içsel pazarlama uygulamalarının işletme performansı üzerine etkisi

advertisement
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME ANABİLİM DALI
ÜRETİM YÖNETİMİ VE PAZARLAMA BİLİM DALI
İÇSEL PAZARLAMA UYGULAMALARININ İŞLETME
PERFORMANSI ÜZERİNE ETKİSİ: KAMU-ÖZEL
HASTANE KARŞILAŞTIRMASI
Zührem YAMAN
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Danışman
Yrd. Doç. Dr. F. Atıl BİLGE
KONYA-2012
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
BİLİMSEL ETİK SAYFASI
Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel
etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik
davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez
yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden
yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.
Zührem YAMAN
I
II
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Öğrencinin
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Tezin Adı
Numarası:
104227021005
Adı Soyadı
Zührem YAMAN
Ana Bilim /
İşletme /
Bilim Dalı
Üretim Yönetimi ve Pazarlama
Danışmanı
Yrd. Doç. Dr. F. Atıl BİLGE
"İçsel Pazarlama Uygulamalarının İşletme Performansı Üzerine Etkisi
ve Özel-Kamu Hastane Karşılaştırması"
ÖZET
Son yıllarda hizmet sektöründeki hızlı gelişmeler, sektör içinde hizmet konusuna verilen önemin bir göstergesidir. İşletmeler sürekli olarak değişen ve
gelişen çevre şartlarına uyum sağlayabilmek konusunda çeşitli hizmetlerden yararlanmaktadır.
Sektörel farklılıklar nedeniyle, hizmetlerde sektörlere göre değişim göstermektedir. Her alanda hizmete olan talep gibi, sağlık kuruluşları alanında da
giderek artan bir talep söz konusudur. Sağlık kuruluşlarında da önemi giderek artan hizmetin içsel pazarlama yaklaşımıyla çalışanların performansı üzerinde de etkileri
yadsınamayacak durumdadır.
Bu çalışma, içsel pazarlama uygulamalarının hastane performansına etkisini inceleyen bir araştırmadır. Araştırmanın amacı, daha net olarak, İçsel
Pazarlama bileşenlerinin Kastamonu’da yer alan Özel-Devlet Hastanesi performanslarına olan etkisini test etmektedir.
İçsel pazarlamanın hastane performansı üzerine olan etkisini incelemek için iki aşamalı bir araştırma tasarlanmış ve hastaneler üzerinde uygulanmıştır. İlk
aşamada kavramın ve kavrama yönelik temel unsurların daha iyi anlaşılabilmesi için keşfedici bir araştırma yürütülmüştür. İkinci aşamada ise, Ahmed, Rafiq, Saad (2003)
tarafından geliştirilmiş olan içsel pazarlama karması ölçeği ile hipotezler frekans analizi ve basit regresyon analizi yöntemleri araştırma yapılmıştır. Veriler, anket formu
yardımı ile yüz yüze görüşme metodu kullanılarak toplanmıştır.
Araştırma sonuçları göstermektedir ki, içsel pazarlama bileşenleri ile hastane performansı arasında anlamlı ve aynı yönde bir ilişki bulunmaktadır.
Kastamonu’da yer alan bir özel ve bir devlet hastanesinin İçsel Pazarlama uygulamaları altında dış müşterilere verilen önemin içsel müşteri olarak tanımlanan çalışanlara
da verilmesi gerektiğinin bilincinde olmaları, hastanelerin performansına olumlu katkılar sağlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Hizmet Sektörü, İçsel Pazarlama, Hastane Performansı
III
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Öğrencinin
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Numarası:
104227021005
Adı Soyadı
Zührem YAMAN
Ana Bilim /
İşletme /
Bilim Dalı
Üretim Yönetimi ve Pazarlama
Danışmanı
Yrd. Doç. Dr. F. Atıl BİLGE
Tezin
“ The Effects of Internal Marketing Applications on the Performance
İngilizce Adı
of Enterprises and Private – State Hospital Comparison ”
ABSTRACT
The rapid progress in the service sector over the past few years indicates the importance attached to the issue of service within the sector. Business enterprises make use of a variety of
services in an effort to adapt themselves to the ever-changing and developing circumstances.
Due to sectoral differences, changes in services differ from sector to sector. As in every other field, there is an increasing demand in the field of health organizations. The importance of
internal marketing approach is also increasing in health organizations, and its impacts on the performance of the employees cannot be disregarded.
This is a paper that examines the effects of internal marketing applications on hospital performances. The aim of the paper is to test the effects of internal marketing elements on the
performance of Private-State Hospital, located in Kastamonu, in particular.
A twofold research to reveal the relation between internal marketing and hospital performance was designed and conducted on hospitals. In the first stage, a research was conducted in
order to provide a better understanding of the concept and its basic elements. The second stage, on the other hand, comprised the internal marketing diversity scale, developed by Ahmad, Rafiq, Saad
(2003), as well as a hypothesis frequency analysis, and a research that used simple regression analysis methods. The data was collected by using a face to face interview method and with the help of survey
sheets.
The results of the research reveal a positive correlation between internal marketing elements and hospital performance. The two hospitals in Kastamonu, one state hospital and one private,
are aware that they need to pay the same attention attached to their external customers within internal marketing applications to their internal employees as internal customers, and this awareness
contributes positively to their performance.
Key words: Service Sector, Internal Marketing, Hospital Performance
IV
ÖNSÖZ
Günümüz toplumlarında halk arasında yaygın olarak kullanılan “müşteri veli
nimetimizdir” sözüyle müşterilerin değerinin çok eski zamanlarda anlaşıldığı
ortadadır. Son yıllarda artan rekabet koşullarında da benzer ürünleri, benzer fiyatlara,
benzer kalitede üreten ve sunan firmalar için artık ayırt edici özelliklerin başında
sağladıkları müşteri memnuniyeti gelmektedir. Rekabetin hızla arttığı piyasalarda
ayakta kalmak için en önemli şart ürün ve hizmet üretiminde müşteri bakış açısını
yakalamak ve müşteri istekleri doğrultusunda ürün ve hizmetler üreterek müşteri
memnuniyetini sağlamaktır. Müşteri memnuniyetinin sağlanması noktasında dikkate
alınması gereken husus ise iç müşterileri memnun edip, onları sadık birer çalışan
haline getirerek yüksek kalitede hizmeti dış müşterilere sunmaktır.
Günümüz işletmelerinin varoluş mücadelesinde hem önemli bir avantaj hem
de göreceli olarak dezavantaj olarak karşılarına çıkan küresel rekabet gerekliliği tüm
işletmelerde olduğu gibi hizmet işletmelerini de küresel rekabette var olabilmek için
değişime uyuma zorlamaktadır.
Modern
pazarlama
yaklaşımlarından
olan
İçsel
Pazarlama
hizmet
işletmelerinde uygulanması açısından önemli bir yerdedir. Bu bakımdan çalışan
tatmini daha sonra müşteri tatmini ile tüm bunların sonucunda işletme
performansının artmasına yardımcı olan bu uygulamanın gerçekleşebileceği ortaya
çıkmaktadır. Hastane işletmelerinde İçsel Pazarlama Kapsamında İç ve Dış Müşteri
Tatmininin Sağlanarak İşletme Performansının arttırılmasına yönelik yapılan
çalışmamda emeğini, bilgisini esirgemeyen değerli danışman hocam Yrd. Doç. Dr. F.
Atıl BİLGE’ye ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Anabilim Dalı Öğretim
Üyelerinden çok değerli hocam Doç. Dr. Muammer ZERENLER’e sonsuz
teşekkürlerimi arz ederim. Ayrıca anketlerin yapılmasında emeği geçen ve
çalışmamda yardımını esirgemeyen değerli eşim Ömer ERGÜN’e, her konuda
yardımcı olan ve bugünlere gelmemde büyük emekleri olan annem, babam ve
kardeşime sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
V
İÇİNDEKİLER
Sayfa No:
BİLİMSEL ETİK SAYFASI ....................................................................................... I
TEZ KABUL FORMU ................................................................................................ II
ÖZET ......................................................................................................................... III
ABSTRACT............................................................................................................... IV
ÖNSÖZ ....................................................................................................................... V
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... VI
KISALTMALAR .................................................................................................... XIII
TABLOLAR LİSTESİ .............................................................................................XIV
ŞEKİLLER LİSTESİ ............................................................................................... XV
GİRİŞ ........................................................................................................................... 1
BİRİNCİ BÖLÜM - PAZARLAMA KAVRAMI ve İŞLETMELERDE
PAZARLAMA YÖNETİMİ .................................................................................... 3
1.1. PAZARLAMA KAVRAMI VE TANIMI ............................................... 3
1.2. PAZARLAMANIN TARİHSEL GELİŞİMİ ......................................... 10
1.2.1. Üretim Anlayışı Dönemi ......................................................... 12
1.2.2. Satış Anlayışı Dönemi ............................................................. 13
1.2.3. Modern Pazarlama Anlayışı .................................................... 15
1.2.4. Toplumsal Pazarlama Anlayışı Dönemi .................................. 16
VI
1.3. PAZARLAMA ANLAYIŞI ................................................................... 18
1.3.1. Tüketiciye Dönük Tutum ......................................................... 18
1.3.2. Bütünleşmiş Pazarlama ........................................................... 19
1.3.3. Uzun Dönemde Karlılık .......................................................... 21
1.3.4. Müşteri Tatmini ....................................................................... 24
1.3.5. Sistematik Planlama ................................................................. 25
1.4. PAZARLAMA ÇEVRESİ ..................................................................... 25
1.4.1. Makro Pazarlama Çevresi (Uzak Pazarlama Çevresi) ............. 26
1.4.1.1. Demografik Çevre ..................................................... 26
1.4.1.2. Ekonomik Çevre ........................................................ 27
1.4.1.3. Sosyal ve Kültürel Çevre ........................................... 27
1.4.1.4. Politik ve Hukuki Çevre ............................................ 27
1.4.1.5. Rekabet ...................................................................... 27
1.4.1.6. Teknoloji ................................................................... 28
1.4.2. Mikro Pazarlama Çevresi ( Yakın Pazarlama Çevresi) ............ 30
1.4.2.1. Pazar .......................................................................... 30
1.4.2.2. Girdileri Arz Edenler ................................................. 30
1.4.2.3. Aracılar ...................................................................... 30
1.5. PAZARLAMA KARMASI BİLEŞENLERİ ......................................... 31
1.5.1. Ürün ......................................................................................... 32
VII
1.5.1.1. Ürünlerin Sınıflandırılması ....................................... 35
1.5.2. Fiyat ......................................................................................... 37
1.5.3. Dağıtım .................................................................................... 38
1.5.4. Tutundurma ............................................................................. 40
1.6. PAZARLAMA KARMASI UNSURLARINDAKİ DEĞİŞİM: 4P-4C . 42
1.6.1. Müşteri Değeri (Customer Value) ........................................... 44
1.6.2. Müşteri Maliyeti (Customer Cost) ........................................... 45
1.6.3. Müşteriye Kolaylık (Customer Convenience) .................................. 45
1.6.4. Müşteri İletişimi (Customer Communication) ........................ 45
1.7. PAZARLAMA YÖNTEMİ ................................................................... 46
1.8. PAZARLAMANIN GÜNÜMÜZ İŞLETMELERİ AÇISINDAN
ÖNEMİ .......................................................................................................... 49
İKİNCİ BÖLÜM – İÇSEL PAZARLAMA KAVRAMI VE İŞLETMELERDE
İÇSEL PAZARLAMA UYGULAMALARI ......................................................... 52
2.1. İÇSEL PAZARLAMA TANIMI ........................................................... 52
2.2. İÇSEL PAZARLAMANIN TARİHÇESİ .............................................. 59
2.2.1. Çalışan Tatmini Aşaması ......................................................... 60
2.2.2. Müşteri Yönlülük Aşaması....................................................... 61
2.2.3. Strateji Uygulama ve değişim Yönetimi Aşaması ................... 63
VIII
2.3. İÇSEL PAZARLAMADA KULLANILAN ÖNEMLİ KAVRAMLAR 64
2.3.1. İletişim ...................................................................................... 64
2.3.2. Teknoloji ................................................................................. 69
2.3.3. Kültür ...................................................................................... 70
2.3.4. Sosyalizasyon .......................................................................... 72
2.3.5. Yetkilendirme ........................................................................... 74
2.3.6. Çalışan Tatmini – Müşteri Tatmini İlişkisi .................................... 75
2.4. İÇSEL PAZARLAMA MODELLERİ ................................................... 79
2.5. İÇSEL PAZARLAMANIN ÖNEMİ ..................................................... 81
2.6. İÇSEL PAZARLAMANIN AMAÇLARI ............................................. 82
2.7. İÇSEL PAZARLAMANIN AMAÇLARI ............................................. 83
2.8. İŞLETMELERDE İÇSEL PAZARLAMA UYGULAMALARI İLE
KARŞILAŞILAN SORUNLAR ................................................................... 84
2.9. İÇSEL PAZARLAMA STRATEJİLERİ – İÇSEL PAZARLAMADA 7P
KAVRAMI .................................................................................................... 87
2.9.1. İçsel Pazarın Bölümlendirilmesi .............................................. 88
2.9.2. İçsel Pazarlama Karmasının Geliştirilmesi ............................. 89
2.9.2.1. Ürün .......................................................................... 90
2.9.2.2. Fiyat .......................................................................... 91
2.9.2.3. Tutundurma .............................................................. 92
2.9.2.4. Dağıtım ..................................................................... 93
IX
2.9.2.5. Süreç ......................................................................... 94
2.9.2.6. Pazar Bölümlendirme ............................................... 94
2.9.2.7. Pazarlama Araştırması .............................................. 95
2.10. İÇSEL PAZARLAMANIN BAŞARIYLA UYGULANMASINDA
DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN FAKTÖRLER ...................................... 96
2.11. İÇSEL PAZARLAMA ANLAYIŞINDA İNSAN ODAKLILIK ........ 97
2.12. İÇSEL PAZARLAMADA MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ .................... 98
2.12.1. Dış Müşteri Memnuniyeti ................................................... 100
2.12.2. İç Müşteri Memnuniyeti ...................................................... 109
2.12.2.1. İş Tatmini ile İlgili Etmenler ................................ 117
2.13. İÇ MÜŞTERİ MEMNUNİYETİNİN ÖNEMİ .................................. 120
2.14. SAĞLIK SEKTÖRÜNDE MÜŞTERİ KAVRAMI ........................... 127
2.15. SAĞLIK SEKTÖRÜNDE MÜŞTERİ (HASTA) TATMİNİ VE
ÖNEMİ ........................................................................................................ 130
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM – İÇSEL PAZARLAMA UYGULAMALARININ
İŞLETME PERFORMANSINA ETKİLERİ ...................................................... 137
3.1. İŞLETME PERFORMANSI ................................................................ 137
3.2. İÇSEL PAZARLAMANIN İŞ TATMİNİNE ETKİLERİ ................... 138
3.3. İÇSEL PAZARLAMANIN KARİYER GELİŞİMİNE ETKİLERİ .... 142
X
3.4. İÇSEL PAZARLAMANIN ÇALIŞANLARIN SOSYAL İLİŞKİLERİNE
ETKİLERİ ................................................................................................... 143
3.5. İÇSEL PAZARLAMANIN ÖRGÜT KÜLTÜRÜNE ETKİLERİ ...... 146
3.6. İÇSEL PAZARLAMANIN MOTİVASYONA ETKİLERİ ................ 151
3.7. İÇSEL PAZARLAMANIN MÜŞTERİ BAĞLILIĞINA ETKİLERİ . 153
3.8. İÇSEL PAZARLAMANIN ÖRGÜTSEL BAĞLILIĞINA
ETKİLERİ ................................................................................................... 156
3.9. İÇSEL PAZARLAMANIN ÖRGÜTSEL İLETİŞİME ETKİLERİ .... 160
3.10. İÇSEL PAZARLAMADA VERİMLİLİK ......................................... 164
3.11. İÇSEL PAZARLAMADA REKABET ............................................. 165
3.12. İÇSEL PAZARLAMANIN KÂRLILIGA ETKİLERİ ...................... 165
3.13. İÇSEL PAZARLAMANIN HASTA MEMNUNİYETİNE
ETKİLERİ ................................................................................................... 166
3.14. İÇSEL PAZARLAMADA HİZMET KALİTESİ .............................. 167
3.15. İÇSEL PAZARLAMANIN GENEL İŞLETME PERFORMANSINA
ETKİLERİ ................................................................................................... 168
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM – İÇSEL PAZARLAMA UYGULAMALARININ
İŞLETME PERFORMANSI ÜZERİNE ETKİSİ: KAMU-ÖZEL HASTANE
KARŞILAŞTIRILMASI ....................................................................................... 173
4.1. ARAŞTIRMANIN AMACI VE VARSAYIMLARI ........................... 174
4.1.1. Araştırmanın Amacı .............................................................. 174
XI
4.1.2. Araştırmanın Modeli ............................................................. 175
4.1.3. Evren ve Örneklem ............................................................... 176
4.1.4. Araştırmanın Hipotezleri ...................................................... 176
4.2. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ............................................................ 179
4.2.1. Araştırmaya Dahil Edilen Hastane İşletmelerinin
Seçilmesi ......................................................................................... 182
4.2.2. Anket Formunun Hazırlanması ............................................ 182
4.2.3. Anket Formunun Postalanması ............................................ 184
4.2.4. Verilerin Kodlanması ve Analizi .......................................... 185
4.3. VERİLERİN ÇÖZÜMÜ VE YORUMLANMASI .............................. 185
4.3.1. Güvenirlilik ........................................................................... 186
4.3.2. İçerik Geçerliliği ................................................................... 186
4.3.3. Araştırma Bulgularının Değerlendirilmesi ........................... 187
4.3.4. Araştırmaya Katılan Çalışanların İçsel Pazarlama Karmasında
Etkili Olan Faktörlerin Önem Dereceleri ....................................... 192
4.4. SONUÇ VE ÖNERİLER ..................................................................... 200
4.4.1. SONUÇ ................................................................................. 200
4.4.2. YÖNETİCİLERE VE ÇALIŞANLARA ÖNERİLER .......... 214
4.4.3. GELECEK ARAŞTIRMALAR İÇİN ÖNERİLER .............. 216
XII
KISALTMALAR
4P
: Price (Fiyat), Place (Yer), Promotion (Tutundurma), Product (Ürün)
7P
: Price (Fiyat), Place (Yer), Promotion (Tutundurma), Product (Ürün),
People (Hedef Kitle), Process (Süreç), Physical Evidence (Fiziksel Belirtiler)
ACSI
Endeksi
: American Costumer Satisfaction İndex: Amerikan Müşteri Tatmini
AMA
: American Marketing Association: American Pazarlama Birliği
C
: Control: Geri Bilgi Sistemi, Sonuçları Gözden Geçirme
ÇEV
: Çeviren
GSMH
: Gayri Safi Milli Hasıla
I
: Implementation: Yürürlüğe Koyma
MİY
: Müşteri İlişkileri Yönetimi
MM
: Taktiksel Pazarlama: Marketing Mix: Pazarlama Karmasının
Geliştirilmesi
P
: Positioning: Konuşlandırma
R
: Research: Araştırma, Pazar Araştırması
SAS
: İskandinavya Havayolları
SCSB
Barometresi
: Swedish Costumer Satisfaction Barometer: İsveç Müşteri Tatmini
STP
: Segmentation: Stratejik Pazarlama, Kesimlere Ayırma
T
: Targeting: Hedef Belirleme
TKY
: Toplam Kalite Yönetimi
Vd.
: Ve Diğerleri
XIII
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 1.1.
: Pazarlama Anlayışındaki Gelişmeler
Tablo 2.1.
: İş Tatmini İle İlgili Yapılan Tanımlar
Tablo 3.2.
: İş Tatmini ile İlgili Yapılan Çalışmalar
Tablo 4.2.
: Araştırmaya Katılan Kamu ve Özel Çalışanlarının Demografik
Özellikleri
Tablo 4.3.
: Araştırmaya Katılan Kamu ve Özel Hastane Karmasında Etkileri
Olan Faktörlerin Önem Dereceleri
Tablo 4.4.
: Araştırmaya Katılan Kamu ve Özel Hastane Çalışanlarında Hastane
Performansının Ölçülmesinde Etkili Olan Faktörlerin Önem Dereceleri
Tablo 4.5.
: Araştırma Hipotezlerinin Test Sonuçları
XIV
ŞEKİLLER LİSTESİ
Şekil 1.1.
: Mübadele Süreci
Şekil 1.2.
: Toplum Pazarlama Anlayışının Öğeleri
Şekil 1.3.
: Pazarlama Evreleri
Şekil 1.4.
: Ürün Sınıfları
Şekil 2.1.
: Müşteri Bağlılığı ve İşgören Tatmini, İşgören Sadakati ve Verimlilik
Arasındaki İlişkiler
Şekil 2.2.
: İçsel Pazarlama Modeli
Şekil 2.3.
: İşletme Faaliyet Zinciri
Şekil 2.4.
: Bir Sağlık İşletmesinin İç ve Dış Müşteri Modeli
Şekil 2.5.
: Algılanan Kalite, Hasta Tatmini ve Hasta Bağlılığı Arasındaki İlişki
Şekil 3.1.
: Örgütsel Bağlılığın Oluşumu
Şekil 4.1.
: Uygulanan Araştırma Yöntemi
Şekil 4.2.
: Araştırmaya Katılan Kamu ve Özel Hastane Çalışanlarının
Cinsiyetine Göre Dağılımı
Şekil 4.3.
: Özel ve Kamu Hastane Çalışanlarının Yaş Aralıklarına Göre
Dağılımı
Şekil 4.4.
: Araştırmaya Katılan Kamu ve Özel Hastane Çalışanlarının Medeni
Durumlarına Göre Dağılımı
Şekil 4.5.
: Araştırmaya Katılan Kamu ve Özel Hastane Çalışanlarının Çalışma
Sürelerine Göre Dağılımı
XV
GİRİŞ
Son yıllarda hizmet ve hizmet sektörüyle alakalı konularda yapılan
çalışmalar, bu konuya verilen önemin bir göstergesidir. Değişen zaman ve değerlerle
birlikte farklı bir oluşum kazanan iş dünyası farklı bir müşteri yapısıyla karşı
karşıyadır. Satın alma sürecinin son aşamasının, benimseme aşaması olduğu ve
ihtiyacın karşılanması halinde, satın almada bulunan kişinin o malın sürekli müşterisi
olacağı dikkate alındığında, günümüzde işletmeler, ‘ne üretirsem satarım yerine
alıcıyı tatmin edersem satarım’ düşüncesi ile faaliyet göstermek zorundadırlar.
Özellikle, insan unsurunun ön plana çıktığı hizmet sektöründe böyle bir düşüncenin
uygulamaya dönüşmesi ise personelin (iç müşteri) beklenti ve ihtiyaçlarına cevap
vermek, onların rahat, sağlıklı ve güvenilir ortamda çalışmalarını sağlamak ve maddi
ve moral açıdan onları tatmin etmekle yakından ilişkilidir. Kısaca kurum
çalışanlarının tatmininin, müşterilerin (dış müşteri) tatmini üzerine etki eden bir
unsur olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü işletme süreçlerindeki bir aksaklık, sunulan
ürün ve hizmetlere yansıyabileceğinden, dış müşteri tatmini sağlamak için
işletmecilik
oyununun
bütün
oyuncularının
dikkate
alınması
yararlı
olacaktır.(Naktiyok ve Küçük,2003).
Hizmetlerin pazarlanmasında personelin önemini vurgulayan ve pazarlama
literatüründeki yerini 1980’li yıllarda almaya başlayan içsel pazarlama kavramı ‘bir
örgütün müşterilerini içsel ve dışsal olarak ikiye ayırmaktadır. Personele, nihai
tüketicilerden oluşan dışsal müşterilerle aynı önemi vermekte ve personeli de işletme
müşterisi statüsünde görerek içsel müşteri olarak tanımlamaktadır. İçsel pazarlama,
pazarlama kavramının dışsal müşterilere uygulandığı gibi örgüt içinde de
uygulanmasıdır.’ (Öztürk, 2003:91). Global pazar ortamında şiddetli rekabetle karşı
karşıya kalan işletmelerin varlığını sürdürüp ayakta kalabilmeleri için hem iç hem de
dış müşteri ihtiyaçlarını karşılamaları gerekmektedir.
Pazarlama alanında artan bir öneme sahip olan İçsel Pazarlama kavramına
yönelik çalışmaların yoğunlaşması bir taraftan kavram hakkındaki belirsizlikleri
ortadan kaldırırken diğer taraftan da İçsel Pazarlamanın pazarlama alanı içinde ki
yerini sabitlemiştir.
1
Bu tezin amacı, İçsel Pazarlama ile ilgili sistematik ölçü ve değerlendirme
metodu kullanılarak bir araştırma yapmaktır.
Bu kapsamda tezin ilk bölümünde, hizmet sektörü ve özellikleri, hizmet
sektörünün gelişimi, hizmet sektöründe hizmet işletmeleri ve özellikleri ayrıntılı bir
şekilde açıklanmıştır.
İkinci bölümde, hizmet sektöründe içsel pazarlama uygulamaları başlığı
altında içsel pazarlama kavramı, içsel pazarlamanın gelişimi incelenmiştir. Ayrı ayrı
olarak içsel pazarlamada dış müşteri ve iç müşteri tatmini için yapılması gerekenler
ile birlikte 4C-4P stratejilerinden bahsedilmiştir.
Üçüncü bölümde, tezin uygulama kısmını oluşturan sektör ile ilgili araştırma
yapılmış ve Hastane işletmelerinin tanımı, özellikleri, Hastane işletmelerinde İçsel
Pazarlama bileşenlerinin hastane performansı üzerindeki etkileri SPSS İstatiksel
Bilgisayar Programı yardımı ile ölçülmüştür. Araştırmanın sonuçları, tartışılan
yönetsel çıkarımlar ve çalışmanın kısıtları özetlenmiş ve gelecek çalışmalar ve
kavramı uygulayacak yöneticiler için önerilerde bulunulmuştur.
2
BİRİNCİ BÖLÜM
PAZARLAMA KAVRAMI ve İŞLETMELERDE PAZARLAMA
YÖNETİMİ
1.1. PAZARLAMA KAVRAMI VE TANIMI
Günümüz modern yönetim felsefesi, sosyal yönleriyle, iş yapma biçimleriyle,
odaklanma/hedef alma tarzlarıyla, sistemlerindeki teknoloji desteği ve organizasyon
yapılarıyla geleneksel işletme yönetimi felsefesinden farklılıklar göstermektedir.
Kamu sektörleri ve kâr amacı gütmeyen organizasyonlarda olduğu gibi, özel
sektördeki kâr amaçlı işletmelerde de gözlemlenen bu geleneksel uygulamalardan
farklı davranışlar, aynı zamanda çağa ayak uydurma gereksiniminden dolayı doğal
bir sonuç olarak algılanmaktadır. Sanayi devriminden günümüze kadar geçen
dönemde insanoğlunun yaşamında çok şey değişmiştir. Ancak özellikle 1970’li
yıllardan itibaren kimilerine göre teknoloji, kimilerine göre de sosyal değişimlerin
etkisiyle yeni bir döneme girilmiş ve bu yeni dönem hız çağı, bilgi çağı, teknoloji
çağı veya uzay çağı gibi kavramlarla adlandırılmaya çalışılmıştır.
Günümüz işletmeleri geleneksel işletmelere göre daha sosyal yönlü,
sorumluluk sahibi ve kâr, satış, pazar payı gibi öncelikli hedefleri ile birlikte, ahlaki
değerler, insan/çevre sağlığı ve sosyal etik gibi konulara karşı da hassas felsefelerle
faaliyette bulunmaktadırlar. Modern işletmelerde öne çıkan iki temel görüşün
işbirliği ve değer yaratma olduğu düşünülebilir. Bu görüşler ışığında iş yapma
biçimleri, her şeyin tek başına gerçekleştirildiği bir yapıdan, işbirlikleri ile ortak
üretimin, sorumluluk paylaşımının ve uzmanlaşmanın ön plana çıktığı etkileşimli
ağlardan oluşan yapılar haline gelmiştir. Etkileşimli ağların ve özündeki ortak amaçlı
çalışma sistemlerinin en önemli hareket noktası ise değer yaratmaktır.
Yaratılan değer bazen küçücük bir fayda, parasal bir karşılığı olmayan ek bir
hizmet veya maddi değerler olabildiği gibi, karşıdakini anlama, uzun süreli ilişkiler
kurma, güven yaratan etkileşimler gibi birçok şekilde ortaya çıkabilmektedir.
Değerlerin yaratım sürecinde emeği geçen her firma-içi ve firma-dışı birim, değer
yaratma sürecine katkıda bulunup, aynı zamanda da değer elde ettiğinden bu
3
sistemlere değer zinciri adı verilmektedir. Değer zincirlerinin oluşumunun en önemli
halkası ise çoğu zaman ortak işler yapan firmalar, müşteriler, rakipler gibi görünse de
aslında her bir firma içerisinde değer yaratma amacını benimsemiş ve yaptığı iş
küçük bile olsa yaratılacak büyük eserdeki katkısını görebilen çalışanlardır.
Modern işletmeciliğin değer yaratma amaçlı çalışma prensiplerinin bir diğer
faydalı sonucu ise, işletmeleri değer yaratılabilecek her unsuru aramaya, yakından
izlemeye ve anlamaya sevk etmesidir. Değer sunma güdüsüyle gerçekleşen bu arayış,
bir işletmenin değer zincirindeki işbirlikçilere, hissedarlara, ticari müşterilere,
tedarikçilere, çalışanlarına, nihai müşterilere hatta rakiplere bile görünmez bir bağ ile
bağlanması ve değer yaratma fırsatlarını aramasını bir görev olmaktan çıkarıp normal
bir iş yapma biçimi olarak algılamasını sağlamaktadır. Karmaşık zincirleri, ağları ve
sistemdeki oyuncuları birbirine yakınlaştıran iletişim ise teknolojinin sunduğu sayısız
fırsatla desteklenerek güçlenmektedir.
Günümüz yönetim ve ekonomi sistemlerinin yeni çerçevesindeki unsurları
birbirine bağlayan o görünmez bağın, modern işletmeciliğin ve pazarlamanın
geleceği ve ana hedefi olarak da görülen kişiler ve kurumlar arası ilişkiler olduğu
düşünülmektedir. Çeşitli çalışmalarda (McInnes, 1964; Kotler, 1972;Bagozzi, 1975)
yapılan modern işletmeciliğin geleceğinin ilişkilerde yattığı konusundaki tahminlerin
gerçekleşmiş olduğu güncel çalışmalarla (Grether,1983; Hunt, 1983; Hunt, 1994;
O’Driscoll ve Murray, 1998; Hooley ve diğ.,2003) desteklenmektedir. Bu doğrultuda
pazarlamanın değer yaratma ve işletme faaliyetlerinin her aşamasında yaratılan
değeri sunma amacıyla kullanılan temel stratejilerden biri olmaya başladığı
görülmektedir. Değer yaratma amacıyla kurulan ilişkiler bir işletmenin çalışanları, iş
birimleri, tedarikçileri, rakipleri, kamu kuruluşları, ticari ve nihai müşterileri ile
kârşılıklı, güvene dayalı, etkileşimleri ve paylaşımları anlamına gelmektedir. Genel
olarak işletmecilik ve modern yönetim açısından önemli bir hal alan kurumlar,
müşteriler ve işbirlikçiler arası ilişkilere odaklanma anlayışı, pazarlama düşüncesinin
de konuya ilgi göstermesine neden olmuştur. Özellikle 1980’li yıllardan itibaren
Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika kökenli bilim adamlarının, pazarlarda ilişkiler inşa
etme ve yönetme gibi konuların önemi ve detayları ile ilgilendikleri görülmektedir.
4
Günümüzde bir çok araştırmacıya (örn.Sheth ve diğ., 1988; Aijo, 1996; Grönroos,
1999; Dodge ve Fullerton, 1997) göre pazarlamanın geleceği ve yeni boyutu, uzun
dönemli ve ilişki odaklı çalışma sistemine sahip yani pazarlama anlayışında
yatmaktadır. Son dönemde yaşanan teknolojik ilerlemeler, tüketici davranışlarındaki
değişiklikler, küreselleşme, artan rekabet ürün odaklı endüstrilerden hizmet (veya
hizmet destekli ürün) odaklı endüstrilere ve bilgi toplumuna geçiş gibi birçok faktör,
ilişkisel pazarlamanın ortaya çıkışında etkili olmuştur. Pazarlama teorisyenlerinin
düşünceleri ile birlikte pazarlama alanında hem uygulamada hem de teoride yaşanan
bu değişimler, AMA (American Marketing Association)’nın resmi pazarlama
tanımını tekrar gözden geçirmesine neden olmuş ve bu gelişmenin bir sonucu olarak
da 2004 yılında pazarlamanın yeni tanımı duyurulmuştur. Bu en güncel tanıma göre
“pazarlama; işletmeye ve hissedarlara fayda sağlamak üzere müşteriler için ve
müşteri ilişkilerini yönetmek için değer yaratan, bu değeri duyuran ve sunan bir
süreç, bir organizasyon fonksiyonudur” (Grönroos,2006;397).
Pazarlama, bir hedef pazarın ihtiyaçlarını belli bir kâr elde ederek karşılamak
için değer arama, yaratma ve sunma bilimi ve sanatıdır. Pazarlama karşılanmamış
ihtiyaç ve istekleri saptar (Kotler,2006;12).
Pazarlama kavramı ve içeriği hakkında birçok farklı görüş vardır. Kimisi
bunun satış olduğunu söylerken, kimisi tanıtım olduğundan söz etmektedir. Kişisel
anlamda pazarlama bireyin kim olduğunu ifade etmektedir. Pazarlama, bireyin kim
olduğunu ve ne iş yaptığını kapsar; bu bakımdan pazarlama, bireyin sahip olduğu
birikimle ilgili değer algılamasını yaratır (Bender and Torok, 2000; 14).
Pazarlama, müşterilere ürün ve hizmet sunumuyla ilgilenir; ancak satıştan çok
daha ileri bir kavramdır. Pazarlamanın işlevi, potansiyel müşterilerin ihtiyaçlarını
keşfetmek ve bu ihtiyaçları bir kâr elde ederek karşılamaktır. Pazarlama müşterilere
her nasılsa üretilmiş malları satmaya çalışmak değil, onlara isteyerek satın alacakları
ürün ve hizmetleri sağlamaktır. Bu nedenle pazarlama ürün ortaya çıkmadan önce
başlar (Rogers, 1996;8). Bununla birlikte pazarlama bir toplumun gereksinimleri ile
o toplumun bu gereksinimlere verdiği veya vereceği cevaplar arasındaki bir
5
köprüdür. Bu süreci, doğru mal ve hizmetlerin üretilip tüketici veya alıcılara
iletilmesini sağlamak ve üretime de yön vermek oluşturmaktadır (Tek,1999; 4).
Pazarlama, hedef olarak alınacak pazarların seçilmesi ve üstün müşteri
değerlerinin yaratılması, sunulması ve iletişim kurulması suretiyle müşteri elde
etmenin, muhafaza etmenin ve sayılarını artırmanın sanat ve bilimidir (Kotler,
2002;8). Kişi ve grupların ürün ve değer yaratarak bunları birbirleriyle değiştirerek
istek ve gereksinimlerini elde ettikleri sosyal, yönetimsel bir süreçtir. Bu süreci,
doğru mal ve hizmetlerin üretilip tüketici veya alıcılara iletilmesini sağlamak ve
üretime de yön vermek oluşturmaktadır.
Pazarlama, insanların istek ve gereksinimlerini değişim yoluyla gidermeye
karar vermeleriyle gerçekleşir. Değişim, bir şeye karşılık vererek başkasından
gereksinme duyulan başka bir şeyin elde edilmesidir. Değişim pazarlamanın çekirdek
kavramıdır. (Tek, 1999;7). Bir kazanç sağlamak amacıyla, seçilmiş müşteri
gruplarının ihtiyaçlarını tanımlamak ve kârşılamak için firma kaynaklarının analiz
edilmesi,
planlanması,
örgütlenmesi,
kullanılması
ve
denetlenmesi
olarak
tanımlanabilir.
Pazarlamada şirketin bütün olarak gösterdiği ortak bir çaba söz konusudur.
Pazarlama bir şirket bölümünden fazla bir şeydir. Pazarlamanın kökeni satıştır.
Ancak kavram ve içerik olarak bu iki işlem yani satış ve pazarlama artık birbirinden
ayrılmıştır. (Aydede,2002;17). Pazarlama işlemi, dinamikleri anlamak ve mevcut
veya saklı ihtiyaçları karşılamak yolunda fırsatların belirlenmesi için geçerli pazar
yerinin araştırılmasıyla başlar. Pazar bölümlere ayrılır ve şirketin üstün bir şekilde
tatmin edilebileceği bölümler seçilir. Geniş bir strateji hazırlanmasını ve onun
teferruatlı pazarlama karması ve hareket planı halinde incelikle geliştirilmesini
gerektirir. Daha sonra planın uygulanmasını, neticelerin değerlendirilmesini ve daha
da gelişmeler yapılmasını gerektirir. (Kotler, 2000;36). Satış işlemi ise pazarlama
buzulunun sadece tepedeki sivri ucudur. Pazarlama teorisyenlerinin önde
gelenlerinden Peter Drucker’e göre Pazarlamanın amacı: satış yapmayı gereksiz hale
getirmektir. Bununla kastedilen şey, pazarlamanın görevinin kârşılanmamış
ihtiyaçları keşfetmek ve tatmin edici çözümler hazırlamak olduğudur. Pazarlama
6
gerçekten başarılı olduğu zaman, insanlar yeni ürünü beğenirler, bu beğeni ağızdan
ağza hızla yayılır ve satış yapmak için çaba göstermeye çok az gerek kalır.
Pazarlama, satış yapma ile eş anlamlı olamaz çünkü pazarlama, şirketin bir
ürünü çıkartmasından çok daha önce başlar. Pazarlama, yöneticilerin ihtiyaçları
saptamak, bu ihtiyaçların boyutunu ve yoğunluğunu ölçmek ve ortada kârlı bir fırsat
olup olmadığını belirlemek için yaptıkları ev ödevidir. Satış yapma ise ancak bir ürün
imal edildikten sonra devreye girer. Pazarlama, ürünün bütün yaşamı boyunca devam
eder. Yeni müşteriler bulmaya çalışmak, ürünün çekiciliğini artırmak, ürün satış
sonuçlarından dersler çıkarmak ve tekrarlanan satışları yönetmektir. (Kotler, 2002;
26).Pazarlamanın asıl sorumluluğu, şirket cirosunun kârlı bir şekilde artışını
sağlamaktır. Pazar imkanları belirlenmeli, geliştirilmeli, seçilmeli ve hedef
pazarlarda hakimiyet kurmak için değilse bile, üstünlük kurmak amacıyla stratejiler
saptanmalıdır. Kotler’e göre; pazarlama, uygun hedef pazarları belirlemeyi müşteri
tatmini ve işletme amaçlarını gerçekleştirmek üzere tüketiciye dönük ürünler
tasarımlamayı içeren bir fonksiyondur. Pazarlama fonksiyonunun temel amaçları
olarak tüketimin, tüketici tatmininin, kişilerin seçeneklerinin ve yaşam kalitesinin
maksimuma çıkarılması gibi görüşler ortaya atılmıştır.
İnsanın yaşantısında pazarlamayla ilişkilendirilemeyecek bir zaman dilimi ya
da pazarlama sisteminin onu etkileyemeyeceği bir an çok zor bulunur. Pazarlama,
insanın yaşantısının her yönünü aklına gelmeyecek şekilde etkilemektedir. Bugün
hiçbir ekonomik ve siyasal sistemde pazarlamanın söz konusu olmadığı bir konu
veya alan düşünülemez. Yaşamlarının hemen her aşamasında, kesitinde hem alıcı
hem de satıcı işlevleri gören tüm bireyler için pazarlama bugün artık bir yaşam bilimi
haline dönüşmüştür. (Tek,1999;3). Kısaca pazarlama yönetimi: hedef olarak alınacak
pazarların seçilmesi ve üstün müşteri değerlerinin yaratılması, sunulması ve iletişim
kurulması suretiyle müşteri elde etmenin, muhafaza etmenin ve sayılarını arttırmanın
sanat ve bilimidir. (Kotler, 2002;8).
İşletmenin dış çevreyle olan bağlantılarını kurmaya ilişkin işlevlerin pek çoğu
pazarlama bölümlerince sağlanmaktadır. (Yamamoto, 2004;31). Pazarlamanın
esasını satınalan ile satıcı arasında gerçekleşen bir eylem olan mübadele oluşturur.
7
Alıcının ve satıcının bu yönde davranışı ortaya çıkmaksızın mübadelenin oluşması
olanaksızdır. Mübadeleyi süreç olarak açıklamaya çalışan bir modelde ana koşullar
şöyle belirlenmiştir. Mübadele için en az iki kişi gereklidir.
-Her iki tarafın diğerinin ilgisini çekebilecek bir şeyi olmalıdır.
-İki taraf iletişim kurma ve ileti gönderebilme yeteneğinde olmalıdır.
-İki taraf da, birbirlerinin teklifini kabul ya da reddetmede özgür olabilmelidir.
-Bir taraf diğer bir tarafı kabul ve arzu edebilmek için istekli olmalıdır.
Şekil 1.1. : Mübadele Süreci
(Kaynak: Odabaşı;1996)
Bu sürecin sağlıklı bir biçimde işleyebilmesi için belirtilen koşulların
olmasının yanı sıra tüketicinin ihtiyaçlarının bilinmesi zorunluluğu vardır. (Odabaşı,
1996;4-5). Pazarlama, temelde insanların ihtiyaç ve isteklerini karşılamaya yönelik
bir değişim işlemidir. İki veya daha fazla taraftan her biri kendi ihtiyacını karşılamak
amacıyla diğer tarafa değerli bir şeyleri (mal, hizmet veya fikir) verip değerli başka
şeyleri (para, alacak, kredi vs) elde etmektedir (Mucuk, 2000;3-4). İşletmeler, mal
veya hizmet sayesinde müşterilerin isteklerini tatmin edecek biçim, zaman yer ve
mülkiyet faydaları yaratırlar. Hayatta kalabilmek için tüm işletmeler bu faydaları
yaratmalıdır. Müşteri isteklerini tatmin eden mal ve hizmetlerin oluşturulması ve
pazarlanması ise fayda yaratmanın temelidir (Şimşek, 2004;146).
8
Pazarlama, hangi sektör için uygulanıyor olursa olsun, ürün bilgisinin ve
yönetim stratejilerinin aynı anda uygulandığı ve günümüz terminolojisindeki yeni
adıyla sürekli kârı arttırmayı amaçlayan bir bilim dalıdır.
Günümüzde pazarlamanın birçok farklı tanımı yapılmaktadır. Bu tanımlardan
bazıları şunlardır: “Pazarlama,
mal ve hizmetlerin üreticiden tüketiciye veya
kullanıcıya doğru akışını yönelten işletme faaliyetlerinin yerine getirilmesidir”. Uzun
bir süre pazarlama literatüründe yer alan bu tanım da sadece üretim sonrası
faaliyetler ele alınıp, mübadele ve satış işlemi üzerinde durulmuştur. Zamanla bu
tanımın yetersizliği üzerinde daha fazla durulmaya başlanmış ve 1970’lerin
başlarında pazarlamanın sadece işletmelere özgü bir faaliyet olmadığı kâr amacı
gütmeyen kuruluşları da içine alacak şekilde tanımının genişletilmesi, bazı toplumsal
boyutların da tanımda yer alması gerektiği tartışmaları yapılmıştır.
1985 yılında Amerikan Pazarlama Birliği (American Marketing Association),
pazarlamanın kapsamını genişleterek; “Kişisel ve örgütsel amaçlara ulaşmayı
sağlayacak değişimleri gerçekleştirmek üzere, fikirlerin, malların ve hizmetlerin
geliştirilmesi, fiyatlandırılması, tutundurulması ve dağıtılmasına ilişkin planlama ve
uygulama süreci” şeklinde tanımlamıştır (Mucuk, 2001;3-4). Bunun yanı sıra Philip
Kotler pazarlamanın tanımına ilişkin farklı bir bakış açısı geliştirip, pazarlamanın ne
olmaması gerektiği ile ilgili iki ifade belirtmiştir. Bunlardan ilki, pazarlama satış
demektir; ikincisi ise pazarlama esas olarak şirketin bir bölümüdür (Kotler, 2000; 2627). Denizer’e göre ise pazarlama; "tüketicilerin istek ve arzularına göre üretilen mal
ve hizmetlerin, üreticiden tüketiciye ve kullanıcıya doğru en hızlı ve en düşük
maliyetle akışını sağlayan, malların ve hizmetlerin satışından sonrada oluşan
sorunları çözümleyen eylemlerdir" şeklinde tanımlanmaktadır (Denizer,1992;27).
İngiltere Pazarlama Birliği ise pazarlamayı; “tüketici gereksinimlerini kâr
amacı güderek tespit etmekten, önceden tahmin edip ona göre davranmaktan ve
tatmin etmekten sorumlu yönetim süreci” olarak tanımlamıştır (Smith, 1998; 5-6).
Üzeyir Garih’e göre pazarlama ise; “katı veya yumuşak bir ürünün veya başka bir
deyişle bir mal veya hizmetin fikrinin geliştirilmesinden başlayarak, satıştan sonra o
9
ürünün ölümüne kadar olagelen üretim hariç tüm işlevlerin toplamı” şeklinde tarif
edilebilir (Garih, 2001; 11).
Pazarlamacılar arasında pazarlamanın tanımı konusunda farklılıklar olsa da bu
tanımların çoğunda ortak noktalar bulunmaktadır. Bu ortak noktalar (Altunışık vd.,
2002; 10-13):
Pazarlama bir değişim sürecidir.
Pazarlama, insan ihtiyaçlarını karşılayıcı, tatmini hedefleyen ve insanlara
istediklerini vermeye yönelik faaliyetlerdir.
Pazarlama çeşitli faaliyetler sistemidir.
Pazarlama mallar, fikirler ve hizmetlerle alakalıdır.
Üretim,
fiyatlandırma,
tutundurma
ve
dağıtım
temel
pazarlama
faaliyetlerini oluşturmaktadır.
Bir işletme faaliyetler grubu olarak pazarlama süreklilik arz eden hızlı bir
değişimin yaşandığı dinamik bir ortamda gerçekleşir.
Pazarlama sadece kâr amaçlı işletmelere has bir faaliyet değildir.
Pazarlama bütün kişisel ve örgütsel faaliyetleri içermeyip sadece değişimi
kolaylaştıran ve gerçekleştiren faaliyetleri kapsar.
Pazarlama bir yönetim süreci olup, sosyal bir ortamda gerçekleşmektedir.
Pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesinde etkinlik ve kârlılık esastır.
1.2. PAZARLAMANIN TARİHSEL GELİŞİMİ
Tarihsel perspektiften bakıldığında pazarlamanın gelişim sürecinin farklı
açılımlardan incelenmesinin doğru olacağını söylemek mümkündür. Bir yönüyle
alıcı-satıcı ilişkilerinin insanlık tarihi kadar eski diğer yönüyle pazarlama
uygulamaları ile akademik birikimin belirli hacme ulaşmış olması bakımından,
10
pazarlamadaki gelişimlerin farklı açılardan incelenmeye ihtiyaç duyduğu açıktır. Bu
süreçte ayrıca, iktisat, psikoloji, sosyoloji, antropoloji ve kültürel çalışmaların
pazarlama uygulama ve bilimine katkıları açısından da pazarlama tarihi çalışmalarına
farklı açılardan yaklaşma ve zihinsel gelişme süreçlerine vurgu yapılması gereği
daha açık bir şekilde anlaşılabilir.
1910’lardan önce pazarlama düşüncesinin gelişiminde iktisat teorisi önemli
bir yer işgal etmektedir. Bu durum sürpriz bir sonuç değildir. Çünkü pazarlama o
dönem için iktisat biliminin bir alt kümesi olarak kabul edilmektedir. Yine de birçok
Amerikalı ekonomist pazarlama alanı ile ilgili çalışmalarını sürdürmeye devam
etmişlerdir. Bu düşünürler daha sonra ekonomide tarihsel okul olarak adlandırılacak
olan Alman üniversitelerinde yetişmiş akademisyenler olmakla birlikte, pazarlama
alanında ilk çalışmaları bu akademisyenlerin yaptığı söylenebilir (Mason,1995;41).
1900’lerden başlamak üzere ilk yirmi yıllık süreyi kapsayan pazarlama
düşüncesinin keşfi süreci, halen Amerika’da bulunan Wisconsin Üniversitesindeki
akademisyenlerce başlamıştır (Bartels, 1951;120). Bu dönemlerde pazarlamanın,
iktisadın bir alt kümesi olarak görülmesi ve ekonomistlerin üretilen ürünlerin (daha
çok tarımsal ürünler) dağıtımı ile ilgilenmesi pazarlamanın ayrı bir disiplin olarak
ortaya çıkmasında önemli bir rol oynamıştır (Wilkie ve Moore, 2003;32). Wisconsin
Üniversitesi akademisyenleri, pazarlamanın iktisat biliminden ayrılmasını sağlayacak
ilk çalışmaları ve ilk düşünceleri ortaya koymaları itibarı ile önemlidirler. Bu
akademisyenler iktisatta dağıtım (distribution) olarak adlandırılan faaliyeti daha da
kristalize ederek pazarlama (marketing) faaliyeti olarak kitaplarında ve derslerinde
kullanmışlardır (Bartels, 1951;120). Daha sonra Harvard Üniversitesi’ndeki dersler
ve çalışmalarla devam eden pazarlama disiplininin keşif ve gelişim süreci, Middle
Western grubu üniversitelerinin çalışmaları ile ayrı bir disiplin olma ve yazın
oluşturma yolunda önemli adımlar atmıştır. 1900–1910 yılları bu disiplinin
tanımlanma aşamasını tamamlarken 1910–1920 yılları arasında ise pazarlama ilkeleri
olarak gerek teorik gerekse uygulama alanda geniş kabul görmeye başlamıştır
(Bartels, 1951;121).
11
Bu dönemlerde bütüncül bir pazarlama sistemi her toplumun kendine has
teknolojik, toplumsal, ekonomik ve sosyo-politik yapısına adapte olabilecek bir
faaliyetler bütünü olarak görülebilir. Nitekim bu dönem boyunca toplumsal etki alanı
da pazarlama düşüncesinin oluşmasında kesin bir etki yapmıştır denilebilir. İktisadi
düşüncenin tarımsal üretimin dağıtımı konusu üzerine odaklanması ve ürünlerin
toplum katmanlarına zamanında ulaştırabilecek karmaşık sistemlerin oluşturulmaya
çalışılması toplumsal etki alanının açıklayıcı belirleyicilerinden olarak görülebilir
(Wilkie ve Moore, 2003;33).
Pazarlamanın tanımını, içeriğini ve felsefesini daha iyi anlayabilmek için
pazarlama
anlayışındaki
gelişmeleri
özetlemekte
yarar
vardır.
Pazarlama
anlayışındaki bu gelişmelerin sebebi üretim teknolojisi, rekabet ve tüketici
davranışlarındaki değişme ve gelişmedir. Bu aşamalar (İslamoğlu, 2002; 9-10);
a) Üretim Anlayışı Dönemi
b) Satış Anlayışı Dönemi
c) Pazarlama ve Pazarlama Anlayışı Dönem
d) Toplumsal Pazarlama Anlayışı Dönemi
Bu aşamaları aşağıdaki gibi açıklamak mümkündür.
1.2.1. Üretim Anlayışı Dönemi
Klasik pazarlamanın birinci evresi olarak olan üretime yönelik pazarlama
anlayışı, üretim talebi karşılayamadığı için işletmelerin üretimleri, hiç bir çabaya
gerek duyulmadan pazar tarafından çekiliyordu (Tuncer, vd. 1994;1).
Üretim odaklı yaklaşım, üretimin büyük oranda sorun olduğu ilk dönemin bir
sonucudur. Yani bu yaklaşımı insanoğlunun ilk mal mübadelesine başladığı
zamanlardan, dünyada 1929 yılında yaşanan krize kadar en büyük sorun üretimden
kaynaklanmaktaydı. Ancak I. Dünya Savaşından sonra bazı iş kollarında kısmen de
olsa kitle üretimleri görülmüştür.
12
Üretim odaklı işletme yöneticileri, üretimin yüksek düzeyde verimliliği, düşük
maliyetler ve kitle dağıtımının başarılması konularına yoğunlaşmıştır (Kotler,
2003;41). Tüketicilerin salt malların bulunabilirliği ya da fiyat düşüklüğü ile
ilgilendiklerine inanan işletme yöneticileri,ürünle ilgili diğer farklılıklara önem
vermemişlerdir (Ay ve Diğ., 2011;19).
Üretim Odaklı Yaklaşımın altındaki hareket noktası “ne üretirsem üreteyim
satarım, yeter ki verimli bir şekilde üretmesini bileyim” şeklinde ortaya çıkmıştır.
Doğal olarak bu koşullar altında söz sahibi üreticidir. Bu yaklaşımı benimsemiş bir
işletmenin nihai amacı da, kısa dönemde en fazla üreterek maksimum kâra
ulaşmaktır (Ecer ve Canıtez, 2004;7). Üretim yaklaşımının odak noktası imalattan
oluşmaktadır. Üretim yaklaşımının amaç ve özellikleri ise üretimin artırılması,
maliyetlerin düşürülmesi ve kontrol edilmesi, satış artışı ile kâr maksimizasyonudur
(Torlak vd, 2002;18).
Pazarlama anlayışının temel dönemi kabul edilen bu ilk dönemde, üretim ve
mühendislik yöneticileri işletme yönetimine hâkim olup, satış bölümünün esas işi
fiyatı üretim veya finansman bölümlerince belirleyip satmaktır. Büyük ekonomik
kriz (1929–1933)’e kadar devam eden bu dönemde “pazarlama bölümü” zaten
yoktur; esas işi satış ve satışçıları yönetmek olan, satış yöneticilerinin başında
bulunduğu, pasif bir satış bölümü mevcuttur. Yönetim anlayışı, “ne üretirsem onu
satarım” şeklinde olan bu dönemde, yöneticilerde, “iyi bir mal kendi kendini satar”
düşüncesi hâkimdir (Mucuk, 2001; 8). Bu anlayışa örnek olarak, Henry Ford’un
“müşterileriniz diledikleri renk otomobile sahip olabilirler, yeter ki siyah olsun” sözü
ve 1900’lü yıllarda seri üretim yaparak maliyetleri düşürmeye çalışması gösterilebilir
(Çoroğlu, 2002; 5).
1.2.2. Satış Anlayışı Dönemi
Pazarlamada ikinci dönem satış odaklı pazarlama anlayışının ortaya çıktığı
dönemdir. Bu dönem dünya ekonomisinde büyük değişim ve çalkalanmalara neden
olan Büyük Ekonomik Krizle başlayan ve 1950’lere kadar süren zaman dilimini içine
almaktadır. Pazarda rekabetin ortaya çıkmasıyla birlikte üreticiler açısından
13
ürettikleri malları satmak bir sorun haline gelmeye başlayınca, üretimden öte kâr
sağlayacak satışların gerçekleştirilmesi önem kazanmaya başladı ve satış odaklı
pazarlama anlayışı kavramı ortaya çıktı.
Büyük ekonomik kriz, ekonominin temel sorununun artık, “üretmek, daha
çok üreterek büyümek” olmayıp, üretilenin satılması olduğu bir dönemi başlatmıştır.
Malları “üretmenin” değil, “satmanın” en büyük sorun olduğu; işletmelerin yoğun bir
biçimde tutundurma çabalarına yöneldiği bu dönemde, işletme yönetiminde satışın
ve satış yöneticilerinin önemi ve sorumlulukları artmıştır. Gerek kişisel satışta,
gerekse reklam faaliyetlerinde insanları etkileme tekniklerinin geliştirildiği, aldatıcıyanıltıcı reklam ve beyanlara yoğun olarak başvurulduğu bu dönemde “baskılı satış
teknikleri” yaygın olarak kullanılmıştır. Dönemin tipik düşünce tarzı, “ne üretirsem
onu satarım, yeter ki satmasını bileyim” şeklinde söylenebilir. Yöneticilerde yaratıcı
reklam ve yaratıcı satışçılıkla tüketicinin satışa olan direncinin aşılacağı ve onun malı
satın almaya ikna edileceği görüşü hâkimdir (Mucuk, 2001: 8-9).
Şirketler bu dönemde ürün satışının sağlam ve etkili tutundurma çabalarını
gerektirdiğini fark etmişlerdir. Bu nedenle bu dönemde satış faaliyetleri ve satış
yöneticileri şirket yönetimlerinde saygınlık ve yeni sorumluluklar kazanmışlardır.
Satış konusunda geliştirilen teknikler ve bazı yanıltıcı-aldatıcı tanıtım çalışmaları
nedeniyle bu dönem kötü bir algılama ile karşı karşıya kalmıştır. Satışta ve reklam
çalışmalarında hard-sell yaklaşımın etkin olduğu bu dönemde kapıdan kapıya
satışlar, bu yaklaşımı temel anlayış olarak kabul eden satış ekipleriyle
yönetilmekteydi.
Bu pazarlama anlayışında “üretmek, daha çok üreterek büyümek” olmayıp,
üretilenin satılması olduğu bir dönemi başlatmıştır (Mucuk, 2001;8). Satışa yönelik
pazarlama anlayışı; tüketicilerin/ müşterilerin çok gerekli olmayan şeyleri satın
almaya karşı direndiklerini, öte yandan çeşitli satış geliştirme araçlarıyla da daha
fazla satın almaya yönelebilecekleri düşüncesine dayanmaktadır. Başka bir deyişle
işletmelerin başarılı olabilmeleri için satış yönlü örgütlenmelerini varsaymaktadır
(Taşkın,2005; 14).
14
Söz konusu ilk iki dönem pazarlamada üretim ve satış konularının temel
anlayış olarak alındığı, tüketici ve tüketici beklentileri ile ilgili konuların merkeze
alınmadığı dönemler olarak değerlendirilebilir (Yeygel, 2006;201).
1.2.3. Modern Pazarlama Anlayışı
Modern pazarlama, modern toplumun dinamiklerine uygun olarak hedefli
pazarlama kavramını benimsemiştir. Geleneksel/klasik pazarlama anlayışının ‘ürün’
ve ‘satış ’kavramlarının üstünlüğüne dayandırıldığı 1920’li yıllarda pazarın nabzı
önemli değildi. Özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra işletme stratejilerinin önem
kazanmasıyla daha isabetli bir pazara duyulan ihtiyaç pazarlama stratejilerini de öne
çıkarmıştır. Pazarı bölümlendirme ve hedefleme mantığına dayanan stratejiler,
kitlesel ve standart üretime göre biçimlenen modern toplumun ihtiyaçlarına cevap
vermektedir (Babacan ve Onat, 2002;13).
Bu ihtiyaçlar ile birlikte modern pazarlama yaklaşımı işletme amaçlarına
ulaşmak için hedef pazardaki müşteri istek ve ihtiyaçlarının belirlenmesi ve
tatmininin sağlanması amacıyla işletmenin bütün birimlerinin koordineli olarak
çalışmasını içeren bir işletme yönetim felsefesidir (Varinli, 2008; 2). Modern
pazarlama tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarını karşılayarak tüketici tatminini sağlar ve
bunun sonucunda süreklilik sağlanarak kâr elde eder (Durmaz, 2006;2).
Kâr elde etmesi ise modern pazarlama anlayışı içerisinde olan işletmelerin en
önemli
amacının müşteriyi
memnun etmek
suretiyle
olduğunu
söylemek
mümkündür. Pazarlama faaliyetlerinin çıkış noktası ise müşteridir (Pira ve
Baytekin,2004;758). Modern pazarlama anlayışında hareket noktası, üretim ve satış
anlayışlarından farklı olarak mal ve hizmetler değil, tüketicilerin ihtiyaç ve
istekleridir. Buradaki tanım ve açıklamalardan anlaşılacağı gibi, Modern Pazarlama
Anlayışı’ nın başlıca unsurlar şunlardır (Yükselen, 2001; 24).
-Alıcıya (tüketiciye) yönelik olma
-Hedef Pazar
-Bütünleşik pazarlama çabaları
15
-Alıcıyı (tüketiciyi) tatmin ederek kâr sağlama
Modern pazarlama anlayışı, satış anlayışından farklı olarak, tüketici ihtiyaç ve
isteklerini dikkate alır. Pazarlamacı için tüketici, önemli bir konumdadır. Oysa satış
anlayışında işletmenin tüm dikkati satış çabalarında, üretim anlayışında ise üretimde
yoğunlaşmaktaydı. Bu nedenle modern pazarlama anlayışı ile pazarda egemenliğin,
satıcıdan alıcıya geçtiği kabul edilir (Yükselen, 2001; 24).
Genel anlamda müşterinin istek ve ihtiyacına yönelik ürün ve hizmet üreterek
satmak, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine önem vermek, tutundurma faaliyetleri
ile ilgili olarak kitle iletişim araçlarından faydalanmak sıralanabilir (Pırnar, 2006;3233).
1.2.4. Toplumsal Pazarlama Anlayışı Dönemi
Toplumsal pazarlama anlayışı da modern pazarlama anlayışına paralel olarak
tüketici istek ve arzularını belirleyip, bu istek ve arzulara uygun, tatmin sağlayan
ürünleri rakiplerden daha etkin ve verimli bir şekilde pazara sunarken modern
pazarlamadan farklı olarak kişilerin ve toplumun da çıkârları ve refahı göz önüne
alınmalıdır. Örneğin bu anlayışa göre işletme tüketici ihtiyaçlarını karşılamak
amacıyla yaptığı faaliyetler esasında, tüm toplumu ilgilendiren, çevre kirlenmesine
sebebiyet vermemelidir. Ayrıca, işletmeler örgütsel amaçlarına ulaşırken, bazı
toplumsal faydalar sağlayan faaliyetlerdede bulunmalıdır (Altunışık, vd. 2001;18–
19).
Şekil 1.2. : Toplumsal Pazarlama Anlayışının Öğeleri
TOPLUM
(insanların refahı)
TÜKETİCİLER
(ihtiyaçların tatmini)
TOPLUMSAL PAZARLAMA
FİRMA
(kârlar)
Kaynak: ALTUNIŞIK, R., vd. (2001:19), Modern Pazarlama, 1. Basım, Değişim Yayınları,
Adapazarı.
16
Şekilde bulunan üç kutupta amaçları bir arada tatmin etmesi gerekmektedir.
Modern pazarlama “tüketici istiyor” ve “biz de tüketiciyi tatmin edeceğiz” diye
firmaların makul kârla da olsa tüketicilerin “her istediklerini” üretip, pazarlamalarına
yol açacak bir yaklaşım gibi görünmektedir. Bu kavram Türkçedeki “ alan razı, satan
razı” deyişinden yola çıkarak yasa dışı aşırı kullanımına kadar götürülebilir (Tek,
1999;35).
Pazarlama anlayışına, sosyal sorumluluğu ihmal ettiği, müşterileri tatmin etse
de, genelde toplumsal sorunlara karşı duyarsız kaldığı eleştirileri yöneltilmiştir. Bu
açıdan, 1970’li yılların ortaları ve 1980’lerin sosyal ve ekonomik şartları, tüketici
hoşnutsuzluğu, çevre sorunları, doğal kaynakların tamamen tükenme tehlikesi, çeşitli
hukuki ve politik etkiler, pazarlama yönetimini beşeri ve toplumsal yöne, sosyal
sorumluluk anlayışıyla hareket etmeye, hayat standardından, hayatın kalitesine önem
vermeye doğru itmeye başlamıştır. Bu dönem pazarlamanın üçüncü dönemi olan
pazarlama döneminin, uzun vadede toplum refahını içeren daha olgunlaşmış şeklidir
(Mucuk, 2001; 9). Aşağıdaki tabloda pazarlamanın gelişme aşamalarını sırasıyla
görmek mümkündür;
Tablo 1.1. : Pazarlama Anlayışındaki Gelişmeler
Kaynak: İslamoğlu, 2002; 11
17
1.3. PAZARLAMA ANLAYIŞI
Pazarlama, mala dönük, malları bir an önce satıp paraya dönüştürmek gibi
fırsatçı bir anlayış olmayıp, tüketici istek ve ihtiyaçları yanında toplumsal çıkar ve
ihtiyaçlara da yönelen bir anlayış farklılığıdır. Bu anlamda pazarlama anlayışı;
işletmenin kuruluş amaçları doğrultusunda, tüketicileri ve toplumu tatmine yönelmiş,
bütünleşmiş pazarlama ile desteklenen tüketiciye dönük tutum olarak tanımlanabilir.
Sağlıklı bir pazarlama anlayışından söz edebilmek için, sağlıklı bir örgüt
kültürünün olması gerekir. Bu örgüt kültürü; pazara, tüketiciye, müşteriye ve
topluma nasıl bakılması gerektiğini gösteren ve örgüt çalışanları tarafından
paylaşılan inanç ve değerler bütününü ifade eder. Bu anlamdaki pazarlama
anlayışının dört önemli öğesi vardır. Bunlar (İslamoğlu, 2002; 15-16);
I. Tüketiciye dönük tutum
II. Bütünleşmiş pazarlama
III. Müşteri tatmini
IV. Sistematik planlama
1.3.1. Tüketiciye Dönük Tutum
Pazarlama yönetimi daha mamulün üretiminden önce pazarlama faaliyetine
başlamakta; pazarlanacak mal veya hizmetin bugünkü ve gelecekteki tüketicilerinin
ve potansiyel tüketicilerinin ihtiyaç ve isteklerini belirlemeye çalışmaktadır. Bunun
için de pazarın ve pazarı oluşturan tüketicilerin iyi bir şekilde analiz edilerek
tanımlanması gerekmektedir. Hedef pazarı belirleyip, o pazardaki tüketici
ihtiyaçlarını iyice anlayıp, onları tatmin etmeyi ön plana alan bu unsur, pazarlama
anlayışının en başta gelen temel direği niteliğindedir. Ürün ve hizmetlerin sunulması
kuruluşların amaçları olmaktan çıkmakta ve ürünler tüketici tatminine ulaşmada
araçlar şekline dönüşmektedir. Yani mal ve hizmetler değil, bunlar vasıtasıyla
karşılanacak tüketici istek ve ihtiyaçları ısrarla üzerinde durulan husustur.
18
İşletmeler pazarlama anlayışı ile tüketiciyi tatmin ederek kâra ulaşmayı
amaçlamakta ve bu amaca yönelik olarak uygun plan ve programları hazırlayıp
uygulamaktadırlar. Şu halde hedef pazarı belirleyip, o pazardaki tüketici ihtiyaçlarını
iyice anlayıp, onları tatmin etmeyi ön plana alan bu unsur, pazarlama anlayışının en
başta gelen temel noktasıdır. Zira, artık ısrarla üzerinde durulan husus, mal ve
hizmetler değil, bunlar vasıtasıyla kârşılanacak tüketici istek ve ihtiyaçlarıdır
(Mucuk, 2001; 10).
Ürün merkezli pazarlama politikalarıyla hızlı değişimlerin yaşandığı bir
pazarda var olmanın mümkün olmadığını gören işletmeler yeni çözüm arayışları
içine girmektedir. Hızlı ve büyük boyutlarda değişimin yaşandığı bir pazarda yoğun
rekabetin dışında kalmak istemeyen işletmeler “tüketiciyi” değişimin anahtarı olarak
görmekte ve bu anlayışlarını işletmenin geneline yayarak benimsemektedirler.
Tüketicinin istek ve ihtiyaçlarının bilinmesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.
Pazarlama yöneticileri bu amaçla pazar ve tüketiciye yönelik araştırmalara
başvurmaktadır. Bilimsel metotlarla bilgi toplama çağdaş pazarlamanın dinamik
yapısı içerisinde sürekli bir faaliyete dönüşmektedir. Tüketiciye yönelik bir tutuma
sahip işletmeler pazarda yaşanan değişmelere kolayca uyum sağlayabilmekte ve
böylece rekabette üstün duruma geçme şansını yakalayabilmektedirler.
Tüketiciye dönük tutum, işletme ve işletme içinde olup bitenlere değil,
işletmenin dışında olup bitenlere ve tüketicilerin istek, ihtiyaç ve beklentilerine
yönelmeyi ifade eder. Tüketiciye dönük tutum malı ürettikten sonra satma yerine,
satılabilecek malı üretme anlayışına dayanır. Satış satışçının, pazarlama ise alıcının
istek ve ihtiyaçlarına önem verir (İslamoğlu, 2002; 16).
1.3.2. Bütünleşmiş Pazarlama
Pazarlama anlayışı içerisinde üretimden önce başlayıp satış anı ve satış
sonrasında da devam eden bir süreçte tüketici isteklerini ve ihtiyaçlarını en iyi
tatmini getirebilme amacında olan tüm işletme fonksiyonlarının yoğun bir etkileşim
içerisinde koordinasyonu gerekmektedir. İşletmenin tüm bu fonksiyonları arasındaki
çatışmanın önlenmesi, karışıklığın giderilmesi amaç ve hedeflere giden yoldaki
19
engelleri kaldırarak yüksek rekabet ortamında fırsatların kaçırılmamasına yardımcı
olmaktadır.
Pazarlama anlayışında hareket noktası ne üretimde verimlilik ne iyi mamul ne
de satış çabaları olup, tüketicinin ihtiyaç ve istekleridir. 1970’lerde bu anlayış
gelişmeye başlamıştır. Alıcıların egemen olduğu pazarlama anlayışı sadece satışta
değil çeşitli bölümlerde yer alan pazarlama ile ilgili faaliyetlerin bir araya
getirilmesini öngörmektedir.
Şekil 1.3. : Pazarlama Evreleri
Tüketiciler
Bütünleşik
Pazarlama
Eylemleri
Tüketici
Tatmini
Yoluyla Karlılık
(Kaynak : Mucuk; 2002 )
Pazarlama anlayışının ikinci temel unsuru olan bütünleşmiş pazarlama
çabalarının iki yönü vardır. Bunlardan biri pazarlama bölümünün diğer bölümlerle
koordinasyonu, diğeri ise, bölümün kendi içinde ve alt bölümler arasındaki
uyumudur. Her şeyden önce tüm fonksiyonel bölümler ve personel, alacakları
kararlarda uyumlu olmalıdır. Yalnız pazarlama bölümünün değil, bütün bölümlerin
oluşturduğu işletme sisteminin çabaları koordineli bir biçimde tüketici ihtiyaçlarının
tatminine yönelmelidir. Pazarlama bölümü kalite farklılıklarını ve çeşitli mal
üretimini isterken, üretim bölümü sınırlı kaliteyi ve çeşidi; pazarlama bölümü taksitli
veya kredili satışları önerirken finansman bölümü sıkı kredi politikası izlerse,
bunların işletmenin başarısı üzerinde olumsuz etkileri olur (Mucuk, 2001;11).
Bütünleşmiş pazarlama çabaları her şeyden önce sistem yaklaşımı içerisinde
tüm fonksiyonel bölümlerin ve personelin alacakları kararlarda uyumlu olmalarını
ifade eder. Yalnız pazarlama bölümünün değil bütün bölümlerin oluşturduğu işletme
20
sisteminin çabaları bütünleşmiş ve uyumlu bir biçimde tüketici ihtiyaçlarının
tatminine yönelmelidir (Cemalcılar, 1998;23).
Bütünleşmiş pazarlama çabalarının diğer bir yönü de yalnızca pazarlama
işlemleri ile ilgili olup fiyatlandırma, reklam, dağıtım ve satış gibi çeşitli
fonksiyonların
bütünleşmiş
şekilde
yürütülmesi
ve
etkin
bir
biçimde
koordinasyonudur. Tüketiciye yönelik tutum işletmelere geniş bir perspektif
kazandırmakta ve pazarlama görev kapsamını genişletmektedir. İşletmelerde
pazarlamanın tüketici ve pazar konusundaki sorunlara etkin çözümler getirebilmesi
ve yarattığı dinamizmin tüm fonksiyonlar üzerine yansıtılabilmesi için örgütlenme
yapılarında da bu yönde düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
Pazarlama, işletme yöneticisinin görüşünü değiştirmekte, işletmeye global ve
sistematik olarak bakmayı gerektirmektedir. Günümüzün hızla büyüyen rekabet
ortamında tüketicilerin isteklerini yerine getirebilmek amacıyla işletmelerin,
pazarlama işletmeleri şekline dönüşmelerinin gerekliliğinden söz edilmektedir.
Pazarlama işletmeleri, pazarın istek ve gereksinimleri ile pazardaki boşlukları
anında tespit ederek, üretimi bu istek, gereksinim ve boşlukları tatmin edecek şekilde
yönlendiren işletmeler haline gelmektedir. Böylece pazarlama, işletme etkinliklerini
bir lokomotif görevi görerek diğer işletme işlevleri üzerinde de belirleyici bir rol
oynamaktadır.
1.3.3. Uzun Dönemde Kârlılık
Geleneksel pazarlama anlayışında fiyat politikaları ve maliyet düşürücü
tedbirlerle, satışların üst düzeye çıkarılması sonucunda kârlılık beklenmektedir.
Çağdaş pazarlama anlayışında ise kârlılık tüketici tatminine dayanmaktadır. “Her ne
pahasına olursa olsun kâr” şeklindeki anlayışın ömrü günümüzde tükenmek üzeredir.
Çağdaş pazarlama felsefesine göre amaç; hedef tüketicilerin istek ve gereksinimlerini
tahmin ve tatmin ederek kâr sağlamaktır.
Tüketicilerin ihtiyaçlarını belirlemek ve bunları tatmine yönelik eğilim, başta
ar-ge olmak üzere birçok alanda yatırımları gerektirmektedir. Bunların getirilerinin
21
ise daha çok uzun dönemlerde olabileceği unutulmamalıdır. İşletme, kendi çıkarları
ile tüketici çıkarlarını denge içinde tutarak varlığını sürdürebilir. Bunun için de,
stratejik planlama ve stratejik pazarlama planlaması çalışmaları ile, tüketici
ihtiyaçlarını pazarda doğan fırsatları ve riskleri etkin bir biçimde izleyip
değerlendirmesini bilmelidir. (Mucuk, 2002; 8-10).
Mevcut durumda rekabet şartlarının sürekli sertleştiği pazara giren rakiplerin
sayısının her geçen gün artması sonucu geçmişin dev yapıları sarsılmıştır.
Küreselleşmenin dayattığı yok edici rekabette örgütsel yapı ve süreçlerin
değiştirilmesi önem kazanmıştır. Sertleşen rekabette örgütsel değişimin sağlanması
kadar güçlü bir pazarlama örgütü kurmak da önem taşımaktadır. Pazarlama birim ya
da örgütleri bilgiye dayalı olmak zorundadır.
Yaşanan bu değişiklikler beraberinde pazarlama yönetiminin önemini
arttırmış, hayat standartlarının yükselmesi mal ve hizmet seçimlerinin artması
işletmeleri müşteri odaklı olmaya zorlamıştır. Günümüzde tüketicilerin belirlediği
kalite hakim olmaya başlamıştır. Önemli olan müşteri tatmini ve bağlılığının
sağlanabilmesidir. Kâr maksimizasyonlu pazarlama anlayışı yerine, pazar payı
maksimizasyonuna yönelmiş pazarlama anlayışı yaygınlaşmaktadır.
Pazarlama anlayışının en temel noktası: Üretici daha fazla tatmin sağladığı
sürece, bu fazla tatmin için tüketici daha fazla ödemeyi kabul edecektir. Rekabetin
yoğun olarak yaşandığı pazarlarda işletmelerin tüketicilere daha fazla yarar sağlamak
zorunda olduğu görülmektedir. Müşterilerin tatminin arttırılması stratejisini
benimseyen kuruluşlar birçok önemli rekabet avantajını da elde etmektedir. Uzun
dönemli kârlılıkları rakiplerine oranla daha yüksek, teknolojideki ve tüketici
ihtiyaçlarındaki değişikliklere daha hazırlıklı ve bu yaklaşımları sayesinde kayıp
pazarları ve müşterileri yeniden kazanma şansları daha fazladır.
İşletmeler tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarına uygun tatmini sağlarken aynı
zamanda kendi beklentilerine de uygun cevapları bulmalıdırlar. Bu anlamda pazarda
yeni paylar elde etmek, rekabette üstün bir duruma geçebilmek için işletmeler yeterli
22
kâr oranlarına ulaşmak zorundadırlar. Pazarda var olmak isteyen işletmeler
tüketicilerin tatmini ile kendi kârlılık oranları arasındaki uyumu sağlamadırlar.
Tüketicilerin hızla değişen ihtiyaçlarının karşılanmasına, esnek üretim ve
esnek pazarlama uygulamalarının bilgiye dayalı yönetilmeleri halinde ulaşılacaktır.
Her pazardaki farklı tüketicilerin tatminine yönelik, farklı dizayn edilebilen ürünlerin
üretimi daha da önem kazanmaktadır.
Toplumda yeni eğilim ve yeni anlayışların egemen olması, yeni pazar ve
pazarlama dinamiklerini ortaya çıkarmıştır. Yeni pazar dinamikleri şu şekilde
sıralanabilir:
1. Yöreselden ulusala, ulusaldan küresel pazarlamaya
2. Müşteri ihtiyaçlarından, müşteri isteklerine
3. Fiyat rekabetinden fiyat dışı rekabete yöneliktir
Dağıtım ve pazarlama şirketlerinin sayıca çoğalması, pazarlama firmaları
arasındaki rekabeti artırmaktadır. Bayi ve perakendeci firmaları açısından da nihai
tüketiciler açısından olduğu gibi tedarikçi firma seçmek imkanı da artmıştır. Aynı
markanın malını pazarlayan birden fazla şirketin bulunması, pazarlama şirketlerinin
ürün reklamından yararlanamamalarına neden olmuştur. Ayrıca üretilen birçok mal
ve hizmetin kalite ve fiyat açısından aralarında pek fark kalmadığı gözlenmektedir.
Bu nedenle, yeni pazarlama yöntemlerinin geliştirilmesi, müşterilere satın alma
konusunda finansman kolaylığı sağlanması ve satış sonrası hizmetlerin niteliksel ve
niceliksel olarak artırılması rekabette üstünlük için önemli yöntemlerdir. ( Baydaş,
2004; 53).
23
Pazarlama yönetimi sürecinin ana kademeleri:
R
STP
MM
I
C
R: Araştırma: Research, Pazar Araştırması
STP: Stratejik Pazarlama: Segmentation: Kesimlere Ayırma
T: Targetin: Hedef Belirleme
P: Positioning: Konuşlandırma
MM: Taktiksel pazarlama: Marketing Mix: Pazarlama Kârmasının Geliştirilmesi
I: Yürürlüğe Koyma: Implementation
C: Geri Bilgi Sistemi: Control, Sonuçları Gözden Geçirme
1.3.4. Müşteri Tatmini
Pazarlama anlayışının üçüncü öğesi, müşteri tatminidir. Çünkü işletmenin
geleceğini müşteri belirlemektedir. Bunun yanı sıra müşteri tatmini işletmenin tek
amacı değil, amaca ulaşmada gerçekleştirmek zorunda olduğu bir alt amaçtır.
Müşteri davranışını satın almaya
yönlendiren çeşitli
güdüler vardır
(Tekin,2011;127). Müşteri tatmini, müşterilere tezgâhtar anlayışı ile sadece güler yüz
göstermek değildir. Şüphesiz ki, müşteriye saygı ve ilgi göstermek gerekir ama
yeterli değildir. Müşteri tatmini bütün bunları da içine alan müşteriye hizmet etmeyi,
ona yardımcı olmayı ve onun sorunlarını çözmeyi de gerektiren bir kavramdır.
Müşteri tatmini konusunda McDonald’s mağazalarının ilginç bir eğitimi vardı.
Bu eğitim o kadar etkili oldu ki, çok kısa bir sürede tüm fast-food zincirlerinde
uygulanır oldu. Yöntem şöyleydi: Sipariş alan personeli eğitmek için bir teyp
hazırlandı. Tezgâhtarların zarif, nazik olmalarını, müşterilerine kârşı saygılı
davranmalarını ve bu arada siparişleri anında yerine getirmelerini isteyen Taylor,
müşterilerinin servis pencereleri önünde geçirdikleri 15 saniyeyi olabildiğince
değerlendirmekten yana idi. Eğitici bantlarda personelin şöyle konuşmaları
24
isteniyordu: “Lütfen siparişinizi alabilir miyim”? Siparişi teslim ederken de “ çok
teşekkür ederiz, yine bekleriz” sözü mutlaka söylenecekti.
Müşteri tatmini konusunda işletmelerin asla unutmaması gereken bir nokta da;
yeni bir müşteri elde etmenin maliyetinin mevcut bir müşteriyi elde tutma
maliyetinden çok daha yüksek olduğudur. Ayrıca, işletmeyi terk eden bir müşterinin,
yanında kaç müşteriyi götürebileceği de göz ardı edilmemelidir (İslamoğlu, 2002;
23-24).
1.3.5. Sistematik Planlama
Bir işletmede sağlıklı ve kapsamlı bir planlama anlayışı yoksa, o işletmede
sağlıklı bir yönetimden söz etmekte mümkün değildir. Yapılan araştırmalar
sonucunda işletme yöneticilerinin her türlü plana sahip olduklarını belirttikleri halde,
derinlemesine incelendiği zaman işletmenin planlama faaliyetlerine hiç de yeterince
önem vermediğini göstermiştir. Bu yüzden planlama işletme yöneticilerini araştırma
ve daha etraflı düşünmeye yönelten bir olgudur (İslamoğlu, 2002; 27).
1.4. PAZARLAMA ÇEVRESİ
Bir işletmenin pazarlama çevresi, onun hedef pazar ya da pazarlardaki
tüketiciler veya alıcılarla olan ticari iş ve ilişkilerini başarılı bir şekilde sürdürüp
geliştirmesi için sahip olduğu imkân ve yetenekleri etkileyen baskı ve oyunculardan
oluşur (İslamoğlu, 2002; 43).
Çevre koşulları işletmeler için ya güçlük ya da fırsatlar yaratmaktadır. Bu
nedenle pazarlama yöneticileri çevre koşullarını sürekli olarak incelemeli ve değişen
koşullara uyum sağlamaya çalışmalıdırlar (Cemalcılar, 1987; 26).
İşletmenin pazarlama çevresini “uzak pazarlama çevresi” (makro pazarlama
çevresi) ve “yakın pazarlama çevresi” (mikro pazarlama çevresi) olmak üzere
ikiye ayırmak mümkündür (Karafakıoğlu, 2005; 39).
25
1.4.1. Makro Pazarlama Çevresi (Uzak Pazarlama Çevresi)
Kitle iletişiminin yaygınlaşması ve hız kazanmasıyla birlikte, dünyanın
birbirinden uzak pek çok noktasında pazarda yaşanan değişimlerin diğer pazarlar ve
tüketiciler üzerindeki etkileri göz ardı edilemez hale gelmiştir. Bu bağlamda
işletmeleri oldukça belirgin bir şekilde etkilemeye başlayan makro çevre
faktörlerinin pazarlama yönetimlerince analiz edilip, değerlendirilmesi kaçınılmaz
olmuştur (Altunışık vd., 2002; 34).
Söz konusu makro çevre faktörlerini 6 grupta sınıflandırmak mümkündür
(Mucuk, 2001; 19);
1) Demografik Çevre
2) Ekonomik Çevre
3) Sosyal ve Kültürel Çevre
4) Politik ve Hukuki Çevre
5) Rekabet
6) Teknoloji
1.4.1.1. Demografik Çevre
Demografik çevre faktörleri, ekonomik çevre ile birlikte bir ülkede işletme
kararlarını ve özellikle pazarlama kararlarını en fazla etkileyen değişkenleri
oluştururlar. Nüfus miktarı, yaş, cinsiyet, coğrafi ve benzeri dağılım özellikleri mal
ve hizmetlerin talebiyle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Pazar için çalışan bir kuruluş olarak
işletme, pazarı oluşturan insan unsurunun demografik özelliklerini yakından
bilebildiği ve gelişme trendlerini iyi izleyebildiği ölçüde çalışmalarında başarılı olur
(Mucuk, 2001; 20).
26
1.4.1.2. Ekonomik Çevre
Ekonomik çevre; milli gelir, kişi başına harcanabilir gelir, gelir dağılımı,
gelirin elde ediliş dönemleri, borçlanma olanakları, ticaret sektörünün yapı ve işleyişi
ve değişik sektörlerin gelişme yönleri gibi alt elemanlardan oluşur. Bu elemanlardan
her biri, pazarlama kararlarını değişik biçimde etkiler, değişik fırsat ve tehlikelerin
ortaya çıkmasına neden olur (İslamoğlu, 2002; 46).
1.4.1.3. Sosyal ve Kültürel Çevre
Toplumun sosyal ve kültürel değerleri, değer hükümleri, gelenekleri ve
inançları, yaşam biçimi, genelde tüm işletme yönetimini, özellikle de pazarlama
yönetimini önemli ölçüde etkiler. Toplumun tasarruf ve harcama eğilimleri, modaya
düşkünlüğü, kaliteye ya da gösterişe önem vermesi, ailede kadının rolünün artıp,
kocanın rolünün azalması zaman içinde önemli değişiklikler gösterir. Ayrıca
çevrenin korunması ve tüketicinin korunması gibi akımlar zaman içinde yasal planda
da etkili olurlar (Mucuk, 2001; 21).
1.4.1.4. Politik ve Hukuki Çevre
İşletme faaliyetleri içinde en fazla pazarlama çalışmalarını etkiler. Devletin ve
mahalli idarelerin çıkardıkları yasalar, tüzük ve yönetmelikler, aldıkları çeşitli
kararlar pazarlama faaliyetlerine sınırlar koyar. Fiyatlandırma, markalama,
ambalajlama, reklâm, dağıtım vb. uygulamalar politik ve yasal düzenlemelere uygun
olmak zorundadır. Politik ve hukuki çevre faktörleri oldukça çeşitlidir; başlıcaları
genel para ve kredi politikaları, çevre koruma, toplum sağlığını koruma vb.
kısıtlayıcı yasalar ve uygulamalar; belirli endüstrilere ilişkin yasalar ve ihracatı
teşvik için sağlanan özel teşvik uygulamalarıdır (Mucuk, 2001; 21-22).
1.4.1.5. Rekabet
Küreselleşme, yeni teknolojilerin gelişmesi, bilişim sistemlerinin yaygın olarak
kullanılması ve müşteri davranışlarının değişimi, piyasa yapısında da önemli
transformasyonlara neden olmaları, işletmelerin ticari faaliyetlerini elektronik
27
ortamlara taşıyarak, e-pazarlama ya da e-ticaret seklide sürdürmelerini zorunlu
duruma getirmiştir.
Pazarlama faaliyetleri artık büyük ölçüde bilişim sistemleri aracılığıyla
yapıldığından,
örgütlerin
bu
değişime
uygun
bir
yapılanmaya
gitmeleri
önerilmektedir. Rekabet doğrudan doğruya ve dolaylı olarak pazara ürün veya hizmet
sunmaya çalışan işletmelerin faaliyetlerini etkileyen ortam ve koşulların tümünden
oluşur. İşletmeler arası rekabet; fiyat, kalite, hizmet vb. faktörlere dayanmakta ve
işletmelerin
amaçlarının
gerçekleştirilmesinde
etkili
olmaktadır.
Yapılan
araştırmalara göre sektör kârlılığının düştüğü, rakip sayısının arttığı, sanayideki
büyümenin yavaşladığı, yine sanayide yerleşik atıl kapasitenin bulunduğu, ürün
çeşitlerinin standart ve az sayıda olduğu durumlarda rekabetin arttığı görülmektedir.
Küreselleşmenin etkisi ile bilgi ve sermaye ulusal sınırları aşmış ve uluslar
arası boyuta ulaşarak, dünyayı etkisi altına almıştır. Küreselleşme ile büyüyen
pazarda rekabette, şiddetini artırarak büyümekte ve global (küresel) hale gelmektedir.
Rekabetin küreselleşmesi, işletmelerin mevcut pazarlama stratejilerini gözden geçirip
yeni pazarlama stratejileri geliştirmesini zorunlu kılmıştır. Geleneksel pazarlama
stratejilerinin yetersiz kalması modern pazarlama stratejilerinin ortaya çıkmasına
neden olmuştur.
Rekabetçi bir ortamın en temel özelliği, aynı amaçlar için yarışan çok sayıda
işletmenin faaliyetlerini birbirine zarar verecek şekilde yürütmeleri ve kıt kaynaklar
için değişik yöntemlerle yarışmalarıdır. Rekabet denilince ilk olarak, benzer malları
pazarlayan işletmeler arasındaki rekabet akla gelir. Oysa rekabet geniş anlamda
tüketici gelirlerinden daha fazla pay alabilmek için yürütülen bir yarıştır. Bir işletme
tam bir tekel durumunda değil ise rakiplerin rekabetçi davranışlarını dikkate
almalıdır. Özellikle bugün, işletmelerin rekabetten kaçmaları uluslar arası rekabetin
varlığından ötürü mümkün değildir (İslamoğlu, 2002; 52-53).
1.4.1.6. Teknoloji
Teknoloji; “bilimsel ve endüstriyel yöntemleri inceleyip, bunların sanayide
uygulanabilir biçimdeki kullanımları ile ilgilenen bilim dalı ve bu şekilde elde edilen
28
bilgilere dayalı olarak geliştirilen makineler, yöntemler vb.” olarak tanımlanabilir
(Şimşek ve Akın, 2003; 9). Teknoloji bir toplumun sahip olduğu maddi ve manevi
üretim gücüdür. Çoğu kez, gelişmişliğin bir göstergesi olarak kabul edilen teknoloji,
hızlı bir gelişme içindedir. Uygulanan bir teknolojinin kısa bir süre sonra, hurdaya
çıkması işten bile değildir (İslamoğlu, 2002; 47). Buna bağlı olarak işletmeler
teknolojiyi sürekli takip ederek, ürünlerinin kalitesini yükseltmeli, teknolojilerini
geliştirmeli ve yeni ürünler pazara sunmalıdırlar.
Teknolojik gelişmeler ve yeni teknolojilerin kullanımı sonucunda rekabetin
yapısı, şekli değişmektedir. Rekabetteki yapısal değişim sonucu piyasada yaşanan
belirsizlik ortamı hızla yeni teknolojileri kullanmayı gerektiren bir değişimi
yaşamayı ön görmektedir. Örgüt açısından yeni teknoloji kullanımı; ürün, hizmet ve
süreç yeniliği getirecektir. Bunun sonucunda örgütler rakiplerinden farklı ürün ve
hizmet üreterek önemli avantajlar sağlayabileceklerdir. Yeni teknoloji kullanımı ise
örgütlerde
iş
yapma
biçimlerinin
ve
süreçlerinin
yeniden
yapılanmasını
öngörmektedir. Bilgiye ulaşabilme ve yeni bilgiler ortaya çıkarabilme, elde edilen
bilgiyi hızlı bir şekilde kullanabilme ve onu tüketicilerin ihtiyacını en iyi şekilde
kârşılayabilecek kaliteli ürün ve hizmetlere dönüştürebilme yeteneği, rekabet
açısından önemlidir. Bu ise teknolojiyi elde etmek ve onu en etkin ve verimli şekilde
kullanmak ile mümkündür. Dolayısıyla pazara sunulan çıktıları üretebilmek için
kullanılan teknoloji, işletmelerin rekabet gücünü etkileyen önemi bir faktördür.
Teknolojik gelişmeler, üreticileri etkilediği gibi tüketicileri de önemli ölçüde
etkilemektedir. Örneğin teknolojik buluşlar tüketicilerin satın alma modelleri
üzerinde uzun dönem etkiler yaratabilmektedir. Bilgisayar, televizyon, otomobil
radyo, cep telefonu vb. gibi buluşların etkileri örnek verilebilir. Dolayısıyla
teknolojideki bu gelişmeler, hem üreticiler hem de tüketiciler açısından faaliyetlerini
etkilemekte ve pazarlama anlayışında değişime zorlamaktadır.
29
1.4.2. Mikro Pazarlama Çevresi ( Yakın Pazarlama Çevresi)
İşletmenin her gün iletişim içinde olduğu kişi ve kuruluşlardan oluşur. Bunlar
ile yapılan olumlu ilişkiler işletmenin başarısı üzerinde önemli rol oynar. Yakın
çevre ile olan ilişkiler sonucuna göre işletme pazarlama strateji ve taktiklerine yön
verebilir. Gerektiğinde yeni strateji ve taktikler geliştirebilir (Karafakıoğlu, 2005:
39).
1.4.2.1. Pazar
Pazarlama eylemlerinin odak noktasını oluşturur. Pazar, “karşılanacak
ihtiyaçları olan, harcayacak geliri bulunan ve harcama isteği olan kişiler ve örgütler
olarak tanımlanmaktadır (Kılıçarslan, 2007; 12).
1.4.2.2. Girdileri Arz Edenler
İşletmelerin ihtiyaç duydukları girdileri (hammadde, malzeme, hizmet, vb.)
kişiler ya da işletmeler arz ederler. Girdilerin fiyatlarının yükseltilmesi, üretim
maliyetini arttırır, dolayısıyla malın satış fiyatının yükseltilmesi zorunlu olabilir. Bu
durumda satışlar düşebilir ve hedeflenen satış ölçüsüne ulaşılamaz (Cemalcılar,
1987; 29).
1.4.2.3. Aracılar
Mal ve hizmetlerin işletmenin pazarlama örgütünden hedef pazarlara akışına
direkt olarak yardımcı olan bağımsız işletmelerdir. Bunlar; toptancı ve perakendeci
aracı kuruluşlar ile kolaylaştırıcı nitelikte, taşıma, depolama, finansman, sigorta vb.
destek hizmetleri sağlayan alıcılarla satıcılar arasındaki değişimi tamamlamaya
yardımcı olan kuruluşlardır (Mucuk, 2001; 23).
30
1.5. PAZARLAMA KARMASI BİLEŞENLERİ
Pazarlama karması kavramı, pazarlamanın doğrudan doğasından kaynaklanmaktadır. Diğer bir deyişle karma kavramı pazarlamanın özüyle ilgilidir.
Mantıksal olarak, kavramın orijini ve izleri pazarlama bilimi ile iç içe geçmiş
durumdadır. Kavramın niteliklerine bakılmadan istisnasız her pazarlama eyleminin
içerisinde yer aldığı görülmektedir (Van Waterschoot ve Foscht, 2010;12).
Pazarlama karması, pazarlama bilgisinde kullanılan temel kavramlardan biridir.
Kavram N.H. Bordon tarafından 1962’de geliştirilmiştir (Cemalcılar, 1987;14). Söz
konusu kârmanın 12 bileşeninin (ürün planlama, ücretlendirme, markalandırma,
dağıtım kanalı, kişisel satış, reklam, tanıtımlar, paketleme, gösteri, hizmet verme,
insan gücü ve analiz) olduğu ifade edilmektedir (Öztürk, 1998;19; Rafiq ve Ahmed,
1995;4-5). Bu bileşenlerin sadeleşmesi sonucunda 1962 yılında geliştirilen pazarlama
karması, pazarlamada kullanılan önemli kavramlardan biri olarak literatürde yerini
almıştır. Pazarlama karmasında yer alan dört elemanı (ürün, yer, fiyat, tanıtım) ifade
eden İngilizce sözcüklerin (product, place, price, promotion) baş harflerinden yola
çıkârak, pazarlama kârması “4P” şeklinde sembolleştirilmiştir (Cemalcılar, 1987;23).
Daha sonra kavramla ilgili olarak yapılan çalışmalar sonucunda pazarlama karması;
ürün (product), fiyat (price), dağıtım (place) ve tutundurma (promotion) olarak
tanımlanan, kontrol edilebilir taktiksel pazarlama araçları şeklinde tanımlanmıştır
(Kotler vd., 1999; 109).
Bu dört elemanı belirleyen İngilizce sözcüklerin baş harflerinden yola çıkârak,
pazarlama karması (marketing mix), 4P biçiminde E.J. McCathy tarafından
sembolleştirilmiştir. Pazarlamacının temel görevi, hedef pazarın temel özellikleriyle
uyuşan bu dört elemandan seçilmiş bir pazarlama karması oluşturmaktır. Bu
bağlamda pazarlama karmasının, pazarlama yönetiminin en belli başlı karar alanı
olduğu görülmektedir (Cemalcılar, 1987;14).
Pazarlama karması için “4P” o derece benimsenmiştir ki, pazarlama alanındaki
araştırmacılardan Kent (1986;146) 4P’yi “kutsal dörtlü” olarak nitelemektedir.
Literatüre bakıldığında pazarlama karmasını oluşturan kelimelerin Türkçe karşılıkları
31
verilirken “product” için mal, mamul; “place” için yer, dağıtım, dağıtım kanalları,
mekân; “promotion” için tutundurma, tanıtım, satış eylemleri, yükseltim terimlerinin
kullanılmakta olduğu görülmektedir (Aksu ve Alkan, 1997; Altuğ, 2002; Cemalcılar,
1987; Konya, 1998; Üner, 1999).
Literatürde 4P modeline ilişkin olarak bir takım eksikliklerin bulunduğuna
dikkat
çekilmektedir.
4P
modelinin,
pazarlamacıların
müşteriler
için
ne
yapacaklarına ağırlık vermediği, iç pazarı önemsemediği, dış pazar ağırlıklı olduğu,
pazarlama karmasındaki değişkenler arası faaliyetlerle ilgili fazla bir şey içermediği,
ilişkiden çok işlemsel takas üzerinde durduğu konuları gündeme gelmektedir (Van
Waterschoot ve Van den Bulte, 1992). Bu eleştirilerin kısmen doğru olduğu
pazarlama karmasına ilişkin genişletme çabalarının varlığı düşünüldüğünde
görülmektedir. Zaten konu hizmet pazarlaması olduğunda 4P ile yetinilmemektedir.
Geleneksel 4P’ye ek olarak görevliler-insanlar (Personnel-People), fiziksel olanaklar
(Physical facilities) ve işlem yönetimi (Process management) devreye girmekte ve
hep birlikte 7P oluşturulmaktadır (Magrath, 1986;44). Goldsmith (1999;178) ise
yukarıdakilere bir sekizincisini eklemektedir ki, burada söz konusu öğe
kişiselleştirmedir (personalisation). Kişiselleştirmede amaç, birey bazlı gereksinim
ve beklentilerin karşılanmasına yönelik hizmet ve/veya ürün oluşturulmasıdır.
1.5.1. Ürün
Pazarlama karmasının temel öğesidir. Ürün kalite, tasarım ve marka gibi
önemli birtakım öğeleri içeren ve firma tarafından pazara sunulan nesnedir. Firmalar
sundukları bir ürünün parçası olarak kiralama, dağıtım, onarım, eğitim vb. farklı
hizmetleri de sağlamalıdırlar (Kotler, 1997;93). Sadece ürünün nitelikleri değil,
müşteriye sağlayacağı yararlar da tanımlanmalıdır (Walters, 1992;37). Ürün ve
hizmetler, bir işletmenin ya da örgütün varlığının, temel dayanağını oluşturur.
Ürünler, firmanın pazardaki pozisyonunu belirleyen başlıca değişkendir (Bayrak ve
Özdil, 2003; 32).
Kotler ve Armstrong’a göre ürün; “bir istek ya da gereksinimi karşılamak
üzere; tüketim, kullanım, elde etme veya dikkate alınması için bir pazara sunulan
32
herhangi bir şeydir”. Tek’e göre ürün ise; “bir işletmenin ya da örgütün varlığını,
temel dayanağını oluşturur. Ürünler, bir işletme ya da kuruluşu, onun felsefesini ve
her şeyini temsil eder. Kısacası ürünler pazarlama programının temelidir. Tek ürünü
pazarlama ve tutundurma karma öğelerinin ortasında yer alan bir kalp gibi
görmektedir”.
Buradan
da
tutundurma
ve
pazarlama
faaliyetlerinin
yönlendirilmesinde ürünün önemli bir yer teşkil ettiği sonucu çıkarılabilir (Tarhan,
2005; 11).
Ürün; “ambalaj, renk, fiyat, kalite, marka ve satıcının hizmet ve imajını içeren
soyut ve somut nitelikler setidir. Somut bir mal, soyut bir hizmet, yer, kişi ya da fikir
ürün olabilir. O halde tüketiciler, fiziksel niteliklerin ötesinde görünenden daha
fazlasını satın alırlar. Bir diğer deyişle, tüketici, ürünün faydalarının oluşturacağı
tatmini satın alır. Bu durumda herhangi bir ürünün somut ya da soyut bazı özellikler
toplamı olduğu söylenebilir (Altunışık vd., 2002; 148)”.
Ürün sadece fiziksel bir obje olmayıp, tüketicilerin gereksinimlerini karşılayan
faydalar toplamıdır. Tüketicinin bir ürünü satın alması için önce o ürünü fark etmesi
gerekir. Bunun gerçekleşmesi için ürün ve ürünün tüketiciye sunum şekli üzerinde
düşünülmesi gerekir. Tüketiciler ürünleri sadece fiziksel objeler olduğu için satın
almamakta, görmedikleri özellikleriyle kendilerini tatmin edip etmediklerine de
dikkat etmektedirler. Yani ürünlerin, tüketicileri, psikolojik ve sosyal anlamda
etkileyip etkilemedikleri oldukça önemlidir (Uçkun, 2006; 8).
Tüketicilerin çok sayıda işletmenin sayısız mamulleri arasından birini hatta
aynı mamulü satan yerlerden birini tercih ederken yaptıkları karşılaştırmaları
açıklayabilmek için “tüm mamul kavramı”na ihtiyaç vardır. Tüm mamul kavramı;
mamulü ondan beklenen tüm faydaları kapsayacak biçimde fiziksel, ekonomik ve
psikolojik unsurların bütünü olarak tanımlanabilir. Kısacası dokunulur ve
dokunulmaz niteliklerin hepsini içermektedir (Mucuk, 2001; 117). Ürünle ilgili diğer
kavramlar şu şekilde açıklanabilir (Mucuk, 2001; 117-118):
Yeni Mamul Kavramı: Pazarlama açısından yeni mamul de, oldukça geniş
kapsamlı bir kavramdır. Pazarlamada mamulü yeni kılacak çok sayıda mamul
33
özelliği, yeni mamulleri diğerlerinden ayırmada kullanılabilir. Fakat pazarlama
yöneticisi açısından daha önemlisi tamamen farklı, pazarlama programları ile kabul
edilebilir olasılıklar çerçevesinde pazarda başarılı olabilecek mamul gruplarını
belirlemektir. Böyle bir yaklaşımla mamuller üç gruba ayrılabilir;
1. Gerçek anlamda yeni mallar
2. Mevcut mamullerden belirgin farklılıkları olan mamuller
3. İşletme için yeni (pazarda yeni olmayan, taklit) mamuller.
Mamul Hattı (Mal Dizisi- Mal Grubu): Mamul hattı, kısaca kullanımında
veya fiziksel özelliklerinde benzerlik olan mamuller grubudur. Daha geniş kapsamlı
olarak “mamul hattı”, aynı tür ihtiyaçları karşılamaları veya birlikte kullanılmaları
veya aynı tür tüketici gruplarına satılmaları veya aynı dağıtım kanallarıyla
pazarlanmaları veya aynı fiyat aralığında olmaları nedeniyle aralarında sıkı bir
bağlılık bulunan mal grubudur.
Mamul Karması: Bir işletmenin satışa sunduğu tüm mallar ve hizmetlere
mamul karması adı verilir. Birbirinden farklı dizaynı ve ismi olan her mamul ayrı bir
mal çeşidi veya mal kalemidir (Mucuk, 2001; 117-118).
Mamul Yaşam Eğrisi: Bir ürün ya da ürün grubunun pazara girişinden
pazardan silinişine kadar geçen aşamalar serisi olarak tanımlanabilir (Altunışık vd.,
2002: 165). Bu süreçte bir ürünün pazarda genelde dört aşamadan geçtiği
söylenebilir. Bu aşamalar sırasıyla (Mucuk, 2001; 129-130);
a. Sunuş (Tanıtma) Dönemi: Bu dönemde ürün pazara yeni sunulduğu için
henüz bilinmemekte ve tanınmamaktadır. Satışlar oldukça düşük olup, ağır bir
tempoyla artar. Maliyetler ise yüksek olup, zarar söz konusudur.
b. Büyüme (Gelişme veya Kabul) Dönemi: Mamule olan talep artmaya
başlar ve satış gelirleri hızla çoğalır. Firma önemli ölçüde kâr sağlar fakat bu
dönemde rakipler de pazara girmeye başlar. Bazıları başarılı mamulü aynen taklit
ederken, bazıları daha iyi dizaynlarla ve mamul çeşitleriyle rekabete girişirler. Bu
34
dönem kalkış dönemidir. Pazar, tekelci rekabet piyasası niteliğindedir. Satışlar
artmaya devam ederken kârlılık maksimum düzeye doğru yükselir.
c. Olgunluk Dönemi: Talep artış hızı yavaşlar ve çoğunlukla ikame edici
talep varlığını sürdürür. Bu dönemde sayısız rakip pazara girer. Rekabet sertleşirken,
kârlar düşüş gösterir. Mamul satışlarının önceleri yavaşça yükselmeye devam ettiği,
sonra da en yüksek düzeyi aşarak düşmeye başladığı bu dönem, genellikle en uzun
dönemdir.
d. Gerileme (Düşüş) Dönemi: Bu son dönemde satışlardaki düşme iyice
hızlanır. Artık yeni mamuller eskisinin yerini alır ve bunun sonucunda birçok tüketici
yeni mamulleri keşfetmeye başlar. Satışlardaki düşmeden çok önce başlamış olan
kârlardaki düşme, daha da belirgin hale gelir.
1.5.1.1. Ürünlerin Sınıflandırılması
Somut ve soyut özellikleri olan ürünleri pazarlama bakış açısı altında çeşitli
şekillerde sınıflandırmak mümkündür. Fakat en yaygın kullanım şekli ürünlerin
kullanım amaçları ve kullanıcı türüne göre sınıflandırma şeklidir. Bu sınıflandırma
da ürünler tüketici ürünleri ve endüstriyel ürünler şeklinde iki gruba ayrılır.
Tüketicilerin kullanıp tüketme ve faydalanma amacıyla satın aldıkları her türlü mal
ve hizmet tüketici ürünleri sınıfında değerlendirilirken, üretici ya da aracı firmalarla
kamu organizasyonlarının mal veya hizmet üretmek amacıyla satın aldıkları her türlü
hammadde, yarı malzeme, tesis, makine ve cihazlarla, danışmanlık, tamir, bakım ve
servis hizmetleri ise endüstriyel ürünler sınıfına girer (Altunışık vd., 2002; 154).
Aşağıdaki şekilde tüketici ve endüstriyel ürün grupları ile alt unsurları yer
almaktadır.
35
Şekil 1.4.: Ürün Sınıfları
ÜRÜNLER
Endüstriyel
Ürünler
Tüketici Ürünleri
Kolayda
Ürünler
Makine ve
Tesisler
Beğenmeli
Ürünler
Hammaddeler
Özellikli
Ürünler
Yedek Parçalar
Profesyonel
Hizmetler
Aranmayan
Ürünler
Bakım ve
Onarım
Destekleri
Kaynak: Altunışık, Özdemir ve Torlak, 2002: 155
I.
Tüketici Ürünleri: Başka bir işleme tabi tutulmaksızın kullanılabilecek
şekilde tüketiciye ulaşan ve tüketicinin kişisel veya ailevi ihtiyaçlarını karşılayan
mallardır. Bunlar tüketicinin alışveriş alışkanlıklarına göre, kolayda ürünler,
beğenmeli ürünler, özellikli ürünler şeklinde üçlü bir ayırıma tabi tutulurlar; ama
bazen dördüncü bir grup olarak aranmayan mallar eklenir.
II.
Endüstriyel Ürünler: Doğrudan doğruya nihai tüketiciye satılmayan,
üretimde kullanılan veya alınıp, üzerinde bazı işlemler yapıldıktan sonra satılan
mallardır. Bir başka deyişle sanayide başka mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan
veya çeşitli ekonomik faaliyetler, ya da kâr amacı gütmeden yapılan çalışmalarda
kullanılan mallardır. Endüstriyel mallarda beş grupta toplanabilir. Bunlar; makine ve
tesisler, hammaddeler, yedek parçalar, profesyonel hizmetler, bakım ve onarım
destekleridir (Mucuk, 2001; 119-120).
36
1.5.2. Fiyat
Pazarlama karması elemanlarından biri olan fiyat gelir sağlarken, diğerleri ise
gider elemanlarıdır. Fiyat mübadele sürecinde tüketicilerce alınan mal veya
hizmetlere karşılık satıcı veya hizmeti sağlayanlara verilen değer olarak ifade
edilebilir. “Kâr amaçlı olsun veya olmasın tüm organizasyonlar sundukları mal ve
hizmetler için bir değer biçmek zorundadır. Dar anlamda fiyat; mal ve hizmetler için
talep edilen parasal bedeldir. Daha geniş kapsamda ise; bir mal veya hizmete sahip
olma veya kullanmaktan kaynaklanan faydalar karşılığında tüketicilerin ödediği
değerlerin toplamıdır (Altunışık vd., 2002; 184)”.
Fiyat, müşterilerin sunulan ürün veya hizmeti satın almak için ödemeleri
gereken paradır. Fiyat sunulan ürünün değerine uygun olmalıdır, aksi takdirde
alıcılar rakip kurumun ürünlerini tercih edecektir (Kotler, 1997;93). Fiyat tarihsel,
teknik ve toplumsal olarak pazarlama karmasının çok önemli bir elemanı olmakla
beraber, 1950 ve 1960’larda fiyat dışı etmenlerin önem kazandığı görülmektedir. Bu
1970’lerin ortalarında ortaya çıkan enerji krizinin neden olduğu enflasyon olgusuna
kadar devam etmiş ve fiyat yeniden çok önemli bir değişken haline gelmiştir
(Mucuk, 1982;121).
Tüketicilerin satın alma davranışları üzerinde fiyatın oldukça önemli etkileri
vardır. Öncelikle fiyat, ekonomik sistemin temel düzenleyicisidir. Fiyatlardaki
düzensizlikler, sistemdeki aksaklıkları veya eksiklikleri yansıtır. Kısacası fiyat
sistemin işleyişini dengeler. Fiyat, işletmenin pazarlama eylemlerinin yürütülmesinde
çok önemli bir rol oynar. İşletmenin pazarladığı malın ya da hizmetin talebini
belirleyen önemli bir etkendir. Ayrıca işletmenin rekabet durumunu, pazar payını
dolayısıyla gelir ve kârını da etkiler.
Fiyat tüketicinin malı algılamasında önemli bir ölçüttür. Fiyatın bir de
psikolojik etkisi vardır. Örneğin, tüketiciler fiyatı, malın niteliğini belirleyen bir ölçüt
gibi görürler. Özellikle malın niteliğine, malın üreticisine ya da aracı işletmeye
ilişkin yeterli bilgileri yoksa fiyat yükseldikçe, malın daha kaliteli olduğunu algılarlar
(Cemalcılar, 1987; 254-255).
37
Fiyatlandırma yapılırken belirlenen amaç ve hedefler genel olarak işletme ve
pazarlama amaçlarıdır; zira yönetim sadece fiyatla değil tüm diğer karar
değişkenleriyle de belirli bir pazarlama hedeflerine ulaşmaya çaba göstermektedir.
Bir işletmenin belirli bir mamulü için fiyat saptarken ulaşmak istediği genel işletme
ve pazarlama hedeflerinin başlıcaları şunlardır (Mucuk, 2001; 146);
1) Cari kârın maksimizasyonu
2) Hedef kâr (yatırımın kârlı oranı)
3) Pazar payı (pazara derinliğine girme)
4) Satış gelirlerinin maksimizasyonu
5) Pazarın kaymağını alma
1.5.3. Dağıtım
Dağıtım, üretilen mamullerin tüketicilere ulaştırılmasıyla ilgili tüm çabaları
kapsar ve bu nedenle üretimle tüketim arasındaki açığı kapatır ve her satıcı, mallarını
hedef pazara nasıl ulaştıracağına karar vermek zorundadır (Kotler, 1999;146).
Dağıtım; bireylerin motivasyonlarını eyleme dönüştürmeye yarayan ulaşım (satış)
noktalarının düzenlenmesi şeklinde tanımlanabilir (Kotler and Zaltman, 1971;6).
Başka bir anlatımla dağıtım; ürünlerin tüketicilere ulaştırılması için gerçekleştirilen
fiziksel dağıtım ve dağıtım kanalının belirlenmesi faaliyetleridir (Yurdakul ve Kiracı,
2008;182).
Dağıtım kanalı kârarlarında, malların alıcılara ulaştırılmasını sağlayacak
aracıların nasıl seçileceği, kimlerin hangi görevlerde yer alacakları ve aralarındaki
ilişkiler ele alınır. Fiziksel dağıtım kararlarında ise malların en az maliyetle alıcıya
ulaştırılmasını sağlayacak taşıma, depolama, ambalajlama vb. faaliyetler ele alınır
(Yükselen, 2003; 249). Dağıtım kanalı ise; “bir ürün veya hizmetin tüketilmesi ya da
kullanılmasını sağlama sürecinde yer alan birbirine bağlı organizasyonlardan oluşan
bir grup” olarak tanımlanmaktadır (Uzunoğlu, 2007; 21).
38
Dağıtım kanalı, pazarlama sisteminin en kritik unsurlarından biridir. Kanalda
yer alan aracılar, üreticilerin ürünlerini tüketicilere ulaştırıp kazanç elde ederken,
aynı zamanda tüketicilerin ihtiyaç duyduğu ürünleri kolay ve çabuk bir şekilde
tüketiciye sağlamaktadır (Özdemir, 2005;115).
Dağıtım kanalları çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir. Geleneksel olarak yapılan
ayırımda, kanal üyeleri arasındaki ilişkinin niteliği önemlidir. Buna göre dağıtım
kanalları ikiye ayrılır (Mucuk, 2001;251-252)
Direkt (doğrudan) dağıtım: İşletmenin kendi satış örgütüyle, mamulün
doğrudan doğruya tüketiciye satışını yapmasıdır.
Endirekt (dolaylı) dağıtım: Hukuki ve iktisadi bağımsızlığı olan ticari
kuruluşların üretici ile tüketici arasındaki alım satım ilişkisini sağlaması halidir.
Bir firma dağıtım kanalı seçiminde yoğun, seçimli ve sınırlı dağıtım olarak üç
alternatifle karşı karşıyadır. Yoğun dağıtım, kolayda mallar için kullanılan bir
dağıtım sistemidir ve mal ve hizmetler mümkün olduğunca çok yerde satışa
sunulmaktadır (Dalrymple and Parsons, 2000;202). Bu tür malları tüketici periyodik
olarak ve üzerinde fazla düşünmeden satın almaktadır (Lamb et al., 1996;287). Satın
alma karar süreci oldukça kısa olan bu tür mallar için tüketici ihtiyaç duyduğu anda
ürününe en kısa yoldan ve en kısa zamanda ulaşmak istemektedir. Seçimli dağıtım
sistemi, belirli bir bölgede, birden fazla ancak yoğun dağıtımdaki sayıdan daha az
dağıtıcının kullanılmasıdır (Bowersox et al. 1980;203). Bu dağıtım sistemi ise
beğenmeli malların dağıtımında kullanılmaktadır. Burada da tüketici farklı
mağazaları gezerek ürünü çeşitli kriterlere göre karşılaştırmakta ve kolayda
mallardan daha uzun bir kârar verme süreci ile kendisine en yüksek faydayı
sağlayacak ürüne karar vermektedir. Bir pazarda tek bir toptancı ya da perakendeci
aracılığıyla dağıtımı yapılan özellikli mallar kategorisindeki ürünler için ise sınırlı
dağıtım sistemi uygulanmakta ve burada ürünler için prestij ve imaj yaratılmaya
çalışılmaktadır (Zikmund and D’amico, 1986;333). Ancak tüketiciler, istedikleri
zamanda ve her gittikleri yerde arzu ettikleri ürün ve markayı bulmak isterler. Onları
memnun eden şey istedikleri ürünün dağıtımının çok sayıda mağazaya yapılıyor
39
olmasıdır. Dağıtım kanallarının yoğunluğu, tam zamanında ve tam istediği yerde
ürününe kavuşmayı planlayan tüketicinin mağazaları araştırmak için sarf edeceği
çabayı ve yolda geçirecekleri zamanı kısaltacak, satın alımı zahmetsiz hale getirecek
ve ürün ile ilgili hizmetlere erişmelerini de kolaylaştıracaktır. Bu değer, yüksek
düzeyde müşteri memnuniyetine, algılanan kaliteye, marka sadakatine ve dolayısıyla
da daha yüksek marka değerine sebep olacaktır (Yoo et al., 2000;199).
Dağıtım kanalı kavramı içerisinde üretici, toptancı ve perakendeci gibi bir
takım pazarlama kurumları bulunmaktadır. Bu kurumlar üretici ile tüketici arasında
yer almaktadır. Bu kurumları aşağıdaki gibi kısaca açıklamak mümkündür;
Üreticiler:Bu işletmeler çeşitli ölçeklerdeki mamulün üretimini ve tüketicilere
ulaştırılmasını sağlayan, pazarlama kararlarını alan kuruluşlardır. Son yıllarda artan
rekabet ve teknolojik gelişmeler işletmelerin üretim olanaklarını daha verimli
kullanmalarını sağlamaktadır (Yükselen, 2003; 270).
Toptancılar: “Toptancılık mal ve hizmetleri, yeniden satacak ya da işletmede
kullanacak olan kişi ve kurumlara yapılan satışları kapsar. Bu bağlamda bir üretici
işletmenin baka bir üretici işletmeye mal satması, toptancılık işlemi olarak kabul
edilir veya bir perakendecinin bir kamu kuruluşuna mal satması toptancılık
faaliyetidir (Yükselen, 2003; 270)”.
Perakendeciler: Dağıtım kanallarında yer alan ve tüketiciye en yakın olan
işletmelerdir. Perakendecilik kurumu, alım-satım işlemlerine kendi adına katılıp
tüketicinin ihtiyaç duyacağı gereksinimleri kârşılayacak satışı yapmaktadır.
Perakendecilik; en son kullanıma veya tüketime hazır malları satın alıp, bunları nihai
tüketiciye satma işlemidir. Toptancılıktan farklı olarak mümkün olduğunca tüketiciye
yakın olmak zorundadırlar (Tuncer vd., 1994; 164).
1.5.4. Tutundurma
Bu bölümde tutundurma kavramı kısaca açıklanacak olup, tutundurma karması
elemanları üçüncü bölümde yer alan pazarlama iletişimi karması içinde ayrıntılarıyla
ele alınacaktır.
40
Tutundurma “hedef kitleye ürünü tanıdık, kabul edilebilir ve arzu edilebilir
kılmak için geliştirilen iletişim strateji ve taktikleridir (Kotler and Zaltman, 1971;
6)”.
Tek ve Özkul’a göre ise tutundurma; “pazarlamada ürünleri, fikirleri,
kavramları kabul etme konusunda başkalarını ikna etmek için yürütülen iletişim
faaliyetleridir” (Tek ve Özkul, 2005; 634).
“Tutundurma pazarlama karmasının son karar grubunu oluşturmaktadır.
İşletme tarafından hedef pazara gönderilen ve alıcılarla iletişim kurmak, hizmetlerle
ilgili bilgi vermek, işletme yararına gerekli diğer değişiklikleri sağlamaya yönelik
mesajların iletilmesine ilişkin pazarlama çalışmalarıdır. Bu konudaki kararlarda
hedef pazarın iyi belirlenmesi, alıcıların ve özelliklerin saptanması, onları etkileyen
güdülerin incelenmesi gerekir. Bu çalışmalardan sonra işletme tutundurma
programını hazırlar” (Yükselen, 2003; 301).
Tutundurma güçlü bir pazarlama aracıdır.Tutundurma yönlü bir planın
geliştirilmesi
stratejik
düşünceye
ve
yaratıcılığa
gereksinim
duyar
(Ünüsan,2007;;255). Tutundurma ile pazarlama amaçları benzerlik gösterirler. Her
ikisi de tüketici davranışlarına göre şekillendirilir. Tutundurma ile pazarlama
amaçları arasındaki en önemli fark tutundurma amaçlarının tüketicilerin anlık beliren
davranışlarına göre kısa dönemli olarak belirlenmesidir (Hiebing,2004).
Son yıllarda şirketlerin tutundurma çabalarında bir artış gözlenmektedir. Bu
artışın nedenleri ise şu şekilde sıralanabilir (Tek ve Özkul, 2005; 636):
Ekonomideki gelişmeler
Kitlesel üretimlere ve dağıtımlara geçiş
Ürün çeşitlerinin artışı
Aracıların sayısının artışı
Ekonomideki dalgalanmalar
41
Tüketim ekonomisine geçiş
Rekabet artışı ve rekabetten kaçış
Teknoloji alanındaki gelişmeler
Tüketicilerin gelirlerindeki artışlar ve alıcılar pazarına kayışları
Bir işletmede tanıtım (tutundurma) fonksiyonu, pazarın çeşitli elemanlarını
(tüketici-aracı) etkilemek üzere kullanılan tüm iletişim araçlarını içine alır. İletişimin
binlerce yolu olmasına karşın, bunları hedef kitleleri etkilemek üzere dört ana
başlıkta toplayabiliriz (Wilson, 1996;59) :
1-Reklam,
2-Kişisel satış,
3-Halkla ilişkiler,
4-Satış geliştirme (satış teşvik–promosyon) ve MİY (Müşteri İlişkileri
Yönetimi)
1.6. PAZARLAMA KARMASI UNSURLARINDAKİ DEĞİŞİM: 4P-4C
Pazarlama, giderek başka kaynaklara sahip olmak için yürütülen bir savaş
olmaktan çok bilgi sahibi olmak için yürütülen bir savaş halini almaktadır. Rakip
şirketler birbirlerinin donatımlarını, ürünlerini ve işleyiş biçimlerini taklit
edebilmektedir
fakat
birbirlerinin
bilgi
ve
zihinsel
sermayesini
kopyalayamamaktadır. Bir şirketin sahip olduğu bilgi hacmi, onun temel rekabet
avantajı olabilir. Daha iyi pazarlama karması oluşturabilmek için şirketlerin bir takım
bilgilere ihtiyacı vardır.
Pazarlama karması, strateji ve taktiklerin seçilmesi ile “gitmek istediğimiz
yere nasıl ulaşacağız?” sorusuna cevap bulunmaktadır. Hedef alınan pazarda
istenilen tepkiyi alabilmek için bir araya getirilen kontrol edilebilir pazarlama
42
değişkenleridir. Pazarlama karması, bir işletmenin kendi ürününe olan talebi
etkilemek için yapabileceği her şeydir. (Tek, 1999; 66 ).
60’lı yılların başında 4P olarak ortaya atılan pazarlama karması kavramı,
müşteri odaklı pazarlama stratejilerinin gelişmesiyle beraber 4C ile birlikte anılmaya
başlanmıştır. Satışa dayalı anlayış 4P’yi ortaya çıkarırken, müşteri odaklı anlayış
4C’yi ortaya çıkarmıştır.
Şimdilerde oldukça geçerli olan bu anlayışa göre 4P kavramı, pazara alıcı
açısından değil satıcı açısından bakışı yansıtmaktadır. Bir sunum karşısında düşünen
alıcı bunu satıcının gördüğü gibi görmeyebilir. 4P’den her biri alıcı açısından 4C
olarak tanımlanabilir.
Böylece pazarlamacılar kendilerini bir ürün satıyor olarak görürlerken,
müşterilerde bir değer ya da sorunlarına çözüm satın alıyor olarak görmektedirler.
Müşteriler, fiyattan başka şeylerle de ilgilenirler, yeni ürünü alıp kullanmak ve
sonunda elden çıkartmanın toplam maliyetine bakarlar. Müşteriler, ürün ya da
hizmetin olabildiği kadar kolayca elde edilmesini isterler. Müşteriler; tanıtım değil,
karşılıklı iletişim isterler (Kotler, 2000; 136-137).
4P’ler
4C’ler
Product / Ürün
Customer Value / Müşteri Değeri
Price / Fiyat
Customer Cost / Müşteri Maliyeti
Place / Yer-Dağıtım
Customer Convenience / Müşteriye Kolaylık
Promotion / Tutundurma
Customer Communication / Müşteri İletişimi
43
1.6.1. Müşteri Değeri (Customer Value)
Müşteriler aldıkları ürün veya hizmetten bir değer elde etmeyi ya da bir
sorunlarının çözümünü bulmayı amaçlamaktadırlar.
Müşterilerin bu amaçları doğrultusunda pazarlama işiyle uğraşanların bir ürün
veya hizmet yaratacakları zaman bunun müşteriye sağlayacağı değeri öncelikle
ortaya koymaları gerekmektedir.
Şirketin hedef kitlesine sunacağı ve müşterinin size verdiği değer ile
belirlenenhedeflere ulaşılmış olur. Şekil 1.5.’te verilen değer değişim matriksi sizin
müşteriye sunduğunuz değeri ve onun size geri dönüşünü göstermektedir.
Şekil 1.5.: Değer Değişim Matriksi
( Kaynak: Cor-ex – sayı: 4, 1999, Avustralya )
44
Şekil 1.5.’te üst ve alt kadranların kesişme noktaları kırılgan ilişkileri
gösterirken yüksek değer sunumuna müşterinin olumlu yanıtı hedefin yakalandığını
gösterir.
1.6.2. Müşteri Maliyeti (Customer Cost)
Müşterinin satın almak istediklerinin kendisine pahalıya mal olmaması isteği
günümüzde dikkate alınması gereken önemli bir pazarlama unsuru haline gelmiştir.
Bu çerçevede işletmelerin kaliteli ve ucuz ürün üretebilmeleri ve müşterinin ödemek
durumunda kalacağı her eki ortadan kaldırmaları gerekmektedir.
1.6.3. Müşteriye Kolaylık (Customer Convenience)
Müşteriler alacakları ürün ve hizmete kolayca ulaşmak isterler. Pazarlama
planlaması yapılırken müşterilerin ürün / hizmete kolayca ulaşmalarını sağlayacak
dağıtım ağı ve iletişim sistemi kurulmalıdır.
1.6.4. Müşteri İletişimi (Customer Communication)
Pazarlamayı konu alan her türlü iletişim özünde müşteriye dönük iletişimdir.
Günümüzde müşteri tanıtımdan çok karşılıklı iletişim istemektedir.
Aldatıcı ve yanıltıcı olmayan dürüst ve empatik bir iletişim sistemi kurularak
müşterilerin olası sorunları giderilmelidir. 4C bilincine göre müşteriye verilen değer,
önem ve öncelik işletmelerin pazarlama iletişimi çerçevesini ve politikalarını
etkilemektedir. Bu çerçevede 4C kavramının da pazarlama iletişimi kavramı içinde
düşünülmesi ve müşteri mutluluğunun amaçlanmasıyla firmanın yaratacağı olumlu
ve kalıcı etkinin yararları göz ardı edilmemelidir.
Müşteri odaklı yaklaşımın gelişmesiyle beraber firmaların satıcı gözlüğünü
bırakarak müşteriyi dikkate almaları kavramı ortaya çıkmıştır. 4C kavramına
baktığımızda 4P’nin müşteri bakısına uyarlanmış hali olduğu anlaşılmaktadır.
4P kavramı pazarlama stratejimizi nasıl kuracağımızı gösteren kılavuzsa
4C’de 4P’yi destekleyen önemli bir araçtır. Bu çerçevede pazarlamacılar 4P’yi
45
kurmadan önce müşterilerinin 4C’lerini iyi bir şekilde incelemeleri ve üzerinde
düşünmeleri gerekmektedir (Duman, 2005;24).
1.7. PAZARLAMA YÖNETİMİ
Genel olarak yönetim kavramı işletme amaçlarının tespiti ve bu amaçlarına
ulaşmak için gerekli planların ve programların yapılması, stratejilerin geliştirilmesi,
uygulanmaya konması ve sonuçların değerlendirilmesi olarak tanımlanmaktadır.
Temelde işletme yöneticisinin üç görevi vardır: Bunlar planlama, uygulama ve
kontrol (değerlendirme)dür. Aşağıdaki şekilde de görüldüğü gibi analiz işletme
yönetiminin planlama, uygulama ve değerlendirme aşamalarının her birinde
vazgeçilmez bir öğedir.
Planlama geleceği öngörme sürecidir. Bu süreçte işletme amaçları ve
hedefleri belirlenerek gelecekte uygulanacak olan işletme ve pazarlama stratejileri ve
taktikleri tasarlanır. Planlama süreci mevcut durumun analiz edilerek fırsatların
belirlenmesi ve işletme hedeflerine en etkin şekilde ulaşmayı sağlayacak hareket
tarzını belirlemeyi kapsamaktadır. Planlamanın amacı sadece mevcut durumun
analizinden ibaret olmayıp, değişen pazar şartlarında bir sorun ortaya çıkmadan önce
onu engelleyecek yolları tasarlayarak, geleceği tahmin etmeye gayret etmektir. Başka
bir ifadeyle, işletmenin geleceğini şekillendirmeye çalışmaktır.
Pazarlama planlaması ise işletme amaçları doğrultusunda hazırlanan ileriye
dönük pazarlama hedefleri ve bu hedeflere ulaşmayı sağlayacak olan pazarlama
stratejileri, taktikleri ve programlarının hazırlanması işlemidir. Daha basit bir
ifadeyle, geleceğe yönelik pazarlama amaçları, stratejileri ve programlarının
öngörülmesidir. İşletmelerde planlama üç farklı seviyede gerçekleşmektedir. Bunlar
stratejik planlama, taktik planlama ve operasyonel planlamadır.
Stratejik planlama işletmenin başlıca amaçları ve hedefleri ile ilgilenen uzun
süreli, 5 yıl ve daha uzun planlardır. Birinci derecede üst yönetimin sorumluluğunda
olup, bir işletmenin tüm ürünleri ve hizmet ettiği tüm pazarlar dikkate alınarak
hazırlanan planlardır.
46
Stratejik pazarlama planlaması bir işletmenin pazardaki stratejisinin tüm
yönlerini dikkate alırken, pazarlama planı öncelikle işletmenin hedef pazarları ile bu
pazarlara ait pazarlama karmasını ilişkin pazarlama stratejisinin uygulanmasıyla
ilgilidir. Taktik planlama stratejik planlamaya kıyasla daha kısa süreli ve kapsam
olarak da daha dar olan ve işletmenin portföyünde yer alan belirli ürünlerin 2-5 yıl
gibi nispeten kısa süre zarfındaki performanslarına ilişkin planlamadır. Stratejik
planlamayla uyum içinde olmak zorunda olan ve genellikle orta yönetimin
sorumluluğunda olan bir orta vade planıdır.
Operasyonel (faaliyet) planlama ise çoğunlukla bir yılı aşmayan ve dar bir
çerçevede gerçekleşen faaliyetler üzerine yoğunlaşan planlardır. Bu kısa dönemli
planlar daha çok bir ürünün kısa dönemdeki performansını iyileştirme ve ürünle ilgili
işletme amaçlarına ulaşılması üzerine odaklanmaktadır. Bir işletmenin uygulaması
gereken tüm pazarlama faaliyetleri ile bu faaliyetlerin nasıl uygulanacağı ve kontrol
edileceğini gösteren yazılı bir dokümana pazarlama planı denmektedir. Stratejik
pazarlama planı ise bir işletmenin belirli bir hedef pazarda hedeflerine ulaşabilmesi
için gerekli kaynak ve metotları göstermektedir. Bu plan işletmenin tek bir ürününe
ait olmayıp, ürün yelpazesinde yer alan tüm ürünleri kapsamakta ve işletmenin tüm
birimlerinin koordinasyonunu dikkate alacak şekilde hazırlanmaktadır. Başka bir
ifade ile, bir işletme pazara sunduğu her bir ürün için bir pazarlama planı hazırlarken,
işletmenin tüm ürünlerine ilişkin faaliyetleri kapsayan bir stratejik pazarlama planına
da ihtiyacı bulunmaktadır.
Etkin ve başarılı bir pazarlama yönetimi için sadece planlama yapmak,
stratejiler geliştirmek ve programlar hazırlamak yeterli olmamaktadır. Uygulamaya
konulmayan hiçbir plan, strateji ve program başarılı olma şansına sahip değildir.
Analiz ve planlama aşamalarında geliştirilen stratejilerin ve taktiklerin başarılı olup
olamayacaklarını görebilmek için, öncelikle söz konusu strateji ve taktiklerin
planlarda öngörülen şekilde ve gerekli kaynaklarla desteklenerek uygulamaya
sokulması gereklidir.
Yönetim sürecinin son aşaması ise uygulamaya konan stratejilerin ve
taktiklerin etkinliklerinin ve verimliliklerinin ölçülmesidir. Başka bir ifadeyle,
47
uygulamaya konan stratejilerin ve programların planlanan şekilde yürüyüp
yürümediği ve sergilenen performansın beklenenden farklı olup olmadığının
değerlendirilmesi gerekmektedir. Değerlendirme sonuçlarına göre, beklenenden daha
kötü bir performansın sergilenmesi durumunda, işletme amaçlarında veya
benimsenen stratejilerde ya da uygulamada düzeltici faaliyetler yapma yoluna gidilir.
Pazarlama
yönetimi
tanımlanmaktadır.
Örneğin,
ise
pazarlama
ve
Zikmund
teorisinde
d’Amico,
çeşitli
pazarlama
şekillerde
yönetimini;
“pazarlama hedef ve amaçlarına etkin ve verimli bir şekilde ulaşabilmek amacıyla
pazarlama faaliyetlerini planlama, uygulama ve kontrol sürecidir” şeklinde
tanımlarken, Kotler ve arkadaşlarına göre ise pazarlama yönetimi; “örgütsel amaçlara
ulaşmak için firma ile hedef alıcılar (müşteriler) arasında (her iki taraf için) faydalı
mübadelelerin oluşumunu veya gerçekleşmesini sağlamak ve devam ettirmek
amacıyla tasarlanmış programların analizi, planlanması, uygulamaya konması ve
kontrolüdür” şeklinde ifade edilmektedir.
Bu tanımlara göre pazarlama yönetimi planlama, uygulama ve kontrol
aşamalarından oluşan bir süreç olup, uygun hedef pazar seçimi ve seçilen pazarlara
uygun pazarlama karması veya programları oluşturmak şeklinde tanımlanmaktadır.
Bu süreç aşağıdaki şekilde görülmektedir. Buna göre, pazarlama yöneticisi işletme
amaçları doğrultusunda hazırlanacak olan pazarlama stratejilerini belirleyerek
uygulamaya koyar. Uygulama neticesinde elde edilen sonuçlarla planlanan sonuçlar
ile kârşılaştırılır. Karşılaştırma neticesinde planlanan ve gerçekleşen sonuçlar
arasında sapma olması durumunda, söz konusu farklılığın sebepleri araştırılarak
gerekli düzenlemeler ve iyileştirmeler yapılır. Bu düzenlemeler işletme amaçlarında
revizyon olabileceği gibi, pazarlama stratejileri veya planlarının uygulanmasında da
değişiklikleri gerekli kılabilmektedir.
Günümüz pazarlarında yaşanmakta olan hızlı değişim ve artan pazar
dinamizmi stratejik pazarlama planlamasını işletmeler açısından kaçınılmaz bir araç
haline getirmiştir. Özellikle de artan rekabet, yavaşlayan pazar büyüme hızları ve
daha da bilinçli hale gelen tüketici profili kârşısında işletmeler, rekabet üstülüğü
kazanabilmek için uzun vadeli stratejik bir düşünüşe sahip olmak zorundadırlar.
48
Faaliyet alanı ve büyüklüğü ne olursa olsun, günümüz pazar şartlarında tüm
işletmeler
stratejik
düşünmek
ve
stratejik
pazarlama
planları
hazırlamak
durumundadır. İşletme olarak neredeyiz? Nereye varmak istiyoruz? Varmak
istediğimiz yere nasıl varacağız? Bu sorular stratejik pazarlama planlaması sürecini
yönlendiren temel sorulardır. Stratejik pazarlama planlaması bir kez yapılan bir
faaliyet olmayıp, süreklilik arzeden (sürekli devam eden) bir süreçtir. Dinamik pazar
şartlarına ayak uydurmanın yegane yolu, sürekli izleme ve geri-besleme yapmaktan
geçmektedir. Stratejik pazarlama planlaması süreci aşağıdaki şekilde görülmekte
olup, altı kademeden oluşmaktadır. Bunlar sırasıyla, durum analizi, pazarlama
amaçlarının tespiti, pazarlama stratejilerinin geliştirilmesi, pazarlama programlarının
tasarımı, programların uygulanması ile sonuçların değerlendirilmesi ve geri
beslemedir.
1.8. PAZARLAMANIN GÜNÜMÜZ İŞLETMELERİ AÇISINDAN
ÖNEMİ
Global pazar çevresindeki büyük değişimler, günümüz işletme yönetimlerinin
üzerindeki daha etkin olma baskısını açıklamaktadır. Yani işletmeler tüketicilerin
isteklerini rakiplerinden daha iyi karşıladıklarında başarılı olurlar. Şirketin kârlılığı,
temelde, tüketicilerin satın alma tercihi yaptıkları ürünleri ve hizmetleri çekici
bulmaları, pazar ortamının bir fonksiyonudur. Bugün çekici olan bir bilgisayar, bir
perakende mağaza ya da bir banka hizmeti yarın çekici olmayacaktır. Teknolojik
değişim, yeni rekabet ve değişen istekler dünün çözümlerini eskitmekte ve yeni
çözümler için fırsat yaratmaktadır. (Doyle, 2003;19)
İşletmeler insanların ihtiyaçların kârşılamak için mal ve hizmet üretiminde
bulunurken birçok konuda faaliyet göstermek durumunda kalırlar. Bunlar, Üretim,
pazarlama, finansman, personel v.b. faaliyetleridir. Bunlardan "üretim" ve
"Pazarlama" işletmenin temel fonksiyonlarını oluştururlar ve hepsi de birbirini
tamamlayan faaliyetlerdir. Bu bakımdan pazarlama fonksiyonu da işletmenin üretim
fonksiyonunu tamamlar ve ona yön verir. Pazarlama faaliyetleri yaygın bir görüşe
göre üretim faaliyetlerinden sonra başlayıp malların ve hizmetlerin tüketicilere
ulaştırılmasını sağlar. Ancak bu eksik ve dar kapsamlı olan klasik görüştür. Gerçekte
49
pazarlama faaliyetleri üretim ve hatta yatırım fikrinden önce başlar, tüketicilerin arzu
ve isteklerini tespit ederek yatıran ve üretim faaliyetlerini bunlar doğrultusunda
yönlendirir. Üretimden sonra mal ve hizmetleri tüketicilere kadar ulaştırır ve onların
tüketim öncesinde, tüketim sırasında ve tüketimden sonra ne düşündüklerini ve
tepkilerini takip ederek bu bilgilerin ışığında yatının ve üretim faaliyetlerini sürekli
olarak düzenler. Pazarlama faaliyetleri, sadece tüketici kesimin arzu istek ve
tepkilerini takip ederek onları tatmin etmekle kalmaz, aynı zamanda toplumun
tüketici olmayan kesimlerinin de reaksiyonlarını takip ve tespit ederek yönlendirdiği
mal ve hizmet üretim faaliyetlerini, toplumun diğer kesimlerine zarar vermeyecek
şekilde düzenler. (Ertürk, 2001;239)
Üretim işletmeler için önemli bir faktördür. Ancak günümüzde pazarlama
üretimden önce gelmektedir. Zira hızla gelişen teknoloji üretimi sorun olmaktan
çıkarmış pazarlama ve sorunlarını gündeme getirmiştir. İşletmeler rekabet ortamında
pazarı iyi tanımak, tüketicinin istek ve gereksinimleri doğrultusunda üretilmiş kaliteli
ürünü, uygun fiyatla, kısa sürede, istenilen noktalarda ve yeteri kadar bulundurmak
ve tekrar talebi yaratmak zorundadırlar. Uygun pazarlama faaliyetleri ile sağlanacak
olan
tüketici
memnuniyeti
işletme
başarısını
da
beraberinde
getirecektir
(www.kto.org.tr). Pazarlama felsefi bir kavram olarak kendi varlığı ile tüketici ve
toplum varlığını bir tutmaktadır. Bunun anlamı, işletmelerin ya da kuruluşların
insana ve topluma hizmet ettikleri ölçüde yaşayabilecekleridir. Örgütsel kavram
olarak pazarlama, işletme etkinliklerinin tüketici ihtiyaç, istek ve beklentilerine
yönelmesini ve bunu kârlı bir biçimde yerine getirmesini ifade etmektedir. Bundan
dolayı mal ve hizmetlere üretici bakış açısıyla değil, tüketici ve toplumun bakış
açısıyla bakılmalıdır. Pazarlama faaliyetlerinin odak noktası tüketici ve toplumdur.
İşletmeler rekabet ederken, tüketici ve toplum ilgisini çekmeyi amaçlamaktadır.
Bunu başarabildikleri ölçüde de gelişirler. Ama bu gün bu da yeterli değildir. Müşteri
beklentilerinin de üstüne çıkarak müşterileri tatmin edip sürekli elde tutmak
pazarlamanın odak noktasını oluşturmaktadır (İslamoglu, 2002;15).
Pazarlamanın günümüz dünyasındaki amacı pek çok şirket içindeki çok temel
iletişim sorununun ele alınması açısından da önemlidir. Satış ve pazarlama
50
departmanları arasında satışın ve pazarlamanın amaçlarının ne olduğu konusundaki
kavramsal bazdaki çatışma ve çekişmelerin yaygınlığını gördükçe bu konunun artık
daha kapsamlı olarak tartışılması gerekmektedir. Zira değişen dünya ve bu değişen
ekonomik düzendeki şaşırtıcı gelişmeler kavramsal alanda da ciddi değişiklikleri,
zorunlu kılmaktadır (Kırım, 2001;2).
Pazarlama bölümü veya pazarlama yönetimi, işletmenin temel unsurlardan
biri olarak başarısında büyük rol oynar. Diğer faaliyetler, ne kadar etkili ve başarılı
olarak yürütülürse yürütülsün, eğer mal ve hizmetler tüketicilere uygun değilse veya
başka nedenlerle satılmıyorsa, işletme başarısızlığa mahkûmdur. Bütün işletme
faaliyetlerinin nihai amacı olan yüksek satış gelirlerine ve kâra ulaşma ancak başarılı
pazarlama çabalarıyla sağlanır (Mucuk, 1993;208).
Pazarlama işletmenin üretim faaliyetlerini daha verimli olarak yürütmesine
yardımcı olur. Bunun içince pazarlama işletme ile tüketiciler arasında gerekli
haberleşmeyi sağlar. Pazarlama sayesinde işletme tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarını
öğrenir. Üretici pazara ne kadar yakın olursa, o kadar başarılı olur. Pazarlama
işletmenin hayatını sürdürebilmesi için en önemli unsurdur. Dolayısıyla pazarlama,
gün geçtikçe daha da önemli hale gelmektedir. Aslında pazarlama döngüsel bir
süreçtir. Daha üretim aşamasından önce başlar. Ürünün tüketiciye ulaşmasına, hatta
satış sonrası hizmetlere kadar devam eder. Bu süreçte tüketicilerin tepkileri iyi takip
edilmelidir. Bu bağlamda yöneticilere, özelliklede pazarlama yöneticilerine önemli
görevleri düşmektedir. Çünkü yöneticilerin doğru gözlem ve yorumları işletmenin
başarısında
öneli
rol
51
oynayacaktır.
İKİNCİ BÖLÜM
İÇSEL PAZARLAMA KAVRAMI ve İŞLETMELERDE İÇSEL
PAZARLAMA UYGULAMALARI
Günümüz küresel rekabet ortamı işletmeleri; varlıklarını sürdürebilmek için hizmet
kalitelerini arttırıp müşteri taleplerine duyarlı politikalar izlemeye zorlamaktadır.
Bununla birlikte özellikle hizmet ekonomisine geçmiş ülkelerde hizmet sektörünün
GSMH’nın % 70 gibi bir bölümünü oluşturması hizmet kavramının önemini gittikçe
arttırmıştır (Bansal, Mendelson, Sharma, 2001). Mikro açıdan bireylerin ve makro
açıdan ekonomilerde hizmetlerin önemindeki artış, araştırmacıları ve uygulamacıları
hizmet kalitesinde iyileştirmeler konusunda yapılan çalışmaların yoğunlaşmasına
sebep olmuştur. Böyle bir gelişim ile birlikte ilgili yazında içsel pazarlama
kavramından da sıkça bahsedilmeye başlamıştır.
yüzyılın
İçsel pazarlama kavramı
20.
başlarında pazarlama sistemi organizasyonu ile ilgili yayınlarda yer
bulmaya başlasa da kavramın asıl kullanılmaya başlandığı dönem 1980’li yılların
başında hizmet pazarlaması ve kalitesi ile ilgili çalışmaların hızlandığı dönemlere
denk gelmektedir (Varey, Lewis, 1999).
2.1. İÇSEL PAZARLAMA TANIMI
Rekabet üstünlüğü sağlamak isteyen işletmeleri yönlendiren en önemli
kavramlardan müşteri memnuniyeti veya tatmininin sağlanabilmesi için bir
işletmenin standart hedefi, stratejisinin kalbine müşterisini yerleştirerek, kritik başarı
faktörü olarak müşteri ihtiyaçlarını önceden tahmin edip, bu ihtiyaçları en düşük
maliyetle karşılamak olmalıdır. Artık işletmeleri yönlendiren müşteri istekleri
kavramı, kalite, etkinlik ve verimlilik yolu ile rekabet üstünlüğü kadar, işgören (iç
müşteri) tatminini de kapsamaktadır. Rekabette üstünlük sağlanabilmesi için çalışan
ve müşteri memnuniyeti yaratabilmesi, toplam olumlu etkileşimin sağlanabilmesi ve
iş sonuçlarında mükemmelliğe ulaşılabilmesi için politika ve stratejilerin,
çalışanların kaynak ve süreçlerine uygun bir liderlik anlayışı ile yönetilmesi ve
yönlendirilmesi gerekmektedir. Ürün-hizmet kalitesinin iyileştirilebilmesi için işgücü
52
dâhil bütün üretim faktörlerinin ve iş süreçlerinin üst yönetim tarafından koordine
edilmesi ve yönlendirilmesi gerekmektedir (Naktiyok ve Küçük, 2003; 225-226).
Pazarlama literatüründe müşteri memnuniyetine etki eden faktörler olarak, genellikle
işletmeyle ilgili kavramlar ele alınmıştır. Kristensen vd. (1997) algılanan hizmet
kalitesinin müşteri memnuniyetini etkilediğini, Clow vd. (1997) ve Eskildsen (1999)
ise işletme imajının müşteri memnuniyetinin öncülü olduğunu belirtmişlerdir.
İşletmeyle ilgili kavramların yanı sıra özellikle hizmet işletmelerinde müşteriyle
doğrudan temas halinde olan çalışanlarla ilgili algılamalar da müşterilerin
memnuniyetini belirleyen önemli bir faktör olarak ele alınmalıdır. Hizmet
işletmelerinde, çalışanlar, hizmeti alan müşteriler ile hizmeti sunan işletme
arasındaki ilişkiyi kuran bağlantı konumundadırlar. Bu nedenle müşteri ile yüksek
temas halinde olan çalışanların davranışları ve müşterilerin bu çalışanlarla ilgili
algılamaları, müşteri ile işletme arasında kurulan ilişkinin kalitesini de etkilemektedir
(Paulin vd., 2000;65).
İçsel pazarlama, işletmeler tarafından yeni yeni uygulanmakta olan bir yaklaşımdır.
Birçok işletme günümüzde hala kavramın ne olduğunu ve nasıl uygulanması
gerektiğini tam olarak bilmemektedir. Bunun en temel nedeni kavram hakkında
yapılan araştırmaların oldukça sınırlı ve yetersiz olmasıdır. Diğer bir problem de
kavram hakkında yazılan araştırmalarda farklı görüşlerin olması ve henüz ortak
bir yargıya varılamamış olmasıdır. Önceleri üzerinde çok fazla çalışılmayan bir
kavram olan içsel pazarlama anlayışı,
müşteri memnuniyetini sağlamak isteyen
işletmeler tarafından bugün en fazla üzerinde durulan konu haline gelmiştir.
Hizmetlerin pazarlanmasında personelin önemini vurgulayan ve pazarlama
literatüründeki yerini 1980’li yıllarda almaya başlayan içsel pazarlama kavramı, “bir
örgütün müşterilerini içsel ve dışsal olarak ikiye ayırmaktadır. Personele, nihai
tüketicilerden oluşan dışsal müşterilerle aynı önemi vermekte ve personelide işletme
müşterisi statüsünde görerek içsel müşteri olarak tanımlamaktadır. İçsel pazarlama,
pazarlama
kavramının
dış
müşterilere
uygulanmasıdır” (Öztürk, 2003; 91).
53
uygulandığı
gibi
örgüt
içinde
de
İçsel pazarlama kavramı ilk olarak Berry vd. (1976) daha sonra George (1977) ve
Thompson vd. (1978) ile Murray (1979) tarafından kullanılmıştır. Doğrudan
kullanılmasa da içsel pazarlama kavramı, öncelikle Sasser ve Arbeit’in (1976)
makalelerinde belirtilmiştir. Bununla birlikte Berry’nin (1981) içsel pazarlamayı,
“çalışanları içsel müşteriler olarak görme ve yapılan işleri de organizasyonun
hedefleri için uğraşırken bu iç müşterilerin ihtiyaçlarını ve isteklerini tatmin eden
içsel ürünler olarak görme” şeklinde tanımladığı makalesinin yayınlanmasına kadar
kelime literatüre ve kullanıma girmemiştir (Rafiq ve Ahmed, 2000: 450).
İçsel pazarlama, işletme ihtiyaçlarını karşılayacak iş ürünleri aracılığıyla nitelikli
çalışanların örgüte kazandırılması, geliştirilmesi, motive edilmesi ve örgütte
kalmalarının sağlanmasıdır. İçsel pazarlama, çalışanlara müşteri gibi davranılan bir
felsefe ve iş ürünlerini, insan ihtiyaçlarına uyacak şekilde şekillendiren bir stratejidir
(Rafiq ve Pervaiz, 1993; 219-222). Hem işveren tatmini hem de müşteri tatmini
yaratarak, arzulanan örgüt amaçlarına ulaşmak için proaktif programlar ve planlama
aracılığı ile içsel pazarın, çalışanların ve dışsal pazarın müşterilerin ihtiyaçlarına eşit
önem vererek karşılamaktadır. Pazarlama felsefesini dış müşterilere, hizmet veren
insanlara uygulamaktadır. Böylece en uygun personel örgüte kazandırılabilir, elde
tutulabilir ve örgüt amaçları doğrultusunda çalışmaları sağlanır (Öztürk, 2003;75).
İçsel pazarlama kavramının altında iki temel düşünce yatmaktadır. Örgütteki
herkesin bir müşterisi vardır ve iç müşteriler nihai müşteriye daha etkin hizmet
götürülmesi için işlerinde mutlu olmalıdır. İçsel pazarlama, çoğunlukla bütün işletme
yerine belirli bölümler, gruplar veya fonksiyonlar itibarı ile uygulanmaktadır (Pitt ve
Foreman, 1999;25-26).
Çoban (2004;91) içsel pazarlamayı, algılanan hizmet kalitesine ve bir rekabet aracı
olarak girişimcinin etkili dışsal pazarlama yapmasına yardımcı olmak amacıyla
çalışanları çekme, elde tutma ve motivasyonunu hedefleyen bir pazarlama anlayışı
olarak tanımlamıştır. Bir başka tanıma göre ise içsel pazarlama, “değişime karşı
organizasyonel direnci yenmek amacıyla ortak ve fonksiyonel stratejilerin etkili bir
şekilde uygulanması için çalışanların birleştirilmesi, motivasyonu ve entegrasyonu
için yapılan planlı çabadır” (Rafiq and Ahmed, 2000; 222). Onlara göre; içsel
54
pazarlama, “motive olmuş, müşteri merkezli çalışanlar yaratma süreci aracılığıyla ile
müşteri memnuniyeti sağlamak için çalışanları ortak ve işlevsel stratejilerin etkili bir
şekilde uygulanması yönünde birleştirmek, işlevsel olarak koordine etmek ve
değişime karşı olan dirençlerini yenmek için uygulanan pazarlama benzeri bir
yaklaşım olarak kullanılan planlı çabadır” (Rafiq and Ahmed,2000; 454). Cahill’e
(1995; 45) göre içsel pazarlama çabası ilk olarak hizmet pazarlamasının kalbine
yerleştirilmiş bir kavramdır.
Alıcı ve satıcı ilişkileri işletmelere pazarlama fırsatı sağlamakta olup, bunu
başarmanın yolu içsel pazarlama uygulamasıdır. Çünkü içsel pazarlama, mutlu
müşteriler elde etme yolunun mutlu ve tatmin olmuş iç müşterilerden geçtiğini
sembolize eder. Başka bir anlatımla, içsel pazarlama çabaları ile etkili dışsal
pazarlama davranışı için uygun iklim sağlanmaktadır. İçsel pazarlama, bir sistem
içerisinde işbirliği ve başarının gelişimsel yönetimi ile pozitif iş ilişkilerini
hızlandırmaya dayalı bütünleşik bir süreçtir.
İşletmenin daha başarılı, olabilmesi için tüm süreçlere çalışanın dahil edilmesi
gerektiğini savunan bu felsefenin uygulanabilmesi etkin bir çalışmayı zorunlu
kılmaktadır. İçsel pazarlama anlayışının işletme içinde uygulanması birçok avantajı
da beraberinde getirecektir. İçsel pazarlama anlayışının en büyük avantajı nitelikli
çalışanların örgüte kazandırılması, geliştirilmesi, motive edilmesi ve örgütte
kalmalarının sağlanması olacaktır. Ay ve Kartal’a göre (2003;1-2) içsel pazarlama,
çalışanlara müşteri gibi davranılan bir felsefe ve iş ürünlerini, insan ihtiyaçlarına
uyacak şekilde, şekillendiren bir stratejidir.
İçsel pazarlama; firma faaliyetlerini gerek iç gerekse dış müşterilerin tatminini
sağlayacak şekilde organize etmek, nihai firma misyonuna ulaşmak amacıyla
yetenekli, personeli istihdam ve muhafaza etmek, firmanın tüm çalışanlarını içsel
iletişimi ve motive edici diğer unsurları kullanarak dış müşteri tatminini sağlamaya
yöneltmektir (Özer, Yapraklı, 2001;41). İçsel pazarlama bir başka görüşe göre,
ihtiyaçlarını karşılayacak iş ürünleri vasıtasıyla, nitelikli çalışanların örgüte
çekilmesi, geliştirilmesi, motive edilmesi ve örgütte kalmalarının sağlanmasıdır.
İçsel pazarlama, çalışanlara müşteri gibi davranılan bir felsefe ve iş ürünlerini,
55
insan ihtiyaçlarına
uyacak
şekilde şekillendiren bir stratejidir (Rafiq, Pervaiz,
1993). Gronroos ise içsel pazarlamayı “Bir örgütün çalışanlardan oluşan içsel
pazarının en etkin biçimde etkilenmesi, bir başka deyişle müşteri bilinçli, pazar
yönlü ve satışa yönelik motive edilmesi, pazarlama benzeri bir içsel yaklaşım ve
pazarlama benzeri eylemlerin içsel uygulaması ile gerçekleştirilebilir” olarak
tanımlamaktadır. Gronroos, içsel pazarlamanın iki ayrı ama bütünleştirilmiş
parçasını,
tutum yönetimi ve iletişim yönetimi olarak tanımlamıştır.
Tutum
yönetimi ise, çalışanların örgütün amaç ve değerlerini sahiplenmesini; iletişim
yönetimi ise çalışanların daha etkin çalışması için gereken bilginin sağlanması ve
yönetimini içerir (Stershic, 2001).
İçsel pazarlama en geniş anlamda, müşteri yönlü ve motive edilmiş çalışanlar
yaratma süreci vasıtasıyla, müşteri tatmini sağlamak amacıyla farklı bölümlerdeki
çalışanların, şirket ve bölüm stratejilerini daha etkin uygulamak doğrultusunda
motive edilmesi, koordinaayonlarının sağlanması, bütünleştirilmesi ve değişime
dirençlerinin kırılması için pazarlama benzeri bir yaklaşımı benimseyen planlı bir
çaba olarak tanımlanır. Bu tanım içsel pazarlama kavramının beş temel parçasını
kapsamaktadır (Rafiq, Pervaiz, 2000):
• Çalışanların motive ve tatmin edilmesi
• Müşteri yönlülük ve müşteri tatmini
• Bölümler arası koordinasyon ve bütünleşme
• Pazarlama benzeri yaklaşım
• Belirli şirket ve bölüm stratejilerinin uygulanması
İçsel pazarlamada temel olarak içsel pazar ilişkileri geliştirilerek toplam etkinlik
iyileştirilecek ve çalışanlara organizasyonun müşterileri gibi davranılacaktır. Bu
niteliği ile içsel pazarlama yaklaşımı; ister “en öndeki” çalışan olsun isterse “arka
ofiste” çalışan hizmet destek sağlayıcısı olsun dışarıdaki müşterinin ihtiyaçlarını
karşılamak için organizasyonun tüm üyelerinin rollerini incelemelerini ve müşteri
bilinci ile hizmet oryantasyonu edinmelerini sağlayan, onları motive eden bir işletme
56
yaklaşımıdır (Varey, 1995; 40-41). Bu yaklaşım ile birlikte çalışanın müşteri
beklentilerini karşılamadaki önemi vurgulanmış, tüm çalışanların sürece dahil
edilmesinin gerekliliği üzerinde önemle durulmuştur.
İçsel pazarlamanın en önemli hedefi, içsel süreçleri sürekli olarak geliştirmek için
çalışanlarla uygun, yakın ve esnek ilişkiler planlamak ve kurmaktır. Tuncer ve
Ergunda’ya göre (2004: 7) “müşterilere daha etkin hizmet etmesi için bütün
çalışanların eğitimi, geliştirilmesi, yönlendirilmesi, denetlenmesi ve motivasyonu
içsel pazarlamayı oluşturur”. Onlara göre; ürün veya hizmetleri sunan, müşterilerle
doğrudan ilişkide olan personelin insan ilişkilerinde başarılı, deneyimli ve iyi
eğitimli olması müşteri memnuniyetinde işletmenin temel gücünü oluşturur.
İşletmelerin varlıklarını sürdürmesi için müşteri kazanması, tatmin etmesi, memnun
etmeyi sağlaması, elde tutmayı sağlayacak her türlü çabayı harcaması gerekmektedir.
Bunun için yapılması gerekenlerin başlıcaları şunlardır:
• Müşteriye yakın olmak ve böylece tanımak
• Müşteriyi dinlemek
• Müşteriden gelen geri bildirimleri almak
• Eleştiri, şikayet ve önerilerden yeni politikalar geliştirmek
• İstek ve beklentilere uygun mal ve hizmet tasarımlarına gitmek
• Satış ve satış sonrası hizmetlere önem vermek
İçsel pazarlama, iç müşteriler olarak tüm çalışanlara ve işletmede yer alan tüm
bölümlere yaklaşmakta, işletme içerisinde çalışanları ve bölümleri içsel tedarikçi
olarak incelemektedir. Varey’e (1995; 45-46) göre bu yaklaşımın temel varsayımı,
içsel müşteriler ile hizmet işletmelerinin kalitesi arttırılarak, dış müşterilerin ve
onlara sunulan hizmetlerin kalitesinin artırılabileceğidir. Bunun yanı sıra söz konusu
varsayıma iç müşteri odaklılık konusu da eklenmekte ve çalışanların tatminini
sağlayacak
olan
eğitim,
ücretlendirme,
iletişim
gibi
konuların
vurgulanmaktadır. İçsel pazarlamanın kuramsal yapısı şu unsurlara dayanır:
57
önemi
1. İç hizmet kalitesi hakkında haberdarlık yaratma
2. İç müşteriler ve içsel tedarikçilerin tanımlanması
3. İç müşterilerin beklentilerinin tanımlanması
4. İç müşterilerin gereksinimleri ve bu gereksinimlerin karşılanmasındaki engelleri
tartışmak üzere içsel tedarikçiler ile iletişim
5. Gerekli hizmet sunumunu sağlamak üzere içsel tedarikçilerin davranış
değişikliğini tanımlama ve yerine getirmeleri,
6. İçsel tedarikçilerin gerekli hizmet seviyesini sunmak maksadıyla gerekli
değişiklikleri yapmaya çalışması.
İç hizmet kalitesinin ölçümü ve bunun içsel tedarikçilere geri bildirimi işletmeler
içerisindeki farklı gruplar arasındaki farklılığı önlemek ve daha işbirlikçi ilişkiler
geliştirmek için bir yaklaşım olarak içsel pazarlamanın temel önerisi; pazar ürünleri
ve müşterilere verilen hizmetlerde kullanılan pazarlama yöntemlerinin, işletmenin
işgörenlerine yapılan pazar programlarında ve hizmetlerinde de kullanılabileceğidir
(Davis, 2001; 121). İçsel pazarlama anlayışı çalışanların tıpkı müşteri gibi
görülmesini sağlamakta, işletmenin müşterileri elde etmek için harcadığı çabayı
işgörenlere de harcaması için yönetimi teşvik etmektedir. Bu anlayışa göre
işletmelerde öncelikle dış müşteriler ve onların ihtiyaçları belirlenmeli ve bu
ihtiyaçlar bunları karşılamakla görevli tüm işgörenlere açık ve anlaşılır bir şekilde
anlatılmalıdır. Ayrıca dış müşteriler tarafından ihtiyaç duyulan ürün ve hizmetleri
sağlamak için içsel müşteriler etkili bir şekilde yönetilmelidir. Bunun sağlanabilmesi
ise ancak içsel pazarlama ile tatmin olmuş içsel müşterilerin varlığına bağlıdır.
Bununla birlikte içsel pazarlama kavramı, müşteri tatminini arttıran eylemler,
etkileşimler ve adaptasyonlar üzerine yoğunlaşmıştır. Bu kaliteyi arttıran davranışlar,
çalışanların bir parçası olduğu çevre yaratılarak gerçekleştirilebilir. Çalışanlar
tarafından sergilenen kaliteyi arttıran müşteri odaklı bu davranışlar ise işletmelere
rekabet avantajı sağlayan en temel yöntem olacaktır (Ahmed ve Rafiq, 2003;1181).
58
İşletmede çalışan tüm işgörenlerin müşteri odaklı olarak çalışmaları ve müşteri
beklentilerini karşılamaları amacıyla önerilmiş bir yönetim yaklaşımı olan içsel
pazarlama kavramının asıl üzerinde yoğunlaştığı konu hizmet sunan işgörenlerin
memnuniyetini sağlayarak dış müşterilerin memnuniyetini artırmaktır. Bu yaklaşım,
tüm
örgütte
uygulanacak
motivasyon
çalışmalarının,
kısa
süreli
teşvik
programlarından ya da müşterilerin dikkatini çekecek kampanyalardan daha etkili bir
yöntem olduğunu savunan bir yönetim anlayışıdır (Kang vd., 2002; 279).
İçsel pazarlama, insan kaynakları yönetimi açısından yardımcı bir araç gibi
düşünülmektedir. İnsan kaynakları yönetimi bakış açısıyla pazarlama tekniklerinin
basit biçimde işletme içinde uygulanmasının yetersiz kadrolar ve eğitimi telafi
etmeyeceği söylenmektedir. Personel fonksiyonunun performansı iyileştirmek ve
çalışanları motive etmek için yararlandığı çok sayıda araç (iş rotasyonu, kariyer
planlama vb.) vardır. Pazarlama teknikleri, bu araçlara katkıda bulunan yardımcı
olarak görülmektedir. Öncelik hizmet sunan işletmelerde olsa da içsel pazarlama,
imalatçılar, kâr amaçsız örgütler ve kamu kurumları gibi hemen hemen bütün
organizasyonlarda önemli ve kullanılabilir bir kavram olmuştur (Tuncer ve Ergunda,
2004; 1). Kavram hakkındaki belirsizliğin yapılan çalışmalarla her geçen gün ortadan
kaldırılması ile kavramın uygulama sahası da genişlemiştir.
2.2. İÇSEL PAZARLAMANIN TARİHÇESİ
İçsel pazarlama kavramı ilk olarak Berry vd. (1976) tarafından sürekli
yüksek hizmet kalitesi nasıl sağlanabilir sorusuna çözüm olarak önerilmiştir.
Bununla beraber, içsel pazarlama ile ilgili giderek artan literatüre rağmen, bu
kavram ile tam olarak neyin anlatıldığı konusunda belirlenmiş ortak tek bir
kavram olmadığı için, uygulama alanı kısıtlı kalmıştır (Rafiq ve Ahmed, 2000;
449). Çünkü ilgili yazında yer alan tüm araştırmalar konunun farklı noktalara ve
alanlara yönelmesine yol açmıştır.
İçsel pazarlama ile ilgili yapılan araştırmaların çoğunda Berry’nin (1980) bakış açısı
benimsenmiş,
hizmet
işletmelerindeki
uygulamalar
üzerinde
durulmuş ve
işgörenler iç müşteri olarak tanımlanmıştır (Pitt ve Foreman, 1999; 26).
59
Çalışmaların çoğu bu görüşü takip etmelerine rağmen artan araştırmalarla birlikte
kavrama yönelik farklı bakış açıları da ortaya çıkmıştır.
İçsel pazarlama kavramı, ilgili yazında uzun süredir tartışılmaktadır. Konuyla ilgili
yayınların hızlı artışına rağmen,
çok az sayıda işletme,
kavramdan
İçsel
yararlanmaktadır.
pazarlamanın
uygulamada bu
kavramsal
gelişimi
incelendiğinde, birbirine geçmiş ama aslında ayrı sayılabilecek üç aşama
bulunmaktadır:
Çalışan Tatmini Aşaması
Müşteri Yönlülük Aşaması
Strateji Uygulama ve Değişim Yönetimi Aşaması
Çalışmanın bu bölümünde bu aşamalar geniş bir biçimde ele alınacaktır.
2.2.1. Çalışan Tatmini Aşaması
İçsel pazarlamanın
araştırma
konusu
olarak
incelenmeye
başladığı
dönemlerde yapılan çalışmalar çalışan tatmini üzerine odaklanmıştı. Rafiq ve
Ahmed’e göre de (2000; 450) önceleri içsel pazarlamayla ilgili literatürün büyük
çoğunluğu çalışan motivasyonu ve tatmini konusu üzerine odaklanmıştır. Bunun
temel nedeni içsel pazarlama kavramının köklerinin hizmet kalitesini iyileştirme
çabalarında yatmasıdır. Bireyler hizmet sunarken gösterdikleri performanslarında
farklılıklar sergilerler ki bu durum sunulan hizmetin kalitesinde değişikliğe neden
olur. Bu durumun genel etkisi çalışan motivasyonu ve tatmini konusunun öne
çıkması olmuştur.
Bu başlangıç noktasından,
müşteri tatmini üzerinde çalışan
tatmininin önemli olduğu görüşü öne sürülmüştür. Bu aşamada çalışanlar üzerine
odaklanılmış ve onların tatmin edilebilmesi için işletme yönetiminin kullanması
gereken bir araç olarak içsel pazarlama yaklaşımı önerilmiştir.
Konu ilgili
çalışmalarda bireyin işe karşı olan olumlu duygu, tutum ve ifadesini yansıtan iş
tatmini ve çalışanların iş tatmininde etkili olan unsurlar incelenmiştir.
60
Bireylerin işten aldıkları tatmin, iş ve onunla ilgili her şeyin, ihtiyaçlarını ve
isteklerini karşılama derecesine bağlıdır. İş ile ilgili tutum ve görüşleri araştırmak
sureti ile yönetim düzeltici eylemlerde bulunabilir ve işgören tatminini iyileştirebilir
(Bingöl, 1990; 200). Bunu başarmanın en etkili yollarından biri olarak içsel
pazarlama yaklaşımı önerilmiştir.
İşgörenlerinin tatminini arttırmak için çaba
harcayan yönetime, işletme içinde içsel pazarlamayı uygulayarak işgörenlerin
işlerinden duyduğu hoşnutsuzluğu azaltabileceği ifade edilmiştir.
İşletmeler için en iyi personelin çekilmesi, elde tutulması ve motivasyonu kritik bir
öneme sahiptir. Yüksek kalitedeki personelin istihdam edilerek elde tutulması ve
motive edilmesi özellikle hizmet sektöründe faaliyet gösteren işletmeler arasındaki
en önemli rekabet unsurudur. İçsel pazarlama yaklaşımını kullanmanın etkisi bu
noktada ortaya çıkmaktadır.
Müşterilerle ilgilenirken saygılı ve empatik davranış
sergileyen, bu sayede daha fazla müşteri tatminine yol açan müşteri odaklı
çalışanları yaratmanın temel yolunun çalışanlara müşteri gibi davranmak olduğu
savunulmaktadır. (Rafiq ve Ahmed, 2000; 450-451).
İçsel pazarlamanın ilk aşaması olan bu aşamanın temel varsayımı, işletmenin tatmin
edilmiş müşterilere sahip olabilmesi için tatmin olmuş çalışanlara sahip olması
gerektiğidir (Ay ve Kartal, 2003; 16). Müşteri tatminine giden yolda işletmelerin ilk
dikkat etmesi gereken konunun iç müşteriler olduğu önemle vurgulanmıştır.
Böylece amaçlarına ulaşmak isteyen işletmelere ne yapmaları gerektiği konusunda
bugüne kadar önerilmemiş yeni bir yol önerilmiştir.
2.2.2. Müşteri Yönlülük Aşaması
Modern pazarlama yaklaşımı, işletmenin temel görevinin hedef pazarın istek
ve gereksinimlerini saptayıp, bütünleşik pazarlama araçlarından yararlanıp, alıcıları
tatmin ederek kâr sağlama ve diğer örgütsel amaçlara ulaşma temeline dayanır. Bu
sebeple modern pazarlama anlayışı müşterilere yönelik pazarlama anlayışı olarak
tanımlanabilir (Tuncer ve Ergunda, 2004; 1). Zairi ise (2000;389) işletmelerin,
eylem ve faaliyetleri ile müşterilerine gerçek anlamda odaklandıklarını göstermek
zorunda olduğu görüşünü savunmaktadır. Bunun için, müşteri odaklılık, kağıt
61
üzerinde kalmamalıdır. Müşteri odaklılık ile ilgili ifadeler,
uygunluk ve
uygulanabilirlik açısından üst yönetim tarafından ayrıntılı olarak incelenmelidir.
Müşteri odağı bir niyet ifadesidir. Organizasyonun durağanlığa karşı çıktığı, yeni
yönetim disiplini ve kavramlarını kucaklamaya hazır olduğu anlamındadır. Ayrıca
en iyi organizasyonlar tarafından benimsenmiştir. Ayrıca müşterilere en iyi
hizmeti vermeyi ve işleri ilk seferde doğru yapmayı sağlayacak yeni sistem ve
süreçler yaratma anlamına gelir. Müşteri odaklılık, devrimsel değil evrimsel bir
süreçtir.
Çok fazla özen, gayret ve sabır ister. Son olarak müşteri odaklılık,
optimum performans ve yüksek başarıya ulaşmaya yönelik bir yaklaşım, bir
düşünce şeklidir. Bu aşamada müşteri ihtiyaçlarına cevap verebilen, müşteri yönlü
çalışanlara
sahip
olabilmek
önem
kazanmıştır.
Çalışanlar
müşteri
yönlü
davranabilmeleri için öncelikle pazarlama benzeri eylemlerle motive edilmelidir
(Ay ve Kartal, 2003; 16). İçsel pazarlama anlayışı, bu aşamada modern pazarlama
anlayışına göre işletmelerin en temel görevi olan müşteri odaklı çalışmanın
işyerinde uygulanabilmesi için uygulayıcıları yani işgörenleri motive etmek için
gereken çabaların neler olduğu ile ilgilenir.
Çalışanların motive edilmesi daha yüksek performansın ortaya çıkması için tek
başına yeterli değildir. Aynı zamanda çalışanlarda satış zihniyeti de bulunmalıdır.
Dahası etkili hizmet, işgörenler ve destek kadrolar arasında etkili koordinasyon
gerektirir.
Bu aşamada içsel pazarlama kavramı hizmet işletmelerinde müşteri
memnuniyetini sağlayan hayati öneme sahip bir araç olarak görülmektedir.
Grönroos
(1985) ve Berry
(1981),
içsel pazarlama tanımlarında çalışanları
motive etmenin gerekliliğini vurgulanmakta ve bunu yapmak için de pazarlama
benzeri tekniklerin kullanımının zorunlu olduğunu savunulmaktadır (Rafiq ve
Ahmed, 2000; 451-452).
62
2.2.3. Strateji Uygulama ve Değişim Yönetimi Aşaması
Bu aşama içsel pazarlamanın kimi yazarlar tarafından, strateji uygulamasında
bir araç olarak görülmesiyle başlamıştır. İçsel pazarlamanın çalışanları kurumsal
amaçlar doğrultusunda yönlendirip, eğitip, motive etmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Bunun yanında örgüt içerisinde fonksiyonel bütünleşmeyi sağlama mekanizması
olabileceğine ilişkin görüşün yaygınlaşması, kavramın uygulama aracı olarak
gelişimini desteklemiştir. Gelişim doğrultusunda, içsel pazarlama bölümler arası
izolasyonu ve fonksiyonlar arası sürtüşmeyi azaltan, değişime direncin üstesinden
gelen bir mekanizma olarak görülmeye başlanmıştır (Ay ve Kartal, 2003; 16). Bu
aşamada içsel pazarlamanın rolünün şu olduğunu vurgulanmıştır: “Kurumsal
amaçlar doğrultusunda işgörenleri birleştirme, eğitme, motive etme ve personelin
sadece örgütün değerini değil aynı zamanda da onun içerisindeki yerini anlayıp fark
edebildiği bir süreç”. Bu aşamada içsel pazarlamanın bir uygulama aracı olarak
rolü daha açık ve anlaşılır hale getirilmiştir. Başlangıçta bu bakış açısı hizmetlerin
pazarlanmasında ortaya çıkmıştır. Daha sonra ürünlerin pazarlanmasında da
uygulanabilecek pazarlama stratejisi olarak genelleştirilmiştir. Bu aşama içsel
pazarlamanın, çalışanların müşteri odaklı çalışabilmeleri için motive edilmesinden
çok daha geniş bir süreç olduğunu göstermiştir (Rafiq ve Ahmed, 2000; 452-453).
İşin çalışanlara pazarlanmasının gerekliliği konusuna bu aşamada yoğunlaşılmıştır.
Çalışanlara işi pazarlama fikri yeni ortaya çıkan bir kavram değildir. Değişen
demografik koşullar gelecekteki işgücü yetersizliğinin hizmet merkezli çalışanları
ortaya çıkaracağını göstermiştir.
kaynakları
Ortaya çıkan hizmet kalitesi pazarlama ve insan
yönetimi arasındaki bağlantının
sağlamıştır. Yönetim desteği, ödüllendirme,
daha da fazla vurgulanmasını
iş dizaynı vb. hizmet kalite
yönetimindeki anahtar konular olmuştur (Varey,1995; 50). Bu konuların gündeme
gelmesi ile birlikte işgörenlerin işyerindeki önemi daha fazla vurgulanmış, nitelikli
personele sahip olmanın ve onu elde tutmanın gerekliliği bir kez daha
onaylanmıştır.
İçsel pazarlama literatürü günümüzde dikkate değer bir düzeydedir ve giderek
büyümektedir. Ancak içsel pazarlamanın uygulamada tam olarak nasıl çalıştığıyla
63
ilgili az sayıda çalışma bulunmaktadır. İçsel pazarlama üzerine yapılan çalışmanın
çoğunluğu kavramsal yapıdadır. Bu çalışmalar genel olarak, çalışanlara
müşteriler gibi ve işlere de ürünler gibi davranarak hizmet kalitesini yükseltmek
ve çalışanları motive etmek için pazarlama benzeri araçların kullanımı üzerine
yoğunlaşmıştır (Ahmed vd., 2003; 1221).
Günümüzde içsel pazarlama ile ilgili çok sayıda çalışma yapılmış olmasına rağmen
henüz kavramın tanımı ve içeriği hususunda belirsizlikler sürmektedir.
Hizmet
işletmeleri için ortaya atılan içsel pazarlama kavramı, zamanla teorik gelişmesine
paralel olarak uygulama alanını genişletmiş ve İnsan Kaynakları Yönetimi ile iç
içe geçerek daha karmaşık bir yapıya bürünmüştür. Kavramla ilgili olarak üzerinde
tam olarak görüş birliği sağlanamayan ilk ve en önemli konu iç ve dış müşteri
tatmini arasındaki ilişkinin yapısıdır (Ay ve Kartal, 2003;23). Ayrıca kavram son
dönemlerdeki araştırmalarla netliğe kavuşmaya başlamış
olmasına rağmen
uygulayan işletme sayısının günümüzde hala çok sınırlı olması kavramın daha
belirgin hale gelmesini engellemektedir. Özellikle toplam kalite yönetimi ve insan
kaynakları yönetiminin de dahil olması salt içsel pazarlama çalışmalarının
belirginliğini azaltmaktadır.
2.3. İÇSEL PAZARLAMADA KULLANILAN ÖNEMLİ KAVRAMLAR
Çalışan memnuniyetini artırarak müşteri memnuniyetini artırmayı amaçlayan
içsel pazarlama anlayışının uygulanabilmesi için dikkate alınması gereken ve
yönetim tarafından özenle üzerinde durulması gereken bazı önemli kavramlar
vardır. Bu kavramların dikkatli bir şekilde incelenmesi sayesinde işletme içinde
içsel pazarlama kavramının uygulanışı kolaylaşacaktır.
Etkili bir uygulamanın
gerçekleştirilmesini sağlayacak olan bu kavramlar uygulamaya daha kısa sürede ve
daha az sorunla geçilmesine yardımcı olacaktır.
2.3.1.İletişim
İşletmelerde süreçlerin etkin bir biçimde yürütülmesinde iletişim kritik bir
unsurdur. İşletmelerdeki yöneticiler farklı çalışan gruplarının olduğunu ve onların
farklı ihtiyaçlarının bulunduğunu anlamazlar ise genel ve ayrıntıya odaklanmış
64
mesajlar üretecekler, çalışan ve işletme arasında mesafe yaratıp,
işletme
faaliyetlerinde karmaşa yaşanmasına neden olacaklardır (Ahmed ve Rafiq,
2003;1183). İletişim, bireyler ve kurumlar arasında ortak paydalarda anlaşma ve
uzlaşma sağlamak amacıyla bilgi, düşünce, veri ve duygu alışverişi veya
aktarımıdır (Şimşek, 1999;183).
İşletme hedeflerine ulaşmak için etkin bir iletişim sisteminin varlığı, yönetim
kademeleri için temel bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. İşletmelerde hem
çalışanlar arasındaki beşeri ilişkilerin düzenlenmesinde, hem de faaliyetlerin etkin
bir biçimde yönlendirilmesinde, iletişim önemli bir süreç olarak karşımıza
çıkmaktadır. Çünkü ancak etkili bir iletişim ile çalışanlar ve işletme yönetimi
ortak görüş ve anlayışa vararak işletme hedeflerine ulaşmak için işbirliği yaparlar
(Mucuk, 2003: 345-346).
İçsel pazarlama uygulamalarında hem dış hem de örgüt içi iletişim büyük öneme
sahiptir.
Hizmet işletmelerinde reklamlar,
dış müşterilere gösterilmeden önce
çalışanlara gösterilmelidir. Çalışanlar reklamlarla ilgili olumlu düşüncelere sahip
olursa daha iyi hizmet sunarlar. Dolayısı ile işletmenin dış iletişimde iç müşteriler
unutulmamalıdır. Örgüt içindeki çalışanlar arasında da sürekli iletişim olmalıdır ve
herkesin aynı
amaçlar doğrultusunda
çalışmasının sağlanması
için farklı
bölümlerdeki personel arasında işbirliği gerçekleştirilmelidir. Daha etkin örgüt içi
iletişim için çalışanlara uygulanacak anketlerden yararlanılabilir (Ay ve Kartal,
2003; 18). Anketlerden elde edilecek bilgiler daha verimli bir çalışma ortamının
oluşturulması için kullanılabilir.
Hangi tür olursa olsun tüm örgütlerde iletişim her zaman kritik öneme sahiptir.
Çünkü insanlar örgüt içinde iletişim aracılığı ile ilişki kurabilir ve örgütsel
faaliyetlerden haberdar olabilir. İletişim, yönetim süreci içerisinde ve yönetsel
faaliyetlerin etkin bir biçimde amaca ulaştırılmasında etkin bir rol oynar. İşletmenin
işleyişini sağlamak ve işletmeyi hedeflerine ulaştırmak amacıyla, gerek işletmeyi
oluşturan çeşitli bölüm ve öğeler, gerekse işletme ve çevresi arasında girişilen
devamlı bilgi ve düşünce alışverişi bireyler, gruplar ve örgütler arasında ilişkiler
kurmayı amaçlayan bir olgudur (Akat vd., 1994; 272).
65
İşletme içindeki bölümler ve öğeler ya da çevresi arasında iletişim eksikliği
yaşanıyor ise işletme belirlenen amaçlarına ulaşmakta zorluk yaşayacaktır.
İşgörenler ve yöneticiler arasında bilgi eksikliğinden ötürü uçurumlar açılacak ve
gerçekleştirilmesi gereken tüm faaliyetler ya gerçekleştirilmeyecek ya hatalı
gerçekleştirilecek ya da gerçekleşmesi gereken zamandan çok daha uzun zaman
sonra gerçekleştirilerek önemini yitirmiş olacaktır.
İşletme ve kuruluşlarda etkin bir yönetim iyi bir iletişime dayanmaktadır. Yönetim
fonksiyonları ile ilgili kararları oluşturan fikirler çeşitli biçimlerde iletilmektedir
(Eren, 1998; 273). Kişisel, gruplar ve örgütler arasında karşılıklı ileti değiş tokuş
süreci anlamına gelen iletişim gönderen ile dinleyen arasında bir ileti ortaklığı
sağlamayı amaçlar (Cemalcılar, 2000; 203).
İletişim,
bireyler ve kurumlar arasında,
sağlamak amacıyla,
bilgi,
düşünce,
ortak paydalarda anlaşma ve uzlaşma
veri ve duygu alışverişi veya aktarımıdır.
Örgütte işlerin sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesi için etkili, biçimsel iletişim
sisteminin oluşturulması gerekir. Etkili biçimsel oluşturma ve tüm üyeler için
iletişim
kanallarını
açık
tutma
yönündeki
çabalarla
biçimsel
örgüt
kuvvetlendirilecek ve aynı zamanda başta kendini gerçekleştirme ve saygı görme
ihtiyaçları olmak üzere bireysel ihtiyaçlar tatmin edilecektir. Bunun yanı sıra bu
tür çabalarla karar almanın kolaylaştırılması yanında, örgüte bağlılık duygusunun
oluşması da sağlanabilir (Bakan ve Büyükbeşe, 2004; 2). Öztürk’e göre iletişim
(1996); müşterileri anlayabilecekleri dilde bilgilendirmek ve onları bilgilendirmek
anlamına
gelmektedir.
Müşteriye
hizmetin
kendisini,
hizmetin
maliyetini
açıklamamayı, müşteriye bir problemin halledileceği konusunda güvence vermeyi
kapsamaktadır.
İçsel pazarlamada uygulanan çift yönlü iletişim, yönetenler ve yönetilenler arasında
ve fonksiyonel departmanlar arasında çift taraflı anlayışı ve güveni kurmayı
amaçlar. İşbirliği gerekli olan organizasyonel kültür ve yapının oluşturulmasında
kritik başarı faktörüdür (Varey, 1995;222). İşbirliğinin kurulabilmesindeki kritik
başarı faktörü ise iletişimdir. Faaliyetlerin daha etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi
için oluşturulacak işbirliği ekipleri arasında etkili bir iletişim sağlanamaz ise
66
işletme içinde yer alan gruplar arasında sorunların çıkarak işlerin aksaması
kaçınılmaz olacaktır.
Açık iletişim,
haberlerin bir örgütsel yapı içinde üst yönetimden çalışanlara,
çalışanlardan üst yönetime sağlıklı bir biçimde akışıdır. Açık iletişim insanların
birbirleriyle ilgili olması, birbirlerine dikkat etmesi ve saygı göstermesi demektir.
İşgörenler, kendilerinden neyin yapılmasının beklendiğini ve bunu neden yapmaları
gerektiğini, üstlerinin onlardan ne beklediğini diğer bölümlerde ve işletme dışında
kendi
işleriyle
ilgili
olarak
nelerin
olup
bittiğini
bilmek
isterler
(www.insankaynaklari.com.tr). İçsel pazarlama anlayışında da uygulanması gereken
iletişim açık iletişimdir. Çalışanın kendisine ulaşan bir bilgiyi tam olarak doğru
anlayıp, uygulamaya doğru bir şekilde aktarabilmesi iletinin kendisine doğru
olarak ulaşması ile mümkündür.
Yöneticilerin pazarlama stratejilerini ve amaçlarını çalışanlara iletme konusunda
daha dikkatli davranmaları gerekir. Doğru ve etkili iletişim sayesinde çalışanlar
stratejilerin uygulanmasında ve pazarlama amaçlarının başarılmasındaki rollerini ve
önemlerini anlayabilirler. Aşağı doğru yapılan açık ve sürekli iletişim çalışanların
rol belirsizliğini oldukça azaltacaktır. Bunun sonucunda çalışanların iş tatmini
artacaktır. Bunun sağlanabilmesi için yöneticilerin kendi özel işletme yapılarına ve
faaliyetlerine uygun iletişim mekanizmalarını oluşturmaları gerekir (Rafiq ve
Ahmed, 2000; 451-452).
Personel bültenleri, yıllık personel raporları, broşürler, video kasetler, periyodik
olarak yayınlanan ve tüm işletme çalışanlarına yönelik olan dergiler işletmelerde
içsel iletişimi sağlamaya yönelik kullanılan araçlardır. Bu tür materyaller
çalışanların işletmeyi, işletme felsefesini, işletme ürünlerini ve birbirlerini
tanımalarında önemli bir araçtır. Yazılı ve görsel iletişim biçimleri dışında gayrı
resmi veya resmi yollarla kişisel iletişim sağlamak da mümkündür (Oyman, 1999;
75).
Koordine olmuş içsel ve dışsal iletişim hizmet kalitesini artıran bir unsurdur.
Çalışanların gerektiği konularda bilgilendirilmesi onların müşteri ve hisse senedi
67
sahiplerinin beklentilerine karşı hazırlıklı olmalarını sağlayacaktır (Varey,1995;
50). Müşterilerin ve hisse senedi sahibinin beklentilerini tam olarak bilen çalışan
bunları gerçekleştirmek için daha fazla ve doğru çaba harcayacaktır. Bu durum ise
hem müşterinin, hem hisse sahibinin, hem de işgörenin aynı anda kazanmasını
sağlayacaktır.
İşletmede tutarsız iletişim araçlarının kullanılması içsel pazarlama programlarını
zayıflatır. Birçok çalışan için en güvenilir iletişim kaynağı birebir yüz yüze
iletişimdir (Davis, 2001; 125). Yüz yüze yapılan iletişim sayesinde verilen mesaj
tam ve doğru bir şekilde karşı tarafa aktarılabilir. Ayrıca mesajı veren ve alan
kişi açısından o anda bir kontrol yapma imkânı mevcuttur. Eğer çalışanların kendi
kendilerini kontrol etmeleri bekleniyor ve işlerini iyi yapmaları arzulanıyorsa,
çalışanlara yaptıkları işlerle ve kuruluşun amaçları ile ilgili her türlü bilgi eksiksiz
olarak verilmelidir.
Aksi takdirde eksik veya gizlenmiş bilgilerle,
çalışanların
kuruluşla bütünleşmelerini ve tasarruf edici, yaratıcı katkılarda bulunmalarını
beklemek ve kuruluşun amaçları doğrultusunda işbirliği yapmalarını istemek
mümkün değildir (www.kaliteofisi.com).
Örgütlerde birimler birbirlerine hizmet sunarlar. İşletme içerisinde birbirine mal
veya hizmet sunanlar iç müşteri olarak adlandırılır. Her çalışan kendisi için
tanımlanmış bir görev sahası içinde yer alır (iş organizasyonu), tanımlanmış işleri
yapar (iş bölümü), bu işleri yaparken diğerleri ile birlikte (işbirliği) ve uyum içinde
çalışır (koordinasyon). Bu uyumun sağlanabilmesi için çalışanların birbirlerini
anlamaları ve bilgilendirmeleri gerekir (iletişim). Aksi takdirde
süreçlerin
kalitesinde, zamanlamada ve iletişimde yaşanacak aksaklıklar dış müşteriye
sunulan hizmetlere yansıyabilir.
Birimler arasında gerçekleştirilen süreç ve
faaliyetleri analiz ederek performansın iyileştirilmesi ve örgüt içi iletişim iç
müşteri memnuniyetinin sağlanmasında ve arttırılmasında çok önemlidir (Aytekin,
2005; 1).
İşletmeler çalışanları ile açık iletişim kurarlarsa çalışanın memnuniyeti ve
memnuniyetsizlikleri, sıkıntıları, kaygıları hakkında bilgi sahibi olup, bunları
68
gidermek için bir çaba gösterirse, çalışanlar da buna karşılık işletmenin çıkarlarını
ön planda tutacaklardır (Aşkun, 2003; 151).
İçsel pazarlama uygulamalarında hem dış iletişim hem de örgüt içi iletişim büyük
öneme sahiptir. Hizmet işletmelerinde reklamlar, Zeithaml’a göre, dış müşterilere
gösterilmeden önce çalışanlara gösterilmelidir. Çalışanlar reklamlarla ilgili olumlu
düşüncelere sahip olursa daha iyi hizmet sunarlar. Dolayısıyla işletmenin dış
iletişiminde iç müşteriler unutulmamalıdır (Schneider, Bowen, 1992;71). Örgüt
içindeki çalışanlar arasında da sürekli iletişim olmalı ve herkesin aynı amaçlar
doğrultusunda çalışmasının sağlanması için farklı bölümlerdeki personel arasında
işbirliği gerçekleştirilmelidir (Webster,1991;56). Daha etkin örgüt içi iletişim için
çalışanlara uygulanacak anketlerden yararlanılabilir (Snee,1995).
2.3.2.Teknoloji
Teknoloji ile çalışanların hem kendilerine, hem de dış müşterilere daha iyi
hizmet götürmesi sağlanabilir. Yeni teknolojiler sayesinde çalışanlar, müşterileriyle
ilgili bilgilere daha çabuk erişip, onlara daha iyi hizmet edebilmektedirler. Ancak
olası aksamalarda çalışanlar zor durumda kalabilirler. Bir bankada bilgisayar
sistemi çöktüğünde, önünde uzun bir sıra olan banka görevlisinin düştüğü durum
buna örnektir.
Bir araştırmaya göre çalışanların kullanacağı teknolojinin,
müşterileri tatmin etme kapasitesini arttırabilmesi için basit, güvenilir, hızlı ve
makul müşteri isteklerini karşılayabilecek nitelikte olması gerekmektedir (Ay ve
Kartal, 2003; 18). Sergeant ve Frenkel’e göre, çalışanların kullanacağı tekınolojinin,
müşterileri tatmin etme kapasitesini artırabilmesi için basit, güvenilir, hızlı ve makul
müşteri isteklerini karşılayabilecek fonksiyoııellikte olması gerekmektedir (
2000;76).
Hizmet işletmeleri her ne kadar emek yoğun çalışan işletmeler olsalar da
günümüzde hemen hemen tüm hizmet işletmeleri müşteri memnuniyetini arttırmak
için teknolojik gelişmelerden faydalanmaya başlamışlardır. Uygun gelişmelerin
işletmeye getirilmesi ile bugün birçok faaliyet daha kısa zamanda ve daha az
maliyetle müşteriye daha kaliteli hizmet sunulmasını sağlamaktadır.
69
2.3.3.Kültür
Bir hizmet işletmesinin sahip olduğu pazarlama kültürü, o işletmenin
verimlilik seviyesiyle güçlü ilişki içindedir. Çalışanlar amacını, yönünü ve özelliğini
daha iyi anladıkları işletmelere daha fazla destekte bulunup, bu işletmelerde
çalışmaktan gurur duyacaklardır. Ancak hizmet işletmelerinin pazarlama kültürüyle
ilgili algılama farklılıkları, müşterilere davranışta ve pazarlama stratejilerinin
uygulanmasında etkinliğin düşüşüne neden olacaktır (Webster, 1991). İşletmelerin
kendi özelliklerine göre çalışanlarına farklı tarzda yaklaşması gerekmektedir.
Örneğin yapılan bazı araştırmalar, ileri teknoloji sektörlerinde faaliyet gösteren
işletmelerin yeniliği arttırmak için iş tatminini etkileyecek fırsatları değerlendirmesi
gerektiğini göstermiştir. Buna karşılık fiyat ve maliyet yönlü sektör1erdeki
işletmelerin, daha çok çalışanların örgüte duyulan bağlılığını etkilemesi gerektiğine
ilişkin bulgular elde edilmiştir (Kanwar, Vanier, 1992).
İşletme felsefesinin ayrılmaz bir öğesi de işletme kültürüdür. Her işletme kendi
teknolojik, örgütsel, yönetsel ve toplumsal koşullarının eseri olan, kendine özgü bir
kültüre sahiptir. Bu kültür işletme geleneklerini, törelerini, şenliklerini, faaliyetlerin
icra ediliş biçimlerini, işletme üyeleri arasındaki iletişimde kullanılan özel lisanı,
paylaşılan ortak değerleri, standartları, sosyal etiketleri, davranış biçimlerini,
yönetim stillerini, örgüt içindeki yatay, dikey ve çapraz ilişkileri, müşterilere karşı
tutum ve davranışları ve işletme için nelerin uygun olup nelerin olmadığını içerir
(İslamoğlu, 2000; 51).
Örgütlerin yeniden yapılanması veya mevcut yapısına uygun örgüt kültürünün
yeniden tasarlanması, yeni öğretilerin ve becerilerin kazanılması demektir. Kültür,
bir örgütteki tüm çalışanlar tarafından paylaşılan değerler bütünüdür. Toplam kalite
kültüründe temel amaç değişikliklere birdenbire adapte olmaktan çok, belli ilkeler
doğrultusunda
değişiklikleri
yönetecek
ve
yönlendirecek
bir
yapının
oluşturulmasıdır. Müşteri odaklılık, kalite öncelikli yönetim, süreçlerin sürekli
yönetimi ve denetimi, önce insan anlayışı, çalışanların kalitesinin geliştirilmesi, tam
katılım,
ekip
çalışması
ve
üst
yönetimin
liderliği örgüt kültürünün
oluşturulmasında en önemli unsurlardır (Buyruk, 2005; 6).
70
Üst yönetim, orta kademe yönetim, destek personeli ve müşteriyle karşı karşıya
olan personelin hizmet yönlü düşünce ve davranışlara güdülenebilmesi için, bir
hizmet örgütünün nasıl çalıştığı, müşteri ilişkilerinin nasıl oluştuğu, kendilerinin
tüm faaliyetler ve müşteri ilişkileri içindeki rollerinin ne olduğu ve kendilerinden ne
yapmalarının beklendiği konusunda bilgi sahibi olmaları gerekir. Ayrıca örgütteki
her kişi kendi departmanının ve fonksiyonunun amaçlarını ve kendi kişisel
amaçlarını bildiği gibi işletmenin misyonunu, stratejilerini ve genel amaçlarını da
bilmelidir. Aksi halde, herhangi bir işgörenin kendisinden istenen davranış
biçiminin önemini kavramasını beklemek gerçek dışı olur (Öztürk, 2003;96-97).
Dinamik bir çevrede yaşamak zorunda olan işletmelerin rekabet avantajı elde
etmeleri için, müşteri tatmini sağlayan stratejiler geliştirmeleri gerekir. Bu tür
stratejiler geliştirmek, işgörenlerin tatminini sağlayan unsurları bünyesinde
barındıran güçlü bir içsel kültürü gerektirir. Bu nedenle yöneticiler, çalışanların
farklı amaçlarını keşfeden, ihtiyaçlarını karşılayan, güçlü bir iletişim sistemi
kurabilen
ve karşılıklı
güven
ve anlayış
geliştiren
bir işletme kültürü
oluşturmalıdırlar. Bu unsurları bünyesinde barındıran bir kültür, çalışanları
mükemmel olmaya motive eder (Naktiyok ve Küçük, 2003; 229).
Hizmet işletmelerinde doğası gereği farklı hizmetlerin üretimi ve önceden tahmin
edilemeyen müşteri tutum ve davranışları söz konusu olduğundan olağanüstü
durumlarda işgörenlerin müşteriye nasıl davranması gerektiğini söyleyen bir kural
bulunmamaktadır. Bu nedenle özellikle hizmet odaklı kültürel değerler büyük önem
taşımaktadır. Çünkü güçlü bir örgüt kültürü, işgörenleri biçimsel açıdan tek tip
davranışa sevk eder (Oyman, 1999; 42).
Güçlü bir örgüt kültürü, örgütün başarısına ve örgütte çalışan bireylerin iş tatmini
düzeylerinin
yükselmesine
olumlu
etkide
bulunmaktadır.
Akıncı’ya
(Akıncı,2002;5) göre, etkisi büyük ve karmaşık olan örgüt kültürü, o örgütte çalışan
işgörenlerin
davranışlarının
tüm
yönlerini
olumlu
ya
da
olumsuz
etkileyebilmektedir. Örgüt kültürünün zayıf veya güçlü olması ile işgören tatmini
arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu genel kabul gören bir anlayıştır. Örgüt
kültürünün zayıf veya güçlü olması kişiler arası ilişkiler, kararlara katılım, örgütsel
71
bilgi akışı, yetki devri ve güçlendirme, işgörene verilen değer, yönetim tarzı, terfi
ve ödüllendirme gibi örgütsel yapının değişkenleri belirler. Ayrıca iş güvencesi,
işin özelliği, iş disiplini, ücret, hizmet içi eğitim, sosyal ve fiziksel koşullar gibi iş
ortamına bağlı değişkenlerde işgören tatmini üzerinde belirli bir etkiye sahiptir.
İçsel pazarlama örgüt kültürünün gelişmesine yardımcı olurken, yerleşik örgüt
kültürü de içsel pazarlama sürecinin kolaylaşmasını sağlamakta ve desteklemektedir
(Oyman, 1999; 42). Sonuç olarak içsel pazarlama, işletme içinde “ortak bir kimlik”
ve “ortak bir düşünce” oluşumunu etkiler. Bu etki sayesinde tüm parçaları birbiri
ile uyumlu bir organizasyon ortaya çıkar.
2.3.4.Sosyalizasyon
Örgütsel sosyalizasyon, örgüte yeni katılan üyelerin örgüt kültür ve
normlarına uyumunu içeren sistematik süreci ifade eder. Bu süreç,
örgüt
kültürünün içeriğini öğrenmeye çalışan insanlar tarafından gerçekleştirilen, bu
bireylerin davranışlarını etkileyen, örgüt kültürünün devamlılığına yardımcı olan
özelliklerdedir. Sosyalizasyon sürecinin işlemeye başlaması ile birlikte yeni
çalışanlar, işletmede işlerin nasıl sürdürüldüğünü, grup çalışmalarının nasıl
yapıldığını, neyin ödüllendirilip neyin hoşa gitmeyeceğini, prosedürleri, normları
ve sosyal ilişkileri öğrenmektedirler. Bu sayede kişiler işletmedeki değişimlere
nasıl uyum sağlayacaklarını
daha kolay ve net olarak
bulabileceklerdir
(www.insankaynaklari.com).
Organizasyona yeni katılan işgörenlerin ve önceki işgörenlerin organizasyon kültürü
ile bütünleşmesi süreci, sosyalizasyon olarak ifade edilmektedir. Organizasyona
yeni giren işgörenlerin işin gerektirdiği bilgi ve yeteneklere sahip olması yeterli
görülmemektedir. Öncelikle organizasyonda geçerli olan normlar diğer bir ifade ile
çeşitli durumlarda nasıl davranılacağını belirleyen formel veya informel kuralları
öğrenmesi gerekmektedir.
İkinci aşama olarak bireyin kendinin ve diğer
çalışanların rolleri ile ilgili ayrıntıları öğrenmesi gerekir. Üçüncü aşama olarak
organizasyon kültürü, yani organizasyonda geçerli değerler, gelenek, tutum ve
72
felsefe olarak bilgilendirilmelidir.
Son olarak,
organizasyonun özünde nasıl
işlediğini öğrenmelidir (Şener, 2001; 216).
İşgörenlerin örgütsel uyumu tüm örgütler için çok önemli bir konudur. Örgütsel
uyum genelde bireyin, çalıştığı örgütle özdeşleşmesi, ortak hedef ve değerleri
paylaşması ve örgüt adına çaba harcamaya istekli olması anlamına gelir. Özellikle
örgüte yeni katılan işgörenler örgüte uyum sağlamakta zorlanmaktadırlar.
yıllarda,
Son
yeni işgörenlerin kendi uyumlarını proaktif bir şekilde etkileme
yeteneklerine önem verilmektedir. Ayrıca örgüt yönetimi de bir program dâhilinde
işgörenin örgüte uyumunu sağlayabilir. Bu da "örgütsel sosyalizasyon"
olur.
Örgütsel sosyalizasyon,
süreci ile
örgüte yeni gelen işgörenlerin, örgütün tam bir
üyesi gibi hareket edebilmeleri için gereken bilgi, davranış ve tutumları
kazandıkları bir süreçtir. Eğer sosyalizasyon süreci başarılı olursa yeni işgörenler iyi
performans gösterirler, yüksek iş doyumları olur ve örgüt içinde kalmaya istekli
olurlar. Ayrıca düşük seviyede stres belirtileri gösterirler. Yüksek örgütsel uyum ve
düşük rol belirsizliği de başarılı sosyalizasyonun işaretidir.
Hizmet işletmelerinde çalışanlar arasında müşteri yönlülüğünün geliştirilmesinde,
örgütsel sosyalizasyon süreci oldukça önemlidir. Örgütsel değerlerin çalışanlara
taşınması çok sayıda açık ve zımni sosyalizasyon aracılığıyla gerçekleştirilebilir.
(Ay ve Kartal, 2003; 19).
Yüksek oranda motive olmuş, müşteri ve satış odaklı çalışanları işletmeye çekmek
için, işletmenin işgörenleri cezbeden uygulamalara sahip olması gerekir. Bu tür
çalışanları edindikten sonra çalışanlara işlerini yerine getirmeleri için doğru
seviyede eğitim sağlamakta üzerinde durulması gereken diğer önemli bir konudur.
Verilecek uygun bir eğitim aynı zamanda çalışanların müşterilerin ihtiyaçlarını daha
etkili bir şekilde karşılayabilmeleri anlamına gelmektedir (Rafiq ve Ahmed, 2000;
457). İstek ve beklentileri karşılanmış müşteri de işletme amaçlarına ulaşılması
anlamına gelmektedir.
İşgörenler, değişen ve gelişen şartlara göre, kendilerini iyileştirmek ve geliştirmek
zorunda hissetmelidirler. Hizmet içi eğitim, işgörenlerin kendilerini geliştirmelerine
73
olanak sağlarken aynı zamanda örgüt içinde çalışanlar arasında kaynaşma, birlik
ve beraberlik duygusunun gelişmesine ve bir amaca yönelik ekip ruhunun
oluşmasına
katkıda
bulunmaktadır.
İşgörenler
birbirlerinin
rakipleri
değil
tedarikçileri ve iş arkadaşı olduklarını böyle eğitimler ile daha iyi anlarlar. Aynı
zamanda departmanlar arası sinerji sağlanmış olur. Sosyalizasyon ve kendini
geliştirme
konusunda
işgörene
sağlanan
olanaklar,
işgörenin
kendisini
geliştirmesinin yanı sıra, kendisinin örgüt için önemli olduğu duygusuna sahip
olmasına, işgörenin örgüte bağlılığının artmasına ve iş tatmininin yükselmesine
katkıda bulunmaktadır (Akıncı, 2002; 16).
2.3.5.Yetkilendirme
Yönetsel anlamda yetki, emir-kumanda yetkisi ve gücünü ifade eden fertler
arasında hiyerarşik ilişkiler doğurmak suretiyle psiko-sosyal bir farklılaşma vücuda
getiren kuvvettir. Yöneticiler bu kuvvet sayesinde başkalarının hareket ve
davranışlarına rehber olan kararları alabilme iktidarına sahip olurlar. Bu nedenle
onun yönetsel bakımdan önemi ortaya çıkar ve biri ast diğeri üst olan iki birey
arasında meydana gelen bir güç olarak belirlenir (Eren, 1998; 345).
Gronroos,
Berry
ve
Parasuraman
gibi
araştırmacılar,
yetkilendirmenin
(empowerment) içsel pazarlamanın önemli bir parçası olduğunu ifade etmişlerdir
(Rafiq, Pervaiz, 2000;458). Bununla beraber, yetkilendirmenin derecesi, müşteri
ihtiyaçlarının
değişkenliğine
ve
görevin
karmaşıklık
derecesine
bağlıdır.
Yetkilendirmenin iş tatmini, müşteri yönlülük ve hizmet kalitesi gibi kavramları
etkilediği düşünülmektedir. Ancak yetkilendirme ile yüklenen sorumluluk nedeniyle,
yetkilendirme bütün çalışanlarda aynı etkiyi yaratmayabilir. Ayrıca, eğer örgüt
kültürü çalışanların farklılıklarını uygulamaya koymalarını desteklemiyorsa,
çalışanların yetkilendirilmesi muhtemelen etkili olmayacaktır (Hartline, Ferrell,
1996).
Hizmet işletmelerinde çalışanlar arasında müşteri yönlülüğünün geliştirilmesinde,
örgütsel sosyalleşme süreci oldukça önemlidir. Örgütsel değerlerin çalışanlara
taşınması çok sayıda açık ve zımni sosyaleşme aracıyla gerçekleştirilebilir.
74
(Oryantasyon programları, iş üzerinde eğitim, performans değerileme süreçleri gibi)
İskandinavya Havayolları (SAS) ve Disneyland’ın müşteri yönlü hizmet sunmaları
büyük ölçüde, yoğun sosyalleşme programlarıyla güçlendirilmiş kültürlerine
dayanmaktadır. British Airway de çalışanlarının müşteri yönlü olması doğrultusunda
yoğun eğitim programları uygulamıştır (Kelley, 1992;251).
2.3.6.Çalışan Tatmini-Müşteri Tatmini İlişkisi
Hizmet pazarlamasında tüm ilgi; müşteriler ile temas halinde olan çalışanlar
ve müşterilerin etkileşimini sağlamak ya da çalışanları müşteri oryantasyonu ve
satış odaklılık üzerine eğitmek üzerine yönelmiştir. Yöneticilerin aynı zamanda
katılımcı bir yönetim stili benimsemesi gerekir ki çalışanlar müşterilerin
beklentilerini karşılayabilsinler. Yöneticiler için zorluk çalışanlarının müşterilerin
ihtiyaçlarını etkili bir şekilde karşılamak için ihtiyaç duydukları esnekliğin sürüp
gitmesini engellemeden, çalışanların davranışlarını kontrol etmek için ihtiyaç
duyulan uygun mekanizmayı bulmaktır (Rafiq ve Ahmed, 2000;457).
Bitner (1990), çalışanların tutum ve davranışlarının, müşterilerin hizmet ve hizmet
kalitesiyle ilgili algılamalarını olumlu veya olumsuz olarak etkileyebileceğini
göstermiştir. Özellikle müşteriyle temas halinde olan çalışanların arkadaşlık,
heyecan ve dikkat gibi özelliklerinin, müşterilerin hizmet kalitesi algılamalarını
olumlu etkilediğini gösteren çok sayıda araştırma vardır (Hartline, Ferrell, 1996).
Ayrıca bir araştırmaya göre,
müşterilerin şirketlerini değiştirme nedeni %70
civarında, yeterli ilgiyi görmediklerini düşünmeleridir (Stershic, 2001;141). Dış
müşteriyi olumlu yönde etkilemenin yanı sıra, müşteriyle temas halindeki çalışanlar,
önemli müşteri bilgisi kaynaklarıdır ve yönetime, fiyat,
dağıtım ve çalışan
tutumlarıyla ilgili şikayetleri bildirirler (Drew, Fussell, 1996). Dolayısıyla müşteriyle
temas halinde olan çalışanların, işletme başarısındaki rolü oldukça kritiktir. Ancak
içsel pazarlamada müşteriyle temas halinde olmayan çalışanların da, son müşteriye
daha iyi hizmet götürülmesi doğrultusunda tutum ve davranışlar sergilemesi
sağlanmalıdır (Rafiq, Pervaiz, 1993;432).
75
Lambert, Sharına ve Lew (1997) tarafindan satış personeliyle ilgili yapılan bir
araştırmada,
müşterilerin satış personelinden memnun kalması ile satışı yapan
işletmeden memnun kalması arasında olumlu ilişki bulunmuştur. Satış personeli
imajını müşteriler karşısında başarılı bir şekilde yönetimi müşterininin tatmin
seviyesini yükseltebilir.
Özellikle güvenilir ve üst seviyede uzman olarak
algılanmak, satış personelinin uzun süreli iş ilişkileri kurmasına yardımcı olabilir
(Liu, Leach, 2001). Piercy, dış müşteri tatminini sağlamak için şirketlerin seçeceği
uygulamalarda, uygulamaların gerçek maliyetlerinin, zorluklarının ve şirketin
kendisinden kaynaklanan sınırlamaların ihmal edilmesinin kritik bir hata olduğunu
söylemektedir (Ambler, 2001).
İçsel pazarlama yaklaşımı bu noktada yöneticilere önemli kolaylıklar sağlamaktadır.
Lings (1999; 453), içsel pazarlamanın kâr elde etmek isteyen işletmelere yardımcı
araç olduğunu savunmaktadır. İçsel pazarlama sayesinde iç müşteri memnuniyeti
sağlanacak,
artan üretim ve/veya hizmet kalitesine bağlı olarak müşteri
memnuniyeti artacaktır.
İçsel pazarlama yaklaşımının asıl amacı çalışan
memnuniyetini artırarak müşteri memnuniyetini artırmaktır.
Müşterilere sunulan hizmetin kalitesinde çalışan-müşteri arasındaki etkileşim en
kritik unsurdur. Berry (1981) içsel pazarlama kavramını ilk kez kullandığında
müşterilere sunulan hizmetin yüksek kalitede olması için işgörenleri iç müşteri
olarak tanımlanması gerektiği görüşünü savunmuştur. Berry (1981) müşteri
beklentilerinin karşılanabilmesi için çalışan beklentilerinin karşılanması gerektiğini
vurgulamış ve içsel pazarlamanın temel felsefesini şöyle tanımlamıştır: İçsel
pazarlama nitelikli işgörene yapılan yatırım kaliteli hizmet ve üretime yapılan
yatırımdır (Broady-Preston ve Steel, 2002; 384).
Tatmin olmuş personelin tatmin olmuş müşterilere yol açacağı ve tatminkâr
müşterilerin de personelin işlerinden tatmin olma duygusunu güçlendireceğine
ilişkin sağlam kanıtlar vardır. Hatta bazıları daha da ileri giderek hizmet personeli
işlerinde mutlu olmadıkça, müşteri tatminini gerçekleştirmenin de zor olacağını
öne sürmektedirler. Şekil 2.1.’de görüldüğü gibi müşteri bağlılığı ve işgören tatmini,
işgören sadakati ve verimlilik arasında ilişkiler bulunmaktadır (Öztürk, 2003; 88-
76
89). Bu durum işletme yöneticileri için bir yardımcı araç niteliğindedir. İşletme
amaçlarına ulaşmak için müşteri tatmininin koşulsuz şart olduğu günümüzde bunu
gerçekleştirmenin yolu çalışanların mutluluğudur. Bu mutluluğun şekilde görüldüğü
gibi kâr artışına etki edeceği de unutulmamalıdır.
Şekil 2.1.: Müşteri Bağlılığı ve İşgören Tatmini,
İşgören Sadakati ve Verimlilik
Arasında İlişkiler
İşletmeler,
zamanlarının ve sermayelerinin önemli bir kısmını iç müşterilerinin
isteklerini ve ihtiyaçlarını anlamak için harcarlar.
Konu ile ilgili yapılan
çalışmaların çoğu şu sonucu ortaya çıkarmıştır: İç müşteriler birçok yönden dış
müşteriler ile benzer özellikler göstermektedir. İçsel pazarlama anlayışı personelin
profesyonelleştirilmesi, hizmetlerin ve ürünlerin kalitesinin artırılması amacıyla
uygulanmaktadır. Bu felsefe işgörenlerin işletmenin müşterileri olduğunu kabul
eder (Harrell ve Fors, 1995; 22).
Ay ve Kartal’a göre
(2003;
19),
içsel pazarlamanın dayandığı temel
varsayım çalışan tatminin dış müşteri memnuniyetini etkilediğidir. Özellikle
müşteriyle temas halinde olan çalışanların arkadaşlık, heyecan, dikkat gibi
özelliklerinin,
müşterilerin hizmet kalitesi algılamalarını olumlu etkilediğini
gösteren çok sayıda araştırma vardır. Dış müşteriyi olumlu yönde etkilemenin yanı
77
sıra, müşteriyle temas halinde çalışanlar, önemli müşteri bilgisi kaynaklarıdır ve
yönetime, fiyat, dağıtım ve çalışan tutumlarıyla ilgili şikayetleri bildirirler. Dolayısı
ile müşteriyle temas halinde olan çalışanların işletme başarısındaki rolü oldukça
kritiktir. Ancak içsel pazarlamada müşteriyle temas halinde olmayan çalışanların da
son müşteriye daha iyi hizmet götürülmesi doğrultusunda tutum ve davranışlar
sergilemesi sağlanmalıdır.
Çalışan memnuniyeti ve müşteri memnuniyeti birbirini destekleyen iki kavramdır.
Biri olmadan diğeri olmaz ve ikisi aynı anda sağlanmalıdır.
Eğer bir tarafın
memnuniyetinde sorun varsa bu mutlaka diğer tarafı da etkileyecek ve oradaki
memnuniyeti düşürecektir. Müşteri memnun, çalışan mutsuz olursa çalışanlar en
uygun fırsatta işten ayrılacaktır, bu da personel dönüşüm oranının fazla olmasına ve
müşteri huzursuzluğuna neden olacaktır. Müşteriler özellikle hizmet sektöründe
işletmeden çok çalışanlara bağlılık göstermektedir,
üretim sektöründe ise yeni
çalışanlara sürekli yatırım yapılmak zorunda kalınacağı için bunun sonuçları ürün
kalitesine yansıyacak ve ürün kalitesinde düşüş görülebilecektir. Müşteri mutsuz,
çalışan memnun ise; müşteriler işletmeyi terk edecek bu da işletmenin karlılığına ve
çalışana yansıyacaktır. Çünkü işletmenin çalışanlarına sunduğu imkanlar karlılığı
ile doğru orantılı olarak artış gösterecektir (Pak, 2004; 1). Bu durum yöneticilerin
yapması gerekeni açık ve net olarak göstermektedir.
rakiplerinden sıyrılıp
başarı
elde etmek istiyorsa,
Eğer bir işletme
işgören ve müşteri
memnuniyetini aynı anda yürütmek zorundadır.
Müşteri memnuniyetinin,
çalışanların memnuniyetinin ve toplumda olumlu
etkilerin sağlanabilmesi, iş sonuçlarında mükemmelliğe ulaşılabilmesi için politika
ve stratejilerin, çalışanların, kaynakların ve proseslerin uygun bir liderlik anlayışıyla
yönetilmesi ve yönlendirilmesi gerekir (Yürütücü, 2004; 4). Bu nedenle müşteri
ve çalışan memnuniyetinin sağlanabilmesi için gerekli olan en önemli unsurlardan
biri de memnuniyeti sağlayacak ve uygulamaları yürütecek olan liderin varlığıdır.
İşletmeler tarafından dikkate alınması gereken diğer bir önemli konu da müşteri
tatminin tam olarak ne ifade ettiğinin belirlenmesidir. Zairi’ye (2000;390) göre,
müşteri tatmini çok sık olarak yanlış kullanılmakta ve yanlış ifade edilmektedir. Bir
78
çok organizasyon müşteri tatminini, müşterilerinin sundukları ürün ve hizmetlerden
memnun olduklarını ifade etmekte kullanabilecekleri nedensel bir yaklaşım olarak
görmektedirler. Bu sürecin gerçek bilgiye, ölçüme ve düzenli iletişime ihtiyaç
gösterdiği doğrudur.
Fakat daha önemlisi, müşterilerin ihtiyaçlarının zamanla
değiştiği ve bizim bunun farkında olmamızın gerektiğidir. Ayrıca müşteriler genel
olarak ele alınmamalıdır.
Ek olarak, dünün değerlerinin yarının ihtiyaçlarını
karşılamada kullanılamayacağı anlaşılmalıdır.
Yöneticilerin çalışanların davranışlarını etkilemek yoluyla, onları mükemmel
müşteri ilişkileri yönünde etkilemesi gerekmektedir. Mutlu dış müşterilere sahip
olmanın yolunun iç müşterilerden geçeceğini unutmamak gerekir (Acuner, 2001;
30). Günümüzde ancak müşteri beklentilerini tam olarak belirleyip beklentileri
karşılamaya yönelik stratejiler geliştirebilen ve çalışanlarını bu yöne sevk edebilen
bir işletme başarılı olabilir.
2.4. İÇSEL PAZARLAMA MODELLERİ
Genişletilmiş içsel pazarlama anlayışına göre; motive edilmiş ve tüketici
yönelimli personeli yaratma süreci aracılığıyla müşteri tatmini sağlamak ve işletme
ve fonksiyonel stratejilerin etkili uygulamasına doğru bir pazarlama yaklaşımı
kullanılarak çalışanların değişime ve düzene karşı direnişlerini kırma, onları motive
etme ve fonksiyonlar arası koordinasyon ve bütünleşmeye yönelik planlı çabalardır
(Rafig and Pervaiz, 2000;45 5). Tanımın temel dayanakları, çalışan tatmini ve
motivasyonu, tüketici
yönelimlilik ve tüketici tatmini,
fonksiyonlar arası
koordinasyon ve bütünleşme, pazarlama yaklaşımı ve işletme ve fonksiyonel
stratejilerin uygulanmasıdır. Söz konusu tanımdan hareketle oluşturulan içsel
pazarlama modeli, Şekil 2.2. ‘de gösterilmiştir.
açıklanabilir:
Model,
kısaca şu şekilde
Modelin merkezinde çalışanları motive eden, fonksiyonlar arası
koordinasyonu sağlayan ve müşteri odaklılığa yönelen pazarlama yaklaşımı vardır.
Müşteri odaklılık, işletme hedefleri ve müşteri tatmini için oldukça önemlidir ve
tüm pazarlama çabaları bu çerçevede yürütülür. Fonksiyonlar arası koordinasyon, iş
gören motivasyonunu ve dolayısıyla iş tatmini sağlamayı; çalışan motivasyonu,
fonksiyonlar arası koordinasyonu ve iş tatminini; iş tatmini, müşteri tatminini;
79
yetkilendirme ise interaktif ilişkilerin başarısını etkilemektedir.
süreçler,
Dolayısıyla tüm
müşteri odaklılığı sağlamak üzere tasarlanmakta ve elde edilen sonuç
hizmet kalitesinin geliştirilmesi ve müşteri tatmini olmaktadır.
Şekil 2.2.: İçsel Pazarlama Modeli
Kaynak: Rafiq, Pervaiz, 2000; 449
İç müşteri ilişkileri bakımından ise içsel pazarlama analizinde iki yöntem ortaya
çıkmaktadır:
İşlemsel pazarlama ve ilişki pazarlama.
İşlemsel pazarlamada iç
müşteri ihtiyaçlarının kârlı bir biçimde tatmin etme hedeflenir. Bu yöntemde,
monolog ve sınırlandırılmış çift yönlü etkileşim söz konusudur. İletişimde özellikle
seçilmiş bir kaç personelden ve bilgi iletişim teknolojilerinden yararlanarak yeni
bilgiye ulaşma ve bilgiyi bir sisteme bağlayarak yeni ürün bilgisi, politikası ve
prosedürü gibi bilgileri duyurma söz konusudur. İlişkisel pazarlama anlayışında ise
müşteriler arasında karşılıklı değer yaratmaya odaklanan çift yönlü iletişim
mevcuttur. Yeni bilgi, fonksiyonel proje grupları, yaratıcı yaklaşımlar, yenilik
merkezleri, kalite geliştirme yaklaşımları gibi yöntemler kullanılarak elde
edilmektedir. Bilginin dönüşümü ise takıma dayalı öğrenme grupları, workshoplar,
geri bildirim gibi yöntemler sayesinde sağlanmaktadır (Ballantyne, 2000;278).
80
Lings tarafından geliştirilen bir başka modelde ise içsel pazarlama, iç pazar
araştırması, içsel iletişimler ve içsel karşılık verme süreçlerinden oluşmaktadır
(Lings, 2004;409-4 11). İçsel pazar araştırması aşamasında içsel pazarlama ile ilgili
bilgiler, işin önemli özellikleri, çalışma koşulları ve iş gören tatmini, iş gören
tatminini etkileyen iç ve dış faktörler, aynı iş gören için rekabet eden işletmeler ve
bunların uygulamaları, yasal düzenlemeler gibi dışsal koşulları kapsamaktadır. İç
iletişimler aşamasında içsel pazarlama karmasının bir unsuru olarak etkili iç
iletişimlere ihtiyaç duyulmaktadır. Yönetim ile çalışanlar arasındaki iletişimde, yeni
pazarlama strateji ileri ile ilgili bilgiler sunmanın yanı sıra haberlerin ve diğer
kaynakların kullanımını kapsamaktadır. Ayrıca raporlar, sunular ve resmi
toplantıların kullanılması önerilmektedir. İçsel iletişimde etkinlik, koordinasyon ve
işbirliğini sağlamaktadır. İçsel karşılık verme aşamasında ise içsel pazar ile ilgili
bilgilere
cevap
verme
birkaç şekilde
gerçekleşebilmektedir. Bu aşamada
kullanılabilecek yaklaşımlardan bazıları, iş tasarımı, finansal ve finansal olmayan
ödüller, arzulanabilir gelir, eğitim, iş güvenliği, içsel iletişimlerdir.
2.5. İÇSEL PAZARLAMANIN ÖNEMİ
Örgütsel davranış alanında yapılan araştırmalar pazarlamacıların sunduğu
içsel pazarlama kavramının önemini desteklemekteir. Bu araştırmalar, çalışanlar ve
müşteriler arasında algılama, tutum ve niyet bakımından ortak bir zemin ve ilişki
olduğunu göstermiştir (Reynoso, Moores, 1996; Buzzell&Gale, 1987). İçsel
pazarlama uygulamaları ile iyileştirilebilecek hizmet kalitesinin, örgütün kâr ve
benzeri finansal sonuçlarını olumlu yönde etkilediğine ilişkin ampirik kanıtlar vardır.
Üstün hizmet sunan şirketlerin, normalin üstünde pazar payı büyümesi elde
ettiklerini bulmuşlardır. Phillips, Chang ve Buzzell (1983), hizmet kalitesinin pazar
payı ve fiyatlarda meydana getirdiği artış aracılığıyla kârları etkilediğini
göstermişlerdir (Zeithaml, Berry, Parasuraman, 1996).
Müşteri yönlü örgüt yapılarına sahip olabilmek için muhasebe ve bilgi sistemleri
yanı sıra insan kaynakları yönetimiyle ilgili uygulamalarda da değişiklikler gerekir.
Bu amaçla yapılacak disiplinler arası araştırmalarda bir temel oluşturacak içsel
pazarlama gibi kavramlara ihtiyaç vardır (Homburg, Workman, 2000). Berry
81
(1995), genel ilişki pazarlaması stratejileri içinde içsel pazarlamayı da saymıştır.
İlişki yönlü olmak ise Day (2000)’e göre, örgüt kültürünün odak noktası olmalıdır
(Frankwick, Porter, Crosby,2001). Dolayısıyla içsel pazarlama, müşterileriyle uzun
vadeli iyi ilişkiler kurmak isteyen işletmelerin yararlanmaları gereken önemli bir
kavramdır
2.6. İÇSEL PAZARLAMANIN AMAÇLARI
İçsel pazarlamanın temel amacı, dış müşteri tatminini sağlamaktır. Çünkü,
işletmelerin faaliyetlerinin odak noktası dış müşteridir. Bu tatmininin sağlanması
yoluyla, müşteri bağlılığı ve işletmeyi tekrar tercih etme olasılığı artacak ve sonuçta
işletme kârlılığında ve pazar payında artışa yol açacaktır (Varinli,2008;114).
İçsel pazarlamanın diğer amaçları şu şekilde sıralanabilir:
1. İşletmedeki nitelikli çalışanların işletmeden ayrılmasını önleyerek işletmede
tutmak; zayıflayan yönetim standartlarını yok ederek ve işletme, personel
politikalarında açıklığı benimseyerek yönetimde etkinlik sağlamak,
2. Amaçları paylaşan, deneyim ve becerilerini geliştiren, ekonomik iyileşme için
bireysel motivasyonu harekete geçiren yönetim takımı ile işbirliği yapmak,
3. Değişen ekonomik, politik ve teknolojik çevrede, rekabet edebilir hizmet
dağıtımı için kaliteye yönelmek,
4. Hem tüketicileri hem de organizasyon üyeleri açısından çekici bir işletme
markası oluşturmak,
5. Araştırma ve değerleme, personel geliştirme ve sorumluluğa dayalı açık bir
strateji ile iletişimi yönetmek,
6. Liderin,
süreçlerin ve taahhütlerin gerektirdiği katılım sayesinde verimliliği
arttırmak (Çoban, 2004;89-90).
7. İşletme çapında kaliteyi arttırmanın ve içsel iletişimin iyileştirilmesinin
benimsenmesini etkilemek ve organizasyon süreçleri boyunca müşteri odaklı kalite
82
yönetiminin kullanılmasına katılmak için tüm işgörenleri cesaretlendirmek ve
çalışanların kişisel gelişimini sağlamak (Varey, 1995;44).
8.Yöneticilerin rolünün ve işletmenin üyeleri arasındaki ilişkilerin yeniden
tanımlanmasına yardımcı
felsefesini düzenlemek,
olmak.
İşletme
tarafından
belirlenen
pazarlama
çalışanlara müşteri oryantasyonunu vurgulamak ve
uygulamada cevap verici işlerin oluşturulup sürdürülebilmesini sağlamada
pazarlama yönetiminin bütünleştirilmiş rolünü göstermek için yol sağlamak
(Varey, 1995; 55).
9.İçsel pazarlama, organizasyonel programlara bağlılık ve katılım yaratır. Amaç
duygusuyla ikiye katlanan katılım ve bağlılık başarılı sonuçlar ortaya koymak için
sonuçta gerekli olan ve en fazla ihtiyaç duyulan uyum ile odaklanma için bir ön
koşuldur.
10. Katılım yalnızca işgörenlerle ilgili değildir. Aynı zamanda sistemler, ekipmanlar
ve bilgi gibi tüm organizasyonel kaynakları içermektedir. Bu nedenle içsel
pazarlamanın en önde gelen amaçlarından birisi de organizasyonel hedeflere doğru
çabaları daha iyi hale getirmek için uygulanan süreçleri değerlendirmek ve
gelişmesine katkıda bulunmaktır. Bu anlamda içsel pazarlama, en son müşteri
tarafından beklenen kalitenin ortaya çıkarılabilmesi için uygun içsel bağlantıları
oluşturmak, geliştirmek ve sürdürmek için bir işletmenin kullandığı tüm bireysel
ve organizasyonel fonksiyonları, aktiviteleri, iletişimleri ve elemanları düzenlemeyi
sağlar (Ahmed ve Rafiq, 2003; 1179).
2.7. İÇSEL PAZARLAMANIN YARARLARI
Başarılı bir şekilde uygulanan içsel pazarlama programlarının işletmelere
sağladığı çeşitli yararlar vardır. Bu yararlar şöyle sıralanabilir (Arnett, Mclaine,
Laverie, 2002)
83
• İşten ayrılma oranında azalma
• Hizmet kalitesinde artış
• Çalışan tatmininde artış
• Organizasyonda değişime tepkilerde azalış
İçsel Pazarlam ile çalışanların işletmeye bağlılığı artar ve işgücü devir hızı düşük
olur, işe alma, eğitim maliyetleri, hatalı ürün/hizmet sunumu vb. konularda tasarruf
sağlanır. Yeni çalışanların işe alınması ve eğitilmesi konusunda kullanılan
kaynaklardan mevcut çalışanların becerileri geliştirmek gibi amaçlara ulaşmak için
yararlanılabilir. Ayrıca, işten ayrılma oranındaki düşüş, mevcut çalışanlarda daha az
strese, yol açar.
Çalışan memnuniyeti doğal olarak dış müşteri memnuniyetini etkiler. İşletmenin
müşteri potansiyelinin karlılığını olumlu yönde etkiler. Bu konuda yapılan çeşitli
araştırmalarda müşteri bağlılığı ile çalışan bağlılığı arasında pozitif bir ilişki
olduğu bulunmuştur. Diğer bir deyişle, çalışan bağlılığı artıkça müşteri bağlılığı da
artmaktadır.
Organizasyonlarda yönetimi kritik konulardan biri, değişimdir. Geçiş aşamasındaki
organizasyonlar için içsel pazarlama çok önemlidir.
Böylece içsel pazarlama
değişim ihtiyacının anlaşıldığı ve kabul edildiği bir örgüt kültürü oluşturmaya
yardımcı olur.
2.8.İŞLETMELERDE İÇSEL PAZARLAMA U Y G U L A M A L A R I
İLE KARŞILAŞIL AN SORUNLAR
İçsel
pazarlamanın,
alışılmışın
dışında
tam
olarak
anlaşılması
ve
işletmelerde işlevsel hale getirilmesi kolay değildir. Kavramı işletme, ya da işgören
ile
ilişkilendirmeden
anlamak
oldukça
zordur.
Bu
kavram
bütünseldir.
Uygulanmasında yöneticiler önemli roller üstlenecektir. Eğer akademisyenler ve
yöneticiler içsel pazarlamayı verimliliği ve işlevselliği arttırmak için bir araç olarak
84
kullanacaklar ise ilk olarak kendileri içsel pazarlamayı tam olarak anlamak
zorundadırlar (Ahmed ve Rafiq, 2003; 1186).
Çalışanlara satılan ürünlerin, çalışanlar tarafından istenmemesi durumu ortaya
çıkabilir. Normal pazarlama durumlarında,
almazlar.
müşteriler arzu etmedikleri ürünleri
Buna ek olarak içlerinden seçim yapabilecekleri bir dizi farklı ürün
seçeneği vardır. İçsel pazarlamada çalışanlar ürünü kabul etmeye zorlanabilir ve
çoğunlukla kendilerine tek bir seçenek sunulur (Ay ve Kartal, 2003; 17). Ürünü
kabul etmeye zorlanan ya da tek seçeneği olan işgören bir süre sonra mutsuz
olacak bu durum önce işine daha sonra verimi müşteri memnuniyetine yansıyarak
hizmetten memnun olmayan müşterilerin ortaya çıkmasına yol açacaktır. Bunların
yanında örgüt için önerilen değişiklikler; örgüt kültürüyle, kaynaklarla veya
çalışanların yetenekleri ile uymayabilir. Geliştirilen plan uygulanabilir olmayabilir
(Varey, 1995; 42). Bu durumda yine işletme başarısında düşüş yaşanmasına neden
olacaktır. Yeni duruma uyum sağlayamayan işgören,
işletmenin amaçlarına
ulaşılabilmesi için gereken çabayı sergileyemeyecektir.
Schonberger (1990), Ciampa vd. (1991) bir içsel müşteri zincirinin dışsal müşteri
hizmetinin sağlayıcısı olarak tanınmasını ısrarla savunmalarına karşı olarak
Guaspari (1991), Mudie (1987) ile Howe vd. (1992) bu görüşe şüphe ile
yaklaşmışlar ve içsel
müşterilere çok fazla
odaklanmanın dışsal
müşteri
ilişkilerinin yönetiminin değerini azaltacağını ve uygulamada yöneticilerin
çoğunlukla hizmet oryantasyonundan
çok taklitçiliğe ihtiyaç duyduklarını
iddia etmişlerdir (Varey, 1995; 42).
İçsel pazarlamanın kimlere v e n a s ı l uygulanacağı konusu da ortaya çıkan bir
diğer sorundur. Acaba bütün örgüt mü yoksa örgütün içindeki bir bölüm mü
uygulamayı yönetecektir? Bütün çalışanlar mı yoksa belirli bir grup veya bölüm mü
hedeflenecektir?
yöneticileri,
İçsel pazarlama uygulamalarına
en çok insan kaynakları
üst düzey yöneticiler ve pazarlama yöneticileri müdahale etmektedir.
Bölüm yöneticileri, eğitim yöneticileri, şube yöneticileri ve grup yöneticileri de
sürece dahil olmaktadır. İçsel pazarlama programının etkili olması için sürekli
yönetim desteğine ihtiyaç vardır. Ayrıca uygulama sırasında, özellikle insan
85
kaynakları ve pazarlama bölümleri arasında olmak üzere,
koordinasyon ihtiyacı vardır.
fonksiyonlar arası
Böylece içsel pazarlama planı, işletmenin normal
pazarlama planıyla bütünleştirilebilir. Yüksek düzeyde başarı elde edilmesi
isteniyorsa aşamalı olarak ve örgüt çapında ufak ölçeklerde gerçekleştirilmesi
gerekir (Ay ve Kartal, 200; 17).
Bölümler
arasında
rekabet
ve sürtüşme
yaşanması
da ayrıca
kavramın
uygulanmasında problemlerin çıkmasına neden olacaktır. Uygulayıcı tek bir bölüm
olduğu
taktirde
uygulamanın
diğer
bölümlere
aktarılmasında
ve
işlerlik
kazandırılmasında zorluklar ve farklılıklar yaşanabilir.
İçsel pazarlama, pazarlama kavramı ve uygulamasının pazarlama departmanının
tekelinde olmamasını içsel müşteri odaklı grupların oluşması için fonksiyonel
uzmanların pazarlamacılar ile
etkileşim halinde olmalarını
sağlamaktadır.
Pazarlama ve kalite yönetimlerindeki ortak araştırma konuları, işletme başarısını,
değişimini ve sürdürülebilir rekabet avantajını, işletmelerin ihtiyaç duyduğu
yeterlilikleri ve değerlerin oluşmasını sağlamaktadır (Varey, 1995; 54).
İçsel pazarlamanın uygulanabilmesi için yapılan değişiklikler sonucunda örgüt
kültürü göz önünde bulundurulmadan konu ile ilgisiz olarak karar verilmesi,
kararların
gerektiğinde
değiştirilmeden
kalması,
müşteriler
ve
onların
beklentilerinin açık şekilde belirlenememesi ya da bilgi akışı ve karar vermede
hataların oluşması gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bu sorunların en temel nedeni,
eyleme geçmek için gerekli olan kişileri işin içine dahil edemeyen ve planların
içerik ve uygulanışını anlatmada yetersiz kalan yöneticilerdir (Varey, 1995; 43). Bu
tür olumsuzların yaşanmaması için ihtiyaç duyulan temel unsur, örgüt kültürünü
göz önünde bulundurarak, doğru kararlar verebilen, gerektiği nde alınan kararları
değiştirilebilen, yöneticinin varlığıdır.
İçsel pazarlamanın tam olarak ne olduğu, nasıl uygulanması gerektiği ve kimin
yürüteceği ile ilgili karışıklıklar vardır. İçsel pazarlamanın nelerden oluştuğu ile
ilgili çeşitli yorumlar çok çeşitli aktivitelere yol açmıştır.
Bu durum içsel
pazarlamanın ekonomik içsel pazarlar kavramıyla karıştırılmasıyla daha da
86
kötüleşmiştir. Esas problem içsel pazarlama ile neyin anlatıldığı ile ilgili üzerinde
uzlaşılan tek bir kavramın varolmamasıdır. Yorumların ve tanımların farklılığı
kavramın uygulanmasında ve yaygın olarak benimsenmesinde zorluklara yol
açmıştır. Kavramsal düzeyde içsel pazarlamanın kesin alanının tanımlanamamış
olması, kavramın deneysel olarak sorgulanmasını daha zor hale getirmiştir (Rafiq
ve Ahmed, 2000; 450-452).
İçsel pazarlama uygulamaları,
etkinlik ve performans arasındaki pozitif ilişkiyi
gösteren çok az sayıda ampirik (deneysel) veri bulunmaktadır. Bu yüzden içsel
pazarlamanın ilgili iş stratejileriyle birlikte uygulanmasının gerçekten işletme
performansını ne boyuta kadar etkilediği hakkında genelleme yapmak zordur.
Fonksiyonlar-arası koordinasyon, hem içsel pazarlama içerisinde hem de pazarlama
oryantasyonunda anahtar özellik göstermesine rağmen, sadece altı çizilen bir
kavram olarak kalmış, nasıl uygulanması gerektiği tam olarak araştırılmamıştır. En
azından kavramsal bir seviyede içsel pazarlama bunu sağlayan bir yapı olarak
önerilmektedir. Ancak hala bu konuyla ilgili yapılmış çok az araştırma mevcuttur
(Ahmed ve Rafiq, 2003; 1180-1181).
Hizmet işletmeleri için ortaya atılan içsel pazarlama kavramı, zamanla teorik
gelişmesine paralel olarak uygulama alanını genişletmiş ve İKY araçlarıyla iç içe
geçerek daha belirsiz bir hal almıştır. Kavramın işletmelerdeki uygulaması, bu
belirsizliğin de etkisiyle sınırlı kalmıştır (Ay ve Kartal, 2003; 23). Özellikle
kavramın işletme içinde uygulanması sürecinde insan kaynaklarının sürece dahil
olması,
içsel pazarlama kavramının daha da karmaşık hale gelmesine neden
olmaktadır.
2.9.
İÇSEL
PAZARLAMA
STRATEJİLERİ
–
İÇSEL
PAZARLAMADA 7P KAVRAMI
Uygulamada genel olarak içsel pazarlama, işletme içerisindeki çalışan
pazarına pazarlama ve benzeri araçların uygulanması olarak düşünülmektedir (Lings
2004;406). Dış pazarlarda olduğu gibi iç pazarda da müşteriyi en iyi şekilde tatmin
edebilmek için öncelikle içsel pazar ile ilgili sürekli bilgi toplamak gerekmektedir.
87
Söz konusu bilgiler, işin nitelikleri, çalışma koşulları, çalışan tatminini etkileyen iç
ve dış faktörler, rakiplerin aktiviteleri gibi konuları kapsamaktadır (Lings,
2004;411). Bu süreçten elde edilen bilgiler doğrultusunda, pazar bölümlendirilmekte
ve pazarlama karması geliştirilmektedir. “7P” faaliyetlerinin yönetimi olarak içsel
pazarlama, belirli, bütünsel ve organizasyonun tek bir genel amacı bakış açısına
dayalı olarak düzenlenmektedir. Bu sebeple pazara etkin bir şekilde cevap
verilebilmesi için çalışanların konumunun anlaşılması gerektiğini vurgulamaktadır
(Varey and Lewis 1999;930).
2.9.1. İçsel Pazarın Bölümlendirilmesi
İçsel pazar işletmelerin çalışanlarından oluşmaktadır. Dış pazarlarda
hedeflenen amaçlara ulaşabilmek için içsel pazarlama stratejilerinin adaptasyonu
zorunludur. Çalışanların beklenti ve ihtiyaçlarını anlama ve cevaplama, hem
çalışanların hem de müşterilerin tatmin seviyesini arttırmaktadır. Dış pazarlarda
olduğu gibi iç pazarda da müşteriyi en iyi şekilde tatmin edebilmek için öncelikle
içsel pazarın bölümlendirilmesi gerekir. Bu gereklilikten hareketle işletme içerisinde
çalışanlar homojen gruplar halinde bölümlere ayrılmalıdır. Frost ve Kumar iç
müşterileri; ön hat personeli ve destek kadro şeklinde iki gruba ayırarak
bölümlendirmiştir. Ön hat personeli, direkt müşteri ile ilişki kuran çalışanlardan;
destek kadrosu ise bu grubun dışında kalan çalışanlardan oluşmaktadır (Frost ve
Kumar, 2000;364). Başka bir bölümleme şeklinde örgütte yer alan çalışanların
müşteri ile bağlantılarını dikkate alınarak dört farklı gruba ayrılmıştır. Bu grupları şu
şekilde sıralamak mümkündür (Yapraklı ve Özer, 2001;60; Peck, H. ve diğ., 1999
;315):
1. Bağlantı kuranlar; müşteri ile çok sık veya periyodik olarak bağlantı kuran
çalışanlar,
2. Modifiye ediciler; genellikle yüz yüze gelmeden müşterilerle daha az sıklıkta
doğrudan bağlantı kuran çalışanlar,
3. Etkileyiciler; müşteri ile doğrudan bağlantı kurmamakla birlikte, müşteri ile ilişki
kurulması konusunda karar veren çalışanlar,
88
4. Soyutlananlar; müşteri ile hiçbir şekilde bağlantısı olmayan çalışanlardır.
İçsel pazarlama, içsel müşteriler olarak işletmede çalışan tüm çalışanlar ve
bölümlerle ilgilenmektedir. İşletme içindeki diğer çalışanları ve bölümleri içsel
tedarikçi olarak incelemektedir (Lings, 2004;405). Bu bağlamda, içsel müşteriler ve
içsel tedarikçilerin tanımlanması, içsel müşterilerin gereksinimlerinin tanımlanması,
tedarikçilerin gerekli değişiklikleri yapması ve geri bildirim işletme içi hizmet
kalitesinin geliştirilmesi için önemli olmaktadır.
2.9.2. İçsel Pazarlama Karmasının Geliştirilmesi
Mccarthy’nin yaygınlaştırdığı ve günümüzde artık genel kabul görmüş
bulunan pazarlama karması ürün, fiyat, tutundurma ve dağıtımdan oluşmaktadır
(Mccarthy, 197;75). İçsel pazarlamada “ürün” genel olarak işin kendisidir (Lings,
2004;410). İş tatminini artırmak için iş gereklerine yoğunlaşmaktan çok çalışan
beklentilerinin iş tasarımına aktarılmasına çalışılmalıdır
(Rafig and
Pervaiz,
2000;456). Bunun için öncelikle bir işin öğeleri ile onun çeşitli etmenler bakımından
içinde bulunduğu durumu ve öteki işlerden farklılığını ortaya koyan ve bilimsel ve
teknik bir çalışma olan iş analizi yapılmalıdır (Aldemir ve diğerleri, 2001;64). İş
analizi sonucunda iş tanımları oluşturulur. İş tanımı, çalışanların yapmakla sorumlu
olduğu işin özelliklerini tanımlamaktadır. TKY’ de ekip çalışmalarına verilen önem
nedeniyle, işler takım odaklı olarak tanımlanmalıdır (Aktaş, 2002;45).
Genel olarak, çalışanların da kalitede payının olmasının sağlanması için iş
tasarımında, çalışan kontrolüne ve katılımına izin verilmeli ve işler, çalışanlara
anlam ifade edecek şekilde dizayn edilmelidir (Aktaş, 2002;45). Bu bağlamda işi
rakiplerinkinden daha çekici hale getirmek ve içsel pazara değerli karşılıklar vermek
için içsel değişim hakkında bilgileri toplama ve anlamaya çalışmak gerekmektedir
(Lings, 2004;410).
89
2.9.2.1 Ürün
İçsel pazarlamada ürün genel olarak işin kendisidir. Bununla beraber stratejik
seviyede, uygulanan pazarlama stratejileri ürünü ifade edebilir. Taktiksel seviyede
ise yeni performans ölçütleri ve müşteriye uygulanacak yeni davranış usulleri ve
eğitim programları da ürün olarak sayılabilir (Ay ve Kartal, 2003, 17).
Çoban’a göre (2004; 94), iş tatminini arttırmak için iş gereklerine yoğunlaşmaktan
çok çalışan beklentilerinin iş tasarımına aktarılmasına çalışılmalıdır. Bunun için
öncelikle bir işin öğeleri ile onun çeşitli etmenler bakımından içinde bulunduğu
durumu ve öteki işlerden farklılığını ortaya koyan ve bilimsel ve teknik bir
çalışma olan iş analizi yapılmalıdır. İş analizi sonucunda iş tanımları oluşturulur. İş
tanımı, çalışanların yapmakla sorumlu olduğu işin özelliklerini tanımlamaktadır.
Çalışanların da kalitede payının olmasının sağlanması için iş tasarımında, çalışan
kontrolüne ve katılımına izin verilmeli ve işler, çalışanlara anlam ifade edecek
şekilde dizayn edilmelidir. İşi rakiplerinkinden daha çekici hale getirmek ve içsel
pazara değerli karşılıklar vermek için içsel değişim hakkındaki bilgileri toplama ve
anlamaya çalışmak gerekmektedir.
İçsel pazarlama ile organizasyonun çalışanlarını hem tüketim hem de psikolojik
açıdan kendi kendilerinin hizmetlerini ve ürünlerini satın almaya teşvik etmek,
satışları ve müşteriye hizmet ulaştırma başarısını artıracaktır. Dışsal müşterilere
yapılan promosyonun aynı zamanda çalışanlara da uygulandığı bu noktada dikkat
edilmesi gereken konu organizasyon içinde ihtiyaç duyulan etkili koordinasyondur
(Varey, 1995; 50). Tıpkı müşterilerin ürün beklentilerinin işletme tarafından uzun
çabalar sonucu belirlendiği gibi işgörenlerin de ürün konusundaki istek ve
beklentileri
araştırılmalı,
bunları
yerine
getirecek
çalışmalar
uygulamaya
geçirilmelidir.
Yöneticiler işlere ürün olarak davranarak,
işin görev gereksinimleri üzerine
konsantre olmak yerine çalışanların değer verdiği özelliklere sahip olan işler
dizayn ederek çalışan tatminini arttırabilirler. İşlere ürün gibi davranılmakta ve
yöneticiler aynı özeni işlere de göstermeye zorlanmaktadır.
90
Bu noktada özellikle
pazarlama ve insan kaynakları müdürlerinin işin kesin biçimde tanımlanması ile
daha fazla ilgilenmeleri gerekir (Rafiq ve Ahmed, 2000; 457). Yöneticiler
işgörenleri mutlu edecek, tatminini ve performansını artıracak iş şartlarını yerine
getirerek işgörenin uzun süre işletmede istihdam edilmesi sağlayabileceklerdir.
2.9.2.2. Fiyat
Fiyat içsel pazarlamada ürünün çalışanlarca benimsenmesinin psikolojik
bedeli olabilir. İçsel değişim nesneleri, zaman, enerji, değer ve paradan
oluşmaktadır. Dolayısıyla ücret çalışan tatmininde ana faktörlerden biri olmaktadır
(Lings, 2004;411). Literatürde, TKY’nin tüm ilkeleriyle uyumlu bir ücretlendirme
modeli geliştirilememesine karşın, iş tanımları ve iş değerlemesine dayalı ücretleme
(jobbased pay) yerine, çalışanların yeteneklerine dayalı (skill-based pay) ücretleme
önerilmektedir. Yeteneğe dayalı ücretleme sistemi TKY için gerekli grup çalışması,
ortak sorumluluk ve dayanışma ortamına uygun bir sistem olarak görülmektedir. Bu
sistemin teşvik ettiği çok becerikli çalışan tipi, müşterilerin değişen taleplerine yanıt
verebilecek yaratıcılığa ve esnekliğe sahip olacaktır (Aktaş, 2002;53).
Ürünü çalışanların benimsemesinin psikolojik bedelidir. Bölümler arası transfer
fiyatlaması ve gider dağıtımı da fiyat olarak kabul edilebilir. Çalışanların ödeyeceği
bedel parasal olmayabilir ve bu durumda çalışanlar bedeli olduğundan fazla tahmin
edip, değişimlere direnç eğilimi gösterebilir (Ay ve Kartal, 2003;17).
Ücret, çalışan tatmininde ana faktörlerden biridir. İş tanımları ve iş değerlemesine
dayalı ücretleme yerine, çalışanların yeteneklerine dayalı ücretleme sistemi daha
fazla çalışan tatmini sağlamaktadır. Yeteneğe dayalı ücretleme sisteminde çok
becerikli çalışan tipi, müşterilerin değişen taleplerine yanıt verebilecek yaratıcılığa
ve esnekliğe sahip olacaktır. Ayrıca yeteneğe dayalı geliştirilen ücretleme sistemi
sayesinde adil ücretlendirme de sağlanacak böylece verim düşüklüğüne en fazla yol
açan adil olmayan ücret sisteminin olumsuz etkileri işletmeden uzaklaştırmış
olacaktır.
Ücret, tüm çalışanlar için iş tatmininde önemli rolü olan bir faktördür. Çalışanın
işe karşı tutumunu genellikle aldığı ücretin yeterliliği, alması gerekene oranla
91
normalliği ve ihtiyaçlarını karşılama derecesi belirlemektedir.
Ancak, ücretin iş
tatmini üzerindeki etkisi bir noktadan sonra miktarı ile değil, çalışanlar arasındaki
dengeli dağılımı açısından önem arz etmektedir. Çalışanın kendisi ile aynı
düzeyde olanlardan daha az ücret alması, özellikle de kendisinden
yetenekli olduğuna
inandığı
çalışanlara
daha az
göre ücretinin düşük olması, iş
tatminsizliği yaratmaktadır (İmamoğlu vd., 2004; 7).
2.9.2.3. Tutundurma
İçsel pazarlamada tutundurma, insan kaynakları yöneticilerinin çalışanlarla
iletişim kurmak için kullandıkları çeşitli tekniklerden ve yığın medyadan
oluşmaktadır. Şirket içinde yeni uygulama ve eğitim programlarına ilgi, onları şirket
gazetesi ve haber panoları gibi araçlarla duyurarak sağlanabilir. Bununla beraber
içsel pazarlamada, interaktif ilişkiler de söz konusudur. Örneğin, yenilik merkezleri,
fonksiyonel proje grupları, kalite geliştirme yaklaşımları, workshoplar gibi
(Ballantyne, 2000;277). Çalışanların kısa dönemli direncini kırmak ve onların
verimliliklerini arttırıp, tutarlı davranış sergilemeleri yönünde motive edilmeleri için
parasal ve parasal olmayan ödüller ve yarışmalar gibi özendirici araçlardan
yaralanılmalıdır (Ay ve Kartal, 2003;17).
Karar almada ve işyerlerinin düzenlenmesinde çalışanların katılımlarımn sağlanması,
ekip çalışması atmosferinin oluşturulması, rahat çalışma şartlarının hazırlanması
akla ilk gelen motivasyonu dolayısıyla kahteyi arttırma yöntemi olmakla birlikte
(Çelik, 1993; 125) yöneticiler ile çalışanlar arasında iyi bir iletişim, emirlerin hızlı
bir şekilde kabul edilmesini ve davranış değişimini kolaylaştırdığı gibi, iş tatmini ve
koordinasyonu da sağlamaktadır.
İçsel pazarlamada tutundurma ile insan kaynakları yöneticilerinin çalışanlarla
iletişim kurmak için kullandıkları çeşitli tekniklerden ve medyadan bahsedilebilir.
İşletme içinde yeni uygulama ve eğitim programlarına ilgi, onları işletme gazetesi
ve haber panoları gibi araçlarla duyurarak sağlanabilir. Çalışanların kısa dönemli
direncini kırmak ve onların verimliliklerini arttırıp, tutarlı davranış sergilemeleri
yönünde motive edilmeleri için parasal ve parasal olmayan ödüller ve yarışmalar
92
gibi özendirici araçlardan yararlanılmalıdır. Farklı yerlerdeki çok sayıda çalışana
etkili biçimde ulaşmak için işletme içi yayın yapan televizyonlardan giderek artan
ölçüde yararlanılmaktadır (Ay ve Kartal, 2003;17). Böylelikle çalışan üst kademe
ile daha kolay iletişim kurabilmekte, işletmedeki faaliyetlerden haberdar olan
işgören daha fazla verim sergileyebilmektedir.
Amaçlara daha kolay ulaşılmasını
sağlayacak her türlü iletişim artırıcı araçtan yararlanılması, çalışan ile üst kademe
arasındaki iletişim sorunlarının çözümü için yerine getirilmesi gereken en temel
koşuldur.
Karar
almada
ve
işyerlerinin düzenlenmesinde
çalışanların katılımlarının
sağlanması, ekip çalışması atmosferinin oluşturulması, rahat çalışma şartlarının
hazırlanması akla ilk gelen motivasyonu dolayısı ile kaliteyi arttırma yöntemi
olmakla birlikte yöneticiler ile çalışanlar arasında iyi bir iletişim, emirlerin hızlı
bir şekilde kabul edilmesini ve davranış değişimini kolaylaştırdığı gibi, iş tatmini
ve koordinasyonu da sağlamaktadır (Çoban, 2004; 95). Teknolojinin sürekli
gelişmesi ile birlikte her geçen gün iletişim kolaylaşmakta, iletim probleminin
ortadan kalkması ile birlikte işletmedeki sorunlarda azalma göstermektedir.
2.9.2.4. Dağıtım
Dağıtım, ürünlerin müşterilere ulaştırılmasında kullanılan yer ve kanalları
ifade ettiği için, içsel pazarlama uygulamalarının duyurulduğu konferans ve
toplantılar, “yer” olarak; eğitim programlarının verilmesinde kullamlan danışman ve
eğitim kurumları gibi üçüncü kişiler de “kanallara” örnek olarak verilebilir (Ay ve
Kartal, 2003;18). Ayrıca bilgi iletişim teknolojileri, özellikle internet ve intranet
uygulamaları, iç müşterilere etkin hizmet götürülmesi, çalışanların veriminin
artırılması, rutin işlerin azaltılması ve iletişimde saydamlık yaratma amacı ile
kullanılan bir dağıtım türü olmaktadır.
Ürünlerin müşterilere ulaştırılmasında kullanılan yer ve kanalları ifade eden dağıtım,
içsel pazarlamada uygulamaların duyurulduğu konferans ve toplantılar, yer olarak;
eğitim programlarının verilmesinde kullanılan danışman ve eğitim kurumları gibi
üçüncü kişilerde kanallara örnek verilebilir. Ürünlerin sunulduğu fiziksel ortam
93
çoğunlukla normal iş ortamı olduğundan,
hizmetlerde olduğu kadar önemli
değildir. Bununla beraber eğer çalışanların belirli standartlara ulaşması isteniyorsa,
söz konusu standartların belgelendirilmesi büyük önem taşır (Ay ve Kartal, 2003;
17).
Bilgi iletişim teknolojileri,
özellikle internet ve intranet uygulamaları,
müşterilere etkin hizmet götürülmesi,
çalışanların veriminin arttırılması,
iç
rutin
işlerin azaltılması ve iletişimde saydamlık yaratma amacıyla kullanılan dağıtım
türleridir (Çoban, 2004; 95).
2.9.2.5. Süreç
Müşterinin ürünü ne şekilde aldığıyla ilgili olan süreç, içsel pazarlamada
eğitim, sendika müzakereleri, sirkülerler ve videolar gibi çeşitli yeni uygulama
sunuş yollarını ifade edebilir (Ay ve Kartal, 2003;17). İşgörenlerin algılamaları
ile ilgili olan süreçlerin yönetilmesinde işgörene yönelik verilecek eğitimin
önemibüyüktür. Sürekli eğitime tabi tutulan işgörenin kendini yenilemesi işletme
ile ilgili gerekli değişimleri zamanında ve doğru bir şekilde öğrenmesi
sağlanabilir. Bu süreçte teknolojik gelişmelerden yararlanarak yapılacak işlemler
kolaylaştırılabilir. İşletme içinde yapılacak müzakereler ve videolar, sunular ile
aktarılmak istenen gelişmeler işgörene yansıtılmaktadır.
2.9.2.6. Pazar Bölümlendirme
Pazar bölümlendirme, belirli istekleri olan alt grupları belirleyip bunların
isteklerine uygun mallar ve/veya pazarlama karışımları geliştirilmesidir.
Bir
pazarın, her birine ayrı bir pazarlama karışımıyla ulaşılabilecek tekdüze alt alıcı
gruplarına veya hedef pazarlara bölünmesi çalışmasıdır. Amacı, pazarlama
yapılabilecek alıcıları seçmek, alıcılar arasındaki farklılıkları saptamak ve benzer
karakteristikler taşıyanları gruplandırmaktır. Daha önce hiç tatmin edilmemiş veya
iyi tatmin edilmemiş pazarlar bulunup, o pazar bölümleri için kendine özgü mallar,
pazarlama karışımları geliştirilmeye çalışılır (Tek, 1997; 314).
94
İçsel pazarlama anlayışında pazar bölümlendirme, çalışanların gruplandırılması
anlamına
gelir.
gruplandırmalar,
İnsan
kaynakları
çalışanların
kazanç
yönetiminde
şekillerine,
yaygın
kullanımı
işletmedeki
rollerine
olan
ve
bölümlerine göre değişir (Ay ve Kartal, 2003; 17). Yapılacak doğru bir gruplama
sayesinde çalışan niteliklerine uygun işte, uygun çalışma grubu arasında, uygun
ücretle, uygun çalışma koşulları ile faaliyette bulunabilecektir.
İçsel pazar, işletmelerin çalışanlarından oluşmaktadır. Dış pazarlarlarda hedeflenen
amaçlara ulaşabilmek için içsel pazarlama stratejilerinin adaptasyonu zorunludur.
Çalışanların beklenti ve ihtiyaçlarını anlama ve cevaplama, hem çalışanların hem
de müşterilerin tatmin seviyesini arttırmaktadır. Dış pazarlarda olduğu gibi iç
pazarlarda da müşteriyi en iyi şekilde tatmin edebilmek için öncelikle içsel
pazarın bölümlendirilmesi gerekir. İşletme içerisinde çalışanlar homojen gruplar
halinde bölümlere ayrılmalıdır (Yapraklı ve Özer, 2001; 60).
Tüm işgörenlere bütün halde bakarak hepsini aynı özelliklerde görmek ve buna göre
strateji geliştirmek işletme yönetimine büyük zarar verecektir. Ortaya çıkan
sonuçlar olumsuz olacak ve bu durumdan rahatsız olan işgören işletmeyi terk
edecektir. Böyle olumsuz bir durumun ortaya çıkmaması için işgörenler homojen
gruplara bölünmeli ve tüm eylemler farklı gruplara farklı biçimde uygulanarak
yöneltilmelidir.
2.9.2.7. Pazarlama Araştırması
İçsel pazar araştırması, içsel iletişimler ve içsel karşılık verme süreçlerinden
oluşmaktadır. İçsel pazar araştırması aşamasında içsel pazarlama ile ilgili bilgiler,
işin önemli özellikleri, çalışma koşulları ve iş gören tatmini, iş gören tatminini
etkileyen içsel ve dışsal faktörler, aynı iş gören için rekabet eden işletmeler ve
bunların uygulamaları, yasal düzenlemeler gibi dışsal koşulları kapsamaktadır. İçsel
iletişimler aşamasında içsel pazarlama karmasının bir unsuru olarak etkili içsel
iletişimlere ihtiyaç duyulmaktadır. Yönetim ile çalışanlar arasındaki iletişimde,
yeni pazarlama stratejileri ile ilgili bilgiler sunmanın yanı sıra haberlerin ve
diğer kaynakların kullanımını kapsamaktadır. Ayrıca raporlar, sunular ve resmi
95
toplantıların kullanılması
tavsiye
edilmektedir.
İçsel
iletişimde etkinlik,
koordinasyon ve işbirliğini sağlamaktadır. İçsel karşılık verme aşamasında ise içsel
pazar ile ilgili bilgilere cevap verme birkaç şekilde gerçekleşebilmektedir. Bu
aşamada kullanılabilecek yaklaşımlardan bazıları, iş tasarımı, finansal ve finansal
olmayan ödüller, arzulanabilir gelir, eğitim, iş güvenliği, içsel iletişimlerdir (Çoban,
2004; 93).
Pazarlama araştırması tüketici ihtiyaç, istek ve tutumlarını belirlemek için
kullanıldığı gibi işgören ihtiyaçlarını, isteklerini ve tutumlarını belirlemek için de
kullanılabilir.
İşgörenlerin düzenli olarak gözetim kalitesi,
çalışma koşulları,
ücretler, işletme politikaları ve diğer işle ilgili konuları nasıl algıladıklarını
araştırmak önemli faydalar sağlar.
Pazarlama araştırmacısının araçları
olan
anketler, kişisel mülakatlar, grup tartışmaları işgören ve istek ihtiyaçlarını
anlayabilmek için bir yol sağlar (Öztürk, 2003; 166). Pazarlama araştırmasının
sürekli olarak tekrarlanması değişen beklenti ve ihtiyaçların zamanında fark
edilmesini sağlar ki bu durumda işletme verim düşüklüğünü o anda fark edip
önlem alabilmektedir .
2.10. İÇSEL PAZARLAMANIN BAŞARIYLA UYGULANMASINDA
DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN FAKTÖRLER
İçsel pazarlamanın temel unsurlarının çalışan motivasyonu ve tatmini,
müşteri yönlülük ve müşteri tatmini,
fonksiyonlar arası koordinasyon ve
bütünleştirme, pazarlama benzeri yaklaşım ve belirli şirket veya fonksiyonel
stratejileri uygulamalarıdır. Aşağıda yöneticilerin içsel pazarlamayı uygulamada
başarıya ulaşabilmesi için dikkat etmesi gereken konulara yer verilmiştir. Genel
olarak bu konular şu şekilde özetlenebilir (Rafiq, Ahmed,1994):
1. Yöneticilerin, genelde işletme ve özelde pazarlama amaçlarını ve stratejilerini
çalışanlara iletmelidir. Aşağı doğru bilgi akışının sıklığı, kalitesi ve doğruluğu,
çalışanın rol belirsizliğini azaltırken, iş tatminini artıracağı açıktır. Bu sebeple
yöneticiler, işletmeleri için uygun iletişim ağını kurması gerekir.
2. Yöneticiler işlere ürünler olarak bakarak çalışanın iş tatminini artırmalıdır.
96
Böylece yöneticiler, dış müşterilere sattıkları ürünlere gösterdikleri hassasiyet kadar
işlere de aynı hassasiyeti göstermelidir. Böyle bir yaklaşım ise pazarlama ve insan
kaynakları yöneticilerinin iş gereklerinin belirlenmesi konusuna daha fazla
eğilmelerini gerektirir.
3. Çalışanları motive etme ve müşteri yönlü anlayışı benimsemelerini sağlamak için
işe almada değişime açık, kabiliyetli kişileri işletmeye çekmeleri ve seçmeleri
gerekir. Ayrıca, uygun eğitim programları düzenlenerek müşteri yönlü olmaları
sağlanmalıdır.
4. Özellikle hizmet işletmelerinde müşteriyle etkileşim içinde olan çalışana müşteri
yönlülük öğretilmelidir. Çünkü, bu tür çalışan yalnızca ürünü sunan değil, aynı
zamanda ürünü pazarlayan bir rol üstlenmektedir.
5. Çalışanları motive etmek ve fonksiyonlar arası koordinasyonu sağlamak için
pazarlama benzeri yaklaşımdan yararlanılmalıdır.
2.11. İÇSEL PAZARLAMA ANLAYIŞINDA İNSAN ODAKLILIK
Müşteri, örgütün nihai çıktı olarak ürettiği ürünü (mal / hizmet) talep eden,
örgüt dışındaki kişi ve kuruluşlardır. Bu kişi ve kuruluşlar, ürünü alıp kullanan ve
onu tüketen nihai tüketicilerdir ve bunlara müşteri denilmektedir
(Hugu
ve
Anderson, 1988; 14).
İçsel pazarlama anlayışını benimsemiş şirketler için iç müşterilerini memnun
etmenin önemi tartışılmazdır. İçsel pazarlama uygulayan bir kurumda elemanların
kendilerini hem diğer çalışanların müşterisi olarak, hem de diğer çalışanlara mal ve
hizmet sağlayan kişiler olarak tedarikçi görmeleri istenmektedir. Müşteri ve
müşterinin memnuniyeti konularının daha iyi anlaşılmasını ve daha net bir şekilde
kavranılmasını sağlamak için, bu kavramların ele alındığı zemin olarak; oluşumları
sosyal hayatın temel ilkelerine göre gerçekleşen ve kaynaklar üzerindeki kullanım
hakkının bir sonucu olarak meydana gelen iktisadi faaliyetlerin ve ürettikleriyle
kullananların memnuniyetini ön planda tutan iktisadi örgütlerin (Weber, 1964; 158)
kapsamı ve sınırları göz önünde bulundurulmalıdır.
97
2.12. İÇSEL PAZARLAMADA MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ
Günümüz rekabet ortamında çok seçeneği olan müşteri daha seçici
davranmaktadır. Kolay tatmin olmamakta, en küçük olumsuzlukta ürününü aldığı
işletmeyi değiştirmektedir. Yeni müşteri bulmak ise eskisini korumaktan 5 kat
daha fazla maliyetlidir. Bu sebeplerden dolayı işletmeler tamamen müşteriye odaklı
olarak çalışmak zorundadırlar. Aksi halde devamlılıklarını sağlamak mümkün
değildir. İşletmeler müşterileri olmadan hayatlarını devam ettiremezler. O halde
müşteriyi elde etmek ve korumak için kendisine sunulan hizmet ve ürünlerden
memnun olmasını sağlamak gerekmektedir (Tuncer ve Ergunda, 2004;1).
İşletmelerin artan rekabet ortamında başarıyı hedeflemeleri açısından “insan”
faktörünün gözden kaçırılmaması düşüncesi çalışma hayatında özellikle son yıllarda
kabul görmüş ve bu düşünce işletmelerin misyon ve vizyon gibi temel örgüt kültürü
unsurları arasında yer almıştır. İşte bu noktada müşteri kavramı, iç müşteri ve dış
müşteri olarak işletmede tanımlanmış ve tüm işletme faaliyetleri bu iki önemli
kavram üzerine yoğunlaşmış, onlara yakın olmak için gereken çabaları göstermeye
başlamışlardır.
“Müşteriye yakın olun” günümüzün işletme yönetimi ilkesi olmuştur. Bir işletmenin
başarı veya başarısızlığını belirleyen işletme içindeki ve dışındaki birçok nedenden
biri “müşteriye yakın olmaktır”. Araştırmacılar sadece “memnun” olan müşterilere
göre “yüksek oranda memnun” olan müşterilerin çok daha fazla satın alma
davranışlarında bulunduklarını göstermektedir. Genel olarak müşteriyi güler yüzle
karşılamak,
“hoş geldiniz”
demek ve müşteriye bakmanın bile müşterinin
memnuniyetini arttırdığı araştırmalar sonucu bulunmuştur (www.kaliteofisi.com).
Günümüzün artan rekabet koşulları, kuruluş ve müşteri arasında kurulan olumlu
ilişkileri üstünlük sağlayıcı bir faktör olarak öne çıkarmaktadır. Gittikçe keskinleşen
rekabet koşulları altında sağlıklı ve uzun dönemli müşteri ilişkileri kurmak,
kuruluşların tek önemli rekabet aracı olabilecektir.
Bilindiği gibi teknolojik
gelişmeler ve diğer uygulamalar çok kısa süre içinde taklit edilebilmekte ve bu
durum rekabet üstünlüğünü uzun dönemde koruyamamaktadır (Polater, 2005; 1).
98
Gelecek, iç ve dış müşteriye ayak uydurabilen işletmelerin olacaktır. Yeni yüzyıl
müşteri çağıdır, müşteri çağında müşterilere işlem yönlü değil, ilişki yönlü
yaklaşan, müşterilerine bir defalık değil yaşam boyu değerleri ile bakabilen,
müşterilerinin değişen niteliklerini ve tüm özelliklerini anlayan,
satın alma
alışkanlık ve davranışlarını ve bunları etkileyen etkenleri tam anlamıyla tanıyan ve
bunlara yönelik stratejiler geliştirerek, müşterilerinin iç dünyasına girebilen, onların
içten,
duygusal bağlılıklarını kazanabilen işletmeler bu yeni ortamda rekabet
güçlerini koruyabilecek ve varlıkları ile karlılıklarını sürdürebileceklerdir (Bayuk,
2004; 2) .
Bir örgüt için iki çevre faktöründen bahsedilebilir. Bunlardan birincisi, örgütün
üzerinde denetim ve kontrol imkanına sahip olamayıp doğrudan etkileyip yön
veremediği dış çevredir. İkincisi ise işletmenin faaliyet sınırları içinde,
etkileyebildiği,
kontrol edebildiği ve değiştirebildiği iç çevredir. Dış çevre
işletmenin sınırlarını ve davranışlarını belirleyen düzenlemeleri kapsamaktadır.
İktisadi yapı içerisinde faaliyet gösteren her bir örgütün amacı bu dış çevrede
mevcut bir ihtiyacı ve eksikliği karşılamak için mal ya da hizmet üretmektir. Bu
bağlamda üretilen mal ya da hizmetlerin anlamlılığı ancak bir ihtiyacı karşılayacak
şekilde tüketicilere yönelmesiyle mümkündür.
Bir örgütün varlığının sebebi onun müşterileridir. Müşterisi olmayınca bir örgüt için
satış, kâr veya hayatını devam ettirmekten söz edilemez. Bu nedenle de müşterilerin
memnun edilmesi kuruluş için oldukça önemlidir. Nihai ürünün (mal ya da
hizmetin) sunulduğu pazar olarak dış müşteri ve onun memnuniyeti, kurum
çalışanlarının faaliyetlerine bağlıdır. Bu nedenle, bir örgüt için iç müşterilerin
memnuniyeti de nihai hedefler kadar önemlidir.
Örgütler, her biri bir diğerinin müşterisi veya tedarikçisi olarak birbirleri arasında
sıkı ilişkiler bulunan kompleks sistemlerdir ve her örgüt çeşitli alt sistemlerden
oluşur. Örgüt içindeki sistemler de takip edilen süreç itibariyle bir diğerinin
müşterisi veya tedarikçisidir. Her bir işgören kendinden bir sonraki üretim hattında
veya ayni üretim hattında çalışmakta olan ve sürecin bir sonraki aşamasında
kendisinden girdi alan kişiler (Pekdemir; 42-43) olarak tanımlanabilir. O halde
99
örgüt içinde çalışan her bir birey bulunduğu üretim ve dönüştürme süreci içerisinde
süreç işleyişi itibariyle kendisinden sonraki iş görenin tedarikçisi kendisinden
önceki iş görenin ise müşterisi durumundadır. Buna bağlı olarak ayni örgüt içinde
bir başka çalışanın da müşterisi olabilmektedir. Bu kabule göre, örgütteki her bir
çalışanın, kullanıcı olarak müşteri, sunucu olarak da tedarikçidir yani birilerine mal
veya hizmet sunan kişi konumundadır.
Klasik anlamda müşteri; bir ürün ve hizmetin talep edicisi olarak karşılığını
ödeyerek alıp kullanan ve onu tüketen kişidir. Toplam Kalite Yönetimi (TKY)
anlayışında ise bu anlamdan nispeten bağımsız olarak, “iç müşteri” ve “dış müşteri”
olmak üzere iki grupta ele alınmaktadır (Hand, 1992; 39).
Müşteriye değer verme sadece belirli bir kitleye ya da kazanılmış bir müşteri
kitlesine hitap etmek olarak anlaşılmamalıdır. Her memnun müşterinin kendisiyle
beraber yeni müşteriler getireceği varsayılarak hali hazırda müşteri olmayanlara da
hitap edebilecek ürün politikaları ve kalite spesifikasyonları geliştirilmelidir. Bu bir
anlamda birbirini etkileyen politikaların paralelinde tepkisel politikalar da üretmek
anlamındadır. Etkileşim içinde olan müşteri politikaları müşterilerin özel
ihtiyaçlarına yönelik olarak özel mesajlar veren beceriler geliştirmeyi öngörür. Bu
öngörünün temelinde müşterilerle iyi ve sağlıklı ilişkiler kurmak ve onları dinlemek
vardır. Bu, örgütsel yapının müşteri istek ve beklentilerine göre yapılandırılması
anlamına gelmektedir (Deigton, 1996; 35).
2.12.1. DIŞ MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ
Müşteriyi memnun etmek ve sürekli kılmak, ihtiyaç ve beklentilerini
karşılamak, günümüz işletmelerinin çok daha yoğun çaba harcamasını gerektiren bir
faaliyetler zinciri olarak tanımlanır. Bu faaliyetler zincirinde işletme yöneticileri ile
çalışanlar birlikte çaba harcamalıdır. İşletmeler müşteriyi elde etmek ve korumak
için müşterinin kendisine sunulan hizmet ve ürünlerden memnun olmasını
sağlamaları gerekir. İşletmeler müşterilerle varlıklarını sürdürebildiklerine göre,
onlara kendileri için ne kadar önemli olduklarını hissettirmeleri zorunlu hale
gelmiştir. Fakat bunu yaparken de sadece kendi çıkarları doğrultusunda değil, iki
100
taraflı çıkar ve memnuniyeti sağlamaya çalışmak gözardı edilmemelidir. Müşteriyi
bir partner olarak değerlendirip, üretilen ürünlerde ve sunulan hizmetlerde bu
hususun dikkate alınması işletmelerin temel felsefesi olmalıdır (Tuncer ve Ergunda,
2004; 1).
Küresel rekabet ortamında, müşterinin seçme şansı artmış ve beklentileri çok sık
değişir olmuştur. Müşterilerinin değişen beklentilerine ve ihtiyaçlarına kulaklarını
tıkayan ve bunları yok sayıp kendi bildiklerinden şaşmayan işletmelerin uzun
dönemde hiçbir şekilde yaşam şansları yoktur. İşletmeler uzun dönemde varlıklarını
sürdürebilmek istiyorlarsa bir takım şartları yerine getirmek zorundadırlar. Müşteri
için sunulan ürünün veya hizmetin cazip olabilmesi ve fark yaratması en önemli
kriterdir. İşletmeler sürekli olarak müşterilerini şaşırtmak ve onlara beklentilerinin
üzerinde ürün/hizmet sunmak zorundadırlar (Pak, 2004; 1). Ancak bu şekilde her
geçen gün sayısı daha da artan rakipleri ile mücadele edebilirler.
Dünyanın herhangi bir yerindeki işletmelerin bile, rakip konumuna geldiği bu yeni
ortamda, müşteri çok zor kazanılmakta, ürün ve hizmetlerden kolay tatmin ve
memnun olmamakta, kendileri için harcanan milyarlarca pazarlama maliyetlerine
rağmen, en küçük bir hatada bir anda işletmeyi terk etmekte, hatta ürün ve
hizmetten tatmin ve memnun kalması bile işletme ile olan ilişkisinin uzun dönemli
olması için yeterli olmayabilmektedir (Bayuk, 2004; 1).
Sunulan ürün ve hizmetleri satın alarak, kendi kişisel amaçları için kullanan ve
çalışanların ücretlerinin ödenmesini sağlayan müşteriye dış müşteri denir. Dış
müşteri, bir mal veya hizmetin nasıl, hangi süreç içinde, kim tarafından ve hangi
araçlarla yapıldığından çok; kendisine nasıl yansıdığına, kusursuz ve hatasız
olmasına,
doyum sağlayıp sağlamadığına,
ihtiyaç ve beklentilerine ne derece
uyduğuna, verilen sözlerin ve taahhütlerin ne ölçüde yerine getirildiğine dikkat
etmektedir (Tuncer ve Ergunda, 2004; 1).
Dış müşteriler, işletmenin sunduğu ürün ve hizmetlerden yararlanan kişi ve
kuruluşlardır. Bu kişi ve kuruluşların ihtiyaç ve beklentileri sürekli araştırılmalı ve
karşılanmaya çalışılmalıdır. İşletmeler sadece müşterilerin mevcut ihtiyaç ve
101
beklentilerini değil daha öteye giderek müşterilerin dahi farkında olmadıkları, ancak
ihtiyaç duydukları ürünleri üretebilmelidirler (Bolat, 2000; 28). Ancak geleceği
önceden görüp onu müşterinin önüne sunabilen bir işletme varlığını devam
ettirebilecektir. Buna göre dış müşteri; şirketin ürettiği mal ve hizmetleri kullanan
veya tüketen kişilerdir. Bu kişilerle mutlaka iyi ilişkiler içersinde olunmalıdır.
Şirket içinde çalışan herkesin neticede dış müşteri için çalıştığının ve memnun
edilmiş müşterinin kendisi için çok kıymetli olduğunun bilincinde olunmalıdır.
Günümüzün müşterileri aldıkları ürün ve hizmetlerde artan seçim dizisiyle karşı
karşıya olup, kalite, hizmet ve değer algılarına göre seçimlerini yapmaktadırlar.
Bu nedenle işletme başarısı, müşteri tatmini ile yakından ilişkilidir. Örneğin; son
yıllarda yapılan araştırmalarda, yeni bir müşteri kazanmanın, var olan müşteriyi
korumadan 5 kat daha fazla para, kaynak ve zaman gerektirdiği, bu nedenle tatmin
edilmemiş müşterilerin %98’inin rakiplere gittiği, müşteri tatmininin müşterinin
işletmeye olan bağlılığı ve satışları arttırdığı, pazarlama giderlerini düşürdüğü,
rekabet üstünlüğü sağladığı, büyük ölçüde tatmin edilmiş müşterilerin kısmen
tatmin edilmiş müşterilere oranla işletmenin mal veya hizmetlerini 6 kez daha fazla
aldıkları görülmüştür (Naktiyok ve Küçük,2003; 227-228).
Kimi durumlarda müşteri herhangi bir ihtiyacının karşılanabileceğini bilmiyorsa
onu ihtiyaç olarak bile tanımlamaz. Yani müşterinin ne istediğini bir ölçüde
piyasada var olan ürünler belirler. Hatta müşteri, ihtiyaçlarını kendisi fark etse bile
bunu üreticiye zamanında yansıtamaz. Çünkü bir durumun müşteri eğilimli olarak
adlandırılabilmesi için belirli bir sayıda müşteri tarafından paylaşılması ve dile
getirilmesi gerekir (Yıldırım,
2002; 200). Bu durum günümüzde faaliyette
bulunan işletmelerin işini daha da zorlaştırmaktadır.
Artık işletmeler sadece var
olan ihtiyaçları değil müşterinin dahi fark etmediği ihtiyaçları bulmak ve bunları
karşılayacak ürünler üretmek zorundadırlar.
Hizmet işletmelerinde müşterinin tatmin edilmesi daha belirgin olarak ortaya
çıkmaktadır. Verilen hizmeti önceden deneme şansı olmadığı için pişman müşteri
işletme açısından önemli bir risk unsurudur. Kaliteli bir mal ya da hizmetin müşteri
beklentilerini karşılıyor hatta beklentilerinin de üzerinde bir şeyler veriyor olması
102
gerekmektedir. Sunulan hizmet ya da satılan malın müşteri memnuniyetsizliğine
sebep verecek bir kusur bulundurması kabul edilmemektedir (www.egm.gov.tr).
Müşteri ile kurulan iletişim ve müşteri ile işletme arasındaki etkileşim sonucu
müşteri memnuniyeti ortaya çıkar. İşletmeyi temsil eden çalışanların davranışları
müşterilerin bakış açılarına, tutum ve değerlendirmelerine göre şekillenmelidir
(Boshoff ve Tait, 1996;5). İşletmeler müşteri memnuniyetini sağlamak için ürün ve
hizmetin kalitesini de müşteri beklentilerine uygun şekilde belirlemelidirler. Müşteri
memnuniyetinde ürün ve hizmet kalitesi belirlenirken aşağıdaki noktalar önemlidir
(www.egm.gov.tr):
Performans:
Ürünün birinci sırada yer alan özelliklerinin,
kalitesinin, tatmin
ediciliğidir. Bir televizyon için performans, ses ve görüntü kalitesidir.
Özellikler: Ürünün temel çalışma özelliklerini tamamlayan ikincil özellikleridir.
Uçakta ikram edilen içki, televizyonun otomatik kanal bulma düğmesi gibi.
Güvenilirlik:
Ürünün belirli bir zaman aralığında bozulma ya da iyi çalışmaması
olasılığıdır.
Uygunluk:
Ürünün
tasarımının
ve
çalışmasının
önceden
belirlenmiş
spesifikasyonlara ya da kullanıcıların beklentilerine ne derece uygun olduğudur. Bir
gömlek ya da ayakkabının belirtilen ölçüye uyması gibi.
Dayanıklılık:
Ürünün fiziksel olarak bozulma olmadan ya da modası geçmeden
önce ne kadar kullanıldığıdır.
Hizmet Alabilme:
Bir ürünün onarımında gösterilen sürat, nezaket, uzmanlık ve
kolaylıktır.
Estetik:
Ürünün görünümü ile ilgili olarak kişisel değerlendirmenin sübjektif
unsurlarıdır.
Ün (Algılanan Kalitesi): İşletmenin genel imajı ve ünüdür.
Bir işletmenin sunduğu ürün ya da hizmetleri kullanması sonucu müşterinin, ürün
103
ya da hizmetin değeri hakkında ki olumlu ya da olumsuz duygularına müşteri
memnuniyeti denmektedir. Müşteriyi memnun etmek, “onu tatmin etmek, sürekli
kılmak, ihtiyaç ve beklentilerini karşılamak günümüz işletmelerinin çok daha yoğun
çaba harcamasını gerektiren,
strateji ve politikalarını müşterilerin beklenti ve
ihtiyaçlarına göre saptamayı başarılı olmak isteyen işletmeler için zorunlu kılan bir
faaliyetler zinciri” olarak tanımlanır. Bu faaliyetler zincirinde işletme yöneticileri
ile çalışanlar birlikte çaba harcamalıdır (www.egm.gov.tr).
Müşteri memnuniyetinde müşterinin bakış açısı belirleyici rol oynamaktadır.
Bunun yanında, müşterinin şartlarının ve isteklerinin tam olarak karşılanması veya
şikayetlerini olmaması, onun tatmin derecesini arttıracağını düşündürmemelidir.
Bunlardan
da
anlaşılacağı
gibi,
kuruluşların
ihtiyaçlarını ve isteklerini belirleyerek,
başarılarının,
müşterilerinin
bunları yerine getirecek ileriye dönük
planları sayesinde olacağı açıktır. Müşteri ihtiyaç ve isteklerini belirlerken, onların
değerleri, inançları, tutum ve davranışları, sosyal alışkanlıkları, beklentileri gibi
konular iyi bilinmelidir. Bu sayede kuruluş politikası oluşturulabilir ve amaçlara
ulaşılabilir.
Müşterilerin eğilimleri müşteri odaklı pazarlama anlayışının gelişmeye başlaması
ile birlikte değişim göstermiştir. Bayuk (2004;1), değişen yeni müşterinin
eğilimlerini (trendlerini) aşağıdaki gibi belirtmektedir;
Müşterinin bilgi düzeyinin artması, bilinçlenmesi ve daha seçici hale
gelmesi,
Müşterilerin ürün ve özellikle de hizmet beklentilerinin yükselmesi,
İnsanların üzerinde zaman baskısının artması ve artık alışveriş yapmaya
daha az zamanlarının olması,
Online (Elektronik) alışverişin yaygınlaşması,
Ürün ve markaya bağımlılığın azalması,
Pazar bölümlemesinin artması, pazarların gittikçe daha küçük gruplara
ayrılması,
Global alışveriş olanaklarının doğması ve yayılması.
104
Müşteri samimi olmayan bir gülümsemeyi değil, karşılıklı bir ilişki geliştirmeyi,
işletmelerden sadece tek taraflı çıkar düşünceleri değil, iki kazananlı bir ilişki
ortamı oluşturmalarını arzulamaktadır (Bayuk, 2004; 1). Günümüzde müşteriler
kendilerine hizmet sunan işgörenlerin sahte ve yapmacık olduğunu fark
ettiklerinde
işletmeyi
terk
etmekte ve bir daha aynı işletmeyi
tercih
etmemektedirler. Bunun olmaması için tüm işgörenlerin müşteriyi memnun edecek
temel kuralları benimsemesi gerekmektedir.
İslamoğlu’na göre müşteri için 5 altın kural vardır. İlki: müşteriye tatlı bir hoş
geldin demek, ikincisi: müşteriyi rahatsız etmeden, istendiğinde yardımcı olmak,
bir şey sorulduğunda onunla göz göze konuşmaktır. Gülümsemek üçüncü, hızlı
servis yapmak ve müşteriyi memnun etmek dördüncü kuraldır. Beşinci kural ise
müşteriyi yine tatlı bir gülümseme ile uğurlamak, güle güle yine bekleriz demektir
(İslamoğlu, 2000; 20-21).
Bu 5 kuralın yanında müşteri memnuniyetini sağlamak için müşteriye odaklanma
gerekmektedir.
İşletmelerin müşterilerine
odaklanabilmesi
için öncelikle
işgörenlerin beklentilerini bilmesi ve onları yerine getirmesi gerekmektedir. Bunu
sağladıktan sonra işletme müşterilerine odaklanarak onların isteklerini ve
beklentilerini yerine getirebilecektir. Bu noktada
unutulmaması gereken
en
önemli konu, müşteri istek ve ihtiyaçlarına uygun hizmet ve ürün sunmak için
çalışanlara verilecek olan sürekli eğitim ve sürekli gelişmedir.
Müşteri odaklı bir kuruluş mevcut ve gelecekteki müşteri ihtiyaçlarını anlamalı,
müşteri şartlarını yerine getirmeli ve beklentilerini de aşmak için çabalamalıdır
(İslamoğlu, 2000; 20). Bunun için yapılması gerekenler:
105
Tüm müşteri ihtiyaç ve beklentilerinin tamamı anlaşılmalı
Müşteri ve fayda sağlayan tarafların ihtiyaç ve beklentileri arasında dengeli
bir yaklaşım sağlanmalıdır. Bir kuruluşun asıl amacı kâr olmamalıdır. Sadece
kâr amaçlamak müşteride tatminsizliklere yol açar. Kar, müşteri ihtiyaç ve
beklentilerinin
tam
olarak
karşılanması
sonucunda
müşteri
değeri
yaratmanın doğal bir sonucudur.
Müşteri ihtiyaç ve beklentileri, hizmet sunan kuruluşun çalışanlarına i letilir.
Müşteri memnuniyeti ve sonuçlarına göre müşteri davranışı ölçülmelidir.
Müşteri ilişkileri yönetilmelidir.
Müşteri memnuniyeti işletmelerin temel felsefesi olmalı ancak işletmenin tek
amacı değil, amaca ulaşması için gerçekleştirmek zorunda olduğu alt amaç
olmalıdır. Müşteri memnuniyeti, müşterilere tezgahtar anlayışı ile sadece güler
yüz göstermek de değildir. Müşteriye saygı ve ilgi göstermek gereklidir. Müşteri
tatmini bütün bunları içine alan müşteriye hizmet etmeyi, ona yardımcı olmayı ve
onun sorunlarını çözmeyi de gerektiren bir kavramdır (İslamoğlu, 2000; 20).
Müşteri odaklı bir kültür, üretilen ürünlerin ya da sunulan hizmetlerin, üretim ve
servis sonrası yürütülen aktivitelerin,
tanıtım amacıyla verilen reklamların,
kullanılan üretim teknolojilerinin ve çalışma koşullarının, çalışanlara sunulan
kariyer yollarının,
toplum değerlerine verilen önemin,
müşteri istek ve
ihtiyaçları perspektifinden ele alınmasıdır. İşletmelerin müşteri odaklı olması için
yapması gerekenler şunlardır (www.biymed.com):
Organizasyonda müşteriye olan eski davranış ve kuralların,
tamamen
değiştirilmesi amaçlanmalı
Reorganizasyon yapılarak,
organizasyondaki hiyerarşik
yapıya
son
verilmeli ve tüm çalışanların müşterinin ihtiyaçlarına cevap vermesi
sağlanmalı
Ürün ve hizmet kalitesinde gelişmenin sağlanması amaçlanmalı
Elektronik bilgi iletişiminden yararlanılarak müşteriye daha hızlı hizmet
106
sağlanmalı
Müşteri ile yakın ilişkilerde olan departmanlarda çalışanların eğitimi
sağlanmalı
Üretim-dağıtım-pazarlama-satış vb. tüm süreçlerde bütünlük ve iletişim
sağlanarak müşteriye daha iyi hizmet sunulmalı
Müşteri ihtiyaçlarının yerinde ve zamanında karşılanması amaçlanmalı
Bilgisayar paket programlarının geliştirilmesi ile hizmetlerin daha iyi ve
etkin bir şekilde karşılanması sağlanmalı
Müşteri merkezli yönetim felsefesi organizasyonda ana ilkelerden
biri
olmalı.
Müşteri odaklı kültürün yaratılmasında doğru işin doğru şekilde yapılması kadar,
bilginin yönetilmesi, müşterinin de sürecin içerisine dahil edilmesi gerekir. Bu
şekilde, müşteri tercihleri, tatmin düzeyleri, yeniden satın alma istekleri ve
başkalarına önerme arzuları analiz edilebilir ve gerekli kurumsal düzenlemelerin
yapılması sağlanır. Müşteri odaklı bir kültüre sahip olan işletmeler ise, tatmin ve
motivasyon düzeyi yüksek çalışanlar kadar,
ihtiyaçları karşılanmış,
mutlu
tüketicilere sahip olurlar ki bu durum da işletmenin varlığını sürekli kılmasında
önemli parametrelerden birisidir (Tuncer ve Ergunda, 2004; 1).
Müşteri memnuniyetine etki eden müşteri odaklı kültür yaratmak kadar önemli
olan diğer bir konu da müşteriye uygun hizmet kalitesinin benimsenmiş ve
uygulanabiliyor olmasıdır. Mucuk’un da belirttiği gibi (Mucuk,1999; 329) rakip
işletmelerden farklılaşmanın en temel yollarından biri düzenli bir şekilde daha
yüksek kalitede hizmet vermektir. Burada unutulmaması gereken en önemli konu,
memnuniyetin sağlanabilmesi için kalitenin üretici ve satıcı açısından değil tüketici
açısından tanımlanması gerektiğidir.
Müşteri tatmini ile hizmet kalitesi aynı olmamakla birlikte birçok çalışma, müşteri
tatmininin birincil belirleyici olarak hizmet kalitesi üzerinde odaklanmıştır. Müşteri
tatmini, hizmet kalitesinden farklı olarak beklenen ve algılanan hizmet arasındaki
kıyaslamayı ortaya koyar. Diğer fark ise müşteri tatmini,
değerlendirilmesi sonucu ulaşılan pozitif duyguları; hizmet kalitesi
107
işlemlerin
ise,
hizmet
işletmelerinin
ortaya
koydukları
ürünün
güvenilirlik, sorumluluk ve nezaket
gibi özelliklerini ifade eder. Bununla birlikte arzu ve alınan hizmet, müşteri
tatmininin doğrudan ve güçlü bir belirleyicisi olarak görülebilir (www.egm.gov.tr).
Müşteri sadakatine etki eden faktörleri öğrenmek için otel müşterileri ile yapılan
bir çalışmada Bowen ve Shoemaker 6 faktörün sadakate etki ettiğini
belirlemişlerdir (Hançer, 2003; 41-42).
•
Kalitenin sürekli arttırılması
•
Otele geliş ve otelden ayrılış zamanlarındaki esneklik
•
Daha önceki ziyaretlerden elde edilen bilgilerin kullanılarak
uygun
hizmetlerin yaratılması
•
Müşterilerin belli bir odayı tercihi ve bu tercihlerinin yerine getirilmesi
•
Çalışanların, müşteri sorunlarını kendi sorunlarıymış gibi çözümlemeleri
•
Otele ikinci kez
gelen müşterilerin kayıt işlemlerinin hızlandırılarak
yapılması olmuştur.
Müşteriler,
işletmelerden güven ve dürüstlük üzerine kurulu
verilen sözlerin
tutulduğu bir ilişki beklemektedirler. Müşteriler önemsenmeyi ve değer görmeyi,
alışverişlerine anlam yüklemeyi istemektedirler
ve alışverişin
yanında ilgi,
dostluk, yakınlık, içtenlik ve dürüstlük beklemektedirler. Müşteri, işletme ve
çalışanları tarafından tanınmayı, her türlü sorunlarında dinlenilmeyi, anlaşılmayı,
kendini ifade etme fırsatının verilmesini, bireysel ilgi ve özen talep etmektedir.
Nitekim yapılan bir araştırmada müşterilerin ilgi ve önemsenmeyi, diğer tüm
değişkenlere göre
iki
kat
daha
fazla
önemli buldukları belirtilmektedir
(Bayuk,2004;1).
Güçlü müşteri memnuniyeti oluşturmada müşteri ihtiyaçlarına uygun müşteri
değeri yaratmanın önemli rolü vardır. Müşteri değeri, alınan hizmetten elde
edilen yararın, hizmetten beklenen zarara oranıdır. Eğer fayda fazla ise müşteri
değeri yüksek olacaktır aksi takdirde müşteriler ürünün değerinin düşük olduğunu
düşüneceklerdir (Akkaya, 2002; 3).
Sonuç olarak müşteri tatmini konusunda hiç bir zaman unutulmaması gereken
108
nokta: yeni bir müşteri elde etmenin maliyetinin, mevcut bir müşteriyi elde
tutma maliyetinden
çok yüksek
olduğudur. Ayrıca işletmeyi terk eden bir
müşterinin, yanında kaç müşteriyi götürebileceği de gözden kaçırılmamalıdır.
Dünyadaki mükemmel diye tanımlanabilen işletmelere bakıldığında, her birinin
kusursuz müşteri hizmeti hedefleri olduğu görülmektedir. Bu öylesine önemlidir
ki işletmeler sadık müşterileri yaratabilmek için, müşteriye yakın olmayı şaşmaz
bir felsefe olarak benimsemekte ve bunun gereği olarak da değişik hizmetler
geliştirerek değişik düzeylerde sunmaktadırlar (İslamoğlu, 2000; 21).
2.12.2.İÇ MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ
Kişisel ve ticari amaçları
için mal veya hizmet satın alan kişi ve
kuruluşlara müşteri denir. Müşteri kavramı sadece üretilen mal ve hizmetleri alan
kişi ve kurumlar olarak tanımlanan dış müşterilerle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda
örgüt içi müşterileri de kapsamaktadır (Tuncer ve Ergunda, 2004; 1).
Herhangi
bir örgütteki
ana
öğe
insandır.
Bir
işletmenin
kurulması,
gelişmesi, sosyal sorumluluklarını yerine getirebilmesi ve genel amaçlarına
ulaşabilmesi, onun etkin bir insan gücüne sahip olmasına bağlıdır. İnsan gücünü
geliştiren ve motive eden örgütler amaçlarına daha kolay ulaşırken; bunu
başaramayan örgütler fiziksel kaynakları ve olanakları ne kadar mükemmel olursa
olsun faaliyetlerini sürdüremezler (Bingöl, 1990; 1). Bunun bilincine varmış bir
işletme; başarının yolunun çalışanlarından geçtiğini fark edip onlara yönelen ve
çalışanların memnuniyetini sağlamaya yönelik çalışmalar yürüten bir işletmedir.
Bir işletme için müşteri hizmetlerinin kalitesini artırmak önemlidir ancak
bununla
birlikte işletme içi kalitenin de artırılması büyük önem taşımaktadır. Eğer
işletmeler içsel müşterilerini tatmin etmede başarılı olabilirlerse bu durum dışsal
müşterilerini tatminde de başarıyı beraberinde getirecektir (Oyman, 1999; 19).
Tüm işletmeler, müşteri bağlılığını sağlamak ve bunu sürdürmek için çabalarını
yoğunlaştırmıştır. Ancak bunu sağlarken genellikle unutulan nokta, iç müşterilerin
önemi ve nihai müşteriye sunulan ürün ya da hizmetin kalitesine olan etkisidir. Ürün
ve hizmetlerimiz için ödemeyi dış müşteri yapacağından, dış müşteriye odaklanmak
109
tabi ki önemlidir. Ancak, iç müşteri kavramı da göz ardı edilmemelidir. Çünkü iç
müşteriler bir değer zinciri olarak görülürse, bunların yaratacağı sinerji istenen
sonuçların elde edilmesini sağlayacaktır. Diğer yandan dış müşteriler ve ihtiyaçları
ayrıntılı olarak incelenmeli ve doğru yorumlanmalıdır (Zairi, 2000; 390).
Değişen zaman ve değişen değerlerle birlikte farklı bir oluşum kazanan iş dünyası
farklı bir müşteri yapısı ile karşı karşıyadır. Satın alma sürecinin son
aşamasının benimseme aşaması olduğu ve ihtiyacın karşılanması halinde, satın
almada bulunan kişinin o malın sürekli müşterisi olacağı dikkate alındığında,
günümüzde işletmeler “ne üretirsem satarım” yerine “alıcıyı tatmin edersem
satarım” düşüncesi ile faaliyette bulunmak zorundadırlar. Özellikle, insan
unsurunun ön plana çıktığı hizmet sektöründe böyle bir düşüncenin uygulamaya
dönüşmesi ise personelin (iç müşteri) beklenti ve ihtiyaçlarına cevap vermek,
onların rahat, sağlıklı ve güvenilir ortamda çalışmalarını sağlamak, maddi ve
manevi
açıdan
onları
tatmin
etmekle
yakından
ilgilidir.
Kısaca
kurum
çalışanlarının tatmini, müşterilerin (dış müşteri) tatmini üzerine etki eden bir
unsurdur. Çünkü işletme süreçlerindeki bir aksaklık sunulan ürün ve hizmetlere
yansıyabileceğinden, dış müşteri tatmini sağlamak için işletmecilik oyununun
bütün oyuncularının dikkate alınması yararlı olacaktır (Naktiyok ve Küçük,
2003;225-226).
Bugünün iş dünyasında,
ayakta kalmak isteyen işletmeler gözlerini dışarıdan
içeriye, çok yakınlarında olan çalışanlarına çevirmeye başladılar. İşletmelerin
durmaksızın değişen rekabet koşullarında varlıklarını korumalarında ve pazarda
daha iyi yerler edinebilmelerinde
en önemli faktörlerden birini, yetenekli
çalışanların elde tutulması ve sürekli motivasyonun sağlanması oluşturuyor.
Motivasyonu yüksek olan kişi, örgüt kültürünü benimsiyor, işini sahipleniyor ve
yaratıcılığını kullanarak daha iyisini başarmak için ortak bir amaç çerçevesinde var
gücüyle çalışıyor ve durum işletmenin kârlılığına olumlu etki ediyor (Kadıoğlu,
2004; 1).
Aydemir’e göre (2000), yaşanan değişmeler karşısında işletmelerin kısa ve uzun
dönemli
amaçlarını
gerçekleştirebilmeleri,
110
işgörenlerin
bir takım
bilgi
ve
yeteneklerle
donanmasını,
sağlıklı bir öğrenme ortamının varlığını ve olası
zorlukları aşma konusunda tek vücut olarak hareket edebilme alışkanlığının
kazanılmasını gerekli kılmaktadır. Değişime hazırlıklı olmak ve yenilik yaratarak
işletmenin kârını ve ekonomik değerini artırmak; daha iyi ürünler sunmayı,
operasyonel etkinliği arttırmayı, müşteriler için daha fazla değer yaratmayı, yeni
pazarlara girerek sürdürülebilir bir pazar liderliği elde etmeyi, öğrenmeyi ve
öğrenilen şeylerin hızla uygulamaya geçirilmesini gerektirmektedir.
Günümüz bilgi toplumuna damgasını vuran değişme ve gelişmelerin en önemlisi,
toplumsal ve siyasal yaşamda olduğu gibi ekonomi ve yönetim alanında da insan
faktörünün ön plana geçmesidir. Bilgi oluşumunun ve kullanımının çok önem
kazandığı günümüzde tüm işgörenlerin aynı amaca yönelmesi, hedefin işgören
(iç müşteri) ve müşteri (dış müşteri) tatmini olması gerekliliği işletmeleri yeniden
yapılanmaya zorlamaktadır. İşgörenlerin ve müşterilerin tatmini üzerine kurulmuş
misyonların
ve
buna
bağlı
geliştirilmiş
stratejilerin
işletmelerin yaşamını
sürdürmesinde zorunluluk olduğu artık anlaşılmakta ve bu nedenle tüm işgörenlerin
yönetim sürecine katılmaları teşvik edilmektedir (Akıncı, 2002; 2). Tüm süreçlere
katılan
işgören
örgüte
daha
fazla
bağlanmakta
ve
işletme amaçlarının
gerçekleştirilmesi için daha fazla çaba harcar hale gelmektedir.
İç müşterilerin istek ve ihtiyaçları, dış müşterilerin istek ve ihtiyaçları gibi dikkatlice
tanımlanmalıdır. Bunun için öncelikle kuruluştaki süreçlerin, diğer süreçlerle olan
ilişkileri belirlenmelidir. Bu işlem ise, bir sürecin çıktısının hangi sürecin girdisi
olduğunu tanımlamaktır. Girdileri ve çıktıları tanımladıktan sonra, bu girdileri
kullananlarla, karşılıklı görüşmelerle ya da anketle, işlerin daha iyi yapılabilmesi
için neler istendiği belirlenmeli ve süreçlerde bu isteklerin uygun şekilde yerine
getirilmesini sağlayacak gerekli değişiklikler yapılmalıdır.
İç müşteri kavramı ile anlatılmak istenen, işletme çalışanlarıdır.
Bu nedenle
çalışanların yaptıkları işi devrettikleri kişi veya bölümleri müşteri olarak görmeleri iç
müşteri memnuniyeti ya da tatmini yani ihtiyaçlarının
karşılanması, motive
edilmesi iş verimi ve performansının yükseltilmesi adına önemli olmaktadır
(www.bilgiyonetimi.org).
111
İç müşteri kavramı, daha önce de belirtildiği üzere, toplam kalite yönetimi
anlayışının ortaya çıkardığı kavramlardan biridir. Toplam kalite yönetimi anlayışı,
bir işletmenin müşterilerinin, sadece mal ve hizmetlerini satın alan nihai
müşterilerden değil, aynı zamanda, söz konusu mal ve hizmetlerin üretimi ve
sunumu sırasında görev alan kişilerden de oluştuğunu savunmaktadır. Dolayısıyla
işletme içinde çalışan herkes o işletmenin birer müşterisi olmakta ve iç müşteri
olarak adlandırılmaktadır.
İşletme içindeki tüm çalışanların amacı, nihai müşterilerin beklentilerini karşılayacak
mal ya da hizmeti üretebilmektir. En üst düzeydeki yönetim kurulu başkanından, en
alt düzeyde işe yeni başlayan bir işçi, dahil herkes, bu amacı gerçekleştirmek için
çalışmakta ve birbirleri ile ilgili iş ve görevleri paylaşmaktadırlar. İşletme içinde
birbirleriyle bağlantılı olan iş ve görevleri yerine getiren bu kişilere iç müşteri
denilmektedir.
Öyleyse
iç
müşteriler,
"işletme
içinde
çalışan
herkestir"(Taşkın,2000;35).
İç müşteriler diğer bir tanıma göre; "ürünü, işletme içindeki başka kişi, grup veya
bölümden sonra teslim alan kişi, grup ya da bölümdür. Üretim süreci, belirli bir
amaca yönelik faaliyetler dizisidir. Bu nedenle süreç içindeki herhangi bir noktada
çalışan herkes, kendinden önceki aşamada görev alacak kişi ve bölümlerin müşterisi:
kendinden sonra gelenin ise tedarikçisi durumundadır. Dolayısıyla her çalışanın,
kendinden sonraki aşamada çalışan diğerlerine, müşteri gibi davranması ve onları
tatmin etmesi gerekmektedir. Bu anlayış her noktada veya birimde mutlu çalışanları
ortaya çıkarmakta ve sonuç olarak dış müşterilerin mal ve hizmetlerden bekledikleri
kaliteyi elde etmelerine yardımcı olmaktadır (Tarcan,2001;51).
Herhangi bir işletmenin vermiş olduğu dış müşteri hizmet kalitesinin, iç müşterilerin
birbirine vermiş olduğu hizmet kalitesinden geçeceğinden hareketle, iç ve dış müşteri
kavramların birbirlerinden bağımsız olarak düşünmek mümkün olmamaktadır. Zira,
işletme içindeki müşterilerin (iç müşteriler) birbirlerine sundukları çıktıların kalitesi
yükseldiğinde, dış müşterilere sunulan nihai çıktının kalitesi yükselmekte ve iç
müşterilerin birbirlerine karşı olan davranış biçimleri, dış müşterilere verilen
hizmetin kalitesini etkilemektedir. Özetle işletme içinde çalışanların birbirlerine
112
sundukları hizmetin kalitesi, işletmenin dış müşterilere verdiği hizmet kadar önemli
olmaktadır.
Günümüzün yoğun rekabet ortamında, üstün rekabet gücüne sahip işletmeler hem dış
hem de iç müşteri memnuniyetinin stratejik öneminin bilincinde olan ve
müşterilerinin, iç ve dış ayırımı yapmaksızın, istek, ihtiyaç ve arzularını tam olarak
belirleyip, karşılayan işletmelerdir (Gökçin,1996).
İç müşteri; mal ve hizmetlerin üretilmesinde ve dış müşteriye ulaştırılmasında
doğrudan veya dolaylı olarak katkı sağlayan tüm işletme çalışanlarıdır. İç müşteri ile
ilgili iki önemli nokta vardır. İlki çalışanlar, işletme faaliyetlerinin sürekliliği için
bedensel ve düşünsel yeteneklerini işletmeye sunan ve bunun karşılığında işletmeden
beklentileri olan işletme içi bir çıkar çevresidir. İşletmeler, dış müşterilerini mutlu
etmek ve kârlarını arttırmak istiyorlarsa çalışanlarını çok iyi anlayıp, onları mutlu
etme yollarını araştırmalıdırlar. İkincisi, işletmede herkesin birbirini müşteri olarak
görmesidir.
Yani, işletmede müşteri- tedarikçi zincirinin oluşturulmasıdır. Bu
nedenlerle, işletmenin üst kademe yöneticilerinden,
çalışanlarına
kadar,
işletme
en
alt
kademedeki
amaçlarına yönelik olarak faaliyet sunan tüm
çalışanları iç müşteri olarak adlandırmak gerekmektedir (Çoban, 2004; 89).
İçsel pazarlama, işletmenin çalışanlardan oluşan iç pazarını anlatan bir kavram
olarak ortaya çıkmıştır. İç müşterilere sürekli bilgi verilmesi, onların eğitilmesi,
yetiştirilmesi, takdir edilmesi ve müşteri ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak
şekilde motive edilmesi gerekmektedir. Varey ve Lewis (2000) 1970’li yıllarda
yönetsel yaklaşım olarak ortaya çıkan, içsel pazarlama kavramının hizmet kalitesini
artırmak amacıyla ortaya atıldığını savunmaktadırlar (Papasolomou ve Kitchen,
2004;421).
Müşteri olarak çalışanlar kavramının
müşteriler
gibi içsel müşterilerin
altında yatan anahtar önerme, aynı dışsal
de ihtiyaçlarının
karşılanma
isteklerinin
olmasıdır. Bunun mantığı ise; içsel müşterileri tatmin ederek bir işletmenin dışsal
müşterilerini tatmin edecek kaliteyi sağlamasıdır. İşgörenlerin
ihtiyaçlarının
karşılanması ile çalışan motivasyonunun ve işletmede çalışma süresinin arttığı
113
savunulmuştur (Ahmed ve Rafiq, 2003; 1177). Bu gibi olumlu sonuçlar işgörenin
performansına olumlu yansıyacak ve işgören müşteriyi memnun etmek için daha
fazla gayret gösterecektir. Kısacası dış müşteri mutluluğu, iç müşteriden
geçmektedir.
İşletme
içerisindeki
her
birim
kendinden
bir
önceki
safhanın
müşterisi
konumundadır. İşletmeler dış müşterilerini mutlu etmek ve karlarını arttırmak
istiyorlarsa iç müşteri kavramını çok iyi anlayıp, onları mutlu etme yollarını
aramalıdırlar.
Tüm sistemlerin adil olması, çalışanların düşüncelerine
saygı,
kararlara katılım, işyeri koşullarının iyileştirilmesi, sosyal ve kültürel aktiviteler,
duyarlı bir üst yönetim iç müşterilerin verimli olmasını sağlayacak faktörlerin en
başta gelenleridir (Tuncer ve Ergunda, 2004; 1).
İşletmelerin en önemli amaçlarından birisi, işgörenlerin yetenek ve becerilerini
geliştirerek onlardan en üst düzeyde verim almayı ve işletmeye olan bağlılıklarını
artırmayı
sağlamaktır.
Bağlılığı
yüksek olan çalışanların,
bağlılığı olmayan
çalışanlara göre, örgüte ve üretime katılımları da yüksek olmakta ve örgüt
içerisinde daha iyi bir performans gösterdikleri görülmektedir. Ayrıca örgütsel
bağlılığı yüksek olan çalışanlar, işletmenin diğer üyeleri ile iyi ilişkiler kurmakta ve
işte tatmin düzeyleri daha yüksek olmaktadır (Yalçın ve İplik, 2004;395).
İşletmelerde en üst ünvandan en alt ünvana kadar her çalışan zincirin bir halkasıdır.
Bu çok kullanılan kavramda göz ardı edilmemesi gereken, zincirin bazı halkalarının
büyük, bazı halkaların küçük olduğudur. Ama ne kadar küçük olursa olsun bir
halkanın zayıflığı her zaman zincirin kopuk olmasına yol açar. İşte bu nedenlerle
işletmenin insan kaynakları yönetimine düşen önemli görevler vardır. Bunlar insan
kaynaklarının temel fonksiyonları olan; işe alma, iş değerleme, ücretlendirme,
performans, kariyer yönetimi, eğitim, iş güvenliği ve çalışan sağlığı ile ilgili
stratejilerinin ve işletmenin kurum kültürünün çok iyi analiz edilerek etkin bir
şekilde çalışanlar tarafından belirlenmesinin sağlanmasıdır (Pak, 2004; 1).
İç müşteri memnuniyeti, en genel anlamda, dış müşteri memnuniyetinin sağlanması
için işletme içindeki süreçlerde birbirine ürün ve hizmet veren fonksiyonlar
114
arasındaki ilişkilerin sorunsuz yürütülmesidir.
Örgüt içinde çalışan herkes bir
başkası için bir ürün veya hizmet üretmektedir. İç müşteriler, kurumun gelişimi ve
üretim
sürecinin
iyileştirilmesi
açısından
önemlidir.
Müşteri tatmininin en
yüksek değer olduğu düşüncesi, öncelikle üst yönetim olmak üzere tüm örgüt
çalışanlarına benimsetilmeye çalışılmalıdır. Örgüt içinde bu tip düşünce tarzıyla
kurulacak ilişkiler sonucunda ortaya çıkan ürün veya hizmetin kalitesi çok yüksek
olacaktır.
Çalışan memnuniyeti, bireyin işine karşı genel tutumudur. Belirli bir işletmede
kendisine verilen işi yapan birey, iş arkadaşları ile paylaşımda bulunacak
onlarla etkileşime girecektir. Benzer şekilde yöneticileri ile de ilişki içinde olan
çalışan, örgütsel politik ve kurallara uymak zorundadır. Kendisinden beklenen bir
başarı düzeyi vardır, yetenek ve özellikleri uyarınca bu başarıya ulaşması beklenir.
Çalışma yaşamında yer almak isteyen her insan, eğitimi, alışkanlıkları doğrultusunda
çalışacağı ortamın fiziksel şartları için beklentiler oluşturur, yaptığı işin bu özellikleri
karşılamasını ister. Tüm bireysel istekler ve yapılan işin şartlarının karmaşık
etkileşimi, kişinin çalışan memnuniyetini oluşturacaktır (www.kaliteofisi.com).
İç müşteri memnuniyetinin saptanması ile, iç müşterilerin başarılı, mutlu ve üretken
olabilmelerinin en önemli gereklerinden biri olan iş ve kuruma yönelik memnuniyet
durumları belirlenebilecektir.
Müşterilere
daha etkin hizmet etmesi için bütün
çalışanların eğitimi, geliştirilmesi, yönlendirilmesi, denetlenmesi ve motivasyonu
içsel pazarlamayı oluşturur. Ürün ve hizmetleri sunan, müşterilerle direkt ilişkide
olan personelin de insan ilişkilerinde başarılı, deneyimli ve iyi eğitimli olması
gerekmektedir. Nitelikli, yetenekli ve eğitimli personel, müşteri memnuniyetinde
işletmenin temel gücünü oluşturur. Müşteriler ihmal edilecek bir unsur değildir.
İşletmelerin varlıklarını sürdürmesi için müşteri kazanması, tatmin etmesi, memnun
etmeyi sağlaması, elde tutmayı sağlayacak her türlü çabayı harcaması gerekmektedir.
Örgüt içinde çalışan tüm elemanlar dış müşteriler için çalışıldığının ve tatmin edilmiş
müşterilerin çok değerli olduğunun bilincinde olmalıdır.
Çalışanları tarafından benimsenmiş, gelişmeye dayalı rekabetin oluştuğu, çağdaş
yönetim anlayışı içindeki kuruluşlarda oluşan güçlü içsel bakış, diğer performans
115
göstergelerinde pozitif gelişmeleri de beraberinde getirecektir. Kurumda çalışanların
girişimcilik ruhlarının da geliştirilmesi gerekmektedir. Böylece
çalışanlar,
kendilerine değer verildiğini hissedecek ve müşterileri memnun etmek için daha
istekli ve arzulu olacaklardır (www.egm.gov.tr).
Çalışanın işini yapabilmesi için gerekli beceri ve yeteneklere sahip olmaması,
organizasyonun yeterli eğitim, kariyer fırsatı ya da uygun ödüller sağlamaması
gibi birçok engel motivasyonun azalmasına sebep olur. Bu durumda çalışanlar çaba
göstermekten vazgeçerler ve bir çoğu işten resmen ayrılmasa da fiilen ayrılır.
İstenilen sonuçları almak için: esnek, gerçekçi kişisel performans standartları,
bunlara uygun kişisel davranış özellikleri ve standartlara ulaşıldığında elde edilecek
ödülleri
saptayarak,
performansın
değerlendirilmesi
gerekir
(www.bilgiyonetimi.org).
İşletmelerin,
bir rekabet unsuru olan insan kaynağını
değerlendirebilmek
amacıyla
yaptığı
çalışmalardan
en verimli
biri,
şekilde
çalışanlarının
memnuniyet düzeylerini belirleme ve iyileştirmedir. Çalışanların tatmin olması,
herhangi bir işletmenin anahtar performans değerlendirme kriterlerinden biridir.
Çünkü işletmenin fonksiyonlarının neredeyse tamamı çalışanlar tarafından
yürütülmektedir. Çalışanların işini yüksek moral ve yüksek tatmin duyguları ile
gerçekleştirildiğinde ortaya konacak çıktı kalitesi genellikle yüksek olmaktadır
(www.isletme.istanbul.edu.tr).
2.12.2.1. İş Tatmini ile İlgili Etmenler
İşgörenlerin iş tatminlerinin sağlanması ve işletmeye olan bağlılıklarının
artırılması işletmelerin rekabet avantajları sağlamaları için önemli bir etkendir.
İşgörenlerin iş tatminlerini artırmak aynı zamanda verimlilik artışına da sebep
olur. İş tatminin oluşmasıyla birlikte çalışanlar daha mutlu bir iş hayatı
sürdürürler. Çünkü iş tatminleri onlarda işe ve işletmeye olan güven duygusu
meydana getirir (Taş, 2004; 1).
İş tatmini, işgörenler fiziksel ve zihinsel sağlıkları yanında, bireysel, fizyolojik ve
ruhsal duygularının bir belirtisidir. İş tatmini denince, işten elde edilen maddi
116
çıkarlar ile işçinin beraberce çalışmaktan zevk aldığı iş arkadaşları ve
eser
meydana getirmenin sağladığı mutluluk akla gelir. İşçi çalışması sonucunda
ortaya koyduğu eseri somut olarak görebiliyorsa, bundan duyacağı işçilik gururu
onun için büyük tatmin kaynağı olacaktır. İş tatmini, işgörenlerin işlerinden
duydukları hoşnutluk veya hoşnutsuzluktur. Bugüne kadar iş tatmini ile ilgili
yapılmış olan tanımların bazıları aşağıdaki tabloda verilmiştir:
117
Tablo 2.1. İş Tatmini İle İlgili Yapılan Tanımlar
1969
LOCKE
Bireyin bir işten beklediği ile iş sonuçlandırıldığında elde
ettiklerinin fonksiyonudur
1972
CRIBBIN
Kişinin
toplam
iş
çevresinden,
çalışma
yöneticilerden,
organizasyonundan
elde
işin
grubundan
çaba
etmeye
kendisinden,
ve
iş
gösterdiği
rahatlatıcı ve iç yatıştırıcı bir duygudur.
1972
IMPORATO
Çalışanların yaptıkları işler hakkındaki duyguları,
işleri hakkındaki olumlu ya da olumsuz hislerinin
derecesidir.
1996
İşten elde edilen maddi çıkarlar ile işgörenin beraberce
BİNGÖL
çalışmaktan zevk aldığı iş arkadaşları ve eser meydana
getirmenin sağladığı mutluluktur.
2000
OSHAGBEMİ Çalışanın kendi işine karşı olan iş değerleri ve işten
kazandıklarının etkileşimi sonucu oluşan duygusal bir
cevaptır.
2002
ÖZGEN VD.
Bireyin işine karşı genel tutumudur.
2003
ŞİMŞEK VD.
İşgörenlerin bedensel ve zihinsel sağlıkları yanında
bireysel, fizyolojik ve ruhsal duygularının bir
belirtisidir.
Kaynak:
Akıncı,
Z.,
(2002),
“Turizm
Sektöründe
İşgören
İş
Tatminini Etkileyen
Faktörler: Beş Yıldızlı Konaklama İşletmelerinde Bir Uygulama”, Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi,
4.
118
İş tatmini genellikle işten duyulan memnuniyetin bir göstergesidir ve aynı zamanda
insanların işlerinin farklı yönleri hakkında neler istediklerini de ortaya koymaktadır.
Çalışanlar işlerini bir bütün olarak düşündüklerinde genel olarak memnun
olabilirler. Fakat fiziki ortam, ücret, kariyer vb. herhangi bir durumdan memnun
olmayabilirler. Bu durum hem çalışanların hemde işletmenin performansını
olumsuz etkileyecektir (İmamoğlu vd., 2004: 168). Bu durumdan kurtulmanın yolu
çalışanların iş tatminini artıracak unsurların belirlenmesi ve bunların işletme içinde
uygulamaya geçirilmesidir.
Şekil 2.3.: İşletme Faaliyet Zinciri
Kaynak : İmamoğlu vd., 2004; 168
119
Kalite yönetimi literatüründe müşteri; “bir tedarikçiden mal veya hizmet alan
herhangi bir kişi” olarak tanımlanmaktadır. Ancak bu tanımın kapsamına hem nihai
müşteri ve hem de iç müşteri girmektedir. Bu tanım geniş olarak ele alındığında; dış
müşteri olarak nitelendirdiğimiz nihai müşterinin belirli mal ya da hizmet satın
almak için mevcut kaynaklarıyla talepte bulunan örgüt dışındaki müşteri olduğu
söylenilebilir.
Müşteri; güç karşılığında, mal veya hizmeti işlemek suretiyle kullanmak,
değerlendirmek veya tüketmek amacıyla talep eden kimsedir. Öyleyse her müşteri
bir sunucunun varlığına ihtiyaç duyar. Kalite literatüründe müşterinin sözü edilen
taleplerini karşılayan merci ise tedarikçidir .Tıpkı müşteri kavramında olduğu gibi
burada da iki tür tedarikçiden bahsedilmektedir. Bunlardan birincisi işletmenin dış
çevresinde işlenecek hammadde veya işlenmiş ara ürün sunan tedarikçilerdir.
İşletme üreteceği ve dış müşterisine sunacağı mal ya da hizmetleri üretmek için
işlemek üzere bu tedarikçiyle ilişkide bulunur ve işletmenin hammadde ihtiyaçlarını
karşılar. İkincisi ise işletmenin iç çevresinde yer alan, işletmenin mal veya hizmet
üretimine, dolaylı veya direkt olarak katkıda bulunan iş görenlerdir. Bu iş görenler,
üretim süreci içerisinde işlenmek ve değerlendirilmek üzere herhangi bir iç
müşteriye girdi sağlayan iç tedarikçilerdir. Bir iç tedarikçi aynı zamanda üretim
zinciri üzerinde kendisinden önceki iş pozisyonunun iç müşterisi konumunda da
olabilir.
2.13. İÇ MÜŞTERİ MEMNUNİYETİNİN ÖNEMİ
İşletmelerin varlıklarını sürdürebilmesi müşteriyi elde tutmayı sağlayacak
her türlü çabayı gerektiri. Bu konuda müşteriyi tanımak, müşteriye yakın olmak,
müşteryi dinlemek, müşteriden gelen geri bildirim, eleştiri, şikayet ve önerilerden
yeni politikalar geliştirmek, istek ve beklentilere uygun mal ve hizmet tasarımlarına
gitmek, satış ve satış sonrası hizmetlere önem vermek gibi unsurlar müşteri
sürekliliğinin temel esaslarını oluşturur (Ergunda ve Tuncer, 2007;9). Memnun
müşterilere sahip bir işletmenin rakiplere oranla, daha kolay rekabet etme gücü
olacaktır, çünkü bir mal ya da hizmetle ilgili beklentileri karşılanmış bir müşterinin,
işletmede tutulması daha kolaydır ( Varinli ve Çatı, 2008;109). Çalışanlar bir şirketin
120
uygulamalarının
en
yakın
tüketicileridir.
Sahici
değerlerden
güç
alma
ihtiyacındadırlar (Kotler,2011;83).
Genel olarak memnuniyet kavramı için; ihtiyaçların giderilmesi sonucu ortaya çıkan
haz duygusu denilebilir. İç müşteri için ele alındığında, memnuniyetin bazı ödül
kaynaklarıyla veya ihtiyaçların giderilmesiyle ilgili olduğu görülür (Secord ve
Backman, 1974; 391). Biraz daha somutlaştırdığımızda memnuniyetin bir anlamda
psikolojik bir kontrol ve revizyon işlemi olduğu görülür. Kontrolün fiili durum ile
reel durum
arasındaki açığın tespit edilerek giderilmesi olduğunu göz önünde
bulundurduğumuzda, memnuniyetin de kişinin herhangi bir mal, hizmet
veya
ilişkiden beklentileri ile mevcut mal, hizmet veya ilişkinin bu beklentileri
karşılayabilme durum arasında açık olmaması veya pozitif bir fark olması durumu
olduğu rahatlıkla söylenebilir. Kontrol işleminde tespit
edilen açık genellikle
kantitatif olarak ifade edilebilir. Ancak beklenti ve algı karsılaştırması sonucunda
fark genellikle ölçülemez niteliktedir.
İç Müşteri Tatmini = Beklenti - Algılama
(MT) =(B) - (A)
B-A>0 Tatmin yok
B-A<0 Tatmin + memnuniyet
B-A=0 Tatmin
İç müşteri memnuniyetin önemli bir yönünü daha çok herkes tarafından paylaşılan ve
kabul gören unsurların oluşturulmasıdır. Görevini yerine getirirken belirleyici bir
pozisyonda olmak birçok insan için bir memnuniyet kaynağıdır (Secord ve Backman;
389). Bu, Maslow’un üst düzey ihtiyaçların memnuniyeti anlamına gelir. Modern
görüşe göre memnuniyetsizlik bir tür çatışmadır. Bunu böyle kabul ettiğimizde
Stoner’in sınıflandırdığı, taraflar açısından memnuniyetsizliği kişinin kendisinden
doğan
memnuniyetsizlik,
kişiler
arasındaki
ilişkilerden
kaynaklanan
memnuniyetsizlik, kişi ve grup ilişkilerinin doğurduğu memnuniyetsizlik ve grup
memnuniyetsizliği (Stoner ve Wanhell, 1986; 347) olarak dört sınıfa ayırabiliriz. Bu
121
dört sınıfı kapsamları itibariyle gruplandırmaya tabi tuttuğumuzda memnuniyetsizliği
kişi ve grup bazında iki gruba ayırabiliriz.
Birey olarak her iç müşterinin kendine özgü sorunları, istekleri, arzuları, hayal
kırıklıkları, amaçları ve idealleri vardır. Onun kişiliği, zihinsel sağlığı ve içinde
bulunduğu çevreden kaynaklanan sorunları onun hayata bakış açısını belirler. Bu
bağlamda bireysel değişkenleriyle bağdaşmayan dış dünya onun için bir
memnuniyetsizlik kaynağı teşkil edebilir. ihtiyaçları, güdüleri ve amaçlarıyla
hemcinslerinden farklı olan insan için böyle bir sonuç doğaldır. Ancak yönetime
düşen bu memnuniyetsizlik kaynaklarını örgütsel amaçlar lehine çözümlemek ve
sağlıklı bir çalışana sahip olmak için çabalamaktır. Koçel’e (Koçel, 1984; 331333)göre kişinin kendi içindeki memnuniyetsizlik, kişinin kendisinden ne
beklendiğinden emin olmadığı ya da kendisinden farklı ve çelişkili davranışlar ve
kararlar beklendiği veya kendisinden yapabileceğinden fazlasının beklendiği
durumlar da ortaya çıkar ve kişiyi rahatsızlığa ve baskı altında kalmaya sevkeder.
Bazı bilim adamları ise (March ve Simon,1975; 135) bireylerin seçecekleri
değerlendirmede, karar vermedeki güçlükler nedeniyle düştükleri güç durumu kişisel
memnuniyetsizlik olarak tanımlamaktadırlar.
İç müşteri ve örgüt arasında her zaman var olması muhtemel sorunlardan doğan
memnuniyetsizlik ve çatışmalar, büyük oranda çalışanların performanslarına
yansımaktadır. Sonuç olarak işletmenin ve çalışanların amaçlarına ulaşmasını
engelleyen, örgütü ve birey arasındaki ilişkilerden kaynaklanan bu memnuniyetsizlik
şu şekilde izah edilebilir. Kimi yazarlar, çatışma olarak ortaya çıkan bireysel
memnuniyetsizliğin; statü, otorite, amaç-sonuç ve kurumsal olmak üzere dört
boyutundan bahsetmektedir. Örneğin birey eşitlikçi bir düşünceye sahip, ancak
yönetici olarak kendi personelinden statü olarak daha üst seviyede bulunuyorsa,
statü, yöneticinin otorite sahibi olarak bağımsızlık ihtiyacı gibi bazı ihtiyaçlarını
memnuniyet etmesine yetmez ve onu diğerlerine karşı kendini soyutlamaya engel
olmaz. Güven duyulan biri olduğu halde güven duyabileceği bir kişilik arar fakat
kendisinin güvenebileceği bir kişi bulamaz. Bu durum bireyin sahip olduğu otorite
tarafından bir çeşit memnuniyetsizliğe sürüklenmesidir. Ya da herhangi bir işgören,
122
hem örgüt amaçlarını gerçekleştirmek hem de kendi isteklerini yerine getirmek
durumunda kalabilir. Eğer örgütsel amaçlar ve bireysel amaçlar arasındaki haz farkı
fazla ise bir çatışma durumu söz konusu olur.
Bireysel çatışma ve memnuniyetsizlikler, teşvik edilen güdü ile arzu edilen amaç
arasında engeller var olduğu zaman oluşur. Birey, mevcut ihtiyacını ve amacını
gerçekleştirmek için harekete geçecek, ancak önyargı, fark gözetme, eğitim
yetersizliği, yeterli olmayan özellikler gibi engellerle karşılaşacaktır ve sonuç olarak
bireyde hayal kırıklığı oluşacaktır. Örgütteki her çalışan, kendi işiyle alakalı kısmen
açık olan seçenekleri değerlendirir. Ancak karar verme sorununun sorumluluğundan
dolayı karar vermede güçlük çeker (March,Simon,1975; 130-136). Bu güçlük kısmen
önceden düzenlenmiş karar usullerine ve yönetimin verilen kararları yeterince
desteklememesine
bağlıdır.
Karar
seçeneklerinin
öznel
belirsizliği,
karsılaştırılamaması ve kabul edilememesi bireysel huzursuzluğa yol açar. Çünkü
birey; kabul edilememe ihtimaline karşı tercih yapmaktan çekinmekte ve sonuçlarını
bildiği seçenekler arasında bir tercih yapamamaktadır.
Yapılan bazı araştırmalar (Locke, 1994; 67-68) sonucunda memnuniyetsizliğin ve
performans düşüklüğünün, birey amaçlarının ve verilen geribildirimin işin yapı ve
beklentileri ile uyuşmadığında ortaya çıktığı bulunmuştur. Bu büyük oranda iç
müşteri ve iç tedarikçi arasındaki iletişimsizlik ve sağlıksız geribildirimden
kaynaklanmaktadır. Herhangi bir mevzuda meydana gelen bir memnuniyetsizlik
giderilmediğinde, çalışanlar başka iş unsurlarını da memnuniyet edebilirlik açısından
zayıf bulmaya başlayacaklardır. Bir anlamda memnuniyetsizlikler aynı anda birbirini
izleyerek oluşmakta, böylece giderilemeyen bir sorun daha da büyümektedir.
Doyurulamayan isteklerinin, ulaşılamayan amaçların yanında istemediği seçenekleri
tercih etmek zorunda kalan bireyin gerilimi de artacaktır (Başaran, 1992; 22). Bu
gerilimin meydana getirdiği zararlar kişiliğe bağlıdır. Kimi durumlar iş göreni çok
hafif bir memnuniyetsizliğe iterken, aynı durumlar başka bir iş göreni daha ağır bir
memnuniyetsizliğe düşürebilmektedir.
Grup üyelerinin; diğer üyeleri ve grup faaliyetleri ile ilgili olan ve grup mensupları
tarafından paylaşılan standartlara (Koçel, 1993;293) uymaları gerekir. Biçimsel
123
gruplarda kişilerin davranışlarını düzenleyen ve sınırlayan kurallar, Örgütleyici,
grubu oluştururken belirlenir; oysa biçimsel olmayan gruplarda zamanla ortak tutum
ve davranışlar istenen ve istenmeyen davranışlar belirir ve grup normları gelişir
(Erdoğan, 1991: 135). Grup içinde bireyin rolü; hakları ve yükümlülükleri
belirlendiğinde ortaya çıkar. Bireylerin yönetim tarafından beklenen rolleri ile içinde
yer aldıkları işve eylem prosedürleri ve informel grup ilişkileri arasında bir çelişme
söz konusu olduğunda, resmi ve benimsenen davranışların uygunsuzluğu sonucu
memnuniyetsizlik ortaya çıkabilir. Çünkü genellikle örgüt içinde iç müşteriler
olaylara birer gayri resmi grup üyesi olarak tepki verirler.
Bireylerin yönetim tarafından belirlenmiş rolleri ile amaçları arasında uyumsuzluk
olduğunda yine çatışma ve memnuniyetsizlik meydana gelebilir. Bu durumu; örgüt
amaçları ile bürokratik beklentilerin birbirine uyum sağlayamamaları halinde ortaya
bir gerginlik çıkacağı şeklinde ifade etmek mümkündür. Şayet iç müşteriler iyi bir
kariyer planına tabi tutularak sahip oldukları eğitim, yetenek ve kabiliyetlere göre işe
tahsis edilmemişler ise kendilerini kişisel olarak uymadıkları roller içerisinde bulma
ihtimaliyle karşılaşabilirler ki, bu da bir memnuniyetsizlik kaynağıdır. Kişinin
rolüyle bütünleşmemesi durumunda huzursuzluk ve kaygı meydana gelebilecek ve
bu sonuç olarak örgüt ve kişi sağlığını olumsuz etkileyecektir. Düşük iş başarımı,
yüksek iş gücü devri, devamsızlık, iş kazaları, işbirliği yapmamak, endişe ve stres bu
çatışmanın tipik belirtileridir (Drake ve Smith 1990; 192).
Aynı örgüt içinde temel işlevleri yerine getirmek üzere bir arada bulunan ve her
birinin görev, yetki ve sorumlulukları, kullandıkları ve zaman algıları farklı olan
departmanlar arasındaki ilişkiler de çoğu zaman çatışmalara neden olur (Roberts ve
Hunt, 1991; 205). Bu çatışmalar iç müşteri ve iç tedarikçi zinciriyle birbirine bağlı
üretim sürecinde aksaklıklar meydana getirebilmektedir. Çatışma içindeki grupların
aynı amaca hizmet ettiklerinin farkında olmadan; biz ve onlar olarak çok kesin bir
ayrım ve karşılaştırma içine girdikleri görülmektir (Luthans, 1992; 389). Buna
rağmen aynı departman ya da grup üyeleri arasında birlik ve beraberlik vardır. Grup
içindeki yakınlaşma duyguların diğerlerini kapsamamakta ve kendi güçlerini abartıp
diğerlerininkini küçümseme ve kendi grupları dışındakileri düşman gibi görmektedir.
124
Bu çoğunlukta gruplar arasındaki iletişim azlığı ve diğer departmanların bütünleyen
olarak değil de rakip olarak görülmesinden kaynaklanmaktadır.
Departmanlar ve gruplar arası bu tür çatışma, rekabet hissi ve iletişimsizlik temel
olarak; ortak kaynaklara duyulan ihtiyaç, bireysel amaçların farklı oluşu ve bireyler
arasındaki algı farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Bunu önlemek için, sosyal
ilişkilerin geliştirilmesi ekip çalışması ve ortak karar alma yönündeki faaliyetlerin
hızlandırılması gerekir. Kârlılık amacına saplanıp çalışanların amaçları ve örgüt
içindeki bireylerin davranışları üzerinde başka amaçların da etkili olabileceği
görmez1ikten gelinirse iş görenler için memnuniyetsizlik oluşturacak bir dizi sebep
meydana getirilmiş olur, Dikkate alınmayan kişisel farklılıklar, sadece parasal olarak
örgüt amaçlarına doğru güdüleme çabaları, örgütte ihtiyaç duyulan farklı uzmanlık
alanları, örgüt amaçlarının öznel olarak yürütülmesi, bireylerin ya da birimlerin kıt
kaynaklar için rekabet etmelerine yol açan bir ödül sistemi amaç uyumsuzluğu
meydana getirebilir.
İşgörenlerin; diğer üyeler ve grup faaliyetleri ile ilgili olan ve örgüt tarafından
paylaşılan standartlara uymaları gerekir. Bir örgütte kişilerin davranışlarını
düzenleyen ve sınırlayan kurallar, örgüt oluşturulurken belirlenir. Ancak örgütün
resmi yapısıyla belirtilen kurallar haricinde, örgüt içinde oluşan informel gruplarda
zamanla ortak tutum ve davranışlar dahilinde istenen ve istenmeyen davranışlar
belirir ve grup normları gelişir (Erdoğan, 1991;135). Örgüt içinde bireyin rolü;
hakları ve yükümlülükleri belirlendiğinde ortaya çıkar.
Bireylerin yönetim tarafından beklenen rolleri ile içinde yer aldıkları iş ve eylem
prosedürleri ve informel grup ilişkileri arasında bir çelişme durumu söz konusu
olduğunda,
resmi
ve
benimsenen
davranışların
uygunsuzluğu
sonucu
memnuniyetsizlik ortaya çıkabilir. Çünkü genellikle örgüt içinde bireyler olaylara
birer gayri resmi grup üyesi olarak tepki verirler (Gounaris, 2008;71).
Bir örgütte iç müşteri memnuniyeti toplam örgüt performansına etki eder. Bu
anlamda bir örgütün amaçlarına ulaşması, o örgütün iç müfterilerini tam olarak
memnuniyet etmesiyle sıkı bir bağlantı içerisindedir. Aralarında güzel diyalog ve
125
dayanışma
kurabilen
departman
üyeleri
örgüt
amaçlarını
benimseyebilen
memnuniyet edilmiş çalışanlardan oluşur.
İç müşteri, bir insan olarak kendisine sağlıklı bir çalışma ortamı sağlanmasını ister.
Bu, örgüt içerisinde onun rolünü gerçekleştirirken karşı karşıya bulunduğu şartların
iyileştirilmesi sürecini, yani bir işgören olarak memnuniyet edilmesini içerir. İş
görenlerden rol takımının beklentileri göreve ilişkin olabilirde olmayabilir de. Bu
beklentiler örgüt çevresinde, örgütsel imkanlarla, yerine getirildiğinde örgütsel rol
oluşur.
İç müşteri örgütün, fonksiyonel çevresinde bir görevli olarak kendine yer bulur.
Örgütün fonksiyonel çevresi görev yapısından; bu görevlerin içeriğini oluşturan
üretim eylem ve işlemlerinden; bu görevi üretime yönlendiren yönetimden oluşur.
Personel, fonksiyonel çevreyle etkileşimde bulunarak görevinin gerektirdiği eylem
ve işlemleri yapar. Örgütün toplumsal çevresi etkilemese bile, görevin gerektirdiği
işlem ve eylemlerin yapılması personelce sürdürülür, Tüm bu görevler yerine
getirilirken kalite prensiplerine uyularak süreç içerisinde kalitenin gerçekleştirilmesi
sağlanır.
Kişilerin bireysel ihtiyaçları ile biçimsel olmayan örgütün normları her zaman
birbirleriyle uyumlu değildir. Aynı zamanda birey ve örgüt arasında amaç yönünden
de uyumsuzluklar çıkabilir. Buradaki problem, grubun kişi üzerindeki etkisi ile
olduğu kadar bireyin motivasyonu ile de ilgilidir. Bireyler bu amaçların kendi
çıkarlarına hizmet etmediğini ve psikolojik olarak bu amaçlara hizmet etmek için
hazırlıksız olduklarını düşünebilirler. Bu duygular kişinin kendi içinde çatışma
yasamasına neden olur, performansını olumsuz yönde etkiler ve kişinin verdiği
tepkiler tüm örgüt için işlevsel olmayan sonuçlar doğurur. Çalışma ortamı, örgütün
fonksiyonel çevresi ve toplumsal çevresinin etkileşimi ile oluşur. Bu bir anlamda,
örgütlerin kişiliklerine göre farklılık gösteren örgütsel davranış ortamıdır. Örgütsel
davranışın is görenler için sağlıklı bir çalışma ortamı oluşturabilmesi için, görev, rol
ve çalışma ortamı etkileşiminin iyileştirilmesi gerekir. Sonuç olarak memnuniyet
edilmiş personelin isletme için yapacağı çok şey vardır (Lester ,1996; 28).
126
2.14. SAĞLIK SEKTÖRÜNDE MÜŞTERİ KAVRAMI
Günümüz küresel rekabet ortamında kaliteyi kuruluşun yöneticileri veya
kalite kontrol uzmanları değil, müşteriler belirler. Bu nedenle müşterilerin kim
olduğunun belirlenip, müşteri gereksinimlerinin etkin bir biçimde karşılanması için
gerekli kararlılığın gösterilmesi gerekir (Devebakan, 2000; 15).
Müşteri kavramı, tüm pazarlama faaliyetlerinin merkezine gelip yerleştiğinden beri,
bütün üretici ve hizmet sağlayıcı işletmelerinin huzuru kaçmıştır. Oysa endüstri
devriminin başladığı ilk yıllarda her şey bugünden farklıydı. Henry Ford bile bir
keresinde “Siyah olduğu sürece, herkes istediği renk otomobil satın alabilir!”
demiş. Yani bütün piyasalarda “Ben ne üretirsem, herkes onu almaya mecburdur”
anlayışı hakimdi. Oysa sadece bir yüzyıl sonra bugün, borsa değeri milyonlarca
dolara ulaşan dev şirketlerin kaderi, sadece birkaç müşterinin dudakları arasında
kalmıştır (Tuzcuoğlu, 2003). Peki müşteri kimdir? Bu bazı organizasyonlar için açık
bir soru iken çoğu organizasyon içinse belli bir sorudur (Jenkins,1997). Jenkins’e
(1997) göre, kimin müşteri olduğunu tanımlamak aslında sadece anlamsal bir soru
değildir, bu organizasyonun stratejik odağının da merkezidir. Çünkü, bir yöneticiye
göre, firmalar eğer doğru müşterilere sahip olmazlarsa, zamanlarını yanlış yönde
harcamış olacaklardır.
Müşteri kavramı genel olarak “bir mal veya hizmeti satın alan kişi”dir. Sağlık
işletmelerinin yapısal açıdan çok karmaşık olması, müşterilerinin de karmaşık
olmasını beraberinde getirmektedir. Bu nedenle sağlık işletmeleri müşterilerinin
oldukça heterojen bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. Sağlık işletmelerinin tek
müşterisinin hastalar olduğu düşüncesi günümüzde geçerliliğini büyük ölçüde
yitirmiştir. Eskiden sağlık işletmelerinin müşterisi denildiği
zaman
yalnızca
hastalar akla gelirken, günümüzde “sağlık hizmetleri üretimi sürecine katılan
tüm
birey
ve
kurumlar”
müşteri
olarak
kabul
edilmektedir
(Devebakan,2005;16).
Devebakan’a (2005;16) göre, sağlık işletmelerinin müşterilerini de, diğer bir
organizasyonda olduğu gibi, iç ve dış müşteriler olmak üzere iki grupta toplamak
127
mümkündür. Sağlık işletmesinde çalışan veya sağlık işletmesi ile organik bir ilişkisi
bulunan kişi veya gruplar iç müşterileri oluşturmaktadır. Sağlık işletmesinin
hizmetlerinden doğrudan veya dolaylı olarak yararlanan kişi ve kurumlar ise sağlık
işletmesinin dış müşterileridir. Sağlık işletmelerinde hastalar genellikle birincil
müşteriler olarak tanımlanmakta ve aynı zamanda büyük bir dış müşteri grubunu
oluşturmaktadır. Hasta yakınları ve çevresi, refakatçiler, ziyaretçiler, diğer sağlık
işletmeleri, anlaşmalı kuruluşlar, eczaneler, dernekler, medya, sigorta şirketleri, tıbbi
malzeme ve ilaç firmaları, inşaat şirketleri, çamaşırhane işletmeleri, çiçek satıcıları,
müteahhitler, devlet ve toplum sağlık işletmelerinin diğer dış müşterilerine örnek
olarak verilebilmektedir. Öte yandan teknik personel ve destek personeli (laboratuar
teknisyeni, ev idarecisi… vb.), sağlık profesyonelleri (uzmanlar, doktorlar,
hemşireler, asistan doktorlar… vb.), üst ve orta kademe yöneticileri, işletmenin pay
sahipleri ve danışmanlar sağlık işletmelerinin iç müşterilerini oluşturmaktadır. Diğer
taraftan, yarı zamanlı çalışan doktorlar, sağlık işletmesinin hem iç müşterisi hem de
dış müşterisi olabilmektedir.
Sağlık işletmelerinin yapısal açıdan çok karmaşık olması, müşterilerinin de karmaşık
olmasını beraberinde getirmektedir. Bu nedenle sağlık işletmeleri müşterilerinin
oldukça heterojen bir yapıya sahip olduğu söylenebilir (Boonekamp,1994; 14).
Sağlık işletmelerinin tek müşterisinin hastalar olduğu düşüncesi günümüzde
geçerliliğini
büyük
ölçüde
yitirmiştir.
Eskiden
sağlık
işletmelerinin
müşterisi denildiği zaman yalnızca hastalar akla gelirken, günümüzde “sağlık
hizmetleri üretimi sürecine katılan tüm birey ve kurumlar “ müşteri olarak kabul
edilmektedir (Kavuncubaşı 2000;292–293).
Sağlık işletmelerinin müşterilerini de, diğer birçok organizasyonda olduğu gibi, iç
ve dış müşteriler olarak iki grupta toplamak mümkündür (Rakich vd. 1992;409;
Macintyre ve Kleman 1994; 103–104; Kavuncubaşı 2000; 292). Sağlık işletmesinde
çalışan veya sağlık işletmesi ile organik bir ilişkisi bulunan kişi veya gruplar iç
müşterileri oluşturmaktadır. Sağlık işletmesinin hizmetlerinden doğrudan veya
dolaylı olarak yararlanan kişi ve kurumlar ise sağlık işletmesinin dış müşterileridir
Günümüzün kaliteye bakış açısı müşteriler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Örneğin “İç
128
müşteri” kavramının yönetime kazandırılması, büyük ölçüde Toplam Kalite
Yönetimi’nin prensiplerinden kaynaklanmıştır. Toplam Kalite Yönetimi bakış
açısına göre, işletme içindeki birimler birbirlerinden mal veya hizmet alıyorlarsa
birbirlerinin müşterisidirler (Özveren 1997; 40).
Bu yaklaşıma göre, sağlık işletmelerinde de hizmetin uygunluluğu, kalite denetimi
ve kalite geliştirme bütün kademe ve bütün süreçlerde yönetilmesi gerektiğinden,
sağlık işletmesi içindeki birimlerin çıktıları da müşteri olarak kabul edilir (Rakich
vd.
1992; 408).
Bu
anlamda
sağlık
işletmelerindeki
birimler fonksiyonel
ilişkiler nedeniyle birbirlerinin müşterisi olabilmektedirler. Örneğin hemşirelik
servisi, ilaç kullanımı nedeniyle eczanenin, hastaların diyeti ile ilgilendiği için de
beslenme biriminin müşterisi olabilmektedir.
Aynı şekilde doktorlar da tanı için test istedikleri birimlerin (laboratuar, röntgen vb.)
müşterisidir. Yoğun bakım servisi acil servisin, sigorta şirketleri faturalama
birimlerinin müşterisi olabilirken, sağlık işletmelerinin iç ve dış müşterilerine
örnekler aşağıdaki şekilde verilmiştir.
Şekil 2.4.: Bir Sağlık İşletmesinin İç ve Dış Müşterileri
Kaynak:Rakich vd. 1992;409
129
2.15.
SAĞLIK
SEKTÖRÜNDE
MÜŞTERİ
(HASTA)
TATMİNİ VE ÖNEMİ
Müşteri tatmini işletmeler için çok önemlidir. Tatmin olmuş bir müşteri
daima hizmet alımlarını aynı işletmeden yapacak demektir. Böylece müşteri
sadakati sağlanmış olur. Ayrıca çevresinde işletme hakkında olumlu tanıtım
yaparak pazar payının artırmasına da yardımcı olur.
Tatmin olmayan müşteri ise; sadece pazar kaybına değil, işletmenin büyümesine de
engel olur. Yapılan araştırmalar tatmin olmayan hastaların çok sayıda hastayı
olumsuz yönde etkileyerek potansiyel müşteri kaybına neden olduğunu göstermiştir
(Tengilimoğlu, 2011; 329).
Tatmin olgusu, “müşterinin seçtiği alternatifin en azından beklentilerini
karşılayacağı veya aşacağı şeklinde satın alma öncesindeki değerlendirmesi”
olarak tanımlanabilir. Tatminsizlik de negatif olarak onaylanan beklentilerin
sonucudur (Tek 1999; 216). Başka bir ifade ile tatmin, bir ürün ya da hizmet ile
ilgili olarak satın alma eyleminden önceki beklenti çerçevesinde satın alma
eyleminden sonra yaşanan deneyimin tatmin edici olması durumudur. Öte yandan
tatmin olgusunun ortaya çıkışından önceki ve sonraki ilişkileri kesin çizgileri
ile
anlayabilmek açısından bir tatmin modelinden yararlanmak büyük ölçüde
yardımcı olabilir (Vavra,1999; 51).
Müşteri tatmini ölçüm metodolojilerinden birisi de Glaes Fornell ve ekibi tarafından
geliştirilmiştir. Daha önce İsveç’ de uygulanmış olan İsveç Müşteri Tatmini
Barometresi’nin de (Swedish Costumer Satisfaction Barometer- SCSB) mimarı olan
Fornell, Michigan Üniversitesi İş İdaresi Okulu Ulusal Araştırma Merkezi ile,
Amerikan Kalite Kontrol Derneği arasındaki ortak proje ile Amerikan Müşteri
Tatmini Endeksini (American Costumer Satisfaction İndex-ACSI) geliştirmiştir
(Wallance ve Kanji 2000; 882–893; Vavra 1999; 39–40). Beklentiler, müşterinin
kullanacağı ürün performansına yönelik tahmin ve inançlarıdır (Özer,1999;
163). Bir başka tanıma göre beklentiler, müşterilerin bir ürünün ya da hizmetin
özelliklerine
ilişkin
ya
da
gelecekteki
130
bir
zamanda
tercih
etmesi
konusundaki inançlarıdır (Vavra,1999; 55). Beklentiler önceki deneyimlerden
etkilenir. Örneğin müşteri beklentileri satıcılardan, arkadaşlardan ve diğer bilgi
kaynaklarından elde ettiği bilgilere göre oluşabilmektedir (Tek,1999; 216).
Müşterilerin önceki deneyimlerinden elde ettiği tatmin düzeyi yükseldikçe,
gelecekteki performansa yönelik beklentilerin de yüksek olacağına inanılmaktadır.
Bu duruma genellikle “çıtayı yükseltmek” denir ve bize müşterileri tatmin etmenin
neden hiçbir zaman kolay olmayacağını açıklar (Vavra,1999; 55).
Müşteri tatmininin oluşumu ve tatmini etkileyen faktörler hakkında literatürde
birbirinden farklı kuramlar geliştirilmiştir. Söz konusu kuramlar; Beklentinin
Onaylanmaması
(expectancy
disconfirmation),
Bilişsel
ya
da
Bilişsel
Uyumsuzluk (çelişki) (cognitive or cognitive dissonance), Benzeşim (assimilation),
Benzeşim
–Karşıtlık
(assimilation-contrast),
Denkserlik
(equity),
Atfetme
(attribution), Kıyaslama (karşılaştırma) Düzeyi (comparison level) ve Uyumlaştırma
(adaptation level) Kuramlarıdır. Ancak bu alanda en çok kabul gören kuram;
Beklentinin Onaylanmaması Kuramı’dır (Özer 1999; 163).
Richard Oliver’in Beklentinin Onaylanmaması Kuramı’na göre, müşteriler satın
alma ve kullanma öncesinde, ürünün kullanım anında göstereceği performansa
yönelik beklentilere girerler. Burada beklenen sonuç tatmindir. Söz konusu kurama
göre, müşteri satın alma eylemine beklentileriyle girmekte ve satın alma veya
kullanma sonucunda algıladığı performans ile satın alma öncesindeki beklediği ürün
performansını kıyaslamaktadır. Kıyaslama sonucunda her iki performans birbirine
eşitse onaylama gerçekleşmektedir. Algılanan ürün performansı, beklentilerden daha
büyük
olduğunda
pozitif,
küçük
olduğunda
ise
negatif
onaylamama
gerçekleşmektedir. Şekil-2.4’te görüldüğü gibi, onaylamama tatmin öncesinde
oluşmaktadır. Oliver, tatmin yargılarının beklentiler ve beklentilerle algılanan
performans kıyaslaması sonucu oluşan onaylamamanın bir fonksiyonu olduğunu
savunmaktadır. Onaylama ve pozitif onaylamama tatmin, negatif onaylamama ise
tatminsizlik şeklinde duygusal tepkilere neden olmaktadır. Başka bir deyişle, ürünün
performansı, beklenenden daha iyi, aynı ve çok daha kötü çıkabilir (Özer 1999; 163;
Tek 1999; 216; Vavra 1999; 55–56).
131
Şekil 2.4.: Beklentinin Onaylanmaması Kuramı’nda Tatminin Oluşum Süreci
Kaynak: Özer 1999;164
Sağlık işletmelerinde de hizmet kalitesini değerlendirmede hasta beklentileri ve
tatmini arasındaki ilişki önemlidir. Bu nedenle hasta tatminini ölçme, değerlendirme
ve geliştirme ihtiyacı 90’lı yılların önemli araştırma konusu haline gelmiştir.
Sağlık bakım işletmelerinin pazarlama ve rekabet gücü kazanabilmeleri ve bunu
korumaları için hasta tatmini önemli bir unsurdur. Ancak hasta tatminini sadece
ölçmek yeterli değildir. Sağlık bakım kalitesini geliştirmek için bu ölçümün
göstergelerinden yararlanmak gerekmektedir. Hasta tatmini ölçüm sonuçları
bağımsız bir aktivite olarak düşünülmemeli, sağlık işletmesinin genel performansını
arttırmak yönünde kullanılmalıdır (Finkel 1997: 12–15)
ABD’de ürün ve hizmet kalitesinin düşüşü karşısında harekete geçme gereği duyan
Amerikan Kongresi, 1987 yılında çıkardığı bir yasa ile Japonların Deming ödülü
örnek alınarak, Malcolm Baldrige Ulusal Kalite Ödülünü oluşturmuştur. Bu ödül,
ABD’ de işletmelerin kalite geliştirme ve mükemmel performansa ulaşmada
gösterdikleri
üstün
başarının,
ulusal
verilmektedir.
132
düzeyde
tanınması
amacıyla
Günümüzde Toplam Kalite Yönetimi anlayışını benimseyen kuruluşlarda müşteri
tatmini, Malcolm Baldrige Ulusal Kalite ödülü ile “meşruluk “kazanmış durumdadır.
İşletmeler hizmet ve ürün sunma kalitesinin kontrolü amacıyla, müşteri tatminini bir
kriter
olarak
kullanmaktadır.
Başka
bir
deyişle
müşteriye
sunulan
ürün/hizmetlerin ve bunlara eşlik eden hizmet verme yöntemlerinin gerçek
kalitesinin saptanmasında müşteri tatmini başı çeken bir kriter durumundadır
(Vavra, 1999; 22).Malcolm Baldrige Ödülü dokümantasyonu işletmeleri 7 ayrı
kategoride, toplam 1000 puan üzerinden değerlendirmektedir. Sağlık bakımı
hizmetleri ile ilgili Baldrige Ödülü kriterleri
incelendiğinde,
hasta ve
diğer
müşteri tatmini sonuçları kriterleri için yüksek puanın belirlendiği görülmektedir.
Hizmet işletmelerinde müşteri beklentilerinin dikkate alınması veya ölçülmesi,
işletmenin performansını gözden geçirme ve değerlendirmesi açısından önem
taşımaktadır.
Ancak Amerika’da Tüketici
Hizmetleri Çalışanları
tarafından
derlenen ve yayınlanan kırk müşteri tatmini araştırmasından yalnızca iki tanesinin
beklentilere ilişkin sorular içerdiği ya da beklentileri değerlendirmek gibi bir amaç
taşıdığı veya tatmin değerlendirilmesi ile beklentiler arasında bağ kurduğu
görülmektedir (Vavra 1999; 55–56).
1970’li
yılların
ortalarına
kadar
sağlık
işletmelerinin
rekabet
içinde
oldukları düşüncesi yoktu. Oysa günümüzde rekabet “oyunun adı” olarak
değerlendirilmektedir. Sağlık hizmeti pazarlama uzmanları bugünün rekabet
ortamı ile çeşitli nedenler öne sürmektedir. Güçlü bir şekilde ortaya çıkan rekabet
karşısında sağlık işletmelerinin hasta tatmini ve sonuçlarına önem vermeye
başladıkları
görülmektedir.
Örneğin
1990
yılında
Amerika’da
ki
sağlık
işletmelerinin %90’nının hasta tatmini ölçümlerini periyodik olarak kullandıkları
tespit edilmiştir (Steiber ve Krowinski, 1990; 37).
Steiber ve Krowinski (Steiber ve Krowinski 1990; 21) tarafından yapılan bir
araştırmada algılanan kalite, hasta tatmini ve hasta bağlılığı arasındaki ilişki
incelenmiştir. Şekil:2.5. incelendiğinde özellikle algılanan kalite ve hasta tatmini
arasındaki korelasyon katsayısının daha yüksek olduğu görülmektedir. Buna göre
sağlık işletmesinin sunduğu hizmetlerden tatmin olan hastaların aynı zamanda
133
sunulan hizmetleri de yüksek kaliteli olarak algıladıkları söylenebilmektedir.
Şekil 2.5.: Algılanan Kalite, Hasta Tatmini ve Hasta Bağlılığı Arasındaki İlişki
Kaynak: Steiber ve Krowinski 1990; 21
Peyrot; Cooper ve Schnapf (Peyrot vd. 1993; 24–34) tarafından yapılan bir
araştırmada da hasta tatmini ve hizmet sunucularını başkalarına tavsiye etme isteği,
hastaların hizmet kalitesine yönelik algılarıyla ilişkili bulunmuştur. Araştırmacılar,
sağlık işletmesinin hizmetleriyle ilgili tıbbi olmayan açılardan yapacakları
değişikliklerle, pazarlama faaliyetinin sonucunu arttırıp arttıramayacaklarını;
araştırmışlardır. Bu araştırmalarının sonucunda sağlık işletmesinde tıbbi bakımın
teknik kalitesi ve ücreti dışındaki özelliklerin (örneğin rahatlık, bilgilendirilme,
kişiler arası sıcaklık gibi) iyileştirilmesiyle, hasta tatmininin ve sağlık işletmesinin
başkalarına tavsiye etme isteğinin arttırılabileceğini tespit etmişlerdir.
Görüldüğü gibi sağlık işletmelerinde hastaların sunulan hizmetlere yönelik
kalite algısı, hasta tatminini ve sağlık işletmesinin başkalarına tavsiye edilmesi
durumunu etkilemektedir. Bu nedenle hasta tatmini ölçüm sonuçları hizmet
kalitesinin değerlendirilmesinde etkili bir araç olarak kullanılmaktadır. Öte yandan
Sağlık işletmelerinin uzun dönemli bir başarı elde etmesinin temel anahtarından
birisi de hizmet kalitesinin tanımlanması, ölçülmesi ve değerlendirilmesidir.
134
Müşteri memnuniyeti, işletmeler açısından daima üzerinde durulması
gereken bir konu olmuştur. Son zamanlarda sağlık endüstrisinde yaşanan hızlı
gelişmeler, müşteri memnuniyeti ölçümünün önemini daha da arttırmıştır.
Memnuniyet,
tamamıyla
müşterinin
ürün
performansını
hakkındaki
görüşüne bağlıdır. Müşteriler ürün memnuniyeti hakkında karar vermek için ne tür
standartlar kullanırlar? Bu standartlar nereden elde edilir? Bunlar önemli sorulardır.
Müşterinin memnuniyet hakkındaki düşüncesi, ürün hakkında karar verirken hangi
kıyaslama standartlarını kullandığına bağlıdır. Değişik kıyaslama standartları çok
değişik memnuniyet kararlarına yol açabilir. (Acuner, 2003; 34).
Müşteri kayıpları müşteriyi memnun edememenin doğal bir sonucudur.
Bunu anlamanın en iyi yolu sormak, araştırmak ve müşteriler ile görüşmektir.
Müşterinin istek, ihtiyaç ve beklentilerinin tam anlamıyla tespit edilememesi sonucu
oluşan müşteri kayıplarını önlemenin en önemli yolu ise müşteri memnuniyetinin
ölçülmesidir (Türkiye Kalder Derneğ, 2000).
Sağlık sektöründe oluşan rekabet ve özel hastanelerin hızla artması, müşteri
memnuniyetine verilmesi gereken önemi artırmış, sağlık işletmeleri müşteri
memnuniyeti ölçümlerinin önemini kavramış ve de sağlık hizmetlerini müşteri odaklı
yaklaşım ve müşteri memnuniyeti kavramlarına uyarlamaya çalışmakta büyük
adımlar atmaya başlamışlardır. Müşteri memnuniyeti kavramı beş ana ilke ile
açıklanabilir (Roderick; 1994; 23):
1.Müşteri memnuniyetinin sağlanmasında müşterinin önemli bir rolü vardır.
İşletme yönetimi; değişen ve gelişen hizmet sektörü içerisinde, istek ve ihtiyaçları
sürekli yenilenen müşterilerin, bu istek ve ihtiyaçlarını saptayıp, sunduğu hizmetin
kalitesini artırmaya yönelik çalışmalar yapacaktır.
2.Müşteri memnuniyeti işletmenin kârlılığı açısından önemli bir unsurdur. Memnun
müşteri, yakınlarına yapacağı tavsiyelerle birçok müşteri sağlayabilir.
135
3.Müşteri memnuniyeti tüm işletme organizasyonunu içine alır. Müşterinin
işletmenin bazı hizmetlerinden memnun olup, bazılarından memnun olmaması,
hizmet kalitesinin aksadığını gösterir. Dolayısıyla; işletmenin sunduğu hizmetlerin
geneli müşteri memnuniyetinde etkilidir.
4.Müşteri memnuniyeti için işletmelerde sürekli yapılandırma şarttır. Bu nedenle
işletme sürekli kendini yenilemedir.
5.İşletmelerde müşteri memnuniyeti ölçümü büyük bir hassasiyetle yapılmalıdır,
çıkan sonuçlar doğrultusunda hizmet kalitesi artırılmalıdır.
Bu beş ana kavram sağlık hizmetlerini de etkileyerek, müşteri memnuniyetine
göre hareket edilir hale gelinmesini sağlamıştır.
Müşterinin satın alma niyeti ve müşteri bağlılığı üzerindeki potansiyel etkileri
nedeniyle, müşteri tatmini konusu da pazarlama literatüründe geniş uygulama alanı
bulan konulardan birisidir (Bitner, 1990; Cardoza, 1965; Oliver, 1977; Oliver,
1980; Oliver, 1981; Olshavsky ve Miller, 1972; Olson ve Dover, 1979, ve Rust ve
Oliver, 1994). Sağlık hizmetleri sağlayıcıları için hasta tamini, yüksek oranda
hastaların elde tutulması, olumlu kulaktan kulağa iletişim ve yüksek kârlılık,
hastanın doktor tarafından kendisine verilen tavsiyelere ve isteklere uyma eğilimini
artırması gibi olumlu sonuçlar doğurucu etkiler yaratır (Peyrot vd.,1993; Zeithaml,
2000; Canlan, 1988 ve Pascoe, 1983). Bu nedenlerden dolayıdır ki, hasta tatmininin
bilinmesinin sağlık kuruluşları açısından büyük yararları vardır.
136
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İÇSEL PAZARLAMA UYGULAMALARININ İŞLETME
PERFORMANSINA ETKİLERİ
3.1. İŞLETME PERFORMANSI
İşletmelerin türü, çalışma alanları ve büyüklükleri ne olursa olsun
yöneticilerin en önemli sorumluk alanlarından birisi de işgören performansının
arttırılmasıdır. Yöneticiler iş gücünün mümkün olabilecek en etkin şekilde
kullanılmasını sağlamak için işgörenlerin performanslarını arttırıcı önlemler ve
uygulamalar yapmaktadır. Bu bağlamda, işgörenlerin performansları işletmeler
açısından çok önemli olmaktadır. Bu bakımdan yöneticiler işgörenlerin
performanslarını ölçerek değerlendirmeler yapmaktadır (Sökmen, 2000;64).
Günümüzde örgütlerde karşılaşılan en önemli sorunlardan biri, çalışanlara verilen
görevlerin ne ölçüde gerçekleştirildiğinin ya da onların iş görme yeteneklerinin ne
olduğunun belirlenmesidir. Bu sorun, örgütlerde özellikle performans kavramının
hızla önem kazanmasına yol açmıstır (Bayram, 2006;47). Bir işletmenin
performansı, belirli bir zaman sonucunda elde edilen çıktı ya da ulaşılan hedef
anlamına gelmektedir. Bu sonuç, işletme amacının ya da görevinin yerine
getirilme derecesi olarak algılanmalıdır. Buna göre performans, işletme
amaçlarının gerçekleştirilmesi için gösterilen tüm çabaların değerlendirilmesi
olarak açıklanabilmektedir (Akal, 1992:1, Uygur, 2004;40).
İşletme performansı, farklı faktörlerin belirlediği bir başarı göstergesi olarak bir
bütünü ifade eder. Dolayısıyla bir organizasyonun dönemsel veya bütünleşik
performansı denildiğinde, bu performansın oluşmasına katkı sunan veya bir
şekilde onu etkileyen faktörlerin hepsinin de eş zamanlı olarak ifade edildiği
anlaşılmalıdır. İşletme performansı, başlı başına
soyut bir kavram olarak
organizasyonun değil ama bundan çok daha fazlasını ifade eden maddi ve beşeri
varlıklardan oluşan bütünün nihai çıktılarını işaret edicidir (Yavuz,2010;57).
137
İşletme performansı bir çok etmenin ve alt sistemin etkileşimi ile oluşmaktadır.
Her bir alt sistemde elde edilenler gerek o alt sistemin gerekse işletmenin toplam
performansının belirleyicisi olmaktadır. Etkileşimin olumlu yönde olması istenilen
bir durumdur. Bu etkileşimin olumlu yönde olup olmadığını belirlemek için tek
yol, sistemi oluşturan tüm alt sistemlerin (işgörenler, makineler, yönetim, çevre
v.b.) çalışmalarının değerlendirilmesidir. Bu bağlamda işletmeler, alt sistemlerden
biri olan işgörenlerin
yeteneklerinden maksimum seviyede
yararlanmak
durumundadır. Ancak bazı işgörenler yetenek ve becerilerinin tümünü işine
yansıtmamaktadır. Eğer bu becerilerin ortaya çıkarılması sağlanır ise, işletme
verimliliği
ve
başarısı
artacaktır
(Uygur,
2004;41).
İçsel
pazarlama
uygulamalarının temel odağı olan; çalışan memnuniyetinin performansa yansıması
da bu bağlamda kritik öneme sahiptir. İçsel pazarlama uygulamalarının
performansa etkileri bu bölümde ayrıntılı bir biçimde irdelenecektir.
Performans yönetimi, işletmeyi istenen amaçlara yöneltmek için işletmenin
mevcut ve geleceğe ilişkin durumları ile ilgili bilgi toplama, bunları karşılaştırma
ve performansın sürekli gelişimini sağlayacak yeni ve gerekli etkinlikleri başlatma
ve sürdürme görevlerini yüklenen bir yönetim sürecidir. İşletme performansı,
ekonomik ve insansal boyutu olan bir bütündür. İstenen performansı yakalamak ve
bunu sürdürebilmek için, bu boyutların birbirine eşdeğerde önemsenmesi gerekir.
Günümüzde gerek kamu gerekse özel sağlık kuruluşlarının performanslarının
maliyet/etkinlik, kalite ve verimlik gibi göstergelerle izlenme ihtiyacı, sağlık
kuruluşlarının da birer işletme olarak algılanma zorunluluğunu gösteren güncel
ihtiyaçlardandır (Ateş,H. Ve diğ.,2007;114).
İçsel pazarlama uygulamalarının; çalışanlar ve performans açısından ilk adımı
çalışanların yaptıkları işten tatminin ölçülmesidir.
3.2. İÇSEL PAZARLAMANIN İŞ TATMİNİNE ETKİLERİ
İç müşteri memnuniyetinin saptanması ile iç müşterilerin başarılı,
mutlu ve üretken olabilmelerinin en önemli gereklerinden biri olan iş ve kuruma
yönelik memnuniyet durumları belirlenebilecektir.
138
Müşterilere daha etkin
hizmet etmesi için bütün çalışanların eğitimi, geliştirilmesi, yönlendirilmesi,
denetlenmesi ve motivasyonu içsel pazarlamayı oluşturur. Ürün ve hizmetleri
sunan, müşterilerle direkt ilişkide olan personelin de insan ilişkilerinde
başarılı, deneyimli ve iyi eğitimli olması gerekmektedir. Nitelikli, yetenekli
ve eğitimli personel, müşteri memnuniyetinde işletmenin temel gücünü
oluşturur. Müşteriler ihmal edilecek bir unsur değildir. İşletmelerin varlıklarını
sürdürmesi için müşteri kazanması, tatmin etmesi, memnun etmeyi sağlaması,
elde tutmayı sağlayacak her türlü çabayı harcaması gerekmektedir. Örgüt içinde
çalışan tüm elemanlar dış müşteriler için çalışıldığının ve tatmin edilmiş
müşterilerin çok değerli olduğunun bilincinde olmalıdır.
Çalışanları tarafından benimsenmiş,
gelişmeye dayalı rekabetin oluştuğu,
çağdaş yönetim anlayışı içindeki kuruluşlarda oluşan güçlü içsel bakış,
diğer performans göstergelerinde pozitif gelişmeleri de beraberinde getirecektir.
Kurumda çalışanların girişimcilik ruhlarının da geliştirilmesi gerekmektedir.
Böylece
çalışanlar,
kendilerine
değer
verildiğini
hissedecek
ve
müşterileri memnun etmek için daha istekli ve arzulu olacaklardır.
Çalışanın
işini yapabilmesi
olmaması,
organizasyonun
için gerekli
yeterli
eğitim,
beceri ve yeteneklere
kariyer
fırsatı
yada
sahip
uygun
ödüller sağlamaması gibi birçok engel motivasyonun azalmasına sebep olur. Bu
durumda çalışanlar çaba göstermekten vazgeçerler ve birçoğu işten resmen
ayrılmasa da fiilen ayrılır. İstenilen sonuçları almak için: esnek, gerçekçi
kişisel performans standartları, bunlara uygun kişisel davranış özellikleri ve
standartlara ulaşıldığında elde edilecek ödülleri saptayarak, performansın
değerlendirilmesi gerekir (www.bilgiyonetimi.org).
İşletmelerin, bir rekabet unsuru olan insan kaynağını
en verimli
değerlendirebilmek
biri,
memnuniyet
amacıyla
düzeylerini
yaptığı
belirleme
çalışmalardan
ve iyileştirmedir.
şekilde
çalışanlarının
Çalışanların
tatmin
olması, herhangi bir işletmenin anahtar performans değerlendirme kriterlerinden
biridir. Çünkü işletmenin fonksiyonlarının neredeyse tamamı çalışanlar tarafından
yürütülmektedir. Çalışanların işini yüksek moral ve yüksek tatmin duyguları ile
139
gerçekleştirildiğinde ortaya konacak çıktı kalitesi genellikle yüksek olmaktadır
(www.isletme.istanbul.edu.tr).
İşgörenlerin iş tatminlerinin sağlanması ve işletmeye olan bağlılıklarının
artırılması
işletmelerin
etkendir. İşgörenlerin
rekabet avantajları
iş tatminlerini
sağlamaları
artırmak
aynı
için önemli bir
zamanda
verimlilik
artışına da sebep olur. İş tatminin oluşmasıyla birlikte çalışanlar daha
mutlu
bir
iş
hayatı sürdürürler. Çünkü iş tatminleri onlarda işe ve
işletmeye olan güven duygusu meydana getirir (Taş, 2004; 1).
İş tatmini, işgörenler fiziksel ve zihinsel sağlıkları yanında, bireysel,
fizyolojik ve ruhsal duygularının bir belirtisidir. İş tatmini denince, işten
elde edilen maddi çıkarlar ile işçinin beraberce çalışmaktan zevk aldığı iş
arkadaşları ve eser meydana getirmenin sağladığı mutluluk akla gelir.
İşçi çalışması sonucunda ortaya koyduğu eseri somut olarak görebiliyorsa,
bundan duyacağı işçilik gururu onun için büyük tatmin kaynağı olacaktır. İş
tatmini, işgörenlerin işlerinden duydukları hoşnutluk veya hoşnutsuzluktur.
Bugüne kadar iş tatmini ile ilgili yapılmış olan çalışmaların bazıları 1 numaralı
tabloda verilmiştir:
140
Tablo 3.2. İş Tatmini İle İlgili Yapılan Çalışmalar
1969
LOCKE
Bireyin bir işten beklediği ile iş sonuçlandırıldığında elde
ettiklerinin fonksiyonudur.
1972
CRIBBIN
Kişinin toplam iş çevresinden, işin kendisinden, yöneticilerden,
çalışma grubundan ve iş organizasyonundan elde etmeye çaba
gösterdiği rahatlatıcı ve iç yatıştırıcı bir duygudur.
1972
IMPORATO
Çalışanların yaptıkları işler hakkındaki duyguları, işleri
hakkındaki olumlu yada olumsuz hislerinin derecesidir.
1996
BİNGÖL
İşten elde edilen maddi çıkarlar ile işgörenin beraberce çalışmaktan
zevk aldığı iş arkadaşları ve eser meydana getirmenin sağladığı
mutluluktur.
OSHAGBEMİ Çalışanın kendi işine karşı olan iş değerleri ve işten
2000
kazandıklarının etkileşimi sonucu oluşan duygusal bir cevaptır.
2002
ÖZGEN VD.
Bireyin işine karşı genel tutumudur.
2003
ŞİMŞEK VD.
İşgörenlerin bedensel ve zihinsel sağlıkları yanında bireysel,
fizyolojik ve ruhsal duygularının bir belirtisidir.
Kaynak: Akıncı, Z., (2002), “Turizm Sektöründe
Faktörler: Beş Yıldızlı Konaklama İşletmelerinde
İşgören
İş Tatminini Etkileyen
Bir Uygulama”, Akdeniz İ.İ.B.F.
Dergisi, 4
İş tatmini genellikle işten duyulan memnuniyetin bir göstergesidir ve aynı
zamanda insanların işlerinin farklı yönleri hakkında neler istediklerini de
ortaya koymaktadır. Çalışanlar işlerini bir bütün olarak düşündüklerinde
genel
olarak memnun olabilirler. Fakat fiziki ortam, ücret, kariyer vb
herhangi bir durumdan memnun
çalışanların
hemde
olmayabilirler.
işletmenin performansını
Bu
durum
hem
olumsuz etkileyecektir
(İmamoğlu vd., 2004; 168). Bu durumdan kurtulmanın yolu çalışanların iş
tatminini artıracak unsurların belirlenmesi ve bunların işletme içinde
uygulamaya geçirilmesidir.
141
3.3.
İÇSEL
PAZARLAMANIN
KARİYER
GELİŞİMİNE
ETKİLERİ
Çalışan, işyerinde yükselme olanağına sahipse ve terfiler genellikle
adil koşullar altında gerçekleşiyorsa çalışanın duyacağı tatmin yüksek
olacaktır. Her çalışan
işletmede
gösterdiği
performansın
karşılığını
görmek istemektedir. Çalışanın verimini arttıracak en önemli yöntemlerden
bir diğeri de gösterdiği başarı karşısında takdir edildiğinin somut bir kanıtı
olan terfidir.
Her düzeydeki çalışanın başarılı olması halinde yükselme imkanı bulması
çalışan memnuniyetini arttıracaktır. İnsanlar çalıştıkları işlerde başarılı
olmak ve bir üst göreve
terfi
edilen maddi geliri arttırdığı
yükseltmekte,
etmek isterler. Terfi, yapılan işten elde
gibi kişinin
sosyal
statüsünü
de
toplum içindeki yerini olumlu yönde değiştirmektedir.
Yükselme arzusu fazla
olan kişiler ilerleme olanağı buldukları işten üst
düzeyde tatmin bulurlar ve yeni iş arama girişiminde bulunmazlar
(www.kaliteofisi.com). İşinde üst seviyelere gelebileceğini bilmek kişinin
kendi gerçeklik ihtiyacını karşılayacaktır. İhtiyaçlarının karşılanacağını
bilmek kişinin motivasyonunu artıracaktır (Yücel, 2003; 1).
İşletmenin terfi uygulamalarını adil bir şekilde yapması ve terfi etmeye
yönelik fırsatların olması iş doyumuyla yakından ilişkilidir. Çünkü terfi,
kişinin başarılı
edildiğinin
olduğunun
ve
bir göstergesidir.
ileride
İşletmelere
başarılı
olacağının
tahmin
düşen görev, terfi edilecek
pozisyon için gerekli aday özelliklerini nesnel biçimde belirlemek ve bu
kriterlere uyan adaylar arasında adil bir değerlendirme yapmaktır. Seçilen
kişinin niçin seçildiğinin ve seçilirken adil olunduğunun herkes tarafından
bilinmesine
özen
gösterilmelidir
(Telman
ve Ünsal,
2004;
42).
Durumun herkes tarafından bilinmesi işgören için ayrıca bir gurur kaynağı
olacak ve elde ettiği bu başarıyı ve gururu devam ettirebilmek için daha fazla
çaba harcayacaktır.
142
İnsanlar işleri iyice öğrenip tecrübe kazandıkça, bulundukları mevkilerdeki
yetkilerini ve dolayısı ile sorumlulukluluklarını yetersiz bulacaklardır.
nedenle,
daha
yüksek
yetki
ve
sorumluluklarla
çalışmayı
Bu
arzu
edeceklerdir. İlerleme ya da yükselme yolları tıkanan yöneticilerin çalışma
gayret ve şevkleri azalacaktır. Astlarına yükselme olanağı sağlayan yönetici,
plan ve programlarını uygulamaya koymak için kendisine yardım edip
işbirliğini kolaylıkla kabul edecek bir destek sağlamış olacaktır (Eren, 1998;
430-431).
Terfi, yapılan işten elde edilen maddi geliri artırmasının yanında, işgörenin
sosyal statüsünü yükseltmekte,
toplum içindeki yerini olumlu yönde
değiştirmektedir. Bu yüzden işgörenler, çalıştıkları işlerinde yükselme
olanakları istemektedirler. Yükselme arzusu olan kişiler, ilerleme imkanı
buldukları işten üst düzeyde
tatmin
olmaktadırlar.
Her düzeydeki
işgörenin başarılı olması halinde yükselme imkanı bulması, yaptığı işteki
tatminini artıracaktır. İşletmedeki tüm terfi
işgören
başarılı
olsa
dahi
yükselme
kademeleri
dolu
ise
imkanı bulamayacaksa kişinin
giderek iş tatmini azalacaktır (İmamoğlu vd., 2004; 7). İşgörenlerin iş
tatminini olumsuz yönde etkileyecek böyle bir durum aynı zamanda
diğer çalışanların da iş verimlerinin düşmesine yol açacaktır. Çok çalışmanın
sonucunun elde edilemediğini gören diğer çalışanlarda da tatminsizlik
başlayacaktır.
3.4. İÇSEL PAZARLAMANIN ÇALIŞANLARIN SOSYAL
İLİŞKİLERİNE ETKİLERİ
İşgörenin beşeri ilişkilerde bulunduğu çalışma grubu personeli
oluşturan bireylerin birbirlerini desteklemeleri,
yardımcı olmaları ve
meslektaşlarından hoşnut olmaları gruba bağlılığının ve iç uyumun göstergesi
olmaktadır (Eren, 1998;207).
Tatmin işyerindeki olumlu beşeri ilişkilerle ilgilidir ve bu nedenle bir
işgörenin görevleri yerine getirdiği işletmenin herhangi bir alt grubuna ait
143
olmasından dolayı duyduğu tatmin de iş tatmini içinde düşünülür. Burada
sözü edilen grup, bireyin iş arkadaşlarına olan sevgi ve bağlılığı açısından
tanımlanan tatmin duygusunu veren gruptur (Bingöl, 1990;200-202).
Çalışma arkadaşları ile kurulan destekleyici ilişkiler çalışanı işine bağlayan
ve doyum almasını sağlayan faktörlerden biridir. Bu nedenle iş yeri
yönetimleri çalışanları arasındaki ilişkileri destekleme yönünde çaba
harcamalıdır. Çalışanlar arasındaki ilişkileri geliştirmenin ve iş doyumunu
grup dinamiklerinden yararlanarak
çalışmalarına
yükseltmenin
ağırlık vermektir. Takım
sürdürüldüğünde
diğer bir yolu takım
çalışmaları
etkili
biçimde
üyeler arasındaki işbirliği duygusu ve sosyal destek
artar (Telman ve Ünsal, 2004: 45-46). Herhangi bir takıma ait olma
duygusu, takım için daha fazla çaba harcamaya bağlı olarak işgörenin
performansının artmasına neden olacaktır.
Ait olma duygusu, sorumluluk duygusunu geliştirmekte temel oluşturur. Ait
olma duygusu oluşturmanın önemli bir yolu işletmeden her çalışana mali bir pay
verilmesidir. Bu mali katılım, bir ödüllendirme ya da elemanları ek bir
gelirle motive etmek amacı taşımamaktadır. Pay dağılımı, elemanların firmaya
karşı davranışlarını etkileyecek ve firmanın ticari başarısına gerçek ve gözle
görülür bir ilgi duymalarını sağlayacak biçimde yapılır. Bu aynı zamanda, kârın
rolünün kavranmasına ve firma üzerindeki mali baskıları anlamakta etkili olur.
Bu tür katılımın yararlarını görülmesi sonucunda; hızla artan sayıda şirket
elemanlarına çeşitli kâr dağıtma yöntemleri uygulamaya başlamışlardır.
Bazı
firmalar,
sosyal
hizmet
uygulamaları
ile
elemanlarına
olanaklar
sağlamaktadırlar. Bunlar sadece, şirket doktorları ve tarama programları gibi
sağlık olanaklarıyla sınırlı kalmamakta, elemanlar ve aileler için genel
danışmanlık hizmetlerini de kapsamaktadır. Bu noktada, bir yönden alkol ve
uyuşturucu gibi artan sosyal sorunlara karşı ortak sorumluluklar paylaşılmakta
diğer yönden sağlık ve sporla “ilgilenmenin, karşılıklı bağlılığı arttırarak
sorumluluk bilincini daha fazla geliştireceği göz önüne alınmaktadır.
144
Sosyallik genellikle, birbiriyle dost olan bireyler arasındaki duygusal ve resmi
olmayan ilişkilerin bir kriteridir ve kendiliğinden oluşur. Ortak dostlar, ortak
düşünce ve davranış, ortak ilgi alanı ve değerlerde ortaklaşmanın bir sonucudur.
Sosyallik, saf haliyle değeri kendinden menkul bir sosyal ilişki biçimidir ve tarif
edilmiş yöntemleri yoktur. Çoğu zaman hiçbir zorunluluk söz konusu olmaksızın
başkalarına yardım etmek, konuşmak, paylaşmak, birlikte olmaktır (Goffee ve
Jone, 1996;134).
İş ortamlarında yüksek derecede sosyalliğin birçok yararları vardır. Birçok
işgören için sosyal bir ortamda çalışmak eğlenceli, moral verici ve ortaklık
duygusunu artırıcıdır, çünkü sosyallik, takım çalışmasını, bilgi paylaşımını, yeni
fikirlere açıklığı desteklediği ve ifade özgürlüğünü geliştirdiği için üretkenliğin
ve etkinliğin gelişmesine katkıda bulunur, Sosyallik, ayrıca bireylerin formel
gerekliliklerin ötesine geçmesini sağlayan bir çalışma ortamı sunar, çalışanlar,
birbirine yardım etmek için gerekli zorunlu çabanın ötesinde güç harcarlar.
Diğer yandan, yüksek dereceli sosyalliğin olumsuz etkileri de vardır. Ast üst ve
iş görenler arası yakın dostluk, yetersiz performansa tolerans gösterilmesine
neden olabilir. Düşük performansı çalışanın kişisel sorunlarına bağlamak
kolaylaşır. Bunların ötesinde, yüksek dereceli sosyallik aşırı bir uzlaşma
oluşturur, dostlar fikir ayrılığına düşmeyi ve birbirini eleştirmeyi sevmez. İş
dünyasında bu eğilim, hedefler, stratejiler ve işlerin yapılış biçimi hakkındaki
olumlu tartışmaların azalmasına neden olur. Sonuçta, en iyi çözüm yerine, en iyi
uzlaşma noktası hayata geçirilir.
Dayanışmacılık ise, kendiliğinden ortaya çıkabileceği gibi sosyalliğe oranla daha
somuttur. Dayanışma ilişkisi ortak iş, karşılıklı ilgi ve taraflara ortak yarar
sağlayan
ortak
hedeflerle
bağlantılıdır.
Dayanışma
genellikle
birbirine
benzemeyen bireyler ve gruplar arasında ortaya çıkar ve sürekli sosyal ilişkiler
aracılığıyla korunmaz.
İş dünyasında bireyler arası dayanışmanın çok sayıda örgütsel yararları vardır.
Dayanışma yüksek dereceli konsantrasyon, tehditlere karşı hızlı yanıt üretimi ve
145
düşük performansa karşı tahammülsüzlük sağlar, ancak. Belli bir derecede
acımasızlığa da neden olabilir. Şirketin stratejisi doğru ise, böylesi yoğunlaşmış
bir ilgi ve eylem, etkinliği inanılmaz ölçüde arttırabilir. Acımasızlık dayanışmayı
arttırabilir; herkes katı standartlara göre başarı göstermek zorunda ise, ortak bir
çaba doğar ve ortaklık duygusu artar. Ortak yüksek standartlar söz konusu
olduğunda, şirkete güven duygusu gelişir. Şirket herkese eşit ve adil
davranır, ayrımcılık duygusu azalır. Bu güven, şirketin hedef ve amaçlarına
sadakat ve adanma sağlar (Drucker, 1984; 44).
Diğer yandan, sosyallik gibi dayanışmanın da maliyetleri vardır. Yukarıda
belirtildiği
gibi
stratejiye
odaklanma, doğru strateji
söz
konusu ise
avantajlıdır. Ancak, strateji yanlışsa, başarısızlık da büyük olacaktır. Yüksek
derecede dayanışmacılığın olduğu şirketlerde işbirliği ancak bireysel avantaj net
olduğunda görülür. Bireyler ne kadar fazla çaba harcayacağına dair karar alırken,
kendi çıkarlarını da yoklarlar. Kişisel çıkar yoksa, tepki de yoktur.
Dayanışma düzeyi yüksek şirketlerde roller ve yapılacak işin tanımı, genellikle
oldukça nettir. İnsanların iyi dost olduğu kültürlerde ise roller ve sorumluluklar
bir parça birbirine karışır. Satış alanında çalışan bir personel, yeni bir AR-GE
projesiyle yakından ilgilenebilir. Bu
tür bir örtüşme, dayanışma düzeyi
yüksek şirketlerde genellikle pek yaşanmaz. Aksine, bu ortamlarda bireyler kendi
rollerinin sınırlarını özenle korur. AR-GE projesiyle ilgilenmek isteyen başka bir
bölüm çalışanı geri çevrilir.
3.5.
İÇSEL
PAZARLAMANIN
ÖRGÜT
KÜLTÜRÜNE
ETKİLERİ
İnsanın örgütsel davranışı oldukça karmaşıktır. Böylesine karmaşık bir
davranış görüntüsüne sahip olan ve örgütsel verimlilikte anahtar rolü oynayan iş
görenin davranışı, örgütsel verimlilik açısından büyük önem taşımaktadır. Örgüt
kültürü teriminin kabulüne kadar geçen süreç içerisinde gelişmelere bakıldığında;
“grup normlarının” ve “iklimin” uzun süre “kültür” kavramı ile yoğrularak
kullanıldığını görmekteyiz (Schein,1990; 109). 1960’ lı yıllardan beri örgüt
146
iklimi kavramı inceleme kapsamı altında alınmış ve bazı betimleyici terimler ki
bunlar arasında örgüt kültürü, psikolojik iklim ve şirket kişiliğinin kullanıldığını
görmekteyiz. Örgüt iklimi kavramına değinen Tagiuri, kavramın çevre, atmosfer,
durum,
alan.
davranış ortamı,
kültür ve
koşullar gibi
birçok
terimle
anlatılmak istediğini, bu kavram kargaşası içerisinde, birey ve küme davranışını
anlatılması yönünden, iklim terimini kullanması daha uygun olduğunu
belirtmiştir. Yine 1958 yılında yaptığı bir araştırmada C. Argyris örgüt iklimini,
örgüt kültürü ile eş anlamda kullanmıştır. Böyle bir anlayışın sağlayacağı yarar,
kültür ve alt kültür kavramlarıyla iklim arasında bir bağ kurulmasını
sağlayacaktır (Schein, 1990;109).
İnsanın davranışlarını, içinde bulunduğu kültür etkiler ve yönlendirir. Kültürün
temel özelliklerinden biri üyelerine, edinecekleri davranışları gelişi güzel seçme
şansını vermeyişidir. Bu ifade sadece, yenilebilecek yiyecek, konuşulacak dil,
veya ibadetlerin yapılması bakımından değil; örgütlerle ilişkisi daha açık
konuları
kapsaması
bakımından
da
doğrudur.
Gerçekleri
algılama
ve
sınıflandırma, sebep sonuç ilişkisi hakkındaki inanç, haklılığın tanımı ve yetkiye
karşı tutum, zaman anlayışı ve kişisel umutlar bunlara örnektir. Hayat görüşü ve
başarı anlayışı büyük ölçüde kültür içinde oluşur ki bunlar aynı zamanda toplum
içinde varolan hırsın genişliğini belirlerler.
Kültürün önemi, şahısların karar ve davranışları ile bunun sonucu olarak da,
çalışma derecesini, biçimini, yönetimini, yoğunluğunu ve çevresel (toplumsal,
ekonomik, siyasal ve doğal) ilişkilerini biçimlendirmeye yönlendirmesi
konusunda sahip olduğu güçten ileri gelir. İnsanın ne zaman, ne gibi ve nasıl
kararlar alacağı ve bunları nasıl uygulayacağı hususu, onun kültürel niteliklerine
yani değer yargılarına sıkı sıkıya bağlıdır. Çalışanların ve çalıştıranların kültürel
özellikleri bilinir ve ona göre yönetsel ve örgütsel önlemler alınırsa, onlardan
hem yüksek verim elde edilebilir, hem de mutluluklarını artıran toplumsal ve
manevi bir ortam oluşturulabilir.
Bir işletmede görev alan bir kişi, nitelikleriyle birlikte kültürel değer
sistemini de beraberinde getirir ve görevindeki karar ve davranışları bu sisteme
147
göre oluşturur. Ancak, her kuruluşun kendi teknolojik, örgütsel, yönetsel ve
toplumsal şartlarının eseri olan ayrı bir kültürü vardır. Bu nedenle işletme,
personelinin kültürü ile kendi kültürü arasında bir temas ve çatışma alanı
oluşturur. İşletme kendi amaçlarına en etkili ve en verimli bir biçimde hizmet
edecek kültürel bir sistemin gerekli kıldığı bir uygulama düzenini personele
kabul ettirmeye çalışırken, personel de, kendi değer sistemine uygun bir çalışma
düzeni uygulamaya çaba harcayacak, ona karşı direnecek ve böylece bir kültürel
çatışma (etki ve tepki) mekanizması harekete geçecektir. Tarafların çıkarlarından
bir kısmı üzerinde her zaman anlaşma zemini bulunabilmektedir. Önemli olan bu
anlaşma değerlerini daha da artırmaktır. İşletmede öyle bir kültürel atmosfer
oluşturulmalıdır ki hem örgüt hem de personel memnuniyet olmalıdır.
Personeli zorlama, korku ve tehdit ile çalıştırma yöntemleri terk edildikçe ve
onların yerini inandırma ve eğitme yöntemleri aldıkça; insanları etkili ve verimli
bir biçimde çalıştırabilmek için içinde bulundukları şartlara ve özellikle, kültürel
yapılarına saygı gösterme zorunluluğu şiddetlenmiştir. Bu saygıda kusur
etmemek için de, çalıştırılan insanların kültürel değer sistemlerini bilme,
öğrenme ve yönetim yöntem ve uygulamalarını da ona göre biçimlendirmenin
gerekli olacağı açıktır.
Bir işletmede oluşturulacak kültürel ortam, şüphesiz işletmenin daha verimli
çalışmasına katkıda bulunacaktır. Bu aşamada eksiklikler belirlenerek alınacak
kararlar üyelerin de katılımıyla başarılı olabilecektir. Üyelerin benimsemeyeceği
kararlar işletmeye bir fayda sağlamayacaktır.
Örgüt kültürüne ağırlık verilmesinin birtakım nedenleri bulunmaktadır.
Aşağıdakiler bunlardan bazılarıdır (Hassard, 1994;318).
1- Kaliteye ve mükemmelliğe doğru yönelme: Rekabetin yaygınlaşması ve
varolabilmenin daha kaliteli hizmet sunmaya bağlı olduğunun anlaşılması
işletmelerin
yaptıkları
işi
daha
iyi
yapmaya
yönlendirmiştir.
Hizmet
işletmelerinde işi yapanın insan ve eleştirilen veya teşekkürlerin odak noktasını
personel oluşturduğundan özellikle eleman alımına azami özen gösterilmeye
148
başlanmıştır.
2- Müşteri yönlendirilmesi: İşletmeler hizmetin bir defalığına ve tamamen
satılmadığını anlamışlardır.
3- İnsana yatırım ve yüksek sosyo-teknoloji yönlendirmesi: İşletmedeki
personelin müşterilerle birlikte en değerli varlık olarak görülmesi eğilimi
artmaktadır.
Kaliteli bir hizmet sunumu, müşteriyle daha iyi bir temas, kuşkusuz daha iyi
eğitilmiş ve takım ruhunu kavramış personelle mümkündür. Personeli takım
halinde çalıştırmadaki değer, yine personelin örgüt ile uyumunu sağlayan ilkeler,
oluşturulacak kültür ile sağlanabilecektir.
Çalışanlarla ilgili olarak örgüt kültürünün ortaya koyduğu değerler, bireyin
organizasyonla bütünleşme boyutlarını belirler. Bireyler organizasyonun bir
parçası olarak düşünüldüğünde, yöneticilerle iletişim daha güçlüdür. Yönetim,
çalışanlara yakınlığı iyi yönlendirilebilirse etkin bir motivasyon aracıdır. Öte
yandan, bireyler, yalnızca organizasyonun amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik
araçlar
olarak
ele
alındığında,
birey
örgüt
bütünleşmesinin
kolay
sağlanamayacağı açıktır.
Organizasyonların kültürel özellikleri,
de içerir.
Bir
organizasyonda
bireylerce paylaşılan ideolojik felsefeyi
ideolojik
sistem,
bireyleri
birbirine
kenetleyen, bir birilerini anlamayı kolaylaştıran, dış çevreye aynı tür tepkiler
gösterilmesini sağlayan düşünce ve inançlar bütünü olarak tanımlanmaktadır.
Günlük faaliyetlerde sisteme uygun davranmak bireyler için bir bakıma
zorunludur. Bunlardan başka, organizasyon içinde ve dışında meydana gelen
olaylara
bireylerce
benzer
tepkiler
gösterilmesi,
kültürel
ideolojinin
paylaşılmasının bir sonucudur.
Örgütsel kültürün çalışma ortamı ve işe ilişkin davranışları ve çalışanların
memnuniyetini etkilemesi, fertlerin kültürden soyutlanamayacakları oranda
önemli derecededir. Örgütte kişilerin davranışlarına zemin hazırlayan davranışsal
149
dinamiklerin bir çoğu örgüt kültürüyle bağlantılıdır. Örgütün kültürü, örgütsel
davranışın oluştuğu ortamdır. İş gören uyumunu, uyumsuzluğunu bu ortam
içinde gösterir. Örgütün kültürü, değerleri ve normlarıyla, iş
görenlerce
yaşandığı için onların davranışlarını etkiler. Bir örgütün özelliği, kültürünün
değer ve normlarıyla anlatılabilir.
Örgütün kültür değerleri ve normları iş
görenin uyumunun hem aracıları, hem de ölçekleridir (Başaran, 1992; 222).
Örgütlerde beşeri yönün öneminin zamanla artması, sosyal ve siyasal alanda
insancıl değerlerin önem kazanması ve uluslararası işletmeciliğin gelişmesi,
kültürün yönetim açısından önemini arttırmıştır. Bir işletmeci ve işletme
yöneticisi için kültür; kuruluşun çalışma şeklini ve faaliyetlerinin sonucunu
etkileyen, belirli insan topluluklarınca oluşturulan amaçlar, değerler, örf ve
adetler ve diğer kişiler arası
ilişkilerin
sonuçlarının
tamamıdır.
Buradan
kültürün, işletme faaliyetlerini çevreleyen maddi ve manevi özelliği olan
toplum
değerleri
olduğu
sonucunu çıkartmak mümkündür (Erdoğan, 1991;
121).
Yönetsel politika ve stratejiler, çalışma ilkeleri, tutum ve davranışlar, roller,
değer ve normlar, semboller, gelenekler ve alışkanlıklar bu sistemin
parçalarını oluşturur. Organizasyonun herbir üyesinin uyum göstermesinin
beklendiği bu unsurların oluşturduğu bütün, örgüt kültürüdür. Yönetsel
politikalar,
ilkeler,
roller
daha
çok
organizasyonların
gereksinmelerinden etkilenir. Tutum, davranış, değer,
norm,
amaç
ve
gelenek
ve
alışkanlıklar ise organizasyonun faaliyetleri ile ilgili olmakla birlikte, ulusal
kültür özeliklerinden büyük ölçüde etkilenir. Her organizasyonun örgüt kültürü
farklı özellikleri yansıtır. Bu farklığın temel kaynağı, araç ve gereksinmelerin
başka başka oluşudur. Bir üniversite ile bir sanayi işletmesindeki çalışma ortamı
ve uyulması istenen politikalar, ilkeler, roller ve benzeri özelliklerin aynı
olmayacağı açıktır.
Yöneticilerin beklentilerine karşılık, bireyler de kendi özellikleri ve amaçlarını
organizasyona taşımışlardır. Başlangıçta gösterdikleri her tür tutum ve davranış,
kendi değer ve alışkanlıklarının birer uzantısıdır. Bireyin içinden çıkıp geldiği
150
kültür ortamı, organizasyonda geçerli değerler sistemine benzer ise, uyum
sorunları en düşük düzeydedir. Ancak iki değerler sistemi arsında temel
farklılıklar var ise, organizasyon ve birey arasında mikro anlamında bir kültürel
çatışma ortaya çıkar (Tosun, 1992;66).
İşletmelerin hızlı değişim ortamında değişime ayak uydurabilen bir kurum
kültürünün iki özelliğini mutlaka barındırması gerekmektedir. Bunlardan
birincisi, yönetim kademesinin şirketi etkileyen tüm unsurlara samimi ve dürüst
olarak değer vermesi, sadece kendilerine değil,müşterilerine tedarikçilerine,
çalışanlarına ve hissedarlarına da değer vermesi (Kırım,2005;59). ikinci
olarak,tüm kurum çerçevesinde inisiyatif almaya ve liderliğe önem verilmesi.
3.6. İÇSEL PAZARLAMANIN MOTİVASYONA ETKİLERİ
Üretken kişilerle üretken olmayanlar arasındaki temel fark güdülenmedir.
Güdülenmiş insan sunulmakta olan belli seçeneklerin ötesin de seçenek aramaya
isteklidir, başkalarının önemsemediği şeyler üzerinde de yoğunlaşır ve üretken
düşünceden hoşlanır.
Bazı kişilerin güdülenebilmeleri için,
üretkenliğin gereğini,
mantığını ve
değerini görmeleri gerekir. Aynı zamanda da, yapılması gerekeni kendilerinin
yapabileceğini
hissetmeleri
gerekir.
Üretkenliğin
getireceği
avantajlara
inanç duyulmalıdır. Düşünen kişiler arasında, ufukları bir şeyleri düzeltmekle
sınırlı olanlar, Çoğu zaman, daha iyi ya da daha farklı fikirler üretecek vizyona
sahip değillerdir. Yönetimi yalnızca varlığını koruma olarak gören yöneticiler,
üretkenliği fazladan zahmet sayarlar.
Güdülenme, şirket kültürü değişiklikleriyle (üst yönetim onayıyla), ciddi bir
üretkenliğin mantığının keşfedilmesiyle, eğitimle, sorumlulukları düzenleyen ve
itici güç sağlayan yapı değişiklikleriyle yükseltilebilir.
Kuşkusuz örgütsel bir yapı içinde insan davranışlarını belirleyen etmenler
çeşitlidir. Bu etmenlerin bir kısmı örgüt yapısında belirlenirken bir kısmı da
örgütsel çevre koşulları (kültür, toplumsal değer yargıları, çalışma vb.) tarafından
151
belirlenmektedir. Birey açısından güdüleme bireyin kişisel ihtiyaçlarının
doyurulmasından, bireyin kendini gerçekleştirmesine kadar birçok evreleri
kapsar. Örgütsel açıdan ise güdüleme, örgüt üyelerini çalışmaya başlamalarını,
çalışmalarını sürdürmelerini ve görevlerini istekle yerine getirmelerini sağlayan
güçlerin veya mekanizmanın tümü anlamına gelir.
Örgüt açısından güdülenmede hareket noktası, örgütün amaçlarını, ihtiyaçlarını
ve çalışan bireyleri kapsamına alırken, birey açısından güdüleme ise, daha dar
kapsamlıdır ve bireyin güdülerini içerir. Güdüler bir anlamda insanları eyleme
iten ruhsal güçlerdir. Psikoloji, bireysel güdülemeyi bir gerilim durumu olarak
ele almaktadır. Böylece güdülenme, bireyde ortaya çıkan doyurulmamış ve bu
nedenle gerilim ve dengesizlik oluşturulan bir ihtiyacın memnuniyet edilerek
bireyin denge durumuna ulaşmasını sağlayan amaca yönelik bir davranış söz
konusudur. Bireysel güdülenmenin düzeyi, herşeyden önce bireydeki gerilim
ve dengesizliğin şiddetine bağlıdır.
Güdüleme konusundaki en detaylı ve açıklayıcı katkılarıyla motivasyona katkıda
bulunan Maslow; ihtiyaçlar hiyerarşisi itibariyle ele aldığı güdüleme sürecinde,
ihtiyaçlar arasında bir sebep-sonuç ilişkisi üzerinde durmaktadır. Ona göre
memnuniyet edilmiş bir ihtiyaç, yeni bir ihtiyacın doğmasına neden olur.
Clark, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisini kullanarak iş grupları açısından
motivasyon, memnuniyet, verimlilik ve işten ayrılma-devamsızlık arasındaki
ilişkileri tasvir etmeye çalışmaktadır (Clark, 1989;94).
Sosyal sistemlerin temelinde roller, normlar ve değerler bulunur. İnsanların görev
yaptığı örgütlerde, örgüt ikliminin üretimin nitelik ve niceliğini etkilediği
Hawthorne araştırmalarından bu yana bilinmektedir. Bir örgütte ana öğe insandır.
İnsan gücü geliştirilip, isteklendirilirse; örgütte gelişir ve amaçlarını kolayca
gerçekleştirebilir. Aksi takdirde, fiziksel kaynaklar ne kadar mükemmel olursa
olsun örgüt faaliyetlerini sürdüremez.
McGregor,
Likert,
Hezberg,
McClelland
gibi
araştırmacılar
tarafından
güdülemeyle ilgili çeşitli teoriler geliştirilmiştir. Bunlardan biri olarak
152
Maslow’un kuramı, çeşitli kültürlerde test edilmiş ve sonuçlar birbirinden
oldukça farklılıklar göstermiştir.
3.7.
İÇSEL
PAZARLAMANIN
MÜŞTERİ
BAĞLILIĞINA
ETKİLERİ
Müşterileri sadakat derecesine dek memnun etmek ek vasıflar ve farklı bir
yaklaşım gerektirir. Bu sorunların yok edilmesine odaklandığımız kadar yenilik,
kişiselleştirme ve esneklik üzerine odaklanmamızı da gerektirecektir. Müşteri
gereksinimlerini karşılamak ya da bir sonraki yılın ihtiyaçlarını önceden tahmin
etmekten çok daha fazlasını yapmamızı gerektirecektir. Başarılı olmak için
hizmet vermek, eğlendirmek, kişiselleştirmek, yeniden gözden geçirmek,
ilişkiler kurmak ve esnek bir biçimde hizmet etmeye istekliliğimizi iletmek için
yüzlerce ani karar vermek zorunda kalacağız. Bu çalışanlarımıza belirli müşteri
bilgilerine derhal erişebilmelerini ve bu bilgiyi verimli bir şekilde kullanma
yeteneğini ve yetkisini vermemizi gerektirir.
Hiçbir zaman iki müşteri ya da durum birbirinin aynı olmayacağından dolayı
hizmet vermeye ilişkin her girişim bir tür deneyim olacaktır. Tüm hizmet
sağlayanların müşterilerinin bireysel ihtiyaçlarına daha etken ve etkili cevap
vermek için deneyimlerinden ders alma becerisini geliştirmeleri bir şart olacaktır.
Organizasyonların çoğunun kontrol sistemlerinin tasarlanmasında, standart
işletim prosedürlerinin iletilmesi, insanları işleri aynı şekilde yürütmeleri için
eğitmek ve çalışanların işleri ne kadar plana uygun yaptıklarını anlatan bilgi
sistemleri tasarlamak konusunda onlarca yıllık deneyime sahiptirler. Sistematik
öğrenme Öğretisini ve titiz yöntem geliştirmeyi sürdürürken sürecin, ön ucunda
müşteriye hizmet veren insanların sadakatlerini inşa etmek ve gerekli
olan
şeyleri yapabilmeleri için esnek olması gerekir. Bu da esneklik ve
tutarlılığın anında elde edilebilir olacağı fikrinin benimsenmesini gerektirecektir.
Müşteri sadakatinin arttırılması için her örgütün bir politikası vardır veya
olmalıdır. Ancak sürekli olarak tartışılan bazı hususlar vardır ki bunların bütün
örgütler için ortak davranış kalıpları olduklarını söyleyebiliriz. Bunlardan
153
birincisi, müşteriye istediğini sunmaktır. Çok hızlı değişimlerin yaşandığı
bugünkü piyasa koşullarında bunu başarmanın zorluğuna rağmen bunun
yapılması bir zorunluluktur (Woodruff, 1995;166).
Örgüt yöneticileri müşteri memnuniyeti için asla onların ne isteyebileceklerini
tahmin etmeyip, ne istediklerini ve en çok neye önem verdikleri sorusunu
müşterilerden yardım alarak cevaplandırmalıdır. Bu yapılmazsa müşterinin fazla
önem vermediği konuların iyileştirilmesi için boşa kaynak harcanmış olacaktır.
İkincisi, şikayet sürecinin hızlı ve etkin hale getirilmesidir. Müşterinin süreç,
ürün ve yöntemler hakkında bildirdiği şikayetler iyileşmek için önemli
fırsatlardır. Çünkü, bunlar iyileştirilmesi gereken ve teşhis edilmiş birer
problemdir ve iyileşme çalışması yapma fırsatıdır. Üçüncüsü bağlılık programları
hazırlamak suretiyle müşterilere doğru yaklaşmaktır. Memnun edilmiş müşteriler
örgütün amaçlarını daha fazla benimser. Onların memnuniyetinin devamı ve
bağlılıkları için daha fazla değer verilmeli ve sonuncu olarak da kuruluş imajını
güçlendirmek olduğu söylenebilir. Ancak bütün bunların başında müşteriler
hakkında bilgi toplama ve toplanılan bilgileri iyi bir analiz sürecine tabi
tutmak gelmektedir. Müşterilerin gözünde kuruluş imajının güçlenmesi, verilen
reklamlar, çevreye duyarlılık, vergiler, yardımlar, bağışlar, spora, kültüre katkı
konusundaki faaliyetler, kuruluşun başında yer alması gibi yöntemlerle
gerçekleşecektir.
Müşterilere en çok ne istediklerini ve neye önem verdiklerini sormak için
kullanılan yöntemler, anketler müşterilerle yapılan toplantılar veya ziyaretler
sırasında seçenekler arasında öncelik belirtilmesini istemektir. Önceliklerine göre
istekler öğrenildikten sonra ürün ve hizmetlerde iyileştirme yapılmalı, ayrıca
müşteri isteklerinin karşılanıp karşılanmadığı da ölçülmeli, dahili ölçümlerle
karşılaştırılarak sonuçlar doğrulanmalıdır. Memnuniyet ile sadakat ve bağlılık
arasındaki ilişkinin sıklığına bakılırsa memnun olan müşterinin bağlılığı ve
sadakatinin sağlanması için nelerin yapılması gerektiği daha açık ortaya çıkar
(Jones ve Sasser, 1995;89).
154
Örgütsel bağlılık ya da işgören bağlılığı / iç müşteri bağlılığı ya da sadakati
konusu süreç geliştirmenin de temel esaslarından birini oluşturmakta ve bu
konuda kritik başarı faktörü olarak niteledirilmektedir. İş, kalite ve yeniliği
başarmanın önemli bir öğesi olan bu faktör yönetimin desteği, takım çalışması,
sürekli gelişme ve süreç yönetim çabalarının en büyük güdüleyicisi olan bir
örgütsel kültürün geliştirilmesi olmaksızın kesinlikle başarılamayacaktır.
Eğer memnun bir müşteri kitlesi oluşturabilecek bir strateji belirlenebilirse
işletme misyonunu başarmış olur. Eğer müşterinin değer vermediği alanlarda
iyileştirmeye gidilirse, zaman, çaba ve para israf edilmiş olur. Tüm çabalar,
müşterilerin onları en çok takdir edecekleri yerlere kullanma yeteneğini
geliştirmeye yöneltilmelidir (Heil ve diğ.,2004;170).
Geçmişte bir şeyin kendi istekleri doğrultusunda göre yapılmasını isteyen bir
müşteri, çoğunlukla zor ve bazen de memnun edilmesi çok pahalı bir müşteri
olarak algılanmaktaydı. Birçok örgüt hala günümüzdeki müşterinin bildiklerinin
farkına varamadıklarını açıkça göstermektedirler. Müşterilere, işlerine değer
verildiği gösterildiğinde onlarda sadakat duygusu meydana gelir.
Müşterilere sadece yenilik ve konfor değil,
yenilik ve eğlence de sunulmalıdır
ve katma değer bilgisini her bir ürün ve servisin birer parçası olarak verilmelidir.
Örgüt içinde müşteri ile her seviyede ilişkiler kurulmalıdır. Müşterileri kontrol
edecek bir yapı oluşturmak yerine müşterinin kontrol etmesini sağlayacak bir
sistem kurulmalıdır. Müşterinin gelecekteki ihtiyaçları önceden tahmin edilerek
tedbir alınmalıdır.
Müşteriler bugün ne istediklerini bilebilirler, fakat gelecekte ne isteyeceklerini
nadiren bilebilirler. Herkesin neyin gerekli olduğuna hem fikir olduğu anda,
bir şirketin yeni bir fırsat yakalaması için çok geç olabilir. Bunun yerine
müşterilerin işleriyle aynı frekansı yakalamak için çaba harcamalıdır. Bu
faaliyetleri müşterinin gelecekteki ihtiyaçlarını tahmin ederek tedbir almalarında
ve süreç içinde yarının yönelimlerini belirlemede yardımcı olacaktır.
155
3.8.
İÇSEL
PAZARLAMANIN
ÖRGÜTSEL
BAĞLILIĞA
ETKİLERİ
Her örgüt, ortaklaşa amaçlara yönelmiş eylemler için bir araya gelmiş
unsurlardan oluşan bir takımdır. Örgüt, klüpler gibi, gönüllüler tarafından
kurulmuş olabilir; bir aile ya da klan gibi, doğal biyolojik bir grup olabilir; bir
devlet gibi zoraki olabilir; bir demiryolu veya uzay şirketi gibi karmaşık bir
bütün olabilir. Örgütün amaçları gizli de olabilir; açık da, bilinçli de olabilir
bilinçsiz de. Her ne şekilde olursa olsun insanlardan meydana gelen bir örgüt
kuruluş gayesine uygun varlığını sürdürmek isteyecektir.
Öte yandan insanlar topluluk içinde yaşamayı çıkarlarına daha uygun bulurlar.
Bir örgüte bu şekilde baktığımızda, amaçları, ihtiyaçları ve güdüleriyle
katıldıkları örgüt içinde bir vücut gibidirler. Örgüt içinde insanların bir çoğunun
amaçları aynı değildir ve hiçbir zaman aynı şeyi düşünmezler. Arzuları
çoğu zaman, bir kovan içindeki arıların aksine, bireysel kalır. İşte bu nedenle
insanlar
yönetilmeye
muhtaçtırlar.
İnsanların
kendi
kendilerine
yeterli
olamayacağı gerçeği ona kaçamadığı bir sonuç olarak dayanışma duygusunu
vermiştir. Bir gruba üye olmak, bir anlamda onun başka bir alternatifinin
olmaması
anlamına
gelir.
Bu açıdan bireylerin gruplara ya da örgütlere
ihtiyaçlarını karşılamak ve amaçlarını gerçekleştirmek
için
dahil
olmaları
onların dayanışmada bulunma zorunluluklarından ileri gelir. Yani bir bakıma
insan zayıf ve muhtaç olduğu için sosyal bir varlıktır.
Dayanışma, aktif bilinçli ve pasif bilinçsiz dayanışma olarak iki şekilde
gerçekleşmektedir. Pasif bilinçsiz dayanışma; insanın yaşamak ve varlığını
devam ettirmek gayesiyle başkalarıyla dayanışmayı kabul etmesidir ki bu pasif
bir boyun eğme ve istemeyerek de olsa razı olma türündeki bir dayanışmadır.
Aktif bilinçli dayanışma ise; insanın başkaları ve kendisi için yeni güçlerle yeni
dayanaklar meydana getirmek üzere giriştiği dayanışma türüdür (Topçu,
1995;72).
Dayanışmanın birinci şeklinde dikkatimizi çeken, birinci tür dayanışmayı
156
meydana getirenlerin esir oluşları, bir zorunluluk içinde bir ihtiyaca maruz
kalmalarıdır. Burada insan, kendi çıkarları için eylemlerini hesaplayıp uygun
davranış biçimini seçmektedir. Bu tarz davranan insan, Taylor’un; doğası
itibariyle tembel, gerekmediği sürece iş arkadaşlarından bağımsız hareket eden
ve özendirici güçlerden büyük ölçüde etkilenen, yönetim yazınında çokça
zikredilen X tipi insandır. Psikoloji biliminin hedonist ve yönetim biliminin
homo-economicus dediği bu tür dayanışmacı insan türü, sürekli olarak, ve
varolan seçenekleri kullanarak eylemde bulunan ve bu teşebbüste en az acı
duyarak en yüksek hazzı tatmayı düşünen yapısıyla üretken olmayan, güvensiz,
para canlısı ve hesapçıdır. Aktif dayanışma türünü seçenler ile pasif
dayanışmacılar, aynı ortak şartlar altında, genellikle karşı kutuplarda yer alırlar.
Ancak; eğitim ve değişen şartlar, bilgi düzeyinde artış ve kendini bir değere layık
görmesini sağlayacak uygun güdüleyicilerle üretken, kendisiyle barışık, ve
sorumluluk yüklenebilen bir pozisyona geçebilir.
Bütün bunlardan sonra insanların örgüte üye olmalarının farklı nedenleri net
olarak görülmektedir. Ama ortak olan, her iki özellikteki insan için de örgütün
kendisine bir şeyler veriyor olmasıdır. Örgüt işgörenin ihtiyaçlarını sağladığı
sürece örgüte olan bağlılık varolacak ve birinci tür dayanışmacılarda kendi
amaçlarının ölçüleriyle sınırlı iken ikinci tür dayanışmacılarda örgütsel amaçların
da
benimsenmesi
şeklinde
artacaktır.
Örgüt
işgörenlere
kendilerini
geliştirebilmeyi, anlamlı bir şekilde amaçlarını gerçekleştirip işlerinden gurur
duymayı
sağladığı müddetçe bağlılık sürecek, aksi takdirde zayıflayıp yok
olacaktır.
Örgütsel bağlılık, örgütün amaç ve çıkarlarıyla işgörenlerin yetenek ve
hevesliliklerinin bir noktada buluşmasıdır. İşgören bağlılığına ilişkin tanımlar
arasında
farklılıklar
görülmektedir
Örgütsel
bağlılığı
daha
çok
davranışlarla bağlantılı olarak açıklayanların yanında, onu tutumlara dayanarak
açıklayanlar da vardır. Tutumsal bağlılık; bireyin örgütle özdeşleşmesiyle
başlayıp, giderek bireysel ve örgütsel amaçlar arasında bütünlük oluşumunun
güçlenmesi şeklindedir. Başka bir tanıma göre ise tutumsal bağlılık işgörenin,
157
örgütsel değerler ve amaçlar üzerine nasıl eğildiği ve onları nasıl algıladığıdır.
Buna göre tutumsal bağlılık için; bireyin örgütle ve onun amaçları ile kendi
amaçlarını birleştirdiği ve bu amaçlarını gerçekleştirebilmeyi kolaylaştırmak için
bağlılığını devam ettirmek istediği bir durumdur denilebilir (Roberts ve
Hunt,2006;109).
Örgütsel bağlılık eylemi üç şarta bağlıdır. Birincisi: örgütün inançlarına ve
değerlerine inanarak kabul etme, ikinci olarak, örgüt adına büyük bir çaba
gösterme isteği ve son olarak da örgütsel üyeliğin büyük bir arzu ile devam
ettirilmesidir. Bu şekilde bir tanımlama, örgütsel bağlılığı bir örgüte karşı
duyulan sadakatin çok ötesine taşımaktadır. Bu tanıma göre işgören artık
örgütle
aktif
bir
ilişki içerisindedir ki burada bireyler örgütün yararına
kendilerinden bir şeyler vermeye isteklidirler. Bu nedenle bir gözlemci için
bağlılık sadece bireyin inançlarının ve fikirlerinin ifadesinden değil aynı zamanda
bireyin hareketlerinden de anlaşılabilecektir.
Örgütsel bağlılık kavramı, örgütün sürekliliği ve etkiliği için bireylerin ilgilerini
ifade etmektedir. Çünkü güçlü bağlılık işgörenlerin yüksek düzeyde verimli
olmalarını sağlayacaktır. Örgütsel bağlılığın temel
değişkenlerine ilişkin
birçok teorik ve uygulamalı araştırmalar yapılmış ve bunlar üç şekilde
sınıflandırılmıştır (Yüksel,1997;125).
1. Birincisi, psikolojik değişkenlerdir, örneğin; iş doyumu, örgütsel amaçlar ve
değerlerle bütünleşme gibi
2. İkincisi, davranışsal değişkenlerdir, örneğin iş seçiminin kesin irade ile
yapılması ve dönülmeyecek şekilde olması gibi
3. Üçüncü değişken ise yapısal değişkenlerdir, örneğin uzun dönem örgüte üye
olmanın sonrasında yapılan fayda/maliyet analizi gibi
158
Şekil 3.1.: Örgütsel Bağlılığın Oluşumu
Kaynak: İhsan Yüksel.İş Gücü Boyutlarının Belirlenmesi ve Çok Boyutlu İstatistiksel Analiz,1997
159
Örgütsel bağlılık bireyin örgütle ilk tanışmasında şekillenir ve ona göre devam
eder. Kişisel, örgütsel ve örgütsel olmayan bazı faktörlerin rol oynadığı bağlılık
duygusu bileşke bir duygudur. Kişisel faktörler; işgörenin örgüte bağlılığını
geliştiren ve ilk günde işe getiren potansiyel bağlılık miktarıdır. Bireyler ilk
günlerinde örgüte yüksek düzeyde bağlanırlarsa örgütte kalırlar. Eğer işgörenler
girişte yüksek düzeyde örgütsel bağlılığa sahip olursa, genellikle örgüte daha fazla
katkıda bulunmaya ve sorumluluk almaya karar verme eğiliminde olurlar. Daha
sonra bu erken bağlılık süreci, kendini yenileme döngüsüne bırakır. Böylece
örgütsel bağlılık diğer faktörlere göre şekillenme eğilimi gösterir.
3.9. İÇSEL PAZARLAMANIN ÖRGÜTSEL İLETİŞİME ETKİLERİ
Örgütteki her birey ve birim için iç ve dış müşterilerinin ve kendisinin
ihtiyaçlarını saptamak ve bu ihtiyaçların nasıl karşılanacağını analiz etmek ve
belirlemek önemlidir. Bu, bir departman içinde sürdürülen süreç ve faaliyetleri
analiz ederek performansın iyileştirilmesi amacıyla departmanlar arası varolan
görünen ve görünmeyen duvarların yıkılmasında ve iletişimin arttırılmasında etkin
bir şekilde yardım eder.
Bu işlem şu aşamalardan meydana gelir:
Müşterilerin ve tedarikçilerin temel süreç ve faaliyetlerinin belirlenmesi,
Müşterinin kendi ihtiyaçları için tedarikçi ile bir araya gelinerek tartışılması,
Birim içinde gerçekleştirilen süreç ve faaliyetlerin gözden geçirilmesi,
Bunların
müşteri
ve
tedarikçi
ile
yapılan
tartışma
sonuçları
ile
karşılaştırılması
İhtiyaçları karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi
Katma değeri olmayan işlerin elenmesi,
Bir önceki adımın sonuçları ışığında birim içindeki faaliyetlerin, rollerin ve
sorumlulukların yeniden organize edilmesi
Kaydedilen
aşamanın
izlenmesi
ve
gerektiğinde
düzeltici
faaliyetlerin
gerçekleştirilmesi aşamalarından oluşur (Telek,1996;249-257).
Bu uygulama birim içinde hedeflerin, rollerin, iş yükünün ve sorumlulukların
160
açıkça tanımlanmasını ve süreçlerin, faaliyetlerin daha iyi anlaşılmasını sağlar.
Bunun yanı sıra saklı kalmış ihtiyaçlar, katma değeri olmayan işler açığa çıkarılır ve
birimlerin performansının ölçülebilmesi için bir temel oluşturulur.
Şirketler, iletişim ve katılım stratejilerini geliştirmek için çeşitli eğitim ve önlemlere
ihtiyaç duymaktadırlar. Bunların birincisi; açıkça ve tam anlamıyla kavranması
gereken, bu tür iletişim stratejilerin amacının karşılıklı anlayışı ve kişilerin
katılımını sağlamak olduğudur. Bazı şirketler iletişimi, basitçe, çalışanların
davranışlarını düzenlemek olarak görmektedirler. Bu tip bir yaklaşım, sadece sınırlı
ve geçici başarı ile yetinmekte, açıklık felsefesinden farklı olmakta ve işletmelerde
modern iletişim stratejileri üzerinde durmaktadır. İkincisi, iç iletişimde açıklık kararı
alan organizasyonlar daha talepkâr olmaktadırlar. Etkinliği sağlamak için,
tekniklerin pratikliğini ve iki yanlı görüş ve bilgi akışını sağlamak, sürekli eğitimi
gerektirmektedir. Daha da ötesi, organizasyonda bu iletişim standartlarına alışan
kişiler, zaman zaman bilgi ve görüşlerine daha fazla karşılık beklemektedirler. Bu
trend, tüm elemanlar arasında eğitim ve isteklerde bir artışı göstermektedir. Kişi,
şirketler tarafından tüketici olarak farklı, çalışan olarak farklı bir tavırla karşılaşacak
olursa buna iyi bir cevap vermeyecektir. Ortak iletişim politikaları bu nedenle karar
alma, kaynaklar ve yönetim süreleri açısından daha zorlayıcıdırlar. Üçüncüsü, bir
organizasyonda güç ve otoritenin kurulması ve sürdürülmesinin temeli bilginin
sağlanması ve kontrolündedir. Bilgi akışının artması ve elde edilebilirliği, bilgi ve
yorum alımının genişlemesi, belirli yönetim kademeleri arasında, statü algılamasını
önemli biçimde azaltmıştır. Eskiden bilgi akışını sınırlayan, görüşlere çok az olanak
tanıyan şirketler, yeni ve açık politikalarla kesinlikle uyum içinde olan, deneyimli
yönetici gruplarının davranışlarına özel bir dikkat göstermelidirler. Bu tutarlılığı
sağlamakta başarısız olmak, politikaların etkinliğini ve gerçek işletme performansını
önemli biçimde zayıflatabilecektir.
Şirket içi iletişimin en önemli biçimde organize edilmiş şeklini, çalışanların
yöneticilerle yüz-yüze görüştükleri sistem oluşturmaktadır, Bu zaman zaman bir
“kademeli dizi” temeline göre yapılmakta ve her kademede en üstten en alta akış
anlamını taşımaktadır. Tutarlılık, ortak hazırlanmış bir rapora dayanarak ve
161
iletişimde bulunanlara verilecek ön eğitim yoluyla sağlanır. İletişim ve eğitim, bilgi
alanlar için el ele gidebilir. En baştan başlayarak, pek çok eleman, şirketin açık bir
tanımının yapılmasına, çalışmalarının ve çalıştığı alanın ne olduğunu öğrenmeye
ihtiyaç duymaktadır. Benzer olarak, yeni işe girenlerin bu tip bir bilgiye sahip
olmaları beklenemez, burada her kademede, kurslar aracılığıyla temel bilgilerin
herkese dağılımının sağlanması gereksinimi mevcuttur.
İşletmelerde bir iletişim şekli olan en alt kademeden üst kademeye yani yukarı
doğru iletişim, işletmeler açısından oldukça zaman alıcı, fakat büyük ölçüde
etkilidir. Bu iletişim, her elemanın yılda bir değerlendirilmesi şeklinde sıkça
kullanılan bir değerleme kapsamındadır. Pek çok şirket bu değerlendirmeyi
yöneticiler ve teknik elemanlar için yapmakta iken, artık tüm kademelere
uygulamaktadır. Bu, elemanların performans ve gelecek değerlemesi için bir fırsat
olduğu gibi, görüş, dilek ve şikayetlerini açıklamak içinde bir imkandır.
Değerlendirmeler, resmi notlar halindeki, bölümler, departmanlar ve diğer gruplar
hakkında görüşlerdir. Bazı şirketlerde bu konu ters yönlü değerlendirme’ yöntemine
kadar geliştirilmiş olup elemanlar yöneticilerini değerlendirmektedirler. Bu yöntem,
ayrı bir perspektiften resmi sistemlerin nasıl ve ne ölçüde iyi işlediğini
göstermektedir.
Elemanların görüşlerini aydınlığa çıkartmada geleneksel yöntem; plan önerisidir.
Şirketler yaklaşımlarından emin oldukları sürece bu çok etkili bir yöntemdir. Öneri
planları daha geniş stratejilere uyarlanmalıdır. Elemanların görüşlerini
almaya
yönelik giderek daha fazla kullanılan bir diğer yöntem de; “Kalite Çemberleri”
ve benzer olarak gönüllü grupların çalışmaları tartışmalarıdır. “Kalite Çemberleri”
deyimi, Japon kalite kavramından, gelmekte olup, bir işletme yönetimindeki sınırlı
tanımından çok bir felsefedir. Bu felsefe, işletmede her açıdan tümüyle saf kalite ya
da mükemmellik arayışına benzemektedir. Böyle tutkulu amaçlar, çalışanların
tümüyle katılımları ve kararlılıklarıyla gerçekleştirilebilir. Gruplar iş performansını
arttırma yollarını tartışmak için motive edildikleri sürece, çalışma saatlerinin
dışında
kendiliklerinden
ve
maddi
bir
toplanmaktadırlar.
162
beklentileri
olmadan
sık
sık
Yönetimin kalite girişimi iletişimle başlar. Yetiştirilmiş ve eğitilmiş örgüt
çalışanlarına yönelik seçilip hazırlanacak mesajlar (bilgi ve düşünce) onlara verilen
eğitim ve onların algıları dikkate alınarak uygun bir şekilde işlenmelidir. Bunun için
mesajlar öncelikle örgüt içindeki çalışanlara ve örgüt dışında hizmet kalitesini ve
maliyet gibi unsurları etkileyen tedarikçilere ve hizmet veren diğer öğelere dönük
olarak onların niteliklerine uygun bir şekilde kodlanmalıdır. TKY’nde mesajın
anlamlı bir hale gelebilmesi için ürünün tasarımı, kalitesi, özellikleri, sunulan
hizmetin kalitesi, fiyat, zamanında teslim şeklindeki tüm TK prensipleri kodlanarak
alıcıya gönderilmeye hazır hale getirilmelidir. Bu aşamadan sonra sıra mesajın örgüt
içi ve dışı alıcı kitlesi tarafından kod açımının yapılmasına gelmektedir. Bu
durumun en başta gelen geçerlilik ilkesi ise alıcı kitle ile kaynak durumundaki
yönetimin deneyim ve algılamalarının çakışmasıdır. İletinin hedef alıcı kitlesi
tarafından çözümlenmesi ve buna dönük geri bildirimin gerçekleşmesi ile birlikte,
artık yönetim açısından iletişimin sonucu ve amacı olarak nitelendirebileceğimiz
iletişimin etkilerini görebilmek mümkün hale gelebilecektir (Oğuz,2006; 951).
Yönetimin toplam kalite çerçevesinde gerçekleştireceği planlı ve programlı iletişim
işgörenler (ast-üst, meslektaş ve bölümler) arasındaki ilişkilerin, gelişimine katkıda
bulunur. Çalışanların beklenti, moral ve davranışlarında olumlu değişiklikler
meydana getirir. Bu anlamda yönetimin uyguladığı etkili iletişimin ölçütü
amaçlanan davranış değişikliklerinin alıcı kitlede görülmesidir. Bu davranış
değişikliği en genel anlamıyla işgörenlerin yerine getirdikleri fonksiyonları daha
yüksek kalitede yapabilmeleri için kendi üretkenliklerini ve enerjilerini kullanabilme
yolunda çaba harcar duruma gelmeleridir. Bu yolla işgörenler yaptıkları işi kendi
işleriymişçesine benimser bir duruma ulaşıp ilgi düzeylerini artıracaklar, süreçte
hatayı en aza indirgeyecekler ve iyi mal / hizmet üretmek için verimliliklerini
yükseltmeyi gaye edineceklerdir.
163
3.10. İÇSEL PAZARLAMADA VERİMLİLİK
Günümüzde iş düşüncesi büyük ölçüde çekip çevirmekle ilgilidir. Sorun
çözme, maliyet denetimi, kalite yönetimi ve insana özen. Bunlar son derece
önemlidir ve yapılmalıdır. Bunlar gereklidir, ama yeterli değildir ( De Bono, 2000;
205 ).
Verimlilik, birim girdi başına üretim miktarını artırma çabası olduğu kadar, elde
edilen ürün veya hizmetin kalitesini artırmak, çevreyi ve doğal varlığı korumak,
çalışanlara en iyi ve huzurlu, sağlıklı bir çalışma ortamı sağlayacak, mesai dışı özel
hayatında mutlu ve standart seviyede bir hayat insanca yaşama imkanı vermek gibi
çok önemli faktörleri içine alır(Küçük, 1995;29). Verimlilik kavramı çok geniş
kapsamlı olup, doğru olan işleri, doğru biçimde ve ekonomik bir çalışma ile
gerçekleştirmeyi hedefleyen akılcı bir yaşam biçimi olarak açıklamak mümkündür.
Böylesine geniş bir verimlilik kavramının basit olarak ve sonuçlarını yorumlayarak
tanımlanması ve ölçülmesi olanaksızdır. Sadece işletmeler düzeyinde incelenmesi
bile işletmelerde amaç ve görevlerin belirlenmesini, üretim kaynaklarının
sağlanmasını, bunların kullanılmasına ilişkin tüm yönetim işlevlerinin olduğu kadar
bütün üretim kaynakları arasındaki etkileşim ve sonuçların belirlenmesini ve
yorumlanmasını gerektirir. Verimlilik aynı zamanda örgütlerle birlikte insanların
yaşamlarını
biçimlendiren
bir
davranış
biçimi
olarak
ele
alınmaktadır
(Akal,1992;24,Gürkan,1995;56).
İşletme performansının odak noktasını verimlilik oluşturmaktadır. Verimliliği
hedeflerinden biri olarak kabul etmeyen işletmelerin yönlendirilmesi ve yönetimi
olanaksızdır. İşletmelerde performans kavramının en önemli belirleyenlerinden
olması çoğu kez verimliliğin performans kavramı yerine kullanılmasına neden
olmaktadır. Gerçektende verimlilik çalışan performans düzeylerini büyük ölçüde
belirleyebilecek güçte bir performans ölçüsüdür. Verimlilik artışının temeli daha çok
çalışarak değil, daha akılcı çalışarak sağlanabilir. İnsanın fiziki kapasitesinin
sınırlılığı dolayısıyla daha çok çalışmak ancak sınırlı ölçülerde verimlilik artışı
sağlanabilir(Gürkan,1995;57). Sağlık sektöründe de çalışanların verimliliği oldukça
önemli bir yer tutmaktadır. Hastane çalışanlarının verimli bir şekilde çalışması genel
164
anlamda hastanenin verimliliğine olumlu katkıda bulunurken buda dışarıdan gelen
hastaların memnuniyet derecesini etkileyecektir.
3.11. İÇSEL PAZARLAMADA REKABET
Rekabet, serbest piyasa mekanizması içinde faaliyet gösteren en az iki birimin
fiyat ve fiyat dışı çeşitli araçlar ile kârlarını yükseltmek ve en büyük pazar payını
elde etmek amacıyla giriştikleri stratejik etkileşim sürecini ifade eder. Rekabet
işletmelerin ayakta kalması için gereklidir. Rekabet çekip çevirmenin ve temel bir
çizgiyi oluşturmanın bir parçasıdır ( De Bono, 2000; 205 ). İşletmelerin başarılı
olması, mevcut ve potansiyel müşterileri için değer meydana getirecek stratejileri
belirleyip oluşturmalarına ve nihayetinde bunu başarılı bir şekilde uygulamalarına
bağlıdır. İşletmelerin hayatta kalmak için benzer işle uğraşan işletmelerle yaptıkları
yarış, rekabet olarak ifade edilir. İşletmelerin amacı ise rekabetin ötesine geçip
rakiplerine karşı rekabet üstünlüğü elde etmektir(Güleş vd,2004;76). Rekabet yüksek
düzeyde olması, bir taraftan işletmelerin maliyetlerini yükselterek diğer taraftan da
satışlarını ve kârlılığını azaltarak işletme performanslarını etkilemektedir. Bu
bağlamda, rekabet yoğunluluğu işletme performansını doğrudan etkileyebilecek
etken olarak dikkate alınmalıdır. Birçok iş geliştirme stratejisinin amacı
sürdürülebilir rekabet avantajı sağlamaktır (Porter,1991;55). Rekabet ortamında
işletmenin
performansını,
kalitesini,
verimliliğini
iç
müşteri
yani
çalışan
belirlemektedir. Verimliliği yüksek olan işletmelerin sektör içindeki rekabette ayakta
kalma şansı daha fazla olmaktadır.
3.12. İÇSEL PAZARLAMANIN KÂRLILIĞA ETKİLERİ
Kâr ve kârlılık işletmede toplam gelirler ve toplam maliyetler arasında
kurulan bir sonuç ilişkisidir. Basit bir tanıma göre kâr, satışlarla maliyetler arasındaki
artı farktır. Bu fark eksi olduğunda zarar oluşur (Akal, 1992; 39, Gürkan, 1995; 64).
Kârlılık, verimlilik arttıkça düşen maliyetler nedeniyle artabilir. Ancak, sektör
başarısı kârlılığın gerçekleşmesinde temel koşulu oluşturmaktadır (Sakız, 1998; 5,
Ataol,1993, 16). Kârlılık düzeyinin temel belirleyici değişkeni, sektör koşullarıdır.
Dolayısıyla, bu düzeyin yükseltilmesine yönelik çabalar, bu koşulların kısmen ya da
165
tümüyle değiştirilmesini ve/veya bu koşullara gereğince uyulmasını yahut “olumlu”
yönde değerlendirilmesini gerektirmektedir (Çaglar, 2004; 20). Kâr ya da kârlılığın
bir performans boyutu olarak alınması aslında eleştirilen bir konudur. Kâr ya da
kârlılığın özellikle uzun dönemde bir performans göstergesi olarak alınamayacağı
ancak kısa dönemli bir gösterge olarak kullanılabileceği görüşü yaygındır. Bu
görüşün nedeni işletmelerde yönetimin kısa dönemde kârlı olmayı kolay bir hedef
olarak kabul edip buna ağırlık vererek, uzun dönemli başarıları ihmal etmeleri
olasılığıdır (Akal, 1992; 39, Gürkan, 1995; 64). Böyle durumlarda yöneticiler kısa
dönemli kârı pahasına, araştırma ve geliştirme çalışmalarından, çalışanlara yönelik
özendirici yatırımlardan, kaliteden, bakım ve onarım çalışmalarından hatta iyi
müşteri ilişkilerini koruma çabalarından ki bu konular işletmenin yaşamını
sürdürebilmesi için çok önemlidir, fedakârlık edebilmektedirler (Akal, 1992; 39).
Hastane işletmeciliğinde de yöneticilerin tutumu çalışanların memnuniyeti bu da
dolaylı olarak verimlilik ve kârlılık üzerinde etkisini gösterecektir. Çalışanların
çabası, hastalara olan tavırları ve işindeki memnuniyetinin geri bildirimi hastaneye
kâr olarak gerçekleşecektir.
3.13.
İÇSEL
PAZARLAMANIN
HASTA
MEMNUNİYETİNE
ETKİLERİ
Müşteri kavramı genel olarak “bir mal veya hizmeti satın alan kişi”dir.
Sağlık işletmelerinin yapısal açıdan çok karmaşık olması, müşterilerinin de karmaşık
olmasını beraberinde getirmektedir. Bu nedenle sağlık işletmeleri müşterilerinin
oldukça heterojen bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. Sağlık işletmelerinin tek
müşterisinin hastalar olduğu düşüncesi günümüzde geçerliliğini büyük ölçüde
yitirmiştir. Eskiden sağlık işletmelerinin müşterisi denildiği zaman yalnızca hastalar
akla gelirken, günümüzde “sağlık hizmetleri üretimi sürecine katılan tüm birey ve
kurumlar” müşteri olarak kabul edilmektedir (Devebakan,2005;5).
Müşteriler
sınıflandırıldıktan
sonra,
müşterinin
bir
ürün
veya
hizmetten
beklediğini bulma düzeyi olarak tanımlanabilen ve algısal bir olay olan müşteri
tatmini sağlanmaya çalışılmaktadır. Altuntuğ’un (2005;12) da ortaya koyduğu gibi
müşteri ürün veya hizmetten yararlandığında, bunları beklenenin altında
166
gerçekleşmiş şekilde algılaması tatminsizliğe, beklediği ölçüde gerçekleştiği şekilde
algılaması tatmine, beklentisinin çok üstünde gerçekleştiğini düşünmesi ise
memnuniyete (yüksek tatmin) yol açacaktır. Burada önemli olan nokta, her insanın
ürün ve hizmetten beklentisinin farklı olmasıdır. Dolayısıyla da müşteri tatminin
kişiden kişiye değişen ve pek çok faktörün etkisi ile ortaya çıkan bir duygu olduğu
görülmektedir. Sağlık işletmelerinde çalışanın çalıştığı ortam ve
işinden
memnuniyeti hasta memnuniyeti üzerinde doğrudan etkisi bulunmaktadır. İşinden
ve çalışma koşullarından memnun olan çalışan, hasta memnuniyetine de daha çok
önem verecektir.
3.14. İÇSEL PAZARLAMADA HİZMET KALİTESİ
Hizmet kalitesi işletmelerde verilen servisin müşterinin istek ve ihtiyaçlarına
göre düzenlenmesi amacını taşımaktadır. Hizmeti sunan genellikle insandır. Bu
nedenle hizmet kalitesinde belirleyici unsurda insan olmaktadır (Tekin,2007;28).
Günümüzde yaşanan yoğun rekabet ortamında firmalar müşterilerine en doğru, en
uygun ve en kaliteli ürün ya da hizmeti sunmak zorundadırlar. Bu durum sağlık
hizmetleri içinde geçerlidir. Yaşanan rekabet ve neden olunan maliyetler her geçen
gün sağlık işletmelerinde de kaliteye
verilen
önemi
arttırmaktadır Hizmet
tatmininin odak noktası olan sağlık hizmet kalitesi konusunda yapılan araştırmalar,
yalnız hasta tatmini odaklı hizmetlerde ve hastanın medikal ihtiyaçlarının
karşılanması odaklı hizmetlerde hasta istek ve beklentilerinin ihmal edilebileceğini
göstermektedir. Bu anlamda, sağlık işletmelerinin bir taraftan bilimsel norm ve
standartlara uygun tanı ve tedavi prosedürleri uygulaması, diğer taraftan hizmet
sunum süreçlerinde hastaların beklenti ve isteklerini göz ardı etmemesi
gerekmektedir (Devebakan, 2005;15). Choi ve diğerlerine (2004) göre hastanın
sağlık durumunda yarattığı gelişme temel alınarak sağlık hizmet kalitesinin
ölçülebileceği ileri sürülmektedir. Bu yaklaşım verilen sağlık hizmetinin teknik
kalite boyutudur. Bu açıdan sağlık hizmet kalitesi, çalışanlar tarafından verilen
hizmetin bilimsel standartlara uygunluk derecesi olarak tanımlanabilmektedir.
Sağlık işletmelerinde çalışanların, hizmet alanlarının sosyal ve psikolojik istek,
beklenti ve ihtiyaçlarını göz ardı eden hizmet sunumlarında daha istekli olmaları
167
belirlenen kalite hedefine ulaşmasına yardımcı olacaktır.
Sağlık kurumlarında verilen hizmetin kalitesini büyük ölçüde sağlık personeli
belirlemektedir. Sağlık kurumlarında hizmet kalitesinin iki boyutu vardır: Teknik
(bilimsel) kalite ve uygulama sanatı. Hastalara bilimsel norm ve standartlara
uygun hizmet verilebilmesinin temel koşulu, sağlık personelinin güçlü bir
bilimsel artyetişime sahip olmasıdır. Bilimsel yeterliliği eksik olan bir sağlık
personelinin hizmet vermesi, hasta açısından, ileride giderilmesi mümkün
olmayan sonuçlara yol açabilir. Diğer yönden sağlık personelinin hastalara
yönelik tutum ve davranışları, bir kalite göstergesi olan hasta tatminini etkileyen
en önemli faktördür. Yapılan araştırmalar, hasta tatminini etkileyen faktörlerin
başında, hasta ile en yoğun ilişki içinde olan hekim ve hemşire personelin
davranışının geldiğini ortaya koymaktadır (Ersoy,Esatoğlu,1997;Esatoğlu,1997).
3.15.
İÇSEL
PAZARLAMANIN
GENEL
İŞLETME
PERFORMANSINA ETKİLERİ
Küreselleşmenin
bir
sonucu
olarak
işletmelerin
rekabet
üstünlüğü
kazanabilmelerinde en etkin kaynak olarak kabul edilen insan kaynağının
örgütsel amaçlar doğrultusunda yönlendirilebilmesi için, örgütün çalışanlarının
iş tatminlerini, motivasyonlarını ve örgüte bağlılıklarını artırıcı faaliyetler
içerisine girmeleri gerekmektedir. Günümüzde yöneticilerin çalışanlarını
örgütsel amaçlar doğrultusunda davranışlar sergilemeye yöneltme çabalarında
başarılı olabilmeleri için, çalışanlarının beklentilerini karşılayan, ihtiyaçlarını
tatmin eden ve yaptıkları işten tatmin olmalarını sağlayan bir işletme yapısı ve
çalışma ortamı yaratmaları gerekmektedir (Bakan ve Büyükbeşe, 2004: 26).
İşletmede çalışan tüm işgörenlerin müşteri odaklı olarak çalışmaları ve müşteri
beklentilerini karşılamaları amacıyla önerilmiş bir yönetim yaklaşımı olan içsel
pazarlama kavramının asıl üzerinde yoğunlaştığı konu hizmet sunan işgörenlerin
memnuniyetini sağlayarak dış müşterilerin memnuniyetini artırmaktır.
Bu
yaklaşım, tüm örgütte uygulanacak motivasyon çalışmalarının, kısa süreli teşvik
168
programlarından ya da müşterilerin dikkatini çekecek kampanyalardan
etkili
bir yöntem
olduğunu
savunan
bir
daha
yönetim yaklaşımıdır (Kang vd.,
2002; 279).
Çalışan memnuniyeti ve müşteri memnuniyeti çok iç içe geçmiş iki kavramdır.
İkisi birbirini desteklemektedir. Biri olmadan diğeri olmaz ve ikisi aynı anda
sağlanmalıdır. Eğer bir tarafın memnuniyetinde sorun varsa bu mutlaka diğer
tarafı da etkileyecek ve oradaki memnuniyeti düşürecektir. Müşteri memnun,
çalışan mutsuz olursa çalışanlar en uygun fırsatta işten ayrılacaktır, bu da personel
dönüşüm oranının fazla olmasına ve müşteri huzursuzluğuna neden olacaktır.
Müşteriler özellikle hizmet sektöründe işletmeden çok çalışanlara bağlılık
göstermektedir. Müşteri mutsuz, çalışan memnunsa; müşteriler işletmeyi terk
edecek
bu
da
işletmenin
kârlılığına
ve
çalışana
yansıyacaktır. Çünkü
işletmenin çalışanlarına sunduğu imkanlar kârlılığı ile doğru orantılı olarak artış
gösterecektir
(Pak, 2004; 1). Bu durum yöneticilerin yapması gerekeni açık ve
net olarak göstermektedir. Eğer bir işletme rakiplerinden sıyrılıp başarı elde
etmek istiyorsa, işgören ve müşteri memnuniyetini aynı anda yürütmek
zorundadır.
Müşteri memnuniyetinin,
çalışanların memnuniyetinin
ve
toplumda olumlu
etkilerin sağlanabilmesi, iş sonuçlarında mükemmelliğe ulaşılabilmesi için politika
ve stratejilerin, çalışanların, kaynakların ve proseslerin uygun bir liderlik
anlayışıyla yönetilmesi ve yönlendirilmesi gerekir (Yürütücü, 2004; 4). Bu
nedenle müşteri memnuniyeti ve çalışan memnuniyetinin sağlanabilmesi için
gerekli olan en önemli unsurlardan biri de memnuniyeti sağlayacak ve
uygulamaları yürütecek olan liderin varlığıdır. Yöneticiler
davranarak,
işin
görev
işlere
ürün
olarak
gereksinimleri üzerine konsantre olmak yerine
çalışanların değer verdiği özelliklere sahip olan işler dizayn ederek çalışan
tatminini arttırabilirler. İşlere ürün gibi davranılmakta ve yöneticiler aynı özeni
işlere de göstermeye zorlanmaktadır.
Bu noktada özellikle
pazarlama ve
insan kaynakları müdürlerinin işin kesin biçimde tanımlanması ile daha fazla
ilgilenmeleri gerekir (Rafiq ve Ahmed, 2000;457). Yöneticiler işgörenleri mutlu
169
edecek, tatminini ve performansını artıracak iş şartlarını yerine getirerek işgörenin
uzun süre işletmede istihdam edilmesi sağlayabileceklerdir.
İşgörenin tatmin duymasında,
işletmenin başlıca politikaları,
genel personel
uygulamaları, toplumdaki statüsü ve hizmetleri rol oynar (Bingöl, 1990;200202). İnsan hayatının en önemli parçası sahip olduğu iştir. Hayata bakış açısını
en fazla etkileyen unsur bireyin zamanının çoğunu geçirdiği iştir. İşlerin bazıları
statü, mutlululuk verirken bazıları huzursuzluk yaratır. İşte içsel pazarlama, ortaya
çıkan bu huzursuzluğu ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. İçsel pazarlamanın asıl
amacı, işgörenleri müşteri gibi görüp onların daha fazla görev üstlenmelerini,
işbirliği içinde daha istekli
çalışmalarını
sağlamaktır.
İçsel
pazarlama
uygulamaları ile değişen davranış ve tutumlar sayesinde müşteri olarak görülen
işgörenlerin daha fazla motive olmaları sağlanarak memnuniyet dereceleri
artırılabilir. Böylece organizasyonlar verimlilik ve kalite artışına bağlı olarak daha
yüksek karlar elde ederler (Mudie, 2003; 1262). Yöneticilere düşen görev işletme
içinde işgören memnuniyetini artıracak çalışmaları sağlamaktır. Çünkü ancak
işinden memnun olan ve beklentileri karşılanan tatmin olmuş işgörenler müşteri
beklentilerini karşılamak için daha fazla çaba gösterirler. Araştırmacılar örgüt
yapısıyla ilişkili beş temel değişken üzerinde durmuşlardır. Bunlar uzmanlaşma,
kuralların standardizasyonu, biçimsellik, merkeziyetçilik ve şekildir. Uzmanlaşma
bir örgüt içindeki faaliyetlerin uzmanlık rollerine bölünme derecesini ifade eder.
Kuralların standardizasyonu,
derecesini,
personel
örgütün standart kural ve süreçler belirleme
uygulamalarının
standardizasyonunu,
standartlaştırılmış personel uygulamalarının derecesini;
biçimsellik,
örgütteki
talimat ve
süreçlerin ne dereceye kadar yazılı ifade edildiğini; merkeziyetçilik, karar verme
yetkisinin ne dereceye kadar yönetim hiyerarşisinde tepe noktada toplandığını ve
örgüt şekli, örgütün rol yapısını ifade eder (Telman ve Ünsal, 2004; 55-56).
Herhangi bir hizmet işletmesinde ana katılımcılar hizmet personelidir. Hizmet
personeli, müşterilerin bir departmanlı mağazaya girdiklerinde, bir restorana
gittiklerinde ya da bir uçağa bindiklerinde karşılaştıkları kişilerdir. Tek bir
hizmet personeli bile müşterinin hizmet işletmesi hakkındaki izlenimini
170
belirleyebilir. Dolayısı ile personel, hizmet pazarlamasının çok önemli bir rekabet
unsurudur ve bu unsurun iyi yönetilmesi önemli bir rekabet ve farklılaşma aracı
olacaktır
(Öztürk, 2003; 87-88). Hastanenin herhangi bir noktasında müşteri
beklentilerini karşılamak üzere görevlendirilmiş olan personelin gerekli niteliklere
sahip olması, hastanenin başarısı üzerinde olumlu katkı sağlayacak en temel
unsurdur.
Hastane işletmelerinin başarısı, iyi bir ekonomik ve fiziki yapıya sahip olmasının
yanında, etkili bir insan gücüne sahip olmasına da bağlıdır. Çünkü işletmenin gerek
finansal gerekse fiziki yapısına anlam kazandıran ve onları değerlendiren işletmede
çalışan insan gücü olmaktadır. İnsan gücünü geliştiren ve motive eden işletmeler
amaçlarına çok daha kolay ulaşırken, bunu başaramayan işletmeler, fiziksel ve
finansal olanakları ne kadar mükemmel olursa olsun amaçlarına ulaşamazlar
(www.isguc.org). Emek yoğun çalışan hastane işletmelerinin rekabette öne
çıkmasını sağlayan unsur işgörenlerinin başarısıdır. Müşteri ile sürekli iletişimde
bulunup,
istek
ve beklentilerini yerine getirecek olan işgören, müşteri
memnuniyetine en fazla etki eden unsurdur. Hastane işletmelerinde müşterilerin
memnun olacakları hizmeti yaratmak tüm faaliyetleri yerine getiren işgörenlerin
elindedir. Beklenen istekleri yerine getirmek, değişen ihtiyaçları uygun bir
şekilde karşılamak ancak nitelikli bir işgören ile sağlanabilmektedir. Tedavi
talebinde bulunan hastaların istek ve ihtiyaçlarının sürekli değişmesi ve gittikleri
yerlerde daha kaliteli hizmet alma beklentileri, hastane işletmelerinin değişen
bu hasta istek ve ihtiyaçlarına en hızlı şekilde uyum sağlamalarını gerektirmiştir.
Bir hizmet sektörü olan hastane işletmelerinin varlıklarını sürdürebilmeleri, büyük
oranda müşteriyi tatmin etmedeki başarılarına bağlıdır. Daha fazla müşteri çekme
konusunda hastane işletmeleri arasında yaşanan rekabette, farkı belirleyecek olan
temel etken çalışanlar tarafından sunulan hizmet olacaktır. Daha kaliteli hizmet
sunan işletme çalışanları, daha çok aranan ve daha çok müşteri ağırlayan işletme
çalışanları konumuna gelirken, bunu başaramayan işletme ve buna neden olan
çalışanlar zamanla yok olma tehlikesiyle
işletmelerinin başarısı,
karşı
karşıya
kalacaklardır. Hastane
insan kaynakları yönetimine verdiği öneme bağlı
171
olmaktadır. Günümüzde ve gelecekte insan kaynaklarını geliştiren ve motive eden
işletmeler
amaçlarına
işletmeler
ise
zamanla
daha
kolay ulaşabilecekler,
faaliyet
bunu
başaramayan
alanlarını yitirmek zorunda kalacaklardır
(www.isguc.org). Hızla artan rekabet koşullarında başarı elde
etmek
isteyen
hastane işletmelerinin en az müşteri memnuniyeti kadar özenle üzerinde durması
gereken bir konu da işgörenler olmuştur. Nitelikli personel tedarik ederek iyi
sunulan bir hizmet, işletmenin geleceğini belirleyecektir. Çalışanlar açısından
sağlanan memnuniyet ile daha kaliteli hizmet sunumu ve daha fazla müşteri elde
etmenin yolu; iyi hizmet sunacak personel tedarik etmekten ve bu niteliklere
sahip personelin çalışma ortamından her türlü memnuniyeti için elden geleni yapıp
işletmede sürekli kalmasını sağlamaktan geçmektedir.
172
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
İÇSEL PAZARLAMA UYGULAMALARININ İŞLETME PERFORMANSI
ÜZERİNE ETKİSİ: KAMU - ÖZEL HASTANE KARŞILAŞTIRMASI
Hastane işletmeleri, hizmet işletmeleri içerisinde en yaygını ve en eski
olanıdır. Tedavi hizmetinin en büyük üreticisi durumunda olan hastaneler, Yataklı
Tedavi Kurumları İşletmeleri Yönetmeliğinde, “hasta ve yaralıların, hastalıktan
şüphe edenlerin ve sağlık durumlarını kontrol ettirmek isteyenlerin ayaktan veya
yatarak izleme (müşahede), muayene, tanı (teşhis), tedavi ve rehabilite edildikleri
aynı zamanda doğum yapılan kurumlar” olarak tanımlanmaktadır. Hastaneler, hizmet
üretim kapasitesi ve sağlık harcamaları bakımından sağlık sisteminin en önemli alt
sistemidir. Türkiye’de sağlıklı insan gücünün çok büyük bir kısmı hastanelerde
çalışmaktadır (Kavuncubaşı,Ş.,2000;198).
Günümüz küresel rekabet ortamı hizmet sektörü içinde yer alan hastanelerde
de etkisini göstermektedir. Bu bağlamda, işletmelerde içsel pazarlama ve işletme
performansı ile ilgili teorik ve uygulamalı çalışmaların sayısı, konunun öneminden
dolayı oldukça fazladır. Bununla birlikte, yine çalışmanın temel boyutlarından
hastane işletmeleri kapsamında iç müşteri memnuniyeti, işletme performansı ve
hastane işletmesine etkileri konularının birlikte değerlendirildiği teorik ve
uygulamalı çalışmaların eksikliği, araştırmanın önemini artırmaktadır. Bu bölümün
temel amacı, çalışmanın teorik kısmında incelenen kaynaklar çerçevesinde
geliştirilen araştırmanın değerlendirilmesi ve bu değerlendirmeye ilişkin elde edilen
sonuçların ve önerilerin ortaya konulmasıdır.
Çalışmanın bu bölümünde, Kastamonu ilinde yer alan hastane işletmelerinin
içsel pazarlama uygulamalarının hastane performansına etkileri ve kamu ve özel
hastane arasındaki performans farklılıklarını belirleyebilmek amacıyla yapılan
araştırmanın amaçları, hipotezleri ve yöntemi irdelendikten sonra, araştırmada elde
edilen bulgular değerlendirilecek ve sonuçlar ayrıntılı bir şekilde sunulacaktır.
173
4.1. Araştırmanın Amacı ve Varsayımları
4.1.1. Araştırmanın Amacı
Günümüz küresel rekabet ortamında faaliyet gösteren hastane işletmelerin
sürekli başarılı olabilmelerinde içsel pazarlama uygulamaları ile iç müşteri
memnuniyeti oldukça önemli bir yere sahiptir. İç müşteri memnuniyetini dolayısıyla
dış müşteri(hasta) memnuniyetini sağlamak, bu hususta verilen eğitimleri artırmak ve
tüm bunların sonucunda sunulan hizmeti artırmak, işletmenin verimliliğini,
kârlılığını artırarak ve rekabette bir adım daha önde olmasına yardımcı olacaktır. Bu
bağlamda araştırmanın temel amacı;
Kastamonu’da faaliyet gösteren Hastane işletmelerindeki içsel pazarlama
uygulamalarının işletme performansına etkilerinin özel ve kamu hastanelerindeki
farklılıklarını belirlemektedir.
Araştırmanın alt amaçlarını şu şekilde belirlemek mümkündür.
İçsel pazarlama ile ilgili amaçlar:
İşletmelerde İçsel Pazarlama ile İlgili Amaçlar:
1. İşletmelerde
içsel
pazarlama
uygulamalarının
önem
derecesinin
belirlenmesi
2. İşletmenin temel amaç ve hedeflerine ulaşmasında çalışanların önem
derecesinin belirlenmesi
3. İşletmede çalışanlara verilen eğitimin önem derecesinin belirlenmesi
İşletme Performansı İle İlgili Amaçlar:
1. Hastane işletmelerinin genel performans kriterlerini belirlemek,
2.Hastane İşletmelerinin performans ölçüm sistemlerinde önem arz eden
strateji ve politikalarını belirlemek,
174
3.Hastane işletmelerinde iç müşteri memnuniyeti sağlandığında hastanenin
verimliliğinde ve kârlılığında ne gibi bir değişiklikler gerçekleşebileceğini
belirlemek,
4.İç müşteri memnuniyetini etkileyen faktörleri belirlemek.
5.Hastane
işletmelerinde
içsel
pazarlama
uygulamalarının
işletme
performansına etkisini belirlemek.
4.1.2.Araştırmanın Modeli:
Bu
araştırmanın ilk
aşamasında keşfedici bir
araştırma yöntemi
belirlenmiş, daha sonra araştırmanın amaçları göz önünde bulundurularak
tanımlayıcı araştırma olarak yürütülmüştür.
Birinci aşamada keşfedici araştırma yönteminin seçilmesinin nedeni; konu
ile ilgili temel unsurların anlaşılması, Kastamonu’da yer alan hastane işletmelerinin
mevcut durumunun belirlenmesi ve söz konusu hastane işletmelerinin araştırma
konusu ile ilgilerini ve katılımlarını artırmaktır. İkinci aşamada, tanımlayıcı
araştırma yönteminin seçilmesinin nedeni; tanımlayıcı araştırmaları, belirli
hipotezler üzerine yoğunlaşması ve birçok değişken arasındaki ilişkileri
araştırmasıdır (Harris, 1997;21). Tanımlayıcı araştırmalar, grupların özelliklerini
belirleme ve değişkenler arasındaki ilişkileri/tahminleri açıklamaya çalışan
araştırmalardır (Churchill, 1983;43).
Bu araştırma, anket ve birincil verilere dayalı anlık araştırma yöntemi
kullanılarak uygulanmıştır. Anketler yüz yüze görüşme yöntemi kullanılarak,
Kastamonu’da yer alan bir özel ve bir kamu hastanesi ile yapılmıştır. Yapılan bu
çalışma, araştırılan olguların belirli bir andaki durumunu ortaya koymak amacıyla
yapıldığından ve tez için verilen belirlenmiş süre içinde bitirilmesi gerektiği için
anlık olarak yürütülmüştür.
Araştırma, hastanelerde çalışan işgörenlere uygulanan anket yöntemi ile
gerçekleştirilmiştir. Çalışan memnuniyetini anket yoluyla ölçmenin birçok yararı
vardır.
Anket yöntemi ile araştırma yapmak öncelikle yönetime,
175
çalışanların
çalışan memnuniyeti hakkında genel bilgi verir. Araştırma sırasında elde edilen
bilgilerle, işletmedeki özel tatmin faktörleri veya tatminsizlik nedenleri saptanır.
Hangi grubun tatminsizliğinin daha fazla olduğu görülür. Anket yöntemi işletmede
haberleşme fırsatı oluşturur. Anketin hazırlanması, uygulanması ve cevapların
değerlendirilmesi sırasında yönetim ile yönetilenlerin tatminine yönelik konularda
haberleşme fırsatı elde etmesi söz konusu olur.
Anket yoluyla çalışan memnuniyetinin ölçümü tutum geliştirme aracı haline
de gelir. Araştırmaya cevap verenlerin bazıları için anketler duyguları ifade
aracıdır.
Bu ve benzeri türev faydaların sonunda çalışanların yönetime daha
olumlu bakmaları mümkün olabilir. Anket yoluyla tatmin ölçümü bazen eğitim
ihtiyaçlarının belirlenmesine de katkıda bulunur.
Anket uygularken kişilerin
işlerine ilişkin olgulara ne ölçüde hâkim olduklarını görmek mümkündür.
4.1.3. Evren ve Örneklem
Araştırma, Kastamonu’da yer alan bir Özel bir Kamu Hastanesinde
yapılmıştır. Kastamonu’da yer alan bir Özel ve bir Kamu hastanesinde toplam 300
çalışan ile yüz yüze görüşülerek 2012 yılı mart ayında uygulanmıştır.
Araştırmada,
hastane işletmelerinde çalışan işgörenlerin memnuniyet
düzeyleri ve bu memnuniyet düzeyinin hastanelerin performansları üzerindeki
etkileri incelenmiştir. Hastane işletmeleri, fonksiyonlarını yerine getirirken
büyük ölçüde insan gücüne ihtiyaç duydukları için bu tür bir araştırmanın
emek-yoğun işletmeler
olan
hastane
işletmelerinde
gerçekleştirilmesi
önerilmiştir (Ahmed v.d., 2003;457).
4.1.4. Araştırmanın Hipotezleri
İstatistiksel anlamda hipotez, bir tesadüfi değişkenin dağılımıyla ilgili yapılan
varsayımdır (Kurtuluş,K.,1989;69). Hipotez, ortaya çıkmış veya çıkacak belli
davranışlar,
olgular
veya
olaylar
hakkında
varsayım
niteliğinde
yapılan
açıklamalardır. Hipotez, araştırmacının uygulama problemindeki değişkenler
arasındaki ilişkilerinden beklentilerini ifade etmektedir. Null (Sıfır) hipotezleri genel
176
olarak fark olmadığı tezi üzerine kurulmaktadır. Geleneksel olarak Null hipotezi Ho-+
olarak sembolize edilmektedir. Her Null hipotezine karşılık mutlaka bir alternatif
hipotez
vardır.
Alternatif
hipotez
H1
olarak
sembolize
edilmektedir
(Kurtuluş,K.,1989;69). Bu çalışmada alternatif hipotezler test edilmiştir. İstatistiksel
analizler sonucunda, temel hipoteze göre “kabul” ya da “red” edilen hipotezler
alternatif hipotezlerdir. Yukarıda belirtilen araştırma amaçları çerçevesinde,
araştırmayla ilgili geliştirilen hipotezleri şu şekilde belirtmek mümkündür:
Hipotez 1: Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde çalışanlar arasında
bilgi paylaşımı için temel unsur hastane içi iletişimdir.
Hipotez 2: Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde çalışanlar nasıl
ödüllendirilecekleri konusunda bilgilendirilmişlerdir.
Hipotez 3: Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde çalışanlar neden
ödüllendirilecekleri hakkında bilgilendirilmişlerdir.
Hipotez 4: Araştırmaya katılan hastane işletmelerde çalışanlar arasındaki
karşılıklı anlayışı yaratan temel unsur hastane içi iletişimdir.
Hipotez 5: Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde çalışanlar hastanenin
bir parçası yapan temel unsur hastane içi iletişimdir.
Hipotez 6:Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde çalışanlar arasında bilgi
paylaşımı için temel unsur hastane içi iletişimdir.
Hipotez 7:Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde hastalara verilen
hizmetle ilgili çalışanlarında fikri alınır
Hipotez 8: Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde halkla ilişkiler
çalışmalarımızı planlarken çalışanlarında da fikri alınır.
Hipotez 9: Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde hastalar ile kurulacak
tüm ilişkilerde çalışanlarımızın da fikri alınır.
177
Hipotez 10: Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde çalışanların eğitimi
için gereken uygun kaynakları ayrılır.
Hipotez 11: Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde çalışanların eğitim
ve geliştirme programı, hastane için önemli olan yeterliliklerin yaratılmasına
yöneliktir.
Hipotez 12:Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde değişen teknolojiye
uyum sağlamak için eğitim programlarının sürekli analiz edilmesi gerekir.
Hipotez 13:Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde çalışanların değişen iş
ile ilgili taleplere uyum sağlamak için eğitim programlarının sürekli analiz edilmesi
gerekir.
Hipotez 14:Araştırmaya katılan hastane işletmelerinin hastanenin ve
çalışanların doğru yönde hareket etmesi için yöneticilerimizin uygun ahlaki değerlere
sahip olduğunu düşünüyoruz.
Hipotez 15:Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde hastanenin ve
çalışanların doğru yönde hareket etmesi için yöneticilerimizin uygun entelektüel
düzeye sahip olduğunu düşünüyoruz.
Hipotez
16:Araştırmaya
katılan
hastane
işletmelerinde
stratejilerin
geliştirilmesi ve uygulanması arasındaki açıklığı kapatmak için yöneticilerimizin yol
haritası ve kültürü geliştirmeye önem verdiğini düşünüyoruz.
Hipotez 17:Araştırmaya katılan işletmelerin müşteri tatmininin artması
önemli bir performans göstergesidir.
Hipotez18: Araştırmaya katılan işletmelerde maliyetlerin azalması önemli bir
performans göstergesidir.
Hipotez 19: Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde hastane doluluk oranı
önemli bir performans göstergesidir.
178
Hipotez 20: Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde personel devir hızının
az olması önemli bir performans göstergesidir.
Hipotez 21: Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde gelen hasta sayısının
artması önemli bir performans göstergesidir.
Hipotez 22: Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde etkinliğinin artması
önemli bir performans göstergesidir.
Hipotez 23: Araştırmaya katılan işletmelerde sosyal sorumluluğunun artması
önemli bir performans göstergesidir.
Hipotez 24: Araştırmaya katılan işletmelerin performans ölçüm ve denetim
sistemlerinde önem arz eden strateji ve politikaların önem düzeyi son üç yılda
artmıştır.
Hipotez 25: Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde işletme yaşam
sürelerinin uzunluğunun, işletme performansı üzerinde olumlu etkisi vardır.
Hipotez 26: Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde eğitimli işgücü,
işletmelerin yaşam sürelerini etkilemektedir
Hipotez 27: Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde verimliliğin artması
önemli bir performans göstergesidir
Uygulamada araştırılmak ve sınanmak için toplam 27 hipotez geliştirilmiştir.
Bu bölümün devamında, bu hipotezleri sınamak için gerekli verilerin toplanmasına
ilişkin izlenen yöntem hakkında bilgiler sunulacaktır.
4.2. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ
Çalışmada genel olarak; “uygulamalı” araştırma modeli kullanılmıştır.
Uygulamalı araştırmalar; üretilen bilgilerin değerlendirilmesi, çevrenin kontrol
edilmesi ve sorunların çözümünün sağlanması amacıyla yapılan araştırmalardır
(Gökçe,O. Vd.,2001;16). Uygulamalı araştırmaların temel özelliği; anket, görüşme,
179
gözlem ve örnekleme gibi araçlarla ana kütlenin ilgilenilen özelliklerini ortaya
koymaktır(Seyidoğlu,H.,1993;25).
Araştırma sonuçlarının etkin ve tutarlı olması, araştırma sürecinde izlenen
yöntemle yakından ilişkilidir. Bu nedenle, araştırma yönteminin ayrıntılarıyla
açıklanması, elde edilen verilerin değerlendirilmesi açısından büyük önem
taşımaktadır. Aşağıda araştırmanın amaçlarını gerçekleştirmek ve hipotezleri
sınamak için, veri toplama aracının geliştirilmesi, araştırma örnek kütlesinin
belirlenmesi, anket formlarının hazırlanıp işletmelere çeşitli şekillerde gönderilmesi,
cevaplanan anket formlarındaki verilerin kodlanması, düzenlenmesi ve verilerin
analiz edilmesinde kullanılacak istatistiksel analizler hakkında bilgi verilecektir.
Araştırma yöntemi Şekil 4.1. yardımıyla izlenebilir:
180
Şekil 4.1. Uygulanan Araştırma Yöntemi
181
4.2.1. Araştırmaya Dâhil Edilen Hastane İşletmelerin Seçilmesi
Bir grup kolektif olayın özellikleri ile ilgili bilgi toplarken (bir okulda
öğrencilerin ağırlıkları veya bir fabrikada üretilen parçalar arasındaki kusurlu ve
kusursuz parça sayısı gibi) grubun tamamı hakkında bilgi edinmek zor hatta bazı
durumlarda imkansız olmaktadır (Köksal,B.,1998;5). Uygun bir örnek kütlenin
seçilmesinde hem temsil yeteneği olan bir örnek büyüklüğü, hem de maliyet, zaman
ve veri analiz koşulları dikkate alınarak bir dengeye ulaşılmalıdır. Uygulanacak
istatistiki analizler, evrenin büyüklüğü ve hoş görülebilecek hata payı, örnek kütlenin
büyüklüğünün temel belirleyicisidir (Newbold,P.,1998;7). Bu faktörler dikkate
alındığında, örnek kütle için belirlenen büyüklüğün, ayrıntılı hesaplamalardan çok
araştırmacının yargısına bağlı olduğu ileri sürülebilir (Altunışık vd.;69).
Araştırmanın kapsamı dikkate alındığında toplanacak verilerin içeriğinin
genişliği, uygun bir örneklemden verinin elde edilmesini gerektirmektedir. Bu
bağlamda araştırma, Kastamonu ilinde faaliyet gösteren özel ve kamu hastanesinde
genel olarak yıl itibariyle daha tecrübeli çalışanlar seçilmeye çalışılmıştır. Araştırma
için görüşü alınan çalışanların yıl itibariyle tecrübeli olması önemlidir. Hastane
işletmelerinde uzun yıllar boyunca çalışanların görüşlerinin alınması araştırmanın
sonuçlarının daha doğrulayıcı nitelikte çıkmasında etkilidir. Sonuç olarak araştırma
örneği, araştırmanın amaçlarına ulaşmasını sağlamak ve ilgili hipotezleri sınamak
için yeterli olacak biçimde seçilmiştir.
4.2.2. Anket Formunun Hazırlanması
Anket formunun hazırlanmasında azami titizlik gösterilmiştir. Anketin
geçerlilik ve güvenirliliği ile cevap oranı konusunda yakın bir ilişki olduğu dikkate
alınarak, ankette yer alan soruların düzenlenmesi, anketin tasarımı ve pilot
çalışmanın yapılması işlemleri özenle gerçekleştirilmiştir. Bunun yanı sıra, anketin
cevaplandırılma oranlarının en önemli belirleyicilerinden birisi olan anketin
uzunluğu konusuna dikkat edilmiş, araştırmanın amaçlarının gerçekleştirilmesini
sağlayacak toplam 34 soruya yer verilmiştir.
182
Anket formunda yer alan soruların önemli bir çoğunluğu, literatürde önceden
kullanılmış olup, yeni geliştirilen sorular ise benzer biçimde ölçeklendirilmiştir. Bu
bağlamda, çalışma konularının genişliğinden dolayı, çok sayıda kaynaktan
yararlanılarak anket soruları geliştirilmiştir. Anket formunda yer alan; kimi
kaynaklardan aynen alınan, güvenilirliliğini ve geçerliliğini kanıtlamış sorulara ve
ölçeklere ilişkin genel bilgiler şunlardır:
Hastane İşletmeleri Hakkında Genel Bilgilenme Soruları:
Araştırmaya katılan hastane işletmelerini genel olarak tanıtıcı bilgiler; hastane
işletmesi özelliklerine ilişkin sorular, hastane işletmelerinin faaliyet süreleri, çalışan
sayıları, hizmet bilgileri, içinde bulunulan sektördeki rekabet düzeyi gibi bilgilerin
belirlenmesi amacıyla hazırlanmıştır.
İçsel Pazarlama İle İlgili Sorular:
İçsel pazarlama karması ile işletme performansı arasındaki ilişkilerin
değerlendirilmesi amacı ile, Ahmed v.d. (2003) tarafından geliştirilen “İçsel
Pazarlama Ölçeği” ile işletme performansı ölçeği birleştirilerek bu araştırmada
kullanılmıştır. Ahmed v.d. (2003) tarafından geliştirilen ölçeğin kullanılmasının
nedeni, bu ölçeğin bilimsel yöntemler kullanılarak geliştirilmiş, güvenilirliği ve
geçerliliği test edilmiş ve güvenilir sonuçlar bulunarak, European Journal of
Marketing dergisinde yayınlanmış olmasıdır. Ayrıca bu ölçeğin farklı ortamlarda
ve farklı sektörlerde kullanılması, yazarların kendileri tarafından da önerilmiştir.
Anket orijinal olarak İngilizce düzenlenmiş olup, Türkiye’de kullanılacağı
için Türkçeye çevrilmiştir. Bu anket, araştırma için kullanılmadan önce, bazı
akademisyenler ve hizmet sektöründe yer alan kişiler ile görüşülmüş, çevirinin
anlaşılabilir olduğu belirlenmiştir.
Ankette yer alan içsel pazarlama ölçeği, tek boyutlu bir ölçek olup 17
sorudan oluşmaktadır. Her bir soru,
Katılmıyorum
ve
5=
Tamamen
1’den 5’e kadar değişen
Katılıyorum)
değerlendirilmiştir.
183
Likert
Tipi
(1=
Hiç
Ölçek
ile
Bu
araştırma
Ahmed
v.d
(2003)
tarafından
ölçeğin
geliştirilen
Kastamonu’da yer alan Kamu ve Özel Hastanelerinde uygulanmasını içermekte
olup, uluslararası literatürde çok yeni yayınlandığından bu konuda herhangi bir
ampirik araştırma henüz bulunmamaktadır.
Performans Ölçeği İle İlgili Sorular:
Performans, objektif ve subjektif olarak ölçülebilir. Objektif değerler,
mutlak performans değerleri sorularak; subjektif değerler ise rakiplere veya
işletme
beklentilerine
göre
performans
hakkındaki
düşünceler
sorularak
ölçülmektedir. Performans ile ilgili objektif değerler ile ilgili bilgileri edinmek
çoğu zaman zordur çünkü işletmeler genellikle bu tür bilgileri dışarıya vermek
istemezler. Bu nedenle araştırmada subjektif değerler kullanılmıştır. Literatürde,
objektif ve subjektif ölçüm arasında yüksek korelasyon olduğu ve her iki
yöntemin birlikte kullanılmasının performans ölçümünde uygun olduğu
belirtilmiştir (Venkatraman ve Ramanujam, 1986; 812).
4.2.3. Anket Formunun Postalanması
Araştırma, hastane işletmelerinin idare kısmına, polikliniklerine ve satın alma
ve TİK gibi departmanlarına tezin sonunda ek olarak verilmiş anket formunun çeşitli
şekillerde
gönderilmesi
yoluyla
gerçekleştirilmiştir.
Anketlerin
geri
dönüş
oranlarının yüksek tutulması amacıyla ilk olarak hastane işletmelerinin müdürlük ve
başhekimlikleri ile telefonla iletişim kurulmuş, ayrıca posta yoluyla gönderilen tüm
anket zarflarının içine, üzerlerine dönüş için posta pulu yapıştırılmış ek bir zarf ve
anket sorularının cevaplandırılmasında yardımcı olabilecek kısa açıklayıcı bilgiler
sunulmuştur.
Anket formu, hastane işletmelerine Mart 2012 tarihi itibariyle gönderilmeye
başlanmıştır. Anket; araştırmaya dahil edilen toplam 300 çalışana (mail yoluyla
anketi doldurmayı kabul eden 28 çalışana) doğrudan uygulanmıştır. İki hastane
işletmesinde toplam 65 çalışana söz konusu yollardan hiçbiriyle ulaşılamamıştır.
Araştırmanın “yüz yüze görüşme yolu’nun dışında e-mail yoluyla da yapılmasına
özen gösterilmiştir. E-mail anketleri, hız ve maliyet açısından sağladığı avantajların
184
yanında Internet bağlantısına sahip çalışanların oranının yıllar itibariyle hızla artması
nedeniyle tercih edilmiştir. Bunun yanı sıra e-mail anketlerinin; cevaplayıcıya
Internet’e bağlanabildiği her an ankete cevap verme kolaylığı sağlaması, e-mail
sahibi olanların günde en az bir kere maillerini kontrol etmesi nedeniyle anketi
gözden kaçırmasının imkansızlığı ve giden e-mailler de kaydedildiği için anketin
ulaştığı toplam denek sayısı konusunda hata yapma ihtimalinin azalması gibi bir dizi
avantaja sahip olması nedeniyle tercih nedeni olmuştur. 12 Nisan 2012 tarihi itibari
ile değerlendirmeye uygun 300 anket formu (28 adet e-mail yoluyla) elde edilmiştir.
Bu bağlamda, geri dönüş oranı % 82 olmuştur. İçsel pazarlama, müşteri
memnuniyeti, performans yönetimi gibi hastane işletmeleri ile ilgili çalışmalar
dikkate alındığında, ana kütle üzerinden gerçekleşen geri dönüş oranının % 82
olması kabul edilebilir bir oran olarak değerlendirilebilir.
4.2.4. Verilerin Kodlanması ve Analizi
Günümüzde bilgisayarlar, veri analizinde önemli yer tutmaktadır. Anket
uygulamasında toplanılan ham veriler, çoğunlukla bilgisayarların anlayabileceği
türde veriler değildir. Anket sonuçlarının değerlendirilmesinde “SPSS for Windows
14.0 sürümü kullanıldığından, anket formundaki tüm soru başlıkları kodlanmış, daha
sonra anket formundaki cevaplar veri halinde düzenlenerek analiz edilme üzere
programa girilmiştir. Daha sonra, araştırmaya ilişkin geliştirilen hipotezler istatistiki
yöntemlerle test edilmiş ve sonuçları değerlendirilmiştir. Araştırma sonuçlarının
tablo ve grafik halinde gösterilmesinde, Microsoft Office grubu programı Excel’in
7.0 sürümünden de yararlanılmıştır.
4.3. VERİLERİN ÇÖZÜMÜ VE YORUMLANMASI
Aşağıda verilerin analizine geçmeden önce araştırmada kullanılan ölçeğin
güvenilirlik ve geçerliliği açıklanmış, daha sonra ölçeğe faktör analizi uygulanarak
elde edilen bağımsız değişkenler, performans değerleri bağımlı değişken alınarak
Basit Regresyon Analizi ile incelenmiştir.
185
4.3.1. Güvenilirlik
İçsel pazarlama gibi bir kavramın uluslararası olarak genelleştirilebilmesi
için, herhangi bir ülkede oluşturulan ve test edilen bir ölçeğin diğer ülkelerde
başarılı olarak uygulanabilmesi ge r e k i r
(Deshpande ve Farley,
1998;87).
Güvenilirlik; bir testin veya ölçeğin ölçmek istediği şeyi tutarlı ve istikrarlı bir
şekilde ölçme derecesidir (Altunışık v.d., 2004). Güvenilirlik deyimi toplanan
verilerin ne ölçüde tesadüfî hatadan (veya örnekleme hatasından) arındığını
belirtir. Bunun da ölçüsü, ölçeğin farklı zamanlarda veya farklı gruplarda aynı
sonuçları hangi ölçüde verdiğidir. Böylece ölçeğin birden fazla uygulaması yapılır
ve sonuçların hangi ölçüde tutarlı olduğu saptanır (Kurtulut, 1996; 481).
Güvenilirlik, aynı değişkenin bağımsız ölçümleri arasındaki tutarlılıkkararlılık durumu anlamına gelir. Güvenilir bir ölçek, benzer şartlarda tekrar
tekrar uygulandığında belirli bir standart sapma dâhilinde benzer sonuçları
vermelidir. Güvenilirlik düzeyi 0 ile 1 arasında değişen değerler almakta olup, 0
içsel tutarlılığın olmadığını,
1 ise tamamen içsel tutarlığın olduğunu
göstermektedir. Nunnually (1978) tarafından önerilen ve literatürde kabul görmüş
olan değer 0,7 ve üzeridir. Bu araştırmada kullanılan içsel pazarlama ölçeğinin
güvenilirlik düzeyi 0.93’tür.
Araştırma, hastanelerin çalışanlar ile yapılan anketlerle gerçekleştirilmiştir.
Bu nedenle, alınan yanıtlarda yöneticilerin kişisel sorumluluğu söz konusudur.
Anket
verilerinin
analiz
kullanılan SPSS programı,
edilmesinde ve
sonuçların değerlendirilmesinde
istatistiksel olarak doğru sonuçların elde edilmesinde
güvenilir ve etkili bir program olarak kabul edilmektedir.
4.3.2. İçerik Geçerliliği
Geçerlilik, bir ölçme aracının sadece ölçmek istediği özellikleri ölçmesi,
başka bir şeyi ölçmemesidir. İçerik geçerliliği, anketin yeterli sayıda ve ölçülmek
istenen olguyu temsil edebilecek soruları içerdiğinden emin olmak için yapılır. Bir
başka deyişle,
kavramın öğelerinin ve boyutlarının ölçekte ne derece yer
bulduğunun belirlenmesidir
(Altunışık,
186
2004;41).
İçsel pazarlama ölçeğinin
geçerliliği,
araştırmada kullanılmadan önce çeşitli akademisyenler ve uzman
kişiler ile görüşülerek değerlendirilmiştir.
Ayrıca ölçek Ahmed v.d.
tarafından bilimsel yöntemler ile geliştirildiğinden,
(2003)
ölçeğin geçerli olduğu
sonucun varılmıştır.
4.3.3. Araştırma Bulgularının Değerlendirilmesi
Bu bölümde araştırma sonucunda elde edilen verilerin istatistiksel analizleri
yapılarak, şekiller ve tablolar yardımıyla açıklanacaktır. Sonuçların istatistiksel
bakımdan anlamlı olup olmadıkları ve hipotezlerin doğrulanıp doğrulanmaması da
değerlendirilecektir.
187
Tablo 4.2.:Araştırmaya Katılan Özel ve Kamu Hastane Çalışanlarının
Demografik Özellikleri
Çalışanların
Demografik
Özel
Kamu
Özellikleri
Cinsiyet
Sayı
Yüzde
Sayı
Yüzde
Kadın
96
64
88
58,7
Erkek
120
36
62
41,3
TOPLAM
150
100
150
100
İşletmede Çalışma Süresi
Sayı
Yüzde
Sayı
Yüzde
1-5 yıl
37
24,7
77
51,3
6-10 yıl
63
42
40
24,7
11 yıl üstü
50
33,3
33
22
TOPLAM
150
100
150
100
Yaş Aralığı
Sayı
Yüzde
Sayı
Yüzde
17-25 yaş
34
22,7
55
36,7
26-35 yaş
53
35,3
45
30
36-45 yaş
44
29,3
33
22
46 yaş ve üstü
17
12,7
17
11,3
TOPLAM
150
100
150
100
Medeni Durum
Sayı
Yüzde
Sayı
Yüzde
Evli
103
68,7
108
72
Bekâr
47
31,3
42
28
TOPLAM
150
100
150
100
188
Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde anketi cevaplayan çalışanların
cinsiyete göre dağılımı aşağıda Tablo 4.2.’de ve Şekil 4.2.’de görülmektedir.
Şekil:4.2.: Araştırmaya Katılan Özel ve Kamu Hastane Çalışanlarının
Cinsiyetlere Göre Dağılımı
80
60
Kadın
40
20
Erkek
0
Erkek
Kadın
Kamu
Özel
Tablo 4.1.’de ve Şekil 4.2.’de görüldüğü gibi anket formunu cevaplayanların
cinsiyetlere göre dağılımına bakıldığında kamu hastanesindeki çalışan bayan oranı %
64 iken erkek oranı %36 dır. Özel hastanede ise çalışan bayan oranı % 58,7 iken
erkek oranı % 41,3 şeklindedir. Buna göre, anket formunu cevaplayanların, genel
olarak hastanede çalışmayı tercih etmelerine göre bakıldığında bayanların daha çok
tercih ettiğini göstermektedir.
Özel ve Kamu hastanesi çalışanlarının yaş aralıklarına göre dağılımları Tablo
4.2.’de ve Şekil 4.3.’de görülmektedir.
189
Şekil: 4.3.: Özel ve Kamu Hastane Çalışanlarının Yaş Aralıklarına Göre
Dağılımları
Kamu
46 Yaş ve üstü
36-45 Yaş
26-35 Yaş
17-25 Yaş
Özel
0
10
20
30
40
Tablo 4.2.’de ve Şekil 4.3.’de araştırmaya katılan özel hastane çalışanlarının
yaş aralıklarına göre dağılımı en çok 20-29 yaş aralığında (%36,7) yoğunluk
göstermekte iken en az yaş aralığı ise 46 yaş ve üstünde (%11,3) görülmektedir.
Kamu hastanelerinde çalışanların yaş aralıklarına bakıldığında ise çalışanlar en çok
30-39 yaş aralığında yoğunluk gösterirken, en az çalışanlar 46 yaş ve üstü (12,7)’nde
seyir göstermektedir. Araştırma sonuçlarına göre, hem kamu hastanesinde hem özel
hastanede çalışanların 46 yaş ve üzerinde çalışmayı daha az tercih ettikleri
görülürken, kamu hastanelerinde 30-39 yaş aralığında çalışanlar, özel hastanede ise
20-29 yaş arası çalışanların olması özel ve kamu hastanede çalışmak isteme seçimi
sebepleriyle alakalı olduğu düşünülmektedir. Aşağıda Şekil 4.4.’de araştırmaya
katılan hastane çalışanlarının medeni durumları ile ilgili bilgiler sunulmaktadır.
190
Şekil 4.4.: Araştırmaya Katılan Özel ve Kamu Hastane Çalışanlarının Medeni
Durumlarına Göre Dağılımları
80
60
Evli
40
Bekar
20
0
Bekar
Evli
Özel
Kamu
Araştırmaya katılan hastane çalışanların medeni durumlarına bakıldığında kamu
hastanesi çalışanların %68,7 si evli iken %31,3 ü bekârdır. Özel hastane
çalışanlarının ise %72’si evli iken % 28’ bekârdır. Her iki hastane çalışanlarının
medeni durumları incelendiğinde iki hastane içinde evli çalışan oranı yüksek iken bu
oran özel hastane çalışanlarında daha fazladır.
Şekil:4.5.: Araştırmaya Katılan Kamu Ve Özel Hastane Çalışanlarının Çalışma
Sürelerine Göre Dağılımları
Kamu
11 Yıl üstü
6-10 Yıl
1-5 Yıl
Özel
0
10
20
30
40
191
50
60
Araştırmaya katılan kamu hastanesinde çalışanlarının hastanede çalışma
sürelerine göre sırasıyla 6-10 yıl (%42),11 yıl üstü (%33,3),1-5 yıl (%24,7) şeklinde
iken özel hastanelerde bu oranlar sırasıyla 1-5 yıl (51,3), 6-10 (24,7), 11 yıl üstü (22)
gösterilmektedir. Araştırmaya katılan çalışanların kamu hastanesinde 11 yılın
üzerinde hizmet göstermesi önemlidir. Özel hastanede ise çalışanların hastanede
çalışma sürelerinin 1-5 yıl arasında yığılma göstermesi özel hastane çalışanlarının
içsel memnuniyetlerinin kamuya göre daha az olduğunu göstermektedir. Çalışmanın
teorik bölümünde de değindiğimiz gibi işletmelerde iç müşterinin yani çalışanın
işinde memnun olması aynı işte uzun yıllar çalışmasını sağlayacaktır. Bu araştırma
sonuçlarından da anlaşılmaktadır ki kamu hastanesinde çalışanların işinden memnun
olma oranları daha yüksek iken özel hastanede çalışanlar için bu memnuniyet düzeyi
daha azdır.
4.3.4. Araştırmaya Katılan Çalışanların İçsel Pazarlama Karmasında
Etkili Olan Faktörlerin Önem Dereceleri
Çalışanların içsel pazarlama karmasında etkili olan faktörlerin önem
derecelerini tespit etmek amacıyla Tablo 2.’de görülen faktörler beşli bir likert ölçeği
şeklinde sorulmuştur. Ölçekte 1 “önemsiz” ve 5 “en önemli” anlamına gelmekte
olup; Friedman Çift Yönlü Anova Testi yapılmıştır. Friedman Çift Yönlü Anova
testi, birbiriyle ilgili iki veya daha fazla örneklemi karşılaştırmak için
kullanılmaktadır. Verileri en azından sıralayıcı bir ölçekle elde edilmiş k sayıda
örneklemin, aynı evrenden gelip gelmedikleri test edilmektedir. Karşılaştırılacak k
değişken, 1’den k’ya kadar her olay için sıralanmakta ve değişkenlerin sıra
ortalamaları alınmaktadır (Ergün, M.,1995;65).
192
Tablo 4.3.: Araştırmaya Katılan Özel ve Kamu Hastane Çalışanlarının İçsel
Pazarlama Karmasında Etkili Olan Faktörlerin Önem Dereceleri
İçsel Pazarlama Karmasında Etkili Olan Faktörler
Özel
Kamu
Ort.
Std.Sap. Ort.
Std.Sap
Ödül sistemi ile hastane amaçlarına ulaşılması
3,12
0,80
3,69
.
0,94
Çalışanların nasıl ödüllendirileceği konusunda bilgilendirilmesi
2,67
0,94
3,62
0,88
Çalışanların neden ödüllendirileceği konusunda bilgilendirilmesi
2,59
1,12
3,55
0,96
Temel unsur olarak hastane içi iletişimin görülmesi
3,16
0,96
3,51
1,04
Çalışanlar bilgi paylaşımında hastane içi iletişimin önemi
2,96
1,04
3,46
1,02
Hastalara verilen hizmetle ilgili çalışanların fikrinin alınması
2,31
1,06
3,40
0,96
Hastalarla kurulacak tüm ilişkilerde çalışanların fikrinin alınması
2,27
0,98
3,35
0,98
Çalışanların eğitimi konusunda uygun kaynaklardan yararlanılması
2,79
1,17
3,32
1,14
Hastane için yeterlilik yaratma konusunda uygun eğitim ve geliştirme
3,05
0,96
3,29
1,06
3,18
1,03
3,24
0,96
3,02
1,12
3,13
1,02
2,94
1,07
3,06
0,88
2,91
0,96
2,98
1,04
2,66
0,92
2,93
0,76
programının kullanılması
Değişen koşullara uygun olarak uygulanan eğitim programlarının
sürekli revize edilmesi
Değişen iş ile ilgili taleplere göre eğitim programlarının sürekli revize
edilmesi
Hastane ve çalışanların doğru yönde hareket etmesi konusunda
yöneticilerin uygun ahlaki değerlere sahip olması
Hastane ve çalışanların doğru yönde hareket etmesi konusunda
yöneticilerin uygun entelektüel düzeye sahip olması
Var olan stratejilerin geliştirilmesi ve uygulanması arasında meydana
gelebilecek açıklıklarda yöneticilerin deneyimlerinden faydalanılması
Not: (i) n=300 (n1:150; n2:150) (ii) ölçekte 1 önemsiz, 5 en önemli anlamındadır; (iii)
Friedman çift yönlü Anova testine göre (χ2=675,418 ve p<,001) sonuçlar istatistiksel bakımdan
anlamlıdır.
193
Özel ve kamu hastane çalışanlarının içsel pazarlama karmasında etkili olan
faktörler ile ilgili tanımlamalarının önem dereceleri Tablo 4.3.’de görüldüğü gibidir.
Bu faktörlerin kamu hastanesi çalışanları için ortalamaları sırasıyla değişen koşullara
uygun olarak eğitim programlarının revize edilmesi (3,18), temel unsur olarak
hastane içi iletişimin görülmesi (3,16), hastane amaçlarına ödül sistemi ile
ulaşılabileceği (3,12), hastane içi yeterlilik yaratma konusunda uygun eğitim ve
geliştirme programlarının kullanılması (3,05), değişen iş ile ilgili olarak eğitim
programlarının sürekli revize edilmesi (3,02), çalışanların bilgi paylaşımı konusunda
hastane içi iletişimin önemi (2,96), hastane ve çalışanların uygun hareket etme
konusunda yöneticilerin uygun ahlaki değerlere sahip olması (2,94), hastane
çalışanlarının doğru yönde hareket etmesi konusunda yöneticilerin uygun entelektüel
düzeye sahip olması (2,91), çalışanların eğitimi konusunda uygun kaynaklardan
yararlanılması (2,79), var olan stratejilerin geliştirilmesi ve uygulanması arasında
meydana gelebilecek açıklıklarda yöneticilerin deneyimlerinden faydalanılması
(2,66), çalışanların nasıl ödüllendirileceği konusunda bilgilendirilmesi (2,67),
çalışanların neden ödüllendirileceği konusunda bilgilendirilmesi (2,59), hastalara
verilen hizmetle ilgili çalışanların fikrinin alınması (2,31), hastalarla kurulacak tüm
ilişkilerde çalışanların fikrinin alınması (2,27) şeklindedir. Bu konuda yapılan
çalışmalarda kamu hastane çalışanlarının içsel pazarlama anlayışlarında en önemli
faktör olarak hastane içi iletişime önem verdikleri bilinmektedir. Araştırmaya katılan
kamu hastane çalışanlarına göre de içsel pazarlama karması tanımlamalarından en
fazla değişen koşullara uygun olarak eğitim programlarının revize edilmesi (3,18) ve
temel unsur olarak hastane içi iletişimin önemli görülmesi (3,16) göre anlamlıdır.
Bununla birlikte, araştırmaya katılan kamu hastanesi çalışanlarının hastalarla
kurulacak tüm ilişkilerde çalışanlarının fikrinin alınması ( 2,27) ile ilgili duruma
katılmadıkları görülmektedir. Ayrıca, kamu hastane başarısızlıklarını tetikleyici bir
faktör olarak da nitelendirilen kamu hastanesi çalışanlarının var olan stratejilerin
geliştirilmesi
ve
uygulanması
arasında
meydana
gelebilecek
açıklıklarda
yöneticilerin deneyimlerinden faydalanılması (2,66), araştırmaya katılan kamu
hastanesi çalışanları tarafından diğer faktörlere göre daha az önemli bulunmuştur.
194
Tablo 4.3. de araştırmaya katılan özel hastane çalışanlarının içsel pazarlama
karmasında etkili olan faktörler ile ilgili ortalamalar sırasıyla, ödül sistemi ile hastane
amaçlarına ulaşılması (3,69), çalışanların nasıl ödüllendirileceği konusunda
bilgilendirilmesi
(3,62),
çalışanların
neden
ödüllendirileceği
konusunda
bilgilendirilmesi (3,55), temel unsur olarak hastane içi iletişimin görülmesi (3,51),
çalışan bilgi paylaşımında hastane içi iletişimin önemi (3,46), hastalara verilen
hizmetle ilgili çalışanların fikrinin alınması (3,35), çalışanların eğitimi konusunda
uygun kaynaklardan yararlanılması (3,32), hastane için yeterlilik yaratma konusunda
uygun eğitim ve geliştirme programının kullanılması (3,29),
değişen koşullara
uygun olarak uygulanan eğitim programlarının sürekli revize edilmesi (3,24), değişen
iş ile ilgili taleplere göre eğitim programlarının sürekli revize edilmesi (3,13),
hastane ve çalışanların doğru yönde hareket etmesi konusunda yöneticilerin uygun
ahlaki değerlere sahip olması (3,06), hastane ve çalışanların doğru yönde hareket
etmesi konusunda yöneticilerin uygun entelektüel düzeye sahip olması (2,98), var
olan stratejilerin ve uygulanması arasında meydana gelebilecek açıklıklarda
yöneticinin deneyimlerinden faydalanılması (2,93) şeklindedir. İçsel pazarlama ile
ilgili yapılan çalışmalarda özel hastane çalışanlarının tüm faktörler arasında ödül
sistemine, hastane içi iletişime ve hastane yöneticisinin uygun entelektüel düzeye
sahip olmasına verdikleri önem bilinmektedir. Araştırmaya katılan özel hastane
çalışanlarına göre de içsel pazarlama karması tanımlarında ödül sistemi ile hastane
amaçlarına ulaşılması (3,69) anlamlı olarak ifade edilirken hastane yöneticisinin
uygun entelektüel düzeye sahip olması (2,98) özel hastane çalışanları tarafından
önemlilik derecesi olarak oldukça düşük çıkmıştır.
Ayrıca, araştırmaya katılan özel hastane çalışanlarının var olan stratejilerin
geliştirilmesi
ve
uygulanması
arasında
meydana
gelebilecek
açıklıklarda
yöneticilerin deneyimlerinden faydalanılması (2,93) ile ilgili duruma katılmadıkları
görülmektedir. Bununla birlikte, yine özel hastane başarısızlıklarını tetikleyici bir
faktör olarak da nitelendirilen özel hastane çalışanları ile bilgi paylaşımında hastane
içi iletişimin önemi (3,46) araştırmaya katılan özel hastane çalışanları tarafından
diğer faktörlere göre daha az önemli bulunmuştur.
195
Araştırmaya katılan özel ve kamu hastanesi çalışanlarının hastane
performansı ölçülmesinde etkili olan faktörleri önemseme derecesi tablo 4.7. de
sunulmaktadır.
Tablo 4.4. Araştırmaya Katılan Kamu ve Özel Hastane Çalışanlarında Hastane
Performansının Ölçülmesinde Etkili Olan Faktörlerin Önem Dereceleri
Hastane Performansının Ölçülmesinde
Özel
Kamu
Etkili Olan Faktörler
Ort.
Std.Sap Ort.
Std.Sap
Diğer hastanelere göre tekrar gelen hasta oranı
4,73
.
1,10
4,25
.
0,90
Diğer hastanelerle karşılaştırıldığında hastanelerdeki doluluk oranı
4,88
0,66
4,83
0,82
Diğer hastanelerle karşılaştırıldığında mesleki eğitime sahip
4,27
0,84
3,51
0,67
Diğer hastanelerle karşılaştırıldığında karlılık oranı
3,92
1,04
4,57
1,17
Diğer hastanelerle karşılaştırıldığında personel devir hızı
3,35
1,10
2,85
0,94
Diğer hastanelerle karşılaştırıldığında personel eğitimine ayrılan bütçe
3,12
1,12
3,66
0,96
Diğer hastanelerle karşılaştırıldığında yüksek kalitede hizmet sunma
3,05
0,96
4,25
1,16
Çalışanların eğitimi konusunda uygun kaynaklardan yararlanılması
2,96
1,10
3,04
1,23
Diğer hastanelerle karşılaştırıldığında çalışanların eğitimini ve kararlara
2,85
1,14
3,17
1,05
3,11
0,88
3,34
0,97
3,26
0,97
3,41
0,88
personel oranı
katılımını destekleme
Diğer hastanelerle karşılaştırıldığında hastanenin
ortaya koyduğu performans hakkında düşünceler
Diğer hastanelerle karşılaştırıldığında tedavi sonrası hasta
şikayet ve isteklerin ele alınması
Not: (i) n=150; (ii) ölçekte 1 önemsiz, 5 en önemli anlamındadır; (iii)
Friedman çift yönlü Anova testine göre (χ2=872,339 ve p<,001) sonuçlar istatistiksel
bakımdan anlamlıdır.
196
Tablo 4.4. de araştırmaya katılan özel ve kamu hastanesi çalışanlarının
hastane
performansları
verilmiştir.
Kamu
hastane
çalışanlarının
hastane
performansının ölçülmesinde etkili olan faktörler ile ilgili ortalamalar sırasıyla, diğer
hastanelerle karşılaştırıldığında hastanelerdeki doluluk oranı (4,88), diğer hastanelere
göre tekrar gelen hasta oranı (4,73), diğer hastanelere göre mesleki eğitime sahip
personel oranı (4,27), diğer hastanelerle karşılaştırıldığında karlılık oranı (3,92),
diğer hastanelerle karşılaştırıldığında personel devir hızı (3,35), diğer hastanelerle
karşılaştırıldığında tedavi sonrası hasta şikayet ve isteklerinin alınması (3,26), diğer
hastanelerle karşılaştırıldığında personel eğitimine ayrılan bütçe (3,12), diğer
hastanelerle karşılaştırıldığında hastanenin hastanenin ortaya koyduğu performans
hakkında düşünceler (3,11), diğer hastanelerle karşılaştırıldığında yüksek kalitede
hizmet sunma (3,05), çalışanların eğitimi konusunda uygun kaynaklardan
yararlanılması (2,96), diğer hastanelerle karşılaştırıldığında çalışanların eğitimine ve
kararlara katılımını destekleme (2,85) şeklindedir.
Araştırmaya
katılan
kamu
hastane
çalışanlarının
bir
hastanenin
performansının ölçülmesinde izlenen faktörlerin önem dereceleri incelendiğinde;
diğer hastanelerle karşılaştırıldığında hastane doluluk oranı (4,88) ve diğer
hastanelere göre tekrar gelen hasta oranı (4,73) diğer faktörlere göre daha öncelikli
olduğu görülmektedir.
Bu
konuda
yapılan
diğer
çalışmalar
dikkate
alındığında,
hastane
işletmelerinde, hastane yöneticilerinin hastane performansının ölçümü faaliyetine
başlar başlamaz, hastaneye tekrar gelen hasta oranı ve diğer hastanelerle
karşılaştırıldığında hastanedeki doluluk oranını sorguladıkları görülmektedir.
Bunun yanı sıra, araştırmaya katılan kamu hastane çalışanları, diğer
hastanelerle karşılaştırıldığında mesleki eğitime sahip personel oranı (4,27) ve diğer
hastanelerle
karşılaştırıldığında
karlılık
oranı
(3,92),
diğer
hastanelerle
karşılaştırıldığında çalışanların eğitimini ve kararlara katılımını destekleme (2,85)
faktörüne göre daha önemli olduğunu belirtmişlerdir.
197
Araştırmaya katılmış olan özel hastane çalışanlarının hastane performansının
ölçülmesinde etkili olan faktörler ile ilgili ortalamalara bakıldığında, sırasıyla, diğer
hastanelerle
hastanelerdeki
karşılaştırıldığında
doluluk
oranı
(4,83),
diğer
hastanelerle karşılaştırıldığında karlılık oranı (4,57), diğer hastanelere göre tekrar
gelen hasta oranı (4,25), diğer hastanelerle karşılaştırıldığında yüksek kalitede hizmet
sunma (4,25), diğer hastanelerle karşılaştırıldığında personel eğitimine ayılan bütçe
(3,66), diğer hastanelerle karşılaştırıldığında mesleki eğitime sahip personel sayısı
(3,51), diğer hastanelerle karşılaştırıldığında tedavi sonrası hasta şikayet ve
isteklerinin alınması (3,41), diğer hastanelerle karşılaştırıldığında hastanenin ortaya
koyduğu
performans
hakkındaki
düşünceler
(3,34),
diğer
hastanelerle
karşılaştırıldığında çalışanların eğitimi ve kararlara katılımını destekleme (3,17),
çalışanların eğitimi konusunda uygun kaynaklardan yararlanılması (3,04), diğer
hastanelerle karşılaştırıldığında personel devir hızı (2,85) şeklindedir.
Araştırmaya katılmış olan özel hastane çalışanlarının bir hastanenin
performansının ölçülmesinde izlenen faktörlerin önem dereceleri incelendiğinde;
diğer özel hastanelerle karşılaştırıldığında hastanelerdeki doluluk oranı (4,83) ve
diğer
hastanelerle
karşılaştırıldığında
karlılık
oranı
(4,57)
diğer
hastane
performansını etkileyen faktörlere göre daha öncelikli olduğu görülmektedir.
Konu
hakkında
yapılan
diğer
çalışmalara
bakıldığında,
hastane
işletmelerinde, hastane yöneticilerinin hastane performansının ölçümü faaliyetine
başlar
başlamaz,
karşılaştırıldığında
hastaneye
tekrar
hastanedeki
gelen
doluluk
hasta
oranı,
oranı
ve
diğer
diğer
hastanelerle
hastanelerle
karşılaştırıldığında hastane karlılık oranını sorguladıkları görülmektedir.
Bunun yanı sıra, araştırmaya katılan özel hastane çalışanları, diğer
hastanelerle karşılaştırıldığında yüksek kalitede hizmet sunma (4,25) ve diğer
hastanelerle karşılaştırıldığında mesleki eğitime ayrılan bütçe (3,66), diğer
hastanelerle karşılaştırıldığında personel devir hızı faktörüne göre daha önemli
olduğunu belirtmişlerdir.
198
Tablo 4.5. Araştırma Hipotezlerinin Test Sonuçları
Hipotezler
Ort
Std
t
p
.Sap.
H1
Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde çalışanlar arasında bilgi paylaşımı için 3,76
Kabul/
Red
1,12
44,955
<,001
Kabul
3,71
1,02
27,685
<,001
Kabul
3,69
0,86
36,766
<,001
Kabul
3,66
1,14
37,973
<,001
Kabul
Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde çalışanlar hastanenin bir parçası yapan 3,63
0,96
28,820
<,001
Kabul
3,55
0,93
30,435
<,001
Kabul
3,06
0,98
32,354
<,001
Kabul
3,14
1,02
27,645
<,001
Kabul
3,25
1,14
36,722
<,001
Kabul
3,47
0,86
24,117
<,001
Kabul
3,16
1,12
35,221
<,001
Kabul
3,07
0,90
26,455
<,001
Kabul
3,03
0,87
24,896
<,001
Kabul
temel unsur hastane içi iletişimdir.
H2
Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde çalışanlar nasıl ödüllendirilecekleri
konusunda bilgilendirilmişlerdir.
H3
Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde çalışanlar neden ödüllendirilecekleri
hakkında bilgilendirilmişlerdir.
H4
Araştırmaya katılan hastane işletmelerde çalışanlar arasındaki karşılıklı anlayışı
yaratan temel unsur hastane içi iletişimdir.
H5
temel unsur hastane içi iletişimdir.
H6
Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde çalışanların eğitim ve geliştirme
programı, hastane için önemli olan yeterliliklerin yaratılmasına yöneliktir.
H17
Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde müşteri tatminin artması önemli bir
performans göstergesidir.
H19
Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde hastane doluluk oranı önemli bir
performans göstergesidir.
H20
Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde personel devir hızının az olması
önemli bir performans göstergesidir.
H26
Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde eğitimli iş gücü, işletmelerin yaşam
sürelerini etkilemektedir.
H11
Araştırmaya katılan hastane işletmelerinde çalışanların eğitim ve geliştirme
programı, hastane için önemli olan yeterliliklerin yaratılmasına yöneliktir.
H27
Araştırmaya katılan işletmelerin müşteri istek ve ihtiyaçlarına duyarlılık, yaşam
sürelerini etkilemektedir.
H24
Araştırmaya katılan işletmelerin performans ölçüm ve denetim sistemlerinde
önem arz eden strateji ve politikaların önem düzeyi son üç yılda artmıştır.
199
Tablo 4.5.’te görüldüğü gibi hastane işletmelerinde performans ile ilgili
yapılan çalışmalarda; hastane performansının düşmesine yol açan ve hastane
performansını arttırıcı faktörlerin incelendiği görülmektedir. Günümüz küresel
rekabet ortamında hastane işletmelerinin de faaliyetlerini başarılı bir şekilde
sürdürebilmeleri ve performanslarını daha da arttırabilmeleri için sadece dış müşteri
olan hastalarını değil aynı zamanda birer iç müşterisi olan çalışanlarını memnun
edecek faaliyetlerde bulunmalarını zorunlu hale getirmiştir. Bu anlamda hastane
işletmelerindeki performans değişimlerinin algılanmasında; sürekli gelen hasta
oranlarının kontrol edilmesi, çevrelerinde faaliyet gösteren diğer hastaneler ile
karşılaştırmalarının yapılması, hastane yönetici ve çalışanlarının hastane içi iletişime
önem vermesi, hastane işletmelerinde çalışanların eğitim ve geliştirme programı
sayesinde hastane için yeterliliklerin arttırılması ve müşteri tatminin arttırılarak
hastane içindeki performansının arttırılması faaliyetlerinin eş zamanlı olarak
yürütülecek şekilde yapılması gerekmektedir.
4.4 SONUÇ VE ÖNERİLER
Son bölümde ilk olarak araştırmanın sonuçlarından bahsedilecek ve bu
sonuçlar doğrultusunda yöneticilere ve çalışanlara uygulamaları ile ilgili önerilerde
bulunulacaktır. Daha sonra çalışmanın bundan sonra yapılacak olan çalışmalara
yönelik öneriler sunulacaktır.
4.4.1. Sonuç
Günümüz işletmeleri geleneksel işletmelere göre daha sosyal yönlü,
sorumluluk sahibi ve kar, satış, pazar payı gibi öncelikli hedefleri ile birlikte, ahlaki
değerler, insan/çevre sağlığı ve sosyal etik gibi konulara karşı da hassas felsefelerle
faaliyette bulunmaktadırlar. Modern işletmelerde öne çıkan iki temel görüşün
işbirliği ve değer yaratma olduğu düşünülebilir. Bu görüşler ışığında iş yapma
biçimleri, her şeyin tek başına gerçekleştirildiği bir yapıdan, işbirlikleri ile ortak
üretimin, sorumluluk paylaşımının ve uzmanlaşmanın ön plana çıktığı etkileşimli
ağlardan oluşan yapılar haline gelmiştir. Etkileşimli ağların ve özündeki ortak amaçlı
çalışma sistemlerinin en önemli hareket noktası ise değer yaratmaktır.
200
Yaratılan değer bazen küçücük bir fayda, parasal bir karşılığı olmayan ek bir
hizmet veya maddi değerler olabildiği gibi, karşıdakini anlama, uzun süreli ilişkiler
kurma, güven yaratan etkileşimler gibi birçok şekilde ortaya çıkabilmektedir.
Değerlerin yaratım sürecinde emeği geçen her firma-içi ve firma-dışı birim, değer
yaratma sürecine katkıda bulunup, aynı zamanda da değer elde ettiğinden bu
sistemlere değer zinciri adı verilmektedir. Değer zincirlerinin oluşumunun en önemli
halkası ise çoğu zaman ortak işler yapan firmalar, müşteriler, rakipler gibi görünse de
aslında her bir firma içerisinde değer yaratma amacını benimsemiş ve yaptığı iş
küçük bile olsa yaratılacak büyük eserdeki katkısını görebilen çalışanlardır.
İşletme içerisinde birbirine mal veya hizmet sunanlar çalışan (iç müşteri)
olarak adlandırılır. Her çalışan kendisi için tanımlanmış bir görev sahası içinde yer
alır (iş organizasyonu), tanımlanmış işleri yapar (iş bölümü), bu işleri yaparken
diğerleri ile birlikte (işbirliği) ve uyum içinde çalışır (koordinasyon). Bu uyumun
sağlanabilmesi için çalışanların birbirlerini anlamaları ve bilgilendirmeleri gerekir
(iletişim). Aksi taktirde süreçlerin kalitesinde, zamanlamada ve iletişimde
yaşanacak aksaklıklar dış müşteriye sunulan hizmetlere yansıyabilir.
arasında
gerçekleştirilen süreç ve faaliyetleri
Birimler
analiz ederek performansın
iyileştirilmesi ve örgüt içi iletişim iç müşteri memnuniyetinin sağlanmasında ve
arttırılmasında çok önemlidir
İşletmeyle ilgili kavramların yanı sıra özellikle hizmet işletmelerinde
müşteriyle doğrudan temas halinde olan çalışanlarla ilgili algılamalar da müşterilerin
memnuniyetini belirleyen önemli bir faktör olarak ele alınmalıdır. Hizmet
işletmelerinde, çalışanlar, hizmeti alan müşteriler ile hizmeti sunan işletme
arasındaki ilişkiyi kuran bağlantı konumundadırlar. Müşterileri ile yüksek temas
halinde olan çalışanlar, işletmenin müşteri tarafından nasıl algılandığını doğrudan
etkilemektedirler. Çalışanlara müşteri gibi davranılan bir felsefe ve is ürünlerini,
insan ihtiyaçlarına uyacak şekilde şekillendiren bir strateji olan içsel pazarlama
kavramının altında iki temel düşünce yatmaktadır. Örgütteki herkesin bir müşterisi
vardır ve içsel müşteriler son müşteriye daha etkin hizmet götürülmesi için islerinde
mutlu olmalıdır. İçsel pazarlama, “motive olmuş, müşteri merkezli çalışanlar yaratma
201
süreci aracılığıyla ile müşteri memnuniyeti sağlamak için çalışanları ortak ve işlevsel
stratejilerin etkili bir şekilde uygulanması yönünde birleştirmek, işlevsel olarak
koordine etmek ve değişime karşı olan dirençlerini yenmek için uygulanan
pazarlama benzeri bir yaklaşım olarak kullanılan planlı çabadır. İçsel pazarlamayla;
firma faaliyetlerini gerek iç gerekse dış müşterilerin tatminini sağlayacak şekilde
organize ederek, nihai firma misyonuna ulaşmak amacıyla yetenekli, personeli
istihdam ve muhafaza edip, firmanın tüm çalışanlarını içsel iletişimi ve motive edici
diğer unsurları kullanarak dış müşteri tatminini sağlamaya yönelebilecektir. İçsel
pazarlamanın en önemli hedefi, içsel süreçleri sürekli olarak geliştirmek için
çalışanlarla uygun, yakın ve esnek ilişkiler planlamak ve kurmaktır. İşletmelerin
varlıklarını sürdürmesi için müşteri kazanması, tatmin etmesi, memnun etmeyi
sağlaması, elde tutmayı sağlayacak her türlü çabayı harcaması gerekmektedir. Bunun
için, müşterilere daha etkin hizmet etmesi için bütün çalışanların eğitiminin,
geliştirilmesinin,
doğru yönlendirilmesinin, denetlenmesinin ve motivasyonunun
sağlanması gerekmektedir. Çünkü, ürün veya hizmetleri sunan, müşterilerle
doğrudan ilişkide olan personelin insan ilişkilerinde başarılı, deneyimli ve iyi
eğitimli olması müşteri memnuniyetinde isletmenin temel gücünü oluşturmaktadır.
İçsel pazarlama, içsel müşteriler olarak tüm çalışanlara ve işletmede yer alan tüm
bölümlere yaklaşmakta, işletme içerisinde çalışanları ve bölümleri içsel tedarikçi
olarak incelemektedir. Bu yaklaşımın temel varsayımı ise, içsel müşteriler ile hizmet
isletmelerinin kalitesinin arttırılarak, dış müşterilerin ve onlara sunulan hizmetlerin
kalitesinin artırılabileceği ve bu sayede söz konusu varsayıma iç müşteri odaklılık
konusunu da ekleyerek, çalışanların tatminini sağlayacak olan eğitim, ücretlendirme,
iletişim gibi konuların öneminin vurgulanmasını sağlamaktır.
Müşteri kavramı genel olarak “bir mal veya hizmeti satın alan kişi” şeklinde
ifade edilir. Sağlık işletmelerinin yapısal açıdan çok karmaşık olması, müşteri ihtiyaç
ve beklentilerinin karışık olmasını da beraberinde getirmektedir. Bu nedenle sağlık
işletmeleri müşterilerinin oldukça heterojen bir yapıya sahip olduğu söylenebilir.
Sağlık işletmelerinin tek müşterisinin hastalar olduğu düşüncesi günümüzde
geçerliliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Eskiden sağlık işletmelerinin müşterisi
denildiği zaman yalnızca hastalar akla gelirken, günümüzde “sağlık hizmetleri
202
üretimi sürecine katılan tüm birey
ve
kurumlar”
müşteri
olarak
kabul
edilmektedir. Sağlık kuruluşları, çalışanlarını içsel müşteriler olarak görerek ve
yapılan işlerde organizasyonun hedefleri için uğraşırken bunu içsel müşterilerin
ihtiyaçlarını ve isteklerini tatmin eden içsel ürünler olarak görmektedirler. Sağlık
işletmelerinin müşterilerini de, diğer bir organizasyonda olduğu gibi, iç ve dış
müşteriler olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür. Sağlık işletmesinde çalışan
veya sağlık işletmesi ile organik bir ilişkisi bulunan kişi veya gruplar iç müşterileri
oluşturmaktadır. Sağlık işletmesinin hizmetlerinden doğrudan veya dolaylı olarak
yararlanan kişi ve kurumlar ise sağlık işletmesinin dış müşterileridir. Sağlık
işletmelerinde hastalar genellikle birincil müşteriler olarak tanımlanmakta ve aynı
zamanda büyük bir dış müşteri grubunu oluşturmaktadır. Hasta yakınları ve çevresi,
refakatçiler, ziyaretçiler, diğer sağlık işletmeleri, anlaşmalı kuruluşlar, eczaneler,
dernekler, medya, sigorta şirketleri, tıbbi malzeme ve ilaç firmaları, inşaat şirketleri,
çamaşırhane işletmeleri, çiçek satıcıları, müteahhitler, devlet ve toplum sağlık
işletmelerinin diğer dış müşterilerine örnek olarak verilebilmektedir. Öte yandan
teknik personel ve destek personeli (laboratuar teknisyeni, ev idarecisi… vb.), sağlık
profesyonelleri (uzmanlar, doktorlar, hemşireler, asistan doktorlar… vb.), üst ve orta
kademe yöneticileri, işletmenin pay sahipleri ve danışmanlar sağlık işletmelerinin iç
müşterilerini oluşturmaktadır. Diğer taraftan, yarı zamanlı çalışan doktorlar, sağlık
işletmesinin hem iç müşterisi hem de dış müşterisi olabilmektedir. İşletmeler
açısından daima üzerinde durulması gereken bir konu olan müşteri memnuniyetinin
ölçümü, son zamanlarda, sağlık endüstrisinde yaşanan hızlı gelişmelerle, önemi daha
da arttırmıştır.
Araştırmaya dahil edilen hastaneler, bulunduğu ilde uzun zamandır hizmet
verdiği belirlenerek dikkate alınmıştır. 30 Nisan 2012 tarihi itibari ile
değerlendirmeye uygun 300 anket formu (28 adet e-mail yoluyla) elde edilmiştir. Bu
bağlamda, geri dönüş oranı % 82 olmuştur. Araştırma bulguları ışığında aşağıdaki
değerlendirmeler yapılmıştır:
1. Araştırmaya katılan özel hastanede bayan çalışanların sayısı 96 (%64)
iken, çalışan erkek
sayısı 120 (%36)’dır. Kamu hastanesi çalışanlarının bayan
203
sayıları 88 (%58,7) iken erkek çalışanlar 62 (41,3) olarak belirlenmiştir. Araştırmaya
katılan kamu ve özel hastane çalışanlarının çoğunluğunun bayanlardan oluşması;
hastane işletmelerinde gösterilecek faaliyetlerde daha çok çalışmayı bayanların tercih
ettiğini göstermektedir.
2. Araştırmaya katılan kamu hastanesinde çalışanlarının hastanede çalışma
sürelerine göre sırasıyla 6-10 yıl (%42),11 yıl üstü (%33,3),1-5 yıl (%24,7) şeklinde
iken özel hastanelerde bu oranlar sırasıyla 1-5 yıl (51,3), 6-10 (24,7), 11 yıl üstü (22)
gösterilmektedir. Araştırmaya katılan çalışanların kamu hastanesinde 11 yılın
üzerinde hizmet göstermesi önemlidir. Özel hastanede ise çalışanların hastanede
çalışma sürelerinin 1-5 yıl arasında yığılma göstermesi özel hastane çalışanlarının
içsel memnuniyetlerinin kamuya göre daha az olduğunu göstermektedir. İşletmelerde
iç müşterinin yani çalışanın işinde memnun olması aynı işte uzun yıllar çalışmasını
sağlayacaktır. Sonuçlarından da anlaşılmaktadır ki kamu hastanesinde çalışanların
işinden memnun olma oranları daha yüksek iken özel hastanede çalışanlar için bu
memnuniyet düzeyi daha azdır.
3. Araştırmaya katılan özel hastane çalışanlarının yaş aralıklarına göre
dağılımı en çok 20-29 yaş aralığında (%36,7) yoğunluk göstermekte iken en az yaş
aralığı ise 46 yaş ve üstünde (%11,3) görülmektedir. Kamu hastanelerinde
çalışanların yaş aralıklarına baktığımızda ise çalışanlar en çok 30-39 yaş aralığında
yoğunluk gösterirken, en az çalışanlar 46 yaş ve üstü (12,7)’nde seyir
göstermektedir. Araştırma sonuçlarına göre baktığımızda hem kamu hastanesinde
hem özel hastanede çalışanların 46 yaş ve üzerinde çalışmayı daha az tercih ettikleri
görülürken, kamu hastanelerinde 30-39 yaş aralığında çalışanlar, özel hastanede ise
20-29 yaş arası çalışanların olması özel ve kamu hastanede çalışmak isteme seçimi
sebepleriyle alakalı olduğu düşünülmektedir.
4. Araştırmaya katılan hastane çalışanların medeni durumlarına bakıldığında
kamu hastanesi çalışanların %68,7 si evli iken %31,3 ü bekârdır. Özel hastane
çalışanlarının ise %72’si evli iken % 28’ bekârdır. Her iki hastane çalışanlarının
medeni durumları incelendiğinde iki hastane içinde evli çalışan oranı yüksek iken bu
oran özel hastane çalışanlarında daha fazladır.
204
5. Araştırmaya katılan hastane çalışanlarının önemli bir çoğunluğu faaliyet
gösterdikleri hastanelerde amaçlara ulaşılmasının ödül sistemine bağlıdır olarak
nitelendirmektedirler.
Bu
durum;
araştırmaya
katılan
çalışanların
faaliyet
gösterdikleri hastanede yoğun bir rekabet ortamının yaşandığını göstermektedir.
Hastane işletmelerinin ise; günümüz küresel rekabet ortamında faaliyetlerini
başarıyla sürdürebilmeleri, değişen koşullara uygun olarak eğitim ve geliştirme
programlarının
sürekli
revize
edilmesine,
çalışanların
neden
ve
nasıl
ödüllendirileceği konusunda bilgilendirilmesine ve iç müşteri istek ve ihtiyaçlarını
söz konusu yoğun rekabet ortamında sürekli takip edebilmelerine bağlı olmaktadır.
6. Araştırmaya katılan hastane çalışanlarında kamu hastanelerde hastalarla
kurulacak tüm ilişkilerde ve hastalara verilecek tüm hizmetlerde çalışanların fikrinin
alınması konusunda özel hastaneler daha çok duyarlı iken kamu hastanelerinde bu
duyarlılık daha azdır. Çalışanlar bulundukları işletme içinde kendilerini o işletmeye
bağlı hissetmesinde işletme faaliyetlerinde fikirlerinin alınması da önemlidir.
7. İşletmelerde; çalışanlar arası beşeri ilişkilerin düzenlenmesinde ve
faaliyetlerin etkin biçimlerde yönlendirilmesinde, iletişim önemli bir süreç olarak
karşımıza çıkmaktadır. İletişim yolu ile, çalışanlar ve işletme yönetimi ortak bir
görüş ve anlayışa vararak, işletmenin temel hedefine ulaşabilmesi için işbirliği
yaparlar. Çalışanların organize oluşu ve iletişimi, güçlerini ortaya çıkaracak
oluşumlardır. Günümüz çalışma hayatı, birey ve gruplar şeklinde organize olmuş
insanların etkin iletişim ağları ile düzenlenmektedir.
İyi bir iletişim olmadan personel ve birimler arası işbirliği ve koordinasyonu
sağlamak mümkün değildir. İletişimin koordinasyon işlevi, bireysel amaçların değil
örgütsel ortak amacın gerçekleştirilmesini kolaylaştırmaktır. Personel arasındaki
birbirine bağımlılık düzeyi arttıkça, örgüt hedeflerine ulaşılması için yapılacak
çalışmaların koordine edilmesi için kurulması gereken iletişim de artmaktadır.
İletişim ayrıca aynı çalışmaların iki defa yapılmasını önler ve zayıf performans
gösteren kişinin diğer personeli etkilemesini engeller. Fortune Magazin’e göre,
Amerika’da ‘’top 200 en beğenilen şirket’’, iletişim bütçelerinden kayda değer bir
kısmını
-%
50’den
daha
fazla-
205
çalışan
iletişimine
ayırıyorlar”
(http://www.messegitim.com.tr/ti/347/0/Kurum-Ici-Iletisimin-Onemi). Araştırmadaki
özel ve kamu hastane çalışanlarının hastane içi iletişime verdiği öneme baktığımızda
özel hastanelerde, kamu hastanelere kıyasla hastane içi iletişme daha fazla önem
verdiğini görmekteyiz.
8. Araştırmaya katılan hastane çalışanlarının hastane performansının
ölçülmesine sırasıyla baktığımızda; diğer hastanelere göre doluluk oranı, diğer
hastanelere göre tekrar gelen hasta oranı, diğer hastanelere oranla mesleki eğitime
sahip personel oranı, diğer hastanelerle karşılaştırıldığında karlılık oranı, diğer
hastanelerle karşılaştırıldığında tedavi sonrasında hasta şikayet ve isteklerinin ele
alınması iken bu faktörlerden en çok göz ardı edilen faktörler ise, diğer hastanelerle
karşılaştırıldığında
çalışanlarının
eğitiminin
desteklenmesi
ve
hastanedeki
çalışanların devir hızı şeklindedir. Personel devir hızı şeklinde tanımlanan işletme
çalışanının giriş çıkış trafiği günümüzde başlıca yönetim sorunlarından birisi olarak
karşımıza çıkmaktadır. Yasaların elverdiği kişiler istediği işe girer çıkar ya da
işveren istediğini çalıştırır istemediğini değiştirirken bunda tüm taraflar özgürdür.
Özgür olmayan sadece yöneticilerdir. Sağlıklı bir organizasyonun kurması ve
yönetmesi, işletmelerin geleceğini belirlemede oldukça önemlidir. Çalışanın
mutluluğu, doğru işlerin, doğru yerde ve doğru zamanda doğru yapılması, iş barışı
vb. hep insan kaynaklarının temel sorunlarıdır.
Her ne sebepten olursa olsun işten ayrılma oranının artması çok önemli
sorunları beraberinde getirmektedir. Bunların en önemlileri yetişmiş insan kaybı,
yenisinin eğitimi ve işe kazandırılması için harcanacak emek, zaman ve para, işlerin
yavaşlaması, verimin düşmesi ve en önemlisi de işyeri moral motivasyonunda
yaşanacak yıkımlardır. Bunların yanı sıra işten ayrılmaların işletmeye sağladığı bazı
faydalar da vardır. Örneğin; yeni istihdam edilenlerin işletmelere getirecekleri yeni
görüşler, aktiviteler ve yapıcı etkilerin önemi yadsınamaz. En doğrusu ise mevcut
personeli yerinde tutmak için güncel olmaktır.
Yapılan araştırmalarda işten ayrılma nedenlerinin başında tatmin edici maaş
yerine huzurlu bir işyeri ve anlayışlı bir idareci başlıca tercih nedeni olarak
sıralanmaktadır. Geçinemiyorum endeksli şikayetler olarak açıklanan ayrılış
206
sebeplerinin temelinde açıklanmayan içsel ve yönetsel sorunların çözümü idarecinin
çalışanına göstereceği olumlu tutumlarda yatmaktadır. İşten ayrılmalar ya kontrol
altında tutularak azaltılmalı ya da mümkün olduğu kadar sıfıra yaklaştırılmalıdır.
Personel kayıplarını önlemek için kısa süreli planlar yerine uzun vadeli planlarla
hem işveren hem de çalışan lehine gelişecek bir biçimde kontrol mekanizmaları
geliştirilmelidir.
9- Etkin ve başarılı bir pazarlama yönetimi için sadece planlama yapmak,
stratejiler geliştirmek ve programlar hazırlamak yeterli olmamaktadır. Uygulamaya
konulmayan hiçbir plan, strateji ve program başarılı olma şansına sahip değildir.
Analiz ve planlama aşamalarında geliştirilen stratejilerin ve taktiklerin başarılı olup
olamayacaklarını görebilmek için, öncelikle söz konusu strateji ve taktiklerin
planlarda öngörülen şekilde ve gerekli kaynaklarla desteklenerek uygulamaya
sokulması gereklidir. Yönetim sürecinin son aşaması ise uygulamaya konan
stratejilerin ve taktiklerin etkinliklerinin ve verimliliklerinin ölçülmesidir. Yani bir
başka deyişle, uygulamaya konan stratejilerin ve programların planlanan şekilde
yürüyüp yürümediği ve sergilenen performansın beklenenden farklı olup olmadığının
değerlendirilmesi gerekmektedir. Araştırmaya katılan kamu ve özel hastanelerin
strateji geliştirme, gerekli kaynaklardan faydalanma ve söz konusu olan stratejilerin
etkinlik ve verimliliklerinin ölçümüne baktığımızda özel hastanelerde taktik ve
stratejilere daha çok önem verildiği ve verimlilik konusu üzerinde daha fazla
durulduğu görülmektedir.
10- İşletme felsefesinin ayrılmaz bir öğesi de işletme kültürüdür. Her işletme
kendi teknolojik, örgütsel, yönetsel ve toplumsal koşullarının eseri olan, kendine
özgü bir kültüre sahiptir. Hizmet işletmelerinde doğası gereği farklı hizmetlerin
üretimi ve önceden tahmin
konusu
edilemeyen
olduğundan olağanüstü
davranması
müşteri
durumlarda
tutum
ve
işgörenlerin
davranışları
müşteriye
söz
nasıl
gerektiğini söyleyen bir kural bulunmamaktadır. Bu nedenle özellikle
hizmet odaklı kültürel değerler büyük önem taşımaktadır. Çünkü güçlü bir örgüt
kültürü, işgörenleri biçimsel açıdan tek tip davranışa sevk eder. Güçlü bir örgüt
kültürü, örgütün başarısına ve örgütte çalışan bireylerin iş tatmini düzeylerinin
207
yükselmesine olumlu etkide bulunmaktadır. İçsel pazarlama örgüt kültürünün
gelişmesine yardımcı olurken, yerleşik örgüt kültürü de içsel pazarlama sürecinin
kolaylaşmasını sağlamakta ve desteklemektedir. Sonuç olarak içsel pazarlama,
işletme içinde “ortak bir kimlik” ve “ortak bir düşünce” oluşumunu etkiler. Bu
etki sayesinde tüm parçaları birbiri ile uyumlu bir organizasyon ortaya çıkar.
Araştırmamızı gerçekleştirdiğimiz hem özel hem de kamu hastanesinde çalışanlara
verilen işlerde tatmin sağlamasına olumlu etkide bulunulması için kişilere örgüt
kültürü bilinci, örgüt kültürünün hem kişinin hem de örgütün başarısına olumlu
etkide bulunacağı aşılanmalıdır.
11- Çalışan memnuniyeti ve müşteri memnuniyeti çok iç içe geçmiş iki
kavramdır. İkisi birbirini desteklemektedir. Biri olmadan diğeri olmaz ve ikisi aynı
anda sağlanmalıdır. Eğer bir tarafın memnuniyetinde sorun varsa bu mutlaka
diğer tarafı da etkileyecek ve oradaki memnuniyeti düşürecektir. Müşteri
memnun, çalışan mutsuz olursa çalışanlar en uygun fırsatta işten ayrılacaktır, bu da
personel dönüşüm oranının fazla olmasına ve müşteri huzursuzluğuna neden
olacaktır. Müşteriler özellikle hizmet sektöründe işletmeden çok çalışanlara bağlılık
göstermektedir, üretim sektöründe ise yeni çalışanlara sürekli yatırım yapılmak
zorunda kalınacağı için bunun sonuçları ürün kalitesine yansıyacak ve ürün
kalitesinde düşüş görülebilecektir. Müşteri mutsuz, çalışan memnun ise; müşteriler
işletmeyi terk edecek bu da işletmenin karlılığına ve çalışana yansıyacaktır. Çünkü
işletmenin çalışanlarına sunduğu imkanlar karlılığı ile doğru orantılı olarak artış
gösterecektir. Bu durum yöneticilerin yapması gerekeni açık ve net olarak
göstermektedir.
istiyorsa,
Eğer bir işletme rakiplerinden
işgören
ve
müşteri
memnuniyetini
sıyrılıp başarı elde etmek
aynı
anda
yürütmek
zorundadır. Araştırmamızı gerçekleştirdiğimiz özel ve kamu hastanesinde ise hem
iç müşteri tatmini ve memnuniyeti dolayısıyla dış müşteri memnuniyetine
baktığımızda her ikisinde de iç müşteri tatmini ve tatmin olmuş iç müşteri ile dış
müşterilerin tatmin edilmesi ve memnuniyetinin sağlanması yüksek çıkarken, özel
hastanelerde tatmin düzeyi daha yüksek bulunmuştur. Tatmin ve memnun olmuş
bir müşterinin hastaneye sağlayacağı faydalardan en önemlisi gelen hasta sayısında
208
artışı sağlamaktır. Aynı zamanda tatmin olmuş bir müşteri elde etmenin yolu ise
işinden memnun olarak çalışan bir iç müşteriden geçmektedir.
12- Araştırmamızda kamu ve özel hastanelerinde hem verilen hizmet için
hem de hastalarla kurulacak tüm ilişkilerde yöneticiler tarafından çalışanın fikrinin
alınması oldukça önemli iken konu ile ilgili en fazla özel hastanelerde verilen
hizmet ve hastalarla kurulacak ilişkilerde iç müşterilerin fikri alınmaktadır.
Yöneticiler, işlere ürün olarak davranarak, işin görev gereksinimleri üzerine
konsantre olmak yerine çalışanların değer verdiği özelliklere sahip olan işler
dizayn ederek çalışan tatminini arttırabilirler. Tatmin olmuş personelin tatmin
olmuş
müşterilere
yol
açacağı
ve tatminkar müşterilerin de personelin
işlerinden tatmin olma duygusunu güçlendirmektedir.
13- Tüm işgörenlere bütün halde bakarak hepsini aynı özelliklerde görmek ve
buna göre strateji geliştirmek işletme yönetimine büyük zarar verecektir. Ortaya
çıkan sonuçlar olumsuz olacak ve bu durumdan rahatsız olan işgören işletmeyi
terk edecektir. Böyle olumsuz bir durumun ortaya çıkmaması için işgörenler
homojen gruplara bölünmeli ve tüm eylemler farklı gruplara farklı biçimde
uygulanarak yöneltilmelidir.
14- Müşterilere sunulan hizmetin kalitesinde çalışan-müşteri arasındaki
etkileşim en kritik unsurdur. Bir işletme için müşteri hizmetlerinin kalitesini artırmak
önemlidir ancak bununla birlikte işletme içi kalitenin de artırılması büyük önem
taşımaktadır. Eğer işletmeler içsel müşterilerini tatmin etmede başarılı olabilirlerse
bu durum dışsal müşterilerini tatminde de başarıyı beraberinde getirecektir.
Araştırmamızdaki kamu ve özel hastanelerdeki sunulan hizmetin kalitesi ile ilgili
verilen cevaplara baktığımızda hizmette kaliteye daha çok özel hastanelerin önem
verdiği görülmektedir. Yöneticiler tarafından iç müşterilerin yani çalışanlarında fikri
alındığında hastane içerinde sunulan hizmetin kalitesi dolayısıyla hastanenin kalitesi
de gözle görülür bir şekilde artış gösterecektir. Yine rekabet ortamında kaliteyi,
kuruluşun yöneticileri veya kalite kontrol uzmanları değil, hem iç hem de dış
müşterilerin kendileri belirlediği için, söz konusu müşterilerin kim olduğunun
209
belirlenip, müşteri gereksinimlerinin etkin bir biçimde karşılanması için gerekli
kararlılığın gösterilmesi gerekmektedir.
15- Günümüz bilgi toplumuna damgasını vuran değişme ve gelişmelerin en
önemlisi, toplumsal ve siyasal yaşamda olduğu gibi ekonomi ve yönetim alanında da
insan faktörünün ön plana geçmesidir. Bilgi oluşumunun ve kullanımının çok önem
kazandığı günümüzde tüm işgörenlerin aynı amaca yönelmesi, hedefin işgören
(iç müşteri) ve müşteri (dış müşteri) tatmini olması gerekliliği işletmeleri yeniden
yapılanmaya zorlamaktadır. İşgörenlerin ve müşterilerin tatmini üzerine kurulmuş
misyonların ve
buna
bağlı
geliştirilmiş
stratejilerin
işletmelerin yaşamını
sürdürmesinde zorunluluk olduğu artık anlaşılmakta ve bu nedenle tüm işgörenlerin
yönetim sürecine katılmaları teşvik edilmektedir. Tüm süreçlere katılan
işgören
örgüte daha fazla bağlanmakta ve işletme amaçlarının gerçekleştirilmesi için
daha fazla çaba harcar hale gelmektedir. Tüm süreçlere katılımını destekleyen bir
örgüt kültürünün oluşturulması çalışanları daha fazla motive edip iş yerine
bağlayarak kendini o iş yerine daha fazla ait hissetmesini sağlamaktadır.
Araştırmamıza dahil olan özel ve kamu hastanelerinde çalışanların tüm süreçlere
katılımı özel hastanelerde daha çok desteklenirken, kamu hastanelerinde sürece
katılım daha az benimsenmektedir ve bunun sonucunda kamu hastanelerinde
çalışanlar kendilerini sadece çalışan bir birey olarak hissedip faaliyetlerini bu şekilde
gerçekleştirmektedir.
16- Müşteri olarak çalışanlar kavramının altında yatan anahtar önerme, aynı
dışsal müşteriler gibi içsel müşterilerin de ihtiyaçlarının karşılanma isteklerinin
olmasıdır. Bunun mantığı ise; içsel müşterileri tatmin ederek bir işletmenin dışsal
müşterilerini tatmin edecek kaliteyi sağlamasıdır. İşgörenlerin ihtiyaçlarının
karşılanması ile çalışan motivasyonunun ve işletmede çalışma süresinin arttığı
savunulmuştur. Ve bu gibi olumlu sonuçlar işgörenin performansına olumlu
yansıyacak ve işgören müşteriyi memnun etmek için daha fazla gayret göstermesine
yardımcı olacaktır. Kısacası dış müşteri mutluluğu, iç müşteriden geçmektedir. Zaten
günümüzün yoğun rekabet ortamında, üstün rekabet gücüne sahip işletmeler hem dış
hem de iç müşteri memnuniyetinin stratejik öneminin bilincinde olan ve
210
müşterilerinin, iç ve dış ayırımı yapmaksızın, istek, ihtiyaç ve arzularını tam olarak
belirleyip, karşılayan işletmelerdir.
17-
İşletmelerin en önemli amaçlarından birisi, işgörenlerin yetenek ve
becerilerini geliştirerek onlardan en üst düzeyde verim almayı ve işletmeye olan
bağlılıklarını artırmayı sağlamaktır. Bağlılığı yüksek olan çalışanların, bağlılığı
olmayan çalışanlara göre, örgüte ve üretime katılımları da yüksek olmakta ve
örgüt içerisinde daha iyi bir performans gösterdikleri görülmektedir. Ayrıca
örgütsel bağlılığı yüksek olan çalışanlar, işletmenin diğer üyeleri ile iyi ilişkiler
kurmakta ve işte tatmin düzeyleri daha yüksek olmaktadır. Araştırmamızda yer alan
kamu ve özel hastanede çalışanların yetenek ve becerilerini geliştirecek faaliyetlerle,
onların
bağlılığının
arttırılması
konusunda
verilen
cevaplara
baktığımızda
çalışanların gelişimini destekleyici faaliyetlerin daha çok özel hastanelerde
desteklendiği görülmektedir.
18- Ürün ve hizmetleri sunan, müşterilerle direkt ilişkide olan personelin
de insan ilişkilerinde başarılı, deneyimli ve iyi eğitimli olması gerekmektedir.
Nitelikli, yetenekli ve eğitimli personel, müşteri memnuniyetinde işletmenin temel
gücünü oluşturur. Müşteriler ihmal edilecek bir unsur değildir. İşletmelerin
varlıklarını sürdürmesi için müşteri kazanması, tatmin etmesi, memnun etmeyi
sağlaması, elde tutmayı sağlayacak her türlü çabayı harcaması gerekmektedir. Örgüt
içinde çalışan tüm elemanlar dış müşteriler için çalışıldığının ve tatmin edilmiş
müşterilerin çok değerli olduğunun bilincinde olmalıdır. Müşterilerin değerinin
öneminin farkında olan çalışan, bulunduğu yerdeki faaliyetlerini yerine getirirken
müşteriyi nasıl elde tutması gerektiğinin bilincinde olarak davranarak gerçekleştirir.
Ve iyi eğitimli ve deneyimli çalışanların hem müşterilerin elde tutmasında hem de
memnun müşteriler sağlayıp işletmenin sürdürülebilirliğinin sağlanmasında olumlu
etkileri vardır.
19- Bir örgütte iç müşteri memnuniyeti toplam örgüt performansına etki eder.
Bu anlamda bir örgütün amaçlarına ulaşması, o örgütün iç müşterilerini tam olarak
memnuniyet etmesiyle sıkı bir bağlantı içerisindedir. Aralarında güzel diyalog ve
211
dayanışma
kurabilen
departman
üyeleri
örgüt
amaçlarını
benimseyebilen
memnuniyet edilmiş çalışanlardan oluşur.
Günümüzde yöneticilerin çalışanlarını örgütsel amaçlar doğrultusunda
davranışlar
sergilemeye
yöneltme
çabalarında
başarılı
olabilmeleri
için,
çalışanlarının beklentilerini karşılayan, ihtiyaçlarını tatmin eden ve yaptıkları işten
tatmin olmalarını sağlayan bir işletme yapısı ve çalışma ortamı yaratmaları
gerekmektedir
20- İşletmelerin türü, çalışma alanları ve büyüklükleri ne olursa olsun
yöneticilerin en önemli sorumluk alanlarından birisi de çalışan performansının
arttırılmasıdır. Yöneticiler iş gücünü mümkün olabilecek en etkin şekilde
kullanılmasını sağlamak için çalışanların performanslarını arttırıcı önlemler ve
uygulamalar yapmaktadır. Bu bağlamda, çalışanların performansları isletmeler
açısından
çok
önemli
olmaktadır.
Bu
bakımdan
yöneticiler
çalışanların
performanslarını ölçerek değerlendirmeler yapmaktadır. Araştırmamızda yer alan
kamu hastanelerinde çalışanların performanslarını arttırma konusuna çok önem
vermezlerken, özel hastanelerde çalışanların etkin bir şekilde faaliyetlerini yerine
getirmeleri için ve işletmenin verimli bir şekilde sürdürülebilirliğinin sağlaması için
daha fazla önem vermektedirler.
21- İşletmelerin, bir rekabet unsuru olan insan kaynağını en verimli şekilde
değerlendirebilmek
amacıyla
yaptığı
çalışmalardan
biri,
çalışanlarının
memnuniyet düzeylerini belirleme ve iyileştirmedir. Çalışanların tatmin olması,
herhangi bir işletmenin anahtar performans değerlendirme kriterlerinden biridir.
İşletmenin fonksiyonlarının neredeyse tamamı çalışanlar tarafından yürütülmekte
olduğu için, çalışanların işini yüksek moral ve yüksek tatmin duyguları ile
gerçekleştirmesiyle ortaya konacak çıktı kalitesi genellikle yüksek olacaktır.
Araştırmamızdaki özel ve kamu hastanelerinin karlılık, kalite, verimlilik ve
memnuniyet düzeylerine baktığımızda özel hastanelerde söz konusu değerlerin daha
yüksek çıktığı tespit edilmiştir.
212
Gerek
işletmelerde
gerekse
hastane
işletmelerinde
içsel
pazarlama
yaklaşımlarıyla işletme içindeki performansın arttırılması için ilk olarak iç
müşterilerin yani çalışanların memnuniyet ve tatmin düzeylerinin arttırılması
gerekmektedir. İç müşterilerin memnuniyetlerinin ve tatminlerinin arttırılması ise
işletme ile uyumlu bir stratejinin oluşturulması, planlamaların bu stratejilere göre
yapılması, çalışanların bu yönde motive edilerek, gelişimlerinin desteklenmesinden
geçmektedir.
Yapılan bazı araştırmalara baktığımızda memnuniyetsizliğin ve performans
düşüklüğünün, birey amaçlarının ve verilen geribildirimin isin yapı ve beklentileri ile
uyuşmadığında ortaya çıktığı bulunmuştur. Bu büyük oranda iç müşteri ve iç
tedarikçi arasındaki iletişimsizlik ve sağlıksız geribildirimden kaynaklanmaktadır.
Herhangi bir mevzuda meydana gelen bir memnuniyetsizlik giderilmediğinde,
çalışanlar başka is unsurlarını da memnuniyet edebilirlik açısından zayıf bulmaya
başlayacaklardır. Bir anlamda memnuniyetsizlikler aynı anda birbirini izleyerek
oluşmakta, böylece giderilemeyen bir sorun daha da büyümektedir. Doyurulamayan
isteklerinin, ulaşılamayan amaçların yanında istemediği seçenekleri tercih etmek
zorunda kalan bireyin gerilimi de artacaktır. Bu gerilimin meydana getirdiği zararlar
kişiliğe bağlıdır. Kimi durumlar is göreni çok hafif bir memnuniyetsizliğe iterken,
aynı durumlar başka bir is göreni daha ağır bir memnuniyetsizliğe düşürebilmektedir.
Hastane işletmelerinin başarısı, iyi bir ekonomik ve fiziki yapıya sahip
olmasının yanında, etkili bir insan gücüne sahip olmasına da bağlıdır. Çünkü
işletmenin gerek finansal gerekse fiziki yapısına anlam kazandıran ve onları
değerlendiren işletmede çalışan insan gücü olmaktadır. İnsan gücünü geliştiren ve
motive eden işletmeler amaçlarına çok daha kolay ulaşırken, bunu başaramayan
işletmeler, fiziksel ve finansal olanakları ne kadar mükemmel olursa olsun
amaçlarına
ulaşamazlar
(www.isguc.org).
Emek
yoğun
çalışan
hastane
işletmelerinin rekabette öne çıkmasını sağlayan unsur işgörenlerinin başarısıdır.
Müşteri ile sürekli iletişimde bulunup, istek ve beklentilerini yerine getirecek olan
işgören, müşteri memnuniyetine en fazla etki eden unsurdur. Hastane işletmelerinde
müşterilerin memnun olacakları hizmeti yaratmak tüm faaliyetleri yerine getiren
213
işgörenlerin elindedir. Beklenen istekleri yerine getirmek, değişen ihtiyaçları
uygun bir şekilde karşılamak ancak nitelikli bir işgören ile sağlanabilmektedir.
Tedavi talebinde bulunan hastaların istek ve ihtiyaçlarının sürekli değişmesi ve
gittikleri yerlerde daha kaliteli hizmet alma beklentileri,
hastane işletmelerinin
değişen bu hasta istek ve ihtiyaçlarına en hızlı şekilde uyum sağlamalarını
gerektirmiştir.
Bir hizmet sektörü olan hastane işletmelerinin
varlıklarını
sürdürebilmeleri, büyük oranda müşteriyi tatmin etmedeki başarılarına bağlıdır.
Daha fazla müşteri çekme konusunda hastane işletmeleri arasında yaşanan rekabette,
farkı belirleyecek olan temel etken çalışanlar tarafından sunulan hizmet olacaktır.
Daha kaliteli hizmet sunan işletme çalışanları, daha çok aranan ve daha çok müşteri
ağırlayan işletme çalışanları konumuna gelirken, bunu başaramayan işletme ve buna
neden olan çalışanlar zamanla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardır.
Hastane işletmelerinin başarısı, insan kaynakları yönetimine verdiği öneme bağlı
olmaktadır. Günümüzde ve gelecekte insan kaynaklarını geliştiren ve motive eden
işletmeler amaçlarına daha kolay ulaşabilecekler, bunu başaramayan işletmeler
ise zamanla faaliyet alanlarını yitirmek zorunda kalacaklardır (www.isguc.org).
Hızla artan rekabet
koşullarında
başarı
elde
etmek
isteyen
hastane
işletmelerinin en az müşteri memnuniyeti kadar özenle üzerinde durması gereken
bir konu da işgörenler olmuştur. Nitelikli personel tedarik ederek iyi sunulan bir
hizmet, işletmenin geleceğini belirleyecektir.
Çalışanlar açısından sağlanan
memnuniyet ile daha kaliteli hizmet sunumu ve daha fazla müşteri elde etmenin
yolu; iyi hizmet sunacak personel tedarik etmekten ve bu niteliklere sahip
personelin çalışma ortamından her türlü memnuniyeti için elden geleni yapıp
işletmede sürekli kalmasını sağlamaktan geçmektedir.
4.4.2. Yöneticilere Ve Çalışanlara Öneriler
Pazarlama uygulayıcıları açısından, araştırma sonuçları, içsel pazarlamanın
şirket performansı için önemli bir faktör olduğunu doğrulamaktadır. Bu çalışmada
önerilen ve Ahmed v.d. (2003) tarafından geliştirilmiş olan ölçek, çalışan
memnuniyeti sağlayarak performanslarını artırmak isteyen tüm işletmelerin
kullanabileceği belirleyici bir araçtır.
214
İşletmelerin içsel pazarlama uygulamalarını değerlendirmeleri, işgören
memnuniyetini artıracak, işgören memnuniyeti beraberinde müşteri memnuniyeti
getirecek ve bu durum şirket performansına olumlu katkı sağlayacaktır. Ayrıca
içsel pazarlamanın bir model olarak işletme içinde uygulanması başta insan
kaynakları yöneticisi olmak üzere tüm yöneticilere çalışan memnuniyeti
yaratabilmeleri için yardımcı olacaktır. Üst yöneticiler ise bu modeli etkin ve
uygun pazarlama stratejileri, taktikleri geliştirmede ve müşterileri ile uzun vadeli
iyi ilişkiler kurmada yardımcı araç olarak kullanabilecektir.
Bunu için ise yöneticilere ve çalışanlara şu gibi görevler düşebilmektedir:
1. Yöneticilerin, genelde işletme ve özelde pazarlama amaçlarını ve
stratejilerini çalışanlara iletmelidir. Aşağı doğru bilgi akışının sıklığı, kalitesi ve
doğruluğu, çalışanın rol belirsizliğini azaltırken, iş tatminini artıracağı açıktır. Bu
sebeple yöneticiler, işletmeleri için uygun iletişim ağını kurması gerekir.
2. Yöneticiler işlere ürünler olarak bakarak çalışanın iş tatminini artırmalıdır.
Böylece yöneticiler, dış müşterilere sattıkları ürünlere gösterdikleri hassasiyet kadar
işlere de aynı hassasiyeti göstermelidir. Böyle bir yaklaşım ise pazarlama ve insan
kaynakları yöneticilerinin iş gereklerinin belirlenmesi konusuna daha fazla
eğilmelerini gerektirir.
3. Çalışanları motive etme ve müşteri yönlü anlayışı benimsemelerini
sağlamak için işe almada değişime açık, kabiliyetli kişileri işletmeye çekmeleri ve
seçmeleri gerekir. Ayrıca, uygun eğitim programları düzenlenerek müşteri yönlü
olmaları sağlanmalıdır.
4. Özellikle hizmet işletmelerinde müşteriyle etkileşim içinde olan çalışana
müşteri yönlülük öğretilmelidir. Çünkü, bu tür çalışan yalnızca ürünü sunan değil,
aynı zamanda ürünü pazarlayan bir rol üstlenmektedir.
5. Çalışanları motive etmek ve fonksiyonlar arası koordinasyonu sağlamak
için pazarlama benzeri yaklaşımdan yararlanılmalıdır.
6. Müşteri memnuniyeti işletmenin karlılığı açısından önemli bir unsurdur.
215
Memnun müşteri, yakınlarına yapacağı tavsiyelerle birçok müşteri sağlayabilir.
7. Müşteri memnuniyeti tüm işletme organizasyonunu içine alır. Müşterinin
işletmenin bazı hizmetlerinden memnun olup,
bazılarından memnun olmaması,
hizmet kalitesinin aksadığını gösterir. Dolayısıyla; işletmenin sunduğu hizmetlerin
geneli müşteri memnuniyetinde etkilidir.
8. Müşteri memnuniyeti için işletmelerde sürekli yapılandırma şarttır, bu
nedenle işletme kendini sürekli yapılandırma şarttır. Bu nedenle işletme sürekli
kendini yenilemedir.
9. İşletmelerde müşteri memnuniyeti ölçümü büyük bir hassasiyetle
yapılmalıdır, çıkan sonuçlar doğrultusunda hizmet kalitesi artırılmalıdır.
4.4.3. Gelecekte Yapılacak Araştırmalar İçin Öneriler
Bu araştırmada, içsel pazarlama karması ile hem özel hastane hem de kamu
hastanesi performansı arasındaki ilişki, belirli bir zaman kesitinde incelenmiştir.
İçsel pazarlama karmasının performans üzerindeki etkisinin zaman içerisindeki
değişiminin
belirlenebilmesi için farklı
zaman
aralıklarında
araştırmanın
incelenememesi bir sınır olarak görünmektedir. Gelecek araştırmalarda, daha fazla
hastane ile uzun süreli araştırma türünden araştırmalar yapmak gerekmektedir.
Çünkü süreli araştırmaların en önemli
değişme
ve
özelliği, araştırılan
olgulara
ilişkin
gelişmeleri belirleyebilmesidir.
Bu araştırma, Kastamonu’da yer alan bir özel ve bir kamu hastanesi üzerinde
kıyaslama yolu ile gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle sonuçlar daha çok bu hizmet
sektöründe genelleştirilebilecektir. Dolayısı ile gelecekte bu tür çalışmaların, başka
ülkeler, başka sektörler ve Türkiye’de yer alan tüm özel ve kamu
kuruluşları ile
yapılması,
karşılaştırma
yapmak
ve
hastane
genelleştirilebilme
açısından önemlidir.
Bu çalışmada, içsel pazarlama yaklaşımının, pazarlama disiplininin 1990’lı
yıllardan itibaren kabul gören baskın düşüncelerden biri olduğu nedenleriyle
birlikte bahsedilmiştir. Çevrede değişimin sürekli olduğu ve bu değişimin
216
hastaneler üzerinde önemli etkilere sahip olduğu göz önüne alındığında,
kavramın gelecek yıllarda da pazarlama disiplininde ve iş çevrelerinde etkin bir
şekilde yer alacağı düşünülmektedir.
217
KAYNAKLAR
ACUNER, Şebnem (2003), “Müşteri İlişkilerinde Hareket Noktası: Müşteri
Memnuniyeti ve Ölçümü”, Ankara: MPM Yayınları, Yayın No:655.
ACUNER,
Şebnem
Akın(2001),
“Müşteri
Memnuniyeti
ve
Ölçümü”, Ankara: MPM. Yayınları, No: 655, 2. Baskı.
AHMED, P., K. ve RAFIQ, M., (2003), “Internal Marketing
Issues and
Challenges”, Vol. 37, No. 9, ss. 1177-1186.
AKAT, İ.; BUDAK, G.; BUDAK, G., (1994), “ İşletme Yönetimi”, İstanbul,
Beta Basımevi, 1. Baskı.
AKINCI, Z., (2002), “Turizm Sektöründe İşgören İş Tatminini Etkileyen
Faktörler: Beş Yıldızlı Konaklama İşletmelerinde Bir Uygulama”, İ.İ.B.F. Dergisi
(4), ss. 1-25.
AKKAYA, D., (2002), “Müşteri Memnuniyeti”, Karadeniz Teknik Üniversitesi
İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, Seminer Ders Notları, Trabzon, ss. 2-11.
AKTAŞ, R. (2002), “Toplam Kalite Yönetimi İle Uyumlu İnsan Kaynakları
Yönetimi Süreci”, Verimlilik Dergisi, 1, ss.40-58.
ALDEMİR, C., A. ATAYOL ve G. BUDAK (2001), “İnsan Kaynakları Yönetimi”,
Barış Yayınları, İzmir.
AMBLER, T., (2001), “What Does Marketing Success Look Like?”, Marketing
Management, Cilt.10, Chicago, Bahar 2001.
ARNETT, B. D., LAVERIE, A. D., & MCLANE, C. (2010). Using job satisfaction
and pride as internal-marketing tools. Cornell Hotel and Restaurant Administration
Quarterly, 43(2), 87-96.
218
AŞKUN,
O., B., (2003),
“Oyun
Kuramının
“Kazan
Kazan”
Paradigması
Açısından İnsan Kaynakları Yönetimi İşlevlerinin İrdelenmesi”.
ATEŞ, H.,KIRILMAZ,H.,AYDIN, S., (2007), “Sağlık sektöründe Performans
Yönetimi”, Asil Yayın Dağıtım, Ankara.
AY, C. ve KARTAL, B., (2003), “İçsel Pazarlama: Literatür İncelemesi”,
Cilt 5, Sayı 20, ss. 15-25.
AY, C. ve URAL, T.,(2011), “Pazarlama Kavramı ve Pazarlamanın Gelişimi”,
Lisans Yayıncılık, İstanbul.
AYTEKİN,
Z., (2005), “Pazarlamada
İç Müşteri Memnuniyeti”,
Erişim
Adresi:http://www.zekiaytekin.com/portal/index.php?option=com_content&task=v
iew&i=260&Itemid=113.
BAKAN, İ. ve BÜYÜKBEŞE, T., (2004), “Örgütsel İletişim ile İş Tatmini
Unsurları
Arasındaki
İlişkiler:
Akademik
Örgütler
İçin
Bir
Alan
Araştırması”,İ.İ.B.F Dergisi (7), ss. 1-30.
BALLANTYNE, D. (2000), “Internal Relationship Marketing: A Strategy
Knowledge Renewal”, International Journal of Bank Marketing, 18/6, pp.274- 286.
BALLANTYNE, David (2009), A Relationship-Mediated Theory of Internal
Marketing, European Journal Of Marketing., 37 (9): pp.1242-1260.
BANSAL, Havir S. Morris B. Mendelson and Basu Sharma (2001), “The impact of
internal marketing activities on external marketing outcomes,” Journal of Quality
Management, 6, 61-76.
BAŞARAN, İbrahim Ethem., (1992), “Yönetimde İnsan İlişkileri”, Kadıoğlu Mat.,
Ankara.
BAYUK, N.,(2004), “Global Çağda Müşteri ve Pazarlama Anlayışı”, 138,
www.pazarlamadunyasi.com.tr, (11.04.2012).
219
BELL, Simon, MENGUC, B and STEFANI, S (2010), When Customers
Disappoint: A Model of Relational Internal Marketing And Customer Complaints,
BITNER, M.J. (1990), “Evaluating Service Encounters' Effects of Physical
Surroundings and Employee Responses”, Journal of Marketing, 54 (April), pp. 69–
82.
BİTNER M. J. , B. H. Booms, M. S. Tetreault, (1990), “The Service
Encounter:Diagnosing Favorable and Unfavorable
Incidents”, Journal
of
Marketing, Vol, 54, ss, 71-84.
BLOCH, T., “Metal, Services Marketing in a Changing Environment”, American
Marketing Association, 41-7.
BONO DE Edward, (2000), “Rekabet Üstü”, Remzi Kitapevi, 2. Basım.
BOONEKAMP, L.C.M ,(1994), “Marketing for Health Care Organizations: An
Introduction to Network Management”, Journal of Management in Medicine, 8 (5),
11-24.
BOSHOFF,C.
ve
TAİT,
M.,
(1996),
“Quality
Perceptions
in
the
Financial Services Sector The Potential Impact of Internal Marketing”, Vol.
7, No: 5, ss. 5-31.
BROADY-PRESTON, J. ve STEEL, L., (2002), “Employees, Customers
and Internal Marketing Strategies in LIS”, Vol. 23, No: 8/9, ss.384-393.
BUYRUK, H., (2005), “Eğitimde Toplam Kalite Yönetimi Uygulaması”, Ankara
Üniversitesi, Eğitimde Kalite Yaklaşımları Dersi Ödev Notları.
CAHILL,
D.,
(1995),
“The
Managerial
Implications
of
the
Learning
Organization: A New Tool For Internal Marketing”, Vol. 9, No:4, ss. 45-51.
CEMALCILAR,
İ.
(2000),
“Pazarlama
Üniversitesi, Eskişehir.
220
Yönetimi”,Anadolu
ÇOBAN,
S.,
(2004),
“Toplam
Kalite
Yönetimi
Perspektifinde
İçsel
Pazarlama Anlayışı”, İ.İ., Sayı:22, ocak-haziran, ss. 85-89.
DAVIS, T., R., (2001), “Integrating Internal Marketing with Participative
Management”, 39/2, ss. 121-130.
DEİGHTON, John., ‘The Future of lnteractive Marketing”. Harvard Business
Review. Kasım - Aralık 1996.
DEVEBAKAN, N., (2005), “Sağlık İşletmelerinde Algılanan Hizmet Kalitesi ve
Ölçümü”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Kalite Yönetim
Temsilcisi, İzmir.
DİCLE, Ş.Atilla.,(2000), 21.Yüzyılın Başındaki Olanaklar; Fırsatlar ve Darboğazlar,
Yüksek Öğretimde TKY. s:21.
DONAVAN, D.”T., BROWN, T.J. and MOWEN, J.C. (2004), “Internal benefits of
service-worker
customer
orientation:
job
satisfaction,
commitment,
and
organizational citizenship behaviors”, Journal of Marketing, Vol. 68-1, pp. 128-46.
DRAKE, Richard I. ve Peter J. Smith., “Sanayide Davranış Bilimleri”. Çev. Kemal
Tosun.
DREW, J.H.; FUSSELL, T.R. “Becoming Partners with Internal Customers”,
Quality Progress, Ekim 1996.
ERDOĞAN vd.,(1990), İstanbul: İşletme İktisadi Enstitüsü Yayınları No: 113.
ERDOĞAN, İlhan., (1991), “İşletmelerde Davranış: İstanbul Ünv. İşletme Fak. İİE
Yayın No: 242/135, İstanbul.
EREN, E., (1998), “Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi”, İstanbul, Beta
Basımevi, 5. Baskı.
ERGUNDA,H,İ.; TUNCER, M. “Müşteri Odaklılık” http://www.biymed.com
221
(15.06.2012).
FİNKEL,
M.L.
(1997),
“The
Importance
of
Measuring
Patient
Satisfaction”,Employee Benefits Journal, 22 (1), s:12–15.
FRANKWICK, G.L, PORTER, S.S.; CROSBY, LA., (2001), “Dynamics of
Relationship Selling: A Longitudinal Examination of Changes in SalespersonCustomer Relationship
Status”,
The
Journal
of
Personal
Selling
Sales
Management, New York, Bahar 2001.
FRİEDRİCH Ebert,(2000), “Stiftung Yayını Toplam Kalite Yönetimi”, İstanbul.
GÖKÇİN Gamze,(1996), “İç ve Dış Müşteri Memnuniyeti”, 5. Ulusal Kalite
Kongresi; Öz. geçmişler ve Tebliğler, İstanbul, TUSİAD KalDer, 13-14 Kasım
1996.
HANÇER,
M.,
(2003),
“Konaklama
Endüstrisinde
Müşteri
Sadakati:
Anlam, Önem, Etki ve Sonuçlar”, Cilt 3, Sayı 1- 2, ss. 39-45.
HAND, Max., (1992), “TQM: One God But Many Prophets”. Quality Management
Handbook. Edit: Brain Plowman 8r Max Hand. Oxford: Professional Management
Series.
HARRELL, G. Ve FORS, M., (1995), “Marketing Services to Satisfy Internal
Customers”,
Vol: 8, No: 4, ss. 22-27.
HARTLINE, M.D.; FERRELL, O.C.(1996), “The Management of CustomerContact service Employees.- Ait Empirical Investigation”, Journal of Marketing,
Cilt.60.
HİEBİNG, Roman G., “One-Day Marketing Plan”, Blackick, OH, USA: McGrawHill Companies,2004.
HOMBURG, C.; WORKMAN, Jr.J.P.; JENSEN, O.,(2000), “Fundamental Changes
222
in Marketing Organization: The Movements Toward a Customer—Focused
Organizational Structure”, Academy of Marketing Science Journal, Greenvale, Güz
2000.
ING-SAN Hwang; DER-JANG Chi, (2005) Relationship between IM, employee job
satisfaction and Performance International Journal of Management; Jun 2005; 22, 2;
ABI/INFORM Global pg. 285
İMAMOĞLU, Z.; KESKİN, H.; ERAT, S., (2004), “Ücret, Kariyer ve
Yaratıcılık ile İş Tatmini Arasındaki İlişkiler : Tekstil Sektöründe Bir Uygulama”,
Cilt 11, Sayı 1, ss. 167-176.
İSLAMOĞLU, A. H. (2000), “ Pazarlama Yönetimi-Stratejik ve Global
Yaklaşım,. 2.Bası, İstanbul, Beta Basımevi, 2. Baskı.AŞ.
JENKİNS, M., (1997), “The Customer Centres Strategy, Thinking Strategically
about Your Customers”, Pitman Publishing, Londra.
JOU, J. Y. H., CHOU, C. K. and FU, F. L., (2008), “Development of an
instrument to measure internal marketing concept”, Journal of Applied Management
and Entrepreneurship, Vol.13-3.
KADIOĞLU,
Erişim:
Y.,
D.,
(2004),
“Sihirli
Sözcük:
Motivasyon”,
http://www.insankaynaklari.com/cn/ContentBody.asp?BodyID=3455.
13.05.2012.
KANG, G.; JAMES, J.; ALEXANDRIS, K., (2002), “Measurement of Internal
Service Quality: Application of the SERVQUAL Battery to Internal Service
Quality”,Vol. 12, No 5, ss. 278-291.
KANWAR, R.; VANIER, D.(1992), “The lnfluence Of The Firm Internal
Environment On The Job Commitment And Satisfaction Of Employees in New
Product Development”, Developments in Marketing Science, Proceedings of the
Annual Conference of the Academy of Marketing Science, San Diego, 22-25, Nisan
1992.
223
KAVUNCUBAŞI,
Şahin (2002), “Hastane Organizasyonlarına Giriş”,
Kurumları Yönetimi,
Açıköğretim
Editör Nuray Uzkesici,
T.C.
Anadolu
Sağlık
Üniversitesi,
Fakültesi, Anadolu Üniversitesi Yayınları Yayın No: 1429,
Açıköğretim Fakültesi Yayın No: 767, Eskişehir.
KAVUNCUBAŞI, Şahin (2000), Hastane ve Sağlık Kurumları Yönetimi, Ankara:
Siyasal Kitapevi.
KELLEY, S.W.( 1992), “Developing Customer Orientation Along Service
Employees”, Journal of the Academy of Marketing Science, Cilt.2.
KILBURN, A. J. (2009). Building quality internal exchange: the role of the
organization and the individual in internal customer orientation. Academy of
Marketing Studies Journal, 13(1), 79-87.
KIRIM, A., (2005), “Yeni Dünyada Strateji Ve Yönetim”, Sistem Yayıncılık,
İzmir.
KIRIM, Arman,(2009), “Yeni Dünyada Strateji Ve Yönetim”,2009, Sistem
Yayıncılık.
KOÇEL,
Tamer.,(1993),
“İşletme
Yöneticiliği.”,
İstanbul:
İstanbul
Üniversitesi İşletme Fakültesi Yayını No: 405, 1993.
KOTLER, P., (2003), “Pazarlama Yönetimi”, Beta Yayıncılık, İstanbul.
KOTLER, P., (2011), “Pazarlama 3.0”, Optimist Yayınları, İstanbul.
KOTLER, P.,(2006), “Günümüzde Pazarlamanın Temelleri”,Optimist Yayınları,
Ankara.
LAM, S. K., KRAUS, F., & AHEARNE, M. (2010). The Diffusion of Market
Orientation Throughout the Organization: A Social Learning Theory Perspective.
Journal of Marketing, 74(5), 61-79.
LE MEUNIEARNE-FitzHugh, K., PIERCY, N. F. (2009). Drivers of sales and
224
marketing collaboration in business-to-business selling organisations. Journal of
Marketing Management, 25(5/6), 611-633.
LESTER, Courtney.(1996), “A System For Organizational Learning Using
Cognitive Maps”, International Journal of Management Science, Vol:20, No:1.
LINGS, I., N., (1999), “Managing Service Ouality with Internal Marketing
Schematics”, Vol. 32, No 4, ss. 452-463.
LITTLE, A. B., & LITTLE, D. W. (2009). The 'Home Team' approach to service
quality: Linking and leveraging communciations between human resources,
operations and marketing. Journal of Organizational Culture, Communications &
Conflict, 13(2), 57-70.
LOCKE, Edwin A. ve diğerleri. “The Effects of Intra - Individual Goal
Conflict on Performance”, Journal of Management. Vol: 20. No:1, 1994.
LUTHANS Fred, “Organizational Behaviour”, 6th Edition, NewYork: McGraw Hill
lnt. Ed., 1992.
MACİNTYRE, Kate ; Kleman, Carolyn Cable (1994). “Measuring Customer
Satisfaction” içinde Curtis P. McLaughlin & Arnold D. Kaluzny (Editör),
Continuous Quality Improvement in Health Care, An Aspen Publication, USA.
MUCUK, İ., (2003), “Modern İşletmecilik”, İstanbul, Türkmen Basımevi, 14.
Baskı.
NAKTİYOK, A. ve KÜÇÜK, O., (2003), “İşgören (İç Müşteri) ve Müşteri (Dış
Müşteri) Tatmini, İşgören Tatmininin Müşteri Tatmini Üzerine Etkileri: Ampirik
Bir Değerlendirme”, İ.İ. Cilt 17, Sayı 1-2, Nisan, ss. 225-243.
O’MALLEY, L. and TYNAN, C. (2003), Relationship Management In The New
Era Of Internal Marketing, New Your: McGraw-Hill.
OYMAN, H., (1999), “Havayolu İşletmelerinde İçsel Pazarlama ve Türk Hava
Yolları’nda İçsel Pazarlama Uygulamalarının İncelenmesi”, Anadolu Üniversitesi,
225
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
ÖZER,
Leyla Şentürk (1999), “Müşteri Tatminine Yönelik Literatürdeki
Kuramsal Tartışmalar”,
Hacettepe Üniversitesi, İktisadi
ve İdari
Bilimler
Fakültesi Dergisi, 17(2), s:161-163.
ÖZTÜRK Sevgi
Ayşe,
(2003):
Hizmet
Pazarlaması, Ekin Kitabevi, 4. Baskı,.İstanbul.
ÖZTÜRK, S.Ayşe. (1996), "Hizmet İşletmelerinde Kalite Boyutlan ve Kalitenin
Artırılması",Ankara: Verimlilik Dergisi, Milli Prodüktivite Merkezi Yayını, 1996/2.
ÖZVEREN, Mina (1997), Toplam Kalite Yönetimi Temel Kavramlar ve
Uygulamalar, Bursa: Alfa Basın Yayın Dağıtım.
PAK, F., (2004), “Majestelerini Nasıl Memnun Etmeli- Personel Seçiminin
Müşteri Memnuniyetine Etkisi”, Oyak Bank Organizasyon Bölümü Yetkilisi,
http://www.insankaynaklari.com/cn/ContentBody.asp?BodyID=3926
.
18.03.2012.
PAPASOLOMOU, D. ve KITCHEN, P., (2004), “Internal Marketing in
UK Banks: Conceptual Legitimacy or Window Dressing?”, Vol. 22, No: 6, ss.
421-452.
PAULİN, M., Ferguson, R.J. ve Payaud, M. (2000), “Business Effectiveness and
Professional Service Personnel-Relational or Transactional Managers?” European
Journal of Marketing, 34, 453-71.
PECK, H., PAYNE A., CRISTOPHER M. and M. CLARK (1999), “Relationship
Marketing: Strategy and Implementation”, Butterworth-Heinemann, Oxford.
PEYROT, M., P.D. COOPER and D. SCHNAPF (1993), “A Consumer
Satisfaction and Perceived Quality of Outpatient Health Services”, Journal of
Health Care Marketing, 13 (Winter), pp. 24–33.
PEYROT, Mark, COOGER P.P. (1993),
“Schnaph to, Consumer Satisfaction and
226
Received Quality of Outpatient Health Services” Journal of Health Care Marketing,
13(1),s:24–34.
PITT, L. ve FOREMAN, S., (1999), Internal Marketing Role in Organizations:
A Transaction Cost Perspective” , 44, ss 25-26.
POLATER, S., (2005), “Müşteri İlişkilerinin Önemi”, Eğitim ve Danışmanlık
Şti.,
Ltd.
www.polater.com.tr/devam.php?sub_page=1&page=bilgi_agaci&new_page=11
PROCTOR, T. (2010). Internal marketing and its basis for sound customer
relationship management. [Article]. Journal of Management & Marketing in
Healthcare, 3(4), 256-263.
RAFIQ,
M.,
ve
AHMED,
P.K.,
(1993),
“The
Scope
of
Internal
Marketing: Defining the Boundary Between Marketing and Human Resource
Management”, Vol 9, ss. 219-228.
RAFIQ, M..ve AHMED, P.K., (2000), “Advances in the Internal Marketing
Concept: Definition, Synthesis and Extension”, , Vol 14, ss. 449-462.
RAKİCH, J. S; Longest, B.B ; Darr, K (1992).
Managing Health Services
Organizations, Health Professions Press, Third Edition, USA.
ROBERTS, K.H., HUNT, D.M. (1991), “Organizational Behaviour”, Boston: PWSKent Publishing.
RODERİCK M. Mcnealy, (1994), “Making Customer Satisfaction Happen”,
Chapman &Hall, London, s.23.
RUST, R.T. and R.L. OLIVER, (1994), “Service Quality: Insights and Managerial
Implications from the Frontier”, in Rust, R. T. and Oliver, R. L. (Ed.), “Services
Quality: New Directions in Theory and Practice, Sage
Oaks, CA, pp. 1–19.
227
Publications”, Thousand
SCHLOSESSER, F. K., & MCNAUGHTON, R. B. (2007). Internal stakeholder
views of a market orientation strategy: implications for implementation. Journal of
Strategic Marketing, 15(4), 307-325.
SCHNEIDER, E.; BOWEN, DE., (1992), “Personel Human Resources Management
In The Service Sector”, “Research in Personnel and Human Resources Management.”
SMITH, T. M., GOPALAKRISHA, S., & CHATTERJEE, R. (2006). A ThreeStage Model of Integrated Marketing Communications at the Marketing–Sales
Interface. Journal of Marketing Research (JMR), 43(4), 564-579.
STEİBER, S.R., KROWĐNSKĐ, W.J. (1990), Measuring and Managing Patient
Satisfaction, American Hospital Publishing, USA.
STERSHIC, S.F., (2001), “Leveraging Your Greatest Weapons”, Marketing
Management, Temmuz-Ağustos.
ŞENER,
B.,
(2001), “Modern Otel İşletmelerinde Yönetim ve Organizasyon”,
İş,Ankara, Detay Basımevi, 3. Baskı.
ŞİMŞEK, Ş., (1999),
“Yönetim ve Organizasyon”,
Ankara, Nobel
Yayıncılık.
TARCAN, Ertuğrul (2001), “Hizmet Yönetiminde Kalite ve Müşteri Tatmini
Ölçümü”, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul.
TAŞ, M., (2004), “İş Tatmininin Örgütsel Bağlılık Üzerine Etkileri”, Afyon
Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi.
TAŞKIN, E. (2000), “Müşteri İlişkileri Eğitimi”, Papatya yayıncılık, İstanbul.
TEK, Ö.B. (1997), “Pazarlama İlkeleri: Global Yönetimsel Yaklaşım”, Cem Ofset
Matbaacılık, İzmir.
TEK, Ömer Baybars (1999), “Pazarlama İlkeleri, İstanbul: Beta Yayınları.
TEKİN, M. (2007), “Toplam Kalite Yönetimi”, Selçuk Üniversitesi İ.İ.B.F. Kitap
228
Satış Bürosu, Konya.
TEKİN, M., (2011), “İşletme Bilimi”, Günay Matbaacılık, Konya.
TENGİLİMOĞLU, D.,(2011), “Sağlık Hizmetleri Pazarlaması”, Ekinoks Yayınları,
Ankara.
TUNCER,
M. ve ERGUNDA,
İ., (2004), “Müşteri Odaklılık”,
İşletme
Bilgisi
Ödev
Dersi
Notları,
Temel
Erişim
Adresi:
http://www.danismend.com/konular/pazarlamayon/paz_musteri_odaklilik.htm.
TUZCUOĞLU,
K.S.,
(2003),
“Her
Yönüyle
Pazarlama
İletişimi:
Bilinçlenen Tüketici ve Tüketicizm Akımı”, MediaCat Kitapları, İstanbul.
TÜRKİYE KALİTE DERNEĞİ (2000), “Müşteri Memnuniyeti Yönetimi”,
İstanbul: KalDer Yayınları.
ÜNÜSAN, Ç. ve SEZGİN,M., (2007), “Pazarlama İlkeleri”, Literatürk, İstanbul.
VAREY, R. J., Lewis, B. R. (1999), “A Broadened Conception Of Internal
Marketing, European Journal of Marketing, 33(9/10): 926-944.
VAREY, R., J., (1995), “Internal Marketing: A Review and Some İnterdisciplary
Research Challenges”, Vol 6, No 1, ss. 40-63.
VARİNLİ, İ., ÇATI,K., (2008), “Güncel Pazarlama Yaklaşımlarından Seçmeler”,
Detay Yayıncılık, Ankara.
VARİNLİ,İ.,(2008), “Pazarlamada Yeni Yaklaşımlar”, Detay Yayıncılık, Ankara.
VAVRA, Terry G (1999), “Müşteri Tatmini Ölçümlerinizi Geliştirmenin Yolları”,
(Çev; Günhan Günay 1.b), İstanbul KalDer yayınları No: 28.
VOOLA, R., CASIMIR, G., & HAUGEN, H. (2003). Leadership styles, internal
marketing, and market orientation: Conceptualizing the relationships. ANZMAC
2003 Conference Proceedings Adelaide, 1165-1174.
229
WALLANCE,
Willian,
KANJİ,
Gopal
K.
(2000),
“Business
Exellence
Through Customer Satisfaction”, Total Quality Managament, 11(7), s:979–998.
WIESEKE, J., AHEARNE, M., LAM, S. K., & DICK, R. v. (2009). The Role of
Leaders in Internal Marketing. Journal of Marketing, 73(2), 123-145.
YALÇIN, A. ve İPLİK, F., (2004), “Beş Yıldızlı Otellerde Çalışanların
Demografik Özellikleri ile Örgütsel Bağlılıkları Arasındaki İlişkiyi Belirlemeye
Yönelik Bir Araştırma: Adana İli Örneği”, Cilt 14, Sayı 1, ss. 395-412.
YAPRAKLI, Ş. ve ÖZER, S., (2001), “İçsel Pazarlama”, 6, Kasım-Aralık, ss.
58-62.
YILDIRIM, R., (2002), “ Yaratıcılık ve Yenilik” ,İstanbul, Sistem Yayıncılık,
3. Baskı.
YOU, M. S. (2004). A study on the relationships among internal marketing, job
satisfaction, and turnover intention in international tourist hotel - in Taipei case.
Department of Tourism of Ming-Cuang University, thesis, unpublished: Taipei.
YÜRÜTÜCÜ,
TKY
A.,
(Toplam
(2004),
“Bilgi
Kalite
Teknolojilerinde
Yönetimi)”,
ss.
Turizm
1-8,
Sektörü
ve
http://inet-
tr.org.tr/inetconf9/bildiri/42.doc. 14.05.2012.
ZAIRI, M., (2000), “Müşteri Tatmininin Yönetimi: En İyi Uygulama Bakış
Açısı”, Cilt 12, Sayı 6, ss.389-394.
ZEITHAML Valerie A. ve BITNER, Mary Jo. Services Marketing, (Singapore:
McGraw Hill, 1996).
ZEITHAML, V.A. (2000), “Service Quality, Profitability, and the Economic
Worth of Customers: What We Know and What We Need to Learn”, Journal of
the Academy of Marketing Science, 28 (1), pp. 67-85.
230
(http://www.messegitim.com.tr/ti/347/0/Kurum-Ici-Iletisimin-Onemi)
(www.bilgiyonetimi.org)
(www.biymed.com)
(www.egm.gov.tr)
(www.insankaynaklari.com)
(www.isletme.istanbul.edu.tr)
(www.kto.org.tr)
(www.kaliteofisi.com)
(www.insankaynaklari.com)
231
Download