ELÇİN ERTUĞRUL, Ümmühan

advertisement
İNSANİ MÜDAHALE (!)
ELÇİN ERTUĞRUL, Ümmühan*
TÜRKİYE/ТУРЦИЯ
ÖZET
Bu çalışmada, bir ülkedeki insan hakları ihlallerini önlemek amacıyla başka
devlet ya da devletler tarafından kuvvete başvurulması olarak tanımlanan insani
müdahalenin Birleşmiş Milletler Andlaşması’nda, örgüt üyelerinin uluslararası
ilişkilerinde herhangi bir devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasi
bağımsızlığına karşı ve Birleşmiş Milletlerin amaçları ile telif edilemeyecek
herhangi bir şekilde kuvvet kullanmayı ve tehdidini yasaklayan madde 2/4’e
uygun olup olmadığı, devletlerin özü itibarıyla millî yetkisine giren işlere
müdahale edilmesini yasaklayan ve VII. Bölüm’de ileri sürülen zorlama
tedbirlerinin uygulanmasına halel getirmeyecek ölçüde, BM Andlaşması
gereğince çözmeye zorlamayacağını ifade eden madde 2/7’ye uygun olup
olmadığı, yine Birleşmiş Milletler Andlaşması VII. Bölümü çerçevesinde
uluslararası barış ve güvenliği ihlal edip etmediği değerlendirilmiştir. Ayrıca
insani müdahalenin uluslararası örf ve âdet hukukuna uygunluğuyla “jus
cogens” bir kural olup olmadığı incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: İnsani müdahale, kuvvet kullanma, “jus cogens”,
uluslararası örf-âdet hukuku.
ABSTRACT
Humanitarian Intervention (!)
Use of force by a state, or a group of states, against another state in order to
prevent it from violating the human rights within the boundaries of its own
territory is defined as ‘humanitarian intervention’. This study examines whether
humanitarian intervention is in line with the Article 2 (4) of Charter of the
United Nations, which requires all the Members to refrain, in their international
relations, from the threat or use of force against the territorial integrity or
political independence of any state. Furthermore, I discuss the competency of
‘humanitarian intervention’ with the Article 2 (7) that forbids the United
Nations to intervene in matters which are essentially within the domestic
jurisdiction of any state. Since the same article acknowledges that this principle
*
Araş. Gör., Gazi Üniversitesi, İİBF Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümü,
Beşevler 06500, Ankara/TÜRKİYE e-posta: ueertugrul@hotmail.com
658
shall not prejudice the application of enforcement measures under Chapter VII
of the Charter; the first chapter of the study focuses on the concept of
‘humanitarian intervention’ and the Chapter VII, which arranges the proper
ways of action with respect to threats to the peace, breaches of the peace, and
acts of aggression, in other words actions against international peace and
security. And finally, I analyze whether ‘humanitarian intervention’ can be
categorised as jus cogens or taken within international customary law.
Key Words: Humanitarian intervention, use of force, jus cogens,
international customary law.
GİRİŞ
İnsani müdahale kavramının tanımı olduğu kadar uluslararası hukuka uygun
olup olmadığı da tartışmalıdır. Bu hususta, insani müdahalenin unsurlarının da
kendi içlerinde tartışmalı kavramlar olmasının payı büyüktür. İnsani müdahale,
üzerinde en çok mutabık kalınan ve en basit tanımıyla; “bir devletin
vatandaşlarını o devletin uyguladığı geniş çaplı insan hakları ihlallerinden
korumak amacıyla bir devlet, devletler grubu ya da uluslararası örgütler
tarafından kuvvet kullanılması ya da kuvvet kullanılması tehdidi”1dir.
İnsani müdahalenin uluslararası hukuka uygunluğu, Uluslararası Adalet
Divanı Statüsü’nün 38. maddesinde, uluslararası hukukun kaynakları olarak
kabul edilen uluslararası andlaşmalar, uluslararası örf adet, hukukun genel
ilkeleri, yargı kararları ve doktrin çerçevesinde tetkik edilmeye çalışılmıştır.
İnsani müdahale konusunda, sayılan uluslararası hukuk kaynakları arasında açık
bir hüküm olmayan hâllerde, insani müdahalenin genel kabul görmüş tanımının
unsurlarının hukuka uygunluğu konusu üzerinde durulmuştur.
Birinci Bölümde, insani müdahalenin uluslararası hukuka uygunluğu, ikinci
bölümde ise insani müdahaleye örnek gösterilen olaylar irdelenmiştir.
I. Bölüm: İnsani Müdahalenin Uluslararası Hukukun Kaynakları
Açısından Değerlendirilmesi
1. BM Andlaşması Açısından İnsani Müdahalenin Değerlendirilmesi
İnsani müdahaleyi, bir devletin vatandaşlarını, o devletin uyguladığı geniş
çaplı insan hakları ihlallerinden korumak amacıyla kuvvet kullanılması ya da
tehdidi olarak kabul ettiğimizde ilk önce kuvvet kavramının çözümlenmesi
gerekmektedir. Uluslararası hukukta genel kabul gördüğü şekli ile kuvvet, geniş
yorumlanmıştır. Kuvvet ifadesinin siyasi, ekonomik ya da silahlı kuvvet
kullanımını kapsadığı kabul edilse de, insani müdahaledeki kuvvet kullanmayı
askuvvet kullanımı olarak kabul etmekteyiz. Kuvvet kullanımı süreç içerisinde
yasal bir hak olarak kabul edilirken, en son 1945 tarihli BM Andlaşması ile en
ileri ve en kapsamlı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre; Andlaşmanın 2/4.
maddesinde; “Bütün üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir
1
Murphy, S. D., (1996), Humanitarian Intervention: The United Nations in an Evolving
World Order, 21, Procedural Aspects of International Law Series, University of Pennsylvania,
12-13.
659
devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığına karşı gerekse BM’nin
amaçları ile telif edilemeyecek herhangi bir surette tehdide veya kuvvet
kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanmaya başvurmaktan kaçınırlar.” hükmü
ile kuvvet kullanma yasaklanmış, yalnız Andlaşma’nın 51. maddesinde
düzenlenen meşru müdafaa halinde Güvenlik Konseyi duruma müdahale
edinceye kadar ve VII. Bölüm çerçevesinde barışın tehdidi, bozulması ve
saldırma fiili hâllerinde de Güvenlik Konseyi Kararı ile kuvvet kullanılmasına
izin verilmiştir.
İnsani müdahalenin uluslararası hukuka uygun olduğunu savunanlar, madde
2/4’teki kuvvet kullanma ve kuvvet kullanma tehdidinin yalnız devletlerin
toprak bütünlüğüne ve siyasal bağımsızlıklarına karşı kullanıldığında
yasaklanmış fiillerden olduğu, eğer ülkelerin toprak bütünlüğüne ya da siyasal
bağımsızlıklarına halel gelmeyecekse kuvvet kullanmanın yasak olmadığını
dolayısı ile insani müdahale fiillerinin madde 2/4’ü ihlal etmediğini ileri
sürmüşlerdir.2 Bazı yazarlarca, hukuk yaşamındaki değişiklikler dolayısı ile
insani müdahalenin hukuka uydurulup, kuvvet kullanma yasağının
istisnalarından sayılması gerektiği ifade edilmiştir. Ancak, madde 2/4’te
düzenlenen yasağın istisnaları yoruma açık olmayacak şekilde yine BM
Andlaşmasında hüküm altına alınmıştır. Ayrıca, istisnaların dar yorumlanması
hukukun genel ilkelerindendir. Andlaşmadaki kuvvet kullanmama yasağı genel
bir yasaktır. Şöyle ki; yalnız devletlerin ülkesel bütünlüğü ya da politik
bağımsızlığına karşı kuvvet kullanma değil, aynı zamanda BM’nin amaçları ile
bağdaşmayacak davranışlarda dahi kuvvet kullanma yasaklanmıştır.
Andlaşma’nın giriş bölümünün 7. paragrafında, BM Andlaşması’nın ruhunda ve
tarihsel gerisinde de madde 2/4’ün genel bir yasak olduğu görüşü
desteklenmektedir.3 Zira kuvvet kullanmak BM Örgütü’nün kuruluş amaçları ile
de bağdaşmamaktadır.
Uluslararası barış ve güvenliği bozması nedeniyle müdahale edilmesi
gerekliliğine ise yine Andlaşmada cevap verilmiştir. Şöyle ki; uluslararası barış
ve güvenliğin korunmasında başlıca sorumlu organ, Andlaşmanın 24. maddesi
gereği Güvenlik Konseyidir. Güvenlik Konseyi’nin karar alamadığı durumlarda
Genel Kurul yetkili kılınmıştır.4 Dolayısıyla, insan hakkı ihlalleri yüzünden
2
Korfu Kanalı Davası’nda ve Nikaragua Davası’nda Uluslararası Adalet Divanı’nın kararı toprak
bütünlüğünün ve siyasal bağımsızlığın korunmasını lafzından daha geniş olduğu yönündedir.
http://www.icj-cij.org/cijwww/ccases/ccc/cccframe.htm.
3
Rytter, J. E., (2001), “Humanitarian Intervention without the Security Council: From San
Francisco to Kosovo- and Beyond” Nordic Journal of International Law 70, Kluwer Law
İnternational, 129.
4
11.1950 tarih ve 377(V) sayılı “barış için birlik” (uniting for peace) kararı ile
http://daccessdds.un.org/doc/RESOLUTION/GEN/NR0/059/75/IMG/NR005975.pdf?Ope
nElement
660
uluslararası barış ve güvenliğin bozulduğu gerekçesi ile devletlerin müdahale
etmeleri hukuki görünmemektedir. Devletlerin müdahalelerini engelleyen bir
diğer unsur da, kollektif güvenlik sistemidir. Zira, kolektif güvenlik sisteminin
en önemli özelliği kuvvet kullanmada merkezi bir otoritenin yetkili olmasıdır.
Bu husus da BM Andlaşması madde ¼’te “BM amaçlarına ulaşılması yolunda
ulusların giriştikleri eylemlerin uyumlaştıkları bir odak olmak” şeklinde ifade
edilmiştir.
İnsani müdahale madde 2/4’deki kuvvet kullanmama kuralını ihlal etmesinin
yanında BM Andlaşması madde 2/7’yi de ihlal etmektedir. Madde 2/7 “İşbu
Andlaşmanın hiçbir hükmü, ne özü itibari ile bir devletin milli yetkisi içinde
bulunan işlere, Birleşmiş Milletlerin karışmasına cevaz verir, ve ne de üyeleri,
bu gibi işleri, işbu Andlaşma gereğince bir çözme tarzına bağlamaya icbar
eder; bununla beraber VII. Bölümde derpiş edilen zorlama tedbirlerinin
uygulanmasına bu prensip hiçbir suretle halel getirmez.” hükmünü getirmiştir.
Madde 2/7, klasik egemenlik anlayışına göre, uluslararası hukukta
devletlerin iç ve dış sorunlarını yine kendisinin çözme hakkına sahipliğini ve
egemenlik alanının diğer devletler hukuku sujelerine kapalı olmasını ifade eder.
Bu, devletlerin hukuki bakımdan eşitliğinin, haklarından tam egemen olarak
yararlandığının, devletlerin ülke bütünlüğüne ve siyasi bağımsızlığına saygı
gösterildiğinin bir sonucu olarak yorumlanmıştır. Kelsen de, benzer şekilde
madde 2/7’nin iki farklı kural içerdiğinden bahsetmiştir. Biri, devletin özü
itibarıyla millî yetkisine giren işlere Örgüt’ün müdahalesinin yasaklanması,
diğeri Andlaşma çerçevesinde üyelerini uzlaşmada serbest bırakmasıdır. İlk
kural, Örgütün yetkisinin sınırlandırılmasını tesis edip, müdahalesini
yasaklamakta, ikincisi ise üye devletlerin yükümlülüklerini sınırlandırmaktadır.5
Madde 2/7’deki insani müdahale ilgili hususlardan biri de, insan hakkı
ihlallerinin devletlerin iç işi olarak kabul edilip edilmemesi noktasındadır.
Maddeye göre, müdahale edilemeyecek konular, münhasıran milli konular
değildir. Madde metninde “özü itibari ile millî konular”dan bahsetmektedir.
Uluslararası Adalet Divanı milli yetki alanına giren meselelerin zamanla
değişebileceğine işaret etmiştir.6 Madde 2/7 bir konunun millî yetki içine girip
girmediğini tesbitte herhangi bir organı yetkili kılmamıştır.7
İnsan haklarının devletlerin millî yetkisi içinde olup olmadığı da tartışmalı
bir konudur. İnsan haklarını devletlerin milli yetkisi dışına çıkarıp müdahale
olanağı yaratan görüşler mevcuttur.Buna göre; devletin kendi vatandaşlarına
5
Kelsen, H. (1964): The Law of The United Nations, The London Institute of World Affairs,
(London), p. 770.
6
1923 tarihli Fas ve Tunus ile ilgili Vatandaşlık Kararnameleri hakkındaki danışma görüşünde.
7
BM Andlaşması’nın hazırlanması aşamasında San Fransisko Konferansında “münhasır
salahiyet” yada “milli yetki” konusuna hangi organın karar vereceği gündeme gelmiştir.
Yunanistan bu yetkinin Uluslararası Adalet Divanına verilmesini önermiştir. Ancak bu öneri 17
lehte, 14 aleyhte oy almasına rağmen 2/3 çoğunluk sağlanamamış olduğundan reddedilmiştir.
661
temel insan haklarını reddedecek ve insanlığın vicdanını sarsacak biçimde
davranışlarının devletin iç yetki alanına giren işlerden olmadığı ileri
sürülmüştür.8 Ayrıca, halkına karşı insan haklarını ağır şekilde ihlal eden
devletin, halk ile olan başlangıç sözleşmesini ihlal ettiği ve meşruiyet temelini
kaybettiği, kendi içinde meşru olmayan bir devletin, uluslararası alanda da
meşru olmadığı ve egemenlik iddiasının olamayacağı ileri sürülmüştür.9 İnsani
hukuka aykırı davranıldığı zaman devletin iç egemenliği üzerinde uluslararası
kontrol uygulanması hak olarak görülmüştür. İnsan hakkı ihlalleri, milli
egemenlik yetkisinin dışına çıkarılmış olsa dahi, insani müdahalenin askuvvet
kullanmayı gerektiren fiillerden olması dolayısı ile yine hukuka aykırı olacaktır.
Ayrıca, bir diğer sorun da insan hakkı ihlallerinin yoruma açık ve sınırının
belirsiz olmasıdır. İnsan haklarının özü üzerinde az ya da çok evrensel uzlaşma
olsa da, hakların ihlali ve korunmasında subjektifliğin kesin olduğu kabul
edilmelidir.10 İnsan haklarının korunması ve ihlalleri her devletin kendi tarihsel
ve ahlaki anlayışı çerçevesinde şekillenecektir. Dolayısı ile insan hakkı ihlalleri
üzerinden milli egemenlik kapısının genişletilmesi, her devletin kendi anlayışını
amir kılması ile sonuçlanabilecektir. Nitekim uygulamada benzer durumlarla
karşılaşılmıştır.
2. Uluslararası Örf-Âdet Açısından İnsani Müdahalenin Değerlendirilmesi
Milletlerarası Adalet Divanı Statüsü’nün 38. maddesinde uluslararası
hukukun asli kaynakları arasında uluslararası örf ve âdet (teamül ya da
yapılageliş) kuralları da sayılmıştır. Örf ve âdet kurallarının oluşumu, anlaşma
hukukunun oluşumundan farklıdır. Örf ve âdet hukuku devletlerarası
anlaşmaların yazılması ile yaratılmamış, özel alanda devletlerin fiilleri
arasındaki düzenlemelerle oluşmuştur.11 Uluslararası örf ve âdet kuralının
varlığı için maddi ve manevi ögesinin birlikte bulunması gereklidir.12 Divan
Statüsü’nün 38. maddesinde örf ve âdetin maddi ögesi “genel uygulama”
şeklinde ifade edilmiştir. Bununla, kuralı uygulamak durumunda olan devletin
8
Keskin, F., (1998), Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma:Savaş, Karışma ve Birleşmiş
Milletler, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, (Ankara), 125.
9
Teson, F., (1988), Humanitarian Intervention: an inquiry into Law and Morality, (New
York: Transnational), 15.
10
Murphy, S. D., (1996), Humanitarian Intervention: The United Nations in an Evolving
World Order, 21, Procedural Aspects of International Law Series, University of Pennsylvania,
10.
11
Wheeler, N. J.,(2000)“Reflections on the Legality and Legitimacy of NATO’s Intervention in
Kosovo”, Special Issue of the International Journal of Human Rights, 148.
12
Uluslararası Adalet Divanı da bu hususu Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davası ile doğrulamıştır.
IJC Reports 1969, para. 77.
662
uygulaması ve diğer devletlerin de buna itiraz etmemesi kastedilmiştir.13 Genel
uygulama, müşterek ve yaygın olmayı ifade etmektedir, evrensel olması şart
değildir. Ancak dünyanın bütün politik ve ekonomik tabakalarında
uygulanmalıdır. Dünya toplumunda herhangi bir şekilde katı ayrım, genel
uygulamanın kurulmasını engellemektedir.14 Uluslararası örf ve adetin manevi
ögesi ise, hem nicelik hem de farklı gruplardaki devletlerin, genel uygulamanın
bir hukuk kuralı olduğuna inanmalarıdır. Dünya nüfusunun yaklaşık %40’ını
temsil eden Çin, Hindistan, Rusya gibi ülkeler bu doktrine karşı çıkmaktadırlar.
Üçüncü dünya ülkeleri de, hem kuvvet kullanma yasağı dolayısı ile hem de
egemenlikleri üzerinde müdahalenin genişlemesi yönüyle sıcak bakmamışlardır.
Irak müdahalesinde, Güvenlik Konseyi’nin müdahalenin hukuki dayanağı kabul
edilen kararlarında Çin ve Hindistan gibi ülkeler oylamaya katılmamış,
Zimbabve, Yemen, Küba olumsuz oy kullanmıştır.15 Yugoslavya Federal
Cumhuriyeti’ne karşı kuvvet kullandığı için Namibya, Rusya ve Çin NATO’nun
kınanması yönünde oy vermişlerdir.16 Ruanda ile ilgili 929 sayılı karara Yeni
Zelanda, Çin, Brezilya, Pakistan ve Nijerya’nın katılmamış olması, bir devletin
içişlerine başka devletlerin saldırısı konusunda hevesli davranılmadığının
göstergesi, şeklinde yorumlanmıştır.17
BM öncesi ve sonrası insani müdahale örnekleri gösterilmiş olsa da, insani
müdahalenin sürekli ve istikrarlı genel bir uygulama olduğuna, hukuk kuralı
kabul edildiğine ilişkin göstergeler olmaması nedeniyle örf-âdet kuralı kabul
edilmesi mümkün değildir. Zaten, İnsani müdahaleye retorik olarak başvurulsa
da, devletler saldırılarına hukuksal dayanak olarak farklı gerekçeler
göstermişlerdir. İnsani müdahalenin yeni bir örf-adet kuralı oluşturduğu tezi de,
yine bu konuda sürekli ve istikrarlı bir uygulama ve bunun bir hak olduğu
yönündeki tereddütler dolayısı ile durumun örf ve âdet kuralı olmasını
engellemektedir.
İnsani müdahale, kuvvet kullanmayı gerektirmesi dolayısıyla da örf-âdet
kuralı değildir. Zira, kuvvet kullanma yasağının örf-âdet kuralı olduğu
şüphesizdir. Uluslararası Adalet Divanı’na göre, hem BM Andlaşması hem de
örf ve âdet hukuku, uluslararası ilişkilerde kuvvet kullanmayı yasaklayan
13
Meray, S. L., (2001), Devletler Hukukuna Giriş, Ankara Üniversitesi Basımevi, (Ankara), 97.
Ayrıca, Rytter E. J, (2001) “Humanitarian Intervention without the Security Council: From San
Francisco to Kosovo- and Beyond, Nordic Journal of International Law 70, 136.
14
Rytter E. J, (2001) “Humanitarian Intervention without the Security Council: From San
Francisco to Kosovo- and Beyond, Nordic Journal of International Law 70, 136.
15
Güvenlik Konseyi’nin 05 Nisan 1991 tarih, 688 sayılı kararı http://daccessdds.un.
org/doc/RESOLUTION/GEN/NR0/596/24/IMG/NR059624.pdf?OpenElement.
16
Press Release SC/6659. http://www.un.org/News/Press/docs/1999/19990326. sc6659.html.
17
FreudenschuB, H. (1994), “Between Unilateralism and Collective Security: Authorizations of
the Use of Force by the UN Security Council” 5 European Journal of International Law
(EJIL), 522, http://www.ejil.org/journal/Vol5/No4/art2.pdf.
663
ilkeden doğmuştur. Divan, bu değerlendirmesinin ardından, kuvvet kullanma
yasağına ilişkin örf ve âdet kurallarını inceleyerek 1970 tarihli BM
Andlaşması’na uygun olarak Devletler Arasında İş Birliğine ve Dostça İlişkilere
İlişkin Uluslararası Hukuk İlkeleri Bildirisi, 1974 tarihli Saldırının Tanımı
başlıklı kararları gibi metinleri “katılan devletler arasında olduğu kadar genel
uluslararası ilişkilerde de kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanmaya
başvurmama yükümlülüğünü devletlerin bu yönde bir kuralın varlığına ilişkin
inancının delili olarak göstermiştir. Nükleer Silahların Kullanımına ilişkin
davada verdiği kararda, kuvvet kullanma ve kuvvet kullanma tehdidi yasağını
uluslararası örf ve âdet hukukunun çiğnenemez bir ilkesi olarak
değerlendirmiştir.18
3. “Jus Cogens” Açısından İnsani Müdahalenin Değerlendirilmesi
“Jus Cogens” kural bizim dilimize “buyruk kural” ya da “amir hüküm”
olarak aktarılmıştır. “Jus Cogens” kurallar kendilerine aykırı olan sözleşmeleri
geçersiz kılarlar.19 “Jus Cogens” kuralların emredici hükümler olarak kabul
edilmeleri, üstün kural oldukları varsayımına dayanır. Bu kurallara,
andlaşmalarda olduğu gibi çekince koymak ya da örf-âdette olduğu gibi baştan
beri sürekli itiraz eden devlet konumunda olmak, devletler açısından
bağlayıcılığını engellememektedir. Jus cogens kurallar konusunda, devlet
iradeleri ikinci plandadır. Önemli olan bir kuralın, uluslararası topluluğun
bütününce kabul edilmesidir. Uluslararası toplumun bir bölümü tarafından
hukuka uygun kabul edilen bir fiilin jus cogens kural sayılması söz konusu
değildir.20 İnsani müdahalenin jus cogens kural olduğuna ilişkin bir hüküm
yoktur. Ancak kuvvet kullanmama yasağı jus cogens nitelikli kabul edilmiştir.21
Jus cogens kuralların bir başka özelliği de, ancak aynı nitelikli bir başka kural
ile değiştirilebilmeleridir.22 Dolayısıyla insani müdahaleyi andlaşma,
uluslararası örf âdet yahut uluslararası hukukun diğer kaynaklarında uluslararası
18
Denk, E.,(2001), “Uluslararası Antlaşmalar Hukukunda Jus Cogens Kurallar” Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 50.
19
1969 Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesinin 53. maddesi şu şekildedir. “ Bir andlaşma
yapılması sırasında milletlerarası hukukun emredici bir normu ile çatışıyorsa batıldır”. 64.
madde “Eğer milletlerarası genel hukukun yeni bir emredici normu ortaya çıkarsa, bu normla
çatışan mevcut herhangi bir andlaşma batıl hale gelir ve sona erer.
20
Başeren, S.H., (2003),Uluslararası Hukukta Devletlerin Münferiden Kuvvet
Kullanmalarının Sınırları, (Ankara), 76.
21
Denk, E.,(2001), “Uluslararası Antlaşmalar Hukukunda Jus Cogens Kurallar” Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 5049. Uluslararası Adalet Divanı 27 Haziran
1986’da Nikaragua Davasında Uluslararası Hukuk Komisyonu’nda yapılan çalışmalar sırasında
Komisyon’un BM Andlaşması’nın 2/4 maddesini jus cogens kurallara örnek olarak saymıştır.
22
“Jus Cogens Kural”a aykırı hareket ettiğinin yalnız saptanması gerekir. “Jus Cogens Kural” ile
çatışmanın gerçekleştiği andan itibaren geçersizlik söz konusudur. Geçersizlik tesbitin değil
çatışmanın meydana geldiği andan itibaren meydana gelir
664
hukuka uygun hale getirmek mümkün olsaydı bile –1969 Viyana Andlaşmalar
Hukuku Sözleşmesi’nin 53. ve 64. maddeleri buna engeldir– “Jus Cogens kural”
hâline gelmedikçe hukukiliği açısından eksik kalmış sayılacaktır.
II. Bölüm: İnsani Müdahale Kabul Edilen Olayların Uygulamada
Görünümü
İnsani müdahale, BM Andlaşması madde 2/4, madde 2/7, uluslararası örfâdet, “Jus Cogens Kurallara”, kuvvet kullanma ve içişlerine müdahale
açılarından aykırı olması yanında, hukuka uygun kabul edilmiş olsaydı dahi
uygulamadaki sorunlar yüzünden başka çözüm yollarının bulunmasını zorunlu
kılmaktadır. Irak, Yugoslavya, Somali ve Ruanda örneklerine baktığımızda;
Irak lideri Saddam Hüseyin’in 1991 yılında Kuveyt’i işgali sonrasında kendi
vatandaşlarına insan haklarına aykırı şekilde davrandığı gerekçesiyle ABD ve
müttefiki devletlerce Irak’a müdahale edilmiştir. 1991’de, etnik esasa dayalı
Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nin parçalanmaya başlaması sonucu meydana
gelen iç savaşı müteakip soykırım fiilleri nedeniyle NATO’nun liderliğinde
Yugoslavya’ya müdahalede bulunulmuştur. Somali’de 1991’de devlet başkanı
Said Barre’nin görevden alınması ile patlayan iç çatışmalara ABD öncülüğünde
müdahale edilmiştir. Ruanda’da Tutsi ve Hutu kabileleri arasındaki iç savaş
1994 yılında soykırıma dönüşmüş ve Fransa öncülüğünde müdahale edilmiştir.
Yapılan müdahaleler hukuki olmamalarının yanında meşru da değildirler.
Zira uluslararası hukukta meşruiyet, kesinlik ve belirlilik şartlarına bağlıdır.
İnsani müdahaleler, politik ve stratejik önem dolayısı ile hem dikte edilmiş hem
de seçici olmuştur. Müdahaleci devletler, politik önemlerine göre seçerek eski
hegemonik usullerle müdahalelerde bulunmuşlardır.23 Irak’ta Saddam’ın
katliamlarına müdahale edilirken, Şili de Pinochet’in yaptığı katliamlar batılı
güçler tarafından yalnızca diplomatik olarak kınanmıştır. Somali ve Ruanda’ya
müdahale edilirken, Angola, Afganistan, Kongo, Burundi, Doğu Zaire ve
Liberya’da çıkan iç savaşlarda milyonlarca kişi ölmesine rağmen insani
müdahale olmamıştır.24 Self determinasyon hakkının kullanımı sonucu çıkan iç
savaşlarda Yugoslavya’ya müdahale edilirken, Doğu Timor ve Güney
Rodezya’da aynı hassasiyet gösterilmemiştir.25 Ermenistan ve Azerbaycan
arasında yaşanan çatışmalarda Ermenistan’ın insan hakları ihlallerine karşı da
kayıtsız kalınmıştır.
23
Browlie, I., (1989), “The Principle of Non-Use of Force in Contemporary International Law”,
The Non-Use of Force in İnternational Law, Martinus Hıjhoff Publishers, 22.
24
Wheeler, N. J and Bellamy, A. J., (2001): “Humanitarian Intervention and World Politic”, The
Globalization of World Politics: An Introduction to International Relations, (Oxford) 472.
25
Popovski, V., (2002), The UN Security Council Approach to the Conflict in Former
Yugoslavia” Southeast Europan and Black Sea Studies, 2, 39.
665
Yapılan müdahaleleri, Morgenthau’nun ifadesi ile hukuki ya da ahlaki
değerler değil, stratejik ve ekonomik çıkarlar belirlemiştir.26 Müdahaleci güçler,
hem müdahale edilecek devletler hem de müdahale zamanları konusunda keyfi
davranmışlardır. 1987-882’deki Saddam Hüseyin’in Kürtlere karşı “Enfal
(Ganimetler)” operasyonunda ABD’nin müdahalesi olmamıştır.27 Kuveyt’in
işgali sonrası insan hakkı ihlalleri bir dönem “Irak’ın iç işi” olarak kabul
edilirken daha sonra insan haklarının ağır ihlali olarak nitelendirilip müdahale
edilmiştir.Haziran 1992’de Saraybosna’nın kuşatmadan kurtarılması için
uluslararası müdahale fikri ortaya atıldığında Bush; “ABD dünya polisi
değildir.” ifadesiyle müdahaleden kaçınmıştır.28 Eski Yugoslavya da yayılmacı
Sırp rejimini ABD, AB ve NATO yıllarca görmezden gelmiştir.
İoanna Kuçuradi de, Batı düşüncesinin kendi görüşlerini ve normlarını
serbestçe yaygınlaştırabilmek için, insan hakları retoriğine sığındığını ifade
etmiştir.29 Somali müdahalesinde, ABD Başkanı Bush, konuşlanmanın büyük
insani felaketi önlemek için yapıldığını ifade etmiştir.30 Ancak, müdahalelerde
insan haklarını korumanın yalnızca kılıf olduğu yönündeki yaygın inanç her
müdahalenin gerisindeki ekonomik ve stratejik kaygıların irdelenmesi sonucunu
doğurmuştur. Somali’ye yapılan müdahale, Başkan Siad Barre’nin Soğuk Savaş
Döneminde SSCB ile yakınlaşması nedeniyle duyulan endişeye bağlanmıştır.
ABD Somali’de asve stratejik çıkarları olmadığını ifade etse de, 5 büyük ABD
şirketinin Somali’nin tamamında petrol ve doğal gaz arama yetkisine sahipliği
uluslararası kamuoyunun gözünden kaçmamıştır. Irak müdahalesinde de,
petrolün etkisini vurgulamaya gerek yoktur. NATO müdahalesinin altında yatan
sebebin, mineral kaynaklarının kontrolünü sağlamak, geleceğin enerji dağılım
ağını yönetmek, Yugoslavya’nın rekabetçi sosyalist ekonomik sistemini
çökertmek olduğu ileri sürülmüştür.31 İnsan hakkı ihlalleri konusunda duyarlılık
göstererek insani müdahalede bulunan devletlerin uluslararası düzeyde insan
hakları kuralları ile bağlanmaktan kaçınmaları manidardır. Örneğin ABD, pek
çok Uluslararası İnsan Hakları sözleşmelerini imzalamakta geç kalmıştır.
Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ni 1992’de onaylamıştır. BM
26
Morgenthau H., “Human Rightsand Foreign Policy” Moral Dimensions of American Foreign
Policy, (Ed) K.Thompson, (1984), 345.
27
Uslu, N., “Körfez Savaşı ve Amerika’nın Politikaları” Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Dergisi, LIV,3, 188.
28
Bora, T., (1994): “Bosna-Hersek Sorunu Karşısında “Yeni Dünya Düzeni”, Yeni Dünya
Düzeninin Av Sahası, (İstanbul), 244.
29
Kuçuradi, I., (2001), “Felsefe, İnsan Hakları ve Barış” İnsan Hakları ve Güvenlik, Türkiye
Barolar Birliği, 1, (Ankara), 267.
30
Murphy, S. D., (1996), Humanitarian Intervention: The United Nations in an Evolving
World Order, 21, Procedural Aspects of International Law Series, University of Pennsylvania,
237. Amerikalılar ve diğerlerinin üstlendiği yardım operasyonlarının güvenliği ve
korunmasının uluslararası barış ve güvenliğin tehdit ettiği, bunun önlenilmesi gerektiğini de
eklemiştir.
31
Stone, B., (2005) “The U.S.-NATO Military Intervention in Kosovo”, Global Research.
666
tarafından düzenlenen Soykırım Sözleşmesini Sözleşmenin yapılmasından 40
yıl sonra 1988’de imzalamıştır. Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü’nü ise
henüz imzalamamıştır.32 Müdahaleci devletlerin çoğunun, sömürge tarihleri
şekil değiştirerek devam etmektedir.
1. Güvenlik Konseyi’nin İnsani Müdahale İzni
İnsani müdahalelerde Güvenlik Konseyi’nin izni konusunda ihtilaf vardır.
İnsan haklarının sürekli ve büyük ihlalinden ülke halkını korumak için Güvenlik
Konseyi’nin izninin alınması kural kabul edilirken, devletler ya da bölgesel
örgütlerin, gelişen acil insani durumları durdurmak için Güvenlik Konseyi’nin
karar almada çıkmaza girdiği durumlarda Güvenlik Konseyi’nden izin almadan
müdahale edebilmesi görüşü doktrinde “yetkisiz insani müdahale” olarak
adlandırılmıştır. Yetkisiz müdahale, Güvenlik Konseyi’nin izni dâhilinde
müdahaleye göre ikincil nitelikte kabul edilmiştir.33 Hâlbuki, Güvenlik
Konseyi’nin uluslararası barışın tehdidi, bozulması ya da saldırı durumlarında,
uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması amacıyla
silahlı kuvvet kullanılması da dâhil olmak üzere tedbir alınması durumlarında,
daimî üyelerinin veto hakkı nedeniyle karar alamaması durumunda BM Genel
Kurulu yetkili kılınmıştır.34 Son zamanlarda ise, Güvenlik Konseyi’nin izni
olmaksızın kuvvet kullanılması daha çok taraftar toplamıştır.35 İzin almaksızın
müdahale tezini savunan yazarlar, Güvenlik Konseyi gibi siyasi bir organın
eline binlerce sivilin yazgısının bırakılmaması fikrindedirler. Uygulamada da
Güvenlik Konseyi’nin izni kabul edilen kararlar müdahalelerden sonra verilmiş
ya da verilmemiştir.
Güvenlik Konseyi 1203 sayılı kararında, Kosova’da çözülmeyen durumun,
bölgede barış ve güvenliğe sürekli bir tehdit oluşturduğunu saptayarak
Yugoslavya’nın NATO ve AGIT ile 1199 sayılı kararın uygulamasını
denetlemek üzere yaptığı anlaşmaları desteklediğini belirtmiştir. Kararda NATO
ya da başka devletlere herhangi bir yetki verilmemiştir.36
NATO Genel Sekreteri 9 Ekim 1998 tarihli açıklamasında, NATO ‘nun
Kosova’daki krizin özel koşullarında, kuvvet kullanma tehdidinde bulunması ve
32
http://www.icc-cpi.int/statesparties.html.
Rytter, J. E., (2001)“Humanitarian Intervention without the Security Council: From San
Francisco to Kosovo- and Beyond”, Nordic Journal of International Law 70, Kluwer Law
İnternational, 146.
34
11.1950 tarih ve 377 (V) sayılı “barış için birlik” (uniting for peace) kararı ile
http://daccessdds.un.org/doc/RESOLUTION/GEN/NR0/059/75/IMG/NR005975.pdf?
Open Element.
35
Rogers, A.P.V., (2004), “Humanitarian Intervention and International Law”, Harward Journal
of Law&Public Policy, 27, 730.
36
S/RES/1203, 24 Ekim 1998, http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N98/321/21/PDF/
N9832121.pdf?OpenElement.
33
667
gerekirse kuvvet kullanılması için meşru temeller bulunduğunu ifade etmiştir.37
Ancak, anılan meşru temeller konusunda herhangi bir açıklık getirilmemiş
NATO güçleri Kuzey Atlantik Konsey Kararı’na göre hareket etmiştir.38
Bosna’da Sırp hedeflerine karşı yapılan hava saldırılarının Genel Sekreterce
yetkilendirilip yetkilendirilmediği ve BM Kumandası’nın bu akını onaylayıp
onaylamadığı hususunda ABD ve Genel Sekreter arasında uyuşmazlık
doğmuştur.39
Güvenlik Konseyi tarafından 678 sayılı karar alınmadan önce İngiliz ve
ABD donanmaları zaten Körfez’de yerlerini almışlardı.40 Güvenlik Konseyi,
678 sayılı kararda kuvvet kullanma konusunda yetki vermemiş, kullanılan
kuvveti tanımlamıştır. Karara, VII. Bölüm dayanak olarak gösterilmiştir.
Kararların VII. Bölümün tamamına, 42. maddeye yahut 51. maddeye
dayanabileceği olasılıkları ileri sürülmüştür.41
Benzer şekillerde Bosna ve Somali harekatlarında da kuvvet kullanma
izninden ziyade kullanılan kuvvet tarif edilmiştir.42 678 sayılı karar ile Irak’ta,
775 sayılı karar ile Somali de insan hakları ihlallerinin barışı bozduğu gerekçesi
ile silahlı müdahaleye izin verildiği kabul edilse dahi sorun çözülmemektedir.
Zira, daha önce de ifade edildiği gibi Güvenlik Konseyi kararı ile kuvvet
kullanımı kollektif müdahale olmak durumundadır. Oysaki, Irak’ta, “Çöl
Fırtınası” adı verilen operasyonda BM’nin kontrolü son derece az olmuştur.
Operasyonun planlaması ve idaresi Askerî Kurmay Komitesi tarafından
yapılmadığı gibi birliklerin komutası da Güvenlik Konseyi’nde değildir.
Birlikleri ABD komuta etmiştir ve Norman Schwarskoopf komutan tayin
edilmiştir. Operasyon süresince de BM’nin kontrolü ele almak gibi bir çabası
olmamıştır. İnsani kılıfın yeni-sömürgecilik olduğu, Güvenlik Konseyi’nin
37
Alpkaya, G. (1999): “NATO Müdahalesi Üzerine” Tartışma Metinleri 15, 3.
“Yugoslavya’nın Güvenlik Konseyi kararlarına uymadığını ve barışçı çözüm bulmak için çaba
göstermediğini, Kosova’da insani bir felaket yaşandığını, yakın gelecekte Güvenlik
Konseyi’nden Kosova’ya ilişkin bir zorlama eylemi yapılmasına yönelik bir kararın çıkması
beklenmediğini, Kosova’daki durumun kötüleşmesinin 1199 sayılı kararda belirtildiği gibi
bölgede uluslar arası barış ve güvenliğe ciddi bir tehdit oluşturduğunu ileri sürmüştür.”
38
BM Andlaşmasının 103. maddesine göre, BM üyelerinin BM Andlaşmasından doğan
yükümlülükleri ile herhangi bir uluslararası andlaşmadan doğan yükümlülüklerinin çatışması
durumunda, BM Andlaşmasından doğan yükümlülükler üstün gelecektir.
39
FreudenschuB, H. (1994), “Between Unilateralism and Collective Security: Authorizations of
the Use of Force by the UN Security Council” 5 European Journal of International Law
(EJIL), 499, http://www.ejil.org/journal/Vol5/No4/art2. pdf.
40
Aral, B.,(1998), “Soğuk Savaş Sonrasında ‘Siyasallaşan’ Uluslararası Hukuk Ve Başlıca
Mağdurları” Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, LIII, 44.
41
Bozkurt, E. (1996) Birleşmiş Milletler Sisteminde Kuvvet Kullanımı ve Körfez Krizi
Örneği, Ankara, 124.
42
Tütüncü, A. N., (2006), İnsancıl Hukuka Giriş. İstanbul, Beta Basım A.Ş., 28.
668
Körfez’de ABD tarafından, Yugoslavya’da ise Batılı güçler tarafından
kullanıldığı ve çifte standart uyguladığı dünyanın dikkatinden kaçmamıştır.43
Gerçekte, Güvenlik Konseyi kararlarının ve fiillerinin bir anlamı olmadığı
doktrinde “yalancı-çoktaraflılık” olarak ifade edilmiştir. Buna göre, çok taraflı
sistemin kararlarını, gizlemeye gerek duymaksızın tektarafın alması söz
konusudur. Batı’nın menfaatine olan Güvenlik Konseyi kararları, dünyaya
uluslararası toplumun istekleriymiş gibi yansıtılmıştır.44
2. İnsani Müdahalelerin Sınırı
İnsan hakları ve ihlalleri konusunda, dünyada ancak, insan haklarının özü ve
her toplumda “bir örnek” olamayacağı konusunda uzlaşı vardır. 1992 Dünya
İnsan Hakları Konferansı Afrika Bölgesel Toplantısı Sonuç Bildirisi’nde insan
haklarının evrensel olduğu ancak hiçbir hazır modelin evrensel düzeyde
öngörülemeyeceği, her ulusun ayrı kültürlerinin, geleneklerinin ve değerlerinin
olduğu belirtilmiştir. İnsan hakları toplantılarında, hem Asya hem de Afrika
insan haklarının evrenselliğini ilke olarak kabul etmiş ancak, evrensel insan
hakları adı altında Batı kökenli bireysel hakların dayatılmasına karşı
çıkmışlardır.45 1993 Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Dünya Konferansında da,
Batı’da insan haklarının evrenselliğini savunan endüstrileşmiş ülkeler ile farklı
zenginliklerdeki endüstrileşmemiş ülkeler arasında kültürel görecelilik bir kez
daha su yüzüne çıkmıştır.46
Bunlardan çıkan sonuç, insan haklarının uluslararası eylemlerle
gerçekleştirilmeye çalışılmasının ahlaki ve pratik olarak mümkün olmadığıdır.
Evrensel ahlaki değerler olmadığından, belli değerler her toplumun tarihsel ve
yerel özellikleri çerçevesinde evrimleşmektedir.47 Dolayısıyla insani
müdahalelerde ancak insan hakları özü itibarıyla korunmalıydı. Ancak,
uygulamada durum böyle olmamıştır. Somali de, Başkan Bush’un Ulusal
Güvenlik İşleri Özel Yardımcısı Richard Hass; ulus yapmayı da içerecek şekilde
Somali Misyonu’nun genişletilmesini önermiştir.48 Birleşik Devletler askerleri,
molozların ve yıkıntıların temizlenmesi, iyileştirme ve koruma çalışmalarına
43
Huntington, S. P. (1993), “The Clash of Civilizations”, Foreign Affairs, 22, FreudenschuB, H.
(1994), “Between Unilateralism and Collective Security: Authorizations of the Use of Force by
the UN Security Council” 5 European Journal of International Law (EJIL), 528.
44
Krauthammer, C. (1990/91) “The Unipolar Moment”, Foreign Affairs 70, 27.
45
Özdek, E. Y., (1993), “1990’larda İnsan Hakları: Sorunlar, Yönelimler”, İnsan Hakları Yıllığı,
XV 24-27.
46
Murphy, S. D., (1996), Humanitarian Intervention: The United Nations in an Evolving
World Order, 21, Procedural Aspects of International Law Series, University of Pennsylvania,
10.
47
Morgenthau, H., (1984), “Human Rightsand Foreign Policy”, Moral Dimensions of American
Foreign Policy, 345H. 345.
48
Haass, R. “Military Force: A User’s Guide”Walter Clarke and Jeffrey Herbst: “Somalia and the
Future of Humanitarian Intervention” Foreign Affairs, 75, 72.
669
katılmışlardır. Birleşik Devletler güçleri 3.500’ün üzerindeki kişiyi Mogadişu
polis gücü olarak örgütleyerek Somalililere yardım etmeyi amaçlamıştır..49
16 Ocak 1991’de Başkan Bush, ABD’nin amacının “yeni dünya düzeni”
kurmak olduğunu ifade etmiştir.50
3. İnsani Müdahale Güçlerinin Tarafsızlığı ve Verilen Zararlar
İnsan hakları ya da insani hukuk alanında “karşılıklılık” ilkesi geçerli
değildir. Devletler, karşısındaki insan haklarını ihlal etse de kendisi de insan
hakları ihlalinde bulunmamak zorundadırlar. Müdahalelerin tek amacı,
müdahale edilen devletlerde taraf olup savaş kazanmak değil, insan hakkı
ihlallerini kendisi de ihlal etmeden önlemek olmalıydı. Ancak, uygulamada
durumlar böyle gelişmemiştir. NATO’ nun müdahalesi Yugoslavya halkına
yönelik bir misillemeye dönüşmüştür. Müdahalenin ilk ayında 1000 sivilin
öldüğü, 4500 sivilin de yaralandığı belirtilmiştir. ABD’nin Irak’a müdahalesi,
yaklaşık 100.000 kadar sivilin, su ve lağım yüzünden dolaylı olarak ölmesine
yol açmıştır.51 Kosova’da müdahale sonrası müdahale edilen kişileri insanlık
dışı koşullarda yaşamaktan kurtaracak herhangi bir önlem alınmamıştır.
Yugoslavya’nın Güvenlik Konseyi’nden NATO tehdidine karşı önlem
alınması yönündeki talebi üzerine-NATO’yu kınama kararı reddedilmiş olsa da,
çeşitli vesilelerle müdahaleye karşı oldukları bilinen Hindistan, Çin ve İsviçre
büyükelçilikleri NATO güçleri tarafından yanlışlıkla vurulmuştur.52 Müdahaleci
güçler, kendilerini uluslararası hukuki belgelerle dahi bağlı saymamışlardır.
1949 Cenevre Sözleşmelerine ekli 1977 tarihli I No’lu Protokol ile yasal askerî
hedefler dışında gelişigüzel saldırılar hukuka aykırı kabul edilmiştir.
Ruanda’da, Fransızların Tutsilere karşı Hutu Hükûmet güçlerine destek
oldukları dünya kamuoyunun malumudur. Fransız eski bakanlarından biri53
Ruanda’da taraf olmakla ilgili olarak “Unutulan şu ki, eğer Fransa bir taraftaysa,
Amerikalılar da karşı taraftaydı. Ugandalıları silahlandıran Tutsileri onlar
silahlandırıyordu. Fransızlar ile Anglo-Saksonlar arasında bir mücadele tablosu
çizmek istemiyorum, ama gerçek buydu.” şeklinde açıklamada bulunmuştur.
Somali’de Somalili grup liderlerinden biri, Amerikalılar’dan işgal gücü
olarak değil, dostça tavır takınmalarını beklediklerini ifade etmiştir. Richard
49
Murphy, S. D., (1996), Humanitarian Intervention: The United Nations in an Evolving
World Order, 21, Procedural Aspects of International Law Series, University of Pennsylvania,
227.
50
Körfez Savaşı’nda Irak birlikleri Kuveyt’ten çıkarılıp 27 Şubat’ta ateşkes ilan edildikten sonra,
Irak halkının Saddam Hüseyin yönetimini devirmek amacıyla ayaklanmaya çağrılması olarak
tanımlanabilir.
51
Wheeler, N. J., (2004), “The Kosovo Bombing Campaign”, The Politics of International
Law, Cambridge University Press, 204.
52
Wheeler,N. J.(2004), “The Kosovo Bombing Campaign” The Politics of International Law,
Cambridge University Press, 199.
53
Bernard Debre.
670
Cheney, Birleşik Devletler Güçlerine, kendilerini korumak için silahlı kuvvet
kullanma izni verildiğini, Birleşik Devletler Gücü’nün yardım çalışanlarına ya
da Birleşik Devletler güçlerine yönelik herhangi bir harekete karşı “önleyici
hareket” dahi yapabileceklerini ifade etmiştir.
SONUÇ
Bir devletin kendi vatandaşlarına karşı insan haklarını ağır şekilde ihlal
etmesi ile, bu ihlali durdurmak amacıyla üçüncü devlet, devletler ya da
uluslararası örgütlerin insani müdahale adı altında duruma müdahale etmeleri
esas itibari ile iki yüzü keskin bıçağın hangi tarafının tercih edileceğine benzer
bir sorun olarak görülmüş, bazı taraflarca müdahalenin verdiği kayıp, insan
hakkı ihlalinin kaybına tercih edilmiştir.
Uygulamada, “insani müdahale” olarak adlandırılan örneklerde uluslararası
barış ve güvenliğin sağlanması amacıyla kurulan BM Örgütü geri plana itilmiş,
devletler kendi menfaatleri doğrultusunda, herhangi bir sınırlama, şart, kural
gözetmeksizin müdahalede bulunabilmişlerdir. BM örgütü, meşruiyet sağlamak
amacıyla işlevsiz olarak duruma dâhil edilmiştir. İnsani müdahale, güçsüz
devletlerin silahı olan hukuku, kendilerine çevirmekten öte anlam ifade etmez
hale gelmiştir. Ancak, ülkelerin kendi içlerindeki insan hakları ihlallerine
çözüm bulunması zorunluluğu da küçümsenecek nitelikte değildir. Uluslararası
toplum, hem devletler içindeki insan hakkı ihlallerini önlemek hem de
müdahale zararına engel olmak zorundadır. Irkı, rengi, milliyeti ne olursa olsun
tıpkı devletler gibi insanlar da eşittir. Bu noktada, soykırım suçu için düşünülen
“erken uyarı sistemi” ni diğer insan hakkı ihlalleri için de genişletmek, bir
bölgedeki potansiyel insan hakkı ihlallerini ortaya çıkarabilecek ve önlenmesini
mümkün kılabilecektir. Erken uyarı sisteminde, devletlerin yalnız haber verme
niteliğindeki katkıları dışında BM’nin fonksiyon ifa etmesi yerinde olacaktır.
Aksi takdirde, BM tarafından kurulmayan sistemin, bugünkü müdahalelerin
sonuçlarını doğurmayacağı garanti değildir. Zira, BM insan hakları ihlalleri ile
ilgili yapısal donanıma sahiptir yahut ilgili kaynaklara ulaşması mümkündür ki,
BM nin bu konuda yükümlülüğü de vardır .54
BM’nin insan haklarının korunması ve ihlallerinin önlenmesi konusundaki
yükümlülüğünü hafifletmek kurumsal yapısı ve işleyişindeki yeniliklerle daha
kolay hale gelecektir. İnsan hakları ihlallerinin uluslararası barış ve güvenliği
bozduğu, BM Andlaşması’na göre, uluslararası barış ve güvenliğin
korunmasında da başlıca sorumluluğun Güvenlik Konseyi’ne ait olduğu
konusunda şüphe yoktur. Yine aynı şekilde, Güvenlik Konseyi’nin insan
haklarının korunması, ihlallerinin önlenmesinde yetersiz kaldığı da gerçektir.
Bu nedenle, insan haklarının korunmasında ve ihlallerin önlenmesinde erken
uyarı sistemini faaliyete geçirmek ve Güvenlik Konseyi’nin adaletsiz yapısı,
54
Totten, S., (2005), “The United Nations and Genocide” Society, 9.
671
taraflı ve daimî üyelerinin üstün haklı işleyişinden arındırılmış, uluslararası
topluluğun bütün kültürel ve ekonomik tabakalarının hem eşit temsil edildiği
hem de oylarının eşit değerde olduğu yeni bir organın kurulması ve bu organın
insan hakları konusunda gerçek birincil aktör haline getirilmesi uluslararası
kamuoyunun vicdanını rahatsız etmeyeceği gibi uluslararası barış ve güvenliğin
sağlanmasına bugünkünden daha çok hizmet edecektir.
672
Download