vertebralar da tutulabilir. Eklem şişliği, hareket kısıtlılığı ve ağrı ile karekterizedir. Tedavide faktör seviyelerini yükseltmek, atelleme, kompressif bandaj uygulama ve end stage artropatide ise total eklem replasmanı yapılmaktadır. 39 1.7.2 ORAK HÜCRE HASTALIĞI Hb SS nedeniyle oluşan vazooklusif krizler kemiklerde özellikle femur başında osteonekroza yol açar. İleri safhalarında asetabular dejenerasyon nedeniyle total kalça protezi uygulanabilir. Orak hücre hastalığında salmonella ve stafilokok osteomyelitine eğilim artmıştır. 1.8 DİĞER NEDENLER 1.8.1 POSTENFEKSİYÖZ REAKTİF ARTRİT Reaktif postenfeksiyöz artrit genelde viral bir infeksiyon seyri sırasında veya sonrasında gelişen, kısa süren ve deformite bırakmayan bir hastalıktır. Viral enfeksiyonları takiben gelişen postenfeksiyöz artrit viral antijenleri içeren immun komplekslerden oluşan eklem birikimleriyle karakterizedir. Genellikle artritten 1 ay önce viral solunum yolu enfeksiyonu öyküsü vardır. Semptomlar geçicidir ve 6 haftadan kısa sürer. M.pnömonia enfeksiyonu olan çocuklarda da aynı mekanizmayla artrit gelişebilmektedir. Enfektif endokarditte de immun aracılı vaskülit gelişerek artrite neden olabilmektedir. Poststreptokoksik reaktif artrit: PSRA, ARA’ya gore daha kısa sure öncesinde geçirilmiş boğaz enfeksiyonunun ardından akut başlangıçlı bir artrittir. Latent period 2 haftadan kısa ( 3-10 gün gibi ) sürer. PSRA, gezici artrit geliştirmez. Oysa ARA gezici artrit gösterir. Büyük eklemleri ve öncelikle alt extremite eklemlerini tutar. Mono, oligo ve poli artrit eşit orandadır. Simetrik veya asimetriktir. En çok dizler, ayak-el bilekleri ve PİF’ler olmak üzere küçük ( %10-30 ) ve büyük eklemleri tutulabilir. ARA’da küçük eklem tutuluşu nadirdir ( %1 ). Aksiyel iskelet %20-24 oranında tutulabilir. ARA’da nadirdir. Bazı hastalar sabah tutukluluğundan yakınabilir. Aspirine iyi yanıt vermezler. ARA’da aspirine yanıt önemli bir özelliktir. Kronik, uzun bir seyir gösterebilirler. 1 hafta sürebilir veya 8 ay kadar uzayabilir. ARA, 4-6 haftada, en fazla 8 haftada biter ( 27 ). PSRA tanısı için Ayoub kriterleri ( 27 ): -Akut başlangıçlı , simetrik veya asimetrik, gezici olmayan ve herhangi bir eklemi tutabilen artrit vardır. -Artrit uzamış veya yineleyen karakterdedir ve salisilat ve NSAID’lere iyi yanıt vermez. -Artrit öncesinde A grubu Beta hemolitik streptokok enfeksiyonu vardır. 40 Tanı A grubu streptokok varlığı gösterilmesi gerekir. Yeni geçirilmiş akut farenjit ve pozitif A grubu streptokok gösteren boğaz kültürü öyküsü olabilir. PSRA’lı hastalarda NSAİD ile semptomlar giderilebilir. Tedaviye yanıt tam değildir ve birkaç ay tedavi gerekebilir. Amerikan Kalp Derneği tarafından önerildiği üzere penisilin veya eritromisin ile profilaksi kardit olmazsa 1 yılda kesilmelidir. Kalp tutuluşu olursa ARA tanısı konup ona gore profilaksi yapılmalıdır. PSRA’dan sonra 2 yıl profilaksi alan hastada hiç kardit gözlenmediği bildirilmiştir ( 134 ). Geçici ( toksik ) sinovit: Tipik olarak kalça eklemini etkileyen, sıklıkla ÜSYE sonrası gelişen bir hastalıktır. 3-10 yaş arası erkek çocuklar sık etkilenir. Kalça, uyluk ve dizde ağrı şikayeti olur. ESR ve lökosit sayısı genellikle normaldir. Süpüratif artritin ekarte edilmesi için aspirasyon gerekir. Bu sık görülen hastalığın nedeni bilinmemektedir ancak postenfeksiyöz olduğu düşünülmektedir. Tanı: Reaktif postenfeksiyöz artrit tanısı diğer olasılıklar dışlanarak konulabilir. ESR artabildiği halde ateş ve lökositoz sıklıkla yoktur. Hastalık deformite bırakmadan iyileşir. Tedavi: NSAID ilaçlarla ağrının giderilmesi ve istirahat tedavi için yeterlidir. 1.8.2 ÜRTİKERYAL ARTRİT Çocukluk çağında nadir görülen bir vaskülittir. Daha çok orta yaşlı kadınlarda görülür. Kaşıntı ve yanma hissinin eşlik ettiği, bazen ağrılı, 24 saatten uzun süren, tekrarlayan ürtikeryal lezyonlarla belirgindir. Lezyonlar sıklıkla 2-4 gün sürer ve iyileşirken de geride pigmentasyon bırakır ( 135 ). Artralji, miyalji, karın ağrısı ve göğüs ağrısı sıklıkla deri bulgularına eşlik eder. Hastaların yaklaşık yarısında artralji ve daha az oranda ise artrit görülür ( 136 ). Sıklıkla küçük eklemler tutulur ve destrüksiyon yaratmaz. Tedavisi, destekleyici tedaviler ve eğer var ise altta yatan hastalığın tedavisinin yapılmasıdır. Antihistaminikler, dapson, kolşisin, hidroksiklorokin ve indometazin kullanılan tedaviler arasındadır ( 137 ). Daha ağır hastalarda sistemik kortikosteroidler ve diğer immunsupresif ilaçların kullanılması gerekebilir ( 135, 137 ). 41 2. MATERYAL VE METOD: Bu çalışma Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne 01.01.2008 - 01.01.2009 tarihleri arasında artrit bulgusuyla ( eklemde şişlik, kızarıklık, ağrı, ısı artışı, fonksiyon kaybının en az iki tanesinin birlikte olması koşuluyla ) başvuran ve Büyük Çocuk Servisine yatırılan 100 olgu üzerinde yapıldı. Olguların 48’i kız, 52’si erkek, yaşları ise 2-16 yaş (ortalama 9.27±3.3 ) arasında değişmekteydi. Fizik muayenesinde artrit bulgusu olmadan tek başına artraljisi ( eklem ağrısı ) olan olgular çalışmaya alınmadı. Her bir olgu için yaş, cinsiyet, aile öyküsü, artrite yol açabilecek olası risk faktörleri, artritin süresi gibi bilgileri içeren bir çalışma formu dolduruldu. Tüm hastaların ayrıntılı fizik muayenesi yapılarak ateş, döküntü, patolojik üfürüm, LAP, hepatosplenomegali varlığı, tutulan eklem bölgeleri, sayısı, simetrik tutulum olup olmaması araştırılarak aynı çalışma formuna kaydedildi. Ateş varlığı: Axiller ölçümle vücut ısının 37.5 C derece ve üzerinde olması olarak kabul edildi. Lenfadenopati varlığı: Supraklavikuler bölgede 0.3 cm, aksiller bölgede 0.5 cm, servikal bölgede 1 cm, inguinal bölgede ise 1.5 cm’den büyük LAP olması patolojik olarak kabul edildi. Tek eklem tutulumu monoartrit, ≤ 4 eklem tutulumu oligoartrit, > 4 eklem tutulumu poliartrit olarak tanımlandı. Eklem tutulum süresinin < 6 hafta olması akut, >6 hafta olması kronik artrit olarak kabul edildi. Olguların tümünden tam kan sayımı, CRP, sedimentasyon, periferik yayma, ASO, RF, boğaz kültürü, kan kültürü, hepatit, HIV, Salmonella, Brucella ve M. pnömonia serolojisi çalışıldı. Ek olarak akut gastroenterit öyküsü olan hastalardan yersinia ve campylobacter serolojisi, döküntüsü olan hastalardan immunglobulin düzeyleri ve rubella serolojisi, malignite şüphesi olanlardan ( organomegali, LAP, sitopeniler ) kemik iliği aspirasyonu, nonspesifik artritlerde Parvovirüs B19, EBV serolojisi, kollajenoz düşünülen hastalardan HLAB27, ANA, AntidsDNA, karın ağrısı ve ateş atakları olan hastalardan FMF gen mutasyonu, öncesinde ÜSYE öyküsü ve gezici artriti olan hastalarda EKG ve EKO tetkikleri yapıldı. Tam kan sayımı incelemesi ABX Pentra 120 otomotik kan sayımı cihazı ile değerlendirildi. Yaş ve cinsiyete göre belirlenmiş hemoglobin kantitatif değerlerin 2SD’nın altında olması anemi olarak değerlendirildi. Trombosit sayısının herhangi yaş ve cinsiyete göre <150 bin olması trombositopeni, > 400 bin olması ise trombositoz olarak değerlendirildi. 42 WBC sayısının < 4000 /mm3 olması lökopeni, >10 000 mm3 olması lökositoz olarak kabul edildi. CRP incelemesi : Nefelometrik ( Bec-Man Nephalometric CRP kit ) yöntem ile ölçüldü. CRP >3 mg/dl'nin olması pozitif kabul edildi. ESR incelemesi : ALİ FAX marka cihaz ile ölçüldü. Yaş ve cinsiyet dikkate alınmaksızın 20 mm/saat ve üzerinde olması yüksek olarak kabul edildi. ASO incelemesi: Otomatize Nefelometrik teknikle (Nephelometry Array Systems, Beckman, Coulter Inc., U.S.A.) ile ölçüldü. Sonuçlar Todd ünitesi olarak değerlendirildi. ASO titresinin 200 Todd ünitesinin üzerinde olması ASO yüksekliği olarak kabul edildi. RF düzeyleri : Nefelometrik yöntemle (BN prospec, DadeBehring Marburg, Germany) ölçüldü. RF titresinin > 19 IU/dl ‘nin olması pozitif kabul edildi. Serolojik incelemeler : Çalışmaya alınan tüm olgularda hastaneye yatışın ilk günü alınan kan örneklerinde ELİSA yöntemiyle etkene özgü IgG ve IgM ölçümü yapıldı. Mikro ELISA kitlerinin çalışma prosedürlerine göre Grifols-Triturus marka cihazda çalışıldı. Prosedüründe belirtilen normal ve normal dışı verilere göre değerlendirildi. Serum İmmünglobulin E düzeyi : Nefelometrik yöntemle ( Date Behring Marburg Gmbh, Germany ) çalışıldı. > 100 mg/dl olması IgE yüksekliği olarak kabul edildi. ANA ölçümü: IIF testiyle ( ANA profile 3, EUROIMMUN ) 1/100 oranında dilue edilerek semikantitatif çalışılmıştır. > +2 olması pozitif olarak kabul edilmiştir. PR Mesafesinde uzama: PR mesafesinin yaş ve kalp hızına göre üst sınırın üzerinde olmasıdır. Ekokardiyografi: Hewlett-Packard Sonos 1000 sistem ultrasonic imagerda Cross-sectional M-mode ekokardiyografi ile “American Society of Echocardiography”nin önerileri doğrultusunda standart prekordiyal pozisyonlarda yapıldı. FMF gen analizi : Anlaşmalı laboratuarda PCR +Reverse Hibridizasyon yöntemiyle Savon Pronto FMF Basic Kit. kullanılmıştır. Değerlendirme üretici firmanı önerdiği doğrultuda yapıldı. HLA B27 : Anlaşmalı laboratuarda PCR yöntemiyle çalışıldı. Artritli olgular yapılan değerlendirmeler sonucu gruplara ayrıldı. Sinovial sıvı kültüründe etken üremesi, gram boyama ile bakteri görülmesi ya da sinovyal sıvı aspirasyonunda pürülan mayi görülmesi septik artrit olarak tanımlandı. ARA tanısı modifiye Jones kriterlerine göre konuldu ( 26 ). Poststreptokoksik reaktif artrit tanısında Ayoub tarafından önerilen kriterler kullanıldı ( 27 ). 43 Enteropatik artrit tanısı dışkı kültüründe veya serolojik testlerle pozitif bakteri ( Yersinia, Salmonella, Shigella veya Campylobacter ) saptanması ile konuldu. Reaktif postenfeksiyöz artrit 6 hafta süren ve enfeksiyonla ilişkisi belirlenmeyen artritler olarak sınıflandırıldı ( 128 ). Ürtikeryal artrit tanısında ürtikeryal plaklarla beraber görülen ve İgE yüksekliği saptanan olgular kullanıldı. HSP artrit tanısında Amerikan Romatoloji Kolejinin kriterleri kullanıldı. JİA tanısında Durban sınıflama ölçütlerinden yararlanıldı. İstatiksel Değerlendirme: Çalısma verileri degerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların ( Ortalama, Standart sapma ) yanısıra niceliksel verilerin gruplar arası karsılastırmalarında Mann Whitney U testi, oranların değerlendirilmesinde ki-kare testi kullanıldı. Sonuçlar %95’lik güven aralığında, anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirildi. 44 3. BULGULAR: Bu çalışmaya Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Büyük Çocuk Servisine 01.01.2008-01.01.2009 tarihleri arasında artrit tetkik nedeniyle yatırılan 100 hasta alındı. Grafik 1 : Artritli Olguların Tanılara Göre Dağılımı ARA 41% Weber 1% E.Nodosum 2% Osteomyelit 1% Brucella 2% spondiloartropati 2% Ürtikeryal artrit 2% FMF 6% hemofili 1% Malignite 1% Reaktif Artrit 27% HSP 4% JİA 9% Septik artrit 1% ARA Reaktif Artrit Septik artrit JİA HSP Malignite hemofili FMF Ürtikeryal artrit spondiloartropati Brucella Osteomyelit E.Nodosum Weber 45 Olgular tanılara göre incelendiğinde % 41’i ARA, % 27’si reaktif postenfeksiyöz artrit, % 9’u JİA, % 6’sı FMF, % 4’ü HSP, % 2’si brucella artriti, % 2’si spondilartropati, % 2’si eritema nodozum, % 2’si ürtikeryal artrit, % 1’i hemofiliye bağlı hemartroz, % 1’i septik artrit, % 1’i osteomyelit, % 1’i Weber-christian hastalığı, % 1’i ise malignite ( nöroblastom ) olarak saptandı ( Grafik 1 ). Grafik 2 : Artritli Olguların Cinsiyete Göre Dağılımı 23 18 14 13 33 kız 2 0 11 2 0 1 0 11 sp on di lo ar t ro pa ti Br uc el O la st eo m ye E. lit N od os um 0 F 0 1 FM 1 al ig ni te he m of ili SP 1 1 W eb er 3 1 H Ar tri Se t pt ik ar tri t R ea kt if AR A 0 4 M 5 erkek Olguların 48’i kız ( % 48 ), 52’si erkek ( % 52 ) idi ( Grafik2 ). Artritli olguların cinsiyetleri ve tanılarına göre dağılımı incelendiğinde anlamlı bir fark saptanmamıştır ( p=0,643 ). 46 0 Olguların ilk başvuru yaşları 2-16 yaş ( ortalama 9.27±3.3 ) arasındaydı ( Tablo1). Tablo 1 : Artritli Olguların Yaş Değerlerine Göre Dağılımı TANI ARA Reaktif artrit Septik artrit JİA HSP Nöroblastom Hemofili AAA Ürtiker Spondiloartrit Brucella Osteomyelit Eritema nodosum Weber-christian Toplam Ortalama 11,00 7,19 4,00 7,78 7,75 6,00 5,00 11,17 5,50 10,00 12,50 9,00 10,50 13,00 9,27 Std. Sapma En Küçük 2,74 4 2,8 2 0,0 4 2,6 3 2,0 5 0,0 6 0,0 5 3,2 6 0,7 5 7,0 5 3,5 10 0,0 9 0,7 10 0,0 13 3,3 2 En Büyük 16 13 4 12 10 6 5 16 6 15 15 9 11 13 16 ARA’lı olgularda ortalama yaş diğer grupların toplamına göre anlamlı farklı idi ( p=0,022 ). 47 Artritli olgular öyküye göre incelendiğinde 58 olguda ÜSYE, travma, AGE, aşı hikayesinden en az biri vardı. 42 olguda herhangi bir öykü tarifi yoktu ( Tablo 2 ). Tablo 2 : Artritli Olguların Öyküye Göre Dağılımı TANI ARA n % P. reaktif artrit n % n Septik artrit % n JİA % n HSP % n Nöroblastom % n Hemofili % n AAA % n Ürtiker % Spondiloartrit n % n Brucella % n Osteoomyelit % n E. nodosum % n W. christian % n Toplam % ÜSYE 29 70,7% 16 59,3% - TRAVMA AGE 1 2,4% 1 3,7% - AŞI - 1 11,1% 2 50% - - - - - - - - - - 1 100% 1 16,7% 2 100% 2 100% - - - - - - - - 1 4 16,7% 66,7% - - - - - - - - 1 100% - - - - 2 100% - - - - - - - - 55 55% 1 1% 1 1% 1 1% - ÖZ. YOK 11 26,8% 10 37% 1 100% 8 88,9% 2 50% 1 100% - 2 100% 1 100% 42 42% Toplam 41 100% 27 100% 1 100% 9 100% 4 100% 1 100% 1 100% 6 100% 2 100% 2 100% 2 100% 1 100% 2 100% 1 100% 100 100% Öykü sıklığı değerlendirildiğinde gruplar arasında istatistiksel olarak fark yoktu ( p=0,603 ). ARA’da ÜSYE öyküsü daha sık görülmüştür. 48 Artritli olgular eklem tutulum sıklığına göre değerlendirildiğinde olguların %31’i monoartrit, %59’u oligoartrit, %10’u poliartrit tutulum olarak saptanmıştır ( Tablo 3). ARA ve reaktif artritte monoartrit eklem tutulumu JİA’lı olgulara göre anlamlı fazla saptanmıştır ( p = 0,05 ). Tablo 3: Artritli olguların eklem tutulum sıklığı TANI ARA P. reaktif artrit Septik artrit JİA Monoartrit 9 22% 13 48,1% - Nöroblastom 1 11,1% 1 25% - Hemofili - AAA 1 16,7% - HSP Ürtiker Spondiloartrit Brucella Osteomyelit Eritema nodosum Weber-christian Toplam 1 50% 2 100% 1 100% 2 100% 31 31% Oligoartrit 31 75,6% 11 40,7% 1 100% 3 33,3% 2 50% 1 100% 1 100% 5 83,3% 2 100% 1 50% - Poliartrit 1 2,4% 3 11,1% - - - - - 1 100% 59 59% - 5 55,6% 1 25% - 10 10% Toplam 41 100% 27 100% 1 100% 9 100% 4 100% 1 100% 1 100% 6 100% 2 100% 2 100% 2 100% 1 100% 2 100% 1 100% 100 100% 49 Olguların eklem tutulum şekli incelendiğinde %32’si simetrik, %68’i asimetrik eklem tutulumu ile başvurmuştur ( Tablo 4 ). Tanılara göre simetrik-asimetrik eklem tutulumu açısından istatiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır ( p = 0,076 ). Ancak JİA’lı olgularda ( %77,8 ) simetrik tutulum, ARA ( %63,4 ) ve reaktif artritte ( %81,5 ) ise asimetrik tutulum belirgin olarak fazladır. Tablo 4 :Artritli Olguların Simetrik ve Asimetrik Eklem Tutulumu TANI ARA P. reaktif artrit Septik artrit JİA HSP Nöroblastom Hemofili AAA Simetrik 15 36,6% 5 18,5% 1 100% 7 77,8% 1 25% 1 100% - Spondiloartrit 1 16,7% 1 50% - Brucella - Osteoomyelit - Eritema nodosum - Weber-christian - Toplam 32 32% Ürtiker Asimetrik 26 63,4% 22 81,5% 2 22,2% 3 75% 1 100% 5 83,3% 1 50% 2 100% 2 100% 1 100% 2 100% 1 100% 68 68% Toplam 41 100% 27 100% 1 100% 9 100% 4 100% 1 100% 1 100% 6 100% 2 100% 2 100% 2 100% 1 100% 2 100% 1 100% 100 100% 50 Artritli olguların eklem tutulum bölgeleri incelendiğinde en sık tutulan eklemler sırasıyla ayak bileği ( %71 ), diz ( %47 ) ve kalça eklemi ( %18 ) bulunmuştur ( Tablo 5 ). Elin küçük eklem tutulumu JİA ( %22 ) ve HSP’de ( %25 ) ve ayak bileği tutulumu ARA’da diğer gruplara göre istatiksel olarak anlamlı yüksek bulunmuştur ( p = 0,05 ). Tablo 5: Artritli olguların eklem tutulumu Diz Ayak Kalça bileği Ayak Küçük El Bileği Dirsek Omuz El Küçük 21 9 34 19 7 5 1 2 5 4 3 1 1 1 1 - 1 6 1 1 3 2 1 1 1 5 4 1 4 1 1 1 1 1 1 2 1 - - 5 2 1 - 1 1 1 1 - 1 1 - 2 1 - - 1 - - - 1 - - 47 71 18 3 17 9 4 4 TANI ARA Postenfeksiyöz reaktif artrit Septik artrit JİA HSP Nöroblastom Hemofili AAA Ürtiker Spondiloartrit Brucella Osteomyelit Eritema Nodosum Weberchristian Toplam 51 Artritli olguların artrit süresi incelendiğinde 79 olguda akut artrit, 8 olguda subakut, 13 olguda kronik artrit saptanmıştır ( Tablo 6 ). Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır ( p=0,001 ). ARA ( %87,8 ) ve postenfeksiyöz reaktif artritte ( %92,6 ) akut artrit oranı fazla iken, JİA’lı hastalarda akut eklem bulgusu ile başvurma oranı ( %44,4 ) ve kronik artrit oranı ( %44,4 ) eşitti. Sistemik JİA’lı olguların hepsi akut artritle başvurmuşlardır. Tablo 6: Toplam süre TANI ARA Akut 36 87,8% 25 92,6% 1 100% 4 44,4% 4 100% 1 100% - Subakut 4 9,8% 2 7,4% - Kronik 1 2,4% - 1 11,1% - 4 44,4% - - - - 3 50% 2 100% - - 1 100% 3 50% - 1 50% 1 Osteomyelit 100% Eritema nodosum 1 50% Weber-christian - Toplam 8 8% P. reaktif artrit Septik artrit JİA HSP Nöroblastom Hemofili AAA Ürtiker Spondiloartrit Brucella 79 79% - 1 50% - - 2 100% 1 50% 1 100% 13 13% Toplam 41 100% 27 100% 1 100% 9 100% 4 100% 1 100% 1 100% 6 100% 2 100% 2 100% 2 100% 1 100% 2 100% 1 100% 100 100% 52 Artritli olguların artrite eşlik eden diğer bulgular yönünden incelendiğinde 8 olguda sabah sertliği, 5 olguda karın ağrısı, 1 olguda göğüs ağrısı, 1 olguda ishal saptanırken 85 olguda herhangi bir ek bulgu bulunmamıştır ( Tablo 7 ). Gruplar arasında artrite eşlik eden bulgu varlığı birbirine benzerdi ( p =0,725 ). Tablo 7: Artrite eşlik eden bulgular Sabah TANI sertliği 2 ARA 4,9% P. reaktif artrit - Karın ağrısı - İshal - - Göğüs ağrısı 1 2,4% - - - - - - - - HSP 5 55,6% - - - - Nöroblastom - - - - Hemofili - - - - AAA - - - Ürtiker - 5 83,3% - - - Spondiloartrit - - - Brucella - - - 1 50% - Osteomyelit - - - - Eritema - - - - Weber 1 100% 8 - - - Bulgu yok 38 92,7% 27 100% 1 100% 4 44,4% 4 100% 1 100% 1 100% 1 16,6% 2 100% 1 50% 2 100% 1 100% 2 100% - Septik artrit JİA 5 1 1 85 Toplam - 53 Artritli olguların soygeçmiş özellikleri değerlendirildiğinde 36 olguda aile öyküsü vardı. ARA’lı olguların %17’sinde ailede ARA öyküsü, FMF’li olguların %50’sinde ailede FMF öyküsü vardı ( Tablo 8 ). Gruplar arasında soygeçmiş açısından fark yoktu ( p =0,320 ). Tablo 8: Artritli Olguların Soygeçmiş Özelliklerinin Değerlendirilmesi TANI ARA P. reaktif artrit Septik artrit JİA HSP Nöroblastom Özellik yok 24 58,5% 17 63% 1 100% 8 88,9% 4 100% - Hemofili 1 100% 3 AAA 50% 1 Ürtiker 50% 2 Spondiloartrit 100% 1 Brucella 50% 1 Osteomyelit 100% Eritema nodosum Weber-christian Toplam 1 100% 64 64% Aile öyküsü var 17 41,5% 10 37% 1 11,1% 1 100% 3 50% 1 50% 1 50% 2 100% 36 36% Toplam 41 100% 27 100% 1 100% 9 100% 4 100% 1 100% 1 100% 6 100% 2 100% 2 100% 2 100% 1 100% 2 100% 1 100% 100 100,0% 54 Artritli olguların fizik muayene bulguları değerlendirildiğinde 33 olguda üfürüm, 20 olguda ateş, 13 olguda döküntü, 6 olguda LAP ve 3 olguda organomegali saptanmıştır ( Tablo 9 ). Gruplar arası ateş ( p=0,058 ) ve LAP ( p=0,873 ) sıklığı benzerken, HSP’li olgularda döküntü, ARA’lı olgularda üfürüm, FMF’li ve spondilartritli olgularda organomegali diğer gruplara göre belirgin fazla idi ( p=0,000 ). Tablo 9: Artritli Olguların Fizik Muayene Bulgularının Karşılaştırılması Ateş* TANI ARA P. reaktif Artrit Septik Artrit JİA HSP Malignite Hemofili AAA Ürtiker Spondiloartrit Brucella Osteomyelit Eritema Nodosum Weberchristian Toplam Döküntü** LAP*** Organomegali& Üfürüm^ n % n % n % n 6 15 - - 1 2 6 22 2 8 4 15 1 5 1 100 56 100 2 4 2 - 1 50 2 100 - - - 1 100 - - - 13 13 6 20 * p = 0,058 20 22 100 100 1 - 16 6 n % - 27 66 - 5 18 2 1 - 1 - 3 % 32 50 3 33 11 33 ** p = 0,000 *** p = 0,873. & p = 0,000. ^ p = 0,000. 55 Artritli olguların kantitatif değerleri değerlendirildiğinde lökosit ortalaması 11886/mm3, ESR ortalaması 75,4 mm/saat, CRP ortalaması 53,8 ng/dl ve ASO ortalaması ise 526,86 todd U idi ( Tablo 10 ). Olgular karşılaştırıldığında lökosit ortalaması gruplar arasında benzerken ( p=0,056 ), ARA’lı olgularda ortalama CRP, ESR, ASO değerleri diğer gruplara göre anlamlı yüksek bulunmuştur ( p=0,000 ). Tablo 10: Artritli Olguların Kantitatif ESR; CRP; ASO; Lökosit Ortalamaları TANI ARA P. reaktif artrit Septik artrit JİA HSP Nöroblastom Hemofili AAA Ürtiker Spondiloartrit Brucella Osteomyelit E. nodosum W. christian Toplam * p = 0,056 Ortalama Std Sapma Ortalama Std Sapma Ortalama Std Sapma Ortalama Std Sapma Ortalama Std Sapma Ortalama Std Sapma Ortalama Std Sapma Ortalama Std Sapma Ortalama Std Sapma Ortalama Std Sapma Ortalama Std Sapma Ortalama Std Sapma Ortalama Std Sapma Ortalama Std Sapma Ortalama Std Sapma LÖKOSİT* 10606,34 3170,783 12325,56 4245,368 16500,00 . 17963,33 11886,602 15550,00 7029,699 7970,00 . 6720,00 . 7741,67 2774,242 16750,00 5020,458 12650,00 3747,666 7400,00 4101,219 12600,00 . 11625,00 3500,179 10000,00 . 11886,10 5480,822 ESR** 97,83 26,950 41,26 26,657 52,00 . 93,22 23,123 63,50 22,840 82,00 . 31,00 . 71,67 37,495 34,00 19,799 116,50 4,950 23,50 9,192 75,00 . 92,00 39,598 120,00 . 75,40 36,978 CRP*** 70,99 40,361 23,96 30,546 115,00 . 84,44 50,649 38,50 50,097 65,00 . 7,00 . 44,50 46,792 21,00 1,414 68,00 25,456 3,00 0,00 21,00 . 81,00 15,556 93,00 . 53,86 44,180 ASO*** 838,29 471,308 185,62 213,637 174,11 121,653 257,33 248,705 825,00 . 44,00 . 604,00 604,735 162,00 154,149 253,00 57,983 200,00 141,421 400,00 . 938,50 963,787 1570,00 . 526,86 498,391 ** p = 0,000 *** p= 0,000. **** p= 0,000. 56 Olguların kalitatif değerleri değerlendirildiğinde 50 olguda lökosit, 86 olguda CRP, 90 olguda ESR, 36 olguda ASO yüksek bulunmuştur ( Tablo 11 ). Gruplar arasında kalitatif CRP ve ASO değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark varken ( p=0,000 ), ESR ( p=0,052 ) ve lökosit ( p=0,152 ) değerleri açısından anlamlı fark saptanmamıştır. Tablo 11: Artritli Olguların Kalitatif ESR;CRP;ASO;Lökosit Yüksekliği Lökositoz CRP ESR ASO TANI n % n % n % N % ARA P. reaktif artrit Septik Artrit JİA HSP Nöroblastom Hemofili AAA Ürtiker Spondiloartrit Brucella Osteomyelit Eritema nodosum Weber-christian Toplam 20 15 1 6 3 2 1 1 1 50 48,8% 55,6% 100% 66,7% 75% 41 18 1 9 3 1 1 4 2 2 1 2 1 86 100% 66,7% 100% 100% 75% 100% 100% 66,7% 100% 100% 41 20 1 9 4 1 1 5 1 2 1 1 2 1 90 100% 74,1% 100% 100% 100% 100% 100% 83,3% 50% 100% 50% 100% 100% 100% 90% 36 7 3 1 1 5 1 2 1 1 2 1 61 36 87,8% 26,9% 33,3% 33,3% 100% 100% 50% 100% 50% 50% 100% 100% 100% 86% 83,3% 50% 100% 50% 100% 100% 100% 62,9% 87,8% Artritli olgular serolojik olarak değerlendirildiğinde HLA B27 8 olguya bakılmış ve birinde pozitif saptanmıştır. Gruplar arası istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur ( p =0,090 ). ANA 27 olguda çalışılmıştır ve 2 olguda pozitif saptanmıştır. ANA pozitifliği, JİA ve Eritema nodosumda diğer gruplara göre istatistiksel olarak daha sıktır ( p=0,047 ). AntidsDNA 27 olguda bakılmış ve 1 olguda pozitiflik saptanmıştır. Ancak bu olgu klinik olarak lupus kriterlerine uymadığından SLE tanısı konulmamıştır. . 57 Artritli olguların mikrobiyolojik özellikleri incelendiğinde boğaz kültüründe GABHS pozitifliği 10 olguda, Brucella 2 olguda, M.pnömonia 7 olguda, EBV 2 olguda, Parvovirus B19 2 olguda pozitif saptanmıştır ( Tablo 12 ). Gruplar arası GABHS pozitifliği ve M. pnömonia pozitifliği açısından anlamlı fark yoktu ( p=0,750 ). EBV pozitifliği ARA ve postenfeksiyöz reaktif artritte diğer gruplara göre daha sık görülmüştür ( p =0,005 ). Parvovirus B19 pozitifliği postenfeksiyöz reaktif artritte istatistiksel olarak anlamlı yüksektir ( p =0,005 ). Yersinia ve Campylobacter ve Rubella serolojisi hiçbir hastada pozitif saptanmamıştır. Tablo 12: Artritli Olguların Mikrobiyolojik Değerlendirilmesi TANI ARA P. reaktif artrit Septik artrit JİA HSP Nöroblastom Hemofili AAA Ürtiker Spondiloartrit Brucella Osteomyelit Eritema nodosum Weberchristian Toplam GABHS Brucella Mycoplazma EBV n % n n % n % n 5 12,2 - 2 5,6 1 11,5 - 2 7,4 - 4 14,8 1 5,9 2 2 - 1 - 1 1 1 - 100 100 16,2 % 100 11,1 Parvovirus - - - - - - - - - - - - 10 10,2 2 2 7 7,5 2 4 2 % 12,5 5 58 ARA’lı olguların EKG bulguları incelendiğinde 34 olguda ( %83 ) PR uzunluğu, 7 olguda ( %17 ) ise normal bulgular saptanmıştır ( Grafik 3 ). Grafik 3: ARA'lı Olguların EKG Bulguların Değerlendirilmesi Normal; 7; 17% Normal PR uzun PR uzun; 34; 83% ARA’lı olguların EKO bulguları incelendiğinde 22 olguda ( %54 ) MY+AY, 16 olguda ( %39 ) MY, 3 olguda ise ( %7 ) normal bulgular saptanmıştır ( Grafik 4 ). Grafik 4: ARA'lı Olguların Ekokardiyografi Bulgularının Karşılaştırılması Normal; 3; 7% mitral yetersizliği+aort yetersizliği; 22; 54% Mitral Yetersizliği; 16; 39% Normal Mitral Yetersizliği mitral yetersizliği+aort yetersizliği 59 4. TARTIŞMA: Artrit eklemlerde oluşan yangısal kökenli değişiklikleri tanımlayan bir terimdir ( 1, 9 ). Çocukluk çağında pekçok enfeksiyöz, romatizmal, hematolojik veya ortopedik hastalık artrite neden olabilir. Ateşle birlikte olan tek eklem tutulumunda ilk planda enfeksiyonlar akla gelmelidir ve özellikle de septik artrit ve osteomyelit olasılığı değerlendirilmelidir. Ateşsiz tek eklem tutulumunda öncelikle mekanik-ortopedik nedenler düşünülmelidir. Ülkemizde ateş ile birlikte olan kalça eklemi ve bel ağrılarında özellikle bruselloz ve salmaonelloz da ayırıcı tanıda akla gelmelidir. Özellikle okul çağındaki çocuklarda ortaya çıkan akut poliartritlerin tümü ülkemizde aksi ispat edilene kadar akut romatizmal ateş olarak değerlendirilmelidir ( 3 ). Literatürde artrit nedenleri ve görülme sıklığı oranları arasında farklılıklar bildirilmiştir. Riise ve ark.nın Norveç’te yaptıkları çok merkezli çalışmalarında artrit sıklığı 100.000de 71 olarak bulunmuştur. Bu çalışmada toksik sinovit en sık artrit nedeni olup sıklığı 100.000de 43 olarak saptanmıştır. JİA 100.000de 14, postenfeksiyöz reaktif artrit 100.000de 9 ve infeksiyöz artrit ( osteomyelit ve septik artrit ) 100.000de 5 sıklığında saptanmıştır ( 138 ). ARA saptanmamasının nedeni çalışmaya sadece kronik artritlerin alınması ile açıklanabilir. Genellikle ARA tanılı hastalar akut gezici poliartritle başvururlar ( 16 ). Noah ve ark.nın 65 artritli hastayı etyolojik açıdan inceledikleri çalışmalarında JİA ( %28 ) en çok görülen artrit sebebi olarak saptanmıştır. Bu çalışmada hastaların %20’si postenfeksiyöz reaktif artrit, %15’i ARA, %12’si ise SLE idi ( 139 ). Frati Munari ve ark.nın 13 yıllık retrospektif çalışmasında 514 hasta incelenmiş ve septik artrit %45,9 ile en sık artrit sebebi olarak bulunmuş ve ARA %18.7, JİA %17, tüberküloz artrit %5.8, SLE %3.9, Hemartroz %2.1, diğer bağ doku hastalıkları ise %1.5 saptanmıştır. Bu çalışmada ilk 3 hastalık artritin sık sbepleri olarak sayılmışlardır ( 140 ). Bizim çalışmamızda bir yıl süre ile hastanemiz büyük çocuk servisine yatırılarak takip ve tedavi edilen 100 artritli olgu incelendi. Olgularımızın % 41’i ARA, % 27’si reaktif postenfeksiyöz artrit, % 9’u JİA, % 6’sı AAA, % 4’ü HSP, % 2’si brucella artriti, % 2’si spondilartropati, % 2’si eritema nodozum, % 2’si ürtikeryal artrit, % 1’i hemofiliye bağlı hemartroz, % 1’i septik artrit, % 1’i osteomyelit, % 1’i Weber-christian hastalığı, % 1’i ise malignite ( nöroblastom ) olarak saptanmıştır. Literatürde sık artrit nedeni olarak saptanan toksik sinovit çalışmamızda hiçbir artrit hastasında bulunmamıştır. Bunun nedeni çalışmamızın sadece yatan hastaları kapsaması ve toksik sinovitli hastaların genel durumu iyi olduğundan acil ve poliklinik izlemi ile yetinilmesi ve hastaların servise yatırılmaması olabilir. Yine çalışmamızda saptanan %6’lık AAA oranı literatürdeki artrit etyoloji 60 çalışmalarında saptanmamıştır ( 138, 139, 140 ). Ülkemizde özellikle artrite eşlik eden karın ağrısı ve ateş şikayetleri olan hastalarda AAA tanısı mutlaka düşünülmelidir. Ülkemizde yapılan çalışmalarda AAA’da artrit sıklığı literatürdeki oranlardan daha fazla saptanmıştır. Yalçınkaya ve ark.nın çalışmadında AAA’da artrit sıklığı %46, Türk AAA çalışma grubunun araştırmasında ise 18 yaş altı AAA hastalarında artrit %51,7 sıklığında saptanmıştır ( 103, 152 ). Bu veriler ışığında AAA’da çocuk yaş grubunda artrit sıklığının genel hasta populasyonuna göre daha fazla olabileceği düşünülmüştür. Beşbaş ve arkadaşları da yalnız artritle başvuran olgularda tanının güç olabileceği ve bunun da spesifik AAA tedavisinin gecikmesine yol açabileceğini söylemişlerdir ( 153 ). Bu nedenle sekelsiz iyileşen ve tekrarlayan artritlerde ülkemizde AAA tanısı akla gelmelidir. Çalşmamızda ARA %41 ile ilk sıradaki hastalıktı. Bu litaratürde belirtilen %15 ve %18 gibi oranlardan oldukça yüksekti ( 139, 140 ). Bu bulgu ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde ARA’nın halen çok önemli bir sağlık problemi olduğunu göstermektedir. Literatürdeki çalışmalar bölgesel olmakla birlikte bu bulguyu desteklemektedir ( 141, 142 ). 2002’de yayınlanan WHO kriterleri tekrarlayan ARA ataklarının tanısı için gerekli şartları hafifletmiştir ( 26 ). Bu durum ülkemiz gibi ARA insidansının yüksek olduğu yerlerde tanının daha az konulmasına ve dolayısıyla romatizmal kapak hastalığının artmasına neden olmaktadır. Jones ve WHO kriterleri tanıda sadece yol gösterici kriterlerdir. ARA insidansının yüksek olduğu ülkelerde tanı kriterlerinin duyarlılığını arttırmak için değişiklikler yapılmalıdır ( 35, 143 ). Bizim çalışmamızda JİA ( %9 ) üçüncü sıklıkta görülen hastalıktı. Bu Noah ve ark.nın çalışmasıyla uyumsuzdu. Bu çalışmada poliartiküler JİA ( %50 ) en sık alt grup olarak saptanmıştır. Bunu oligoartiküler JİA ( %44 ) izlemiştir. Sistemik JİA ( %5 ) ise en az görülen alt tip olarak bulunmuştur. Bu çalışmayla uyumlu olarak bizim çalışmamızda da poliartiküler JİA ( %44 ) en sık alt tip idi. Ancak sistemik JİA ( %33 ) bizim çalışmamızda Noah ve ark.nın çalışmasından daha sık saptanmıştır. Bu bulgu gelişmekte olan ülkelerde sistemik JİA’nın daha sık görüldüğü savını desteklemektedir ( 1, 8, 44, 45 ). Sistemik JİA’lı hastalarımızdan biri makrofaj aktivasyon sendromu nedeniyle kaybedilmiştir. Sawhney ve ark.nın çalışması bu komplikasyonun sistemik JİA alt tipi ile daha sık görüldüğü savını desteklemektedir. Bu çalışmada 9 MAS’lı hastanın 7 si sistemik JİA idi ( 156 ). Artritli olgularımızın ilk başvuru yaşları 2-16 yaş ( ortalama 9.27±3.3 ) arasındaydı. ARA’lı olgularda ortalama yaş 11’di ve bu diğer gruplara göre anlamlı yüksekti. Literatürde böyle bir bulguya rastlanmamış ancak çalışmalarda infeksiyöz artritlerin daha küçük yaşlarda görüldüğü belirtilmiştir ( 138, 140 ). Ayrıca postenfeksiyöz reaktif artritlerin daha büyük yaşlarda görüldüğü belirtilmiştir ( 138 ). 61 Olgularımızın 48’i kız ( % 48 ), 52’si erkek ( % 52 ) idi. Cinsiyetin tanılara göre dağılımı incelendiğinde anlamlı bir fark saptanmamıştır. Riise ve ark.nın çalışmalarında 8 yaş üstünde cinsiyet açısından fark bulunmamış ancak 8 yaş altında artritin erkeklerde daha sık görüldüğü saptanmıştır. Bu çalışmada özellikle infeksiyöz artritlerin erkeklerde, toksik sinovitin ise kızlarda daha sık görüldüğü saptanmıştır ( 138 ). Olgularımızın %31’i monoartrit, %59’u oligoartrit, %10’u ise poliartritti. Monoartrit sıklığı JİA’lı olgularda ARA ve reaktif artrite göre daha azdı. Bu bulgu Riise ve ark.nın çalışması ile uyumluydu ( 138 ). ARA genellikle asimetrik poliartiküler tutulum şeklinde olsa da %3.5-17 arasında tek eklem tutulumu ile de gidebileceği bilidirilmiştir ( 143 ). Yine literatürle uyumlu olarak bizim çalışmamızda da septik artrit ve hemartroz büyük eklemlerde monoartritle karakterizeydi ( 138, 141, 148, 149 ). Olgularımızın %32’si simetrik, %68’i asimetrik eklem tutulumu ile başvurmuştur. JİA’lı olgularda ( %77,8 ) simetrik tutulum, ARA ( %63,4 ) ve reaktif artritte ( %81,5 ) ise asimetrik tutulum belirgin olarak fazladır. Bu bulgu literatürdeki çalışmalarla uyumludur ( 27, 44, 140 ). Çalışmamızda olgular incelendiğinde en sık tutulan eklemler sırasıyla ayak bileği ( %71 ), diz ( %47 ) ve kalça eklemidir ( %18 ). Elin küçük eklem tutulumu JİA ( %22 ) ve HSP’de ( %25 ) ve ayak bileği tutulumu ARA’da diğer gruplara göre istatiksel olarak anlamlı yüksek bulunmuştur. Riise ve ark.nın çalışmasında en sık tutulan eklemler sırasıyla diz ( %72,4 ), kalça ( %69,3 ) ve ayak bileği ( %35,1 ) olarak bulunmuştur ( 138 ). Olgularımızın %79’u akut, % 8’i subakut, % 13’ü ise kronik artrit ile başvurmuştu. ARA ( %87,8 ) ve postenfeksiyöz reaktif artritte ( %92,6 ) akut artrit oranı fazla iken JİA’lı hastalarda akut artritle başvuru oranı ( %44,4 ) ve kronik artrit oranı ( %44,4 ) eşitti. Literatürde ise JİA’da kronik artrit daha fazla görülmektedir ( 138, 140 ). Frati Munari ve ark.nın çalışmasında akut poliartritlerin ARA’da belirgin olduğu, kronik poliartritlerin ise JİA’da belirgin olduğu bulunmuştur ( 141 ). Ancak burada JİA alt tipi önem kazanmaktadır. Adib ve ark.nın kronik artritleri inceledikleri prospektif çalışmada sistemik JİA’nın başvuru süresinin diğer JİA alt tiplerine göre daha kısa olduğu belirtilmiştir ( 145 ). Bu çalışmada ortalama başvuru süresi sistemik JİA’da en kısa ( 1,6 ay ), psöriyatik artritte en uzun ( 8,6 ay ) saptanmıştır. JİA’lı hastalarımızda akut artrit oranının fazla olmasının nedeni sistemik JİA oranımızın literatürdeki diğer çalışmalardan daha yüksek bulunmasıyla açıklanabilir. Çalışmamızda %36 olguda ailede romatizmal hastalık öyküsü vardı. ARA’lı olguların %17’sinde ailede ARA öyküsü, FMF’li olguların %50’sinde ailede FMF öyküsü saptanmıştı. Bu bulgu literatürde bu hastalıkların genetik temelini destekleyen çalışmalarla paralellik göstermektedir ( 104 ). ARA’nın mikroorganizmanın tipinden çok konağa ait 62 etmenlerle geliştiği düşünülmektedir. Aynı aile bireyleri arasında ARA görülme sıklığının artmış olması da genetik etmenlerin varlığını desteklemektedir ( 144, 146, 147 ). Artrit ile başvuran çocukta laboratuar verilerinin tanı koydurucu özelliği yoktur. Ancak başlangıçta alınacak olan tam kan sayımı ve eritrosit sedimantasyon hızı ölçümü tanıda yardımcı olabilmektedir ( 1, 10 ). Lökositoz enfeksiyöz, inflamatuar ve malign hastalıklarda görülebilen bir bulgu olmasına karşın ayırıcı tanıda formül lökosit değerlendirmesi daha çok yardımcı olacaktır ( 10 ). Net olarak açıklanamayan artritlerde eğer çok az da olsa kan sayımında patolojik veri var ise mutlaka kemik iliği aspirasyonu yapılmalıdır ( 10 ). Olgularımızın laboratuar verileri incelendiğinde lökosit ve ESR değerleri arasında anlamlı fark saptanmazken özellikle CRP ve ASO değerleri arasında farklılık vardı. Riise ve ark.nın ve Noah ve ark.nın çalışmasında da lökosit değerinin ayırıcı olmadığı saptanmıştır ( 138, 139 ). Liang ve ark.nın retrospektif kronik artrit çalışmasında bizim çalışmamızla uyumsuz olarak postenfeksiyöz reaktif artrit ve JİA ayrımında özellikle ESR ve PLT değerlerinin ayırıcı olduğu belirtilmiştir ( 150 ). Yine Noah ve ark.nın çalışmasında rutin laboratuar verileri ile reaktif artrit ve JİA’nın ayrılmasının güç olduğu bu nedenle antiromatizmal tedaviye başlamdan önce serolojik ve mikrobiyolojik tetkiklerin yapılması gerektiği belirtilmiştir ( 139 ). Çalışmamızda ARA’lı olgularda ortalama CRP, ESR, ASO değerleri diğer gruplara göre anlamlı yüksek bulunmuştur. ASO değerlerinin ARA tanısındaki değerini inceleyen Onat T.nin çalışmasında ARA olmayan 172 artrit ( AAA, HSP ve JİA ) ile ARA'lı artritlilerde ASO yüksekliği karşılaştırılmış ARA dışı artritlerde 200 TÜ'nün üzerinde ASO değerleri %77, 800 TÜ'nün üzerinde %43, 1200 TÜ'nün üzerinde %27 saptanarak ARA'dan farklı bulunmamıştır. Ancak 200 TÜ'nün altındaki değerlere %7 oranında rastlanmış ve bu durum ARA için %7 yanlış negatifliği göstermiştir. Bu nedenle ASO’nun tanıya katkısının ancak düşük değerlerde hastalığın reddi açısından olabileceği belirtilmiştir ( 151 ). Bizim çalışmamızda ise ARA’da ASO değerleri diğer gruplara göre anlamlı yüksek saptanmıştır ancak diğer hastalık gruplarında hasta sayımızın az olması karşılaştırmayı zorlaştırmaktadır. Bu nedenle daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır. Artritli olguların mikrobiyolojik özellikleri incelendiğinde boğaz kültüründe GABHS 10 hastada , brucella serolojisi 2 olguda, M. pnömonia 7 olguda , EBV 2 olguda, Parvovirus B19 2 olguda pozitif saptanmıştır. Gruplar arası GABHS ve Mycoplazma pozitifliği açısından fark yoktu. ARA’lı olgularda GABHS pozitifliği %12,2 olarak saptanmıştır. Boğaz kültürü pozitifliğinin düşük olmasının nedeni, hastalarda streptokoksik ÜSYE’den sonra ARA ortaya çıkışına kadar geçen latent sürenin uzun olması ve başvurudan önce hastaların antibiyotik kullanması ile açıklanabilir. 63 Ülkemiz ve diğer gelişmekte olan ülkelerde brucella infeksiyonu önemini korumaktadır. Çalışmamızda artrit etyolojisi olarak Brucella %2 oranında saptanmıştır. Brucella artriti olan 2 olguda da pastörize edilmemiş süt ve süt ürünü kullanma öyküsü vardı. Brucella ateş, artrit, sırt ağrısı, halsizlik gibi müphem şikayetlerle seyrettiğinden birçok hastalıkla karışabilir ( 154 ). Bu nedenle ülkemiz gibi Brucella infeksiyonunun yoğun olarak görüldüğü ülkelerde artrit ile başvuran hastalarda rutin olarak bu infeksiyon aranmalıdır. Postenfeksiyöz reaktif artritli olgularımızda yapılan serolojik incelemelere göre 2 hastada poststreptokoksik artrit ( % 7 ), 1 hastada Parvovirus B19 pozitifliği ( % 3 ), 1 hastada EBV pozitifliği ( %3 ), 4 hastada M. pnömonia pozitifliği ( % 14.8 ) saptanmış 19 hastanın ( %70 ) infeksiyon etkeni bulunamamıştır. Bu bulgu Riise ve ark.nın çalışması ile uyumludur ( 138 ). Bu çalışmada hastaların %27’sinde infeksiyon kanıtı bulunmuş, geri kalan reaktif artritli hastalarda infeksiyon etkeni bulunamamıştır. Literatürde değişik çalışmalarda değişik oranlar verilmektedir ( 155 ). Postenfeksiyöz artritlerin etyolojisini belirlemede daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır. 64 5. SONUÇLAR: Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği büyük çocuk servisinde Ocak 2008- Ocak 2009 tarihleri arasında artrit tanısı ile izlenen 100 hastanın klinik, epidemiyolojik yönden değerlendirme sonuçları aşağıda belirtilmiştir: 1) arasındaydı. Artritli olgularımızın ilk başvuru yaşları 2-16 yaş ( ortalama 9.27±3.3 ) 2) Hastaların 48’i kız ( % 48 ), 52’si erkek ( % 52 ) idi. Cinsiyetin tanılara göre dağılımı incelendiğinde anlamlı bir fark saptanmamıştır. 3) Olgularımızın % 41’i ARA, % 27’si reaktif postenfeksiyöz artrit, % 9’u JİA, % 6’sı AAA, % 4’ü HSP, % 2’si brucella artriti, % 2’si spondilartropati, % 2’si eritema nodozum, % 2’si ürtikeryal artrit, % 1’i hemofiliye bağlı hemartroz, % 1’i septik artrit, % 1’i osteomyelit, % 1’i Weber-christian hastalığı, % 1’i ise malignite ( nöroblastom ) olarak saptanmıştır. 4) JİA’lı olguların alt tiplendirmesinde 3 hastada sistemik JİA ( % 33 ), 1 hastada oligoartiküler JİA ( % 11 ), 4 hastada poliartiküler JİA ( % 44 ), 1 hastada EİA ( %11 ) saptanmıştır. 5) Postenfeksiyöz reaktif artritli olgularımızda yapılan serolojik incelemelere göre 2 hastada poststreptokoksik artrit ( % 7 ), 1 hastada Parvovirus B19 pozitifliği ( % 3 ), 1 hastada EBV pozitifliği ( %3 ), 4 hastada M. pnömonia pozitifliği ( % 14.8 ) saptanmış 19 hastanın ( %70 ) infeksiyon etkeni bulunamamıştır. 6) ARA olgularımızın ÜSYE öyküsü diğer gruplara göre anlamlı olarak yüksekti. 7) Artritli olgularımızın %31’i monoartrit, %59’u oligoartrit, %10’u ise poliartritti. Monoartrit sıklığı JİA’lı olgularda ARA ve reaktif artrite göre daha azdı. 8) Olguların %32’si simetrik, %68’i asimetrik eklem tutulumu ile başvurmuştur. JİA’lı olgularda ( %77,8 ) simetrik tutulum, ARA ( %63,4 ) ve reaktif artritte ( %81,5 ) ise asimetrik tutulum belirgin olarak fazladır. 65 9) En sık tutulan eklem ayak bileği ( %71 ), bunu izleyerek diz ( %47 ) ve sonra kalça ( %18 ) eklemidir. Elin küçük eklem tutulumu JİA ( %22 ) ve HSP’de ( %25 ) diğer gruplara göre daha yüksektir. 10) Hastaların %79’unda akut artrit, % 8’inde subakut, % 13’ünde ise kronik artrit saptanmıştır. ARA ( %87,8 ) ve reaktif artritte ( %92,6 ) akut artrit oranı fazla iken JİA’lı hastalarda akut artritle başvurma oranı ( %44,4 ) ve kronik artrit oranı ( %44,4 ) eşitti. Bunun nedeni çalışmamızda sistemik JİA oranının fazla olmasıdır. Sistemik JİA’lı hastalarımızın hepsi akut artritle başvurmuşlardır. 11) JİA’lı hastalarımızın 5’ine sabah sertliği ( %55,6 ), FMF’li hastalarımızın 5’ine karın ağrısı ve ateş ( %83,3 ) eşlik etmekteydi. 12) ARA olgularımızın %17’sinde ailede ARA öyküsü vardı. FMF’li hastalarımızın %50’sinde ailede FMF öyküsü vardı. 13) Fizik muayenede ateş en çok infeksiyöz artritler, AAA ve sistemik JİA’da, üfürüm ise ARA’da bulunmaktaydı. 14) Gruplar arasında kalitatif CRP ve ASO değerleri açısından anlamlı fark varken, ESR ve lökosit değerleri açısından anlamlı fark yoktu. 15) Gruplar arasında HLA B27 pozitifliği açısından anlamlı fark yoktu. Ancak ANA pozitifliği, JİA ve eritema nodosumda diğer gruplara göre daha sıktı. 16) Olguların mikrobiyolojik özellikleri incelendiğinde boğaz kültüründe GABHS 10 hastada , Brucella 2 olguda , M. pnömonia 7 olguda , EBV 2 olguda, Parvovirus B19 2 olguda pozitif saptanmıştır. Gruplar arası GABHS ve Mycoplazma pozitifliği açısından fark yoktu. EBV pozitifliği ARA ve postenfeksiyöz reaktif artritte diğer gruplara göre daha sık görüldü. Parvovirus pozitifliği postenfeksiyöz reaktif artritte istatistiksel olarak anlamlı yüksekti. Yersinia ve Campylobacter ve Rubella serolojisi hiçbir hastada pozitif saptanmamıştır. 17) ARA’lı olguların %83’ünde EKG’de PR uzunluğu saptanmıştır. ARA’lı hastaların %93’ünde EKO’da kapak yetmezliği saptanmıştır. 66 6. KAYNAKLAR: 1Petty RE, Cassidy JT. Chronic Arthritis. In: Cassidy JT, Petty RE ( eds ) Textbook of Pediatric Rheumatology. Elsevier Saunders Company, Fifth edition 2005:206-341. 2Kasapçopur Ö. Çocukluk Çağı Romatizmal Hastalıkları. Hamuryudan V ( editör ): Modern Tıp Seminerleri ( 13 ): Artritler, Güneş Kitabevi Yayınları, 2000; 126137 3Kasapçopur Ö. Çocukluk Çağı Romatizmal Hastalıklarına Tanılandırıcı Yaklaşım. Yazıcı H, Özdoğan H, Fresco I ( editörler ). Romatolojik Hastalıklar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Dizisi No:34 2003;43-50 4Prieur AM, Dougados M. Pediatric Rheumatology. Baillieres Clinical Rheumatology. 1998;12:181-374 5Kasapçopur Ö, Özdoğan H. Ailevi Akdeniz Ateşi. Karaaslan Y, Oksel F ( Ed ): Romatizmal Hastalıklar Tedavi El Kitabı, MD Yayıncılık 2003: 149-56. 6Maini RN, Zvaifler NJ. Rheumatoid arthritis and other synovial disorders. In:Klippel JH, Dieppe PA ( ed ) Rheumatology Mosby-Wolfe 1998: 5.17.1-5.25.10 7Cabral DA, Tucker LB: Malignancies in children who initially present with rheumatic complaints. J Pediatr 1999; 134: 53-7 8Özdoğan H, Kasapçopur Ö. Jüvenil İdyopatik Artritler. Karaaslan Y, Oksel F ( Ed ): Romatizmal Hastalıklar Tedavi El Kitabı, MD Yayıncılık 2003: 157-168. 9- Murray K, Thompson SD, Glass DN: Pathogenesis of juvenile chronic arthritis: Genetic and environmental factors. Arch Dis Child 1997; 77: 530-4 10- Kasapçopur Ö, Arısoy N. Pediatrik romatoloji uygulamasında laboratuar verilerinin değerlendirilmesi. Türk Pediatri Arşivi 1997; 32: 14-23 67 11- Malleson PN, Sailer M, Mackinnon MJ: Usefulness of antinuclear antibody testing to screen or rheumatic disease. Arch Dis Child 1997; 77:299-304 12- Stollerman GH. Rheumatic fever. Lancet 1997; 349: 935-42. 13- Sanyal SK. Acute rheumatic fever and its sequelae during childhood. Historical perspective and a global overview. Indian Pediatr 1987; 24: 275-94 14- Community control of rheumatic heart disease in developing countries: 2. Strategies for prevention and control. WHO Chron 1980; 34:389-95. 15- Zaman MM, Rouf Ma, Haque S, et al. Does rheumatic fever occur usually between ages of 5 and 15 years? Int J Cardiol 1998:66:17-21. 16- Emmannouilides GC: Moss and Adams, Heart Disease in Infants, Children and Adolescents. Fifth edition, Maryland: 2001. 17- Otto CM. Valvular regurgitation: diagnosis quantitation and clinical approach. Text Book of clinical echocardiography. Second edition. Saunders Company; 2000, pp. 265-300. 18- Mason T, Fisher M, Kujala G, Acute rheumatic fever in Nothern Italy. J Pediatr 1989; 114:334-45 19- Bonora G, Rogari P, Acerbi L, et al. Outbreak of acute rheumatic fever in Nothern Italy. J Pediatr 1989; 114:334-45 20- Kaplan EL, Johnson DR, Cleary PP. Group A streptococcal serotypes isolated from patients and siblings contacts during the resurgence of rheumatic fever in the United States in the mid-1980. J Inf Dis 1989:159:101-3. 21- Olivier C. Rheumatic fever-is still a problem? J Antimicrob Chemother 2000: 45 ( supp ): 13- 21. 22- Da Silva NA, Pereira BA. Acute rheumatic fever. Still a challenge. Rheum Dis Clin North Am 1997; 23:545-68. 68 23- Yegin O, Coskun H. Citokines in acute rheumatic fever. Eur J Pediatr,1997:156; 25-29 24- Jones TD. The diagnosis of acute rheumatic fever. JAMA 1944, 126:481484. 25- Special Writing Group of the Committee on Rheumatic Fever, Endocarditis and Kawasaki Disease of the Council on Cardiovascular Disease in the Young the American Heart Association. Dajani AS, Ayooub E, Bierman FZ, et al. Guidelines for the diagnosis of rheumatic fever. Jones criteria, 1992 update. JAMA 1992, 268:2069-2073. 26- WHO. Rheumatic fever and rheumatic heart disease: report of a WHO Expert Consultation Geneva, 29 October-1 November 2001. Geneva World Heart Organization, 2004. 27- Ayoub EM, Majeed HA. Poststreptococcal reactive arthritis. Curr Opin Rheumatol 2000; 12:306-10. 28- Minich LL, Tani LY, Pagotto LP, Shaddy RE, Veasy LG. Doppler echocardiography distinguishes between physiologic and pathologic 'silent' mitral regurgitation in patients with rheumatic fever. Clin Cardiol 1997, 20:924-926. 29- Çelebi A, Onat T, Ahunbay G, Batmaz G. Romatizmal ateşe bağlı korede subklinik kalp tutulumunu belirlemede renkli Doppler ekokardiyografi. Türk Kardiyol Dern Arfl 1998, 26:272-274. 30- Currie BJ, Carapetis JR, Rheumatic chorea in Nothern Austra1ia: a clinical and epidemiological study. Arch Dis Child, 1999; 80: 353·58. 31- Kulkarni M L, Anees S. Sydenham’s chorea. Indian Pediatr, 1996:33 ( 2 ); 112-115 32- Swedo SE, Leonard HL, Schapiro MB, et al. Sydenham's chorea: physical and psychological symptoms of St Vitus dance. Pediatrics 1993, 91:706-713. 33- Swedo SE. Sydenham chorea. A model for childhood autoimmüne neuropsychiatric disorders. JAMA 1994, 272:1788-1791. 69 34- Machado CSM, Ortiz K, Martins ALB, Martins RS, Machado NC. Antistreptolysin O titer profile in acute rheumatic fever diagnosis. J Pediatr ( Rio J ) 2001; 77 ( 2 ):105-11. 35- Hutchison SJ. Acute rheumatic fever. J Infection 1998, 36:249-253. 36- Onat T, Ahunbay G. Long-term prognosis of rheumatic mitral regurgitation: presentation of yearly prognostic regressions in relation to affecting factors. Turk J Pediatr 1989, 31:185-199. 37- Onat T, Ahunbay G. Long-term prognosis of acute rheumatic carditis with combined aortic and mitral regurgitation. Turk J Pediatr 1990, 32:249-258. 38- Dajani A, Taubert K, Ferrieri P, et al. Treatment of acute streptococcal pharyngitisand prevention of rheumatic fever: a statement for health professionals. Pediatrics 1995, 96:758-765. 39- Lue HC, Wu MH, Wang JK, Wu FF, Wu YN. Longterm outcome of patients with rheumatic fever receiving benzathine penicillin G prophylaxis every three weeks versus every four weeks. J Pediatr 1994, 125:812-816. 40- Todd JK. Rheumatic Fever. in The Nelson Texbook of Pediatrics. Behrman RE Kliegman RM, Jenson HB eds.W.B. Saunders Company, 16. edt, Philedelphia, London/ Toronto / Montreal / Sydney / Tokyo. 2000: 806-810. 41- Hung-Chi Lue, MD, DSC; Mei-Hwan Wu, MD, PhD; Jou Kou Wang MD, Fen Fen Wu MD; and Yu Nian Wu, MD: Three versus four week administration of benzatine penicilline G: effects on incidence of streptococcal infections and recurrences of rheumatic fever. Paediatrics, 1996:48;56-180. 42- Petty RE, Southwood T, Baum J et al. Revision of the proposal classification criteria for juvenile idiopathic arthritis; 1997. J Rheumatol 1998;25:1991-4. 43- Özen S, Karaaslan Y, Özdemir O et al. Prevalence of JCA and familial Mediterranean fever in Turkey: A field study. J Rheumatol 1998;25:2445-9. 70 44- Kulas DT, Schanberg L. Juvenile idiopathic arthritis. Curr Opin Rheumatol 2001;13:392-8. 45- Özdoğan H, Kasapçopur Ö, Dede H, Arısoy N, Beceren T, Yurdakul S, Yazıcı H. Juvenile chronic arthritis in a Turkish population. Clinical and Experimental Rheumatology 1991; 9: 431-435 46- Soutthwood TR, Petty RE, Malleson PN et al Psoriatic arthritis in children. Arthritis Rheumatism 1989; 32: 1007-13. 47- Hafner R, Michels H Psoriatic arthritis in children Cur Opin Rheumatol 1996; 8:467-72. 48- Kasapçopur Ö, Taşdan Y, Sever L, Çalışkan S, Arısoy N. Jüvenil romatoid artrit tedavisinde intraartiküler steroid kullanımı. Türk Pediatri Arşivi 1997;32:31-5. 49- Giannini EH, Cawcwel GD. Drug treatment in children with juvenile rheumatoid arthritis: past, precent and future. Pediatr Clin N Amer 1995;42:1099-1125. 50- Bloom BJ. New drug therapies for the pediatric rheumatic diseases. Curr Opin Rheumatol 2001;13:410-4. 51- Woo P, Southwood TR, Prieur AM, et all. Randomized, placebo-controlled, crossover trial of low-dose methotraxate in children with extended oligoarticular or systemic arthritis. Arthritis Rheum 2000 43:1849-57. 52- Petri M. Epidemiology of systemic lupus erythematosus. Best Pract Res Clin Rheumatol 2002 Dec;16 ( 5 ):847-58. 53- Jimenez S, Cervera R, Font J, et al. The epidemiology of systemic lupus erythematosus. Clin Rev Allergy Immunol 2003;25:9-12. 54- Klippel JH. Systemic lupus erythematosus: demographics, prognosis, and outcome. J Rheumatol Suppl. 1997 May;48:67-71. 55- Deapen D, Escalente A, Weinrib L, et al. A revised estimate of twin concordance in systemic lupus erythematosus. Arthritis Rheum 1992;35:311 . 71 56-. Hochberg MC. The application of genetic epidemiology to systemic lupus erythematosus. J Rheumatol 1987;14:867 57- Tan FK, Rheumatol.1998;10:399. Arnett FC. The genetics of lupus. Curr Opinion 58. Schur PH, Meyer I, Garovoy M, Carpenter CD. Associations between systemic lupus erythematosus and the major histocompatibility complex: Clinical and immunologic considerations. Clin Immunol Immunopathol 1982; 24:263. 59- Mason LJ, Isenberg DA. Immunopathogenesis of SLE. Baillieres Clin Rheumatol 1998;12:385. 60- Rubin RL. Etiology and mechanisms of drug-induced lupus. Current Opinion Rheumatol 1999;11:357 61- M. Petri, D. Howard and J. Repke, Frequency of lupus flare in pregnancy. The Hopkins Lupus Pregnancy Center experience, Arthritis Rheum. 34 ( 1991 ), pp. 15381545. 62- M.B. Urowitz, D.D. Gladman, V.T. Farewell, J. Stewart and J. McDonald, Lupus and pregnancy studies, Arthritis Rheum. 36 ( 1993 ), pp. 1392–1397. 63- Grimaldi CM, Hill L, Xu X, et al. Hormonal modulation of B cell development and repertoire selection. Molecular Immunology 2005;42:811-820 64- Moises-Alfaro C, Berron-Perez R, Carrasco-Daza D, et al.: Discoid lupus erythematosus in children: clinical, histopathologic, and follow-up features in 27 cases. Pediatr Dermatol 2003, 20:103–107. 65- Cassidy JT, Petty RE. Systemic lupus erythematosus. In Textbook of Pediatric Rheumatology. Philadelphia, WB Saunders Company, 2001. 66- Zappitelli M, Duffy C, Bernard C, et al.: Clinicopathological study of the WHO classification in childhood lupus nephritis. Pediatr Nephrol 2004,19:503–510. 72 67- D’Cruz DP, Mellor Pita S, Joven B, et al. Transverse myelitis as the first manifestation of systemic lupus erythematosus or lupus-like disease: good functional outcome and relevance of antiphospholipid antibodies. J Rheumatol. 2004 Feb;31 ( 2 ):280-5. 68- Ghosh JB, Gupta D. Chorea and microphonia as presenting feature of SLE. Indian J Pediatr. 2005 Jan;72 ( 1 ):85. 69- Nadorra RL, Landing BH. Pulmonary lesions in childhood onset systemic lupus erythematosus. Pediatr Pathol 1987;7:1. 70- Dejongste JC, Neyens HJ, Duiveman EJ, et al. Respiratory tract disease in systemic lupus erythematosus. Arch Dis Child 1986;61:478 71- Walravens PA, Chase HP. The prognosis of childhood systemic lupus erythematosus. Am J Dis Child 1976;130:929 72- Wallace DJ, Podell T, Weiner J, et al. Systemic lupus erythematosus: Survival patterns.Experience with 609 patients. JAMA 1981;245:934 73- Koler RA, Montemarano A Dermatomyositis. Am Fam Physician. 2001 Nov 1;64(9):1565-72. 74- Callen JP. Dermatomyositis. In: Callen JP, ed. Dermatological signs of internal disease. 2d ed. Saunders, 1995:13-20. 75- Steen VD, Oddis CV, Conte CG, et al. Incidence of systemic sclerosis in Allegheny County, Pennsylvania. A twenty-year study of hospital-diagnosed cases, 19631982. Arthritis Rheum. 1997 Mar; 40 ( 3 ): 441-5. 76- Callen JP. Dermatomyositis. Lancet. 2000 Jan 1;355 ( 9197 ):53-7. 77- Kovacs SO, Kovacs SC. Dermatomyositis. J Am Acad Dermatol 1998;39:899-920. 78- Orlow SJ, Watsky KL, Bolognia JL. Skin and bones II. J Am Acad Dermatol 1991;25:447-62. 73 79- Halbert AR. Juvenile dermatomyositis. Aust J Dermatol 1996;37:106-8. 80- Sullivan DB, Cassidy JT, Petty RE. Dermatomyositis in the pediatric patient. Arthritis Rheum 1977;20 ( suppl 2 ):327-31. 81- Shehata R, al-Mayouf S, al-Dalaan A, et al. Juvenile dermatomyositis: clinical profile and disease course in 25 patients. Clin Exp Rheumatol. 1999 Jan- Feb;17 ( 1 ):115-8. 82- Pachman LM. Juvenile dermatomyositis:A clinical and immunologic study. J Pediatr 1980; 96: 226-34 83- Pachman LM. Juvenile dermatomyositis. Pediatr Clin North Am 1995;42 ( 5 ):1071-1098 84- Crowe WE, Love KE, Levinson JE, et al. Clinical and pathogenetic implications of histopathology in childhood polydermatomyositis. Arthritis Rheum 1982;25:126-139 85- Meyer O, Cremer-Legmann F, Haim T, Ryckewaert A. The principle antinuclear and anti-cytoplasmic antibodies in polymyositis and dermatomyositis. Study of 42 cases. Presse Med. 1987 Feb 7;16 ( 4 ):155-8. 86. Hengstman GJ, Brouwer R, Egberts WT, Clinical and serological characteristics of 125 Dutch myositis patients. Myositis specific autoantibodies aid in the differential diagnosis of the idiopathic inflammatory myopathies. J Neurol. 2002 Jan;249 ( 1 ):69-75. 87- Brouwer R, Hengstman GJ, Vree Egberts W, et al. Autoantibody profiles in the sera of European patients with myositis. Ann Rheum Dis. 2001 Feb; 60 ( 2 ): 116-23. 88- Oddis CV. Idiopathic inflammatory myopathies: a treatment update. Curr Rheumatol Rep. 2003 Dec;5 ( 6 ):431-6. 74 89- Kasteler JS, Callen JP. Low-dose methotrexate administered weekly is an effective corticosteroid-sparing agent for the treatment of the cutaneous manifestations of dermatomyositis. J Am Acad Dermatol. 1997 Jan;36 ( 1 ):67-71. 90- Al-Mayouf SM, Laxer RM, Schneider R, et al. Intravenous immunoglobulin therapy for juvenile dermatomyositis: efficacy and safety. J Rheumatol. 2000 Oct;27 ( 10 ):2498-503. 91Mehregan DR, Su WP. Cyclosporine dermatomyositis/polymyositis. Cutis. 1993 Jan;51 ( 1 ):59-61. treatment for 92- Cassidy JT, Petty RE. Leucocytoclastic vasculitis. In: Cassidy JT, Petty RE, Laxer RM, Lindsley CB ( editors ), Textbook of Pediatric Rheumatology. Elsevier Saunders, Philadelphia, 2005, pp 496-512. 93- Kaku Y, Nohara K, Honda S. Renal involvement in Henoch-Schönlein purpura: a multivariate analysis of prognostic factor. Kidney Int 1998;53:1755-9 94- Kawasaki Y, Suzuki J, Sakai N, et al. Clinical and pathological features of children with Henoch-Schönlein purpura nephritis: risk factors associated with poor prognosis. Clin Nephrol 2003;60:153-60 95- Cassidy JT, Petty RE. Polyarteritis nodosa and related vasculitides. In: Cassidy JT, Petty RE, Laxer RM, Lindsley CB ( editors ), Textbook of Pediatric Rheumatology. Elsevier Saunders, Philadelphia, 2005, pp 512-21. 96- Behçet H. Über rezidivierende Aphthöse, durch ein Virus verusachte Geschwüre am Mund, am Auge und an den Genitalien. Dermatol Wochenschr 1937;105:1151-7 97- Özen S, Petty RE. Behçet’s Disease. In: Cassidy JT, Petty RE, Laxer RM, Lindsley CB ( editors ), Textbook of Pediatric Rheumatology. Elsevier Saunders, Philadelphia, 2005, pp 561-8. 98- Özen S. The spectrum of vasculitis in children. Best Pract Res Clin Rheumatol 2002;16:411-25 75 99- Calin A. Spondylarthropathies-Spondylarthropathy, undifferentiated spondylarthritis, and overlap. In: Maddison PJ, Isenberg DA, Woo P, Glass DN. Oxford textbook of rheumatology. Hong Kong: Oxford University Press, 1998; 1037-1049. 100- Calin A. Terminology, introduction, diagnostic criteria, and overview. In: Calin A, Taurog JD. The Spondylarthritides. NewYork: Oxford University Press, 1998;115. 101- Veys EM, Mielents H. Spondyloarthropathies-Enteropathic arthropathies. In. Klippel JH, Dieppe PA. Rheumatology. Barcelona; Mosby, 1998; 6.21.1-8. 102- Wilkens RF, Arnett FC, Bitter T et al. Refter's syndrome: Evaluation of preliminary criteria for definite disease. Arthritis Rheum 1981; 24: 844-849. 103- Turkish FMF study group. Familial Mediterranean fever in Turkey: results of a nationwide study. Medicine 2005;84:1-11 104- Tunca M, Ozdogan H. Molecular and genetic characteristics of hereditary autoinflammatory diseases. Curr Drug Targets Inflamm Allergy. 2005;4:77-80 105- The International FMF Consortium. Ancient missense mutations in a new member of the RoRet gene family are likely to cause familial Mediterranean fever. Cell 1997;90:797-807 106- Sneh E, Pras M, Michaeli D, Sham N, Gafni J. Protracted arthritis in familial Mediterranean fever. Rheumatol Rehabil 1977;16:102-6. 107- Ince E, Cakar N, Tekin M, Kendirli T, Ozkaya N, Akar N, Yalcinkaya F. Arthritis in children with familial Mediterranean fever. Rheumatol Int. 2002;21:213-7. 108- Medlej-Hashim M, Delague V, Choueri E, et al. Amyloidosis in Familial Mediterranean Fever patients:correlation with MEFV genotype and SAAI and MICA polymorphisims effects. BMC Med Genet 2004;5 ( 4 ):1-6. 109- Flatau E, Kohn D, Schiller D et al. Schönlein-Henoch syndrome in patients with FMF. Arthritis Rheum 1982;25:42-47. 76 110- Buskila D, Zacks N, Neuman L et al. Quality of life of patients with Familial Mediterranean Fever. Clin Exp Rheumatol 1997; 15: 355-60. 111- Eshel G, Vinagrad I, Barr J, Zemer D. Acute scrotal pain complicating familial Mediterranean fever in children. Br J Surg 1994;81: 894-96. 112- Moskovitz B, Bolkier M, Nativ O. Acute orchitis in recurrent polyserositis. J Pediatr Surg 1995;30:1517-18. 113- Gedalia A, Zamir S. Neurologic manifestations of familial Mediterranean ] fever. Pediart Neurol 1993;9:301-2. 114- Korkmaz C, Özdoğan H, Kasapçopur Ö, Yazıcı H. Acute phase response in familial Mediterranean fever. Ann Rheum Dis 2002;6:79-81. 115- Akkuş Ş, Çalışkan S, Kasapçopur Ö. Tubular functions in Familial Mediterranean fever. Turkish J Pediatr 2002;44:317-20. 116- Livneh A, Langevitz P, Zemer D. Criteria for the diagnosis of familial Mediterranean fever. Arthritis Rheum. Oct; 40 ( 10 ) : 1879-85, 1997. 117- Özkan E, Okur Ö, Ekmekci A, Özcan R, Taş T. A new approach to the treatment of periodic fever. Med Bull Istanbul 1972;5:44-9 118- Goldfinger SE. Colchicine for familial Mediterranean fever. N Eng J Med 1972;287:1302. 119- Duzova A, Bakkaloglu A, Besbas N et al. Role of ASAA in monitoring subclinical inflammation and in colchicine dosage in familial Mediterranean fever. Clin Exp Rheumatol. 2003;21:509-14. 120- Bradley JS, Kaplan SL, Tan TQ, et al: Pediatric Pneumococcal bone and joint infections. The Pediatric Multicenter Pneumococcal Surveillance Study Group ( PMPSG ). Pediatrics 1998;102:1376-82 77 121- Lew DP, Waldvogel FA: Osteomyelitis. N Engl J Med 1997;336:999-1007 122- Unkila-Kallio L, Kallio MJ, Eskola J, et al: Serum C-reactive protein, erythrocyte sedimentation rate, and white blood cell count in acute hematogenous osteomyelitis of children. Pediatrics 1994;93:59-62 123- Kothari NA, Pelchavitz DJ, Meyer JS: Imaging of musculoskeletal infections. Radiol Clin North Am 2001;39:653-71 124- Gomez M, Maraqa N, Alvarez A, et al: Complications of outpatient parenteral antibiotic therapy in childhood. Pediatr Infect Dis J 2001;20:541-43 125- Araj GF,. Human brucellosis: A classical infectious diseases with persistent diagnostic challenges. Clin LAB Science 1999; 12:207-12. 126- Young EJ: Serologic diagnosis of human brucellosis: Analysis of 214 cases by agglutination tests and review of the literature. Rev Infect Dis 1991; 13:359-72 127- Khuri-Bulos NA, Daoud AH, Azab SM: Treatment of childhood brucellosis: Results of a prospective trial on 113 children. Pediatr Infect Dis J 1993;12:377-81 128- Osmon DR, Steckelberg JM: Infective and reactive arthritis. “Armstrong D, Cohen J et all ( Eds ): Infectious Disease”, pSection 2;42.1-42.6, 1st ed. Mosby, London ( 1999 ). 129- Usluer G: İnfektif artritler. “Uzun O, Unal S ( Ed ): Güncel Bilgiler Işığında İnfeksiyon Hastalıkları”, p799, Bilimsel Tıp Yayınevi, Ankara ( 2002 ). 130- Toivanen P : Microorganisms and locomotor system.“Klippel JH, Dieppe PA ( eds ): Rheumatology”, pSection 6;6.1-6.8, 2nd ed. Mosby, London ( 1998 ). 131- Naides SJ : Viral arthritis. ”Klippel JH, Dieppe PA( eds ): Rheumatology”, 2nd ed. Mosby, London ( 1998 ). 78 132- Brooks GF, Butel JS, Morse SA : Parvoviruses.“Jawetz, Melnick and Adelberg’s Medical Microbiology”, p356, 22nd ed. McGraw-Hill, New York ( 2001 ). 133- Öksel F: Mikroorganizmalar ve lokomotor sistem.”Gümüşdiş G, Doğanavşargil E ( eds ): Klinik Romatoloji“, p475, Deniz Matbaası, İstanbul ( 1999 ). 134- Kamphmisen PW, Jansen TL et al : Two years of penicilin prophylaxis is sufficient to prevent clinically evident carditis in PSRA. J Intern Med 2001; 250 ( 5 ): 449452. 135- Chang S, Carr W. Urticarial vasculitis. Allergy Asthma Proc. 2007;28:97100. 136- Textbook of Pediatric Rheumatology. 5th ed. 2005. Leucocytoclastic vasculitis. pp. 496-511. 137- Brown NA, Carter JD. Urticarial vasculitis. Curr Rheumatol Rep 2007;9:312-9. 138- Riise QR, Handeland KS, Cvancarova M, Wathne KO, Nakstad B, Abrahamsen TG, Kirkhus E, Flato B. Incidence and Characteristics of Arthritis in Norwegian Children: A Population-Based Study Pediatrics 2008;121;e299-e306. 139- Noah PK, De Ceulaer K. Arthritis in childhood. A report on 65 consecutive cases observed at the University Hospital of the West Indies.West Indian Med J. 1989 Mar; 38 ( 1 ):17-22. 140- Frati Munari AC, Ayala Alcala H, Martinez-Cairo S. Cause of arthritis in childhood. Relation to age, sex and affected joints. Bol Med Hosp Infant Mex. 1980 JanF;37 ( 1 ):153-161 141- Saraçlar M, Ertuğrul A, Özme Ş. Akut romatizmal ateş insidansı ve romatizmal kalp hastalıkları prevalansı. Türk Kard Dern Arş. 1978:7:50-4. 142- Karademir S, Demirçeken F, Atalay S, Demircin G, Sipahi T, Teziç T. Acute rheumatic fever in children in the Ankara area in 1990-1992 and comparison with a previous study in 1980-1989. Acta Paediatr 1994:83 ( 8 ):862-5. 79 143- Carapetis JR, McDonald M, Wilson NJ. Acute rheumatic fever. Lancet 2005, 366:155-168. 144- Harlan GA, Tani LY, Byington CL. Rheumatic fever presentings as monoarticular arthritis. Pediatric Infect Dis J 2006; 25: 743-6. 145- Adib N, Hyrich K, Thornton J, Lunt M, Davidson J, Gardner-Medwin J, Foster H, Baildam E, Wedderburn L, Thomson W. Association between duration of symptoms and severity of disease at first presentation to paediatric rheumatology: results from the Childhood Arthritis Prospective Study. Rheumatology 2008;47:991–995 146- Cilliers AM. Rheumatic fever and its management. BMJ 2006; 333: 11536. 147- Guedez Y, Kotby A, El-Demellawy M, et al. HLA Class II associations with rheumatic heart disease are move evident and consistent among clinically homogeneous patients. Circulation 1999; 99: 2784-90. 148- Bombacı H, Canbora K, Onur G, Görgeç M, Döşoğlu N. Diagnosis of septic arthritis and initial antibiotic treatment: Acta Orthop Traumatol Turc 2005;39 ( 4 ):307-315 149- Caksen H, Ozturk MK, Uzum K, Yuksel S, Ustunbas HB, Per H. Septic arthritis in childhood. Pediatr Int. 2000;42 ( 5 ):534–540. 150- Liang TC, Hsu CT, Yang YH, Lin YT, Chiang BL. Analysis of childhood reactive arthritis and comparison with juvenile idiopathic arthritis. Clin Rheumatol. 2005 Aug;24 ( 4 ):388-93. 151- Onat T. Non-post-streptokoksik artritler ile akut romatizmal ateşteki ASO değerlerinin karşılaştırılması. VI. Ulusal Romatoloji Kongresi, İstanbul 1988: Serbest bildiri özet kitabı 38-39. 152- Yalçınkaya F, Çakar N, Mısırlıoğlu M et all. Genotype-phenotype correlation in large group of Turkish patients with familial Mediterranean fever:evidence for mutation-independent amyloidosis. Rheumatol 2000;39:67-72. 80 153- Beşbaş N, Özdemir S, Saatçi I, Bakkaloğlu A, Özen S, Saatçi Ü. Sacroiliitis in familial Mediterranean fever:an unusual presentation in childhood. The Turk J Pediatr 1999;41:387-390. 154- Giannakopoulos I, Nikolakopoulo N, Eliopoulou M, Ellina A, Kolonitsiou F, Papanastasiou D. Presentation of childhood brucellosis in Western Greece. Jpn J Infect Dis. 2006;59:160-163 155- Soderlin MK, Kautiainen H, Puolakkainen M, et al. Infections preceding early arthritis in southern Sweden: a prospective population-based study. J Rheumatol. 2003;30 ( 3 ):459–464 156- Sawhney S, Woo P, Murray J. Macrophage activation syndrome: a potentially fatal complication of rheumatic disorders. Arch Dis Child. 2001 Nov;85 ( 5 ): 421-6 81