ALI OZCAN OSMAN YÜKSEL VE SERDENGEÇTİ DERGİSİ Se-V£iti Anmmt ALI OZCAN ümüşhane'nin Torul ilçesine baglı Yücebelei] köyünde 1982 yılında G dünyaya geldi. 1999 yılında Gümüşha­ ne İmam Hatip Lisesi'ndcn mezun oldu. Atatürk Üniversitesi Ereurum Meslek Yüksek Okulu Radyo Televizyon Yayın­ cılığı Bölümünde ön lisans, Selçuk Üni­ versitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünde lisans eğitimi aldı. 2006 yı­ lında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilim­ ler Ensütüsü Gazetecilik Ana Bilim Da­ lında yüksek lisans eğitimine başladı. 'Serdengeçti Dergisi ve Siyasetle İlişkisi' konulu çalışmasıyla yüksek lisans eği­ timim tamamladı. 2008'den bu yana Konya'da bölgesel yaym yapan Merhaba gazetesinin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini yürütüyor, Konya Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi ıjyesi. ALI ÖZCAN OSMAN YÜKSEL VE SERDENGEÇTİ DERGİSİ W TURK EDEBİYATI VAKFI TÜRK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI 136 T,C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI SERTİFİIÎA NIJMARASI 16549 Kapak Atilla Ceylan Tashih Burcu Aslan Easkı-Cüt Umut Matbaacılık San. ve Tic, Ltd. Ştı. Fatih Cad. Yüksel Sk, No: 11 Başak Han Merter / İstanbul Tel; 0.212 637 04 11 1, Baskı 2010 TURK EDEBİYATI VAKFI YAYINLARI Divanyolu Cad. Mu: 14 SulLanahmel / İSTANBUL Tel: [02121 526 16 15 - 527 50 32 Faks: (0212] 513 77 49 www, turked ebiy at i. com. tr tede v3 O® gma il.com ISBN; 978-975-6186-50-3 İÇİNDEKİLER Sunuş Ön Söz Kısaltmalar BİRİNCİ BÖLÜM Osman Zeki Yüksel (Scrdengeçü) Hayatı Osman Yükscl'in Ailesi Ailede Aldığı Eğilim Yaşadığı Çevreye Bakışı Eglllm Hayatı Üniversite Yıllan Komünizme Karşı Miiradelesi Sabahaddin Ali'yi Tokatlaması 3 Mayıs 1944 Olaylan Osman Yüksel'in Tut\ıklanması Vali Tandoğan'la Görüşmesi Hasan Âli YOecl'e Mektup Yazması Serdengeçli Dergisi vc Çıkış Süreci Malatya Hadisesi ve Tutuklanması Osman Yüksel'in Siyasete Girişi Evliliği Milleivckili Seçilmesi I'arlisinden Ayrılması Siyasete Veda Etmesi Hastalığının Ortaya Çıkması ve Vefatı İKİNCİ BÖLÜM Serdengeçli Dergisinin Yayımlandığı Dönem Basm-İktldar İlişkileri 7 11 14 15 17 17 i8 18 19 22 24 25 26 27 31 32 33 43 54 56 56 60 62 63 69 71 B - Ali Ö^,can CHP Dönemi Basm İktidar İlişkileri 73 Gazete Haberlerine Uyftulanan Denetimler 72 Tek Parti Döneminde Gazetelere Yönelik Kapatma Cezalan 74 Gazete. Kapatma Süresi. Eüm Tarafından Kapatıldığı ..74 1881 Sayılı Basın Kanunu"ııda Yapılan Değişiklik ..75 Demokrat Parti Dönemi Basın-İktidar İlişkileri 77 1950 Basın Kanunu ve Getirdiği Özgürlükler 78 Basm Kanunu Sonrası Demokrat Parıl Basm İlişkileri 79 Gazetecilere Sosyal Hakların Tanınması 80 1954 Basın K;ıntmu ve Özgürlüklerin Kısıtlanması ,.80 İspat Hakkı ve Gazetecilerin Kovulması 81 1957 Seçimleri Sonrası ISasın-İktidar İlişkileri 83 27 Mayıs 1960 Darbesinde Basının Etkileri 84 27 Mayıs 1960 Darbesi 86 MBK ve CHP-AP Koalisyonu Dönemi Basın-İküdar İlişkileri 88 ÜÇÜNCÜ BÖLÜÎVI [SERDENGEÇTİ DERGİSİ) Teknik Yönü İçeriği Etkisi DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 91 93 108 126 135 Serdengeçti Dergisi'nin Siyasetle İlişkisi CHP Dönemi Siyasetle İlişkisi CHP Dönemi Değerlendirmesi DP Dönemi Siyasetle İlişkisi DP Dönemi Değerlendirmesi CHP-AP Hükümeti Dönemi Siyasetle İlişkisi CHP-AP Koalisyonu Dönemi Değerlendirmesi Sonuç 137 139 150 15! 163 163 165 167 Serdengeçti Dergisi İndeksi Kaynakça 171 187 SUNUŞ O sman Yüksel, okumuş zümrenin toplumdan kop­ tuğu son asnn içinden çıkan önemli bir yerli ay­ dındır. Kültür ve medeniyet değerleri itibarıyla millî kalabildiği ve yerliliği bayrak olarak açtığı için temsil gücü yüksektir. Temsil gücünün yüksekliği, şöhretinden, çıkardığı dergilerinin baskı sayısınm fazlalığından, servetinden veya fiziğinden ileri gelmez. Öne çıkardığı düşüncenin, söylemin haklılığından ileri gehr. Mazlum bir milletin sesi olmasından kaynaklanır. Kendi dc bir mazlumdur. Okuduğu fakültenin son smıfında hapsedilir, okuldan atılır. Mahkeme karan ile haklılığını ispatladığı hâlde, okulunu bitirmesine izin verilmez. Bu haliyle, yıllarca üniversite kapılannda, resmi daire önlerinde itilip kakı­ larak, mağdur edilerek önleri kesilen Anadolu insanı­ nın ilk örneklerindendir. Bütün mağduriyetlerine karşı­ lık devletine küsmez. Vatanına danimaz. Milletten ümi­ dini kesmez. Tam tersine yanlışlarla mücadeleyi göze alır. Diyelim kl eğitim hayatını sona erdiren, "Yüksek Vekâletin Alçak Vekili", yani devleti yanlış yerlere götü­ ren, makamlarını hizmet kapısı olmaktan çıkararak bir diktanın aracı hâhne getiren siyasilerle mücadele eder. On beş yılda (1947-1962). sadece 33 sayı çıkarabildiği aylık dergisi Serdengeçti ile tek sayı yayımlayabildiği Bağrıyamk, onun düşüncelerinin, yanlışa yönelttiği eleştiri oklarının taşıyıcısı olurlar. Serdengeçti başlığı­ nın altındaki "Allah'a, vatana, millete koşanların dergi- 8 - Ali Özcan Sİ" ifadesi. DP devrinde, "Hakk'a Tapar Halkı Tutaf'a çevirdiği söylemi; onu ayakta tutan değerlerinin ne ol­ duğunu vurgulamaktadır. Onun görevi: laisizm, moderniik-asrilik-Batıcılık adı altında milletin değerlerine yapılan amansız saldırıya karşı durmaktır. Saldırganlar, müspet ilmi ve teknolojik kalkınmayı bir yana bırakarak ileriligin böyle olaeagını öne sürmektedirler. Ele geçirilen devlet makamları; mil­ lî kültüre, onun beslendiği İslâm Medeniyetine karşı kullanılmaktadır. Batı destekli zümrelerin kültürel sal­ dırısı; milleti geliştirmemekte, vatanı yükseltmemekle, ilim üretmemekte ama güç itibarıyla toplumu nötrleştir­ mekte, şekli günlük yaşantı yönünden Batı'ya benzet­ mektedir. Osman Yükselin asaleti; millete ait mevkile­ rin, asıl sahiplerine karşı kullanılmasına sessiz kalamaya engeldir. O, Batıcı gönüllü sömürgeciler karşısında; Mehmet Âkif, Necip Fazıl, Nurettin Topçu gibi Anadolu­ lu, yerli kalmayı yüce bir şeref görür. Hapislere girerken başı diktir. Kamının açlığı, kıyafetinin pejmürdeliği, ce­ binin delikliği, onu onursuzluğa asla sürtiklemez. Zayıf, çelimsiz bedeniyle; bir yüce, erişilmez ideal devi gibidir. Düşüncede sıradağlar gibi heybetli duruşunu: billur gi­ bi çağlayan yerli, sade, açık, dolambaçsız dili, yazısı ve nükteleri güzelleştirir. Hayat tarzı da eğilmeye engeldir. Sade, mlımetsiz, kül­ fetsiz yaşar. Loş dükkânı hem dergi yazıhanesi hem de içinde yaşadığı evidir. Evleninceye kadar evi; duvarları Serdengeçti sayılan, yerleri kitaplarla süslenen dükkân­ dır. Orada, peynir-ekmek, yumurta ve bir dc memlekete gidip geldikçe getirdiği meşhur pekmezi üniversiteli Ana­ dolu çocukları ile yer. Evlendikten sonra evi üç olur. Biri­ si, eşi vc iki yaşma kadar yaşayan oğlunun kaldığı hane­ dir. Diğer ikisi, dükkân vc hapishanelerdir. Hapishaneye, fethettiği kaleye giren kumandan edası ile girer. Başkala­ rı sahtekârlık, hırsızlık, adam öldürme, iffetsizlik gibi suçlardan yalarken o; "dini, imanı için" yatar. Hapis ha­ yatını o kadar benimser ki tesellisi müthiştir: "Dinsiz ol­ mayacağız, hapis olacağız. Ne yapalım?" O kavruk yüzlü Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 9 adam, sanki Türkistan'dan Diyar-ı Rum'u vatan edinme­ ye gelen erlerin, Alplerin çağdaş versiyonu; Viyana kapı­ larına dayanan bahadırların çelimsiz evladıdır. Çünkü davası; "Allah davası, millet davası, vatan davasıdır." O mukaddes değerler karşısında, "Biz. nefsimizi sildik, ken­ dimizi bildik." deyiverir. 66 yılın özeti bu kadardır. Zira milletin ezildiği, kitleyi millet yapan değerlerin si­ linmeye çalışıldığı yer, bilinmelidir ki hangi ad altında olursa olsun vatan olmaktan çıkartılmaya çalışılan bir bedbaht topraktır. Çünkü vatanda millet yaşar. Vatanda milletin değerleri yaşar. Değerlerinin yaşamadığı, yaşatılmadıgı yer dc insan unsuru da farklı bir düşmanlığın, farklı bir yok etme siyasetinin muhatabıdır. Kitle hâlinde öldürme ve bedenen imha etme ile ruhunu çalarak, yü­ reğini parçalayarak, kültürünü, medeniyet değerlerini ortadan kaldırarak dönüştürmenin fazla bir farkı yoktur. İkisi de ölüm getirir. Birinde ölüm fizikidir. Diğerinde kimlik değiştirme, yabaneılaştırarak başka bir âleme mal etme yani asli varlığını yitirme söz konusudur. Bu açı­ dan bakıldığı zaman Osman Yüksel; yılma, bıkma ve pes etme bilmez bir vatan sevdaiısıdır. Onun vatanında bi­ zim türkülerimiz söylenir. Onun vatanında bizim ezanı­ mız okunur. Onun vatanında bizim dilimiz konuşulur. O Anadolu'nun bagnndan, bizim toprağımızın jTjregindcn damıtma bir safiyet modelidir. İvazsız, kibirsiz bir safiyet omegl... Şiiri, düz yazısı, nükteleri hep o vatanın sevda­ lısının vatan türküleridir, O bizim sesimizin kısılması­ nın, kurtuluşun hiç gözükmeyeceği, gönüllü bir esaretin suskunluğu demek olduğunun bilincindedir. Onun için dergi bir vasıtadır, iîitap, konuşma, Tokat milletvekilliği, siyaset hep o yüce değerin birer vasıtasıdır. Bu uğurda erişebildiği bütün vasıtalan kullanmıştır. Mevki, makam, dünyalık dâhil, ideali önüne dikilen her türlü engeli aşa­ bilmiştir. Onun okkası çok değildir. Onun büyüklüğü ru­ hunun, sahip olduğu değerlerinin büyüklüğünden gel­ mektedir. Onun için Toros sıradağları kadar kesintisiz. Agn ve Tann dağlan kadar başı dik ve erişilmezdir. Apartman katlarının bodrumlarında olduğunda, mahke- 10 • Ali Özcan me saJonlannda sorgulandığında, hapishane hücrelerin­ de çürümeye terk edildiğinde de başı dik. yüksekliği eri­ şilmezdir. Aşılmaz yalçmiığın, bir çarpık bedeninde tecessümün kaynağını, Akseki Müftüsü oglundaki ruh asaletinde aramak gerekir. Osman Yüksel, hizmetini ve düşüncesini kalemiyle ka­ lıcı hâle getiren bir "ziyalı". Ona sıradan bîr mücadele adamı olarak değü, yerli bir aydm tipi olarak bakmak ge­ rekmektedir. Önce kültürleji, ardmdan ekonomileri ve askeri güçleri ile istilaya gelen Batı yayılmaeıhgma ve onlarm işbirlikçilerine karşı durabilen bir aydın. Hayatı hakkmda AJi Özcan'm eserinde genişçe bilgi var. Üstelik Ali Özcan, bununla da yctüımeyerek bir hatıra, sevenleri­ ne, tekrar inceleyecek olanlara kolay ulaşımı sağlamak üzere bütün dergi ııüshalanm bir araya getirerek Serden­ geçti külliyatı hâlinde sunmak istiyordu. Belki bir başka bahara kaldı o kısım. Ama bu kadanyla da güze) bir çaba idi. Zira Marko Paşa'nm defalarca çalışıldığı, Kadro'nun kocaman kitaplar hâlinde basılıp dağıtıldığı bir yerde, Serdengeçtınin topluca el altmda bulundurulamaması fikir hayatımız açısından eksiklik olacaktır. Ümit ederiz ki benzeri bir çaba i!e Büyük Doğu, Sebüürreşad da düşün­ ce hayatımıza kazandınlur. Bu vesile ile gazeteci, araştırmacı değerli kardeşim Ali Özcan'ı tebrik ediyor, yeni araştırma ve eserlere vücut vermek üzere başanlanmn devamını diliyoruz. Toroslann kavruk çocuğu, ölümünden sonra bile ses getirmeye devam eden. Anadolu'nun. Türkistan'ın, kayıp vatan topraklannm yürekli davacısı Osman Yüksel'in ruhu da ancak bu tür çalışmalarla şad olacaktır. Bu çalışma hiç­ bir şeyi başaramasa bile Osman Yüksei'i anmaya, ruhu­ nu gönendirmeye sebep olduğu için tek başına kutlan­ maya değerdir. Dr. Cancr Arabacı ON SOZ " T T aksızlık karşısmda susan dilsiz şeytandır" anla-L X yışını kendisine düstur edinen Osman Zeki Yüksel, Allah demenin dahi yasak olduğu Millî Şef dö­ neminde ortaya koyduğu bu düşüncesini ve bütün bas­ kılara rağmen kendisiyle özdeşleşen Serdengeçti dergi­ sinde yayımlayarak Türk düşünce ve basm tarihindeki yerini EÜdı. 15 yılda sadece 33 sayı çıkabilen Serdengeç­ ti dergisinin her sayısının ardından mahkemeye verilen Osman Yüksel, birçok defa tutuklanarak aylarca hapis­ hanelerde kaldı. Her sayısında, Anadolu insanım, bu ülkenin gerçek sahibi olan kişileri, 'kökü dışarıda' diye ifade ettiği zararlı düşüncelere ve iktidarın baskılarına karşı savunan Serdengeçti dergisi, siyasetle ilişkilerinde her zaman haktan ve halktan yana oldu. Bu nedenle her siyasi iktidar döneminden nasibini aldı. Hem CHP, hem DP, hem MBK devrinde hapishaneleri boylayan Osman Yüksel, hakikati terk etmediğinden, -ayıya dayı demediğinden- her üç devrin de sanığı oldu. Bu duru­ mu Osman Yüksel, "Bize iktidarlardan nimet yağmaz, musibet yağar," diye de ifade ediyor. Bu çalışmada 'bir neslin millî duygularının oluşma­ sında temel taşları olacak fikirlerin sahibi ve korkmaz savunucusu, gerçek bir Anadolu insanı, millet, vatan ve iman uğruna çılgınlara dönecek kadar milletinin sevdalısı bir insan o]an Osman Yüksel'in hayatı, dergi­ si Serdengeçti ve bu derginin siyasetle ilişkileri ele alm- 12 • Ali Özcan dı. Aynca dönemin basm siyaset ilişkilerinin daha iyi kavranması açısmdan ayrı bir bölümde Serdengeçti dergisinin çıktığı dönem göz önünde bulundurularak tarihsel bir süreçte dönemin basm-iküdar ilişkilerine de yer verildi. Osman Yüksefi ve Serdengeçti dergisini tez konusu olarak belirlememde ve araştırma sürecinde bana des­ tek olan, beni bu yolda sürekli teşvik eden, sürekli ola­ rak yeni kaynaklara ulaşmam için çaba harcayan ve yol gösteren değerli Ilocalanm Yrd. Doç, Dr. Caner Ara­ bacı ve Doç. Dr. Ayhan Selçuk'a, Danışmanım Yrd. Doç. Dr. İbrahim Toruk'a, Konya Aydınlar Ocağı Baş­ kanı Dr. Mustafa Güçlüye ve tez vesilesiyle kendileriy­ le tanışma imkânı bulduğum Osman Yüksel'in yeğen­ leri Aydm Yüksel ile Emine Baglı'ya ve bu çalışmanm kitap olarak yayımlanması sürecinde büyük gayret gösteren Türk. Edebiyatı Vakfı Yayınlan Başkanı Cemal Aydın ile Yönetim Kurulu Üyelerine maddî ve manevî yardımlarından dolayı teşekkür ederim. Ali Özcan KOrJYA-2010 OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ Kısaltmalar AP BYEGM C. CHP CKMP CMH Çev. DP HP MBK MHP MP MSP S. s. TBMM TKP Adalet Partisi Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü cm Cumhuriyet Halk Partisi Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Cumhuriyetçi Millet Partisi Çeviren Demokrat Parti Hürriyet Partisi Milli Birhk Komitesi Milliyetçi Hareket Partisi Millet Parüsl Milli Selamet Partisi Sayı Sayfa Türkiye Büyük Millet Meclisi 'iTırkiye Köylü Partisi BİRİNCİ BÖLÜM OSMAN ZEKİ YÜKSEL (SERDENGEÇTİ] HAYATI O sman Zeki, asıl soyadmm Yüksel olmasına rağ­ men yayımladığı meşhur Serdengeçti dergisinden ve bu dergide "Serdengeçti" imzasıyla kaleme aldığı yazılanndan dolayı Osman Yüksel Serdengeçti olarak ta­ nındı. Osman Yüksel, Antalya'nın Akseki ilçesi. Hacı İlyas Mahallesi, Medrese Caddesinde 26 Temmuz 1917 tarihinde dünyaya geldi. Osman Yükselin Ailesi Babasî Hoca Ahmet Salim Etendi, annesi ise Emine Hanım'dır. Osman Yüksel. Müftülük sıfatı da taşıyan Hoca Ahmet Salim Efendi'nin Esat ve Hasan Selamı is­ mini verdiği iki oğlunun ardından hayata gözlerini aç­ tı. Nükledan kişiliğiyle herkesin yüzünü gtıldüren Os­ man Yüksel'in anne ve babasının da nüktedan insan­ lar olduğu biliniyor. Aynca köklü bir geçmişe sahip olan Osman Yüksel'in ailesindeki fertler, yüksek tahsil yapmış, Önemli mevkilerde bulunmuş kişiler olarak dikkat çekiyor. Bir dönemin Diyanet İşleri Başkanı Ah­ met Hamdı Akseki İle eski müftülerden Hacı Salih Efendi'nin de yer aldığı Akseki'nin, âlimler yetiştirmiş köklü sülalelerinden birine mensup olan Osman Yük­ sel'in de aynı doğrultuda bir hayat sürdüğünü ifade et­ mek yanlış olmaz. Osman Yüksel'in babası Hoca Ahmet Salim Efendi de oldukça kültürlü, devrin gerçeklerine vakıf, dur- )S • Ali özcan maksızın okuyan, iyi derecede İslâmi eğitim almış bir insandır. Nitekim, Kurtuluş Savaşı'nda kuruJan Akse­ ki Müdafaa-i Hukuk Cemiyetfnin kurucuları arasında Hoca Ahmet Salim Efendi de yer aldı. Genç yaşta müftıjlük Sıfatına nail olan Hoca Ahmet Salim Efendi, dö­ nemi itibarıjda çevresinden farklı olarak geniş bir ufka sahip olabilmeyi başarmanın yanında, Osman Yüksel ve digcr iki oğlunun öğrenimleri konusunda verdiği mücadele ile dc herkese Örnek oldu. Ailede Aldığı Eğitim Hoca Ahmet Salim Efendi, çocuklarım, küçük yaş­ tan itibaren en iyi şekilde yetiştirmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Akşamlan, evlerinde çocuklarını etrafı­ na toplayıp onlara Muhiddin-i Arabi, İmam-ı Gazali, I!asan-ı Basri, Bcyazıd-ı Bcstami gibi İslâm âlimlerinin eserlerinden pasajlar okuyan Hoca Ahmet Salim Efen­ di'nin mücadelesi doğal olarak meyvelerini verdi. En büyük oğlu Esat Yüksel, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda görevli olarak ülkesine hizmet etti vc hu kurumdan emekliliğe ayrıldı. İkinci oğlu Hasan Selami Yüksel, hu­ kukçu oldu ve devletin önemh kademelerinde görev al­ dı. Osman Zeki Yüksel de Ankara Üniversitesi Dil Ta­ rih ve Coğrafya Fakültesi'nin Felsefe bölümüne girdi. Siyasi sebeplerden dolayj okulu bitiremeracsine rağ­ men, yaşamı boyunca birçok başannın altına imza ata­ rak ailenin artı hanesinde yerini aldı. Küçük kardeşi Müstecabi Yüksel ise doktor olarak yaşamım sürdürdü (yılmaz. 2001.19). Yaşadığı Çevreye Bakışı Tabiata karşı her zaman hassas olan Osman Yüksel, kendisini "dağ çocuğu" olarak adlandırır. Ağabeyi Ha­ san Selami'nin kızı, yeğeni Emine Bağlı da amcasının, tabiata karşı hassas olduğunu, doğadaki çiçekleri-böçekleri incelediğini vc tefekkürde bulunduğunu söylü- Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 19 yor. "Dağlara Dair" başlıklı yazısında yer alan. "Ben bir dag çocuğuyum. Küçük bir dağ kasabasında dünyaya gelmişim. Hayata gözlerimi açtığım zaman ilk gördü­ ğüm manzara dag olmuş, İlk aldığım hava dag havası­ dır. Laraartin; 'tabiatla insanlar arasında bir nevi akra­ balık vardır' der. Benim dağlarla akrabalığım çocuklu­ ğumdan başlar: onun içindir ki dag, dağlar bende ikin­ ci bir tabiat halindedir. Dağsız bir arazi, hele dağsız bir vatan düşünemiyonam" sözleri de Osman Yüksel'in bu konudaki düşüncelerini net bir şekilde ifade ediyor. [Se.rdençjeçti. 2000, s. 115-1İ7) Osman Yüksel, aynca "Dağlar Gibi" başlığını verdiği bir şiir de kaleme aldı. Kendisini "dag çocuğu" olarak ifade eden Osman Yüksel, öğrencihk döneminde Akseki'ye gittiği zaman, sürekli saman kokulan arasında yddızlara bakarak uyuduğunu ve bağ evlerinde ay aşığının altmda roman okuduğunu anlatıyor. Aynca küçük yaşma rağmen bağ-bahçe ile ilgilenmek ve ailesine ait keçileri sağmak da Osman Yüksel için her zaman en büyük zevkler ara­ sında yer aldı. IVdmoz. 2001: s. 23) Eğitim Hayatı Doğumu 1. Dünya Savaşı sonuna denk gelen Os­ man Yükscyin çocukluğu Millî Mücadele heyecanıyla geçti. O dönem okuduklarıyla gördüklerinin uyuştu­ ğunu anlatan Osman Yüksel, bu durumu şöyle anlatı­ yor: "İlk mektepte okuduğumu?, kıraat kitapları, zorla gasp edilmiş, alçakça çiğnenmiş bir vaianm yakılmış, yıkılmış bir yurdun hatıralarıyla dopdoluydu. Zafer neşidcIerinin yanında, sönmüş ocaklar, yıkık mabedler, malul gaziler gördük. Okuduklarımı^ gördükleri­ mize uyuyordu. Millî Mücadele heyecanı Kuva-yı Milli­ ye ruhu körpe dimağlarımızda sihnmez akisler, derin izler bıraktı. Sonradan bu ruh yavaş yavaş gevşedi. Yerini sert, kaba bir materyalizme, kör bir putperestli­ ğe bıraktı. Millî Mücadele heyecanı söndürüldü. Kuva- 20 - Ali Özcan yi Milliye ruhu öldürüldü." (Serdengeçli. 2000, s. 6-7) Osman Yüksel'de ilkokul sıralannda başlayan vatan-millet aşkı. ileride çıkaeak olan Serdengeçti dergisinin ha­ bercisiydi. Osman Yüksel, ilkokulu bitirmesinin ardından aile­ si tarahndan Antalya'ya; ortaokul ve liseyi okumaya gönderildi. Yeğeni Emine Bağlı, liseye Antalya'da başla­ yan amcası Osman YükseJ'in son sınıfı Ankara Atatürk Lisesi'nde okuduğunu söylüyor. Ortaokulda öğrenim gördüğü süre içerisinde günlerini sürekli araştırarak geçiren Osman Yüksel, ağırlıklı olarak Mehmet Âkifin, Yunus Emre'nin ve Mevlâna'nm kitaplannı okudu. Ay­ rıca yabancı yazarların eserlerini dc elinden geldiğince takip eden Osman Yüksel, dünya klasiklerine ise ayn bir ilgi ile yaklaştı. Osman Yüksel, yabancı yazarlar içerisinde özellikle Dostoyevski'nin Suç ue Ceza kita­ bından çok etkilendi. Bu yazarın bütün kitaplarını okuyan Osman Yüksel, Hüseyin Üzmez'e göre Dosto­ yevski'nin romanlarında yaşadı. (Üzmez, 2001, s. 76) Os­ man Yüksel'in okuduğu bu kitaplar, ailede aldığı eği­ timle birleşerek düşünce dünyasmm oluşmasındaki en etkili kaynak oldu. Bent günlük gelici geçici şeylerden, ferdiyetin dar çer­ çevesinden kurtaran: bana mücadele heyecanu cemiyet ve cemaat şuuru veren Mehmet Akif olmuştur... Eğer kar­ şımıza öldüremedikleri, saklayamadıklan hir Nâmık Ke­ mal hir Mehmet Akif çıkmasaydı biz de sapanlar, sapıtcmlar güruhuna katılaca}<±ık. Biz Nâmık Kemal'den va­ tan ue hürriyet sevgisini öğrendik. Fakat bu vatan mücer­ retti, na^iari idi Akif bu mücerret vatanı müşahhaslaştırdı. Bu sihirli fakat boş kalıba ruh verdi Ses verdi. Onu realitenin haşin yüzüyle, başsız ümmetlerin, mazlum mil­ letlerin fery atlarıyla doldurdu. Halkın dertlerini, arka sokaklarm sefaletini, camilerin, secdelerin hetjecanını, cep­ helerin kan ve kıyametini dile getirdi Akifte memleket, millet hâline geldi. Nâmık Kemal'in hürriyeti, Akifte istik­ lâl oldu, hayraklaşti." (Serdengeçti. 2000. s. 7) Osman Yüksd ve Serdengeçti Dergisi - 21 Evde aldığı İslâmi eğitime, okulda aldığı dersleri ek­ leyen, bununla da kalmayıp yerli ve yabancı yazarların kitaplarını okuyarak hem içinde bulunduğu toplumu hem de dünyayı tanımaya başlayan Osman Yüksel, sü­ rekli olarak kendini yetiştirmenin gayretini gösterdi. Osman Yüksel, geçen zaman içerisinde yüreğine Anadolu sevdasını nakış nakış işleyerek, bayrağı na­ mus, vatan toprağını kutsal saymaya başladı. Ortaokul ve lise yıllan süresince okumanın yanında devamlı bir gözlem içerisinde olan Osman Yüksel lisede "Fikretçi'lerc karşı giriştiği "Âkifçi'lik tartışmalan ile ileride yaşayacağı fırtınalı fikir yıllarına dair İlk ipuçlanm da vermiş oldu. (Yılmaz. 2001, s. 28| Şiire de yakın ilgisi olan ve ileriki dönemde şiir ya­ zarak Serdengeçti dergisinde yayımlayan Osman Yüksel, Mevlâna ve Yunus Emre başta olmak üzere divan edebiyatı ile yeni Türk edebiyatı temsilcilerin­ den büyük Ölçüde etkilendi, Osman Yükselin yeğeni Aydm Yüksel'de bulunan, Akseki ve Konya Cezaevi ile Ankara'da kaleme alındığı tahmin edilen bir defter­ den, kendisinin etkilendiği şiir ve şairleri çıkarmak mümkün. Bugüne kadar hiçbir yerde yayımlanmayan Osman Yüksel'in elyazması bu defterinde. Mevlâna, Yunus Emre, Fuzuli. Şeyh Sadi, Nabi, İbrahim Hakkı Erzurumi, Gevheri, Öksüz Dede, Niyazi, Ahmet Haşim, Faruk Nafiz Çamlıbel. Fazıl Hüsnü Dağlarca, Mehmet Çağlar, Ahmet Muhip Dranas. Behçet Kemal Çağlar, Yahya Kemal Beyatlı, Ali İzzet Özkan. Osman Attila ve Cahit Sıtkı Tarancı'nm şiirleri bulunuyor. Defterde ayrıca Osman Yüksel'in Ağıtlar, Issız f3ag Başlarında, Türklüğün İlahisi ile Hapishanelerde Dü­ şünce ve Hayal şiirleri de bulunuyor. Bu şiirlerin sonradan yayımlanmış hâline bakıldığında, defterde düzenlenmemiş bir şekilde yer aldığını ifade edebili­ riz. Yani Osman Yüksel, şiirlerini ilk olarak bu defter­ de kaleme aldı, yayımlamadan önce de gözden geçirip düzenleyerek sonra okurlarına sundu. Defterde ayrı- 22 • Ali Özcan ca kime yazıldıgma dair bilgi bulunmayan iki mektup da yer abyor. Üniversite Yıllan Lise eğitimini bitiren Osman Yüksel, felsefenin kendi­ sini ecmiyet meselelerinin üstünde birçok konuyla te­ masa geçireceğini düşünerek, 1940 yılında Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinin Felsefe bölümüne kay­ doldu. Birçokları gibi fakülteye zorla kaydolmadığım söyleyen Osman Yüksel, felsefeyi bilerek ve isteyerek ter­ cih ettiğini ifade etmekten de hiçbir zaman geri durma­ dı. Felsefeyi tercih etmesinin nedenini de şöyle açıkladı: "Çünkü öteden beri kitaplara, fıldrlere karşı alakam her türlü alakanm üstündeydi. Bu bölümde tam aradığım şeyi bulmuştum. Burada ruhiyat okuyacaküm. însanlan harekete geçirecek psikolojik amilleri, ruhi tezahürleri Öğrenecektim. İçtimaiyat okuyacaktım. Cemiyetlerin yükseliş ve çöküş sebeplerini, sosyal eereyanlan takip edip araştıracaktım. Nihayet felsefe tahsil ederek büyük filozofların sistemleri üzerinde duracak, onlardan aldı­ ğım ilhamla, ışıkla kültür hayaümızm geçirmekte oldu­ ğu buhranları anlayacak, karanlıkları aydınlatacaktım. Milletime, vatanıma bu yolda gücümün yettiği kadar faydah olmaya çalışacaktım." (Serdengeçti, S. 3. s. 3] Felse­ fe bölümünde okuyarak yukarıda ifade ettiklerini yapa­ mayan Osman Yüksel, bu düşüncelerini Serdengeçti dergisi üe daha da etkili bir şekilde gerçekleştirdi. Düşündüğü üniversite hayaü hayal kınklığı ile so­ nuçlanan Osman Yüksel için hem eğitim sistemi hem üniversitenin bocalan hem de üniversite öğrencileri düş­ lediği gibi olmadı. İlim perdesi arkasında halkın inançlanyla dalga geçildiğini, tarihi ve içtimai temellerin balta­ landığını, öğrencilerin materyalist ve yozlaştıran bir ba­ tağa doğru itilip kendi değerlerinden uzaklaştınldığmı gören Osman Yüksel, o dönem felsefe bölümündeki öğ­ rencilerin içinde bulundukları durumu şöyle ifade edi- Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 23 yor: "Her şeyi ben bilirim iddiasmda bulunan bu zavallı­ lar. Kari Marx'ı Marka, Engels'i Engel olarak yazaeak ve okuyaeak kadar kendi ideolojilerinin bile yabanasıdır. Bu zavallılar, bu solda sıfırlara göre Çanakkale, tahtakale; Atatürk ise sarhoşun biri, Nâmık Kemal şişirilmiş bü" adam, İstiklâl Marşı şairi yobaz ve İstiklâl Harbi kahra­ manları, şehitler budala idi. Bunlar ceplerinde para olunea kapitalist sistemleri kabul eder, parası bitince yaman birer proleter olurlar ve aç midelerin türküsünü çagınrlar. Şehvetleri gıcıklamnca ise serbest çifüeşme taraftan olurlar. Ellerine beş-on kuruş geçti mi doğru meyhaneye giderler yahut bir yerde toplanarak bu iffet­ sizler, şerefsizler güruhu Stalin'in şerefine kadeh kaldınrlar." [Serdengeçti, S. 3, s. 4) Fakültede cereyan eden olay­ lardan son derece rahatsız olan Osman Yüksel ise için­ de bulunulan boşluktan kendi medeniyet değerlerine bağlanarak çıkmamn gayretini gösterdi. "Kendi varlığım bile inkar eden 'ide'ci feylesoflardan tutun da, en kaba materyalistlere kadar, bunlann kurduklan fikir sistemleri içinde bir hayli dolaştım. Kantla­ rı Kontlan gördüm. Hiçbiri içimdeki boşluğu doldurama­ dı. Beni nurlu bir yola çıkaramadı. Niçe'nin ihtiras sar­ kılan. Russo'nun vicdan ve hürriyeti. Spinoza'nm pante­ izmi, Berkson'un canlı, hayat akan felsefesi, zaman za­ man bütün varlığımı kaplamak istedi. Fakat bu olmadı. Daima bir yamm açıkta kaldı. Aradığımı yine kendimde, kendimizde, şarkta buldum. Mevlâna ve Yunus imdadı­ ma yetişti. Bu iki büyük ustanın sesi, felsefesi bana kal­ bimin atışı kadar canh, benden bana yakın göründü. Beni ayrılık gaynlık ianımayan vahdetçi bir dünya görü­ şüne götürdü. İzm'lerin elinden kurtardı. Kalp yolların­ dan geçen her fikir nur oldu: Tanrıyı, mutlak hakikati buldu. Sanat ve fikir, kalp ve akıl, garbın hiçbir feyleso­ funda, bu iki büyük insanda olduğu kadar birleşemedi. Ni^aksız, tezatsız bii" görüş! En İJÜyCüc insanlık, en bü­ yük ahlak... Hakikat!.." Evet cemiyet karşısında ben hep Akif gibi düşündüm Beni bu mücadeleye, bu sevda- 24 • AJi Özcan ya atan. Akif olmuştur. Kainat, varlık. Hakk karşısında ise Mevlânaların, Yunusların yolundaijdım." [Serdengeçti, 2000. s. 8-9) Osman Yüksel için kendi medeniyet değerleri içeri­ sinde Milîî şair Mehmet Akif Ersoy"un ayrı bir yeri var. Yeğeni B^mine Bağlı da Mehmet Akif in Osman Yüksel için büyük Önem taşıdığını, hastanede yatarken Akifin olduğu hayaller gördüğünü söyledi. Amcasının hasta­ nede yatarken bir gün kendisine, "Kapıdan Mehmet Akif geçti" dediğini anlattı. Emine Bağlı, amcası Osman Yüksel'in ölümünden önce hayalinde Mehmet Âkifi gördüğünü söylediğini de aktardı. Komünizme Karşı Mücadelesi Gençliğin içinde bulunduğu durum karşısında, ses­ siz kalmaktan öte yapabilecek bir şeyler de olduğunu düşünen Osman Yüksel, artan komünistlik faaliyetleri­ ne karşı 'dur' demek için arkadaşlarıyla belirli zaman arahklannda toplantılar yapmaya başladı. (Serdengeçti, S. 3, s. 5) Bu toplantılara katıldığını anlatan yakın arkada­ şı ve sonradan avukatı olan Süleyman Arif Emre. ko­ münist faaliyeüer karşısında neler yapılabileceğinin ko­ nuşulması üzerine, bazı talebelerin gözdağı verilmesi için komünistlerin dövülmesi gerektiğini İfade etbgini, Osman Yüksel'in ise "Hayır! Fikre karşı kaba kuvvet bi­ zim yapacağımız iş olamaz. Böyle bir teşebbüse girişen­ ler, kendi fikrinin zaafını peşinen kabul etmiş deraekür. Onlarla fikir ve kanun yollarından mücadele etmeliyiz." dediğini anlattı. (Aktaran: Balaoğlu. 2002, s. 171} Osman Yüksel'in kanuni yollara baş\^jrma fikrinin kabul edilmesinin üzerine ilk olarak. Öğretim görevlile­ ri aleyhinde, Milli Eğitim Bakanlığına resmen şikâyette bulunmak için onun önderliğinde çalışmalar başlatıldı. Resmi şikâyet üzerine bakanlık meseleyi tahkik etmek için Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesine müfettişler gön­ derdi. Yapılan tahkikat sonucunda ise şahit gösterilen Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 25 15 Öğrenci, iş ciddiye binince hocalarının aleyhinde ifa­ de vermekten çekinince, hocalar aleyhinde ifade veren Osman Yi,ıksel yalnız bırakıldı. Hocalara İftira attığı ge­ rekçesiyle disiplin kuruluna verilen ve fakülteden atı­ lan Osman Yüksel, [Danıştay'a başvurdu ve haklı bulu­ narak okuluna döndü. Sabahaddin Ali'yi Tokatlaması Bir akşam arkadaşlarıyla Dil Tarih ve Coğrafya Fa­ kültesinde verilen konferanstan sonra caddeye çıkan Osman Yüksel, önlerinde Sabahaddin Ali, Pertev Boratav ve Niyazi Berkes'i yan yana giderken gördü. Arka­ daştan Osman'a, bu kişileri dövme teklifinde bulunsa da bunu kabul etmeyen Osman Yüksel, yine "fikre kar­ şı sopayla mukabele edilmez" sözünde ısrar etti. Ancak arkadaşlannm kendisini korkaklıkla itham et.mcleri üzerine Osman Yüksel, Sabafıaddin Ali'nin yanma gi­ derek onunla tartışmaya başladı. "Çığlıklar üzerine kalabalık birikiyor, nereden çıktıy­ sa bir polis geliyor. Polis durumu görebilmek için el fene­ rini yakıp, hâlâ yumnıklaşan kavgacıların üzerine tu­ tunca Osman kurnazlık yaparak duruyor. Polis, Saba­ haddin Ali'nin Osman'ı doğduğunu zannediyor, alıp ka­ rakola götürüyor. Sanık sıfahyla Sabahaddin Ali aley­ hinde evrak tutuluyor, karakolda kalabalık arasında Osman'ın tecavüze uğradığına şehadet eden kimseler bile çıkıyor. Bu duruma içerleyen Sabahaddin Ali: 'Bun­ lar ne biçim milliyetçi, ne biçim Türkçü, hem adam doğu­ yorlar, hem de yalancı şahitler göstererek adamı suçla sayıyorlar' deyince bunun ıızerine hıncım alamayan Os­ man, sürekli koynunda taşıdığı evinin -yaklaşık 25 san­ tim vjzıınluğund.aki eski tip orta çağdan kalma- demir anahtarını çıkartarak, adı geçenin alnının ortasına; 'Bu adam Türkiye'de. Türkiye'nin merkezi hükümetinde Türk devletinin resmi hir dairesinde alenen lYırklüğe ha­ karet etti' diyerek bir darbe aşk ediyor. Sabahaddin 2ö - Ali Özcan Ali'nin gözlüğü kınlıyor, yaralanıyor. [Süleyman Arif Emre. Aklanın: Baicioğlıı. 2002. s. 173] Sabahaddin Ali ile Osman Yüksel arasmdaki karşılık­ lı hakaret vc yumruklaşma dosyası mahkemeye sevk edildi. Mahkeme ise, olayda karşılıklı tecavüz olduğu ge­ rekçesiyle her iki tarafa verdiği cezayı düşürdü. Rasih Yılmaz, "Toros Yüzlü Adam" kitabında, Osman Yüksel'in Sabahaddin Ali'ye fakültede tokat atüğını söy­ lüyor. (Yûmaz. 2001. s. 33-34J Bu bilgiye rağmen Süle3Tnan Arif Emre'nin olayı birinci kaynak olarak aktarmasını daha güvenilir bilgi olarak değerlendirebiliriz. 3 Mayıs 1944 Olaylan Tek basma iktidar olan CHP yönetimi 2. Dünya Savaşı'mn kaderinin değiştiği. Alman yenilgisinin başla­ dığı 1943 yıLna kadar açık olmasa bile ses çıkarmaya­ rak, -tepltisiz kalarak- Alman yanlısı yazı ve hareketle­ re göz yumdu. Ancak 1943 Temmuzunda çıkan bir broşür büyük yankılar uyandırdı. F. Erkman imzasıyla yayımlanan "En Büyük Tehlike" adlı bu broşür, faşizm tehlikesine dikkati çekmekte, bazı dergi (Çınaraltı, Bozkurt, Gökbörü, Orhun) ve yazarları (Emekh General 11. Emir Erkilet, Peyami Safa, Nihal Atsız, Yusuf Ziya Or­ taç, Orhan Seyfi Orhon) savaş kışkırtıcılığı yapmakla, Türkiye'yi hir maceraya sürüklemekle suçlamaktaydı. [Çavdar, 2004. s. 444) Bu broşür TBMM'de hemen yankı buldu ve sorulan bir soru üzerine Dışişleri Bakanı, "Bi­ zim Türkçülüğümüz bu vatanın sınırlan içine girmiş olan Türklere ait ve münhasırdır" diyerek hükümetteki tutum değişikliğinin sinyallerini verdi. 1944 Mayıs ayında yayımlanan bir resmi tebliğ ile "Tahrikçi TuranC]lar"ın açığa çıkanldıgı açıklandı. Nihal Atsız, Zeki A''clidi, Reha Oğuz Türkitan ve Dr. Hasan Ferit Cansever başta olmak üzere 23 kişi tutuklandı. Bu noktaya gelmeden önce öne çıkartılan Sabahaddin Ali ve Nihai Atsız davası söz konusu. Nihal Atsız, 'Orhun' Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 27 dergisinde "'Başbakan Şükrü Saraçoğlu'na açık mektup" başlıklı bir yazısında Sabahaddin Ali'yi vatan hainliğiyle suçlaymca. S. Ali hakaret davası açarak Atsız'ı mahke­ meye verdi. Hükümetin sagı-solu birbirine vurdurma politikasımn gereği olarak S. Ali'yi bu davada Ulus gazete­ sinin hukuk müşaviri temsil etti. Dava sırasında (Nisan 1944) çoğunluğu Siyasal Bilgiler Okulu öğrencisi olan sağcı öğrenciler Adliye binasımn önünde gösteri yaptı. Bu durum hükümetin daha sert bir tutum sergilemesine ne­ den oldu. Sonuçta Atsız, 9 Mayıs 1944tc dört ay hapis ve 66 TL para cezasına çarptmldı. [Çavdar. 2004. s. 444-4451 Osman Yüksel'in Tutuklanması Sabahaddin Ali ile Nihal Atsız arasındaki dava de­ vam ederken milliyetçi gençler Ankara garında toplamp buradan Ulus'a yürüdü. Ertesi gün sabah galeyana ge­ len milliyetçi gençlerin gözünü korkutmak amacıyla Said Bilgiç. Said Sadi, Osman Yüksel ve Ahmet EUezoglu sorgulanmak üzere emniyete götürüldü. Bu gençler dönemin Ankara Valisi Nevzat Tandogan tara­ fından sorguya çekildi. Osman Yüksel, bu gözaltı sırasında yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Nevzat Tandoğan'a 'tşte efendimiz! Os­ man Yüksel" diye takdim edildik. Tandoğan'ın adı 'efendimiz'dir. Cumhuriyet hükümdarı tahtında pür azamet oturuyor. Yeşil yeşil gözlerimin içine, ta canımı alırcasma gözlerini dikti ve şöyle dedi: 'Biliyoruz bütün işler senin başının altından çıkıyor. Ankara kazan sen kepçe... karıştırıp duruyorsun! Komiserlerimiz, polisle­ rimiz tespit etti... Mülkiyeye gittin orayı ayaklandır­ dın... Ziraat Fakültesini tahrik ve teşvik eden de sen­ sin... Hepimiz biliyoruz... Daha dün Sabahattin Ali ha­ disesini çıkardın! Nasıl olmuştu o işi... Bu işler nasıl ol­ du? Anlat bana. seni namuslu bir insan olarak dinliyo­ rum.' Gözlerini gözlerime tekrar dikti. Sabahattin Afi hadisesi dolayısıyla o günlerde adımız ayyuka çıkmıştı. 28 - Ali Özcan Valiye olup bitenleri anlattım. Nümayiş meselesine gelinee; komiserin söylcdilderini hatırlayarak belki imti­ hanlardan geri kalırız düşüncesiyle, 'ben bu nümayiş­ te yoktum efendim. Mülkiye ve Hukuk fakültelerine git­ medim.' Vali kızdı: Vardm... Hep sensin bu işleri karış­ tıran' diyordu. Öğleden evvel Mülkiye mektebine ve Hu­ kuk fakültesine gittiğimi, onları kıyama teşvik ettiğimi söyleyip duruyordu. Dayanamadım: 'Efendim bir insan aynı zamanda hem Mülkiye ve Hukuk fakültesinde, hem de Ulus meydanında olamaz! Ben haşa zamansız, mekansız mıyım?! Bu mümkün değilî... Bırakın ya fakültelerdeki tahkimatıma devam edeyim, ya Ulus meydanmdaki nümayişime,..' Kızdı. Pür hiddet: 'Şu' dedi. 'Mülkiyenin müdürünü bulun... Bu herifin tahrikçiliği­ ni gören, bilen bana iki talebe gönderecekti... Şimdi göndersin!' Adam boyun kırdı, huzuru terk etti. Haş­ metin vali bana dönerek 'Çık' dedi. Beni aldılar alt'ka­ ta götürdüler." [Yümaz, 2001. s, 58-59-60-61) Süleyman Âril Emre, Tandoğan'ın Osman Yüksel'in ifadesini aldıktan sonra tutuklanması için dışan 'çık' demesinin ardından Valiye cevap olarak şöyle söyledi­ ğini aktarıyor: "İleride göreceksiniz, benim bu işlerde suçum yok. Beni fakülteden kovmuşlardı, dava açtım kazandım. Ama sen beni İstanbul'a sevk edersen bu yüzden yine faltülteden kovarlar, istikbalim mahvolur. Yapmayın." (Aklaıan: Balcıoğlu. 2002, s. 177] Ankara EmniyeÜ'nde tutuklanan Osman Yüksel, bir­ kaç gün burada kaldıktan sonra serbest bırakılmak ye­ rine, olay Ankara'da geçmiş olsa da İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesine sevk edildi. Ankara'dan İstanbul'a gizlice getiriidiklerini anlatan Osman Yüksel'in de aralannda bulunduğu sanıklara tahkikat sırasmda işkenceler uy­ gulandı, hepsi (40x50x250) sanbmetrc boyutlarındaki {tabuUuklarda) hücrelerde tutuldu. Tabutlukları, "Ölme­ den mezara koydular beni" diye söylenen halk türküsü­ ne benzeten Osman Yüksel, yaşadıklarını şöyle anlaüyor: "Bakbm emniyetin önünde kapalı bir otomobil var. Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 29 Mahkıjmiara mahsus, silahh süngülü jandarmalar, po­ lisler Atsız'ı getirdiler ve içeri soktular. Ben de girdim. Dışarısı görünmüyor, susuyoruz; Atsız'a bakıyorum gü­ lüyor... Bu adamlar bizi nereye götürüyorlar? Yahu is­ tasyona gitmeyecek mi idi? Yammdaki sivil polis memu­ runa sormak isüyorum. 'Sus' diyor, 'sus...' Buraları ben hiç görmemiştim. Yoksa bizi bir yere götürüp orada kur­ şuna dizmesinler! Elimle işaretler yapıyorum. Kurşuna mı? Yammdakiler mütemadiyen susuyor. Dünyada hiç­ bir sükut bu kadar korkunç değildir, ölüm gibi bir sü­ kut... Nihayet bir yerde durduk. Baküm Etimesgut'ta­ yız,. Ah! Kurtulmuş gibijam. Demin bana sus diyen po­ lis gülüyor. Bizi niye istasyondan sevk etmediniz? "O, ca­ nım diyor, siz münevver adamlarsınız! Herkesin içinde süngülü jandarmalann önünde götürmek ayıp değil mi?' Sonradan Öğrendim ki bu da yalanmış! İstasyona bizim arkadaşlar gelir; bir taşkınlık yaparlar diye bizi buradan sevk ediyorlar... Sabah oluyor galiba. Polis, 'yağmur ya­ ğıyor' dedi, biz dışarıya bakamıyoruz. Evet, burası kü­ çük bir istasyon; halktan fazla polisler, komiserler... El­ lerindeki tabancalan bize doğru çevirmişler. Ne oluyo­ ruz? Eşkıya mı götürüyorsunuz efendiler? Ne yapsınlar, emir almışlar! Beni bir taksiye, Atsız'ı bir taksiye bindi­ riyorlar. O adını bilmediğim istasyondan hareket edeli yanm saat oldu. Deniz kıyısında bir yerde taksilerimiz durdu. 'Pendik'dediler. Bir vapur yanaşıyor, otomobille­ rimizle beraber yallah vapurun içine... İstanbul yakası­ na geçiyoruz. Büyük bir binamn önünde durduk, 'in' de­ diler indik, bir adam bizi yukanya çıkardı. Nihayet bizi bir kapmm Önünde durdurdular. Yakasında mülkiye ro­ zeti taşıyan bir zat çıktı, eMmden kitaplanmı aldı! 'etmeyin bunları bana bırakm' dedim, 'olmaz, bilahare veririz' dediler, bir garip oldum, kitaplarım, onlar yanımda ol­ saydı. Baştan aşağı elbisemi soysalar böyle müteessir ol­ mazdım. Fîir kat daha çıktık, tavan arasındayız. Yağmur yağıyor, tavanlar akıyor, ayaklanmız su içinde. Sağımda solumda kapüan numaralanmış küçük küçük hücreler 30 • Ali Özcan var. 13 numaralı hücrenin kapısı açıldı, fare deliği gibi bir yer, ancak küçük bir karyola sığabiliyor, kapıyı yü­ züme çarpar gibi kapadılar, tuhaf bir hal memnun gibiyim." [Serdengeçti, S. 1, s. 14-15) Bir zaman sonra polisin, yanma ajan şüphesiyle bir Bulgar köylüsü komünisti getirdiğini anlat.an Osman Yüksel, içinde bulunduğu zor durumu şu sözlerle ifade ediyor: "Hücremde yeni hissetmeye başladığım gayet pis bir koku var. Koku gittikçe artıyor, tahammül edemiyo­ rum. Kapıyı çalıyorum, duyan yok. Bir daha bir daha çahyorum, nöbetçi polis homurdanarak açıyor. Ne o? Dışa­ rı çıkacağım. Hela baştan başa pisliklerle dolu, ayak ba­ sacak yer yok. Öyle olduğu hâlde burada bir saat kadar kaldım. Bulunduğum hücrenin kokusu daha fena. Sa­ baha kadar bu hal devam ediyor. Sabah mı? Bizim için sabah-akşam, gece-gündüz yok. Bir vakit biliyoruz, 300 gram kuru ekmeğin geldiği harikulade akşamüzeri... Çoktan beri susuşuz, birkaç defa istedim getirmediler. Yok diyorlar, bir daha istedim nihayet pis bir kovada üzerinde saman çöpleri yüzen mübarek su geldi. Saman çöplerini üfürerek kovadan sujnj içiyorum: hayvan suluyorlar sanki. Kokudan dehşetli rahatsızdım, anladım ki Bulgar kokuyor tıpkı domuz gibi. Ne yapsam Allah'ım, ne yapsam? Şikâyet etsem kime edeceksin? Hem Nano anlayacak, zavallının hatırını kırmış olacağım. Kokudan kurtulmak için gece gündüz sık sık dışan çıkıyor, bil­ hassa geceleri helada saatlerce kalıyorum; bunu kimse bilmiyor." [Serdengeçli. S. 1, s. 14-15) Hücresinde kötü günler geçiren Osman Yüksel, ge­ çen zamanla birlikte kendisine ve arkadaşlarına isnat edilen suçlamaları kabul etsin diye defalarca tabutluk­ lara sokuldu. Aylarca İşkence gören Osman Yüksel ve 23 milliyetçi ilk mahkûmiyet kararlan Yargıtay tarafın­ dan bozularak, 31 Mart 1945 tarihinde 2 Nolu Sıkıyö­ netim Mahkemesi tarafından beraat ettirildi. Mahkeme­ nin verdiği kararla beraat eden Osman Yüksel'in, bun­ dan sonraki süreçte sürekli göz hapsinde tutulduguyla Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 31 ilgili olarak yaşadığı bir anısı bunun göstergesi: "1944 yılının Agustos'unda İstanbul'daki mezardan nasılsa sag çıkarak Ankara'ya dönmüştük. Bunlar, geldiğimi derhal haber almışlar ve iki kişiyi eve göndermişler. Bu işgüzar memurlar talebe olduklarını, beni takdir ettikle­ rini, çok sevdiklerini binaenaleyh benimle görüşmek is­ tediklerini söylemişler. 'Biz Samanpazarı'ndaki Boğaziçi kahvesindeyiz, oraya gelsin' demişler. Gittim, dostlarımı hemen tanıdım. Gerçi yakalarında Hukuk Fakültesinin rozetleri vardı fakat bu rozetler onlann yalanlarını saklayamıyordu. Hihayet müsaade alıp evime çıkıyorum. Bakıyorum, aym adamlar yine arkamda. Artık sabnm tükeniyor. Onlarla beraber doğru emniyet dairesine gi­ diyorum. Amirlerine çıkıyorum. 'Bu adamlar arkamda ne arıyor? Yok hâlâ suçlu isek, işte geldim, yine tevkif edin, hapsedin, değilsek bunlann işleri ne? Galiba sizin askeri mahkemenin verdiği karara itimadımz yok! Son­ ra bu adamların hepsini tanıyorum. Madem ki takip et­ tireceksiniz, kadronuzu değişürin. Yenileyin, yahut ma­ dem ki beraber geziyoruz, hiç olmazsa bana da bir iş ve­ rin, boşuna dolaşmayalım.' Amir bu sözlerimin üzerine ısınr gibi gülüyor. Çıkıyorum, fakat bu sözlerim hiçbir tesir yapmamış olacak ki yine beni adamlan boş bırak­ mıyorlar. O sırada memleketime gidiyorum. Arkamdan kaymakamlığa uzun bir yazı: 'Göz altında tutun' Hem o sıralarda daha mecmuayı dahi çıkarmamıştım." (Serden­ geçti. S, 5, s, 7) Haksız yere aylarca hapis yatan ve işkence gören Osman Yükselin, çıktığında hem okul hem de özel ya­ şamı değişti. Çünkü okuldaki kaydı, dönemin Milli Eği­ tim Bakanı Hasan Ali Yücel'in özel emriyle 3 Mayıs olaylarına karıştığı için silindi. Vali Tandoğan'la Görüşmesi Okuldaki kaydının silinmesi üzerine Ankara'ya gi­ den Osman Yüksel. Vali Tandoğan'a çıkmaya karar 32 - Ali Öacan verdi. Arkadaşı Süleyman Arif Emre'nin bütün uyan­ larına rağmen dediğini yapan ve Tandoğan'ın karşısı­ na çıkan Osman Yüksel, "Şu yaptığını beğeniyor mu­ sun? Ben sana dememiş miydim suçum yok diye. Bu yüzden beni ikinci defa fakülteden kovdular. İstikba­ limi mahvettiniz" dedi. Tandoğan, bunun üzerine, "Osman, evet sen kazandın. Ben kabahatliyim. Seni hemen memuriyete tayin ettireceğim. Hasan Ali'ye de telefon ederim. Fakülte işi hallolur" diye cevap verdi. Osman Yüksel, "ben senden iş istemeye gelmedim" di­ yecek olsa da susturuldu. Neticede Osman Yüksel is­ temeye istemeye Belediye Tahakkuk Şubcsi'nde metezoru ile işe başladı. Ancak bu görevde pek fazla kal­ madı ve ayrıldı [Süleyman Arif Emre. Aktaran: Balcıoğlu. 2002, s. 1781 Hasan Âli Yücel'e Mektup Yazması Son sınıfta olmasına rağmen fakülteye geri aimmayan Osman Yüksel, bunun üzerine Müli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel'e bir dilekçe yazdı. Dilekçede şu ifadeler yer alıyor: 'Yüksek Vekaletin Alçak Vekiline Ben, 3 Ma­ yıs 1944 hadiselerine öncülük yapmak, gençliği kışkırtıp tahrik etmek suçuyla. Dil ve Tarih Coğrafya Fakülte­ sinin, Felsefe Şubesinin son smıfımn son noktasından bir telefon emrinizle atılan ben, Osman Yüksel!... İstan­ bul'a sürülüp, örfi idare komutanbgınm emrine teslim edildikten. tabutlvıklai"a tıkılıp, zincirlere vurulduktan sonra, suçsuz olduğum anlaşılmıştır. Kader beni yine si­ zin karşınıza dikmiştir. Hakkımı istiyorum efendi, hak­ kımı!... Senden bahşiş istemiyorum!... İmtihan hakkımı ya verirsin, ya zorla almm... Beni tuttuğum yoldan Yü­ cel değil, ecel gelse döndüremez!..." 10 kuruışluk pul ve imza Osman Yüksel. [Balcıoğlu. 2002, s. 13) Dilekçeyi Hasan Âli Yücel'e iletmek istese de kabul edilmeyince, Osman Yüksel, "Bagnyanık" adb dergide bu dilekçeyi ya3nmladı ve bundan dolayı tutuklandı. Osman Yüksel ve Serdengc-^U Dergisi • 33 Hasan Âli Yücel Milli Eğitim Bakanlığmdan aynbnca, Osman Yüksel davayı kazanarak fakülteye döndü ancak bu defa da Hasan Âli Yücel'in izinde olan hoca­ lar onn kafayı taktı, 3. defa döndüğü fakültesinde barmaraamasmın sebeplerine ilişkin Osman Yüksel'in değerlendirmesi şöyle: "Geçen sene fakülteye talebe olarak tekrar kaydoldum. Yazılı imtihana girecektim, olmadı. Hâlâ, Hasan Âli Yücel'in yolunda yürüyen ve gölgesinde yeşeren bazı komünist hocalar bana müş­ külat çıkardılar, giremedim. Eylülde girerim demiştim. Hastalandım, yine giremedim. Artık iş hazirana kal­ mıştı. Zaten ehemmiyetsiz iki dersim vardı." (Serdengeç­ ti. S. 3, s. 6) Serdengeçti Dergisi ve Çıkış Süreci Okulu bir türlü bitiremeyen Osman Yüksel. Anka­ ra'da, yapılan yanlışlıkları ve haksızhklan halka du­ yurmak ve bunlara bir dur' demek için kendisiyle öz­ deşleşen Serdengeçti isimli dergiyi çıkarmaya karar verdi. Serdengeçti dergisi Osman Yüksel'in deyimiyle "Allah'a, Millete, Vatana koşanların dergisi" oldu. Bu dergiyi çıkarmasıyla birlikte Osman Yüksel, Serden­ geçti olarak anılmaya başladı. Gerçekten de. "Haksız­ lıklar karşısında susan dilsiz şeytandır" düsturuyla olaylara yaklaşan Osman Yüksel için bu soyadı çok uy­ gundu ve herkes bunda hemfikirdi. Kırk yıla yakın bir zaman yaymcıhk hayatı olan Os­ man Yüksel'in 15 yılda 33 sayı çıkarabildiği Serdengeç­ ti dergisinin, hem kendi hayatında hem de Türk basm tarihinde büyük önemi var. Serdengeçti dergisi, din, mukaddesat ve milliyet düşmanlarının üzerine adı gibi "Serdengeçti" cesaret ve gözü karalığı ile gitti. Osman Yüksel de dergisi için "Serdenc/eçti'deki her ses, her sada maroken koltuk, bol harcıralı, hususi vagon sahiplerinin rahatım boz­ muştur. O satrrlaı- bir feryattır, bir çığlıktır. Bir milletin 34 • Ali Özcan ızdırabmı haykınyor" (Serdengeçti. S. 3. s. 6) dedi. Osmajı Yüksel, Serdengeçti dergisiyle söylemesi lazım gelen her sözü fütursuzca söyleyebilmeyi başardı. Serdengeç­ ti bir ruhla bütün kötülüklerin, ahlaksızlıkların üzeri­ ne dolu dizgin yürüdü. Savcılık, mahkeme ve iktidarla­ ra rağmen bu kararlılığını devam ettiren Osman Yük­ sel, Serdengeçti dergisinde kaleme aldığı yazılarından dolayı muhtelif ceza davalarından toplam dört buçuk yıla yakm hapis yattı. Osman Yüksel, Serdengeçti dergisini çıkarmak için hazırlık yaparken espri alışkanlığım da işin içine kata­ rak dergiyle ilgili önemli bilgiler vermeyi de ihmal etme­ di: "Sögecek olan: Osman Yüksel... Hapse girecek oları: Yazı İşleri Müdürü [Bekir Sami Ozdemir) diyordu. Ba­ zen de: İdarehane: Lamekan, Mesul Müdür: Buluna­ madı... Mecmuanın çıkış süresi: Nerede ve ne zaman çıkacağı belli olmaz ama, bir çıkar pir çıkar." [Balcıoğla. 2002, s. 179|. Bu şekilde espriler yapan Osman Yüksel, bunlann bazjlannı Serdengeçti dergisinde neşretmek­ ten de geri kalmadı. "Bir kuşağın; çocukken ninnisi, gençken türküsü ol­ muş nice deli poyrazlar gibi şiirleri, yürek yakan ağıt­ ları hep bu dergilerde yayımlandı. Bu dergi sayfaların­ da fırtınalar estirdi, gemiler batırdı. Apar topar dergisi­ ni toplatıp, kendisim zindanlara, tabutluklara tıktılar. Çıktığı zaman, üzerinde henüz hapishanelerin kırpık yataklannm kokusuyla yeniden kaleme sanidı. Kale­ mini kılıç gibi kullanarak, en girilmez kalelere girdi, aşılmaz burçlara tırmandı..." [Baicıoğlu.. 2002. s. 1-6-17] Yakın dava arkadaşı Necip Fazıl Kısakürek de Ser­ dengeçti dergisinin idarehanesini ve Osman Yüksel'in içinde bulunduğu durumu şöyle tasvir ediyor: "Anka­ ra'da (step) şehrinin Denizciler Caddesinde, hem idare­ hane, hem yatakhane, bir tarafında rastgcle yığın yığm kitap ve dergi, bir köşesinde yorgun-argm yatak ve yor­ gan, yerde yağlan donmuş bir yemek tabağı ve giyildik­ ten sonra atılmış yün çoraplar, çarpuk-çurpuk ayak Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 35 parmaklann) konuşturan düşünceli bir çift eski potin, garip ve hazin bir mekân zarfı içindeki, kirpi saçlı ve katran kuyusu gözlü adam... Gayet içli, tabak gıeırdasa zıplayacak kadar zaif, sinirli, hudutsuz, evhamlı, (metafizik) fikirlere karşı yangın var!' diye bagırasıya beyni sancılı, ama kafiye batın için hakikaüere kıyası­ ya insiyaklanna tabi, (espri) düşkünü ve kelime oyunu tiryakisi, eski Türkçü ve yeni İslamcı, her şeyin üstün­ de de mayası tertemiz ve ruhu ipince, 'Serdengeçti' id­ dialı, dağınıklık ve perişanlıktan geçemez bir tip... Aksekilidir; ve sabık şairin o güne kadar tanıdığı Aksekililerden apayrıdır. Akseki modelinin tamamıyla yaban­ cısı olduğu bir iç dünyaya kapalı, belki o dünyayı başı­ na yıkarak, ihtilaçlar ve ihtiraslarla dolmuş, marazi çapta bir hassasiyet... Şöyle der: Akseki birçok zahiri din adamı yetiştirmiştir ama evliyalık kokusundan mahrumdur. Yakm akrabası, Diyanet İşleri Bakanı Aksekili Ahmed Hamdi'ye otomobil tahsis edildiğini du­ yunca yapıştın vermiştir: Sıratı bu otomobille mi geçe­ ceksin! İnönü resimli pullan abone bantlarına yapıştı­ rırken onların tutmadığını görüp haykırmıştır: Koltu­ ğuna yapıştığın gibi yapışsana! Sabık şaire 'üstad' yeri­ ne 'ustad' der ve o konuşurken çok defa başını elleri araşma alıp uzak bir köşeye çekilir. Hasıh, binbir zaaf içinde cins bir adam." [Kısakürek. 1985. s. 362-363] Osman Yüksel'in 20 Nisan 1947 tarihinde çıkarma­ ya başladığı Serdengeçti dergisi, tüm Türkiye'de büyük yankı uyandırdı. Hatta derginin ilk sayısı birkaç kez daha basıldı. Piyasaya çıkar çıkmaz tükenen SerdengeçUnin ikinci baskısı da aynı ayda yayımlandı. Serdengeçti'ye bu oranda ilgi gösterilmesine sebep olarak tek parti iküdarmm hüküm sürdüğü ve kimselerin ko­ nuşamadığı bir dönemde birçok insanın söylemek iste­ yip de söyleyemediklerini Serdengeçti'nin net ve dolay­ sız bir şekilde ifade etmesi gösterildi. "Allah" demenin yasak olduğu bir devirde Serdengeçti'nin "Allah" dedi­ ğini aktaran Hckimoglu İsmail, "O zaman dağıtım şir- 36 • Ali Özcan ketleri yok, Serdengeçti, kitapçılara, kırtasiyecilere ge­ liyordu, onlar da fısıltı hâlinde bazı kimselere söylüyor­ du. Alan gizliden gizliye alıyor, gizli gizli okuyordu. Çünkü her memurun ağzından çıkan söz kanundu." (Aktaran: Balcıoğlu. 2002, s. 207) dedi. Pimine Bağh da kim­ senin sesini çıkaramadığı bir devirde amcası Osman Yüksel'in, Serdengeçti dergisiyle tek başına muhalefetlik yapüğmı anlattı. Serdengeçti dergisinin büyük ilgi görmesi iktidarın da dikkatini çekti. Osman Yüksel, bununla ilgili şunla­ rı söylüyor: "CHP'den dört kodaman bizim tamdığımız büyüklerden birini ziyaret ediyor. 'Bu gence yazık ol­ masın, biz bunu himaye edelim. Matbaa bulalım, para bulalım' diyorlar. Tabii biz reddediyoruz. Sonra da mahkemeye veriyorlar. [Serdengeçti. S. 5, s. 7). 27 Nisan 1947 tarihli birinci sayının 2. baskısmm birinci sayfasında "Genç Arkadaşlar!.." başlığıyla şu ifadelere yer verildi: "Serdcngeçtiler, her türlü kötülük­ lerle amansız bir şekilde mücadele etmek için ortaya atıldılar. Onlar ilhamlarını Allah sevgisinden, millet sevgisinden, vatan sevgisinden alıyorlar. Bu memleke­ te ve bu miUetc, bitmiş tükenmiş müstahasc hâline gelmiş adamlardan, İttihat ve Terakki artıklarından hayır gelmeyeceğine inanmış bulunuyorlar. Vatanı ta­ ze bir heyecan tufaniyJe yeniden fethetmek, hu toprak­ lara, 'Bu topraklar için toprağa düşenlerin' çocuklarını hakim kılmak istiyorlar. Gençler! Aşmmamış vicdanla­ rın gür sesleri... Sizde bu çetin yolda pervasızca yürü­ meğe yemin edenlerin safına. Serdengeçti'ler kafilesine katıhnız!" [Serdengeçti, S. J. s. 3) Birinci sayıda bulunan "Bir Fakültenin İçyüzü" ve "Azap Hücrelerinde" isimli yazılanndan dolayı Osman Yüksel fakülteden atılmanın yanında mahkemeye de verildi. Mahkemede savunmasım yapan Osman Yük­ sel, kendi ifadesiyle "kalplerde beraat etmesine" rağ­ men mahkemece 6 ay 2 gün hapis ve 202 lira para ce­ zasına çarptırıldı. Hakim, Osman Yüksele 3 buçuk ay Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 37 yerine şiddet sebepleri bularak 6 ay ecza verip, tecil im­ kanını da ortadan kaldırmak için 2 gün daba ekledi. (Serdengeçti, S. 3, s. 7) O dönem hapishanede bulunan Abdurrahim Balcı­ oğlu da Osman Yüksel ile ilgili ilk düşüncelerini şöyle aktarıyor: "Yeni gelen tutuklu; orta boylu, esmer tenli, iri yan gözlü, tipik Osmanlı burunlu, saçlan kabarık, dimdik yürüyüşüne uygundu... Etrafına dikkatle bakı­ yordu. Bir şeyi, bir şeyleri anyor, en azından nerede ol­ duğunu, bilmediği bu yere neden getirildiğini, önünde ve arkasında onu getirenlerin kimler olduğunu anla­ maya çabşıyor gibiydi..." (Cnlctoğfy. 2002, s- 8) "600 kişinin banndıgı koca hapishaneyi şu iki keli­ me ile hulasa etmek mümkün: Ah ve af!" (Serdengeçti, 2003, s. 68) şeklinde başladığı "Mahkûmlar Arasında" isimli yazısında Konya Hapishanesin deki izlenimlerini yazan Osman Yüksel için artık her sayının ardmdan mahkeme yolu gözükmeye başladı. Bundan dolayı ile­ riki sayılannda derginin son sayfasına "Açın kapıları Osman geliyor" diye de yazmayı ihmal etmedi. Mahkûmiyetinden dolayı Konya'da çıkan 3. sayıda Osman Yüksel, hapis yatmasına neden olan davadaki savunmasına ver yerdi: "Muhterem Hakimlerim... Şu anda kendimi yalnız sizin huzurunuzda değil, her şeyi bilen, gören KadirimuÜak adil bir Allah'ın huzurunda hissediyorum. Ta küçüklüğümden beri kafama yerleş­ miş bir peygamber sözü vardır. 'Ey insan, nerede bir kötülük görürsen onu elinle önlemeye çalışacaksın, elinle önleyemezsen dilinle, dilinle de önleyemezsen kalbinle takbih edeceksin!' Bu mukaddes söz, benim alnıma bir mukcdderat çizgisi gibi hak edilmişti. Söyle­ diklerim, yazdıklarım hakikatin ta kendisidirler. Onlar müdafaa istemeyen, çıplak yalınkılıç hakikatlardır. Be­ nim burada yapacağım iş bu hakikatlere tercüman ol­ maktan ibarettir. Ben bir vasıtayım, Hak ve hakikat olan O'dur. Şimdiye kadar vicdanımı kötüye kullanma­ dım. Bundan böyle de kullanmayacağım. Size hadise- 38 - Ali Ö?can leri bir fotoğraf makinesi sadakatiyle perde perde, sah­ ne sahne göstereceğim. Seyredeceğiniz manzaralar iç açıcı manzaralar değildir. Bazen tiksindirici, bazen az;ap verici, hüzün verici ve ekseriya düşündürücü ola­ caktır. Bu sahne, perde perde değişen manzaralar için­ de değişmeyen bir şey var: hakikat." Bu ifadelerinin ar­ dından Osman Vükscl, yazısında da kaleme aldığı olay­ ları tek tek hâkimlere anlatır. Ardından da savunması­ nı şöyle tamamlar: "Şimdi soruyorum. Adil ve merha­ metli kanunlar! Hasan Âli Yücel'e dalkavuk dediğim için beni üç buçuk ay hapse ve yüzlerce lira para ceza­ sına mahkûm eden, insan haysiyet ve şerefine en yük­ sek payeyi veren kanunlar. O zaman siz nerede idiniz? Yalnız bunlar mı? Ben daha neler neler gördüm. Bayıİmcaya kadar dövülen insanlar, mahsenlerde çürütü­ len, küf kokan canlı cesetler gördüm. Şimdi anlıyorsu­ nuz değil mi ben neden Serdengeçti oldum. Onun için­ dir ki Serdengeçti'deki her ses, her sada maroken kol­ tuk, bol harcırah, hususi vagon sahiplerinin rahatını bozmuştur. O satırlar bir feryattır, bir çığlıktır. Bir mil­ letin ızdırabmı haykırıyor." {Serdengeçti. S. 3, s. 51 İlk çıkışta Serdengeçti dergisinin satış fiyatı 30 ku­ ruş olarak belirlendi. Sayfa sayısı, yer ve zaman ise im­ kânlara göre sürekli değişiklik gösterdi. Çünkü Osman Yüksel daha birinci sajada mahkûm edildi. Yaym adresi değişen Serdengeçti dergisinin Mayıs 1947'de çıkan ikinci sayısında Osman Yüksel, birinci sayıda kaleme aldığı "Bir Fakültenin İçyüzü" başlıklı yazısını devam ettirmekle birlikte, tabutluklarda yaşa­ dıklarını "Azab Hücreleri" ismiyle yayımladı. Aynca bu sayıda, sansüre uğrayan Serdengeçti dergisine "3 Ma­ yıs Feveranı" başlıklı yazının girmesi de engellendi. Os­ man Yüksel, bu sayıda sansür olayını şöyle anlatıj'or: "Osman Yüksel'in '3 Mayıs Feveranı' adındaki alev par­ çası gibi yazısı çıkartılmış, matbaa tarafından basılmamıştır. Onun yerine koyduğumuz 'Manevi Emperya­ lizm' başlığını taşıyan makaleden de en canlı yerler çı- Osman Yuksd ve Serdengeçti Dergisi • 39 karılıp atılmıştır. Bağrımızdan kalbimizi söker gibi en eanlı. en hareketli ve pervasız yazılanmız sökülüp atı­ lıyor. Serdengeçti istediği gibi konuşamıyor." (Serdengeç­ ti, S. 2, s. 2) Derginin ikinci sayısının Ankara piyasasında keyfî, kanunsuz olarak toplatıldıgmı anlatan Osman Yüksel, bayilerin tehdit edildiğini, bazılarından da bu mecmua­ yı satmayaeaklanna dair kağıtlar aldıklannı söylemesi üzerine harekete geçti. Eündc matbuat kanunu olduğu hâlde Ankara Cumhuriyet Savcısı Kemal Boraya giden Osman Yüksel, bu hareketin kanunsuz olduğunu, ga­ zete ve mecmuanın ancak mahkeme karanyla toplablabileeeginî hatırlattı. Bunun üzerine savcı, bir yanlışlık olduğunu ve mecmualann hemen iade edileceğini be­ lirtti. Osman Yüksel, bu hadisenin o zaman Kudret ga­ zetesine de aksettiğini söyledi. [Serdengeçti, S. 5, s. 7| Aynca daha ikinci sayısında Serdengeçti dergisinin bayilerden, zamanın parasıyla ciddi bir miktar olan 65 bin Tl, gibi yüksek bir meblağ alacağı da vardı. (Yılmaz. 2001, s. 98) 30 kuruş fiyatı olan derginin bu kadar ala­ cağının olması karşısında Osman Yüksel, ikinci sayı­ nın son sa3^asında bayilere .sathkları derginin parala­ rını ödemeleri konusunda uyanlara yer verdi. Serdcngeçti'nin 3. sayısını Konya'da basan Osman Yüksel, matbaanın sonradan çekinmesi, mecmualan kırmadan ceride hâlinde çıkanvermesi nedeniyle bü­ yük zorluklar yaşadı. Bir otel odası tuttuklarını ve arkadaşlanyla binlerce mecmuayı iki gün içinde kmp, dürüp, büktüklerini anlatan Osman Yüksel, dergilerin Üzerine abonelerin adreslerini yazdıklanm diğer taraf­ tan da pul yapıştırdıklarını aktararak, şöyle devam edi­ yor: "Hani o Üstünde insan fotoğrafı olan '20' parabk pullardan. Fakat pullar bir türlü yapışmıyordu. Ser­ dengeçti güldü, 'be mübarek' dedi, 'sandalyeye yapıştı­ ğın gibi yapışsana." [Serdengeçti. S. 4, s. 19) Süleyman Arif Emre, Osman Yüksel'in Şair Eşref, Neyzen Tevfik gibi bir tarafı olduğuna dikkat çekerek. 40 • Ali Özcan şunları söylüyor: "Osman derdim, yazdıgm yazılan neşredilmeden önee bana göster, bak şimdi avukat da oldum. Yazımn tesir ve kuvvetine halel vermeden onu hukuki açıdan zararsız hâle getireyim, başın belaya girmesin... Ne mümkün, yazılanm neşretmeden önee bilhassa benden, namahremden kaçmr gibi gizlerdi. Ben ancak mahkemeden, açılan dava için celphane ve­ ya tutuklama müzekkeresi geldikten sonra işe vakıf olabilirdim. O kerteden sonra geliyor; 'Yahu Arif ne var bunda? Şunun şurasında bir espri yapmışız. Koca ko­ ca hakimler, savcılar oturmuş, ciddi ciddi iş yapıyoruz diye bilmem şu kanunun bu faslına girmez, şu faslına girer diye ahkam çıkarıyorlar. Doğru mu bu işler?" {Ak­ taran: Balcıoğlu, 2002, s. 181) Süleyman Arif Kmre'nin an­ lattığına göre; Osman Yüksel iki defa da müstehcen neşriyattan ceza mahkemesine düştü. Çok gülünç bir espiri imal edince kural nıural tanımadan neşreden Osman Yüksel'in bu esripileri Süleyman Arif Emre'yc göre suç unsuru taşısa da beraat ettirildi. Plnıre, dava­ ya bakan hakimlerin bu espirilere bayıldığmı, inceleme yapıyorken kahkaha tufanlarını duyduklanm aktara­ rak, beraat kararmm açıklanması sırasında hakimlerin gülmemek için epey direndiğini anlatıyor. Osman Yükselin hukukçu abisi Hasan Selami'nin de çok defa kendisine, yazılanm yayımlamadan okumayı teklif ettiğini anlatan Emine Bağlı, amcasmm buna ya­ naşmadığım ve 'ben onu sana gösterij;} düzelttikten son­ ra bir manası kalmaz' dediğini aktanyor. Osman Yüksel'c Serdengeçti delgisinin 4. sayışım çı­ kartmak ise 11 ay sonra nasip oldu. Derginin ikinci yüımn birinci sayısı olan 5. sayıda ise yine ödenmeyen pa­ ralardan dolayı bayilere yönelik sitemlere yer verildi. Osman Yüksel, 1950 yılmda DP iktidarının hemen arifesinde "Bir Nesli Nasıl Mahvettiler?" başlığı altında bir broşür neşretti. Bu broşür toplatılırken. Osman Yüksel de mahkemeye verildi. Osman Yüksel'in haklılı­ ğı ortaya çıkınca da serbest bırakıldı. Bu olayla ilgili ola- Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 41 rak Osman Yüksel, şunları söylüyor: "16 sayfadan iba­ ret, einni küçük cürmü büyük csercik fevkalade rağbet görmüş birkaç gün içinde sümmü onbinleri aşmış. Bi­ zim neşriyatımızı noktasına virgülüne vanneaya kadar takip eden o zamanın iktidarı neslimizi mahvedenlerin niyetini, ziynetini, taktiklerini gösteren bu broşürü. Ba­ kanlar Kurulunun karan, İçişleri Bakanlığının emirle­ riyle, memleketin her köşesine, nahiye merkezlerine, hatta en küçük jandarma karakollarına vanneaya ka­ dar çektiği telgraflarla toplattırmaya kalkışü. Bakanlar Kurulunun bu karan, İsmet Paşa'nın imzası ile Resmi Gazete'de aynen neşredildi. Bu küçücük, bir formalık broşür için Bakanlar Kurulunun toplanması, İçişleri Bakanlığımı! her yere yazdırdığı şifreli telgraflar, niha­ yet zamanın Reisicumhurun imzası ile Resmi Gazetede broşürümüzün 'yasak kitap' olarak ilan edilmesi, o dev­ rin zihniyetini göstermesi bakımından çok mühimdir. İş bu kararla da bitmedi. Hemen savcılığa celbedilcrck sorguya çekildik. Milli Mücadeleyi yanhş istikamette göstermekten, bilmem neden, den, den, mahkemeye ve­ rildik. Hâlbuki bt2 bu eserimizde. Milli Mücadele günle­ rini, Kuva-yı Milliye ruhunu bütün sıcaklığı, heyecanı ile eanlandumış, böyle bir hava içinde doğan, büyüyen bir şehid yavrusunun sonradan menfi telkinlerle nere­ lere kadar süriikleneceğini, düşeceğini göstermek iste­ miş tik.Tepeden inme emirlerle harekete geçen savcılığın iddialarını teker teker ele alarak çürüttük. Ru iddialar mahkeme tarafından da tasvip edilmedi, brüşürümüz serbest bırakıldı!..." (Serdengeçti. 2000, s. 7-8) Bu arada Osman Yüksel, 1939 yılında yaptığı vata­ ni görevine ek olarak 1950 yaz devresinde tekrar aske­ re çağırıldı. Yedek Subay Okulu Nakliye Bölüğünde eğitim alan Osman Yüksel ardından Türk Silahlı Kuv­ vetlerinde subay olarak bir süre görev aldı. Osman Yükselin askerlik görevini yaptığı dönemde Türkiye'deki tek parti rejimi de sona erdi. 1946 yılında kurulan Demokrat Parti, 14 Mayıs 1950 seçimlerini 42 • A]i Ö/.ran kazanarak iktidara geldi. İlk icraatlarından biri olarak zorla Türkçe okutulan ezam tekrar Arapça okutmaya başlayan DP Hükümeti, geniş bir halk kitlesinin yanısıra Osman Yüksel tarafından da takdirle karşılandı. Nitekim bu uygulamadan bir sûre sonra Osman Yük­ sel, Serdengeçti dergisinin 11. sayısında "Yıkıldılar" başlıklı bir yazı kaleme ahr ve okuyucularıyla paylaş­ tı. Meşru olmayan olarak nitelediği CHP'ye karşı takın­ dığı tavnn DP'yc farklı olacağına yazısında işaret eden Osman Yüksel, buna rağmen DP'nin yanlışı olması du­ rumunda karşı çıkacağını da net bir şekilde ortaya koydu. Hatta Serdengeçti dergisinin 15-16. sayısında "Yaşa Be Menderes" başlığıyla kaleme aldığı yazıda şöyJe diyor: "Aziz Başvekil!... Sen bu milleti tuttukça bu millet seni başında taşır. Tekrar ediyorum; sen poliüka cambazlarının, sen basma kağıt tüccarlarının, sen dönmelerin, sen iki yıizlü, üç yüzlülerin hezeyanlarına, tehditlerine kulak asma. Sen bize bak bize!.., Allah tut­ tuğun hayırlı işlerinde sana yardım etsin. Bir kelime ile; varol, sagol!..." [Serdengeçti, S. 15-16, s. 25) İktidanmn devam eden yıllarmda Osman Yüksel'in ifade ettiği vc tehditlerine kulak asmamasını istediği çevreler karşısında Menderes geri adım atmak zorunda kaldı. Ancak Osman Yüksel'in siyaseten de olsa geri adıma ve yine kendi tabiri ile halka sırt çevrilmesine hiç mi hiç tahammülü olmadı. Menderes'in bu durumuna karşı Osman Yüksel, "Bu Kervan Böyle Gitmez" isimli bir şiir yazdı, Menderes'in yanlışlarım ortaya dökerek kendisini uyardı. Demokrat Parti döneminde de sık sık mahkemelik olan ve hapis yatan Osman Yüksel'in, "Biz Halk Partisini yıkan kuvvetlerin arasında hatta önünde olduğumuz hâlde Demokrat ParÜ devrinin de tokadını yiyenlerdeniz. Biz her devrin menkubuyuz" sözleri yaşadıklarmm ifadesi oldu. {Serdengeçti, 2003. s. 14) Serdengeçti dergisinin yanında Osman Yüksel. Bağnyanık isimli bir mizah dergisi de çıkardı, ilk sayısın­ da yazılardan dolayı mahkemelik olan dergiyi bir daha Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 43 çıkarmak kendisine nasip olmadı. Bağnyamk dergisi­ nin ikinci sayısını ancak Serdengeçti dergisinin içinde bölüm olarak yayımlayan Osman Yüksel, ayrıca Meh­ di isimli bir dergi çıkarmak istedi; ancak bunu da ger­ çekleştiremedi. Malatya Hadisesi ve Tutuklanması Osman Yüksel'in Malatya suikastınm azmettiricisi olarak çıktığı mahkeme, hayatının en önemli mahke­ melerden biriydi, 17 yaşındaki Hüseyin Üzmez isimli genç, arkadaşlarıyla birlikte, Ahmet Emin Yalman'ı ga­ zetesi Vatan'da yazdığı yazılar nedeniyle öldürmeyi planladı, Adnan Menderes'in Malatya konuşması için şehre gelen Ahmet Emin Yalman'ı vurarak yaralayan Hüseyin Üzmez tutuklandı. Saldırı, hükûmeün bir sü­ reden beri içinde bulunduğu sag kesimle ilgili sorunla­ rı boyutlandırdı, {Birgit, 2005, s, 135) Ahmet Emin Yalman'm vurulmasının ardından İstanbul gazeteleri, bin bir güçlük içerisinde Büyük Doğu dergisini çıkaran Ne­ cip Fazii Kısakürek'c iftirada bulundu, İstanbul gazete­ leri. Yalman'ı vurma planının. Büyük Dogu Cemiyeti Malatya Şubesine bağlı Büyük Doğucular tarafından tertiplenmiş olduğunu iddia etmekten geri kalmadı. Anormal baskılar ve yönlendirmeler sebebiyle dava çı­ ğırından çıkü, hadiseyi rüyasında bile görmeyen, ha­ berleri olmayan kişiler tutuklanarak hadisenin cereyan ettiği Malatya'ya elleri kelepçeli ayaklan prangalı ola­ rak sevk edildi. Olaydan bir ay kadar sonra Osman Yüksel Ankara'dan, Necip Fazıl ve Cevat Rifat Beyler İstanbul'dan, Mustafa Bağışlayıcı Samsun'dan alındı ve Malatya Cezaevine gönderildi, (Emre, 2002, s, 39) Malatya hadisesi nedeniyle tutuklanmasına karar verildiğini abisinden öğrenen Osman Yüksel, olajn şöy­ le anlatıyor: "Bir sabah erken, büyük ağabeyim aynı zamanda bana yatakbanelik vazifesini de gören idare­ haneme, hayretle karışık bir heyecanla girdi. Beni san- 44 • Mi Özcan ki yeni tanıyormuş gibi yüzüme bakarak, yahu dedi se­ nin tevkif edildiğini yazıyor gazeteler... Bizim odacının oğlu falan gazetede çalışıyormuş da o söylemiş babası­ na. O da bana söyledi... Ya... Ya... Yanımda çalışan Os­ man'a dedim ki: Osman iş anlaşıldı. Tevkif müzeldteresi kesilmiş, fakat daha buraya, emniyete gelmemiştir. Gazeteler haberi daha evvel almışlardır. Esasen bizi tevkif ettirenler de onlar. Çoktandır hükümet bir mat­ buat hükümeti hâline geldi, getirildi... Şuradan çanta­ ya üd kat çamaşır koy... Abbas yoleu... gidiyoruz. Şu paketleri de al.. Postaya bırakalım... Derken büyük postahaneye vardık. Bu postahanedeki memurların, müstahdemlerin hemen hepsi beni tamr. Çünkü şu Türkiye'de en çok girip çıktığım iki yer var: Biri postahane diğeri hapishane. Postahaneye paketleri attıktan sonra tekrar idarehaneye dönüyorduk. Baktım Deniz­ ciler Caddesi'nde beni her gün takip eden, yeşil atkıh, o şişmanca polis yine orada. Bizim tıbbiyeli çocuklar, talebeler dc gelmişler, beni arıyorlamnş. Gazetelerde okumuşlar da... Talebe arkadaşlarla birlikte o zaman kendimize en yakın bulduğumuz Millet gazetesine git­ meye karar verdik. Gazeteye tevkifin ve bu tevkifin ka­ nunsuzluğu hakkında beyanatte bulunacak, bir hafta evvel Başvekil Menderes'in G. Antep'te aleyhimizde söyleyip, radyolaıia halka tekrar tekrar dinletilen nut­ kuna cevap verecektim. "Şu anda tevkifimi gazeteler­ den okumuş bulunuyorum. Ben de bu meselede lalet­ tayin bir okuyucu kadar suçsuzum. Fakat arzu, hük­ mün babasıdır. Onlar öyle arzu ettiler. Ve böyle oldu... Her konuşmasında memlekette 'irtica yoktur' diyen Menderes bundan bir hafta evvel G. Antep'te söylediği bir nutukta, kendisinin inkılâp softaları diye hitap etti­ ği adamlar gibi, Ahmet Emin'in başmakalesini okurca­ sına, 'memleketle irtica vardır, irtica kan döktü' dedi. Serdengeçti mecmuasından bazı parçalar okuyarak bi­ zi bir devlet adamına yakışmayacak bir ağızla kötülcdi. Menderes bu nutkunda Milliyetçiler Demeğini ve buna Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 45 muvazi faaliyet gösteren teşekkülleri âdeta komünist­ likle itham etti. Benim yazımı ele alarak: 'Bu ilahi cez­ beye tutulmuş zatlar, laikliğin yanlış anlaşıldığı, din­ sizliğin alıp yürüdüğü devirde (CIIP devrini kast ediyor) nerede idiler?' diye sordu. Şimdi ben bu suale eevap ve­ riyorum: Sayın Menderes... Ben o devirde henüz talebe idim. İstikbalimi hiçe sayarak fakülteden dahi kovul­ mayı göze alarak, imansızlarla çetin bir mücadeleye gi­ rişmiştim. Bu yüzden zincirlere vurulmuştum. CHP'nin ve nutuklarında sık sık bahsettiğin meşhur tabutluk­ larında idim. Siz bize yapılan işkenceleri, bizim feryat­ larımızı seçim nutku hâline getirerek iktidara geldiniz. Şimdi ben size soruyorum: Siz o zaman nerede idiniz ve ne yapıyordunuz? Siz o zaman CHP prensiplerine bağ­ lı işgüzar bir mebusu, müfettişi. İnönü'nün sadık bir bendesi değil mi idiniz? Bir geee yansı memleketin en temiz çocuklannı sinesinde toplayan Milliyetçiler Der­ neğini randevu evi basar gibi bastımz; kapılanna kara kilitler astınız. CHP dinimize baskı yapıyordu, siz bas­ kın yaptınız!,,. Şimdi dc CHP'yle parti kurmak, sandal­ ye kapmak için değil, pir aşkına mücadele edenleri tev­ kif ettiriyor, böylece bastığınız dalı kesiyorsunuz. Cenabıhak sizlere akıl, insaf, idrak versin, bize de sabır­ lar. Bütün dava arkadaşlarıma selamlar. Şimdi biz gi­ diyoruz,,, Malatya yoUannda, kelepçe kollarında. Yaşa­ sın Menderes-Yalman dostluğu. Maalesef bu yazıyı Mil­ let gazetesi korkusundan dolayı yayımlayamadı," (SerdengeçTi, 2003, s. 10-12) Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünün Cumhuriyet Arşivleri Bölümünde Osman Yüksel ve Serdengeçti dergisine ilişkin yer alan dokümanların arasında, Ma­ latya hadisesi nedeniyle Osman Yüksel'in tevkif karan ile ilgili olarak gazetelere yazdığı mektup da bulunu­ yor, Osman Yüksel, bu mektubunda, tevkifini gerekti­ recek hiçbir sebep bulunmadığını vurgulayarak. Milli­ yetçiler Derneğine üye olmadığını anlatıyor. Derneğin ulvi gayelerini benimsediğini de çekinmeden aktaran 46 • AJi Özcan Osman Yüksel, dernek mensuplarını da savunuyor. Malatya hadisesi İle de hiçbir ilgisi olmadığını, Serden­ geçti dergisinin idarehanesinde yapılan araştırmalar­ da bu hadiseye ait hiçbir şeyin bulunmadığım, laf ol­ sun kabilinden alman bazı evrakların da aynen iade edildiğini dile getiren Osman Yüksel, olay sonrası tu­ tuklamalardan dolayı da Menderes'i suçluyor. Daha önce Neeip Fazıl'a günde 700 lira ilan parası vererek Ahmet Emin'e sövdürdüğünü aktardığı Menderes'in bu defa Ahmet Emin'in başında hastabakıeıhgı yaptı­ ğına dikkat çeken Osman Yüksel, kula kulluk edenler­ den olmayacağını vurgulayarak, ancak Allah'ın huzu­ runda eğileceği mesajını veriyor. Malatya hapishanesinde başta cinayet zanlısı Hüse­ yin Üzmez olmak üzere diğer mahkûmlarla aym koğuşa koyulan Osman Yûksel'i görenler ister istemez şaşırıp kaldı. Çünkü Osman Yûksel'i daha önce hiç görmeyen bu kişiler, dergide yer alan yazılarından dolayı kendisini kocaman, heybetli biri olarak tahaj'yül etUklerinden do­ layı ister İstemez şaşkınlık yaşadılar. Bu şaşkınlığı yaşa­ yanlardan biri de Ahmet Emin'i vuran Hüseyin tJzmez'di. Üzmez, yaşadıkları şaşkınlığı şöyJe anlaüyor; "Hapishaneye girdiğinde Serdengeçti gelmiş diye herkes seviniyordu. Nasıl bir adam diye herkes bekliyor, gözün­ de büyütüyordu. Yok yahu... Sünepe, bücür biri... Ama herifte bir gırtlak var, Sanki çift demirlyle delinmiş. Ha­ yal kırıklığına ugramışüm. Osman ağabey gerçekten ufak tefekti. İri kafalı, çarpık kocaman bumu, kollan gövdesine göre daha uzun, ayaklan büyük, omuzlan ge­ niş, gözleri iri, kara, yuvarlak ve çok defa gözyaşı dökme­ ye hazır, yüzünde örümcek agı gibi karakterisük binler­ ce çizgi, yanık, kavruk, esmer bir Anadolu tipi. O günler­ de 36 yaşındaydı.' (Üzmez, 1999, s. 197) Hiç alakası olmadığı bir olay nedeniyle hapsedilen Osman Yüksel'in suçsuzluğu kısa sürede ortaya çıktı. Osman Yüksel'in suçsuz olduğunu delilleriyle mahke­ meye sunan avukatı Süleyman Arif Emre, tahliye tale- Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 47 binde bulunsa da sorgu hâkimi buna izin vermedi. Ya­ şanan çarpıklığı Süleyman Arif Emre şöyle anlaüyor: "İddianame ve Sorgu Hakimi kararnamesinde 'Sanık Osman Yüksel, dini ve hamasi makaleler yazmış, sanık gençlerin karakterlerini sertleşmiş, suç işlemişler, öy­ leyse Osman da müebbeden hapse mahkûm olsun' di­ yor. Bu tezin hukuk dı,şı olduğunu, bu safhada, mah­ kemeye kabili ettirmenin, (korkunç siyasi tansiyon do­ layısıyla) müşkül olduğunu göz önünde tutarak, başka çareler aramaya başladım. Dosyayı inceleyince ne göre­ yim, savcılık bu garip iddiaya delil olarak, iki nüsha Serdengeçti mecmuası ibraz etmiş. Her ikisinin neşir tarihi de Malatya Hadisesi'nden sonra, yani bu mec­ mualar teşvik, tahrik olsa bile olaydan sonra yazılmış, basılmış. Daha evvelki olaylara tesiri elbette söz konu­ su değil. Bunu ispat eden belgeyi basın saveılığmdan alarak Osman'ın ifadesine sıra gelmesini bekledim. Her ne kadar sorgu safhasında da tahliye talebinde bulun­ dum ise de sorgu hakimi, 'Bakan Bey'den müsaade alamadık' diye kabul etmedi." (Emre. 2002. s, 41| Tutuklulan her ziyarete gitüklerindc Osman Yük­ sel'in kendisine. "Yahu Arif, bizi ne zaman çıkartacaksı­ nız?" dediğini aktaran Süleyman Arif Emre. şöyle cevap verir: "Yahu Osman, içerisi dışarıdan daha cazip, sen varsın, Necip Fazıl var, Hüseyin Üzmez var. Şerif Dursun var. Cevat Rifat var, bu kadar enteresan, orijinal inşam milyonlarca lira sarfctseniz dışanda bir araya getiremez­ siniz. Oturun keyfinize bakın." [Emre. 2002, s. 47| Necip Fazıl Kısakürek vc Osman Yüksel, hapishane­ de birlikte kaldı. Bu dönemde Osman Yüksel i|e ilgili olarak Neeip Fazıl, "Cinnet Mustatili" kitabında şu ifa­ delere yer veriyor: "Osmancık, sağa dönmüş, derin, hu­ dutsuz derin bir kuyuya kova sarkıtır gibi. uykunun, elindeki ipi birdenbire hafifletecek olan mücclla sathı­ nı arıyor fakat bulamıyor. Arada bir, hafakanlı başını iki tarafa döndürüşünden belli. Osman uyku takhdi yapar, küçük bir kımıldanış duyunca da cin gibi doğ- 4S - Ali Özcan rulup bakar ve gözleriyle sorar: - UîTjyamıyorsun, değil mi? Uyuyamıyorum. Osman, uyuyarmyorum!... Kitap okumak ve yazı yazmak, yangınıma gaz dökmek gibi bir şeydi. Konuşmak ve dertleşmckse, seçebileceğim insanlar ortada bulunduğuna ve başlıcası Osman Yük­ sel olduğuna göre, malum... Osman Yüksel her cümle, her kelime, her teşebbüsümden, ha patladı ha patlaya­ cak, bir balon gibi gerilen, hatta bazen elleriyle başını tutacak kadar kendinden geçen ve boyuna ihtilaçlar geçiren dost." [Kısakürek. 1992. s. 140-223) Hapishane de bile doğru bildiklerini söylemekten çekinmeyen Osman Yüksel, bu yüzden birkaç defa diğer koğuştakilerle dövüşmek zorunda kaldı. Osman Yüksel ile dövüşenlerden iri cüsseli Mehmet isimli kabadayının, daha sonra İzmit'te hapishanede karşı­ laştığı Hüseyin Üzmez'e, "Arkadaş, bu kadar delikan­ lılık yaptım, vurdum, vuruldum. Ölümle yüzlerce de­ fa yüzyüze geldim. Bütün hayatımda Osman Bey ka­ dar cesur adama rastlamadım." [üzmez, 1999, s, 240) demesi Osman Yüksel'in cesaretinin somut örnekle­ rinden biridir. Osman Yûksel'i ziyaret için hapishaneye giden Sü­ leyman Arif Emre'nin karşılaştığı manzara da ne kadar cesur olduğunun bir diğer somut örneği: "Bir gün Os­ man Yüksel'le görüşmeye gittim. Gözü mosmor idi. ive­ dim, 'Ne oldu gözüne?' önce 'Karyolanın demirine çarptım' dedi. Yok Osman bu kunt bir cisim yarası, de­ mir izi yok.' Hüseyin Üzmez gülmeye başladı. 'Arif abi şuna bir nasihat et, cezaevinin ahvalini bilmiyor, başı­ mıza iş açacak.' Osman bu sözlere çok kızdı. Hüseyin'e dönerek, 'Hadi be sen dc ordan, ben de seni cesur biri sanıyordum. Kendimi senin uğruna tehlikeye attım. Sen bana sahip bile çıkmadın.' Hadiseyi anlatülar. Os­ man Yüksel, cezaevinde, "Ankara canavarı, Polatlı ca­ navarı' diye adlandırılan idamlıkların ve mûebbetliklerin bulunduğu koğuşun yakınından geçerken bir gü­ rültü duyuyor, bakıyor kl bu kabil kişilerden 10-12 ki- Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 49 Silik bir grup Hüseyin Üzmez'i ortaya almışlar, hırpala­ mak istiyorlar. - Len sen kim oluyorsun, bizimle boy ölçüşemezsin, kaç kişiyi vurdun. Karışmayız burada biz ne dersek o olur. Seni de arkadaşlarım da pişman ederiz, kabilin­ den sözler sarf ediyor. Hüseyin yumuşak davranıyor, adamlar zaten ölmüşler, kaybedecek birşeyleri kalma­ mış, birini daha öldürseler yine netice değişmeyecek. Ama Osman Serdengeçti durur mu, bu lakabı boşuna almamış birden gürlüj'or. - Utanın utanın be, bir de erkek olacaksmız, herke­ se efehk taslıyorsunuz, bıyıgmızdan adam asıhr, böy­ leyken 12 kişi bir kişiyi ortaya almış, kabadayılığa yelteniyorsunuz, bırakın onu..." (Emre.. 2002, s. 50) Osman Yüksel, ilk duruşmaya kadar geçen 11 ayda haksız yere hapiste tutuklu kaldı. Duruşmanın ilk cel­ sesinde sorgulama sırası kendisine gelince konuşmak isteyen Osman Yüksel'in yanlış bir şey söylemesinden çekinen avukatı Süleyman Arif Emre, hemen söz ala­ rak hakime şöyle dedi: "- Reis Bey iddia makamından bir sual sorulmasım istiyorum. - Buyurun sorun. - Bir hadise kendisinden sonraki hadiselere mi se­ bep teşkil eder, yoksa geriye tesir ederek kendisinden evvelki olayların da gerekçesi olabilir mi? Savcıya hacet kalmadan reis cevap verdi- Arif Bey bu suale ne hacet var, tabiki bir hadise ancak sonraki hadiselere tesir eder, müsebbib olur, ev­ velki hadiselerin sebebi olmaz. Bu illiyet rabıtasının ta­ bii bir neticesidir. - Öyleyse efendim, size bir resmi belge ibraz ediyo­ rum. Müvekkilim Osman Yüksel'in, Malatya hadisesi sanıklarını tahrik, teşvik ettiğine dair. delil olarak dos­ yaya konulan Serdengeçti mecmuaları Malatya hadise­ sinden sonra yayımlanmış, bu resmi kayıtla sabit. Bu 50 • Ali Özcan bakımdan müvekkilimin katle teşebbüs davasıyla hiç­ bir ilişkisi yoktur. Davası olsa olsa basın mahkemesini ilgilendirir. Davasının tefrikini (ayrılmasını), kendisinin salondan dışan çıkarılmasını istiyorum. Aksi hâlde ya­ ni bu teklifimiz kabul edilmeyecekse, iddia makamının müvekkilimiz makalelerini neşretmeden evvel, bunları zihninde tasarlarken beynin neşrettiği elektromanyetik dalgaların tesiriyle Hüseyin Üzmez'in tabancasının ateşlendiğini ispat etmesi gerekecek" Bir süre karar vermekte zorlanan reis, üyelerin reyi­ ni aldıktan sonra Süleyman Arif Emre'nin t.alebini ka­ bul etti. 'Osman Yüksel'in fiilinin bu dava ile alakası bulunmadığı cihetle davasının tefrikine, kendisinin sa­ londan çıkartılmasına, dosyasının toplu basın mahke­ mesine tevdiine' karar verildi. Koridora çıktıklannda Süleyman Arif Emre'ye te­ şekkür etmesi beklenen Osman Yüksel, üzerine saldı­ rarak, 'Defol git karşımdan, sen dc avukat mısjn, zur­ nanın fırt dediği yerde ortaya çıkım. Şahane, şahane olduğu kadar tarihi bir konuşma hazırlamıştım. 11 ay enerjimi bir atom bombası gibi içime biriktirdim. Sa­ lon da hınca hınç doluydu, her şeyi mahvettin, sana gününü göstereceğim' dedi, Basm mahkemesinde yargılanan Osman Yüksel, beraat ederek tahliye edil­ di. [Emre, 2002. s. 51) Beraat eden Osman Yüksel dışandan mahkemeyi takip etmeye devam etti. Davanın Malatyalı sanıklanndan Mustafa Özmansur, cezaevi şartlarından dolayı ve­ reminin nüksetmesi üzerine hayatmı kaybedince, ce­ nazesine giden Osman Yüksel daha sonra mahkemede davamn duruşmasına izleyici olarak katıldı. Savcının, 'Bunlann döktükleri gözyaşlan, işledikleri cinayetin kara lekesini temizleyemez, talebin reddini istiyoruz' demesi üzerine Osman Yüksel, 'Ya sizin işlediğiniz kansız cinayetlerin hesabı ne zaman sorulacak? Katlet­ tiğiniz Mustafa Özmansur'u daha yeni toprağa verdik" diye mahkeme salonunda haykırdı. Savcıya vazifesi ha- Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 51 şmda hakaretten tekrar tutuklanan Osman Yüksel, es­ ki yerine iade edildi. Böyle olaeağmı hissettiğini anlatan Süleyman Arif Emre, "Bana tahliye edildikten sonra telefonda sor­ muştu. 'Ben şimdi bir sene kadar karşıhksız yattım, devletten alacaklıyım, bu müddete denk bir suç işlesem, mahsup edilir mi?' Ben 'Hayır edilmez' dedim. O zamanki mevzuata göre edilebiliyordu. Osman'ı dur­ durmak için 'hayır olmaz' dedim. Ama Osman, Yargıtay Üyesi olan ağabeyi rahmetli Selami Yüksel Bey'den me­ seleyi sormuş, o avukatlar gibi işin şeytani yönünü dü­ şünmediği için 'Arif bilememiş, mahsup edilir' demiş." [Emre, 2002, s. 51) diyerek Osman Yüksel'in 'olur'u abi­ sinden aldığını anlatıyor. Asliye Ceza Mahkemesi'nde Osman Yüksel'in avu­ katlığını yeniden üstlenen Arif Emre, bu defa işlerin Osman'ın lehinde gittiğini, iki polis dışında olayı du­ yan herkesin, "Hayır Osman hakaret etmedi. Öyle de­ ğil başka şekilde söyledi" diye Osman'ın lehinde ifade verdiğini söylüyor. Hâkimin hâl ve tavrından tahliye ve beraat kararı vereceği belli olduğunu ancak işin sa­ vunmaya kaldığını anlatan Arif Emre, süreçle ilgili ola­ rak şunları anlatıyor: "Fakat o celse beklenmedik bir olay... olaya geçmeden önce davanın görüldüğü orta boy salonu anlatayım. Dinleyici sıralarına yeni sıralar ilave edilmiş, kadınlı erkekli meraklı bir misafir kitle­ si, beşuş çehrelerle Osman'ın konuşmasını bekliyor­ lar. Meğer rahmetli Hâkim Talat Karay konu komşuya 'bugün enteresan espritüel bir adamın mahkemesi var gelin dinleyin" demiş ve seçkin misafirler getirmiş. Beklenmedik olay oldu maalesef. Osman münevverdir ne diye mahkemede savcıya hakaret etsin, olacak iş değil diye adamı ağır cezadaki fiilinden dolayı savu­ nurken, nasıl olduysa oldu, Osman Asliye Ceza'mn ya­ ni o mahkemenin savcısı Cemil Ayalp'le karşılıklı tar­ tışmaya girişti. Ona da hakaret etti. Osman savcıya bağırıyordu: Her yerde kafa çekilir, esrar çekilir, bıçak 52 - Ali Özcan çekilir. Hâkim bey bu saveılar onlan görmez, benim gi~ bi masum insanlarla uğraşırlar. Bunlar savcı değil av­ cıdır, velhasıl hâkim bey bunlar vatandaş düşmanıdır. Lahavle vela kuvvete illa biUah. Al sana bir iş daha da­ vanın yavrusunun yavrusu. Gel de çık işin içinden." (Emre, 2002, 52) Bunun Üzerine savcı kendisine hakaret edildiği gerekçesi ile dava açtırmak istedi ancak araya giren Süleyman Arif Emre, Osman Yüksel ile savcının usule aykın konuştukları gerekçesi ile ihtarat yapıl­ masını talep etti. Hâkim bu talebi kabul etti. Osman Yüksel'in bu sözleri zabta geçilmedi. Ertesi celsede hâ­ kim değişti. Yeni hâkim tecziye kararı verdi. Sonunda ceza mahsup edildi ama Osman yine karar kesinleşin­ ceye kadar aylarca yattı. Malatya hadisesinin baş aktörlerinden Hüseyin Üzmez, hapishanede birlikte kaldığı Osman Yüksel ve Necip Fazıl Kısakürek'in hapishaneye bakışıyla ilgili "Hapishane, üstad için 'zehir-zindan'dı. Serdengeçti içinse 'dügün-bayram'dı. Birini içerde tutamazdık, öbürünü de dışarıda. Üstadı hafakanlar basardı. Os­ man ağabey hiç aldırmaz, dünyayı bir pula satardı. Üstad oradan çıkar çıkmaz bir daha arkasına bakma­ dı. Bizi ne sordu, ne aradı. Hâlbuki Osman ağabey tam 31 sene hiç bırakmadı... Yazık ki Osman ağabeyi uzun süre dışarıda tutmak mümkün olmazdı." [üzmez. 2001, s. 74) değerlendirmesini yapıyor. Hüseyin Üzmez, Osman Yüksel'in sürekli mahkemeye düşmesi nede­ niyle kendisine bir gün; "Neden ikide bir çıkıp çıkıp geliyorsun?" diye sorunca, "Dışarısı bomboş Hüse­ yin... Hayattan habersiz, dertsiz dertsiz insanlar. Bir sürü ruhsuz ceset. Sanki yaşayan Ölüler. Hâlbuki bu­ rası öyle mi? Zincirlerin bile zapt edemediği deliler. Hayat, heyecan, ümit, hayal dolu gençler... Ruhum içeride, cesedim dışarıda. Sizler içerdeyken ben dışa­ rıda duramıyorum." dediğini anlatıyor. Hapishane ar­ kadaşlarının anlattığına göre Osman Yüksel, koğuşta sabahtan akşamlara, akşamdan sabahlara kadar ka- Osman Yüksel ue SerdengcçLi Dergisi - 53 ra kara düşünerek, okııyup yazarak ağlar. Hapisha­ nenin onun için bir çeşit ağlama duvarı olduğunu söyleyen Hüseyin Üzmez, insanlığın bütün dertleri sanki kendi omuzlarına binmiş gibi Osman Yüksel'in herkesin yerine ızdırap çektiği değerlendirmesinde bulunuyor. [Üzmez. 1999, s. 24.5] Devam eden süreçte Serdengeçti dergisini çıkarma­ ya devam eden Osman Yüksel, 1952 yılmda Rum Pat­ riğinin Türkiye'ye gelişi ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından karşılanışı üzerine konuyla ilgili olarak "Ayasofya" başlıldı bir yazı kaleme ahr. Yazı hakkında ilk olarak Ankara Garnizon Komutanlığı Mahkemesin­ de soruşturma açılır. "Milli Mukavemeti Kırmak" suçla­ masıyla açılan davanın dilekçesini zamanın Milli Sa­ vunma Bakanının bizzat verdiği belirtiliyor. Etkili bir savunmanın hazırlanıp sunulmasının ardından mah­ keme, Osman Yüksel'in, daha önce cami olan Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesini dini duyguların tesiri altında kalarak yazı kaleme aldığı gerekçesiyle beraatı­ na karar verir. Bu beraat kararı Cumhuriyet Saveılıgı'nea temyiz edilir fakat Temyiz Mahkemesi Ağır Ce­ zanın beraat kararını tasdik eder. Osman Yüksel'in bu yazısını iktibas eden bazı yayın organları hakkında açı­ lan davalarda ise mahkûmiyet kararı verilir. Osman Yüksel. Serdengeçh'nin bir başka sayısında ise Demolîrat Parti Çorum İl Kongresi'nde alman ka­ rarlan neşreder. Mason localarının çalıştıniraası, kadmlann devlet dairelerinde çalıştınlmasınm yasaklan­ ması gibi hükümlerin yer aldığı kararlan hiçbir şekilde değiştirmeden yayımlayan Osman Yüksel hakkında 163. Maddeyi ihlalden dava açılır. 2 sene 7 ay ağır ha­ pis, 4 sene Tokat Erbaa'da sürgün cezasına çarpürilan Osman Yüksel, karan temyiz ettirmek için harekete ge­ çer. Dergide yer verilen isteklerin Osman Yüksel'e ait olmadığı, kendisinin parti teşkilatının kararlannı ob­ jektif bir şekilde yayımladığı, mahkûmiyetinin onaylan­ ması durumunda partinin de kapatılması için dava 54 - Ali Öîcan açılacağı savunularak mahkûmiyet karan bozdumlur. Osman Yüksel de rc'sen tahliye edilir. Osman Yüksel'in Siyasete Girişi Osman Yüksel, bütün ülkede tanınan, güçlü muha­ lefeti ve dürüstlüğüyle dost düşman herkesin takdirini kazanan bir isim olur. Serdengeçti dergisinin 13. sayısmda kendisine birçok partiden davet gelmekle birlikte değil bir siyasi partiye, bir derneğe bile üye olmayaeağmı belirtmesine rağmen birkaç yıl sonra baskılara da­ yanamayan Osman Yüksel, böylelikle siyaset dünya­ sındaki yerini alır. İlk olarak 1954 yılında yakmlannm ısrarlan ile An­ talya'dan bağımsız milletvekili olmaya niyetlenen Os­ man Yüksele göre eğer resmi olarak adaylığını kabul ettirebilirse zamanın iki partisinden birinin adayı mut­ laka düşecek. Osman Yüksel'in Antalya'dan bağımsız milletvekili adaylığını koyması üzerine ilk olarak ilin Valiliği harekete geçer. Dönemin Antalya Vahşi Şefik San imzasıyla İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Mü­ dürlüğüne 14 Nisan 1954 tarihinde bir yazı gönderile­ rek Osman Yükselin adaylığı hakkında bilgi verilir. Se­ çim beyannamesinin de beraberinde gönderildiği bu yazıda Osman Yüksel için "Aksekili ırkçı ve Turancı olan ve kendisinden her türlü geri hareketleri umulan" diye bahsedilir. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünde Örneği bulunan yazıda yer alan ifadeler şöyle: "İçişleri Bakanlığına; 1. Malatya hadisesi ile ilgili Osman Yüksel (Serden­ geçti) vilayetimizden bağımsız adayhğmı koymuş ve bir seçim beyannamesi yayımlayarak vilayef dahilinde se­ çim propagandası yapmaya başlamıştır. Aksekili ırkçı vc Turancı olan ve kendisinden her türlü geri hareket­ leri beklenen bu şahsın durum vc temaslan göz önüne alınmakla beraber hakkındaki son malumatın bildiril­ mesine müsaadeleri arz. Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 55 2. Seçim beyannamesi postalanmışbr. 3. Emniyet Ş.I. 1194 sayılıdır. Vali Şefik San" Siyasi iktidar tarafından takibe uğrayan Osman Yüksel, aynea ildeki diğer partiler tarafından da ablu­ kaya alınır. Antalya'da seçimler gerçekleşmeden, var olan Osman Yüksel sorununa bir önlem alınması fikri her iki partide de (DP ve CHP) agır basar. İlk önce Os­ man Yükselin dağıttığı broşürler toplatılır. Ardından konuşmaya gittiği her yerde kendisi karakola davet edilerek moral bozucu davranışlarda bulunulur. Bun­ ların yanında Osman Yüksele çeşitli yalanlar da isnat edilir. Seçmenlere hapiste yattığı anlatılıp, "İyi bir in­ san olsa hapse atıhr mı?" diye sorularak şüphe uyan­ dırılmaya çalışıhr. Osman Yükselin içki içtiği, akşam­ lan ayık dolaşmadığı kulaktan kulağa yayılmaya çalışı­ lır ve başanh da olunur. Hatta Osman Yüksel Serdengeçti'nin gerçek Osman Yüksel Serdengeçti olmadığı da dillendirilir. Bunun yanında memleketi Akseki'de de onun deli olduğu, Meclise girdiği takdirde orayı alt üst edeceği, Akseki'nin basma bela olacağı ve bu yüzden il­ çenin nahiye yapılacağı şeklinde söylentiler yayılır. Se­ çim çalışmaları kapsamında Alanya'da halka hitaben konuşan Osman Yüksel, savcımn müdahalesiyle karşı­ laşır, kürsüden inerek olayı protesto eder. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Osman Yüksel'e bu seçimlerde binlerce oy çıkar. Ancak seçim sisteminin yanı sıra oy pusulalanna halkm sadece "Serdengeçti" yazması se­ çim kurulunca kabul edilmez. {Serdengeçti, S. 25, s. 6) 1954 yılında gerçekleşen seçimde milletvekili seçile­ meyen Osman Yüksel. Antalya İl Genel Mechsi seçi­ minde büyük bir ittifakla aza olur. Toplanı 24 azanın 21 tanesi DP'li, 2 tanesi CHP'li ve diğeri de Osman Yüksel'dir. Meclis üyeliği dışındaki bütün işlerini bırakan Osman Yüksel, Antalya'ya yerleşir. Hemşerilerine hiz­ met götürme gayesiyle yoğun bir şekilde çalışmaya başlar. Yapmak istediği işlere sekte vurulması ve hal- 56 - Ali Özcan kın parasının çarçur edilmesi nedeniyle İl Genel Meelisi üyeliği göre^ândcn istifa eden Osman Yüksel, istifa mektubunu Serdengeçti dergisinin 27. sayısında neş­ rederek okuyueulanna duyurur. Evliliği 39 yaşındaki Osman Yüksel, 1956 yılının sonlarına doğru, babasının ve kardeşlerinin ısranna dayanama­ yarak sonunda halasının kızı İsmet Hanımefendi ile ni­ şanlanır. 1958 yılında da evlenir. Düğünden .sonra Osnjan Yüksel eşi ile birlikte 6 ay kadar Akseld'dc kalır. Ardından eşini Akseki'de bırakarak Serdengeçtİyi çı­ karmak için A-nkara'ya döner. İsmet Hanım, kayınvali­ desi ve kayınpederi ile birlikte kalırken, Osman Yüksel ise kah İstanburda, kah Ankara'da kitaplannın ve der­ ginin çıkması için koşturur. Birkaç yıl sonra eşi İsmet Hanım'ı da Ankara'ya getirten Osman Yüksel'in yalnız­ ca bir evladı olur. Salim ismini verdiği oğlunu 13 aylık­ ken kaybeden Osman Yüksel, evladının ölümünden sonra gizli gizb ağlar. 'Yavruma' isimli bir şiirmi dc kay­ bettiği oğlu için yazar. Tertemiz bir Anadolu kadını olan İsmet Hanını ile Osman Yükselin bir daha çocuk­ ları ohnaz. Milli Şef İsmet İnönü'nün iktidarı dönemin­ de büyük zorluklar çeken, mahkûm olup tabutluklar­ da işkence gören Osman Yüksel, "Bu İsmet'lerden çek­ tiğimi kimseden çekmedim. Biri hürriyetimden etti, bi­ ri dc zürriyctimden." {Üzme?.. 1998, s. 406) diyerek miza­ hi bir şekilde düşüncelerini aktarır. Milletvekili Seçilmesi 1961 seçimlerinde Konya'dan milletvekili adayı ol­ maya karar veren Osman Yüksel, bu defa propaganda konuşmasım yaptığının ikinci günü geçmişte yazmış olduğu bir yazıdan dolayı tutuklanır. Kendisini savu­ nan Osman Yüksel, "Ben o dediğiniz yazıyı şunca yıl Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 57 Önce yazmıştım. O zaman hiçbir takibata uğramamıştı. Üzerinden şunca sene geçti. Yeni mi suç oluyor bu ya­ zım? Velev İd, suç varsa, zaman aşımı denen bir şey de var" dese dc mahkemenin cevabı enteresandır: "Biz se­ nin o yazından ancak şimdi haberdar olduk..." [Dalcıoğlu, 2002. s. 15) İkinci kez Konya Hapishanesine giren Os­ man Yüksel, seçimler bitene kadar burada kalır, daha sonra serbest bırakılır. 1961 seçimlerinde "mebus" olmak isterken "mahpus" olan Osman Yüksel'e 1965 seçimlerinde Süleyman Demirerin başkanı olduğu Adalet Partisinden Antalya mil­ letvekili adayı olması teklifi gelir. 1954 yılındaki mebus olma amacını 11 j'il sonra gerçekleşürebilen Osman Yüksel, Adalet Partisinden Antalya milletı^ekili seçilir. Çoğuna göre Osm_an Yüksel poliUkayı becercmemiştir. Siyaset hayatının Osman Yüksel'! zindan hayatmdan daha çok etkilediği, hatta Serdengeçti dergisini çı­ karmasına engel olduğu söylenir. Çünkü hayatı boyun­ ca yalan ve riyadan uzak yaşamış, doğruluk uğruna büyük bedeller ödemiş Osman Yüksel, dönemin birçok siyasetçisi gibi yapamamıştır. Mecliste adı "kravatsız mebus "a çıkan Osman Yüksel. Arif Emre'nin anlattığı­ na göre dönemin siyaset anlayışım nüktedanhgı ile şu şekilde ortaya koyar: "Meclisin döner kapısına gcliyoı'uz, kapıda bir birikim var. Osman aklına bir espri ge­ lirse öldürseler yine söylemeden edemez. Yüksek davu­ di sesiyle konuşuyor: - Yahu bu ne hâl, daha meclise girerken dönekliğe alışıyorsunuz. Buranın doğru dürüst alaturka bir kapı­ sı yok mu? Ben oradan geçeceğim. Herkes bu umulmadık itham karşısında şaşırıyor, kimse seslenemiyor. Meclise beraber geliyoruz. Millet­ vekillerinin gireceği kapılara yaklaşırken ben kasten bir iki adım öne geçiyorum. Osman'ı arkadan polisler yakalıyor: - Şist hemşerim, sen hu taraftan giremezsin, bu ka­ pı milletvekillerine mahsus. 58 - Ali Özcan - Yahu ben de milletvekiliyim. - Amca bey bizi işletme, hani giriş kartm? ' Osman çarnaçar milletvekili hüviyetini çıkarıyor, polisler özür diliyor, selâm duruyor." (Emre. 2002, s. 122) Osman Yüksel, milletvekili oiraasma rağmen hem özel hem de sosyal hayatmda halktan biri olmaya hep özen gösterir. Evindeki düzenlemeleri dahi akrabalanmn zoruyla yapan Osman Yüksel, işin espri yönünü de her zaman kullanır. "Osman'ı tebrik için akrabalar geliyor, 'Aman Os­ man, milletvekilinin halısı böyle olmaz bunu yenile. Aman Osman milletvekilinin mobilyası böyle olmaz bu­ nu yenile. Aman Osman milletvekilinin buzdolabı, per­ desi böyle olmaz bunları yenile' diye diye hepsini yeni­ letiyorlar. Bu yeni dekor içerisinde son ziyaretlerinde bu sefer Osman söz alıyor: - Tamam her dediğinizi yaphm, evin her şeyini yeni­ ledim. Niye şimdi milletvekilinin kansı höyle olmaz onu da yenile demiyorsunuz? Sizi gidi hainler sizi, bana bunca masraf ettirdiniz, sıra hanıma gelince akrabanızı kayırarak susuyorsunuz. Ben de onu yenileyeceğim. Euine bir telefon aldı. 'Bak Osman' dedim 'Eğer cu numaranı unutursan 01 'den sorarsın e mi? Sakın bunu unutma.' - Git başımdan yahu hen o kadar bunadım mı? Ama ne yazık ki kaç kere 01 'den 'şu bizim ev telefonunun nu­ marası kaçtı?' diye sorduğunu yine kendisi itiraf etti." [Emre. 2002, s. 124) Milletvekilliğine ahşamayan Osman Yüksel, parti içe­ risinde her zaman doğru bildiklerini uygulamaya çalı­ şır. Bunu da kendisine neden kravatsız olarak Meclis'e geldiğini soran dönemin Başbakanı Süleyman Demirci'e söylediği "Ben, yalınayak, kravatsız, çileli insanların milletvekiliyim" sözüyle ortaya net bir şekilde vurgular. Yine Osman Yüksel ile aynı dönemde ayn partide milletvekilliği yapan avukatı Süleyman Arif Emre, Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 59 onun siyaset anlayışı ve duruşuyla ilgili olarak Önemli bilgiler veriyor: "Bütün oylamalarda ne hikmetse ikti­ dar yenik düşüyordu. Çünkü bir reyle ayakta duruyor­ lardı, O bir reyin sahibi Osman Yüksel Serdengeçti ise Millî Bakıyyc Kanununu beğeniyordu, kalkmasmı iste­ miyordu. Bütün ısrarlar ve baskılar nafile. Bir geee Os­ man'ı da iyice baskılayarak, sıkılayarak kanunu yıldı­ rım hızıyla geçirmek için kendilerini hazırlamışlar, ne­ ticeden bayağı ümitlenmişlerdi. Muhalefet oylama iste­ di. Oylar sayıldı bir kişi eksik. Kim bu eksik milletvekih, Osman Yüksel... Tabii kanun geçmedi, geri alındı. Osman çekmiş İstanbul'a gitmişti. Geldiğinde Demirci kendisini sorguya çekmiş: - Yahu Osman Bey yaptığını beğeniyor musun? Biz âdeta savaş veriyoruz, sen kalkıp hiçbir ciddi mazeret olmadan İstanbul'a gidiyorsun. Niçin gittin? - Bizim hammm ablası ağır hastaydı da onu götürdüm. - Rica ederim bu da mazeret mi, korsun hanımı uça­ ğa, korsun trene, otobüse gider, senin gitmen şart mı? - Yo işte bu mümkün değil, o dediğin tür. gidip gel­ me sizin hanımlara mahsus, onların bizimkine naza­ ran açık yerleri kapalı yerinden daha fazla. Bizimki ise mübarek "Sakal-ı Şerif gibi. yedi bohçanın içinde giz­ lidir. Ben onu alıp bir yerden bir yere götürmezsem im­ kânı yok kendisi gidemez." (Emre. 2002, s. 125-126) Mecliste 163. Maddeyle ilgili olarak soru önergesi verilmesiyle alakalı açık oylama yapılır, sonucunda da Adalet Partisinden 2 oy çıkar. Bunlardan birisi Osman Yüksel, diğeri ise Gaziantep Milletvekili Süleyman Ün­ lü olur. Süleyman Ünlü'nün Meclis lokantasında kafa­ yı çektiğini ve sarhoş olarak oylamaya kaüldıgını anla­ tan Arif Emre. salona sarhoş gelen Ünlü'nün Osman Yüksel'e; "Bre Osman ağabey, sen erkek adamsın, na­ sıl oy kullanıyorsan ben de öyle kullanacağım." dediği­ ni, önergeye müspet oy veren Osman Yüksel gibi onun da aynı oy kullandığını aktarıyor. (Emre, 2002, s. 142) 60 - Ali Özcan "Demirel ue arkadaşlarının af kanunu konusundaki tutumu Osman'ı zıvanadan çıkartmaya kâfi geldi. Kra­ vat takmcaya kadar, mecliste söz hakkı verilmemesi hu­ susunda AP grubu karar aldığından kürsijye çıkıp içini dökeraiyordu. Hıncını ancak Yeni İstanbul gazetesinde­ ki günlük köşe yazılannda çıkartıyordu. Kim kimi affet­ miyor? Onlar bizi ajfetsinler. Ayıptır, yazıktır, haşlıklanyla yazdığı makalelerde Demire!'e ve diğer masonik ki­ şilere veryansın ediyordu. Bu, sonunda partiden ihracı­ na kadar vardı. Osnıan'ın kravat boykotu bütçe müzakereleri sıra­ sında da tartışma konusu oldu. Bütçeyle bunun ne ala­ kası var? Yok ama bir CHP'li milletvekili Maliye Baka­ nı İhsan Gürsan'a sual açtı: "Efendim sizin bir millet­ vekiliniz var. Meclise kravatsız girip çıkıyor, neden ma­ ni olmuyorsunuz?" Maliye Bakanı; "Beyefendi bunun maliye politikasıy­ la ne alakası var, bu onun safisi tercihidir. Bir şey yapa­ mayız. " Ama bu sırada Osman'a kuliste bu tartışmayı haber vermişler. Meclise geldi, yüksek sesle sual açan kişiye cevap verdi: "Dinle Paşa (sual açan meğer emekli askermişj cevabını ben sana veriyoiTim. İki türlü insan var. Bi­ risi kravatı vardır şerefi yoktur, diğeri kravatı yoktur şe­ refi vardır. Sen birinciye misal teşkil ediyorsan ben ise ikinciye misal teşkil ediyorum. Aldın mı cevabını?" (Em­ re, 2002, s. 142-143) Partisinden Ayniması Osman Yüksel, Adalet Partisindeyken doğru bildik­ lerini her zaman uygulamaya çalışır, bunda da başarıb olur. Mecliste yapügı konuşmalarda partisinin programlannı eleştiren Osman Yüksel'e partili arkadaşları­ nın, "Sen AP'nin programını tenkit ediyorsun" dediğini anlatan Emine Bağlı, bunun üzerine amcasının, "Ben yanlışı söylüyorum" diye cevap verdiğini ifade ediyor. Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 61 Kısa zaman içerisinde partisiyle ve özellikle de Sü­ leyman Demirel üe ters düşen Osman Yüksel, doğru bildiklerini yapar ve bunun sonucunda da 1967 yılın­ da partisinden ayrılır. Osman Yüksel, partisinden ay­ rılmadan, 29 Ekim 1967 taribli Yeni İstanbul gEizetesindeki köşesinde, "Süleyman Demirel Mason mu­ dur?" başlıklı yazısında Süleyman Demirel'in mason olduğunu söyler. Adalet Partisinden ayrılan Osman Yüksel, aynı yıl Alparslan Türkeş'in başkanı olduğu CKMP'ye girer. Parti ambleminin belirlenmesinde büyük rol oynayan Osman Yüksel, amblemin bozkurt yerine 3 hilal ol­ masını sağlayan isim olur. Yeğeni Emine Bağlı, Os­ man Yüksel'in "Tanrı Türkü. Allah Müslümanları ko­ rusun" sözünü CKMP'nin Adana kongresinde söyle­ diğini anlatıyor. Bu partinin seçim propagandalarında TRTdeiı yap­ tığı konuşmaya "Allah, Millet, Vatan yolundayız" diye başlayan Osman Yüksel. Demirel ve İnönü'ye sataşın­ ca kendi hakkında dava açıldığını gazetelerden öğrenir (Serdengeçli. 2003, s, 56-57) "Osman Yüksel, yine radyodan yaptığı bir seçim ko­ nuşmasında. 'Allah, millet, vatan yolundayız diye baş­ lamış' diye ağır ceza mahkemesine verilmiştir. Reis. savcılığın iddianamesini dinledikten sonra. 'Savunman nedir?' diye Osman'a sormuştur. Efendim bu iddia yersizdir. Allah kelimesi ve mef­ humu. Türkçemizin vazgeçilmez temel unsurlarından biri hâiine gelmiştir, kullanılması çok tabiidir. Nitekim 'Allah'a ısmarladık' deriz. Allah ömürler versin. İnşal­ lah, maşallah, Allah izAn verirse gelirim. Allah cezanı­ zı versin, Allah'ını seversen doğru söyle, diyerek çeşit­ li misaller verdikten sonra, bu kadar tabii olan hir du­ rumun savcılık tarafından suç sayılması karşısmda sözün nedir derseniz şudur: Allah Allah!" {Emre. 2002, s. 60-61) 62 - Ali Özcan Siyasete Veda Etmesi 1969 yılının sonlannda yapılan genel seçimlerde CKMP'den hiç alakası olmadığı Ordu'dan milletvekili adayı gösterilen Osman Yüksel İçin mebusluk dönemi de son bulur. Osman Yüksel, artık asıl mesleği olan neşriyata döndüğünü. "Hiç hoşlanmadığım, bcecremedlğim siyaset, seçimler, meydanlar, nutuklar, Meelis hayaü. parti, patırtı... Beni yıprattı. İnsanlardan ve ha­ yattan biraz daha uzaklaştım. Anavatana, eski yuvama döner gibi tekrar neşriyat bayatına dönüyorum" diye ifade eder. [Abdullah Kürşat Alpsoy. Türk Edebiyatı. Kasım 1994, S. 253, s. 28) 12 Mart 1971 öneesinde Demirel hükümetine neş­ ren hakaretten yargılanan Osman Yüksel için saveılık son olarak serdettigi esas hakkındaki mütalaasında, "Sanığın suçu sabittir, cezalandırılmasını istiyorum." der. Savunma için duruşma bir ay ertelenir. Ama bu arada 12 Mart müdahalesi yaşanır. Müdahaleden son­ ra, savcı dosyayı ister ve esas hakkındaki tecziye tale­ bini şu şekilde değiştirir: "Her ne kadar son celse sanı­ ğın tecziyesi istenilmiş ise de bu kerrc zuhura gelen 12 Mart olayı ve bu olayın dayandırıldığı gerekçe, sanığın makalesinde söz konusu ettiği hususlann gerçek oldu­ ğunu ve sanığın ileriyi gören bir kişi olduğunu kanıtla­ dığından, kendisinin beraatı gerektiği görüş ve mütalaasmdayız..," (Emre. 2002, s. 10) Tam 7 yıl boyunca siyasetten ayn kalan Osman Yük­ sel'e, Süleyman Arif Emre aracılığıyla 1977 yılında Prof. Dr. Neemetün Erbakan'dan gene! başkanı olduğu Milli Selamet Partisi'ne (MSP| girmesi konusunda teklif gelir. Eski dostu ve avukatı Süleyman Arif Emre'yi kıramayan Osman Yüksel, üye olduğu bu partide ancak bir hafta kalabilir. Osman Yüksel, oldukça sitemkâr ve sert üs­ lupla yazdığı bir dilekçe ile partiden istifa eder. Eşi İsmet Hanım'a göre Millî Selamet Partisi mensuplan Osman Yükseli Akseki'den Ankara'ya götürmüştür. Ancak ora- Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 63 da parti üst düzey yöneticilerinin ve Erbakan'm sergile­ diği ilgisizlik Serdengeçli'yi üzmüş ve sinirlendirmişür [Yılmaz. 2001. s, 166] Osman Yüksel, bu istifa dilekçesiyîe ara verdiği siyaset hayatına bir daha dönmez. Hastalığının Ortaya Çıkması ve Vefatı 1961 yılında yayın hayatına son verdiği Serdengeçti dergisinin ardından siyasete giren Osman Yüksel, 1970 seçimleriyle birlikte aktif siyaset hayatına da son nok­ tayı koyar. Günlerini Akseki'de tabiatla baş başa geçir­ meye başlayan Osman Yüksel, kendisine vc ailesine de zaman ayırma fırsatı bulur. Bu dönemde çeşitli konfe­ ranslara konuşmacı olarak katılır. Hayatındaki bu sü­ kûn 1974 yılmda ortaya çıkan hastalıklarla bozulur. Sonu ölümle bitecek olan parkinson hastalığına bir de sanlık eklenince Osman Yüksel, 4 ayda 10 kilo birden verir [Yümaz. 2001. s. 194) 20 Haziran 1975 tarihinde Abdurrahim Baleıoglu'na yazdığı mektupta hastalığından bahseden Osman Yüksel'in. kendi imkânlanyla öğrenci okuttuğu da bu mektupta anlaşılıyor: "Geçen gün (Okuttuğu gençlerden biri) Zeki geldi. Bir gün kaldı, benden para istedi, yok dedim... Çekti gitti... Oğlan be­ ni Osmanh Bankası biliyor galiba... Oysa 15 yıl baktım, okuttum..." Yine aynı mektupta, geçmişte 60 sayfa mektup yazdığını anlatan Osman Yüksel, hastalığıyla birlikte artık 5-6 sayfa yazabildiğim aktararak, "3-4 tak­ sitle yazıyorum." Bir diğer mektubunda ise Antalya'da yurt binası yapıp, kütüphane kurmak istediğini belirten Osman Yüksel, burada ülkesini seven gençler yetiştir­ mek istediğini vurgular. [Bakıoğlu. 2002. s. 181-183) İlk başlarda parkinsonu ciddiye almayan vc sık sık espri konusu yapan Osman Yüksel, rahatsızlığımn iler­ lemesini durduracak olan ilaçlan da düzenli bir şekil­ de kullanmaz. Hatta kendine kar,şı cimri olan Osman Yüksel, çok pahalı olduğu gerekçesiyle bazı ilaçlan da almaz. Ancak zamanla hastalığın ciddiyetinin farkına 64 • Ali Özcan vararak ilk Önce Hüseyin Üzmez'e bir mektup yazıp ilaçlarla ilgili bilgi ister. Devam eden süreçte hastaiıgıyla ügili dostlarına da bilgi veren Osman Yûksel'i 1980'li jallara gelirken hastalık tamamen etkisi altma alır. Alımet Kabakh'mn, 'Düşmanjjkla sarılmış, kabına sıgdınlamamış, kendisine durulma fırsatı verilmemiş bir Türklük tufanının sembolüdür." (Türk Edebiyatı. S. 101, s. 2) dediği aksiyon insanı Osman Yüksel'in diğer rahat­ sızlıkları da tek tek ortaya çıkmaya ba.şlar. Sürckh za­ yıflayan Osman Yüksel, halsiz ve takatsiz kalır. Bunun üzerine Almanya'da tıp doktorluğu yapan kardeşi Müs­ tecabi Yüksel'in yanına gider. Avrupa'da konusunda uzman doktorlara muayene olan Osman Yüksel'e, be­ yin ameliyatı olması gerektiği söylenir. Ancak Osman Yüksel, ameliyat lafını oldukça ürkütücü bularak, Tür­ kiye'ye geri döner. Ama bir süre sonra bu kararından dolayı da pişman olur. 17 Haziran 1982 tarihinde Tekin Erer'e yazdığı mek­ tupta Osman Yüksel, hastalığıyla ilgili olarak şöyle der: "Mektubunuzu alalı çok oldu. Elim kalem tutamayacak kadar hasta olduğundan henüz cevap veremedim. Çok özür dilerim. Benim hastalığım sizinki gibi değil. Bütün vücudumun bütün azaları ür tir ütriyor. Uyku yok. Has­ talığın ilacı 'Madopar', bundan 24 saatte 2 defa alıyo­ rum. Üç almca beni dehşetli saı^sıyor. Birde Almanya'da bulunan doktor biraderimin gönderdiği 'SoiTnodrcn' ad­ lı ilaçtan iki tane abyorum, daha fazlasını bünyem gö­ türmüyor. Sizin aldığınız ilaçlar bir eczane dolusu... Onlann hepsini bir günde mi alıyorsunuz? Ben onlan al­ sam canımı almaya Azrail hile yetişemez. Demek ki bün­ ye meselesi. On bir yıldır bu hastalığı çekiyorum. Artık günlerim yakm." [Türk Edebiyatı. 1986. s. 20) Bu arada yakın arkadaşı Yavuz Bülent Bakiler, ölü­ münden birkaç yıl önce İstanbul Savcılığının Osman Yüksel hakkında yeni bir iddianame hazırladığını, 30 yıl kadar önce yazdığı bazı yazdann, hiç haberi olma­ dan bir yayınevi tarafından basılması üzerine savcılığın Osman Yüksel ve Serdengeçli Dergisi • 65 Osman Yüksel'in yakasma yapıştığını söylüyor. (A-ktaran: Batcıoğlu. 2002, s. 262) Ankara Numune Hastanesinde bir süre tedavi gören Osman Yüksel daha sonra Akseki'ye döner. Ancak vü­ cudundaki sıkıntılaı- artarak devam ederken, Osman Yüksel 1983 yılının başlarında bir orman mühendisi hemşerisine iş aradığı günlerde misafir kaldığı bir evde, gece su içmek için yatağından kalkar, ışığı yakmaya fırsat bulamadan merdivenlerden düşer ve kalça kemi­ ğini kırar. Ashnda bu düşüş Osman Yüksel'in kalkma­ sına fırsat vermeyen son düşüşüdür. Eşi İsmet Hanım'm dediğine göre dişçiye bile gitmekten korkan Os­ man Yüksel, hemen Konya Üniversite Hastanesi'ne (Meram Tıp Fakültesi) kaldınlır. Bacağı ameliyat edilir ve alçıya alınır. Ancak pusuda bekleyen diğer rahatsızlıklan bu bitkinlik anından çok çabuk faydalanır ve bir anda vücudu sarar. [Yılmaz, 2001. s. 199] Artık Osman Yüksel'in vücudu tedaviye cevap ver­ mez. Bununla birlikte kalçasında ameliyatla birlikte oluşan yaralar da bir türlü kapanmaz. Aynı yıhn Ağus­ tos ayında doktorlar imkânların sınırlı olduğunu ve hastanın Ankara'ya götürülmesi gerektiğini belirtir. İlk olarak Çankaya Hastanesine yaünlan Osman Yüksel, bu süreçte şuurunu da yavaş yavaş yitirmeye başlar. Allık gelen ziyaretçileri bile tanıyamaz hâle gelen Os­ man Yüksel, daha sonra Hacettepe Üniversite Hastane­ si'ne sevk edilir. Büyük acılar yaşayan Osman Yüksel, ambulansa bindırilîrken ne durumda olduğunu sürekli amcasının yanında bulunan Emine Bağlı şöyle anlatı­ yor: "Parmağından kan aimmıştı. Bu yüzden kolunda alkollü pamuk vaidı. Birden pamuğu ağzına attı. 'Amca ne yapıyorsun?'dedigimde, 'dinim intihan men etme­ seydi...' diye inledi." (Rasih Yılmaz. 2001, s. 201) Bu hastanede kendisini ziyarete giden Hüseyin Üz­ mez ve diğer arkadaşlarına amcasının hastalığı hak­ kında bilgi veren Emine Hanım, "Vücudundaki mikrop­ lar hiçbir antibiyotiğe cevap vermiyormuş" diyerek, ne 66 - A)i Özcan durumda olduğunu gözler önüne serer. Bu ziyarette kendisine, yine Serdengeçti dergisini çıkarması teklif edilince Osman Yüksel. 'O bir zamanlardı. Serdengeç­ ti... Geldi, geçti." der. [Türk Edebiyatı, S. lOA, s. 8) Osman Yükselin hastane masraflanmn karşılan­ ması için paraya ihtiyaç duyulduğunu anlatan Emine Bağlı, hunun üzerine amcasının bankada bulunan bel­ li bir miktar parasını çekip hastane giderleri için kul­ lanmayı düşündüğünü ifade ederek şunları söylüyor: "Hiçbir şeyle ilgilenmiyordu ve parası bankadaydı, ve­ kâleti yoktu. 'Amca bir gazctc-mecmua çıkarsak' de­ dim, 'Çıkartalım' dedi. 'Onun için paraya ihtiyacımız var' dedim. 'Ne yapalım?' dedi. Zihni gidiyor, geliyordu. 'Bana vekâlet ver de biraz para çekeyim, bu işlere yatı­ rıyım" dedim. Tamam' dedi. Vekâlet verdi, ben vekâlet­ le onun parasından bir miktar çektim vc hastane mas­ rafları için kullandık." Amcasının 'mecmua için kulla­ nacağız' demesi üzerine vekâlet verdiğine dikkat çeken Emine Bağh, hasta yatağında bile gazete-mecmua çı­ karmanın onu çok heyecanlandırdığım ifade ediyor. Hüseyin Üzmez, Osman Yüksel'in son döneminde kendisine, "Müslümanlar bu kadar ezilmcseydi, bu ka­ dar zulüm görmescydi, belki de ben hiç mücadele hayatma aülmazdım" dediğini söylüyor. Ayrıca Osman Yükselin namazda secdeleri çok sevdiğini, çok defa hıçkırarak doğruldugunu da anlatıyor. Hastane naklinden sonra durumu daha da kötüle­ şen Osman Yüksel, bir süre burnundan beslenmeye başlar. Yıllarca süren hastalık günleri 10 Kasım 1983 Perşembe günü saat 15:30'da Ankara Hacettepe Üni­ versite Ilastanesi'ndc son bulur. 11 Kasım'da Hacı Bayram Veli'de kılınan cenaze namazının ardından omuzlara alman Osman Yüksel, Cebeci Asri Mezarlı­ ğında 4. Kapı. 560. Ada, 451. Kabirde ebedî ikametgâ­ hına defnedilir. Osman Yükseli Ankara'da hastaneye yatmadan ön­ ce çeşitli aralıklarla 4 yd Konya'da misafir eden Zeki Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 67 Loraslı, Konya'nın onun nezdinde farklı olduğunu söy­ leyerek, "Konya'da Hz. Mevlâna'ya yakın bir yerde otur­ mak isterdi. Oturduğu zaman IIz. Mevlâna'nm kubbe­ sini görecek bir ev alıp oraya yerleşmek ve yine evinin yakınlarında bir yerde de kütüphane açmak istiyordu. Konya'da evliyaullahtan Hacı İhzadc Efendi adında bir zat vardı. Hacı İhzade Hocaefendi onu çok severdi. Gör­ düğü zaman kucaklar, "kaleminden kan damlayan Osmamm" diyerek sarılırdı. Osman ağabey de onu sever­ di. Hatta bana vasiyet etmişti. 'Beni Hacı İhzade Hocaefendi'nin yanma gömün' diye. Vefatından bir gün ön­ ce Ağrı'ya gitmiştim. Ağrı'dayken Osman ahinin vefat ettiğini duydum. Vasıta bulup da ulaşamadım. O ba­ kımdan vasiyetini yerine getiremedik. Bunun için çok üzgünüm." (Yı(maz. 2001, s. 215-216) diyor. "yeğeni Emine Bağlı da Osman Yüksel'in Aksaray'da­ ki evini ve kitaplannm telif hakkını Türk Edebiyatı Vakli'na bağışladığını söyledi. IKINCI B Ö L Ü M SERDENGEÇTI DERGISININ YAYıMLANDıĞı DÖNEM BASıN-IKTIDAR ILIŞKILERI CHP Dönemi Basın İktidar İlişkileri T ürkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan beri bası­ na, iktidar tarafından, "ulusal çıkar'a hizmet et­ mek, devrimlerin bilincini ve resmi ideolojiyi halka be­ nimsetmek gibi görevler yüklendi. Bu durum Atatürk döneminde olduğu gibi ondan sonraki süreç olarak de­ ğerlendirebileceğimiz Halk Fırkası yani Millî Şef döne­ minde de etkin bir şekilde yaşandı. CHP döneminde basına uygulanan baskıyla ilgili ola­ rak Ahmet Emin Yalman, şöyle diyor: "Hükümetin hoşu­ na gitmeyecek yazılan sık sık yazdığımız için üç gün, on gün gibi tatil cezalanna sık sık ugruyorduk. Ankara'ya gittim. Başvekil Dr. Refik Saydam'ı gördüm. Kendisine şunlan söyledim: 'Bu yaptığınız büyük bir haksızlıktır. YEizılacak, yazılmayacak konular hakkında bu kadar ke­ sin görüşleriniz olduğuna göre bari sansür koyun, me­ suliyeti kendi üzerinize alın.' Şöyle cevap verdi: 'Hayır, biz sansür lafından hoşlanmıyoruz. Hiçbir zaman san­ sür koynıayac:ağız. fakat siz ne yazılacağım ve yazılama­ yacağını kavrayaeaksımz. kendi kendinizi bir düzüye sansür edeceksiniz. Böylece hem Türkiye'de sansür var' sözünü kimse ağzma almış olmayacak, hem dc düzen ve otorite muhafaza edilmiş olacak.' Evet, şekil itibanyla güya sansür yoktu. Yazılarımız basılmadan önce hükü­ metin bir temsilcisi tarafından görülmüyordu, fakat ger­ çekte bundan ağır bir sansür sistemi olamazdı. Hiçbir sa'vunma dinlenmeden, sebep göstermeden gazete sık 72 • Ali Özcan sık kapanıyor, okuyucunun gazeLcsîne bir tiryaki alış­ kanlığı ile bağlanmasına imkân verilmiyordu." [Yalman, 1997, s. 1122) Abmet Emin Yalman'ın dönemin sansür uygulamalarına ilişkin ifadeleri basının içinde bulundu­ ğu durumu net bir şekilde gözler önüne seriyor. CHP'nin iktidarda bulunduğu dönemde Serdengeçti dergisi hak ve halktan yana yürüttüğü yaym poktikasmdan hiçbir şeltilde taviz vermedi. Bunun bedelini de sansüre uğramak, kapatılmak ve Osman Yüksel'in hapsedilmeyle Ödedi. Gazete Haberlerine Uygulanan Denetimler Millî Şef olarak anılan İsmet İnönü'nün cumhurbaş­ kanlığı döneminde devlet adına Basm Yayın Enformas­ yon Genel Müdürlüğü (B'i'EGM) gibi kurumlar tarafın­ dan basma talimatlar verilmesi olağan sayıldı, basma müdahale, beUi düşüncelerin doğrudan yansıtılması amacıyla gazetelere hazır makale gönderilmesine kadar vardı. Bu konuda bir örnek. Yeni Sabah gazetesine Matbuat umum Müdürü Selim Sarper tarafından gön­ derilen makaledir. Makalenin 11 Kasım 1942 tarihinde Nasuhi Baydar imzasıyla yayımlanması istendi. Millî Şef döneminin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, basına ba­ kış açılarını şöyle ifade ediyor: "Matbuat yaşadığı mu­ hitin siyasi rejimine de intibak eder. Her rejim kendisi­ ne muvafık bir vatandaş tipi aradığı gibi bir matbuat ti­ pi de arar." [Gürkrm. 1998, s. 76-77) Tek parti döneminde basında, dini müessese ve din adamlarına ait haber ve yazılar hemen hemen yok gibi­ dir. Nitekim gazetelerde bu tür yazıların çıkması üzeri­ ne Matbuat Umum Müdürlüğünce basma yönelik bir talimat hazırlandı. Bu talimatta gazetelerin son günler­ deki j'ayımlannda dinden bahseden yazı, mütalaa, ima ve temennilere rastlandığı belirtilerek, "bundan sonra dinler mevzuu üzerine gerek tarihi, gerek temsili ve ge­ rek mütalaa kabilinden olan her türlü makale, bend, Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 73 fıkra ve tefrikaların en çok üç gtin zarfında nifıayctlendirilmesi cliemmiyeUe rica olunur" ifadeleriyle basma uyan verildi. [Akandere. 1998, s. 2-10) Tek parti döneminin basma kısıtlamalar getiren Matbuat Kanununun cn önemli maddesi 50. maddey­ di. Bu maddede, "Memleketin umumi siyasetine doku­ nacak neşriyattan dolayı İcra Vekilleri Heyeti karan ile gazeteler, mecmualar muvakkaten (geçici) tatil oluna­ bilir... Bu suretle kapaülan bir gazetenin mesulleri, ta­ til müddetince başka bir isim ile gazete çıkaramaz." de­ niliyor {idare Kanunları FA Kitabı C: J.T.C. İçişleri Bakanlığı Ya­ yınlan Ankara, 1946. Aktaran: Akandere. 1998, s. 193). Bu madde ile hükümet, gazete ve gazeteciler üzerinde ge­ niş bir salahiyete sahip olmanın yanmda bir baskı un­ suru da oluşturdu. Çünkü maddede yer alan 'memle­ ketin umumi siyasetini' tayin eden zaten hükümetti. Hükümet, bu maddeye dayanarak bir haberi, memle­ ketin umumi siyasetine dokunduğu gerekçesiyle sansürl em ekteydi. Öte yandan Matbuat Kanunu'nun üzerinde bazı de­ ğişiklikler yapılarak hükümete daha geniş yetkiler ve­ rildi. Yapılan bu değişikliklerle, gazete ve dergi çıkar­ mak için bildirimde bulunulmasını yeterli bulan eski uygulamaya son verildi. Artık gazete ve dergi çıkarmakiçin, o dergi ve gazetenin çıkarılacağı yerin en büyük mülki amirinden, yani valiliklerden ruhsatname alın­ ması zorunlu hâle getirildi. Yani hükümet yeni bir ya­ yına izin verip vermemekte tamamen serbest kaldı. [Ko­ çak. 1996, s. 511) Aynca gazeteyi çıkarmak için, gazeteyi çıkaracak olanlann-yörcnin nüfusuna göre- millî bir bankadan bin ila 5 bin TL arasında bir garanti mektubu vermesi de kararlaştınidı. Dikkati çeken bir diğer değişiklik de "sui şöhret" sahibi olanlara gazete çıkarma hakkının verilmemesiydi. Bu konuda herhangi bir ölçü getirilme­ diğinden valiliklere keyfî bir değerlendirme yetkisi veril­ di. [Akandere. 1998, .s. 212) 74 • Ali Özcan Tek Parti Döneminde Gazetelere Yönelik Kapatma Cezalan Millî Şef döneminde muhtelif gerekçe ve sebeplerle defalarca kapatılan gazeteler oldu. 1939,1945 yıllan arasında gazetelere yönelik olarak verilen toplam kapat­ ma cezalanmn sayısı 44'tü. Gerek hükümet ve gerek sı­ kıyönetimce hakkında kapatma cezası verilen gazetele­ rin başında Vatan, Tan. Tasvir-i Efkâr ve Cumhuriyet ge­ liyordu. Bunun yanında Vakit, Yeni Sahah. Son Posta, Haber ve Akbaba gibi gazete ve mecmualar da 2'den az olmamak üzere kapatıldı. Bunlardan Tan, Vatanve Tas­ vir-i EJkâr gazeteleri 1944 yılının son döneminde süre­ siz kapatıldı ancak 1945'dc demokratikleşme çabaları­ nın başlamasıyla yönetim tarafından yeniden açıimalanna müsaade edildi. [Akandere. 1998, s. 216) Gazete, Kapatma Süresi, Kim Tarc^ından Kapatıldığı Gazete Kapatma Süresi Kim Tarafmdan Kapatıldığı Cumhuriyet 5 ay 9 gün .3 kez hükümet ve 2 kez de sıkıyönetim Tan 2 ay 13 gün 4 kez hükümet vc 3 kez sıkıyönetim (12 Ağustos 1944 tarihinden itibaren süresiz olarak kapatıldı) Valan Tasviri EJkar Vakiı Yeni Sabah 7 ay 24 gün 3 ay 5 kez hükümet ve 4 kez sıkıyönetim [30 Eylül 1944 tarihinden itibaren süresiz olarak kapatıldı] 4 kez hükümet ve 4 kez sıkıyönetim 12 gün 1 kez hükümcl vc bir Jcsz de sıkıyoneüm 6 gün 1 kez hükümet ve 2 kez sıkıyoneüm Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 75 Akbaba 47 gün 1 kez hükümet vc 3 kez de sıkıyönetim Son Posta } ] gün 4 kez hükümet kapattı Haber 10 gün 2 kez sıkıyönetim kapattı (Koçak, 1996: 138-1391. Serdengeçti dergisi dc CHP iktidarı döneminde çok defa kapatılmakla kalmayıp, Osman Yüksel'e de mah­ kûmiyet verildi. Her çıkan sayıdan soma dergisi kapa­ tılan ve hapsi boylayan Osman Yüksel, her derginin so­ nuna "Açın kapıları Osman geliyor" diye de yazarak bu durumu mizahi bir dille eleştirdi. 1881 Sayılı Basın Kanıınu'nda Yapılan Değişiklik 1946 yılının ilk günlerinde çok partili hayata geçil­ di. Halkın, yeni kurulan Demokrat Partiye aşırı dere­ cede sempati gösterme.si nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisi hükümeti bazı konularda daha hassas davran­ mak. Özellikle basma yönelik kendinden ödün vermek zorunda kaldı. Demokrat Partinin kuruluş hazırlıkla­ rının yapıldığı günlerde, kurucular gazetecilerle yakm ilişkiler kurduklarından, gazetelerin büyük çoğunlu­ ğu bu partiyi destekliyordu. Oysa seçim hazırlıklarına girişen CHP de basmm desteğine muhtaçtı. Bu deste­ ği sağlayabilmek için basm özgürlüğüne önem vermek ve mevcut basm kanununda bu özgürlüğü sınırlayan hatta baskı aracı olarak kullanan maddelerde bazı değişiklikler yapmak gerekiyordu. Çünkü özgürlüğü kısıtlayan, gazetelerin belini büken, siyasal eleştiri hakkını hiç düzeyine indiren ve zaman zaman baskı aracı olarak, olur olmaz sebeplerle, bazen de gerekçe gösterme zahmetine dahi katlanılmaksızın gazete ka­ patılıyordu. 1881 sayılı kanunun gazete kapatmakta istifade olunan ve 1950'ye kadar yürürlükte kalan 50. 76 • Ali Özcan maddesi birçok gazetenin kapatümasmda kuUanıhyordu. [Kahakh, 2003, s. 145) Aynca Demokrat Partili liderler, basm özgürlüğünü s a v L m m a k t a , mevcut kanunda bir an önce değişiklik ya­ pılması gereküğini vurgulayan konuşmalar yapmaktay­ dı. Bu durumda Başbakan Şükrü Saraçoğlu tarafından meclise bazı kanun tasanlan getirdi ve basın Özgürlüğü nedeniyle gerginleşen havayı yumuşatma çabalanna gi­ rişildi. Bu tasanlar: Seçim Kanunu. Genel Toplantılar Kanunu, Basm Birliğinin Kaldmlması Hakkındaki Ka­ nun. Basm Kanunu'nun 50. Maddesindeki Gazete Ka­ patma Yetkisinin Kaldmlması Haklondaki Kanun'dur. Basm Kanunu'nun 50. maddesindeki gazete kapa­ ma yetkisinin kaldmlması hakkındaki tasan mecliste görüşülürken çok ateşli tartışmalar yapıldı. Uzun tar­ tışmalar sonunda Meclis, 1 Haziran 1946 günü tasarı­ yı kabul ederek. 50. maddedeki değişiklikle Bakanlar Kumlunun gazete ve dergileri geçici olarak kapatma yetkisini kaldırdı. Bu konuda çıkanlan 13 Haziran 1946 günlü ve 4935 sayılı kanunla, gazeteleri ancak mahkemelerin kapatabileceği esası kabul edildi. (İnuğur, 1992, s, 220) İsmet İnönü'nün, 1950'ye kadar basının üstünden Demokles'in kılıcını eksik tutmadığım söyleyen DP'li Samet Ağaoğİu ise şu tespitlerde bulunuyor: "Gazete kapatmak hemen hemen 1950 ye kadar hükümetin elindeydi. İçişleri bakanı adma müsteşar veya basm umum müdürü, hatta telefonla emir vererek herhangi bir gazeteyi, mesela 'cumhurbaşkanının falan yere git­ tiğini ikinci sayfada yazmış' diye süresiz kapatabiliyor­ du. Bunun ötesinde, bir gazetecinin hükümden önce tutuklanması da titizlikle uygulanan bir korkulma ted­ biriydi. Ben dc bu yoldan geçirilerek birçok arkadaşla beraber İzmir'de mahkemede beraat edinceye kadar hapis kaldım... Demokrat Parti iktidarının ilk yaptığı işlerden biri bu kanunları kaldırmak oldu. Daha da ile­ ri gitti, gazeteci ve yazardırlar diye komünistleri bile af- Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 77 fctti. Eğer 1950'den sonra kapatılmış gazete varsa ya mahkeme, ya İki defa çeşith sebeplerle ilan edilmiş sı­ kıyönetim karanyladır. Bunun yanında açınız dosyala­ rı, bakın, Menderes'in on yılında mahkûm olmuş gazeteeilerin sayısı ne? Gerekçelerini de okuyun, hepsi ki­ şiye hakaret suçundan ve hakarete uğrayanın şikâyeti sonunda. Bir bakanın da bütün vatandaşlar gibi ken­ disine hakaret edildiği inancıyla dava açmak hakkı de­ ğil mi?" [Ağaoğiu, 2003. s. 132) Demokrat Parti Dönemi Basm-İktidar îlişkileri 1950 seçimleriyle Cumhuriyet Halk Partisinden iktidan devralan Demokrat Partiyle birlikte yeni bir donem başladı. 14 Mayıs 1950'dc başlayan bu dönem 27 Ma­ yıs 1960 askeri müdahalesine kadar 10 yıl sürdü. 1950 seçimlerine tanıklık eden gazeteciler, tek partiye karşı Demokrat Partiye oy vermek için hasta anasmı dahi sırüna yüklenip oy kullandıran Anadolu insanının yüzlereesine tanık olduklarını anlatıyor. {Faik. 2003, s. 103) 1950 seçimlerinden sonra gazete sahipleri de ya DP ya da bağımsız olarak Meclise girdi. Bunlaı^dan önemli­ leri Nadir Nadi, Ziyad Ebuz^iya, Cihat Baban ve Baha­ dır Dülgerdir. Sadece DP değil, bazı gazcteei-yazarlar da bu seçimde CHP'den adaylığını koydu. Cumhuriyet gazetesinde sözü geçen kimselerden başyazar Nadir Na­ di, DP'nin Muğla'dan bağımsız adayıydı. Ömer Rıza Doğrul da Konya'dan. Cumhuriyet'in Yazı İşleri Müdürtı Cevat Fehmi Başkut ve köşe yazan Burhan Felek ise CHP'nin İstanbul adayıydılar. (Toker, 1991. s. 18) CHP döneminde uygulanan sansürlere rağmen du­ ruşundan taviz vermeyen Serdengeçti dergisi ise CHP'ye karşı DP'jd destekledi ancak ilişkilerine mesafe koymaktan da geri kalmadı. CIIP zihniyetine karşı olan Serdengeçti dergisi, DP ile ilişkilerinde dönemin gazete­ leri gibi hareket etmedi, mesafeli olmasımn yanında ye­ ri geldiğinde eleştirilerini de söylemekten çekinmedi. 78 • Ali Özcan DP iktidarı, seçimlerin ardından yeni hazırlanacak basın kanunu konusunda ilk yıllarda fazla gayretli ol­ madı. Çünkü iktidar için basm kanunundan öncelikli olarak yapılması gerekenler vardı. Basm kanunu konu­ sunda Adnan Menderes ve yakm çevresinden istediği mesajı alamayan Gazeteciler Cemiyeti üyeleri bu sefer de Başkan Burhan Felek'in isteği doğrultusunda Celal Bayar ile görüştü. Bayaı", bu göriişmesinde basının öne­ mine ilişkin şu ifadeleri kullandı: "Bir kuş, kanadma kuvvetin nereden geldiğini bilmelidir. Aksi hâlde uçamaz. Demokrat Parti dc kanatlarma kuwet veren unsu­ run basm olduğunu bilmek ve bunun karşıhğım ver­ mek zorundadır." {Faik. 200,3. s. 119) Bayar'm üzerine git­ mesi sonucunda Basm Kanunu meclisten geçti. Tasarı­ nın yasalaşma anını anlatan Bedii Faik, "Hiçbir parla­ mento, bir basını böylesine coşku vc sevgi içinde bağrı­ na basmamış ve hiçbir ülkede bir parlamento-basm kucaklaşmasımn bu derece sıcak sahneleri sergilenmemiştir. Bir ara Fethi Çelikbaş. 'arkadaşlar bu madde aceleye getirilemez, basma hürriyet ama bunun hudut­ suz olması gibi bir sonuç doğacaksa..' yollu bir uyarıyı, pek de haksız olmadan yapmaya kalkıştığı zaman dahi, Sıtkı Yırcab'nm kürsüye fırladığı gibi, 'biz basm hürriye­ tinden korkmayı karşıtlanmızm zimmetinde bırakbk. Basın isterse bizim yatak odalarımıza kadar girebilir vc girecektir' diye bağırması öyle müthiş bir alkış sağana­ ğı doğurmuştur ki, gözyaşlanmızı tutamıyorduk" ifade­ lerini kullandı. {Faik. 2003, s. 121) 1950 Basın Kanunu, ve Getirdiği Özgürlükler 1950 Basm Kanunu liberal karal^terli bir kanun ola­ rak değerlendirilir. Bu kanunla 1931 yılı kanununun ve sonraki değişikliklerin yaratügı baskıcı ve güdümlü reji­ me son verildi, basunn nefes alması sağlandı. Kanunun gerekçesinde şöyle deniyor; "De^'let bütün çalışmalarmı, halk çoğunluğunun düşünüş ve görüşıine uydurmalı- Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 79 dır. Halk düşünüş ve görüşünü açıklayan araçlardan bi­ ri de basındır. Basının kendisinden beklenen görevleri yapabilmesi için bağımsızlığım sağlaması zorunludur... Hür basın aynca milletçe kalkmmayı da sağlar." Çok partili dönemin basın rejimini düzenleyen bu kanunun özelliklerini şu şekilde özetlemek mümkün. Gazete ve dergi çıkartmak için hükümetin izin ve ruhsat vermesine ihtiyaç yoktur. Bu konuda bir bildiri vermek yeterlidir. Kötü ünlü kişilerin gazetecilik yapmaîanm yasakla­ yan her türlü yoruma elverişli eski hükümler yeni ka­ nuna girmemiştir. Basın suçlanmn yargılanması özel mahkemelerin yetkisine verilmiştir, böylece gazeteciler yıllarca süren davalardan ve ağır kırtasiyecilik işlemlerinden kurtul­ muş olacaktır. Cevap hakkı yeniden düzenlenmiş ve gazeteler gön­ derilen her çeşit cevap ve düzeltme yazılannın basılma­ sını önlemek amacıyla mahkemelere bazı yetkiler ta­ nınmıştır. Gazete sahipleri cezai sorumluklardan kurtulmuş­ tur. Yani suç sayılan bir yazıdan genellikle yazar ve ya­ zı işleri müdürleri sorumlu tutulmuştur. Gazete sahi­ binin ancak hukuki ve mali sorumluluğu vardır. Gaze­ te sahipleri bu kanunla hapis cezalarından kurtulmuş­ tur, [înuğur. 1992, s. 267) Basın Kanunu. Sonrası Demokrat Pattı Basın İlişkileri Demokrat Parti iktidara geldikten sonra hükümetle basm arasında yakın ilişkiler kuruldu. Özellikle Adnan Menderes ile gazeteciler arasında bir balayı dönemi ya­ şandı. Bu dönem birçok gazete saliibi ve gazeteci tara­ hndan "Basının Altın Devri" olarak da ifade edildi. Ba­ sınla iktidar arasmdaki iyi ilişkiler devam ederken, 22 80 • Ali Özcan Kasım 1952 tarihinde Ahmet Emin Yahnan Malatya'da silahlı saldmya uğradı. Ahmet Emin Yalman'm vurulu­ şundan sonra Başbakan Menderes, hastaneye gitti, ameliyat sırasında kendisini ziyaret etti. Bu olaydan bir ay sonra Başbakan Ankara'da gazete sahibi ve başyazarlannm katıldığı bir toplantı yaptı. Bu toplantıya iktidar yanlısı, muhalif ve bağımsız, aynmt yapmadan birçok gazeteci çağırıldı. Gazetecilere Sosyal Hakların Tanınması 20 Aralık 1952 günü hükümet gazetecilere sosyal haklar tanıyan bazı çalışmalara yöneldi. Bu çalışmala­ rın ürünü olarak 13 Haziran 1952 tarihli 5935 sayılı yasa çıkarıldı. "Basm mesleğinde çalışanlarla çalıştı­ ranlar arasındaki ilişkileri" düzenleyen bu yasa üe ga­ zeteciler şu haklara sahip oldu: a) Sendika kurabilme. b) Sosyal sigortalardan yararlanabilme. e) İşverenin basın kuruluşlarında gazetecilerle iş anlaşması yapması zorunluluğu duyma. d) İş anlaşmasını tek t£U"aflı olarak bozmak isteyen gazete sahibinin, gazeteciye kıdemine göre hesap­ lanacak tazminatı ödemesi. e) Askerlik, malıkûmiyet ve gazetenin kapanması durumlarında gazeteciye ücret ödenmesi. f) Hafta tatili, yıllık ücretli izin esaslarım belirleyen haklara sahip olmak. Bu gibi hususlann yasa üe düzenlenmesi, basın mes­ leğinde çalışanları olduğu kadar çalıştıranları da mem­ nun etti. Ancak hükümet üe gazete sahipleri arasındaki bahar rüzgân fazla sürmedi. [İnıığnr, 1992. s. 290) i 9 5 4 Basm Kanunu ve ÖzgÜTİfUcİe/ın Kısıtlanması 1953 sonlarına doğru hükümetin girdiği sıkmülar. Uluslararası Para Fonunun (IMF) admm duyulmaya Osman Yüksel ve Serdengeçli Dergisi - Sİ başlamasıyla yavaş yavaş kendini göstermeye başladı. DP'nin Lemel güvensizliği (Zürcher, 1996, s, 32-1) 1953'l:e basın ve üniversiteler üzerinde hükümet denetimini ar­ tıran bazı yasa değişikliklerinde de görüldü. Mayıs 1954 için planlanan seçimlerden iki ay önce, basm ya­ sası tekrar seılleştirildi. Bunun adı. "Neşir yoluyla ve­ ya radyo ile işleneeek bazı cürümler hakkında kanun tasansı"dır. Bu yeni tasarıya görc; basın yoluyla ve her ne suretle olursa olsun, 1. Namus. şereJ" ve haysiyete tecavüz edilmesi veya hakarette bulunulması. 2. İtibar kıracak, şöhret veya servete zarar verecek bir hususun isnat edilmesi. 3. Rıza hilafına hususi veya ailevi ahvalin teşhir olunması. 4. Yukandaki hal ve suretlerle tecavüz, hakaret, is­ nat veya teşhire maruz bırakılacağından bahisle, tehditte bulunulması. Hallerinin cezai müeyyide altına alınması teklif edil­ mektedir. Demokrat Partiyi tutan gazeteler hu tasanyı savun­ makta, gerektiğinde radyonun da suç sayılabilecek yayımlardan dolayı cezalandırılacağını dile getirmek­ teydi. Tarafsız gazeteler ise basm özgürlüğünün yok edildiğinden şikâyetçidirler, (fnuğur, 1992. s. 299i Tasan 9 Mart 1954 günü kanunlaşarak bir hafta sonra yıjrürlüge girdi. 1956 yılının Haziran ayında ise basm yasası yeniden değiştirildi. Ama bu değişiklik basın yasasının liberal­ leştirilmesi için değil, hükümetin basm ve yayın üze­ rindeki denetiminin daha da güçlendirilmesi için yapıl­ dı. {Zürcher, 1996, s. 327) İspat Hakkı ve Gazetecilerin Kovulması Hürriyet Partisi Meclise, "İspat Hakkı" konusunda bir kanun teklifi verdi. O günlerde muhalefet İspat Hak- 82 - Ali Özcan bı Üzerinde özenle durarak, basma bu hakkın verilme­ sini istemekteydi. Buna karşın iktidai' da, İspat Ilakk]"nı "İsmail Hakkı" diye adlandırıp, Hürriyet Pariisinin istemi ile alay ediyordu. Dönemin gazetecisi Kemal Baglum, yaşananları şöyle anlatıyor; "Basm, iktidar men­ suplan hakkında yapılan suistimallerlc ilgili bir haber veya makale yazdığı takdirde, olay doğru mu yanbş mı dikkate alınmadan yazan kişi doğrudan hâkim huzuru­ na çıkartılarak, hakaret ettiği gerekçesiyle cezaevini boyluyordu. Hürriyet Partisi böyle bir durumda olayın tek taraflı olarak ele alınması yerine, iddia edenin iddi­ asını ispatlaması koşulunun ecza kanununda yer almasmı istiyordu." [Bağlum. 1991, s. lOO-lOl) Bu kanunun özelliği, ceza kanununda takibi şikâye­ te bağlı suçlar olarak belirtilen fiillerin, bu kanunla savcılann yeLkisine bırakılmış olmasıdır. Basın ürünle­ rinde bu maddelere göre suç sayılabilecek bir yazı yayımlandığı takdirde savcılar doğrudan doğruya ko­ vuşturma açabilme yetkisine sahip olmuşlardır. Ancak yukarıda sözü edilen maddelere bakıldığında bu maddelerin basının özgürlüğünü kısıtlamaktan öte kişisel hak ve özgürlükleri korumaya yönelik olduğu anlaşılıyor. Nitekim Ulus gazetesinde Başbakan Men­ deres ile ilgili yazı ve karikatürler bunun en somut gös­ tergeleri. Metin Toker, Başbakan Menderes'e yönelik Ulus gazetesinde yayımlanan karikatürlerle ilgih şu bil­ gileri veriyor: "CHP'nin eli, hele L/Ius'un ve onu yöneten Nihat Erim'in eli boş mu duruyordu? Gazetenin son sayfasında üstat karikatürist Katip Tahir Burak'ın çiz­ gilerinde Adnan Menderes hep kadın kıhğındaydı. Ma­ yolu veya dansöz elbisesiyleydi." [Toker. i991, s. ıi7] Bu dönem bakanlık yapan Mükerrem Sarol da bası­ nın DP'ye karşı muhalefetinde başvurduğu yöntemlere ilişkin önemli ipuçlan veriyor: "Basm ve muhalefet yıp­ ratma çabalanyla var güçleriyle Demokrat Partiye saldınyorlardı. Çeşidi iftiralarla parbyi zayıflatmaya çalışıyor­ lardı. 1956 yılında iktidarm durumu daha da zorlaşmak- Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 83 tadır. Zira Hürriyet Partisinin kurulması, hükümetin dü­ şürülmesi, ABD ve Avrupa ile ilişküerdeki sıkınülar, iç piyasadaki yokluklar vc ekonomik prohlemler yanında, muhalefedn olanca gücüyle I3emokrat Partiye jniklcnmesi, hasmın tutumu, miting gibi olaylar Menderes'i iyice rahatsü etmektedir. Gazeteler iküdara karşı yalan, iftira dolu makaleler yayımlamaya devam ediyorlar, insanların şereflerine, haysiyetlerine acımasızca saldırıyorlar, onla­ rı yıpratabilecek yayımlan fasılasız yapıyorlardı, Adnan Menderes, cebinden bir broşür çıkanyor, arkadaşlanna gösteriyor: '...Hasan Polatkan önceden 35 lira maaşb bir memurken bugün yafnız Ankara'da 4 apartmanı var.' '67 Eylül olaylanndan dolayı Kıbns'ı kaybediyoruz.' Kor­ kunç iftiralar, isnaUar. Menderes'e savrulan bir çeşit kü­ für, itham ve iftiralar var. Menderes başım broşürden kaldırarak üzüntüyle bakıyor: 'Her gün bu hayâsız bro­ şürlerden yüzlerce, binlerce çeşit çeşit basılıyor, ülkenin dört bir yanma dağıtılıyor. Ne yapalım, nasıl başa çıka­ lım, bunlann hangisine cevap verelim, nasıl tekzip ede­ lim' diye soruyor ve: 'Arkadaşlar bunlann peşinden koş­ maya ömür yetmez' diyordu. Adalet Bakanı Hukukçu Prof. H. Avni Göktürk yeni bir Basın î<anunu hazırlatmışü. Kanunda gazete ve gazetecilere, haberlere yorum­ lan sımrlayan, tekzip haklanm genişleten yeni maddeler ilave edilmişti." ISaröt 1983, s. 671) Basının DP'ye karşı muhalefetinin bir başka nedeni de kâğıt sıkıntısıydı. Serdengeçti dergisi ise CHP döneminde olduğu gibi DP döneminde dc kapaüldı, Osman Yüksel de hapis yatb. Bunun en önemli örneklerinden birisi; Malatya hadi­ sesi nedeniyle Osman Yüksel'in tutuklanması. Bu yüz­ den Serdengeçti dergisi 4 yıl gibi bir süre de çıkmadı, 1957 Seçimleri Sonrası Basın-İktidar İlişkileri Olaylı 1957 seçimlerinden sonra Demokrat Parti hü­ kümeti, basm ve muhalefetin artan baskılanna karşı 84 • Ali Özcan hükümet önlem almak zomnda kaldı. Basmm ve mu­ halefetin yıkıeı faaliyetlerini incelemek için bir komis­ yon kuruldu. Sonradan "Şiddet Tedbirleri Komisyonu" denen bu komisyon, uygulanacak tedbirleri almak, bu konuda yasa tekliflerini hazırlamakla yükümlüydü. [Çaudar. 2004, s. 70-71) Hükümete yönelik eleştirilerin gi­ derek artması karşısında komisyonun yetkileri arttırıl­ dı. Buna göre komisyon: Savcılann, sivil ve askeri yargıçların bütün yetkileri­ ne sahip olacaktı: Gazeteleri toplatabilecek, basımevlerini kapatabile­ cekti; Her türlü evrak ve belgeye el koyabilecekti: Komisyon kararlarına karşı gelenler bir yıldan üç yı­ la kadar hapisle cezalandırılacaklar, bu kararların icra ve infazında ihmali görülenler altı aydan üç yıla kadar hapsedileecklerdi. Komisyon kararlarına kimse itiraz edemeyecekti. (Çavdar. 2004. s. 76) 27 Mayıs 1960 Darhesinde Basmm Eikileri 27 Mayıs 1960 darbesinde gazetelerin de büyük etki­ si oldu. Yıllardır ifade edilmeyen bu gerçek, son dönem­ de yapılan araştırmalar neticesinde diie getirilmeye baş­ landı. Nitekim dönemi yaşayanların hatıraları da bu gerçeğe işaret ediyor. Darbe öncesi 26 Nisan 1960 tari­ hinde üniversitede dersinden çıkan Ali Fuad Başgü, ga­ zetecilerin kendisini bulduğunu ve kurulacak olan Tah­ kikat Komisyonunun anayasaya aykm olup olmadığını sorduklarını anlaUyor. Ali Fuat Başgil, konunun aktüel olduğunu söyleyip, üniversite hocalannm bu tür işlere kanştınimasının doğru olmayacağını vurgulamasına rağmen, gazeteciler, diğer hocalardan da görüş aldıkla­ rım söyledi. Konuyla ilgili olarak gazetecilerin soruları­ nı yanıtlayan ve Tahkikat Komisyonu kurulmasının anayasaya uygun olduğunu anlatan Ali Fuad Başgil, gazetede çıkan haberlerde ise kendisinin göriişüne yer Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 85 verilmediğini ifade ederek, şöyle devam ediyor: "Beyanat veren diğer üç hocadan hususi ile biri sanki 177. mad­ deyi hiç okumamış, sanki Esasiye Hukuku'nda IVIeclis Tahkikaü'nm ne olduğuna dair hiçbir fikri yokmuş gibi konuşmuş." [Ba^gü. 2007, s. 12'1] Gazetelerde çıkan bu beyanaüardan sonra üniversi­ te gençliği harekete geçti. Polislerin müdahalesine taş ve sopalarla karşılık veren üniversite öğrencileri aske­ rin gelmesi karşısında ise farkh bir tutum sergiledi. Ya­ şanan bu olayın görgü tanıklarından Ali Fuad Başgil, polisleri taşlayan öğrencilerin askere karşı nasıl davrandığıyla ilgili şöyle diyor: "Askerle talebe arasında beş, on adım kaldı kalmadı. Talebe: Yaşa Türk askeri diye hep hir ağızdan haykırdı. Birlik birden bire durdu. Bir an sonra subay, asker, talebe kucaklaşıyordu. Bu­ nu görünce heyecanım son haddini buldu ve beni bü­ yük bir endişe sardı." [Başgü, 2007. s. 128) Bu dönem çıkan gazetelere bakıldığında darbeyi destekleyen gazetelerin ihtilal öncesi nüshalarını başlı­ ca iki hadise işgal ediyordu. Bunlardan bir tanesi öğ­ renci hadiseleri, ikincisi ise CHP'nin kopardığı irtica yaygarasıydı. DP'h Samet Ağaoğİu da döneme ışık tutacak şu de­ ğerlendirmelerde bulunuyor: "Dünyanın hiçbir demok­ rasisinde hiçbir devlet ve siyaset adamı Menderes ka­ dar, haksız olarak gazetecilerin kurbanı olmamıştır. Diyebilirim ki demokrasi tarihinde gazetecilerin yediği gerçekten basın dostu bü^ıjk başlardan biri de Adnan Bey'dir. Ilera de hükümet idaresinde gazetecilere, hat­ ta devlet sorumluluğu bakımından doğru olmadığı kuvvetle iddia edilebilecek kadar geniş kucak açtığı hâlde... Hiç çekinmeden iddia edebilirim ki. Demokrat Parti iktidarı devrinde gazeteciler, üyeleri değişmekle beraber ta sonuna kadar bir gölge hükümet hâlinde kalmışlardır. Menderes birçok arkadaşını, sadece şu ve bu gazeteci istedi diye yanmdan uzaklaştırırken, yine birçoklarım filan ve falan gazeteci istiyor diye yamna 86 • A]i Özcan almıştır. Adnan Bey'in gazetecilerle de kavgaları, küs­ künlükleri var. Ama bu kızgınlıklar, dargınlıklar çabuk geçiyor, barışmak için fırsatlar anyor, açılmış bakarel davası sonunda mahkûm edilenlerle hemen Ugileniyor, af veya ceza yerini hapishaneden hastaneye çevirmek yolunu anyordu. Rahmetli Hüseyin Cahit böyle affedil­ di. Metin Toker cezasının büyıik kısmım Ankara Gülhanc Hastanesi'nin lüks bir odasında böyle geçirdi. I964'te Ankara Hapishanesinde, Menderes'in Metin Toker'i, hatta sağlık kurulunun raporu alınmadan has­ taneye göndermesi için müdüre doğrudan doğruya kendisinin telefon ettiğini anlatmışlardı. 1953 veya 1954'te Menderes'e hakaretten mahkûm olan Nihat Erim ve Sefa Kıhçoğlu, hüküm Yargıtay'da kesinleşmeden önce Menderes'in davadan vazgeçme­ siyle cezadan kurtuldular." [Ağaoçılu. 2003, s. 133-134) 27 Mayıs 1960 Darbesi Demokrat Parti iktidarı 1960 baharında zorlanmaya başladı. Çünkü İstanbul Üniversitesi ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencilerinin çıkardığı olaylar iktida­ ra fatura edildi. DP'liler ise sokak hareketlerini CHP'nin organize ettiğini söylüyordu. İktidaı-, olayların ardındaki gerçeğin oriaya çıkartılması için Meclisle bir Tahkikat Komisyonu kurdu ve komisyona geniş yetki­ ler verdi. Aradan bir ay gibi bîr süre geçmeden darbe oldu. Ülkenin idaresi Milli Birlik Komitesine (MBK) geç­ ti; Cemal Gürsel MBK'nın başkanı oldu. Menderes ve Bayar başta olmak üzere DP'li bütün bakan ve millet­ vekilleri tutuldandı. Fîadyo ve gazetelerde ise her gün darbenin haklılığını ortaya koyan haberler yayımlandı. Ali Fuat Başgil, 27 Mayıs'tan sonra gazetelerde yalan ve İftiranın alabildiğine çoğaldığını anlatarak, 'Akla ve hayale sığmaz haber ve havadisler almış yürümüştü. 28 Nisan ölülerini kimi on bire çıkarıyor, kimi öldürü­ len gençlenn kıyma makinelerinde kıyıldıgmı yazıyor. Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 87 Yassıada maznunlan hakkında olmadık isnatlar yapılı­ yordu" diyor. [Başgü, 2006, s. 149) Birçok gazete 27 Mayıs 1960 darbesini savunmuş olsa da, CHP döneminde olduğu gibi DP döneminde de kapatılan ve sahibi mahkûm edilen Serdengeçti dergi­ si, halkın sesi olarak buna karşı çıktı. Osman Yüksel, Hüseyin Üzmez'e, "Menderes son derece çalışkan, efen­ di vc sıcak kalpli bir başbakandı. Onun devrinde mem­ leket çok eser kazanmıştır. Ama birtakım çıkarcılara, iyi gün dostlarına meydan verilmeseydi, planlı-programlı bir şekilde çalışılsaydı bu yapılanların iki misli yapılabilirdi. DP, ilk adaletsizliği hize yapmıştı. Ama kimsenin asılmasını, millî birliğimizin böylesine bir sarsıntı geçirmesini ve bağrımızda sağalmaz bir yara açılmasını katiyen istemezdim" diyerek, darbeye karşı olduğunu net bir şekilde vurguladı. (Üzmez. 2003. s. 344] Yine SerdengeçH'nin 27 Mayıs sonrası çıkan 33. sayı­ sında darbe yapılması eleştirilerek CHP zihniyetinin devam ettiğine dikkat çekildi. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Yassıada'da ku­ rulan darbe mahkemesinde görülen 19 davadan bir ta­ nesi de "Örtülü Ödenek Davası'ydı. Dava, 25 Kasım 1960 günü başladı, 2 Şubat 1961 günü bitti. Davanm sanıktan ise 1950-1960 döneminin Başvekili Adnan Menderes ile Başvekalet Müsteşarı Ahmet Sahh Korur'du. Örtülü ödeneğin maksat dışı kullanıldığı ve suistimal edildiği iddiası içinde dönemin bazı gazetecileri­ ne de destek olunması yer aldı. Buna göre; DP'yi des­ tekleyen basma 10 yıl boyunca toplam 948 bin 535 li­ ra 48 kuruş verildi. Bunlar, gazetecilere kokteyl, bazı gazetecilerin gazeteyle ilgili masraflarını karşılama, el­ den gazeteciye ihtiyacı olan parayı verme, gazeteci-yazarın çıkacak kitabının matbaa masrafım karşılama, gazete-dergi aboneliği, kitap alma. gazetecilerle seya­ hat gibi... IJÎeri. 1996. s. 143] Mahkeme bu gazeteciler arasından Necip Fazıl Kısa­ kürek. Peyami Safa, Orhan Scyfı Orhon, Burhan Belge 88 • Ali Özcan gibi isimleri çağırarak dinledi. Davada söz alan Adnan Menderes, gazcLecüere verilen bu ödeneklerle ilgili, "Efendim, her iktidarın, her hükümetin gazetecilerle münasebeti aşikârdır. Bu tahsisatı mesturenin klasik­ leşmiş anane hâline gelmiş bir sarf mevzuudur. Yalnız Kısakürek'e değil, birçok gazetelere ve mecmualara icap ettikçe yardım etmek tahsisatı mesturenin maksadı vaz'ma tamamıyla uygundur'" dedi. [Naskcdi. 2005, s. 18) MBK ve CHP-AP Koalisyonu. Dönemi Basm-İktidar İlişkileri Bu döneme basm, yazma ve söyleme özgürlüklerini güvenceye almak için her önlemi içeren 1961 Anayasa­ sı ile başladı. 1950 basm yasasına DP'nin getirdiği de­ ğişiklikler kaldırılmakla yetinilmedi, anayasaya da ge­ rekli güvenceler eldendi. [Koloğlu. 2006. s. 133) Ancak ilerleyen günlerde basma karşı otoriter bir tavır takmılmaya başlandı. Özellikle dc darbeyi yeren gazeteler ka­ patıldı. Ankaı^a'da yayımlanan Öncü vc Yeni Gün gaze­ teleri, hükümet aleyhtarı broşürlere ait haber verdikle­ ri için üç gün süreyle kapatıldı. Prof, Dr. Ali Fuad Baş­ gil, DP'yi Öven, "bunlar da fena adamlar değildi" türün­ de bir yazı kaleme aldığı için hemen tutuklandı ve aka­ binde Dünya ve Türkiye gazeteleri süresiz kapatıldı. Bu olaylar 1961 yılında 12 Ocak tarihinde meydana geldi. (Tuna, 2004, s. 352-353) 1961 yılında ise siyasi faaliyetler serbest bırakılınca DP'nin oy mirasının bölüşümü için 3 parti ortaya çıkti. Bunlar; Adalet Partisi. Cumhuriyetçi Köylü Millet Par­ tisi ve Yeni Türkiye Partisiydi. Ekim 196rde yapılan seçime ise CHP ile bu 3 parti katıldı. Seçimlerin sonu­ cunda CHP 173, AP 158, "YTP 65 ve CKMP 54 mületvekili çıkardı. DP'nin mirasını paylaşmak üzere sıraya girmiş olan AP, CKMP ve Y1~P hem oy açısından hem milletvekili sayısı yönünden çoğunluğa sahip oldu. Bu sonuçlar 27 Mayıs darbesinin, halk yığınlan nezdinde Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 89 onaylanırı ad iği m n da göstergesi oldu. Bu arada AP'den aday olan Ali Fuat Başgiî'i cumhurbaşkanı seçmek dü­ şüncesi CHP karşıtı çevrelerde yaygınlaştı. Bu durum­ dan rahatsız olan Silahlı Kuvvetler Birliği ise müdaha­ le karan aldı. Ancak Orgeneral Cevdet Sunay. liderlere askerin koşullarını kabul ettireceğini söyleyerek müda­ hale havasını yumuşattı. Bunun sonucunda da Cemal Gürsel Cumhurbaşkanı oldu. Hükümeti kurma yetki­ sini ise CHP'ye verdi. CKMP vc YTP'dcn koalisyon ko­ nusunda 'red' cevabı alan CHP, bunun üzerine AP ile hükümeti kurdu. [Çaudar, 2004. s. 1H| CHP-AP Koalisyonu döneminde çıkan Serdengeçti dergisinin tek ve son sayısında hem CHP hem de bu parti ile ortaklık kurduğu için AP eleştirildi. Tarafsız İdare, Öyle mi?' başlıklı yazıda, "Hala Halk Partisi zih­ niyeti devam ediyor; Adalet Parüsi, Halk Partisinin ye­ dek hir parçası hâline gelmiş, getirilmiş. Bu işin sonu nereye varacak?" ifadeleriyle iktidara karşı tavır da net bir şekilde belîi edildi. [Serdengeçti. S. 33. s. 3) ÜÇÜNCÜ BÖLÜM S E R D E N G E Ç T İ DERGİSİ TEKNIK YONU Derginin İsmi S erdengeçti dergjsmin ismi, sahibi Osman Yüksel tarafmdan konuldu. Kelimenin kökü Osmanlı or­ dusunda askeri bir grup olan "DalkıhçTara dayanıyor. "Fedai" ve "Ölüm eri" anlamına geliyor. [Doğan. 2005, s. 1145) Dalkılıç ise Osmanlı ordusunda muhasaraları ya­ pan ya da muhasarada ölümü hiçe sayarak surlara tır­ manıp kaleye ilk giren gönüllülere verilen isim. Korku­ suzca gerçekleştirdikleri saldırılardan dolayı Dalkılıçlar ordu içinde Serdengeçti Ağalan olarak anılıyor. Osman Yüksel, dergiye Serdengeçti ismini vermesi­ nin nedenini şöyle açıklıyor: "Serdcngeçtiler, her türlü kötülükle amansız bir şekilde mücadele etmek için or­ taya atıldılar. Onlar ilhamlarını Allah sevgisinden, mil­ let sevgisinden, vatan sevgisinden alıyorlar." [Serdengeç­ ti. S. 1, s.2) yayın Hayatı Yaym hayatı yalnızca 33 sayı süren Serdengeçfi der­ gisinin ilk sayısı 20 Nisan 1947 tarihinde okuyucusuyla buluştu. Piyasaya çıkar çıkmaz tükenen Serdengeçti dergisinin aynı aym 27'sinde ikinci baskısı yapıldı. Ay­ lık olarak çıkması planlanan vc ikinci sayısı da bir ay sonra (Mayıs 1947) çıkan Serdengeçti dergisinin, üçün­ cü sayısı ise ancak 5 ay sonra okuyucuyla buluşturulabildi. Yazılarından dolayı mahkemeye verilen vc ayrı­ ca bayilerin dergi parasını göndermemesinden kaynak- 94 • Ali Özcan lanan sebeplerle Serdengeçti dergisi devam eden süreç­ te planlı bir şekilde çıkartılamadı. Osman Yüksel'in Serdengeçti dergisi için, "Nerede, ne zaman çıkacağı belli olmaz, bir çıkar, pir çıkar" sözleri gerçeğin mizahi bir üslupla ifade şekli oldu. Serdengeçti dergisi, Osman Yüksel'in yazılardan dolayı mahkemeye verilmesi vc bunun sonucunda da tutuklanarak cezaevine gönderil­ mesi nedeniyle bazen yılda bir kez. bazen de 4 yıl aray­ la çıkabildi. 20. sayısı 1952 yılında çıkan derginin 21. sayısı ise Malatya hadisesi nedeniyle ancak 1956 yılın­ da çıkabildi. Serdengeçti dergisinin son sayısı ise Şubat 1962'de okuyucusuyla son kez buluştu. İlk aşamada aylık çıkması düşünülen dergi 15 yühk süreç zarfında sadece 33 sayı çıkabildi. Serdengeçti dergisi, CHP, DP ve 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası kumlan Adalet Par­ tisinin koalisyon ortağı olduğu CHP-AP hükümetleri ol­ mak üzere üç ayn iktidar döneminde de çıktı. Künyesi İlk S sayı boyunca derginin Sahibi ve Yazı İşlerini fii­ len Osman Yüksel idare etti. 9, sayı ile birlikte Sahibi ve Müessese Müdürü olarak Osman Yüksel ismi yer alırken. Neşriyat Müdürü Mehmet Altmsoy' oldu. 10. sayı ile birlikte künyede yeni birim vc isimlere yer ve­ rildi. Sahibi vc Neşriyat Müdürünün yanı sıra derginin idare ve teknik işlerine bakan yeni isimler de künyede yer aldı. Derginin İdare İşlerine Erdoğan Okçu, Teknik İşlerine ise Metin Ören bakmaya başladı. 11 ve 12. sa­ yıda ise künyede derginin sahibi olarak Osman Yüksel yerine M, Yüksel ismine yer verilirken, 13 vc 14. sayı1 Mehmet Altınsoy 1924 yılında Aicsaray'da doğdu, 1961-1969 ydlan arasında mil]et\'ekilligi 1965'tc Devlet Bakanlığı, 1961 Kurucu Meclis üyeliği v e Ankara Büyükşehir Dclediye Başkanlığı |1984-1989] yaptı. Avukat olan Mehmet Altınsoy, Diyanet İşleri Başkanlarından Alımct Han idi Akseki'nin damadıdır. 17 şubat 2007 tarihinde vefat elti. Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 95 da sahibi olarak yeniden Osman Yüksel'in ismi geçme­ ye başladı. 15 ve 16. sayıda künyede Teknik ve İdari İş­ ler Müdürünün Mehmed Emin Ören olduğu bilgisine yer verildi. 19 ve 20. sayıda Neşriyat Müdürü olarak Osman Yahn ismi kullanıldı ve bu bilgiler son sayıya kadar değişmedi. İdarehanesi Osman Yüksel, Serdengeçti dergisinin basıldığı yer ve idarehanesini sıkça değiştirmek zorunda kaldı. Maddi yetersizliklerin yanında derginin sık sık kapatıl­ ması ve Osman Yüksel'in cezaevine gönderilmesi bu­ nun en büyük nedeni oldu. Sık sık idarehane değişti­ rilmesiyle ilgili olarak dergide yer alan, "Yerimiz ve İda­ rehanemiz" başlıklı yazıda yaşanan maddi sorunlara aüfta bulunularak, idarehane olarak Osman Yüksel'in yattığı yerin adres olarak gösterildiği şöyle ifade edili­ yor: "Gazete veya mecmuanın bir yerinde idarehanenin adresini yazmak zaruridir. Yazmazsak kanun ve onun emrindeki zabıta harekete geçer. Biz de Ankara'da ay­ rıca bir idarehane tutacak para yok. Bugün böyle bir yer için ayda en az 100 lira vermek lazım. Üç-dört, hat­ ta bazen on ayda bir çıkan bir mecmua için böyle bir yer tutmak, bu imkansız! İdarehane olarak bir yer gös­ termek muhakkak lazım. Biz de yattığımız yeri idare­ hane gösteriyoruz." (Serdengeçti. S. 9, s. 4) Derginin birinci sayısının ilk baskısında idarehane adresi olarak Ankara'da Saraçoğlu Mahallesi, 1. Hane, 8. Daire, Ankara adresine yer verildi. Bu mahallenin devlet mahallesi olduğunu, eniştesi ve ağabeyi memur oldukları için kendilerine burada bir daire verildiğini anlatan Osman Yüksel, Serdengeçtfnin ilk sayısı çıkmca hem devletin evinde oturup hem de devletin aleyhi­ ne yazı yazdığı gerekçesiyle buradan kapı dışan edildi. Birinci sayının 2. baskısı ve 2. sayının idarehanesi ola­ rak "Çankın Caddesi Dış Kapı No: 316 Ankara" yazıldı. 96 - Ali Özcan Buraya 1 tO lira hava parası veren aneak bu defa da bu dairenin başka birisine dalıa önce kiralanması nede­ niyle dolandmlan Osman Yüksel, ne verdiği parayı ge­ ri alabildi ne de daireye yerleşebildi. (Serdengeçti. S. 9. s. 4) 3. sayısında idarehane adresi yine değişen Serdengeç(i'nin yeni adresi "Ârifbey Mahallesi, Bent Oeresi Caddesi. No: 726-7, Ankara" olarak okuyucuya duyu­ ruldu. 5. sayıdaki adresi ise "Hisar, Dcmirfırka Mahal­ lesi, Kadife Sokak, No: 4, Ankara" oldu. 8. sayı ile bir­ likte derginin idarehane adresi, "Hamamönü: Kutlu Apartman, No: 209, Ankara" olarak yine değişti. 9. sa­ yıda idarehane adresi yine değişen ve 'Turan Mahalle­ si, Cingöz Sokağı, No: 15-17, Ankara" olan Serdengeçti dergisinin 10. sayıdaki adresi ise "Fevzi Çakmak Soka­ ğı, No: 15, Kat 4/2, Ankara" şeklinde künyedeki yerini aldı. Derginin 11-12-13 ve 14. sayılarında ise idareha­ ne adresi bilgilerine yer verilmedi. 15'ten başlayarak 33. sayıya kadar derginin idarehane adresi olarak "De­ nizciler Cad., Küçük Çarşı Hanı, No: 27/3. Ankara" ad­ resi kullamidı. Basıldığı Matbaalar Serdengeçti dergisinin 33 sayısı Ankara, İstanbul, Eskişehir ve Konya olmak üzere bu şehirlerde farkh matbaalarda basıldı. Derginin birçok sayısı büyük zor­ luklar çekilerek çıkarülabildi. Osman Yüksel, günlerce kapı kapı. matbaa matbaa ve şehir şehir dolaşmasına rağmen çok defa dergiyi basbramadı. (Serdengeçti, S. ı. s. 91 Maddi sıkıntılar, matbaaların çıkardığı güçlükler ve hükümetin uyguladığı baskılar başta olmak üzere Serdengeçfi'nin basılmasmda yaşanan zorluklar yayın ha­ yatı boyunca hep devam etti. Osman Yüksel, derginin 6. sayısının baskısı sıra­ sında hükümetin uyguladığı sansürü şöyle anlaüyor: "Bir sefer işimiz Babıâli'ye düştü. Serdengeçti'nin al­ tıncı sayısını orada bastıralım demiştik. Matbaalarla Osmaıi Yıiksc] ve Serdengeçli Dcrgigi • 97 bir hayli nefes tükettikten sonra anlaştık. Bir yerde di­ zilip bir yerde basılacaktı. Dizen dizdi. Fakat mecmua tam basılacağı sırada yukarıdan bir emir: Basma!.. Düşüverdik Babıâli'ye... Elimizde kurşun sayfalan. Bir yerle daha anlaşıldı. Artık basılacaktı. Kâğıtları ge­ tirdik. Bir de ne görelim. Kâğıtlar da noksan. Her top­ tan 30-40 tanesini çekip çıkarmışlar. Bu ikinci dert. Üçüncü ve çok mühimi, bizim mecmualar vilayet ka­ pısında Kâmil isminde bir bayide idi. Tam 2200 mec­ mua. Hapishaneye düştüğümüz için takip edememiş­ tik. Adama gittik. Mecmuaların hesabını istedik. Gül­ dü, iki-üç sene sonra bana hesap mı soruyorsun dedi. Biz ısrar edince bu sefer sertleşti... Herifi biraz daha sıkışürsak hiç almadım deyip çıkacak... Bizim arka­ daşlar da herife mecmuayı verirken bir kağıt, bir vesi­ ka almamışlar. Hüsnü niyetimize, doğruluğumuza kurban gittik." (Serdengeçti, S. 7, s, 15J Derginin 6. sayısının basılmasında hükümet engeliy­ le karşılaşan Osman Yüksel. 8. sayıyı İstanbul'da çıkar­ mak için gerekli hazırlıklan yaptı. Kâğıttan matbaaya getirip, baskı parasının yansmı veren Osman Yüksel matbaacının numuneleri görmesine rağmen yazının çok olmasından dolayı cayması ve aldığı paranın da üstüne yatması nedeniyle ortada kaldı. (Serdengeçd:, S. 8. s. 14) Derginin muntazaman çıkmamasının bir nedeni de kâğıt sıkıntısı oldu. Çok defa Itâgıdı karaborsadan alan Osman Yüksel'den matbaacılar, Serdengeçti için naz yapmanın yanında fazla para da istediler, [Serdengeçil, S. 5, s. 15) İlk iki sayısı Eskişehir Sesışık Matbaasında basılan derginin üçüncü sayısı Konya Ülkü Basımcvinde, 10 sayı İstanbul'da Gün Matbaasında, diğer sayılar ise Ankara'da Yeni, Yıldız, Ayyıldız, İsUklâl ve Sakarya Matbaalarında basıldı, İşıl, Alkaya ve Şaka Matbaası olarak geçen 3 sayıda ise şehir ismi verilmezken, 2 sa­ yıda da basıldığı yer belirtilmedi. Serdengeçti dergisi ağırlıklı olarak Ankara'da basıldı. 98 • Ali Özcan Fiyatı, Tireyi ve Oelir Kaynaklan Serdengeçti dergisinin ilk çıkış fiyatı 30 kuruştu. Uzun yıllar bu fiyat üzerinden satışı yapılan dergide abonelik sisteminin olduğu da "Abonelik Şartlan" bölü­ münün bulunmasından anlaşılıyor. Altı ayhğ) 150, yıl­ lığı ise 300 kuruş olan dergiye abone olmak isteyenle­ rin, abone parası yerine posta pulu da gönderebilecek­ leri ifade ediliyor. Bu abonelik fiyaü derginin ayda bir çıkacağı göz önünde tutularak belirlendi. Bazen beş ayda, bazen yılda ve bazen de 4 yılda bir ancak çıkabi­ len derginin abonelik sistemi 5, sayıdan itibaren sayı­ ya göre değiştirildi ve 6 sayısı 150, 12 sajnsı ise 300 ku­ ruş oldu. Dergide, 9. sayı ile birlikte yabancı memleket­ ler için abonelik fiyatı yer aldı. Serdengeçti dergisi 3'abancı memleketler için 6 sayısı 200, 12 sayısı ise 400 kuruş olarak satıldı. 21. sayıdan itibaren derginin fiyatı değişti. 1952 yı­ lında Çıkan 19-20. sayısından sonra 21. sayı ancak 1956 yümda çıkabildi. Tabi 4 yıllık süreç içerisinde kâ­ ğıt fiyatlan doğal olarak artü. Bu da Serdengeçti'yi ister istemez etkiledi. 21. sayıdan itibaren Serdengeçtınin fi­ yatı 50 kuruş oldu. Fiyat artışı ile ilgili olarak okuyucu ve aboneler bilgilendirildi. Kâğıt fiyatlannm eskisine nazaran 5 misli, matbaa masrafları, baskı ve dinginin ise 3 misline çıktığı anımsatılarak, kağıt dahi buluna­ madığına, bulunsa dahi alınamadığına dikkat çekildi ve okuyucunun dergisine sahip çıkması istendi. Ayrıca pazai'da satılan marulun dahi dergi kadar yapj'ağı olmamasma rağmen 80 kuruş olduğuna işaret edilerek, "Tek yüzlü hakikatin meydana çıkabilmesi için bile bu ikiyüzlü kahrolası paraya ihtiyaç var." denildi. 28. sayıdan itibaren derginin fiyatı 75, 30. sayıdan itibaren de 100 kuruşa yükseldi. 100 kuruşa çıkması­ nın nedeni ise derginin gazete kâğıdı yerine kalın kitap kâğıdına basılması olarak gösterildi. Son olarak 33. sa­ yıda fiyat 125 kuruş oldu. Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 99 Aynca 13. sayıda haftalık olarak çıkanlacak olan Dağnyaruk gazetesi ile birlikte Serdengeçti'nin fiyatına yer ve­ rildi. Buna göre Bağnynnık'la birlikte Serdengeçtınin yıl­ lık abone bedeli 8, 6 aylığı ise 4 lira olarak belirlendi. Serdengeçti dergisinin net tirajı konusunda herhangi bir bilgiye ulaşılamamasma rağmen, dergide yer verilen "Bayiler Resmigeçidi" yazısından ülke genelinde yüzlerce bayiye gönderildiği anlaşılıyor. İlk sayılarda sadece İs­ tanbul'da bir bayiye 2200 adet mecmua verildiği bilgisi de yer aldı. Hatta bu bayinin 2200 mecmuanın parası olan 550 lirayı vermediği dc belirtildi. (Serdengeçti S. 7, s. 15) 6. sayı ile birlikte derginin hemen her yerde sürlımünün arttığı, yiizde 20'den yüzde 600-700'lerc kadar yük­ seldiği aktarıldı. 8. sayıda ise bayilere yönelik duyuruda, "bu mecmuayı okuyan 40000 kişinin huzurunda Serdengeçtice söz veriyorum" ifadesi Ürajıyla ilgili kesin ol­ mamakla birlikte önemli bir bilgi özelliği taşıyor. Başka bir yazıda ise arkadaşı Osman Yüksele, "oğlum 40-50 bin basıyörmüşsün, bizi yanma aylıklı avukat al" ifade­ leri aktaniiyor. [Serdengeçti. S. 9, s, 12) Bu ifadelerden ha­ reketle Serdengeçti'nin ilk sayılarda ortalama 40-.50 bin civannda basıldığını söylemek mümkün. Derginin 22. sayısında ise "Mecmuamız bir zamanlar Türkiye'de sürümü en çok. tesir sahası en geniş olan mecmua idi. Bazı sayılannı tekrar tekrar basüğmuz hâlde mecmua yeüşüremiyorduk. Bu on yıl içinde 480 bin adet mecmua, 50 bin gazete (Bognyonûi: tek bir sayı çıkabildi), 25 bin broşür, 18 bin kitap neşrettik" denilmekte. 27. sayıda ise 875 bin mecmua, 40 bin gazete (Bağn­ yamk), 101 bin kitap ncşredildiği okuyucuya aktanidı. Bazı okurların, Serdengeçti muntazaman çıkacak.sa abone olacaklarını ifade eden mektuplar göndermeleri üzerine Osman Yüksel, bunu çok defa işiLliklcrini an­ cak ne olacağını bir tek Allah'ın bildiğini belirterek, kendilerinde kimsenin bir meteliği kalmayacağını, mecmua ile ödeyemezlerse çıkaracaklan kitaplarla ödeyeceklerini, onun için okurların abone olmasını is- 100 - Ali Özcan tedi. Bayilere gönderilen dergilerden satılamayanlar İse 10. sayıya kadar bckleülcrek ondan sonra gönderilme­ si istendi. Aynca bazı sayılarla birlikte Osman Yük­ sel'in Türklüğün Perişan Hali ve Bir Nesli Nasü Mahvet­ tiler?'Kita-planmn formaları bayilere gönderilerek, dergi ile birlikte ücretsiz dağıtılması istendi. Dergi, sadece satışından elde edilen gelirle ayakta durduğa için her sayısında bayilere yönelik duyurula­ ra yer vei'ildi. Bu duyurularda bayilerin geçmiş sayıla­ rın paralarım göndermeleri İstendi. "Bizim en zayıf ta­ rafımız madde tarafımızdır" denilen bir duyuruda 5 ku­ ruşun bile derginin çıkmasında büyük etken olduğu bayilerin dikkatine sunuldu. Geçmiş sayılardan geriye kalan dergileri almak isteyen okuyucular için de zaman zaman duyurular yapıldı. Bu duyurulara göre derginin 1. sayısı 3. defa basıldı ve kal­ madı, 4 ve 5. sayı da sonradan birlikte beraber basıldı. Reklam ve ilan almayan Serdengeçti dergisi, bunu künyesinde de zaman zaman açıkladı. Buna göre dergi­ nin tek geliri saüşmdan eîde edilen para. oldu. Bu paranm da çoğu kez bayiler tarafmdan gönderilmediği yapı­ lan duyvımlardan ortaya çıkıyor. Satışınm dışında der­ ginin hiçbir yerden geliri oJmadığmı Osman Yüksel şu sözlerle ifade ediyor; 'Türlü menfaatler için resmi daire­ lerin eşiklerini aşındıran veyahut Müslüman zenginler­ den, şuradan, buradan mukaddesat vergisi tarhedenlerden de değiliz. Şimdiye kadar da buna ne tenezzül ettik, ne de ederiz... Sen dönmesin, sen masonsun gibi şantaj­ larla, mücahitlik şantajcılığı yapıp şundan bundan para sızdıranlardan da değiliz." [Serdengeçti S. 27. s. 7] Derginin yeni sayısımn da eski sayınm satışından elde edilen gelirle çıktığı anlaşılıyor. Bununla birlikte Serdengeçti dergisi çoğaltılarak eski fiyat üzerinden is­ teyen bayi ve okurlara gönderildi. Birinci sayının düşü­ nüldüğünden de fazla rağbet görmesi üzerine ikinci baskıyı yapbklarmı yazısında aktaran Osman Yüksel, "Aynı sayıyı tekrar tekrar basıyoruz. Para dersen hiç. Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi -101 Herkes kendi istediği gibi basıyor satıyor. Kim arar kim sorar" diyor. (Serdengeçti. S. 5. s. 7) Derginin baskı ibtiyaçlannın dahi karşılanamadığı her sayının sonunda yapılan duyurvilardan anlaşılıyor. Daha ikinci sayıda, "Bayiler Dikkat!" başlıkk yazıda şöyle deniliyor: "Serdengeçti satılır satılmaz parasını hemen ve derhal gönderin. İkincisi gelsin, üçüncüsü gelsin de o zaman göndeririz gibi düşüncelerle geciktir­ meyin. Çünkü Serdcngeçtiler paradan yana berbat va­ ziyettedirler. Allah ve okuyucularımızdan başka dayan­ dığımız bir yer yok. Birinci sayının parasım alamazsak ikinci sayıyı, ikineisininkini alamazsak üçüncü sayıyı bastıramayız. Kâğıt fiyatlan CHP'nin sayesinde günden güne yükselmektedir." [Serdengeçti. S. 2, s. 16) CHP döneminde olduğu gibi DP döneminde de bü­ yük kâğıt sıkıntısı yaşayan Serdengeçti dergisi haksız­ lığa uğradı. Osman Yüksel. 2 senedir kâğıt peşinde ol­ masına rağmen bir türlü sonuç alamadığını, 250 adet basılan gazete ve dergilerin ise 20 bin göstererek kâğıt aldıklannı, kilosu 117 kuruşa devletten ahnan kâğıdın 350 kuruşa satıldığına dikkat çekerek, uğradığı hak­ sızlığı gözler önüne seriyor. Serdengeçti dergisini kâğıt yüzünden çıkamadığını söyleyen Osman Yüksel, son müracaatına rağmen yine kâğıt alamaması durumun­ da ibret-i âlem için dergiyi derilere bastıracağını miza­ hi bir şekilde anlatıyor. (Serdengeçti. S. 24, s, 10) İkinci sayısında Serdengeçti dergisinin bayilerden, zamanın parasıyla ciddi bir miktar olan 65 bin TL gibi yüksek bir meblağ alacağı vardı [Yılmaz, 2001, s. 98). Ser­ dengeçti dergisinin dosdoğru yürümesinden dolayı da­ ha büyük müşküllerle karşı karşıya kalacağı okuyucu­ ya anlatılaıak, derginin fiyabnın da diğer dergilere göre düşük olduğu, maksadın para kazanmak değil halkın, hakikatin sesini vatanın her köşesine duyurmak oldu­ ğu vurgulandı. Abone vc bayilere derginin maliyet fiyatı olan 25 kuruşa verildiği de bu yazıda net bir şekilde ifade edildi, İlk 5 sayıda bayüere bırakılan 5 kuruşluk 102 • Ali Özcan İcâr payı 6. sayı ile birlikte 6 kuruşa çıkartıldı. Ama bu sefer bavale hesaplan bayilere bırakılmış oldu. 3. sayıda ise defalai'ea gönderilen mektuplara rağ­ men bazı baj^lerin Serdengcçtilerin parasmı gönder­ mediği duyurularak, "onlar bizim hesaplan yine. gör­ mezlerse, biz onlann hesabını görüvereceğiz" denildi ve gelecek sayıdan itibaren bayilerin isimlerini aynen Üan edileceği de duyurularak, "Biz Amerika'dan yardım mı görüyoruz yoksa CliP'nin kesesinden mi geçiniyoruz? Çok rica ediyoruz, ya parayı ya mecmualan..." uyanlarma yer verildi. [Serdengeçü: S. 3, s, 16) 28. sayıda ise artık bayüere verilen müddetin dolduğu, borçlarını ödemeyen bayilerin dergide üan edüeceği, gere­ kirse hiçbir masraftan kaçınılmadan mahkemeye verile­ ceği belirtildi. Aynca bazı bayücrin fatura istemesi üzeri­ ne dergide, "Ne kadar gönderdiğimiz kaça verdiğimi?: bel­ li. Bu türlü işler tek başına yardımsız, yardımeısız oldu­ ğumuzdan bizi yomyor. Hangi birine yeüşelim" derdlerek konuya açüdık getiı-ildi. [Serdengeçti. S. 5, s. 16) Yaşanan kâğıt buhram yüzünden hemen hemen bü­ tün gazete ve mecmualar fıyatlannı yan yanya yüksel­ tirken, ilan almamasına ve bayilerden doğru dürüst para gelmemesine rağmen Serdengeçti fiyatında o dö­ nem sadece bir kez değişikliğe gitmedi. Yeğeni Aydm Yüksel, Osman Yükselin Serdengeçti dergisini çok defa el arabasına doldurarak postaneye getirip buradan bayilere gönderdiğini de anlatıyor. Dili ve Üslubu Serdengeçti dergisinde her kesimin rahatlıkla anla­ yabileceği bir dil kullanıldı. Dönemin diğer dergilerine nazaran, kullandığı akıcı üslup nedeniyle halk kesim­ leri tarafından daha çok tafcp edildi. Dergide yer alan yazıların birçoğunu kaleme alan Osman Yüksel, akıcı bir üslup kullanmakla birlikte yazılanm okuyucu ile konuşur gibi yazmaya da özen gösterdi. Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 103 Derginin yayımlandığı dönemde genç bir çocuk olan Hüseyin Üzmez, okuduğu Serdengeçti ile şunlan söylü­ yor: "O sırada çıkan bütün sağcı dergileri okurdum. Orkun, Tann Dağı, Serdengeçti, Ehli Sünnet, Sebülüıreşat. Büyük Doğu... Bunların arasında cn çok Serdengeçti bi­ zi sarardı. O başkaydı. Çok akıcı bir dili vardı. Bizler gi­ bi konuşuyordu. Konuşur gibi yazardı. Onu çok rahat anlardık. Serdengeçti bizi apayn dünyalara götürürdü. İran'a, Türkistan'a, Esir Vatan'a, bize hedefler gösterir, aşk, ideal ve heyecan aşılardı." [Üzmez. 1999, s. 70) Sloganları Dergide Serdengeçti logosunun altında büyük harf­ lerle "Allah'a, millete, vatana koşanlann dergisi" ve "Hakka tapar-halkı tutar" yazıları yer alıyor. Arka ka­ pakta ise "Türkiye'nin en cesur ve ateşli mücadele der­ gisi" denilerek "Sözü bir. özü bir, yüzü bir. erkek dergi" sloganı kullanıldı. Bir başka sayıda "Arkadaş! Kötü ni­ yetlere, şer kuvvetlere karşı mukaddes bir cihad açan­ ların, bu yolda pervasızca yürümeye yemin edenlerin safına, Serdcngeçtiler kafilesine sen dc katıl" denihrken. çıkış zamanı ile ilgili olarak da "Nerede ne zaman çıkacağı belli olmaz. Fakat muhakkak çıkar. Bir çıkar, pir çıkar" sloganına yer verildi. Yine bir başka sayıda ise, "Serdengeçti Türkiye'nin cn cesur, en ateşh müca­ dele dergisidir. Serdengeçti, mukaddesatçı cephenin ateş hattıdır. Serdengeçli Allah-Millet-Vatan yolunda Serdengeçenlerin dergisidir" ifadeleri kullanıldı. Duyurulan Dergide ilk olarak Osman Yükselin memleketi Ak­ seki ile ilgili bir duyuruya yer verildi. Duyuruda başa­ rılı Aksekililcrin hayat hikâyelerinin yayımlanacağı behrtilerek, bu kişilerin bilgilerini dergiye gönderme­ leri istendi. 104 - Ali Özcan Osman Yüksel'in Kara Kitap ve Buhran isimli kitap­ larla Mehdi ve BağnyariLk isimli dergilerin çıkacağı da belli aralıklarla derginin sayılannda duyuruldu. Ayrıca dergide yazı ve şiirleri bulunan yazarların kitaplarının da tanıtımı yapıldı. Bunun yanında Serdengeçti Yayın­ ları tarafmdan çıkan kitaplarm duyurusunda birlikle, okuyucuların, faydalanması istenilen diğer yayınevleri­ nin kitaplarmm duyurularına da yer verildi. Yazarlan Serdengeçti dergisinde çoğunluklu olarak Osman Yüksel'in kendi, müstear isimli ve imzasız yazılan kullanıldı. Dergide yazısı yer alan yazarlar incelendi­ ğinde dönemin gazeteci-yazar ve aydmlanmn yanı sı­ ra öğretmenler, üniversite öğrencileri ve hapishane­ den mahkûmların yazı ve şiirleri dc bulunmakta. Os­ man Yüksel, dergide yazı yazmak isteyen özellikle de üniversite öğrencileri için şu ifadeleri kullanıyor: "Be­ nim gönlüm gibi kapım da mecmuamın sayfaları da iyi niyetli bütün gençlere açıktır... Ben muhitimdeki genç arkadaşlanmı devamlı surette yazı yazmaya teş­ vik, tahrik etmişimdir. Ben inhisarcılığın her türlü­ sünden nefret eden bir adamım ama mecmuamı da yazma heveslisi amatörlerle dolduramam. Yazacak bir şeyi olmayanlar, davası, sevdası, gayesi olmayanlar ancak böyle yaparlar... Serdengeçti hiçbir zaman çe­ şitli imzalarla çeşitli menfaatler toplamak yoluna sapmamıştır. Buna ihtiyacı da yoktur. Ne beylik aşınmış, profesyonel mağrur yazarlarla işi vardır, ne de şöhret delisi, meklep kaçağı, kültürsüz heveskâr körpe ço­ cuklarla... Ah Rıza Akemir, Orhan Türköz, Bülent Ba­ kiler gibi münevver imanlı gençlerimize kapılanmız arkasına, sayfalarımız sonuna kadar açıktır." [Serden­ geçti. S. 27, .s. 6) Dergide; Nurettin Topçu, Ali Fuat Başgil, Necip Fa­ zıl Kısakürek, Peyami Safa ve Eşref Edip gibi dönemin Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 105 tanınmış isimlerinin yazılarının yayımlanması dikkat çekicidir. Yine, Victor Ilugo, Shopenhour gibi edebi­ yatçılar ile Batılı papaz Laura Veccio Veglieri'nin top­ lumsal açıdan faydalı yazılarının tercümesi alıntı ola­ rak yayımlandı. Öğretmen, öğrenci ve mahkûmlara örnek verecek olursak; Harpokulu Siyasî Tarih Öğretmeni Tahsin ÜnaF, Kar Lisesi Felsefe Öğretmeni Hocaoglu S. Ertürk^, İstanbul Üniversitesi talebelerinden Tuğrul Ön­ der, M. Kubilay İmer^ ve Nureddin Özdemir^, Gazi Eği­ tim Enslitûsûndcn Burhanettin Şavlı. Ankara Hukuk Fakültesinden Orhan Özbeyli, Yusuf Hocaoglu i'e Meh­ met Altınsoy, Mülkiye Fakültesi'ndcn A. RITS Akdemir, Akliye ve Asabiye Hastalıktan Mütehassısı Dr. İzzettin Şadan, Konya Hapishanesinden Abdurrahim Balcıoğlu6, Adanalı Ahmet Turan, Fazlı Sclvi isimleri dergide yazısı sıkça çıkanlar arasında yer aldı. Kullanılan Müstear İsimler Osman Yüksel, dergide çoğunlukla "Serdengeçti" imzasını kullandı. Bazı yazılarda Osman Yüksel imza­ sını kullanan yazar, belli bir bölümünde de Osman Yüksel Serdengeçti imzah yazılar yayımladı. Serden­ geçti'nin yanında Serdengeçtiler. Karazor. Bağnyamk, Aşık Fedai. Salim Zeki. Mahkûm mizahi yazılar içinse Peşreuci. Terbiyeci, Isırgan, Müneccid. Muzip isimleri kullanıldı. 2 1974 yılında albay rütbesiyle emekliye aynidıktan sonra MHP ve MCP'de görev yapan ogretmen-yazar. ^ Osman Yüksel'in üniversiteden sınıf arkadaşı. İlk şıır kitabı T ü r k ve T a n n \ T birlikte (;ıkarmıştır. Adalet Partisi l ' l , donem Konya Millclvckilı. 5 Gümüşhane MıllelvekjlUği yapmış, şarr. 6 Yazar. şair. 106 - Ali Özcan Say/a, Sütun ue Ebadı Serdengeçti dergisi çoğunlukla 16 sayfa çıktı. Bazı sa­ yılan ise 18 ve 20 sayfaya kadar yükseldi, i 5 ve 16. sa­ yılan ile 19 ve 20. sayılan da bir arada, 32 sayfa olarak okuyucuya sunuldu. Derginin ön ve arka kapağı da say­ fa olarak sayılıp buna göre numaralandırma yapddı. Derginin boyutu ise 1, 2, 5, 7, 8, 10, 11, 12, 13, 14, 19-20 ve 33. sayıda büyük (25x35 cm), diğerleri nor­ mal (23x33 em), 21 ve 22. sayılar ise en küçük (20x28 em) olarak yayımlandı. Dergide yer alan yazılar daba çok 2 ve 3 sütuna göre düzenlendi. Mizanpajı Serdengeçtınin mizanpajında sade ve anlaşılır olunmaya büyük özen gösterildi. Kapakta büyük harflerle Serdengeçti ismi, altmda ise sloganlarına yer verildi. Kapağın büyük çoğunluğunu İçindekiler' baş­ lığıyla verilen yazı duyuruları kaplıyor. Kapağın alt kısmında ise yılı vc sayı numarası bulunuyor. Kapak­ taki sade ve anlaşılıriık iç sayfalar için de söz konu­ su. Ancak yazıların devamı konusunda sıkıntı yaşan­ dığım ifade etmek gerek. Çünkü aynı sayıda 2. sayfa­ da yer verilen yazının devamı 12. sayfada bulunuyor. Bununla birlikte devam, bazen 2 defa dahi olabiliyor. Bunun nedenini dönemin matbaacılık sistemleri ve dizgi sıkıntılarına bağlamak doğrudur. Ayrıca sa}da.Iarın bazı köşelerinde duyurulara yer verildi. Arka ka­ pakta ise bayilere yönelik duyum ve derginin künye bilgileri bulunuyor. Fotoğraf ve Resim Derginin 14. sayısından itibaren kapağında resim ve fotoğraf kullanılmaya başlandı. Bazı sayıların kapağın­ da derginin gündemi karikatür çalışmasıyla okuyucu­ ya verilmeye çalışıldı. Resim ve yazı ise sadece kapak- Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 107 la kuUanıldı. Resim kullanılan sayıların bazılarmda kapakta aynca motiflere de yer verildi. 21. sayıda Malatya hadisesi nedeniyle Osman Yük­ sel ve Necip Fazılın tutuklanarak Malatya'ya götürül­ dükten sonra oradan tekrar Ankara Hapishanesine sevk olunurken çekilmiş fotoğrafı kapak resmi olarak kullanıldı. IÇERIĞI Serdengeçti Dergisinin Çıkış Amacı erdengcçti dergisinin yayın politikasını isminin al' tında bulunan "Allah'a. Vatana, Millete Koşanlann Dergisi" ve "Hakka Tapar-Halkı Tutar" sloganlarından anlamak mümkün. Serdengeçti dergisinin yajan politi­ kası, milletten yana. bir anlamda Anadolu'dan yana ol­ du. Bu duruş CHP, DP ve CHP-AP koalisyonu döne­ minde kesintiye ve dönüşüme uğramadan devam etti. Her üç dönemde de milletten ve doğrulardan yana ya­ yın yapan dergi, bu duruşundan dolayı iktidarlar tara­ fından sürekli cezalandırıldı. "Serdengeçtiler, her türlü kötülüklerle amansız bir şe­ kilde mücadele etmek için ortaya atıldılar. Onlar ilhamlanm Allah seıjgisinden. millet sevgviinden, vatan sevgisin­ den alıyorlar. Bu memlekete ve bu millete, bilmiş tüken­ miş müstehase hâline gelmiş adamlardan, İttihat ve Te­ rakki artıklarından hayır gelmeyeceğine inanmış bulunu­ yorlar. Vatanı taze bir heyecan tufanıyla yeniden fethet­ mek, bu toprakkıra. 'Bu topraklar için toprağa düşenle­ rin' çocuklarını hâkim kılmak istiyorlar. Gençler! Aşmma­ mış vicdanların gür sesleri... Sizde hu çetin yolda perva­ sızca yünümeğe yemin edenlerin safına. Serdengeçti'ler kafilesine katılınız!.." {Serdengeçti. S. 1, s. 2] Yukarıdaki ifadeler, derginin çıkış amacının daha net anlaşılması açısından büyük Önem taşıyor. Çünkü bu ifadelere göre; mevcut siyasi iktidar, "İttihat ve Te­ rakki arbkları" olarak görülmekte ve bunun mücadele- Osman Yüksel ve Serdengeçli Dergisi - 109 Sİ için gençliğe çagn yapılmakta. Bu ifadelerden Ser­ dengeçti dergisinin mevcut siyasi iktidara karşı olduğu vc bunun mücadelesinin Allah, millet vc vatan sevgi­ sinden alman ilhamla yapılacağını söylemek mümkün. İktidarla İlişkileri Serdengeçti dergisi, çıktığı 15 yıl boyunca 33 sayı­ sında da iktidarla ilişkilerinde milletten yana yayın yaptı. Tek parti yani CHP iktidarında otoriteye karşı milletin sesini yazılannda duyuran ve iktidarm yanlış uygulamalarını; kapatılmak, mahkemelere verilmek, cezaevlerinde yatmak pahasına da olsa net bir şekilde ortaya koydu. Osman Yüksel, "Neler Neler Yapmadı­ lar!" başhklı yazısında, CHP'nin parti bayrağındaki 6 okun 6 direk hâline geüriidiğini vc onunla apartmanlar yaptıklarını, milleti ise hiç düşünmediklerini aktara­ rak, iktidara karşı duruşunu net bir şekilde ortaya koydu. (Serdengeçli. S. 5, s. 3) CHP'ye karşı her zaman Anadolu'dan, milletten ta­ raf olan ve bunu yayın politikası hâline getirerek yazı­ larına aksettiren dergi, aynı tutumu DP için de uygula­ maktan geri kalmadı, DP'nin iktidara gelmesinin ardın­ dan dergide yer alan "Yıkıldılar" başlıkh yazıda, CHP dönemine yönelik eleştirilere yer verilip, yeni iktidar olan DP için "meşru bir idare ile gayri meşru bir iktidar karşısında takınacağımız tavır tabiatıyla başka olacak­ tır" ifadeleri kullanılmasına rağmen, yazının devamın­ da uyanlara da yer verildi: "Bu demeJt değildir ki, DP hükümetinin her icraatım, her hareketini tasvip edip alkışlayacağız. Bilakis halkın isteği ile iktidara gelen bir parii. halkın isteğine, halkın menfaatine aykm bir iş yaparsa, bu en hafif tabiriyle millete ihanet olur. Ye­ ni hükümetin böyle bir hareketini görürsek CHP karşı­ sına nasıl dikilmişsck, DP karşısına da öyle dikileceğiz. İdare edenle idare olunan, devletle millet arasında sağ­ lam bir köprü vazifesini göreceğiz. Ama bizim köprü- U O - AH Özcan müzden 'ayıya dayı' diyenler geçemeyecek. Memleketin en büyük düşmanı ayı-dayı zihniyetidir. Dalkavukluk, riya, namussuzluk, hırsızlık, fuhuş, taklitçilik, vatan­ sızlık, hainlik, bolşeviklik... Bütün bunlara karşı amansız bir mücadele açmıştık. Bu mücadelemize de­ vam edeceğiz. [Serdengeçti, S. 1 j , s. !.5) Nitekim bunun bir sonucu olarak DP iktidarına yönelik uyarıcı yazılara da zaman zaman yer verildi. Meclisi oluşturan milletvekil­ leri için kaleme alman "Bu Meclisten Beklediğimiz" başlıklı yakıda, milletvekillerinin adı üzerinde milletin vekili olduğuna işaret edilerek. "O hâlde bugünkü var­ lığınızı bize borçlusunuz. Siz, Babıadi yaygaracılarına, Müslüman-Türk milletiyle zerre kadar alakası olmayan 27 yıllık kopkoyu bir diktatörlüğü alkışlayan, basma­ kalıp tüccarlarına değil, bize hesap vermeye mecbursu­ nuz." (Serdengeçti, S. 13. s. 13) denildi. 1957 seçimlerinin ardından seçim süreci ve partile­ rin genel durumuna yönelik değerlendirmelere yer ve­ rilen Serdengeçti dergisinde, seçim sürecinde muhale­ fet partisi CHP'nin seçimlerde hile yapıldığı yönünde DP'ye karşı giriştiği propagandanın doğru olmadığı, se­ çimlerde hile yapılsa da bunun seçim sonuçlarını etki­ leyecek boyuta varmadığı belirtildi. Bu değerlendirme­ lerin Serdengeçti dergisinin iktidarm küreğini çektiği anlamına gelmediği de net bir şekilde vurgulanarak, şöyle devam edildi: "Kendi hesabına şunun bunun kü­ reğini çekenin kolu kırılsın. Ben Allah'tan başka hiçbir yerin kulu kölesi, hiçbir partinin yeminlisi, kayıtlısı, mcnfaatlisi değilim. Ben hadiseleri böyle görüyorum.' (Serdengeçti, S. 26. s, 5) Siyasete Bakışı Serdengeçti dergisi siyasete karşı her zaman mesafe­ li durmaya Özen gösterdi. Hem CHP hem de DP döne­ minde siyaset vc siyasetçilere karşı halktan yana duruş sergileyen dergi bu yayın politikasını kararlılıkla devam Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 11J ettirmeyi başardı. Derginin ilk sayısınm çıkmasının ar­ dından bazı okurların "siz hangi partidensiniz?" şeklin­ de sorular yöneltmesi üzerine ikinci sayıda "Bize Soru­ yorlar: Cevap Veriyoruz" başhldı yazıda bu soruya ceva­ ben, "Biz hiçbir partiden değiliz! Hiçbir yerin kulu. kö­ lesi, yeminlisi değiliz. Hak ve hakikat yolunda yürüyen hür kişileriz" [Serdengeçti, S. 2. s. 2) denildi. Bir başka yazıda ise partilerden ülkeye hayır gelme­ yeceğine işaret edilerek, bu teşekküllerin birleştirmek­ ten ziyade ayırıcı, kayırıcı bir rol oynadıklarının altı çi­ zildi. Bu yüzden Serdengeçfi'nin birçok müracaat ve ıs­ rarlara rağmen hiçbir partiye girmeyeceği, bu türlü te­ şekküllerin, ihtiras adamı, partici, nutukçu. aiâyişçi. nümayişçi yetiştirdiği; Serdengeçtfnin ise bunlardan nefret ettiği vurgulanarak, siyasete karşı ortaya konu­ lan tavır net bir şekilde ifade edildi. Siyasi partilerin birbirlerini eleştirmeleri, temel atma törenlerinin 'partiler arası çamur atma törenlerine' dön­ müş olduğu şeklinde ele alınarak, demokı-asinln geliş­ mesi için bunlara son verilmesi gerektiği de vurgulandı. Bazı bayilerin particilik gayreti güderek, Serdengeç­ ti dergisini satmamaları duyumu üzerine derginin 26. sayısında şu ifadelere yer verildi: "Biz kimsenin partisi­ ne, particiliğine karışmayız. Yalnız böyleleri mertçe, er­ kekçe 'biz bu mecmuayı satmayacağız arkadaş' desin­ ler, geri çevirsinler. Hem benim hiçbir partiyle alışveri­ şim yok. Nedir bu yahu! DP'h, CHP'h mi doğdunuz. Memlekete böyle particiliği sokanlar kahrolsun, yerde yatmasm" Dergide parti değiştirenler için de "kirli ça­ maşır değiştirir gibi parti değiştirenler" denilerek bu durum bir tür maskaralık olarak değerlendirildi [Ser­ dengeçti. S. 1, s. 19) Eğitim-Öğretime Bakışı Serdengeçti dergisinde dönemin eğitim anlajnşma yönehk sert eleştirilere sık sık yer verildi. Dergide sade- 112 • AH Özcan ce eleştiri dcgil eğitimde yaşanan sorunlara yönelik ya­ pılması gerekenler de anlatıldı. Serdengeçti dergisinin hemen hemen her sayısında eğitimle ilgili sorunlar so­ mut olaylara dayanan örnekler verilerek kaleme alındı. Daha derginin ilk sayısında yer alan, "Bir Nesli Nasıl Mahvettiler?" yazısında babası Kurtuluş Savaşında şe­ hit olmuş bir çocuğun mevcut eğitim sistemiyle kendi dini, kültürü ve milletinden nasıl uzaklaştırıldığı anla­ tılmakta. Yine birinci sayıda bulunan, "Bir Fakültenin İçyüzü" yazısında da Dil Tarih ve Coğrafya Fakülte­ sinde yaşanan, ahlaksızlık olarak telakki edilen olaylar sert bir dille eleştiriliyor. Ayrıca Anadolu'nun bağnndan gelmiş öğrencilerin yokluk içinde ve bin bir güç­ lükle okuma isteklerine karşm hiçbir yardımda bulun­ mayan devletin Çince, Hintçe gibi birtakım bölümler açarak gereksiz masraf yapması da tenkit ediliyor. Serdengeçti'nin üniversitedeki eğiümc yönelik bir başka önemli eleştirisi de komünist faaliyetlerin açıkça yapıl­ makta oluşu, (Serdengeçli, S. 1. s. 14-15, S. 2, s. S-9) "Çocuklarımıza Neler Ögreüyoruz?" yazısmda ise haf­ ta sonlan radyoda, "Çocuk Saati" programında çoeuldan eğlendinnck adma yapılan uygulamalar eleştiriliyor. Yazıda, daha ana-baba demesini beceremeyen minicik yavnılaı^a 'yâr' demesinin öğretildiği vc küçük finolar gi­ bi havlatıldığı haüriatılarafc bunun yanlış olduğu vurgu­ lanıyor. Çocuktan eğlendirirken onlara yüksek duygu­ lar, doğru fikirler aşılanması gerektiğinin altı çiziliyor. Oğuz Fazhoğlu imzalı, 'Talebe mi Yetiştiriyoruz, Yoksa Ultra Modern Sevdazcdeler mi?" [Serdengeçti, S. 2. s. 12) başlıklı yazıda ise 23 Nisan törenlerinde çocukla­ ra millî marşlar ve terbiyeli okul sarkılan söyletmek ye­ rine gayri ahlaki meyhane sarkılan söylettirildıği belir­ tilerek, bunun en büyük nedeninin siyasi iktidarın aç­ tığı Köy Enstitülerinde yetişen öğretmenler olduğu "vur­ gulanıyor. Gençlerin eğitimi konusunda Köy Enstitüleri Ue bir­ likte bu kurumun kuruluşunu gerçekleştiren dönemin Osman Yüksel ve Serdengeçli Dergisi - 113 İktidar partisi CHP de eleştiriliyor. Ülkenin geleceği olan gençlerin ihtiras çılgınları olarak ifade edilen ikti­ darın eline hırakıldığına dikkat çekilerek, "İlk mektep­ lerden başlayan, gençliği köleleştirme, bendetme siya­ seti, yüksek tahsil devresinin sonundaki hayata kadar sirayet etti. Yüksek mektebi bitiren her genç, ister iste­ mez devlet kapısını çalıyor, iş istiyor ve ona derhal iş veriliyordu. Böylece münevver gençler alâmetifarikası CHP'nin gayesi saltanat sürmek, hakka ve halka 3'üz çevirmek olan bir kadroya dâhil oluyordu" deniliyor (Serdengeçti. S. 8. s. 6| Aynca piyasada satışa sunulan bazı edebiyat dergi­ si ve kitaplar da içinde yer alan şehvet sahneleri nede­ niyle, "Şehvetnameler' olarak değerlendiriliyor ve asıl kapatılması gereken yayımlann bunlar olduğu vurgu­ lanıyor. ISerdengeçii. S. 5, s. 8| Dergide, olması gereken gençlik içinse şu ifadeler kullanılıyor; "Bir âlem Özlüyorum ki, orada gençler mu­ kaddes bir davanın peşinden koşanlar olsun. Âlemlerin Rabb'ine inansınlar. Küçük dalgalan, dalga geçmeyi, kaldmm sevdasını bıraksınlar. İman denizlerinin bü­ yük dalgalarında, sonsuzlukta kaybolsunlar; Varol­ sunlar. Orada gençler, orada gençlik imandan kaleler gibi, canlı hisarlar gibi, dimdik, dipdiri dursunlar. Bu kaleyi, bu hisan hiçbir kuvvet aşamasın. Onlann temiz kalplerinde Allah-MiUet-Vatan sevgisinden başka sevgi yaşamasın. Bet beniz sararmış, gözlerinin altı morar­ mış, sarsak, çarpık, titrek, başlamadan bitmiş, bitme­ den tükenmiş gençler. Ağızlan rakı, ayaklan ter, don­ ları pislik kokan gençler; böyle gençler yok bizim âlemi­ mizde." {Serdengeçti. S. 14, s. 31 Sosyal Hayata Bakışı Serdengeçti dergisinde, toplumun sosyal hayatında­ ki bozulmalar farklı başlıklar altmda kaleme alınarak, içinde bulunulan durumun özeti yapılmakla kalmayıp 114 • Ali Özcan çözüm Önerilerine de yer veriliyor. Şehir hayatmdan, pokerli, içkili apartman âlemlerinden, randevu evlerin­ den, aile facialarından bahsedilerek, Batılılaşmanm, Türk insanını getirdiği durumun iç yüzü anlatılıyor. Dergide yer alan bir yazıda, dönemin gazetelerinde çıkan ' 12 ton oyun kâğıdı geldi' haberine atıfla bulunu­ larak, memleketin baştanbaşa kumarhaneye çevrildiği değerlendirmesi yapılıyor. (Serdengeçti S.8, s.ıs) "Değişmeyen Zihniyet (Âlem yine ol âlem devran yine ol devran)" başlıkk yazıda Cumhuriyetle birlikte gelen değişim ele alınarak geçmişle karşılaşürma yapılıp top­ lumun nasıl bir dönüşüm geçirdiği anlatılıyor: "Cemiye­ te yeni bir hayat tkslri bahşedildi, dünya fani olmaktan çıktı; herkes hayata sanidı. Tekkeler türbeler kapaüldı. Hacet yerleri park oldu. İnkılâplar, yıkılışlar, çöküşler, yenileşmeler birbirini takip etti. Yedi evliya kudretinde olan padişah tanhe karıştı. Baştanbaşa her şey değişti. Değişmeyen bir şey kaldı: Zihniyet! Çok geçmeden eski şark tembelliği, vurdumduymazhgı tekrar kendisini gös­ terdi. Tekkelerin yerini kahvchaneJcr aldı. Hızır Aleyhissclam yerini piyango gişelerine, at koşularma. poker masalarma bıraktı. Yeşil türbeyi kapattık, mavi gişeyi açük. Falcı kadını kaldırdık, yerine Müzeyyen ablayı oturttuk, ne yaptık, neyi dcgişürdik. Sadece kelimeleri. Mukadde­ rat, alm yazısı, kader gibi orta zaman kelimelerinin yeri­ ni şans, talih, sürpriz aldılar. İnsanm aklına gayri ihti­ yari şu meşhur mısra geliyor: 'Âlem yine ol âlem devran yine o! devran' Âlem değişti, değişiyor, devranı da değiş­ tirmek zorundayız." (Serdengeçli. S, 1. s, 5) Sosyul konulara duyarlılık gösteren dergide, top­ lumsal bozulmalara da dikkat çekiliyor. "Göz göre göre yapılan küçük küçük, kibar kibar hırsızlıklar." [Serden­ geçti. s, 1. s, 18) başlığıyla kaleme alman yazıda, bazı esnaflann verilen paranm üstünü bozuk para olmadığı gerekçesiyle vermemesinin bir tür dolaııdmeılık olduğu anlatılarak vatandaşların bu konuda bilinçli olması is­ teniyor. Sık sık hapishaneye düşen Osman Yüksel, Osman Yüksel ve Serdengeçli Dergisi - 115 dergide cezaevlerinden insan manzaralanna, mahkûm­ ların hayad arına mal olan yanlış olaylara da yer verme­ ye özen gösteriyor. Türk milletinin geri kalmasının ar­ ka planında din olduğunu savunanlar gafil olarak nite­ lendirilerek. Türk millî varlığına zararlı olan 14 kara kuvvet (bilgisizlik, aşağılık duygusu, kupkuru öğüncclik, başkacdık, çalışmam azlık, gözyumueuiuk, bu-şueuluk, ben-sencilîk, pislik, yiyicilik, içicJlik. şehvet düşkünlüğü) gösteriliyor. Serdengeçti dergisinde üzerinde durulan bir diğer önemli konu ise kültür emperyalizmi. Dergide, modern­ lik perdesi arkasından Batı'dan ithal edilen rezilliklerin, maskaralıklar eleştiriliyor, (Serdengeçti. S, 9. s. 3) Bunlar­ dan birisi olarak gösterilen yılbaşı gecelerinde her türlü ahlaksızlığın yaşandığı, birkaç köyün gelirinin bir kişi tarafından kumar masasında harcandığı :mlatılarak, yıl­ başında kiminin servetinden, kiminin akimdan. kiminin de iffet ve ismetinden olduğuna dikkat çekiliyor. Bu ge­ ce çekilişi yapılan milli piyangonun ise beş-on kişiyi zen­ gin etmesine mukabil milletin üstüne bir kâbus gibi. miUî bir felaket gibi çöktüğü anlatılıyor. Dine Bakışı Serdengeçti dergisinin çıkış amaçlarından birisi mevcut tek parti zihniyetinin dine yönelik baskılarına son vermekti. Bunun doğal bir sonucu olarak da her sayıda, dini hayata yönelik kısıtlamalar eleştirilmekle birlikte, toplumsal hayatta dini kurallara uyulmaması­ nın zararları da çeşitli şekillerde ifade edilmeye çalışıl­ dı. Salim Zeki imzalı bir yazıda ffur'ân-ı Kerim'\e ilgili olarak "En büyük hakikat susturuldu, en büyük kitap arka sokaklara atıldı. Felaketimizin sebebi budur." (Serdengeçfi, S. 2. s. 6] deniliyor. Allah'm varlığı ve hakikat üzerine başta Sokrat ve Eflatun olmak üzere yabancı filozofların görüşleri de dergide yer alıyor. (Serdengeçti, S. 7. s. 7) Laura Veccio 116 • Ali Özcan Veglieri isimli batılı papazın bir yazısı, "Bir Garplı Gö­ züyle Müslümanlık" başlığıyla yayımlanarak, Türki­ ye'de bazı çevrelerin laiklik perdesi arkasından kökünü kazıya kazıya bitiremedikleri, söve söve tüketemedikleri İslâm'la ilgili bu kişinin düşünceleri dikkatlere sunu­ luyor. (Serdengeçli, S. 7. s. 5) İslâm'ı seçen Avrupalı mü­ nevverlerin neden Müslüman oldukları. İslâm'a yaklaşımlan ve Batı'nm içinde bulunduğu manevi buhranın buna etkisine de yazıda yer veriliyor. İbadet yerlerinin, az olmasından dolayı insanlann sokaklarda namaz kıldığı gerçeğine dc dikkat çekilen dergide, özellikle zengin Müslümanlara cami yaptırma­ ları mesajı veriliyor. Dini konuların yanı sıra dergide tasavvuf konusun­ da da yazılar bulunuyor. Her sayıda Mevlâna'nm Rubaiferi'nden ve Mesneufden aimtılar yapılarak okuyucuya sunuluyor. Dergide. 14. sayıdan itibaren de her sayıda Said Nursi'nin hayatından, davasından, mahkemelcrindeki müdafaalarından alıntılar yapılıyor. Derginin çıkügı dönem yeni açılan İmam Hatip Okullarının genel durumu ele alınarak, sorunları yazı­ larla gündeme geürildi. İmam Hatip Okullarının artırıl­ ması ve bunu sağlarken halkın yardımının değil iktida­ rın kaynak aktarması gerektiğinin altı çiziliyor. Diyanet İşleri Başkam başta olmak üzere çalışanlar ve bazı istisnalar hariç din görevlilerine yönelik eleşti­ rilere de yer verilen dergide, "Bizde din adamlarının ve müesseselerinin durumu; Bir Diyanet İşleri reisimiz var ki: hükümetin gölgesinden korkar. Ayağında yama­ lı lasUkleri, mestleriylc. hademci hayrattan 100 lira maaş alan -bir sepet yumurta parası- hocalarımız, hutbelerinde 'hükümcU cumhuriyeye' dua okurlar. Bü­ tün bunlara rağmen, hocalarımızın kıyafeti, sakalı, bı­ yığı, teşbihi, gazetecilerimizin, karikatüristlcriınizin bitmez tükenmez sermayesi, alay mevzuudur" deniliyor (Serdengeçti. S. 24. s. 15) Osman Yükse\ ve Serdengeçti Dergisi • 117 Toplumun dini hassasiyetlerine karşı her zaman hassas olan Serdengeçti dergisi bireylerin inançlarmm gereğini yerine getirmeleri noktasında da özgürlükten yana tavrını net bir şekilde ortaya koyuyor. Btı konuda derginin hassasiyetini en iyi şekilde gösteren yazı "Çar­ şaf ve Peçeye Dair" başlıklı yazıdır. Bu yazıda, derginin çıktığı dönemde çarşaf aleyhinde olan ve sokakta çar­ şaflı bir kadın görünee ondan "öcü" gibi korkan adam­ ların, vaktiyle bu hususta neler düşündüklerini ortaya koymak amacıyla Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun "Okun Ucundan" (Serdengeçti, S.29. s,5) isimli kitabından yapılan alıntı, okuyucuya sunuldu. Ramazan ve lîurban Bayramı nedeniyle derginin ilk sayfalarında okujojculann bayramını kutlayan duyu­ rulara, bu dönemlerde Ramazan, Kurban ve Hac ibadetleriyle ilgili yazılara da yer verildi. Milliyetçiliğe Bakışı Serdengeçti dergisinin milliyetçi bir kimliğe sahip ol­ duğunu söylemek mümkün. Milliyetçiliğin Serdcngeç­ tiler için bir vasıta değil bizatihi gaye olduğu dergide sık sık vurgulanıyor. İktidar ile yandaşları kast edile­ rek, millet, milliyet, vatan ve mukaddesat gibi kimse­ nin itiraz edemeyeceği hassas muteber kelimelerin ar­ kasına sığımlıp şahsi menfaatlerinin karşılandığına dikkat çekilerek, şöyle deniliyor: "Milliyetçiliği, bu ulvi gayeyi büyük servetlere, yüksek makamlara erişmek için vasıta olarak kullananlar vardır. Biz temiz niyetli, vatan duygulu, memleket düşünceli Türk gençleri, bu türlü milliyetçilikten nefret ediyoruz. Bizim milliyetçili­ ğimiz hususi vagon, bol harcırah, yüksek makam mil­ liyetçiliği değildir. Hakka tapan halkı tutan, yalınkılıç bir milliyetçiliktir," (Serdengeçti. S. l. s. 3) Bir başka yazıda da Osman Yüksel, Türkçülükleri­ nin; Taşkentleri, Buharalan, Semerkantlan, Bağdatları, İslâm Türk merkezlerinde yükselen büyük medeni- 1 18 • Ali Özcan yctleri, kütüphaneleri yakıp yıkan, İslâm Türk âlemini hir daha kalkamayacak kadar yerlere seren Cengizlere, Timurlara kaside yazan Türkçülük olmadığını vurgulu­ yor. Osman Yüksel'in bu sözünden derginin milliyetçi­ lik konusunda İslâm'ı baz aldığı vc medeniyet değerle­ rine önem verdiği ortaya çıkıyor. Ayrıca Osman Yüksel, Ayasoiya yazısından dolayı mahkemeye verilince buradaki savunmasında Millî Piyango'dan başka bütün millîlerin savunucusu olduklannı da belirtiyor. Atatürk'e Bakışı Serdengeçti6e. Atatürk'le ilgili yazı vc değerlendirme­ lere ilk olarak 3. sayıda yer verildi. Bu yazılarda, Ata­ türk'ü kutsamak ve yüceltmek yerine anılarından alın­ tılar yapılarak, Gülünç Hakikatler bölümünde yayımlandı. Atatürk konulu bazı başlıklar şöyle: "Ata­ türk vc Köylü, Atatürk Ne Demiş, Atatürk ve Kanun, Atatürk ve R. Galip, Atatürk vc Kadın" Atatürk'le ilgili "Atatürk'ün Ruhunu Çağırdık" başlı­ ğıyla verilen bir yazıda ise, Atatürk'ün dilinden onun puUaştırılması tenkit ediliyor. Yazıda, "Atam" denilince Atatürk'ün ruhu ses vermezken, "Paşam" denildiğinde ise konuşturuluyor. Aynca Anıtkabir'e gömülmesini is­ temediği, "koyarlarsa toprağa koysunlar" dediği anlatı­ lıyor. Atatürk'e yöneltilen "rahat mısınız?" sorusuna ise "bir tarafım aydınlık, bir tarafım karanlık" dediği ve bu durumu şöyle açıkladığı aktaniiyor: "Bir an oluyor ken­ dimi nurlar içinde görüyorum. Askerler, zaferler vc ba­ na dua eden dullar, yetimler. Sonra birden bire perde kapanıyor. Cehennemi bir karanlık... Bağıranlar, çağı­ ranlar. Bu adamlar hem bağmyor, beni hem alkışlıyor­ lar. Ellerinde şişeler var. Sarhoş bu adamlar. İstifra ediyorlar. Ah çok fena! Benim de midem dönüyor" (Ser­ dengeçti, S. 10. s. 7) Atatürk'ün ruhuyla konuşularak ve­ rilen bu ifadelerle onun bazı kesimlerce kullanıldığına Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 119 ve ruhuna saygısızlık edildiğine dikkat çekilmekte, ama kazandığı zaferler, dullar ve yetimlerin duaları sa­ yesinde ise huzur hulduguna vurgu yapılıyor. Bazı kesim ve kişilerin sürekli "Atatürk diyor ki..." ile ba.şlayan uydurma nutuîdanna da dergide yer veri­ lerek, Atatürk'ün hiçbir kitabında böyle bir söze rast­ lanmadığı, bu kişilerin Atatürk'ü kullandığı gerçeğine işaret ediliyor. Tüm bunlara karşılık Millî Mücadele için Mustafa Kemal'in sarf ettiği çaba iftihar tablosu olarak anlatılıyor. (Serdengeçti, S. 17. s. 7) Yine bazı kesimlerin Kemalizmi din hâline getirmek istediklerine dikkat çekilerek, bununla Atatürk'e haka­ ret edildiği söyleniyor. Antalya İl Genel Meclisi üyeliğinden istifa eden ve is­ tifasıyla ilgili olaylan Serdenç/eçtfde yayımlayan Os­ man Yüksel, burada Atatürk'le ilgüi başından geçen hir olayı da şöyle anlatıyor: "Antalya'ya Atatürk'ün heyke­ li dikilecekmiş. Geçen sene meclisten bu iş için 60 bin lira talep etüler. Arkadaşlara dedim ki: Heykel yerine su geürelim. İçme sujm yok, Antalya'nm... Adına da Atatürk suyu deyin isterseniz." [Serdengeçti, S. 26, s. 9) Komünizme Bakışı Serdengeçti dergisinin diğer bir çıkış amacı da ko­ münizmin Türkiye'de yayılışına engel olmak, halkı bu konuda aydınlatmak oldu. Bu amaçla ilk sayıda "Mar­ ka Paşa Kimdir?" başlıklı yazı kaleme alınarak, bu der­ ginin Türk olmadığı, "Sovyet üniforması giymiş bir Rus emir eri" (Serdengeçli, S. 1, s. 16) olduğu vurgulandı. "Komünizme Niçin Düşmanız? Biz paragı Aüaiı tanıyan kapitalistlere dalkaunkluk etmek için komünizmin aleyhinde bulunmuyoruz. Evet, biz vicdansız celep, karaborsacı esnaf, düzenbaz tüccar, insafsız fabrikatör için komünizmin aleyhtarhğmı yapmı­ yoruz. Hayır, biz, büyük Türk milletini tehdit ettiği için komünizme ve onu elinde alet olarak kullananlara düş- 120 - Ali Özcan manız. Biz, mabetlerimizin göğsüne namahrem eli değdirtmemeh. ana. bacı ve eşlerimizin ırzına tasallu.1. ettir­ memek istediğimiz için komünizme düşmanız. Biz komü­ nizme ve komünist Rusya'ı/a emperyalist olduğa; Boğaz­ lara. Kars'a ve Ardahan'a göz diktiği; milyonlarca insanı olduğu gibi 'ben de Türküm' diye haykıran kırk milyon Türkü de ezdiği için düşmanız. Evet. biz en yüksek mev­ kilerde olduğu hâlde millet malını 'yağma Hasan'm böre­ ği' diyerek çalıp çırpanlar için değil, kan kustuğu hâlde namusunu, vicdanını, vatanını ve milletini satmayan ve asla da satmayacak olan Türk işçi ve köylüsünün namu­ su Türkoğlu Türklerin haklannm müdafii olduğumuz için komünizme düşmanız." [Serdengeçti. S. S, s. U) Derginin devam eden sayılarında da komünizmin iç yüzünü Ortaya koyan yazılara sıkça yer verilerek, Tür­ kiye'de komünist faaliyeUeri gerçekleştirenlerin karşı­ larında milliyetçi, memleketçi gençleri bulacakları uya­ rısında bulunuluyor. (SerdenşicçU, S. 2, s, 14) Bu yazılara birkaç örnek: "Lenin Konuşmuyor, Küfrediyor; Komü­ nist Rusya'nın İçyüzü: Zincirlerinden Başka Bir Şejd Olmayan İnsanlar..." Kürtçülüğe Bakışı Serdengeçti dergisinin çıkhgı 1950'li dönemde Kürtçülük harekeden yeni yeni başlamışh. Türkçülüğe mü­ saade etmeyenlerin Kürtçülügü görmemezhkten geldiği­ ne işaret eden Osman Yüksel, Konya Cezaevindeyken bazı Kürt gençlerle konuştuğuna vc onlan ikna etmeye çalıştığına yazısında yer verdi. Bu calıil Kürt gençlere ül­ kenin bir bütün olduğunu vc bir milleün var olduğunu anlatan Osman Yüksel, bölücülüğün arkasında Rus­ ya'nın olduğuna da dikkat çekti. [Serdengeçti. S. 8, s. 13) Kültür-Sanata Bakışı Serdengeçti dergisinde kültür ve sanata yönelik ya­ zılara da genişçe yer verilmeye çalışıldı. Yazılarda, ço- Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 121 gunluklu olarak Tanzimat'tan beri devanı eden Batı taklitçiliği ve kendini inkâra karşı Türk kültür ve me­ deniyetinin savımuculugu yapılıyor. Şiirde, sanatta, müzikte Batı'nın tıpatıp taklitçiliğini savunan kişiler "melez zevklerinin vadisinde garp hayranlığının bağdaş kurduğu kimseler" (Serdengeçli, S. 2, s. 10] olarak nitelen­ diriliyor. Yine dergide İstiklâl Marşı şairi Mehmet Âkif Ersoy İle ilgili özel sayfalar hazırlanarak, Akif hakkında diğer mütefekkirlerin görüşleri almtl yapılarak okuyucuya sunuldu. Mevlâna ve Muhammed İkbal'in hayatı ve dü­ şünceleriyle ilgili yazılar da dergide yer alıyor. Dış Politikaya Ba/oşı Serdengeçti dergisinde dış politika konusunda fazla­ ca yazı bulunuyor. Dergide Türkiye'nin dış politikası, tutarlı ve dik duruş sergilenemediği için çoğu kez ten­ kit ediliyor. Yazılarda özellikle Müslüman Türk ülkele­ rinin başta Sovyetler ve Batılı devletler tarafından kon­ trol altında tutulup, sömürü ve .soykırıma uğratıldığı ele alınarak, Türk dünyası ve Müslüman ülkelerin bir­ lik oluşturması gerektiği vurgulamyor, Pakistan Kültür Ateşeliginin dergiye gönderdiği bir­ lik ve beraberlik konulu yazı da okuyucularla paylaşıl­ dı, (Serdengeçü, S, 8, s, 4) Hindistan'ın, Keşmir'de Müslü­ man Pakistanlılara uyguladığı soykırıma Birleşmiş Mil­ letlerin sessiz kalması eleştiriliyor, İsrail için "Ortaşarkta Çıban Başı" denilerek, İslâm âleminin bu ülkeye karşı birleşmesi gerektiği vurgula­ nıyor. Türkiye'nin ise o dönem İsraill tanıması sert bir şekilde eleştiriliyor. Türk-Arap münasebeüerine de dergide yer verilerek, DP döneminde en üst noktaya çı­ karılan bu ilişkilere "İslâm düşmanı" olarak ifade edi­ len CHP'nin her zaman bir kusur bulmaya çalıştığı, ya­ şanan gelişmeleri aleyhte değerlendirdiği anlatılıyor. Dergide, Türklerle Araplar arasında kökü bin seneye ] 22 - Ali Özcan dayanan, aynı dine mensup olmanın sonucu olarak asırlarca devam eden bir inanış, düşıanüş ve yaşayış birliği olduğunun altı çiziliyor. Dergide ayrıca Balkanlar'daki Türklere uygulanan baskılar, "Kanlı Balkanlar" başlığıyla yazı dizisi şeklin­ de birkaç sayı yayımlandı. Bunun yanında her sayısın­ da ortalama bir yazıda komünist Rusya'nın gerçek yü­ zünü Ortaya koyan yazılara yer verildi. Batı Trakya'daki 'ITırklere yapılan zulümlerden dolayı Bulgarlar için dergide "domuz çobanlan' nitelemesi de yapılıyor. (Serdengeçti, S. 4, s, 9) Derginin çıktığı dönemde Türkiye'nin NATO'ya gir­ mek için yaptığı müracaatlar da yazılarda ele alınarak, ülkenin Kore'ye gönderdiği askerin bunun için bir jest olduğu ancak Avrupa ülkelerinin buna rağmen TOrkiye'yi NATO'ya almak konusunda hâlâ tedirgin oldukla­ rı yönünde değerlendirilip, Türkiye'nin NATO'ya girme­ si desteklenirken, bu doğrultuda uygulamaya konulan mevcut dış politika ise eleştiriliyor. Kadına Bakışı Derginin birçok sayısında kadmların toplumdaki durumu güz önüne serilerek, ortaya çıkan sorunlar ve bunlann çözümü için yapılması gerekenler aktarılıyor. Yazılarda kadmlann özgürlük adı altında sömürüleştirildiği ve piyasanın en ucuz mallarından biri hâline ge­ tirildiğine dikkat çekiliyor. Kadındaki bu dönüşümün topluma etkileri irdeleniyor. "Niçin Evlenmiyorlar?" başlıklı yazıda eskiden evine ve ailesine kutsi duygularla bağlı bulunan Türk kadımnm şimdi asri bayan adıyla sokağa düşürüldüğüne, piyasanın en mebzul, en ucuz mallanndan biri hâline getirildiğine dikkat çekiliyor. Yazıda yannm Türlriye'sinin Türk kadmlannm yetiştirdiği, namuslu, fedakâr çocukların omuzlarında yükseleceği belirtilerek, kadın sorununun çözülmesi gerektiği vurgulanıyor. Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 123 İktidann, "kadını kafes arkasından kurtardık! Peçe­ yi, çarşafı, tesettürü kaldırdık. Türk kadınını medeni hayata kavuşturduk. Ona siyasi haklar verdik" gibi in­ kılâp cdcbiyatımn bitmeyen nakaratı olarak ifade ettiği bu sözlerine atıfta bulunularak, gelinen süreçte kadınm cemiyet içinde ne hâle getirildiği gerçeği örnekleriy­ le ortaya konuluyor. Gençlere Bakışı Serdengeçti dergisinde gençlere bÜ3a.ik Önem verildi­ ğini net bir şekilde söylemek mümkün. Dergide, Türki­ ye'nin "büyük adam" ihtiyacı olduğu vurgulanarak, gençlerin bu millete büyük işler başarmak vazifesiyle yükümlü olduğuna dikkat çekiliyor. Ne varsa gençhkte olduğu, bütün ümidin gençliğe bağlandığının ana tema olarak dile getirildiği yazılarda, yarının büyük vc ma­ mur Türkiye'sinin çürümüş, yıpranmış, yalama olmuş, iradesiz, idaresiz, iktidarsız iktidar düşkünlerinin de­ ğil; genç sinelerin, aşınmamış vicdanların, harama uzanmamış ellerin, dik başların diye ifade edilen genç­ lerin omuzlarında yükseleceği belirtiliyor. Dergide, gençlerin, özellikle de okumak isteyen gençlerin, sorunlanna kararlılıkla yer veriliyor. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde bir kişi için binlerce li­ ra harcanarak gereksiz bölümler açılırken, Anado­ lu'dan kopup gelen gençlerin parasızlık içinde bin bir güçlükle okumak için çaüsı dahi olmayan evlerde kal­ dıkları anlatılarak, bu gençlere sahip çıkılması isteni­ yor. Aynca yine Anadolu'dan İstanbul ve Ankara'ya okumak için gelen gençlerin barınma ve kalacak yer sı­ kıntısı çektikleri, halkm bu duruma duyarsız kaldığı, bu öğrencilere burs sağlanması, yurtlar açılarak kala­ cak yer temin edilmesi gerektiği de ifade ediliyor. (Ser­ dengeçti. S. 26. s. 10) "Geçen pazar Ankara sabahm erken saatlerinden iti­ baren âdeta ayaklanmıştı. Ne o, neler oluyoruz dedim: 124 • Ali Özcan Millî maç var dediler. Ben de Kıbns hakkmda hir miting Jalan var sanıyordum. Ne gezer... Birçok uilayetlerden, bilhassa İstanbul ve İzmir'den bu maçı seyretmek için binlerce adam gelmiş taksilerle. Aman yarabhi... Son­ radan haber aldım ki stadyumda 50.000'den fazla adam varmış. Bu sıfırlan koyarken âdeta elim titriyor. Nasıl sıfıra müncer olduğumuzu görüyor gibiyim. Yok, gençlikte başka bir şey yok. Gençliğe futbol topundan başka bir şey gösteıilmemiş. BütiJn heyecanlarmıız hir topun arkasından sürükleniyor, bir ağa takılıp kalıyor. Bu top istanbul surlarını yıkan. Bizans'ı deviren Fa­ tihin topu değildir. Bu topun içi hava doludur. Fatih'in topunun içi ateş. iman. irade dolu idt İki devir arasında bundan daha gi'ızel mukayese olur mu? Öyle sanı­ yorum ki gençlerimiz, futbolcuların hayatını, koca Fa­ tih'in hayatından daha iyi bilirler. İmkânı yok. şu futbol topunun topladığı kalabalığı başka hir şey hiçbir mese­ le toplayamaz. Devrimiz millî davalar devri değil, millî maç devri. [Serdengeçti, S, 26. s. 14) Mizah Anlayışı Serdengeçti dergisini çıkartan Osman Yüksel, nüktedan kişiliğinin bir sonucu olarak dergide mizaba bü­ yük yer ayırdı. Özellikle de CHP döneminde iktidara yönelik eleştirilerde sıkça mizah tekniği kullanıldı. İn­ sanoğlunun zaaflarını, zamanın sahte kıymet ve şöh­ retlerini, mukaddesat düşmanlarının içyüzlerini, memleket mukadderatına hâkim olmuş adamların zihniyetlerini, sözlerini, sosyete hayatımn, asri ailele­ rin rezaletlerini kısa, kesin, canirbir üslupla hicveden, didikleyen "Gülünç Hakikatler" mizah sayfası, her sa­ yıda yer aldı. Aynca "Peşrevci" imzalı olarak da mizahi eleştiriye sayfalarda yer verildi. Bu mizah anlayışı, sa­ de bir eleştiriden öte okuyucusunu olaylara ilişkin olarak düşündürmeye yönelik bir amaçla sürdürüldü. Nitekim Osman Yükselin yeğeni Emine Bağlı, günü- Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 125 müzde amcasmm nüktedan kişiliğinin derinliğinin an­ laşılamadığından yakınıyor. Gülünç Hakikatler bölümünde daba çok, Osman Yüksel'in fakülteden aülması kararım veren dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, CHP Lidcri-Millİ Şef İsmet İnönü ve komünizmle ilgili mizahi yazılar bu­ lunuyor. "Hasan Âli Yücel'e Mevlevilikten Ne Kalmış? Yaşlıca iki zat eski Maarif Bakanının manfeilerinden halısediijorlardı. Bir tanesi, "Etme yahu bu adam vaktiy­ le Mevlevi imiş; ne desen Mevlevilikten bir şey kalmışhr adamda." Arkadaşı güldü. "Evet bir tek şey kalmış Mev­ levilikten Ali beyde. O da dönme." "Dönme mi?". "Evet ya! Baksana adam. icabı hâle göre elübin yöne dönüyor. Yalnız kendi dönse iyi döndürüyor da... Hem de kimle­ ri..." (Serdengeçti, S, 1, s. 18) erdengeçti dergisi ele aldığı konu ve olaylarla ilgili \ ^ ioplumda büyük etki oluşturmayı başardı. Dile geÜrdip ifade edilemeyenlere sayfalarında yer veren der­ gi, okuyucunun yanı sıra. yer verdiği kişi ve kurumlar ile siyasi iktidarda da büyük etki uyandırdı. Dergide yer alan, "Bir Fakültenin İçyüzü" yazısından dolayı Osman Ytiksel, mahkemeye verilerek hapis ce­ zasına çarpünldı. Bu yazıda. Dil Tarih ve Coğrafya Fa­ kültesinde bazı bölümlerin gereksiz olduğu, bazı hoca­ ların ise ilim perdesi arkasından komünistlik propa­ gandası yaptığı anlaülıyor. Yazıdan sonra fakülteyle il­ gili olarak inceleme başlatılarak, belirtilen bölümlerden bazdan kapatıldı vc komünistlik propagandası yapan hocalar da ileriki dönemde fakülteden atılıp mahkeme­ ye verildi. Yazılan kaleme alan Osman Yüksel de şahit olarak mahkemeye çağınidı. Bu gelişmelere dergisinde yer veren Osman Yüksel, "Dün sanıktık, bugün tanık olduk. Doğrtısu hayırlı gelişmeler var." [Serdengeçii. S, 5, s. 15) ifadeleri kullamyor. Derginin ) 5. sayısında yer alan, "Ocak Söndüren­ ler, Ocak Yakamazlar" yazısında ise yeni kurulan Devrim Ocaklarının perde arkasını yansıtan değerlen­ dirmeler yapılınca, bazı CHP'lilcrin de kışkıri.malarıyla komünist görüşlü gençler. Millî Talebe Federasyo­ nu toplantısında Serdengeçtfden parçalar okuyarak dergiyi yuhalattılar. Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 127 Seçimler arifesinde çıkan Serdengeçti'nin 25. sayısı­ nın, seçimlerde esaslı bir rol o y n a d ı ğ ı , b a z ı illerde seçi­ m i n dahi kaderini değiştirdiği y i n e dergide yer alan bir yazıda belirtiliyor. Okuyucu İle Diyalogu Serdengeçti d e r g i s i n i n o k u y u c u y l a d i y a l o g u i l k s a y ı ­ d a n iübaren iyi bir şekilde y ü r ü t ü l d ü . Çıktığı d ö n e m i göz önünde tutarsak derginin okuyucuyla diyalogu ço­ ğunlukla m e k t u p l a sağlandı. Ö y l e ki O s m a n Y ü k s e l dergi çıkartmayıp, h a p i s h a n e d e o l d u ğ u n d a dahi. okuy\ıeular kendisine mektup gönderdi. Dergiye ve O s m a n Y ü k s e l i n şahsına gelen b ü t ü n m e k t u p l a r imkânlar dâ­ h i l i n d e c e v a p l a n d ı r ı l d ı . C e v a p l a n d ı r ı l a m a y a n l a r l a ilgili olarak da dergide duyurulara yer verilerek, m e k t u p gönderen o k u y u c u l a n n isimleri neşredildi. A y n c a m e k ­ t u p l a b i r l i k t e , y a z ı v e şiir g ö n d e r e n o k u r l a n n y a z ı l a n da imkânlar elverdiğince yayımlandı. Neşredilmeyen yazı v e şiirlerin derginin m u n t a z a m a n ç ı k a m a m a s m dan kaynaklandığı ifade edildi v e o k u y u c u l a n n b u du­ r u m u m a z u r g ö r m e s i d e i s t e n d i . (Serdengeçti. S. 5, s, 4) Gazete ue Dergilerle Girdiği Polemikler Serdengeçti dergisi, millet menfaatleri noktasında sadece iktidann değil basının da karşısında yer a l m a k ­ tan çekinmedi. Dergi, d ö n e m i n h e m e n h e m e n bütün gazete v e dergilerini halkın s o r u n l a n n a duyarsız kal­ m a k l a eleştirdi. Babıâli için 'Babıadi' nitelemesi yapılan dergide, g a z e t e v e yazarlar için, "Onlar İstanbul'a gelen arüsüerle meşgul. Birinci sayfalaımda artist resimleri, s o n s a y f a l a n n d a s p o r , o r t a s ı d a i l a n . " (Serdengeçti. S. 14, s. 11) d e ğ e r l e n d i r m e s i y a p ı l ı y o r . B i r ç o k g a z e t e n i n h ü k ü m e t t e n r e s m i i l a n p a r a s ı al­ m a k için çıktığı, d e r g i d e açık a ç ı k ifade edilirken, bu gazete v e gazeteciler için 'yaranlar, yardakçılar, yanaş- 128 • Ali Özcan malaı-, k ö ş e b a ş ı v u r g u n c u l a n ' d e n i l i y o r . Serdengeçti de a y n c a gazete ve dergilerin din düşmanlığı yaptığı vur­ gulamyor. Buna örnek olarak Malatya hadisesi gösteri­ l e r e k , d ö n e m i n g a z e t e l e r i n i n o l a y ı n a r d m d a n d a h a fail­ l e r y a k a l a n m a d a n h e d e f o l a r a k İslâm'ı v e bu d o ğ r u l t u ­ d a y a y m y a p a n yayımları gösterdiği belirtiliyor. D e r g i n i n i l k s a y ı s ı n d a , "Marko Paşa K i m d i r ? " b a ş ­ l ı ğ ı y l a y e r a l a n y a z ı d a M a r î c o Paşa d e r g i s i i ç i n , " B u adamlar çalarlar çarparlar, gece demezler gündüz d e m e z l e r b o y u n a yerler b o y u n a içerler. H a l k açtır. B u karnı tok, kuşağı p e k efendilere şaşkın şaşkın b a k m a k t a d ı r l a r . S o n r a Marko Paşa h a l k ı n a v u k a t ı d a h a d o ğ r u s u p a ş a n ı n a r k a s ı n d a k i k ı z ı l ifrit s u r e t i h a l k t a n görünerek s o k a k ağzıyla k o n u ş m a y a başlar. O n u n siz fakir halkın proletaryanın, aç m i d e l e r i n t ü r k ü s ü n ü çağırdığına bakmayınız. Kendisi ahlak se­ ciye, m a n e v i kıymetler b a k ı m ı n d a n t a m bir k o m ü n i s t 'altyapı' olmasına rağmen maddi kıymetler cihetin­ den patron edalı m ü k e m m e l bir burjuvadır. Başba­ k a n ı n bile sürmediği birinci sınıf lüks bir h a y a t sü­ rer, a ğ z ı n d a p i p o , g ö z l e r i n d e altın g ö z l ü k î A r k a s ı n d a k o s k o c a R u s y a g e l k e y f i m g e l L . Marko P a ş a ' n m a r k a ­ sına gizlenen ideahst v e halkçı Sabahattin Ali doğru s ö y l e y e n (!) v a t a n d a ş i ş t e b Ö y l e b i r a d a m d ı r . " [Serden­ geçti. S, 1, s. 16) d e n i l i y o r . Serdengeçii d e r g i s i n d e b a ş ı n d a Ulus g a z e t e s i n i n en fazla eleştirilen y a z a r l a n n başyazarı Falih Rıfkı A l a y y e r a l ı y o r . F a l i h Rıfkı A l a y i ç i n d e r g i d e " d e v l e t i n r e s m i g a ­ zetesinin başköşesini işgal eden adam" nitelemesi yapı­ l ı y o r . (Serdengeçii, S. 2, s. 10) D e r g i d e y e r a l a n y a z ı l a r d a F a l i h Rıfkı A t a y ' m A n a d o l u ' y u hiçe s a y a n d ü ş ü n c e l e r i , m i l l e t i n d i n i v e m i l l î d e ğ e r l e r i n e k a r ş ı d u r u ş u ile k e n ­ d i n i k a n u n l a r d a n ü s t ü n g ö r m e s i e l e ş t i r i l i y o r . Serdeng e ç f i ' d e k i b u e l e ş t i r i l e r e , F a l i h l ^ f k ı A l a y Ulus g a z e t e ­ sinde, "Yedi K a p ı d a n Bir K o v u l m u ş " yazısıyla e e v a p verdi. Serdengeçii'dc Atay'ın bu yazısından almblar ya­ pılarak iddialara cevap verildi. Osman Yüksel vc Serdengeçli Dergisi • 129 Dergide. Vatan gazetesi sahibi Ahmet Emin Yalman ise "mandacı" ve "beyaz enternasyonalin Türkiye mü­ messili" olarak değerlendiriliyor. Tasuîr gazetesinde Hasan Âli Yücel'in Serdengeçtıye yönelik ithamlarına da yine dergi aracılığıyla cevap ve­ rildi. [Serdengeçti, S, 3. s. 14) Ayrıca Osman Yükselin fa­ külteden atılmasına neden olan ve kendisine dava açan Hasan Âli Yücel ile ilgili, çeşitli yönlerini ortaya çı­ karan yazılara, onunla ilgili yaşanan gelişmelere ve mi­ zahi değerlendirmelere sıkça atıfta bulunuldu. Dergide, Ulus gazetesi için de "Ulusun, milletin pa­ rasıyla çıkan bu gazetenin, sayfalarım karıştıranlar gö­ rürler ki, orada memleketin dertlerini, milletin ıstırabı­ nı aksettiren bir yazı yoktur." (Serdengeçli. S. 2, s. 10) de­ niliyor. Derginin ikinci sayısında ise biri Eskişehir'de diğe­ ri ise Konya'da bulunan ve "zavallı varakpareler (varakpare: değersiz yazı veya gazete)" şeklinde nitelen­ dirilen iki gazetenin Serdengeçti ile ilgili eleştirel yazı­ larına cevap veriliyor. Falih Rıfkı ağzıyla konuştuğu ifade edilen bu dergilerle ilgili, "Eskişehir'deki bulanık suyun kim olduğunu, kaç paraya ve kimin hesabına çalıştığını biliyoruz. Vaktiyle suretlerini Tasuir gazete­ sinde görmüş esamilerini okumuştuk (önemli olma­ mak, ardından söz edilecek değerde olmamak). Konya'daki Bahahk'm kim ve hangi yolun yolcusu oldu­ ğunu bilmiyoruz. Yalnız sağını solunu fark edemeye­ cek kadar bunamış olduğu muhakkak. Zavallı Baba­ lık. Zavallı varakpareler." [Serdengeçti, S. 2, s. 15) ifade­ leri kullanılıyor. 3. sayıda da ismi verilmeyen aneak babası Rum. ana­ sı I^umen olan romancı Panait İstiraü'nin arkadaşmm çıkardığı bir dergide Serdengeçti için 'ölü doğmuş' şek­ linde bahsedilmesi ve eleşürilmesine eevap veriliyor. Akis dergisinde, Serdengeçti'de yer verilen konular ve yazarlarıyla ilgili olarak karalayıcı ithamların yer al­ ması üzerine Osman Yüksel iddiaları tek tek yalanlı- 130 • Ali Özcan yor. Afcîs'te Serdengeçti dergisi İçin "Serdengeçti imza­ sıyla Osman Yüksel'in okuyueulanna ve bayilere yazdı­ ğı 16 sayfalık açık mektup" degerlendinncsine de şu cevap veriliyor: "Aslamm, ben açık sözlü, açık kalpli bir adamım ama açık mektup yazmayı biç de sevmem. Ya­ zacağım mektuplan zarfa kor, kapatır, öyle gönderi­ rim... Fakat sana acıyorum. Şu genç yaşında ne kadar da yalan söylüyor, tezvirat yapıyorsun." (Serdengeçii, S. 27. s, 6) Bu sözlerin ardından dergide yer verilen yazılar ve yazarları tek tek sırayla veriliyor, Aynea yazılan ka­ leme alan gençlerin muhtelif fakültelere mensup genç kabiliyeüi, imanlı kişiler olduğu ve bu kişileri seçerken yazacak davası, gayesi ve sevdası olmalanna dikkat edildiği vurgulamyor. Serdengeçti dergisinin 14. sayısında yer alan, "Din­ de Refomı-Kemalizm" yazısına eevap veren Osman Nu­ ri Çerman'm çıkardığı Dinde Reform dergisine de ceva­ bı veriliyor. Gazeteci-Yazar Mehmet Barlas'ın babası olan Ce­ mil Sait Barias'm Ankara'da çıkardığı Son Havadis gazetesinde "Düşünceler" sütununda yer alan yazıda Türkiye'nin geri kalışının sebebi olarak şarap içilme­ mesi, domuz eti yenilmemesi gösterilerek, bunu ya­ saklayan İslâm dini ve Peygamberine yönelik iftirala­ ra yer verilmesi üzerine Serdengeçti'nin 24. sayısında "Hezeyanlar" başlığı altında bu gazete ve gazetenin etrafında toplanan adamların iç yüzleri ortaya dökü­ lüyor. Bunun üzerine de Son Havadis ile birlikte Pa­ zar Postası ve Gaziantep'te çıkan ÜZ/cü gazeteleri baş­ ta olmak üzere İstanbul gazetelerinde Serdengeçtfye yönelik karalayıcı kampanya başlatıldı. Bu iddialara, Serdengeçtınin 25. sayısında "Cemil Sait Barlas ve Hempalarına Cevabımız" başlıklı yazı kaleme alındı. Serdengeçti bu yazıdan dolayı mahkemeye verildi. Mahkeme, önee Antep'te açıldı, sonra Ankara'ya Top­ lu Basm Mahkemesi'ne nakledildi ve Osman Yüksel beraat etti. Osnıan Yüksel vc Serdengeçti Dergisi 131 Kitap, Dergi ve Film Eleştirileri Serdengeçti dergisinde kitap, dergi ve filmlere yöne­ lik değerlendirmelerde milletin din ve kültürü en önemli kıstaslardan biri oldu. Özellikle bir değer taşı­ mayan, kültürel yozlaşmaya neden olan yabancı yazar­ ların eserlerinin Türkçeye çevrilmesi ve bunun da dev­ let eliyle yapılması birkaç yazıda eleştirildi. Bu kitap­ larda İslâm dini ve Türk kültürüyle hiçbir alakası ol­ mayan, manevi yozlaşmaya neden olan şehvet dolu cümleler, yazılarda akianlarak, bunun çözümlemesi yapıldı ve okuyucu uyarıldı. Kitaplardan alıntı yapılan bu yazılardan dolayı Serdengeçti dergisi birkaç kez de mahkemeye verildi. Dönem itibarıyla çıkan dergilere yönelik eleştiriler de Serdengeçti dergisi tarafından aynı yönde eleştirildi. Dergilerin açık saçık fotoğraflarla süslenmesi, çok ba­ sit ve bayağı olması yazılarda gözler önüne serildi. 1951 yılında çıkan 13. sayıda ilk defa bir film eleşti­ risine yer verildi. Hahde Edip'in "Vurun Kahpeye" fil­ minde din düşmanlığı yapıldığı, filmde geçen replikler­ den örnekler verilerek okuyucunun dikkaüne sunuldu. Osman Nuri Çerman'ııı Dinde Reform adlı kitabına yöneUk eleştirilerin ardından aynı isimle dergi çıkar­ masına da atıfta bulunularak, derginin Atatürk'ün arkasına sığınarak fikirlerini savunduğu değerlendir­ mesi yapıldı. Dinde Reform kitabma Diyanet İşleri Yayın Müdürlü­ ğünün cevap olai'ak lanse edip basürdığı Dinde Reform Meselesi kitabı da dergide, 'Reddiyeye Reddiye" başlığıy­ la ele almdı ve eleştirildi. [Serdengeçti, S. 25, s. 4) Sansür ve Kapatma Serdengeçti dergisini çıkaran Osman Yüksel, çoğun­ luğu dergide yer alan yazılardan olmak üzere yaşamı süresince 92 kez mahkûmiyet karan ile karşı karşıya 132 - AJi Özcan geldi ve bunlann 8 tanesinden toplam 4 buçuk yıl ha­ pis yattı. 24. sayıda sorgulama ve mahkûmiyet karar­ larıyla ilgili okuyucuyu bilgilendiren Osman Yüksel, 54 defa sorguya çekildiğini. 6 defa da hapishaneyi boyladıgmı aktardı. Serdengeçti dergisine yönelik olarak sansür ve toplat­ ma kararlan da sık sık uygulandı. Bunun yanında der­ ginin çıkması, matbaalar yoluyla engellenmeye çahşıldı. "Serdengeçti'nin ilk sayısı 1947 Nisan aymda çıktı. Çıkar çıkmaz ortalığı yıktL Güriiltüsü fakültelerden Mec­ lise kadar sirayet etti. O zamana kadar Türkiye matbu­ at tarihinde görülmemiş bir sürüme, alakaya mazhar ol­ du. Aym sayı 3 defa tekrar tekrar basıldı^ İkinci sayıdan sonra hapishaneye girdik. Üçüncü sayımız çıktı. Dör­ düncüde tekrar hapishaneye girdik. Beşinci sayımız çıktL Altmcı sayıda tekrar hapishaneye girdik. 7,8,9. sayı­ larda İki tecilli mahkûmiyet geçirdik. 10.11,12. sayılar­ da da 4 defa daha mahkemeye verildik. Beraat ettik. Mütemadi mahkemeler, koguşturmalar, mahkûmiyetler, hapislıaneler. devamlı çatışmamıza mani oldu. J950'de asker olduk. Askerlik faslı 1.5 yıl sürdü. Terhis olunca 13. sayıdan başladık. 13. sayıdan 20. sayıya, Malatya hadisesine kadar 7 sivil, 2 askeri mahkemede, hakkı­ mızda 9 kovuşturma yapıldı. Bunlar devam ederken Ma­ latya hadisesi tevkif... 11 ay hapishanedeyiz. Beraat ve tahliye... 11 gün sonra tekrar tevkif... İki ay daha yat bakalım... 1954 seçimleri... Seçimlerde neşrettiğimiz be­ yannameden dolayı 3 yerde mahkeme, nihayet bera­ at... 10 senede 26 sayı. Bu 10 senenin aşağı yukarı 3.5 yılı hapishanede, 1.5 yılı askerlikte geçmiştir." [Serden­ geçti. S. 27, s. 7) Serdengeçtiyc yönelik ilk sansür ikinci sayısında uygulandı. Osman Yükselin "3 Mayıs Millî Feveranı" başlıklı yazısı çıkartıldı vc matbaa tai"afından basılma­ dı. Onun yerine konulan "Manevi Emperyalizm" yazısı­ nın da belli bölümleri çıkarühp atıldı. Bunu okuyucularma duyuran Osman Yüksel, "Serdengeçli istediği gi- Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 133 bi konuşamıyor. Bunu böyle bilesiniz. Yoksa vallahi...." ifadelerini kullandı. (Seı-dengeçü. S. 2, s. 2| Serdengeçti dergisine yönelik uygulanan sansür ve kapatma davalarında dönemin gazetelerinin yönlendir­ mesinin de etkili olduğu dikkatlerden kaçmamakta. Ni­ tekim Malatya hadisesi nedeniyle Osman Yüksel'in "her hadiseden bir din ve mukaddesat düşmanlığı çı­ karmasını bilen" olarak tanımladığı dönemin bazı gaze­ telerinin yayımladığı yazı ve haberlerden dolayı dergi­ nin idarehanesinde iki defa arama-tarama yapıldı an­ cak bir şey bulunamadı. (Serdengeçti-1, 2003. s, 9) Serdengeçti dergisinin ilk sayısmda. "Bir Fakültenin İçyüzü" başlıklı yazıdan dolayı Osman Yüksel ilk olarak fakülteden tard edildi sonm da mahkemeye verildi. Der­ ginin Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Osman Yüksel, Anka­ ra Birinci Asliye Mahkemesi tarafından 6 ay 2 gün hapis cezasına, 202 lira da para cezasma çarptınldı. {Serdengeç­ ti. S, 3. s. 7) Mahkeme duruşması ve Osman Yüksel'in An­ kara Birinci Asliye Mahkemesinde dinleyicilere okuduğu müdafaasına dergide yer verildi. Osman Yüksel, müda­ faasında kaleme sığınmadığım, kaçamak cevaplar ver­ mediğini ve her şeyi olduğu gibi dile getirdiğini; bu açık sözlüğünün mahkûm edilmesinde etkili olduğunu söy­ lüyor. (Serdengeçti, S. 5, s. 13) Bu ifadelerden Osman Yük­ sel'in istemesi durumunda farklı ifade vererek mahkû­ miyetten kurtulabileceği çıkıyor. Serdengeçti dergisinin 17. sayısında yer alan kapak resmi, altındaki bir mısrabk şiir, ikinci sayfasındaki. 'Tarikatları DP İdare Ediyormuş" vc 3. sayfadaki "Aya­ sofya" başlıklı yazıları da millî mukavemeü kırdığı, mil­ liyetçilik, mukaddcsatçılık aleyhinde neşriyatta bulun­ duğu gerekçesiyle mahkemeye verildiOsman Yüksel'in sürekli mahkûm olması mizah sayfasına da konu oldu. "Amt-Kabir" başlıklı yazıda, gençlerin Atatürk'ün anıt-kabrinde çalıştıkları hatırla­ tılarak, SerdencjeçÜ'yc "sen çalışmayacak mısın?" diye sorulduğu anlatılıyor. Serdengeçti'nin cevabında ise şu 134 - Ali Özcan ifadelere yer veriliyor: "Vallahi hapishanelerden bana aman ve zaman yok! İnşallah ikinci anıl-kabirde canla başla çalışırım." (Serdengeçii, S. 5, s. 14) İkinci anıt-kabirle büyük olasılıkla İsmet İnönü'nün ölümünde gömüle­ ceği mekân kast ediliyor. Derginin okurlarmdan olan Hüsejdn Üzmez de Serdengeçtîye uygulanan sansüre ilişkin önemli ipuçlan veriyor. Üzmez, Malatya'ya gelen dergileri Musa Saatçi dediği bir dükkânda para vermeden okuduklanm anla­ tarak, "Hele Serdengeçtiler çıktı mı... Hepimiz ikinci günü toplatılacağım bilirdik. Musa hemen bir tanesini tezgahın altma saklar. Gizli gizli bizlere okuturdu. Der­ gilerin toplatılacağım Osman Ağabeyin kendisi de bilir­ di. Yine de kalemine hâkim olamazdı. Dergi çıkar o içe­ ri girerdi." (Üzmez, 1999, s. 71) diyerek, sadece İstanbul ve Ankara'da değil dönemin taşra şehirlerinden biri olan Malatya'da dahi sansürün gecikmeden uygulandı­ ğım anlatıyor. DÖRDÜNCÜ BÖLL M SERDENGEÇTI DERGISI'NIN SIYASETLE ILIŞKISI B u bölümde Serdengeçti dergisinin siyasetle ilişki­ sini ele alacağız. Bu kapsamda 33 sayılık dergide çıkan yazı ve babcrleri amaç, önem, yöntem ve sınırlı­ lıklar çerçevesinde inceleyeceğiz. Daha önee de ifade edildiği üzere Serdengeçti dergi­ si siyasetle ilişkilerinde her zaman milletten yana du­ ruş sergiledi. Bunun sonucu olarak da CIIP, DP ve CHP-AP hükümetleri döneminde çıkan dergi, siyasete karşı hep mesafeli kalarak, halkın istekleri doğrultu­ sunda bir siyasi duruş sergiledi. Nitekim milletin dü­ şüncesinin tezahürü olarak CHP'ye karşı DP"yi destek­ leyen yazılara yer verildi. Devam eden tarihsel süreçte DP'nin milletin aleyhinde olan icraatları eleşürilerck bu konuda iktidara yönelik uyanlarda bulunuldu. Araştırmanın öne sürdüğü tezi en iyi şekilde ortaya koyabilmek için Serdengeçti dergisinde yer alan siyasi içerikli haberleri inceleyeceğiz. Bu yazılardan Örnekler seçerek yayımlandığı dönem bağlamında değerlendirip, yazıların ifade ettiği amacı ortaya koymaya çalışacağız. Serdengeçti dergisinin yayın aralığı ve dönemin siya­ si iktidarlanyla ilgili bilgiler aşağıda tablodaki (Tablo-lj gibidir. 138 - Mi özcan Tablo 1: Serdengeçti dergisinin yajnmlandıgı tarihler ve siyasi iktidarlar Serdengeçti Dergisi 1. Savı 2. Sayı 3, Savı 4. Sayı 5, Sayı 6. Sayı 7. Savı 8. Sayı 9. Sayı 10. Sayı H . Sayı 12. Sayı 13. Sayı 14. Sayı 15. Sayı 16, Sayı 17. Sayı 18. Sayı 19. Sayı 20. Sayı 21. Sayı 22. Sayı 23. Sayı 24. Sayı 25. Savı 26. Sayı 27. Sayı 28. Sayı 29. Sayı 30. Sayı 31. Sayı 32. Sav-ı 33. Sayı Yayımlandığı Tarih Nisan-1947 Mayıs-1947 Ekim-1947 Mart-1948 1948 Mayıs-1949 Temmuz-1949 Ekim 1949 Şubat-1950 Mayıs-19 50 Eylül-19 50 Kasım-1950 Haziran-1951 Mart-1952 MayiK/Haziran-1952 Mayıs/Haziran-1952 Ağustos-1952 Eylül-1952 Ekim/Kasım-1952 Ekim/ Kasım -1952 Mart-1956 Mayıs-1956 Mart-1957 Nisan-1957 Eylül-1957 Aralık-195 7 Mart-1958 Ocak-1959 Mart-1959 Haziran-1959 Arabk-1959 Mart-1960 Suba!-1963 Siyasi İktidar CHP CHP CHP CHP CHP CHP CHP CHP CHP CHP DP DP DP DP DP DP DP DP DP DP DP DP DP DP DP DP DP DP DP DP DP DP CHP-AP Serdengeçti dergisinin ilk 10 sayısı CIIP, devam eden 22 sayısı DP ve son sayısı da CHP-AP hükümetleri dö­ neminde yayımlandı. Yüzde olarak bakılacak olursa 33 sayıhk derginin yüzde 30'luk bölümü CHP, yüzde 67'lik Osman Yüksel ve Serdengeçli Dergisi - 139 bölümü DP VC jnjzdc 3'lük kısmı da CHP-AP hükümet­ leri döneminde çıktı. Serdengeçti dergisinin çıkmaya başladığı tarihten iübaren 3 yıl 2 ay süreli CHP İktidan döneminde 10 sayı çıktı. 10 yıllık DP döneminde ise 22 sayı çıkabildi. Buna göre CHP döneminde dergi daha sık aralıklarla okuyucusuyla buluştu. CHP Dönemi Siyasetle İlişkisi Serdengeçti dergisinin çıkış amacının mevcut siyasi iktidarın, halk ve halkın değerleri üzerindeki baskısı­ na son vermek olduğu daha birinci sayının ilk sayfa­ sında net bir şekilde ortaya konuldu. Derginin isminin altında yer alan, "Allah'a, Millete, Vatana Koşanların Dergisi" ve "Hakka Tapar-Halkı Tutar" sloganları yayın politikasını anlamak bakımından son derece önemli. "Genç Arkadaşlar!.." başlıklı yazıda da, "Serdengeçü1er, her türlü kötülüklerle amansız bir şekilde müca­ dele etmek için ortaya atıldılar. Onlar ilhamlarını Al­ lah sevgisinden, millet sevgisinden, vatan sevgisinden almaktadırlar. Bu memlekete ve bu millete, bitmiş tü­ kenmiş müstehase hâline gelmiş adamlardan, İttihat ve Terakki artıklanndan hayır gelmeyeceğine inanmış bulunuyorlar. Vatanı taze bir heyecan tufanıyla yeni­ den fethetmek, bu topraklara. "Bu topraklar için top­ rağa düşenlerin' çocuklarını hâkim kümak istiyorlar. Gençler! Aşınmamış vicdanların gür sesleri... Siz de bu çetin yolda pervasızca yürümeğe yemin edenlerin safına, Serdengeçti'ler kafilesine katılınız!.." [Serdengeç­ ii, S. 1, s. 2) deniliyor. Bu ifadeler derginin çıkış amacı­ nın daha net anlaşılması açısından büyük önem taşı­ yor. Çünkü mevcut siyasi iktidar "İttihat ve Terakki artıldarı' olarak görülmekte ve bunun mücadelesi için gençliğe çağrı yapılmakta. Yukarıdaki ifadelerden Ser­ dengeçti dergisinin mevcut siyasi iktidara karşı oldu­ ğu ve bunun mücadelesinin Allah, millet ve vatan sev­ gisinden ahnan ilhamla yapılacağı anlaşılırken, iktida- 140 • Ali Özcan ra yönelik eleştirinin de açık bir şekilde ifade edildiği görülüyor. "Yolumuz-Bizim Milliyetçiliğimiz" başhklı bir diğer yazıda, yine meveut siyasi iküdara yönelik dolaylı eleş­ tirilere yer veriliyor. Serdengeçtiler için milliyetçiliğin bir vasıta değil, bizatihi gaye olduğuna vurgu yapılarak, şöyle devam ediliyor: "Milliyetçiliği, bu ulvi gayeyi bü­ yük servetlere, yüksek makamlara erişmek için vasıta olarak kullananlar vardır. Biz temiz niyetli, vatan duy­ gulu, memleket düşünceli Türk gençleri, bu türlü milli­ yetçilikten nefret ediyoruz. Bizim milliyetçiliğimiz husu­ si vagon, bol hareırah, yüksek makam milliyetçiliği de­ ğildir. Hakka tapan halkı tutan, yalmkıhç bir milliyetçi­ liktir." (Serdengeçti, S. 1. s. 3) Yazıda, siyasi iktidardaldlerin milliyetçiliği kullandıkları ve bunun üzerinden ken­ dilerine imtiyaz sağladıldan da açık bir şeklide ifade ediliyor. Tek parii iktidarının hiçbir eleşüriye müsama­ ha etmediği ve bunun ötesinde gazete ve dergilerde çı­ kacak haberleri dahi kendi belirlediği bir dönemde Ser­ dengeçti dergisinin yukandaki ifadelerle iktidara karşı olduğunu dile getirmesi dönemin basm-iktidar ilişkileri bağlamında değerlendirildiğinde büyük önem taşıyor. Serdengeçti dergisinde siyasi iktidann sadeee iç po­ litikaları değil, dış politikada uyguladığı yöntemler de eleştiriliyor. "Nereye Gidiyoruz?" başlıklı yazıda ülke­ nin içinde bulunduğu ekonomik durum ve iktidann bu duruma gelinmesindeki politikaları tarihsel bir süreç içerisinde verilerek okuyucuya şöyle aktaniiyor: "Şimdi biz kah oraya kah buraya yalvanyoruz. Amerika'dan dolar bekliyomz. Ix)ndra'dan haber" Ruslar boğazlar­ dan üs mü istiyor? Hemen aklımıza şu geliyor: 'Baka­ lım Amerika ne diyecek, onlar bizi bırakmaz canım' Ga­ zetelerimiz, Anadolu Ajansımız Vaşington ve l-ondra'dan haber aktarmakla meşgul... Çalıp çırpıyoruz. Milleti peri perişan ediyoruz. Sonra bir dilenci gibi mil­ let adına Amerika'ya, şuraya buraya avuç açıyoruz. (Serdengeçti. S. 4. s. 4) Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 141 Siyasi iklidann polilikalanna karşı bir diğer eleşti­ ri A.G. imzalı "Biz Neye İnanalım?" başlıklı yazıda yer alıyor. Dünya üzerinde demokrasi ve komünizm re­ jimlerinin çarpıştıklarına işaret edilen yazıda, iktidar tek parti zihniyetini terk etmemekle eleştiriliyor: "Böyle nazik bir ahval içinde her millet gibi hareket hattını tayin zorunda olan Türk milleti ezeli prensibi­ ne uyarak insanlığın hak ve hürriyetine hürmeti şiar edenin demokrasi safhasında yer almıştır. Fakat topyekün bu safın gönüllüsü olan bizler iktidar partisi­ nin bir türlü tek parti zihniyeüni terk etmemesi yü­ zünden milletin iradesi bir türlü teeelli edemiyor ve bu yüzden demokrasi denilen muhteşem sistem ni­ zam ve prensiplerinden bambaşka bir şekle âdeta bir (ueube) hâline getirmiş bulunuyor. Ne çare ki koltuk kaygısı ile millî irade aleyhine yaratılan bu hareketten memleketin uğradığı zararı düşünmeyen iktidar par­ tisi mensupları yarınki tarihin kendilerinden ne şekil­ de bahsedileceğini bile bir an olsun hatırlarına getir­ miyorlar." (Serdengeçli, S. 1, s. 12) Serdengeçti dergisinin siyasi iktidara ve siyasete yö­ nelik mesafeli olduğuna ikinci sayısında yer verildi. Çünkü binnci sayıda iktidara yönehk eleştirilerden do­ layı dergiye yüzlerce mektup geldi. Okuyucuların ço­ ğunluğunun merak ve endişeleri, "Bize Soruyorlar, Ce­ vap Veriyoruz" yazısıyla cevaplandırıldı. "Paıticüik hastalığına tutulmuş bîr adam bize soru­ yor: Siz hangi partidensiniz? Cevap veriyoruz: Biz hiçbir partiden değiliz! Hiçbir yerin kulu. kölesi, yeminlisi değiliz. Hak ve lıakikat yo­ lunda yürüyen hür kişileriz. Bir ittihat ve Terakki artığı nasihat ediyor: Oğlum çok açık ve çok ileri gidiyorsun. Nerde olduğunu bilmiyor­ sun. Sonra seni yaşatmazlar, boğarlar, kovarlar, üzennden silindir geçerler, dinle beni. Dinliyorum! Evet, biz çok açık ve çok ilenyiz, tıpkı haki­ katler giht Onlar bizi boğabilirler, kovrjhüirler, hepsini ya- 142 • Ali Özcan pabilirler. Fakat şunu asla yapamazlar, Bv'.bn kıymet ver­ diğimiz şeyi bizden alamazlar. Bu da genç ruhlarımızda yaşattığımız Aüaiı sevgisi, millet sevgisi ve vatan sevgisidir. Biz ne yaptığantzı. nerede durduğumuzu biliyoruz.' Gayet açıkgöz feleğin çemberinden geçmiş bir iş ada­ mı ders veriyor: Oğlum sen elin etlisine SLitlüsüne karış­ ma; nene lozun, altta kalanın canı çıksın, zaten hu dün­ ya namussuz... Gemisini kurtaran kaptan... Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler. Bir ay daha sabretsen de şu diplomanı alsan olmaz mı idi? Hayır efendim, ayı ayıdır, dayı da dayı: sizin tavsiye ettiğiniz şey kahpelikten başka bir şey değil! Suya da dokunacağız sabuna da. Dokunn\adan temizlik olmaz. Bir hoca efendi vaaz ediyor: İnşallah muvaffak olur­ sunuz oğlum, amma velakin tedbiri elden bırakmamak lazım, 'acele işe şeytan karışır' Cenabıhak Kur'an-ı Kerim'de 'sabrediniz' buyuruyor. Hayır efendim. Cenabıhak Kur'an-ı Kerim'de 'sabre­ diniz' diyor amma sizin anladığınız manâda değil. Sizin sabnntz ölülenn sabrı gibi. Tedbir ve temkin dediğiniz şey de korkaklıktan başka hir şey değildir. Oturduğu­ nuz yerde şunu bunu çekiştirmek, bol bol rahat rahat kahramanlık taslamak bir şey ifade etmez. İnşallah olup bitenlerden siz de mesulsünüz. Size haddim olma­ yarak Hz. Ali'nin bir sözünü hatırlatayım: Hz. Ali diyor ki; "Namuslu insanın korkaklığından, namussuz insa­ nm cüretinden Allah'a sığmınm". Siz çoktan ölmüşsü­ nüz; birfatihalık işiniz kalmış, bari susun... Hak sever fakat mütereddit bir vatandaş diyor ki: Kardeşim çok doğru söylüyorsunuz, çok doğru amma bu memlekette... " (Serdengeçti S. 2, s. 2) Bu yazı, Serdengeçti dcrgisinnı çıkış amacını vur­ gulamanın yanında hakikati ifade ederken karşılaştı­ ğı vc bundan sonra da karşısına dikilecek olan başta siyasi iktidarlar olmak üzere her türlü engelin aşıla­ cağı mesajını veriyor. Çünkü dönem tek parti dönemi Osman Yüksel vc Serdengeçti Dergisi • 143 ve birçok gerçek ifade edilemiyor. Bunu ifade edenle­ rin başına da her türlü kötülük gelebiliyor ancak Ser­ dengeçti tüm bunlann hepsine göğüs gereceğinin aJtını net bir şekilde çiziyor. Serdengeçti dergisinde okuyucuya bu mesajlar veri­ lirken, siyasi iktidar bu sayıda dergiye ilk sansürü uy­ guladı. Osman Yüksel imz.asıyla yayımlanan "Manevi Emperyalizm" yazısından bazı bölümler çıkarttırılırkcn, "3 Mayıs Millî Feveranı"' yazısı da tamamen atıldı. "Manevi Emperyalizm" yazısı sansüre uğrayıp belli bö­ lümleri çıkartılmasına rağmen yine de dergi eleştirelligiyle dikkat çekiyor. Kendi kültürüne yabancılaşmanın ve yabancı kültürleri ileri görmenin eleştirildiği bu ya­ zıda, özellikle Mechs"teki milletvekillerinin acizliği şu ifadelerle yeriliyor: "Bu vaziyete bir son vermek için za­ man zaman Büyük Millet Meclisinde münakaşalar olur. Milletvckiİlerimizden ekserisi Ankara Radyo­ sunda Alaturka musikiye büyük mikyasta yer verilme­ si isteğinde bulunurlar. Fakat yine her zaman olduğu gibi üeri fikir ileri zevk, ileri ses aristokratları kendile­ rini gösterirler. Milleti ve sagduyu^ıı sustururlar. Mu­ sa'nın asası gibi bin bir türlü mucizeler gösteren her yerde sözü geçen bir millet ve meclisten daha kuvvetli olabilen bu tek kelimenin 'ileri' kelimesinin üzerinde durmak istiyoruz."' (Serdengeçfi, S.2, s.3| Yazmm normal seyri vc devamında ifade edilenlere bakıldığı zaman sansürlendiği gayet doğal bir şekilde anlaşılıyor. "Bir Fakültenin İçyüzü" yazısında ise iktidarın eği­ tim politikasına yönelik eleştiriler bulunuyor. Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinde gereksiz bölüm açılmasına yönelik sert tepkiler gösterilmekte, bunun yanı sıra okumak için Anadolu'nun en ücra köşelerinden İstan­ bul ve Ankara'ya gelerek bin bir yokluk içinde eğitim hayatmı sürdürmeye çalışan gençlerin içler acısı duru­ mu ortaya konuluyor: "Hey gidi zavallı milletin paralan, Almanya'da, İngiltere'de. Amerika "da varmış diye bi­ zimkiler dc onlara benzemek için böyle şeyler yapıyor- 144 • Ali Özcan 1ar. Sonra muhakkak Hintçe, Çince bilen birisi lazımsa gönder Hinde, Çin'e öğrensin. Zaten bu türlü şubelere giren talebeler de hiçbir yerde tutunamayan, dalgacı, aylakçı, asker kaçağı çocuklardır.,. Genç münevver ar­ kadaşlarımız tavan aralarında, bodıoımlarda, abdesthane kenarlannda âdeta bir menfa hayatı yaşıyorlar. Vekâlete bir pansiyon açması için müracaat edildiği za­ man tahsisat yok, para yok! diye bas bas bağrışırlar. Öte tarafta hiçbir işe yaramayan yerlere on binler dö­ kerler." [Serdengeçti. S. 2, s. 9) Dergide sadeee üniversite eğitimi değil, ilköğretimde de uygulanan eğitim metoUanmn Türk kültür ve mane­ vi değerlerinden uzak olduğu vurgulanıyor. Oğuz Fazhoglu imzalı 'Talebe mi Yetiştiriyoruz, Yoksa Ultra Mo­ dem Sevdazedeler mi?" [Serdengeçti. S. 2, s. 12] başlıklı ya­ zıda 23 Nisan törenlerinde çocuklara millî marşlar ve terbiyeli okul sarkılan söyletmek yerine gayri ahlaki meyhane şarkdan söylcttirildiği belirtilerek, bunun en büyük nedeninin siyasi iktidann açtığı Köy Ensütülcri'nde yetişen öğretmenler olduğuna işaret ediliyor. "Nereye Gidiyomz?" yazısmda ise Köy Enstitüleriyle ilgili olarak önemli tespiUerde bulunuluyor: "Sözde köy­ lüyü kalkındırmak için kumlan Köy Enstitülerinin hazin manzarası hepimizin malumudur. Bu topraklar üzerin­ de bu toprağın insamna yabancı bilgisiz fakat her şeyi ben büirîm iddiasmda bulunan, ukala, menfur mhlu yı­ kıcı bir nesil yetiştirmek milletimizin geleneklerini, ma­ nevi kıymetlerini çiğneterek mevcut mülk nizamını alt üst etmek gayesini güttüler. Ali ve Tonguç babalann de­ dikleri olsaydı. Türkiye belki de bugün Sovyetler Birügi'nin bir cumhuriyeti olacaktı." [Serdengeçti, S. 4, s. 5) Siyasi iktidann eğitim politikasının yanı sıra, kültür ve sanat konulannda yürüttüğü politikalar da SerdengeçtCdc eleştiriliyor. N. Sevilen imzasıyla "lürk Musikisi ve Katilleri" başlığıyla yayımlanan yazıda devletin yaym organı olan Ankara Radyosunda yayımlanan müziklere dikkat çekiliyor.. Yazıda, Türk musikisine hiç değer ve- Osman Vüksei ve Serdengeçli Dergisi - 145 rilmedigi g e r ç e ğ i n e işaret edilerek b u d u r u m eleşürlliyor: "Bu m e m l e k e t t e m i l l e ü n r u b y a p ı s ı n ı n i f a d e s i o l a n m u ­ sikimizi k a ü e t m c k vazifesi A n k a r a R a d y o s u n u n m u k a v ­ v a bileklerine tevdi edilmiş bulunmaktadır. Hangi telakk i m n s a h i b i o l d u ğ u n u b i r türlü t e ş h i s v e t e m y i z e d e m e ­ diğimiz bu m ü e s s e s e yıllardan beri bize ısrar v e i n a ü a Hotantolar müziğini dinletü. M e m l e k e t i n medarı ifUhan sayabileceğimiz sanatkârlar dururken bu bobsiüller al­ b ü m ü radyo bize zenci hortlakların çığhgını andıran m ü ­ ziğini dinletmek v e zevkimize t a h a k k ü m e t m e k cüretini n e r e d e n a l ı y o r ? " (Serdengeçli, S. 2, s. 10| Serdengeçii d e r g i s i n i n h e r s a y ı s ı n ı n s o n b ö l ü m ü n d e yer alan "Gülünç Hakikatler" m i z a h sayfasında da si­ y a s i i k t i d a r l a ilgili ç e ş i t l i k o n u l a r m i z a h i b i r dille o k u ­ yuculara sunuluyor. Bu b ö l ü m d e özellikle C H P v e o n u n M i l h K g i t i m B a k a n l ı ğ ı n ı y a p a n H a s a n Ali Y ü c e l i l e ilgili o l a y l a r a ç o k ç a y e r v e r i l d i ğ i d i k k a t l e r d e n k a ç m ı y o r . G ü l ü n ç H a k i k a t l e r m i z a h sayfasında y e r alan yazılar­ dan birkaç örnek: "Gazete v e dergilerde bir m ü n a k a ş a d ı r gidiyor. ' D a ğ b a ş ı m d u m a n almış' şarkısı C u m h u r i y e t Halk Partisinin malı olabilir mi, olamaz mı? Doğrusu biz demokrasi v e hürriyet kavgasının şarkılara türkülere kadar sirayet e d e c e ğ i n i b i l m i y o r d u k . M e m l e k e t i n b i n b i r sefalet i ç i n d e s ü r ü n d ü ğ ü şu a n d a böyle şeyleri ciddiye alıp m ü n a k a ş a edenlerin, m u h a k l î a k akıllarından zoru olsa gerek! Fa­ k a t m a d e m k i ciddiye almışlar, b i z de bu h u s u s t a g ö r ü ­ ş ü m ü z ü b i l d i r e l i m . B i z e kalırsa b u ş a r k ı H a l k P a r t i s i n i n malı olmalıdır. Ç ü n k ü Halk Partisi hele o n u n içinden bazıları başa geçmeye, başa oturmaya, y a z m a y a pek m e ­ r a k l ı d ı r l a r . D a ğ ı n b a ş ı m d a o n l a r alsın. D i ğ e r t a r a f t a n A t a t ü r k ' ü n ş u t ü r k ü y ü dc ç o k s e v d i ğ i n i s ö y l e r l e r . ' A s m a ­ larda üzüm, yosmalarda gözüm, biraz daha büyürsem, çapkınlıkta g ö z ü m ' B u n u da az bir değişiklikle, ' A s m a ­ larda üzüm, yosmalarda gözüm, biraz daha büyürsem, s a n d a l y e d e g ö z ü m ' D e m o k r a t Parti benimsesin. Böylece k a v g a d a b i l s i n . " (Serdengeçü, S, 3, s, 151 146 • Ali Özcan Yine mizah sayfasında "Azrail Partisi" başljkh yazıda şöyle deniliyor: "İki sene evvel İncedayı, Eskişehir'de söylediği bir nutukta: 'Demokrat Parti henüz çocuktur. Bir çocuğa nasıl iktidarı teslim edebiliriz?" demişti. Bu hadiseden sonra iktidarın kodamanları, aynı manaya gelen sözler sarf ettiler. 'Bu millet bizim vasiliğimize 20-25 sene muhtaçtır' dediler. Ben hesap ettim. Halk Partisi ileri gelenlerinin hemen hepsi 20-25 sene sonra tebdili makam edecekler. Anlaşıldı... Bu iş kaydı hayat şartıyla... Bu ne saltanat yahu, tam 25 sene oldu! Abdülhamit müstesna, hiçbir Osmanlı padişahı böyle sal­ tanat sürmedi. İküdarı ele alabilmek için, demek Azra­ il Parüsine lüzum var. Ancak onların hakkından bu parti gelir. [Serdengeçti. Mayıs 1949, S. 6, s. 14-15) "Altı Okun Hikâyesi Dilberim prensipleri ne hâle sokmuşlar!... Milliyetçilik. Merasimlerde söylenen nutuk! Geçmişi­ mize, maziye sövüp saymalar. 'Yaptık', 'yarattık', 'et­ rafında sımsıkıyız' haykırışları... 25 yıldır bitmeyen nakarat! Devletçilik: Tuzu bile inhisar alana alarak, korkutan bir nevi garip hir tarz-ı idare... IxxikUk: Alanen ve resmen din ve mukaddesat düş­ manlığı. Millî Mücadeleyi yapan ruhun aforoz edilmesi. Cumhunyetçilik: Sarayın köşke tebdili... Şehzadele­ rin yedne şefzadelerin gelmesi. İnkılapçılık: Yeşil Türbe'nin kapatılması, mavigişenin açılması. Mukadderat, alınyazısı gibi kelimelerin yerine şans, talih ve sürprizin iJcamesi. Fatih'in kendi şehrinde hapsedilmesi. Buna mukahil yeni muazzam Amt-Kabirler inşaatı. Fatiha'nın beş dakika sükuta tebdili. Halkçılık: Halkla partisi arasındaki korkunç uçuru­ mun adı. Farkkın 1. Halk verir, o alu'. 2. Halk inanır, o inanmaz. Osman Yüksel ve Serdengeçli Dergisi • 147 3. Halk caminin içinde, o dışmda (Cenaze merasimle­ rinde). 4. Halk susar, o söyler, 5. Halk boyun eğer. o emreder. 6. Halktan bin suç işledi mi doğru hapise. O her yer­ de mahkûm değil, hâkimdir. 7. Halk bakar, o yer. 8. Halkta dua, onda riya. 9. Halk yolsuzdur, o yolludur. İşbu 9 sebepten dolayı CHP'nin kendi prensipleriyle ue halkla alakası olmadığı ilan olunur." (Serdengeçti, S, 7. s, 14) iktidann dine bakışı da açık bir şekilde eleştirilen dergide, siyasi iktidann, bu ülkenin İVlüslüman olduğu­ nu ancak Kurban ve Ramazan Bayramlarında hatırladı­ ğına işaret ediliyor: "Hükümetçe Müslümanlık demek senede bir defa kurban derisi ve evlere zarf dağıtarak fit­ re toplamak demektir. İmansızlar her zaman her yerde 'değişmeyen bir şey yok, her şey değişir, Allah'lar bile in­ sanlar gibi doğarlar, yaşarlar, ölürler' dedikleri hâlde la­ iklik denilen kibarca dinsizlikten başka bir şey olmayan bu kelimeye sanki gökten zembille inmişçcsinc taassup­ la sanlıyorlar. Onu değişmez bir düstur olarak alıyor, el­ lerinde kalkan gibi kullamyorlar. Milletvekilleri adı üs­ tünde milletin vekilleridir. Ve raiUetin isteklerini yerine getirmeye mecburdurlar.,. Ey imansızlar, imana geliniz. Hamdullah Suphi'ler de vaktiyle sizler gibi minareyi ka­ bir taşı zannettiler, Türk Ocaklan'nda ateşli nutuklar irat ettiler. Fakat bugün hatalanm anladılar. Milletin ısbrabını duyuyorlar. Fakat onlar bu işte fazla geciktiler; herkesin bildiği bu hakikatlere varmak için saçlanm agartülar. Henüz sizler gençsiniz, ateşlisiruz! Bu millet sizlerden çok şey bekliyor." [Serdengeçti. S. 4, s. 4-,'S) "İmansızlar Saltanatı" yazısında da yıllardır devam eden tek parii zihniyetinin dini ve milli değerlere bir an­ lamda Anadolu'ya karşı olduğu vurgulanıyor. Yazıda, 1 4 8 • Ali Ö z c a n "Mecliste iki meczup ezan okumuş. Tam dine çatmanın Sırası. Patron Yalçmin eli altındaki CHP"nin hırdavat depolan toplu iğneler, menteşeler hep bîr ağızdan bagınyorlar. 'İrtica var! Yeni bir Menemen hadisesi.' Bu ba­ hane ile memlekette ne kadar namuslu adam varsa, üpkı Menemen hadisesinde olduğu gibi, toplansın doğru darağacma" denilmektedir. İrtica yaygarası yapan ikti­ dar milletvekillerine seslenilerek, "Bakışlannı Birinci Büyük Millet Meclisine çevirsinler. Ayetlerle, hadislerle Meclis tavanlanmn çınladığı günleri hatırlasınlar, İlacı Bayram Camiinde Hacı Bayram-ı Veli'nin yeşil sancağı altında okunan mevlitleri, Mustafa Kemal ile birlikte döktükleri gözyaşlannı bir düşünsünler!... Bu vatanı ve bu mlUeü din ve iman gayreti mi kurtardı, CHP'nin altı oku mu?" (Serdengeçti, S. 6, s. 3-4) diye soruluyor. Cemal Oğuz Öcal imzalı "Nihayet Şanlı Bayrağımızı da Kirlettiler" başlıklı yazıda ise siyasi iktidann dini ve millî değerlere ve bu değerlerin savunucularına karşı takındıkları tavnn tam tersini komünistlere uyguladıklan ve onlarm bölücü faaliyetlerine rağmen bir şey ya­ pılmadığı eleştiriliyor. Osman Yüksel imzalı "Neler Neler Yapmadılar!" baş­ lıklı yazıda da siyasi iktidara yönelik en açık eleştirile­ re yer verihyor; "6 oku 6 direk hâline getirdiler. Onun­ la apartmanlar yaptılar... Milleti düşünmediler!" alt başlığıyla verilen yazıda Millî Mücadele ruhuyla kurtanlan vatan toprağının daha sonra hangi amaçlarla ne hâle getirildiği, mevcut iktidar geçmişiyle masaya yatınlarak okuyucuya aktanimaktadır. Dönemin sosyal, ekonomik ve kültürel hayatında Ankaı^a'daki üst düzey bürokrat vc zenginlerin yaşamlanyla Anadolu halkının içinde bulunduğu sıkmülarm karşılaştırıldığı yazıda çözüme yönelik şunlar söylenmektedir: "Artık iş iyice çığmndan çıkmış bulunuyor. CHP bu derde derman ol­ maktan çok uzakür. Zira kendisi bizzat hallolması la­ zım gelen bir derttir. Bu buhran ve hüsranlan diğer partiler dahi Önleyemeyecektir. Mesele siyasi partiler Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 149 meselesi olmaktan çıkmıştır. Büyük bir içtimai ıslahata, kökten btr değişikliğe ihtiyacımız vardır. Mil­ let bu bitmiş tükenmiş, yorulmuş; iman ve hareket ka­ biliyetini kaybetmiş insanlardan iş çıkmayaeagma şim­ diden hayale kapılmadan inanmalıdır. Onların derdi 25 yıldır oturduktan sandalyedir. Çıkardıkları seçim ka­ nunu, geçim kanunundan çıkaracaklan -sağ ve sol neşriyata karşı rejimi koruma kanunu, sandalye koru­ ma kanunundan başka bir şey değildir. Sağ diye sol di­ ye bütün hakç! ve halkçı neşriyat susturulacak, bunlan yapanlar askeri mahkemelere verileceklerdir. Kendi­ lerine sorarsanız onlar ne sağ ne soldurlar. İleridirler... Sag diye sol diye bizden ol diye memleket gençliğini zindanlara atmak çürütmek istiyorlar. Efendiler artık çok oluyorsunuz. Hakikaten ileri gidiyorsunuz! Artık sesinizi kesiniz, susunuz. Bize benliğimizi, bize vatanı­ mızı, bize bizi iade ediniz. Biz nc Moskova ne de İJ^ndra ağzıyla konuşanlarız. Bizim sesimiz hakkın ve hal­ kın sesidir. Çeyrek asırdır susturulan milletimizin se­ sidir. Bin jallık mazisi olan Anadolu'nun sesi, şehit ve gazi Mehmetçiğin sesidir." [Serdengeçti, S. 5, s. 4) Serdengeçti dergisinin CHP iktidanmn son döne­ minde çıkan 10. sayısında siyasi iktidara yönelik it­ hamları açık ve sert bir şekilde ifade edildi. Daha önce sansüre uğrayan "3 Mayıs Millî Feveranı" başlıklı yazı bu sayıda yayımlandı. Yazıda 3 Mayıs ve sonrasında yaşananlar anlatılarak, dönemin siyasi iküdan olan CHP'nin vatanını sevmekten başka suçu olmayan in­ sanları ettiği zulümler anlatılıyor. "3 Mayts 1944 sabahı... Genç Kuva-yı Müliyeciler, çiğnenenlere hakkını vermek, çiğneyenlere haddini bil­ dirmek için Jeveran eltiler. Bu hareket Rusya tarafmdan daima tehdit edilen Türkiye'nin istiklâli, istikbali bakı­ mından, takdirlere layık bir hareketti. Fakat heyhat! Kendi menfaatlennden başka bir şey düşiînmeyenler, vatanları oturduktan, sandalye kadar dar olan, Türklüğe değü, Türk olmayanlara yar olanlar bu yerli ue milli ha- 150 • Ali Ö z c a n reketi hazmedemediler. Çankaya ve emniyet müdürlüğü arasmda mekik dokuyan, yüksek İsimler alçak seciyeler, karayı ak akı kara gösteren hokkabazlar, kendilerine karşı yapılan bu hareketi devletin, kanunun, hatta vata­ nın aleyhine bir hareketmiş gibi gösterdiler... Bu adam­ lar bununla da kalmadılar. Yabancı deyince tüyleri di­ ken diken olan Türk milliyetçilerini 'yabana parmağı ile harekete gelen insanlarmış gibi gösterdiler. Vatan hainli­ ği ile suçladılar... Bütiln bunlar... Bunlan CHP ve başmdakiler yaptılar. İsnatlar ispatsız kaldı. SÖzlen. ithamla­ rı desteksiz kaldv Askeri Yargıtay venlen karan 32 ye­ rinden delik deşik etti. Fakat yapılan bunca İsnatlann, bunca mezalimin, hesabım kim verdi, kim verecek? Hâlâ bu adamlar haşmıızda! Hâlâ milli hareketler tahrikçilik ve irtica ile damgalanmakta. Hâlâ vatan çocuktan zin­ danlara atılmakta... 1944, 3 Mayıs faciası mesulleriııin hesabı hâlâ göıillmedi! Defterleri dürülmedi! Cezalan verilmedi! Bekliyoruz. " ( S e r d e n g e ç t i . s. 10, s. 3) Yazıda CHP iktidarı açık seçik bir şekilde eleştiril­ mekle birlikte DP'nin iktidara gelme ihtimali göz önün­ de bulundurularak 3 Majns 1944 olaylanmn hesabının sorulması isteniyor. C H P Dönemi Değerlendirmesi Serdengeçti dergisinin CHP döneminde çıkan sayılarmda siyasi iktidarın açık ve dolaylı şekilde, siyasi, sos­ yal, kültürel ve ekonomik politikaları hep eleştirildi. Yukarıda örnek olarak verilen yazılardan anlaşılacağı üzere Serdengeçti dergisi, CHP'ye ve onun poliükalanna karşı halktan yana tavrını net bir şekilde oriaya koydu. CHP'ye yönelik eleştirel yazılarda milletin yani Anadolu'nun tepkisini net bir şekilde görmek müm­ kün. Çünkü CHP döneminde sosyal, siyasal ve ekono­ mik olarak ortaya konulan politikalar millete yönelik baskıyı, iktidar seçkinleri ve çevresindeki zümrenin zenginliklerine daha da zenginlik katmasım beraberin- Osman Yüksel ve Serdengeçü Dergisi - 151 de getirdi. Cumhuriyetin kuruluşunun ardmdan kabul edilen inkılâpların uygulaması noktasında ortaya ko­ nulan baskıcı yönetimin devamı niteliğini sürdüren CHP döneminde herhangi bir eylemde bulunmak bir yana düşüncesini dahi ifade etmekten sakınan milletin tercümanı olan Serdengeçti dergisi, basm özgürlüğü bağlamında da bir ilki gerçekleştirdi. Milletten yana ya­ yın politikası ytırüten ve içinde bulunduğu toplumun sıkıntılarını sayfalarında aktaran Serdengeçti dergisi, bu mücadelesinden kapanmak pahasına taviz vermedi. Doğru bildiklerini her zaman sayfalannda aktardı. DP Dönemi Siyasetle İlişkisi Demokrat Partinin 1950-1960 yıllarında iktidarda bulunduğu dönemde Serdengeçti dergisinin 11, sayı­ dan başlamak üzere 32. sayıya kadar toplam 22 sajası çıktı. Aşağıda da örnekleriyle incelendiği üzere bu sayı­ larda CHP'ye yönelik eleştirilere devam edilmekle bir­ likte, ilk dönem DP'yi destekleyen veya tarafsız kalman yazılara yer verildi. Böyle bir yaym politikası ortaya ko­ nulmasının nedenine dc dergide açıklama getirildi. DP'nin halkın oylanyla iktidara taşındığına işaret edi­ len dergide, millettin safında yer alması durumunda si­ yasi iktidann destekleneceği mesajı verildi. Yani Ser­ dengeçti dergisi CHP'ye milletin düşüncelerinin tezahü­ rü olarak karşı durmuşsa, DP'ye yönelik de yine mille­ tin duygularının tercümanı olacağım duyurdu. Ancak DP iktidannm devam eden süreçte ortaya koyduğu politikalan milletin sesi olarak değerlendiren ve yazılann­ da iktidan uyaran Serdengeçti dergisi. CHP dönemin­ deki kararlı duruşunu bu devirde de sürdürdü. Ser­ dengeçti dergisi bu yaym politikası yüzünden DP ikti­ darı döneminde de mahkemeye verilerek kapaüldı. hat­ ta Osman Yüksel bu yüzden tutuklandı. DP'nin iküdara gelmesinin ardından Serdengeçti dergisinde CHP ve yeni döneme İlişkin "Yıkıldılar" baş- 152 - Ali Özcan lıklı bir değerlendirme yazışma yer verildi. Bu yazıda CHPriin yenilgisi konu almırken, DP iküdanna yönelik uygulanacak yayın politikası da net bir şekilde ortaya konuluyor. "Kendilerini yan ilah sanıyorlardı. Yapanlar onlardı, yaratanlar onlardı! Milleti onlar kurtannıştı. Partilerin' den bahsederken şerejli partimiz diyorlardı. J O yüda 15 milyon genç yaratmışlardı. O kadar ileıi Jikirlİ, o kadar ilen gidiyorlardı ki. 400 yıllık mesafeyi 20 yılda kat et­ mişlerdi. Her şey onlarla başlıyordu. Şanlar, şereflerle dolu Türk tarihi onlarca devr-i istibdattı. Kapkara Orta Çağ'dı, Tam 30 yıl tanrılar gibi konuştular: firavunlar gi­ bi saltanat sürdüler. Yediler, içtiler, kustular. Bol harcı­ rahlar, hususi vagonloj-, yatlar, kökünü kazıdıktan sultanlann saraylannda şahane hayatlar, zevk. eğlence alemleri... Vur patlasın, çal oynasın. Her gün bayram, h^r gün seyran. Altta kalanm canı çücsm. altta kalan milletti, halktı, köylüydü. Amma nutuklarda, afişlerde bu milletin efendisi köylüdür' diye yazılı idi. Halkı ve milleti 'efendimiz sensin' efendi diye soydular. Ne usan­ dılar, ne utandılar, ne doydular. Bir harfi tarif gibi yıllar­ ca isminin yanında I^ahiliye Vekilliği ayrılmayan, sayın içişleri Bakanlan, cadde ortasında namuslu aile kadınlanna musallat oluyor, bakanlık otomobilini seyyar bir kerhane gibi kullanıyordu... Dir tarafta asansörle inip çı­ kan, kaşanelerde yaşayan insanlar, bunlara gök sakin­ leri diyebiliriz. Diğer tarafta mağara devri yaşayan va­ tandaşlar, yeraltı sakinleri. Dir tarafta haritada gösteri­ lecek kadar toprağı olan ağalar, beyler: diğer tarafta gö­ nüllü köleler, ortaklar... Halkçı Halk Partisinin cemiyet nizamı... Hangi hesap, hangi kitap, ey lâtapstzlar! Ah çalan tjsküdar'ı geçti! Hırsızlılc devletleşti: ahlaksızlık millileşti. 'Bu memleketi biz kurtardık' diye başa geçen­ ler, diktatörler ve onun dalkavuktan memleketi Öyle bir hatırdılar ki, kurtarabilene aşk olsun. İktidara hangi parti gelirse gelsin, isterse bin parti değişsin, bu köhne kadrolar, bu iki, üç, dört yüzlüler, bu sahte tavırlar bu Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 153 kof bitmiş tükenmiş yıpranmış kıymetler, bu mukallitler, bu bina ve zina medeniyelçilen, bu ruh düşmanları, ye­ rin dibine geçmedikçe, millet kendi kendine gelmedikçe ne yapılırsa yapılsm boştur." (Serdengeçti, S. 11, s. 3) Yazıda en çok vurgulanan ise Serdengeçti dergisinin iktidara yönelik yürüttüğü yayın politikasının ana çiz­ gilerini ortaya koymasıdır. "Bizim muhalefetimiz parti muhalefeti değil, millet muhalefetidir" ifadesinin altı­ nın çizildiği yazıda bu muhalefetin "göklerden yağarcasma, yerlerden dogarcasma, tertemiz, dupduru" bir muhatefet olduğu vurgulanıyor. CHP'nin seçimden yenik çıkmasının nedeni içinse yazıda, "CHP kendini edebi bildiği, puUannı ilahlaştırdıgı için gafil avlandı. Millet onlan 14 Mayıs 1950'de yerin dibine geçirdi! Cehenneme kadar yolları var!" de­ nilirken, millet için 'düşene aeır, geçmişi çabuk unu­ tur' kaygısı ortaya konularak şu çagnda bulunulmak­ tadır: "Ey Türk milleti! Bu gün sözde muhalefeti temsil edenler, dünkü alkışçı, şakşakçılardı. Bugün sana ya­ ranmak isteyenler, ayaklarına kadar gelenler, dün seni ayakaltı edenlerdi. Bugün adaletten, hakkaniyetten, maneviyattan bahsedenler, dün senin imanını, vicda­ nını alçakça çiğneyenlerdi. Vatan ve millet cellatlarını unutma ve affetme!" deniyor. (Serdengeçti, S. 11. s. 3] "Hadiselerin Muhasebesi" başlıklı yazıda ise güncel siyasi ve sosyal konulara yönelik değerlendirmeler yapı­ larak, derginin görüşü okuyuculara aktanlıyor. Bu ya­ zıda Demokrat Partinin Kore'ye asker gönderme ve NATO'ya girme çabası destekİcnirken, buna muhalefet eden CHP eleşürilerek, ilginç bir benzetmede bulunulu­ yor: "Bir adam evlenir, kansıyla düşer kalkar; 9 ay 10 gün sonra bir çocuğu olur. Koca kansına çıkışır: Bu ço­ cuk nereden çıktı yahu. CHP'nin Kore meselesinde çı­ kışması da tıpkı buna benzer. Meclisin toplanıp toplan­ maması meselesine gelince: Toplanıp karar verilse fena olmazdı, gerçi netice değişmeyecekti, değişmeyecekti ama hem bundan sonra iktidara gelecek partilere iyi bir 154 • Ali Özcan ömek verilmiş olur, hem de sağdan soldan yükselen ih­ razlara meydan verilmezdi." (Serdengeçti. S, j ı. s. 8) "Bundan Sonra Serdengeçti" başlıklı yazıda, dergi­ nin Demokrat Parti iktidarına karşı nasıl bir yayın po­ litikası izleyeceği net bir şekilde şöyle aktarılıyor: "Bu­ gün de aynı yolun yolcusuyuz. Hiçbir partinin ve hiçbir adamın adamı değiliz. Memleketin, milletin ve mukad­ des davanın adamı olmaya çalışıyoruz. Bugünkü ikti­ dar artık eski iktidar değildir. Halkın reyi ile işbaşına gelmiştir. Meşrudur. Meşru bir irade ile gayri meşru bir iktidar karşısında takınacağımız tavır tabiatıyla başka olacaktır. Bu demek değildir ki, DP hükümetinin her İcraatını, her hareketini tasvip edip alkışlayacağız. Bi­ lakis halkın isteği ile iktidara gelen bir parti, halkın İs­ teğine, halkın menfaatine aykın bir iş yaparsa, bu en hafif tabiriyle millete ihanet olur. Yeni hükümetin böy­ le bir hareketini görürsek CHP karşısına nasıl dikUmişsek, DP karşısına da öyle dikileceğiz. İdare edenle ida­ re olunan, devletle millet arasında sağlam bir köprü vazifesini göreceğiz. Ama bizim köprümüzden 'ayıya dayı' diyenler geçemeyecek. Memleketin en büyük düş­ manı ayı-dayı zihniyetidir. Dalkavukluk, riya, namus­ suzluk, hırsızhk, fuhuş, taklitçilik, vatansızlık, hainlik, bolşeviklik... Bütün bunlara karşı amansız bir müca­ dele açmıştık. Bu mücadelemize devam edeceğiz." ISer­ dengeçii. S, U . S . 15) Serdengeçti dergisinde, meşru iradenin tecellisi ola­ rak görülen DP'ye karşı tavnn farklı olacağı ifade edil­ mesine rağmen siyasete karşı mesafeli durulduğu da açık bir gerçektir. Siyasetin ve siyasetçilerin ülkeye faydasının olmadığı belirtilen "Merhaba Arkadaşlar" başlıklı yazıda da bu konuya yer verihrken, siyasetin birleşürici değil ayırıcı olduğunun altı çiziliyor: "Gir­ dik, gördük ve dinledik ki; partilerden, demeklerden, cemiyetlerden hayır yok. Bu teşekküller maalesef bir­ leştirmekten ziyade ayırıcı, kayırıcı bir rol oynuyorlar. Türlü ihtiraslar, türlü hizipler, karşılıklı ithamlar, iç Osman Vüksel ve Serdengeçti Dergisi • 15o tüzük, dış tüzük münakaşaları, usul hakkmda nutuk­ lar, nümayişler, alayişler, beyannameler, kahrolsun, yaşasın sesleri bir hengamedir gidiyor. Dostluk yerini düşmanlığa, sevgi intikama, din kine terk ediyor." [Ser­ dengeçti, s. 13, s- 2) Bu yazının sonunda ise derginin birçok müracaat ve ısrarlara rağmen hiçbir parüye girmeyeceği okuyncuya duyurularak, "Biz parti adamı değil, memleket adamı, nutukçu söz adamı değil iş adamı, politikacı değil gö­ nül adamı, samimi adamı arıyoruz, istiyoruz.,, Bu memlekete ve bu millete bitmiş tükenmiş insanlardan, İttihat ve Terakki artıklarından, partilerden, particiler­ den hayır gelmez! İş yok onlarda" deniliyor. İktidarda DP olmasına rağmen dergide muhalefet partisi CHP'ye yönelik eleştirel yazılann daha çok olma­ sı dikkatlerden kaçmamakla. M. Kubilay İmer'in "Özü­ müz, Sözümüz, Yüzümüz Birdir" yazısında CHP için kullanılan ifadeler bunun açık göstergelennden bir ta­ nesi: "CHP'li demek; materyalist (maddeci) zorba, eli bayraklı, başıbozuk yeniçeri demektir. Yeniçeri adı bu devşirmelere pek yaraşır. 27 sene millî bayramlarda nu­ tuk çektiler, yalan atülar. Yeyip, içip yan yattılar. Mil­ yonlara milyonlar katülar. Velhasıl ortalığı toza duma­ na verip, halkı birbirine kardılar, kattılar. Fakat şimdi dc yerlerde sürünüyorlar," [Serdengeçti. S, 13. s. 6) Dergide DP'nin yürüttüğü politikalara yönelik ilk uyanya 13. sayıda yer verildi. "Bu Meclisten Beklediği­ miz" yazısmda milletin oylanyla seçilen milletvekilleri­ nin 'basma kâğıt tüccarlan' ve 'babıadi yaygaracılan' olarak İfade edilen bir zümreye karşı kendilerini sorum­ lu tuttuklan ve hesap verdikleri ammsatdarak, "Siz adı üzerinde mîlletvekih, milletin hakiki mümessillerisiniz. Sizi oraya şefler tayin etmedi; zümreler seçmedi, biz ta­ yin etük, biz. millet! Türk milleti... O hâlde bugünkü varlığınızı bize borçlusunuz. Siz. babıadi yaygaracılanna, Müslüman Türk mîllcüyle zerre kadar alakası olma­ yan 27 yıllık kopkoyu bir diktatörlüğü alkışlayan, bas- 156 • Ali Özcan ma kağıt tüccarlanna değil, bize hesap vermeye mec­ bursunuz. .. Biz sizi oraya hangi ümitlerle göndermişük, düşünün. Etrafınızı saran, yutkunan, bir şeyler bekle­ yen kalabalığa neler vaat etmiştiniz düşünün. Neyi, ki­ mi, neleri koruyacaktınız? Şimdi neyi koruyorsunuz, düşünün!" deniliyor. [Serdengeçti. S. 13, s. 13| Dergide sadece Osman Yüksel'in değil diğer yazarla­ rın da DP iktidarına yönelik eleşürileri bulunmaktadır. Selçuk Köroğlu'nun kaleme aldığı " 163. Maddenin Ten­ kidi" yazısında DP'ye yönelik ilk açık eleştiriye yer ve­ rilmiştir. CHP devrinde meclise getirilen 163. madde­ nin DP döneminde daha ağır fıkralar ilave edilerek tek­ rar ele alınmasını konu alan yazıda şöyle denilmektedtr:"İktıdara din hürriyeti, vicdan hürriyeti vadederek gelen DP iktidannm bazı ateistleri, el çabukluğu ile CHP'sine rahmet okutacak gayrı laik, gayri İslâmi, gay­ ri insani, gayri vicdani -ne kadar gayri varsa- olan bu kanunu daha da ağırlaştırarak öne sürmüşlerdir. Be­ reket versin bu hareket Konya Milletvekili Fahri Agaoğlu gibi bazı mille tvekillerirün gözünden kaçmamış, bir­ çok itirazlara sebep olmuş, bunun üzerine Menderes de dosyayı koltuğuna kıstırmış gitmiştir. İnşallah bir daha vicdanlara, imanlara, kutsi duygulara köstek vu­ ran bu kanun geri gelmez. Tamamen ortadan kaldırılır. Demolîrat Partiyi kendi isteği ile iktidara getiren, Müs­ lüman Türk milleti bunu istiyor, bunu bekliyor." (Ser­ dengeçti. Mayıs-Haziran 1952. S. 15-16, s. 6) Dergide, iktidara yönelik haklı eleştirilerle birlikte yapılan iyi icraatlar ise desteklendi. Bunun en önem­ li göstergelerinden biri Serdengeçti imzalı 'Yaşa Be Menderes!" yazısıdır. Yazıda, derginin diğer gazete ve dergiler gibi DP iktidarından hiçbir beklentisinin ol­ madığı net bir şekilde şu ifadelerle ortaya konuluyor: "Şu satırları yazan adam, ilana ilanı aşk eden, sen­ den, senin partinden, senin hükümetinden bir şeyler bekleyen adam değildir. Şimdiye kadar da hiçbir dev­ let adamı hakkında kendim bildi bileli bir satır methi- O s m a n Y ü k s e l ve Serdengeçti D e r g i s i - 157 ye yazmış değildir. Onun için şu satırları herhangi bir menfaat kaygısına hamletmeyiniz. Bilakis sizin hükümetiniz de, sizin idareleriniz de mecmuamı top­ lattı. CHP'ye karşı ön sallarda çarpışan ben, bu dava­ nın Serdengeçtisi olan ben, bu kavgayı herhangi bir menfaat saiki ile yapmadığım için neticede de bir şey beklemedim, beklemiyorum davama, davamıza hür­ metten başka. Şu satırları da aynı düşünce, aynı duy­ gu ile yazıyorum. Mukaddes davamızın yüzü suyu hürmetine yazıyorum. Sen Antalya nutkunda, sana inkılâp düşmanı diyenlere aynen şöyle demişsin: 'Bu kanunlar acaba hangileridir ve tavizler hangi tavizler­ dir? Galiba ezanın Türkçe ve Arapça okunmasını ve vicdan hürriyeti üzerinde yapılan baskının kaldırıl­ masını kast ediyorlar. Eger inkılâp kanunları bugüne kadar halk tarafından benimsenmemişse, jandarma zoru ile yürütülecekse, millî vicdanın hilafına olan bu kanunları kaldırmak demokratik bir idarenin başta gelen vazifesi olmak icap eder. Hakiki inkılâp Türki­ ye'de şimdi oluyor. Bir milletin rüştünü ispat etmek için yaptığı hareket hakikî inkılâptır. İnsanları sürü olmaktan kurtaran idareyi kurmaktayız. Demokrasi­ yi, halk hâkimiyetini hakikî inkılabı şimdi yapmakta­ yız.' Bunu duyduğum zaman içimden gayri ihtiyari 'Yaşa bc Menderes!' diye bağırdım. Aynı his, aynı duy­ gularla, içimden geldiği gibi şu yazıyı yazıyorum. Ya­ şa be Menderes! Bu sözleri söylediğin için yaşa... Di­ lin, elin, ayağın dert görmesin. Yaşa! Bizden oldukça 'sağ' oldukça yaşa. 'Arkadaşlar, bu millet sağcılıktan zarar görmemiştir, sağla sol bir arada harman edile­ mez' dediğin için yaşa... Daima sağ kalasın, sag ola­ sın! Bu millet, aksi ve kötüye solak demiştir. Bu dîn, İslâm dini hayra sağ, şerre sol demiştir. Sen bu sözle­ rinle, bu milletin yıllarca beklediği, rüyasında bile görse inanası gelmeyeceği ilk ve tek başvekilsin. Var­ sın Cahit Ulus'ta, 'Türkiye'nin Müslüman Başvekili' diye senin bu vasfınla alay ededursun. Varsın babı- 158 • A]i Özcan adinin kiralılt ağızları, nikâhsız kalemleri senin her birisi bir şaheser olan nutuklarına 'Menderes gene at­ tı tuttu" desinler. Evet sen onlara alıyorsun, bizi tutu­ yorsun. Biz ki miUetiz. Bu memleketin hakiki sahiple­ riyiz. Seni başımıza geçiren de biziz. Onlar, basma ka­ ğıt tücearları, onlar demokrasiyi gazete satmak için tutuyorlar. Köhnemiş adamlan, yıpranmış kuvvetleri, yalama olmuş, içi geçmiş herifleri, sırf muhalefet ol­ sun diye tutU3'orlar, Onlar sana ne kadar yüklenirler­ se yüklensinler, dayan sevgili Müslüman Başbakanı­ mız dayan. Evvela Allah'a, sonra Allah-Millet-Vatan yolunda yürüyen bizlere dayan, millete dayan. Mai­ şetlerini gazetelerine attıkları yalaneı ve yabancı man­ şetlerle temin eden, bu vefasız, bu vurguncu, bu fır­ satçılara yüz verme. Sen îtühat ve Terakki artıklann­ dan, sen Makedonya çetesinden değilsin. Sen bizden­ sin, bizim toprağımızdan, bizim hamurumuzdan. Sen Aydmoğollarının torunu, Selanik dönmelerinin sözü­ ne bakma. Sen bize bak. Anadolu çocuklarına bak. Bahtsız Anadolu'ya bak." (Serdengeçii, Mayıs-Haziran 1952, S. 15-16. s. 25) Yazının devamında ise yine Menderes'e şu uyanlar­ da bulunuluyor; "Sakın ha. politika oyunu yapıyorum diye zikzak yapma. Zira hâlâ sana güvenemeyenler var. Menderes dem.ek zikzak yapan, kıvnntılar yapan, dir­ sek çeviren demekmiş. Kelimenin manâsı bu. Ege Böl­ gesindeki nehirler kıvnla kıvnla aktıkları için onlara Menderes demişler. Sen de böyle imişsin. Gördün mü Menderes gördün mü? Düşmanların senin için neler uyduruyorlar? İsminle nasıl oynuyorlar. Dirsek çevireeeksen. onlara çevir, bizlere çevirme, Aslan Menderes! Varsınlar o teresler sana ne derlerse desinler. Bu mil­ let seni bir tuttu mu yaşadın gitti. Bu millet tuttuğunu atmaz. Bu milleri tutan batmaz aziz Başvekil! Sen bu milleti tuttukça bu millet seni başında taşır. Tekrar ediyorum; sen politika cambazlanmn, sen basma kağıt tüccarlarmm, sen dönmelerin, sen iki yüzlü, üç yüzlü- Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 159 lerin hezeyanlarına, tehditlerine kulak asma. Sen bize bak bize... Allah tuttuğun hayırlı işlerde sana yardım etsin. Bir kelime ile: Varol, sagol!" (Serdengeçti. Mayıs-Ha­ ziran 1952. S. J5-36. s. 25) Milletin düşüneelerinin tercümanı olan Serdengeç­ ti dergisinde, vatandaşın CHP'ye neden soğuk baktığı, DP'yi ise neden desteklediği de açıklanıyor: "DP ve Halk Vicdanı" başlıkh yazıda milletin partilere yönelik düşüncelerine atıfta bulunularak, CHP'nin yanlışları ortaya konulmaktadır. Yazının devamında ise DP'nin son dönemdeki uygulamalarıyla CHP'ye benzediğine işaret edilerek uyanlara yer verilmişür: "İşte Halk Partisi bunun için yıkıldı. İbret almalısınız ibret. Vic­ danlardan baskıları kaldırdık diyen Menderes nerdcsin! Millet evvel Allah sonra sana dayanıyor. Sana ba­ kıyor. Göster kendini... Bu memlekette demokrasi ya vardır ya yoktur. Bunun ikisinin ortası olamaz. Biz ol­ duğuna kaniiz. Bekliyoruz. Yüzümüzü kara çıkarma" (Serdengeçti, S. 19-20, s. 131 Derginin 19-20 ortak sayısında ayrıca "Yaşasın De­ mokrasi" yazısında Serdengeçti'nin 17. sayısında ya­ yımlanan "Ayasofya" başhklı yazıdan dolayı millî mu­ kavemeti kırmaktan derginin askeri mahkemeye veril­ diği okuyuculara duyurularak, DP hükümetine CHP'nin yolunda olduğu yönünde uyanlara yer verili­ yor: "Biz CHP devrinde bile -tabutluklar fash müstes­ na bu yazdığımız yazılardan değildi- askeri mahkeme­ ye verilmedik. O kadar sert, taaruzi ifadeler kullandı­ ğımız hâlde... l'ürkiye'de 50-60 bin, bütün besleme neşriyatın hepsinden çok okuyucusu olan, yeni niza­ mı şiddetle, menfaatsiz, adeta delicesine müdafaa eden CHP devrinde hapishanelerden hapishanelere sürülen, bir adamın DP zamanında da mütemadiyen hırpalanması, askeri mahkemelere verilmesi hayra alamet değil. İktidar bastığı dalı farkında olmadan ke­ siyor. Yahut kesenleri görmüyor. Balta, herhalde me­ sul mevkide bulunan, itimat ettiğimiz devlet adamları- 160 • Ali Ozcan n m elinde değil. Milletin menfaatini, layanlarm elinde. Önümüzdeki hürriyetini balta- günlerde cereyan ede­ cek hadiseler bize darbenin nereden geldiğini göstere­ c e k . " (Serdengeçli, Elîim-Kasım 1952, S, 19-20. s, 15) Derginin "Gülünç Hakikatler" m i z a h b ö l ü m ü n d e d e İ k t i d a r v e s i y a s i p a r t i l e r l e ilgili y a z ı l a r a s ı k ç a y e r v e r i l ­ di. B u yazılar d a h a ç o k m i z a h i bir dille yazılarak, oku­ y u c u y a mesaj farklı bir şekilde v e r i l m e y e çalışıldı. "Partiler Arasında Siyasi Hava Raporu DP: Demokrat Parti, yüksek tazyik merkezinin tesiri altında olup, ri'ızgarlar parti grubundan hızla esmekte, ortalığı kaplayan Adnanııs Menderesüs hulutlannı da­ ğıtmaktadır. G ö r ü ş mesafesi gittikçe genişlemekte, ha­ raret sfinn üstünde 40-41 derecededir. CHP: Kuzeyde teşekkül eden alçak basmç merkezi­ nin etkisi alünda olup muhtelif istikametten esen rüz­ gârlar, bu partiye hâkim olan înadüs Ihtirasüs ve Sağırüs bulutlarını dağıtamamıştır. G ö r ü ş mesafesi 6-7 yıl evvel ne ise odur. Hararet derecesi gayet düşük olup her şey donmuş k a l m ı ş t ı r . CMP: Batıdan gelen alçak tazyikin tesiri altında olup, rüzgârlar ölümfırtmalan hâlinde esmekte, partinin güzi­ de elemanlarını öteki dünyaya götürmektedir. Hararet çok yüksek, görüş mesafesi Osman Bölükbaşı uzunlu­ ğundadır. TKP: Köylü partisi hiçbir tazyikin tesiri altında değil­ dir. Rüzgârlar bir kağnı yavaşlığı ile esmekte, görüş me­ safesi övendije uzunluğundadır. Hararet noımaldir. Hür P: Ne tarcıftan tazyik göreceği henüz belli olma­ yan bu partide rüzgârlar her istikametten esmekte, ha­ raret gâh inmekte, gâh çıkmakta, yarının ise ne olanağı bilinmemektedir. Babıali canibinden esen rüzgarlar bu partinin yelkenlerini hir hayli şişirdi ise de, Anadolu ca­ nibinden şimdilik kuvvetli bir hareket görünmemektedir. Bakalım bu parti belini ne zaman doğrultur. Hava-Cıva Rasathanesinden." [Serdengeçü. S. 21. s, 14) Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi -161 Serdengeçti dergisinin ilerleyen sayılarıyla birlikte [^P iktidarına yönelik eleştirilerin arttığı da gözleniyor. ' T e ­ mel Atma-Çamur Atma Merasimi" başlıklı yazıda DP'nin her açılışta muhalefet partisi ClIP'ye yüklenme­ sine yer verilerek, bunun yamnda DP'nin ortaya koydu­ ğu diğer yanlış uygulamalara da atıfta bulunularak eleşüriliyor: "Gel gelelim bunlann da çok kötü adetleri var. Mesela bir fabrikanın açılış merasimindcyü:. Men­ deres'in konuşmaya 'niyeti yoktur' söze böyle başlar. Amma bir başladı mı. aman Yarabbiî Temel atma mera­ simi döner çamur atma merasimine. Verir veriştirir... DP'lilerin diğer bir hatası da, Mcclis'te bir CHP'li konuş­ maya başlayınca onu susturup, 'igSO'den önce memle­ ket ne hâlde idi. Siz neler neler yapmadınız' tutturmalandır... Türldyc'de demokrasiyi geliştirmek istiyorsak, temel atma mera,simlcrini çamur atma merasimine çe­ virmeyelim. Kötülükle, hatada ısrar ve inat etmeyelim, yanşa çıkmayalım. Geniş olalım, unutalım, onlann yap­ tığı hatalan yapmayalım." (Serdengeçti. S. 22. s. 14) Dergide DP iktidarı yanlış uygulamaları yüzünden eleştirilse dc doğru icraatlar da destekleniyor. "Mabetsiz Şehir Mabede Kavuşuyor" başlıklı yazıda DP Genel Başkanı ve Başbakan Adnan Menderes'in An­ kara Yenişehir'e bir cami yaptıracağı haber verilerek, bundan övgüyle bahsediliyor. [Serdengeçti, S. 23. s. 3) Ayrıca DP'nin CHP'ye oranla din ve vicdan hürriyeti konusunda kıyaslanamayacak kadar ileride olduğu da vurgulanıyor. Serdengeçti dergisinde siyasi olayların değerlendiril­ mesinde iktidar eleştirilirken, muhalefetin haklılığı da ortaya konuluyor. Bunun en önem.Ii örneklerinden bir tanesi 1957 seçimlerinin öne alınmasıyla ilgili olarak yapılan değerlendirme. Bu yazıda DP iktidarının haksız olduğu, CHP muhalefetininse bu hususta haklı olduğu belirtiliyor. Bu değerlendirmelerden de anlaşılacağı üzere dergi, siyaset konusunda doğru olanı uyguluyor. (Serdengeçti. S. 26, s. 3) 1 6 2 . Aü Ö z c a n Dergide siyaset konusunda dikkat çeken en önemli yazılardan biri "İktidar vc Muhalefet" yazısı. Bu yazıda son dönemde DP'nin uygulamaları yüzünden halkın CHP'ye ilgi göstermeye başladığına işaret edihyor. Bu­ na örnek olarak da Osman Yüksel başından geçen bir olay okuyucu ile paylaşılıyor. "Konya'dan Ankara'ya gelirken yolda büyük bir ka­ labalığa rasilamışLır. İsmet Paşa'nm Konya'ya gelecek olmasından bu kalabalık toplanmıştır. Bizi kurtar diye slogan atmaları üzerine kendi kendime düşündüm. Kurtulacak olan hangi memleket hangi millettir? Mem­ leket düşman istilasında mıydı? Acaba bu işte İktidann hiç mi kabahati yoktu? O gösteri kanunları, o el sıkma­ ya bile müsaade etmeyen, milletle muhalefetin arasına dipçik ue jandaimayı sokan kanunlar ne oluyordu. Bunlar eserine güuenen. doğru yolda yürüdüğüne ina­ nan bir iktidann yapacağı şeyler miydi? Neyi men eder­ sen halk ona ve oraya hücum eder. Halk Partisi gibi kırk yerinde kırk mum yanan mazinin bütün şaibeleri­ ni, kirlerini üzerinde toplayan, bu yüzden halk tarafın­ dan alaşağı edilen bir partiyi, kanunlar çıkararak, zali­ mi mazlum mevkiine düşürüp tekrar iadeyi itibar etme­ lerine imkân veren kim? Birçok göze görünür büyük iler yapan bu iktidar, birçok da görünmez, küçük fakat al­ dığı beddua bakımından büyük işler yapmıştın Bunlar arasında Milliyetçiler Demeği faciası. Malatya faciası unutulur şeylerden değil... Haddimiz olmayarak Demokrat Parti iktidarına şunu tavsiye ederiz: Boş yere kendinizi ve iktidarınızı koru­ mak için mütemadiyen kanunlar çıkarmaktan vazgeçi­ niz. Kendi kendinizi kanunla korunacak hâle getirmeyiniz... Kendi hatalarınızla bu adamlan. Türk milletinin başına tekrar musallat etmeyiniz. Bırakınız kucaklan­ sınlar. Bırakınız isterlerse boğsunlar. Siz menettikçe on­ lar işi azıtacak, hürriyet yok. adalet yok. müsavat yok diye bas bas bağıracaklar." [Serdengeçti. Ocak 1959, S. 28, s. 3-41 Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi • 163 DP Dönemi Değerlendirmesi DP döneminde Serdengeçti dergisinde, hem iktidar partisi DP hem de muhalefetteki CHP'ye yönelik yazdar yer aldı. Bu dönemde beklendiği üzere CHP'ye yönelik eleştirilere devam edildi. İküdarda bulunan DP'ye karşı ise sergilenecek duruş. "Bizim muhalefetimiz parti mu­ halefeti değil, millet muhalefetidir" şeklinde net bir şe­ kilde ortaya konuldu. Bu duruşun sonucu olarak ilk dönemde DP'ye karşı tarafsız kalan ve hatta CHP'nin eleştirilerine karşı savunan Serdengeçti dergisi, ileriki dönemde ise yine milletin tercümanı olarak iktidara karşı uyanlarda bulunmaktan kaçınmadı. DP. Şerif Mardin'in de ifade etüği üzere; "asırlardır kırsal alanlann rüyalarım teşkil eden, bürokrasinin ve büyük gele­ neğin temsilcilerine karşı verilen mücadelenin motor gücünü oluşturacak ideal bir yönetimin canlı bir örneği olması." [Mardin, 2007, s. 188| nedeniyle Serdengeçti der­ gisi tarafmdan CHP'ye karşı çoğu zaman savunuldu. CHP-AP Hükümeti Dönemi Siyasetle İlişkisi Serdengeçti dergisinin 32. sayısı 27 Mayıs 1960 dar­ besinden 2 ay önce çıktı. Darbe sonrası dergi uzun bir süre çıkamamıştı. Bu süreçte derginin sahibi Osman Yüksel, Konya'dan 1961 seçimleri için aday olmak iste­ di ancak daha önce kaleme aldığı bir yazısı gerekçe gösterilerek tutuklandı. Seçimler bitinceye kadar ha­ pishanede kalan Osman Yüksel, Serdengeçti dergisinin 33. sayısını CHP-AP hükümeti döneminde, yani Şubat 1962'de çıkartabildi, CHP-AP hükümeti döneminde sa­ dece bir sayı ve son defa çıkan Serdengeçti'nin bu dö­ nem de siyasete karşı daha Önceki tutumunu sürdür­ düğünü söylemek mümkün. CHP-AP hükümeti döneminde çıkan 33. sayıda yine, CHP'ye yönelik cleşüriler yer aldı. öyle ki CHP'ye yöne­ lik eleştiri; bir dönem bu partinin aleyhinde olan ve bu­ nunla ilgili şiir yazan, yeni dönemde CHP'den bir sem- 164 - Ali Özcan tin başkanlığını yapan vc "Müfrit Halk Partili" olarak ifade edilen Vecdi Yarman'm yazdığı şiire atıfta bulu­ nularak yapıldı. (Serdengeçti, S. 33, s. 2) CHP'nin yanı sıra bu partiyle koalisyon kuran AP de eleştirildi. CHP'nin "yedek bir parçası" olarak ifade edi­ len AP, geçmişe aüfta bulunularak uyarıldı. 'Tarafsız İdare, Öyle mi?" (Serdengeçti, S. 33, s. 4) başlıkh yazıda ayrıca CHP'nin seçimlerde uyguladığı haksızlıklar ve seçim sırasında Osman Yüksel'in kendisi de dahil ol­ mak üzere Adalet Partisinin birçok mensubunun su­ dan sebeplerle tevkif edilerek hapsedildiği anlatılıyor. Aynca seçim sürecinde yapılan bütün baskılara rağ­ men halkın en kritik zamanda dahi CHP'ye oy atma­ mak konusunda elinden geleni gösterdiğinin de anlatıl­ masını bu partiye yönelik duruşun sonucu olarak İfa­ de edebiliriz. Kurulan koalisyon hükümetinde de yine CHP'nin önemli bakanlıklan aldığına işaret edilerek, 'bizim' diye ifade edilen AP'ye ise önemsiz bakanlıkların ^'crildiği vurgulanıyor. CHP'nin AP'yi bir kujTuk olarak gördüğü koalisyonu da bir nevi hükûmetçilik oyunu olarak de­ ğerlendiriliyor ve bu durum danışıldı oyun olarak ifade ediliyor. "Bir Tabii Senatörün Tabii Olmayan Hareketleri" (Serdengeçti. S. 33, s. 5) başlıklı yazıda MBK azalanndan Kamil Karavelioğlu'ndan bahsedilmekte, yazar Osman Yükselin hemşerisi olduğu anlatılmakta, ailesi içinse, "Onlarda da ecdat yadigân Halk Partililik hastalığı var­ dır, öylesine bir hastalık ki, Allah saklasm, kanserden de beter" değerlendirmesi yapılıyor. Bu sayıda ayrıca Türk siyasi tarihi açısından bü­ yük önem taşıyan 27 Mayıs darbesiyle ilgili değerlen­ dirme bulunmuyor. Bunun nedeni ise dergide açıkla­ nıyor. 27 Mayıs ile ilgili değerlendirmelerin bu sayı­ dan itibaren verilmeye başlanacağının ifade edildiği dergi, bir daha çıkma imkânı bulamayınca bu projede gerçekleşmemiş oldu. Osman Yüksel ve Serdengeçci Dergisi • 165 Siyasi yazılarında ağırlıklı olarak CHP'ye yönelik eleş­ tirilerin yer aldığı dergide 'Tekrar Çıkıyoruz" başlıkh ya­ zıda, siyasi iküdarlar ve Serdengeçti'nin duruşuyla ilgili genel bir değerlendirme de yapılıyor. Bu değerlendirme­ de derginin dik duruşunun baştan itibaren her siyasi dönemde devam ettirildiği şu şekilde aktarılıyor: "Hamdolsun her devirden nasibimizi aldık. Hem CHP, hem DP, hem MBK devrinde hapishaneleri boyladık. Hem de kaç defa,.. Hakikati terk etmediğimizden, ayıya dayı di­ yemediğimizden her üç devrin de sanığı olduk. Bilhassa birinci İnönü muharebesinde, birinci İnönü devrinde çok hırpalandık, müteaddid yaralar aldık fakat ölmedik. Şimdi AP'yi yedek bir malzeme gibi kullanan ikinci İnö­ nü devrine giriyoruz. Çalışma ve mücadele bizden, mu­ vaffakiyet Allah'tan" (Serdengeçti, S, 33, s, 3) Bu ifadeler Serdengeçti dergisinin siyasi iküdarlarla ve siyasetle olan ilişkilerini de net bir şekilde ifade ediyor, CHP-AP Koalisyonu Dönemi Değerlendirmesi CHP-AP koalisyonu döneminde de ağırlıklı olarak CHP'ye yönelik eleştirilere rastlanıyor, AP'ye yönelik eleştiriler de söz konusu olsa bile CHP'ye karşı AP için 'bizim' parti ifadesine yer veriliyor. Bu ifade. Serdengeç­ ti dergisinin temelde CHP ve onun zihniyetine karşı ol­ duğunu somut olarak gösteriyor. SONUÇ B asının siyasi, içtimai ve ahlaki sorumluluğunun olduğu konusunda herkes hemfikirdir. Bu so­ rumluluğu yerine getirmeyen basm, ortaya çıkış ama­ cının tersine hareket etmiş olur. Asli görevini yerine getirmeyen basm, bunu yaparken çoğu zaman baskı altında olduğunu ileri sürer. Ortaya çıkış amacı halkı bilgilendirmek olan basm, (Nurettin Topçu'ya göre ga­ zete halkm mektebidir) çoğunlukla siyasi iktidarların etkisi altında kalır ya da siyasi iktidarları etkisi altına almaya çalışır. Tarihsel süreç içerisinde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bu döngü her zaman için kendini gösterdi. Özellikle de Cumhuriyetin ilk yılları ve tek parti döneminde basın, doğrudan ve dolaylı bir şekilde baskı altına alındı, siyasi iktidarlar tarafından istenilen şekilde kullanıldı. Çok partili hayata geçiş ve DP'nin iktidara gelmesiyle birlikte önemli kazanımlar elde eden basm, bu defa da iktidarı kontrol altına al­ maya çalışh. DP iktidarının son döneminde, basın si­ yasî iktidara karşı, çıkarları doğrultusunda tavır ser­ giledi. Bunun doğal sonucu olarak 27 Mayıs 1960 dar­ besinin tetikleyic il erinin başında yer aldı. Buradan hareketle hem CHP hem de DP iktidan döneminde ba­ sının siyasi iktidarla ilişkileri incelendiğinde iyi bîr sı­ nav veremediğini söylemek mümkün. Dönemin siyasi yapısı içerisinde basm kuruluş lalın­ dan bazılan da kendilerini sağ ve sol ideoloji çerçeve- 168 - Ali Özcan sinde konumlandırarak bu doğrultuda yaym yaptı. Bir­ çoğu siyasi iktidarlara karşı milletin hakkım savun­ mak yerine kökü dışarıda ideolojilerin uzantısı gibi davranmaktan öteye gidemedi. Basmm genel durumu hakkında bunlan ifade etmenin yanında sonımlulugunu yerine getirmeye çalışan, bunu gerçekleştirmek adı­ na bedel ödeyen basın kuruluşları da az olmakla birlik­ te mevcuttur. Serdengeçti dergisi ise tüm bu değerlendirmelerin dışında bir yapıya sahip olma özelliği taşıyor. 15 yıl­ da ancak 33 sayı çıkabilen dergi, ne iktidtırın baskı­ sına boyun eğdi, ne de iktidarı kendi etkisi altına al­ maya çalıştı. Milletin {dönem itibarıyla Anadolu'nun) sesi olmaya çalışan ve bunu büyük ölçüde başaran dergi, iktidarlara karşı hep halkın yanında yer aldı, uygulamalara karşı da halkın tepkisini ortaya koydu. Gerçek anlamda milletinin sesi olan dergi, çıktığı dö­ nemde siyasi iktidarlar tarafmdan etki altına alınma­ ya çalışıldı, bu gcrçekleştirilcmeyince baskı uygulan­ dı, çok defa toplatılarak kapatıldı. Dönem itibarıyla gazete ve dergiler siyasi iktidarlar tarafından başta örtülü ödenek olmak üzere doğrudan ve dolaylı bir şekilde desteklenirken, Serdengeçti dergisi, yayın po­ litikasından ödün vermemek için ilan dahi almaya­ rak zor imkânlarla çıktı, her zaman milletin yanında yer aldı. Serdengeçti dergisi, Türk basm tarihinde, 'özgür basın' olmanm gereğini yerine getirdi, buna dönük iyi bir sınav verdi. Bu dergiyi çıkartan Osman Yüksel ise gerçek bir entelektüel olarak, dünyevi kay­ gılarla arasına mesafe koyabilen simgesel bir şahsi­ yet olarak tarihe geçti. Basının baskılar ve İlanla sansürlendiği ve hükümet ile rejim aleyhinde yazı yazmanın yasaklandığı bir dö­ nemde Serdengeçti dergisini çıkartarak inandığı değer­ ler uğruna mücadele eden, bunun sonucu olarak 92 kez hakimıda dava açılan, 8 defa tutuklanan, tabut­ luklarda yatan Osman Yüksel'in ve ona ismini veren O s m a n Y ü k s e l v e S e r d e n g e ç t i Dergisi • 1 6 9 Serdengeçti dergisinin haklı bir beklenti olarak tanıtıl­ ması, genç kuşaklara anlatılması gerekiyor. Serdengeçti dergisi, geçmişte olduğu gibi günümüz­ de de başta siyasa! iktidarlar olmak üzere, ekonomik güç odakları ve belirli çevrelerin etkisi altında kalan basm sektörü temsilcilerinin özgür gazetecilik için ör­ nek alacakları bir yayın hüviyeti taşıyor. SERDENGEÇTI DERGISI INDEKSI YAZAR ADI YAZI ADI A.G. Biz neye İnanaJım? Bahailik ve Bahallerin A.z.N İçyüzü Ziya Gökalp Dinsiz miydi? Abdülhadi Toplu Köylü IVIclım^ı (suyor? Vurdıımun Dağlann;\ Abdurrahim Balcıoğlu Altaylann Ardındarı Gelen Ses Köşemden Karabagnm Dağlan m İımıit Fdcıssı Habis Zihniyet Abdülkadir Akçiçek Birliğe Davet Ahmet K o ç Bir Serdengeçti Kaybettik Ahmet Öztürk Anadolu ve Analar Bütün Kazalar Kalkıyor! Ahmet Refik Cennetmekan Sullan Abdülhamıd Hanın Irtihali Ahmeı Remzi Gençosman Risale-l Nurdan. İlhamlar Said-i Nursı ve Eserleri AhmKt Tııran Hapishanede Yalnızlık Akıncı oğlu Metin Ören Dolandıncılar AJacddin Biber ClIPye Ali Fuat Başgil Laiklik Meselesi v e Ali Ri2a Akdemir Din Hürriyeti Münevver Mesuliyeti Rırjiiin Gelecek Yeni Dünya Hayranına Mektup SAYI SAYFA 1 12 30 11 12 4 10-11 2 2 4 7 IS 21 27 29 25 12 2S 31 21 m 19-20 5 9 19-20 2 14 13 13 4 5 5-12 7 14 -10 2 26 2 7 28 15-16 5-6 23 24 11 5 26 13 172 • Ali Özcan Garp Nedir, Ne Değildir? İman Sen İnkılapçı, 27 31 2 7 Ali Rıı-a Özer Ben Mürteciyim Ha! Türkiye'm 32 9 3-4 14 Arif Emre Ali ah'a-İnsan a-Aşk a Dair 4 8 A n ı k Yeler 28 7 Pervane İstanbul'un Fethi 29 30 11 2 Selimiye 10 3 FeUh IVIar^ı 22 12 Çıkışlar 23 12 25 Pessmizmin 10 Arif Nihat Asya A . Ş . Ataman Aşık Cevdet Ateşoglu Ayhan İnal Alçak Rus Edebiyatında ve Nihilizmin İzleri 17 11 Aşık Cevdet 12 2 Gıdümser 19-20 17 Ölürüz Beyi Bizi Durduracak Yalnız 12 8 Ölümdür 19-20 28 İstanbulün Fethi 30 9 Bekû Berk Komünı^^me Niçin Düşmanız 8 12 Bekir Sııkj Gûrd^ıglı Türk Milliyetçiler Derneği Bizim İdealimiz... Mescilte Sabah 19-20 4 12 25 16 2 Mevlâ Diye 31 4 Muş'un Kaderi Milletin Atatürk İnkılabına Medyun Bulunduğu Asla 5 2 Bum İn A y Burhancttin ŞavU Büyük Cihad Gazetesi lalınUl Cemal Oğuz ö c a l Doğru Değildir 19-20 12 Serdengeçti ler 1 2 Sevdalıyım Sevdalı Hey! 1 13 3 Mayıs 2 13 Hürriyet İstiyoruz! 4 7 Balkan Türkı'isü 5 Nihayet Şanlı Bayragınuî:! da 2 Kirletüler 6 7 Kadir Gecesi Agıt 7 7 2 2 Cevap 8 2 Mehmet  k i f i n Ulu Ruhuna Yücclnâme 9 11 3 2 Mübarek A y Geliyor 15-16 13 O s m a n Y ü k s e l v e S e r d e n g e ç l i Dergisi • 173 " •• " Tabutluk Lânetnâme 18 4 18 22 4 15 Cemal Sahir İzler Cevat Rifat Atilhan Uyanış Yalan Söylüyorsun Paşa! 13 4 - 24 " Tarihi Tahnf Etme 15-16 " •• Hadiseler Karşısında 19-20 9 Cevdet H . Arslangül Allı Şiir 9 12 Çavdaroglu Ahmet Deniz Tan İnkılâplar ve Türk Kadını 18 7-13 Anadolu 24 11 Durdu Yoksul Olmazsın CHP 17 14 Enver Tuncalp İnönü ve Laiklik HP Dinsizleri Dinimizi 33 5 Nasıl IVlahvetü 15-16 14-15 15-16 6 Eşref Edip Eşrpf-i Zaman Hüsnü Kuruntu Evliyaoglu Gök-Han 11 Kilim İstanbul'un Fethi Destanmdan 13 2 33 2 5 7 11 6 8 5 10 26 5 7 13 7 •• " •' " " Fazlı Selvl Scrdengeçiş Bir Mahkûmun Destanı Fethi GemuhiuogİLi Şimalim " •• " Fetih Gazetesi (almtı) Feyzi Halıcı Erzurum'a Sesleniş Marcşal'ın Vefab Üzerine Ekalliyet Ahtapotu Battal Gazi Destanından Nur Üstüne Şiir Fuat Uluç Garib Aşık Bcrtrand Russell'e Sevgiliye 7 15-16 4 27 4 1 12 16 7 13 7 31 Mevlâna 15-16 21 Kalmamış 29 10 Gürses Çağn 10 Haradi Ergüvpn Tel 25 25 Hasan Apaydın Hasan Erk Seçimden S o m a Falih Sultan Mehmed'in 10 2 Veren Hakim 14 7 Hasan Tahsin Oğuz Hayrettin Öi^güven Eyi'allah! Eyvallah! Yıldönümü 4 20 6 ' " " Sayıklayış Tunus'un İstiklâli 6 S 5 15-16 18-19 24 2 U J. Yakarış Gülahmcdoglu AKmi Serencam-ı Millet Men Senin Ccylaninem 10 11 Kollannm Kesilmesine Karar Hızaloglu Mustafa Zihni Hicabı A^agiller Sor J 74 • Ali Özcan Hikmet Tanyu Amerika'da Rahipler Bizde Din A d a m l a n 30 6-7 Hocaoglu O. Kamil Camileri Kilise Yaparken Şehitlere Sesleniş 13 13 7 Hocaoglu S. Ertürk 8 - -- •• - Hakikat Yâgıııunı is­ 16 Bizden Çizgiler al Hüseyin Kara Tuna Boylarında 4 Hüseyin Nihal Atsız Sonuç Devletimizin Kuruluşu 10 "-- -- Crmez 4 2 12 2 I S ­ 16 9-11 Adsız Şiir IS 2 Aşk YoUannda 12 - -- -"- " - -- Cezayir Faciası 21 24 Seı'giÜ ve Sevgililer Günü 27 14 Ka/îr v c ÖJöiîj 31 32 5 i. Hakkı Yıldırım Bağnyamk Anadolu Hüseyin Hapishane Hatıralanm ve İnkılâplar 12 11 19-20 23 İshak Başal İsmail Hami Danişmeııd İ S T i n Matemi 18 15 Vatan Meselesi 21 İsmei Zeki Eyüıx>^lu Kaybolan Havai et İnkılap Nevrozu 5 4-5 4 İzzettin Şadan Kemal Fedai Coşkuııer - _- 3 Mayıs Anneciğim Enstitü Mezunu Bir Ögreunemn İfşaaü Kemal edd in Şen orak Nefes Laura Veccio (çeviri) Bir Garplı Gözüyle Müslümanlık 4-5 28 15- 16 11 29 12 33 21 9-10 10 7 LütÜ Kartaltepe Gurbeı Yollannda 18 12 M . Cemal M. Hikmet Hlî^ber Eğilme 21 2 Kıbns Hakkında 25 2 M, Kubilay İmcr Mareşal'in Ölümü Karşısında Gençlik ÖzûmüK. Sözümüz. 10 15 - - •• 6 Yüzümüz Birdir 13 M. Lütfi İkU Cezayirli Mücahitlere M . Metin Ören Daha Ne Zamana Kadar 28 12-1. 19-20 7-30 M. Salt Çekmegll Gizli Bir Ses Dedi ki İnkılâp 5 6 6 Korkular Bitmeyen Geee 9 12 5 7 - ---• - - M. Şevket Eygi Sen Böyle Yaşayamazsm Fındıkh Hadisesi 2 15-•16 15 32 12 O s m a n Y ü k s e l v e Serdengeçti Dergisi • 1 7 5 M. Zeki Sofuoğlu Komünizmle Mücadele Etmenin Yolu 10 4 Mehmet Altunbay Bolşevikler Azerbaycan'a Nasıl Girdiler'' 10 4 Mehmet AJtunsoy An a dolu d a - Yol eu lu k 10 12 - - Mor Başlı Koç (1) 12-13 " •• Mor Başlı Koç (2) 11 12 Mehmet Çakırtaş Generalin Huzurunda 13 Türk Eri 7 13 24 22 2 Mehmet Fenk Gün Dönümünde Münacaat Mehmet Güneş Beni Beni 11 3 2 Mehmet Hamzaoglu Ağam 18 14 - - Musiki Oğuzlar 21 - " •' Mehmet Kaplan Mehmet Kumaşçıoglu 2 19-30 6-7 12 2 Mehmet Melin İrsadi Biths Kur'ân-ı Kerim Meşalesi Mehmet Oruç Hased ' •• •• Gönülden Sesler " " •' Mehmet Uytun İslâmiyet Hareket Dinidir Tanıyorum MehterbaşiOglu Aşk İstiyorum 33 21 Leyla'nı Ne Yaptın? 25 Meraduh Şevket Sahile 4 14-16 Mim- Agah Harfl Muhlis Ulusan Milletime Kınkkale'de Kutsi Bir Gün 7 17 6 10-14 Müshlıittin Sönmez Münacaat 4 8-S Nazif Sevilen Geçer 1 16 Türk Musikisi ve Katilleri 2 10 Itn'ye Mensur Gazel 24 6 Samandan Adama Hitap 15-16 29 19-20 5 3 13 ^ - ^ - •• •• Necip Fazıl Kısakürek H .. .. Kaybolan Ahlakımız Nevzat Nazif Sen ve Beslemen - •• •• Oluverdi Nevzat Yalçmtaş " " " Dini Hayalımı;; Cezayirli Mülteciler - •• •• Orta Dogiı vc Meseleleri Nurettin Özdemir - - •• Kars Kalcsindeki Bayrak Korktular Utanmadılar - Emirgan'da Gece Ağam Nereden Aşar Nurettin Topçu 18 13 15-16 17 15 10 18 14 2 10 13 8 17 2 29 6 30 10 5-6 2 10 12 1 1 2 3-5 Yoiu Yaylanın? 13 7 İsyan Ahlâkı 6 2-4 176 - Ali Özcan H u a Vatandaş Ahlâkı 19-20 3-4 2 10 O. Ûosdoğm O. ŞCTkel Dünşcn Falih Rılkı Yine Azıtıyor Beramâme 5 2 Oğuz Fazlioglu Orhan Gövem Talebemi Yetiştiriyoruz 2 12-13 Dilek 29 Orhan Özbeyli - "- Milh Mücadele Destanı 10 17 10 2 13-14 Orhan l u r k ö z Bu Oda Manevî Medeniyet 23 "-" Nedamete Çağınş 26 12 Osman Yüksel .. ,. Kanh Balkanlar (1) 1 8-9 Kanh Balkanlar |2j 3 2 - " " Bir FakıUtenin İçyüzü |1) 1 14-15 "" " ,- - Bir Faküllemn İçyüzü (2) 2 Marko Paşa İlimdir? 1 16 " •• •• ManeiT Emperyalizm 2 3 "-" Serdengeçd'nin Müdafaası Niçin Evlenmiyorlar? 3 3-7 3 10-13 Nereye Gidiyomz? 4 Mahkıimlar Arasmda 4 4 3-4-5 10-12 "" " •h " h. - •• - ,. .. , Ağıtlar (11 7 8-9 13 3-4 Neler Neler Yapmadılar! Ulus'un T İ . sine Cevap 5 5 12 Kurban Bayramı Kadın vc Cemiyet 8 8 3 8 8-14 9-10 "" - Lise Hatıralanm Rasih Kaplan 9 6 " Son Hadiseler ve Onlann İçyüzü 13 3 •• - " Aslan Mehmetçik 13 5 " •• - Geçmişle Bugün 13 10-11 " - h. Özlediğim Alem 14 3-4 Said-i Nursi'nin Huzurunda Serdengeçtimize Komünist Diyen Kızıl 15-16 7-28 Rezil Köpeklere 15-16 16-17 17 3 .. „ 1. " •- * " "" " .. „ *• " " Ayasofya Malazgirt'ten Sakaiya'ya - - .. Yıllardan Sonra 16. Asırdan Sesler U „ •' - - 18 3-4 21 3 6-7 21 Bunlar İsrail Gazetecileri mi? 21 Sokaklarda Namaz Kılan İnsanlar 22 Ayasofya! 22 7 2 5-7 O s m a n YûkBcl v e S e r d e n g e ç l i Dergisi • 177 Gasıp Nehru 23 Ortaşarkta Çıban Başı: İsrail 23 Ramazan 24 Seçimlere Girerken 2S İstifa Ediyorum 26 Peyami Safa P.SRene i^yvara FüKa Ümit Sabri Baki Said Bilgiç (almü) Schopenhauer (almtı) Selahatün Ertürk Selami Salim 12 13 5 3 8-10 İş Basma: Davet 27 3-4 İktidar ve Muhalefet 28 3-4 Hasta ve Sahte Münevver 29 3-4 İç Nizam Mehmet Âkif Mısır'a Neden 3i 3-4 Gitmişti 31 10-12 Komünizme Karşı Mücadele 33 6 Kelimelerin Cazibesi 33 10-12 Allah Korkusu Olmazsa Bizdeki Thorezler 22 6 11 7 MecKub ve Münevver (Tercüme;A,R. Kurt) Türkiye'de İslâmiyetin 6 12 Uyanması Yeşil Bendeki Öz Duygu Heykel 17 1 19-20 6-7 13 18-21 Mesuliyetsizlik Dünya Izdıraplan Ankarapalas'ta Bomba Gibi 31 33 6 7 Patlayan Şiir 5 5 Mümkün mü? Risale-i Nurdan İlhamlar 7 15-16 10 2-4 Selçuk Köroglu Şerif Korkut Tahsin Ünal 163. Maddenin Tenkidi 14 6 Hac Hakkında 12 6-16 Kahramanlık Menkıbeleri Çarşaf Dosyası 19-20 8-9 22 4 İfadelerin Saltanatı 32 5 T a n k Özhan Türkistan Kurtulacaktır (11 29 2 Türkistan KurtulacakUr (2) 32 13-14 Tuğrul Önder Üniversite mi Banka mı? S 12 Uslu Ozan Hücrem Falih Sultan Mehmet'in 2 6 Yüce Ruhuna Anket 24 33 11 2 Vicdan Azabı ) 7 Çarşaf ve Peçeye Dair Prof Akçay'a Cevap 29 33 5 13 Vecdi Yarman Victor tiugo (aJmtı) Yakup Kadri Karaosmanoglu Yasin Hatipoglu 178 • Ali Ö z c a n Yaşar Yılmaz Tahta K u m s u Yavuz Bülent Bakiler Herşey Fetih Hazırlıgmdaydı 21 Yakanş 23 5 Ben 9 Düguluj'um 4 24 13 Yavuz Sultan Selim Hatı 26 il Feüh Sabahı 30 4 Cebeci Camisi 33 2 Y u n u s Oral N e Dersin? 29 11 Yusuf Ilocaoglu Kara Günler 19 20 24 Zeki Talay Komünist Rusya'nın İçyüzü (1) 3 8-9-13 Komünist Rusya'n m İçyüzü (2] Zeki Velidi Togan 6-7 Türkistanlılarm Birleşme Davaları 15-16 19-23 Osman Yüksel'in Müstear İsim Kullanarak Yayımladığı Yazılar Aşık Fedai Bagrıyaııık Gelir Geçer! ] Hz. Mevlâna'yı Ziyaret 2 11 Serdengftçtilerin Marşı 6 13 4 Ne Gören Var Ne Bilen 7 6 Devrimize Şiir S 2 Sagımame 19-20 2-29 Yeniden Doğuş ve Andımız 21 2 Sallan Yuvarlan 23 14 Bir Dönmeye 25 2 Kagıl Destanı 27 U Bir Kalemşöre 30 14 Yılbaşı 31 la Ramazan Hatıraları 32 6 Lanet 32 10 Bayağı la şan Zevklerimiz ve Halk Türküleri 13 14 B a | n y anığımız 18 8-9 Isırgan Mâniler 2 Karazor Bir Kahraman Bekliyoruz 11 Lenin Konuşmuyor, Mahkûm Hapishane Türküsü 2 '\ 2 Münekkid İslâm'a Suikast (1) 31 10-14 Küfrediyor 14 O s m a n Y ü k s e l ve S e r d e n g e ç t i Dergisi - 179 Peşrevel Salim Zeki İslâm'a Suikast (2) Zurnada Peşrev Olmaz Bir Nesli Nasıl [Mahvettiler? En Büyük Hakikat Suslumldıı Rama:^an 32 I 7 12 I 6-7 6 6 Allah ın Varlığı Hakkmda Düşünceler Yaşayacağım Serdengeçü 7 7 10 2 Bize Soruyorlar: Cevap VeriyoruK Konya ve İnkılâplar Serdenge^lfnin Cevapları İmansızlar Sal tana ü 2 2 3 11 3 14 3-4 6 Hamdullah Suphi'ye Soruyoruz 5 13 3-13 Senin Ardından Mabelsiz Şehir Gençlik Uyanıyor! Türklüğün Perişan Hali Kültür Emperyalizmi Kıbrıs'la Nasıl Karşılandık 3 Mayıs Milli Feveram Yakıldılar Buhran Merhaba Arkadaşlar Tasavvuf Dua Yaşa B e Menderes! İktidarı Ele Almak Silahı F,le Almak Değildir Tarikatları DP İdare Ediyormuş 6 9 9 10 11 12 13 14 14 10 2 5 3 3-15 3 2 2 2 15-16 25 15-16 26-28 17 2 18 Hacılann Perişan Hali H. Fehmi Hstaoglu Diyor ki Çanakkale Abidesi ve Mehmetçik 19-20 22 Athenagoras'a Çekilen Telgraf 21 5 21 1 1-J2 22 3 Şimali Afrika'da Fransız MeKalımi ve İsüklâl Mücadelesi 23 Nisan ve Kuv3-yı Milliyceiler 10 19-20 1 0 - U 180 • Ali Ö z c a n MabeLsJz Şehir Mabede KaiTjşuyor 23 Çıkmaz Sokak Kemalizmi Din Hâline 23 Getirmek İsleyenler 23 8-10 Hezeyan lar 24 3-4 Kıbns E y Türk Milleti! 24 25 7 Ataç Öldü 25 7 1 N e Tesadüf 25 12 Serdengeçü 26 3-5 Yılbaşı Geliyor 26 5 Türk-ATAp Münasebetleri 26 6-7 Bakımsız Gençlik Hükümet Komünizmle 26 10 12 Mücadele Ediyor 26 Arkadaş 26 12 Milli Maç, MUlİ Dava Müslüman Olanlar, 26 14 Hristiyan Olanlar Mukaddesata Saldıranlar 27 Cezalandırılacak Mehmetçik ve Çanakkale 27 Abidesi 27 14 İçimizdeki Mahkeme 28 2 Yılbaşı Halay vc Kıbns Meselesi 28 29 6-7 Ölenlerin Ardından 29 10 Mcvlütçülük ve Mevlütçüler 29 H. ÜzmCK vc Malatya Faciası 31 Çok Garip Bir Hikaye İbret ve Dehşet Verici Vesikalar Allah'ın Kelamına 'Saçma-Sapan Sözler' Diyen Bir Devrimbaza Cevabımız Tekrar Çıkıyoruz Tarafsız İdare, Öyle mi? Vön Serde ngeçulcr 3-4 6-7 Malatya Hadisesi ve Bir Hatıra Yolumuz-Bizim Milliye Içıl i gimiz 9 12 5 31 6 31 8-10 31 33 33 33 9 3 33 10-12 3-4 6-7 3-4 O s m a n Y ü k s e l ve S e r d e n g e ç t i Dergisi • 181 Tarihçi Ey Türkoglu Terbiyeci Çocuklanmıza Neler Öğretiyoruz? 24 10 1 17 Dergide İmzasız Yer Alan Yazılar Azab Hücrelerinde 2 4-5-7 Değişmeyen Zihniyet Hz, Muhammed'in 1 5 'Vecizelerinden 1 15 Mevlâna'd an Rubailer 1 10-11 Gülünç Hakikader (1) 1 18-19 Mevlâna'dan Parçalar 6 6 Mesnevi'den Seçme Parçalar 11 5 Mesnevi'den Seçme Hikayeler 12 10-11 Mesnevi'den Seçme Parçalar 18 5-6 Bir Dergiye Cevap 3 6-14 Domuz Çobanlanna Konya Gençliğinin 4 9 Asil Galeyanı 4 17 Bu Kervan Böyle Gitmez Hadi.sler ( I ) 4 5 20 6 Hadisler (2| Bu Adamlar Bizden 6 6 Ne İsUyorlar? 5 7-13 Şehveüıameler (11 5 8-9-13 Şehvetnameler |2) 6 10 AsriAile 5 10-11 İbret Levhası 5 13 Yunus'un Yollannda Yun us'un Mezan Başında 6 6 Kopan Kıyamet fi 8-9-11 Teferruat Medeniyeti Sabahattin Ali Fash 6 6 11 12 Anayasayı Nasıl Çiğnediler Molla Camiden Parçalar Sokaklarda Namaz Kılan 6 7 13 4 Müminler 7 4 At Yanşlan Nasihat çil ar 7 7 8 11 Bize Gelen Kitaplar Milliyetçilik ve Komünizm 7 12 İstisman 7 9 182 • Ali Özcan Gençliğe Sesleniş Pakistan'a Selâm 8 7 10 4 Türklüğün İlahisi 8 10 14 Kara Kuı-vet Kürtçülük 8 11 8 13 Bu Adamlan SallandırmaJı 8 14 Babıadide Bir Adilik Daha Yerimiz ve İdarehanemiz 8 14 9 3-12 IMeler Olacak?) İstihraçlar (2) 9 4-5 10 6 İstihraçlar (3) 13 12 Pakistan'a Gidenler Hakkın ve Halkm Şairi 9 7 Büyük Âkif 9 8-10 İsUhraçlarI (İstikbalde Mevlâna ve Muhammed İkbal 9 11-12 Bayilerin Resmigeçidi (11 Bayilerin Resmigeçidi [2) 9 10 13-14 10-11 Bayilerin Resmigeçidi (3) 11 Bayilerin Resmigeçidi (4| 12 11-15 14 Bayilerin Resmigeçidi (51 13 Atatürk'ün Ruhunu Çağırdık 10 15 6 Ahmet Emin Yalman Nazım Hikmet Ran 10 7-13 Mareşal Meydan Muharebesi 10 E-9-13 !2 Şahsiyeti Maneviye 10 Millet CHP'nin Ölüsünü Bile Yıkamayacak 72 Sanıldı IVlahkemeden 10 13 Manzaralar 10 13 Materyalizmin Yıkılışı 11 3 Boşnaklar Meselesi 11 Muhacirlerin Perişan Hâli Hadiselerin Muhasebesi 11 6 7 11 8-9 Bir Arslan Kaybettik 11 1 1 10 1 1 10 11 12 12 13-15 4 6 12 7 Bir Şehidin Tabutu Önünde Kara Mehmet İsıtma ve Çeltik Yine Başladılar Köle Ruhlar 10 Tarihi Politikaya Alet Eden Kim? O s m a n Y ü k s e l v e S e r d e n g e ç t i Dergisi - 183 Kahramanlık Menkıbeleri Bulgarlara 12 12 Yine Mahkemedeniz 12 İşportacılar 12 Şehit Faruk'u Tekrar Andık Amerikalılar Bizden M ü Sİ ü m anmış! Atlantik Pakü vc Biz Valan mı. Heykel mi? Bu Meclisten Beklediğimiz R, Hess'in Müdafaası Said Nur ve Talebeleri Dogu Türkistan Faciası Mandacılar Ocak Söndürenler Ocak Yakamazlar Dil İrtica-ı İmiş? Diyanet İşleri Başkanlığının Kitap Neşriyatı Çıplaklar Balosu (Paris Mekiubul İlanı Aşk-İlan a A ş k Hasret Türküsü Faüh Sultan Mehmet Han'm Hitabı Hmdislan ve Pakistan 3 Mayı.'i ve Nihal Atsız Komünizm Dinin Bir Numaralı Düşmanıdır Kültür Ordusu Teorisi Atatürk Diyor ki Türk MD Birinci Büyük Kurultayı 12 12 12 13 5 13 11 13 13 14 2 14 5 14 8-9 14 10 14 12 14 12 14 13 14 14 14 14 14 14 15-16 3-4 15-16 6 15-16 8 15-16 12-13 15-16 27-29 7-12 17 17 Umumi İdare Heyeti Raporu Devrin Dümbükierıne Hicviye Çorum DP tl Kongresinde Alınan Kararlar DP ve Malk Vicdanı Açıklamalar Yaşasın Demokrasi Allah'ın Gazabım Üzerine Çeken Şehir Şehiüer Günü 8-9 8 10 1 1 12 !7 18 8-9 8-9 6 19-20 12-13 19-20 13 19-20 13 19-20 14-15 19-20 16-17 19-20 22 184 - Ali Ö z c a n İstanbul Piç? Hasan ÂH Yücel 19-20 19-20 19-20 23 29 30 Sayıklama Davetiye 21 21 13 13 Otel Odalan 21 13 Hasan Ali Yücel Kafkasya'da Korkunç 22 7 Rus Katliamı Bu Cumhuriyet Bizden 22 8-10 Ne İsler? 22 10 Hitler ve Bizimkiler 22 12 Hadiseler 22 13 Cumhuriyet Temel Atma Çamur 22 13 Atma Merasimi Edepsiz Edebiyat 22 22 14 14 Bir Profesöre Cevabımız 23 4-5 Aıatürk Hakkmda Hatalı Bir Görüş 23 10 Kesilen Saçlar 23 14 Sefirin Hatıraü 24 8-9 KagıiYok! 24 10 Nasılmış İsmet Paşa? 24 11 Reddiyeye Reddiye 25 4-5 Seçim Hatıralarım 25 6 Tencere Yuvarlandı Kapağını Buldu 25 7 Kanuni Devrinde Bir Cemil S, Barlas ve Hempalarına Cevabırraz 25 8-9 İsmet Paşa'nm Günü Doğdu 25 I 1 İşbirliği 25 13 Runyu'nun Konuşması 27 5 15 Bir Heveskara Reformcuya Cevap Böyle 27 6-7-15 VerilüIDinde Reform-Kemalizmj e İtiraz Edejı (Serdengeçü! 27 8-10 Dergisine Cevap Cumhuriyetten Reforma 27 27 10-1 1 J2 CHP ve D P n i n Din Görüşü Bir Millet Nasıl Kalkmır? 28 28 8-9 10-11 O s m a n Y ü k s e l v e Serdengeçti D e r g i s i • 185 Halkevlerini Açacaklarmış 28 12 Nurdan FDamlalar 29 2 Ne idim Ne Oldum! 29 5 Yme Ahmel Emin 'YaJmaiî 29 7 8 İsparta Mebusu Said Bilgicin Beyanatı 29 Asri Aile 29 11 Ayasofya Davası 30 2 Müthiş ve Korkunç İfşaat 30 2 FaUh Uyanıyor 30 3-4 At Yanşlan 30 8-9 Fetih Yıldızı 30 12 T B M M d e k İ BeyanaU 30 l.T Fatih Divanmdan 30 13 Garip İki Haber 31 14 İsparta Mebusu Said Bilgiç'in İnönü-M en dere s Söz Düellosu32 8 Said-i Nursi Meselesi Kürdi mi, Nursi mi? 32 9-10 İsmet Paşa da Dini ve Dm Adamlannı İstismar Etmiştir 32 12 Rusya'da Dini HarekeMer 4 33 Bir Tabii Senatörün Tabii Olmayan Hareketleri 33 5 İdeal İnsan 33 5 Köy Enstitüleri Faciası 33 8 H. Ü z m e z i n İddiası 33 12 KAYNAKÇA Anialya'dan Bağımsız Milletvekili Olarak Adayhğmı Koyan Os­ man Yüksel Serdengeçli Hokkmda İstihbamt (14/4/1954], Dosya: Z. Fon Kodu: 30..1.0.0, Yer No: 134.873,. 15., Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü. Başbakanlık Cumhuılyet ArşiviAnkara. Osman Yüksel Serdengeçti'nin Teukif Karan. İle İlgili Olarak Gaze­ telere Yazdığı Mektup. Dosya: S5. Fon Kodu: 30.,1.0.0, Yer No: 133.863..9,. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Başba­ kanlık Cumhuriyet Arşivi-Ankara, Serdengeçti Makale. Dergisi Hakkında Bilgiler île Bu Dergide Yer Alan Yorum Ve Haberlerden Seçmeler. (0/0/1953). Dos­ ya: S5, Fon Kodu: 30,, 1,0.0, Yer No; 132,860,.5,, Devlet Ar­ şivleri Genel Müdürlüğü. Başbakanlık Cumhuriyet ArşiviAnkara. AĞAOĞLU. Samet. (2004), Arkadaşım Menderes. Alkım Yayınla­ rı. İstanbul. AHMAD. Feroz ve Bedia Turgay, (1976|, Tiirlriye'de Çok Panili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi 1945-1971. Bilgi Yayınevi. Ankara. AiîMAD. Feroz, (1994). Demokrasi Sürecinde Türkiye. Hû Yayınlan, İstanbul, AKANDERE. Osman, (1998), Milli Şef Dönemi. İz Yayıncılık, İs­ tanbul, BAĞLUM, Kemal, (1991), Anıpolittk. Bilgi Yayınevi. Ankara, BAl-ClOĞLU, Abdurrahim, (2002), Osman Yükse! Serdengeçti, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, BAŞGİL. Ali Fuad, (2007), Yakm Makiden Hatıra Kırıntıları, Yağ­ mur Yayınlan, İstanbul. BİRGİT. Orhan. (2005), Evvel Zaman İçinde. Doğan Kitap. İs­ tanbul. 188 • Aü Özcan ÇAVDAR, TevJîk, (2004), Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1839- W50, İmge Kitabevt, Ankara. ÇAVDAR. Tevfik, (2004), Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1950'den Günümi'ıze. İmge FCitabevl, Ankara. DOĞAN, D. Mehmet. (2005), Büyük Türkçe Sözlük. Pmar Yayın­ lan, İstanbul. EMRE, Süleyman Arif, (2002), Siyasette 35 yıl 1.2.3. C, Keşif Vayınlan. İstanbul FAİK. Bediî, (2000), Malbuat Basm Derkeen Medya 1.2.3.4. C, Doğan Kitap, İstanbul. GÜRKAN, Nilgün, (1998), Tilırkiye'de Demokrasiye Geçişte Basın, İletişim Yayınlan. İstanbul. İLERİ, Rasih Nuri. (1996), Örtülü Ödenek. Scala Yayıncılık, İs­ tanbul. İNUĞUR, İM. Nuri. (1992). Türk Basım Tarihi, Gazeteciler Cemi­ yeti Yayınlan, İstanbul. KABAKLİ, Ahmet. (2003). Temeiterın Duruşma.sı, Türk Edebiyatı Yayuılan. İstanbul. KISAKÜREK. Necip Fazıl, (1985), BahiûJi. Büyük Doğu Yayınlan, İstanbul. KISAKÜREK. Necip Fazıl, (1998), Benim Gözümde Menderes, Büyük Doğu Yayınîan, İstanbul. KOÇAK, Cemil. (1996), 7Yİrfcu/e'de Mitil Şef Dönemi, İleUşim Ya­ yınlan. İstanbul. KOLOĞLU, Orhan, (2006), Osmanlı'dan 21. Yüzyıla Basm Tari­ hi, Pozitif YaymİEtn, İstanbul. KORKMAZ, Tamer. (2007), Ankara Washington Hattı. Timaş Ya­ yınlan, İstanbul. MARDİN, Şerif, (2007), Türk Modernleşmesi, İletişim Yayınlan. İstanbul. NASKALİ, Emine Gürsoy, (2005), Örtülü Ödenek Datıası, Kitabevi Yayınlan, İstanbul. SAROL. Mükerrem. (1983), Bilinmeyen Menderes. Kervan Yayın­ lan, İstanbul, T O K E R , Metin. (1991). DP'nin Alün Yıllan. Bilgi Yayınevi. Anka­ ra. TUNA. Taşkın, (2005), Adnan Menderes'in Günlüğü. Ştıle Ya3nnlan, İstanbul. TUTAR. Hilmi, (1993). 21. Yüy.ydda Tıak Basını. Ankara ÜZMEZ, Hüseyin. (1998), Şu Bizimkiler. Timaş Yayınları, İs­ tanbul. Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi - 189 ÜZMEZ, Hüseyin, (1999). Malatya Suikastı, Timaş Yayınlan. İs­ tanbul. ÜZMEZ, Hüseyin. (2001). Öldüriıcü ve Güldürücü Gerçekler. Ti­ maş Yayınlan, İstanbul ÜZMEZ, Hüseyin, (2003). Çilenin Böylesi, Timaş Yayınlan. İstan­ bul, VAKKASOĞLU. Vehbi. (2007). Başkasının Günahına Ağlayan Adam. Nesil Yayınlan. İstanbul. YALMAN, Ahmcd Emin, (1970). Yakın Tarihte Gördüklerim çirdiklerim. C-2, İstanbul. ve Ge­ YILMAZ. Ensar. (2008), Türkiye'nin Demokrasiye Geçiş Villan, Birey Yayıncılık, İstanbul, YILMAZ, Rasih, (2001], Toros Yüzlü Adam, Timaş Yayınlan, YÜKSEL. Osman Zeki, (2003). Serdengeçti J,2. cilt, Türk Edebi­ yatı Vaklı Yayınlan, İstanbul. YÜKSEL. Osman Zeki, (1995). Akdeniz JffIâfindir, Türk Edebiya­ ta Vaklı Yayınlan, İstanbul, YÜKSEL, Osman Zeki, (1995). Bu Millet Neden Ağlar. Türk Ede­ biyatı Vaklı Yayınlan, İstanbul, YÜKSEL, Osman Zeki. (1995), Mabefstz Şehir, Türk Edebiyaü Vakfı Yayınlan. İstanbul, YÜKSEL, Osman Zeki, (2000), Bir Nesli Nasıl Mahvettiler. Türk Edebiyatı Vakfı Yayınlan, İstanbul. YÜKSEL, Osman Zeki, (1995). Gülünç Hakikatler. Türk Edebiya­ tı Vakfı Yayınlan. İstanbul, YÜKSEL, Osman Zeki, (1992). Kand BoJkanfar, Kamer Yayınlan. İstanbul, YÜKSEL, Osman Zeki, (1992), Safd-i Mırsi ue Serdengeçti. Ka­ mer Yayınlan, İstanbul, ZÜRCHER, ErikJan, |1995), Modernleşen Türkiye'ninTanhi, İle­ tişim Yayınlan, İstanbul, Dergiler Serdengeçti. Serdengeçti, Serdengeçti. Serdengeçti, Serdengeçti. Serdengeçli, S, S, S, S. S. S, 1. (Nisan 1947), Sesışık Matbaası-Eskişehir, 2, (Mayıs 1947), Sesışık Matbaası-Eskişehir, 3, (Ekim 1947), Ülkü Basımevi-Konya. 4, (Mart 1948), Sakarya Basımevi-Ankara. 5, (1948), Sakarya Basımevi-Ankara, 6, (Mayıs 1949), Alkaya Matbaası-Ankara. 190 - A]i Özcan Serdengeçti. S. 7, (Temmuz 1949), Yeni Matbaa-Ankara. Serdengeçti. S. 8. (Ekim 1949). Işık Matba?sı-Ankara. Serdengeçti. S. 9, (Şubet 1950), Yeni Matbaa-Ankara. Serdengeçti, S. 10, (Mayıs 1950). Gün Basımevi-İstanbul. Serdengeçti. S. 11. (Eylül 1950), Yeni Matbaa-Ankara. Serdengeçti, S. 12, (Kasım 1950). Yeni Malbaa-Ankara. Serdengeçti, S. 13, (Haziran 1951), Şaka Matbaası-Ankara. Serdengeçti, S, 14, (Mart 1952), Yeni Matbaa-Ankara. Serdenge<:;ti, S. 15-16, (Mayıs-Haziran 1952), Yeni Matbaa-Ankara. Serdengeçü. S. 17, (Ağustos 1952). Yeni Matbaa-Ankara. Serdengeçli. S. 18, (Eylül 1952), İstiklal Matbaası-Ankara. Serdengeçti, S. 19-20. (Ekim-Kasım 1952). İstiklal Matbaa sı-Ankara. Serdengeçti, S. 21, (Mart 19561. Yıldız Matbaası-An kar a, Serdengeçü, S. 22, (Mayıs 1956), Yıldız Matbaası-Ankara. Serdengeçti, S. 23, (Mart 1957). Yıldız Matbaası-Ankara. Serdengeçti, S. 24, (Nisan 1957). Yıldız Matbaası-Ankara. Serdengeçti, S. 25, (Eylül 1957], AyJ^ltlız Matbaası-Ankara. Serdengeçti, S. 20, (Aralık 1957), Ankara. Serdengeçü, S. 27, (Mart 1958), Ayyıldız Matbaası-Ankara. Serdengeçti, S. 28, (Ocak 1959), Ayyıldız Matbaası-Ankara. Serdengeçü, S. 29, (Mart 1959). Ayyıldız Matbaası Ankara. Serdengeçti, S. 30. (Haziran 1959). Yerü Matbaa-Ankara. Serdengeçü, S. 31, (Aralık 1959), Yeni Matbaa-Ankara. Serdengeçti, S. 32, (Mart 1960), Ayyıldız Matbaası-Ankara. Serdengeçü, S. 33. (Şubat 1962). Türk Edebiyaü, S. 253, (Kasım-1994). Türk Edebiyaü, S. 122, (Aralık 1983). Türk Edebiyaü, S. 146, (Aralık 1985). Türk Edebiyaü. S. 157. (Kasım 1986), Osnıan Yü.k!>el'in babasının resmi (•/llcselci Mûjlüsü Ahmed Salim Efendi. 1876-1962) j - V - V . ^ j t - - t o U l ! . ('•r'-^^-''''•"--1 •^^-^'•/^I-.—• •e^îj?-JuaiifJ^liî;k?t-tA^rfli^,11; --A^i-îı..--.iU>j j i î - — > - 1- /Ihmed Salını E/endi'ııüı (talenıp aldığı el yazısı meletubu J' , Ennııe Bağlı: Osmoıı yüksel'in yeğeni. Hasan Selami Vı'jfc.spl'û: kızı, DPEJİP; nurmuru ue Tİırk Kadtntan KüUiır Dtrrneğ/ ITÜÜKKAD) Başkanı. 21 Nisan 2009 tfırihi/tde lelefonla kendisiyle gönı^ıiİTiıi'ısfi'"'- Aydın Yüksel: Osman Yüksel'in yeğeni. Hasnn Selami Yüksel'in oğlu. 1939 doğumlu, mimar olarak bdûnseî çatajuıalanm sürdürüı/or. (slanfıul Fatih'te 18 Nisan 2009 ifırihinde kendi evinde grijijşülmüstür. SİHİDİ V£ \%mm FÜUN lüSRe im ; DSffliN tÛBSEl. HAKKA TArAR - H A İ . K I T t l T A R o - , i ç i n d e k i l e r YOLUMUZ - Silim Milliynlçiliûimi; — r.ı'-'ii "A-l'J^'l:ıİıiiri^ı: B i r W c? S n Hasıl LjI hsirır/r^ı. fıuı-nı vtfr.\, yvaı* nı[ihj:ki L7iA^»i--iı,ı'iiı MfthvoUiJor ? , 1 B1 r D V O ^ rr) WRrku (> V r "1 Fa"iB z I t\ u i y o i K'imdir? 'rd|vLqTjl,iH.\ .mı:t il, ^r'ı^Lr fılu', '•:i}Jı«< Ifl — P"*iır Av". M ılh* nı'T, I" .-flH.r- - 11,^. r j.ı^ıiTjyir ri' ını Kuxi ' a ir li ^•y' — t-'" iı^ liii I ''ı„ İHid-ı-ıı'ı iı,;i( — ^1_r mU A ^-v- t^aU }l. A ş I Yıl: 1 I n ti-i*,' Vi.C« L E ...ÜOİlf - ,--|,|rr.i' ..j'ı^-'c \'4iU d fc"«<ı -\\ ı H * — ı y^i-Vf-'f^ - R SERDENGEÇTİ Sayı: 1 — H l''vı- ALLAH -MİLLET -VATAN Mehmetçik ve •^Uh tftirfta//r' t/^yf^a A"ffi^'y' YOLUNDA Çanakkale (/•Âsf" ^er.f"^; 't'ürk lldma^i't Di^laninrı Uayâi Edebiyat Maii-^ulü Değildir. Biz şana Imnüz ki Çanakkaltıtl/i yedi dculcliıı ycdiyüz ydiıİr korkunç bir medeniyetin hİUün vmkâıdarımt kar^i ta­ vanlar, /L-cilosu, bunun daUfLnıriL ynzdfdor flcıııirusn çoktan geçmişlerdir Yıl: 11 Mart 1958 Sayı: 27 HAK'KA TAPAR -HALKI Trr:ıı*n (ifLivimi'H. MırıllE 4İUIİ.I ^lııyıEuİLiırım if nıfl.^lSzt\<ıı. RpiIt'.br, miLLikl^r, nvn^ı^ıLRL. lE^kıllCE. ü'Mİsr. VorLuıı^ İlabaht.. UnkllulİAn nuıL IujilİE <Jj>ihH:Lr. MciH N. r^ıfıal, ılp. [H.ihiıt TABM'r-ij. RRV.nF, iıvyr. mr-. T U T A R ^ı-:^ mi3ui'(J b'r öfi.f ınrrıın ılıjil» Hm ı>prejr İtte lanEı haHOıç pamutu (>U aİLJji!. O ııı^ıLı ^n'O silı»atld|i iii^„b[ dıiı^ri, — Jllr Nafıa «pCı k-vlU. .«•ılaljjj^ Eûr^n... Satuklm vffıEcp lLi a*ra yı»t^U tL-rlirlIJıt İfayır ıh>tı>, A. rAirlılnLİ« arlıb FLLjır>^, ÛLJ-, İPüınİJ^ [|1lîii:VK (i^-MK^lN -I. n. Mr MI.CI [StNF. İSKİT ELikknilar. Juvartrınn tVı^ bıı i:ını nınlı, İıi''uıL^Jııtc-rıırK ff ılhtıt, va]ı>ıı v^lı^<'' mlu vikp* dıı/ıınıi>Ljmrıjt Ilrr vıl bir ım^lt^fii «|[tp nilpıT-'u -r\'tt İL\ l.>ıijı]l.ır, u ıkfLk-' yı1jhl,>'1m^jK>L.-r >uljuikuj lujlvrıh'. ]><'lı^i'ı bİLİdTı biniv. IIUptI^lL. MnEur,)cl Cutıılmriyci, Dnını^ı.-nl. ni'sy^ApA niıvl ıiriJTFUnTT.p.Tt V*[^VT•. <v<iLh>n iıniı. vitli^ ı»ıan biti kdı^krJn h^liIİk T>in 4İı.ını:hitltfını hir Pwı*>rı. h^lim jtriırrn Hirı> Bili ıiw\i luiJtlibjH^'. aıutl^n tır lIhül malı Hhtl kuiljıtc^ı?» l'L f* liflhij All«h ılirt fikrinin linılnc jr^emmofIr, Sar Xn-v. TaluE ijlci 'iıv ıkvu^ Chlivur. Ahil olıp İju U'Jp dHiApLıurU ifbı.ır "VAtıın ilin llkj-i, Lfııriıtıi^L ınııibLiıiL •-n. t^-ıl^ tmr kılınn, nr kmlif ılmır Wl|| DİniJiı >l[vnt. liKiıiLİ hu lıjlirLc 1-Lt lu^uhnn s-b. lirfıl. CİTF. ı\Vı.' ıiAkrijAiT-iıt LKR;i-^[ lPLhU *|.rıır3nfcıpitn-lJitM lıp'ar pH'l 'kdtIp'ıLırı (uplıykurnkbİLT. ^ Ifırck al. HıTfk fir. IMreiyalvt llMv'.h— Pnkipnıılmı^l'treı|jVüP»!MRIJi^nnlbl — Kj(II1İ]|.( *fiVrirflllw.yDi— İleri. C-H'i ^ VLuyppl V' rtt — Knı^JcI. TIıl^ı-Lt-akl — ElL^itr. SP\V — lirdikr,I|lı UjbElı — İMtt.rr.lıırılg — nüvlııı^dt in-lf kıE^ın --ILıılIc l^ataHrcıj ı-.ı. ı>.\. - l.fıiık yjr-lpıııbr- I^^mıırppjınlr Inn'Cı ınJcirhlr «JDnın! >KolIfdIlım'• U\: 15 Şulial 'ıMi'^llHi>(.l,: M* l|V^ • Uı4)'ui »Tıı-ı'mi -liTİcm n>a!tı^( ı'Vm rıiıiT"r> LII*.V 1.^; rkTirrncLT.. ivilir-Ui'k«T':^lıuJmd.ıl^a.ıı.>I^L TJ.-P In\utW... Yııiûriak -Ma^ TrüİLİfİM. UjlıLc'rr^^ lı^pl*han?l'r-. Vr -im l^ı i^iiı n^hPutı^ilitıpiL UnİLPLi ^a'>ı I'l- Sayı: 33 İÜ Vnllıulnı .'^l.l^lcp AM.AH " MİU.Kl' - VATAN Vll-UNI'^ Eahrımiınl-l Mı^nb [lirini T.l.n |l«l 11 ıtıitı<«rTT K ıtn'*'"•I-'' jVillI »Lvp]«. ^ ^lrıı^-^.•'' Mmi'ıV ı<ı< tnlılltulıtr Varırı IVıtt^t'|«; ••«w. J'Mıt.'Mk Vfl. ^.,rV l>,ı,ını'. Tı^.ı,. .Wk!dl W n tun M . , . 1n.-i.iii ' ' \ , . \ ALLAH - MİLLET - VATAN YOLUNDA * -k « "A' '( * Don r^-\Vn Kıtıtı.. * * L^iuı-la Mtfltkh" U l l g l c l ı l IE'i)4iU.ı|p İr * * » 1 ( 1 . I M l ^ ^ " Ü M İ ı r H i lııı^uni'kiL, lnhııkvıl^ edilir: s 1 "s