İzmir SMMMO VERGİ YARGILAMA HUKUKUNDA RE’SEN ARAŞTIRMA İLKESİ* EX OFFICIO EXAMINATION IN THE LEGISLATION OF TAX LITIGATION Ahmet UTKUSEVEN1 Fahrettin KARAKUŞ2 ÖZET İdarenin yargı denetimine tabi olması, hukuk devleti olmanın bir gereğidir. İdarenin eylem ve işlemlerinin denetlenmesi idarenin hukuka uygunluğunun sağlanması ve bireylerin hukuksal korumasının sağlanması bakımından önemlidir. İdare üstün otoritesine dayanarak tek taraflı işlem yapabilecektir. Yargılama sırasında idarenin temsil ettiği kamusal boyut etkisini yargılamada da gösterecektir. Bunun yargılamaya yansıması da vergilendirmeye ilişkin eylem ve işlemlerin hukuka uygunluk denetimi sırasında olur. Bu durum karşısında yargılamada taraf eşitliğinin sağlanması gerekir. Yargılamada mahkeme tarafından kullanılacak araştırma yöntemi yargılama politikasına bağlı olarak belirlenir. Taraflar arasında eşitliği sağlayacak mekanizmalardan biri ve belki de en önemlisi hâkimin yargılama sürecinde aktif olmasıdır. Taraflarca hazırlanma ilkesinin geçerli olduğu medeni yargılama hukukundan farklı olarak, ceza yargılamasında ve idari yargılama hukukunda re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Özellikle idari yargı içinde yer alan vergi yargılamasında tarafların eşit olmadığı varsayımı altında, mükellef/sorumlu olan davacı tarafın ulaşmasının mümkün olmadığı bazı bilgi ve belgelerin yargı gücünün kullanılarak temin edilebilmesini ya da kamu düzeninden olan ancak tarafların mevcut bilgi ve görgüsüyle her zaman tespit edemediği hukuka aykırılıkların yargı yerince tespitine imkan sağlayan ilke “re’sen araştırma” ilkesidir. Bu çalışmanın konusu, vergi yargılama usulünün önemli özelliklerinden olan ve idari yargılamanın hemen her aşamasına egemen olan re’sen araştırma ilkesidir. Bu çalışmada, Danıştay kararları ışığında, ilkenin genel çerçevesini, kapsamını, yargılamanın aşamalarını, sınırlarını, vergi yargısının fonksiyonlarını ve hâkim olan ilkelerle olan ilişkisini göz önünde tutarak yine Danıştay’ın vermiş olduğu kararlar ışığında re’sen araştırma ilkesi değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: HukukDevleti, Re’senAraştırma, VergiYargılaması, İdariYargılama, Kapsam ABSTRACT: The principle of rule of law requires that the actions of the state must be subject to judicial review. Judicial reviewing of all actions and acts of the administration is very important in respect to ensuring legality of the administration and legal protection of individuals. The administration may perform unilateral operations based on the superior authority of itself. Public 1 2 26 *Bu çalışma, Fahrettin Karakuş’un,İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Vergi Hukuku ve Vergi Hukuku Uygulamaları Tezsiz Yüksek Lisans Programı’nda başarılı olarak kabul edilen aynı başlıklı bitirme projesinden türetilmiştir. Yrd.Doç.Dr.,İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü, ahmet.utkuseven@ikc.edu.tr Gelir Uzmanı, İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı, Tahsilat Müdürlüğü, maviadam47@hotmail.com dayanışma İzmir SMMMO Hakemli aspect represented by the administration will exhibit its effect in the judiciary, too, during the trial. Reflection of this to the judiciary occurs during judicial reviewing of actions and acts related to taxation to determine whether these are in line with the law or not. In such a case, equality of parties before judiciary must be provided. In the judiciary, investigation method to be used by the court, is determined depending on the judicial policy. One and may be the most significant mechanism to ensure equality among parties is that the judge remains active during the course of the judicial process. The principle of ex officio examination is applicable for criminal procedures and administrative jurisdiction, unlike civil procedures law on which the principle of preparation of the case by parties is applied. The principle which enables the procurement of certain information and documents that are impossible to attain by the obligant/liable plaintiff-party using the judicial power and the proper determination of illegalities that consist of public order but cannot always be determined by the parties’ current knowledge and experience, particularly in the assumption of inequality between the parties in tax justice under administrative justice is the principle of “ex officio examination”. The subject of this study is Ex Officio Examination which is one of the important qualifications of tax litigation method and dominant in every stage of administrative procedure. In this study Ex Officio Examination is discussed in the light of judgement of State Council by taking into consideration the general framework and extent of the principal, stages and limits of trial, functions of tax litigation and its relation with the dominant principals. Key Words: State of Law, Ex Officio Examination, Tax Litigation, Administrative Litigation, Scope 1. Giriş Bilindiği gibi vergi davaları ile ilgili yargılama usulü, hukuk sistemimizde idari yargının bünyesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu nedenle, vergi davalarının yargılaması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na (İYUK) göre yapılmaktadır. 2577 sayılı İYUK’nun 1. maddesi, idari yargı mercilerinde uygulanacak usul hükümlerinin, bu kanuna tabi olduğunu belirtmiştir. Vergi yargısı, idari yargının özel bir uzmanlık dalını teşkil ettiği için aynı usul hükümleri, vergi yargı mercileri içinde geçerlidir. Ancak 2577 sayılı Kanun’ un yanısıra 2576 sayılı Bölge İdari Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemeleri Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun (BİMK) ve 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nda (DK) usule ilişkin bazı hükümler yer almaktadır. Ayrıca İYUK’nun 31. maddesinde belirli konularda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (HMK) atıf yapılmakta, ayrıca vergi uyuşmazlıklarında Vergi Usul Kanunu’nda (VUK) yer alan hükümlerin uygulanacağı ifade edilmektedir. Sonuç olarak vergi yargılama usulü bakımından ana kanun 2577 sayılı İYUK olmakla beraber, duruma göre 213 sayılı VUK, 2576 sayılı BİMK ve 2575 sayılı DK’ndaki usul hükümleri uygulanmaktadır. Vergi hukukunun, idare hukuku ile olan ilişkisi ve alt dal olma niteliğinden3 ve vergi yargısının idari yargı bünyesinde örgütlenmesinden dolayı, vergi yargılama hukukunda hâkim olan çoğu ilke, idari yargılama hukukunun ilkeleriyle benzerlik göstermektedir4. Bununla birlikte sadece vergi yargısına özgü ilkeler de vardır. Örneğin ekonomik yaklaşım ilkesi, vergi yargılama hukukuna özgü bir ilkedir. İdari yargılama hukukundaki, dolayısıyla vergi yargılama hukukundaki ilkeler, kanunun kamusal özelliği ve kamu yararı öğesinin baskın olması nedeniyle, ceza yargılama hukukundaki ilkeler ile de yakınlık göstermektedir5. Vergi mahkemelerinde görülecek vergi davalarında uyulması gereken usullere ait bu ilkeleri şöyle sıralayabiliriz: hukuk devleti ilkesi, vergilerin kanuniliği ilkesi, kamuya yararlılık ilkesi, yazılılık ilkesi, resen araştırma ilkesi, delil serbestîsi ilkesi, ekonomik yaklaşım ilkesi, çabukluk ve ucuzluk ilkesi, delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi. Bu ilkeler eskiden VUK’nda yer almış bulunmaktaydı. Ancak 2577 sayılı İYUK ile VUK’nun 379-412 maddeleri yürürlükten kaldırılarak, yeni hükümler getirildi. İdarenin denetlemesinde en etkili yol kuşkusuz yargısal denetimdir. Hukuk devleti ilkesi, idarenin her türlü Mualla Öncel, Ahmet Kumrulu, Nami Çağan, Vergi Hukuku, Gözden Geçirilmiş ve Yenilenmiş, 7.Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara, 1999, s. 2-4. 4 Yusuf Karakoç, Vergi Yargılaması Hukuku, Alfa Basım Yayım Dağıtım, İstanbul, 1995, s. 63. 5 Yusuf Karakoç, Genel Vergi Hukuku, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş, 5.Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2011, s. 517. 3 dayanışma 27 İzmir SMMMO eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olması ve bu bağlılığın bağımsız yargı organları tarafından denetlenmesi gereğini içermekte ve anayasal koruma sağlamaktadır. Kamu gücü ve kamu yararını elinde bulundurması açısından üstün olan idare karşısında bireyi korumak, idari yargılama usulünün özellikleri ile kısmen bertaraf edilmiştir. Bu özelliklerin en önemlisi hâkimin re’sen araştırma yapabilme yetkisidir. Re’sen araştırma ilkesi sayesinde idari yargı, idare üzerindeki denetleme fonksiyonunu yerine getirirken, idare ile bireyin güçleri arasındaki dengesizliğin giderilmesine imkân sağlamaktadır. Böylece davacının uğradığı zarar giderilmekle, idarenin hukuka ve hukuk devletinin gereklerine uygun hareket etmesi temin edilebilmektedir. Bu çalışmamızda, vergi yargılama usulünün önemli özelliklerinden olan ve idari yargılamanın hemen her aşamasına egemen olan re’sen araştırma ilkesini inceleyeceğiz. İncelememizde, Danıştay kararları ışığında, ilkenin genel çerçevesini çizmeye çalışacağız. Sonra ilkenin kapsamını, yargılamanın aşamalarını göz önünde tutarak, yine Danıştay’ın vermiş olduğu kararlar ışığında değerlendireceğiz. Daha sonra hukukta sınırsız bir yetkinin düşünülemeyeceğini dikkate alarak, ilkenin sınırlarını tespit etmeye çalışacağız. En son olarak da, re’sen araştırma ilkesi hakkında daha somut fikir edinmek için, bu ilkenin vergi yargılama hukukuna ait diğer ilkelerle olan ilişkisi üzerinde durmaya çalışacağız. 2. Vergi Yargılama Hukuku Hukuk devleti, “vatandaşların hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kuralları ile bağlı olduğu bir sistemi anlatır.”6 Hukuk devletinde vatandaşların devletle ilişkilerini düzenleyen kamu hukuku içerisinde yer alan vergi hukuku, verginin kanuniliği ilkesi ve eşitlik ilkesi gibi temel anayasal güvenceleri7 konu edinmektedir. Anayasamızın 73. maddesindeki “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, Gözden Geçirilmiş 4.Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 1995, s.99. 7 Ahmet Kumrulu, “Vergi Hukukunun Bir Kısım Anayasal Temelleri”, www.dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/306/2896.pdferişim tarihi:10.12.2014, s.159. 6 28 dayanışma Hakemli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir ve kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirtiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir.” hükmü, ülkemizde vergi hukukunun anayasal temelini oluşturmakta ve devletin vergi konusunda yapacağı tüm tasarrufların ilkesel sınırlarını çizmektedir. İdarenin tesis ettiği işlemlerle yükümlünün hukuki durumunu ihlal etmesine izin vermemek için vergilendirme alanında belirli denetim mekanizmaları kabul edilmektedir. Bunlardan biri idari denetim; diğeri ise yargısal denetim mekanizmalarıdır8. Yükümlüler ile vergi idaresi arasında ortaya çıkan sorunların (idari yollarla) çözümlenmesi her zaman mümkün ol(a)mamaktadır. Bu nedenle, taraflar arasında çözümlenebilecek bir sorun olmaktan çıkıp taraflar dışında bir merciin çözmesi gereken uyuşmazlıklar için yargısal çözüm üretecek mekanizmaların kabul edilmesi gerekmektedir9. Bu, hukuk devleti olmanın temel unsurları arasında yer alan "idarenin her türlü eylem ve işlemin yargı denetimine tabi olması ilkesi"nin (Anayasa m.125) doğal bir sonucudur. Devletin vergilendirme yetkisini kullanırken, hukuka, anayasal normlara ve ilgili diğer alt hukuk normlarına aykırı işlem veya eylemde bulunması ya da böyle olduğuna muhatap kişilerce inanılması halinde, devletle bireyler arasında uyuşmazlıklar ortaya çıkmaktadır. Bu uyuşmazlıklar, 213 sayılı VUK’nun ilgili hükümleri uyarınca vergi hatalarının düzeltilmesi, pişmanlık, cezalarda indirim ve uzlaşma gibi yollarla, ya da 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun 17. maddesi kapsamında yapılacak başvuruyla idari aşamada çözümlenebileceği gibi yargı yoluna başvurularak da çözümlenebilmektedir. Vergilendirme yetkisinin kullanımıyla ortaya çıkan bir işlemin temelinde ise,yükümlünün hukuki ilişkilerde bulunması ya da hukuki sonuçları olan olayın meydana gelmesiyle idarenin işlem yapmış olması ya da kişilerin haklarında yapılmasını istedikleri bir işlemin idare tarafından gerçekleştirilmemesi yatmaktadır. Bu çatışma 8 9 Karakoç 2011, a.g.e., s.759. Karakoç 2011, a.g.e., s. 759. İzmir SMMMO Hakemli noktalarının çözümü amacıyla yargıya başvurulması halinde, idarenin yargısal denetimi sağlanarak, vergileme işlemlerinin kanuna ve hukuka uygunluğu ile idarenin mali sorumluluğu irdelenebilmektedir10. Kavram olarak "yargılama usulü", bir hakkın yargı organları önünde nasıl tespit ve temin edileceği ve uyuşmazlığın yargı yerlerince ne şekilde çözümleneceğini gösteren usul ve esaslar bütünü anlamına gelmektedir11. Bu açıklamalardan sonra vergi yargılama hukukunu: "Vergi yargı organlarının, vergi veya benzeri bir mali yükümlülüğü olan kişilerle, devlet adına vergisel iş gören kamu kurumları arasında, vergi kanunları ve uygulamalarından doğan uyuşmazlıkları inceleyerek karara bağlarken izlenen yöntem ve usuller" şeklinde tanımlamak mümkün olacaktır12. Bu itibarla vergi yargılaması hukukunun konusunu, vergi ödevlisi ile vergi idaresi arasında vergi kanunlarının uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümlenmesi ve bir yargı kararı ile sonuçlandırılması oluşturmaktadır. 2.1.Vergi Yargısının Yargı Sistemimiz İçindeki Yeri Sanayi devrimiyle beraber birçok ülkenin büyük şehirlerinde görülen nüfus artışıyla başlayan kentleşme hareketlerinin yaşandığı 19. yüzyılda, devlet ile kişiler arasındaki ilişkiler yoğunlaşmıştır. Buna bağlı olarak kamu hizmetlerinin artmasıyla birlikte idare ile bireyler arasındaki hukuki uyuşmazlıklar da çoğalmıştır. Bu idari nitelikteki uyuşmazlıkların, adli yargı organlarınca çözümlenmesinin kuvvetler ayrılığı ilkesine ters düşeceği kanısıyla ve dava türlerindeki farklılaşma ile iş yükü dağılımı da göz önüne alınarak, adli yargı kolundan ayrı bir idari yargı kolu düzeninin oluşturulması zorunluluk arz etmiştir13. Fransız Devrimiyle ortaya çıkıp gelişerek İtalya, İspanya, Portekiz, Mısır, Lübnan, Almanya, Belçika ile ülkemizi de etkisi altına alan idari rejim sistemi, idareye uygulanan "idare hukuku" denilen idareye özgü bir hukuk dalı ve "idari yargı" denilen ayrı bir yargı düzenini öngörmektedir14. Recep İbiş, Vergi Yargılamasında Re’sen Araştırma İlkesi, Yaklaşım Yayıncılık, Ankara, 2013, s. 20. 11 Orhan Özdeş, “İdari Yargı ve Yargılama Usulünün Özellikleri”, Danıştay Dergisi, S. 12-13, Ankara, s.14; aktaran İbiş, a.g.e., s.20. 12 Karakoç 1995, a.g.e.,s. 17. 13 Şerafettin Aksoy, Vergi Yargısı ve Türk Vergi Yargısı Sistemi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1990, s.6; Adli-İdari yargı ayrımına, “idari davaların, kamu hukuku'nun kendine özgü kavramlarına, mantığına, muhakemesine sahip ve bilgileri ile donanmış olan ve de hukuk devletine bu kapsamda bakmak 'uzmanlığına' sahip bulunan yargıçlar tarafından yargılanması; bireylerin de, davalı idarelere karşı, idari yargının farklı, etkin silahlarından yararlanması demektir15”şeklinde özetlenebilecek gerekçe ile gidildiğinin de kabulü kaçınılmazdır. Bu noktada, idari yargının farklı ve etkin bir şekilde kullanılabileceği enstrüman olarak, en önde re'sen araştırma kavramının akla geldiğini belirtmek gerekir. Dünyanın çeşitli ülkelerinde zamanla, bağımsız yargı kolu olarak adli yargı, idari yargı, askeri yargı ve anayasa yargısı uygulamaları ortaya çıkıp hukuk sistemlerinde yerlerini almıştır. Ülkemizde ise, yargıya taşınan vergi uyuşmazlıkları, yargı sistemimiz içinde adli yargı sisteminden ayrı olarak düzenlenmiş bulunan idari yargı kolu içerisindeki vergi mahkemeleri ve görevli Danıştay dairelerince çözümlenmektedir. Bu yapının oluşmasındaki sürecin, tam anlamıyla bir yargılama usul kanununun mevcudiyeti bakımından, iki dönem başlığı altında incelenmesi yerinde olacaktır. 2.1.1. 1982 Öncesi Dönem Osmanlı Devletinde bugünkü sisteme yakın bir vergi yargısı ilk kez Tanzimat Devrinde ortaya çıkmıştır. Bu dönemde yürürlüğe giren ve 1865 tarihinde çıkarılan İdare-i Umumiye-i Vilayet Nizamnamesi ile devletin vergilendirme işlemlerinden doğan anlaşmazlıkların incelenmesi ve çözümlenmesi görevi il düzeyinde kurulan İdare Meclislerine verilmiştir16. Böylece vergi uyuşmazlıklarını çözümleme görevi Tanzimat devrinde yargı benzeri faaliyet gösteren ve bugünkü idari yargı mercilerinin nüvesini teşkil eden il idare kurullarına bırakılmış, ancak bu kurullar tarafından verilen kararların merkezin onayı ile geçerlilik kazanması nedeniyle bu kararlar tam bir yargısal nitelik kazanamamıştır17. 10 14 A.Şeref Gözübüyük, Turgut Tan, İdare Hukuku İdari Yargılama Hukuku, C.II, Turhan Kitabevi, Ankara, 1999,s. 5,6. Sait Güran, “İdari Yargı Denetiminin Kapsamı ve Sınırları”, Danıştay İdari Yargı Sempozyumu, 2008, www.danıştay.gov. tr(17.03.2012), aktaran İbiş, a.g.e., s.21. 16 Arif Arıkan;”Mali Kaza”, İktisat ve Maliye Dergisi, Cilt 2, S.1, İstanbul 1955, s.32.; aktaran Mehmet Tosuner, Zeynep Arıkan, Türk Vergi Yargısı, İzmir, 2014, s.26 17 Mehmet Akif Eralın;”Türkiye’de Mali Kazanın Tarihçesi”, Ankara Barosu Hukuk Dergisi, Cilt 7,S.92, Ankara 1951,s.18; aktaran Tosuner, Arıkan, a.g.e., s.26. 15 dayanışma 29 İzmir SMMMO Bu dönemde, vergi yargısı idari yargı içinde yer almış olmakla birlikte gelişmesini tamamlayıp hukuk düzenimiz içinde önemi ile orantılı bir duruma gelememiştir. 1868 yılında Danıştay (Devlet Şurası) kurulmuş, dolaysız vergilerle ilgili uyuşmazlıklar birinci ve ikinci derecede merciler olarak il ve ilçe idare meclislerinde incelenmiş, bunların kararına karşı Danıştay'da temyizen dava açma hakkı tanınmıştır. Danıştay'da dava daireleri olmadığından verilen kararların yüksek bir merciden verilmiş idari bir karar olma niteliği ağır basmıştır18. Dolaylı vergi uyuşmazlıkları ve kanunlarında merci gösterilmemiş olan uyuşmazlıklar adli yargıda çözümleniyordu19. Ancak Danıştay kendisine 1868-1876 yılları arasında verilen yargı görevini tam anlamıyla yerine getiremediğinden ve Danıştay'ca verilen kararlar onaylanmadığı için kesinleşmediğinden vergi yargısı bu devrede bağımsız olamamıştır20. Bugünkü anlamda ilk müstakil vergi yargısı, 1926 yılında İtiraz ve Temyiz (Ankara) Komisyonlarını oluşturan 755 sayılı Kazanç Vergisi Kanunu'nun kabulüyle kurulmuştur. Önceleri sadece kazanç vergilerine bakarken, daha sonra diğer bazı vergilerden doğan uyuşmazlıklara da bakarn bu komisyonlar, 1939 yılında çıkarılan 3692 sayılı Vergilerde İh­barnamelerin Tebliğine ve İtiraz Temyiz Usullerine ve İtiraz ve Temyiz Komisyonlarının Teşkiline Dair Kanunla esaslı bir düzenlemeye tabi tutularak, gümrük ve pul vergileri dışında kalan bütün vergilerden doğan uyuşmazlıklara bakmaya başlamışlardır21. Ülkemizde, Almanya'da olduğu gibi tamamen bağımsız vergi mahkemelerinin kurulması yönündeki girişim, 1950 yılında yürürlüğe giren 5432 sayılı VUK görüşülürken tasarı olarak ileri sürülmüş, ancak parlamento tarafından kabul edilmemiştir22. 1982 öncesinde vergi uyuşmazlıklarının ilk çözüm yeri olan "Vergi İtiraz Komisyonlarının" kararları, temyiz merci olarak "Vergi Temyiz Komisyonu" tarafından inceleniyordu. 521 sayılı Kanuna göre faaliyette olan Danıştay ise, bu iki idari hüviyetli organın kesin olarak çözüme Tosuner, Arıkan, a.g.e., s. 26. Kenan Bulutoğlu, Türk Vergi Sistemi, 5.Baskı,İstanbul 1976,s.658.; aktaran Tosuner, Arıkan, a.g.e., s.26. 20 Tosuner, Arıkan, a.g.e., s. 26-27. 21 İbiş, a.g.e., s. 22. 22 Karakoç 1995, a.g.e., s. 52. 18 19 30 dayanışma Hakemli kavuşturamadığı vergi uyuşmazlıklarında son başvuru ve yüksek yargı organı olarak görev yaptığından23, bu dönemde idari yargı sistemimiz "Danıştay Tipi" denilen kategori içerisinde yer almaktaydı24. 2.1.2. 1982 Sonrası Dönem Türk idari yargı organlarının bugünkü yasal dayanağı, 6 Ocak 1982 yılında birlikte kabul edilen, 2575 sayılı Danıştay Kanunu ye 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ye Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunla düzenlenmiş, bu yargı düzeninde uygulanacak yargılama usul kuralları ise 2577 sayılı İYUK'nda belirlenmiştir. Bu yasalarla, idari yargı kolu içinde yer alan vergi yargısı, iş ayrımına dayalı bir yargı bölümü olarak öngörülmüştür25. Günümüzde, ilk derecede bulunan Vergi Mahkemelerinin tek hâkimleverdiği kararlara karşı üst derecede itirazen Bölge İdare Mahkemesine, heyet halinde verilen kararlara karşı ise temyizen Danıştay'a gidilebilmekte olup, ayrıca bazı durumlarda (genel düzenleyici işlemler vb.) birinci derecede Danıştay, uyuşmazlıkları çözmekle görevli bulunmaktadır. Heyet halinde görülse dahi İYUK'un 45. maddesinde sayılan davalarda itirazen Bölge İdare Mahkemesinde incelenmektedir. Vergi davaları açısından yalnızca işyeri kapatma cezaları bu kısım içinde yer almaktadır.Ancak, bu idari işlemin dayanağı olan VUK'un mükerrer 354. maddesi yürürlükten kaldırıldığı için vergi davaları açısından an itibariyle uygulanabilirliği yoktur. Vergi mahkemelerinin görevleri ise 2576 sayılı kanunun 6. maddesinde düzenlenmiştir."Vergi mahkemeleri: a)genel bütçeye, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları, b) (a) bendindeki konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davaları, c) diğer kanunlarla verilen işleri, çözümler." Vergi yargısının bağımsızlığı üzerine halen tartışmalar bulunmakta ise de, anılan mevzuat hükümlerine binaen ülkemizde vergi uyuşmazlıklarının yargısal çözümü - Danıştay ve Anayasa Mahkemesinin baktığı "vergi Şükrü Kızılot, Zuhal Kızılot, Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları, Yaklaşım Yayıncılık, Güncellenmiş 23.baskı, Ankara, 2014, s.77. 24 Özdeş; aktaran İbiş, a.g.e., s.23. 25 Selim Kaneti, Vergi Hukuku,Filiz Kitabevi,2. Bası, İstanbul1989,s.276.; aktaran İbiş, a.g.e., s.23. 23 İzmir SMMMO Hakemli davaları" bu aşamada ihmal edilecek olursa26- idari yargı kolu içerisinde yer alan "vergi mahkemeleri" eliyle sağlanmaktadır. Özetle, incelediği alan, kullandığıilkeler ve sonuçları itibariyle idari yargı içerisinde ayrı bir yargılama hukuku disiplinine sahip bulunan vergi yargısı, günümüz Türkiye'sinde idari yargı içinde örgütlenmiş bulunmaktadır. 2.2.Karşılaştırmalı Hukukta Vergi Yargısı Vergi yargısının, tamamen bağımsız bir şekilde (Almanya), adli yargıya bağlı olarak (Belçika), idari yargıya bağlı olarak (İsveç) ya da karma bir şekilde (ABD) örgütlendiğini görmek mümkündür27.Bu kısımda özellikle, Türk Hukukunun etkileşimde bulunduğu yargı sistemlerinin yanı sıra karşılaştırma yapılabilmesi adına AngloSakson sistemleri ana hatlarıyla kısaca ele alınacaktır. 2.2.1.Fransız Hukukukunda Vergi Yargısı Fransa'da adli yargı düzeninden ayrı olan idari yargı, ilk derecede "idari mahkeme" ve ikinci derece temyiz merciinde ise, aynı zamanda idari görevler de üstlenen "Danıştay (Conseild'Etat)" olmak üzere örgütlenmiştir. Ayrıca 1989 tarihinden itibaren faaliyete geçen "İdari İstinaf Mahkemeleri" de Danıştay'a giden dava sayısını azaltıcı mahiyette bir üst mahkeme niteliğindedir28. Fransa'da yergi ihtilaflarının büyük çoğunluğu dava konusu edilmeden önce idari aşamada çözümlenmektedir. Bu safhadan sonra, vasıtasız vergiler ile muamele vergisinden doğan ihtilaflar idari mahkemelerde görülmektedir. Kalan bütün vasıtalı vergiler ile harçlar ve gümrük vergilerinden doğan ihtilafların çözümlenmesi ise, adli yargı düzeni içinde bulunan ceza ve hukuk mahkemelerinde (uygulanacak ceza tedbirlerine göre ayrılarak) bakılan davalarla sağlanmaktadır29. 2.2.2. Alman Hukukukunda Vergi Yargısı Almanya'da, vergi ihtilafları idare ile mükellef arasında idari aşamada çözümlenemezse, yargı yoluna başvurulmaktadır. Bu ülkede vergi yargısı tamamen bağımsız olarak kurulmuştur30. Kızılot, a.g.e., s. 68. Mehmet Yüce, Vergi Yargılama Hukuku, Genişletilmiş ve Güncelenmiş, 3.Baskı, Ekin Yayınevi, 2013, s.77. 28 Kızılot, a.g.e., s. 86-87. 29 Aksoy, a.g.e., s. 29-34; Tosuner, Arıkan, a.g.e., s.11-12. 30 Tosuner, Arıkan, a.g.e., s. 14. 26 27 Alman vergi yargısı, iki dereceli ve tamamen bağımsız nitelikte olup, eyalet merkezlerinde oluşturulan vergi mahkemeleri (Finanzgericht) ile sadece31 vergi davalarında üst yargı organı olarak görevli Federal Mâli Mahkeme'den (Bundesinanzhof) oluşmaktadır. Almanya'da bu sistemin ve uygulama birliğinin kurulmasında, gümrük ve tüketim vergilerine uygulanan genel vergi yargısı usulünün büyük katkısı olmuştur32. 2.2.3. Anglo-SaksonHukukukunda Vergi Yargısı ABD, İngiltere, Kanada gibi Anglo-Sakson ülkelerinde, özel hukuk-kamu hukuku ayrımının bulunmadığı, yani idarenin ve bireylerin aynı kurallara tabi olduğu adli rejim nedeniyle "yargı birliği" adıyla anılan bir yargı sistemi öngörülmektedir33. 2.2.3.1. ABD Hukukukunda Vergi Yargısı ABD'de vergi uyuşmazlıkları, öncelikle idari aşamada giderilmeye çalışılır; sonrasında ise uyuşmazlığın çözümü için adli mahkemeler görevlidir. ABD'de vergi davalarına bakmakla görevli üç mahkeme bulunmaktadır: Davalı olarak vergi denetim elemanının gösterildiği ve düzenlenen inceleme raporunun savunulduğu Tax Court (uzmanlaşmış mahkeme), jüri yargılamalı iade mahkemesi olan District Court ve tüm ülkede yetkili mahkeme olan Claim Court. Amerika'da vergi davalarında, Birleşik Devletler Vergi Mahkemesi (The United StatesTax Court) genel görevlidir ve bu mahkemede dava açabilmek için, ortada bir matrah farkının olması gerekmektedir. Bu ülkede ayrı bir idari yargı sistemi olmadığı için vergi mahkemesi adli yargı sistemi içinde düzenlenmiştir. Vergi mahkemelerinin kararlarına karşı Temyiz Mahkemesi'ne (Appeals Court) ve Yüksek Mahkeme'ye (Supreme Court) başvurulabilir34. 2.2.3.2. İngiltere Hukukukunda Vergi Yargısı İngiltere'de de vergi uyuşmazlıkları ilk aşamada idari nitelikteki komisyonlarca çözümlenmeye çalışılır. Burada çözüm bulunamaması halinde uyuşmazlık mahkemelere götürülebilir. Gelir vergisine ait itirazlar, Belediye Başkanı, Merkez Bankası Müdürü ve Belediye Meclisi tarafından seçilen heyetlere yapılır. Diğer vergilere ilişkin itirazlar ise, "Special Commissioners" 31 32 33 34 Kızılot, a.g.e., s. 94. Aksoy, a.g.e., s. 38. İbiş, a.g.e., s. 26. Kızılot, a.g.e., s. 95-96. dayanışma 31 İzmir SMMMO denilen yüksek dereceli devlet memurlarına yapılmaktadır35. Bunun dışında vergi türlerine göre, özel komiserler, mahkeme ve arazi vergisi komiserlikleri ile hakem kurulları, ilk derecede vergi yargılama organları olarak görev almaktadırlar. Vergi yargısının ikinci derece yüksek adli mahkemeleri ise, Yüksek Mahkemeler ve İstinaf Mahkemelerinden oluşmaktadır36. 2.3.Vergi Davasının Hukuki Niteliği Vergi davası, VUK'un"Dava Konusu" başlıklı 378. maddesinde "Vergi mahkemesinde dava açabilmek içinverginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmişolması lazımdır.Mükellefler beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. Bu Kanunun vergi hatalarına ait hükümleri mahfuzdur."şeklinde sayılan tip işlemlere, 6183 sayılı AATUHK'un 13-17, 48, 58 ve 62. maddelerinde yer alan tahsilişlemlerine ve diğer kanunlarda düzenlenmiş vergisel işlemlere yönelikolarak açılabilmektedir. Her ne şekilde ortaya çıkmış olursa olsun, bir vergi uyuşmazlığına ilişkin olan davada yargı yerinin amacı, idarenin hukuka bağlılığını sağlamak ve de varlığı tespit edilen zararı tazmin/kaybı da iade ederek, hu­kuk düzenini korumaktır37. İYUK'un "İdari Dava Türleri ye İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2/1. maddesine göre idari dava türleri şunlardır: a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar. 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri 35 36 37 32 Tosuner, Arıkan, a.g.e., s. 7. Aksoy, a.g.e., s. 22-29. İbiş, a.g.e., s. 27. dayanışma Hakemli Hakkında Kanun'un 13/b maddesinde yer alan vergi davasının ayrı bir idari dava türü olup olmadığı tartışmalıdır. Doktrinde, para ile ölçülebilen bir hak ihlalinin söz konusu olması nedeniyle vergi davalarının tam yargı davası olduğu düşünülse de38, vergi davalarının iptal davası olduğu yönündeki görüş egemendir39. Başka bir görüşe göre ise, vergi davaları her iki kategori dışında, ayrı özel bir üçüncü kategori oluşturmaktadır40. Vergi idaresinin vergilendirmeye ilişkin bir idari işlem tesis etmesine karşı açılacak dava, esas olarak, bir iptal davası niteliği taşımaktadır ve mahkemenin vereceği karar, ya hukuka aykırı görülen idari işlemin iptali ya da davanın reddi yolunda olmaktadır. Verginin tarhına yönelik işlemler, ödeme emri düzenlenmesi, tahakkuka veya ihtiyati tahakkuka dayanan ihtiyati haciz uygulanması, haciz uygulanması, tecil ve terkin taleplerinin reddedilmesi, takdir komisyonlarınca karar alınması, vergi hatalarının düzeltilmesi taleplerinin reddi bu tür iptal davası olabilecek idari işlem niteliğindedir41. Davacı, iptal edilen işlem nedeniyle verginin tahsilinden vazgeçilmesini; tahsil edilen verginin ise, iadesini isteyebilmektedir. Önceden tahsil edilmiş vergilere ilişkin olarak idarenin vergiyi iade etmek istememesi halinde, ilgili tam yargı davası açmak hakkına sahiptir. Hazinece alınmış verginin iadesine yönelik davalar dışında, vergi idaresi idari bir eylemle ilgilileri zarara uğratmışsa, bu eylemden doğan zararların telafisi için açılacak davalar da tam yargı davası olmaktadır. AATUHK'a göre haczedilen malları muhafaza etmekle görevli vergi dairelerinin bu görevlerini ihmal etmelerinden doğan zararlar, idari eyleme bağlı zararların bir örneğidir. Bunlardan başka, vergi mahkemesi kararlarını uygulamayan idare aleyhine açılacak tazminat davaları ile vergi dairesince kararın infazının geciktirilmesi nedeniyle kanunen öngörülen gecikme faizine ilişkin davalar da vergi mahkemelerinde görülmesi gereken tam yargı davalarıdır42.Kısacası, Gözübüyük, Tan, a.g.e., s. 262. Öncel, Kumrulu, Çağan, a.g.e., s. 191. Metin Tekgündüz, “İdari Dava Türleri ve Vergi Davası”, (Dş. Der.,s.56-59); Civan Turmangil, “Vergi Davasının Hukuki Niteliği”, (AÜHDF.,C.XXIX,1982-1987, S.1-4, s.154); aktaran Karakoç, Genel Vergi Hukuku, s. 781. 41 Karakoç 2011, a.g.e., s.781. 42 Öncel, Kumrulu, Çağan, a.g.e., s. 191. 38 39 40 İzmir SMMMO Hakemli vergi davasının genellikle iptal davası niteliği taşıdığı, istisnaen tam yargı davası şekline de bürünebileceği kabul edilmelidir43. Vergi uyuşmazlıklarının iptal ve tam yargı davalarına benzer yönleri bulunmakla birlikte, kendine özgü ilkeleri ve bu dava türlerine benzemeyen taraflarının da olduğu unutulmamalıdır. Vergi uyuşmazlıklarında mahkeme, vergi idaresinin işlemini iptal etmekle yetinmeyip, uyuşmazlığı çözüme ulaştırmaktadır. Vergi mahkemesinin uyuşmazlığı çözmek için verdiği kararın, idarenin yerine geçerek karar verme anlamına gelmediği kabul edilmektedir44. 3. Vergi Yargılamasının Fonksiyonları ve Hâkim İlkeler Devletin işlem ve eylemlerinin kanuna ve hukuka uygunluğu ile mali sorumluluğunu bünyesinde barındıran hukuk devleti ilkesini tamamlayan en önemli unsur, idarenin yargısal denetimidir. Vergi yargısı da, idarenin vergisel alandaki işlemlerinin denetlenmesini sağladığından, hukuk devleti sisteminde önemli bir işlevi/fonksiyonu sağlamaktadır45. Vergi yargılama hukuku, vergi yargı örgütünün yapısı ve işleyişi ile vergi yargılamasında izlenecek ilke, usul ve esaslar ile bunların uygulanmasıyla ilgili tüm konuları kapsar46. Bu açıdan, vergi yargılama hukukuna hâkim olan ilkeler ile vergi yargısının fonksiyonları, yargılamanın öncesi ve sonrası da dahil olmak üzere tüm süreçlerde ana iskelet görevini üstlenmektedir47. 3.1.Vergi Yargısının Fonksiyonları Hukuk devleti ilkesinin doğal bir izdüşümü olarak idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olması, idarenin vergi ve diğer kamu alacaklarını tarh ve tahakkuk ettirme aşamasında yaptığı birçok idari işlemin de yargı denetimine tabi olması sonucunu doğurmaktadır. Bu bağlamda vergi yargısı, idarenin belli alandaki işlemlerinin denetlenmesini sağladığından hukuk devleti sisteminde işlevi olan bir yargı alanını oluşturmaktadır48. 43 44 45 46 47 48 Öncel, Kumrulu, Çağan, a.g.e., s. 191. Dş. VDDGK. 14.11.1986 gün ve E.1986/18, (Dş.Der., S. 66-67, s.150-151). Kumrulu, a.g.e., s. 153. Yüce, a.g.e., s. 59. İbiş, a.g.e., s. 39. Kumrulu, a.g.e., s. 153. Yargılama hukukunun üstlenmiş olduğu ortak genel fonksiyonları yanında vergi hukukunun kendine özgü yapısı dolayısıyla vergi yargısının kendine has bazı özel fonksiyonları bulunmaktadır. Bu fonksiyonları, uyuşmazlıkları sona erdirme, çıkarlar dengesini kurma, içtihat yaratma, hukuki güvenliği sağlama, vergi adaletini sağlama ve uyuşmazlıkların yürürlükteki mali kanunların hükümlerine uygun bir şekilde çözümlenme şeklinde sayabiliriz. 3.1.1.Uyuşmazlıkları Sona Erdirme Fonksiyonu Anayasa'nın 36. maddesine göre "Hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içinde davaya bakmaktan kaçınamaz". Dolayısıyla usulüne uygun dava açılması halinde mahkeme önüne gelen davayı karara bağlamak, yani uyuşmazlık konusunda hüküm vermek zorundadır. Devlet ile kişiler arasında çıkan vergi kaynaklı uyuşmazlıkların yargıönüne getirilmesiyle birlikte, öncelikli olarak tarafların iddia ve savunmaları ile yargıcın re'sen yapacağı araştırmalar çerçevesinde uyuşmazlığın sona erdirilmesi amaçlanır. Bu şekilde vergi yargısının esas fonksiyonunu, uyuşmazlıkların sonuçlandırılması oluşturmaktadır49. Uyuşmazlıkları çözmek ve dolayısıyla kamu düzenini korumak vergi yargısının esas işlevi50 olmakla beraber, bir uyuşmazlık sonlandırılırken yapılan yargılama işine bağlı olarak, yeni türde uyuşmazlıkların ortaya çıkarılmaması da, bu fonksiyona anlam kazandıran önemli bir husustur51. 3.1.2.Çıkarlar Dengesini Koruma Fonksiyonu Devletin görevlerini ye topluma sunacağı hizmetleri yerine getirebilmesi için ihtiyaç duyduğu kaynağın büyük bir kalemini oluşturan vergiler için yapacağı faaliyetlerle; bireylerin ekonomik refah düzeylerini en üst noktada tutma gayretiyle vergi gibi bir külfetten kaçınma faaliyeti arasında, bir "zıtlığın52" bulunması tabidir. Bu noktada yapılan vergilendirme işlemlerinin hukuka uygunluğunun yargı eliyle denetlenmesi, bir taraftan bireyi devlet karşısında korumakta; diğer taraftan devletin hukuka uygun bir şekilde yaptığı vergisel işlemlerden kaçınma eğilimi olan birey faaliyetleri karşısında, kamu alacağının korunmasını sağlamaktadır53. 49 50 51 52 53 Karakoç, Vergi Yargılama Hukuku, s. 39. Tosuner, Arıkan, a.g.e., s. 17. İbiş, a.g.e., s. 40. Yüce, a.g.e., s. 61. İbiş, a.g.e., s. 40. dayanışma 33 İzmir SMMMO 3.1.3. İçtihat Yaratma Fonksiyonu Vergi yargısının önemli işlevlerinden biri de içtihat yaratmaktır. Vergi Yargısı organlarının uyuşmazlıkları çözümlemek üzere vermiş oldukları kararlar sonucu oluşan içtihatlar, vergi hukuku alanında ortaya çıkan sorunların çözülmesinde önemli rol oynamaktadır54. Ekonomik ve sosyal yaşam günün koşullarına uygun olarak sürekli bir gelişim göstermektedir. Ekonomik olaylara ve konjonktürel dalgalanmalara karşı oldukça duyarlı olmaları nedeniyle, vergi kanunları ekseriyetle genel ve esnek bir şekilde yapılmaktadır. Yani vergi kanunlarının ekonomik olaylara ve konjonktürel hareketlere uygun olmasına çalışılır. Vergi kanunlarının genel ve esnek olması onların yoruma açık olmaları sonucunu doğurur. Vergi yargısı organları, bu kanunları yorumlamak suretiyle, kanunun getirilişindeki asıl amacın ortaya çıkarılmasına yardımcı olmaktadırlar55. Vergi kanunlarında bulunan boşluklar, uyuşmazlıkların çıkmasına neden olduğundan, bu boşlukları doldurmak, yargı organlarına düşen bir görev olup bu tip durumlarda yergi yargısı hukuk yaratacaktır. Boşlukların doldurulması yöntemlerinden biri de kıyastır. Maddi vergi hukukunda kıyas yasağı yardır. Ancak şekli vergi hukuku açısından kıyas yolu ile boşluk doldurmak mümkündür. Açıklamak gerekirse, usule ve yargılamaya ilişkin düzenlemelerde boşluk bulunduğu takdirde vergi yargısı hukuk yaratmakla görevli olacaktır. Vergi yargısı, usul kurallarını uygularken ya da boşluk doldururken hukukun genel ilkelerinden olduğu kadar, yargılama hukukunun ilke ve kurallarından ve bu arada özel olarak vergi yargılama hukukunun ilkelerinden yararlanmak, bunları bir bütün halinde göz önünde bulundurmak durumundadır. Ancak bu şekilde, vergi yargılama hukukunun içtihat yaratma gibi önemli bir işlevi sağlanmış olacaktır56. 3.1.4. Hukuki Güvenliği Sağlama Fonksiyonu Hukuk devletinin hukuki güvenlik ilkesi, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutumunu ve davranışlarını buna göre güvenle düzene sokabilmesi anlamına gelir. Kişilerin davranışlarını düzenleyen kurallar onlara güvenlik sağlamalıdır. Bu 54 55 56 34 Yüce, a.g.e., s. 63. Tosuner, Arıkan, a.g.e., s. 18. İbiş, a.g.e., s. 41. dayanışma Hakemli güvenliğin sağlanabilmesi her şeyden önce, devletin kendi koyduğu hukuk kurallarına kendisinin de uymasına bağlıdır. Hukuki güvenlik ilkesinin vergi hukukunda özel bir önemi vardır. Bu ilke, vergi yükümlülüklerinin, hak ve özgürlük alanlarına devletin vergilendirme aracılığı ile yaptığı müdahaleleri önceden görmelerini ve durumlarını buna göre ayarlamalarını gerektirmektedir. Kişiler böylece geleceğe yönelik planlarını buna göre yapabilecekler, vergilendirmede keyfilik de önemli ölçüde önlenebilecektir. Hukuki güvenlik ilkesi, vergilendirmenin belirliliğini, vergi hukukunda kıyas yasağını ve vergi yasalarının geriye yürümezliği ilkesini içermektedir57. Hukuki güvenlik ilkesi sadece bireyler için değil, aynı zamanda vergilerin Anayasa ve vergi kanunlarına uygun bir şekilde alınmasının sağlanmasıyla, vergi idaresi için de güvence sağlamaktadır58. 3.1.5.Vergi Adaletini Sağlama Fonksiyonu Anayasa’ nın 73.maddesinin 2. fıkrasında "Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır."denilmek suretiyle anayasa, vergi adaletinin sağlanması hususunda özellikle yasama ve yürütmeye yönelik görevler yüklemektedir. Devletin vergilendirme yetkisine dayanılarak yapılan düzenlemelerin ve gerçekleştirilen vergilendirme işlemlerinin hukuki denetimini yapan vergi yargısının da, bu açıdan vergi adaletinin sağlanmasına dolaylı olarak yardımcı olduğunun kabulü gerekmektedir59. 3.1.6.Yargısal Denetimi Sağlama Fonksiyonu Hukuk devletinde, hukukun en büyük güvencesi yargısal denetim yoluyla yasama, yürütme etkinlikleri ile düzen içindeki tüm ilişkilerin hukuka uygunluğunu gerçekleştiren yargı denetimidir60. Anayasamızın 125. maddesine göre "İdareninher türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır". Vergi yargısı, ister idari yargı içinde yer alsın, isterse bağımsız bir yapıya sahip bulunsun, idarenin belli bir alandaki işlemlerinin denetlenmesini sağladığından, hukuk devleti sisteminde işlevi olan bir yargı alanını oluşturur61. Vergi yargısı, 57 58 59 60 61 Öncel, Kumrulu, Çağan, a.g.e., s. 45-46. Aksoy, a.g.e., s. 9. Yüce, a.g.e., s. 66. Yüce, a.g.e., s. 65. Kumrulu, a.g.e., s. 153. İzmir SMMMO Hakemli vergi uyuşmazlıklarını çözümlemesinin doğal bir sonucu olarak yargısal denetimi sağlama fonksiyonunu gerçekleştirmiş olmaktadır62. 4. Re’sen Araştırma İlkesinin Uygulama Alanı ve Kapsamı Re'sen araştırma ilkesi ve vergi yargısında kullanılan diğer ilkeler kaynağını idari yargılama hukukundan almaktadır63. Re’sen araştırma ilkesine göre mahkeme, taraflardan bağımsız olarak davanın maddi temelini aydınlatmak ve bunun için gerekli bütün olayları ve ispat araçlarını yargılamaya getirmek ve incelemek zorundadır. Bununla birlikte idari işlemin yapılışı sırasında idare ile kişi arasındaki eşitsizliğin yargılama sırasında dengelenmesi gerekir. Taraflar arasında eşitliğin sağlanmasındaki ana düşüncelerden biri mahkemeye sunulacak olan delillerin, kimin elinde olursa olsun, hâkim tarafından istenebilmesidir64. Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinin bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendilerinin yapacakları İYUK’nun 20. maddesinin 1. fıkrasında hükme bağlanmaktadır. Ancak bu ilkenin kapsamına nelerin girip girmeyeceği bazı tereddütlere sebep olabilmektedir. Danıştay 3. Dairesi vermiş olduğu bir kararda 2577 sayılı İYUK’nun 20. maddesinin birinci bendinde, Danıştay ve İdare ve Vergi Mahkemelerinin, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeyi kendilerinden yapacakları hükme bağlanmakta, İdari Yargılama Usulü Hukukunda re’sen araştırma ilkesinin benimsendiği vurgulandıktan sonra, ilkenin kapsamı şöyle belirlenmiştir: “… madde hükmü uyarınca, idari yargı yerle uyuşmazlık konusu olayı hukuki nitelendirmesini yapmak, olaya uygulanması gereken hukuk kuralını belirlemek ve sonuçta hukuki çözüme varmak yönlerinden tam bir yetkiye sahiptirler. İdari yargı yerleri buna ek olarak olayın maddi yönünü belirleme noktasında da her türlü inceleme ve araştırmayı kendiliklerinden yapabilirler. İddia ve savunmalarda ortaya koYüce, a.g.e., s. 66. Ahmet Kumrulu, Vergi Yargılama Hukukunun Kuramsal Temelleri (Çoğaltma), Ankara, 1989, s.81.; aktaran Şener Özkan, Vergi Yargılama Hukukunda Re’sen Araştırma İlkesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2005, s.28. 64 Özkan, a.g.e., s.28. 62 63 nan maddi durumun gerçeğe uygun olup olmadığını serbestçe araştırabilecekleri gibi tarafların hiç değinmedikleri olayları ve maddi unsurları araştırmaya da yönelebilirler…”65 Bununla birlikte İYUK m. 31 ile VUK’na yapılan atıf ve VUK hükümleri, re’sen araştırma ilkesinin vergi yargılama hukukunda uygulama alanı bulmasını sağlamaktadır. VUK m. 3’e göre “Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir.” ve “vergi muamelelerinin gerçek mahiyeti esastır.” denmektedir. VUK m. 19’a göre “Vergi alacağı, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğar.”Bu hükümler çerçevesinde vergilendirme işlemi idare tarafından, yükümlünün belli bir ilişkiye girmesi ya da iktisadi sonuçları bulunan olayın meydana gelmesinin sonucu olur. Dolayısıyla vergilendirme işlemine konu vergiyi doğuran olayla ilgili belgeler ve yargılama sırasında mahkemeye sunulacak deliller, idari yargıdaki davalardan farklı olarak, yükümlünün elinde bulunacaktır. Mahkeme tarafından re’sen araştırma ilkesi vergi hukukunun kendine özgü yönleri dikkate alınarak uygulanacaktır66. 4.1. Re'sen Araştırma Yetkisine Sahip Olanlar İYUK'un 20/1. maddesindeki "Danıştay ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yaparlar..." hükmü uyarınca re'sen araştırma yapma yetkisi, davaya bakan Danıştay, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerine -ve de hâkime- aittir. 02.07.2012 tarih ve 6352 sayılı Kanunun 56. maddesiyle İYUK'un 20. maddesine eklenen 6. fıkrasında ise, "İdare ve vergi mahkemelerinde heyet halinde görülen davalarda, birinci fıkrada belirtilen bilgi ve belgelerin istenmesine ve ek süre verilmesine ilişkin ara kararları, mahkeme başkanı veya dosyanın havale edildiği üye tarafından da verilebilir." hükmü yer almaktadır. Re'sen araştırma, sadece yargılamayı tamamlayarak hüküm verecek olan “mahkemeye” tanınmış bir yetki iken, bu düzenlemeyle, yargılamayı yapan makam (heyet) dışında ama onun bir ferdi olan görevlilere de bu yetki verilmiş bulunmaktadır. Dş.3D. , T.12.12.1990. ,E.1990/2929, K.1990/3417,S.82-83, ss. 267-270. 66 Özkan, a.g.e., s.28-29. 65 dayanışma 35 İzmir SMMMO Bu şekilde verilen yetkiyle, ancak mahkeme heyetinin toplanmasıyla gerçekleştirilen re'sen araştırma faaliyetlerinden kaynaklanacak -yargılama süresini arttıran- olumsuzlukların bertaraf edilerek usul ekonomisine olumlu katkı sağlanması amaçlanmıştır67. 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 49. maddesi "İncelenmekte olan işler hakkında lüzum görülen her türlü evrak getirtilebileceği ve bilgi istenilebileceği gibi, tamamlayıcı veya aydınlatıcı bilgiler alınmak üzere ilgili dairelerden veya uygun görülecek diğer yerlerden yetkili memur ve uzmanlar da çağırılabilir" hükmüyle, Danıştay'ın re'sen araştırma yetkisini açıkça düzenlemektedir. Ancak, Danıştay'ın re'sen araştırma yetki ve görevi, sadece ilk derece yargı yeri olarak bakmakta olduğu davalar için geçerli olduğundan, "temyizen" incelediği davalarda re'sen araştırma yapma yetkisi bulunmamaktadır68. Danıştay Kanunu'nun 61/2. maddesi "Savcılar, ilgili yerlerden Danıştay Başkanlığı aracılığı ile her türlü bilgileri isteyebilecekleri gibi işlem dosyalarını da getirtebilirler." hükmü gereğince Danıştay savcıları, re'sen araştırma görev ve yetkisini Danıştay Başkanlığı aracılığıyla yerine getirmektedirler. Buna karşılık, Danıştay Kanunu'nun 62/1. maddesi "Tetkik hâkimleri Danıştay Başkanının, daire ve kurul başkanlarının kendilerine havale ettikleri işleri inceleyerek daire veya görevli kurula gerekli açıklamaları yaparlar. Kendi düşünce ve görüşlerini sözlü ve yazılı olarak bildirirler, karar taslaklarını yazarlar, gerekli tutanakları düzenler ve Danıştay Başkanı, kurul başkanı ve daire başkanının verecekleri diğer görevleri yerine getirirler." hükmüne dayanarak kendilerine havale edilen işleri inceleyerek daire veya görevli kurula gerekli açıklamaları yapmakla yükümlü olan Danıştay tetkik hâkimlerinde ise, bu yetki bulunmamaktadır. 4.2. Re'sen Araştırma İlkesinin Kapsamı Yargılama hukukunun çeşitli dallarında, ulaşılmak istenen amaca bağlı olarak değişik ilkeler uygulanmaktadır. Re’sen araştırma ilkesinin amacı, davacının uğradığı haksızlığın giderilmesinden başka, idarenin hukuka ve hukuk devletinin gereklerine uygun hareket etmesini sağlamaktır. Bununla birlikte bir usul ku67 68 36 İbiş, a.g.e., s. 60-61. Kazım Yenice, Yüksel Esin, Açıklamalı-İçtihatlı-Notlu İdari Yargılama Usulü, Ankara,1983,s.539,540. dayanışma Hakemli ralı olan re’sen araştırma ilkesi, kamuya yararlılık çerçevesinde yargılamanın hemen her alanı ve aşaması için geçerli olacaktır69. Re’sen araştırma ilkesi İYUK m. 20’de düzenlenmiştir. Maddede genel kural ve kapsam belirtildikten sonra, maddenin devamında ilkenin sınırına değinilmiştir. İYUK m. 20/1 ve DK m.49’da mahkeme tarafından her türlü bilgi ve belgenin getirilebileceği ve her türlü incelemenin yapılabileceği belirtilmiştir. İlgili maddelerde yer alan “her türlü” incelemeyi yapabilir teriminin sınırı nedir? İdari yargı yerlerince yapılacak inceleme hukuka uygunluk denetimi ile sınırlı olacaktır. İYUK m. 2/2’ye göre “idari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler(Anayasa 125/4).”Aynı maddenin ilk fıkrasında idari yargı mercii tarafından yapılacak hukuki incelemenin “...yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile...” sınırlı olduğu belirtilmiştir. Hâkime tanınmış olan bu geniş yetkiler Danıştay kararlarıyla somutlaştırılmıştır. Danıştay’a göre “...idari yargı yerleri, uyuşmazlık konusu olayın hukuki nitelendirilmesini yapmak, olaya uygulanması gereken hukuk kuralını belirlemek ve sonuçta hukuki çözüme varmak yönlerinden tam bir yetkiye sahiptir. İdari yargı yerleri buna ek olarak olayın maddi yönünü belirleme noktasında da her türlü inceleme ve araştırmayı kendiliklerinden yapabilirler. İddia ve savunmalarla ortaya konan maddi durumun gerçeği uygun olup olmadığını serbestçe araştırabilirler. Tarafların hiç değinmedikleri olayları ve maddi unsurları araştırmaya yönelebilecekleri gibi maddi olayın gerçeğe uygunluğunun araştırılması için bilirkişi incelemesi de yaptırabilirler..."70 Re’sen araştırma ilkesine göre hâkim vicdani kanaatine göre kuracağı hüküm ile kamu düzenini korumaya çalışır; vicdani kanaate ulaşırken hâkimin tarafların iddia ve istemleri ile bağlı tutulmaması gerekir71. Şimdi Danıştay’ın vermiş olduğu kararlar çerçevesinde 69 70 71 Özkan, a.g.e., s.31. VDDGK.E.1996/3153,K. 1997/3537 (DD.Sayı 95, s.233) Öncel, Kumrulu, Çağan, a.g.e., s. 207. İzmir SMMMO Hakemli re’sen araştırma ilkesinin kapsamını ayrıntılı olarak çizmeye çalışacağız. 4.2.1. İlk İnceleme Safhasında Re’sen Araştırma İlkesinin Kapsamı Vergi yargılama usulünde, davanın açılmasından sonra ilk incelemenin kimler tarafından nasıl yapılacağı ve bu inceleme üzerine nasıl karar verileceği İYUK’nun 14. ve 15. maddelerinde düzenlenmiştir. Re’sen araştırma ilkesiyle doğrudan bağlantılı olmayan ancak davanın açılması ile birlikte tarafların talebi olmadan hâkimin kendiliğinden gözeteceği bir takım hususlar vardır. Diğer yargılama hukuklarında olduğu gibi vergi yargılama hukukunda da hâkim bu hususları re’sen dikkate almak zorundadır. İYUK m. 14/3-4’te yapılan düzenlemeye göre dilekçeler; (i) görevveyetki, (ii) idari merci tecavüzü, (iii) ehliyet, (iv) idaridavayakonuolacakkesinveyürütülmesigerekenbirişlemolupolmadığı, (v) süreaşımı, (vi) husumet, (vii) üçüncü(idaridavalarınaçılması) vebeşinci (aynıdilekçeiledavaaçılabilecekhaller) maddelereuygunolupolmadıklarıyönlerinden sırasıyla incelenir. 4.2.1.1.Dava Açma Ehliyetinin Tespiti İdari Yargı Usulü Kanunu 31. maddesinde, ehliyet konusunda Hukuk Usulü Muhakemesi Kanunu’na atıfta bulunmuştur. HUMK’un 38. maddesi ise ehliyet konusunda Medeni Kanuna göndermede bulunmaktadır. MK'na göre hak ehliyetine sahip bulunan her kişi davada taraf olma, fiil ehliyetine sahip olan her kişi dava ehliyetine sahiptir. Ehliyet kamu düzenine ilişkin bir konu olduğundan taraflarca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, mahkemece de re’sen dikkate alınır72. 4.2.1.2.Süre Aşımının Tespiti İYUK’nun 14. ve 15. maddelere göre dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup hak düşürücü niteliktedir. Özel hukukta zaman aşımı taraflarca ileri sürülebilir ve iddia edilmedikçe hâkim tarafından re’sen dikkate alınmaz. HalbukiİYUK’na göre İdari yargı hâkimi dava açma sürelerini re’sen dikkate almak zorundadır. Danıştay’ın bu yöndeki bir kararında “idari yargıdaki dava süreleri maddi hukuku değil, usul hukukunu ilgilendiren bir nitelik taşıdığından, dava süresinin geçiri72 Baki Kuru, Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2005, s.260vd lip geçirilmediği hususunun, idari yargı yerince re’sen araştırılması gerekmektedir. Başka bir ifade ile dava açma süresi kamu düzenini ilgilendirdiğinden idari yargı yerinin önüne gelen bir davanın süresinde açılıp açılmadığını kendiliğinden araştırma zorunluluğu bulunmaktadır”73 diye dile getirmiştir. Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulunun da aynı yönde verdiği kararında da “davanın açılması ile ilgili süre hükümlerinin amme intizamından ve bu hükümlerin re’sen göz önüne alınarak uygulanacağından tereddüt olunamayacağı” belirtilmiştir74. 4.2.1.3.Husumetin Tespiti Vergi yargılama usulünde husumet, bir başka ifadeyle davalının belirlenmesi sorunu da kamu düzenine ilişkindir. Davalının doğru gösterilip gösterilmediğini idari yargı hâkimi, ilk inceleme safhasında re’sen araştırır.2577 sayılı İYUK’nun 14. maddesinde yer alan “husumet” konusunda yargıca re’sen araştırma yetkisi 15. maddenin “c” bendi ile verilmiştir. Buna göre davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması halinde hâkim, dava dilekçesinin gerçek hasma tebliğine karar verecektir. Bu konuda verilen kararlar ara kararı niteliğinde “Hasım Düzeltme Kararı” ile yapılmaktadır. Bu tür bir düzenlemenin re’sen araştırma ilkesinin amaçlarından olan “bireyi koruma” amacına uygun olduğunu söyleyebiliriz. Böylece husumeti yanlış bir tarafa yönelten kişinin dava açma sürecini geçirerek hakkını aramasına engel olunmasının önüne geçilerek bireyin hak arama özgürlüğü korunmuştur75. 4.2.1.4.Görev ve Yetkinin Tespiti İdari yargı alanında ilk derece yargı yerleri olarak, belli konularda Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Vergi Mahkemeleri ile genel görevli mahkeme olan İdare Mahkemeleri görev yapmaktadır. Görev, bir uyuşmazlığa hangi yargı koluna ait mahkemelerin ya da bir yargı kolunda yer alan mahkemelerden hanDş. 7D, e.1984/1081, K.1984/1385, DD., S.58-59, s. 249 Dş. DDGK, T.15/6/1990, E.1990/457, K.1990/109, DD, S.81, s.104-107 75 Yücel Uğurlu, “Danıştay Kararları Işığında İdari Yargılama Usulünde Re’sen Araştırma İlkesi”, Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi, C.II, S.1, S.120-133, s. 126., www.erzincan.edu.tr/birim/HukukDergi/makale/1998_6.pdf., internete erişim tarihi:10.12.2014 73 74 dayanışma 37 İzmir SMMMO gisinin bakmasının gerektiğinin ifade etmektedir. Yetki ise bir uyuşmazlığa görevli mahkemelerden hangi yerdeki mahkemelerin bakması gerektiğini ifade etmektedir76. Görev kamu düzeni ile ilgili olduğundan davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Tarafların ileri sürmemesi, hâkimin incelemesine engel değildir ve mahkemece re’sen araştırma ilkesi gereğince kendiliğinden dikkate alınır. Yine aynı şekilde yetki de kamu düzenini ilgilendiren bir kurum olarak taraflarca yetki itirazında bulunmasına bakılmaksızın mahkemelerce kendiliğinden dikkate alınmak zorundadır. Danıştay 5. dairesi bir kararında görev ve yetkinin kamu düzenine ilişkin olduğu ve bu konuların re’sen incelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Buna göre: “ 2577 sayılı İYUK’nun 20. maddesinde de vurgulandığı üzere, idari yargıda kendiliğinden araştırma ve inceleme yöntemi geçerlidir. Bu yöntem dava konusu işlemin tesisine esas olarak gösterilen hukuki nedenin var olup olmadığı gibi, taraflarca öne sürülmemiş olsa dahi, idari hukukunda kamu düzenine ilişkin olduğu tartışmasız kabul edilmiş olan görev, yetki, süre gibi konuların incelenmesi şeklinde de anlaşılır”77. 4.2.2.Yargılama ve Hüküm Safhasında Re’sen Araştırma İlkesini Kapsamı 4.2.2.1. Yargılama Usulüne İlişkin Sürelerin Tespiti Tarafların belirlenen sürelere uymalarını sağlamak hâkimin görevlerindendir78. Karşılıklı olarak cevapların verilmesinde hâkim, belirli durumlarda sürenin uzatılmasına karar verebilir. Örneğin; dosyanın tekemmül süresinin ve cevap verme sürelerinin tespiti gibi. Dosyanın tekemmül süresini tespit eden yargıçtır. Davanın zaman içindeki çerçevesini yargıç belirler. Dava dosyasını karara bağlamak üzere gündeme alma yetkisi yargıca aittir. Yargıç bazen dosya tekemmül etmeden de karar verebilmektedir. Davayı ilk inceleme aşamasında ehliyetten reddetmesi gibi79. Dolayısıyla dosyanın tekemmül süresi, yargıcın yapacağı usuli işlemlerin sonucuna göre değiştirebilmektedir. 76 77 78 79 38 Karakoç, Genel Vergi Hukuku, s. 798-801. Dş. 5D, E.1985/815, K. 1987/1723, DD, S. 7071, s.277 Uğurlu, a.g.e., s. 126. Zuhal Bereket, Hukukun Genel İlkeleri ve Danıştay, Yetkin Yayınları, Ankara, 1996, s. 197. ; Uğurlu, a.g.e., s.127. dayanışma Hakemli Cevap verme süreleri de hâkim tarafından re’sen belirlenir. 2577 sayılı İYUK’nun 16. maddesinde, taraflara yapılacak tebliğlere karşı, tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde cevap verme hakkı tanınmıştır. Ancak 16. maddenin 3. fıkrasında haklı sebeplerin bulunması halinde, talep üzerine hâkim, sürenin uzatılmasına karar verebilir. İYUK’nunda“yürütmenin durdurulması” başlığını taşıyan 27. maddede ise, yürütmenin durdurulmasında, sürelerin kısaltılması ve tebliğin bir memur eliyle yapılması konusunda hâkiminre’sen takdir yetkisi vardır. Süreyi uzatacak ve kısaltacak hallerin araştırılması ve değerlendirilmesi hâkimin dosyanın tekemmülü aşamasında sahip olduğu yargılama usulüne ilişkin yetkilerdendir80. Görüldüğü gibi, yargılama usulüne ilişkin süreler hâkim tarafından re’sen takdir edilerek tespit edilmektedir. 4.2.2.2. İddia ve Savunmanın Tespiti İdari uyuşmazlığın çözümü için tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarını ileri sürmeleri gereklidir. Tarafların iddia ve savunmalarında ortaya konulan maddi durumun gerçeğe uygun olup olmadığını araştırmak re’sen araştırma yetkisinin kapsamı içerisindedir. Bu durum Danıştay’ın vermiş olduğu bir kararda şu şekilde ifade edilmiştir: “… idari yargı yerleri; uyuşmazlık konusu olayın hukuki nitelendirmesini yapmak, olaya uygulanması gereken hukuk kuralını belirlemek ve sonuçta hukuki çözüme varmak yönlerinden tam yetkiye sahiptir. İdari yargı yerleri buna ek olarak olayın maddi yönünü belirleme noktasında da her türlü incelemeyi ve araştırmayı kendiliklerinden yaparlar. İddia ve savunmalarda ortaya konan maddi durumun gerçeğe uygun olup olmadığını serbestçe araştırabilecekleri gibi…”81 Bu davaya konu olan somut olayda, vergi mahkemesince yükümlünün defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak vergilendirilmesi gereken bir gelirinin bulunup bulunmadığının araştırılarak karar verilmesi gerekirken beyanname vermemesi, defter ve belgeleri de incelemeye ibraz etmemesi nedeniyle iddiasının incelenemeyeceği gerekçesiyle verilen kararda hukuki isabet görülmemiş ve Danıştay tarafından bozulmuştur. Danıştay uygulamasında, maddi olay hak80 81 Uğurlu, a.g.e.,s.127.; Bereket, a.g.e., s. 197. Dş. 7D, E. 1990/2929, K.1990/3417, DD,S. 82-83, s. 267., Aynı yönde başka kararlar. Dş. 3D. , T. 21/11/1990. E.1990/2057, K. 1990/3199, S.82-83. s.223-226; Dş. 7D. , T.27/1/1986, E.1984/1530, K.1986/246, DD.,S.64-65,s.238-241. İzmir SMMMO Hakemli kında yeterince inceleme ve araştırma yapılmaksızın karar verilmesi, bozma sebebi sayılmaktadır. Re’sen araştırma ilkesi uyarınca vergi hâkimi, davayı incelediği sırada tarafların ileri sürdüğü hukuki nitelendirmeyle bağlı değildir. Hâkim tatbiki gerekli hukuk ilkesini bilmek ve re’sen uygulamakla yükümlüdür. Tarafların bu konudaki veya maddi olayın hukuki tavsifine ilişkin iddia, savunma ve mütalaaları hâkimi hiçbir şekilde bağlamaz82. Zira hukuk kurallarını ve hukuki müesseseleri en iyi bilenler hukukçulardır. Bu nedenle hâkim, önüne gelen olayda taraflar hukuki tavsifi yapmış olsalar bile, o olayın özelliklerini tekrar değerlendirerek hukuki tavsifi re’sen yapmalıdır83. Örneğin; Gümrük Vergisi kaçakçılığını ihbar ettiğinden bahisle kendisine 1905 sayılı kanun uyarınca ihbar ikramiyesi verilmesi yolunda olan istemi cevap verilmemek suretiyle reddedilen bir şahsın, aynı sebeple açtığı davada, görevli daire, olaya 1905 sayılı kanunun değil 5383 sayılı kanunun uygulanması gerektiğini belirttikten sonra davayı, 5383 sayılı kanuna göre ihbar ikramiyesi verilebilmesi için ceza kesilmesi gerektiği, olayda ise ceza kesilmemesi Danıştay’ca yerinde bulunmamıştır84. Taraflarca iddia ve savunma ileri sürülmese de, hâkimin re’sen araştırma görevi çerçevesinde gerçeği ortaya çıkarma zorunluluğu vardır. Bu nedenle, tarafların iddia ve savunmalarıyla bağlı olmaksızın, hâkim gerekli incelemeyi yapar. Davacı, dilekçeyi vermekle kendine düşen tüm işleri yapmış sayılır. Dosyanın tekemmül etmesi ve gerçeği ortaya çıkarmak için yapılan inceleme ve araştırmaların yürütülmesi, mahkemenin kararlarına göre yine mahkeme eliyle olur. Burada re’sen araştırma ilkesinin gerçeği ortaya çıkarmayı amaçladığı açıktır85. Aynı şekilde, idare savunma vermemiş olsa bile hâkimin gerçeği oraya çıkarmak Erçetin Yorgancıoğlu, “Danıştay Yargılama Usulünde Re’sen İnceleme Yetkisi”, İdare Hukuku ve İdari Yargı ile İlgili İncelemeler 1, Ankara, 1976, s.219; aktaran Zahreddin Aslan, “Türk İdari Yargı Sisteminde Re’sen Araştırma İlkesi” İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No:23-24 Ekim 2000-Mart 2001, s.56., www.journals.istanbul.edu.tr/iusiyasal/article/view/1023011434/1023010694, internete erişim tarihi:10.12.2014 83 Süheyla Şenlen Sunay, İdari Yargılama Usulüne Hakim Olan İlkeler Karşısında İspat ve Delil Hususları, Kazancı Yayınları, İstanbul, 1997, s. 18 84 Dş. 7D, E.1971/2496, K.1972/570, DD,S.8,s.226. 85 Uğurlu, a.g.e., s.128. 82 zorunda olduğu, Danıştay kararıyla şu şekilde ifade edilmiştir: “İdare hukukunda re’sen inceleme esas olup, bu husus 2577 sayılı yasanın 20. maddesinin 1. bendinde, Danıştay ile İdare ve Vergi Mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yaparlar. Bu nedenle, mahkemece davacı iddialarının gerçek bulunup bulunmadığı incelerek uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken savunma verilmediğinden bahisle davalı idare tarafından bir hak iddia edilemeyeceği gerekçesiyle ödeme emrinin iptal edilmesinde isabet görülmemiştir.”86denilmek suretiyle açıkça belirtilmiştir. Vergi yargı hâkimi önüne gelen davada ihtilaflı olmayan konularda bile re’sen araştırma yetkisini kullanabilecektir87. İdari yargı yoluyla, idarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun denetimi yapılmaktadır. Denetim esnasında öncelikle tarafların üzerinde anlaşamadıkları konular çözümlenecek ve taraflardan bu hususların ispatı istenecektir. Fakathâkim davayı sıhhatli bir şekilde sonuçlandırabilmek açısından ihtilaflı olmayan konular üzerinde de bir inceleme yapılmasını gerekli görüyorsa, bu durumda tarafların mutabık oldukları konularda da araştırma yapılabilecektir. Zira taraflar görünüşte anlaşıyor olsalar da, davanın taraflarından özellikle davacı konumunda bulunan taraf, yapılan işlemlerden habersiz olduğu için, hangi hususların ihtilaflı olduğunu ya da olmadığını dahi bilmiyor olabilir. Danıştay bir kararında: “taraflar arasında tarife cetvelinin hangi pozisyona girdiği hakkındaki gerekli inceleme, taraflar arasında hiçbir uyuşmazlık bulunmasa dahi, idari yargı hâkimi tarafından re’sen yapılmalıdır.”88diyerek bunu dile getirmiştir. 4.2.2.3. İşlemin Sebebinin Tespiti Vergi yargı hâkimi, dava konusu işleme esas oluşturan hukuki ve fiili sebebin doğru olup olmadığını araştırmak zorundadır89. İdari yargı hâkimi, taraflarca ileri sürülmese bile, işlemin sakat olduğu düşüncesini ileri sürebilir. Bu durum, idari yargının bireyi koruyucu niteliği düşünüldüğünde doğal karşılanmalıdır90. MahDş. 7D, E.1983/1467, K.1984/2544, DD, S.58-59, s.253 Sunay, a.g.e., s.19. Dş. 7D, T19/11/1974, E. 1974/724, K1974/2160,DD. S. 18-19, s.454. 89 Sunay, a.g.e., s.16. 90 Uğurlu, a.g.e., s.127. 86 87 88 dayanışma 39 İzmir SMMMO keme davacının iddiaları ile bağlı olmadığı gibi, ileri sürülen iptal nedenleri ile de bağlı değildir. Danıştay da bu görüştedir. Danıştay bir kararında dava konusu işlemin tesisine esas olarak gösterilen hukuki nedenin var olup olmadığının araştırılmasını re’sen araştırma ilkesinin kapsamında olduğunu belirtmiştir91. Danıştay, idari işlemlerin sebep unsurunun gösterilmesini aramakta ve bu sebebin iptali istenen idari işlemi doğuracak nitelik ve güçte olup olmadığını araştırmaktadır. İdare sebep göstermemiş olsa bile, idari işlemin kamu yararına hizmet etmesi ve kamu hizmetinin bir gereği olması zorunludur. Çünkü hâkimin yapacağı yargısal denetimde hâkim idareden işlemin sebebini isteyebilir. İdare bu durumda işlemi dayandırdığı sebebi bildirmek zorundadır92. Sebep unsuruna ilişkin diğer bir konu ise, takdir yetkisi üzerindeki yargısal denetimde hâkimin re’sen araştırma yapma görevidir. İdarenin takdir gücü ve yetkisinin sınırlarının aşılıp aşılmadığının denetlenmesi gerekir. İdari yargı yeri araştırması sırasında işlemin hukuka uygun olduğu yönünde yeni bir sebep bulursa, sebep ikamesi yoluna gidebilmektedir. Örneğin: somut olayda, davacının bilim komisyonu ve fakülte kuruluna atanma isteğinin üniversite senatosunca reddedilmesi üzerine açılan davada mahkemece idarenin işlemlerini sebebini göstermesi gerektiği ve bu hususun yargıç tarafından re’sen yapılacağı belirtilmiştir. İdarenin sebep göstermemesine karşın, dava dosyasının incelenmesi sonucu, davacının gerek bilimsel ve gerekse öğretim faaliyeti yönünden yetersiz görülmesi, doktorasını 10 yıl önce vermesine karşın kayda değer bilimsel bir yayımının bulunmaması gibi sebeplerle doçent kadrosuna atanmadığı şeklinde yapılan sebep ikamesi ile, idarenin takdir yetkisini yerinde kullandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir93. Danıştay aynı yönde başka bir kararında bu durumu şu şekilde dile getirmiştir:”…iptal davasında, idari işlemin hukuka uygunluk denetimi yapılırken, yargı yerince sadece işlemin yazılı olan sebebine bağlı kalınmamalı, söz konusu işlemin tesisini gerektirerek bir sebebi bulunup bulunmadığı da araştırılmalı ve gerektiğinde sebep ikamesi yolu gidilmelidir…”94 Dş. 10D., E.85/815, K.1987/1723, DD, S. 70-71, s. 277. Dş. 5D, T.11.12.1986 E.1984/834 , K.1986/128 S.64-65, s.187189. 93 Dş.5D, T.9.2.1984, E.1981/1474, K.1984/490 94 Dş. 10D, E.85/2229, K.87/2181, DD, S.70-71, s.575. 91 92 40 dayanışma Hakemli 4.2.2.4. Delillerin Tespiti İYUK’nun 20. maddesi 1. fıkrasında mahkemelerin belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakların gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilecekleri dile getirilmiştir. Bu madde hükmüne göre, idari yargı hâkimi tarafların yargılama esnasında kendisine sunduğu bilgi ve belgelerle yetinmeyip re’sen araştırma yapılmasına ihtiyaç hissettiğinde taraflardan ya da ilgili diğer yerlerden, lüzum gördüğü evrakın gönderilmesini ya da her türlü bilgilerin verilmesini isteyebilecektir. İdari yargı hâkimi, bu talebi davacıya yönelteceği gibi davalıya da yöneltebilecektir. Fakat idari davaların büyük bir çoğunluğunda davacının elinde davaya ait bir belge mevcut olmadığı için, bu talep belgelerin hemen tamamına yakınını elinde bulunduran davalı idareye yöneltilmektedir95. İlgili yerlerden kastedilen, davanın tarafları dışında fakat davayla ilgili bilgilere sahip olan mercii ve şahıslardır. Ama bu şahıslara davanın taraflarına başvurulup yeterli bilgi elde edilemediği takdirde gidilmelidir. Danıştay bir davada, ileri sürülen iddiayı ispatlamaya yönelmiş belgeleri davalı idareden istemiş, gönderilen dosyadan bu konuda kanaat verici bir sonuç elde edilemediğinden aynı konuda davanın tarafı olmayan İçişleri Bakanlığı’ndan da bilgi ve belge istemiştir96. Davanın görülmesi sırasında, gerek görülen ilave bilgi ve belgelerin istenmesi, ara kararına bağlanmaktadır. Taraflar gerekli bilgi veya belgeyi tayin edilen sürede vermedikleri takdirde, bunun karara etkisi de belirlenmekte ve ara kararda bu hususa yer verilmektedir97. Danıştay’ın bu yönde bir kararında “…iki ara kararına rağmen davalı vergi dairesince durumun açıklığa kavuşturulmasını veya yapılan işlemin kanuniliğini saptayan belgelerin mahkemeye ibraz edilmemesi karşısında davacı iddialarının doğruluğunun kabulü gerekli görülmüştür…” diyerek bunu dile getirmiştir98. İdari yargılama usulünde de ispat külfeti iddia sahibine aittir. Ancak bilindiği gibi idari yargıda taraflar arasında bir dengesizlik vardır. Bu dengesizlik, idare Sunay, a.g.e., s.13. Dş.8D, E. 1974–1970, K.1974–3850, DD, S.18–19, s.519–520. Yılmaz Özbalcı, Vergi Davaları, Oluş Yayıncılık, Ankara, 2003, s. 380. 98 Dş.9D., T.16.10.1973, E. 72/436, K.73/1977, S.14-15, s.425. 95 96 97 İzmir SMMMO Hakemli karşısında idare edilenlerin korunmasını gerektirmektedir. Bu gerçeğin idari yargılamadaki görünümü de ispat yükünün tespitinde mahkemelere geniş yetki verilmesidir99. Deliller çoğu kez davalı idarenin elinde bulunmaktadır. Gerçeğin ortaya çıkartılması için idarenin elindeki işlem dosyasının ve delillerinin mahkemenin önüne gelmesi gerekir. Delilin, güçsüz taraf olan davacıdan değil de idareden istenilmesi re’sen araştırma ilkesinin amacını da ortaya koymaktadır. Yargının asıl amacı gerçeği ortaya çıkarmak olduğuna göre delillerin idarenin etki alanından kurtarılarak yargı önüne ulaştırılması ve böylece çoğu kez delillere ulaşma imkanı bulamayan davacının ispat külfetinden kurtarılması sağlanmaktadır. Maddi olayın ortaya çıkarılması için keşif ve bilirkişi yollarına da başvurulabilir. Keşif ve bilirkişi konusunda İdari Yargılama Kanunu 31. maddesinde HUMK’na atıf yapmıştır. HUMK’nun ilgili maddesine göre tarafların talebi ya da hâkim tarafından re’sen keşfe karar verilebilir. Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun bir kararında, 2577 sayılı yasanın 20. maddesinde yer alan düzenlemenin hâkimin gerçeğe ulaşabilmesi için kendiliğinden yapması gereken tüm işlemi kapsadığı, sadece yasaların yapılmasını emrettiği işlemleri kapsamadığı belirtilmiş. Bu çerçevede taraflarca istenmediği halde, mahkemede kendiliğinden re’sen bilirkişi incelemesine karar verilmiş olması halinde, taraflarca giderler ödenmese dahi, bu giderler devlet hazinesinden ödenmek suretiyle bu incelemenin yapılması gerektiği belirtilmiştir100. Danıştay aynı yönde başka bir kararında:“2577 sayılı İYUKn 20. maddesi hükmü mahkemece istenilen belgelerin gönderilmemesi ve bilgilerin verilmemesi durumunda uygulanacak hüküm olup, bilirkişi, keşif hususunda söz konusu kanunun 31. maddesinin göndermede bulunduğu HUMK’nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir. Hukuk Usulü Muhakemesi Kanunun 415. maddesinde “re’sen icrası emir olunan muamelelerin iltizam ettiği masrafı iki taraftan birinin veya ikisinin tediye etmesine karar verilir ve bunun için takdir olunacak meblağ mahkeme kalemine tevdi olunur”Tayin olunan müddet içinde muameleye ait masraf tediye olunmaz ise ilerde icap edenlerden istifa olunmak şartıyla Devlet Hazinesinden tediye olunmasına karar 99 Uğurlu, a.g.e., s.131 100 Dş. VDDGK, T. 5.2.1988, E.1987/29, K.1988/5 verilebilir”101 diyerek hâkimin takdirinde olduğunu belirtmiştir. 4.2.3.Re'sen Araştırma İlkesinin Temyiz Aşamasında Uygulanması Temyiz ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın üst derece mahkemesi tarafından hukuka uygunluğunun denetlenmesidir. Danıştay’ın temyiz yoluyla incelediği davalarda re’sen araştırma yetkisi yoktur102. Ancak Danıştay önüne gelen dosyada uyuşmazlığın maddi yönü hakkında yeterli bilgi edinemediği, bazı noksanlıklar gördüğü takdirde bunları tamamlamak üzere kararı bozup dosyayı ilk derece yargı yerine geri göndermekle yetinir103.NitekimDanıştay 1993 tarihlibirkararında;“...takdirkomisyonutakdiredilenveuyuşmazlıkkonusucezalıtarhiyatınkanundaifadeedilenemsalbedelineuygunolup olmadığının tespiti amacıyla yapılacak araştırma sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken tarhiyatın yazılı gerekçeyle tamamen terkinine ilişkin mahkeme kararında isabet”görmemiştir104. İYUK m. 49’da temyiz sebepleri “kararın bozulması” başlığı altında 3 bent halinde düzenlenmiştir. Maddenin c bendinde “usul hükümlerine uyulmamış olması” bozma sebebi olarak belirtilmiştir. Usul hükmü olan re’sen araştırma ilkesine ilk derece mahkemesi tarafından gerektiği şekilde uyulmamış olması bozma sebebi olacaktır. Nitekim Danıştay kararlarında hâkime tanınmış olan re’sen araştırma yetkisinin kullanılmamış ya da usulüne uygun olarak kullanılmamış olmasını bozma nedeni olarak belirtilmiştir. Bununla birlikte yine İYUK m. 49 b bendinde hukuka aykırı karar verilmesi bozma nedenleri arasında gösterilmiştir. Re’sen araştırma ilkesine yargılamada hiç ya da gerektiği şekilde uyulmamış olmasına bağlı olarak hukuka aykırı karar verilmiş olabilir. Bu durumda usul hükümlerine uyulmaması ile vergilendirme işleminin hukuki dayanağını oluşturan hükümler arasında iç içe geçen bir bozma nedeninin varlığı söz konusu olacaktır105. Usul hükümlerinin kamu düzeninden olması taraf haklarının garantisini oluşturmaktadır. Usul hükümleri dava dosyasının oluşturulması, özellikle dava, cevap dilekçesi ve cevapların beklenmesi, tarafların iddia ve 101 102 103 104 105 Dş.7D, E.1985/91, K.1985/483, DD, S.60-61, s. 330-332. Özkan, a.g.e., s.61. Yenice, Esin, a.g.e., s. 540. E. 1993/4047 K. 1993/2056 DD. S. 88, s.394. İDDGK E. 1993/279, K.1993/654 (DD S. 89, s. 119.) dayanışma 41 İzmir SMMMO savunmalarını sunmaları için konmuş olup bu kurallara uyulmaması savunma hakkının ihlal edilmesi anlamına gelecektir106. Savunma hakkının kullanılmasına ilişkin kuralların ihlali durumunda, bu kuralların ihlalinin davaya etkisi araştırılmadan salt kuralın ihlali temyiz nedenidir107. Dava sırasında yargılama makamları tarafından re’sen araştırma sonucu elde edilen bilgi ve belgelerle yeni durumların tarafların bilgisine sunulmaması özellikle aleyhine durum oluşan kişi için önemlidir. Bu yaklaşım çerçevesinde dava sırasında yargılama makamları tarafından re’sen araştırma sonucu elde edilen bilgi ve belgelerle yeni durumların tarafların bilgisine sunulmaması durumunda savunma hakkının ihlali söz konusu olacaktır. Böyle bir durumda re’sen araştırma sonucu ortaya çıkan yeni hukuki sebepler için tarafların bilgisine başvurulmamış olması temyiz nedeni olabilmelidir. Özellikle bu yönde oluşturulacak içtihat savunma hakkının tam olarak sağlanabilmesi için çok önemlidir108. 4.3. Re’sen Araştırma İlkesinin Sınırları Vergi yargı hâkimi verilen re’sen araştırma yetkisi, sınırsız bir yetki değildir. Re’sen araştırma ilkesine ilk sınırı Anayasa 125/4 getirmektedir. Anayasanın “yargı yolu” başlığını taşıyan 125. maddesinin 4. fıkrası, şu şekildedir: “Yargı yetkisi idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ise sınırlıdır. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremez”. Anayasanın 125/4. maddesi, İYUK’un 2/1 ve 2 ile birlikte değerlendirildiğinde re’sen araştırma yetkisinin hukuka uygunluğun ötesinde yerindelik denetimi amacıyla kullanılamayacağı açıktır. Bu durumda idari yargı hâkimire’sen araştırma yaparak yetkisinin hukuka uygunluğun ötesinde yerindelik denetimi amacıyla kullanılamayacağı açıktır. Bu durumda idari yargı hâkimire’sen araştırma yaparak idari işlem ya da eylemin yerindeliğini tartışamaz. Anayasa 125/4’de idari işlem ve eylem niteliğinde yargı kararı verilemeyeceğini yukarıdaki paragrafta belirtmiştik. Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse, vergi mahkemesinin iptal ettiği takdir kararı yerine, matRamazan Çağlayan, İdari Yargıda Kanun Yolları, Seçkin Yayın ları, Ankara,2002, s.89; aktaran Özkan, a.g.e., s. 62. 107 Çağlayan, s.89; aktaran Özkan, a.g.e., s, 62. 108 Özkan, a.g.e., s.62. 106 42 dayanışma Hakemli rahı kendisinin belirlemesi, re’sen araştırma ilkesinin gereği sayılmaktadır. Ancak, gerekli veriler açık olarak tespit edilmiş olsa da idarenin talebinden daha yüksek bir matrah takdirini vergi mahkemesi yapamaz. Çünkü bu halde, idari işlem niteliğinde yargı kararı verilmiş olur109. Danıştay 3. Dairesi 1989 yılında vermiş olduğu bir kararında ise re’sen araştırma ilkesi çerçevesinde vergi hâkiminin tamamen sınırsız olmayacağını ifade etmiştir. Bu kararda “her ne kadar idari yargıda re’sen araştırma ve inceleme ilkesi geçerli ise de, bu olgu mahkemenin araştırmalarının keyfi bir şekilde yürütülebileceği anlamına gelmez….” diyerek bu durum dile getirilmiştir110. Re’sen araştırma yetkisinin ikinci sınırı, hâkimin re’sen araştırma yetkisini kullanarak davaya dâhil edebileceği belgelerle ilgilidir. İYUK’nun 20. maddesinin 3. fıkrası şu şekildedir: “Ancak, istenen bilgi ve belgeler devletin güvenliğine veya yüksek menfaatlerine veya devletin güveliği ve yüksek menfaatleriyle birlikte yabancı devletlere de ilişkin ise, başbakan veya ilgili bakan, gerekçesini bildirmek suretiyle, söz konusu bilgi ve belgeleri vermeyebilir. Verilmeyen bilgi ve belgelere dayanılarak ileri sürülen savunmaya göre karar verilmez”. Bu fıkrada sözü edilen gizli kelimesinden idarede gizli olan ve yetkili memurların dışında hiç kimseye gösterilmemesi gereken belge ve dosyaları anlamak gerekmektedir. Danıştay 10. dairesi 1989 yılında verdiği kararda, yargıcın re’sen araştırma yetkisi gereği bilgi ve belgeleri istemesini ve idareye bunun üzerine tanınan gönderme yetkisinin sınırını çizmiştir111. İdarenin belgeleri gönderirken üzerine “gizlidir” kaydı koyması, kendiliğinden o belgeye gizlilik niteliği kazandırmayacak, mahkemenin bizzat belgenin gizli olup olmadığını saptaması gerekecektir. Danıştay’ın da bu yönde bir kararı vardır112. İdari yargılama usulünün 20. maddesinin 3 fıkrasının vergi davaları açısından işlerliği yoktur113. Bir diğer sınır ise, belgelerin genellikle idare elinde oluşması ve bulunması dikkate alınarak idareyle da109 Özbalcı, a.g.e., s. 47. 110 Dş. 3D, T.25.10.1989, E.89/452, K. 89/23, S.78-79, s.176. 111 Dş. 10D, 24.10.1989, E.1988-1042 K:1989-857, S.76-77,s. 782. 112 Dş.5D, T.06.06.1991, E.1990/4297,K.1991/1099, DD.,S.84-85, s.345. 113 Özbalcı, a.g.e., s. 381. İzmir SMMMO Hakemli valı olan bireyin korunması sağlanmaya çalışılmıştır. Fransız İdari Yargısında idari yargı hâkimi hukuka uygunluk denetimi yaparken, taraflardan birinin inceleme imkanı bulunmayan bir belgeyi dikkate alarak karar veremeyeceğini bir kural olarak kabul edilmektedir. Fransız idari yargılama usulünde kabul edilen bu kuralın bireyi koruyucu yönüyle bizde de dikkate alınması gerekmektedir114. Burada üzerinde durulması gereken bir nokta da, bu yetkinin idare yargıcına, davacının istemediğini vermek veya daha fazlasını vermek olanağını sağlamadığıdır. Özellikle tam yargı davalarında bu soruya olumlu yanıt verenlerin bulunmasına rağmen Zabunoğlu’na göre taleple bağlılık ilkesi, bu tür davalarda bile ilke olarak re’sen araştırma ilkesine feda edilmemelidir115. Danıştay’ımızın da uygulamadaki görüşü bu yöndedir. Danıştay bir kararında “… mahkeme, idarenin inceleme ile tespit ederek mahkemeden talep ettiği miktarın üzerinde matrah tespit edilemeyeceğinden…” diyerek bunu dile getirmiştir116. Nitekim, belli durumlarda Danıştay, pratik nedenlerle taleple bağlı olma ilkesini yumuşatabilmektedir. Esas itibariyle tazminat talebini içeren tam yargı davalarında geçerli olması gereken bu ilkenin gerektiğinde tazminat talepleri bakımından da uygulanabileceğini bir içtihadı birleştirme kararına konu olmuştur117. 5. Vergi Yargılama Hukukunda İlkeler ve Re’sen Araştırma İlkesiyle İlişkisi 5.1.Vergi Yargılama Hukukuna Hâkim Olan İlkeler Vergi yargılaması hukuku, kurumlar bakımından medeni yargılama hukukuna; ilkeler yönünden ise, ceza yargılaması hukukuna yakındır. Çünkü İYUK'nun 31. maddesinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na yapılan yollama, vergi yargılaması hukukunda medeni yargılama hukukunun bazı kurumlarından ve kurallarından yararlanma imkânını vermektedir. Vergi hukukunun kamu hukuku niteliği de ceza yargılaması 114 Uğurlu, a.g.e., s.132. 115 Yahya Zabunoğlu, “İdari Yargılama Usulü: Genel İlkeler ve Po- zitif Düşünceler” Danıştay İdari Yargıda Son Gelişmeler Sempozyomu, Ankara, 1982, s. 96-97. 116 Dş. 4D., T.24.4.1985, E 1953/2799, K 1985/1246, S. 60-61, s.197. 117 Dş. İBK.29.12.1983, E. 1983/1, K.1983/10 (bkz. Karakoç,Vergi Yargılama Hukuku, s.100 dpn 162) hukuku ilkelerinden bazılarının vergi yargılaması hukukunun özellikleri de dikkate alınmak kaydıyla benimsenmesi sonucunu doğurmaktadır118. Aşağıda aktarılacak ilkelerin yanı sıra vergi yargılama hukukunda; daha adil karar verilmesi amacına yönelik olmak üzere asıl olarak kurul halinde vergi mahkemelerinin görev yapmalarının ifade eden "toplu yargılama ilkesi" ile vergilerin kanuniliği çerçevesinde maddi vergi hukukunda geçerli olan ve vergi hâkimini vergi kanunlarını yorumlarken kıyasa başvuramamasını konu edinen "kıyas yasağı" ilkelerinin de mevcut olduğunu belirtmek gerekir119. 5.1.1. Yazılılık İlkesi İYUK'un 1. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "Danıştay, bölge mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır." hükmü uyarınca, dava ve cevap dilekçeleri yazılı olarak verilir ve şekle tabidir. Yazılılık ilkesinin istisnası olarak, İYUK 17. maddede belirtilen hallerde duruşma yapılması mümkün olabilmektedir. Yine VUK mükerrer 378. maddesine göre inceleme elemanı ile mali müşavirin mahkemede dinlenmesi olanağı bulunmasıdır120. 5.1.2. Re'sen Araştırma İlkesi Çalışma konumuzu oluşturan re'sen araştırma ilkesiyle ilgili olarak bu aşamada, sadece vergi yargılama hukukunda uygulanan ilkelerden biri olarak yapılan izahla yetinilmiştir. Re'sen araştırma ilkesinin öncelikli yasal dayanağının, İYUK'un 20/1. maddesinde "Danıştay ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yaparlar. Mah­kemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya 118 119 120 Karakoç, Genel Vergi Hukuku, s. 840. Aksoy, a.g.e., s. 204. Yüce, a.g.e., s. 67. dayanışma 43 İzmir SMMMO mahsus olmak üzere uzatılabilir. " hükmüne yer verilmek suretiyle düzenlendiği kabul edilir. Öz olarak re' sen araştırma ilkesi gereği mahkeme, dosyanın tamamlanması için gerekli usul işlemlerini yerine getirerek davanın sevk ve idaresi, maddi olayların tespiti konusunda, tarafların hiç değinmediği olayların ve delillerin elde edilmesi ve dava ile ilgili gerekli görülen kamu düzeninden olan konularda kendiliğinden araştırma yapacaktır121. 5.1.3. Kamuya Yararlılık İlkesi İdare ve vergi hukukunun objektif niteliğinden kaynaklanan kamuya yararlılık, kamu hukukunun özelliği gereği idari yargının ve vergi yargısının en temel ilkesidir122. Diğer tüm yargılama ilkeleri kamuya yararlılık ilkesi ekseninde değerlendirilir. Bu ilke ile toplumsal barışın, hukuki güvenliğin sağlanması ile birlikte, idare edilenlerin idare karşısında korunmasını da gerçekleştirir123. 5.1.4. Delil Serbestîsi İlkesi Delil serbestîsi ilkesi, vergi yargısının kendine has özelliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkmış bir ilkedir. Vergiyi doğuran olayın ve bu olaya ilişkin işlemlerin gerçek mahiyetinin ve kapsamının kanıtlanması konusunda her türlü delilin geçerli olmasına delil serbestîsi ilkesi denir. Bu ilkeye göre, bir uyuşmazlıkla kullanılacak delilerin, önceden kanunla belirlenmiş olan deliler olması şart değildir. Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin gerçek niteliği, çeşitli deliler ile ispatlanabilir. Vergi yargılama hukukunda delil serbestîsi benimsenmekle beraber, bunun iki istisnası vardır. Bunlardan biri "yemin", diğeri vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan "şahit" ifadesidir. Delil serbestîsi ilkesi tarafları daha ciddi davranmak ve iddialarını sağlam ispatla bağlamak durumunda bırakmaktadır124. 5.1.5. Delilerin Serbestçe Değerlendirilmesi İlkesi Nelerin delil olacağı, delil sayısı ve nitelikleri, hüküm öncesinde geçerli olan delil serbestisi ilkesine ilişkindir. Delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi ise, delil olarak kabul edilen ispat vasıtalarının önceden konulmuş 121 İbiş, a.g.e., s. 50. 122 İbiş, a.g.e., s. 43. 123 Yüce, a.g.e., s. 70. 124 Yüce, a.g.e., s. 68-69. 44 dayanışma Hakemli bir sınırlamaya bağlı olmadan, yalnız mahkeme tarafından serbestçe değerlendirildiği hüküm aşamasında geçerli olan bir ilkedir125. Genel olarak medeni yargılama hukukunda deliller; ikrar, yemin, kesin hüküm, senet gibi hâkimi bağlayıcılığı olan kesin (kanuni) deliller ile tanık, bilirkişi, keşif gibi takdiri deliller olarak ikiye ayrılmakta olup, re'sen araştırma ilkesinin uygulandığı hukuk davaları126 ile bu ilkenincari olduğu diğer yargılama hukuku dallarında hâkim kesin delillerle bağlı bulunmamaktadır. Bu nedenle delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi vergi yargılama hukukuna hâkim olan re'sen araştırma ile delil serbestisi ilkelerinin doğal bir sonucu ve tamamlayıcısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Kesinbir delil kuralına bağlı olmayan mahkeme/hâkim; mantık kurallarını, hayat tecrübesini ve özel bilgilerini kullanarak davanın genel sonucundan elde ettiği kanaate göre serbestçe karar verecektir127.Ayrıca özel olarak vergi yargılama hukukunda karşılaşılan, yükümlünün defter, kayıt, bildirim ve beyanları, özel sözleşmeler, fiili döküm,yoklama/arama/tespit tutanakları, takdir komisyonu kararları, bilgi isteme yazıları, diğer karineler128 ileinceleme raporları ve idarede mevcut vergi dosyası içeriği bilgi/belgeler gibi deliller de, bütün diğer delil çeşitleri gibi takdiri delil olarak kabul edilip serbestçe değerlendirilmektedir. 5.1.6. Ekonomik Yaklaşım İlkesi Vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyeti, olayların ekonomik içeriği ile ilgilidir. İYUK'nun 31/2 maddesinde"bu kanun ve yukarıdaki fıkra uyarınca Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa atıfta bulunan haller saklı kalmak üzere, vergi uyuşmazlıklarının çözümünde VUK’nun ilgili hükümleri uygulanır."denilmek suretiyle vergi uyuşmazlıklarıyla ilgili özel olarak yapılan atfın karşılığı, VUK'nun 3/b maddesinde "İspat"kavramıyla yansımasını bulmaktadır. Bu şekilde ekonomik yaklaşım ilkesi, vergi yargılama hukukunun ilkeleri içerisinde özel olarak kendine yer açmış görünmektedir. VUK m. 3/b'de, "Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır" denilerek ekonomik yaklaşım ilkesi izah edilmektedir. 125 126 127 128 Karakoç, Vergi Yargılaması Hukuku, s. 119. İbiş, a.g.e., s. 48. Karakoç, a.g.e., s. 118. Yüce, a.g.e., s. 272. İzmir SMMMO Hakemli Bu hükmün devamında yer alan "...bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz."ifadesiyle, ispat araçlarından bahsedilerek bir alt ilke olarak "delil serbestisi ilkesi"nin vergi yargılamasında kullanılmasına neden olduğu ileri sürülmektedir129. Son fıkrasında ise ispat yüküne değinilerek "iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir."hükmüne yer verilmiştir. Ekonomik yaklaşım, vergi hukukuna özgü bir yorum yöntemidir ve gerek maddi olayın saptanmasını gerek hukuk kuralının yorumunu içerdiğinden bir üst kavram olarak kullanılır. Vergiyi doğuran olayın, eko­nomik niteliği ve işlerliğine göre saptanmasına ve değerlendirilmesine vergi hukukunda ekonomik irdeleme denir. Vergiyi doğuran olaya uygulanacak hukuk kuralının ekonomik gerçekler göz önüne alınarak saptanması ise ekonomik yorumdur ve bu yorum karar aşamasında yapılır. Ekonomik irdeleme ve ekonomik yorum, ekonomik yaklaşım üst kavramının unsurlarıdır130. 5.1.7.Usul Ekonomisi İlkesi Anayasanın 141. maddesinin son fıkrasında yer alan "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir." hükmündeki ifade nedeniyle çabukluk ve ucuzluk ilkesi olarak da anılan bu ilke, re'sen araştırma ve yazılılık ilkeleriyle doğrudan ilişkilidir131. 6. Re’sen Araştırma İlkesinin Vergi Yargılama Hukukuna Hâkim Olan Diğer İlkelerle İlişkisi Bu bölümde re’sen araştırma ilkesinin Vergi Yargılama Hukukundaki konumu hakkında daha somut bir fikir edinmek için, Vergi Yargılama Hukukuna hâkim olan diğer ilkelerle ilişkisi üzerinde durmaya çalışacağız. Bu ilkeler içerisinde, delil serbestîsi, delilerin serbestçe değerlendirilmesi ve ekonomik yaklaşım ilkeleri üzerinde durup, bu ilkelere sadece re’sen araştırma ilkesiyle ilişkisi ölçüsünde değinmeye çalışacağız. Çün129 Karakoç, a.g.e., s. 102. 130 Öncel, Kumrulu, Çağan, 131 Karakoç, a.g.e., s.119. kü asıl inceleme konumuz ilkeler değil, sadece re’sen araştırma ilkesidir. Ancak söz konusu ilkelere girmeden önce vergi yargılama hukukunda delil ve ispat konusunu irdelememiz gerekmektedir. 6.1. Vergi Yargısında Delil ve İspat Vergi yargılaması hukukunda delil ve ispat konusunda vergi hukukunun medeni yargılama hukuku ile yakın bağlantıları karşımıza çıkmaktadır. Bu alanda vergi hukukunun ilkeleri esas alınmakla birlikte, özellikle yapılan yollamalar nedeniyle diğer yargılama hukuku dallarının belli kuralları da geçerlik kazanmaktadır132. Vergi yargılaması hukukunun delil ve ispat konusundaki düzenlemeleri ana hatlarıyla şöyledir. İYUK’ndare’sen araştırma ilkesi (m.20), geç ibraz olunan belgeler (m.21) ve dava açıldıktan sonra delil tespiti (m.58) dışında delil ve ispat ile ilgili hükümlere yer verilmemektedir. Öte yandan, aynı kanunun Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na açık yollamada bulunduğu 31. maddesinin birinci bendinde yalnız bilirkişi, keşif ve delil tespiti konuları yer almaktadır. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre, “Bu kanun ve yukarıdaki fıkra uyarınca Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na atıfta bulunulan haller saklı kalmak üzere, vergi uyuşmazlıklarının çözümünde VUK’nun ilgili hükümleri uygulanır”133. Anılan hükümlerin topluca irdelenmesinden, İYUK tarafından saklı tutulan haller dışında, VUK’nun delil ve ispat ile ilgili hükümlerinin (VUK m.3/B), vergilendirme işlemlerinde olduğu gibi yargılama aşamasında da geçerli bulunduğu sonucu çıkartılmaktadır134. 6.1.1. Delil Deliller geçmişte yaşanan olayı temsil eden araçlardır. Hâkim bu deliller aracılığı ile geçmişte gerçekleştiği iddia edilen olayın gerçekten yaşanıp yaşanmadığını, yaşandı ise nasıl yaşandığını anlar. Dolayısıyla ispata yarayan araçlara delil denir. Deliller davanın çözümüne etki edecek çekişmeli hususların ispatı için gösterilir. Bir aracın delil niteliğini kazanabilmesi için, kendisinin ispatında kullanılacağı vakıa hakkında bilgi taşımaya bilimsel açıdan elverişli olması gerekir135. 132 Öncel, Kumrulu, Çağan, a.g.e., s. 200. 133 Karakoç, Genel Vergi Hukuku, s. 843. a.g.e., s. 24-25. 134 135 Öncel, Kumrulu, Çağan, a.g.e., s. 200. Yüce, a.g.e., s. 273. dayanışma 45 İzmir SMMMO Delil HMK m. 138/1’de “davanın halline tesir edebilecek münazaalı hususların ispatı için başvurulan vasıtalar....” olarak tanımlanmıştır. Önüne gelen olayı çözecek olan hâkimin olayı aydınlatmasında en önemli yardımcısı delillerdir. Dava malzemesinin taraflarca hazırlandığı yargılama hukuklarında deliller, kural olarak taraflarca mahkemeye sunulur ve delillerin toplanmasına hâkim etki etmez. Medeni yargılama hukuku için geçerli olan bu hale göre kendi ispat araçları ve delillerini sunan tarafların sundukları karşısında hâkim delillerin hukuki değerlendirmesini yapacaktır. Re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu yargılama hukuklarında ise taraflar kendi delillerini mahkemeye sunacaklardır. Ancak hâkim gerekli gördüğü noktalarda kendi araştırmasını yapacaktır136. 6.1.1.1. Sınıflandırma Delillerin sınıflandırılması çeşitli şekillerde yapılabilir. Değişik şekillerde yapılan bu ayrımlar farklı kıstaslara dayanmaktadır. Pek çok delil bölümlemesi olmasına rağmen kabul edilen önemli ayrımlardan biri kesin delil – takdiri delil ayrımıdır. Koşulları ve hükümleri kanunun belirlediği ve bu koşulların mevcut olması halinde hâkimin bağlı olduğu ve takdir yetkisine sahip olmadığı delillere kesin delil denir137.Kesin deliller hâkimi bağlayıcı niteliktedir138. Kesin delilin mahkemeye sunulması ile vakıa ispat edilmiş olur ve hâkimin kesin delilleri takdir yetkisi yoktur. Ancak re’sen araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda hâkim kesin delilerle bağlı değildir. Takdiri deliller ise kesin delillerin karşıtı olarak hâkimi bağlayıcı nitelikte olmayan ve hâkim tarafından serbestçe tayin edilen delillerdir. Takdiri delil sistemi daha çok hâkimin aktif olduğu yargılama hukuklarında kullanılır.İkrar, senet, kesin hüküm, yemin kesin delil iken; tanık, bilirkişi, keşif, özel hüküm sebepleri takdiri delil grubunda yer alır. Kesin delillere kanuni deliller de denmektedir139.Ancak kanuni delil deyimi her zaman kesin delille aynı anlama gelmemektedir. Kanuni delil, uyuşmazlık konusu olan bir olayda hangi delillerin kullanılabilece136 Özkan, a.g.e., s.48. 137 Yüce, a.g.e., s.274. 138 Kuru, Arslan, Yılmaz, a.g.e., s. 351. 139 Kuru, Arslan, Yılmaz, a.g.e., s. 351. 46 dayanışma Hakemli ğinin kanun tarafından belirlenmesinde söz konusu olur140. Bu ayrımdan hareketle belli hususların kanunda gösterilen belli delillerle ve hâkimi bağlayacak şekilde ispat edilmesi olarak tanımlanan kanuni delil sistemine karşılık olarak takdiri delil sistemi, hem delil serbestîsini hem delillerin serbestçe değerlendirilmesini içermektedir. Bu çerçevede vergi yargılama hukukunda benimsenen delil sisteminin takdiri delil sistemi olduğu kabul edilmelidir141. İdari yargılama usulünde, davanın yapısına göre, “resmi senet”, “sicil”, “makbuz” gibi yazılı delilerden, “keşif”, “bilirkişi” gibi takdiri delilerden, “ikrar”, “beyan” gibi beyana dayanan delilerden yararlanılmaktadır142. 6.1.1.2. Karineler Delille ve ispatla bağlantılı bir diğer konu da karinelerdir. Karine belli bir olaydan, belli olmayan diğer bir olay için sonuç çıkarılmasıdır143.Karine lehine olan taraf, bunu ispatla yükümlü tutulmamaktadır. Karineler fiili ve kanuni karineler olmak üzere ikiye ayrılır. Kanuni karineler ise kesin ve adi kanuni karineler olmak üzere iki kısma ayrılır. Fiili karinelerde ispat edilmesi gereken olaylar yerine, onu daha kolay ispat edilebilen olaylara yönlendirmek suretiyle ispatın kolaylaştırılması söz konusudur144.Fiili karine ispat yükünü değiştirmez. Kanuni karinede belli bir olaydan belli olmayan bir olay için kanun tarafından sonuç çıkarılmasıdır145. Kesin kanuni karine aksini ispat edilemeyen bir durumu, adi kanuni karine ise -aksi ispatlanıncaya kadar delil teşkil etmeye devam eden- aksinin ispatlanabilmesine kanunun izin verdiği durumu ifade eder. Karineler vergi hukukunda önemli yer tutmaktadır146. Özellikle inceleme konumuzla ilgili olan beyanname, defter ve belgelerin doğruluğu ve vergilendirme işlemine dayanak olan olayların iktisadi, ticari, teknik gereklere uygunluğu adi kanuni karine kapsamındadır147. 140 Yusuf Karakoç, Türk Vergi Yargılama Hukukunda Delil Sistemi, 2.Baskı, DEÜHF, Döner Sermaye İşletmesi Yayınları No:77, İzmir, 1997, s 17. 141 Karakoç, a.g.e., s. 28. 142 Yüce, a.g.e., s. 274. 143 Kuru, Arslan, Yılmaz, a.g.e., s. 345. 144 Karakoç, a.g.e., s. 220. 145 Kuru, Arslan, Yılmaz, a.g.e., s. 346. 146 Karakoç, a.g.e., s. 220. 147 Özkan, a.g.e., s.50. İzmir SMMMO Hakemli 6.1.1.3. Delilerin Toplanması Yargılama hukukunda, karar verme yetkisine sahip olan hâkim ve/veya mahkemenin karar verebilmesini sağlamak için delillerin yargılama sürecinde hazır bulundurulmasına delilerin toplanması denilmektedir. Uyuşmazlık konusu olayın gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda hâkimde bir kanaat uyandırmaya yarayan delillerin yargılama sürecine dahil edilmesi çeşitli yollarla olmaktadır. Bunlardan ilki, tarafların, iddialarını ispatlamak için yararlanmak istedikleri delillerini kendilerinin ibraz etmeleridir. İkinci yol, dava açılmadan önce ya da dava açıldıktan sonra delil tespiti yoluyla delillerin yargılama sürecine sokulmasıdır. Üçüncü yol ise, mahkemenin re’sen araştırma ilkesi çerçevesinde elde ettiği bilgi ve belgeleri yargılama sürecine intikal ettirmesi, tarafların bilgi ve değerlendirmesine sunmasıdır148. Yargılama sırasında delil toplanması ile ilgili olarak üzerinde durulacak önemli noktalar şunlardır: Vergi yargılamasında geçerli olan re’sen araştırma ilkesi gereği yargı mercileri her çeşit incelemeyi kendiliğinden yapabilecekleri gibi, dava sırasında her türlü evrakın gönderilmesini ve her türlü bilginin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler (İYUK. m. 20/1). İYUK’nun delil ile ilgili olarak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na atıf yaptığı konular bilirkişi, keşif ve delil tespitidir(İYUK. m.31)149. 6.1.1.4. Re’sen Araştırma Yolu İle Delilerin Toplanması Bu ilke uyarınca idari yargı yerleri, uyuşmazlık konusu olayın hukuki nitelendirmesini yapmak, olaya uygulanması gereken hukuk kurallarını belirlemek ve sonuçta hukuki çözüme varmak yönlerinden tam bir yetkiye sahip oldukları gibi maddi olayı belirleme yönünden de her türlü inceleme ve araştırmayı kendiliklerinden yaparak iddia ve savunmalarda ortaya konan maddi durumun gerçeğe uygun olup olmadığını serbestçe araştırabilir, tarafların hiç değinmedikleri olayları ve maddi unsurları araştırıp maddi olayın çözümü için gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırabilirler150. Davanın başlatılmasında asıl role sahip olan taraflar “davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı 148 Karakoç, Genel Vergi Hukuku, s. 849. 149 Karakoç, a.g.e., s. 849. 150 Kızılot, a.g.e., s. 725. deliller”i(İYUK m. 3/2) dava dilekçelerinde göstermek durumundadırlar. Hâkimde ilk intibaın oluşmasında taraflarca getirilmiş olan delillerin önemi büyüktür. Dava dosyasını oluşturulmasında asıl yetkili ve söz sahibi olan hâkimdir. Dolayısıyla taraflarca getirilen olayı ve delilleri; uyuşmazlığın aydınlatılması bakımından yeterli görmeyen hâkim, davanın sonuçlandırılabilmesi için araştırmasına devam edecek, ileri sürülmemiş başka olayların ve delillerin ortaya çıkarılmasına çalışacaktır. Çabukluk ilkesi ile birlikte hâkimin, davanın sonuca ulaştırılmış olması konusunda tatmin olmuş olması gerekir ve bu konudaki takdir yetkisi dava hâkimindedir151. Taraflar ulaşamadıkları delillerin mahkeme tarafından toplanmasını isteyebilirler. Hâkim gerekli gördüğü taktirde bu delillerin mahkemeye getirilmesini sağlayacaktır. İYUK m. 20 istenecek olan bilgi ve belgelerin kimden istenebileceği yönünde bir sınırlama yapmamıştır. Bu sebeple hâkim, önüne gelen davada her çeşit incelemeyi kendiliğinden yapıp gerekli bilgi ve belgelerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilir. Ancak taraflardan veya ilgili görülen yerlerden istenecek bilgi ve belgelerin onların imkanlarını veya yetkilerini aşan bir nitelik taşımaması gerekir152. Mahkeme taraflardan bilgi ve belge istediğinde taraflar bunu yerine getirmekle ödevlidirler. İYUK m. 20’ye göre;“1-.....kararların ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süreç, bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.” “2- Taraflardan biri ara kararın icaplarını yerine getiremediği taktirde, bu durumun verilecek karar üzerindeki etkisi mahkemece önceden takdir edilir ve ara kararında bu husus önceden belirtilir.” Deliller konusunda değinilmesi gereken bir diğer konu İYUK m. 21’dir. Büyük ölçüde iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı çerçevesinde düşünülmesi gereken düzenlemede“birlikte dilekçeler ve savunmalarda verilmeyen belgeler, bunların vaktinde ibraz edilmelerine imkan bulunmadığına kanaat getirilirse, kabul ve diğer tarafa tebliğ edilir.”hükmüne yer verilmiştir. Bu hükmün mefhumu muhalifinden, dilekçe ve savunmalarla birlikte verilmeyen belgelerin, bunların zamanında ibraz edilmelerine imkan bulun151 Özkan, a.g.e., s.50-51. 152 Yenice, Esin, a.g.e., s.540. dayanışma 47 İzmir SMMMO duğuna mahkemece kanaat getirilirse, kabul edilmeyecekleri sonucuna ulaşılır. Ancak, bu durum re’sen araştırma ilkesi ile bağdaşmaz. Re’sen araştırma yetkisi kullanılarak elde edilen bilgi ve belgelerin hâkim tarafından tarafların bilgisine sunulması ve tarafların tartışmasına açılması önemli ve gereklidir153. 6.1.2. İspat İspat “dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemi”154 ya da dava ile ilgili olayların gerçek olup olmadığı konusunda hâkimin inandırılması işi olarak tanımlanabilir. Genel kural tarafların iddialarının doğruluğunu mahkeme huzurunda ispat etmeleridir. Hâkim tarafların iddialarını ispat edebilmelerine göre ya da ispat karşısında karşı tarafın aksini ispat edebilmesine göre davayı sona erdirecektir. VUK'nun ispata ilişkin hükmüne göre,"İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz. İktisadi ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir" (m.3/B). Yukarıdaki alınan üç fıkradan birincisi vergi hukukunda ekonomik yaklaşım ve ekonomik nitelendirme konusuna ilişkin hüküm getirmektedir. Bu fıkraya göre, maddi olay ekonomik sonucuna göre nitelendirilmektedir. Dolayısıyla, olayın gerçek mahiyetinin esas tutulmasını öngören birinci fıkra hükmü aslında ispata değil, yoruma ilişkindir. Ancak, bu hüküm aynı zamanda, ispatın konusuna işaret ettiğinden ispatla da ilgilidir155. Hakemli her türlü delil ile ispatlanabilir. Görüldüğü gibi, fıkra hükmü kural olarak delil serbestîsi ilkesini benimsemiş bulunmaktadır156. Üçüncü fıkra, ispat yükünü düzenlemektedir. Taraflardan birisinin iddiasının ekonomik, ticari ve teknik gereklere uymaması ya da olayın özelliğine göre normal ve alışılmış bulunmaması halinde ispat yükü bunu iddia eden tarafa aittir (VUK.m.3/B). Hukuktaki genel kurala uygun olarak, vergi yargılaması hukukunda da iddia sahibi iddiasını ispat ile yükümlü tutulmaktadır. Çünkü bir olaydan kendi lehine sonuç çıkartacak olan taraf, bunu ispat etmekle yükümlüdür. Özellikle ekonomik, ticari ve teknik icaplara uymayan, olayın özelliğine göre normal ve olağan sayılmayan durumların iddia edilmesi halinde bunun ispat yükü iddia sahibine düşmektedir157. VUK'nun ispat yükü ile ilgili olarak esas aldığı ekonomik, ticari ve teknik gereklerinin ne anlama geldiği üzerinde durmakta yarar vardır. Ekonomik gerek ile içinde bulunulan ekonomik ortam ve şartlar anlaşılmaktadır. Ticari gerekler, ticari örf ve adettir. Teknik gerekler ise, herhangi bir imalat faaliyetinde bulunması gereken unsurları ve mamuldeki özellikleri içermektedir. Bu itibarla, VUK'nun 3.maddesinin B bendinin üçüncü fıkrası ekonomik, ticari ve teknik gereklere değinmek suretiyle genel, objektif şartlara uymayan durumlarda ispat yüküne; olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayana değinmek suretiyle de, sübjektif durumlarda ispat yükünün yer değiştirmesine ilişkin düzenlemeler getirmiş bulunmaktadır158. VUK'nun 3.maddesinin B bendinin ikinci fıkrası maddi olayın ispatında hangi delillerden yararlanılabileceğini belirtmektedir. Buna göre, maddi olay yemin hariç 6.1.2.1. Genel Değerlendirme Re’sen araştırma yapabilme yetkisini tamamıyla ispat yükü çerçevesinde sınırlandırmak ve tarafların her şeyiyle üzerine düşen yükü ispat etmesini beklemek yanlış olacaktır. Bunun varlığı halinde re’sen araştırma ilksinin vergi yargılama hukukunda uygulama alanı kalmayacak ve ilke neredeyse gereksiz hale gelebilecektir. Bu sebeple VUK m. 3’ün vergi hâkimi tarafından ekonomik yaklaşımve ispat yükü çerçevesinde re’sen araştırma ilkesinin sınırlarının iyi tespit edilerek uygulanması gerekir. Nitekim objektif ispat yükü açısından değerlendirildiğinde taraflarca getirilmiş olan 153 Özkan, a.g.e., s.51-52. 154 Kuru, Arslan, Yılmaz, a.g.e., s.340. 155 Öncel, Kumrulu, Çağan, a.g.e., s. 201. 156 157 158 48 dayanışma Öncel, Kumrulu, Çağan, a.g.e., s. 201. Karakoç, a.g.e., s. 852. Öncel, Kumrulu, Çağan, a.g.e., s. 202-203. İzmir SMMMO Hakemli delillerle birlikte gerekli araştırma mahkeme tarafından yapılmalıdır. Bu araştırmadan sonra sonuca ulaşılamaması durumunda objektif ispat yükü kendisine düşen taraf iddiasını ispat edememiş sayılacaktır159. Danıştay kararlarında objektif-subjektif ispat yükü konusunda herhangi bir ayrım yapılmamaktadır. Bununla birlikte ispat yükü ve re’sen araştırma ilkesi arasında farklı kararlarda farklı kurallara öncelik tanındığını görmekteyiz. Ancak bu iki durum konusunda tercihin oluşmuş bir içtihat çerçevesinden öte somut olaylar bazında değişiklik gösterdiği belirtilebilir. Danıştay kararlarında genel olarak ispat yükü ile re’sen araştırma ilkesine birlikte yer vermemekte, her iki konuya değinilen kararlarda ise bu iki kavramdan birine üstünlük tanınarak bu tercihle ilgili tatmin edici bir açıklama yapılmamaktadır160. 6.2. Delil Serbestîsi İlkesi İle Olan İlişki 6.2.1. Genel Olarak Delil Serbestîsi İlkesi Bu ilkeye göre, bir uyuşmazlığın önceden belirlenmiş delillerle ispatlanması söz konusu değildir. Delil serbestîsi ilkesi, uyuşmazlık konusu olayın ispatlanabilmesi amacıyla her türlü belge ve delilin kullanılmasını öngörür161. Dava malzemesinin taraflarca hazırlandığı yargılama hukuklarında deliller, kural olarak taraflarca mahkemeye sunulur ve delillerin toplanmasına hâkim etki etmez. Medeni yargılama hukuku için geçerli olan bu hale göre kendi ispat araçları ve delillerini sunan tarafların sundukları karşısında hâkim delillerin hukuki değerlendirmesini yapacaktır. Re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu yargılama hukuklarında ise taraflar kendi delillerini mahkemeye sunacaklardır. Ancak hâkim gerekli gördüğü noktalarda kendi araştırmasını yapacaktır162. Vergi yargılama hukukunda delil serbestîsi ilkesi, VUK’un 3. maddesinde ifadesi bulmuştur. Bu hükümde, ceza yargılaması hukukunda olduğu gibi vergi yargılama hukukunda da maddi gerçeğin arandığı 159 160 161 162 Özkan, a.g.e., s. 60. Özkan, a.g.e., s. 60. Metin Taş, Vergi Yargısı, Ekin Kitabevi, Bursa, 2003, s. 71. Özkan, a.g.e., s. 48. sonucuna varmak mümkündür. Çünkü vergi yargılaması hukukunda ispat edilmesi gereken husus “vergiyi doğuran olay” ve bunun da “gerçek mahiyeti”dir163. Vergi yargılama hukukunda delil serbestîsi benimsenmekle beraber bu kuralın 3 istisnası bulunmaktadır. Bunlardan ilki yemindir. Yemin, bir olayın doğruluğunu veya doğru olmadığını mahkeme önünde ve yasanın belirlediği biçimde beyan etmektir164. Vergi yargısında yemin delil olarak kullanılamaz. Serbest delil sisteminin geçerli olduğu bir yasal düzende, taraflardan birisinin idare olması ve vergi yükümlülüğünün özeliğinden dolayı, yeminin delil olarak kullanılması gerçekçi ve uygun olamaz. İkinci istisna ise, tanık beyanıdır. Vergi yargılamasında tanık beyanının kullanılması “uyuşmazlık konusu olay ile tabii ve açık ilgisi bulunması” koşuluyla mümkündür. Örneğin, uyuşmazlık konusu bir alım-satıma taraf olan bir tanığın ifadesi bu çerçevede değerlendirilir. Ancak, söz konusu alım-satım işleminde taraf olmayan, tesadüfen orada bulunan bir kimsenin ifadesinin delil olarak kullanılması mümkün değildir. Çünkü bu durumdaki kimsenin vergiyi doğuran olayla tabii ve asıl bir ilişkisi söz konusu değildir165. Üçüncü istisna, kanunlarla belgeye bağlanması gereken olgu, olay ve işlemlerin ancak bu belgelere dayalı olarak ispatlanabilmesi de delil serbestîsine getirilmiş bir istisnadır166. 6.2.2. Re’sen Araştırma İlkesiyle Olan İlişkisi Vergi yargılama hukukunda, re’sen araştırma ilkesinin ve ekonomik yaklaşım ilkesinin doğal sonucu olarak delil serbestîsi ilkesi benimsenmiştir. İYUK’nun 20. maddesinin 1. fıkrası idari yargıda kanıt serbestîsi sisteminin kullanıldığını göstermektedir167. Vergi yargısının idari yargı bünyesinde örgütlendiği göz önüne alınırsa, vergi yargılama hukukunda delil serbestîsi ilkesini sadece VUK’nun 3. maddesine dayandırmamak gerekir. Karakoç, Vergi Yargılama Hukuku, s. 102. Taş, a.g.e., s. 71. Taş, a.g.e., s. 72 Yusuf Karakoç, Türk Vergi Yargılama Hukukunda Delil Sistemi, s 84. 167 Şeref Gözübüyük, Yönetsel Yargı, Turhan Kitabevi Yayınlar, 25.baskı, Ankara, 2006, s.460. 163 164 165 166 dayanışma 49 İzmir SMMMO Re’sen araştırma ilkesi, biçimsel delillere bağlı olarak ortaya çıkarılması mümkün olmayan maddi gerçeği arayan yargılama hukuku dallarında benimsenen ve uygulanan bir ilkedir. Re’sen araştırma ilkesi, yargı organlarının tarafların ileri sürdükleri delillere bağlı olmaksızın, uyuşmazlık konusu olayın aydınlatılması için kendiliklerinden delil araştırması yapabilmesi, bunları yargılamaya sokabilmesidir. Bu ilke, hem delillerin sayı olarak sınırlanmasına, hem de değerlendirilmesinin kısıtlanmasına engel olmakta, dolayısıyla takdiri delil sistemine ve buna bağlı olarak delil serbestîsi ilkesine zemin hazırlamaktadır168. Vergi yargısı mercileri, önlerine gelen davada her çeşit incelemeyi kendiliğinden yapıp gerekli belge ve bilgileri taraflardan ve diğer ilgili yerlerden isteyebilirler. Yemin hariç olmak üzere vergi yargısında kabul edilen delil serbestîsi ilkesi de bu esası tamamlamaktadır169. 6.3.Delillerin Serbestçe Değerlendirilmesi İlkesiyle Olan İlişkisi 6.3.1.Genel olarak Delillerin Serbestçe Değerlendirilmesi İlkesi Delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi, hâkimin delilleri önceden konulmuş kayıtlara bağlı olmadan serbestçe değerlendirmesi anlamına gelmektedir170. Delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi, delillerin sayısı ile değil, değerlendirilmesi ile ilgilidir. Bu yönüyle bu ilke delilden çok ispat konusuyla bağlantılıdır. Bir delilin uyuşmazlık konusu olayı ispat edip edemediği delillerin değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Delillerin serbestçe değerlendirilmesi, kesin delil kavramının olmadığı durumlarda söz konusudur. Mahkeme her delili serbestçe değerlendirmektedir. Buna karşılık belirli delillerin varlığı halinde uyuşmazlık konusu olayın ispat edilmiş olacağını varsayan bağlı değerlendirme, mahkemenin delili serbestçe değerlendirmesine engel olmaktadır171. Vergi yargısında mahkeme, ortaya konulan olaylar hakkında davanın genel sonucundan elde ettiği kanaate göre serbestçe karar vermek durumundadır. 168 169 170 171 50 Karakoç, Vergi Yargılama Hukuku, s.84. Öncel-Kumrulu-Çağan, a.g.e., s.207. Taş, a.g.e., s. 73 ; Karakoç, a.g.e., s.117. Karakoç, a.g.e., s.117. dayanışma Hakemli Hâkim delilleri de değerlendirirken mantık kurallarını genel yaşam deneyimini ve aynı zamanda özel uzmanlık bilgisini dikkate almak zorundadır172. Bununla birlikte, mahkeme kesin bir delil kuralına bağlı değildir. 6.3.2.Re’sen Araştırma İlkesiyle Olan İlişkisi Vergi Yargılama Hukukunda takdiri delil sistemi ve re’sen araştırma ilkesi geçerli olduğundan delil değerlendirilmesinde serbestlik ilkesi gündeme gelmektedir173. Başka bir deyişle, delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi, re’sen araştırma ilkesinin bir sonucu ve bir bütünleyicisidir174. Re’sen araştırma ilkesi, hem delillerin sayı olarak sınırlanmasına hem de değerlendirilmesinin kısıtlanmasına engel olmakta, dolayısıyla takdiri delil sistemine ve buna bağlı delil serbestîsi ilkesine zemin hazırlamaktadır175. 6.4. Ekonomik Yaklaşım İlkesiyle Olan İlişki 6.4.1.Genel Olarak Ekonomik Yaklaşım İlkesi Ekonomik yaklaşım ilkesi, vergiyi doğuran olayın belirlenmesinde ve vergi yasalarının yorumlanmasında hukuksal biçimlerin aşılarak, gerçek ekonomik nitelik ve içeriklerin ele alınmasıdır176. Vergiyi doğuran olayın ekonomik niteliği ve içeriğine göre belirlenmesine ve değerlendirilmesine vergi hukukunda “ekonomik irdeleme” denir. Vergiyi doğuracak olaya uygulanacak hukuk kuralının ekonomik gerçekler göz önünde alınarak belirlenmesine ise “ekonomik yorum” denmektedir177. Ekonomik yaklaşım ilkesi, ekonomik yorum unsuru ile vergi kanunlarının yorumlanmasında, ekonomik irdeleme unsuru ile de vergiyi doğuran olayların belirlenmesinde ve değerlendirilmesinde kendini gösterir. Ekonomik yaklaşımın hukuki dayanağı VUK’un 3. Maddesinin “b” bendidir. Buna göre, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esas alınmaktadır. Taş, a.g.e., s. 73. Karakoç, a.g.e., s.118; Taş, a.g.e., s. 74. Karakoç, a.g.e., s.118. Karakoç, a.g.e., s.84. Karakoç, Genel Vergi Hukuku, s.165-166; Öncel- Kumrulu-Çağan, a.g.e., s.24. 177 Öncel- Kumrulu-Çağan, a.g.e., s.24-25. 172 173 174 175 176 İzmir SMMMO Hakemli Ekonomik yaklaşım ilkesi “peçeleme”nin önüne geçmek amacıyla kabul edilmiştir. Bazen özel hukuk şekillerinden biriyle yapılan bir hukuki işlemin ekonomik sonucu daha farklı olabilmektedir. Bu farklı sonucun elde edilmesi için daha az vergilendirilen bir şeklin seçilmesi halinde “kanunu dolanma” söz konusu olmaktadır. Aslında hukuka uygun bir işlem olmasına rağmen elde edilen sonuç benimsenen şekilden farklılık göstermektedir. İşte böyle durumları engellemek için vergilendirmede işlemlerin şeklinin değil, ekonomik sonuçlarının esas alınması yoluna gidilmektedir178. Örneğin: sandalye satışı yapan bir yükümlünün piyasada aynı kalitedeki başka sandalyelerin tanesi 300 bin liraya satılırken, kendi sandalyelerinin tanesinin 100 bin liraya sattığını ileri sürmesi durumunda, bu iddiasını kanıtlaması gerekmektedir. Bu örnekte, yükümlünün kesmiş olduğu fatura ve defter kayıtlarının yanı sıra alıcılar yönünden yapılacak incelemeler sonucu bulunan “gerçek” dikkate alınmalıdır179. Böylece vergi matrahını aşındırmaların önüne geçilecektir. 6.4.2. Re’sen Araştırma İlkesiyle Olan İlişkisi Vergi yargılama usulünde, maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için kabul edilmiş olan re’sen araştırma ilkesinin, vergi hukukunda ve buna bağlı olarak vergi yargılaması hukukunda, vergiyi doğuran olay olarak kabul edilen durumların hukuki şekillerine bağlı kalınmayarak ekonomik sonuçlarına göre işlem yapılmasını esas alan ekonomik yaklaşımla yakın ilişki içinde olması kaçınılmazdır. Hatta vergi yargılaması hukukunda ekonomik yaklaşım ilkesinin kabul edilmesi sonucunda re’sen araştırma ilkesinin hayata geçebildiğini söylemek mümkündür. Çünkü hukuki şekillere sıkı sıkıya bağlı kalınarak vergiyi doğuran olayların tespit ve değerlendirilmesinin kabulü halinde, yargı organının re’sen araştırmasını gerektirecek pek fazla bir şey kalmayacak demektir. O halde vergi yargılaması hukukunda kabul edilmiş olan birçok ilkeye olduğu gibi re’sen araştırma ilkesine de ekonomik yaklaşım ilkesi kaynaklık etmekte ve işlerlik kazandırmaktadır180. Karakoç, Türk Vergi Yargılama Hukukunda Delil Sistemi, s.5051. 179 Taş, a.g.e., s.74. 180 Karakoç, Vergi Yargılama Hukuku, s.110. 178 7. Vergi Yargılama Hukukunda Re’sen Araştırma 7.1. Genel Olarak Re’sen Araştırma İlkesi İdari yargılama usulünde, hukuk yargılama usulünde olduğu gibi hukuka aykırı durumun ortadan kaldırılması için yargı mercileri kendiliklerinden harekete geçerek sorunu çözmezler. Sorunun bir dava ile yargı organları önüne getirilmesi gerekir. Yani idari yargılama usulünde yer alan re’sen araştırma ilkesi yargı mercinin kendiliğinden harekete geçmesi anlamına gelmemektedir. İdari yargı denetimi “a posteriori” bir denetimdir181. Yargılama hukukundaki yargı organlarının uyuşmazlık konusu olayın aydınlatılması amacıyla benimsediği tarafların ileri sürmüş olduğu delillerle bağlı olup olmamasına göre değişen iki ilke söz konusudur. Bunlar “taraflarca hazırlama ilkesi” ve “re’sen hazırlama ilkesi”dir. Medeni yargılama hukukunda taraflarca hazırlama ilkesi geçerlidir. Taraflarca hazırlama ilkesi, davanın ve savunmanın dayanağı olan olayların ve bunların delillerinin (dava malzemesinin) taraflarca mahkemeye bildirilmesi demektir182. Medeni yargılama hukukunda taraflarca hazırlama ilkesi egemen olduğu, ancak bunun re’sen araştırma ilkesinin uygulanmasına yönelik bazı istisnalarla yumuşatıldığı görülmektedir. Örneğin; yargıcın isticvap olanağının olması, yargıcın dava şartların varlığını re’sen araştırması gibi183. Yargıcın, kanıtların araştırılmasında ve davanın yürütülmesinde kendiliğinden hareket etmesine re’sen araştırma ilkesi denir. Bu yönden idari yargılama yöntemi, ceza yargılama yöntemine benzemektedir184. İdari yargıda, davacı dava dilekçesine davanın kanıtlarını eklemek zorunda ise de, yargıç bununla yetinmeyerek, gereken durumda kendiliğinden her türlü incelemeyi yapabilir ya da yaptırabilir. Yargıç, gerektiğinde, taraflardan yeni bilgi ve belgeler isteyebileceği gibi, yönetimden dava konusu olan kararların gerekçesini bile isteyebilir. Bu ilkenin sayesinde gerçek haklılık saptanmaya çalışır, uyuşmazlığın en iyi şekilde tespitine ve en uygun Sunay, a.g.e., s. 10. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, Yetkin Yayınları, 7.baskı, İstanbul,2000, s. 238; Zabunoğlu,a.g.e., 91. 183 Zabunoğlu, a.g.e.,s. 93. 184 Gözübüyük,a.g.e.,s. 343. 181 182 dayanışma 51 İzmir SMMMO yaptırıma bu yolla ulaşılabilir185.Dosyanın tekemmülü ve gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla bütün inceleme ve araştırmaların mahkeme eliyle yapılması ve hâkim kararı ile yargılamanın yürütülmesi bu ilke ile yapılır. Re’sen araştırma ilkesi bir yandan re’sen araştırma serbestliğini, diğer yandan re’sen araştırma yükümlülüğünü içermektedir. Re’sen araştırma serbestliği, hâkimin kural olarak, tarafların tek tek veya karşılıklı bir şekilde ileri sürdükleri olay ve delillere bağlı olmadığını ifade etmektedir. Re’sen araştırma yükümlülüğü ise, mahkemenin, taraflarca ileri sürülmüş olsun ya da olmasın uyuşmazlığın çözümü açısından önemli olayları araştırmak ve bu olayların aydınlatılması için gerekli olan delilleri, taraflarca sunulmuş olsun veya olmasın, re’sen toplamak yükümlülüğü anlamına gelmektedir186. Vergi yargılama hâkimininre’sen araştırma yapabilme konusunda sahip olduğu bu yetkinin temelinde, kamu yararı ve kamu düzeni düşünceleri yatar. İdarenin hukuka uygunluk açısından en etkili denetim yolu yargısal denetimdir. İdari yargı bu denetimi yaparken, kişi ile devlet arasındaki devlet lehine olan güç dengesizliğini ve genellikle dava ile ilgili bilgi ve belgelerin davalı taraf olan idarenin elinde bulunduğunu dikkate almak zorundadır187. Re’sen araştırma ilkesi, bu zorunluluğun ve gerekliliğin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Yargılama hukukunun bir dalında taraflarca hazırlama ve re’sen araştırma ilkelerinden hangisinin ne şekilde uygulanacağı, yargılanan uyuşmazlığın özelliklerine ve buna uyan yargılama politikasına ilişkin kararlara bağlıdır. Bu konuda başvurulan en yaygın ölçüt, yargılanan uyuşmazlığın kamu düzenini veya kamu yararını ilgilendiripilgilendirmediğidir188. Danıştay Kanunu ile Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkındaki Kanunda re’sen araştırma esasına ilişkin herhangi bir hüküm yer almamaktadır. Söz konusu ilkenin vergi yargısında geçerli olduğu sonucu bir yandan bu yargılama hukuku dalının kamusal niteliğinden öte yandan İYUK’nun çeşitli maddelerine 185 Bereket,a.g.e., s. 195. 186 Karakoç, a.g.e., s. 88. 187 Uğurlu, a.g.e., s. 122 188 Karakoç, a.g.e., s. 84. 52 dayanışma Hakemli serpiştirilmiş bir kısım hükümlerinden çıkartılabilmektedir189.Nitekim İYUK’nun vergi yargısı mercilerinin davalara ait her çeşit incelemeyi kendiliğinden yapacağı gerek görülen belge ve bilgileri taraflardan ve ilgili yerlerden isteyebileceği yolundaki hükümler ile söz konusu ilke açıkça öngörülmektedir. Re’sen araştırma ilkesi, genel olarak İYUK’un 20. maddesinde düzenlenmiş ve Danıştay da çeşitli kararlarında ilkenin kapsamını ortaya koymaya çalışmıştır. Danıştay bir kararında 2577 sayılı İYUK’nun 20. maddesinin birinci bendinde Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinin bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapacakları hükme bağlanmakta, idari yargılama hukukunda re’sen araştırma ilkesinin benimsenmiş olduğunu açıkça ifade etmiştir190. İYUK’un 20. maddesine göre; “Danıştay ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yaparlar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler, bu husustaki kararların ilgililerce süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir. “ Madde incelendiğinde, yargıca verilen re’sen araştırma yetkisinin son derece kapsamlı bir yetki olduğu görülmektedir. Bu yetki ile hâkim uyuşmazlığın çözümünde tarafların iddia savunma ve def’ileri ile sınırlandırılmış değildir. Yargıç, tarafların iddia ve savunmaları ile yetinmeyecek, gerekli her türlü inceleme, bilgi edinme ve araştırma yollarını tüketmek zorunda olduğundan, her türlü evrak, bilgi ve belgeyi isteyebileceği gibi, dava konusu işleme dayanak olan sebebin de gösterilmesini talep edebilir191.Çünkü,İYUK’nun 20. maddesinde Danıştay, idare ve vergi mahkemelerinin bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeyi kendiliklerinden yapmaları öngörülmüştür. Buna göre bakılan davalarla ilgili dosyada mevcut bilgi ve belgelerin gerçeğe ulaşılmasında yeterli görülmemesi halinde mahkemelerce madde hükmünde öngörü189 Öncel, Kumrulu, Çağan, a.g.e., s.207. 190 Dş. VDDGK, 26.01.1996, E.1995/266, K.1996/38, DD., S.92, s.196. 191 Gözübüyük, a.g.e., s.243; DDDGK, T.17.10.1997, E.1995/769, K.1997/525, DD., S.95, s.84. İzmir SMMMO Hakemli len her çeşit incelemenin yapılması re’sen araştırma ilkesi karşısında, sorunluluk arz etmektedir192. Mahkemece bu doğrultuda yapılacak inceleme idarenin yerine geçmek olarak düşünülmemelidir193. Bilindiği gibi, idari davalarda deliller çoğu kez davalı durumunda olan idarenin elindedir. Davacı davasını ispatlamak için, yönetimde bulunan işlem dosyasının getirilmesini, ya da yönetimde bulunan kanıtların saptanmasını isteyebilir. Yönetim, istenen bilgi ve belgeleri göndermezse, ya da kaybetmiş ise, mahkeme durumu değerlendirir194. Danıştay’ın bu doğrultudaki bir kararında195; “….ara kararına rağmen davalı vergi dairesince durumun açıklığa kavuşturulmayışı veya yapılan işlemin kanuniliğini saptayan belgelerin mahkemeye ibraz edilememesi karşısında davacı iddialarının doğruluğunun kabulü gerekli görülmüştür”diyerek bunu dile getirmiştir. İYUK 20. maddesinde “Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinin bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapacakları” belirtilmiştir. Maddenin ilk derece yargı yeri olarak davaya bakan mahkemeleri kapsadığı, metinde Danıştay’a yer verilmiş olmasının da ilk derece yargı yeri olarak bakacağı davalarla ilgili bulunduğu, bunun dışında temyiz merci sıfatıyla görev yaptığı hallerde Danıştay’ın bu maddeye dayanarak re’sen araştırmaya girmeyeceğini savunan görüşler vardır196. Buna göre, Danıştay temyiz merci sıfatıyla baktığı davalarda, önüne gelen dosyada olayın maddi yapısı veya hukuki durumu itibariyle gerekli araştırmanın yapılmamış olduğunu gördüğü takdirde kararı bozarak gerekli araştırmanın ilk derece yargı yerince yapılmasını sağlaması gerekecektir. İYUK’nun 20. maddesinde, Bölge İdari Mahkemelerine yer verilmemiş olması bu görüşü destekler niteliktedir. Bölge İdare Mahkemesinin ilk derece yargı yeri 192 Dş. 7D.’nin, T. 27,10,1993, E.1992/322, K. 1993/4357, DD, 589, s. 450. Aynı yönde başka kararlar için bkz. Dş. 7D.’nin , T. 26,03,1996, E 1995/697, K. 1996/1165, DD, s. 92, s.582;Dş. 11D.,T. 10,11,1994 ,E. 1995/3983, K. 1996/765, DD., S.92, s. 799. 193 Dş. VDDGK., T. 16,06,1996, E. 1995/18, K. 1996/269, DD., S. 92, s. 236. 194 Gözübüyük, a.g.e., s.343. 195 Dş. 9D. , T.16.10.1973, E.72/436, K. 73/1977.,S14-15, s. 425. 196 Özbalcı,a.g.e., s.379. olarak görev yapması söz konusu değildir. Bu nedenle 20. madde hükmünde yer almamıştır. Ancak itiraz merci olarak dosyada eksik bulduğu zaman gerekli araştırmayı bizzat yaparak dosyayı tamamladıktan sonra karara varacağı İYUK 45/4 maddesinde hükme bağlanmıştır. Sonuç olarak 20. madde ilk derece yargı yeri olarak bakılacak davalarla ilgilidir. Danıştay’ın temyiz merci sıfatıyla görev yapacağı haller bu madde kapsamı dışında değerlendirilir. Temyiz ve itiraz mercii olarak görevli yargı yerlerince yapılacak incelemeler Bölge İdare Mahkemeleri için 45’inci, Danıştay için 49’uncu maddede ayrıca düzenlenmiştir. Bunlardan 45’inci maddede Bölge İdare Mahkemelerine re’sen araştırma yetkisi verilirken, Danıştay’a 49’uncu maddede böyle bir yetki verilmemiştir. Dolayısı ile Danıştay’ın temyiz mercii olarak baktığı davalarda dosyada bir eksiklik görüldüğünde bunu kendi tamamlamamalı, gerekli araştırmanın ilk derece yargı yerince yapılması için, kararı bozmalıdır197. Re’sen araştırma ilkesi, teorik temeli itibariyle iptal davaları bakımından daha büyük ölçüde geçerlidir. Bunu idari yargı içinde iptal davaları ile gerçekleştirmeye çalışılan objektif hukuka uygunluk çerçevesinde yorumlamak gerekir. Vergi davalarının kuramsal niteliği konusunda, iptal davası görüşü esas alındığında re’sen araştırma ilkesi ile vergi davalarının bağdaştırılması daha da kolay olmaktadır. Bununla birlikte, tam yargı davalarında objektif hukuka yönelik yani ihmal edilemeyeceğinden, re’sen araştırma ilkelerinin tam yargı davası niteliği taşıyan vergi davaları da dahil olmak üzere, bütünüyle vergi yargılaması hukukunda geçerli olduğunu söylemek mümkündür198. 7.2. Re’sen Araştırmanın Uygulandığı Diğer Yargılama Alanları Bir uyuşmazlığın çözümlenebilmesi amacıyla ispat araçlarının mahkemeye sunulması ve dava malzemesinin hazırlanması konusunda, yargılama hukuk dallarında iki yöntem söz konusudur. Bu yöntemler, davanın ve savunmanın dayanağını oluşturan olayların ve bunlarla ilgili delilerin taraflarca mahkemeye sunulmasını ifade eden "taraflarca hazırlama"ile dava malzemesinin hazırlanmasında tarafların yanında mahkemenin de görevli olmasını ifade eden "re'sen 197 Özbalcı, a.g.e., s.379-380. 198 Karakoç, a.g.e., s.87. dayanışma 53 İzmir SMMMO araştırma”dır199. İdari yargılama hukukuna ve özellikle vergi yargılama hukukuna egemen olan re'sen araştırma ilkesinin uygulandığı diğer yargılama alanları ve uygulama yöntemlerinin açıklanması, bu ilkenin yargılama dallarındaki yerinin ve öneminin anlaşılması açısından gerekli bulunmaktadır. 7.2.1. Medeni Yargılama Hukuku 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Yargılamaya Hâkim Olan İlkeler" başlıklı ikinci bölümünde, tasarruf, taraflarca getirilme, taleple bağlılık, hukuki dinlenilme, aleniyet, dürüst davranma ve doğru söyleme, usul ekonomisi, hâkimin davayı aydınlatma görevi, yargılamanın sevk ve idaresi ve hukukun uygulanması, şeklinde maddelendirilerek sayılan ilkeler, bu yargılama disiplinine yasal olarak hâkimdir. Bahsedilen bölümün "taraflarca getirilme ilkesi" başlıklı 25. maddesinde yer alan "(1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.(2) Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz." hükmüne göre, bu ilkenin uygulandığı medeni yargılama hukukunda mahkeme, dava malzemesinin toplanması konusunda yetkisizdir ve hâkim incelemeyi taraflarca oluşturulmuş olan dava malzemesi üzerinden yapar. Medeni Hukukta da, subjektifispat yükünün paylaştırılmasında, 4721 sayılı Medeni Kanunun 6. maddesindeki "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükmüyle belirlenen genel kural geçerlidir. Objektif ispat yükünün ön plana çıktığı re'sen araştırma ise istisnai bir ilkedir200. 7.2.2. Ceza Yargılama Hukuku 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 160/2. maddesi "Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlü199 200 54 Zabunoğlu, s. 93. Ahmet Kumrulu, Vergi Yargılama Hukukunun Kuramsal Temelleri (Çoğaltma), Ankara,1989, s.75; aktaran İbiş, a.g.e., s.56. dayanışma Hakemli dür." denilmek suretiyle re'sen araştırma ilkesine, ceza yargılamasının daha soruşturma evresinde hayatiyet kazandırmaktadır. Delil serbestîsi, ispat yükünün olmaması, çabukluk ve ucuzluk ile masumiyet karinesi gibi ilkelerin hâkim olduğu ceza yargılama hukukunun aynı zamanda kamu düzenini gözeten özelliği nedeniyle, idari yargılama hukukuyla aralarında özellikle re'sen araştırma ilkesi açısından paydaşlık bulunmaktadır201. İdari yargıda, idarenin uygun davranmasının sağlanması amacıyla re'sen araştırma ilkesi uygulanmakta ise de, ceza muhakemesinde asıl amaç tam anlamıyla maddi gerçeğe ulaşmak olduğundan, yasal kayıtlar ve hatta sanığın itirafıyla bile bağlı kalınmaksızın daha ileri boyutta bir re'sen araştırma faaliyetinde bulunulur202. Bu sebeple de ceza yargılamasında ispat yükü, tamamen yargı makamlarının üzerinde iken, idari yargı yerinin üzerindeki ispat yükü aynı derecede mutlak değildir. 7.3. Avrupa İdari Yargı Sistemlerinde Re’sen Araştırma İdari yargı sisteminin geçerli olduğu Kıta Avrupası ülkelerinden, İtalya, Hollanda ve İspanya'da klasik anlamda bir re'sen araştırma uygulamasından söz etmek mümkün iken, İsveç'te tarafların sunduğu argümanlarla sınırlı bir yargılama yapan mahkemenin kendiliğinden araştırma yetkisi bulunmamaktadır. Almanya'da ise, her durumda bireysel temel hakları korumak zorunda olan mahkeme, taraflara olguları araştırmak için öneride bulunmasının yanı sıra açıklığa kavuşmamış hususlarda re'sen araştırma yapmak durumundadır203. İdari yargılama usulümüzün kaynağı olan Fransız idari yargı sisteminde, hâkimin vicdani kanaatinin tahassülü için çeşitli araç ve yöntemlere yapacağı başvuru, diğer sistemlerdeki uygulamalara göre daha etkin görünmektedir. Re'sen araştırma yaparken başvuracağı yöntemler konusunda özgür olan mahkeme, bilirkişi, keşif, soruşturma, anket (tanık ) gibi araçlara gerekli gördüğü kadar ve takdir hakkını engellemeksizin başvurabilmekte, bilgi ve belgeleri isterken ara kararına gerek duymadan bir mektup veya tezkere ile 201 202 203 İbiş, a.g.e., s. 57. Kumrulu, s.72-73; aktaran İbiş, a.g.e., s. 57. Müslüm Akıncı, İdari Yargıda Adil Yargılanma Hakkı, Turhan Kitabevi, Ankara, 2008, s. 223-238; aktaran İbiş, a.g.e., s. 58. Hakemli bunu sağlayabilmektedir204. Hatta Fransız sisteminde hâkim, yargılamanın süresini belirleyebilir ve kural olarak iddia edene ait olan205 ispat külfetinin yükümlüsünü kendiliğinden tayin edebilir206. Fransa idari yargısında tahkik usulünün anlatıldığı haliyle benimsenmiş olmasının doğal bir sonucu olarak da, Fransız öğretisinde re'sen araştırma ilkesi her zaman geçerli bir konuma sahip olmuştur207. 8. Sonuç ve Değerlendirme İdari yargı yerleri, idareyi denetlerken gerçeği ortaya çıkarma konusunda tam bir yetkiye sahiptir. Bu yetkiyi yargıç davanın açıldığı andan nihai karar verilinceye kadar geçen her safhada kullanabilecektir. Bu nedenle idari yargı yerleri olayın maddi yönünü belirlemeye yönelik olarak her türlü araştırma ve incelemeyi kendiliğinden yapabilir, iddia ve savunmalarda ortaya konan maddi durumun gerçeğe uygun olup olmadığını araştırarak tarafların hiç değinmediği olay ve maddi unsurları da inceleyebilecektir. İdari yargılama hukukunun dolaysısıyla Vergi Yargılama Hukuku’nun temel özelliklerinden biri olan re’sen araştırma ilkesinin kamu yararını ve düzenini amaçladığı kuşkusuzdur. Re’sen araştırma ilkesi, idari yargının idare üzerindeki denetleme yetkisini icra ederken, idare ile bireyin güçleri arasındaki dengesizliği gideren ve idari yargılama sürecinin tümüne egemen olan önemli bir araçtır. Davacının idari davada karşılaştığı güçlükleri hafifletme yetkisi idari yargı hâkimine aittir. İdari yargı hâkimi bu görevi re’sen araştırma yetkisini kullanarak yerine getirmektedir. İdari davada dava ile ilgili bilgi ve belgeler çoğu kez davalı durumunda olay idarenin elindedir. Davacının bu bilgi ve belgelere ulaşamaması sakıncasını re’sen araştırma ilkesi bertaraf etmektedir. Bu ilke hâkime olayın çözümlenebilmesi ve gerçeğin ortaya çıkarılması için davacının ulaşamadığı belgeleri kendiliğinden araştırma ve ilgili kurumlardan, kişilerden tarafların talebi olmasa bile gerekli belgeleri isteyebilme yetkisini vermektedir. İdari yargı hâkiminin re’sen araştırma yetkisine sahip olması, idari yargı denetimi ile ulaşılmak istenen so204 205 206 207 İbiş, a.g.e., s. 58. Akıncı, s. 234; aktaran İbiş, a.g.e., s. 58. İbiş, a.g.e., s. 58. Kumrulu, s.82; aktaran İbiş, a.g.e., . 58. İzmir SMMMO nucun temini bakımından oldukça gereklidir. İdari yargıda yargıç gerçeği ortaya çıkarmakla yükümlüdür. Buna da re’sen araştırma ilkesi ön ayak olmaktadır. KAYNAKÇA Aksoy, Şerafettin, Vergi Yargısı ve Türk Vergi Yargısı Sistemi, Filiz Kitabevi, İstanbul 1990. Aslan, Zehredin, “Türk İdari Yargı Sisteminde Re’sen Araştırma İlkesi” İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2000 - Mart 2001, No. 23-24,s.53-58. Bereket, Zuhal, Hukukun Genel İlkeleri ve Danıştay, YetkinYayınları, Ankara, 1996. Gözübüyük, A.ŞerefveTurgutTan, İdareHukukuİdariY argılamaHukuku, C.II, TurhanKitabevi, Ankara, 1999. Gözübüyük, A.Şeref, Yönetsel Yargı, 25.Baskı,Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara, 2006. İbiş, Recep, Vergi Yargılamasında Re'sen Araştırma, Yaklaşım Yayıncılık, Ankara, 2013. Karakoç,Yusuf, Türk Vergi Yargılama Hukukunda Delil Sistemi, 2. Baskı, DEÜHF,Döner Sermaye İşletmesi Yayınları No:77, İzmir, 1997. Karakoç,Yusuf, Vergi Yargılama Hukuku, BasımYayımDağıtım, İstanbul, 1995. Alfa Karakoç,Yusuf, Genel Vergi Hukuku, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 5. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2011. Kızılot, Şükrü ve Zuhal Kızılot, Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları, Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 23 Baskı, Yaklaşım Yayınları,Ankara, 2014. Kumrulu, Ahmet, "Vergi Hukukunun Bir Kısım Anayasal Temelleri", s.147-162, www.dergiler.ankara.edu.tr/ dergiler/38/306/2896.pdf Kuru,Baki ve Ramazan Arslan ve Ejder Yılmaz,Medeni Usul Hukuku, YetkinYayınları, Ankara, 2005. Öncel, Mualla ve Ahmet Kumrulu ve Nami Çağan, Vergi Hukuku, Gözden Geçirilmiş ve Yenilenmiş 7.baskı, TurhanKitabevi, Ankara,1999. Özbalcı,Yılmaz, Vergi Davaları, OluşYayıncılık,Ankara, 2003. Özbudun, Ergün, Türk Anayasa Hukuku, GözdenGeçirilmiş 4.Baskı, YetkinYayınları, Ankara, 1995. dayanışma 55 İzmir SMMMO Hakemli Özkan, Şener, Vergi Yargılama Hukukunda Re'sen Araştırma İlkesi, YüksekLisansTezi, Ankara, 2005. Üstündağ, Saim, Medeni Yargılama YetkinYayınları, 7. Baskı, İstanbul 2000. Sunay,Süheyla Şenlen, İdari Yargılama Usulüne Hâkim olan İlkeler Karşısında İspat ve Delil Hususları, KazancıYayınları,İstanbul 1997. Yenice, Kazım ve Yüksel Esin, Açıklamalı, İçtihatlı, Notlu İdari Yargılama Usulü, Ankara,1983. Taş, Metin, Vergi Yargısı, Ekin Kitabevi, Bursa, 2003. Tosuner, Mehmet ve Zeynep Arıkan, Vergi Uyuşmazlıklarının İdari Aşamada Çözümü ve Türk Vergi Yargısı, İzmir, 2014. Uğurlu, Yücel, “Danıştay Kararları Işığında İdari Yargılama Usulünde Re’sen Araştırma İlkesi”, Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi,C.II, S.1, s.120-133, www.erzincan.edu.tr/birim/HukukDergi/ makale/1998_6.pdf 56 dayanışma Hukuku, Yüce, Mehmet, VergiYargılamaHukuku, GenişletilmişveGüncellenmiş 3.Baskı, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa, 2013. Zabunoğlu, Yahya, “İdari Yargılama Usulü: Gene lİlkeler ve Pozitif Düzenlemeler”, Danıştay İdari Yargıda Son Gelişmeler Sempozyumu, Ankara, 1982, s.87-101.