Festivalleri - Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü

advertisement
Sayı
Sanat Dergisi
10
Opera ve Bale
Festivalleri
8. ULUSLARARASI
İSTANBUL OPERA FESTİVALİ
15. ULUSLARARASI
BODRUM BALE FESTİVALİ
İZMİR EFES
OPERA VE BALE GÜNLERİ
24. ULUSLARARASI
ASPENDOS OPERA VE BALE
FESTİVALİ
SOPRANO
GÖRKEM EZGİ YILDIRIM’IN
BÜYÜK BAŞARISI
TÜRK OPERA SANATÇILARI
MAKEDONYA’ DA!
BODRUM KALESİ / CASTLE
biletiva.com
İçindekiler
Akdeniz Opera ve Bale Kulübü
Derneği Adına İmtiyaz Sahibi Dernek Başkanı
Fazıl Tütüner
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
A. Vahap Kokulu
Yayın Yönetmeni
İhsan Toksöz
Yardımcı Yayın Yönetmeni
Demet Şaman Tarlakazan
Reklamlar ve Finans Kaynakları
Bengü Yılmazer Hadra
Sayman
Eyüp Dinç
Sanat Etkinlikleri
Mine Yalçın
Yayın Kurulu
Demet Şaman Tarlakazan
Bengü Yılmazer Hadra
Mine Yalçın
Kapak ve Sayfa Tasarımı
Burçin Keseci
Baskı
Güven Ofset
Uray Caddesi No:25/A Mersin
Tel: 0324 238 28 80 - 237 27 80
Basım Tarihi
28.06.2017
06-13
8. ULUSLARARASI
İSTANBUL OPERA
FESTİVALİ
İsmail Hakkı Aksu
14-15
Akdeniz Opera ve Bale Kulübü Derneği
The Association of Mediterranean Opera and Ballet Club
Bahçe Mh. 4606 Sk. İstiklal İşhanı Kat:2 Mersin
Tel: 0324 238 86 80
akob@akob.org • www.akob.org
Bağışlarınız için: İŞ BANKASI
Uray Şubesi (6607) - Hesap No: 959250
IBAN: TR69 0006 4000 0016 6070 9592 50
Donations: İŞ BANK - Uray Branch
IBAN: TR69 0006 4000 0016 6070 9592 50
BIC: ISBKTRISXXX
Dergimize gönderilen yazı ve görseller yayınlansın
ya da yayınlanmasın iade edilmez.
Yayınlanan yazıların içeriğinden yazarlar sorumludur.
20
TÜRK OPERA
SANATÇILARI
MAKEDONYA'DA
22-23
24. ULUSLARARASI
ASPENDOS OPERA VE
BALE FESTİVALİ
ULUSLARARASI
SİBİRYA P.I. SLOVTSOV
OPERA YARIŞMASINDA
SOPRANO GÖRKEM EZGİ
YILDIRIM'IN BÜYÜK
BAŞARISI
İZMİR EFES
OPERA VE BALE GÜNLERİ
16-19
27-34
15. ULUSLARARASI
BODRUM BALE
FESTİVALİ
24-25
TÜRKİYE'DE
SESLENDİRİLEN İLK
ALMAN OPERASI
Ömer Eğecioğlu
3 Opera•Bale
İhsan Toksöz
toksoz.akob@gmail.com
UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan bu antik
kentin de ülkemiz opera bale sanatlarının tanıtımının
yapıldığı bir kültür turizmi merkezi olması hedefleniyor.
Etkinlikler Efes Antik Tiyatrosu’nda gerçekleştirilecek.
Ç
eyrek asırdır bahar ve yaz aylarında
uluslararası opera-bale yaz festivallerine
imza atan DOBGM, özellikle turistik
kentlerimizde gerçekleştirilen etkinliklerle
ülkemizin yetkin sanatçı kadrolarını
yabancı ziyaretçilere tanıtırken, dünyanın
dört bir köşesinden davet edilen orkestra, opera ve
bale kurumlarının temsilleriyle de o yörelerdeki Türk
sanatseverlerine geniş bir yelpazede unutulmaz görsel ve
müzikal anlar yaşatıyor.
Bu festivallerin en eskisi 1994 yılından beri yapılmakta
olan Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali
bugün dünyanın önemli topluluklarının katılım için
başvurduğu bir festival haline gelmiştir. İki bin yıllık antik
Aspendos Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen festival dünyanın
ilk ve tek “Kalite Yönetim Belgesi”ne (TS-EN-ISO 9001:
2000) sahip festivalidir.
İkinci sırada ise son 15 yıldır gerçekleştirilen Uluslararası
Bodrum Bale Festivali geliyor. Bodrum Kalesi’nin tarihi
atmosferinde gerçekleştirilen etkinlikler bu ünlü tatil
beldemizde başarı ile sürdürülen kültür turizminin artık
vazgeçilmezlerinden olmuştur.
Bir diğer festivalimiz ise son sekiz yıldır başarı ile
gerçekleştirilen Uluslararası İstanbul Opera Festivali’dir.
DOBGM tarafından Türkiye’nin kültür sanat yaşamına
destek vermek amacıyla bir Dünya metropolü olan
İstanbul’da yapılan bu festival geniş kesimlerce
izlenmekte ve yıllar geçtikçe olgunlaşarak kentin kültür
simgelerinden biri haline gelmiş bulunmaktadır.
Bu yıl ilk kez düzenlenecek olan İzmir Efes Opera ve
Bale Günleri ile de, her yıl sayısız turistin ziyaret ettiği Opera•Bale 4
8. İSTANBUL OPERA FESTİVALİ, 13-25 Haziran 2017
tarihleri arasında yapıldı. Bu konuda etkinlikleri izleyen
İsmail Hakkı Aksu’nun yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz.
Şimdi sırada sırasıyla; bu yıl on beşincisi yapılacak
olan ULUSLARARASI BODRUM BALE FESTİVALİ (24
Temmuz-12 Ağustos), 24. ULUSLARARASI ASPENDOS
OPERA VE BALE FESTİVALİ (23 Ağustos-4 Eylül) ve
İZMİR-EFES OPERA VE BALE GÜNLERİ (16-22 Eylül)
var. Dergimiz içinde bu festivallerle ilgili detaylı bilgi
bulacaksınız.
Türkiye’de sanatsal varlığı son 60-70 yılda gelişen ve
kararlı kültür politikalarıyla ulusal kimliğimizle bütünleşen
Opera ve Bale sanatlarının bugün ulaştığı çizgi, bu konuda
500 yıllık bir geçmişi olan Avrupa ülkelerinden hiç de
geride değildir. Bu, dirayetli kültür insanlarının, özgüvenli
ve kararlı yöneticilerin ve yetenekli ve özverili Türk
sanatçılarının bir zaferidir.
Opera ve bale sanatçılarımızın uluslararası yarışmalarda
aldıkları derecelerle, dünyanın en tanınmış opera-bale
kumpanyalarının en ünlü mekânlarında sahneledikleri
birçok eserde aldıkları rollerle ülkemizi başarıyla temsil
etmeleri nedeni ile gururlanıyoruz. Yurtdışı sahnelerinde
adlarından başarılarıyla söz ettiren Devlet Opera ve Balesi
genç kuşak solist sanatçılarına her geçen yıl yenileri
ekleniyor. Hemen yakınlardan iki örneğin haberi dergimiz
sayfaları içinde yer alıyor:
Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin solist sanatçısı
Soprano Görkem Ezgi Yıldırım, Sibirya’da bulunan
Krasnoyarsk Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu’nun
düzenlediği ve Rusya’nın önemli şan yarışmalarından biri
olan IV. Uluslararası P. I. Slovtsov Opera Yarışması’nda
“Grand Prix” ödülünün yanı sıra “Krasnoyarsk İl Valiliği
Özel Ödülü” ile “En İyi Halk Şarkısı Yorumu” ödüllerini de
almaya da hak kazanarak yarışmaya damgasını vurdu.
45 yıldır düzenlenen Üsküp Mayıs Opera Geceleri
Festivali’nin kapanış etkinliğinde sahnelenen, G. Verdi’nin
Aida Operası’nda Türk solistler Deniz Yetim (İDOB), Efe
Kışlalı (İDOB), Ayşe Özkan (İDOB), Cengiz Sayın (İZDOB),
Tuncay Kurtoğlu (SAMDOB) görev yaptılar.
Opera ve Bale festivallerimizi tanıttığımız dergimizin
bu sayısında Ömer Eğecioğlu’nun ilginç bir araştırma
yazısına da yer veriyoruz: “İstanbul’da İlk Alman Operası”.
Müzik ve sanat dolu günler dileğiyle…
5 Opera•Bale
8. ULUSLARARASI
İSTANBUL OPERA FESTİVALİ
13 - 23
Haziran
2017
İsmail Hakkı Aksu *
Ülkemizde opera ve bale
sanatlarını toplumun tüm
kesimlerinin yararına sunmaya
devam eden Devlet Opera ve
Balesi Genel Müdürlüğü’nün,
Türkiye’nin kültür sanat
yaşamına destek vermek
amacıyla organize ettiği
8. Uluslararası İstanbul Opera
Festivali, 13-23 Haziran 2017
tarihleri arasında opera
severlerle buluştu.
Opera•Bale 6
SARAYDAN
KIZ KAÇIRMA
13-14-15 Haziran 2017
12 Haziran 2017 akşamı Arkeoloji Müzesi avlusunda,
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nce
Türkiye’nin kültür sanat yaşamına destek vermek
amacıyla düzenlenen 8. Uluslararası İstanbul Opera
Festivali de, “Saraydan Kız Kaçırma” eseriyle
başladı.
Zdravko Lazarov’un yönettiği, Yekta Kara’nın
sahneye koyduğu Saraydan Kız Kaçırma operasında,
Constanze’de soprano Eylem Duru, Osmin’de bas
Tuncay Kurtoğlu, Belmonte’de tenor Erdem Erdoğan,
Blondchen’de soprano Sevim Zerenaoğlu, Pedrillo’da
tenor Cenk Bıyık ve Selim Paşa’da bas Cahit Şaher rol
aldılar.
Eserin kostüm tasarımını Şanda Zıpçı, çevre
düzenlemesini Ferhat Karakaya, koro şefliğini Paolo
Villa, ışık tasarımını Metin Koçtürk gerçekleştirdi.
Temsile katılan tüm sanatçıların hepsi de son derece
başarılıydı. Bunları tek tek anlatmaya hiç gerek yok.
Zaten yıllardır aynı eseri başarı ile yorumluyorlar.
Seyirci de son derece memnun oldu.
Oyun bitiminde, devam eden alkışlar nedeniyle, sanatçılar
defalarca sahneye gelerek seyircileri selamladılar. Bu
şekilde oyun son derece başarılı bir şekilde sona erdi.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri bahçesinde gerçekleştirilen
gösterimin ardından Festival ile ilgili açıklamada bulunan
İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) Müdürü ve Sanat
Yönetmeni Suat Arıkan, sanatseverlerin festivale yoğun
ilgi gösterdiğini belirterek, “Bu akşam hakikaten bir sürpriz
oldu. Bu kadar kalabalık beklemiyorduk, çünkü yağmur
ihtimali vardı. Oysa muhteşem bir seyirci var” dedi.
İDOB Müdür ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan, sanatçıların
da son derece iyi bir performans sergilediğini belirterek,
“Çok mutluyum. Lokumlar, minderler, nargileler... Otantik
bir Osmanlı Sarayı. Ortam, hava, sanatçılar ve seyirciler
muhteşem. Ümidim; festivalin diğer günlerinin de böyle
heyecanlı ve yoğun geçmesi” ifadelerini kullandı.
W.A. Mozart’ın üç perdelik bir şarkılı-oyun türündeki
(Singspiel: komik opera) olarak yazmış olduğu Saraydan
Kız Kaçırma Operası’nın ilk oyunu, 16 Temmuz 1782
yılında Viyana’da yapılmıştır. Bu operanın librettosu,
Christoph Friedrich Bretzner’in (1748-1807) besteci
Johann Andre (1741-1799) için 1781 yılında şarkılı-oyun
metni olarak yazmış olduğu “Saraydan Kız Kaçırma” adlı
librettodan esinlenerek Gottlieb Stephanie (1741-1800)
tarafından yazılmıştır. Stephanie’ye besteci de yardım
etmiş, özellikle esere bazı yeni müzik bölümlerinin
7 Opera•Bale
Deniz Yetim
Saraydan Kız Kaçırma Operası Mozart’ın Türkiye ve Türk
müziği ile ilgili olarak yazmış olduğu eserlerin en başında
gelmektedir. Gerçek olan bir şey varsa o da Mozart’ın
komik-opera, daha doğrusu komik-şarkılı-oyun alanında
yarattığı sahne eserleri arasında bir bale ve üç opera
ile geniş ölçüde Türk adet ve geleneklerine yer vermiş
olmasıdır. Bu eserler de sıra ile “Sarayda Kıskançlık
Balesi” ile “Zaide”, “Saraydan Kız Kaçırma” ve “Kahire
Kızı” operalarıdır. Fakat bu dört eser arasında en önemlisi
“Saraydan Kız Kaçırma” Operası, Türkiye ile ilgili eserlerin
şüphesiz en değerlisi olarak tanınmakta ve dünya opera
repertuarında özellikle yer almaktadır.
Caner Akgün
Şef Selman Ada
Zerrin Karslı
Mozart’ın bütün bu eserlerde, Türk müziği olarak
meydana getirdiği bölümler, gerçek Türk müziği ile hiç
ilgisi olmayan yaratma esprileri niteliğini taşımaktadır.
Bu duruma göre, Mozart’ın, Türk elçileri maiyetinde,
zaman zaman Viyana’ya gelen Türk mehter birliklerini
dinleyerek etkilenmiş olduğu bir gerçektir. Sanatında Doğu
dünyasının sihirli masallarına da yer vermiş olan Mozart,
Osmanlı Mehterhanesinin etkisiyle, bu türlü eserlerde
daha çok vurgulu sazları kullanmış, entervallerde özellikler
göstererek, kendi anlayışına göre bir Türk Müziği meydana
getirmiştir. Bütün bu eserlerde Mozart, dikkati çeken
bir önemle, doğunun sihirli havasını sanatında şahsi bir
anlayışa dayanarak dile getirmekte, böylece dinleyenleri,
eserin yarattığı egzotik atmosfere kolayca çekip
götürebilmektedir.
İnsan sevgisine, kişi yararını zedeleyen en ağır bir suçun
da bağışlanması motifi ile yönelen Mozart, insan severlik
ilkesini, Türk bağışlayıcılığını ele alarak gerçekleştirmiştir.
Aylin Ateş
eklenmesini sağlayabilme açısından Mozart, Stephanie’ye
ilginç fikirler vermiştir.
DOBGM’nün 8. Uluslararası İstanbul Opera Festivali’ndeki
ikinci etkinliği olan, Aydın Gün’ü anma konserleri
çerçevesinde, DOB Genel Müdürü, besteci ve şef
Selman Ada yönetiminde daha önce, Mersin, Samsun
ve Ankara’da gerçekleştirdiği Opera Yıldızları konserinin
tekrarı İstanbul’da yapıldı.
Zorlu PSM Center’da yapılan konsere solist olarak,
Samsun Operası’ndan soprano Zerrin Karslı, İstanbul
Operası’ndan soprano Deniz Yetim, mezzosoprano Aylin
Ateş ve bariton Caner Akgün ile Ankara Operası’ndan
tenor Emrah Sözer ve Antalya Operası’ndan bas Şafak
Güç’ün solist olarak sahneye çıktıkları konserde,
Opera•Bale 8
Şafak Güç
OPERA
YILDIZLARI KONSERİ
17 Haziran 2017
Emrah Sözer
İstanbul’daki “Saraydan Kız Kaçırma” operası ile
Verona’daki “Aida” operaları bence eşdeğerdedir. Nasıl
Verona Aida’sız düşünülemezse, İstanbul da Saraydan
Kız Kaçırma’sız düşünülemez. Çünkü Aydın Gün bunun
mayasını 1973’de atmıştı, o mayanın oluşturduğu bu
düzen günümüzde de aynı şekilde devam etmektedir.
sanatçılara Mersin Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşlik
etti.
G.Verdi, J.Massenet, G.Donizetti, S.Ada, W.A.Mozart,
G.Rossini, J.Offenbach, C.Saint-Saens, G.Puccini, L.Delibes,
V.Bellini gibi bestecilerin operalarından bölümlerin yer
aldığı zengin program seyirciler tarafından çok beğenildi ve
dakikalarca alkışlandı.
Solistlerin gerek solo gerekse ansambl olarak
performansları son derece başarılıydı. Şef Selman Ada’nın
son derece kararlı ve uyumlu bageti sayesinde, şef-solistorkestra birlikteliği çok iyi oturdu. Bazı solistlerin yurt içi
ve dışı temsil ve konserlerinin yorgunluğunu üstünden
atamamış olmalarına rağmen, bu durumlarını asla sahnede
seyirciye hissettirmediler.
Bir övgü de solistlere eşlik eden Mersin Devlet Opera
ve Balesi Orkestrası için. Orkestrayı olağanüstü başarılı
bulduğumu belirtmek isterim. Orkestra sanatçıları
gerek solo partilerine gerekse tutti olarak mükemmel
diyebileceğim bir düzeydeydi. Bu da demek oluyor ki, Türk
Operası’nın şimdiki durumu, Dünya operalarından kesinlikle
aşağı değil, kutluyorum.
Soprano Deniz Yetim, soprano Zerrin Karslı, bariton Caner
Akgün’ün ne derece başarılı olduklarını zaten biliyordum.
Ancak, Ankara Operası’ndan tenor Emrah Sözer ile Antalya
Operası’ndan bas Şafak Güç’ü tanımıyordum, ilk kez
dinledim ve her ikisi de partilerindeki eserleri son derece
başarılı bir şekilde yorumladılar.
9 Opera•Bale
MACBETH
MACBETH
20 Haziran 2017
Festival’in üçüncü etkinliğinde ise Mersin Devlet Opera ve
Balesi’nin, sezon içinde kendi repertuvarında sahnelemiş
olduğu, G.Verdi’nin Macbeth operasının temsili vardı.
Lânetli bir tutkunun esiri olan Macbeth’in iktidar hırsı ve
kendisiyle hesaplaşmasını konu alan, Recep Ayyılmaz’ın
sahneye koyduğu, dekor tasarımını Seyhan Atamer,
kostüm tasarımını Gizem Betil, ışık tasarımını Müfit Özbek,
koro şefliğini Anıl Aydın ve koreografisini Bülent Biçer’in
yaptığı; William Shakespeare’in aynı adlı eserinden
hareketle Giuseppe Verdi’nin bestelediği ünlü eseri
“Macbeth” Mersin DOB tarafından Zorlu Center PSM
Center Ana Tiyatro’da sahnelendi. Şef Nathalie Marin’in yönettiği Mersin Devlet Opera
ve Balesi Orkestrası eşliğinde yapılan gösteride, solist
sanatçılar; Macbeth’te bariton Serhat Konukman, Lady
Macbeth’te soprano Seda Ortaç, Banquo’da bas Hasan
Berk, Macduff’ta tenor Bülent Bezdüz, Malcolm’da tenor
Erhan Kaya, Dama’da soprano Serin Saybaşılı, Medico’da
bariton Andrei Yevtuşenko, Servo’da bas Kazım Erdem
Özdemir ve Sicario’da bariton Serkan Karagöz sahneyi
paylaştılar. Bu yapım da Mersin DOB tarafından sezon
içinde sahnelenmişti. Mersin Operası’nın sahnesi ile,
Zorlu PSM Center Ana Tiyatro sahneleri hem büyüklük
hem de teknik özellikleri bakımından çok farklı. Sahnedeki
akustik sorunlar nedeniyle solist seslerinin, salondaki bazı
seyircilere ulaşmasında, az da olsa sorunlar yaşandı.
Opera•Bale 10
Recep Ayyılmaz’ın, konunun geçtiği dönemin günümüze
taşımış olduğu rejisi çok güzeldi. Macbeth bir şarkıcı
operasıdır. Çok mükemmel şarkıcılar ister. Tıpkı Norma
gibi, tıpkı Il Trovatore gibi. Eğer şarkıcılar yetersiz olursa
opera asla çekilmez olur. Sanatçılarımızın başarılı bir
performans sergilemeleri sayesinde bu engel de aşılmış
oldu.
Macbeth tragedyası, İtalyan besteci Giuseppe Verdi’nin
müziği ile buluşmuş, Macbeth Operası olarak günümüzün
en tanınan eserleri arasında yerini almıştır. Verdi, kendi
dönemindeki opera sanatına getirdiği armonik yenilikler ve
stil özelliklerini bu operada etkin bir şekilde kullanmıştır.
Mersin DOB’u da bu yapımı nedeniyle kutlamak istiyorum.
FAUST
23 Haziran2017
Opera Festivali’nin son etkinliği ise, Zorlu PSM Ana Tiyatro’da,
İDOB tarafından sahnelenen, Charles Gounod’un ‘Faust’ adlı
operası ile mükemmel bir performansla sona erdi.
Jules Barbier ve Michel Carré’nin librettosu ile Charles
Gounod’un bestelediği ‘Faust’ operasında, Recep
Ayyılmaz’ın rejisi ile, şef Roberto Gianola yönetimindeki
İstanbul Devlet Opera ve Balesi sahne aldı. Sezon içinde
Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nın küçük sahnesinde
defalarca oynanan bu oyun, bu kez AKM’i hatırlatır gibi,
Zorlu PSM Ana Tiyatro’nun büyük ve akustik bakımından
çok da uygun olmayan sahnesinde gerçekleştirildi. Burada,
bir şeyi daha iyi gözlemledik. O da dekor tasarımının
da akustik destekli olması gerçeğini. Sahnedeki dekor
pano, friz ve aksesuarların yerleştirilme pozisyonları
sayesinde, sahne üstündeki sesleri salona yansıtmaları
ile bir ölçüde bu sorun azaltılmış oldu. Çünkü daha önceki
konserlerde, maalesef, kısmen de olsa, akustik sorunlar
yaşanmıştı. Doktor Faust karakterini tenor Hüseyin
Likos’un canlandırdığı gösteride, Méphisthotélès’de bas
Zafer Erdaş, Valantin’de bariton Caner Akgün, Wagner’de
bariton Utku Bayburt, Marguirite’de soprano Ayten Telek,
Siebel’de mezzosoprano Deniz Likos ve Marthe rolünde de
mezzosoprano Neslişah Pekin rol aldı. Seyircinin de çok
büyük ilgi göstererek, salonu doldurduğu temsil çok başarılı
geçti. Solistler, koro, bale ve orkestra, bu kez son derece
güzel bir birliktelikle bu temsili gerçekleştirdiler.
11 Opera•Bale
Şef Roberto Gionola’nın son derece iyi
yönettiği eserde sanatçılar da mükemmel
icralarda bulundular. Kendisini kutlamak
gerekiyor. Dekoratör Efter Tunç’un enfes
dekor tasarımı, Gizem Betil’in harika
kostümleri Yakup Çatrık’ın ışık tasarımı
ile bütünleşince, büyük sahnenin de
verdiği avantajla ortaya güzel bir eser
çıkıverdi. Sanatçılarımızın uzun zamandır
böyle büyük sahneye çıkmamış olmaları,
yeni sanatçıların da ilk kez çıkmalarına
rağmen, yapılan sahne provaları ile bu
sorunlar aşılmış oldu.
Faust, Gounod’un mükemmel bir
operasıdır. Besteci, ana metne sadık
kalmakla birlikte, bazı kısımları
almamıştır. Bu da eserin daha fazla
uzamaması için yerinde bir karardır.
Fransız operalarında alışılagelmiş
bir uygulama da opera içindeki bale
burada da yer alıyor. Beyhan Murphy,
baleyi fazla uzatmamak için son dans
parçasını da çıkarmıştır. Rejiyle benzer
bir uyumlulukla gerçekleştirdiği danslar
da İDOB bale sanatçıları tarafından
yerinde ve güzel bir gösteri ile seyircilerin
beğenisini kazandılar. Bu bale bölümü,
ilk kez 1976-1977 sezonunda, İDOB
tarafından, Şan Sineması sahnesinde
iken, Riccardo Duse’nin koreografisi ile
‘’Walpurgis Gecesi’’ adıyla bale olarak
oynanmıştı. Faust operası ise ilk kez
1975-1976 sezonunda, Feridun Altuna’nın
rejisi ile Maksim sahnesine İstanbul
prömiyeri yapmıştı.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB)
Müdürü ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan,
Festivale gösterilen ilgiden duyduğu
memnuniyeti dile getirerek “ Hem İstanbul
Arkeoloji Müzesi’ndeki ‘Saraydan Kız
Kaçırma’ gösterimleri hem de buradaki
‘Macbeth’ temsili tahminimin üzerinde
ilgi gördü. Festival ‘Faust’ gösterimi ile
sona erdi önümüzdeki aylarda yapılacak
Aspendos Uluslararası Opera ve Bale
Festivali, Uluslararası Bodrum Bale
Festivali ve İzmir Efes Opera ve Bale
Günleri etkinlikleri ile Devlet Opera
ve Balesi sanat faaliyetlerine devam
edecektir.’’
13 Haziran 2017 günü Mozart’ın
Saraydan Kız Kaçırma operası ile
başlayan 8. Uluslararası İstanbul Opera
Festivali böylece başarılı ve görkemli bir
şekilde sona erdi. Festivale sahip çıkan
başta seyirciler olmak üzere, tüm sanatçı
ve teknik ekibi kutlamak gerekiyor.
Opera•Bale 12
8. ULUSLARARASI İSTANBUL OPERA VE BALE FESTİVALİ
8th INTERNATIONAL ISTANBUL OPERA AND BALLET FESTİVAL
3-23 Haziran / June 2017
SARAYDAN KIZ KAÇIRMA (W.A. Mozart)
DIE ENTFUHRUNG AUS DEM SERAIL
13-14-15 Haziran / June 2017
Salı - Çarşamba - Perşembe
Tuesday - Wednesday - Thursday
Reji /Stage Director: Yekta Kara
İstanbul Devlet Opera ve Balesi
İstanbul State Opera and Ballet
Şef / Conductor: Zdravko Lazarov
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Bahçesi
Garden of İstanbul Archaeological Museum
OPERANIN YILDIZLARI
OPERA STARS CONCERT
17 Haziran / June 2017
Cumartesi / Saturday
Mersin Devlet Opera ve Balesi
Mersin State Opera and Ballet
Şef / Conductor: Selman Ada
ZORLU CENTER PSM / ZORLU CENTER PSM
MACBETH / MACBETH (G. Verdi)
20 Haziran/June 2017
Çarşamba/ Wednesday
Reji/ Stage Director: R. Ayyılmaz
Mersin Devlet Opera ve Balesi
Mersin State Opera and Ballet
Şef / Conductor: Nathalie Marin
ZORLU CENTER PSM / ZORLU CENTER PSM
FAUST / FAUST (Ch. Gounod)
23 Haziran / June 2017
Cumartesi /Saturday
Reji / Stage Director: R.Ayyılmaz
İstanbul Devlet Opera ve Balesi
İstanbul State Opera and Ballet
Şef / Conductor: Roberto GIANOLA
ZORLU CENTER PSM / ZORLU CENTER PSM
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü programda
değişiklik yapabilir.
General Directorate of the State Opera and Ballet reserves
the right to make changes in Festival program
İstanbul Operası’nın kuruluşunun 50. yılı için hazırladığı
İSTANBUL OPERASI 50. YIL kitabı DOBGM tarafından
bastırıldı. Bu kitapta, Osmanlı’dan günümüze İstanbul’da opera
etkinliklerine kısa bir bakışla, İstanbul Operası sanatsal ve
yapısal olarak incelenmektedir.
İSMAİL HAKKI AKSU
01.01.1950 yılında Ordu Perşembe’de doğdu. Perşembe’de
başladığı İlköğretimini Eyüp İslambey İlkokulu’nda,
ortaöğretimini Eyüp Lisesi Orta Bölümü, liseyi de Pertevniyal
Lisesi’nde tamamladı.
Kadıköy Süreyya Operası fuaye ve galerilerinde, “DOBGM
Dekor ve Kostüm” ve “DOBGM Afişleri” sergileri hazırlıklarına
katıldı. Ayrıca yine aynı mekânda 2015 yılı ilk yarısında “Türk
Bestecileri” sergisi yaptı. İstanbul Operası’nın kuruluşundan
günümüze, sanatsal etkinliklerini konu yaptığı resimlerle yarı
belgesel olarak hazırladığı Resim Sergisini 26 Aralık 2014
tarihinde İstanbul Teşvikiye’deki Kent Galeri’de sergiledi. Bu
yöndeki çalışmaları devam etmektedir.
İstanbul Devlet Operası’nın kuruluştan bu yana, kaybolmaya yüz
tutmuş tüm belgelerini toparlayıp dev bir arşiv haline getirmiştir.
1975 yılında, İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek
Okulu (bu günkü M.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi) Dekoratif Resim
Bölümünden başarı ile mezun oldu. 1977- 1978 sezonunda
sınavla Dekoratör, Ressam olarak girdiği İstanbul Devlet Opera
ve Balesi’nde, basın-halkla ilişkiler, araştırmacı ve oyun yazarı
olarak çalışmaları oldu.
Ayrıca, İstanbul Şehir Operası’ndan itibaren günümüze sahne
üstü sanatçı temsil resimleri yapmakta ve sergi hazırlamaktadır.
Birçok yerlerde yağlı boya, sulu boya ve fotoğraf sergileri açtı,
yarışmalara katıldı, ödüller aldı. İlk ödülü, öğrenci iken, Türkiye
İş Bankası’nın Ankara’daki Genel Müdürlük binası için yaptığı
vitray çalışmasıdır. Devlet Operası’nda ve birçok özel tiyatrolarda
dekor kostüm çalışmaları yaptı.
Devam eden kitap çalışmaları:
MUTFAKTA OPERA VE BALE adlı bir müzikal oyun.
İstanbul Şehir Operası
İstanbul Atatürk Kültür Merkezi
Taksim Meydanı
Kitapları:
İstanbul Operası 50. Yılı - DOBGM Yayını, 2010
Aydın Gün / Operaya Adanmış Bir Hayat – DOBGM Yayını, 2017
13 Opera•Bale
Uluslararası Sibirya P.I. Slovtsov
Opera Yarışması’nda
SOPRANO
GÖRKEM EZGİ YILDIRIM’IN
BÜYÜK BAŞARISI
Sibirya’da bulunan Krasnoyarsk
Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu’nun
düzenlediği ve Rusya’nın önemli
şan yarışmalarından biri olan IV.
Uluslararası P. I. Slovtsov Opera
Yarışması, Rus opera sanatçısı Piyotr
Ilyiç Slovtsov’a ithafen dört yıldır
düzenleniyor.
Yurtdışı sahnelerinde adlarından başarılarıyla söz ettiren
Devlet Opera ve Balesi genç kuşak solist sanatçılarına her
geçen yıl bir yenisi katılıyor..
Soprano Görkem Ezgi Yıldırım Uluslararası P.I.Slovtsov
Opera Yarışması’nın büyük ödülünü alarak kariyerine bir
başarı daha ekledi.
16-23 Mayıs 2017 tarihleri arasında Krasnoyarsk’da
düzenlenen yarışmada, hem klasik opera repertuvarı
hem de icra edilen eserde yetenek ve becerinin
değerlendirildiği XX. ve XXI. yüzyıl modern bestecilerinin
eserlerinin yaratıcı opera ve rejisör kategorileri yarıştı.
Opera•Bale 14
Türkiye’yi temsilen yarışmaya katılan tek Türk
soprano Görkem Ezgi Yıldırım bu zorlu sınavı
başarıyla geçerek “Grand Prix” büyük ödülüne layık
görüldü.
Ankara Devlet Opera ve Balesi solist sanatçısı
Görkem Ezgi Yıldırım, Büyük Ödül’ün yanı sıra
“Krasnoyarsk İl Valiliği Özel Ödülü” ile “En İyi
Halk Şarkısı Yorumu” ödüllerini de almaya da hak
kazanarak yarışmaya damgasını vurdu.
Ankara’da doğan soprano Görkem Ezgi Yıldırım,
müzik hayatına Ankara Anadolu Güzel Sanatlar
Lisesi müzik bölümünde viyolonsel ve piyano
eğitimi alarak başladı. 2006 yılında Hacettepe
Üniversitesi Devlet Konservatuvarı opera
bölümünden okul birinciliği derecesiyle mezun
oldu. 2006 yılında Profesyonel Ses Derneği'nin
düzenlediği Genç Ses Yarışması’nda birincilik
ödülü aldı.
Mezuniyetini takiben Schauspielhaus Viyana,
Grand Theatre de la ville Luxembourg, Het
Toneelhuis Antwerpen, Belçika ve Nationaltheater
Mannheim, Almanya´da solist olarak rol aldı.
2006-2007 sezonunda Ankara Devlet Opera ve
Balesi’nde çalışmaya başladı. Opernwerkstatt
Project, İsviçre, 15. Uluslararası Aspendos Opera
ve Bale Festivali, D-Marin Turgutreis Uluslararası
Klasik Müzik Festivali´nde solist olarak rol aldı.
İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, Eskişehir
Belediyesi Senfoni Orkestrası, Bursa Bölge Senfoni
Orkestrası, Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası,
Bilkent Senfoni Orkestrası ve Cumhurbaşkanlığı
Senfoni Orkestrası ile konserler verdi
Halen Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde solist
olarak görev yapmaktadır.
Ankara Devlet Opera ve Balesi Tenor Solist
Sanatçılarından Ünüşan Kuloğlu’nun da jüri
heyetinde bulunduğu yarışma jürisinde, efsanevi
mezzo-soprano Fiorenza Cosotto (İtalya), Vittorio
Terranova (İtalya), Anatoliy Gusev (İtalya), Lubov
Kazarnovskaya (Rusya), İrina Doljenko (Rusya),
Neeme Kuningas (Estonya), Larisa Mirzoyeva
(Rusya), Marina Mescherekova (Rusya), Sergey
Usanov (Rusya), Anatoliy Chepurnoy (Rusya)
bulunmaktaydı.
Bu prestijli yarışmanın jüri üyelerinden DOB
solist sanatçısı Tenor Ünüşan Kuluoğlu;
yarışma öncesi ve eleme anlarında, kıyasıya bir
mücadelenin yaşandığını, değerlendirmelerinin
zorlu geçtiğini ama sonuçtan memnun olduğunu,
Türkiye’nin ve Devlet Opera Balesi ‘nin böyle
bir başarıya imza atmasından gurur ve sevinç
duyduğunu açıkladı. 15 Opera•Bale
15. ULUSLARARASI
BODRUM BALE FESTİVALİ
24 Temmuz - 12 Ağustos 2017
tarihleri arasında Devlet Opera ve
Balesi Genel Müdürlüğü tarafından
düzenlenen 15. Uluslararası Bodrum
Bale Festivali, son on dört yılın
en zengin programıyla Bodrum
Kalesi’nin tarihi atmosferinde, Küba,
İspanya, Kazakistan ve Rusya’dan
katılan ünlü dans topluluklarını
ağırlıyor
Opera•Bale 16
Perdelerini hiç kapatmadan her yaz sezonunda ulusal ve
uluslararası pek çok etkinliğe imza atan ve tatil anlayışına
bambaşka bir boyut getiren Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü, ülkemizin önemli turizm merkezlerinde organize
ettiği festivallerle, sanat kalitesi yüksek etkinlikleri pek çok
ülkeden sanatsevere tarihi mekânlarda sunmaktadır.
ZORBA
Bale sanatının uluslararası arenada başarılı temsilcilerini
yakından izlemenin mümkün olduğu festival; 24 Temmuz
2017 Pazartesi akşamı ZORBA balesi ile başlıyor. Ünlü
İtalyan sanatçı Lorca Massine’nin koreografisi ile Türkiye
prömiyeri gerçekleştirilecek olan eseri Ankara Devlet Opera
ve Balesi sahneye taşıyor. 25 Temmuz 2017 Salı akşamı
da sahnede olacak olan Mikis Theodorakis’in muhteşem
müzikleri eşliğindeki ZORBA balesini “iki kültür
arasında bir köprü” olarak tanımlayan Lorca
Massine sahneye koyuyor.
CUBA
VİBRA
28-29 Temmuz 2017 Cuma, Cumartesi Bodrumlu
sanatseverler Küba rüzgârına kapılacak. Ünlü
Kübalı sanatçı ve koreograf Lizt Alfonso
tarafından kurulan LİZT ALFONSO DANS
KÜBA topluluğu, etnikten moderne uzanacak
dans gösterisi ile izleyicilere harika bir gece
yaşatacaklar.
UYUYAN
GÜZEL
1 Ağustos 2017 Salı akşamı seyirciyi büyülü bir
gece bekliyor. İstanbul Devlet Opera ve Balesi
Beyaz Rus balesi UYUYAN GÜZEL’i Piyotr İlyiç
Çaykovski’nin eşsiz müzikleri eşliğinde Marius
Petipa koreografisi ile sahneye taşıyor. Sahneye
uyarlayan Ayşem Sunal Savaşkurt.
GAYA
/ TANGO ATEŞİ
4 Ağustos 2017 Cuma günü ise festivale
Kazakistan’dan katılan ASTANA BALESİ sahne
alıyor. Koreograf Ricardo Amarante’nin “Gaya” ve
“A Fuego Lento” adlı iki eseri ile sahnede olacak
topluluk festival seyircisini muhteşem dans
performansları ile hayran bırakacak.
17 Opera•Bale
AMORE
Festival’in kapanışı Rusya’dan festivale katılan,
SVETLANA ZAKHAROV SOLO DANS PROJESİ adlı
toplulukla gerçekleşiyor. Ünlü Bolşoy Balesi baş
dansçılarından Svetlana Zakharov’un kurduğu ve dans
severlerin yakından tanıdığı ünlü koreograflar Yuri
Possokhov, Patrick de Bana, Marguerite Donlon’un
eserlerini bale ve modern dans formunda sahneleyecek
topluluk üç ayrı eserle sahnede.
BORN
TO DANCE
Festivalin kapanışına 12 Ağustos 2017 Cumartesi
akşamı, Flamenko Ateşi ile ünlü Flamenko topluluğu
LOS VİVANCOS kardeşler damgasını vuruyor.
Patrick de Bana
Marguerite Donlon
Maggie Svetlana
Igor Chapurin
Costume Designer
Opera•Bale 18
15. ULUSLARARASI BODRUM BALE
FESTİVALİ
15th INTERNATIONAL BODRUM BALLET
FESTIVAL
24 Temmuz / July – 12 Ağustos / August 2017
ZORBA / ZORBA THE GREEK
Mikis Theodorakis
24-25 Temmuz / July 2017
Pazartesi, Salı
Monday, Tuesday Ankara Devlet Opera ve Balesi
Ankara State Opera and Ballet
Koreograf / Choreography: Lorca Massine CUBA VİBRA!
LIZT ALFONSO DANS KÜBA
LIZT ALFONSO DANCE CUBA
28-29 Temmuz / July 2017, Cuma, Cumartesi
Friday, Saturday
Koreograf / Choreography: Lizt Alfonso
Diana Fernandez, Yadira Hernandez
UYUYAN GÜZEL
THE SLEEPING BEAUTY
P. I. Çaykovski 01 Ağustos / August 2017, Salı / Tuesday
İstanbul Devlet Opera ve Balesi
İstanbul State Opera and Ballet
Koreograf / Choreography; Marius Petipa
Sahneye Koyan ve Düzenleyen / Staged by:
Ayşem Sunal Savaşkurt
GAYA / TANGO ATEŞİ
GAIA & A FUEGO LENTO
04 Ağustos / August 2017 / Cuma / Friday
ASTANA BALESİ - Kazakistan
ASTANA BALLET- Kazakhstan
Hekel Tavares, Isaac Albeniz, Lalo Schifrin,
Astor Piazzola, Carlos Gardel ve Sayo Kosugi
Koreograf / Choreography: Ricardo Amarante
AMORE
Francesca da Rimini /
The Rain Before It Falls /
Strokes Through the Tail
7 Ağustos / August 2017 / Pazartesi / Monday
SVETLANA ZAKHAROVA SOLO PROJE - Rusya
SVETLANA ZAKHAROVA SOLO PROJECT - Russia
Koreograf / Choreography: Yuri Possokhov,
Patrick de Bana, Marguerite Donlon
BORN TO DANCE
12 Ağustos / August 2017
Cumartesi / Saturday
LOS VIVANCOS - İspanya
LOS VIVANCOS - Spain
Koreografi / Choreography Los Vivancos
Bodrum Kalesi / Bodrum Castle
Bütün Temsiller 21: 45’de başlar. / All performances start at 21:45
Genel Müdürlük gerekli hallerde programda değişiklik yapabilir.
The Directorate General reserves the right to amend the festival
program.
19 Opera•Bale
TÜRK OPERA SANATÇILARI
MAKEDONYA’ DA!
45 yıldır düzenlenen Üsküp
Mayıs Opera Geceleri Festivali’nin
kapanış etkinliğinde sahnelenen,
G. Verdi’nin Aida Operası’nda
yer alan Türk solistler ayakta
alkışlandı.
Temsilde; Deniz Yetim (İstanbul Devlet Opera ve Balesi
Müdürlüğü), Efe Kışlalı (İstanbul Devlet Opera ve Balesi
Müdürlüğü), Ayşe Özkan (İstanbul Devlet Opera ve Balesi
Müdürlüğü), Cengiz Sayın (İzmir Devlet Opera ve Balesi
Müdürlüğü), Tuncay Kurtoğlu (Samsun Devlet Opera ve
Balesi Müdürlüğü) görev yaptılar.
THY Üsküp Müdürlüğü’nün katkılarıyla gerçekleşen
gecede, seyirciler arasında yapılan çekilişte, Üsküpİstanbul-Üsküp uçak bileti hediye edildi.
Festival yetkilileri; seyircilerin büyük beğenisini
toplayan Türk opera sanatçıları hakkında “bu akşam
Üsküp’de sıra dışı bir akşam yaşadık, Türk sanatçılarını
daha sık alkışlamak istiyoruz” ifadelerini kullandılar.
Düzenlenen basın toplantısında konuşan İstanbul
Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Sanat Yönetmeni Suat
Arıkan’da sanatın, toplumları birleştirici-yakınlaştırıcı
etkisini vurgulayarak, Üsküp ve İstanbul Operalarının
işbirliğinin artarak devam edeceğini ve Türk solistlerin
başarılarından duyduğu mutluluğu ifade etti.
Opera•Bale 20
24. ULUSLARARASI
ASPENDOS
OPERA VE BALE
FESTİVALİ
Kültür Bakanlığı Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen Türkiye’nin ilk
ve tek opera ve bale festivali, Aspendos Uluslararası
Opera ve Bale Festivali, 1994 yılından bu yana
Antalya’da bulunan iki bin yıllık Aspendos Antik
Tiyatrosunda düzenlenmektedir.
Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali, başta
Antalya kenti olmak üzere tüm kıyı şeridi boyunca büyük
ilgi görmekte olup, her yıl 80.000 ‘e ulaşan yerli ve yabancı
izleyicisi ile ülkemizin bu alanda ilk ve tek festivalidir.
Festivalimiz; başlangıcından bu yana, ülkemizin
kültür turizmine getirdiği katkılarla da farklı bir boyut
kazanmıştır.
Devlet Opera ve Balesi’nin ürettiği en önemli sanat
etkinliklerinden biri olan Aspendos Opera ve Bale Festivali;
düzenlenişinden beş yıl sonra uluslararası bir kimliğe
kavuşarak, her geçen yıl yükselen sanatsal kalitesi ile
kendini kanıtlayan, dünyanın önemli topluluklarının katılım
için başvurduğu bir festival haline gelmiştir.
Avrupa’nın saygın kuruluşları arasında olan Avrupa
Festivaller Birliği’ne (EFA - European Festivals
Association) kabul edilen Aspendos Uluslararası Opera
ve Bale Festivali, dünyadaki diğer festivaller arasında
saygın yerini almıştır. Festivalimiz, dünyanın ilk ve tek
“Kalite Yönetim Belgesi”ne (TS-EN-ISO 9001: 2000) sahip
festivalidir.
AIDA
Giuseppe Verdi
23 Ağustos / 25 Ağustos, 2017
Festivalde bu yıl Antalya Devlet Opera ve Balesi Giuseppe
Verdi’nin AIDA operası ile iki ayrı temsille - iki ayrı şef
yönetiminde ve ayrı sanatçı kadrosu ile - seyirci önüne
çıkıyor. Daha önceleri de Aspendos’ta defalarca kapalı
gişe olarak sahnelenen bu ünlü eser, Aspendos Festivali
müdavimi olan izleyiciler için bu yıl çok değişik bir
deneyimin kapılarını açmakta. Üst üste iki gece AIDA’yı
iki farklı kast ile antik tiyatronun büyülü atmosferinde
izlemek unutulmayacak bir deneyim olacaktır.
Opera•Bale 22
UYUYAN GÜZEL
P.I. Çaykovski
28 Ağustos 2017
Festivalde yer alacak ikinci eser ise Pyotr İlyiç Çaykovski'nin
UYUYAN GÜZEL Balesi. İlk kez 1890 yılında St. Petersburg’da
sahnelenen UYUYAN GÜZEL balesi estetik ve teknik açıdan
Klâsik Bale repertuvarının en ünlü ve en fazla sahnelenen
eserlerinden biri. Koreograf Victor Marius Alphonse
Petipa'nın tasarladığı bale İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin
bale bölümü sanatçıları tarafından geçtiğimiz sezonda 20
yıl aradan sonra tekrar sahneye taşınmıştı. İstanbul’da eseri
sahneye koyan Başkoreograf Ayşem Sunal Savaşkurt’un Petipa’ya sadık kalarak ve Rudolf Nureyev’den etkilenerek,
gerçekleştirdiği mükemmel koreografisi ile İstanbul
Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenecek olan eser
izleyicilerin zihinlerinde unutulmaz izler bırakacak
ŞEHRAZAT/ CHOPINIANA/
POLOVEÇ DANSLARI
N. Rimsky-Korsakov, F. Chopin
A. Borodin
4 Eylül 2017
Bale sanatının sıklıkla sahnelenen bu üç eseri ile Moskova
Natalia Sats Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu sanatçıları
Aspendos izleyicilerine bale sanatında çığır açmış, Rus
koreograf ve balet Mikhael Fokine’nin (1880-1942) devrim
yaratan koreografisi ile eşsiz bir sunumla harika bir gece
yaşatacaklar. Eserleri sahneye koyan ve düzenleyen Andris
Liepa.
ŞEHRAZAT
Nikolai Rimsky-Korsakov’un aynı isimli senfonik şiirinin
müziğinden Binbir Gece Masalları - Şehrazad balesi, eserin
1910 yılındaki prömiyerinde gerçekleştirilen Mikhael Fokine’in
devrimsel koreografisinin en güzel örneklerindendir.
CHOPINIANA
Frederic Chopin’in müziğinin kullanıldığı “Chopiniana”
ya da daha fazla bilinen adıyla “Les Sylphides”, koreograf
Mikhael Fokine’nin başyapıtlarındandır. Orkestrasyonu
A. Glazunov tarafından yapılan ve prömiyeri 1907 yılında
St.Petersburg’daki Mariinsky Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen
bu şiirsel ve romantik eser, içinde F. Chopin’in piyanosu
eşliğinde kanatlı perilerin dans ettiği şiirsel ve romantik bir
rüyadır. Sade hareketlerle dansçıların izleyiciler için değil
kendileri için dans ettiği bu eser ruh halini yansıtan beyaz bir
baledir.
POLOVEÇ DANSLARI
Alexander Borodin’in “Prens Igor” operasının 1890 yılında
Mariinsky Tiyatrosu’nda prömiyerinden hemen sonra eserin
ikinci perdesinde bulunan bale parçası çok sevilen bir bale
eseri olarak sahnelenmeye başlanmıştır. Koreograf Mikhail
Fokine, Poloveç Dansları’nın koreograflığını, 1909 yılında
Diaghilev’in repertuvarı için yapmıştır.
24. ULUSLARARASI ASPENDOS
OPERA VE BALE FESTİVALİ
24th INTERNATIONAL ASPENDOS
OPERA AND BALLET FESTIVAL
23 Ağustos - 7 Eylül 2017
August 23 - September 7, 2017
AIDA (G. VERDI)
OPERA
23 Ağustos / August 2017
Çarşamba / Wednesday
Reji / Stage Director: Kuzman Popov
Antalya Devlet Opera ve Balesi
Antalya State Opera and Ballet
Şef / Conductor: Borislav Ivanov
Solistler / Soloists:
Kamen Chanev, Dimitrinka Raycheva,
Agunda Kulaeva,, Murat Güney, Engin Suna,
Şafak Güç, M. Burak Pektaş, Arzu Aydoğdumu
AIDA (G. VERDI)
OPERA
25 Ağustos / August 2017
Cuma / Friday
Orkestra Şefi / Conductor: Alexandru Samuil
Solistler / Soloists:M. Koray Damcıoğlu, Feryal
Türkoğlu, Stare Çelebi, Alaattin Atasever,
Şafak Güç, Engin Suna, M. Burak Pektaş,
A. Zişan Damcıoğlu
UYUYAN GÜZEL (P. İ. ÇAYKOVSKİ)
THE SLEEPING BEAUTY (P.I. TCHAIKOVSKY)
BALE / BALLET
28 Ağustos / August 2017
Pazartesi / Monday
İstanbul Devlet Opera ve Balesi
İstanbul State Opera and Ballet
Koreograf / Choreography: Marius Petipa
Sahneye Koyan ve Düzenleyen / Staged by:
Ayşem Sunal Savaşkurt
ŞEHRAZAT/ CHOPINIANA /
POLOVEÇ DANSLARI
SCHEHERAZADE / CHOPINIANA/
POLOVTSIAN DANCES
N.RIMSKY KORSAKOV / F. CHOPIN / A.
BORODIN
Moskova Natalia Sats Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu
Moscow State Opera and Ballet Theatre named after
Natalia Sats
Koreograf / Choreography: Mikhail Fokin
Sahneye Koyan ve Düzenleyen
Director and Stage Arrangement: Andris Liepa
Aspendos Antik Tiyatrosu / Aspendos Antique Theatre
Bütün Temsiller 21: 00’de başlar. / All the performances
start at 21: 00
Genel Müdürlük gerekli hallerde festival programında
değişiklik yapabilir / The management reserves the right
of amending the Festival Programme
23 Opera•Bale
İZMİR EFES OPERA VE
BALE GÜNLERİ
Evrensel kültürün estetikle buluştuğu opera ve bale
sanatları, çağlar boyunca entelektüel kimliğin ifadesinde
belirleyici sanat dallarından olmuştur.
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Opera ve Balesi
Genel Müdürlüğü’nün ana hedefi olan, ülkemizde opera
ve bale sanatlarını tanıtmayı, yaşatmayı ve geliştirmeyi
amaçladığı atılımlarından biri de “İzmir Efes Opera ve Bale
Günleri”dir.
Bu hedef ve amaçla; Devlet Opera ve Balesi
Müdürlüklerinin her yıl kapalı gişe sahnelediği
eserlerinden oluşturulan bir seçkinin, bir turizm beldesi
olan Efes Antik Kenti ören yerinde bir festival havasında
sunulması fikri ile geliştirilen, İzmir Efes Opera ve Bale
Günleri, 16-22 Eylül 2017 tarihleri arasında bir açılış konseri,
bir opera ve bir bale ile sanatseverlerin karşında olacak.
Opera•Bale 24
İZMİR EFES
OPERA VE BALE GÜNLERİ
16--22 Eylül 2017
OPERA YILDIZLARI KONSERİ
16 - 22 Eylül 2017
Orkestra Şefi: Selman Ada Sopranolar: Zerrin Karslı, Deniz Yetim,
Mezzo Soprano: Aylin Ateş, Tenor: Murat Karahan,
Bas: Tuncay Kurtoğlu,
Bariton: Caner Akgün
İzmir Opera Orkestrası
SARAYDAN KIZ KAÇIRMA
19 Eylül 2017 Salı
Müzik: W. A. Mozart
İstanbul Devlet Opera ve Balesi
Sahneye koyan: Yekta Kara
Orkestra Şefi: Zdravko Lazarov
Opera / 2 Perde
İzmir Efes Opera ve Bale Günleri;
İzmir Devlet Operası ve Balesi tarafından 16 Eylül 2017,
Cumartesi günü gerçekleştirilecek OPERA YILDIZLARI
KONSERİ ile açılacak.
Doğumunun 100. Yılı münasebetiyle, Türkiye’de operanın
gelişmesine çok büyük katkıları olan, Ankara ve İstanbul
Operası’nın kurucusu, Devlet Sanatçısı, rejisör, opera
sanatçısı Aydın Gün’ü anmaya devam eden Devlet Opera
ve Balesi’nin 2016-2017 sanat sezonunda başlattığı bir dizi
konser bu kez festival kapsamında Efes’te olacak. Orkestra
Şefi Selman Ada yönetiminde, sopranolar Zerrin Karslı,
Deniz Yetim, mezzo soprano Aylin Ateş, tenor Murat
Karahan, bas Şafak Güç, bariton Caner Akgün, dünya
opera repertuvarının en seçkin eserlerinden bölümlerle
sahnede olacak
ROMEO İLE JÜLYET
22 Eylül 2017 Cuma
P.İ.Çaykovski İzmir Devlet Opera ve Balesi
Koreograf: Volkan Ersoy, Armağan Davran
Orkestra Şefi: Tolga Taviş Bale / 2 perde
Genel Müdürlük gerekli hallerde festival
programında değişiklik yapabilir
İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından 19 Eylül 2017,
Salı günü, 18 yüzyılda Osmanlı kültür ve yaşayışının
etkisiyle Avrupa’da asla unutulmayacak besteciler,
besteler, eserler ortaya çıkaran Turquerie akımının en
güzel örneklerinden biri sahneleniyor. W.A. Mozart’ın ünlü
eseri SARAYDAN KIZ KAÇIRMA operası renkli kostüm
ve muhteşem müziği ile Efes’te. Orkestra şefi Zdravko
Lazarov.
İzmir-Efes Opera ve Bale Günleri’nin kapanışı, İzmir
Devlet Opera ve Balesi tarafından 22 Eylül 2017, Cuma
günü sahnelenecek ROMEO İLE JÜLYET balesi ile olacak.
William Şekspir’in aynı adlı oyunundan Piyotr İlyiç
Çaykovski’nın bestelediği bu ünlü eser Volkan Ersoy ve
Armağan Davran koreografisi ile seyircinin karşısında.
Orkestra Şefi Tolga Taviş.
25 Opera•Bale
Der Evangelimann
Opera•Bale 26
Wilhelm
Kienzl
Türkiye'de Seslendirilen
İlk Alman Operası
Kienzl?
Der Evangelimann?
Eğer Avusturyalı besteci Kienzl’ın adını bundan önce
duymadıysanız ve bestecinin başyapıtı olan operanın
“Der Evangelimann” olduğunu bilmiyorsanız, herhalde
yalnız değilsiniz. Wilhelm Kienzl (Kinzıl okunuyor)
eserleri günümüzde pek seslendirilen bir müzisyen
değil; prömiyeri Berlin’de 1895’te yapılmış olan “Der
Evangelimann” ise Kienzl’ın Wagner etkisi altında
bestelenmiş, ama bugün hemen hemen unutulmuş bir
operası. Bunu da bilmemekte haklısınız.
19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında Kienzl
oldukça ünlü bir müzisyendi. Der Evangelimann da
özellikle Avrupa’da çok popülerdi. Öyle ki, 1908 yılında
basılmış bir müzik ansiklopedisi, o yıl 41 yaşında olan
Kienzl hakkında verdiği bilgide, Der Evangelimann için;
“Bu başarılı opera günümüze kadar 7 dile çevrildi ve
150’den fazla değişik opera salonunda seslendirildi”
diyor. Başka bir kaynağa göre ise, prömiyerini takip eden
ilk 40 yıl içinde Der Evangelimann, 5300’den fazla kez
icra edilmiş. Şöyle bir hesaplarsak; 1895’ten itibaren 40
yıl süreyle ortalama her 2-3 akşamda bir, dünyanın bir
opera salonunda Der Evangelimann seslendiriliyormuş!
Bu büyük bir başarı sayılır.
Avusturyalı besteci Wilhelm Kienzl’ın 1925’te Viyana’da
çekilmiş portresi.
20. yüzyılın başlarında Der Evangelimann’ın
seslendirildiği yerlerden biri de İstanbul. I. Dünya
Savaşı’nın ortasında, 1916 Ocak ayında, İstanbul
Beyoğlu’ndaki “Teutonia” salonunda verilen Türkiye
prömiyerinin bir ilginç yanı daha var. Der Evangelimann,
Türkiye’de seslendirilen ilk Almanca opera oluyor.
27 Opera•Bale
Bu nedenle elinizdeki araştırmanın odaklandığı birkaç
nokta var: Wilhelm Kienzl, Der Evangelimann Operası ve
İstanbul’un tarihi Teutonia Salonu.
Türkiye’de İlk Operalar
Daha XVII. yüzyılda, bir düğün töreni için, Sadrazam
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın Venedik’ten bir opera
topluluğu getirmek için girişimlerde bulunduğu söylenir.
İstanbul’da ilk opera ise 1797 yılında, büyük bir ihtimalle
Fransa Elçiliği aracılığı ile getirilen bir topluluk tarafından,
Topkapı Sarayı bahçesinde sahnelenmiştir.
II. Mahmud’un saltanatı sürecinde İstanbul’da günümüzün
İstiklal Caddesi olan “Grande Rue de Pera”da Fransız,
İtalyan, Tepebaşı Tiyatroları, Naum Tiyatrosu gibi birçok
tiyatro ve konser salonu açıldı. Bu salonlarda konserler,
opera ve operetler seslendirildi.
Ünlü opera bestecisi Gaetano Donizetti’nin 1841’de
İstanbul’da Bosco Tiyatrosu’nda temsil edilen Belisario
operası, şehirde sahnelenen ilk İtalyan operasıdır.
Zamanın Pera sakinlerinin izleme şansına kavuştukları
operalar arasında İtalya ve Fransa’nın romantik opera
bestecilerinin eserlerinin geniş bir yelpazesi bulunabilir:
Donizetti, Bellini, Auber, Meyerbeer, Verdi, Berlioz... Bu
bestecilerin eserleri prömiyerlerinden sonra çok kısa
bir süre içinde İstanbul dinleyicisi ile buluşuyor, XIX.
yüzyılın ikinci yarısında bazı eserler Avrupa’nın kalburüstü
merkezlerinden önce İstanbul’da seslendiriliyordu.
Operanın tarihsel gelişimini yansıtırcasına, İstanbul’da
seslendirilen operalar, önce İtalyan operaları ile başladı,
sonra bunlara Fransız eserleri eklendi.
Alman operalarına gelince; W.A. Mozart’ın Saraydan Kız
Kaçırma, Sihirli Flüt gibi Almanca operaları İstanbul’da ilgi
görmemiş. Ben bunu şaşırtıcı buluyorum. Aynı şekilde, ne
Alman romantik operasının babası sayılan Carl Maria von
Weber’in ünlü operaları Der Freischütz ve Oberon, ne de
Richard Wagner’in devasa eserleri - belki de bunların icra
güçlükleri nedeni ile, Türkiye’de seslendirilmemiş.
İstanbul’da, Wagner’in son operası Parsifal’dan sadece
seçme bölümlerin sahnelendiğini biliyoruz. Gazete
haberlerine göre, 1 Nisan 1905 tarihinde Alman
Büyükelçiliği’nde Parsifal’den, prelüd dahil dört parça
seslendirilmiş. 50 kişilik orkestra ve Alman okulundan
amatör müzisyenlerin oluşturduğu koro ile verilen bu
sunumu yaklaşık 250 kişi izlemiş.
Parsifal’dan İstanbul’da çeşitli yıllarda seslendirilen
parçalar kendi başına bir araştırma olacak nitelikte
detaylı. Bunu başka bir yazıya bırakarak, Kienzl’e, Der
Evangelimann’a ve Teutonia Salonu'na dönelim.
Wilhelm
Kienzl
Kienzl 17 Ocak 1857’de Yukarı Avusturya’da, Linz şehri
(1857-1941)
yakınındaki Waizenkirchen köyünde doğdu. Müzik
Opera•Bale 28
çalışmalarına Graz Konservatuvarı’nda başladı; burada
Ignaz Uhl ile keman ve Johann Buwa ile piyano çalıştı.
Daha sonra yine Graz’da W. A. Remy’den ve W. Mayer’den
kompozisyon öğrendi. 1872’de Chopin’in öğrencisi Mortier
de Fontaine’den piyano dersleri almaya başladı. Bir ara
Weimar’da Franz Liszt ile de çalıştı.
Müziğe olan aşkı onu Prag, Münih, Leipzig, Weimar
ve Viyana’ya götürdü. Viyana Üniversitesi’nden Müzik
Deklamasyonu (Die musikalische Deklamation) başlıklı
tezi ile doktora aldı. 1879’den itibaren opera orkestrası
yönetmeni olarak Amsterdam, Krefeld, Hamburg ve
Münih’te çalıştı, ama bu görevinde her zaman başarılı
değildi; örneğin olumsuz eleştiriler nedeni ile 1891
yılında Hamburg Opera yöneticiliğinden alındı, yerine
Gustav Mahler getirildi. 1880’de Münih’te müzik dersleri
verdi, ardından piyanist olarak iki sene süren bir Avrupa
turnesine çıktı. 1886 yılında Bayreuth Opera sanatçısı Lili
Hoke ile evlendi. İkinci evliliğini ise aynı zamanda son üç
operasının librettisti olan Henny Bauer ile yaptı.
Daha çok opera bestecisi olarak bilinen Kienzl, aynı
zamanda piyanist, orkestra şefi ve müzik eleştirmeniydi.
İki kitabın da yazarıdır. 1879’da kavga edip ayrılana kadar
Richard Wagner’le arkadaştı. Müziksel dilinde Wagner’in
etkisi görülür, zaten kendi sesini bulana kadar Wagner’in
tarzında yazdı.
1893’de Graz’a yerleşti, bestecilik faaliyetlerine ve gazete
yazarlığına 1917’ye kadar burada devam etti. 1917’de
kendisine Graz Üniversitesi'nden şeref doktorluğu ünvanı
verildi. Daha sonra, öldüğü 3 Ekim 1941 tarihine kadar
Viyana’da yaşadı. Viyana’da önceleri bir çok gazetede
müzik eleştirmeni olarak yazılar yazan Kienzl kendisini
burada besteciliğe adadı.
Kienzl, 150’yi aşkın şarkısı ile Alman dilinin önemli
Lieder bestecileri arasında yer alır. Bunlardan
“Deutschösterreich, du herrliches Land" 1920-1929 yılları
arasında Avusturya’nın milli marşı olarak kullanıldı. Ancak
“Milli Marş” deyip geçmeyelim, Avusturya Milli Marşı’nın
başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiş gibi
görünüyor.
Kienzl ve Avusturya Milli
Marşı
Hakkında
Haydn’ın Kaiser Quartet’inden alınmış olan ve
"Kaiserhymne" olarak da bilinen ünlü melodi 1920 yılına
kadar Avusturya Milli Marşı’ydı. Bugün bu melodiyi Alman
Milli Marşı "Deutschland, Deutschland über alles" olarak
biliyoruz.
7 Haziran 1920 tarihli ve Viyana kaynaklı bir New York
Times haberine göre: “Avusturya hükümetinin yeni bir
milli marş seçtiği açıklandı. 1797 yılında Haydn tarafından
bestelenen ünlü melodi kaldırılıyor. Yeni marşın sözlerini
Şansölye Renner kaleme aldı, bestesi ise Kienzl’e ait.”
Bu değişimin nedeni, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki
yıllarda Avusturya ve Almanya arasındaki politik sorunlar.
O zamanki Avusturya Milli Marşı 1922’den itibaren
Almanya tarafından benimsenerek milli marş olarak
kullanılmaya başladı. Bu melodinin ne kadar popüler
olduğu ortada.
1920-1929 yılları arasında gayrı resmi de olsa Avusturya
Milli Marşı olarak Kienzl’ın bestesi "Deutschösterreich, du
herrliches Land" kullanıldı. 1930 ve 1946 yıllarında ülkenin
marşı tekrar değişti. Bir ara Haydn’ın melodisi değişik
sözlerle geri geldi ama bu pek uzun sürmedi. Sonunda
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kabul edilen şekliyle
1946’dan bu yana günümüzün Avusturya Milli Marşı “Land
der Berge, Land am Strome” oldu.
nazım türünde işledi. Yani eserde hem müzik hem de
libretto Wilhelm Kienzl’a ait.
Besteci, Wagner’in tekniğini, tanrılar ve yarı tanrılar değil
de normal ve basit insanlar için kullandı. Böylece, folk
müziğine yakın popüler dans ve şarkıları anımsatan,
duygusallığı yüksek bir müziği, aşırı melodramatik ve
romantik bir libretto ile bir araya getirmiş oldu.
Der Evangelimann, halktan gelen, halka dönük ve etnik
geleneklerle beslenmiş bir eser olması nedeniyle uzun
seneler, özellikle bu kültüre sahip toplumlarda, başarılı
kalabilmiştir.
Avusturya’nın millli marş macerası henüz bitmiş değil.
2012’de Yeşiller Partisi’nin verdiği bir kanun teklifi ile
yeni marşın sözlerinde yer alan “Avusturya’nın oğulları”
ve “(erkek) kardeşler korosu” gibi cinsiyet ayırımı yapan
ifadeler değiştirildi. Marşın bestesi aynı kalıyor ama bu
sözcükler artık nötral hale getirilecek. Belki de bu marşın
son kez değiştirilmesi oluyor.
Kienzl’in
Eserleri
Wilhelm Kienzl, İtalya dışında “verismo” adı verilen türde,
gerçekçi ve halk geleneklerinden esinlenen öğeler kullanıp
bunları başarı ile uygulayan ilk bestecilerdendir. Kienzl’ın
en iyi bilinen eserleri Der Kuhreigen ve başyapıtı Der
Evangelimann operalarıdır.
Yapıtları arasında, Senfonik Çeşitlemeler, üç yaylı çalgılar
dörtlüsü, bir piyano üçlüsü ve koro için çeşitli eserler
vardır. Düşüncelerinin I. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya
çıkan yeni müzik anlayışı ile bağdaşmaması nedeniyle
Kienzl’ın bestecilik çalışmaları yavaşladı ve kendi
kabuğuna çekildi. Varisleri olmadığı için ölümünde eserleri
Avusturya Milli Kütüphanesi’ne kaldı.
Kienzl’ın bestelediği dokuz opera ve bu operaların ilk
seslendiriliş tarihleri şöyledir: Urvasi, 1886; Heilmar der
Narr (Deli Heilmar), 1892; Der Evangelimann, 1895; Don
Quichote, 1898; In Knecht Rupprechts Werkstatt (Köle
Ruprecht’in Atölyesinde), 1906; Der Kuhreigen, 1911;
Das Testament (Vasiyet), 1916; Hassan der Schwärmer
(Coşkun Hasan), 1925; Sanctissimum (Kutsanmış), 1925.
Der
Evangelimann Operası
Kienzl, Der Evangelimann’ı 1894’te, yaz tatillerini geçirdiği
Bad Ausse’de besteledi. Eserin dünya prömiyeri Berlin’de,
4 Mayıs 1895’te verildi. Der Evangelimann, prömiyerin
orkestra şefliğini yapan Dr. Karl Muck’a ithaf edilmiştir.
Kienzl libretto konusunu, Leopold Florian Meissner
adlı Viyanalı bir avukatın başından geçen gerçek
olayları kaynak olarak kullanarak kaleme aldığı, “Bir
Polis Komiserinin Notları” (Aus den Papieren eines
Polizeikommissärs) adlı polisiye hikâyelerden alarak
Wilhelm Kienzl’ın 1894 yılında
bestelediği ve en ünlü operası
olan Der Evangelimann’ın
librettosunun kapağı. Operanın
librettosunu da Kienzl kaleme
almıştı.
29 Opera•Bale
Der
Evangelimann’ın Özeti
Öykü oldukça basit ve aşırı duygusaldır. Olay küçük bir
Avusturya köyünde geçer. Mathias ve Johannes adlı iki
kardeş, Martha’ya delicesine aşıktırlar. Martha’nın gözü
ise Mathias’tadır. Johannnes’in aşkını alay edercesine red
etmesi iki kardeşi birbirlerine gizlice düşman eder. Bunun
üzerine, Johannes kıskançlıktan iki aşığın buluştukları
yeri ateşe verir ve Mathias’ı bu yangının kundakçısı gibi
gösterir.
olarak halka mal edilişidir. Dinsel bir “kıssadan hisse”
gibi, kardeşin kardeşi affetmesiyle biter. 19. yüzyılın
başlarına kadar Avusturya’da hemen her yerde bulunabilen
Evangelimann’lar, bu hikâyede alışılagelen bir folk
karakteri olarak, o zamanın Almanca konuşan orta
Avrupalı dinleyicisinin aşina olduğu bir kavramdı.
Eleştiriler
Der Evangelimann’ın Almanya ve Avusturya dışında nasıl
karşılandığını görmek için birkaç prömiyer eleştirisine
bakalım.
Der Evangeliman’ın Londra prömiyeri, 2 Temmuz 1897
tarihinde Covent Garden’da gerçekleşti. The Musical
Times’ın müzik eleştirmeni şöyle yazıyor:
Viyana Hofoper’de, Der Evangelimann’ın ikinci
bölümünden bir sahne (1898). Johannes’i bariton
Leopold Demuth, Mathias’ı Danimarkalı tenor Erik
Schmedes, Magdalena’yı ise Amerikalı mezzo
soprano Edyth Walker’ın seslendirdiği bu sunumda,
sanatçılar sahnede zamanın küçük bir burjuva
evinin boğucu atmosferli salonunda yer alıyorlar.
Erik Schmedes operanın İstanbul prömiyerinde de
Mathias olarak başrolde oynamıştı.
Martha, Mathias’ı aklamaya çalışırsa da beceremez;
Mathias 30 yıl hapse mahkûm olur, Martha ise kendini
Tuna nehrine atıp intihar eder. Bu arada Johannes zengin
ve saygın bir vatandaş olarak yaşar ama için için büyük
pişmanlık duymaktadır.
Mathias 30 sene sonra hapisten çıkıp Martha’nın
intihar ettiğini öğrenince kendisini dine adayarak
avunmaya çalışır. Dağı taşı dolaşıp halka dini öğütler
verir, kutsal kitaplardan öyküler aktarır. Mathias bu
şekilde Evangelimann (Evanjelist, yani İsa’nın öğretisinin
müjdecisi) olur; artık boğaz tokluğuna İsa peygamberin
öykülerini anlatıp yorumlayan ve dini şarkılar okuyan bir
cins aşıktır.
Günün birinde Mathias, pişmanlıkla kıvranan ağabeyi
Johannes’i ölüm döşeğinde ziyaret eder. Ona huzur
sağlamaya çalışırken iki kardeş birbirini ansızın tanır.
Johannes kardeşine asıl suçlunun kendisi olduğunu itiraf
eder. Mathias da içindeki intikam ateşini söndürmeyi
başarır ve ölmekte olan kardeşini affeder.
Bu opera, kutsal kitaplardan alınan bir öykünün (Yusuf
peygamberin acıklı serüveni gibi) bir dünya olayına
çevrilip, etten kemikten insanların yaşadığı bir olay
Opera•Bale 30
“Bay Kienzl burada hiç bilinmiyor, hatta bu Opus 45.
operasına kadar Avrupa’da da pek bilinmiyordu. Ama
3 sene önce Berlin’deki prömiyerinden sonra Almanya
ve Avusturya’daki her opera salonunda oynandı.
Kienzl mütevazi bir şekilde bu eserine “Musicalisches
Schauspiel” (müzikli oyun) diyor, “opera” veya “müzikli
dram” değil… Bazı başka bestecilerin müziğini
anımsatmasına rağmen, bu basit oyun ve ona eşlik
eden uygun ve genellikle etkileyici müzik, bizi de oldukça
etkiledi… Belki çok orijinal değil ama çok iyi işlenmiş ve
zarif olma gibi bir avantajı var… Kendisinde Wagner’in
orijinalitesi yok ama yine de etkili olabiliyor; bize
kulaklarımızı okşayan tatlı bir müzik vermeyi başardı. Bu
sezondan sonra tekrar edileceğini sanmam, çünkü konusu
çok acıklı ve müziği Covent Garden dinleyicisi için biraz
sönük.”
Burada geçen “müzikli dram” ifadesi, Floransa’da 17.
yüzyılın başında ortaya çıkıp gelişen opera sanatının
orijinal tanımı olarak kullanılıyordu (dramma per musica).
19. yüzyılda ise Wagner bu terimi çok yönlü temsillerinin
dramatik yönünü vurgulamak için kullandı.
Atlantik’in öbür tarafında, Der Evangelimann’ın New
York prömiyeri, Wagnerian Opera Company tarafından
Avrupa’nın belli başlı şehirlerine nazaran oldukça geç
olarak, 1924 yılının 1 Ocak günü yapıldı. Eleştirmenlerin
operayı değerlendirmesi ise hiç olumlu değil:
“Wagnerian Opera Company’nin bu operayı sahneye
koyarak Amerika’yı değerli bir eserle tanıştırdığını
söylemek isterdim, ama bu ne yazık ki doğru olmazdı.
Der Evangelimann, olsa olsa içinde doğduğu toplumun
takdir edebileceği, burjuva ve mahalli karakterli bir şey.
Burada söylemek gerekiyor ki, içinde bulunduğumuz 1924
yılında bu eserin nasıl olup da herhangi bir yerde popüler
olmuş olabileceğini anlamak zor. ‘Neden’ diye soracak
olursanız; operada orijinal hiç bir şey yok. Schumann’ın
çok kuvvetli etkisi olduğu görülüyor ve Lortzing, Nessing
ve buna benzer bazı bestecileri de duymak mümkün. Ama
en bariz olanı herhalde Wagner’ın etkisi. Üstadın formülleri
açık açık kullanılmıyor, ama Wagner’in fikirleri bestecinin
bilinçaltına tamamen yer etmiş… Operanın “Tristan ve
Isolde” ile “Die Meistersinger”e benzeyen yerleri var ama
Kienzl’ın orkestrasyonu, melodileri, ritimlerinin tekdüzeliği,
müziği çok sıradan ve banal yapıyor… Dün akşamki temsil,
bu opera topluluğunun daha önce vermiş olduğu düzgün
ve hoş icralarına kıyasla pek kötüydü. Ama izlediğimiz
operanın hak ettiği de buydu zaten…”
İstanbul’da İlk Almanca
Opera
Der Evangelimann’ın Türkiye’de seslendirilmiş olan ilk
Almanca opera olduğu hakkındaki bilgiyi birçok kaynakta
bulmak mümkün:
Hans-Joachim Bauer, Wilhelm Kienzl üzerine yazdığı
ansiklopedik makalede Der Evangelimann’ın İstanbul’da
1916 yılı başındaki seslendirilişini, “Türkiye’de sahneye
konulan ilk Almanca opera” olarak niteliyor. Bu haber,
Allgemeine Rundschau’nun 1916 yılı kültür faaliyetleri
arasında “İstanbul’da bir ilk” şeklinde veriliyor.
Philadelphia şehrinde basılan The Advocate adlı gazetenin
1916’da verdiği habere göre:
“İstanbul’un tarihinde ilk kez bir Almanca opera
seslendirildi. Bu şerefe, Alman lirik sahnesinde halâ
yerini koruyan Kienzl’ın “Der Evangelimann” operası layık
görüldü. 40 kişilik bir orkestra ve amatörlerden oluşan
bir koro ile bu temsil, Ernst von Elberfeld adlı bir eski
opera sanatçısı tarafından yönetildi. Türk dinleyicisinin bu
operadan nasıl etkilendiği raporda yer almıyor.”
İşin ilginç tarafı, ABD’de New York şehrinde bile bu opera
ancak İstanbul’dan 8 yıl sonra dinlenebilecekti!
ABD’nin Philadelphia şehrinde çıkan “The Advocate” adlı
gazetede Der Evangelimann’ın 1916 İstanbul prömiyeri
üzerine çıkan haber.
6 Şubat 1916 tarihli Neues Wiener Journal’da, Kienzl’ın
Der Evangelimann operasının İstanbul prömiyerinin
yapıldığı haberi yer alıyor. Neue Zeitschrift’in 17 Şubat
1916 tarihli sayısında da Evangelimann’ın İstanbul
prömiyerinin haberi verilirken, 40 kişilik orkestranın ve
amatör koronun eski opera sanatçısı Alman Ernest von
Elberfeld tarafından yönetildiği ve rejinin de tiyatro uzmanı
Rosemann tarafından yapıldığı bildiriliyor. Bahsi geçen bu
sanatçılar hakkında ekstra bilgi bulmam mümkün olmadı.
Üstad Cevad Memduh Altar, Opera Tarihi üzerine yazdığı
eserde Kienzl’e ve Der Evangelimann’a oldukça uzun yer
vermesine rağmen, bunun Türkiye’de sahneye konulan ilk
Almanca opera olduğundan bahsetmiyor.
Evangelimann’ın İstanbul dışında diğer belli başlı
şehirlerde ilk seslendiriliş tarihleri ise şöyle: Budapeşte
(Macarca) ve Amsterdam (1896), Londra (1897),
Stockholm (1905), Lyon (Fransızca) (1908), Kopenhag
(Danca) (1911), New York (1924).
Der Evangelimann’ın
İstanbul
Prömiyeri
84 yaşında ölen Kienzl, 69 yaşındayken yazdığı
biyografisinde, Der Evangelimann’ın 1916 İstanbul temsili
üzerine de bilgi veriyor. Bundan önce bahsettiği ilginç bir
detay da şöyle: Opera Rusya’da temsil edildiği zaman,
Evangelimann ismi bu ülkede yasak olduğu için, eser baş
kahraman “Mathias Freudhofer” adı altında sahnelenmiş.
İstanbul icrası için böyle bir problem olmadığı anlaşılıyor.
Kienzl, operasının Türkiye’de icra edilen ilk Alman operası
olduğunu vurguladıktan sonra, Viyana Operası'nın
sanatçısı Erik Schmedes’in İstanbul’da başrolde
oynadığını söylüyor. Kienzl’ın opera hakkında naklettiği
bilgiler Schmedes’in anılarına dayanıyor. Kienzl yarı şaka,
kendisi bu prömiyere davet edilmediği için, bilgisinin
“ikinci elden” olduğunu belirtiyor.
İstanbul’da kadınlar operanın açılışına katılamadıkları
için, prömiyeri takiben onlar için Teutonia’da özel bir
temsil verilmiş. Bu ikinci icrasında salonda beş yüze
yakın bayanın toplanmış olduğunu öğreniyoruz (başka
bir kaynak ise bu sayıyı ‘yüzden fazla’ olarak veriyor. Beş
yüz abartma olabilir). Çarşaflardan, ipekli elbiselerden
geçilmiyormuş. Ama Evangelimann’ın konusu bu bayan
topluluğuna çok yabancı ve şaşırtıcı gelmiş. Oyunun trajik
olduğu yerlerde, örneğin, Johannes’in ölüm sahnesini pek
komik bulup gülmüşler.
6 Şubat 1916 tarihli Neues
Wiener Journal’da çıkan Der
Evangelimann’ın İstanbul prömiyeri
haberi.
31 Opera•Bale
idaresinden yüksek seviyedeki bürokratlar ve diğer Avrupa
misyonlarından görevlilerin de yer aldığı dinleyici topluluğu
çok renkliydi. Koro, şehirdeki Alman öğretmenlerden
oluşuyordu. İstanbul Alman Okulu’nun en güzel kızları da
sahnede yer aldılar. İzleyiciler sunumdan o kadar hoşnut
kaldılar ki, operanın bitmesini sanki hiç istemediler.
Kadınlar için ikinci bir temsilin verilmesi kararı ve Pera’da
yeni bir Alman sahnesi kurma fikrinin ortaya çıkması, bu
icranın ne kadar beğenildiğini gösteriyor.
Bayanlar için yapılan özel temsil sabahleyin oldu. Şık
giyimli dinleyicilerin oldukça konuşkan olduğu dikkati
çekiyordu. Aralarında prenseslerin de yer aldığı bu
bayan dinleyici topluluğunun operayı izlerken küçük Türk
sigaraları içtikleri de gözden kaçmadı. Bu sigaraların
dünyanın en iyi sigaraları olduğunu biliyoruz. Operanın aşk
sahneleri bayanlara pek gülünç geldi.
Türk kadınlarının bakış açısından Evangelimann’ın nasıl
göründüğü, ilginç bir araştırma konusu olacak nitelikte.
Bu opera Türk bayanlar için, kendi gelenekleri dışında
varolan bambaşka, değişik bir Avrupa dünyasına açılan bir
pencere gibiydi.
Der Evangelimann’ın sahneye konduğu ve 20. yüzyılın
başında çok sayıda kültürel etkinliğe ev sahipliği yapmış
olan Beyoğlu’ndaki Teutonia Salonu'nun renkli tarihçesine
de bir göz atalım.
Teutonia’nın
Kısa Tarihi
Otuz yılı aşkın bir süredir Yüksekkaldırım’da Teutonia’nın
Wagner rolleri ile ün yapan Danimarka doğumlu bariton/tenor
Erik Schmedes (1868-1931). Schmedes, Der Evangelimann’ın
1916 yılında İstanbul’da Teutonia salonundaki temsilinde baş
rolde Mathias’ı seslendirmişti.
Bu konuda bilgi veren bir kaynak daha var; Almanlar’ın
I. Dünya Savaşı’nda İstanbul’daki karargâhından savaş
izlenimlerinin yer aldığı 1916 tarihli “Im Türkischen
Hauptquartier” adlı kitapta, askeri hayata ek olarak
İstanbul’daki kültürel yaşamdan da bahsediliyor. Burada
da Der Evangeliman’ın İstanbul prömiyeri ile ilgili
ilginç detaylar buluyoruz. Öğrendiğimize göre savaş
devam ettiği için, 1916 yılı Alman sahne geleneğinin
İstanbul’da gösterilmesi için uygun bir zaman değildi.
Der Evangelimann’ın şehirdeki temsili bu nedenle büyük
risk taşıyordu. Operanın prömiyeri hayır kurumlarına,
özellikle harp malüllerine yardım için yapılmıştı. Bu şekilde
bir sanat etkinliği ile toplumsal sorumluluk bir araya
getiriliyordu.
Prömiyer akşamı Teutonia Salonu'nun locasında,
İstanbul’daki Alman Büyükelçisi Paul Graf Wolff
Metternich ve daha sonra Hitler’in Dışişleri Bakanı olacak
olan diplomat Freiherr von Neurath vardı. İçinde Alman
ordusundan ve donanmasından komutanlar, Osmanlı
Opera•Bale 32
yanındaki İstanbul Alman Konsolosluğu okulunda müzik
öğretmenliği yapmış olan Teutonia Yönetim Kurulu Üyesi
Beate Kretzschmann, beni Teutonia’nın tarihi hakkında
bilgilendirdi. Teutonia’nın 150 yıllık öyküsü kısaca şöyle:
Otuz yılı aşkın bir süredir İstanbul Alman Konsolosluğu
okulunda öğretmenlik yapmış olan Teutonia Yönetim
Kurulu Üyesi Beate Kretzschmann, büyük hizmetler verdiği
tarihi Teutonia’nın Beyoğlu, Galip Dede Caddesi No. 65
adresindeki binasının girişinde
(Ağustos’ 2014).
Teutonia Derneği, 1847’de Almanya, Avusturya ve
İsviçre’den gelen işçiler tarafından bir Alman Kulübü
olarak kuruldu. Geleneksel şarkılar, piyesler için, yani
Alman kültürünü İstanbul’da yaşatmak için düşünülmüştü.
Kuruluşunda etkin olan tüccarlar ve Almanca konuşan
iş adamları da bulunmaktaydı. 1848’de Asmalımescit’te,
eczacı Ottoni’ye ait, College Filippo ya da Ottoni-Haus
adıyla bilinen bir evi kiralıyarak, burada üyelerin buluşup
beraber vakit geçirebilecekleri, bilardo masaları ve küçük
bir sahnesi olan derneği başlattılar. Teutonia’nın başladığı
yer olan bu ev sonradan yangına kurban gitti ve 1863’te
başka bir yere taşınıldı. Daha sonra, 1872’de Teutonia’nın
bugünkü adresi olan Galip Dede Sokağı’nda alınan arsaya
yeni bir külüp binası yapıldı. Ama ne yazık ki 1895’te bu
bina da yandı. Ardından 1897’de buraya yeni bir bina
yapıldı. Restoran, kütüphane ve tiyatro salonu olan bu
bina günümüze kadar gelmiş olan Teutonia binası oluyor.
Özellikle Teutonia’nın tiyatro salonunun yapıldığı tarih de
1897. Bundan sonra kültür falliyetlerinin en yoğun olduğu
bir dönem başlıyor, taa ki I. Dünya Savaşı bu etkinlikleri
yavaşlatana kadar.
Teutonia’da yemek salonunun 20. yüzyıl başında görünüşü
I. Dünya Savaşı’nın sonunda, 1918’de Almanlar
İstanbul’dan yurt dışına yollanınca, Teutonia kapandı.
İngilizler bu binayı almak istedilerse de yakındaki
İsveç Sefareti personeli binaya göz kulak olarak elden
çıkmamasını sağladı ve İngilizlerin eline geçmesini önledi.
Yani Teutonia Kulübü İsveç’e bu açıdan çok şey borçlu.
1918’den 1924’e kadar kapalı kalan Teutonia,
Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra, 1924’te yeniden
açıldı. Derneğin ismi “Alemania” olarak değiştirilmişti.
Sadece Teutonia değil, Almanya dışındaki tüm Alman
dernekleri Nasyonal Sosyalistler tarafından bu ad altında
toplanmıştı. Ancak bu süre içinde dernek “Alemania”
olarak bilinirken, binanın ismi Teutonia olarak kaldı.
1944’den sonra , II. Dünya Savaşı sonrası Teutonia
yine kapandı. 1954’e kadar, on sene süresince, binaya
bu kez İsviçre göz kulak oldu. 1954’te bina Almanya
Konsolosluğu’na geri verildi ve Teutonia’nın aktiviteleri
yeniden başladı. 1960’larda yapılan renovasyondan
sonra, binada Goethe Enstitüsü’nün kütüphanesi ve bir de
anaokulu açıldı.
Buradaki kültürel faaliyetlerin sonu ise 1960’larda
geldi. Bunun nedenlerinden biri, artık şehirde Almanca
Teutonia Salonu İstanbul’daki çok sayıda müzik
etkinliğine ev sahipliği yaptı.
Yukarıdaki gazete ilanında, İstanbullu ünlü çellist
Diran Alexenian’ın (1881-1954) piyanist Henri
Furlani eşliğinde 1905 yılının Aralık ayında Teutonia
Salonu'nda verdiği bir konserin duyurusunu
görüyoruz.
İstanbul’da Almanca konuşanların toplandığı yer Teutonia
Derneği idi. Tiyatrolar, konserler, konuşmalar, balolar
burada verilir, düğünler burada yapılırdı. Yurt dışından
gelen çok sayıda sanatçı Teutonia’nın salonunda
İstanbullu sanatseverlerin karşısına çıktılar. Bu, savaşın
sonuna kadar sürdü. Teutonia lüks bir yer sayılırdı.
Bayanlar en iyi kıyafetleri ile gelir, sadece Almanca
konuşanlar değil, İstanbul’un kalburüstü tabakası da
burada vakit geçirirdi. Teutonia’yı ziyaret eden Osmanlı
sultanları bile olmuştu.
İstanbul’un kültür tarihinde büyük yeri olan ve
kuruluşundan bu yana sayısız Almanca eserin
seslendirildiği Teutonia Derneği’nin salonu
(Ağustos 2013)
33 Opera•Bale
konuşanların dağılmış olması ve derneğin sosyal işlevini
yitirmiş olmasıydı. Aynı zamanda şehirdeki kültürel
etkinlikler de artık uluslararası nitelikteydi. Teutonia
dernek olarak yaşamına devam etti, fakat azalan üyeler
ve ilgisizlik yüzünden dernekler kanununa uymakta zorluk
çektiler. Dernek iki kez binayı kaybetme tehlikesiyle
karşı karşıya kaldı. Bu dönemde zar zor hayatta kalan
Teutonia, şehirdeki Alman Lisesi tarafından da kullanıldı;
hem lisenin tamiratı sırasında geçici okul olarak, hem de
konser, tiyatro gibi etkinlikler için. Bina bir ara kiraya da
verildi.
2013’te derneğin imzaladığı bir kontratla, Beyrut’tan
İstanbul’a taşınan Orient - Institut (Deutsche
Morgenländische Gesellschaft) Teutonia binasını 49
sene için bir araştırma merkezi kurmak üzere kiralamış
bulunuyor. Bu, binanın geleceği ve Teutonia arşivlerinin
muhafazası için çok olumlu bir gelişme.
Besteci Wilhelm Kienzl’ın anısına tedavüle çıkarılmış olan iki
Avusturya pulu. Soldaki 1951 tarihli, diğeri ise bestecinin 150.
doğum yıldönümü münasebetiyle 2007 yılında basılmış.
Kienzl’ın müziğinin nasıl birşey olduğunu merak
ediyorsanız, tamamen subjektif olarak tavsiye
edeceğim üç kayıt bulunuyor:
Der Evangelimann,
S. Jerusalem, H. Donath, R. Hermann, K. Moll;
RO München/Lothar Zagrosek, EMI Classics, 1981.
String Quartets 1-3,
Thomas Christian Ensemble,
CPO Records, 2003.
Don Quixote,
T. Mohr, M. Breedt, J. Wagner, M. Hennenberg;
Berlin RSO/Gustav Kuhn, CPO Records, 1998.
İstanbul Teutonia’nın arşivlerinde bulunan Der
Evangelimann notalarının kapağı.
Ben Teutonia’nın arşivlerinde Beate Kretzschmann’ın
yardımıyla Der Evangelimann ile ilgili belgeler ararken,
çok sayıda ilginç döküman gördüm: Mektuplar, faturalar,
bildiriler, anlaşmalar, ziyaretçi sanatçıların programları…
Burada müzikle ilgili, araştırmaya değer çok malzeme
bulunuyor.
Günümüzde
Kienzl
Kienzl’ın doğduğu köy olan Waizenkirchen’de anısına “Dr.
Wilhelm Kienzl” adı verilen bir cadde bulunuyor. Wilhelm
Kienzl Müzesi ise Viyana’nın batısındaki Paudorf köyünde
yer alıyor. Bunun nedeni, Der Evangelimann’ın konusunun
geçtiği yerin Paudorf civarında olması. Operada bahsi
geçen kundaklama olayı ise, köyün yakınındaki Hellerhof
Benediktin manastırında 19. yüzyılın ilk yarısında çıkan
tarihi yangın.
Avusturya, milli marşını besteleyen, Der Evangelimann’la
meşhur olan Kienzl’ı unutmamış. Bestecinin anısına
çıkarılmış olan pullar mevcut. Bunların biri 1951
tarihli, diğeri ise bestecinin 150. doğum yıldönümü
münasebetiyle 2007 yılında basılmış.
Opera•Bale 34
* AKOB-Akdeniz Opera ve Bale Kulübü Kültür ve Sanat Dergisi’nde
(Sayı 27 /2014, s. 8-15) yayınlanan bu yazı yazarın izni ile dergimizde
yayınlanmıştır.
Kaynakça
Allgemeine Rundschau, 1916, No.13, s.137.
Cevad Memduh Altar, Opera Tarihi, II. Cilt, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1975, s.104-108.
Donald Jay Grout & Hermine Weigel Williams, A Short History of
Opera, 4. basım, Columbia Universy Press, 2003, s.499.
Hans-Joachim Bauer, “Wilhelm Kienzl”, Pipers Enzyklopädie des
Musiktheaters makalesi, Piper, Münih/ Zürih, III. Cilt, 1989, s.291.
Harry Griswold Dwight, “Constantinople Old and New,” Longmans,
Green & Co., Londra 1915, s.177.
Julie Anne Sadie & Stanley Sadie, "Calling on the Composer:
A Guide to European Composer Houses and Museums," Yale
University Press, 2005, s.218-220.
Neues Wiener Journal, 6 Şubat 1916.
Neue Zeitschrift , 17 Şubat 1916.
New York Times, “New Austrian Anthem to Displace Haydn’s
Hymn”, 7 Haziran 1920.
Olin Downes, “Opera” New York Times, 2 Ocak 1924.
Paul Scheweder, Im Türkischen Hauptquartier, Hesse & Becker
Varlag, Leipzig, 1916, s. 46-47.
The Advocate: America's Jewish Journal, 1916, Sayı 51, s. 246.
The Musical Times and Singing Class Circular, Londra, Cilt 38, Sayı
654, 1 Ağustos 1897, s. 532-533.
Wilhelm Kienzl, Meine Lebenswanderung, Erlebtes und Erschautes,
J. Engelhorns Nachf, Stuttgart, 1926, s. 299-300.
William Lines Hubbard (Ed.), “The American History and
Encyclopedia of Music, Musical Biographies”. 1908, Londra, s. 429.
www.akob.org
Download