t •m III. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi ^ •• İ •• 15-18 Mayıs 2014, Sakarya O SN | 0 \ 0 \ \ k n < i Uluslararası İlişk HiŞktfer H afi Edebiv^ Vat n î'pöşim , a s ı Bildiriler Kitabı - III Siyaset - Uluslararası İlişkiler - İktisat - İletişim Bildiriler Kitabı - III (Siyaset - Uluslararası İlişkiler - İktisat - İletişim) 15-18 Mayıs 2014t Sakarya w ilem , .. . .... .. ilmi etudler derneği SAKARYA ÜNİVERSİTESİ İstanbul 2014 2 II latifindin DtittUenmiftir. İLMİ ETÜDLER DERNEĞİ (İLEM) Adres: Halk Caddesi, Türbe Kapısı Sokak, Hektaş İş Merkezi No:13/4 Üsküdar, İstanbul Telefon: +90 (216) 310 43 18 • Fax: +90 (216) 310 4318 • E-Posta: bilgi@ilmietudler.org Editörler Nuriye Kayar/İlm i Etudler Derneği Ümit Güneş / Yıldız Teknik üniversitesi Editörler Kurulu* Mahmut Hakkı Âkın, Marmara Üniversitesi j Yusuf Alpaydın, Marmara Üniversitesi j Bünyamin Bezci, Sakarya Üniversitesi \ Kübra Bilgin, İLKE ilim Kültür ve Eğitim Derneği | Ali Büyükaslan, Marmara Üniversitesi | Cengiz Ceylan, Kırklareli Üniversitesi | Yunus Çolak, KIrklareli üniversitesi | M ustafa Demirci, Selçuk üniversitesi | Taha Eğri, İstanbul Üniversitesi | TeyfurErdoğdu, Yıldız Teknik üniversitesi j İbrahim Halil üçer, İstanbul Medeniyet Üniversitesi | Eldar Hasanov, Sakarya üniversitesi i Mustafa Kömürcüoğlu, Sakarya üniversitesi | Ahmet Köroğlu, Kırklareli Üniversitesi | Kasım Küçükalp, Uludağ Üniversitesi | Şükrü Sim, İstanbul Üniversitesi j lütfi Sunar, İstanbul üniversitesi | Halil İbrahim Yenig'un, İstanbul Ticaret üniversitesi j Feridun Yılmaz, Uludağ Üniversitesi ; Rahile Yılmaz, Marmara Üniversitesi j Haşan Ramazan Yılmaz, İstanbul Ticaret Üniversitesi i Faruk Taşçı, İstanbul Üniversitesi Tashih Muiıammed Akif Kuruçay, Ümmü Habibe Şengül Tasarım ve Uygulama Furkan Selçuk Ertargin ISBN: 978-605-86466-5-0 (3.c) * TAKIM HO: 978-605-86466-2-9 (Tk) Düzenleyen Kurumlar ilmi Etüdler Derneği (İLEM) \ Sakarya Üniversitesi Destekleyen Kurumlar Serdivan Fikir ve Sanat Akademisi | TÜBİTAK Baskı Sakarya Üniversitesi Basımevi Müdürlüğü Sakarya Üniversitesi, Esentepe Kampüsü, PK: 54187, Serdivan, Sakarya • Tel: 0264 295 5053 Düzenleme Kurulu Bünyamin Bezci, Sakarya Üniversitesi (Bdşksn) j Muhaınmed Turan Çalışkan, İlmi Etüdler Derneği | Taha Eğri, İstanbul Üniversitesi | Kemal inat, Sakarya Üniversitesi i Latif Karagöz, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ( Ahmet Köroğlu, Kırklareli üniversitesi | Fatih Savaşan, Sakarya Üniversitesi ] Lütfı Sunar, İstanbul üniversitesi j Furkan Yıldız, Kırklareli Üniversitesi | Fatih Yardımcıoğlu, Sakarya Üniversitesi | Feridun Yılmaz, Uludağ Üniversitesi Hilmi Yanmaz, Sakarya Üniversitesi | Ümit Güneş, Yıldız Teknik Üniversitesi (Kongre Sekreteryası) Bilim Kurulu* Berat Açı!, İstanbul Şehir Üniversitesi j Erdinç Ahatlı, Sakarya Üniversitesi \ Yusuf Alpaydın, ilmi Etüdler Derneği I Ömer Mahir Alper, İstanbul Üniversitesi j Metin Aksoy, Selçuk Ü n ive rsite si! Berdal Aral, Fatih Üniversitesi | Yalçın Armağan, İstanbul Şehir Üniversitesi I Hediyetullah Aydeniz, Marmara Üniversitesi : Fuat Aydın, Sakarya Üniversitesi | Mehmet Bahçekapılı, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi t Ali Balcı, Sakarya Üniversitesi i Edip Asaf Bekaroğlu, İstanbul Üniversitesi | Mahmut Bilen, Sakarya Üniversitesi j Ali Büyükaslan, Marmara Üniversitesi i Murat Çemrek, Selçuk Üniversitesi j Tamer Çetin, Yıldız Teknik Ü niversitesij Besim Fatih Deilaloğlu, Sakarya Üniversitesi j Osman Demir, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi j Mustafa Demirci, Selçuk Ü niversitesi) Soner Duman, Sakarya Üniversitesi j Süleyman Elik, İstanbul Medeniyet üniversitesi i Teyfur Erdoğdu, Yıldız Teknik Üniversitesi | Alev Erkilet, Sakarya Üniversitesi | Erol Göka, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi | Osman Güman, Sakarya Üniversitesi ) H. Mehmet Günay, Sakarya Üniversitesi | İrfan Haşlak, Sakarya Üniversitesi j İsmail Hira, Sakarya Üniversitesi j Gülcan Işık, Gazi Üniversitesi j Muammmer İskenderoğlu, Sakarya üniversitesi | Mahmut Karaman, Sakarya Üniversitesi j Ali Kaya, Uludağ Üniversitesi | M. Cüneyd Kaya, İstanbul Üniversitesi | Süleyman Kaya, Sakarya üniversitesi | Şükrü Sim, İstanbul Üniversitesi j Recep K a p ak ca n , Sakarya Üniversitesi | Bilal Kemikli, Uludağ Ü n ive rsite si! Saim Kılanız, Uludağ Üniversitesi j Necmettin Kızılkaya, İstanbul Ü n ive rsite si! Mustafa Kömürcüoğlu, Sakarya Üniversitesi i Sezai Küçük, Sakarya Üniversitesi i Bedri M em ullu, İstanbul Ticaret Üniversitesi j Nebi Miş, Sakarya Üniversitesi İ Ali Yaşar Sanbay, Uludağ Üniversitesi i Fuat Sekmen, Sakarya Üniversitesi j Liitfi Sunar, İstanbul Üniversitesi | Mustafa Kemal Şan, Sakarya Üniversitesi j Mustafa Lütfi Şen, Sakarya Üniversitesi j Sami Şener, Sakarya Üniversitesi j Murat Şentürk, İstanbul Üniversitesi | Hacı Musa Taşdelen, Sakarya Üniversitesi | Mustafa Asım Yediyıldız, Uludağ Üniversitesi | Yıldınm Turan, Sakarya Üniversitesi | Ahmet Ulvi Türkbağ, Galatasaray Üniversitesi | Murat Yeşiltaş, Sakarya Üniversitesi I Kadir Ytldıam, İstanbul Üniversitesii Feridun Yılmaz, Uludağ üniversitesi j Mahmut Zengin, Sakarya Üniversitesi * Soyadına göre alfabetik sırada Organizasyon ve yayın sürecinde yardım ve destekleri için Merve Çakar, Esra Çifçi, Abdullah Said Can, Kubilay Zekai Eroğlu, Gökhan Şener, Hilmi Yanmaz, Haris Yardımcı, Mehmet Yıldırım a teşekkür ederiz. mm Laiklik İlkesinin Osmanlı Devleti’ndeki Görünümü Ahmet Kılına* Öz: Literatür, genel olarak laiklik ilkesinin öç teme! unsuru old uğun u kabul eder. İlk unsur din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması, ikinci unsur devlette egem enliğin kaynağının İlahî olm ayıp insan unsuru olmasıdır. Son olarak da vatandaşların din ve vicdan hürriyetlerine sahip olmasıdır. O sm anlı hukuk sistemi, şeri hukuk ve örfi hukuktan oluşmaktadır. Osm anlı Devletinde bir yanda Kur'an, sünnet, icma ve kıyas olm ak üzere dört ana kaynaktan ve birtakım tali kaynaklardan oluşan İslam hukuku uygulanm akta iken diğer taraftan padişahın iradesi ile ortaya konan, kanunnam eler, ferm anlar şeklinde tezahür eden örfi hukuk merîdir. Laiklik ilkesinin unsurlarını Osm anlı hukuk uygulam ası açısından değerlendirdiğim izde şu tespitleri yapabiliriz. Örfi hukuk düzenlem elerinin insan aklına dayanm asını laikliğin "a k lilik unsuruyla bağdaştırabiliriz. Osm anlı idarecileri de şeri hukukun m üsaade ettiği alanlarda ve İslam hukukçuları arasında tartışm alı olan konularda hüküm ler koym aktan çekinmemişlerdir. Hatta koydukları norm ların İslam hukukuna aykırılığı, hem norm un yürürlükte olduğu dönem de tartışılmış hem de günüm üzd e tartışılmaktadır. Kanaatimizce Osm anlı idarecileri, laiklik ilkesinde de yer alan egem enlikteki "insan u n su ru " faktörünü pragm atik açıdan ele alm ış ve düzenlem eleri m üm kün olduğunca devlet lehine koym aya gayret etmişlerdir. Laikliğin diğer unsuru olan din ve vicdan hürriyeti açısından Osm anlı Devleti'ne baktığım ızda gerek zim m i gerekse M ü slü m an tebaa açısından birtakım sınırlamaların getirildiğini ifade etm ek gerekir. Anahtar kelimeler: Laiklik, Osm anlı Devleti, Şeri Hukuk, Örfi Hukuk, Padişah. Giriş O sm a n lı h u k u k sistemi, literatürün ge n e l k a b u lü n e gö re ikili yapıya sahiptir. B un lard an biri şeri h u k u k denilen İslam h u k u k u diğeri ise örfi hukuktur. Bu iki h u k u k sistem i arasındaki etkileşim, yürürlükte oldukları d ö n e m d e o ld u ğ u gib i g ü n ü m ü z d e de tartışılmaktadır. Şeri h u k u k ile örfi h u k u k arasındaki m ün a se b e tte h a n g isin in bir adım ö n d e old u ğ u , h a n gisin in diğerine tabi o ld u ğ u k o n u su araştırm acıların ilgisini çekmektedir. Ç alışm am ızın k o n u su n u O sm a n lı D e vie ti'n d e laiklik anlayışı oluşturm aktadır. K o n u ilk d ü ş ü ­ n ü ld ü ğ ü n d e basit olarak algılanabilm ekte; "O sm a n lı D e vleti’n d e laiklik var m ıdır?", "O tam a­ m en İslam h u ku ku yla veya örfi h u k u k ile yönetilen bir devlet değil m id ir?" şe klin d e sorular akla gelm ektedir. * Yrd. D o ç . Dr., Y ıld ırım B e y a zıt Ü n iv e rsite si, H u k u k F a kü lte si, H u k u k T arihi A n 3 S ilim Dalı. İletişim : a k ilin c @ y b u .e d u .tr. 33 sı B III. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar; Kongresi - Bildiriler Kitabı III Laik kavramı, in san lık tarihine 19. yüzyılda Batı devletleri kanalıyla girmiştir. Laikliğin g e ­ lişim süreci izle n d iğin d e dikkati çeken ilk husus, böyle bir m üe sse se ye ihtiyaç d u yan to p ­ lu m u n d in in in ve o to p lu m a u ygu la n a n h u k u k u n Hıristiyan dini ve h u k u ku olmasıdır. Bu dinin rahipler ve ruhaniler diye iki imtiyazlı sınıfa sa hip olm ası gib i ken d ine has özellikleri, din ve devlet işlerinin b irleşm esine n e d e n olm uştur. Bu birliktelik, zam anla halk üzerinde y o ğ u n baskılara ne de n o lm u ş ve neticesinde Fransız halkının tepkisi ile karşılaşmıştır. K o ­ n u n u n O sm a n lı Devleti açısından da ö n e m i bu noktadır. O sm a n lı D evleti'nd e din ve devlet ilişkisi nasıl o lm u ştu r ki Batı'da o ld u ğ u gib i halktan din ile devlet işlerini birbirinden ayırm a talebi gelm em iştir. Kaldı ki bu devlet, b ü n ye sin d e çok farklı dili, kültürü ve k o n u m u z açısın­ dan ö n e m li olan dini barındırmıştır. Ç alışm ada izlenecek y ön te m şu şekildedir. Öncelikle "laiklik" kavram ınd an ne anlaşılm ası gere ktiğin in tespiti yapılm aya çalışılacaktır. A rd ın d an O sm a n lı h u k u k u n u n şeri h u k u k ve örfi h u k u k özellikleri ile d e va m edilecektir. S o n u ç olarak da laiklik ilkesinin unsurlarının ne derecede O sm a n lı D e vleti'nd e g ö r ü n d ü ğ ü belirlenm eye çalışılacaktır. Laiklik Laiklik, dilim ize Latin kökenli dillerden girmiştir. İtalyanca "laicisimo", "laico" k ö k e n in d e n gelm ektedir. "Laico", son d ö n e m d e Latincede "laicus", Y u n a n ca d a "laicos" k ö k e n in d e n ge l­ mekte, "kutsal şeylere yabancı olan", "kutsal şeyleri saymayan", "dinsiz halk" an lam ın d a kul­ lanılm aktadır ve "h a lk " anlam ına gelen "la o s" kelim esinden türetilm iştir (Atay, 2006, s. 101; Hafızoğulları, 1999, s. 1). Laiklik, ortaya ilk çıktığı d önem lerde, türetilm iş o ld u ğ u kelim elerle ya kın d a n ilgilidir: Katolik d ü n ya sın d a insanlar ikiye ayrılmaktadır. İlk g ru p "klerje" o lu p din adam ları ve ruhanilerden oluşm aktadır. Bu sınıf kendi içinde d e "re g u lie r "v e "s e c u lie r"d iy e ikiye ayrılmaktadır. Regulier, hayattan uzak yaşayan ve m anastırlara kap a n ıp hayatlarını ib a ­ detle geçirenler iken seculier papaz, p isk o p o s gibi halk içinde herkesle birlikte ya şayan kili­ se görevlileridir. Laikler de ruhaniler sınıfının bu iki sınıfına girm e yen Hıristiyanlardır (Başgil, 2007, s. 151; Yurdusev, 1996, s. 78). Kelime, zam an la etim olojik anlam ını kaybetm iş, d in î olm ayan ve ruhani bir m ahiyet ta şım a ­ yan fikre, m üesseseye, prensibe, hukuka, ahlaka da laik d enilm e ye başlanm ıştır. Laikliğin anlam ının bu denli gelişm esiyle beraber, bazı yazarlar, laikliğin artık birçok h u k u k d ü ze nin e ve a nayasa dâhil birçok k a n u n u n d a yer alarak h u k u k d ü ze nim ize girm iş "p o zitif" bir kavram o ld u ğ u n u ve b u n d a n dolayı da insanın değil, devletin bir sıfatı o ld u ğ u n u savun m aktad ırlar (Hafızoğulları, 1999, s. 2). Hiçbir yasal m etnin tanım ını ya p m a d ığı laiklik m üessesesi, h u k u k sa h a sın d a Fransız ihtilali ile girm iştir (Atay, 2006, s. 102). İhtilal neticesinde Fransa Devleti ve h u k u ku kiliseden ayrı­ lınca, bu sistem e ye ni bir isim verilmeliydi: laik h ukuk, laik devlet. K 34 Laiklik İlkesinin Osmanh Devletindeki Görünümü S Literatürde laiklik m u h te lif şekillerde tanım lanm ıştır. Ö rn e ğ in B a şgil'e gö re laiklik, din ile devletin ayrılm ası ve d evletin d in işlerine, dinin de devle t işlerine karışm am ası, ülke de b u lu n a n d in ve m e zhe p le re karşı devletin tarafsız bir vaziyet alm ası, b u nla rd a n hiçbirini d iğ e rin in a le yh in e olarak im tiyazlandırm am ası; b u n a karşılık d in in de devlete karşı, nispi de olsa bir ö zerklik için de ahlaki ve m ane vi hayatın nizam ı olarak h ü k ü m sü rm e sid ir (Başgil, s. 160). Laikliği, e g e m e n liğ in k a yn a ğ ın ı esas alarak tarif e de n yazarlar da mevcuttur. Ö rn e ğ in Toktam ış Ateş'e gö re laik devlet, yönetenlerin yö n e tm e ye tkisinin k a yn a ğ ın ın Tanrı ve d in o l­ m adığı, bu yetki k a yn a ğ ın a yö n e lik bir tehdit p otansiyelini taşıyan her şeyin kontrol al­ tında tu tu ld u ğ u bir d evi etti r(Ateş, 2000, s. 30). A yn ı tem el n oktayı referans alan Yıldız'a gö re h u ku ksa l ve siyasal otoritenin kaynağı, d e ğ işm e z dinsel d o g m a la ra ve inançlara değil, insan aklına ve o n u n ürettiklerine d aya n m ası halinde laiklikten b ahsedilebilecektir (Yıldız, 1996, s. 565). E g e m e n liğin kayn ağı ve din devlet ilişkilerini bir arada d eğerle n dire rek tanım ya p a n g ö rü ş ­ ler d e m evcuttur. Ö rn e ğ in Tayfun A k g ü n e r'e gö re laiklik, e g e m e n liğ in kayn a ğının ulu su n elinde b ulunm ası, d in ve devlet işlerinin birbirinden ayrılm ası ve her va tan daş için din ve vicdan hürriyetinin sa ğla n m a sıd ır (Akgüner, 2000, s. 25). Hafızoğulları ve Alie fe ndioğuliarı'nın tanım ları da b enzer m analar içerm ektedir (Aliefendioğulları, 2001, s. 73; Hafızoğulları, 1999, s. 11). Literatürde laiklik ile ilgili tanım ları ço ğa ltm a k m üm kün dü r. Y apılan tanım lardan yola çıka­ rak laikliğin şu üç tem el u nsu ra sahip o ld u ğ u n u ifade edebiliriz: 1. H u ku ki açıdan laiklik, din ile devlet işlerinin birbiriyle olan ilişkisiyle ilgilidir v e ge ne l ka­ bule g ö re din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. 2. Laik devlette e g e m e n liğ in kaynağı İlahî değil, aklidir. 3. Laik bir devlette vatandaşların din ve vicdan hürriyetleri m evcuttur. Osm anlı H ukuk Sistemi U n su rla rın ı b elirle m e ye ça lıştığım ız laikliğin O sm a n lı D e v le ti'n d e k i g ö r ü n ü m ü n ü a n ­ la ya b ilm e m iz için O sm a n lı h u k u k sistem in in çe rçevesini ç izm e m iz gerekir. Bir devle tin h u k u k sistem i h a k k ın d a b ilgi ve re b ilm e k için o devlette u y g u la n a n h u k u k m e v zu a tın ın n e le rd e n o lu ş t u ğ u n u b e lirle m e k gerekir. Bu açıdan b a k ıld ığ ın d a O sm a n lı h u k u k siste ­ mi, şeri h u k u k ve örfi h u k u k o lm a k üzere ikili bir ya p ıya sahiptir. Bu n e d e n le b u h u k u k a la n la rın d a n ne an la şılm a sı ge re k tiği ve b u nla rd a laikliğin u n su rla rın ın nasıl g ö r ü n d ü ğ ü ü ze rind e duracağız. 35 a S III. Türkiye Lisansüstü Çalışmaları Kongresi - Bildiriler Kitabı III Şeri Hukuk ve Laik İslamiyet, sadece inanç ve ibadet ile ilgili değil; insanların birbirleriyle, devletlerle, devlet­ lerin birbirleriyle olan ilişkilerinin nasıl olm ası gerektiği k o n u su n d a da prensipler k o y m u ş­ tur. İslam iyet'in b u alanlara k o y d u ğ u h ü k ü m le re fıkıh veya şeriat denilmiştir. İslam h u k u ku olarak da ifade edilen fıkhın kendine has özellikleri vardır. İlk olarak ifade edilm elidir ki dinî tem elli bir h u k u k sistem i o ld u ğ u için Allah ve Hz. P e yg a m b e r tarafından k o n u lm u ş h ü k ü m ­ lerin değiştirilm esi veya ortad an kalkm ası m ü m k ü n değildir. İkinci özellik ise m üe yyid e le ­ rin h e m d ü ny e v i hem de uhrevi olmasıdır. İslam h u k u k u n u n karakteristik bir d iğ e r özelliği de içtihatlarla ge lişm e sid ir (Cin & Akyılm az, 2011, s. 4 9 vd). Laikliğin u n su rla rın d an birinin, e g e m e n liğ in k ayn a ğ ın ın akli olm ası o ld u ğ u n u d ah a ö n c e ­ sinde zikretm iş idik. İslam h u k u k u n a b u açıdan b akıld ığın d a e g e m e n liğ in kayn a ğın ın ta m a ­ m en Allah(cc)'ta o ld u ğ u n u ifade etm ek gerekir. E g e m e n liğ in tam am ıyla Allah'ta olm a sın ın gerekçesi İslam hukukçuları tarafından şu şekilde izah edilm ektedir: "Allah (cc) yasa ya p m a hakkını, insanı tabi hürriyetinden m a h ru m etm ek için değil, bu hürriyeti k oru m a k için kendi elinde tutu. O n u n gayesi, insanı sapm aktan, h e go m a n ya cılıkta n ve kendi kendini helaka sürükle m e kte n kurtarmaktır. Batı'da halkı tem sil etm ek am acıyla seçilen ve bu şekilde ya­ sam a yetkisini elinde b u lu n d u ra n birçok zü m re n in kendi çıkarları d o ğ ru ltu su n d a hareket ettiği gerçeği bu d u ru m a bir örnektir (M e vd ûd i, 1991, s. 35-36)". Bu d u ru m d a , e ge m e n liğ in kaynağı açısından İslam h u k u k u n a baktığım ızda teorik olarak laiklik ilkesinden b ah se tm e k pek de m ü m k ü n gö zükm em ektedir. İslam h u k u k u n d a e g e m e n liğ in kayn a ğının Allah'ta olm ası, ululem rin (zam anın siyasi otori­ tesinin) hiçbir y asam a yetkisine sahip o lm a d ığ ı a nlam ın a g e lm e z (Demir, 1999, s. 68). Yani zam an ın siyasi otoritesinin de sınırlı ya sam a yetkisi vardır. Ancak, bu sınırlı ya sam a yetkisi de kural olarak İslam h u k u k u n u n asli kaynaklarına aykırı olm am alıd ır (M evdûd i, 1991, s. 35). İşbu asli kaynaklar, ululem rin "kendi çıkarları" d o ğ ru ltu su n d a hareket etm esini e n gelleyen norm lar olarak karşım ıza çıkmaktadır. Zaten İslam h u k u k u n u n asli kaynaklarına aykırı ha­ reket eden otorite, m eşruiyetini kaybetm iş olacak ve azli m ü m k ü n olacaktır. Bu açıdan ba­ kıldığında da laiklik ilkesinin e ge m e n lik u n su ru n u n teorik olarak İslam h u k u k u n d a m evcut olm a d ığ ın ı ifade etm ek gerekir. Belirtildiği üzere İslam h u k u ku içtihatlarla teşekkül etmiştir. İçtihat, Kuran ve sün nette h u ­ kuki bir m eselenin çö zü m ü ile ilgili h ü k ü m b u lu n m a d ığ ı za m an lard a içtihat ya p a ca k kadar İslam h u k u ku bilgisin e sa hip hukukçuların, İslam h u k u k u kaynaklarına d aya na ra k yeni h ü ­ küm ler ihdas etmeleridir. Içtihadi hüküm ler, za m an la d e ğ işe b ilm e k te ve aynı h uku ki m e se ­ lenin ç ö zü m ü ile farklı içtihatlar o luşa b ilm e kte d ir (Cin & Akyılm az, 2011, s. 50; Çiftçi, 2011, s. 62). İçtihat m efhum u, insan aklı ile ya kın d a n ilgilidir. M u a z hadisi olarak bilinen d iyaloğ u n so n u n d a M u a z b. Cebel, Kuran ve sü n nette h ü k m ü n ü açıkça b u la m a d ığ ı konulard a reyini -a k lın ı- devreye soka ca ğın ı söylem ekte ve Resul-i Ekrem de b u n u on aylam aktadır a .36 Laiklik İlkesinin Osmanlı Devleti'ndeki Görünümü 0 (Davud, 4. C., 3 5 9 2 N.;Tirmizi, 2. C. 1343). Bah se konu hadisin a h a d hadis o ld u ğ u , ravilerinden biri olan Haris İbn A m r'ın m eçhul o ld u ğ u iddialarına karşın, b a h se k o n u k o n u şm a n ın literatürde ge n e l olarak kabul edildiğini sö yle m e k gerekir (Çiftçi, 2011, s. 55 vd.). Bu hadi­ si, k o n u m u z açısınd an kıym etli kılan husus, insan aklının da İslam h u k u k u n a kayna k teşkil edeceğini gösterm esidir. A n c a k belirtm ek gerekir ki, insan aklı ile ortaya çıkarılacak h u k u k normları, İslam h u k u k u n u n asli kaynaklarına aykırılık teşkil e d e m e z (Berki, 1960, s. 43 vd.). Bu d u ru m d a iki tespitte b u lu n m a k gerekir. İlk olarak İslam h u k u k u n u n hiçbir şekilde akla d aya n m ad ığı iddiası tutarlı değildir. İkincisi akla d ayan arak o lu ştu ru la n d üze nle m e le r de İslam h u k u k u n u n asli kaynaklarına aykırılık teşkil edem ez. Laiklik açısın d a n bu tespitler bizi şu so n u ca ulaştırm aktadır: İslam h u k u k u n u n o lu şu m u n d a akıl yer alm akla birlikte, akla d a ­ yanarak hazırlanan normlar, İlahî k ayn ağa da aykırı olm am alıdır. Laikliğin u n su rla rın d an diğeri de din işleri île devlet işlerinin b irbirinden ayrılm ası idi. İs­ lam h u k u k tarihine baktığım ızda, İslam h u k u k u n u n tem el özelliklerinin o lu ştu ğ u Hz. Pey­ g a m b e r d ö n e m i ile d ört halife ve sahab eler d ö n e m in d e d in ile devlet işlerinin bir arada y ü rü tü ld ü ğ ü n ü gö rm e k te yiz (Aydın, 1999, s. 44; Cin & Akyılm az, 2011, s. 66). Özellikle Hz. P e yg a m b e r d ö n e m in d e , din ile devlet işlerinin birbiriyle iç içe ge çm iş şekilde b u lu n d u ğ u ­ na ilişkin çok fazla delil mevcuttur. Bizatihi Hz. P e y g a m b e rin söz, d avran ış ve ona yla m a la ­ rı İslam h u k u k u n u n asli kayn ağı olarak kabul edilm ektedir. Hz. Peygam ber, bir y a n d a n bu şekilde İslam h u k u k u n u n asli kaynağını oluşturm akta d iğ e r y a n d a n M e d in e A n a y a sa sı'n d a da açıkça ifade edildiği gibi M e d in e site devletinin b aşkanı olarak g ö re v yapm aktadır. Keza d ört halife ve sa ha b e le r d ö n e m in d e de halifelerin K u r'an ve sü n n e tte h ü k ü m varsa o n u uyguladıkları, yoksa etraftakilerin inceledikleri k o n u d ak i gö rüşle rini alıp içtihat ettikleri ve kendi dü şü n ce le rin i ortaya koydukları b ilinm ektedir (Aydın, 1999, s. 47). G ö rü ld ü ğ ü üzere İslam h u k u k u n u n o lu şu m a şam a sın d a din ile devlet işlerinin bir arada y ü rü tü ld ü ğ ü g ö rü l­ m ektedir (Aksi y ö n d e g ö rü ş için bk. Demir, 1999, s. 195). Laikliğin bir d iğ e r u n su ru olan din ve vicdan hürriyetini İslam h u k u k u açısından d e ğ e rle n ­ dirdiğim izde şunları ifade etm e k gerekir. İslam h u k u k u n u n asli kayn aklarınd an birinci olan Kur'an-ı Kerim 'de açıkça d in d e zorlam a o lm a d ığ ı belirtilm iştir (Bakara, 2/256; Yûnus, 10/99). İslam h u k u ku u y g u la m a sın d a da din ve vicda n hürriyetinin m evcu t o ld u ğ u Hz. P e y g a m b e r za m an ın d a dahi g ö rm e k m üm k ü n d ü r. Hz. P eyg a m b e r'in M e d in e 'd e ga yrim ü slim le r ile y a p ­ m ış o ld u ğ u a n la şm a d a Yahudilerin din ve vicda n hürriyetini açık bir şekilde tanım ıştır (Ay­ dın, 1999, s. 148). D ört halife d ö n e m in d e yapılan zim m e t akitlerinde de gayrim üslim lerin inanç, d inî ayin ve ibadet ve d ini ö ğre tm e hürriyetleri garanti altına alınmıştır. Bu açıdan ba­ k ıldığında İslam h u k u k u n d a laikliğin bu u n su ru n u n garanti altına a lındığını söyleyebiliriz. İslam h u k u k u n d a laikliğin dîn ve vicdan hürriyeti u n su ru n a aykırı o ld u ğ u ifade edilen m ü ­ essese irtidattır. Bir k im sen in açıkça İslam d inini terk etm esi olarak ta n ım la n an irtidat fiilinin cezası, İslam h uku kçu larının b ü y ü k bir ç o ğ u n lu ğ u n u n g ö rü şü n e gö re idamdır. İslam h u k u k ­ 37 m ■ III. Türkiye Lisansüstü Çalışmaları Kongresi - Bildiriler Kitabı III çularını bu fikre iten delil ise Hz. P eygam ber'in, "K im dinini değiştirirse öldürün." H adisidir (Buhari,Cihad, 149; Ebu Davud, H u d u d, 1;Tirmizi, H ud u d, 25). Belirtm ek gerekir ki Hanefiler, bu cezanın sadece erkeklere uygulanab ileceğini, zira sadece erkeklerden m u h a rip olarak İslam 'a zarar gelebileceği savu nm aktad ırlar(Ebu Yusuf, 196; Aydın, 1999, s. 200; Udeh, 1990, s. 370). Hatta ç a ğd a ş İslam hukukçu larının bir kısmı, Hz. P e y g a m b e rin bu h adisini devlet başkanlarına verilm iş bir ruhsat olarak algılam ak gerektiğini; Hz. P e y g a m b e rin bazı irtidat olaylarında failleri ölü m ile ce zaland ırm ad ığı gerçeğini d e dikkate alarak b ahse k o n u fiilin had suçu o lm a d ığın ı belirtm işlerdir (Aydın, 1999, s. 200). Ancak, her halükarda b u kişilere ceza verileceği kabul edilmektedir. İslam hukukçuları, M ü slü m a n lıkta n çıkm an ın su ç sayılm ası ve cezalandırılm asını her d in d e ve her sistem de g ö rü n e n kend ini koru m a hakkıyla ilişkilendirm iştir(Aydın, 1999, s. 201). A y­ dın, İslam h u k u ku n u n , kişilerin d in î emirleri yerine getirip getirm edikleriyle, b u ihlaller aleni bir şekilde yapılıp dini hafife alm a ve din aleyhine p ro p a g a n d a seviyesine u laşm ıyorsa ilgi­ le nm ed iğin i ifade etmiştir. Aksi hâlde devletin tem el d ü ze nin in bozulacağı ifade edilm iştir (Köse, 2003, s. 103). Bu fiil, vatana ihanet ile e şd e ğe r tu tu lm u ştu r (Aydın, 1999, s. 216). Ö rfi Hukuk ve Laiklik O sm an lı h u k u k u n u n d iğ e r tem el yapısı olan örfi h u k u k u n ne o ld u ğ u üzerinde birçok tanım yapılmıştır. Fatih d ö n e m i tarihçisi Tursun Bey, şeri h u k u ku anlattıktan sonra, "Yani b u tedbîr ol m ertebe olm azsa belki m ücerred tavr-ı akl üzere nizâm -ı âlem-i zahir için m esela tavr-ı C e n g iz Han gib i olursa se b e b in e izafe ederler siyâset-i sultanî ve yasağ-ı p âd işa hî derler ki örfü m ü zce o n a ö rf derler." diyerek örfü tanım lam aktadır(İnalcık, 1988, s. 480). Örfi h u k u k ha kkın da g ü n ü m ü z d e de birçok tanım yapılm aktadır. Yapılan tanım ların ortak noktası, örfi h u k u k u n u n o lu şu m süre cinde esas yetkinin ululem rde olm asıdır (Aydın; 1999, s. 68; Cin & Akyılm az, 2011, s. 80). Literatür, örfi h u k u k u n üç şekilde m eyd an a ge ld iği h u su su n d a fikir birliğine sahiptir(Cin & Akyılm az, 2011, s. 84). Şeri hü küm le rin k an u n halinde d ü z e n le n m e ­ si ilk yöntem dir. İkinci usul ise, içtihadı' konularda içtihatlardan birinin Padişah tarafından seçilip kanunlaştırılm asıdır. S o n yö n te m ise İslam H u k u k u n ululem re tanıdığı sınırlı yasam a yetkisi dâhilind e ya sam a tasarrufu oluşturm alarıdır. Örfi h u k u k düzenlem eleri g e n e ld e İslam H u k u k u n u n ululem re tanıd ığı sınırlı yasam a yetkisi kap sa m ın d a olan askeri, idari, anayasal, tazir cezaları, top rak h u k u ku konularıyla ilgili ol­ m uştu r (Cin & Akyılm az, 2000, s. 172). Mecelle, H uku k-u Ali Kararnam esi gibi kanunlar, İslam H u k u k u kaynaklarında yer alıp, Padişah onayı ile y asam a tasarrufu haline alan örfi h u k u k kurallarına örneklerdir. Örfi h u k u ku n ululem rin iradesiyle oluşm ası, laiklik ilkesinin ilk u n su ru olan h u k u k u n akla d aya n m ası özelliğini m uh te va etmektedir. Örfi h u k u k u n bu özelliğine dayanarak, bazı h u ­ kukçular, örfi h u k u k u n laik bir anlayış ve yaklaşım s o n u c u n d a kanunnam eler, ferm anlar şek­ m 38 Laiklik İlkesinin Osmanh Devletindeki Görünümü M linde vaz e dild iğini ileri sü rm üşle rdir (Heyd, 1973, s. 174; Üçok, 1955, s. 125). Bu g ö rü ş sa ­ hiplerine göre, ya sam a yetkisi p ad işa h ın d ı ve p adişah adına yapılırdı(Öztuna, 1978, s. 189). A n ılan fikri sa vu n a n müelliflere göre, p ad işa h ın çıkardığı ferman, k a n u n n a m e gibi devrin yasam a tasarruflarının İslam H u k u k u n a u y g u n lu ğ u n u n a ranm asının nedeni, to p lu m u n b ü ­ y ü k bir k ısm ının M ü slü m a n olm ası ve bu cem aatin hayrı ve m enfaati bu şekilde sa ğla n a ca k olm asıdır (Öztuna, 1978, s. 190). Padişahların örfi h u k u k u kanunnam eler, ferm anlar şe klin d e oluştu ru rke n kendi akıllarına dayanm aları, laiklik ilkesinde "akli"lik u nsu ru yla b a ğ d a ştığın ı ifade etm ek gerekir. A n c a k belirtm ek gerekir ki örfi h u k u k u n o lu şu m u sadece insan aklı ile ortaya çıkm am aktadır. O s ­ m anlI pratiği bize göste rm iştir ki örfi h u k u k olarak olu şturulan kanunnam eler, m eri'yet ka­ za n m a d a n ön ce Şe yh ü lisla m oluru n a sunulm uştur. A n c a k O sm a n h u y g u la m a sın d a Şe yhülislam ların örfi h u k u k konuları hakkın da g ö rü ş beyan etm ekten kaçındıkları da olm uştur. Şe yh ülisla m Pir M e h m e d Efendİ'nin "B u m akuled e ululemre m üracaat olunur, nice m e m u r ise öyle olur, nizam -ı m em leket için olan emr-i aliye itaat v a c ip tir"(A n h e g g e r & İnalcık, 1956, s. X) şeklindeki fetvası benzer bir şekilde olan "şeri m aslahat değildir, nasıl e m redilm iş ise öyle hareket lazım dır" fetvası şeyhülislam ların örfi m esele ha kkın da g ö rü ş beyan etm ekten u zak d urduklarını ortaya koym aktadır (Cin & Akyılmaz, 2011, s. 84). Padişahların akıllarına d ayanarak h u k u k n o rm u ihdas etm eleri y ö n ü n d e k i istekleri ve Şe y­ hülislam ların örfi h u k u ka karışm ak istem em eleri Örfi h u k u k u n ta m a m e n sınırsız bir şekilde olu şacağı an lam ına gelm em elidir. N itekim E b u su u d Efendi gib i şe yhülislam lar "N a m e şru nesn e ye emr-i sultani o lm a z" (Demir, 2011, dp. 25) diyerek, örfi h u k u k u n sınırını şeri h u k u k ile h u d u d la n d ırm a k istemişlerdir. O sm a n h h u k u k u n d a teorik olarak örfi h u k u k ile şeri h u k u k bir u yu m içerisinde yer almıştır. B u n d a padişahların şeri hukukta ayrıntılı d üze nle ne n konularda norm koym aktan kaçın­ m alarının, k a n u n n a m e hükü m le rin in şe yhü lisla m d a n o n a y alınarak u ygu la n m a sın ın , örfi h u k u k norm larının o lu şu m u n d a etkin rol oyna ya n nişancıların İslam h u k u k u eğitim i alm ış ve ilm iye sınıfı m e n su p la rın d a n seçilm elerinin ayrıca örfi h u k u k u n teşekkül ettiği Divan-ı H ü m ay u n 'd a ilm iye sınıfınd an kazaskerlerin daim i üye olm asın ın etkisi vardır (Cin & Akyılmaz, 2011, s. 87; Şen, 1999, s. 333). O sm a n h h u k u ku u ygu la m a sın d a ise İslam h u k u ku n a aykırı düzenlem elerin m evcut o ld u ğ u ileri sürülm üştür. Siyaseten Kati, kardeş katli, örfi intikalde kadının m iras payı, cezaların b elirlenm esind e suçluların mali d u ru m u n u n etkili olması, zina, kazf, sirkat ve hadd-ı ham r'e ilişkin kan u n n a m elerd e k i düzenlem eler, resm-i hınzır, ge rd e k resmi gibi vergiler gib i k o n u ­ ların hem y a şa n d ığı d ö n e m d e hem de g ü n ü m ü z d e şeri hu ku ka aykırı o ld u ğ u ifade e d ilm iş­ tir. Aykırılığı ileri sürülen tü m bu hususlar, dikkat edilirse örfi h u k u k düzenlem eleri olarak karşım ıza çıkmaktadır. Bu düzenlem elerin b ü y ü k bir ç o ğ u n lu ğ u da ululem re tan ın an sınırlı 39 ■ B III. Türkiye Lisansüstü Çalışmaları Kongresi - Bildiriler Kitabı III yasam a alanı içerisindedir. Padişahlar da kendilerine tan ınan b u yetkiyi, m ü m k ü n o ld u ğ u n ­ ca ge n iş bir şekilde u y g u la m a k istemişlerdi. İfade edilen tü m bu gö rü şle rd e n şu so n u c u çıkarm ak m ü m k ü n d ü r. O sm a n lI'd a p adişahlar örfi h u k u k o luştu rurke n kendi reylerini esas almışlardır; an cak bu durum , n o rm o lu şturu r­ ken tam am e n se rbe st oldukları anlam ına gelm em ektedir. Yukarıda izah edilen faktörler ile n o rm u n "akli"liği, "İlahî" sınırlam alara tabi olmaktadır. Bu d u ru m d a laiklik ilkesinin "akli"lik p rensib ine u y g u n düşm em ektedir. Zira "İlahî" nitelikteki İslam h u k u k u n u n asli kaynakları, pozitif h uku ka ilişkin n orm lar da düzenlem ektedir. Bu dü ze nle m e le re p ad işa h veya siyasi otorite aklıyla dahi olsa doku n am am akta, değiştirem em ektedir. Laikliğin bir d iğ e r u n su ru olan din işleri ile devlet işlerinin b irbirind en b a ğ ım sız olm ası h u ­ su su da O sm a n lı'd a örfi h u k u k u n ne derece şeri h u k u ktan b a ğ ım sız o ld u ğ u y la ilgilidir. Y u­ karıda ve rd iğim iz Şe yh ülislam Pir M e h m e t Efendi'nin fetvası gib i fetvaları dikkate alacak olu rsak din işleri ile devlet işlerinin birbirinden b ağ ım sız o ld u ğ u s o n u c u n a varılabilir. A n ­ cak, O sm a nlı h u k u k sistem i b ü n ye sin d e Şe yh ü lisla m E b u su u d Efendi'nin "N a m e şru nesne ye em ri sultani olmaz." h ü k m ü n ü de barındırm aktadır. Bu v e benzeri h ü k ü m le r esas a lın d ığın ­ da ise akla dayalı olarak hazırlansa bile örfi h u k u k île şeri h u k u k u n iç içe ge çtiği so n u c u n u çıkarm am ıza n e d e n olmaktadır. Keza, örfî m ah k e m e ve şeri m a h k e m e ayrım ının olm am ası da iki h u k u k u n bîr arada y ü rü tü ld ü ğ ü n ü n bîr başka göstergesidir. Din ve vicdan hürriyetinin, laikliğin bir d iğ e r u n su ru o ld u ğ u n u ifade etm iş idik. O sm anlı, İs­ lam h u k u k u n u n o lu ştu rd u ğ u "z im m i"lik m ü e sse se sin i"m ille t"siste m i hâline getirmiştir. M îl­ let sistem i ü zerinde yapılan araştırmalar, teorik o la ra kzim m ile re g e n iş bir d in ve vicdan hü r­ riyeti verildiğini ortaya koym aktadır(Aydın, 1996, s. 231). Bu b a ğ la m d a zim m ilere verilen haklar, inanç hürriyeti, d in î ayin ve ibadet hürriyeti, öğre tim ve e ğitim hürriyeti ve hukuki ve kazai m uhtariyet olarak d ört başlık altında toplanabilir (Aydın, 1996, s. 233; Cin & Akyılm az, 2011, s. 210). A n c a k b u hürriyet sınırsız değil idi. N a m a z vaktind e çan çalm anın y a sa k la n m a ­ sı; M ü slü m a n la rla b eraber yaşanılan yerlerde inşa edilen kiliselerin yıkılm ası (Fetvây-i Ali, s. 170-171), yeni ib a d e th a n e yapılırken m u h a k k a k devletten izin alınm ası (BO A ,CTA , No: 849, 5 M 1259-1843), belirli bir d ö n e m d e n itibaren m e zh e p d e ğ iştirm e n in yasaklan m ası (BOA, CTA, No: 4 8 6 ,1 9 L 1257-1840) icra edilen kısıtlam alara örneklerdir. D in ve vicda n hürriyeti açısından O sm a n lı De vleti'nin M ü s lü m a n reayası için d e birtakım dü ze nle m e le r yapılm ıştır. Devlet, reayanın d in î vecibelerini yerine getirm esi için emirler çıkarm ış (BOA, A. M KT.NZD, D o sya No: 36, G ö m le k No: 89, 15.Ş.1267-1851); yapılan ikaz­ lara ra ğm e n d in î vecibelerini yerine getirm eyenlere m uhtelif cezalar verilebilm iştir (BOA, C. ZAB. Nr. 1954, 2. Z .1 181-1768). N a m a z kılmak, oruç tu tm a k gib i d in î görevlerini yerine getirm eyenlere teşhir cezası gib i cezaların verilebileceğine h e m k a n u n n a m e le rd e hem de şe yhü lislam fetvalarında rastlam ak m ü m k ü n olabilm iştir (Kılınç, 2013, s. 3 1 6 vd). M 40 Laiklik ilkesinin Osmanh Devletindeki Görünümü a Sonuç Yapılan tanım lardan laikliğin üç tem el u n su ru n u n o ld u ğ u n u ifade edebiliriz: 1. Laiklik, hukuki açıdan din ile devlet işlerinin birbiriyle olan ilişkisiyle ilgilidir ve ge n e l ka­ bule gö re din işleri ile devlet işlerinin b irbirinden ayrılmasıdır. 2. Laik devlette e g e m e n liğ in kaynağı İlahî değil, aklidir. 3. Laik bir devlette vatandaşların din ve vicda n hürriyetleri m evcuttur. Bu üç u n su ru n O sm a n lı D e vleti'nd e nasıl g ö rü n d ü ğ ü ile ilgili şu tespitlerde bulunabiliriz. O sm a n lı D e vleti'nd e e g e m e n liğ in kaynağı, esas itibariyle İlahî niteliktedir. G enel p rensip bu olm akla beraber, ülkede u y g u la n m ış olan tü m h u k u k kuralları ve h u k u ki m üesseseler, tam am ıyla şeri nitelikli değildir. Yani kayn a ğ ı İlahî olm ayan, insan u n su ru olan h u k u k kural­ ları da olabilm iştir ki b u n a örfi h u k u k denilmiştir. Bu h u k u k kuralları, aslında şeri h u k u k u n m üsaade ettiği veya d ü ze nle m e d e b u lu n m a d ığ ı alanlarda söz k o n u su olm uştur. Örfi hu ku k düzenlem elerinin insan aklına d ayanm asını laikliğin "ak!i"lik un su ruyla b a ğ d a ş­ tırabiliriz. Fakat aynı za m a n d a örfi h u kuka izin veren m üe sse se nin de şeri h u k u k o ld u ğ u n u hatırlam ak gerekir. Bu d u ru m d a insan aklına dayanarak hazırlanan örfi h u k u k d ü ze n le m e le ­ rinin, laikliğin "akli"lik un su ru yla u y u ştu ğ u n u an layabilm em iz için şu soruya cevap ve rm e m iz gerekir: D üze n le n e n örfi h u k u k kuralları, İslam hu ku kuyla ne derecede b a ğ d a şm a k ta d ır? Varılan netice şudur: O sm a n lı padişahları g e n e ld e İslam hukukçuları arasında tartışm alı k o ­ nularda kural k oym aktan çekinm em işlerdir. Ö rn e ğ in siyaseten kati cezası, İslam h u k u k ç u ­ ları tarafından tazir cezası olabilirliği açısından, kardeş katli u y g u la m a sı hadd -ı b a ğ y su çu olabilirliği açısından, hadd-i şirbin tazir olabilirliği açısından tartışılmıştır. O sm a n lı Devleti, hakkında tartışm a söz k o n u su olan bu ve benzeri m eseleler h a kkın d a örfi d ü ze n le m e y a p ­ m aktan çekinm em iştir. Yaptıkları uygu la m a la rın ta m a m ın ın İslam h u k u k u n a u y g u n o ld u ğ u ­ nu da beyan e tm e k zorlam a bir yaklaşım olacaktır. Kanaatim izce devlet bu tür uygulam alara, çağın gereklerini d e dikkate alarak d evlet lehine o id u ğ u için başvurm uştur. Ö rn e ğ in tasarruf hakkını tereken saym ış ve adi intikalle paylaştırmıştır. Z am a n la toprakların k ü ç ü ld ü ğ ü n ü fark edince tereke p aylarında o y n a m a ya p a ­ bilmiştir. Burada a m a ç to p ra ğ ın kü çü lm esin in e n ge lle n m esi ve b u na bağlı olarak ve rginin azalm asının ö n ü n e geçm ektir. Din ve vicdan hürriyeti açısın d an O sm a n lı Devleti'ne b aktığım ızda h e m gayrim ü slim le re hem de M ü slü m a n la ra y ö n e lik birtakım sınırlam aların getirilm iş o ld u ğ u n u gö rü yo ru z. G ay­ rim üslim ler için çan çalm an ın bazı zam an larda yasaklanm ası, alenen şarap içm enin yasak olm ası, belirli d ö n e m d e m e z h e p d eğ iştirm e n in engellenm esi, getirilen kısıtlam alardan birkaçıdır. İrtidat su ç u n u n m evcudiyeti, d in î vecibelerini yerine ge tirm eyenlere teşhir gibi cezaların verilm esi de M ü slü m a n la r için icra edilm iş sınırlam alardan birkaçıdır. Getirilen bu 41 B a III. Türkiye Lisansüstü Çalışmaları Kongresi - Bildiriler Kitabı III sınırlam aların laiklik ilkesine u y g u n olm ad ığını, ancak, devletin b ü tü n lü ğ ü n ü korum ak, işle­ yen çarkın e n ge lle n m e m e si için gerekli tedbirler olarak yorum layabiliriz. Netice itibariyle, O sm a n h D e vleti'nd e laiklik ilkesinin "akli"lik u n su ru n u barındırdığını, bu u n su ru yöneticilerin p ra gm a tik açıdan d e ğ e rle n d ird iğin i ve kendilerine tanınan yetkileri m ü m k ü n o ld u ğ u n d a devlet lehine yoru m la ya ra k d üzenlediklerini ifade edebiliriz. Kaynakça Aliefendioğlu, Y. (2001). Laiklik ve laik devlet, i. K a b o ğ lu (Ed.), Laiklik ve d e m okra si içinde (s. 73-84). İstanbul: İm g e Kitabevi. A n h e gg e r, R. & İnalcık, H. (1956). K a n u n nam e -i sultani ber m ü ceb -i örf-i Osm anl. Ankara: Türk Tarih K u ru m u Yayınları. Atay, E. E. (2006). İdare hukuku. A n ka ra :T u rh a n Kitabevi. Ateş, T. (2000). D ü n y a d a ve Türkiye'de laiklik. A nkara: Üm it Yayıncılık. A ydın, M. A. (1996). Eski h u k u k u m u z d a ga yrim üslim le rin din ve vic d a n hürriyeti. İslam O sm a n h hukuku araştırmaları içinde (s. 22-236). İstanbul: İz Yayınları. A ydın, M. A. (1999). Türk h u kuk tarihi. İstanbul: Beta Yayınları. Başgil. A. F. (2007). D in ve laiklik. İstanbul: Y a ğ m u r Yayınları. Berki, Ş. (1960). İslam h u k u k u n d a adalet esasları ve adalet teşkilatı. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1957,35-43 BOA, CTA, No: 849, 5 M 1259-1843. BOA, CTA, No: 486, 19 L 1257-1840. BOA, A. M KT.NZD, D o sy a No: 36, G ö m le k No: 8 9 , 1 5.Ş.1267-1851. BOA, C. ZAB. Nr. 195 4 ,2 . Z.1 18 1 -1 768. Cin, H. & Akyılm az, G. (2000). Feodalite ve O sm anlı düzeni. A dan a: Ç a ğ Üniversitesi Yayınları. Cin, H .& Akyılm az, G. (2011). Türk h u k u k tarihi. Konya: Sa yra m Yayınları. Çiftçi, Ş. (2011). H a dis eğitim in d e usul-pratik b ü t ü n lü ğ ü "M u a z h a d isi" örneği". A b a n t İzzet Baysal Üniversitesi E ğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 1 T(2), 55-64. Dem ir, A. (2011). G ü n ü m ü z mesajlarıyla O sm a n h adaleti karınca hakkını arayınca. İstanbul: Yitik Hazine Yayınları. Dem ir, F. (1999). İslam dini açısından din-devlet ilişkisi (din ve laiklik). Ankara: Kürsü Yayıncılık. El-M e vdûdi, S. E. A. (1991). Political theory o f İslam. İstanbul: Ö z g ü n Yayıncılık. H afızoğulları, Z. (1999). Laiklik. Ankara: A tatürk Kültür M e rke zi Başkanlığı Yayınları. Heyd, U. (1973). Studies in old O ttom an crim inal law. O xford: C la re n d o n Press. İnalcık, H. (1988). Örf. Islam ansiklopedisi içinde (C.9, s. 480 ) Ankara: İ5 A M Yayınları. Kılınç, A. (2013). O sm a n h ceza h u kukun da yaptırım türü olarak teşhir. Y a yım la n m a m ış doktora tezi. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilim ler Enstitüsü, Ankara. Köse, S. (2003). İslam hukuku açısından din ve vicdan hürriyeti. İstanbul: İz Yayıncılık. Ö ztuna, Y. (1978). Büyük Türkiye tarihi. Ankara: Ö tü k e n Neşriyat. Şen, M. (1999). O sm a n lı h u k u k u n u n yapısı. Osm anh, 6 , 327-339. U deh, A. (1990). M ukayeseli İslam hukuku ve beşerî hukuk. Ankara: Re h be r Yayıncılık. Üçok, Ç. (1955). O sm a n lı k a n u n n a m e le rin d e İslam ceza h u k u k u n a aykırı hüküm ler. A n ka ra Üniversitesi Hukuk Fakültesi Der­ gisi, III, 125-146. Yıldız, M. (1996). Laiklik ve a n a ya sa yargısındaki boyutları. Halid Kem al Erbir'e Arm ağan. İstanbul: İstanbul Üniversitesi H u k u k Fakültesi Eğitim ve Ö ğre tim Yard ım laşm a Vakfı. Yurdusev, A. N. (1996). Laiklik v e m o d e rn uluslararası sistem . Liberal Düşünce, 1,77-85. ■ 42