BATI TRAKYA MÜSLÜMAN TÜRK AZINLIĞINDA MÜFTÜLERİN YETKİLERİ VE MECELLE’NİN YERİ1 Giriş 19. yüzyılın başlarında dünyayı etkisi altına alan milliyetçilik akımı, balkan coğrafyasını da etkilemiş ve bölgenin huzurunu sarsmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun duraklama dönemin de etkisiyle bu milliyetçilik akımından etkilenen Yunan devleti, ülkesinde kalan azınlıklara bir takım haklar vermek şartıyla 1830 yılında bağımsızlığını kazanmıştır. 1830 Londra Protokolü, 1881 İstanbul uluslararası sözleşmesi, 1913 Atina Barış Antlaşması ve 1920/2345 sayılı kanun ile Yunanistan sınırları içinde kalan Müslümanların bütün hakları hukuki açıdan güvence altına alınmıştır. Müslümanların dini önderleri olan müftüleri ve eğitim sisteminin ekonomik temelini sağlayan vakıfların yönetimini Türk azınlığın seçim yoluyla belirleyeceği kabul edilmiştir. Yukarıda zikredilen antlaşmalarda karara bağlanan hususlardan birisi de müftülerin yetkileridir. Yunanistan’da tanınan müftülük kurumu, dini boyutu ile birlikte yargılama görev ve yetkisine de sahip olan bir kurumdur. Özel bir mahkemedir. Başka bir ifade ile Müftü, Yunanistan’da sadece bir dini lider olarak değil, Yargıç/Kadıdır aynı zamanda. Örneğin, Müftü nikâh işlemlerini Kadı sıfatıyla değil, bir dini lider, din görevlisi, Müftü olarak yapar. Boşanma işlemlerini ise Kadı sıfatıyla yapar. Böylece müftüler Kadı sıfatıyla yargılama ve hüküm verme yetki ve hakkına sahiptir. Batı Trakya Türkleri, şahsın hukuku, aile hukuku, velâyet, vesayet, evlenme boşanma, evlat edinme, nafaka ve miras hukuklarını ilgilendiren konularda kendilerine Yunan ulusal hukuku değil, Batı Trakya Türklerinin kendi ulusal, dinsel başka bir deyişle İslâm/şeriat hukuku, gelenek hukukları uygulanmaktadır. Bunun nedeni Yunanistan’ın taraf olduğu ve yükümlülük altına girdiği uluslar arası antlaşmalardır. Aile, miras hukuku, velayet, vasiyet, nafaka, evlat edinme, şahsın hukuku gibi antlaşmalarda sayılmış bulunan konularda çıkabilecek uyuşmazlıklarda ve sorunlarda yargılama görev ve yetkisine Müftü sahip olup, Yunan medeni/sivil mahkemeleri sahip değildir ve Yunan hukuku uygulanmaz. (Yukarıda zikredilen 1 Gümülcine Seçilmiş Müftüsü, İBRAHİM ŞERİF 1 antlaşmalar gereği Yunanistan uyruğundaki Müslüman Türkler hukuki özerkliğe sahip olup, kendilerine kendi İslâm hukukları, gelenek ve görenek hukukları uygulanmaktadır.) Yunanistan’daki Müslüman Türklerin Müftüleri, Kadı sıfatıyla yargılama ve hüküm verme yetki ve hakkına sahiptir. Bu nedenle Yunanistan’daki Müftü, fetva veren, Kur’an-ı yorumlayan ve kural koyan bir makam olarak, Kadı sıfatıyla yargılama yetkisini 1881 yılından beri yerine getirmekte olup, uluslararası hukuk gereği Batı Trakya Müslüman Türkleri bakımından bir örf ve adet kuralı niteliği kazanmış bulunmaktadır. Yunan Mahkemeleri, Müftülerin Kadı sıfatıyla vermiş oldukları kararları içerik bakımından inceleme, denetleme ve eleştirme hakkına sahip değildir. Sadece, Müftünün vermiş oldukları kararları şekil bakımından Yunan Anayasasına uygunluğunu inceleyip, onaylamama veya onaylayıp, icrası için yetkili mercilere tevdi ve ilân ederler. Bu kararlar sadece Yunanistan’da değil, Yunanistan dışında da geçerlidir. Diğer taraftan Türkiye ile Yunanistan’ın taraf olduğu antlaşmalar gereği Müftülerin Kadı sıfatıyla verdikleri hükümleri içerik bakımından Yunanistan’daki Başmüftü denetleme ve inceleme yetkisine sahiptir. sadece Ancak Yunanistan, bu konudaki antlaşmaları ihlâl ederek Başmüftülük Kurumunun açılmasına ve Başmüftünün seçilmesine izin vermeyerek, Müftülerin verdiği hükümleri inceleyecek merciden, dolayısıyla Müftünün Kadı sıfatıyla vermiş olduğu kararların özü veya içerik bakımdan denetimden, temyizden mahrum bırakmaktadır. Buna bağlı olarak Yunan Devleti, Ortodoks Hıristayan Vali Başkanlığında, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığın karşı çıktığı kişileri Batı Trakya’da Müftü olarak seçip, atadıktan sonra bu kişilerin resmi Müftü sıfatı ile verdikleri bazı hatalı kararları ve diğer bazı görüşleri öne sürerek, Müftünün ‘Kadı’ sıfatıyla gerçekleştirdiği yargılama yetkisinin iptal edilmesi gerektiğini savunmaktadır Böylece Yunanistan, 1991 yılında 1920 sayılı (1920/1991) yasa ile Müftülerin Yunanistan uyruklu Müslümanlarca özgür iradeleriyle seçilmelerini de hüküm altına almış bulunan 1920 tarihli ve 2345 sayılı (2345/1920) yasayı iptal etti ve 1882 yılında çıkarılan ΑΛΗ’ sayılı (ΑΛΗ/1882) yasa dönemindeki gibi yine Müftülerin atanması yöntemini 1913 Atina Barış Antlaşmasına aykırı olarak uygulamaya koydu. Bu bağlamda Yunanistan, 1881’den beri Müftülerin Kadı sıfatıyla Yunanistan’da gerçekleştirdikleri ve devletler hukuku bakımından bir örf âdet hukuku kuralı niteliği 2 kazanmış bulunan yargılama yetkilerinin kaldırılmasını tartışmalarını da başlatmış bulunmaktadır.2 Günümüzde Yunanistan sınırları içerisinde bir tek Batı Trakya’da müftülükler bulunmaktadır. Tarihte Batı Trakya dışında müftülükler kurulmuş olsa da3, zaman içerisinde bunlar kapatılmıştır. Batı Trakya’da günümüzde müftülerin şu konular üzerinde yetki sahibi olduğunu söylemek mümkündür: a- Nikâh akdetme ve onaylama, b- Boşama, c- Nafaka tayin etme, d- Velayet-Vesayet, e- Miras taksimi, f- Vakıfların denetimi, g- Din görevlilerinin göreve gelmesi ve görevden alınması, h- İslam Hukuku ile ilgili konularda görüş bildirme. Müftülerin bu yetkileri, uluslararası antlaşmalarla kendilerine verilmiştir. Nitekim Yunan Yargıtay’ının 1723 sayı ve 1980 tarihli kararına göre4 Yunanistan’da yaşayan Yunan uyruklu Müslümanların bazı yasal ilişkilerinde –ahval-i şahsiyeİslam hukukunun uygulanma sebebi: a- 1881 İstanbul Antlaşması, b- 1913 Atina Barış Antlaşması, c- 1920 Sevr Antlaşması ve d- 1923 Lozan Barış Antlaşması’dır. I. Uluslararası Antlaşmalarda Müftülerin Yetkileri A- İstanbul Antlaşması Turgay Cin, Yunanistan’daki Türk Azınlığın Hukuki Özerkliği, Orion kitabevi, Ankara 2009, s .6- 1920-147-155. 3 Γεωργούλη, Σταμάτη Χρ. Ο Θεσμός Του Μουφτή Στην Ελληνική Και Αλλοδαπή Έννομη Τάξη, Αντ. Ν. Σακκουλα, Αθήνα-Κομοτηνη 1993, s. 45. 4 Kararın Türkçe tercümesi için bkz. Turgay Cin, Yunanistan’daki Türk Azınlığın Hukuki Özerkliği, Orion kitabevi, Ankara 2009, s. 194-198. 2 3 Şer’î mahkemelerin işleyişi ilk defa 1881 İstanbul Antlaşmasıyla birlikte kabul edilmiştir. Buna göre mahkemeler, Yunan vatandaşı Müslümanların aile ve miras hukuku ile ilgili davaların çözümünde yetkili olacaklardı.5 İstanbul Antlaşmasının üçüncü maddesi şu şekildedir: “Yunanistan’a terk olunan mahallerde sakin olub idare-i Yunaniye tahtında (Yunan idaresi altında) kalacak olan ahalilerin can ve mal ve namus ve din ve adatına (geleneklerine) kâmilen riayet edilecek (bütünüyle uyulacak) ve ahali-yi merkume (adı geçen ahali) an-asl (asıl olarak) teb’a-yı Yunaniye’den bulunan kisan (kişiler) misüllü hukuk-u medeniyye ve politikiyyeden aynıyla ve temamıyla müstefid olacakdır (yararlanacaktır).”6 Antlaşmanın sekizinci maddesinde ise şu hüküm kabul edilmiştir: “ Yunanistan’a terk olunan mahallerde sakin ahali-yi İslamiyyeye serbesti ve icra-yı ayin (ibadet) ve mezhep hususu kain olmuşdur (hakkı tanınmıştır). El-yevm (bugün) mevcud bulunan ve ilerüde teşekkül idebilecek olan Cemaat-ı İslamiyyenin muhtariyetine (özerkliğine) ve sisile-yi meratib (hiyerarşik olarak) üzere tertibine ve anlara aid emlâk ve muhassenatın (hayır kurumları) idaresine ve cemaat-ı mezkurenin (adı geçen cemaatın) umur-u mezhebiyyece (mezhepsel işleri hakkında) rüesa-yı ruhaniyyeleriyle (dinsel lider) olan münasebatına asla ika-yı müdafi (müdahale) olunamayacakdır. Mehakim-i Şer’iyye-yi Mahalliye (yerel kadı mahkemeleri) sırf mevadd-ı diniyyede (dini konularda) icra-yı hükm (hüküm verme) ve kazada (görev yapmada) devam edeceklerdir.”7 İstanbul antlaşmasından sonra Yunanistan “Ruhanî Liderler ve Muhammedî Cemaatler Hakkında” ΑΛΗ΄/1882 sayı ve tarihli yasayı çıkarttı. Bu yasada müftülerin yetkileri de düzenlenmiştir. Buna göre müftüler, dini konularda, miras ve aile hukukunda Müslümanlar arasında görüş bildirme yetkisine sahiptir. Müftüler evlilik izinleri (izinname) verir ve aile kurullarına katılıp başkanlık eder. Oyların eşit çıkması durumunda ise müftünün oyu belirleyici olur. Müftüler ayrıca dini ve hayır Τσιτσελικής, Κωνσταντίνος, Η θέση του μουφτή στην Ελληνική έννομη τάξη; Νομικά ζητήματα θρησκευτικής ετερότητας στην Ελλάδα, Κριτική & ΚΕΜΟ, Αθήνα 1999, s. 276. 6 Adıyeke, Ayşe Nükhet, Yunanistan Sınırları İçinde Müslüman Cemaat Örgütlenmeleri: “Cemaat-ı İslamiyeler” 1913-1998, SAEMK Yayınları, Ankara:2001, s. 9; Antlaşmanın resmi olmayan Türkçe tam metni için ayrıca bkz: Cin, Turgay, Yunanistan’daki Müslüman Türk Azınlığın Din ve Vicdan Özgürlüğü, Seçkin yayıncılık, Ankara 2003, s. 425-429. 7 Adıyeke, Ayşe Nükhet, Yunanistan Sınırları İçinde Müslüman Cemaat Örgütlenmeleri “Cemaat-ı İslamiyeler” 1913-1998, s. 10. 5 4 kurumlarının menkul ve gayrimenkul malvarlığı ile ilgili yönetim üzerinde denetim, bu kurumların yöneticilerini atama ve azletme yetkisine sahiptir. Bu yasa haddi zatında müftülere, var olan ve ileride oluşacak olan Müslüman okulların seçim kurullarına başkanlık etme yetkisini de tanımaktadır.8 B- Atina Barış Antlaşması 14 Kasım 1913 yılında Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında imzalanan Atina Barış Antlaşması, Yunanistan ile Osmanlı Devleti arasındaki savaş durumunu da ortadan kaldırmıştır. Bu antlaşma iki ülke arasında önceden imzalanmış ve yürürlükte olan antlaşmalardaki azınlık hakları ile ilgili hükümleri yeniden onaylamıştır. Aynı zamanda müftülerin ve başmüftünün seçimi ve yetkileri gibi Lozan Antlaşmasında yer almayan bazı konular da ayrıntılı olarak yer almıştır.9 Antlaşmanın 11.maddesine göre10 müftüler, dini işlerinin yanında vakıf mallarının idaresi üzerinde denetim ve gözetim yetkisine sahip olacaklardır. Müftüler ayrıca nikâh, boşanma, nafaka, vesayet, velayet, ispat-ı rüşt, Müslümanlara ait vasiyetler, tevarüs ve tevliyet konularında Müslümanlar arasında hüküm verme yetkisine sahip olacaklardır. Müftülerin verdiği bu kararlar yetkili yunan makamları tarafından icra edilecektir. Miras işlerinde ise, konuyla ilgili Müslümanlar kendi aralarında anlaştıktan sonra hakem sıfatıyla müftüye başvurabilirler. 14 Kasım 1913 tarihli Atina Barış Antlaşması ΔΣΙΓ΄ (4213) sayı ve 14.11.1913 tarihli yasa ile Yunanistan tarafından onaylandı.11 Yunanistan, 1913 Atina Barış Antlaşmasının hükümlerinin uygulanmasına ve yürürlüğüne ilişkin olarak 1914 tarihli ve 147 sayılı yasanın 4.maddesi ile 1920 tarihli ve 2345 sayılı yasaları tanzim etti.12 1914 tarihli ve 147 sayılı yasanın 4.maddesine göre13 Müslüman ve Yahudilerin, evliliğin hukuki oluşumu ve dağılması, eşlerin kişisel ilişkileri ve akrabalık bağı ile ilgili konular onların kutsal yasalarına göre düzenlenir ve hükme Γεωργούλη, Σταμάτη Χρ. Ο Θεσμός Του Μουφτή Στην Ελληνική Και Αλλοδαπή Έννομη Τάξη, s. 45. Sevin Toluner, Milletlerarası Hukuk Açısından Türkiye’nin Bazı Dış Politika Sorunları, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2000, s. 213; Turgay Cin, Yunanistan’daki Müslüman Türk Azınlığın Din Ve Vicdan Özgürlüğü (Başmüftülük ve Müftülükler Sorunu), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2003, s. 105. 10 Antlaşmanın metni için bkz. Erim, Nihat, Devletlerarası Hukuku ve Siyasî Tarih Metinleri, Ankara 1953, I, 477-488. 11 ΦΕΚ Α΄229, 14.11.1913 12 Cin, Turgay, Yunanistan’daki Türk Azınlığın Hukuki Özerkliği, s. 68. 13 ΦΕΚ Α’25, 1.2.1914’ten naklen Γεωργούλη, Σταμάτη Χρ. Ο Θεσμός Του Μουφτή Στην Ελληνική Και Αλλοδαπή Έννομη Τάξη, s. 177. 8 9 5 bağlanır. Bunun yanında Müslümanlarla ilgili olarak Türkiye ile Yunanistan arasındaki son antlaşmanın özel hükümleri uygulanır. C- 2345 Sayı ve 1920 Tarihli Kanun Yunan Meclisi 24 Haziran - 3 Temmuz 1920 tarihinde 2345 sayılı yasa ile iç hukukunda Yunanistan’daki İslâm Cemaatinin haklarının korunması ile ilgili olarak yeni düzenlemeler yapmıştır. Buna göre, 2345 sayılı yasa, “Müftüler ve Başmüftü İntihabıyla İslâm Cemaatlerine Ait Varidat-ı Evkafın Suret-i İdaresine Müteallik Kanun” Yunan Hükümet gazetesinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.14 2345 sayılı ve 1920 tarihli yasanın15 konumuz ile ilgili 10.maddesinin 1.paragrafına göre ise müftüler, sırf dini görevlerinin yanında kendi bölgesindeki Müslüman cemaatlerin din ve eğitim adamlarını denetler. Bunun yanında, Cemaat-ı İslamiye tarafından idare edilen vakıfların malvarlığını da denetleme yetkisine sahiptirler. Müftüler ayrıca, Müslümanlar arasında evlilik, boşanma, nafaka, velayet, vesayet, kazaî rüşt, vasiyet ve kanuni mirasçılık konularında hüküm verme, bunun yanında, gerek dini konularda, gerekse miras ve aile ile ilgili her çeşit konuda görüş bildirme yetkisine sahiptirler. Aynı yasanın 10.maddesinin 3.paragrafına göre de şu sonuca varılmaktadır:’ Müftünün Kadı sıfatıyla verdiği kararı, Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından icra edilebilir olarak ilân edilmedikçe uygulama şansı bulamaz.’ Ancak Müftünün evlenmeye ve boşanmaya ilişkin verdiği hükümleri daha önceden Asliye Hukuk Mahkemesince ‘icra edilebilir olarak ilân edilmeden’ yetkili nüfus memurluklarınca işleme konulmaktadır. Bununla birlikte söz konusu yasa, Asliye Hukuk Mahkemesince Müftünün verdiği kararların özü bakımından incelenmesini yasaklamaktadır.16 D- Yunan Sevri ve Lozan Barış Antlaşması Yunan Sevri Antlaşmasının konumuzla ilgili 14.maddesinde Yunanistan, aile hukuku ve kişisel durumla ilgili konuların Müslümanların örf ve adetlerine göre halledilmesi için gerekli tüm tedbirleri almayı kabul etmiştir.17 Yunan Krallığının Resmi Gazetesi, Sayı: 148, 1920, s. 1423 vdm. ΦΕΚ Α’148, 03.07.1920 16 Turgay Cin, Yunanistan’daki Türk Azınlığın Hukuki Özerkliği, Orion kitabevi, Ankara 2009, s. 111- 112. 17 ΦΕΚ Α΄311, 30.10.1923 14 15 6 Lozan Antlaşmasının 42. maddesinin ilk paragrafında18 da bu hüküm benimsenmiş, 37.maddeye göre ise hiçbir yasa, kanun, nizam ve resmi muamelenin buna aykırı ve bu maddeden üstün olmayacağı taahhüt edilmiştir.19 II. Günümüzde Müftülerin Yetkileri Daha önce de ifade edildiği gibi Atina Barış Antlaşmasının hükümleri 2345/1920 sayı ve tarihli yasayla iç hukuka geçmiş ve 1991 yılına kadar bu yasa yürürlükte kalmıştır. 1991 yılında çıkartılan 1920 sayılı (1920/1991) kanun hükmünde kararnameyle 2345/1920 yasası yürürlükten kaldırılmış ve o tarihten itibaren müftülerle ilgili konular bu yasaya göre düzenlenmiştir. Müftülerin yetkileri açısından 2345/1920 yasası ile 1920/1991 yasası20 nı karşılaştırdığımızda şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır: 2345/1920 yasasında müftülere vakıf mallarıyla ilgili yetkiler tanırken (Cemaat-ı İslamiye’leri denetleme), 1920/1991 yasasında bu ifadelerden kaçınılmıştır. Bunun haricinde, en son çıkartılan yasa ile bundan önceki yasa arasında müftülerle ilgili iki önemli fark daha bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, müftülerin seçim meselesidir. Atina Barış Antlaşmasında müftülerin seçimle göreve gelmesi karara bağlanmıştı. 2345/1920 yasası da buna sadık kalarak bu düzenlemeyi yunan iç hukuka almıştı. Ancak 1920/1991 yasası, bu uygulamayı kaldırarak müftülerin tayin uygulamasını getirmiştir. Yapılan bir diğer önemli değişiklik de, müftülerin verdiği kararlarla ilgilidir. 2345/1920 yasasına göre müftülerin verdiği kararlar, kendi bölgelerindeki Bidayet mahkemesinin başkanı tarafından onaylanmadıkça ilâm sayılmazdı. Bidayet mahkemesinin başkanı, müftülerin vermiş olduğu bu kararların sadece müftünün yetkisi dâhilinde olup olmadığını inceleyebilirdi. Kararların içeriğini inceleme hakkına sahip değildi. Oysa 1920/1991 yasası bundan farklı bir uygulama getirmiştir. Bu yasaya göre müftülerin verdiği kararlar, kendi bölgelerindeki Tek Hâkimli Bidayet Mahkemesi tarafından onaylanmadıkça hüküm teşkil etmezler. Mahkeme, müftülerin vermiş olduğu bu kararların müftülerin yetkisi dâhilinde olup olmadığını incelediği gibi, bu kararların anayasaya aykırı olup olmadığını da inceler. Düstur, Üçüncü Tertip, İstanbul 1931, V, 39. Düstur, Üçüncü Tertip, İstanbul 1931, V, 36. 20 ΦΕΚ Α΄11, 04.02.1991 18 19 7 Müftünün vermiş olduğu kararları içerik yönünden, antlaşmalar gereği sadece Başmüftü denetleyebilir. Ancak bugün Yunanistan’da Başmüftülük kurumu antlaşmalara aykırı olarak Yunanlılar tarafından açılması engellediğinden Müftünün kararları sadece Yunan Anayasasına uygunluğu bakımından Tek Hâkimli Asliye Hukuk Mahkemesince denetlenmektedir. Tek Hâkimli Asliye Hukuk Mahkemesinin, özellikle Müftünün görevini yetki alanı çerçevesinde yapıp yapmadığına ilişkin olarak verdiği hükmü yasa gereği ikinci dereceli bir mahkeme olan Çok Hâkimli Asliye Hukuk Mahkemesi denetleyebilir. 2345 sayılı yasayı yürürlükten kaldıran 1991 tarihli ve 1920 sayılı yasanın 5.maddesi ile bu durum düzenlenmiş bulunmaktadır. Oysa bu daha önce (1991’den önce) yoktu ve durum antlaşmalarda da öngörülmemektedir. Yunanistan bunu iç hukukuna yeni ithal etmiştir ve bu kabul edilebilir nitelikte değildir.21 1920/1991 yasasına göre müftülerin yetkilerini şu şekilde sıralamak mümkündür: a- Kutsal İslam Yasalarından kaynaklanan dini görev ve sorumluluklarını ifa ederler, b- Müslüman din görevlilerini atar, denetler ve azlederler, c- Müslümanlar arasındaki dini nikâhları akdeder veya onaylarlar, d- Kutsal İslam Yasaları ile ilgili konular üzerinde görüş bildirirler ve e- Kutsal İslam Yasaları öngördüğü takdirde Evlilik, boşanma, nafaka, velayet, vesayet, kaza-i rüşt, İslami vasiyetname ve kanuni mirasçılık konularında hüküm verme yetkisine sahiptirler. Şimdi, diğer yasaları da göz önünde bulundurarak müftülerin günümüzde sahip oldukları yetkilerini incelediğimizde; A- Nikâh Akdetme ve Onaylama Yunanistan’da 1982 yılına kadar bir tek dini nikâh resmi olarak geçerliydi. Bu tarihte çıkartılan yasayla gerek dini nikâh, gerekse medeni nikâh eşit derecede geçerli kabul edilmiştir.22 Yunan Medeni Kanunu’nun 1367.maddesinin ilk paragrafında23 da nikâhın gerek medeni nikâh şeklinde, gerekse Doğu Ortodoks Kilisesi papazı tarafından ya da Turgay Cin, Yunanistan’daki Türk Azınlığın Hukuki Özerkliği, Orion kitabevi, Ankara 2009, s. 113-114. 22 Papastathis, Charalambos, “Yunanistan”, Avrupa Birliği Ülkelerinde Din-Devlet İlişkisi, İsam yayınları, İstanbul 2008, s. 288. 21 8 Yunanistan’da tanınmış bir başka dogma ya da din adamı tarafından dini nikâh şeklinde icra edilebileceği ifade edilmiştir. Nikâh bizzat müftü tarafından kıyılabileceği gibi, nikâh kıymaya yetkili imamlar (Müftünün Mürâsele verdiği imamlar. Bu bapdan her yerleşim biriminde şehir merkezinde ise her mahallede bir imam vardır.) tarafından da kıyılabilir.24 Daha önce evlenmemiş bir kıza “izinname-i bâkire”, dul bir kadına ise “izinname-i seyyibe” isimli evlilik izin belgeleri verilmektedir. B- Boşama ve Nafaka Tayini Yunan Medeni Kanunu’nun 1438.maddesine göre, gerekli şartların mevcut bulunması durumunda, boşanmanın mahkeme kararıyla gerçekleşebileceği karara bağlanmıştır.25 Söz konusu şartlar ise sonraki maddelerde şiddetli geçimsizlik26, gaiplik27 ve anlaşarak boşanma28 diye belirlenmiştir. Yunan Medeni Kanunu’nun 1439.maddesine göre, davalı aksini ispat etmedikçe, çift eşlilik veya zina, davalının davacıyı terk etmesi veya canına kast etmesi ve aile içindeki şiddet sebebiyle şiddetli geçimsizliğe karar verilir.29 İslam hukukunda ise üç çeşit boşamanın varlığından söz etmek mümkündür. Bunlardan birincisi, taraflardan birinin boşamasıyla gerçekleşen talâk; ikincisi, kadının malının bir kısmından veya tamamından vazgeçmesi sonucunda gerçekleşen muhâlea ve üçüncüsü de, taraflardan herhangi birinin başvurusu üzerine mahkemenin (kadının) tarafları boşamasıyla gerçekleşen tefrîkdir. İslam hukukunda boşanmadan sonra kadının beklemek zorunda olduğu iddet süresi vardır ki, iddet süresi içinde kadın, kocasının evinde kalmaya devam ettiği gibi30, nafakası da kocası tarafından karşılanır. Nafaka hayatın normal ihtiyaçlarının hepsine şamildir. Bu bağlamda31; a- Yiyecek ve içecekler, b- Giyecekler, Νασίκα, Αγάπη Χρ, Αστικός Κώδικας και Εισαγωγικός Νόμος, Σακκουλα, Αθήνα-Θεσσαλονίκη 2009, s. 258. 24 Σολταρίδης, Συμεών Α, Η Ιστορία Των Μουφτειών Της Δυτικής Θράκης, Νέα Σύνορα-Α.Α Λιβανη, Αθηνα 1997, s. 179. 25 Νασίκα, Αγάπη Χρ, Αστικός Κώδικας και Εισαγωγικός Νόμος, s. 271-272. 26 1439.madde. 27 1440.madde. 28 1441.madde. 29 Νασίκα, Αγάπη Χρ, Αστικός Κώδικας και Εισαγωγικός Νόμος, s. 272. 30 Talak 65/1. 31 Durmuş, Üzeyir, İslâm Hukukunda İddet ve Hükümleri (Yüksek Lisans Tezi, M.Ü, S.B.E. 2006), İstanbul 2006, s. 62. 23 9 c- Mesken, d- Tedavi, e- Muhtaç olduğu veya emsali sahip bulunduğu ve kocası bunu karşılayabildiği takdirde hizmetçi… nafaka mefhumunun kapsamına dahildir. Ev eşyası, elektrik ve su masrafları, temizlik araçları ve örfen gereken diğer şeyler, mesken kapsamında değerlendirilmektedir.32 Batı Trakya’da müftülerin, iddet süresine ait nafakayı belirleme yetkisi bulunduğu gibi, evliliğin devam ettiği süre içerisinde eşinin gerekli ihtiyaçlarını karşılamaması durumunda da müftünün kocaya nafaka yükleme yetkisi bulunmaktadır.33 İslam hukukuna göre nikâh akdi ile birlikte kadının almaya hak kazandığı mehir, ödenme zamanına maccel ve müeccel diye iki sınıfta değerlendirilir. Mehr-i muaccel, peşin ödenmesi gereken, yani nikah akdiyle birlikte hemen kadına teslim edilmesi gereken mehre denir. Mehr-i müeccel ise vadeli ödenmesi kabul edilen mehre verilen isimdir. Yani müeccel olan mehrin hemen ödenme zorunluluğu bulunmamaktadır. Olası bir boşanma durumunda, o ana kadar Mehr-i müeccel kadına teslim edilmediyse, boşanma durumunda erkeğin bu mehri verme mecburiyeti çıkmaktadır. Batı Trakya arşivlerinde yapılan araştırmalarda, kadına mehrini vermekten imtina eden erkeklerin sahip oldukları mallarının müftünün kararıyla satıldığı ve elde edilen gelirle de kadına mehir hakkının verildiği görülmüştür. C- Velayet-Vesayet İslam hukukunda doğumla birlikte küçükler üzerinde üç türlü velayetin olacağı kabul edilir. Bunlar, doğrudan doğruya küçüğün şahsına bağlı hakların kullanımıyla ilgili velayet, küçüğün mallarının koruma ve idaresine yönelik velayet, üçüncüsü de küçüğün bedenen ve ruhen sağlıklı bir şekilde yetiştirilmesini, gözetilip eğitilmesini konu alan velayettir.34 Velayet kavramı daha çok doğrudan doğruya küçüğün şahsına bağlı hakların kullanımı için kullanılmaktadır. Küçüğün mallarının korunması ve idaresi vesayet, bedenen ve ruhen sağlıklı bir şekilde yetiştirilmesi, gözetilip eğitilmesi ise hidâne kavramıyla ifade edilmektedir.35 Durmuş, Üzeyir, İslâm Hukukunda İddet ve Hükümleri, s. 62-63. Örnek bir belge için bkz: EK II 34 Bardakoğlu, Ali, “Hidâne”, DİA, XVII, 467. 35 Örnek bir belge için bkz: EK III 32 33 10 Hidâne müddeti çocuğun buna olan ihtiyacına bağlıdır. Umumiyetle “kendi kendine yiyip içene ve giyinene kadar” devam eder denmiş, sonraları ihtilafa yer kalmaması için erkek çocukta 7 ve 9, kızda 9 ve 11 yaşlar nihai had olarak kabul edilmiştir.36 Yunan aile hukukunda ise çocuklar ile ebeveynlerin ilişkilerini 1983 tarihli ve 1329 sayılı (1329/1983) yasa düzenlemektedir. Bu yasayı iki temel görüş/ilke belirlemektedir: a- Birincisi çocuk merkezli anlayış, b- ikincisi de ortak çocuklara karşı ebeveynlerin eşitliği. Bu iki ilke evlilik devam ederken veya evlilik boşanma ile sona erince çocuklar ile ebeveynler arasındaki ilişkiyi biçimlendirmektedir. Bu son yasada ebeveynlerin eşitliği ilkesi tartışmasız olarak kabul edilmiştir. Oysa Yunanistan’da 1983 tarihli ve 1329 sayılı yasadan önceki yasada babanın iktidarı ile babaya öncelik tanınması düzenlenmişti ve koca “aile reisi” idi.37 Yunan yasasını belirleyen bu iki amile karşılık İslam hukukunda merkezde bulunan husus bir tek çocuğun menfaatidir. Merkezde çocuğun menfaati bulunduğundan dolayı da ebeveynin eşitliği ön planda değildir. Sonuçta bu işi yapmaya birisi daha ehildir ve İslam hukuku da bunu gözetmiştir. Bu sebepten dolayı da, erkek olmasından dolayı daha rahat takip edebileceği ve çocuğun hakkını daha rahat muhafaza edebileceği için velayet ve vesayette öncelik babaya; şefkat ve merhametiyle çocuğu en iyi bir şekilde yetiştirecek, doğası itibarıyla buna ehil olmasından dolayı hidânede ise öncelik anneye tanınmıştır. Dolayısıyla tarafların güç ve kabiliyeti göz önünde bulundurularak çocuğun fiziki ve ruhi ihtiyaçlarının en iyi bir şekilde karşılanabilmesi için adeta bir işbölümüne gidilmiştir. D- Miras Yunanlı yazarlar tarafından en çok eleştiri konusu olan mevzu, İslam miras hukukudur. Özellikle İslam miras hukukunda kadına erkeğe göre yarım pay verilmesi ve şahitlikte bir erkeğin şahitliğine iki kadının denk görülmesi Yunanlı yazarlar tarafından İslam’ın kadını daha alt derecede görmesi olarak yorumlanmıştır. Yunan Medeni Kanunu’nun 1813.maddesine38 göre çocuklar mirastan eşit pay alırlar. Yunan anayasasının 4.maddesi de kadın erkek eşitliğini kabul etmiştir.39 Bu sebepten dolayı Yunanlı yazarlar, anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Karaman, Hayreddin, Mukayeseli İslam Hukuku, İz yayıncılık, İstanbul 2006, I, 396. Cin, Turgay, Yunanistan’daki Türk Azınlığın Hukuki Özerkliği, s. 128; Κοτζάμπαση, Αθηνά, Οι οικογενειακές έννομες σχέσεις Ελλήνων και Ελληνίδων μουσουλμάνων, s. 53-54. 38 Νασίκα, Αγάπη Χρ, Αστικός Κώδικας και Εισαγωγικός Νόμος, s. 364. 39 Σύνταγμα Της Ελλάδας, Βουλή Των Ελλήνων, 2008, s. 20. 36 37 11 aykırı olduğu gerekçesiyle müftülerin yetkilerinin kaldırılması gerektiği kanaatindedirler.40 Ktistakis’in verdiği bilgilere göre son yıllarda müftülüğün çözdüğü miras davaları son derece azalmıştır. Gümülcine müftülüğünün gayri resmi verilerine göre 1985 yılı öncesinde miras hukukunda yıllık dört yüz fetva verilmiş, günümüzde ise bu sayı on beş-yirmiye düşmüştür.41 E- Vakıfların Denetimi İstanbul Antlaşmasının sekizinci maddesinde gördüğümüz gibi Cemaat-ı İslamiyenin özerkliği kabul edilmiş, bunlara ait mal varlığı ve hayır kurumlarının idaresi yine cemaatin hiyerarşik yapılanmasına bırakılmış, bunlara müdahale edilmeyeceği karara bağlanmıştır. Atina Barış Antlaşmasının 11.maddesinde42 de bu hüküm tekrar edilmiş ve müftülere vakıf mallarının idaresi üzerinde denetim ve gözetim hakkı tanınmıştır. Sevr antlaşmasının 8.maddesi43 ve Lozan antlaşmasının 40.maddesine göre44 de azınlık, masrafları kendilerine ait olmak üzere hayır kurumları, dini veya sosyal Τσιτσελικής, Κωνσταντίνος, Η θέση του μουφτή στην Ελληνική έννομη τάξη, s. 316. Κτιστάκις, Γιάννης, Ιερός Νόμος του Ισλάμ και Μουσουλμάνοι Έλληνες Πολίτες, s. 82. 42 Antlaşmanın 11. Maddesi şöyledir: “Yunanistan’a terk olunan mahaller ahalisinden zir-i idare-i Yunaniyede kalacak olanların can ve mallariyle namus ve din ve mezhep ve âdâtına kemal-i ihtimam ile riayet olunacak ve bu kısım ahali an asıl tebea-i Yunaniyeden olanların haiz oldukları aynı hukuk-ı medeniye ve siyasiyeyi tamamiyle haiz bulunacaktır. Müslümanlar hürriyet-i diniyeye ve âyin-i dininin alenen icrası hususunda serbestiye malik olacaklardır. Zat-ı hazret-i padişahinin nam-ı nami-i hilâfetpenahilerinin hutbelerde zikrine devam olunacaktır. Elyevm teessüs etmiş veya âtiyen teessüs edecek olan cemaat-ı islâmiyenin muhtariyetine ve silsile-i meratip itibarıyle teşkilâtına ve anlara ait nukut ve emvalin idaresine aslâ iras-ı nakisa edilemeyeceği gibi ahali ve cemaat-ı islâmiyenin Dersadet’te makam-ı meşihat-ı ulyâya tabi bulunacak olan rüesa-yı diniyeleri ile olan münesabatına dahi aslâ iras-ı nakisa olunamıyacak ve baş müftünün menşuru makam-ı âli-i meşihattan ita kılınacaktır. Müftülerden her biri kendi dairesi dahilinde Müslüman müntehipler tarafından intihap olunacaktır. Baş müftü Yunanistan’ki bilcümle müftülerden mürekkep bir meclis-i intihap tarafından intihap ve irae olunan üç namzet meyanında bittefrik haşmetlû Yunan kıralı hazretlerince tayin olunur. Hükumet-i Yunaniye baş müftünün intihabını Dersaadet’teki Yunan sefareti vasıtasiyle makam-ı âli-i meşihatpenahiye tebliğ edecek ve taraf-ı âli-i meşihatpenahiden müfti-i numaileyhe bir menşur ve umur-ı memurisini ifa ve bu bapta kendisi dahi Yunanistan’daki diğer müftülere hüküm ve iftâ salâhiyetini bahşedebilmesi için bir mürasele gönderilecektir. Müftüler sırf dini umur ve hususat hakındaki salâhiyetlerinden emval-i vakfiyenin idaresi üzerindeki teftiş ve nezaretlerinden maada nikâh, talâk, nafaka, velâyet, ispat-ı rüşt, Müslümanlara ait vasiyetler, tevarüs ve tevliyet gibi mevadda beynelmüslimin icray-ı ahkâm edeceklerdir. Müftüler tarafından isdar olunan ilâmlar Yunan memurin-i iadesi tarafından icra edilecektir. Umur-ı irsiyeye gelince Müslümanlardan işte alâkadar olan taraflar evvel beevvel beyinlerinde itilâf hasıl ettikten sonra hakem sıfatiyle müftüye müracaat edebilirler. Bu veçhile sadır olacak hakem kararına karşı mahakm-i mahalliyeye vukubulacak ter türlü müracaatlar kabul olunacaktır. Meğerki aksi kaziyeyi mübeyyin olarak sarahaten bir kayıt ve şart mevcut olmuş ola.’’ Bkz: Mecmua-i Kavanin-i Yunaniyye, yayına hazırlayan: Hristaki Karagöz, Yeni Asır Matbaası Selanik, 1921, ss. 3839. 40 41 12 kurumlar, okul ve diğer eğitim kurumları kurma, yönetme ve denetleme hususunda diğer yunan vatandaşlarıyla eşit haklara sahip olacaklardır. Daha önce de belirttiğimiz gibi Atina Barış Antlaşmasının ardından Yunanistan, 1920 tarihinde 2345 sayılı yasayı tanzim etti. Bu yasanın 10.maddesinde de45 müftülere, Cemaat-ı İslamiyye tarafından idare edilen vakıfların malvarlığını denetleme yetkisi verilmekteydi. Ancak 1949 yılına gelindiğinde Yunanistan, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığın eğitimin finans kaynağını sağlayan vakıfları eritebilmek için 1949 Tarihli Kral İradesi46 ile ‘Cemaat-i İslamiyeler’in Yerine İslam Cemaatlerine Ait Servetleri İdare Komisyonlarının Kurulması’ nı kararlaştırarak eğitim ve vakıfların kontrolü, valiliklerin emrine verilmiştir. Bu durumda Yunanistan, imza koyduğu antlaşmaların bütün hükümlerine karşı bir tutum sergilenmiştir. 1913 Atina Anlaşması ve 1920/2345 sayılı kanuna göre müftülüklere ait olan denetleme yetkisi, bu düzenlemeyle kaldırılmış ve valilere devredilmiştir. Kral İradesi ile bütçeleri valiliğe tescil ettirmek zorunluluğu doğmuştur. Bu uygulama, vakıflarının yenilenmesi veya yeni bir yerin yapılmasını neredeyse imkânsız hale getirmiştir. Kral İradesi azınlığın vakıflarına bir darbe gibi indirilmiştir.47 Çünkü cemaatin dava açma yetkisi görülmekle birlikte açılan davalar uzun sürmüş ve genellikle cemaat aleyhine sonuçlanmıştır. Bu durum ise, birçok vakıf mülkünün el değiştirmesi ve devlet tarafından gasp edilmesi anlamına geliyordu.48 ΦΕΚ Α΄311, 30.10.1923 Düstur, Üçüncü Tertip, İstanbul 1931, V, 38. 45 ΦΕΚ Α΄148, 03.07.1920 46 Ülkedeki Müslümanların Geçici Başmüftü ve Müftülerle Müslüman Cemaatleri Mülklerinin Yönetimine dair 24 Haziran- 3 Temmuz 1920 tarih ve 2345 Sayılı Kanun’un 12. Maddesinin Batı Trakya’da uygulanması hakkındadır. 16 Haziran 1949 tarihli Cemaat Seçimlerine ait Kral İradesi.Hükumet Gazetesinin 29 Temmuz 1949 tarih ve 164 sayılı nüshasında neşredilmiştir. 47 1920/2345 sayılı kanuna göre: 43 44 a- cemaatlerin bütçelerini vilayet tasdik hakkına malik değildir. b- Cemaat bir kararla istikraz akdedebilir c- Gayrimenkul istimlak edebilir. d- Hibe kabul etmek başlıca hakkıdır e- İstediği gibi dava ikame edebilir. f- Uzlaşma yapabilir g- Türlü sigortalar yapabilir. 48 İskeçe Türk Cemaat Heyeti Karar Defteri, Karar No: 11, 9 Temmuz 1962. 13 Yunanistan’da vakıflarla ilgili günümüzde geçerli olan yasa 3647/2008 sayı ve tarihli yasadır49 ki bu yasaya göre de güya müftülere vakıflar üzerinde denetim yetkisi verilmektedir. Ancak günümüzde, antlaşmalara göre yapılması gereken müftülük seçimlerinin yaptırılmadığı, dolayısıyla halkın benimsemediği kimselerin devlet tarafından müftü olarak atandığını ve müftülük makamında oturduğunu belirtmek gerekmektedir. Yunanistan’da vakıfların idaresi de 1967 yılından beri Batı Trakya MüslümanTürk toplumunun güvenmediği kimselerin elinde bulunmaktadır. Dolayısıyla günümüzde ecdat yadigârı vakıfların idaresi de denetimi de azınlığın tasvip etmediği ve güvenmediği şahısların ellerinde bulunarak Türk İslam Kültürünün izleri tarih sahnesinden kazılmaktadır. F- Din Görevlilerinin Göreve Gelmesi ve Görevden Alınması Yukarıda da gördüğümüz gibi, 1920/1991 yasasında din görevlilerinin göreve gelmesi ve görevden alınması müftülerin eline verilmiştir. Bu yasadan önce de uygulama aynı şekilde olmuş ve din görevlileri aynı usulle göreve gelmişlerdir. Herhangi bir bölgeye imam atanacağı zaman müftülük kurumu, ilgilenen ve gerekli özelliklere sahip kimselerin belli bir zaman dâhilinde müftülüğe başvuru yapabilmesi için atamanın yapılacağını Müslümanlara duyururdu. Başvuruda bulunanlar heyet tarafından sınava tabi tutulur ve bunun sonucunda başarılı olan kişi müftü tarafından daimi veya geçici bir süre için din görevlisi olarak atanırdı. Herhangi birilerinin başvuru yapmaması halinde ise müftü, kendi görüşüne göre hareket eder ve uygun gördüğü bir Müslümanı göreve getirirdi.50 2007 yılına kadar uygulama bu şekilde gelmiş ancak o yıl 3536 sayılı yasayla51 (240 İmam Yasası), din görevlilerinin atamalarına ilişkin yeni bir düzenleme getirilmiştir. Söz konusu bu yasanın 38.maddesine göre imamlar52 müftünün görüşü alındıktan sonra İçişleri Kamu Yönetimi ve Adem-i Merkeziyet, Dışişleri ile Milli Eğitim ve Dinişleri Bakanlıklarından birer, Yunan üniversitelerinden İslam dini ile ilgili konularda uzman iki üniversite öğretim ΦΕΚ Α΄ 37, 29.02.2008 Σολταρίδης, Συμεών Α, Η Ιστορία Των Μουφτειών Της Δυτικής Θράκης, s. 176-177. 51 ΦΕΚ Α΄42, 23.02.2007 52 Yunanca metinde esasında din eğitimcisi manasına gelen “ιεροδιδάσκαλος” ifadesi kullanılmaktadır. Ancak gerek azınlık ileri gelenleri ve yerel Türk basını, gerekse Yunan basını bu yasayı imamlar hakkında anlamış ve yorumlamıştır. Bu sebepten dolayı biz de imam kavramını kullandık. 49 50 14 görevlisinden oluşan beş kişilik bir heyet tarafından seçilecektir. Heyet üyeleri Milli Eğitim ve Dinişleri bakanlığının kararıyla atanacaktır. Yunanistan’da yönetimin, kiliselere herhangi bir atama yetkisinin olmamasına rağmen Müslüman din görevlilerinin bu şekilde beş kişilik Hıristiyan bir heyet tarafından belirlenmesi düşündürücüdür. Batı Trakya Müslüman-Türk azınlığı, tamamı Hıristiyanlardan oluşan beş kişilik bir heyetin imam atamasına karşı çıkmış, böyle bir düzenlemeyi kabul etmeyeceklerini sık sık duyurmuştur.53 240 imam yasası ile, azınlığın antlaşmalardan doğan hakkı elinden alınmak istenmekte ve Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı anavatan Türkiye’den dolayısıyla da Türk İslam kültüründen koparılarak asimilasyonu hedeflenmektedir. Sonuç Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, Uluslararası antlaşmalarda müftülere tanınan yetkiler daha çok aile, miras, ve vakıflar hukuku alanında tanınmıştır. Borçlar hukukuyla ilgili yetkiler ise sınırlı bir alanda kalmıştır. Müftülerin bu alanlar dışında görüş ve fetva vermesi mümkün olsa da, resmi hüküm niteliğine sahip kararlar vermesi yasalar çerçevesinde mümkün değildir. Mecelle’nin içeriği göz önünde bulundurulduğunda ise daha çok borçlar hukuku alanında hazırlanmış bir kanun olduğu görülecektir. Oysa Batı Trakya’daki müftülerin borçlar hukuku alanında sahip oldukları yetkiler oldukça sınırlıdır. Ancak yaptığımız araştırmalarda, muhakeme hukukuyla ilgili olarak Batı Trakya’da cereyan eden şer’î davalarda takip edilen yöntemlerin Mecelle’de yer alan muhakeme hukukuyla paralellik arzetmiştir. Bunun dışında, kısmen borçlar hukuku alanında yetki sahibi olan müftülerin bu yetkilerini kullanırken (karar verirken) Mecelle’de yer alan maddeler çerçevesinde hüküm verdikleri görülmüştür. Örneğin vekâletle ilgili verilen kararlarda gözetilen hususlar, Mecelle’deki “Kitâbü’l-vekâle” başlığında karara bağlanmış hususlarla paralellik arzetmektedir. Batı Trakya Türklerinin öteden beri talepleri Kadı sıfatıyla yargılama yetkisine sahip olan Müftünün Yunanistan’daki Müslüman Türk cemaati tarafından antlaşmalara ve 1920 tarihli 2345 sayılı yasaya uygun bir biçimde seçilmesidir. Başka İskeçe milletvekili Çetin Mandacı’nın 6 Şubat 2008’de mecliste yaptığı konuşmanın yunanca metni için bkz. http://www.millet.gr/haber.php?haberid=1054 (05.04.2010);Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu’nun yayınladığı açıklama için de bkz. http://www.bttadk.org/TR/default.asp?P=AnnouncementsRead&id=43 (31.03.2010) 53 15 bir deyişle 1913 Atina Barış Antlaşmasının 11. Maddesinin uygulanması talebidir. Müftü aynı anda birden fazla görev icra etmektedir ve antlaşmalar gereği bu hakka sahiptir. Yunanistan’ın taraf olduğu ve yükümlülük altına girdiği uluslararası antlaşmalar gereği Müftünün Kadı sıfatıyla verdiği kararlar içerik bakımından denetimi Başmüftülük yapacaktır. Ancak bu denetimin yapılabilmesi için Yunanistan tarafından Başmüftülük kurumunun açılmasına izin verilmesi gerekmektedir. Oysa Yunanistan Müftünün yargılama yetkisini sınırlandırmakla kalmayarak 240 imam yasası ile camilere çoğunluğu Hıristiyanlardan oluşan beş kişilik bir heyetle imam atamaya girişmiştir. Yukarıda belirttiğimiz gibi, Yunanistan’ın azınlığın antlaşmalardan doğan haklarını çiğnemesi ve böylece müftülerin yetkilerinin gasp edilip halkın benimsemediği kişileri atamasının sebebi şudur. Asimilasyon politikasını önleyebilecek bir güç merkezi olarak müftüleri kontrol altına almayı kararlaştırmıştır. (Müftü bazen yargıç, bazen hakem, bazen noter, bazen okulları denetleyen Müfettiş, bazen de tanıktır. Bir kişide bu kadar iktidarın toplanması Müftülük kurumunu çok önemli kılmaktadır. Batı Trakya gibi bir bölge söz konusu olunca bu daha da önem kazanmaktadır.) Bundan dolayı devlet, önce müftülerin seçimle belirlenemeyeceğini ilan etmiş, sonra da müftüleri atama yoluyla kendisi tayin etmeye başlayarak Kadı sıfatıyla yargılama yetkisini sınırlandırmaya başlamıştır. Böylece devlet, 2345/1920 sayılı kanunu ilga etmiş ve bunun yerine 1920/1991 sayı ve tarihli yasa ile azınlığa müftü atamaları yapmıştır. 1980’li yıllardan sonra devletin bu anti demokratik uygulamalarını fark eden Azınlığın ileri gelenleri, basın ve din adamları, Azınlığı bilinçlendirme ve örgütlendirme faaliyetlerine girişmişlerdir. Bu faaliyetin ilk meyvesi, azınlığın kendi müftüsünü seçme hakkının kullanılması olmuştur. Batı Trakya Müslüman-Türk azınlığı bilinçlenmenin ve ardından da örgütlenmenin değerinin farkına varmış, oylarıyla seçtiği müftüleri desteklemiştir. Bu harekete karşılık olarak devlet, seçilmiş müftüleri itibarsızlaştırmaya çalışmıştır. Gümülcine seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine baş vurmak suretiyle Yunan devletinin azınlığa karşı uyguladığı antidemokratik baskıyı dünya kamu oyuna duyurmakla kalmamış aynı zamanda sözü edilen mahkemenin Yunan Devletini mahkûm edip tazminat ödemesini sağlamıştır. Azınlığın bilinçlenmesiyle birlikte 1990’lı yıllardan günümüze değin başarılı projeleri hayata geçirmeyi başarmıştır. Sözgelimi bu dönemde Gümülcine Seçilmiş 16 Müftüsü İbrahim Şerif, hızlı bir biçimde Kur’an kursları açmış ve böylece yeni neslin dinine ve kimliğine sahip çıkmasını sağlamıştır. Bu sürece tahammül edemeyen Yunan devleti, bütün anlaşmalara aykırı olan bir yasa çıkarmıştır. 3536/2007 sayı ve tarihli bu yasa, ‘İki Yüz Kırk İmam Yasası’ olarak adlandırılmaktadır. Yasa ile Yunan devleti, azınlığa hizmet eden camilere ve Kur’an kurslarına görevlileri kendisinin atamasını sağlamak istemektedir. Devlet bu sürecin kesintiye uğramaması için azınlığı Müslüman-Türk kimliğinden koparması gerektiğinin farkındadır ve bunun için de camilerdeki imamların ve yenilenen Kur’an kurslarındaki öğretmenlerin tayin yolunu istemektedir. Ne var ki Yunan devleti azınlığın, bilinçlenme yolunda hızlıca ilerlediğinin ve yeni projelere başlamak üzere çaba sarf ettiğinin farkında değildir KAYNAKÇA Ayşe Nükhet, Adıyeke, Yunanistan Sınırları İçinde Müslüman Cemaat Örgütlenmeleri: “Cemaat-ı İslamiyeler” 1913-1998, SAEMK Yayınları, Ankara:2001. Ali, Bardakoğlu, , “Hidâne”, DİA, XVII, 467. Charalambos, Papastathis, , “Yunanistan”, Avrupa Birliği Ülkelerinde Din-Devlet İlişkisi, İsam yayınları, İstanbul 2008. Düstur, Üçüncü Tertip V, İstanbul 193139. Erim, Nihat, , Devletlerarası Hukuku ve Siyasî Tarih Metinleri I, Ankara 1953. ΦΕΚ Α΄229, 14.11.1913 ΦΕΚ Α’25, 1.2.1914. ΦΕΚ Α’148, 03.07.1920 ΦΕΚ Α΄311, 30.10.1923 ΦΕΚ Α΄11, 04.02.1991 ΦΕΚ Α΄311, 30.10.1923 ΦΕΚ Α΄148, 03.07.1920 ΦΕΚ Α΄ 37, 29.02.2008 17 ΦΕΚ Α΄42, 23.02.2007 Γεωργούλη, Σταμάτη Χρ. Ο Θεσμός Του Μουφτή Στην Ελληνική Και Αλλοδαπή Έννομη Τάξη, Αντ. Ν. Σακκουλα, Αθήνα-Κομοτηνη 1993. Hristaki Karagöz , Mecmua-i Kavanin-i Yunaniyye, , Yeni Asır Matbaası Selanik, 1921, ss. 38-39. Hayreddin, Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, İz yayıncılık, İstanbul 2006. İskeçe Türk Cemaat Heyeti Karar Defteri, Karar No: 11, 9 Temmuz 1962. Κοτζάμπαση, Αθηνά, Οι οικογενειακές έννομες σχέσεις Ελλήνων και Ελληνίδων μουσουλμάνων, Κτιστάκις, Γιάννης, Ιερός Νόμος του Ισλάμ και Μουσουλμάνοι Έλληνες Πολίτες Νασίκα, Αγάπη Χρ, Αστικός Κώδικας και Εισαγωγικός Νόμος, Σακκουλα, ΑθήναΘεσσαλονίκη 2009, Σύνταγμα Της Ελλάδας, Βουλή Των Ελλήνων, 2008. , Σολταρίδης, Συμεών Α, Η Ιστορία Των Μουφτειών Της Δυτικής Θράκης, Νέα Σύνορα-Α.Α Λιβανη, Αθηνα 1997. Turgay Cin, Yunanistan’daki Müslüman Türk Azınlığın Din ve Vicdan Özgürlüğü, Seçkin yayıncılık, Ankara 2003. Turgay Cin, Yunanistan’daki Müslüman Türk Azınlığın Din Ve Vicdan Özgürlüğü (Başmüftülük ve Müftülükler Sorunu), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2003. Toluner, Sevin Milletlerarası Hukuk Açısından Türkiye’nin Bazı Dış Politika Sorunları, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2000. Τσιτσελικής, Κωνσταντίνος, Η θέση του μουφτή στην Ελληνική έννομη τάξη; Νομικά ζητήματα θρησκευτικής ετερότητας στην Ελλάδα, Κριτική & ΚΕΜΟ, Αθήνα 1999. Üzeyir, Durmuş, , İslâm Hukukunda İddet ve Hükümleri (Yüksek Lisans Tezi, M.Ü, S.B.E. 2006), İstanbul 2006. Yunan Krallığının Resmi Gazetesi, Sayı: 148, 1920, s. 1423 vdm. . 18 EKLER EK I 19 20 EK II 21 EK III 22