İlk Türk Devletleri 3. ÜNİTE: İLK TÜRK DEVLETLERİ KONULAR A. TÜRK ADININ ANLAMI VE KÖKENİ B. ORTA ASYA’NIN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ VE TÜRK GÖÇLERİ C. İLK TÜRK DEVLETLERİ Ç. KAVİMLER GÖÇÜ D. AVRUPA HUN DEVLETİ E. KÖK TÜRKLER (I VE II. KÖK TÜRK DEVLETİ) F. UYGUR DEVLETİ G. ORTA ASYA VE AVRUPA’DA KURULAN DİĞER TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI 82 3. Ünite Temel Kavramlar A. TÜRK ADININ ANLAMI VE KÖKENİ l Anav l Türk l Türkhia l Türkistan Hazırlık Çalışmaları 1. İnsanın mensubu olduğu kültürü yaşatması önemli midir? Neden? 2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? Aşağıdaki sözü okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız. “Büyük devletler kuran ecdadımız, büyük ve şumüllü medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”(1) Atatürk bu sözleriyle bize neler anlatmak istemiştir? Açıklayınız. Yandaki resimlerde gösterilen çizimler MÖ V-IV. yüzyılda Altay ve Tanrı Dağlarında yaşamış olan Türklere ait kalıntıların çizimleridir. Yapılan arkeolojik kazılar sonunda ortaya çıkartılan bu buluntulara ait çizimlerden anlaşılıyor ki Türkler 6500 yıl öncesinde gelişmiş bir medeniyet kurmuşlardır. Çok uzun bir tarihî geçmişe sahip olan “Türk” adının anlamı konusunda tarihçilerin farklı yorumlar getirdikleri görülmektedir. Bu yorumlar içinde en çok kabul edilen, tarihçi Wambery (Vamberi)’ye ve Uygur kaynaklarına ait olanlardır. Wambery’ye göre Türk adı “törümek” (türemek) fiilinden çıkmıştır. Anlamı; yaratılmak, dünyaya gelmek, çoğalmak demektir. Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lugati’t Türk adlı eserinde Türk adının “olgunluk çağı”, G. Doerfer (Dorfer) ise “devlete bağlı halk” anlamında olduğunu söylemiştir. Ziya Gökalp, Türk adını “türkeli (töreli); kanun, nizam sahibi” anlamında kullanmıştır. Türk edebiyatının ilk yazılı eseri olan Orhun Anıtlarında, Türk adı Türük şeklinde geçmektedir. Sözcük, zamanla değişikliğe uğrayarak Türk adını 3.1. Resim: Büyük Hun Devleti’nden önce Altay ve Tanrı Dağlarında yaşayan Türklere ait eşyaların çizimleri (2) almıştır. Türk sözcüğü güç, kuvvet, olgunluk anlamına gelmektedir. Türk adı bugünkü şekliyle ilk kez MÖ 318 yılında Çinlilerle yapılan antlaşmada yer almıştır. Siyasal anlamda ise (devlet adı olarak) ilk kez Kök Türk Devleti tarafından kullanılmıştır. _______________________ (1) Atatürkçülük, Atatürk ve Atatürkçülüğe İlişkin Makaleler, C 2, s. 162. (2) Bahaeddin Öğel, Türk Kültür Tarihi, s. 12, 36, 40. 83 İlk Türk Devletleri Coğrafi olarak ilk kez Türkiye adı Türkhia şeklinde Bizans kaynaklarında Orta Asya için kullanılmıştır. IX ve X. yüzyıllarda da Bizanslılar Asya’nın batısından Orta Avrupa’ya kadar olan bölgeye Türkiye adını vermişlerdir. Avrupalılar da XII. yüzyıldan sonra Anadolu için Türkiye adını kullanmışlardır. Ünlü İtalyan seyyah Marco Polo, Anadolu’ya “Küçük Türkiye”, Orta Asya’ya “Büyük Türkiye” demiştir. “Türk” adı ile ilgili bu kadar çok görüş ve düşüncenin olmasının sebepleri neler olabilir? Aşağıda verilen “Atatürk ve Türk Milleti” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. 1. Etkinlik: ATATÜRK VE TÜRK MİLLETİ Giriştiğimiz büyük işlerde milletimizin yüksek yetenek ve yüksek sağduyusu başlıca rehberimiz ve başarı kaynağımız olmuştur. Bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek kendisine zarar verenlere karşı kırgınlığı derin olan milletimizin, kendi uğrunda esaslı ve hayırlı çalışma gösterenlere karşı da sonsuz bağlılığı ve değerbilirliği söz götürmez. Bu büyük millet, arzu ve yeteneğinin yöneldiği doğrultuları görmeye çalışan ve görebilen evladını daima takdir etmiş ve korumuştur. Kendinize ait bir buluşun başkaları tarafından kullanılmasından ve mutlu sonuçların adınıza değil, bağlı olduğunuz topluma ve millete mal edilmesinden endişeniz olmasın, millet bunun kadrini bilir. Millet sevgisi kadar büyük ödül yoktur. Bağımsızlık Savaşı’nda benim de milletime ettiğim birtakım hizmetler olmuştur, zannederim. Fakat bunlardan hiçbirini kendime mal etmedim, yapılanın hepsi milletin eseridir, dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur. Geçmişte sayısız uygarlık kurmuş bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu kanıtlamak için yapmamız gereken şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz, bugün ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır. Bilimsel çalışmalar da bunlar arasındadır. Beni seven arkadaşlarıma tavsiyem şudur: “Kendimiz için değil fakat bağlı olduğumuz millet için el birliği ile çalışalım, çalışmaların en yükseği budur!” Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 324. 1. Atatürk’e göre Türk milletinin özellikleri arasında neler yer almaktadır? 2. Atatürk, neden millî menfaatleri kişisel menfaatlerden üstün tutmuştur? 3. Atatürk’ün yukarıdaki sözlerini dikkate aldığınızda Türk milletine vermek istediği mesaj nedir? Yanda fotoğrafı görülen Atatürk Türklerin ilk ana yurdu hakkında şunları ifade etmiştir: “Türk milleti, Asya’nın batısında ve Avrupa’nın doğusunda olmak üzere kara ve deniz sınırlarıyla ayırt edilmiş dünyaca tanınmış büyük bir yurtta yaşar. Onun adına ‘Türk Eli’ derler. Türk yurdu daha çok büyüktü. Yakın ve uzak zamanlar düşünülürse Türk’e yurtluk etmemiş bir kıta yoktur. Bütün dünyada Asya, Avrupa, Afrika Türk atalarına yurt olmuştur. Bu gerçekler eski ve özellikle yeni tarih belgelerinde yer almaktadır. Bugünkü Türk milleti, varlığı için bugünkü yurdundan memnundur.”(1) _______________________ (1) Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüşleri ve Direktifleri, s. 55. 84 3.1. Fotoğraf: Mustafa Kemal Atatürk 3. Ünite Temel Kavramlar l Bozkır B. ORTA ASYA’NIN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ VE TÜRK GÖÇLERİ l Göç l Konargöçer Hazırlık Çalışmaları 1. Dağlık yeryüzü şekillerine ve sert iklime sahip olan Orta Asya’nın coğrafi yapısı Türklerin yaşamlarını nasıl etkilemiştir? 2. Toplumların göç etmelerinde ne gibi faktörler etkilidir? 3. “Ana yurt” kavramından neler anlıyorsunuz? 4. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? Aşağıdaki alıntı sözü okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız. “Türkler on beş yüzyıl önce Asya’nın göbeğinde çok büyük devletler kurmuş, insanlığın her türlü kabiliyetlerine belirti olmuş birer unsurdur. Elçilerini Çin’e gönderen ve Bizans’ın elçilerini kabul eden bir Türk devleti, ecdadımız olan Türk milletinin kurduğu bir devlet idi.”(1) Atatürk’ün söz ettiği Türk devletleri hangileri olabilir? 1. TÜRKLERİN İLK ANA YURDU Türklerin ana yurdu olan Orta Asya, Asya kıtasının ortasında yer alır. Kuzeyde Sibirya, güneyde Himalaya Dağları, doğuda Kingan Dağları, batıda Hazar Denizi ile çevrilidir. Yapılan son araştırmalar Türklerin ilk ana yurtlarının yandaki haritada görülen Orta Asya’daki Altay Sayan Dağlarının kuzeybatısı, Tanrı Dağlarının kuzeyi, Aral Gölü’nün çevresi ve Hazar Denizi’nin doğusu olduğunu göstermektir. 3.1. Harita: Türklerin ilk ana yurdu (Tarih Atlası 3, s. 7.) Türklerin göl ve ırmakların bulunduğu bölgelerde yaşamasının nedenleri nelerdir? Orta Asya, farklı yüzey şekillerine sahip olan geniş bir alandır. Bu bölge yüksek düzlüklere ve dağlara [Tian Shan(Tiyan Şan)], geniş çöllere (Karakum, Kızılkum, Taklamakan) ve özellikle ağaçsız steplere sahiptir. Orta Asya’nın geniş stepleri Doğu Avrupa stepleriyle aynı özelliği gösterdiğinden buralar Asya-Avrupa stepleri olarak bilinir. Asya kıtasının büyük çoğunluğu kuraktır ve tarıma uygun değildir. _______________________ (1) Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 275. 85 İlk Türk Devletleri Bölgenin ana akarsuları Amu Der ya (Ceyhun Nehri) ve Siri Der ya (Seyhun Nehri)’dır. Ana su kaynakları Aral Gölü, Balkaş Gölü ve Hazar Denizi’dir. Bu sular bölgedeki tarım arazilerinin sulanmasında büyük bir öneme sahiptir. Su, kurak Asya için uluslararası sorunlara yol açacak kadar değerli bir kaynaktır. Coğrafi şartlar, ekonomik faaliyetleri ve sosyal yapıyı belirleyen önemli unsurlardır. Türklerin büyük kısmı Çin’in kuzey sınırında yaşar3.2. Fotoğraf: Orhun Nehri’nden bir dı. Bölgenin coğrafi yapısı ve iklim özellikleri ekonomik faaliyetleri sınırlamaktaydı. Türkler konargöçer bir hayat sürdürmekteydi. Bu görünüm nedenle Türklerin en önemli geçim kaynağı hayvancılıktı. Bilgi Hazinesi Türklerin atı evcilleştirmeleri ve atlı arabaları kullanmaları onların uzak yerlere göç etmelerinde kolaylık sağlamıştır. Türk göçleri belli bir liderin denetimi ve öncülüğünde yapılmıştır. İlk Türk göçleri belli bir hedef ve amaç doğrultusunda gerçekleşmiştir. Türklerin bu kadar geniş coğrafi bölgelere yayılmaları bir bütün olarak Türk tarihinin incelenmesini zorlaştırmıştır. 2. ORTA ASYA TÜRK GÖÇLERİNİN SEBEPLERİ VE SONUÇLARI Türkler ana yurtları Orta Asya’dan MÖ 2000’li yıllardan başlayarak MÖ XI. yüzyıla kadar Asya, Avrupa ve Afrika kıtasının çeşitli bölgelerine göç ettiler. Türklerin göç etme nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz: Ekonomik Faktörler İklim Değişikliği ve Coğrafi Faktörler t)BZWBOIBTUBMLMBS t"ǦSTDBLWFTPNJVLMBS t "ǦS OàGVT BSUǦOB CBNJM PMBSBL t,VSBLMLHÚMMFSJOLVSVNBT mevcut toprakların yeterli olma- t0UMBLWFNFSBMBSOB[BMNBT ması ve toprakların miras yoluyla giderek azalmaya başlaması Sosyal ve Siyasi Faktörler t ±JO ,JUBO WF .PNJPMMBSO CBTLları t5àSLCPZWFIBOMLMBSBSBTOEBLJ siyasi mücadeleler t5àSLMFSJOCBNJNT[MLMBSOBEàǦkün olmaları t:FOJZVSUMBSFMEFFUNFEàǦàODFTJ Yapılan göçler sonucunda Orta Asya ıssızlaştı. Türkler gittikleri bölgelerde yaşayan insanlara atı evcilleştirmeyi ve demir madenini işlemeyi öğrettiler. Göçler sonunda Türk medeniyeti ve kültürü geniş bir alana yayılmış oldu. Türkler, Orta Çağ Avrupa sanatı ve daha sonra da İslam uygarlığı üzerinde etkili oldular. Türk boyları arasında da dinî, kültürel, ekonomik, sosyal ve siyasal farklılıklar meydana geldi. Göç ettikleri yerlerde değişik adlarla devletler kurdular. Yabancı toplumları kültür, devlet yönetimi, askerî teşkilat, ticari ve ekonomi alanlarında etkilediler. Aşağıda verilen “Bozkırda Yaşam” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız. 2. Etkinlik: BOZKIRDA YAŞAM “Denizden uzak ve yüksek dağlarla çevrili Türklerin yurdunda iklim çok sertti. Karasal iklimin bütün acımasızlığı ile hüküm sürdüğü bu coğrafyada ısı kışın sıfırın altında 17 ile 51 dereceye kadar düşerken yazın 25 ile 50 dereceye kadar yükseliyordu. Yaz aylarında bozkır, özellikle kurak yerlerde çöle dönüşüyordu. Çinli bir yazar, Gobi Çölü kenarlarındaki bozkırda yaşayan boyların durumunu şöyle anlatıyor: ‘Yerde ağaç bitmez. Biten tek şey yabani otlardır. Tanrı burada dağlar değil, tepecikler yaratmıştır. Ekin yetişmez. Sütle beslenirler, deriden dikilmiş kumaşlar giyerler, keçe çadırlarda yaşarlar.’ Bozkırda hayatı idame ettirmek de oldukça güçtür, Hayvan türleri koyun, sığır ve at ile sınırlıdır. Bu nedenle bozkırda tabiatın insana sunduğu kaynaklar sabittir.” Orta Asya-Anadolu Göç Coğrafyası Tanrı Dağlarından Malazgirt’e, s11-12. Orta Asya’nın coğrafi özelliklerinin insanların yaşamına etkisi hakkında neler söyleyebilirsiniz? 86 3. Ünite Temel Kavramlar C. İLK TÜRK DEVLETLERİ l Çin Seddi l İpek Yolu l Onlu Sistem l Ordu - Millet l Turan Taktiği l Yaylak ve Kışlak Hazırlık Çalışmaları 1. Türklerin Orta Asya’da birçok devlet kurmalarının nedenleri neler olabilir? 2. Türklerin bağımsızlıklarına önem vermesinin nedenleri nelerdir? 3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? Aşağıdaki alıntı sözü okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız. Mete Han, Yüeçilerin isteklerine şu cevabı verir: “Benden ne istedinizse verdim, çünkü onlar benim malımdı. Ama bu toprak benim değil, milletimindir. O toprağı korumak için savaşır, canımı bile veririm.”(1) Mete Han’ın vatan toprağına bu kadar önem vermesinin sebepleri nelerdir? Açıklayınız. ASYA HUN (BÜYÜK HUN) DEVLETİ (MÖ 220-MS 216) Orta Asya’dan yapılan göçler sırasında bazı Türk boyları göç etmeyerek ana yurtta kalmışlardır. Bunlar genellikle ana yurdun doğu ve güneydoğusuna yayılmış, Orhun ve Selenga ırmakları çevresinde toplanmış ve buralarda boylar hâlinde yaşamışlardır. Bu Türk boyları zamanla güçlenip Orta Asya topraklarında büyük devletler kurarak önemli kültür ve uygarlıklar meydana getirmişlerdir. Orta Asya’da bilinen ilk Türk devletini Avrupalıların Hunlar, Çinlilerin Hiung-nu adını verdikleri Türkler kurmuştur. Yanda 3.2. Resim: Asya Hun İmparatorluğu arması ve resimde arması gösterilen Hunlarla ilgili Çin kaynaklarındaki bilgiler, MÖ 1000 yıllarının başlarına kadar uzanmaktadır. İlk tarihsel temsilî Teoman resmi belge MÖ 318 yılına aittir. Bu, Hunlarla Çinlilerin yaptıkları bir antlaşmadır. Bu belgeye dayanılarak Hunların MÖ 4. yüzyıldan çok önceleri güçlü bir devlet kurdukları kanısına varılmaktadır. Ancak Hunların bilinen tarihleri MÖ 3. yüzyılda başlamıştır MÖ 220 yılında kurulan Asya Hun Devleti’nin bilinen ilk hükümdarı Teoman (Tuman)’dır. Asya Hun Devleti hakkındaki ilk bilgileri neden Çin kaynaklarından öğrenmekteyiz? Teoman, Orhun ve Selenga ırmakları ile Ötüken çevresi ve Karakurum bölgelerinde dağınık durumda yaşayan Hun boylarını bir yönetim altında toplamış, Ötüken’i merkez yapmıştır. Çin’in iç karışıklıklar içinde bulunmasından yararlanarak bu ülkeye akınlar düzenlemiş, bu akınlar sonucunda Çin topraklarının bir kısmını ele geçirmiştir. 224 İranda Sasani Devleti kuruldu. 271 Çin’de manyetik pusula kullanılmaya başlandı. 285 Konfüçyüsculuk Japonya’ya yayılmaya başladı. 300 Asya Hun Devleti Çin İmparatorluğu’nun egemenliğine girdi. _______________________ (1) Erol Güngör, Tarihte Türkler, s. 17. 87 İlk Türk Devletleri 3.2. Harita: Asya Hun, Avrupa Hun ve Ak Hun Devleti (Tarih Atlası 1, s. 16.) Yukarıdaki haritada Asya Hun Devleti’nin sınırları gösterilmiştir. Çin Seddi’nin Hun sınırına yapılmasının nedenleri neler olabilir? Bilgi Hazinesi Çin Seddi, Çin’in doğusundaki Sarı Deniz kıyılarında başlayıp Orta Asya içlerine kadar doğu-batı istikametinde 2400 km boyunca uzanan duvardır. Ana duvar çoğu yerde 9 metre, kuleler ise 12 metre yüksekliğindedir. Çin Seddi MÖ 214 yılında tamamlanmıştır. Birçok gözetleme kulesi vardır. Gözetleme kuleleri sayesinde hem buralar korunmuş hem de gündüz duman, gece ateşle işaret verilerek başkentle iletişim sağlanmıştır. Savaş arabalarına alışık olmayan, uzun elbiseleri içinde serbest hareket edemeyen Çinliler, bir rüzgâr gibi kendilerine çarpan ve yine böyle ortadan kaybolan atlı birliklere karşı başlangıçta ne yapacaklarını bilememişlerdir. Fakat çok geçmeden kendilerini toparlamış ve bu düşmanı ancak kendi savaş araçları ve savaş usulleriyle yenebileceklerini anlamışlardır. Kuzey bölgelerinin elden çıkmasından korkan Çin imparatorları doğudan batıya doğru sınır boyunca muazzam bir duvar ördürmüş ve bunu birbirinden belirli uzaklıkta hisarlarla ve nöbetçi kuleleriyle güçlendirmişlerdir. Çinli bir tarihçi “Çin Seddi’nin sınır boyunca on bin mil uzunluğunda dolandığını ve inşasının binlerce esir ve sürgünün hayatına mal olduğunu” ifade etmiştir. Çinliler, Çin Seddi’ni yaparak Türk akınlarını durdurmada ne kadar başarılı olmuş olabilirler? Teoman’ın ölümünden sonra tahta çıkan Mete Han (MÖ 209-174) döneminde Orta Asya’da Hunların dışında üç büyük güç vardı. Bunlar Çinliler, Moğol kökenli Tunguzlar ve Yüeçilerdi. Mete Han, devletin sınırlarını genişletirken bu üç güçle mücadele etti. Önce Tunguzları yenerek doğu sınırlarının güvenliğini sağladı. 313 Milano Fermanı’yla Hristiyanlık yasal dinlerden biri olarak tanımlanmaya başladı. 88 330 Bizans, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan edildi. 375 Orta Asya’dan gelen Batı Hunları Macaristan’a gelerek Ostragotları yendi. 3. Ünite Sonra Tanrı Dağları civarında yaşayan Yüeçileri egemenliği altına aldı. Çin üzerine seferler düzenleyerek kuzey bölgelerini tamamen ele geçirdi. Çin’in isteği üzerine MÖ 200 yılında yapılan antlaşmaya göre Çin imparatoru bozkır bölgelerini Asya Hun Devleti’ne bırakarak yiyecek, ipek ve yıllık vergi ödemeyi kabul etti. Mete Han, Çin’i etkisiz hâle getirmesine rağmen Çin topraklarına yerleşmek istemedi. Bu durumun Türklerin geleceği açısından sakıncalar doğuracağını düşündü. Mete Han, Çin imparatoruna yazdığı bir mektupta Orta Asya’da eli silah tutan bütün kavimleri birleştirdiğinden ve barış içinde yaşadıklarından söz etti. Mete Han döneminde büyük ekonomik öneme sahip olan İpek Yolu hâkimiyeti de Hunların eline geçti. Mete Han, Asya Hun Devleti’ni en güçlü seviyeye yükseltti. Ülkenin sınırlarını doğuda Kore’ye, kuzeyde Baykal Gölü’ne ve Obir Irmağı’na, batıda Aral Gölü’ne, güneyde Wei (Vu) Irmağı ile Tibet Yaylası’na kadar genişletti. Mete Han, Türk kavmine millet olma şuurunu kazandırdı, öldüğünde kendisinden sonra gelenlere büyük ve teşkilatlı bir devleti miras bıraktı. Mete Han’ın Çin ülkesini etkisiz hâle getirmesine rağmen buraya yerleşmemesinin nedenleri neler olabilir? a. Çin Entrikaları ve İpek Yolu Hâkimiyeti Mete’den sonra yerine oğlu Ki-ok geçti (MÖ 174–160). Ki-ok, Çinli bir prensesle evlendi. Bunun sonucunda Çinlilerle siyasal yakınlaşma arttı. Çin, bu durumdan kendi çıkarı için yararlanmak istedi. Çin görevlileri, Hunlara bağlı kavimler arasında Hun Devleti aleyhinde gizlice propaganda yapmaya başladılar. Çinliler bir yandan ticaret yoluyla Türklerle yakınlık kurarken bir yandan da onları ipek ve çeşitli eşyalarla lüks yaşantıya özendiriyorlardı. Bu yolla Asya Hun Devleti’ni içten yıkmaya çalışıyorlardı. Ki-ok öldükten sonra yerine oğlu Kün Çin (MÖ 160-126) geçti. Onun zamanında Asya Hun Devleti eski gücünü yitirdi. Hunlar, İpek Yolu’na egemen olmak için Çinlilerle mücadele edemez oldular. Çin’den başlayarak Orta Asya’dan geçen ve Avrupa’ya ulaşan İpek Yolu, geçtiği bütün ülkeler için ekonomik öneme sahipti. İpek Yolu’nu ele geçiren devletin büyük bir ekonomik güce sahip olması, diğer toplulukları egemenliğine alması, başka devletlerle ittifak kurması kolaylaşıyordu. Mete zamanında Hunların denetimine giren İpek Yolu’nun Çin için önemi daha büyüktü. Çünkü ipeğin üretim merkezi Çin’di ve üretilen ipeğin Batı pazarlarına ulaştırılması gerekiyordu. Bu yüzden Türklerle Çinliler arasında İpek Yolu hakimiyeti nedeniyle uzun süren mücadeleler olmuştur. Çinliler çeşitli entrikalarla Hunları zayıflatıp İpek Yolu’na egemen olmuşlardır (MÖ 60). b. Kardeş Kavgaları Başlıyor Çin entrikaları sonunda Hun ülkesinde ayaklanmalar ortaya çıktı.. Ho-han-yeh, Çin imparatorunun yardımıyla hükümdar oldu. Kardeşi Çi-Çi, onun hükümdarlığını tanımadı. İç savaş başladı (MÖ 58). Savaşta yenilen Ho-han-yeh, güneye çekilerek Çin imparatorunun korumasına girdi. Hunlar MS 48’de Kuzey ve Güney Hunları olmak üzere ikiye ayrıldılar. Kuzey Hunları Sibir ya ve Çungar ya bölgelerine, Güney Hunları ise Çin’in batısına egemen oldular. Kuzey Hun Devleti, Çinlilerle iş birliği yapan Siyenpiler tarafından yıkıldı (MS 150). Kuzey Hunlarının bir bölümü Aral Gölü çevresine yerleştiler. Bunlar daha sonra Batı Hunlarına katıldılar. Güney Hunları ise MS 3. yüzyıla kadar Çin’in egemenliğinde varlıklarını sürdürdüler. Çin, MS 216 yılında Güney Hun Devleti’ne son verdi. Asya Hun Devleti’nin yıkılması ve bazı Türk boylarının batıya göç etmesinden sonra Çin, Asya’nın en güçlü devleti hâline geldi. Asya Hunlarının bir kolu olan Tabgaçlar, Çin’deki karışıklıklardan yararlanarak bir araya gelmeyi başardı. Çinliler, Türklere karşı nasıl bir politika izlemiştir? Neden? 89 İlk Türk Devletleri Aşağıda verilen “Bağımsız Devlet Anlayışı” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. 3. Etkinlik: BAĞIMSIZ DEVLET ANLAYIŞI Çin İmparatorunun yardımıyla tahta geçen Ho-han-yeh’in Çin egemenliği altına girme teklifi , toplanan Kurultay’da çok gülünç ve utanç verici olarak görülmüş ve bu görüşe şiddetle karşı çıkılmıştır. Ho-han-yeh ve taraftarlarının bu anlayışı madden ve manen çökmüş insanların durumunu yansıtmaktadır. Milletlerin ya da bireylerin hayatındaki maddi çöküş, manevi çöküşü de beraberinde getirmektedir. Bu hâli yaşayan insanların hem kendilerine hem de milletlerine güveni yoktur. Çi-Çi ve taraftarları ise kurtuluşu başka bir devletin desteğinde ve himayesinde değil kendi güçlerinde görmekteydiler. Bu, Türklerin bağımsızlığa verdikleri değeri göstermesi bakımından önemlidir. Çi-Çi bu durumu, “Başkalarına bağlanmak ve onlara hizmet etmek bir alçaklıktır. Ünümüzün bütün dünyaya yayılmasının nedeni bu tutumumuz ve anlayışımızdır.” Türkler Ansiklopedisi, C 1, s. 704. (Düzenlenmiştir.) 1. Çi-Çi Han, neden Çin egemenliği altına girmek istememiştir? 2. Kurultayda, Ho-han-yeh’in davranışının gülünç ve utanç verici olarak değerlendirilmesinin nedenleri neler olabilir? c. Bozkırın Askerlerinden Modern Türk Ordusuna Türklerin en önemli özelliklerinden biri de iyi birer asker olmalarıdır. İlk Türk devletlerinden günümüze kadar Türk milletinin temeli düzenli bir askerî teşkilata dayanmaktadır. Askerlik Türklerde ilk önce bir meslek, sonra da millî bir görev olmuştur. Türkler, mükemmel askerî kuruluşları ve değerli komutanları sayesinde varlıklarını ve bütünlüklerini dünyaya tanıtmışlardır. Türk askeri cesur, feragat sahibi, disiplinli ve saygılıdır. Türklerde tarih boyunca ordu-millet kaynaşması ve dayanışması söz konusudur. Türk milleti “vatan sevgisi ve bağımsızlık” anlayışı ile tarihte büyük zaferler elde etmiş, Anadolu’nun geleceği açısından önemli olan Kurtuluş Savaşı’nı da bu inançla kazanmıştır. İlk Türk devletlerinde ordunun temelini atlı askerler oluşturmuş, ayrıca kadın, erkek ve eli silah tutabilen herkes asker sayılmıştır. Türklerde ilk ordu örgütü, Hun hükümdarı Mete Han tarafından kurulmuştur. Bu örgütlenmenin temeli 10’lu sisteme dayandırılmıştır. Buna göre on bin kişiden oluşan kuvvetlere tümen denilmiştir. Tümenler binlere; binler, yüzlere; yüzler de onlara ayrılmıştır. Bu birliklerin başında tümenbaşı, binbaşı, yüzbaşı ve onbaşı denilen komutanlar bulunmuştur. Türk ordu örgütlenmesi Çin, Roma, Bizans, Rusya ve Moğol devletleri tarafından örnek alınmıştır. Orduya hakan komuta etmiştir. Hakan savaşa gitmediği zaman onun yerine yabgular, tigin adı verilen çocukları veya kardeşleri komutan olmuştur. Türk ordularının en önemli özelliklerinden biri de disiplinli olmalarıdır. Bu özelliklerini tarih boyunca hiçbir şey yitirmeden günümüze kadar sürdürmüşlerdir. Türk askerlerinin başlıca savaş araçları mızrak, yay ve ok, süngü, kargı, kılıç ve kalkan olmuştur. Türk ordusunun savaş taktiklerinden en önemlisi yandaki resimde temsilî çizimleri gösterilen turan taktiği (Çember taktiği, hilal taktiği adları da verilir.) denilen sahte geri çekilme sistemi idi. Buna göre merkezdeki kuvvetler kaçıyor görünerek geri çekilir ve onları izleyen düşman diğer kuvvetler tarafından çember içine alınarak yok edilirdi. 3.3. Resim: Temsilî turan taktiği (Türkler Ansiklopedisi, C 2, s. 450.) Askerliğin bir vatan hizmeti veya vatan borcu olması sözünden neler anlıyorsunuz? 90 3. Ünite Atatürk, “Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir. Ordumuz; Türk topraklarını ve Türkiye idealini gerçekleştirmek için yapmakta olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi imkânsız garantisidir.”(1) demiştir. Türk ordusunu devletin bağımsızlığının, millet ve memleket hayatının tek koruyucusu olarak gören Atatürk Türk askeri için: “Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz daha sağlam bir askere rastgelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Kanaatinle, imanınla, itaatinle hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi pak kalbinde düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için minnet ve şükranımı söylemeyi nefsime en aziz bir borç bildim.”(2) demiştir. Anayasamızın 72. maddesinde “Vatan hizmeti her Türk’ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin silahlı kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.” denilmektedir. Türk Ordusu günümüzde gelişerek modern bir ordu hâline gelmiş; aşağıdaki fotoğraflarda gösterilen hava, deniz, kara kuvvetleri olarak çeşitli bölümlere ayrılmıştır. 3.5. Fotoğraf: Tören yürüyüşü yapan 3.3. Fotoğraf: Gösteri uçuşu yapan 3.4. Fotoğraf: Seyir hâlindeki Türk Türk subayları Türk savaş uçakları savaş gemisi Aşağıda yer alan “Türk Kara Kuvvetleri Brövesi” başlıklı etkinlikte sembollerin ne anlama geldiklerini araştırarak boş bırakılan yerlere yazınız. 4. Etkinlik: TÜRK KARA KUVVETLERİ BRÖVESİ Dört adet büyük yıldız ............................................................................. ........................................................................................................................... Defne yaprakları ....................................................................................... ........................................................................................................................... Bordo zemin üzerine ay yıldız ................................................................... ........................................................................................................................... 16 adet küçük yıldız ................................................................................... ........................................................................................................................... MÖ 209 rakamı ........................................................................................ 3.6. Fotoğraf: Günümüz Türk ........................................................................................................................... Kara Kuvvetleri Brövesi _______________________ (1) Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, C 1, s. 195. (2) Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, C 1, s. 206. 91 İlk Türk Devletleri ç. Asya Hun Devleti ve Diğer İlk Türk Devletlerinde Devlet Yapısı İlk Türk devletlerinde siyasi teşkilatlanmanın en üst basamağını il ya da el denilen devlet oluştururdu. Devletin egemenlik alanı olan ülkeye yurt denirdi. Devletin bağımsızlığı kutsal sayılır, bağımsızlık kavramı da idi-oksızlık olarak ifade edilirdi. Türklerde ilk devlet teşkilatı, Asya Hun Devleti zamanında Mete Han tarafından oluşturuldu. Bu teşkilatta ülke doğu, batı (sol, sağ) şeklinde iki idari bölgeye ayrılarak yönetilirdi. Bu yönetim anlayışı, Türklerin “Gök Tanrı” inancından kaynaklanıyordu. Gök tanrı inancına göre güneşin doğduğu taraf kutsal sayılırdı. Doğu, batıya göre üstün kabul edildiğinden devletin doğu kanadı kağan, batı kanadı da yabgu unvanıyla kağanın kardeşi tarafından yönetilirdi. Ayrıca hükümdarın tekin (tigin) adı verilen erkek çocukları da devlet yönetiminde tecrübe kazanmaları için boy ve oymakların başına yönetici olarak atanırdı. İlk Türk devletlerinde devletin başında bulunan hükümdarın çeşitli unvanları vardı. “Han, hakan, kağan, tanhu, ilteber, idikut, şanyü” bu unvanlardan bazılarıdır. Devleti yönetme yetkisinin hakana Tanrı tarafından verildiği kabul edilirdi. Bu yetkiye kut denirdi. Kutun, kan bağı ile hükümdardan sonra oğullarına geçtiğine inanılırdı. Bu nedenle hükümdar ailesinden olan bütün erkeklerin hükümdar olma hakları vardı. Taht kavgalarına yol açan bu durum, eski Türk devletlerinin uzun ömürlü olamamasında en önemli etkenlerden biridir. Ülke, Türk hükümdarları tarafından törelere, gelenek ve göreneklere göre yönetilirdi. Buna göre adaletli olmak, halkın huzur ve refahını, ülkenin bayındırlığını ve güvenliğini sağlamak hükümdarın başlıca görevleri arasında yer alırdı. Kut hakkının geri alındığı kabul edilen hükümdar tahttan indirilirdi. Tahttan indirilen ya da ölen hükümdarın yerine yeni hükümdar, kurultay tarafından seçilirdi. Yeni hükümdarı diğer kardeşler kabul etmeyebilir ve tahtta hak iddia edebilirlerdi. Eski Türklerde hakanlık belirtisi olarak otağ (kağan çadırı)ın önüne dokuz tuğ dikilirdi. Ayrıca yeni hakan davullar çalınarak halka duyurulurdu. Eski Türklerde siyasal yapı dine dayalı değildi. Hükümdarın dinsel başkanlık görevi yoktu. Hakana devlet işlerinde yardımcı olan yılda bir ya da iki kez toplanan toy ya da kurultay adı verilen bir meclis vardı. Kurultaya hakana bağlı asker-sivil tüm yöneticiler, boy beyleri, bağlı devletlerin temsilcileri katılırdı. Kurultaya katılanlara toygun adı verilirdi. Kurultaya hakan, hakanın bulunmadığı zaman ise aygucı denilen başvezir başkanlık ederdi. Kurultayın yetkileri genişti. Burada tüm ülkeyi ilgilendiren sorunlar görüşülürdü. Bazen hakanın isteği dışında da kararlar alınırdı. Örneğin Kök Türk Hakanı Bilge Kağan, kentlerin surlarla çevrilmesi, Budizm ve Taoizm’in tanıtılması konularını kurultaya getirmiş ancak bu görüşler reddedilmişti. Eski Türklerde hakanın eşi katun (hatun) da devlet işlerinin görüşülmesinde kağana yardımcı olur, kurultaya katılır, ülkeye gelen elçileri kabul ederdi. Hatunun ayrı sarayı ve askerleri vardı. Buyruklarına hakanın buyruğu gibi uyulmasına özen gösterilirdi. Hakanın ölümünden sonra yerine geçecek olanın da hatunun oğlu olması koşulu vardı. Kurultayın özellikleri dikkate alındığında ilk Türk devletlerinin demokratik bir anlayışa sahip olduğu söylenebilir mi? Düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız. d. Türklerde Ekonomik, Sosyal ve Dinî Yaşam İlk Türk Devletlerinde toplumsal ilişkiler, sözlü hukuk kuralları olan törelere göre düzenlenmişti. Törelerin yaptırım gücü oldukça fazlaydı. Herkes törelere uymak zorundaydı. Hapis cezası on günü geçmezdi. Bunun sebebi göçebe bir hayatın varlığıydı. Halk arasında sınıf farkı görülmezdi. Kan bağına dayalı bir soyluluk ve din sınıfı hâkimiyeti de yoktu. Türk toplumunda kadın erkek eşit kabul edilirdi. İlk Türk devletlerinde sınıflı toplum yapısının görülmemesinin sebepleri neler olabilir? 92 3. Ünite Türklerin konargöçer bir yaşam tarzı vardı. Bu göçebe yaşamı çobanlığa dayalı ilkel göçebelikten farklıydı, bozkır kültürünün temeli olan atlı göçebelikti. Bu dönemde Türkler at sırtında, hayvan sürülerinin peşinde, bozkırda sürekli yer değiştirirlerdi. İklim şartlarıyla bağlantılı olarak yaşayan göçebe Türkler kışlık denilen yerlerde nisan ayı ortalarına kadar kalırlardı. Kışı geçirmek için ormanlık veya rüzgârdan korunan bir vadiyi seçerlerdi. Yazın ise yaylak denilen sulak ve açık otlaklara doğru göç ederek göl ve ırmak kenarlarına çadırlarını kurarlardı. Atlı göçebelik Türklere çeviklik, atılganlık, 3.7. Fotoğraf: Günümüzde göçebe yaşamından çabukluk gibi özellikler kazandırmış, özgürlüğe tutkun olma- bir görünüm (Kırgızistan) larını sağlamıştı. Türkler, bu dönemde yanda verilen fotoğraftaki gibi keçeden yapılan çadırlarda yaşarlardı. Yer değiştirme durumunda çadırları toplar ve hayvanların çektiği arabaların üzerinde yeni yerleşim yerine götürürlerdi. Temel gıda maddeleri hayvan ürünleriydi ve en çok at ve koyun eti yerlerdi. Ayrıca kımız adı verilen ve kısrak sütünden yapılan içecekleri vardı. Yün, deri ve kürk gibi hayvan ürünlerinden yapılan giysiler giyerlerdi. İlk Türk devletlerinin geçim kaynakları arasında hayvancılık dışında ticaret önemli bir yer tutardı. Bu nedenle Türkler, İpek ve Kürk Yolu’na hâkim olmak için büyük mücadeleler vermişlerdi. Bilgi Hazinesi İlk Türklerde Atın Önemi At, Türklerle âdeta özdeşleşmiştir. Türkler atı erken devirlerde tanımış, çok iyi kullanabilmeleri sayesinde başka milletlere üstünlük sağlamış ve başka alanlarda hayatlarını sürdürme imkânını elde etmişlerdir. Savaş alanlarında, her an her yerde hareketli, hızlı, yorulmaz atları ustalıkla kullanmışlardır. Küçük boylu, sağlam, dayanıklı, sahibi tarafından çok sevilen atlar Türk boyları için bir insan kadar değerliydi. Türkler at üstünde yer, içer, alışveriş yapar, sohbet eder ve uyurlardı. 3.4. Resim: Bir Türk askeri görseli (Türkler Ansiklopedisi, C 2, s. 455.) Eski Türk toplumunda sosyal yaşamın en önemli ögesi aile idi. Tek eşle evlilik geleneği vardı ve kadın erkek eşit haklara sahipti. Kadınların büyük bir serbestliği vardı. Özel bir görev üstlendiklerinde erkeklerin yaptığı her işi yapabilirlerdi. Ata binebilir, avlanabilir, dövüşebilir ve dinî ayinler düzenleyebilirlerdi. Kadınların devlet yönetiminde önemli göreve geldikleri dönemler görülürdü. Türk toplumu oğuş (aile birliği), urug (sülale), budun (millet) unsurlarının birleşmesi ile meydana gelirdi. Halk, düzeni bozulmadıkça ülkeyi yöneten kağana sıkı sıkıya bağlıydı. Eski Türk inanışında ölmüş atalara saygı göstermek önemli bir yer tutardı. Türkler ölümden sonraki yaşama ve ruhun ölmezliğine inanırlardı. Bu nedenle ölülerini yandaki fotoğrafta görüldüğü gibi, silahları ve kıymetli eşyalarıyla birlikte gömerlerdi. Ölüyü atıyla birlikte gömme de çok yaygın olan bir âdetti. Çünkü atın da sahibi gibi dirileceğine ve sahibinin bu ata binerek rahatça yolculuk yapacağına inanılırdı. Kök Türklerde ölü, törenle çadıra konulur ve çadırın etrafında at yarışları yapılırdı. Ölü, bütün ser veti ve atıyla birlikte yakılırdı. Külü ve 3.8. Fotoğraf: Esik kurganından bir görünüm (Kazakistan) 93 İlk Türk Devletleri kemikleri bir yıl sonra yapılan bir törenle mezara konulur, tekrar at yarışları yapılırdı. Mezarın üstüne öldürdüğü düşman sayısı kadar taştan yapılmış insan heykeli (balbal) dikilirdi. Ölü gömüldükten sonra verilen yemeğe ölü aşı denilirdi. Türklerin kurganlara ölünün şahsi eşyalarını koymalarının ve üzerine balbal denilen heykelleri dikmelerinin nedenleri neler olabilir? Bilgi Hazinesi Türklerde Yuğ Töreni Türklerde ölen kişi için yapılan törenlerin tümüne birden “yuğ” adı verilmektedir. Çok eski çağlardan gelen yuğ âdetleri daha çok dinî özellikler taşımaktadır. Orta Asya kitabelerinin yanı sıra Çin kaynakları da yuğ hakkında aydınlatıcı bilgiler vermektedir. Bu kaynaklar, yuğu şu şekilde anlatmaktadır: “Bir insan ölünce cesedini çadıra koyarlar, akrabaları birer hayvan getirerek kurban ederler. Daha sonra çadırın etrafında feryatlar kopararak at üzerinde yedi defa dönerler.” Ekrem Memiş, Türk Kültür Tarihi, s. 65. (Özetlenmiştir.) Eski Türk kavimlerinin dinsel inanışlarına göre Gök Tanrı tek yaratıcıdır. Bu inanışa göre yıldız, ay ve güneş önemli dinsel sembollerdir. Hükümdar en büyük tanrı sayılan Gök Tanrı tarafından görevlendirilir, dünyayı idare eder ve halkın refahı için çalışırdı. Türkler, mezarlarına yapılan saygısızlığı da şiddetle cezalandırırdı. Örneğin Attila’nın ikinci Balkan Seferi (447)’nin bir nedeni de Hun mezarlarının soyulması olarak gösterilmektedir. İlk Türk devletlerinde görülen göçebe yaşam tarzı, sanatlarını da etkilemiştir. Türkler, göçebe yaşama uygun küçük ve kolay taşınabilir eşyalar yaparak Türk sanatının özelliklerini bu eşyalar üzerinde uygulamışlardır. Yerleşik kültürlere özgü saray, tapınak gibi mimari eserlere Uygurlar dönemi dışında az rastlanmaktadır. İlk Türk devletleri döneminde gelişen sanat dallarının başlıcalarını dokumacılık, resim, heykel, mimari ve müzik ile maden işlemeciliği oluşturmaktadır. Hayvancılıkla uğraşan Türkler halı ve kilimler yapmışlardır. Yandaki fotoğrafta görülen Pazırık Kurganı’ndan çıkarılan halı, dünyanın en eski halısı olması bakımından oldukça önemlidir. Türkler, demir işleme sanatı yanında altın ve 3.9. Fotoğraf: Pazırık Kurganı’nda bulunan dünyanın en gümüş işlemede de başarılı olmuşlardır. Madenden eski halısı yaptıkları başlıca eşyalar arasında kılıç, kalkan, hançer vb. yer almaktadır. Bu madenlerin üstünü kıymetli taşlarla süslemişlerdir. Türklerdeki altın işleme sanatının en gelişmiş düzeyini gösteren eserler, 1970 yılında bugünkü Kazakistan’ın Almatı kentine 50 km uzaklıktaki Isık Gölü’nün Esik Çayı kıyısında bulunan kurganlardan çıkarılmıştır. MÖ V ve IV. yüzyıllara ait bu eserler arasında çok sayıda altın eşya, seramik küpler, tahta kaşık, tabakalar, iki gümüş kupa, bir gümüş çanak yer almaktadır. Esik’teki kurgandan küçük altın levhalardan oluşan zırh içinde 94 3. Ünite bir Türk prensinin cesedi de çıkarılmıştır. Yandaki fotoğrafta görülen silahları da altınla kaplı olan bu buluntuya Altın Elbiseli Adam adı verilmiştir. Çeşitli eşyaların üzerlerinin altınla kaplanmasına Asya Hunlarından sonra Kök Türklerde de devam edilmiştir. Eski Türklerin sosyal yaşamında, eğlenmenin önemli bir yeri vardı. Bu amaçla festival ve şölenler düzenlenirdi. Bahar mevsiminin başlamasıyla Nevruz kutlamaları yapılırdı. Nevruz, Türklerin inanç ve eğlencelerini tarihten günümüze kadar getiren, bunların güzeliklerini ve farklılıklarını yansıtan önemli bir bayramdır. Hunlar döneminde başlayan Kök Türkler döneminde de devam eden bu geleneksel özellikler, millîleşme ve milletleşme sürecinin temel taşlarının nasıl oluştuğunu gösterir. Nevruz Bayramı Uygurlarda da kutlanırdı. Uygur Türkleri arasında Nevruz eski yıla veda edip yeni yılı karşılamak, yeni yılın ve baharın tanrıdan bolluk ve bereket getirmesini dilemek için kutlanırdı. Ayrıca bu günlerde şiirler okunur, oyunlar oynanırdı. Bu kutlamalarda at yarışları, cirit, güreş ve ok atma gibi spor yarışmaları, yılın belli dönemlerinde ise sürek avı düzenlenirdi. Av, savaşın yerini 3.10. Fotoğraf: Altın Elbitutan bir etkinlik olarak görülürdü. Türklerde savaş ve av hemen hemen eş seli Adam (Esik kurganı, Kaanlamlıydı. Varlıklı ya da yoksul, kadın ya da erkek ayrımı yapılmadan bir arada zakistan) yemek yenir, müzik eşliğinde dans edilir ve şarkılar söylenirdi. Aşağıda verilen “Türklerde Bayram Etkinlikleri” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. 5. Etkinlik: TÜRKLERDE BAYRAM ETKİNLİKLERİ Bütün toplumlarda olduğu gibi Türklerde de belirli gün ve olayların şerefli ve uğurlu olduklarına inanılarak veya o günleri anmak için hep bir arada sevinç içinde kutlanan günler vardır. Bu günler bayram olarak adlandırılmaktadır. “ Kaşgarlı Mahmut bayram kavramını eğlenme, gülme ve sevinme günü olarak tanımlamıştır. Bayramlar 11. yüzyıl Türk toplumunda, “bayram yeri” adı verilen bir meydanda kutlanmaktaydı. Bayram yeri, özellikle çiçeklerle süslenmekte, gece de çıra veya meşalelerle aydınlatılmaktaydı. Hunların beşinci ayda, yani ilkbaharda düzenledikleri bayramda hem inançla ilgili âdetler yerine getirilmekte hem de türlü müsabakalar düzenlenmekteydi. Dinî âdet olarak evrenin yaratıcısı “Gök Tanrı” ve kutsal sayılan “yer” için at kurban edilmekteydi Bundan sonra bayramın müsabaka ve eğlence kısmına geçiliyordu. Bu kısımda çok sevdikleri bir spor türü olan at yarışları yapılıyordu. Hunlarınkine benzer bayram ve festivallere Kök Türklerde de rastlanmaktadır. Kök Türkler her yıl belirli bir zamanda “ecdat mağarası”nda atalarına kurban kesiyorlardı. Onlar aynı şekilde bayram kutlamalarına da “Gök Tanrı” ve “kutsal yer ve su” için kurban kesmekle başlıyorlardı. Kurbandan sonra topluca eğlenceye geçilmekteydi. Özellikle kızlar, ayak topu (tepük=futbol) oynamaktaydı. Herkes kımız içer ve şarkılar söylerdi.” www.akmb.gov.tr (Düzenlenmiştir.) 1. Bayram kutlamaları ve eğlencelerde Eski Türk Devletleri arasında etkileşimden söz edebilir miyiz? Neden? 2. Bayram kutlamaları ve eğlenceleri değişim ve süreklilik açısından değerlendirdiğinizde neler söyleyebilirsiniz? 95 İlk Türk Devletleri Temel Kavramlar Ç. KAVİMLER GÖÇÜ l Barbar l Etnik yapı l Feodalizm Hazırlık Çalışmaları l Gotlar 1. Büyük bir göç hareketinin yaşanması ne gibi gelişmelere yol açar? Tahmin ediniz. 2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? l Kavim l Skolastik Kavimler Göçü’nü gösteren aşağıdaki haritayı inceleyerek bu göçten etkilenen kavimlerin hangileri olduğunu tespit ediniz. 3.3. Harita: Kavimler Göçü (Tarih Atlası 1, s. 15.) Orta Asya’da siyasal varlıklarını yitiren Hunlar, batıya doğru yayıldılar. Özellikle Kuzey Hun Devleti’nin yıkılışından sonra bazı Türk boyları Seyhun Irmağı’nın batısına, Kafkasların kuzeyine, Dinyeper Irmağı boylarına gelerek yerleştiler. Hunların bir bölümü IV. yüzyılda, Aral Gölü ile Hazar Denizi arasındaki bölgeyi, Alanlarla savaşarak ele geçirdiler. Burada kalmayıp Karadeniz’in kuzeyinden Avrupa’ya doğru ilerleyişlerini sürdürdüler. Bu sırada Karadeniz’in kuzeyinde bir Germen (Cermen) kavmi olan Gotlar bulunuyordu. Bunların Don ile Dinyeper ırmakları arasında yaşayanlarına Doğu Gotlar (Ostrogotlar), batıda yaşayanlarına da Batı Gotlar (Vizigotlar) denilmekteydi. Aynı yıllarda bugünkü Macaristan’da Vandallar bulunuyordu. Güney Rusya topraklarında yayılmaya başlayan Hunlar, Balamir komutasında ilerleyerek Doğu Gotlara saldırıp onları bozguna uğrattılar (375). Bunun sonucunda Gotlar batıya doğru göç ettiler. Tuna boylarına doğru ilerleyerek Vizigotların Roma İmparatorluğu’na sığınmalarına neden oldular. Romalılar, Vizigotları Romanya’ya yerleştirdiler. Hunlar ilerleyişlerini sürdürdüler ve Karpat Dağlarını aşarak Macaristan’a girdiler. Buraya yerleşen Hunlar, kısa sürede Slavları egemenlikleri altına aldılar. Hunların yönetimi altına girmek istemeyen kavimler (Vandallar, Burgontlar, Vizigotlar, Ostrogotlar) göç etmek zorunda kaldılar. Bu kavimler, önlerindeki kavimlerin de batıya doğru göç etmelerine neden oldular. Böylece Hunlar Avrupa’nın sosyal ve siyasal yapısını büyük ölçüde etkileyen ve yüz yıl kadar süren Kavimler Göçü’nü başlattılar (375). 96 3. Ünite Batıya göç eden kavimler, Avrupa’nın siyasal ve sosyal yapısını bozdu. Avrupa uzun yıllar göçlerle çalkalandı. Kavimler Göçü ile merkezî otorite zayıfladı ve derebeylikler ortaya çıktı. Böylece Avrupa’da Orta Çağ boyunca sürecek olan feodalitenin oluşumu da başladı. Tüm barbar kavimler ve Germenler, Hristiyanlığı kabul ederek bu dini Orta Çağ Avrupası’na egemen kıldılar. Avrupa’da skolastik düşünce etkili olmaya başladı. Katolik Kilisesi tarafından ortaya atılan, eleştiri ve gözleme dayanmayan skolastik düşünce bilimsel gelişmelerin yaşanmamasında etkili oldu. Derebeylik sisteminde üretim azaldı, ağır vergilerle halkın sefaleti arttı. Ağır borçlar, ekonomik sıkıntı ve vergi memurlarının baskısından kaçmak isteyen halk, büyük arazi sahibi kişilerin himayesine girmek zorunda kaldı. Hunlar sayesinde Türk kültürü pek çok bakımdan Avrupalı kavimleri etkiledi. Özellikle orduda atın kullanılması, onlu sistemin yayılması, ceket ve pantolonun kullanılması bu etkiler arasında yer alır. Kavimler Göçü ile bugünkü Avrupa devletlerinin temelleri atıldı. Roma İmparatorluğu, Cermen akınları karşısında birliğini koruyamayınca Batı ve Doğu Roma İmparatorluğu olarak ikiye ayrıldı (395). Bir süre sonra da Batı Roma İmparatorluğu yıkıldı (476). Tarihçilerin bir bölümü Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasını, bir bölümü de Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasını İlk Çağın sonu, Orta Çağın başlangıcı olarak kabul ettiler. 1. Tarihçilerin İlk Çağ ve Orta Çağın başlangıcı olarak farklı olayları esas almalarının nedenleri neler olabilir? 2. Bugünkü Avrupa’nın siyasi ve kültürel yapısının şekillenmesinde Kavimler Göçü’nün ne gibi etkisi olmuştur? Aşağıda verilen “Feodalite (Derebeylik)” başlıklı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. 6. Etkinlik: FEODALİTE (DEREBEYLİK) Feodalite (Derebeylik): Kavimler Göçü’nden sonra Batı Roma İmparatorluğu toprakları üzerinde kurulan krallıklar arasında anlaşmazlıklar başladı. Bu durum Avrupa’da feodalite rejiminin doğmasına neden oldu. Özellikle Kavimler Göçü’nün meydana getirdiği karışıklıklar sonucunda halk ve büyük toprak sahipleri kendilerini güvende görmedikleri için güçlü kişilerin koruması altına girme ihtiyacı duydular. Himaye edenlere “senyör” (koruyan), himaye edilenlere de “vassal” (korunan) denirdi. Sonuçta senyörler ve vassallar arasında bir hiyerarşi gelişti. Senyörler büyük toprak sahibi oldular. Vassallar ise toprak üzerinde çalışan kiracı durumuna düştüler. Böylece toprağa dayalı feodalite rejimi ortaya çıktı. Senyörler, şato ve kaleler yaparak burada yaşamaya başladılar. Para karşılığında şö3.11. Fotoğraf: Orta Çağdan kalma bir şato (İngiltere) valye denilen askerlerle güvenliklerini sağladılar. Orta Çağ Avrupasında insanlar çeşitli sınıflara ayrılmıştı. Bunlar; dük, kont, baron denilen asillerin yanısıra din adamları, ticaretle uğraşan burjuvalar ve köylülerdir. Köylüler kendi aralarında ikiye ayrılmıştı. Toprağa bağlı köylüler, hiçbir hakları olmayan toprakla birlikte alınıp satılan serfler (köleler) ile belli bir ücret karşılığında derebeylerin topraklarında çalışan serbest köylülerdir. Orta Çağ boyunca feodalite (derebeylik) Avrupa’da egemen oldu. XV. yüzyılda barutun ateşli silahlarda kullanılması sonucunda feodalite rejimi yıkılarak merkezî krallıklar kuruldu. 1. Feodalite ile birlikte Ortaçağ Avrupa’sında sosyal ve kültürel açıdan ne gibi sonuçlar ortaya çıkmış olabilir? 2. Barutun ateşli silahlarda ve toplarda kullanılmasının Feodalite Rejiminin yıkılmasında ne gibi etkileri olmuştur? 97 İlk Türk Devletleri Temel Kavramlar D. AVRUPA HUN DEVLETİ l Anatolyos l Attila Hazırlık Çalışmaları l Galya 1. Türklerin Avrupa’da devlet kurmalarında hangi gelişmeler etkili olmuştur? 2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? l Margos l Uldız Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız. “Atların üstünde fırtına gibi uçarlar. Haykırmaları arslanların kükremesini andırır. Ordularıyla bir tufan gibi topladıkları bütün arz (yeryüzü) üzerinde dehşet uyandırmışlardır. Silahlarına karşı gelebilecek kimse mevcut değildir.” Türkler Ansiklopedisi, C 1, s. 888-889. (Kısaltılarak düzenlenmiştir.) Avrupa Hun Devleti askerleri hakkındaki çıkarımlarınız nelerdir? Aşağıdaki etkinlikte verilen “Avrupa Hun Devleti” haritasını inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız. 7. Etkinlik: 3.4. Harita: Avrupa Hun Devleti (Tarih Atlası 3, s. 10.) 1. Avrupa Hun Devleti’nin hüküm sürdüğü yerlerde günümüzde hangi devletler vardır? 2. Avrupa Hun Devleti hangi imparatorluklarla ilişki kurmuştur? Hunlar, Kavimler Göçü’nden sonra V. yüzyıl başlarında, Orta Avrupa merkez olmak üzere Tuna Irmağı’ndan Hazar Denizi’ne kadar uzanan bölgede Avrupa Hun Devleti olarak adlandırılan bir devlet kurdular. Balamir döneminde Hunlar, Karadeniz’in kuzeyinden Tuna Irmağı’na kadar sınırlarını genişlettiler. Bu durum Ostrogot ve Vizigotların topraklarını terk etmelerine yol açtı. Balamir’den sonra Hunların başına Uldız geçti. Tuna’yı geçerek Bizans’ı tehdit eden Uldız, kendisi ile barış görüşmeleri yapmak için gönderilen Bizans’ın Trakya valisine “Ben güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar her tarafı fethederim.”(1) demiştir. _______________________ (1) Türkler Ansiklopedisi, C 1, s. 904. Özetlenmiştir. 98 3. Ünite Uldız döneminde iki koldan Doğu Roma İmparatorluğu üzerine saldırıya geçen Hunların bir kolu Kafkasya’yı geçerek Anadolu’ya girdi. Böylece Türkler Anadolu’ya gelmiş oldular. Uldız’ın belirlediği Hun dış siyasetine göre Doğu Roma (Bizans) baskı altında tutulacak, Batı Roma ile iyi ilişkiler kurulacaktı. Uldız’dan sonra Hunların başına birçok hükümdar (Karaton, Rua, Attila ...) geçti. Avrupa Hunlarının dış politikası ile ilgili olarak neler söyleyebilirsiniz? ATTİLA DÖNEMİ Hunların en güçlü olduğu dönem Attila devridir. Büyük bir imparatorluk kurma amacını taşıyan Attila, Doğu ve Batı Roma İmparatorluklarını kendisine bağlamak için mücadeleler içine girdi. Doğu Roma üzerine yürüdü, I ve II. Balkan seferinde başarılı oldu. Bizanslılarla Margos (434) ve Anatolios Antlaşmalarını (447) imzaladı. Attila bu antlaşmalar sonucunda Bizans İmparatorluğu üzerinde ekonomik ve siyasi üstünlük elde etmeyi başardı. Aşağıda verilen “Anatolios Antlaşması” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. 8. Etkinlik: ANATOLİOS ANTLAŞMASI Bizans İmparatorluğunun Margos Barış Antlaşması (434) koşullarına uymaması ve yıllık vergisini ödemek istememesi üzerine, Attila II. Balkan Seferine çıktı. Attila Büyük Çekmece önlerine gelince zor durumda kalan imparator antlaşma istedi. İmzalanan antlaşmaya göre; a) Bizans, Hunlara ödediği vergiyi üç katına çıkaracak, b) Bizans, Hunlara savaş tazminatı ödemeyi kabul edecek, c) Tuna’nın güneyinde beş günlük mesafedeki yerler Bizans askerlerinden arındırılacak, ç) Bizans, Hun ülkesinden kendi tarafına kaçanları bir daha kabul etmeyecektir. Türkler Ansiklopedisi, C 1, s. 905. (Düzenlenmiştir.) 1. Attila’nın isteklerini Bizans İmparatoru’na kabul ettirmesi, Hun Devleti’nin gücü hakkında sizlerde hangi düşünceyi uyandırıyor? 2. Antlaşma maddelerine göre Hun Devleti hangi alanlarda Bizans’a üstünlük sağlamıştır? Bizans için yerine getirilmesi en zor koşul, yıllık verginin ödenmesiydi. Bizans bundan kurtulmak için Attila’ya suikast düzenlendi ancak önceden haber alındığı için suikast başarısızlıkla sonuçlandı. Yandaki fotoğrafta gösterilen Attila, Batı Roma İmparatorluğu ile önceleri iyi ilişki içindeydi ve imparatorun kız kardeşi ile nişanlanmıştı. Attila, nişan olayını bahane ederek imparatorluğun yarısını istedi. Bu isteği kabul edilmeyince Batı Roma’ya iki sefer [Galya (Fransa) ve İtalya] düzenledi. Galya Seferi’nde Batı Roma ordusuyla karşılaştı (451). Büyük bir meydan savaşı oldu. Her iki taraf da 3.12. Fotoğraf: Avrupa Hun çok ağır kayıplar verdi. Ama kesin sonuç alınamadı ve iki ordu da geri çekildi. Devleti Hükümdarı Attila’yı Attila, bir yıl sonra İtalya üzerine yürüdü (452). Romalılar Attila’nın bu beklenbetimleyen bir madalyon medik saldırısı karşısında telaşlandılar. Papa I. Leo başkanlığında Attila’ya bir heyet gönderdiler. Papa, imparator ve bütün Hristiyan dünyası adına ondan Roma’yı esirgemesini rica etti. Attila, papanın ricasına uyarak ordusunu geri 404 İncil’in Latinceye çevrilmesi tamamlandı. 476 Ostragotlar İstanbul’u kuşattı. 477 Budizm Çin’de devletin resmî dini hâline geldi. 99 İlk Türk Devletleri çekti ve Macaristan’daki merkezine döndü. Attila Roma’yı işgal edebilecek askerî güce sahipti ancak Roma’nın Hristiyan dünyası için kutsal bir merkez olması, Batı Roma’nın gücünün zayıfladığına inanması ve Sasani Devleti üzerine sefere çıkması onun geri dönmesinde etkili oldu. Aşağıda verilen “Attila ve Papa” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız. 9. Etkinlik: ATTİLA VE PAPA Papa I. Leo Attila’yı Roma şehrinin girişinde karşılayarak kendisinden Roma şehrinin tahrip edilmemesini rica etmiştir. Papa ve Attila arasında şu konuşmalar geçmiştir: Papa — Ey yoksulların koruyucusu! Ey zalimlerin korkusu! Ey büyük Attila! İşte ben, bütün Hristiyanların temsilcisi Papa I. Leo, önünüzde diz çökerek yalvarıyorum. Romaya girmeyiniz. Dünya Hristiyanları adına sesleniyorum, bize acıyınız. Attila — Kalkınız Papa Hazretleri! Bir din büyüğünün önümüzde diz çökmesine gönlümüz elvermez. Lütfen kalkınız! Romayı ve sizleri bağışlıyorum. Barış ve kardeşlik içerisinde yaşamınızın süreceğini, benden size zarar gelmeyeceğini biliniz. İmparatorunuz, Romalıları adalet üzere yönettiği sürece ben uzaklardayım. Aksi takdirde çok yakınınızdayım! Türkler Ansiklopedisi, C 1, s. 914. (Düzenlenmiştir.) Okuduğunuz bu bilgilere göre Attila’nın kişiliği hakkında hangi çıkarımlarda bulunabilirsiniz? Attila’nın ölümünden (453) sonra Avrupa Hun Devleti zayıfladı. Kardeş kavgaları ve beyler arasındaki çekişmeler nedeniyle bir süre sonra dağıldı. İmparatorluğu yeniden kurmak için çabalayan Dengizik, Bizans’la yaptığı bir savaşta tutsak düştü ve öldürüldü (468). Hunlar, Bulgar ve Avarlara karışarak tarih sahnesinden çekildi. Hunlar, Avrupa’da pek çok kavmi yönetimleri altına alarak bu kavimler arasında bir kültür alışverişi sağlamışlardır. Hunların, özellikle Cermenler üzerinde büyük etkileri olmuştur. Avrupa Hun Devleti’nin güçlü ve adil yönetimi sayesinde güney-kuzey ve doğu-batı arasındaki ticaret kolaylaşmış, kültürel ilişkiler yoğunlaşmıştır. Hunlar, yaşantıları ve yönetimleriyle Avrupalılar üzerinde yüzyıllardır unutamadıkları izler bırakmışlardır. Doğu ve Batı Roma’yı kendine bağlayan Attila bütün gücüne ve kudretine rağmen gayet sade hayat yaşayan bir Türk hükümdarıdır. Misafirlerine altın tabaklarda yemek ikram ederken kendisi tahta tabaklarda yemek yemiştir. Attila’yı ziyaret eden Romalı tarihçi Priscus (Piriskus) şunları ifade etmiştir: “O, tüm dünyanın ondan ürkmesi için doğmuş ve tüm kavimleri sarsmıştır. Herkes onun hakkında duyacağı dehşet verici bir haberin kendisine ulaşacağı korkusu ile yaşamıştır. Misafirleri altın ve gümüş kadehten, o ahşap bardaktan içmektedir.” (1) Avrupalılar Attila’ya “Tanrı’nın kırbacı” adını vermişler, onu “Tanrı tarafından kendilerini cezalandırmak için gönderilen bir kişi” olarak görmüşlerdir. Attila’nın yaptığı faaliyetler, Almanların ünlü destanı Nibelungen (Nibelungen)’e konu olmuştur. Fransa’da anlatılan efsanelere göre Attila savaşmaktan hoşlanan, buna karşılık çok adaletli ve iyiliksever biridir. Bugüne kadar Attila’nın mezarının nerede olduğu tespit edilememiş, bu konuda çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. _______________________ (1) www.turkishstudies.net Düzenlenmiştir. 100 3. Ünite Temel Kavramlar E. KÖK TÜRKLER (I VE II. KÖK TÜRK DEVLETİ) l Bağımsızlık l Destan l Hatun l İlteriş l İttifak l Orhun Anıtları l Ötüken Hazırlık Çalışmaları 1. Orhun Yazıtlarının önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz? 2. Türkler Ergenekon’dan çıkışı neden bayram olarak kutlamaktadırlar? 3. Kök Türk Devleti’ni konu alan destanların hangileri olduğunu araştırınız. 4. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. ERGENEKON DESTANI Düşmanlar baktı ki Kök Türkleri savaşta yenmeye imkân yok, bunları hile ile yok edelim, dediler. Sonuçta düşmanlar bu hilelerinde başarılı oldular. Halkın çoğunu kılıçtan geçirdiler, geri kalanını esir olarak yanlarında götürdüler. Esir alınan İl Kağan’ın oğlu Kayı ile yeğeni Tokuz Oğuz daha sonra bu esaretten kurtulmayı başararak Türk yurduna döndüler. Burada çeşitli hayvanlar buldular. Bu hayvanları alıp geldikleri yoldan başka bir çıkışı olmayan bir dağdan geçerek uygun gördükleri bir yere gelip yerleştiler. Geldikleri yere Ergenekon adını verdiler. Zaman içerisinde Kayı’nın ve Tokuz Oğuz’un birçok çocuğu oldu. Birkaç yüzyıl burada yaşadılar. Artık Ergenekon’a sığamaz hâle geldiler. Büyük dedelerinden Ergenekon dışında pek güzel ülkeler bulunduğunu duymuşlardı. Ergenekon’dan çıkma kararı aldılar. Ancak buradan çıkmak için bir yol bulamadılar. Aralarında bir demirci vardı. “Şu dağda bir maden var, demiri eritirsek belki dağ bize geçit verir.” dedi. Türkler dağın iki tarafını odun ve kömür ile doldurup körükle ateşlediler. Dağ eridi ve geçit verdi. Gök yeleli bir kurt ortaya çıktı ve Türklere rehberlik etti. Türkler Ergenekon’dan çıkmayı başardılar. Türkler Ergenekon’dan çıktıkları günü kutsal kurtuluş günü ilan ettiler. Her yılın o gününde büyük merasim yaptılar. Kağan bir demiri kızdırıp örse koyarak çekiçle döver, onun ardından bütün Türk beyleri demir döverek kurtuluşlarını anarlardı. Erol Güngör, Tarihte Türkler, s. 36, 37, 38. (Özetlenmiştir.) 1. Destanda anlatılanlara göre Türklerin yaşayışları hakkında neler söyleyebilirsiniz? 2. Ergenekon’dan çıkış Kök Türkler için ne anlama gelmektedir? 1. I. KÖK TÜRK DEVLETİ (552-659) Asya Hun Devleti’nin yıkılmasından sonra Altay Dağlarının çevresinde demircilikle uğraşan ve Avar Devleti’ne bağlı yaşamaya başlayan Kök Türkler 552 yılında Bumin Kağan öncülüğünde ayaklanarak tarihte ilk kez Türk adıyla bir devlet kurdular ve Ötüken’i kendilerine başkent yaptılar. Türkler Ötüken’e Toprak Ana ismini verdiler ve burayı kutsal kabul ettiler. Bumin Kağan daha sonra Tölesleri hâkimiyeti altına aldı. Kök Türklerin denetimi altına girmek istemeyen Avarlar ise Batıya doğru göç etmek zorunda kaldılar. 527 Justinyan Doğu Roma İmparatoru oldu. 537 İstanbul’da Ayasofya kilisesi ibadete açıldı. 538 Japonya’da Budizm yayılmaya başladı. 101 İlk Türk Devletleri Aşağıdaki haritayı inceleyerek Kök Türk Devleti’nin hangi devletlerle ilişki içinde olduğunu söyleyiniz? 3.5. Harita: Kök Türk Devleti (Tarih Atlası 1, s. 17.) Bumin Kağan, Türklerdeki “ikili devlet örgütü” geleneğine uyarak devletin doğu kanadını yönetti. Devletin batı kanadının yönetimini ise kardeşi İstemi Yabgu’ya verdi. Bumin Kağan, devleti kurduktan sonra fazla yaşamadı ve aynı yıl içinde öldü (552). Yerine geçen oğlu Ko-lo, Avarları ortadan kaldırdı. Onun 553’te ölümünden sonra da kardeşi Mu-kan kağan oldu (553–572). En parlak dönemlerini Mu-kan Kağan zamanında yaşayan ve 3.5. Resim: Kök Türk Devleti arması ve yandaki resimde arması görülen Kök Türk Devleti’nin sınırları doğuda Mançur ya’ya, batıda Hazar Denizi’ne, güneyde Tibet’e ve kuzeyde temsilî Bilge Kağan resmi Sibir ya’ya kadar uzandı. Bilgi Hazinesi Büyük Türk hükümdarları cihanşümul bir devlet meydana getirmeyi ve bütün cihana hükmetmeyi kendilerine başlıca gaye edinmişlerdir. Başka bir ifade ile söylemek gerekirse cihan hakimiyeti fikri onların siyasetinin ruhunu oluşturuyordu. Kök Türk yazıtlarında Mu-kan şöyle anlatılır. “Üstte gök, altta yağız yer kılındıkta ikisinin arasında kişioğlu kılınmış. Kişioğlunun üzerine atam Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin devletini töresini tutuvermiş, düzenleyivermiş. Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş. Doğuda Kadırgan Ormanı’na kadar, batıda Demir Kapı’ya kadar kondurmuş.” www.turkiyat.selcuk.edu.tr Mu-kan Kağan’ın gerçekleştirdiği faaliyetlerin Kök Türkler açısından sonuçları neler olmuştur? 571 Hz. Muhammed Mekke’de doğdu. 102 582 Kök Türk Devleti Doğu ve Batı Kök Türk Devleti olarak ikiye ayrıldı. 590 Avarlar Romanya’da devlet kurdu. 595 Hindistan’da ondalık sistem icat edildi. 3. Ünite Kök Türkler kurulduğu zaman Batı Türkistan’da Ak Hunlar, İran’da Sasaniler, Anadolu’da ise Bizans İmparatorluğu hüküm sürmekteydi. Bu devletler arasında özellikle İpek Yolu ticareti hâkimiyeti için sürekli mücadeleler yaşanmaktaydı. Orta Asya ekonomisinin can damarı olan İpek Yolu ticareti büyük ölçüde Ak Hunların elinde idi. Kök Türk Devleti’nin batı kanadını yöneten Bumin Kağan’ın kardeşi İstemi Yabgu, İpek Yolu’nun denetimini ele geçirmek için Ak Hunlara karşı Sasaniler ile iş birliği yaptı. Bu iki devletin saldırıları sonucu Ak Hun Devleti yıkıldı (557). Ak Hun Devleti’nin toprakları Kök Türkler ve Sasaniler arasında paylaşıldı. Sasanilerin ipek ticaretini tekellerine almak istemeleri Kök Türklerle Bizanslıların anlaşmalarına yol açtı. Bizans imparatoru, İstemi Yabgu’ya bir elçi göndererek Kök Türklerin yanında olduğunu bildirdi (569). Kök Türklerle anlaşan Bizanslılar, Sasanilere saldırdı. İpek Yolu yeniden açıldı. İpek Yolu ticaretinde etkinlikleri artan Kök Türkler, Asya’nın en güçlü devleti hâline geldi. Sasani-Bizans çatışmaları sonucunda Sasaniler zayıfladı, daha sonra da Müslüman Araplar tarafından yıkıldı. Kök Türk Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında ittifak kurulmasının nedenleri nelerdir? Aşağıda verilen “İpek Yolu” haritasını inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız. 10. Etkinlik: İPEK YOLU 3.6. Harita: İpek Yolu (Tarih Atlası 1, s. 22.) 1. İpek Yolu hangi ülkelerden geçmektedir? 2. İpek Yolu’nun geçtiği güzergahta birçok Türk şehirleri bulunmaktaydı. Bu durumun Türk şehirlerine katkıları ile ilgili olarak neler söylenebilir? 3. İpek Yolu’nun geçtiği yerlerde bugün hangi ülkeler bulunmaktadır? Kök Türk kağanları, evlilik yoluyla özellikle Çin ile akrabalık bağı kurarak devletin geleceğini güvence altına almak istediler. Mu-kan Kağan’ın kızının Çin imparatoru ile evlendirilmesi bu politikanın bir örneğidir. Kök Türk kağanları da Çinli prenseslerle evlendiler. Çin, bu yolla Kök Türkleri etkisi altına alarak ülke içerisinde karışılıkların çıkmasını sağladı. İstemi Yabgu’nun ölümünden (576) sonra Batı Kök Türklerin başına oğlu Tardu geçti (576-603). Tardu, devletin doğu kanadı ile anlaşamayınca Kök Türk Devleti yönetiminde taht kavgası başladı. Çin, bu durum609 Persler İstanbul’u kuşattı. 610 Hz. Muhammed’e ilk vahiy indi. Perslerin İstanbul’u kuşatması sona erdi. 619 Avarlar Sasanilerle birlikte İstanbul’u kuşattı. 103 İlk Türk Devletleri dan yararlanmak için Kök Türkler arasındaki anlaşmazlığı körükledi. Çıkan çatışmalar sonucunda Kök Türk Devleti 582 yılında Doğu ve Batı Kök Türkler olarak ikiye ayrıldı. Doğu Kök Türk Devleti Türk beyleri arasındaki anlaşmazlıklar, Çinlilerle süren mücadeleler, yaşanan büyük kıtlık ve veba salgını sonucu zayıf ladı. Doğu Kök Türkler 630 yılında Çin egemenliği altına girdi. Bir süre varlığını sürdüren Batı Kök Türk Devleti ise Çinlilerin kışkırtmaları nedeniyle devlette iç karışıklıkların başlaması sonucunda 659 yılında Çin egemenliğini kabul etmek zorunda kaldı. 2. II. KÖK TÜRK DEVLETİ (682-744) Çin egemenliğine giren Türkler, 639 yılında “Kür Şad” denilen bir Türk liderinin öncülüğünde ayaklandılar. Bu ayaklanma sırasında Kür Şad ve arkadaşları Çinliler tarafından öldürüldü. Bir süre sonra Batı Kök Türkler yeniden toparlandı ve 681 yılında Kutluk Kağan (İlteriş Kağan) öncülüğünde Çinlilere karşı ayaklandılar. Kutluk Kağan, Türklerin elli yıl kadar süren Çin tutsaklığı dönemine son vererek İkinci Kök Türk (Kutluk) Devleti’ni kurdu. Bu nedenle kendisine “devleti derleyen, toparlayan” anlamına gelen İlteriş unvanı verildi. Kök Türkler, Vezir Tonyukuk’un da büyük çabalarıyla kısa sürede toparlandılar ve yeniden eski güçlerine kavuştular. Bu dönemde Kök Türkler, devletin başkentini Ötüken’den Karakurum’a taşıdılar. Çin’e karşı başarılı akınlar düzenleyen İlteriş Kağan, 692 yılında öldü. İlteriş’ten sonra yerine Kapgan Kağan geçti (692). Kapgan Kağan zamanında gelişmelerini sürdüren Kök Türkler, Çin ile siyasi ve ticari ilişkileri geliştirdiler. Aşağıda verilen “Bağımsızlık Uğruna: Kür Şad ve Arkadaşları” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. 11. Etkinlik: BAĞIMSIZLIK UĞRUNA: KÜR ŞAD VE ARKADAŞLARI Kür Şad, 639 yılında yani esaretten dokuz yıl sonra Çin’in başkentinde seçme Türk savaşçılarından otuz dokuz kişi ile birlikte bir ihtilal komitesi kurdu. Kendisiyle kırk kişi olan bu komite Çin İmparatoru’nu esir ederek kaçıracak, bu siyasi kargaşadan faydalanan bütün esir Türkler de ayaklanacak, sonra imparatorun hayatı karşılığı Türk bağımsızlığının tanınması istenecekti. İmparatorun geceleri kılık değiştirerek gezdiği söyleniyordu. Kırk Türk bir gece harekete geçmek üzere karar aldılar. Fakat o gece imparator sarayından çıkmadı. Kür Şad gecikilirse hareketin duyulacağından ve pek çok masum Türk’ün öldürüleceğinden endişe ettiği için ihtilali ertelemedi. Adamlarıyla birlikte imparatoru yakalamak üzere saraya hücum etti. Çin muhafız kuvvetleriyle kırk Türk arasında şiddetli bir çarpışma başladı. Ok ve kılıçla büyük kahramanlık gösteren Türkler, sayıları gitgide artan Çin birlikleri tarafından sıkıştırılınca Kür Şad Çin sarayının ahırlarını basarak oradaki seçme atları aldı ve sağ kalan Türk ihtilalcilerle Kök Türk ülkesine doğru at sürdü. Vey Irmağı kıyısına geldikleri zaman müthiş bir fırtına çıktı ve sel köprüleri yıkıp götürdü. Irmak kenarında Çin ordusuyla savaşa tutuşan Kür Şad ve arkadaşları son oklarını da attıktan sonra kılıçlarıyla Çin birliklerinin üzerine yürüdüler. Son nefeslerini verene kadar Çin ordusuyla savaştılar. Onların bu kahramanlıkları yüzyıllardır dilden dile söylenerek günümüze gelmiştir. Erol Güngör, Tarihte Türkler, s. 26, 27. (Düzenlenmiştir.) 1. Kür Şad ve arkadaşlarının Çin’e karşı mücadeleye girmek istemesinin sebepleri nelerdir? 2. Kür Şad’ın az sayıda arkadaşıyla Çin Sarayı’nı basması ve bağımsızlık anlayışıyla ilgili ne söyleyebilirsiniz? 630 Büyük Bulgar Krallığı kuruldu. 104 639 Hz. Ömer komutasındaki ordular Kazakistan’ı ele geçirdi. Hicri takvim kullanılmaya başlandı. 645 Budizm Tibet’te yayıldı. 3. Ünite Kapgan Kağan’ın ölümünden sonra (716) Kök Türkler, bir süre taht kavgaları ile sarsıldılar. Bu sarsıntı uzun sürmedi ve İlteriş’in oğulları Bilge ve Kültigin, devletin başına geçti. Bilge, kardeşi Kültigin’in isteğiyle kağan oldu. Kültigin de Kök Türk ordularının başkomutanlığını üstlendi. Vezir Tonyukuk eski danışmanlık görevine döndü. II. Kök Türk Devleti, Bilge Kağan zamanında en parlak dönemini yaşadı. Orta Asya’daki bütün Türk boyları bir bayrak altında toplandı. Kök Türklerin bu parlak dönemi, 725 yılında Tonyukuk’un, 731 yılında Kültigin’in, 734 yılında da Bilge Kağan’ın ölümüyle sona erdi. Bilge Kağan’ın yerine geçen çocukları ülkeyi iyi yönetemedi. Taht mücadeleleri başladı, ordu zayıfladı ve iç çatışmalar arttı. Kök Türklerde yaşanan iç çatışmalarından yararlanan Türk boyları Uygurlar, Karluklar ve Basmiller ayaklandı. Basmiller, 742 yılında Kök Türk kağanını öldürdü ve Ötüken’i ele geçirerek kendi kağanlıklarını ilan ettiler. Bir süre sonra Uygurlar, Basmiller yönetimindeki bu kağanlığı yıktılar ve Kök Türk Devleti’ni tamamen ortadan kaldırarak Uygur Devleti’ni kurdular (744). Çinliler, Asya Hunlarını ve I. Kök Türk Devleti’ni yıkmalarına rağmen II. Kök Türk Devleti’ni neden yıkamamışlardır? Tahmin ediniz. Türk Toplumunda Kadının Yeri İlk Türk devletlerinde kadının toplum ve devlet hayatında çok önemli bir yeri vardı. Kağanın eşi olan hatun (katun) kurultaya katılır, ülkeye gelen elçileri kabul ederdi. Aynı zamanda tören ve şölenlerde hatun, hakanın yanında yer alırdı. Kağanın olmadığı durumlarda devlet işlerini yürütürdü. Bu durum yandaki fotoğrafta görüldüğü gibi paralara dahi yansımıştır. Bununla ilgili olarak Orhun Yazıtları’nda şöyle bir ifade geçer: “Ondan sonra oğul babaya, kardeş kardeşe benzemediği için bilgisiz kağanlar devletin başına geçmiş. Kağanların yardımcıları da bilgisiz kişilermiş. Türk halkı da Çin’in tatlı sözüne, ipeğine kandığı için Çin hâkimiyetine girmiş. Gök Tanrı, Türk milleti yok olmasın diye babam İlteriş Kağan ile annem İl Bilge Hatun’u tahta çıkarmış.”(1) Eski Türk inancına göre “han” ile “hatun” gök ve yerin evlatlarıdır. Kadının yeri yedinci kat göktür. Arap gezgini İbn-i Batuta şöyle der: 3.13. Fotoğraf: Kök Türklere ait paranın ön yüzü “Burada tuhaf bir duruma şahit oldum ki o da Türklerin kadınlarına gösterdiği hürmetti. Burada kadınların kıymeti ve derecesi erkeklerinden daha üstündür.”(2) Yine Türk destanlarında kadının önemi sık sık vurgulanmıştır. Yaradılış Destanı’nında Yaradan’a ilham veren “Ak Ana” adındaki bir kadındır. Kazılarda çıkarılan ve yukarıda fotoğrafı verilen Kök Türklere ait paranın üzerinde kadın resminin bulunması ne anlama gelmektedir? Devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk kadınına vermiş olduğu sosyal ve siyasi hakların toplumumuza sağladığı katkıları araştırınız. Elde ettiğiniz bilgiler doğrultusunda sunum hazırlayınız. 657 İslam Devleti’nin başkenti Medine’den Kufe’ye taşındı. Batı Kök Türk Devleti Çin’in egemenliğine girdi. 666 Emeviler İstanbul’u kuşattı. 692 Kudüs’te Mescid-i Aksa Camii tamamlandı. 694 Emevi Halifesi I. Abdülmelik tarafından ilk İslam parası bastırıldı. 699 Kök Türk Devleti Türgişleri egemenliği altına aldı. _______________________ (1) Mehmet Özel, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 48. Kısaltılarak düzenlenmiştir. (2) İbn-i Batuta, Dünya Seyahatnamesi, s. 82, 83. 105 İlk Türk Devletleri Türk tarihinin ve Türk edebiyatının ilk yazılı örneği olan Orhun Yazıtları, II. Kök Türk Devleti zamanında yazılmıştır. Orhun Yazıtlarının yazılışı VIII. yüzyılın başlarına dayanır. Bu yazıtlar Vezir Tonyukuk (725), Kültigin (732) ve Bilge Kağan (735) adına dikilmiştir. Yazıtların dilini 1893 yılında Danimarkalı dil bilimci Wilhelm Thomsen (Vilyım Tomsen) çözmüştür. (1) Aşağıda verilen “Türk Tarih ve Edebiyatının Yazılı Tanıkları: Orhun Abideleri” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. 12. Etkinlik: TÜRK TARİH VE EDEBİYATININ YAZILI TANIKLARI: ORHUN ABİDELERİ Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin. Açlık, tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin. Seni beslemiş olan kağanın sözünü almadan her yere gittin. Hep orda mahvoldun, yok edildin. Orda, geri kalanınla her yere zayıflayarak ölerek yürüyordun. Tanrı buyurduğu için kendi devletim olduğu için kağan oturdum. Kağan oturup aç, fakir milleti hep toplattım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Yoksa bu sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti bunu işitin. Türk milletini toplayıp il tutacağını burda vurdum. Yanılıp öleceğini yine burda vurdum. Her ne sözüm varsa ebedi taşa vurdum. Ona bakarak bilin. Şimdiki Türk milleti, beyleri bu zamanda itaat eden beyler olarak mı yanılacaksınız? Varlıklı, zengin millet üzerine oturmadım. İçte aşsız, dışta donsuz, düşkün, perişan millet üzerine oturdum. Küçük kardeşim Kültigin ile konuştuk. Babamızın, amcamızın kazanmış olduğu milletin adı sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Küçük kardeşim Kültigin ile iki şad ile öle yite kazandık. Öle yite kazanıp bütün milleti ateş, su kılmadım. Ben kendim kağan oturduğumda her yere gitmiş olan millet, yaya olarak öle yite geri geldi. Milleti besleyeyim diye kuzeyde Oğuz kavmine doğru, doğuda Kıta ve Tatabı kavmine doğru, güneyde Çin’e doğru on iki defa ordu sevk ettim... Savaştım. Ondan sonra Tanrı buyurduğu için ölecek milleti dirilttim, besledim. Çıplak milleti elbiseli kıldım. Fakir milleti zengin kıldım. Dört taraftaki milleti hep tabi kıldım, düşmansız kıldım. Hep bana itaat etti. Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, s. 18, 19, 20. (Düzenlenmiştir.) 3.14. Fotoğraf: Orhun Yazıtları, Bilge Kağan Anıtı 1. Yazıtların Türk tarihi açısından önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz? 2. Sosyal devlet ne demektir? Metinde sosyal devlet anlayışına uyan yerleri söyleyiniz. 3. Kağan’ın görevleri arasında neler yer alır? 716 Türgeşler Kök Türk egemenliğinden kurtuldu. 732 Arap İslam orduları ile Franklar arasında Puvatya Savaşı yapıldı. _______________________ (1) Mehmet Özel, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 43. Düzenlenmiştir. 106 737 Türgeş Devleti ikiye ayrıldı. Hazar Hanı İslamiyeti benimsedi. 3. Ünite Temel Kavramlar F. UYGUR DEVLETİ l Beş Balık l Maniheizm l Ordu Balık l Uygarlık Hazırlık Çalışmaları 1. Uygurların yerleşik hayata geçmelerinde neler etkili olmuştur? Araştırınız. 2. Moğolların Türkleşmesinde Uygurların ne gibi katkıları olmuştur? Araştırınız. 3. Yandaki kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız. “Altın Dağları’ndan çıkan nehir, başkentin (Beş balık) bütün çevresini dolaşır, tarla ve meyve bahçelerini sular, su değirmenlerini işletir. Türkler ata biner ve ok atarlar. Müziklerinde kopuz kullanırlar. Samur kürkü, keçe ve çiçek motifleriyle işlenmiş elbiseler üretirler. Kadınlar başlarına şapka giyerler… Arslan Han bizi yedinci günde kabul etti. Onların kralı, oğulları ve hizmetkârlarının hepsi yüzlerini doğuya çevirdiler ve Çin İmparatoru tarafından yollanan hediyeleri kabul ettiler. Bir taraftan bir kimse (elinde) taştan bir çan tutuyordu. O (şahıs) seremoni için tempo tutuyordu. Hoço kralı, çanın sesini duyunca selam verdi. Bundan sonra oğlu, kızı ve yakın akrabaları (benim) etrafımı çevirerek eğildiler ve hediyelerini kabul ettiler. Sonra müzik, içki, ziyafet ve gece yarısına kadar artistler tarafından oynanan piyes vardı.” Özkan İzgi, Çin Elçisi Wang Yen- Te’nin Uygur Seyahatnamesi, s.57- 65-67. Uygur Devleti’nin sosyal ve kültürel durumları hakkında hangi çıkarımlarda bulunabilirsiniz? Kök Türklere bağlı olarak Orhun ve Selenga ırmaklarından Aral Gölü’ne kadar uzanan bölgede yaşayan Uygurlar, 744 yılında Karluk ve Basmillerle birlikte Kök Türkleri yıktılar ve Ötüken başkent olmak üzere bir devlet kurdular. Daha sonra Ordu Balık (Ordu Kenti) denilen Karabalgasun’u başkent yaptılar. İlk kağanları Kutluk Bilge Kül Kağan’dır. Kutluk Bilge Kül Kağan’ın ölümünden sonra yerine oğlu Moyen-Çur Kağan (747–759) geçti. Bu dönemde önce batıdaki Türgişler, sonra kuzeydeki Kırgızlar devlete bağlandı. 751 yılında Talas Savaşı’ndan sonra karışıklık içine düşen Çin ile iyi ilişkiler içinde olan Uygurlar, Çin imparatorunun isteği üzerine Çin’de meydana gelen bir ayaklanmayı bastırdılar. Çin impa3.6. Resim: Uygur Devleti bayratoru da Uygurların bu yardımına karşılık kızını Uygur kağanı Moyen-Çur rağı Kağan’la evlendirdi ve ekonomik yardımda bulundu. 1. TÜRK-ÇİN İLİŞKİLERİ VE MANİ DİNİ Talas Savaşından sonra Türk-Çin ilişkileri ekonomik yönden bir gelişme göstermeye başladı. Çin’deki ayaklanmayı bastıran “Böğü Kağan” dönüşte yanında getirdiği rahipler vasıtasıyla “Maniheizm” dininin ülkede yayılmasını sağladı. Maniheizm, Uygurların yaşantılarını önemli ölçüde değiştirdi. Onların yerleşik yaşama geçmelerinde etkili oldu. Bu din Uygurların bilim, sanat, edebiyat ve ticarette ilerlemelerinde de önemli rol oynadı. Birçok saray ve tapınak yapıldı. Mani dini sadece kağan ve çevresinde kabul gördü, halk arasında kabul görmedi. Bu din et yemeyi ve kan dökmeyi yasaklıyordu. Türk halkının Mani dinini kabul etmek istememesinin nedenleri sizce neler olabilir? 744 II. Kök Türk Devleti yıkıldı. 745 Kırgızlar, Uygur hakimiyeti altına girdi. 762 Uygurlar Mani dinine girdi. 107 İlk Türk Devletleri Dinî hoşgörünün hâkim olduğu Uygur ülkesinde birçok din ve inanç bir arada yaşanmıştı. Uygurlar döneminde Türk halkı arasında tabiat kuvvetlerine inanma, atalar kültü ve “Gök Tanrı” dini yaygındı. Eski Türklerde yerleşik yaşama geçme ve kent kültürünün oluşması Uygurlarla birlikte görülür. Uygurlar, balık adını verdikleri kentler kurarak sanat ve ticaretle uğraştılar. Uygurların, zamanına göre çok ileri ve medeni bir toplum olduğunu gösteren belgeler vardır. “Mal edinme, satış protokolü, malı ve eşyayı kiraya verme, ortaklık kurma, evlatlık verme, iş sözleşmesi, köle satışı, vakıfname, vasiyetname, ipotek senedi” bunların başlıcalarıdır. Uygurlar döneminde hukuki düzenlemelerin yapılmış olması, Uygurların yönetim anlayışları hakkında bize hangi bilgileri vermektedir? Türkler, tarih boyunca çeşitli alfabeler kullanmışlardır. Kök Türk, Uygur, Arap ve Latin alfabeleri Türklerin yaygın olarak kullanıldıkları alfabelerdir. Kök Türk (Orhun) alfabesi dördü sesli (ünlü), otuz dördü sessiz (ünsüz) olmak üzere 38 harften oluşmuştur. Sağdan sola ve yukarıdan aşağıya doğru yazılır. Uygur alfabesi ise üçü sesli, on beşi sessiz olmak üzere 18 harflidir. Uygurlar bu alfabeyi tüccar olan Soğdlardan alıp geliştirmişlerdir. Uygur yazısı sağdan sola doğru yazılır ve okunur. Kök Türkler yazılarını taşa, ağaca ve tahtaya; Uygurlar ise yandaki fotoğrafta da görüldüğü gibi kâğıda yazmışlardır. Uygurlar, Çinlilerden matbaanın temelini oluşturan tahta klişe baskı tekniği yerine yer değiştirebilen harflerle baskı yapma sistemini kullanmayı ve bu sistemle 3.15. Fotoğraf: Uygur yazısıyla yazılkitap basma tekniğini de öğrenmişlermış kitap sayfaları dir. Uygurlarla başlayan yerleşik yaşamla birlikte mimarlık, resim ve heykel sanatında da gelişmeler görülür. Uygurlar, balık adını verdikleri kentlerini surlarla çevirerek tapınakları ve sarayları heykellerle, tek katlı ve bahçeli evlerle donatmışlardır. Türk mimari sanatında kubbeyi ilk kullanan Uygurlar olmuştur. Kubbeler, daha sonra Türk-İslam mimarlığında kümbet ve türbelere örnek oluş3.7. Resim: Uygurlar döneturmuştur. Uygurlar, tapınaklarının duvarlarını ve tavanlarını, yanda verilen mine ait bir minyatür (Türk resimde gördüğünüz gibi konularını Mani ve Buda dinlerinden alan resimlerle Dünyası Kültür Atlası, s. 41.) süslemişlerdir. Aşağıda verilen “Uygur Kültürü” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. 13. Etkinlik: UYGUR KÜLTÜRÜ Şehir (Beşbalık)de pek çok evler, kuleler ve bahçeler vardır. Uygurlar zeki, doğru karakterli ve namuslu insanlardır. Altın, gümüş, bakır ve demirden yapılan eşyalarla vazo ve çanak çömlek yapımında gösterdikleri mükemmellik ve fevkâladelik Allah tarafından âdeta yalnızca onlara verilmiş bir vergi gibidir. Uygurlarda ziraat da ileridir. Açtıkları kanallarla bahçe ve tarlalarını sulamışlardır. Uygurlar, süslü şapkalar ve kürk giymeyi çok severlerdi. Ülkenin samur derileri, beyaz keçeleri ve çiçeklerle süslenmiş kumaşları da çok ünlüydü. Bahaeddin Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, C 1, s. 123, 128. (Düzenlenmiştir.) Yukarıdaki metni dikkate aldığınızda Uygurların yaşamı hakkında neler söyleyebilirsiniz? 108 3. Ünite İlk Türk devletleri, zaman zaman yurtlarından ayrılmak yani göç etmek zorunda kalmışlardır. Uygurlar döneminde yazılan Göç Destanı bunu anlatmaktadır. Göç olayından sonra Türklerin yeniden bir güç hâline gelmesini anlatan “Türeyiş Destanı” da Uygurlara aittir. Aşağıda verilen “Göç Destanı’ndan” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız. 14. Etkinlik: GÖÇ DESTANI’NDAN Dokuz Oğuz ve On Uygurlar çoğalıp kudretlendiler. Uygur Devleti’ni kurdular. Tolga ve Selenge ırmaklarının bereketi içinde mutlu yaşadılar. Bir gün bu iki ırmak arasındaki bir ağacın üzerine gökten mavi bir ışık düştü. Bu ışık aylarca ortalığı nurlandırdı. Her yana tatlı nağmeler saçıldı. Sonunda ağacın gövdesi yarıldı. Meydana gelen yarıkta beş bölüm belirdi. Bu bölümlerin her birinde güzel bir bebek uyuyordu. Bunlar gökten indirilmiş kutsal yavrulardı. Uygurlar onlara birer isim koydular. En küçükleri olan Böğü Teğin’i kendilerine Hakan yaptılar. Böğü Han devri Uygurların refah ve bolluk çağı oldu. Aradan uzun yıllar geçti. Bir gün onun soyundan gelen toy bir hakan, Çinlilerle dost olmayı diledi. Aralarında sürüp giden savaşlara son vermek için bir Çin prensesi ile evlenmeye karar verdi. Çinliler bu teklifi sevinçle kabul ettiler. Türk ülkesine felaket getirecek yeni dolaplar çevirmekten de geri durmadılar. Uygur ülkesinde Kutlu Dağ denilen ot bitmez bir kayalık vardı. Prensese ağırlık olarak o dağı istediler. Toy hakan buna razı oldu. Halbuki orası mukaddes bir dağdı, Uygur ülkesine bereket ve saadet veriyordu. O dağ vatanın bir timsaliydi. Çinliler kayaları söküp söküp götürdüler. Ondan sonra artık Uygurların yüzü gülmedi. Bereket kaybolup gitti. Irmaklar çekildi, topraklar ekin vermez oldu. O zaman Uygur ülkesindeki bütün insanlar ve hayvanlar, — Gööç! Gööç! diye haykırmaya başladılar. Yer, gök bu ses ile çınlayıp durdu. Tanrının laneti idi bu. Uygurları, değerini bilmedikleri yurtlarından kovuyordu. O zaman hep birden toplanıp göç ettiler ama nerede konakladılarsa bu “Gööç!” sesi onları bırakmadı. Daha batıya, daha batıya göçtüler. En sonunda Beşbalık şehrinin bulunduğu yere gelip yerleştiler. Yeniden çoğalıp düzene girdiler. Vatanlı, hakanlı millet oldular. Mehmet Özel, Vatan, Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 74-75. (Özetlenmiştir.) 1. Göç Destanı’na göre Türklerin göç etmelerine yol açan nedenler nelerdir? 2. Türklerde bağımsız yaşama duygusunun önemli olmasının nedeni sizce nelerdir? 3. Uygurların yeni bir devlet kurmaları onların hangi özellikleriyle açıklanabilir? Uygur Devleti 840 yılında Kırgızlar tarafından yıkıldı. Uygurlar, kitleler hâlinde yurtlarını bırakarak değişik bölgelere göç etmek zorunda kaldılar. 2. KANSU UYGUR DEVLETİ (SARI UYGURLAR) (847-1226) Uygur Devleti yıkıldıktan sonra Uygurların bir bölümü Çin’in kuzeyindeki Kansu bölgesine gelerek burada bir devlet kurdu. Bu bölgede İpek Yolu’nun işlek bir kenti olan Kansu’ya sahip olmaları Uygurları zenginleştirdi. Mücadeleci yaşam anlayışını bıraktıklarından askerî bir varlık gösteremeyen Uygurlar, Çin ile iyi ilişkilerde bulundular. Bunun sonucunda Mani dini etkisini yitirdi ve Uygurlar Budizmi benimsediler. 940 yılında Kitanların, 1226’da Moğolların egemenliğine giren Uygurlar, günümüzde Çin’in kuzey bölgelerinde yaşamaktadırlar. 109 İlk Türk Devletleri 3. DOĞU TÜRKİSTAN UYGUR DEVLETİ (TURFAN UYGURLARI) (856-1209) Yurtlarından göç eden Uygurların bir bölümü Tanrı Dağları çevresine yerleşerek Turfan merkez olmak üzere bir devlet kurdular (856). Bu devlet Batı Uygurları, Beşbalık Uygurları, Arslan Kağan Uygurları, İdikut Uygurları olarak da anılır. Yerleşik bir yaşam süren ve Manihaizm dinini benimseyen Turfan Uygurları, kültür ve uygarlık yönünden öteki göçebe Türk topluluklarına göre daha yüksek bir düzeye ulaştılar. Turfan Uygurları, 11. yüzyıldan başlayarak yaklaşık iki yüz yıl Karahitaylar Devleti’ne bağlı olarak yaşadılar. 13. yüzyıl başında Moğol Devleti’nin egemenliğine girerek devlet yönetiminde önemli görevler üstlendiler. Kültür ve 3.17. Fotoğraf: Doğu Türkistan’da varlığını uygarlık alanında Moğolları etkileyen Turfan Uygurları, onların sürdüren Uygur kadınlarından bir görünüm Türkleşmesinde önemli rol oynadılar. PERFORMANS GÖREVİ Performans Görevi: İlk Türk devletlerinden olan Asya Hun, Kök Türk ve Uygur devletlerinden birini seçerek bu devletin siyasi, askerî, kültürel ve ekonomik faaliyetlerini içeren bir sunum hazırlayınız. Performans Görevinin Amacı: İlk Türk devletleri hakkında detaylı bilgilere sahip olmak, eleştirel düşünme becerisi kazanmak, zaman ve kronolojiyi doğru kullanmak. Hazırlama Süreci: 2 Hafta Araç-Gereç: Ansiklopediler, tarih kitapları ve İnternet Yapacağınız “Performans Görevi” aşağıdaki tabloda verilen ölçütlere göre değerlendirilecektir. DERECELİ PUANLAMA ANAHTARI DEĞERLENDİRME ÖLÇÜTLERİ Çok iyi-4 Yeterli-3 Geliştirilmeli-2 Yetersiz-1 Hazırlık Başlık İçerik ve kapsam Görsel kullanımı Tarihler Şekil ve düzenleme Yazma kurallarına uyma Kaynaklardan yararlanma Bu ölçekten alabileceğiniz en yüksek puan 32, en düşük puan 8’dir. Bu puanı 5’lik not sistemine aşağıdaki şekilde çevirebilirsiniz. Örneğin bu ölçekten 24 puan almış olduğunuzu varsayalım; 32 24 100 x x = 100 x 24 = 2400 : 32 = 75 puandır. 75 puanın 5’lik not sisteminde karşılığı 4’tür. Bu çalışmada başarılı sayılmanız için 70 veya daha fazla puan almanız gerekmektedir. 110 3. Ünite Temel Kavramlar l Deşt-i Kıpçak G. ORTA ASYA VE AVRUPA’DA KURULAN DİĞER TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI l Germenler l Hazar Barış Çağı l Manas Destanı l Yabgu Hazırlık Çalışmaları 1. Türklerin geniş bir coğrafyaya yayılmalarının nedenleri nelerdir? Bu hangi sonuçları beraberinde getirmiş olabilir? 2. Avrupa’da kurulan Türk devletlerinin benliklerini kısa sürede kaybetmelerinin sebepleri neler olabilir? 3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? Batı Asya ve Doğu Avrupa’da kurulan diğer Türk devlet ve topluluklarının gösterildiği aşağıdaki haritayı inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız. 3.7. Harita: Batı Asya ve Doğu Avrupa’da Türkler V-XII. yy. (Tarih Atlası, s. 20.) Türklerin büyük bir kısmının Karadeniz’in kuzeyine yerleşmelerinin sebepleri neler olabilir? Bugün bu yerlerde hangi Türk devletleri vardır? 1. AVARLAR Çin kaynaklarında Juan-Juan, batılı kaynaklarda Avar adı ile anılan kavme Kök Türkler Apar demekteydi. IV. yüzyılda Asya’da devlet kuran Avarlar, Kök Türkler tarafından yıkılınca batıya doğru göç ederek Orta Avrupa’da bir devlet kurdular (552). Bayan Kağan döneminde en güçlü zamanlarını yaşadılar. 619 ve 626 yıllarında Sasanilerle birlikte İstanbul’u kuşatan ilk Türk devleti olan Avarlar bu kuşatmada istenilen sonucu alamamışlardır. Avarların varlığına 805 yılında Frank Krallığı tarafından son verildi. Balkanlarda ve Orta Avrupa’da iki asırdan fazla hâkimiyetini devam ettiren Avarların özellikle Slav topluluklarının Doğu Avrupa ve Balkanlarda 111 İlk Türk Devletleri yayılmasında etkisi büyüktür. Eskiden ormandan dışarı çıkmaya cesaret edemeyen Slavlar, Avarların etkisiyle savaşa alışmış; altın, gümüş işlemeciliğini öğrenmiş, at sürüsü sahibi olmuş ve kabile hayatından daha üst toplumsal yaşam düzeyine ulaşmışlardır. Özellikle Slav göçünde önemli bir rolü olan Avarlar, Orta ve Doğu Avrupa’nın etnik yapısının şekillenmesinde rol oynamışlardır. Ayrıca Avarlar, Slav ve Rus ordularını düzen ve devlet örgütlenmesi alanlarında etkilenmişlerdir. Hristiyanlık dinini benimseyen Avarlar benliklerini kaybetmişlerdir. Avarlar da temelde Hunlar ve diğer eski Türk devletleri gibi göçebe bir kavimdi. Devletin yönetici kesimi Avarların kurucu hanedanından gelmekteydi. Ülkede çok değişik kökenden gelen kavimler ve boylar vardı. Bunlar Avar egemenliği altında beraberce yaşamaktaydı. Devletin başında kağan ünvanı taşıyan bir hükümdar bulunurdu. Hükümdardan sonra en yetkili kişiler ise Yuğruş adını taşıyan vezirlerdi. 3.8. Resim: Avarları betimleyen Diğer Orta Asya kavimleri gibi Avarlar da atlı bir orduya sahipti. temsilî resim (Türk Dünyası Atlası, s. Yandaki temsilî resimde gösterildiği gibi genellikle at sırtında dolaşır ve 80.) yaşarlardı. 2. BULGARLAR Bulgarların, V. yüzyılda Orta Asya’dan batıya göç eden Ogurlardan geldikleri tahmin edilmektedir. V. yüzyıl sonlarında Karadeniz’in kuzeyinde yerleşmeye başlayan Bulgarlar, burada VI. yüzyılda bir devlet kurdular. Hazarların saldırıları ile yıkılan Bulgarlar, sonra Tuna ve İtil (Volga) olarak iki kola ayrıldılar. Tuna boylarına inen Bulgarlar, Balkanlardaki Slav topluluklarını egemenlikleri altına alarak Tuna Bulgar Devleti’ni kurdular (679). Tuna Bulgarları, Avrupa’ya giden ticaret yollarının denetimini ele geçirdiler ve ülkelerinin bayındırlığına büyük önem verdiler. Bizanslılar ve Müslümanlarla yapılan ticaret sayesinde zenginleştiler. Onlardan günümüze birçok mimari yapıt, su yolu ve anıt kalmıştır. Zamanla Hristiyanlaşarak benliklerini kaybeden Tuna Bulgarları XI. yüzyılda Bizans’ın, XIV. yüzyılda Sırplar’ın sonra da Osmanlıların egemenliği altına girdiler. Bugünkü Bulgaristan’ın temelini oluşturarak 1908 yılında Osmanlı Devleti’nden ayrılıp bağımsızlıklarını kazandılar. İtil (Volga) Bulgarları ise X. yüzyılda Müslümanlığı kabul ettiler. Kurdukları devlet uzun zaman varlığını sürdürdü. İtil Bulgarları çiftçilikte olduğu kadar ticaret, hayvancılık, dericilik, kürkçülük alanlarında da önemli gelişmeler gösterdiler. Yeni şehirler, kasabalar kurdular. İtil kıyısındaki Bulgar şehri IX ve XII. yüyıllarda Doğu Avrupa’nın en önemli ticaret merkezi oldu. Bu devlete 1237 yılında Altın Orda Devleti son verdi. Günümüz Rusya Federasyonu’ndaki Tataristan ve Başkurdistan Özerk Cumhuriyetleri halkı İtil Bulgarlarının soyundan gelmektedir. Aşağıda verilen “İbn-i Fadlan’ın Seyahatnamesinde Bulgarlar” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız. 15. Etkinlik: İBN-İ FADLAN’IN SEYAHATNAMESİNDE BULGARLAR Buğday ve arpa bol olmasına rağmen en çok darı ve at eti yerler. Bir kimse birşey ekerse onu kendisi için hasad eder. Hükümdarın bundan hissesi yoktur. Yalnız, her ev senede bir kez hükümdara bir samur kürk verir. Hükümdar askerlerini herhangi bir yere akın yapmak için gönderir ve askerleri ganimet elde ederlerse bundan muayyen bir hisse alır. Hepsi kalpak giyerler. Hükümdar ata seyissiz, tek başına biner. Gezerken yanında muhafız bulunmaz. Sokaklardan ve çarşıdan geçerken herkes ayağa kalkar. Kalpaklarını çıkarıp koltuklarının altına alırlar. Hepsi kubbeli çadırlarda otururlar. Yalnız, hükümdarın çadırı çok büyüktür. Bin ve daha fazla insan olabilir. Bir adam diğerini kasten öldürürse suçuna karşılık kısas olarak onu da öldürürler. Ramazan Şeşen, İbn Fazlan’ın Seyahatnamesi, s. 53, 54, 55. (Özetlenmiştir.) Bulgarların kültürel özellikleri hakkında hangi çıkarımlarda bulunabilirsiniz? 112 3. Ünite 3. MACARLAR Macarlar, Peçeneklerin baskıları sonucunda IX. yüzyılda bugünkü Macaristan’a gelerek yerleştiler. 955 yılında Germenlerle (Almanlarla) savaşan Macarlar, yenilmelerine rağmen onlarla uzun süre mücadele ederek doğuya yayılmalarını engellediler. Böylece Balkanların Germenleşmesini önlemiş oldular. Macarlar X. yüzyılda Hristiyanlığı kabul ettiler. Bu dinin etkisiyle zamanla Slavlaşan Macarlar, Türklük özelliklerini yitirdiler. 4. PEÇENEKLER X ve XII. yüzyıllar arasında Doğu Avrupa ve Balkanlarda yer yer varlık gösteren Türk boylarından biri olan Peçenekler, bağımsız bir devlet kuramadılar. XI. yüzyılda Bizans ile iyi ilişkiler kurarak Bizans ordusunda paralı askerlik yaptılar. Bizanslılar, Peçenek askerleri sayesinde önemli zaferler kazandılar. Peçenekler, Malazgirt Savaşı’nda (1071) Selçukluların tarafına geçerek savaşın kazanılmasına büyük katkı sağladılar. Çaka Bey ile de İstanbul kuşatmasına katıldılar (1091). Bizans İmparatorluğu, Kıpçakları (Kumanlar) yanına çekerek Peçenekleri ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu gelişmeden sonra toparlanamayan Peçeneklerin siyasi varlığı sona erdi. Peçeneklerin varlık gösterdikleri coğraf yada kurulan Slav kökenli devletler üzerinde siyasal ve kültürel etkileri oldu. Peçenekler, Macarların bugünkü yurtlarına göçmelerini ve devlet kurmalarını sağladılar, Slavların Karadeniz’e inmelerini engellediler. Yaşadıkları bölgenin batı ve güney Slavların arasında olmasından dolayı Slav toplulukları arasındaki ilişkinin kesilmesine de neden oldular. 5. KUMANLAR (KIPÇAKLAR) VIII. yüzyıla kadar Asya’nın doğusunda oturan Kıpçaklar, bir Moğol kavmi olan Karahitayların baskıları sonucu Sibirya’dan batıya doğru göç ettiler. Kıpçaklar, XI. yüzyılda Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlara gelerek yerleştiler. Kıpçakların 150 yıldan fazla egemen oldukları bu bölgeye “Kıpçak Bozkırları (Deşt-i Kıpçak)” adı verilmiştir. Kıpçaklar, Rusların güneye inmelerini engellediler ve Slavların Moskova çevresine göç etmelerine yol açtılar. Kazan Hanlığı ile Altın Orda Devletlerinin kurulmasında etkili oldular. Kıpçaklardan kalan en önemli eser dil ve kültür alanında “Codex Cumanicus” diye adlandırılan eserdir. Türkçe-Farsça ve Latince bir lügat olan eserde aynı zamanda Türkçe gramerlerin esasları açıklanmakta ve Türk halk edebiyatından parçalar yer almaktadır. 6. OĞUZLAR (UZLAR) Selenga Irmağı ile Hazar Denizi arasındaki bölgede Kök Türk egemenliği altında yaşayan Türk boylarından biri de Oğuzlardır. Oğuzlar Kök Türk Devleti’nin yıkılmasından sonra Uygurların yönetimi altına girdiler. 750 yılından sonra Kırgızlarla iş birliği yaparak Uygurlara karşı mücadeleye başladılar. Uygur Devleti’nin yıkılmasından sonra batıya göç edip Seyhun Irmağı boylarına geldiler. X ve XI. yüzyıllarda Seyhun Irmağı’ndan Aral Gölü ve Hazar Denizi’ne kadar olan bölgede yaşayan Oğuzlar, burada merkezi Yenikent olan bir devlet kurdular. Hakanlarına yabgu unvanı verildiğinden bu devlete Oğuz Yabgu Devleti adı verildi. Oğuzlar komşuları Peçenekler, Hazarlar, Karluklar ve Kıpçaklarla savaştılar. Oğuzların bir bölümü Hristiyanlığı benimseyerek Slavlaştı, bir bölümü ise Hazar Denizi kıyılarına geldi, güneye inerek İslamiyeti benimsedi ve Büyük Selçuklu Devleti’ni kurdu. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Anadolu’ya yerleşerek burayı yurt edindiler ve Türkiye Selçuklu Devleti’ni kurdular. Günümüzde Moldova Cumhuriyeti’nde yaşayan Ortodoks Gagavuz Türkleri Oğuzlardan gelmektedir. Bizanslıların Uz adını verdikleri Oğuzların bir kısmı 1150’lerde Özü bölgesinin güneyine kadar yayıldı. Fakat Ruslar birleşerek Uzları kendi bölgelerinden uzaklaştırdılar (1160). Daha batıya çekilen kalabalık Uzlar, Bizans ve Bulgar direnişini kırarak Tuna’yı geçtiler. Peçeneklerin ardından Makedonya’ya ve Trakya’ya girerek Ege kıyılarına kadar geldiler. Ancak Uzlar, salgın hastalıklar ve Peçenek saldırıları yüzünden bu topraklarda fazla tutunamadılar. 113 İlk Türk Devletleri 7. TÜRGiŞLER Batı Kök Türklerinin bir kolu olan Türgişler, Orta Asya’da Talas ve Çu ırmakları ile Isık Gölü çevresinde yaşıyorlardı. Batı Kök Türk Devleti’nin yıkılmasından (659) sonra bağımsız kaldılar ve bir süre sonra bu bölgede bir devlet kurdular (717). Türgişlerin bilinen ilk hükümdarı Baga Tarkan, Kök Türk Devleti’nden sonra kendi adına para bastıran hükümdardır. Türgişler, VII. yüzyılda Ceyhun Irmağı’nı geçerek Türk ülkelerine saldıran Araplarla savaştılar ve Orta Asya’nın Arapların eline geçmesine engel oldular. Hükümdarları Sulu Kağan’ın ölümünden sonra zayıflayan Türgişler Devleti VIII. yüzyılda Karlukların saldırıları ile yıkıldı. Türgişlerin egemen olduğu dönemlerde gerek Maveraünnehir bölgesinin Türk kalmasında gerekse Oğuz topluluklarının batıya yönelmesinde etkili oldular. Yerleşik hayatı benimseyen Türgişler, alfabe de kullandılar. 8. HAZARLAR Kırım ile Hazar Denizi arasında Kök Türklere bağlı olarak yaşayan Hazarlar, Kök Türk Devleti’nin yıkılmasından sonra bu bölgede Hazar Hakanlığı adıyla anılan bir devlet kurdular (630). Hazarlar VII. yüzyılda İran’ı ele geçiren Arapları Kafkasya’da durdurdular. Böylece Arap ordularının kuzeye geçmesini önlediler. Uzak Doğu ile Bizans’ı, İslam ülkeleri ile kuzeydeki Slav topraklarını birleştiren ticaret yollarının denetimini ellerinde bulunduran Hazarlar, bu yüzden ekonomik olarak çok güçlü hâle geldiler. Uzun süre varlığını devam ettiren Hazar Devleti’nde inanç özgürlüğü vardı. İslamiyet, Hristiyanlık ve Musevilik inancının benimsendiği ülkede, farklı din ve inanışa sahip olanlar ibadetlerini serbestçe yapabiliyorlardı. Bu nedenlerle Hazar Devleti’nin egemen olduğu VII.IX. yüzyıllar Hazar Barış Çağı olarak adlandırılır. Hazar Devleti X. yüzyılda Rusların saldırıları ile yıkıldı. Daha sonra Hazarlar, bu bölgede küçük küçük 3.9. Resim: Temsilî bir Hazar devletler kurdular ancak bu devletler uzun ömürlü olmadı. Çok geniş topraklara askeri (Türk Dünyası Kültür Atyayılan Hazarlar, diğer Türk boylarının aralarına karışarak tarih sahnesinden lası, s. 80.) çekildiler. 9. SİBİRLER (SABİRLER, SABARLAR) Sibirler, önceleri Asya Hun Devleti’ne bağlı bir topluluk olarak Tanrı Dağlarının batısında İli Irmağı çevresinde yaşadılar. Doğudan gelen Avarların baskılarıyla yurtlarını terk eden Sibirler, V. yüzyıl ortalarında batıya doğru göçmek zorunda kaldılar. 503 yılında Doğu Avrupa’da görünen Sibirler, 513 yılında Kafkasların kuzeyine göçerek Don ve Volga ırmakları arasına yerleştiler. Böylece Bizans ve İran’la komşu olan Sibirler, hükümdarları Balak yönetiminde Balkanlara ve Ön Asya’ya akınlar düzenlediler. Daha sonra Kafkasya’dan Anadolu’ya girerek Kayseri, Ankara, Konya dolaylarına kadar indiler (516). Günümüzde Kuzeydoğu Asya’nın büyük bölümü Sibir ya adıyla anılmaktadır. Aşağıda verilen “Bizanslı Tarihçinin Gözüyle Sibirler” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız. 16. Etkinlik: BİZANSLI TARİHÇİNİN GÖZÜYLE SİBİRLER Bizanslı tarihçi Prokopios, Sibirlerin sahip oldukları askerî güç ve savaş teknikleri konusunda şunları söylemektedir: “Sibirler, insan hafızasının hatırlayabildiği zamandan beri İranlıların ve Romalıların sahip olamadığı ve düşünemediği savaş araçlarına sahiptirler. Öyle ki her iki impatorlukta mühendis eksik olmamış ve her devirde surları dövmek için savaş araçları yapılmıştır. Fakat şimdiye kadar böyle bir buluş ne ortaya konmuş ne de onlar gibi kullanılabilmiştir. Bu, şüphesiz insan dehasının bir eseridir.” www.tarihvemedeniyet.org (Özetlenmiştir.) Bizanslı tarihçi Prokopios, Sibirlerin hangi özelliklerini ön plana çıkartmıştır? Neden? 114 3. Ünite 10. KİMEKLER VII. yüzyılda Altay Dağlarının kuzeybatısı ile İrtiş Irmağı çevresinde Kök Türklere bağlı olarak yaşayan Kimekler, Kök Türk Devleti yıkıldıktan sonra bağımsızlıklarına kavuştular. Batı Türkistan’ın kuzeydoğusuna egemen oldular. X. yüzyılda Kitanların saldırıları sonucunda Ural Dağlarının güneyine geldiler. Kimekler XI. yüzyılda batıya devam eden göçler sırasında Kıpçakların egemenliğine girdiler. 11. KARLUKLAR Kök Türk, Çin ve Uygur egemenlikleri altında yaşayan Karluklar, 751 yılında Arap ve Çin orduları arasındaki Talas Savaşı’nda Arapların tarafına geçerek savaşı kazanmalarında önemli bir rol oynadılar. Karluklar IX. yüzyılda başkenti Balasagun olan bir devlet kurdular. X. yüzyılda İslamiyeti kabul eden Karluklar, Karahanlılar Devleti’nin kuruluşunda yer aldılar. XIII. yüzyılda Moğol egemenliğine girdiler. Geçimlerini hayvancılıkla sağlayan Karluklar ziraat ile de uğraşmışlardır. Karlukların Ala Dağlarda maden çıkardıkları, ticarette hünerli oldukları bilinmektedir. Komşu ülkelere yaptıkları ticarette dışarıya deri ve yünlü eşyalar götürmüş, komşu ülkelerden altın ve gümüş ziynet eşyaları, Çin’den de ipek ve çini kaplar getirmişlerdir. Günümüzde ise Tacikistan bölgesinde yaşamaktadırlar. 12. KIRGIZLAR Bir Türk topluluğu olan Kırgızlar önce Baykal Gölü’nün batısındaki İrtiş Irmağı çevresine daha sonra da Yenisey boylarına yerleştiler. Sırasıyla Hun, Kök Türk, Uygur devletlerinin egemenliği altında yaşayan Kırgızlar, IX. yüzyılda Uygur Devleti’ni yıkarak Ötüken’i ele geçirdiler ve burada bir devlet kurdular. X. yüzyıldan sonra Karahanlılara, XIII. yüzyılda da Moğol Devleti’ne bağlanan Kırgızlar, XIX. yüzyılda Rusya’nın egemenliğine girdiler. 1991’de Sovyet Rusya’nın dağılma3.18. Fotoğraf: Günümüzde göçebe Kırgızların yaşasıyla bağımsız hâle gelen Kırgızlar, Kırgızistan Cumhuri- mını yansıtan fotoğraf yeti’ni kurdular. Manas Destanı Kırgızların en önemli destanıdır. Aşağıda verilen “Kırgız Ülkesi” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız. 17. Etkinlik: KIRGIZ ÜLKESİ Kırgız ülkesi bereketli, misafiri ve suları çok bir yerdir. Burada Çin hudutlarından akan çok sayıda nehir vardır. Bu nehirlerin en büyüğü Manhâr’dır, nehir suyu bol, akışı hızlıdır. Bu nehir üzerinde Kırgızların pirinç, buğday vb. hububatı öğüttükleri değirmenler bulunur. Elde ettikleri hububatı öğütüp ekmek yaparlar. Kırgız kadınları erkekler gibi her işle uğraşırlar. Çifçilik, hasat vb. konuların çoğuyla erkeklerin ilgisi yoktur. MÖ 4500-MS XIII. Yüzyıllar Arasında Barbar Türkler, Dil, Din, Kültür, Bilim, Sanat ve Uygarlık, s. 41, 59. (Özetlenmiştir.) Kırgızların yaşadığı yer ve kültürleri hakkında neler söyleyebilirsiniz? 115 İlk Türk Devletleri ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından uygun olanı yazarak cümleleri tamamlayınız. İstemi Kağan Kaşgar Ötüken Bumin Kağan Mete Han Teoman onlu Kral Yolu İpek Yolu Feodalite (Derebeylik) Oliarşi Margos bağımsızlık II. Kök Türk (Kutluk) Uygur Anatolyos 1. I. Kök Türk Devleti ...................................... tarafından kurlmuştur. Başkenti ......................................... ‘dir. 2. Asya Hun Devleti’nin en güçlü dönemi ...................................... dönemidir. Bu hükümdar askerî alanda .. .................................... sistemi getirmiştir. 3. Orta Asya’da Türklerle Çinliler arasında yapılan mücadelelerin temel nedenini .......................................... ticaretine hâkim olma mücadelesi oluşturur. 4. Kavimler Göçü’nden sonra Avrupa’da ..................................................... rejimi ortaya çıkmıştır. 5. Attila döneminde Bizans İmparatorluğu ile ...................................... ve ...................................... antlaşmaları imzalanmıştır. 6. Türklerin başka milletlerin egemenliği altına girmek istememeleri onların ........................................... düşkün olduklarını gösterir. 7. Orhun Yazıtları ...................................... Devleti döneminde Bilge Kağan, Kültigin ve Tonyukuk adına dikilmiştir. B. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” harfi yazınız. (....) Çinliler, kuzey sınırlarını güvence altına almak ve Türk akınlarını önlemek amacıyla Çin Seddi’ni yapmışlardır. (....) Türklerin Orta Asya’dan göç etmelerinde yalnızca coğrafi faktörler etkili olmuştur. (....) Orta Asya’da tarihi bilinen ilk Türk devleti Büyük Hun Devleti’dir. (....) İlk Türk devletlerinde, önemli devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı yere kurultay denilirdi. (....) Yerleşik hayata geçen, kâğıt ve matbaayı kullanan ilk Türk devleti Büyük Hun Devleti’dir. (....) Museviliği kabul eden ilk Türk devleti Karluklardır. (....) Avarlar ve Peçenekler İstanbul’u kuşatan ilk Türk topluluklarıdır. C. Aşağıdaki destanların numaralarını ait olduğu devletlerin adının yanındaki parantezin içine yazarak destanlarla devletleri eşleştiriniz. 1. Oğuz Kağan Destanı ( ) Kök Türkler 2. Ergenekon Destanı ( ) Hunlar 3. Manas Destanı ( ) Uygurlar 4. Alper Tunga Destanı ( ) İskitler 5. Türeyiş Destanı ( ) Kırgızlar ( ) Sabirler 116 3. Ünite Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız. 1. Türklerin Orta Asya’dan değişik bölgelere göç etmelerinde siyasi, ekonomik, sosyal ve coğrafi faktörler etkili olmuştur. Aşağıdakilerden hangisi bu göç hareketlerinin nedenleri içinde yer almaz? A) Aşırı nüfus artışı B) Hayvan hastalıkları C) Çin ve Moğol baskısı D) İklimin değişmesi E) Türk boyları arasındaki mücadelelerin sona ermesi 2. Türk devletlerinde devleti yönetme yetkisi olan “Kut”un tanrı tarafından hükümdarın bütün erkek çocuklarına geçtiğine inanılmıştır. Bu anlayış aşağıdakilerden hangisine ortam hazırlamıştır? A) Hükümdarın sorumluluklarının azalmasına B) Hatunun devlet yönetiminde etkili olmasına C) Taht kavgalarının yaşanmasına D) Türk devletlerinin uzun süre yaşamasına E) Türk siyasi birliğinin sağlanmasına 3. Aşağıdakilerden hangisi Uygurları, Orta Asya’daki diğer Türk devletlerinden ayıran özelliklerden biri değildir? A) Bilim ve sanatta ileri gitmeleri B) Yerleşik yaşama geçmeleri C) Budizm ve Maniheizm’i benimsemeleri D) İlk düzenli orduyu kurmaları E) Kâğıt ve matbaayı kullanmaları 4. Orhun Yazıtları’nda geçen; I. Hükümdarın halkına hesap vermesi II. Hükümdarın aç olanları doyurup çıplakları giydirmesi III. Çin’in entrikalarına aldanılmaması bilgilerinden hangisi ya da hangileri Kök Türklerin sosyal devlet anlayışını benimsediğini gösterir? A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II D) II ve III E) I, II ve III D. Aşağıdaki çalışmaları defterinize yapınız. 1. Türklerin Orta Asya’dan değişik bölgelere göç etmelerinin sebepleri arasında neler yer almaktadır? 2. Orhun Anıtları’nın Türk tarihi ve Türk edebiyatı açısından önemini açıklayınız. 3. Orta Asya’da kurulan Türk devletlerinin yıkılmasına etki eden faktörleri açıklayınız. 4. Türk adı ile ilgili görüşler hakkında bilgi veriniz. 5. Kavimler Göçü’nün sonuçlarını maddeler hâlinde yazınız. 6. Orta Asya’da Türkler ile Çinliler arasında yapılan mücedelelerin nedenlerini yazınız. 117