İnternet Ortamında Kişisel Verilerin Hukuka Aykırı Olarak İfşası - Inet-tr

advertisement
İnternet Ortamında Kişisel Verilerin Hukuka Aykırı Olarak
İfşası
Ali Haydar Doğu1
1
Karadeniz Teknik Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Trabzon
ahdogu@ktu.edu.tr
Özet: Bu çalışmada; kişisel verilerin neler olduğu ve bu verilerin internet ortamında ifşa
edilmesi ile doğan sorumluluklar örnek yargı kararları ile incelenmiştir.
Anahtar Sözcükler: Kişisel Veri, Sosyal Medya, Kişisel Verileri Hukuka Aykırı İfşası
Abstract: In this study, what is personal data and responsibilities caused by disclosure of this
data on the internet were investigated with samples of judicial decisions.
1. Giriş
2. Kişisel Veri Kavramı
Türkiye İstatistik Kurumu Ağustos-2016
raporuna göre 16-74 yaş arası internet
kullanan birey oranı % 61,2’ya ulaşmıştır. Bu
bireylerin % 82,4’ü interneti, sosyal medya
üzerinde profil oluşturma, mesaj gönderme,
fotoğraf ve benzeri içerikleri paylaşmak için
kullanmıştır. Geçen her gün yükselişine tanık
olduğumuz internet kullanımı beraberinde,
kişisel verilerin hukuka aykırı olarak
yayılması suçunu da getirmektedir. Kişisel
verilerinin herkesin görebileceği şekilde
etrafa saçılmasını engelleme isteği, kişinin
sahip olduğu hakların başında gelmektedir.
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
(KVKK) öncesine kadar, tam anlamıyla
kişisel verinin ne olduğu tanımının
yapılmamış olması TCK’nın kişisel verilere
yönelik uygulamasında bir takım sorunlara
yol açmakta idi. Ancak KVKK’nın 3.
maddesinde kişisel veriden ne anlaşılması
gerektiği ifade edildiğinden yargılamadaki
birçok belirsizlik ortadan kalkmıştır [3].
İç hukukumuzda yakın tarihe kadar kişisel
verilerin korunması; mevcut Anayasamız,
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu [1] ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu çerçevesinde
yürütülmekte idi. 2010 yılında yapılan
Anayasa
değişikliği
referandumu
ile
Anayasamızın 20. maddesinde yer alan “Özel
Hayatın Gizliliği” başlığı altında kişisel
verilerle ilgili fıkra eklenerek kişinin
kendisiyle ilgili verilerin korunmasını isteme
hakkı sağlanmıştır. Bu hak; kişinin kendisiyle
ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme,
bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini
veya silinmesini talep etme ve amaçları
doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını
öğrenmeyi de kapsamaktadır. Kişisel veriler,
ancak kanunda öngörülen hallerde veya
kişinin açık rızasıyla işlenebilecektir [2].
Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve
usulleri düzenleyen kanun ise 7.4.2016
tarihinde 6698 sayılı Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu olarak yasalaşmıştır.
Kişisel verilerin korunmasına yönelik ayrıca,
4857 sayılı İş Kanunu, 5070 sayılı Elektronik
İmza Kanunu, 1512 sayılı Noterlik Kanunu
ile Elektronik Haberleşme Sektöründe Kişisel
Verilerin İşlenmesi ve Gizliliğin Korunması
Hakkında Yönetmelik gibi özel düzenlemeler
de mevzuatımız içerisinde yer almaktadır.
6698 sayılı Kişisel Verileri Koruma Kanunu
göre; “kimliği belirli veya belirlenebilir
gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi” kişisel
veri olarak tanımlanmıştır. KVKK’da ayrıca,
özel nitelikli kişisel veri ayrımı da
yapılmıştır. Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi
düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya
diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf
ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı,
ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle
ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri
özel nitelikli kişisel veri olarak sayılmıştır.
Özel nitelikli kişisel verilerin, ilgilinin açık
rızası olmaksızın işlenmesi yasaktır (KVKK
m.6).
Kişisel veriler sadece ad, soyad, doğum tarihi
ve doğum yeri gibi kişinin kesin teşhisini
sağlayan bilgiler değil, aynı zamanda kişinin
akli, psikolojik, fiziki, kültürel, ekonomik,
sosyal ve sair özelliklerine ilişkin verilerdir.
Kişinin belirli veya belirlenebilir olması,
mevcut verilerin herhangi bir şekilde bir
gerçek kişiyle ilişkilendirilmesi suretiyle, o
kişinin tanımlanabilir hale getirilmesini ifade
eder. Bir başka deyişle eldeki bilgi kişiyi
belirlemede yeterli oluyor ise bu bilgiler
kişisel veridir [4]. Verilerin, kişinin
ekonomik, kültürel, sosyal veya psikolojik
kimliğini ifade eden somut bir içerik taşıması
veya kimlik, vergi, sigorta numarası gibi
herhangi bir kayıtla ilişkilendirilmesi
sonucunda kişinin belirlenmesini sağlayan
tüm halleri kapsar. İsim, telefon numarası,
motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik
numarası, pasaport numarası, özgeçmiş,
resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri,
genetik bilgiler, e-posta ve bilgisayarının IP
adresi, Facebook veya Twitter ortamında
yazdıkları [5:9] gibi veriler dolaylı da olsa
kişiyi belirlenebilir kılabilme özellikleri
nedeniyle kişisel verilerdir.
3.Verileri hukuka aykırı olarak verme
veya ele geçirme (TCK m.136)
Günümüz kitle iletişim teknolojilerindeki hız
kesmeyen gelişmelere paralel olarak kişiler,
bu teknoloji sayesinde kendilerini çok kolay
ve çok geniş kitlelere ifade edebilme
mutluluğunu yaşarken aynı zamanda kişisel
verilerinin de hızlıca etrafa saçılabileceği
endişesini yaşamaya başlamıştır.
Kişisel
verilerin en fazla yer aldığı ve bu nedenle de
kolay elde edildikleri yer hiç kuşkusuz
internet ortamıdır. Bu bakımdan bilgisayar
ağları ve kişisel veri güvenliğinin sağlanması
önemlidir [9].
5237 sayılı TCK’nın “verileri hukuka aykırı
olarak verme veya ele geçirme” kenar başlıklı
136. maddesinde; “Kişisel verileri, hukuka
aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya
ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır” hükmü yer
almaktadır. Bu suç tanımı ile, TCK m.135
‘de yer alan kişisel verilerin kaydedilmesi
eyleminin bir adım ötesi olan, verilerin
başkaları tarafından da görülebilmesinin
engellenmesi amaçlanmıştır [7:355]. Bu
engelleme doğal olarak kişinin özel hayatı ve
hayatının
giz
alanına
bir
koruma
sağlayacaktır [10].
Kişisel verileri hukuka aykırı olarak
başkasına verme veya ele geçirme suçunun
faili herkes olabilir. Ancak suçun kamu
görevlisi tarafından ve görevinin kendisine
tanıdığı yetki kötüye kullanılarak işlenmesi
ya da belli bir meslek ve sanatın sağladığı
kolaylıktan yararlanarak işlenmesi halinde
suç, nitelikli hal kazanacağından dolayı
verilecek cezalar yarı oranında artırılacaktır.
Kişilerin sosyal medya hesaplarında ya da
web
sitelerinde
kendileri
ile
ilgili
yayınladıkları
verilerin
başka
kişiler
tarafından oradan alınması durumu, veriler
üzerindeki tasarruf hakları saklı kalmak
kaydıyla veriyi ele geçirme eylemine bir suç
niteliği kazandırmaz [6]. Başkasının kişisel
verisini kendi sosyal medya hesabına ya da
web sitesine koyan failin kişisel verileri
yayma suçunu işlemiş olması bakımından bu
verilerin başkaları tarafından görülüp
görülmediğinin bir önemi yoktur ve kişisel
verileri yayma suçu işlenmiştir [6:131].
Unutulma hakkı; üstün bir kamu yararı
olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan
geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre
sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini
istemediği kişisel verilerin silinmesini ve
yayılmasının önlemesini isteme hakkı olarak
ifade edilebilir (Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu, Tarih: 17.06.2015, 2015/1679 K.).
Kişisel verilerin yayılmasına unutulma hakkı
kapsamında bakılır ise, kişiye ait veri daha
önce hukuka uygun olarak paylaşılmış olsa
bile kişi bu verilerinin daha sonraki
süreçlerde de tekrar tekrar gündeme
gelmesini istemez. Bu nedenle böyle bir
veriyi belli bir süre geçtikten sonra tekrar
internet ortamından paylaşmak kişisel veriyi
yayma suçunun oluşması anlamını taşır
[67:134].
İnternet ortamında özellikle daha önceden
kayıt edilmiş e-posta adreslerine klavye
üzerinden birkaç tuşa basılarak toplu halde
iletiler gönderilebilmektedir [7]. Bu durum,
verinin kısa sürede ve çok sayıda kişiye
yayılması anlamındadır. Örneğin hakaret
içerikli bir e-postanın, ya da kişiye ait özel
verilerin bu yolla dağıtılması yukarıda
bahsedilen
yayma
suçunun
oluşması
anlamındadır. Ancak başkasına ait kişisel
verileri tek bir e-posta adresine göndermek
verme olarak tanımlanabilecek iken aynı
kişisel verinin bir sosyal medya hesabından
paylaşılması yayma fiilidir [12].
Öte yandan, e-ticaret yapmak, interaktif
bankacılık hizmetlerinden faydalanmak, eposta adresi almak gibi işlemlerde bu
hizmetleri sunacak olanlar tarafından bazı
kişisel veriler istenebilmektedir. Bu talep
karşısında kişi, kendisine ait verileri
paylaşmakta yani bu verilerinin işleme tabi
tutulması ve kayıt altına alınmasına rıza
göstermektedir [5:35]. E-ticaret imkânı sunan
işletmeler müşterilerine, hangi verilerinin
alındığını
ve
bunların
nerelerde
kullanılacağını
anlatmalı,
e-ticaretin
gerçekleştiği web sitesinin her sayfasında bu
verilerin bir gizlilik politikasına bağlı olarak
işleneceğini,
üçüncü
kişilerle
paylaşılmayacağını duyurmalıdır [8].
Yargıtay Ceza Genel Kurulu emsal bir
kararında (Yargıtay Ceza Genel Kurulu,
17.06.2014, 2012/12-1510 E., 2014/331 K. );
“TCK’nın 135 ve 136. maddelerindeki kişisel
verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde
sadece sır niteliğinde kişisel verilerin
korunacağına
ilişkin
bir
hükmün
bulunmaması ve aksine 135. maddenin
gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü
bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi
gerektiğinin belirtilmesi karşısında, her türlü
kişisel verinin hukuka aykırı olarak başkasına
verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi
fiillerinin kanunun 136. maddesindeki suçu
oluşturduğu kabul edilmelidir. Bu kapsamda
somut olayda, sanığın genel yayın
yönetmenliğini yaptığı gazetede köşe yazarı
olarak çalışan katılanın yazdığı köşesinde
kullanılan fotoğrafın, hukuka uygunluk
nedenlerinin bulunmaması nedeniyle hukuka
aykırı olduğunda tereddüt bulunmayan bir
yöntemle sanık tarafından internetteki özel
bir arkadaşlık sitesine kimlik, adres ve telefon
bilgileri verilmeksizin ve erkek arkadaşı
aradığı açıklamasıyla konulması eylemi,
TCK’nın 136. maddesinde düzenlenen kişisel
verileri hukuka aykırı olarak yayma suçunu
oluşturmaktadır. Bununla birlikte sanığın
eylemi, aynı zamanda katılanın onur, şeref ve
saygınlığını rencide edebilecek nitelikte
olması nedeniyle TCK’nın 125. maddesinin
birinci ve dördüncü fıkrası uyarınca alenen
hakaret suçunu da oluşturmaktadır. Bu
nedenle hukuki anlamda tek fiil sayılması
gereken eylem ile hem TCK’nın 136.
maddesinde düzenlenen kişisel verileri
hukuka aykırı olarak yayma suçu, hem de
aynı
kanunun
125/1-4
maddesinde
düzenlenen
alenen
hakaret
suçu
oluştuğundan, sanık hakkında 5237 sayılı
TCK’nın 44. maddesindeki farklı neviden fikri
içtima hükümlerinin uygulanması ve oluşan
suçlardan en ağır cezayı gerektiren kişisel
verileri hukuka aykırı olarak yayma
suçundan sanığa ceza tayin edilmesi
gerekmektedir” hükmünü kurmuştur.
Diğer bir kararında ise Yargıtay, telefon
arama kaydı dökümlerinin ele geçirilerek
diğer şahıslara gönderilmesi olayında,
dökümlerde konuşma ve mesaj içeriklerinin
yer almaması nedeniyle işlenen suçun özel
hayatın gizliliğini ihlal değil kişisel verileri
verme veya ele geçirme suçu olduğuna
hükmetmiştir. Kararda özetle (Yargıtay 12.
CD, 16.02.2015, 2014/22994 E., 2015/2630
K.); “Katılan ve tanık beyanları dikkate
alındığında, mahkemece sanığın eyleminin
sabit
görülmesinde
bir
isabetsizlik
görülmemiş ancak; sanığın, katılan ve dava
dışı eski eşi Ş. arasında gerçekleşen arama
kaydı dökümlerini katılanın akrabalarına
göndermesi
eyleminde,
arama
kaydı
dökümlerini, katılanın ve dava dışı Ş.’nin
yaptıkları aramalarla kendilerini arayan
numaralara ilişkin tarih, saat ve süre
bilgilerini içermesi ve bu iki kişi arasında
gerçekleşen konuşma veya mesajlaşma
içeriklerine ilişkin bilgi bulunmaması
karşısında, sanığın eyleminin haberleşmenin
gizliliğini ihlal suçunu değil, verileri hukuka
aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu
oluşturduğu gözetilmeden suçun vasfında
yanılgıya
düşülerek
karar
verilmesi
isabetsizdir” ifadelerine yer verilmiştir.
Kişisel verilerin başkasına verilmesi veya ele
geçirilmesi hareketini hukuka uygun hale
getiren en önemli hukuka uygunluk sebebi
hiç şüphesiz kişinin rızasıdır. Ancak burada
verilen rızanın da bazı kriterleri içermesi
gerekir. Rızası alınacak olan kişi, hangi
verilerinin kaydının tutulacağını, kimlere
verileceğini,
hangi
mecralarda
ifşa
edileceğini ve bu veriler ile ne yapılacağını
[1:223], veri kaydının başlangıç ve bitiş
tarihlerinin ne olduğunu ve verilerinin
nerelerde kullanılacağını bilmesi gerekir
[5:149]. Rıza gösterilen veri, ileri de başka
bir amaçla kullanılmak istendiğinde verilen
ilk rızanın yeni amaç için yeterli olmayacağı
ve yapılacak yeni açıklamalar çerçevesinde
kişinin
yeniden
rızasının
aranacağı
tartışmasızdır [11].
Konuya özel hayatın gizliliği açısından
baktığımızda ise özel hayatın gizliliğinin
korunması aynı zamanda bireyin unutulmak
isteme talebini de sağlayacaktır. Unutulma
hakkı ile kişi; hukuka aykırılığı ortadan
kaldıran bir sebep bulunmadığı sürece
internet ya da diğer ortamlarda yer alan
geçmişte yaşamış olduğu olumsuz olayların
zamanla unutulmasını, kişisel verilerinin
başkaları tarafından bilinmemesi için
kayıtlardan silinmesini ve artık kitle iletişim
araçları ile yayılmasının engellenmesini
isteyebilir (Yargıtay HGK, 17.06.2015,
2014/4-56 E., 2015/1679 K.).
İnternet haber siteleri ile de haber içeriğinde
kişisel verilerin paylaşıldığı görülmektedir.
Bu
paylaşımının
hukuka
uygunluk
sebeplerinden faydalanabilmesi için haberin
doğru ve güncel olması, haberde kamu yararı
bulunması, kamu tarafından beklenen ve ilgi
gösterilen bir yönünün bulunması ve sunuş
tarzı ile özü arasındaki dengenin bozulmamış
olması gerekir [12:192] . İnternet haber
sitelerinde kişinin resmi, sağlık durumu,
ekonomik bilgileri gibi kişisel verileri haber
konusu yapılırken bu kriterler sağlanmalıdır.
Öte yandan internet haber sitelerinde haber
altında okuyucular tarafından yapılan yorum
içeriğinde başkasına ait bir kişisel verinin ifşa
edilmesi durumunda ise klavye başında bu
fiili gerçekleştiren failin ceza sorumluluğu
bulunacakken, bu ortamı kendisine sunan
haber sitesinin de kişiye verilebilecek zararı
tazmin
etmede
ortak
sorumluluğu
bulunacaktır [13:164].
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu da kişisel verilerin korunmasına
yönelik
idarelere
bazı
sorumluluklar
yüklemiştir.
Kişisel
verilerin
işleme
amaçlarını ve vasıtalarını belirleyen, veri
kayıt
sisteminin
kurulmasından
ve
yönetilmesinden sorumlu olan gerçek veya
tüzel kişiler bu Kanun kapsamında “veri
sorumlusu” olarak tanımlanmaktadır (KVKK
m.3). Herkes, veri sorumlusuna başvuru
yaparak kendisi ile ilgili veri kaydı olup
olmadığını var ise neler olduğunu ve ne
amaçla kullanıldıklarını öğrenme hakkına
sahiptir. Bir başka ifade ile idarenin veri
sorumlusu,
ilgili
kişileri
aydınlatma
yükümlülüğü altındadır. Veri sorumlusu
ayrıca kendi sorumluluğu altındaki verilere
hukuka aykırı olarak erişimi ve bu verilerin
hukuka aykırı olarak işlenmesini önlemek
zorundadır. Veri sorumlusu, kendi kurum ve
kuruluşunda, KVKK hükümlerini sağlamak
amacıyla gerekli denetimleri yapmak veya
yaptırmak zorundadır. Veri sorumluları,
kişisel verilere yönelik gelen talepleri en geç
otuz gün içerisinde yazılı ya da elektronik
ortamda ilgili kişiye bildirir (KVKK m. 13).
TCK m.136 ile kişisel verileri hukuka aykırı
olarak
yayma
hareketinin
yaptırıma
bağlanmış olması, verinin üçüncü kişilere
aktarılmasını önleme amacı taşımakta olup
[1:291] KVKK’da adı geçen bu aktarma
işlemi düzenlemektedir. KVKK’ya göre
kişisel verilerin başka bir kişi ya da kuruma
aktarılmasında genel ilke rızanın aranacak
olmasıdır. KVKK m.8’e göre “kişisel veriler,
ilgili kişinin açık rızası olmaksızın
aktarılamaz”. Ancak;
- Kanunlarda açıkça öngörülmesi.
- Fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını
açıklayamayacak durumda bulunan veya
rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan
kişinin kendisinin ya da bir başkasının
hayatı
veya
beden
bütünlüğünün
korunması için zorunlu olması.
- Bir sözleşmenin kurulması veya
ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması
kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait
kişisel verilerin işlenmesinin gerekli
olması.
- Veri
sorumlusunun
hukuki
yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için
zorunlu olması.
- İlgili kişinin kendisi tarafından
alenileştirilmiş olması.
- Bir hakkın tesisi, kullanılması veya
korunması için veri işlemenin zorunlu
olması.
İlgili kişinin temel hak ve
özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla,
veri sorumlusunun meşru menfaatleri için
veri işlenmesinin zorunlu olması.
- Kamu sağlığının korunması, koruyucu
hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım
hizmetlerinin
yürütülmesi,
sağlık
hizmetleri ile finansmanının planlanması
ve yönetimi amacıyla, sır saklama
yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya
yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından
ilgilinin
açık
rızası
aranmaksızın
işlenebilir.
KVKK’nın 17. maddesinde kişisel verilerin
işlenmesine yönelik suçlarla ilgili bir bölüm
ayrılmış olup burada TCK’ya atıf yapılmış ve
135 ila 140. maddelerinin uygulanacağı
hükme bağlanmıştır.
4. Sonuç
Kişisel verilerin neler olduğunu tanımlayan
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu
yasalaşmıştır.
Böylece
TCK
kapsamında da koruma altına alınmış olan
kişisel verilerin tanımı ile ilgili belirsizlik
giderilmiştir.
Kişisel verilerin yoğun olarak yer aldığı ve
yayılmasının son derece kolay olduğu ortam
hiç kuşkusuz internet ortamıdır. Özellikle son
dönemlerde artan kullanıcı sayısı, sosyal
ağlardaki paylaşımlar kişisel verilerin
paylaşımını ve kişinin rızası olmadan da ifşa
edilerek haklarının ihlalini kolaylaştırmıştır.
Yeni KVKK’da belirtildiği gibi, kimliği
belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin
her türlü bilgi kişisel veri kapsamındadır.
Kanun kapsamında ayrıca özel nitelikte olan
veriler de sıralanmıştır. Bunlar; kişilerin ırkı,
etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı,
dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve
kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği,
sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve
güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile
biyometrik ve genetik verileridir.
TCK kapsamında kişisel verileri korumaya
yönelik tanımlı suçlardan biri de kişisel
verilerin hukuka aykırı olarak ifşa
edilmesidir. Facebook ve Twitter gibi sosyal
medya hesaplarında ya da kişisel web sitesi
içerisinde karşıdakinin rızası olmadan onun
kişisel verilerinin paylaşılması bir başka
deyişle birçok kimseye duyurulması, kişisel
veriyi yayma hareketidir ve TCK m.136
kapsamında bir yıldan dört yıla kadar hapis
ile cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır.
Tüm internet kullanıcıları tarafından; kişisel
veri kavramının bireyin T.C. numarası ya da
annesinin kızlık soyadından ibaret olmadığı,
kişiyi belirleyecek, tarif edebilecek her tür
bilgi olduğunun yani çok geniş bir kapsamda
değerlendirildiğinin bilinmesi ve internet
ortamında içerik oluştururken paylaşılan
verilerin hukuki ve cezai sorumluluk olarak
bir
yargılama
konusu
yapılabileceği
unutulmamalıdır.
Kaynaklar
[1] KÜZECİ, Elif; Kişisel
Korunması, Ankara 2010.
Verilerin
[2] BERBER, Leyla Keser; Çevrimiçi
Davranışsal
Reklamcılık
Uygulamaları
Özelinde Kişisel Verilerin Korunması,
İstanbul 2014.
[3] KORKMAZ, İbrahim; Kişisel Verilerin
Korunması
Kanunu
Hakkında
Bir
Değerlendirme, Türkiye Barolar Birliği
Dergisi, Say: 124, Ankara 2016.
[4] KILINÇ, Doğan, Anayasal Bir Hak
Olarak Kişisel Verilerin Korunması, Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,
Sayı:61(3), Ankara 2012.
[5] AKGÜL, Aydın; Danıştay ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi Işığında Kişisel
Verilerin Korunması, İstanbul 2014.
[6] AKDAĞ, Hale; Türk Ceza Kanunu
Kapsamında Kişisel Verilerin Korunması,
Ankara 2013.
[7] KARAGÜLMEZ, Ali; Bilişim Suçları ve
Soruşturma-Kovuşturma Evreleri, Ankara
2011.
[8] ERBAŞLAR, Gazanfer/DOKUR, Şükrü;
Elektronik Ticaret, Ankara 2012.
[9] ÖZEN, Muharrem / BAŞTÜRK, İhsan:
Bilişim-İnternet ve Ceza Hukuku, Ankara
2011.
[10] DÜLGER, Murat Volkan, Bilişim
Suçları ve İnternet İletişim Hukuku, 2. Baskı,
Ankara 2012.
[11] YÜKSEL, Saadet; Özel Yaşamın Bir
Parçası Olarak Telekomünikasyon Yoluyla
Yapılan İletişimin Gizliliğine Önleyici
Denetimle Müdahale, İstanbul 2012.
[12] İTİŞGEN, Rezzan; Türk Ceza
Hukukunda Kişisel Verileri Hukuka Aykırı
Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçu,
Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Yıl:6,
Sayı: 23, Ankara 2015.
[13] DOĞU, Ali Haydar; Bilişim Hukuku,
Bursa 2016.
Download