T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI “AZERBAYCAN VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER” YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Nurlan CAVADOV 04912424 Tez Danışmanı Doç. Dr. Funda KESKIN Ankara–2008 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI “AZERBAYCAN VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER” YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Nurlan CAVADOV 04912424 Tez Danışmanı Doç. Dr. Funda KESKIN Ankara–2008 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI “AZERBAYCAN VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER” Yüksek Lisans Tezi Tez Danışmanı: Doç. Dr. Funda Keskin Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı İmzası .................................................................... ........................................ .................................................................... ........................................ .................................................................... ........................................ .................................................................... ......................................... .................................................................... ......................................... .................................................................... ......................................... Tez Sınavı Tarihi .................................. İÇİNDEKİLER............................................................................................................i KISALTMALAR........................................................................................................v GİRİŞ...........................................................................................................................1 I. BÖLÜM AZERBAYCAN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİNDE.........................7 1. Uluslararası Hukukun Süjesi Olarak Azerbaycan…………..7 2. Azerbaycan’ın BM Üyeliği Süreci …………………………9 A. SSCB’nin Çöküşü ve Bağımsızlığa Giden Yol………9 B. Azerbaycan’ın Bağımsızlığı………………………....13 C. Azerbaycan’ın Bağımsızlık Sonrası Uluslararası Sistemle Bütünleşme Çabaları………………………15 3. Uluslararası Hukukta Tanıma ve Azerbaycan…………….17 A. Tanıma ve Tanımanın Devlet Açısından Sonuçları…17 B. Azerbaycan’ın Tanınması…………………………...21 4. Ardıllık (Halefiyet) ve Azerbaycan……………………….26 A. SSCB’nin Dağılması Sürecinde Ardıllık Sorunu……26 a. Ardıllık İle İlgili Uluslararası Düzenlemeler..26 b. SSCB’nin Dağılması ve Alma Ata Bildirisi...31 B. Azerbaycan’ın Durumu……………………………...38 i I. BÖLÜM: BM ÇERÇEVESİNDE DAĞLIK KARABAĞSORUNU........................41 i. Dağlık Karabağ’ın Kısa Tarihçesi Ve Sorunun Kökleri…….41 A. SSCB Öncesi ve Sonrası Döneme Kısa Bakış………41 B. Dağlık Karabağ’da Gerilimin Çatışmaya Dönüşmesi.44 ii. BM’nin Azerbaycan’ın İşgal Edilmiş Toprakları Konusunda Aldığı Kararlar………………………………………………46 A. İşgal edilmiş Azerbaycan Toprakları İle İlgili Alınan Kararların Değerlendirilmesi………………………..46 B. Genel Kurul Kararları……………………………….51 1. BM Genel Kurulunun 62. Toplantısı………..51 2. Alınan Kararların Sonuçları Açısından Değerlendirilmesi……………………………54 iii. Sorunu Hukuki Açıdan Değerlendirilmesi…………………..56 A. Self Determinasyon ve Devletin Ülkesel Bütünlük İlkesi…………………………………………………56 B. Meşru Müdafaa Hakkı ve Karabağ Sorunu…………60 iv. Dağlık Karabağ Sorunun Çözümünde BM’nin Önemi……...73 , ii II. BÖLÜM DEMOKRASI VE İNSAN HAKLARI ALANLARDA BM İLE İŞBIRLIĞI……………......................................................................................77 i. BM’nin İnsan Hakları Alanındaki Düzenlemeleri…………..77 ii. BM Düzenlemelerinin Azerbaycan’a Etkileri ve Azerbaycan’da İnsan Hakları………………………………..80 iii. Azerbaycan Cumhuriyeti Sınırlarında İnsan Hakları İhlalleri...................................................................................84 iv. Zorla Göç Ettirilmiş Kişilerin Yaşadıkları Sorunlar ve Yapılan Çalışmalar…………………………………………………...86 A. Savaş Sırasında İşgal Edilmiş Bölgelerden ve Ermenistan’dan Zorla Göç Ettirilmiş Azerilerin Durumu; Savaşın Azerbaycan’a Maliyeti…………...86 B. UNHCR’ın Çalışmaları……………………………...89 C. Mültecilere Gıda Yardımı…………………………...93 D. Eğitim Alanında Azerbaycan Devletinin Çalışmaları.94 v. UNICEF - Azerbaycan İlişkileri…………………………….95 A. Azerbaycan’daki Çocuk Hakları İle İlgili Düzenlemeler ………………………………………..95 B. UNICEF’in Azerbaycan’daki Çocuk Haklarına Katkıları ................................……………………...102 C. Savaş Sırasında ve Sonrasındaki Çocuk Hakları İhlalleri…………………………………………….104 iii SONUÇ....................................................................................................................109 KAYNAKÇA...........................................................................................................114 ÖZET.......................................................................................................................129 ABSTRACT.............................................................................................................130 iv KISALTMALAR AB : Avrupa Birliği ABD : Amerika Birleşik Devletleri AGİK : Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı AGİT : Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AHC : Azerbaycan Halk Cephesi AK : Avrupa Konseyi AKPM : Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi BDT : Bağımsız Devletler Topluluğu BİO : Barış İçin Ortaklık BM : Birleşmiş Milletler İKB : İslam Kalkınma Bankası İKÖ : İslam Konferansı Örgütü İMF : İnternational Moneytary Fund NATO : North Atlantic Treaty Organization SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği TİKA : Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı UNDP : Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNESCO : Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNICEF : Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu v GİRİŞ Tezin Konusu: Azerbaycan ile Birleşmiş Milletlerin ilişkileri incelenmiştir. Bu çerçevede, Azerbaycan’ın Birleşmiş Milletler ile ilişkileri, Dağlık Karabağ sorununun hukuki açıdan konumu, BM’in sosyoekonomik ve siyasi alanda Azerbaycan’la ilişkilerinin çerçevesi, BM’in Dağlık Karabağ sorununun çözümüne ilişkin faaliyetleri incelenecektir. Tezin Amacı: Bu tez çalışmasında Azerbaycan’ın BM ile ilişkileri işbirliği çerçevesinde incelenecektir. Özellikle, Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yönelik BM’nin diplomatik faaliyetleri ve soruna ilişkin kabul ettiği yasa tasarıları ele alınarak işbirliğinde gelinen noktanın analizi yapılacaktır. Bunun dışında BM’nin Azerbaycan’a yönelik ekonomik ve siyasi alandaki işbirliğinin önemi göz önünde bulundurarak incelecektir. Tezin Önemi: Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte bağımsızlığını kazanan Azerbaycan etnik temelli Dağlık Karabağ sorununun uluslar arası hukuk çerçevesinde çözümü için çaba harcamıştır. Güney Kafkasya bölgenin istikrara kavuşmamasının en önemli sebebi Dağlık Karabağ çatışması olmuştur. Hazar havzasının enerji kaynakları bölgeye olan ilgiyi artırmıştır ve ABD, Rusya’nın yanı sıra uluslararası örgütler bölgeye ilgisi duymuşlardır. Birleşmiş Milletler’e üyelik Azerbaycan’ın sorunlarının uluslararası gündeme taşımasına olanak tanımıştır. Dağlık Karabağ’da süren çatışmalar sürecinde BM, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü destekleyen politik tavır benimsemiş ve bunu sorunun çözümüne ilişik kabul ettiği yasa tasarılarıyla göstermiştir. Birleşmiş Milletlerin Dağlık Karabağ sorununa ilişkin kabul ettiği ve Ermeni silahlı birliklerinin işgal ettikleri bölgelerden 1 geri çekilmelerini içeren yasa tasarıları hukuki sonuç doğurmamıştır. Birleşmiş Milletler dünyadaki bir çok sorunun çözümünde önemli sonuçlar doğuran girişimleri Dağlık Karabağ sorununda yalın kalmıştır.Buna rağmen, BM Azerbaycan ile ilişkilerini geliştirerek, ilişkilerin çerçevesini daha geniş bir platforma taşımışlardır. BM’nin reform süreci yaşaması, ileriye dönük düşünülecek olursa Azerbaycan’ın sorunlarının daha yapıcı bir anlayışla çözümüne ktkı sağlayacak bir niteliktedir. Bu tez çalışması ile BM’nin Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ sorununa bakışı, gelişen ilişkilerin kurumsal yapısı kapsamında değerlendirilecektir. Çalışmanın Türkiye dışındaki kaynaklara, özellikle Azeri, Rus, Ermeni ve İngiliz kaynaklarına öncelik verilerek yapılacak olması, ortaya çıkacak eserin Türk bilimsel edebiyatına katkı yapma ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Kuramsal Çerçeve: A) Kavramlar: Birleşmiş Milletlerin Azerbaycan’la ilişkilerine Dağlık Karabağ konusu öncelikli mesele olmuştur. Bu bağlamda bu tez çalışmasında üzerinde durulacak kavramlardan birisi “Dağlık Karabağ Sorunu “ kavramıdır. Bununla beraber “Siyasi ve Ekonomik İlişkiler”, “politik öncelikler” ve diğer kavramlar da çerçevelendirilerek sıkça kullanılacaktır. B) Kuramsal Tartışma: Bu tez çalışmasında tümevarım yönteminden yararlanılacaktır. Birleşmiş Milletlerin Dağlık Karabağ sorununa bakışı, Azerbaycan’ın politik istekleri, dış politika öncelikleri ortaya konacak; bu çerçevede yürüttüğü genel dış politikası bağlamında ikili ilişkiler incelenecek, böylece BM’nin Azerbaycan ile ilişkilerinin genel çerçevesi ortaya konmağa çalışılacaktır. Varsayımlar: Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra dış politik çizgisini oluşturmağa çalışmışlardır. Güney Kafkasya bölgesindeki etnik temele 2 dayanan politik altyapılı sorunlar savaşa neden olmuş, bu gelişmeler sonrasında Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan işbirliği olanaklarını bir kenara iterek sorunlarla uğraşmışlardır. Bu dönemde Azerbaycan Batı eğilimli politika yürütmüştür. AGİT, Birleşmiş Milletler bölgesel çatışmalara müdahil olarak yapıcı çözümü desteklemiştir. Birleşmiş Milletlerin Dağlık Karabağ sorununun çözümü yönündeki çabaları somut sonuçlar doğurmamıştır. Ancak Azerbaycan’ın iç politik ve ekonomik sorunlarının çözünıüne BM önemli görevler üstlenmiştir. Bu ise BM Azerbaycan ilişkilerinin geniş yelpazede gelişmesine olanak tanımıştır. . Bu tez çalışmasıyla Azerbaycan BM ilişkilerinde gelinen nokta ele alınacak ve ilişkilerin ileriye dönük varsayımlarda bulunmaya imkan verecek düzeyde bir çerçeve oluşturulmaya çalışılacaktır. Yöntem: Öncelikle tez ile ilgili genel veri toplanması gerçekleştirilecek ve bu veriler tasnif edilecektir. Bununla beraber veri toplama süreci tez çalışması boyunca, okumalar yapılırken de devam edecektir. Bölümlerin yazılması esnasında da gerekli görüldükçe kaynaklara ulaşma arayışları sürecektir. SSCB’nin dağılması sonrasında uluslararası sistemin yapısında ciddi değişimler yaşanırken, eski Sovyet coğrafyası ciddi sorunların kaynağı olarak ortaya çıkmıştır. Kuzey Kafkasya bölgesi eski Sovyet coğrafyasında en önemli sorunların yaşandığı bölge olmuştur. 1991 yılı sonu itibariyle Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ın bağımsızlıklarını elde etmelerinin ardından bölge ciddi bir istikrarsızlık ve çatışma alanına dönüşmüştür. Bölgenin en önemli sorunlarından biri de SSCB politikalarının mirası olarak ortada duran, Ermenistan - Azerbaycan arasında uzun süren çatışmalara neden olan ve bugüne kadar geçerli bir çözüme kavuşturulamayan Dağlık Karabağ problemidir. Bölgede 1988 yılının sonlarından 3 itibaren yaşanan çatışmalar Azerbaycan topraklarının %20’nin Ermenistan tarafından işgal edilmesine, yüzlerce sivil halkın ölmesine, binlerce Azeri nüfusun işgal nedeniyle tarihin eski dönemlerinden beri yaşadıkları topraklarından sürülmesine neden olmuştur. Bu aşamadan itibaren Azerbaycan’ın uluslararası örgütlerle ilişkileri büyük önem kazanmıştır. Sorunun barışçıl yollarla ve adil olarak çözüle bilmesi için Azerbaycan BM ile ilişkilerine büyük önem vermiştir. BM Azerbaycan ilişkileri Azerbaycan tarafından sadece Dağlık Karabağ sorununun çözümü için önemli olmamıştır. Dünya sistemine entegre olabilmek için BM’nin büyük önemi vardır. Uluslar arası barış ve güvenliğin korunmasındaki BM’nin öneminin bilinmesinin yanı sıra bir devlet olarak yeni kurulan Azerbaycan kendini daha güvende hissetmek ve bağımsızlığını ve devlet bütünlüğünü koruya bilmek için de BM ile ilişkilerine büyük önem vermiştir. Tezin ilk bölümünde Azerbaycan’ın bağımsızlık süreci anlatılmaktadır. 1991 yılındaki bağımsızlıktan itibaren Azerbaycan BM’ye üyelik için başvurmuş ve üyeliye kabul edilmiştir. İlk bölümde üyelik sürecinin yanı sıra Azerbaycan’ın bağımsızlığı ve SSCB’nin çöküşü süreci de anlatılmaktadır. SSCB’nin dağılması ile tartışılmaya başlayan ardıllık, devletin tanınma süreci, bağımsızlığını kazanması, self determinasyon gibi hukuki terimler birinci bölümde anlatılmaktadır. En önemli sorunlardan biri olan SSCB’nin dağılma sürecinde ortaya çıkan ardıllık sorunu ilk bölümde anlatılmış ve bunun Azerbaycan’a etkilerinin ne olduğu belirlenmiştir. Azerbaycan’ın tanınma süreci ve kurduğu diplomatik ilişkiler ve uluslar arası andlaşmalara taraf olması da bu bölümde anlatılmaktadır 4 İkinci bölümde ise Dağlık Karabağ sorunu ile ilgili genel bilgiler verilmektedir. Bu kapsamda sorunun tarihi kökleri, çatışma süreci de kısaca anlatılmaktadır. Dağlık Karabağ sorunu Azerbaycan BM ilişkilerinde en önemli yere sahiptir. BM’nin sorunun çözümü için attığı adımların değerlendirildiği bu bölümde Güvenlik Konseyinin aldığı kararların yanı sıra genel Kurul kararları da incelenmektedir. Self determinasyon ve devletin ülkesinin bütünlük ilkesinden yola çıkılarak Karabağ sorunu değerlendirilmektedir. BM’nin uluslar arası barış ve güvenliği korumak için görevleri ve Karabağ sorununun çözümündeki önemi de bu bölümde vurgulanmaktadır. Üçüncü bölümden itibaren ise Azerbaycan’da demokrasi ve insan hakları ile ilgili düzenlemeler ve BM ile işbirliği anlatılmaktadır. BM’nin insan hakları ile ilgili düzenlemeleri özellikle de 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin incelendiği bu bölümde ayrıca Azerbaycan’daki insan hakları ile ilgili düzenlemelere de yer verilmiştir. Azerbaycan Anayasasındaki konu ile ilgili düzenlemeler ve taraf olunan uluslar arası sözleşmelerden bahsedilmektedir. Bu bölümde ayrıca Azerbaycan sınırları içinde yaşanan insan hakları ihlalleri ile ilgili de bilgi verilmektedir. Özellikle de işgal altındaki bölgelerden göç eden insanların temek hak ve özgürlükleri ile ilgili durum değerlendirilmektedir. BM ve Azerbaycan devletinin konu ile ilgili çalışmaları da bu bölümde değerlendirilmektedir. Azerbaycan BM ilişkilerinin tezin içinde somut olarak ayrılmasa da Haydar Aliyev dönemi ve öncesi ile farkları da belirtilmektedir. Haydar Aliyev’in iktidara gelmesi ile birlikte Azerbaycan’ın uluslar arası alandaki etkinliğinin artması daha belirgin biçimde gözlemlenmektedir. 1994 yılından itibaren Azerbaycan her keçen 5 sene daha önekine oranda çok daha iyi bir duruma gelmiş ve bunda da Haydar Aliyev’in uyguladığı iç ve dış politikanın büyük önemi olmuştur. 6 II. BÖLÜM AZERBAYCAN BIRLEŞMIŞ MİLLETLER SİSTEMİNDE A. Uluslararası Hukukun Süjesi Olarak Azerbaycan 1648 Westphalia anlaşmasından itibaren egemen ve bağımsız devlet uluslararası hukukun en önemli süjesi olmuştur. Bu tarihten itibaren günümüze kadar devlet sayıları her geçen dönem daha da artmıştır. Günümüzde sayıları 200’den fazla olan devletler İkinci Dünya Savaşı’ndan önce sadece 75, ondan önceki tarihlerde ise daha az sayıda görülmektedir. Tarihin çeşitli evrelerinde yeni devletlerin ortaya çıkışı uluslararası hukukta da önemli gelişmeleri beraberinde getirmiştir. 20. yüzyıl sürecinde yeni devletlerin ortaya çıktığı çeşitli dönemler yaşanmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından imparatorlukların birçoğu parçalanarak yerine ulus devletler kuruldu. Bunu takip eden süreçte ise ikinci dünya savaşı yaşandı ve yeni devletlerin ortaya çıkması süreci daha da hızlandı. Kolonilere bağımsızlık hakkının tanınmasının ardından yeni devletlerin ortaya çıma süreci daha da hızlanmıştır. Bu sürecin son büyük halkası ise Doğu Bloğunun yıkılması ile yaşandı. Hem SSCB coğrafyasında hem de Doğu Avrupa’da çeşitli yeni devletler ortaya çıkmağa başlamıştır. Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesi de bu döneme denk gelmektedir. 18 Ekim 1991 tarihinde Azerbaycan Parlamentosu Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmiştir.1 Bağımsızlığın ilan edildiği tarih Ermenistan’ın Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ ile ilgili toprak iddiasında bulunduğu bir ortamda gerçekleştirilmiş, bu nedenle de bağımsızlığın ilk dönemleri siyasi ve askeri karışıklıkları tetiklemiştir. 1 Eldar İsmayılov, “Azerbaycan Tarihi, Bakü, Öğretmen Yayınevi, 1995, s. 341. 7 Azerbaycan bağımsızlığının ilk yıllarından itibaren Batılı örgütler ve demokratik devletlerle ilişkilerinin geliştirilmesine, en az diğer bağımsızlığına yeni kavuşmuş ülkeler kadar önem vermiş, bazı benzer şartlarda olan ülkelerden çok daha istekli davranarak uluslararası sistemle bütünleşmeye can atmıştır. Bunların arasında Birleşmiş Milletler en başta gelmekte idi. Azerbaycan bağımsızlığını uluslararası hukukun ve sistemin güvencesine almak için diğer devletlerin kendisini tanımasına önem vermekte idi. Bu nedenle bölgesel ve uluslararası örgütlere üyelik başvurular yapılmasına büyük önem verilmiştir. Azerbaycan ilk kurulduğu dönemde bir süje olarak ortaya çıkabilmek için gereksinim duyduğu asgari şartlara haizdi. Zira uluslararası hukukta bir siyasi birimin devlet olduğunu iddia edebilmesi veya devlet olarak ortaya çıkabilmesinin birtakım şartları vardır. 1933 tarihli Amerikan Devletlerarası Montevideo Sözleşmesi’nin 1. maddesi devlet olmanın asgari şartlarını belirlemektedir.2 Buna göre, uluslararası sınırları belli bir toprak parçasına sahip olmak ve bu toprak parçasının süreklilik arz etmesi gerekir. Ayrıca halk veya ülke nüfusunun olması gerekmektedir. Bu iki asgari özelliğin yanında bir de egemen bir otorite gerekmektedir. Azerbaycan, bağımsızlığını ilan ettiği tarihte gereksinim duyulan her üç şarta da sahip durumda idi. 86.6 bin km2 yüz ölçümü ve 7 milyondan fazla nüfusa sahipti. Ülke üzerinde egemenliğe sahip yasama ve yürütme mevcuttu. Ülkenin o dönemde bağımsızlığını ilan eden parlamento halkı temsil etmekte idi. 2 “Article 1 of Montevideo Convention “(1933), http://www.sam.sdu.dk/ 15/03/2008 . 8 Ancak bu asgari şartlar bir birimi devlete niteliğini sağlamakla birlikte uluslararası ilişkilerin ve uluslararası hukukun bağımsız ve egemen bir süjesi haline getirmemektedir. Buna ilaveten kurulduğu anda uluslararası hukukun bir kuralı ile çatışmıyor olması, uluslararası yükümlülüklerini yerine getirebilme yeteneğine sahip olması ve uluslararası meşruiyet (uluslararası toplumun rızasını kazanma) gibi unsurların varlığı söz konusudur. Azerbaycan’ın Amerikan Devletlerarası Montevideo Sözleşmesi’nin 1. maddesinin asgari şartları yerine getirdiğinde şüphe yoktur. Bunun yanı sıra Azerbaycan yönetimi bağımsızlığını ilan ettiği ilk dönemden itibaren uluslararası meşrutiyet kazanmak için mücadele etmiştir. Araştırmamızın devam eden bölümlerinde özellikle Birleşmiş Milletler ile ilişkiler incelenecek ve uluslararası toplumun rızasının neden önemli olduğu incelenecektir. B. Azerbaycan’ın BM Üyeliği Süreci 1. SSCB’nin Çöküşü ve Bağımsızlığa Giden Yol 1980’lerin son yılları Azerbaycan tarihine yeni bağımsızlık mücadelesinin başladığı dönem olarak geçmiştir.3 Bu ulusal bağımsızlık mücadelesini etkileyen faktörlerin başında muhakkak ki Sovyetler Birliği’nde yaşanan ekonomik siyasi ve sosyal sorunlar ve bunların Azerbaycan’a yansıması, Dağlık Karabağ ve Ermenistan’da yaşanan gelişmelerdir. Bu bağımsızlık mücadelesine önderlik eden 3 Oktay Sultanov, “80’Ii Yıllann Sonu, 90’lı Yıllanh Başlannda Azerbaycan’da Politik Mücadele”, Bakü, Maarif, 1995, s. 26. 9 kişilerin asıl ilham kaynağı ise SSCB döneminde asla dile getirilmeyen 1918 -1920 yılları arasındaki bağımsız Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti olmuştur. 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren SSCB’de ekonomik sorunlar ciddi boyutlara ulaşmağa başladı. Ekonomik sorunların artması, beraberinde sosyo-kültürel ve siyasal gelişmeleri de tetiklemiştir. Bunda Gorbaçov yönetiminin Perestroyka ve Glasnost politikası da tetikleyici unsur olmuştur. Enflasyonun daha önce sadece savaş döneminde yaşanan bir boyuta ulaşması, halkın sosyalist rejime ve üretim tarzına olan güvenini sarsmıştır. Önlenemez ekonomik sorunların sonucunda üretim giderek azalmış ve en temel gıda maddelerinin bulunması zorlaşmıştır. Vatandaşlar ellerinde bulunan milyarlarca rublenin karşılığında hiçbir şey alamamaktaydılar. Paraların elde kalması ve değerden düşmesi ise sosyal rahatsızlığı artırmıştır. Doğal olarak bu durum Sovyetler Birliği’nin bir parçası olan Azerbaycan’ı da etkilemekte, sosyo-ekonomik sorunları beraberinde getirmekteydi. Azerbaycan’da mal kıtlığının getirdiği fiyat artışları ve ürünlerin karaborsaya düşmesi bu sektörle uğraşan kesimi zenginleştirirken, sıradan vatandaşların ise fakirleşmesine neden olmuştur. Bir gazeteye göre, 1980’lerin sonunda karaborsayla uğraşan kesimin elinde on milyar Ruble para toplanmıştı4. Eskimiş ve verimsizliği tescil edilmiş sosyalist ekonomik model ise bu sorunları çözmekte yetersiz kalmıştır. Bu bağlamda, sosyalist ekonominin çok masraflı özelliği, bilimsel teknik gelişmenin yavaşlaması, onun sonuçlarının ekonomi ve ziraata uygulanması konusundaki pasiflik, Sovyetler Birliği’nin ulusal gelirinde hızlı bir düşüşe neden olmuştur. Gelirlerdeki azalma merkezden yapılan planların gerçekleştirilememesi; bu da ekonomik sorunların daha da derinleşmesine neden olmuş, sonuçta Birliğin 4 Aynı yer, s.26. 10 ekonomik sisteminden kaynaklanan baskılara maruz kalan Sovyet cumhuriyetlerinde ulusal mücadele için uygun ekonomik ortam oluşmuştur.5 Bu dönemde ekonomik krizden kurtulmak için SSCB yönetiminin seçtiği yöntem piyasa ekonomisine geçiştir. Bu amaçla sosyalist ekonominin piyasa ekonomisine geçişini öngören çeşitli kararnameler çıkartılmış, fakat bunlar derin sosyo-ekonomik krizden kurtulmanın çözümü olamamıştır. Temelde askeri sanayi esasına dayanan Sovyet ekonomisinin krizden çıkamaması ve piyasa ekonomisine geçişte zorlanması, siyasal sistemde de yenilenme gereksinimi ortaya çıkarmış, durumu fark eden Sovyet yöneticileri 1987’den itibaren bir takım reformlar başlatmışlardır. Bu reformların öncülüğünü yapan dönemin SSCB Komünist Parti Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov, siyasal sistemin ıslahatının ön sıraya alınmasının hem sosyalizmi güçlendireceğini, hem de piyasa ekonomisine geçerek sosyo-ekonomik alanda başarılar kazanmayı mümkün kılacağını savunmuştur. Glastnost ve Perestroyka kavramları ilk olarak o dönemlerde ortaya atılmıştır.6 Ülkede siyasal sistemin demokratikleşmesini öngören, sivil kurumların ve siyasal partilerin faaliyetine izin veren karar kabul edilmiştir.7 Üstten başlanan bu demokratikleşme süreci, ülkenin her yerinde olduğu gibi Azerbaycan’da da siyasal mücadeleyi etkileyen ve kolaylaştıran faktörlerden biri oldu. Özet olarak ifade etmek gerekirse, SSCB’nin karşılaştığı ekonomik kriz piyasa ekonomisine geçişi teşvik etmiş, temeli özel mülkiyetin reddine dayanan sosyalist sistemde özel mülkiyeti esas alan piyasa ekonomisinin kurtuluş yolu olarak gerçekleştirilmeye çalışılması ise, bir 5 Aynı yer, s. 37. 6 Paul R. Gregory, Robert C. Stuart: “Russian and Soviet Economic Performance and Structure”, 1998, Addison-Wesley Educational Publishers, Inc., 112; Mikhael Sergeevich Gorbachev, http://www.cnn.com/ , 15.05.2008. 7 Ziya Recebov "Karabağ Sorunu" Azerbavcan TKD, Ocak-Şubat 2001. s. 42. 11 taraftan sosyalist sistemin dayandığı temelleri yıkarken, diğer taraftan siyasal ‘sistemde demokratikleşme gereksinimini ortaya çıkarmıştır. Siyasal sistemdeki demokratikleşme girişimleri ise tek parti tekelini sona erdirerek çok partililiğe fırsat tanımış, bu da bağlı cumhuriyetlerde siyasi mücadele için uygun bir ortam yaratmıştır. Azerbaycan’daki ulusal bağımsızlık mücadelenin başlangıcında kolaylaştırıcı faktör rolünü oynayan ülkedeki sosyo-ekonomik durum ve bunun zorlamasıyla merkezi yönetimin uyguladığı Perestroyka (Yeniden yapılanma) ve Glasnost (Açıklık) politikaları dışında, bir diğer önemli etken Karabağ bölgesinin Ermenistan’la birleştirilmesi yönündeki Ermeni talepleri olmuştur. 1918 – 1920 yılları arasında kurulmuş olan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetinden8 esinlenerek bağımsızlık mücadelesi önderleri bu gelişmeleri yeni bağımsızlık mücadelesi olarak adlandırmaktaydılar. Yeni kurulacak olan devleti ise ADR’nin devamı olarak tanımlamaktaydılar. Azerbaycan’da siyasi tansiyonun arttığı, ekonomik durumun her geçen gün daha da ağırlaştığı bir dönemde SSCB Başkanlık Divanı Azerbaycan’daki bazı bölgelerde olağanüstü hal ilan etme kararı aldı.9 15 Ocak 1990 tarihli kararın ardından 20 Ocak tarihinde Rus ordusunun tankları Bakü şehrinde gösterileri kanlı bir biçimde bastırdı. Olaylarda onlarca ölü ve yüzlerce yaralı kayda alınmıştır.10 Bu olay Azerbaycan’ın gösterilere ara verilmesine neden olsa da bağımsızlık sürecine giden yolu daha da hızlandırmıştır. Yaşanan bu katliamın ardından hem Komünist Partisine hem de SSCB’ye karşı tepki gelişmiştir. 8 Musa Gasımov, Uluslararası İlişkiler Sisteminde Azerbaycan (1991 - 1995), Gençlik, Bakü, 1996, s 4. 9 Nazim Cafersoy, “Azebaycan’da 20 Ocak 1990 Bakü Katliamı”, 18 Ocak 2007, http://www.turksam.org/tr/a1157.html, 01.05.2008. 10 “The order of the commandant of the special district of Baku city”, www.january20.net/doc1.htm, 20 Mart 2008. 12 Azerbaycan’ın ikinci kez uluslararası arenaya bağımsız devlet olarak girmesi 18 Ekim 1991’de bağımsızlığını ilan etmesi ile yaşanmıştır.11 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti ismi ile 28 Mayıs 1918 tarihinde bağımsızlığını ilan eden bu devlet, ancak iki yıl (1918-1920) yaşamış ve 28 Nisan 1920 yılında Sovyet Rusya’nın Azerbaycan’ı işgali ile ortadan kalkmıştır.12 2. Azerbaycan’ın Bağımsızlığı Ülkenin uluslararası arenaya bağımsız devlet olarak yeniden dönüşünü 18 Ekim 1991 tarihli Bağımsızlık Beyannamesi ile olmuştur13. Azerbaycan’ın diğer devletlerle ilişkilerini uluslararası hukuk çerçevesinde devletlerin eşitliği, güç kullanmama ve güç kullanma tehdidinde bulunmama, devlet sınırlarının değişmezliği, çatışmaların barışçıl araçlarla çözümü, diğer devletlerin içişlerine müdahale etmeme, insan hakları ve temel hak ve özgürlüklere saygı gösterme, halkların eşitliği ve onların kendi kaderini belirleme hakkı, devletlerin işbirliği, uluslararası hukuktan doğan sorumlulukları yerine getirme ve benzeri ilkelere dayandıracağını belirtiyordu14. Bağımsızlık Beyannamesi’nde belirtilen noktaların ardından Azerbaycan’ın uluslararası arenada takip edeceği ilkeler Azerbaycan Parlamentosunun 29 Ekim 1991 tarihinde BM’ye yaptığı çağrıda açıkça belirtildi. Söz konusu ilkeler 11 Edalet Tahirzade, Elçibey, Bakü, Cumhuriyet Gazetesi Yayını, 1999, s. 70; Eldar İsmayılov, “Azerbaycan Tarihi”, Bakü, Öğretmen Yayınevi, 1995, s. 125. 12 İsmayılov M. E.,” Azerbaycan XIX-XX yüzyılın evvellerinde”, İçinde: Azerbaycan tarihi (en gedim dövrlerden XX esrin evvellerine geder), Elm, Bakı 1993, s. 203. 13 Alesker Aleskerov, “ Azerbaycan Anayasasındaki Devlet Sistemi ve Temel Öğeleri”, M. Ü., SBE., Yayınlanmamış Y.L., Tezi, İstanbul, 2000; Levent Gönenç, “Azerbaycan Anayasası Üzerine Notlar”, AÜHFD, Cilt:47, Sayı: 14, Ankara, 1998, s. 207-208. 14 Gasımov, a.g.e., s. 25. 13 Parlamentonun çağrısında, “Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 1920 Nisan’ında Rusya devletinin askeri müdahale ile lağvettiği bağımsızlığını halkın iradesine dayanarak yeniden ilan etmiştir. Demokrasi, özgürlük ve eşitlik ilkeleri esasında uluslararası arenada kendine yakışır bir yer edinmeyi, kendi olanakları ölçüsünde uluslararası güvenliğin ve işbirliğinin güçlendirilmesine katkıda bulunmayı istediği, BM Nizamnamesini kabul ettiği ve ondan doğan sorumluluklarını yerine getirmeye hazır olduğunu” beyan etmiştir. Nizamnamenin 4. Maddesi uyarınca BM üyelerinden Azerbaycan’ı bu örgüte üye olarak kabul etmelerini istiyordu. Azerbaycan’ın BM’ye başvurusunun 2 Mart 1992 tarihinde sonuçlanmış ve Azerbaycan’ın BM’ye üyeliği kabul edilmiştir.15 2 Mart tarihindeki üyelikten sonra Azerbaycan ile BM arasında 1 Ekim 1992 tarihinde ilişkileri düzenleyen anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre BM ve Azerbaycan karşılıklı çıkarlarının gözetilmesi için ve Azerbaycan’ın karşı karşıya olduğu problemleri çözmek için BM tarafından daha iyi desteklenmesi için geçici bir ofis kurulmasına karar verilmiştir. Azerbaycan devleti ise kurulan geçici ofisin daha iyi ve verimli çalışabilmesi için gerekli olan tüm olanakların sağlanacağını taahhüt etmiştir. Yaşanmakta olan sorunların çözümü için Azerbaycan devleti kurulacak olan geçici ofis aracılığı ile BM’ye başvurmayı kabul etmiş ve bu ofis çalışanlarının ABD’de yerleşmekte olan BM çalışanları ile aynı haklara sahip olmasını sağlamayı kabul etmiştir. BM çalışanlarına sağlanmakta olan dokunulmazlığın aynen Azerbaycan’da da sağlanması bu anlaşmadan sonra kararlaştırılmıştır.16 15 “List of Member States”, http://www.un.org/members/list.shtml, 22.03.2008 16 “United Nations”, Treaty Series, vol. 1, p. 15, and vol. 90, p. 327 (corrigendum to vol. 1, p. 18).Vol. 1691, 1-29152. 14 3. Azerbaycan’ın Bağımsızlık Sonrası Uluslararası Sistemle Bütünleşme Çabaları Bu ilkeler çerçevesinde uluslararası sisteme giren Azerbaycan’ın bağımsızlığının ilk altı aylık dönemdeki dış politikasının Ayaz Mütellibov iktidarı yürütmüştür. Bundan sonraki iki aylık dönemi ise Yakup Memmedov yönetimince yürütülmüştür. Azerbaycan devletinin bağımsızlığının ilk altı ayındaki Mütellibov iktidarı döneminde, hem diğer ülkeler tarafından Azerbaycan’ı resmen tanıma süreci ve uluslararası örgütlere üye olma çabası sürerken, diğer yanda dış politikada da temel ağırlık noktasının Rusya’ya verildiği ve diğer bölge ülkeleri ile de genel olarak dostça ilişkiler kurma politikası yürütüldüğünü görüyoruz. Bu dış politika anlayışı bağlamında, Mütellibov iktidarının Rusya ile ilişkilerde öncelik tanıdığı konuların başında BDT üyeliği geliyordu. Bu çerçevede Azerbaycan 21 Aralık 1991 tarihinde BDT üyeliğine katılmıştır17. Mütellibov ilk dış ziyaretini 1991 sonlarında İran’a yapmış, bu ziyaret sırasında iki ülke arasında ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve Nahçivan’a geçiş için Iran toprağını kullanma ve bu bölgenin serbest ekonomik bölge ilan edilmesi karara bağlanmıştır18. 12 Şubat 1992’de Iran Devrimi yıldönümü kutlamaları sırasında büyük bir heyetle tekrar İran’a giden Mütellibov yönetiminin Medya ve Enformasyon Bakan Sabir Rüstemhanlı, “İran’ın içişlerine karışma düşüncesinde olmadıklarını ve Birleşik Azerbaycan’ın imkânsız olduğunu” ifade ederek İran’ın bu 17 Nazim Cafersoy, “Bağımsızlığın 10. Yılında Azerbaycan-Rusya İlişkileri”, Avrasya Dosyası, Azerbaycan Özel, Cilt 7, Sayı 1, İlkbahar 2001, s. 290. 18 Aynı yer, s. 291. 15 konudaki endişelerini gidermeye çalışmıştır.19 Öte yandan Mütellibov 24-25 Ocak 1992’de Türkiye’yi de ziyaret ederek Dostluk, İşbirliği ve İyi Komşuluk anlaşması imzalamıştır.20 Azerbaycan yönetiminin komşu ülkelerle ilişkilerini iyileştirme ve kendisini tanıtma çabaları devam ederken diğer taraftan da BM ve diğer örgütlere üyelik için çabaları devam etmekte idi. Bağımsızlığını ilan etmesinin hemen akabinde BM’ye üyelik için başvuran Azerbaycan yönetimi 2 Mart 1992 tarihinde BM’ye üye olarak kabul edilmiştir. İç siyasi gelişmelerden dolayı görevini terk etmek zorunda kalan Ayaz Mütellibov’un devlet başkanlığı görevine Meclis Başkanı olan Yakub Memmedov vekalet etmiştir. Yakup Memmedov döneminde ise BDT’ye daha mesafeli yaklaşıldığını görüyoruz. Memmedov ilk önce bölge ülkeleri Rusya, Türkiye ve İran’la ikili iyi ilişkiler geliştirmekten yana olduğunu, dış politikada izlenilmesi gereken ilkelerin tarafsızlık, bloklara girmeme, hiçbir devlete karşı saldırgan politika yürütmeme olduğunu ifade etmiştir.21 Bu dönemde Azerbaycan uluslararası kurumlara üye olma çabası çerçevesinde 8 Aralık 1991’de İslam Konferansı’na22, 20 Ocak 1992’de AGİK’e ve 2 Mart 1992’de BM üye kabul edilmiştir. 19 Aynı yer, s. 291. 20 Aynı yer, s 291- 292. 21 Mahmud İsmayıl,”Azerbaycan Tarihi”,Azenerşr,Bakü 1993,s.31. 22 “Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in İslam Konferansı Örgütü üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının Casablanca Zirvesi’nde konuşması”, 13 Aralık 1994, http://aliyevheritage.org/cgi-bin/, 25.03.2008. 16 C. Uluslararası Hukukta Tanıma ve Azerbaycan 1. Tanıma ve Tanımanın Devlet Açısından Sonuçları Tanıma, bir uluslararası hukuk kişisinin kendi dışında oluşan belli bir olayı, bir durumu, bir belgeyi ya da bir iddiayı kendisi bakımından yasal kabul ettiği ve hukuksal ilişkilerini bu yolla kabul eden veriler üzerine kuracağını bildiren hukuksal işlemdir. Tanıma bir andlaşma ile yapılabileceği gibi tek taraflı bir işlemle de yapıla bilmektedir.23 Uluslararası hukukta tanıma, bir devletin kimi olayların ya da kimi hukuki işlemlerin varlığını ve bunların kendisine karşı ileri sürülebilirliğini kabul etmesi sonucunu doğuran tek taraflı bir işlemdir. Tek taraflı bir işlem olması sebebiyle, devletin münhasıran yapacağı bir işlemdir, başka bir deyişle uluslararası hukukta bir tanıma yükümlülüğü yoktur. Diğer bir ifade ile tanıma hiçbir şekilde bir devlete hukuki yükümlülük olarak sunulamaz.24 Tanıma işleminin en çok sorun çıkardığı alan "devlet" ya da "hükümet"in tanınmasıdır. Nüfus, toprak ve etkin bir hükümete sahip her siyasi birimin egemenlik iddiasında bulunabilir ve devlet olduğunu ileri sürebilir. Tanımanın beyan edici bir özelliği haiz olduğu doktrinde genel olarak kabul görmüştür. Dolayısıyla ne bir siyasi birimin devlet olması için tanınmaya ihtiyacı vardır ne de bir devletin diğer bir devleti tanıma yükümlülüğü bulunmaktadır. Ne tanıma bir devleti var etmeye yeter, ne de tanımanın yokluğu devleti ortadan kaldırır. 23 Hüseyin Pazarcı, “Uluslararası Hukuk”, gözden geçirilmiş 5. baskı, Turhan Kitapevi, Ankara, 2007, s 125 . 24 Aynı yer, s 125. 17 Ancak, tanımanın hiçbir önemi olmadığından bahsetmek mümkün değildir. Tanıyan devlet, bir siyasi birimi devlet olarak tanıması durumunda, artık onunla ilişkilerini devletlerin egemen eşitliği ilkesi çerçevesinde yürütmek durumunda kalacaktır. Tanımanın geriye alınamaması ve hatta geriye dönük etkiye sahip olması da, bu hukuki kurumun önemine işaret eder. Tanıma bir diğer açıdan da önem taşımaktadır. Eğer yeni ortaya çıkan devlet bir diğer devletten ayrılarak bağımsızlığını ilan etmişse bu tanıma işlemi diğer devletlerin bu devletin içişlerine karışma gibi bir durumu doğurur. Uluslararası hukukta tanıma, yalnızca uluslararası birimlerin uluslararası hukuk düzeni içinde yer almaları konusuyla sınırlı değildir. Bununla birlikte, uluslararası hukukta tanımanın en yaşamsal etkileri yeni oluşan birimlerin var olan uluslararası hukuk kişilerince tanınması konusunda ortaya çıkmaktadır. Burada, ne kadar önemli olursa olsun tek bir konuyla sınırlı bir karar değil, bir devletin, bir hükümetin ya da mücadele veren bir topluluğun hukuksal olarak varlığı ya da birtakım yetkilerinin var olup olmaması söz konusu olmaktadır.25 Uygulanan uluslararası hukukta devletlerin tanınmasının değerlendirilmesi halen tanınmış bulunan bir devletin hükümetinin tanınması işleminden farklı bir değerlendirmeyi gerektirmektedir. Çünkü her ikisinde koşullar ve sorunlar değişiktir. Ancak, uluslararası toplumun yaşamında karşılaşılan birtakım başka olgular ve iddialar, tanıma kurumunu, konumuz açısından da, yalnızca devletlerin ve hükümetlerin tanınması ile sınırlı bir kurum olmaktan çıkarmıştır. Bütün bu göreceli olarak yeni olguların ve iddiaların uygulanan uluslararası hukukta değerlendirilmesi 25 Aynı yer, s 126. 18 sorunu da uluslararası örgütlerin tanınması ve öteki tanıma yolları çerçevesinde ayrıayrı ele alınacaktır.26 Bugün yazarların çoğunluğu ve uluslararası içtihat bir devletin tanmması işlemini kurucu (constitutive, konstitutiv) değil, açıklayıcı (deciaratory, dclarative, deklaratorisch) işlem olarak değerlendirmektedir. Nitekim, Polonya devletinin 1919’ da tanınması işlemini değerlendiren Karma Hakemlik Mahkemesi Deutsche Kontinental Gas Ortaklığı Davası’na ilişkin 1.8.1929 tarihli kararında aynen şu görüşü açıklamaktadır: “Uluslararası hukuk yazarlarının büyük çoğunluğunca yerinde olarak kabul edilen görüşe göre, bir devletin tanınması kurucu (cotıstitutive) değil, yalnızca açıklayıcıdır (declarative). Devlet kendiliğinden vardır ve tanıma bu işlemde bulunan devletlerce onun varlığının duyurulmasından başka bir şey değildir”.27 Ancak, tanımanın bir devletin varlığının koşulunu oluşturmaması ve bu anlamda açıklayıcı bir işlemi oluşturması onun hiçbir kurucu işlem niteliği taşımadığı anlamına da gelmemektedir. Zira, tanıma işlemi ile tanıyan devlet ile tanınan devlet arasında birtakım kurucu etkiler de doğmaktadır. Ch. de Visscher’in belirttiği gibi, tanıma işlemi ile bu devlet başka bir devletin siyasal olarak belirsiz durumuna kendisi açısından son vermekte ve hukuksal bir belirginlik getirmektedir’.28 Tanıma işlemi ile tanıyan devlet tanınan devletin sınırlı bir biçimde — yalnızca kendisi için- uluslararası hukuk kişiliğini kabul etmiş olmaktadır. Fakat 26 Aynı yer, s 336. 27 Aynı yer, s 337. 28 Aynı yer, s 337. 19 bu tanıma işlemi tanınan devletin tüm uluslararası toplumun üyesi olduğu anlamına da gelmemektedir. Devletlerin tanınması konusunda ortaya çıkan ikinci soru belirli koşulları yerine getirmiş bulunan toplulukların öteki devletlerce devlet olarak tanınması zorunluluğu bulunup bulunmadığı konusundadır. Devletler maddi bütün koşullara sahip yeni doğan bir devleti uluslararası hukuk kurallarına göre tanımak yükümü altında mıdır? Genel çoğunluk devletlerin yeni doğan devletleri tanıma yükümü altında bulunmadığını kabul etmektedir. Bu görüşü benimseyen yazarlar, düşünsel düzeyde gerekçe olarak uygulanan uluslararası hukukun tanıma konusunda istikrarlı ölçütler benimseyememesini gösterirken, ayrıca uluslararası uygulamanın da kendi görüşlerini doğrular nitelikte olduğunu bildirmektedir. Nitekim devlet olmanın bütün maddi koşullarını yerine getirmekle birlikte kimi çok büyük devletlerin bile başka devletlerce uzun süre tanınmamış olması uluslararası uygulamada tanıma yükümünün benimsenmediğini göstermektedir. Devletleri tanımanın bir üçüncü özelliği, bu işlemin bir tek-taraflı hukuksal işlem olmasıdır. Başka bir deyişle, bir devletin başka bir devleti tanıyıp tanımayacağı ve bunun zamanı tümüyle onun takdirine (discretion) bağlı bulunmaktadır. Yine, bu niteliğe bağlı olarak, tanıma işlemi göreceli etkili bir hukuksal işlemdir. Şöyle ki, tanıma işlemi ile yalnızca tanıyan devlet bir hukuksal yükümlülük altına girmekte olup, öteki devletler bu işlem ile bağlanmamaktadır.29 29 Aynı yer, s 337. 20 Yine, uygulanan uluslararası hukukun kimi kuralları birtakım durumlarda tanımayı belirli koşullara bağlamaktadır. Böylece, aşağıdaki ilkelere aykırı tanımada bulunulmaması gerekmektedir: i) Öteki devletlerin içişlerine karışmama ilkesi; ii) Kuvvete başvurmanın yasaklanması ilkesi; iii) Halkların kendi kaderlerini belirleme ilkesi. 2. Azerbaycan’ın Tanınması Azerbaycan bağımsızlığını kazandığı tarihten itibaren diğer ülkeler tarafından tanınmaya büyük önem vermiştir. Dağlık Karabağ’da yaşanan sorunların Azerbaycan’ın devlet bütünlüğünü tehdit etmekteydi. Azerbaycan o dönemde sadece Ermenistan’dan değil Rusya ve İran’dan da tehdit algılamaktaydı. İran’da sayısı 25 milyon civarında olan bir Azeri/Türk nüfusu yaşamaktadır. Bu nüfus İran devletinin kuzey batısında Türkiye ve Azerbaycan arasındaki coğrafyada yaşamaktadırlar. Azerbaycan’ın bağımsızlığı sürecinde meydanlardaki mitinglere liderlik eden kişilerin söylemlerinde “Güney Azerbaycan” ağırlıktaydı. Güney Azerbaycan söyleminin anlamı bağımsız Azerbaycan Cumhuriyetinin güneyinde İran sınırlarında içinde yaşayan Azerilere yönelik bir söylemdi. Özellikle Ebülfez Elçibey’in Tebriz ve Güney Azerbaycan’ın bağımsızlığı ile ilgili demeçleri olmuştur.30 Bu noktada Azerbaycan için tanımanın neden ve ne kadar önemli olduğu uluslararası hukuk açısından tartışılabilir. Diğer ülkelerin Azerbaycan’ı tanıması Azerbaycan’ın bağımsızlığının bir koşulu mudur? Ya da varlığını onaylayan bir 30 Nazim Cafersoy,” Elçibey Dönemi Azerbaycan Dış Politikası,(haziran 1992 – haziran 1993)”, Bir Bağımsızlık Mücadelesinin Diplomatik Öyküsü, ASAM yayınları 1991, Ankara, s 35 - 39 . 21 önkoşul mudur? Ülkelerin tanıması Azerbaycan için açıklayıcı bir işlem mi yoksa bağımsızlığına ve ülke bütünlüğüne saygı duyulacağının beyanı mıdır? Tanıma olmadan da Azerbaycan devleti bir devlet olarak bağımsızlığını ilan edebilirdi. Var olan uluslararası hukuk kurallarına göre Azerbaycan’ın diğer devletler tarafından bağımsızlığının tanınması sadece bir açıklayıcı işlemdir. Peki, bu aşamadan sonra tanıma kavramının Azerbaycan için ne gibi etkileri olmaktadır? Öncelikle tanıyan ve tanınan devlet arasında bir takım kurucu etkisi etkileri doğurmasıdır. Örneğin tanıyan devlet Azerbaycan’ın kamu işlemlerine ve kamu belgelerine bağlı olmak zorunda iken tanımayan bir devlet bunu yapmak zorunda değildir. Tanımanın bunun dışında da birçok hukuksal etkileri bulunmaktadır. Öncelikle andlaşmalar yapılması ve diplomatik ilişkiler kurulması, devletin iç hukuk işlemlerine saygı gösterilmesi, devletin tanıyan devlet nezdinde dokunulmazlık kazanması, yargı bağışıklığı, kamu işlemlerine ve belgelerine saygı gösterilmesi, tanıyan ve tanınan devlet arasında uluslararası sorumlulukların ileri sürüle bilmesi tanımanın hukuksal etkileridir.31 Bunun en yaygın olan bir diğer uygulaması ise diplomatik ilişkilerdir. Azerbaycan’ı ilk tanıyan devlet Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınmış ve ilk diplomatik ilişkiler de Türkiye ile kurulmuştur.32 Bu etkileri göz önüne aldığımız zaman tanımanın açıklayıcı nitelikli olmasına rağmen hukuksal etkilerinin de olduğunu görmekteyiz. Bu nedenlerle de Azerbaycan Cumhuriyeti diğer ülkelerin tanımasına büyük önem vermiştir. 31 Aynı yer, s. 341. 32 “Azerbaycan-Türkiye münasibetleri”, İkiterefli münasibetlere dair arayış, http://mfa.gov.az Azerbaycan-Turkiye/01.shtml, 30.03.2007. 22 Yeni kurulan devleti genelde diğer ülkelerin tanıması bazen uzun bir süre almaktadır. Azerbaycan’ın bağımsızlığının ardından iki önemli komşu ülke olan Rusya ve İran uzun bir süre bu bağımsızlığı tanıdığını açıklamamıştır. Bu iki ülke tarafından Azerbaycan’ın bağımsızlığının tanınması büyük önem arz ediyordu. Azerbaycan eski SSCB’den ayrılarak bağımsız olmuş ve SSCB’nin “devamı” konumunda olan Rusya Federasyonundan endişe ediyordu. Ekonomik ve siyasi bir yıkım yaşayan Rusya zayıf durumuna rağmen eski toprakları olan diğer 14 cumhuriyetin kendi kontrolünden kopmasını kabullenmiyor, özellikle enerji zengini Orta Asya ve güney Kafkasya’ya batılı devletlerin girmesini kabullenmek istemiyordu. Azerbaycan’ın Rusya’dan tehdit algılamasının somut örnekleri Karabağ savaşı sırasında görülmüştür. Savaş sırasında açıkça Ermenistan’a destek veren Rusya Federasyonu bu desteği ile savağın Azerbaycan aleyhine gelişmesinde en büyük etken olmuştur. Azerbaycan Mutellibov yönetimi döneminde Rusya Federasyonu tarafından tanınmıştır. İlk diplomatik temsilcilikler de 4 Nisan 1992 tarihinde karşılıklı olarak sağlanmıştır. Tanımanın erken bir dönemde açıklanmasına rağmen ilk resmi sözleşme ancak 1997 döneminde yapılmıştır. Bu tarihte (3 Temmuz 1997) Dostluk, İşbirliği ve Ulusal Güvenlik ile ilgili iki taraflı sözleşme imzalanmıştır.33 Elçibey yönetiminin iktidara gelmesi ile Rusya Azerbaycan ilişkilerinde yaşanan gerginlik ancak Haydar Aliyev’in iktidara gelmesi ile kademeli olarak 33 “Azerbaijan – Russia Relations”, http://www.mfa.gov.az/az/foreign_policy/bilat/Azerbaycan-Rusiya/01.shtml. 23 iyileşme göstermiştir ve sadece 8 Ekim 1993 yılında H. Aliyev Rusya’ya resmi ziyarette bulunmuş ve savaş sonrasında ilk ziyaretlerden birini gerçekleştirmiştir.34 İran’ın Azerbaycan’ı tanıması Rusya Federasyonu’na göre çok daha geç olmuştur. Mütellibov yönetiminin İran’ı “Güney Azerbaycan” konusunda “ikna etmesine”35 rağmen Elçibey yönetiminde ilişkiler kötüleşmiştir. “Birleşik Azerbaycan” ve “başkent Tebriz” söylemleri İran yönetimini korkutmakta idi. Nüfusunun yarıya yakını36 Azeri nüfustan oluşmaktadır. Kuzeyde bağımsız olan bir Azerbaycan devleti Aras nehrinin güneyindeki milyonlarca kişinin İran rejimine ve devletine bağlılığını etkileniştir. Güçlü bağımsız bir Azerbaycan bu nedenle de İran’ın hiç istemeyeceği bir gelişmedir. Savaş yıllarında da bu nedenle de İran devleti Ermenistan’ı destekleme konusunda Rusya ile aynı politikayı izlemiştir.37 Genel olarak bakıldığında ülkelerin tanınmasında bazı sınırlamalar da getirilmiştir. Bu sınırlamaların ne olduğu ve Azerbaycan’ı ne kadar etkilediğini incelemek gerekiyor. Öncelikle tanıma, halen var olan bir devletin içişlerine karışma düzeyinde bir müdahaleyi oluşturmaması gerekir. Ayrıca yeni kurulan devletin hangi yolla kurulduğu da önemlidir. Uluslararası hukuka aykırı bir yolla yapılmışsa, kuvvete başvurarak kurulan bir devletin tanınması Uluslararası hukuka aykırı olan bir yola destek verilmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca bağımsızlığını ilan eden devletin self-determinasyon hakkına sahip olup olmadığı da önemlidir. 34 http://mfa.gov.az/az/foreign_policy/bilat/Azerbaycan-Rusiya/01.shtml. 35 Cafersoy, a.g.e., s. 27. 36 Aynı yer, s. 27 – 28. 37 Nesib Nesibli, “Bölünmüş Azerbaycan, Bütöv Azerbaycan”, Bakü, Ay-Yıldız Yayınevi, 1997, s. 97-99. 24 Azerbaycan SSCB’den ayrılmış ve bağımsız olmuştur. Ağustos 1991 tarihinde SSCB’nin dağılması ile Azerbaycan bağımsızlığını ilan etmiştir. SSCB’den ayrılırken bir bağımsızlık mücadelesi vermiştir ama bağımsızlığın kazanılmasında SSCB’nin dağılmasının rolü daha büyük olmuştur. Bağımsızlığını kazanması sırasında uluslararası hukuka aykırı bir fiili durum da söz konusu olmamıştır. Diğer 14 cumhuriyetin yaptığı gibi self determinasyon hakkını kullanarak bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’ının tanınmasının uluslararası hukukta uygulanan bu sınırlamalarla ilgisi bulunmamaktadır. Tanıma iradesinin açıklanması da önemlidir. Azerbaycan’ın tanınmasında ülkeler iki yolu seçmiştir. Açıkça tanıma yapan ülkeler bağımsızlığın ilk günlerinde ağırlıklı olmuştur. Türkiye, Pakistan, Romanya gibi ülkeler sırası ile Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanımış ve bunu diğer bazı ülkeler takip etmiştir. Bundan başka bazı ülkeler üstü kapalı tanıma iradesini beyan etmişlerdir. Bu tür tanıyan ülkeler tanıma konusundaki iradesini kuşkuya yer bırakmayacak şekilde işlem içine girmiştir. Bazı ülkeler açıkça tanıma beyan etmemesine rağmen resmi temsilciler göndermiş ve diplomatik ilişkiler kurmuştur. Bunun yanı sıra ortak üye olduğu bazı ülkeler Azerbaycan’ı ilgilendiren oylamalarda Azerbaycan lehine oy vererek zımni olarak Azerbaycan’ı tanımıştır. Örneğin, 2008 14 Mart tarihinde BM’nin 62. genel kurulunda “Azerbaycan devlet bütünlüğü” ile ilgili yapılan oylamada birçok ülke Azerbaycan’ı resmi olarak tanımamıştır.38 Ülkelerin Azerbaycan’ı tanımasının ne gibi hukuksal etkilerinin olduğuna bakarsak; Azerbaycan’ı tanıyan devletler Azerbaycan ile ikili sözleşmeler yapmış ve 38 “BMT-De Azerbaycan’ın Lehine, Aleyhine Ses Veren, Biteref Kalan Ve Sesvermeye Katılmayan Bütün Ülkelerin Listesi”, 2008-03-17, http://mediaforum.az/ 20.03.2008. 25 diplomatik ilişkiler kurmuştur. Azerbaycan’ın kamu işlemleri ve belgeleri tanıyan devletler tarafından geçerli kabul edilmeye başlamıştır. Azerbaycan’ın yargı organlarının kararları kimi koşullara bağlı olarak öbür ülkelerde de uygulanabilmektedir. Azerbaycan’ı tanıyan devletler nezdinde dokunulmazlık ve yargı bağımsızlığından da yararlanmaktadır. D. Ardıllık (Halefiyet) ve Azerbaycan 1. SSCB’nin Dağılması Sürecinde Ardıllık Sorunu a. Ardıllık İle İlgili Uluslararası Düzenlemeler 1978 Viyana Devletlerin Antlaşmalara Ardıl Olma ve 1983 Viyana Devletlerin Devlet Borçlarına, Arşivlerine ve Mallarına Ardıl Olma Sözleşmeleri ardıllık (halefiyet) ile ilgili yapılan en önemli uluslararası düzenlemelerdir. Birleşmiş Milletler, uluslararası hukukun bu alandaki yetersizliğinden dolayı Uluslararası Hukuk Komisyonu’ndan bu alanda düzenleme yapmasını istemiştir. Devlet halefiyetini inceleyen iki sözleşme, mevcut uluslararası hukuk kurallarından daha çok teamül hukukundan yararlanmıştır. Yapılan iki sözleşmeyi oluşturan maddeler de buna göre hazırlanmıştır.39 Taslakların yapıldığı zamanların şartları dikkate alınarak her iki sözleşmede de özellikle ve daha yoğun bir biçimde sömürgelerin tasfiyesi sonucu ortaya çıkan devlet halefiyeti üzerine yoğunlaşılmıştır. SSCB’nin dağıldığı dönemde, halefiyet sorunlarına ortak bir yaklaşım getirmek amacıyla yazılmış olan 1978 Viyana Devletlerin Antlaşmalara Ardıl Olma Sözleşmesi ve 1983 Viyana Devletlerin Devlet Borçları, Arşivleri ve Mallarına Ardıl 39 Hüseynov, F. “SSCB Dağıldıktan sonra Halefiyet Sorunları”, Avrasya Etüdler Dergisi, Sonbahar- Kış 2003, s. 126- 140. 26 Olma Sözleşmesi henüz yürürlüğe girmemişti. Bu noktada, ilk bakışta, SSCB’nin ardıllarını büyük sorunlar bekliyor gibi görünmekteydi. Yerleşmiş bir yapılagelişin bulunmadığı ve yazılı kuralların da henüz yürürlüğe girmediği böyle bir ortamda SSCB’nin ardılları için sorunlar ancak uzlaşma ile çözülebilir görünmekteydi. Ancak müzakere ve uzlaşma ile malların akıbetini çözseler dahi, yeni bağımsız cumhuriyetlerin herhangi bir borç ödeyecek hali yoktu. Dahası Baltık cumhuriyetleri kendilerini hemen, halef olma çemberinin dışına atmıştı. Baltık Cumhuriyetleri’nin bu tutumu, üçüncü devletler bakımından da tehdit oluşturuyordu. Yaranacak olan karmaşa ortamı özellikle SSCB’nin borçları açısından ve daha önce yapılan andlaşmalar açısından bu endişeyi yaratmakta idi. Diğer yandan Rusya Federasyonu’nun Sovyet mirasının tamamına sahip çıkmak için ilan ettiği “devam eden devlet” statüsü dünya kamuoyunda hemen kabul görmüşse de Ukrayna, Gürcistan ve Özbekistan tarafından pek çok haklı nedenle tepkiyle karşılanmıştır. Dünyanın bu jeopolitik açıdan her zaman önemli ve devletlerarası politikaları yüksek oranda etkileyen coğrafyası 1991 yılını pek çok soru işareti ile kapatmış ve 1992’yi de sorunlarla boğuşarak açmıştır. Devlet malları açısından değerlendirildiğinde Sosyalist bir ekonomiye sahip olan SSCB’de istisnalar hariç ekonomi tamamen devlet kontrolünde idi. Dolayısı ile bütün mallar da devletin mal varlığında idi. Küçük istisnalar da Yabancı devletlere ait olan gayrimenkuller ve diğer küçük istisnalardı. 1983 düzenlemesine göre halef devletin mal varlığı sonraki devlete hiçbir bedel ödemeksizin geçmektedir.40 Burada yabancıların mal varlığı da ardıllık göstermektedir. Kazanılmış haklar ve 40 Dawisha, K and Parrott, B., “Russia and the New states of Eurasia: The Politics Upheaval”, Cambridge: Cambridge University Pres, 1994, s. 35 – 40. 27 yabancıların mülkiyet hakları bakımından ardıllık ayrıca incelenmesi gereken bir hukuk öğesidir. Uluslararası hukukta ardıl olma konusunda kazanılmış haklar ilkesi önceki devletin yasalarına uygun olarak özel hukuk kişilerince kazanılmış olan hakların sonraki devlette aynen süregelmesini belirtmektedir. SSCB’nin ortaya çıkışına kadarki olan süreçte bu işlem tartışmasız olarak kabul edilmiş ve çeşitli mahkeme kararları ile geçerli kabul edilmiştir.41 Yabancıların mal varlıklarının ardıl olması ise genelde yabancı kişinin vatandaşı olduğu devletin onu diplomatik korumasına alarak haklarını araması biçiminde olmaktadır.42 SSCB’nin malvarlığının paylaşılmasında yaşanan en büyük sorunlar askeri malvarlığının paylaşılması oldu. Ekonomik olarak malvarlığının paylaşılması konusunda Rusya ile diğer devletler sözleşmelerle düzenlemeler yaparken askeri malvarlığı konusunda sorunlar çıkmıştır. 1983 Sözleşmesi genelde sonraki devlete daha fazla üstünlük sağlayan bir düzenleme olmuştur. Düzenlemeye göre varlığını devam ettiren devlet daha önceki devletin üçüncü ülkedeki malvarlığına da sahip olmaktadır. Ama parçalanmış diğer ülkeler söz konusu olduğu zaman bu malların diğer ülkeler ile sözleşmeler ile paylaşılması öngörülmektedir.43 Devletlerin ardıllığı konusunda devlet borçlarının ardıllığı konusunda da önemli düzenlemeler yapılmıştır. Borçların ardıl olma konusunda olağan olarak 41 Pazarcı, a.g.e., s. 363 –364. 42 Aynı yer, s. 365. 43 Dawisha, K and Parrott, a.g.e., s. 38 – 39. 28 sonraki devletin önceki devletin borçlarından sorumlu tutulması öngörülmektedir. 1983 Düzenlemesine göre devletlerin borçlar konusunda ardıl olması sözleşmelerle düzenlenmesi öngörülmektedir. Tanım olarak “Bir ülke toprağı üzerinde egemenliğin bir güçten diğerine geçmesi” olan halefiyetin kavram olarak devletler hukuku literatürüne girişi biraz gecikmeli olsa da aslında insanların devlet niteliği taşıyan siyasal topluluklar kurmaya başladıkları zamanlar kadar eskidir. 1900’lü yılların hemen başında sömürge imparatorluklarının çözülmeye başlaması, büyük ve o zaman içinden çıkılmaz gibi görünen birtakım sorunları da beraberinde getirmiştir. Yeni ortaya çıkan bu devletlerin sorumlulukları ne olacaktır? Bunlara hangi haklar ne derecede tanınacaktır? O güne kadar cevapları hiç düşünülmemiş bu sorular II. Dünya Savaşı ile daha da artmıştır. Söz konusu olan sadece sömürgelikten yeni kurulan bağımsız devletler değildi. Batılı devletlerin kendi içinde de parçalanmalar veya birleşmeler olmaktaydı. Avrupa’nın yanı sıra diğer bölgelerde de sıklıkla da bir ülke toprağının iki ülke arasında el değiştirmesi görülmekteydi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Dünya, Soğuk Savaş döneminde girmiştir. NATO ve Varşova Paktı olarak ayrıldığında da, bu kez de devletler ittifaklar çatısı altında bir araya gelmişlerdir. SSCB dağılması ile birlikte ayrılmalar dünya gündemine oturmuştur. Devletler hukukunda halefiyet neden önemlidir? Halef - selef durumu, belki de bu ikisi için olduğundan daha çok, üçüncü devletler için önemlidir. Selefin antlaşmalarının akıbeti ne olacaktır? Seleften alacaklı bir devlet, eğer selef tamamen ortadan kalkmışsa, bu alacağını alabilecek midir? Halefiyet konusunun inceleme 29 alanına giren antlaşmalar, borçlar, mallar, arşivler, iç örgütlenme ve gerçek kişilerin hakları gibi başlıklardan özellikle ilk ikisi, üçüncü devletleri birebir ilgilendirdiği için daha da önem arz etmektedir. Bu ve benzeri sorulara cevap aramak için Halefiyet rejimini düzenleyen kurallar bütününe olan ihtiyaç kaçınılmazdır.44 Devletlerin ardıl olması bir ülke üzerinde sonraki devletin önceki devletin yerini almasıdır. Ardıllığın söz konusu olduğu üç durum vardır: - İki farklı devletten biri bir toprak parçasını diğer devlete devretmektedir. - Bir devlet parçalanmakta ve bunun yerini birçok devlet yer almaktadır. - Daha önce ayrı olan iki devletin daha sonra bir araya gelerek bir devlet oluşturmasıdır.45 Bu üç durumdan ikincisi SSCB ve Azerbaycan’ı ilgilendirmektedir. SSCB parçalanmış ve bunun yerinde çeşitli devletler yaranmıştır. Bu devletlerin SSCB’nin ne oranda halefi olduğu ile ilgili farklı uygulamalar vardır. Ardıllık olayında çeşitli dönemlerde farklı uygulamalar olmuştur. Örneğin sömürgeler döneminde yeni kurulan devletlerin sömürge döneminde yapılan herhangi bir sözleşme ve yükümlülüğü kabul etmemeyi benimsemişlerdir. Sömürgeden kurtulan devletlerin baskısı ile 1978 tarihinde Antlaşmalara Halefiyet konusunda bir andlaşma imzalanmıştır. Bu andlaşma ile “Bağımsızlığı Yeni Kazanan Devlet” tanımı ortaya konmuştur. Bu düzenleme ile “Yeni kurulan bir devlet önceki devletin 44 Pazarcı, a.g.e., s.362. 45 Aynı yer, s. 363. 30 andlaşmalarının istediği ile bağlanır, istediği ile bağlanmaz”. Bu devletler genelde her şeyi yeniden oluşturmayı tercih etmişlerdir. Devletlerin lehine olabilecek ve onlara daha önce tanınmış olan haklardan da vazgeçilmemiştir.46 Sözleşmenin 16. maddesindeki bu düzenleme sömürge ülkelerinin lehine yapılan bir düznlemedir.47 Sömürgelerden kurtulma sonucu değil de bir devletin parçalanması sonucu durumunda uygulanan klasik yönteme göre önceki “devletin andlaşmaları sonraki devleti bağlar” ilkesidir. b. SSCB’nin Dağılması ve Alma Ata Bildirisi 1991 yılı dünya tarihi açısından önemli bir dönüm noktalarından biri sayılmaktadır. İki kutuplu dünyanın yıkılması, soğuk savaşın sona ermesi, SSCB’nin dağılması gibi olaylar bu tarihin neden önemli olduğunu açıklamaktadır. SSCB’nin çöküşü, Avrasya'nın merkezinde jeopolitik bir boşluk yarattı. Yakın çağın bu güçlü devletinin içine düştüğü durum Batı Avrupa ve Uzak Asya uçları arasında kalan bölgede yeni sıkıntıları ve belirsizlikleri de beraberinde getirdi. Bu çöküşü yeni kurulan devletler izledi. SSCB’yi oluşturan 15 cumhuriyetin bağımsızlığının yanı sıra bazı özerk cumhuriyetler ve bölgeler de bağımsızlık talep etmeye başladılar. Sovyetler Birliği’nin çöküşünün sonrasında önemli olaylardan biri de ardıllık (halefiyet) olayı olmuştur. SSCB’nin yaptığı sözleşmeler ve borçlanmalardan devletin malvarlığının paylaşılmasına kadar geniş bir alanda ardıllık olayı büyük önem arz etmekte idi. 46 “Vienna Convention on Succession of States in Respect of Treaties- 1978”, http://untreaty.un.org. 08.09.2007. 47 Pazarcı, a.g.e., s. 354. 31 SSCB’nin dağılması ile Rusya Federasyonu’nun “devam eden devlet” olduğu ve Sovyetlerin yaptığı bütün andlaşmalara bağlı olduğu, yeni kurulan diğer devletlerin SSCB’nin ardılı olduğu ileri sürülmüştür. Azerbaycan ve diğer yeni bağımsızlığını alan cumhuriyetler SSCB’nin borçlarına karışmamakta, sadece kendi ülke sınırları içinde yerleşen devlet mallarını devralmaktadır. Bu düzenleme esasında Rusya Federasyonu BM Güvenlik Konseyindeki sürekli üye statüsünü devam ettirmektedir.48 Parçalanma sonrasında da bağımsızlığını en son ilan eden devlet olmuştur.49 Devam eden devlet olma iddiasını da buna dayandırmaktadır. Diğer kurulan ülkeler gibi Azerbaycan da kendi anayasasına aykırı olmadığı sürece daha önce yapılan andlaşmalara bağlı kalacaklarını kabul etmişlerdir.50 SSCB’yi oluşturan sosyalist cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını ilan etmesinin ardından, 8 Aralık 1991’de Minsk’te toplanan Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Belarus devlet başkanları Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kurdular. Daha sonra 2122 Aralık 1991’de Alma - Ata toplantısında bu topluluğa diğer cumhuriyetler de dâhil oldular.51 Rusya Federasyonunu kendisini SSCB’nin devam eden devleti olarak ilan etmesi ile çok önemli üstünlükler edinmiştir. SSCB’nin malvarlığının, özellikle askeri varlığının önemli bir bölümünü Rusya Federasyonu almıştır. 48 Osman Metin Öztürk,” Rusya Federasyonu Askeri Doktrini”, Asam Yayınları, 2001, s. 16. 49 Ronald Grigor Suny, “The Revenge of the Past: Nationalism, Revolution, and the Collapse of the Soviet Union”, Stanford University Press, 1993, s.134 –138. 50 Huseynov.F, a.g.e.,a.126-140.. 51 Heenan, P and Lamontagne, M., “The Russia&Commonwealth of Independent States”, New York, 2001, s.15. 32 Genel olarak sıralarsak; BM Güvenlik Konseyi’ne sürekli üyelik ve buna bağlı olarak veto hakkı52; nükleer silahlar ve bilimsel- teknolojik devrimin ürünü olan bu teknolojiyi kitlesel üretime dönüştüremese de uzay teknolojisi; güçlü bir devlet yapısı- geleneği; kalifiye insan kaynağı… Rusya Federasyonu’nun edindiği miras sadece bununla da sınırlı değildir. Daha da genişletirsek üçüncü ülkelerdeki SSCB’ye ait malvarlığının yanı sıra savunma sanayisinin, donanmanın, ordunun önemli bölümü Rusya’ya miras olarak kalmıştır.53 SSCB’nin dağılmasının ardından kısa bir süre içinde önemli yaşanan en önemli gelişme Bağımsız Devletler Topluluğunun kurulması oldu. Rusya, Belarus ve Ukrayna’nın girişimi ile Minsk’te toplanan liderler SSCB’yi 1922 anlaşmasına dayanarak feshettiğini ve BDT’yi kurduğunu açıklamıştır.54 Bu oluşum ardıllık konusunu yakından ilgilendirmektedir. BDT’nin kuruluş belgelerinde şöyle bir hüküm yer almaktadır; “Topluluğa katılan devletler, eski SSCB’nin taraf olduğu antlaşmalardan doğan devletlerarası yükümlülüklerin yerine getirilmesini garanti etmektedir.”55 Tabii ki sadece bu hükme dayanarak SSCB'nin devletlerarası hak ve yükümlülükleri ile ilgili tüm konuların çözüme kavuştuğunu düşünmek yanlış olurdu. Fakat bir başlangıç olarak çok önemli bir adım olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Viyana sözleşmesinin o dönem itibaren yürürlüğe girmemiş olması nedeniyle düzenlemelerin devletlerarasındaki sözleşmelerle yapıldığı görülmüştür. 52 Aynı yer, s. 20. 53 Kemal Başlar, “The Commonwealth Of Independent States: Deca Yed Wıthın A Decade”, http://acikarsiv.ankara.edu.tr. 27.05.2007. 54 Heenan, P and Lamontagne, a.g.e., s.15. 55 Aynı yer, s.16–17. 33 Azerbaycan, Ermenistan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Moldova, Tacikistan, Türkmenistan devletler hukuku sahnesine yeni katılmıştır. 1991 yılı sonunda Baltık Cumhuriyetleri ve Gürcistan hariç, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan bu Cumhuriyetler, Alma-Ata Bildirisi’yle BDT’nin üyesi olmuşlardı. Yeni ortaya çıkan bu Cumhuriyetlerin tümünün, halefiyetle ilgili sorunları Alma-Ata Bildirisi ile kurulan Bağımsız Devletler Topluluğu bünyesinde değerlendirilmiş ve söz konusu sorunlar burada topyekûn çözümlenmeye çalışılmıştır. Ukrayna, Beyaz Rusya ve Rusya Federasyonu Minsk’te toplanarak, Bağımsız Devletler Topluluğu’nun yaratılmasına destek kararı vermişler, sonra da bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bu devletlerin dışında kalan Ermenistan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan, Moldova, Kazakistan, Tacikistan ve Türkmenistan da Alma-Ata'da aldıkları kararla BDT’ye katılmışlardır.56 Bu yeni topluluk, ne bir devlet ne de bir süper devlet niteliği taşıyacaktı. Sadece bağımsız devletlerden oluşmuş devletlerarası bir örgüt olup hükümetler arası koordinasyon ve ortak çalışma alanı niteliğindeydi. “Devlet Başkanları Konseyi” ve “Hükümet Başkanları Konseyi” adlı iki organı bulunmaktadır. Konsey tarafından bağlayıcı kararlar alındığı ölçüde, Topluluğun devletlerarası süje olup olmadığı saptanabilecektir. BDT, devletlerarası güvenin ve barışın korunması için eşgüdüm halinde hareket etmeye ve bir gümrük birliği oluşturmaya karar vermiştir.57 SSCB’nin dağılması ile İkinci Dünya Savaşı’nda Sovyetlerin işgali ve ilhakı sonucu SSCB’ye katılan Letonya, Litvanya ve Estonya’dan oluşan Baltık Cumhuriyetleri SSCB’nin yaptığı antlaşmalarla bağlı olmadıklarını bildirmiştir. 56 “Alma – Ata Zirvesi”, http://tr.wikipedia.org/wiki/Alma_Ata_Zirvesi, 20.08. 2007. 57 Heenan, P and Lamontagne, a.g.e., s. 15. 34 Buna karşılık, diğer devletler çeşitli bildirimlerle SSCB’nin yaptığı antlaşmalarla, ilke olarak, bağlı olduklarını kabul etmiştir. Rusya Federasyonu, Aralık 1991’de Belarus ve Ukrayna ile Minsk’te oluşturduğu Bağımsız Devletler Topluluğu Antlaşması ve 1992’nin başında AlmaAta Antlaşması’na dayanarak Rusya Federasyonu’nun SSCB’nin “devam eden devleti” olduğunu ve öteki yeni devletlerin ise SSCB’nin ardılı olduğunu ileri sürmüştür.58 Rusya Federasyonu bu iddiasını anılan antlaşmaların özellikle Rusya Federasyonu’nun BM Güvenlik Konseyi’nde SSCB’nin sürekli üyelik statüsünün sürdürmesini kabul etmelerine ve bunun üçüncü devletlerce de kabulüne dayandırmaktadır. Rusya bu savını, ayrıca, SSCB’nin devletler hukukunda ilk ortaya çıkışında Rusya’nın bu devletin çekirdeğini oluşturması ve SSCB’nin parçalanması sırasında da bağımsızlığını en son kazanan devlet olmasına dayandırmaktadır. Rusya, söz konusu “devam eden devlet” ve “halef devlet” ayrımı sonucu, SSCB’nin bütün antlaşmalarının özel bir işleme gerek kalmadan Rusya Federasyonu’na bağlandığını, buna karşılık, öteki devletlerin kendi anayasalarına uygun olarak SSCB’ce yapılan antlaşmalarla bağlanacağını belirtmiştir. Üçüncü devletler, genel olarak, SSCB’den ayrılan sonraki devletlerin önceki devletlerin antlaşmalarına ilke olarak halef olmasını kabul etmekle birlikte, her bir sonraki devletin kendi anayasası ile önceki anlaşmaların çelişki göstermemesi konusunda taktir hakkını kullanabileceği görüşünü benimsemiştir. Özellikle Batılı devletler sonraki devletler ile ikili antlaşmaları tarayarak bunlardan sürdürülmesi iki tarafça da uygun görülenlerin teyit edilmesini kabul etmektedir. Uygulamada anılan bu devletler bakımından tek bir halefiyet rejiminin kabul edilmediği, devletine ve 58 Hüseynov, F. a.g.e., s. 126- 140. 35 antlaşmasına bağlı olarak bir çözüm arandığı gözlenmektedir. Bunun belki de tek kural dışılığı, sınır antlaşmaları ve ülkesel statüye ilişkin antlaşmaların sonraki devletleri bağladığı yapılageliş ilkesine dayanarak, bu nitelikteki antlaşmaların her haliyle yürürlükte kaldığı görüşünün özellikle eski SSCB’ye komşu devletlerce ileri sürülmesidir. SSCB sonrasındaki andlaşmalarda ardıllık sorunu Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir. Hem doğu sınırları hem de Karadeniz’de edinmiş olduğu hakların devamı açısından yakından ilgilendiren bir durum söz konusu olmuştur. Andlaşmaların üçüncü ülkeler açısından ardıllığı sorununun çözümü ile 1921 Moskova ve 1921 Kars Antlaşmaları ile saptanan Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan ile doğudaki sınırlarının bu olaylardan hiçbir şekilde etkilenmeyeceğini her vesileyle bildirmektedir.59 Yine, Türkiye Cumhuriyeti için SSCB ile yapılmış bulunan Karadeniz’deki karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırlandırmalarını düzenleyen antlaşmalar yürürlükte bulunmakta ve sonraki devletleri bağlamaktadır. Karadeniz’e komşu olan Rusya, Ukrayna ve Gürcistan’la Türkiye yeniden bir andlaşma yaparak edinilmiş hakların yeniden tespitinin yapılması için uğraşmak zorunda kalmamıştır. SSCB'nin dağılmasından sonra ortaya çıkan halefiyet konularının bazı temel özellikler arz ettiğini söyleyebiliriz. Nükleer silahlar gibi çok önemli mallara halefiyet konularının uygulanan devletler hukukunda düzenlenmemiş olması, eski SSCB Cumhuriyetleri için bazı sorunlar doğurmuş ve çok zor yürütülen görüşmeler sürecinin uygulanmasını gerektirmiştir. Nükleer silaha sahip olan Kazakistan, Ukrayna ve Beyaz Rusya sahip oldukları bu olanaktan vazgeçmeleri mukabilinde 59 İsmayıl MUSA, “Azerbaycan ve Rus Kaynaklarına göre 1921 Moskova - Kars Antlaşmaları ve Kuzey Azerbaycan'ın Toprak Bütünlüğü Meseleleri”, Türk Tarih Kurumu Belleteni, Belleten Cilt: LXVI, Sayı: 246, Ağustos 2002, s. 77 – 90. 36 Rusya Federasyonu’nun yanı sıra Batılılarla, özellikle ABD ile pazarlıklar yapmıştır.60 ABD’nin ve diğer Batı devletlerinin bu konudaki hassasiyetinin en önemli nedenlerinden biri nükleer silahların bu ülkelerde yeterince korunamaması korkusu olmuştur. Artmakta olan terörizm tehdidine kitle imha silahları da eklendiğinde batılıların ne kadar haklı olduğu görülmektedir. Diğer önemli husus ise devlet malları, borçları ve arşivleri konusunda mevcut olan bilgilerin Sovyetler Birliği içinde çeşitli ideolojik gerekçelerle gizli tutulması yeni bağımsız devletler bakımından önemli bilgi eksikliğine neden olmuştur. SSCB döneminde devletin sahip olduğu tüm bilgiler daha sonra tümüyle Rusya’ya geçmiştir. Bir diğer önemli nokta Rusya’ya tanınan “devam eden devlet” statüsü olmuştur ki, bu sayede Rusya’nın daha önce de belirttiğimiz bir çok üstünlük elde ettiği görülmüştür. SSCB dağıldıktan sonra tüm halefiyet konulan BDT çerçevesinde düzenlenmiş, dolayısıyla BDT Sovyetler Birliği'nin dağılması ile ilgili ortaya çıkan sorunların görüşüldüğü temel forum işlevini de yerine getirmiştir. SSCB’nin dağılmasından sonra ardından oldukça yüklü bir borç da bırakmıştı. Ortaya çıkan borç miktarının oldukça büyük olması ve yeni kurulan cumhuriyetlerin hiç birinin bu borçtan bir hissesini bile ödeyecek gücünün olmaması görülmekte idi. Bu nedenle de ilk olarak Baltik Cumhuriyetleri kendilerinin SSCB’nin halefi olmadığını açıklamış 60 Osman Metin Öztürk, a.g.e., s.12. 37 bu durum da üçüncü ülkeler tarafından genel kabul görmüştür. Bu genel kabulün en önemli nedeni de bu cumhuriyetlerin SSCB’ye katılış biçimidir.61 2. Azerbaycan’ın Durumu Azerbaycan, Alma-Ata Bildirisi ile Sovyetler Birliği’nin akdetmiş olduğu antlaşmalara taraf olmayı kabul etmiştir. Bu bakımdan, Alma - Ata Bildirisi’nde, 1978 Viyana Devletlerin Antlaşmalara Ardıl Olma Sözleşmesi ile bu tip halefiyet olaylarında dikkate alan düzenlemeler bakımından paralellikler görülmektedir. Azerbaycan selef devletin yapmış olduğu antlaşmalarla bağlı olacak, devlet borçları hakkındaki sorunlarını ise Rusya Federasyonu Merkez Bankası aracılığıyla yürüteceklerdir. Azerbaycan devlet başkanı Ayaz Mütellibov, devletlerarasında güvenlik, barış, çevre gibi konularda eşgüdüm sağlanması ve geliştirilmesi amacıyla oluşturulmuş topluluğa üyelik için imza atmıştır.62 Fakat imzalanan bu anlaşma Azerbaycan Parlamentosu tarafından reddedilmiştir BDT’nin kurulmasının yeni kurulan cumhuriyetler açısından en büyük önemi ardıllık sorununun çözümü için bir tartışma ve çözüm bulma ortamı olması olmuştur. Bir platform görevi yapan BDT ilk kurulduğu dönemlerde diğer bağımsız devletlerin toplumlarında kuşku ile karşılanmıştır. BDT’nin kurulması ile, adeta SSCB yeniden geri gelmektedir havas yaratılmıştı. Azerbaycan toplumunda da BDT’ye üye olan cumhuriyetlerin uzun vadede yeniden bağımsızlığını kaybedeceği korkusu hakim idi. Dış politikasını tamamen batı ve Türkiye ile ilişkiler üzerine kuran Elçibey yönetimi 61 Aynı yer, s.13. 62 “Rusya, Ermenistan Aracılığı ile Azerbaycan’a Baskı Yapma Çabasında”, Yakup Memmedov’la Mülakat, Halk Gezeti, 27 Mart 1992. 38 için tekrar Rusya yanlısı veya onun kontrolünde bir dış politika düşünülmemekte idi. Bu nedenle de Azerbaycan Elçibey iktidarı döneminde BDT ile ilişkilerini kötüleşmiştir.63 Elçibey iktidarında BDT’ye üyelikle ilgili olarak 7 Ekim 1992’de Azerbaycan Parlamentosu’ndan ret kararı çıkmış, Rus ordusunun Azerbaycan’dan çıkarılması istenmiştir. Elçibey döneminin en önemli hedefi, Rusya ile iki eşit ülke olarak ilişki kurmaktı ve Rusya’ya verilecek hiçbir tavize yanaşılmıyordu. Gerginleşen ilişkiler dolaylı olarak savaş içinde olunan Ermenistan lehine sonuçlar doğurmakta idi. Rusya’dan askeri anlamda destek alan Ermenistan Karabağ’da üstünlüğü eline almağa başlamıştı. Bu gibi olumsuz gelişmelere rağmen Rusya Azerbaycan ile diplomatik ilişkileri dengede tutmağa çalışmakta idi. 1992 yılında ilk kez Rusya Dışişleri Bakanı Kozirev Azerbaycan’ı ziyaret etmiş ve Rusya, Azerbaycan’ı resmen tanıyan 108. ülke olmuştur.64 Ardıllık sorunu ve devletin malları ve borçlarının paylaşılması sorununun çözümü ile birlikte Azerbaycan kendi sınırları içinde bulunan halefi olduğu devlete ait bütün malları selef olarak benimsemiştir. Askeri anlamda Azerbaycan diğer güney Kafkasya cumhuriyetleri ile aynı miktarda silah sahibi olmuştur. İlk bakışta görüldüğü zaman adil olan bu bölüşüm Azerbaycan’ın nüfusu ve arazisi göz önüne alındığı zaman bu ülkenin aleyhine bir düzenleme olmuştur.65 Hazar Denizindeki donanmanın paylaşılmasında Rusya’dan sonra ikinci en büyük filo Azerbaycan’a verilmiştir. Kazakistan ve Türkmenistan Hazar filosundan kendilerine düşen %25'lik payı istemeyerek, Rusya lehine feragat etti ve filo Azerbaycan ile Rusya arasında 63 Cafersoy, a.g.e., s. 47 – 51. 64 “Azerbaycan-Rusya İlişkileri”, http://azerbaycan.ihh.org.tr/uluslararasi/azerbaycan. 65 Cafersoy, a.g.e., s. 49. 39 paylaşıldı. 1992'de Rusya ve Azerbaycan arasında imzalanan protokole göre Hazar filosunun %30'una Azerbaycan, %70'lik kısmı ise Rusya sahip oldu.66 66 “Hazar Bölgesi'nde Rekabetin Yeni Boyutu”: Silahlanma Yarışı, http://www.turksam.org/tr/yazdir21.html, 02.04.2008. 40 III. BÖLÜM: BM ÇERÇEVESİNDE DAĞLIK KARABAĞ SORUNU A. Dağlık Karabağ’ın Kısa Tarihçesi Ve Sorunun Kökleri 1. SSCB Öncesi ve Sonrası Döneme Kısa Bakış Azerbaycan bağımsızlığını kazanmadığı dönemlerde yaşadığı en önemli dorun olan ve etkileri günümüze kadar devam etmekte olan Dağlık Karabağ sorunun ortaya çıkışı, uluslararası hukuk açısından değerlendirilmesi ve Birleşmiş Milletlerin bu konudaki etkisinin incelendiği bu bölümde öncelikle Dağlık Karabağ Sorununa değinilmesi gerekmektedir. SSCB’nin kurulmasından önce 1905, 1918 – 20 tarihleri arasında bölgede iki halk arasında kanlı savaşlar yaşanmış ve bu büyük göçlere ve demografik değişime neden olmuştur.67 Dağlık Karabağ sorunu SSCB döneminde bölgeye özerklik verilerek adeta “rafa kaldırılmıştır”. 1923 tarihinde bölgeye özerk bölge statüsü verilmesi ile sorun çözümlenmiş gibi gözükmekte olsa da SSCB döneminde dahi bölgeye yönelik Ermenistan’ın toprak talepleri olmuştur.68 Fakat SSCB yönetimi tarafından talepler birliğin içinde bütünlüğü ve milli dengeleri bozabileceği düşüncesiyle geri çevrilmiştir. Sovyetler Birliği’nin bölge üzerindeki etkilerinin azalması ve devletin kudretinin azalması ile 80’lerin sonundan itibaren Ermeniler tarafından bölgeye yönelik talepler de yeniden gündeme gelmiştir. 1991 yılında bölgede Azerbaycan ve 67 “Conflict between Armenia and Azerbaijan, Facts and developments”, Armenian aggression against Azerbaijan, http://mfa.gov.az/az/armenian_aggresion/history.shtml, 21. 10.2007. 68 Aynı yer. 41 Ermenistan’ın bağımsız olması ile taraflar arasındaki uyuşmazlık silahlı çatışmaya dönüşmüştür.69 Bağımsızlığın kazanıldığı 1991 tarihinden itibaren de Ermenistan’ın giriştiği silahlı eylemler nedeniyle herhangi bir tepki gösterilmemiştir. Barışı ve insan haklarını koruma görevini üslenmiş uluslararası kuruluşlarının Ermenistan’a yaptırım uygulama ve müdahale etme konusunda isteksiz davranması bölgede uzun süren çatışmaları ve istikrarsızlığı doğurmuştur. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Ermenistan’a karşı aldığı kararlara rağmen Ermenistan’ın Dağlık Karabağ ve çevresindeki 7 ilçeni işgal altında tutmakta ısrar etmesi70 ise sorunun barışçıl yollardan çözümünü zorlaştırmakla birlikte bölgeyi terk etmek zorunda kalan yüz binlerce Azeri’nin insani açıdan durumunu daha da zorlaştırmaktadır. 24 Ekim 1813 yılında Gülistan’da, Şubat 1828’de Türkmençay’da İran’la Rusya arasında imzalanan barış anlaşmaları ile Güney Kafkasya bölgesi tamamen Rusya kontrolüne geçmiştir.71 İran’ın Rusya karşısında savaşlardan yenik ayılması ile Rusya bölgede Hıristiyan nüfusun artırılması politikasına hız vermiştir. bu politika kapsamında Ermenilerin bu arazilere göç ettirilmesi sonucunda Azerbaycan’ın özellikle de Karabağ nüfusunun etnik yapısı önemli ölçüde değişikliklere uğramıştır. Zira 1832- 1833 yılları verilerine göre Karabağ nüfusunun % 65’ni Azeri Türkleri, % 35’ni ise Ermeniler oluşturmasına karşın daha sonra bu oranlar 1886 yıllında % 42 ve % 58, 1897 yılında ise % 46 ve % 53 arasında değişmiştir181. Daha sonra 1822 yılında Rusya tarafından Karabağ Hanlığı iptal 69 Carol Migdalovitz, “Armenia-Azerbaijan Conflict”, http://www.fas.org/man/crs/92-109.htm, 06.12.2007 . 70 Azerbaijan, “Azerbaijan Human Rights Practices, 1993 January 31, U.S. Department Of State, http://dosfan.lib.uic.edu/ ERC/democracy/1993, 20.03.2007. 71 Ziya Bünyadov, “Azerbaycan Tarihi”, Azerneşr, Bakü 1994 s. 531. 42 edilmiş ve 1840 yılına kadar resmen Karabağ Eyaleti olarak kalmıştır. 1840 yılında Karabağ toprakları Rusya tarafından kazalara bölünmüş ve Kaspi Vilayetine bağlanmıştır.72 Nüfusunun çoğunluğu Ermenilerden oluşan Karabağ Yaylası 7 Temmuz 1923 yılında özerklik almış ve Dağlık Karabağ Özerk Vilayeti veya Azerbaycan’ın sınırları içerisinde Dağlık Karabağ olarak bilinmiştir.73 Azerbaycan Merkezi Komitesi Dağlık Karabağ’ın Özerk Vilayet olmasını karara bağlamıştır. Nüfusunun tamamı Azeri olan Şuşa şehri merkez olmakla 1923 yılında Dağlık Karabağ Özerk Vilayetinin kurulduğu resmen ilan edilmiştir. Sonraları vilayetin başkenti Şuşa’dan Hankenti’ne alınmıştır. Bundan sonra ise Hankenti’nin ismi Stepanakert olarak değiştirilmiştir. 5 Temmuz 1921’de Komünist Partisi Kafkasya Bürosunun genel kurul toplantısında Azerbaycan’ın egemenliğindeki Dağlık Karabağ’a özerk bölge statüsü verilmiştir. Bu karar gereğince Dağlık Karabağ yine Azerbaycan’ın toprağı içerisinde Azerbaycan’a bağlı özerk bölge olarak kalacaktı.74 1987 Ağustos ayında Ermeniler daha da ileri giderek Karabağ’da nüfus çoğunluğunun Ermenilerden oluştuğunu söyleyerek bu bölgenin Sovyet Ermenistan’ına bağlanması için Moskova’ya başvuruda bulunmuşturlar. 1988 Şubat ayında Karabağ Ermenileri Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması kararını aldılar.75 20 Şubat Dağlık Karabağ Özerk Vilayetinin Ermeni milletvekilleri olağanüstü toplantı yaparak Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan topraklarından kopararak Ermenistan’a bağlanması yönünde karar almıştı. Toplantıda Ermenilerin böyle bir 72 Nazim Axundov, “Karabağ Salnamesi”, Yazıçı Neşriyatı, Bakü 1989 s.7. 73 Mahmud İsmayıl,” Azerbaycan Tarihi”, Azerneşr, Bakü 1993 s.86. 74 Aynı yer, s 90. 75 Hikmet Tanyu, “Nuh’un Gemisi”, Burak Yay. İstanbul 1989 s.54. 43 karar alma isteği ortaya çıkınca özerk vilayetin Azeri milletvekilleri toplantıya katılmamışlardı.76 2. Dağlık Karabağ’da Gerilimin Çatışmaya Dönüşmesi Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkezi Komitesi’nin Karabağ Ermenilerinin bu kararını geri çevirmesiyle Ermenilerle Azeriler arasında çatışma da başlamıştı. Stepanakert’te 11 Şubat günü Ermenilerin Karabağ’in kendi Cumhuriyetlerine bağlanmasını hedef alan gösterilerine karşı güvenlik kuvvetleri önlem almakta yetersiz kalmış ve gerilim daha da artmıştır. 1988 Haziran ayının 13’de Dağlık Karabağ Vilayet Parti Komitesi Azerbaycan Komünist Partisinden ayrılma ile ilgili karar kabul etmişti. Sovyetler Birliğince yıllardır kapitalist toplumun getirdiği hastalık olarak görülen “milliyetçilik” bir anda SSCB içinde ortaya çıkmıştı. İki halk arasında yaranan gerilimin artması bir birine paralel olarak milliyetçiliği de artırmıştır. Tepki milliyetçiği de adlandıra bileceğimiz bu gelişmeler Azerbaycan’da da sonuçlarını vermeye başlamıştı. 1989 yılının 16 Temmuz’unda Bakü’de Azerbaycan Halk Cephesi kurulmuştu. Halk Cephesi’ne Bakü Devlet Üniversitesi’nden tarihçi Ebülfez Elçibey (Aliyev) başkanlık etmişti. Aynı yılın Eylül ayının 5’de Azerbaycan Halk Cephesi’nin adli makamlarca kaydı yapıldı ve resmileşti. Karabağ’da Azerileri savunmak için Milli Müdafaa Komitesi kurulmuştu.77 1989 Eylül ayında Azerbaycan Yüksek Sovyet’inin almış olduğu kararla (DKÖV) Dağlık Karabağ Özerk Vilayeti Özel Yönetim Komitesi kanunla iptal 76 İsmayıl Veliyev, “Dünya Susur, Tarih Susmur”, Gençlik Neşriyatı, Bakü 1994 s. 228 . 77 Bahtiyar Vahapzade, “Şenbe Gecesine Giden Yol”, Azerneşr, Bakü 1991 s.173. 44 edilmişti. Tüm bunlara rağmen Sovyet üst düzey yöneticileri Karabağ’ı Ermenilere vermek için çaba gösteriyordular. Bu durumdan cesaretlenen Ermenistan Yüksek Sovyeti 1989 yılı Aralık ayının 1’de Dağlık Karabağ Ermeniler’inin yasadışı Milli Şurası ile beraber “Ermenistan SSC ve Dağlık Karabağ’ın birleşmesi konusunda “Sovyetler Birliği Anayasasına aykırı karar kabul etmişlerdi. Yüksek Sovyet Prezidyumu ise program dışı toplantısında Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması isteğini reddetmişti. Toplantıdan sonra yayınlanan sert bildiride, “Bazı grupların iki cumhuriyet arasındaki sınırların yeniden çizilmesini savunmasını kabul edilemez olduğu” vurgulanmıştı.78 Y.Memmedev Bakü’ye döndüğünde ise ülkede darbe girişimiyle karşılaştı. Yani Azerbaycan’ın eski cumhurbaşkanı A.Mütallibov Parlamento yoluyla tekrar iktidara getirtilmeğe çalışmış, fakat bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Y.Memmedov olaylar karşısında istifa etmişti. İsa Kamber ise Azerbaycan Halk Cephesi adayı olarak Parlamento başkanı seçilmişti. Yeni seçilen İsa Kamber hem parlamento hem de cumhurbaşkanının görevlerini yürütmeğe başlamıştı. Ülkede süren istikrarsızlık ve kargaşanın devam ettiği ortamda Karabağ ile Ermenistan arasında koridor özelliğindeki Laçin ilini işgal etmiştir.79 Karabağ’daki başarısızlık Azerbaycan iktidarındaki siyasi istikrarsızlığı da beraberinde getirmiştir. Azerbaycan’da iktidar mücadelesi devam ettiği süreçte sırası ile Kelbecer, Ağdam, Füzuli, Cebrayıl, Zengilan, Kubatlı illeri Ermeniler tarafından işgal edilmiştir. 78 Aynı yer, s 180 – 83. 79 Tayyar Arı, “Sovyetler Birliği Sonrasında Avrasya: Din, Etnik Yapı, Ekonomi ve Dış Politika” Avrasya Dosyası Dergisi, Cilt II, Sayı 4 Sonbahar 1995-1996, s.31. 45 Yaşanan siyasi istikrarsızlık sonrasında Haydar Aliyev’in iktidar dönemi başlamıştır. 1994 yılının Mayıs ayında Kırgızistan’ın başkentinde Bişkek protokolü imzalanmıştı. Bundan sonra Karabağ’daki savaş bölgesinde ateşkes ilan edilmiş ve sorunun görüşmeler yoluyla çözüme kavuşturulması yönünde tarafların mutabakatı sağlanmıştır.80 B. BM’nin Azerbaycan’ın İşgal Edilmiş Toprakları Konusunda Aldığı Kararlar 1. İşgal edilmiş Azerbaycan Toprakları İle İlgili Alınan Kararların Değerlendirilmesi BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararların özellikle bağlayıcılık açısından özelliklerini anladıktan sonra bu bölümde işgal edilmiş Azerbaycan toprakları ile ilgili alınan kararları incelemek gerekmektedir. BM Güvenlik Konseyi’nin sorun ile ilgili aldığı 4 önemli karar bulunmaktadır. 822 (30 Nisan 1993), 853 (29 Temmuz 1993), 874(14 Ekim 1993) ve 884 (12 Kasım) sayılı kararlarını almıştır. Alınan kararların detaylarını incelersek bu kararların Azerbaycan’ı uluslararası hukuk açısından haklı konumunu belgelemektedir. 20 Nisan 1993 tarihinde Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği 822 sayılı kararda kalıcı bir ateşkes sağlanabilmesi için tüm çatışmaların ve düşmanca hareketlerin derhal durdurulması açıklanmıştır. Kısa bir süre önce Ermenistan silahlı güçleri tarafından işgal edilmiş Kelbecer bölgesinden ve Azerbaycan’ın yakın zamanda işgal edilmiş diğer bölgelerinden tüm işgalci güçlerin çekilmesini istedi.81 Konseyin aldığı 80 “Dağlıq Qarabağ münaqişesinin hüquqi aspektleri”, http://mfa.gov.az/az/armenian_aggresion/legal/index 17.10.2007. 81 “United Nations Security Council Resolution 822”, Adopted by the Security Council at its 3205th meeting, on 30 April 1993. 46 kararda anlaşmazlığın çözümlenmesi için, AGİT’in Minsk Grubu barış süreci çerçevesinde ilgili tüm tarafların derhal görüşmelere başlamalarını talep etti. Kararın giriş bölümünde bölgedeki tüm devletlerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi talep edilmekteydi.82 Ayrıca uluslararası sınırların dokunulmazlığından ve toprak kazanmak için kuvvete başvurulmasının kabul edilemeyeceğinden alınan kararda belirtilmiştir.83 İşgal edilmiş Kelbecer ili ve son dönemde işgal edilmiş tüm güçlerin Azerbaycan toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi talep edilmekte ve bu durum uluslararası hukuk açısından Azerbaycan’ın lehine büyük üstünlük sağlamaktadır. Fakat alınan bu karar bazı belirsizlikleri de içermektedir. Öncelikle işgalci güçlerin tanı konusunda belirsizlik var. İşgalcilerin yöresel Ermeni güçleri olarak tanımlanması Ermenistan’ın bu olaylardan sorumlu olmadığı izlenimi yaratmıştır. İşgalci güçlerin kınanmaması ile birlikte, işgalci güçlerin alınan karara uymaması durumunda bu güçlere hangi yaptırım ve zorlayıcı önlemler tatbik edileceği belirtilmemiştir. Türkiye, ABD ve Rusya Federasyonu’nun barış çabaları Ermenistan ve sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti arasındaki oyalama çabaları ile sonuçsuz kalmış ve ne Kelbecer ne de diğer bölgelerin işgaline son verilmemiştir. Ermenistan ile yaşanan savaşta toprak kayıpları Azerbaycan’daki siyasi istikrarsızlığı artırmıştır. 1993 Yılında Elçibey yönetimin devrilmesi ile sonuçlanan askeri darbe gerçekleşmiştir.84 27 Haziran 1993 tarihinde gerçekleşen ateşkesten kısa bir süre sonra Ermeniler Dağlık Karabağ’ın doğusunda yerleşen ve tamamı Azeri nüfustan oluşan Ağdam ilini işgale başladı. 82 “United Nations Security Council Resolution 822”, Adopted by the Security Council at its 3205th meeting, on 30 April 1993. 83 Aynı yer. 84 Taşkıran, Cemalettin, “Karabağ Meselesi”, 2023 İkibinyirmiüç Dergisi, Sayı 12, 15 Nisan 2002, s 23. 47 BM Güvenlik Konseyi Türkiye ve Azerbaycan’ın çabaları ile ivedi olarak toplantıya çağrılmıştır. 29 Temmuz 1993 tarihinde toplanan Güvenlik Konseyi 853 sayılı kararı kabul etti. Bu karar daha önce kabul edilen 822 sayılı kararla aynı öğeleri içermekle birlikte Ağdam ilinin derhal işgalci güçler tarafından boşaltılması, sivil halka ve sivil yerleşim yerlerine karşı silahlı saldırılar ve düşmanca hareketler kınanmıştır.85 Saldırganın kınanması bu kararda olumlu olarak değerlendirilmekle birlikte Ermenistan ve Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde yaşayan Ermeniler tamamen ayrı tutularak Ermenistan tamamen olayın sorumluluğunun dışında tutulmuştur. Karar bir öncekine göre olumlu ve olumsuz yenilikler içermektedir. Kararın en olumlu yanı Karabağ bölgesinin tamamen Azerbaycan egemenliğinde olduğu vurgulanmıştır.86 Alınan bu kararlara rağmen Ermeni işgali durmamış ve Azerbaycan’ın tamamen Azeri nüfustan oluşan birçok ili işgal edilmiştir. 18 Ağustos 1993 tarihi ile 3 eylül arasında Cebrail’i (18 Ağustos’ta), Fuzuli’yi (23 Ağustos’ta), Kubatlı’yı (31 Ağustos’ta) ve de Horadiz’i (3 Eylül’de) işgal etmişlerdir.87 Son işgal edilen bölgelerden göç etmek zorunda kalan yüz binlerce göçmen İran sınırındaki Aras nehrinin güney tarafında geçmek zorunda kalmışlardır. Büyük insani kayıp ve trajedi dünya kamuoyun ve uluslararası örgütlerin gözü önünde gerçekleşmiştir. İran ulusal güvenliğini gerekçe göstererek mülteci akımının önünü almağa çalışmış fakat tepkilerin artması ile bu kişilere Azerbaycan’a geçmesi için koordinasyon sağlamıştır. 85 “Secuirty Council, Resolution 853” (1993), Adopted by the Security Council at its 3259th meeting on 29 July 1993, http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/428/34/IMG/N9342834.pdf?OpenElement, 22.05.2007. 86 Aynı yer. 87 Cemaleddin Taşkıran, “Geçmişten Günümüze Karabağ Meselesi”, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 1995, s. 166. 48 Bu tarihte Azerbaycan siyasetinde köklü değişiklikler yaşanmış ve Elçibey iktidarı sona ermiş ve 10 yıl sürecek Haydar Aliyev iktidarı başlamıştır. Haydar Aliyev’in iktidara gelmesi ile Azerbaycan dış politikasında köklü değişiklikler yaşanmıştır. Öncelikle Elçibey yönetimi zamanı ısrarla uzak durulan BDT’ye üye olunmuştur. Ayrıca batı ile ilişkilerde de önemli gelişmeler yaşanmış ve sadece Türkiye ile değil tüm batı devletleri ile dengeli ekonomik ve siyasi ilişkilerin sağlanması amaçlanmıştır. Haydar Aliyev iktidarının başlaması ile BM ile ilişkilere daha önceki dönemden çok daha fazla önem verilmiştir. Bu dönemde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de Karabağ Sorunu ile ilgili iki önemli karar kabul etmiştir. 14 Ekim 1993 tarihinde Karabağ anlaşmazlığı konusunda 874 sayılı karar kabul edilmiştir. Bu karar daha önceki kararlarla aynı özellikler taşımakla birlikte ateşkesin kalıcı olmasını önemle vurgulamıştır.88 Kararda ayrıca MİNSK grubunun çalışmalarının daha etkin hale getirilmesi, işgalin sonlandırılması vurgulanmıştır.89 Fakat alınan kararlara rağmen BM’nin hiçbir yaptırım öngörmemesi Ermeni işgalcileri daha da cesaretlendirmiş ve Ermeni işgali Azerbaycan’ın diğer bölgelerine doğru ilerlemiştir. Ekim 1993 tarihinde Ermeniler Azerilerin yaşadığı Zengilen ilini işgal etmiş ve 50 000 Azeri daha Aras nehrinin güneyine geçmiş ve oradan da Azerbaycan’a geçmişlerdir.90 Her işgal dalgasından sonra ivedi olarak toplanan BM Güvenlik Konseyi 12 Kasım 1993 tarihinde yeniden toplanarak 884 sayılı karar kabul etmiştir. Bu karar da diğer kararlarla aynı özellikleri içermekte ve Karabağ anlaşmazlığının ve Ermenistan 88 “UN Security Council Resolution 874”, http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/557/41/PDF/N9355741, 23.04.2007. 89 Aynı yer. 90 Elçin Ahmedov, “Ermenistan’ın Azerbaycan’a Saldırısı ve Uluslararası Örgütler”, Bakü, Tuna 1998, s. 64-65. 49 ile Azerbaycan arasındaki gerilimin bölgedeki barış ve güvenliği tehlikeye atacağı belirtildi.91 Ateşkes ihlâlleri ile Zengilân bölgesi ile Horadiz şehirlerinin işgal edilmesi, sivillere saldırılması ve Azerbaycan topraklarının bombalanması kınandı. Silahlı çatışmaların derhal durdurulması, işgal güçlerinin Zengilân bölgesinden, Horadiz şehrinden ve Azerbaycan’ın son zamanlarda işgal edilmiş diğer bölgelerinden derhal çekilmesi, ilgili tüm tarafların ateşkesi etkin ve devamlı hale getirmeleri ve Minsk süreci çerçevesinde anlaşmazlığın müzakereler yoluyla çözümlenmesini araştırmaya devam etmeleri istendi.92 21 Aralık 1993 tarihinde Azerbaycan güçleri karşı taarruza geçtiler. Ocak ayının başlarında Horadiz ve Ağdam ilinin bir kısmı geri alındı. Kelbecer bölgesinde de bazı ilerlemeler kaydettiler. Rusya’nın girişimleriyle 1 Mart 1994 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere bir ateşkes imzalandıysa da çarpışmalar düşük düzeyde devam etti. Ermeni kuvvetleri ise 22 Martta saldırıya geçtiler ve Nisan ayı içinde söz konusu yerlerin tamamına yakınını geri aldılar. Bu son çatışmalar Azeri güçlerinin işgal altındaki toprakları kurtaramadığını buna karşın Ermeni güçlerinin de daha fazla ilerleyemediklerini gösterdi. İki taraf da olanaklarının sonuna gelmişti. Bu olgu devamlı bir ateşkesi mümkün kıldı ve Kırgızistan başkenti Bişkek’te 9 Mayıs 1994 tarihinde, daha önce Bağımsız Devletler Topluluğu Parlamenter Asamblesi Başkanı ile Ermenistan, Karabağ ve Kırgızistan Meclis Başkanları’nın imzalamış olduğu bir ateşkes protokolünü imzaladı.93 Güvenlik Konseyi kararlarını inceledikten sonra bu kararların içeriğinin bazı küçük ayrıntılar hariç ortak özellikler taşıdığı görülmektedir. Azerbaycan açısından 91 “UN Security Council Resolution 884”, http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/, 23.04.2007. 92 Aynı yer. 93 Halk Gezeti, 6 Mayıs 1994. 50 bazı olumlu kararlar kabul edilmesi ile birlikte ve bazı olumsuz noktaların da olduğu görülmektedir. Özellikle de Ermenistan’ın işgalci gibi kabul edilmemesi bu kararların en olumsuz noktalarıdır. 1. Genel Kurul Kararları a. BM Genel Kurulunun 62. Toplantısı BM Genel Kurulunun 14 Mart 2008 tarihinde kabul ettiği karar bazı açılardan Azerbaycan için büyük önem taşımaktadır. Özellikle de Kosova’nın bağımsızlığının ardından Azerbaycan’ın devlet bütünlüğünün tanınması büyük önem taşımaktadır. 20 seneye yakın bir zamandır devam etmekte olan Karabağ sorunu ile alınan bu karar muhakkak ki sorunun çözümüne katkıda bulunacaktır. Kararın Genel Kurulda alınması dolayısı ile sadece tavsiye niteliğindedir ve bağlayıcı karar değildir. “Azerbaycan’ın İşgal Edilmiş Bölgelerindeki Durum” kararı ile ilgili BM bünyesindeki çalışmalar 2004 yılında yapılan BM Genel Kurulunun 59. oturumunda gündeme gelmiştir. İlk gündeme geldiği dönemde dikkat çeken en önemli husus MİNSK grubu bu girişime karşı çıkması olmuştur. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki soruna arabuluculuk etmekle görevli olan Minsk Grubu eş başkanlarının Azerbaycan toprak bütünlüğü ile ilgili girişime karşı çıkması ise ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur. Minsk Grubunun bu yaklaşımının gerekçesi ise “Azerbaycan’ın bu sorunu BM’de tartışmaya açması barış sürecine zarar verir” olmuştur.94 94 “General Assembly Adopts Resolutıon Reaffırmıng Terrıtorıal Integrıty Of Azerbaıjan, Demandıng Wıthdrawal Of All Armenıan Forces”, Sixty-second General Assembly, Plenary 86th Meeting (AM), New York, GA/10693, 14 March 2008, http://www.un.org/News/Press/docs//2008/ga10693.doc.htm, 07.09.2007. 51 Kararın kabul süreci ve içeriğini incelersek; konu ile ilgili ilk oylama 2004 yılında yapılmıştır. Oylamaya 143 üye katılmıştır. Oylamada Azerbaycan lehine 43 aleyhine ise 1 (Ermenistan) devlet oy kullanmıştır. 99 devlet ise tarafsız oy kullanmıştır. Son kabul edilen karar da eskisi ile benzer içerik ve özellikleri taşımaktadır. Son toplantıda ise en dikkat çeken husus MİNSK Grubu eşbaşkanları olan ülkelerin ve diğer bazı ülkelerin Azerbaycan aleyhine oy kullanmış olmasıdır. 2004 Yılındaki genel kurulda sadece işgalci konumunda olan Ermenistan aleyhte oy kullanırken bu defa daha 6 ülke Ermenistan’a katılmıştır. Ayrıca lehte oy veren ülkeler de azalmıştır. 2008 Yılında sadece 39 ülke lehte oy kullanmış ve karar kabul edilmiştir.95 Alınan bu karar Azerbaycan’ın uluslararası hukuktaki konumunu güçlendirmiş ve haklılığını bir kez daha kanıtlamıştır. Azerbaycan’ın lehine oy veren ülkelerin birçoğunun eski SSCB coğrafyasından olan ülkeler ve İslam Konferansı Üyesi ülkeler olduğu görülmektedir. Türkiye’nin kararın kabulünde aktif çabası olmuş ve bu sonucun alınmasında rolü olmuştur. Kararın içeriğinin Azerbaycan açısından en önemli yanı, Azerbaycan'ın işgal edilmiş topraklardaki egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tanıması, Ermenistan silahlı birliklerinin hiçbir ön şart koşmadan ve derhal Azerbaycan topraklarından çekilmesini ve göçmenlerin geri dönmesini talep ediyor olmasıdır. Ermenistan, Minsk Grubu eşbaşkanı olan ülkelerin BM kararının aleyhinde oy kullanması ise kararın en şaşırtıcı yanıdır. 15 senedir ki Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki sorunun çözümü içi çalışmakta olan MİNSK Grubu 95 Aynı yer. 52 eşbaşkanları Azerbaycan aleyhinde oy kullanmıştır. Daha önceki oylamalarda sürekli tarafsız kalan bu ülkelerin Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün aleyhinde oy kullanması sorunun çözümünde bundan sonraki aşamada ne kadar başarılı olunacağını tartışmaya açmaktadır. Ayrıca arabulucun adil olması da sorunun adil çözümünü kolaylaştırır. Azerbaycan'da Minsk Grubu'na olan güvene darbe vuruldu ve bu güven görüşmelerde grubun tutumuna paralel olarak değişecektir. Azerbaycan'daki bu güvensizlik diplomatik görüşmelere Minsk Grubu'yla devam edilmemesi yönünde seslerin çoğalmasına neden oldu. Minsk Grubu ülkelerinin daha sonra bir bildiri yayınlayarak, BM'deki taslak, sadece Azerbaycan tarafının görüşlerine yer verdiği için aleyhte oy kullandıklarını fakat Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü tanıdıklarını ve Dağlık Karabağ'ın bağımsızlığını tanımadıklarını ifade etmeleri bile tepkileri dindirmeye yetmedi. Azerbaycan tarafı BM'de Minsk Grubu eleştirilmiş olsa da kararda görüşmelere Minsk Grubu'yla devam edileceğine yer verilmektedir. AGİT Minsk Grubunun eşbaşkanı ülkelerin BM’de Azerbaycan aleyhine oy kullanmasını AGİT BM çatışması olarak yorumlayanlar da oldu ve AGİT bu meseledeki kendi faaliyetlerine BM gölgesi düşürmek istemiyor. Alınan karar her şeyden önce Azerbaycan diplomasisinin bir başarısı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca BM Azerbaycan ilişkilerinin ve Azerbaycan’ın BM’ye olan güveninin arttığı görülmektedir. 53 b. Alınan Kararların Sonuçları Açısından Değerlendirilmesi BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararların yanı sıra Genel Kurul da sorunun çözümü adına çeşitli kararlar almıştır. BM Genel Kurulu Azerbaycan – Ermenistan savaşına yönelik 20 Aralık 1993 tarihinde “Azerbaycan’daki Mülteci ve Zorla Göç Ettirilmiş Kişilere Olağanüstü Uluslararası Yardım” adı altında karar kabul etmiştir. Bu karar tüm BM üyelerine tavsiye niteliğinde olmuştur.96 Ayrıca 7 Eylül 2006 yılında “Azerbaycan’ın İşgal Edilmiş Bölgelerindeki Durum” isimli bir karar daha kabul etmiştir.97 Kabul edilen en son karar ise 14 Mart 2008 tarihinde olmuştur. Kabul edilen karar “Azerbaycan’ın İşgal Edilmiş Bölgelerindeki Durum” adında olmuş ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü yinelenmiştir. Daha önceki bölümlerde incelediğimiz hem Güvenlik Konseyi Kararları hem de Genel Kurul kararlarında bazı önemli ortak özellikler bulunmaktadır. İşgal edilmiş topraklardan işgalcilerin çekilmesi ve bu topraklarda Azerbaycan egemenliğinin mutlaklığı kabul edilmektedir. Ayrıca göçmenlerin geri dönmesi için gerekli çalışmaların bir an önce başlaması gerektiği vurgulanmıştır. Bütün bu kararlar tamamen ve baştan sona Azerbaycan lehine kabul edilmiş kararlardır. Dünya barışını korumakla yükümlü olan dünyanın en üst düzey örgütünde alınan kararların Azerbaycan açısından sonuçlarının ne olduğu ise en az alınan kararlar kadar önemlidir. Bu gün halen daha yüz binlerce göçmen evlerine geri dönememiş ve işgal edilmiş hiçbir Azerbaycan toprağı boşaltılmamıştır. BM tarafından sorunun çözümü 96 “UN General Assembly Resolution “A/RES/48/114 on Emergency international assistance to refugees and displaced persons in Azerbaijan (20 December 1993), 85th plenary meeting 20 December 1993. 97 The UN General Assembly adopted resolution on "The situation in the occupied territories of Azerbaijan", http://www.mfa.gov.az/eng/news/mfa_press_releases/2006/010.shtml, 12.09.2007. 54 için görevlendirilen 15 senedir aktif olarak çalışan AGİT Minsk Grubu da hiçbir somut gelişme kat edememiştir. Son oylamada Minsk Grubunun tutumunun göz önüne alınmasının ardından sorunun Azerbaycan için adil sonuçlanacağına olan güven azalmaktadır. Minsk Grubunun arabulucu mu yoksa bir taraf mı olduğu tartışılmağa başladı. Minsk Grubu üyelerinin sadece oylamada aleyhte oy kullanmakla kalmayarak kararın kabul edilmemesi için aktif olarak çalıştığı da gözlemlenmiştir. Bu nedenle de Minsk grubuna olan güven Azerbaycan’da bir hayli azalmıştır. Azerbaycan toprak bütünlüğünün aleyhine oy vermekle birlikte Dağlık Karabağ’daki Ermenilerine self determinasyon hakkı tanınması gerektiğini söylemesi ilişkileri ve güveni sarsmıştır. Uzun yıllardır çalışmasına rağmen hiçbir somut sonuç elde edemeyen Minsk Grubu zaten Azerbaycan tarafında ciddi güvensizlik söz konusu idi. BM’nin aldığı kararın alsında Azerbaycan lehine bir durum olmasının diğer bir yanı da alınan bu kararın Minsk Grubunun Ermenistan lehine yaklaşımlarını engellemiş olmasıdır. Genel olarak değerlendirdiğimiz zaman da görüyoruz ki BM’nin Dağlık Karabağ sorununun çözümü için attığı adımların tamamı Azerbaycan’ın lehinedir. Her ne kadar somut sonuçlar doğurmasa da uluslararası hukuk açısından ve Azerbaycan’ın uluslararası toplum önünde haklılığının kanıtlanası açısından alınan kararların büyük önemi vardır. 55 C. Sorunun Hukuki Açıdan Değerlendirilmesi 1. Self Determinasyon ve Devletin Ülkesel Bütünlüğü İlkesi Dağlık Karabağ sorununu yakından ilgilendiren bu iki ilkenin incelenmesi oldukça önemlidir. Öncelikle Self-Determinasyon ilkesinin ortaya çıkışı ve soruna etkileri ve BM’nin düzenlemesinin incelenmesi gerekmektedir. Anlam olarak “kendi kaderini tayin etme” anlamına gelen bu ilke ortaya çıktığı dönemden itibaren sürekli tartışma konusu olmuş ve çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Ortaya çıktığı 20. yüzyılda uluslararası hukukta oldukça büyük değişiklikleri beraberinde getiren bu ilke doğru yorumlanmadı takdirde devletin ülkesel bütünlüğü ile çatışmaktadır. Bu nedenle bu ilkenin siyasi olarak değil de uluslararası hukuka uygun olarak yorumlanması gerekmektedir. Basit anlamı ile Self-determinasyon hakkını, bir egemen devlet içerisinde yaşayan etnik, dilsel veya dini grubun, kendi kendilerine egemen bir devlet oluşturmaksızın daha geniş bir otonomi, dil ya da dini hakları elde etmesidir.98 Self Determinasyon ilkesi uluslararası hukuka BM Antlaşması ile girmiştir. İkinci dünya savaşından itibaren uluslararası alanda yaygın bir biçimde yer almıştır. BM andlaşmasından önce de çeşitli uluslararası düzenlemelerde yer almıştır. Atlantik Beyannamesi 2 ve 3. maddelerinde yer alarak bu ilkeden bahsedilmeye başlamıştır.99 Siyasal bir ilke ya da bir bölgeye münhasır, kısmi bir düzenleme olarak değil de, tüm halklar için öngörülen bir uluslararası hukuk ilkesi olarak “Selfdeterminasyon”dan ilk kez 1945 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler 98 Heater A. Wilson, “International Law and the Use of Force by National Libaration Movements”, Clarendon Press, Oxford-1988, s. 79-88. 99 Aynı yer, s 58. 56 Andlaşması’nda söz edilmiştir. Andlaşmada, self-determinasyondan BM’nin amaçları ve ilkelerini düzenleyen ilk bölümde 1. maddenin 2. fıkrası ile IX. Bölümün 55. maddesi başta olmak üzere birçok maddede bahsedilmiştir. Madde1(2) BM’nin ikinci amacını şöyle belirtmektedir: “Uluslararasında eşit haklara ve halkların self-determinasyonu ilkelerine saygıya dayanan dostane ilişkileri geliştirmek ve evrensel barışı güçlendirmek için gerekli tedbirleri almak.” 55. madde ise: “...hayat standartlarını yükseltmeyi, tam istihdamı, kültürel işbirliğini ve istikrar ve mutluluk şartlarını oluşturmak amacıyla uluslararasında dostane ve barışa dayanan ilişkilerin gelişebilmesi için eşit haklar prensibine ve halkların self-determinasyon’una dayanarak gerçekleşebilecek insan haklarına riayet edilmesi...”100 olarak düzenlenmiştir. Ayrıca self-determinasyonun ne anlama geldiği, kimlerin bu madde içerisinde sayılacağı ve kapsadığı alan bildirilmediği gibi, bu maddelerde self-determinasyonun isnat ettirileceği ve böylelikle diğer devletler tarafından saygı ile karşılanacak açık bir “halk” tanımlamasının da bulunabilmesi imkânsızdır. Self determinasyona başvurma halinde bunun yasal sonuçlarının ne olacağı da açıkça belli değildi. Andlaşmanın egemen olmayan ülkelerle ilgili XI. Bölümünde ve vesayet altındaki ülkelerle ilgili XII. Bölümünde, bu ülkeler halklarının kendilerini idare etme yeteneğini kazanmaları, bir amaç olarak kabul edilmiştir. BM Andlaşması’nın “Muhtar Olmayan Ülkeler”e ilişkin XI. Bölümü, sömürgelerin sorunlarını sınırlı bir ölçüde de olsa, BM’nin yetki alanı içine sokmaktadır. BM Andlaşmasının SelfDeterminasyon ile ilgili sınırlı bir yaklaşımı söz konusudur. Bu yaklaşımla özellikle 100 Aynı yer, s. 82. 57 koloniler hedef alınmıştır. BM, hem Andlaşma hükümlerini yorumlayan genel nitelikte kararlar almış, hem de bireysel olaylar karşısında sömürgeciliğin sona erdirilmesini açıkça amaçlayan bir tutum ve davranış benimsemiştir. BM self determinasyon ile ilgili düzenlemesinde ihtiyatlı davranmasındaki en temel amacı ülkenin bütünlüğü, içişlerine karışmama gibi ilkeler göz önüne alınmıştır. Sadece kolonilerin bu haktan yararlanmasının uygun olduğuna karar verilmiştir. Kendi kaderini tayin etme ve bağımsız olma hakkının “sömürge halkları”na tanınması 14 Aralık 1960 tarihli BM Genel Kurulu 1514(XV) sayılı kararı ile gerçekleşmiştir.101 Self Determinasyon ilkesi koloniler döneminin sona ermesi ile kısa bir süreliğine de olsa dünya kamuoyunun gündemindeki ön sıralardaki yerini kaybetmişti. Fakat SSCB’nin dağılması ve eski Yugoslavya bölgesinde yaşanan trajik olaylar bu konuyu yeniden önemli hale getirdi. Soğuk savaşın sona ermesi ile daha fazla tartışılmağa başlayan bu ilke son dönemlerde Abhazya, Osetya, Kuzey Irak, Dağlık Karabağ ve benzer diğer bölgelerin de self determinasyon hakkı istemesi ile bu ilke ile ilgili tartışmalar yeniden gündeme oturmuştur. Önemli olan self determinasyon hakkının hangi halklara tanındığının doğru tespit edilmesidir. Dekolonizasyon döneminden sonra self determinasyonun en yaygın bir biçimde kullanıldığı dönem SSCB’nin dağılması dönemi idi. Bu dönemde 14 Cumhuriyet SSCB’den ayrılarak bağımsız devlet kurma hakkını elde etmiştir. Bu aşamada bağımsızlığını kazanan cumhuriyetlerin hangi haktan yararlanarak bağımsız olduğuna bakmak gerekmektedir. Aslında bu SSCB’nin 1976 anayasasının 72. maddesinde bulunmaktadır. Bu maddeye göre birliğe üye olan her bir cumhuriyet 101 Michla Pomerance, “Self-Determination in Law and Practice”, The New Doctrine in the United Nations, The Hague1982, s.14-23. 58 istediği zaman birlikten ayrılma hakkına sahiptir.102 Tabii ki bu SSCB’nin güçlü olduğu dönemde sembolik bir maddeydi ve hiçbir anlam ifade etmemekte idi. Ama SSCB’nin zayıflaması ve dağılması döneminde bu madde bağımsızlığını kazanan cumhuriyetler için önemli bir yasal dayanak olarak gösterilebilir. Düzenlemeye göre SSCB’den ayrılmak isteyen bir cumhuriyet referandum yapabilir ve seçim sonuçlarında 2/3 oy aldığı taktirde bağımsız olabilirdi. Eğer bu oy oranını alamazsa 10 sene süreyle referandum yapamayacak diye de bir sınırlama getirilmiştir. Fakat dağılma sürecinde bu düzenleme uygulanmadı. Azerbaycan ve Dağlık Karabağ sorununu yakından ilgilendiren bir diğer önemli ilke de devlet ülkesinin bütünlüğü ilkesidir. Birleşmiş Milletler Şart'na Uygun olarak, 2625 (XXV) sayı 24 Ekim 1970 tarihli Genel Kurul kararıyla kabul edilmiş, Dostane Münasebetler Kurma ve İşbirliği Yapmaya Dair Milletlerarası Hukuk İlkeleri Hakkında Bildiriye esasen; Devletlerin milletlerarası münasebetlerinde herhangi bir Devletin ülke bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına kaşı veya Birleşmiş Milletlerin amaçlarıyla diğer herhangi bir tarzda bağdaşmayacak şekilde kuvvet kullanma tehdidinden veya kuvvet kullanmaktan sakınacakları ilkesini kabul etmişlerdir. Bu ilkede asıl önemli olan diğer ülkelerin devletin bütünlüğüne saygı göstermesi ve bunun için herhangi bir şekilde kuvvet kullanmaya başvuramayacakları kabul edilmiştir. Azerbaycan’ın 1991 yılında bağımsız olmasının ardından topraklarının %20’lik bir bölümü Ermenistan tarafından işgal edildi. Ermenistan’ın bu eylemi 102 Mustafa Şahin,” Avrupa Birliğinin Self-Determinasyon Politikası”, Ankara, 2000, s 118. 59 açıkça BM’nin 51. maddesine aykırı olmakla birlikte ülke bütünlüğüne saygı ilkesini de ihlal etmektedir. 2. Meşru Müdafaa Hakkı ve Karabağ Sorunu Bu kapsamda öncelikle kuvvet kullanma yasağı ile ilgili uluslararası hukuktaki düzenlemeleri, özellikle de BM’nin kuvvet kullanma ile ilgili yasaklarını incelemek gerekmektedir. 20. yüzyıl.’da yaşanan kanlı savaşların ardından Birleşmiş Milletlerin kurulması aşamasında en fazla üzerinde durulan ve uygulanmasının faydalı olacağına inanılan düzenlemelerden biri de kuvvet kullanılmasının yasaklanmasıdır. 1945’te kabul edilen BM Antlaşması, devletlerin ve milletlerin barış ve güvenlik içerisinde bir arada yaşamasını sağlamayı hedeflemekteydi. Geride kalan yarım yüzyıl içerisinde dünya, iki büyük savaşa sahne olmuştur. Yaşanan bu savaşların yıkıcı etkisi dünyadaki devletlerin önemli kısmını uzun süre etkisi altında bırakmıştır. Daha önceki uluslararası düzenlemelerin yetersiz olduğu da böylece görülmüştür. Bu yetersizliğin fark edilmesi ile yeni düzenlemelerin yapılmasının elzem olduğu düşüncesi BM’nin Antlaşmasının 2. maddesinde kendine yer bulmuştur. Sadece 2. madde değil giriş ve 1. maddede de konuyla ilgili düzenlemelere yer verilmiştir.103 Kuvvet kullanma açısından çok önemli olan 2. maddenin 4. fıkrası, tüm üyelerin, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek BM'nin amaçları ile 103 Anıl Çeçen,” İnsan Hakları Rehberi”, Ankara, Bilim, 1999, s. 36-37. 60 bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınacağını belirtmektedir. Birleşmiş Milletler Antlaşmasındaki bu düzenlemeler, özellikle de 2/4 madde, devletlerin uluslararası ilişkilerde kuvvet kullanma yöntemine başvurmasını açık şekilde yasaklamaktadır. Bu yasaklamanın sınırları ve kapsamı ile ilgili çeşitli tartışmalar olsa da 51. maddedeki istisnalar dar yorumlanmıştır.104 BM antlaşmasındaki düzenlemelere da bakıldığı zaman görülmektedir ki kuvvet kullanma yasağı mutlak bir yasaktır. BM Antlaşması’nda kuvvet kullanma ve meşru müdafaa konusunu yakından ilgilendiren en önemli maddelerden biri de 51. maddedir. Bu maddede kuvvet kullanmanın istisnaları düzenlenmiştir: “Bu Antlaşmanın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru müdafaa hakkına halel getirmez. Üyelerin bu meşru müdafaa hakkını kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyi'ne bildirilir ve Konsey'in işbu Antlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için gerekli göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir biçimde etkilemez”.105 Antlaşmada açıkça görüldüğü gibi, BM düzenlemeleri ile kuvvet kullanmaya genel ve mutlak bir yasak getirilmiştir. Ancak bu mutlak yasakla birlikte, buna istisna teşkil eden durumlar da antlaşmada yer almıştır. 51. maddeye göre kuvvet 104 Sertaç H. Başeren,”Uluslararası Hukukta Devletlerin Münferiden Kuvvet Kullanmalarının Sınırları”, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 2003, s. 59-61. 105 Funda Keskin, “Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma: Savaş, Karışma ve Birleşmiş Milletler”, Ankara, Mülkiye, 1998, s.41 – 42. 61 kullanımının istisnası 4 kategoride belirlenmiştir. Bunlardan iki tanesi kuruluş yıllarını ilgilendiren düzenlemelerdir. Bu nedenle günümüzde sadece iki tane istisnası vardır. • Meşru müdafaa halinde kuvvet kullanımı (Madde 51) • Güvenlik Konseyi kararıyla kuvvet kullanımı (VII. Bölüm) • Güvenlik Konseyi faaliyete geçmeden önce beş sürekli üyenin kuvvet kullanımları. (Madde 106). • II Dünya Savaşı boyunca ‘düşman’ güçlere karşı kuvvet kullanımı. (Madde 107) 106 ve 107. maddelerdeki istisnalar kuruluş yıllarını ilgilendiren düzenlemelerdir ve günümüzde uygulanmamaktadır. Diğer iki istisna ise kuvvet kullanma ile ilgili en fazla tartışılan ve yorumlanan maddelerdir. Meşru Müdafaa Hakkı kuvvet kullanımının en önemli iki istisnasından birini oluşturmaktadır. BM Şartı’nın 51. Maddesi bu hakkı şu şekilde düzenlemektedir: Meşru Müdafaa Hakkı kuvvet kullanımının en önemli istisnalarından birini oluşturmaktadır. BM Şartı’nın 51. Maddesi bu hakkı şu şekilde muhafaza etmektedir: “Bu Antlaşma’nın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin do al olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez. Üyelerin bu meşru savunma hakkını kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyi'ne bildirilir ve Konsey'in işbu Antlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden 62 kurulması için gerekli göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir biçimde etkilemez”.106 Böylece tek-tek üyelerin veya hep birlikte meşru müdafaa hakkı düzenlenmiş olmaktadır. Bu yaklaşıma göre BM üyelerinden herhangi birine veya bir kaçına karşı silahlı bir saldırıda bulunulduğunda Güvenlik Konseyi toplanıp gerekli kararları alıncaya kadar BM üyeleri barışı ve güvenliği koruyabilmek amacıyla tek başına ya da topluca meşru müdafaa hakkını kullanabilirler. Meşru müdafaa hakkının kullanıldığı hallerde en kısa zamanda üyeler tarafından alınan tedbirler Güvenlik Konseyi’ne rapor edilecektir. Yine BM Şartı’na göre bu hakkın kullanılması ile Güvenlik Konseyi’nin uluslararası barışı ve güvenliği tesisteki görev ve yetkilerinde herhangi bir azalma meydana gelmeyecektir.107 Bu maddedeki düzenlemeden de görüldüğü gibi meşru müdafaa hakkı tarih boyunca hiçbir zaman yasaklanmamış bir hak olup, en son BM Antlaşması’nda da bu durum değişmeden kalmıştır. BM antlaşmasındaki düzenlemelerle bu hakkın hukuki çerçevesi ve şartları belirlenmiştir. Meşru müdafaa hakkının koşullarının ne olduğuna bakarsak; Bunlardan birincisi meşru müdafaanın “Gerekli” (Necessary) olması, ikincisi ise “Orantılı” (Proportional) biçimde yapılmasıdır. “Gereklilik” ile saldırının veya saldırıların durdurulması için karşılık vermenin elzem olması, “Orantılılık” ile ise saldırıyı ya da saldırıları durduracak ve etkilerini ortadan kaldıracak ölçülerde kuvvet kullanılması gerekmektedir.108 106 Başeren , a.g.e.,s.57. 107 Aynı yer. 108 İbrahim Kaya, “11 Eylül Saldırıları ve Sonrası : Uluslararası Hukukta Askeri Müdahale”, Çukurova Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi, http://strateji.cukurova.edu.tr/ULUSLARARASI/02.php, 16.05.2008 . 63 Bir devletin meşru müdafaa hakkından yararlanması için silahlı saldırıya maruz kalması gerekmektedir. Silahlı saldırının devam ediyor olması ve Güvenlik Konseyi’nin duruma el koymasına kadar münferiden veya müştereken kuvvet kullanmaya başvura bilir. Yani, BM üyesi ülkelerden herhangi biri saldırıya uğradığı takdirde Güvenlik Konseyi bir tedbir kararı alana değin saldırıya uğrayan ülke münferit ya da müşterek meşru müdafaa hakkına sahiptir.109 Saldırıya maruz kalma kavramının önemi, meşru müdafaanın daha önceki bir BM antlaşmasına aykırı olarak kuvvete başvurulmasına karşı kullanılması gerekmektedir. BM Antlaşması 51. maddesinde de belirtildiği üzere, bu hakkın doğması için söz konusu devletin silahlı saldırıya uğranılmış olması şarttır. Gerçi, silahlı saldırının ne olduğu konusunda, BM Antlaşması’nın hiçbir yerinde net bir açıklama yapılmadığı gibi, bu konudaki sorunları ortadan kaldırmak amacıyla alınan 3314 sayılı, 14 Aralık 1974 tarihli Saldırının Tanımına İlişkin Genel Kurul Kararı’nda da, bu konuyu tam anlamıyla açıklığa kavuşturmamıştır. Çünkü bu kararda, direk olarak silahlı saldırı değil, genel olarak saldırı tanımlanmıştır.110 Silahlı saldırının gerçekleşmiş olması, devlete ya da devletlere meşru müdafaa hakkı vermektedir. Burada ilk kuvvete başvuran saldırgan olmakta ve bu durum ikinci tarafa meşru müdafaa hakkı vermektedir. Bu konuda da sorunlar yaşanabilmektedir. Kimin ilk önce kuvvet kullandığı konusu kolayca belirlenemeyebilir. Fakat bu konu tartışmalı olursa, ilgili uluslararası kuruluşların araştırmaları sonucunda gerekli kararlar alınabilir. Yani eyer silahlı saldırı varsa ve saldırganın kim olduğu belliyse burada meşru müdafaa mutlak bir hak olarak saldırıya uğrayan devlete verilmiştir. 109 Aynı yer, 16.05.2008. 110 Keskin, a.g.e., s.46. 64 Güvenlik Konseyine bilgi verilmesi ve Güvenlik Konseyi’nin duruma el koyması ile devletin meşru müdafaa hakkı sona ermektedir. BM Antlaşması 51. maddesinde de belirtildiği üzere, meşru savunmaya başvuran devlet, aldığı önlemler konusunda BM Güvenlik Konseyi’ni hemen bilgilendirmek zorundadır. Ayrıca, BM Güvenlik Konseyi, barış ve güvenliğin sağlanması için gerekli önlemleri aldığı andan itibaren, meşru müdafaa hakkı çerçevesinde kuvvet kullanma hakkının sona erdirilmesi gerekmektedir. Burada kastedilen, BM Güvenlik Konseyi’nin konuya ilişkin görüşme yapması ve benzeri durumlar değildir. Güvenlik Konseyi tarafından Meşru müdafaa hakkına son verecek önlemlerin kapasitesi ve boyutu önemlidir. Alınacak önlemlerin saldırıyı sonlandıracak kadar etkili olması.111 Meşru müdafaa hakkının, silahlı saldırıyı ortadan kaldırmak, saldırganı mağdur devletin sınırları dışına çıkarmak, tekrar saldırıya uğramasını önlemek gibi amaçları bulunduğuna göre, BM Güvenlik Konseyi’nin bu doğrultuda neler yaptığına bakılması gerekmektedir. Güvenlik Konseyi ilk olarak kuvvet kullanımı gerektirmeyen önlemleri denemektedir. Bunların işe yaramayacağı durumlarda veya yaramadığı durumlarda kuvvet kullanımına geçecektir. Zorlayıcı önlemler diyebileceğimiz önlemler 41. ve 42. maddelerde düzenlenmiştir. 41. Madde de “Güvenlik Konseyi, kararlarını yürütmek için silahlı kuvvet kullanımını içermeyen ne gibi önlemler alınması gerektiğini kararlaştırabilir ve Birleşmiş Milletler üyelerini bu önlemleri uygulamaya çağırabilir. Bu önlemler, ekonomik ilişkilerin ve demiryolu, deniz, hava, posta, 111 Başeren, a.g.e., s. 48-49. 65 telgraf, radyo ve diğer iletişim ve ulaştırma araçlarının tümüyle ya da bir bölümüyle kesintiye uğratılmasını, diplomatik ili kilerin kesilmesini içerebilir” demektedir.112 Daha sonraki bölümde BM Güvenlik Konseyi’nin Ermenistan’ın Dağlık Karabağ ile ilgili almış olduğu detaylı olarak inceleyeceğimiz zaman Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararları uygulamak için hangi önlemleri aldığı önemlidir. Göz önüne almamız gereken ilk hususun Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararların bağlayıcı olduğudur. 1992 – 93 yıllarında Ermenistan’ın işgalci politikası Dağlık Karabağ’ın da dışına taşması ile BM Güvenlik Konseyi işgal edilmiş toprakların boşaltılması ile ilgili 4 tane karar almıştır. Meşru müdafaa hakkının, silahlı saldırıyı ortadan kaldırmak, Ermenistan’ın Azerbaycan sınırları dışına çıkarmak, tekrar saldırıya uğramasını önlemek gibi amaçları bulunduğuna göre, BM Güvenlik Konseyi’nin bu doğrultuda neler yaptığına bakılması gerekmektedir. Alınan kararlara rağmen henüz Azerbaycan toprakları işgal altındadır. Ermenilerin hak iddia ettiği Dağlık Karabağ bölgesinin dışında kalan Kelbecer, Laçın, Fizuli, Zengilan, Gubadlı, Cebrayıl ve Ağdam illeri halan daha işgal altındadır. Bu topraklarda ne SSCB döneminde ne de öncesinde Ermeniler çoğunlukta olmamıştır. Yurt dışındaki Ermeni lobisinin çalışmalarından da güç alan Ermenistan uygulamakta olduğu yayılmacılık politikası ile komşuları için tehdit oluşturmaktadır. Sadece Azerbaycan’a yönelik değil aynı zamanda Gürcistan’a ve Türkiye’ye yönelik toprak talepleri içerisindedir.113 112 “BM Sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler Antlaşması (BM Şartı), VII. BÖLÜM: Barışın Tehdidi", http://www.belgenet.com/15.03.2008. 113 Gücristan’ın Cavakhetiya bölgesinde yaşayan ve sayıları 500 bin civarında olduğu iddi edilen Ermeniler dönem – dönem Ermenistan’a birleşmeyi savunmaktadır. Ermenistan devletinin de bu yönde iddiaları bulunmaktadır. Ayrıca Ermenistan anayasasında da Türkiye’ye yönelik toprak iddiaları bulunmaktadır… 66 Azerbaycan’a yönelik ise tehdidin ötesinde bir işgal söz konusudur. Ermenistan yetkilileri bu durumu reddetmekte ve bir işgalin söz konusu olmadığı, ‘eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi Ermenilerinin bağımsızlık girişimlerinin bulunduğu’ savunmaktadır. Uluslararası örgütlerin önünde özellik de AGİT Minsk Grubu ve BM önünde bu durumu savunan yetkililer bazen de toprakların Ermenistan tarafından işgal edildiğini kabul etmektedirler. 17 Mayıs 2001 tarihinde Ermenistan Parlamentosunda yapılan görüşmelerde önce dönemin Ermenistan Savunma Bakanı Serj Sarkisyan114, yaptığı konuşmada şu ifadelere yer vermiştir: ‘İşgal ettiğimiz topraklar var. Bunda utanılacak bir şey yok. Güvenliğimiz gereği bu toprakları işgal ettik. Biz bunu 1992 yılı ve öncesinde de söylüyorduk, şimdi de söylüyoruz. Belki üslubum diplomatik değil, ancak gerçek bu’. Ardından, bu konuşmaya gelen ilk tepkiler üzerine açıklama yapan Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan da konuşmasında işgalden söz etmiş, ancak Taşnak Partisi'nin kendisinden bu sözlerle ilgili bir izah istemesi üzerine daha sonra geri adım atmıştır.115 Ağustos 2002’de Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev ile Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan arasında iki ülke sınırındaki Sederek’te görüşme gerçekleştirildiği sırada açıklama yapan, Ermenistan Savunma Bakanı Serj Sarkisyan, işgal bölgesinde Ermenistan askerlerinin bulunduğunu resmen ifade etmiş ve bunun normal olduğunu eklemiştir.116 Aynı açıklamasında bu gün Ermenistan cumhurbaşkanı olan Sarkisyan, eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi topraklarını hiçbir zaman Azerbaycan toprağı olarak görmediklerini de vurgulamıştır. 114 Daha sonra başbakan, son seçimlerde ise cumhurbaşkanı olmuştur. 115 “Kafkasya”, http://www.diplomatikgozlem.com/turkish/kafkasya, 03. 02. 2006. 116 “Aliyev ile Kocaryan görüştü”, Hürriyet, 14 Ağustos 2002. 67 Günümüzde Azerbaycan topraklarının işgal edilmiş olması, kimse tarafından reddedilmeyen bir husustur. BM Genel Kurulunun 62. oturumunda alınan kararla da kabul edilmiştir ki işgal edilmiş topraklar Azerbaycan’ın bir parçasıdır.117 Ayrıca BM Güvenlik Konseyi kararlarında, diğer birçok uluslararası örgütlerde ve uluslararası hukuk metinlerde bu husus mutlak olarak kabul edilmektedir. Tartışılmalı olduğu iddia edildiği Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgal edilmiş olup olmadığı hususudur. Bu hususun önemli olmasının nedeni BM Güvenlik Konseyi kararlarında, saldırgan tarafın Ermenistan olması açıkça gösterilmemektedir. Tabii ki bunda politik nedenler büyük etkisi vardır. Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan Rusya, Fransa ve Amerika (bu ülkeler aynı zamanda Minsk Grubu’nun eş başkanı ülkelerdir) BM Genel Kurulunun aldığı son kararda da Azerbaycan’ın devlet bütünlüğünün tanınması ile ilgili alınan kararda Ermenistan ile birlikte Azerbaycan aleyhinde oy kullanmışlardır.118 Fiiliyatta ise bu durum tam tersidir ve Karabağ ve diğer işgal adlındaki topraklarda bulunan silahlı güçler Ermenistan savunma Bakanlığına bağlı güçlerdir. BM Güvenlik Konseyi belgelerinde, Ermenistan’ın isminin açıkça saldırgan ülke olarak gösterilmemesi, daha önce de ifade ettiğimiz üzere, Konsey üyelerinin politik yaklaşımlarından kaynaklanan somut bir durumdur. Ermenistan Parlamentosu’nun 1 Aralık 1989 tarihli, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesini kendisine birleştirmek doğrultusunda aldığı kararı halen yürürlüktedir. Bunun yanında, Ermenistan, BM Genel Kurulu 2625 sayılı kararını da açıkça ihlal etmiştir. Ermenistan, bir dönem, politika değişikliğine giderek, Azerbaycan’ın 117 “Sixty-second General Assembly Plenary 86th Meeting” (AM), “General Assembly Adopts Resolutıon Reaffırmıng Terrıtorıal Integrıty Of Azerbaıjan, Demandıng Wıthdrawal Of All Armenıan Forces”, http://www.un.org/news/press/docs/2008/, 16.03.2008. 118 Aynı yer. 68 Karabağ bölgesini kendisine birleştirmek istemediğini, sadece bölgenin “sözde bağımsızlık mücadelesini” desteklediğini ifade etmiştir. Örneğin, dönemin Ermenistan Savunma Bakanı Serj Sarkisyan, 11 Ekim 2001’de işgal altında tuttukları Azerbaycan toprakları ve Erivan’da temaslarda bulunan Azerbaycanlı gazetecilerle yaptığı görüşmede eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ni savunmak amacıyla sözde cumhuriyetin ordusunda görev almak isteyen Ermenistan vatandaşlarını destekleyeceklerini söylemiştir. Sarkisyan, işgal edilmiş bölgedeki Ermenistan vatandaşlarının sayısını bilemediğini belirterek, “Ancak oradaki Ermenistan vatandaşlarının sayısı, Dağlık Karabağ’ın güvenliğini sağlayacak düzeydedir. Ermenistan, Dağlık Karabağ’ın güvenliğinin garantörüdür” demiştir.119 Bu ve Ermenistan yetkililerinin, Azerbaycan’ın meşru müdafaa hakkını kullanmaya kalkması halinde, savaşın Bakü’de biteceği şeklindeki açıklamaları, diğer birçok uluslararası hukuk metni ile beraber BM’nin 2625 sayılı karara da açıkça aykırılık teşkil etmektedir.120 Günümüzdeki Ermenistan iktidarındaki kişilere baktığımız zaman bir çoğunun Dağlık Karabağ doğumlu olduğu son birkaç seneye kadar da Ermenistan vatandaşı olmadığı görülmüştür. Buna eski Ermenistan cumhurbaşkanı Koçaryan ve bu günkü cumhurbaşkanı olan Serj Sarkisyan da dahildir. Ermenistan anayasasına göre Ermenistan’da başkanlık seçimlerinde aday olabilmek için en az 10 sene önceden Ermenistan vatandaşı olmak gerekmektedir. Bu konu ilk olarak Levon TerPetrosyan’ın darbe ile iktidardan uzaklaştırılmasının ardından Robert Koçaryan’ın adaylığı döneminde tartışılmıştır. Koşaryan o dönemde henüz Ermenistan vatandaşı 119 “Ermenistan, Yukarı Karabağ'ı savunmak isteyen Ermenileri destekleyeceğini açıkladı”, Zaman, 12 Ekim 2001. 120 “Declaration On Prıncıples Of Internatıonal Law Concernıng Frıendly Relatıons And Cooperatıon Among States In Accordance Wıth The Charter Of The Unıted Natıons”, http://daccessdds.un.org/doc 15, 04, 2007. 69 bile olmamıştır. Koçaryan’ın muhalifleri, onun adaylık için gerekli olan, “en az 10 yıl önceden itibaren Ermenistan vatandaşı olma” şartını yerine getirmediği gerekçesiyle aday olamayacağını ileri sürmüşlerdi. Bu engeli ortadan kaldırmak için adaylığın geçerli olması için Ermenistan Parlamentosu’nun 1 Aralık 1989 tarihli kararına dayanarak, Koçaryan’a vatandaşlık şartına ilişkin gerekli belgeyi vermiş ve böylece sorun ortadan kalkmıştır. Sadece bu bile aslında ortada bir Ermenistan işgalinin olduğunu göstermektedir. Ermenistan ise fiiliyattaki işgalci durumunu sözde “bağımsızlık mücadelesini destekleme” olarak göstermeye çalışmaktadır. Dağlık Karabağ ile ilgili Ermeni argümanları ise Azerbaycan’ın argümanlarından doğal olarak çok farklıdır. Bunlardan birincisi Azerbaycan SSCB’ye katıldığı zaman Dağlık Karabağ Azerbaycan egemenliğinde bulunmamakta idi. 1918 Yılında bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan coğrafi sınırları içinde Dağlık Karabağ’ı da ülke sınırları içinde göstermiştir. Ancak fiiliyatta burada bir egemenlik bulunmamakta idi. Bu nedenle de Milletler Cemiyeti Azerbaycan’ın bu bağımsızlığını kabul etmemiştir. Diğer argüman ise 1991 yılında SSCB’nin dağılması sürecinde Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’dan hukuki olarak ayrılarak bağımsız “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti” kurmuştur. Bu süreçte SSCB’ye üye olan diğer cumhuriyetler de bağımsız olmuştur.121 Ermeni tarafının Dağlık Karabağ ile ilgili son hukuki argümanları ise “Azerbaycan tarafı SSCB’nin dağılması sürecinde bu ülkenin hukuki varisliğinden 121 Ermenistan’ın ekenomik, sosyal ve medeni hukuklar hakkında uluslararası düzenleme ve Vatandaşlık ve siyasi haklar ile ilgili uluslararası düzenlemelerdeki söylemleri, BM-nin E/1990/5/Add.36 ve CCPR/C/92/Add.2 sayılı senetleri; "Legal aspects for the right to self-determination in the case of Nagorny Karabakh" No E/CN.4/2005/G/23 BM senedi . 70 imtina etmiştir ve bu nedenden dolayı da SSCB dönemindeki sınırları üzerinde hak iddia edemez.122 BM Antlaşması’nın 51. maddesine göre, Azerbaycan’ın meşru müdafaa hakkı, ‘Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek’ geçerli olmaktadır. Önemli olan meşru müdafaa hakkına son verecek önlemlerin, bu hakkın amaçlarını etkili olarak gerçekleştirecek kapasitede olması gerekmektedir. Alınan önlemlerin Azerbaycan topraklarından saldırgan ülkenin silahlı güçlerinin tamamen çıkarılmasını sağlaması gerekmektedir. Sorununun günümüzdeki durumunsa bakarsak, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını görmekteyiz. Azerbaycan toprakları halen Ermenistan işgali altındadır. İşgalin sona erdirilmesi için belirli bir plan söz konusu değildir ve zaman Azerbaycan’ın aleyhine işlemektedir. Bölgedeki politik dengeleri göz önüne aldığımız zaman özellikle Rusya ve İran devletlerinin Ermenistan lehine, Azerbaycan aleyhine olarak askeri faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bu bile zamanın Azerbaycan aleyhine işlemesi anlamına gelmektedir. Ayrıca son dönemde Kosova’nın bağımsız olmasının Dağlık Karabağ sorununun uzaması durumunda Azerbaycan aleyhine bir fiili durum oluşturacağı da bir başka gerçektir. Her ne kadar Kosova’nın durumunun Abhazya, Osetya, Dnestr Bölgesi ve Karabağ için bir emsal oluşturmayacağı batılı devletler tarafından açıklansa da bunun sözlü açıklamalardan başka bir anlam ifade etmediğini ve zaman içinde politik etkilerle bu durumun tersine dönebileceği ihtimali mümkündür. Azerbaycan’ın 1991 – 1993 yılları arasında meşru müdafaa hakkının mutlak olduğu tartışılmaz bir durumdu. Devam eden silahlı saldırılar sonucunda Azerbaycan 122 “Dağlık Karabağ problemi ile ilgili parlamento konuşmalarında dönemin Ermenistan savunma bakanı S.Sarkisyan’ın konuşması”, 29-30 mart 2005, www.regnum.ru/. 71 toprakları işgal edilmiştir. O dönem itibari ile karşı koyacak gücü olmayan Azerbaycan’ın bu gün meşru müdafaa hakkını kullanıp kullanamayacağı tartışılması gereken bir konudur. 51. Maddede belirtilen saldırı fiili ile meşru müdafaanın arasındaki zaman bağlantısının olmasıdır. Aradan geçen 15 seneye rağmen halan daha meşru müdafaa hakkı var mıdır? Zaman bağlantısı Azerbaycan aleyhinde olan bir durumdur. Fakat saldırıların ilk dönemlerine bakarsak ilk baştan meşru müdafaa hakkını kullanan Azerbaycan bunda başarılı da olmuş ve Ermenistan tarafından işgal edilmiş olan toprakların önemli bir bölümünü işgal altından kurtarmıştır. Fakat dış güçlerin de desteğini alan Ermenistan’ın saldırılarının artması toprakların işgalini kaçınılmaz kılmıştır. İşgalin yoğunlaşması ve tek başına bunu önleyememesi üzerine, Azerbaycan’ın ateşkes anlaşması (barış anlaması değil) yapmaktan başka yolu kalmamıştır. Fakat, geçen süre içerisinde, Azerbaycan, topraklarının işgal altında kalmasını kabul etmeyeceğini, kuvvet kullanma yoluna başvurma dahil, topraklarını işgalden kurtarmak için tüm haklarını saklı tuttuğunu bir çok kere ifade etmiştir. Azerbaycan’ın ilk saldırı sırasında kendisi savunmak için yeterli güce sahip olamaması ve ateşkese yanaşmak zorunda kalması, işgali kabul etmemesi ve topraklarını işgalden kurtarmak için kuvvet kullanma yoluna başvurma dahil olmakla tüm haklarını saklı tuttuğunu birçok kere ifade etmiştir.123 Bölgedeki askeri ve politik dengeleri göz önüne aldığımız zaman ise sorunun BM Güvenlik Konseyi’nin önlemleri ile çözülmesi en akılcı yol olarak gözükmektedir. Bir tarafta ekonomisi gelişmekte olan ve sürekli askeri yatırımlarını artırmakta olan bir Azerbaycan var. Azerbaycan bir milyon civarında olduğu 123 Safar Abiyev, "Armenia's aggression against Azerbaijan causes military and political tenseness in the region", 21 February 2008 , http://www.today.az/news/politics/23.03. 2008. 72 söylenen göçmen sorununu çözmüş ve ekonomik olarak Ermenistan’dan çok daha iyi durumdadır. Diğer taraftan da ekonomik olarak sürekli Rusya’nın egemenliğine girmekte olan, aynı oranda da Rusya federasyonundan askeri ve mali yardım alarak devam eden bir Ermenistan vardır. Bu iki ülkenin Dağlık Karabağ sorununun çözümü için silahlı yola başvurması özellikle insani boyutu ile uluslararası kamuoyunun hiç de istemediği bir durumdur. Çatışmanın insani kaybının her iki tarafta ne kadar olacağını hesaplamak ise mümkün olmayacaktır. 1989 – 1994 Yılları arasında sadece Azerbaycan’da on binlerle sivil ve asker kaybı yaşanmıştır. Çok daha fazla kişi ise yaralanmıştır. Tüm bu savaş müddetinde sayısı bir milyona yakın Azerbaycan vatandaşı da yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kalmıştır. Bir diğer taraftan da çevrenin ve doğal yaşamın gördüğü ağır zarar söz konusudur. Aynı kayıpların Ermenistan için de geçerli olduğunu görüyoruz. 10 Binlerle ölü ve yaralı Ermeni savaş sonrasında kayıtlara alınmıştır. Ayrıca savaşın yıkıcı etkisini üzerinden atamayan Ermenistan nüfusunun büyük bir bölümü ülkeyi terk etmiştir. D. Dağlık Karabağ Sorunun Çözümünde BM’nin Önemi Savaşın yıkıcı etkileri tüm katılan devletler için tartışılmayacak kadar yıkıcıdır. Sadece savaşı kaybedenler değil aynı zamanda kazananlar da büyük yıkımlar yaşamaktadır. Azerbaycan devlet yetkilileri savaşın yıkıcı etkilerinin her iki taraf için de büyük olacağını defaten dile getirmekte ve barışçıl yollarla çözüm arayışlarını sonuna kadar denemektedir. 73 Azerbaycan 2 Mart 1992 yılının tarihinde BM’ye üye kabul edilmiş ve 6 Mayıs tarihinde de BM temsilcisini atamıştır.124 BM’ye üyeliğin ilk günlerinden bile uluslararası kamuoyunun dikkatini Azerbaycan – Ermenistan savaşına çekmeye çalışmıştır. Ayrıca bu sorunun çözümü için BM potansiyelinden yararlanmak Azerbaycan’ın öncelikli politikalarından biri olmuştur. BM örgütü de sorunun çözümü için sürekli girişimlerde bulunmuştur. BM Güvenlik Konseyi sorunla ilgili 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararları kabul etmiş ve henüz yaptırım yapılmasa da Azerbaycan’ın haklılığını göstermiştir. Alınan her karar Azerbaycan’a yönelik işgal dalgasının bir aşamasında yaşanmıştır. Alınan bu kararlar Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün korunmasını savunarak, silahlı saldırının durdurulması, derhal ateşkesi ilan edilmesi, askeri operasyonların durdurulması ve işgalcilerin Azerbaycan topraklarından çıkarılması taleplerini yinelemiştir. BM tarafından alınan bu kararlar henüz uygulanmamıştır. Azerbaycan’da insani durumun kötüleşmesi ve göçmen/IDP sayısının 1 milyondan fazla olması BM’nin duruma müdahale etmesini kaçınılmaz kılmaktaydı. BM genel Kurulunun 1993 yılında yaptığı 85. toplantısında Azerbaycan’da olan mülteci ve IDP’lere uluslararası yardım karar’ı alınmıştır.125 1992 – 96 yılları arasında BM Güvenlik Konseyi Başkanı ve BM Genel Sekreteri Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ülke bütünlüğünü, bağımsızlığını ve sorunun barışçıl yolla çözülmesi için AGİT Minsk Grubu’nun çalışmalarını destekleyen beyanatlar vermişlerdir.126 124 “Azerbaijan and UN”, http://mfa.gov.az/az/international/organizations/un, 27. 05.2007. 125 “Emergency international assistance to refugees and displaced persons in Azerbaijan”, http://www.un.org/documents/ 22.01.2007. 126 “UN And Azerbaijan”, http://mfa.gov.az/az/international/organizations/un. , 24.05.2007. 74 1996 yılından itibaren ise BM Genel Kurulu “BM ve AGİT arasındaki işbirliği hakkında” anlaşmada Azerbaycan Ülke Bütünlüğünü (Azerbaycan Cumhuriyetinin Dağlık Karabağ ve çevre illerinde olan sorunlar) yeniden onaylamıştır.127 Azerbaycan ilk bağımsızlığını kazandığı günden itibaren Batılı uluslararası ve gölgesel örgütlerle ilişkilere, özellikle de BM ile ilişkilere büyük önem vermektedir. Azerbaycan ilk kurulduğu zamanlarda hem ekonomik hem de askeri açıdan oldukça zayıf olan ve savaştan dolayı bir yıkım yaşamıştır. Bağımsızlığını korumak ile ilgili kuşku ve endişeleri bulunan Azerbaycan Cumhuriyeti aynı zamanda Dağlık Karabağ sorununun çözümünde de adil olmayan bir çözümün kendisine dayatılacağından endişe etmekteydi. Azerbaycan açısından BM’nin bir diğer önemi de “Egemenlik” ilkesidir. BM Kurucu Andlaşması’nda da ifade edildiği gibi, BM “bütün üyelerinin eşit egemenliği ilkesi” üzerine kurulmuştur128. BM, egemenliklerinin zedelenmesini istemeyen ve örgütü kendi çıkarları çerçevesinde kullanmak isteyen devletlerden oluşur. Bu egemenlik anlayışı BM Kurucu Andlaşması’nın 2/1 maddesinde “Örgüt, tüm üye devletlerin egemen eşitliği ilkesine dayanır” ifadesiyle devam ettirilmiştir. “Egemenlik”; uluslararası örgütlerin, dolayısıyla BM Örgütünün uluslararası uyuşmazlıklarda yapacağı kanıt araştırmalarında, insani yardımlarda ve barış koruma operasyonlarında hala başat bir kavramdır. Bu gibi eylemlerin yapılabilmesi ilgili devletlerin rızasına bağlıdır.129 127 Aynı yer. 128 M. Emin Zararsız, “Devletin Egemenligi Kavramı ve _nsan Haklarının Korunması”, http://www.liberaldt.org.tr/ 17.02.2006. 129 Hilaire McCoubrey and Nigel D. White, “International Organizations and Civil Wars”, Aldershot: Dartmouth, 1995, s. 31. 75 Komşusu olan ülkelerden özellikle de Rusya ve İran’dan dolaylı tehdit algılayan Azerbaycan kendini savunmak için BM’ye her zaman ihtiyaç duymuştur. Daha önceki bölümlerde Rusya ve İran’ın Azerbaycan-Ermenistan sorunu ile ilgili politikalarını ve gerekçelerini anlatmıştık. İzledikleri politika tabii ki Karabağ sorununun Azerbaycan’ın istediği gibi bir çözüme kavuşmasını sağlamayacaktı. Bu ülkelere karşı Azerbaycan ancak BM platformunda “eşit” olarak mücadele edebilir. Nitekim BM Kurucu Andlaşması’nın giriş bölümünde “küçük ve büyük bütün devletlerin eşit haklarına olan inanç” belirtilmiştir. Ayrıca 2/1 maddesinde, BM’nin “bütün devletlerin egemen eşitlikleri ilkesi” üzerine kurulduğu ifade edilmiştir. Böylece, özü itibarıyla herhangi bir devletin ulusal yetkisi içine giren konulara, Andlaşmanın VII. Bölümündeki zorlama tedbirleri dışında bir müdahale olmayacaktır.130 Bu güvenceye Azerbaycan en fazla Dağlık Karabağ sorununun çözümünde ihtiyaç duymaktadır. 130 Hans J. Morgenthau, “Uluslararası Politika”, 2. cilt, çev: Baskın Oran ve Ünsal Oskay, Ankara: Sevinç Matbaası, 1970, s. 608. 76 III. BÖLÜM DEMOKRASI VE İNSAN HAKLARI ALANLARDA BM İLE İŞBIRLIĞI A. BM’nin İnsan Hakları Alanındaki Düzenlemeleri 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi; Günümüzde insan haklarının tanınması, korunması ve geliştirilmesi devletlerin kendi iç hukuklarını aşarak uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Birleşmiş Milletler Teşkilatı başta olmak üzere evrensel ve bölgesel düzeyde uluslararası örgütler insan haklarını uluslararası düzeyde korumaya yönelik faaliyetlerde bulunmaktadır. BM Andlaşmasının ilk maddesinde örgütün ilan edilen dört amacı arasında, ayrım yapılmaksızın herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygı gösterilmesinin geliştirilip desteklenmesinde uluslararası işbirliğini sağlamak önemli bir yer tutmaktadır.131 İnsan hakları insanların insan olmalarından dolayı sahip oldukları kabul edilen bir takım dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez haklarıdır. İnsan hakları ile ilgili düzenlemeler son üç yüzyıldır ortaya çıkmış, fakat 20. yüzyılın ortalarına kadar konu ile ilgili somut bir uluslararası düzenleme yapılmamıştır. Bunun nedeni 2. dünya savaşına kadar olan dönemdeki devletlerin ve rejimlerin yapısı ile yakından ilgilidir. Ayrıca BM’nin kurulması da bu alanda çalışmaların hızlandırılmasını beraberinde getirmiştir. Daha fazla liberal devlet rejimlerinin ortaya çıkması da bunu tetikleyen diğer önemli unsurdur. Yıkılan totaliter rejimlerin yerine kurulan liberal ve demokrasiyi benimsemiş ülkeler özellikle Avrupa’da ve uzak doğuda çoğalmaya başladı. Bir dönemler insan hakları ihlallerinin en fazla yaşandığı faşist Almanya ve 131 “Birleşmiş Milletler Antlaşması”, http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhak/ 22.03.2007 . 77 İtalya gibi ülkeler bu dönemden itibaren insan haklarının en koyu savunucularından birisi olmağa başladı. I ve II dünya savaşları arasındaki yaşanan acı olaylardan dolayı BM kuruluşunda sadece barışı korumayı değil bunun yanı sıra insan hakları ihlallerini de ortadan kaldırmayı amaç edinmiştir. Bu amaçla çeşitli uluslararası düzenlemeler yapılmıştır. Bunlardan en önemlisi İnsan Hakları Evrensel Bildirgesidir. Bu düzenleme Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 10 Aralık 1948 günü kabul edilmiştir.132 Genel Kurul tüm üye ülkeleri Bildirge metnini en geniş biçimde tanıtmaya ve duyurmaya çağırmıştır. II dünya savaşı öncesinde ve savaş sırasında yaşanan insan hakları ihlalleri dolayısı ile BM bu konuya ayrı önem göstermek zorunda kalmıştır. BM’nin antlaşmasında çeşitli maddelerinde insan haklarının ne olduğu belirtilmiştir. Evrensel bildirge 30 maddeden oluşmakta ve dört kategori olarak insan haklarını ayırmaktadır. Bunlar doğrudan insan kişiliğini ilgilendiren haklar, yurttaşlık hakları, siyasal haklar, sosyo – ekonomik haklardır. Genel kurulda kabul edilen bu bildirge sadece tavsiye niteliği taşımakla birlikte moral değerler ve siyasal normlar açısından önemli etkileri olmuştur. BM kapsamında diğer düzenlemeler de yapılmıştır. Bu düzenlemeleri de incelersek; BM çatısı altında insan haklarının korunmasının önemli yöntemlerinden biri de “sözleşme mekanizmaları” ile insan haklarının korunmasıdır. Uluslararası sözleşme niteliğinde düzenlemeler kabul edilmekte ve bu sözleşmelerde ayrı-ayrı mekanizmalar öngörülerek, insan haklarının korunmasına yönelik faaliyette 132 Semih Gemalmaz, “Ulusal Üstü İnsan Hakları Hukukunun Genel Teorisine Giriş”, Beta Yayınları, İstanbul, 1997, s 25. 78 bulunulmaktadır. Bu çerçevede kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiş 9 adet önemli uluslararası sözleşme mevcuttur. Bu sözleşmeler • Her Çeşit Irk Ayrımcılığının Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme (21 Aralık 1965) • Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (23 Mart 1976) • Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, (3 Ocak 1976) • Kadınlara Karşı Her Çeşit Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (18 Aralık 1979) • İşkence ve Diğer Zalimce, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Davranış veya Cezalandırmalara Karşı Sözleşme (10 Aralık 1984) • Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (20 Kasım 1989) • Tüm Göçmen İşçiler ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Sözleşme (1 Temmuz 2003) • Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmalarına Dair Uluslararası Sözleşme (18 Aralık 1992)133 BM’nin kuruluş amaçlarından birinin insan haklarını korumak olduğunu göz önüne aldığımız zaman BM organ ve uzmanlık kuruluşlarının belirli bir dereceye kadar insan haklarını korunmakla görevli olduğunu kabul etmek gerekmektedir. BM, hem geniş içerikli ve evrensel olarak kabul edilen hak kategorileri oluşturmuş ve bunları yazılı hale getirmiş hem bu hakların korunması ve geliştirilmesi ve hükümetlerin yükümlülüklerini yerine getirmesine yardımcı olmak için mekanizmalar kurmuştur. 133 Ahmet Hamdi Topal, “Birleşmiş Milletler Sisteminde İnsan Haklarının Korunması”, Mevzuat Dergisi, sayı 83, Kasım 2004 79 1948’de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile başlayan BM’nin insan haklarının korunması konusunda şu andaki durumu yansıtmaktadır. B. BM Düzenlemelerinin Azerbaycan’a Etkileri ve Azerbaycan’da İnsan Hakları İnsan ve vatandaş hukuklarının ve özgürlüklerinin temin edilmesi ile ilgili Azerbaycan Cumhuriyetinin BM ile ilişkilerinden doğan düzenlemeleri Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlık kazandıktan sonra uluslararası sistemin bir parçası ve BM’nin tam hukuklu bir üyesi gibi uluslararası sistemin insan hakları ile ilgili düzenlemelerini kabul ettiğini çeşitli düzenlemelerle beyan etmiştir. Demokrasi ve insan haklarından yoksun olarak toplumların ve devletlerin kalkınması söz konusu olmamaktadır. Demokrasi, kalkınma insan hak ve özgürlüklerine saygı bir biri ile ilişki içinde olan öğelerdir. İnsan hakları çeşitli ekonomik ve siyasi sistemlerin, ideolojilerin ve medeniyetlerin var olduğu uluslararası toplumda insanları ve toplumları birleştiren en önemli unsurlardan birisidir. İnsan haklarının öneminin en fazla farkına varması gereken ülkelerin ilk sıralarında Azerbaycan’ın gelmesi gerekmektedir. Ermenistan ile yaşanan savaştan sonra yüz binlerle insan en temel insan haklarından mahrum kalmış, yaşadıkları yerlerinden zorla göç ettirilerek zor şartlarda yaşamağa mahkûm edilmişlerdir. Azerbaycan’da halkı oylaması ile kabul edilmiş anayasada insan ve vatandaş hak ve özgürlüklerinin korunması devletin en önemli görevi olarak kabul edilmiştir. Anayasada ırkından, milliyetinden, dininden, dilinden, cinsiyetinden, inancından, siyasi ve sosyal tercihine bakmaksızın her bir birey insan hak ve özgürlüğünü 80 devletin birimleri karşısında talep edebilmekte ve devletin yargı organları da bunu sağlamak zorundadır.134 İnsan hakları ile ilgili Azerbaycan’ın uluslararası düzenlemelerin onaylanması ile ilgili en önemli tarihlerden biri de 1998 yılı olmuştur. İnsan hakları evrensel bildirgesinin kabulünün 50. yılında dönemin Azerbaycan cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in onayı ile BM’nin insan hakları ile ilgili çeşitli düzenlemeleri onaylanmıştır.135 Bu sözleşmeler - 1990, 18 Aralık tarihli "Bütün göçmen işçilerin ve onların aile bireylerinin hukuklarının korunması hakkında" Uluslararası sözleşme - 1976, 23 Mart tarihli "Sosyal ve siyasal haklar ile ilgili Uluslararası düzenleme" - 1989, Aralık tarihli " Sosyal ve siyasal haklar ile ilgili Uluslararası düzenleme"nin ikinci protokolü Bu düzenlemelerden sonra yasama, yargı ve güvenlik güçlerinin tüzük ve yönetmeliklerini bu standartlara uygunlaştırılması gerektiği karara bağlanmıştır. Ayrıca milli eğitim müfrezesinde insan hakları ile ilgili eğitim verilmesi kararı verilmiştir.136 12 Kasım 1995’te kabul edilmiş Anayasa, Azerbaycan’daki insan hak ve özgürlükleri ile ilgili düzenlemelerin temellerini koymuştur. Yapılan bu anayasa ile BM düzenlemeleri ve diğer uluslararası düzenlemeler göz önüme alınarak “temel insan hak ve özgürlükler” Batı normlarına uygun olarak düzenlenmiştir. 134 “Constitution of the Azerbaijan Republic”, http://www.un-az.org/doc/constitution.doc, 02.07.2007. 135 “Azerbaycan Cumhurbaşkanı Kararı”, http://humanrights.az/ganun/ganun1.htm, 23. 09. 2007. 136 Aynı yer. 81 Ülkede demokrasinin geliştirilmesi alanında yürütülen çalışmalarda da diğer önemli uluslararası normlar gözetilmekle birlikte BM düzenlemeleri de göz önüne alınmıştır. Dönemin Azerbaycan cumhurbaşkanı Haydar Aliyev tarafından 22 Şubat 1998 tarihinde onaylanmış olan “insan hak ve özgürlüklerinin korunması ve sağlanması” ile ilgili karar onaylanmıştır. Ayrıca 2002 yılında Azerbaycan İnsan Hakları ile ilgili Ombudsman Kurumu oluşturulmuştur. Kurumun oluşturulması için Azerbaycan anayasasında yapılan değişiklik hem BM’de hem de diğer uluslararası ve bölgesel düzeydeki insan hakları savunucu örgüt ve STK’lar tarafından olumlu karşılanmıştır. Ombudsman kurumunun ve onun işlevi Azerbaycan için yeni unsur oldu ve bu kurumun çalışmalarının oluşması için özellikle UNDP’den büyük destek alınmıştır.137 BM ve diğer örgütler Azerbaycan’da işkencenin önlenmesi için baskı ve tavsiyelerde bulunmuş ve bunun denetlenmesi için Ombudsman Kurumunun oluşturulmasının büyük önemi olduğu vurgulanmıştır. Ceza hukukunda yapılan düzenleme ile bazı insan hakları ile ilgili ile cezalar ağırlaştırılmıştır. Bu düzenlemelere göre gözaltındaki kişilere sorgu sırasında işkence uygulamak, askerlik görevi sırasında üst rütbeli görevliler tarafından askerlik hizmeti için çağırılmış erlere baskı ve şiddet uygulamanın cezalandırılması düzenlenmiştir.138 Ayrıca Azerbaycan’da ölüm cezasının uygulanması 1993 yılında durdurulmuş, 10 Şubat 1998 yılındaki düzenleme ile de tamamen iptal edilmiştir.139 137 “Establishment of the Office”, http://www.ombudsman.gov.az/en/insitution/establishment/, 22.07.2007. 138 Bkz dipnot 134. 139 Alesker Aleskerli, “Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası”, http://www.anayasa.gen.tr/azerbaycan-aleskerli.htm, 22.07.2007. 82 Azerbaycan insan hakları ile ilgili önemli olan uluslararası düzenlemelere taraf olmakla birlikte, bu sözleşmelerdeki maddelerin uygulanması için BM ve diğer örgütlerle işbirliği yapmağı taahhüt etmektedir. İnsan haklarının sağlanması ve korunması alanında Azerbaycan devleti ile BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ile ilişkiler önemli bir yer tutmaktadır. Komiserlik ile Azerbaycan devleti arasındaki işbirliği 1998 yılında imzalanmıştır. İmzalanmanın ardından gelen iki sene zarfında “Strengthening Capacities and Infrastructure for the Protection and Promotion of Human Rights in Azerbaijan” isimli işbirliği sözleşmesi yapılmış ve yürürlüğe girmiştir.140 Konunun güncelliği dolayısı ile 2001 yılının Aralık ayında BM İnsan hakları Komiserliği ile Azerbaycan arasında yol haritası belirlenmiştir. Bu plan kapsamında insan hakları ile ilgili çeşitli seminer, eğitim gibi çeşitli etkinlikler düzenlenmiştir. Yol haritasının gerçekleştirilmesinde Azerbaycan tarafını Adalet Bakanlığı temsil etmiştir. Bu projenin bir diğer aşaması 2005 yılında imzalanmış ve yürütülmektedir.141 2006 yılında Azerbaycan BM İnsan Hakları komitesine üye seçilmiştir. 2006 Yılının 15 Mart tarihinde BM Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş kararla (A/60/L.48) Genel Kurula yardımcı konumunda İnsan Hakları Konseyi oluşturulmuştur.142 İnsan Hakları Konseyi’nin yapısı ve ülkelerin seçilme süreci göz önüne alındığı zaman Azerbaycan’ın seçilmesi Azerbaycan için başarı sayılabilecek bir gelişmedir. Ayrıca BM ile insan haklarının korunması ve sağlanması alanında işbirliğine çok istekli bir ülke görüntüsünün de yarandığını söyleye biliriz. 2006, 9 140 “Note verbale dated 8 April 2006 from the Permanent Mission of Azerbaijan to the United Nations addressed to the President of the General Assembly”, http://www.un.int/azerbaijan/ 22.11.2007. 141 http://www.justice.gov.az/ 22.11.2007. 142 A/60/L.48, “United Nations General Assembly Resolution 251, Session 60”, 15 March 2006. 83 Mayıs tarihinde BM Genel Kurulunda yapılan seçimler sonucunda Azerbaycan kuruma üye olarak seçilen 47 ülkeden biri olmuştur.143 C. Azerbaycan Cumhuriyeti Sınırlarında İnsan Hakları İhlalleri Etnik temizlik terimi, bir etnik gruba mensup insanların zorla yerinden edilmesini amaçlayan değişik siyasal politikaları ifade eder. Genellikle, zorla göç ettirme, belirli bir nüfusun yerini değiştirme gibi uygulamaların sonucunda ortaya çıkar.144 Etnik temizlik terimi insan hakları ihlalleri ve diğer faktörler eşliğinde, kitleleri zorla yerlerinden göç ettirilmesi olarak tanımlanmakla birlikte diğer anlamı ile nüfus transferi terimi ile aynı anlamda da tanımlanmaktadır. Bu savaş sırasında Azerbaycan tarafının kayıplarını hesaplayan Devlet Komisyonu’nun verdiği bilgilere göre, savaş sırasında Ermenistan tarafından 4.674 Azerbaycan vatandaşı esir alınmış veya kaçırılmıştır. Bu kişilerden 314'ü kadın, 61'i çocuk, 253'ü ihtiyardır. Günümüzde bu esirlerden bazılarının tutulduğu yerlerin bir kısmı Azerbaycan devleti ve uluslararası örgütler tarafından bilinmektedir. Fakat esir ve tutukluların büyük bir bölümü ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bugüne kadar Azerbaycan devletinin açıklamalarına göre 145 Azeri esir kamplarında öldürülmüştür. 4 kişi esir kamplarında yapılan işkencelerden dolayı, serbest bırakıldıktan hemen sonra ölmüştür. Azerilerin esir kamplarında insanlığa aykırı şekilde tutulması ve uluslararası sözleşmelerle tanınan haklardan mahrum 143 “Membership of the Human Rights Council, New elected Officers of the Human Rights Council”, http://www2.ohchr.org/ 15.09.2007. 144 “Etnik Temizlik”, http://tr.wikipedia.org/wiki/Etnik_temizlik, 20.10.2007. 84 bırakılmaları savaş sonrası dönemde ciddi bir problem olarak devam etmektedir. Halan daha esir olarak tutulan sayısı tam olarak bilinmeyen sivil rehineler 21. yüzyıl’daki “kölelerdir”. Oysa İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 4. maddesinde “Hiç kimse köle olarak tutulamaz”.145 Ayrıca Bildirge’nin 5. maddesinde: “Kişilerin işkencelere, insanlık dışı ve onur kırıcı cezalara maruz bırakılmasının kabul edilemez” olduğu kabul edilmiştir. Yine Bildirge’nin 13. maddesinde, “Herkese yaşayacağı yeri serbest belirleme hakkı”na sahiptir.146 Ermenistan’ın Karabağ ve çevresini işgal etmesi sonrasında yerlerini terk etmek ve göç etmek zorunda kalmış Azeri vatandaşlarının yaşadıkları kamplarda her sene yüzlerce yaşlı, kadın ve çocuk salgın hastalıklar ve kötü yaşam koşulları nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Dağlık Karabağ Savaşı’nda Ermenistan ait silahlı güçler tarafından 20 binden fazla Azeri öldürülmüş, 50 binden fazla insan sakat bırakılmıştır. Ayrıca binlerce insan esir yada kaçırılmış ve akıbeti ile ilgili bilgi bulunmamaktadır. Savaş sırasında Ermenistan tarafından uygulanan en yaygın savaş suçları Muhakeme edilmeden insanların idam edilmesi, sivil halkın toplu şekilde kurşuna dizilmesi, esir alınan kişiler çok zor şartlarda çalıştırılması, işkenceye maruz bırakılmaları ve insanlık dışı muameleler gösterilmesi olmuştur.147 Ermenistan tarafından gerçekleştirilen “etnik temizleme” sonucunda Azerbaycan'da büyük sorunları beraberinde getirmiştir. İşgal edilmiş bölgelerde yaşayan Azerilerin tamamı Azerbaycan’ın diğer bölgelerine göç ettirilmiştir. Göç etmek zorunda kalan halka devleti sınırlı da olsa bazı olanaklar sağlamıştır fakat bu olanaklar bu insanların 145 “Universal Declaration of Human Rights”, http://www.unhchr.ch/ 13.07.2007. 146 Aynı yer. 147 “Azerbaijan Human Rights Practices – 1993”, January 31, 1994, U.S. Department of State, http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/ democracy/1993 21.03. 2008. 85 durumunun normale dönmesi için yeterli olmamakla birlikte Azerbaycan devletini de zor durumda bırakmış hem de bu yapılan D. Zorla Göç Ettirilmiş Kişilerin Yaşadıkları Sorunlar ve Yapılan Çalışmalar 1. Savaş Sırasında İşgal Edilmiş Bölgelerden ve Ermenistan’dan Zorla Göç Ettirilmiş Azerilerin Durumu 1994 Yılında Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki silahlı çatışma ateşkes ile sonuçlandı. Savaşın sonuçlanması ile dikkatler insani boyuta yoğunlaştı. Yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalan yüz binlerce Azeri’nin durumu en az savaşın sonuçlanması kadar önemli idi. Savaşın sonuçlanmasından 14 sene geçmesine rağmen halan daha 50 bin civarında IDP çadır kamplarda, 33 bin kişi mağaralarda, 10 bin kişi tren vagonlarında, on binlerce kişi yaşam koşullarının müsait olmadığı yurt ve diğer kamu binalarında yaşamaktadırlar. Hem Azerbaycan devletinin hem de başta BM olmak üzere bir çok uluslararası örgüt ve NGO’nun çalışmalarına rağmen IDP ve mültecilerin sayısının çok olması bu sorunun çözümünü zorlaştırmaktadır.148 Mülteci ve zorla göç etmiş kişiler arasında 8 bin aile savaş sırasında aile bireylerini kaybetmiş, 5 bin kişi savaşta sakat kalmış, 5400çocuk hem anne hem de babasını kaybetmiştir. 148 “Azerbaycan’da Mülteci ve Zorla Göç Ettirilmiş Kişiler ile İlgili Bilgi”, http://humanrights.az/garabakh/garabakh.htm, 21.09.2007. 86 Savaşın bitmesinin ardından geçen 14 sene zarfında bu kişilerin arasında yeni evlilikler kurulmuş ve bu da bu kurulan yeni ailelerin konut sıkıntısını da beraberinde getirmiştir. Zorla göç ettirilmiş kişilerin yoğun olarak yaşadığı çadır kentlerde, ahşap evlerden yapılan kasabalarda, misafirhaneler ve diğer devlet konuk evlerinde su, elektrik, doğal gaz, yol gibi zorunlu ihtiyaçların eksikliği halan daha devam etmektedir. Ayrıca bu kişilerin istihdamı da sorun olarak devam etmektedir. Köylere sığınmış 20 bin civarındaki göçmen de büyük sıkıntılar içinde ve diğerlerine göre devlet ve uluslararası yardımlardan daha az yararlanmaktadır. Azerbaycan devleti bu kişilere 600 bin dönüm arazi ve 250 bin dolarlık bir istihdam amaçlı para yardımı yapmıştır. Sağlanan bu desteklerin bu 20 bin kişinin istihdamı için yeterli olmadığı görülmüştür.149 Bu gün halen çalışabilecek durumda olan 300 bin göçmenden 200 bini işsiz durumdadır. Mali yardım sınırlı olduğundan dolayı ayrılmış toprak alanından faydalı olarak yararlanılamamaktadır. Ayrıca mülteci ve göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı çadır kent, kasaba, misafirhane gibi yerlerde sağlık ve eğitim hizmetlerindeki aksaklık ve eksikler tam olarak giderilememiştir. Özellikle toplumda yardıma ihtiyaç duyan sınıflar olarak çocuk ve yaşlılar bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Ayrıca kadın hakları ve kadınların eğitim, istihdam, sağlık gibi sorunlarının da artması da hem devleti hem de uluslararası örgütlerin dikkatini çekmiştir. BM ve Dünya Sağlık Örgütü konunun öneminden dolayı “Aile planlaması ile ilgili Milli Strateji” adı altında proje başlatmış ve uygulanmağa devam etmektedir.150 Kötü yaşam koşulları nedeni ile göçmen ve mülteci kadın ağır hastalığa yakalanmıştır. Yaşadıkları sağlık 149 Aynı yer. 150 “Her yıl anne ve çocuk ölümlerindeki sayı artmaktadır”, http://www.kaspi.az/ 08. 12.2007. 87 sorunları nedeni ile bu kadınlardan 6000 bini kısırlık ve kadın hastalıklarına yakalanmış, 4000 kadın kan azlığına, 7000’i ise iç hastalıklara yakalanmıştır. Bunun dışında 3500 kadın da kanser, verem gibi tedavisi olmayan hastalıklara yakalanmıştır.151 Gelir düzeyi daha aşağı olan, yaşam koşulları çok daha kötü olan bu yerleşim birimlerindeki göçmen ve mültecilerin arasında sağlık sorunları diğer bölgelere göre çok daha fazladır. Sağlık hizmetleri veren kurumların yetersiz olması nedeniyle de bu kişilerin tedavisi zorlaşmaktadır. Ayrıca bazı hastalıkların özellikle kalp, böbrek, kanser ve bazı iç hastalıkların tedavisi Azerbaycan’da mümkün değildir ve yabancı uzmanlara veya yurtdışında tedavi edilmesi gerekmektedir. Kadınların istihdamı bu kadınların eğitim durumlarının üst düzeyde olmasına rağmen devam etmektedir. Göçmen kadınların eğitim durumuna bakarsak; 16 bini lisansüstü eğitim, 20 bini üniversite, 85 bini ise lise eğitimi almıştır. Meslek itibari ile 14 bin öğretmen, 11 bin doktor, 7 bini güzel sanatlar eğitim almış veya sanatçı, 36 bini tarım alanında uzman, 6 bini ise mühendistir.152 Eğitim durumları Azerbaycan’ın diğer bölgelerinden farklı olmayan göçmen kadınların işsizlik sorunu ise daha da artmaktadır. 302.201 göçmen kadından 155 bini çalışa bilir durumdadır, fakat bu kişilerden sadece 38 bini çalışmaktadır. Geri kalan kısmı ise işsizdir. Çalışma fırsatı olan kadınların genel sayı içindeki yeri ise sadece %12,7’dir.153 Kadınlardan 30 bininin birden fazla çocuğu bulunmakta, 17 bini kocasını kaybettiği için ailede 151 Aynı yer. 152 Bkz.dipnot 148.. 153 “Social Problems”, “Refugee and IDP committee of Azerbaijan Republic”, http://www.refugees-idpscommittee.gov.az/chapter_03 88 çalışan bulunmamaktadır. 4260 Kadın ise bir veya birden fazla çocuğunu savaşta kaybetmiştir.154 Göçmenlerden 200 bini yani genel toplamın %34’6’sı çocuklardan oluşmaktadır. Bu çocuklardan 76 bini eğitim yaşındadır. Zorunlu eğitim ve toplum yapısından dolayı zor koşullarda da olsa çocuklar eğitime devam etmektedirler. Bu çocuklardan 5400’ü hem anne hem de babadan yoksun olduğu için sadece devlet ve yabancı yardımlar sayesinde eğitimine devam etmektedir.155 Çocuk ölümlerindeki orana göre de göçmen ailelerinde doğan çocukların ölüm oranı Azerbaycan ortalamasına göre iki kat daha fazladır.156 Göçmen ve mültecilerin durumu ile ilgili kısaca bunları aktardıktan sonra diye biliriz ki Dağlık Karabağ sorunun çözümünün gecikmesi her gün onlarla kadın, çocuk ve başka göçmen ve mültecinin hayatlarını kaybetmesi ile sonuçlanmaktadır. 2. UNHCR’ın Çalışmaları Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği başta olmak üzere bir çok uluslararası örgüt ve yardım kuruluşu savaşın başladığı yıllardan itibaren bu kişilere yardım etmektedir. UNHCR Azerbaycan’da 1992 yılında ofisini açmış ve acil olarak çalışmalarına başlamıştır. Devam eden savaş nedeniyle on binlerle kişi hayatlarını Ermeni işgalcilerden kurtarmak için Dağlık Karabağ bölgesinden komşu illere göç 154 Aynı yer. 155 Aynı yer. 156 Aynı yer. 89 etmek zorunda kalmıştır. Bu durumda çalışmaları önemli olan UNHCR birçok devletin de desteğini alarak zor durumdaki göçmenlere yardım etmiştir.157 Azerbaycan’da Dağlık Karabağ’dan göç etmiş kişilerin yanı sıra sayıları 250 bin olan Ermenistan’dan Azerbaycan’a göç etmiş Azeri kökenli kişi bulunmaktadır. Fakat mülteci konumundaki bu kişilere hiçbir zaman UNHCR yardımı olmamıştır. UNHCR’ın konuya yaklaşımı aşağıdaki gibidir. Sayıları 250 bin olan bu kişiler artık Azerbaycan toplumu ile bütünleşmiş ve hepsi Azerbaycan vatandaşlığı almıştır. Diğer tüm Azerbaycan vatandaşları ile aynı hakları olmakla birlikte kendilerine yönelik pozitif ayrımcılık yapılmaktadır. Bazı alanlarda vergi bağışıklığı, harç paraları ödememek gibi ayrıcalıklara sahiptirler. Bu nedenle de kendilerine özellikle de son yıllarda yardım yapılmamaktadır.158 6 Aralık 1999 tarihinde, yerlerinden zorla göç ettirilmiş kişilerin Sosyal Kalkınma Fonu kurulmuştur. Göçmenlerin sosyal sorunlarının çözümü, yeni iş yerlerinin kurulması ve istihdamın artırılması için Dünya Bankası tarafından ayrılmış olan 10 milyon ABD dolarından 150 binden fazla göçmen yararlandığı 153 farklı mikro projeler gerçekleştirilmiş ve 6 binden fazla kişiye de mikro kredi verilmiştir.159 Günümüzde projelerin devam ettirilmesi için sadece BM ve Dünya Bankası ile değil Asya kalkınma Bankası ve İslam Kalkınma Bankası tarafından sağlanan çeşitli krediler temin edilmektedir. Günümüzde Azerbaycan’da göçmenlerin sorunlarının çözümü için çalışmakta olan 60 yabancı örgüt ve hayır kurumunun 157 “De-mining must begin before returnees can be safe”, A million refugees stretch UNHCR resources while donor funding declines”, http://www.internationalspecialreports.com/, 06.04.2007. 158 Vilyam Toll,” UNHCR’ın Azerbaycan’dakı başkanı göçmen ve mülteciler ile ilgili yasal düzenlemelerde değişiklik beklemektedir”, 13.07.07, http://news.trendaz.com. 159 “Komitenin Uluslararası İlişkileri” www.azerbaijan.az/_StatePower/_CommitteeConcern/ 08.03.2007. 90 çalışmaları devam etmektedir. Bu kurum ve örgütler ile Azerbaycan devletinin resmi makamları her türlü koordinasyon ve işbirliği sağlanmıştır. Devlet bu yardımların denetimi ve kötü amaçlarla kullanılmaması için 1995 yılında kurulmuş olan Uluslararası İnsani Yardımlarla İlgili Devlet Komisyonunu görevlendirmiştir. Yürütülen çalışmaların sonucunda başta BM olmak üzere uluslararası örgütlerin Azerbaycan’daki çalışmalarının göçmenlere olan katkısı 1993 – 2004 yılları arasında 640 milyon ABD olmuştur. BM, göçmenlerin barınma sorunlarına çözüm bulmak amacı ile de önemli çalışmalar yaparak 4 bin konut inşaatını gerçekleştirmiş, ayrıca 20 bin kişinin geçici olarak barınmak için meskûnlaştığı kamu binalarında tamir işlerinin maddi kaynağını sağlamıştır.160 Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Projesi 1994 yılından itibaren Azerbaycan’daki çalışmalarını sürdürmektedir. Bugüne kadar Azerbaycan’da 102 milyon dolarlık gıda yardımı yapılmıştır.161 İlk olarak 1999 yılında Azerbaycan devleti yardımın devamı için BM’ye başvuruda bulunmuş ve yardım daha 5 sene uzatılmıştır. En son 2006 yılında 2 sene daha uzatılan çalışma 2009 yılına kadar devam edecektir.162 Özellikle de son yıllarda mülteci ve zorla göç ettirilmiş kişilerin korunması ile ilgili Azerbaycan devletinin faaliyetleri artmaktadır. Uluslararası örgütlerle olan işbirliğinin getirdiği deneyimle birlikte ekonominin büyümesi ile artan maddi gelirin 160 Aynı yer. 161 “BM Dünya Gıda Programı İki Sene Daha Azerbaycan’a Yardım Edecek”, 28.07.06. 162 Aynı yer. 91 birleşmesi ile yardıma ihtiyaç duyan bu kesime destek de artmıştır. “Mülteci ve Zorla göç Ettirilmiş Kişilere Yardım Komitesi”163 daha kurumsallaştırılmış ve bütçesi artırılmıştır. Mülteci ve göçmenlerle ilgili yapılan bir çok uluslararası projede işbirliği yapılmıştır. Haydar Aliyev başkanlığı döneminde mülteci ve göçmenlerin durumunun iyileştirilmesi ve yardımların artırılması adına 20’den fazla cumhurbaşkanı kararnamesi hazırlanmıştır. Ayrıca parlamento tarafından 12 yasa, bakanlar kurulu tarafından 140 tüzük ve yönetmelik yapılmıştır.164 Dönemin Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev tarafından “Mültecilerin ve zorla göç etmiş kişilerin sorunlarının çözümü içim Devlet Programı” fermanı imzalanmıştır. 1999 Aralık Ayında “Zorla göç etmiş kişilerin Sosyal Kalkınma Fonu” kurulmuş165 ve “Mültecilerin ve zorla göç etmiş kişilerin (IDP) statüsü ile ilgili” ve “Zorla göç etmiş kişilerin ve onlarla aynı statüde olan kişilerin statüleri ile ilgili” kararname imzalanmıştır.166 Göçmen ve mültecilerin karşı karşıya oldukları en önemli problemler daha önce de söylediğim gibi sağlık, eğitim, barınma ve istihdam gibi alanlarındadır. Ayrıca gıda yetersizliği mülteci ve göçmenlerin en önemli eksiklerindendir. 163 “State Commıttee Of The Republıc Of Azerbaıjan On Deals Of Refugees And Internally Dısplaced Persons” ismi ile kurulan komite Azerbaycan’da göçmen ve mültecilere yapılan tüm devlet yardımlarını koordine etmektedir. Uluslararası örgütlerle işbirliği ve onların yarımları ve projelerinin koordinasyonu ve işbirliği de bu komite aracılığı ile yapılmaktadır. Bknz… http://www.refugees-idps-committee.gov.az/en/index.html, 23.04.2007. 164 “Azerbaycan’da Mülteci ve Göçmenlerin durumu İle İlgili Kısa Bilgi”, Azerbaycan İnsan Hakları Komitesi, http://humanrights.az/garabakh/garabakh.htm, 23.04.2007. 165 “The order of the President of Azerbaijan Republic On the approving of The State program for the solution of the problems of refugees and IDP’s”, http://www.refugees-idps-committee.gov.az/15.08.2007. 166 “The Decrees and Orders of President of the Republic of Azerbaijan”, State Commıttee Of The Republıc Of Azerbaıjan On Deals Of Refugees And Internally Dısplaced Persons, http://www.refugees-idps-committee.gov.az/ 15.08.2007. 92 3. Mültecilere Gıda Yardımı Dönemin cumhurbaşkanı Haydar Aliyev tarafından 2001 15 Ağustos tarihinde imzalanmış olan “Zorla Göç Ettirilmiş Kişilere Gıda Yardımı” halan daha yürürlüktedir. Bu karara esasen her ay Zorla Göç Ettirilmiş kişiler içinden durumunun zorluğuna göre seçilmiş olan 57 bin kişiye gıda yardımı yapılmıştır. Bu yardımlara ilk yıllarda yabancı kuruluşlar da katkıda bulunsa da son yıllarda sadece Azerbaycan devleti tarafından karşılanmaktadır. Savaşın ilk yıllarında Azerbaycan’da mülteci ve göçmenlere yardım eden 70 uluslararası örgüt ve yardım kuruluşu bulunmakta idi. Sadece 1994 yılında bu kuruluşların Azerbaycan’da dağıttıkları yardım miktarı 160 milyon ABD doları değerinde olmuştur.167 Fakat ilerleyen yıllarda yarım miktarlarında çok ciddi azalma olmuş 2000 yılında yapılan yardım miktarı 40 milyon dolara kadar gerilemiştir.168 Bu tarihten itibaren tamamen azalan yardımlar son yılarda yok denecek kadar azalmıştır. Halan daha ciddi istihdam sorunu yaşamakta olan mülteci ve göçmenlere olan uluslararası yardımın kesilmesi ile bu kişiler ciddi gıda sıkıntısı yaşamağa devam etmektedirler. Sayıları bir milyona yaklaşmış bu kişilerin sadece 200 bini Azerbaycan devletinden gıda yardımı almaktadır. Bu da toplamın sadece %30’una denk gelmektedir. Uluslararası örgütlerin ise ayda sadece 3-4 kg’lık gıda 167 Bkz.dipnot 157. 168 Bknz…“Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in Uluslararası Yardım Kuruluşlarının başkanları ile görüşü”, http://aliyevheritage.org/ 01.05.2007. 93 yardımlarının yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu yardım da sadece birkaç bin kişiye verilmektedir.169 4. Eğitim Alanında Azerbaycan Devletinin Çalışmaları SSCB döneminden öncesinden dahi kalan bir alışkanlık olarak Azerbaycan toplumunda kız erkek ayrımı yapılmaksızın eğitime her zaman büyük önem verilmiştir. En zor zamanlar olarak bilinen savaş dönemlerinde bile çocukların eğitimi aileler için her şeyden önemli olmuştur. %100’e varan yazar okur oranının nedeni de bundan kaynaklanmaktadır. bu sosyolojik gerçeği göz önüne aldığımız zaman eğitimin göçmen ve mülteciler için ne kadar önemli olduğun daha iyi anlaya biliriz. Azerbaycan devleti de bu sorunun çözümüne özel önem vermiştir. Haydar Aliyev vakfı, Azerbaycan Petrol şirketi SOCAR ve Azerbaycan Petrol fonu tarafından göçmenlerin yaşadıkları bölgelerde yeni okullar inşa edilmiştir. 2003 yılında büyük bir bölümü Ermenistan işgalinde olan Ağdam, Fizuli illerinde yapılan göçmen kasabalarında 6 yeni okul inşa edilmiştir.170 Zaten eğiti oranı yüksek olan göçmenler arasından seçilen öğretmenlerden dolayı okullarda personel sıkıntısı yaşanmamakta tam tersi bu insanlar için yeni istihdam olanağı yaranmaktadır. Ayrıca Ağdam ilinde 2000 öğrencilik 14 yeni okul inşası da 2005 – 2006 yılları arasında tamamlanmıştır. Yapılan okullar göçmenler için yapılan yeni kasabalarda inşa edilmiştir.171 Ayrıca il merkezi Ermenistan işgalinde olan Fizuli ilinin sınırları içinde olan göçmen kampında yeni okul inşaatı da devam etmektedir. 169 “Azerbaycan’da Mülteci ve Göçmenlerin durumu İle İlgili Kısa Bilgi”, Azerbaycan İnsan Hakları Komitesi, http://humanrights.az/garabakh/ 23.04.2007. 170 “Göçmenlerin Eğitim probleminin çözümü için ciddi çalışmalar yapılmaktadır”, http://www.xalqqazeti.com/ 21.08.2007. 171 Aynı yer. 94 Mülteci ve göçmen çocuklarının bazı istisnalar dışında tamamı zor koşullarda olsa da eğitimine devam etmektedirler. Bunda devletin bu konuya gösterdiği özel önemi ile birlikte toplumun konu ile ilgili hassasiyeti de etkili olmaktadır. Bunun dışında çeşitli alanlarda özelikle barınma konusunda devletin ciddi çalışmaları söz konusudur. Göçmenlerin barınma sorunlarının giderilmesi için 2001 – 2007 yılları arasında 16 bin evden oluşan 49 yeni kasaba inşa edilerek bu kişilerin kullanıma verilmiştir.172 Ayrıca bu kişilerin istihdamı için başta tarım sektörü olmak üzere bir çok alanda istihdam olanağı yaratılmıştır. Mikro-kredi sistemi olarak adlandırılan bir proje kapsamında on binlerle aileye dünya bankası desteği ile kredi sağlanmıştır.173 E. UNICEF - Azerbaycan İlişkileri 1. Azerbaycan’daki Çocuk Hakları İle İlgili Düzenlemeler Bu gün Azerbaycan cumhuriyetinde kişi özgürlüğü ve insan haklarının korunmasına yönelik işbirliği içinde bulunmakta ve uluslararası hukukun gelişmelerini takip etmekte ve içinde yer alma çabası içinde olmaktadır. Aynı zamanda toplumun gelişmesi için büyük öneme sahip olan çocukların korunması için büyük özen göstermektedir. Bu kapsamda Azerbaycan Cumhuriyeti 21 Haziran 1992 tarihli BM “Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne” taraf olmuştur. Ayrıca 6–8 Eylül 2000 yılında New York’ta gerçekleştirilen Binyıl zirvesinde Azerbaycan konu ile ilgili bazı önemli antlaşmalara 172 http://www.refugees-idps-committee.gov.az/chapter_03. 17..12.2007. 173 Aynı yer. 95 ve protokollere taraf olmuştur. Bu antlaşmalar “Çocukların Silahlı Çatışmalara müdahil olmasının Engellenmesi”, “çocuk ticaretinin yasaklanması”, “çocukların cinsel istismarı” “çocuk pornografisi” gibi protokollere taraf olmuştur. 1993 yılında Azerbaycan “Çocukların yaşaması, savunulması ve gelişmesinin sağlanması” ile ilgili 1990 30 Eylül tarihli sözleşmeye taraf olmuştur. 2002 Mayıs ayında BM Genel Kurulunda çocuklarla ilgili oturumdaki alınan kararların uygulanmasını kabul etmiştir. ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) “Çocukların Kötü Şartlarda Çalıştırılmasının Sonlandırılması” ile ilgili 182ci Konvansiyonu çalışan çocuklar ile ilgili en önemli düzenlemelerden birisidir. Bu düzenlemeye Azerbaycan devleti 2004 yılında taraf olmuş ve bütün şartlarını kabul ettiğini açıklamıştır.174 Ayrıca uluslararası evlat edinme ile ilgili 190 sayılı Konvansiyon da aynı sene içerisine taraf olunmuştur.175 Çocukların sosyal ve hukuksal olarak korunması ile ilgili Azerbaycan Anayasasında önemli düzenlemeler yapılmıştır. Anayasadaki düzenlemelerin yanı sıra en önemli norm olarak 19 Mayıs 1998 tarihinde onaylanmış olan “Çocuk Hakları Hakkında” Azerbaycan Cumhuriyeti kanunudur.176 Bu kanun bazı uluslararası düzenlemeleri, özellikle de 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ve 1959 BM Çocuk Hakları Sözleşmesi temel almıştır. Ayrıca 1989 BM Çocuk Hakları Konvansiyonu, “çocukların yaşama özgürlüğü, savunulması ve gelişmesinin 174 Azerbaijan, “Country Reports on Human Rights Practices - 2003”, Released by the Bureau of Democracy, Human Rights, and Labor, USA, February 25, 2004, s 12 – 13. 175 Aynı yer, s, 14 176 “Çocuk hakları ile İlgili Azerbaycan Cumhuriyeti Düzenlemeleri”, www.crlc.az/senedler/milli/Ushaq_Huquqlari_Haqqinda _Qanun. , 22.11.2007. 96 sağlanması ile ilgili uluslararası düzenlemelerden de yararlanılmıştır.177 Bu düzenleme ile Azerbaycan devletinin çocukların korunması için görevlerinin ne olduğu belirlenmiştir. Çocuk haklarının korunması ile ilgili devlet komitesinin kurulmasına kadar Azerbaycan’da bu alanda çalışan çeşitli devlet ve sivil toplum örgütleri zaten bulunmakta idi. Bu konuya olan hassasiyeti daha iyi anlamak için Azerbaycan’ın toplumsal yapısını daha iyi incelemek gerekmektedir. Ayrıca daha sonra detaylı olarak değineceğimiz işgal altındaki topraklardan göç etmeğe zorlanan çocukların içler acısı durumu toplumu daha da hassaslaştırmıştır. 1998 yılında konu ile ilgili Azerbaycan devleti kapsamlı bir çalışma başlatmış ve Çocuk haklarının Gençlik ve Spor Bakanlığı altında Çocuk Hakları ile ilgili Koordinasyon şurası kurulmuştur. Kurulan bu şura çocuk haklarının korunması için sistematik çalışmalar yapmakta ve bu konuda başta UNICEF olmak üzere uluslararası örgütlerle işbirliği yapmaktadır. Koordinasyon Şurasının başlıca çalışma alanları sokak çocuklarının durumu, çocuk esirgeme kurumlarının yeniden yapılandırılması, çocukların dinlenmesi ve tatil yapa bilmesi için okullarda ve yaz kamplarında uygun ortam yaratmak gibi konularda çalışmaktadır. Azerbaycan devleti çocuk haklarının korunması için sadece yasal düzenlemeleri değil aynı zamanda çocukların sosyal sorunlarının çözümü için önemli adımlar atılmıştır. Eğitim, sağlık gibi alanlarda çocuklara önemli imtiyazlar sağlanmıştır. Önceleri sadece ilkokulda daha sonra ise lise eğitimini de kapsayacak şekilde dersliklerin ücretsiz temin edilmesi yasallaştırılmış ve uygulamaya başlamıştır. “Yoksulluğun Azaltılması ve Ekonomik Kalkınma için devlet politikası 177 “Türkiye Büyük Millet Meclisi, Genel Kurul Tutanağı”, 21. Dönem 2. Yasama Yılı, 14. Birleşim 03/Kasım /1999 Çarşamba, http://www.tbmm.gov.tr/ 15.2.2008. 97 (2003–2005 yılları arasında) sonuçlarını vermeye başlamıştır. 2003 – 2005 tarihleri arasında uygulanan ve başarılı olan bu programın daha sonraki senelerde (2006 – 2015) de devam ettirilmesi kararlaştırılmış ve uygulamaya konulmuştur. Son yıllarda çocuk haklarının uygulamasında çok önemli işler yapılmıştır. 90’lı yılların başlarında Azerbaycan toplumunun çocuk hakları ile ilgili uluslararası düzenlemeleri benimsemesi için önemli çalışmalar yapılmıştır. Reşit olmayan çocuklara yönelik yasal uygulamalar ile ilgili “Pekin Kuralları” benimsenmiş ve adalet sisteminde yürürlüğe girmiştir.178 “Pekin Kuralları”nın tamamı Azeri diline tercüme edilerek bütün il ve ilçelerdeki yasama ve güvenlik güçlerine uygulamaları için gönderilmiştir. Bunun dışında BM Genel Kurulunun “Çocuklar İçin Yararlı Dünya” kararı ile düzenlenen 10 ilkede düzenlenen kuralların yaygınlaştırılması için geniş çalışmalar yapılmıştır.179 Bu kuralların Azerbaycan’da yaygın uygulanması için BM’nin de Azerbaycan üzerinde etkisi olmuştur. Azerbaycan devlet birimlerinin yanı sıra çeşitli STK’ların da çocuk haklarının geliştirilmesi için çalışmaları vardır. Özellikle eğitimde çocuklara yönelik şiddetin önlenmesi için Sivil Toplum Örgütlerinin eğitim çalışmaları üst düzeydedir. UNICEF’in ile STK’lar arasında çocuk haklarının geliştirilmesi için bir çok ortak projelerin sonuçlandırıldığı, bunlardan biri de “Şiddetten Yoksun Hayat” projesidir. Toplumun en fazla yardıma ihtiyaç duyan sınıflarından biri olan çocukların korunması için Azerbaycan’da çalışmalar yürütmekte olan UNICEF eğitim, sağlık gibi alanlarda yaşanan sorunların çözümü için Azerbaycan devleti ile en üst düzeyde işbirliği içindedirler. Özellikle velilerinin desteğinden yoksun olan çocukların üniversite eğitimine kadar olan aşamaya kadar bu çocukların desteklenmesi için 178 “Rights of children”, http://www.mfa.gov.az/eng/foreign_policy/inter_affairs 03/02/2008 179 Aynı yer. 98 Azerbaycan devletine çeşitli önerilerde bulunulmuştur. Bunun sonucunda 22 Haziran 1999 tarihli “Yetim ve Veli Desteğinden Yoksun Olan Çocuklara Sosyal Yardımların Yapılması” ile ilgili karar kabul edilmiştir.180 Yetim ve veli desteğinden yoksun çocukların korunması için atılan en önemli adımlardan birisi de “Deinstitusionalizasiya” veya alternatif şefkat ile ilgili devlet programının uygulanması kararlaştırılmıştır. 2006–2015 Yılları arasında uygulanacak olan bu program Azerbaycan cumhurbaşkanı tarafından 29 Mart 2006 tarihli 1386 sayılı cumhurbaşkanı kararnamesi ile181 yürürlüğe girmiştir. Bu program kapsamında birçok yardıma muhtaç ve velileri ile birlikte yaşamayan çocuk yeni ailelerine kavuşmuştur. Programın başarılı bir biçimde uygulanması için 20 Eylül tarihinde Bakü’de “çocukların devlet himayesinde aile ortamında büyümesi (de- institusionalizaya)” başlığı altında seminer ve toplantılar düzenlenmiştir. Bu etkinliklere UNICEF’in yetkilileri de katılmış, çocuk haklarının korunması, diğer ülkelerin bu alandaki deneyimlerinden yararlanılması, çocukların aile ortamında büyümesinin önemi gibi konularda bilgi verilmiştir.182 Özel ilgiliye muhtaç olan sokak çocuklarının rehabilitasyonu ve asgari ihtiyaçlarının karşılanması için de bazı önemli adımlar atılmıştır. UNICEF ile işbirliği sonucunda 16 uzman Azerbaycan’da görevlendirilmiş ve bu uzmanlar sokak çocuklarının sorunlarının çözümü için Azerbaycan yetkililerini bilinçlendirilmesi için çalışmalar yapmıştır. Bu uzmanlar 2003 yılından itibaren Azerbaycan’da etkin olarak çalışmaktadır. Bu gün bu çocukların birçoğu sporun çeşitli branşlarına kazandırılmağa çalışılmaktadır. 180 Aynı yer. 181 Aynı yer. 182 “Azerbaycan İtalya’nın 30 Yılda Kazandığı Başarıyı 10 Yılda Kazanmak İstiyor”, Ayna Gazetesi, 24, Şubat, 2007. 99 Son yıllarda fiziksel engelli çocukların problemlerinin çözümüne yönelik Azerbaycan devletinin uluslararası örgütlerle işbirlikleri söz konusudur. Giderek artan ve toplumda büyük hassasiyet gösterilen bu çocukların başta sağlık olmak üzere, eğitim ve diğer sorunlarının arttığı gözlemlenmektedir. Bir diğer açıdan bakarsak bu çocukların sorunları son yıllarda devletin dikkatini çekmeğe başlamıştır. UNICEF ve diğer uluslararası örgütler Azerbaycan devleti ile ortak olarak 10 rehabilitasyon merkezinde sağlık ve fizik tedavi hizmeti vermektedir.183 Çocukların yargılanması konusu her zaman uluslararası örgütlerin dikkatini çekmiştir. Bu alanda UNICEF ve Azerbaycan devleti arasında üst düzey işbirliği söz konusudur. Son yıllarda suça karışmış, yargılanmakta olan, cezası kesinleşmiş ve diğer yasal sorunları olan çocukların yaşam koşullarında ciddi iyileşme gözlemlenmektedir. Bu durum gelişmiş ülkelerle, Avrupa ülkeleri ile kıyaslanamasa da eski döneme oranda koşullar çok daha iyileştirilmiştir. Tutuklu bulunan çocukların özgür olan çocuklarla aynı eğitim ve sağlık hakkına sahip olması için düzenlemeler yapılmıştır. Bu çocukların kültürel faaliyetleri için müzik, tiyatro gibi eğitimler verilmektedir. Tutuklu bulunan çocuklar meslek edinmeleri için zorunlu eğitime tabii tutulmaktadırlar. Meslek ve sanat eğitiminin amacının bu çocukların rehabilitasyonunda ve hayata hazırlanmasında önemli bir yeri olduğu gözlemlenmiş, bunu uygulayan diğer ülkelerde de olumlu sonuçlar verdiği görülmüştür.184 Hapisteki çocukların büyük çoğunluğu cumhurbaşkanının genel ve özel afları ile serbest kalmaktadır. Ayrıca iyi hal durumlarında da erken terhis edilmektedirler. 183 Bkz.dipnot 178. 184 Cristina Roccella, “Child Protection System in Azerbaijan”, UNICEF Child Protection Consultant Mission, March-April 2005, http://www.unicef.org/azerbaijan/AZ_ChildProtection_map_report.doc, 03.02.2008. 100 13-14 Nisan 2006 Yılında Bakü’de Azerbaycan devleti yetkilileri, UNICEF yetkilileri ve ilgili STK’ların katılımı ile “Azerbaycan’da çocuklarla ilgili yasal düzenlemeler ve ilkeleri” konferans düzenlenmiştir. Konferansa katılmış suça karışmış çocuklar alanında çalışan STK’lar ve UNICEF ile Azerbaycan devlet yetkilileri arasında bu alandaki uluslararası düzenlemeler konusunda bilgi paylaşımı yapılmıştır. Bu konferans çocuk suçlular ile ilgili yapılan ilk olması açısından önem taşımaktadır. Azerbaycan yargı sisteminde çocuk suçluların yargılanması ile ilgili hukuki düzenlemelerin dünya standartları ile aynı düzeye ulaştırılmasında bu konferansın büyük etkisi olmuştur.185 2006 Yılının 9–16 Eylül tarihleri arasında UNICEF’in Esseks Üniversitesi Çocuk Hakları Merkezi yetkilileri Azerbaycan yetkilileri ile birlikte İngiltere adalet bakanlığına resmi ziyaret gerçekleştirmiştir.186 UNICEF yetkililerinin bu ziyaretteki amacı Azerbaycan’ın bir model olarak İngiltere sistemini almasını sağlamak olmuştur. Azerbaycan devleti üstün zekalı olarak kabul edilen çocukların korunması amacı ile bazı yasal düzenlemeler gerçekleştirmiştir. Azerbaycan bakanlar Kurulunun 4 ağustos 2000 tarihi itibari ile yürürlüğe koyduğu “üstün zekâlı ve yetenekli çocukların ve gençlerin sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümü ve bu çocukların yeteneklerinin geliştirilmesi ile ilgili devlet programı” çocuk ve gençlerin yeteneklerinin geliştirilmesine etki edeceğine inanılmıştır. Bu alanda atılan bir diğer önemli adım 17 Nisan 2006 tarihindeki “üstün yetenekli çocukların desteklenmesi ile ilgili devlet programı” olmuştur. Bu program 2006 – 2010 yılları arasında yürürlükte olacaktır. Bu programın asıl amacı genel 185 Aynı yer. 186 Bkz.dipnot 178. 101 eğitim kurumlarındaki sınırlı olanakların dışında üstün yetenekli çocuklara özel eğitim koşullarının oluşturulmasıdır.187 2. UNICEF’in Azerbaycan’daki Çocuk Haklarına Katkıları Azerbaycan devleti çocuk haklarının geliştirilmesi ve korunması için işbirliği içinde olduğu en önemli uluslararası örgüt UNICEF’tir. UNICEF Azerbaycan’daki çalışmalarına Ekim 1993 yılında başlamıştır.188 UNICEF 1994 – 1996 yılları arasında 9.5 milyon dolarlık proje yürütmüştür. 1997 yılında yürüttüğü projelerin toplam değeri 2,2 milyon dolara ulaşmış, bu işbirliği günümüze kadar devam etmektedir. Azerbaycan ve UNICEF arasında imzalanan 29 Aralık 2005 tarihli “Azerbaycan – UNICEF 5 yıllık ülke programı” yürürlüktedir. 2005 – 2009 yılları arasında yürütülecek olan bu program önceki dönemlerde olduğu gibi çocukların korunması, sağlık sorunlarının çözümü, eğitim durumları gibi alanlarda yürütülmektedir.189 Bununla birlikte UNICEF 2006 yılından itibaren çocuk suçluların durumlarının iyileştirilmesi için çaba harcamaktadır. HIV/AIDS hastalığının çocuklar arasında yaygınlaşması nedeniyle bu alanda uygulanan çeşitli programlar desteklenmektedir. Çocuklar ile ilgili düzenlenen uluslararası normlarda bu haklar BM garantisi altına alınmıştır. Çocuk hakları ile ilgili en temel düzenleme 1948 Evrensel Bildirgesi ile olmuştur. Daha sonra birçok uluslararası sözleşme ile pekiştirilmiş ve BM’ye üye olan devletler tarafından uygulanmaktadır. Devletler çocukların 187 Bkz.dipnot 178. 188 “UN-Azerbaijan relations”, http://www.un.int/azerbaijan/un.php, 15.03.2008. 189 Bkz.dipnot 178. 102 ekonomik, sosyal ve kültürel hakları yanında medeni ve siyasi haklarını da korumakla yükümlüdür. Devletler yalnız kendi görevlilerinin gerçekleştirdiği ihlâllerden değil, ayrıca ailede veya toplumdaki diğer bireylerin çocuklara uyguladığı suiistimalleri önlemekten de sorumludur. Çocuk Hakları Sözleşmesi BM’ye üye olan birkaç devlet istisna olmakla tüm BM üye ülkeleri tarafından onaylanmıştır. Bu sözleşme siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel tüm hakları kapsamaktadır. Bu hakların birbirinden ayrıştırılamaz ve birbirine bağımlı olduğunu özellikle vurgulanmaktadır.190 Haklar dört alt kategoride toplanır: - Yaşam hakları; beslenme, barınma ve sağlık gibi temel haklar - Gelişim hakları, en üst potansiyellerine ulaşmalarını sağlar - Korunma hakları, yaşama hakkı, suiistimal, ilgisizlik ve istismardan korunma hakkı - Katılım hakları, toplumda ve politik yaşamda çocukların aktif rol almasını sağlar. Anlaşmanın çocuklara tanıdığı haklar “ırk, renk, cinsiyet, dil, din, politik ve diğer görüş, ulusal, etnik veya sosyal köken, mülkiyet, özür, doğuştan veya diğer statü” farkı gözetmeksizin herkesi kapsamaktadır. Buradaki temel amaç çocuklara da toplumun diğer kişileri gibi eşit hakların tanınmasıdır. Ayrıca çocuklar arasında da ayrımcılık yapılmaması önemle vurgulanmıştır. Kızlara erkeklerle aynı fırsatlar tanınmalıdır. Fakir, özürlü, mülteci, azınlık gruplara mensup çocuklar dahil tüm çocuklar aynı haklara, öğrenim görme ve yeterli bir hayat standardında yaşama fırsatına sahip olmalıdır. Çocukların korunması 190 “Çocuk Hakları Sözleşmesi”, http://www.finfo.dk, 21.04.2007. 103 uluslararası sözleşmelerle askeri operasyonlara katılmayan sivil ahali için öngörülen koruma sistemi kapsamındadır. 3. Savaş Sırasında ve Sonrasındaki Çocuk Hakları İhlalleri Azerbaycan’da en fazla yardıma muhtaç olan çocuklar işgal sırasında topraklarından göç etmek zorunda kalan çocuklardır. Bu gün Azerbaycan topraklarının %20si Ermeni işgali altında ve 1 milyona yakın mülteci ve zorunlu olarak yerlerini terk etmiş göçmenler Azerbaycan’ın diğer bölgelerinde yaşamaktadırlar. Bu kişilerin içinde çocuklar muhakkak ki en fazla yardıma muhtaç duyan sınıf olarak devlet desteğini alması gereken sınıftır. Çadır kentlerde ve göçmenlere özel geçici yerleşim birimlerinde yaşayan çocukların hangi haklardan yararlandığı önemlidir. Bu çocuklar muhakkak ki gelişmiş ülkelerde yaşayan tüm çocukların sahip oldukları haklardan mahrum olarak büyümektedirler. Azerbaycan’daki çocuk hakları ile ilgili yasal düzenlemelerin bu gibi yerleşim yerlerinde uygulaması da diğer bölgelere orada çok daha az olmuştur. Özellikle 90’lı yıllarda bu çocukların büyük çoğunluğu eğitim ve sağlık haklarından tam olarak yararlanamamakta idi. İşgal olunmuş topraklarda yüz binden fazla çocuğun eğitim gördüğü 616 okul dağıtılmıştır. Genelde 12 binden fazla çocuğun eğitim gördüğü 242 anaokulu, 15 meslek lisesi işgal edilmiş topraklarda tahrif edilmiş191 ve bu çocukların ölen ve esir düşenler dışında okullarını bırakarak diğer yerlere göç etmek zorunda kalmıştır. Birçoğu gittikleri yerlerde en az bir sene eğitimden mahrum kalmıştır. 191 Nigar Sultanlı. "Azerbaycan Medeniyyeti Ermeni Esaretinde", Virtual Azerbaijan, Baku, 15 Aralık 2007, s. 28 – 29. 104 Çatışma döneminde 53’ü çocuk olmak üzere 4566 kişinin akıbeti henüz belli değil. Ayrıca Ermenistan tarafından rehin alınmış 1389 kişi uluslararası örgütlerin yardımı ile esirlikten kurtarılmıştır. Kurtarılan bu kişilerden 169’u çocuktur. Bu gün hala bilinen 18’i çocuk olmak üzere 783 kişi Ermenistan tarafından rehine tutulmaktadır.192 Cenevre Sözleşmesi’nin I. Protokol'ün 77. maddesi de çocukların özel muhafazasına ilişkindir. Bu maddede çocukların özel saygı görmeleri ve her türlü kötü hareketlere karşı korunmaları gerektiği belirtilmiştir. Savaşan taraflar çocukların korunmasını ve onlara her türlü yardımın yapılmasını sağlamalıdır. Uluslararası İnsani Hukuk gereği 15 yaşını doldurmamış çocukların çatışmalara katılımı yasaklanmıştır. I. Protokol'ün 77. maddesinin 2. fıkrasına aykırı şekilde münakaşalara katılırsa gerilla statüsünden yararlanmaktadırlar. Bu tür çocuklar tutuldukları zaman onlar askeri esir statüsüne sahip olurlar. Buna rağmen onlar yine yaşlarına uygun bir şekilde özel korunmadan yararlanmalıdırlar. Çünkü Protokol'ün hükümleri münakaşa taraflarına yöneltilmiştir ve çocukların askeri operasyonlara katılması kanunların ihlali olarak değerlendirilemez. Günümüzde savaşın milyonlarca çocuk için gündelik yaşamın parçası olduğu görülmektedir. Dünyanın her tarafında savaşlarda en fazla mağdur olan grubun çocuklar olduğu görülüyor. Birçok bölgede yaşamakta olan çocuklar başka bir yaşam tarzı tanımamaktadırlar. Bu gün Irak, Filistin, bazı Afrika ülkelerindeki çocuklar için savaş gündelik yaşamın bir parçasıdır. 1989 – 1994 yılları arasında Azerbaycan’ın işgal altında olan bölgelerinde yaşayan çocuklar için de savaş aynı anlam ifade etmekte idi. Bu çocukların dünyası 192 Aynı yer, s.30. 105 da savaşın ortaya çıkışıyla alt üst olmuş, yüzlerle çocuk ölmüş, birçoğu da sakat veya öksüz kalmıştır. En temel ihtiyaçlarını karşılayamamış, aç kalmış veya yeterli beslenemediği için açlıktan ölmüştür. On binlerle çocuk doğup büyüdüğü topraklardan ayrılarak mülteci ya da yerinden edilmiş olarak çadır kamplarda, tren vagonlarında ve benzer durumdaki zor koşullarda yaşamağa zorlanmıştır. Bu çocuklardan birçoğu halan daha şiddet, korku ve zorluk dolu savaş ortamının travmasından kurtulamamaktadır. Dağlık Karabağ çatışması sırasında çocukların çeşitli işkencelere maruz kalması, onların BMT Genel Kurulu'nun 20 Kasım 1959'da 1386 (XIV) sayılı “Çocuk Hakları Bildirisi”193, BMT Genel Kurulu tarafından 1989'da kabul edilmiş “Çocuk Haklarıyla ilgili” Sözleşme'de belirlenmiş haklarının ihlalidir. Bu çocukların en asgari haklarının yeniden onarılması ve sağlanması için Azerbaycan devleti ve UNICEF büyük çaba harcamışlardır. Azerbaycan devleti bu sınıfa mensup çocukların durumunun iyileştirilmesi için birçok yasal düzenleme gerçekleştirmiştir. 45 Cumhurbaşkanı kararnamesi, 23 kanun ve 200 bakanlar kurulu kararı alınmıştır. Ayrıca 1998 yılında cumhurbaşkanı kararı ile Azerbaycan’da göçmen ve mültecilerin yaşam koşullarını yükseltmek için “Göçmen ve Mültecilerin Sorunlarının Çözümü” adı altında devlet programı başlamıştır. Ayrıca Azerbaycan Bakanlar Kurulu tarafından savaş sırasında yerlerini terk etmiş çocukların sorunlarının çözümü için birçok önemli projeler gerçekleştirilmiştir.194 Bu projelerin amacı çocukların geçici okullara yerleştirilmesi, eğitim masraflarının karşılanması için maddi yarımda bulunmak ve aileleri çocukları okullara göndermek için teşvik 193 “Declaration of the Rights of the Child”, Proclaimed by General Assembly resolution 1386(XIV) of 20 November 1959. 194 01.01.93 tarihli 128 saylı, 25.06.93 tarihli 328 saylı, 21.07.93 tarihli 403 saylı bakanlar Kurulu Kararı. 106 etmek olmuştur. Aksaklıklara rağmen genelde projelerin toplumun bu konuyu desteklemesi nedeniyle de projeler amacına ulaşmıştır. Ermenistan'a ait silahlı birlikler tarafından, hiç bir suçu olmadığı halde çocukların öldürülmesi, onların esir alınması ve velilerinden ayrılması olayları çoktur. 18 Kasım 1994'de Azeri çocuklarından oluşan 71 kişinin Ermeniler tarafından esir alınması gerçeği uluslararası gözlemciler tarafından resmen kayıt altına alınmıştır. Savaş sırasında çocuklara karşı acımasız hak ihlalleri bir çok örgüt tarafından kayda geçirilmiştir. Kızıl Haç örgütünün çalışmaları sonucunda 3 yaşında bulunan Şevki Hakani oğlu Aliyev'in Ermenistan Cumhuriyeti'ne ait silahlı güçlerin elinden kurtarılmıştır. Kurtarılan çocuk işgal edilmiş Ağdam ilinde yaşayan bir çocuktur. İşgal sırasında şehirden çıkmağa çalışırken ailenin arabası ateşe maruz kalmıştır. Aile üyelerinin bir kısmı hayatını kaybetmiş 3 yaşındaki çocuk ise rehin alınmıştır. Omzundan yaralanan çocuk daha sonra Ermeni askeri doktorlar tarafından sözde tedaviye alınmış ve çocuğun omuz kemiğinin 1/3'ünü sağ dirsekten yukarı kaslarıyla birlikte çıkarmıştır. Kızıl Haç’ın yardımıyla Şevki Aliyev esirlikten kurtarılmıştır. Bakü'de doktor muayenesinden sonra, çocuğun omuz kemiğinin gereksiz şekilde çıkarılmış olduğu belirlenmiştir.195 Bu tür bir operasyonun doku nakli nedeniyle yapılmış olabileceği de belirtilmiştir. 1951 Cenevre Sözleşmelerinde koruma altına alınan bireylerin sağlığı açısından gerekli olmayan her hangi bir tıbbi sürece tabii tutulması yasaklanmıştır. 195 Reha Yılmaz,”Karabağ Savaşı Ve İnsan Hakları”, www.rehayilmaz.com, 03.04.2008. 107 Ayrıca esirlerin bilimsel deneylerde kullanılması, her hangi bir organın nakli amacıyla alınması da mutlak olarak yasaklanmıştır.196 Nürnberg Mahkemesi'nin hükümlerinde de esirlere yönelik tıbbi deneylerin yapılması savaş suçu olarak değerlendirilmiştir. Uluslararası İnsani Hukuk silahlı çatışmalarda çocuklar için özel muhafaza sistemi belirlemiş ve bu prensipleri geliştirmektedir. Bu muhafaza başka uluslararası örgütler tarafından da gerçekleştirilmektedir. Mesela, 1992'de UNİCEF insani yardım yapılmasıyla ilgili çok önemli 50 operasyona katılmış, kendi kaynaklarının % 22'ni ihtiyacı olan çocuklara sarf etmiştir. Bu tür yardımlar Azeri çocuklara da yapılmıştır. UNİCEF aracılığıyla esir alınmış çocukların serbest bırakılması açısından da önemli önlemler alınmıştır.197 196 I “Cenevre Sözleşmesi m. 3, 12; II Cenevre Sözleşmesi m. 3, 12; III Cenevre Sözleşmesi m. 3, 13; IV Cenevre Sözleşmesi m. 3, 13; IV Cenevre Sözleşmesi m. 3, 32”; I Protokol m. 11. 197. Yılmaz, a.g.e. 108 SONUÇ SSCB’nin dağılması üye ülkeler için bağımsızlık fırsatı yaratmıştır. Bağısızlık için bir süredir mücdele eden Azerbaycan da bu fırsatı değerlendirdi ve 1991 yılında bağımsızlığını ilan etti. Bu süreçten itibaren Azerbaycan uluslar arası sisteme entegre olmağa çalışmış ve bağımsızlığını korumak ve devletin yapısını güçlendirmek için çalışmalar yapmıştır. Sadece Azerbaycan değil aynı zamanda diğer cumhuriyetler de bağımsızlığını ilan etmiş ve aynı süreci takip etmiştir. Fakat bu süreçte bir çok sorun da beraberinde yaşanmıştır. Özellikle de azınlıklar arasında ve etnik çatışmalar sonucunda büyük insan kayıpları yaşanmış ve barış ve güvenlik zarar görmüştür. Ermeniler’in Azerbaycan’a ve Gürcistan’a karşı öne sürdükleri toprak talepleri bölgede ciddi çatışmaların yaşanmasına neden olmuştur. Çatışmalar ve iddialar Dağlık Karabağ üzerine yoğunlaşmıştı. Ermeniler Nahçivan, Dağlık Karabağ, Laçın ve Zengezur bölgelerinin Ermenistan sınırları içerisinde olduğunu iddia etmiştir. SSCB’nin dağılmasının ardından Dağlık Karabağ sorunu Azerbaycan – Ermenistan arasındaki sorun halini almıştır. Dağlık Karabağ’da 1990’dan itibaren yaşanan silahlı çatışmalar giderek şiddetlenmiş, Ermenilerin bölgedeki Rus askerlerinin de desteğini alarak Ermenistan sınırı boyunca Azerbaycan’a yönelik geniş çaplı askeri operasyonlara girişmesi iki devlet arasında ilan edilmemiş bir savaşı başlatmıştır. Savaş her iki taraftan binlerce insanın ölümüne neden olmuştur. Dağlık Karabağ’da yaşayan Azerbaycanlı nüfus ve Ermenilerin işgal ettiği Azerbaycan topraklarında yaşayan sivil halk ülkenin iç kesimlerine göç etmek durumunda kalmıştır. Bu savaş nedeniyle Azerbaycan’da 1 milyondan fazla insan 109 yaşadıkları yerlerden göç etmiş ve ülkenin farklı bölgelerinde zor koşullarda, çadır kentlerde yaşamlarını sürdürmektedirler. SSCB’nin dağılmasından sonra bölgede çatışmaların şiddetlenmesi, sorunun daha da büyüyerek bölgesel barışı tehdit eder duruma gelmesi Dağlık Karabağ sorununu BM, AGİT gibi uluslararası kuruluşların gündemine taşımıştır. BM gerek Genel Kurulda, gerekse de Güvenlik Konseyinde defalarca Dağlık Karabağ konusu görüşülmüş, çatışmaların durdurulması ve silahlı birliklerin işgal edilmiş bölgelerden çıkarılması konusunda kararlar alınmıştır. Özellikle BM Güvenlik Konseyi 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararları çatışmaların durdurulması ve Azerbaycan’ın işgale uğramış bölgelerinden Ermeni silahlı güçlerinin çıkarılması gerektiği konusunda kesin hükümler içermektedir. Fakat bu kararların hiçbiri Ermeniler tarafından dikkate alınmamıştır. Bunda, alınan kararlarda doğrudan veya dolaylı hiçbir şekilde Ermenistan’ın saldırgan devlet olarak belirtilmemesi ve herhangi bir yaptırımın öngörülmemiş olmasının etkili olduğu söylenebilir. BMGK’nın kararlarının bağlayıcı olmasına rağmen henüz hiçbir ülke veya u.a. örgüt Ermenistan’a her hangi bir yaptırım uygulamamıştır. Bu da barışa ulaşılmasını engellemektedir. Bugün gelinen noktada ne BM Güvenlik Konseyi kararları bir sonuç vermemiştir. Bunun dışında yapılan Cumhurbaşkanlarının ve Dışişleri Bakanlarının yüz yüze ve heyetler halindeki görüşmelerinden de bir uzlaşma elde edilememiştir. Yapılan tüm çabalarından bir sonuç elde edilememesi bazı çevrelerce sorunun siyasal yollardan çözümünün mümkün olmadığı ve Azerbaycan açısından kaybedilen toprakların geri alınması için bir savaşın kaçınılmaz olduğu görüşü dile getirilmeye başlanmıştır. Azerbaycan yönetimi de zaman -zaman toprakları siyasal yollarla geri 110 almak mümkün olmazsa, askeri yolları da deneyebileceğini dile getirmekle birlikte bunu başvurulacak en son yol olarak görmektedir. Buna benzer açıklamalar daha çok ülke içinde kamuoyuna verilen mesaj niteliği taşımakta olsa da iki ülke toplumu arasındaki gerilimi artırmaktadır. Bu gerilimin artması ilerleyen yıllarda bu tür demeçlerin daha tehlikeli hale geleceğini göstermektedir. Bu demeçlerin bir süre sonra geri dönüşü olmayan süreçleri tetikleyeceği kuşkusuzdur. Bu nedenle de topraklarının önemli bir bölümü işgal altında olmasına rağmen Azerbaycan sorunun siyasal yollarla çözümü için mevcut olan tüm alternatif yolları denemektedir. Son olarak BM Genel Kurulu 62. oturumunda Azerbaycan’ın İşgal Altındaki topraklarındaki durum ile ilgili alınan karar tavsiye niteliğinde olsa da büyük önem verilmiştir. Bunun için gereken tüm görüşmeler ve diplomatik temaslar Azerbaycan devleti tarafondan gerçekleştirilmiştir. Bunda Türkiye cumhuriyetinin de katkıları oldukça önemli düzeydedir. Azerbaycan ekonomisi oldukça önemli gelişmeler sağlamıştır. Son 14 yılda elde edilen siyasi istikrar sonucunda ülkedeki ekonomik gelişme ve yabancı yatırım önemli boyutlara ulaşmıştır. Dağlık Karabağ sorununun çözümü için girişilecek bir silahlı çatışma ekonomiye oldukça büyük darbe vuracaktır. Azerbaycan Cumhuriyeti dünyadaki iktisadi, askeri ve siyasi yapılarıyla entegrasyonu konusunda, geçen yıllar içinde önemli işler gerçekleştirilmiştir. Bu gelişmeler, hiç kuşkusuz, Azerbaycan’ın siyasi ve iktisadi bağımsızlığı için olumlu katkılar sağlamıştır. Fakat, aşaması Azerbaycan’ın bağımsızlığının garanti altına alması, onun toprak bütünlüğünün sağlanması için yeterli olmamış, Azerbaycan’ın bu yaşamsal problemlerinin çözümüne hızlandırıcı etki yapmamıştır. 111 Tüm bunlara rağmen sorunun çözümü için barışçıl yolların tümünün tükenmiş olduğu söylenemez. Uzun süren çatışma ortamı ve istikrarsızlık sonrasında son dönemlerde sağlanan istikrarın bozulması ekonomik bakımdan önemli kazanımlar elde etmeye başlayan Azerbaycan için ciddi kayıplara neden olabilir. Azerbaycan’ın sorunun barışçıl yollardan çözümü konusundaki bugüne kadarki kararlı tutumunu sürdürmesi gerekmektedir. Mayıs 1994’ten beri zaman zaman yaşanan ihlallerle beraber sürdürülen ateşkesi bozan taraf olmamak için Azerbaycan’ın çatışma kaçınması gerekmektedir. Azerbaycan öncelikle Dağlık Karabağ dışındaki Ermenistan tarafından işgal edilmiş topraklardan Ermeni silahlı birliklerinin çıkarılması ve bu bölgelerin Azerbaycan’a iade edilmesine çalışmalıdır. BM Güvenlik Konseyinin almış olduğu kararlar uluslararası alanda Azerbaycan’ın konumunu güçlendirmektedir. Dünyanın en hassas bölgelerinden biri olan güney Kafkasya’daki bu sorunun başta BM olmak üzere uluslar arası örgütlerin çabaları ile barışçıl olarak çözülmesi bu bölgedeki diğer sorunların da barışçıl yollarla çözümünü tetikleyecektir. Azerbaycan ile BM ilişkilerinin boyutunun sadece Dağlık Karabağ sorunu kapsamında olmadığı çalışmamız sonucunda görülmüştür. Azerbaycan’da demokrasi ve insan haklarının gelişiminde BM’nin büyük rolü olmuştur. Yol gösterici ve tavsiye edici nitelikteki işbirliği sayesinde Azerbaycan bu alanda önemli mesafeler kat etmiştir. Bağımsızlığını kazandığı süreçte yaşanan büyük sorunlara rağmen 90’ların ikinci yarısından itibaren Azerbaycan bu sorunların bir çoğunun üstesinden gelmiş ve süreci kendi lehine çevirmeyi başarmıştır. Azerbaycan’ın BM’nin alt organları ile olan ekonomik ve finansal anlamdaki ilişkileri yapılmış en olumlu ve katma değeri yüksek ilişkilerdendir. Azerbaycan’ın 112 kat ettiği ekonomik gelişmede başta dünya bankası ve UNDP olmak üzere uluslar arası örgütlerin büyük önemi vardır. Özellikle yapısal reformların doğru ve zamanında gerçekleştirilmesi bu gün %10’dan daha büyük ekonomik büyüme gerçekleştiren Azerbaycan ekonomisinde büyük etkendir. 113 KAYNAKÇA KİTAP VE MAKALELER Ahmet Hamdi Topal, “Birleşmiş Milletler Sisteminde İnsan Haklarının Korunması”, Mevzuat Dergisi, sayı 83, Kasım 2004 ALESKEROV, Alesker, Azerbaycan Anayasasındaki Devlet Sistemi ve Temel Öğeleri, M. Ü., SBE., Yayınlanmamış Y.L., Tezi, İstanbul, 2000; GÖNENÇ, Levent, Azerbaycan Anayasası Üzerine Notlar, AÜHFD, Cilt:47, Sayı: 14, Ankara, 1998. Anıl Çeçen, İnsan Hakları Rehberi, Ankara, Bilim, 1999. Antero Leitzinger, Caucasus and an Unholy Alliance, Tummavuoren Kirijapaino, Vantaa, Finland, 1997. Azerbaijan, Country Reports on Human Rights Practices - 2003, Released by the Bureau of Democracy, Human Rights, and Labor, USA, February 25, 2004. Bahtiyar Vahapzade, Şenbe Gecesine Giden Yol, Azerneşr, Bakü 1991. Cemaleddin Taşkıran, Geçmişten Günümüze Karabağ Meselesi, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 1995. Dawisha, K and Parrott, B., Russia and the New states of Eurasia: The Politics Dünya Bankası yayınları, Dünya Bankası'nın Orta Asya ve Azerbaycan'daki faaliyyetleri, Azerbaycan, 1995, Ekim. Elçin Ahmedov, Ermenistan’ın Azerbaycan’a Saldırısı ve Uluslar arası Örgütler, Bakü, Tuna 1998. Eldar İsmayılov v.d., Azerbaycan Tarihi, Bakü, Öğretmen Yayınevi, 1995. 114 Funda Keskin, Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma: Savaş, Karışma ve Birleşmiş Milletler, Ankara, Mülkiye, 1998. Heater A. Wilson, International Law and the Use of Force by National Libaration Movements, Clarendon Press, Oxford-1988. Heenan, P and Lamontagne, M. The Russia&Commonwealth of Independent States Handbook: Prospects Into the 21st Century, New York: Amacom Press, 2001. Hikmet Tanyu, Nuh’un Gemisi, Burak Yay. İstanbul 1989. Hüseyin Pazarcı, Uluslar arası Hukuk, gözden geçirilmiş 5. baskı, Turhan Kitapevi, Ankara, 2007 Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk Dersleri, IV. Kitap, Turhan Yayınevi, Ankara, 2000 Hüseynov, F. “SSCB Dağıldıktan sonra Halefiyet Sorunları”, Avrasya Etüdleri Dergisi, Sonbahar- Kış, Ankara, 2003. İsmayıl MUSA, “Azerbaycan ve Rus Kaynaklarına göre 1921 Moskova - Kars Antlaşmaları ve Kuzey Azerbaycan'ın Toprak Bütünlüğü Meseleleri”, Türk Tarih Kurumu Belleteni, Belleten Cilt: LXVI, Sayı: 246, Ağustos 2002. İsmayıl Veliyev, Dünya Susur, Tarih Susmur, Gençlik Neşriyatı, Bakü 1994 İsmayılov M. E., Azerbaycan XIX-XX yüzyılın evvellerinde, İçinde: Azerbaycan tarihi (en gedim dövrlerden XX esrin evvellerine geder), Elm, Bakı 1993 Mahmud İsmayıl, Azerbaycan Tarihi, Azerneşr, Bakü 1993 Memmedov’la Mülakat, Halk Gezeti, 27 Mart 1992. Michla Pomerance, “Self-Determination in Law and Practice”, The New Doctrine in the United Nations, The Hague-1982 115 Musa Gasımov, Uluslararası Ilişkiler Sisteminde Azerbaycan (1991-1995), Bakı, Genclik, Musa Gasımov, Uluslararası İlişkiler Sisteminde Azerbaycan (1991 - 1995), Gençlik, Bakü, 1996 Mustafa Şahin, Avrupa Birliğinin Self-Determinasyon Politikası, Ankara, 2000, s 118 Nazim Axundov, Karabağ Salnamesi, Yazıçı Neşriyatı, Bakü 1989 Nazim Cefersoy, Elçibey Dönemi Azerbaycan Dış Politikası,(haziran 1992 – haziran 1993), Bir Bağımsızlık Mücadelesinin Diplomatik Öyküsü, ASAM yayınları 1991, Ankara, s 35 - 39 Nesib Nesibli, Bölünmüş Azerbaycan, Bütöv Azerbaycan, Bakü, Ay-Yıldız Yayınevi, 1997, Nigar Sultanlı. "Azerbaycan Medeniyyeti Ermeni Esaretinde", Virtual Azerbaijan, 15 Aralık 2007, Baku Oktay Sultanov, 80’Ii Yıllann Sonu, 90’lı Yıllanh Başlannda Azerbaycan’da Politik Mücadele, Bakü, Maarif, 1995 Osman Metin Öztürk, Rusya Federasyonu Askeri Doktrini, Asam Yayınları, 2001, s. 16 Ronald Grigor Suny, The Revenge of the Past: Nationalism, Revolution, and the Collapse of the Soviet Union, Stanford University Press, 1993. Semih Gemalmaz, Ulusal Üstü İnsan Hakları Hukukunun Genel Teorisine Giriş, Beta Yayınları, İstanbul, 1997. Sertaç Başeren, Uluslararası Hukukta Devletlerin Münferiden Kuvvet Kullanmalarının Sınırlar, Yayımlanmamış Doçentlik Tezi, Ankara, 1997. 116 Sertaç H. Başeren,Uluslararası Hukukta Devletlerin Münferiden Kuvvet Kullanmalarının Sınırları, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 2003. Taşkıran, Cemalettin, “Karabağ Meselesi”, 2023 İkibinyirmiüç Dergisi, Sayı 12, 15 Nisan 2002 Ziya Bünyadov, Azerbaycan Tarihi, Azerneşr, Bakü 1994. DİĞER KAYNAKLAR “BM Sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler Antlaşması (BM Şartı), VII. BÖLÜM: Barışın Tehdidi", “General Assembly Adopts Resolutıon Reaffırmıng Terrıtorıal Integrıty Of Azerbaıjan, Demandıng Wıthdrawal Of All Armenıan Forces”, Sixty-second General Assembly, Plenary 86th Meeting (AM), New York, GA/10693, 14 March 2008, “General Assembly Adopts Resolutıon Reaffırmıng Terrıtorıal Integrıty Of Azerbaıjan, Demandıng Withdrawal Of All Armenian Forces”, Sixty-second General Assembly, Plenary 86th Meeting (AM), New York, GA/10693, 14 March 2008, 14.05.1954 tarihli silahlı çatışmalar zamanı kültürel değerlerin korunması konvansiyonu A/60/L.48, United Nations General Assembly Resolution 251, Session 60, 15 March 2006 Declaration of the Rights of the Child, Proclaimed by General Assembly resolution 1386(XIV) of 20 November 1959 117 The World Bank Organization,News Release,"World Bank Activities in Azerbaijan",Washington,1998. The World Bank Organisation, "The Azerbaijan Republik offers major investment opportunities", News Release, 66, 1845 ,ECA, Washington, 1998, s 3 The World Bank Organisation, News Release, 66, 1845 ,ECA, "The Azerbaijan Republik offers major investment opportunities", Washington, 1998, s.1-2. The World Bank Organization, News Release No.96/004, "World Bank Group Supports Reforms in Azerbaijan", Washington, 1998, s.1 The World Bank Organization, News Release, "İnstitution Building in Azerbaijan", Washington, 1998, No.96/002., s.1 The World Bank Organization, News Release, "İnstitution Building in Azerbaijan", Washington, 1998, No.96/002., s 2 Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı, Azerbaycan Ülke Raporu,no.2,Ankara,1995,s.19 UN General Assembly Resolution A/RES/48/114 on Emergency international assistance to refugees and displaced persons in Azerbaijan (20 December 1993), 85th plenary meeting 20 December 1993 United Nations, Treaty Series, vol. 1, p. 15, and vol. 90, p. 327 (corrigendum to vol. 1, p. 18).Vol. 1691, 1-29152 Vsemirnıy Bank, İnformasionnıy Vıpusk Vsemirnogo Banka, "SSSR i Vsemirnıy Bank", Washington, 1998, ss.2-3. World Bank Organisation, World Bank Activities in Azerbaycan, Washington, 1998, s.1. 118 GAZETELER “Azerbaycan İtalya’nın 30 Yılda Kazandığı Başarıyı 10 Yılda Kazanmak İstiyor”, Ayna Gazetesi, 24, Şubat, 2007 “Ermenistan, Yukarı Karabağ'ı savunmak isteyen Ermenileri destekleyeceğini açıkladı”, Zaman, 12 Ekim 2001. Azerbaycan-Rusya İlişkileri, http://azerbaycan.ihh.org.tr/uluslararasi/azerbaycan.html Background Note: Azerbaijan, http://www.state.gov/r/pa/ei/bgn/2909.htm, 25/11/2007 Halk Gezeti, 6 Mayıs 1994. İNTERNET KAYNAKLAR “Aliyev ile Kocaryan görüştü”, Hürriyet, 14 Ağustos 2002 “Alma – Ata Zirvesi”, http://tr.wikipedia.org/wiki/Alma_Ata_Zirvesi, 20 – 08 - 2007 “Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in İslam Konferansı Örgütü üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının Casablanca Zirvesi’nde konuşması”, 13 Aralık 1994 yılı, http://aliyevheritage.org/cgi-bin/ecms/vis/vis.pl?s=001&p=0876&n=000009&g=, 25,03,2008 119 “Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in Uluslar arası Yardım Kuruluşlarının başkanları ile görüşü”, http://aliyevheritage.org/cgi-bin/ecms/vis/vis.pl?s=001&p=1119&n=000011&g=, 01,05,2007 “Azerbaycan’da Mülteci ve Göçmenlerin durumu İle İlgili Kısa Bilgi”, Azerbaycan İnsan Hakları Komitesi, http://humanrights.az/garabakh/garabakh.htm, 23,04,2007 “Azerbaycan’da Mülteci ve Göçmenlerin durumu İle İlgili Kısa Bilgi”, Azerbaycan İnsan Hakları Komitesi, http://humanrights.az/garabakh/garabakh.htm, 23,04,2007 “Azerbaycan’da Mülteci ve Zorla Göç Ettirilmiş Kişiler ile İlgili Bilgi”, http://humanrights.az/garabakh/garabakh.htm, 21,09,2007 “Azerbaycan’da Mülteci ve Zorla Göç Ettirilmiş Kişiler ile İlgili Bilgi”, http://humanrights.az/garabakh/garabakh.htm, 21,09,2007 “Azerbaycan’da Mülteci ve Zorla Göç Ettirilmiş Kişiler ile İlgili Bilgi”, http://humanrights.az/garabakh/garabakh.htm, 21,09,2007 “Azerbaycan-Türkiye münasibetleri”, İkiterefli münasibetlere dair arayış, http://mfa.gov.az/az/foreign_policy/bilat/Azerbaycan-Turkiye/01.shtml, 30,03,2007 “Barışın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi Durumunda Alınacak Önlemler” http://www.belgenet.com/arsiv/sozlesme/bmsarti-07.html, 30,03,2007 “Birleşmiş Milletler Antlaşması”, http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhak/pdf01/3-30.pdf, 22,03,2007 “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi”, http://tr.wikipedia.org/wiki/Birle%C5%9Fmi%C5%9F_Milletler_G%C3%BCvenlik _Konseyi, 07,09,2007 120 “BM Dünya Gıda Programı İki Sene Daha Azerbaycan’a Yardım Edecek”, 28,07,06, http://www.voanews.com/azerbaijani/archive/2006-07/Aze-bmterzaqcor.cfm, 22, 05, 2007 “BMT-De Azerbaycan’ın Lehine, Aleyhine Ses Veren, Biteref Kalan Ve Sesvermeye Katılmayan Bütün Ülkelerin Listesi”, 2008-03-17, http://mediaforum.az/articles.php?article_id=20080317125514221&lang=az&page= 02, 20,03,2008 “Conflict between Armenia and Azerbaijan, Facts and developments”, Armenian aggression against Azerbaijan, http://mfa.gov.az/az/armenian_aggresion/history.shtml, 21, 10, 2007 “Dağlıq Qarabağ münaqişesinin hüquqi aspektleri”, http://mfa.gov.az/az/armenian_aggresion/legal/index.shtml#60, 17,10,2007 “Declaration On Prıncıples Of Internatıonal Law Concernıng Frıendly Relatıons And Cooperatıon Among States In Accordance Wıth The Charter Of The Unıted Natıons”, http://daccessdds.un.org/doc/RESOLUTION/GEN/NR0/348/90/IMG/NR034890.pdf ?OpenElement, 15, 04, 2007 “De-mining must begin before returnees can be safe”, A million refugees stretch UNHCR resources while donor funding declines”, http://www.internationalspecialreports.com/ciscentralasia/01/azerbaijan/deminingmu stbegin.html, 06,04,2007 “De-mining must begin before returnees can be safe”, A million refugees stretch UNHCR resources while donor funding declines”, 121 http://www.internationalspecialreports.com/ciscentralasia/01/azerbaijan/deminingmu stbegin.html, 06,04,2007 “Emergency international assistance to refugees and displaced persons in Azerbaijan”, http://www.un.org/documents/ga/res/48/a48r114.htm, 22,01,2007 “Establishment of the Office”, http://www.ombudsman.gov.az/en/insitution/establishment/, 22.07.2007 “Etnik Temizlik”, http://tr.wikipedia.org/wiki/Etnik_temizlik, 20,10,2007 “General Assembly Adopts Resolutıon Reaffırmıng Terrıtorıal Integrıty Of Azerbaıjan, Demandıng Wıthdrawal Of All Armenıan Forces”, http://www.un.org/news/press/docs/2008/ga10693.doc.htm, 16,03,2008 “Göçmenlerin Eğitim probleminin çözümü için ciddi çalışmalar yapılmaktadır”, http://www.xalqqazeti.com/public/print.php?lngs=aze&ids=13450, 21,08,2007 “Her yıl anne ve çocuk ölümlerindeki sayı artmaktadır”, http://www.kaspi.az/sentyabr/26/gundem.htm, 08, 12,2007 “Kafkasya”, http://www.diplomatikgozlem.com/turkish/kafkasya/20020927_01.html, 03, 02, 2006 “Komitenin Uluslar arası İlişkileri” www.azerbaijan.az/_StatePower/_CommitteeConcern/committeeConcern_08_a.html , 08,03,2007 “List of Member States”, http://www.un.org/members/list.shtml, 22,03,2008 “Mehriban Aliyeva designated UNESCO Goodwill Ambassador for Oral and Musical Traditions” http://portal.unesco.org/en/ev.phpURL_ID=25540&URL_DO=DO_TOPIC&URL_SECTION=201.html, 22/09/2007 122 “Mehriban Aliyeva designated UNESCO Goodwill Ambassador for Oral and Musical Traditions”, http://portal.unesco.org/en/ev.phpURL_ID=25540&URL_DO=DO_TOPIC&URL_SECTION=201.html, “Rusya, Ermenistan Aracılığı ile Azerbaycan’a Baskı Yapma Çabasında”, Yakup “Social Problems”, Refugee and IDP committee of Azerbaijan Republic, http://www.refugees-idps-committee.gov.az/chapter_03.html, “The order of the commandant of the special district of Baku city”, www.january20.net/doc1.htm, 20 Mart 2008 “The order of the President of Azerbaijan Republic On the approving of The State program for the solution of the problems of refugees and IDP’s”, http://www.refugees-idps-committee.gov.az/en/material_02_003e.html, 15,08,2007 “UN And Azerbaijan”, http://mfa.gov.az/az/international/organizations/un.shtml, 24,05,2007 “UN And Azerbaijan”, http://mfa.gov.az/az/international/organizations/un.shtml, 24,05,2007 “Universal Declaration of Human Rights”, http://www.unhchr.ch/udhr/lang/trk.htm, 13,07,2007 “Vienna Convention on Succession of States in Respect of Treaties- 1978”, http://untreaty.un.org/ilc/texts/instruments/english/conventions/3_2_1978.pdf, 08,09,2007 Alesker Aleskerli, Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası, http://www.anayasa.gen.tr/azerbaycan-aleskerli.htm, 22.07.2007 Article 1 of Montevideo Convention (1933), http://www.sam.sdu.dk/undervis/90124.F04/lektion3.pdf, 15/03/2008 123 Avrasya Dosyası Dergisi, Cilt II, Sayı 4 Sonbahar 1995-1996 s.31 Azerbaijan – Russia Relations, http://www.mfa.gov.az/az/foreign_policy/bilat/Azerbaycan-Rusiya/01.shtml Azerbaijan and UN, http://mfa.gov.az/az/international/organizations/un.shtml, 27, 05, 2007 Azerbaijan Human Rights Practices - 1993, January 31, 1994, U.S. Department of State, http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/democracy/1993_hrp_report/93hrp_report_eur/Azerbai jan.html, 21,03, 2008 Azerbaijan, “Azerbaijan Human Rights Practices, 1993 January 31, U.S. Department Of State, http://dosfan.lib.uic.edu/ERC/democracy/1993_hrp_report/93hrp_report_eur/Azerbai jan.html, 20,03,2007 Carol Migdalovitz, “Armenia-Azerbaijan Conflict”, http://www.fas.org/man/crs/92109.htm, 06,12,2007 Constitution of the Azerbaijan Republic, http://www.un-az.org/doc/constitution.doc, 02.07.2007 Cristina Roccella, “Child Protection System in Azerbaijan”, UNICEF Child Protection Consultant Mission, March-April 2005, http://www.unicef.org/azerbaijan/AZ_ChildProtection_map_report.doc, 03/02/2008 Cristina Roccella, “Child Protection System in Azerbaijan”, UNICEF Child Protection Consultant Mission, March-April 2005, http://www.unicef.org/azerbaijan/AZ_ChildProtection_map_report.doc, 03/02/2008 124 Çocuk Hakları Sözleşmesi, http://www.finfo.dk/wwwfinfo/forum/dokumenter/boernekonvention_tyrkisk.htm, 21/04/2007 Çocuk Hakları Sözleşmesi, http://www.finfo.dk/wwwfinfo/forum/dokumenter/boernekonvention_tyrkisk.htm, 21/04/2007 Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, http://www.unicef.org/turkey/crc/_cr23b.html, 03/06/2007 Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, http://www.unicef.org/turkey/crc/_cr23b.html, 03/06/2007 Çucuk hakları ile İlgili Azerbaycan Cumhuriyeti Düzenlemeleri, www.crlc.az/senedler/milli/Ushaq_Huquqlari_Haqqinda_Qanun.pdf, 22,11,2007 Dağlık Karabağ problemi ile ilgili parlamento konuşmalarında dönemin Ermenistan savunma bakanı S.Sarkisyan’ın konuşması, 29-30 mart 2005, www.regnum.ru/news/437271.html Hazar Bölgesi'nde Rekabetin Yeni Boyutu: Silahlanma Yarışı, http://www.turksam.org/tr/yazdir21.html, http://news.trendaz.com/index.shtml?show=news&newsid=1048255&lang=AZ http://www.belgenet.com/arsiv/sozlesme/bmsarti-07.html, 15,03,2008 http://www.justice.gov.az/eng_cat1.html, 22,11,2007 http://www.refugees-idps-committee.gov.az/chapter_03.html http://www.refugees-idps-committee.gov.az/chapter_03.html, 17,12,2007 http://www.un.org/News/Press/docs//2008/ga10693.doc.htm, 07,09,2007 125 http://www.un.org/News/Press/docs//2008/ga10693.doc.htm, 07,09,2007 List of the 191 Member States (and the 6 Associate Members) of UNESCO and the date on which they became Members (or Associate Members) of the Organization, as of July 2006, http://erc.unesco.org/cp/MSList_alpha.asp?lg=E, 12/04/2007 M. Emin Zararsız, “Devletin Egemenligi Kavramı ve _nsan Haklarının Korunması”, http://www.liberaldt.org.tr/ldd/m12/DDem-za.htm 17,02,2006 Note verbale dated 8 April 2006 from the Permanent Mission of Azerbaijan to the United Nations addressed to the President of the General Assembly, http://www.un.int/azerbaijan/info/info/letters/2006/N0631694.pdf; 22,11,2007 Reha Yılmaz,Karabağ Savaşı Ve İnsan Hakları, www.rehayilmaz.com, 03/04/2008 Rights of children, http://www.mfa.gov.az/eng/foreign_policy/inter_affairs/human/child.shtml, 03/02/2008 Safar Abiyev, "Armenia's aggression against Azerbaijan causes military and political tenseness in the region", 21 February 2008 , http://www.today.az/news/politics/43266.html, 23,03, 2008 The UN General Assembly adopted resolution on "The situation in the occupied territories of Azerbaijan", http://www.mfa.gov.az/eng/news/mfa_press_releases/2006/010.shtml, 12,09,2007 Türkiye Büyük Millet Meclisi, Genel Kurul Tutanağı, 21. Dönem 2. Yasama Yılı, 14. Birleşim 03/Kasım /1999 Çarşamba, http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_g.birlesim_baslangic?P4=1963&P5= B&page1=23&page2=23, 15/2/2008 126 UN Security Council Resolution 874, http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/557/41/PDF/N9355741.pdf?OpenE lement, 23,04,2007 UN Security Council Resolution 884, http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/631/20/PDF/N9363120.pdf?OpenE lement, 23,04,2007 UN Security Council Resolution 884, http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/631/20/PDF/N9363120.pdf?OpenE lement, UN-Azerbaijan relations, http://www.un.int/azerbaijan/un.php, 15/03/2008 UNESCO Azerbaycan İlişkileri, http://mfa.gov.az/az/international/organizations/unesco.shtml, 12/04/2007 Vilyam Toll, UNHCR’ın Azerbaycan’dakı başkanı göçmen ve mülteciler ile ilgili yasal düzenlemelerde değişiklik beklemektedir”, 13.07.07, http://news.trendaz.com/print.shtml?newsid=956658&lang=AZ, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Kararı, http://humanrights.az/ganun/ganun1.htm, 23, 09, 2007 Azerbaycan Cumhurbaşkanı Kararı, http://humanrights.az/ganun/ganun1.htm, 23, 09, 2007 Membership of the Human Rights Council, New elected Officers of the Human Rights Council, http://www2.ohchr.org/english/bodies/hrcouncil/membership.htm, 15,09,2007 127 Paul R. Gregory, Robert C. Stuart: Russian and Soviet Economic Performance and Structure, 1998, Addison-Wesley Educational Publishers, Inc., 112; Mikhael Sergeevich Gorbachev, http://www.cnn.com/SPECIALS/cold.war/kbank/profiles/gorbachev, 15,05,2008 Secuirty Council, Resolution 853 (1993), Adopted by the Security Council at its 3259th meeting on 29 July 1993, http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/428/34/IMG/N9342834.pdf?OpenE lement, Secuirty Council, Resolution 853 (1993), Adopted by the Security Council at its 3259th meeting on 29 July 1993, http://daccessdds.un.org/doc/UNDOC/GEN/N93/428/34/IMG/N9342834.pdf?OpenE lement, 128 ÖZET Bağımsızlığını 1991 yılında kazanması ile birlikte azerbaycan Birleşmiş Milletlere üyelik başvurunda bulunmuştur. Bu üyelik Azerbaycan için büyük olanak ve fırsatları da beraberinde getirmiştir. Azerbaycan bir BM üyesi gibi insan hakları, barışın korunması ve diğer şartları uygulayacağını kabul etmiştir. Bu normları benimsemek ve uygulamak için Azerbaycan büyük çaba harcamış ve bu aşamada BM tavsiye ve önerilerinden de yararlanmıştır. Ayrıca BM Güvenlik Konseyinin Karabağ ile ilgili almış olduğu kararlar da Azerbaycan’ın uluslararası sistemdeki haklılığını vurgulamıştır. İnsan hakları ve demokrasi ile ilgili sözleşme ve düzenlemelere taraf olmakla Azerbaycan demokrasi ve insan haklarının gelişmesi için büyük fırsatlar yakalamıştır. Aynı zamanda Azerbaycan diğer uluslararası ve bölgesel örgütlerle insan hakları ve demokrasi alanında işbirliği yapacağını taahhüt etmektedir. Azerbaycan BM ilişkilerinin Azerbaycan ekonomisinin kalkınmasında da büyük etkisi olmuştur. 129 ABSTRACT After independency of the Azerbaijan in 1991 year, Azerbaijan applied to United Nation for the membership. The membership of the UN was very important opportunity for the Azerbaijan. Azerbaijan accepted every condition about protection of peace, human right and etc. as a member of UN. For procure of UN norms and conditions Azerbaijan expend very important effort and used UN’s recommendations and guides. At the same time UN Security council resolutions about Nagorno Karabakh conflict vindicated Azerbaijan in the international system. Being part of international agreements about human rights and democracy had been effected increase of the Azerbaijan democracy and human rights. At the same time Azerbaijan was commitment for the partnership in human rights and democracy with other international and local organizations. Azerbaijan UN relations by economical and social area effected for increase Azerbaijan economy. Especially structural reforms were very effectively and profusely for the Azerbaijan. 130 ÖZET Bağımsızlığını 1991 yılında kazanması ile birlikte azerbaycan Birleşmiş Milletlere üyelik başvurunda bulunmuştur. Bu üyelik Azerbaycan için büyük olanak ve fırsatları da beraberinde getirmiştir. Azerbaycan bir BM üyesi gibi insan hakları, barışın korunması ve diğer şartları uygulayacağını kabul etmiştir. Bu normları benimsemek ve uygulamak için Azerbaycan büyük çaba harcamış ve bu aşamada BM tavsiye ve önerilerinden de yararlanmıştır. Ayrıca BM Güvenlik Konseyinin Karabağ ile ilgili almış olduğu kararlar da Azerbaycan’ın uluslararası sistemdeki haklılığını vurgulamıştır. İnsan hakları ve demokrasi ile ilgili sözleşme ve düzenlemelere taraf olmakla Azerbaycan demokrasi ve insan haklarının gelişmesi için büyük fırsatlar yakalamıştır. Aynı zamanda Azerbaycan diğer uluslararası ve bölgesel örgütlerle insan hakları ve demokrasi alanında işbirliği yapacağını taahhüt etmektedir. Azerbaycan BM ilişkilerinin Azerbaycan ekonomisinin kalkınmasında da büyük etkisi olmuştur. ABSTRACT After independency of the Azerbaijan in 1991 year, Azerbaijan applied to United Nation for the membership. The membership of the UN was very important opportunity for the Azerbaijan. Azerbaijan accepted every condition about protection of peace, human right and etc. as a member of UN. For procure of UN norms and conditions Azerbaijan expend very important effort and used UN’s recommendations and guides. At the same time UN Security council resolutions about Nagorno Karabakh conflict vindicated Azerbaijan in the international system. Being part of international agreements about human rights and democracy had been effected increase of the Azerbaijan democracy and human rights. At the same time Azerbaijan was commitment for the partnership in human rights and democracy with other international and local organizations. Azerbaijan UN relations by economical and social area effected for increase Azerbaijan economy. Especially structural reforms were very effectively and profusely for the Azerbaijan.