e-kitap - denetimli serbestlik daire başkanlığı

advertisement
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Dene mli Serbestlik Daire Başkanlığı
T�rk�ye��e �enet�ml� Ser�estl�k
10. Yıl Uluslararası Sempozyumu
��l��r� ��ta�ı
“ Uluslararası Yaklaşımlar”
Internat�onal 10th
�nn��ersary Sympos�um o�
Turk�sh �ro�at�on �ro�ee��n�s
“ Internat�onal �pproa�hes”
Düzenleyen
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü
Dene mli Serbestlik Daire Başkanlığı
8-10 Aralık, 2015
İstanbul
1
Copyright ©2016 Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü
Sempozyum kitabındaki yazıların bölüm sorumluluğu yazarın kendisine aittir.
Editörün herhangi bir sorumluluğu yoktur.
© Bu kitabın her hakkı saklıdır.
Bu eserde kanunlara aykırı, karalayıcı, müstehcen unsurlar bulunmamaktadır. Yer alan görüşler yazarlara aittir.
Yazının elektronik formları ve diğer yayın yolları da dahil olmak üzere tamamen ya da kısmen yazı sahibinin eğitim
amaçlı faaliyetleri, tamamen ya da kısmen yazı sahibinin kendi yazdığı kitap ile yazarın kendi çalıştığı kurumda
kurum içi dağıtım amacı ile basılı çalışmasının kopyaları ve çoğaltılması Adalet Bakanlığı, Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğü’nden izin alınması koşulu ile yapılabilir.
Editör
Deniz Özyörük
Yayına Hazırlayan
Faruk Çelik
Hazırlık- Baskı
Artpub Medya
0312 442 10 30
www.artpubmedya.com
Türkiye’de Denetimli Serbestliğin 10. Yılı Uluslararası Sempozyumu
Atalay Matbaacılık Ltd. Şti.
Büyük Sanayi 1. Cadde Sütçü Kemal İşhanı No 7/236-237 İskitler - Ankara
0312 384 41 82 - 341 51 05
Sertifika No: 15689
Haziran 2016
ISBN: 978-975-7978-76-3
TÜRKİYE’DE DENETİMLİ SERBESTLİK 10. YIL ULUSLARARASI SEMPOZYUMU
SEMPOZYUM BAŞKANI
Bekir Bozdağ
Adalet Bakanı
DÜZENLEME KURULU
Kenan İpek - Adalet Bakanlığı Müsteşarı
Enis Yavuz Yıldırım - Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü
Ali Yıldız - Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdür Yardımcısı
Adnan Korkmaz - Destek Hizmetleri Daire Başkanı
Handan Oruç Ömeroğlu - Tetkik Hakimi
Alperen Öztürk - Tetkik Hakimi
Burhan Yener - Müdür Yardımcısı
Deniz Özyörük - Sosyolog
Dr. Kaya Göktepe - Sosyolog
Z. Öznur Sümer - Psikolog
iii
SEMPOZYUM BİLİM KURULU
Prof. Dr. Yüksel Baykara Acar
Prof. Dr. Adem Sözüer
Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan
Prof. Dr. Asaf Varol
Prof. Dr. Bengi Semerci
Prof. Dr. Durmuş Tezcan
Prof. Dr. Faruk Aşçıoğlu
Prof. Dr. Gülsen Demir
Prof. Dr. Hakan Acar
Prof. Dr. Işıl Bulut
Prof. Dr. Marek Chawarski
Prof. Dr. Faye Sharon Taxman
Prof. Dr. Ioan Durnescu
Prof. Dr. İlhan Üzülmez
Prof. Dr. Muharrem Özen
Prof. Dr. Mustafa Yıldırım
Prof. Dr. Nurdan Duman
Prof. Dr. Rahmi Yaran
Prof. Dr. Tülin İçli
Prof. Dr. Veli Duyan
Prof. Dr. Veli Özer Özbek
Prof. Dr. Yasemin Özkan
Prof. Dr. Y. Mustafa Keskin
Prof. Dr. Frederick Altice
Prof. Dr. Kuat Rakhimberdin
iv
Prof. Dr. Zehra Arıkan
Doç. Dr. Abulfez Süleymananov
Doç. Dr. Elif Gökçearslan Çifci
Doç. Dr. Ertan Kahramanoğlu
Doç. Dr. Görkem Yararbaş
Doç. Dr. Müjdat Avcı
Doç. Dr. Nergiz Cantürk
Doç. Dr. Yusuf Genç
Doç. Dr. Svetlana Baimoldina
Doç. Dr. Arash Alaei
Yrd. Doç. Dr. Özgür Bolat
Yrd. Doç. Dr. Şebnem Özkan
Yrd. Doç. Dr. Tuba Topçuoğlu
Dr. Asıf Bayramov
Dr. Hakan A. Yavuz
Dr. Kaya Göktepe
Dr. Mustafa Koçancı
Dr. Uğur Evcin
Dr. Vehbi Kadri Kamer
Michiel Van Der Veen
Osman Atalay
Regimantas Mikeliunas
Zivile Miknaite
ÖNSÖZ
Suç ve ceza politikasının amacı, öncelikli olarak toplumun tüm kesimini suçlardan korumak, suç işleyen
bireyi iyileştirmek, işlediği suçtan pişman olmasını sağlayarak bireyin yeniden suç işlemesini önlemek ve
üretken bir birey olarak toplum içinde yer almasına yardımcı olmaktır.
Yurt dışında birçok ülke tarafından uzun yıllardır uygulanmakta ve çağdaş infaz sistemlerinin önemli bir
bileşenini oluşturan denetimli serbestlik Ülkemizde de, 2000’li yıllarda infaz alanındaki bir dizi köklü reform
çalışmaları kapsamında yapılan değişiklikler ile ülkemiz ceza infaz sistemi içinde yerini almıştır.
Denetimli serbestlik hizmetleri, 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu ile kurulmuş; 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile görev alanı tanımlanmıştır. Kuruluşundan bu yana geçen 10 yıllık süre zarfında da
denetimli serbestlik hizmetlerinin geliştirilmesi ve daha etkin hale getirilmesi için ulusal ve uluslararası projeler,
personel eğitimleri, yurt dışı çalışma ziyaretleri, mevzuat çalışmaları, kurumlararası işbirliği çalışmaları, görsel
ve yazılı bilgilendirici dokümanlar gibi pek çok çalışma yürüterek kısa sürede büyük aşama kaydetmiş, ceza
infaz sistemimizin önemli ve vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir.
Yine bu süreçte, ceza ve adalet sistemi ile birlikte denetimli serbestlik hizmetlerinde de yenilikçi bir politika
benimsenmiş, sistemin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi adına, ihtiyaçlar ve gereklilikler doğrultusunda mevzuat
değişiklikleri, fiziksel alt yapının geliştirilmesi, alanda nitelikli personelin görevlendirilmesinin sağlanması ile
birlikte elektronik izleme takip ve yöntemlerinin kullanılmaya başlanması gibi daha pek çok konuda ciddi
adımlar atımış, ülke çapında belirli bir standart yakalanmıştır.
Ancak, bu tamamlanmış bir süreç değildir. Değişen ve gelişen dünyamızla birlikte, pek tabi ki ülkemizde de,
bu alanda yapılacak çok şey vardır, olmaya da devam edecektir.
Cezaların infazı, hükümlülerin cezalarını insan hak ve onuruna yakışır bir şekilde tamamlamaları,
rehabilitasyonları, eğitimleri ve salıverilme sonrası yeniden topluma uyum sağlamaları konularında çalışan;
bu alanda araştırma ve inceleme yaparak uygulamalarda etkin, verimli, nitelikli ve uluslararası düzeyde hizmet
sunmayı amaçlayan Bakanlığımız Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne ve sempozyumun gerçekleştirilmesi
için yoğun bir tempoda çalışan Sempozyum Düzenleme Kurulu’na teşekkür ederim.
Bekir Bozdağ
Adalet Bakanı
v
SUNUŞ
Türkiye’de denetimli serbestlik sistemi 2005 yılında 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu ile
kurulmuş; geride bıraktığımız bu 10 yıllık süre zarfında, sistemin görevlerini en iyi şekilde yerine getirmesi
sağlanmaya çalışılmış ve denetimli serbestlik uygulamaları Türkiye ceza infaz sisteminde önemli bir noktaya
gelmiştir.
Denetimli serbestliğin kapsamı ve uygulama alanını genişleten mevzuat değişiklikleri ile birlikte, elektronik
izleme sisteminin kullanımının yaygınlaştırılması, hükümlülerin uzmanlaşmış bir değerlendirmeye tabi
tutulması, bu değerlendirme neticesinde bireysel ihtiyaçları ve risk durumlarına göre eğitim ve iyileştirme
programlarına alınması gibi pek çok uygulama ile denetimli serbestlik daha sistematik bir yapıya dönüşmüştür.
Kurulduğu günden bu yana, denetimli serbestlik sisteminin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için temel
yaklaşımımız sistem içindeki ihtiyaçlarımızı, eksikliklerimizi titizlikle tespit etmek, uluslararası uygulamaları
tüm yönüyle incelemek ve değerlendirmek, bunun sonucunda da ihtiyaç duyulan alanlarda çalışmalar
yürüterek, aşama aşama eksikliklerimizi tamamlamak olmuştur.
2015 yılı denetimli serbestlik sistemi açısından somut çıktıları olan, sistemin gelişmesine ve güçlenmesine
katkı sağlayan önemli çalışmalar yürüttüğümüz bir yıl olmuştur.
Bu çalışmalardan biri de, alanında uzman ulusal ve uluslararası katılımcıların katkılarıyla gerçekleştirdiğimiz
“Denetimli Serbestlikte Uluslararası Yaklaşımlar” temalı “Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Sempozyumu”
dur.
“Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Ulusalararası Sempozyumu”, ülkemiz ceza adalet sistemi içerisinde
yer alışının 10. yılında, denetimli serbestlik sisteminin on yıllık deneyimini uluslararası platforma ve özellikle
bölge ülkelerine aktarmak, dünya genelindeki iyi uygulama örneklerini görmek, yerel ve küresel ölçekteki
akademik çevrelerin bu alandaki çalışmalarını değerlendirmek üzere; akademisyen ve uygulayıcıları bir araya
getirerek, güncel bilimsel çalışmaları paylaşmak ve bilimsel bir tartışma ortamı yaratmak amacıyla 8-10 Aralık
2015 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenmiştir.
Üç günlük sempozyum süresince; yurtdışından ve ülkemizden birbirinden değerli akademisyen, araştırmacı
ve uygulayıcılar bildirileri ile sempozyumda yer almışlar, denetimli serbestlik ve ilgili alanlardaki araştırmalarını
bizlerle paylaşmışlardır. Ayrıca sempozyumda, oturumlar sırasında denetimli serbestliğe ilişkin konular
tartışılmış, tespit, öneri ve değerlendirmelerle denetimli serbestlik sistemine dair oldukça önemli girdiler elde
edilmiştir.
Bu nedenle, geniş bir katılımcı yelpazesi ile gerçekleştirdiğimiz “Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl
Sempozyumu”, bilgi ve deneyim paylaşımının sağlanması, yeni çalışmalar için zemin oluşturması ve ülkemizde
2005 yılından bu yana faaliyet gösteren denetimli serbestlik sisteminin, dolayısıyla da ceza infaz sisteminin
gelişmesi ve güçlenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.
Denetimli serbestlik sistemimizin kurulduğu tarihten bu yana her faaliyet, sistemi bir sonraki aşamaya
geçiren çok önemli basamaklar olarak görülmüştür. Bu nedenle, bu sempozyum da hiç şüphesiz ki, önemli
vi
bilgi ve tecrübeler edinilmesinde, denetimli serbestlik siteminin güçlendirilmesi için farklı bakış açıları
geliştirilmesinde önemli katkılar sağlamıştır.
Ülkemizdeki denetimli serbestlik sisteminin daha ileriye gitmesinde desteklerini her zaman hissettiğimiz
Adalet Bakanımız Sayın Bekir BOZDAĞ’a sonsuz minnettarlığımı belirterek, bilgi ve tecrübelerini paylaşmak
üzere yurtdışından ve ülkemizden katılım sağlayan tüm katılımcılarımıza ve sempozyumun düzenlenmesinde
emeği geçen herkese teşekkür ediyor, Sempozyum Kitabının, alanda çalışan ve alana ilgi duyan herkese katkı
sağlaması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum.
Kenan İpek
Adalet Bakanlığı Müsteşarı
vii
Uluslararası Yaklaşımlar
International Approaches
viii
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
İÇİNDEKİLER
DENETİMLİ SERBESTLİK
Türkiye’de Denetimli Serbestlik Uygulamaları................................................................................................................3-7
Esat Işık
Ceza Hukukunda İnfaz Hukukunun Yeri ve Denetimli Serbestlik..................................................................................8-12
Osman Atalay
CEZA ADALET SİSTEMİNDE DENETİMLİ SERBESTLİK
Türkiye’de Denetimli Serbestlik Mümkün Müdür? Dünü, Bugünü ve Yarınıyla Türk Ceza Adalet Sisteminde
Denetimli Serbestlik....................................................................................................................................................15-23
Hakan A. Yavuz
Türkiye’de Denetimli Serbestlik Sisteminin Kuruluşu ve Gelişimi...............................................................................24-26
Vehbi Kadri Kamer
Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanarak Hapis Cezasının İnfazı...............................................................................27-31
Timur Demirbaş
Yargı Kararları Işığında Kamu Hizmeti Yaptırımı..........................................................................................................32-37
Muharrem Özen
Denetimli Serbestlik Kavramının Tarihsel ve Entellektüel Kökleri Üzerine: Suç ve Ceza İlişkisi ve Hapisanenin
Dönüşümü Bağlamında Bir Değerlendirme.................................................................................................................38-46
Mehmet Evkuran
Denetimli Serbestliğin Doğuşuna Kadar Avrupa Tarihinde Suç ve Ceza.....................................................................47-53
Cemal Karadöl
Uluslararası Hukuk Metinlerinde Denetimli Serbestlik...............................................................................................54-57
Erdem İzzet Külçür
DÜNYADA ÇEŞİTLİ DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMA ÖRNEKLERİ
Hollanda’da Denetimli Serbestlik................................................................................................................................61-67
Özgür Altındağ
Ahmet Ege
Prisoner’s Transitions: Roma and Romanian Prisoners Finding Their Way Back into Society...................................68-75
Ioan Durnescu
Andre Istrate
Kazakistan Cumhuriyeti Yüksek Denetim Uygulamasına İlişkin Savcılık Organlarının Faaliyetleri............................76-82
Svetlana Baimoldina
Litvanya’da Dentimli Serbestlik, Avrupa Üyesi Ülkelerde Denetimli Serbestlik
Uygulamaları ve Teorik Kuramlar..................................................................................................................................83-85
Regimantas Mikaliunas
DENETİMLİ SERBESTLİKTE TEDAVİ HİZMETLERİ
Suça Sürüklenen Ergende Bağlanma Stilleri ve Madde Kötüye Kullanımı.................................................................89-92
Ayşe Rodopman Arman
ix
Uluslararası Yaklaşımlar
International Approaches
Madde Bağımlılığı Tedavisi için Denetimli Serbestlik Şubeleri Tarafından Amatem’e Gönderilen Kişilere
Yönelik Uygulamalarda Karşılaşılan Sorunlar..............................................................................................................93-97
Kamil Alptekin
Ercan Mutlu
Elmas Akın
DENETİMLİ SERBESTLİKTE EĞİTİM VE İYİLEŞTİRME ÇALIŞMALARI İLE BAZI DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMALARI
Bireyselleştirilmiş Planlama ve İyileştirme..............................................................................................................101-106
Hüseyin Güzel
Denetimli Serbestlik Uygulamalarında Grup Çalışmalarının Önemi: Eşine Şiddet Uygulayanlar Açısından
Bir Değerlendirme...................................................................................................................................................107-113
Gizem Çelik
Denetimli Serbestlik Hizmetlerinde Personel Gelişimi ve Eğitimine Genel Bakış..................................................114-121
Duygu Altın
Denetimli Serbestlikte Penolojik Yaklaşım..............................................................................................................122-129
Durmuşali Sağlık
Emine Büşra Kurt
Denetimli Serbestlik Uzmanlarının Motivasyonel Görüşme Hakkındaki Bilgi ve Tutumları..................................130-137
Duygu Altın
Mine Pazarcıkcı
Ebru Aldemir
Denetimli Serbestlik Sisteminde Meslek Elemanlarının Eğitim ve İyileştirme Sürecinde Yaşadığı Sorunlar ve
Çözüm Yolları...........................................................................................................................................................138-144
Emrullah Yıldız
Mine Tiryaki
Mahkûmların İyileştirilmesinde Zorunlu Çalıştırmanın Önemi..............................................................................145-157
Şükrü Bilgiç
Cezaevi, Damga ve İşsizlik Bağlamında Hükümlüyü İncelemek..............................................................................158-163
Ramazan Aydoğan
Rabia Şahin
DENETİMLİ SERBESTLİK VE BİLİŞİM HİZMETLERİ
Türkiye’de Adli Bilişim Eğitimi ve Denetimli Serbestlik Uygulamaları....................................................................167-172
Asaf Varol
Biyometrik Güvenlik Sistemlerinin Performans Analizi..........................................................................................173-178
Engin Avcı
Songül Karakuş
Türker Tuncer
Asaf Varol
Investigation of Smartphone Usage as Probationary Tool with A Preliminary Design..........................................179-187
Mehmet Kaya
Asaf Varol
Shannon Conley
x
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
A Comparative Study on Probation Terms for Cyber-Crimes and Other Crimes......................................................188-194
Malek Harbawi
Asaf Varol
Türkiye ve Dünya’da Elektronik İzleme Yöntemleri ve Elektronik İzlemede Kullanılan Cihazlar Üzerine
Bir Araştırma............................................................................................................................................................195-205
Nilay Yıldırım
Asaf Varol
Elektronik İzleme Sistemlerinin Farklı Ülkelere Göre İncelenmesi...........................................................................206-213
Zafer Güler
Elektronik İzleme Teknolojisi ve Türkiye’de Uygulanması.......................................................................................214-218
Dursun Zafer Şeker
Yunus Serhat Bıçakçı
Electronic Monitoring Technologies and Rehabilitative Potential...........................................................................219-222
Yusuf Öztürk
New Generation Electronic Monitoring Technology...............................................................................................223-231
Shannon Conley
DENETİMLİ SERBESTLİKTE ÇOCUK VE ERGENLER
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Suça Sürüklenen Çocuklara Yönelik Onarıcı Adalet Programları....................235-242
Abulfez Süleymanov
Dünyada ve Azerbaycan’da Suça Sürüklenen Çocuklara Yönelik Denetimli Serbestlik Uygulamaları Juvenile
Adli Sistemi..............................................................................................................................................................243-246
Elnara Garibova
Denetimli Serbestlik Kapsamında Çocuk Hükümlü ile Görüşme ve Süpervizyon...................................................247-251
Özden Bademci
Denetimli Serbestlik Kapsamındaki Gençlerin Sosyal Hayata Dâhil Edilmesine İlişkin Proje Uygulaması
“Suçun Kıyısından Hayata Açılan Liman”................................................................................................................252-257
Rahman Çakır
Çocuklara Yönelik Denetimli Serbestlik Uygulamalarında Sosyal Hizmet Müdahalesinin Önemi....................... 258-267
Zeki Karataş
Adalet Sistemi İçinde Ergen Olmak..........................................................................................................................268-272
Onur Tuğçe Poyraz Fındık
Denetimli Serbestlik Tedbiri Altındaki Çocuk ve Gençler: Betimleyici Bir Çalışma................................................. 273-283
Sevtap Yeşil Kocagazioğlu
Deniz Işıker Bedir
Tunç Demircan
Denetimli Serbestlik Tedbiri Altındaki Hükümlülerde Yeniden Suç İşleme Eğilimi (Residivizm), Bu Oranlarının
Ölçülmesi ve Uluslararası Uygulamalara Dair Değerlendirme ...............................................................................284-295
Halil İbrahim Dizman
xi
Uluslararası Yaklaşımlar
International Approaches
Denetimli Serbestlikte Mağdurun Konumu............................................................................................................296-308
Ayhan Erbay
Oben Südütemiz
Orhan Güldiker
DENETİMLİ SERBESTLİKTE SİVİL TOPLUM VE GELECEK PROJEKSİYONU
Samsun’da Denetimli Serbestlik Yükümlülerine Yönelik İyileştirme Kapsamında STK’larla İşbirliği Halinde
Verilen Mesleki Kursların Yeniden Suç İşlemeyi Önlemedeki Katkıları...................................................................311-315
Canan Soğukpınar
Yeşim Gürsoy
Hanife Papila
Sevil Bilasa
Abdurrahman Aksoy
Hakan Leblebicioğlu
Uyuşturucu Mahkemeleri ve Denetimli Serbestlik: Bir Politika Transferinin Değerlendirilmesi...........................316-322
Arif Akgül
İzzet Lofça
Probation and the Civil Society in Kazakhstan: Challenges, Risks and Collisions.................................................323-329
Kuat Rakhimberdin
DENETİMLİ SERBESTLİKTE İNANÇ VE DEĞERLER
Suça Dini Değerlerle İrtifa Kaybettirmek.................................................................................................................333-339
Mustafa Tekin
İnanç ve Maneviyatın Rehberliğinde Suç Azalımının İngiltere ve Türkiye’de Karşılaştırmalı Olarak
Değerlendirilmesi................................................................................................................................................... 340-351
Harun Işık
Suç Kavramı Açısından: Dinin, Ahlakın ve Hukukun Sosyo-Kültürel Konumu ve Statüsü......................................352-356
Asıf Bayramov
Denetimli Serbestlikte Değerler Eğitimi ve Moral Rehberlik..................................................................................357-368
Kamil Çoştu
Hükümlü ve Tutuklulara Yönelik Manevi Destek Hizmetlerinin Dünü, Bugünü, Yarını..........................................369-374
Bayram Demirtaş
Suç Tekrarının Önlenmesinde ve Hükümlülerin Topluma Kazandırılmasında Değerler Eğitiminin Önemi.........375-378
Şebnem Özkan
İnsanın Ontolojik Yapısından Hareketle Suçun Önlenmesi.....................................................................................379-393
Necati Demir
CEZA İNFAZ KURUMLARINDA EĞİTİM VE İYİLEŞTİRME
Ceza İnfaz Kurumlarında Yürütülen Eğitim ve Meslek Edindirme Faaliyetlerinin
Yaşam Boyu Öğrenmeye Etkisi................................................................................................................................397-404
Firdevs GÜNEŞ
Şaban ŞEN
xii
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Ceza İnfaz Kurumlarındaki Suçluların Üniversite Eğitimlerine Devamlarında Karşılaşılan
Bazı Sorunlar ve Çözüm Önerileri........................................................................................................................... 405-413
Nurhayat Varol
Birleşmiş Milletler Kadın Mahpuslara Uygulanacak Standart Kurallar ve Kadın Suçlulara Uygulanacak
Hapis Dışı Önlemlere İlişkin Kurallar ve Kadın Mahpuslar Denetimli Serbestlik Uygulamaları.............................414-418
E. Eylem Aksoy Retornaz
Ceza İnfaz Kurumlarında Suçlunun Islah Edilmesinde Destekleyici Çalışmalar......................................................419-422
Sevinc Aliyeva
TEDAVİ HİZMETLERİ ÇALIŞTAYI
Uyuşturucu Madde Kullanımı Olan Ergen ve Gençlerde Tedavi Yaklaşımı ve Bir Model Önerisi.......................... 425-431
Mehmet Muhsin Aslan
Denetimli Serbestlik Sistemi Açısından Madde Kullanımı ile Kadına Yönelik Şiddet Arasındaki İlişki...................432-442
Fatma Yassı
Kadriye Kaçtı
DENETİMLİ SERBESTLİKTE İNSAN KAYNAKLARI VE BİLİMSEL ÇALIŞMALAR
Türkiye’de Denetimli Serbestlik Hizmetlerinin Etkinliğinin Bilimsel Olarak Değerlendirilmesi.............................445-455
Tuba Topçuoğlu
Akademik Alanda Üretilen Denetimli Serbestlik Çalışmaları (2005-2015).............................................................456-460
Ömer Miraç Yaman
Burak Acar
DENETİMLİ SERBESTLİKTE SOSYOLOJİK YAKLAŞIMLAR
Denetimli Serbestlik Uygulamalarının Toplumsal Bütünleşmeye Etkisi.................................................................463-475
Gönül Demez
Cihan Ertan
Meral Timurturkan
Elife Kart
Selim Cankurtaran
Denetimli Serbestliğin Yararlanıcılar Üzerindeki Psiko-Sosyal Etkileri....................................................................476-488
Yusuf Genç
Denetimli Serbestlik Müdürlükleri Tarafından Takibi Yapılan Yükümlülerin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel
Tabanlarına İlişkin Bazı Tespitler: Bolu Örneği.........................................................................................................489-497
Y. Mustafa Keskin
Hükümlülerin Suç ve Yerleşim Yeri Açısından Değerlendirilmesi: İstanbul İli Bakırköy
Adli Yargı Bölgesi Örneği..........................................................................................................................................498-508
Kaya Göktepe
xiii
Uluslararası Yaklaşımlar
International Approaches
xiv
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
DENETİMLİ SERBESTLİK
1
Denetimli Serbestlik
Probation System
2
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
TÜRKİYE’DE DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMALARI
Esat Işık
Denetimli Serbestlik Daire Başkanı
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü
hakimesat@hotmail.com
Mahkemeler Tarafından Verilen Denetimli Serbestlik Kararları
Ülkemizde denetimli serbestlik sisteminin kapsamı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve 5395 Çocuk Koruma Kanunu ile belirlenmiştir.
İlgili kanunlarda düzenlenmiş olan; tedavi ve denetimli serbestlik (TCK 191), adli kontrol (CMK 109-ÇKK 20), şarta
bağlı erken tahliye (CGTİHK 105/A), adli para cezası karşılığı kamuya yararlı bir işte çalıştırılma (CGTİHK 106/3), çocukların
denetim altına alınması (ÇKK 36), hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde verilen yükümlülük (CMK 231), kısa
süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar (TCK 50), hapis cezasının ertelenmesi halinde verilen yükümlülükler (TCK 51),
belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma (TCK 53), etkin pişmanlık kapsamında verilen denetimli serbestlik (TCK 221),
koşullu salıverilme sonrası verilen yükümlülükler (CGTİK 107), mükerrirlere özgü denetimli serbestlik (CGTİHK 108) ve
cezanın konutta infazı (CGTİK 110) kararları denetimli serbestlik müdürlüklerinin infazından sorumlu oldukları kararlardır.
Bu kapsamda, sistemin kuruluş yıllı olan 2005 yılından bugüne kadar denetimli serbestlik müdürlükleri tarafından
1.999.982 şüpheli, sanık ve hükümlü hakkında verilmiş, 748.057 denetimli serbestlik kararının infazı tamamlanmış,
273.401 kararın infazına da halen devam edilmektedir.
Bu kararların yerine getirilmesinde müdürlüklerin tabii oldukları temel mevzuat; yukarıda sayılan ilgili Kanun hükümlerinin yanı sıra, 5 Mart 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Denetimli Serbestlik Hizmetleri
Yönetmeliği’dir.
Denetimli Serbestlik Teşkilat Yapısı
Denetimli serbestlik, yardım ve koruma hizmetleri, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bünyesin3
Denetimli Serbestlik
Probation System
de Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı, taşra teşkilatı olarak ise adalet komisyonunun bulunduğu 139 merkezde oluşturulan denetimli serbestlik müdürlükleri ve koruma kurulları tarafından yürütülmektedir.
Daire Başkanlığı’nda 1 Daire Başkanı, 2 Tetkik Hakimi, 5 Şube Müdürü, 9 Uzman ve 12 Memur görev yapmaktadır.
Müdürlüklerde 2015 yılı itibarıyla, 87 müdür, 32 müdür yardımcısı, 1.098 denetimli serbestlik uzmanı (350 öğretmen,
195 psikolog, 470 sosyolog, 82 sosyal çalışmacı), 2.632 denetimli serbestlik memuru ve diğer yardımcı hizmet çalışanları
olmak üzere toplam 4.186 personel görev yapmaktadır.
Denetimli Serbestlik Sisteminde Müdürlüklerin Çalışma Yapısı
5 Mart 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği hükümleri gereğince denetimli serbestlik müdürlüklerinde tüm çalışmalar büro yapısı içerisinde yerine getirilmektedir. Denetimli serbestlik müdürlüklerinde; gelen evrak, kayıt kabul, değerlendirme ve planlama, infaz, eğitim ve iyileştirme,
denetim, mağdur destek hizmetleri, koruma kurulları ve idari ve mali işler olmak üzere 9 büro bulunmaktadır.
Özelleştirilmiş görevleri bulunan mağdur destek hizmetleri, koruma kurulları ve idari ve mali işler büroları dışında,
genel olarak denetimli serbestlik kararları; kararın gelen evrak bürosunca incelenmesi, ilgili kişiye yapılacak tebligat işlemlerinin gerçekleştirilmesi, kişinin denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurusunun alınması, ilk bilgilendirme, değerlendirme planlama bürosunca risk ve ihtiyaçlarının belirlenmesi, kişi hakkında adli makamlarca verilmiş olan karar ve
değerlendirme neticesi dikkate alınarak bir denetim planının oluşturulması, kişinin infaz ve iyileştirme bürolarınca yürütülmekte olan bireysel görüşme, grup çalışması ve seminer vb. programlara dahil edilmesi, kişi hakkındaki denetim ve takip çalışmalarına başlanması ve infaz süresinin tamamlanması ile sürecin sonlandırılması şeklinde yerine getirilmektedir.
Adli Makamlara Rapor Hizmeti Sunma
Cumhuriyet savcılığı veya mahkemelerin talep etmesi üzerine, denetimli serbestlik müdürlüklerinde görevli uzmanlar
tarafından, soruşturma veya kovuşturma aşamalarında, şüpheli veya sanığın kendisinin ve çevresinin sistemli bir bakış
açısıyla değerlendirildiği ve toplumla bütünleşmesi amacıyla ihtiyaç duyduğu her türlü hizmet, program ve kaynaklarla
ilgili önerilerin bulunduğu sosyal araştırma raporu düzenlenmesi suretiyle mahkemelere yardımcı olunmaktadır.
Raporda; şüpheli veya sanığın kimlik bilgileri, varsa önceki suç bilgileri, sağlık bilgileri, ailesi, yaşadığı yer, arkadaş
çevresi, eğitimi, kişisel özellikleri, sosyal ve ekonomik durumu, bilişsel ve psikolojik durumu, topluma ve mağdura karşı
taşıdığı risk ile tutum ve davranışları suç işlenmesinde risk oluşturabilecek unsurlar ve kişinin topluma ve kendisine zarar
verme riski değerlendirilmektedir.
Salıverilme Sonrası Eski Hükümlülere ve Suçtan Zarar Görenlere Destek Olma
Suçtan zarar gören kişilerin karşılaştıkları sosyal ve ekonomik sorunların çözümü ile ceza infaz kurumlarından salıverilen hükümlülerin meslek veya sanat edinmeleri, iş bulmaları, çocuk ve genç hükümlülerin öğrenimlerine devam etmeleri
4
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
konularında yardımcı olmak üzere koruma, yardım ve destek hizmetleri kapsamında adalet komisyonunun bulunduğu
139 merkezde Cumhuriyet başsavcılığına bağlı olarak kurulan koruma kurulları faaliyet göstermektedir.
Adalet komisyonun bulunduğu 139 merkezde teşkilatlanan koruma kurulları; Cumhuriyet başsavcısının veya görevlendireceği Cumhuriyet başsavcı vekili ya da Cumhuriyet savcısının başkanlığında; baro temsilcisi, belediye başkanı veya
görevlendireceği yardımcısı, Cumhuriyet başsavcısı tarafından belirlenecek bir Ceza İnfaz Kurumu Müdürü, Denetimli
Serbestlik Müdürü, Milli Eğitim İl/İlçe Müdürü, Aile ve Sosyal Politikalar İl/İlçe Müdürü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı İl/İlçe temsilcisi, Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürü, Ziraat ve Halk Bankası Müdürleri, ticaret ve sanayi odaları,
ziraat odaları, borsalar, esnaf ve sanatkarlar birliği yöneticileri ile varsa kamuya ait fabrikalar ve istekleri halinde kamuya
yararlı dernek veya vakıflar ve özel bankaların yönetici seviyesindeki temsilcilerinden Cumhuriyet başsavcısı tarafından
uygun görülenlerin katılımından oluşmaktadır.
Koruma kurulları üye yapısı itibarıyla, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile birlikte mağdurlara ve ceza infaz kurumlarından salıverilen hükümlülere götürülecek yardımlar konusunda sivil toplum örgütlerini, dernek ve vakıfları bünyesine alarak, toplumun her kesiminin bu oluşuma ve faaliyetlere katkıda bulunmasını amaçlamaktadır. Koruma kurulları
aracılığıyla suçtan zarar gören kişilere ve eski hükümlülere; ayni ve nakdi yardım, iş bulma, kredi temini, eğitim, sağlık,
psiko-sosyal vb. konularda yardımcı olunmaktadır.
Bu kapsamda; suçtan zarar gören kişilere ve eski hükümlülere koruma kurulları aracılığıyla 1.839 ayni, 1.440 nakdi,
1.589 iş, 141 kredi, 1.395 eğitim, 46 sağlık, 293 psiko-sosyal ve 571 diğer (proje faaliyetleri, bilgilendirme, barınma vb.)
olmak üzere toplam 7.314 yardım yapılmıştır.
Denetimli Serbestlik Sisteminde Risk ve İhtiyaç Değerlendirme Sistemi ve Planlama
Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında toplum içinde denetim, takip ve iyileştirilmesine karar verilen sanık veya
hükümlülere yönelik çalışmalar, risk ve ihtiyaç değerlendirme sistemi temelinde hazırlanan planlama çerçevesinde yürütülmektedir.
Adlî mercilerce verilen tedbir ve kararlar kapsamında denetimli serbestliğe tabii yükümlüler; işledikleri suç türleri, suç
tekrarları, suça dair pişmanlık ve mağdura verdikleri zarara ilişkin farkındalık düzeyleri, yetiştikleri ve bulundukları sosyal
çevre, psiko-sosyal, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik açılardan farklılık göstermektedir. Denetimli serbestlik uygulamaları bu değişkenleri gözeterek, yükümlülerin toplumsal uyumunu güçlendirmek ve suçtan uzak kalmaları amacına ulaşabilmek için kişi hakkında ne tür infaz ve iyileştirme çalışmalarının yapılacağını, hangi programlara katıldığında ihtiyaçlarının karşılanacağını dikkate alarak yükümlü hakkındaki tüm eğitim ve iyileştirme çalışmalarını bu temelde planlamaktadır.
Bunun için; yükümlünün denetimli serbestliğe ilk müracaatında “risk” ve “ihtiyaçlar”ı tespit edilmekte, yükümlünün infaz
sürecinin planlandığı Denetim Planı bu veriler dikkate alınarak hazırlanmaktadır.
Risk ve ihtiyaç değerlendirme sistemi, denetimli serbestlik kararlarının infaz sürecine ve yükümlülerin iyileştirme
çalışmalarına esas olmak üzere yükümlünün davranışları, tutumları, özellikleri temelinde değerlendirilmesi ve sınıflandırılması sistemidir. Denetimli serbestlik sisteminde ceza infaz kurumlarından farklı olarak hükümlülerle toplum içinde
çalışılması; başarılı bir infaz sağlamak için yükümlünün çok iyi tanınmasını, ihtiyacı olan doğru kaynak ve kurumlara
yönlendirilmesini, denetim sürecinde olası tüm risklerin göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir. Bu itibarla risk
ve ihtiyaç değerlendirmesi, denetimli serbestlik uygulamalarının temelini oluşturmaktadır. Risk ve ihtiyaç saptaması ile
ortak ihtiyaç ve risk grubuna ait yükümlüleri gruplamak ve ortak müdahalede bulunabilmek amaçlanmaktadır. Bu amaçla
sistemde durum saptaması Araştırma ve Değerlendirme Formu (ARDEF) ile yapılmaktadır.
Risk ve ihtiyaç değerlendirme aracında sorular yükümlülerin kimlik bilgisi ve infaz bilgisi gibi genel bilgiler, suç öyküsü
ve suç işleme tekniği gibi statik bilgiler ve suç işlemelerinde etkili sosyal ve kişisel etkenleri içeren dinamik bilgilerden
oluşmaktadır. Bu sorular aynı zamanda çeşitli risk indekslerini ortaya koymaktadır. Bu indekslerden tekrar suç işleme riski
yükümlünün mevzuatta belirtilen infaz yükümlülüklerinin planlanmasını, diğer risk indeksleri (bağımlılık sorunu riski,
zarar verme riski gibi) yükümlünün iyileştirme çalışmalarına ilişkin programların planlanmasını sağlamaktadır.
5
Denetimli Serbestlik
Probation System
Planlama
Yükümlülerin denetimli serbestliğe tabii olduğu süre içerisinde belirlenen yükümlülükler ile uyması gereken kural ve
sorumlulukların ortaya konması, infaz ve iyileştirme sürecinin etkin ve verimli olmasının sağlaması ve her türlü belirsizliğin ortadan kalkması amacıyla tüm süreçlerin planlanması gerektirmektedir. Bu amaçla, yükümlünün risk ve ihtiyaçlarının belirlenmesinin ardından, hakkında verilen kararın içeriğine ve risk-ihtiyaç değerlendirme sonucuna uygun olarak
toplum içinde denetim ve takibi ile iyileştirilmesine yönelik faaliyetler mevzuata uygun şekilde ve dinamik eğitim-iyileştirme program takviminde yer alan çalışmalar arasından uygun olan(lar)ın seçilmesi suretiyle yükümlüye özel bir Denetim Planı hazırlanmaktadır.
Tüm denetimli serbestlik müdürlüklerinde planlama, müdürlükte yürütülen eğitim ve iyileştirme faaliyetlerinin (müdahale programı, kurs, seminer vb.) yer aldığı müdürlüğün kendisine özel oluşturulmuş “dinamik eğitim ve iyileştirme
program takvimi” temelinde yerine getirilmektedir. Dinamik eğitim ve iyileştirme program takvimi, yükümlüler hakkında
hazırlanacak denetim planlarının rehberlik ve iyileştirme bölümünde yer verilecek eğitim ve iyileştirme programlarının
zaman, mekân, sorumlu personel, ilgili kurum gibi bilgilerini içermektedir.
Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları
Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında eğitim iyileştirme faaliyetleri; bireysel görüşme, grup çalışmaları, seminer
ve boş zaman etkinlikleri olmak üzere 4 temel alanda yürütülmektedir. Kişiyi tanımak, gerekli mesleki müdahalelerin
yapılmasını sağlamak ve sonraki infaz ve iyileştirme sürecine hazırlamak için her yükümlü ile en az üç bireysel görüşme
yapılmaktadır. Bireysel görüşmelerin ardından kişilerin ihtiyaçları gözetilerek, Sigara Alkol Madde Bağımlılığı Farkındalık Programı(SAMBA) (Grup/Okuma/Seminer), Öfke Kontrolü Programı, Hayat İçin Değişim Programı vb. yapılandırılmış
müdahale programlarına alınmaktadır. Bu kapsamda 2015 yılı içerisinde denetimli serbestlik müdürlüklerinde çalışan
uzmanlar tarafından toplam 494.984 bireysel görüşme, 5.138 grup çalışması yapılmıştır.
Ayrıca kişiler ihtiyaçları gözetilerek; “hayır” diyebilme, duyguları tanımak, düşünce türleri, stresle başa çıkabilmek,
aile içi iletişim, ebeveyn tutumları, bağımlılık, öfkeyi tanımak, iletişim becerileri, çatışma çözme, motivasyon gibi kişisel
gelişim konularıyla ilgili seminer çalışmalarına dahil edilmektedir. Bu kapsamda; 2015 yılı içerisinde 13.998 seminer çalışması yapılmıştır.
Uyuşturucu kullanıcıları ile gerçekleştirilen çalışmalarda etkili bir rehberlik için özel bir donanım ve eğitime ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyaç doğrultusunda personelimiz düzenli olarak hizmet içi eğitimlere alınmaktadır. 2015 yılı içerisinde;
yetişkinlere yönelik ve gençlere yönelik olmak üzere SAMBA Programı, Öfke Kontrol Programı, Hayat İçin Değişim Programı, ve diğer eğitim ve çalıştaylarla ilgili 49 eğitim düzenlenmiş olup, bu eğitimlerden 1.614 personelimiz faydalanmıştır.
İyileştirme çalışmalarının bir kısmını da yükümlüler için belirlenecek boş zaman faaliyetleri oluşturmaktadır. Boş zaman faaliyetleri, özellikle iyileştirmenin sürdürülmesi ve desteklenmesinde büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla toplumun diğer kurum, kuruluş ve STK’larla işbirliği halinde yükümlülere yönelik çeşitli iş-uğraş terapi programları, sanatsal,
kültürel ve hobi alanlarında çalışmalar geliştirilmekte ve desteklenmektedir. Yükümlünün belirlenen risk ve ihtiyaçları,
bireysel özellikleri, tercihleri ve ilgi alanları, beceri ve kapasitesi, uzmanın hükümlüye ilişkin gözlem ve değerlendirmeleri
boş zamanın yapılandırılmasında belirleyici kriterler arasında yer almaktadır. Sinema, tiyatro, belgesel gösterimleri, müze
gezileri, fidan dikme etkinliği, kayak kursları, ebru kursu, satranç , futbol voleybol turnuvaları vb. faaliyetler boş zamanı
faaliyetlerinden birkaçını oluşturmaktadır.
Denetimli Serbestlik Hizmetlerinde Denetim, Takip ve Elektronik İzleme
Haklarında denetimli serbestlik kararı verilmiş tüm şüpheli, sanık ve hükümlüler risk düzeyleri dikkate alınarak denetim ve takip altına alınmaktadırlar. Bu görevi yerine getirmek üzere denetimli serbestlik müdürlüklerinde denetim ekipleri görev yapmaktadır. Denetim ekipleri denetim görevlerini; görev araçları ve motorize ekipler ile yükümlüleri çalıştıkları,
ikamet ettikleri yerlerde bire bir kontrol ederek yerine getirmektedir.
6
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Bu kapsamda; denetimli serbestlik müdürlükleri bünyesinde denetim ve takip görevlerini yerine getirmek üzere 2.632
infaz ve koruma memuru görev yapmaktadır.
Elektronik İzleme
Denetimli serbestlik altındaki şüpheli, sanık ve hükümlülerin denetim ve takiplerinde kullanılan diğer bir yöntem de
Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı bünyesinde faaliyet göstermekte olan Elektronik İzleme Merkezi’nin yönetiminde
gerçekleştirilen elektronik izlemedir. Elektronik izleme; hüküm öncesinde tutuklama yerine verilen bazı adli kontrol tedbirlerinin yerine getirilmesinde, hüküm sonrasında hapis cezası yerine verilen bazı seçenek cezaların infazında, salıverme
sonrasında ise ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin toplum içinde denetim ve takibinde kullanılmaktadır.
Haklarında belirli yerlere gitmekten yasaklama veya belirlenen konut, yer veya bölgeden çıkmama ya da belirlenen kişilere yaklaşmamaya dair verilen denetimli serbestlik kararları, elektronik cihazlar kullanılmak suretiyle yerine getirilmektedir.
Sürekli, etkin bir denetim ve takip yöntemi olan elektronik izleme sistemi ile 2013 yılından 31 Aralık 2015 tarihine
kadar 12.257 kişi elektronik yöntemlerle izlenmiştir. Halen 2.492 kişinin denetim ve takiplerine devam edilmektedir.
Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı bünyesinde 1 Şubat 2013 tarihinden bu yana hizmet veren Elektronik İzleme
Merkezi 24 saat esası ve 48 personeli ile görev yapmaktadır. 5.000 kişinin elektronik yöntemlerle denetim ve takibine
imkan veren elektronik izleme merkezinin giriş ve çıkışları elektronik sistemlerle kontrol edilmekte, çalışan personelin
yükümlülerle yaptıkları görüşmeler ve tüm işlemleri kayıt altına alınmaktadır. Elektronik izlemenin veri güvenliği, UYAP
Bilişim Sisteminin denetimi altındadır.
Denetimli Serbestlik Sisteminde Yürütülmekte Olan Projeler
Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı tarafından şu an itibari ile iki büyük proje yürütülmektedir. Bunlar; “Elektronik
İzleme Sistemine Geçişte Denetimli Serbestlik Hizmetlerinin Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi Projesi” ve “Türkiye’de Denetimli Serbestlik Hizmetlerinden Yararlanan Çocuklar İçin Etkili Bir Risk Değerlendirme Sisteminin Geliştirilmesi
Projesi”dir.
“Elektronik İzleme Sistemine Geçişte Denetimli Serbestlik Hizmetlerinin Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi Projesi” ile Ülkemizde kullanılmakta olan izleme sistemlerinin daha etkili ve işlevsel bir hale getirilmesi ve mevcut kapasitesinin arttırılması hedeflenirken “Türkiye’de Denetimli Serbestlik Hizmetlerinden Yararlanan Çocuklar İçin Etkili Bir Risk
Değerlendirme Sisteminin Geliştirilmesi Projesi” ile etkili, önleyici ve rehabilite edici bir müdahale sistemi oluşturarak
Ülkemizdeki denetimli serbestlik sisteminin verimliliğinin ve etkililiğinin arttırılması, denetimli serbestlik altında bulunan
çocukların topluma yeniden kazandırılması için AB standartlarına uygun, etkili ve ölçülebilir bir risk değerlendirme aracının geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
7
Denetimli Serbestlik
Probation System
CEZA HUKUKUNDA İNFAZ HUKUKUNUN YERİ VE DENETİMLİ SERBESTLİK
Osman Atalay
Yargıtay 3. Ceza Diresi Üyesi
Yargıtay Başkanlığı
osmanatalay1@gmail.com
1. GİRİŞ
İnfaz Hukuku son derece önemlidir, Ceza Hukukunun bir dalıdır. Ancak Hukuk Fakültelerinde yeterince anlatılan müstakil bir ders değildir. Ceza Hukuku anlatılırken ya kısaca anlatılır, ya da bazı fakültelerde seçimlik ders olarak anlatılır.
Oysa uygulamada Cumhuriyet Savcılarının, Ceza Hakimlerinin ve İnfaz Hakimlerinin en fazla bilmesi gereken hukuk dallarından biridir.
İnfaz ve İnfaz hukuku, toplumda işlenen suçların caydırıcılığı açısından da son derece önemlidir. Ceza Mahkemelerince her türlü mahkumiyet kararı verebilir. Ancak bu mahkumiyet kararları infaz edilemiyorsa, toplum açısından hiçbir
önemi yoktur. Önemli olan ceza mahkemesince verilen kararın infaz edilebilmesidir.
İnfaz yapılırken, kanuna uygun olarak, hukuktan ayrılmadan, hiçbir hükümlüye ayrıcalık tanınmadan, insan haklarına
saygılı, insan onuruna yakışan, eşit, adaletli ve hakkaniyete uygun bir şekilde cezanın infaz edilmesi ve hükümlünün yeniden topluma kazandırılması amaç olmalıdır.
Hapis cezalarında hükümlü cezaevinde ne bir gün az yatırabilir, ne de bir gün fazla. Zira hükümlü cezaevinde bir gün
fazla yatırılırsa hükümlünün hakkı zedelenir. Bir gün az yatırılırsa, o zamanda mağdurun hakkı zedelenir ve kamu vicdanı
zedelenir. Bu nedenle infaz kanunlarında ne kadar belirtilmiş ise hükümlü doğru hesaplama ile cezaevinde o kadar yatırılması gerekir. Yine Adli Para cezalarının infazında da hükümlüden kanunen tahsil edilmesi gereken para miktarı ne ise,
o kadar tahsil edilmesi gerekir.
İnfaz: Yapma, yerine getirme, gereğini yapma ve icra etme anlamına gelir.
5237 Sayılı yeni TCK.nın 45. md.sinde Cezalar, Hapis ve Adli Para Cezası olarak belirtilmiştir. Bir de Güvenlik Tedbirleri vardır.
Ceza Mahkemelerinin, 5271 Sayılı CMK nın 223. md.sinde belirtilen hüküm olarak verdiği kararlardan Beraat, Ceza
verilmesine yer olmadığı, Düşme, Red kararları ile yine Ceza Mahkemelerince verilen Görevsizlik, Yetkisizlik, Durma,
Birleştirme ve Ayırma kararları İnfaz C.Savcılığına gelmez, İnfaz C.Savcılığına Ceza Mahkemelerince verilen sadece Mahkumiyet Kararları gelir. Mahkumiyet kararları da ya Hapis, ya da Adli Para Cezası olur.
Mahkeme kararının infazını yani yerine getirilmesini isteyen merci, kararı veren Ceza Mahkemesidir. Bu mahkemeler
Asliye Ceza, Ağır Ceza, mahkemeleri olabileceği gibi, özel yetkili Çocuk Mahkemeleri veya Çocuk Ağır ceza mahkemeleri
de olabilir. Bu ceza mahkemelerince verilen mahkumiyet kararları Hapis ve Adli para cezaları infazı için İnfaz C.Savcılığına
gelir. Ayrıca İcra Ceza Mahkemelerince verilen Tazyik Hapsi kararları da infazı için İnfaz C.Savcılığına gelir.
Kesinleşmiş Ceza Mahkemesi kararına, infaz hukukunda ilâm denir. İlâm, kesinleşme şerhi verilmiş mahkeme kararı
demektir.
İnfazı yerine getiren organ Cumhuriyet Başsavcılığıdır. İnfaz Cumhuriyet Başsavcılığının 5275 sk. nın 5/2 md.sine
göre, infazı izleme ve denetleme görevi vardır.
Hapis ve Adli Para Cezalarının infazı, İnfaz Cumhuriyet Savcılığınca yapılır.
Güvenlik Tedbirlerinin infazı ise, Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce yapılır.
Cezaların İnfazı : Ceza mahkemelerince verilen kesinleşmiş mahkumiyet kararlarının yerine getirilmesidir.
8
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
İnfaz, İlâmın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesiyle başlar. Ancak infaz hukuku neticelerini, hükümlünün cezaevine alınmasıyla gösterir. Hükümlünün cezaevine alınmasından tahliyesine kadar geçen süre, suçlunun ıslahına ve topluma
yeniden kazanılmasına yönelik bir çalışma sürecidir. Bu süreç tamamlandığında infazdan beklenen amaç yerini bulmalıdır.
İnfaz Hukuku : Ceza Mahkemelerince verilen Mahkumiyet kararlarının yerine getirilmesinde uyulması gereken usûl
ve kuralların belirlendiği hukuk dalıdır.
2. İNFAZ HUKUKUNUN AMACI
Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak,
bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır.
Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet,
doğum, felsefi inanç, milli veya sosyal köken ve siyasi veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer
toplumsal konumları yönünden ayrım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır.
Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz.
3. İNFAZ HUKUKUNUN YASAL DAYANAKLARI
Ceza Hukukunun temeli olan kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi, İnfaz Hukukunda da kendisini gösterir. İnfaz Hukukunda da kanunsuz suç ve ceza olmaz. Kanunsuz hiçbir infaz işlemi yapılamaz.
İnfaz Hukukunun dayandığı Kanun, Tüzük, Yönetmelik ve Genelge şunlardır:
−
Mülga 647 Sayılı eski İnfaz Kanunu,
−
5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun,
−
4675 Sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu,
−
1721 Sayılı Hapishane ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanun,
−
4681 Sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu,
− 5402 Sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri İle Koruma Kurulları Kanunu, (6291 Sayılı Kanun ile Kanunun adı, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu olarak değişti)
− 6291 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri
ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun,
− 6352 Sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması , Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkındaki Kanun,
− 6411 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunda Değişiklik
Yapılmasına dair Kanun,
−
6459 Sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun,
−
6494 Sayılı Yargı Hizmetleri ile İlgili Olarak Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun,
−
6545 Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun,
−
Ceza İnfaz Kurumları İle Tevkifevleri Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Tüzük,
−
02.09.2012 tarihli Adalet Bakanlığının Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği,
−
22.08.2015 tarihli Adalet Bakanlığının, Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapıl9
Denetimli Serbestlik
Probation System
masına dair yönetmelik,
−
Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri Yönetmeliği,
−
HSYK nın 18/10/2011 tarihli ‘İnfaz ve denetimli serbestlik işlemleri’ konulu, 4 ve 6 nolu Genelgesi, ,
−
Adalet Bakanlığının ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün Genelgeleri,
−
Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın İnfaz Hukukuna ilişkin önerileri,
−
Uluslar arası Cezaevi Standart kuralları.
4. CEZALARIN İNFAZI
İnfaz hukuku açısından, ceza mahkemelerince verilen kesinleşmiş kararlara ilam denilir. Kanun yollarına başvurulduğu
halde onanan veya süresi içerisinde kanun yollarına başvurulmayan mahkeme kararları kesinleşir. Kesinleşen mahkumiyet hükümleri ilam niteliğini alır.
Mahkeme, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir.
Cumhuriyet Savcısı infaz kanunu gereğince cezanın infazını izlemekle görevlidir. Cumhuriyet Savcısı, cezaların mevzuata
uygun olarak infaz edilmesini aynı zamanda denetlemekle de yükümlüdür.
5. CEZANIN İNFAZINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN İLKELER
Hapis cezalarının infazında mutlaka uyulması gerekli ilkeler, hükümlünün kurumda muhafazası ve kaçmasının önlenmesi, kurumda mutlaka düzenin korunması, kurumdaki hayatın hükümlünün iyileştirilmesi hedefi ile bağımlı olması
ve her halde kurum hayatında adaletin egemen kılınmasıdır.
İnfaz amaç ve ilkeleri, infazda keyfiliğe kaçılmaması, insan onuruna saygılı maddi ve manevi şartlar gözetilerek infaz
yapılması, infaz ve iyileştirme işlemlerinde kanunilik ve hukuka uygunluk ilkelerine uyulması, infaz rejiminin bireyselleştirilmesi, kurumların denetlenmesi ve hükümlülerin hayat hakları ile bedensel ve ruhsal bütünlüklerinin korunmasına
yönelik tedbirlerdir.
Hapis cezalarının infazında gözetilecek amaçlar doğrultusunda, hükümlülerin bazı haklarının kısıtlanabileceği, tutum, davranış ve eylemler ile kurum düzenini bozanlar hakkında, disiplin cezalarının uygulanacağı kabul edilmiştir. Kanun,
tüzük ve yönetmeliklerde belirlenen kurallara hükümlülerin uymaları bir zorunluluk olup, ayrıca hükümlünün kanundan
kaynaklanan hak ve yükümlülükleri de bulunmaktadır.
Hapis cezalarının infazında iyileştirmenin kıstası, hükümlünün gösterdiği pişmanlık ve bu süreçte uygulanan programlara uyum hususundaki gayret ve başarısıdır. Ancak tutum ve becerilerin elde edilmesi mutlaka hükümlünün bu
hususta istekli olmasına bağlı olduğundan, infaz rejimi, bu isteğin oluşmasını teşvik edecek tarzda donatılmalıdır.
6. DENETİMLİ SERBESTLİK
Denetimli Serbestlik; kapsamı kanunlarca belirlenen, şüpheli, sanık ve hükümlüler hakkında mahkemelerce verilen
alternatif ceza ve tedbirlerin uygulanması, şüpheli, sanık ve hükümlülerin toplum içinde denetim, takip ve iyileştirilmesini kapsayan faaliyet ve uygulamaların bütünüdür.
Denetimli Serbestlik, hükümlülerin suç işlemesine neden olan davranışlarının düzeltilerek, tekrar suç işlemelerinin
önlenmesi, ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin takip edilmesi, madde bağımlılarının rehabilitasyonu, mağdurların uğradıkları zararın giderilmesi ve bu yolla toplumun korunmasıdır.
Denetimli serbestlik, Mahkemece belirtilen koşullar ve süre içinde, denetim ve denetleme planı doğrultusunda şüpheli, sanık veya hükümlünün toplumla bütünleşmesi açısından ihtiyaç duyduğu her türlü hizmet, program ve kaynakların
sağlandığı toplum temelli bir uygulamayı ifade etmektedir.
Suç ve ceza siyaseti açısından, sadece mahkemelerce verilen cezalarla toplumu korumak mümkün değildir. Suç işle10
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
yen kimseye en uygun müeyyidenin uygulanabilmesi için alternatif yaptırımlara ve güvenlik tedbirlerine ihtiyaç duyulmaktadır. 19. yüzyılda hürriyeti bağlayıcı cezaların olumsuz etkilerinin görülmesinin ardından, suçluların rehabilitasyonu,
iyileştirilmesi ve topluma kazandırılması şeklinde cezanın çağdaş amaçlarını gerçekleştirmenin bir aracı olarak denetimli
serbestlik kurumu ortaya çıkmıştır. Modern ceza ve infaz anlayışı, bu tür infaz sistemlerinin doğmasına imkan sağlamıştır.
Alternatif bir infaz sistemi olan denetimli serbestlik Amerika Birleşik Devletlerinde yüz elli, İngiltere’de yüz yıl önce kurulmuş, Avrupa’da ve diğer bazı ülkelerde uzun yıllardır uygulanmaktadır.
Çağdaş ceza infaz sistemi, cezaların kişiselleştirmesini, hapis cezalarına karşı alternatif yaptırımlar ve tedbirler geliştirmeyi, hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmeyi ve hükümlünün yeniden topluma kazandırılmasını hedefler. Bu hedefleri gerçekleştirmek üzere denetimli serbestlik (probation) uygulamaları tüm gelişmiş
ülkelerde ceza infaz sistemlerine sonradan dahil edilmiştir.
Denetimli serbestlik sistemi; infaza kamu kuruluşlarını ve kamu yararına faaliyet gösteren kuruluşları ve dernekleri
de katmak suretiyle hükümlülerin toplumsallaşmasına katkı sağlamayı, sivil toplumun desteğini alarak suçtan zarar görenlerin ve eski hükümlülerin toplumdaki yerlerini almasına yardımcı olmayı, madde kullanan hükümlülere rehberlik
yaparak onların rehabilitasyonuna katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Günümüzde ülkelerin kalkınması, toplumda huzur, refah ve güvenliğin sağlanmasını gerekli kılmaktadır. Ancak bunun
yanında haksızlık yani suç geçmişten günümüze bütün toplumlarda var olmuş ve var olmaya devam edecek sosyal bir
olgudur. Suçla mücadele yalnızca kolluk ve yargı görevlilerinin işi değildir. Suçu sosyal bir sorun olarak algılayan, kontrolünün de sosyal metotlarla olabileceğinin farkında olan resmi ve sivil, bütün toplum kuruluşlarının görevidir.
Türk Ceza adalet sisteminde reform niteliği taşıyan değişikliklerden biri, denetimli serbestlik sistemidir. Bu sistem;
ceza yargılaması, infaz hukuku ve çocuk ceza hukukunun en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Ülkemiz, bu kapsamda
Avrupa Birliği sürecinde çok önemli reformlar ve yasal düzenlemeler gerçekleştirmiştir. Bu düzenlemeler çerçevesinde;
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’yla beraber Türk Hukukuna “denetimli serbestlik” kurumu girmiş ve bu kurumun uygulanması için 20.07.2005 tarihinde 5402 sayılı “Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu”
Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe konulmuştur. 05.04.2012 tarihli 6291 sayılı Kanunun 6. md.si ile “Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu” olarak ismi değişmiştir.
Denetimli serbestlik uygulamalarıyla; suçluların cezalarını toplum içinde, sosyal ortamlarından koparılmadan, sorun
çözme becerilerini geliştirerek çekmeleri, en önemlisi yeniden topluma uyumlarını sağlamak amacıyla kanunlara saygılı
ve toplumla barışık bireyler olmalarına yardımcı olmak amaçlanmıştır.
Çağdaş ceza infaz sisteminin temel amacı; hükümlünün sosyalleşmesini teşvik etmek, yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, kanunlara ve toplumsal kurallara saygılı, üretken ve sorumluluk taşıyan bir birey olmasını
sağlamak ve dolayısıyla toplumu suça ve suçluya karşı korumaktır.
Yapılan çalışmalarla ülkemizdeki denetimli serbestlik sistemi, kısa sürede kurumsallaşmasını önemli ölçüde tamamlamış, kurumun ceza infaz sisteminde önemli bir boşluğu doldurduğu, sistemin sosyal ve ekonomik faydalarının olduğu,
sadece cezaların değil affın da alternatifi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Denetimli Serbestliğin Teşkilat Yapısı
Denetimli Serbestlik Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü bünyesinde, Denetimli Serbestlik Daire
Başkanlığı olarak kurulmuştur.
İllerde ve Adalet Komüsyonunun bulunduğu yerlerde, Denetimli Serbestlik Müdürlüğü ile Koruma Kurulları kurulmuştur.
Denetimli Serbestlik Müdürlüğün örevleri
Denetimli Serbestlik Müdürlüklerinin görevleri, 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 11, 12, 13, 14,
11
Denetimli Serbestlik
Probation System
15. maddelerinde belirtilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır.
1-Soruşturma aşamasındaki görevler, CMK 109. maddesine göre adli kontrol altına alınan şüphelilerle ilgili olarak,
kararda belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin çalışmaları yürütmek, şüphelilerle ilgili sosyal araştırma
raporu hazırlayıp sunmak, psiko-sosyal danışmanlık yapmak gibi,
2-Kovuşturma evresindeki görevleri, CMK nın 109. maddesine göre adli kontrol altına alınan sanıklarla ilgili olarak,
kararda belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin çalışmaları yürütmek, sanıklarla ilgili sosyal araştırma raporu hazırlayıp sunmak, psiko-sosyal danışmanlık yapmak,
3- Kovuşturma evresinden sonraki görevleri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50/1-c,d,e,f md.lerinde belirtilen kısa
süreli hapis cezasına karşılık verilen tedbirlerin yerine getirilmesi, Türk Ceza Kanununun 51/4-a,b,c md.lerinde cezanın
ertelenmesi halinde verilen yükümlülüklerin yerine getirilmesi, Türk Ceza Kanununun 53/6,7 md.lerinde belirtilen ehliyetin geri alınmasına ilişkin kararların infazı, TCK 191/1. md.sinde belirtilen tedavi ve denetimli serbestlik kararlarının infazı,
5275 sayılı kanun 96, 110. md.lerinde belirtilen iş arama izni ve konutta infaz kararlarının infazı, sanıklarla ilgili sosyal
araştırma raporu hazırlayıp sunmak, psiko-sosyal danışmanlık yapmak,
4- Salıverilme sonrası görevleri, 5275 sayılı kanun 107/7,8,9,12,14 md.lerinde belirtilen koşullu salıverilme ile birlikte
verilen yükümlülüklerin yerine getirilmesi, 5275 sayılı kanun 108/4,6 md.lerinde belirtilen mükerrirlikle birlikte verilen
denetimli serbestliğin infazı ve 6291 sayılı kanunla 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 15. md.sine
eklenen, 15/A md.si ile Elektronik cihazların kullanılması suretiyle takip, konularında görevlidirler.
Bu sistemde nihai amaç; Hükümlüler açısından, hürriyeti bağlayıcı cezalar yerine seçenek yaptırımlar uygulanması
suretiyle hükümlünün topluma kazandırılması, koşullu salıverme müessesesinin amacına daha uygun kullanılması ve bu
şekilde infaz rejiminin etkinliğinin sağlanması, şüpheli ve sanıklar açısından ise, tutuklama tedbirine seçenek olan adli
kontrol uygulaması ile haksız tutuklamaların sebep olduğu insan hakları ihlâlleri ve ekonomik külfetin ortadan kaldırılmasıdır.
Denetimli Serbestlik kurumu tam olarak hayata geçirildiğinde, gelişmiş ülkelerin infaz sistemlerinde olduğu gibi
insan haklarına da uygun bir şekilde infaz, toplum içinde gerçekleştirilecek ve mükerrir suçlu sayısı azalacaktır. Kişilerin
cezaevlerine alınmaması veya daha az süre cezaevlerinde kaldıktan sonra toplum içinde ıslah edilmeleri gayreti, suçlunun
daha çabuk sosyalleşmesini sağlayacaktır. Bu sistem ile suçlunun topluma kazandırılmasında, sadece ceza infaz kurumları değil kamunun pek çok kurumunun ve özel kurumların da katkısı sağlanmış olacaktır.
Yeni Ceza Kanunuyla birlikte uygulanmaya başlayan denetimli serbestlik insanları cezaevine konulmadan takip edilmelerini sağlaması ve onlara yardımcı olunması bakımından büyük yarar sağlayacaktır.
Sonuç olarak; Denetimli Serbestlik, hükümlülerin ıslahı ve topluma kazandırılması konusunda Ülkemizde önemli bir
boşluğu dolduran ve başarı ile uygulanan bir ceza ve infaz sistemidir.08.12.2015
12
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
CEZA ADALET SİSTEMİNDE
DENETİMLİ SERBESTLİK
13
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
14
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
TÜRKİYE’DE DENETİMLİ SERBESTLİK MÜMKÜN MÜDÜR?
DÜNÜ, BUGÜNÜ VE YARINIYLA
TÜRK CEZA ADALET SİSTEMİNDE DENETİMLİ SERBESTLİK
Dr. Hakan A. Yavuz
Lahey Adalet Müşaviri
Hollanda
hayavuz@gmail.com
GİRİŞ
Türkiye’de denetimli serbestliğin 10. yılına geldiğimiz 2015 yılında yapılan bu sempozyum, gerek mevzuat ve gerekse
uygulama bakımından ülkemizdeki durum hakkında kapsamlı bir fikir verecektir. Bununla birlikte farklı disiplinlerden
ve farklı ülkelerden uzmanların yapacakları sunumlar ülkemizde ve dünyada denetimli serbestliğin toplum nezdinde ve
akademik alanda nasıl anlaşıldığı konusunda önemli ölçüde bilgilenmemizi sağlayacaktır.
Bilindiği üzere denetimli serbestlik esasen bir ceza adalet kurumudur ve öncelikle kurumun bu sistem içerisindeki
yerinin ve anlamının net bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Bu tebliğde, Türk denetimli serbestlik kurumu ceza
ve ceza infaz hukuku açısından kısa bir incelemeye tabi tutulacaktır. Bu inceleme yapılırken kurumun tarihsel kökenlerine
kısaca değinildikten sonra 2005 öncesi ve sonrasında ülkemizdeki durum hakkında değerlendirmeler yapılacaktır.
1. CEZALANDIRMA ANLAYIŞININ TARİHSEL DÖNÜŞÜMÜ
Victor Hugo, ünlü romanı Sefiller (Les Misérables)’i 1862 yılı Fransa’sında yayınladığında, modern hapishanenin tarihi
yaklaşık 300 yılını geride bırakmıştı.
1588 yılında Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da bir mahkeme, 16 yaşından küçük hırsızlık suçlusu bir sanık hakkında, ölüm cezası yerine sanığın devlet tarafından eğitilip düzeltilmesi ve iyileştirilmesine yönelik bir karar verdi. Bu karar
sonrası yaşanan gelişmeler 1595 yılında Klarissen Manastırı’nın bir bölümünün çalışma ve iyileştirme kurumu olarak
tahsis edilmesiyle sonuçlandı1 ve modern hapishane kavramı bu şekilde doğmuş oldu.
Hapishanenin doğuşuyla birlikte ceza, salt bedensel bir azap çektirme yöntemi olmaktan çıkıp ruhsal ve kişisel bir
azap verme ve aynı zamanda iyileştirme, düzeltme ve eğitme yöntemine dönüşmüştür.2 Şüphesiz Amsterdam hapishanelerinden önce de hapsetme, zindana atma, hücreye koyma gibi “kapatma” esaslı cezalar uygulanıyordu ancak modern
hapishane kavramı, kapatmanın ötesinde düzeltme ve iyileştirme amacına dayanması nedeniyle öncekilerden kesin bir
şekilde ayrılmaktadır.3
Sefiller romanında da anlatıldığı üzere, 1800’li yılların ortalarına gelindiğinde Avrupa’daki hapishanelerin büyük
1
Timur Demirbaş, İnfaz Hukuku, Ankara Mart 2013, s. 109.
Michel Foucault, Hapishanenin Doğuşu (Gözetim Altında Tutmak ve Cezalandırmak), Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitabevi, İstanbul
1992, s. 12.
3
Ülkemizde ve birçok Avrupa ülkesinde, hapishane (prison) kavramı daha ziyade hapis cezalarının infazının yapıldığı yer şeklindeki dar anlamıyla
kullanılmakta ve anlaşılmaktadır. Oysa Amsterdam hapishanelerinin ortaya çıkışındaki esas etken, failleri kapatmak, hapsetmek suretiyle sadece
cezalarının infaz edilmesi değil, eğitilip düzeltilmesi ve iyileştirilmesidir. Bundan ötürüdür ki bu ceza biçiminin ilk uygulamaları, hizmetlerini toplumu
düzeltmeye adamış kiliseler tarafından yapılmıştır. Buradaki “düzeltme” kavramı meselenin esasını anlamak bakımından önem arz etmektedir. Amerika
Birleşik Devletleri’nde özellikle 1950’li yıllardan beri hapishane kavramı yerine daha çok düzeltme, ıslah etme anlamına gelen “correction” kavramı
kullanılmaktadır. Amerikan sisteminde bu kavram, hapishaneyle birlikte, denetimli serbestlik (probation) ve koşullu salıverilme (parole) kurumlarını da
içine alan üst bir kavram olarak kullanılmaktadır. “Correction” kavramı ayrıca akademik anlamda, suçluların rehabilitasyonu temelinde araştırmaların
yapıldığı bir çalışma alanıdır. 1950’li yıllarda Amerikalı bazı akademisyenler “ceza bilimi” anlamına gelen “penology” kelimesini kullanmayı terk ederek
“correction” kelimesini kullanmaya başlamışlardır. Ayrıntılı bilgi için bkz: John T. Whİtehead/Mark Jones/Michael Braswell, Exploring Corrections in
America, Elsevier/USA 2008, s. 8. Denetimli serbestlik, bu kavram bağlamında toplum temelli (community-based) yöntemlerden biri olarak kabul
edilmektedir. Bkz: Leanne Fiftal Alarıd/Rolando V. Del Carmen, Community-Based Corrections, Belmont/USA 2011, s. 77-177. Hatta “Amerikan Islah
Birliği” şeklinde tercüme edebileceğimiz “American Correctional Association” adındaki kurum daha önceki ismi olan “National Prison Association”
ismini 1954 yılında yapılan kongresinde değiştirerek “prison” kelimesi yerine “correctional” kelimesini ikame etmiştir. Bu değişikliğin gerekçesi ise
kurumun ve hizmetlerinin dayandığı felsefeyi daha iyi yansıtması olarak ifade edilmiştir. Bkz: http://www.aca.org/ACA_Prod_IMIS/ACA_Member/
About_Us/Our_History/ACA_Member/AboutUs/AboutUs_ Home.aspx?hkey=0c9cb058-e3d5-4bb0-ba7c-be29f9b34380, 11.11.2015.
2
15
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
çoğunluğu her türlü keyfiliğin, zulmün, işkencenin, insan onuru ve haysitetini ayaklar altına alan uygulamaların beşiği
haline gelmişti. Bununla birlikte, bir şekilde hapishaneden kurtulan mahkûmların işkencesi, salıverilmelerinden sonra da
hatta hayatlarının sonuna kadar devam ediyordu.4 Çünkü “suçlu” ve “eski bir mahkum” olarak “tehlikeli” bir kişi olduklarını belgeleyen “sarı kağıtları” olmaksızın hayatlarını sürdürmeleri mümkün olmuyordu ki, buna da zaten hayat denilemezdi. Bu yıllarda “damgalanma” o denli etkiliydi ki, bir kez suç işleyip hapishaneye giren ve çıkan kimsenin yeniden suç
işleyerek hayatını idame ettirmekten başka çaresi kalmıyordu.5
Bu süreçte denetimli serbestliğin ilk örneklerinin ortaya çıktığı görülmektedir. Hapsetmek yerine suçluyu toplum
içinde sınırlı bir serbesti dahilinde, bir rehber eşliğinde denemek ve bu deneme süreci başarılı olduğu takdirde topluma
uyumlu bir fert kazandırmak temellerine dayanan denetimli serbestlik, cezalandırma anlayışının insanileştirilmesi hareketi olarak tarihteki yerini almıştır.6 1900’lü yıllar denetimli serbestliğin, resmi kurumlar olarak örgütlenip hizmet verdiği
bir süreç oldu. Amerika ve neredeyse tüm Avrupa ülkelerinde farklı yöntemler ve isimlendirmelerle de olsa denetimli
serbestlik, ceza adalet sistemlerinin vazgeçilmez bir parçası haline geldi.7
2000’li yıllara gelindiğinde ise İngiltere’de “denetimli serbestliğin sonu mu geldi?” sorusu, toplumda ve politik alanda
ağırlık kazanan “daha fazla cezalandırma” yanlısı eğilimlerin bir sonucu olarak gündeme getirildi.8 2012’de özelleştirme
çalışmalarının başlamasıyla birlikte “denetimli serbestlik hala mümkün müdür?” sorusu soruldu.9 2014 yılının Haziran
ayından itibaren İngiliz denetimli serbestlik hizmetlerinin büyük ölçüde özelleştirilmesiyle de yeni ve tartışmalı bir dönem
başlamış oldu.10
2. DENETİMLİ SERBESTLİĞİN ÜLKEMİZDEKİ KISA TARİHİ
Ülkemizde bir cezalandırma yöntemi olarak hapsetme, son yüz yıllık cezalandırma teorisi ve uygulamasında merkezi
bir konumdaydı ve denetimli serbestlik alanında dünyada yaşanan tüm bu gelişme ve tecrübelere kayıtsız kalınmıştı.11
Gerek akademi ve gerekse kanun yapıcı ve uygulayıcılar, suç işleme sebeplerinin tespiti ve buna yönelik önlemlerin alınmasından ziyade, özellikle toplumda infial yaratan suç eylemlerinin ardından her defasında ceza miktarlarının artırılmasını isteyen kamuoyu baskısına nasıl bir karşılık verilmeli ve aşırı kalabalıklaşan, insan haklarına aykırı şart ve uygulamaların bulunduğu cezaevi sistemiyle nasıl başedilmeli gibi sorulara cevaplar aradılar. Bu arayış, siyasi iktidarları bir
taraftan belirli suçlar için kanunda öngörülen ceza miktarlarını artıran kanun değişiklikleri yaparak cezaevlerine gönderilen kişi sayısının artmasına neden olurken, bir taraftan da sık sık af kanunu veya benzer sonuçları olan kanunlar çıkartmak suretiyle cezaevlerini boşaltmak çelişki ve kolaycılığına itti.12
2005 yılında yapılan reformla temel ceza hukuku mevzuatımız bütünüye yenilendi. Bu yenilemeyle birlikte hırsızlık,
dolandırıcılık, yaralama gibi popüler bazı suçlar için kanunda öngörülen ceza miktarları artırıldı, kovuşturma ve ceza
zamanaşımı süreleri ile koşullu salıverilmeden yararlanma süreleri uzatıldı (1/3‘den 2/3’e). Bu değişiklikler yeni mevzuatın
“daha fazla cezalandırıcı” bir görünüme sahip olmasına ve ceza infaz kurumlarının yoğunluğunun önemli ölçüde artmas4
Victor Hugo, Sefiller romanının kahramanı Jean Valjean’ın ağzından şöyle konuşur: “Özgürlük kurtuluş değildir. Hapisten çıkılır ancak
mahkûmiyetten değil.” Victor Hugo, Sefiller, C. 1: Fantine, Tercüme eden: İsmail Yerguz, Oğlak Yayıncılık, İstanbul 2003, s. 144.
5
Sefiller romanı bağlamında cezalandırma ve denetimli serbestlik konularına değinilen bir çalışma için bkz: Canan Olpak Koç, “Islah Edici
Yöntemlerin Kurgusal Düzlemde Keşfi: Avrupa Sarı Kağıtları Yırtabildi mi?”, Turkish Studies Journal, Vol. 7/4, Fall 2012, s. 2431-2439.
6
Denetimli serbestliğin ortaya çıkışı ve gelişimi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: Hakan A. Yavuz, Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2011, s. 10-25; Hakan A. Yavuz, “Denetimli Serbestliğin Ortaya Çıkışı ve Karşılaştırmalı Hukuktaki Gelişim Süreci”,
Terazi Aylık Hukuk Dergisi, S. 66, Şubat 2012, s. 75-89.
7
Ayrıntılı bilgi için bkz: Yavuz, Ceza Adalet…, s. 17-26, 85-141.
8
Bkz: Mike Nellis/Wing Hong Chui, “The End of Probation”, in: Wing Hong Chui/Mike Nellis, Moving Probation Forward (Evidence, Arguments and
Practice), London 2003, s. 261-275; Nick Cohen, “The End of The Probation Service”, http://www.newstatesman.com/200405100022, 15.08.2007.
9
Bkz: Peter Raynor, “Is Probation Still Possible?”, The Howard Journal, Vol 51, No 2, May 2012, s. 175-176. Makalenin Türkçe tercümesi için
ayrıca bkz: “Denetimli Serbestlik Hala Mümkün müdür?”, Tercüme eden: Hakan A. Yavuz - Süleyman Özar, Küresel Bakış Çeviri Dergisi, Yıl 4, S. 12, Ocak
2014, s. 11-39.
10
Bkz: Collin Allars, “Transforming Delivery of Probation Services in England and Wales, wp-content/uploads/2015/11/Day-1.5-ColinAllars-26-11-15.30h.pdf, 05.12.2015.
11
Denetimli serbestliğin Türkiye’deki gelişimiyle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: Yavuz, Ceza Adalet.., s. 149-171; Hakan A. Yavuz, “Denetimli
Serbestliğin Türk Ceza Adalet Sistemindeki Tarihsel Gelişim Süreci”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 100, Mayıs-Haziran 2012, s. 317-342.
12
2000 yılında çıkartılan ve kamuoyunda “Rahşan Affı” olarak bilinen 21.12.2000 tarih ve 4616 sayılı “23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen
Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun” esasen bir af kanunu olmamasına rağmen benzer sonuçlara
neden olmuş ve yaklaşık 50 bin kişi bu kanundan yararlanarak serbest bırakılmıştır. Kanun hakkında yapılan akademik çalışmalar için bkz: Anayasa
Yargısı Dergisi, C. 18, 2001, http://www.anayasa.gov.tr/files/pdf/veri-istatistik/yayinlar/ay-cilt.pdf, 18.11.2015, s. 17-436.
16
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
ına neden oldu.
Yine reformla birlikte “denetimli serbestlik” kavramı ilk kez kanunlardaki yerini aldı. Ancak denetimli serbestlik,
konumlandırılışı itibariyle bu reformun düşünülmüş, etkileri öngörülmüş bir parçası olarak değil, sonradan monte edilmiş
sakil görünümlü bir müssese olarak kurgulandı.13 Kanunların yürürlüğe girip uygulanmaya başlanmasıyla birlikte şu soru
gündeme geldi: “Tamam iyi güzel de, ne işe yarar bu denetimli serbestlik?”
Yürürlüğe konulan yeni Türk Ceza Kanunu (TCK)’nun bir kaç yerinde “denetimli serbestik tedbiri” ifadesi kullanılmıştı.
İnfaz Kanunu’nda ise TCK’daki denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulanma şartlarına ilişkin bir kaç madde ve “Denetimli
Serbestlik ve Yardım Merkezi ile Koruma Kurulları”nın kurulmasına yetki veren bir madde dışında net bir ipucu bulunmuyordu. Bunların yanında bir de 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Kanunu çıkartılmıştı ancak kanunda denetimli serbestliğin
tanımı dahi yapılmamıştı.14
Reformla birlikte öngörülen alternatif yöntem ve tedbirlerin kullanışsızlığı, temel ceza miktarlarındaki artış polis,
savcılık ve mahkemelerin iş yoğunlukları ile cezaevi nüfusunun hızla artmasına neden oldu.15 2006 yılının sonunda bu
soruna bir çare olarak Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)’nun 231. maddesinde değişiklik yapılmak suretiyle sonuç hapis
cezası 1 yıl ve daha az olan ceza hükümleri bakımından “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” müessesesi getirildi
ve “denetimli serbestlik tedbiri” adı altında geri bırakmanın belirli şartlara tabi tutulabileceği öngörüldü. Buna karşın, devam eden süreçte cezaevlerinin nüfusunda bir azalma yaşanmadı. 2008 yılının başında ise 1 yıllık hapis cezası süresi 2 yıla
çıkartılarak kapsam genişletildi. Ancak bu değişiklik de derde deva olmadı. Denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesi,
bu kurumun uygulanmasında zorunlu bir unsur olmadığından nadiren uygulandı.16
2005 yılı sonrasında cezaevleri nüfusunda başlayan dramatik artış bir türlü engellenemiyordu. Yıllık ortalama 15.000
kişilik artış istikrarlı olarak devam ediyordu. 2012 yılına gelindiğinde ceza infaz kurumları 136.020 rakamıyla cumhuriyet
tarihimizin en kalabalık günlerini yaşıyordu. İşte bu noktada siyasi irade tarafından denetimli serbestlik bir can simidi
olarak keşfedilerek, 2012, 2013 ve 2014 yıllarında İnfaz Kanunu (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun - CGİK) ve yönetmeliklerinde denetimli serbestlik çerçevesinde bir takım değişiklikler yapılarak aşırı kalabalıklaşmaya çözüm yolları bulunmaya çalışıldı.
Bu bağlamda; 2012 yılında İnfaz Kanunu’na eklenen yeni bir madde ile koşullu salıverilme süresine 1 yıl ve daha az
süresi kalan hükümlüler için infaz hakimi kararıyla “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı (CGİK 105/A)”
adı altında yeni bir düzenleme yapılarak, hükümlülerin 1 yıl erken tahliye olmasına imkan sağlandı. Her ne kadar yeni bir
isimlendirme yapılmış olsa da aslında düzenlemeyle koşullu salıverilme süresi 1 yıl erkene alınmış oldu. Bununla birlikte, bu infaz yönteminde zorunlu olarak uygulanması öngörülen “denetimli serbestlik tedbirleri”nin belirlenmesi görevi
doğrudan denetimli serbestlik müdürlüklerine verildi.17 2014 yılında ise adli para cezalarının infazıyla ilgili düzenlemenin
13
Yavuz, Ceza Adalet…, s. 179.
Denetimli serbestlik kavramının mevzuattaki kullanım biçimi ve anlamına dair ayrıntılı bir değerlendirme için bkz: Yavuz, a.g.e., s. 172vd.
15
2005 yılında 55.966 olan cezaevleri nüfusu, uygulamanın ilk yılı sonunda yaklaşık 15.000 kişilik bir artış ile 70.277 olmuştur. Resmi
rakamlar için bkz: http://www.cte.adalet.gov.tr/, 07.11.2015.
16
Denetimli serbestlik bağlamında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu hakkında ayrıntılı değerlendirme için bkz: Yavuz, Ceza
Adalet…, s. 270-280.
17
105/A maddesinin 5. fıkrasına göre: “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen hükümlünün, koşullu
salıverilme tarihine kadar; a) Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılması, b) Bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulması,
c) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemesi, d) Belirlenen programlara katılması, yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulmasına,
denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilir. Hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak yükümlülükleri değiştirilebilir.” Bununla birlikte 2013
tarihli Denetimli Serbestlik Yönetmeliği’nin 83/2. maddesinde ilginç bir düzenleme yapılarak; “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının
infazına karar verilen her hükümlü hakkında kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılma yükümlülüğünün uygulanmasına karar verilir.” hükmü
getirildi. Daha kapsamlı bir çalışmada tartışılmasında büyük fayda olmakla birlikte, kanımızca bu düzenlemelerde iki temel problem bulunmaktadır.
Birincisi kamu yararına ücretsiz çalıştırmanın bir yaptırım biçimi olarak düzenlendiği TCK’nın 50. maddesinde sanığın gönüllü olarak bunu istemesi ya
da kabul etmesi şartı aranmışken, hapis cezasının bir infaz biçimi (!) olarak yapılan yeni düzenlemede, kanunda bulunmamasına rağmen yönetmelik
hükmüyle her bir hükümlü bakımından rıza aranmamış ve bir zorunluluk hali yaratılmıştır. Bu bakımdan ilgili yönetmelik hükmünün kanundaki
düzenlemeye aykırılık iddiası gündeme gelebilecektir. İkinci problem ise, kamu yararına ücretsiz çalıştırmanın alternatif bir yaptırım biçimi olarak
değil ancak hapis cezasının otomatik bir infaz biçimi olarak uygulanmasıdır. Bu durum, ücretsiz çalışma yaptırımının kanun koyucu tarafından doğru
olarak anlaşılmadığını göstermektedir. Zira bu yaptırım biçiminin herhangi bir bireyselleştirme değerlendirmesine tabi tutulmadan tüm hükümlüler
bakımından uygulanması, ücretsiz çalışmanın amacına ve teorik arka planına uygun görünmemektedir. Esasen ücretsiz çalıştırma, “kişinin zamanının
14
17
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
bulunduğu İnfaz Kanunu’nun 106. maddesinde bir değişiklik yapılarak, ödenmeyen adli para cezalarının hapis cezasına
çevrilmesi yerine kamu yararına ücretsiz çalıştırmaya çevrilmesine olanak sağlandı.18
105. maddedeki düzenlemeyle birlikte 18 aya kadar olan hapis cezalarının hapsetmek suretiyle infaz edilmesi engellendi ve binlerce hükümlü kısa bir sure içerisinde tahliye edilerek serbest bırakıldı. Aynı şekilde, 106. maddede yapılan
düzenleme de tahliyelere neden olmakla birlikte, adli para cezasını ödeyemeyen birçok hükümlünün ceza infaz kurumlarına gönderilmesi engellendi. Bununla birlikte denetimli serbestlik müdürlüklerinin iş yoğunluğu kısa sürede 2-3 kat
artmış oldu.
Tüm bu gelişmelere rağmen cezaevlerindeki dramatik nüfus artışı 2012 yılından sonra da devam ederek 2015 yılı
Kasım ayı sonu verilerine göre 176.116 sayısına ulaştı. Kamuoyunda ve hükümlüler arasında bir tür “af” olarak algılanan
söz konusu düzenlemelerle birlikte, son zamanlarda google arama motorunda en çok sorulan sorulardan birisi “Denetimli
serbestlik 2 yıla çıkacak mı?” haline geldi.19
Denetimli serbestliğin uzun tarihi hakkında bir miktar fikir sahibi olanlar için, ülkemizde son 10 yılda yaşanan bu
süreç muhtemelen çok fazla garipsenmemektedir. Zira denetimli serbestlik, birçok ülkedeki ilk uygulama zamanlarında hükümetler tarafından cezaevlerindeki nüfusun azaltılması şeklindeki pragmatik amacı gerçekleştirmek için bir araç
olarak kullanılmıştır. Bununla birlikte yaşanan bu sürecin, birçok olumsuzluğa, denetimli serbestliğin bir tür af olarak
algılanmasına ve infaz sisteminde bir karmaşaya neden olmasına rağmen kurumun gelişimine katkıda bulunacağından
şüphemiz bulunmamaktadır.r. Kanımızca denetimli serbestliğin ceza adalet sisteminde neye tekabül ettiğinin, cezaların
infazında ne tür bir araç olduğunun, denetimli serbestlik müdürlüklerinin potansiyelinin ne düzeyde olduğunun, yeterli
ön araştırma ve bireyselleştirmeye dayalı olmayan serbesti kararlarının, yine yeterli ve gerçek bir denetim içermeyen
deneme sürelerinde yaşanan olumsuzluklar ile yükümlülük ihlalleri ve yeniden suç işlemeyle sonuçlanan süreçlerin somut olarak anlaşılmasına ve yapılacak derli toplu bir değerlendirme sonucunda denetimli serbestliğin gelecek projeksiyonunun şekillenmesine önemli katkıları olacaktır.
3. SAYISAL VERİLER IŞIĞINDA TÜRK DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİNİN GÖRÜNÜMÜ
2015 yılı sonuna kadar yaşanan süreçle ilgili olarak aktardığımız bilgiler ve değerlendirmelerden sonra bu bölümde
sayısal veriler ışığında bazı teknik ayrıntılar bakımından denetimli serbestlik sistemimizin görünümüne bakacağız.
cezalandırılması, boş vaktinin alınması ve çalışma ücretinden kişiyi mahrum bırakması” şeklindeki temel düşünceye dayalı bir uygulamadır ve ancak
hükümlünün gönüllü olarak bunu istemesi halinde bir anlam ifade eder. Toplum içerisinde infazı öngörülen diğer toplum yaptırımları gibi ücretsiz
çalıştırma yaptırımı da ancak aktif olarak, bu topluma kazandırma sürecine ilgi duyan failler hakkında ve buna yönelik gerekli altyapıyı sağlayan, bu
yaptırımın özel şartlarının gereği olan hususları taşıyan seçilmiş bir ortam içerisinde uygulandığı takdirde yararlı olabilecek bir yöntemdir. Konuyla ilgili
ayrıntılı bir çalışma için bkz: Anton M. Van Kalmhtout, “Kamu Yararına Çalışmadan ‘Toplumsal Yaptırımlara’: Karşılaştırmalı Bir Bakış Açısı”, Hollandaca
aslından çeviren: Burhan Alıcı, Küresel Bakış Dergisi, Y. 1, C. I, S. 1, Nisan 2011, s. 71-106.
18
Değişiklik yapılan maddenin 3. ve 8. fıkraları şu şekilde düzenlenmiştir: “(3) Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde
adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki
saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz
saat olacak şekilde denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün, hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu
kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması hâlinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda
yerine getirilir. (8) Hükümlü, hapis yattığı veya kamuya yararlı işte çalıştığı günlerin dışındaki günlere karşılık gelen parayı öderse hapisten çıkartılır veya
kamuya yararlı işte çalıştırılma sona erer.”
19
07 Ocak 2015 günü Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı üzerine TBMM’de yapılan görüşmeler esnasında konuşan
Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ, denetimli serbestliğin iki yıla çıkması konusunda herhangi bir çalışmanın olup olmadığı ile ilgili olarak şu ifadeleri
kullanmıştır: “Cezaevi, denetimli serbestlik konusunda bir çalışma var mı?” Biraz önce buna cevap vermiştim ancak tekrar etmekte fayda var. Denetimli
serbestlik süresinin artırılmasına ilişkin bir çalışmamız şu anda yok, sebebi de şu: Şu anda, şartla tahliyesine bir yıl kala hükümlüler denetimli
serbestlikten istifade edebiliyor. Cezasının üçte 2’sini yattığı zaman şartla tahliye hakkı elde ediyor. Buna göre, on sekiz ay ceza almış birisinin on iki ay
içeride yatması gerekiyor. Şu anki uygulamada, on sekiz ay ceza alan birisi içeri giriyor, belki bir hafta, belki birkaç gün, işlemler bitene kadar, orada,
yasanın öngördüğü kararlar alınana kadar içeride kalıyor, çıkıyor. Eğer biz şu andakinin üzerinde bir artış yaparsak, on sekiz aydan daha fazla ceza alan
kişilerin de hiç içeride yatmaması gibi cezasızlık, cezasının infazsızlığı gibi bir durumla karşı karşıya kalacağız. Mesela, bazıları “İki yıla çıkarın.” diyor, bu,
şu demektir: İki yıl olduğu zaman üç yıl hapis cezası olan birisi içeri sadece girdi çıktı yapacak. Yani bunu Türkiye kamuoyu, milletimiz, insanlarımız kabul
eder mi? Baktığınızda pek makul gözükmüyor çünkü niteliği gereği, cezası gereği hafif olan suçlarla ilgili bir suç işleme hürriyeti ve cezasızlık hâli ortaya
çıkacaktır. O nedenle biz bu noktada bir değişiklik şu an için öngörmüyoruz. Ama başka formüller var mı, cezasızlık olmaksızın, hem cezayı görecek
hem de denetimli serbestlik konusunda daha adil bir imkân oluşturacak bir formül olabilir mi, onunla ilgili bir çalışmamız var ama şu anda bu miktarı
yükseltecek bir çalışma yok.” Bkz: http://www.memurahval.com/tbmm/bekir-bozdag-denetimli-serbestlik-2-yil-en-son-durumu-soyledi-h1516.html,
03.12.2015.
18
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Denetimli Serbestlik Daire Başkanlı’ğın resmi internet sitesinde bulunan sayısal verilere göre, denetimli serbestliğe
yoğun bir ilgi olduğu, müdürlüklere gelen iş sayısında 2010 yılından sonra çok ciddi bir artış olduğu görülmektedir.20
Özellikle yukarıda bahsedilen 2012 değişikliği sonrasında sayının katlanarak arttığı ve 2014 yılında 484.281’e ulaştığı kaydedilmiştir.21 Peki bu artış, denetimli serbestliğin hapis cezası yerine daha insani bir alternatif olarak kabul görmesinden
mi yoksa teorik olarak ceza adalet sisteminde neye karşılık geldiği yeterince düşünülmeden yapılan pragmatik düzenleme
ve uygulamalardan mı kaynaklanmıştır? Şimdi 2015 yılı Kasım ayına ilişkin resmi istatistiklere yansıyan veriler ışığında bu
soruya cevap bulmaya çalışacağız.
Sayısal verilere bakıldığında, uyuşturucu madde kullanmak veya kullanmak için bulundurmak suçu (TCK m. 191) için
öngörülen tedavi ve denetimli serbestlik karalarının müdürlüklerin faaliyetleri arasında ilk sırada olduğunu görüyoruz.22
Aslında bu tedbirlere ilişkin işler 2006 yılından beri istikrarlı bir şekilde ilk sıradaki yerini korumaktadır. Bunun sebebi
şüphesiz, tedbirlere hükümle birlikte karar verilmesi konusundaki yasal zorunluluktur. Yapılan araştırmalar, bu tedbirin
uygulanmasında ciddi sıkıntılar olduğunu göstermektedir.23 Karşılaştırmalı hukuktaki birçok örnekte, bu tip tedbirlerin
uygulamasının, uzman kurumlar tarafından yapıldığı bilinmektedir.24 Sayısal veriler esas alındığında, özellikle 2012 yılına kadarki dönemde denetimli serbestlik, uyuşturucu kullanma ve bulundurma suçlarına özgülenmiş bir çalışma alanı
görünümündedir.25 Bu yoğunluk, denetimli serbestlik hizmetlerinin esas çalışma alanlarını gereksiz bir biçimde sınırlandırmakta ve müdürlüklerinin iş yoğunluğunu önemli ölçüde artırmaktadır.
Verilere göre ikinci yoğunluk adli kontrol kararlarında görünmektedir.26 Karşılaştırmalı hukuk örneklerine bakıldığında
adli kontrol benzeri tedbirlerin uygulamasının denetimli serbestlik hizmetleri arasında bu denli önemli bir yer tutmadığı,
hatta kimi ülkelerde hiç yer almadığı görülmektedir.27 2007 tarihli yönetmelikte olduğu gibi 2013 tarihli yönetmeliğe göre
de CMK’nın 109. maddesinde öngörülen adli kontrol kararlarının tamamının takibi ve denetimi halen denetimli serbestlik
müdürlükleri tarafından yapılmakta ve bu durum gereksiz bir iş yoğunluğuna neden olmaktadır. Kanımızca, şüphelinin
toplum içinde gözetim ve denetimini içermeyen adli kontrol tedbirlerin denetimli serbestlik müdürlüklerin görev alanından tamamıyla çıkartılması gerekmektedir. Zira bu tedbirlerin yerine getirilmesi, doğrudan savcılıklar, kolluk veya ilgili
kurum ile irtibatın sağlanmasıyla mümkün bulunmaktadır.28
Üçüncü yoğunluk, “denetimli serbestlik uygulanarak cezanın infazı” adı verilen ancak gerek uygulanma biçimi ve
gerekse sonuçları itibariyle kanımızca koşullu salıverilme süresinin uzatılması anlamına gelen uygulamanın denetimine
ilişkindir.29 Bu yöntem ülkemiz sisteminde yeni bir uygulamadır ve doğrusu pragmatik gerekçelerle yapıldığı, denetim20
Daire Başkanlığı istatistiklerinde, müdürlüklere infaz için gelen karar sayılarının yıllara göre dağılımına göre sayı; 2006’da 7.185 iken,
2007’de 21.072, 2008’de 57.886, 2009’da 77.928, 2010’da 106.018, 2011’de 130.405, 2012’de 219.633, 2013’de 354.108, 2014’de 484.281 sayısına
ulaşmış olup, 2015 yılı sonunda bu sayının 550.000’in üzerinde olması beklenmektedir. Bkz: http://www.cte-ds.adalet.gov.tr/, 08.12.2015.
21
Sayısal veriler, denetimli serbestlik sistemi üzerinde Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasındaki en yüksek yoğunluğun ülkemizde olduğunu
göstermektedir. Avrupa Konseyi’nin 2013 yılı sonu verilerine göre, 47 üye ülkede 2013 yılında toplam 1.621.718 kişi denetimli serbestlik kurumları
tarafından takip edilmişken, ülkemizde bu sayı Daire Başkanlığı verilerine göre 354.108’dir. Ayrıntılı rapor için bkz: Council of Europe Annual Penal
Statistics, Space II, Survey 2013, http://wp.unil.ch/space/files/2011/02/Council-of-Europe_SPACE-II-2013-E_Final_150205.pdf, 20.11.2015, s. 1vd.
22
Daire Başkanlığı verilerine göre, 2015 yılı Kasım ayı itibariyle, müdürlüklerin denetimini yaptıkları toplam 275.239 tedbir içerisinde bu
tedbirlerin sayısı 86.176 olarak kaydedilmiştir.
23
Bkz: Yavuz, Ceza Adalet..., s. 280-288.
24
Örneğin Hollanda’da denetimli serbestlik hizmetleri üç farklı kurum tarafından verilmektedir. Her ne kadar birbiriyle irtibatlı olarak
faaliyet yürütülse de hizmetlerin büyük çoğunluğu Hollanda Denetimli Serbestlik Kurumu (Reclassering Nederland - The Dutch Probation Service)
isimli kurum tarafından verilirken, bağımlılık sorunu olan kişilerle ilgili hizmetler Bağımlı Faillerin Sosyal Rehabilitasyonu Kurumu (Stichting
Verslavingsreclassering - The Social Rehabilitation for Addicted Offenders) tarafından verilmektedir. Evsiz faillerle ilgili hizmetler ise Kurtuluş Ordusu
(Leger des Heils Reclassering - Salvation Army) isimli kurum tarafından verilmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz: Anthon M. van Kalmthout/Leo Tigges,
Netherlands, Probation in Europe 2008, Confederation of European Probation, http://www.cepprobation.org/uploaded_files/Netherlands_The.pdf,
07.12.2015.
25
Daire Başkanlığı verilerine göre, 2010 yılı Aralık ayı itibariyle 79.822 olan toplam iş sayısı içerisindeki sayı 52.280, 2011 yılı Aralık ayında
toplam 105.756 olan toplam iş sayısı içerisinde ise 76.752 olarak kaydedilmiştir.
26
Daire Başkanlığı verilerine göre, 2010 yılı Aralık ayı itibariyle sayı 13.442 iken, 2015 yılı Kasım ayında bu sayı 78.102 olarak kaydedilmiştir.
27
Avrupa Konseyi’nin 2013 verilerine göre bu sayı, örneğin Hollanda’da 3.194, Fransa’da ise 3.953 iken, ülkemizde 45.993 olarak kaydedilmiştir.
Almanya, İtalya gibi bazı ülkelerde ise bu kararlar denetimli serbestlik hizmetleri arasında kaydedilmemiştir. Bkz: Council of Europe Annual Penal
Statistics, Space II, Survey 2013, s. 17-18.
28
Yavuz, Ceza Adalet…, s. 265.
29
Daire Başkanlığı verilerine göre, 2015 yılı Kasım ayı itibariyle sayı 56.764 olarak kaydedilmiştir.
19
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
li serbestliğin temel hedeflerine uygun bir şekilde düzenlenmediği ve uygulanamadığını söylemek gerekmektedir. Zira
düzenleme ve mevcut uygulamaya göre, “otomatik” olarak ve herhangi bir sosyal veya kriminojenik bir araştırma aracına
dayanması gerekmeksizin, hemen hemen şartları uygun olan tüm hükümlüler için uygulanabilen bir yöntemdir. Zaten
konunun, kamuoyunda bir tür “af” olarak algılanmasından ve süresinin 2 yıla çıkartılması beklentisinden de sorunlu bir
mesele olduğu rahatlıkla görülmektedir.30
Dördüncü yoğunluk ise, 2014 yılında yapılan düzenlemeyle getirilen ve adli para cezalarının ödenmemesi nedeniyle
hapis cezası yerine uygulanan kamuya yararlı çalıştırma yaptırımıyla ilgilidir.31 Kanımızca kamuya yararlı çalıştırmanın
özellikle bu amaçla kullanılması çok olumlu bir gelişmedir. Esasen, daha ilk aşamada, yani mahkemece cezaya hükmedilmeden önce denetimli serbestlik uzmanları tarafından hazırlanacak sosyal araştırma raporları doğrultusunda, sanığın
hükmedilecek adli para cezasını ödeyebilecek durumda olup olmadığı tespit edilmek suretiyle gerçek anlamda bir bireyselleştirme yapılıp, doğrudan bir seçenek yaptırım olarak kamu yararına çalıştırmaya hükmedilebilmeli, sanığın adli para
cezasını ödeyemeyecek duruma düşmesi beklenmemelidir.
Son olarak, Kasım ayı verilerinde diğerlerine nazaran düşük bir yoğunluğa sahip oldukları görülen, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, seçenek yaptırımlar ve koşullu salıverilme çerçevesinde uygulanan tedbirlerin, karşılaştırmalı
hukuk örneklerindeki gibi yoğunluk bakımından ilk sıralarda yer alması gerekirken yukarıda izah edilen nedenlerden
ötürü geri planda kaldıkları hususunun dikkate getirilmesinde fayda bulunmaktadır.32
4. SOSYAL ARAŞTIRMA RAPORLARI VE BİREYSELLEŞTİRMENİN ÖNEMİ
Resmi istatistiklere dahil edilmediğini gördüğümüz çok önemli bir konu da “sosyal araştırma raporları”dır. Rapor
konusu, denetimli serbestliğin belkide en önemli konusudur. Bilindiği üzere, denetimli serbestlik hizmetleri genelde üç
temel kategoriye ayrılmaktadır. Araştırma ve tavsiye, gözetim ve rehberlik, toplum yaptırımlarının planlanması ve denetimi.33 Fail hakkında denetimli serbestlik uzmanı tarafından yapılan araştırma sonucunda üretilen rapor, daha ilk andan, failin tespiti anından başlayıp cezanın infaz edilmesi sonrasına kadar uzanan süreç boyunca, ilgili tüm aktörlere yol
gösterici mahiyette bir kaynak niteliğine sahiptir. Bunun içindir ki sosyal araştırma raporları günümüzde yaptırımların
bireyselleştirilmesinde hayati bir rol oynamaktadır. Zira suçla ve faille ilgili olarak dosyaya yansıyan bilgiler ancak maddi
gerçeğin ortaya çıkartılması için bir veri olarak kullanılmaya uygun iken; sosyal araştırma raporları gerek fail, gerekse
mağdur ve toplumun yararına en uygun olan yaptırım biçimi ve infaz yönteminin tespiti için anahtar bir rol oynamaktadır.
Ancak bu raporların öneminin henüz ülkemizde kavranmadığını, savcılık ve mahkemelerce itibar edilen kaynaklar olmadığını biliyoruz. 2015 yılı verilerine rapor sayıları dahil edilmediği için bilmiyoruz ancak 2010 yılı verilerine göre 20052010 yılı arasında yazılan toplam rapor sayısı 20 bin civarında idi ve bu raporların, verilen kararların şekillendirilmesine
ne derecede etki yaptığına ilişkin bir veri bulunmamaktaydı.34
Rapor konusunda mutalaka değinilmesi gereken bir başka husus ise, uzman tarafından raporda şüpheli veya sanık
hakkında uygun olan yaptırım biçimine ilişkin “öneri” yapılması konusudur. 2006 ve 2007 tarihli yönetmelikte bu konuda
uzmana herhangi bir hareket alanı tanınmazken, 2013 tarihli yönetmelikte (m. 38/5) bir miktar serbesti getirilmiştir.
Buna karşın hakim ve savcılar cephesinde, sözkonusu raporların, yargısal yetkilerine müdahale olarak algılanmaya devam
ettiği ve çoğunlukla rapor hazırlanmasına gerek duyulmadan karar verme eğiliminin hakim olduğu bilinmektedir.
Günümüzde denetimli serbestlik, daha çok alternatif yaptırım biçimleriyle birlikte anılmaktadır. Ceza kanunlarımızdaki yaptırım biçimlerinin daha fazla çeşitlendirilerek; bireyselleştirmenin, yalnızca yaptırımın süresiyle alakalı bir mesele
30
Örnek gazete haber başlıkları için bkz: “Hapishaneler ‘örtülü af’ yöntemiyle boşaltılacak” http://www.milliyet.com.tr/hapishaneler-ortuluaf--gundem-2106716/, 24.08.2015; “Af gibi serbestlik sürprizi”, http://www.gazetevatan.com/af-gibi-serbestlik-surprizi-435209-gundem/, 07.03.2012.
31
Daire Başkanlığı verilerine göre, 2015 yılı Kasım ayı itibariyle sayı 33.448 olarak kaydedilmiştir.
32
Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde uygulanan tedbirlerin yoğunlukları için bkz: Council of Europe Annual Penal Statistics, Space II, Survey
2013, s. 17-22.
33
Yavuz, Ceza Adalet…, s. 61vd.
34
Daire başkanlığının 2010 yılında kaydedilen verilerine göre 2005 yılı Haziran ayından 2010 yılı Ocak ayına kadar Türkiye çapında soruşturma
aşamasında toplam 9767, kovuşturma aşamasında ise toplam 13187 adet sosyal araştırma raporu hazırlanmıştır. Bkz: Yavuz, Ceza Adalet…, s. 206.
20
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
olarak algılanmasından vazgeçilmesi, bizatihi tercih edilecek yaptırım biçiminin ve yaptırımın infaz şartlarının belirlenmesi sürecinde hassasiyetle yapılması gerekmektedir. Bu yapılırken de denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında hazırlanacak raporların anahtar rolünden mutlak surette faydalanılmalıdır.
5. YENİDEN SUÇ İŞLEME ORANLARINA İLİŞKİN VERİ KAYNAĞI PROBLEMİ
Sayısal verilere ve genel olarak adalet istatistiklerine yansımayan önemli bir diğer konu ise, ülkemizde yeniden suç
işleme oranlarıyla ilgili olarak ölçülebilir bir veri sistemi bulunmaması sorunudur. Bu bağlamda hangi tür suçların hangi
sıklıkla yeniden işlendiği, uygulanan yaptırım türüne göre bunun oranı, denetimli serbestliğin yeniden suç işleme oranları
üzerindeki etkisi gibi konularda ölçülebililir verilere ulaşılmadıkça ceza adalet sistemimizin etkinliği konusunda bir fikir
sahibi olmamız, dahası sorunlu alanlara ilişkin tespit ve düzeltme çalışması yapmamız mümkün bulunmamaktadır. Bu
değerlendirme yapılamadığındandır ki, denetimli serbestlikte 10 yılı tamamlamamıza rağmen cezaevi nüfusunun engellenemez artışıyla tuhaf bir şekilde parallelik gösteren denetimli serbestlik dosyalarının sayısındaki artışı yeterince
anlamlandıramamaktayız.
6. DENETİMLİ SERBESTLİK GÖREVLİLERİNİN İHTİYAÇLARI
Denetimli serbestlik görevlisinin kişiliği ve bilgisinin, rehberlik ve yaptırımların denetiminde, bu özelliklerini kullanım
biçimiyle ıslaha yönelik etkili bir araç niteliğinde olduğu ifade edilmiştir.35 Bu önemli niteliği gereği, görevlilerin iyi eğitim
almış kişiler olmasının yanında, çalışma ve iletişim psikolojilerini olumsuz yönde etkileyecek kurum içi etkenlerden de
azami ölçüde korunarak hizmet sunabilmeleri için gerekli imkânların sağlanması gerekmektedir. 2010 yılında İngiltere’de
yapılan bir araştırmada, denetimli serbestlik görevlilerinin zamanlarının büyük bir kısmını (yüzde 76), doğrudan faillerle
yaptıkları çalışmalardan ziyade masa başında evrak düzenlemekle geçirdikleri tespit edilmiş ve bu durumun denetimli
serbestlik çalışmasının özüne aykırılık teşkil ettiği vurgulanmıştır.36 Yukarıda değerlendirmeye tabi tutulan sayısal veriler,
benzer sorunun ülkemizde görev yapan denetimli serbestlik görevlileri bakımından da kaçınılmaz olarak yaşandığını işaret etmektedir. Denetimli serbestlik görevlilerinin sayısının artırılması, kişi başına düşen dosya sayısının sınırlanması ve
klasik memur-mesai çalışma sisteminden farklı olarak esnek bir çalışma pratiğine kavuşturulmaları sistemin başarısı için
bir zarurettir.
SONUÇ
Ceza adaletinin insanlık tarihi kadar eski bir mesele olduğu düşünüldüğünde, denetimli serbestliğin Avrupa ve Amerika’daki ikiyüz yıllık, ülkemizde ise on yıllık kısa tarihi, henüz yolun çok başında olduğumuzu göstermektedir. Modern
ceza hukukunun son ikiyüz yıldaki en büyük ve şüphesiz en insani keşifleri, fail bakımından denetimli serbestlik, mağdur
bakımından ise onarıcı adalettir. Bu önemli keşiflerin farkına varılması, ülkemizde ancak 2000’li yıllarda mümkün olabilmiştir.
Denetimli serbestliğin ülkemizdeki kısa tarihi, gerek mevzuat ve gerekse uygulama sonuçları bakımından irdelendiğinde, karşılaştırmalı hukukta yüzyıllar alan sürecin ülkemizde çok hızlı bir şekilde yaşandığı görülmektedir. Bu da
kaçınılmaz olarak, birçok önemli soru ve sorunla yüzyüze gelinmesine neden olmuştur. Yukarıda bir kısmına değinme
imkanı bulduğumuz hususlar dikkate alındığında, özellikle denetimli serbestliğin teorisi hakkında derinlikli bir anlama
çabasına girişilmesi zaruretinin bulunduğu açıktır. Bu çabanın bizi daha iyi bir mevzuat ve daha başarılı bir uygulamaya
götüreceğinden şüphe bulunmamaktadır.
Ceza adalet sistemimizin içinde bulunduğu durum her ne kadar birçok önemli sorunla başedilmesi konusunda kanun
koyucu ve uygulayıcılara kaçınılamaz bir yükümlülülük yüklese de; suçluyu bulmaya ve cezalandırmaya değil, masumiyetin kaynağı olan “insan”ı keşfe odaklanan ve sonuna kadar onun ıslahı için bir gayret mekanizması olan denetimli
serbestliğin varlığı ve kısa sürede katettiği mesafe umutlu olmamız için yeterlidir.
35
Edmund Burbang/Ernest W. Goldsborough, “The Probation Officer’s Personality: A Key Factor in Rehabilitasyon”, Federal Probation, A
Journal of Correctional Philosopy and Practice, Number 2, United States 1954, s. 11.
36
Raynor, a.g.e., s. 14.
21
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
Son olarak, çalışmamızın başlığına dönecek olursak, “Türkiye’de denetimli serbestlik mümkün müdür?” sorusuna
verilecek cevap şüphesiz “evet” olmalıdır. Bununla birlikte, yolun henüz çok başında olduğumuzu ve biraz daha zamana
ihtiyacımız olduğunu eklemek yerinde olacaktır.
KAYNAKÇA
ALARID, Leanne Fiftal / CARMEN, Rolando V. Del, Community - Based Corrections, Belmont/USA 2011.
ALLARS, Collin, “Transforming Delivery of Probation Services in England and Wales”, http://cep-Probation.org/wp-content/uploads/2015/11/Day-1.5-Colin-Allars-26-11-15.30h.pdf, 05.12.2015.
Anayasa Yargısı Dergisi, C. 18, 2001, http://www.anayasa.gov.tr/files/pdf/veri-istatistik/yayinlar/ay-cilt.pdf, 18.11.2015,
s. 17-436.
BURBANG, Edmund / GOLDSBOROUGH, Ernest W., “The Probation Officer’s Personality: A Key Factor in Rehabilitasyon”,
Federal Probation, A Journal of Correctional Philosopy and Practice, No: 2, USA 1954, s. 11-15
COHEN, Nick, “The End of The Probation Service”, http://www.newstatesman.com/200405100022, 15.08.2007.
Council of Europe Annual Penal Statistics, Space II, Survey 2013, http://wp.unil.ch/space/files/2011/02/Council-of-Europe_SPACE-II-2013-E_Final_150205.pdf, 20.11.2015.
DEMİRBAŞ, Timur, İnfaz Hukuku, Ankara Mart 2013.
FOUCAULT, Michel, Hapishanenin Doğuşu (Gözetim Altında Tutmak ve Cezalandırmak), Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay,
İmge Kitabevi, İstanbul 1992.
HUGO, Victor, Sefiller, C. I: Fantine, Çeviri: İsmail Yerguz, Oğlak Yayıncılık, İstanbul 2003.
KALMTHOUT, Anton M. Van, “Kamu Yararına Çalışmadan ‘Toplumsal Yaptırımlara’: Karşılaştırmalı Bir Bakış Açısı”, Hollandaca aslından çeviren: Burhan Alıcı, Küresel Bakış Dergisi, Y. 1, C. I, S. 1, Nisan 2011, s. 71-106.
KALMTHOUT, Anton M. Van / TIGGES, Leo, Netherlands, Probation in Europe 2008, Confederation of European Probation, http://www.cepprobation.org/uploaded_files/Netherlands_The.pdf, 07.12.2015.
KOÇ, Canan Olpak, “Islah Edici Yöntemlerin Kurgusal Düzlemde Keşfi: Avrupa Sarı Kâğıtları Yırtabildi mi?”, Turkish
Studies Journal, Vol. 7/4, Fall 2012, s. 2431-2439.
NELLIS, Mike / CHUI, Wing Hong “The End of Probation”, in: Wing Hong Chui/Mike Nellis, Moving Probation Forward
(Evidence, Arguments and Practice), London 2003, s. 261-275.
RAYNOR, Peter, “Is Probation Still Possible?”, The Howard Journal, Vol. 51, No. 2, May 2012, s. 173-189. Makalenin Türkçe tercümesi için ayrıca bkz: “Denetimli Serbestlik Hala Mümkün müdür?”, Tercüme eden: Hakan A. Yavuz - Süleyman
Özar, Küresel Bakış Çeviri Dergisi, Yıl 4, S. 12, Ocak 2014, s. 11-39.
WHITEHEAD, John T. / JONES, Mark / BRASWELL, Michael, Exploring Corrections in America, Elsevier/USA 2008.
YAVUZ, Hakan A., “Denetimli Serbestliğin Ortaya Çıkışı ve Karşılaştırmalı Hukuktaki Gelişim Süreci”, Terazi Aylık Hukuk
Dergisi, S. 66, Şubat 2012, s. 75-89.
YAVUZ, Hakan A., “Denetimli Serbestliğin Türk Ceza Adalet Sistemindeki Tarihsel Gelişim Süreci”, Türkiye Barolar Birliği
Dergisi, S. 100, Mayıs-Haziran 2012, s. 317-342.
YAVUZ, Hakan A., Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2011.
http://www.cte.adalet.gov.tr/, 07.11.2015.
http://www.memurahval.com/tbmm/bekir-bozdag-denetimli-serbestlik-2-yil-en-son-durumu-soyledi-h1516.html,
22
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
03.12.2015.
http://www.cte-ds.adalet.gov.tr/, 08.12.2015.
“Hapishaneler ‘örtülü af’ yöntemiyle
dem-2106716/, 24.08.2015.
boşaltılacak”
http://www.milliyet.com.tr/hapishaneler-ortulu-af--gun-
“Af gibi serbestlik sürprizi”, http://www.gazetevatan.com/af-gibi-serbestlik-surprizi-435209-gundem/, 07.03.2012.
http://www.aca.org/ACA_Prod_IMIS/ACA_Member/About_Us/Our_History/ACA_Member/AboutUs/AboutUs_Home.
aspx?hkey=0c9cb058-e3d5-4bb0-ba7c-be29f9b34380, 11.11.2015.
23
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
TÜRKİYE’DE DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİNİN KURULUŞU VE GELİŞİMİ
Dr. Vehbi Kadri Kamer
İşyurtları Kurumu Daire Başkanı
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü
vehbikadrikamer@gmail.com
“Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Sempozyumuna” hoş geldiniz diyerek konuşmama başlamak istiyorum. Yine
konuşmamın başında; Dünyada ve Ülkemizde üzerinde çalışılan konuların başında gelen denetimli serbestlik ile ilgili bu
Sempozyumda bulunmaktan, sizlerle birlikte olmaktan dolayı duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum.
10 yıl önce, 14-16 Kasım 2005 yılları arasında, “Uluslararası İstanbul Denetimli Serbestlik Konferansından” sonra
bu konuda ikincisi gerçekleştirilecek Sempozyumda yapacağım sunumda; Ülkemizde denetimli serbestlik sisteminin
kurulma nedenleri, denetimli serbestlik sistemin kurulması için yapılan çalışmalar, 10 yıl içinde denetimli serbestlik sisteminde gerçekleştirilen değişiklikler, sayısal verilerle denetimli serbestlik isteminin geldiği durum, Avrupa uygulamaları ile
denetimli serbestlik sistemimizin karşılaştırılması ve değerlendirme konularına yer verilecektir.
Ülkemizde denetimli serbestlik sisteminin kurulma nedenlerini altı başlıkta inceleyebiliriz. Bunlardan ilki ceza infaz
kurumundan salıverilen hükümlüler, bugünkü anlamda denetim altına alınmıyor, nerede yaşadıkları, ne iş yaptıkları,
tekrar suç işleme riskinin bulunup bulunmadığı bilinmiyordu, hakimlere, karar verme sürecinde, sanığı tanıması amacıyla
sosyal araştırma raporları sunulmuyordu, tutuklama tedbiri yerine verilebilecek başka bir tedbir bulunmuyordu, uyuşturucu madde kullanan veya bulunduran sanıklar, bugünkü anlamda uzmanların rehberliğinde rehabilitasyona tabi tutulmuyordu, suç mağdurlarına, ekonomik ve psiko-sosyal yardım yapacak kurum bulunmuyordu, suça sürüklenen çocuklar,
bugünkü anlamda denetim altına alınmıyordu.
Ceza adalet ve infaz sisteminde bu eksikliklerin giderilmesi amacıyla, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk
Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Çocuk Koruma Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da denetimli serbestlik ile ilgili düzenlemeler yapılmış, ayrıca denetimli serbestlik sisteminin teşkilat yapısını düzenleyen 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu 20 Temmuz 2005 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
Anılan Kanunların yürürlüğe girmesinden sonra; 15 Ağustos 2005 tarihinde Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bünyesinde, Denetimli Serbestlik ve Yardım Hizmetlerinden Sorumlu Daire Başkanlığı kurulmuş, denetimli serbestlik altı ay gibi çok kısa bir zamanda Ülkemizin 133 merkezinde teşkilatlanması tamamlanarak hizmet vermeye
başlamıştır.
Denetimli Serbestlik Daire başkanlığı çalışmalarına başladıktan sonra, denetimli serbestlik uygulamalarının ve koruma kurulları çalışmalarının usul ve esaslarını gösteren Denetimli Serbestlik Yönetmeliği Aralık 2005 yürürlüğe girmiş,
2005 ve 2006 yıllarında Adalet Bakanlığının bir çok yönetmeliğinde denetimli serbestlik ile ilgili değişiklikler yapılmış, ilgili
kurumlarla protokoller imzalanmıştır.
Gerçekleştirilen bu mevzuat değişikliklerinden sonra; Eylül 2005’de 575 denetleme memurunun, Aralık 2005’de denetimli serbestlik geçici şube müdürlerin, Ocak 2006’da 345 uzman personelin ve Eylül 2006’da şube müdürlerinin ataması yapılmıştır.
Denetimli serbestlik personelinin göreve başlamasından sonra bu personelin eğitimi için 1.600.000 Avro bütçeli “Türkiye’de Denetimli Serbestlik Hizmetlerinin Geliştirilmesi Avrupa Birliği Projesi” hazırlanmıştır. 2005 (Ağustos)- 2007(Nisan) yılları arasında devam bu proje kapsamında; 148 hafta, 740 gün ve 5.920 saat danışmanlık hizmeti alınmıştır. Bu
eğitimlerde, elli yabancı uzman görev almıştır.
24
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Denetimli serbestlik personelinin eğitim çalışmaları ile birlikte hakim ve Cumhuriyet savcılarının bilgilendirilmesi
amacıyla 15 ilde 38 Seminer yapılmış bu Seminerlere 3.581 hakim ve Cumhuriyet savcısı katılmıştır. Yine denetimli serbestlik Adalet Akademisinin müfredatına alınmıştır. Diğer yandan bir çok Baro ve üniversitede denetimli serbestlik konusunda panel düzenlenmiştir.
Kısaca Ülkemizde denetimli serbestlik sisteminin kuruluşu ile ilgili bilgi verdikten sonra, konuşmamın ikinci bölümünde, bu sistemin zaman içinde gösterdiği gelişim, gerçekleştirilen yeni uygulamalar hakkında bilgi vermek istiyorum.
Gerek ceza infaz kurumlarında gerekse denetimli serbestlik sisteminde rehabilitasyon çalışmalarının temelinde “risk
ve ihtiyaç değerlendirme sistemi” ile hükümlünün ihtiyacına uygun “müdahale programları” bulunmaktadır. Bu kapsamda denetimli serbestlik sisteminde müdahale programlarının hazırlanması amacıyla 2.000.000 Avro bütçeli “Türk Denetim Serbestlik Hizmetlerinde Çocuklar ve Mağdurlarla İlgili Eşleştirme Projesi” hazırlanmıştır.
2009 (Ocak) – 2010 (Ekim) yılları arasında gerçekleştirilen bu Proje kapsamında, denetimli serbestlik altındaki çocuklara yönelik, temel yaklaşım müdahale programı, denetim altında olan çocuklar için alkol ve madde müdahale programı,
genel suçlu davranış müdahale programı ve saldırgan davranışı önleme müdahale programı geliştirilmiştir.
Mağdurlara ilişkin; mağdur temel yaklaşım müdahale programı, suç mağdurları ve psiko-sosyal müdahale programı,
aile içi şiddet mağdurları müdahale programı, cinsel şiddet mağdurları müdahale programı geliştirilmiştir.
Bu programların yanında; 2009 yılında yetişkinler için Bireysel (ÖFKESİZ) Öfke Kontrol Programı, 2011 yılında yetişkinler için Sigara, Alkol ve Madde Bağımlılığı Genç Samba Programı, 2012 yılında Yetişinler için Hayat İçin Değişim Programı
(HAYDE) , 2013 yılında yetişkinler için grup çalışması şeklinde uygulanan Öfke Kontrol Programı ve 2014 yılında Sigara,
Alkol ve Madde Bağımlılığı Genç Samba Programı uygulanmaya başlamıştır.
Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında yükümlülere yönelik “risk değerlendirme sistemi” Nisan 2012 tarihi itibariyle uygulanmaya başlanmıştır. Risk değerlendirme sisteminde kullanılmakta olan ‘Araştırma ve Değerlendirme Formu’
zaman içerisinde, yükümlülerin risk ve ihtiyaçlarını daha detaylı olarak belirleyecek şekilde geliştirilmiş olup 18 Mart
2013 tarihinden itibaren kullanılmaya başlanmıştır.
25 Şubat 2012 tarihinde elektronik izleme sistemine ilişkin pilot uygulamalar başlamış ve 07 Aralık 2012 tarihine kadar 10 ay süreyle devam etmiştir. Pilot uygulama sonrasında elde edinilen tecrübeler ve yasal düzenlemeler yapılarak 20
Ocak 2013 tarihinde izleme merkezinin kurulumu tamamlanmıştır.
Bugün denetimli serbestlik sisteminin geldiği seviyeyi değerlendirebilmemiz için sayısal verilere bakmamız gerekmektedir. Ekim 2015 itibariyle 268.792’si yetişkin, 13.986’sı çocuk olmak üzere toplan 282.778 kişinin denetim altında
olduğunu görmekteyiz. Kararların % 31.6’sını tedavi ve denetimli serbestlik, % 26.9’unu adli kontrol, % 20.6’sını denetimli
serbestlik altında infazın tamamlanması oluşturmaktadır. Yine kararların % 95’inin yetişkinler, % 5’inin çocuklar hakkında
verildiğini görmekteyiz.
Denetimli serbestlik kararlarının yıllara göre dağılımına baktığımızda 2006 yılında 7.185 olan karar sayısının, 2015
yılında 474.097 olduğu görülmektedir. Dokuz yıl içinde denetimli serbestlik müdürlüklerine mahkemelerce 1.923.613
karar gönderilmiş, bu kararların 704.887’si infaz edilmiştir. Bu veriler bizlere denetimli serbestlik sistemin ceza adalet ve
infaz sistemi içinde önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir.
Denetimli serbestlik sistemi içinde önemli bir yere sahip ve ceza infaz kurumlarından salıverilen hükümlülere destek
olan koruma kurulları ile ilgili verilere bakıldığında, dokuz yıl içinde toplam 18.352 hükümlünün ceza infaz kurumundan
salıverildikten sonra koruma kuruluna başvurduğu görülmektedir.
Denetimli serbestlik müdürlüklerinde 2015 yılı itibariyle 4.186 personel görev yapmaktadır.
Dünyada son yıllarda önemini artıran elektronik izleme uygulamalarına bakıldığında bugüne kadar 14.034 hükümlü
hakkında elektronik izleme kararı verildiği, bu hükümlülerin 11.468’inin infazının tamamlandığı, 2.566’sının elektronik
25
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
izleme yoluyla takibinin devam ettiği anlaşılmaktadır.
Ülkemizde denetimli serbestlik sistemi hakkında bilgi verdikten sonra Avrupa uygulamaları hakkında açıklamalarda
bulunmak istiyorum. Avrupa Birliğine üye 52 ülkeden 42’si ile ilgili yapılan ankete verilen cevaplarda; % 83’ünün Adalet Bakanlığı’na altında teşkilatlandığı, ceza infaz kurumları ile mukayese edildiğinde % 38 iş yüküne sahip olduğu
belirlenmiştir1.
2013 yılında 42 Ülkede toplam 1.621.718 yükümlünün denetimli serbestlik altında girdiği, 1.184.791 yükümlünün
denetiminin sona erdiği, 100.000 nüfus içinde denetim altına alınan kişi sayısının 250.1 olduğu, yine 100.000 nüfus içinde
denetimi tamamlanan kişi sayının 175.2 olduğu tespit edilmiştir2.
31 Aralık 2013 tarihi itibariyle 2.145.289 yükümlü denetimli serbestlik altında bulunmaktadır. Denetimli serbestlik
altında olanların % 10.7’sini kadınlar, % 5.8’inin çocuklar ve % 13.6’sını yabancılar oluşturmaktadır3.
31 Aralık 2013 tarihi itibariyle; Polonya’da 208.139, Fransa’da 187.056, Almanya’da 156.358, İngiltere’de 150.469, İspanya’da 76.444, Hollanda’da 43.0120, Belçika’da 39.483, İtalya’da 33.151 kişinin denetim altında olduğu görülmektedir.
Bu verilerde; Fransa, Almanya, İngiltere ve Polonya’da denetimli serbestlik uygulamalarının yoğun bir şekilde gerçekleştiği görülmektedir4.
Bir kısım ülkelerde hüküm sonrası denetimli serbestlik verilerine bakıldığında; Fransa’da kamu yararına çalışma
36.588, elektronik izleme 10.161, koşullu salıverme 6.428. Belçika’da kamu yararına çalışma 8.232, elektronik izleme
1.742, koşullu salıverme 2.392, İspanya’da kamu yararına çalışma 44.300, elektronik izleme 1.732, koşullu salıverme
8.914, Portekiz’de kamu yararına çalışma 7.204, elektronik izleme 89, ev hapsi 77, koşullu salıverme 2.564, İsveç’te kamu
yararına çalışma 2.602, elektronik izleme 236, koşullu salıverme 4.018, olduğu görülmektedir. Bu veriler bizlere hüküm
sonrası denetimli serbestlik uygulamalarında kamusal yaptırımlar ile koşullu salıverme sonrası denetimin ön plana çıktığını göstermektedir5.
Sonuç olarak denetimli serbestlik, geçen 10 yılda ceza adalet ve infaz sistemimizin önemli bir bölümü haline gelmiştir.
Emeği geçen herkese teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
1
Aebi, F, Marcelo ve Chapin, Julien, Council Of Europe Annual Penal Statistics Space II, s.2, Erişim http://wp.unil.ch/space/files/2011/02/
Council-of-Europe_SPACE-II-2013-E_Final_150205.pdf.
2
a.g.e.
3
a.g.e.
4
a.g.e, s.16.
5
a.g.e, s.16.
26
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
DENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİ UYGULANARAK HAPİS CEZASININ İNFAZI (CeGTİK m.105A)
Prof. Dr. Timur Demirbaş
İzmir Ekonomi Üniversitesi
Hukuk Fakültesi
demirbas1@hotmail.com
GİRİŞ
Son yıllarda başta ilçe cezaevleri olmak üzere eski ceza infaz kurumları kapatılarak yenileri yapılmasına rağmen, ceza
infaz kurumlarında aşırı doluluk başta olmak üzere sorunlar hiç bir zaman bitmemiştir. Geçtiğimiz yıllarda ceza infaz
kurumlarındaki doluluğu azaltmak amacıyla iki önemli kanun değişikliği yapılmıştır: Önce 5.4.2012 tarih ve 6291 sayılı
“Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, daha sonra da 24.1.2013 tarih ve 6411 sayılı “Ceza Muhakemesi Kanunu
ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlüğe girmiştir. Bu
kanun değişiklikleri ile ceza infaz kurumlarından 30.000’e yakın hükümlü denetimli serbestlik altında kalmak koşuluyla
serbest bırakılmışlardı.
Bugün de, ceza infaz kurumlarının en önemli sorunu aşırı doluluktur. 28.2.2015 tarihi itibariyle, ceza infaz kurumlarında 22.610’u tutuklu, 141.851’ü hükümlü olmak üzere toplam 164.461 mahpus bulunmaktadır1. Doluluğa kısmen çare
olması için son olarak, Açık ceza infaz kurumuna nakil esaslarını düzenleyen “Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği” m.6/1, (a) bendi, 22.8.2015 tarihli RG’de yayımlanmak suretiyle “toplam cezalarının onda birini kurumlarda infaz
edip, iyi hâlli olan ve koşullu salıverilme tarihine yedi yıl veya daha az süre kalanlar” şekilde değiştirilmiştir. Bu yönüyle,
denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak hapis cezasının infazı olanağı genişletilmiştir.
1. CeGTİK m.105A
5.4.2012 tarih ve 6291 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile eklenen CeGTİK m.105A ile infaz
mevzuatımıza “denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” kurumu girmiştir2.
“Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” başlıklı CeGTİK m.105A, “hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla”, hükümlülüklerinin belirli
bir kısmını açık ceza infaz kurumunda geçiren hükümlülerin, koşullu salıverme sürelerinin tamamlanmasından önce
salıverilmelerine ve hapis cezasının kalan kısmının toplum içerisinde olağan yaşamlarınıı sürdürerek infaz etmelerine
olanak sağlanmıştır.
CeGTİK m.105A/1’e göre; “açık ceza infaz kurumunda cezasının son altı ayını kesintisiz olarak geçiren” veya “çocuk eğitimevinde toplam cezasının beşte birini tamamlayan” hükümlülerin denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak
salıverilmesine karar verilebilir.
Hükümlülerin bu düzenlemeden yararlanabilmeleri için, koşullu salıverilmelerine bir yıl veya daha az süre kalmış
olması ve iyi hâlli olmaları gerekmektedir. Bu hükümden yararlanmak isteyen hükümlülerin talebi halinde, cezalarının
koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına, değerlendirme
raporu dikkate alınarak infaz hakimi tarafından karar verilebilir(CeGTİK m.105A/1).
CeGTİK m.105A/2’ye göre, açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartları oluşmasına karşın, iradesi dışındaki bir nedenle
açık ceza infaz kurumuna ayrılamayan veya bu nedenle kapalı ceza infaz kurumuna geri gönderilen iyi hâlli hükümlüler,
1
2
www.cte.adalet.gov.tr(17.9.2015)
İzmir Ekonomi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi RG. 11.4.2012.
27
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartlarının oluşmasından itibaren en az altı aylık sürenin geçmiş olması durumunda,
diğer şartları da taşımaları hâlinde, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infaz usulünden yararlanabilirler.
Kanunkoyucu burada, açık ceza infaz kurumuna elinde olmayan nedenlerden dolayı gönderilmeyen(yer bulunmaması
veya hükümlünün çalışabilecek durumda olmaması) veya gönderilmekle beraber yine elinde olmayan nedenlerden dolayı(hastalık gibi çalışma imkanının bulunmaması) yeniden kapalı ceza infaz kurumuna gönderilen hükümlülerin düzenlemeden yararlandırılması imkanını açık tutmuştur.
CeGTİK m.105A/3’teki düzenleme ile iki özel durumda olan hükümlülerin denetimli serbestlik tedbirinden yararlanabilmeleri yönünden kolaylık sağlanmıştır. Bunlardan ilki, sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan kadın hükümlüler; ikincisi ise, maruz kaldıkları ağır bir hastalık, sakatlık veya kocama
nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalan hükümlülerdir.
Bu kişiler, diğer şartları da taşımaları halinde, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak hapis cezasının infazından yararlanabilirler.
Ağır hastalık, sakatlık veya kocama hali nedeni ile bu düzenlemeden yararlanmak isteyen hükümlülerin sağlık durumunun, Adlî Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca
düzenlenip Adlî Tıp Kurumu tarafından onaylanan bir raporla belgelendirilmesi gerekmektedir.
Açık ceza infaz kurumuna nakil esaslarını düzenleyen ve 2.9.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanlan “Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği” m.6/1,a’da, hükümlülerden “toplam cezalarının beşte birini kapalı kurumlarda
iyi hâlli olarak geçiren ve koşullu salıverilme tarihine altı yıl veya daha az süre kalanlar”ın açık kurumlara ayrılabileceği
öngörülmekte iken; 22.8. 2015 tarihli RG’de yayımlanmak süretiyle söz konusu (a) bendi, “Toplam cezalarının onda birini
kurumlarda infaz edip, iyi hâlli olan ve koşullu salıverilme tarihine yedi yıl veya daha az süre kalanlar” şekilde değiştirilmiştir. Ancak, 6411 sayılı Kanun m.13 ile CeGTİK’e eklenen geçici m.4 ile CeGTİK m.105A’nın 1’inci fıkrasının (a) bendinde ve 2’nci fıkrasında belirtilen altı aylık süre şartı ile 1’inci fıkranın (b) bendinde belirtilen çocuk eğitimevinde cezanın
1/5’nin infaz edilmesine ilişkin şart 31.12.2015(31.12.2020) tarihine kadar uygulanmayacaktır3.
18.6.2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla değişik CeGTİK m.105A/4’e göre, adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle,
cezası hapse çevrilen hükümlülerin denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazından yararlanamazlar. Çünkü,
adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle cezası hapse çevrilen hükümlüler hakkında, koşullu salıverilme hükümleri
uygulanmaz(CeGTİK m.106/9).
2. DENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİ KAPSAMINDAKİ YÜKÜMLÜLÜKLER
CeGTİK m.105A/5’de, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen hükümlünün
koşullu salıverilme tarihine kadar hangi yükümlülüklere bağlı olacakları belirlenmiştir. Hükümlünün risk ve ihtiyaçları
dikkate alınarak bu yükümlülüklerinin değiştirilmesine karar verilebileceği gibi, bunlardan bir ya da birkaçına tabi tutulmasına, denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilebilir. Bu yükümlülükler;
a) Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılma,
b)Bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulma,
c) Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme,
d) Belirlenen programlara katılmadır.
CeGTİK m.105A/6’ya göre, hükümlünün;
a) Ceza infaz kurumundan ayrıldıktan sonra, talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğüne üç gün içinde
müracaat etmemesi,
3
25.12.2015 tarih ve 6655 sayılı Kanun ile söz konusu tarih 31.12.2020 olarak değiştirilmiştir.
28
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
b) Hakkında belirlenen yükümlülüklere, denetimli serbestlik müdürlüğünün hazırladığı denetim ve iyileştirme programına, denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerileriyle hakkında hazırlanan denetim planına uymamakta ısrar etmesi,
c) Ceza infaz kurumuna geri dönmek istemesi,
hallerinde, koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının infazı için kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine,
infaz hâkimi tarafından karar verilir.
3. ANAYASA MAHKEMESİNİN CEGTİK M.105/A/7 İLE İLGİLİ İPTAL KARARLARI
CeGTİK m. 105A/7,a’da, işlediği iddia olunan başka bir suçtan dolayı CMK m. 100’de sayılan nedenlerle tutuklama
kararı verilmesi durumunda, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna
gönderilmesine, infaz hâkimi tarafından karar verileceği düzenlenmişti. Aydın(E.2014/14) ve Erzincan(E.2014/27) infaz
hakimlikleri ile Manavgat 1.Asliye Ceza Mahkemesinin(E.2014/67) itiraz yoluna başvurmaları üzerine An. Mah. 9.4.2014
tarih ve E:2014/14, K.2014/77 sayılı kararıyla, söz konusu hükmü, An m.2 ve 38’e(suçsuzluk karinesi) aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etmiştir4.
CeGTİK m.105A/7’nin “b) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlanmasından önce işlediği iddia olunan ve
cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturmaya devam edilmesi” ve “c)
Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha
fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması,” şeklindeki belirtilen durumlarda da, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, infaz hâkimi tarafından, hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilmesi öngörülmekte idi. Ancak, Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesi(E.2013/133), Aydın İnfaz Hâkimliği(E.2013/135, E.2013/136) ve Osmaniye İnfaz Hâkimliği(E.2013/159)nin başvuruları üzerine, An.Mah.26.12.2013 tarih
ve E : 2013/133, K: 2013/169 sayılı kararıyla5, CeGTİK m.105A/7, b ve c bentlerini yerinde olarak iptal etmiştir6.
4. ELEKTRONİK KELEPÇE
5.4.2012 tarih ve 6291 sayılı Kanun ile 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununa “elektronik cihazların
kullanılması suretiyle takip” başlıklı m.15/A hükmü eklenmiştir. Buna göre, “1)şüpheli, sanık ve hükümlülerin toplum içinde izlenmesi, gözetimi ve denetimi elektronik cihazların kullanılması suretiyle de yerine getirilebilir. 2) İzleme, gözetim ve
denetime ilişkin esas ve usuller yönetmelikle düzenlenir”.
4
5
6
“..Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması ile de hükümlülerin; yeniden suç işleme risklerinin azaltılması, sosyal hayata hazırlanmalarına imkân sağlanması, tahliye şartlarına uyumun gerçekleştirilmesi, toplumsal kurallara uyma becerilerinin geliştirilmesi, toplumun hükümlüye
olumsuz bakışının azaltılması ve ailesi ile görüşmesinin sağlanması amaçlanmaktadır.- İtiraz konusu kural uyarınca hükümlü hakkında; işlediği iddia
olunan başka bir suçtan dolayı 5271 sayılı Kanun›un 100. maddesinde sayılan nedenlerle tutuklama kararı verilmesi hâlinde, tekrar kapalı ceza
infaz kurumuna gönderilmeleri kanun koyucu tarafından bir tedbir olarak düzenlenmiş ise de, söz konusu kural bu kişilerin kesinleşen bir suçları
olmaksızın haklarında yaptırım uygulanmasına neden olmaktadır. Bunun yanında kural, denetimli serbestlikten yararlanma hakkını ve denetimli
serbestlik kurumundan hükümlü ve toplum lehine beklenen kamusal yararı da ortadan kaldırmaktadır. Kanun›un çıkarılma amacı ile çelişen bu
hususlar ise hükümlülerin henüz işleyip işlemedikleri belirli olmayan bir suçtan dolayı yaptırıma tabi olmalarına yol açmakta ve Anayasa›nın 38.
maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen «suçsuzluk karinesi» ile bağdaşmamaktadır.- Öte yandan, itiraz konusu kural, ilgililerin, suçlulukları
ispatlanıncaya kadar suçsuz sayılmaları olanağından yararlanmalarını engellemekte ve hukuk devletinin gereklerinden olan hukuki güvenlik ilkesini
de ihlal etmektedir.-Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir....”(RG. 23.5.2014).
An.Mah.; “İtiraz konusu kurallar uyarınca hükümlüler hakkında; denetimli serbestlik kararının verilmesinden önce veya sonra, kurallarda
cezalarının alt ve üst hadleri gösterilen suçları işledikleri iddiasıyla soruşturma veya kovuşturmaya başlanmış olması veya devam edilmesi hâlinde
tekrar kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmeleri kanun koyucu tarafından bir tedbir olarak düzenlenmiş ise de, söz konusu kurallar bu kişilerin
suçlu sayıldıkları gerekçesiyle bir yaptırım niteliğine dönüşmektedir. Bunun yanında kurallar, denetimli serbestlikten yararlanma hakkını ve denetimli
serbestlik kurumundan hükümlü ve toplum lehine beklenen kamusal yararı ortadan kaldırmaktadır. Kanunun çıkarılma amacı ile çelişen bu hususlar
ise hükümlülerin henüz işleyip işlemedikleri belirli olmayan bir suçtan dolayı suçlu olarak nitelendirilmelerine yol açıp Anayasa’nın 38. maddesinin
dördüncü fıkrasında düzenlenen “suçsuzluk karinesi” ile bağdaşmamaktadır. -Öte yandan, itiraz konusu kurallar, ilgilileri, suçlulukları ispatlanıncaya
kadar suçsuz sayılmaları olanağından ve bu olanağı yürürlüğe koyan üstün hukuk kurallarından yararlanmalarını engellemekte ve hukuk devletinin
ilkelerinden olan hukuki güvenlik ilkesini de ihlal etmektedir. - Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kurallar Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine
aykırıdır..... 13.12.2004 günlü, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a, 5.4.2012 günlü, 6291 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle
eklenen 105A maddesinin (7) numaralı fıkrasının (b) ve (c) bentlerinin Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE,.. OYÇOKLUĞUYLA...” karar vermiştir.(RG. 9.1.2014).
Demirbaş Timur, İnfaz Hukuku, 4. Baskı, Ankara 2015, s. 608 vd.
29
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
5. ASKERLER HAKKINDA DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULANARAK HAPİS CEZASININ İNFAZI
a) Askerlik Kanunu
11.2.2014 tarih ve 6519 sayılı Kanunla değişik 1111 sayılı Askerlik Kanununu m.39 değiştirilmiştir. Buna göre,
barışta, muvazzaf ve yedek erbaş ve erlerden askere çağrıldıkları sırada tutuklu veya hükümlü bulunanlar, tahliyelerine
kadar sevk edilmezler. Bunlardan askerlikle ilişiği olanlar tahliyelerinde serbest bırakılmayarak, ilgili kolluk kuvvetlerince
askerlik şubelerine teslim edilirler(m.39/1).
Askere alınmadan önce veya askerî yargının görev alanına girenler hariç askerlikleri sırasında işledikleri suçlardan
dolayı, bir yıl ve daha az süreli hürriyeti bağlayıcı bir ceza, kısa süreli hapis cezaları yerine hükmedilen 26/9/2004 tarihli
ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (c), (e) ve (f) bentlerinde yazılı tedbirler veya
adli para cezasına mahkûm edilen er ve erbaşlar ile yedek subaylar hakkında verilen ceza ve tedbirlerin yerine getirilmesi askerlik hizmetlerinin sonuna bırakılır. Bu durumdakiler terhis edildikleri zaman serbest bırakılmayıp cezalarının
çektirilmesi için kıtalarınca bulundukları yer Cumhuriyet başsavcılıklarına teslim edilirler(m.39/2). İnfazları geri bırakılan
mahkûmiyetler için zamanaşımı işlemez(m.39/4)
Bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmedilenler kıtalarınca bulundukları yer Cumhuriyet başsavcılıklarına
teslim edilirler. Tahliye olanlar geri kalan askerlik hizmetleri tamamlatılmak üzere en yakın askerlik şubesine teslim
edilirler(m.39/3).
b) Denetimli Serbestlik
An.Mah. 11.6.2009 tarih ve E: 2006/42, K: 2009/73 sayılı kararıyla7, 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 2’inci maddesinin 2’inci fıkrasındaki “asker kişiler hakkında, statüleri devam ettiği sürece, bu Kanun’da belirtilen denetimli serbestliğe ilişkin hükümler uygulanmaz” hükmünü iptal etmiştir. An. Mah.nin bu konuda karar vermesi,
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi(E.2006/42 ) ve 15. Piyade Tümen Komutanlığı Askeri Mahkemesinin(E.2007/13) def’i yoluyla Anayasaya aykırılığı ileri sürmeleri üzerine olmuştur. Söz konusu askeri mahkemeler, asker
kişi statüsündeki sanıklar hakkında kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurdukları iddiasıyla açılan davalarda,
itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına vararak iptali için başvurmuşlardır.
Anayasa Mahkemesi; “İtiraz konusu kural, asker kişiler hakkında statülerinin devamı süresince 5402 sayılı Yasa’da
belirtilen denetimli serbestliğe ilişkin hükümlerin uygulanmayacağını öngörmektedir. Böylece bir taraftan 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
gereğince denetimli serbestlik, yardım ve koruma tedbirlerinin sanığın asker kişi olup olmadığına bakılmaksızın hükmolunması gerekirken, diğer taraftan asker kişiler hakkında hükmolunan bu tedbirlerin uygulanması mümkün bulunmamaktadır.- Asker kişiler ile siviller arasında yapılan ayırımın “asker kişi”lerce yapılan hizmetin niteliğine ve bunun gereklerine
dayandığı, asker kişilerin durum ve konumlarındaki özellikler sebebiyle bazı konularda değişik kuralların getirilmesinin ve
değişik uygulamaların benimsenmesinin gerekli olduğu kabul edilebilir ise de, itiraz konusu kuralın askeri hizmetin bir gereği olmadığı açıktır. -Özellikleri ve işlenişi bakımından aralarında fark bulunmayan aynı nitelikteki suç ve cezalara ilişkin,
sanık ve suçlunun statüsüne bağlı olarak değişik yaptırım uygulanmasını gerektiren bu kural, askerî hizmetin bir gereği
olmadığı gibi ceza adaleti bakımından asker kişiler ile siviller arasında eşitsizlik yaratmakta, asker kişi statüsündeki sanık
ve suçluların rehabilitasyonuna da engel teşkil etmektedir.- Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2., 5., 10. maddelerine ...” aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline oyçokluğuyla karar vermiştir.
Bu durumda, askere çağrıldıkları sırada tutuklu veya hükümlü olmaları nedeniyle sevk edilemeyenler, tahliyelerinde
serbest bırakılmayarak, ilgili kolluk kuvvetlerince askerlik şubelerine teslim edileceklerdir(As.K.m.39/1). Bu tahliyenin
CeGTİK m.105A gereğince gerçekleşmesi durumunda, yani koşullu salıverilmesine bir yıl kalan iyi halli hükümlünün
denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verilmesi halinde, hangi denetimli serbestlik şube müdürlüğünün tedbiri belirleyeceği sorun oluşturabilecektir. Çünkü, CeGTİK m.105A/6,a’da “ceza infaz kurumundan ayrıl7
RG.6.10.2009.
30
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
dıktan sonra talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğünden” söz edilmektedir. Ancak, asker kişinin tahliyesinde
askerlik şubesine teslimi ve buradan birliklerine gönderilmeleri nedeniyle, hangi denetimli serbestlik şube müdürlüğüne
başvuracakları sorunlu kalmaktadır. Bu nedenle, asker kişiler bakımından denetimli serbestlik şube müdürlüğünün hangisi
olacağı hususunun askeri makamlarca belirleneceğine ilişkin Kanunda açık düzenlemeye gereksinim bulunmaktadır.
Aksi takdirde, An. Mah. nin iptal kararına rağmen, asker kişilerin cezasının denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazı
güç görünmektedir.
SONUÇ
Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak hapis cezasının ceza infaz kurumu dışında infazına olanak sağlayan CeGTİK
m.105A hükmünün uygulanmasında dikkatli olunması gerektiği kanısındayız. Denetimli serbestlik tedbirlerinin etkin biçimde uygulanmaması halinde, bu kişilerin yeniden suç işlemeleri söz konusu olabilecektir.
An.Mah. nin 26.12.2013 tarih ve E:2013/133, K:2013/169 sayılı kararıyla, CeGTİK m.105A/7, b ve c bentlerini ve
9.4.2014 tarih ve E:2014/14, K.2014/77 sayılı kararıyla da CeGTİK m.105A/7, a’yı iptal etmesi yerinde olmuştur.
An.Mah. 11.6.2009 tarih ve E: 2006/42, K: 2009/73 sayılı kararıyla 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 2’inci maddesinin 2’inci fıkrasındaki “asker kişiler hakkında, statüleri devam ettiği sürece, bu Kanun’da belirtilen
denetimli serbestliğe ilişkin hükümler uygulanmaz” hükmünü, eşitlik ilkesine aykırı olması nedeniyle iptal etmesi de
yerinde olmakla beraber, “asker kişiler bakımından denetimli serbestlik şube müdürlüğünün hangisi olacağı hususunun
askeri makamlarca belirleneceğine ilişkin açık düzenlemeye gereksinim bulunmaktadır”. Aksi takdirde, An. Mah. nin iptal
kararına rağmen, asker kişilerin cezasının denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazı güç görünmektedir.
31
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
YARGI KARARLARI İŞIĞINDA KAMUYA YARARLI BİR İŞTE ÇALIŞTIRMA
Prof. Dr. Muharrem Özen
Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi
muharrem.ozen@ankara.edu.tr
GİRİŞ
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar” başlıklı 50. maddesinin 1. fıkrasında, kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar gösterilmiş olup, yargılama makamının, kısa süreli hapis cezasının infazı
yoluyla toplumdan dışlanacak olan faili, kısa süreli hapis cezasının yerine gösterilen seçenek yaptırımlarından faile ve
olaya uygun olanını seçmek yoluyla toplum dışına itmemekte ve seçenek yaptırımlarla cezanın toplum içinde çektirilmesi
sağlanmaktadır. Bu sayede hapis cezasıyla birlikte ortaya çıkan sosyal dışlamanın aksine, söz konusu yaptırımlarla sanığın
infazına toplumsal katılım ve sanığın topluma kazandırılması amaçlanmaktadır. Aynı şekilde, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nun 105 ve 105/A maddelerinde, kamuya yararlı bir işte çalıştırma, hükümlünün
ücretsiz olarak bir kamu kurumunun veya kamuya hizmet veren bir özel kuruluşun belirli hizmetlerinde çalıştırılma biçimiyle karşımıza çıkmaktadır.
Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımların uygulanmasında aranan şartlar dikkate alındığında, suçlunun kişiliği,
sosyal ve iktisadi durumu, yargılama sürecinde pişman olup olmadığı ve suçun işlenmesindeki özelliklere bakılacak, failin
ve olayın durumuna göre seçenek yaptırımlardan birisine yargılama makamı tarafından karar verilmesi gerekecektir.
Prensip olarak kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar uygulanması ve bunlardan hangisinin uygulanacağı hususu,
failin isteğine bağlı tutulmamıştır. Yargılama makamı, bir fail hakkında kısa süreli hapis cezası uygulanmasına karar verdiğinde, kendiliğinden maddede gösterilen şartları dikkate almak suretiyle seçenek yaptırım uygulanmasına başvurmaya
yetkili kılınmıştır. Ancak, seçenek yaptırımların hangisinin uygulanacağı hususunda maddenin birinci fıkrasında aranan
şartlar dikkate alınmalı, örneğin failin kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilebilmesi için failin istekli olup
olmadığı tespit edilmelidir.
Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar müessesesi ve özel olarak kamuya yararlı bir işte çalıştırma yaptırımı,
hapis cezasının olumsuz etki ve sonuçlarını azaltarak, ancak diğer taraftan da seçenek yaptırımları tam uygulamak suretiyle fayda sağlayabilecek niteliktedir. Bu nedenle uygulama, mümkün olduğu derecede başvurulması gereken, ancak
uygulama ve infazı sıkı takip edilmesi gereken bir müessese olarak karşımıza çıkmaktadır.
1. 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNUNA GÖRE KAMUYA YARARLI İŞTE ÇALIŞTIRMA
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar” başlıklı 50. maddesinin 1. fıkrasının
(f) bendi uyarınca, kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre; “Mahkum olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle
ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya” çevrilebilir. Söz konusu hükmün sonucu olarak, hakim,
faile verdiği kısa süreli hapis cezasını mahkum olunan cezanın yarısından bir katına kadar ve failin de gönüllü olması koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılması tedbirine çevirebilir.
TCK’nın 50. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan kamuya yararlı bir işte çalıştırmanın ne anlama geldiği
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanununun 105. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır.
Buna göre, kamuya yararlı bir işte çalıştırma; hükümlünün ücretsiz olarak bir kamu kurumunun veya kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluşun belirli hizmetlerinde çalıştırılmasıdır.
Kamuya yararlı bir işte çalıştırma seçenek yaptırımına hükmedilmesinin ilk koşulu, sanığın rızasının alınması ve kamu32
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
ya yararlı bir işte çalışmaya gönüllü olmasıdır. Sanığın, kamuya yararlı bir işte çalışmayı istememesi ve gönüllü olmaması
durumunda ise, hapis cezasının kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilebilmesi mümkün değildir.1 Burada,
gönüllü olması gereken sanığın bizzat kendisi olduğundan, bu husus sanığa sorulacak ve sanığın müdafiinin veya yasal
temsilcisinin verdiği rızalar dikkate alınmayacaktır.2 Ayrıca genel olarak verilecek hapis cezasının seçenek yaptırıma çevrilmesi isteminin, kamuya yararlı işte çalışma konusunda sanığın gönüllü olduğunun kabulü noktasında yeterli olmadığı
da Yargı kararlarında kabul edilmektedir.3 Mahkeme, kamuya yararlı bir işte çalışma konusunda sanığın rızasının olup
olmadığını ilk savunmayı alırken ya da hüküm verilmeden önce sorabilmesi mümkündür. 5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun
105/2. Maddesindeki “denetimli serbestlik ve yardım merkezleri, bölgelerinde bulunan bu tür kurumlardan hükümlüleri
ne surette çalıştırabileceklerine dair bilgi alırlar ve hizmetler listesini oluştururlar. Bu listeler mahkemeye verilir. Mahkeme, bu listelerden uygun gördüğü hizmeti ve süresini hükümlüye önerir ve bunu reddetme hakkına sahip olduğunu hatırlatır” hüküm gereğince mahkemelerin, sanığa kamuya yararlı bir işte çalışmaya rıza gösterip göstermediğini ve hangi
kamuya yararlı işte çalışacağını bildirerek buna da gönüllü olup olmadığını sorması gereklidir.4 Zira kamuya yararlı işte
çalışma konusunda gönüllülük için sanığın hangi iş kollarında çalışabileceğini bilmesi gerekir. Sanığın kamuya yararlı bir
işte çalışmaya muvafakat göstermemesi durumunda, mahkeme söz konusu seçimlik yaptırımı uygulayamayacak ancak
TCK’nın 50/1. maddesinde düzenlenen hapis cezasına seçenek diğer yaptırımların uygulanabilmesi mümkün olacaktır. Bu
itibarla mahkemenin, yalnızca sanığın kamuya yararlı bir işte çalışmak istememesini göstermek suretiyle doğrudan hapis
cezasına hükmetmemesi gerekir.
Sanığın çalıştırıldığı işin, sanığın eğitim durumu, kişiliği, sosyo-ekonomik durumu, suçun işlenmesindeki özellikler gibi
hususlar dikkate alınmak suretiyle seçilmesi önemlidir. Örneğin, itibarlı bir memuriyeti olan bir kişinin, çöp toplama
işinde çalıştırılmaması veya ilkokul mezunu bir kimsenin de okuma yazma kurslarında eğitmen olarak çalıştırılmaması
gerekir. Yine, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlardan hüküm giymiş olan bir kimsenin de, karşı cinslerin yoğun olduğu halk
eğitim merkezlerinde veya okullarda eğitici olarak çalıştırılmaması gerekir. Belirtilmelidir ki, söz konusu seçenek yaptırım
doğrultusunda hükümlünün çalışacağı kurumda kadrolu olması ve bir ücret alması da söz konusu değildir.
2. 5275 SAYILI CEZA GÜVENLİK VE TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN VE YÖNETMELİK HÜKÜMLERİNE GÖRE
ÖNGÖRÜLEN ŞARTLAR
Kamuya yararlı işte çalıştırma seçenekli yaptırımının nasıl uygulanacağı ise 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunu’nun 105. Maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Maddenin 1. Fıkrasına göre, “Türk Ceza
Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan kısa süreli hapis cezasının yaptırım seçeneklerinden
kamuya yararlı bir işte çalıştırma; hükümlünün, ücretsiz olarak bir kamu kurumunun veya kamu yararına hizmet veren bir
özel kuruluşun belirli hizmetlerinde çalıştırılmasıdır.” Maddenin 2. Fıkrasında ise, “Denetimli serbestlik ve yardım merkez1
“Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımları düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 50/1-f maddesinde gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı
bir işte ücret ödenmeksizin çalıştırılmaya karar verilebileceği belirtilmesine rağmen sanığın rızası alınmadan ve infazda tereddüt yaratacak şekilde hangi
iş yerinde çalıştırılacağı belirtilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi” (Yargıtay 2. CD., 10747-263, 17.01.2007)
2
“Suç tarihinde 14 yaşını ikmal etmemiş sanığa hükmolunan kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezanın 4857 sayılı İş Yasasının 71/1. Maddesine
aykırı biçimde TCK’nin 50/1-f maddesinde düzenlenen bir işte çalışma seçenek yaptırımına dönüştürülmesi ve kabule göre de, anılan tedbirin uygulanabilmesinin, sanığın ‘gönüllü olması’ koşuluna bağlı bulunduğu; bunun da ancak sanığın kendisine sorulması suretiyle öğrenilebileceği gözetilmeden;
sanık savunmanının verdiği onayla yetinilmesi” (Yargıtay 6. CD., 13190-5793, 05.05.2010)
3
“Her ne kadar sanık müdafii 01.05.2008 tarihli dilekçe ile ‘…aksi kanaatin hasıl olması durumunda cezanın TCK 50. Maddede belirlenen
seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmesini’ talep etmiş ise de; TCK’nın 50/1-f bendinde düzenlenen gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte
çalıştırılma tedbirinin uygulanması için sanığın bu tedbirin uygulanmasını açıkça istemesinin gerektiği, müdafiinin isteminin yeterli olmadığı, CGK’nun
29.04.2008, 7-80/93 sayılı kararında da bahsedildiği üzere mahkemenin 5275 sayılı CGTİHK’nun 105/2, İnfaz Tüzüğünün 51/6 ve Denetimli Serbestlik
ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliğinin 55. Maddesinde yazılı prosedürü takip ederek anılan tedbir kararını verebileceği, sanığa
çalışacağı hizmet kolu ve süresinin önerilmesi gerektiği, İnfaz Kanununun 105/3 maddesi ile Tüzüğün 51/6-c bendine göre, ‘Diğer bir hapis cezasına
hükmedildiğinde kamu yararına çalıştırma kararı verilemeyeceği’ gözetilmeden hakaret suçundan hükmolunan 6 ay 9 gün hapis cezasının 6 ay süre ile,
tehdit suçundan hükmolunan 7 ay 6 gün hapis cezasının ise 7 ay süre ile kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmesi” (Yargıtay 4. CD., 197404334, 04.04.2011)
4
“Sanığın hakkında verilen kısa süreli hapis cezasının TCY’nin 50/1-f maddesi uyarınca kamuya yararlı bir işte çalıştırılma seçenek yaptırımına
çevrilmesini talep etmesi karşısında, 5275 sayılı Ceza Güvenlik ve Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın 105/2 ve Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 51/6-b maddelerinde öngörülen prosedür uyarınca, denetimli serbestlik ve yardım merkezlerince bölgede bulunan kamu kurum ve kuruluşlarında hükümlülerin ne suretli çalıştırılabileceklerine dair alınan bilgiler üzerine oluşturulup mahkemelere
verilen hizmetler listesinden mahkemece uygun görülen hizmet ve süresinin sanığa açıkça teklif edilmesi ve bunu reddetme hakkına sahip olduğunun
hatırlatılması gerektiği gözetilmeden doğrudan 2 ay 15 gün süreyle bir kamu hizmetinde temizlik işinde çalıştırılmasına karar verilmesi” (Yargıtay 4. CD.,
1891-5423, 20.04.2011)
33
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
leri, bölgelerinde bulunan bu tür kurumlardan hükümlüleri ne suretle çalıştırabileceklerine dair bilgi alırlar ve hizmetler
listesini oluştururlar. Bu listeler mahkemelere verilir. Mahkeme, bu listelerden uygun gördüğü hizmeti ve süresini hükümlüye önerir ve bunu reddetme hakkına sahip olduğunu hatırlatır.” hükmü öngörülmüştür. Söz konusu hüküm uyarınca,
mahkeme listede yer alan ve uygun gördüğü kamuya yararlı işi sanığa bildirir ve isterse bu işi reddetme hakkı olduğunu
kendisine anlatır. Sanık isterse somut olarak gösterilen bu iş için rızasının olmadığını mahkemede açıklayabilir.
Kamuya yararlı hizmetlerin ve kurumların listesi, Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü tarafından, her yıl ocak ayının
sonuna kadar mahkemelere iletilmek üzere, Cumhuriyet Başsavcılıklarına verilir. Mahkeme, bu listeden uygun gördüğü
hizmeti ve süresini sanığa önerir ve bunu reddetme hakkına sahip olduğunu kendisine hatırlatır. Aksi yönde kararlar
olmakla birlikte,5 mahkeme, hapis cezasını bu seçenek yaptırıma çevirdiğinde, yaptırımın süresini ve hangi hizmet kolunda iş yapacağını kararında belirtir. Ancak, bu işin nerede yapılacağı hususunun kararda gösterilmemesi gerekir. Zira aksi
halde infazın kısıtlanması söz konusu olacaktır. Başka bir ifadeyle, mahkeme kararında, sanığın çalışacağı hizmet kolunun
isminin bulunması (örneğin ağaçlandırma çalışmaları, temizlik, onarım gibi) ancak çalışacağı kurumun isminin yer almaması gerekir.6
Kamuya yararlı işte çalıştırma seçenek yaptırımın süresinin, verilen hapis cezasının yarısından bir katına kadar olabilmesi mümkündür. Bu itibarla örneğin, 8 ay hapis cezası, 4 aydan 8 aya kadar seçenek yaptırım olarak kamuya yararlı bir
işte çalıştırma tedbirine çevrilebilir.7
5275 sayılı Kanunun 105. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Diğer bir hapis cezasına hükmedildiğinde kamu yararına
çalıştırma kararı verilemez.” Söz konusu hüküm uyarınca sanık hakkında tek bir suç için kamuya yararlı bir işte çalıştırma
kararı verilebilir. Bu kararın infazı bitmeden, aynı dosya veya farklı dosyada yargılandığı bir suçtan dolayı hapis cezasına
hükmolunduğunda, bu hapis cezası, diğer seçenek yaptırımlara çevrilebilse de, artık kamuya yararlı bir işte çalıştırılma
seçenek yaptırımına çevrilemez.8 Yine mahkeme tarafından aynı dosyada sanığın işlemiş olduğu birden fazla suçtan dolayı verilen hapis cezalarından ancak birisinde, kamuya yararlı işte çalıştırılması seçenek yaptırımına hükmolunabilir. Birden
fazla hapis cezası aynı anda kamuya yararlı işte çalıştırma tedbirine çevrilemez.9 Bu itibarla, suçlardan birinden verilen
hapis cezası kamuya yararlı bir işte çalıştırma seçenek yaptırımına çevrilirken, diğer hapis cezası diğer seçenek yaptırımlardan birisine çevrilebilecektir.
Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 51. Maddesinin 6. Fıkrasında kamuya yararlı bir işte çalıştırma yaptırımının infazı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Buna göre, kamuya yararlı bir
işte çalıştırma yaptırımının infazı:
a) Kamuya yararlı bir işte çalıştırma; hükümlünün, bir kamu kurumu veya kuruluşunda belirli hizmetlerde, mahkûm
olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla ücretsiz olarak çalıştırılmasıdır,
b) Denetimli serbestlik ve yardım merkezi şube müdürlüğü ya da bürosu, bölgesinde bulunan kamu kurum ve
kuruluşlarında hükümlülerin ne suretle çalıştırabileceklerine ilişkin olarak bilgi alırlar ve hizmetler listesini oluştururlar.
Bu listeler mahkemeye verilir. Mahkeme bu listelerden uygun gördüğü hizmeti ve süresini hükümlüye önerir ve bunu
5
3. CD., 24881-3173, 03.03.2011; 3. CD., 25196-22734, 31.05.2012.
“Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımları düzenleyen TCY’nin 50/1-f maddesinde, gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte
ücret ödenmeksizin çalıştırılmaya karar verilebileceğinin öngörülmesine karşın, sanığın rızası alınmadan ve infazda tereddüt yaratacak biçimde hangi iş
yerinde çalıştırılacağı belirtilmeden hüküm kurulması” (Yargıtay 4. CD., 64-3321, 16.03.2011)
7
“5237 sayılı TCK’nın 50/1-f madde ve fıkrasındaki açık hüküm karşısında, sanığın mahkum olduğu 3 ay 10 gün hapis cezasının seçenek
yaptırımlardan olan kamuya yararlı bir işte çalıştırmaya çevrilmesi halinde, bu seçenek yaptırımın süresinin, mahkumiyet müddetini aşamayacağı gözetilmeden, ayrıca sanığa gönüllü olup olmadığı sorulmadan kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmesine karar verilmesi” (Yargıtay 9. CD.,
4742-816, 14.02.2011)
8
“Yerel mahkemece kesinleşen hükümde kasten yaralama suçundan hükmolunan 1 yıl 13 ay hapis cezası nazara alınmaksızın bu ceza ile
birlikte 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan hükmedilen 5 ay hapis cezasının TCY’nın 50/1-f maddesi uyarınca 2 ay 15 gün kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmesine karar verilmiş olup, bu uygulamanın 5275 sayılı Yasanın 105/3 ve ‘Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ ün 51/6-c maddelerinin açık düzenlemelerine aykırı olduğu konusunda herhangi bir duraksama bulunmamaktadır.”
(Yargıtay CGK., 8-27-78, 06.04.2010)
9
“İnfaz Kanunu’nun 105/3. Maddesi ile Tüzüğün 51/6-c bendine göre, ‘Diğer bir hapis cezasına hükmedildiğinde kamu yararına çalıştırma
kararı verilemeyeceği’ gözetilmeden hakaret suçundan hükmolunan 6 ay 9 gün hapis cezasının 6 ay süre ile, tehdit suçundan hükmolunan 7 ay 6 gün
hapis cezasının ise 7 ay süre ile kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmesi” (Yargıtay 4. CD., 19740-4334, 04.04.2011)
6
34
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
reddetme hakkına sahip olduğunu hatırlatır,
c) Diğer bir hapis cezasına hükmedildiğinde kamu yararına çalıştırma kararı verilemez,
d) İki yıl veya daha az süre ile hapis cezasına mahkûm olanlardan, hükümlülük süresinin yarısını iyi hâlle geçirenlerin,
istekleri bulunmak koşuluyla kendilerinin veya yasal temsilcilerinin veya Cumhuriyet başsavcılığının istemi üzerine,
mahkûmiyet sürelerinin geriye kalan yarısını kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına mahkemece karar verilebilir,
e) Çalışma süresinin hesabında hükümlünün çalıştığı kurumun bu konudaki mevzuatı esas alınır,
f) Kesinleşen kamuya yararlı bir işte çalışma yaptırımını içeren ilâm Cumhuriyet başsavcılığına verilir. Cumhuriyet
başsavcılığınca ilâm, denetimli serbestlik ve yardım merkezi şube müdürlüğü ya da bürosuna gönderilir. Bu birim
tarafından, yapılacak tebligatta on gün içinde hükümlünün kararın infazı için başvurması istenir. Hükümlünün haklı,
geçerli ve gerektiğinde belgelendirilebilen mazereti olmaksızın on gün içinde gelmemesi ve otuz gün içinde seçenek
yaptırımın infazına başlanmaması hâlinde durum Cumhuriyet başsavcılığı aracılığı ile mahkemeye bildirilir.
Şeklinde düzenlenmiştir.
Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin “Kamu hizmeti cezası” başlıklı 66. maddesine göre ise kamu hizmeti
cezası; toplumsal katılım ile hükümlünün iyileştirilmesini ve topluma kazandırılmasını amaçlayan, hükümlünün topluma
verdiği zararı kamu hizmetinde ücretsiz çalışarak geri ödemesini ve bu şekilde kamu düzeninin sağlanmasını esas alan
bir seçenek yaptırımdır. Kamu hizmeti cezası, kamu kurumu veya kamu yararına hizmet veren bir özel kuruluşta yerine
getirilir. Çalıştırılacak iş belirlenirken; hükümlünün iyileştirilmesi, kamuya verilen zararın ödetilmesi, hükümlünün becerileri, mağdurun ve toplumun güvenliği ve çalışmanın ceza niteliğinde olduğu dikkate alınır. Çalıştırılacak gün ve saatler,
hükümlünün işi, aile yaşamı veya eğitimi dikkate alınarak belirlenir. Kamu hizmeti cezasının infazında dört saat çalışma bir
gün sayılır. Hükümlü günde en az iki, en çok sekiz; haftada en az on dört, en çok kırk saat çalıştırılır. Kamu hizmeti cezasının infazı, toplam ceza süresinin iki katını geçemez. Kamu hizmeti cezasının yerine getirilmesinde; hükümlünün durumu,
çalıştırılacağı kurum ya da kuruluş haricinde kimseyle paylaşılamaz. Kurum ya da kuruluş yetkilileri, hükümlünün ifşa
olmaması ve dışlanmaması için hükümlünün durumunu diğer çalışan ve kişiler ile paylaşamaz. Bu konuda kurum ya da
kuruluş yetkilileri bilgilendirilir. Suça sürüklenen çocuklar hakkında kamu hizmeti cezası kararı verilmişse, kamu hizmeti
cezasının infazında hükümlünün çalışmaya başlayacağı tarihteki yaşı dikkate alınır. Hükümlünün on sekiz yaşından küçük
olması halinde çalıştırılacak iş; çocuğun bedensel, zihinsel ve ahlaki gelişimi ile eğitimine engel olmayacak ve destekleyecek şekilde belirlenir. On sekiz yaşını tamamlayıncaya kadar çalışılan her iki saat bir gün sayılır. Bu şartların sağlanamaması halinde çocuk hakkında verilen bu yaptırımın değiştirilmesi mahkemesinden istenebilir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nun “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” başlıklı 105/A maddesinin, 5. fıkrasının (a) bendi uyarınca, “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle
cezasının infazına karar verilen hükümlünün, koşullu salıverilme tarihine kadar kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak
çalıştırılmasına denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilir.”
Maddede kısa süreli hapis cezalarına hüküm giyenlerden, hükümlülük süresinin yarısını iyi hâlle geçirenlerin, kendileri, yasal temsilcisi veya Cumhuriyet savcısının istemi ve hükümlünün de rızasının bulunması koşuluyla, kamuya yararlı
bir işte çalıştırılmalarına mahkemece karar verileceği öngörülmüştür. Mahkemenin kararında belirteceği çalışma esasları
ve rejime uyulmaması hâlinde geriye kalan ceza aynen çektirilecektir. Denetimli serbestlik ve yardım merkezleri, kendi
bölgelerinde bulunan kurumlardan hükümlüleri çalıştırma olanakları konusunda bilgi alarak, bir liste hazırlayıp, mahkemelere verirler. Mahkeme, bu listelerden uygun gördüğü hizmeti ve süresini hükümlüye önerir ve bunu reddetme hakkı
olduğunu da hatırlatır.
Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin “Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanarak Cezaların İnfazı” başlıklı
2. Bölümünde yer alan 84. Maddesine göre, Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılma; hükümlünün kurallara uyma becerisi ve çalışma disiplini kazanmasını, başkalarının haklarına saygı göstermesini, zamanı planlamasını, bir
35
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
meslek edinerek kendi işini kurmasını veya bir iş edinmesini amaçlayan, iyileştirme ve topluma kazandırmayı esas alan
bir yükümlülüktür. Hükümlü, denetimli serbestlik altında geçireceği toplam sürenin üçte birini kamuya yararlı bir işte
çalışmak suretiyle tamamlar. Çalışma süreleri günde dört, haftada yirmi saat olarak belirlenir. Hükümlü hafta sonları da
çalıştırılabilir. Yükümlülüğün infazı, hükümlünün müdürlüğe başvurmasından itibaren on gün içinde başlatılır, belirlenen
sürenin sona ermesiyle, her halde koşullu salıverme süresinin tamamlanmasıyla sona erer. Kamuya yararlı bir işte çalıştırma yükümlülüğü bu Yönetmelikte düzenlenen özel nedenler hariç kesintisiz olarak uygulanır. Hükümlüler, bir kamu
kurumunun veya kamu yararına hizmet veren bir özel kuruluşun belirli hizmetlerinde, bireysel olarak veya bir görevlinin
nezaretinde grup halinde çalıştırılabilirler. Hükümlülerin grup halinde çalıştırılması durumunda, çalışma yapılan yerde
veya grupların başında denetim bürosunda görevli yeteri kadar denetimli serbestlik memuru bulundurulur. Denetim
planında, hükümlünün hangi gün ve saatlerde çalışacağı, yükümlülüğün başlayış ve bitiş tarihleri belirtilir. Yükümlülüğün
başlama tarihi, hükümlünün fiilen çalışmaya başladığı tarihtir. Çalıştırılacak iş belirlenirken; hükümlünün iyileştirilmesi,
mesleği, becerileri, mağdurun ve toplumun güvenliği dikkate alınır. Çalıştırılacak gün ve saatler, hükümlünün işi, aile yaşamı veya eğitimi dikkate alınarak belirlenir. Hükümlünün çalıştığı iş, kurum veya yer denetimli serbestlik müdürlüğünce
değiştirilebilir. Hükümlünün;
a) Çalışmasına engel bir sağlık problemi olduğunu,
b) Örgün eğitime devam ettiğini,
c) Bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştığını,
ç) Kendi işini kurduğunu ve işlettiğini,
belgelendirmesi ve bu nedenle kamuya yararlı işte çalışma yükümlülüğünün kaldırılmasını talep etmesi durumunda,
ileri sürülen mazeretlerin doğruluğu ve haklılığı araştırılır. Gerekirse komisyon tarafından yükümlülüğün infazına ara verilir. Bu durumda, hükümlünün sağlık problemi, eğitime devam etme durumu, belirttiği işte bir iş sözleşmesine dayanarak
çalışıp çalışmadığı ya da kurduğu ve işlettiği işi devam ettirip ettirmediği, koşullu salıverme süresinin sonuna kadar denetlenir. Hükümlünün, yanlış beyanda bulunduğunun anlaşılması veya mazeretin ortadan kalkması halinde yükümlülüğün
kalan kısmının infazına devam edilir. Bu yükümlülük, müdürlüğe müracaat tarihi itibariyle on sekiz yaşından küçük suça
sürüklenen çocuklar ile sıfır-altı yaş arasında çocuğu bulunan kadınl arın bu durumları devam ettiği sürece uygulanmaz.
Bu durumun ortadan kalktığı tarihten itibaren, koşullu salıverilme tarihine kadar olan sürenin üçte biri kamuya yararlı bir
işte çalıştırılma yükümlülüğü olarak uygulanır. Bu yükümlülük;
a) Altmış yaş ve üstü,
b) Hayatlarını yalnız başına idame ettiremeyen,
c) Doğumuna on hafta kalan hamile kadın,
hükümlüler hakkında uygulanmaz.
3. YARGI KARARLARINDA KAMUYA YARARLI İŞTE ÇALIŞTIRMA TEDBİRİNİNE İLİŞKİN BAZI SORUNLAR
Yukarıda açıklandığı üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırma seçenek yaptırımının uygulanması sanığın gönüllü olması
koşuluna bağlanmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 24.03.2015 tarihinde verdiği kararda, özetle, “ yalnız sanık lehine temyiz edilen önceki hükümde sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının kamuya yararlı bir işte çalıştırılma seçenek yaptırımına çevrilmesi karşısında; bozmadan sonra yapılan yargılamada kamuya yararlı işte çalıştırılmaya gönüllü
olmadığını beyan eden sanığın kısa süreli hapis cezasının …1412 sayılı CMUK’nun 326. Maddesinin 4. Fıkrası gözetilerek
kamuya yararlı bir işte çalıştırılma seçenek yaptırımı dışında diğer seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmesi gerekmektedir. Bu nedenle yerel mahkemece “aleyhe değiştirme yasağı” ilkesi gözetilmeyerek sanığın hapis cezası ile mahkumiyetine
karar verilmesinde ve Özel Dairece de bu hükmün onanmasında isabet bulunmamaktadır.10” sonucuna ulaşmıştır.
Sanığın TCK’nın 233/1.maddesinde hükme bağlanan aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçundan
25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve cezanın ertelenmesine ilişkin yerel mahkeme hükmü temyiz edilmeksizin
kesinleşmiştir. Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozma isteminde bulunulması üzerine İlgili Ceza Dairesi, kanun ya10
36
Bkz. Yargıtay CGK’nun 24.03. 2015 tarih ve E. 2014/8-162, K.2015/65 sayılı kararı.
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
rarına bozma istemine uygun görmüş ve müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına karar vermiştir. Bu karara karşı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, itiraz yoluna gitmiş ve sonuçta bu uyuşmazlık hakkında Yargıtay Ceza Genel Kurulu
29.01.2013 tarihinde verdiği kararda, “Hakkındaki hükmün açıklanmasına karar verilen sanığın 5237 sayılı TCK’nın 233/1.
Ve 62. maddeleri uyarınca 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezanın aynı Kanunun 51/1. maddesi uyarınca
ertelenmesine ilişkin yerel mahkeme hükmünde, kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nun 50/3. maddesine göre
1.fıkrada sayılan seçenek yaptırımlardan birine çevrilme zorunluğunun gözetilmemesi hukuka aykırılık oluşturmaktadır.
Ancak bu aykırılık 5271 sayılı CMK’nun 309/4-d maddesi kapsamında kalmakta olup, yargılamanın tekrarlanması yasağı
bulunduğundan, gereken kararın doğrudan Özel Dairece verilmesi gerekmektedir11” şeklinde karar vermiştir.
11
Bkz. Yargıtay CGK’nun 29.01.2013 tarih ve E. 2012/14-1324, K .2013/27 sayılı kararı.
37
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
DENETİMLİ SERBESTLİK KAVRAMININ TARİHSEL ve ENTELEKTÜEL KÖKLERİ ÜZERİNE
‘‘SUÇ - CEZA İLİŞKİSİ VE HAPİSHANENİN DÖNÜŞÜMÜ BAĞLAMINDA BİR DEĞERLENDİRME’’
Prof. Dr. Mehmet Evkuran
Hitit Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
mehmetevkuran@hitit.edu.tr
HAPİSHANE KAVRAMI
Sözlükte “alıkoymak, tutmak, engellemek” anlamına gelen habs kelimesi, terim olarak “bir şahsı, bir canlıyı veya eşyayı bir yere kapatmak, bir süre alıkoymak”, hukuk dilinde ise “sanık veya suçluyu belli bir mekânda cebren alıkoyarak şahsî
hürriyetini kısıtlamak” anlamlarında kullanılmaktadır. Bu anlamıyla hapis cezası, hürriyeti bağlayıcı cezaların en başta
gelen türünü teşkil eder. Bu cezanın infaz edildiği yere habs, mahbes, hapsedilen kişiye de mahbûs denilir. “Hapsetmek”
anlamındaki secn kökünden sicn kelimesi hapishane, secîn veya mescûn da mahpus karşılığında kullanılmaktadır. Esîr
kelimesi, İslâm’ın ilk devirlerinde mahpus anlamında kullanılmış, sonradan sadece savaş tutsaklarını ifade edecek tarzda
özelleşmiştir.1
Hapishane kavramı Arapça “men etmek, alıkoymak, kişinin iradeye dayalı eylemlerine engel olmak, örtmek, ihata
etmek” anlamlarına gelen h-b-s kökünden türemiş ve dilimize buradan geçmiştir. Hapsolunan yere ‘mahpes’ denir. Bu
kavram Arap dinde ismi mekândır ki, mapushane kavramı da buradan gelir. Alıkoyma ev, mescid, dehliz ya da sadece bu
amaçla yapılmış belirli mekânlarda olabilir. İslam’ın ilk dönemlerinde mescid hapis amaçlı kullanılmıştır. Örneğin bir şair
bilinmeyen bir nedenden dolayı suçlanmış ve Hz. Peygamber de onun durumunun araştırılıp ortaya çıkarılıncaya kadar
mescidde bağlı kalmasını emretmiştir.2 Bu tarz hapis uygulamasında kişi mescidin bir köşesinde duvara ya da bir direğe
bağlanıyor. Temel ihtiyaçlarının giderilmesi sağlanıyor. Ancak izin verilerek belirli kişilerle görüştürülüyor ve davası sonuçlanıncaya kadar gözetim altında tutuluyordu.
Bunun dışında yaygın olarak gözetim altında tutma ve takip şeklinde de uygulanmıştır. Terim olarak hapis, suçlanan
bir kişinin eylemlerine engel olmak amacıyla belirli bir yerde alıkoymak, kaçmasını engellemek için güvenli bir yerde
tutmak, suçlu olup olmadığı anlaşılıncaya kadar sabit bir yerde tutmak anlamlarında kullanılmıştır. Suç bilim tarihinde
hapsin, bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılması sonradan ortaya çıkmış bir düşüncedir.
Hapis cezasının, bedenî cezalar kadar olmasa da eski medeniyetlere kadar uzanan bir geçmişi vardır. Bu cezalandırma
yöntemi, tarihî süreç bakımından şahsî intikam, kolektif sorumluluk, sürgün (nefy) ve toplumdan dışlanma (tard), kısas ve
diğer bedenî cezalar, malî ceza ve uzlaşma safhalarından çok daha sonra yaygınlık kazanıp kurumlaşmıştır. İlk dönemlerde
hapis, suçluyu cezalandırmadan çok, cezası belirleninceye ya da infaz edilinceye kadar bir mekânda tutulması amacını
taşımaktaydı. Bu yöntem, yerleşik hayatın ve devlet otoritesinin hâkim olduğu dönem ve bölgelerde daha yaygın şekilde
farklı usüllerle uygulanmıştır.3 Kur’an’da Hz. Yûsuf ve Hz. Mûsâ dönemlerindeki Mısır anlatılırken hapis cezası uygulamasına ve hapishanelere temas edilir (Örneğin bkz. Yusuf suresi 12/25, 32, 33, 35, 36, 39, 41, 42, 100; Şuarâ suresi 26/29.
ayetler).
İslam öncesi Arap yarımadası ve çevre ülkeler incelendiğinde hapis cezasının iktidarın daha gelişmiş ve sürekli
modellerinin bulunduğu güçlü devletler ve gelişmiş medeniyetlerde uygulanan yaygın bir ceza şekli olduğu görülmektedir.
Daha az gelişmiş toplumlarda ve kabile ilişkilerinin hâkim olduğu bölgelerde cezalar daha çok beden üzerine uygulanırdı.
Bunun yanında sürgün de diğer ceza türlerinden biriydi. Kur’an müfessirlerinin ve İslam hukukçularının ayette geçen
nefy kavramını hapis cezası olarak yorumlamaları Müslüman toplumunun hızlı tarihsel ve sosyal değişiminin getirdiği bir
sonuç olmalıdır.
1
Abdülhay el-Kettânî, et-Terâtibu’-İdâriyye, II, s. 53-54
Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, c. II, s. 933
Ali Bardakoğlu, “Hapis” md., TDV İslam Ansiklopedisi, c. XVI, s. 54 vd.
2
3
38
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
İSLAM’DA HAPİSHANENİN MEŞRUİYETİ
İslam’dan önce Arap toplumunda suçluların cezalandırılması amacıyla hapis ve gözetim cezasının uygulandığına
dair kayıtlar bulunmaktadır. Mekke toplumunun önde gelen kabilelerinin temsilcilerinden oluşan ve ‘Dâru’n-Nedve’
adı verilen basit nitelikte bir meclis bu konuda de kararlar vermekte ve infazını takip etmekteydi. Hz. Muhammed,
peygamberliğini ilan edip tevhid mücadelesini başlattığında bu meclisin etkin biçimde öne çıktığı ve bazı zayıf ve kimsesiz
Müslümanları tedip ve uslandırma amaçlı olarak işkence ve şiddete tâbî tuttuğu bilinmektedir. Bununla birlikte güçlü
kabilelerden ve eşraftan sayılan kimselere karşı bir yaptırım uygulamaktan uzak kaldığı için toplumda adalet duygusunu
yeterince karşılayamadığı da bilinen bir gerçektir.
İslam’da hukuk düşüncesi, kuramsal ve kurumsal açılardan nasslarda karşılığını bulur. Kur’an ve Hz. Peygamberin
sünnetinde hapis cezasına temel teşkil edecek anlatım ve uygulamalar bulunmaktadır. Kur’an’ın 5. Suresi olan Mâide
suresinde geçen bir ayette “Allah’a ve resülüne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların
cezası öldürülmeleri ya da asılmaları… ya da yurtlarından sürülmelerinden ibarettir...”4 buyrulmaktadır.
Tarihsel ortam ve ayetlerin iniş bağlamı incelendiğinde işaret edilen suçun, basit anlama küfür (dini ve kutsalları
inkâr etmek) olmadığı esasen bu konuda insanların irade hürriyetine ve seçme serbestliğine sahip oldukları, Müslüman
toplumuna anlaşmayla bağlı oldukları halde bunu bozan, insanları zalimce öldüren ve kamu düzenini bozan kimselerin
durumunun kast edildiği anlaşılmaktadır. Bu temelde savaş suçudur ve İslam hukukunda hirâbe kavramı olarak incelenir
Ayette geçen ‘yunfev…’ fiiline dikkat çeken İslam hukukçuları, bu kavramdan hapis cezasının kasd edildiğini ileri sürmüşlerdir.5 Ayette geçen nefy (sürgün) ve toplumdan dışlanma anlamına gelen tard cezalarının bir araya getirilerek uygulanması düşüncesi hapis cezasının teorik temelini oluşturmaktadır. Ünlü Hanefî hukukçusu Serahsî, ayette geçen nefy
kavramının ilk anlamının sürgün etmek olmasına rağmen burada kast edilen şeyin, insanlarla ilginin kesilmesi olduğunu
ve bunun hapsetmekle sağlanacağı görüşünü ileri sürmüştür.6
Diğer cezalar yanında zikredilen ve bozgunculuk çıkaranlara verilebilecek ceza türlerini sıralayan ayet, suçun önlenmesi ve suçlunun kötülüğünün topluma sirayet etmesinin önlenmesi gerektiğine işaret etmektedir. Bu, ülke dışına sürgün
olarak uygulanabileceği gibi hapis cezası şeklinde de tatbik edilebilir. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır bu ayeti tefsir
ederken ‘…yeryüzünden sürgün edilmeleri…’ ifadesinin hapis cezası olarak anlaşılması gerektiğini vurgular. Zira eşkiyalık
ve soygunculuk gibi halka zarar veren suçları işleyenlerin başka bir yere sürülmeleri onların çözüm değildir. Zira suçlular
gittikleri yerdeki insanlara zarar vermeye devam edeceklerdir. Bu nedenle bu suçları işleyenlerin hapsedilmeleri onların
kötülüklerinden insanların korunmasını sağlayacağı için sanki yeryüzünden sürgün edilmiş gibi olacaklarını ifade etmektedir.7
Hz. Peygamberin de bir keresinde bir şahsı kendisine yöneltilen bir suçlama nedeniyle hapis ettirmiş ve durumu
aydınlatılıncaya kadar gözetilmesini emretmiştir.8 Sahabe döneminde de hapishane olarak kullanılan mekânların inşâ
edildiği görülmektedir. Örneğin Hz. Ali taş, çamur ve kamış gibi malzemelerin kullanıldığı ‘Mahyes’ (ya da Muhayyes) adlı
verilen bir hapishane yaptırmış ve bu uygulama sahabe arasında bir itiraza neden olmamıştır.9 Bu durum sahabenin icmâsı olarak nitelenmiştir. Hapishane uygulamasına ilk dört halifelerden Hz. Ömer, Osman ve Ali dönemlerinde rastlanılması,
İslam hukukunda hapis cezasının cevâzına ve meşruiyetine kanıt olarak kullanılmıştır.10
Kaynaklar İslam’ın ilk dönemlerinde teknik anlamda bir hapishane olmamakla beraber hapishane işlevini görmek
üzere kullanılan bazı mekânlardan söz ederler. Ayrıca kadın ve erkeklerin hapsedildiği ya da alıkonulduğu yerler ve bura4
Mâide Suresi, 33. ayet
Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, DİB Yayınları, Ankara, 2007, c. II, 259-263
6
Serahsî, el-Mebsût, c. XX, s. 131
7
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c. III, s. 1665
8
Ebû Dâvud, Sünen, c. III, s. 314
9
Yaptırdığı ilk hapishane sağlam olmadığından zarar görmüş ve ardından daha donanımlı ikinci bir hapishane daha yaptırmıştır. Yaptırdığı
hapishane için bir de şiir yazdığı nakledilmektedir. Bkz. Metin Hülagu, İslam Hukukunda Hapis Cezası, s. 31
10
İbni Âbidin, Redd’ul-Muhtâr ale’l-Dürri’l-Muhtâr, c. VII, s. 171
5
39
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
larda tutulan insanlara nasıl davranıldığı ve temel ihtiyaçlarının giderilmesi için ne gibi imkânlar tanındığına dair bilgiler
aktarılmaktadır.11
HAPSİN AMACI: CEZÂ MI ISLAH MI YOKSA TEDBİR Mİ?
Kişiyi hapiste tutmanın iki amacı olduğu ileri sürülebilir:
1. Cezalandırma amaçlı hapis. Bu Mâide suresi 33. Ayette geçen ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaran, düzeni bozan
ve insanların huzurunu kaçıran kimseler için öngörülen ceza türlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Bunun sürekli olacağı
ya da durumunu düzeltenlerin serbest bırakılabileceği konularında farklı görüşler yer almaktadır.
2. Kişinin durumunun araştırılması amacıyla hapis. Bu tür hapis bir cezalandırma değil ihtiyatî bir uygulamadır. Bir
suçla itham edilen kimsenin durumunun açığa çıkarılması amacıyla uygulanır. Bu süreçte kişinin firar etmesi önlenirken,
hakkındaki soruşturma ve dava sürdürülür ve bir sonuca bağlanır. Nitekim Hz. Muhammed, hakkında cinayet suçlaması
bulunan bir kişiyi hapsettirmiş, ancak yapılan araştırma sonucu masum olduğu anlaşılınca onu serbest bırakmıştır.12
Hapsi bir ceza yöntemi olarak görmeyen İslam hukukçularına göre dinî ilkelere uygun hapis, kişiyi dar ve elverişsiz bir
mekânda hapsetmek değil, onun kişisel tasarrufta bulunma özgürlüğünün kısıtlanmasından ibarettir. Bu kısıtlama evde,
mescidde ya da farklı bir mekânda olabilir. Bu esnada kişiye gözetim uygulanır. Kaynaklarda, İslam’ın ilk dönemlerinde
açıkça zikredilmese de suçluların tedbir amaçlı olarak kuyularda hapsedildiği, zamanla hapis amaçlı olarak evler satın
alındığı ya da bu amaçlı yerler inşâ edildiği aktarılır.13
İslam tarihinde hapis uygulamasının ceza, sindirme ve yok etme amacıyla uygulandığı çarpıcı örnekler de vardır.
Bunların başında ünlü Emevî valisi Haccâc’ın uygulamaları gelmektedir. Bilindiği gibi Haccâc zalimliği ve muhalefete
yönelik oldukça sert uygulamaları ile tanınmış kötü şöhretli bir isimdir. Haccâc’ın valilik yaptığı Küfe halkını sindirmek
amacıyla suçsuz erkek ve kadınlardan 80.000 kişiyi tutuklatmış ve bunları kelepçeli ve prangalı olarak kadın-erkek aynı
mekânda ve insanlığa yakışmayan şartlar altında tutmaktaydı. Mahkûmların çoğu bu şartlar altında hayatını kaybediyordu.
Hapishane olarak kullanılan mekânlar adetâ birer ölüm makinası olarak çalışmaktaydı. Kaynaklarda elleri bağlı olarak
120.000 insanın hapis altındayken öldüğü kaydedilmektedir. Emeviler döneminde hapse düşmek demek ölümle aynı
anlama geliyordu. Nitekim Küfe’de daha önce valilik yapmış olan Ubeydullah bin Ziyâd’ın, Haricîlerden 140.000 kişiyi
hapsettirdiği bilgisi kaynaklarda geçmektedir.14
HAPİS CEZASININ NEDENLERİ VE SÜRESİ
İslam’ın ilk dönemlerinde basit anlamda da olsa hapsetme uygulamasının nedenleri, kişi ya da topluma karşı işlenen
suçlar olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Muhammed’in borcunu ödemeyenleri, savaş esirlerini, cinayet zanlılarını hapsettirdiği
bilgileri kaynaklarda yer almaktadır.15 İslam hukukçuları şahsi hakların (hukuku’l-ibâd) ihlalinden çok hukukullah olarak
nitelenen kamu haklarının ve düzeninin ihlali halinde hapis cezasını öngörmüşlerdir. Cinayetlerde ve had suçlarında
ikinci veya üçüncü derecede, diğerlerinde ise öncelikli olarak uygulanabilir bir ceza olarak hapis cezasından söz ederler.
O nedenle kısasın ya da had cezasının uygulanmadığı durumlar, kamu güvenliği, genel ahlak ve adab, toplumun ortak değerleri, devlet düzeni, yargı emniyeti ve kamu otoritesi aleyhine işlenen suçlar genelde hapis cezasını haklı ya da gerekli
kılan sebepler olarak görülmüştür. Bununla birlikte konu ta’zîr grubunda yer aldığı ve son tahlilde kanun koyucunun veya
onun müsaadesi dahilinde kamu yetkililerinin takdirine bağlı olduğu kabul edilmiştir. Çağdaş araştırmacılar, İslam hukuku
açısından hapis cezasının nedenlerini kategorize etmenin hayli zorluklar taşıdığını vurgulamaktadırlar.16
İslam hukukçuları genelde hapis cezasına esnek bakmışlar, hapis cezasının süresi konusunda suçun telafi edilmesi
11
12
13
14
15
16
40
Kettânî, age., c. II, s. 53, 59
Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, c. II, s. 933
Kettânî, age., c. II, s. 53, 56
Ramazan Altınay, Emevîlerde Günlük Yaşam, 2006, s. 213
Bütün Yönleriyle Asr-ı Saâdette İslam, ed. Vecdi Akyüz, c. IV, s. 168
Ali Bardakoğlu, ‘Hapis’ md., c. XVI, s. 58-59
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
ilkesini gözetmişlerdir. Örneğin borç nedeniyle hapsedilenlere verilen hapis cezasının asıl nedeninin, borçlunun borcunu
ödeyebilecek durumda olup olmadığının tespit edilmesi ve bu nedenle mali durumunun ortaya çıkarılması amacını
gütmüşlerdir. Borç nedeniyle hapsedilen tüccarın malı olduğu halde saklayıp saklamadığını anlamak, eğer malı varsa
borcunun ödenmesini sağlamak yoksa da ödeyinceye kadar hapis cezası uygulamak gerektiğini öne sürülmüştür. Hâkim
malı olan borçlunun mallarını satarak borcunu öder. Bununla birlikte bazı hukukçular malı olmadığı anlaşılan borçlunun
daha fazla hapsedilmemesi ve serbest bırakılması gerektiğini savunmuşlardır. Şafiî bu görüştedir.
Borçluya verilecek hapis cezasını süresi konusunda farklı yaklaşımlar göze çarpmaktadır. Bu konuda verilecek hükmü
hâkimin kararına bırakanlar (Mâverdî, Merginânî) olduğu gibi, borçlunun borcunun miktarına göre iki aydan bir yıla kadar
hapsedileceği yolunda görüş ileri süren hukukçular da bulunmaktadır. İslâm hukukunda şahsî kefâlet konusu kabul edilir
ve borç yüzünden tutuklanan kimseler için uygulanabilir. Borçlunun bazı hukukçular ise borç nedeniyle hapsedilmenin bir
ceza olmadığı, ihtiyâtî bir tedbir olduğunu ileri sürerek kefâleti reddetmişlerdir.
HAPİS UYGULAMASININ FELSEFESİ NEDİR?
Hukuk felsefesi kaçınılmaz olarak toplum bilimlerine ve insan felsefesine bağlıdır. Suç nedir? Hangi davranışları ve
neden suç olarak niteliyoruz? İnsanları suç işlemeye iten nedenler nelerdir? Suçlular acaba varlıklarının ve karakterlerinin derinliklerinden gelen karşı konulması imkânsız nedenlerden dolayı mı suç sayılan eylemleri işlemektedirler? Eğer
böyleyse bir tür kaderci bakışın seküler versiyonuyla karşı karşıyayız demektir. Yoksa insanı kuşatan çevresel etkenler ve
yaşadığı tecrübeler mi onu yasaklanmış ve kötü eylemlere itmektedir? Bu durumda sorgulanması gereken insan ve çevresi arasındaki ilişki olacaktır.
İslam hukukunda hapsetmenin bir ceza türü olarak uygulanmasına karşı temkinli bir yaklaşım göze çarpmaktadır.
Daha önce tarih kitaplarında anlatılan bazı Emevî –Abbasî yöneticilerinin hapis uygulamasıyla ilgili zalimce uygulamaları,
bu kitaplarda kötü şöhrete tanıklık eden bilgiler olarak kalmış, doktrin ve ya da hüküm üretirken referans alınmamıştır.
Serahsî’nin eserinde hapis uygulamasına dair bir temellendirme, İslam hukukçularının hapsetmeye dair genel bakışlarını ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir. Özellikle uygulamanın gerekçesini dile getiren hukukçumuz, hapsin bir
ceza olmadığı, aksine suçluyu suçunu telafi etmeye teşvik eden bir tedbir olarak uygulanması gerektiğini belirtmektedir.
O şöyle demektedir:
“Borç yüzünden hapsedilmiş bir kimse, ne Cuma namazı, ne bayram namazı ne de hacc ibadeti için ve
ne de ölene ister yakın ister uzak olsun, cenaze namazı için hapisten çıkarılamaz. Çünkü bir süre sonra kurtulacak şekilde hapsedilmemesi gerekir ki, bu caydırıcı olsun, içeride sıkılsın ve bir an evvel borcunu ödesin.
Eğer sara sıra çıkarsa o zaman hapisten sıkılmaz, rahatsızlık duymaz. Bunun içindir ki, sert zeminli bir yere
hapsedilir. Hapiste kalan kimse için döşek serilmez, minder konulmaz. Konuşması, arkadaşlık etmesi için
yayına hiç kimsenin girip-çıkmasına izin verilmez. Çünkü hapisten beklenen, kişinin içeride sıkılmasıdır.”17
Hapiste mahkûm olarak tutulan kimselere yönelik bu ifadelerin sert olduğu görülmektedir. Bu, hapse bakıştan kaynaklanan bir mantıksal bir sonuçtur. Zira İslam hukukçuları hapse bir ceza yöntemi olarak değil bir tedbir, uslanma ve
durumunu düzeltme süreci olarak bakmaktadırlar. Bu nedenle hapishane koşullarının ve yaşam standartlarının yüksek
olmasını, ondan beklenen caydırıcılık özelliğiyle çelişkili görmektedirler.
Osmanlı cezalandırma sistemi18 üzerine yapılan ve örneklemelerle zenginleştirilmiş bir araştırmada “Tutuklama” başlığı altında hapis uygulaması hakkında bilgiler verilmektedir. Had ve kısas cezasını gerektiren suçlarda, şahitler dinlendikten sonra, güvenilirliklerinin tespiti için mahkemece yürütülmesi gereken tezkiye işlemleri tamamlanıncaya kadar, emniyet tedbiri olarak, davalı tutuklanırdı.19 Bunun dışında, sadece sabıkalı kişiler ve kaçmasından endişe edilenler, tedbir
17
Serahsî, age, s. 135
Osmanlı hukuk paradigmasının karakteristiği üzerine bir tartışma için bkz. Yunus Koç, Murat Tuğluca, “Klasik Dönem Osmanlı Ceza Hukukunda Yargılama ve Toplumsal Yapı”, Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları Dergisi, sayı 2, 2006, ss. 7-24
19
İbn Abidin, Redd’ul- ale’d-Dürr’il-Muhtâr Şerhu Tenvîri’l-Ebsâr, c. III, s. 177
18
41
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
olarak tutuklanabilirlerdi. Tutukluların, güvenilir kişilerin kefaletiyle serbest bırakılması ise her zaman mümkündü. Güçlü
bir neden yoksa bir kişinin hürriyetini kısıtlamak doğru bulunmamıştır. Osmanlı yargı sisteminin20 hapis kavramı ve hapishanelerle tanışması, Ceza Kanunname-i Hümayûn’un (1274/1858) çıkmasından sonra olmuştur. Bu kanun, büyük ölçüde
1810 tarihli Fransız Ceza Kanunu’na dayanıyordu.21
Yargılama sürecinde davalının hak ve hürriyetlerinin korunması, davanın sağlıklı işlemesinin ayrılmaz bir parçası olarak görülmüştür. Osmanlı’da ceza davalarında davalı için sanık kelimesi kullanılmamıştır. Suç ispatlanmadıkça ya da davalı, şüphe uyandıran tavırlarıyla dikkatleri üzerine çekmedikçe, onu töhmet altına sokacak bir ifade kullanılmamıştır. Davalı
için sanık kelimesinin kullanılması onu işin başında zan altına sokmak olur. Bu da mahkemenin davada taraflı davrandığı
izlenimi uyandırır. Kur’an, suç sabit olmadıkça kişiyi zan altına sokmayı yasaklamıştır. Bir ayette şöyle buyrulmuştur: “Ey
Müminler! Yoldan çıkmış biri size bir haber getirirse gerçeği ortaya çıkarmaya çalışın; yoksa bilmeden bir topluluğu suçlarsınız da yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat suresi 49/6. ayet).
Davalının hak ve hürriyetlerini korumaya yönelik prensipler şu şekilde sıralanmıştır:
1- Berâet-i zimmet asıldır: Yani insanın suçsuz ve borçsuz olması ana prensiptir. Çünkü insan dünyaya suçsuz ve
borçsuz olarak gelir. Suç veya borç, sonradan doğar. O nedenle bir suçun veya borcun varlığını iddia edenin onu ispat
etmesi gerekir. Delil, yeni bir şeyi iddia edenden istenir.
2Şek ile yakîn zail olmaz: Şek kavramı genel anlamda şüphedir. Burada ise davayı kesin hükme bağlamada
delillerin yeterli olmaması durumunu ifade eder. İki ihtimalden biri diğerine ağır basmayacak şekilde bir şeyin varlığı
veya yokluğu hakkında şüphe doğmasıdır. Davalının suçluluğu konusunda bazı işaret ve deliller bulunmakla beraber suçu
ispat için yeterli görülmediği zaman, iş tersine döner ve bu kez davalı zanlı duruma düşmüş olur.
3- Zann-ı gâlib: İki ihtimalden ikincisi muhtemel görünmezse varılan kanaate zann-ı gâlib denir. Zann-ı gâlib kesin
bilgi yerine geçer. Çünkü insan, çoğu zaman ancak bu kadarını başarabilir. Bu, suçluluğun iki dürüst ve güvenilir şahitle
ispat edilmesi halidir. Şahitler yalan söylemiş olabilirler ama çoğu zaman yapacak başka bir şey yoktur.
4- Yakîn (kesin bilgi): Olması veya olmaması kesin ya da zann-ı gâlible sabit olan şeydir. Bu da davalının başlangıçta
suçsuz kabul edilmesi ilkesini temellendirir. Çünkü insan suçsuz olarak dünyaya gelir. Herkesin suç işlemesi mümkün ise
de, elde kesin delil olmadan hiç kimse suçlu sayılamaz. Ceza yargılamasında şüphe, daima davalı lehine kullanılmıştır. Had
ve kısas cezaları da şüphe ile düşer.22
MAHBÛSA YÖNELİK UYGULAMALAR
Mahkûmiyetine hüküm verilen mahkûmlar/mahbûslar, bölümlere ayrılarak hapsedilirler. Erkekler ve kadınlar ayrı
binalarda ya da bölümlerde tutulurlar. Konu hakkında araştırmaları bulunan M. Hülagu bu durumu, “…hapis cezasından
maksat suçlunun kötü duygu ve düşüncelerden onu kurtarmak ve ıslahına yardımcı olmaktır. ” şekilde yorumlamaktadır.23
Hapiste tutulan kimselerin nafakaları karşılamak ve temel ihtiyaçlarını gidermek için yapılacak harcamalar, toplumun
maslahatı gereği olduğu için devlet hazinesinden karşılanır. Gerek Hz. Muhammed gerek ondan sonra devlet başkanlığı
yapmış olan halifeler döneminde esirler başta olmak üzere hapsedilenlerin ihtiyaçları hazineden karşılanmıştır. Ekonomik
durumu iyi olan mahpuslarla fakir olanlar arasında ayrım gözeten hukukçular, zengin mahpusların kendi ihtiyaçlarını karşılamalarına izin vermişlerdir. Ancak israfa gidilmesi halinde belirli bir sınır tayin edilmesini ve diğer mahpuslarla arasında
aşırı bir dengesizlik ve adaletsizlik oluşmasına göz yumulmaması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Burada öne çıkan ana fikir,
mahkûmun temel insan ihtiyaçlarının giderilmesi, onur kırıcı ve aşağılayıcı uygulamalara muhatap kılınmamasıdır. Hatta
bazı hukukçular, karı-koca birlikte hüküm giyen mahkûmların eğer imkânlar el veriyorsa eşlerin aynı mekânda birlikte
20
Osmanlı ceza sisteminin temel unsurlarından sayılan kanunnamelerin yapısı ve şeriat ile olan gerilimli ilişkisi hakkında bir çalışma için bkz.
İsmail Acar, “Osmanlı Kanunnameleri ve İslam Hukuku”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı XIII-XIV, İzmir, 2001, ss. 53-68
21
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Kanunlaştırma Hareketleri ve Tanzimat, İstanbul, 1940, s. 198,
22
http://www.suleymaniyevakfi.org/tarih-arastirmalari/orneklerle-osmanlida-ceza-yargilamasi.html (Abdulaziz Bayındır; Örneklerle Osmanlı’da Ceza Yargılaması, 12.11.2015).
23
Metin Hülagu, age, s. 69
42
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
tutulabileceklerine hükmetmişlerdir.24
Mahkûmların beslenmesi ve giyim kuşamlarının karşılanması da yine devletin sorumluluğu altındadır. Kış ya da yaz
mevsimine uygun giyecekler giymek, hastalıklardan ve iklimlerin olumsuz etkilerinden kendilerini koruyarak sağlıklı yaşamak mahkûmların temel hakları arasında sayılmıştır. Devletin mevsime uygun kıyafetler temin ederek kadın ve erkek
mahkûmlara dağıtması gerekir. Bunların şekli, özellikleri ve sayısı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Doğal olarak
bu konu iklime, coğrafyaya, devletin imkânları vs. göre değişiklik gösterecektir. Mahbûsun ibadet etme hakkı bulunmaktadır. Buna engel olunamaz. Ancak hapsedilme mantığını ve nedenini ortadan kaldıracak şekilde dış dünya ile ibadet
amacıyla da olsa temas sağlanması konunsa İslam hukukçuları sıcak bakmamışlar ve bu konuda kısıtlamalara gitmişlerdir.
Mahbûsa kötü muamelede bulunmak ya da dövmek hukuken yasaktır. Bazı İslam hukukçuları firar gibi bazı nedenlerden
dolayı mahkûmun zarar görmeyecek ya da sakat kalmayacak şekilde dövülebileceğini savunmuşlardır. Yine mahkûmun
çalışarak ya da ticaret yaparak para kazanması konusunda da farklı iki görüş vardır. Çalışmaya izin verenler, mahbûsun
çalışarak kendisinin ve ailesinin geçimini sağlayabilmesine ya da borç nedeniyle hüküm giymişse çalışarak borcunu ödeyebilmesine cevaz tanımışlardır. Çalışmasına karşı çıkanlar ise mahbûsun çalışarak hapishaneyi bir tür ticarethaneye dönüştürebileceğini bu durumun ise hapsedilmesindeki amacı ortadan kaldıracağını nedenini ileri sürmüşlerdir.
MAHBÛSUN DIŞ DÜNYA İLE TEMASI
İslam hukukunda bazı durumlarda mahbûsa dışarıya çıkma izni verilmektedir. Bu durumlar şu şekilde sıralanmıştır:
1. Ziyaret nedeniyle: Süresi uzun ve sık olmamak şartıyla mahkûm eşi, çocukları, akrabaları, dostları ve arkadaşlarıyla görüşebilir.
2. Hastalık nedeniyle: Mahkûm bizzat kendisinin ya da yakınlarından birinin hastalığı nedeniyle hapishane dışına
çıkmasına izin verilir. Mahkûm eğer hastalanırsa mümkün olduğunca hapishane içinde tedavi edilir. Değilse özel durumlarda tedavisi için hapishane dışına çıkmasına izin verilir. Yakınlarından biri hastalanırsa duruma göre ziyaret edebilir ya
da ilgilenecek bir başkası bulunmuyorsa kendisinden kefil almak şartıyla bir yakınını tedavi ettirebilir.
3. Cenaze nedeniyle: Mahkûm birinci derecede yakın akrabalarından birinin vefatı nedeniyle başka ilgilenecek
birinin olmaması durumunda cenaze işlemleriyle ilgilenmek üzere kendisine çıkma izni verilir.
4. Başka bir mahkeme nedeniyle: mahkûm hakkında açılan bir dava ya da kendisini ilgilendiren bir başka dava
nedeniyle hapishane dışına çıkmasına izin verilebilir.
5. İzin nedeniyle: Bu başlık altında mahkûm hapis ortamında ıslah olmuyorsa farklı yöntemlerle onu yeniden
topluma kazandırmaya çalışmak düşüncesi tartışılmaktadır. Hukukun geldiği nokta açısından bakıldığında mahkûmların
işledikleri suçun niteliği, hapishane ortamının özellikleri ve mahkûmun iyi hali gibi konular göz önünde bulundurularak
gözetim altında toplum yararına etkinliklerde bulunması sağlanır.
DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMASININ TEORİK TEMELLERİ
Her türden sosyal teorinin temelinde insan doğasına yönelik bir bilgi tarzı yer almaktadır. İnsanın doğasının yapısı,
onun bireysel ve toplumsal hayatında sergilediği eylemlerin nedenlerinin ve amaçlarının temellendirilmesi bakımından
temel önemdedir. Sosyal düzenler ve siyasal rejimlerin topluma yönelik uygulamalarında, kendilerince belirledikleri bir
insan algısı yer alır. İnsan doğasının kötücüllüğü düşüncesini temel alan politik düzenlerin inşa edeceği sistemlerin bireysel hak ve özgürlüklere bakışı ile insana dair optimist görüşler besleyen ideolojilerinki doğal olarak farklı olacaktır. Bu
bağlamda insan doğasına dair bakış açısı değiştikçe devlet-toplum-birey ilişkileri temel olmak üzere özgürlük, sorumluluk
kavramlarına bakış ve daha özelde suç-ceza ilişkisi anlayışı dönüşmüştür.
Konumuz açısından önemli sorun kötülük ve insan doğası arasındaki ilişkidir. Bu sorunu aydınlatmak adına şu soruyu
sormak gerekir:
24
Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-u İslamiyye ve Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, İstanbul 1970, c. VII, s. 308
43
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
İnsan doğası gereği kötü müdür? Ya da kötü eylemleri işlemeye eğilimli midir?
Daha özele inerek insana kötü ya da suç sayılan eylemleri işleten neden hangisidir? Eğer bu soruya insanın doğası
gereği yıkıcı olduğu ve dizginlenemezse daima yasak olan şeyleri yapacağı şeklinde bir cevap verirsek, kuracağınız hukuk
sistemi insanları potansiyel suçlu gören bir felsefenin etkisi altında inşa edilecektir. İnsan doğasının kötücüllüğü düşüncesinin teolojik ya da seküler versiyonları, baskıcı yönetimlerin ve onların hukuk düzenlerinin ana fikrini oluşturmuştur.
Ortaçağ’da Kilise otoritesinin egemen olduğu hukuk algısına göre, suçun nedeni ‘ruhun kısmen ya da tamamen şeytanın egemenliği altına girmiş olmasıdır.’ Beden ruhun sadece bir taşıyıcısı ve bineği olduğu için ruhun özellikleri ve arzuları beden tarafından doğrudan yerine getirilmektedir. Kötülük ruhu ele geçirdiğinde beden çaresiz olarak efendisinin
emrine itaat etmektedir. İnsan doğasına dair bu bakış açısına göre suçun kaynaklandığı yer ruhtur ve doğal olarak suç ile
savaşılacak olan ve suçun yenileceği alan ruhsal alandır. Suça bakış, ceza kavramını belirlemiş ve bedene acı çektirerek
ruhun arınması ve ruhun kurtarılması, kötülüklerin açtığı yaranın tedavi edilmesi düşüncesi üzerine kurulu bir ceza hukuku modeli oluşmuştur. Ruha ulaşması için bedene çektirilen acılar da had safhada acı verici işkencelerle uygulanmıştır.
Suçlu bulunan pek çok insanın işkence edilerek, dövülerek, yakılarak vs. öldürülmesinin kökeninde bedenin aşağılanarak
ruhun kurtarılması ve Tanrı’ya saf bir şekilde ulaştırılmasına yardımcı olmak inancı vardır. Bugün bize oldukça acımasız
görünen bu cezalandırma pratiğinin arkasında, Ortaçağ’ın skolastisizminin Eski Yunan’dan alarak geliştirdiği ruh-beden
düalitesine dayalı bir insan doğası bilgisi yatmaktaydı. Düalite, temelde ruh-beden arasındadır ve dünya-öte dünya, dünya krallığı-Tanrı krallığı, kilise-devlet vb. görünümlerde de çıkabilmektedir.
Kültürel zaman kavramı bağlamında konuşursak elbette ortada tek bir Ortaçağ yoktur. İslam medeniyetinin gelişip
güçlenmesiyle birlikte farklı bir hakikat tanımı, farklı bir insan, dünya, hayat, değerler vs. de gelişip kurumsallaştı. İslam’ın
ayırıcı vasfı teoloji ile birlikte politik toplumsal kurumsallaşmanın neredeyse eşzamanlı ilerlemesidir. Müslümanlar dinlerinin yanı sıra Doğu’nun ve Batı’nın entelektüel ve toplumsal birikimlerinden yararlanarak çarpıcı bir medeniyet algısının
da mümkün olduğunu gösterdiler ve ortaya koydular. Bu medeniyetin daha başlangıcında suç kavramına optimist bir
temellendirme göze çarpmaktadır. Aslî günah anlayışı reddedilir ve Hz. Adem ile eşinin tövbelerinin kabul edilmesiyle
konu kapanır. Şeytanın imajının insanın üstünlüğü vurgusuyla bastırıldığı İslam teolojisinde, suç-günah, insanın özgür iradesiyle gerçekleştirdiği eylem olarak tanımlanır. Bu eylem, geri dönüşlüdür. Tövbe karşılığında telafisi mümkündür. Eğer
suç, topluma/insanlara karşı yapılmış ve zarara yol açmışsa, tövbenin yanında zararın giderilmesi de şart koşulur. Nitekim
Müslüman devletlerde bu anlayışın izlerini uygulamalarda gözlemlemek mümkündür. Henüz Hz. Muhammed döneminden başlamak üzere yöneticiler ve hâkimler suçlulara verilen cezaları takdir ederken, toplumu suçtan korumanın ve
suçun yaygınlaşmasını caydırmanın yanında suçluyu eğitmenin ve onu kazanmanın yollarını da aramışlardır.
Tarih boyunca toplumlar suç-ceza dengesi üzerinde durmuşlardır. Devlet kavramının henüz soyutlaşmadığı ve iktidarın daha çok hükümdarın kişiliğinde ya da bir aile/kabilede toplandığı bir toplumlarda cezalar beden ve suçlunun
üyesi olduğu topluluk üzerinde yoğunlaşmaktaydı. Modernizm ile birlikte insan doğası, kötülük tanımı, hakikat düşüncesi
değişti ve bireyleşme güçlendi. Bu süreçte suç-ceza ilişkisi de yeniden ele alındı. Bedene verilen ceza kavramı zayıfladı
ve haklardan mahrum kılma seçeneği öne çıkmaya başladı. Eğitimsizlik, kötü çevre, toplumsal krizler vs. etkenlerin kişiyi
suça teşvik ettiği varsayımı gelişti ve uygun koşullar sağlandığında suçluların olumlu kişilik geliştireceği düşüncesi ağır
basmaya başladı. Suçluyu uzun süre toplumda soyutlamanın ya da benzer suçtan hüküm giyen suçluların aynı koğuşta
bulundurulmasının sakıncaları far edildi ve alternatif ceza yöntemleri üzerinde durulmaya başlandı. Bu, ceza hukuku düşüncesinde tarihte de örnekleri bulunan yeni bir ufuk sayılır.
İnsanın dünyaya ne iyi ne de kötü olarak değil, ancak her iki yöne de potansiyel olarak eğilimli bir varlık olarak
geldiğini kabul eden ve ahlakî kaygıyı insan özgürlüğü ve sorumluluğu ile birlikte ele alan düşünceler açısından insan
plastik ve esnek bir varlıktır. Onun iyi ya da kötü bir karaktere sahip olması baştan belirlenmiş değildir. Aksi halde
insanın özgürlüğünden ve onurundan söz edilemezdi. İnsan aldığı eğitim, yaşadığı ortam ve olaylar, etkileşimde
bulundu çevre ve insanlar ve nihayet kendi iradesi sayesinde iyi ya da kötü eylemler geliştirir. Bu temellendirme, kötülüğü insanın içine ve doğasına değil, çevresel ve tarihsel etkileşimlere yerleştirir.
44
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Tüm bu anlatılanlar bir şekilde suç işlemiş ve hüküm giymiş olan kimselerin suçlarının niteliğine ve kişisel durumlarına
göre hapis cezasının yanında daha farklı yöntemler uygulayarak onları bir tür ıslah/rehabilitasyon sürecine sokmak fikri
öne çıkmıştır. Bu uygulamadan amaç, suçlunun kendi eyleminin kötü ve zararlı olduğunun farkına varacağı ve durumun
düzelteceği bir öz eleştiri ve düzeltme sürecine dahil etmektir. Bunun en güzel yollarından biri, kişiyi toplum yararına
yönelik toplu çalışmalara katmaktır. Geleneksel hapis cezasının yetersiz oluşu ve suçluyu ıslah etmek yerine tam aksine
işlediği suç konusunda daha da profesyonel hale getirdiği, yeni ve daha ileri düzeyde suçlar işleme konusunda daha büyük sorunlara yol açtığı ayrıca başta hapishane nüfusunun artması gibi diğer sorunlara yol açtığı gibi konular tartışılmaktadır.25 Bu eksende yeni infaz yöntemleri üzerinde durulmaktadır. Bu yeni yöntemlerin temel amacı ceza vermekten çok,
suçluyu ıslah etmek ve topluma yeniden kazandırmaktır. Zira onu suç olarak tanımlanan eylemleri işlemeye iten nedenler
kişisel olduğu kadar toplumsal ve çevreseldir de. Bu temellendirme, suç işleyen ile işlemeyen insan ayrımının ontolojik
sınırlarını yumuşatmakta ve eğitim, etkileşim, ıslah, kendini aşma gibi kavramların önemini öne çıkarmaktadır.
Denetimli serbestlik kavramının tarihte kökenleri ya da izleri bulunabilir. Ancak bir kurum olarak modern hukuk tarafından keşfedilmesi çok ta eski değildir. Bu uygulama, Batı ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de yeni arayışlar çerçevesinde ele alınmaktadır. Gerek mevzuat gerek uygulama açısından yeni sayılan (Türkiye’de 10 yıllık bir geçmişi vardır.)
denetimli serbestlik üniversitelerin, STK’ların, diğer kamu kurumlarının (örneğin MEB, Diyanet İşleri Başkanlığı, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı vb.) katkı ve aktif katılımlarıyla geliştirilmesi gereken önemli bir açılım olarak durmaktadır.
Üniversitelerin ilgili akademik birimlerinde bu konu üzerinde çalışan ekipler kurulabilir. Uzaktan eğitim, hayat
boyu öğrenme, değerler eğitimi, aile danışmanlığı, manevî danışmanlık ve rehberlik vb. gibi popüler çalışma alanlarına
denetimli serbestlik uygulamalarına teorik ve pratik katkılar sağlayacak şekilde düzenlemeler yapılması bu konuda hızlı
ve sağlam adımlar atılmasını sağlayacaktır.
KAYNAKÇA
Abdülaziz Bayındır, “Örneklerle Osmanlı’da Ceza Yargılaması”, http://www.suleymaniyevakfi.org/tarih-arastirmalari/orneklerle-osmanlida-ceza-yargilamasi.html,, (erişim tarihi: 12.11.2015)
Abdülhay el-Kettânî, et-Terâtibu’-İdâriyye, (I-II), çev. Ahmet Özel, İz Yayıncılık, İstanbul, 2003
Ali Bardakoğlu, “Hapis” md., TDV İslam Ansiklopedisi, c. XVI, 1997, ss. 54-64
Anton M. Van KALMTHOUT, Çeviren: Burhan ALICI, “Kamu Yararına Çalışmadan “Toplumsal Yaptırımlara”: Karşılaştırmalı
Bakış Açısı”, (Adalet Akademisi) Küresel Bakış Dergisi, Sayı: 1, Nisan 2011
Bütün Yönleriyle Asr-ı Saâdette İslam, ed. Vecdi Akyüz, (I-IV), Beyan Yayınları, İstanbul, 2009
Ekrem Çetintürk Onarıcı Adalet, Ankara, HD Yayıncılık, 2008
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, (I-X), İstanbul, 2009
Hakan A. YAVUZ, “Denetimli Serbestliğin Türk Ceza Adalet Sistemindeki Tarihsel Gelişim Süreci”, Türkiye Barolar Birliği
Dergisi, Sayı. 100, s. 317-342, Mayıs-Haziran 2012
--------------------, “Denetimli Serbestliğin Ortaya Çıkışı ve Karşılaştırmalı Hukuktaki Gelişim Süreci”, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Sayı. 66, s. 75-89, Şubat 2012
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Kanunlaştırma Hareketleri ve Tanzimat, İstanbul, 1940
İbrahim USTA, Hakan ÖZTÜRK, “Denetimli Serbestlik”, Ceza Hukuku Dergisi, Sayı: 13, Ağustos 2010
İbni Âbidin, Redd’ul-Muhtâr ale’l-Dürri’l-Muhtâr, İstanbul, 1984
25
Hakan A. Yavuz, “Denetimli serbestliğin Türk Ceza Adalet Sistemi İçindeki Tarihsel Gelişim Süreci”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, sayı
100, Mayıs-Haziran 2012, ss. 318-342; ”İbrahim Usta, İbrahim Öztürk, “Denetimli Serbestlik”, Ceza Hukuku Dergisi, sayı 13, 2010, ss. 2-44; Çetintürk,
Ekrem, Onarıcı Adalet, Ankara, HD Yayıncılık, 2008; Kamer, Vehbi Kadri, (2008), Ceza Adalet ve İnfaz Sistemi İçinde Denetimli Serbestlik Sisteminin
Önemi, Adalet Dergisi, 31. Sayı, Mayıs 2008, ss. 66-74; Necati Nursal, Selcen Ataç, Denetimli Serbestlik ve Yardım Sistemi, Ankara,2006
45
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
İsmail Acar, “Osmanlı Kanunnameleri ve İslam Hukuku”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı XIII-XIV,
İzmir, 2001, ss. 53-68
Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, DİB Yayınları, (I-V), Ankara, 2007
Mâverdî, Ebul-Hasan Ali bin Muhammed, Edebu’l-Kâdî, Bağdat, 1977
Mehmet EVKURAN, Ahlak Hakikat ve Kimlik-İslam Kelamında Ahlak Problemi, Ankara, 2015
---------------------, “Siyasal Kültürümüzün Teolojik Kökenleri”, İslamiyat Dergisi, Ankara, 8, sayı, 2005
------------------------, “Modern Türk Düşüncesinde Kültür Siyaset Din İlişkileri”, Uluslararası Türk Dünyası Kültür Kongresi,
Ege Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İzmir, 19-24 Nisan 2010
Metin Hülagu, İslam Hukukunda Hapis Cezası, Kayseri, 1996
Michel Foucault, Hapishanenin Doğuşu (Orjinal isim: Surveiller et Punir, Naissance de la Prison), çev. Mehmet Ali Kılıçbay,
6. Baskı, Ankara, 2015
Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, çev. Mehmet Yazgan, İstanbul, 2008
Necati Nursal, Selcen Ataç, Denetimli Serbestlik ve Yardım Sistemi, Ankara, 2006
Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-u İslamiyye ve Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, İstanbul 1970
Peter RAYNOR, Çevirenler: Dr. Hakan A. YAVUZ, Süleyman ÖZAR, “Denetimli Serbestlik Hala Mümkün müdür?”, Küresel
Bakış Çeviri Hukuk Dergisi, Yıl:4, Sayı:12, (s. 11/39), 2014
----------------------, “Din Eğitimi ve Öğretimi ile Din ve Vicdan Özgürlüğü Sorunlarına Evrensel Hukuk Çerçevesinde Çözüm
Önerileri”, Uluslararası Demokrasi Kongresi, Memur-Sen, Ankara 25- 27 Ocak, 2010
Ramazan Altınay, Emevîlerde Günlük Yaşam, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2006
Vehbi Kadri Kamer, “Ceza Adalet ve İnfaz Sistemi İçinde Denetimli Serbestlik Sisteminin Önemi”, Adalet Dergisi, sayı 31,
Mayıs 2008, ss. 66-74
Yunus Koç, Murat Tuğluca, “Klasik Dönem Osmanlı Ceza Hukukunda Yargılama ve Toplumsal Yapı”, Türk Hukuk Tarihi
Araştırmaları Dergisi, sayı 2, 2006, ss. 7-24
46
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
DENETİMLİ SERBESTLİĞİN DOĞUŞUNA KADAR AVRUPA TARİHİNDE SUÇ VE CEZA
Cemal Karadöl
Müdür
İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğü
cemkara18@hotmail.com
GİRİŞ
Suç ve cezanın tarihi, insanlığın tarihi kadar eski olup oldukça dikkat çekici bir evrime sahiptir. Bu tarih, buna ceza
doktrini tarihi de denilebilir, Antik Yunan, Roma, Ortaçağ ve Modern dönem olmak üzere bir bütünü teşkil eder. Tarihe
baktığımızda bu dönemlerdeki ceza infaz anlayışlarının birbirinden farklı olduğunu görüyoruz. Öyle ki her dönemde ceza
adalet anlayışı üzerine yeni fikirler ileri sürülmüş ve uygulanan ceza pratikleri her dönemde değişmiştir. “Suç nedir?”,
“Hangi fiil suç teşkil eder?” “Cezanın amacı nedir?”, “Hangi suça hangi ceza verilmelidir?” gibi soruların cevabı içinde
yaşanılan dönemin egemen ideolojisine göre değişmiştir.
“Uzun yıllar ceza hukukunda, kuralların ihlali, yani suç işlenmesi halinde kamunun varlığını garanti eden münhasır
çabalar olarak, tanrıların ve insanların intikamı anlamına gelen cezalar uygulanmıştı. Suçlunun durumunu dikkate almaksızın uygulanan bu cezaların, suçlunun yok edilmesi veya mağdurun zararının tazmini dışında başka bir amacı yoktu.”1
Zira Antik Yunan ve Roma Medeniyetlerinin de içinde bulunduğu ilk çağda suçlu kamunun düşmanı sayılır ve ona
karşı her şekilde müdahale edilebilirdi. Bununla birlikte, suçlunun işlediği suçtan tek sorumlu olan kendisiydi, toplumun
kişinin suç işlemesinde bir etkisinin olabileceği düşünülmezdi. Suçluya ceza olarak, ölüm, sakat bırakmak, kırbaçlamak,
sürgün, para cezası, bedensel işkenceler ve kölelik gibi çok sayıda ceza verilebilirdi. Suçlu kamunun bir düşmanı olarak
algılandığından, onun vatandaşlık hakları ve fiziksel varlığı yok sayılır, kişi bir eşya gibi algılanabilirdi. Bunun sonucunda
ise, suçlunun mal varlığı ve çalışma gücü sınırsız olarak zarar görene devredilebilirdi.2
Cezalandırmanın tarihine baktığımızda, 18. yüzyılın sonlarına gelene kadar, egemenlerin suçluların bedenlerine
yönelik sayısız işkenceler uyguladıklarını görüyoruz. Michel Foucault “Hapishanenin Doğuşu” adlı eserinin giriş kısmında 2 Mart 1757’de uygulanan bir infazı şu şekilde anlatır: “ Damiens, Paris Kilisesi’nin cümle kapısının önünde, suçunu
herkesin karşısında itiraf etmeye mahkûm edilmişti; buraya elinde yanar halde bulunan iki libre ağırlığındaki bir meşaleyi
taşıyarak, üzerinde bir gömlekten başka bir şey olmadığı halde, iki tekerlekli bir yük arabasında götürülecektir; sonra
aynı yük arabasıyla Breve Meydanı’na götürülecek ve burada kurulmuş olan dar ağacına çıkartılarak memeleri, kolları,
kalçaları, baldırları kızgın kerpetenle çekilerek; babasını öldürdüğü bıçağı sağ elinde tutacak ve kerpetenle çekilen
yerlerine erimiş kurşun, kaynar yağ, kaynar reçine ve birlikte eritilen balmumu ile kükürt dökülecek, sonra da bedeni
dört ata çektirilecek parçalatılacak ve vücudu ateşte yakılacak, kül haline getirilecek ve bu küller rüzgâra savrulacaktır.
Gazete D’Amsterdam( 1 Nisan 1757), “sonunda onu parçaladılar, bu sonuncu işlem çok uzun sürdü, çünkü kullanılan atlar
çekmeye alışık değillerdi; bu yüzden dört tane yerine altı tane koymak gerekti, bu da yetersiz kaldı; talihsizin kalçalarını
kopartmak için sinirlerini kesmek ve eklemlerini baltayla parçalamak gerekti…”3
18. Yüzyılın sonlarına değin bedene acı çektirme üzerine kurulu cezalandırma anlayışı, aydınlanmayla gelen yoğun
fikir tartışmaları ve araştırmalar neticesinde yerini hapishanelere bırakacaktır. Fakat daha sonra, suçluyu iyileştirme ve
yeniden topluma kazandırmada hapishanelerinde iyi bir tesir yaratmadığının anlaşılmasıyla Denetimli Serbestlik isimli
yeni bir ceza infaz rejimi doğacaktır.
Bu araştırmada, Denetimli Serbestliğe gelinceye kadar Avrupa’nın ceza adalet anlayışındaki evrimini analiz etmeye
çalışacağız. Bu kapsamda, Antik Yunan, Roma, Orta Çağ ve Aydınlanma dönemlerine bakarak, suçlunun bedenine acı
1
2
3
Timur Demirbaş , “Hürriyeti Bağlayıcı Cezaların ve Cezaevlerinin Evrimi”, Hapishane Kitabı, s. 5
Ibid, 5.
Michel Foucault, Hapishanelerin Doğuşu, çev . Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitapevi Yayınları, 2015, s 33-34.
47
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
çektirmeye yönelik ceza anlayışından, suçlunun rehabilitasyonu ve yeniden topluma kazandırılması anlayışına nasıl geçildiğini görmeye çalışacağız.
Antik Yunan
Atina’da cezanın esasını intikam ve kısas oluştururdu. Platon, cezanın amacını korkutma ve iyileştirme olarak belirtse de Atina mahkemelerinin verdiği kararlardan yola çıkarak bunun gerçekte böyle olmadığını söyleyebiliriz. Zira Atina
mahkemeleri; vatandaşı onursuz bir şekilde köle durumuna sokma, kamuya açık yerde rezil etme, para ve mal varlığını
başkasına verme, sürgün, dayak vasıtasıyla bedeni terbiyeve ölüm cezası ( zehirlemek, iple asmak, topuzla, kılıçla öldürmek, boğmak, yakmak, uçurumdan atmak) gibi birçok cezayı sıklıkla uygulamışlardır.4
Öte yandan, Antik Yunan’da, gerek mahkeme gerekse sahibi tarafından en çok cezalandırılan sınıfın köleler olduğunu
söyleyebiliriz. Antik Yunan ve devamı niteliğindeki Roma’da işkence kölelerin değişmez kaderiydi. Kölenin kendisi de
dâhil olmak üzere kimse buna karşı çıkmazdı. Hatta bugün birçok konuda atıf yaptığımız filozoflar bile kölelere işkence
yapılmasına taraftardı. Örneğin Aristoteles bunu onaylayanlardan biridir. Platon ise, ütopya düşüncesini açıklarken, özgür
yurttaşlar ve köleler için ayrı bir hukukun gerekli olduğundan söz eder. Platon, özgür insanların yalnızca kınandıkları bir
kabahati, köleler işlediklerinde kırbaçlanmaları gerektiğini savunan dönemin egemen öğretisini onaylıyordu. Özgür insan
para cezasıyla kurtulurken, köleye ölüm cezası veriliyordu. Bu dönemde işkence, tanıklık yaptırmak veya itiraf ettirmek
amacıyla özgür yurttaşlara asla uygulanmamakla birlikte bütün sınıflara uygulanabilir bir cezalandırma yöntemi olarak
kullanılmıştır.5
Antik Yunan’da, köleler başlangıçta savaş veya yağma seferlerinde ele geçirilenlerle sınırlıydı. Yunanlar, esir aldıkları
köleleri öldürmektense onları alçaltıcı işlerinde kullanmayı yeğlediler. İnsan onuru kavramının olmadığı bu dönemde
köleler sahiplerinin istediği her türlü işi yapmak zorundaydılar. Zaten bir kölenin onurunda da bahsedilemezdi. Kölelik
kurumu bir kez uygulamaya konduktan sonra giderek daha fazla insan, pek de yapılmak istenmeyen ve alçaltıcı görünen işlerin karın tokluğunun ötesinde bir karşılık beklemeyen/bekleyemeyen köleler tarafından yapılmasından hoşlanır
oldu. Savaşlar sırasında alınan kölelerin sayısı yetmeyince, gözler yeni ve başka kaynaklara çevrildi. Mahkûmlar ve cürüm
işleyenler köleliğe zorlandılar. Solon uygulamayı durdurana kadar borcu olan ve bunu ödemeyen kimse, doğrudan alacaklının kölesi olurdu. Daha sonra köleler alınıp satılmaya başlandı. Atina’nın ünlü köle pazarında erkek ve kadın köleler
çırılçıplak sergilenip açık artırmada en yüksek fiyatı verene satıldılar.6
Bununla birlikte yunanlar, belli işaretler geliştirerek bunları suçlunun bedenine kazılır ya da yakılır ve böylece işareti
taşıyanın bir köle, suçlu veya hain olduğunun kanıtı olurdu. Böylece kamusal alanda bir ayinle kirletilmiş, lekelenmiş olan
söz konusu kişi, özellikle kamusal alanlarda kaçınılması gereken kişi durumuna düşerdi. Böylece kişi hayatı boyunca kurtulamayacağı bir damganın esiri olurdu.7
Roma
Antik Yunan’da olduğu gibi Roma’da da suçlunun bedenine işkence yaparak suçunu itiraf ettirmek esastı. İşkence bazı
durumlarda cezalandırmanın tamamını oluşturuyor, bazı durumlarda ise sürgün veya ölüm cezasından önce uygulanan
bir yaptırıma dönüşüyordu. Örneğin borcunu ödemeyen/ödeyemeyenler, özel hapishanelere kapatılır, bedenleri üzerinde her türlü işkence yapılırdı. Kiliseye karşı işlenen suçlar son derece şiddetli işkence ile cezalandırılırdı. Kilisede bir
papaza veya piskoposa hakaret etmekle suçlanan bir kimseyi bedenine uygulanacak ciddi işkenceler bekliyordu. Bunu
hükümdarlar da destekliyordu. Kişi sakat bırakılabilir, elleri ve ayakları kesilebilirdi. Sapkınlıktan mahkûm olan biri, uçları kurşunla ağırlaştırılmış kırbaçla dövülürdü. Özgür yurttaşlar ise, kiliseye karşı işlenmiş suçlar ve tecavüzün dışında,
kamçılama ve burnun kesilmesi cezasına maruz kalmazdı. Kamçılama, sadece kölelere verilen bir cezaydı. Çok derin bir
4
Ibid, s, 5-6.
George RyleyScott, İşkencenin Tarihi, Çev: Hamide Koyukan, Dost Yayınları, Ankara, 2001, s.62.
Ibid, 64.
ErvingGoffman, Damga, çeviren: Ş. Geniş- L. Ünsaldı- S.N. Ağırnaslı, HeretikYayınları , 1. Baskı, Ankara, 2014. s. 29.
5
6
7
48
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
onursuzluk ve aşağılamanın işaretiydi ve ortalama bir Romalı, kamçılanmaktansa ölümü tercih ederdi.8
Roma Hukukunda köle söz konusu olduğunda, en iyi ve çoğu durumda doğruyu söyletmenin tek yolu işkenceydi. Efendi-köle ilişkisinin olduğu bu dönemde, sahibi köle üzerinde mutlak bir söz hakkına, her türlü tahakküm yetkisine sahipti.
Bu durum ise sahibinin köleye istediği işkenceyi yapabilmesine imkân sağlıyordu. Öte yandan, devlet işkence konusunda
düzenlemeler yapsa da, bunla her kölenin açıkça karşılaştığı özel işkencelere ek ama onlardan ayrı cezalandırma biçimleri
sayılıyordu. Sahibi kölesini gerçek ya da gerçek dışı her kusuru için dilediği gibi cezalandırma hakkına sahipti.9
Bu dönemde köleler için en temel cezalandırma biçimi kırbaçlamaydı. Roma’da çok sayıda köle bu cezalar dolayısıyla
kırbaç altında ölmüştür. “Kırbaçlamanın dışında, kölelere uygulanan sayısız işkence biçimi vardı ve bütün cezalara işkence
denilmese de, çoğu kuşkuya yer bırakmayacak biçimde zalimce ve insanlık dışıydı. Kaçmaya çalışan ve yakalanan kölelerin alınları genellikle dağlanırdı. Hırsızlara da aynısı uygulanırdı. Diğer durumlarda ellerinden asılılar, ayaklarına ağırlıklar
bağlanır ve bu durumdayken ölümüne kırbaçlanırlardı.”10
Kölenin efendisi bir kadın da olabilirdi, Romalı kadınlar cinsel zevklerini tatmin ederken hamile kalma riskini ortadan
kaldırmak için genç erkek kölelerini hadım ettirirlerdi. Hatta bazı efendi kadınlar, Montaigne’nin dediği gibi “Bütün kölelerinin ve savaş tutsaklarının gözlerini çıkarır, böylece kölelere kendilerini tanıtmadan zevklerine bakabilirlerdi.”11
Romalılar çok sık olmasa da hapis cezasını da uygulamaktaydılar. Örneğin krallık döneminde ortaya çıkan ilk hapishanenin yer altında ve üstünde olmak üzere meşe kütükleri ile hücrelere ayrılmış bölümleri mevcuttu. Hükümlüler bu
hücrelere kapatılır ya da zincirlenir, daha sonra da hükümlülerin bir kısmı bu hücrelerden alınarak kayalıklara götürülür ve
uçurumdan atılırdı. Öte yandan, borcunu ödeyemeyen borçluyu kapatmak üzere oluşturulan özel zindanlar vardı. Borçlu
borcunu ödemediyse veya ödeyemediyse, onun alacaklının borç kölesi olmasına karar verilirdi. Alacaklı, borç kölesini özel
hapishanesine kapatabilir, ona acımasızca işkence edebilir, zincirleyebilir veya vücudu kanayıncaya kadar dövdürtebilirdi.
Roma’da köle bir kişi değil, eşya olarak algılanırdı. Efendisi, kölesine ne isterse onu yapabilir, onu öldürebilir veya eğitebilirdi. Kısacası, efendiler köleleri üzerinde mutlak söz ve tahakküm hakları vardı.12
Ortaçağ
Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşü ile başlayıp Rönesans biten uzunca bir dönemi kapsayan ortaçağı mantık ve insani değerlerin olmadığı, insanın ve insan aklının önemsenmediği ve dogmatik düşüncenin hüküm sürdüğü bir çağ olarak
tasvir edebiliriz. Aklın/fikrin önemsenmediği bu çağda papazlar çeşitli menfaatler karşılığında günahları affediyorlar, öyle
ki cennetten yer bile satıyorlardı.
Ortaçağ kilisenin suçlu üzerinde sayısız işkence biçimleri geliştirdiği bir dönemdir. Bu dönemde ceza din kaynaklı
olup, kefalet esası yanında ibret esası da yer almıştır. Suçun toplumun huzur ve güvenliğini tehdit ettiği gerekçesiyle, faile
cezası halkın cezanın infazını görebileceği kamusal bir alanda gerçekleştirilerek, başkalarını korkutmak ve böylece suç
işlenmesine engel olunacağı öne sürülmüştür. Bir kimseyi asmak onu ıslah etmez, onunla başkalarını ıslah ederiz diyen
Montaigne, cezanın esasının ibret olduğunu söylemektedir.13 Burada, bir yanda kefaret gibi din kaynaklı bir cezalandırma anlayışı varken, diğer yandan cezanın infazını herkesin görebileceği kamusal bir alanda gerçekleştirerek toplumun
ibret alması esası vardır. Fakat ibret esasının neticesi olarak cezalar giderek şiddetlenmiş ve halkın huzurunda işkence
şeklinde gerçekleştirilmiştir.14 Tamamen dogmatik düşüncenin/kilisenin etkisinde bir yaşam biçimin olduğu Ortaçağ’ın
ilk dönemlerinde kefaret ve para cezaları pratik cezalar olarak görülürken, Ortaçağın geç dönemleri ise; işkence ve canavarca idamlar dönemi olarak bilinmektedir.15 Bu dönemde, özellikle engizisyon mahkemeleri, binlerce insana haksız yere
8
9
10
11
12
13
14
15
George RyleyScott, İşkencenin Tarihi, Çev: Hamide Koyukan, Dost Yayınları, Ankara, 2001, s.63-65.
Ibid, 64.
Ibid, 66.
Ibid, 66.
T. Demirbaş, “Hürriyeti Bağlayıcı Cezaların ve Cezaevlerinin Evrimi”, Hapishane Kitabı, s. 6, 14.
Duygu Yarsuvat, “Ceza ve Yeni İçtimai Müdafaa Doktrini”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, cilt 32, sayı 1, 1966, s. 83.
Ibid.
Timur Demirbaş., “Hürriyeti Bağlayıcı Cezaların ve Cezaevlerinin Evrimi”, Hapishane Kitabı, s. 3.
49
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
işkence etmişlerdir.
Aydınlanma Dönemi
Aydınlanma felsefesi, on yedinci yüzyılın sonlarında kendisini hissettirmeye başlamış ve on sekizinci yüzyılda tek
egemen felsefe olmuştur. Aydınlanmacılar, Avrupa’da mutlak monarşilerin ve egemenin tebası üzerinde her türlü keyfi
hakkının olduğu bir dönemde, iktidarların keyfi yetkilerini sınırlandırmak için neler yapılabileceği üzerine düşünmüşlerdir. Aydınlanma felsefesi on yedinci yüzyılda John Locke(1632-1704), Isaac Newton ve Francis Bacon(1551-1626) olmak
üzere üç önemli düşünürün fikirlerinden doğmuştur. Bu düşünürler; insanın doğuştan getireceği bir bilgisinin olamayacağını, doğru bilgiye ulaşmada dinin yerine insan aklının temel alınmasını gerektiğini ve bilginin mutlaka deney ve gözlem
yoluyla elde edilmesi gibi hümanist fikirleri savunmuşlardır.16
Bununla birlikte on sekizinci yüzyılda, Montesquieu, Bentham, Rousseau ve Beccaria gibi düşünürler de, on yedinci
yüzyıl düşünürlerinin bir devamı olarak, İlk Çağ ve Orta Çağ boyunca kilisenin ve hükümdarların bir dayatması olan, insan
onurunu göz ardı eden, insancıl olmayan, bedene yönelik gerçekleştirilen aşırı katı cezalara ve monarşinin keyfi cezalandırma sistemine karşı çıkarak, ceza adalet anlayışının tartışılması ve değişmesi gerektiğine inanmışlardır.
İlk ve Ortaçağ düşünürlerinden farklı olarak Aydınlanma düşünürleri, “insan aklını temel alarak, sorumluluk sahibi,
otonom bir varlık olarak insanı felsefi antropolojinin öznesi yapmışlar ve akliliği, ilahi ve kozmolojik doğal hukuk anlayışlarının önüne geçirip, rasyonel bir doğal hukuk yaratarak, Roma’dan sonra laik/seküler bir hukuk düzeninin temelleri atmışlardır.”17 Böylece aydınlanma düşünürlerinin kutsal veya dogma olanın yerine insan aklını öne çıkararak, aklın dogma
karşısındaki üstünlüğünü savunmuşlardır. Aydınlanmacılara göre, evren dogmatik bilgilerle değil insan aklının ürünü olan
deney ve gözleme dayalı bilgilerle açıklanmalıdır. İnsanın her şeyin ölçüsü olduğunu düşünen aydınlanma düşünürleri
ceza adalet anlayışının da yeniden düşünülmesine/tartışılmasına zemin hazırlamışlardır.
18. yüzyılın sonlarından itibaren cezalandırmanın amacını fikri bir temele dayandırmaya çalışan tartışmalar başlamıştır. Ceza adalet anlayışı üzerine yapılan yoğun tartışmalar “Klasik Okul”, “Pozitivist Okul”, “Üçüncü Okul” ve “Yeni Sosyal
Savunma Hareketi” gibi okulları doğurmuştur. Her okul sorumluluğun esası ve cezalandırmanın gayesi hakkında farklı
düşünceler geliştirmiştir. Bu okulların kendi aralarındaki fikri tartışmaları neticesinde ulaşılan değerler ve prensipler günümüz ceza hukukunun temelini oluşturmaktadır.18
Bir Aydınlanma Düşünürü Olarak CesareBeccaria
1764 yılına gelindiğinde ise, CesareBeccaira yazığı “Suçlar ve Cezalar Hakkında”19 isimli kitabıyla Avrupa’da ceza infaz
anlayışının değişmesine büyük ölçüde öncülük etmiştir. Beccaria, bu kitabında, kanunların kaynağına, nasıl yapılmaları
ve nasıl yorumlanmaları gerektiğine, cezaların neden bir ihtiyaç olduğuna ve cezaların hangi niteliklere sahip olmaları
gerektikleri gibi ceza hukukuna içkin birçok konuda görüş bildirmiştir.20
Orta Çağ’da hükümdarların/egemenlerin cezalandırma hakkını ilahi bir kaynaktan aldıkları görüşünü tamamen reddetmiştir. Ona göre, suç ve ceza işlenen günaha oranla ölçülmemeli, suçlara karşı belirlenecek cezalarda dinsel kaynaklı
bir adalet yerine, insan aklının ürünü olan seküler bir adalet anlayışı oluşturulmalıdır. “Suçlu, günahkâr değil toplum
kurallarını ihlal eden bir bireydir. Bu nendele, ceza kanunları hükümdarların mutlak güçlerini, dinsel bağnazlıkları, zenginlerin ya da asillerin çıkarlarını savunmak amacıyla tasarlanmış olmamalıdır. Kanunlar özgür insanlar arasında sözleşmelerden kaynaklanmalıdır.”21Beccaria’nın kitabını yazdığı on sekizinci yüzyılın sonlarından itibaren, ceza hukukunun temelleri
artık kutsal bir kaynağa ya da hükümdara değil, toplumsal bir sözleşmeye dayanacaktır. Böylece insan aklı merkeze gele16
Emine Eylem Aksoy Retornaz, “Beccaria’nın Hapis Cezasına Bakışı Üzerine Bir Değerlendirme”, TBB Dergisi, Sayı 112, 2014, s.97.
Özgür Küçüktaşdemir,“Aydınlanma ve Ceza Hukuku”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2014, sayı 113, s.70.
18
İlhan Üzülmez, “ Ceza Sorumluluğunun Esası ve Cezalandırmanın Amacına Dair Düşünce Hareketleri”, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt 5, sayı 1-4, 2001, s. 260.
19
CesareBeccaria, Suçlar ve Cezalar Hakkında, çeviren Sami Selçuk, İmge Kitapevi, Ankara, 2014.
20
Emine Eylem Aksoy Retornaz, “Beccaria’nın Hapis Cezasına Bakışı Üzerine Bir Değerlendirme”, TBB Dergisi, Sayı 112, 2014, s.96.
21
Ibid, s.96.
17
50
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
cek, toplumlar kendi hukuk sistemlerini kendileri kurma yolunda büyük bir adım atacaklardır.
Asıl hedefi suç ve ceza tarihinde yüzyıllardan beri birikerek tortulaşan yargıları yok etmek olan Beccaria’ya göre,
“suçta ve cezada kanunilik ilkesini, yargılamaların hızlı ve adil olması, cezaların ılımlı olmaları gerektiği ve her türlü gayr-i
insani muamele, işkence, gizli yargılamalar, keyfi muamelelerin yasaklanması, suçların ve cezaların orantılı olması adil
bir ceza hukukunun anahtarlarıdır.”22
Beccaria’nın en radikal görüşlerinden biri de ölüm cezasına karşı çıkmasıdır. Düşünür insan için son derece ağır bulduğu bu cezanın yerine hapis cezasını önerir. Ona göre ceza hukukunun gelişmesi hapis cezası ve zorla çalıştırmanın
yaygınlaşmasıyla olacaktır.23
Bedene Azap Çektirmek Yerine Hapishanelerin Hacim Kazanması
Ceza felsefesindeki tüm bu gelişmeler neticesinde, azap çektirilen, parçalanan, organları kopartılan, yüzüne veya
omzuna simgesel damga basılan, canlı veya ölü olarak teşhir edilen, seyirlik unsur haline getirilen bedeni işkence cezaları yok olmaya başlamıştır. Böylece beden, ceza ile yıldırmanın ana hedefi olmaktan çıkmıştır. Artık cezayı karanlık bir
şenlik haline çeviren, onu seyirlik bir unsur haline getiren infaz rejimleri yok olmaya başlamıştır. Cezaların törensel yönü
kaldırılmaya başlanmıştır, örneğin suçun herkesin önünde itiraf edilmesi uygulaması Fransa’da ilke 1791’de kaldırılmış,
kısa süreli bir geri dönüşün ardından 1830’da tamamen kaldırılmıştır. Kazığa bağlama cezası ise 1789’da kaldırılmıştır.
Öte yandan, Avusturya ve İsviçre’de mahkûmların sokak ortasında ve şehirlerarası yollarda çok renkli kıyafetler ve demir
boyunduruklarla çalıştırılması on sekizinci yüzyılın sonunda veya on dokuzuncu yüzyılın başında hemen her yerde kaldırılmıştır. Böylece ceza giderek bir seyirlik bir ayin olmaktan/bir sahne olmaktan çıkmıştır.24 Artık, Aydınlanmanın etkisiyle,
daha insancıl ve daha az acı verici cezalandırma biçimleri düşünülmeye başlanmıştır. Bu konudaki fikri tartışmalar hapishanenin en insancıl ve etkili cezalandırma yöntemi olabileceği konusunda birleşiyorlardı. Gerçekten de, bedene azap
çektirmeye olan itirazlar, on sekizinci yüzyılın ikinci yarısında hemen her yerde karşımıza çıkmaktadır. Hukuk felsefecileri,
hukukçular ve yasa koyucular başka bir şekilde cezalandırmak gerektiğinde hemfikirdiler.
Ne var ki, 18. Yüzyılın sonlarından itibaren, modern devlete özgü bir cezalandırma aracı olarak, hapishaneler iyice
hacim kazanmaya başladı. O zamanlar hapishane, bedenin dokunulmazlığını garanti eden ve hürriyetten yoksun bırakma
yoluyla zengin-fakir ayrımı yapmayarak herkesi aynı şekilde cezalandıran oldukça insani bir cezalandırma yöntemi olarak
görünüyordu.
Fakat hapishanelerin yaygınlaşmasından ve insan üzerinde meydana getirdiği sonuçların görülmesinden bir süre sonra, Michel Foucault yayınladığı “Hapishanelerin Doğuşu” isimli kitabında dile getirdiği fikirleriyle, hapishanelerin suçlu için ideal/etkili bir cezalandırma yöntemi olmadığını söylüyordu. Foucault’ya göre, seyirlik bir alanda bedene azap
çektirmenin yerini artık bedenin tutuklanması almıştır.25 Ona göre, artık bedene değil ruha müdahale edilmektedir. Bedene azap çektiren kefaret cezasının yerine kalp, düşünce, irade ve ruhsal durum üzerine derinlemesine etki eden bir
ceza sistemine geçilmiştir.26
Denetimli Serbestliğin Doğuşu
On dokuzuncu yüzyılın egemen ceza adalet anlayışının başat yaptırımı olan hürriyeti bağlayıcı cezaların hükümlüyü
iyileştirmek ve yeniden topluma kazandırmaktan ziyade, suçluyu toplumdan daha da uzaklaştırdığı ve kişide psiko-sosyal
travmalara neden olduğu anlaşılmıştır. Öte yandan, cezaevinden çıkan mahkûmların, cezaevi sonrası yaşama adapte olamadıkları, eski sosyal çevrelerini kaybedebildikleri ve toplumun negatif ön yargılarından kurtulamayarak “hapis yatmış”
ve “suçlu” gibi damgalara maruz bırakılarak toplumsal yaşamın dışında izole bir hayata sürüklenmektedirler. Hapisha22
Ibid, s.95.
MichelPorret, “Leslumières et la modernitépénale”, Un droitpénalpostmoderne, sous la direction de MichelMassé, Jean-Paul Jean, AndréGiudicelli, PUF, Paris, 2009, s. 66.
24
Michel, Foucault, Hapishanenin Doğuşu, Çev: Mehmet Ali Kılınçbay, İmge Kitapevi, 6. Baskı, 2015, s.39-40.
25
İbid, 42.
26
İbid, 51.
23
51
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
nelerin yol açtığı tüm bu olumsuz etkilerin ardından, ceza infaz sistemlerinde hapishanelere alternatif olabilecek yeni
uygulamaların arayışına gidilmiştir.
Bu arayışların bir sonucu olarak denetimli serbestlik ve yardım hizmetleri, Avrupa’da 19. yüzyılın başlarında uygulanmaya başlamıştır. İlk olarak İngiltere, Hollanda ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinde başlayan denetimli serbestlik uygulamaları giderek tüm dünyada hacim kazanmıştır. Başlangıçta cezaevinden salıverilen hükümlüleri toplum içinde denetlemek
amacı taşıyan denetimli serbestlikte, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren suçluyu rehabilite etmek ve onu yeniden topluma kazandırmak için birçok sayıda iyileştirme faaliyeti geliştirilmiştir.
Bu sistem ile şüpheliye ve sanığa, belirlenecek deneme süresinde, sosyal çevrelerinden koparılmadan toplumda kalma şansı verilerek, toplum düzenini sağlayan kurallara uyma isteklerini ispat fırsatı sunulmaktadır. Suç işleyen kişilerin
topluma yeniden uyum sağlamalarını ve bu sosyal intibak sürecini kolaylaştıran; geniş anlamda denetim ve yardımın
birleşmesiyle sosyopedogojik temelde tanımlanan bir yaptırım metodudur.27
Bu sistemin hem toplum, hem kişinin kendisi, hem de kamu için önemli yararlarının olduğundan bahsedebiliriz. Örneğin ilk olarak bu sistemde, kamu hizmeti cezası kapsamında, mahkûmların kamusal alan ve kurumlarda çalıştırılması, toplumun adalet duygusunu tatmin etmektedir. Toplum suçlunun bir şekilde cezasını çektiğini kendi gözleriyle görmektedir.
İkinci olarak, hükümlülerin belirlenen gün ve saatlerde ücretsiz olarak çalıştırılması devlete maddi fayda sağlar. Üçüncü
olarak ise; çalıştırılmak üzere herhangi bir kamu kurumuna yerleştirilen hükümlü, farklı sosyal çevreleri görme, kendisine
yeni bir sosyal çevre oluşturma ve kendisine rol model olabilecek kişileri tanıma imkânı bulur.
SONUÇ
18. yüzyılın sonlarına değin, dini bir temelden meşruiyet sağlayan ve suçludan intikam alma ve onu yok etme amacı
güderek bizzat mahkûmun bedenine azap çektirmeye yönelik bir ceza adalet anlayışının hâkim olduğunu söyleyebiliriz.
Gerçekten de, Antik Yunan, Roma ve Orta Çağda sayısız işkence biçimleri geliştirilerek, suçlunun bedenine daha fazla acı
çektirilmeye çalışılmıştır. Bu işkenceler halkın izleyebileceği kamusal bir alanda gerçekleştirilerek toplumun ibret almasının sağlanmasından bahsedebiliriz. Egemenler suçluyu bu şekilde infaz edilerek, hem dini bir vecibeyi yerine getirmiş,
hem toplumun vicdanını rahatlatmış, hem de toplum düzenini sağladıklarını düşünmüşlerdir.
Hümanizm ve Rönesans akımlarının Aydınlanmayı doğurarak meyvelerini verdiği on sekizinci yüz yılın sonlarına
doğru, ceza adalet anlayışında ortaya çıkan “insan merkezci” fikirler ve uzun süren yoğun felsefi tartışmalar neticesinde,
bedene uygulanan cezalar vahşi kabul edilerek kanunlarda yapılan değişiklerle kademeli olarak değiştirilmiştir. Artık, ceza
hukukunun temelini oluşturan yeni düşünce “ıslah” olacaktır. Böylece cezanın amacı suçludan intikam alma, onu yok
etme ve dışlama anlayışından suçlunun ıslahına evrilmiştir. Suçlunun ıslahı içinse en insancıl uygulama olarak, on sekizinci yüzyılın ikinci yarısından itibaren, hapishaneler iyice hacim kazanmaya ve ceza infaz sistemindeki temel cezalandırma
aracı/kurumu olmaya başlayacaktır.
Fakat bir süre sonra, hapishanelerin suçluyu ıslah etmede iyi bir etki göstermediği, kişiyi topluma kazandırmak yerine toplumdan daha da uzaklaştırdığı ve kişide önemli psikososyal travmalara neden olduğunu anlaşılmıştır. Bu durum,
suçluyu toplum içinde rehabilite etmeye ve onu yeniden topluma kazandırmaya çalışan yeni bir ceza infaz sistemini doğurmuştur: Denetimli Serbestlik.
Özetle, cezalandırmanın serüveni, işkence ve idamdan başlamış; hapsetme, rehabilitasyon ve yeniden topluma kazandırma aşamalarına gelmiştir.
KAYNAKÇA
CesareBeccaria, Suçlar ve Cezalar Hakkında, çeviren Sami Selçuk, İmge Kitapevi, Ankara, 2014.
Duygu Yarsuvat, “Ceza ve Yeni İçtimai Müdafaa Doktrini”,İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, cilt 32, sayı1,
1996.
27
52
Necati Nursal- Selcen Ataç, “Denetimli Serbestlik ve Yardım Sistemi (Probation)”, Yetkin Yayınları,2006, s. 33.
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
ErvingGoffman, Damga, Heretik Yayınları, çeviren: Ş. Geniş- L. Ünsaldı- S.N. Ağırnaslı, 1. Baskı, Ankara, 2014.
Emine Eylem Aksoy Retornaz, “Beccaria’nın Hapis Cezasına Bakışı Üzerine Bir Değerlendirme”, TBB Dergisi, Sayı 112,
2014.
George RyleyScott,İşkencenin Tarihi,Çev: Hamide Koyukan, Dost Yayınları, Ankara, 2001, s.62.
İlhan Üzülmez,“ Ceza Sorumluluğunun Esası ve Cezalandırmanın Amacına Dair Düşünce Hareketleri”,Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt 5, sayı 1-4, 2001.
MichelPorret, “Leslumières et la modernitépénale”, Un droitpénalpostmoderne, sous la direction de MichelMassé,
Jean-Paul Jean, AndréGiudicelli, PUF, Paris, 2009.
Necati Nursal- Selcen Ataç, Denetimli Serbestlik ve Yardım Sistemi (Probation), Yetkin Yayınları,2006.
Özgür Küçüktaşdemir,“Aydınlanma ve Ceza Hukuku”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, sayı 113, 2014.
TimurDemirbaş, “Hürriyeti Bağlayıcı Cezaların ve Cezaevlerinin Evrimi”, Hapishane Kitabı, 2. Baskı, 2010.
53
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
ULUSLARARASI HUKUK METİNLERİNDE DENETİMLİ SERBESTLİK
Erdem İzzet Külçür
İstanbul Ticaret Üniversitesi
Hukuk Fakültesi
erdem.kulcur@gmail.com
1. GİRİŞ
Bu bildiride uluslararası hukuk metinlerinde denetimli serbestlik konusu arz edilecektir. Öncelikle uluslararası hukuk
metinlerinin neler olduğu, bu metinlerden ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin iç hukuk bakımından etkisi,
daha sonra denetimli serbestlikle ilgili önemli gördüğümüz bazı uluslararası hukuk metinlerine değinilecektir.
Cezaların denetimli serbestlik tedbirleri ile infazının sadece ulusal değil aynı zamanda uluslararası boyutu bulunmaktadır. Uluslararası hukuk belgelerinin genel hukuki niteliğine bakacak olursak, öncelikle uluslararası hukuk belgelerinin
kapsamına uluslararası iki ve çok taraflı sözleşmeler ile uluslararası örgütlerin aldığı kararların girdiği görülmektedir. Bu
belgeler bağlayıcı ve tavsiye niteliğinde olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Uluslararası sözleşmeler bu açıdan taraf devletleri bağlayıcı niteliktedir. Tavsiye kararları ise adından da anlaşılacağı üzere hukuki bağlayıcılığa sahip değildir. Uluslararası
örgütler istisnai olarak bağlayıcı kararlar da alabilmektedir.
Bu doğrultuda belirtmek gerekir ki denetimli serbestlikle doğrudan ilgili bir uluslararası sözleşme bulunmadığından
bu konuda bağlayıcı bir uluslararası hukuk metni de bulunmamaktadır. Diğer belgelerin devletler üzerinde ahlaki yükümlülükler bırakan tavsiye niteliğindeki metinler oldukları kabul edilmektedir. Denetimli serbestlik tedbirlerini dolaylı olarak
etkileyen konularda ise çeşitli uluslararası sözleşmeler bulunmakta ve bu sözleşmeler taraf devletleri bağlayıcı niteliktedirler. Örneğin işkence, insanlık dışı, onur kırıcı ve kötü muamele yasağına ilişkin sözleşmeler, AİHS’in işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin hükümleri ile özel hayata saygı gibi hükümleri, uyuşturucu maddelere ilişkin uluslararası çok taraflı
sözleşmeler denetimli serbestlik hizmetlerinde dikkate alınması gereken bir takım kuralları içerisinde barındırmaktadır.
Ele alacağımız belgeler daha çok kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi’nin tavsiye kararları üzerine olacaktır. Avrupa konseyinin bağlayıcı hukuk kuralı koyma yetkisi bulunmamaktadır. Bu konuda yalnızca bağlayıcı nitelikte olan Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin uygulanmasını sağlama yetkisi kapsamında üye devletlerin kanunlarını AİHS’e uygun
olarak değiştirmeleri konusunda önemli bir rolü vardır. Ancak belirttiğimiz gibi AİHS’te doğrudan denetimli serbestlikle
ilgili bir hüküm bulunmamakta, daha çok sözleşmedeki hak ve özgürlüklere ilişkin ilkelerin denetimli serbestlik uygulamalarını dolaylı olarak etkilemesi ve bunlara uyulması zorunluluğu bulunmaktadır. Örneğin sözleşmenin işkence ve kötü
muamele yasağına ilişkin hükümleri ile özel hayatın gizliliğine ilişkin hükümleri gibi.
2. İLGİLİ SÖZLEŞMELERİN İÇ HUKUKTAKİ ETKİSİ
Denetimli serbestlikle doğrudan olmasa da dolaylı olarak ilgisi bulunan uluslararası sözleşmelerin iç hukuktaki etkisine değinmek gerekir. Uluslararası hukukun iç hukukumuzdaki, ulusal hukukumuzdaki, yeri Anayasamızın 90. Maddesinin
son fıkrasında düzenlenmiştir. Bu fıkraya göre, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.
“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı
konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
Gerek genel olarak infaz sistemine gerekse özel olarak denetimli serbestlik sistemine ilişkin milletlerararası sözleşme
hükümleri kişi özgürlüğüne ilişkin olduğundan, örneğin denetimli serbestlik suretiyle koşullu salıverme, iç hukukumuzdaki kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda dahi öncelikli olarak taraf olduğumuz milletlerarası
andlaşma hükümleri uygulanacaktır. Bu bağlamda, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmenin doğrudan uygulanabilen
54
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
hükümleri iç hukukumuzdaki kanunlarda ilgili hükümlerin sözleşmeye uyarlanması yapılmamış olsa bile doğrudan uygulanabilen sözleşme hükümleri kanunlardan önce uygulanacaktır. Ancak belirtmek gerekir ki henüz bu konuda doğrudan
uygulanabilecek hükümlere sahip bir uluslararası sözleşme akdedilmemiştir. Buna karşın, sözleşmelere taraf olan ya da
ulusüstü oluşumlara üye olan devletlere ilgili hukuk belgelerinde öngörülen düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda aktif sorumluluk ve yükümlülük yüklenmektedir.
3. DENETİMLİ SERBESTLİK FAALİYETİNİ DOLAYLI OLARAK İLGİLENDİREN BAŞLICA ULUSLARARASI HUKUK METİNLERİ
1948 tarihli BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi m. 5; “Hiç kimse işkenceye veya zalimane veya insanlık dışı veya
aşağılayıcı muamele tarzlarına veya cezaya tabi kılınmayacaktır.”
1966 tarihli BM Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi1 m.7: “Hiç kimse işkenceye veya zalimane, insanlık
dışı veya onur kırıcı muamele veya cezaya maruz bırakılamaz.” Madde 10/3: “Ceza infaz sistemleri mahkûmların ıslahına
ve toplumsal rehabilitasyonlarına yönelik olacaktır.”
1984 tarihli İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme’de de “insan onurunun korunması benimsenerek, her türlü kötü muamele ve işkence yasaklanmıştır. Dolayısıyla cezaların gerek
infaz kurumlarında gerekse denetimli serbestlik tedbirleri yoluyla infazı, zalimane, insanlık dışı ve aşağılayıcı olamayacaktır.”
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesine göre; “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı
muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”
30 Kasım 1964: Şartla Mahkûm Edilen veya Şartla Salıverilen Suçluların Gözetimi Hakkında Avrupa Sözleşmesi
Hakkında denetimli serbestlik tedbirlerine hükmedilmiş şartlı salıverilen veya cezası ertelenen kişiler hakkında hükmedilen tedbirin sözleşmeye taraf devletlerde uygulanabilmesini öngörmektedir. Farklı sözleşmelerde hapis cezaları için
de mümkün olan bu işbirliği sistemi denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulanması bakımından da getirilmiştir. Sözleşme
hükümleri gereğince denetimli serbestlik tedbirlerinin tamamlanmasına veya ihlaline bağlanan hukuki sonuçlar aynı şekilde diğer taraf devlet ülkesinde de geçerli olacaktır.
29 Kasım 1985: Çocuk Adaletinin İcrasına Dair BM Minimum Standart Kuraları (Pekin Kuralları)
Çocukların ceza yargılaması süreci yerine, gözetim ve rehberlik odaklı toplumsal destek servislerine yönlendirilmesini
teşvik etmektedir. Hükümden önce çocuklar hakkında hazırlanacak sosyal araştırma raporunun denetimli serbestlik
personelince hazırlanabileceği tavsiye edilmiştir. Bunun dışında, çocukların tutuklanması son çare olmalı, bunun yerine
bakım-rehberlik-gözetim kararı, denetimli serbestlik, kamu hizmetlerinde çalıştırma, denetimli serbestlik kapsamında
bir aile yanına ya da eğitim evine, toplumsal yaşam merkezlerine yerleştirme tedbirlerine başvurulmalıdır. 11/3 nolu
kural gereğince, “Uygun kamusal ya da diğer hizmetlerde çalıştırma gibi başka yollar, başvuru halinde yetkili makam
tarafından gözden geçirilebilmesi koşuluyla, çocuğun, ailesinin ya da vasisinin rızasına tabidir.” Söz konusu muvafakatin
temyiz edilebilir olması şartı da ayrıca ifade edilmiştir.
1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi
“Çocukların hapsedilmeleri son çare olmalı ve uygulanması halinde de mümkün olan en kısa süreyi kapsamalıdır.”
2 Nisan 1991: BM Hapis Dışı Tedbirlere İlişkin Minimum Standart Kuralları (Tokyo Kuralları)
Kural no 1/5 ve 2/4’ün gereği olarak hapse alternatif başka tedbirler uygulamak, hapis cezasının uygulanmasını azaltmak yükümlülüğü öngörülmüştür. Bu gerek doğrultusunda telakki ettiğimiz iddia pazarlığı kurumunun ülkemiz
mevzuatına alınması girişimlerine başlanmıştır. Tasarıya göre beş yıla kadar olan hapis cezalarının infazı belli şartlar altında uygulanmayacaktır. Kurumun doğal bir sonucu olarak artı ve eksi yönleri ile denetimli serbestlik sistemine yeni bir iş
yükü kalemi geleceği de açıktır. İddia pazarlığı gibi hapis dışı tedbirlere olanak sağlayan kurumların kapsamının belirlen1
1976’da yürürlüğe giren bu sözleşmeyi Türkiye 2000 yılında imzalamış 2003 yılında onaylayarak yürürlüğe sokmuştur.
55
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
mesinde mağdurun haklarının da dikkate alınması gerekmektedir (Tokyo Kuralı 3/2).
Genel kapsamı itibariyle Tokyo Kuralları’nda; yeni tedbirlerin geliştirilmesi teşvik edilmiş, yargılamanın yerine uygulanacak tedbirler için kişinin rızasının aranması gerekeceği belirtilmiş, hapis dışı tedbir kararlarına ve uygulamasına karşı
itiraz imkânı sağlanması, denetimli serbestlik uygulamalarında özel hayatın gizliliğine saygı gösterilmesi ve halkın, sivil
toplum örgütlerinin ve gönüllülerin denetimli serbestlik hizmetlerine katılımın sağlanarak toplum içinde iyileştirme ve
sosyalleşme amacının gerçekleştirilmesi vurgulanmıştır.
Tokyo Kuralları’nda örnekleme yoluyla bazı alternatif tedbirlere yer verilmiştir. Bunlar; tembih, ihtar ve kınama gibi
sözlü yaptırımlar, şartlı tahliye, statü cezaları, para cezası ve gün para cezası gibi ekonomik yaptırımlar ve mali cezaları,
müsadere veya kamulaştırma kararı, mağdura iade veya tazminat kararı, infazın durdurulması veya cezanın ertelenmesi, denetimli serbestlik ve adli gözetim, kamu hizmetinde çalıştırma, Katılım merkezine (kamp) gönderme2, ev hapsi,
diğer kurum dışı iyileştirme yöntemleridir3. Bu tedbirlerin birkaçına birlikte başvurulması mümkündür. Bu tedbirler
arasında dikkat çekici olan “kampa gönderme” yöntemini kısaca açıklamak gerekir. Kanada’da bu tür kamplar sivil toplum
örgütleri tarafından kurulup yönetilmektedir. Devlet tarafından teşvik edilip desteklenen bu merkezlerde verilen başlıca
hizmetler şöyledir: Yükümlülerin zihinsel yeteneklerin geliştirilmesi, öfke kontrolü, hayat becerileri, madde bağımlılığı,
okul eğitimi, istihdam, iş bulma yetenekleri, sağlıklı ilişki kurma yetenekleri, mağdur farkındalığı, kriz yönetimi, bireysel
ve aile danışmanlığı, aile desteği, sosyal beceri grup çalışmaları, eğlence aktiviteleri, gece kulübü hizmetidir.
30 Eylül 1997: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin R (99) 22 Sayılı Tavsiye Kararı
Tutuklamaya alternatif tedbirlerin, hapis cezasına alternatif yaptırımların teşvik edilmesi hakkındadır. Hapis cezalarının infazının ertelenmesi, bağımsız bir yaptırım olarak denetimli serbestlik4, yüksek yoğunluklu denetim, kamu hizmetlerinde çalıştırma, mağdur-sanık uzlaşması, konut hapsi ve elektronik izleme gibi yöntemlerin uygulanması teşvik edilmiştir.
29 Kasım 2000: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin R (2000) 22 Sayılı Tavsiye Kararı
Denetimli serbestlik tedbirlerinin etkin ve geniş uygulanması hakkındadır. Genel olarak Konsey’in R(99)22 sayılı kararı
tekrar edilmiştir. Ek olarak alkol ve uyuşturucu madde bağımlıları için tedavi uygulanması ve tahliye sonrası denetim
uygulanması tavsiye edilmiştir.
20 Ocak 2010: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin R (2010) 1 Sayılı Tavsiye Kararı
Bu belgenin denetimli serbestlik hizmetlerine yönelik kapsamlı bir yol haritası niteliğinde olduğunu söyleyebiliriz.
Belgede ele alınan konuların başlıcaları, denetimli serbestlik sistemine hâkim olan temel ilkeler, organizasyon yapısı ve
çalışanlar, diğer kurumlarla ilişkiler, elektronik izleme, yükümlünün ailesiyle yapılacak çalışmalar, mağdurla yapılacak
çalışmalar ve medyayla yapılacak çalışmalardır.
Birleşmiş Milletler Hükümlülerin İyileştirilmesi İçin Asgari Standart Kuralları m.65, 66, 79, 80, 81 ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesince R (87) 3 sayılı Avrupa Cezaevi Kuralları m. 43, 45, 46, 65, 87, 88, 89. maddeleri birlikte ele
alındığında, tüm bu hükümlerdeki vurgu “treatment” kelimesi üzerindedir. Tretman, yani iyileştirme tedbirleri çağdaş
ceza hukukunun anahtar kavramlarındandır. Tutuklu ve hükümlülerin bedensel ve ruhsal sağlıklarına yönelik tedavi ve
iyileştirme programları ile bu kişilerin suçluluk duygusundan arındırılarak başta kendilerine (özsaygı), sonra toplumsal
ve hukuki düzene saygı duygularının geliştirilmesi, bu düzen içinde uyumlu, verimli ve üretken bireyler olarak yer almalarının sağlanacağı, kendilerine yeterli bir yaşam sürme isteğinin oluşturulmasını sağlayacak her türlü eğitim ve öğretim
faaliyetleri kastedilmektedir. Bu amaca ulaşmada kullanılacak araçlar: Genel eğitim, mesleki eğitim, beden eğitimi, sosyal
yeteneklerin geliştirilmesi, rehberlik, sosyal hizmet, dinsel hizmetler, iş danışmanlığı, bedensel gelişim, ahlaki gelişimin
güçlendirilmesi, aile ilişkilerinin sürdürülmesi ve geliştirilmesi, tahliye sonrası kalacak yer, çalışacak iş, iklim ve mevsime
2
Kanada’da gençler, Avustralya’da yetişkinler bakımından uygulanmaktadır.
Kalınlaştırarak vurguladığımız alternatif tedbirler denetimli serbestlik kapsamında ülkemizde uygulanan örneklerdir.
4
Bu tavsiyenin gereği olarak 2005 tarihli Türk Ceza Kanunu’nun 50. maddesinde kısa süreli hapis cezalarına seçenek yaptırım olarak bazı
denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulanması mümkün hale getirilmiştir.
3
56
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
uygun giyecek, geçimini sağlayacak vasıtalar, dış dünya ile temas konusunda ailelerinin ve diğer kişilerin ziyaretlerinin
mümkün olan sıklıkta kabulü, idarenin izin verdiği ve kontrol ettiği gazete-dergi-radyo ve tv yayınları-konferans ve benzeri yollarla bilgi edinmelerine imkân sağlanması, ceza ve tutukevindeki yaşam koşullarının insan onuru ve toplumdaki
yerleşik standartlarla uyumlu olmasının sağlanması (bu kapsamda dış dünyadaki yaşam arasındaki farklılıkları asgariye
indirmek), hükümlülerin salıverilme sonrası başarılı olarak toplumda yeniden yer alması beklentilerini kuvvetlendirici
hüner ve yeteneklerinin gelişmesine imkân verme gibi yöntemler tavsiye edilmektedir.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçlarında yapılan değişiklik sonrası denetimli serbestlikte son durum
nedir?
Türk Ceza Kanunun 191. maddesinde düzenlenen bu suç tipinde 18/6/2014 tarih ve 6545 sayılı kanunun 68. maddesiyle yapılan değişiklikteki amaç kanaatimizce şudur. Önceden kovuşturma aşamasında verilen denetimli serbestlik
tedbirleri tamamlandığında açılmış olan dava hakkında düşme kararı verilmesi gerekiyordu. Ancak öngörülen denetim
süresi içinde tedbirin tamamlanması bu suçlardan dolayı var olan yoğun iş yükünden dolayı tedbire başlanmasını geciktiriyordu. Kaldı ki kararın verildiği tarihte dahi öngörülen tedbire ya da tedaviye başlanmış olsa suçun işlendiği tarihten
itibaren geçecek süre bağımlının aleyhine bir durum yaratıyor ve denetimli serbestlikten beklenen amacın gerçekleşmesini engelliyordu. Bu da denetim süresi sona erdiği halde tedbirin tamamlanamamasına yol açıyor, kovuşturmayı uzatıyor,
belirsizlik doğuruyordu. Yeni düzenlemeyle bu iş soruşturma aşamasında savcı tarafından yürütülecektir. Kovuşturmaya
ve dolayısıyla mahkemelere iş yükü olarak yansımayacaktır. Denetimli serbestlik tedbiri uyuşturucu veya uyarıcı madde
kullanma suçunun oluştuğu herhalde verilecektir. Ancak tedavi tedbirine yalnızca gerek görülmesi halinde karar verilecektir. Burada savcıya “gerek görme” ibaresiyle tanınan geniş takdir yetkisi mutlaka somut kriterlere bağlanmalı ve
uzman bilirkişinin görüşüne başvurulmalıdır. Aksi halde ülkemiz tarafı olduğu çeşitli uluslararası sözleşmelerden doğan
uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanıcılarına yönelik erken teşhis, tedavi, eğitim, tedavi sonrası bakım, readaptasyon ve
toplumla yeniden kaynaşmayı sağlayacak tedbirlerin alınması yükümlülüğünü yerine getiremeyecektir5. Ülkemizin ayrıca
Avrupa Birliği’ne adaylık sürecine yönelik çıkarmış olduğu Eylem Planları6 ile uyuşturucu bağımlılığıyla mücadelede tedavi
tedbirlerinin uygulanması konusunda da yükümlülüklerinin bulunduğu hatırlatılmalıdır.
5
6
1971 tarihli Psikotrop Maddeler Sözleşmesi m. 20.
Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Bağımlılıkla Mücadele Ulusal Politika ve Strateji Belgesi
57
Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik
Probation in Criminal Justice System
58
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
DÜNYADA ÇEŞİTLİ DENETİMLİ SERBESTLİK
UYGULAMA ÖRNEKLERİ
59
Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri
Probation Practices Around the World
60
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
HOLLANDA’DA DENETİMLİ SERBESTLİK HİZMETİ
Arş. Gör. ÖzgürAltındağ
Hacettepe Üniversitesi
Sosyal Hizmet Bölümü
ozgur@ozguraltindag.com
Arş. Gör. Ahmet Ege
Hacettepe Üniversitesi
Sosyal Hizmet Bölümü
ahmetege@hacettepe.edu.tr
GİRİŞ
Hollanda, denetimli serbestlik fikrinin ortaya çıkıp olgunlaştığı ve adalet sistemi içerisinde oldukça etkin bir şekilde
kullanıldığı bir ülkelerden biridir. Ülkede sistem sivil toplum kuruluşları ve gönüllü faaliyetleri ile başlamış sonrasında
giderek profesyonel bir hale bürünmüştür. Bu çalışma gelişmiş bir sosyal refah düzeyine sahip ülkelerden biri olan Hollanda’nın neredeyse 200 yıla yaklaşan denetimli serbestlik hizmeti tarihinin ve sisteminin yazarlar tarafından merakı ile
ortaya çıkmış ve kapsamlı bir alan yazın taraması ile Hollanda denetimli serbestlik hizmetleri tarihsel ve güncel uygulama
boyutları ile değerlendirilmiştir.
Bu bağlamda öncelikle Hollanda hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse; Hollanda Avrupa Kıtasının batısında, Almanya
ve Belçika’nın arasında yer alan ve Kuzey Denizi’ne kıyısı olan küçük bir ülkedir. Central Intelligence Agency (2015) verilerine göre Hollanda’nın nüfusu 2015 verilerinde yaklaşık 17 Milyon olarak görülmektedir. Bakıldığında 1.95‰ oranında
göçmen nüfusuna sahiptir.
Hollanda, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından 1990 yılından beri yayınlanmakta olan İnsani Gelişim Raporunda yer alan endekslerden biri olan İnsani Gelişim Endeksinden (İGE) her yıl yüksek puanlar almakta olan
bir ülke olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu endeks, insani gelişimin üç boyutuna ilişkin ölçütler ortaya koymaktadır. Bunlar:
Refah, sağlık ve eğitimdir. En son 20141 yılında yayınlanan bu endekste Hollanda 187 ülke arasında (Norveç, Avustralya
ve İsveç’in ardından) 4. Sırada ve ‘Çok Yüksek İnsani Gelişme’ kategorisi altında sıralanmıştır (UNDP, 2014).
Bir ülkenin refah, sağlık ve eğitim alanlarında sağladığı bu gelişmenin pek çok hizmette de yansımasının görülmesi
muhtemeldir. Bunun yanı sıra denetimli serbestlik hizmetini, uzun geçmişinde biriktirmiş pek çok deneyime sahip olabilir.
HOLLANDA’DA DENETİMLİ SERBESTLİĞİN BAŞLANGICI
Hollanda denetimli serbestlik konusunda 2016 yılı itibariyle nedeyse iki asırlık (193 yıl) geçmişi olan bir ülkedir. Hollanda denetimli serbestlik hizmeti ilk yüzyılında ağırlıklı olarak sivil toplum odaklı faaliyet yürüten bir hizmet olarak
varlığını sürdürürken sonrasında devletin de katkısı ile merkezi bir yapıya kavuşmuştur. Özellikle son çeyrekte sistemde
yapılan iyileştirmeler ile çok daha etkin hale getirilmiştir. Hollanda’da yapılan istatistiksel çalışmalarda hizmetin suçu
doğrudan azalttığı yönünde ciddi verilere ulaşılmıştır (Kalmthout & Tigges, 2008).
Ülkede ilk kurumsal çalışmalar 1823’te mahkûmların ahlaki gelişimleri için çalışmalar yürüten “Genootschap tot zedelijke verbetering der gevangenen” isimli dernek ile başlamıştır. Bu derneğin ilk çalışmaları çoğunlukla mahkûmları ziyaret etmek ve mahkûmlara okuyacak bir şeyler dağıtmak şeklinde olmuştur. Amaç, örneğin eğitimle ya da inanç temelli bir
rehberlik sağlayarak ileri suç işleme davranışlarının önüne geçmek olarak görülmektedir. Çalışmalar gönüllülük esasına
göre yapılmakta olup çalışmaların finansmanı konu üzerinde sorumluluk hisseden, benzer amaçlara sahip gönüllü bireyler tarafından sağlanmıştır (Kalmthout & Tigges, 2008).
Yirminci yüzyılın ortalarına doğru ise bu alanda profesyonel kişilerin çalışması yönünde tartışmaların başlaması ile
1
Aynı raporda Türkiye ise, ‘yüksek insani gelişme’ kategorisi altında ve 69. sırada yer almaktadır.
61
Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri
Probation Practices Around the World
1947 yılındaki denetimli serbestlik hareketi bu alanda çalışanların sosyal çalışmacılar gibi profesyonel bir eğitim almaları
gerektiği yönünde bir kanaat oluşmuştur. Hollanda’da 1986, 1995 ve 2004 yıllarında denetimli serbestlik alanı yeniden
yapılandırılmıştır (Kalmthout & Tigges, 2008).
Son duruma bakıldığında Hollanda’da denetimli serbestlik hizmetleri Adalet Bakanlığı öncülüğünde ve temelde üç
kurum tarafından yürütülmektedir. Bu üç kuruluşun hizmet alanı, mevcut sistem içindeki yeri ve güncel verileri vermenin
yararlı olacağı düşünülmektedir.
HOLLANDA DENETİMLİ SERBESTLİK HİZMETLERİ
Hollanda’da denetimli serbestlik faaliyetlerine bakıldığında faaliyetler temelde 4 başlık altında ele alınmaktadır (Kalmthout & Tigges, 2008):
1.
2.
3.
4.
Tanılama ve danışma
Koşullu yaptırım yöntemlerinin denetimi
Davranışsal müdahalelerin yapılması
Özellikle işgücü temelli cezalarda görev cezalarının uygulanması
Hollanda’da denetimli serbestlik hizmetleri kapsamındaki bu faaliyetler Güvenlik ve Adalet Bakanlığı öncülüğünde
ve temelde üç kurum ve bu kurumlara bağlı alt kuruluşlarca yürütülmektedir. Bu üç örgüt tarih, vizyon, boyut, yapı ve
çalışma biçimi bakımından farklılık göstermekle birlikte uygulamada yakından ve birlikte çalışmaktadırlar. Bu kurumlar
şu şekildedir:
1.
2.
3.
Hollanda Denetimli Serbestlik Kurumu (Reclassering Nederland)
‘Salvation Army’ Denetimli Serbestlik Birimi (Leger des Heils Reclassering)
Bağımlı Suçlular için Sosyal Rehabilitasyon Kurumu (SvG) (Stichting Verslavingsreclassering)
Kurumların büyüklüklerini de ortaya koyacak şekilde Hollanda’da denetimli serbestlik çalışmaları için tüm faaliyetler
düşünüldüğünde örneğin 2007 yılında toplam kaynağın 8%’ini ‘Salvation Army’, 28%’ini SvG ve en büyük payı 63% olarak
Hollanda Denetimli Serbestlik Kurumu almaktadır (Kalmthout & Tigges, 2008).
Hollanda’da denetimli serbestlik için ayrılan kaynağa bakıldığında 2015 yılı bütçesi 13.6 milyon Avro iken 2016 yılı için
bütçenin 5 milyon Avro artarak 18.6 milyon olması istenmiştir (SVG, c).
1. Hollanda Denetimli Serbestlik Kurumu
Bu kurum Hollanda’da aktif suçu önleme ve tekrar suç işlemeyi azaltarak toplumun güvenliğine katkıda bulunma ve
bunun için kişilerin suça sürüklenmelerini engellemek ve var olan olumsuz davranışların da sağaltımı amacıyla çalışmalar
yürütmektedir (Reclassering Nederland, a). Bu kapsamda kurumun hem koruyucu-önleyici hem de tedavi edici-destekleyici hizmetler verdiği söylenilebilir.
Bu kurum Hollanda’daki denetimli serbestlik örgütlerinin en büyüğüdür. Bu kurum ileride açıklanacak olan Salvation Army Denetimli Serbestlik Birimi’nden farklı olarak belirli bir hedef müracaatçı gruba değil denetimli serbestlik
kapsamındaki bütün bireylere hizmet sunmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi bu kurum, Hollanda’nın denetimli serbestlik hizmetlerine ayırdığı genel bütçenin yaklaşık 3/4’ünü almaktadır. Merkez büronun dışında bölge müdürlükleri,
yerel saha ofisleri ve kamu hizmeti cezası birimleri bulunmaktadır. Kuruluş hukuk, sosyal hizmet, sosyal bilimler gibi
toplumun çeşitli kesimlerinden temsilcilerden oluşan denetleme kurulu tarafından denetlenmektedir.
Kurum 2015 Yılında verilen hizmet sayısı yaklaşık 85 bin kişidir. Faaliyetler ve hizmet verilen kişi sayıları ise şu şekildedir (Reclassering Nederland, b).
62
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Faaliyetler
Ulaşılan Kişi Sayısı
Erken Yardım: Tutuklamadan hemen sonra hizmet veren
kişi sayısı
3.148
Öneri Tavsiye: Denetimli serbestlik tarafından tavsiye
verilen kişi sayısı
30.133
Gözetim Sistem: Denetimli serbestlik tarafından gözetim
altında tutulan özgürlükleri kısıtlanarak davranış değişikliği
amaçlı çalışmalar yapılan kişi sayısı
19.170
Müdahale: Toplumda kabul gören sosyal davranışların
tekrar kazandırılması için yapılan davranışsal eğitimlere
katılan kişi sayısı
821
Toplum Hizmeti: Kamu yararına çalışma yapan kişi sayısı
31.076
Aslında genel anlamda kamu yarına çalışma ve denetimli serbestlik fikirlerinin en temelde ortaya çıkışı cezaevlerinin
kapasitelerinin dolması ile yakından ilişkilidir. Artan suç oranları ve klasik cezalandırma anlayışı ceza infaz kurumlarındaki
sayıyı giderek artırmış bu konuda farklı bir çözümü adeta dayatmıştır.
Süreç içinde kullanımı artan bu uygulama bazı suçların infazında ilk tercih edilen ceza aracına dönüşmüştür. Tabi bu
süreçte ceza ve kamu yararına çalışma gibi iki konunun aynı potada eritilmesi kavramsal açıdan oldukça zor olmuştur.
Aslında bu zorluk ve beraberinde gelen tartışmalar hala devam etmektedir.
Tabii ki gelinen noktada denetimli serbestlik hizmetlerinin onarıcı adalet felsefi ve hak temelli bir yaklaşımla insan
haklarının öncelenmesiyle büyük bir bağlantısının olduğu da vurgulanmalıdır.
Kamu yararına çalışma cezası (KYÇ) Hollanda Ceza Kanununu para cezası, hapis cezası yanında üçüncü bir ceza olarak
1989 yılında yürürlüğe konulmuş ve kullanımı giderek artan bir ceza türü olmuştur. 2000’li yılların başı ile sonunda yıllık
bazda bakıldığında Hollanda’da verilen KYÇ cezası sayısı ikiye katlanmıştır. Genel olarak bakıldığında Hollanda’da verilen
cezaların ¼’ünden fazlası KYÇ olmuştur (Mc Ivor, Beyens, Blay, & Boone, 2012).
Bakıldığında Hollanda’da KYÇ cezası hem özel hem kamusal kuruluşlarda icra edilebilmektedir. Özellikle özel kuruluşların giderek daha fazla sayıda hükümlü talebi ve yeni alanlar yaratma çabaları bazı tartışmaları da gündeme getirmiştir
(Mc Ivor, Beyens, Blay, & Boone, 2012). Uygulamanın kamusal alandan uzaklaşarak özel sektöre ücretsiz eleman sağlama
aracı olarak adlandırılmasının ciddi sıkıntı yaratabileceği tartışmaları sürmektedir
Hollanda’da yapılan araştırmalar KYÇ cezası alanların tekrar suç işleme oranlarının hapis cezası alanlara göre oldukça
düşük olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer yandan Hollanda’da KYÇ cezası alan göçmen sayısı oldukça düşük ancak cezaevinde kalan göçmen sayısı oldukça fazla olduğu belirtilmektedir. Hollanda’da KYÇ cezasının verilmesinin temel şartının
yerel dilin iyi düzeyde kullanılması şartı bu durumun ortaya çıkmasında etkili olmaktadır. (Mc Ivor, Beyens, Blay, & Boone,
2012). Hollanda’ya özgü yerel bir bilgi olması açısından denetimli serbestlik hizmetinin sunumunda dil bilmemenin göçmenler için bir dezavantaj olduğu görüşmüş olup genel olarak hizmetin işlevini yerine getirme noktasında etkili olduğu
vurgulanabilir.
Genel olarak kamu yararına çalışma cezasının başlarda etki alanı sınırlı iken son süreçte oldukça etkili olarak kullanılan
bir cezai yaptırıma dönüşmüş olması ve artı olarak sağladığı ve yarattığı toplumsal değer de önemlidir.
2. Bağımlı Suçlular için Sosyal Rehabilitasyon Kurumu
Bu kuruluş bağımlılık yapıcı maddelerin kullanımı ile ilişkili suçlardan kaynaklanan toplumsal zararları azaltmaya yardımcı olmak amacıyla çalışmalar yürütmektedir. Kurum bağımlılık yapıcı madde kullanan ve bu sebeple suça karışan bireylerle çalışmaktadır yaptığı çalışmalarla bireysel ve toplumsal zararları azaltılmasına yardımcı olmaktadır. Kişilerin tek63
Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri
Probation Practices Around the World
rar madde kullanımı ve suça bulaşmalarını engelleyecek faaliyetler geliştirmektedir. Kurumun faaliyetlerinde psikiyatri
destek ve bağımlılık tedavisi iki temel dayanaktır. Rehabilitasyon sürecinin devamını sağlamak kurumun sosyal ve politik
sorumluluğu altındadır. Kurum vizyonunu açıklarken çalışmalarında toplum desteğinin şart olduğunu vurgulamaktadır
(SVG, a).
Denetimli serbestlik çalışanları; tutukluları karakolda ya da cezaevinde günlük ziyaret etme, ziyaretleri raporlaştırma
gibi çalışmaları yürütmektedirler.
Kurum 2014 Yılında verilen hizmet sayısı yaklaşık 38 bin kişidir. Faaliyetler ve hizmet verilen kişi sayıları ise şu şekildedir (SVG, b).
Faaliyetler
Ulaşılan Kişi Sayısı
Davranışsal Müdahale
402
Adli Vaka Yönetimi
1320
Denetimli Serbestlik Önerileri
12490
Erken Yardım
2573
Adli Destek Hizmetleri
7384
Gözetim
13642
Bu bağlamda kurumun hizmetlerinden yararlanan bireylere yönelik bilgiler ve istatistikler aşağıda belirtilmiştir (SVG,
b):
Hizmet alanlara ilişkin bazı istatistikler incelendiğinde hizmet alan kişi sayısı 20954 olarak belirtilmiştir. Hizmet alanların yaş ortalaması 36,8 yıl bu bireylerin 92.5%’i erkek 7,5%’i kadın olarak görülmektedir. Hizmet alanların 74.2’sinin
Hollanda’da evi olan bireyler olduğu bunların 69.5’inin sabit bir iş yeri olmadığı, 5%’inin ilköğretimi tamamlamadığı ve
55%’inin ise lise diplomasının olmadığı belirtilmiştir.
Hizmet alanların bazı diğer özelliklerine bakıldığında 4 ana madde halinde sıralandığı görülmektedir. Bu maddeler ve
oranlar şu şekildedir:
Uyuşturucu Kullanan bireyler
% 87.1
*Hiçbir sorunlu kullanımı olmayan
% 12.7
*Düşük dozlu uyuşturucu bağımlıları
% 8.4
*Yüksek dozlu uyuşturucu bağımlıları
% 72.5
Sorunlu alkol kullanımı olan bireyler
% 44.5
Çoklu bağımlılığı olan bireyler
% 28.8
Zihinsel engelli olan bireyler
% 14.8
3. Salvation Army Denetimli Serbestlik Birimi
Salvation Army 1865 yılında Hıristiyan misyoner William Booth tarafından İngiltere’de kurulmuştur. 1878 yılında
Christian Mission (Hıristiyan Misyon) ismi Salvation Army olarak değiştirilmiştir. Salvation Army 126 farklı ülkede
Hıristiyan inanç sistemi odağında yoksul ve muhtaçlara yardım faaliyetleri yürütmektedir (Salvation Army, c).
Salvation Army kuruluş misyonuna bakıldığında Hıristiyan inanç geleneği ışığında şekillenen ve hizmet veren bir kuruluştur. Dinin gerektiğinde yasaklayıcı ve öğüt verici yönünü kullanarak sağaltım yaratmaya çalışmaktadır. Kuruluşun ilk
dönemlerinde hem İncil’den hem de İsa’dan alıntılar yapılarak çalışmalar yapılmış ve bu iki odaktan da beslenilmiştir.
Misyonu içinde doğru yanlış kavramı, ölüm sonrası yaşam, insani erdemler, günahlardan kaçınma, affetme, tövbe etme,
merhamet, yardım etme, yoksulluk, adalet gibi unsurlar çalışmaların içinde yer almaktadır (Salvation Army, a).
Bu kurum inanç temelli misyonlarından günümüz Hollanda sosyal yapısı gereği bir miktar uzaklaşmış olsa da faaliyet64
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
lerini hala etkin bir şekilde yürütmekte ve sistem içinde oldukça önemli görevler üstlenmektedir.
Kurumun aktif hizmet veren dört alt birimi bulunmaktadır. Bunlarla ilgili ayrıntılı bilgi vermek gerekirse;
•
Denetimli Serbestlik Hizmetleri
Salvation Army Denetimli Serbestlik Hizmeti gözaltından çıkanların yeniden suç ile temas etmelerini ve kişilerin suç
işleme eğilimlerini azaltmakta önemli bir rol oynar. Bunları da rehabilitasyon, danışmanlık, gözetim ve rehberlik, uygun
davranış geliştirme ile müdahale sonrası bakım ve destek hizmetleri ile yürütür (Salvation Army, b).
Bu çabalar etkili olsa da her zaman yararlı olamamaktadır. Buradaki esas amaç suçun tekrarının engellenmesidir ve
sürece bakıldığında yeterince hızlı olmamakla birlikte suç tekrarının azaldığı söylenebilir. Ancak güvenlik toplum için hala
bir sorun olmaya devam etmektedir. Bu süreçte suç tekrarının azaltılması ve genel anlamda suçun önlenmesi için adalet
zincirinin üst düzeyde verimli çalışması gereklidir (Salvation Army, b).
Salvation Army Denetimli Serbestlik Hizmeti sunduğu hizmetleri “şaşırtıcı derecede cömertlik ve etkili bir yenileme”
sloganı ile duyurmaktadır (Salvation Army, b). Burada kast edilen kıt toplumsal kaynakların üst düzey verimlilikle kullanılarak yararlanıcı grubun bu kaynaklarla etkili bir şekilde yenilenmelerinin sağlanmasıdır. Toplumda yaşayan herkesin
sorumluluk alarak bazı yanlış seçimlerle toplumsal huzurun bozulmasına neden olan bireylerin tekrar topluma olması
gerektiği gibi entegre olmalarını sağlamada sorumluluk almaları gerektiğini vurgulamaktadır.
Hollanda’da rehabilitasyon çalışmaları üç örgüt tarafından yürütülür. Bu üç örgüt tarih, vizyon, boyut, yapı ve çalışma
biçimi bakımından farklılık gösterir. Ancak uygulamada, yakından ve birlikte çalışır (Salvation Army, b).
Salvation Army Denetimli Serbestlik Birimi yalnızca suçlularla ilişki kurmaktan çok daha fazlasını gerçekleştirmektedir.
Kuruluşun denetimli serbestlik çalışmalarına odaklanan özel bir birimi bulunmakta olup belirli hedef gruplarla çalışmalar
yapmaktadır. Bu grupların en önemlisini denetimli serbestlik hizmetinden yararlanan ve çoklu sorun durumlarıyla karşı
karşıya olan evsiz ve genç bireyler oluşturmaktadır.
Salvation Army denetimli serbestlik birimi denetimli serbestlik sistemi için ayrılan kaynağın %8’ini almakta olup 2007
yılında tam zamanlı çalışan sayısı 220 olarak görülmektedir (Kalmthout & Tigges, 2008).
•
Gençlik Koruma ve Rehabilitasyon Birimi
Çocukların genel olarak aile ortamında ihmal ve istismardan uzak, bağımsız bir birey olmaları için sağlıklı bir şekilde
büyümelerini sağlama temel amaçtır. Ancak bazı çocuklar için bu mümkün olamamaktadır. Bu durumlarda Salvation
Army Gençlik Koruma ve Rehabilitasyon Birimi gerekli çalışmayı yapar. Bu çalışmaları yaparken odak olarak karmaşık aile
yapısına sahip gruplar öncelikle ele alınır. Çocukların sorunlu aile yapıları içinde büyümeleri ileride dengesiz ve güvensiz
bireyler olmalarına neden olacağı için bu sorunların çözümünde çok boyutlu eklektik yöntemler kullanılmaktadır (Salvation Army, e). Bu süreçte etkili çalışmaların yapılması adına hem sorun çözücü hem de önleyici çalışmalar birlikte
yürütülmekte, özel risk bölgelerine öncelik verilmektedir.
•
Gençlik Denetimli Serbestlik Birimi
Bu birimin amacı 12-18 yaş arasında olup suça karışan gençlere yardım etmektir. Burada gençlerin yanında yer alınarak uygun koşulların sağlanmasına çalışılır. Gençlere destek olunması ve ihtiyaçları doğrultusunda yardım edilmesi
amaçlanır (Salvation Army, d). Bu birimin temel amacı bir şekliyle suça sürüklenen gençlerin tekrar suça bulaşmalarını
önlemektir. Yardım faaliyetlerinin doğrudan ihtiyaçlar üzerinden yürütülmesi hizmetin etkinlik düzeyinin artırmaktadır.
•
Cezaevi Kapısı Ofisi
Hollanda’da üç merkezde hizmet veren bu kuruluş cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilecek insanlara yardımcı
olur. Burada amaç eski mahkûmların bir çöp torbasının içinde eşyaları ile cezaevinden ayrılıp ne yapacaklarını bilmeden
topluma karışmaları yerine onlara yol göstererek topluma geri kazandırma sürecinde onlara yardımcı olmaktır (Salvation
Army, f).
Bu çalışmalar 1878 yılından buyana süregelmekte ve Salvation Army’nin işinin önemli bir parçası olarak görülmektedir.
65
Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri
Probation Practices Around the World
Bu çalışmaların Cezaevi Kapısı Ofisi ismiyle başlaması 2006 yılında olmuştur. Bu çalışmalar kuruluşlar arası işbirliği ile
devam etmektedir. Özellikle Belediyelerin rolü oldukça önemlidir. Bu birimlerde yapılan çalışmalarda oldukça karmaşık
sorunlara sahip bireylere de hizmet verilmektedir. Birim ağır sorunlar yaşayan bireylere de hizmet verecek vizyon ve
donanıma sahiptir. Birim mahkûmlarla temasa geçip bir çeşit yaşam koçluğu yapmakta ve bu rehberlik hizmetlerini 3 ay
kadar devam ettirmektedir (Salvation Army, f). Bu yönüyle oldukça işlevsel hizmetler üreten etkin bir birimdir.
SONUÇ YERİNE
Hollanda denetimli serbestlik sistemi uzun yıllar içinde değişen ve dönüşen yapısı ile günümüzde doğrudan ceza
odaklı yaklaşıma bir alternatif olabileceğini göstermektedir. Hatta ilgili çalışmalar denetimli serbestlik sistemi içerisinde
verilen cezaların oldukça etkin olduğunu ortaya koymaktadır. Bu sistem içine giren bireylerin tekrar suç işleme oranlarının düşük olduğu öğrenilmiştir. Sistemde son süreçte özel sektör tarafından kimi zaman bazı kötüye kullanımlara açık olsa
da genel olarak bakıldığında oldukça yapılan yanlış bir davranışın sonuçları hakkında kişideki algıyı üst düzeye çıkarmaya,
kişide davranış değişimi yaratmaya ve tekrar suça yönelmeyi azaltmaya çalışan insancıl bir sistem olduğu söylenilebilir.
Hollanda 193 yıllık köklü denetimli serbestlik sistemiyle bu alanda öncü ülkelerden biridir. Hollanda denetimli serbestlik yüksek bütçeli bir sistemle ve üçlü bir kurumsal yapı üzerine şekillendirilmiştir. Kurumların içinde sivil toplum
kuruluşlarının ağırlığı ve dolayısıyla doğrudan toplum desteği oldukça belirgindir. Bu noktada sivil toplum kuruluşlarının
desteği hizmetin kalitesi artıran bir öğe olarak ele alınabilir.
Denetimli serbestlik sistemi içinde yapılan sağaltım çalışmalarında pek çok meslek elemanı doğrudan uygulayıcı olarak yer almaktadır. Bu anlamda denetimli serbestlik hizmetlerinin profesyonelleşmesi sürecine ciddi katkılar sunan en
önemli meslek grubu içinde sosyal çalışmacılar sayılabilir. Denetimli serbestlik hizmetlerinin özünde insancıl bir kurguya
sahip olması, insan haklarını ön plana alması, özgürlüğü bağlayıcı yönü ile değil yapılan yanlış davranışın sonuçları hakkında kişiyi düşündürme ve aynı zamanda kamu yararına çalışmayı teşvik etmesi anlamında sosyal hizmet biliminin temel
düşünce sistemi ile uyumludur. Bu açıdan bakıldığında denetimli serbestlik sistemi sosyal hizmet mesleği için doğrudan
bir uygulama alanıdır. Bu noktada akademik bir disiplin ve uygulamaya dayalı bir meslek olan sosyal hizmet (IFSW, 2014)
bölümü mezunlarının denetimli serbestlik hizmetinin sunumunda görevli multi-disipliner ekip içinde eğitim ve uygulama
altyapısıyla önemli katkılar sunacağı düşünülmektedir.
Diğer taraftan Türkiye’deki denetimli serbestlik hizmetlerinin 2005 yılında başladığı düşünüldüğünde iki ülke arasında
180 yılı aşkın bir zaman farklı bulunmaktadır. Koşulsuz ki bu zaman farkı sistemleşme ve deneyim açısından bazı artıları
içermektedir. Bununla birlikte her ülke hizmetlerini kendi nüfusu, kültürel kodları, sosyal, ekonomik ve diğer pek çok
değişken çerçevesinde şekillendirecektir. Burada önemli olan hizmetlerin kurgulanmasında deneyimlerden, akademik
bilgilerden, teknolojiden, eğitim süreçlerden yararlanmak olacaktır.
10 yılını tamamlamış olan Türkiye denetimli serbestlik hizmetlerinin yapılanmasında ve gelişiminde diğer pek çok
ülke ile ortak projeler geliştirmesi, bunların içinde yer alması, hizmetlerin kurgulanmasında akademik bilgilerden yararlanmaya yönelik bir eğilimin olması, eğitim faaliyetleri organize etmesi ve teknolojik yenlikleri yakından takip etmesi
sürdürülmesi gereken önemli gelişmelerdir.
Türkiye denetimli serbestlik hizmetlerinin de gelecekte Hollanda gibi 193. yılını kutlarken dünyaya örnek teşkil edecek
bir yapıda olması dileğiyle…
KAYNAKÇA
Aebi, M. F., Akdeniz, G., Barclay, G., Campistol, C., Caneppele, S., & Gruszczyńska, B. (2014). European Sourcebook of
Crime and Criminal Justice Statistics. Helsinki: Academic Bookstore.
Central Intelligence Agency. (2015). The World Factbook. Aralık 5, 2015 tarihinde Central Intelligence Agency Library Web
Sitesi: https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/nl.html adresinden alındı
66
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
IFSW. (2014). Global Definition of Social Work, 2014. Ocak 2016 tarihinde nternational Federation of Social Workers Web
sitesi: http://ifsw.org/policies/definition-of-social-work/ adresinden alındı
Kalmthout, A., & Tigges, L. (2008). Netherlands. A. M. Kalmthout, & I. Durnescu içinde, Probation in Europe (s. 677-724).
Nijmegen: Wolf Legal Publishers.
Mc Ivor, G., Beyens, K., Blay, E., & Boone, M. (2012). Belçika, Hollanda, İskoçya ve İspanya’da Kamu Yararına Çalışma
(Karşılaştırmalı Değerlendirme). (Burhan Alıcı (Çeviren), Ed.) Küresel Bakış, 2(6), 87-109.
Reclassering Nederland. (a). Missie en Visie. Ocak 15, 2016 tarihinde Reclassering Nederland Web sitesi: www.reclassering.eu/wie-wij-zijn/missie-en-visie adresinden alındı
Reclassering Nederland. (b). Feiten en Cifers 2015. Ocak 6, 2015 tarihinde Reclassering Nederland Web sitesi: http://
www.reclassering.nl/wie-wij-zijn/feiten-en-cijfers?closeCookie=true adresinden alındı
Salvation Army. (a). Over ons. Ocak 4, 2016 tarihinde Leger des Heils Web sitesi: http://www.legerdesheils.nl/veel-gestelde-vragen-over-het-leger-des-heils adresinden alındı
Salvation Army. (b). Reclassering. Ocak 4, 2016 tarihinde Lager des Heils Web sitesi: http://www.legerdesheils.nl/reclassering adresinden alındı
Salvation Army. (c). De geschiedenis van het Leger des Heils. Ocak 4, 2016 tarihinde Leger des Heils Web sitesi: http://
www.legerdesheils.nl/geschiedenis adresinden alındı
Salvation Army. (d). Jeugdreclassering. Ocak 4, 2016 tarihinde Leger des Heils Web sitesi: http://www.legerdesheils.nl/
ljr/jeugdreclassering-2 adresinden alındı
Salvation Army. (e). Jeugdbescherming. Ocak 4, 2016 tarihinde Leger des Heils Web sitesi: http://www.legerdesheils.nl/
ljr/jeugdbescherming-3 adresinden alındı
Salvation Army. (f). Prison Gate Office. Ocak 4, 2016 tarihinde Leger des Heils Web sitesi: http://www.legerdesheils.nl/
ljr/prison-gate-office-2 adresinden alındı
SVG. (a). Missie en Visie. Ocak 14, 2016 tarihinde SVG Verslavingsreclassering Web sitesi: www.svg.nl/over-de-svg/missie-vissie adresinden alındı
SVG. (b). Feiten en Cijfers. Ocak 13, 2016 tarihinde SVG Verslavingsreclassering Web sitesi: www3ro.nl/over_de_svg/
feiten_en_cijfers_1396010000/ adresinden alındı
SVG. (c). Nieuws. Ocak 14, 2016 tarihinde SVG Verslavingsreclassering Web sitesi: www.svg.nl/actueel/nieuws/meer-geld-naar-reclassering-in-2016 adresinden alındı
UNDP. (2014). 2014 İnsani Gelişme Raporu (özet). New York: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı.
67
Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri
Probation Practices Around the World
PRISONER’S TRANSITIONS: ROMA AND ROMANIAN PRISONERS FINDING THEIR WAY BACK INTO SOCIETY
Prof. Ioan Durnescu
University of Bucharest
Sociology and Social Work
idurnescu@gmail.com
Andrada Istrate
University of Bucharest
Sociological Theory
andrada.istrate@gmail.com
Departing from a 15 months of empirical research, this chapter traces Romanian and Roma inmates’ trajectories of
release, focusing on the problems that former inmates face within the first three months after release. We conducted
interviews with inmates incarcerated in Jilava, one of the oldest prisons in Romania, 5 kilometers from Bucharest, the
capital of Romania. Jilava hosts a prison population of approximately 1400 prisoners, most of which are sentenced for
theft and robbery (594 inmates in 2015), and drug related crimes (204 inmates in 2015). After release, we followed participants and interviewed them one week, one month, three months, and six months after release, following another
series of interviews with each former inmate, one year after release.
Our analysis starts by discussing several themes that emerged from the interviews conducted in prison. In this fashion, the first part of this chapter takes into consideration the meanings attached to prison, the pains and gains of incarceration, the way inmates talk about release before it happens, as well as the optimism and plans that inmates articulate
at this point in their trajectories. The second part deals with the routines, challenges, problems, and solutions that former inmates recount during the first three months after release. We dedicate this account to empirically documenting
these challenges. As such, the analysis articulates the multifaceted dimensions of the process of release, reflecting aspects related to the corporeal experience of release, intense preoccupations related to the family structure and becoming economically active, housing, dealing with temptation, and the absence of the state. Consequently, we will bring light
to the way former inmates manage, sometimes creatively, to navigate the structural structures that impact on reentry
(such as employment, low levels of formal education, bureaucracy, and family), as well as the way they make sense of
their situations. The main argument of this chapter is that reoffending may not be a matter of choice, but of making the
wrong choices especially when faced with increasing problems.
METHODOLOGY
This chapter discusses findings from the Ethnography of the Prisoners’ Transitions research project, conducted by the
University of Bucharest and University of Oslo. The research started in December 2015 and will end in April 2017, and
is focused on examining how Romanian and Roma inmates experience, understand, and recount the process of release.
To date, 60 male inmates have been recruited and interviewed before release, as well as one week, one month, three
months, and six months after release, following another series of interviews one year after release. Whenever we had
the occasion, we accompanied participants home on the day of the release. After each visit and interview, all members
of the research team jotted down observations related to the neighborhood and surroundings, interaction with the participants and his family, identity issues, as well as before and after the interview conversations.
We used a purposeful sampling method, following variables such as: ethnicity, residence, length of sentence, age,
recidivism, level of education, marital status, as well as support during incarceration. Consequently, our participants are
extremely diverse, as we aimed to include a variety of experiences that would help us make sense of the multifaceted
dimensions of reentry.
The research project was designed to see how people understand and live the experience of release, witnessing, at
68
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
the same time, the processes, interactions, meanings and conflicts involved in reentry. Our study is phenomenological
in its orientation, as we are interested in exploring how former inmates make sense of the events in their lives as well as
of their social circumstances (see, for example, Burnett and Maruna, 2004). This is why analysis follows the actors, voicing their concerns, problems, hopes, and plans for future action. Nevertheless, our interviews revolved around several
common themes such as: prison experience, meanings attached to release before and after it happens, issues related to
identity and self-presentation, expectations and plans. After release, our discussions traced coordinates such as everyday routines and preoccupations, difficulties, strategies and resources involved when dealing with problems, optimism
and plans, as well as ways of affirming identity.
All interviews were recorded and transcribed verbatim. All members of the research team independently coded the
interviews departing from the grounded theory methodology (Strauss and Corbin, 1990; Gobo, 2008). Each researcher
departed from the interview protocol and, whenever a theme was encountered in at least two interviews with different
people, it was considered a code. The construction and confirmation stages of the coding procedure were conducted
together by all researchers in the study.
Besides interviews, we used other methods such as problem inventory scales, photography, and observation. Due to
the ongoing nature of this research, this chapter departs from data collected from 60 participants up to three months
after release.
PRISON LIFE
Many of our initial discussions with inmates recorded vivid descriptions of prison life. Inmates were dissatisfied with
the living conditions they experienced in prison, and they depicted a carceral universe populated with bed bugs and other pests, undrinkable water and stale food, “evil others,” where it was either too hot or too cold, and always over-crowded. Forbidden goods such as mobile phones or drugs were always in the vicinity, as were the possibilities to receive a
sanction that would dramatically decrease or cancel altogether the chances of conditional release. Nevertheless, these
harsh living conditions were incomparable to the pains caused by the fragmented relationship they had with the outside
world. Many prisoners qualified prison experience as pertaining to loss, either of time, material goods, job, status, but,
the loss voiced as the most painful was that of a partner or of the support of the family: [Prison was] a period of time
lost for nothing because I think I didn’t deserve to be locked up for the crime I’ve committed. I also lost my family; my
partner and I broke up, I have four kids, two are in my name, and all four of them are now in a foster care center. (IC42)
To explore the meanings of incarceration means, to a degree, to explore the meanings convicts attach to the family.
In inmates’ discourse, the family is a central motive, as it articulates both regret and future plans. Imprisonment together with the series of events that lead to it are regretted first and foremost because they imply a rupture in family life.
If before incarceration the family was taken for granted, once experienced through the right of visitation in detention,
family begins to be prioritized: I didn’t mind detention so much, as I mind missing [my family] (AR3). Life plans are usually
inchoate at this point in inmates’ prison trajectories, but almost always involve scenarios for spending time with the
family, or its reunification.
Apart from being away from the close ones, prisoners recount other pains of incarceration, such as having to obey
orders and having to obscure, at the same time, qualities valued in the outside world, such as pride or deference. As one
inmate of Syrian origins recounts: I had to leave behind my pride, my dignity [...] Inmates are a category of people very
much humiliated, we were parcels, debased people with no value. In fact, we were not people, for them [prison staff]
we were parcels. (HM35) Together with the loss of personhood, some inmates complain about having no choice but to
accept the company of “evil others,” managing sickness, as well as lacking resources.
Prison, for some, represents a way to verify the stability and strength of social relationship, as prison is sometimes
construed as a learning experience: I’ve grown up, I stay clear of many things, I started to know people just by looking at
them, I can tell what somebody wants from 50 feet and I can stay away from him, I avoid getting in trouble, I don’t greet
69
Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri
Probation Practices Around the World
people, because that’s how it starts, you greet somebody two or three times and next thing you know they try to get close
to you and that’s how many arguments appear. (DD10) Learning about people and the relationship one has with them
is construed as one of the few assets acquired during incarceration.
While in prison, release is imagined as a major event that has the possibility to change convicts’ life courses. Release
represents, for many, a chance to start over and assemble their trajectories as mainstream members of society. It is an
occasion of great happiness, and for some, release is even presented with biblical proportions, as prisoners sometimes
compare release with re-birth or heaven:
I think that after all this time in prison, release is the most beautiful thing in the world. [Release means] to enjoy my
family, to enjoy myself, to enjoy freedom, to be able to create... I don’t know, to re-start my life (BN39)
I feel like I’m born again. I have no words to tell you. I look forward to being released. I hope... no, I’m sure I’ll
change, I already have. From the moment I’ll walk out the gate I’ll leave all the airs and graces behind, I’ll forget all the
slang, everything. Outside I’m a different person. I want to be influenced only by good people and I want to choose only
good friends. I want to get married, find a job so I can fix... If you steal once or twice, you’re back to prison. No matter
how much money you have, you can always go back to prison. Cause you get used to stealing, get used to getting high.
Thank God I never did drugs and I don’t hang out with addicts. The minute I see something like this, I back away. I have
no words to describe release. Very beautiful. (SG19)
The most beautiful thing in the world is to be at home with your family. It has nothing to do with friends, I don’t want
to see anyone but my family, to wake up in the morning like I used to and see my boy, and see my mother. Without them...
mom raised us ever since we were little kids. She’s sick with diabetes because of me... That’s the most beautiful thing I
can say (ZICC24)
We have included these small interview excerpts so as to give a sense of how inmates speak about release, and
to show, at the same time, the amount of optimism these narratives are charged with. The three passages belong to very
diverse men in terms of previous offences: BN39 was on his first sentence, SG19 on his third, while ZICC24 spent 10 years
of his life in and out of prison, at the time of the interview being on his seventh sentence. In spite of their different experiences with the criminal justice system as well as their knowledge of the prison order, a similar optimism transcends
their stories. Optimism is visible in the way most of the participants in our study talk about successful reentry and the
possibility of going back to prison – they are positive that this sentence was their last, and some even go so far as to claim
that they “would rather die than go back to prison.” (BD54)
There are several possible strands of interpretation. On the one hand, there is consistent evidence that optimism
and hope play key roles in post-release outcomes. Burnett and Maruna (2004: 399) argue that inmates with higher hope
scores are better equipped to dealing with problems after release, as “self-confidence in one’s ability to change seems to
be a necessary if not sufficient condition for an individual to able to desist from crime.” Hope and the ability to imagine
solutions for problems represent valuable predictors for desistance. (see also LeBel et al., 2008; Halsey, 2007). These
accounts highlight the importance of agency in the process of release, criminologists working towards a comprehensive
theory of desistance that incorporates the emotional dimensions of agency (Healy, 2013).
On the other hand, it can represent a key to understanding that reoffending may not be a matter of choice, but of
making the wrong choices especially when faced with increasing problems. Inmates’ optimism while in prison shows
their determination to live conventional lives as regular citizen who aspire to mainstream lifestyles. The plans prisoners lay out while in prison lay the grounds for an emic theory of desistance, as they almost never project themselves
as repeat offenders. Rather, they know that to keep out of trouble means to recover their place in the family order, or
start a family and have children, regain respect, find work or emigrate, in other words, recuperating their worth and
establishing new identities. Many times, these plans are derailed because of unexpected circumstances, or problems
outside their control. The next part of this chapter analyzes the problems inmates encounter in the first three months
70
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
after release as well as how these problems progress within this timeframe. The problems that former inmates recount
are enmeshed in a deep web of everyday routines that they try to put in place. When confronted with problems, they
express lower levels of optimism, affecting, at the same time, the way they see and talk about themselves.
THE EXPERIENCE OF RELEASE
The first two weeks after release are dedicated to recovery after prison. When adjusting to the free world, many
former inmates acknowledge feeling confused and disoriented, and some experience states similar to post-traumatic
stress disorder. Prison experience is inscribed upon the body (Moran, 2012) as former inmates describe their sleeping
patterns, negotiation of living space, or eating habits as being intrinsically linked to those acquired in prison. Wake up for
the morning call, be ready for inspection, wait for breakfast by the door, ask permission to turn the TV are all routines
that have to be unlearned: I developed these new habits in prison, that is, I wanted to have my bed made, everything to
be clean, [this week] I was under the impression that the guards were going to come for the morning call. These stay with
you, on your consciousness. Slowly I’ll come back to normal. I hear everything. At the tiniest noise, I wake up with a jolt,
you know? Even that day [release day], I went out at about 4 o’clock in the morning, I think it was a cat, but I was convinced it was somebody on the house, I went to the yard to check, and everybody started laughing. (DD10) At the same
time, the first days after release are experienced first and foremost through the body, as the senses are the first to get
adjusted to the lights, noises, movements, cars, honks, and people of the outside world. Bodily and mental adaptation is
first experienced as confusion and disorientation. The city with its changing surroundings is the first sign that the world
has changed, and that they themselves are not the same as they were before their sentences. This may well be one of
the reasons why former inmates experience limited mobility and spend most of their first weeks indoors, situation which
changes after the first month, when former inmates grow more accustomed to their surroundings as well as the social
roles they must perform.
Luckily, within two weeks, most of the participants recover from prison lag and enter an activation phase where the
main concerns are becoming economically active and spending time with the family.
FAMILY MATTERS
Family represents one of the important concerns participants invoke. In most of the cases, this social institution is
depicted as an atomized safe haven, segregated from the potentially dangerous, and always tempting outside world.
Former inmates spend most of their time within the domestic sphere, declaring that they spent most of their first month
with their family, in an effort to compensate for time lost. Alongside the joy of release, this period is marked by feelings
of guilt, as well as by the desire to become relevant, and to recover their place in the economy of the household:
My family was very affected that I was there [in prison]... very affected. They were left alone, with no support; it was
very difficult for me to deal with it. (BD54)
They also did time, by my side... we were released together. (BSC55)
The representations of the family are flooded by feelings of guilt and shame, feelings more accentuated in the first
month after release. When they cannot provide for their families, many participants feel consigned to irrelevance:
I can’t help my family, I can’t... I have another kid in prison, it’s very tough. And I always think about what I don’t do;
it’s been a week and a half [after release] and I did nothing. (IM1)
The situation is very bad. I live in somebody else’s house, the house of the sister of my concubine. I’m waiting to find
a job... so I can stay with my family. There are seven children. (MI6)
At the same time, many participants invoke problems they have with their children. On the one hand, participants
feel that imprisonment led to a loss of parental authority, as they find out that children no longer listen to them or take
their advice. On the other hand, as it is the case with the men imprisoned when their children were very young, it hap71
Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri
Probation Practices Around the World
pens that their children do not even recognize them: The kid changed a lot, he changed, [when I saw him] he was distant,
he even looked scared cause his mother won’t let him, but I let him do whatever he wants, it’s not like I have another boy
[laughs] (HM23).
Three months after release, participants start to recover their place in the family order, and no longer mention
obstacles related to the relationship with children. Nevertheless, the family still represents one of the most important
pillars of reentry, acting as a source of moral pressure, source of support, coming in the way of temptation for many of
the former inmates. Some participants even talk about the way their wives assume a guardian role: Even now, as I was
just leaving the house, around 1 o’clock in the afternoon, I barely managed to get out of the house that my wife called
to ask me where I was. I asked where she thought I could be. But she’s checking in on me, asking me where I am, what I
am doing, when I’m coming home, she wants to make sure I don’t see my friends. She wants to keep me away from them
(HM23). Some wives take a more controlling role, especially monitoring the social interactions and the social groups
surrounding the newly released. Since most, if not all, former inmates acknowledge the role played by their entourage in
encouraging and occasioning crime, staying out of trouble means for them staying away from their friends. At least in the
first month after release, many participants are resentful towards their friends: they did not come to visit in prison, sent
no letters, and rarely did they extend a helping hand to their family (especially wives or mothers). Nevertheless, their
expressed desire to stay out away from their friends represents an important indicator of their willingness to change.
The function of the family as a deterrent for crime becomes even more evident when comparing participants with
little or no family support. More often than not, they experience feelings of social isolation or loneliness: [My biggest
problem was] loneliness. It’s extremely tough for me, for anyone who’s alone, I think. I never lived alone until now; I lived
with my wife, with my mother. [...] Don’t you have any friends to talk about your problems? No, I don’t really have any. I
don’t think I should talk to anyone about my problems, how can they help me? (ZG21) As we have noticed in our analysis,
when comparing Romanians and Roma, we could see that Romanians are more prone to experiencing social isolation,
as they are integrated in less dense social networks; for them, release is a lonelier journey. For Roma participants, however, release is a collective affair, which involves the extended family, mobilizing a wealth of resources at the disposal of
parents, brothers and sisters, godparents and godchildren (Durnescu et al, forthcoming).
BECOMING ECONOMICALLY ACTIVE
The first week after release is dedicated to recovering after prison. In many ways, participants start to get used to the
sounds and smells of the free world, but also try to settle into new routines. Once they leave the family sphere, usually
after the first month, the most important concern is becoming economically active, a pursuit followed by almost all our
participants. This means either finding a job, a short-term project, starting or planning a potential business venture,
and most often, thinking about immigration. Securing an income represents one of the most taxing problems that participants encountered and at the same time one of the most important routes to social reintegration acknowledged by
many participants: Q: What was the most difficult thing you faced since your release? A: I can’t say it was anything very
difficult, the difficult part is to reintegrate into society. Q: What do you mean when you say reintegration? What does that
mean for you? A: To be able to work, to have a job, to be the same as everyone as they say... (ZG21)
Starting from our group discussions in prison, a common theme that popped up was that of the impossibility of finding work once released: Who’s gonna hire us, ex-convicts? While we cannot attest to them actually looking for work or
for the employers’ refusal, for that matter, this so-often invoked impossibility stands as a comment about their marginality (real or imagined, but always performed) outside. Former inmates interiorize the stigma of imprisonment, having
their criminal records to stand as a material proof of their past mistakes. The criminal record is present at all stages of the
ex-convicts’ reentry trajectories. It is a constant reminder that, no matter the struggle to overcome one’s situation and to
make amends, their shot at a conventional lifestyle is out of reach. Although many participants begin to forget detention,
or at least speak in less detail about the minutia of everyday life in prison, the criminal record is presented both in prison
and outside as the major restriction in finding a job: I went to a pizza place to distribute flyers, but they wouldn’t hire.
72
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Then I went to the historical centre to find a job as a cleaner in a bar, but they won’t hire either because I have a criminal
record. I thought that it’s better to be honest up front and explain than for them to verify me. It’s not possible, cuz I have
a record. (GN15) One consequence is that many ex-convicts looking for a job will improvise in the grey sector: either they
become involved in street economy, either they engage in undocumented work with no contracts or benefits.
Those who find work in the first three months have their family and friends to thank for, as they rely mostly on traditional webs of solidarity. The work they find is, in most of the cases undocumented, ad-hoc, inconsistent, and sometimes
underpaid: I tried and tried, but I didn’t like what I found. I found something, but I couldn’t settle for it. Because of the
money, it was very little, let me give you this example, when I was in prison, I’d spend more in a month than they offered
me here for a months’ worth of work... (IC42) The sectors where our participants found employment are constructions,
maintenance service (recycling, cleaning). Roma participants strive for more independent work arrangements and found
jobs such as events performer, taxi driver, or flower vendors. By the third month, many of them go through several
jobs, proof to their vulnerable position within the workforce. Searching for a job unveils other layers of problems that
ex-convicts face. After many job pursuits (usually in these first three months), many of them realize that they do not
have suitable qualifications for the workforce or lack formal education. This inevitable hinders their chances of becoming
economically active: I went for 2-3 days, no more cuz I started losing money. I made food that cost me about 200 RON
and only sold 100’s worth. I lost 300 RON and I gave up. So I started looking for work at a restaurant. It’s tough. Here we
need qualifications, courses, and I have none. You must have [attended] courses. (BAAHA12)
By the third month, a large number or participants has already had experience with immigration, the most feasible
destinations being Spain, Great Britain, Germany, and Italy. If during the first month after release participants experience
limited mobility, they become extremely mobile after this period. If they have family or friends in a foreign country, that
country is most of the times chosen as country of destination. They usually stay for short periods of time (a couple of
months) and when they do not secure employment, they return to Romania, only to plan another trip. These patterns
of migration would inscribe in a form of “new migration,” characterized by “new types of migrants with deviating legal
statuses, who are dependent to some extent on other existent strategies rather than formal paid employment or social
security.” (Engbersen and Van Der Leun, 2011: 52)
A tentative explanation for the temporary immigration that our participants experience, either as a plan or actually
put in motion, has to do with their chances to find employment in Romania. The data provided by the National Agency
for the Workforce shows that the unemployment rate for 2013-2015 in Romania in around 5%. Speaking from a macro-level perspective, our participants reside in Bucharest, which has a lower rate of unemployment (between 1 and 2%),
and in Giurgiu country, which has a higher rate of unemployment when compared to the national rates (6,3%). There is
constant evidence that former inmates have lower chances of finding employment (see for example, Laub and Sampson,
2001; Farrall et al, 2010; Aaltonen, 2016). Their chances to become successfully employed diminish dramatically when
taking into account their marginality in terms of education, housing, or level of inequality, but also the stigma purported
by having been imprisoned (Pager, 2003).
ABSENCE OF THE STATE
Even before looking for a job or becoming economically active, our participants have to deal with bureaucracy, as
most of them have their ID papers, passports or driver’s licenses expired. Many of them experience dealing with bureaucracy as a nightmare, or at least a hassle, but this is only an instance of how perceive the state or its institutions, like the
work forces or social assistance services. They will just send you from one office to the other and so on, says one former
inmate when we inquire if he asks help from the state. Since in the process of renewing documents one has to prove
that he has a stable address, those who do not own a house or live in houses with complicated ownership have to resort
to all sorts of creative arrangements in order to procure documents. Take for example the case of MCG26 who recounts
that it took three months to get documents:
73
Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri
Probation Practices Around the World
These months I really struggled a lot for my documents, my ID and my passport, ever since my release actually. I
couldn’t have my passport done because I needed an older release paper from when I was incarcerated in Craiova and
they could only give that paper within 30 days. So I gave up the passport. But it was another history with my ID. I live with
my mother, but the place we live it’s not her house, her deceased mother owned the house. So I had to find somebody to
say that I live at her house, and I found a neighbor. Ok, I gave her some money, I gave her 100 euros so she’d say that I
live there, but she wouldn’t agree, she was afraid that I’d do something and she’d have the police knocking at her door.
But my mother vouched for me, and assured her that I only need my ID so I could leave the country.
When state is not perceived as hindering, it is altogether absent, observation articulated in relation to the answers
participants provide for the problem inventory scale. The last three statements from the scale: (1) People should not rely
on the government; they should take responsibility for themselves. (2) The government does not listen to people like me.
(3) The government does not care about what happens to people like me solicit strong agreements from all participants,
in all moments of their release trajectories.
HOUSING
Another constant preoccupation in the first three months after release is that related to housing – repairing, fixing,
extending the house, or moving to another area. Beyond the concrete aspects of improving one’s living conditions, there
is a symbolic dimension involved in house-related work. First of all, a visible house improvement represents a statement
directed to the outside world that the former inmate is back, and is ready to reaffirm his place in the household. For
some, it represents the effort to create a stable, personalized enviroment: All I want now is to redecorate my house. I
went with my mom to change furniture, and she was all confused, saying that I’m crazy and that there’s nothing wrong
with my bed or my dresser. But I told her that I was bored of them and wanted to buy a new dresser, the one which has
a mirror, and everything (PCF25). Secondly, the house represents a moral project that links past, present, and future,
articulating a promise or an obligation for participants to act consistently with what they display.
For some participants, the willingness to desist is equivalent to their desire to move out from a neighborhood which
they perceive as toxic: That’s where I started using drugs, that’s where I started to steal, so to put it bluntly, that’s where
I ruined my childhood: in Ferentari. And now that I’m older, I realized how much harm that place has caused me. And it’s
precisely why I wanna run away from it, because I’m scared that I’m gonna go down that path again, I’m afraid I’m gonna
go back to that old story. (MCG26) To move out means at the same time to remove temptation, or at least to place it in
another geographical area: I don’t want to live here anymore, I have to do something to move out of this area, it’s very
ugly, it’s a prison area here. [...] I don’t want to start selling drugs again, or get into another sort of business. That’s what
I’m afraid of (IM1).
DEALING WITH TEMPTATION
From the first week onwards, research participants report that they have faced temptations. Nevertheless, this happens in a small degree, as most participants spend most of their first week in the company of their families. As mentioned before, the family represents a refuge for a fair share of participants, and those who lack this safety net are more
likely to deal with temptations sooner: My former friends came, well, not really friends, the guys I used to go steal with,
they proposed I went stealing with them abroad and I can’t. I’d really start stealing, but I just can’t. I’m afraid I’m going to
lose my house [because of increasing indebtedness in utilities, accumulated during incarceration]. Since the first month
is one in which the financial possibilities are still limited, temptation, as expressed by participants, is always around the
corner: If I want to visit something, the temptation is great, your mind wonders, you start to get jealous, you see stuff in
the city, like an expensive phone, or car keys laying around. The temptation is big (BV2).
By the third month, most participants leave the family sphere and start circulating in diverse social spaces. As a direct
consequence, many are confronted with new situations, or, to phrase it better, with old situations but with new resolutions: I set my mind to go out stealing, and I went just down the street and, at the sight of the first police car, I went back
74
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
home. Q: What happened then? I had two days when I didn’t even have money to buy bread, so I was practically decided
to steal. But when I saw the police car, I had heart cramp. So I said that it’s better to... (DV14)
CONCLUDING REMARKS
The problems and challenges that Romanian and Roma former inmates face upon release are extensive. First of all,
incarceration impacts on the relationships between the (former) inmate and his family, both economically and affectively. His absence from the domestic environment and his lack of direct implication into family affairs leaves many in a desire if not necessity to urgently comply to their former roles of family providers. However, this proves again challenging.
Finding a job and becoming economically active are perhaps the most taxing problems that former inmates face. When
they are not hindered by their criminal histories marked in the criminal record that many employers require, they have
to settle for marginal or inconsistent jobs, or work with no contracts. Many work as unqualified workers, bringing to fore
the low levels of formal education that affects a large share of the prison population. Lastly, many of them feel left out by
the current social work policies, and rarely seek help from the state. This is why, in most of the narratives we recorded,
the state is altogether absent, newly released preferring to resort to other sources of help.
Other than navigating these structural arrangements, newly released have to learn new ways of adjusting to their
environment, and deal, in the same vein, with temptation, risk, and toxic entourages. We have seen so far that when
faced with increasing problems, which seem apparently unsolvable, former inmates express lower levels of optimism.
Furthermore, some begin to romanticize the prison milieu, arguing that, for better or for worse, bread and some food
was provided for them.
This chapter has sought to highlight some of the problems Romanian and Roma former inmates voice. Nevertheless,
each problem is experienced and detailed specifically in terms of ethnicity, age, or recidivism. Our analysis limits its
scope to the identification of the larger problems the prison population is faced to. We believe that it is important to
firstly identify and name the challenges and afterwards tailor specific policy recommendations for each group.
REFERENCES
Aaltonen, M. (2016), Post-release employment of desisting inmates, British Journal of Criminology, 56: 350-369.
Burnett, R. and Maruna, S. (2004), So ‘Prison Works’, Does It? The Criminal Careers of 130 Men Released from Prison
under Home Secretary, Michael Howard. The Howard Journal of Criminal Justice, 43: 390–404.
Durnescu, I., Istrate, A., Teoroc, C., Pitiu, E., Rotariu, L. (forthcoming). “Routes to freedom: Romanian and Roma prisoners
finding their way back into the Romanian society” in Armstrong, R. and Durnescu, I. (eds.) (forthcoming), Curtailed
Freedom: International Perspectives of Life on Parole. London: Palgrave.
Engbersen, G., Van Der Leun, G. (2001), The Social Construction of Illegality and Criminality, European Journal on Criminal Policy and Research 9:51-70.
Farrall, S., Bottoms, A. and Shapland, J. (2010), Social Structures and Desistance From Crime, European Journal of Criminology, 7: 546–70.
Halsey, M. (2007), On confinement: Resident and inmate perspectives of secure care and imprisonment. Probation Journal, 54: 338-367.
Healy, D. (2013), Changing Fate: Agency and the Desistance Process. Theoretical Criminology, 17(4): 557-574
LeBel, T., Burnett, R., Maruna, S. and Bushway, S. (2008), The “Chicken and Egg” of Subjective and Social Factors in Desistance From Crime, European Journal of Criminology, 5: 131–59.
Moran, D. (2012), Prisoner reintegration and the stigma of prison time inscribed on the body. Punishment & Society
14(5): 564–583.
Pager, D. (2003), The Mark of a Criminal Record, American Journal of Sociology, 108: 937–75.
75
Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri
Probation Practices Around the World
ACTIVITY OF PROSECUTION BODIES ON CARRYING OUT SUPREME SUPERVISION IN THE
REPUBLIC OF KAzAKHSTAN
Phd. Svetlana Baimoldina
L.N. Gumilyov Eurasian National University, Astana, Kazakhstan
A.P. at Criminal Law Department
baimoldinasveta@yandex.kz
1. INTRODUCTION
Maintaining the proper level of law and order is the basis of the system of ensuring national security in any country.
Legitimacy plays a key role in balancing the interests of individuals, society and the state as a necessary condition of
national security.
2. A REVIEW OF THE LITERATURE: SCIENTIFIC READINESS OF A THEME
Actual problems of activity of bodies of prosecutor’s office is reflected in the research of leading Russian and foreign
lawyers. Among the latest scientific research and dissertations on problems of activity of bodies of prosecutor’s office
and prosecutor’s supervision it is possible to note the following.
Supervision by a prosecutor in modern conditions plays a significant role in strengthening and development of legal
bases of system of ensuring national security. The activities of the prosecution authorities in ensuring national security
is inherently complex and includes the capacity of all integrated functions of the prosecutor’s office of supervision over
execution of laws, criminal prosecution, coordination of activity of law enforcement bodies to combat crime, participation in the consideration of cases in courts, international legal cooperation, participation in lawmaking.
In this case, said T.A. Ashurbekov, an important characteristic of the contemporary status of the public prosecutor
as state and legal institute is that, being an organic part of the system of ensuring national security,primarily, as a body
of supervision over implementation of relevant laws, the prosecutor’s office is the main center of control and law-enforcement systems of the country, including as coordinator law enforcement agencies to combat crimes, other offences,
including corruption, represent the most serious threat to the modern state of safety of personality, society and state.(
T.A. Ashurbekov, Moscow,2009).
Scientific novelty of research Zhidkih A.A. is to develop, on the basis of completed surveys theoretical positions, the
totality of which can be described as the solution of major scientific problems of importance for the theory of prosecutorial supervision and the creation of legal and organizational frameworks for the participation of the procuracy in the
implementation of the law-making function. The work is the first theoretical study, specifically devoted to the systematic participation of prosecutors in the law-making process. Zhidkih A.A. has developed a new integration concept for
the participation of the procurary in the implementation of the specified function on the basis of which the proposed
new legal and organizational model of the execution of such activities, in connection with which: formulates author’s
definition of concept of participation of the procurary in the implementation of the law-making function: defined and
classified the main types and forms of this activity that allows you to determine their capabilities and development;
the peculiarities of the exercise of prosecution functions in the lawmaking process; the regularities and tendencies of
formation of legal and organizational framework of participation of prosecutors in law-making; legal and institutional
recommendations for improving these activities. (Zhidkih A.A. Moscow 2011).
The theoretical importance of the work Karasev A.S. is that the conclusions and assessment of the assessed concepts
allow to expand representations of, first, the mechanism of pre-judicial protection of human rights, as a segment of a
general mechanism of protection of human rights; secondly, on the role of prosecutors in the mechanism of pre-judicial
protection of human rights and, thirdly, to strengthen existing theoretical constructs regarding the forms of interaction
76
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
between the authorities involved in pre-trial mechanism for the protection of human rights. Certain provisions of research can be used in further development work on various problems of theory of state and law, in particular, about the
forms of protection of human rights, the essence of extrajudicial ways of protection, interaction of the bodies exercising
non-judicial protection of human rights.
The provisions of the dissertation research can be applied as didactic material for teachers and students of higher
educational institutions used in educational institutions of different levels, for use in the educational process when
teaching such disciplines as ‘Theory of state and law’, ’Problems of theory of state and law’, ’Procuracy supervision’, ’Law
enforcement authorities’, ’Constitutional law of Russia’.
The practical significance of the dissertation research is expressed in the presence of suggestions to the subjects of
law-making, law enforcement and law-interpretation activities about the possibilities of increase of efficiency of activity
of bodies of prosecutor’s office and the extension of pre-judicial methods of protection of human rights. (A.S. Karasev,Tambov.2009).
Scientific novelty and practical significance of research results Gasanov R.M. is that it is one of the first monographic
studies of problems of organization of activity of district prosecutor’s office in terms of administrative and legal reform.
The author investigated the complex of problems connected with organization of work of district prosecutor’s offices in
different areas of their activities, identified shortcomings, substantiated ways of their elimination. Taking into account
the changes in objects and the objects of oversight and other functional activities of the prosecution authorities, had a
profound effect not only on content but also on the nature of the organization of work of prosecutor’s offices, including
its base, regional link, in his research solved theoretical and practical questions related to improving the work of the
district prosecutors offices in modern conditions, and substantiates proposals on increase of efficiency of it is organization as a means of improving the activities. Given the author’s interpretation of the concept of the organization of
public prosecution in modern conditions, suggestions for improving the selection of personnel, improvement of the legal
framework for the work of the prosecutors on coordination of activity of law enforcement agencies to combat crime.
Reveals the importance and role of the prosecutor of the district with improving the organization of work of prosecutor’s
office on the implementation of its unctions.(R.M.Gasanov, Moscow,2006).
In their research, V. Y. Shevchenko proves that the independence of prosecution authorities, the prosecution authorities make it equal to the legislative and Executive branches of government. Disputes between the legislative, Executive
and judicial branches of government can be resolved in court.
However, the uncertainty of the legal status of the Prosecutor’s office at the level of constitutional statutes does not
allow to build a streamlined constitutional framework the structure and functioning of the prosecution that triggers
discussions in scientific circles about the place and role of the procuracy in the system of separation of powers.
Procuracy supervision practice demonstrates that the rights and freedoms of man and citizen are protected by the
Prosecutor’s office and indirectly, through the supervision of the execution of the laws, and directly, through supervision
of compliance with the rights and freedoms of man and citizen.
The current stage of development of the Prosecutor’s office testify to the constant changes in its legal status. This
means that there is no perfect prosecution because the law and society in every state is developing rapidly and the laws
on the Prosecutor’s office into line with the realities of life, is regularity. The analysis also shows that the supervision over
implementation of laws throughout the years of existence of the Prosecutor’s office was its main function. (Shevchenko
Y. V. Penza, 2009.).
Based on the analysis of archival materials and scientific literature Muhammadiev I. C. first considered the history of
creation and interaction of Supervisory bodies and the Prosecutor’s office as a state authority, its communication and
interaction with other participants of the historical process. Novelty of research is determined, first of all, the fact that
it is the first work of a monographic nature, which attempted a comprehensive scientific analysis of the processes of
77
Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri
Probation Practices Around the World
formation, development and functioning of the Prosecutor’s office in the North of Tajikistan. Muhammadiev I. S. makes
the following conclusions:
- the basis of violations of the law (in the fields of land, tax and labour relations, in the sphere of ensuring the rights of
women and minors, business entities, etc.) in modern conditions are of the phenomena and processes similar to those
that were presented in the first stage of formation of the Prosecutor’s office. This and substantiates the thesis about the
necessity of using history to solve problems of improvement of activity of the Prosecutor’s office present: in both cases,
which have a resemblance in many of its features, had to deal with the transition period.
- that, considering historical experience and on the basis of national characteristics, provisions on the role and place
of prosecutors in the system of state bodies, its functions, scope of authority of the Prosecutor, in the present circumstances among law enforcement agencies, the Prosecutor’s office occupies a special place. Together with other law
enforcement agencies she fights for strengthening the rule of law and the eradication of crime;
- the nature of organizational and practical measures aimed at ensuring a truly independent, strong prosecutors, an
exception of possibilities of laying on it (or assign it) functions of other bodies. (Muhammadiev I. S., Khujand, 2009.).
3. MATERIALS AND METHODS
3.1. The Methodology of Scientific Research
The methodological basis of this research a modern scientific concepts concerning the role and place of prosecutors
in modern society and the state, also used such methods of scientific knowledge as historical (the study of the constitutional and legal bases of occurrence and development of procuratorial bodies in different States), formal-legal (analysis
of legal sources, on the basis of accepted methods of interpretation), comparative law (comparison of normative material relating to the legal status of the Prosecutor’s office in different States), General scientific methods – analysis and synthesis, induction and deduction, historical and logical; specific scientific methods – system analysis, logical, comparative,
statistical and other. Used analysis of statistical information, General Prosecutor’s office of the Republic of Kazakhstan in
respect of recorded crimes and results of criminal prosecution bodies 2010-2015 by main categories of crimes.
The theoretical basis of research are scientific works on criminal law, criminal process, Prosecutor’s supervision,
criminology, General theory of law, philosophy, sociology, psychology and other branches of science.
4. THE RESULTS AND DISCUSSIONS.
4.1. The Mechanism of Legal Regulation of Activity of Prosecution Bodies in The Republic of Kazakhstan
Organization, the order of activity of Prosecutor’s office of the Republic of Kazakhstan and the powers of prosecutors are determined by the Constitution of the Republic of Kazakhstan, the Law of the Republic of Kazakhstan “About
Prosecutor’s office” from December 21, 1995 No. 2709, legislative acts, international treaties ratified by the Republic of
Kazakhstan and by the orders of the Prosecutor General of the Republic.
The Prosecutor’s office of the Republic of Kazakhstan on behalf of the state exercises the highest supervision over
exact and uniform application of laws, decrees of the President of the Republic of Kazakhstan and other normative legal
acts on the territory of the Republic, over legality of pre-trial proceedings, operatively-search activity, administrative and
enforcement proceedings. The Prosecutor’s office takes measures on revealing and elimination of any violations of law,
appeal laws and other legal acts contradicting the Constitution and laws of the Republic, represents the state’s interests
in court, and in such cases, the manner and limits established by law, carries out criminal prosecution. (“On Prosecutor’s
office” the Law of the Republic of Kazakhstan of 21 December 1995 No. 2709).
One of the latest innovations introduced in the activities of prosecutorial authorities the Order of the Prosecutor
General of the Republic of Kazakhstan dated 29 December 2014 No. 163. Registered in the Ministry of justice of the
Republic of Kazakhstan 31 December 2014 # 10055 “On approval of Instruction on organization of supervision by the
78
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
procedural Prosecutor”.
This instruction on the organization of supervision by the procedural Prosecutor (further - the instruction) details the
organization of supervision by the procedural Prosecutor in a particular criminal case in accordance with article 193 of
the Criminal procedure code of the Republic of Kazakhstan. In the prosecution of the procedural functions of the Prosecutor Procurator-General of the Republic of Kazakhstan, his first Deputy and deputies, senior assistants and assistants,
the Main military and Main transport prosecutors of the Republic of Kazakhstan, prosecutors of the cities of Astana and
Almaty and their deputies, chiefs of departments, managements and departments, their deputies, senior assistants
and assistants, the senior prosecutors and prosecutors of departments and divisions, prosecutors of regions, cities and
equivalent public prosecutors, their deputies, the senior prosecutors and prosecutors, acting within the powers established by the criminal procedure code.
Also, Procedure the public Prosecutor shall exercise their powers within their competence in accordance with the
Constitution of the Republic of Kazakhstan, international treaties ratified by the Republic of Kazakhstan Criminal and
Criminal procedure codes, normative decisions of the constitutional Council and the Supreme Court of the Republic of
Kazakhstan, other normative legal acts of the Republic of Kazakhstan, orders and instructions, the instructions of the
Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan (hereinafter - the Prosecutor General), and this Instruction.
In recent years, the following documents have been adopted governing the activities of bodies of Prosecutor’s office:
1) introducing amendments and additions to the decree of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan
dated 28 December 2010 № 88 “On approval of Instruction on organization of Prosecutor’s supervision over the legality
of Executive manufacture” the Order of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan from March 11, 2015 No.
41. Registered in the Ministry of justice of the Republic of Kazakhstan on April 15 2015 No. 10726;
2) On amendments to the decree of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan, the Decree of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan from July 10, 2015 No. 92;
3) On the repeal of some normative legal acts of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan. The order of
the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan from October 14, 2014 № 116;
4) On approval of the report form № 1-FL “ABOUT offences related to extremism and terrorism and the state Prosecutor’s supervision” and Instructions for its preparation, the formation of a data Bank on individuals held liable for
committing criminal offences related to extremism and terrorism, and the organizations recognized by court extremist,
terrorist. The order of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan of 9 October 2014 # 113.Registered in the
Ministry of justice on 7 November 2014 No. 9863.
5) On amendments to the decree of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan from July 8, 2014 № 70
“About creating a centralized data Bank of persons that failed to fulfill obligations to the Executive documents, as well as
of persons who voluntarily failed to fulfill the resolution on imposition of an administrative fine (a centralized database
of debtors), and approval of the Instruction on its jurisdiction”. The order of the Prosecutor General of the Republic of
Kazakhstan from January 5, 2015 No. 4.Registered in the Ministry of justice of the Republic of Kazakhstan on 6 February
2015 No. 10196.
6) On introduction of amendments and additions to the decree of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan of 19 September 2014 No. 89 “About approval of Rules of reception and registration of statements and messages
on criminal offenses, as well as maintenance of the Unified register of pre-judicial investigations”. The order of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan from August 10, 2015 No. 99.Registered in the Ministry of justice of the
Republic of Kazakhstan 23 September 2015 No. 12105.
7) On amendments and additions to the decree of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan from March
1, 2004 № 12 “On approval of the Instruction about submission, registration and maintenance of information records of
79
Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri
Probation Practices Around the World
all inspections of business entities”. The order of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan from December
14, 2004 N 54.Registered in the Ministry of justice of the Republic of Kazakhstan of 20 January 2005 No. 3371.
8) On consideration by courts of complaints against actions (inaction) and decisions of Prosecutor, bodies of investigation and inquiry (article 109 of the CCP). Regulatory Statute of the Supreme Court of the Republic of Kazakhstan dated
27 June 2012 No. 3.
9) On amendments and additions to some normative legal acts of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan, the Decree of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan dated January 20, 2010, № 3. Registered in the
Ministry of justice of the Republic of Kazakhstan on 25 January 2010 No. 6016 and several others.
4.2. The Implementation of Probation Supervision in the Republic of Kazakhstan
One of the novellas of the criminal Executive legislation of the Republic of Kazakhstan is the introduction of probation
supervision. The law of the Republic of Kazakhstan dated 15 February 2012 No. 556-IV “On amendments and additions
to some legislative acts of the Republic of Kazakhstan on probation” (hereinafter – the Law) was first posted on February 16, 2012 in the Newspapers “Yegemen Kazakhstan” and “Kazakhstanskaya Pravda” and shall enter into force on 27
February 2012.
This Law introduced amendments and additions in criminal, Criminal procedural, Criminal Executive codes of the
Republic of Kazakhstan, the Code of Kazakhstan on administrative offences, the Land code of the Republic of Kazakhstan
code of the Republic of Kazakhstan “On taxes and other obligatory payments to the budget”, the Law of the Republic
of Kazakhstan of 21 December 1995 “On the internal Affairs of the Republic of Kazakhstan”, the Law of the Republic of
Kazakhstan of 19 October 2000 “On the security activity”, in the law of the Republic of Kazakhstan dated 23 January
2001 “About local state management and self-government in the Republic of Kazakhstan”, the law of the Republic of
Kazakhstan dated 23 January 2001 “On employment of population”, law of the Republic of Kazakhstan dated 08 February
2003 “About mail”, in the law of the Republic of Kazakhstan dated 12 April 2005 “On state social order”, in the Law of
the Republic of Kazakhstan from December 29, 2008 “About special social services” and others. Rules on the implementation of probation monitoring are included in Chapter 5 of the Criminal Executive code of the Republic of Kazakhstan,
and cover 19 and 23 articles.
Probation control in the Republic of Kazakhstan is carried out in respect of such persons who are sentenced to punishment in the form of restriction of liberty, probation and released on parole from serving a punishment of deprivation
of liberty. The length of probation supervision is determined by the sentence or order of a court. PT.19.
Minors, like adults, in special cases are probation monitoring. Probation service carries out the control in respect of
such juveniles who are sentenced to punishment in the form of restriction of liberty, probation and parole from serving
a punishment of deprivation of liberty. The probation service in registration of minors implementing a series of measures
in accordance with articles 69, 169 and 174 of the Criminal Executive code of the Republic of Kazakhstan in the presence
of parents or other legal representatives, and if necessary, the teacher or psychologist. PT. 20.
In addition, when minors are arrested, under investigation, the probation service shall immediately cause the parents or other legal representatives to survey and identify the causes and conditions that contributed to the evasion of
serving punishment, as well as, together with representatives of body of guardianship and guardianship on a quarterly
basis conducts a housing survey of a minor’s statement.
The criminal-Executive legislation of the Republic of Kazakhstan sets the conditions for the implementation of probation supervision.
The list of duties of the person in respect of whom a probation mounted control includes the following:
1) be within ten days from the date of entry of the judgment or decision of the court in the probation service for
80
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
registration;
2) to comply with this Code, the procedure and conditions of serving of punishment and other measures criminally-legal influence;
3) to report to the probation service to participate in preventive conversation;
4) in writing to inform the probation service about the change of place of work and (or) residence.
To achieve the goals of punishment and other measures criminally-legal influence, the probation service cooperates
with state bodies in accordance with the legislation of the Republic of Kazakhstan. Local Executive bodies, public associations and other organizations providing social-legal and other assistance to the person in respect of whom probation is
installed control, in accordance with the individual program developed by the probation service.
In the list of powers of the implementation of probation monitoring includes the following steps:
1) keeps records of persons in respect of which the probation monitoring;
2) explains the order of execution imposed by the court responsibility and accountability for their failure to perform;
3) explains the procedure and conditions for implementation and termination of probation supervision and accountability for violation of probation monitoring;
4) clarifies the procedure for granting and refusing to obtain socio-legal and other assistance;
5) determines the place of residence of a person, his state of health, level of education and employment, as well as
other information necessary to determine the amount of providing socio - legal and other assistance;
6) performs other functions stipulated by the legislation of the Republic of Kazakhstan.
If the person in respect of whom probation is installed control violates the statutory rules, the probation service after
a written warning provides a submission to the court for appropriate action. (Criminal Executive code of the Republic of
Kazakhstan. The code of the Republic of Kazakhstan from July 5, 2014 No. 234-V ZRK.)
REFERENCES
Ashurbekov, T. A. Legal and institutional framework of oversight and other functional activities of the Prosecutor’s office in the sphere of national security. Author’s abstract of doctor of law. Moscow, 2009.
Hasanov R. M. Problems of organization of activity of district Prosecutor in modern conditions: materials of the Prosecutor’s office of Moscow. Author’s abstract of candidate of legal Sciences. Moscow, 2006.
GPRC, 2015. The Committee of legal statistics of Prosecutor General’s office of the Republic of Kazakhstan.www. pravstat.
The law of the Republic of Kazakhstan of 21 December 1995 No. 2709 “About Prosecutor’s office”.
Zhidkih A. Legal and institutional framework for participation of the procuracy in the implementation of the law-making
function. Author’s abstract of doctor of law. Moscow, 2011.
Karasev A. S. prosecutors in the mechanism of pre-judicial protection of human rights: theoretical and legal research.
Author’s abstract of candidate of legal Sciences. Tambov, 2009.
Shevchenko V. Y., the Prosecutor’s office in the system of separation of powers and the state mechanism of protection
of constitutional rights of citizens. Penza, 2009. Author’s abstract of candidate of legal Sciences. -30 C.
Muhammadiev I. S. the Formation and development of bodies of Prosecutor’s office in the North of Tajikistan in 19231930: the historical aspect of the study. Author’sabstractofcandidateofhistoricalSciences. Khujand, 2009.
The order of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan dated 29 December 2014 No. 163. Registered in the
81
Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri
Probation Practices Around the World
Ministry of justice of the Republic of Kazakhstan 31 December 2014 # 10055 “On approval of Instruction on organization of supervision by the procedural Prosecutor”.
Criminal Executive code of the Republic of Kazakhstan. The code of the Republic of Kazakhstan from July 5, 2014 No.
234-V ZRK.
82
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
LITHUANIAN PROBATION SYSTEM ON THE TOPIC THE THEORETICAL MODELS AND PRACTICES
OF PROBATION SYSTEM IN EUROPEAN UNION MEMBER STATES*
Regimantas Mikaliunas1
Director
Siauliai Regional Probation Office of Lithuania
regimantas.mikaliunas@srpi.lt
The Prison Department is the institution under the Ministry of Justice. The mission is a systematic supervision of the
Probation Service and the control of penitentiary institutions.
The Probation Statement (from the 1th of July, 2012) created more functions for the officers and assumptions for
more qualitative work.
The Probation Is Based on These Principles
1. The balance of the re-socialisation of the client under supervision and the security of the society (i.e. the supervision must be based on rational balance between the interests of the client under supervision and the security of
the society);
2.
The individualisation of the probation measures (the measures are applied according to the personal characteristics of the client under supervision, the behaviour during the probation period, the results of risk evaluation and other
important circumstances for the re-socialization);
3.
Respect to personal liberty, minimal intervention and proportion (it is the use of a proportional and effective
measures for the client under supervision in the process without the limitation of his/her liberty, if it is not based on it
or is essential for the probation);
4.
Cooperation, the stimulation to become volunteers (i.e. more state and municipality institutions, organisations, active volunteers are involved in the activity of probation, therefore, cooperation is created. In 2014 223, in 2015
half-year 180 volunteers worker in probation services)
The activity of volunteers: Social consultations; Law consultations; Sessions “Work search and self-presentation for
an employer”; Sessions “Financial management”; Individual cases; Participation in the events organised by the Probation Service.
5.
The realisation of restorative justice;
(it is the reproducible measures used during the probation period when the victim and the client under probation
supervision are reconciled and the mediation in order to compensate interests done during the criminal work)
The Forms of Re-Socialization
1) The administration of the measures including the reduction of risk and the elimination of criminal factors,
2) Individual and group work with the client under supervision in order to motivate and stimulate his/her abilities
to live without committing crime and the client’s social integration,
3) The meeting of the client‘s spiritual and social demands,
4) Social help to solve the client‘s personal and social problems,
*
Bu metin, sempozyumda sunulduğu şekliyle aktarılmıştır.
*
This text is published originally as it is hold on the symposium.
83
Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri
Probation Practices Around the World
5) The development of social abilities,
6) The realisation of the programs on the correction of behaviour,
7) Individual and group psychotherapy,
8) Psychological help,
9) The realisation of restorative measures in order to reconcile the victim and the client under probation supervision and compensate the interest.
Tools Used by Probation Services
The correctional programs dealing with;
•
Violet behavior
•
“Behavior - Dialogue - Change”
•
“One to one”
•
Equip (for juveniles)
The measures of electronic monitoring are used for intensive supervision and control of the prohibition to leave
home at a particular time.
The methodology of the risk evaluation of re-offending OASYS enables to individualise the work with each client.
Mediation
“The Implementation of Mediation in Probation Services” is project which started from 2014. The program is granted by Norwegian Financial Mechanism and by Ministry of Finance of the Republic of Lithuania.
Mediation is an effective way of solving conflicts arising from the criminal offences as it allows arriving to the decision which meets the needs of two conflict parts, provides opportunities to diminish the number of people who fall into
formal procedures, acts as preventive measure to reduce the risk of recidivism.
The mediator’s role is not to reach a decision it is to help the parties reach their own decision.
In 2016 the probation service will have regular service of mediation.
Sentences and Other Punitive Measures
•
Community service up to 240 hrs for criminal offence and up to 480 hrs for a crime committed.
•
Restriction of freedom for the period from 3 months to 2 years.
•
Suspension of sentence for the period up to 3 years with imposed obligations.
•
Conditional release.
•
Conditional release with application of electronic monitoring (intense supervision).
•
Punitive measures (to participate in the programs on the correction of behaviour, from 20 up to100 hrs unpaid
work, compensate the interest etc.)
•
Educational measures are administered for juveniles (to stay at home at a particular time,
study, to work from 20 to100 hrs unpaid work, to have a treatment etc.)
Obligations for the Clients under Probation Supervision
•
To work, study or register in the labour exchange;
•
To compensate the interest;
•
To work up from 20 to 100 hours of unpaid work;
84
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
•
Do not socialize with particular people or groups of people;
•
Not to use drugs;
•
Not to visit particular places;
•
To undergo a treatment course for drugs;
•
To participate in the programs on the correction of violent or problematic behaviour;
•
To stay at home at a particular time;
•
Not to visit particular places and not to socialize with particular people;
•
Not to leave the territory of residence (town, district) without the permission of the probation institution.
Staff
243 staff works in the probation service:
~ 36 administration staff;
~ 6 psychologists;
~ others (201 the probation officers who work with the clients under the probation supervision);
Higher non-university education, preferably on social sciences, is mandatory for the probation officers.
85
Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri
Probation Practices Around the World
86
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
DENETİMLİ SERBESTLİKTE
TEDAVİ HİZMETLERİ
87
Denetimli Serbestlikte Tedavi Hizmetleri
Treatment Services of Probation
88
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
SUÇA SÜRÜKLENEN ERGENDE BAĞLANMA STİLLERİ VE MADDE KÖTÜYE KULLANIMI
Prof. Dr. Ayşe Rodopman Arman
Marmara Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesi
Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD
aarman@marmara.edu.tr
GİRİŞ
Yaşamın ilk yıllarında annenin veya temel bakımvericinin çocuğa verdiği tepkilere bağlı olarak, çocuğun kendisine ve
başkalarına ilişkin zihinsel modelleri olgunlaşır. Bu zihinsel modellerin daha sonraki yıllarda, yakın kişiler arası ilişkiler
için bir rehber ve model görevi görmektedir (van Rosmalen ve ark., 2016). Bağlanma teorisindeki temel nokta; çocuğun
yeterli sosyal ve duygusal gelişimini sürdürebilmesi için en az bir bakımveren ile sağlıklı bir güven ilişkisini geliştirmiş
olmasıdır. Bu temel ilişki, daha sonra duygularını ve olaylar karşısındaki yanıtlarını düzenlemede oldukça gereklidir. Suça
sürüklenen ergenlerde ise bağlanma sorunları sıklıkla görülmektedir. Bağlanma sorunlarına eşlik eden duygusal düzenleme güçlükleri ve davranışları kontrol etme zorlukları; madde kötüye kullanımını beraberinde getirebilir.
Bu sunumda suça sürüklenen ergenlerin hem anne hem de babaları ile kurdukları bağlanma modelinin incelenmesi
amaçlanmıştır. Birçok araştırmacı ergenlerde suç davranışının önemli bir yönü olarak ebeveyn-çocuk bağlanmasına dikkat çekmiştir (Şişmanlar Ş ve ark., 2008, Colins L ve ark., 2010).
Çalışma Ekibi
İstanbul Anadolu Yakası Denetimli Serbestlik Müdürlüğü-Hasanpaşa
Kurum Müdürü Nejmettin Yağmur
Uzman Psikolog Emine Güliz Kırmacı
Marmara Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD
Dr. Onur Tuğçe Poyraz Fındık
Prof. Dr. Ayşe Rodopman Arman
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü
Prof Dr Zeynep Bengi Semerci Sözüer
Uzman Psikolog Nesrin Ertürk Altınel (serbest)
MATERYAL METOD
Çalışma, İstanbul Anadolu yakasında, hakkında denetimli serbestlik kararı verilen bireylerin denetim ve denetleme
planı doğrultusunda toplumsal uyum sürecinde ihtiyaç duydukları hizmet, program ve kaynakların sağlandığı tek merkez
olan İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde Mart 2015-Eylül 2015 tarihleri arasında kesitsel tanımlayıcı
olarak gerçekleştirilmiştir. Etik onayı Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu’ndan alınmıştır. Suç üzerinden
hüküm giyme sayısına göre suça sürüklenmiş çocuk ve ergenlerin anne ve babalarıyla kurdukları bağlanma ilişkisinin
ruhsal bozukluk ve madde kullanımına olan etkilerinin incelenmesi hedeflenmiştir. Sosyodemografik bilgi formunda
katılımcılara toplam hüküm giyme sayıları sorulmuş, kendi beyanlarına dayanılarak çalışma grubu;
1.
Bir kez hüküm giymiş olanlar (n=36)
2.
Birden fazla hüküm giyme sayısı olanlar (n=19) olmak üzere iki gruba ayrılmıştır.
Çalışma grubu için dahil olma kriterleri;
89
Denetimli Serbestlikte Tedavi Hizmetleri
Treatment Services of Probation
1.
Çalışmanın uygulandığı tarihlerde denetimli serbestlik sürecinin devam ediyor olması,
2.
14-18 yaş arasında olmak,
3.
Çalışmaya katılmak için onam vermiş olmak
Çalışmadan çıkarılma veya dahil edilmeme kriterleri
1.
Denetimli serbestlik süreci devam eden ancak kendisi ve ailesi çalışmaya katılmayı kabul etmeyenler
2. 18 yaşını doldurmuş olanlar
3.
Uygulanan test ve ölçek formlarına uyum gösteremeyenler
4.
Test ve ölçek uygulamalarına engel teşkil edecek duyu kusuru olanlar (görme, duyma problemleri gibi)
KLİNİSYEN TARAFINDAN UYGULANAN TEST VE ÖLÇEKLER
1.Sosyodemografik Veri Formu
Çalışmaya katılan ergenlerin sosyodemografik özellikleri araştırmacı tarafından oluşturulan yarı-yapılandırılmış
sosyodemografik bilgi formu kullanılarak elde edilmiştir.
Formda ergene ait cinsiyet, yaş, okul ya da iş durumu, okula devam ediyor ise kaçıncı sınıfta okuduğu, daha önce
güvenlik birimleri ile kaç kez karşı karşıya geldiği, hüküm giyme sayısı, akran grubunda madde kullanımı olan arkadaş
varlığı, anne ve babanın güncel yaşları, ilk ebeveyn olduklarında kaç yaşında oldukları, eğitim düzeyleri, meslekleri, daha
önceden psikiyatrik tanı ve tedavi alma durumları, tıbbi hastalık öyküleri, birliktelik durumları, akrabalık dereceleri,
ekonomik durumları, evde anne-baba-çocuk dışında yaşayanların varlığı, kardeş sayısı ile ilgili bilgilerin yanı sıra çekirdek
ve geniş ailede hükümlü, madde kullanan ya da alkol bağımlılığına sahip bireylerin varlığı hakkında bilgiler yer almaktadır.
2. Çocuklar için Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi- Şimdi ve Yaşam Boyu Versiyonu-Türkçe
Versiyonu (ÇDŞG-ŞY)
ÇDŞG-ŞY; DSM-III-R ve DSM-IV tanı ölçütlerine dayalı olarak, 6-18 yaş arasındaki çocuk ve ergenlerde psikopatoloji
taramak, şimdiki ve yaşam boyu olan psikopatolojileri saptamak amacıyla kullanılan yarı yapılandırılmış bir görüşme
formudur. Özgül psikiyatrik belirtilerin sorgulandığı tarayıcı sorular ve değerlendirme ölçütlerini içermektedir. Çocuk ve
ergenlere yönelik hazırlanmış tanı gruplarının belirlenmesini amaçlayan sorular olguya yöneltilir. Tarama görüşmesi ile
pozitif belirtiler varsa o psikopatolojiyi daha iyi değerlendirmek amacıyla ek belirti listesi sorgulanmaktadır. Öğrenme
Güçlüğü, Negatif Semptomlu Şizofreni dışında birçok psikiyatrik bozukluğu taramaktadır. Ölçeğin Türk örneklemi için
geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmıştır (Gökler ve ark. 2004).
3. Ebeveyn ve Akrana Bağlanma Ölçeği
“Ebeveyn ve Akranlara Bağlanma Envanteri” (EABE) anne ve babaya bağlanmayı ölçmek için kullanılmıştır. Ölçek
ebeveyn ve akrana bağlanmayı ölçen iki alt ölçekten oluşmaktadır. Bu çalışmada 12 maddelik kısa formu ve anne ve babaya bağlanma ölçekleri kullanılmıştır. Ölçeğin ebeveyn formunun geçerlik güvenirlik analizleri Günaydın ve ark. (2005)
tarafından yapılmıştır. Her bir ölçek 12 madde içermektedir. Güven, iletişim ve yabancılaşma alt ölçeklerinden oluşur.
“1=asla”, “7=daima” olacak şekilde 7 dereceli likert tipi ölçektir. Ölçekten alınan yüksek puanlar güvenli bağlanmayı işaret
etmektedir.
BULGULAR
Çalışmamıza katılmayı, denetimli serbestlik süreci devam eden 56 ergen kabul etmiş, çalışmanın ilerleyen
döneminde, bir katılımcı ailesinin çalışmaya katılmaktan vazgeçtiklerini ve verilerinin kullanılmasına yönelik izinlerinin
olmadığını belirtmeleri üzerine, bu olgu çalışma örnekleminden çıkarılmıştır. Son şeklinde çalışmamızın örneklemi 55
kişiden oluşmaktaydı. Yaş ortalaması 17,16 ± 0,76 yaş idi (min=168 ay; maks=215 ay). Cinsiyet dağılımları açısından
90
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
incelendiğinde katılımcıların %7,3’ü (n=4) kız, %92,7’si (n=51) erkekti.
Çalışmaya katılmayı kabul eden ergenlerden %29,1’i (n=16) çekirdek ailelerinde ve %36,7’si (n=18) ise geniş ailelerinde
hüküm giymiş bireylerin; %14,8’i çekirdek ailelerinde madde kullanan birey ve %32,7’si geniş ailelerinde madde kullanan
birey olduğunu belirtmişlerdir. Alkol bağımlılığı veya alkol problemleri açısından incelendiğinde; katılımcıların %18,9’u
çekirdek ailelerinde, %24,5’inin ise geniş ailelerinde alkol problemi olan kişi/kişilerin olduğunu ifade etmişlerdir.
Katılımcıların %72,7’si (n=40) herhangi bir psikiyatrik şikayetinin olup olmadığı sorusuna “yok” şeklinde cevap verdi.
%20’si (n=11) sinirlilik, %3,6 (n=2) mutsuzluk, 1 kişi mutsuzluk ve 1 kişi de madde bağımlılığı şikayeti olduğunu belirtti.
Daha önce psikiyatri başvurusu olanlar ise örneklemin %21,8’ini (n=12), hiç psikiyatrik başvuruda bulunmadığını ifade
edenler ise örneklemin %72,8’ini (n=43) oluşturmakta idi. Örneklemin %9,1’i (n=5) kronik bir tıbbi hastalığı olduğunu
ifade etti.
Katılımcılar hüküm giyme sayısına göre; bir kez hüküm giyenler ve birden çok defa hüküm giyenler olarak iki gruba
ayrıldı. Bir kez hüküm giydiğini ifade edenler örneklemin %65,5’ini (n=36), iki veya daha fazla hüküm giymiş olanlar ise
%34,5’ini (n=19) oluşturmaktadır. Katılımcıların tamamı göz önüne alındığında; örneklemin ortalama hüküm sayısı 1’di
(min.=1; max.=13). Bir katılımcı daha önce bir çetede yer almış olduğunu belirtmiş, 54 kişi daha önce herhangi bir çetede
yer almadığını ifade etmiştir.
Örneklemin % 7,3’ü (n=4) majör depresyon, %27,3’ü ise (n=15) distimik bozukluk tanısı almıştır. Katılımcılardan ikisi
bipolar bozukluk spektrumunda (%3,6) değerlendirilirken, bir kişi güncel psikotik bozukluk belirtilerine (%1,8) sahipti.
Katılımcılardan bir kişi panik bozukluk (%1,8), üç kişi agorafobi (%5,5), iki kişi ayrılık anksiyetesi bozukluğu (%3,6), üç kişi
ise sosyal fobi (%5,5), üç kişi yaygın anksiyete bozukluğu (%5,5), bir kişi obsesif kompulsif bozukluk (%1,8) tanısı almıştır.
Özgül fobi açısından değerlendirildiğinde örneklemin %20’si (n=11) en az bir alanda özgül fobi tanısı almıştır. Örneklemin
%7,3’ü (n=4) karşıt olma karşıt gelme bozukluğu, %10,9’u (n=6) ise davranım bozukluğu tanısı almıştır. Katılımcıların
%5,5’i (n=3) ise tik bozukluğu tanısına sahipti. Katılımcıların %90,9’u (n=50) tütün kullanım bozukluğu, %12,7 (n=7) alkol
kötüye kullanım bozukluğu, %9,1’i (n=5) madde bağımlılığı tanısına sahipti. Güncel durumda madde kötüye kullanım
tanısı alan katılımcı olmazken; %38,2 (n=21) güncel erken tam remisyon, %5,5 (n=3) erken kısmi remisyon, %20 (n=11)
kalıcı tam remisyon ve %5,5 (n=3) kalıcı kısmi remisyon alan katılımcı mevcuttu.
En az bir defa madde kullanımı olan katılımcıların % 74,5’i (n=44) kannabinoid, %41,8 (n=23) amfetamin, %20’si
(n=11) inhalan ve %9,1’i (n=5) kokain türünde madde ya da maddeleri yaşamlarının herhangi bir zamanında en az bir kez
olmak üzere denemiş veya bağımlılık düzeyinde kullanmış olduğunu belirtmiştir. Örneklemin, kullanılan madde özellikleri
bakımından, % 32,7’si (n=18) bir dönem çoklu madde kullanmıştır. Güncel psikiyatrik muayenede örneklemin % 9,1’inin
(n=5) maddeye bağlı gelişen psikotik belirtilere sahip olgu gözlendi. Madde ile ilk tanışma yaşı ortalama 14,47 ± 1,81’di
(min=9; max=17). Toplam madde kullanım zamanı ise ortalama 23,92 ± 26,56 (min=1; maks=108) aydı.
Örneklem içinde tütün kullanımı olan katılımcıların ortalama sigara başlama yaşı 12, 7 ± 2,29 (min.=7; max.=17)
idi. Sigara kullanım süresi ortalama 4,3 ± 2,45 yıldı (min=1; max=10). Günlük sigara tüketim miktarı ortalama 17 adetti
(ort=17,48 ± 11,26; min=2; max=60).
Akranlara ve ebeveynlere bağlanma ölçeği-Anne Formu puan ortalaması 68,35±1,64; Baba Formu puan ortalaması
ise 58,29±2,65 Anne bağlanma puanları, baba bağlanma puanlarından istatiksel olarak anlamlı olarak yüksekti (p<0,001).
TARTIŞMA VE SONUÇ
Bağlanma ve suç arasında ilişkinin kuvveti, zayıf-orta olarak kabul edilmektedir. Bu bulgu kontrol teorisi ve bağlanma
kuramı perspektifinden bağlama ile suç arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar için sıklıkla benzer nitelik taşımaktadır. Hoeve ve arkadaşları (2012) yaptıkları meta-analiz çalışmasında, erkek çocuklarda babaya, kız çocuklarda anneye bağlanmanın suça sürüklenme yönünde daha büyük etkisi olduğunu bildirmiştir. Çalışmamızda örneklemin tümü ele alındığında,
bağlanma üzerine muhtemel cinsiyet etkisi olabileceğinden kız olgular örneklemden dışlandıktan sonra, erkek olguların
91
Denetimli Serbestlikte Tedavi Hizmetleri
Treatment Services of Probation
anneye bağlanma puanlarının, babaya bağlanma puanlarından istatiksel olarak anlamlı yüksek olduğu bulunmuştur. Bu
açıdan olguların annelerine daha güvenli bağlandıkları söylenebilir. Yazında suça sürüklenme üzerine etki açısından aynı
cinsiyetteki ebeveynin rolünü vurgulayan çalışmalar mevcuttur (Kaplan B, Aksel EŞ, 2013). Bu açıdan örneklemimizdeki
erkek olguların, baba yerine anneye daha güvenli bağlanmaları alan yazını ile uyumlu görünse de suç davranışı olmayan bir kontrol grubu ile karşılaştırılmadan bulgularımızın bu yönde yorumlanmasının uygun olmayacağı düşünülmüştür. Ancak hüküm sayısına dayalı gruplandırmada, birden fazla hüküm sayısına sahip grubun hem anneye hem babaya
bağlanma puanları, istatiksel olarak anlamlılık düzeyine ulaşmasa da yüksek bulunmuştur. İlişkisellik analizlerinde ise
ebeveynlere bağlanmanın hüküm sayısı ile istatiksel anlamlı korelasyonu saptanmamıştır. Çalışmamız bu yönüyle alan
yazını ile uyuşmamaktadır. Örneklemimizin görece daha hafif suçlar nedeni ile adalet sistemi içine girmiş olması, olguların çoğunun yaşının orta ve geç ergenlik dönemi içinde yer alması, çalışmamızda ebeveyn bağlanmasının etki gücünü
azaltan faktörlerden olabilir.
Sonuç olarak; bağlanma çalışmalarının bu alanda dikkat çeken en önemli sonuçlarından biri de; psikiyatrist ile kaliteli
ilişki kurabilme etkisi ile kurum çatısı altında uygulanan tedavi programlarının etkinliği üzerine katkı sağlayabileceğinin
düşünülmesidir.
KAYNAKÇA
van Rosmalen L, van der Horst FC, van der Veer R. From secure dependency to attachment: Mary Ainsworth’s integration
of Blatz’s security theory into Bowlby’s attachment theory.Hist Psychol. 2016 Feb;19(1):22-39.
Şişmanlar ŞG, Biçer Ü, Coşkun A (2008) Adli Psikiyatri. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Temel Kitabı. FÇ Çetin, A Coşkun, E İşeri
ve ark. (Ed), Ankara, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derneği, s.770-781.
Colins L, Vermeiren R, Vreughenhil C, VanDenBrink W, Doreleijers T, Broekaert E. Psychiatric disorders in detained male
adolescents: a systematic literature review. Can J Psychiatry.
Gunaydin, G., Selcuk, E., Sumer, N., & Uysal, A. (2005). Ebeveyn ve Arkadaşlara Bağlanma Envanteri Kısa Formunun
psikometrik açıdan değerlendirilmesi [The psychometric evaluation of a short form of Inventory of Parent and Peer
Attachment]. Türk Psikoloji Yazıları [Turkish Psychological Articles], 8, 13-23.2010;55:255-263.
Gökler B, Ünal F, Pehlivantürk B, Kültür EÇ, Akdemir D, Taner Y.Reliability and Validity of Schedule for Affective Disorders
and Schizophrenia for School Age Children-Present and Lifetime Version-Turkish Version (K-SADS-PL-T) Turk J Child
Adolesc Ment Health 2004; 11(3): 109-11.
Hoeve M, Stams GJJM, vander Put CE, et al. A Meta-analysis of Attachment to Parents and Delinquency. Journal of Abnormal Child Psychology July 2012, Volume 40, Issue 5, pp 771-785
Kaplan B, Aksel EŞ. Ergenlerde Bağlanma ve Saldırganlık Davranışları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Nesne Psikoloji
Dergisi (NPD), 2013, Cilt 1, Sayı 1, Volume:1, Number:1 21
92
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
MADDE BAĞIMLILIĞI TEDAVİSİ İÇİN DENETİMLİ SERBESTLİK ŞUBELERİ TARAFINDAN
AMATEM’E GÖNDERİLEN KİŞİLERE YÖNELİK UYGULAMALARDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR
Doç. Dr. Kamil Alptekin
KTO Karatay Üniversitesi
Sosyal Hizmet Bölümü
kalptekin@yahoo.com
Ercan Mutlu
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Sosyal Hizmet Uzmanı
ercanmutlu77@gmail.com
Arş. Gör. Elmas Akın
KTO Karatay Üniversitesi
Sosyal Hizmet Bölümü
elmas.akin@karatay.edu.tr
GİRİŞ
Uyuşturucu madde kullanımı önemli bir halk sağlığı sorunu olup, Türkiye’de diğer Avrupa ülkelerinde olduğu kadar
yaygın görülmemekle birlikte, tüm boyutları ve risk etmenleri ile birlikte ortaya konması gereken tıbbi, hukuki, sosyal ve
güvenlik boyutları olan bir konudur (TÜBİM, 2014).
Madde bağımlılığı, zararlı sonuçlarına rağmen kompulsif madde arayışı ve kullanımı şeklinde karakterize edilen kronik
ve kötüye giden beyin hastalığıdır. Beynin yapı ve işleyişini değiştirmesi sebebiyle beyin hastalığı olarak nitelendirilmektedir (NIDA, 2010).
Alkol ve madde bağımlılığı bireyin hem kendisinde, hem de yakın çevresinde ciddi sorunlara yol açan kronik bir rahatsızlıktır. Dolayısıyla tedavisi remisyon ve relapslarla giden bir süreç ihtiva eder (Gürpınar ve Tokuşoğlu, 2006). Bağımlılık
tedavisi farklı normları içerebilir ve farklı sürelerde gerçekleşebilir. Madde bağımlılığı relapslardan oluşan kronik bir hastalıktır. Bağımlılıkta genellikle kısa dönemli veya tek seferlik tedavi yetersizdir. Tedavi çoklu müdahale ve düzenli izleme
gerektiren uzun dönemli bir süreçtir (NIDA, 2012).
Tüm bağımlılık yapan maddelerde genel olarak; 1) hazırlık evresi, 2) maddenin ilk kullanımı evresi 3) madde kullanmayı sürdürme evresi, 4) ilerleme evresi ve 5) değişim evresi gibi bir dizi süreçler yaşanmaktadır. Kuşkusuz bu dönemler
bağımlı gruplarda yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu vb. sosyo-demografik özelliklere göre farklılaşabilmektedir.
Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TÜBİM, 2014) tarafından 2011 yılında 25 ilde yapılan
bir araştırma sonucunda yaşam boyu madde kullanım sıklığının %2,7 olduğu, 15-24 yaş grubunda olma, erkek olma, bekar olma, gelir düzeyi 500 TL ve altında olma, tütün ve alkolün yanı sıra doktor tavsiyesi dışında ilaç kullanıyor olmanın
uyuşturucu kullanımını anlamlı şekilde artırdığı bildirilmiştir. Bir başka araştırmada Ankara Alkol ve Madde Bağımlılığı
Tedavi Merkezi’nde (AMATEM) eroin kullanımının tedavisi için başvuran hastaların tüm hastalara oranının 2004 yılında
%8,7 iken bu oranın 2009 yılında %38’lere kadar çıktığı belirtilmiştir. Bu araştırmada yatarak tedavi gören 18 yaş altı gençlerin 2004 yılında %2’si eroin kullanırken 2009 da bu rakamın %47 olduğu saptanmıştır (Dilbaz, 2012).
Ülkemizde özellikle genç nüfus arasında uyarıcı ve uyuşturucu madde kullanımı her geçen gün artmakta, toplum
sağlığının korunması ve iyileştirilmesi kapsamında yürütülen tedavi edici ve önleyici çalışmalar bu artışa yanıt vermede
zorlanmaktadır. Doğrudan alkol ve madde bağımlılarının tedavisine odaklanan birer ihtisas kurumları olarak AMATEM’lerin sayıca yeterince artmaması ve kapasitelerinin genişletilememesi madde bağımlılığının tedavisi ve önlenmesi çalışma93
Denetimli Serbestlikte Tedavi Hizmetleri
Treatment Services of Probation
larını olumsuz yönde etkilemektedir.
AMATEM’lerin sayı ve kapasite bakımından yetersiz olması bir yana bunların bir de madde bağımlılığı tedavisi için
denetimli serbestlik şubeleri tarafından gönderilen kişilere de hizmet veriyor olması tabloyu büsbütün zorlaştırmaktadır. Madde bağımlılığına ilişkin Denetimli Serbestlik mevzuatı ve uygulamaları kapsamında zorunlu tedavi kapsamında
görülüp AMATEM’lere gelen bireylerle, yine madde bağımlılığı tedavisi nedeniyle kendiliğinden gönüllü olarak kuruma
gelen bireylerin bir arada olması aslında idari, hukuksal ve etik bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu bildiride
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi’ndeki uygulama
örneğinden hareketle bahse konu idari, hukuksal ve etik sorunların neler olduğu tartışmaya açılacak ve sonuçta bir dizi
çözüm yolları önerilmeye çalışılacaktır.
Denetimli Serbestlik ve Tedaviye İlişkin Düzenlemeler
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2006/19 sayılı Denetimli Serbestlik
Tedbirleri Uygulanan Kişilerin Tedavilerine İlişkin Genelge’si kapsamında toplum sağlığının korunması ve iyileştirilmesi
amacıyla uyarıcı ve uyuşturucu madde kullanan veya bağımlısı olan bireylerin topluma kazandırılmasının hedeflendiği
belirtilmiştir. Bu hedef doğrultusunda kullanıcı ve bağımlılara sunulan sağlık hizmetlerinde laboratuvar yetersizliği gerekçesiyle hastaların tıbbi değerlendirmesinin yapılmadan madde bağımlılığı tedavi merkezlerine sevk edilmesi, benzer vakalara ülke genelinde farklı tedavilerin uygulanması gibi sorun ve sıkıntıların yaşandığı belirtilmiştir. Yaşanan bu sorunlar
sebebi ile oluşturulan düzenlemeler şu şekildedir: bireyler öncelikle ikamet ettikleri bölgede bünyesinde ruh sağlığı ve
hastalıkları uzmanı ile psikolog bulunan devlet hastanelerine müracaat edecektir. Denetimli serbestlik tedbiri uygulamaları kapsamında sevk edilen bireyler ise 10-15 günlük aralıklarla aldıkları klinik laboratuvar bulgularıyla değerlendirildikten sonra Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri Şube Müdürlüğüne/Bürolarına gönderilecektir. İlerleyen süreçte,
“Denetimli Serbestlik Tedbiri Madde Bağımlılığı Programı”na alınan bireyler ileri tetkik ve tedavi için, madde bağımlılığı
tedavi merkezine veya -madde bağımlılığı tedavi merkezlerinin içinde olduğu hastanede yer alan- psikiyatri servislerine
sevk edilmektedirler. Altı haftalık uygulama sonunda bireyin programa uyumu yorumlanmakta, ileri merkezde tedavisinin gerekli olup olmadığı kararlaştırılmaktadır.
Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği (2013) ile her infaz bürosunda görevli bir denetimli serbestlik memurunun vaka sorumlusu olarak atanacağı; bu vaka sorumlusunun, haklarında uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ve
alkol bağımlılığından kurtulması amacıyla tedavi kararı verilen yükümlülerin sevklerinden ve sürecin takibinden sorumlu
olduğu belirtilmiştir (Madde 16).
Aynı yönetmelik kapsamında, sanık veya hükümlü için tedavi programı uygun görülmesi durumunda, sanığın/hükümlünün beş iş günü içerisinde ilgili kuruma tedavi için müracaat etmemesi ya da rehberlik çalışmalarına katılmaması
durumunda uyarı alacağı; tedavi ile birlikte verilen denetimli serbestlik tedbirinin tedavinin sona ermesinden bir yıl sonra
biteceği; uygun görülen tedavi programı sonrası sanık veya hükümlü hakkında uygulanan rehberlik çalışmalarına bir yıl
süreyle devam edilebileceği ifade edilmiştir (Madde 72).
Madde Bağımlılığı Tedavi Usulleri Bilim Komisyonu’nun 26. toplantısında alınan kararlar ışığında ise, devlet hastanesine yönlendirilen vakalara iki haftada bir olmak üzere yapılan 3 idrar testinden en az birinde pozitif bulgu tespit edilmesi
sonucunda 6 haftalık Denetimli Serbestlik Bağımlılık Programı’na başlanabileceği belirtilmiştir. Bu programdan sonra
bireylerin madde bağımlılığı tedavi merkezlerine yönlendirilebileceği, bu merkezlerde en az 3 ay (en az 2 haftada bir
görüşme ve toksikolojik analizler yaptırmak üzere) takibe alınması gerektiği ifade edilmiştir (Berk, 2010).
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi AMATEM Uygulama Örneği
Ankara’da Denetimli Serbestlik Şubeleri tarafından AMATEM’e madde bağımlılığı tedavisi için gönderilen kişiler
yine bağımlılık tedavisi nedeniyle AMATEM’e gelmiş diğer kişilerden farklı olarak ayrı bir poliklinikte değerlendirmeye
alınmaktadır. İlk muayeneden sonra bu kişiler 2 ay boyunca iki haftada bir idrar tahlilleri yapılmak üzere toplam 4 kez
kurumun Numune Alma Odası’nda idrar vermektedir. Bu 2 aylık periyotta idrar tahlilleri sonucunda remisyonda olduğu
94
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
tespit edilen kişiler için haklarında bu durumu belirten rapor düzenlenmekte ve bu rapor ilgili denetimli serbestlik şubesine ulaştırılmaktadır. Kurumun laboratuvarında yapılan idrar tahlili sonucunda yeniden madde kullandığı tespit edilen
kişiler ise izleyen 3 ayda yine iki haftada bir olmak üzere psiko-sosyal tedavinin bir parçası olan toplam 6 oturumdan
oluşan eğitsel grup çalışmasına alınmaktadır. Bu kişilerden grup oturumlarının en az 5’ine katılmaları; ayrıca kurumun
genel kurallarına uymaları istenmektedir. İki ve daha fazla sayıda oturuma katılmayan kişilerin tedavisine son verilmekte,
tedaviye uyumsuz oldukları ve tedaviyi sonlandıramadıkları ilgili denetimli serbestlik şubesine bir raporla bildirilmektedir. Toplamda 5 ay süren AMATEM tedavisi ardından eğitsel grup çalışmalarına istenildiği ölçüde katılmış olan kişiler
gönderildikleri Denetimli Serbestlik şubeleri tarafından 1 yıl süren izleme çalışmalarına alınmaktadır.
Öte yandan AMATEM’e denetimli serbestlik kanalıyla gelmiş olup daha kapsamlı bir tedaviye ihtiyaç duyduklarını
belirtenler, gerektiğinde yatışları da yapılarak AMATEM’in rutin tıbbi ve psiko-sosyal tedavi programına dahil edilmekte,
sağlık güvencesi olmasa bile ilaç ücreti dışında tüm tedavi masrafları devlet tarafından karşılanmaktadır. Zaten kurumdaki yatan hastaların yaklaşık %15’ini bu hastalar oluşturmaktadır. Böylece bu kişilere devlet tarafından hem bağımlılıktan
kurtulabilmeleri için sağlık sistemiyle bağlantı kurularak tedavi imkanı sunulmakta; hem de ceza almaları önlenmiş olmaktadır.
Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar
Bağımlılık tedavisi nedeniyle denetimli serbestlik şubeleri tarafından Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi
AMATEM’e gönderilen kişilere yönelik uygulamalarda bazı sorunlarla da karşılaşılmaktadır. Bu kurumda gözlem ve incelemelerimize dayalı olarak tespit ettiğimiz bahse konu sorunlar şu şekilde sıralanabilir:
1. Denetimli serbestlik kanalıyla gönderilen kişilerin tedavisi sadece Numune Eğitim Araştırma Hastenesi’ne bağlı
AMATEM’de yapılmaktadır. Bu kişilerin sayıları her geçen gün artmasına karşılık, kurumun personel ve fiziki kapasitesi bu
artışın çok gerisinde kalmaktadır. Gönderilen kişiler arasından 2 aylık remisyonda kalamayan her biri için yukarıda bahsedilen 5 aylık tedavi programının rutin bir uygulama olması ve her gün yeni gönderilenlerin tedaviye dahil edilmesiyle
birlikte AMATEM’deki iş yükü bir hayli artmaktadır. Dolayısıyla tedavi kapsamında bir kişiye ayrılan zaman da giderek
sınırlanmaktadır.
2. Denetimli serbestlik kanalıyla kuruma gelen bu kişiler kendi rıza ve istekleriyle gelmedikleri için bir kısmının tedavi programına uyum sağlayamadığı ve tedaviden iyi sonuç almadığı göze çarpmaktadır. Bu kişiler arasında kurumdaki
başta tedavi ekibinde çalışanlar olmak üzere kurum personelinin işini güçleştirecek tutum ve davranış (tedavi şayet kötü
sonuçlanırsa bundan tedavi ekibini sorumlu tutma, başkasının idrarını verme, tedavi programını bilerek aksatma, tedavi
takip formunu kaybetme vb.) sergileyenlere sıklıkla rastlanmaktadır.
3. Bağımlılık tedavisi için denetimli serbestlik kanalıyla AMATEM’ gönderilme süreci çok ağır işlemektedir. Kişi madde
kullanımı nedeniyle yakalanmış olmasına karşılık resmi prosedürler çok yavaş işlemekte, kişilerin dosyaları kuruma çok
geç ulaşmaktadır. Böyle olunca da madde kullanan kişinin bağımlılık düzeyi örneğin esrar kullanımından eroin kullanımına geçiş yapma gibi ilerleyebilmektedir.
4. İlk 2 aylık periyotu remisyonda geçiremeyip eğitsel grup çalışmasına dahil edilen kişilerin grup oturumlarını tamamlandıktan sonra ilgili mevzuat gereği kurumla ilişkisi sonlandırılmaktadır. Zaten bu kişiler çoğunluk itibariyle bir
daha kuruma da gelmemektedir. Kurum tarafından takipleri yapılmayınca doğal olarak bu kişilerin ne yaptıkları, madde
kullanıp kullanmadıkları bilinememektedir. Takip yapılamayınca eğitsel grup çalışmasının faydalı olup olmadığı da ölçülememektedir. Bağımlılığın toplumsal tedaviye bakan yüzünde sosyal rehabilitasyon ve sosyal entegrasyon için gerekli
çalışmalar da böylece hiç gündeme gelememektedir.
5. Denetimli serbestlik kanalıyla ilk kez madde kullanıp yakalanan da uzunca bir süre madde kullanıp bağımlılığı ilerlemiş kişi de AMATEM’e gönderilmektedir. Birbirinden farklı bağımlılık düzeylerine sahip kişilerin aynı ortamda biraraya
gelmesi özellikle ilk kez madde kullananları olumsuz etkilediği gözlenmektedir.
95
Denetimli Serbestlikte Tedavi Hizmetleri
Treatment Services of Probation
6. Birisi kendi isteği, diğeri denetimli serbestlik kanalıyla gelmiş AMATEM ortamında iki farklı bağımlı tipi bir arada
bulunmaktadır. Oysa denetimli serbestlik kanalıyla gelenlerin tedavi süreçleri diğerlerinden daha farklı alanlara ilişkin
bilgi donanımını (örneğin suçluluk psikolojisi, adli psikiyatri/psikoloji, denetimli serbestlik mevzuatı ve uygulamaları vb.)
da zorunlu kılmaktadır.
Çözüm Önerileri
Madde bağımlılığı tedavisi için denetimli serbestlik şubelerince AMATEM’e gönderilen kişilerin öncelikle 2. Basamak
sağlık hizmeti sunan birimlere sevk edilmesi zorunludur. Laboratuvar yetersizliği bunun gerekçesi olmamalıdır. AMATEM’deki tedavi daha az masraflı değildir. 2. Basamak birimi tarafından bağımlı olduğu anlaşılan, bağımlılığı ilerlemiş olan
ve bu nedenle tedavi olması gereken kişiler AMATEM’e yönlendirilmelidir. Bu doğrultuda madde bağımlılığını önleme ve
tedavi etmede 2. Basamak sağlık hizmetleri sunan birimlerin açılmasına acilen ihtiyaç vardır. Bu birimlerin açılmasıyla
AMATEM’deki iş yükü epeyce azalmış da olacaktır. Belki de en doğru yaklaşım denetimli serbestlik sistemine takılan
bağımlılık olgusunu ayrı bir ihtisas alanı olarak görüp buna göre yeni bir örgütlenmeye gitmek ve mevzuat oluşturmak
olacaktır. Bu gruba bakacak tedavi ekibi için ayrı bir sertifikasyon programı da öngörülebilir.
Denetimli serbestlik kanalıyla AMATEM’e gelen kişiler tedavi ekibinin yönlendirmesiyle tedaviye istekli olabilir. Aynı
zamanda bağımlılığı ilerlemiş kişilerin arasında kendi bağımlılığının da ilerleme riski vardır. Dolayısıyla her madde kullanan kişiyi aynı mekanda toplamak bağımlılığı önleme ve kişiyi koruma açısından da sakıncalı görülmektedir. Bu durumda
öngörülen sistemin sorun çözmesi beklenirken bizatihi sorun doğuran bir araca dönüşebilir. AMATEM’e gerçekten bağımlılık tedavisine ihtiyacı olan kişiler gönderilmelidir.
İlk iki aylık periyotta remisyonda kalamayıp eğitsel grup çalışmalarına katılan kişilerin grup çalışmalarından ne kadar
faydalandığını ölçmek, bu doğrultuda araştırma yapmak gerekmektedir. Ayrıca bu kişilerin kurumla ilişkisi kesildikten
sonra da izleme çalışması kapsamına alınmalıdır.
Denetimli serbestlik şubelerine intikal eden bağımlı kişilerin resmi işlemleri basit ve çok hızlı bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Dosya takibi ve ulaşımında yaşanan sorunlar giderilmelidir. Prosedürel alanda yaşanan her gecikmenin faturasını
bağımlı kişinin ödeyeceği unutulmamalıdır.
KAYNAKÇA
Berk, G. (2010). Denetimli Serbestlik Tedbiri ve Tedavi Kararlarında Uygulanacak Bağımlılık Programının Etkinliğinin Değerlendirilmesi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, Tıpta Uzmanlık Tezi, İzmir.
Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği. (2013). TC Resmi Gazete, 28578, 05.03.2013.
Dilbaz, N. (2012). Opiat bağımlılığı. (içinde) Madde Bağımlılığı Tanı ve Tedavi Kılavuzu El Kitabı. Ankara: T.C. Sağlık
Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yayını. Erişim http://www.hasta.saglik.gov.tr/files/madde_kitabi.
pdf_1124638346.pdf, 03.05.2015.
Gürpınar D. ve Tokuçoğlu L. (2006) Bağımlılık Yapan Maddeleri Kullanmak İçin Duyulan Arzu ve Bu Maddelerle İlgili Rüyalar. Bağımlılık Dergisi, 7: 38-43.
National Institute On Drug Abuse. (2010). The Science Of Addiction: Drugs, Brains And Behavior, U.S. Department Of
Health And Human Services, NIH Publication No: 10-5605.
National Institute On Drug Abuse. (2012). Principles Of Drug Addiction Treatment: A Research-based Guide. U.S. Department Of Health And Human Services, Third Edition, NIH Publication No: 12-4180.
Türk Ceza Kanunu. (2004). TC Resmi Gazete, 29316, Kanun No:5237, 04.04.2015.
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü. (2006). Denetimli Serbestlik Tedbirleri Uygulanan Kişilerin Tedavilerine İlişkin Genelge, 48800, 22.12.2009. Erişim: http://www.saglik.gov.tr/SHGM/belge/1-9769/
96
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
denetimli-serbestlik-tedbirleri-uygulanan-kisilerin-ted-.html, 13.11.2015.
Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi. (2013). EMCDDA 2013 Ulusal Raporu, Erişim: www.kom.
pol.tr/tubim/SiteAssets/Sayfalar/...Raporu/2013(TÜRKÇE).pdf, 13.11.2015.
97
Denetimli Serbestlikte Tedavi Hizmetleri
Treatment Services of Probation
98
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
DENETİMLİ SERBESTLİKTE EĞİTİM VE
İYİLEŞTİRME ÇALIŞMALARI İLE
BAZI DENETİMLİ SERBESTLİK
UYGULAMALARI
99
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
100
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ PLANLAMA VE İYİLEŞTİRME
Hüseyin Güzel
Öğretmen
İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğü
ab163816@adalet.gov.tr
GİRİŞ
Denetimli Serbestlik, bugün modern ve insancıl ceza siyasetinin vazgeçilmez bir sütunudur. Değerlendirme ve Planlama Bürosu sistemin koordinasyon görevini yürütmektedir. Başarılı bir planlama için yükümlü iyi analiz edilmeli, önemsediği değerler referans alınmalıdır. Tespit edilen sorunları çözümlemek içinse doğru kanallar kullanılmalıdır. Planlama
sürecinde Denetimli Serbestlik Uzmanı aktif rol üstlenmeli, bir yaşam koçu gibi hareket ederek kişilerin hayatlarını kolaylaştırmalıdır.
Risk-İhtiyaç-Uygunluk modeli dünyada şu an ceza ve adalet sisteminde geçerliliği ile ilgili en çok araştırma yapılan iyileştirme faaliyeti modelidir. Prof. Dr. Kültegin Ögel’e göre ihtiyaçları karşılanmayan kişiler zarar riski altındadır. Bu sebeple
ihtiyaç ve zarar kavramları birbiriyle ilişkilidir. Uygunluk ise kişinin çevresiyle etkileşimi üzerinden açıklanmaktadır ve
kişinin müdahalelerden faydalanabilme potansiyeli ve motivasyonu ile ilgili olduğu belirtilmektedir. Risk yönetimi bakış
açısı ve dinamik risk faktörlerinin iyileştirici yaklaşımlar kullanılarak değiştirilmesi anlayışının yaygınlığı da bu durumu
ortaya koymaktadır. Tüm dünyada bu modelin cezai adalet mekanizmaları tarafından uygulanması yeniden suç işleme
davranışının azalmasına ve daha güvenli toplumlar oluşmasına olanak sağlamıştır.
Uygulamalarda Risk-İhtiyaç-Uygunluk modelinden faydalanarak aşağıda belirtilen maddeler halinde planlama ve iyileştirme süreçlerini uygulayabiliriz.
1. Kişilere sürecin başında Araştırma ve Değerlendirme Formu uygulanmalı ve kişinin risk durumu tespit edilmelidir.
Riskin belirlenmesi noktasında objektif bir yaklaşım sunan form, nicel bir değerlendirme imkanı da sunmuş olacaktır.
Kişilere, değerlendirme ve Planlama Bürosu tarafından, belirlenen risk durumuna göre bir infaz planı hazırlanmalıdır.
2. Kişiler ile bireysel görüşmeler gerçekleştirilmelidir. Bu görüşmeler tanıma ve değerlendirmeye yönelik olmalıdır.
Geçmiş yaşam örüntüleri irdelenerek kişiyi suça iten nedenler belirlenmelidir. Burada kişinin ailevi durumu, çevresel
faktörler, yaşadığı ortam göz önüne alınmalı ve hatta gerekirse yaşadığı yer ziyaret edilmelidir. Değerlendirmenin ikinci
adımı olan bu aşamada nitel bir gözlem ve değerlendirme söz konusudur. Bütün elde eden veriler ile bir rapor oluşturulabilir ve bu rapora kişinin iyileşmesi için bazı faaliyet önerileri eklenebilir. Bu rapor baz alınarak kişinin iyileştirme planı
Değerlendirme ve Planlama Bürosu tarafından hazırlanmalıdır.
3. Kişinin motivasyonunu ve programlara katılımını arttırmak için ek iyileştirme faaliyetleri uygulanmalıdır. Bu programlar seçmeli olup kişinin tercihine bırakılmalıdır. Kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği halinde oluşturulacak faaliyetler çok kapsamlı olmalıdır. Öyle ki kişinin iyileşmesi için ihtiyaç duyulacak tüm faaliyetler plana yazılabilsin.
Yukarıda bahsi geçen infaz planı ve iyileştirme planı mevcut sistemde tek bir planda birleştirilmiş ve adına denetim
planı denilmektedir. Bütün yükümlülüklerin ve yönlendirmelerin tek bir planda olması oldukça işlevsel. Buradaki plana
uzman görüşleri ve önerileri doğrultusunda müdahale programlarının eklenmesi planlamayı bireyselleştirecektir.
Uygulanan Araştırma Değerlendirme Formunun elektronik ortama aktarılması ile zengin bir veritabanı oluşturulacak
ve tüm istatistiki verilere ulaşma imkanımız olacaktır. Bu veriler sayesinde bölgesel düzeyde kişileri suça iten kriminolojik
faktörleri(madde ve alkolün kötüye kullanımını, anti sosyal davranışları, zihinsel durumu ve çevre) belirleme şansımız
da olacaktır. Elde edilen verilerle kişilere uygulanacak plan bölgelere göre farklılık gösterecektir. Aynı şekilde bölgesel
düzeyde müdahale programlarının oluşturulmasını da zorunlu kılacaktır. Yalnızca İzmir ilinde dahi ilçelere göre değişen
suç türleri ve madde kulanım farklılıkları bulunmaktadır. Örneğin bir ilçede metamfetamin türevi maddelere rastlanırken
101
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
farklı bir ilçede opiad türevi maddeler daha sıklıkla görülmektedir.
KURUMLAR ARASI İŞBİRLİĞİ
Bireyselleştirilmiş iyileştirme çalışmaları ile kişilere daha fazla dokunabilmek ve tekrar suça sürüklenmelerini en aza
indirmek için kurumlar arası işbirliğini en üst düzeyde tutmak ve onlardan maksimum düzeyde yararlanmaya çalışılmalıdır.
Kurumlara ve sivil toplum kuruluşlarına denetimli serbestlik sistemi iyi tanıtılmalı ve iyileştirme modeli ayrıntıları ile
anlatılmalıdır. Yükümlülere yaklaşım konuları hakkında bilgilendirme toplantıları düzenlenmeli hatta gerekirse mini bir
eğitim verilmelidir. Koordinasyonun hızlı ve sorunsuz olması açısından kurumlarda mutlaka denetimli serbestlik müdürlüğü ile irtibat kuracak kişiler görevlendirilmelidir.
FAALİYET HAVUZU
Çalışmamızda, programların ve uygulamaların ayrıntılı açıklamalarının bulunduğu bir çizelge oluşturuldu ve bu çizelgeye faaliyet havuzu adı verildi. Bu çizelgede faaliyetlerin nerede gerçekleşeceği, amacı, süresi, zamanı ve hangi risk grubundakilere uygun olduğu ile ilgili bilgiler bulunmaktadır. Çizelgede yer alan faaliyetleri dört ana başlık altında toplamak
mümkün.
1.
Mesleği olmayanlara yönelik meslek kursları
2.
İşe yerleşmek isteyenlere yönelik İş-Kur randevuları
3.
Maddi desteğe ihtiyaç duyanların Sosyal Yardımlaşma vakfı ve derneklerine yönlendirilmesi
4.
Kütüphane, müze gezileri ve diğer etkinlikler
1) Mesleği Olmayanlara Yönelik Meslek Kursları
Çalışmamızda, iş-kur ve yerel belediyeler ile işbirliği halinde Forklift operatörlüğü, bahçe bakımı, Gaz altı kaynakçılığı,
Ahşap montaj elemanı, Aşcılık Yardımcığı kursları açılmıştır. Ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Koleji bünyesinde
açılan CNC Operatörlüğü, Asansör Bakım Elemanı kurslarında da yükümlülerimiz için kontenjan ayrılmıştır.
Dünya’da özellikle gelişmiş ülkelerde, hükümlülere verilen mesleki eğitimler 3’e ayrılmaktadır. İlki, infaz kurumunda
değerlendirilecek becerilerin kazandırılmasıdır. İkincisi ise, kısa süreli mesleki eğitim programları ve sonuncusu ise, hükümlülük sonrasında kısa sürede iş bulacakları becerilerin kazandırılması şeklinde olmaktadır. Bushway çalışmasında, bu
eğitimlere katılmayanların katılanlara oranla tekrar ceza infaz kurumuna gelme oranlarının % 20 daha fazla olduğunu
belirtmektedir. Ayrıca, Bushway’in yaptığı saha çalışmasında, eğitim programlarına katılanların büyük çoğunluğunun iş
bulduklarını ve tekrar ceza infaz kurumuna gelmedikleri görülmüştür.
2) İşe Yerleşmek İsteyenlere Yönelik İş-Kur Randevuları
İş-Kur randevuları faaliyeti kapsamında sabah 08:00 dan akşam 17:00 a kadar iki iş ve meslek danışmanı İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünde görevlendirilmiştir. Denetim Planı üzerinden kişilere randevu verilerek birebir görüşmeleri
sağlanmıştır. Bu görüşmelerde istihdamda en çok ihtiyaç duyulan mesleklerin hangileri olduğu ve bu meslekleri edinmek
için nasıl bir yol izlenmesi gerektiği anlatılmaktadır. Kişilere doğru iş arama teknikleri ve meslek kursları hakkında bilgi
verilmektedir. Kişilere özel CV ler hazırlanmakta ve İş-Kur kayıtları yapılmaktadır.
Ayrıca uygun kişiler yerel belediyelere yönlendirilmektedir. Gaziemir belediyesi tarafından oluşturulan CV havuzuna
kayıt edilen kişilere belediye tarafından iş ilanları sms atılmaktadır.
3) Maddi Desteğe İhtiyaç Duyanlar için Yönlendirmeler
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarında yönlendirilen kişilerle ilgilenmek ve takibini yapmak için irtibat kişileri
bulunmaktadır. Kişiler denetim planı üzerinden yönlendirilmektedir. Yönlendirilen kişilere en az 250 liralık yardımlar ya102
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
pılmakta ayrıca engelli ve bakıma muhtaç kişiler için düzenli yardımlar bağlanmaktadır
Özel Vakıflarla da işbirliği yapılmaktadır. Bu kapsamda işbirliği protokolleri imzalanmaktadır. Özel bir vakıfla yapılan
protokol gereği okumakta olan yükümlü yakınlarına burs desteği vakıf tarafından sağlanacaktır.
Kızılay ile yapılan bir anlaşma gereği bayram önceleri ihtiyaç sahibi yükümlülere gıda paketi ve et dağıtılacaktır Yine
özel vakıflar tarafından ihtiyaç sahibi yükümlülerin çocuklarına giyim çekleri dağıtılacak ve kırtasiye yardımı yapılacaktır.
Yerel Belediyelerin Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü ile yapılan işbirliği neticesinde evinin temel ihtiyaçları ve beyaz
eşya ihtiyaçları eksik olan yükümlülerin durumları incelenmekte ve gerekli yardımlar yapılmaktadır.
4 ) Kütüphane, Müze Gezileri ve Diğer Etkinlikler
Ayda bir defa kütüphane ziyareti yapılmakta ve yükümlülerden gönüllü olanlar kayıt yaptırmaktadırlar. Aynı şekilde
müze ve şehir gezileri de gerçekleştirilmektedir. Konak Belediyesi ile yapılan bir proje kapsamında müze ve kent gezilerinin tüm masrafları belediye tarafından karşılanmaktadır.
Diksiyonu iyi olan bazı yükümlülere kitap seslendirme yükümlülüğü verilmektedir. Bu kişiler Atatürk İl Halk Kütüphanesinde aldıkları ses kayıt cihazına kitabı seslendirmekte ve görme engelli kişilerde bu seslendirmelerden yararlanmaktadırlar. Kütüphane içerisinde bulunan görme engelliler bölümündeki kişilerin azimleri yükümlülerimiz oldukça duygulandırmaktadır.
Resim atölyesi çalışmalarında çocuklarla resim çalışmaları yapılmakta ayrıca filmle terapi çalışması kapsamında çocuklar filmin yapımında rol üstlenmektedirler. Kadın ve çocuklara yönelik drama faaliyetleri uygulanmakta ve oyunlar
sergilenmektedir. Eşine şiddet uygulamış kişilere ise Aile Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından 4 oturumlu aile eğitimi programı uygulanmaktadır.
İyileştirme faaliyetlerine halk eğitim merkezi kursları eklenen kişiler için İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından her halk
eğitim merkezinde, bir irtibat kişisi görevlendirilmiş ve iletişim bilgileri ilgili kişilerle paylaşılmıştır.
İHTİYACA VE İSTEĞE ODAKLI İYİLEŞTİRME PLANLARI
Plan yapmadan önce değerlendirmeye ayrı bir önem verilmeli, yükümlüleri en iyi şekilde tanıyarak ihtiyaçları saptanmaya çalışılmalıdır. Kişiye yükümlülük olarak verilen günümüz eğitim iyileştirme programları kişileri adeta standartlaştırmaktadır. Kişilerin ihtiyaçlarını ve iyileştirme süreçlerini tekdüzeleştirmektedir. Bu eğitim programlarında herkesin farklı
bir yaşantısı olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünde bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada bireyselleştirilmiş planlama
modeli kısmen gerçekleştirilmiştir. Çalışmada kuruma gelen otuz yükümlüye mevcut standart plan uygulanmıştır. Çalışma kapsamında yükümlülerle bireysel görüşmeler, grup çalışmaları ve seminer faaliyetleri planlanmıştır. Birinci gruptaki
kişilerin bireysel görüşmelerde ve grup çalışmalarının ilk oturumlarında ilgisiz oldukları ve yeterli motivasyonu sağlayamadıkları görülmüştür. Üç aylık dönemde gruptaki otuz kişiden altısı yükümlülüklerini ihlal etmiş ve uyarı almışlardır.
Grup çalışmasının ilk oturumunda otuz kişiden yedisi herhangi bir soru sorulmadan çalışma ile ilgili isteksiz olduklarını
ifade eden söylemlerde bulunmuşlardır. Sonraki oturumlar daha istekli ve katılım sağlanarak gerçekleşmektedir fakat
burada değinilmek istenen nokta kişilere bazı faaliyetlerde seçme şansı vererek çalışmalara daha yüksek bir motivasyon
ile gelmesinin sağlanmasıdır.
İkinci bir otuz kişilik grup ise zengin bir faaliyet havuzundan ilgi duydukları kurslara ve etkinliklere yönlendirilmiştir.
Bireyselleştirilmiş planlama modelinin kısmen olarak uygulanma sebebi, uzman değerlendirmesi olmadan kişilerin ARDEF sonucu ve isteğine göre ek faaliyetlere yönlendirilmesidir. Bu faaliyetlerin içeriği hakkında yukarıda ayrıntılı bilgiler
sunulmuştur.
İkinci gruptaki kişilerin seçmiş olduğu ek faaliyetler aşağıda bulunan tablodaki gibidir. Bu tablodaki faaliyetler yükümlülük olarak verilmiştir.
103
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
Faaliyet
Katılan Kişi
Gerçekleştiren Kurum
Değerler Eğitimi
6 Kişi
Eğitim Vakfı - Müftülük
Forklift OperatörlüğüKursu
6 Kişi
İş- Kur – Buca HEM
Bahçe Bakımı Kursu
4 Kişi
Buca HEM
Takı Tasarımı Kursu
4 Kişi
Buca HEM
Gaz Altı Kaynakçılığı Kursu
2 Kişi
Karabağlar Belediyesi
Kort Tenis Kursu
2 Kişi
Buca Spor İ. M.
Aşçı Yardımcılığı Kursu
1 Kişi
Karabağlar Belediyesi
CNC Operatörlüğü
1 Kişi
İzmir Kent Koleji
Bilgisayar Programcılığı
1 Kişi
Konak HEM
Kitap Seslendirme
1 Kişi
Atatürk İl Halk Kütüphanesi
Mandala Kursu
1 Kişi
Doğa Eğitim Vakfı
Filmle Terapi
1 Kişi
Yaşar Üniversitesi
Toplam
30 Kişi
Yukarıdaki faaliyetler yükümlülük olarak kişilerin denetim planlarına yazılmış olup seminer çalışmalarına alternatif
olarak verilmiştir. Yani bu kişilere seminer çalışmaları ya hiç verilmemiş yada çok az verilmiştir. İkinci grupta yer alan
kişilerden 3 ü forklift kursunu tamamladıktan sonra işe yerleşmişlerdir. Bunlardan birisi kurumsal büyük ölçekli bir firmada iş bulurken diğer ikisi de orta ölçekli firmalarda iş imkanı bulmuşlardır. Bahçe bakımı kursunu tamamlayan 2 kişi,
gaz altı kaynakçılığı 1 kişi ve cnc kursunu tamamlayan 1 kişi istihdam olanağı bulmuşlardır. Mesleki eğitim faaliyetleri ve
iş-kur yönlendirmeleri neticesinde ikinci gruptaki 30 kişiden 7 si istihdama katılmışlardır. Uygun zemin bulunduğunda yükümlülerde düzenli bir iş için çaba göstermektedirler. Eski hükümlü veya yükümlü insanlar da diğer insanlar gibi çalışma
hayatında yer almak istemektedirler. Bu kişilere istihdam alanı oluşturmak veya istihdam alanı bulabileceği bir meslek
sahibi yapmak devletin ve insan kaynakları yönetiminin bir amacı olmalıdır. Aksi takdirde eski hükümlülerin bir iş sahibi
yapılarak topluma kazandırılmaması, ekonomik ve toplumsal maliyetlerinin yanında, tekrar suç işlemelerini teşvik etme
anlamına gelmektedir.
Değerler eğitimi grubundaki 3 kişi farklı zamanlarda da bu çalışmalara katılmak istediklerin beyan etmiştir. Mandala
kursunu gerçekleştiren bayanlar kedi aralarındaki bir bayana sürpriz doğum günü partisi planlamışlardır.
Bireyselleştirilmiş planlama modeli yalnızca bu gibi faaliyetler ile sınırlı kalmamıştır. Kişinin temel ihtiyaçlarının da
giderilmesi için gerekli yönlendirmeler yapılmıştır. İşe ihtiyacı olanlar için iş-kur randevuları, acil nakdi yardıma ihtiyaç
duyanlar için sosyal yardımlaşma vakfı yönlendirmeleri, ayni yardım ihtiyacı olanlar için yerel belediyelerin sosyal yardım
işleri müdürlüğüne yönlendirmeler planlanmıştır.
Aşağıdaki tabloda ikinci gruptaki kişilerin planlarına ek olarak yazılan yönlendirme istatistikleri yer almaktadır.
Faaliyet
İş-kur Randevuları
Sosyal Yardımlaşma Vakfı
Sosyal Yardım İşleri M.
İslam Hukuku Bilim Uzmanı
Sığınma Evi
Toplam
104
Katılan Kişi
8 Kişi
7 Kişi
4 Kişi
4 Kişi
1 Kişi
24 Kişi
Gerçekleştiren Kurum
İş-kur İl Müdürlüğü
Kaymakamlıklar
Yerel Belediyeler
Müftülük
İzmir Büyükşehir Belediyesi
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Yukarıdaki faaliyetler planlara yönlendirme olarak yazılmış olup, kişilerin herhangi bir yükümlülüğü söz konusu değildir. İkinci gruptaki yirmi dört kişiden 21 kişi gerekli yerlere müracaatta bulunmuşlardır. Bu gruptaki kişilerin programlara
katılırken direnç göstermedikleri, müdürlüğü yalnızca bir infaz kurumu gibi görmedikleri izlenmiştir. Gruptaki on dört kişi,
uygulayıcılara çalışmalar için bizzat teşekkür etmiştir.
İkinci gruptaki iki kişi iş-kur görüşmeleri neticesinde girişimcilik kursuna yönlendirilmiş olup ikisi de kursu başarıyla
tamamlamışlardır. Kişilerden birisi balıkçılık dükkanı projesi yazmış olup proje onay sürecindedir. Kalacak yeri olmadığını
ifade eden bir kişi Karşıyaka Belediyesinin Örnekköydeki sığınma evine yönlendirildi.
İkinci gruptaki otuz kişiden yalnızca ikisi yükümlülüklerini ihlal etmiştir. Zorunlu müdahale programlarının dışındaki
programlar kişinin insiyatifine bırakıldığında, kişilerin faaliyetleri sahiplendikleri görülmüştür. İkinci gruptaki kişilerin denetimli serbestlik müdürlüğünü yalnızca bir infaz kurumu gibi değil, aynı zamanda sosyalleşebilecekleri bir ortam olarak
da gördükleri düşünülmektedir.
Çalışmada kişilerin takibi telefon, mail ve yazışmalarla gerçekleştirilmiş olup tüm yükümlülere benzer bir çalışmanın
yapılabilmesi için UYAP sisteminin diğer kurumlar ile entegrasyonunun sağlanması gereklidir. Böylece kişilerin takibi daha
hızlı ve kolay olacaktır.
SONUÇ
Sonuç olarak, standart planın uygulandığı grupta yer alan yükümlülerin faaliyetlere daha dirençli oldukları, hatta bir
kısmının yalnızca yükümlülüklerini yerine getirmek için faaliyetlere katıldıkları gözlenmiştir. İkinci grupta yer alan yükümlülerin süreci daha olumlu yaşadıkları, önemsendiklerini hissettikleri gözlenmiştir.
Mevzuat altyapısının düzenlenmesi ile sistem çok daha etkili hale getirilebilir. Örneğin Aile Sosyal İl Müdürlüğünde
denetimli serbestlik yükümlüleri ile ilgilenecek kadroların bulunduğunu düşünelim. UYAP sistemi üzerinden Denetimli
Serbestlik Uzmanının talebi üzerine yükümlünün sosyal çevresi ile bu kadrodaki kişilerin ilgilenmesi iyileşmeyi hızlandıracaktır. Benzer şekilde Gençlik Spor Müdürlüğünde, Milli Eğitim İl Müdürlüğünde ve belediyelerde bu şekilde kadroların olması yükümlünün hayatındaki tüm boşlukları dolduracaktır. Kamu kurumlarının desteği olmadan düzenli bir hayat
kurmaları oldukça güç olan bu kişiler, toplum tarafından da dışlanmaktadır. Sosyal dışlanmaya uğrayan bireyler ya eğitim
ve beceri düzeylerinin yetersizliği yada kişisel ve özel durumlarının olumsuzluğu nedeniyle istihdam edilmemektedir. Bu
durum sonucunda, bu kişiler, hem maddi hem manevi anlamda iki kez dezavantajlı duruma düşmektedirler. Çünkü, birey
kendini öncelikle, toplumun değersiz bir üyesi olarak hissedecek ve aynı zamanda yeterli ve düzenli bir gelir elde etme
imkanından mahrum kaldığı için sosyal hayata katılımı güçleşecektir.
Denetimli serbestlik sisteminin en büyük avantajlarından birisi kişinin toplumun içinde olması ve toplumun içindeyken uyum sorunlarının giderilmeye çalışılmasıdır. Bu avantajını en iyi şekilde değerlendirebilmesi için yükümlülere yarar
sağlayacak tüm mekanizmalar kullanılmalıdır. Suça bulaşmış her yükümlü iyi analiz edilmeli ve kök sorunlar bulunmalıdır.
Bireyselleştirilmiş planlamada yükümlülerin ihtiyaçları ve istekleri göz önünde bulundurulmalı ve onu suça iten sebepleri
ortadan kaldırmak için doğru kanallar kullanılmalıdır.
Suç ve ceza tüm toplumların her zaman gündeminde olmuş insanlık tarihi kadar eski iki kavramdır. Suçlar, cezalar ve
suçların önlenmesi bundan sonrada tartışılacak, yeni arayışlar hep devam edecektir. Ülkemizde denetimli serbestlik sistemi bu yeni arayışların bir sonucu olarak kurumsal bir yapıya kavuşmuş yeni ve modern bir uygulamadır.
KAYNAKÇA
Gökhan Sait Gündüz, “Sosyal İçerme Politikalarının Uygulanmasında Kamu İstihdam Kurumlarının Rolü”, Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü Uzmanlık Tezi, Ankara, 2007,13.
Prof. Dr. Kültegin Ögel, “Bireyselleştirilmiş İyileştirme Sistemi”, S.32
İbrahim USTA, Hakan ÖZTÜRK, “Denetimli Serbestlik”, S. 35
105
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
Yrd. Doç. Dr. Ersin KAVİ “Sosyal İçerme Açısından Eski Hükümlülerin Girişimciliğe Yönlendirilmesi ve Denetimli Serbestlik
Faaliyetleri” S. 460
Prof. Dr. Heinz SCHÖCH, “Denetimli Serbestlik Yardımı ve İnsancıl Ceza Yargısı”, S. 384
Bushway, SHAWN, Employment Dimensions of Reentry: Understanding the Nexus between Prisoner Reentry and Work,
Reentry and Prison Work Programs, Urban Institute Reentry Roundtable, New York University Law School, Mayıs
19–20, 2003, S.2
106
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMALARINDA GRUP ÇALIŞMALARININ ÖNEMİ: EŞİNE ŞİDDET
UYGULAYANLAR AÇISINDAN BİR DEĞERLENDİRME
Yrd. Doç. Dr. Gizem Çelik
İstanbul Medipol Üniversitesi
Sosyal Hizmet Bölümü
gizemcelik@baskent.edu.tr
GİRİŞ
Dünyada ve Türkiye’de yaygınlığı ve görünümü gün geçtikçe artan şiddet olayları, özellikle kadınların maruz kaldığı
önemli bir sorun olarak gündemdeki yerini korumaktadır. Şiddet olaylarının özellikle aile birliği içinde, kadının denetim
ve kontrolünün erkeğin elinde olması gerektiği yönündeki yanlış toplumsal inanışla birlikte ortaya çıktığı bir gerçektir. Bu
gerçeklik, her gün medyada yer alan eşe yönelik şiddet haberleri ve istatistiklere yansıyan kadına yönelik şiddet oranları
ile somutlanmaktadır.
Öyle ki Dünya Sağlık Örgütü (2014) verilerine göre, eşi ya da sevgilisi bulunan her kadının %30’u yaşamlarının bir döneminde partnerlerinin fiziksel ve/veya cinsel şiddetine maruz kaldığını göstermektedir(WHO; 2014, s. 14. Erişim: http://
www.who.int/violence_injury_ prevention /violence /status_report/2014/en/. 22.04.2015). Fiziksel ve cinsel şiddetin
yanında görünürlüğü daha güç olmakla birlikte etki ve sonuçları çok ağır olan duygusal ve ekonomik şiddet, bu verilerin
dışındadır. Yani tablo, görünenden çok daha kötüdür.Benzer oranlar Türkiye için de ne yazık ki geçerlidir.Kadına yönelik
şiddet oranlarına ilişkin Sağlık Bakanı, 2013’te kadına yönelik 12 bin 946 şiddet olayı gerçekleştiğini belirtmiştir(http://
www.milliyet.com.tr/kadina-yonelik-siddetin-haritasi-gundem-1924868/. Erişim: 17.04.2015).İçişleri Bakanlığı Emniyet
Genel Müdürlüğü, Asayiş Dairesi Başkanlığı Aile İçi Şiddetle Mücadele Şube Müdürlüğü verilerine göre 2014 yılı içinde 77
bin 288 kadın, 9 bin 793 erkek olmak üzere 87 bin 81 kişi hakkında geçici koruma tedbiri kararı alınmıştır. 23 kadın geçici
koruma tedbiri uygulanırken öldürülmüştür(http://www.bianet.org/bianet/kadin/161765-2014-teemniyet-e-gore-133
haberle re-gore-281-kadin-olduruldu. 17.04.2015).
Bu ciddi oranların ve yaşanan sorunların ciddiyeti karşısında ulusal ve uluslararası mevzuat çerçevesinde kadının
korunması,şiddetin önlenmesi, cezai yaptırımların ve sağaltım çalışmalarının geliştirilmesi amacıyla farklı kurumlar bünyesinde bir dizi uygulamanın hayata geçirilmesi gerektiğinin önemi anlaşılmıştır.Bu anlamda Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde, koruyucu-önleyici ve
değiştirici-geliştirici uygulamaların yaygın, etkin, kurumlar arası uyum ve uygunluk çerçevesinde sivil toplum örgütlerinin
ve üniversitelerin de katılımıyla hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Şiddetin ciddi bir suç olması, cezai yaptırımlar, infaz kurumları ve sağaltım faaliyetleri ile Adalet Bakanlığı’nın süreçteki
yeri ve önemini belirginleştirmektedir. Bu bağlamda, şiddet uygulayanların infazlarının gerçekleştirilmesi ve tekrar suç
içeren davranış sergilemelerinin önüne geçilmesi amacıyla çeşitli psiko-sosyal ve eğitsel çalışmaların ceza infaz kurumları bünyesinde ve denetimli serbestlik uygulamalarında hayata geçirilmesinde Adalet Bakanlığı’na çok fazla sorumluluk
düşmektedir.
Suç içeren davranışın değiştirilmesi ve suça karışan bireyin psiko-sosyal açıdan geliştirilmesi amacıyla gerek ceza infaz
kurumlarında gerekse denetimli serbestlik bünyesinde birey ve grup bazında uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Sözü
edilen uygulamalardan, denetimli serbestlik bünyesindeki grup çalışmalarının odak alınarak tartışıldığı bu çalışmada grup
çalışmalarının önemine, içeriğine, kuramsal yaklaşımlarına şiddet uygulayan erkekler özelinden bakılmakta ve çeşitli
öneriler getirilmektedir.
Grup Çalışmasının Önemi
Grup çalışmaları, benzer sorunu ve/veya ihtiyacı paylaşan insanların bir araya gelerek iletişim ve etkileşim aracılığıyla
107
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
kendilerine ve çevrelerine ilişkin farkındalık geliştirdikleri, değişme ve gelişme yolunda paylaşarak ve danışarak ilerledikleri aktif bir süreçtir. Sheafor ve Horejsi (2014: 365), küçük grupların her zaman potansiyel bir yardım kaynağı olarak
düşünebileceğini, bazı zorlu sorunlarla nasıl baş edileceğini öğrenmeye çalışan bireylerde önemli bir kaynak olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir.Grup çalışmaları ayrıca, bireylerin kendi duygularıyla yüzleşmelerinin daha kolay ve
daha az tehdit edici olması (Naar, 1993: 26) bakımından da oldukça önemli ve etkili bir yöntemdir.
Grup sürecinde üyeler, kendilerini açma konusundaki belli kısıtlamalarını aştıktan sonra grupla bütünleşerek rahatlıkla
geribildirim alma ve verme aşamasına geçerek yeni ve istendik davranışların sergilenmesinde grup sürecini güvenli bir
deneme ortamı olarak kullanabilmektedirler. Bu bağlamda grup sürecinin, gizlilik ve saygı temel ilkeleri çerçevesinde
yapılandırılmasının, sevgi, ilgi ve hoşgörüye dayalı, destekleyici bir ilişki atmosferinde yürütülmesinin oldukça önemli
olduğu açıktır. Çünkü üyeler, değiştirmek istedikleri duygu, düşünce ve davranışlarına ilişkin yapacakları paylaşımlarda
veya yaşamlarına dair saklı tuttukları gizleri açacaklarında güvenli bir ortam dileyecek ve gerçekten ilgi gösterildiğini
hissetmek isteyeceklerdir.
Literatürde grup dinamikleri olarak ifade edilen grup üyeliği oryantasyonu, teröpatik etmenler, grup yapısı (üye sayısı,
roller, grup normları, grubun amaçları), grup iklimi (katılım, uyum), grup bağlılığı, etkileşim, grup iletişimi (kendini açma,
geribildirim), grup yöneticisinin işlevleri ve liderlik özellikleri (Anderson, 1997: 79-80) grup sürecini bireysel çalışma sürecinden oldukça farklı kılmakta ve daha kısa sürede daha etkili sonuçlar alınmasını sağlayabilmektedir.
Eşine şiddet uygulayan ve denetimli serbestlik cezası alan erkekler için de grup çalışmalarının etkili müdahale yöntemlerinden olduğu söylenebilir. ABD, Kanada ve birçok Avrupa ülkesinde eşine şiddet uygulayan erkeklerin şiddet
davranışlarını değiştirmeye yönelik bir dizi psiko-sosyal iyileştirme programı yürütülmektedir. Bu programlar, bireysel
danışmanlık hizmetlerinin yanında ağırlıkla grup çalışmaları şeklinde yürütülmektedir. Emniyet, sosyal hizmetler, ceza
infaz kurumları ve denetimli serbestlik bünyesinde yapılandırılan ve sürdürülen grup çalışmalarında farklı kuramsal yaklaşımlar ve içeriklerde yüzlerce program sunulmakta ve grup çalışmalarının sonuçları takip edilmektedir. Literatürdeki
çalışmaların çoğunun sonucu, eşlerine şiddet uygulayan ve psiko-sosyal iyileştirme programını tamamlayan erkeklerin
yaklaşık üçte ikisinin eşlerine tekrar fiziksel şiddet uygulamadığını göstermektedir (Eisikovist ve Edleson, 1989; Feder ve
Forde, 2000; Gondolf, 2002; Rosenfeld, 1992; Tolman ve Bennett, 1990; akt.: Çelik, 2015: 70).
Söz konusu grup çalışmalarının etkili sonuçlar vermesinde grubun yapılandırılmasından başlayarak, içeriğine,
yararlanılan kuramsal yaklaşımlardan, grup yöneticisinin donanımına ve sürecin nasıl yürütüldüğüne kadar birçok faktör
etkili olmaktadır.
Grup Çalışmasının Amacı, İçerik ve Süreci
Denetimli serbestlik bünyesinde yapılandırılan grup çalışmalarında terapi ve eğitim odaklı çalışmalarla yükümlülerin
tekrar suç işlemelerinin önüne geçmek, davranış değişimi yaratmak ve çok yönlü bir gelişim göstermelerini sağlamak
amaçlanmaktadır. Bu bağlamdan bakıldığında, eşine şiddet uygulama gerekçesiyle denetimli serbestlik cezası almış erkeklerle yapılacak grup çalışmalarında da temelde bu amaçların yerine getirilmesi hedeflenmektedir. Söz konusu temel
amaçları destekleyen alt amaçlar ise, grup çalışmasının hangi kuramsal yaklaşım odağında yapılandırılacağı ve yürütüleceği ile belirginleşmektedir.
Kadına yönelik şiddet ya da aile içi şiddet sorunsalının eril toplumsal yapı içinde beslenen ve desteklenen bir sosyal
sorun olduğu gerçeğinden hareketle yapılandırılacak grup çalışmasında, toplumsal cinsiyete dayalı bir yaklaşımın ele
alınması oldukça gerekli ve önemlidir. Benzer şekilde, geniş şiddet literatüründen elde edilen bilgiler ışığında, şiddet davranışının gözlem ve taklit yoluyla öğrenilen ve pekiştirilen bir davranış olması nedeniyle çözüm için yapılandırılacak grup
sürecine yön verecek bir başka kuramsal yaklaşım bilişsel davranışçı yaklaşım olacaktır.
Denetimli serbestlik bünyesinde eşine şiddet uygulama gerekçesi ile hüküm almış erkeklerle yapılacak grup çalışmasında başka kuramsal yaklaşımlar da tabi ki kullanılabilir. Ancak sorunun kökleri düşünüldüğünde ve 1970’lerden bu
yana süregelen şiddet uygulayan erkeklerle çalışma sonuçları göz önünde bulundurulduğunda tercih edilmesi gereken
108
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
kuramsal yaklaşımların (en azından şimdilik) feminist ve bilişsel davranışçı yaklaşım olduğu anlaşılmaktadır. Bir grup
çalışmasının etkili olabilmesi için, grup üyelerinin ihtiyaç ve sorunlarına uygun amaç, yöntem ve tekniklerin belirlenmesi
ve seçilen kuramsal yaklaşımın grup üyelerinin sorun ve ihtiyaçlarına uygunluğu bu anlamda göz ardı edilmemesi gereken bir unsur olarak değerlendirilebilir.
Denetimli serbestlik bünyesinde yapılandırılması ve sürdürülmesi düşünülen grup çalışmasının kuramsal yaklaşımları,
aslında grup çalışması içeriğinin de nasıl oluşturulması gerektiğine ilişkin ipuçları vermektedir. Başka bir deyişle, grup
sürecinde hangi konuların ne kadar ağırlıkla ele alınacağı ya da hangi tekniklerin kullanılacağı belirlenebilmektedir. Bu
bağlamda, ataerkil toplumsal yapı ve toplumsal cinsiyetle bağlantılı konuların tartışılması, şiddet tanımlaması yapılması, şiddet davranışının inkârının üstesinden gelinmesi, şiddetin etki ve sonuçlarının fark edilmesi, şiddetin öğrenilen ve
değiştirilebilen bir davranış olduğunun kabul edilmesi, öfke ile bağlantılı duygu ve düşüncelerin fark edilmesi, sağlıklı
iletişim yöntemlerinin öğrenilmesi ve denenmesi, öfke kontrolü sağlanabilmesi ve şiddet davranışının değiştirilmesini
isteme gibi konular üzerinde konuşulması, tartışılması, deneyimlerin paylaşılması, rol oyunları ve diğer çeşitli tekniklerle
ele alınması gündeme gelmektedir.
Grup çalışmasının etkili olmasında önemli olan bir diğer unsur, grup sürecine ilişkindir. Grup çalışmasının doğası
gereği ilgi, sevgi, saygı, güven, anlayış, dayanışma, paylaşma, geribildirimde bulunma, geribildirim alma, kendini açma,
yüzleşme, destek olma ve destek alma, iletişim ve etkileşim sürecin ilk oturumundan son oturumuna kadar ve oturum
boyunca hissedilmeli ve yaşanmalıdır. Bunun için başta grup yöneticisinin ve varsa yardımcısının, grup iklimini bu yönde
oluşturması ve rol model olması gerekmektedir.
Aldıkları denetimli serbestlik cezasının infaz süreci içinde bulunan yükümlüler, toplum yaşamındaki sorumluluklarını
sürdürürken bir dizi sorunla karşılaşabilmekte, zaten almış oldukları cezanın kendilerinde yarattığı baskı altında ezilirken yeni zorluklarla mücadele etmekte güçlük çekebilmektedirler. Böyle bir süreç içinde denetimli serbestlikteki grup
çalışmasına katılan yükümlünün, standardize edilmiş bir grup sürecinden ziyade, az önce ifade edilen koşullar ve grup
çalışmasının özelliğini de göz önünde bulundurularak yarı-yapılandırılmış bir grup sürecinde ele alınması uygun olacaktır.
Başka bir ifadeyle, değişim ve gelişim yaratma amacıyla yapılandırılan grup çalışmasının sorun ve ihtiyaç odaklı, insancıl
değerleri ön planda tutan, bireyselleştirme, saygı ve güven değerlerini temel alan bir yapıda olması, belirlenen amaçlara
ulaşmak amacıyla oturumlar bazında hangi konuların ele alınacağı planlanmakla birlikte üyelerin “şimdi ve burada”larına
dikkat eden bir hassasiyetle grup sürecinin yürütülmesi gerekmektedir.
Grup sürecinde yapılması gereken en önemli şey, grup üyesinin yani yükümlünün sadece ve sadece insan olması
sebebiyle saygı gösterilmesi gereken bir birey olduğunu hissettirmek, onu önemsemek, kendini açmasını sağlamak, dinlemek ve farkındalık kazandırarak değişim yaratmaktır. Tüm bunların hayata geçirilmesinde, standardize edilmiş, oturum
oturum hangi konunun hangi yöntem ve tekniklerle yapılacağının belirtildiği bir süreç, hedeflenen sonucun alınmasını
büyük ölçüde sekteye uğratacaktır. Çünkü insan; duyguları, düşünceleri, davranışları, yaşam deneyimleri, değerleri vb.
ile biriciktir ve grup çalışmasının amacı bu çeşitlilik içinde etkileşim yaratarak sorunun çözümlenmesidir. Bunu ortadan
kaldıracak her türlü ele alış, uygulamanın belli düzeyde kalması ile sonuçlanacaktır.
Yalnız denetimli serbestlikteki grup çalışmaları anlamında değil, aslında bir bütün olarak tüm grup çalışmalarına bakıldığında yarı-yapılandırılmış modelin etkili sonuçlar verme olasılığı yapılandırılmış modele göre çok daha yüksektir. Ancak
grup sürecini bu niteliklerle yürütebilecek grup yöneticisinin donanımı da ele alınması gereken bir başka unsurdur. Denetimli serbestlik uygulamalarındaki profesyonellere bakıldığında, sosyal hizmet uzmanları (sosyal çalışmacılar) aldıkları
mesleki eğitim nedeniyle bu tarz grup çalışmalarını yapılandırma ve yürütme bilgi ve becerisine sahiptir. Çünkü genelci
sosyal hizmetin mezzo düzey uygulamaları olarak da ifade edilen grup odaklı sosyal hizmet uygulamaları ya da gruplarla
sosyal hizmet uygulamaları, tam da yukarıda belirtilen temel ilkeler çerçevesinde ele alınmaktadır. Ayrıca, çeşitli eğitimlerle (psikodrama, grup psikoterapisi gibi) gruplarla çalışma yönünden donanım sahibi olan diğer meslek grupları da
(psikologlar) belirtilen nitelikteki grup çalışmalarını yürütebileceklerdir.
109
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
Eşine Şiddet Uygulayan Erkeklere Yönelik Nasıl Bir Grup Çalışması? Temel Öneriler Listesi
Eşine şiddet uygulayan erkeklere yönelik farklı kurumlar bünyesinde farklı düzeylerde psiko-sosyal iyileştirme programlarının yürütülmesi gerekmektedir. Gerçekleştirilecek bu programların aşağıda ifade edilen belli kurumsal amaçlar
dışında1ama genelde bu ilkesel amaçlar çerçevesinde yapılandırılmasının ve belirtilen değerleri içerecek yapıda sürdürülmesinin sorunun çözümünde başarı sağlanma olasılığını artıracağına inanılmaktadır.
Eşine şiddet uygulayan erkeklerin özellikleri, gerek ulusal gerekse uluslararası uygulamalardaki bu erkeklere sunulan
programların içeriği, etki ve sonuçları düşünüldüğünde denetimli serbestlik bünyesinde eşine şiddet uygulama gerekçesiyle hüküm almış erkeklere sunulacak grup çalışmalarını şu içerik ve yöntemlerle yapılandırılmasında yarar olduğu
düşünülmektedir;
 Şiddet, her alanda, her düzeyde ve her toplumsal yapı içinde ne yazık ki var olabilmektedir. İletişimsizliğin, güç
ve kontrol kurma isteğinin, ihlal etmenin, baskılamanın ve baskılanmanın, olumsuzlamanın ve olumsuzlanmanın, engellemenin ve engellenmenin, kendini doğru ifade edememenin bir sonucu ve öğrenilmiş bir yanlış sorun çözme yöntemi
daha doğrusu sorun çözememe yöntemidir. Kadına yönelik şiddet ise bir toplumsal cinsiyet sorunudur ve eril yapının bir
sonucudur. Kadının ikincilleştirilmesi ve baskı altında tutulması gerektiği yönündeki eril algının tezahürüdür. İnsan hakları
suçudur. Cezai yaptırımın gerekliliği kadar davranış değişimi için ciddi bir müdahalenin de gerekli olduğunun kanıtıdır.
Çünkü ceza alan ve infaz sürecini tamamlayan herkes için tekrar şiddet davranışı sergilemediğini söylemek mümkün olmamaktadır. Bu nedenle, yapılandırılacak grup çalışmasında burada belirtilen ve detayları bulunan tanımlamaları, etki ve
sonuçları bilmek, içselleştirmiş olmak ve sorunun çözümü için samimi bir mücadele çabası içinde olmak gerekmektedir.
 Grup çalışmasına katılacak yükümlüler, her ne kadar eşlerine şiddet uygulama gerekçesiyle ceza almış olsalar
da şiddet davranışlarını inkâr etme ve/veya şiddete neden olan davranışlarının nedenini eşlerinin özelliklerine bağlama
eğiliminde olabileceklerdir. Bu nedenle, yapılandırılacak grup çalışmasının özellikle ilk oturumları, yükümlülerin bu dirençlerini çözme üzerine odaklanmalıdır.
 Eşine şiddet uygulayan erkeklerden oluşacak grubun üyelerinin suç türü bakımından homojenliğine dikkat edilmesinde yarar olacaktır. Başka bir ifadeyle, üyelerin yaşları ve eğitim düzeyleri gibi özelliklerinin farklı ve hatta çeşitli
olmasının yanında ceza almalarına neden olan davranışları benzer olmalıdır. Üyelerin şiddet davranışlarının yanında alkol
ve/veya uyuşturucu madde bağımlılığı ya da çeşitli ruhsal hastalıklarının olup olmadığının da dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Bağımlılığın ya da sahip olunan ruhsal hastalığın düzeyine göre yükümlünün grup sürecine katılımına onay
verilebilmekle birlikte, yapılacak bireysel görüşmelerin sayısı ve sıklığının tekrar gözden geçirilmesi gerekecektir.
 Grup çalışmasının etkili olabilmesi için grup amacının, kuramsal yaklaşımların ve içeriğin grup üyelerine en uygun şekilde tasarlanmasında yarar vardır. Bunun için, grup çalışması yapılandırma sürecinde grup yöneticisinin ve varsa
yardımcısının yükümlülerle birebir görüşmeler yaparak onları daha yakından tanıması ve grup sürecini anlatmasında
yarar olacaktır. Yükümlüler, her ne kadar mahkemece verilen cezanın infazı için ya da şartlı salıverme sonucu grup
çalışmasına katılma zorunluğu içinde olsalar da belirtilen tarzdaki yaklaşım, yükümlünün grup çalışması öncesi sürece
katılmasını ve çalışmaya gelme yönünde daha istekli olmasını sağlayabilecektir.
 Eşine şiddet uygulayan yükümlülere yönelik sunulacak grup çalışması daha önce de ifade edildiği gibi temelde
iki kuramsal yaklaşım odağında yapılandırılabilir: Feminist ve bilişsel davranışçı yaklaşım. Bu kapsamda ele alınacak konular -grup üyeleri ile yapılan bireysel görüşme sonuçları hariç- ataerkil toplumsal yapı ve toplumsal cinsiyetin kadın ve
erkek açısından nasıl yapılandırıldığını öğrenme, şiddet tanımları yapma, şiddet davranışının inkârının üstesinden gelme,
şiddetin etki ve sonuçlarının fark etme, şiddetin öğrenilen ve değiştirilebilen bir davranış olduğunu kabul etme, şiddet
davranışının değiştirilmesini isteme, öfke ile bağlantılı duygu ve düşüncelerin farkına varma, sağlıklı iletişim yöntemlerini
öğrenme ve deneme öfke kontrolü sağlayabilme ve yeni davranışları uygulama gibi temel konularda olmalıdır.
1
Çalışma kapsamında belirtilen grup çalışması, Adalet Bakanlığı bünyesindeki denetimli serbestlik uygulamaları kapsamındaki çalışmalar
göz önünde bulundurularak önerilmiştir.
110
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
 Grup çalışmasının yapısal özelliklerine bakılacak olursa, grubun 10-12 üyeden oluşan kapalı grup olması söz
konusudur. İncelenen benzer amaç ve içerikli programların farklı oturum sayılarında gerçekleştirildiği görülmüştür.
Auchter (2008: 131) denetimli serbestlik kararı verilen erkeklere sunulan programların, 26 haftalık veya daha fazla
haftadan oluşan ve haftada iki saatlik oturumlar şeklinde düzenlendiğini belirtmektedir. Bu anlamda literatürde sıklıkla
vurgu yapılan “DuluthModeli”nineyaletlere göre farklılık göstermekle birlikte genellikle 26 haftalık oturumla ele alındığı
anlaşılmaktadır (Featherstone, Rivett ve Scourfield 2007: 101).Bir diğer model olan “Emerge Modeli”, 48 haftalık bir
programdır ve iki aşamaya ayrılmaktadır. İlk sekiz hafta uyum ve kalan 40 hafta grup çalışması şeklinde yürütülmektedir(http://www.emergeamerica.org/about,http://www.emergeamerica.org/training. 18.04.2015; akt.: Çelik, 2015: 63).
Son olarak, eşine şiddet uygulayan erkeklerle “Amend Modeli” kullanılmaktadır.AmendModeli’nin uygulama süreleri çeşitli olmakla birlikte standart program 36 haftadır (Çelik, 2015: 65).
Uygulamadaki bu programlar, Türkiye’de gerçekleştirilmesi planlanan grup çalışma sürelerine ilişkin ipuçları vermektedir. Bu anlamda, uygulanacak çalışmaların en az 24 oturumluk (altı aylık sürelerde) olması ve oturumların en az 90
dakikalık sürelerde gerçekleştirilmesi uygun olacaktır. Radikal bir öneri olmakla birlikte, grup çalışmasına katılan yükümlülerin çoğunun herhangi bir işte çalıştığı varsayımından hareketle oturumlar akşam saatlerinde gerçekleştirilebilir. Bu,
yükümlünün işyerinden ayrılırken hissedeceği baskının azalması ve çalışmaya odaklanarak gelmesi bakımından önemli
görülebilir.
Grup çalışmasının bitimini takip eden birinci, üçüncü, altıncı ve on ikinci ayların sonunda izleme çalışmalarının yapılması, program etkililiğini değerlendirmede yardımcı olacaktır.
 Planlanan grup çalışmasında önemli olan bir diğer unsur, çalışmanın nerede yürütüleceğidir (Çelik, 2013: 59).
Bu konuda farklı görüşler vardır. Görüşlerden biri, grup çalışmasının denetimli ve kontrollü bir ortamda verilmesinden
yanadır. Bu bağlamda, denetimli serbestlik müdürlükleri grup çalışmalarının yürütülebileceği (hâlihazırda da sürdürüldüğü gibi) yerlerdendir. Bunun yanı sıra diğer görüş, yükümlülerin ulaşımlarının kolay olabileceği,denetim ve kontrol
mekanizmasının hissedilmediği yerlerde yapılması yönündedir. Bu bakımdan, üniversite kampüslerindeki salonlar ya da
sivil toplum örgütlerine ait mekânlar uygulama açısından değerlendirilebilir.
 Uygulanacak grup çalışmasındaki önemli konulardan bir diğeri de, aslında daha önce ifade edildiği gibi, grup
sürecinin işlenişine dairdir. Yükümlülerin işledikleri suç, almış oldukları ceza ne olursa olsun sorgulayıcı ve yargılayıcı
olmaksızın kabul edilmeleri ve saygı çerçevesinde iletişim kurulması gerekmektedir. Her insanın biricik olduğuna ve suç
teşkil eden davranışlarının değiştirilerek istendik yönde davranış sergilemelerinin sağlanabileceğine inanılmalıdır.
 Denetimli serbestlik cezası almış ve grup çalışmasına katılma yükümlülüğü bulunan erkeklerle yapılacak çalışmanın daha önce de belirtildiği gibi yarı-yapılandırılmış formda olması önemlidir. Bu, sürecin daha etkili işlemesinde ve
istendik sonuçların alınmasında yararlı olacaktır. Her oturumun kendi içinde değerlendirilmesi, bir önceki oturumu takip
eden konunun o haftaki oturuma gelen yükümlülerin “şimdi ve burada”larıylauyumlu olup olmadığının değerlendirilmesi
ve uygun konu ya da faaliyetlerin gerçekleştirilmesi önemlidir.
 Yükümlüyle karşılaşılan ilk andan, çalışmanın sonlandırılmasına ve izleme çalışmalarına kadar her zaman yükümlüyle saygı ve güven çerçevesinde iletişim kurulması gerekmektedir. Bu, insani hizmetlerde görev yapan profesyoneller
için çok temel bir ilke olmakla birlikte, bireysel sorunlar, iş yükü yoğunluğu veya çeşitli nedenlerle göz ardı edilebilmekte
ya da layıkıyla yerine getirilememektedir. Bu açıdan, her bir profesyonelin de insan olduğu ve yorulup hata yapabileceği
anlayışından hareketle gerekli düzenlemelerin yapılması, uygun çalışma saatleri ve ortamlarının yaratılması gerekecektir.
Daha önce ifade edilen, yükümlülerin iş çıkışı grup çalışması yapma ihtimalinde, grup yöneticisinin ve yardımcısının farklı
bir çalışma planının olması gündeme gelebilecektir.
 Grup çalışmasını yürütecek yöneticinin uygulama bilgi ve becerisi kadar önemli olan bir başka unsur, cinsiyetidir.
Literatüre yansıyan uygulamalarda grup çalışmasını yürütecek grup yöneticisinden ve yardımcısından en az birinin kadın
olması, çalışmaya katılan yükümlü erkeklere kadın bakış açısını sunmak açısından yardımcı olmaktadır. Grup yöneticisinin
111
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
kadın, yardımcısının erkek olduğu uygulamalarda ise erkek yardımcının sorumlulukları çok önemlidir. Çünkü yükümlü erkekler, kadın-erkek tartışmalarının yaşandığı anlarda erkek yöneticiyi taraflarına çekmeye çalışabileceklerdir. Toplumsal
cinsiyet ve şiddet sorunsalına hâkim ve duyarlı bir erkek grup yöneticisi ya da yardımcısı, söylemleri ve davranışlarıyla
yükümlü erkeklere rol model olabilecektir. Bu anlamda, cinsiyetleri ne olursa olsun grup yöneticisi ve yardımcısının ele
aldıkları konularda net ve anlaşmalı bir sorumluluk dağılımı içinde hareket etmelerinde yarar vardır.
 Grup çalışması süresince ele alınacak konularda farklı uygulama tekniklerinin, faaliyetlerin ve ev ödevlerinin olması önemidir. Söz konusu faaliyet ve teknikler, grup çalışmasının kuramsal yaklaşımları ve grup üyelerinin temel ihtiyaç
ve sorunları çerçevesinde oluşturulup gerçekleştirilebilir.
 Genel olarak uygulamalarda takip ve izleme, oldukça önemlidir ancak çeşitli nedenlerle genellikle eksik kalmaktadır. Bir algı ve buna bağlı davranış değişim süreci olarak görülebilecek grup çalışmasının sonrasında çalışmaya katılan
üyelerle görüşmeler yapılması, varsa eşlerinden değerlendirmeler alınması ya da farklı içerikte kısa süreli grup çalışmalarına dâhil edilmeleri davranış değişiminin kalıcı olup olmadığı ve çalışmanın etkililiği hakkında bilgiler verecektir.
 Uygulanan grup çalışmasının oturumlar ve üyeler bazında değerlendirilmesinin yanında bir bütün olarak çalışmanın değerlendirilmesi, sonraki grup çalışması uygulamalarına yönelik değişikliklerin ve önerilerin getirilmesi ile başarılı
ve etkili çalışmaların artmasını sağlayacaktır.
SON SÖZ YERİNE
Şiddet, bir suçtur. Şiddetin suç olduğu gerçeği kadar açık olan bir başka unsur, şiddetin önlenebileceği ve şiddet davranışının değiştirilebileceğidir. Bu yönde oluşturulan her yasal düzenleme ve hayata geçirilmesi planlanan her çalışma
oldukça değerlidir. Bu düzenlemelerin ve uygulamaların etkili ve başarılı olmasında içeriğe ve bağlama uygunluk çok
önemlidir.
Bu çalışmada, konunun genel görünümü dikkate alınarak Türkiye gerçekliğinde yurtdışı uygulamalarının da değerlendirilmesi ile genel bir öneriler paketi oluşturulmaya çalışılmıştır. Sorunun içerik ve boyutu çok derin ve çok boyutludur.
Bu nedenle, sorunun taraflarını kapsayan bir ekibin oluşturularak önerilerin geliştirilmesi ve hayata geçirilmesinde yarar
vardır.
KAYNAKÇA
Anderson, J. (1997). Socialworkwithgroups: A process model. NY: Longman.
Auchter, B. (2008). Guesteditor’sıntroduction. Journal of ViolenceAgainstWomen, 14 (2): 131-135.
Çelik, G. (2013). “Eşine şiddet uygulayan erkeklere yönelik grup çalışması: Bilişsel davranışçı yaklaşımla yapılandırılan
grup sürecine bakış.” Aile ve Kadın Sempozyumu Bildiri Kitabı. (Yayına Hazırlayanlar: Gülsüm Çamur Duyan, Dolunay
Şenol, Sıtkı Yıldız). 16 Mayıs 2013, Kırıkkale.
Çelik, G. (2015). “Eşine şiddet uygulayan hükümlü erkeklerin özellikleri ve toplumsal cinsiyet algıları”. Yayınlanmamış
Doktora Tezi. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet Anabilim Dalı. Ankara.
Eisikovits, Z. C. ve Edleson, J. L. (1989). Interveningwith men whobatter: A criticalreview of theliterature. Social Service
Review, 63: 384-413.
Featherstone, B.,Rivett, M. ve Scourfield, J. (2007). Workingwith men in healthandsocialcare.London: Sage Publications.
Feder, L. ve Forde, D. R. (2000). A test of theefficacy of courtmandatedcounselingfordomesticviolenceoffenders:
TheBrowardexperiment (NIJ Publication No. 184752). Washington, DC: NationalInstitute of Justice.
Healey, K., Smith, C. ve O’Sullivan, C. (1998). Battererintervention: Program approachesandcriminaljusticestrategies. U.S.
Department of Justice.
Naar, R. (1993). Grup psikoterapisine ilk adım. (Çev.: Nesrin Hisli Şahin). Ankara: İmge Kitabevi.
Rosenfeld, B. D. (1992). Court-orderedtreatment of spouseabuse. ClinicalPsychologyReview, 12: 205-226.
112
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Sheafor, B. W. ve Horejsi, C. J. (2014). Sosyal hizmet uygulaması: Temel teknikler ve ilkeler. (Birinci Basım). (Çev. Ed.: Durdu Baran Çifci). Ankara: Nika Yayınları.
Tolman, R. M. ve Bennett, L. W. (1990). A review of quantitativeresearch on men whobatter. Journal of InterpersonalViolence, 5: 87-118.
http://www.who.int/violence_injury_ prevention /violence /status_report/2014/en/. Erişim:22.04.2015.
http://www.milliyet.com.tr/kadina-yonelik-siddetin-haritasi-gundem-1924868/. Erişim:17.04.2015.
http://www.bianet.org/bianet/kadin/161765-2014-teemniyet-e-gore-133
17.04.2015.
haberle
re-gore-281-kadin-olduruldu.
113
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
DENETİMLİ SERBESTLİK HİZMETLERİNDE PERSONEL GELİŞİMİ VE EĞİTİMİNE GENEL BAKIŞ
Duygu Altın
Psikolog
Yalova Denetimli Serbestlik Müdürlüğü
duygu.altin@gmail.com
GİRİŞ
Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamındaki oldukça stresli görülen çalışmalar, hem yükümlü rehabilitasyonunu
hem de mahkeme kararının infazını içerdiğinden birçok amaca yönelik yürütülen çok kapsamlı çalışmalardır. Mahkeme
kararının infazını yerine getirirken bir yandan rehabilitasyona yönelik çalışmalar yürütmek denetimli serbestlik
personelinin rol çatışması yaşamasına neden olabilmektedir1. Bu durumda, personelin nasıl bir tutum sergileyeceği
konusunda etkili olan faktörler bu çalışmada öncelikle incelenmiş, sonrasında ilgili önerilerle birlikte söz konusu rol
çatışmasının sonucu olarak ortaya çıkabilecek tükenmişlik, toparlanma, iş stresi vb. faktörlerin birbiriyle olan ilişkisi değerlendirilmiştir.
PERSONEL TUTUMUNDA ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER
Meslek, Görev ve Eğitim Faktörü
İş/rol modeline göre personelin sahip olduğu meslek ve görevin yaklaşım türünde belirleyici olduğu belirtilmektedir.
ABD denetimli serbestlik hizmetlerinde yürütülen bir çalışma bu modeli destekleyen sonuçlar vermiştir2.
Cezaya ve rehabilitasyona yönelik personelin yaklaşımlarını ve tutumlara etki eden faktörleri inceleyen bir diğer çalışmada, mesleki farklılıklar olduğu görülmüştür. Örneğin tedavi personelinin infaz personeline göre cezayı daha az desteklediği görülmüştür. Cezaevinde çalışan memurların ve öğretmenlerin denetimli serbestlik görevlilerine göre daha cezalandırıcı bir yaklaşım sergilemeleri, eğitimden çok mesleki rolün yaklaşım türünü etkilediğini düşündürmektedir. Eğitim
seviyesi arttıkça, daha rehabilitasyon odaklı yaklaşımların sergilendiği bulunmuştur. Eğitim içeriğinin etkisinde ise çelişkili
sonuçlar mevcuttur. Kimi çalışmalar sosyal bilimler içerikli eğitim alanların daha rehabilitasyon odaklı yaklaşımlar sergilediğini gösterirken, sosyal bilimler odaklı eğitim almanın yaklaşım türünü etkilemediğini gösteren çalışmalar da mevcuttur.
Karar Vericilerin Bakış Açısı
Karar vericilerin bakış açısı birbirinden farklı bu iki yaklaşımdan hangisinin daha ön planda olacağını belirleyen bir
unsur olarak görülmektedir. 1970’lerdeki çocuklar için yetişkinlerden ayrı bir sistemin yer almasının altındaki rehabilitasyon ağırlıklı yaklaşımın yerini 1980’lerde ve 1990’larda yetişkinlerdeki yaklaşıma benzer şekilde yargılama süreci modeli
söz konusu olmuştur.
Yükleme Teorisi
Ayrıca yükleme teorisine göre, kişilerin suçun nedenlerini neye yükledikleri yaklaşımlarını etkilemektedir. Örneğin
suçun kişisel nedenlerden kaynaklandığını savunanlar daha cezalandırıcı bir yaklaşım sergilerken, sosyo-ekonomik durum gibi çevresel faktörlerden kaynaklandığını düşünenler ise daha rehabilitasyon odaklı bir yaklaşım sergilemektedir3.
1
Troy J. Allard, Richard K. Worthley, Anna L. Stewart, Role Conflict in Community Corrections, Psychology, Crime and Law, C.9, sy.3,
(2010),279-289.
2
Vera Lopez, Margaret Russell, Examining the predictors of juvenile probation officers’ rehabilitation orientation, Journal of Criminal Justice, C.36, (2008), 381-388.
3
Michael J Leiber, KimberlySchwarze, Kristin Y Mack, “The effects of occupation and education on punitive orientations among juvenile
justice personel”, Journal of Criminal Justice, c.30. s.4, Haziran-Ağustos 2002, s.303-316.
114
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Yaş ve Öz Yeterlilik
Gençleri uygun ruh sağlığı bakımına yönlendirmede denetimli serbestlik görevlilerinin ruh sağlığı konusundaki bilgi
ve görüşleri gibi kişisel özellikleri ile iş yükü gibi sistemi ilgilendiren özelliklerin etkili olduğu görülmüştür. Günlük vaka
yönetimi uygulamalarının hangi bireysel özelliklerle ilgili olduğunu araştıran, 15 bölgeden 200 Denetimli Serbestlik görevlisinin katıldığı bir çalışmada, üç tür yaklaşım incelenmiştir: caydırıcılık, tedavi ve onarıcı adalet. Denetimli serbestlik
görevlilerinin gençlerle iletişim kurarken aynı anda farklı yaklaşımları birden sergiledikleri, yaşı büyük olanların vakalarıyla daha az irtibat kurdukları, yaşı büyük olanların daha az caydırıcı yaklaşımı tercih ettiği, kendine ruh sağlığı konusunda güvenen personelin daha çok tedavi ve onarıcı adalet yaklaşımı sergilediği görülmüştür4.
EĞİTİM
Dünya’da denetimli serbestlik hizmetlerindeki eğitim faaliyetleri incelendiğinde hem akademik eğitimlerin hem hizmet içi eğitimlerin yer aldığı görülmektedir. Örneğin Norveç Personel Akademisi Islah Hizmetleri 2 yıl süren NOKUT
tarafından 2012 yılında akredite edilmiş bir personel eğitim programına sahiptir5. Birleşik Krallık’ta denetimli serbestlik
görevlilerinin önemli bir kısmı daha önce edindikleri niteliklere bağlı olarak akademik kredi elde etmiştir ya da daha kısa
ilgili bir dereceleri olduğundan ( 15 aylık) bir diploma programına katılmıştır6.
Türkiye’deki denetimli serbestlik hizmetlerinin geliştirilmesinde personele yönelik gerçekleştirilen eğitimler önemli
bir yere sahiptir. Bu amaçla, 2014 yılı içerisinde 53 eğitim faaliyeti gerçekleştirilmiş ve bu eğitimler kapsamında infaz ve
koruma memuru ile uzmanlardan oluşan toplam 1.820 denetimli serbestlik personeline eğitim verilmiştir7.
Denetimli serbestlik hizmetlerinde verilen hizmet içi eğitimlerin etkinliğine yönelik literatürde çalışmalar mevcuttur. Örneğin vaka formulasyonu eğitim paketi geçiştirmeyi ve eğitimi değerlendirmeyi hedefleyen bir çalışmada vaka
formulasyonunun tedavi planını geliştirme potansiyeline sahip olduğu görülmüştür8. Kanada’da gerçekleştirilen risk-ihtiyaç-duyarlılık modeline dayanan denetimli serbestlik personeli eğitiminin değerlendirilmesi amacıyla yürütülen bir
çalışmada, eğitimin hem personel hem de yükümlüler üzerinde etkili olduğu görülmüştür. Çalışmanın sonuçları aynı
zamanda sürekli beceri gelişiminin önemini vurgulamaktadır. Klinik geribildirim alan ve aylık toplantılara katılan, ve
yenileme eğitimleri alan denetimli serbestlik görevlilerinin eğitimlerde öğrendikleri becerileri daha çok sergiledikleri ve
görüşmelerini önemli sorunlara( suça itici ihtiyaçlar vb.) daha iyi odaklayabildikleri görülmüştür9. Birleşik Krallık’ta SEED
eğitimi alan personel üzerinde eğitimin olumlu etkileri gösterilmiştir10.
TOPARLANMA/TÜKENMİŞLİK
Travmatik olaylara maruz kalma riskinin yüksek olduğu bir yer, içinde yer alan kişilerin psikolojik iyi olma durumları
üzerinde önemli etki yaratmaktadır (Paton&Violanti,1996)11.
Buna bir örnek olarak aşağıda yer alan vaka sunulabilecektir:
“Benim ilk vakam adam öldürmeye teşebbüstü. Yükümlü bana gururla detaylarını anlattı. Bu ağırdı. Bununla başa
çıkmam gerektiğini düşündüm, çünkü stajımı yapmıştım. Herkes stajımı yaptığımı ve herşeyi bildiğimi düşünüyordu. Başlangıçta daha önce ne yaptığım hatırlayamadım. İşler iyi gitmiyordu, fakat kimse farketmedi. Kendi kendime her şeyle
4
Evan Holloway,Sarah Downs, Matthew Aalsma, “Juvenile Probation Offıcer Mental Health Competency and Age as Predictors of Case
Management Practices”,Journal of Adolescent Health, c.52, (2013), s.1–.20
5
http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Undheim.pdf (15.11.2015)
6
http://www.justice.gov.uk/downloads/publications/corporate-reports/MoJ/government-repsonse-role-of-probation-service.pdf
(15.11.2015)
7
http://www.cte.adalet.gov.tr/menudekiler/raporlar/2014_faliyet_raporu/files/cte-faaliyet%20raporu.pdf (15.11.2015)
S. Brown, , L. Hedges, G. Patel, C. Duggan, “The Development of a Case Formulation Training Package for Probation Staff, Forensic Psychiatry C.1,2. Makale 1659
9
James Bonta,Guy Bourgon, Tanya Rugge,Terri-Lynne Scott, Annie k. Yessine,Leticia Gutierrez,Jobina li, “An Experimental Demonstration of
Training Probation Officers in Evidence-based Community Supervision”,Criminal Justice and Behavior,C.38, sy.11,(2011), s.1127-1148.
10
https://www.gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_data/file/224308/probation-views-seed-pilot.pdf
11
http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Vogelvang.pdf (15.11.2015)
8
115
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
başaçıkabilmemin beklendiğini düşündüm. Yardım istememden biraz zaman önceydi. Netleştirmek için sormaya korkuyordum ve kısa bir süre içerisinde sinirlerimin bozulacağını düşünüyordum. İlk yıl düzenli rehberlik almaya ihtiyacınız var.
Kurslara gitmeye başladım, kendi performans hedeflerime ulaşabilmek için kendime özel zamanlarda da çalışmaya ve
meslektaşlarıma sorular sormaya başladım. Şimdi işler daha yolunda gidiyor, meslektaşlarıma daha çok yaklaşıyorum.
Süpervizörüm bir noktadan sonra bana daha çok zaman ayırmaya başladı( Hollanda Denetimli Serbestlik görevlisi, İlkbahar, 2013)”12.
Toparlanma, “Bireylerin ya da grupların kendi psikolojik ya da fiziksel kaynaklarını ve becerilerini zorlayıcı olayları
anlamlı ve yönetilebilir hale getirmesine izin verecek şekilde kullanabilmesi olarak tanımlanmaktadır13.
Avrupa’da yürütülen bir çalışma: SPORE projesi
Şekil 1: SPORE projesinin teorik temelini oluşturan model (kesik çizgiler negatif etki,
diğer çizgiler pozitif etki anlamına gelmektedir)
SPORE projesi Avrupa’daki denetimli serbestlik görevlilerinin iyi olma durumunu ele almaya yönelik geliştirilmiştir.
Personelin kapasitesinin ve kişisel uygunluğunun çalıştıkları kompleks işin etkinliğine olan yakın ilişkisinin kabullenilmesi
anlamına gelmektedir. Projenin amaçları arasında: Denetimli serbestlik birimlerindeki iyi uygulama örneklerini tanımak,
çalışanların iyi olma durumunu ve toparlanmasını desteklemek amacıyla ceza adalet kurumlarının kaynaklarını ve destek
mekanizmalarını güçlendirmek, stres, travma ve tükenmişliği önlemek yer almaktadır.
Proje Mart 2012 ile Eylül 2013 tarihleri arasında uygulanmış, Letonya Denetimli Serbestlik Hizmetleri tarafından başlatılmış, koordine edilmiş ve yönetilmiştir. Proje ortakları Estonya, CEP, Avans Üniversitesi (Hollanda, York Üniversitesi(
Birleşik Krallık), ve Fund IGA(Bulgaristan) yer almaktadır.
Denetimli serbestlik görevlilerinin toparlanmasını etkileyen faktörler araştırıldığında, yükümlülerin toparlanma üzerinde asıl negatif etkiyi yaratan faktör olmadığı sonucuna varılmıştır. Çalışanın toparlanması , iş doyumu ve başa çıkabilme stili olarak ölçüldüğünde, kurumun ve ekibin özellikleriyle gelişmekte ya da tehdit altında olmaktadır. Aynı zamanda
bireysel özellikler etken olarak görülmektedir14.
Portekiz’de denetimli serbestlik görevlileri üzerinde yapılan bir çalışmada, toparlanmanın yüksek seviyede olması,
daha pozitif başa çıkabilme becerileriyle bağlantılı bulunmuştur. Depresyon, anksiyete ve stres seviyelerinin yüksek olması pozitif başa çıkabilme becerilerinin düşük olmasıyla orantılıdır15.
12
Bas Vogelvang, Jo Clarke, Aleid Sperna Weiland, Nanne Vosters, Lori Button, “Resilience of Dutch probation officers: A critical need fora
critical profession”, EuropeanJournal of Probation, (2014), C.6, sy,2,s 126.
13
Aaron Antonovsky, Personality and health: Testing the sense of coherence model. In H.S. Friedman (Ed.)”, Personality and disease, John
Wiley & Sons, New York 1990,s. 155-177.
14
Vogelvang, a.g.e., s.126.
15
M. Lima, M. Marques, M. Cunha, H. Espírito-Santo, “Depressive andAnxious Symptoms, Stress, Coping and Resilience in Probation Offi-
116
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Türkiye’de denetimli serbestlik uzmanlarının tükenmişlik düzeyleri üzerine yürütülen bir yüksek lisans tezi çalışmasında, mesleki farklılıklar bulunmuştur. Sosyal çalışmacıların diğer meslek gruplarına göre tükenmişlik düzeylerinin yüksek
olduğu, grup çalışması yürütenlerin tükenmişlik düzeylerinin daha düşük olduğu bulunmuştur16.
Süpervizyon
Sosyal çalışma süpervizyonu yükümlülere verilen hizmetin kalitesini ve etkinliğini belirleyen en önemli faktörlerden
biridir17. Genel anlamda süpervizyon, uygulamanın hesapverilebilirliğini sağlarken bireysel çalışana destekleyici bir öğrenme sağlayan, algılanan ihtiyaçlara yanıt olarak geliştirilen bir süreçtir18.
Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında süpervizyon değerlendirildiğinde, süpervizyonun idari fonksiyonunun yanında eğitim fonksiyonu ve destek fonksiyonu da vurgulanmış, kıdemli denetimli serbestlik görevlilerince süpervizyon
sağlandığı, bazen süpervizörler tarafından süpervizyon uygulamasının yalnızca personeli kontrol etme ve denetleme olarak algılandığı yanlış uygulamaların olabildiği belirtilmektedir. Personel süpervizyon eksikliğinin rol karmaşasına neden
olabileceği ifade edilmiştir. Denetimli Serbestlik personelince süpervizyonun oldukça yararlı bulunduğuna dair araştırma
sonuçları mevcuttur19. Kişilik bozukluğu olan yükümlülerle çalışırken klinik süpervizyon almanın olumlu etkileri ayrıca
gösterilmiştir20.
İş Doyumu/Stresi
Whistler(1994) Florida’daki denetimli serbestlik görevlileriyle olan çalışmasındaki iş kaynaklı stresin temel nedenleri yetersiz maaşlar, politika geliştirmede personelin yer almaması, aşırı kağıt işi, yetersiz yönetim desteği ve meslek
çatışmalarıdır
İş kaynaklı stres ve iş doyumu ölçekleri verileri gözden geçirildiğinde, personelin %79’unun yetersiz maaştan dolayı
strese sahip olduğu görülmektedir. Terfi imkanlarının az olması yine iş kaynaklı stresin sebepleri arasında yer almaktadır.
Görevlilerin yaklaşık %74’ü aşırı kağıt işi ile meşgul olduğunu, %79’ü güzel bir işi zor hale getiren kurallar ve prosedürler
olduğunu, %81’ni yöneticilerini işlerinde yeterli bulmadıklarını belirtmiştir21. Denetimli serbestlik görevlileri asıl görev
aldıkları işlerin değil, kurumsal faktörlerin iş tatminsizliğine yol açtığını belirtmektedir. Bu, daha önce söz edilen SPORE
projesinin sonuçlarını desteklemektedir.
Türkiye’deki denetimli serbestlik hizmetlerinde görev alan personelin iş doyumunu inceleyen bir çalışmada, infaz ve
koruma memurlarının denetimli serbestlik uzmanlarına göre iş doyumlarının daha fazla olduğu, bunun nedenleri arasında ise uzmanların eğitim düzeyinin işin gerektirdiğinden daha yüksek olmasının, iş yükünün rehberlik faaliyetlerini sağlıklı
yerine getirmesine engel olmasının, yükümlülerin tekrar suç işlemelerinin uzmanlardaki başarısızlık algısını artırmasının
yer aldığı belirtilmektedir22.
ÖNERİLER
Personel iş yükünün dengelenmesi denetimli serbestlik hizmetlerinde önemli bir konudur. Denetimli serbestlik vaka
sorumlularındaki vaka yükü riskini azaltmak için kişilerin risk düzeylerini gözeterek bir vaka dağıtım modeli sunulmuştur.
Bu şekilde görevliler arasındaki iş yükünün dengelenmesi amaçlanmıştır. Vakaların yüksek, düşük ve orta risk olma durumlarına göre gerektirdikleri çalışmalar değiştiğinden iş yükü dağılımında risk düzeyi belirleyici olarak değerlendirilmiş,
cers”, Forensic Psychiatry, e-Poster WalkSession 29, konu: EPW29.
16
Şehrazat Aslanyürek Zorlu, Denetimli serbestlik uzmanlarının tükenmişlik düzeyleri, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara 2014.
17
Ming Sum Tsui.Social Work Supervision-Contexts and Concepts,California- Sage 2005.
18
Elieen O’Neill, Professional supervision, Myths, Culture and Structure, Tipperary RMA Publications, 2005.
19
Sinead O’Connell, Staff Supervision Within the Probation and Wellfare Service, Department of Social Studies University of Dublin Trinity
Colllege,June 2005.
20
Heather Wood, Gabrielle Brown.Psychoanalytically-informed clinical supervision of staff in probation services, Psychoanalytic Psychoteraphy, C.28, sy. 3, (2014), 330-344.
21
Calvin Simmons, John K. Cochrant, Willıam R. Blount,The Effects Of Job-Related Stress And Job Satisfaction On Probation Officers’ Inclinatıons To Qiıt, American Journal Of Criminal Justice, C.. 21 Sy,2, (1997),214-229.
22
Görkem Tuncer, M. Nafiz Duru, İş doyumu denetimli serbestlik şubelerinde çalışan personel örneği, İstanbul Aydın Üniversitesi Dergisi,
C.3,sy.10, (2013), 115-142.
117
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
buna göre bir istatistiki model geliştirilmiştir23.
Personel iş yükünün dengelenmesine katkı sağlayacak diğer bir uygulama örneği personelin eğitim ve tecrübe süresine göre dağılımın sağlanmasıdır. ABD’de başlangıç seviyesindeki personel göreceli olarak tehlikeli olmayan yükümlüleri
denetleme iş yüküne sahiptir. Kıdemli görevli sınıfı terfi edilmiş bir pozisyondur ve madde kullanımıyla çalışan görevlileri, kamu denetimi görevlilerini ve salıverilme kontrol görevlilerini içermektedir. Madde kullanımı suçlusu görevlileri,
madde kullanımı sorunu olanlarla çalışmaktadır. Kamu denetimi görevlileri ev hapsi-elektronik izleme denetimini yerine
getirmektedir. Salıverilme kontrol görevlileri cezaevinden salıverilen yükümlüleri denetlemektedir. Son olarak, uzman
pozisyonu, ayrıca terfi edilen bir pozisyondur ve şiddet suçlularını, cinsel suçluları, akıl hastalığı olan suçluları denetlemeyi gerektirir. Bu uygulama, yükümlülerin risk düzeyinin göz önünde bulundurularak iş yükü dağılımının sağlanmasını
destekleyen bir örnek olarak sunulabilecektir24.
SPORE projesi sonuçlarına göre, İş doyumunu artırmak için iş ortamının ve fiziksel ortamın hedeflenmesi önerilmektedir: Bu kapsamda yönetim stilinin, iş yükünün ve iletişimin kontrol edilmesi tavsiye edilmektedir.
Toparlanma özelliklerinin psikometrik ölçümünün personelin kendi iyi olma durumunu düşünmesi açısından yararlı
olacağı belirtilmektedir.
Süpervizörlerin ve yöneticilerin kendi iyi olma durumlarını da gözlemlemesi teşvik edilmelidir.
İş doyumunu ve adaptif kapasiteyi arttırmak için denetimli serbestlik çalışanlarının kopma(çok yoğun duygusal konularda personelin kendisinin ilgisini kesme ve konuları belirli bir çerçevede tutma becerisi) konusunda eğitilmesi önerilmektedir25.
Toparlanma ve süpervizyon konularında diğer öneriler, Denetimli serbestlik hizmetlerinde personel eğitimi ve gelişimi üzerine Aralık 2013’te Hollanda’da yapılan CEP( the European Organization for Probation) atölye çalışması final
önerilerinde yer almaktadır. Söz konusu öneriler göz önünde bulundurulduğunda; öncelikle bu konuda olmak üzere
başlıklarına göre öneriler aşağıda yer almaktadır:
Tükenmişlik, Toparlanma
Liderler personeli motive etme konusunda önemli, yönetim becerileri konusunda eğitim almaları,
Eğitim birimlerinin personel ihtiyacına yanıt vermesi, sahanın farkında olması,
Personelin refahı anketlerle gözlenmesi,
Özellikle psikologların dışarıdan süpervizyon almasının sağlanması,
Hedeflerin oluşturulmasında sahiplenmeyi sağlamak için personelin dahil edilmesi, eğitim konuları belirlenirken personelin önerilerinin dikkate alınması,
Yöneticilerden personele gurur duyulacak bir iş yaptıkları mesajını içeren geribildirimler,
Etki yarattıklarını hissettirmek,
Dışarıdan katılan süpervizörlerle grup toplantılarının düzenlenmesi,
Personel Seçimi/Eğitim
Kamuya mesleklerin tanıtımı, bunun yapılırken pozitif bir tanıtım olduğuna özen gösterilmesi,
Personelin gerekli temel becerilerinin lisans eğitimlerinde yer aldığını göz önünde bulundurarak, denetimli serbestliğin temel odak noktasının artık rehabilitasyon olduğunu da dikkate alarak eğitim programları geliştirmek, sadece güvenliğe değil aynı zamanda etiğe odaklanmak,
23
Pamela K. Lattimore, Johanna R. Baker, Edward R Clayton,. A nonlinear multiple criteria model base for the problem of balancing caseload risk in probation departments, Computers & Industrial Engineering, C.35 sy.3-4),(1998), 511-514.
24
Calvin Simmons, John K. Cochrant, Willıam R. Blount,a.g.e., 215.
25
http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Vogelvang.pdf (17.11.2015)
118
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Öğrenci günlüğü- eğitimde katılımcılardan gün gün ne öğrendiklerini yazmalarını istemek,
İletişim becerileri önem taşıdığından işe alım sürecinde grup ödevleri vermek,
E öğrenme programlarında üniversitelerle işbirliği geliştirmek,
Uzaktan eğitimlerin interaktif, video ve oyunlar içerecek şekilde tasarlanması, uzaktan eğitimin geleneksel eğitimin
yerini almaması, birlikte yürütülmesi,
Eğitimlerden sonra personelin edindiği becerileri kullanıp kullanmadığına yönelik takip eğitimlerinin düzenlenmesi,
eğiticilerin işyerlerine giderek katılımcıların uygulamalarını değerlendirmesi,
Eğitim modüllerinin çıktılarının eğitim başında ve sonunda değerlendirilmesi,
Eğiticilerin ve personelin eğitimler sonrasında geribildirim vermesi için anket ve görüşmelerin gerçekleştirilmesi,
İyi bir eğitim ortamının sağlanması( yiyecek içecek –fiziki koşullar dahil), sadece eğitim içeriğinin değil, örenmeye
eğlence katılması,
Personelin verdiği geri bildirimlerin dikkate alındığının netleştirilmesi.
Motivasyon
Gözlemlemenin ters çevrilmesi: aşağıdan yukarıya değerlendirme,
Personele hangi konularda eğitim almak istediğini ifade etme fırsatı verilmesi,
Romanya örneğinde yer aldığı gibi isimsiz personel geribildirim anketlerinin düzenlenmesi,
Geribildirimlerin daha çok “ ileribildirim” niteliğinde olması,
Genel maillerden çok kişiye özel mailler atılması,
Sorunları çözmekten kurum yöneticisinin değil ekibin sorumlu olmasının farkında olunması,
Öğrenme gelişiminden çok kariyer gelişimi adımlarının desteklenmesi,
Takımlar ya da kişiler arası yarışmanın uyarıcı olabileceği,
Koçluk görevini yerine getirecek rol modellerin motive olmuş ve tecrübeli kişiler olması,
Liderlerin personeli dış baskılardan koruması26.
SONUÇ
Tablo 2: Çalışma kapsamında incelenen faktörlerin ilişkisini gösteren tablo
26
http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Recommendations.pdf (17.11.2015)
119
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
Denetimli serbestlik hizmetleri stresli çalışmaları içerdiğinden zor bir çalışma alanıdır. Yükümlülerin hakkında verilen mahkeme kararlarının uygulanması belirli kurallara ve yaptırımlara uygun davranmayı gerektirirken, diğer yandan
çalışmalar iyileştirmeye yönelik olarak yürütülmeye çalışılmaktadır. Bu durum, personelin rol çatışması yaşamasıyla ve
kişiden kişiye rehabilitasyona yönelik bir yaklaşımla cezalandırıcı bir yaklaşım sergileme durumunun hangisinin daha
ağır bastığının farklılık göstermesiyle sonuçlanabilmektedir. Rol çatışması, hangi tür yaklaşımın daha baskın olduğundan
bağımsız olarak ortaya çıkmaktadır27.
Personelin yaklaşım türünde yaş, eğitim, görev, kanun koyucunun bakış açısı, suçun nedenlerine yönelik atıfları gibi
pek çok faktör etkili görülmektedir. Personelin hangi tür yaklaşım türü sergileyeceğindeki bu değişken durum, rol çatışmasıyla sonuçlanabilmekte, rol çatışmasının ise, personel tükenmişliğiyle doğru orantılı olduğu, toparlanma becerisiyle
ise ters orantılı olduğu görülmektedir.
Eğitim ve süpervizyon toparlanma sürecine olumlu katkı sağlayabilecek faktörler in arasında görülmektedir. Denetimli serbestlik hizmetlerinde dünya genelinde personel eğitimi konusunda farklılıklar göze çarpmakta, Türkiye’de ise denetimli serbestlik çalışanlarının eğitimine önem verildiği ve çok sayıda hizmet içi eğitimle personel eğitimi ve gelişiminin
desteklendiği görülmektedir.
KAYNAKÇA
Aaron Antonovsky, Personality and health: Testing the sense of coherence model. In H.S. Friedman (Ed.)”, Personality and
disease, John Wiley & Sons, New York 1990,s. 155-177.
S. Brown, , L. Hedges, G. Patel, C. Duggan, “The Development of a Case Formulation Training Package for Probation Staff,
Forensic Psychiatry C.1,2. Makale 1659.
Bas Vogelvang, Jo Clarke, Aleid Sperna Weiland, Nanne Vosters, Lori Button, “Resilience of Dutch probation officers: A
critical need fora critical profession”, EuropeanJournal of Probation, (2014), C.6, sy,2,s 126.
Calvin Simmons, John K. Cochrant, Willıam R. Blount,The Effects Of Job-Related Stress And Job Satisfaction On Probation
Officers’ Inclinatıons To Qiıt, American Journal Of Criminal Justice, C.. 21 Sy,2, (1997),214-229.
Elieen O’Neill, Professional supervision, Myths, Culture and Structure, Tipperary RMA Publications, 2005.
Görkem Tuncer, M. Nafiz Duru, İş doyumu denetimli serbestlik şubelerinde çalışan personel örneği, İstanbul Aydın
Üniversitesi Dergisi, C.3,sy.10, (2013), 115-142.
James Bonta,Guy Bourgon, Tanya Rugge,Terri-Lynne Scott, Annie k. Yessine,Leticia Gutierrez,Jobina li, “An Experimental
Demonstration of Training Probation Officers in Evidence-based Community Supervision”,Criminal Justice and Behavior,C.38, sy.11,(2011), s.1127-1148.
Evan Holloway,Sarah Downs, Matthew Aalsma, “Juvenile Probation Offıcer Mental Health Competency and Age as Predictors of Case Management Practices”,Journal of Adolescent Health, c.52, (2013), s.1–.20
Heather Wood, Gabrielle Brown.Psychoanalytically-informed clinical supervision of staff in probation services, Psychoanalytic Psychoteraphy, C.28, sy. 3, (2014), 330-344.
Michael J Leiber, KimberlySchwarze, Kristin Y Mack, “The effects of occupation and education on punitive orientations
among juvenile justice personel”, Journal of Criminal Justice, c.30. s.4, Haziran-Ağustos 2002, s.303-316.
Ming Sum Tsui.Social Work Supervision-Contexts and Concepts,California- Sage 2005.
M. Lima, M. Marques, M. Cunha, H. Espírito-Santo, “Depressive andAnxious Symptoms, Stress, Coping and Resilience in
Probation Officers”, Forensic Psychiatry, e-Poster WalkSession 29, konu: EPW29.
27
120
Troy J. Allard, Richard K. Worthley, Anna L. Stewart, a.g.e., s.286.
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Pamela K. Lattimore, Johanna R. Baker, Edward R Clayton,. A nonlinear multiple criteria model base for the problem of
balancing caseload risk in probation departments, Computers & Industrial Engineering, C.35 sy.3-4),(1998), 511-514.
Sinead O’Connell, Staff Supervision Within the Probation and Wellfare Service, Department of Social Studies University
of Dublin Trinity Colllege,June 2005.
Şehrazat Aslanyürek Zorlu, Denetimli serbestlik uzmanlarının tükenmişlik düzeyleri, Hacettepe Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara 2014.
Troy J. Allard, Richard K. Worthley, Anna L. Stewart, Role Conflict in Community Corrections, Psychology, Crime and Law,
C.9, sy.3, (2010),279-289.
Vera Lopez, Margaret Russell, Examining the predictors of juvenile probation officers’ rehabilitation orientation, Journal
of Criminal Justice, C.36, (2008), 381-388.
http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Undheim.pdf (15.11.2015)
http://www.justice.gov.uk/downloads/publications/corporate-reports/MoJ/government-repsonse-role-of-probation-service.pdf (15.11.2015)
http://www.cte.adalet.gov.tr/menudekiler/raporlar/2014_faliyet_raporu/files/cte-faaliyet%20raporu.pdf (15.11.2015)
https://www.gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_data/file/224308/probation-views-seed-pilot.
pdf
http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Vogelvang.pdf (15.11.2015)
http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Recommendations.pdf (17.11.2015)
121
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİNDE PENOLOJİK YAKLAŞIMLAR
Durmuşali Sağlık
Sosyolog
Konya Denetimli Serbestlik Müdürlüğü
durmusalisaglik@gmail.com
Emine Büşra Kurt
Öğrenci
Selçuk Üniversitesi
enoktabusra.42@gmail.com
GİRİŞ
Bu çalışmada amacımız ülkemizde 10 yılını dolduran ve ceza infaz sistemimizin önemli bir parçası haline gelen denetimli serbestlik sisteminin amaçlarına daha emin adımlarla ulaşabilmesi ve toplumsal huzur ve güvenliğin devamlılığı
noktasında suçla mücadele süreçlerine farklı yaklaşımların tartışılması suretiyle katkı sağlamaktır. Denetimli Serbestlik
sistemiyle değişim gösteren ve evrimleşerek modern bir hal alan ceza infaz sistemimiz bu yönüyle değişime ve bilimsel
yaklaşımlara açık bir sistem haline gelmiştir. Elbette bu durum gelecek için umut vericidir.
Halen gelişme döneminde olan denetimli serbestlik sisteminin başarısında sistemin kendisini her an yenilemesi olumlu olarak değerlendirilmekle birlikte sistemin ilişkili olduğu koğuşturma ve soruşturma sürecindeki savcılıkların ve mahkemelerin, koğuşturma ve soruşturma sonrası infaz ve iyileştirme süreçlerinde diğer kamu kurumları ile sivil toplum
kurumlarının da denetimli serbestlik sisteminin hedeflerini paylaşmasına bağlıdır.
Çalışma konumuz olan Penoloji (ceza bilimi) ülkemizde bilimsel bir terim olarak malesef istenilen düzeyde araştırılmış
bir bilim değildir. Denetimli serbestlik sisteminin son yıllarda infaz yasalarında yapılan değişikliklerle penoloji biliminin
ilkeleri doğrultusunda daha somut bir şekilde yerine getirmeye çalıştığı görülmektedir. Ancak yapılan çalışmaların penolojik manada sistemli bir şekilde değerlendirilebilmesi için birtakım konularda bilimsel çalışmalara ihtiyaç vardır.
Çalışmamızda denetimli serbestlik sisteminin kuruluşundan itibaren sahada çalışan bir meslek elemanı olarak yaklaşım gösterilmiş ve ele alınmıştır.
1. CEZA VE CEZALANDIRMANIN AMACI
1.a Suç Kavramının Tanımlanması
Cezanın varlığından bahsedebilmemiz için suçun tanımını yapmamız gerekir. Suça yönelik bir çok tanımlamalar yapılsa da tek bir tanım yapılamamaktadır. Suça yönelik tanımlara baktığımızda;
Giddens suçu; politik bir otorite tarafından konulan yasalara karşı gelen herhangi bir eylem olarak tanımlar.1
Demirtaş suç tanımında; suç’un dinamik ve sosyal bir olgu olması nedeni ile zamana, mekâna ve topluma göre farklı
anlamlar taşıyabildiği ve bu anlamda suçun genel geçer bir tanımını yapmanın oldukça güç olduğunu belirtir. Ceza hukuku
anlamında suç kavramına göre ise, kanun tarafından ceza yaptırımı ile tehdit edilen bütün hareketler anlaşılır2.
Başka bir tanıma göre suç, formel yasaların ihlal edilmesidir. Suça bağlı olarak meşru cezalandırma uygulanmaktadır.
Bu yaptırımlar kamusal otorite aracılığıyla gerçekleştirilir. Suçla mücadele etmek amacıyla oluşan formel sistem bir kamu
kuruluşu olma özelliğini taşımaktadır. 3
Durkheim’ın, suçun “normal” ve sosyal davranış için gerekli olduğunu ileri sürmektedir ve onun için suç mevcut
1
2
3
122
Antony Giddens, Sosyoloji, Ayraç Yayınları, Ankara 2000,s:621
Timur Demirtaş, Krimonoloji,Seçkin Yayıncılık,Ankara 2001,1.bs., s.39.
Halil İbrahim Bahar, Sosyoloji,Uzsak Yayınları, Ankara 2009,3.bs., s.120.
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
normların bir ürünüdür. Durkheim’a göre “ceza tepkisiyle karşılaşan her eylem bir suçtur”. Ona göre suç evrensel bir olgudur, toplum kültürünün parçasıdır ve her toplumda her zaman suç vardır.4
Merton’a göre suç, ani sosyal değişme ile ortaya çıkan bir olgu değil, daha çok toplumsal yapı fenomenidir.5
Determinist görüşe göre suç ve suçlu bir üründür. Bazı koşullar suç ürettiğine göre, suç üretmeyecek koşullarda
yaratılmalıdır. Ceza hiçbir zaman bir hesaplaşma süreci olarak görülmemelidir.6
“Çağdaş sosyologlar, suçun kaynağının incelenmesine iki temel perpektiften yaklaşırlar: Yapı ve süreç. Yapısalcılar,
suçun sosyal yapı veya toplumun organizasyonu ile ilişkisini incelerler ve suçun sosyal sisteme nasıl bağlı olduğunu?
Suçu cereyan ettiği durum veya yapının özelliklerinin neler olduğu, daha önemlisi bu yapı ve durumlar değiştikçe suç
oranlarının da değişip değişmediğini sorarlar. İkinci yaklaşım, yasalara uyan bireyler yerine suçlu bireyleri ortaya çıkaran süreçle ilgilenirler. Bu sosyologlar ilişki kalıpları ararlar. Tipik birey, yasalara uyan vatandaştan suçluya nasıl değiştiği
sorusuna cevap ararlar.7”
Genel olarak baktığımızda ise; suça ilişkin olarak geliştirilen tüm tanımlamalarda suç olgusu bir toplumda belirli bir
dönemde var olan idealler, gelenekler ve değerler sistemi çerçevesinde geliştirilen normlara dayalı hukuk düzenine uygun
olmayan, bu düzenden sapan davranışlar olarak ele alınmaktadır8. Öte yandan, suçun tanımlarının değişmesi ve birçok
alanda suça yönelik tanım yapılması suçun tek ve basit tanımlama yapılamayacağını göstermektedir. Bir görüşe göre suç,
her toplumda heterojenlik ve sosyal değişmenin karakterize ettiği normal bir fenomendir9.
1.b Ceza ve Cezanın Tarihsel Gelişimi
İnsanlar doğuştan topluluk halinde yaşar. Bu toplu yaşayışın kendine özgü yararları olmakla beraber, sakıncalarıda
vardır; çünkü maddi manevi nitelikleri açısından bireylerarasında belirgin ayrımlar doğar ve bir toplulukta kuvvetli olan
bireylerin başıboş hareket etmeleri diğer bireylerin ve sonuç olarak toplum düzeninin aleyhine olur. İşte bu nedenle insanlar ilk çağlardan beri topluluk içinde bazı kurallara uyma gereğinin, toplu yaşama için zorunlu olduğunu hissetmiş ve
sonuçta bazı kurallar oluşturmuşlardır. Başlangıçta netlik açısından birbirinden ayırt edilmeyen bu kuralların bazı köklü
farklar taşıdıkları sonradan görülmüş ve böylece bugün birbirinden ayrı tutulan toplum kuralları oluşturulmuştur. Bu
kuralların amacı, toplum içindeki bireylerin birbirlerine ve topluma; toplumun da bireylere karşı davranışlarını ve bu ikisi
arasındaki ilişkilerini düzenlemektir. Kısaca, toplum düzenini sağlamaktır10.
Toplumsal düzen kuralları içerisinde “hukuk kuralları” diğer toplumsal düzen kurallarına göre maddi yaptırımı olandır.
Bu noktadan hareketle ceza hukuku toplumsal düzenin devamını, sahip olduğu yaptırım tehditleri aracılığı ile sağlanmaktadır. Ancak cezanın kişiyi yoksunluklara tabi tutmanın yanında, suçluyu ıslah etme, topluma yeniden kazandırma ve
korkutuculuk özelliğinden dolayı suç işlemeyi önleme işlevine ve yapıcı yönlerine vurgu yapmaktadır.
Suç ve ceza insanlık tarihinde daima var olmuştur. Bununla birlikte, topluma ve kişilere zarar veren kötülüklere gösterilen tepki olarak ceza; zamana, yere, toplumun gelişmişlik düzeyine göre tarihi seyir içinde sürekli değişmiştir. Nihayetinde ceza hukukunun, toplumsal değişimlerden, ekonomik ve siyasal gereklerden etkilendiğini görmekteyiz.
İlk hukuk biliminin suç içeren özellikler gösterdiği, verilen cezaların mekanik, katı, neredeyse bilinçsizce, istemeden
verilen cezalar olduğu ve bunların dinsel temelden kaynaklandığı, hatta bütün yasal tepkilerinin temelinin, bireyin değil
de grubun ruhsal durumundan kaynaklandığını Durkheim ve Mauss tarafından dile getirir11.
4
Tülin İçli, Krimonoloji, Seçkin Yayıncılık, İstanbul 2012, 6.bs,s.91
Zahir Kızmaz, “Sosyolojik Suç Kuramlarının Suç olgusu Açıklama Potansiyeli Üzerine Bir Değerlendirme”, Cumhurişyet Üniversitesi, Sosyal
BilimlerDergisi,Aralık 2005,Cilt29,No:2, s.154.
6
Fusün Sokullu, Krimonoloji, Beta Yayıncılık,İstanbul 2009,6. Bs., s.62.
7
İçli,a.g.e., s.89-90
8
Abdullah Korkmaz, Bekir Kocabaş, Toplumsal Sapma, Doğu Kütüphanesi, İstanbul 2006, 1.bs., s:79
9
İçli,a.g.e.,s:24
10
Erdal Adal, Hukukun Temel İlkeleri, Legal Yayınevi, İstanbul 2012, 12.bs., s.1
11
Bronislaw Malinowski, Yabanıl Toplumlardaz Suç ve Gelenek, Epsilon Yayınları, İstanbul 2003,1.bs., s:68-69
5
123
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
Ceza ve ıslah tarihine bakıldığında, “cezalandırma” kavramının/olgusunun birçok kayda değer değişikliğe uğradığı
görülür. Bu değişiklikler temelde adetlerle, ekonomik durumla, cinsel ve siyasal eğilimlerle ilgili olarak ortaya çıkmıştır.
Antik çağda, devlet tarafından verilen en yaygın ceza sürgün olduğu görülmektedir. İşlenen suçlar çerçevesinde fiziksel olarak ağır bir biçimde cezalandırılan, büyük çoğunlukla kölelerdi. Örneğin Roma’da en ağır ceza olan idama konu
olan tek suç, suçüstü yakalanan hırsızlık vakasıydı. Kundaklama, haneye tecavüz, saldırı gibi suçlar için daha yaygın bir
biçimde uygulanan cezalarsa, ekonomik yaptırımlar içermekteydi. İlkel ceza hukukunda sanıldığı gibi, yalnızca Yunan ve
Roma hukukunda değil, eski Çin, Mısır, Hint ve İbrani ceza hukukların da yer almaktadır. Tarihsel gelişme süreci içerisinde
bu hukukların hepsi birer aşama niteliği taşır. Devlet ceza hukukuna ulaşılmadan önce, kabile, aşiret halinde yaşayan
toplumlarda bir ceza hukukuna sahiptir
Ceza hukuku, suç tanımları ve kurallarının mantıksal bir yapıtı olarak, suçlara karşı bireysel ve kolletif koruma amacıyla devlet güçleri eline verilmiş sosyal bir vasıtadır. Ancak suç olgusu ceza hukuku ötesinde psikiyatri, psikoloji, ve sosyal
bilim ile irtibatlı olarak multi disiplener çerçevede incelemelidir12.
2. PENOLOJİ (CEZA BİLİMİ)
Penoloji bilimiyle ilgili ülkemizde sınırlı sayıda akademik çalışma yapılmış olması malesef bu konuyla ilgili yapılacak
çalışmaları da sınırlandırmaktadır.
Penoloji kelime olarak Yunanca ponie ve logos kelimelerinden türetilmiştir. Poine cezalandırmak anlamına gelmekte
iken, Logos ise bilim olarak tanımlanmakta olup, penoloji cezalandırma bilimi olarak tanımlanmaktadır13.
Penoloji: Cezaların ve güvenlik tedbirlerinin menşe ve gelişmelerini izah eder; bunların ne derece etkili olduklarının
araştırır14.
Penoloji; herkese ayrı ayrı ceza verilmesini ister. Kısacası penoloji suçu işleme nedenlerini göz önünde bulundurarak
rehabiliteyi amaçlar.
Penolojide amaç suçu önlemektir. Suçu önlemek için mutlaka ceza gerekiyorsa elbette ceza yaptırımı uygulanabilir.
Fakat penoloji de asıl amaç cezadan çok ‘ceza’nın etkilerini’, ‘etkinlik derecesini’ belirleyebilmektir. Yapıcı ve önleyici bir
çalışma hedeflenmektedir.
Amerika’da penoloji alanında çalışan meslek elemanlarına penolog olarak anılmaktadır. Görevleri ise; Amerikan sisteminde penologların görev tanımlarını şu şekilde özetleyebiliriz. İnfaz sisteminin mahkum üzerindeki etkilerini inceler. Mahkum davranışlarını analiz eder. Mahkumların birbirleri ile etkileşimini ve diğerlerine yaklaşımlarını incelerler.
Mahkumların, denetimli serbestlik görevlileri ve kriminologlarla etkileşimleri üzerinde çalışır ve elde ettikleri verileri
analiz ederler. Mahkumların, toplumla yeniden bütünleşmesine yönelik ıslah programlar geliştirirler. Islah ve rehabilitasyon programlarının etkilerini gözlemlerler. Mahkumları tahliye sonrasında izlerler. Faaliyetleri daha çok ölçme, değerlendirme ve raporlama üzerinedir15.
Penolojik bakış açısında cezanın amacı suçlunun iyileştirilmesini sağlamaktadır ve bu görev devletçe yerine getirilmelidir16. Adaletin amacı; suç işleyen kişiye en uygun cezanın verilmesi veya en uygun tedbirinin uygulanmasıdır. O
halde, Beccaria ’nın belirttiği gibi cezaların amacı, suçlunun kendi yurttaşlarına karşı zarar vermelerini engellemekten
ve başkalarının benzer eylemlerde bulunmalarını önlemekten başka bir şey değildir. Bu nedenlerle söz konusu cezaların
oranları ve oranların uygulanma yöntemleri öyle seçilmelidir ki, bunlar insanların ruhları, zihinleri üzerinde pek çok kalıcı,
ama suçlunun bedeni üzerinde en az üzücü iz bırakacak biçimde olsunlar17.
12
13
14
15
16
17
124
Mustafa T. Yücel, Türk Ceza Siyaseti ve Krimonoloji, Türkiye Barolar Birliği, Ankara 2007,4.bs., s. 2
http://kriminolojipenoloji.blogspot.com.tr/2014/05/penoloji-kutuphanesi.html
http://www.kriminoloji.com/Kriminoloji_Nedir-Erol_Tutar.ht
http://kriminolojipenoloji.blogspot.com.tr/2014/12/penolog-nedir-nasil-olunur.htm
Fatma Karakaş Doğan, Cezanın Amacı ve Hapis Cezası, Legal Yayıncılık, İstanbul 2010, s:55
Cesare Beccaria, Suçlar ve Cezalar Hakkında, Sami Selçuk (Çev.), İmge Kitapevi, Ankara 2004, 1.bs. s:69-70
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Tanımlardan da anlaşıldığı üzere cezanın ve ceza biliminin amacı suç işleyen kişinin suçlu davranışa tekrar yönelmesine engel olmaya çalışmaktır. Modern ceza anlayışına göre suça karşı verilecek cezanın amacı sadece hapsetme, tecrit
etme, bedel ödetme değil suç teşkil eden davranışın içine girmiş olan kişinin, yaptığı eylemin sorumluluğunu üstlenmesi
ve verdiği zararları gidermesi için imkan sağlayıcı, kişinin topluma yeniden kazandırılması, yeteneklerinin geliştirilmesi,
sosyal çevresine, ailesine, kendisine verimli olabilmesi için imkanlar sunularak yeniden suç işlememesidir.
Beccaria’nın “Suçlar ve Cezalar” (1764) adlı eseri ile penoloji, yasalardaki yaptırımlara keyfi olarak hükmedilmesinde
rasyonel bir enstrümana dönüşmüştür. Beccaria’ ya göre cezanın ağırlığı değil; kesinliği yaptırımlar için uygun bir işletim
ilkesidir. Devletin cezalandırma hakkı da sosyal sözleşme varsayımına dayalıdır. Anahtar nitelikte başlıca kavramlar ise,
kişisel sorumluluk ilkesi, ceza yargılanmasının anayasal nitelikte ilkelere kavuşturulması, suç işlemenin akli mülahazalar
ve özgür irade sonucu ortaya çıkması şeklinde gözlemlenilmiştir18.
Modern ceza kavramına bakıldığında, fiziksel cezanın yerine kişinin suça yönelik davranışının iyileştirilmesi esas alınmış ve onarıcı adalet kavramı ön planda tutulmaya çalışılmıştır. Örneğin ülkemizde yürürlükte olan Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 3. maddesinde “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazıyla ulaşılmak istenen temel
amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri
güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak ve hükümlünün yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara,
nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır.19” Bütün
bunların gerçekleştirilebilmesi için de öncelikle hükümlünün insan olduğunun kabulü gerekir.
Günümüzde cezaevinde suçluların rehabilite edilmeleri ve toplumla bütünlesmelerinin saglanması, cezaevi infaz
sisteminin önemli bir görevi olarak kabul edilmektedir. Öyle ki, son dönemlerde cezaevi sisteminin, ceza ve kontrol
amacından çok, rehabilitasyon amacının öncelik kazandığı bir sisteme dönüşmeye başladığı görülmektedir. Bir anlamda
ceza adalet sistemi, misillemeci (retributive) bir perspektiften, 20rehabilitasyon yanı ağır basan bir nitelik sergilemeye
başladığı dikkat çekmektedir.
3. DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİ
Ülkemizde 2005 yılından önce ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin bugünkü anlamda denetim altına
alınmaması, nerede yaşadıkları, ne iş yaptıkları, tekrar suç işleme riskinin bulunup bulunmadığının bilinmemesi; hakimlere, karar verme sürecinde, sanığı tanıması amacıyla Sosyal Araştırma Raporu sunulmaması; tutuklama tedbiri yerine
verilebilecek başka bir tedbirin bulunmaması; uyuşturucu madde kullanan veya bulunduran sanıklar bugünkü anlamda
uzmanların rehberliğinde rehabilitasyona tabi tutulması; suç mağdurlarına, ekonomik ve psiko-sosyal yardım yapacak
kurumun bulunmaması; suça sürüklenen çocuklar, bugünkü anlamda denetim altına alınmaması, eski hükümlülerin sosyal bağlar kurması ve sosyal uyum sürecinde herhangi bir katkı sağlayacak kurumun bulunmaması gibi uygulamaların
eksikliği nedeni ile denetimli serbestlik müessesinin kurulmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu nedenlerle modern ceza infaz anlayışı doğrultusunda denetimli serbestlik sistemi ülkemizde yürürlüğe girmiştir. Denetimli Serbestlik sistemi hem
bir infaz sistemi olmasının yanı sıra esas ve daha da önemli misyonu toplumsal düzenin devamlılığı noktasında suçlu
davranışlarda bulunanlara yönelik iyileştirme, önleme, kazanma gibi bir çok olumlu yanlarıyla topyekün rehabilitasyon
sistemidir.
10 yıl öncesine kadar hapis cezası dışında farklı bir ceza infaz anlayışı bulunmazken 10 yıl içerisinde yapılan köklü yasal
değişikliklerle çağdaş infaz anlayışına geçilmiştir. Bu anlayışla birlikte suçlu davranışta bulunan kişilerin intikam duygusuyla bedel ödetmek değil aksine bu kişinin tekrar topluma kazandırılması ve işlediği eylemi tekrar etmemesi için rehabilite
edilmesi, eğitilmesi ve desteklenmesiyle ilgili çalışmalar yapılması kabul edilmiştir.
Gün geçtikçe kendini yenileyen, eksik yönleri tamamlanmaya çalışan denetimli serbestlik sisteminde de penoloji
18
Yücel, ag.e., s.5
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5275.pdf
20
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/dpusbd/article/view/500012620 (Cezaevinin ve Hapsetmenin Suçu Engellemedeki Etkisi, Zahir
Kızmaz;16.11.2015)
19
125
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
bilimi anlamında uygulamalar uygulanmaya başlanmıştır.
4. DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİNDE PENOLOJİ
Penolojik bakış açısı ile Denetimli Serbestlik sistemini iki safhada incelemek mümkündür. İlki şüpheli veya sanığın
yargılama öncesi süreçte; ikincisi ise yargılanma sonrası infaz sürecinde;
4.1 Yargılanma Öncesinde Penolojik Yaklaşım
Cumhuriyet savcılıkları ya da mahkemeler tarafından talep edilen ve Denetimli Serbestlik Uzmanı tarafından düzenlenen Sosyal Araştırma Raporları ile gerçekleşmektedir.
05.03.2013 Tarihli Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinde Sosyal Araştırma Raporu madde 38’de açıklanmıştır.
MADDE 38 – (1) Sosyal araştırma raporu; şüpheli veya sanığın geçmişi, ailesi, çevresi, eğitimi, kişisel, sosyal, ekonomik, ruhsal ve psikolojik durumu ile çevresinin sistemli bir bakış açısıyla değerlendirildiği, topluma ve mağdura karşı
taşıdığı risk ile ihtiyaçlarının belirlendiği ve bu ihtiyaçlara yönelik hizmet, program ve kaynaklarla ilgili önerileri içeren
hüküm öncesi rapordur.
(2) Rapor; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının talep etmesi veya kovuşturma evresinde hâkim ya da mahkemenin isteği üzerine denetimli serbestlik uzmanı tarafından hazırlanır.
(3) Rapor; şüpheli veya sanık ile bunların aile ve sosyal çevreleriyle görüşülerek hazırlanır. Gerekli görülmesi halinde
mağdur ile de görüşülebilir.
(4) Raporda; şüpheli veya sanığın kimlik bilgileri, varsa önceki suç bilgileri, sağlık bilgileri, ailesi, yaşadığı yer, arkadaş
çevresi, eğitimi, kişisel özellikleri, sosyal ve ekonomik durumu, bilişsel ve psikolojik durumu, topluma ve mağdura karşı
taşıdığı risk ile tutum ve davranışları belirtilir. Raporun sonuç bölümünde, suç işlenmesinde risk oluşturabilecek unsurlar
ve kişinin topluma ve kendisine zarar verme riski değerlendirilir.
(5) Denetimli serbestlik uzmanı, kişinin hapis dışı ceza veya tedbir kararı ile toplum içinde iyileştirilmesinin mümkün
olduğu kanaatinde ise hapis cezası verilmesinin kişi üzerinde oluşturabileceği olumsuz etki ve sonuçları değerlendirerek,
hapis dışı ceza veya tedbir kararı verilmesi durumunda şüpheli veya sanığın iyileştirilmesi ve yeniden topluma kazandırılması için ihtiyaç duyacağı hizmet, program veya kaynakları belirtir. Raporun sonunda takdirin mahkemeye ait olduğu
açıkça yazılır.
Sosyal Araştırma Raporunun içeriği ve hazırlanma gerekçesi incelendiğinde penoloji bilimi çerçevesinde yapılan bir
çalışma olduğu görülmektedir. Suçlu eylemde bulunduğu iddia edilen şüpheli veya sanığın tüm yönleriyle uzman tarafından incelenmesi ve değerlendirilmesi sonucunda şüpheli veya sanığın suçlu davranışlarda bulunma sebeplerinin yordanıp tespit edilmesi, hangi çalışmalar yapılır ise bu sebeplerin ortadan kalkacağı konularında yapılan bilimsel çalışmaları
ifade eder.
Sosyal Araştırma Raporu talep eden mahkeme tarafından şüpheli veya sanığa herhangi bir yükümlülük yüklenilmesi
durumunda kendisine en uygun olan ıslah edici çalışmaların neler olabileceği ile ilgili uzmanın görüş ve değerlendirmeleri
raporu talep eden mahkeme veya savcılıkların verilecekleri kararlarda etkili olabilmektedir.
Sosyal Araştırma Raporunun düzenlenme amacı teorik olarak penolojik anlamda bilimsel bir çalışma olmuş olsa da,
uygulamada henüz istenilen düzeyde olmadığı görülmektedir. Denetimli Serbestlik Müdürlüklerinden şüpheli ve sanıklar
hakkında Sosyal Araştırma Raporu düzenlenmesini talep eden cumhuriyet savcılıkları veya mahkemeler çok az sayıda kişi
hakkında sosyal araştırma raporları talep etmekte ve Sosyal Araştırma Raporlarından istenilen düzeyde faydalanmamaktadırlar.
Modern ceza infaz sisteminde önemli bir yer işgal eden denetimli serbestlik sisteminin yargılama öncesi çalışmaların126
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
dan Sosyal Araştırma Raporlarının Penoloji biliminin en önemli ilkelerinden cezanın veya yükümlülüğün bireyselleştirilmesi, kişiye en uygun ve ıslah edici yaptırımların neler olması gerektiğiyle ilgili sonuç alınabilecek bir çalışma olan Sosyal
Araştırma Raporlarından yeterli düzeyde faydalanılamamasının farklı sebepleri olabileceği değerlendirilmektedir. Bunların en başında Sosyal Araştırma Raporlarını düzenleyen uzmanın aldığı eğitim, raporu hazırlama sürecinde kullandığı
yöntem ve teknikler, rapor sonucunda yaptığı gözlem ve değerlendirmelerin tartışmaya açık oluşu ve güvenilirliği gibi
konularda Sosyal Araştırma Raporlarının dikkate alınmasında tereddütler yaşanmaktadır.
Bazı suç türlerinde özellikle uyuşturucu madde bulundurmak ve kullanmak suçlarından yakalanan ve yargılanan
sanıklar hakkında Sosyal Araştırma Raporlarının düzenlenmesi gerekmektedir. Şöyleki esrar kullanmaktan dolayı ilk defa
yakalanan bir kişi ile eroin kullanmaktan dolayı birden çok kez yakalanan kişilerin aynı tedavi ve denetimli serbestlik
tedbirlerine hükmedilmeleri ve aynı eğitim ve iyileştirme programlarına dahil olmalarından başarılı sonuçlar çıkacağı
tartışmalıdır. Cumhuriyet savcısının veya hakimin yargılama öncesi şüpheli veya sanık hakkında sağlıklı bilgilere ihtiyacı
vardır. Elde edeceği sağlıklı bilgiler dahilinde şüpheli veya sanığın bağımlılık durumunu göz önünde bulundurarak en uygun programlara yönlendirebilecektir.
Kişiyle ilgili düzenlenecek Sosyal Araştırma Raporlarıyla şüpheli ve sanık hakkında daha net ve sağlıklı bilgiler elde
edilebileceğinden verilecek kararların şüpheli veya sanığın ıslah edilmesinde fayda sağlayacaktır.
İlgili cumhuriyet savcılıkları ve mahkemelerin tereddütlerini ortadan kaldırmak amacıyla Denetimli Serbestlik
Müdürlüklerinde Sosyal Araştırma Raporlarını hazırlayacak olan denetimli serbestlik uzmanlarının bilimsel anlamda
rapor hazırlama eğitimlerinin yanı sıra özellikle penoloji, kriminoloji, suç profilaksisi konularında eğitim alması gerektiği
değerlendirilmektedir.
4.2 Yargılama Sonrası İnfaz Sürecinde Penolojik Yaklaşım
Penoloji bilimi; Suçlunun işlediği suçlu davranışı tekrarlamaması, suçlu davranışta bulunan kişinin ıslahı için hangi
suçluya ne tür ceza veya yükümlülükler verilmesi gerektiğini inceleyerek uygun ıslah çalışmalarının neler olabileceği
konusunda öngörülerde bulunur.
Denetimli serbestlik sistemi 05.03.2013 tarihli Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin uygulanmaya başlamasıyla somut ve sistemli bir şekilde penolojinin ilgi alanına girdiğini görmekteyiz.
İlgili Yönetmeliğin 15. Maddesinde belirttiği gibi: Yükümlülerin risk ve ihtiyaçlarının belirlenmesi, risk ve ihtiyaçlarına uygun olarak toplum içinde denetim ve takibi ile iyileştirilmesine yönelik yapılacak çalışmaların planlanması, değerlendirme ve planlama bürosunca yapılır.” ibaresine istinaden her yükümlü için risk ve ihtiyaç belirlenmesinde ilk olarak
Prof. Dr. Kültegin ÖGEL tarafından geliştirilerek uygulanan Araştırma ve Değerlendirme Formu (ARDEF) düzenlenir. Bu
noktadan hareketle rehabilitasyon ya da iyileştirme süreçlerinin temelini, Araştırma ve Değerlendirme Formu (ARDEF)
oluşturur. Bu form, yükümlünün risk durumunu ortaya çıkarmayı amaçlayan ve suç tekrarının, zarar verme risklerinin en
aza indirilerek topluma kazandırılması amacıyla kişinin ihtiyaç duyduğu hizmet ve rehabilitasyon çalışmalarının yönünü
her yükümlü için ayrı ayrı belirler.
Araştırma ve Değerlendirme Formu (ARDEF), yükümlünün psiko-sosyal, sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik açılardan
değerlendirilerek yükümlünün rehabilitasyonu konusunda çalışacak denetimli serbestlik uzmanına yol haritası çıkarmaktadır.
Denetimli serbestlik sistemi hem infaz hem de rehabilitasyon (iyileştirme) çalışmalarının birlikte yürütüldüğü bir
sistemdir. Yükümlünün değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkan risk durumu 3 ayrı kategoride değerlendirilmektedir.
Düşük, orta ve yüksek risk olarak kategorileştirilen yükümlüler risk durumlarına göre kendisine, topluma zarar verebilme ve tekrar suçlu davranışta bulunabilme ihtimalleri noktasında; yüksek riskli olduğu değerlendirilen yükümlüler
elektronik kelepçe uygulamasıyla konutta infaz adı verilen yükümlülüğe tabi tutulmaktadır. Ayrıca kendisine en yakın
yerde bulunan bir kolluk birimine belirlenen saatlerde her gün başvurma yükümlülüğünü yerine getirmek zorundadır.
127
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
Risk durumu düşük ve orta risk olarak değerlendirilen yükümlülerin kendisine en yakın kolluk birimine başvurma
yükümlülüğü her gün değil haftanın iki günü veya dört günü olarak belirlenmektedir.
Yükümlülerin risk durumlarının değerlendirilmesi sonucunda rehabilitasyon (iyileştirme) çalışmalarında hangi eğitim
programlarına katılacağı belirlenerek yükümlülük olarak verilmektedir.
Aynı şekilde kavga, yaralama, cinayet gibi suçlu davranışta bulunmuş yükümlülere bireysel rehberlik görüşmeleri
ve öfke kontol programlarına katılma yükümlülüğü verilmektedir. Hırsızlık, yağma, kamu malına zarar verme gibi suçlu
davranışlarda bulunan yükümlülere hayat için değişim adı verilen yapılandırılmış eğitim programlarına katılma yükümlülüğü verilmektedir.
Yüksek riskli olduğu değerlendirlen bir yükümlüye infaz olarak, belirlenen saatlerde konuttan dışarı çıkma yasağı getirilirken rehabilitasyon (iyileştirme) çalışmalarında risk durumlarından ziyade suç odaklı programların yükümlülük olarak
belirlenmesi penolojik açıdan değerlendirildiğinde tartışılacak bir konu olarak değerlendirilmektedir. Şöyle ki ilk defa
hırsızlık suçundan yargılanmış kişi ile hayatının farklı dönemlerinde birçok hırsızlık suçundan yargılanarak ceza almış kişiye aynı eğitim programlarının uygulanmasıyla aynı etkiyi göstermesi konusunda tereddütler yaşanmaktadır.
Yine penolojik bakış açısıyla iyileştirme programları ele alındığında ülkenin farklı kültürel bölgelerinde hatta aynı
bölgenin farklı yerleşim yerlerinde özellikle göçle oluşmuş bölgelerinde suçlu davranışlarda bulunanların suç profilleri
farklılık gösterebilmektedir. Kültürel ve inançsal değerler sisteminin insanların algı ve beklentilerini belirlemesi ve etkilemesi sosyolojik bir gerçekliktir. Bu gerçeklik suç ve suçlulukla mücadelede de göz önünde bulundurulmalı, iyileştirme
programları insanların değerler sistemiyle örtüşmelidir.
5. SONUÇ
Ülkemizde 10. yılını tamamlayan Denetimli Serbestlik sistemi çalışanlarının özverili gayretleriyle her an ileriye
taşınarak gelişme gösteren sistemli bir ceza infaz modeli olma yolundadır. Ancak; CTE’nin internet sitesinden de göreceğiniz üzere 10 yıllık bir zaman diliminde takip edilen yükümlü sayısının çok ciddi oranda arttığı ve tıpkı cezaevleri gibi
kapasitesinin üzerinde işlem yürütmektedir.
Artan suçluluk karşısında ceza infaz politikasının da gözden geçirilmesi gerekmekte olduğu ve bu konuyla ilgili olan
bilimlerin daha aktif olarak sistem içerisine dahil edilmesi gerekmektedir. Örneğin denetimli serbestlik sistemi içerisinde
doğrudan yükümlüyle çalışan uzmanların penoloji bilimi çerçevesinde çalışmalar yürüttüğü göz önünde alındığında penoloji bilimiyle ilgili eğitimi ön planda tutularak penolog unvanı verilmelidir.
Yapılan infaz ve iyileştirme çalışmalarının bilimsel temellere dayanması sistemin başarısını ve kalıcılığını doğrudan
etkileyecek faktörlerin başında gelmektedir.
Üniversitelerin ilgili bölümlerinden denetimli serbestlik sisteminin infaz ve iyileştirme çalışmaları konularında çalışmaların daha fazla yapılması gerekir. Özellikle denetimli serbestlik sisteminde kullanılan yapılandırılmış eğitim programları
suça, bölgelere, kültürel yapılara göre farklılaştırılması için işbirliği yapılmalıdır.
Toplumsal düzenliliğin devamı noktasında üzerine düşen sorumluluğu yerine getirme gayretinde olan denetimli serbestlik sistemi halen gelişme ve kendini her an yenileme sürecindedir. Bu anlamda değerlendirildiğinde sistem yeniliklere
açık ve bilimsel kuramların belirlenecek pilot bölgelerde denenebileceği bir yapıya sahiptir.
Penoloji bilimi denetimli serbestlik sisteminde görev yapan idareci, uzman ve memurlara hizmet içi eğitim yoluyla okutulmalıdır. Denetimli serbestliğin tek başına kendisini her an yenilemesi geliştirmesi sistemin başarısı için yeterli
değildir. Bu nedenle doğrudan veya dolaylı etkileşim halinde olduğu diğer kurum ve makamlarında aynı düşünceyi paylaşması gerekir.
Adalet Bakanlığı ile Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) arasında protokoller yapılarak, kriminoloji, penoloji, suç profilasisi
konularında yüksek lisans, doktora veya araştırma merkezlerinin kurulması sağlanmalıdır.
128
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
KAYNAKÇA
ADAL, Erdal 2012 Hukukun Temel İlkeleri, İstanbul: Legal Yayınevi, 12.bs.
BAHAR, Halil İbrahim 2009 Sosyoloji, Ankara: Uzsak Yayınları, 3.bs.
BECCARİA, Cesare 2004 Suçlar ve Cezalar Hakkında, Sami Selçuk (Çev.), Ankara: İmge Kitapevi Yayınları, 1. Baskı.
DEMİRTAŞ, Timur 2001 Krimonoloji, Ankara: Seçkin Yayıncılık, Ankara, 1.bs.
GİDDENS, Antony 2000 Sosyoloji, Ankara: Ayraç Yayınları.
İÇLİ, Tülin 2012 Krimonoloji, İstanbul: Seçkin Yayıncılık, 6.bs.
KARAKAŞ DOĞAN, Fatma 2010 Cezanın Amacı ve Hapis Cezası, İstanbul: Legal Yayıncılık.
KIZMAZ, Zahir 2005 “Sosyolojik Suç Kuramlarının Suç olgusu Açıklama Potansiyeli Üzerine Bir Değerlendirme”, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt29, No:2, s.154, ss.149-174.
KORKMAZ, Abdullah, KOCABAŞ, Bekir 2006 Toplumsal Sapma, İstanbul: Doğu Kütüphanesi, 1.bs.
MALİNOWSKİ, Bronislaw 2003 Yabanıl Toplumlarda Suç ve Gelenek, İstanbul: Epsilon Yayınları, 1.bs.
SOKULLU, Fusün 2009 Krimonoloji, İstanbul: Beta Yayıncılık, 6. bs.
YÜCEL, Mustafa Tören 2007 Türk Ceza Siyaseti ve Krimonoloji, Ankara: Türkiye Barolar Birliği, 4.bs.
http://kriminolojipenoloji.blogspot.com.tr/2014/05/penoloji-kutuphanesi.html; 01.11.2015
http://www.kriminoloji.com/Kriminoloji_Nedir-Erol_Tutar.htm; 21.10.2015
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5275.pdf; 06.11.2015
http://dergipark.ulakbilim.gov.tr/dpusbd/article/view/500012620; (Cezaevinin ve Hapsetmenin Suçu Engellemedeki Etkisi, Zahir Kızmaz;16.11.2015)
http://kriminolojipenoloji.blogspot.com.tr/2004/12/penolog-nedir-nasil-olunur.htm; 10.11.2015
129
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
DENETİMLİ SERBESTLİK UZMANLARININ MOTİVASYONEL GÖRÜŞME
HAKKINDAKİ BİLGİ VE TUTUMLARI
Duygu Altın
Psikolog
Yalova Denetimli Serbestlik Müdürlüğü
duygu.altin@gmail.com
Mine Pazarcıkcı
Sosyolog
İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğü
mine_p@icloud.com
Ebru Aldemir
Psikiyatrist
BATI (Madde Bağımlılığı, İlaç Bilimleri ve Toksikoloji) Enstitüsü
ozturk.ebru2000@gmail.com
GİRİŞ
Denetimli serbestlik; şüpheli, sanık veya hükümlünün toplum içinde denetim ve takibinin yapıldığı, iyileştirilmesi ve
topluma kazandırılması için ihtiyaç duyulan her türlü hizmet, program ve kaynakların sağlandığı alternatif bir ceza ve
infaz sistemini ifade eder1.
Denetimli serbestlik sisteminde eğitim iyileştirme çalışmaları kapsamında yürütülen programlarda yükümlülerin suç
işlemesine neden olan davranışları değiştirmelerine yardımcı olmak ve yeniden suç işleme riskini azaltmak esastır. Kişi
eğitim iyileştirme çalışmalarına ilk olarak bireysel görüşme ile başlar sonrasında grup çalışması ve seminer faaliyetleri ile
sürece devam edilir. Kişinin ihtiyaçları doğrultusunda diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde yürütülen programlara da yönlendirilebilir.
Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne başvuran kişilerin haklarında verilen denetimli serbestlik tedbiri kararı nedeniyle
gelmelerinden kaynaklı zorunluluk ve bu isteksizliğin getirdiği direnç söz konusudur. Bireysel görüşmeler bu direncin
en fazla hissedildiği yerdir. Hem yükümlülerin bu direncini kırmak ve değişime hazır hale gelmelerini sağlamak, hem de
madde kullanımını sonlandırma konusunda gerekli motivasyonu sağlamak için uygulanabilecek yöntemlere baktığımızda motivasyonel görüşmeden bahsetmek yerinde olacaktır. Bu süreçte motivasyonel görüşmeye dair daha fazla bilgi sahibi olmak ve özellikle de motivasyonel görüşmenin temel ilkelerini bilmek bireysel görüşme yapan denetimli serbestlik
uzmanları için yol gösterici olacaktır.
Motivasyonel görüşme, danışanların ambivalanslarını keşfedip çözmelerine yardım ederek davranış değişikliği yaratmak için yapılan danışan merkezli, direktif bir görüşme biçimidir. Direktif olmayan danışmanlıkla karşılaştırıldığında daha
odaklı ve hedef yönelimlidir. Ambivalansı çözümlemek ve incelemek temel hedefidir ve danışman bu hedefe ulaşma
konusunda kasıtlı olarak direktif davranır2. Motivasyonel görüşme kavramı, problemli içicilerin tedavisinden elde edilen
deneyimlerle geliştirilmiştir ve ilk olarak Miller tarafından kullanılmıştır3.
Motivasyonel görüşme özellikle son yıllarda bağımlılık alanında giderek yaygınlaşan bir yöntemdir. Etkinliğini gösteren birçok çalışma mevcuttur. Kısa süreli olması ve madde kullanımını sonlandırma üzerinde yarattığı etki, madde
kullanımını sonlandırmaya kişiyi zorlayan diğer yöntemlerden daha etkili olmasına katkı sağlamıştır. Bağımlığın yanı sıra
1
2
325-334.
3
130
Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği. (2013). T.C. Resmi Gazete, 28578, 5 Mart 2013.
William R. Miller & Stephen Rollnick,. “What is motivational interviewing?”. Behavioural and Cognitive Psychotherapy, C. 23, sy.4, (1995),
William R. Miller, Motivational Interviewing with Problem Drinkers, Behavioural Psychotherapy,c.11,sy.2,(1983),s.147-172.
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
kronik ağrı, obezite, diyet, diabet, madde bağımlılığı, HIV/AIDS’den korunma gibi birçok farklı alanda etkin bir yöntem
olduğuna dair çalışmalar mevcuttur4.
Tedaviye gönüllü başvuranlar ile kanunen zorunlu olarak başvuranlar arasında, motivasyon kaynakları arasında, kanunen zorunlu olarak başvuranların karara uymadıklarında yaptırıma maruz kalmaları gibi dış motivasyonlarının daha
yüksek olması şeklinde bir farklılık bulunsa da5; motivasyon, tedavide başarının ve madde kullanımını sonlandırmanın
önemli belirleyicilerinden olarak görülmektedir. Motivasyon temelde iki bileşenle ölçülmektedir: hazır olma ve düşük
direnç. Hazır olma tedavide kalmanın belirleyicisi olurken, direnç ise madde kullanımının tekrarlanmasının belirleyicisi
olarak bulunuştur6.
Miller & Moyers (2006)’a göre motivasyonel görüşmenin sekiz aşamasından biri, dirençle başaçıkabilmektir7. Kişiler
sıklıkla tedaviye mahkeme kararıyla, başka bir deyişle zorla gönderilirler ve davranış değişimini düşünmeyi sürekli reddederler8. Bu kapsamda, uygulayıcılar, mahkeme kararıyla tedaviye yönlendirilen kişilerin buna kendi isteklerine bakılmaksızın tabi olduklarının, direnç düzeyinin fazla olabileceğinin ancak motivasyon artırıcı görüşme teknikleriyle dirençle
başaçıkılabileceğinin farkında olmalıdırlar. Bu noktada örnek olarak motivasyonel görüşme tekniklerine uygun şekilde
tavsiye verme yöntemleri kullanılabilir. Uygulayıcı bu aşamada uzman olması nedeniyle herşeyi bilmesi gereken ve tavsiye vermesi gereken kişi olma tuzağına düşebilmektedir. Ancak motivasyon artırıcı görüşme tekniklerine bağlı kalarak,
kişinin onayı alınmadan ya da kişi sormadan tavsiye verilmemesi, tavsiyelerin üçüncü kişiler üzerinden bilimsel temelli
bilgilere dayanarak verilmesi ve son kararın kişiye bırakılması şeklinde yerine getirilmesi dirençle başaçıkabilmede etkili
görülmektedir9.
Bazı danışanların yüksek direnç gösterdiği gözlemlenmekle beraber görüşmeye geldiklerinde farklı direnç düzeyinde oldukları görülmektedir. Bu durum danışmanın kullandığı yöntemden bağımsız olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazıları
tedavi konusunda oldukça gergin ve savunmacı bir yaklaşım sergilemektedir. Bu durumda olan danışanlarla çalışırken
motivasyonel görüşmenin etkili olduğuna dair kanıtlar mevcuttur10. Bu alanda yapılan araştırmalara bakıldığında Psikolog Sevinç Özcan’ın “Denetimli Serbestlik Uygulamalarında Motivasyonel Görüşmelerin Etkinliği” başlıklı tezi karşımıza
çıkmaktadır. Bu tez kapsamında yapılan çalışmada da motivasyonel görüşmelerin, denetimli serbestlik sürecinde yer alan
madde bağımlıları üzerinde, madde kullanımını sonlandırmak açısından etkili bir yöntem olduğu bulunmuştur11. Ayrıca
denetimli serbestlik müdürlüklerindeki dosya sayısının her geçen yıl giderek artıyor olması da denetimli serbestlik sistemi
içerisinde motivasyonel görüşme tekniklerinin uygulanmasının önemini artırmaktadır. 2010 ve 2015 yıllarına ait verilen
denetimli serbestlik kararlarına dair ilgili istatistikler aşağıda belirtilmiştir. Sonuçlara bakıldığında 5 yıl içerisinde TCK 191.
madde kapsamında verilen denetimli serbestlik kararlarında % 91,78 oranında artış olduğu görülmektedir.
4
Kültegin Ögel, Motivasyonel Görüşme Tekniği. Turkiye Klinikleri J Psychiatry-Special Topics, c.2 sy.2, (2009)s.41-4.
Ashley S. Hampton, Bradley T. Conner, Dustin Albert, M. Douglas Anglin, Darren Urada, Douglas Longshore, Pathways to treatment retention for individuals legally coerced to substance use treatment: The interaction of hope and treatment motivation.Drug and Alcohol Dependence,
c.118,(2011),400– 407.
6
Douglas Longshore, Cheryl Teruya, Treatment motivation in drug users: A theory-based analysis. Drug and Alcohol Dependence,c.
81,(2005),s.179–188.
5
7
William R.Miller & Teresa B. Moyers, Eight Stages in Learning Motivational Interviewing, Journal of Teaching in the Addictions;c.5;s.1,(2006), sy.13-17. DOI: 10.1300/J188v05n01_02
8
William R.Miller & Stephen Rollnick,,Motivasyonel Görüşme – İnsanları Değişime Hazırlama (F. Karadağ, K. Ögel, A.E. Tezcan, Çev.). Ankara: HYB Basım Yayın 2009.
9
David B. Rosengren, Building motivational interviewing skills: A practitioner workbook. Guilford Press 2009.
Project MATCH: Hypotheses, Results, and Causal Chain Analyses, R. Longabaugh and P.W. Wirtz, editors. NIH Publication No. 01–4238.
11
Sevinç Özcan, Denetimli Serbestlik Uygulamasında Motivasyonel Görüşmelerin Etkinliği. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Ege
Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İzmir 2009.
10
131
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
2010 YILI EKİM AYI İSTATİSTİKLERİ12
KARAR TÜRLERİ
YETİŞKİN
ÇOCUK
TOPLAM
Tedavi ve Denetimli
Serbestlik (TCK 191)
43.928
2.696
46.624
2015 YILI EKİM AYI İSTATİSTİKLERİ13
KARAR TÜRLERİ
YETİŞKİN
ÇOCUK
TOPLAM
Tedavi ve Denetimli
Serbestlik (TCK 191)
83.398
6.019
89.417
Motivasyonel görüşme ilkelerine göre uygulamalara verilebilecek farklı örneklerden biri grup çalışmalarındaki yeridir.
Örneğin SAMBA programında, madde kullanmanın ve devam etmenin yararları, madde kullanımını sonlandırmadaki güçlü ve zayıf yanlar ele alınmakta, motivasyon artırıcı görüşme teknikleri temelinde yer alan kişilerin bırakma konusunda
kendilerine ne kadar güvendikleri, bu konunun onlar için ne kadar önemli olduğuna değinilmektedir. Motivasyon artırıcı
görüşme tekniklerinin amaçlarından biri bireyin ambivalansını ortaya çıkarmak, mevcut durumla istendik durum arasındaki fark konusunda farkındalık kazandırmaktır. Bu bağlamda, kullanmaya devam edilirse/bırakılırsa gelecekteki durumla
günümüz karşılaştırılması, bireyin istedikleriyle birlikte bu konuların değerlendirilmesi sağlanmaktadır. Değişim konusundaki son karar yine bireyin kendisine bırakılmaktadır. Haklarında tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilen kişilerle yapılan bireysel görüşmelerde de benzer şekilde bireyin kullanımda hoşlandığı ve hoşlanmadığı/değiştirmek istedikleri yazılı olarak ele alınmakta, terazinin farklı kefelerine görsel olarak belirtilmekte, karar dengesi bu şekilde uygulanmaktadır.
Halihazırdaki denetimli serbestlik uygulamalarında, hem bireysel görüşmelerde hem madde kullanımı olan bireylere
yönelik grup çalışmalarında motivasyonel görüşme ilkelerine göre uygulamalar olduğu görülmektedir. Bu kapsamda,
denetimli serbestlik uzmanlarının motivasyonel görüşmeye ilişkin bilgi ve tutumları önem arz etmektedir. Bu çalışmada,
denetimli serbestlik uzmanlarının bilgi ve tutumları değerlendirilmiş, bilgi ve tutumlarıyla ilişkilendirilebilecek faktörler
incelenmiştir.
YÖNTEM
Araştırmacılar tarafından bilgi formu ve 14 soruluk anket formu oluşturulmuş ve Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğü’nün yazılı izni ile farklı Denetimli Serbestlik Müdürlüklerinde psikolog, sosyolog, sosyal hizmet uzmanı ve
öğretmen olarak görev yapan denetimli serbestlik uzmanlarına uygulanmıştır. Çalışma 2015 yılı Eylül ayı içerisinde 62
uzman ile gerçekleştirilmiştir. Kişiler basit tesadüfi örnekleme yöntemiyle seçilmiştir. Bilgi düzeyi ile ilgili soruların yer
aldığı anket formunda kesi değeri Angoff yöntemi ile belirlenmiştir. Verilerin SPSS 17 istatistik programı ile frekans analizi
yapılmış ve nonparametrik testler ile anlamlılıkları değerlendirilmiştir.
14 sorudan oluşan “doğru/yanlış” şeklinde iki seçenekli yanıtların yer aldığı anket formu bilgi düzeyini değerlendirmeye yöneliktir. Madde kullanımı olan kişilerle çalışan denetimli serbestlik uzmanlarının motivasyonel görüşme ile ilgili bilgi
düzeylerinin ve eğitim ihtiyaçlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Uygulanan diğer formda da uzmanların branşları,
deneyim süreleri, eğitim durumları, motivasyonel görüşme ya da terapi eğitimi alıp almadıkları ve bu değişkenlerin bilgi
düzeyleri ile ilişkisi incelenmiş ayrıca süpervizyon ihtiyaçları değerlendirilmiştir.
BULGULAR
Çalışmaya yaşları 22-50 (median:31; sd:±5,86) arasında değişen 10 (%16.1) psikolog, 32 (%51.6) sosyolog, 8 (%12.9)
12
13
132
http://www.cte-ds.adalet.gov.tr(18.11.2015)
http://www.cte-ds.adalet.gov.tr/istatistik/2015/ekim_2015.pdf(18.11.2015)
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
sosyal hizmet uzmanı ve 12 (%19.4) öğretmen olmak üzere toplam 62 denetimli serbestlik uzmanı dahil edilmiştir. Denetimli serbestlik hizmetlerinde denetimli serbestlik uzmanı olarak görev yapan 4 meslek grubunun her birinden farklı
yüzdelerde de olsa katılımcının çalışmada yer aldığı söylenebilir (Tablo 1 ).
Tablo 1: Denetimli serbestlik uzmanlarının mesleklere göre dağılımı
Denetimli Serbestlik Uzmanları
n=62
n
%
Psikolog
10
16,1
Sosyolog
32
51,6
Sosyal Hizmet Uzmanı
8
12,9
Öğretmen
12
19,4
Total
62
100,0
Çalışmaya katılanların eğitim durumlarına göre dağılımlarına bakıldığında, çoğunluğunun lisans mezunu olduğu
görülmektedir. 62 kişiden 46’si, diğer bir deyişle %74.2’si lisans, diğer katılımcılar yüksek lisans mezunudur. (Tablo 2).
Tablo 2: Denetimli serbestlik uzmanlarının eğitim durumlarına göre dağılımı
Eğitim Durumu
n
%
Lisans
46
74,2
Yüksek Lisans
16
25,8
Total
62
100,0
Denetimli serbestlik uzmanı olarak görev yapan meslek grupları ile sorulara verilen doğru cevap sayısı arasında anlamlı bir farklılık olmadığı görüldü. Kişilerin eğitim durumu ile verdikleri doğru cevap sayısı arasında anlamlı bir ilişki
saptanmadı ancak kesi değeri baz alınarak yapılan frekans analizinde bu değerin altında kalan kişilerin tamamının lisans
mezunu olduğu, yüksek lisans mezunu olanların ise kesi değerinin üzerinde yer aldığı görüldü.
Çalışmaya katılan kişilerin yine %72.6›sının 0-5 yıl arası tecrübeye sahip olduğu görülmektedir. Denetimli serbestlik
hizmetlerindeki 2012’de gerçekleşen mevzuat değişikliğine binaen 300’ün üzerinde uzman alımı gerçekleşmiş, alımla
denetimli serberstlik uzman sayısı büyük oranda artış göstermiştir. 0-5 yıl arası tecrübesi olan personelin büyük çoğunluğunun yaklaşık 3 yıl tecrübesi olan bu grupta yer aldığı anlaşılmaktadır (Tablo 3). Uzmanların deneyim süreleri ile bireysel görüşme ile ilgili süpervizyona ihtiyaç duyma arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır.
Tablo 3: Denetimli serbestlik uzmanlarının deneyim sürelerine göre dağılımı
Deneyim süresi
n
%
0-5 yıl
45
72,6
5+ yıl
17
27,4
Total
62
100,0
133
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
Tablo 4: Motivasyonel görüşme eğitimi alan ve almayan denetimli serbestlik uzmanlarının dağılımı
MG Eğitimi
n
%
Evet
8
12,9
Hayır
54
87,1
Total
62
100,0
Tablo 5: Denetimli serbestlik uzmanlarının “Motivasyonel görüşmenin madde kullanımı olan kişilerin tedavi
sürecinde etkili olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna yönelik görüşlerinin dağılımı
Motivasyonel Görüşmenin
Tedavi Sürecine Etkisi
n
%
Evet
52
83,9
Hayır
2
3,2
Fikrim yok
8
12,9
Total
62
100,0
Denetimli serbestlik uzmanlarının %83.9’u gibi büyük çoğunluğu motivasyonel görüşmeyi etkili görse de (Tablo 5),
Tablo 4’teki verilere bakıldığında motivasyonel görüşme eğitimi alan personel sayısının oldukça düşük olduğu görülmektedir (%12.9). Motivasyonel görüşme tekniği uzmanların önemli gördüğü ama çoğunlukla eğitim almadıkları bir konu
olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer dikkat çekici bir husus, denetimli serbestlik uzmanlarının kendilerini bireysel görüşmede yeterli hissetme sıklıklarıdır. Grafik 1’e bakıldığında büyük çoğunluğunun kendisini “bazen” yetersiz hissettiği,
“çoğu zaman” yetersiz hisseden grupla birlikte %71’lik bir orana ulaştığıdır. Diğer bir deyişle, çalışmaya katılan denetimli
serbestlik uzmanlaırnın %71’i” bazen” ya da “çoğu zaman” bireysel görüşme konusunda kendisini yetersiz görmektedir.
Denetimli serbestlik uzmanlarının diğer ihtiyaç duydukları bir alan süpervizyon desteği olarak görülmektedir. Tablo 7’de
de görüldüğü şekilde, denetimli serbestlik uzmanlarının büyük çoğunluğu (%85.5) süpervizyona ihtiyaç duyduğunu ifade
etmiştir.
Grafik 1: Denetimli serbestlik uzmanlarının “Madde kullanımı olan kişilerle yaptığınız bireysel görüşmelerde kendinizi yetersiz hissettiğiniz oluyor mu?” sorusuna yönelik görüşlerinin dağılımı
134
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Tablo 6: Denetimli serbestlik uzmanlarının “Motivasyonel görüşme eğitimi alma ihtiyacı hissediyor musunuz?”
sorusuna yönelik görüşlerinin dağılımı
MG.İhtiyaç
n
%
Evet
55
88,7
Hayır
7
11,3
Total
62
100,0
Tablo 7: Denetimli serbestlik uzmanlarının “Bireysel görüşmelerle ilgili süpervizyona ihtiyaç duyuyor musunuz?”
sorusuna yönelik görüşlerinin dağılımı
BG.Süpervizyon
n
%
Evet
53
85,5
Hayır
9
14,5
Total
62
100,0
Grafik 2: Denetimli serbestlik uzmanlarının motivasyonel görüşme ile ilgili
anket formunda verdikleri doğru cevap sayısının dağılımı
Tablo 8: Denetimli serbestlik uzmanlarının verdikleri doğru cevap sayısının kesi değerine göre dağılımı*
Durum
n
%
Yetersiz
7
11,3
Yeterli
55
88,7
Total
62
100,0
*Angoff yöntemi ile elde edilen kesi değeri 8,0125’tir. Buna göre doğru cevap sayısı 8’in üzerinde olanlar bilgi düzeyi
olarak “yeterli” 8 ve altında olanlar ise “yetersiz” olarak kategorilendirmiştir.
135
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
Tablo 9: Doğru yanıt sayısına göre Mann Whitney U testi sonuçları
Sıra
Deneyim Süresi
N
0-5
45
5+
17
Sıra
ortalaması Toplamı
32,51
28,82
U
p
337.000
0.462
1463,00
490,00
Deneyim süresine göre ankette verilen doğru yanıt sayılarının değişip değişmediğini belirlemek için deneyim süresine
göre 0-5 yıl arası deneyime sahip olanlar ve 5 yıl üzeri deneyime sahip olanlar ayrı gruplanarak doğru yanıt sayıları non
parametrik testlerden Mann Whitney U testi ile kıyaslanmıştır. Test sonucunda p=0.462 değeri 0.05’ten büyük olduğundan iki grup arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır.
SONUÇ
Denetimli serbestlik hizmetlerinde iyileştirme faaliyetleri önemli bir yere sahiptir. İyileştirme faaliyetleri kapsamında
görev yapan denetimli serbestlik uzmanları, yükümlülerle hem bireysel görüşmeler hem de grup çalışmaları yürütmekte,
değişim ve topluma uyum konusunda motivasyon sağlamaya çalışmaktadırlar. Motivasyon sağlanmaya çalışılan temel konulardan biri suç işleme ile ilişkisi bilimsel çalışmalarla görülmüş madde kullanımıdır. Madde kullanımına yönelik yürütülen iyileştirme faaliyetlerinde etkin olduğu görülen motivasyonel görüşme konusunda denetimli serbestlik uzmanlarının
bilgi ve tutumları bu çalışmanın en önemli amacı olarak yer almaktadır.
Bu kapsamda, araştırma bulguları, denetimli serbestlik uzmanlarının büyük çoğunluğunun angoff yöntemine göre
belirlenmiş olan kesi değeri bazında yeterli olduğunu göstermektedir. Ancak burada tartışılabilecek olan bir konu, kesi
değerine göre yapılan değerlendirmenin doğruluğu olacaktır. 14 soru üzerinden yapılan değerlendirmede kesi değeri
kadar doğru yanıt vermenin yeterliliği bir tartışma konusu olabilecektir.
Diğer bir nokta, verilen doğru yanıta nazaran uzmanların bu konuda kendini yeterli hissetmeleri olabilecektir. Görüşmeler sırasında uzmanların kendini yetersiz hissetmeleri görüşmelerin kalitesini etkileyecek bir husus olarak değerlendirilebileceği gibi, yükümlüler tarafından farkedilebilecek ve görüşmeye isteksiz gelen kişilerce görüşme sürecinin olumsuz
etkilenmesiyle sonuçlanabilecektir. Bu kapsamda, uzmanların büyük çoğunluğunun kendini bu konuda yetersiz hissetmesi dikkate alınması gereken bir husustur. Uzman eğitimleri planlanırken uzmanların kendilerini yetersiz hissettiği çalışma
alanlarının göz önünde bulundurulması yararlı olabilecektir. Bu kapsamda CEP (European Organization for Probation)
tarafından yayınlanan önerilerde uzmanların ihtiyaç duyduğu konulara eğitimlerde öncelik verilmesi belirtilmektedir14.
Bu durum göz önünde bulundurulduğunda, denetimli serbestlik uzmanlarının büyük çoğunluğunun motivasyonel görüşme konusunda eğitime ihtiyaç duyduğunu belirtmesi, uzmanlara yönelik eğitimler kapsamında motivasyonel görüşme
içerikli eğitimlerin yararlı olabileceğini düşündürmektedir.
CEP tarafından yayınlanan önerilerde yer alan diğer bir husus, denetimli serbestlik hizmetlerinde görev yapan psikloglara süpervizyon desteğinin sağlanması yönündedir. Bu kapsamda, bu çalışmada, denetimli serbestlik uzmanlarının
büyük bir çoğunluğu süpervizyon desteğine ihtiyaç duyduğunu ifade etmektedir. Bu ihtiyaç göz önünde bulundurulduğunda, denetimli serbestlik uzmanlarına yönelik süpervizyon desteği sağlanmasının, hem motivasyonel görüşmelerin
daha etkili yürütülmesinde hem de genel olarak denetimli serbestlik uzmanlığı kapsamındaki diğer görevlerde yüksek
yarar sağlayacak bir katkı olacağı düşünülmektedir.
14
136
http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Recommendations.pdf (17.11.2015)
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
KAYNAKÇA
Ashley S. Hampton, Bradley T. Conner, Dustin Albert, M. Douglas Anglin, Darren Urada, Douglas Longshore, Pathways
to treatment retention for individuals legally coerced to substance use treatment: The interaction of hope and treatment motivation.Drug and Alcohol Dependence, c.118,(2011),400– 407.
David B. Rosengren, Building motivational interviewing skills: A practitioner workbook. Guilford Press 2009.
Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği. (2013). T.C. Resmi Gazete, 28578, 5 Mart 2013.
Douglas Longshore,, Cheryl Teruya, Treatment motivation in drug users: A theory-based analysis. Drug and Alcohol
Dependence,c. 81,(2005), s.179–188.
Kültegin Ögel, Motivasyonel Görüşme Tekniği. Turkiye Klinikleri J Psychiatry-Special Topics, c.2 sy.2, (2009)s.41-4.
Project MATCH: Hypotheses, Results, and Causal Chain Analyses, R. Longabaugh and P.W. Wirtz, editors. NIH Publication
No. 01–4238.
Sevinç Özcan, Denetimli Serbestlik Uygulamasında Motivasyonel Görüşmelerin Etkinliği. (Yayımlanmamış yüksek lisans
tezi). Ege Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İzmir 2009.
William R. Miller, Motivational Interviewing with Problem Drinkers, Behavioural Psychotherapy,c.11,sy.2,(1983),s.147-172.
William R.Miller & Teresa B. Moyers, Eight Stages in Learning Motivational Interviewing, Journal of Teaching in the Addictions;c.5;s.1,(2006), sy.13-17. DOI: 10.1300/J188v05n01_02
William R. Miller & Stephen Rollnick,,Motivasyonel Görüşme – İnsanları Değişime Hazırlama (F. Karadağ, K. Ögel, A.E.
Tezcan, Çev.). Ankara: HYB Basım Yayın 2009.
William R. Miller & Stephen Rollnick,. “What is motivational interviewing?”. Behavioural and Cognitive Psychotherapy,
C. 23, sy.4, (1995), 325-334.
http://www.cte-ds.adalet.gov.tr(18.11.2015)
http://www.cte-ds.adalet.gov.tr/istatistik/2015/ekim_2015.pdf(18.11.2015)
http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Recommendations.pdf (17.11.2015)
137
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİNDE MESLEK ELEMANLARININ EĞİTİM ve İYİLEŞTİRME
SÜRECİNDE YAŞADIĞI SORUNLAR ve ÇÖZÜM YOLLARI
Emrullah Yıldız
Sosyolog
Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğü
emrllhyldz@hotmail.com
Mine Tiryaki
Sosyolog
Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğü
minetiryak@gmail.com
GİRİŞ
İnsanlık tarihinin bütün evrelerinde insanlar toplum içinde daha rahat ve güvenilir bir yaşamın yollarını aramıştır. Fakat sürekli artan nüfus, gelişen teknoloji ve diğer etmenler birçok problemi beraberinde getirmiştir. Toplumsal olarak çözümlenemeyen bu problemler, suçun hızlı bir şekilde artmasına neden olmuştur. Toplumsal yapıdaki değişimlerle birlikte
suçluyu cezalandırma anlayışında farklılaşma yaşanmış; rehabilitasyon temelli uygulamalarla, bireydeki suçlu davranışın
ortadan kaldırılmasına yönelik mesleki uygulamalar ceza sistemi içine dahil edilmiştir. 1
Denetimli Serbestlik, hükümlülerin suç işlemesine neden olan davranışlarının düzeltilerek, tekrar suç işlemelerinin
önlenmesi, ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin takip edilmesi, madde bağımlılarının rehabilitasyonu, mağdurların uğradıkları zararın giderilmesi ve bu yolla toplumun korunmasıdır.2
Denetimli Serbestlik sisteminin tanımından anlaşılacağı üzere yükümlüler ile yapılan rehabilitasyon temelli mesleki
uygulamaların meslek elemanları tarafından gerçekleşmesi gerekmektedir. Denetimli serbestlik müdürlüklerinde görev
yapan meslek elemanlarına denetimli serbestlik uzmanı denilmekte ve sosyolog, psikolog, sosyal çalışmacı ve öğretmenler dahil edilmektedir. Denetimli serbestlik sisteminde eğitim ve iyileştirme sürecinde meslek elemanları hem bireysel
düzeyde hem de kurumsal düzeyde çeşitli sorunlar ile karşılaşmaktadır. Nitekim her mesleğin kendine has sorunları
vardır. Bu durum normal ve olağandır. Amaç bu sorunların tespit edilip çözüm önerileri getirilerek olumsuzlukları en
aza indirgemektir. Bu amacı hedef edinip hazırlanmış olan çalışmada, denetimli serbestlik uzmanlarının yaptıkları işteki
doyumunun, motivasyonunun hangi düzeyde olduğunu anlamak ve uygulamada karşılaşılan sorunları somut bir şekilde
ortaya koymak için bir anket çalışması yapılmış ve öneriler sunulmaya çalışılmıştır.
DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİNDE EĞİTİM ve İYİLEŞTİRME SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR ve ÇÖZÜM YOLLARI
Hazırlanan anket çalışması ülke genelinde ulaşılabilen Denetimli Serbestlik Müdürlüklerinde görev yapan Denetimli
Serbestlik Zamanlarına yönelik hazırlanmış ve gönüllülük ve gizlilik esasına göre cevaplandırılması istenmiştir. 137 Denetimli Serbestlik Uzmanına ulaşılmış ve sorulara verilen cevaplar neticesine göre de analiz yapılmaya çalışılmıştır.
137 Denetimli Serbestlik Uzmanına yapılan anket çalışmasında;
 ‘İşinizden memnun musunuz?’ sorusuna,
Evet memnunum
: 40 kişi ( %29)
Hayır memnun değilim: 10 kişi ( %7 )
Kısmen
1
: 87 kişi ( %64) cevabını vermiştir.
Nükte Aslan, ‘Tedavi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri Altında Bulunan Bireylerin Aile Yapıları ve Algılanan Sosyal Destek Düzeyleri Arasındaki
İlişki’ , Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (2012), s.1
2
http://www.yayin.adalet.gov.tr/adaletdergisi/31.sayi/09_46_32.htm (Ceza Adalet ve İnfaz Sistemi İçinde Denetimli Serbestlik Sisteminin
Önemi , Vehbi K. Kamer)
138
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
 Daha detaylı bir araştırma yapıldığında, Denetimli Serbestlik Uzmanları 1-3, 4-7, 8 yıl ve üzeri çalışma yıllarına
göre ayrılmıştır. Buna göre;
1-3 yıl arası çalışan 83 denetimli serbestlik uzmanının 30’u işinden memnun, 2’si memnun olmazken, 51’i kısmen
memnun olduğunu belirtmiştir.
4-7 yıl arası çalışan 25 denetimli serbestlik uzmanının 5’i işinden memnun, 4’ü memnun olmazken, 16’sı kısmen
memnun olduğunu belirtmiştir.
8 yıl ve üzeri arası çalışan 28 denetimli serbestlik uzmanının 5’i işinden memnun, 4’ü memnun olmazken, 19’u kısmen
memnun olduğunu belirtmiştir. Tüm bu verilere göre,
1-3 yıl arası çalışan meslek elemanları,
Evet memnunum: %36
Hayır memnun değili: %3
Kısmen: %61
4-7 yıl arası çalışan meslek elemanları,
Evet memnunum: %20
Hayır memnun değili: %16
Kısmen: %64
8 yıl ve üzeri çalışan meslek elemanları,
Evet memnunum: %18
Hayır memnun değili: %14
Kısmen: %68
cevabını vermiştir.
 Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘İşinizden memnun değilseniz ya da kısmen memnunsanız nedenini belirtiniz’ denildiğinde, öncelik sırasına göre şu sorunlar yazılmıştır:
1) Özlük haklarının yetersiz olması (eşit işe eşit ücretin olmaması, verilen maaşlarda iyileştirme yapılmaması, yıpranma payının olmaması ...)
2)
Sağlıksız fiziki koşulların olması
3)
İş doyumunun yetersiz olması
4)
Denetimli Serbestlik Uzmanının görüşlerine önem verilmemesi, yaptığı için küçümsenmesi
5)
Alınan güvenlik önlemlerinin yetersiz olması
6)
İş yoğunlu
7)
Görev tanımının yetersiz olması
8)
İmkan ve koşulların kısıtlı olması
9)
Yükümlülerin takip edilememesi
10) Yükümlülerin sosyo-ekonomik alandaki eksiklikleri ile ilgili yönlendirme yapılamaması
11) Rehberliğin, infazın arkasında kalması
12) Dikey-yatay geçiş imkanlarının kısıtlılığı.
139
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
13) Eğitim ve iyileştirmelerde süpervision desteğinin olmaması.
 Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Denetimli Serbestlik sisteminin ideal anlamda uygulanması halinde yükümlüye faydalı olacağını düşünüyor musunuz?’ sorusu sorulduğunda;
Evet :
96 Kişi (%70)
Hayır : 1 Kişi (%1)
Kısmen: 40 Kişi (%29)
cevabını vermiştir.
 Bu sorunun ardından Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Denetimli Serbestlik sisteminin ülkemizde şu an uygulandığı kadarıyla yükümlüye faydalı olacağını düşünüyor musunuz?’ sorusu sorulduğunda;
Evet :
6 Kişi (%4)
Hayır : 23 Kişi (%17)
Kısmen: 108 Kişi (%79)
cevabını vermiştir.
 Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Mesleğinize başka bir kurumda devam etmek ister misiniz?’ sorusu sorulduğunda;
Evet :
72 Kişi (%52)
Hayır : 24 Kişi (%18)
Kısmen: 41Kişi (%30)
cevabını vermiştir.
 Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Denetimli Serbestlik müdürlüklerinin diğer kurumlarla yeterince işbirliği
içerisinde olduğunu düşünüyor musunuz?’ sorusu sorulduğunda;
Evet :
14 Kişi (%10)
Hayır : 56 Kişi (%41)
Kısmen: 67 Kişi (% 49)
cevabını vermiştir.
 Denetimli Serbestlik Uzmanlarına, ‘Denetimli serbestlik müdürlüklerinin hangi kurumlarla işbirliği yapması
gerektiğini öncelik sırasına göre sıralayınız’ denildiğinde;
%21 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
%19 Sağlık Bakanlığı
%16 Milli Eğitim Bakanlığı
%14 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
%12 Yerel Yönetimler
%4 Gençlik ve Spor Bakanlığı
%3 Üniversiteler
%3 Sivil Toplum Kuruluşları
%3 Diyanet İşleri Başkanlığı
%2 İl Emniyet Müdürlükleri
%1 Maliye Bakanlığı
140
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
%1 Kültür ve Turizm Bakanlığı
%1 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak sıralanmıştır.
 Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Yıl içerisinde aldığınız meslek içi eğitimlerin nicel olarak yeterli olduğunu
düşünüyor musunuz?’ sorusu sorulduğunda,
Evet :
24 Kişi (%18)
Hayır : 61 Kişi (%44)
Kısmen: 52 Kişi (% 38)
cevabını vermiştir.
 Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Yıl içerisinde aldığınız meslek içi eğitimlerin nitel olarak yeterli olduğunu
düşünüyor musunuz?’ sorusu sorulduğunda,
Evet :
8 Kişi (%6)
Hayır : 73 Kişi (%53)
Kısmen: 56 Kişi (% 41)
cevabını vermiştir.
 Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Yaptığınız bireysel görüşmelerde fiziki koşulların yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?’ sorusu sorulduğunda;
Evet :
29 Kişi (%21)
Hayır : 68 Kişi (%50)
Kısmen: 40 Kişi (% 29)
cevabını vermiştir.
 Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Yaptığınız grup çalışmalarında fiziki koşulların yeterli olduğunu düşünüyor
musunuz?’ sorusu sorulduğunda;
Evet :
19 Kişi (%14)
Hayır : 58 Kişi (% 42)
Kısmen: 60 Kişi (% 44)
cevabını vermiştir.
 Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Yaptığınız bireysel görüşmelerin yükümlü açısından faydalı olduğunu düşünüyor musunuz?’sorusu sorulduğunda,
Evet :
17 Kişi (%12)
Hayır : 12 Kişi (%9)
Kısmen: 108 Kişi (%79)
cevabını vermiştir.
 Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Yaptığınız boş zamanları değerlendirme faaliyetlerinin yükümlü açısından
faydalı olduğunu düşünüyor musunuz?’ sorusu sorulduğunda,
Evet :
6 Kişi (%4)
Hayır : 33 Kişi (%24)
Kısmen: 44 Kişi (%32)
Boş zamanı değerlendirme faaliyetlerimiz yok: 51 Kişi (%40)
cevabını vermiştir.
 Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Bireysel görüşmede zorlandığınız özel suç türleri nelerdir?’ sorusu sorulmuştur. Buna göre;
141
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
%55 Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar
%15 Terör suçları
%7
Hırsızlık
%5
Uyuşturucu madde kullanımı kullanımı ya da ticareti
%4
Cinayet
%3
Aile içi şiddet
%3
Mükerrir
%2
Fuhuş
%6
Diğer
 Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Bu özel suçlarla ilgili bireysel görüşme teknikleri hakkında desteklenmek
ister misiniz?’ sorusu sorulduğunda,
Evet : 101 Kişi (%74)
Hayır : 14 Kişi (%10)
Kısmen: 22 Kişi (%16)
cevabını vermiştir.
 Denetimli Serbestlik Uzmanları yükümlüler ile karşılaştıkları en büyük sorunları şu şekilde sıralamıştır;
- Yükümlülerin gönülsüz olarak çalışmalara katılması,
- Denetimli Serbestlik Müdürlüklerinin yükümlünün ulaşımına uzak yerlerde olması,
- Uyuşturucu madde etkisi altında olan yükümlülerin çalışmalara katılması,
- Saldırgan davranışlar,
- Denetimli Serbestlik sistemine ve uygulamalarına önyargılı olmaları,
- Psikolojik tanı konulmuş yükümlüler ile görüşme yapılması,
- Yükümlülerin öz bakım becerilerini yapmamaları,
- Kesici ya da ateşli silahlar ile çalışmalara katılması,
- Denetimli Serbestlik sürecinin iş hayatlarını olumsuz etkilemesi,
- İnfazın yanında iyileştirme çalışmalarının geri planda kalması,
- Yükümlülerin öfke kontrol problemlerinin olması,
- Sistemsel eleştiriler,
- Ceza infaz kurumundan çıkan yükümlülere Denetimli Serbestlik hakkında yeterli bilgi verilmemesi,
- Şehirlere göre özel uygulamaların olmaması,
- Gelen nakil dosyalarına kısa sürede içerisinde sigortalı bir iş bulma gerekliliğinin açtığı direnç.
SONUÇ
Yapılan anket, mülakat, gözlem tekniklerinin yanında, içerisinde yaklaşık 2,5 yıldır görev yaptığımız kurumda bazı
sonuçlar elde etmiş bulunmaktayız. Ülkemizde 10. yılını kutlayan Denetimli Serbestliğin devlet ve topluma maddi ve
manevi birçok katkılarının olduğu aşikârdır. Lakin birey, toplum ve devlete daha da yararlı çalışmalar yapmak için var
142
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
olan sorunları en aza indirgemeli ve bu sorunlara alternatif çözüm önerileri getirilmelidir. Bu çözüm önerileri sayesinde
hedeflenen başarılara ulaşmak için karşımıza çıkma ihtimali olan sorunlara tedbirimizi alır ve daha sağlıklı bir şekilde
ilerleme sağlanır.
Çalışmalardan anlaşılmıştır ki denetimli serbestlik meslek elemanlarının Denetimli Serbestlik sistemine olan inancı bir
hayli yüksektir. Bu sistem sayesinde yükümlüler cezalarını sosyal çevrelerinden koparılmadan kendisine ve topluma daha
yararlı bir şekilde çekecek, verilen rehberlik hizmetleri sayesinde suçlu davranışının sebepleri tespit edilebilecek, çözüm
için bireysel görüşmeler, grup çalışmaları ve boş zamanı değerlendirme faaliyetleri yapılacak böylece bu konu hakkında
bilgilendirilecek, farkındalık yaratılacak ve bu davranışlarından arındırılmaya çalışılacaktır. Buna rağmen ideal anlamda
uygulanması gereken bu sistemin topluma faydalı olacağını düşünen meslek elamanları şu an uygulandığı kadarıyla topluma yeterince faydalı olamayacağı görüşü ağır basmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucu bazı durumlara olduğundan
daha fazla önem verilmesi durumunda ilerleme sağlanabileceği düşünülmektedir.
Denetimli Serbestlik Sistemi diğer kurumlarla yeterince iş birliği içerisinde çalışması durumunda yükümlülerin var
olan veya muhtemel sorunlarına daha kolay ve daha hızlı çözümler getirilebilecektir. Böylece Denetimli Serbestlik Kurumları devletin bilgi verme, yönlendirme, destekleme gibi işlerini de hafifletmiş olacaktır. Suçlunun dışında mağdura da
yeterince psiko-sosyal destek verilmesi durumunda suçun mağdura verdiği zarar en aza indirgenmiş olacaktır. Böylece
mağdur daha sağlıklı bir şekilde toplum içerisinde yaşamını idame edebilecektir. Suçlunun infaz iyileştirme sürecinden
sonra takip edilmesi hem yapılan çalışmaların sonucunu daha sağlıklı görmemize hem de kişilere halen ilgilenildiği hissi
verilmiş olacağından suça tekrar yönelmesi önlenmiş olacaktır. Yapılan iyileştirme çalışmalarında bulunulan fiziki şartların
yeterince iyi olması iyileştirme çalışmalarının daha sağlıklı bir şekilde uygulanmasının yanında hem meslek çalışanın hem
de yükümlülerin yapılan işe önem verildiği ve önemli olduğu böylece çalışmalara karşılıklı olarak hassasiyet göstermeleri
gerektiği hissi aşılanmış olacaktır. Yükümlülerin sosyo – ekonomik unsurlarına daha somut bir şekilde dokunulamaması
yapılan iyileştirme çalışmalarının havada kaldığı hissi yaratmış olacağından bu sorunlarla ilgilenilmesi yükümlünün değişimine olumlu etki edecek ve topluma daha kolay bir şekilde uyum sağlayacaktır. Özellikle büyük şehirlerde Denetimli Serbestlik Müdürlüklerine ulaşılmasında yaşanan zorlukların önüne geçilmesi yükümlülerin iyileştirme çalışmalarına
daha istekli ve sorunsuz bir şekilde katılımını sağlayacaktır. Kolay ulaşım sayesinde, yaşadıkları ani sorunlar karşısında
denetim planlarının dışında da müdürlüğe gelecek ve bireysel görüşmeler yapabilecektir. Hatta büyük müdürlüklerin yerini zamanla semtlere dağılmış Denetimli Serbestlik Yaşam Merkezleri’ne ayrılabilir. Müdürlüklerde hobi bahçesi, sinema
odası, çalışma odası, kütüphane, spor salonu, gibi alanların açılarak bireysel görüşme, grup çalışması, seminer gibi iyileştirmelerin yanında alternatif olarak verilebilen yükümlülükler haline getirilip yükümlüler için çeşitli yetiler kazandırılabilir. Böylece yükümlüler Denetimli Serbestlik Müdürlüklerine karşı aidiyet bağları geliştirilebilir. Bu olanakları bulamayan
müdürlükler Belediye ya da Milli Eğitim Müdürlükleri’yle iş birliği içine girip yükümlülere düzenli bir şekilde kütüphanede
zaman geçirme, düzenli spor salonu, yüzme ya da alternatif sporlara gitme yükümlülükleri verilip kontrol sağlanabilir.
Böylece kişinin yaşam standartlarını ve sosyal çevresini değiştirip kendi kendine kötü alışkanlıklarından kurtulması sağlanabilir. Denetimli Serbestlik Çalışanlarının karşılaştıkları sorunlara daha hassasiyetle yaklaşıp çözmeye çalışmak böylece
aidiyet ve memnuniyetlerini arttırmak işlerine karşı bıkkınlığını önleyecek ve pozitif enerjilerini korumaları sağlanmış
olacaktır. Bu ve buna bağlı sempozyumları artık gelenek haline getirip belli zaman aralıklarında buluşup sorunlarımızı,
çözüm önerilerimizi, projelerimizi, yapılanları ya da yapılamayanları, istatistikî verileri, başarıları ya da başarısızlıkları,
dünyada neler olup bittiğini vs. aktararak mesleki paylaşımlarda bulunur ve bunlara göre çalışmalarımıza yön verirsek
toplum nezdinde Denetimli Serbestliği daha iyi bir konuma getirmiş oluruz.
Yapılan bu çalışma neticesinde denetimli serbestlik sistemi içerisinde denetimli serbestlik çalışanları bazı sorunlar ile
karşılaşılmakta ve bu sorunlar performans olarak kendilerini etkilemektedir. Bu sorunların aşılması durumunda hem çalışanlar hem yükümlüler olmak üzere karşılıklı olarak Denetimli Serbestlik Kurumlarına karşı aidiyet duyguları geliştirilecek
böylece hedeflenen infaz-iyileştirme amacına daha sağlıklı bir şekilde ulaşmış olacaktır.
143
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
KAYNAKÇA
Nükte Aslan, ‘Tedavi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri Altında Bulunan Bireylerin Aile Yapıları ve Algılanan Sosyal Destek
Düzeyleri Arasındaki İlişki’ , Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2012.
http://www.yayin.adalet.gov.tr/adaletdergisi/31.sayi/09_46_32.htm (Ceza Adalet ve İnfaz Sistemi İçinde Denetimli Serbestlik Sisteminin Önemi , Vehbi K. Kamer, Adalet Dergisi, Sayı 31, 2008)
144
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
MAHKÛMLARIN İYİLEŞTİRİLMESİNDE ZORUNLU ÇALIŞTIRMANIN ÖNEMİ
Şükrü Bilgiç
Sosyolog
Kahramanmaraş Denetimli Serbestlik Müdürlüğü
sosyologsukru@gmail.com
Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan,
rahat yaşamanın yollarını alışkanlık
haline getirmiş milletler; evvela
haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini
ve daha sonrada istikballerini
kaybetmeye mahkumdurlar…
Mustafa Kemal Atatürk
GİRİŞ
Mahkûmları çalıştırma, kar amacı güden kapitalist bir anlayışla değil, insanı merkeze koyan insancıl bir yaklaşımla
yapılmalıdır. Çünkü “çağdaş ceza hukukunda cezanın amacı suçluyu ıslah etmektir.”1 Bu amaçla araştırmamızda mahkûmların iyileştirilmesinde zorunlu çalıştırmanın öneminden bahsedilecektir.
Bu çalışma teorik ve pratik olmak üzere iki bölümünden oluşmaktadır. İlk bölüm konuyla ilgili ulusal ve uluslararası
alanda yayınlanmış eserlerin taramasından oluşmaktadır. İkinci ve daha çok uygulamaya dayalı olan bölüm ise Adalet
Bakanlığı’ndan alınan izin ile 02/05/2011-30/07/2011 tarihleri arasında 28 ildeki 32 ceza infaz kurumunda toplam 3555
mahkum ile yapılan anketten elde edilen verilerin değerlendirmesi ile iki yılı cezaevi öğretmenliği, sekiz yılı denetimli serbestlik sosyologu olmak üzere toplam on yıllık süre zarfında mahkumlarla yapılan yüzlerce bireysel görüşme ve onlarca
grup çalışmasına dayanmaktadır.
Araştırmamızın birinci bölümünde kavramsal bir inceleme yapacağız. İkinci bölümünde ulusal ve uluslararası mevzuatta zorunlu çalışma hususuna yer verilecektir. Üçüncü bölümde zorunlu çalıştırmada dünya örnekleri ele alınacaktır.
Dördüncü bölümde zorunlu çalıştırmanın kriterleri belirtilecektir. Beşinci bölümde zorunlu çalıştırmanın amacı ve hedeflerine değinilecektir. Altıncı bölümde 3555 mahkûm ile yapılan ankette mahkûmların zorunlu çalıştırılmasına ilişkin elde
edilen verilere yer verilecektir. Son bölümde ise bir değerlendirmeye gidilecek ve önerilerde bulunulacaktır.
1. BÖLÜM
Kavramlar
Sosyal bilimlerde bilimsel çalışmalar kavramlarla yapılır. Bu amaçla araştırmamızda öncelikle kavramsal bir inceleme
yapılacaktır. Araştırmamızda geçen temel kavramlarımız şunlardır: Hükümlü, tutuklu, hükümözlü, mahkûm, zorunlu çalıştırma, iyileştirme, yeniden suç işleme ve angaryadır.
Hükümlü: Hakkında verilen mahkûmiyet kararı Yargıtay tarafından onanan, hükmün temyize tabi olmaması ya da
temyizi, kanun yoluna başvurulmaması nedeniyle, kesinleşen kişidir.
Tutuklu: Var olan şüphe üzerine kanun yoluyla hürriyetlerinden alıkonularak bir yere kapatılan kimsedir.
Hükümözlü: Hükümözlü veya hükmen tutuklu, tutuklu yargılanan sanığın yerel mahkemede hüküm verilmesi üzerine
karar kesinleşinceye kadar olan zaman diliminde almış olduğu sıfattır.
Mahkûm: Hükümlü, tutuklu, hükümözlü sıfatlarını kapsayan ve fiilen ceza infaz kurumunda bulunanlar için kullanılan
terimdir. 2
1
2
Füsun Sokullu-Akıncı, “Cezalandırmada Amaç ve Ölüm Cezası”, Yeni Türkiye Dergisi, Yargı Reformu Özel Sayısı, 1996, s.673
Bilgiç, Şükrü. “Hapsedime, İyileştirme ve Yeniden Suç İşleme”, Vadi Yayınları, Ankara, 2012, s.206
145
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
Zorunlu Çalıştırma: Zorunlu çalıştırmaktan kastedilen açık ve kapalı ceza infaz kurumu farkı gözetilmeksizin ruh ve
beden sağlığı yerinde olan bütün hükümlülerin sigortalarının yaptırılarak ücretli çalıştırılmalarıdır.
İyileştirme: İyileştirme, hükümlünün tahliyeden sonra, sorumluluk sahibi bir birey olarak suç işlemeden yaşamını
sürdürebilmesi için cezaevinde uygulanan sistem olup, ‘treatman’ ya da ‘rehabilitasyon’ kavramları ile de ifade edilmektedir.3
Yeniden Suç İşleme: Ceza infaz kurumundan tahliye olanların tekrar suç işlemesi “yeniden suç işleme” olarak nitelendirilmektedir. Bizim yaptığımız anket araştırmasında yeniden suç işleyenlerin oranı %38.1’dir.4
Yeniden suç işlemenin önlenmesi ve toplumun yeni suçlara karşı korunması, özgürlüğü kısıtlayan tedbirlerin, hükümlünün suç işlemeden sorumluluk sahibi bir birey olarak toplumsal yaşama katılmasını sağlayacak biçimde infaz edilmesi
ile mümkündür.5
Angarya (Cebri veya Mecburi Çalıştırma): Herhangi bir kişinin ceza tehdidi altında ve bu kişinin tam isteği olmadan
mecbur edildiği tüm iş veya hizmetleri ifade eder.6
2. BÖLÜM
Uluslararası Mevzuatta Mahkûmların Zorunlu Çalıştırılması
Uluslararası birçok belgede mahkûmların çalıştırılmasının angarya olmadığı bilakis çalışmanın teşvik edildiği görülmüştür. Bu belgelerden bazıları şunlardır.
Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi Madde 8:
3 (a) Hiç kimse zorla çalıştırılmayacak ya da çalışmaya mecbur edilmeyecektir.
(b) Bazı suçlar için ağır işlerde çalışmayı içeren hapis cezası verilen ülkelerde yukarıdaki 3 (a) bendi yetkili bir mahkemenin verdiği böyle bir ceza kapsamında ağır işler yapılmasını engellemeyecektir.
(c) Bu fıkra bağlamında “zorla çalıştırma ya da çalıştırmaya mecbur etme” sözü şunları kapsamayacaktır:
(i) bir mahkemenin yasal emriyle alıkonulmuş ya da koşullu olarak tahliye edilmiş bulunan bir kimseden (b) bendinde
anılanlar dışında normal olarak istenen herhangi bir iş ya da hizmet.
Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Temel İlkeler, İlke 8:
Mahkûmların, ülkelerindeki iş piyasasına yeniden girmelerine, kendilerinin ve ailelerinin geçimlerine katkıda bulunmalarına yardımcı olacak ücretli ve anlamlı işler yapmalarını sağlayacak koşullar oluşturulacaktır.
Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar, Kural 71:
(1) Cezaevinde yapılan işler acı ve sıkıntı verici nitelikte olmayacaktır.
(2) Beden ve ruh sağlığının yeterli olduğunun doktor tarafından onaylanması kaydıyla, hüküm giymiş olan her
mahkûm çalışacaktır.
(3) Mahkûmların normal bir iş günü boyunca çalışmalarını sağlayacak miktarda, işe yarayan bir işlerinin olması sağlanacaktır.
(4) Mahkûma verilen iş, mümkün olduğu ölçüde, tahliye edildikten sonra hayatını namusuyla kazanma gücünü koruyacak ya da artıracak bir iş olacaktır.
(5) Böyle bir eğitimden yarar görecek mahkûmlara ve özellikle de genç mahkûmlara yararlı mesleklere ilişkin olarak
3
4
5
6
146
Demirbaş, Timur. İnfaz Hukuku, Seçkin Yay., 2.Baskı, s.211. Ankara 2008.
Bilgiç, 213
Demirbaş, 236
Aydın, Fazıl. “Türkiye Tarafından Onaylanan ILO Sözleşmeleri”. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Yayın No:8, s.35, Ankara 2014
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
mesleki eğitim verilecektir.
(6) Meslek seçimine ilişkin doğal sınırlara, cezaevinin yönetim ve disiplin alanındaki ihtiyaçlarına tabi olmak kaydıyla,
mahkûmlar diledikleri işi yapmayı seçebilecektir.
Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar, Kural 72: (1) Cezaevlerinde işlerin örgütlenmesi ve iş yöntemleri mümkün olduğu ölçüde dış dünyadakilere benzeyecek ve mahkûmlar böylelikle normal iş koşullarına hazırlanacaktır.
(2) Ancak, mahkûmların çıkarları ve mesleki eğitimleri cezaevi içinde para getirecek bir işin olmasına öncelik verilecek
şekilde ikinci plana itilmemelidir.
Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar, Kural 73:
(1) Cezaevlerindeki işler ve çiftlikler tercihen özel bir yüklenici tarafından değil, doğrudan cezaevi yönetimi tarafından
işletilmelidir.
(2) Mahkûmlar cezaevi yönetiminin denetimi altında olmayan bir işte çalıştırıldıklarında her zaman başlarında cezaevi
görevlileri olacaktır. İş başka bir hükümet kuruluşu için yapılıyor olmadıkça, işin kendisi için yapıldığı kimse, mahkûmların
üretimi göz önüne alınarak, bu iş için normal ücreti cezaevi yönetimine ödeyecektir.
Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar, Kural 74: (1) Özgür işçilerin sağlık ve güvenliği
için alınan önlemler aynen mahkûmlar için de uygulanacaktır.
(2) Mahkumların, işe ilişkin hastalıklar da dahil olmak üzere, iş kökenli yaralanma ve incinmelere karşı, yasaların özgür
işçilere tanıdığından eksik bir düzeyde olmayacak şekilde sigortalanması için düzenlemeler yapılacaktır.
Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar, Kural 75: (1) Mahkûmların günde ve haftada
azami kaç saat çalışacağı, özgür işçilere ilişkin yerel kural ve adetleri göz önüne alarak yasalar ya da idari kurallar tarafından belirlenecektir.
(2) Bu şekilde belirlenecek saatler haftada bir günün dinlenme günü olarak ayrılmasına izin verecek ve mahkûmların
topluma yeniden kazandırılması için gerekli görülen eğitim faaliyetleri ve diğer faaliyetler için zaman bırakacaktır.
Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar, Kural 76: (1) Mahkumların yaptığı işe karşılık
adil bir ücret sistemi olacaktır.
(2) Bu sistemde mahkûmlar kazançlarının en az bir kısmını kullanmalarına izin verilen şeylere harcayabilecek, bir kısmını da ailelerine gönderebilecektir.
(3) Sistem aynı zamanda mahkûmun kazancının bir kısmının, tahliye edildiğinde kendisine verilmek üzere yönetim
tarafından alınıp biriktirilmesini içermelidir.7
Bunun yanında 1930 tarihli Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmesinin 29. Maddesi ile 1949 tarihli Örgütlenme
ve Toplu Sözleşme Hakkı Sözleşmesinin 98. Maddelerinde “Sözleşme zorla ya da zorunlu çalıştırmanın her tür biçimine
son verilmesini öngörmektedir. Ancak, askerlik hizmeti, mahkûmların belirli bir denetime göre çalıştırılmaları, bu arada
savaş, yangın ve deprem gibi olağanüstü durumlarda gerek duyulan çalıştırma biçimleri için istisna tanınmaktadır.”
28 Haziran 1930 tarihli Sözleşmenin 2. Maddesinde “Cebri veya Mecburi Çalıştırma” ifadesi açıklığa kavuşturulmuştur. Sözleşmenin 2-c bendinde; “Çalışma veya hizmetin bir kamu makamının nezaret ve kontrolü altında icra edilmesi
ve söz konusu ferdin özel kişilerin, şirketlerin veya özel-tüzel kişilerin hizmetine bırakılmaması veya verilmemesi şartıyla,
bir mahkemenin verdiği mahkûmiyet kararının sonucu olarak yapmaya mecbur edildiği bir iş veya hizmetin” cebri veya
7
Coyle, Andrew. Cezaevine Yönetimine İnsan Haklarını Göz Önüne Alan Bir Yaklaşım. Cezaevi Görevlileri İçin El Kitabı. Uluslararası Cezaevi
Araştırmaları Merkezi Yayınları. Cezaevi, London 2002. s.87-88
147
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
ecburi çalıştırma olarak değerlendirilmediği belirtilmiştir. 8
Bakan Delegelerinin 11 Ocak 2006 tarihli ve 952 sayılı oturumunda Bakanlar Komitesince kabul edilen Avrupa Konseyi
Bakanlar Komitesi’nin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında Rec (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararında bedensel
ve ruhsal bakımdan sağlıklı oldukları doktor tarafından belirlenen, normal emeklilik yaşına erişmemiş hükümlülerden
çalışmalarının istenebileceği belirtilmiştir. Aynı tavsiye kararında tutuklulara çalışma fırsatı sağlanması, fakat çalışmaya
mecbur tutulmaması gerektiği belirtilmiştir.9
Ulusal Mevzuatta Mahkûmların Zorunlu Çalıştırılması
Anayasamızın 18. maddesinde “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.” İbaresinin devamında “…Şekil ve
şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar; olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler; ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki
beden ve fikir çalışmaları, zorla çalıştırma sayılmayacağı” belirtilmiştir.
5275 sayılı Kanunun 29’uncu maddesinde, kurum hekimi tarafından ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı olduğu belirlenen meslek sahibi olmayan hükümlüler ile meslek sahibi olan isteklilerin, kurum imkânları ölçüsünde belirlenen ücret
karşılığında atölye veya İşyurtlarında çalıştırılabilecekleri düzenlenmiştir.
Çalışma, 5275 sayılı Kanunda hükümlüler için bir yükümlülük olarak öngörülmüş iken tutuklular açısından istek şartı aranmıştır. Kanunun 116’ncı maddesi 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 66 ilâ 76, 78 ilâ 84 ve 86 ile 88’inci
maddelerindeki düzenlemelerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanlarının tutuklular hakkında da uygulanabileceğini
belirlerken hükümlülerin çalıştırılmasını öngören 29’uncu maddeyi bu kapsamda saymamıştır. Kanunun bu düzenlemesi
uluslararası hukuka da uygundur.10
22/08/2015 tarihli Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliğin 12. maddesi açık kurumlarda cezası infaz edilmekte olan hükümlülerin “...yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri bakımından çalışma koşullarına uyum
sağlayamayacakları tespit edilenler ile iş temin edildiği halde çalışmayanlar veya iş düzenine uyum sağlayamayanların”
kurum yönetim kurulu kararı ile kapalı kurumlara iade edilir ve bu karar derhâl infaz hâkimliğinin onayına sunulur” denmektedir. Bu yönetmeliğin ilgili maddesinde daha basit bir ifade ile açık ceza infaz kurumunda çalışma zorunluluğunun
olduğu belirtilmektedir.
3. BÖLÜM
Mahkûmların Zorunlu Çalıştırıldığı Ülke Örnekleri
Hapsetmenin ve dolayısıyla cezalandırmanın birçok işlevi vardır. Bu işlev ülkelerin suçluya bakış açısına göre değişmektedir. Eğer ülke suçluyu hapsetmekle toplumu koruyacağını düşünüyorsa hapsedilen suçluyu dört duvar arasına kapatmak yeterli gelebilmektedir. Ancak ülke suç işleyeni hapsetmekle toplumu korumanın yanında suçluyu ıslah etmek ve
yeniden topluma kazandırmak gibi amaçları güdüyorsa o zaman hapsetme sürecindeki işlemler de doğal olarak farklılaşmaktadır. Bu çerçevede dünya devletlerindeki değişik uygulamalara yer verilecektir.
Amerika Birleşik Devletleri Federal Ceza İnfaz Kurumları İşyurtları Kurumu (FPI), federal ceza infaz kurumlarında (BOP)
bulunan hükümlülerin çalışmasından ve bu kurumlarda yürütülen ticari faaliyetlerden sorumlu kamu iktisadi kuruluşudur.
Federal ceza infaz kurumlarında bulunan tutuklu ve hükümlüleri sekiz ayrı iş kolundan birinde istihdam etmek suretiyle eğitmek ve rehabilite etmek için kurulmuştur.
8
Aydın, age, 35
Hamurcu, Kürşat. “Türk Hukukunda Hükümlü ve Tutukluların Çalıştırılması” http://www.iydb.adalet.gov.tr/makale1.asp Erişim Tarihi
22/04/2014
10
Hamurcu, Kürşat. “Türk Hukukunda Hükümlü ve Tutukluların Çalıştırılması” http://www.iydb.adalet.gov.tr/makale1.asp Erişim Tarihi
22/04/2014
9
148
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Amerika Birleşik Devletlerinde, federal ceza infaz kurumu sistemi 20’nci yüzyılın ilk on yılında kurulmuş ve bu kapsamda ceza infaz kurumları bünyesinde federal hükümetin ihtiyaç duyduğu ürünleri üretmek, tutuklu ve hükümlülere iş
becerileri kazandırmak ve onları başıboşluktan alıkoymak için atölyeler inşa edilmiştir.
Federal Ceza İnfaz Kurumları İşyurtları Kurumunun amacı, tutuklu ve hükümlülere eğitim fırsatları sağlamak ve “işyurtlarındaki üretimi bireysel herhangi bir sektörün kayda değer ölçüde etkilenmesini önleyecek şekilde çeşitlendirmek”
için federal düzeydeki tüm işyurtlarının çalışmalarını bütünleştirmek olarak tanımlanmıştır.
Federal Ceza İnfaz Kurumları İşyurtları Kurumu ürün ve hizmetlerinden elde edilen gelirlerin yaklaşık %80’i hammadde ve ekipman alımına; %17’si çalışan maaşlarına; %4’ü ise tutuklu ve hükümlü ücretlerine ayırmaktadır. Tutuklu ve
hükümlüler, diğer etkenlerin yanında uzmanlık ve eğitim düzeylerine bağlı olarak saatte 0,23 Dolar ila 1,15 Dolar ücret
almaktadır. 11
Araştırmacı yazar Metin Gür, Münih Cezaevi Müdürü Schmuck’un ile yaptığı röportajda da benzer bir uygulamanın Almanya’da da mevcut olduğunu belirtmiştir. Schmuck; “Her tutuklu ve hükümlü için günde 135 mark harcandığını, bunun
35 markını onlar çalışarak ödüyorlar, geri kalan 100 mark da alınan vergilerden ve eyalet bütçesinden karşılanıyor. Çalışan
hükümlü ve tutukluların saat ücretleri ortalama 130 prefennigtir. Daha çok ödenirse hükümlü ve tutukluların giderleri de
yükselir. Günde altı saat çalışmalarına karşılık gündelikleri 8 ile 12 mark arasında değiştiğini” belirtmiştir.12
Hindistan’ın Deburma Ceza İnfaz Kurumunda bulunan hükümlüler ceza infaz kurumundaki “çağrı merkezinde” çalışmaktadır.
Hindistan’ın Andhra Pradesh eyaletinde Rajahmundry’de iki cezaevi merkezi hükümetin Hindistancevizi Lifi Kurulu
ile birlikte hindistancevizi lifi ürünlerinin yapımı alanında eğitim vermektedir. Mahkumların bu üretime devam etmek
için bir kooperatif kurmaları ve tahliye edildiklerinde kendilerine bu iş için gerekli gereçlerin verilmesi beklenmektedir.13
Fransa’da bütün hükümlü ve tutuklular işyurdu çalışmalarında çalışabilmektedir. Tek istisnası hâkim kararı ile çalışma
yasaklanabilmektedir. Çalışma isteğe bağlı olup, çalışma kapsamında endüstri ürünleri ve ev eşyaları üretilmektedir. Hükümlü ve tutuklulara serbest piyasadan üç ve dört kat daha az ücret verilmektedir. Hükümlü ve tutuklular kazançlarının
%80’nini kantin alışverişi için kullanabilmekte, %10’nunu cezaevi idaresinden salıverme sırasında alabilmekte, %10’nunu
da mağdura tazminat olarak ödemektedir.
Yeni Zelanda’da hükümlüler tarım faaliyetlerinde çalışmaktadır. Hükümlülere çalışmaları karşılığında 0.40 ile 0.60
dolar ücret ödenmektedir.14
Güney Afrika’da devlet dairelerinde kullanılan mobilyaların hepsi mahkûmlar tarafından yapılır. Başka kuruluşlar için
otomobil plakası yapmak gibi işler de yapılabilir.15
Senegal’de mahkûmlar deri eşya ve takı gibi geleneksel elsanatı ürünleri yapmakta ve hükümete bağlı olmayan bir
kuruluş da bunların sergilenmesiyle ve satışıyla ilgilenmektedir.16
Verilen örneklerde de görüldüğü üzere dünyanın değişik bölgelerindeki cezaevlerinde bulunan mahkûmların bir şekilde çalıştırıldığı görülmüştür.
5. BÖLÜM
Zorunlu Çalıştırmanın Kriterleri
Mahkûmların çalıştırılmasına yönelik ulusal ve uluslararası çağdaş mevzuatlarda düzenlenmiş koşullar vardır. Bizim
11
Kamer, Vehbi Kadri-b. “Amerika Birleşik Devletlerinde İşyurtları Kurumu-I” Ankara Kasım 2014
12
Gür, Metin. “Neden Suçlu Oldular?” ART Yayınları, Ankara, 1997. s. 330-331
Coyle, age., s.87
Kamer, Vehbi Kadri-c. “Amerika Birleşik Devletlerinde İşyurtları Kurumu-II” Ankara Kasım 2014
Coyle, age., s.87
Coyle, age., s.87
13
14
15
16
149
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
zorunlu çalıştırma olarak nitelendirdiğimiz yükümlülüğün olması için belirlediğimiz kriterler ise şunlardır:
1. Ceza infaz kurumunda zorunlu çalışma yükümlüğü sadece hükümlü olan mahkûmlara uygulanmalıdır. Hükümözlü ve tutuklulara ise çalışma imkânı sunulmalı ancak zorlama olmamalıdır.
2.
Ruh ve beden sağlığı hekimlerce raporlandırılan mahkûmlar çalıştırılmalıdır.
3. Ceza infaz kurumunda zorunlu çalışma yükümlüğü 16-55 yaş grubunda bulunan bütün erkek hükümlüler ile 1850 yaş grubunda bulunan bayan hükümlülere uygulanmalıdır.
4.
Çalıştırılan her mahkûmun iş kazası, meslek hastalığı, analık ve hastalık sigortası yapılmalıdır. 17
5. Mahkûmun günlük masraflarının karşılığı18 olmak üzere hafta içi her gün günde en az üç saat zorunlu çalıştırılmalıdır.
6. Zorunlu çalışma saatlerinin dışında bütçesine katkı sağlamak isteyen her mahkûm, haftalık 40 saat çalışmasına
karşılık asgari ücretin en az 1/3 oranında, ücretlendirilmelidir.
7. Zorunlu çalıştırılmada mahkûmun yeteneği, becerisi, eğilimi, zihinsel ve bedensel durumları göz önünde bulundurulmalıdır.
8. Yapılan işte, oyalama faaliyetinden öte, iyileştirme, topluma uyum sağlama ve mahkûmun ayakları üzerinde
durabilme yönü ön planda tutulmalıdır.
9.
Çocuk hükümlülerin çalıştırılması yalnızca meslek eğitimine yönelik olmalıdır.*
10. İş koşulları, dışarıdaki iş koşullarına benzerlik taşımalı ve gelir getirici olmalıdır.*
11. Hükümlülere ceza infaz kurumu yönetimince, özel sektörle işbirliği yapılarak cezaevi içinde veya dışında iş imkânı sağlanmalıdır.*
12. Hükümlüler, yöneticilerin ve görevlilerin kişisel işlerinde çalıştırılmamalıdır.*
13. Mahkûmların sağlık, emniyet, işe bağlı incinme ve yaralanmalarla mesleki hastalıklar açısından dış dünyadaki
kimselerle aynı yasalara tabi olarak çalışmaları önemlidir. Dolayısıyla, cezaevi makamları sağlık ve güvenlik yasalarından
haberdar olmalı ve cezaevlerinde bunlara uyulmasını sağlamalıdır. Mahkûmların çalışacağı süre konusunda da benzer
koruyucu önlemler olmalıdır. Bu süre fazla uzun olmamalı ve mahkûmların başka faaliyetlere katılabilmesi için zaman
kalmalıdır. 19
6. BÖLÜM
Zorunlu Çalıştırmanın Amacı ve Hedefleri
Zorunlu çalıştırmanın birçok amacı vardır. Bu amaçları temelde ceza infaz kurumunda kalınan süreye etkileri ve tahliye sonrası yaşama yansımaları şeklinde ikili bir ayrıma tabi tutabiliriz.
Zorunlu Çalıştırmanın Ceza İnfaz Kurumundaki Yaşama Etkileri
Coyle cezaevlerindeki çalışmanın iki amacı olduğunu söylemektedir. Bunlardan ilki mahkûmu her sabah kalkmaktan,
belli bir iş yerine gitmekten ve başka insanlarla birlikte örgütlü bir şekilde belli bir süre çalışmaktan oluşan bir günlük
düzene alıştırmaktır. Ama bu kendi başına yeterli değildir. Eğer yaptıkları iş tekdüzeyse ve başka insanlara bir yararı yoksa
mahkûmları her gün bir atölyeye gitmeye zorlamanın bir anlamı yoktur. Böyle bir durumun en kötü örneği 19. yüzyılda
17
Mahkumlar, 4958 sayılı yasayla yapılan değişikliğe göre, ceza infaz kurumları ile tutukevleri bünyesinde oluşturulan tesis, atölye ve benzeri
ünitelerde çalıştırılan hükümlü ve tutuklular, mülga 506 sayılı yasa kapsamında iş kazası, meslek hastalığı, analık ve hastalık sigortası kapsamında
sigortalı sayılmışlardır. Beduk, Mehmet Nusret. “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Eski Hükümlü İşçi Çalıştırılması”. Kamu-İş; C:11, s:2/2010
18
2015 yılı için bu miktar 5.00 TL dir.
19
Coyle, age.,s.88-89 Bu maddeler Eski İş Yurtlar Daire Başkanı Kürşat Hamurcu’nun “Türk Hukukunda Hükümlü ve Tutukluların
Çalıştırılması” adlı makalesinden alınmıştır.
150
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
mahkûmların her gün birkaç saat boyunca hiçbir anlamı olmayan bir şekilde, kum dolu büyük silindirler çevirmelerini
içeren uygulamadır. Bugünkü dünyada da bu tür anlamsız çalışmanın türlü örnekleri vardır.20
Benzer birçok araştırmada cezaevinde çalıştırılan mahkûmların daha az disiplin suçu işledikleri, daha kolay bir şekilde cezaevi ritminin bir parçası haline geldikleri, öz saygılarını daha kısa sürede kazandıkları, tedirgin edici düşüncelerin
etkisinden daha kolay kurtuldukları, mevcut meslek ve sanatlarını koruyup geliştirdikleri veya yeni bir meslek ve sanat
öğrendikleri bulgusuna ulaşılmıştır.21
Zorunlu Çalıştırmanın Tahliye Sonrası Yaşama Etkileri
Coyle, cezaevlerinde çalıştırmadan amaçlanan ikinci hedefini ise şu şekilde belirtmiştir. “Mahkûmlara, tahliye edildikten sonra iş bulmalarına yardımcı olacak bir şekilde eğitim görmekte olduklarını duymalarını sağlayan, bir amacı olan bir
işi yapabilecek özgüven ve becerileri vermektir. Bu nedenle, cezaevlerinde yapılan işler mahkûmların tahliye edildikten
sonra inşaat, tamircilik, yönetim ve çiftçilik gibi geleneksel alanlarda iş bulmalarını mümkün kılacak beceriler edinmelerini sağlayacak eğitimle birleştirilmelidir. Bilgisayar işleri gibi yeni bir alanda beceriler de eklenebilir. Mesleki eğitim
genç mahkûmlar için özellikle önemlidir. Eğitim programları düzenlenirken mahkûmun tahliye edildikten sonra döneceği
toplumdaki iş olanaklarının göz önüne alınmasına büyük önem verilmelidir.22
Yaptığımız araştırmada tahliye edilmenin her mahkûm için aynı duygu oluşturmadığı, tahliyenin beraberinde sıkıntılı
ve kaygı verici yeni durumlar oluşturduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Bu sıkıntı ve kaygıların yer yer özgürlük duygusunun
önüne geçtiği görülmüştür. 23
Tablo 1: Tahliye Sonrası Yaşanılan veya Yaşanılacağı Düşünülen
Sıkıntı ve Kaygılara Göre Ankete Katılanların Dağılımı
Sıkıntılar ve Kaygılar
İşsizlik
Topluma uyum sağlayamama
Psikolojik sorunlar
Aile ve toplumdan dışlanma
Yeniden suç işleme korkusu
Can güvenliği/hasımların intikam hırsı
Diğer
Sayı
Oran
2338
1141
1109
1083
880
463
77
65,8
31,2
31,2
30,5
24,8
13,0
2,2
Tabloda da görüldüğü gibi mahkûmları tahliye sonrası birçok sıkıntı ve kaygı verici durum beklemektedir. Bu durumu
en az zararla atlatmanın bir yolu da mahkûmu dış dünyaya hazırlayacak olan zorunlu çalıştırmadır. Zorunlu çalıştırma ile
beklenen tahliye sonrası yararları şu şekilde özetlememiz mümkündür:
1.
Aile ve toplum tarafından daha erken kabul görme,
2.
Daha kolay iş bulma,
3.
Sosyal yaşama daha kolay uyum sağlama,
4.
Aile bütünlüğünü koruma,
5.
Ruh ve beden sağlığını koruma,
6.
Yeniden suç işleme oranında düşme.
Birçok ülkede cezaevi yönetimleri mahkûmlar için yeterince iş bulmakta zorlanır. Bu sorunu çözmenin türlü yolları
vardır.
20
Coyle, age., s.88
Doğan, Karakaş Fatma. “Cezanın Amacı ve Hapis Cezası” Legal Yayınları. İstanbul 2010. s 113
22
Coyle, Andrew. Cezaevine Yönetimine İnsan Haklarını Göz Önüne Alan Bir Yaklaşım. Cezaevi Görevlileri İçin El Kitabı. Uluslararası Cezaevi
Araştırmaları Merkezi Cezaevi, London 2002. S. 88
23
Bilgiç, age. S. 269
21
151
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
Bazı ülkelerde başka bakanlıklar bazı işleri cezaevi yönetimlerine vermek zorundadır. Bu uygulama hükümet içi
sözleşmeleri kapsayabilir.
Birçok durumda cezaevi görevlileri mahkûmlara amacı olan işler bulmak konusunda büyük yaratıcılık gösterir.
Örneğin, özel olarak seçilmiş mahkûmlar cezaevi binalarının onarımı ve bakımı alanında görevlilerle birlikte çalışarak
yararlı beceriler öğrenebilir. Cezaevinin arazisinin olduğu durumlarda, başlarında görevlilerin duracağı mahkûmlar tarım
faaliyetlerinde çalışarak kendilerinin ve başkalarının yiyecek ihtiyacını karşılayabilir. Mahkûmlar aynı zamanda mutfak
işleri ve temizlik gibi gerekli günlük işlere katılabilir.
Mahkûmlar aynı zamanda güç durumda olan kimselere yardım amacıyla hükümet kuruluşları ve başka kuruluşlarla birlikte çalışabilir, örneğin, evsiz kimselerin kullandığı yurtlar için mobilya ya da yetimhanelerdeki çocuklar için
oyuncak yapabilir.
Tahliye edildikten sonra kendi başlarına ya da küçük bir kooperatif halinde bir iş kurmak bazı mahkûmlar için
mümkün olabilir. Mahkûmlar cezaevinde bulundukları süre içinde sahip oldukları becerileri kullanarak ve geliştirerek
açık pazarda satılabilecek nesneler yapabilir. Böyle bir işe tahliye aşamasından sonra da devam edilebilir ve böylelikle
mahkûm eski mahkûmların iş ararken karşılaştığı ayırımcılıktan da kurtulur.
Son yıllarda mahkûmlara özel ticaret ve sanayi şirketlerinde iş bulma eğilimi başlamıştır. Bunun yapıldığı durumlarda
cezaevi yönetimi mahkûmların yalnızca yerel işgücünden daha düşük fiyata çalıştırılabilecek ucuz bir işgücü olarak kullanılmasını önlemelidir. Mahkûmlara, yaptıkları iş için ödenen normal ücret ödenmelidir.
Çalışma deneyiminin yalnızca zorla çalıştırma gibi durmayıp mahkûmları tahliye edildikten sonra sürecekleri hayata hazırlayabilmesi için, yaptıkları işe karşılık olarak kendilerine belli bir ücret ödenmelidir. Bu alandaki en yaratıcı uygulamalardan biri mahkûmlara dış dünyada aynı işi yapan birisine ödenen ücretin dengi olan bir ücretin ödenmesidir.
Mahkûmlardan bu ücretin bir bölümünü ailelerine göndermeleri, bir bölümünü, varsa, işledikleri suça karşı ödenecek
tazminatın bir bölümünü oluşturmak üzere vermeleri, kalanını da tahliye edildiklerinde almak üzere biriktirmeleri istenir.
Aşağıda ABD’de (Kansas Ceza İşleri Bölümü ) böyle bir uygulamadan bir örnek verilmektedir.
“Ellsworth Cezaevi 1993 yılında çeşitli ürünlerin üretilmesi konusunda Century Manufacturing ile anlaşmıştır. Bu
program kapsamında çalışan mahkûmlara standart asgari ücret ödenir (oysa cezaevlerinde normal olarak temsili bir ücret ödenmektedir). Bu ücretten konut ve yemek giderlerine, mahkûmun ailesine verilecek paralara, suç kurbanı tazminatına ve vergiye ilişkin kesintiler yapılır. Bu kesintiler yapıldıktan sonra kalan paranın %10’u da mahkûm tahliye edildiğinde
kendisine verilmek üzere bir tasarruf hesabına konulur.” 24
7. BÖLÜM
İstatistiklerle Zorunlu Çalıştırma: Anketin Değerlendirmesi
Ceza infaz kurumlarında çalışma da, tıpkı eğitim gibi, hükümlülerin iyileştirilmesine katkısı olan aktif ve ekonomik bir
uğraştır. Hatta çalışmanın, infazın içeriğinin esasını oluşturduğu ve yeniden sosyalleşmenin belirleyici koşulu olduğu kabul
edilmektedir. Çalışma, hükümlünün zamanını olabildiğince yararlı geçirmesini ve bir ücret elde etmesini sağlayacağı gibi,
daha da önemlisi, insanın kendi öz saygısını yeniden kazanmasına katkıda bulunarak, oldukça önemli psikolojik bir işleve
hizmet eder.25
Cezaevlerine ilişkin en önemli çalışmalarında biri İngiliz Yargıç John Howard’ın 12 yıl boyunca süren ve 1777 yılında
yayınlanan “İngiltere ve Gallerdeki Cezaevlerine İlişkin İlk Değerlendirmeler ve Bazı Yabancı Cezaevleri Hastanelerinin
Dökümü” adlı kitapta toplamıştır. Kitaptaki öneriler şu şekildedir: hükümlülerin gece gündüz ayrılmasını ve hücrelere
konularak tecrit edilmesini savunan Howard’ın, cezaevlerinin ıslahı için önerileri arasında; hükümlülere yeterli gıda ve24
Coyle, age., s.89
Şahin, Cumhur. “Tahliye Öncesi ve Sonrası Hükümlüye ve Eski Hükümlüye Yardım”. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. Cilt V, Sayı I-II,
Ankara 2001,Demirtaş’tan aktaran Şahin-117
25
152
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
rilmesi, sağlıklarının korunması, tutuklu ile hükümlülere farklı kurallar uygulanması, dini ve ahlaki eğitim verilmesi, ücret karşılığı zorunlu çalıştırılmaları, meslek edinme zorunluluğu kabul edilmesi ve uyumlu davranan hükümlülerin erken
salıverilmesi yer almıştır. Suçluyu ıslah etmenin daha fazla bozulmasını önlemekle mümkün olacağını savunan Howard,
yalnızlığın suçun en büyük düşmanı olduğundan hareketle, tecridi savunmuş ve hücrelerden oluşan cezaevi modeline
ilham vermiştir.26
Tablo 2: Ankete Katılanların Ceza İnfaz Kurumlarında Zorunlu Çalıştırma Taleplerine Göre Dağılımı
Zorunlu Çalıştırma Durumu
Sayı
Oran
Evet, olmalıdır.
525
15,2
Hayır, olmamalıdır.
841
24,3
Sigortalı ve ücretli olması şartıyla olabilir.
2097
60,5
Toplam
3463
100
Tablo 2’deki sorumuz şu şekildedir. “Sizce birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi ülkemiz cezaevlerinde de (kapalı cezaevleri de dâhil) zorunlu çalıştırma olmalı mıdır?” Bu soruyu hazırlamaktaki amacımız; cezaevlerinde var olan artı zamanın
mahkûmlar tarafında üretime dönüştürmek istenip istenmediğini ortaya koymaktır.
Ülkemizde açık cezaevlerinde zorunlu çalıştırma olmasına karşılık kapalı cezaevlerinde zorunlu çalıştırma yoktur. Biz
sorumuzda kapalı cezaevlerini de araştırmamıza dâhil ettik. Bu soru hazırlanırken Avrupa ülkelerindeki uygulamalar göz
önünde bulundurulmuştur. Zira birçok Avrupa ülkesinde mahkûmların zorunlu çalıştırılması uygulaması halen mevcuttur.
Mevzuatlarında da bunu engelleyen hiçbir durum söz konusu değildir.
Sizce birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi ülkemiz cezaevlerinde de (kapalı cezaevleri de dâhil) zorunlu çalıştırma
olmalı mıdır? Sorusuna seçenek oluşturulurken evet ve hayırla birlikte sigortalı ve ücretli çalışma seçeneği de verilmiştir.
Üçüncü şıkkı oluşturmamızdaki temel anlayış, bizim de temennimiz olan, cezaevindeki mahkûmların boş boş yatırılması
yerine özellikle genç mahkûmların beden güçlerinden faydalanmaktır.
Sizce birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi ülkemiz cezaevlerinde de zorunlu çalıştırma olmalı mıdır? Sorusuna 92 kişi
yanıt vermemiştir. Yanıt verenlerden %15.2’si evet olmalıdır, %24.3’ü hayır olmamalıdır ve %60.5’i sigortalı ve ücretli
olması şartıyla olabilir seçeneğini işaretlemiştir.
Adı geçen kitapta “cezaevinde karşılaştığınız en büyük sorun nedir?” sorusuna en çok işaretlenenler arasında beşinci
sırada olan parasızlık geldiği için mahkûmların büyük çoğunluğu sigortalı ve ücretli olması koşuluyla zorunlu çalışmayı
kabul edecekleri yönündeki tercihleri birbirleriyle bağlantılı olduğu görülmektedir.27
Tablo 3: Hukuki Statülerine Göre Ankete Katılanların
Ceza İnfaz Kurumlarında Zorunlu Çalıştırmaya İlişkin Düşünceleri
Sizce Birçok Avrupa Ülkesinde Olduğu Gibi Ülkemiz Cezaevlerinde de Zorunlu Çalıştırma
Olmalı mıdır?
Hukuki
Statü
Evet
Frekans
Hayır
Oran
Frekans
Oran
Sigortalı olması şartıyla
evet
Frekans
Oran
Toplam
Frekans
Hükümlü
259
%15.0
435
%25.2
1027
%59.7
1721
Tutuklu
180
%15.3
300
%25.6
691
%59.0
1171
78
%14.3
101
%18.5
368
%67,2
547
517
%15.0
836
%24.3
2086
%60.7
3439
Hükümözlü
Toplam
Tablo 3’de elde edilen verilere göre hukuki statüsüne göre zorunlu çalıştırma yönündeki düşünceye hükümlü ve
tutuklular yaklaşık oranda cevap verirken, hükümözlü olanlar bunlardan faklı cevaplar vermişlerdir. Hükümlü ve tutukluların yaklaşık %75’i zorunlu çalışmayı kabul ederken hükümözlü olanlarda bu oranın %81.5’i bulmuştur.
26
27
Doğan, 113-114
Bilgiç, age.,s.234
153
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
Tabloda elde edilen verilerde de görüldüğü üzere mahkûmların büyük çoğunluğu genel olarak cezaevlerinde zorunlu
çalışmanın olması gerektiğini belirtmiştir.
Tablo 4: Açık ve Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Kalanların Zorunlu Çalıştırmaya İlişkin Düşüncelerine Göre Dağılımı
Sizce Birçok Avrupa Ülkesinde Olduğu Gibi Ülkemiz Cezaevlerinde de Zorunlu
Çalıştırma Olmalı mıdır?
Cezaevi Tipi
Evet
Frekans
Sigortalı olması
Hayır
Oran
Frekans
Oran
şartıyla evet
Frekans
Oran
Toplam
Frekans
Açık
26
%17.7
52
%35.4
69
%46.9
147
Kapalı
499
%15.0
789
%24.0
2028
%61.0
3316
Toplam
525
%15.1
841
%24.3
2097
%60.6
3463
Bir önceki tabloda da görüldüğü üzere mahkûmların büyük bir çoğunluğu cezaevlerinde zorunlu çalıştırmanın olması
gerektiğini belirtmiştir. Bu talebin gerçek sonuçlarını verecek olan bilgi ise ancak Ülkemizde zorunlu çalışmanın olduğu
açık ceza infaz kurumlarındaki verilere ulaşmakla elde edilebilir. Bu amaçla tablo 4’deki karşılaştırma verilmiştir. Bu tabloda da görüldüğü üzere açık cezaevlerinde zorunlu çalıştırmadan yana olan mahkûmların oranı düşmüştür. Bir önceki
tabloda zorunlu çalıştırma olması gerektiğini söyleyenlerin oranı %75’lerdeyken açık ceza infaz kurumunda zorunlu çalıştırmadan yana olanların oranı %65’lere düşmüştür. Bunun temel sebebi kapalı ceza infaz kurumlarında kalan mahkûmların boş zamanlarının çok olması ve herhangi bir gelirlerinin olması iken, açık ceza infaz kurumunda kalan mahkûmların
böyle bir durumlarının olmamasıdır.
Her iki tablo birbiriyle ilgili olduğu için bir bütün olarak değerlendirildiğinde mahkûmların büyük çoğunluğu, kamu
beklentisi ile uyumlu olarak, zorunlu çalıştırmayı istemektedirler. Bu veriler de (aslında birçok Avrupa ülkesinde olduğu
gibi) cezaevlerinin, çalışma alanlarının çevresinde kurulmasını zorunlu kılmaktadır. Bunu gerçekleştirdiğimizde ülke için
müthiş bir iş gücü ortaya çıkacak ve büyük bir israfın önüne geçilecektir.
Tablo 5: Mahkumların Cezaevine Girme Sayısı ile Çalışma Taleplerinin Karşılaştırılması
Toplam
kaç defa
cezaevine
girdiniz?
1 kez
2 kez
3 kez
4 kez
5 ve daha
fazla kez
Toplam
Sizce Birçok Avrupa Ülkesinde Olduğu Gibi Ülkemiz Cezaevlerinde de Zorunlu
Çalıştırma Olmalı mıdır?
Sigortalı olması
Evet
Hayır
Toplam
şartıyla evet
Frekans
Oran
Frekans
Oran
Frekans
Oran
Frekans
323
%15.2
511
%24.1
1287
%60.7
2121
87
%16.3
124
%23.3
322
%60.4
533
44
%15.1
75
%25.8
172
%59.1
291
19
%12.9
37
%25.2
91
%61.9
147
46
%13.9
86
%25.9
200
%60.2
332
519
%15.2
833
%24.3
2072
%60.5
3424
Tablo 5’te cezaevine girme oranı ile mahkûmların çalışma talepleri karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırmayı vermekteki temel amacımız cezaevine sık girenler ile ilk defa cezaevine girenler arasında cezaevinde çalıştırılmaya bakış acıları arasında
bir fark olup olmadığını öğrenmektir. Tabloda da görüldüğü üzere cezaevine ilk defa girenler ile birden fazla kez cezaevine
girenler arasında anlamlı bir farkın olmadığı görülmüştür.
8. BÖLÜM
İşyurtları Kurumunun Mahkûmları Çalıştırmadaki Yeri ve Önemi
İşyurtları Kurumunun mahkûmların çalıştırılmasındaki yeri ve önemi konusuna değinmeden önce İşyurtları Kurumunca hazırlanan katalogta geçen tanımları incelemek yerinde olacaktır. İlgili katalogta;
İşyurtları; Ceza infaz kurumları bünyesinde oluşturulan tesis, atölye ve benzeri ünitelerde, hükümlü ve tutuklulara bir
meslek ve sanat öğretmek veya mevcut meslek ve sanatlarını koruyup geliştirmek, bu suretle üretilen ekonomik değer154
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
leri pazarlamak amacıyla 4301 sayılı Kanunla İşyurtları Kurumu Adalet Bakanlığına bağlı, özel bütçeli, tüzel kişiliğe sahip
bir kuruluştur. 28
İşyurtları Kurumu amaçlarını şu şekilde sıralamaktadır: Cezanın infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle
genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek,
toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve
toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır.
Çalıştırmanın amacı ise, hükümlülerin salıverilmelerinden sonra yaşamlarını sürdürecek meslek ve sanatları öğrenmelerini sağlamak, çalışma ve üretme isteklerini geliştirmek veya güçlendirmektir.
Ceza infaz kurumundan tahliye edildikten sonra dâhil olacağı sosyal çevrede yaşamını idame ettirecek bir meslek sahibi olmak bir hükümlüyü topluma kazandırmanın en önemli yoludur. Birçok insanın suça yönelme nedeni, yasal ve sürdürülebilir bir gelir getirecek işlerinin olmamasıdır. Bu anlamda bir çok mahkûm için ceza infaz kurumlarında geçirdikleri
süre, yaşamlarında ilk kez düzenli yaşam ile iş becerileri edinme ve geliştirme fırsatı buldukları dönemdir.
Hükümlünün çalıştırılmasındaki amaç, ceza infaz kurumu yönetiminin gelir elde etmesi olmayıp hükümlüyü tahliye
sonrasına hazırlamaktır. Çalışma, hükümlünün hem kendisi hem de yaşadığı çevre ile uyumunu kolaylaştırır. Çağdaş infazın en temel ölçütü olan iyileştirme faaliyetleri içerisinde çalışma, çok özel bir önemdedir. Üretmek kişinin kendisini
yararlı hissetmesini sağlar.29
Hükümlü ve tutuklulara verilen gündelikler her malî yıl başında İşyurtları Kurumu Yüksek Kurulunca belirlenmektedir.
2014 yılında tüm ceza infaz kurumlarındaki işyurtlarında çalışan hükümlü ve tutuklulara; ustalar için 8.00 TL, kalfalar için
7.50 TL, çıraklar için 7.00 TL gündelik ödenmektedir.30 Yine işyurtlarında çalışan hükümlülere; işyurtlarında elde edilen
kârdan İşyurtları Kurumu Yüksek Kurulu kararı ile kâr payı ödenmektedir.31 Şunu da belirtmek gerekir. Adalet Bakanlığı
bütçesinden 2015 yılı için her mahkûm için günlük 5.00 TL iaşe bedeli ayırmaktadır. Ayrılan iaşe bedelleri tahliye sonrası
her mahkûmdan yeniden talep edilmektedir.32 Ancak herhangi bir iş kolunda çalışan mahkûmlardan çalıştığı günler için
herhangi bir iaşe bedeli talep edilmemektedir. Bu durumda mahkûmların çalışmalarını teşvik etmek açısından önemli bir
husustur.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Mahkûmiyet üç aşamalıdır; yargılanma süreci, hapis ve tahliye sonrası. Her üç dönemde de zanlı yoğun bir dışlanma
yaşar. Toplum tarafından dışlanan mahkûmun yeniden toplumla barışık, normal bir hayat sürmesi çok zordur. Bunun
için mahkûmun toplumsal normlara uygun davranması, topluma verdiği zararı gidermesi, devletin ise onarıcı bir adalet
sistemine geçmesi ile mümkün olabilir.
Ulusal ve uluslararası mevzuatlarda mahkûmların çalıştırılmasına engel bir durum bulunmamaktadır. Bilakis mahkûmların çalıştırılmasının önemi üzerinde durulmuştur. Ülkemiz mevzuatına göre sadece açık ceza infaz kurumunda bulunan
hükümlüler zorunlu çalıştırılmaktadır. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 02/03/2015 tarihi verilerine göre cezaevlerinde toplam 165.056 mahkum kalmaktadır.33 Hükümlülerin çalıştırılmasının yararları bu kadar fazla
iken diğer mahkumların çalıştırılmaması hem ülke hem de mahkumlar için büyük kayıptır.
“Mahkûmları çalıştırmanın ana amacı cezaevi yönetimine para sağlamak ya da hükümetin başka bölümleri için fabrikalar işletmek değil, mahkûmları tahliye edildikten sonra normal bir hayat sürmeye hazırlamaktır. İş bulmanın topluma
28
Ceza İnfaz kurumları ie Tutukevleri İş Yurtları Kurumu Ürün ve Hizmet Kataloğu s. 4
İşyurtları Kataloğu, Age., s.4
30
Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu Faaliyet Raporu 2014, s. 42
31
Onuk, Mustafa. “İş Yurtlarında Tutuklu ve Hükümlü Çalıştırma” Ankara 2006
* 2015 yılı için bu rakamlar ustalar için 10.00 TL, kalfalar için 8.00 TL, çıraklar için 7.50 TL ve stajyerler için 5.00 TL olarak belirlenmiştir.
32
Talep edilen iaşe bedelleri genel olarak dönüşü çok mümkün olmamaktadır. Çünkü mahkûmların büyük çoğunluğu muhtarlıklardan aldıkları
fakirlik belgesi ile iaşe borçlarını silebilmektedirler.
33
http://www.cte.adalet.gov.tr/ Erişim Tarihi 04/06/2015
29
155
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
yeniden katılmanın yalnızca bir boyutu olduğu unutulmamalıdır. Bu alanda tam bir girişim topluma dönmek için gerekli
olan bütün becerilerin geliştirilmesini içerir; değişik toplumlarda da değişik becerilere ihtiyaç vardır.”34
Zorunlu çalıştırmanın hedefi ekonomik kar elde etmek değil, iyileştirme ve topluma kazandırma sürecine katkı sağlamak ve mahkûmların yeniden suç işlemesini engellemektir.
Uyguladığımız anketten elde edilen verilere göre de mahkûmların çalışma yönündeki talepleri, kamuoyunun beklentileri ile uyumlu olduğu görülmüştür.
Ülkemizde mahkûmların çalıştırılması İşyurtları Kurumu bünyesinde oluşturulan tesis, atölye ve benzeri üniteler aracılığla yapılmaktadır. 2014 yılında işyurtlarında çalışan hühümlü, tutuklu sayısı bir önceki yıla göre %9.48 artış gösterek
34.114 kişiye ulaşmıştır.35 İşyurtları kurumunun çalışmaları anlamlı ancak yetersizdir. İşyurtları Kurumunun iş kolları değişen ve gelişen ekonomik pazara uygun hale getirilmelidir.
Maddi durumuna bakılmaksızın ruh ve beden sağlığı yerinde olan her hükümlüye günlük iaşelerinin karşılığı olmak
üzere günde üç saate kadar çalışma zorunluluğu getirilmelidir. Hükümözlü ve tutuklulara ise çalışma imkânı sunulmalı
ancak zorlama olmamalıdır. “Zorunlu çalıştırma kararı uluslararası sözleşmelerde olduğu gibi mahkeme kararları ile güçlendirilmelidir.”36 İş atölyelerinde üç saatten fazla çalışmak isteyenlere ücretleri ödenmeli ve ailelerinin faydalanacağı
sigortaları yatırılmalıdır. Zorunlu çalışmanın uygulanması durumunda hükümlü/tutukluların kolay para kazanma/kısa yoldan zengin olmak gibi yasal olmayan yollara başvurmalarının önüne geçilebileceği, başkalarından yardım beklemeksizin
üretken, ürettiklerinden elde ettikleri gelirle yaşamının mutluluğunu yaşayacaklartır.
KAYNAKÇA
Aydın, Fazıl. “Türkiye Tarafından Onaylanan ILO Sözleşmeleri”. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Yayın No:8, s.35,
Ankara 2014,
Beduk, Mehmet Nusret. “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Eski Hükümlü İşçi Çalıştırılması”. Kamu-İş; C:11, s:2/2010
Bilgiç, Şükrü. Hapsedilme, İyileştirme ve Yeniden Suç İşleme. Vadi Yayınları. Ankara 2012.
Ceza İnfaz kurumları ve Tutukevleri İş Yurtları Kurumu Ürün ve Hizmet Kataloğu
Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu Faaliyet Raporu 2014, s. 42
Coyle, Andrew. Cezaevine Yönetimine İnsan Haklarını Göz Önüne Alan Bir Yaklaşım. Cezaevi Görevlileri İçin El Kitabı.
Uluslararası Cezaevi Araştırmaları Merkezi Yayınları. Cezaevi, London 2002. S. 85
Demirbaş, Timur, İnfaz Hukuku, Seçkin Yay., 2.Baskı, s.2121. Ankara 2008.
Füsun Sokullu-Akıncı, “Cezalandırmada Amaç ve Ölüm Cezası”, Yeni Türkiye Dergisi, Yargı Reformu Özel Sayısı, 1996, s.673
Doğan, Karakaş Fatma. Cezanın Amacı ve Hapis Cezası. Legal Yayınları. İstanbul 2010.
Gür, Metin. Neden Suçlu Oldular. ART Yayınları, Ankara 1997
Hamurcu, Kürşat. “Türk Hukukunda Hükümlü ve Tutukluların çalıştırılması”.
Kamer, Vehbi Kadri-a. “İşyurtları Faaliyetlerinin Amacı”. Ankara Kasım 2014
Kamer, Vehbi Kadri-b. “Amerika Birleşik Devletlerinde İşyurtları Kurumu-I” Ankara Kasım 2014
Kamer, Vehbi Kadri-c. “Amerika Birleşik Devletlerinde İşyurtları Kurumu-II”Ankara Kasım 2014
Nursal, Necati. Uluslararası Cezaevi Standartları. Ankara 2006
34
35
36
156
Coyle, age.s, 85
Faaliyet Raporu, age., s.41
Özdemir, Süleyman. “Türkiye ve Dünyada Zorunlu Çalışma”. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 62-63
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Onuk, Mustafa. “İşyurtlarında Tutuklu ve Hükümlülerin Çalıştırılmaları”. Ankara, 2006.
Özdemir, Süleyman. “Türkiye ve Dünyada Zorunlu Çalışma”. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 62-63
Şahin, Cumhur. “Tahliye Öncesi ve Sonrası Hükümlüye ve Eski Hükümlüye Yardım”. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dergisi. Cilt V, Sayı I-II, Ankara 2001
http://www.cte.adalet.gov.tr/ Erişim Tarihi ve Saati 04/06/2015, 12:30
http://www.iydb.adalet.gov.tr/makale1.asp Erişim Tarihi ve Saati 22/04/2014, 20:45
157
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
CEZAEVİ, DAMGA VE İŞSİZLİK BAĞLAMINDA HÜKÜMLÜYÜ İNCELEMEK
Ramazan Aydoğan
Denetimli Serbestlik Memuru
İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğü
aydoganramazan_17@hotmail.com
Rabia Şahin
Denetimli Serbestlik Memuru
Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğü
nilrabiasahin@gmail.com
GİRİŞ
Cezaevinden çıkan bireylerin topluma yeniden uyum sağlayabilmelerindeki en önemli faktörlerden biri de toplumun
mahkûma karşı aldığı tavırdır. Cezaevinden çıkan hükümlü1, kişinin cezaevi deneyimi öncesinden farklı olarak, toplumun
yaftalayıcı/dışlayıcı tepkisine maruz kalmaktadır. Mahkûm “suçlu” veya “sabıkalı” damgasıyla etiketlenerek toplum dışına
itilmektedir. Bu durum, eğitim ve sosyo-ekonomik düzeyinin düşük olması nedeniyle zaten toplumun alt sınıflarında yer
alan mahkûmların toplumsal damgaya maruz kalma şiddetini iyice pekiştirmektedir. Söz konusu damganın ilk izdüşümü
mahkûmun sosyal ilişkilerinde ortaya çıkmaktadır. Cezaevi deneyimi sonrasında mahkûmların birçoğu akraba ve arkadaş
çevresi tarafından dışlanmaktadır.
Bu dışlamanın en somut yansımalarından biri de mahkûmun iş bulma süreçlerinde ortaya çıkmaktadır. Mahkûmlar cezaevi sonrasında yaptıkları sigortalı bir iş başvurusuna bulunduklarında çoğunlukla reddedilmektedirler. İşveren
zihninde mahkûmu etiketleyerek, mahkûmun çalışma ortamına uyum sağlayamayacağı, iş yerinin huzurunu bozacağı ve iş ortamını negatif yönde etkileyerek iş verimini düşüreceği yönünde önyargılar geliştirerek mahkûmu işe almak
istememektedir. Bu durum cezaevi sonrasında damgalanarak sosyal dışlanmaya maruz kalan ve geçimini devam ettirebileceği meşru bir iş bulamayan mahkûmlar yasa dışı yollardan hayatlarını kazanmanın yollarını aramaktadırlar.
ARAŞTIRMANIN AMACI VE YÖNTEMİ
Bu çalışmada, cezaevinden çıkan bireylerin iş bulma süreçlerinde ve toplumsal yaşamlarında nasıl algılandıklarını
gün ışığına çıkartmaya çalışacağız. Başka bir ifadeyle, kişinin bir cezaevi geçmişinin olması/sabıkasının olması işveren ve
sosyal çevresi tarafından nasıl bir algı oluşturduğunu analiz etmeye çalışacağız. Bu bağlamda, cezaevinden çıkan bireylerin iş başvuru süreçlerinde nasıl tepkiler aldıklarını/nelere maruz kaldıklarını, iş başvuruları sırasında hangi stratejileri
uyguladıklarını ve toplumsal yaşamlarında nasıl tepkiler gördüklerini anlamaya çalışacağız.
Bu araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. “Nitel araştırmaların temel karakteristiği, araştırma öznelerinin bakış açılarını, anlam dünyalarını ortaya koyma, dünyayı araştırma öznelerinin gözleriyle görme” olarak değerlendirilir. Nitel araştırmalardaki aslı amaç katılımcının bakış açısını ortaya çıkarmaktır.2
Bu araştırmanın evrenini Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde kamu yararına ücretsiz çalıştırma kapsamında
çalışan hükümlüler oluştururken, araştırmanın örneklemi için 30 hükümlü seçilmiştir.
Araştırma kapsamında 05 Kasım 2015-16 Kasım 2015 tarihleri arasında, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
Hakkındaki Kanunun 105/A maddesi uyarınca şartla salıverilen ve Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat
eden 3 kadın 27 erkek olmak üzere 30 hükümlü ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir.
1
Koşullu salıverilme ile cezaevinden çıkarak Denetimli Serbestlik Kurumuna gelen kişilerin, denetimli serbestlik süreci boyunca hükümlü
statüsü devam eder. Bu araştırmadaki “hükümlü” ve “mahkûm” kavramları cezaevinden çıkıp denetimli serbestliğe gelen kişiler için kullanılmıştır. Bu
kişiler için denetimli serbestlik süreci bitmeden “eski hükümlü” kavramı kullanılamaz.
2
158
Elif Kuş, Nicel-Nitel Araştırma Teknikleri, Anı Yayıncılık, 4. Baskı, Ankara, 2012, s.87
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
TABLO ANALİZLERİ
Tablo 1: Cezaevinden Çıkan Hükümlülerin Cinsiyet Dağılımı
KADIN
3
ERKEK
27
Tabloda da görüldüğü üzere, görüşme yapılan 30 hükümlüden 27’sinin erkek, 3’ünün kadın olduğunu görülmektedir.
İstanbul Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde, Türkiye genelinde olduğu gibi, kadın hükümlü sayısının erkek
hükümlü sayısına oranla oldukça düşük olduğu görülmüştür.
Tablo 2: Cezaevinden Çıkan Hükümlülerin İkamet Yeri
BAĞCILAR K.ÇEKMECE BAŞAKŞEHİR ESENYURT ESENLER GÜNGÖREN B.ÇEKMECE BAHÇELİEVLER
17
4
2
1
3
1
1
1
Görüşmecilerin ikamet yerlerine bakıldığında, Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün yargı alanındaki 12 ilçe
arasında, Bağcılar ilçesinin öne çıktığını görüyoruz. Görüşme yapılan hükümlülerin yarısından fazlası hızlı göç alan, nüfusun yoğun olduğu ve daha çok orta ve alt gelir düzeyine sahip insanların yaşadığı Bağcılar ilçesinde oturduğu gözlemlenmiştir. Küçükçekmece, Başakşehir ve Esenler ilçeleri de hükümlülerin oturdukları yerler arasındadır.
Tablo 3: Cezaevinden Çıkan Hükümlülerin Medeni Durumu
MEDENİ DURUM
EVLİ\NİŞANLI
BEKÂR
BOŞANMIŞ\TERKEDİLMİŞ
CEZAEVİ ÖNCESİ
15
12
3
CEZAEVİ SONRASI
12
12
6
Görüşme yapılan 30 hükümlüden 3’nün cezaevi sonrasında eşinden ayrıldığını görüyoruz. Görüşmecilerden 2 tanesi,
cezaevi sonrasında eşlerinin kendilerini terk ettiğini, bir tanesi ise eşinin kendisine boşanma davası açtığını dile getirdi. 30
görüşme arasında 3 kişinin cezaevi sonrasında eşinden ayrılmış olması cezaevinin evlilik kurumuna olan olumsuz etkisini
göstermektedir. Görüşmecilerimizden biri şöyle diyor: “Eşim cezaevine girmem yüzünden bana çok kızgın, benden soğudu. Ben cezaevindeyken hayatına kendi başına devam edemedi ve ben daha cezaevindeyken beni terk etti.”
Tablo 4: Cezaevinden Çıkan Hükümlülerin Eğitim Durumu
EĞİTİM DURUMU
OKUR-YAZAR DEĞİL
ERKEK
-
KADIN
1
İLKÖĞRETİM (5)
İLKÖĞRETİM (8)
ORTAÖĞRETİM
YÜKSEKOKUL
ÜNİVERSİTE
16
5
1
2
1
1
1
-
Tablo 4’te görüldüğü gibi görüşme yapılan hükümlülerin 16’sının beş yıllık ilköğretim, 5’nin sekiz yıllık ilköğretim mezunu, 1’inin ortaöğretim, 2’sinin yüksekokul ve birinin de üniversite mezunu olduğu görülmüştür. Bununla birlikte, bir
kişinin de okuz yazar olmadığı tespit edilmiştir. Görüşme yapılan hükümlülerin eğitim durumlarından yola çıkarak, eğitim
düzeyi ve suç arasında bir ilişki kurulabileceği görülmüştür. Eğitim düzeyi düştükçe suç işleme oranının arttığını söyleyebiliriz. Öte yandan, eğitim düzeyi ve suç türü arasında bir ilişki gözlemlenmiştir. Eğitim düzeyi düşük olan hükümlülerin
şiddet içeren suç türlerini işledikleri görülürken, eğitim düzeyi yüksek olan hükümlerde evrakta sahtecilik ve zimmete
para geçirme gibi suçlara yöneldikleri görülmüştür.3
3
Bu araştırmada yüksekokul ve üniversite mezunu olan görüşmeciler “eğitim düzeyi yüksek” olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte, eğitim
159
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
2010 yılında Bursa’nın Gemlik ilçesinde ceza infaz kurumunda yapılan başka bir saha çalışmasında 230 hükümlüye
ulaşılmış, katılımcılardan % 74,3’nün ilkokul, % 17,8’nin Lise/Meslek lisesi mezunu olduğu görülmüştür.
Eğitim Durumu
İlkokul/Ortaokul
Lise/Meslek Lisesi
Ön Lisans
Lisans
Yüksek Lisans
Toplam
Kişi Sayısı
171
41
4
7
7
230
%
74,3
17,8
1,7
3,0
3,0
100,0
Bu iki araştırma sonucunda göre eğitim ve suç ilişkisi kuramsal düzeyde; sosyal kontrol teorisi bağlamında okunabilir.
Sosyal kontrol kuramına göre, ‘’bireylerin geleneksel değer ve kurumlara bağlılıklarının zayıflaması önemli bir suçluluk
risk faktörünü oluşturmaktadır. Çünkü okul gibi kurumlar bireyin toplumsal değerler etrafında sosyalleşmelerini sağlar.’’4
Bu durum öğrenim seviyesi düştükçe suçluluğun arttığını, bununla birlikte eğitim olanaklarından yeterince faydalanamayan kişilerin iş bulmakta zorluk yaşayacakları ve böylelikle suça sürüklenme riskinin artacağı sonucunu çıkarabilmekteyiz.5
Cezaevi Sonrasında Aile ve Yakın Akraba İle İlişkiler
Mahkûmlarla yapılan görüşmeler doğrultusunda, cezaevinden çıkan bireyin ailesi (anne-baba) tarafından desteklendiğini, bir daha suç işlememesi yönünde önlem almaya çalıştıklarını söyleyebiliriz. Örneğin görüşmecilerden biri şöyle
diyor: “Ailem beni destekledi, bir daha suç işlemem için bana daha fazla ilgi gösterdiler, bana sahip çıktılar.” Öte yandan,
bu durumun yakın akrabalar için söz konusu olmadığı görülmüştür. Mahkûmun cezaevi sonrası yakın akrabalarıyla ilişkilerinin eskisi gibi devam etmediği, akrabaların kişiye karşı tutumlarının değiştiği gözlemlenmiştir. Örneğin görüşmecilerden
biri şöyle diyor: “Biz örf ve adetlerimize göre yaşarız, cezaevine girince akrabalardan anne-babama karşı çok laf geldi,
akrabalar bana karşı eskisi gibi davranmamaya başladı. Mesela halam beni çok severdi ama cezaevinden çıktıktan sonra
beni artık sevmediğini anladım. Bana kötü bakıyordu, bir geçmiş olsun bile demedi.” Bir başkası şöyle diyor: “Hapisten
çıktıktan sonra akrabalarımdan bana karşı bir soğuma oldu, öz abim beni aramıyor, eşime benden utandığı için beni
aramadığını söylemiş. Cezaevinden çıktıktan sonra herkeste bana karşı bir güvensizlik oluştu. Keşke bu suç olmasaydı.”
Cezaevi Sonrası Arkadaşlar ile İlişkiler
Görüşmeler neticesinde, mahkûmların cezaevi sonrasında eski arkadaşlarıyla olan ilişkilerinin iki yönü olduğu görünmektedir. İlk olarak, görüşmecilerin bir kısmı suç işlemesine ve cezaevine girmesindeki asıl faktörün eski arkadaş çevresi
olduğunu düşünerek, cezaevi sonrasında eski arkadaşlarıyla görüşmediklerini/görüşmek istemediklerini belirtmişlerdir.
İkinci olarak, cezaevi sürecinde arkadaş çevresinden destek görmemesi, cezaevi sonrasında arkadaş çevresiyle görüşmek
istememesine yol açmıştır. Örneğin görüşmecilerden biri şöyle diyor: “İyi günümde yanımdaydılar, ben hapisteyken
bırak para göndermeyi bir mektup bile yazmadılar. Yatınca insanın düşünecek çok şeyi oluyor, ben her şeyi düşündüm.
Zor günümde yanımda olmayanlara iyi günümde ihtiyacım yok benim.” Bu durum bize mahkûmun cezaevi deneyimi
sonrasında kişinin eski sosyal ç.evresiyle olan ilişkilenme biçimlerinin değiştiğini ve kişinin yalnızlaştığını göstermektedir.
30 görüşmeciye yöneltilen “kendinizi yalnız hissediyor musunuz?” sorusuna 21 görüşmecinin verdiği “evet” cevabı bu
durumu kanıtlar niteliktedir.
Yeni Tanışılan İnsanlarla İlişkiler
Görüşmeler doğrultusunda, cezaevi sonrasında kişi suç geçmişi bilgisini yeni tanıştığı insanlara aktarma da iki farklı
düzeyi ve suç türü ilişkisini ayrıntılı görmek için ekteki ana tabloya bakınız.
4
Zahir Kızmaz, Cezaevi Müdavimleri, Orıon Yayınevi, 14. Baskı, Ankara, 2006, s. 151
Orhan KOÇAK - Serdar ALTUN. “Ceza İnfaz Kurumundaki Mesleki Eğitim Faaliyetlerinin Hükümlü İstihdamına Katkıları”,Çalışma İlişkileri
Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, Web: 18.11.2015
5
160
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
yol izlediği görülmüştür. Görüşmecilerden bir kısmı, yeni tanıştığı insanın kendisinden uzaklaşması ihtimalini göz önünde
bulundurarak suç geçmişi bilgisini saklama yoluna gitmektedirler. Örneğin bir görüşmeci şöyle diyor: “Her insana söyleyemiyorum cezaevinden çıktığımı, uzaklaşıyorlar seni dışlıyorlar.”
Diğer kısmı ise, suç geçmişinin sonradan zaten bir şekilde öğrenileceğini düşünerek, yeni tanıştığı insanlarla bu bilgiyi
paylaşmayı tercih etmektedirler. Örneğin görüşmecilerden biri şöyle diyor: “İlk tanıştığım insanlara genelde cezaevinden
çıktığımı söylüyorum çünkü eninde sonunda bir şekilde öğrenecekler, başkasından duymaktansa benden duyması daha
iyi.”
Cezaevi Sonrası İş Bulma Süreci
Cezaevi sonrası mahkûmların iş bulma süreçlerinde karşılaştıkları tepkileri anlamak/öğrenmek amacını güttüğümüz
bu araştırmada, 30 hükümlü ile yapılan yarı yapılandırılmış görüşmeler neticesinde, görüşmecilerden 25’inin cezaevi sonrasında en az bir defa iş başvurusunda bulunduğunu ama hiç birinin de başvurdukları işe kabul edilmedikleri görülmüştür.
Bununla birlikte, 3 görüşmeci de, sabıka kaydının işe kabul edilmesine engel bir durum teşkil edeceğini düşünerek, iş
başvurusunda bulunmadığını belirtmiştir.
Görüşmecilere, bir cezaevi geçmişi/sabıka kaydı olma durumunu işverene söylemeleri durumunda işverenlerin
nasıl bir tepki gösterdiğini öğrenmek üzere bazı sorular yöneltilmiştir. Görüşmecilerin tamamına yakını, işverenlerin
mahkûmun sabıka kaydı durumunu öğrendikleri anda bir dizi gerekçeyle kişileri işe almak istemedikleri görülmüştür.
Görüşmeciler bir iş başvurusunda bulunduklarında, işverenlerin “biz sizi daha sonra ararız”, “biz eleman aldık”, “şu an
eleman ihtiyacımız yok”, “siz formu doldurun, size geri dönülür” ve “ eski hükümlü çalıştırmıyoruz” gibi gerekçelerle işe
alınmadıklarını belirtmişlerdir. Öte yandan, iş başvurusunda bulunan mahkûmların başvurduğu işte mesleki yeterliliğinin
üst dizeyde olması durumlarında bile herhangi bir sigortalı işe kabul edilmemektedirler. Bu konuya ilişkin olarak, görüşmecilerden biri şöyle diyor:
“ Cezaevinden çıktıktan sonra birçok iş başvurusunda bulundum, ama cezaevinden çıktığımı söyleyince kimse beni
işe almak istemedi. Adam “benim aradığım adam sensin” diyor ama hükümlü olduğumu öğrendikten sonra işe almıyor.
Birçok işte tecrübem olmasına rağmen cezaevinden çıktığım için almıyorlar, işi çok iyi biliyor olman yeterli olmuyor.”
Bir diğer görüşmeci şöyle diyor: “Cezaevinden çıkan insanlara insan gözüyle bakmıyorlar, başka bir mahlûk gibi bakıyorlar. Bana verdikleri ceza hak etmediğim bir cezaydı. İş başvurusunda bulunduğumda sabıkalı olduğum için iş vermediler. Bir tanıdığınız olmadığı takdirde iş bulmak çok zor. Sabıkalı olduğumu öğrendikten sonra görüşmeye bile çağırmadılar.”
Bir başka görüşmeci ise; “iş başvurusu için çok yere gittim, ama beni araştırdıkları zaman dolandırıcılıktan sabıkam
olduğunu gördüklerinde beni işe almadılar. Çok yere başvurdum; lokantacıya, mobilyacıya, şoförlüğe… Ama hiç biri
dolandırıcı diye almadı beni. Biz eleman aldık dediler. Ben cezaevine girmeden önce de inşaatta çalışıyordum. Ama artık
onlarda soğudu bana karşı, güvensizlik oldu. İnsan utanıyor. Hâlbuki ben suç işlememiştim” diyor.
Görüşmeler doğrultusunda elde edilen tüm bu veriler, toplumun cezaevinden çıkan bireye karşı yaftalayıcı/itibarsızlaştırıcı/dışlayıcı bir reaksiyon geliştirdiğini göstermektedir. Bu durumu Erving Goffman’ın “damga” teorisi bağlamında
okuyabiliriz.
İşaret edilen kişinin ahlaki statüsünde olağan dışı ve kötü ne varsa ifşa etmeye yönelik bedensel işaretleri kasteden
“damga” terimini ilk defa yunanlar kullanmışlardır. Bu terim günümüzde gözden düşmenin, itibar kaybının ve normal dışı
kalmanın taşıyıcısı olarak kullanılır.6 Goffman’a göre “toplum, kişileri kategorize etme araçlarını ve her bir kategorinin
mensupları için sıradan ve doğal olduğu düşünülen nitelikler bütününü tesis eder. Diğer bir ifadeyle toplumsal çerçeveler,
işaret ettikleri toplumsal bağlamlarda karşılaşılması muhtemel kişi kategorilerini sabitler.”7“Bir yabancı ile karşılaşıldığında, işte o an itibarıyla, ilk intibalar büyük ihtimalle, bizim karşılaşılan kişinin dâhil olduğunu düşündüğümüz kategorisini
6
7
Erwing Goffman, Damga, Heretik Yayıncılık, 1. Baskı, 2014, Ankara, s.29
Ibid, s.30
161
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
ve niteliklerini ve buradan hareketle de “toplumsal kimliğini” peşinen kestirmemize olanak tanır.”8 Örneğin cezaevinden
yeni çıkmış biriyle karşılaşıldığında, daha ilk andan itibaren, kişi “suçlu” kategorisine yerleştirilir ve ona karşı belli bir mesafe alınır. Artık karşılaşılan/ cezaevinden çıkan bireyin toplumsal kimliği “suçlu” ya da “hapis yatmış” olarak kalacaktır.
Bu durumda karşıdaki yabancı, zihinde normal ve bizden biri olmaktan çıkıp, itibarsız, kale alınmayan ve anormal birine
dönüşür. Böylece kişi ilk andan itibaren damgalanmış olur.
Goffman “Damga” adlı kitabında üç farklı damga tipinden bahseder. Ona göre, öncelikle bedenin korkunçlukları-muhtelif fiziki deformasyonları-gelir. Sonra zayıf idare, doğal olmayan tutkular, sapkın inançlar ve ahlaksızlık olarak algılanan
bireysel karakter bozuklukları gelir; bunlar örneğin ruh bozukluğu, hapis yatmak, bağımlılık, alkolizm, eşcinsellik, işsizlik,
intihara girişim ve radikal siyasi davranışlar gibi durumlardır. Son olarak da ırk, ulus ve din gibi etnolojik damgalar vardır,
bunlar soy bağıyla aktarılır ve ailenin tüm mensupları için geçerlidir. Ona göre, damganın tüm bu muhtelif tür ve derecelerinde aynı sosyolojik özellikler bulunur. Gündelik yaşamında kolayca takdir kazanabilecek ve belli bir itibarı olan kişi merak uyandıracak/anormal görünen/istenmeyen bir yönünün ortaya çıkmasıyla diğer tüm niteliklerini kaybedebilir, onunla
karşılaşanların ona sırt çevirmesine neden olabilir.9 Söz konusu bu kişi artık bir damgaya, beklenenin dışında istenmeyen
bir farklılığa sahiptir. O artık “bizden” biri olmaktan çıkarak yaftalanmış bir bireye, bir “öteki”ye dönüşür.
Geleneksel suç teorileri, suç teşkil eden bir eylemin nedenini suçlunun kendisinde ya da çevresel faktörlerde arayarak
araştırmaların merkezine suçluyu koymaktadır. “Toplumsal Tepki Perspektifi” olarak da adlandırılan “Damgalama Teorisi” ise; analizin merkezine suç veya suçlu davranışlar yerine, bu kişilere gösterilen toplumsal tepkileri, suçlu damgasını
vurdukları insanları yaftalayarak nasıl kontrol altına aldıklarını, kısacası kişinin damgalama sürecini koyarlar. Bu noktada,
damgalama teorisi bir suç ya da suçluluk teorisinden ziyade bir “suçlama teorisi”dir.10 Damgalama perspektifi savunucuları “ Klasik Okul düşünceleri çerçevesinde şekillenen cezalandırıcı adalet yaklaşımını sorunlu bularak, ceza adalet
sisteminin bireyleri cezalandırırken damgaladığını ve dolayısıyla kanunlara saygılı toplumun bu kişileri kaybettiğini iddia
etmektedir.”11 Bununla birlikte, zaten toplum tarafından suçlu damgası vurulan kişilere, ceza adalet sistemi tarafından da
suçlu damgası vurulması ile kişinin toplumdan daha da uzaklaşacağı/marjinalleşeceği, bu durumun ise suçluların daha
sonra yeniden suç işlemelerine neden olacağı öngörülmektedir.12
SONUÇ
Cezaevi, damga ve işsizlik kıskacında hükümlünün maruz kaldığı toplumsal tepkilerin ortaya konmaya çalışıldığı bu
araştırmanın neticesinde; hükümlülerin cezaevi sonrasında iş bulma süreçlerinde, bir cezaevi geçmişlerinin /sabıkalarının
olması nedeniyle, herhangi bir sigortalı işe alınmadıkları, işverenlerin sabıkası olan birini işe almak istemedikleri
görülmüştür. Bu durum, cezaevi sonrası bir iş bulamayan hükümlünün meşru olmayan işlerde çalışmaya yönelmelerine
sebep olabilmektedir.
Öte yandan, cezaevi sonrası hükümlü yakın akraba ve arkadaş çevresinden de dışlanarak eski sosyal yaşamına yeniden uyum sağlayamamaktadır. Bu durum ise, cezaevi sonrası kişinin yalnızlaşmasına ya da başka bir sosyal çevre arayışına
girmesine neden olmaktadır. Özetle, cezaevi sonrasında kişi toplumun negatif önyargılarından kurtulamayarak,“suçlu”
yaftasıyla damgalanıp toplumsal yaşamdan izole edilmektedir.
KAYNAKÇA
Elif Kuş, Nicel-Nitel Araştırma Teknikleri, Anı Yayıncılık, 4. Baskı, Ankara, 2012.
Erving Goffman, Damga, Heretik Yayıncılık, 1. Baskı, 2014, Ankara.
Orhan Koçak - Serdar Altun, “Ceza İnfaz Kurumundaki Mesleki Eğitim Faaliyetlerinin Hükümlü İstihdamına Katkıları”,
8
9
10
11
12
162
Ibid, s.30
Ibid, s.33
Osman Dolu, Suç Teorileri, Global Politika ve Strateji Yayınları, 5. Baskı, Anakara, 2015, s.442
Ibid, 443.
Ibid, 443
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Çalışma İlişkileri Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, 2010.
Web:http://www.cteds.adalet.gov.tr/makaleler/cik_mes_egtmn_hkml_istih_katki.pdf (18.11.2015)
Osman Dolu, Suç Teorileri, Global Politika ve Strateji Yayınları, 5. Baskı, Anakara, 2015.
Zahir Kızmaz, Cezaevi Müdavimleri, Orıon Yayınevi, 14. Baskı, Ankara, 2006.
163
Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları
Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation
164
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
DENETİMLİ SERBESTLİK VE
BİLİŞİM HİZMETLERİ
165
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
166
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
TÜRKİYE’DE ADLİ BİLİŞİM EĞİTİMİ VE DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMALARI
Prof. Dr. Asaf Varol
Fırat Üniversitesi
Yazılım Mühendisliği
varol.asaf@gmail.com
1. GİRİŞ
Ülkemizde Adli Bilimler ile Adli Bilişim kavramları birbiriyle karıştırılmaktadır. Adli bilimler denildiğinde genellikle tıp
alanında adliyeyi ilgilendiren olaylar akla gelir. Örneğin DNA tespiti ile babalık testinin yapılması, bir cinayet sonucunda
kurbanın tırnakları arasındaki deri parçalarının veya sperm örneklerinin analizi adli bilimlerin konusunu oluşturmaktadır.
Oysa Adli Bilişim denildiğinde, Internet üzerinde cereyan eden ve adliyeleri ilgilendiren olaylar anlaşılır. Diğer bir deyimle
siber dünyada meydana gelen ve sonunda adli kavuşturmaya sebep olabilecek olayları inceleyen bilim dalına Adli Bilişim
denilmektedir1 .
Adli Bilişim Mühendisliği kavramı son yıllarda Türkçemize kazandırılmış bir ifadedir. İngilizcede Digital Forensics Engineering ifadesinin karşılığı olarak tercüme edilmiştir. Digital Forensics Engineering kavramının Adli Bilişim Mühendisliği
olarak Türkçeye adaptasyonu, Prof. Dr. Asaf Varol’un 2010 yılında Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi bünyesinde Adli
Bilişim Mühendisliği bölümünün kurulması ile ilgili protokol çalışmaları sonrasında yapılmıştır. 18 Mayıs 2011 tarihinde
Sam Houston State Üniversitesi ile imzalanan “Dual Diploma Associate Program Protocol between Firat University and
Sam Houston State University” başlıklı protokolde, Adli Bilişim Mühendisliği adı ile ortak bir lisans program açılması ön
görülmüştür. Bu protokol sonrasında Üniversitelerarası Kurul, Yükseköğretim Kurulu ve The Texas Higher Education Coordinating Board (Texas Yükseköğretim Koordinasyon Kurulu) onayı sonrasında2, Fırat Üniversitesi bünyesinde Adli Bilişim
Mühendisliği Bölümü kurulmuş ve 2014 yılında bu bölüm ilk öğrencilerini almıştır3.
Bilişim teknolojileri alanında yaşanan hızlı gelişmeler, siber suçlar alanında uzman gereksinimini artırmıştır. Mahkemelerde bilişim suçları alanında açılan dava sayıları son yıllarda çoğalmış ve mahkemeler konu uzmanı bulmada zorlanmıştır. Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Adli Bilişim Mühendisliği Türkiye’de bu alanda lisans eğitimi sürdüren ilk ve
halen tek programdır. Bu programın amacı, mezunlarını siber suçlar konusunda uzmanlaştırmaktır.
Adli bilişim olayları ile ilgili mevzuat 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 134 ile 139 uncu maddeleri arasında yer alan
hükümler çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu maddeler kapsamında adli bilişim suçlarını işleyenlere cezalar verilmektedir4.
Gelişmiş ülkelerde uygulanmakta olan hukuk sistemlerinin bir parçası haline gelen denetimli serbestlik uygulaması
ülkemizde de Türk Ceza Kanunu içerisine uyarlanmıştır. Denetimli serbestlik uygulamasının hedefi hükümlülerin toplum
içerisinde geri dönmeden önce bir süreliğine gözetim altında tutularak toplumla bütünleşmelerini sağlamaktır.
Diğer taraftan denetimli serbestlik ve koruma kurullarının kuruluş, görev ve çalışma esas ve usullerini düzenlemek
amacıyla Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu yayımlanmıştır5.
Bu çalışmada, Türk Ceza Kanununun bilişim suçlarını içeren mevzuat kapsamında ceza almış ve bilahare Denetimli
Serbestlik uygulamalarına tabi tutulan hükümlülerden nasıl yararlanılabileceği konularında öneriler sunulacaktır.
1
Cihan Varol, Peter Cooper ve Asaf Varol,” Türkiye’de Adli Bilişim Eğitimi”, 1st International Symposium on Digital Forensics and Security
(ISDFS’13), Elazığ, Turkey, 20-21 Mayıs 2013, s. 74-80.
2
YÖK, Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Bünyesinde Adli Bilişim Mühendisliği Bölümünün açılması ile ilgili YÖK Genel Kurulunun 05.07.2012
tarihli kararı, YÖK, 19.07.2012 Tarih, B.30.0.EÖB-101.03.01-4550-30856 sayılı ve Bölüm konulu yazısı, 19.07.2012
3
http://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2014/OSYS/yerlestirme/2014-%C3%96SYS-TABLO4-EnKucukEnBuyukPuanlar23072014.pdf,
(TABLO-4. Merkezi Yerleştirme İle Öğrenci Alan Yükseköğretim Lisans Programları, ÖSYM, 17.11.2015)
4
TCK, Türk Ceza Kanunu, Kanun no: 5237, Resmi Gazete: 12.10.2004, Sayı: 25611, 2004
5
DSHK,, Denetimli Serbestlik Hizmetler Kanunu, Kanun no: 5402, Resmi Gazete tarihi: Sayı: 25881, 20.7.2005.
167
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
2. ADLİ BİLİŞİM MÜHENDİSLİĞİ LİSANS PROGRAMI
Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Adli Bilişim Mühendisliği Bölümü 2014-2015 akademik yılında MF-4 puan türü
ile öğrenci alımını gerçekleştirmiştir. Yeni ve istikbal vadeden bir bölüm olması nedeniyle Fırat Üniversitesi Mühendislik
ve Teknoloji Fakülteleri bölümlerinde en yüksek MF-4 puanı ile öğrenci alan bölüm olmuştur. Kontenjanları tamamen
dolan bu bölüme talebin fazla olmasının nedenleri arasında ileride iş bulmada sağlayacağı kolaylık, çağın en önemli buluşları arasında yer alan siber dünya meseleleri ile uğraşılması ve siber ortamda oluşan suç unsurlarının taşıdıkları önem
nedeniyle ilgi odağı olması sayılabilir. Mezunlarını 2018 yılında verecek olan bu bölümün ilk mühendisleri olma arzusu,
bu bölüme olan talebi artırmıştır.
Bu bölümde eğitim gören öğrenciler temelde iki eksende gelişmektedir. Bölümün amacı, uygun donanım ile yazılımları kullanılabilme becerisine sahip ve ülkede yürürlükte olan ilgili mevzuata hâkim uzman mühendislerin yetiştirilmesidir.
Dolayısıyla Adli Bilişim Mühendisleri hem teknolojiyi kullanma becerisine hem de ilgili mevzuatı yorumlama kabiliyetine
sahip olması beklenmektedir.
Fırat Üniversitesinde Adli Bilişim Mühendisliği Bölümü kurulurken, öğrenci alımını iki kanaldan yapması hedeflenmiştir. Birinci kanal Genel Ortaöğretimden gelen öğrencilerdir. Bu öğrenciler normal lise eğitimlerini tamamladıktan sonra
Adli Bilişim Mühendisliği Bölümünü tercih ettiklerinde, MF-4 puan türü ile yerleştirilmektedir. Bu öğrenciler isterlerse
bir yıl İngilizce hazırlık sınıfına kayıt yaptırabilmektedirler. İngilizce hazırlık almayan öğrenciler doğrudan birinci sınıfa
başlamaktadır.
Bölüme öğrenci alımının diğer bir kanalı ise mesleki orta öğretim kurumlarından mezun olan öğrencilerdir. Bu öğrenciler için ayrıca kontenjan tahsis edilmektedir. Öğrencilerin avantajı, kontenjanların sadece Mesleki Teknik Ortaöğretim
kurumlarından (MTOK) mezun olan öğrencilere tahsis edilmiş olmasıdır. Bu öğrenciler de MF-4 puan türü ile yerleştirilmektedir. Ancak, kontenjanların sadece MTOK öğrencilerine tahsis edilmiş olması, bu bölüme girişlerinde kendilerine
büyük avantaj sağlanmaktadır. Dezavantajları ise eğitim ve öğretime başlamadan bir yıl süre ile temel fen dersleri (matematik, fizik, kimya) almalarıdır. Çünkü mesleki orta öğretim kurumlarında matematik, fizik, kimya gibi dersler, genel
ortaöğretim kurumlarına göre daha az okutulmaktadır. Öğrenciler hazırlık sınıfında iki yıl başarısız olurlarsa, üniversite
eğitimlerine devam edememektedir. Bu öğrenciler isterlerse hazırlık sınıfına devamları esnasında İngilizce dersleri de
alabilir.
Adli Bilişim Mühendisliği öğrencileri eğitim sürelerince iki kez her biri 24 işgünü olmak üzere yaz aylarında kurum
ve şirketlerde staj yapmak zorundadır. Bunun haricinde son yılda ya güz ya da bahar yarıyılında ilgili bir işyerinde İşyeri
eğitimi adı altında uygulamalı eğitim almak zorundadır. Bu işyeri eğitimi sadece Teknoloji Fakülteleri bünyesinde yer almaktadır. Mühendislik Fakülteleri bünyesinde genelde işyeri eğitimi bulunmamaktadır. Ancak bazı üniversiteler, örneğin
Gaziantep Üniversitesi ve TOBB Üniversitesi mühendislik eğitimlerinin bazı yarıyıllarını şirket ve fabrikaların bünyesinde
yaptırmaktadır. Son yıl içerisinde İşyeri Eğitimini şirket ve kurumlarda yapan öğrencilerin bir bölümü daha mezun olmadan iş bulma fırsatını yakalayabilmektedir.
Teknoloji Fakülteleri bölüm öğrencilerine sunulan müfredat, tahminen yüzde 40 uygulama içermektedir. Mühendislik
fakültelerinden ayrılan en önemli farklardan birisi de uygulama derslerinin fazla oluşudur.
Bunlar dışında Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Adli Bilişim Mühendisliği Bölümünün Amerika Birleşik Devletleri
Texas Eyaleti içerisinde bulunan Sam Houston State Üniversitesi ile ortak yürütmeyi kararlaştırdığı Adli Bilişim Mühendisliği Uluslararası Ortak lisans Programı (UOLP) mevuttur. Bu program protokolde yer almış ve Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmıştır. Ancak, bu program öğrenci alımını gerçekleştirememiştir. Çünkü bu programda dersleri İngilizce
verecek yeterli öğretim üyesi henüz bulunmamaktadır. İleriki yıllarda İngilizce eğitimi sürdürecek yeterli öğretim üyesi
temin edildiğinde, bu bölüm faaliyete geçebilecektir
Adli Bilişim Mühendisliği Uluslararası Ortak Lisans Programına (UOLP) öğrenciler ÖSYM tarafından yerleştirilmiş olacaktır. Bu bölüme kayıt yaptıran öğrenciler zorunlu olarak bir yıl süre ile yoğunlaştırılmış İngilizce hazırlık alacaklardır.
168
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
İngilizce hazırlık sınıfında başarısız olan öğrenciler bir yıl daha hazırlık sınıfına devam hakları bulunacaktır. Gene başarısız
olan öğrencilerin Üniversite ile ilişkileri kesilecektir.
Bu programa yerleştirilecek öğrenciler birinci ve ikinci sınıf derslerini İngilizce olarak Fırat Üniversitesinde tamamladıktan sonra Amerika gönderilecek ve üçüncü ve dördüncü yıllarına ait eğitimlerine orada devam edeceklerdir. Programın gereksinimlerini başarı ile tamamlayacak öğrencilere hem Fırat Üniversitesi hem de Sam Houston State Üniversitesi
diplomaları verilecektir. Bu programda son sınıfta İşyeri Eğitimi uygulaması yapılmayacaktır. Programa kaydolan öğrenciler Fırat Üniversitesine ve Amerika Birleşik Devletlerinde eğitim gördükleri sürece de Sam Houston State Üniversitesine
okul harçları ödeyecekleridir. Ancak, yapılan protokol çerçevesinde ödeyecekleri harç tutarı eyalet içi miktarda (in state
tuition) olacaktır. Eyalet içi harç ödeyecek olmaları bu programı çok cazip hale getirecektir. Çünkü Türkiye’de bezer eğitim
sürdüren hiçbir üniversite, yurt dışı eğitimini eyalet içi harç ödeyerek henüz yapamamaktadır.
Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi bünyesinde yer alan Yazılım Mühendisliği Bölümünün de Sam Houston State
Üniversitesi ile Uluslararası Ortak Lisans programı mevcuttur. Bu kapsamda 13 öğrenci 2015 Ağustos ayında Amerika gitmiş ve tahsillerine orada devam etmektedirler. Dolayısıyla Adli Bilişim Mühendisliği için ileride örnek olacak bir program
zaten Fırat Üniversitesi bünyesinde hâlihazırda yürütülmektedir 6 .
Adli Bilişim Mühendisliği Uluslararası Ortak Lisans programının en büyük özelliği, bu programı tamamlayacak öğrencilerin İngilizce dil bilgisi seviyelerinin yüksek olmasıdır. Ayrıca iki ayrı diplomaya sahip olmaları, mezunlarının uluslararası
düzeyde ve Türkiye’de iş bulmalarını kolaylaştıracaktır.
3. ADLİ BİLİŞİM ALANINDA LİSANSÜSTÜ EĞİTİM VEREN BAZI ÜNİVERSİTELER
Türkiye’de Fırat Üniversitesi bünyesinde Adli Bilişim Mühendisliği Bölümü çalışmalarının başlatıldığı 2010 yılında adli
bilişim adı ile herhangi bir lisansüstü program bulunmuyordu. Fırat Üniversitesi bünyesinde Adli Bilişim Mühendisliği
lisans programının basında yer almasını müteakiben bazı üniversiteler lisansüstü düzeyde programlar açmaya başlamışlardır.
Yüksek Öğretim Genel Kurulu’nun 06.06.2013 tarihli toplantısında alınan karar doğrultusunda Gazi Üniversitesi Bilişim Enstitüsü bünyesinde Adli Bilişim Anabilim Dalı kurulmuştur7. Yaşar Üniversitesinde Fen Bilimleri Enstitüsü kapsamında Bilgisayar Mühendisliğinde Siber Güvenlik alanında yüksek lisans programı açılmıştır8.
Adli bilişim adı ile üniversitelerin bazılarında Araştırma ve Uygulama merkezleri kurulmuştur. Örneğin Hacettepe Üniversitesi bünyesinde Adli Bilişim Araştırma ve Uygulama Merkezi oluşturulmuştur. Bu merkez bilişim alanında ortaya
çıkan hukuki sorunlar ile ilgili araştırma ve uygulama yapmak üzere kurulmuştur.
2013 yılında ANKA Teknoloji Üniversitesi adı ile kurulan üniversitenin ağırlıklı olarak adli bilişim ve adli bilimler alanında faaliyetlerde bulunacağı belirtilmektedir9.
4. SİBER ORTAMLARDA İŞLENEN SUÇLARININ MEVZUATTAKİ YERİ
Türk Ceza Kanununda mahremiyetin korunması ile ilgili maddelerin ilki 134 numarayı taşımaktadır. 134. Madde özel
hayatın gizliliğinin görüntü ve seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi durumunda verilecek cezanın bir kat artırılacağını öngörmektedir. Bu madde 2012 yılında değiştirilmiştir. Görüntü ve seslerin yayınlanacağı ortamlar göz önüne
alınırsa, bu madde ile kişi mahremiyetinin görsel, işitsel ve sosyal medya üzerinden yayılmasını caydırmaya yönelik tedbirler olduğu anlaşılır.
Türk Ceza Kanununu 135. Maddesinde kişisel verilerin kaydedilmesini önleme amaçlanmıştır. Din, dil, ırk ayırımı yaparak fişlemelerin önüne geçmek, hukuka aykırı olarak kişilerin cinsel yaşamlarının, sağlık durumlarının, sendikal bağlantılarının kaydedilmesinin önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
6
Peter Alan Cooper ve Asaf Varol, “The Development of International Collaborative Undergraduate Degree Programs”, Süleyman Demirel
University Journal of Natural and Applied Science, 17(1), Özel Sayı, 2013, s. 64-67.
7
Gazi, 2015, Gazi Üniversitesi, Adli Bilişim, http://be.gazi.edu.tr/posts/view/title/adli-bilisim-98791, Erişme Tarihi: 21 Kasım 2015.
8
http://cenggraduate.yasar.edu.tr/ (Yaşar Üniversitesi, Yaşar, Erişme tarihi: 18.11.2015 )
9
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/07/20130724-32.htm (ANKA Teknoloji Üniversitesi, ANKA, 18.11.2015)
169
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
Aynı Kanunun 136. Maddesinde kişiye ait bilgilerin hukuka aykırı bir şekilde başkalarına verilmesini, yayılmasını veya
ele geçirilmesini önlemeyi amaçlamaktadır.
137. maddede ise kamu görevlilerinin yetkilerini kötüye kullanarak yukarıda sayılan suçları işlemeleri durumunda
verilecek cezanın yarı oranında artırılacağına hükmetmektedir.
Türk Ceza Kanununun 138. Maddesi, yasa ile belirlenen süreler geçmiş olmasına karşın görevlilerin verileri sistemden
silmemeleri durumunda uygulanacak cezaları belirlemektedir. 139. Maddede ise kişiye ait verilerin kaydedilmesi, hukuka
aykırı olarak verileri elde etme veya başkalarına servis etme veyahut da ortadan kaldırma hariç olmak üzere, bu bölümde
yer alan suçların kovuşturulmasının şikâyete tabi olduğu hükme bağlanmıştır.
5. DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMASI
Türk Ceza Kanunu, denetimli serbestlik uygulamalarını içerisinde barındıracak şekilde yeniden yapılandırılmıştır. Denetimli serbestlik uygulamasının amacı, tutuklunun tamamen salıverilmeden önce bir süreliğine gözetim altında bulundurularak, toplumla bütünleşmesine erkenden imkân tanınmasıdır. Denetimli serbestlikten en fazla bir yıl süre ile
yararlanılabilir10.
Denetimli serbestlik uygulaması da netice itibari ile bir hapis türüdür. Denetimli serbestlik uygulamasından cezaevindekiler ve yeni ceza alanlar yararlanabilir. Cezaevinde olan bir kişi denetimli serbestlik uygulamasından yararlanabilmesi
için; açık cezaevinde cezasının son altı ayını kesintisiz olarak geçirmesi, çocuk cezaevinde ise toplam cezasının beşte birini
tamamlaması gerekir. Koşullu salıverilmesine bir yıl ve daha az süre kalması, Ceza İnfaz Kurumunun İyi halli hükümlü raporu vermesi, hükümlünün denetimli serbestlik uygulamasından yararlanmak istediğine dair dilekçesi ve infaz hâkiminin
kararı gerekir11.
Tablo 1’de denetimli serbestlik uygulama türleri verilmiştir. Denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulan bir hükümlü hâkim tarafından verilen karar çerçevesinde bu haktan yararlanabilir. Örneğin kendi evinde hapis cezasını tamamlanması kararlaştırılabilir ya da kamu hizmeti amacıyla gözetim altında günde 4 saat ücretsiz çalışması istenebilir.
Denetimli serbestlikten yararlanan kişilerin tam gün çalıştırılmasına müsaade edilmemektedir. Mevzuat günde en fazla
4 saate kadar ücretsiz çalışmasını istemesinin temelinde, günün kalan kısmını kendi geçimini sağlaması amacıyla bir işte
ücretli çalışmasına imkân verilmesi amacıyla düşünülmüştür.
Denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulan bir hükümlü için belirli yerlere girmeme zorunluluğu ya da bir meslek
kazandırma kursuna katılması şartı getirilebilir.
HAGB (Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması) suçun niteliği göz önüne alınarak sanığa ikinci bir şans verme amaçlıdır. Suçun geri bırakılması, sanığın suçsuz olduğu anlamını taşımaz. Özellikle çocuk suçlulara uygulanır. HAGB kararı
verilenlerin yükümlülük olmaksızın denetimli serbestlik uygulanmasına tabi tutulması söz konusu olabilir.
Tablo 1: Denetimli serbestlik uygulama türleri
Ev hapsi (Konutta infaz)
Tedavi ve denetimli serbestlik kararı
Kamu hizmeti amaçlı işlerde ücretsiz
çalışma
Meslek kazandırma kursları
18 yaşından küçükler için barınma ve
eğitim
Belirli bir yere gitme veya gitmeme
Gözetim altında ücretli çalıştırma
Koşullu salıverme
Günlerin sadece denetimli olarak
geçirilmesi
Eğitim kurumuna devam etme kararı
HAGB kararı verilenlerin yükümlülük
olmaksızın denetilmesi
Diğer (Kanunla belirlenen mahkeme
kararı)
Ehliyete ve ruhsata el koyma
Denetimli serbestlik uygulaması ayak bileklerine takılan elektronik kelepçelerle de gözetim altına alınabilir. Elektronik
10
11
170
http://www.baltaci.av.tr/denetimli-serbestlikle-ilgili-soru-cevap/ (Baltacı Avukatlık Bürosu, Baltacı, 19.11.2015)
Baltacı, a.g.e.
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
kelepçeler hükümlünün gittiği yerleri GPS üzerinden kontrol merkezine bildiren bir sistemdir. Elektronik kelepçenin ayak
bileğinden çıkartılması halinde anında ilgili kontrol merkezine durum sinyal üzerinden iletilebilmektedir.
Denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulan bir hükümlü, örneğin haftada bir, ayda bir polis karakoluna giderek
imza atması da istenebilir. Denetimli serbestliğin nasıl uygulanacağı, mevzuat kapsamında hâkim kararına göre farklılıklar
gösterebilir. Denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulan bir hükümlünün mümkün olduğunca bu dönemi hem kendi
hem de toplum yararına geçirmesi, kanun koyucunun amaçları arasında yer almıştır.
6. ADLİ BİLİŞİM VE YAZILIM MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMLERİNİN ADALET BAKANLIĞI İLE İŞBİRLİĞİ YAPMALARI
Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Adli Bilişim ya da Yazılım Mühendisliği Bölümleri ile Adalet Bakanlığı arasında
hem teknik hem de yazılım bağlamında bazı ortak projeler yürütülebilir. Adli Bilişim ya da Yazılım Mühendisliği Bölümlerinin temel amacı, siber suçlarla mücadele edecek uzman mühendisler yetiştirmek olduğuna göre, farklı amaçlarla işbirliği
yapılabilir. Örneğin, denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulanların gerek adli bilişim gerekse de yazılım mühendisliği
bölümlerinde zorunlu tutulacak sertifika programlarına katılmaları sağlanabilir. Bu amaçla seçilecek hükümlülerin daha
önceden temel bilişim teknolojileri bilgilerine sahip olmaları, bu hükümlülerin siber ortamda ileri düzeyde bazı mesleki
becerileri elde etmelerini kolaylaştıracaktır.
Denetimli serbestlik uygulamalarında kullanılabilen bazı cihazların bakım ve onarımları için açık cezaevlerinde atölyeler kurulabilir. Bu atölyelerde basit tamiratlar yapılabilir.
Adli Bilişim-Yazılım Mühendisliği Bölümlerinde denetimli serbestlik amaçlı kullanılan cihazlar için yazılım geliştirilmesi
yapılabilir. Örneğin, denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulan hükümlülerin takipleri için akıllı telefonlarda kullanılabilecek uygulamalar Adli Bilişim-Yazılım Mühendisliği Bölümleri tarafından geliştirilebilir.
7. SONUÇ
Türkiye’de Adli Bilişim eğitimi son yıllarda gündeme gelmiştir. Yazar tarafından hazırlanan bir proje kapsamında lisans
seviyesinde bu alanda bir eğitim vermek üzere Fırat Üniversitesi bünyesinde Adli Bilişim Mühendisliği Bölümü kurulmuştur. Bu bölümde dersler Türkçe anlatılmaktadır ve halen ikinci sınıf öğrencileri mevcuttur. İlk ve tek olan bu lisans
programının diğer üniversiteler tarafından da kurulması ve bu alanda eğitim sürdürülmesi gerekir. Çünkü siber dünyada
işlenen suç türleri günden güne yaygınlaşmakta ve çeşitlenmektedir.
Adli Bilişim alanında öğretim üyesi yetiştirilmesi amacıyla yüksek lisans ve doktora seviyelerinde Gazi Üniversitesinin
ve Yaşar Üniversitesinin başlattığı programlar da çoğaltılmalıdır.
Fırat Üniversitesi ile Sam Houston State Üniversitesi arasında imzalanan ve ilgili kurumlarca uygun görülen Adli Bilişim Mühendisliği Uluslararası Ortak Lisans Programı henüz öğrenci alamamıştır. Bunun sebebi İngilizce mesleki dersleri verecek öğretim üyelerinin bu bölüme kadrolu atanmamış olmalarıdır. İngilizce ders anlatabilecek en az üç öğretim
üyesinin bu bölüme atanması ve diğer alt yapı gereksinimlerinin tamamlanabilmesi halinde, çift diplomaya yönelik bu
program kısa sürede eğitim ve öğretime başlatılabilir. Öğrencilerin bu program kapsamında Amerika’ya gitmeleri, üçüncü
ve dördüncü sınıflara ait dersleri Amerika’da tamamlayıp geri dönmeleri, siber alanda ülkemizde eksikliği görülen uzman
mühendislerin yetiştirilmelerine önemli katkılar sağlayabilecektir.
Denetimli serbestlik uygulamaları ülkemizde 10. Yılını doldurmuştur. Bu uygulamadan faydalanan hükümlerinin mesleki beceriler kazanabilmeleri için Fırat Üniversitesi Adli Bilişim ve Yazılım Mühendisliği Bölümleri ile Adalet Bakanlığı
ortak projeler yapabilirler. Denetimli serbestlik uygulamalarına tabi tutulan hükümlülerin siber alanda uzman yetiştirilmeleri sağlanabilir. Denetimli serbestliğe tabi tutulan hükümlülere uzaktan eğitim yöntemleri ile uygulamalı dersler
verilebilir ve alan uzmanı yapılabilirler.
KAYNAKÇA
ANKA, 2015, ANKA Teknoloji Üniversitesi, http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/07/20130724-32.htm, Erişme
171
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
tarihi: 18.11.2015
Baltacı, 2015, Baltacı Avukatlık Bürosu, http://www.baltaci.av.tr/denetimli-serbestlikle-ilgili-soru-cevap/, erişme tarihi:
19.11.2015
Cooper, P., A., Varol, A., 2013, The Development of International Collaborative Undergraduate Degree Programs, Süleyman Demirel University Journal of Natural and Applied Science, 17(1), Özel Sayı, 2013, p. 64-67.
DSHK, 2005, Denetimli Serbestlik Hizmetler Kanunu, Kanun no: 5402, Resmi Gazete tarihi: 20/7/2005, Sayı: 25881.
Gazi, 2015, Gazi Üniversitesi, Adli Bilişim, http://be.gazi.edu.tr/posts/view/title/adli-bilisim-98791, Erişme Tarihi:
21.11.2015.
ÖSYM, 2014, TABLO-4. Merkezi Yerleştirme İle Öğrenci Alan Yükseköğretim Lisans Programları, http://dokuman.osym.
gov.tr/pdfdokuman/2014/OSYS/yerlestirme/2014-%C3%96SYS-TABLO4-EnKucukEnBuyukPuanlar23072014.pdf,
Erişme tarihi: 17.11.2015.
TCK, 2004, Türk Ceza Kanunu, Kanun no: 5237, Resmi Gazete: 12.10.2004, Sayı: 25611
Varol, C. , Cooper, P. , Varol, A., 2013, ” Türkiye’de Adli Bilişim Eğitimi”, 1st International Symposium on Digital Forensics
and Security (ISDFS’13), 20-21 May 2013, Elazığ, Turkey, p. 74-80.
Yaşar, 2015, Yaşar Üniversitesi, http://cenggraduate.yasar.edu.tr/, Erişme tarihi: 18.11.2015
YÖK, 2012, Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Bünyesinde Adli Bilişim Mühendisliği Bölümünün açılması ile ilgili YÖK
Genel Kurulunun 05.07.2012 tarihli kararı, YÖK, 19.07.2012 Tarih, B.30.0.EÖB-101.03.01-4550-30856 sayılı ve Bölüm
konulu yazısı
172
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
BİYOMETRİK GÜVENLİK SİSTEMLERİNİN PERFORMANS ANALİZİ
Prof. Dr. Engin Avcı
Fırat Üniversitesi
Yazılım Mühendisliği Bölümü
enginavci23@gmail.com
Arş. Gör. Songül Karakuş
Fırat Üniversitesi
Yazılım Mühendisliği Bölümü
songul4444@gmail.com
Arş. Gör. Türker Tuncer
Fırat Üniversitesi
Adli Bilişim Mühendisliği Bölümü
tuncer.turker@gmail.com
Prof. Dr. Asaf Varol
Fırat Üniversitesi
Yazılım Mühendisliği Bölümü
varol.asaf@gmail.com
1. GİRİŞ
Teknolojideki ilerlemeler ve gelişmeler güvenilir ve sağlam bir kimlik tespitini de beraberinde getirmiştir. Daha güvenli
ve sağlam kimlik tespiti için biyometrik sistemler ileri çözümler sunmaktadır. Bir biyometrik sistem önceden belirlenen ve
depolanan davranışsal ve fizyolojik özelliklerle karşılaştırma yaparak kişi özelliklerini doğrulamakta ve ayırt edici özelliğinden dolayı, kimlik belirleme uygulamalarında sıklıkla tercih edilmektedir. Biyometrik sistemler; klasik şifre kontrolü, kartlı
geçiş vb. tekniklerden kavram olarak çok farklıdır. Çünkü biyometrik özellikler, kişinin değiştirmesi veya bir başkasına
aktarması mümkün olmayan niteliktedir. Bu noktadan hareketle biyometri, güvenlik seviyesini büyük ölçüde arttıran bir
tekniktir. Biyometrik tabanlı sistemler, kimlik belirleme uygulamalarında her ne kadar yüksek güvenlik ve başarı düzeyi
vaat etse de, birden fazla biyometrik özelliğin kullanımı ile bu sistemlerin güçlendirilmesi ve güvenlik düzeylerinin daha
da arttırılması için çalışmalar sürdürülmektedir.
Bu çalışmada, yüz tanıma, parmak izi tanıma, iris tanıma ve ses tanıma gibi birçok farklı biyometrik özelliğin ayırt
edicilik açısından performans karşılaştırması yapılmıştır.
2. BİYOMETRİK GÜVENLİK SİSTEMLERİ
Biyometrik sistemler, bireylerin fiziksel ve davranışsal özelliklerini tanıyarak kimlik saptamak için geliştirilmiş bilgisayar kontrollü sistemlerdir. Bu sistemler, kişinin sahip olduğu ayırt edici özelliklerinden faydalanmaktadır. Biyometrik
sistemlerin en büyük avantajları kişinin kendini tanıtmak için nüfus kâğıdı gibi tanıtıcıları taşımak mecburiyetinde olmaması ve şifre gibi bilgileri ezberlemek zorunda kalmamasıdır. Biyometrik bilgiler asla kopyalanamaz ve asla başkasına
devredilemez. Bu nedenle biyometrik sistemler en yüksek güvenlik seviyesini sağlarlar. Farklı birçok biyometrik özellik
kullanılarak, kimlik tespiti yapılabilmektedir. En yaygın kullanılan biyometrik tanıma sistemleri genel olarak aşağıdaki gibi
sıralanabilir:
● İris Tanıma
● Parmak İzi Tanıma
● Yüz Tanıma
● El Geometrisi Tanıma
173
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
● Ses Tanıma
● Damar Deseni Tanıma
Biyometrik sistemlerin basit halleri ile binlerce yıl önceden beri kullanıldığı bilinmektedir1. Yakın zamanda ise araştırmacıların insanların fiziksel özelliklerinin ve karakteristiklerinin suça eğilimleri ile bir ilgisinin olup olmadığını araştırmaları, biyometri alanına ilgiyi arttırmıştır.
Geleneksel kişisel tanıma teknikleri yerine biyometrik kimlik doğrulama sistemlerinin yapısı daha avantajlıdır. Fakat biyometrik bir sistemin tasarımında çok önemli sorunlar mevcuttur. Bu sorunlar genel olarak doğruluk, hesaplama
hızı, maliyet, güvenlik, ölçeklenebilirlik ve gerçek zamanlı performans şeklinde sıralanabilir. Ayrıca biyometrik verilerin
güvenliği, saklandıkları ortamdaki her türlü değişim ve saldırılara karşı korunması önemli bir sorundur. Saldırılar biyometrik görüntülerin ve şablonların içeriğini değiştirebilir ve sistemin performansını düşürebilir. Bu nedenle bireylerin
biyometrik bilgilerinin korunması gereklidir. Araştırmacılar biyometrik sistemlerin güvenliğinde karşılaştıkları zorluklar
için şifreleme gibi farklı algoritmalar önermişlerdir. Biyometrik görüntülerin ve şablonların güvenliğinin bir diğer yolu
da damgalama işlemidir. Son yıllarda araştırmacılar biyometrik verileri korumak için görüntü damgalama algoritmaları
üzerinde çalışmalar yapmaktadırlar. Biyometrik damgalama da belirli bir bilgi damgalama verisi olarak kullanılıp bir gizli
anahtar kullanılarak orijinal imge içine daha sonra istenildiğinde çıkartılabilecek veya tespit edilebilecek bir biçimde
yerleştirilir. Damga, damgalanan nesne hakkında kullanıcıya (veya sahibine) ilişkin parmak izi bilgileri, yüz bilgileri, iris
kodları, görüntü vs. gibi bilgiler olabilir. Damga olarak kullanılan görüntü görülebilir veya görülemez olarak gömülebilir.
3. BİYOMETRİK GÜVENLİK SİSTEMLERİNİN PERFORMANS KARŞILAŞTIRMASI
Günümüzde biyometrik incelemelerin boyutu, çeşitliliği ve kullanım alanları artmıştır. Bu sayede de pek çok yeni
biyometrik kimlik doğrulama sistemi yerini almıştır. Biyometrik sistemlerin uygulama alanları günümüzde oldukça çeşitlidir2. Özellikle havaalanları giriş ve çıkış işlemleri, kredi kartı uygulamaları, kriminal amaçlı teşhis ve tespit uygulamaları,
sigorta şirketleri, ağ ve veri güvenliği, sosyal güvenlik, vergi süreçleri gibi kamu hizmetleri, e-ticaret, elektronik imza uygulamaları, internet bankacılığı, ATM’ler, çağrı merkezleri, personel takibi, hasta takibi gibi sosyal sistemlerde kullanılmalarının yanında artık, bilgisayarlar, pda olarak adlandırılan el bilgisayarları, cep telefonları ve ev kilit sistemlerinde de kullanılmaktadırlar345. Örneğin parmak izi, iris veya yüz tanıma sistemini barındıran bir bilgisayar, kimliğini doğrulayamayan
kullanıcıların bilgileri açmasına ve işlem yapmasına izin vermemektedir.
Biyometrik temelli kimliklendirme sistemlerinde kullanıcı, sisteme kendisine ait olan ve üzerinde her daim taşıdığı
parmak izi, iris, ses, el geometrisi, yüz gibi bir fizyolojik özelliğini veya imza atış, yürüyüş gibi bir davranışsal özelliğini
kullanarak giriş yapar6.
Kullanıcı bu şekildeki bir sisteme giriş yapmak istediğinde, sistem tarafından kullanıcının uygun biyometrik bilgisi
(parmak izi, retina, ses vb.) alınır. Alınan bu bilgi, daha önceden aynı kişiden alınıp veritabanına kaydedilmiş aynı tür
biyometrik bilgi ile karşılaştırılır. Karşılaştırma sonucu doğru ise kişinin kimlik doğrulandırılması gerçekleştirilmiş olur.
Günümüzde literatürde kullanılan mevcut biyometrik tanıma sistemleri şunlardır:
1
H. K. Ekenel, S. Y. Bilgin, İ. Eden, M. Kirişci, H. Erdoğan, A. Erçil, “Video dizilerinden çoğul biyometrik kimlik doğrulama = combining face
and voice modalities for person verification from video sequences”, SIU 2004, IEEE, 156-159, 2004.
2
R. Şamlı, M. E. Yüksel, “Biyometrik Güvenlik Sistemleri”, Akademik Bilişim’09 - XI. Akademik Bilişim Konferansı Bildirileri, 11-13 Şubat
2009 Harran Üniversitesi, Şanlıurfa, 2009.
3
G. Dede, M. H. Sazlı, “Biyometrik Sistemlerin Örüntü Tanıma Perspektifinden İncelenmesi ve Ses Tanıma Modülü Simülasyonu”, EEBM
Ulusal Kongresi, 2009.
4
A.K. Jain, L. Hong, S. Pankanti, R. Bolle, “An Identity-Authentication System Using Fingerprints”, Proceedings of the IEEE, 85-9, 1365-1388,
1997.
5
C. N. Kumar, Ravi, A., Bindu, “An Efficient Skin Illumination Compensation Model for Efficient Face Detection”, IEEE Industrial Electronics,
IECON 2006 - 32nd Annual Conference on Volume , Issue , Page(s):3444 – 3449, Nov. 2006.
6
J. Dittmann, P. Wohlmacher and K. Nahrstedt, “Using cryptographic and watermarking algorithms”, IEEE Multimedia, vol. 8, no. 4, pp. 5465, Oct-Dec. 2001.
174
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Fizyolojik Özellikler7
• Parmak izi
• Retina
• DNA
• Damar
• Yüz
• El Geometrisi
• Ses
• Yüz Termogramı
• İris
Davranışsal Özellikler
• İmza Atımı
• Yürüyüş
• Tuş Vuruşu
• Konuşma
Günümüz dünyasının değişen güvenlik gereksinimleri, temellerini bireye has özelliklerden alan ve klasik uygulamalardan daha yüksek güvenlik düzeyi vadeden biyometrik sistemleri ön plana çıkarmaktadır. Diğer taraftan, gelişen sinyal
işleme teknikleri ve yapay sinir ağları gibi örüntü tanıma yöntemleri, biyometrik sistemlerin tasarımını olduğu kadar
benzetimini de kolaylaştırmaktadır. Tüm bunların neticesinde kullanımı giderek yaygınlaşmakta olan biyometrik sistemler, gerek tasarımcılar gerekse kullanıcılar cephesinde deneyim kazanıldıkça günden güne daha da kabul görmektedir.
Biyometrik sistemler son yıllarda hem teorik hem de pratik alanlarda çok büyük ilerlemeler kat etmiş ve geniş uygulama
alanları bulmuştur 8,9,10.
Ancak yukarıda sayılan biyometrik özelliklerin her birinin tanıma ve güvenlik konusunda kendine has bazı zafiyetleri
olduğu ve tek başına kullanıldıklarında bazen yeterli verimlilik seviyesine sahip olmadıkları yapılan çalışmalar neticesinde
görülmüştür. Bu zafiyetler ve dezavantajlar aşağıda Tablo 1’de kısaca özetlenmiştir. 11-32
7
8
1542.
9
1997.
B. Günsel, U. Uludağ, A. M. Tekalp, “Robust watermarking of fingerprint images”, Pattern Recognition 35 (2002) 2739 – 2747.
U. Uludag, A. Ross, A. Jain, “Biometric template selection and update: a case study in fingerprints”, Pattern Recognition 37 (2004) 1533 –
A.K. Jain, L. Hong, S. Pankanti, R. Bolle, “An Identity-Authentication System Using Fingerprints”, Proceedings of the IEEE, 85-9, 1365-1388,
10
A. Ross, A.K. Jain, “Information Fusion in Biometrics”, Pattern Recognit. Lett., 24-13, 2115-2125, 2003.
S.M. Matyas, J. Staptelon, “A Biometric Standard for Information Management and Security”, Computers and Security, 19, 428-441, 2000.
12
B. Son, “The Fusion of the Two User-Friendly Bimetric Modalities: Iris and Face”, IEICE Trans. Inf. And Syst., E89-D, No.1, 372-376, 2006.
13
C., Marven, G., Ewers, “A simple approach to digital signal processing, NY: Wiley Interscience, 1996.
14
D.F. Specht, “Probabilistic Neural Networks for Classification, Mapping or Associative Memory”, Proc. IEEE International Conf. on Neural
Networks, 1, 525-532, 1988.
15
G. Dede, M.H. Sazlı, “Speech Recognition with Artificial Neural Networks”, Digital Signal Process., 2009, doi:10.1016/j.dsp.2009.10.004.
16
L.P. Cordella, P. Foggia, C. Sansone, M. Vento, “A Real-time Text-independent Speaker Identification System”, 12th International Conference
on Image Analysis and Processing Proceedings, 17-19, 632–637, 2003.
17
K. Saeed, M.K. Nammous, “A Speech and Speaker Identification System: Feature Extraction, Description, and Classification of Speech Signal
Image”, IEEE Transactions on Industrial Electronics, 54-2, 887-897, 2007.
18
M. S. Bartlett, H. M. Lades and T. J. Sejnowski, “Independent Component Representations for Face Recognition”, Proc. of Conf. On Human
Vision and Electronic Imaging III, San Jose, California, 1998.
11
19
A. Baykut, “Classifier Combination for Pattern Reconition”, Ph.D. Tezi, Boğazici Üniversitesi, 2002.
P. N. Belhumeur, J. P. Hespanha and D. J. Kriegman, “Eigenfaces vs. Fisherfaces: Recognition Using Class Specific Linear Projection”, IEEE
Trans. on PAMI, Cilt 19, No. 7, s. 711-720, 1997.
21
R. Brunelli, and T. Poggio, “Face Recognition: Features versus Templates”, IEEE Trans. on PAMI, Cilt 15, No. 10, s. 1042-1052, 1993.
22
J. P. Campbell, “Speaker recognition: A tutorial”, Proc. IEEE, Cilt 85, s. 1436-1462, 1997.
23
B. A. Draper, K. Baek, M. S. Bartlett and J. R. Beveridge, “Recognizing Faces with PCA and ICA”, Computer Vision and Image Understanding,
Cilt 91, No. 1-2, s. 115-137, 2003.
24
H. K. Ekenel, “Expression and Illumination Insensitive Independent Components and Wavelet Subbands for Face Recognition”, M.S. Tezi,
20
175
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
Tablo 1. Tekli model biyometrik sistemlerin dezavantajları.
Biyometri Genellik Eşsizlik Kalıcılık
Yüz
Yüksek
Elde
Edilebilirlik
Performans
Kabul
Edilebilirlik
Sahtecilik
Düşük Orta
Yüksek
Düşük
Yüksek
Yüksek
Parmakizi Orta
Yüksek Yüksek
Orta
Yüksek
Orta
Yüksek
İris
Yüksek
Yüksek Yüksek
Orta
Yüksek
Düşük
Düşük
Ses
Orta
Düşük Düşük
Orta
Düşük
Yüksek
Düşük
Ayrıca yapılan çalışmalarda tekli biyometrik özelliklerin en önemlilerinin her birinin tanıma ve güvenlik başarımını
etkileyen bozucu etkiler aşağıda Tablo 2’de verilmiştir.
Tablo 2. Tekli biyometrik özelliklerin en önemlilerinin her birinin tanıma ve
güvenlik başarımını etkileyen bozucu etkiler.
Yöntem
Yöntem İlkeleri
Başarım üzerindeki etkileri
Yüz
Yüz şekli, yerleşimi
Saç şekli, ışık, gölge vb. özellikler başarımı
etkiler.
Parmak
izi
Parmak noktalarının
parmak izi özellikleri
Parmak izinin vücutta kolay elde edilebilir
olmasına rağmen parmağın ıslak veya kuru
olması başarı oranını değiştirir.
İris
Gözün iris örneği
Gözün küçüklüğü, katarakt gibi özellikler
başarı oranını düşürür.
Ses
Kişinin ses özellikleri
Gürültü ve duyarlılık başarı üzerinde rol oynar.
4. SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu çalışmada biyometrik sistemlerin performans karşılaştırması yapılmıştır. Bu karşılaştırma sonuçları yukarıda Tablo
1 ve Tablo 2’ de kısaca özetlenmiştir. Buradan da anlaşılacağı gibi biyometrik sistemler, bireylerin fiziksel ve davranışsal
özelliklerini tanıyarak kimlik saptamak için geliştirilmiş bilgisayar kontrollü sistemlerdir. Bu sistemler, kişinin sahip olduğu
ayırt edici özelliklerinden faydalanmaktadır. Biyometrik sistemlerin en büyük avantajları kişinin kendini tanıtmak için
nüfus kâğıdı gibi tanıtıcıları taşımak mecburiyetinde olmaması ve şifre gibi bilgileri ezberlemek zorunda kalmamasıdır.
Biyometrik bilgiler asla kopyalanamaz ve asla başkasına devredilemez. Bu nedenle biyometrik sistemler en yüksek güvenlik seviyesini sağlarlar.
KAYNAKÇA
Bartlett, M. S., Lades, H. M. and Sejnowski, T. J. “Independent Component Representations for Face Recognition”, Proc.
of Conf. On Human Vision and Electronic Imaging III, San Jose, California, 1998.
Baykut, A. “Classifier Combination for Pattern Reconition”, Doktora Tezi, Boğazici Üniversitesi, 2002.
Boğazici Üniversitesi, 2003.
25
A. Hyvärinen, E. Oja, “Independent Component Analysis: Algorithms and Applications”, Neural Networks, Cilt 13, s. 411-430, 2000.
26
J. Kittler, M. Hatef, R.P. Duin, and J.G.Matas, “On combining classifiers”, IEEE Trans. on PAMI, s.226-239, 1998.
27
J. Kittler, “Combining Classifiers: A Theoretical Framework”, Pattern Analysis and Applications, Cilt 1, No. 1, s. 18-28, 1998.
28
A. Ross, A.K. Jain and J. Qian, “Information fusion in biometrics”, Proc. of Third Intl. Conf. on AVBPA, Halmstad, Sweden, s.354-359, 2001.
29
M. Turk and A. Pentland, “Eigenfaces for Recognition”, Journal of Cognitive Science, s. 71-86, 1991.
30
P. Verlinde, “A contribution to multi-modal identity verification using decision fusion” , Ph.D. Tezi, Ecole Nationale Superiore de Telecommunications, 1999.
31
L. Xu, A. Krzyzak and C. Y. Suen, “Methods for Combining Multiple Classifiers and Their Application in Handwritten Character Recognition”,
IEEE Trans. On Systems, Man, and Cybernetics, Cilt 22, s. 418-435, 1992.
32
Y. Yemez, A. Kanak, E. Erzin, and A. M. Tekalp, “Multimodal Speaker Identification With Audio-Video Processing”, Proc. of the Intl. Conf. on
Image Processing, (ICIP 2003), s. 14-17, 2003.
176
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Belhumeur, P. N., Hespanha, J. P. and Kriegman, D. J. “Eigenfaces vs. Fisherfaces: Recognition Using Class Specific Linear
Projection”, IEEE Trans. on PAMI, Cilt 19, No. 7, s. 711-720, 1997.
Brunelli, R. and Poggio, T. “Face Recognition: Features versus Templates”, IEEE Trans. on PAMI, Cilt 15, No. 10, s. 10421052, 1993.
Campbell, J. P., “Speaker recognition: A tutorial”, Proc. IEEE, Cilt 85, s. 1436-1462, 1997.
Cordella, L. P., Foggia, P., Sansone, C. and Vento, M. “A Real-time Text-independent Speaker Identification System”, 12th
International Conference on Image Analysis and Processing Proceedings, 17-19, 632–637, 2003.
Dede, G. ve Sazlı, M. H. “Biyometrik Sistemlerin Örüntü Tanıma Perspektifinden İncelenmesi ve Ses Tanıma Modülü Simülasyonu”, EEBM Ulusal Kongresi, 2009.
Dede, G. and Sazlı, M. H. “Speech Recognition with Artificial Neural Networks”, Digital Signal Process., 2009, doi:10.1016/j.dsp.2009.10.004.
Dittmann, J., Wohlmacher, P. and Nahrstedt, K. “Using cryptographic and watermarking algorithms”, IEEE Multimedia,
vol. 8, no. 4, pp. 54-65, Oct-Dec. 2001.
Draper, B. A., Baek, K., Bartlett, M. S. and Beveridge, J. R. “Recognizing Faces with PCA and ICA”, Computer Vision and
Image Understanding, Cilt 91, No. 1-2, s. 115-137, 2003.
Ekenel, H. K. “Expression and Illumination Insensitive Independent Components and Wavelet Subbands for Face Recognition”, Yüksek Lisans Tezi, Boğazici Üniversitesi, 2003.
Ekenel, H. K., Bilgin, S. Y., Eden, İ., Kirişci, M., Erdoğan, H. ve Erçil, A. “Video dizilerinden çoğul biyometrik kimlik doğrulama = combining face and voice modalities for person verification from video sequences”, SIU 2004, IEEE, 156-159,
2004.
Günsel, B., Uludağ, U. and Tekalp, A. M. “Robust watermarking of fingerprint images”, Pattern Recognition 35 (2002)
2739 – 2747.
Hyvärinen, A. and Oja, E. “Independent Component Analysis: Algorithms and Applications”, Neural Networks, Cilt 13, s.
411-430, 2000.
Jain, A. K., Hong, L., Pankanti, S. and Bolle, R. “An Identity-Authentication System Using Fingerprints”, Proceedings of the
IEEE, 85-9, 1365-1388, 1997.
Kittler, J., Hatef, M., Duin, R. P. and Matas, J. G. “On combining classifiers”, IEEE Trans. on PAMI, s.226-239, 1998.
Kittler, J. “Combining Classifiers: A Theoretical Framework”, Pattern Analysis and Applications, Cilt 1, No. 1, s. 18-28,
1998.
Marven, C. and Ewers, G. “A simple approach to digital signal processing”, NY: Wiley Interscience, 1996.
Matyas, S. M. and Staptelon, J. “A Biometric Standard for Information Management and Security”, Computers and Security, 19, 428-441, 2000.
Ravi Kumar, C. N. And Bindu, A. “An Efficient Skin Illumination Compensation Model for Efficient Face Detection”, IEEE
Industrial Electronics, IECON 2006 - 32nd Annual Conference on Volume , Issue , Page(s):3444 – 3449, Nov. 2006.
Ross, A. and Jain, A. K. “Information Fusion in Biometrics”, Pattern Recognit. Lett., 24-13, 2115-2125, 2003.
Ross, A., Jain, A. K. and Qian, J. “Information fusion in biometrics”, Proc. of Third Intl. Conf. on AVBPA, Halmstad, Sweden,
s.354-359, 2001.
Saeed, K. and Nammous, M. K. “A Speech and Speaker Identification System: Feature Extraction, Description, and Classi177
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
fication of Speech Signal Image”, IEEE Transactions on Industrial Electronics, 54-2, 887-897, 2007.
Son, B. “The Fusion of the Two User-Friendly Biometric Modalities: Iris and Face.”, IEICE Trans. Inf. And Syst., E89-D, No.1,
372-376, 2006.
Specht, D. F. “Probabilistic Neural Networks for Classification, Mapping or Associative Memory”, Proc. IEEE International
Conf. on Neural Networks, 1, 525-532, 1988.
Şamlı, R. ve Yüksel, M. E. “Biyometrik Güvenlik Sistemleri”, Akademik Bilişim’09 - XI. Akademik Bilişim Konferansı Bildirileri, 11-13 Şubat 2009 Harran Üniversitesi, Şanlıurfa, 2009.
Turk, M. and Pentland, A. “Eigenfaces for Recognition”, Journal of Cognitive Science, s. 71-86, 1991.
Uludag, U., Ross, A. and Jain, A. “Biometric template selection and update: a case study in fingerprints”, Pattern Recognition 37 (2004) 1533 – 1542.
Verlinde, P. “A contribution to multi-modal identity verification using decision fusion” , Ph.D. Thesis, Ecole Nationale
Superiore de Telecommunications, 1999.
Xu, L., Krzyzak, A. and Suen, C. Y. “Methods for Combining Multiple Classifiers and Their Application in Handwritten Character Recognition”, IEEE Trans. On Systems, Man, and Cybernetics, Cilt 22, s. 418-435, 1992.
Yemez, Y., Kanak, A., Erzin, E. and Tekalp, A. M. “Multimodal Speaker Identification With Audio-Video Processing”, Proc.
of the Intl. Conf. on Image Processing, (ICIP 2003), s. 14-17, 2003.
178
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
INVESTIGATION OF SMARTPHONE USAGE AS PROBATIONARY TOOL WITH A PRELIMINARY DESIGN
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kaya
Adiyaman University
Department of Electrical and Electronics Engineering
m.kaya@adiyaman.edu.tr
Prof. Dr. Asaf Varol
Firat University
Department of Software Engineering
varol.asaf@gmail.com
Dr. Shannon Conley
Firat University
Department of Software Engineering
shconley@syr.edu
1. INTRODUCTION
The advance of technology has helped the societies a great deal in various ways. From access to required information
for even simplest tasks to communicating with others, technology is utilized in abundance in our daily lives. Therefore,
this shift from analog to digital world has changed the way people do things. For example, the education system has
adapted itself to this new era by adopting the tools, devices and techniques brought forth by these new technological
advancements [2, 3]. For most of us, seeing someone reading a hard copy book or paper in public places has become
an unusual event, something that looks like it is from an old movie; instead, devices with electronic reading capabilities
are preferred. Of course these kind of technological advances bring ease with it. We can now carry thousands of books
with us everywhere and read whichever we want on the go, which was probably some sort of a dream only a couple
decades ago.
Technology has changed the way we interact too. It is more common these days to meet new people on social media
platforms than it is in real social places such as libraries and coffee shops. Recent surveys indicate that people prefer
digital platforms even to find their romantic partners over traditional in-person meetings. More than one third of recent
marriages started in digital world [1]. Moreover, when we compare the number of friends people have on these platforms with the actual number of friends that they interact in real life; we realize that the latter is a lot smaller.
Today, mobile devices and smartphones are probably the most widespread technological gadgets. The point we
reached in terms of mobile device technology is fascinating considering what we can do with these small, lightweight, in
other words, easy-to-carry personal gadgets. We can execute almost all of our daily tasks or sometimes even work-related tasks on our mobile devices. All of the educational activities, social interactions as well as entertainment can easily
be realized through our smartphones.
Technology has been used by some outside of its useful intent for humanity and new challenges and problems
have emerged that need to be handled. The advance in technology, smartphones and mobile devices in particular, has
provided those ill-intentioned with an opportunity to carry out malicious activities. For example, it is relatively more
common place to see identity thefts and bank account robberies compared to a decade ago [4,5]. In turn, technology
has progressed to enable the discovery of criminal activities in society and to monitor criminals anytime or during their
probation period as well.
Although there are several commercial products to help monitor offenders during probation period, smartphones
still remain somewhat under-utilized in this domain with the great technological potential that they retain. With variety
of benefits they offer, we think smartphones can be a substitute for current monitoring devices. We lay out a system
179
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
design with smartphones at its core that can be used standalone or in parallel with other monitoring devices. To our
knowledge there is not a smartphone application or a smartphone based probationary control system. Smartphones
with their built-in hardware and software capabilities can easily be an industry standard for probation period. In this paper, we also analyze the Smartphone applications to see the main use cases of these devices. Providing some statistical
data about the smartphone usage, we analyze how feasible this smartphone-centric approach would be in probation.
Finally, we discuss the detailed features of this system and its design.
2. STATISTICS ON SMARTPHONE USAGE AND APPLICATIONS
It is quite easy to see how widespread the use of smartphones has become from the increase in smartphone sales
day by day globally. According to a report on USA TODAY, smartphone sales increased by 28% from 2013 to 2014,
reaching to 1.2 billion sales worldwide [7]. This number indicates that smartphones can serve a great connection point
between people.
In fact, the growth of social networks signals the significant influence of the smartphone usage in countries such as
Turkey, Indonesia, Nigeria and Brazil etc. According to a study conducted in Indonesia, people in this country have the
idea that Facebook is a platform or an entity which is totally separated from internet. 11% of these people who use Facebook actively said that they do not use internet [8]. We conclude from this point that daily smartphone usage in these
countries is much higher than that of the notebooks and personal computers to such an extent that it makes them think
that the mobile applications like Facebook are not associated to internet.
Another study that points out the place of smartphones in general internet usage shows that an estimated 3 billion
people of the world’s population are connected to internet as of 2014 [12]. 1.55 billion of these people are on Facebook
and 1.31 billion are accessing Facebook via a mobile device [13].
People of Turkey are becoming more connected to internet and social networks according to recent statistics. A
survey entitled “Information and Communication Technology (ICT) Usage Survey on Households and Individuals, 2014”
shows that 53.8% of people are connected to internet. This number exhibits an increase of 4.9% compared to the previous year. The survey also discovers that 60.2% of households have internet access [9].
The growth in the ad revenues also indicates the spread of mobile devices in Turkey. According to data from the Interactive Advertising Bureau Turkey (IAB Turkey), digital advertisers, compared to the year before, increased their profit
by 20.5% in 2014, which is a number equal to nearly $644.1 million. The share of mobile advertising in this number is
dramatic. In 2014, digital ad revenue through mobile advertising increased by 58.5% compared to the year before, a
number that is roughly equal to $11.9 million [10].
According to the survey conducted by Neomobile, a leading Mobile Commerce Group, the penetration of smartphone usage in Turkey is very high and its people are very active on Social Media. Current state of the smartphone penetration (at the time of this survey) reaches a very high number like 92.5% and this renders these mobile devices as one
of the most widely used handheld device. This survey also shows that Social Media penetration is rising with 34 Million
Facebook users active in 2015 and 11.5 Million users on Twitter. This number conforms to the general smartphone usage
and internet connectivity rates in Turkey [11].
3. SMARTPHONE APPLICATIONS CATEGORIES
We can say that the development of Android Operating System by Google gave a momentum to the spread of
smartphone usage. Today, many leading electronics companies including Sony, Samsung, LG and many others, are using
Andorid OS for the mobile devices they manufacture. The reason behind this may be seen as the fact that Android OS is
open source and thanks to Google Play, a digital market for Android applications, it addresses a wider audience. As such,
as of July 2013 this digital market has had millions of apps published and billions of apps downloaded [15]. Moreover,
surveys show that 71% of developers create Android Apps and for 40% of developers, Android is the target platform [18].
180
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Despite this very large number of developers and apps for Android platform, when we analyze the applications we
realize that apps for certain domains and purposes exist abundantly and new ones emerge on daily basis. Yet, to the best
of our knowledge, none exists to support the justice system in our country.
Android apps on Google Play have been categorized by AppBrain, the leading source for information about Android
apps, and the number of apps in each category is shown in Figure 1 [14]. The kinds of apps that some of these categories
include are briefly discusses below.
Figure 1. Top Google Play Categories [14]
The high rate of Education apps may seem like we are utilizing these devices or apps in our formal education system.
Yet, when we look at the top downloaded apps, we realize that they are electronic versions of religious texts like Bible
and Qur’an, e-reading or language learning apps. We can still say that we are yet to fully incorporate or exploit these
mobile devices in our education system.
The diversity of apps in lifestyle category also takes attention. Apps for ordering food, for recipe of foods, calendars
and prayer reminders are all placed under this category. Entertainment category includes game-related apps, apps to
watch movies and various others such as file sharing apps. In business category we see apps like office programs and file
format converters as well as file managers.
This picture shows us the lack of apps that can enhance our justice and education systems. In this paper, we propose
a design for such an app that can be used to track the offenders during their probation period. We also discuss pros and
cons of our design and how some of the critical issues can be overcome.
4. STATE-OF-THE-ART PROBATION MONITORING TECHNOLOGY
Although probation has been practiced in some countries like US and England for a long time, technological devices
to monitor an offender while on parole have emerged fairly recently, only within the last decade. As we mentioned
before, rapid advances in technology has made things easier for us in almost all aspects of our lives. By offering new
monitoring products with differing capabilities, these technological advances have helped probation period to progress
and become more effective and less expensive. We have explored the commercially available devices in use today to
monitor an offender while on parole. Continuous Alcohol Monitoring, GPS Location Monitoring and House Arrest System
are some of the most widely used electronic monitoring devices.
4.1 Continuous Alcohol Monitoring
The point we came in technological development allows us to test alcohol consumption continuously from practically
anywhere. Continuous Alcohol Monitoring Devices are placed around the alcohol offender’s ankle and alcohol consumption level is tested through the offender’s perspiration. With these devices the offenders no longer need to transport
to a testing center to have their alcohol level tested. Moreover, the device usually repeats the alcohol test at regular
181
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
intervals like every 30 minutes and reports the results instantaneously. With this device, probation officer does not have
to participate in alcohol testing and will automatically be notified if alcohol consumption is detected from the offender’s
perspiration. These bracelets also come with built-in sensors to detect any tampers, obstructions, and removals. These
devices can be good option to assess offenders’ alcohol dependence or addiction while on parole.
Another alcohol consumption monitoring device that can be used especially with lower-risk offenders is Remote
Alcohol Breath Testing devices. This kind of device validates the identity of the offender with face recognition using their
built-in camera. With every single test this face recognition algorithm is run to ensure the identity of the user.
4.2 GPS Location Monitoring
GPS location monitoring devices are used widely as a commercial product in probation. The idea behind this is to
keep track of physical location of an offender. Some of these devices may support an alerting mechanism based on the
inclusion-exclusion zones. Once the offender gets out of the zone that he is allowed, an automatic alert is sent to the
probation officers. Today, some of these devices are designed to work in extreme environmental conditions such as high
temperature and they are also resistant to water and outside impact. They are also designed to detect removal instantaneously and to support a 2-way offender communication.
4.3 House Arrest System
This kind of device is used when the offender is confined by the authorities to a certain resident and restricted to
travel. They usually report the offender’s movements inside the resident and whether the offender has gone outside of
the zone he is restricted to. Sometimes they come with a display to support offender communication and sometimes
random verifications. They are also designed to detect removal and tampers.
5. AN ALL-IN-ONE DESING BASED ON SMARTPHONES
Smartphones are an excellent choice as a next-generation probationary monitoring tool. First of all, they are already
used widely; therefore they do not add an extra cost for both the probation officers and the offenders. Second important
point to consider is that smartphones integrate a lot of high-tech features in one handheld device. They combine the
features of popular mobile devices such as cell phones, personal digital assistants (PDA), media players and GPS navigation units. Another very important hardware support that these smartphones offer is their high-definition screens, cameras and voice recorders. Last but not least, especially some of the new-generation smartphones come with fingerprint
reader, motion sensors, and support high-speed mobile broadband 4G LTE internet connections. Considering all these
benefits, we argue that with a comprehensive system design, smartphones can replicate most of the functionalities of
state-of-the-art monitoring devices. Thus, this easy-to-carry technology product is a good candidate for addressing the
needs of our court system for probation period. The specifications and the features of the proposed design are discussed
below.
5.1 GPS Location Tracking
GPS Location Tracking constitutes the backbone of the system providing 24/7 monitoring of the offender’s physical
location. Smartphones integrate GPS navigation units that can be utilized to perform continuous monitoring. Android
platform provides all necessary APIs for successful location monitoring. In order to achieve this functionality in our system, at first glance we realize that there are two different APIs and Frameworks that can be used: the platform location
API in android.location framework which defines Android location-based and related services and the Google Location
Services API which is a part of Google Play Services.
In this system, we propose using GPS in concert with Android’s Network Location Provider to acquire the offender’s
location. We think that this approach would work best since both have their pros and cons. For example, while GPS is
more accurate, it does not perform well indoors, consumes more battery power, and may not be as quick as we want in
some time-critical scenarios. On the other hand, Android’s Network Location Provider determines the location using cell
182
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
tower and Wi-Fi signals, can work well indoors and outdoors, responds faster compared to GPS, and drains less battery
power. As we can see from this brief discussion, Android provides several options that can be used to detect location.
It is a matter of detailed assessment to make the best design decision about which one should be adopted within the
scope of our problem.
Using this system, it is possible to define/redefine locations that the offender is allowed to or restricted from. An
automated notification system can be implemented to contact the probation officer in case the offender leaves his confined zone.
Critical Issue 1: 24/7 Monitoring vs Battery Life and Accuracy of Location
Before we address this issue in terms of our system, we should point out that battery life has been on top of the
major electronics companies’ critical issues list. Regardless of what types of apps are running on the system, this is one
of the main problems yet to be solved in smartphone technology. If we still need to make some design decisions considering the battery life, we can propose to use Android’s Network Location Provider which takes up less battery power
when the accuracy is not crucial factor and a rough estimate of the location suffices. With this approach, a more precise
location can be requested at any given time. We can also use GPS to obtain more precise location information with longer time intervals to increase the battery life. Some studies show that location of the smartphone can be detected within
30 cm. of error range using Android as platform [17].
Critical Issue 2: Identity Verification
Most GPS Location Monitoring Bracelets come with a mechanism that prevents the removal, tamper and obstructions. Monitoring the location from smartphone may seem like an approach that can be misused. We have to answer
the following questions to address this issue: how can we make sure that the offender himself is physically carrying his
smartphone rather than leaving the phone in someone else’s possession while possibly leaving his restricted zone?
Solution to this issue requires some sort of identity validation. Luckily, smartphones provide several features that
can be employed for that purpose [6]. The offender can be contacted through the system by the probation officer or an
automated agent to start a video-chat or to request to either send a picture of himself or his fingerprint. Then the system
can run a face or fingerprint recognition algorithm to validate the identity of the offender. This process can take place
randomly or at a pre-defined time.
5.2 Rehabilitation Assistant
Rehabilitation is a very fundamental concept in probation to help the offenders to reintegrate into society and to
prevent criminal recidivism. Through a successful rehabilitation correct and acceptable behaviors are promoted to ensure the safety of others by diminishing criminal habits of certain individuals. This compared to imprisonment gives the
offenders a chance to rectify their behaviors and to become a part of the society again.
Based on our observation, current commercial products do not support rehabilitation directly. The design proposed
in this paper can easily integrate elements of rehabilitation process. This design provides the probation officers to define
and create a rehabilitation routine for particular individuals. The details of this rehabilitation program should be defined
by the expert probation officer based on what kind of criminal behavior the offender has exhibited. After the tasks have
been defined in this rehabilitation program, the offender will be requested to complete the task at a pre-defined time.
This task may be scheduled to pop up on the offender’s smartphone randomly too. Some of these tasks may include
watching short movies, reading assignments, meeting with an influential person who is assigned by the probation officer.
These activities will be designed to enforce good behavior and help the offender to correct his behavior while on parole.
At certain times, the offender may be asked to take a quiz to complement this education/rehabilitation process.
Through this rehabilitation assistant unit, offenders can be assigned a community service at a specific day and time.
Working in the public library, mosque or another public place can be an example of community service. The system can
183
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
also track if the offender is where he is supposed to be during his assigned mandatory community service.
5.3 Good Citizen App
A novel characteristic of the proposed system aims to include the public in probationary monitoring. Those who volunteer will have chance to download the app designed for the public use to give feedback on an offender’s behavior in
public place. When system detects an approved individual from public in a close proximity to an offender, it will automatically launch a form to fill in to evaluate the offender’s behavior. The appearance of the offender will be introduced to the
individual and report will be requested only if the volunteer approves that he has recognized someone that matches to
that appearance in his surroundings. Then he will share his observation about the offender including whether he thinks
the offender has exhibited suspicious behaviors.
The report from the volunteer can include information such as whether the offender is consuming alcohol at the
moment or whether he is hanging idly around a park or a school where there may be students around etc. The system
can notify the probation officer when a suspicious behavior is reported by the volunteer. This option may be applied to
those who are possibly low-risk and selected by the expert probation officer.
5.4 Social Media Profile
Social Media activities can give a lot of clues about what an offender is up to. In some countries such as the US, probation officers started to use the Social Media accounts of the offenders to keep an eye on them [16]. This relatively new
concept helps the probation officers to supervise the offenders more easily and effectively. In our smartphone-centric
design, we can easily integrate a module that handles this job. Meaning, besides the offenders’ social media activities,
we can easily analyze their search, conversation and text histories.
After all this data is extracted from the offender’s smartphone, any suspicious behavior should be detected from this
data. Manual analysis of this data may prove impractical as it will grow very quickly over time especially as the number
of offenders on parole increases. To automate this process, we will employ natural language processing techniques to
disclose activities that require attention of the authority. For this, we can create special lexicons for example to detect
violent or faulty language on Social Media or in text messages.
Through this system, an offender’s social network can also be monitored. Therefore, any suspicious connection that
has been formed between the offender and any other individual (possibly on parole also) can be reported immediately.
Another network activity that may need to be caught can be when someone on parole creates a connection with someone who has another connection which is also on parole.
Scenarios given above are just some examples that we thought of. Once a new pattern of behavior is discovered, it
can be defined and implemented in the system to be detected in future.
5.5 A Special Use Case: Domestic Violence and Personal Problems
If the offender has violated the law due to a personal problem with only one individual, this offender may need to be
treated or monitored differently than other offenders. In other words, if the offender is known to be harmless in general
towards public, but one specific person, the relationship between the offender and the victim should be monitored.
Domestic violence can be a good example here. If a woman is the victim of domestic violence and concerned about her
safety while the offender is on parole, locations of both can be tracked down to know whether the offender is approaching to the victim. Necessary precautions can be taken, when the proximity of the offender and the victim drops below a
certain threshold.
5.6 Voice/Video Conference with Authority for Alcohol Test and Others
If the offender is an alcohol addict or restricted from drinking alcohol, the system can be adapted to monitor the
alcohol test. We think that automated alcohol testing at home can easily be misused. Therefore, we need to analyze
184
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
different techniques that report the alcohol consumption of the offender without any supervision.
The most practical and credible approach seems to be supervising alcohol testing remotely which can easily be integrated in this proposed system via video chats. One possible scenario can be as follows. The offender can be requested
to test his alcohol consumption using any alcohol testing devices including Alcohol Saliva Test Kit. These kits are very
cheap and have high accuracy. During the testing, the probation officer can supervise the testing remotely through a video chat. Another option for supervision would be to request a volunteer (Section 5.3) to supervise the test if the offender
is in a public place like hospitals. Of course, this should not be practiced if the authority thinks that the volunteer’s safety
may be put in jeopardy. This process can be scheduled beforehand or started randomly. This way the offender and the
probation officer will not need to travel to a testing center.
5.7 Installation of the New System and Compliance with the System
This paper proposes a system that includes several components that are explained in previous sections. The most
important of which is the Android app that needs to be installed on the offender’s smartphone before his release. An
important functionality of the system is that it enables monitoring the offender’s GPS location continuously. Just like the
GPS monitoring bracelets in use today in many countries, this system should be able to detect the outside tampers with
the app such as uninstalling it or switching off the smartphone all together.
Critical Issue: Protecting the app from being uninstalled and/or the smartphone being switched off is not a trivial
task. We need to be able to track the location of the offender 24/7 and detect any unexpected system behaviors. We can
overcome this issue by integrating a heartbeat message in our app. We can design our system to send the GPS location
information at certain time intervals together with this heartbeat message that indicates our monitoring app is up and
running. If an expected heartbeat message is not received the probation officer can be notified to take an action.
6. COMPARISON BETWEEN OUR SMARTPHONE SYSTEM AND OTHERS
We argue that the point where smartphone technology has reached provides all necessary equipment and technology to run more successful probationary activities. To emphasize the advantages of the proposed system over existing
probationary tools, we comparatively discuss some of the functionalities of our system and those of the existing tools.
6.1 Cost
The first point that needs to be highlighted is the cost of providing or obtaining the probationary tools and services.
Although we have not discussed the cost benefits of the proposed design, it is clear that employing smartphones, which
is already ubiquitous, instead of the commercial devices explained above for probationary monitoring will reduce the
cost associated with obtaining the probationary services and monitoring devices for parolees and the court.
6.2 Integrity of Parolee
The proposed system respects the personal privacy and the integrity of the parolees as well. The current GPS monitoring bracelets are designed to be disguised when worn. Yet, it can never be fully guaranteed that others will not realize
that someone is wearing them. In case of our proposed design, no special-purpose devices are needed. This, therefore,
allows the parolees to continue their social lives without worrying about being uncovered and hence being discriminated against.
6.3 Flexibility and Functionality
The proposed design is also more flexible and supports more functionality in comparison with the special-purpose
probationary monitoring devices. For instance, the probation officers can communicate with the parolee at any time
through not only audio contact, but also video chat. Moreover, this system supports the rehabilitation for offenders as
well by providing a platform where tasks can be given to them and their progress can be controlled.
Tracking two people simultaneously is also novel in this system. As explained before, when an offender is known to
185
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
be in conflict with a certain another individual, usually the victim, that other person can demand protection. In this case,
the system can detect and notify the authority when the offender approaches to the victim while on parole.
Under certain circumstances, we think that pre-approved people can be included in the probation period to help
monitoring an offender and/or rehabilitating them. For this purpose, a database of approved people can be created and
they can be requested to report about the offender’s behavior or his rehabilitation tasks.
7. CONCLUSION
In this paper, we have investigated the smartphones in terms of how widespread their use is and what type of application categories exist indicating main use cases of these devices. We have also explored the current state-of-the-art
probationary monitoring technologies and suggested a smartphone based approach for probationary monitoring. In
order to assess the feasibility of smartphone use for probationary purposes in our court system, we have provided some
statistics about the internet connectivity in Turkey.
We highlight in the paper that technology has changed the globe in many different ways. The way we learn, interact, entertain etc. has been dramatically changed as a consequence of recent technological advancements and devices,
smartphones and mobile devices in particular. Therefore, we think that it is time to consider to and integrate smartphones more into our court system.
We conclude based on our discussions that smartphones can easily be used as a replacement to the existing commercial probationary tools. The ubiquitous use of these mobile devices and the fact that internet connectivity rates in
Turkey has been rapidly increasing backs up the success and effectiveness of the proposed system. We have also compared the smartphone-centric probationary approach with exiting tools and concluded that this system will cost a lot
less and be more flexible and rich in terms of functionality. Due to this flexibility, besides the novel features that have
already been discussed and outlined such as the rehabilitation assistant and social awareness, more functionality can be
integrated to this design based on expert guidance in judicial and probation system.
The next step in this study shall be the realization of this system into a real world application, followed by an extensive test for each of these functionalities and units. For this the required researches and funds shall be obtained. We plan
to proceed with formation of our research group to work on the design, implementation and testing.
REFERENCES
[1] Sharon Jayson, “Study: More than a third of new marriages start online” USA TODAY, June 3, 2013, http://www.usatoday.com/story/news/nation/2013/06/03/online-dating-marriage/2377961/ , Accessed on 21.11.15
[2] Alghamdi, M.; Lamb, D.J.; Al-Jumeily, D.; Hussain, A.J., “Assessing the Impact of Web-Based Technology on Learning
Styles in Education,” in Developments in eSystems Engineering (DeSE), 2013 Sixth International Conference on ,
pp.348-353, 16-18 Dec. 2013
[3] Yang Min, “Information Technology and education: A study on how teachers and students use net to teach or study,”
in Information Management and Engineering (ICIME), 2010 The 2nd IEEE International Conference on , vol., no.,
pp.51-54, 16-18 April 2010
[4] Leyla Bilge, Thorsten Strufe, Davide Balzarotti, and Engin Kirda. 2009. All your contacts are belong to us: automated
identity theft attacks on social networks. In Proceedings of the 18th international conference on World wide web
(WWW ‘09). ACM, New York, NY, USA, 551-560.
[5] Saunders, Kurt M., and Bruce Zucker. “Counteracting identity fraud in the information age: The Identity Theft and
Assumption Deterrence Act.”International Review of Law, Computers & Technology 13.2 (1999): 183-192.
[6] Fahmi, P.N.A.; Kodirov, E.; Deok-Jai Choi; Guee-Sang Lee; Mohd Fikri Azli, A.; Sayeed, S., “Implicit authentication
based on ear shape biometrics using smartphone camera during a call,” in Systems, Man, and Cybernetics (SMC),
186
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
2012 IEEE International Conference on , vol., no., pp.2272-2276, 14-17 Oct. 2012
[7] Brett Molina and Marco della Cava, “Apple beats Samsung in Q4 smartphone sales”, USA TODAY March 3, 2015,
http://www.usatoday.com/story/tech/2015/03/03/apple-samsung-smartphones/24320385/ Accessed on: 21.11.15
[8]
http://qz.com/333313/milliions-of-facebook-users-have-no-idea-theyre-using-the-internet/
21.11.2015
Accessed
on
:
[9] Turkish Statistical Institute, “Information and Communication Technology (ICT) Usage Survey on Households and Individuals, 2014”, No: 16198, 22 August 2014, http://www.turkstat.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16198 Accessed
on 21.11.15
[10] “Digital Ad Revenues in Turkey Up 20.5% Last Year”, April 15, 2015, http://www.emarketer.com/Article/Digital-AdRevenues-Turkey-Up-205-Last-Year/1012359, Accessed on 21.11.2015
[11] “Mobile Market Info in Turkey”, http://www.neomobile.com/neomobile-turkey/turkey-mobile-market-news/ , Accessed on 21.11.15
[12] “Internet Users Surge to Almost 3 Billion Worldwide”, http://time.com/3604911/3-billion-internet-users/, Accessed
on 21.11.15
[13] Number of monthly active Facebook users worldwide as of 3rd quarter 2015 (in millions), http://www.statista.com/
statistics/264810/number-of-monthly-active-facebook-users-worldwide/ Accessed on 21.11.15
[14] “Most Popular Google Play Categories”, http://www.appbrain.com/stats/android-market-app-categories , Accessed
on 21.11.15
[15] “Android’s Google Play beats App Store with over 1 billion apps, now officially largest”. http://www.phonearena.com/news/Androids-Google-Play-beats-App-Store-with-over-1-million-apps-now-officially-largest_id45680 Accessed on 21.11.15
[16] “Probation 2.0: How technology is changing probation work” http://www.boston.com/yourtown/2012/11/29/probation-how-technology-changing-probation-work-probation-officers-tap-social-media/Y5rpa12H1LOWQ7No6v211K/
story.html Accessed on 21.11.15
[17] Hoflinger, F.; Rui Zhang; Hoppe, J.; Bannoura, A.; Reindl, L.M.; Wendeberg, J.; Buhrer, M.; Schindelhauer, C., “Acoustic Self-calibrating System for Indoor Smartphone Tracking (ASSIST),” in Indoor Positioning and Indoor Navigation
(IPIN), 2012 International Conference on , vol., no., pp.1-9, 13-15 Nov. 2012
[18] https://en.wikipedia.org/wiki/Android_(operating_system) Accessed on 21.11.15
187
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
A COMPARATIVE STUDY ON PROBATION TERMS FOR CYBER-CRIMES AND OTHER CRIMES
Dr. Malek Harbawi
Firat University
Software Engineering Department
harbawi.malek@gmail.com
Prof. Dr. Asaf Varol
Firat University
Department of Software Engineering
varol.asaf@gmail.com
1. INDRODUCTION
The vast and rapid development in the Internet and Information Communication Technology (ICT) in general has
created a new dimension in our world, that is, the cyberworld or cyberspace. In this dimension, almost everything has
become possible. Individuals and organizations are extensively using this cyberspace in their daily transaction just like
our physical world. This has created a series of competitions in many aspects, such as, e-commerce, e-learning and even
e-government portals. The main challenge in the cyberworld is that we deal with virtual world where identities can be
hidden or hijacked. Thus, the term cybersecurity has become one of the fundamental pillars in the cyberworld. Cybersecurity has become a common practice and attached to nearly everything connected to the Internet. We usually hear
about a friend or a person we know who was hacked, or perhaps, a company that was scammed by an e-mail and lost
a considerable amount of money. To many individual, especially those who are specialized in computer and software
engineering fields, the concept of hacking, scamming, social engineering, etc., may sound simple and straight forward.
However, the shocking fact that in a matter of a few years, major organizations have been hacked and the consequences
were major losses and damages1. In this regard, there is always worst case scenario where some organized cyber attackers may take over the control of some critical facilities, say missile firing control system, Unmanned Combat Aerial
Vehicle (UCAV) or a nuclear reactor perhaps. In this case, catastrophic consequences may happen causing, apart from
cost effects, major destruction events in the world.
Any violation of criminal law leads to a crime, yet considering the use of computer and Internet, the crime would be
described as “cyber-crime or cybercrime”. According to a number of references, specialized in computer criminology2,
there is no real consensus on the definition of cybercrime, however, it can be defined as “an act that covers the entire
range of crimes which involves computer, computer network, cell phones, etc., either as its target or as an instrumentality or associate.”3 These cybercrimes may be represented in the form of licensed programs cracking and piracy, any sort
of e-mail offence including: hacking, spoofing, abusing, threatening, and identity theft, scamming, spam and phishing,
social engineering; and it may also be performed by more complicated methods such as remote administration tools and
carding. Furthermore, there is one of worst cybercrimes against humanity that is online child sexual abuse material. A
detailed discussion on cybercrime categorization will be presented in section two. It is important to mention that cybercrimes are also categorized based on the severity according to the judicial system. Thus, this has created a relatively new
aspect in criminology concept which is directly related to the cyberspace and laws applied to it. In this regard, variety of
recent publications have been produced to study the criminology terms related to cybercrimes and computer crimes,
in an explicit attempt to formalize laws, policies, and solutions applicable to and coping with these crimes. For instance,
Burden and Palmer4 published an article explains and summarize some of the key areas of online criminal activities.
1
http://csis.org/files/publication/150714_Significant_Cyber_Events_List.pdf (Significant Cyber Incidents Since 2006; 19.11.2015).
F. Cassim, “Formulating Specialised Legislation to Address the Growing Spectre of Cybercrime: A Comparative Study,” Potchefstroom
Electronic Law Journal, 12/4, (2009), p. 37-79.
3
Parmond Kr. Singh, Laws on Cyber Crimes alongwith IT Act and Relevant Rules, Book Enclave Publications, Jaipur 2007, p. 6.
4
Kit Burden and Creole Plamer, “Internet crime: Cyber Crime — A new breed of criminal?,” Journal of Computer Law and Security Review,
2
188
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
They also proposed placing these crimes in the proper judicial context. Relatively similar to the previous idea, Sommer5
connected policing cybercrimes and issues facing the criminal justice system in the UK. He had attempted to formulate a
practical solution to cybercrime from judicial prospective, especially related to digital forensic cases, where he proposed
the implementation of software toolkits on computer systems that would assist in apprehending and prosecuting cyber
criminals after obtaining enough evidences. Nykodym et al6 provided a profiling approach based on some specific characteristics do regularly exist in cybercrimes. According to their article, companies are being much affected by insider offenders and an accurate profile of an inside cybercriminal may help in identifying both prospectively and retrospectively.
Nykodym and Taylor7 proposed in their article that victims of cybercrimes should be able to legally follow the criminals
worldwide via an international collaboration for cybercriminals prosecution. Variety of other articles thoroughly discussed related cybercrime issues on national basis8,9,10 and international basis11,12.
The judicial terms vary based on the committed crime so are the consequences to be considered. One of these judicial terms is probation, which is defined as “a method of dealing with specially selected offenders and consists of the
conditional suspension of punishment while the offender is placed under personal supervision and is given individual
guidance or treatment”13. As the definition suggests, the conditional suspension of punishment is given to selected offenders based on certain criteria vary according to the sanction. In this regard, probation in traditional crimes has been
widely investigated on both local and international senses, and there are hundreds of articles based on probationary
terms for both probation practitioners and managers, yet this term is considered relatively new in cybercrimes and
sanctions related to them. Therefore, in this paper, we will be discussing the probation in cybercrimes according to the
followings: section two is presenting the investigation process in both cybercrimes and traditional crimes, section three
is covering the cybercrime legislation, and the final remarks and conclusions are presented in section four.
2. INVESTIGATION PROCESS: CYBERCRIMES VS. TRADITIONAL CRIME
In common crime cases, the investigation process starts by confirming the occurrence of crime. Once the authorities
determine that a crime has taken a place, they initiate a few formal steps starting by collecting evidences and search and
arrest if the court decides to press charges for a reasonable cause. Collecting evidences is generally done to support the
prosecution case; these evidences should be lawfully gathered otherwise it may be considered by the judge as inadmissible14. The reliable and proper evidences can be in the form of forensic evidences, eye witnesses’ statements, photos,
video/audio records, and written notes. Once the evidences are gathered, specialized personnel use advanced technologies to identify matching from fingerprints, DNA, etc. which lies under forensic procedures. According to the results of forensic procedures and other relevant evidences analysis, a search warrant shall be issued based on reasonable grounds.
In cybercrime sense, very similar scenario takes place, yet the main difference is that evidence collecting is more
19/3, (2003). 222-227.
Shiuh-Jeng Wang, “Measures of Retaining Digital Evidence to Prosecute Computer-based Cyber-crimes,” Journal of Computer Standards &
Interfaces, 29/2, (2007), p. 216-223.
5
Peter Sommer, “The Future for Policing of Cybercrime,” Journal of Computer Fraud & Security, 2004/1, (2004), p. 8-12.
6
Nick Nykodym, Robert Taylor and Julia Vilela. “Criminal Profiling and Insider Cyber Crime,” Journal of Computer Law & Security Review,
22/5, (2005), p. 408-414.
7
Nick Nykodym and Robert Taylor, “The World’s Current Legislative Efforts against Cyber Crime,” Journal of Computer Law & Security Review,
20/5, (2004), p. 390-395.
8
Jia-Rung Sun, Mao-Lin Shih, Min-Shiang Hwang, “Cases study and analysis of the court judgment of cybercrimes in Taiwan,” International
Journal of Law, Crime and Justice,
9
Knife Yilma, “Developments in Cybercrime Law and Practice in Ethiopia,” Computer Law & Security Review, 30/6, (2014), p. 720-735.
10
Duryana Binti Mohammed, “Combating the Threats of Cybercrimes in Malaysia: The Efforts, the Cyberlaws and the Traditional Laws,”
Computer Law & Security Review, 29/1, (2013), p. 66-76.
11
Pardis Moslemzadeh Tehrani, Nazura Abdul Manap, Hossein Taji, “Cyber Terrorism Challenges: The Need for a Global Response to a Multijurisdictional Crime,” 29/3, (2013), 207-215.
12
UNODC, Comprehensive Study on Cybercrime, United Nations Office, New York, 2013, p. 25.
13
Jon Klaus, Handbook on Probation Services - Guidelines for Probation Practitioners and Managers, UNICRI Publications, Rome, 1998, p. 8.
http://www.hsc.csu.edu.au/legal_studies/structure/crime/4076/criminal_investigation.htm (Legal Studies, Charles Sturt University;
14
22.11.215)
189
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
likely to be based on digital forensics. Here, a deep knowledge in computer, networking, cyberspace, and cybercrimes
should be considered prior the starting of any investigation step. The general issue is that computer related areas as
well as ICT are rapidly evolving and may create confusion leading to serious obstacles on the way of prosecutors. Unlike
traditional crimes, acts, sentences, law statements, and detailed policies related to cybercrimes yet to be established
and provided to the judicial system. Furthermore, as the technology evolves, this issue gets more complicated and intensified. Various cases have been studied in literature in an attempt of increasing the awareness of law makers to the
aforementioned issue. In an attempt of alleviating this complication, some researchers have proposed a detailed classification of cybercrimes. Table 1 provides a summary of cybercrimes classification based on the work of Alkaabi et al15. In
this classification approach, the authors proposed categorizing cybercrimes into two main groups based on role of the
computer, as a milestone. Even though this classification is useful yet it is not adequate for digital evidence collection.
Table 1: Cybercrimes Classification
Classification
Criterion
Role I
The computer is being targeted
by criminal activities:
- Unauthorized
access
offences such as hacking
- Malicious codes offences
such as dissemination of
viruses and worms
- Interruption of services
offences such as disrupting
or denying computer
- services and applications
such as denial of service
attacks and Botnets
- Theft or misuse of services
such as theft or misuse
of someone’s Internet
account or domain name.
Role II
The computer is being used as a
tool for criminal activities:
- Content violation offences
such as possession of child
pornography, unauthorized
possession
of
military
secrets, IP offences
- Unauthorized
alteration
of data, or software for
personal or organizational
gain such as online fraud
- Improper
use
of
telecommunications such as
cyber stalking, spamming,
and the use of carriage
service with the intention
or conspiracy to commit
harmful or criminal activity.
As we mentioned earlier, evidence gathering is usually based on crime scene and its related objects. In this regard,
cybercrime may much differ from what traditional crime in a way that tracking evidences occur in the cyberspace. It
is often that data retrieval process takes place as a first step in cybercrime investigation where the concern is guided
towards whether the data have been moved on the Internet or not. If it is an Internet-based, which is usually the case,
then investigators extract the Internet Protocol (IP) to find out who exactly owns and operates the network address,
any associated domain or computer name, physical location, any email addresses and Internet Service Provider (ISP) if
possible16. Accessing the Internet is based on a subscription to companies which ultimately grant or provide the Internet
to their users; it is possible to keep track on data movements within ISPs yet time plays an important role here. As the
time goes by, retaining data from subscribers may vary. Upon any suspicious activities, investigators usually request ISPs
to preserve the data until an official warrant has been issued for the sake of records review. In case there are victims,
investigators conduct interviews with them as well to identify any possible leads to the criminal. It is likely for investigators to ask questions related to technology and directly related to computer and Internet sensitive areas, such as, login
passwords, network administrator, firewall issues, data backup programs, any relevant recently installed software17. This
15
Ali Alkaabi, George Mohay, Adrian McCullagh, and Nicholas Chantler, “Dealing with the Problem of Cybercrime,” Second International ICST
Conference ICDF2C, Abu Dhabi – UAE, LNICST 53 (2010), p. 1-18.
16
http://www.iacpcybercenter.org/investigators/cyber-crime-investigations/ (Law Enforcement Cyber Crime – Cyber Crime Investigation;
22.11.2015)
17
US Department of Justice, Investigative Uses of Technology: Devices, Tools, and Techniques, National Institute of Justice; available online at
(https://www.ncjrs.gov/pdffiles1/nij/213030.pdf)
190
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
procedure is useful prior moving to gathering digital evidences. Digital data are stored in different ways, yet it is very
important for investigators to go through any data or data parts during the investigation as they may provide the lead.
Formal investigation procedures for digital evidence include: Internet activities in any sort of social media interaction,
e-mail correspondence, data movements (download and upload), online shopping, banking transaction, online chatting,
etc. All these evidences shall be analyzed during the course of cybercrime investigation where hidden and deleted data
should be fully, or at least partially, retrieved for further analysis.
As the technology evolves, digital crime analysis tools should also keep track on up-to-date levels of committed cybercrimes. A careful attention should be given to misleading information an identity theft, not to end up accusing the
wrong person. This aspect is more confusing in cybercrimes where identities can be hidden or fraud in worse cases. It is
important to mention that in cybercrime evidence collection, evidences from the physical world should be also included,
such as phone calls of suspects and victims as well as CCTV records for crime scenes if any. Investigators usually act based
on severity of the crime and request collaboration from different departments for the sake of smooth and successful
investigation18.
3. CYBERCRIME LEGISTLATION
Cybercrimes are crimes committed within the cyberspace. This implies that the impact of cybercrimes may affect
any part of the cyberspace which covers, theoretical, the whole globe. Isolating cybercrimes on national basis is not a
wise decision, yet the concept of cybercrime legislation should be considered on both national and international communities. Ever since the invention of computer, computer related crimes have been happening. However, connecting
computer workstations to the Internet has created sophisticated cybercriminals in the form of individuals and groups.
Unlike traditional crimes, the victims of cybercrimes may not be from the same community or even country. Lots of
countries are building up mutual collaboration in combating cybercrime and ICT vital information exchange. It is crucial
to discuss some of established cybercrime legislations from leading communities on the international level. In Europe,
initiatives for private data protection were taken in 1970s19. Data privacy laws were embraced by different countries in
Europe, such as, Sweden in 1974, Republic of Germany 1978, Austria, Denmark, France and Norway in 1977. It was also
formulated in other countries beyond Europe, such as the United States of America in 1974, Australia and Canada in
198420. Nevertheless, the concept of probation in cybercrime is relatively a new concept comparing to data protection
and privacy. It is not often that we come across an article explains probation in cybercrimes and their legislation within
the local and international community. As we mentioned in the first section, the conditional release based on probation
or parole has restrictions vary from one crime to another and are decided by law practitioners. According to U.S. Probation & Pretrial Services - Texas Northern21, probation practiced for cybercrime shall be including:
1-
Restricted Computer and Electronic Device Access
Cybercriminal will be granted limited access to computer and Internet resources. The restriction shall include smartphones, tablets, and other electronic devices.
2-
Monitoring Software Installation Instructions
This step is being conducted by following a monitored software installation through official website (www.paycomputermonitoring.com) and waiting for the approval from probation officer.
3-
Email Accessing
All email accessing must be done via approved protocols (POP3/IMAP/SMTP) and approved email clients (i.e. Win18
US Department of Justice, Electronic Crime Scene Investigation: A Guide for First Responders, 2nd Edition, National Institute of Justice;
available online at (https://www.ncjrs.gov/pdffiles1/nij/219941.pdf)
19
Ulrich Sieber, Legal Aspects of Computer Related Crime, European Commission, version 1, 1998, p. 25.
20
Mohamed Chawki, “A Critical Look at the Regulation of Cybercrime: A Comparative Analysis with Suggestions for Legal Policy,” DROIT-TIC,
(2005), p. 1-56.
21
http://www.txnp.uscourts.gov/content/cybercrime (Cybercrime; 22.11.2015)
191
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
dows Mail, Outlook, Outlook Express, Thunderbird, Eudora).
4-
Monitoring Software and Payments
All payments must reflect five-digit case number granted to probation practitioner. All online payment must be made
via the PCM Store (http://www.paycomputermonitoring.com).
These steps imply that computers and cyberspace activities will be monitored and supervised accordingly. Nevertheless, it can be argued that it is extremely hard to monitor and control all activities in the cyberspace, knowing that some
of cybercriminals are very skillful and have advanced level in computer and Internet realm. Meaning that, is it really
enough to keep the access and use of computer and electronic devices limited to the previous steps? Most likely a total
and tight control in this case is not guaranteed. On the other hand, a complete restricting the access to computers and
Internet may create a series of consequences, as our era is totally dependent on the cyberspace.
In the Turkish context, probation system in Turkey was established in 15 August 2005 with Probation Service Code
numbered 5402 which entered in force on 20 July 2005 and performs its duties on the grounds of the Regulation of
Probation Services which is revised on 05.03.201322. According to the Turkish probation system, there are 12 types or
categories of codes in probation have been implemented. These types and the number of those who are affected by
them are presented in Table 2 below23:
Table 2: Turkish Probationary Codes Types
Code Type
Judicial Control
Postponement of the pronouncement of the sentence/
Deferral
Alternative Sanctions to Short-Term Imprisonment
Suspension of Custodial Sentence with Probation
Treatment and/or Probation
Effective Remorse
Prohibition of Enjoying Certain Right and Power
Early Release/Execution of Sentences under Probation
Community Service Instead of Judicial Fine
Conditional Release and Probation for Recidivist after Release
Home arrest
Probation Sanctions for Juvenile under Supervision
Total between 2006-2015
Affected
325,046
61,113
60,455
12,615
752,644
2,405
31,045
324,003
206,905
27,186
1,608
6,333
1,811,358
This statistic shows a total number of 1,811,358 individuals who have been affected by probationary terms in Turkey
between 2006 and 2015. Although there are 12 categories affected by the probationary terms, yet none of those directly
belongs to cybercrimes. As we mentioned above, it would be very confusing to attach a cybercrime to traditional crime,
however, incorporating cybercrime to the body and the circumstances of traditional crimes could be the best option.
4. DISCUSSION AND CONCLUSION
In this paper, we have attempted to approach the issue of probation in cybercrimes and elaborated about its details
on both local and international aspects. Cybercrimes are generally considered harder to be dealt with, more detailed
and based on virtual world or cyberspace. In the cyberspace, the focus shall be always guided towards data other than
objects. Things may get complicated if cybercriminals are an organized ICT professional group. Identities could be manipulated, altered or faked and thus tracing back evidence would be a very cumbersome job. Unlike the real world,
22
23
192
General Directorate of Prisons and Detention Houses, Probation in Turkey, Department of Probation, Ankara, (2015), p. 2.
General Directorate of Prisons and Detention Houses, Probation in Turkey, Department of Probation, Ankara, (2015), p. 7-8.
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
evidences related to cybercrimes are mainly based on digital forensics, yet they should be also linked to reality to avoid
any misleading during the course of cybercrime investigation. According to our short investigation, there is a very limited
research in the literature links cybercrimes to probationary legislation, which opens the door very wide for the investigation of this specific area. As for Turkish probation, the system is considered somehow recent yet those who got affected
by its judicial statements are not little. Researchers should take this opportunity to investigate, propose and develop probationary system applicable to cybercrimes in Turkey. There are promising tools, applications software and technologies
can be employed for such researches, especially technologies based on the smart devices.
REFERENCES
Alkaabi, A. & at al., 2010, Dealing with the Problem of Cybercrime, Second International ICST Conference ICDF2C, Abu
Dhabi – UAE, LNICST 53, p. 1-18.
Binti Mohammed, D., 2013, Combating the Threats of Cybercrimes in Malaysia: The Efforts, the Cyberlaws and the Traditional Laws, Computer Law & Security Review, 29(1), p. 66-76.
Burden, K. & Plamer, C., 2003, Internet crime: Cyber Crime — A new breed of criminal?, Journal of Computer Law and
Security Review, 19(3), p. 222-227.
Cassim, F., 2009, Formulating Specialised Legislation to Address the Growing Spectre of Cybercrime: A Comparative
Study, Potchefstroom Electronic Law Journal, 12(4), p. 37-79.
Chawki, M., 2005, A Critical Look at the Regulation of Cybercrime: A Comparative Analysis with Suggestions for Legal
Policy, DROIT-TIC, p. 1-56.
General Directorate of Prisons and Detention Houses, 2015, Probation in Turkey, Department of Probation, Ankara, p. 2.
General Directorate of Prisons and Detention Houses, 2015, Probation in Turkey, Department of Probation, Ankara, p.
6-7.
Klaus, J., 1998, Handbook on Probation Services - Guidelines for Probation Practitioners and Managers, UNICRI Publications, Rome, p. 8.
Nykodym, N. & Taylor, R., 2004, The World’s Current Legislative Efforts against Cyber Crime, Journal of Computer Law &
Security Review, 20(5), p. 390-395.
Nykodym, N., Taylor, R., & Vilela, J., 2005, Criminal Profiling and Insider Cyber Crime,” Journal of Computer Law & Security Review, 22 (5), p. 408-414.
Sieber, U., 1998, Legal Aspects of Computer Related Crime, European Commission, version 1, p. 25.
Singh, K. P., 2007, Laws on Cyber Crimes alongwith IT Act and Relevant Rules, Book Enclave Publications, Jaipur, p. 6.
Sommer, P., 2004, The Future for Policing of Cybercrime, Journal of Computer Fraud & Security, 2004(1), p. 8-12.
Sun, J-R., Shih, M-L., & Hwang, M-S., Cases study and analysis of the court judgment of cybercrimes in Taiwan, International Journal of Law, Crime and Justice.
Tehrani, P M., Abdul Manap, N., & Taji, H., 2013, Cyber Terrorism Challenges: The Need for a Global Response to a
Multi-jurisdictional Crime, 29(3), p. 207-215.
UNODC, 2013, Comprehensive Study on Cybercrime, United Nations Office, New York, p. 25.
US Department of Justice, Investigative Uses of Technology: Devices, Tools, and Techniques, National Institute of Justice;
available online at (https://www.ncjrs.gov/pdffiles1/nij/213030.pdf)
US Department of Justice, Electronic Crime Scene Investigation: A Guide for First Responders, 2nd Edition, National In193
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
stitute of Justice; available online at (https://www.ncjrs.gov/pdffiles1/nij/219941.pdf)
Wang, S-J., 2007, Measures of Retaining Digital Evidence to Prosecute Computer-based Cyber-crimes, Journal of Computer Standards & Interfaces, 29(2), p. 216-223.
Yilma, K., 2014, Developments in Cybercrime Law and Practice in Ethiopia, Computer Law & Security Review, 30(6), p.
720-735.
194
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
TÜRKİYE VE DÜNYA’DA ELEKTRONİK İZLEME YÖNTEMLERİ VE ELEKTRONİK İZLEMEDE
KULLANILAN CİHAZLAR ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
Arş. Gör. Nilay Yıldırım
Fırat Üniversitesi
Department of Software Engineering
nilyildirim87@gmail.com
Prof. Dr. Asaf Varol
Firat University
Department of Software Engineering
varol.asaf@gmail.com
1. GİRİŞ
Elektronik izleme, bir hükümlünün toplum içerisine dönmesi ardından toplum içerisindeki konumunu tespit edip
hükümlüyü takip etmek üzere kullanılan sistemlerdir. 5 Mart 2013 tarihli resmî gazetede yayınlanan Denetimli Serbestlik
Hizmetleri Yönetmeliği Madde 101’de “Elektronik izleme; şüpheli, sanık veya hükümlülerin elektronik yöntem ve araçlar
ile toplum içinde izlenmesini, gözetim ve denetim altında tutulmasını sağlayan, mağdurun ve toplumun korunmasını destekleyen kararların infaz edilmesinde kullanılan bir yöntemdir.”1 şeklinde tanım yapılmaktadır. Aynı şekilde 104. madde
birinci fıkrada “Haklarında belirli yerlere gitmekten yasaklama veya belirlenen konut, yer veya bölgeden çıkmama ya da
belirlenen kişilere yaklaşmamaya dair verilen denetimli serbestlik kararları, elektronik cihaz kullanılmak suretiyle yerine
getirilebilir.”2 şeklinde denetimli serbestliğin uygulanma durumları belirtilmektedir.
Elektronik izleme 1960’lı yıllarda başlamıştır ve ilk örneklerden biri de 1986 yılında ABD Tahliye Komisyonunun, deneysel bir ev hapsi programını mahkûmların erken tahliye edilmeleri için geliştirmesi ve bu program kapsamında hükümlülerin belirli zamanlarda telefon ile aranarak denetlenmesidir3. 2003 yılında Corrections’ Statistics departmanı tarafından yayınlanan rapora göre 2 yıl boyunca elektronik izleme ile takip edilen suçluların cezaevindeki suçlulara göre yeniden
suç işleme eğilimlerinin % 55,7 oranında azaldığı görülmüştür 4. Elektronik izlemenin oluşturduğu pozitif durumlar sonucunda elektronik izleme kullanımı artmıştır. Genellikle kendi izlemeleriyle ilgili merkezi bir veri tabanı olmamakla birlikte,
2000 yılından 2014 yılına kadar cezaevlerine alternatif olarak elektronik izleme kullanımı %32 oranda artmış ve bir rapora
göre Amerika’da elektronik izleme sayısının 100,000 olduğu belirtilmiştir5
2. TÜRKİYE VE DÜNYA’DA ELEKTRONİK İZLEME YÖNTEMLERİ
Elektronik izlemede dünyada genel yöntemlere bakıldığında alan izleme, konum izleme, sesli doğrulama, alkol testi izleme, rastgele zamanlı arama, otomatik raporlama yöntemlerinin çoğunlukla kullanıldığı görülmektedir. Suçluların
elektronik denetimi, uydu ile iletişim sistemi olan Global Pozisyon Sistemi (GPS) ile izleme cihazlarından başlayarak pek
çok şekilde olabilmektedir6. Amerika’da elektronik izleme aktif şekilde kullanılmaktadır. Amerika’da 50 eyalette özellikle
seks suçluları için GPS ile birlikte elektronik izleme kullanılmaktadır7.
1
2015.)
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/03/20130305-7.htm (Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği , Resmî Gazete, 10.11
2
Resmî Gazete, a.g.e
Ann Crowe, Linda Sydney, Pat Bancroft, Beverly Lawrence, Offender Supervision With Electronic Technology: A User’s Guide ,Lexington,
Kentucky –USA, American Probation and Parole Association c/o Council of State Governments, 2002.
4
Senator Stephen Wise, Global Positioning System (GPS) Technology Use in Monitoring the Activities of Probationers , State of Florida USA :
The Florida Senate Committee on Criminal Justice Interim Project Report 2005, 126.
5
http://www.ibtimes.com/chain-gang-20-if-you-cant-afford-gps-ankle-bracelet-you-get-thrown-jail-2065283 (If You Can’t Afford This GPS
Ankle Bracelet, You Get Thrown In Jail , Eric Markowitz, 10.11.2015)
6
Wise, a.g.e
7
http://www.leg.state.vt.us/WorkGroups/sexoffenders/NCSLs_Jessicas_Law_Summary.pdf (NCSL’s Criminal Justice Program is in Denver,
State Statutes Related to Jessica’s Law , 08.11.2015)
3
195
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
Elektronik izleme hükümlünün ev hapsi için, belirli bir alana girmesini yasaklamak için ya da serbest şekilde dolaşırken hükümlüyü takip etmek için kullanılabilmektedir. Ev hapsinde Radyo Frekansı (RF) sistemlerinin, yasaklı bölgelere
giriş ve serbest dolaşımda ise GPS sistemlerinin uygun olduğu görülmektedir.
Biyometrik özellikler de elektronik izlemede kullanıcının kimliğini doğrulama amaçlı kullanılmaktadır. Yüz tanıma,
ses doğrulama, el geometrisi, imza, iris tanıma, parmak izi tanıma yöntemleri elektronik izleme ile kullanılabilmektedir.
Vücuda doktorlar tarafından invaziv olarak yerleştirilen bazı takip cihazları da kullanıcıyı takip etmek ve konumunu
tespit etmek üzere geliştirilmiştir8. Invaziv olması cihazın çıkarılmasını engellemek amacıyla uygulanmıştır. Ancak İngiltere’de bazı hükümlüler için uygulanan invaziv sistemlerin bazı semptomların oluşmasına sebep olduğu görülmüştür9.
2.1. Alan İzleme
Elektronik izlemede alan ve konum izleme yöntemlerine bakıldığında RF ile izleme, aktif GPS ile izleme ve pasif GPS ile
izleme yöntemlerinden bahsedilebilmektedir10. Alan izlemede sıklıkla kullanılan yöntem RF ile izleme yöntemidir. Radyo
frekansı ile izleme yöntemlerinin aslında kullanım amacı hükümlünün ev hapsini kontrol etmek yani sokağa çıkma yasağını takip etmektir11. Dünya genelinde RF izleme teknolojisi denilince ilk nesil elektronik izleme sistemleri akla gelmektedir
ve son geliştirilen RF sistemleri ile de performans ve kullanım kolaylığı artmıştır12.
Radyo frekansı ile izleme yönteminde hükümlüye, alıcıya sinyal gönderen küçük bir verici takılmaktadır. Bu verici
yaklaşık 45 metrelik alanda alıcı ile iletişim kurmaktadır ve eğer iletişim sağlanmazsa izleme merkezine bir telefon sinyali
gönderilmektedir13. RF ile izlemede verici bilekliklere yani elektronik kelepçelere yerleştirilmekte, suçlular bu bileklikleri
takmaktadırlar. Eski RF izleme sisteminde hükümlünün vericiyi çıkarabilme olasılığı, alıcı ile birlikte farklı konumlara gitme olasılıkları bulunmasına karşın sonrasında geliştirilen sistemlerde hükümlünün çıkaramayacağı sistemler veya çıkarıldığında uyarı veren sistemler geliştirilmiştir14. RF ile hükümlünün konumu hakkında bilgi edinilememesi RF kullanımındaki olumsuzluklardandır ve bu nedenle sadece ev hapsinde kullanılmaktadır. Yalnızca izleme görevlisi alıcı ile hükümlünün
evi veya işyeri önünden geçerek konumunu doğrulayabilmektedir15.
2.2. Konum İzleme
Global Pozisyon Sistemi (GPS), uzayda uydulardan bilgi sağlayarak konum tespiti yapılmasını sağlayan ve dünya genelinde ortak kullanılmakta olan bir sistemdir. GPS dünya üzerinde konumlandırılmış 24 uydu cihazından oluşmaktadır ve
bu uyduların vericileri GPS alıcısı ile tespit edilebilen benzersiz radyo frekansları üretmektedirler16. Kullanıcının uzaklığı
farklı uydulardan alınan frekansların ölçümü ile tespit edilmektedir17. Uydular tarafından gönderilen sinyaller konum bilgisi de içermektedir ancak, konum doğrulaması için en az dört uydudan bilgi alınması gerekmektedir18. İkinci nesil olarak
kabul edilen GPS uydu ile izleme sistemini kabul eden ülkeler hatta RF teknolojisini kullanmadan buna geçen ülkeler de
az değildir19.
GPS sistemi özellikle belirli yasaklı alanlara hükümlünün girişini engellemek amacı ile kullanılmaktadır20. Bir hükümlünün gerçek zamanlı olarak izlenmesi isteniyorsa GPS sistemleri kullanılmaktadır ve bu sistemler sayesinde konum kayıt8
9
10
11
2014.
12
13
14
15
16
17
18
19
20
196
Matt Black ve Russell Smith , Electronic Monitoring in the Criminal Justice System , Australia : Australian Institute of Criminology , 2003.
Black ve Smith, a.g.e
Wise, a.g.e
Christopher Reinhart ve Chief Attorney ,Electronic Monitoring of Offenders , Hartford, Connecticut- USA : Office of Legislative Research,
Mike Nellis ve Dominik Lehner, European Committee on Crime Problems, Strasbourg : Council of Europe, 2012.
Wise, a.g.e
Wise, a.g.e
Wise, a.g.e
Wise, a.g.e
Ziya Koç,” Elektronik İzleme ile Hapis Cezasının Konutta Çektirilmesi “ Ankara Barosu Dergisi., 2013, s. 171-220.
https://tr.wikipedia.org/wiki/GPS#cite_note-40 (GPS, Vikipedi, 09.11. 2015)
Nellis ve Lehner, a.g.e
Reinhart ve Attorney, a.g.e
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
ları tutulabilmekte, geriye dönük izleme de yapılabilmektedir21. Pasif GPS izleme sistemlerinde hükümlünün küçük radyo
alıcısı, radyo vericisi, GPS vericisi ve depolama ünitesi giyinmesi gerekmektedir. Bu şekilde verici ve alıcı bileşimi bulunan
bilekliği giyinen suçlu GPS alıcısına yakın olmaktadır22. Pasif GPS sistemlerinde hükümlü GPS alıcısını verilerin iletildiği
sabit telefon hattına bağlı olan şarj birimine yerleştirmektedir23. Suçlunun üzerindeki elektronik kelepçeden alınan veriler taşınabilir alıcı ile iletilmektedir24. Aktif GPS izleme sistemi pasif GPS izleme sistemi ile aynı sistemi kullanır, yalnızca
hükümlünün konumunu gerçek zamanlı raporlaması açısından farklılaşmaktadır25. Aktif GPS üniteleri gerçek zamanlı
olarak konum ve verileri, izleme merkezlerindeki uzaktan yönetim yazılımına gönderen kablosuz hücresel iletişim ağı
teknolojisini kullanmaktadır26.
Ülkemizde elektronik kelepçe kullanımı gerektiren durumlar 5 Mart 2013 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği madde 57’nin beşinci fıkrasında belirtildiği üzere madde 56’nın birinci fıkrasında
şu şekildedir27;
“
a)
Yurt dışına çıkamamak, Ülke sınırları dışına çıkamamayı,
h) Konutunu terk etmemek: Şüpheli veya sanığın mahkeme tarafından belirlenen konutunu mazereti olmaksızın
veya izin almaksızın terk etmemeyi,
I)
Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek: Şüpheli veya sanığın mahkeme tarafından belirlenen yeri veya yerleşim bölgesini mazereti olmaksızın veya izin almaksızın terk etmemeyi,
i)
Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek ya da ancak bazı yerlere gidebilmek: Şüpheli veya sanığın mahkeme
tarafından belirlenen yere veya yerleşim bölgesine mazereti olmaksızın veya izin almaksızın gitmemeyi ya da ancak bazı
yerlere gidebilmesini,
İfade etmektedir. “
Elektronik izleme kadınları korumak için de ülkemizde özellikle kullanılmaktadır. GPS ünitesi ile gerçek zamanlı olarak
izlenen suçlu eğer mağdurun yanına 50 metreden fazla yaklaşırsa hem izleme merkezinde uyarı oluşturulmakta, hem de
mağdura ses ve titreşim ile bildiri verilmektedir28.
2.3. Alkol Testi İzleme
Bazı suçluların toplumda alkol kullanımının denetlenmesi amacı ile alkol testi izleme yöntemi kullanılmaktadır. Alkol
testi izleme amaçlı farklı teknolojiler kullanılmıştır ve hala geliştirilmektedir. Geliştiren teknolojilerin amacı alkol testi
yapılan kullanıcının doğruluğunu kanıtlamak, doğru test sonucu almak ve bunu doğru şekilde raporlayabilmektir. Alkol
oranını anlamak amacı ile test yapan cihazların önceden denemelerden geçmiş ve güvenliği onaylanmış olması gerekmektedir.
Alkol testi için denenen yöntemlerden biri, ses ile kullanıcının alkollü olup olmadığının anlaşılmasıdır. Bunun için
kullanıcı ses kaydını yaptıktan sonra izleme ekibinde uzman tarafından sesinden alkollü olup olmadığının anlaşılması
sağlanıyorken daha sonra bilgisayarda ses ile alkol tespiti otomatik yapılmaya başlanmıştır29.
21
Nellis ve Lehner, a.g.e
Wise, a.g.e
23
Gaylene Armstrong ve Beth Freeman , “Examining GPS monitoring alerts triggered by sex offenders: The divergence of legislative goals and
practical application in community corrections” , Journal of Criminal Justice, 2011 , Cilt 39. - s. 175–182.
24
Koç, a.g.e
25
Wise, a.g.e
26
Armstrong ve Beth, a.g.e
27
Resmî Gazete, a.g.e
28
http://www.hurriyet.com.tr/yaklasani-goruruz-21269310 (Yaklaşanı görürüz, Oya Armutçu, 21.10.2015)
29
Crowe, Sydney ve Bancroft, a.g.e
22
197
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
Alkol testi nefesten alkol oranının tespiti yöntemi ile gerçekleştirilebilirken, deri üzerinden ter ölçümü ile de alkol testi
yapılmaktadır. Deri üstü alkol algılama yöntemlerinde alkolün deri üzerinden çıkan gaz fazı tespit edilmektedir30 Alkol
seviyesi deri üzerinden terdeki alkol oranı ölçülerek belirlenmektedir. Kullanılan cihazlar sensör ayarlarına zararı engelleyecek ve çıkarma teşebbüsünde uyarı verecek şekilde tasarlanmıştır 31. Elektronik kelepçeden ölçülen veriler izleme
merkezlerine gönderilmektedir.
Ateşleme kitleri, aracın ateşleme sistemine bağlanan küçük cihazlardır ve sürücü cihaza derince üfledikten sonra alkol
seviyesi yüksek çıkarsa sürücünün aracı çalıştırması engellenmektedir32. Bu sisteme biyometrik tanıma sistemleri de kombine edilerek cihaza üfleyen kişinin kimliği doğrulanmaktadır. Eğer nefeste alkol tespit edilirse araç bir süre genellikle 1
saat kilitli kalmakta ve sonrasında yeniden cihaza üflenmesi istenmektedir33. Amerika Texas eyaletinde alkol promili 0.15
ve üzeri çıktığında araca ateşleme kilidi yüklenmesi istenmektedir 34 .
GSM ağı üzerinden haberleşme sağlayan alkol testi ünitesi ile ülkemizde yapılan bir uygulamada 4 ay boyunca alkollü
işadamı 21:00-23:00 saatleri arasında rastgele aranmış, cihaza üflemesi istenmiş ve fotoğraf kaydı ile kimlik doğrulaması
yapılmış, 4 ay sonunda alkol kullanmadığı tespit edilen hükümlünün cezası infaz edilmiştir35.
2.4. Otomatik Raporlama Sistemi
Otomatik raporlama sistemi az riskli suçluları toplum içerisinde takip etmek amaçlı kullanılmaktadır. Otomatik raporlama sistemleri ikiye ayrılmaktadır. Telefon tabanlı sistemde hükümlü önceden belirlenen zamanlama doğrultusunda
belirlenen telefonu aramakta ve otomatik üretilen sorulara cevaplar vermektedir, bu arada ses doğrulaması yapılmaktadır36. Burada suçlunun sadece telefona ihtiyacı bulunmaktadır. Diğer otomatik raporlama sisteminde suçlu bilgisayar
ekranında verilen sorulara cevap vermekte ve bu esnada konum ve kimlik doğrulaması da yapılmaktadır37.
3. ELEKTRONİK İZLEME İÇİN KULLANILAN CİHAZLAR
1960’lı yıllarda Harvard’da psikoloji okuyan ikiz kardeşler Robert ve Şekil 3.1’de görülen Kirk Gable pozitif bir yaklaşım
olması açısından çocuk suçluların hareketlerini izlemek için bir sistem geliştirmek istemiş ve eski askeri radyo ekipmanlarının giyilmesi vasıtasıyla suçluların nerede olduklarını tespit eden sistem geliştirmişlerdir38.
Şekil 3.1. Kirk Gable genç erişkin suçluları savaş füzesi izleme cihazı kullanarak izlerken39
30
A. S. McKnight., J. C. Fell ve A. Auld-Owens , Transdermal Alcohol Case , Washington USA : National Highway Traffic Safety Administration,
2012.
31
McKnight, Fell ve Auld-Owens, a.g.e.
32
Crowe, Sydney ve Bancroft, a.g.e
33
http://dwidude.com/alcohol-monitor-devices (Alcohol Monitor Devices , Jamie Balagia , 08.11.2015)
34
Balagia, a.g.e.
35
Armutçu, a.g.e.
36
Crowe, Sydney ve Bancroft, a.g.e
37
Crowe, Sydney ve Bancroft, a.g.e
38
http://www.npr.org/2014/05/22/314874232/the-history-of-electronic-monitoring-devices (The Evolution Of Electronic Monitoring Devices , Emma Anderson, 06.11.2015)
39
Anderson, a.g.e.
198
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
1964 yılında Dr Ralph Schwitzgebel tarafından bir kilogramlık radyo telemetri cihazı kişi tarafından giyilebilecek şekilde geliştirilmiştir ve bu cihaz, alınan sinyalleri 400 metreye kadar uzaktaki izleme ünitesine ileterek giyinenin konumu
göstermiştir40. Bu çalışma Harvard Üniversitesi’nde Psikolojik Deney Bilim Komitesi tarafından yapılmış ve elektronik
izlemenin temelini oluşturmuştur.
1960’lardan günümüze kadar elektronik izleme ile ilgili farklı teknolojiler ve bu teknolojiler için farklı cihazlar geliştirilmektedir. Bu bölümde geliştirilen ve kullanılmakta olan bazı cihazlar ele alınacaktır. Ele alınacak cihazlar ile birlikte
BluTag monitor, iSecure Trac, G4S, Sentinel Offender Service ve Track Group 41 , Actron Systems elektronik takip cihazları
da dünya çapında kullanılan elektronik izleme sistemlerindendir.
3.1. SCARM
SCARM uzaktan alkol izleme temelli çıkmış olan ve konum izleme, ev hapsi için kullanılan cihazları da bulunan bir
elektronik izleme sistemidir. SCARM için ilk patent 1991 yılında alınmıştır ve yaklaşık 25 yıllık olan bu cihaz 2002 yılında
yapılan deneme uygulamalar ile birlikte 2003 yılında uygulamaya koyulmuştur42.
SCARM için testlerden biri Alaska Üniversitesi tarafından Güvenli Sürekli Uzaktan Alkol İzleme (SCARM) projesi Ulusal
Kanuni Uygulama ve Düzeltmeler Teknoloji Merkezi (NLECTC-NW) tarafından önerilmiştir43. SCARM Sistemi bir hükümlünün sürekli olarak alkol kullanımını uzaktan denetlemek için geliştirilmiştir. Deri üstü analizi olarak kullanılan metotta
örnek uygulayıcının ter örneği alınıp terdeki alkol oranı tespit edilmektedir. Sistemde örnekleme yapmak için elektronik
kelepçe kullanılmakta ve ön seçimli zamanlamaya göre modem vasıtasıyla sonuçlar kablosuz olarak merkezi web sayfasına gönderilmektedir. Geliştirilen sistemde bilekliklerde, modemlerde ya da ağlarda mekanik hataya rastlanmamıştır. En
soğuk bölgelerde sistemin doğrulukla çalıştığı görülmüştür. Bir örnekte de hükümlü soğuk bir nehirde ilerleyerek balık
tutarken sistem, hükümlünün doğru şekilde konumunu göstermiştir 44.
SCARM cihazının Amerika’da 46 eyalette ve 1800’den fazla mahkeme ve 9100’den fazla hükümlü için kullanıldığı
görülmektedir45
SCARM sistemi incelendiğinde sürekli alkol izleme, uzaktan alkol izleme, GPS, ev hapsi sistemlerinin kullanıldığı görülmektedir. Şekil 3.2’de SCARM tarafından geliştirilen cihazlar bulunmaktadır.
Şekil 3.2. SCARM tarafından geliştirilen cihazlar
3.1.1. SCARM CAM Sürekli Alkol Takip Bilekliği
Dünya’da en yaygın kullanılan deri üstü alkol testi cihazı olan sistem, testlerde yapılan hataları kaldırarak eksiksiz
40
Black ve Smith, a.g.e
Markowitz, a.g.e
42
McKnight, Fell ve Auld-Owens, a.g.e.
43
Alan McKelvie , An Implementation of Remote Alcohol Monitoring in Alaska , Alaska-USA : Alaska Justice Statistical Analysis Center, Justice
Center,University of Alaska Anchorage, 2005.
44
McKelvie, a.g.e.
45
McKnight, Fell ve Auld-Owens, a.g.e.
41
199
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
sürekli alkol testi yapılmasını sağlamak üzere geliştirilmiştir46.Test 30 dakikada bir yapılmakta, Şekil 3.3.’deki gibi sonuçlar
izleme merkezlerine gönderilmekte ve merkez tarafından sürekli izlenmektedir.
3.1.2. SCARM Uzaktan Alkol İzleme Sistemi
Dünya’daki ilk kablosuz, ergonomik, her testte yüz tanıma ve GPS bilgisi kaydı yapabilen uzaktan nefes ile alkol testi
sistemidir47. Bu sistem özellikle az riskli suçlular için kullanılmaktadır. Sistem ayrıca bu amaçla ilk kullanılan Şekil 3.3’de
görülen otomatik yüz tanıma yazılımını kullanmaktadır ve manuel olarak fotoğraf eşleştirme işlemini %90-95 oranında
azaltmaktadır.
SCARM nefes testi cihazlarındaki gibi yakıt hücre teknolojisini kullanmaktadır. Yakıt hücresi teknolojisinde iki platin
elektrot arasında asit elektrolit materyal bulunmaktadır. Nefes örneği yakıt hücresini geçer ve eğer alkol mevcutsa platin
oksidasyona uğrayıp proton, elektron ve asetik asit üretir48. Elektronlar platin elektrottan ilerlemekte ve alkol oranı bu
doğrultuda hesaplanmaktadır 49
Şekil 3.3. SCARM Uzaktan Alkol İzleme ve Yüz Tanıma Yazılımı50
3.1.3. SCARM Ev Hapsi ve GPS Cihazları
SCARM GPS cihazı Global Pozisyon sistemini geliştirdikleri konum izleme sistemi ile birleştirilmektedir. SCARM sistemini diğer sistemlerden ayıran özelliğin bilekliğin kayışının güvenlik problemlerini büyük oranda ortadan kaldıracak
şekilde tasarlanmış olmasından kaynaklandığı belirtilmektedir51. Bağlantı kesilmelerinin nedeninin anlaşılabilmesi için
uyarılar ve olayların açıklamaları yapılmaktadır. Bileklik açıldığında açık mesajı ya da kapalı ise kapalı mesajı verilmektedir
ve arada başka uyarı verilmeyerek sahte uyarılar bu şekillerde ortadan kaldırılmaktadır52. Cihazın bataryası 40 saat üzeri
dayanacak şekilde ve cihaz da suya, darbeye dayanıklı şekilde geliştirilmiştir. Sistem AT&T ile birlikte tüm hücresel ağ
teknolojilerini sağlamaktadır. GPS ve A-GPS konum teknolojisi kullanılmaktadır.
SCARM ev hapsi sisteminde günümüzün ev iletişim sistemleri kullanılmaktadır. Ev internet yönlendiricileri, standart
veya dijital telefon hatları, DSL ya da SCARM tarafından sağlanan kablosuz sistem kullanılmaktadır53. Amerika’da evlerin
artık sadece yarısında ev telefonu kullanıldığı düşünülerek hücresel hat teknolojisinden ev hapsi sistemlerinde de faydalanılması düşünülmüştür.
46
http://www.scramsystems.com/index/scram/continuous-alcohol-monitoring, (The SCRAM CAM Bracelet, Alcohol Monitoring Systems Inc,
18.11.2015)
47
http://www.scramsystems.com/ams_files/resources/SCRAM_RB.pdf (SCRAM Systems: OPTIONS in Alcohol Monitoring , Alcohol Monitoring Systems Inc ,16.11.2015)
48
Balagia, a.g.e.
49
Balagia, a.g.e.
50
Alcohol Monitoring Systems Inc, OPTIONS in Alcohol Monitoring, a.g.e.
51
http://www.scramsystems.com/ams_files/resources/SCRAM_GPS.pdf (SCARM GPS, Alcohol Monitoring Systems Inc, 16.11.2015)
52
Alcohol Monitoring Systems Inc, SCARM GPS, a.g.e.
53
http://www.scramsystems.com/ams_files/resources/SCRAM_HA.pdf (SCARM House Arrest , Alcohol Monitoring Systems Inc. ,
16.11.2015)
200
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
3.2. TAD Sistemi
TAD sistemi alkol testi izlemek amacıyla geliştirilmiş sistemdir. TAD sistemi ile SCARM sistemi arasındaki temel farklılık
deri üstü alkol yoğunluğunu ölçme yönteminden kaynaklanmaktadır. TAD bir rezervuarda sulu elektrolit ile kontrollü bir
potansiyelde tutulan hidratlanmış platin bir elektrotu hidratlı proton değişim zarıyla kullanmaktadır ve elektrot etanola
maruz kaldığında elektrik akımı oluşmaktadır54.
3.3. Omnilink Sistemi
Omnilink cihazı Şekil 3.4’te görüldüğü gibi elektronik izlemedeki yanlış uyarıları azaltmak amacı ile 2005 yılında tasarlanmış olan tek parça, su geçirmez ayak bilekliği izleme monitörüdür ve adalet sistemlerinde 750’den fazla kurum
tarafından kullanılmaktadır 55 .
Gelişmiş ileri bağlantı trilaterasyonu (AFLT) teknolojisi mobil cihaz tabanlı bir konum belirleme türüdür ve konum
belirlemek için GPS uydularındansa, cihaz yakınındaki en az üç hücresel baz istasyonundan gelen sinyallerin ölçümleri
kullanılmaktadır56. Omnlink tarafından GPS engelli ortamları AFLT ile izleyebilen teknoloji kullanmaktadır. Mekanik darbe,
su, yüzme, dalgıçlık, aşırı sıcak ve nem için dayanıklı ve su geçirmez olarak tasarlanan cihaz GPS konumlarını daha detaylı
ve hızlı gösteren ileri GPS (A-GPS) sistemlerini kullanmaktadır57. Güvenli iletişim için şifreleme tekniklerini kullanan cihaz
tek parça, küçük boyutlu ve 150 gr. ağırlığında tasarlanmıştır 58
Şekil 3.4. Omnilink elektronik kelepçesi59
Duruşma öncesi, şartlı tahliye, denetimli serbestlik, ev hapsi, seks suçlularını takip, okuldan kaçma, çete faaliyetleri
takibi, aile içi şiddet suçunu izleme gibi elektronik izleme alanları için geliştirilmiş yazılımları bulunmaktadır. Masaüstü
uygulaması Focal Point Offender yazılımı güncellenen haritalama teknolojisi, internet tarayıcısı ile güvenli erişim, suçluların bilgilerine erişim ve takip, kritik durum uyarıcı, hızlı uyarı sistemi, istenilen şekilde ve kompleks yasaklı bölge çizimi,
suçlu evinin konumunun çizimi, belirlenen yasaklı alanların diğer suçlulara da aktarımı, seyahat alanı bölgeleri belirleme,
belirlenen yasak alanların hangi saat ve günlerde yasaklı olacağını belirleme, suçlunun bulunduğu konumları kaydetme
ve istenilen tarihteki konum kayıtlarını gösterme, uyarıları hemen ya da istenilen günde faks, e-posta, mesaj, sesli mail
şeklinde alma, suçlunun sıklıkla ilgilendiği adresleri tespit etme gibi özellikleri içermektedir60.
3.4. 3M Elektronik İzleme Sistemleri
Şekil 3.5’de görülen 3M elektronik izleme sistemleri bireyleri izlemek, konum doğrulamak için geliştirilmiştir ve Ame54
55
56
57
58
59
60
McKnight, Fell ve Auld-Owens, a.g.e.
http://www.omnilink.com/electronic-monitoring (Reliable Electronic Monitoring Devices, Omnilink Systems Inc. , 16.11.2015)
http://www.phonescoop.com/glossary/term.php?gid=126, (Advanced Forward Link Trilateration, Phone Factor LLC., 12.11.2015)
Omnilink Systems Inc., a.g.e.
Omnilink Systems Inc., a.g.e.
Omnilink Systems Inc., a.g.e.
Omnilink Systems Inc., a.g.e.
201
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
rika Birleşik Devletleri, Orta Doğu, Pasifik, Avrupa, Latin Amerika’da özel işletmeciler ve devlet kurumları tarafından
kullanılmaktadır 61. 3M Elektronik izleme sistemleri 25’den fazla ülkede ve Türkiye’de kullanılmaktadır. Çoklu izleme ve
denetim platformu, biyometrik doğrulama sistemleri ile kişi doğrulama, görsel doğrulama ile ev hapsi için uzaktan alkol
izleme sistemleri, GPS izleme, RF izleme, sabit hat ya da hücresel izleme için sistemler geliştirmişlerdir62. Tek platform
üzerinden izleme sistemlerini kullanmaktadırlar ve bu şekilde kurulum ve destek maliyetlerini düşürmektedirler. Tek veri
tabanına farklı izleme merkezleri tarafından veriler gönderilebilmektedir63.
Şekil 3.5. 3M elektronik izleme sistemleri 64
3M sistemi ev hapsi izleme için RF sistemi kullanmaktadır. İzlemede veri transferi için sabit ya da GSM hatlar kullanılmaktadır. Sistemin çoklu suçlu takibi, geliştirilmiş RF modülü, sabotaj alarmı, ayarlanabilir izleme alanı, sabit hatsız kullanım, GSM için şifrelenmiş mesajlaşma, arayan kimliği ile suçlunun ünitesini yetkisiz telefon hattı ile değişimini engelleme
gibi özellikleri vardır65.
3M iki parça ve tek parça GPS izleme sistemlerinde dikkat çeken özellikler; GPS verilerini 60 saniyede bir toplaması ve
alan ihlalinde toplama süresinin 15 saniyeye düşmesi, uzaktan yazılım güncellemeleri, 30 günlük izleme verisi kaydedebilme, GPS olmaması durumunda hareket detektörü ile konum belirleme, 170 gram ağırlık ve 2 gün batarya süresi, çeşitli
anti sabotaj yöntemlerine dayanma, soruşturma amaçlı 7 günlük kara kutu kaydı yapma, web tabanlı raporlama, yasaklı
bölge belirleme olarak sayılabilir66.
EM Yönetim yazılımı ile kolaylıkla cihazların yönetiminin ve suçluların takibinin yapılması planlanmıştır. Yazılım yasaklı
bölge belirleme, suçlunun adres ve iletişim bilgilerini yönetme, ihlal durumların için renkli formatı kullanma, birden çok
suçluyu tek alanda izleme, alkol testi için yeniden test isteyebilme, 7 güne kadar suçlunun GPS konumlarını izleyebilme
özelliklerini içermektedir67.
Suç alanı ilişki takip yazılımı ile de kurum tarafından gelen günlük suç verileri ile suçluların konumları eşleştirilmekte
ve otomatik olarak suç bilgileri ile suçlu arasında ilişki aranmaktadır. Bu amaçla suç alanı verileri ile 3M elektronik kelep61
http://solutions.3m.com/3MContentRetrievalAPI/BlobServlet?lmd=1316545363000&locale=en_WW&assetType=MMM_Image&assetId=1273695271430&blobAttribute=ImageFile (3M Electronic Monitoring, 3M Electronic Monitoring, 22.11.2015)
62
3M Electronic Monitoring, a.g.e.
63
3M Electronic Monitoring, a.g.e.
64
3M Electronic Monitoring, a.g.e.
65
http://solutions.3m.com/wps/portal/3M/en_US/ElectronicMonitoring/Home/ProductsServices/OurProducts/HomeCurfewRFMonitoringSystem/ (Home Curfew RF Monitoring System, 3M Electronic Monitoring, 21.11.2015)
66
http://solutions.3m.com/3MContentRetrievalAPI/BlobServlet?lmd=1320786170000&locale=en_WW&assetType=MMM_Image&assetId=1319209307002&blobAttribute=ImageFile/ (Two Pieces GPS Offender Tracking System, 3M Electronic Monitoring, 21.11.2015)
67
http://solutions.3m.com/wps/portal/3M/en_US/ElectronicMonitoring/Home/ProductsServices/OurProducts/Web-basedElectronicMonitoringManagementSoftware/ (EM Manager Software, 3M Electronic Monitoring, 21.11.2015)
202
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
çesi giyen suçluların konumları arasındaki ilişki saptanabilmektedir68.
3.5. MEMS 3000 Sistemi
MEMS 3000 cihazı sabit hat ile uzaktan alkol izleme, sabit hat ve ayak bilekliği bulunduran uzaktan alkol izleme ve
kablosuz uzaktan alkol izleme için geliştirilmiş alkol testi izleme cihazıdır 69. Nefesten alkol testi ve otomatik yüz tanıma
entegreli sistemde 242 x 200 piksel çözünürlüklü kamera kullanılmaktadır. Kullanıcı düğmeye bastığında hem nefes testi
hem de görüntü kaydı başlatılmaktadır. Yüz tanıma işleminde kullanıcının görüntüsünü almak için gözlük ve benzeri aksesuar kullanmadan kullanıcının yüzü kaydedilmektedir. Kullanıcının görüntüsü bir düğmeye basıldığı gibi izleme merkezine
gönderilmekte ve izleme merkezindeki görüntüsü ile karşılaştırılmaktadır. Elmo Tech E3 yazılımı da MEMS 3000 sistemi
için alkol testi esnasında fotoğrafları kaydetmek, izleme merkezine iletmek, izleme merkezi tarafından suçlular için alkol
testi zamanlaması yapmak ve cihazın ayarlamasını yapmak için kullanılan yazılımdır 70
3.5. Soberlink Sistemi
Soberlink Celular
Şekil 3.7’de görüldüğü üzere alkol testi izleme sistemidir. Nefes testi yapıldığı esnada kullanıcı
kimliğini doğrulamak için kullanıcının fotoğrafını almakta ve kullanıcı fotoğrafı ile test sonucunu Soberlink Özel İzleme
Web Portalına göndermektedir. Sistem, GPS lokasyonu ve yakıt hücre teknolojisini kullanmaktadır. Sonuçları direkt olarak
gönderen ya da bluetooth bağlantısı ile önce iOS cihaza gönderip bu şekilde sonuçları gönderen iki çeşidi bulunmaktadır.
71
Şekil 3.6. Soberlink Sistemi 72
4. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Elektronik izleme hükümler için hapishaneye bir alternatif olarak, toplum içerisinde izlenmesi gereken suçlular için,
çocuk suçlularda psikolojik olarak hapishanenin olumsuz etki oluşturmaması için, hapishanelere ekonomik olarak daha
uygun alternatifler bulmak için, alkollü sürücülerin araç kullanmasını engellemek için, kadına şiddeti engellemek ve bunun gibi birçok amaç için teknolojiden faydalanılarak geliştirilmiştir. Elektronik izleme farklı amaçlar doğrultusunda kullanıldığından bu amaçlara göre elektronik izleme cihazları geliştirilmeye devam edilmektedir.
Kullanılan ilk elektronik kelepçelere bakıldığında ve incelendiğinde güvenlik problemleri oluşturacak yazılım ve donanım sorunlarının olduğu görülmektedir. Özellikle cihazların çıkarılabilmesi, sinyallerdeki kopukluklar, yanlış uyarılar,
yazılımların kısıtlı özellikleri elektronik izlemede sorun yaşatmaktayken, günümüzde geliştirilen cihazlarda güvenlik problemlerinin büyük ölçüde kaldırıldığı görülmüştür.
68
http://solutions.3m.com/wps/portal/3M/en_US/ElectronicMonitoring/Home/ProductsServices/OurProducts/Web-basedElectronicMonitoringManagementSoftware/CrimeScene/ (Crime Scene Correlation Tracking Software, 3M Electronic Monitoring, 21.11.2015)
69
http://www.gpsmonitoring.com/mems3000.html (Remote Alcohol Monitoring with MEMS 300, GPS Monitoring Solutions Inc, 12.11.2015)
70
http://www.gpsmonitoring.com/docs/MEMS3000/elmotech_user_guide.pdf (ElmoTech User Guide MEMS3000 & E3 Presence, Secure
Alert, 12.11.2015 )
71
https://www.soberlink.com (Soberlink System, Soberlink Inc. ,10.11.2015)
72
Soberlink Inc, a.g.e.
203
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
Elektronik kelepçe kordonundan kaynaklanan arızaları tespit edip merkezlere tam doğru bilgi gönderen sistemler ve
GPS ve RF sistemindeki bazı yetersizliklerde kullanılmak üzere konum tespiti için geliştirilen A-GPS, AFLT teknolojileri de
elektronik izlemede gelişmelere sebep olmuştur.
Alkol testi cihazlarına bakıldığında, telefon ile belirli saatlerde suçlunun aranıp alkollü olup olmadığının ses ile tespitinden başlayarak, günümüzde otomatik yüz tanıma ile gerçek zamanlı alkol testinin pratik cihazlar ile yapıldığı görülmektedir.
Suçlular için cihazların kullanışlılığı incelendiğinde giyilmesi gereken bir kilogramlık radyo frekans sistemleri, cihaz
bataryasının kısa sürede tükenmesi ve uzun sürede bir yere bağlı kalarak şarjın tamamlanmasının beklenmesinin suçlular
için yük oluşturduğu görülmektedir. Günümüzde kullanılan 150 gramlık cihazlar, kısa sürede şarj edilip uzun süre dayanan
bataryalar ile suçlunun özel hayatına müdahale etmeden cezanın uygulanması için büyük kolaylıklar sağlamaktadır.
Elektronik takip cihazlarının üretildiği ülkelere bakıldığında büyük oranda Amerika’da geliştirildiği görülmektedir. Ülkeler bazında yerli güvenli sistemlerin üretilmesi ve kullanılması elektronik izleme maliyetini daha fazla düşürecektir.
Kısacası donanımsal ve yazılımsal olarak teknolojinin elektronik izleme için de ilerlediği, kullanılan cihazlar ve yazılımlar incelenerek görülmüştür. Teknolojinin sürekli geliştiği görüldüğünde çok güvenli ve suçlu açısından da kullanışlı
sistemlerin yaygınlaşacağı söylenebilmektedir.
KAYNAKÇA
3M Electronic Monitoring, 3M Electronic Monitoring, http://solutions.3m.com/3MContentRetrievalAPI/BlobServlet?lmd=1316545363000&locale=en_WW&assetType=MMM_Image&assetId=1273695271430&blobAttribute=ImageFile,
Erişme Tarihi : 22.11.2015
3M Electronic Monitoring, Crime Scene Correlation Tracking Software, http://solutions.3m.com/wps/portal/3M/en_US/
ElectronicMonitoring/Home/ProductsServices/OurProducts/Web-basedElectronicMonitoringManagementSoftware/CrimeScene , Erişme Tarihi : 21.11.2015
3M Electronic Monitoring, EM Manager Software, http://solutions.3m.com/wps/portal/3M/en_US/ElectronicMonitoring/Home/ProductsServices/OurProducts/Web-basedElectronicMonitoringManagementSoftware , Erişme Tarihi :
21.11.2015
3M Electronic Monitoring, Home Curfew RF Monitoring System, http://solutions.3m.com/wps/portal/3M/en_US/
ElectronicMonitoring/Home/ProductsServices/OurProducts/HomeCurfewRFMonitoringSystem/ , Erişme Tarihi :
21.11.2015
3M Electronic Monitoring, Two Pieces GPS Offender Tracking System, http://solutions.3m.com/3MContentRetrievalAPI/
BlobServlet?lmd=1320786170000&locale=en_WW&assetType=MMM_Image&assetId=1319209307002&blobAttribute=ImageFile/ , Erişme Tarihi : 21.11.2015
Alcohol Monitoring Systems Inc. (2015). SCRAM Systems: OPTIONS in Alcohol Monitoring. scramsystems.com, http://
www.scramsystems.com/ams_files/resources/SCRAM_RB.pdf, Erişme Tarihi : 16.11.2015
Alcohol Monitoring Systems Inc. (2015). SCARM House Arrest. scramsystems.com, http://www.scramsystems.com/ams_
files/resources/SCRAM_HA.pdf , Erişme Tarihi : 16.11.2015
Alcohol Monitoring Systems Inc. (2015). SCARM GPS. scramsystems.com, http://www.scramsystems.com/ams_files/resources/SCRAM_GPS.pdf, Erişme Tarihi : 16.11.2015
Alcohol Monitoring Systems Inc. (2015). The SCRAM CAM Bracelet. scramsystems.com, http://www.scramsystems.com/
index/scram/continuous-alcohol-monitoring/, Erişme Tarihi : 18.11.2015
Anderson, E. (2014, Mayıs 24). The Evolution Of Electronic Monitoring Devices. http://www.npr.org/: http://www.npr.
org/2014/05/22/314874232/the-history-of-electronic-monitoring-devices, Erişme Tarihi : 06.11.2015
204
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Armstrong, G. S., & Freeman, B. C. (2011). Examining GPS monitoring alerts triggered by sex offenders: The divergence of
legislative goals and practical application in community corrections. Journal of Criminal Justice, 39(2011), 175–182.
Armutçu, O. (2012, Ağustos 21). Yaklaşanı görürüz. http://www.hurriyet.com.tr/: http://www.hurriyet.com.tr/yaklasani-goruruz-21269310, Erişme Tarihi : 21.10.2015
Balagia, J. (2014). Alcohol Monitor Devices. TheDwiDude.com: http://dwidude.com/alcohol-monitor-devices/ , Erişme
Tarihi : 08.11.2015
Black, M., & Smith, R. G. (2003). Electronic Monitoring in the Criminal Justice System. Australia: Australian Institute of
Criminology .
Crowe, A. H., Sydney, L., Bancroft, P., & Lawrence, B. (2002). Offender Supervision With Electronic Technology: A User’s
Guide. Lexington, Kentucky -USA: American Probation and Parole Association c/o Council of State Governments.
GPS Monitoring Solutions Inc. (2009). Remote Alcohol Monitoring with MEMS 3000. gpsmonitoring.com, http://www.
gpsmonitoring.com/mems3000.html, Erişme Tarihi : 12.11.2015
Koç, Z. (2013). Elektronik İzleme ile Hapis Cezasının Konutta Çektirilmesi. Ankara Barosu Dergisi, 171-220.
Markowitz, E. (2015, Eylül 21). Chain Gang 2.0: If You Can’t Afford This GPS Ankle Bracelet, You Get Thrown In Jail. International Bussiness Times , http://www.ibtimes.com/chain-gang-20-if-you-cant-afford-gps-ankle-bracelet-you-getthrown-jail-2065283 , Erişme Tarihi : 10.11.2015
McKelvie, A. R. (2005). An Implementation of Remote Alcohol Monitoring in Alaska. Alaska-USA: Alaska Justice Statistical
Analysis Center, Justice Center,University of Alaska Anchorage.
McKnight, A. S., Fell, J. C., & Auld-Owens, A. (2012). Transdermal Alcohol Case Studies. Washington USA: National Highway Traffic Safety Administration.
Nellis, M., & Lehner, D. (2012). European Committee on Crime Problems. Strasbourg: Council of Europe.
Omnilink Systems, Inc. (2015). Reliable Electronic Monitoring Devices. Omnilink - A numerex solution : http://www.omnilink.com/electronic-monitoring/ , Erişme Tarihi : 16.11.2015
Phone Factor LLC. (2013). Advanced Forward Link Trilateration. phonescoop.com: http://www.phonescoop.com/glossary/term.php?gid=126, Erişme Tarihi : 12.11.2015
Reinhart, C., & Attorney, C. (2014). Electronic Monitoring of Offenders. Hartford, Connecticut- USA: Office of Legislative
Research.
Resmî Gazete. (2013, Mart 5). Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği. Resmî Gazete-Sayı : 28578: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/03/20130305-7.htm, Erişme Tarihi : 10.11.2015
Secure Alert. (2013). ElmoTech User Guide MEMS3000 & E3 Presence Monitoring. gpsmonitoring.com: http://www.
gpsmonitoring.com/docs/MEMS3000/elmotech_user_guide.pdf, Erişme Tarihi : 12.11.2015
Soberlink Inc. (2015). Soberlink System. soberlink.com: https://www.soberlink.com , Erişme Tarihi : 10.11.2015
State Statutes Related to Jessica’s Law. (2008). National Conference of State Legislatures. NCSL’s Criminal Justice Program is in Denver, Colorado: http://www.leg.state.vt.us/WorkGroups/sexoffenders/NCSLs_Jessicas_Law_Summary.
pdf , Erişme Tarihi :08.11.2015
Vikipedi. (2015, Kasım). GPS. tr.wikipedia.org: https://tr.wikipedia.org/wiki/GPS#cite_note-40 adresinden alınmıştır,
Erişme Tarihi :09.11.2015
Wise, S. S. (2004). Global Positioning System (GPS) Technology Use in Monitoring the Activities of Probationers. State of
Florida USA: The Florida Senate Committee on Criminal Justice Interim Project Report 2005-126.
205
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
ELEKTRONİK İZLEME SİSTEMLERİNİN FARKLI ÜLKELERE GÖRE İNCELENMESİ
Arş. Gör. Zafer Güler
Fırat Üniversitesi
Yazılım Mühendisliği Bölümü
zaferguler@firat.edu.tr
1. GİRİŞ
Hükümlülerin elektronik izlemesi ilk olarak 1980’lerde Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıktıktan sonra 50’yi
aşkın ülkede başarılı bir şekilde kullanılmakladır. Elektronik izleme sistemleri sokağa çıkma yasağı ve ev hapsi gibi uygulamalarda oldukça yaygın bir şekilde kullanılmasının yanı sıra, hükümlünün toplum içerisinde genel olarak nerede bulunduğu hakkında bilgi vermektedir. Bunun yayında elektronik izleme sadece yukarıda bahsedilen belli başlı uygulamalarda
değil, teknolojinin ve cezaların değişmesi ile birlikte birçok şekilde karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca savcılar, hâkimler, idari
organlar, cezaevi yöneticileri gibi karar vericiler de bu sistemlerin yönetimine dâhil olmuşlardır.
Elektronik izleme sistemleri batı Avrupa’dan başlayarak hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılmıştır. Halen Avrupa’nın
birçok ülkesinde başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Elektronik izleme sistemlerinin kullanımı ile ilgili çok sağlıklı sayısal
bilgiler olmamakla beraber “SPACE II” istatistikleri 31 Aralık 2009 tarihinde Avrupa’da 14 ülkede elektronik izleme
sisteminin kullanıldığını göstermektedir. Bu sistemden servis alan kişi sayısı Tablo-1’de verilmiştir. Fakat verilen veriler
tamamlanmamıştır. Örneğin Almanya 2000 yılında elektronik izlemeyi tanıtmasına rağmen listede bulunmamaktadır.1
Avrupa denetimli serbestlik konfederasyonu (CEP)’dan alınan bilgilere göre elektronik izleme Avrupa’da 35 farklı ülkede kullanılmaktadır ve dünya üzerinde her geçen gün kullanımı yaygınlaşmaktadır. Avrupa’da elektronik izleme sisteminin öncü ülkesi İngiltere’dir. İngiltere’de elektronik izleme kullanım oranı 100.000 kişide 40 kişidir. Diğer CEP ülkelerinde
ise bu oran 3 ile 14 arasındadır. 2
Elektronik izleme sistemleri dünya çapında farklı türlerde kullanılmaktadır dolayısıyla sadece bir ülkenin ceza sistemine bakarak elektronik izlemeyi anlamak mümkün olmayacaktır. Bu çalışmada farklı ülkelerde elektronik izleme sistemlerinin ceza adalet sisteminde kullanımı özellikle suçlular açısından incelenecektir. Bu kapsamda öncü olarak kabul
edilebilecek dokuz farklı ülke incelenecektir. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya ve Kuzey Kore
Avrupa Kıtası dışında incelenecek olan ülkelerdir. Avrupa içinde ise İngiltere, Galler, Fransa, İsveç ve Belçika seçilmiştir.3
Tablo 1: CEP verilerine göre Avrupa’da elektronik izleme servis sayısı.
Ülke
1
Servis Sayısı
Ülke
Servis
Sayısı
Belçika
1548
Polonya
33
Danimarka
123
Portekiz
524
Estonya
41
İspanya
1912
Fransa
4489
İsveç
493
Lüksemburg
9
İsviçre
37
Hollanda
468
İngiltere
Galler
Norveç
41
ve
15244
Aebi, M., Delgrande, N. and Marguet, Y.Council of Europe Annual Statistics SPACE II: Non-custodial sanctions and measures served in 2009
– Survey 2009 (PC-CP (2011) 4) (Strasbourg: Council of Europe).
2
Aebi e.g.a.
3
Aebi e.g.a.
206
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
2. AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE ELEKTRONİK İZLEME
Elektronik izleme kavramı ilk olarak Amerika Birleşik Devleti’nde ortaya çıkmıştır. Fakat halen ortaya çıkışı ve gelişimi
tam olarak ortaya konulmamış bunun yanında teorik ve pratik parametrelerinin ne olacağı hakkında kesin bir görüş birliği
yoktur. Amerika Birleşik Devletleri’nde elektronik izleme ile ilgili hem politik tabanlı hem de pratik tabanlı birçok çalışma
yapılmış ve etkinliğinin kanıtlanması ile birlikte elektronik izleme hızlı bir şekilde büyümüştür4.
Jack Love elektronik izleme sisteminin Amerika Birleşik Devleti’nde ilk pratik kullanımını uygulayan kişidir. Aslında
1980’lerden önce bazı ticari organizasyonlar teknolojinin farklı versiyonlarını geliştirdiler fakat kullanılmamıştır. Florida
Eyaletinde ise 1983’lerde eyalet çapında “topluluk kontrol programı” isimli bir program başlatılmıştır. Bu programda başlangıçta elektronik izleme kullanılmasa da ceza yöntemi olarak ev hapsi uygulanmıştır.
Organizasyon olarak elektronik izleme denetimli serbestlik hizmeti kapsamında geliştirilmesine rağmen bazı durumlarda satıcılardan satın alma veya kiralama yoluyla elde edilen ekipmanlar ile de polis birimleri tarafından da kullanılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde denetimli serbestlik genel olarak eyalet bazında yönetilmiştir. Diğer eyaletler de ise
eyalet ve il arasında paylaşılmış veya direk il tarafından yönetilmiştir.
Elektronik izleme sadece ev hapsini teknik olarak mümkün kılmak için geliştirilmemiştir. Aslında ev hapsi uygulaması
ilerleyen dönemlerde denetimli serbestlik uygulamalarının hızlı bir şekilde artmasına imkân sağlamıştır. Sonuç olarak aslında bu uygulamalar cezalandırma sisteminde bir orta yol bulma anlamı taşımaktadır. Ayrıca bu uygulamalar ile birlikte
aynı anda cezaevlerindeki aşırı yoğunluğu azaltmak ve hapis maliyetlerini azaltmak da amaçlamaktadır.
Elektronik izleme ile ilgili herhangi bir standart model bulunmamaktadır. Elektronik izlemede ev hapsi prensipte 24
saat kısıtlamalı bir şekildedir. Fakat başlangıçta suçluların işe, okula gitmek, dini ibadetlerini yerine getirmek, sağlık ve
tedavi ihtiyaçları gibi tipik ihtiyaçları için dışarı çıkmalarına izin verilmekteydi.
Amerika birleşik Devletleri’nde geçmişte uygulanan programlara baktığımızda ev hapsinde farklı programlar ve farklı teknolojiler görmekteyiz. Örneğin biyometrik ses doğrulama uygulamasında hükümlünün rastgele kelimeleri sözlü
olarak tekrar etmesi gerekmektedir.5 Böylece merkezde kaydedilmiş olan ses örnekleri ile karşılaştırılarak doğrulama
sağlanmaktadır. Bir diğer örnekte, hükümlünün kamera önünde belli sayıda parmağını tutması gibi bazı görevleri yerine
getirmesi istenmektedir. Dallas şehrinde ise denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından belirlenen hükümlülerin evlerinde Luna Video Telefon sistemi kurulmuş ve rastgele telefon araması gerçekleştirilerek kimlik tespiti için hükümlünün sistem üzerinden resim göndermesi istenmiştir. Bazı programlarda hükümlünün evine sınırlı sayıda ziyaretçiye izin verilmiş
veya hiç izin verilmemiştir. Bazı uygulamalarda alkol tüketimini izin verilmemiş ve kamera sistemine alkol ölçer de eklenerek hükümlünün düzenli olarak alkol seviyesi ölçülmüştür. Fakat bu gelişmelere rağmen elektronik izleme 1990’ların
sonlarına kadar yaygın olarak kullanılmamıştır. 6
1997 yılında ise Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS) teknoloji ilk kez elektronik izleme amaçlı kullanılmıştır. Aslında
GPS sistemi ilk olarak 1970’lerde savunma bakanlığı kullanımı ve halkın navigasyon amaçlı kullanımı için tasarlanmıştır.
GPS sistemi 24 tane uydudan oluşmaktadır ve dünyadan yaklaşık 20000km uzaklıktadır. Dünya üzerinde bir insanın yerinin belirlenmesi için 3 uydunun aynı anda o kişiyi görmesi gereklidir. GPS ile ilgili oldukça geniş sayıda sıvil kullanım
amaçlı uygulama geliştirilmiştir. Hükümlülerin takibi için ise 20 sene öncesi düşünülmeye başlanmıştır. Düşünüldüğünde
elektronik izleme için GPS uygulamaları geç kalınmış şeklinde değerlendirilebilir. Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk olarak
1997 yılında kullanılmaya başlanmış ve 2005 yılından sonra özellikle cinsel suçlar için kullanılmıştır. Temel GPS sistemi
hükümlülerin güvenilir bir şekilde denetlenmesi için bazı güncelleştirmelere gereksinim duymaktadır ve sadece dışarda
değil içerde de izleme için genellikle mobil telefon sistemi ile beraber çalışırlar. Böylece hükümlünün hangi bölgelere
girebileceği (Ev hapsi gibi) ve hangi bölgelere giremeyeceği (kurbanın evinin yakınları veya daha önce suça karıştığı yerler
4
Mike Nellis, Kristel Beyens and Dan Kaminski, “Electronically Monitored Punishment International and Critical Perspective”, 2012.
Meyer, J.F. (2004) ‘Home confinement with electronic monitoring’, in G.A. Caputo (ed.) Intermediate Sanctions in Corrections. (Denton, TX:
University of North Texas Press), pp. 97– 123.
6
Mike e.g.a.
5
207
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
v.b) açık bir şekilde belirlenmektedir. Hatta hükümlünün işe gitmesi, okula gitmesi gibi yolculuklarda hangi güzergâhları
kullanacağı belirlenebilmektedir. Caydırıcılık açısından ise GPS sistemi gerçek zamanlı çalıştığı gibi geriye dönük olarak
da çalıştırılabilir. GPS verilerinin suç mahali ile birleştirilmesiyle de hükümlünün suçlanması veya aklanması sağlanabilmektedir. Ayrıca bazı araştırmacılar hükümlünün karmaşık olan GPS verilerinin analiz edilmesiyle, suça niyetinin olup
olmadığının anlaşılmasının mümkün olduğu düşünmektedirler. Fakat bazı teknik sorunlar da GPS ile ortaya çıkmıştır. GPS
verileri sahte uyarılar tetikleyebilmekte ve denetçiler için büyük bir iş yükü oluşturmaktadır. Fakat Amerika Birleşik Devleti’nde hala ciddi suçların izlenen hükümlüler tarafından gerçekleşmesi GPS sisteminin elektronik izlemede önemli bir
yer almasını sağlamıştır ve GPS sisteminin etkinliği ile daha ucuz ürünlerin gelişimi desteklenmiştir.
Amerika Birleşik Devleti’nde elektronik izlemenin gelişimini anlamak için 9/11 olaylarına bakmak gerekmektedir. 9/11
olayları temelleri terörist saldırısından önce atılan Yeni Amerika Yüzyılı Projesi’nin uygulamasına zemin hazırlamıştır.7
2002 yılında başkan Bush gizlice Ulusal Güvenlik Ajansına seçilen ABD vatandaşlarının (potansiyel düşmanlar ve müttefik
gibi davrananlar) telefon ve e-postalarının izlenmesini emretmiştir. Mahkeme kararı olmadan yapılan bu gözetim uygulaması aslında terörle savaş bir başlangıç oluşturmaktadır. Bu gelişmeler sonucunda Amerika Birleşik Devleti’nde elektronik izleme sistemleri önemi daha da iyi anlaşılmıştır. GPS ile izleme sistemi 9/11 olaylarından önce de kullanılmaktaydı,
fakat olayların sonrasında momentum kazanmıştır. Suçluların kişisel kimliklerinin kolaylıkla elde edilebildiği implant RFID
cipleri 9/11 olaylarının hemen ardından tartışmaya açılmış ve implantların sağlık sorunları göz ardı edilmiştir. Bunun
sonucunda RF tabanlı tutuklu izleme sistemi hapishane içinde kullanılmaya başlanmıştır. Bu sistem yaygın olarak kullanılmasa da elektronik izlemenin ne şekillerde kullanılabileceğini sembolize etmektedir. 8
2.1. Kanada’da Elektronik İzleme
Elektronik izlemenin dünya üzerinde gelişimi farklı şekillerde olmuştur. Kanada’da ise elektronik izlemenin gelişimi
nispeten yavaş olmuştur. Bu bağlamda Kanada elektronik izleme teknolojisinin hararetli tartışmalarına yeni yeni dahil
olmuştur. Bunun yani sıra ülkenin federal yapısı sonucu, elektronik izleme ülke genelince çok farklı ele alınmaktadır.
Kanada da elektronik izleme ilk kez Ağustos 1987 de British Columbia da kullanılmıştır ve Amerika Birleşik Devleti’nden
sonra elektronik izlemeyi ilk kullanan ülkedir. Düşük riskli suçlular için hapis cezasına alternatif olarak elektronik izleme
uygulanmıştır.9
Elektronik izleme uygulaması tutukluluk halinin bir alternatifi olarak ele alınmış ve birde fazla amacı vardır. Bu doğrultuda 4 tane temel ve birbiri ile bağlantılı hedef belirlenmiştir. Bunlar;
•
•
•
•
Gözaltı sayısını azaltmak,
Gözaltı cezaları sonucunda oluşan düzeltmelerde oluşan maliyetleri azaltmak,
Rehabilitasyon ve yeniden bütünleşmeyi teşvik edecek insani cezayı sağlamak,
Kamu emniyetini ve güvenliğini sağlamak için.
Kanada da 2000 yılında alınan Yargıtay kararından sonra sokağa çıkma yasağı ve ev hapsi uygulamalarında elektronik
izleme kullanımı artmış ve ülkenin bazı bölgelerinde elektronik izleme yaygınlaşmıştır. 2012 yılında British Columbia,
Saskatchewan, Ontario, Newfoundland & Labrodor, Nova Scotia, Alberta eyaletleri elektronik izleme programını kullanan
eyaletlerdir. Manitoba eyaleti ise yüksek riskli genç araba hırsızları için GPS tabanlı pilot proje geliştirmiştir.
Kanada da kullanılan elektronik izleme sistemlerine bakacak olursak aşağıdaki şekillerde kullanılmaktadır.10
• Adli olarak bir ara süreç, Örneğin suç işlememe karşılığı kefaretle serbest bırakma durumunda olan hükümlülerin takibinde kullanılmaktadır.
7
8
(2012).
9
Bumiller, E. and Shanker, T. ‘War evolves with drones, some tiny as bugs’, New York Times, 19 June. (2011).
Nellis, M. ‘Implant technology and the electronic monitoring of offenders: old and new questions about compliance, control and legitimacy’
Bonta, J., Wallace-Capretta, S. and Rooney, J. Electronic Monitoring in Canada: User report (Ottawa: Solicitor General Canada). Online.
Available at: ww2. ps-sp.gc.ca/ publications/ corrections/ em_e.asp. (1999)
10
Mike e.g.a.
208
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
•
•
•
•
Şartlı salıverilen veya ev hapsinde olan hükümlülerin izlenmesi amaçlı kullanılmaktadır.
Yüksek riskli davalarda denetimli serbestlik uygulaması olarak kullanılmaktadır.
Geçici olarak salıverme programı kapsamında olan hükümlülerin izlenmesinde kullanılmaktadır.
Şartlı olarak tahliye olan hükümlülerin denetiminde yardımcı olmak amaçlı kullanılmaktadır.
3. AVRUPA’DA ELEKTRONİK İZLEME
Bu bölümde İngiltere, Galler, İsveç, Belçika ve Hollanda’da uygulanan elektronik izleme yöntemleri incelenecektir.
3.1 İngiltere ve Galler’de Elektronik İzleme
İngiltere ceza politikaları ve uygulamaları konusunda lider ülkelerdendir. Elektronik izleme Amerika Birleşik
Devleti’nde tanıtıldıktan sonra İngiltere ve Galler için de uyarlanması gerekli olmuştur. İngiltere ve Galler de elektronik
izleme artan tutuklu sayısı ve suçu azaltmak amaçlı değil politikacılara oy kazanmasını sağlayacak bir araç olarak düşünülmüştür. 11
1990’ların sonunda Ev Hapsi ve Sokağa Çıkma Yasağı Programı (Home Dedection Curfew - HDC) programı başlatılmıştır. HDC programının çıkış amacı 1993’ten 1998’e yüzde elli artan hapishane nüfusunu azaltmaktır. Program kapsamında
hükümlünün serbest kalmasına 60 gün kala serbest bırakılması sağlamıştır.12 Programa 3 aydan fazla ve 4 yıldan az hüküm giyen suçlular dâhil edilmiştir ve uygun bir adres ve izlemeyi sağlayacak bir etiket olması kararlaştırılmıştır. Programdan önce sadece birkaç yüz kişi etiketlemeye tabi olurken, HDC programı dâhilinde ilk yılda 14800 kişi yaralanmıştır.
HDC programına uygun olan 49500 kişi olduğu düşünüldüğünde bu yüzde 30’luk salıverme oranına tekabül etmektedir.
Bu kadar salıverme tabi ki riskleri beraberinde getirse de salıverilenlerin sadece yüzde 5’i ev hapsine uymama sonucu
tekrar hapishaneye çağrılmıştır. HDC uygulaması hükümlünün kendisi ve yakınları tarafından pozitif bakılmasının yanı
sıra denetimli serbestlik şubesi tarafından da olumlu karşılamaktadır. Hapishanelerde 2000 kişilik yer bulunurken toplam 36 milyon Euro net kar edilmiştir. HDC programı kapsamında 2000 yılında 15500, 2001 yılında ise 13600 hükümlü
serbest bırakılmıştır. Daha sonrasında yapılan bazı düzenlemeler ile 2002 yılında bu sayı 20500’e ulaşmış ve salıverme
oranı yüzde 37’e ulaşmıştır. Fakat 2010 yılında programdan yaralanan hükümlü sayısı 12250’e düşmüştür. Bunun nedeni
ise hapishane otoritesinin risk altına girmesinin istenmemesidir. Yine 2010 yılında 1154 (%18) tutuklu geri çağrılmıştır. 13
Sonuç olarak HDC sistemi gibi yürülükte birçok sistem bulunmaktadır.1999 ve 2011 yılları arasında İngiltere ve Galler’de 760000 kişi takip edilmiştir. 2005/2006 yıllarında 60000 olan sayı 2010/2011 yıllarında 116000 kadar çıkmıştır.
2011 yılında herhangi bir günde 23000 hükümlü ev hapsi kapsamında izlenmektedir. Bunların yüzde 34’ü kefaret ile
serbest bırakılanlar, yüzde 52 ‘si mahkeme kararıyla serbest bırakılanlar ve yüzde 14’ü cezaevinden lisans alarak serbest
bırakılanlardır.14
3.2 İsveç’te Elektronik İzleme
İşveç Avrupa’da elektronik izleme sistemlerini kısa süreli hapis cezalarına makul bir alternatif olması maksadıyla kullanan ilk ülkelerden birisidir. Bu kapsamda Elektronik İzleme ve Yoğun Denetim Programı (ISEM) 1994 yılında 6 adet denetimli serbestlik noktasında denemiştir. 2 yıl sonra tüm İsveç’e yayılmış ve 1999 yılında İsveç ceza kanununun kalıcı bir
parçası olmuştur. Bu sistemin temel amacı, cezaevine sağlam bir alternatif olması amacıyla ve hapis cezasının olumsuz
sonuçlarına neden olmadan ceza adaletini karşılayacak bir sistem ihtiyacındır. İkinci amacı olarak ise, hapishane maliyetlerini azaltmaktır. Sistemin hedeflediği grupta ise maksimum 3 ay ceza almış hükümlüler bulunmaktadır. 15
11
Mair, G. (2005) ‘Electronic monitoring in England and Wales: evidence-based or not?’, Criminal Justice, 5: 3, pp. 257– 277.
12
Dodgson, K., Goodwin, P., Howard, P. Llewellyn-thomas, S., Mortimer, E., Russell, N. and Weiner, M. (2001) Electronic Monitoring of Released Prisoners: An Evaluation of the Home Detention Curfew Scheme (London: Home Office).
13
Marie, O., Moreton, K. and Goncalves, M. (2011) The Effect of Early Release of Prisoners on Home Detention Curfew (HDC) on Recidivism
(London: Ministry of Justice). Ministry of Justice (2010) Offender Management Statistics: Quarterly bulletin (London: Ministry of Justice).
14
Mike e.g.a.
15
Carlsson, K. (2009) ‘EM in Swedish low security prisons.’ Presentation at CEP Electronic Monitoring Conference 2009. Online. Available at:
www.cepprobation.org.
209
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
Şekil-1: ISEM ve CSBP programları kapsamında elektronik izlemeye tabi tutulan kişi sayısı.
2001 yılında ise ISEM sisteminin başarısı sayesinde ev cezaevi nüfusunun artması karşısında, elektronik izleme tabanlı
Cezaevi Serbest Bırakma Programı (CSBP) uygulamaya konulmuştur. Program suç işleme riskini azaltmak için uzun vadeli
hükümlülerin toplumda bir süre geçirmesine fırsat sunmaktadır. Serbest bırakma programı kapsamında toplumda geçirilen süre tek seferde maksimum 6 ay ile sınırlandırılmıştır. 2005 yılında yayınlanan yapı ile birlikte hem ISEM programı
hem de serbest bırakma programı daha da yaygınlaştırılmıştır. ISEM ve CSBP programlarının kullanım sayıları Şekil-1 de
verilmiştir.
3.3. Fransa’da Elektronik İzleme
Fransa’da elektronik izleme 1997 yılının Aralık ayında yürürlüğe girmiştir fakat etkili olarak kullanımı ancak 2000 yılının Ekim ayında gerçekleşmiştir. Hükümlülerin elektronik izleme kapsamında etiketlenmesi ve izlenmesi için 2012 yılına
kadar 2000, 2002, 2004, 2005, 2008 ve 2009 yıllarında 6 adet reform gerçekleşmiştir. Günümüzde etiketleme işlemi
duruşma öncesi ve sonrasında olduğu gibi mahkeme tarafından da zorunlu hale getirilebilmektedir. Uygulama gençlere
olduğu kadar yetişkinlere de uygulanmaktadır.
Sonuç olarak günümüzde tehlikeli ve tekrar eden hükümlülerin izlenmesi 4 farklı yapıda gerçekleştirilmektedir.16
1.
Etiketleme durumunda olan bir hükümlü için belirli şartlar altında bir deneme amaçlı kullanılmaktadır.
2. Ciddi derecede şiddet ve cinsel suçlardan en az 7 yıl hüküm giyen hükümlülerin, zaten var olan gözetim sistemlerinin geçici olarak devam etmesidir. İzleme en fazla 2 yıl daha arttırılabilir.
3. Tehlikeli kişilerin adli gözetimi şeklinde adlandırılan ve en az 10 yıl hapis cezasına çarptırılıp şartsız salıverilen
kimselerin elektronik izlemeye tabi tutulmasıdır.
4. Hükümlüler için güvelik denetimi şeklinde isimlendirilen ve 15 yıl ve daha fazla hüküm giyen ve halen suç işleme
ihtimali çok yüksek hükümlüleri kapsamaktadır. Elektronik izleme bu durumda bulunan hükümlüler için 1 yıl için kullanılabilir ve süresiz uzatılabilir.
İzleme sistemleri 2006 ile 2008 yılları arasında test edilmiş ve uygulamaya konulmuştur. Cezaevi personeli etiketleme
ve etiketi kaldırma gibi işlemlerden sorumlu olduğu gibi alarm ile de sorumludur. Özel şirketler sistemin bakımı ve sistemin teknik işleri ile sorumludur. Adalet bakanlığı verilerine göre 1 Ekim 2009 tarihinde 38 kişi elektronik izleme altındadır.
Bu hükümlülerden 34 ü adli gözetim programı kapsamına da alınmıştır. 2009 yılında yeni bir genişletme yayınlanmıştır.
İspanya’dan esinlenme ile 2010 yılında kadına karşı şiddeti azaltmak için eşlerin izlenmesine başlanmıştır.
16
210
Mike e.g.a.
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
3.4. Belçika’da Elektronik İzleme
Belçika’da elektronik izleme Brussels Hapishanesinde 18 ay azami hapis cezası olan hükümlüleri erken tahliye hazırlık
programı kapsamında 1998 yılında uygulanmaya başlamıştır. 2000 yılında ise adalet bakanlığı potansiyel etkilerine ve
yararlarına dâhil herhangi bir kanıt olmamasına rağmen ülke çapında uygulanması kararını almıştır. Böylece elektronik
izleme sessizce Belçika ceza sistemine dâhil olmuştur. Daha sonra ceza sisteminin diğer evrelerinde de elektronik
izlemenin kullanılmasına yönelik birçok öneri ve girişim gerçekleşmiştir fakat Belçika’da elektronik izleme halen hapis
cezasının türevi olarak kullanılmaktadır. Yavaş bir başlangıca rağmen 2006 yılından sonra hızla yaygınlaşmıştır. 2010 yılında elektronik izlemeye tabi olan hükümlü sayısı 1000 ‘i aşmıştır.
2000 yılında elektronik izlemenin organizasyonu ve gerçekleştirimi için Ulusal Elektronik İzleme Merkezi (NCEM) kurulmuştur. NCEM de bulunan merkezi bilgisayar ile tüm alarmlar 24 saat prensibine göre çalışmaktadır ve veriler sabah 6
ile akşam 10 arası NCEM çalışanları tarafından işlenmektedir. Herhangi bir alarm durumunda hükümlü telefonla iletişime
geçilebilmektedir.
Eletronik izlemenin gerçekleştirimi ile beraber gerekli donanımlar “3M Electronic Monitoring” şirketi tarafından karşılanmaktadır. Bugüne kadar kullanılan sistemlerde ayak bileğine takılan bir aygıt ile hükümlünün ev çevresinde sürekli
izlenmesi sağlanmıştır.
Belçika hükümetinin elektronik izlemede başlangıç hedefi 300 hükümlü olarak belirlenmiştir ve bu sayı 2003 yılında
elde edilmiştir. Daha sonraki hedef 600 olarak belirlenmiş ve bu hedefe de 2007 yılında ulaşılmıştır.17 Şekil-2 de elektronik izlemeye tabi tutulan kişi sayıları yıllara göre verilmiştir. Şekilden görülebileceği gibi 2002-2006 yılına kadar sabit bir
gidişat varken 2006 yılından sonra hızlı bir şekilde artmıştır.18
Şekil-2: Belçika’da yıllara göre elektronik izleme tabi olan kişi sayısı.
4. AVUSTRALYA VE GÜNEY KORE’DE ELEKTRONİK İZLEME
4.1 Avustralya’da Elektronik İzleme
Avustralya, Amerika Birleşik Devleti’nden ve Avrupa’dan uzak olmasına rağmen, suç kontrolü ile ilgili ileri teknoloji
içeren gelişmeleri takip edilir ve bu teknolojiler Avustralya’ya getirilmiştir. Bu, Avustralya’nın elektronik izleme ortaya
çıkar çıkmaz kullanıma sunmasına neden olmuştur. Elektronik izleme programı 1990’lardan önce birçok bölgede kullanılmaktadır.19
17
Goossens, F. and Maes, E. (2009) ‘Elektronisch toezicht als autonome straf: het NICC –onderzoek in een notendop’ pp. 35– 59.
Mike e.g.a.
19
Aungles, A. (1995) ‘Three bedroomed prisons in the Asia Pacific region: home imprisonment and electronic surveillance in Australia, Hawaii, and Singapore’, Just Policy, 2, pp. 32– 37.
18
211
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
Avustralya’da otoriteler bir bireyin hapishaneye girmemiş olsa bile yerinin kontrol edilmesini veya izlenmesini istemektedir. Bu amaç elektronik izleme ile mümkündür. Örneğin elektronik izleme duruşma öncesi uygulanabilir. Ayrıca
hapishaneden salıverme sonrasında da uygulanabilir. Şartlı tahliye durumunda hükümlünün bazı kısıtlamalara uyması
sağlanabilir veya evde suçlunun hareketleri izlenebilir. Son olarak ve en önemlisi belki de hapis cezasının sona ermesinden sonra, elektronik izlemeyi özellikle ciddi şiddet içeren suçların oluşabileceği durumlarda bir suç önleme aracı olarak
kullanmalarıdır.
Avustralya’da elektronik izleme duruşma öncesi, ev hapsi uygulamasında ve cezaevi sonrasında kullanılmaktadır.
2009 yılında çıkan yasa ile Alexander Maconochie Merkezi’nde hükümlülerin, ziyaretçilerin ve çalışanların izlenmesinde
radyo frekansı ile tanımlama (RFID) aygıtlarının kullanılmasına izin verilmiştir. Böylece olaylarda hükümlülerin masumiyetini kanıtlamasını sağlamak ve hükümlüler arası anlaşmazlıkların çözümünü kolaylaştırmak amaçlanmıştır. Ayrıca
toplanma veya kilitleme durumlarında RFID sistemi hükümlünün nerede olduğu bilgisini verecek ve hükümlünün nerede
olduğunu anlamak için harcanan zaman azalacaktır.
Bazı Avustralya’da 1995’de çıkarılan bir yasa ile hükümlülerin ev hapsine alınmasına izin verilmiştir. Bu kapsamda olan
hükümlülerin izleme amaçlı kullanılan bir izleme aygıtı (bileklik, v.b.) giymeleri gerekmektedir. Güney Avustralya’da ise
elektronik izleme tutukluluk süresi 6 ay kalan hükümlüler için kullanılmıştır. Hükümlüler elektronik izleme koşullarına
altında cezalarını bitirmeleri sağlanmıştır. Hükümlülerin izlenmesi için radyo frekansı (RF) sistemi kullanılmıştır. RF sistemi hükümlünün varlığını her 11 saniyede otomatik olarak denetlemektedir. Bu sistem daha önce kullanılan eve rastgele
arama yapılarak hükümlünün kontrol edildiği sisteme göre daha az rahatsız edicidir. GPS teknolojisi ise ülkede bazı bölgelerde kullanılmıştır. New South Wales eyaletinde ciddi cinsel suçlarında izleme programı kapsamında GPS teknolojisi
kullanılmıştır. Böylece hapishane dönemi biten hükümlünün kesin yerinin belirlenmesi ile halkın güvenliği sağlanmıştır.
4.2 Güney Kore’de Elektronik İzleme
Güney Kore’ye baktığımızda ceza adalet sisteminin birçok Batılı yönlerini görebiliriz. Ancak yetişkinler için denetimli
serbestlik uygulamaları nispeten yeni uygulanmaya başlamıştır. Batıda tanıtılan birçok elektronik izleme uygulaması Güney Kore’de ancak yirminci yüzyıldan sonra tanıtılmıştır. Güney Kore ceza hukuku konusunda gelişmeleri sıkı bir şekilde
takip etmesine rağmen, elektronik izlemenin yanlış veya anormal olduğu düşünüldüğünden köklü bir denetimli serbestlik uygulaması geleneği olmamıştır.
Diğer birçok ülke gibi ev hapsine zorlayan geleneksel RF sistemi yerine, Güney Kore Adalet Bakanlığı genç hükümlüler
için sesli doğrulama sistemini ilk kez kullanmıştır. Otomatik Ses Tanıma ve Denetleme Sistemi Seoul kentinde 2003 ve
2005 yılları arasında yüksek riskli genç hükümlüler için kullanılmıştır. Bu sistem daha sonra yerini yetişkinler için uydu
sistemine bırakmıştır. Güney Kore’de uydu izleme sistemi ise ulusal, medya ve resmi endişeler neticesinde ortaya çıkmıştır. GPS aracılığıyla elektronik izleme yasası Nisan 2007 de cinsel suçlara karışan belirli hükümlüler için kabul edilmiş ve
2009 yılının Eylül ayında uygulanmaya başlanmıştır. Güney Kore’de son on yılda cinsel suçların oranında çarpıcı bir artış
olmuştur. 1997 ve 2006 yılları arasında cinsel suçlar yüzde 83,4 oranında artmıştır.20
GPS programının amacı 13 yaşının altında cinsel istismara yol açan hükümlülerin defalarca cinsel suçlar işlemesinin
caydırıcılığını arttırmak amaçlıdır. Elektronik izleme cihazı giymeyi gerektiren 3 farklı hüküm türü vardır. Bunlar:
• GPS ile elektronik izleme denetimli serbestlikte bir ek koşul olarak uygulanabilir. Örneğin, cinsel suçlarda ertelenmiş hapis cezası olarak uygulanabilir.
• Cinsel suç işleyen hükümlülerin erken salıverilmesinde şartlı tahliye koşulu olarak uygulanabilir.
• GPS ile elektronik izleme tekrar aynı cinsel suçu işlemesi muhtemel yüksek riskli hükümlülere uygulanabilir.
Hapis cezasını tamamlasa bile hükümlü GPS ile elektronik izleme uygulamasına tabi tutulabilir. Bu hükümlüler genellikle yüksek riskli grupta bulunurlar ve yasal olarak bu süreç on yıla kadar uzatılabilir.
20
212
Cho, Younoh (2010) An Analysis of Electronic Monitoring with GPS for Specific Sex Offenders (Seoul: Korea Probation Journal Press).
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
5. SONUÇLAR
Elektronik izleme sistemleri ilk olarak Amerika Birleşik Devleti’nde ortaya çıktıktan sonra batı Avrupa’dan başlayarak
hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılmıştır. Halen Avrupa’nın ve dünyanın birçok ülkesinde başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Geliştirilen yöntemlere baktığımızda her ülkenin kendi ihtiyaçlarına göre farklı türlerde elektronik izleme yöntemleri
kullanılmaktadır
KAYNAKÇA
Aebi, M., Delgrande, N. and Marguet, Y.Council of Europe Annual Statistics SPACE II: Non-custodial sanctions and measures served in 2009 – Survey 2009 (PC-CP (2011) 4) (Strasbourg: Council of Europe).
Aungles, A. (1995) ‘Three bedroomed prisons in the Asia Pacific region: home imprisonment and electronic surveillance
in Australia, Hawaii, and Singapore’, Just Policy, 2, pp. 32– 37.
Bonta, J., Wallace-Capretta, S. and Rooney, J. Electronic Monitoring in Canada: User report (Ottawa: Solicitor General
Canada). Online. Available at: ww2. ps-sp.gc.ca/ publications/ corrections/ em_e.asp. (1999).
Carlsson, K. (2009) ‘EM in Swedish low security prisons.’ Presentation at CEP Electronic Monitoring Conference 2009.
Online. Available at: www.cepprobation.org.
Cho, Younoh (2010) An Analysis of Electronic Monitoring with GPS for Specific Sex Offenders (Seoul: Korea Probation
Journal Press).
Dodgson, K., Goodwin, P., Howard, P. Llewellyn-thomas, S., Mortimer, E., Russell, N. and Weiner, M. (2001) Electronic
Monitoring of Released Prisoners: An Evaluation of the Home Detention Curfew Scheme (London: Home Office).
Goossens, F. and Maes, E. (2009) ‘Elektronisch toezicht als autonome straf: het NICC –onderzoek in een notendop’ pp.
35– 59.
Mair, G. (2005) ‘Electronic monitoring in England and Wales: evidence-based or not?’, Criminal Justice, 5: 3, pp. 257–
277.
Marie, O., Moreton, K. and Goncalves, M. (2011) The Effect of Early Release of Prisoners on Home Detention Curfew
(HDC) on Recidivism (London: Ministry of Justice). Ministry of Justice (2010) Offender Management Statistics: Quarterly bulletin (London: Ministry of Justice).
Meyer, J.F. (2004) ‘Home confinement with electronic monitoring’, in G.A. Caputo (ed.) Intermediate Sanctions in Corrections. (Denton, TX: University of North Texas Press), pp. 97– 123.
Mike Nellis, Kristel Beyens and Dan Kaminski, “Electronically Monitored Punishment International and Critical Perspective”, 2012.
Nellis, M. ‘Implant technology and the electronic monitoring of offenders: old and new questions about compliance,
control and legitimacy’ (2012).
213
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
ELEKTRONİK İZLEME TEKNOLOJİSİ VE TÜRKİYE’DE UYGULANMASI
Arş. Gör. Yunus Serhat Bıçakçı
Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler MYO
yunus.serhat@marmara.edu.tr
Prof. Dr. Dursun Zafer Şeker
İstanbul Teknik Üniversitesi
İnşaat Fakültesi
seker@itu.edu.tr
1.
GİRİŞ
Elektronik İzleme (Electronic Monitoring), ceza hukuku sürecinde gözetlenmesi gereken kişilerin konumunu, hareketlerini ve belirli davranışlarının izlenmesine verilen genel isimlendirmedir. Günümüzde yaygın olarak kullanılan Elektronik
İzleme araçları genel olarak radyo dalgası, biyometrik veya uydu teknolojileri olarak sınıflandırılabilmektedir ve genellikle gözetim altında tutulan kişiye takılan cihaz veya cihazlar aracılığıyla uzaktan izleme yapılarak kullanılmaktadır [1].
Elektronik İzleme programı, konut izleme cihazı, el veya ayak kelepçesi (bilezik), alan izleme cihazı, alkol test cihazı ve ses
doğrulama sistemleri olarak çeşitlilik göstermektedir[2].
Şekil 1. Dr. Schwitzgebel ‘in elektronik izleme konusunda aldığı patentin çalışma prensibi [3].
Harvard Üniversitesi Psikoloji bölümü araştırmacılarından Dr. Ralph Schwitzgebel,1969 yılında “Behavioral Supervision System with Wrist Carried Transceiver” ile aldığı ilk patent elektronik elektronik izleme konusunda bir başlangıç
olarak kabul edilmektedir [3]. Dr. Schwitzgebel ve arkadaşları, tasarladıkları sistem ile öğrencilerin, psikolojik rahatsızlıkları olan kişilerin ve küçük yaştaki suça eğilimli bireylerin üzerinde deneyler yaptıktan sonra klinik tedavi süreçleri
sırasında ve sonrasındaki davranışların analizi sürecinde bu yöntemin hayata geçirilmesiyle hapishanelerde tutuklu sayısının azaltılabileceği konusundaki uygulama potansiyelinin yüksek olduğunu değerlendirmişlerdir[4]. Fakat toplumun, o
günün koşullarına göre bu yeni teknolojiyi kabullenmelerinde karşılaştıkları direnç nedeniyle gerçekleştirememişlerdir.
“Dr. Schwitzgebel’s Machine” olarak bilinen, batarya ve 400m sinyal alma kapasitesine sahip vericiden oluşan bu sistem
214
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
(Şekil 1) 1980’lere kadar pratikte kullanılmamıştır[5].
Amerika Birleşik Devletleri New Mexico Eyaleti Albuquerque Hakimi Jack Love, ceza alan hükümlülerin cezalarını hapishane dışında çekebilmesi fikrini düşünerek Michael Goss isimli o zamanlar Honeywell şirketinde satış temsilcisi olarak
çalışan bir kişiye kişilerin uzaktan izlenebileceği bir sistem tasarlamasını istemiştir. Bu hakim, tasarlanan bu sistem ile
1983 yılında üç kişiye evde hapis cezası vererek bir suçluya elektronik izleme teknolojisi kullanarak ev hapsi kararı veren
ilk kişi olmuştur[6]. 1983 yılından 1989 yılına kadar, Amerika Birleşik Devletlerinde toplam 37 eyalette 6.490 kişi hakkında elektronik izleme kararı verildiği bilinmektedir [7]. Bu sayı 2006 yılına kadar dramatik bir yükseliş göstererek yaklaşık
100.000 rakamına ulaşmıştır [8]. Bu rakamın günümüzde 1 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir.
2.
ELEKTRONİK İZLEME BİLEŞENLERİ
Elektronik izleme donanım, yazılım ve insan olmak üzere üç ana bileşenden oluşmaktadır. Donanım ve yazılım kısmında ise küresel konum belirleme sistemleri (GNSS), radyo frekansları (RFID, Wi-Fi vb.), sabit veya mobil telefon hatları gibi
teknolojik altyapı mevcuttur.
Elektronik izleme sistemleri için farklı sistemler geliştirilmiştir. 1980’lerin başında genel olarak izleme sistemleri üzerine yerleştirilen radyo telsizlerin kullanımına yönelik olarak geliştirilen söz konusu sistemler donanımla bütünleşik olarak
çalışan telefon hattı ile sürekli sinyal alışverişin bulunulduğu için “Continuous Signaling (CS)” olarak isimlendirilmiştir. Bir
diğer yöntem ise “Random Calling (RC)” ile ses doğrulama yöntemi olarak adlandırılan, hükümlülerin evinde bulunan
makineye bağlı telefon ile arandıktan sonra sistemde sesi kayıtlı olan hükümlüde takılı olan bilekliğin makineye okutularak doğrulanması yöntemidir. Bu yöntemlerde “gerçek zamanlı izleme” olarak adlandırılan anlık takibin uygulanmaya
başlanması 1997 yılında GNSS sistemlerinden olan Global Konumlama Sistemleri (GPS) yardımı ile olmuştur. GPS sisteminin, elektronik izlemeye entegre olmasından sonra ise gerçek zamanlı izleme kullanımı artan bir grafik göstermiştir[8].
Gerçek zamanlı takip, temel olarak üç varyasyonda kullanılmaktadır. Belirlenen yer, bölge veya başka bir kişinin bulunduğu yere gidilmemesi için gerçek zamanlı izleme, belirli bir yerleşim bölgesinin terk edilmemesi için gerçek zamanlı izleme
ve belirlenen konutun terk edilmesinin önüne geçmek için gerçek zamanlı izleme varyasyonlarıdır. Burada hükümlünün
durumuna göre izleme kayıtlarının incelenmesi ise dakikalık, saatlik, günlük veya haftalık olarak farklılık göstermektedir[9]. Sistemin genel mimarisi Şekil 2’ de verilmiştir.
Şekil 2. Gerçek Zamanlı GPS İzleme Bileşenleri [10]
Günümüzde yaygın olarak kullanılan navigasyon sistemlerinde kullanıcıların açık alanlardaki konumu Küresel Konum
Belirleme Sistemleri (Global Navigation Satellite Systems - GNSS) ile sağlanmaktadır[11]. Amerika Birleşik Devletleri tarafından kullanılan Global Positioning System (GPS), Rusya Federasyonu tarafından kullanılan Russian Federation’s Global
Orbiting Navigation Satellite System (GLONASS) ve önümüzdeki yıllarda kullanıma girmesi beklenen Avrupa Birliği’nin
215
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
projesi olan GALILEO küresel konum belirleme sistemlerine örnektir.
GNSS ile elektronik izlemeyi, aktif, pasif ve hibrit olmak üzere üçe ayırabiliriz. Mobil hatlar, internet ve wifi ile birlikte
gerçekleştirilen izlemelere aktif izlemeler olarak adlandırılmaktadır. Konum bilgilerinin gün boyunca elektronik izleme
cihazında saklanıp, gün sonunda topladığı bilgileri evde kurulu ev cihazı aracılığıyla merkeze gönderen sistemlere ise
pasif sistem denilmektedir. Hibrit sistemler, aktif ve pasif sistemlerinin birlikte kullanıldığı sistemlerdir. Günümüzde Hibrit
sistemleri en çok tercih edilen sistemler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Açık alanlarda kullanabilen GNSS sistemlerinin, kapalı alanlarda doğrudan kullanılması mümkün değildir. Dolayısı
ile bina içlerinde de çalışabilecek etkin konum belirleme sistemlerine ihtiyaç vardır. İç mekanlara yönelik kullanabilecek
teknolojiler; Radio-frequency Identification (RFID), Bluetooth, Wi-Fi, Ultrasound, Infrared gibi teknolojilerdir. Avantajları
ve doğruluğu göz önüne alındığında söz konusu yöntemler içerisinde RFID teknolojisi öne çıkmaktadır[11]. Elektronik
izlemede sık kullanılan ve tercih edilen yöntemlerin başında da Wi-Fi ve RFID gelmektedir.
Kullanılan cihazlara; tek parçadan oluşan genellikle uydu takip ve radyo frekansı kullanan bileklik, iki parçadan oluşan uydu takip destekli cihazlar, telefon hatları üzerinden iletişime geçebilen, radyo frekanslarını kullanabilen ev ünitesi
cihazları, alkol durumunu kontrol eden alkol durumunu izleyen cihazlar ve biyometrik özellikli ses doğrulama cihazları
örnek gösterilebilir.
Bu cihazlara genellikle elektronik bileklik veya elektronik kelepçe denmektedir. Elektronik bileklik, takıldıktan sonra
çıkarılmaya ve ısıya duyarlı bilekliktir. El veya ayaklara takılmaktadır. Vücut ısısı değişikliğinde veya olası farklı durumlarda
alarm vermektedir. Bu bilekliklerde mekânsal bilgileri alıp depolayan GNSS alıcıları mevcuttur. Bu alıcılar genellikle bilekliğin içinde olup radyo frekans (RF) teknolojisi, Wi-Fi veya telefon hatlarıyla gerçek zamanlı bilgileri farklı zamanlarda
izleme merkezine gönderebilmektedir. Elektronik bilekliklerin bataryalarının şarj üniteleri genelde ev ortamında sabit
olup, GNSS alıcısını ve bilekliği şarj etmek için kullanılmaktadır. Bazı şarj ünitelerinde bileklikten aldığı bilgileri İzleme
Merkezi’ne göndermek üzere sabit telefon hat bağlantıları da mevcuttur[10].
Elektronik izlemede kullanılan yazılımlar vaka kontrollerinde ve haritalamada kullanılmaktadır. Elektronik olarak gelen konum bilgilerini haritalamak için kullanılırlar. Ayrıca vaka yönetiminde kişilerin bilgilerine ulaşmak ve profillerini
görüntülerler. Elektronik İzleme’de yazılım kısmı en az donanım kısmı kadar etkilidir ve önemlidir. Bunun yanında bütün
süreçlerin yürütüldüğü ve işlendiği merkezlere Elektronik İzleme Merkezleri adı verilmektedir[10].
3.
ELEKTRONİK İZLEME KULLANIM ALANLARI
Konutun terk edilmesinin yasaklanması, genellikle radyo frekansları destekli ev ünitesi cihazlarıyla gerçekleştirilmektedir. Ev ünitesi ile kişiye takılan verici cihaz birbirleriyle iletişime geçerek doğrulama yapmaktadır. Konutun dışına çıkılması durumunda ev ünitesi bağlanan mobil veya sabit hat ile izleme merkezi adını verdiğimiz kontrollerin yerine getirildiği merkeze bilgi verir ve doğrulama gerekirse önlemler alınır.
Bir diğer durum belirlenen yer veya bölgeye gidilmesinin engellenmesidir. Burada suç işlemeye veya yönelmeye etkisi olabilecek yerlere gitmekten yasaklamak anlamına gelen, özellikle mağdurların korunmasını amaçlayan bu durumda
çift parçalı uydu destekli cihazlar kullanılmaktadır. Bir parçası mağdurda bir diğer parçası esas izlenmesi gereken hükümlü
kişide olur. Eğer hükümlü yasaklanan bölgeye veya mağdura yaklaşması durumunda hükümlüde takılı cihaz önce uyarı
yapar ve izleme merkezine ve mağdura bilgi verir.
Belirli bir yerleşim bölgesinin terk edilmesinin yasaklanması durumunda çoğunlukla tek parçalı uydu takip cihazları
kullanılır. Suçun tekrarını önlemek amacını taşımaktadır. Kişiye takılan cihaz, izleme merkezindeki gözetmenlere sürekli
bilgi akışı sağlar.
Bir diğer durum ise alkol kullanımının yasaklanması durumudur. Alkol kontrol cihazı alkol kullanımını ölçmektedir ve
çoğunlukla alkol kullanım cihazı ev ünitesi ile radyo frekans yöntemiyle eşleşme halinde olup, bilgileri ev ünitesi yardımıyla izleme merkezine gönderir.
216
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Bunların haricinde ülkemizde kullanılmayan biyometrik doğrulama yöntemi vardır. Bu yöntemde kişilerin telefon
hattından daha önce verdiği ses kaydı doğrultusunda o saatlerde evde olup olmadığını denetlemek üzerine kuruludur.
4.
TÜRKİYE’DE ELEKTRONİK İZLEME
Elektronik izleme programını ilk uygulayan ülke daha önce bahsedildiği gibi 1983 yılında Amerika Birleşik Devletleri
olmuştur. Avrupa’da ise Birleşik Krallık, 1989 yılında Elektronik İzleme programını yürürlüğe koymuştur. Bu iki ülke elektronik izleme konusunda söz sahibi konumundadırlar. Bu ülkeleri takiben 1990’lı yılların başında Kanada, Avusturalya,
İsveç, Hollanda ve Yeni Zellanda’da diğer ülkelerin gerisinde kalmakla beraber benzer çalışmalara yer vermeye başlamışlardır. 2000’li yıllarda Belçika, İskoçya, İsviçre, Avusturya, Bulgaristan, İrlanda, Macaristan, Norveç ve Portekiz gibi pek çok
ülke elektronik izleme programını faaliyete geçirmiştir [12].
Türkiye’de 11.04.2012 tarihinde 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununda yapılan ekleme ile şüpheli,
sanık ve hükümlülerin izlenmesi, gözetimi ve denetiminde elektronik cihazların kullanılabileceği belirtilmiştir. Denetimli
Serbestlik Hizmetleri kanununda yapılan değişikliği takiben Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği de değiştirilmiştir. Mevcut mevzuatta yer alan dört karar türünün elektronik izleme yöntemleriyle denetlenmesi mümkündür[13]. Bunlar;
•
•
•
•
Konutun terk edilmesinin yasaklanmasına ilişkin kararlar,
Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme şeklinde verilen kararlar,
Belirli bir yerleşim bölgesinin terk edilmesinin yasaklanmasına ilişkin kararlar,
Alkol kullanımının yasaklanmasına ilişkin kararlardır.
Ülkemizde hükümlülerin elektronik kelepçe ile izlenmesine fiili olarak 2012 tarihinde başlanılmıştır. Ülke çapında
mevcut 131 adet denetimli serbestlik müdürlüğünde izleme ve denetim ekipleri olası bir ihlal durumunun tespiti ve gerekli uyarıların yapılmasından sorumludur. Ayrıca bu ekipler elektronik kelepçenin takılması, sökülmesi ve ev ünitesinin
kurulmasından da sorumludurlar [13]. Ülkemizde 2016 yılı Ocak ayı itibariyle, toplamda 14.749 kişinin elektronik izleme
takibi tamamlanmış, 2.492 kişinin anlık olarak takibi yapılmaktadır[14]. Elektronik İzleme takibinin ülkemizde başladığı
2012 yılında, Avrupa ülkelerinden Avusturya’da 202 kişi, Belçika’da 992 kişi, Finlandiya’da 172 kişi, Fransa’da 9105 kişi,
Lüksemburg’da 33 kişi, Hollanda’da 196 kişi, Sırbistan’da 287 kişi ve İspanya’da 2065 kişi elektronik izleme yapılmıştır[15].
5.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Elektronik izleme, gelişmiş ülkelerin; sosyal, ekonomik ve hukuki işleyişlerine ve buna bağlı olarak ortaya çıkan toplumsal süreçlere etkisi son derece fazla olan ancak ülkemizde pek fazla bilinmeyen ve kabul görmeyen bir alan olarak
değerlendirilmektedir.
Ülkemizde elektronik izleme kullanım düzeyleri yükseliş eğilimdedir. Büyük oranda ekonomik fayda sağlamasının yanında insanların hükümlülük süreçlerinde sosyal hayatlarına denetimli serbestlik süreci ile devam edebilmeleri, süreç
sonrasında topluma uyum ve entegrasyon süresince oldukça fazla yarar sağlayacağı düşünülen bu tür uygulamaların, gelişmiş ülkelerdekine benzer olarak ülkemizde de genişleyerek yaygınlaştırılması beklenmektedir. Ancak toplumun konuya
olan algısı ve değerlerinin bu gelişim sürecinde göz ardı edilmemesi gereklidir. Toplumsal algının süreç içerisinde geliştirilebilmesi için farklı kaynaklar ayrılmalı ve ünlü sanatçı veya politikacıların sistemi tanıtmaları gibi yöntemler izlenmelidir.
Hapishanelerin doluluk oranlarının azaltılması ve hapishanelerdeki yaşam standartlarının iyileştirilebilmesi elektronik
izleme uygulamalarının kullanımı karşısındaki güçlüklerin ivedilikle tespit edilmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılması
gereklidir. Denetimli serbestlik uygulamasının bir parçası olarak aynı suçu tekrarlama eğilimini ölçmek için elektronik
izleme sistemlerinden yararlanılması başka bir öneri olarak değerlendirilmelidir. Konu ile ilgili çalışmalar özendirilmeli ve
desteklenmelidir.
217
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
KAYNAKÇA
Recommendation CM/Rec(2014)4 of the Committee of Ministers to member States on electronic monitoring (Adopted
by the Committee of Ministers on 19 February 2014, at the 1192nd meeting of the Ministers’ Deputies)
Keeping Track of Electronic Monitoring, (Oct. 1999). USA National Law Enforcement and Corrections Technology Center.
Schwitzgebel R. K., Hurd W. S.,, (Nov. 1969) Behavioral Supervision System With Wrist Carried Transceiver, Patent Number:3,478,344, United States Patent and Trademark Office.
Nellis, M. (1991). The electronic monitoring of offenders in England and Wales. British Journal of Criminology, 31(2),
165-185.
Gomme, I. M. (1995) From big house to big brother: Confinement in the future. N. Larsen, Ed., The Canadian Criminal
Justice System (pp.489-516). Toronto: Canadian Scholars’ Press
Ball, R. A., Huff, C. R., Lilly, J. R. (1988), House Arrest and Correctional Policy: Doing Time at Home. New York: Sage.
Renzema, M., & Skelton, D. T. (1990). Use of electronic monitoring in the United States: 1989 update. US Department of
Justice, Office of Justice Programs, National Institute of Justice.
Renzema, M., & Mayo-Wilson, E. (2005). Can electronic monitoring reduce crime for moderate to high-risk offenders?.
Journal of Experimental Criminology, 1(2), 215-237.
Electroinc Tagging (PSE) And Mobile Electronic Tagging (PSEM) Devices, (Version 1.0 of Dec. 2011). G4S Monitoring Technologies LTD.
Brown T. M. L., McCabe S. A., Wellford C. (June 2007) Global Positioning System (GPS) Technology for Community Supervision: Lessons Learned. USA National Institute of Justice
Demiral, E., Karaş, İ. R., & Turan, M. K. (2013). RFID Sistemleri ile Konum Belirleme Uygulamaları. TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, 14, 14-17.
Wennerberg I., Pinto S. (2009) Summary of Questionnaires. CEP Electronic Monitoring Conference 2009.
Adalet Bakanlığı (2016). Elektronik İzleme Erişim tarihi: 01 Ocak 2016, http://www.cte.adalet.gov.tr
Adalet Bakanlığı, (2016). Elektronik İzleme Erişim tarihi: 15 Ocak 2016, http://www.cte.adalet.gov.tr/menudekiler/haberler/2016-01-8/metin.asp
Aebi, M., Delgrande, N. and Marguet Y., [2014] Council of Europe Annual Statistics SPACE II: Non-custodial sanctions and
measures served in 2009 –Strasbourg: Council of Europe
218
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
ELECTRONIC MONITORING TECHNOLOGIES AND REHABILITATIVE POTENTIAL
Prof. Dr. Yusuf Öztürk
San Diego State University
Electrical and Computer Enginereering
yozturk@mail.sdsu.edu
INTRODUCTION
Electronic monitoring was inspired from a science fiction character not long ago and was considered as a thing of
science fiction until technological advances caught up with science fiction and a New Mexico Judge commissioned the
first electronic tagging system in 1983. Judge Jack Love, a New Mexico district court judge, was inspired from a device
worn by Spiderman on his wrist in a 1977 comic strip where spiderman was being tracked by a wrist worn device. He
persuaded a computer salesman, Michael Goss, to develop a similar device in 1983 and commissioned first five electronic tags to monitor offenders in Albuquerque, New Mexico[1]. In 1984, the National Institute of Justice (NIJ) concluded
that the electronic tagging device was legally acceptable and cost-effective as an alternative to imprisonment. Shortly
thereafter, a second electronic cuff was developed by Thomas Moody in Florida where twelve offenders were monitored over a six month period. In 1987, twenty one states had electronic monitoring programs [2]. In 2006, an estimated
130,000 units were deployed daily in the United States. The rest of the world simply followed and adapted this alternative as a cost effective alternative to incarceration for certain offenders and continuous monitoring of others.
The first Electronic Monitoring Systems utilized short range radio frequency technology for detecting the presence of
an offender within the radio transmission range of a base station [3-6]. The offender would wear a tamper proof ankle
bracelet emitting a radio wave that is detected by the base station. The base station installed in the place of residence of
the offender would place a call on a dedicated telephone line to report disobedience of the offender if the offender was
not detected within the radio range of the base station. Monitoring systems that are based on this simple concept are
still in use in many places. They are well suited to monitor the offender’s compliance with their home detention curfew
order. Home detention via electronic monitoring is a widely adapted low cost form of punishment which was a time-consuming and expensive task for law enforcement personnel to enforce prior to adaptation of electronic tags [3-6].
The developments in cellular phone and GPS technologies enabled a second wave of electronic devices where the
curfew was not limited to a person’s home or workplace [7-9]. This technological advance enabled 24 hours of continuous monitoring while the offender is allowed a limited freedom of mobility. This development did not only enable containing an offender within a particular geographical location but also enable to add time of presence as a new dimension
to the curfew by allowing the law enforcement to specify inclusion zones to contain an offender within certain hours.
The technology also allowed law enforcement officers to specify exclusion zones thus keeping the offender out of certain
areas within certain times. This technology has been in increasing use rapidly replacing the first generation electronic
monitoring solutions in many parts of the world. In addition to being used for home incarceration or twenty four hour
monitoring of sex offenders, GPS and RF based systems are also used today in covert tracking of gang members, drug
dealers and other offenders by law enforcement authorities with the permission of a court.
In many applications, the law enforcement is not only interested in locating the offender but also determining who
is around the offender. When an offender is in a particular location or who is or has been in the same location at the
same time with this offender. A court with jurisdiction over a criminal matter, upon a good cause belief that harm to, or
intimidation or dissuasion of, a victim or witness has occurred or is reasonably likely to occur, may issue specified orders
including an order protecting victims of violent crime from all contact by the defendant, or contact, with the intent to
annoy, harass, threaten, or commit acts of violence, by the defendant. The court issuing the protective or restraining order may require electronic monitoring of the victim and offender jointly to prohibit the offender to contact or approach
219
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
the victim. Domestic violence cases today constitute a major portion of electronic restraining orders where a potentially
abusive family member or a former family member is restrained from contacting the victim.
The third wave of electronic monitoring devices incorporated drug and alcohol sensors to enforce drug and alcohol
restrictions placed on the offenders by the order of the court [10]. These sensors can detect chemicals via transdermal
measurements throughout the day. The sensors are designed to convert the alcohol in the perspiration of the subject
into an electrical current, the strength of which is indicative of alcohol concentration in blood [10]. Anti-tamper features
are in place to disable attempts such as placing a flat layer of insulation between the skin and the device to block skin
contact with the sensor to avoid detection of alcohol in blood. Both the alcohol sensor and the GPS based monitoring
device provide 24-hour location-based data on the person’s whereabouts and whether the person consumed alcohol.
They call in if there are any violations of either protocol. National Highway Traffic Safety Administration published a favorable report on the use of electronic monitoring of driving under influence (DUI) offenders, with lower recidivism rates
and less cost compared to jail. SCRAM is a widely deployed transdermal alcohol detection sensor developed by scram
systems for continuous alcohol monitoring1 and WrisTAS (WristTransdermal Alcohol Sensor) is a research prototype
available from Giner corporation 2 for research studies where it is important to objectively track patterns of drinking. The
major drawback of this technology is that it is not specific to ethyl alcohol, the type of alcohol that is consumed by people3. Several other types of alcohol exposure may be reported as a possible drinking event. Isopropyl alcohol, for example,
is an alcohol commonly found in cleaning products. Methanol alcohol is the primary ingredient in the fuel burned by
engines. Cetyl alcohol is found in many body washes. All of these alcohols, and others, will be detected by transdermal
alcohol monitoring sensors. Although it seems to be an important weakness in technology at first, false alcohol consumption alerts can be reduced by making use of data engineering incorporating average rates at which people’s blood
alcohol level rises and falls when taking alcohol into the decision process.
EMERGING SENSOR TECHNOLOGIES AND REHABILITATION
Electronic monitoring technologies are still in its infancy. The emphasis has been in monitoring the whereabouts of
the offenders to date. The technological advances in sensor technologies will open up new opportunities in monitoring
physiological and psychological state of the offender. Consumer bioinformatics devices are now used by many to track
various health and lifestyle indicators such as exercise, heart rate, blood oxygen level, galvanic skin temperature, blood
pressure etc[11]. Some of these devices offer social networking among friends and family to encourage life style changes
by gamification and various other incentives. The data logged by the device is made available to the user for monitoring
his progress in form of easy to read diagrams and tables. We believe the developments in physiological and psychological
sensors will find its way into electronic monitoring and will open up a new path for rehabilitation of offenders. They will
also allow monitoring the progress of rehabilitation. One might argue that the physiological sensors may be intrusive
to the lifestyle of the offender and may find some resistance. However if the physiological data is directly available to
the offender possibly by pairing with the offender’s cell phone or through EM servers, offender may use the data for
behavior modification. Many of us today provide our continuous physiological data to fitbit, basis, google and similar
service providers in return for reports of our health and in some cases communicate our successes in lifestyle changes
to our social network. The question we must ask ourselves now is: What incentives do we need to offer to offenders to
volunteer their physiological measurement values? This data may provide very valuable information regarding the sleep
patterns, restlessness, heart rate, anxiety, and blood pressure of the offender and can be utilized to monitor chronic
conditions or respond to emergencies. If a positive reinforcement protocol can be developed to offer incentives to the
offender, he/she may be persuaded to adapt changes to his lifestyle.
In addition to commonly used physiological sensor solutions that can be used for providing information about an offender’s life style and vital signs, Electroencephalogram is emerging as a nonconventional sensor for monitoring various
1
2
3
220
http://www.scramsystems.com/index/scram/continuous-alcohol-monitoring
http://www.ginerinc.com/products.php?a=W
http://michigancriminalattorney.com/scram-tether-works/
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
brain related conditions such as concentration level, anxiety, restlessness, and anger [12-13]. Some of these conditions
such as anger or anxiety may lead to crime unless an intervention takes place by momentary assessment of the psychological state of the offender [13-15]. Biofeedback is a technique in which people are trained to improve their health by
learning to control certain internal bodily processes that normally occur involuntarily [14-15]. Various studies in the past
have shown usefulness of Alfa electroencephalographic (EEG) biofeedback in the alleviation of anxiety symptoms [1517]. Recent studies in biofeedback also recognizes possible applications of neurofeedback in various areas of offender
treatment including domestic violence, various other forms of violent and anti-social behavior, certain forms of sexually
abusive behavior, and criminal behavior of an obsessive–compulsive nature[18]. Neurofeedback is still a relatively new
subject of research, therefore more research is needed to uncover how and if neurofeedback can be used as a rehabilitative tool providing the offenders a feedback mechanism for behavior modification or treatment of certain symptoms.
More research is needed to explore mechanisms where neurofeedback will be accepted by offenders’ specifically first
time offenders at an early age.
DATA ENGINEERING AND REHABILITATION
The electronic monitoring deployments to date are mostly influenced by prison crowdedness and cost of incarceration. The core strategy for use of electronic monitoring of offenders is aimed for monitoring offender compliance
and rigorous rule enforcement with threats of incarceration, seeking to deter offenders from committing violations by
reinforcing expectations that violations will result in incarceration or other sanctions. Data engineering has been in use
for monitoring the compliance of the offender and associating or disassociating from other crimes that may have been
committed in their locality. The location data collected from offenders can be analyzed to place and offender in a crime
scene or else. An offender making a daily habit of passing by a school or spending time at a school bus station can be
detected via data analytics. The periodic or sporadic moves in an offender’s daily life may lead to interventions that will
prevent another offense by this offender. Offenders are supervised in communities, they are with and supported by
families and friends. Families and ultimately communities can benefit from the successful reentry and prosocial engagement of offenders in the community. However, communities, families, and friends can also act as channels for continued
offending. A socio-ecological analysis can provide new insights into the interaction between community characteristics
and the success of offenders under community supervision. Results from data analytics can help correction officials
in setting effective guidelines for program participation, offender supervision, and community development. The data
analytics has much to offer for studying offender dynamics and their interactions with family, friends and society they
are released to. Data analytics has been used in [19] to study the effectiveness of electronic monitoring by monitoring
social interactions between an offender and the community in which the offender is living. The socio-economic structure
and culture of the society in which offender is monitored are of importance, although data analytics tools and methods
can be imported and shared the results and achievements in one culture is not necessarily an indication of the same
results in another culture. Can we study and model the lifestyle of offenders and their socio-economic interactions with
society to understand why some offenders are reoffending and returning to prison while others are able to rehabilitate
themselves. What is common or different in the daily life of two or more offenders released from prison? Is there also
space for a rehabilitation approach that involves supportive casework and the provision of programming and services,
aiming to reduce reoffending and supervision violations by effecting change in offender criminal disposition?
CONCLUSION
This paper reviews state of the art in electronic monitoring and suggests biofeedback and data analytics as potential tools for rehabilitation of offenders in electronic monitoring program. We strongly believe in the potential of this
technology in rehabilitation of offenders if we can make use of self-determination theory. We also conclude that much
research is needed in both data analytics and neurofeedback to be able to explore full potential of electronic monitoring
for rehabilitation of serious offenders.
221
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
REFERENCES
Burrell, William D., and Robert S. Gable. “From BF Skinner to Spiderman to Martha Stewart: The past, present and future
of electronic monitoring of offenders.” Journal of Offender Rehabilitation 46.3-4 (2008): 101-118.
Gable, Ralph Kirkland, and Robert S. Gable. “Electronic monitoring: Positive intervention strategies.” Fed. Probation 69
(2005): 21.
Maxfield, M.G. & Baumer, T.L. 1990, “Homedetention with electronic monitoring:Comparing pre-trial and post-conviction programs”, Crime &Delinquency, vol. 36, no. 4, pp. 521–36.
Brian K. Payne , “ Understanding Electronic Monitoring of Sex Offenders”, Corrections Compendium, Jan/Feb 2008; 33,
1; Criminal Justice Periodicals.
Matt Black and Russell G. Smith, “Electronic Monitoring in the Criminal Justice System”, Australian Institute of Crimonology, trends and issues in crime and criminal justice, May 2003, ISSN 0817-8542 ISBN 0 642 53801 8.
Ann H. Crowe, Linda Sydney, Pat Bancroft, and Beverly Lawrence, Offender Supervision With Electronic Technology:
A User’s Guide (Lexington, KY: American Parole and Probation Association, 2002), 5. www.ncjrs.gov/pdffiles1/nij/
grants/197102.pdf
Tracy M.L. Brown, Steven A. McCabe, and Charles Wellford, Global Positioning System (GPS) Technology for Community
Supervision: Lessons Learned (Falls Church, VA: Center for Criminal Justice Technology, 2007), 2.25.
Matthew DeMichele, Lezington Kentucky, “Offender Supervision with Electronic Technology, Community Corrections
Resource[second edition], Bureau of Justice Assistance , U.S. Department of Justice.
Brian McManus, William Bales, Karen Mann, Thomas Blomberg, Gerry Gaes, Kelle Barrick, Karla Dhungana , “A Quantitative and Qualitative Assessment of Electronic Monitoring”, http://www.criminologycenter.fsu.edu/p/electronic-monitoring.php
Beau Kilmer, “The Future of DIRECT Surveillance: Drug and alcohol use Information from REmote and Continuous Testing,” Journal of Drug Policy Analysis, Vol. 1, Issue 1, Article 1 (2008): 2-3. For a more detailed description of how the
SCRAM bracelet works, see the Alcohol Monitoring Systems (AMS) website, available at http://alcoholmonitoring.
com/index/ scram/howscram-works
Jones, Richard. “The Electronic Monitoring of Serious Offenders: Is There a Rehabilitative Potential?.” Monatsschrift für
Kriminologie und Strafrechtsreform(2014).
Moore, Norman C. “A review of EEG biofeedback treatment of anxiety disorders.” Clinical EEG and Neuroscience 31.1
(2000): 1-6.
Hodgins S, De Brito SA, Chhabra P, Côté G. “Anxiety disorders among offenders with antisocial personality disorders: a
distinct subtype?” , Can J Psychiatry. 2010 Dec;55(12):784-91.
Konicar, Lilian, et al. “Brain self-regulation in criminal psychopaths.” Scientific reports 5 (2015).
Yates, Aubrey J. Biofeedback and the modification of behavior. Springer Science & Business Media, 2012.
Myers, Jane E., and J. Scott Young. “Brain wave biofeedback: Benefits of integrating neurofeedback in counseling.” Journal of Counseling & Development , 90.1 (2012): 20-28.
Keune, Philipp M., et al. “Prefrontal brain asymmetry and aggression in imprisoned violent offenders.” Neuroscience
letters 515.2 (2012): 191-195.
Ron van Outsem, “ The applicability of neurofeedback in forensic psychotherapy: a literature review”, The Journal of
Forensic Psychiatry & Psychology , Vol. 22, Iss. 2, 2011
Yuan, May, et al. “Geoshadow: Evaluating the Effectiveness of the ODOC’s Location-based Offender Monitoring System.”
(2015).
222
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
NEXT-GENERATION PROBATIONARY MONITORING TECHNOLOGY: AN ANALYSIS
Dr. Shannon Conley
Firat University
Department of Software Engineering
shconley@syr.edu
Prof. Dr. Asaf Varol
Firat University
Department of Software Engineering
varol.asaf@gmail.com
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kaya
Adiyaman University
Department of Electrical and Electronics Engineering
m.kaya@adiyaman.edu.tr
The Harvard psychology students credited with inventing the first electronic monitoring device were testing out a
concept to reward juvenile offenders for attending court approved activities such as school, job, etc.1 In the 1960s, the
devices were created using army surplus supplies: “missile tracking equipment, portable transceivers, battery packs, and
radio frequency relay stations.”2 The wearable devices were designed to “activate a relay station” when the offender entered an approved location/area. 2,3 The radio frequency location monitoring technology was introduced into the court
system twenty years later in the 1980s only after a U.S. judge saw a watch used by a villain to track the location of the
hero in a Spider-Man comic.4 And, instead of using the technology according to its original purpose (to positively reinforce good behavior), the court employed it for an entirely different/opposing criminal control concept: house arrest.1
Prior to the adoption of this technology, sentencing prisoners to remain at home for part of or the entire day entailed the
employment of a trained person to constantly guard the offender at his or her home, and, in effect, was mostly reserved
for the wealthy and/or high-profile prisoners.4 Receivers were installed in the non-violent offender’s home and wearable
devices were made with material that could not be easily taken off.3 Thirty years later, this first generation technology
still remains the most common type of electronic monitoring technology. 3
ELECTRONIC MONITORING: IN NEED OF A COMPLETE CONCEPTUAL OVERHAUL
Although satellite tracking or second-generation electronic monitoring technology is steadily growing in popularity,
the underlying goal remains the same: act as a substitute guard and deter criminal activity/enforcing boundaries through constant surveillance of an offender’s location.3 And, despite its long tenure and expanding popularity (electronic
offender monitoring is projected to be a $6 billion industry by 2018),5 “the viability of EM surveillance” to serve as an
effective house arrest tool to deter crımınal behavior and reduce recidivism still remains unsubstantiated.6 Unlike having
an armed guard(s) following the offender around his or her house, location tracking has no way of providing parole officers knowledge of what types of activities are going on in the home. Recently, while under house arrest via a satellite
ankle monitor, a US man was able to lure an underage woman to his home via Facebook and then rape, impregnate,
and hold her hostage over a period of several weeks. His crimes went undetected throughout the duration of his house
arrest sentence. 7
Furthermore, since the technology was not designed to restrain offenders to a particular area, prisoners are easily
able to escape without the deterrent of immediate punishment. For instance, radio frequency devices can be removed
with hardware tools such a bolt cutters and satellite devices can be left un-charged. (Researchers have even found that
it’s possible for offenders to hack devices and to spoof/send parole officers fake GPS locations messages using a home223
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
made faraday cage, software defined radio, and open source software.)8 The number of breaches can be quite high. For
instance, in New Zealand, the number of electronic monitoring breaches increased from 22.1% in 2012-2013 to 23.2%
in 2014-2015.9 In the US, recent security breaches have left up to 16,000 offenders un-monitored for hours at a time.5
And, in many cases, either police officers did not arrive in time to recapture the escapee or failed to respond due to the
high volume of such incidents. One estimate given by a California parole officer stated that it takes an average of 12 days
to recapture the offender. 10 And, the news is filled with incidents where these offenders have gone on to commit brutal
crimes such as rape or murder.9
Many offenders might even prefer a prison sentence or an armed guard enforcing their house arrest. This technology
has given false alerts that offenders violated parole or the battery has failed to charge their batteries leading to extended
or felony sentences.5 And, in some US districts, offenders are now being held financially responsible for the cost of their
electronic monitoring sentences.5 Daily fees range from $5.00 to $25.00 not including installation fees, and can cost over
$10,000 for a single offenders house arrest sentence.5 When the offender cannot pay, he or she may be sent to prison
and then burden is shifted back to the tax payer/government. Although the average cost of electronic monitoring in the
US ($6,000/year/person) is much less than the cost of a prison sentence ($26,000/year/person), it is still a substantial
financial burden to either the tax paying public or the offender.11
Despite the issues outlined above, the continued use of location tracking based electronic monitoring to enforce
house arrest in the US might be largely attributed to governmental lobbying by third party electronic monitoring contractors.5 The largest US electronic monitoring company, BI, was awarded a $372 million 5-year contract in 2009 by the
government and is owned by a private prison company that has spent millions of dollars in lobbying and campaign donation over the past decade.12, 13
An improved electronic monitoring surveillance system is not light years or even financially out of reach. In fact,
many parents and dog owners use more sophisticated technology to monitor their charges from a distance than parole
officers using the latest electronic monitoring technology. (It is easy to see why you would not leave a child unsupervised
at home and rely only GPS coordinates to decipher whether he or she is in harm’s way or misbehaving.) Options for monitoring children are endless and many of the software applications are cheap or even free. The options for parents to
monitor their children via video and audio surveillance are numerous. For instance, presence is a free app in the iTunes
store that can be used to transform old cell phones or tablets into a real time home motion detector. Along with live a
view of the room, users receive video alerts when motion is detected. The app is also compatible with wireless sensors
to monitor such things as the temperature, humidity, whether a door is open/shut, etc. within the home. 14 TheOneSpy
product claims not only to allow parents to track the GPS location of a child via their cell phone, it also allows parents to
operate camera and microphones at a distant, gain access to text messages, and tap phone calls. A yearlong subscription
costs less than $150.15 And, parents can monitor and sensor all network traffic by purchasing a special parental control
router such as Skydog ($149).16 Even with such readily available surveillance technologies, parents still must assume the
responsibility of sifting through the data and knowing when and how to respond. Does the ability to remotely monitor
what your toddler is doing in the mean that you can leave her or him at home alone? Likewise, is even the most advanced surveillance technology an adequate way to enforce house arrest if there are not enough employees to remotely
monitor recorded activities or if police cannot respond immediately to security breaches?
ELECTRONIC MONITORING: A RE-CONCEPTUALIZATION BASED ON CURRENT TECHNOLOGY
According to the “Swift and Certain” paradigm, both constant surveillance and “swift and certain” punishment is needed “to deter crime” and reduce “incarceration and recidivism”.6 To design an electronic monitoring system based on
these principles, the potential types of technology, their cost, and their levels of human involvement will be examined
in the following sections
Monitoring the Offender’s Mind (Literally Possible?)
224
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Complete surveillance would entail not only knowing the location of an offender, but also both what he or she is
doing and what he or she is planning to do. With greater insight into the offender’s activities, the parole officer will have
more information to assess an offender’s rehabilitation progress and potential for recidivism. Furthermore, such information is crucial to forestalling criminal behavior. To our knowledge, a brain decoding tool/real time mind reading tool
does not exist (yet). However, it is an active area of research. Using fMRI technology, researchers are now developing
techniques to decode brain waves. For instance, researchers have been able to reconstruct a video of what a person is
looking at, albeit fuzzy, and also categorize a person’s dream.17 And, the judicially related applications of this technology
are being explored such as determining if someone is lying, how reliable a particular memory is, and if a person has
visited a particular location before.18,19 While such technology is being explored/in the meantime, there are many video,
audio, device, and internet surveillance tools that can be used to monitor what an offender is doing and what he or she is
planning to do. It might not be possible to read on offender’s mind, but the ability to read his or her text messages or listen to his or her phone calls is possible. And, as discussed in a later section, the rate limiting/prohibiting factor might not
be the cost or lack of robustness of such technology, but issues related to managing the mass amount of generated data.
Monitoring Offenders with a Virtual Eye
Had there been a surveillance system to monitor who was entering and exiting the apartment of the man that managed to abduct and impregnate a minor while under electronic monitoring house arrest7, the crime might have been
stopped much sooner or it might have deterred the offender from committing it altogether. Real time video surveillance
technology is readily available from do-it yourself versions that can easily be assembled for under $200 to mid-range
cameras such as the Full HD Day & Night Vandal-Proof Dome Network Camera that retails around $500 to high end technology such as the ELI-SN2-SP60, a solar powered, wireless 4G camera that cost around $5,000 plus $100+/month data
plans.20,21,22 Many cameras also offer the option to record audio. In all three cases, real time monitoring is accomplished
using IP cameras that require either local area network (LAN) or wide area network (WAN) access to transfer data to be
stored or viewed.
Can Virtual Eyes Get Cataracts? Vulnerabilities in Standard Video Surveillance Systems
Although it is a prevalent surveillance technology, the reliance on the internet means that cameras are vulnerable
to being hacked. 23 For example, hackers found an exploit in the built in web server of a $900 D-Link IP security camera
to retrieve the admin password and perform all types of malicious activities such as rebooting it and accessing data.23
In a $1000+ IQInvision (commonly used in schools, by police, and businesses) camera, hackers were able to perform a
command injection and access the admin area and take command of it.23 The hackers were able to demonstrate that
with root access it is possible to freeze the admins video page with a static image so any new activity would remain
undetected, while the hacker could still view the live video feed. 23 Since many security cameras use the same open
source firmware, such vulnerabilities are wide spread. Additionally, since specific products are not usually listed in the
bug releases, operators/admins should ensure firmware is up to date. (And, the product should never be used without
changing default passwords.)23
There are privacy concerns regarding monitoring activity within an offender’s home via video surveillance. Even if
permission is granted to continuously monitor an offender in all rooms of his or her home, it might prove difficult to
justify if he or she lives with non-offenders.
Video Surveillance Drones and Robotic Cameras
One possible alternative might be the use of a drone or robotic eye to perform random video surveillance check-ins
at an offender’s home. Currently, parole officers will occasionally and unexpectedly show up at an offender’s home. (The
man who abducted the minor was subject to such visits, although the officer was unable to detect any unusual activity.7)
If such a visit could have been performed more frequently and with a greater element of surprise, perhaps the criminal
activity could have been identified. Additionally, the use of a drone would keep the police officer out of harm’s way. The
225
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
ideal parole officer check in drone would be remote operated from the comfort of an officer’s desk or even pre-programmed and not require manual operation at all. Video surveillance drones can cost anywhere from less than $100 to over
a $1000. However, many of the commercially available drones only have a small battery life/limited flight time of under
30 minutes or less.24 One of the most popular drones on Amazon, the DJI Phantom 3, has price tag of around $1,600,
uses GPS for navigation, offers 20 minutes of flying time, can be charged in the car, features live video streaming, and
has a 2,000 feet line-of-sight.24 In the US, some police departments are now using a throwable, mobile robotic camera to
inspect situations that could be too dangerous for a human. The commercial technology is rather cost-prohibitive with
the Recon Scout selling for $9,000 and still requires the user to be close to the site.25
Wearable Devices: Seeing What the Offender Sees (Salvaging the Google Glass?)
Another alternative to the static placement of surveillance cameras around the offender’s home are wearable video
cameras. Next generation wearable electronic monitoring devices could both track the GPS location of a prisoner and
provide visual and/or audio insight into his or her activities. A parole officer could surreptitiously check in on his or her
ward and have the ability to see what he or she is viewing. Who are they messaging on Facebook? What conversations
are they having and with whom? In the US, wearable cameras are already being deployed by police departments to
monitor police officer behavior while they are on patrol. The footage is used by courts to determine if a police has acted
illegally/abused a criminal. Police body cameras can be attached either on clothing or glasses, and have been purchased
by departments for as little as $50 each. Although the cameras themselves are inexpensive storage is costing some police departments in the millions (ex. $2.6 million for storage and the extra staff needed to manage the video data), while
other departments are paying from $20 to $100 /month/police officer for data management plans.26 It seems that many
departments might be paying too much to the surveillance contractors. As a reference, Amazon offers its users unlimited
cloud storage for only $60 a year.27 Apart from cost, another issue departments face is compliance. In situations where
the footage is needed for examination, it has been discovered that the police officer failed to charge, turn on, or upload
the footage. Obviously, this would be a major design consideration for a video offender electronic monitoring device.
How to ensure offenders are not obscuring the screen, tampering with it, etc.? If police will not comply when it’s in their
favor, the likelihood of an offender voluntarily complying is probably not high.
Blurred Vision: The Big Data Bottleneck
Regardless of how the footage is obtained, a major issue faced with video surveillance is how to handle such a large
volume of data. Unlike traditional location monitoring (where the offender is either in his or her approved area or is not),
detecting unusual activity could prove tedious for a parole officer. For instance, manually checking for unusual activity
every time a person entered or exited a home or a motion was detected within a certain room would probably not be
feasible. One option for monitoring the activity of an offender would be to outsource the job or use crowdsourcing.
Perhaps alerts or video segments could be viewed and interpreted by workers on Amazon’s Mechanical Turk. Small tasks
such as identifying drains in a series of road images can cost a business less than a dollar.28
Another option would be to employ analytics software to identify unusual activity. In the case of monitoring traffic
going in and out of a house, a software program could be used or developed to identify when the offender left the
home or when an unregistered or new person showed up at an offender’s door, and only then send an alert to the parole officer. It would be necessary to rigorously test such a system to determine if unusual activity could be detected
accurately, consistently, and in a timely manner. One surveillance camera, simplicam, offers to provide facial recognition
and identification of strangers and costs $199.99 for the camera and one year of recording services.29 Video surveillance
analytic software is especially popular in the retail world. Stores are alerted when behavior associated with shoplifting is
detected by the software. Footage is also used to analyze consumer behavior such as demographic analysis, foot traffic,
and employee speed of service.30
Police departments in the US such as the NYPD and LAPD use Palantir’s software to make connections between data
226
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
sets. (In the US, the same software is also used by the CIA, DHS, NSA, FBI, the CDC, the Marine Corps, the Air Force,
Special Operations Command, West Point, the Joint IED-defeat organization and Allies, the Recovery Accountability and
Transparency Board and the National Center for Missing and Exploited Children.) “Users do not have to use SQL queries
or employ engineers to write strings in order to search petabytes of data. Instead, natural language is used to query data
and results are returned in real-time.”31 For the LAPD, it seems that the system cost over $400,000. According to Palantir’s website, the company offers a video analytics feature that allows “user to tag individuals and events within video
data and associate those tags with information from other data sources.” 32
Hitachi Data Systems offers both a pre-built “end-to-end” video management solution designed to “to give law enforcement, emergency management and other security organizations greater situational awareness and the capacity to
more effectively and efficiently extract insights from a broader range of data sources to ensure faster response times
when a situation developed” and a predictive crime feature. Hitachi Visualization Predictive Crime Analytics (PCA) addon module uses “real-time event data captured from public safety systems and sensors with historical and contextual
crime data from record management systems, social media and other sources” to assign threat levels for individual
neighborhoods. 33 Price is upon request.
An analytics system tailored for probation management could be built using commercial open source software such
as Talend. With Talend, a real time data solution can be developed without the need for “complicated code” or “big data
programming skills”. 34
For data analysis, software systems such as Planatir’s do not rely on single source of data such as real time video surveillance, but make use of various types of data such as criminal records, public records, etc. To effectively use or design
such a system to monitor parolees in real-time, other sources of data aside from video or audio footage such as online
activity, phone calls, SMS messages, etc could prove beneficial.
Monitoring Offender’s Virtual Location
When the first offenders were placed on electronic monitoring house arrest, the internet as we know it did not yet
exist. In effect, the potential threat posed by a non-violent offender on house arrest was much less. And, with only the
option of land line phone, it was much easier to monitor an offender’s communication with the outside world. Due to
the development of these technologies/popularity of cybercrimes, both the offender’s physical and virtual/online location should be monitored. If the online activity of the man who used Facebook to rape/imprison/impregnate a minor
while under house arrest had been monitored7, police might have been able to intervene and/or prevent the crime. Or,
had the man known he was being monitored, he might have been deterred from committing the crime.Without implementing this type of surveillance or prohibiting the offender from online access, it’s easy to justify eliminating electric
offender monitoring altogether as an outdated/inadequate criminal control/rehabilitation tool.
Computer Monitoring Software, Network Monitoring, Commercial Spyware: a Trust Issue
Many software programs exist that can be installed on an offender’s computer or phone to either monitor or restrict
access. Securus Software’s OMS takes screenshots of an offender’s computer if he or she types certain keywords or phrases and then the image is uploaded to a server. 35 In the case of Securus, it is not compatible with Linux or Mac OS’s.36
It does not seem to be compatible with phone OS’s either. There are many flaws with such an approach. First, to be truly
effective, the software must be installed on all devices an offender has access to. This would mean not only personal
computer’s, but cell phones, tablets, etc. (Investigators recently discovered that PlayStation 4 gaming consoles were
used to help plan the November 2015 Paris terrorist attack.37) To be manageable/cost effective, the software should be
compatible with the offender’s operating system. Additionally, since the offender is not in solitary confinement, it would
need to be installed on all of the devices he or she comes in contact with. And, even if you assume that the user will only
use that one device, a computer can contain multiple permanent operating systems/or a different operating system can
be booted using a liveUSB. The program would have to be installed on all of the computer’s OS’s and the assumption
227
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
would have to be made that he or she would not install a new OS or use a liveUSB. Even if an offender runs operating
system with the software, an offender could still avoid monitoring. For instance, a firewall could be used to block connections to or from the monitoring server.
Instead of using computer monitoring software, parole officers could conduct random checks either by accessing the
offender’s device remotely or during a home visit. There are a variety of low-cost and free digital forensics tools available
to gain inspect digital devices.38
Another approach is monitoring/sniffing all internet traffic on the offender’s home network. Again, the assumption
would be made that the offender is exclusively using that network. Commercial mobile spyware is subject to the same
limitations as the approaches described above, but has the possibility of monitoring both phone and internet activity.
Mobile spyware suffers from compatibility issues, and iPhones typically have to be jail broken. Additionally, a phone internet connection is required. The type of data that can be retrieved includes SMS activity, GPS coordinates (sometimes
the nearest cell phone towers as opposed to the actual location), pictures, videos, call logs, browser activity, email, and
SIM card changes. With some spyware packages, it is possible for the monitoring party to remotely control certain phone
functionality and take a picture, record video, record audio, view the screen, or wipe the phone.39 Commercial mobile
spyware such as SpyBubble, FlexiSpy, MobiStealth, Mobile-Spy, and SpyEra are not cost prohibitive and requires a subscription. For instance, the premium package for FlexiSpy costs $149 for 12 months and the extreme package costs $349
for 12 months and offers features such as a password cracker and control of the audio and video recorders. 40
On the Outside Listening in: Intercepting Mobile Phone Calls and Data
An alternative way of monitoring an offender’s mobile activities without installing an application could be the use of
an IMSI catcher, commercially known as a Stingray. This spoofs a GMS tower and only works with GSM phones. (Turkcell,
Vodafone and Avea are all GSM phone operators.) A do-it-yourself tower can be assembled for less than $2000, while
the commercial products tend to cost over $100,000.41 Via this device, a man in the middle attack can be carried out to
“identify an individual’s location, eavesdrop on conversations, and intercept and manipulate SMS messages from the victim’s phone.” When a mobile device connects to the spoofed tower, data can not only be captured but also passed on to
the “the phone’s calls, SMS messages, and data on to a real tower”, so the person monitored is unaware of the attack. 42
The Importance of Diversifying Surveillance Strategies
As internet surveillance tools increase in number and sophistication, so do the tools to counteract such efforts/
maintain internet anonymity and data privacy. As an example, IMSI catchers can de-crypt GSM data. However, this does
not mean that the collected data will not be further encrypted by another cryptographic protocol such as SSL. For instance, Telegram, a messaging app, encrypts messages using keys only held by the participants and is purportedly being
used as the go-to communication tool for terrorists.37 And, rather than communicate via voice calls, a device user can
use encrypted voice over IP (VoIP) apps. It is also possible to encrypt voice calls, and companies are starting to offer
phones designed for privacy. 43 For instance, Silent Circle’s Blackphone advertises anonymous web browsing and private
communication.44 However, combined with the use of in-home video and audio surveillance to determine what devices
the offender has access to, offender internet/communication monitoring approaches might be not be so difficult to
implement and enforce. And, if it is possible for the surveillance cameras to detect and zoom in on device screens, these
software tools might not be needed at all. Otherwise, if you trust that an offender will access the internet only through
one device, then why not trust that he or she will no longer transgress the law?
RE-THINKING THE HOME PRISON: TECHNOLOGY TO REHABILITATE AS OPPOSED TO INCARCERATE?
Unfortunately, even if a parole officer is immediately alerted that criminal behavior is being displayed, the response
time will be delayed by the time it takes for the police to arrive at the offender’s home. In the meantime, a victim could
be raped or murdered or an identity stolen and sold on the dark net. The technology to turn a home into a prison would
require more than just surveillance. And, there seems to be little discussion regarding surrounding residential homes
228
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
with armed robotic guards. Therefore, his or her behavior should be carefully and constantly scrutinized for warning
signs regarding relapses. Perhaps, surveillance activity could also be used to positively reinforce good behavior and help
eradicate (as the original inventors of electronic monitoring intended).1 For instance, if the parole officer observes that
the offender is no longer associating with former gang members and instead focusing on researching job opportunities,
then he or she could reduce the offender’s electronic monitoring sentence. Or, if the parole officer observes an offender looking at gang-related material online, he or she could request that the offender attend counseling sessions or a
support group. Or, even request that the offender be placed back in jail. Additionally, applications could be developed
to occupy the offender’s time with educational/positive activities such as taking e-learning courses or reading/watching
self-motivational or spiritual e-material. Electronic monitoring should be used as a trial period to assess an offender’s
ability/motivation to re-enter society as a law abiding citizen. Otherwise, if the offender’s motivation for not committing
a crime is constant surveillance and the threat of a swift and certain punishment, what will deter an offender from recidivism once his or her electronic monitoring/surveillance sentence ends?
REFERENCES
1 http://www.npr.org/2014/05/22/314874232/the-history-of-electronic-monitoring-devices (The Evolution Of Electronic Monitoring Devices, Emma Anderson; 22.11.2015).
2 Robert S. Gable, “Left to Their Own Devices: Should Manufacturers of Offender Monitoring Equipment Be Liable for
Design Defect.” U. Ill. JL Tech. & Pol’y, (2009), pages. 333.
3 http://www.coe.int/t/dghl/standardsetting/cdpc/CDPC%20documents/PC-CP%20%282012%29%207rev2%20
Scope%20and%20Definitions%2025%20Electronic%20Monitoring%2016%2010%2012.pdf (Scope and Definitions
Electronic Monitoring, Mike Nellis, Dominik Lehner; 22.11.2015).
4 Richard G. Fox, “Dr. Schwitzgebel’s machine revisited: Electronic monitoring of offenders.” Australian and New Zealand journal of criminology 20, no. 3, (1987), pages. 131-47.
5 http://www.truth-out.org/news/item/25232-the-spread-of-electronic-monitoring-no-quick-fix-for-mass-incarceration (The Spread of Electronic Monitoring: No Quick Fix for Mass Incarceration, James Kilgore; 22.11.2015)
6 Molly Carney, “Correction through Omniscience: Electronic Monitoring and the Escalation of Crime Control.” Wash.
UJL & Pol’y 40, (2012), pages. 279.
7 http://fox2now.com/2015/10/17/man-wearing-gps-ankle-bracelet-rapes-impregnates-and-imprisons-girl-police/
(CNN WIRES; 22.11.2015)
8 http://motherboard.vice.com/read/how-hackers-could-get-out-of-house-arrest (How Hackers Could Get Out of House Arrest, Lorenzo Franceschi-Bicchierai; 22.11.2015)
9 http://www.stuff.co.nz/national/crime/70877716/figures-show-thousands-of-offenders-breaching-electronic-monitoring (Figures show thousands of offenders breaching electronic monitoring, Chloe Winter; 22.11.2015)
10 http://www.nbclosangeles.com/news/local/More-California-Sex-Offenders-Going-Missing-Under-New-Law-196205241.html ()
11 http://www.slate.com/articles/news_and_politics/explainer/2009/01/youre_grounded.html (You’re Grounded!
How do you qualify for house arrest, Juliet Lapidos; 22.11.2015)
12 http://www.sfbg.com/politics/2010/03/16/who-profits-ices-electronic-monitoring-anklets-0 (Who profits from ICE’s
electronic monitoring anklets?, Sarah Phelan; 22.11.2015)
13 https://www.washingtonpost.com/posteverything/wp/2015/04/28/how-for-profit-prisons-have-become-the-biggest-lobby-no-one-is-talking-about/ (How for-profit prisons have become the biggest lobby no one is talking about,
Michael Cohen; 22.11.2015)
14 https://itunes.apple.com/us/app/presence-by-people-power-smarthome/id618598211?mt=8 (22.11.2015)
15 https://www.theonespy.com/iphone-spy-software/iphone-packages/ (22.11.2015)
16 http://www.pcmag.com/article2/0,2817,2427345,00.asp (22.11.2015)
17 http://www.pcmag.com/slideshow/story/323668/10-mind-reading-tech-projects-that-might-freak-you-out (10
229
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
Mind-Reading Tech Projects That Might Freak You Out, Chandra Steele; 22.11.2015)
18 Elena Rusconi and Timothy Mitchener-Nissen. “Prospects of Functional Magnetic Resonance Imaging as Lie Detector.” Frontiers in Human Neuroscience 7, (2013), pages. 594.
19 https://www.bccn-berlin.de/People/home/?contentId=661 (Bernstein Center for Computational Neuroscience Berlin, John Dylan-Haynes; 22.11.2015)
20 http://www.pcworld.com/article/131813/article.html (Do-It-Yourself Surveillance Protects Home or Business, Kirk
Steers; 22.11.2015)
21 http://www.dlink.com/uk/en/business-solutions/ip-surveillance/business-ip-cameras/dome-cameras/dcs-6210outdoor-hd-poe-day-night-vandal-resistant-fixed-dome-camera-with-ir-led (22.11.2015)
22 http://www.securitycameraking.com/solar-powered-wireless-4g-cellular-60416-prd1.html (22.11.2015)
23 https://www.youtube.com/watch?v=B8DjTcANBx0 (Black Hat 2013 - Exploiting Network Surveillance Cameras Like a
Hollywood Hacker; 22.11.2015)
24 http://heavy.com/tech/2014/10/rc-best-drones-for-sale-aerial-photography-camera-surveillance-unmanned-aerial-systems-helicopters-remote-quadcopter/ (Top 6 Best Drones For Sale: The Heavy Power List, Bobby Bernstein;
22.11.2015)
25 http://www.computerworld.com/article/2501178/government-it/cool-cop-tech--5-new-technologies-helping-police-fight-crime.html (Cool cop tech: 5 new technologies helping police fight crime
, Todd R. Weiss; 22.11.2015)
26 https://www.policeone.com/police-products/body-cameras/articles/8243271-For-police-body-cameras-big-costs-loom-in-storage/ (For police body cameras, big costs loom in storage, Brian Bakst, Ryan J. Foley ;
22.11.2015)
27 http://www.wired.com/2015/03/amazon-unlimited-everything-cloud-storage/ (Amazon’s New Unlimited Cloud
Storage Is Absurdly Cheap, Brian Barrett; 22.11.2015)
28 http://www.cnet.com/news/amazons-mechanical-turk-lets-you-make-sort-of/ (Amazon’s Mechanical Turk lets you
make $$$, sort of, Elinor Mills; 22.11.2015)
29 http://buy.simplicam.com/cart (22.11.2015)
30 http://streetfightmag.com/2014/05/13/5-platforms-that-gather-in-store-analytics-from-surveillance-footage/ (5
Platforms That Gather In-Store Analytics from Surveillance Footage, Stephanie Miles; 22.11.2015)
31 http://techcrunch.com/2015/01/11/leaked-palantir-doc-reveals-uses-specific-functions-and-key-clients/ (Leaked
Palantir Doc Reveals Uses, Specific Functions And Key Clients, Matt Burns; 22.11.2015)
32 https://www.palantir.com (22.11.2015)
33 https://www.hds.com/corporate/press-analyst-center/press-releases/2015/gl150928.html (Hitachi Data Systems
Unveils New Advancements In Predictive Policing To Support Safer, Smarter Societies; 22.11.2015)
34 https://www.talend.com (22.11.2015)
35http://www.researchgate.net/profile/Ian_Elliott2/publication/272565973_PA_Board_of_Probation_and_Parole_offender_management_software_pilot_Feasibility_evaluation_report/links/54e92a430cf2f7aa4d53223a.pdf (Pennsylvania Board of Probation and Parole Offender Management Software Pilot: Feasibility Evaluation Report, Ian A.
Elliott, Gary Zajac; 22.10.2015)
36 Ian A. Elliot, Donald Findlater. “A Review of a ‘Managed Service’for the home computer use of Registered Sex Offenders.” Hampshire Constabulary & The Lucy Faithfull Foundation (2010).
37 http://resources.infosecinstitute.com/isil-terrorism-and-technology-a-dangerous-mix/ (ISIL, Terrorism and Technology: A Dangerous Mix; 22.10.2015)
38 https://www.sans.org/reading-room/whitepapers/incident/building-cost-forensics-workstation-895 (Building a Low
Cost Forensics Workstation; 22.10.2015)
39 https://www.youtube.com/watch?v=HgJqhuMUVz4 ([DEFCON 20] Spy vs. Spy: Spying on Mobile Device Spyware;
22.10.2015)
230
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
40 http://www.flexispy.com/
41 https://www.youtube.com/watch?v=xKihq1fClQg (Defcon 18 - Practical Cellphone Spying; 22.10.2015)
42 http://www.charontech.com/man_in_the_middle_article.html (22.10.2015)
43 http://worryandpeace.com/buzz/how-to-secure-your-phone-from-being-stung-/ (Mobile surveillance: how to stop
your phone being ‘stung’, Stuart Houghton; 22.10.2015)
44 https://silentcircle.com/ (22.10.2015)
231
Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri
Probation and Data Processing Services
232
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
DENETİMLİ SERBESTLİKTE
ÇOCUK VE ERGENLER
233
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
234
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
ORTA ASYA TÜRK CUMHURİYETLERİ’NDE ÇOCUK SUÇLULUĞU VE SUÇA SÜRÜKLENEN
ÇOCUKLARA YÖNELİK ONARICI ADALET PROGRAMLARI
Doç. Dr. Abulfez Süleymanov
Üsküdar Üniversitesi
Sosyoloji Bölümü
abulfaz.suleymanov@uskudar.edu.tr
1. GİRİŞ
Günümüzde önemli toplumsal sorunların başında yer alan çocuk suçluluğu dünyanın birçok ülkesinde artış göstermekte ve ülkelerin sosyal yapılarını olumsuz manada etkilemektedir. Bu bağlamda sosyalist devlet anlayışından liberal
ekonomiye geçiş süreci yaşayan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde çocuk suçluluk oranlarının artması, bağımsızlığın
daha ilk evresinde bulunan bu devletler için geleceğe yönelik ciddi toplumsal problemleri bünyesinde bulundurmasından dolayı kaygı vericidir. Bu ülkelerde bir sosyal sorun olan çocuk suçluluğunun analizi bu açıdan önem taşımaktadır.
Bildiri, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde çocuk suçluluğu olgusunu karşılaştırmalı olarak analiz etmeyi amaçlamaktadır. Literatür incelemesi niteliğindeki bu çalışmada çocuk suçluluğuna ilişkin kuramsal yaklaşımlar ele alınmakta, Orta
Asya Türk Cumhuriyetleri’nde (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan) istatistiksel verilerin karşılaştırması yoluyla çocuk suçluluğu düzeyleri tahlil edilmekte ve bu ülkelerde uygulanan onarıcı adalet programları konu
edilmektedir.
Suça İlişkin Kuramsal Yaklaşımlar ve Türk Cumhuriyetleri’nde Suç Olgusunu Besleyen Toplumsal Nedenler
Gelişmekte olan ülkelerde suç oranlarının artışı ve yeni suç türlerinin ortaya çıkışı konusunda ileri sürülen yaklaşımlar
dört başlık altında ele alınabilir. Bu yaklaşımlardan ilki modernleşme perspektifi olarak ifade edilmektedir. Bu yaklaşım,
toplumların geleneksel toplumdan modern topluma geçiş sürecinde meydana gelen hızlı ve köklü sosyal değişmelerin,
sosyal normların zayıflamasına ve sosyal bütünleşme düzeyinin azalmasına yol açarak suçluluk koşullarını yarattığını ileri
sürmektedir. Bir anlamda bu teze göre, modern değer ve normların yerleşik değerleri çözmesi sonucunda suç oranları
artmaktadır. Değişim süreci ile birlikte zayıflayan toplumsal değer ve kurumların yerini henüz tam olarak yeni kurumların
ve değerlerin alamaması, toplumsal yapıyı belirsizleştirmekte ve bireylerin destek mekanizmalarından yoksun kalmasına
yol açmaktadır. Günümüzde yapılan bazı araştırmalarla daha da geliştirilen bu kuramın ilk öncüsü Durkheim (1947)’dir. 1
İkinci yaklaşım ise çatışma veya Marksist teoridir. Çatışma teorisi de günümüzde artan suçluluğun nedenlerini, toplumların veya ülkelerin gelişme süreçlerinin eşitsiz bir ekonomik yapıyı ortaya çıkardığı savı üzerine temellendirmektedir.
Üçüncü yaklaşım ise fırsat ve rutin aktiviteler yaklaşımıdır. Bu yaklaşımın öncüleri de, günümüzde artan suç oranlarını,
gündelik yaşamın rutin aktivitelerinde meydana gelen değişmelerle ve ortaya çıkan yeni fırsatlarla ilintili olarak görmektedirler. Son yaklaşım ise, küreselleşmenin etkisine odaklanan görüştür. Burada küreselleşme olgusunun, suç oranlarının
artışında ve suçun niteliklerinde yarattığı etkiler ortaya konulmaya çalışılmaktadır. 2
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde suç oranlarının artmasının nedenlerinden söz etmeden önce gelişmiş olan ülkelerin geçmişte suç oranlarının yükselmesinin nedenleri konusunda Fukayama’nın belirttiği hususlara da kısaca değinmekte
fayda vardır. Fukayama, gelişmiş ülkelerde geçmiş dönemlerde artan suç oranlarının nedenini, büyük ölçüde modernleşme ile birlikte değerler alanında yaşanan dramatik değişimler ile açıklamaktadır. O bu alandaki değişmeyi “büyük
bozulma” olarak nitelendirmiştir. Fukayama, bu bozulmanın nedenleri olarak ileri sürülen argümanları dört kategoride
toplamaktadır:
a. Artan yoksulluk ve gelir eşitsizliği (ekonomik dalgalanmalar, işsizlik, göreli yoksulluk gibi),
b. Modern refah devletinin sonucu (ailelerin dağılması, sapkın eğilimlerin ortaya çıkması, işsizlik sigortası, boşanmayı
1
2
Zahir Kızmaz, ‘Gelişmekte Olan Ülkelerde Suç: Suç Oranlarının Artışı Üzerine Sosyolojik Bir Çözümleme’,Mukaddime, Sayı 5, 2012, s.57
aynı,s.57
235
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
kolaylaştıran yasal düzenlemeler, evlilikle düzenlenmeyen birlikte yaşamalar,
zayıflayan ilişkiler veya zayıflayan toplumsal bağlılıklar gibi gelişmeler modern refah devletinin gelişimi ile birlikte ele
alınmaktadır)
c. Dinin gerilemesi/düşüşü,
d. Bireysel hakların artışını içeren kültürel hareketlerin gelişimi.3
Fukayama’ya göre modernleşme sürecinde ortaya çıkan bu değişmeler içerisinde suçla ilintili olabilecek akla en yatkın
faktör, özellikle değerler ve kültürel alanında meydana gelen değişmelerdir.4
Bağımsızlığını yeni kazanmış Orta Asya Türk Cumhuriyetleri son 20 yılda, büyük ekonomik, toplumsal ve politik değişimlere tanık olmuştur. Post sosyalist dönüşüm olarak da adlandırılan planlı ekonomiden piyasa ekonomisine geçiş süreci
beraberinde bir takım ekonomik ve sosyal sorunlar getirmiştir. Bu bağlamda gelir dağılımındaki bozulma, artan işsizlik
oranları, konut sıkıntısı, hızla yükselen enflasyon karşısında aylık ücretlerle geçinilemez olması gibi koşullar yüzünden, suç
oranları alarm verici bir şekilde artmıştır. 5Öte yandan Sovyet döneminde oldukça kapsayıcı olan devlet güvenliğinin, ve
temel gereksinmelerin büyük ölçüde devlet tarafından sağlandığı bir koruma kalkanının ortadan kalkması sonucu ortaya
çıkan yaygın işsizlik ile hemen yanı başlarında boy gösteren yeni zenginlerin eskiden hayal bile edilemeyecek gösterişteki
yaşamları, bu cumhuriyetlerde suçun toplumsal altyapısını oluşturan etkenler arasında gösterilmektedir.6
Çocuk Suçluluğuna İlişkin Kuramsal Yaklaşımlar
Çocuk suçluluğu, 18 yaşını doldurmamış kişilerin herhangi bir sebeple suça karışması olarak tanımlanmaktadır.7
Çocuk suçluluğunun nedenleri ile ilgili yaklaşımlar genel olarak; biyolojik, psikolojik ve sosyolojik yaklaşımlar olmak
üzere üç grupta toplanmaktadır. “Biyolojik yaklaşımlar”, yasaları ihlal eden çocukların suç işleme nedenlerini biyolojik
özelliklerle ilişkilendirirken, “psikolojik yaklaşımlar”, temelde sapmanın bireyin psikolojik patolojisi ile “sosyolojik teoriler” ise sosyal yapı ile açıklamaya çalışmaktadır.8
Çocuk ve suç ile ilgili literatürde, çocuğun suça itilmesinin birden fazla nedene bağlandığı görülmektedir. Çocuğun
suçla ilişkilenmesine neden olan etkenlerin, aynı zamanda onun toplumsallaşmasını belirleyen sosyolojik gruplar olduğu ileri sürülmektedir. Bu bağlamda çocuk suçluluğunun bireysel ve çevresel nedenlerinden söz edilmektedir. Çevresel
nedenler içinde aile çevresi, okul çevresi, arkadaş çevresi, iş çevresi, boş zamanların geçirildiği çevre ve kent çevresi yer
almaktadır.9
Öte yandan toplum yapısındaki olumsuz değişikliklere paralel olarak bozulan aile yapısı, ekonomik yoksulluk ve kırsal
alanlardan kente göç sonucu oluşan kültürel çatışma gibi sebepler aile ilişkilerini olumsuz etkileyerek, çocukların başıboşluğa sürüklenmesine neden olmuştur. Ayrıca boşanmalar, resmi nikah olmaksızın yapılan evlilikler, değişik eşlerden olan
çocuklar, ebeveynlerden birinin evi terk etmesi gibi nedenler de çocukların ruh halini olumsuz etkilemekte ve suç oranlarının artmasına neden olmaktadır. 10 Nitekim, parçalanmış aile deneyimi, çocuğun toplumsallaşması sürecini kesintiye
uğratması sebebiyle hatalı ve eksik bir sosyalleşmeye yol açar. Bunun sonuçlarından biri de suç davranışıdır. Araştırmalar
suçlulukla parçalanmış aile deneyimi arasında ilişkiler bulunduğunu desteklemektedir.11
3
Francis Fukayama, Büyük bozulma: İnsanın doğası ve toplumsal düzeninyeniden oluşması. (Zeynep Avcı, Aslı T. Aydemir Çev.). Sabah Kitapları Yay, İstanbul 1999, s.64
4
Kızmaz, a.g.m. ss.58-59
5
Kayhan Mutlu, L. Doğan Tılıç, ‘Sovyet Sonrası Orta Asya’da Toplumsal Yapı ve Suç’, Birikim Dergisi, Sayı : 146 –( Haziran 2001), http://www.
birikimdergisi.com/birikim-yazi/2529/sovyet-sonrasi-orta-asya-da-toplumsal-yapi-ve-suc#.VxUP9DHUekU Son Erişim 30.04.2016
6
7
s.223
8
Aynı
Vehbi Kadri Kamer, “Çocukların Suça Sürüklenmesine Neden Olan Faktцrler ile İlgili Sosyolojik Teoriler”, TAAD, Yıl:4, Sayı:12 (Ocak 2013),
Kamer, a.g.m. s.224
Lütfi Göç, Çocuk Suçluluğu ve Polisin Yaklaşımı, Kahramanmaraş Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Kahramanmaraş. (2006) http://www.kutuphane.ksu.edu.tr/e-tez/sbe/T00557/Lutfu_goc.pdf.
10
Abulfaz Süleymanov, ‘Çağdaş Türk Toplumlarında Aile ve Evlilik İlişkileri’, Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, Sayı 58, 2010, s. 209
11
İbrahim Balcıoğlu, Bilge Yayıncılık, Şiddet ve Toplum, 1. Baskı, İstanbul 2001, s.203
9
236
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Çocuk suçluluğu olgusunu belirleyen faktörler çerçevesinde üzerinde durulması gereken diğer önemli konu başlıklarından bir tanesi, genel ekonomik yapıdır. Ekonomik yapı, tek başına suçu belirleyici unsur olmamakla beraber, işsizlik,
gelir dağılımı, yoksulluk, ücret ve bunlara bağlı olgular, suç olgusunun doğuş ve gelişmesine uygun ortamı oluşturmaktadır.12 Geçiş ekonomilerinde gelir seviyelerindeki düşüşlere paralel olarak gelir eşitsizliğinde önemli bir artış söz konusudur. Ekonomik reform sureci başlamadan önce sosyalist ekonomilerde gelir dağılımı hem gelişen ülkeler hem de gelişmiş
piyasa ekonomilerine göre daha eşittir. Ne var ki geçiş döneminde, gelir farklılıkları önemli ölçüde artmış ve pek çok
ülkede Gini katsayısı ile ölçülen gelir eşitsizliği gelir dağılımının en bozuk olduğu gelişmekte olan ülkeler düzeyine yükselmiştir. Ekonomik yapı ve suç ilişkisi, bağlamında yapılan araştırmalara bakıldığında genellikle; işsizlik, yoksulluk, ücretler,
piyasa koşulları ve enflasyon değerleri gibi ekonomik unsurlar ile birlikte mala karşı işlenen suçların birlikte değerlendirildiği görülmektedir.13
Çıkar amaçlı suç örgütlerinin geride bıraktığımız yüzyılda olduğu gibi, bu yüzyılda da suçun ve bu arada çocuk suçluluğunun önemli bir nedeni olma özelliğini koruduğu görülmektedir. Çünkü bu tür oluşumları besleyen sosyo-ekonomik
sorunlar vardır ve var olamaya da devam edecektir. Sanayi toplumunun sorunları olarak ortaya çıkan bu tür çarpıklıkların
giderilmesi kolay olmayacağına göre onun doğurduğu suçların tümüyle ortadan kaldırılması da kolay olmayacaktır. Özellikle işsizlik, çarpık kentleşme ve gelir dağılımındaki dengesizlikler gibi olgular suç örgütlerine avantaj sağlamaktadır.14
Öte yandan özellikle ergen çağındaki çocukların sosyal kabul ve statü arayışı içinde olmaları nedeniyle çıkar amaçlı suç
gruplarına sempatiyle yaklaştıkları, aile ve çevre kültürlerinin zayıf olma durumlarında bu grupların bir parçası durumuna
geldikleri bilinmektedir. Bu bağlamda çocukların bilinçlendirilmesi, suç örgütlerinin gerçek yüzlerinin kendilerine anlatılabilmesi için başta aileler ve eğitici pozisyonunda olan kişiler olmak üzere tüm topluma önemli görevler düşmektedir.
Orta Asya Türk Cümhuriyetlerinde Çocuk Suçluluğunun Genel Görünümü
Çocuk suçluluğu son yıllarda tüm ülkelerin önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Günümüzde; teknolojik alandaki gelişmeler, ekonomik ve sosyal alanda görülen değişimler, toplumları ve bu kapsamda çocukları etkilemektedir. Bu
değişim ve gelişimlere ilave olarak, yazılı ve görsel yayınların toplum ve çocuklar üzerindeki tesiri tartışılmazdır. Suça
sürüklenen çocuklar olgusu 1990’lı yıllardan itibaren Türk Cumhuriyetleri’nin kamuoyu gündemini meşgul etmektedir.
Mevcut istatistikler incelendiğinde son 20 yılda yargılanan ve suça sürüklenme riski altındaki çocuk sayısının hızla arttığı
görülmektedir. 15
Azerbaycan Devlet İstatistik Kurumunun verilerine göre , genel olarak şahsa karşı işlenen suçlar arasında (bunlar
adam öldürme ya da adam yaralama şeklinde gerçekleşmektedir) 14-18 yaşlı çocukların oranında 2012 yılında %8, 2013
yılında %9, 2014 yılında %13,7 düzeyinde bir artış gözlenmiştir.Yine genel olarak mala karşı işlenen suçlar listesinde (hırsızlık, yankesicilik, gasp, organize hırsızlık gibi)14-18 yaşlı çoçukların oranı 2012 yılında %5,4, 2013 yılında %8,6 , 2014
yılında %12,3 rakamlarına ulaşmıştır. Buna karşılık uyuşturucuyla ilgili işlenen suçlar arasında 14-18 yaşda olanların oranında ciddi düşüş eğilimleri gözlenmiştir.16
Oldukça geniş bir coğrafya alanını kapsayan Kazakistan’da, bu ülkenin Başsavcılığı’nın verilerine göre suç işleme istatistiklerinde16-17 yaş çocukların oranı %76,64 (2602 kişi), 14-15 yaş– %21,15 (718) ve 12-13 yaş –% 1,62 (55). Bunların
arasında okul öğrencilerinin oranı %69,43’e (2357) tekabül etmektedir. Gruplar halinde suç işleme oranlarının%34,96
olduğu ülkede, %40,44 büyüklerin katılımıyla ve %5,21 (177) alköllü olarak suç işlenmiştir.17 Kaynaklarda özellikle Doğu
12
Ahmet Yılmaz ATA, ‘Ücretler, İşsizlik Ve Suç Arasındaki İlişki: Yatay-Kesit Analizi’, Çalışma ve Toplum, Yıl 2011 , Cilt , Sayı 31, s.115
Horst Entorf, Hannes Spengler, H.) “SocioeconomicandDemographicFactors of Crime in Germany: EvidenceFrom Panel Data of TheGermanStates”, International Review of Lawand Economics, 20, (2000) ss. 75-106
14
Mahmut Gökpınar, ‘Sosyal ve Kriminal Boyutlarıyla Organize Suç’ TBB Dergisi, Sayı 60, 2005, s.214
15
Bu ülkelerin mevcut sisteminde yeterli kayıtların tutulmadığı, bilimsel araştırmalarda eksiklikve birimler arası koordinesizlik gibi nedenlerden dolayı suça itilmiş olan çocuk sayısı hakkında bilgiler çok sınırlıdır
16
SOS: Azerbaycanda cinayetkar uşaqların sayı artıb http://anspress.com/index.php?a=2&lng=az&cid=9&nid=356575
17
Ofiçialnıy sayt Komitetatf po pravovoy statistike i speçianım ucetam Generalnoy Prokuraturı RK pravstat.prokuror.kz/.../analiz_statisticheskih_d Son Erişim 20.03.2016
13
237
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
Kazakistan bölgesinde, Kostanay ve Akmola şehirlerinde çocuk suçluluğu oranlarının yüksek olduğu görülmektedir. 18
Çocuk suçluluğunun yükselme trendi içinde olduğu Kırgızistan ’ da, resmi kaynakların verilerine göre 2005’den beri
çocuk suçluluğunun artışının %44 olduğu saptanmıştır. Kırgızistan İçişleri Bakanlığı’nın açıklamış olduğu verilere göre
genel suç oranları kapsamında çocuk suçluluğun oranı % 4,1 olarak saptanmıştır. Özellikle çocuk suçlulular arasında acımasızca adam öldürme oranındakı artış (%25,8) uzmanlar tarafından çok fazla kaygı verici olarak nitelendirilmektedir.
19
Öte yandan Kırgızistan’da sokak çocuklarının sayısının her geçen gün daha da arttığı dile getirilmektedir. İnsan hakları
örgütleri tutuklanan çocuklara avukat tahsis edilmediği ve aileler tarafından da bu çocuklara sahip çıkılmadığı değerlendirmesini yapmaktadır.
Özbekistan ’da çocuk suçluluğu oranı %14 ’e tekabül etmektedir. Buna rağmen Özbekistan İçişleri Bakanlığı verilerine
göre son yıllara göre çocuk suçluluğu oranında göreceli azalma eğilimi gözlenmektedir. Nitekim 2009 yılında çocuklar
tarafından işlenen suçlar 2335, 2012 yılında 2077, 2013 yılında 2048 olarak saptanmıştır. Özbekistan nüfusunun %40’ını
18 yaşın altında olan nüfus oluşturmaktadır. Bu yüzden çocuk suçluluğuyla mücadelenin çok büyük önem arzettiği vurgulanmaktadır.20
Çocuk suçluluğu oranında çoğalma eğilimi olduğu ülkeler arasında Türkmenistan da bulunmaktadır. Nitekim uluslararası araştırma kurumlarının istatistik bulgularına göre , Türkmenistan’da gençliğin yaklaşık % 18,6’sının şiddet içeren
suçlara katıldığı ve mala karşı işlenen suçların üçte birinin gençler tarafından işlendiği belirlenmiştir.21
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde Çocuk Suçluluğunun Nedenleri
Çocukları suça iten nedenler psikolojik, sosyal, ekonomik ve eğitsel kökene sahip olabilmektedir.22 Suça bulaşmada
etkili olan risk faktörlerine ilişkin literatür incelendiğinde geniş bir bilgi birikiminin olduğu görülmektedir. Çocuk suçluluğuna ilişkin psiko-sosyal risk faktörleri aşağıda belirtilmiştir:
· Evde ya da toplum içinde şiddetle karşı karşıya gelme,
· Aile içi şiddete maruz kalma,
· Uyuşturucu madde alışkanlığı,
· Kötü arkadaş ilişkileri,
· Yeteneklerini kullanabilme konusunda bilişsel yetersizlikler,
· Yeteneklerini toplumun kabul ettiği şekillerde ifade edebilme yeterliğinden uzak olma,
· Şiddete kurban olma,
· Aile ilgisinin yetersizliği ve tek ebeveynli aileler23 .
Yukarıda sıralanan bu nedenler, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde çocuk suçluluğu oranlarının artışlarının nedenlerinin açıklanmasında da öne çıkan etkenler olarak görülebilir. Ayrıca bu ülkelerin geçmişte ve günümüzde yaşadıkları
tecrübelerin benzerliği nedeniyle ülkelerde artan suç oranları üzerinde etkili olan unsurlar önemli ölçüde benzeşmektedir. Mevcut durumu analiz ederken, kimi araştırmacılar bu etkenlere ilaveten bu ülkelerde ekonomik durum yüzünden çocukların temel gereksinmelerinin eskisi gibi karşılanmaması hususunun ve geleneksel ailevi koruma sistemlerinin,
özellikle kentlerde, son yıllarda etkinliğini yitirmesinin çocuğu suça iten temel nedenler arasında yer aldığının altını çizmektedirler. 24 Bu ülkelerde bu alanda yapılan çalışmalara bakıldığında özellikle alt gelir grubunda; eğitim düzeyi düşük,
18
Aynı
V Kırgizi za pyat let uroven prestupnosti sredi nesoverşennoletnix vıros poçti vdvoye http://regnum.ru/news/society/1560068.html Son
Erişim 25.03.2016
20
http://www.12news.uz/news/2014/05/ Son Erişim 20.03.2016
21
Kumuş Ovezova, ‘Roditeli uyexali’, Kronika Turkmenistana, 04.05.2009, http://archive.chrono-tm.org/?id=818 Son Erişim 30.03.2016
22
Eyüp Zengin, ‘Yerel Yönetimlerin Çocuk Suçluluğunun Önlenmesinde İlgili Kurumlarla Etkileşimi’, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi – Sayı 37 – Temmuz 2013, s.15
19
23
24
238
Halil IŞIK, “Çocuk Suçluluğu ve Okullarla İlişkisi”, Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi (KEFAD), Cilt 7, Sayı 2 (2006), s. 287-299
Mutlu, a.g.m.
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
kötü barınma koşullarına sahip ailelerin çocuklarının daha çok suç işlemekte olduğu veya suça itildiği görülmektedir.25
Ekonomik sorunları bulunan ailelerin çocukları eğitime devam etme bağlamında da sıkıntılar yaşamakta, bu durum da
suç oranlarının artmasına neden olmaktadır. Nitekim ekonomik güçlükler nedeniyle çocukların okula gönderilmeleri arka
planda kalmakta, ekonomik yönden aileye katkıda bulunma zorunluluğu öğrenim çağında para kazanma çabası içerisinde
bulunmalarına sebep olmaktadır. Çocuğun erken yaşta çalışmak zorunda kalması hem eğitimini aksatmakta, hem de iş
çevresinde zararlı alışkanlıklar kazanmasına yol açmaktadır. İstatistik bulgularda eğitim seviyesi düşük çocukların suça
yönelmelerinin daha yüksek olduğu, bunun yanı sıra suç işlediği sırada genellikle okulla ilişkisinin kesik olduğu görülmektedir.26 Öte yandan okuryazar olmayan veya eğitim seviyesi düşük çocukların çevreyle uyum sağlamaları daha güç
olduğundan sosyal dayanışmaya ve bu tip arkadaş gruplarına ihtiyaçları daha fazla olmakta ve toplu suç işleme eğilimleri
diğerlerine göre artmaktadır.27
Göç eden ailelerin çocuklarının suç işleme oranlarının daha yüksek olması bir diğer ailesel özelliktir.28 Özellikle Almatı,
Bişkek, Bakü, Taşkent gibi büyük kentlerinin ayrılmaz bir parcası olan sokak cocukları ya da sokakta çalışan çocuklar, suçun potansiyel grubunu oluşturmaktadırlar. Sokak çocukları arasında alkolik ebeveynleri olanların oranı daha yüksektir.29
Çocuk suçlarının yoğun olarak kentlerde ortaya çıkması da göçün meydana getirdiği olumsuz sonuçlardan biri gibi değerlendirilebilir. Bağımsızlıktan sonraki süreçte tarım sektörünün gerilemesi, daha yüksek oranlardaki işsizlik, gelir dağılımında dengesizlik, sosyal imkânların cazibesi kırsal alandan kente doğru bir göç hareketinin yaşanmasına neden olmaktadır. Göçün nedeni ekonomik olunca da sonuçları olumsuz olmakta ve suçluluk aradığı zemini bulabilmektedir. Yeni göç
edenlerin şehirlerin gecekondu türü semtlerinde oturmak zorunda kalmaları, ana babaların çalışmak zorunda olmaları
nedeni ile çocuklarının ihtiyaçlarını madden ve manen giderememeleri suça zemin hazırlamaktadır.30 Kentlerdeki çocuk
suçluluğunu besleyen diğer toplumsal etkenler arasında sosyal bağların zayıflaması sonucu olarak azalan sosyal kontrol
mekanizmaları gösterilmekte. Bu konuyu ele alan Tönnies, Durkheim, Burkley ve Tarde gibi kuramcılar da kentleşme ile
sosyal kontrol mekanizmasının işlevini yitirmesi hususunun altını çizmekte ve suç oranlarının arttığını söylemektedirler.31
Kitle iletişim araçlarındaki şiddet ve suçla ilgili programların da çocukları suça yönlendirdiği düşünülmektedir. Son
dönemlerde sayıları hızla artan şiddet içerikli filmler ve diziler, internet oyunları, haber programları, özellikle psikolojik
açıdan şiddete eğilimli olan çocukları ve gençleri etkilemektedir. Çocuk bu programları izlediğinde model alma ve taklit
yeteneğini kullanarak bunları öğrenmektedir.32
Türk Cumhuriyetleri’nde Çocuklar İçin Onarıcı Adalet Programları
Onarıcı adalet düşüncesi, son 30 yılda ortaya çıkmış, özellikle 90’lı yılların başından itibaren ceza sistemlerine ilişkin
tartışmaların odak noktası haline gelmiştir. Günümüzde ise, birçok ülkenin ceza sisteminde kendisine yer bulan onarıcı
adalet anlayışı, her gecen gün daha popüler bir hal almaktadır.33 Temelinde eski bir fikrin olduğu yeni bir anlayış olarak
kabul edilen onarıcı adaletin hareket noktası, mağdurun zararının giderilmesidir. Özellikle çocuk ve gençlerin fail olduğu
durumlarda geleneksel ceza adalet sisteminin içinden çıkmakta zorlandığı bazı suç ve olay tiplerinde onarıcı adalet uygulamaları suçun doğurduğu mağduriyetlerin giderilmesi ve toplumsal barışın sağlanmasında önemli roller oynayabilmektedir.34 Bu bağlamda “suçlu çocuk yoktur, suça sürüklenmiş çocuk vardır” mantığından hareketle çocukların cezalandırıl25
Regina Suleymanova, Znaçeniye Kriminologiçeskogo Planirovaniya v Borbe S Prestupnostyu Sredi Nesoverşennoletnix, Elektronnıy Nauçnıy
Jurnal ‘Apriori. Seriya Gumanitarnıye Nauki’ No 2, 2014 cyberleninka.ru/.../znachenie-kriminologichesk. Son Erişim 20.03.2016
26
Vozmojnosti Po Reforme Yustiçii: Tretiy Forum Zaşitı Detey Dlya Çentralnoy Azii’, YUNİSEF, 30 Mayıs-1 Haziran 2011, s.23 http://www.unicef.
org/ceecis/CP_Forum_2011_Report__Russian.pdf, Son Erişim 01.04.2016
27
Ebru Öztürk Çopur, Nilgün Ulutaşdemir, Habip Balsak, “Çocuk ve Suç” Hacettepe University Faculty of Health Science Journal, Vol 1 No 2,
2015, s.123
28
Gökpınar, a.g.m. s.232
29
Mutlu, a.g.m.
30
Gökpınar, a.g.m.s.232
31
Hancı, İ. Hamit, (2007), “Çocuk Suçluluğuna Yol Açan Sosyal Bir Yara ‘İç Göçler ve Çarpık Kentleşme’”, http://med.ege.edu.tr/~hanci/cocukyara3.html.
32
Centerwall BS. Television and Violence. Jama 267, (22): 3059-3062, 1992
33
Gerry Johnstone / Daniel W. Van Ness, Handbook of Restorative Justice, Birinci Bası, 2007, s. xi
34
Şener Uludağ, ‘Onarıcı ve Cezalandırıcı Adalet: Paradigma Değişikliğini Tetikleyen Şartlar’, Polis Bilimleri Dergisi, Cilt:13 (4), s.131
239
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
ması yerine topluma kazandırılmaları için çaba harcanması gerekliliği gündeme gelmektedir.35
Çocuk hakları ve çocuk adalet sistemine ilişkin sözleşmeler “çocuk dostu adalet kavramını” bilindiği üzere altı ilke
üzerine inşa etmektedir. Bunlar:
1. Ayrımcılığa Karşı Koruma
2. Çocuğun Yüksek Yararının Korunması
3. Adil Yargılanma/Hukukun Üstünlüğü
4. Çocuğun Gelişimsel İhtiyaçların Karşılanması
5. Çocuğun Sözünün Dinlenmesi/ Çocuğun Katılımı
6. Çocuğun Saygınlığı ilkeleridir. 36
Bu bağlamda Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde mevcut durum değerlendirildiğinde, onarıcı adalet programının bu
ülkeler için görece yeni bir olgu olduğu görülmektedir. Nitekim yapılan araştırmalarda diğer eski Sovyetler Birliği ülkelerinde olduğu gibi bu ülkelerde salt cezalandırmaktansa çocuğu iyileştirip topluma kazandırmak gibi bir amaç bulunmasına rağmen, adalet sistemiyle ihtilafa düşmüş çocuklar, özgürlüklerinden yoksun bırakıldıkları çeşitli cezalara (veya
tecil edilmiş cezalara) çarptırılmakta olduğu görülmektedir.37 Fakat son dönemlerde dünyadaki bu yöndeki gelişmelere
paralel olarak bu ülkelerde de onarıcı adalet programına ilişkin bazı uygulamalar gündeme gelmektedir. Bu manada
Kazakistan’ın deneyimi, hem Türk Cumhuriyetleri , hem de diğer eski Sovyet Cumhuriyetleri için önem arz etmektedir.
2003-2006 yılları arasında Kazakistan’da ‘Kazakistan’da Denetimli Serbestlik’ uluslararası projesi kapsamında Cumhurbaşkanı kararıyla Astana ve Almatı şehirlerinde deneme amaçlı ilk çocuk mahkemeleri kurulmuştu.38Daha sonraki yıllarda
Kazakistan’ın diğer büyük şehirlerinde de bu mahkemeler faaliyete başlamıştır. Aynı zamanda suça sürüklenen çocuğun
soruşturmasını yürütmek, çocuk hakkında acil tedbirler almak ve eğitim, iş, barınma dahil çocuğun ihtiyaç duyduğu destek hizmetlerini sağlamakla görevli olan çocuk bürosu savcıları oluşturulmuştu. Çocuk mahkemelerinde 2008-2009 yılları
arasında ortalama olarak 170-180 dosya görüldüğü halde, 2012-2015 yılları arasında çocuk mahkemelerinde görülen
dosya sayısı 70-90’a inmiştir, yani yaklaşık %33 oranında azalmıştır. Aynı zamanda bu mahkemeler tarafından beraat kararı verilen çocukların sayı üç kat artarak 39’dan 115’e yükselmiştir. Uzmanlar bunu Kazakistan Ceza Kanunu’nun değişmesi
ve çocuklarla ilgili birçok işlemin mahkemeye gelmeden önleyici tedbirlerle çözülmesiyle ilişkilendirmektedirler. 39
Azerbaycan’da 2005 yılından başlayarak onarıcı adalet programları uygulamaları çalışmaları başlatılmış, 2006 yılında
denetimli serbestlik ve yardım merkezi bürosunun kurulmasına ilişkin Memorandum imzalanmıştır. 2008 yılında denetimli serbestlik bürolarının ve çocuk şube amirliğinin oluşturulması, çocuk mahkemelerinin kurulması konularını ele alan
ulusal konferans düzenlenmiştir. 2009 yılında konuya ilişkin yasa tasarısı Parlamento’nun ilgili komisyonunda görüşülmüş
ve Polis Akademisi bünyesinde çocuk büro amirliğinde çalışacak memurların eğitimine ilişkin konular ele alınmıştır.40
Kırgızistan’da onarıcı adalet programına ilişkin konular toplu bir yasa paketi olarak Parlamentonun gündemine alınmış bulunmaktadır. Bu programın uygulanmasıyla çocuk suç oranlarında düşme eğilimi beklenmektedir.41Özbekistan ve
Türkmenistan’da çocuk suçluluğunu önlemede daha ziyade aile ve okul odaklı toplum programlarının birlikte yürütülmesi
stratejisi benimsenmiştir. Yapılan bu çalışmaların önemli bir kısmı UNICEF işbirliği ile gerçekleşmektedir.
Fakat bu ülkelerde onarıcı adalet programların uygulanabilirliğinde çeşitli aksaklıklar da bulunmaktadır.
35
Zafer DANIŞ, ‘ Suça Sürüklenmiş Çocukların Yeniden Toplumsallaşma Sürecinde Ve İnsan Hakları Bağlamında Sosyal Hizmet Yaklaşımlarının
Yeri Ve Önemi’, Tarih Okulu Dergisi (TOD) Journal of History School (JOHS) Haziran 2014 Yıl 7, Sayı XVIII, S.633
36
Eylem Ümit Atılgan, ‘Teşkilat Yapısı, İşleyişi Ve Cezaya Alternatif Tedbirlerin Uygulanması Açısından İngiltere Ve Galler Gençlik Adalet Sistemi’, TBB Dergisi 2015 (119), s.590
37
Nigel Cantwell, Çocuk Adalet Sisteminde Sosyal Çalışmanın Rolü, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu, 2013
Nok Kaziutu, Kuttıgaliyeva A.R. ‘Yuvenialnaya Yusticiya v Respublike Kazakstan: Teoretiko-Pravovıye i Praktiçeskiye Aspektı Razvitiya’, http://
group-global.org/ru/publication/29931-yuvenalnaya-yusticiya-v-respublike-kazahstan-teoretiko-pravovye-i-prakticheskie Son Erişim 30.03.2016, s.1
39
Nok Kaziutu, Kuttıgaliyeva A.R, a.g.m. s.2
40
‘Vozmojnosti Po Reforme Yustiçii: Tretiy Forum Zaşitı Detey Dlya Çentralnoy Azii’, YUNİSEF, 30 Mayıs-1 Haziran 2011, s.23 http://www.
unicef.org/ceecis/CP_Forum_2011_Report__Russian.pdf, Son Erişim 01.04.2016
41
Aynı
38
240
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Bu durum özellikle aşağıda belirtilen engellerden kaynaklanmaktadır;
Onarıcı adalet ve arabuluculuk kavramlarına ilişkin bilinç eksikliği,
•
Mahkumiyet öncesi ve sonrasında mağdur fail arabuluculuk müessesesinin yeterince
kullanılmaması,
•
Bu alanda çalışan kişilerin ihtisas eğitimi eksikliği ved.
•
Buradan yola çıkarak, bugün dünya yüzünde birçok yerde kendisine uygulama alanı bulan onarıcı adalet yaklaşımının
bağımsızlığını yeni kazanan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde uygulanabilmesi ve yaygınlaşması için köklü yasal ve bürokratik değişikliklere ihtiyaç duyulduğunu söylemek mümkündür. Aynı zamanda çocuk suçluluğunu önlemede önemli
rol oynayabilecek polisin, mahkemelerin, çocuk ıslah evlerinin çocuk hakları konusunda bilgilendirilmesi ve bunun da
ötesinde bir bilinç geliştirmesi oldukça önemlidir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde liberal piyasa ekonomisine geçişi ile birlikte ortaya çıkan gelişmeler, değişen değer
yargıları, hızlı ve düzensiz kentleşme, göçler, ekonomik bunalımlar (istihdamdaki istikrarın bozulması, yüksek enflasyon
vs.) gibi sosyo-ekonomik nedenler suç oranlarının ve bu arada çocuk suçluluğu oranlarının artışını etkilemektedir. Nüfusun önemli bir kısmını çocuk ve gençlerin oluşturduğu bu ülkelerde, çocuk suçluluğunun önlenmesi hususundaki çalışmalar bu sebeple her geçen gün daha da önem kazanmaktadır.
Çocukların suça sürüklenmelerinin önüne geçilmesi, onların yoksulluk, madde bağımlılığı, sokakta yaşama ve çalışma,
okulu bırakma gibi problemlerinin çözülmesinden geçtiğinden çocukların suç işlemesine sebep olacak nedenlerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmaların başarısı ilk başta sorunların tespitine, alternatif çözüm yollarının bulunmasına,
en makul ve uygulanabilir çözümün uygulanmasına bağlıdır. Özellikle ailelerin ve okulların bu konuda daha çok duyarlı
olmaları gerekir. Bir toplumun sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi, toplumun, geleceği olan çocukların gelişimi, eğitilmesi ve
korunması konularında duyarlı bir tavır içerisinde olmayı gerektirir.
Ayrıca ülkelerin adalet sistemlerinin çocuk odaklı olarak yeniden yapılandırılması gerekir. Özellikle onarıcı adalet
programlarının kullanımını düzenleyen yönerge ve standartlar oluşturulmalıdır. Bu bağlamda çocuk suçluluğunun önlenmesi konusunda yasal mevzuatın uygulanıp yaşama geçirilmesi, suçlu çocukların kaldığı infaz kurumlarının çocukların
yeniden topluma kazandırılması doğrultusunda iyi organize edilmesi, tahliyesinden sonra çocuğa iş olanaklarının sağlanması, çocuk suçluluğunun yoğun olduğu bölgelerde, o bölgenin yerel yönetimleri ve halkı tarafından oluşturulacak ve
çocuk suçluluğu ile mücadele edecek örgütlerin kurulması önem arzetmektedir.
KAYNAKÇA
Abulfaz Süleymanov, ‘Çağdaş Türk Toplumlarında Aile ve Evlilik İlişkileri’, Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, Sayı 58,
2010.
Ahmet Yılmaz ATA, ‘Ücretler, İşsizlik Ve Suç Arasındaki İlişki: Yatay-Kesit Analizi’, Çalışma ve Toplum, Yıl 2011 , Cilt , Sayı 31.
Centerwall BS. Television and Violence. Jama 267, (22): 3059-3062, 1992.
Ebru Öztürk Çopur, Nilgün Ulutaşdemir, Habip Balsak, “Çocuk ve Suç” Hacettepe University Faculty of Health Science
Journal, Vol 1 No 2, 2015.
Eyüp Zengin, ‘Yerel Yönetimlerin Çocuk Suçluluğunun Önlenmesinde İlgili Kurumlarla Etkileşimi’, Dumlupınar Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi – Sayı 37 – Temmuz 2013.
Eylem Ümit ATILGAN, ‘Teşkilat Yapısı, İşleyişi Ve Cezaya Alternatif Tedbirlerin Uygulanması Açısından İngiltere Ve Galler
Gençlik Adalet Sistemi’, TBB Dergisi 2015 (119).
Francis Fukayama, Büyük bozulma: İnsanın doğası ve toplumsal düzeninyeniden oluşması. (Zeynep Avcı, Aslı T. Aydemir
Çev.). Sabah Kitapları Yay, İstanbul 1999.
Gerry Johnstone / Daniel W. Van Ness, Handbook of Restorative Justice, Birinci Bası, 2007.
241
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
Halil IŞIK, “Çocuk Suçluluğu ve Okullarla İlişkisi,” Ahi Evran Üniversitesi, Kırşehir Eğitim Fakültesi
Dergisi (KEFAD), Cilt 7, Sayı 2 (2006).
Horst Entorf, Hannes Spengler, “Socio economic and Demographic Factors of Crime in Germany: Evidence From Panel
Data of The German States”, International Review of Lawand Economics, 2000, vol. 20, issue 1,
Kayhan Mutlu, L. Doğan Tılıç, ‘Sovyet Sonrası Orta Asya’da Toplumsal Yapı ve Suç’, Birikim Dergisi, Sayı : 146 - Haziran
2001)
Kumuş Ovezova, ‘Roditeli uyexali’, Kronika Turkmenistana, 04.05.2009, http://archive.chrono-tm.org/?id=818 Son Erişim 30.03.2016
Lütfi Göç, Çocuk Suçluluğu ve Polisin Yaklaşımı, Kahramanmaraş Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş. (2006) http://www.kutuphane.ksu.edu.tr/e-tez/sbe/T00557/Lutfu_goc.pdf.
Mahmut Gökpınar, ‘Sosyal ve Kriminal Boyutlarıyla Organize Suç’ TBB Dergisi, Sayı 60, 2005
Regina Suleymanova, Znaçeniye Kriminologiçeskogo Planirovaniya v Borbe S Prestupnostyu Sredi Nesoverşennoletnix,
Elektronnıy Nauçnıy Jurnal ‘Apriori. Seriya Gumanitarnıye Nauki’ No 2, 2014 cyberleninka.ru/.../znachenie-kriminologichesk. Son Erişim 20.03.2016
Hamit Hancı, (2007), “Çocuk Suçluluğuna Yol Açan Sosyal Bir Yara ‘İç Göçler ve Çarpık Kentleşme’”, http://med.ege.edu.
tr/~hanci/cocukyara3.html
İbrahim Balcıoğlu, Bilge Yayıncılık, Şiddet ve Toplum, İstanbul, 2001, 1. Baskı
SOS: Azerbaycanda cinayetkar uşaqların sayı artıb http://anspress.com/index.php?a=2&lng=az&cid=9&nid=356575 Son
Erişim 28.03.2016
Nok Kaziutu, Kuttıgaliyeva A.R. ‘Yuvenialnaya Yusticiya v Respublike Kazakstan: Teoretiko-Pravovıye i Praktiçeskiye Aspektı Razvitiya’, http://group-global.org/ru/publication/29931-yuvenalnaya-yusticiya-v-respublike-kazahstan-teoretiko-pravovye-i-prakticheskie Son Erişim 30.03.2016
Nigel Cantwell, Çocuk Adalet Sisteminde Sosyal Çalışmanın Rolü, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu, 2013
Ofiçialnıy sayt Komitetatf po pravovoy statistike i speçianım ucetam Generalnoy Prokuraturı RK pravstat.prokuror.kz/.../
analiz_statisticheskih_d Son Erişim 20.03.2016
Şener Uludağ, ‘Onarıcı ve Cezalandırıcı Adalet: Paradigma Değişikliğini Tetikleyen Şartlar’, Polis Bilimleri Dergisi, Cilt:13
(4)
V Kırgizi za pyat let uroven prestupnosti sredi nesoverşennoletnix vıros poçti vdvoye http://regnum.ru/news/society/1560068.html Son Erişim 25.03.2016
Vehbi Kadri KAMER, “Çocukların Suça Sürüklenmesine Neden Olan Faktцrler ile İlgili Sosyolojik Teoriler”, TAAD, Yıl:4,
Sayı:12 (Ocak 2013)
Vozmojnosti Po Reforme Yustiçii: Tretiy Forum Zaşitı Detey Dlya Çentralnoy Azii’, YUNİSEF, 30 Mayıs-1 Haziran 2011, s.23
http://www.unicef.org/ceecis/CP_Forum_2011_Report__Russian.pdf, Son Erişim 01.04.2016
Zahir Kızmaz, ‘Gelişmekte Olan Ülkelerde Suç: Suç Oranlarının Artışı Üzerine Sosyolojik Bir Çözümleme’, Mukaddime, Sayı
5, 2012.
Zafer DANIŞ, ‘ Suça Sürüklenmiş Çocukların Yeniden Toplumsallaşma Sürecinde Ve İnsan Hakları Bağlamında Sosyal Hizmet Yaklaşımlarının Yeri Ve Önemi’, Tarih Okulu Dergisi (TOD) Journal of History School (JOHS) Haziran 2014 Yıl 7,
Sayı XVIII,
http://www.12news.uz/news/2014/05/ Son Erişim 20.03.2016
242
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
DÜNYADA VE AZERBEYCAN`DA SUÇA SÜRÜKLENEN COCUKLARA YÖNELİK
DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMALARI JUVENAL ADLİ SİSTEM
Elnara Garibova
Strateji Araştırmalar Merkezi SAM,
Uzman Araştırmacı
elnara.garibova@sam.gov.az
1. GİRİŞ YERİNE: DÜNYADA YUVENAL ADLİ SİSTEMİN OLUŞUMU VE FEALİYYETİ
Gelişmiş ülkelerde suça yönelen ve suç işleyen çocuklarla yönelik bir çocuk adalet sistemi oluşturulmuştur. Juvenal
Adli sistem çocuğun yetişkinlerden ayrı kurumlarda yeniden toplumsallaşmasının ve ayrı yargılanmasının sağlanması
amacıyla kurulmuştur. Birçok Avrupa ülkesinde suç işleyen çocukların kaldıkları yerler sığınma evleri, fabrika, hapishane,
okul, hastane ve yetim evi gibi adlarla karakterize edilmiştir. Bu, 1800’lerin başında ıslahevi (reformatory) kavramı ortaya
çıkıncaya kadar devam etdi. Zaman gectikce Avrupa ülkeleri, yasa ve yargı sistemleri geliştikce Juvenal Adli sistemin temel
unsurları da gelişmeye başladı ve bu gün itibari ile Juvenal Adli sitemini oluşturan temel değişimin oluşturalması oldu. Bu
temel değişm, çocukların yetişkinlerden farklı yargılanmalarını sağlayacak çocuk mahkemeleridir.
Juvenal Adli sistemin dünyanın gelişniş ölkelerındeki oluşmasından sonra çocuk mahkemeleri çocuğun ne yaptığı
değil neden yaptığı üzerinde durur. Profesyonel gözetim görevlileri sistematik olarak çocuğun problemlerini tanımlamak
ve çözümlerini bulmak üzere rapor hazırlarlar. Yetişkin cezaevlerinden farklı olarak Juvenal Adli sistemde çocuklar için
mahkemeye çıkıncaya kadar kalacakları tutukevleri yapılmıştır.
Juvenal Adli sistem ceza anlayışını deyiştiriyor. Cocuk yaptıgının karşılığında ceza infaz kurumlarında, ceza cekme
müessiselerinde degil, aile ve toplumun icinde çocuğun iştirakı ve sorumluluğu ile islah ediliyor.
2. AZERBAYCAN’DA ÇOCUK MAHKEMESİ, REŞİT OLMAYANALRIN YARGILANMASI SÜRECİNDEN SORUMLU KURURMLAR
Azerbaycan’da Yuvenal Adli sistem-Çocuk Mahkemesi, reşit olmayanların yargılaması sürecinden sorumlu kurumların
faaliyetidir.
Son 10 yilda STK Birliği, AGİT Bakü Ofisi’nin desteğiyle Azerbaycan’da Yuvenal Adli sistem-Çocuk Mahkemesi-reşit
olmayanlarla ilgili yargı sürecinden sorumlu kurumların faaliyetinin denetimi yapıldı. Denetimin amacı, ilgili alanda
ülkedeki mevcut durumu araştırmak, sorunları ve bunların meydana gelme nedenlerini saptamak, aynı zamanda sorunların giderilmesi usul ve yollarını belirlemenin yanı sıra bununla ilgili sorumlu kişilerin görüş ve önerilerini incelemek
ve analiz etmektir. Azerbaycan’da Çocuk Mahkemesi’nin geliştirilmesi ve uluslararası standartların uygulanması, mevcut
durumun-Azerbaycan Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalara ayak uydurmasının belirlenmesi de projelerin hedeflerini kapsamındadır1.
Azerbaycan’da Çocuk Mahkemesi, reşit olmayanların yargılanması sürecinden sorumlu kurum ve kuruluşlar, ülkenin
tüm şehir ve ilçelerini kapsamaktadır. Bu kurumlar aşağıdakılardir
1.
2.
3.
4.
5.
6.
1
Reşit olmayanlarla ilgili dava ve onların haklarını savunan komisyonlar;
Polis idarelerinde (karakollarda) geçici olarak gözaltında tutma yerleri;
Adalet Bakanlığı 3 sayılı Tutukevi (yargı öncesi gözaltında tutma merkezi);
Adalet Bakanlığı Ceza İnfaz Kurumu (Penitensiyer Hizmet) Eğitim Merkezi (çocuklar için);
4 sayılı ceza infaz kurumu (kadınlar için);
Özel eğitim kurumları:
Azərbaycanda Yuvenal Ədliyyə. Uşaq hüquqları üzrə Azərbaycan QHT Alyansının alternativ hesabatı(Raporu), 2006. s. 9
243
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
7.
8.
Guba ilçe erkek meslek okulu ve
Bakü, Merdekan kasabası açık tip erkek özel yatılı okulu2.
Reşit olmayanlarla ilgili dava ve onların haklarını savunma komisyonlarının, yasalara aykırı hareket eden ve risk grubuna giren çocuklarla ilgilenme alanında öncü bir kurum olması öngörülmektedir. Reşit olmayanlarla ilgili dava komisyonları, reşit olmayanların özel okullara yerleştirilerek takibe alınması, af komisyonlarına müracaat edilmesi ve çocuklar
tarafından yapılan yasa ihlallerinin önlenmesi amacıyla sosyal politikanın yanı sıra çocukların refahının iyileştirilmesine,
geliştirilmesine yönelik tavsiyeler vermek gibi yükümlülükler de üstlenmektedir. Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonlarının yetki ve bölgelerdeki faaliyetleri, valilikler nezdinde faaliyet gösteren diğer komisyon ve kurumların faaliyetleriyle uyuşmaktadır.
Şunu belirtelim ki Valilikler, çocuk haklarının korunması alanında önemli bir pozisyona sahiptir ve bu alandaki faaliyet
üç yönde gerçekleştirilmektedir: 1) Reşit Olmayanlarla İlgili Çalışma Komisyonu; 2) Kayyumuk ve Himaye Kurumu; 3)
Tıbbi-Psikolojik-Pedagojik Komisyon.
Her üç kurum çocuk hak ve sorunlarıyla ilgilenıyor. Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonlarının faaliyeti dıger
yonlerden daha cok onem arz ederek reşit olmayanlar tarafından işlenen yasa ihlallerinin, ayrıca çocukların işledikleri
suçların önlenmesi alanındaki önemli rolünu gosterıyor.
2.1. Reşit Olmayanlarla İlgili Çalışma Komisyonları
Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonları, çocuk haklarının korunması alanında başlıca rol oynayan, çocuklara
karşı şiddetin ve onların haklarının çiğnenmesini önleyen ve çocuklar arasında hukuk ihlali durumlarının önlenmesini gerçekleştiren temel kurumlardan biridir. Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonları, herbir şehir ve ilçede Valilik nezdinde
faaliyet göstermektedir. Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonlarının, hiçbir merkez devlet kurumuna doğrudan rapor
verme zorunluluğu olmasa da, onların hazırladıkları raporlar, vali yardımcısına sunulur. Valilik ise üç aylık dönem raporlarını Bakanlar Kurulu’na-reşit olmayanlarla ilgili dava ve haklarının savunması Komisyonu’na sunar. Ancak bu Komisyon,
şehir ve ilçelerde faaliyet gösteren reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonlarına yaklaşımda söz sahibi değildir.
Polis mensupları, genelde reşit olmayan göz altında bulundurulan ve tutuklu çocuklara davranma konularında eğitim
almalarına ragmen daha spesefık ve hususı egitim almaları gerekır. Polis mensupları tarafından reşit olmayanların veya
onların ebeveynlerinin süreç konusunda ve onların hakları konusunda bilgilendirilmeleri için girişimde bulunulmaktadır.
Sonuç itibariyle çocukların ebeveynlerine ve yasal temsilcilerine, polis mensuplarınca yakalanan veya tutukevlerine nakledilen çocuklarla zamanında ve düzenli bir şekilde irtibat kurmalarına izin verilmekte ve çocuk hakları düzenli bir şekilde
korunmaktadır.
Eğitim Kurumu, genel eğitim ve mesleki eğitim konusunda çocuklar için büyük olanaklar sağlamaktadır. Eğitim Kurumu’ndaki reşit olmayanlara, yerel üniversite sınavlarına katılma avantajı sağlanır. Buna rağmen, Kurum, genelde çocuk
haklarının savunmasını tam şekilde gerçekleştiremiyor. Eğitim Kurumu’nun, ilk defa mahkum olan reşit olmayanlar için
öngörülmesine rağmen, daha önce özgürlüğün kısıtlanması türünde cezalandırılan reşit olmayanlar da bulunmaktadır.
Kurum’da reşit olmaynlar arasında onların işledikleri suçun ağırlık derecesine bağlı olarak fark gözetilmemekte, bir birlerinden ayrı tutulmamakta, ilk kez suc işleyen cocuklarla ağır ve özellikle ağır suçlardan dolayı cezalandırılan çocuklar,
defalarca suç işlemiş olanlar ve diğerleriyle aynı yerde tutulmaktadırlar3.
Genelde Azerbaycan’da reşit olmayanlarla ilgili yargı sistemi, çocukların savunmasını ve haklarının korunmasını sağlamak için ciddi bir şekilde geliştirilmektedir. İki temel amaç olarak algılanan çocukların refah halinin iyileştirilmesine
katkıda bulunma ve işlenen suçlarla ilgili uygulanan ceza arasında uygunluk sağlanmalıdır. Reşit olmayanlarla ilgili yargı
sisteminde çalışanların, çocuklara daha büyük ilgi göstermeleri gerekmektedir. Çocukların bir kişi olarak yetişmesi, ayrıca
toplumda kendi potansiyellerini tam şekilde geliştirmesi için herbir çocuğa, yasalarda öngörülen ve çocukların ihtiyaç
2
3
244
Yetkinlik yaşına çatmayanların işləri və və hüquqlarının müdafiəsinə üzrə komissiyaların Əsasnaməsi, Nazirlər Kabineti, 2003
Açıq və qapalı tipli xüsusi təlim-tərbiyə müəssisələri haqqında Nümunəvi Əsasnamə, Nazirlər Kabineti, 2003
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
duyduğu özel ilgi gösterilmelidir.
2.2. Çocuk Mahkemesi Birimlerinin Faaliyetine Genel Bakış
Er Riyad İlkeleri, Pekin Kuralları ve BM CHK gibi uluslararası kural ve ilkeler, yasalar gereği yargılanan çocuklarla muamelenin, özellikle çocuğun topluma yeniden entegre olabilmesine yöneldiğini gösterir ve aynı zamanda çocuğun buna
teşvik edilmesini veya onun ortamda yapıcı bir rol üstlenmesini gerektirir. Böyle bir yaklaşım, Azerbaycan Cumhuriyeti
Ceza Kanunu’nda yer almakta ve Çocuk Mahkemesi sisteminde buna riayet edilmektedir.
3. REŞIT OLMAYANLARLA İLGİLİ ÇALIŞMA KOMİSYONLARI, ÇOCUKLARLA İLGİLİ ÇALIŞMALARIN GELİŞTİRİLMESİ
ALANINDA TEKLİF VE TAVSİYELER
Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonları, faaliyet gösterdiği bölgede çocuklar arasında suç işleme ve diğer yasa
ihlallerine ilişkin durumlar konusunda düzenli bir şekilde incelemeler yapıyor, mevcut durumu ve gelişme yönlerini analiz
ediyor, tespit edilen suç ve yasa ihlallerinin nedenlerini araştırarak ve bu gibi durumların önlenmesi ve ortadan kaldırılması amacıyla tavsiye ve öneriler hazırlamaktadır.
Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonları, çocuklara yönelik, onların haklarının korunması, sosyal savunmasının
güçlendirilmesi, rehabilitasyon çalışmalarının yürütülmesi, yasalara aykırı davranışlar sergilyen çocukların topluma entegre olması ve davranışlarının düzeltilmesi, eğitim veya onları etkileyecek kanun, yönetmelik ve hukuki-normatif belgelerin hazırlanması sürecinde yer almaktadır.
3.1.Reşit Olmayanlarla İlgili Çalışma Komisyonların Alternatif Uygulamalardan Yararlanması
Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonu, yasalara uygun olarak çocuğun gelişmesi, rehabilitasyonu, entegre olması, istihdamı veya eğitimiyle ilgili devlet kurumları ve sivil toplum kuruluşları, ticari işletmelere müracaat etme ve
onlardan destek talep etme hakkına sahiptir. Örneğin, Komisyon, çocuğun istihdamı amacıyla herhangi bir markete veya
çocukların sporla uğraşmasıyla ilgili Azerbaycan Olimpiya Spor Merkezlerine başvurabilir.
Son 10 yıl içerisinde İçişleri Bakanlığı nezdindeki polis çocuk denetimciler ve polis idareleri geçici olarak göz altında tutma yerleri görevlileri, çocuk haklarınınkorunmasına yönelik eğitim öğretim ve kapasite geliştirme etkinliklerinde
aktif yer almışlardır. UNISEF Azerbaycan Ofisi’nin, İçişleri Bakanlığı ile işbirliği halinde yüzlerle polis çocuk denetimci
için gerçekleştirdiği eğitimler, Bakanlığın Çocuk Mahkemesi ile ilgili polis programının hazırlanmasında istekli olduğunu göstermektedir. “Azerbaycan Cumhuriyeti’nde Polis Organlarının Faaliyetinin Geliştirilmesine Dair Devlet Programı
(2004-2008)” da dahil olmak üzere diğer mevcut devlet programları da polis organlarının kapasitesinin güçlendirilmesine
katkıda bulunmaktadır. Bu programlar, ayrıca polis mensuplarının sosyal savunmasını güçlendirecek, sosyal güvenliğin
korunmasını üst düzeylere taşıyacak ve suç olaylarının önlenmesinin daha verimli bir şekilde gerçekleştirilmesi amacıyla
onların modern teknoloji ve araç gereçlerle donatılmasını ileriye götürmektedir. İçişleri Bakanlığı’na bağlı Polis Akademisi
ve Polis Okulu mensuplarına Pekin Kuralları, Er-Riyad ilkeleri, BM UHK da dahil Çocuk Mahkemesi standartları ile diğer
uluslararası sözleşmelerin öğretilmesi, Çocuk Mahkemesi sisteminin geliştirilmesinde önemli rol oynamaktadır. Son on
yılda İçişleri Bakanlığı’nın AGİT Bakü Ofisi, Avrupa Konseyi ve UNISEF Azerbaycan Temsilciliğinin desteğiyle gerçekleştirdiği eğitimler, sonuç itibariyle daha verimli polis deneyiminin oluşmasına yardım etmıshtir.
Çocuk haklarının ve çocukların korunmasının organize edilmesine dair GGT’lerde faaliyet gösteren polis mensuplarının eğitim ve deneyim düzeyinin geliştirilmesi, GGT’lerde çocuklar için faydalı olacak hizmetlerin organize edilmesi,
STK’nın GGT’lere erişim imkanlarının arttırılması, uygun rehberlik ve destek mekanizmalarının oluşturulması, çocuk hak
ve görevlerine ilişkin broşür ve diğer yayınların dağıtılması gibi fealiyyetler yer almaktadır.
İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Azerbaycan’ın resmi kurumlarının yazılı açıklamaları, insan haklarının korunması
ve Çocuk Mahkemesi sisteminde gerçekleştirilen reformlar hakkında detaylı bilgi sağlamakta ve sunmaktadırlar. Her iki
Bakanlık, Çocuk Mahkemesi sisteminin gelişmesi alanında yoğun çalışmalar yapmıştır.
245
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
Adalet Bakanlığı, Bakanlığa bağlı Ceza İnfaz Kurumu ve Çocuk Eğitim Kurumu tarafından mahkum çocukların topluma
entegre olması yönünde yürütülen çalışmalara ilişkin faaliyetler, rehabilitasyonunun yanı sıra çocukların kesintisiz eğitimi
ve onların boş zamanlarının değerlendirilmesi gibi önemli hususları da kapsamaktadır.
4. SONUÇ
Anlaşıldığı gibi Juvenal Adli sistemde amac cocugu suclayarak damga vurmak degil. Burda maksad cocugu toplumdan
kopararak ceza evlerine degil, cocuga inanmak ve toplum icinde eğitilmesidir. Aile ve sosyal ortamlardan kopmadan
islah etmek ve topluma kazandırmakdır. Juvenal Adli sistem ceza anlayışını deyiştiriyor. Cocuk yaptıgının karşılığında ceza
infaz kurumlarında, ceza cekme müessiselerinde degil, aile ve toplumun icinde çocuğun iştirakı ve sorumluluğu ile islah
ediliyor.
Cocukları normal hayatdan, aile ortami ve okuldan tecrid etmemek lazım . Cocuğa normal kanunla ceza verilirse ve
ceza evine gonderilirse artık ordan çocuk masumlukdan uzak iyice tecrube edinib cikiyor. Bunun ne topluma ne kamuya
vede çocuğun kendisine yararı olmuyor. Malesef böyle durumlar da çocukların 30-40 %-i ceza evlerine geri dönüyor.
Buda normal ceza ceken kişinin yada cocugun gelecekte işe alinmasında yada hayatının diger aşamalarında engel yaratıyor
Infaz ve islah eger hukukda reformlara hizmet etmiyorsa anlamı kalmıyor. Ceza mahkeme kararlarının hepsi infaza
gelmez. Juvenal Adli sistemde böyle bir sistemdir. Çünki maksad cocukları ve toplumu suca karşı korumaktır. O yüzden
çocuğun isdihtam ve terbiyelenmesi için mutlaka sosyal ortamlar da, calışma alanları içinde tutmak lazım.
Son on yılda İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı, mevcut düzeni iyileştirme yönünde aktif rol oynamış ve Çocuk Mahkeme sisteminin denetimi alanında işbirliği yapmışlardır. Böyle bir işbirliği, Juvenal Adlı sıstemın düzenlenmesi açısından
son derece önemlidir. Dolayısıyla tüm taraflar, Çocuk Mahkemesi sisteminde olumlu değişiklikler yapılması gibi bir ortak
görüşü paylaşmaktadırlar.
Çocuk Mahkemesi, Azerbaycan’da kanun taslağına dönüştürülmeye hizmet edecek çok sayıda proje ve denetimler
gerçekleştirmiştir. Bu gün itibari ile kanun taslagı tamamlanmış ve Milli Meclise sunulacaktır. Kanunun 2016 da kabul
edilecegi beklenilmektedir.
KAYNAKÇA
Azərbaycan Respublikasının Cinayət Məcəlləsi, 2000
Azərbaycan Respublikasının Cinayət-Prosessual Məcəlləsi, 2000
Birləşmiş Millətlər Təşkilatının Uşaq Hüquqları Konvensiyası (BMT-nin UHK)
Yetişkin Olmayanlarla İlgili Adalet Muhakemesine İlişkin BM Asgari Standart Kuralları (Pekin Kuralları)
Yetkinlik yaşına çatmayanlar arasında cinayətkarlığın və baxımsızlığın profilaktikasına dair Azərbaycan Respublikasının
qanunu, 2005
“Açıq və qapalı tipli xüsusi təlim-tərbiyə müəssisələri haqqında Nümunəvi Əsasnamə, Nazirlər Kabineti, 2003
Yetkinlik yaşına çatmayanların işləri və və hüquqlarının müdafiəsinə üzrə komissiyaların Əsasnaməsi, Nazirlər Kabineti,
2003
Həbsdə saxlanılma yerlərində şəxslərin saxlanılmasına dair Müvəqqəti Əsasnamə.
Yuvenal əliyyənin icrasının monitorinqi üzrə sorğular toplusu, Uşaq Hüquqları üzrə QHT Alyansı, ATƏT-in Bakı Ofisi, 2006
246
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
DENETİMLİ SERBESTLİK KAPSAMINDA ÇOCUK HÜKÜMLÜ İLE GÖRÜŞME VE SÜPERVİZYON
Yrd. Doç. Dr. H. Özden Bademci
Maltepe Üniversitesi
Psikoloji Bölümü
ozdenbademci@hotmail.com
GİRİŞ
İnsan, dünyaya geldiği anda varlığını haykıran ve diğer insanların arasında kendine bir yer edinmeye çalışan toplumsal bir varlıktır. Çocuklar, çocukluğun doğası gereği bir taraftan ayrışmaya, bireyselleşmeye çalışırken, bir taraftan da
başkaları ve kendilerine dair algıları şekillenir. Bu süreçte içsel ve dışsal etmenlerle mücadele edebilmek için başa çıkma
stratejileri geliştirirler.
Yetişkinlerden farklı olarak çocuklar, bir aile sisteminin içinde yaşarlar. Çocukların, benlik algılarını, diğerleri ile ilişkilerini ve yaşamı nasıl deneyimlediklerini başta ebeveynleri ile ilişkileri ve erken dönem çocukluk yaşantıları belirler (Perry,
Pollard, Blakley, Baker, ve Vigilante, 1995) .
Bireyin benlik algısını, diğerleri ile ilişkilerini ve yaşamı nasıl deneyimlediğini başta kendi ebeveynleri ile ilişkileri ve erken dönem çocukluk yaşantıları belirlemektedir. Çocukların, psikolojik dayanıklılık kazanmaları için yaşamlarındaki önemli kişilerin sevgi dolu, sağduyulu, uyumlanma ve sorgulama becerilerine sahip olmalarına ve bu kişilerin zihinlerinde ve
kalplerinde olmaya ve anlaşıldıklarını hissetmeye ihtiyaçları vardır(Perry ve Szalavitz, 2014) . Güven içinde, desteklenerek büyüyen çocuklar, kendilerini ve başkalarını neyin iyi hissettireceğini, diğer insanların nasıl duygular içinde olduklarını
bilirler. Eylemleri ile hem kendi duygularını ve hem de başkalarının kendilerine verecekleri tepkileri etkileyebilen özneler
olarak görürler. Zor durumda kaldıkları hangi durumlarda aktif rol oynayabileceklerinin ayrımını yapabilirler. Başkalarının
ses tonu ya da yüz ifadelerinde meydana gelen küçük değişiklikleri fark ederek uyumlu tepkiler vermelerini sağlayan
uyumlanma becerilerine sahiptirler. Kandırmaca ile gerçek olanı, tehlikeli olan ile güvenli olanı ayırt edebilecek sağduyuya sahiptirler. Genellikle keyif veren oyun arkadaşıdırlar ve öz-saygı, değerli olma duygularını gelişip pekiştiren çokça
olumlu deneyimlere sahip, içinde yer aldıkları toplulukların değer verilen üyeleridir(Van der Kolk, 2014).
Suça sürüklenen çocukların büyük bölümü ise erken çocukluk dönemlerinde ihmal/istismara maruz kalmış kötü muamele görmüş olan çocuklardır. Erken çocukluk döneminde tekrarlayan bir şekilde maruz kalınan ihmal/istismar “kompleks travma” ya da “gelişimsel travma bozukluğuna” yol açmaktadır(Van der Kolk, 2014). Bu çocuklar korku, yakarış ve
yalvarışlarının ebeveynleri/bakım verenleri tarafından dikkate alınmayacağını öğrenmişlerdir. Ne yaparlarsa yapsınlar
gördükleri kötü muameleyi sonlandıramayacaklarını ya da yardım almak için başkalarının dikkatlerini hiçbir şekilde çekemeyeceklerini bilmektedirler. Bu durum onların karşılaştıkları zorlayıcı durumların üzerine umutlu, öz güvenli, yapıcı
ve çözüm odaklı bir şekilde gitmeyi öğrenememelerine sebep olmaktadır. Pes etmeye koşullanmışlardır. Başkalarının
ses tonu ya da yüz ifadelerinde meydana gelen küçük değişikliklere karşı son derece hassastırlar fakat bu değişiklikleri
uyumlu davranmalarını sağlayacak ipuçları olarak değil tehdit olarak algılamaktadırlar. Kendi tutum ve davranışlarını
düzenleyememekte, yön verememektedirler.
Tekrarlayan bir şekilde maruz kaldıkları örseleyici tutum ve davranışlar kullanıma bağlı olarak gelişen beyni de olumsuz etkilemektedir. Sözgelimi bize doğru gelen birinin niyetinin ne olabileceğini frontal lob değerlendirirken aynalama
nöronları niyetinin ne olduğunu anlamamıza yardım ederken gelişimsel travma bozukluğu olan çocuklar aşırı uyarılmışlık
hali içindedirler ve stres hormonu sürekli olarak salgılanmakta ve duruma duygusal beyin ile ilkel yanıtlar vermektedirler(Perry ve Szalavitz, 2014). İçinde bulundukları ruh hali onların olay üzerinde yeterince düşünüp doğru değerlendirememelerine neden olmaktadır. Bu durum çocukların dikkat, odaklanma ve öğrenme konularında, başkaları ile ilişkilerinde sorun yaşamalarına, aşırı uyarılmışlık hali içinde olup, yoğun stres altında hissetmeleri sonucunu da doğurmaktadır.
247
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
de Zulueta’nın (2006) ifade ettiği gibi hissettikleri ruhsal “acılara” bir çözüm olarak “şiddete” yöneltmektedirler.
Örseleyici geçmiş yaşantıları olan çocuklarda depresyon, kaygı, aşırı şekilde uyum problemleri, düşünce ve duygulanım bozuklukları mevcuttur ve çaresiz bir şekilde bağımlılık özelliği göstermektedirler. Söz gelimi, kaygı başkalarına karşı
güvensiz olmaya, dikkati odaklayamamaya, akademik başarısızlığa ve gelişim bozukluğuna yol açabilmektedir. Çocukların
davranışları kendi yaşamlarını tehdit edici olabilmektedir. Korunmasız cinsel ilişki, madde bağımlılığı, intihar düşünceleri, başkalarına karşı düşmanca davranışlar gösterebilmektedirler (Gill, 1996 ). Gill çocuklar değerlendirilirken öz-saygı,
öz-güven, içsel ve dışsal stres faktörleri, depresyon ve intihar düşünceleri; halihazırda dahil oldukları ve karşı karşıya
bulundukkları yüksek risk içeren davranışlar, antisosyal davranışlar, aile problemleri gibi çok çeşitli açılardan değerlendirilmeleri gerektiğini belirtmektedir.
Çocukların bu kritik gelişim döneminde şiddet, çatışma ortamı içinde kalmaları kişilik ve kimlik gelişimlerini; uyum
sağlama ve başa çıkma mekanizmalarını kalıcı olarak etkileyebilir. İçselleştirmekte oldukları doğru ve yanlış kavramlarını,
gelişmekte olan ve saldırganlık dürtülerini kontrol altına almalarını sağlayan içsel mekanizmalarını, başkaları ile ilişki kurma biçimlerini derinden etkiler ve kalıcı olumsuz nörobiyolojik sonuçlara neden olur.
Çocukların bilişsel kapasiteleri yetişkinlerden farklıdır. Benmerkezcidirler. Travmatize edici yaşantıları üzerine konuşamazlar. İçsel çatışmalarını, duygularını sözcüklere dökemezler. Dile gelemeyen duygu ve düşünceler dolaylı olarak dışa
vurulurlar: tekrarlayan bir şekilde yeniden canlandırma, rahatsız eden görsel imajlar, saldırgan davranışlar ya da gerileme
en sık görülenleridir. Çocukların ruh sağlıkları, ebeveynlerinin ruh sağlığı ve aile içindeki duygusal ortamdan bağımsız ele
alınamaz. Aile “iyileşmedikçe” çocuk da “iyileşemez”.
Çatışmalara, şiddete tanıklık etmek çocukları öngörülebilir, güvenli, tutarlı bir ortamdan mahrum bırakır, sağlıklı büyüyebilmeleri için en çok ihtiyacını duydukları güven duygusunu derinden sarsar. Bu durum çocuklar için son derece
travmatize edicidir.
Çocuklar içinde oldukları “anormal” koşullara şok, hissizleşme, içe dönme, sessizleşme, aşırı tedirgin ya da aşırı hareketli olma, yoğun kaygı, korku dolu olmak gibi “normal” tepkiler verirler. Şiddet ve çatışma ortamının devamı halinde
şiddetin bir yaşam biçimi ve ifade aracı olarak benimsenmesi, kuşaklar arası aktarılacak bir şiddet kısır döngüsüne dönüşmesi işten bile değildir.
SUÇA SÜRÜKLENMİŞ ÇOCUKLARLA ÇALIŞMA
Türkiye’de çocuk suçluluğu olgusu çocukların aile yapıları (Akduman, Akduman ve Cantürk, 2007; Basut ve Erden,
2005; Doğan, 2008 ; Erdoğdu, 2005; Ereş, 2009; Kurtuluş, Salman, Günbet, Boz, Cenger ve Acar, 2009 ; Seyhan ve Zincir, 2009), ailelerinin sosyo-ekonomik durumları (Kocadaş, 2007), çocukların okul yaşantıları (Işık, 2006; Kızmaz, 2004),
madde bağımlılığı (Ögel ve Aksoy, 2007), ve yapısal sorunlar (Bal, 2007) bağlamında tanımlayıcı çalışmalarla ele alınmıştır. Çocukların deneyimleri üzerine yapılmış, çocukların sesini doğrudan duyuran araştırmalar sınırlıdır. Bu durum çocuk
suçluluğu olgusunun yeterince anlaşılamamasının yanı sıra, çocuklar için uygun müdahale yöntemlerinin geliştirilememesine de neden olmaktadır.
Çocukların kendileri güven duydukları, anlaşıldıklarını ve umursandıklarını hissettikleri ilişkilere ihtiyaçları vardır. Alışık oldukları muamele genellikle örseleyici olduğu için güven ilişkisi kuruluncaya kadar bilinç-dışı bir yönelimle test etmek
isteyeceklerdir. Çocuk kendisi ile çalışacak uzmana aile ve arkadaşlık ilişkilerinde benimsemiş olduğu ilişki modeli ve
iletişim tarzı ve zorlanma ile yaklaşır. Karşısındakini zorlamaya programlanmıştır. Çocuk ilişkilerinde yaşadığı zorlanmayı
bilinç-dışı olarak kendisine yardım etmek isteyen kimselere de yaşatacaktır. Psikanalitik yazında “negatif aktarım” (Oliver-Bellais, 1998) olarak geçen tutumu ile çocuk bilinç-dışı olarak onunla çalışan uzmanı yaşadığı tüm olumsuzlukların
sorumlusu olarak görüp öfke, nefret, reddetme, haset ve güvensizlik duygularını yansıtmaktadır. Uzmanın çocuğun aktardıklarını saygılı, dikkatli, özenli, anlayışlı bir şekilde dinlemesine gerek vardır. Çocuğun anlattıkları ne kadar yoğun, trajik
ya da tuhaf olursa olsun kendi üzerinde yarattığı etkiye karşı açık ve temelde yatan kaygının farkında olmalıdır. Uzman
aynı zamanda çalıştığı çocuğun kendisi ve başkaları ile ilişkisi üzerine düşünebilen tarafı ile işbirliği yapacağı danışman
248
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
rolünü de korumalıdır(Briggs, 1998). Uzman çocuğun temposuna uygun hareket ederek yüzeye çıkamayan duyguların
farkında olmalıdır.
Uzman ve çocuk arasında kurulacak olan ilişkinin niteliği, kuralları ve sınırları konuları çok önemlidir. Bu ilişkinin çocuğun duygusal gelişimine/büyümesine katkı sağlayıcı nitelikte kurulması gerekir. Çocukların sorun yaratan tutum ve
davranışları kadar güçlü yanlarının, mevcut başa çıkma yöntemlerinin keşfedilmesi son derece önemlidir.
Suça sürüklenmiş çocuklarla çalışacak kimselerin aşağıdaki noktalara dikkat etmeleri gerekmektedir:
• Yargılayıcı olmayan, kapsayıcı, koşulsuz kabul ve saygı ile yaklaşmalıdır.
• Çocuğun kültürel özelliklerine hassas bir şekilde davranmalıdır.
• Tutarlı olmalıdır.
• İki taraflı bir ilişki olmadığının bilincinde olmalıdır. Uzman kişisel ve duygusal yaşamı hakkında hiçbir şekilde bilgi
vermemelidir.
• Suça sürüklenmiş çocukların büyük bölümü hiçbir zaman gerçek bir ilginin odağı olamamışlardır. Uzmanın zihni
ve duyguları açık, samimi bir ilgi ile ilişki kurmalıdır.
• Arkadaşça davranırken ilişkinin arkadaşlığa dönüşmesine izin vermemelidir.
• Çocuğun kullandığı üslup ve dili hiçbir şekilde kişisel almamalıdır. Çocuğun kendine has üslubu ile aslında neyi
anlatmaya çalıştığı üzerinde düşünülmelidir.
• Sözlü ve sözsüz ipuçlarına dikkate almalıdır.
• Çocuğun tutum ve davranışlarına olduğu kadar kendi içsel süreci ve davranışlarına karşı gözlemci olmalıdır.
Canham, (2012) çocuk ile kurulan ilişkide onun duygu ve deneyimlerini anlamak için gözlemin esas olduğunu belirtmiştir. Çocuğun davranışları ve iletişimin dikkatli bir şekilde gözlemlenmesi çocuğun iç dünyasının, çocuğun iç dünyası
ile dış dünyadaki deneyimleri arasındaki ilişkinin anlaşılmasını sağlamaktadır. Briggs (1998) kompleks travmanın neden
olduğu sonuçlar üzerinde çalışırken bir taraftan örseleyici yaşantıların çocuk üzerindeki etkileri anlaşılmaya çalışılırken
bir taraftan da yaşamı boyunca öğrenmiş olduğu, içselleştirdiği deneyimlerin niteliğinin keşfedilmesinin önemini vurgulamaktadır.
SÜPERVİZYON VE DUYGUSAL DESTEK GRUPLARI
Kurumların ‘formal’ ve ‘informal’ yapılanmaları söz konusudur. ‘Formal’ yapı kurumun çalışma sistemini, kurum içi hiyerarşiyi, görev dağılımını oluşturur. ‘İnformal’ yapı ise kurumların ‘duygusal’ boyutunu anlatır. Kurum çalışanlarının hem
geçmişlerinden getirdikleri hem de yaptıkları işle ilgili olarak geliştirdikleri duygulanımları, düşünceleri ve atıfları vardır.
Bu iki yapı(‘formal’ ve ‘informal’) birlikte kurum kültürünü oluşturur (Wright, 1994). Kurum kültürünün anlaşılması ve
işleyişi duygulardan bağımsız olarak düşünülemez.
Denetimli serbestlik uzmanları verdikleri hizmetin doğası gereği büyük bir duygusal yükün altına girerler. Çalışanlar,
maruz kaldıkları duygusal yük ile başa çıkabilmek için hizmet verdikleri grubun başa çıkma mekanizmalarını “bilinç-dışı”
olarak benimsemeye başlarlar. Kurum çalışanları zamanla hizmet verdikleri grupla “bilinç-dışı” olarak özdeşim kurmaya,
hatta benzeşmeye bile başlayabilirler(Menzies, 1999). Geliştirilen bu mekanizma ise iş verimini, iş ortamının canlılığını
etkiler. Çaresizlik, tıkanmışlık gibi olumsuz duyguların bazı durumlarda kurum kültürüne hakim olması dahi söz konusu
olabilir. Bu durum ile başa çıkabilmenin ön koşulu çalışanlara duygusal destek ile süpervizyon verilmesidir.
Denetimli serbestlik uzmanlarının hizmet verdikleri çocuklar kadar psikolojik desteğe ihtiyaçları vardır. Denetimli serbestlik uzmanlarının kendilerini rahatça ifade edip, deneyimleri üzerine düşünüp ‘anlamlandırabilecekleri’ bilinç düzeyinde olduğu kadar bilinç-dışı olarak da etkili olan faktörlerin farkına varabilecekleri paylaşım gruplarının oluşturulması
önemlidir. Bu yöntemin amacı çalışanların kaygı ve beklentilerini bir güven ortamında paylaşmalarıdır. Paylaşım grupları
katılımcıların kişisel gelişimlerini olduğu kadar profesyonel gelişimlerini desteklemek amaçlı yeniliklerin ve bilgilerin paylaşılması fırsatını da verir. Bu sayede uzmanın kendi kişisel özelliklerinin ve iç dünyasının çalıştığı çocukla olan ilişkisine
etkisinin farkına varır.
249
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
Çalışanların düzenli olarak uygulamalarını değerlendirip, pratikleri üzerine düşünerek, yenilikçi ve yaratıcı çözümler
geliştirmelerine gerek vardır (Hughes, 2010). Deneyimli bir süpervizör eşliğinde yapılacak süpervizyon toplantılarında
çalışanlar eleştirel bir bakış açısı ile bilgilerini, değerlerini, becerilerini analiz ederek, yaptıkları işe dair anlayışlarını geliştirirler. Etik kararlar alırlar.
“Yansıtmacı işlev” kuramı (reflective functioning) psikanalist Peter Fonagy ve arkadaşları tarafından Londra’da Tavistock Klinik’te geliştirilmiştir (Fonagy ve ark. 2002). Fonagy’nin “yansıtmacı işlev” kavramı ile kişinin kendisi ve başkalarının ruhsal durumlarını tasavvur edebilme becerisi anlatılmaktadır. “Yansıtmacı işlev” kapasitesi sayesinde kişi kendisinin ve başkalarının davranışsal tepkilerini anlayabilmek için gerekli olan becerileri geliştirerek başkalarının içsel mental
durumlarını anlamlı bir şekilde ifade edebilme çabasıdır. Fonagy sadece insana özgü olan bu kapasitenin insanların birbirlerini anlamlandırabilmelerine olanak sağladığını belirtmektedir. Suça sürüklenmiş olan çocukların kendilerini değerli
hissederek yaşama tutunmaları için onları zihinlerinde tutabilen kendileri ile birlikte düşünecek, öfke, güvensizlik, şüphe
gibi duygularını onlarla birlikte anlamlandıracak yetişkinlere ihtiyaçları vardır. Çalışanların kendi duygu ve düşüncelerine
farkındalıklarını arttırıp, çocuklar için umusuzluğa kapılmadan inançlarını yitirmeden verimli çalışmalar yapabilmeleri
için “yansıtmacı işlev” kapasite ve becerilerini geliştirmelerine gerek vardır. Bu hizmet içi eğitimlerin yanı sıra duygu ve
düşüncelerini yansıtabilecekleri paylaşım grupları ile mümkün olabilmektedir. Aksi halde çalışanlar bir süre sonra yoğun
çaresizlik ve yetersizlik duyguları nedeniyle tükenmişlik yaşamaya başlayacaklardır.
SONUÇ
Denetimli serbestlik uzmanı genellikle çocuğun yaşamında aile ve arkadaş çevresi dışında karşılaştığı ilk kimse olması
bakımından önemlidir. İlk kez farklı bir yetişkin bakış açısını görme fırsatını edinmiş olur. İşbirliği ve güven ilişkisinin esas
olduğu, bu ilişki çocuğun kendisini korkutan travmatize edici deneyimleri üzerine düşünebileceği, hayatı için yeni kararlar
alacağı bir olanak edinmiştir. Uzmanın üstlendiği sorumluluk son derece ağır ve zaman için de yıpratıcı olabilecek de bir
sorumluluktur. Yapılan çalışmalar hizmeti verenlerin ihtiyaçlarına odaklanıp, hizmeti verenler desteklenmeden hizmeti
alanlara nitelikli bir hizmet verilmesinin mümkün olmayacağını göstermektedir Denetimli serbestlik uzmanları çocuklarla
kurdukları ilişki üzerinden çocuklara yol gösterici olabilmektedir. Bu ilişki içinde yaşananlar, duygular üzerine eleştirel bir
şekilde düşünüp anlamdırabilecekleri süpervizyon desteğinin mutlaka sağlanmasına gerek vardır.
KAYNAKÇA
Akduman, G. G., Akduman, B. ve Cantürk, G. (2007). “Ergen suçluluğunda bazı kişisel ve ailesel özelliklerin incelenmesi”.
Türk Pediatri Arşivi Dergisi, 42, 156-161.
Bal, H. (2007). “Toplumsal eşitsizliğin temelinde çocuk suçluluğu”. Sosyoloji Dergisi, Ülgen Oskay’a Armağan Özel Sayısı
(Hakemsiz), 293-311.
Basut, E. ve Erden, G. (2005). “Suça yönelen ve yönelmeyen ergenlerin stres belirtileri ve stresle başa çıkma örüntüleri
yönünden incelemesi”. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 12(2), 48-55.
Briggs, S. (1998) How does It Work Here, Do We Just Talk?: Therapeutic Work With Young People Who Have Been Sexually Abused”, in Facing it Out, Facing it out: Clinical Perspectives on Adolescent Disturbance: Disruptive Adolecents
from a Clinical Perspective (Tavistock Clinic), sayfa 7-23
Canham, H. (2012). Exporting the Tavistock Model to Social Services: Clinical Consultative and Teaching Aspects (2012) in
Waiting to be Found Papers on Children in Care Briggs, A. Ed. (ss 72-84 ). London: Karnac Books.
de Zulueta, F. (2006). From Pain to Violence: the Roots of Human Destructiveness. Chichester: John Wiley and Sons.
Doğan, S. (2008). “Cinsel istismar davranışı gösteren ergenler: iki olgu ve konunun gözden geçirilmesi”. Çocuk ve Gençlik
Ruh Sağlığı Dergisi, 15(3), 157-162.
Erdoğdu, M. Y. (2005). “Suça yönlendirilen ve yönlendirilmeyen çocukların aile fikirleri ile saldırganlık davranışlarının
250
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
karşılaştırılması”. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 12(3), 106-114.
Ereş, F. (2009). “Toplumsal bir sorun: suçlu çocuklar ve ailenin önemi”. Aile ve Toplum Dergisi, 88-96.
Fonagy, P., Gergely, G., Jurist, E., Target, M. (2002). “Affect Regulation, Mentalization and the Development of the
Self”. New York: Other Press.
Gill, E. (1996). “Treating abused adolescents”. New York: Guilford Press.
Hughes J. M. (2010) “The Role of Supervision in Social Work: A critical analysisCritical Social Thinking:” Policy and Practice, Vol. 2, 2010
Işık, H. (2006). “Çocuk suçluluğu ve okullar ile ilişkisi”. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, 7(2), 287299.
Kızmaz, Z. (2004). “Öğrenim düzeyi ve suç: suç- okul ilişkisi üzerine sosyolojik bir araştırma”. Fırat Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, 14(2), 291-319.
Kocadaş, B. (2007). “Düşük sosyo-ekonomik yapı suç ilişkisi: Malatya’da çocuk suçluluğu”. Sosyoloji Araştırmaları Dergisi,
1, 157-186.
Kurtuluş, A., Salman, N., Günbet, G., Boz, B., Cenger, C. ve Acar, K. (2009). “Denizli ilinde 12-15 yaş arasındaki suça sürüklenen çocukların sosyodemografik özellikleri”. Pamukkale Tıp Dergisi, 2(1), 8-14.
Menzies Lyth, I. (1999) ‖Institutional defences in public health nursing in South Africa during the 1990s‖, Psychodynamic
Counselling 5.4 November
Ögel, K. ve Aksoy, A. (2007). “Tutuklu ve hükümlü ergenlerde madde kullanımı”. Bağımlılık Dergisi, 8, 11-17.
Oliver-Bellais, E. (1998) “ Is any one there?: the work of the young people’s counselling service”, in Facing it Out, Facing
it out: Clinical Perspectives on Adolescent Disturbance: Disruptive Adolecents from a Clinical Perspective (Tavistock
Clinic), sayfa 99-113
Perry, B.D., Pollard, R.A., Blakley, T.L., Baker,W.L., and Vigilante, D. (1995). “Childhood trauma,the neurobiology of adaptation, and use-dependent development of the brain: How states become traits”. Infant Mental Health Journal, 16,
271–291.
Perry, B.D. and Szalavitz, M. (2014). Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk. (Çev. Elif Söğüt) İstanbul: Okyanus Yayınları.
Seyhan, D. ve Zincir, H. (2009). “Tutuklu / Hükümlü Gençlerin Benlik Saygısı Düzeyleri ile Aile Özelliklerinin İncelenmesi
ve Aralarındaki Korelasyonun Belirlenmesi”. Aile ve Toplum Dergisi, 7-24.
Van der Kolk, B. (2014). Body Keeps the Scores. New York: The Penguin Group.
Wright, S. (1994) ―Anthropology of Organizations‖ Routledge, London
251
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
DENETİMLİ SERBESTLİK KAPSAMINDAKİ GENÇLERİN SOSYAL HAYATA DÂHİL EDİLMESİNE
İLİŞKİN PROJE UYGULAMASI
“SUÇUN KIYISINDAN HAYATA AÇILAN LİMAN”
Yrd. Doç. Dr. Rahman Çakır
Giresun Üniversitesi
Eğitim Fakültesi
rahmancakir@hotmail.com
GİRİŞ
Sosyal yapı teorilerinden etkileşimci ekole göre suç, bireyler arasında veya bireyle toplum arasında meydana gelen
sosyal etkileşimlerin bir ürünüdür ve suçlu bu etkileşim sürecinde ortaya çıkar. Toplumun pasif bir elemanı olan birey,
dışarıdan kendisine yapıştırılan etiketlere göre algılanır. Etkileşimci ekolü kullanan Cooley’e göre bireyler, kendilerini başkalarının gözünden görürler. Etkileşimci ekolün önemli isimlerinden Tannenbaum’a göre suçlu olarak etiketlenen biri,
kendi kimliğini kaybeder ve toplum tarafından kendisine yapıştırılan “suçlu” etiketi onun benliğine yerleşir. Becker ise,
etiketlemenin “ötekinin” aleyhine işleyen politik bir süreç olduğunu belirtir. Becker, toplum tarafından yapıştırılan etiketin bireyi gelecekte suçlu olarak kariyer yapmaya zorladığını, başka bir deyişle bireyi suç işlemeye teşvik ettiğini ileri sürer.
(Düzgün–2007,7)
1841 yılında John Augustus’un Amerika Birleşik Devletlerinde suçlu kişiler için uyguladığı yöntem, denetimli serbestlik uygulamasının yaratıcı düşüncesi olarak kabul edilmektedir (Scoobey, 2006). John Agustus, Boston Polis Mahkemesinde parası olmadığı için cezasını ödeyemeyen ve bu nedenle cezaevine girmek zorunda olan bir kişinin, denetimi
altında serbest bırakılması için hakimi ikna etmiş ve infaz üç hafta ertelenmiştir. Bu sürede hükümlünün güvenini kazanan
Augustus, ona iş bulma ve ailesini geçindirmede yardım ederek onun ıslah olmasını sağlamıştır. Sürenin sonunda tekrar
hakim önüne çıkan hükümlü, değişimi ve gelişimini ortaya koymuştur. John Augustus, denetimli serbestliğin doğuşu ve
ilk uygulaması olarak nitelenen bu olayda uyguladığı metotla 1842-1858 yılları arasında yaklaşık 2000 kişiye hükmün
ertelenmesinden sonra ıslah olabilmeleri amacıyla denetim sağlamıştır. ABD’de, Massachusetts eyaletinde 1878’de yürürlüğe giren kanun ile denetimli serbestlik sistemi yasal bir temele oturmuştur. Bunu 1897’de Missouri, 1899’da Rhode
Island, 1900’de New Jersey ve Vermont eyaletleri izlemiş ve 1925’te federal mahkemelerde denetimli serbestlik kararı
verilebilmesini mümkün kılan kanun yürürlüğe girmiştir. (zikr. Nursal ve Ataç, 40)
Ülkemizde ise 2005 tarihinde 5402 sayılı kanunla Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğüne bağlı
denetimli serbestlik hizmetlerinden sorumlu Daire Başkanlığı kurulmuş ve buna bağlı 133 denetimli serbestlik ve yardım
şube müdürlüğü olarak teşkilatlanmıştır (Nursal, 2002). Bu teşkilatlanmanın eğitim kurumlarıyla işbirliği halinde sürekli
çalışır durumda olması, denetimli serbestlik hizmetlerinin bilimsel ve dinamik olmasına katkı getirebilecektir.
Denetimli Serbestlik Müdürlüklerinin farklı kurumlarla (Eğitim Fakülteleri, Eğitim Kurumları, Belediyeler vb.) iş birliği
yapması; bu gençlerin kendilerine olan inançlarını, güvenlerini, benlik algılarını geliştirme ve toplumsal bilinç uyandırma
noktasında çeşitli fırsatlar oluşturacaktır. Denetimli serbestlik uygulamasından faydalanan gençlerin kendilerini bir birey
olarak görüp kendilerine, çevrelerine, vatanına ve içinde bulunduğu topluma faydalı olabilecekleri inancı; proje kapsamında planlanan etkinliklerle kazandırılması hedeflenmiştir.
Proje, denetimli serbestlik uygulamasından faydalanan gençlerin topluma uyumunu sağlamak ve toplumda bu gençlere yönelik farkındalık yaratmak amacıyla tasarlanmıştır. Bu kapsamda toplumsal uyum temel ilke olarak belirlenmiş
olup bu gençlerin kendilerini topluma ait hissetmeleri ve toplumda bu gençlere karşı oluşmuş ön yargıları aşıp insanların
onları benimsemeleri hedeflenmiştir. Projemiz, Proje Çağrı Rehberinin gençlerin sosyal yapının organik bir parçası haline
getirilmesi ve sosyal yaşamın dışına itilmiş gençlerin sosyal uyumunun desteklenmesi önceliği ile örtüştürülmüştür. Proje
252
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
içeriği ve yöntemi bu önceliklere göre belirlenmiştir.
Suça meyli olan ve toplum tarafından potansiyel suç unsuru olarak görülen bu gençlere yeni iş alanlarının oluşturulması, belirli mesleki beceriler kazandırma ve onların boş zamanlarında psikolojik olarak rahatlayabilecekleri; aynı zamanda toplum ile iç içe olabilmelerini sağlayacak hobiler edinmeleri planlanmıştır. Projede gençlerin kendilerini ifade
edebilecek özgüvene sahip bireyler olabilmeleri amacı doğrultusunda etkinlikler tasarlanmıştır. Bu projeyle denetimli
serbestlikten yararlanan bu gençlerin yaşadıkları olumsuz tecrübelere rağmen kendi benliklerine ve toplumun diğer fertlerine karşı olumlu bakış açısı geliştirmeleri hedef alınmıştır. Proje faaliyet ve etkinlik içerikleri ile projeye katılan denetimli serbestlik kapsamındaki gençlerin topluma uyumu sağlanırken suç eğilimlerini ortadan kaldırılmak hedef olarak
belirlenmiştir ve bu hedef doğrultusunda denetimli serbestlik uygulamasından yararlanan gençlerin suçun kıyısından
çekilerek toplumsal hayata dahil edilmeleri için çalışılmıştır.
Bu gençler üzerinde toplumun yapmış olduğu psikolojik baskı kaldırıldığında ve kendilerini topluma ait, toplumla iç
içe yaşayan birer birey olarak hissettikleri zaman sosyal, bilişsel ve duygusal alanlarda olumlu gelişim gösterecekleri, topluma faydalı eylemler yapmaya çalışacakları saptanmıştır. Toplumla kaynaşan, toplumla iç içe yaşamaya başlayan, toplum
tarafından kabul edilen gençlerde sevgi, saygı, paylaşma ve yardımlaşma gibi sosyal beceriler gelişmiştir. Bu proje ve
projeyle birlikte uygulanacak faaliyetler aracılığıyla suçun kıyısında duran, toplum tarafından dışlandığı için suç işlemeye
eğilimli bu gençler yavaş yavaş toplumun içine çekilerek olumlu kimlik sahibi ve toplumla barışık fertler olarak hayatlarına
devam edecektir.
Projede nihai amaç olan topluma uyumunun gerçekleşmesi için denetimli serbestlik uygulamasından faydalanan
gençlerin diğer bireylerle ortak paydada buluşabilecekleri etkinlikler sayesinde bir kaynaştırma ortamı oluşturulmuştur.
Bu sayede gençler birbirlerini tanımış, gençlerin arasında sevgi bağı kurulmuştur. Boş zamanlarını edindikleri hobilerle
doldurabilmişlerdir. Aynı zamanda yeni iş kollarına ait kurslara katılım gösteren gençler, meslek sahibi olup ekonomik
özgürlüğe kavuşma olasılığı artırılmıştır.
Hedef Kitle
Projenin hedef kitlesini Giresun İli Denetimli Serbestlik Müdürlüğü kapsamında denetimli serbestlik uygulamasından
yararlanmakta olan, yaşları 14-29 arası değişen gençler (30-40 kişi) ve aileleri (60-80 kişi) oluşturmaktadır. Ayrıca yapılan
eğitimler ve gönüllü katılımcılarla birlikte proje faydalanıcıları 200 kişidir.
Faaliyetler
1- Proje Hazırlık Çalışmaları: Projenin yürütülmesi amacıyla proje koordinatörü ve proje asistanından oluşan 2 kişi
görevlendirilmiştir. Proje koordinatörü ve asistanı olarak proje gözden geçirilmiş olup bütçenin incelemesi yapılmıştır.
Projenin paydaş kurumları ile görüşmeler yapılıp projenin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi amaçlanmıştır. Projenin paydaş
kurumlarıyla görüşme takvimi belirlenip sırasıyla bu kurumlarla proje hakkında görüşmeler yapılmıştır. Ardından projenin web sayfasının tasarımı gerçekleştirilmiştir. Bir sonraki aşamada ise projenin malzeme ve ekipman alımları için
görüşmeler yapılmıştır. Görüşmeler yapıldıktan sonra firmalardan teklifler alınmıştır. Malzeme ve ekipman alımları gerçekleştirildikten sonra proje ofisi belirlenmeye çalışılmıştır. Yapılan çalışmalar ardından Giresun İl Denetimli Serbestlik
Müdürlüğünde proje için tahsis edilen bir alan, Proje Çalışma Ofisi ve İletişim Noktası olarak belirlenmiştir. Projede yer
alan eğitimlerin belirlenmesi için ilgili birimlerle yazışmalar yapılmıştır. Kursiyer listelerinin belirlenmesi için proje paydaşı İl Denetimli Serbestlik Müdürlüğü ile görüşmeler yapılarak kursiyerler belirlenmiştir. Görünürlük faaliyetlerine ilişkin
çalışmalar yapılmıştır. Görünürlük faaliyetlerinin tasarımları yapılıp ardından teklifler alınmıştır. Daha sonra ekim ayında
açılacak olan kursların tarihleri belirlenmiş bulunmaktadır. 13.10.2014 tarihinde “Aile İçi Sağlıklı ve Etkili İletişim”, “Yaratıcı Drama Atölye Çalışması” ve “Yüzme Kursları”nın açılmasına karar verilmiştir. Alınan bu karar ardından kurs tarihlerinin
yeri ve saati ile ilgili bilgiler, kursların yapılacak olduğu birimlere bildirilmiştir. Ardından “Aile İçi Sağlıklı ve Etkili İletişim”,
“Yaratıcı Drama Atölye Çalışması” ve “Yüzme Kursu”nun yapılacağı dersliklere/alanlara görünürlük materyalleri hazır hale
getirilerek dağıtımı yapılmıştır. “Yüzme Kursu” na katılacak olan kursiyerlere verilecek olan “bone, havlu ve terlikler” için
253
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
firmalardan teklifler alınmış, alınan teklifler ardından bu malzemelerin alımları gerçekleştirilerek kursiyerlere dağıtılmıştır.
2- “Yaratıcı Drama” Atölye Çalışması: Proje kapsamında Denetimli Serbestlik uygulamasından yararlanmakta olan
gençlere kaynaştırma ortamı oluşturup gençlerin sosyal hayat süreçlerine eşit katılımlarını sağlamak amacıyla, haftalık 4
saat eğitim verilmiş olup 8 hafta sürecek olan (toplam 32 saat) “Yaratıcı Drama” eğitimi 13.10.2014 tarihinde 13 kişinin
katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Eğitimler, alanında uzman olan Giresun Üniversitesi öğretim elemanı tarafından verilmiştir.
Giresun ili İl Denetimli Serbestlik Müdürlüğünde 13 kişinin katılımıyla gerçekleşen Yaratıcı Drama Atölye Çalışması eğitim
süresince işlenen konular;
a) Drama nedir? Dramayla ilişkili kavramlar nelerdir? Kısa alıştırmalarla gösterimi
b) Yaratıcı drama nedir? Dramanın psikoterapotik yönü, dramanın kullanım alanları, ve a uygulaması.
c) Dramanın insan gelişimine etkileri nelerdir? Isınma çalışmaları, kısa alıştırmalar, doğaçlama oyunlar.
d) Dramanın aşamaları, Isınma çalışmaları, doğaçlama oyunlar, sözsüz oyunlar, pandomim beden dilini kullanma, kısa
doğaçlamalar .
e) Sosyo drama nedir? Günlük yaşama dair olayların, yaşantıların kısa drama etkinlikleri olarak oynanması çalışmaları.
f) Sosyo drama örneklemeleri grup çalışması olarak sosyo drama uygulamaları
g) Kişiler arası ilişkileri kapsayan sosyo drama ve psikodrama örnekleri uygulandı.
h) Tüm derslerin genel tekrarı olabilecek etkinlik örnekleri. Genel değerlendirme
3- Yüzme Kursu: Proje kapsamındaki gençlerin bedensel gelişimlerini desteklemek, farklı spor faaliyetlerini tanıtmak
ve bu sayede sosyal becerilerinin gelişimine katkı sağlamak amacıyla 20 kişinin katılımıyla 15.10.2014 tarihinde Giresun
ili Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne bağlı olan Olimpik Yüzme Havuzunda gerçekleştirilmiştir. Eğitimler haftada 4 saat verilmiştir. 12 hafta devam etmiştir. Kurs bitiminde kursiyerler arasında yarışmalar düzenlenmiştir. Dereceye giren ilk üç kişiye
Giresun Cumhuriyet Başsavcısı, Denetimli Serbestlikten sorumlu olan savcı ve Denetimli Serbestlik Müdürü tarafından
madalyalar takılmıştır. Kursiyerler arasında yüzme bilenler aldıkları eğitimlerle yüzme tekniklerini geliştirmişlerdir. Hiç
yüzme bilmeyen kursiyeler orta derecede yüzmeyi öğrenmişlerdir.
4- “Aile İçi Sağlıklı ve Etkili İletişim” Temalı Eğitimler: Denetimli Serbestlik uygulamasından faydalanan gençlerin
ailelerine verilmiştir. Ailelerin çocuklarının kişisel gelişimlerine katkı sağlayıcı ve çocuklarıyla daha iyi iletişim kurarak
onların sosyal gelişimlerine katkı sağlamak amacıyla hazırlanan kurs 16.10.2014 tarihinde 30 kişinin katılımıyla başlamış
ve sonuçlandırılmıştır. Eğitimler haftada 3 saat verilmiş olup 8 hafta devam etmiştir. Eğitimler, alanında uzman Giresun
Üniversitesi öğretim elemanı tarafından verilmiştir. Ailelerin eğitimlere düzenli katılmasını sğlamak amacıyla eğitimlerin
olduğu günler için ailelere cep harçlığı (yerel ulaşım ve iaşe giderleri) verilmiştir. Cep harçlığı uygulaması kursiyerlerin
etkin katılımlarına katkı sağlamıştır. Projenin kapanış toplantısında bu eğitime katılanlara katılım belgesi verilmiştir. Kurs
aşağıda ifade edilen konular kapsamında gerçekleştirilmiştir:
-Etkili iletişim; saygı duymak, doğal davranabilmek, empati, etkin dinleme
-Ebeveyn-Çocuk İlişkisi
-İletişim Engelleri
-Aile Tutumları
-Riski Yönetmek
-Olumlu Davranış Kazandırma
-Uzlaşabilmek
-Geleceği Planlamak
5- Projenin Açılış ve Tanıtım Toplantısı: Proje faaliyetlerinin anlatılacağı geniş katılımlı toplantı için çalışmalar yapılmıştır. İl protokolü, proje ortakları basın mensupları ile görüşmeler yapılarak toplantı için uygun gün ve saat belirlenmiştir. Toplantı için gün ve saat belirlendikten sonra davetiyelerin tasarımları yapılarak baskı yapılmış, ardından da İl
254
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
protokolüne, proje ortaklarına ve basın mensuplarına dağıtılmıştır. Davetiyelerin dağıtımlarının ardından açılış ve tanıtım
toplantısında davetlilere ikram edilecek olan yiyeceklerin alımları gerçekleştirilmiştir. Daha sonra toplantının yapılacak
olduğu salon görünürlük materyalleri ile hazır hale getirilmiştir. “Proje Açılış ve Tanıtım Toplantısı” 24.10.2014 tarihinde
Giresun Valiliği konferans salonunda gerçekleştirilmiştir. Toplantıya geniş çapta katılım olmuştur. Açılış ve tanıtım toplantısının aracılığıyla projenin geniş kitlelere yazılı ve görsel medya aracılığıyla duyurulmuştur.
6- “Sanatla Terapi” Atölye Çalışması: Proje kapsamında denetimli serbestlik uygulamasından yararlanmakta olan
gençlere, özgüvenlerinin artırılarak girişimciliklerinin, iletişim becerilerinin geliştirilmesi ve sosyal yönlerindeki eksikliklerinin giderilmesi amacıyla kursumuz 12 kişinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Eğitimler, alanında uzman Giresun Üniversitesi öğretim elemanı tarafından verilmiştir. Eğitimler (2 ders saati teorik + 4 ders saati uygulama = 6 saat) olarak 4 hafta
devam etmiştir. Sanatla terapi atölyesinde, resim, müzik, hareket, yazı, fotoğraf, tiyatro, masal vb. araçları kullanarak içsel
ve dışsal değişim yolculuğuna, farkındalıklara imkân sunan sanatla terapi uygulamaları ile kişinin kendini anlama, fark
etme, ve farkedilme kazanımlarına imkan sunmak amacıyla:
Kendimi ne zannediyorum?
Olduğum ben
Atölye çalışması (2 boyutlu yönerge -mülakat -gözlem)
Olmak istediğim ben çalışıldı.
2 atölye çalışması (resim+sözel anlatım)
Neleri farklılaştırabilirim?
Grup atölye çalışması (ikili uygulama-mülakat)
Farklılıklarımla yola nasıl devam edebilirim?
Olumlu benlik algısının ve kişisel yaratıcılığın geliştirilebileceği atölye çalışması
7- İstihdam Beceri ve Yeterlilik Kursu (Nakış kursu/Ev Yemekleri Kursu): Proje kapsamında denetimli serbestlik uygulamasından yararlanmakta olan gençlerin ailelerine ekonomik kazanç sağlamalarına yönelik açılması planlanan kursların,
hedef kitleye sorularak ve hedef kitlenin talepleri dikkate alınarak en az 12 kişilik talep sağlanması durumunda açılması
planlanmıştır. Ancak bu kursa gerekli olan kişi sayısı kadar talep olmadığından kurs açılamamıştır.
8- Müzik Atölyesi (Bağlama Kursu): Poroje kapsamındaki gençlerin duygusal anlamda kendilerini ifade edebilecekleri
farklı yollar bulunması amacıyla müzik atölyesi olarak 18 kursiyerden oluşan bağlama grubu oluşturulmuştur. Denetimli
Serbestlik uygulamasından yararlanmakta olan gençlere hangi enstrüman kursunu almak istedikleri sorulmuş ve hedef
kitlenin talepleri dikkate alınarak bağlama kursuna karar verilmiştir. 18 kursiyerle başlayan kurs Giresun Üniversitesi
Konservatuarı öğretim elamanı tarafından yürütülmüştür. Haftada 4 saat olarak gerçekleştirilen kurs 12 hafta sürmüştür.
Alınan bağlamalar kursiyerlere hediye edilmiştir.
9- Doğal Gaz Tesisatçılığı Kursu: Giresun İşkur Müdürlüğünün 2013 yılı araştırma sonuçlarına göre Giresun’da kalıp
ustası, betonarme ve doğal gaz tesisat ustasına ihtiyaç olduğu tespit edilmiştir. Proje kapsamındaki gençler ve ailelerine
yeni iş imkanı sağlamak amacıyla bu kurs açılmıştır. Giresun Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü, Giresun Denetimli Serbestlik Müdürlüğü ve Proje Koordnatörlüğümüz ile bir protokol imzalanarak kursiyerlermize belge verilmesi amaçlanmıştır ve
üçlü protokol imzalanmıştır. Kurs iki aşamada; birinci aşama teorik konular, ikinci aşma ise uyulamalı çalışmalar şeklinde
gerçekletirilmiştir. Teorik dersler Giresun Denetimli Serbestlik Müdürlüğünde, uygulamalar ise125. Yıl Mesleki ve Teknik
AnadoluLisesinin atölyelerinde gerçekleştirilmiştir. Haftada 30 saat olmak üzere 20 hafta (toplam 608 saat) üzerinden
eğitimler sonuçlanmıştır.
10- Kamu Spotu Hazırlanması: Kamuoyunda denetimli serbestlik uygulamaları hakkında farkındalığın ve duyarlılığın arttırılması amacıyla kamu spotu hazırrlanmıştır. Kamu spotunun senaryosu, kısa film senaryosu Girsun Üniversitesi
öğretim elemanları tarafından yazılmıştır. Kamu spotu oyuncuları Giresun Üiversitesi Okul Öncesi Eğitim Topluğu öğrencileri arasından seçilerek çekimi gerçekleştirilmiştir. Hazırlanan spot, yerel TV’lerde, Web sitelerinde (Giresun Üniversitesi,
255
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
Giresun Valiliği, Milli Eğitim Müdürlüğü ve projemizin sitesinde), sosyal ağ sitelerinde ve Youtubevideo paylaşım sitelerinde yayınlanmıştır. Hazırlanan spotun örneği CD ortamında proje ekinde sunulmuştur.
11- Panel: Proje kapsamında, kamuoyunda ve özellikle üniversite gençlerinde denetimli serbestlik uygulamaları hakkında farkındalık uyandırmak, suçlu kesimin topluma kazandırılmalarında sosyal sorumluluk alabilme becerilerini geliştirmek ve bilgilendimek amacıyla bir panel düzenlenmiştir. Panel Giresun Üniversitesi Karadeniz Konferans Salonunda
04.04.2015 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Panele Giresun Üniversitesi akademisyenleri ve Giresun Denetimli Serbestlik
Müdürü konuşmacı olarak katılmışlardır.
FAALİYETLER VE SONUÇLAR
Projenin ulaşmayı amaçladığı hedef kitle, Giresun İli Denetimli Serbestlik uygulamasından yararlanmakta olan gençlerden oluşmaktadır. Denetimli Serbestlikten yararlanmakta olan bu gençlerin topluma kazandırılabilmesi amacıyla oluşturulan bu proje kapsamındaki kurslar aracılığıyla, suça meyilli olan gençlerin topluma kazandırılması amaçlanmıştır.
Projenin açılış ve tanıtım toplantısı aracılığıyla başta toplumumuz ve üniversite öğrencileri “okul öncesi eğitim topluluğu”nun projeyi benimsemesi ve etkin bir şekilde çalışmasıyla daha duyarlı hale gelmiştir. Toplumda birçok kişinin bilgisinin olmadığı bu uygulama, proje çalışmalarıyla topluma tanıtılmış ve Giresun toplumu bu konuda daha bilinçli bir hale
getirilmiştir. Proje kapsamında açılan kurslara devam etmekte olan denetimli serbestlik uygulamasından yararlanan bu
gençler ve ailelerinin topluma faydalı bireyler olma yolunda farkındalık kazandıkları gözlenmiştir. Bu kurslar ve etkinlikler
sayesinde kendilerini rahatlatabilecekleri ve keyifli zaman geçirebilecekleri hobilere sahip olmuşlardır.
Açılan “Yaratıcı Drama Atölye Çalışması” gençler kendileriyle daha barışık bir birey olma yolunda ilerleme kaydettleri
gözlemlenmiştir. Bu kurs sayesinde gençler, empati kurabilmekte, olaylara daha farklı açıdan bakmayı öğrendikleri gözlemlenmiştir.
“Yüzme Kursu” sayesinde ise, enerjilerini yüzerek kullanmakta oldukları görülmüştür. Bu kurs sayesinde enerjilerini
yüzerek attıkları için olaylara, insanlara ve topluma daha sakin ve yumuşak yaklaştıkları görülmüştür.
“Aile İçi Sağlıklı ve Etkili İletişim Temalı Eğitimler”de ise; denetimli serbestlik uygulamasından yararlanmakta olan
gençlerin ailelerinin ilgilerinin bu kursa yüksek olduğu görülmüştür. Bu kurs sayesinde bu ailelerin, çocuklarıyla iletişim
kurma yollarını geliştirmekte olduğu görülmüştür. Ailelerin, çocuklarına karşı olumlu tutum ve davranışlar sergiledikleri,
empati kurabilmeyi öğrendikleri görülmüştür.
“Sanatla Terapi Atölya Çalışmaları”nda ise, psikolojik olarak desteğe ihtiyaç duyan bu gençlerin psikolojik olarak rahatladıkları görülmüştür. Bu gençlerin kursun başlarındaki tutum ve davranışları, hayata bakış açıları, toplumdaki bireyleri,
olayları ve olguları kabullenme dereceleri ile kursun sonucunda tutum ve davranışları, hayata bakış açıları, toplumdaki
bireyleri, olayları ve olguları kabullenme dereceleri arasında olumlu farklılıklar olduğu görülmüştür. Bu kurs sayesinde
gençler daha sakin bir yapıya sahip olurken empati kurabilme becerisi kazanmışlardır. Bu gençlerin; olaylara, olgulara ve
insanlara karşı tutumlarının olumlu yönde geliştirdikleri görülmüştür.
Proje kapsamında gerçekleştirilen yüzme kursu sonrası kursiyerle yapılan görüşme ve anket neticesinde hiç yüzme bilmeyenlerin orta düzeyde yüzmeyi öğrendikleri, bilenlerin ise kurs sayesinde farklı yüzme tekniklerini öğrendikleri tespit
edilmiştir. Gençler, kazandıkları bu beceri ve yetenekleri kurstan sonra devam ettireceklerini, yüzmeye devam edeceklerini ifade etmişlerdir. Kurs sayesinde yüzme öğrenmenin ötesinde zamanlarını çok iyi geçirdiklerini, stres atıp sosyal hayata
ve iş ortamlarına stressiz gidip iş verimliliklerini arttırdıklarını ifade etmişlerdir. Aile içi sağlıklı ve etkili iletişim kursuna
katılan kursiyerlerimiz, aile içindeki bazı sorunların iletişim eksikliğinden ve empati kuramamadan kaynaklandığını, bundan dolayı sorunların içinden çıkılamaz bir hal aldığını, bunun iş hayatına ve sosyal hayata yansıdığını ifade etmişlerdir. En
önemlisi bu olumsuzluklardan en fazla çocukların olumsuz etkilendiğini fark etmişlerdir. Ailenin devamlılığında ve sağlıklı
bireyler yetiştirmede eşler arasındaki iletişimin, etkileşimin ve ilişkinin sağlıklı kurulmasının çok önem taşıdığını öğrendiklerini, bundan sonraki yaşamlarında bunlara dikkat edeceklerini, yaşamlarında yeni bir sayfa açtıklarını belirtmişlerdir.
256
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Bulgular
Projenin hedef kitlesi farklı suçlardan ceza alarak denetimli serbestlik uygulamasından yararlanan gençlerden oluşmuştur. Proje kapsamında açılan kurslara gençler ilk zamanlarda katılma konusunda tereddüt ve kaygı yaşamışlardır.
Bunun en önemli sebebi kişisel bilgilerinin ve kurslarda çekilen resimlerinin haber konusu olmasından kaynaklanıyordu.
Yasal engel olması nedeni ile kuriyerlere ilişkin haber yayınlama ve sosyal medyayı kullanma konularında sıkıntı yaşanmıştır. Aynı zamanda bu gençler bir işte çalıştıkları için kurslara katılım konusunda zaman zaman problemler yaşanmış olmasına rağmen planlanan telafi etkinlikleri ile bu sorun aşılmaya çalışılmıştır. Kursların bitiminde uygulanan anketlerden
de anlaşıldığı gibi gençlerin kurslardan yarar sağladıkları anlaşılmıştır. Özellikle, drama, aile içi sağlıklı ve etkili iletişim,
sanatla terapi gibi, eğitmenlerin kursiyerler ile birebir olduğu faaliyetlerde gençler kendilerini çok değerli hissettiklerini
ifade etmişlerdir. Bu kurslar neticesinde gençler ile yapılan görüşmelerde olumlu dönütler alınmıştır. “Kendimi ifade
etmeyi, rahat davranmayı, karşımdaki insanları dinlemeyi ve böylece insanları anlamayı öğrendim. Sinirlenmemeyi ve
sakin olmayı öğrendim. Eşim ve çocuklarımla iletişim kurmayı öğrendim. Ailemi ihmal ettiğimin farkına vardım. Drama
çalışmalarında hayatın eğlenceli olabileceğini fark ettim. Bazı yeteneklerimi fark ettim. Kurslar sayesinde arkadaşlık ve
dostluklar kazandım. Konuşarak bazı problemlerin çözüleceğini ve hafifleyeceğini anladım. Yaptığımız sanat etkinlikleri
ile iç dünyamızı dışarıya yansıttık ve böylece eğitmenimiz ile düşünce ve sorunlarımıza ilişkin konuşma ve sohbet imkânları yakaladık.” Alınan geri bildirimlerdendir. Proje kapsamında açılan yüzme kursunda ise; gençlerin boş zamanlarını
verimli değerlendirdiklerini, “Yüzme biliyordum ama, kurs sayesinde farklı yüzme teknikleri öğrendim.”, “Yüzmeyi belli
düzeyde öğrendim.”, “Kurstan sonra da devam edeceğim.” gibi dönütler alınmıştır. Açılan bağlama kursunda, “Bir enstüman çalmanın çok güzel olduğunu fark ettim.”, “Belli düzeyde bağlama öğrendim.”, “Kurstan sonra zaman buldukça
kursu sürdürmek istiyorum.”, “Kurs sayesinde bir bağlamaya sahip olmak çok güzel bir duygu.”, “Bana değer verildiğini
anladım” gibi geri bildirimler alınmıştır. Ayrıca proje kapsamında yapılan etkinliklerde kursiyerlere verilen terlik, havlu, bone, promosyon kupa bardak, bağlama, dağıtılan cep harçlığı gibi bağışlardan çok memnun kaldıkları gözlenmiştir.
Çünkü bu gençlerin birçoğu dezavantajlı durumda olan gençlerden oluştuğu için bunların kendilerine verilmiş olması
onlara verilen bir değerin karşılığı olarak algılanmıştır. Düzenlenen panel ve hazırlanan kamu spotu ile özellikle üniversite
gençliği denetimli serbestlik uygulamaları konusunda bilgi sahibi olmuştur. Ayrıca bu etkinliklerle denetimli serbestlik uygulamasından yararlanan gençlerin sosyal dahil edilmesi sürecinde; topluma, sivil toplum kuruluşlarına çok önemli görev
ve sorumluluk düştüğü anlaşılmıştır. Bu proje diğer topluluklara ve sivil toplum kuruluşlarına bir örnek teşkil edebileceği
düşünülmektedir.
Sonuç olarak, proje hedef kitlesinin suça bulaşmış gençlerden oluştuğu için çoğu zaman özellikle açılan kurslara devam konularında problemler yaşanmış,, denetimliliği biten gençler programdan ayrılmak zorunda kalmış, bazı gençlerin
cezaevine tekrar dönmüş olması gibi sorunlar yaşanmış olmasına rağmen genel olarak projenin başarılı bir şekilde yürütüldüğü ve olumlu sonuçların alındığı söylenebilir. Kurs sonunda uygulanan anketler bunun göstergesidir.
ÖNERİLER
Genel olarak sosyal sorumluluk çalışmalarıyla sosyal sorunların çözümüne katkı sağlama sürecinde;
Proje üretim sürecinden itidaren tüm paydaşlar arasında işbirliği etkin olarak gerçekleştirilebilir.
Hedef kitleye yapılacak faaliyetler gerekçeleriyle anlatılabilir bu konudaki önerileri dikkate alınabilir.
Faaliyetlerin gerçekleştirilmesi sürecinde ilgili birimler gereken hassasiyeti gösterilebilir.
Faaliyetlerin gerçekleştirilmesi sürecinde birimlerarası koordinasyon sağlanabilir.
Birlikte yaşama kültürünü geliştirecek çalışmalar yapılabilir.
Yaratıcığı ve problem çözme becerisini geliştirecek çalışmalar yapılabilir.
257
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
ÇOCUKLARA YÖNELİK DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMALARINDA
SOSYAL HİZMET MÜDAHALESİNİN ÖNEMİ
Öğr. Gör. Zeki Karataş
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi
Sosyal Hizmet Bölümü
zekikaratas@gmail.com
GİRİŞ
Toplum temelli bir adli sistem olan denetimli serbestlik, “hükümlülerin suç işlemesine neden olan davranışlarının
değiştirilerek tekrar suç işlemelerinin önlenmesi, mağdurların uğradıkları zararın giderilmesi ve bu yolla toplumun korunması” anlamına gelmektedir. Hapis cezasına alternatif olarak uygulanan denetimli serbestlik sisteminin genel anlamda iki
temel amacı bulunmaktadır. Öncelikli amacı, ceza infaz kurumuna alternatif olarak hükümlüye adli açıdan bazı sorumluluklar yüklenerek toplum içinde takibini sağlamak; ikinci olarak da hükümlünün yeniden suç işlemesini önlemeye yönelik
rehabilitasyon çalışmaları uygulamaktır. Bu bağlamda denetimli serbestlik; psiko-sosyal yardım yöntemlerinin uygulanması yoluyla suçlunun sorunlarının giderilmesine, çevresine uyum sağlamasına, sosyal ve hukuksal sorumluluklarını yerine getirmesine yönelik rehberlik hizmetleri sağlanması ve ceza adalet süreci içerisinde suçlunun yargılama makamları
tarafından belirlenecek bir süre içerisinde mümkün olduğu kadar toplumdan koparılmadan ve hürriyeti kısıtlanmadan
ıslah olmasına yönelik çözümler arayan bir ceza adalet yöntemidir (Yavuz, 2012).
Tarihsel süreç içerisinde on sekizinci yüzyıla kadar suç işleyenlere karşı uygulanan cezalandırmanın temel mantığı öç
alma tepkisi üzerine kurulmuştur. On dokuzuncu yüzyıldan itibaren suçluların topluca cezalandırıldığı hapishane yaptırımı ağırlıklı olarak uygulanmış, bu sayede toplumun suçtan arındırılacağı ön görülmüştür. Ceza infaz hukuku alanında yapılan araştırmalar, hapishanelerin suçlulara ders vermediği ve onlara işledikleri suçlardan dolayı pişmanlık hissettirmediği
sonucunu ortaya çıkarmıştır. Sanayi devrimiyle birlikte özellikle şehirlerde suç oranlarının yükselmesi hapishanelerdeki
mahkûm sayısının artmasına neden olmuş ve alternatif ceza infaz yöntemleri üzerinde çalışmalar başlatılmıştır. Yirminci
yüzyılda sosyal refah sistemlerinin gelişmesiyle birlikte reform yaklaşımı ön plana çıkarak toplum temelli rehabilitasyon
çalışmalarına ağırlık verilmeye başlanmıştır. Günümüzde ise başta çocuk adalet sistemi olmak üzere adli sistem uygulamalarında onarıcı adalet (restorative justice) yaklaşımı esas alınmaktadır (Uluğtekin, 1991).
Onarıcı adalet yaklaşımı kapsamında değerlendirilen denetimli serbestlik uygulamalarıyla suçlunun kanunla ihtilafa
düşmesine neden olan davranışlarının değiştirilerek yeniden suç işlemesinin önlenmesi ve bu yolla toplumun korunmasının sağlanması amaçlanmaktadır. Onarıcı adalet yaklaşımı kapsamında; bir taraftan suçluya davranışlarının olumsuz
sonuçları ve mağdura verdiği zararın etkisi hatırlatılmakta, diğer taraftan da mağdurun hakkı korunmaya çalışılmaktadır.
Dolayısıyla onarıcı adalet uygulamaları sayesinde fail formel sistem içerisine girmemekte, işlenilen bir suçtan dolayı failin
kendisi değil kötü davranış ya da suç kötülenmektedir. Böylece, fail “suçlu” olarak damgalanmaktan kurtulmaktadır. Bu
durumda, faile hatasından vazgeçme ve kendini düzelterek yeniden suç işlememe yolunda fırsat verilmektedir (Uludağ,
2011).
Modern anlamda denetimli serbestliğin Türk ceza adalet sistemine dâhil edilmesi 2005 yılında gerçekleşmiştir. Türkiye’de uygulanan denetimli serbestlik sisteminde ağırlıklı olarak yetişkin suçluların ıslahıyla ilgili çalışmalar yürütülmekte,
çocuk hükümlülerle ilgili bağımsız bir birim bulunmamaktadır. Ayrıca suçun en önemli taraflarından birisi olan mağdurlarla ilgili de herhangi bir çalışma yapılmamakta, ancak bu konuda yeni bir kurumsal yapı oluşturma çabaları Adalet
Bakanlığı bünyesinde sürdürülmektedir.
2015 yılı Aralık ayı itibariyle denetimli serbestlik sisteminde işlem yapılan dosya sayısı toplam 273.401’dir. Bazı hükümlülerin birden çok dosyası olması nedeniyle sistemde işlem yapılan kişi sayısı toplam 226.970’dir. Bu kişilerden
215.633’ü yetişkin, 11.337’si çocuktur. Bu verilere göre denetimli serbestlikten yararlanan çocukların yetişkinlere oranı
258
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
% 5’tir. Denetimli serbestlikten yararlanan çocuk oranı düşük olsa da, sayı itibariyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na
bağlı kuruluşlarda bakım ve koruma altında bulunan çocuk miktarına yakındır. Çocukların yetişkinlerden farklı ihtiyaç ve
sorunları olduğu düşünüldüğünde, denetimli serbestlik sistemi içinde çocuklara özgü yapısal düzenlemeler gerçekleştirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLARA YÖNELİK DENETİMLİ SERBESTLİK
Çağımızın modern çocukluk paradigması gereği çocuklar yetişkinlerin minyatürü olarak değil, kendine has özellikleri
olan bir gelişim dönemi şeklinde nitelendirilmektedir. Bu anlayış gereği suça sürüklenen çocuklar kendine özgü gelişim
özellikleri nedeniyle adli sistemin her aşamasında yetişkinlerden farklı değerlendirilmesi gereken bir grup olarak ele
alınmalıdır (Prout & James, 1997). Her ne kadar yetişkinlere sağlanan koşullar ve haklar, çocuklar için geçerli olsa da çocukların yetişkinlerden farklı ihtiyaçları ve hakları bulunmaktadır. Çocuklar için yapılan hukuki düzenlemelerde; çocuğun
yüksek yararının gözetilmesi ve gelişimini engelleyecek her türlü risk ve uygulamalardan uzak tutulması temel esas olarak
kabul edilmektedir. Bu nedenle devletler, çocuğun korunması amacıyla risklerle karşılaşmadan önce önlemler almak,
eğer risklerle karşılaşmışsa da koruyucu destekleyici müdahalelerde bulunma görevi üstlenmişlerdir. Çocukların korunması kavramı geniş bir tanıma sahip olmasına rağmen genel anlam itibariyle kapsamı şu şekilde ifade edilebilir: Çocukların herhangi bir incinmeye maruz kalmadan gelişimlerini sürdürmeleri, ihmal ve kötü muameleden uzak tutulmaları,
psiko-sosyal ve fizyolojik iyilik hallerinin sağlanıp korunması ve kendileriyle ilgili kararlarda katılım haklarının gözetilmesi
esasına dayanmaktadır (Uluğtekin, 2014).
“Bir çocuk neden suç işler?” sorusuna cevap bulmak çok kolay olmasa da, çocuklar kendi bünyelerinden ve/veya
çevre şartlarından kaynaklanan bazı nedenlerle yasalarda suç olarak tanımlanan fiilleri işlemektedirler. Çocuklar sorunlarına çözüm bulmak ya da sorunlarını hafifletmek, ihtiyaçlarını karşılamak ve haksızlığa karşı çıkmak için suça sürüklenmektedirler. Sosyal hizmet disiplini açısından çocuk suçluluğu kavramına baktığımızda; çocuğu kuşatan mikro, mezzo ve
makro düzeydeki sistemlerle olumsuz etkileşimden kaynaklanan sorunların etkili olduğu görülmektedir. Çocuğu suça
yönelten mikro düzeydeki sistemleri “çocuk” ve “ailesi” olarak ele almak mümkündür. Suça sürüklenen çocukta ilk değerlendirilmesi gereken husus, çocuğun doğumdan itibaren suç fiilini işlediği zaman kadar geçirdiği gelişim aşamalarının
incelenmesidir. Çocukların genellikle suçla tanıştığı en kritik gelişim dönemi olan ergenlik dönemindeki sorunlar özellikle
değerlendirilmelidir (Uluğtekin, 2012).
Çocuğa doğumdan itibaren gerekli bakımı sağlamak ve toplumsal değerleri aktarmakla görevli aile, çocukların suça
sürüklenmesine neden olan en temel faktörlerden birisidir. Ailenin işlevlerini sağlıklı bir biçimde yerine getirememesi,
çocuğun suça sürüklenme olasılığını arttırmaktadır. Ebeveyn kapasitesinin yetersizliği nedeniyle çocuk üzerinde denetimi
kaybeden, çocuğu ihmal ve istismara açık hale getiren aileler çocukların riskli davranışlara yönelmesine neden olmaktadır. Parçalanmış aile yapısında yetişen ya da toplumsallaşma sürecinde aile ve yakın çevresinde suç işleyen yetişkinleri
model alan çocuklar da suç işleme riskiyle karşı karşıyadırlar (Uluğtekin, 1991).
Çocuğun suça sürüklenmesinde etkili olan mezzo düzeydeki faktörleri; arkadaş grubu ve boş zaman etkinlikleri, okul
ve çalışma yaşamı olarak sınıflandırmak mümkündür (Uluğtekin, 2012). Çocuğun sosyalleşmesinde aileden sonra en etkili olan sistem, yaşanılan sosyal çevreyle birlikte akran grubudur. Özellikle ergenlik döneminden itibaren çocuklar daha
çok aile dışında zaman geçirirler ve akran grubuyla birlikte olmak için sürekli bahaneler üretmeye çalışırlar. Çocukların
tek başına göze alamayacağı okuldan kaçma, sokakta çalışma ve madde kullanma gibi riskler genellikle akran grubunun
etkisiyle rahatlıkla tecrübe edilirler.
Makro düzeydeki yapısal etmenler olarak adlandırılan göç, yoksulluk, işsizlik, çarpık kentleşme gibi sorunlar ve bu
sorunların çözümünde yetersiz kalan sosyal politika ve programlar toplumun birçok kesiminin risk altında yaşamasına
neden olmaktadır. TÜİK Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre Türkiye’de yoksulluk oranı % 15, çocuk yoksulluğu
oranı ise % 23 olarak belirlenmiştir (TÜİK, 2015). Pek çok sosyal sorunun kaynağı olan yoksulluk en çok da çocukları etkilemekte, ihtiyaçlarını karşılamak ve sorunlarına çözüm bulmak zorunda kalan çocuklar hırsızlık, sokakta çalışma, madde
259
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
kullanma gibi suçlara yönelmektedirler. Göç nedeniyle de şehrin gecekondu mahallelerinde yaşama tutunmaya çalışan
aileler işsizlik nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmakta, sağlık ve sosyal güvenceden yoksun bir şekilde
topluma yabancılaşmaktadırlar. Sosyo-ekonomik düzeyi düşük mekânlarda yaşamak çocuklar açısından damgalanma ve
dışlanma riskini beraberinde getirmekte ve suça bulaşma riskini arttırmaktadır (Ümit, 2007).
Çocuklar içinde bulundukları riskler nedeniyle, yasalarda suç olarak tanımlanan fiilleri işledikleri için ceza adalet sistemine dahil olmaktadırlar. 2013 yılı TUİK verilerine göre; suça sürüklenen çocuk sayısı 2009-2013 yılları arasında % 68,9
artmıştır. Suça sürüklenme nedeni ile 2013 yılında güvenlik birimlerine getirilen 115.439 çocuğun % 36,9’una yaralama
suçu isnat edilmiştir. Bu suçu % 28,6 ile hırsızlık, % 9,1 ile de uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın
almak suçu izlemiştir. Ayrıca, çocukların % 3,7’si mala zarar verme, % 3,5’i de tehdit suçu ile güvenlik birimine getirilmiştir.
Suça sürüklenen çocukların % 41,9’u bağımlılık yapan madde kullanmıştır. Bağımlılık yapan madde kullanan çocukların %
67,9’u sigara, % 9,2’si esrar, % 6,3’ü sigara ve esrar, % 6,1’i de sigara ve alkol kullanmıştır. Ayrıca, 11 yaş ve altı çocukların
da bağımlılık yapan madde kullandıkları görülmüştür. Son beş yılda suça sürüklenen çocuklardan madde kullananların
sayısında önemli artış olduğu görülmüştür. Daha çarpıcı bir artış ise, 11 yaş ve altındaki çocuklarda 2013 yılında 2009
yılına göre % 270,7 artması olmuştur. Diğer bir dikkat çekici değişim ise, 2013 yılında 2009 yılına göre en büyük artışın %
658,7 ile bir veya birden fazla uyuşturucu madde kullanan çocukların sayısında (sadece uçucu, çözücü, yapıştırıcı, esrar,
eroin, kokain, hap, bonzai kullanıcılarında) gerçekleşmesi olmuştur. Yaş gruplarına bakıldığında, en büyük artış 11 yaş ve
altındaki çocuklarda görülmüştür (TÜİK, 2014).
Kanunlarda her ne kadar çocuklara özgü düzenlemeler olsa da, çocuklar yetişkinler için düzenlenmiş adli sistem içinde
yargılanmakta ve sadece yaş küçüklüğü nedeniyle ceza indiriminden yararlanmaktadırlar. Çocuk Koruma Kanunu gereği
çocukların çocuk mahkemelerinde yargılanmaları gerekirken her ilde çocuk mahkemesi bulunmaması nedeniyle yargılamalar diğer ceza mahkemelerinde yapılmaktadır. Ayrıca gelişmiş ülkelerde suça sürüklenen çocuklar daha çok adli sistem
dışındaki modellerle değerlendirilirken, ülkemizde ağırlıklı olarak ceza muhakemesine tabi tutulmaktadırlar. Bir çocuğun
ceza adalet sistemi içine girmesi pek çok olumsuz deneyim yaşamasına neden olmaktadır. Yargılamanın uzun sürmesi,
bu süreçte çocuk ve ailenin yeterince bilgilendirilmemesi gibi nedenlerle adli yükümlülükler gereğince anlaşılmamakta
bundan dolayı mağduriyetler yaşanmaktadır.
Denetimli serbestliğe tabi tutulan çocuklar ağırlıklı olarak Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesi gereğince hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı sonucu sisteme dâhil olmaktadırlar. Son zamanlarda Türk Ceza Kanunu’nun 191.
maddesi gereği “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” suçunun
şüphelisi olarak soruşturma aşamasında haklarında denetimli serbestlik tedbiri verilen çocuklar da sistemden yararlanmaktadırlar. Bahsedilen suçu işleyenler hakkında beş yıl kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve erteleme süresi
içerisinde bir yıl denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına cumhuriyet savcılığınca karar verileceği öngörülmüştür.
Uyuşturucu madde kullanıcıları tedaviyle birlikte denetimli serbestlik yükümlüsü olmaktadırlar.
Mahkeme ya da savcılıkça verilen denetimli serbestlik kararının uygulanması için çocuğun kanuni temsilcisine on gün
içerisinde suça sürüklenen çocuk ile birlikte denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması istenir. Müdürlüğe müracaat
edilmesi ile birlikte Çocuk Koruma Kanunu’nun 36. ve devamı maddeleri uyarınca çocuğa müdürlükçe rehber atanır
ve ayrıca on gün içerisinde çocuğa uygun bir denetim planı hazırlanır. Bu plan çocuk hâkimi tarafından da onaylanmak
zorundadır. Rehber olarak atanan denetimli serbestlik uzmanı, denetim süresi boyunca çocuk ve çevresi ile iletişim içerisinde çocuğun gelişimi ve suçtan uzak durması hususlarında her türlü rehberlik hizmetini vererek, üç ayda bir çocuğun
gelişimi hakkında kararın niteliğine göre hâkime veya cumhuriyet savcısına rapor hazırlar. Çocuk hakkında verilen denetimin süresinin sona ermesi, beklenen yararın elde edilmesi nedeniyle tedbirin kaldırılması ya da çocuğun hükümlü veya
tutuklu olarak ceza infaz kurumuna alınması ile kayıt kapatılarak ilgili birime gönderilir (Kubat, 2015).
Denetimli serbestlik sistemi tarafından takip edilen bireylere yönelik hizmetlerin kayıt altına alındığı pek çok form ve
rapor bulunmaktadır. Bu form ve raporlar mevzuat ve uygulamadaki değişikliğe paralel olarak yenilenmektedir. Sistemin
ilk kurulduğu yıllardan itibaren uygulanan değerlendirme formu, tanıma formu, madde kullanım listesi, denetleme planı
260
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
ve salıverme öncesi değerlendirme raporu gibi çok sayıda form, plan ve rapor artık kullanılmamaktadır. Mevcut sistemde;
araştırma ve değerlendirme formu, denetim raporu, sosyal araştırma raporu, denetim planı, gözden geçirilmiş denetim
planı, işbirliği ve çalışma protokolü, hizmetler listesi, kurumsal eğitimler ve programlar listesi gibi standartlaştırılmış belgeler kullanılmaktadır. Örneğin; kısa adı ARDEF olan, 7 bölüm ve 207 sorudan oluşan Araştırma ve Değerlendirme Formu
erkek ve kadınlar hakkında ayrı ayrı ihtiyaç değerlendirmesi yapmak için Denetimli Serbestlik Müdürlüğü Değerlendirme
ve Planlama Bürosu tarafından uygulanmaktadır. Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği’nin 4. maddesinde ARDEF:
“Sanık veya hükümlüyü suça iten nedenleri, hükümlünün tekrar suç işleme ve başkasına zarar verme riski ile ihtiyaçlarını
belirleyen değerlendirme aracı” olarak tanımlanmıştır. ARDEF kapsamında sisteme kaydı yapılan bireylerin eğitim, sağlık,
hukuk, çalışma, ekonomik, psiko-sosyal destek gibi pek çok ihtiyaçlarının belirlenmesi hedeflenmektedir (Adalet Bakanlığı, 2015).
Denetimli serbestlik sistemi içinde kullanılan formlar sorun tarama ve mevcut durum tespiti işlevi görmektedir. Bu
form ve ölçeklerin doldurulmasında kişinin beyanı esas alınmaktadır. Bu açıdan formlardan elde edilen sonuçların yanıltıcı olma ihtimali yüksektir. Buna rağmen kişi hakkında ön bilgi vermesi açısından yararlı olduğu söylenebilir. Ancak
çocuklara yönelik uygulamalarda tek başına çocukla görüşme yapılarak çocuğun ihtiyaç ve sorunlarının tespit edilmesi
mümkün değildir. Çocuğun etkin bir şekilde değerlendirilebilmesi için sosyal çevresi ve içinde bulunduğu bağlamla birlikte ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle; Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde sıklıkla vurgu yapılan “çocuğun yüksek yararı”
hedefleniyorsa, çocuklara yönelik denetimli serbestlik sisteminin bir sosyal hizmet müdahalesi mantığıyla çalışması gerekmektedir.
DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİNDE SOSYAL HİZMET MÜDAHALESİ
Çocuklara yönelik denetimli serbestlik uygulamaları suça sürüklenen çocukların toplumla bütünleşmesi açısından
ihtiyaç duydukları her türlü hizmet, program ve kaynakların sağlandığı toplum temelli bir rehabilitasyon modelidir. Çocuklara yönelik denetimli serbestlik sisteminin genel hatları itibariyle üç temel alandan oluştuğu söylenebilir. Bunlar;
koruyucu-önleyici hizmetlerin sunulduğu erken uyarı alanı, ıslah edici programların uygulandığı psiko-sosyal müdahale
alanı ve adli hizmetlerin yürütüldüğü adli müdahale alanıdır. Mevcut sistemde adli müdahale ön planda olmak üzere,
kısmen psiko-sosyal destek hizmetleri sunulmaktadır. Türkiye’de tüm çocuk koruma sistemlerinde olduğu gibi denetimli
serbestlik sisteminin de erken uyarı alanı için herhangi bir uygulama modeli bulunmamaktadır. Erken uyarı alanıyla ilgili
Milli Eğitim Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın çalışmaları devam etmektedir (Karataş & Dağdelen, 2014).
Bildiri konusunun sınırlı olması nedeniyle takip eden bölümde suça sürüklenen çocuklara yönelik uygulamalarda kullanılabilecek sosyal hizmet müdahale süreçlerinden bahsedilecektir.
Sosyal hizmet müdahale sürecine geçmeden önce bazı temel ilkeleri yeniden hatırlamakta yarar vardır. Çocuklara
yönelik uygulama yapan birimler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde vurgulanan; çocuğun yaşaması ve gelişmesi, eşitlik ve
ayrım gözetmeme, çocuğun yararının üstün tutulması ve çocuğun katılımı gibi dört temel ilkeyi gözetmelidirler. Ayrıca bu
birimlerde uyulması gereken temel prensipler şu şekilde sıralanabilir (Munro, 2011):
• Sistem çocuk merkezli olmalıdır. Çocuk adalet sisteminde sorumluluğu olan herkes çocuk merkezli çalışma ilkesini benimsemelidir. Çocuk ve gençler hakları olan, yaşları ve olgunlukları ölçüsünde kendileriyle ilgili kararlara katılımlarının sağlanması gereken bireyler olarak görülmelidir.
• Aile, çocuk ve gençlerin yetiştirilmesi için genellikle en iyi yerdir. Ancak, çocuğun ailesiyle birlikte olma hakkı ile
ihmal ve istismardan kurtulma hakkı arasında bir denge kurmak amacıyla zor kararlar verilebilir.
• Çocuk ve ailelerle birlikte çalışarak yardım etmek önemlidir. Çocuk, aile ve profesyonel arasındaki ilişkinin kalitesi sunulan yardımın etkililiğini doğrudan etkiler.
•
tirilir.
Erken müdahale çocuklar için daha iyidir. Olumsuz deneyimler en aza indirgenir ve çocuklar için sonuçlar geliş-
261
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
•
Çocukların ihtiyaçları ve koşulları birbirinden farklıdır. Bu yüzden sistem farklı hizmet seçenekleri sunmalıdır.
•
İyi profesyonel uygulamalar en son bilimsel bilgi ve araştırma sonuçlarıyla desteklenmelidir.
• Belirsizlik ve risk çocuk koruma çalışmalarının temel özelliğidir. Risk yönetimiyle riskler azaltılabilir ancak bütünüyle ortadan kaldırılamaz.
• Hem ulusal hem de yerel çocuk koruma sisteminin başarı ölçüsü; çocukların etkin yardım alması ilkesine bağlıdır
(Karataş & Dağdelen, 2014).
Sosyal hizmet, “insan hakları ve sosyal adalet ilkelerini temel alan; sosyal değişimi destekleyen, insanların iyi olma
hallerinin geliştirilmesi için insan ilişkilerinde sorun çözmeyi, güçlendirmeyi ve özgürleştirmeyi amaçlayan ve bunun için
insan davranışına ve sosyal sistemlere ilişkin teorilerden yararlanarak insanların çevreleriyle etkileşim noktalarına müdahale eden bir meslek ve disiplin” olarak tanımlanmaktadır (Duyan, 2012). Sosyal hizmetin etkinlik odağını “çevresi içinde
birey” anlayışı oluşturmaktadır. Çocuk suçluluğu olgusunun bu paradigma ile değerlendirildiği sosyal hizmet disiplininde;
çocuğu kuşatan mikro, mezzo ve makro düzeydeki risklere müdahale edilmeden tek başına çocukla çalışmanın yeterli olmayacağı bilinmektedir. Çok faktörlü bir alan olan çocuk suçluluğu için birden çok riske aynı anda müdahale edilebilecek
planlı bir değişim süreci başlatılması gerekmektedir. Sosyal inceleme ve planlı değişim sürecini kapsayan sosyal hizmet
müdahalesi birbirini takip eden yedi aşamadan oluşmaktadır.
Şekil 1. Sosyal hizmet müdahale sürecinin aşamaları (Sheafor & Horejsi, 2014)
Denetimli serbestlik sistemi içinde görev yapan denetim görevlisi1 sosyal hizmet müdahale yaklaşımı uyguladığının
farkında olarak öncelikle çocuğun bulunduğu yerden işe başlamalıdır. Başka bir ifadeyle çocuğun ve ailesinin mevcut
durumunu, ihtiyaç ve sorunlarını, yaşam deneyimlerini, güçlü yönlerini, yetersizliklerini ve destek mekanizmalarını gerçekçi bir şekilde belirlemelidir. Değişim sürecini başlatmak; çocuğun ve ailesinin katılımıyla birlikte gerçekleştirilen bu ön
değerlendirme sonrasında mümkün olacaktır. Planlı değişim sürecini yürütecek olan denetim görevlisi uygulamada bazı
ilkelere dikkat etmelidir (Sheafor & Horejsi, 2014):
•
Denetim görevlisi öncelikli dikkatini, müracaatçı2 tarafından tanımlanan, algılanan ve tecrübe edilen şekilde
onun sorununa ya da endişesine vermelidir.
• Denetim görevlisi öncelikli olarak durumun bu yönlerine ve müracaatçıyı en yakın ve çabuk etkileyen çevresine
odaklanmalıdır.
•
Denetim görevlisi bir ya da daha fazla seviyede müdahalede bulunacağının farkında olmalıdır.
•
Denetim görevlisi çeşitli teknikleri, yaklaşımları ve hizmetleri kullanmaya hazırlıklı olmalıdır.
1
Denetim görevlisi kavramı; denetimli serbestlik tedbirinin yerine getirilmesi için çocuğa yönelik psiko-sosyal müdahale uygulayan sosyal
çalışmacı, psikolog, sosyolog, pedagog ve öğretmen için kullanılmaktadır.
2
Müracaatçı kavramı; sosyal hizmete ihtiyaç duyan ve bu hizmetten yararlanan, danışan veya destek alan kişi için kullanılmaktadır.
262
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Tanışma ve Bağlantı Kurma
Tanışma öncesinde hazırlık çalışması yapılması, çocuğa ve ailesine önem verildiğinin temel göstergesidir. Çünkü insanın en temel ihtiyacı güven ve sosyal onaydır. Dosya üzerinden çocuk ve ailesi hakkında ön bilgi edinilmesi, daha önce
yardım aldığı kuruluşlar varsa o kuruluşlardan bilgi alınması, çocuk ve aileyle görüşme için randevu talep edilmesi tanışma öncesi yapılması gereken temel eylemlerdir.
Yüz yüze veya telefonla gerçekleştirilen tanışma esnasında; denetim görevlisi kendini tanıtmalı, görevi hakkında bilgi
vermeli, arama/görüşme amacını söylemeli, çocukla ilgili yapılacak işlemler hakkında bilgi vermeli ve aileden beklentinin
ne olduğunu açıklamalıdır. Yüz yüze görüşmede empatiye dayalı bir ilişki kurulması çocuk ve ailenin endişe, belirsizlik ve
kararsızlık duygularının giderilmesini sağlayacaktır (Rosenberg, 2013). Empati sayesinde karşı tarafa şu mesajlar verilir:
“Seni fark ediyorum, duygunu paylaşıyorum ve bu yüzden sana yardım etmek için harekete geçiyorum.” Görüşme esnasında saydam ve açık sözlü olma; çocuk ve ailenin iyilik duygularını geliştirir ve olumlu duyguların güçlenmesini sağlar.
Denetim görevlisi mesleki bilgi ve tecrübesiyle, yetki sahibi olduğunu karşı tarafa hissettirmelidir.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin katılım ilkesi gereği çocuk ve aileyi yardım ilişkisine dâhil etmenin çeşitli teknik ve yöntemleri bulunmaktadır. Bu yöntemleri kuruluşun “karşılama politikası” olarak nitelendirebiliriz. Öncelikle müracaatçıyı
rahatsız etmeyecek ve tehdit edici olmayacak şekilde karşılamak ve selamlamak gerekir. Pek çok belirsizlik nedeniyle
karmaşa yaşayan müracaatçının talebi, sorunu ya da durumuna gerçekten ilgi göstermek; beklentisini ifade etmesini
kolaylaştırmak; müracaatçının isteğini, kaygısını, kurumdan ve denetim görevlisinden beklentisini açık bir şekilde ifade
etmesine yardım etmek önemlidir. Müracaatçının kurum, denetim görevlisi ya da sağlanan hizmet ile ilgili sahip olabileceği yanlış anlamaları ya da korkuları belirlemek; hizmet sunumunu etkileyebilecek ilgili çalışma şartlarını açıklamak da
daha sonra yaşanması muhtemel çatışmaları önleyecektir.
Denetim görevlisi ilk görüşmede; temsil ettiği kurumun hizmet sunum ve yardım yaklaşımını açıklamalıdır. Ceza adalet sistemi içinde olması nedeniyle denetim görevlisinin istenmeyen müdahaleci, davetsiz yabancı ve otorite figürü olarak algılanma ihtimali yüksektir. Bu nedenle denetim görevlisi kendisi, görev ve rolü hakkında tanıtıcı açıklamalar yapmalıdır. Görevlinin kim olduğu, kimi temsil ettiği ve niçin görüşme ihtiyacı duyduğu konusunda açıklama yaparak görüşmeye
başlaması karşı tarafı rahatlatacaktır. Görüşmenin başlangıcında; ilgili mahkemeye bir rapor hazırlanacağı, bu yüzden
söylenilenlerin mahkeme tarafından bilineceği belirtilmelidir.
Görüşmeye müracaatçının bulunduğu yerden yani müracaatçının önemli saydığı ve hakkında konuşmak istediği konuyla başlamak önemlidir. Müracaatçı acele ettirilmeden, düşüncelerini toparlamak ve söylemek istediklerine karar verebilmesi için zaman tanınarak görüşme süreci yönetilmelidir. Müracaatçının söyledikleri herhangi bir cihazla kayıt altına
alınacaksa aydınlatılmış onam formu kullanılmalıdır. Ayrıca iletişim bilgilerinin kaydedilmesi de unutmamalıdır (Sheafor
& Horejsi, 2014).
Ön Değerlendirme ve Veri Toplama
Ön değerlendirme aşamasında çocuğun ihtiyaçları ve sorunları anlaşılmaya çalışılır. Sorunların ve ihtiyaçların hangi
sistemlerden, nasıl kaynaklandığı belirlenmelidir. Çocuğun içinde bulunduğu sosyal bağlamı kavrayabilmek için ev ziyaretleri gerçekleştirerek aile yapısı hakkında bilgi edinilmesi ve aile içi etkileşim örüntülerinin ortaya çıkarılması çok
önemlidir. Çocuk ve ailesi hakkında daha önceden hazırlanmış bir sosyal inceleme raporu yoksa raporda olması gereken
bilgiler doğrultusunda sosyal inceleme yapmak öncelik taşımaktadır. Bu süreçte elde edilen bilgiler çocuk hakkında düzenlenmesi gereken değerlendirme formları için de kaynak niteliğinde olacaktır (Uluğtekin, 2012).
Ön değerlendirme aşaması; elde edilen ilk verilerden anlam ve deneysel sonuç çıkarma süreci olduğundan bu bilgilerin, nihai bilgiler olmadığı bilinmelidir. Elde edilen bu ham veriler süreç içinde ortaya çıkacak yeni bilgi ve belgelerle desteklenmelidir. Bu aşamada sosyal hizmet bakış açısıyla yapılacak en önemli çalışma, müracaatçının sosyal işlevselliğinin
değerlendirilmesidir. Bu değerlendirme aynı zamanda sosyal inceleme raporunun da ana gövdesini oluşturur. Sosyal hizmet müdahalesinin temel amacı müracaatçının tatmin edici bir hayat sürdürmesi için sosyal işlevselliğindeki sorunlarını
263
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
düzeltmek ve önlemek, sosyal yapısını ve kapasitesini iyileştirmektir (Sheafor & Horejsi, 2014). Bu amaçla suça sürüklenen çocuk ve ailesi hakkında ev ziyareti ve sosyal çevre araştırması yapılarak kapsamlı bir ön değerlendirme yapılmalıdır.
Çocuğu ve aileyi kuşatan riskler doğru bir şekilde tespit edilmelidir.
Planlama ve Sözleşme
Planlama ön değerlendirme ve müdahale arasında köprüdür. Denetimli serbestlik tedbiri kararını yerine getirmekle
görevli kişi, bu tedbir kararının nasıl yerine getirileceği konusunda bir plân hazırlar ve bu plân doğrultusunda uygulama
yapar. Suça sürüklenen çocuğun davranışlarının değişmesi, sosyalleşmesi ve yeniden işlevsel hale gelmesi için planlama
aşamasının titizlikle ele alınması gerekmektedir.
Sosyal hizmet disiplini açısından konuya yaklaştığımızda planlama, sosyal inceleme raporunun müdahale planı bölümüne denk gelen, çocuk ve sosyal çevresinde gerekli değişimleri gerçekleştirmek üzere hedefler belirlenmesini sağlayan
bir işlemdir. Müdahale planının giriş kısmında denetimli serbestlik tedbir kararına ilişkin bilgilere yer verilmelidir. Kararı
veren mahkeme, karar tarihi ve numarası, tedbir kararının türü ve varsa süresi, tedbir kararının verilme nedeni, mevcut
tedbir kararı dışında aynı çocukla ilgili diğer tedbir kararları, hâkim ya da savcı tarafından iletilen diğer hususlar vb. bilgiler
planlamanın yasal gerekçesini oluşturması açısından önemlidir. Planın ikinci bölümünde çocuğun bilgilerine yer verilir.
Çocuğun adı, kimlik numarası, doğum tarihi ve yeri, anne-baba adı, öğrenim durumu, anne-babanın sağ ve birlikte olup
olmadığı, velayet, vesayet veya kayyumiyete ilişkin bilgiler, kiminle yaşadığı, adresi ve telefon numarası gibi bilgilerin olmasında yarar vardır. Planın üçüncü bölümünde tedbir kararı verilmesine neden olan sorunlar detaylı bir şekilde nedenleriyle birlikte ele alınır. Planın son bölümünde ise çocuğa ve aileye ilişkin hedefler belirlenir. Her bir hedefe ulaşmak için
planlanan faaliyetler, görev alacak kişi ve kuruluşlar, hedefin tamamlanacağı süre, ilerlemenin nasıl ölçüleceği, işbirliği
yapılacak kişi ve kuruluşlar bu bölümde belirtilir. Hedefler belirlenirken ulaşılabilir ve gerçekçi olmasına dikkat edilmeli,
mümkün oldukça elde edilecek tek bir sonucun belirtilmesi sağlanmalıdır.
Sosyal hizmet mesleğinde her bireyin kendi kaderini tayin etme hakkı olduğu kabul edildiğinden planlamanın çocuk
ve ailesiyle birlikte yapılması önemlidir. Planlamada sorunlar önceliklere göre sıralanmalı ve ihtiyaç olarak tanımlanmalıdır. Örneğin madde bağımlılığı olan çocuğun sağlıklı olma ihtiyacı olduğu, okul devamsızlığı olan çocuğun ise okula uyum
sağlama ihtiyacı bulunduğu bilinmelidir. Sorun varlığından rahatsızlık duyulan fiziksel, bilişsel, duyuşsal ve davranışsal bir
şeyi tanımlarken, ihtiyaç yokluğundan rahatsızlık duyulan bir şeyi tanımlar.
Planlama aşamasında müracaatçıyla birlikte bir ihtiyaç listesi hazırlanabilir. Örneğin; sosyal güvencesi ve işi olmayan
aile fertleri için ekonomik destek ihtiyacı, ruh sağlığı sorunları olan aile bireyleri için psikiyatrik yardım ihtiyacı, boşanma,
velayet vb. konular için hukuki destek ihtiyacı, zararlı alışkanlığı olan aile bireyi için boş zaman etkinlikleri ihtiyacı gibi
ihtiyaç listesi yapılmasında yarar vardır. Müracaatçıyla birlikte hazırlanan değişim planında mutabakat sağlandıktan sonra
yazılı bir hizmet sözleşme yapılması konuşulanların teyit edilmesi açısından önemlidir. Bu sayede iki taraf için de yanlış
anlaşılmaların önüne geçilmiş olacaktır.
Uygulama ve Müdahale
Değişim zordur ve müracaatçılar değişim için adım atmak konusunda korku ya da kararsızlık içinde olurlar. Planlanan
hedeflere ulaşmak için bilgi sağlama, tavsiye verme ya da bazı durumlarda harekete geçmesi için ikna etmek gerekebilir.
Bu aşamada gereksiz ve acemice tavsiyelerden kaçınılmalıdır.
Müdahale aşamasında hedef davranışın güçlendirilmesi ve ilerletilmesi için çocuklar desteklenmelidir. Örneğin devamsızlık sorunu yaşayan bir çocuk okula devam ettiğinde hoşuna giden ve ihtiyacı olan bir eşya hediye edilebilir. Çocuğun benlik imajını güçlendirecek olumlu destekler sağlanmalıdır. Örneğin; onay sözcükleri kullanma ve çocuğa önemli biri
olduğunu hissettirme gibi psikolojik pekiştireçler kullanılabilir.
Müdahale aşamasında çocuğun suça sürüklenmesine neden olan ailesel sorunlara müdahale etmek de önemlidir. Bu
süreçte ailenin sosyo-ekonomik destek alabileceği kuruluşlara yönlendirilmesi gerekebilir. İşsizlik sorununun çözümü için
264
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
iş danışmanlarına yönlendirme yapılabilir ya da ev ekonomisi ve idaresi konusunda bilinçlenmeleri sağlanabilir.
Müracaatçılar çoğunlukla göç, istismar, yoksulluk, işsizlik gibi birden çok yıkıcı tecrübeyle karşılaşmış insanlardır. Geçmişlerini yenmek isteseler de çoğu zaman kendilerini güçsüz hissedebilirler. Kimilerinde kemikleşmiş bir kaybedilmişlik
duygusu hâkimdir, reddedildiklerini ve yok sayıldıklarını düşünürler. Bu olumsuz ve sınırlayıcı yaklaşımları düzeltmek ya
da ortadan kaldırmak için denetim görevlileri ve kurumlar güçlendirme üzerinde durmalıdırlar (Sheafor & Horejsi, 2014).
Müdahale aşamasında suça sürüklenen çocuk ve ailesini mikro bir sistem olarak ele alıp, bu sistem etrafındaki kaynakları ve fırsatları harekete geçirmenin yol ve yöntemleri aranmalıdır. Ekolojik sistem yaklaşımı açısından denetimli
serbestlik birimi ve denetim görevlisi değişimi başlatacak sistem olarak değerlendirilebilir. Denetim görevlisi müracaatçı
sisteminde değişmesi gereken hususları belirledikten sonra toplumsal kaynak ve fırsatları temsil eden eylem sistemini
harekete geçirmelidir. Örneğin; hırsızlık yaptığı için hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen 14 yaşındaki çocuğuna
(müracaatçı sistemi) yardımcı olmak isteyen anne, çocuğunun okul arkadaşlarıyla ilişkisi konusunda destek almak istemektedir. Eğer hem annenin hem de çocuğun değişmesi gerekiyorsa, ikisi de hedef sistem olur. Eğer sosyal çalışmacı
çocuğun öğretmenini, okul müdürünü ve okul rehber öğretmenini yardım sürecine dahil ederse, bunlar eylem sisteminin
bir parçası olur.
Şekil 2. Sosyal hizmet uygulamasında sistemler (Sheafor & Horejsi, 2014)
Son Değerlendirme ve Sonlandırma
Son değerlendirme sosyal hizmet müdahalesinin amacına ulaşıp ulaşmadığını belirlemenin bir aracıdır (Duyan, 2012).
Müracaatçı yararına yapılan değişim planının ne oranda gerçekleştiğinin, aksayan yönler varsa nedenlerinin ve denetimli serbestlik sisteminin yetersizliklerinin belirlenmesi yapılacak iyileştirmeler konusunda geri bildirim sağlayacaktır.
Değerlendirme hem müdahale programlarının geliştirilmesi hem de erken uyarı alanıyla ilgili model üretilmesi açısından
önemlidir. Sorunları karmaşıklaşmış bir vakadan yola çıkılarak, benzer vakaların oluşmaması için alınacak önlemelerin
belirlenebilmesi bilimsel ve nesnel bir değerlendirmeyi gerektirir. Değerlendirme yapıldıktan sonra planlanan hedeflere
kısmen ya da tamamen ulaşılmışsa artık çalışmanın sonlandırılması gerekmektedir. Ayrıca adli açıdan bir süre ön görülmüşse süre bitiminde vakanın sonlandırılarak ilgili makamlara bilgi verilmesi gerekmektedir.
Yardım amaçlı her ilişkinin bir sonu vardır. Sonlandırma, yardım ilişkisi sona ererken ortaya çıkabilecek sorunlara
hassasiyetle yaklaşarak denetim görevlisinin bitirmeye rehberlik etmesidir. Sonlandırma aşamasında müracaatçıda kayıp
hissi yaşanabilir. Gerektiğinde yeniden destek alabileceği hatırlatılabilir.
Bu süreçte denetim görevlisi bazı sorulara cevap aramalıdır: Müdahale yöntemleri başarılı oldu mu? Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasını gerektiren problem ya da durum yeteri kadar çözüldü mü? Müracaatçı kabul edilebilir bir
düzeyde yaşamını sürdürebilecek mi? Kendine veya başkalarına zarar verme riski ortadan kalktı mı? Denetim görevlisi
gerekli sonuçları almak için yeterli zaman, enerji veya beceri gösterebildi mi? Yetersizlikler olduysa nedenleri belirtilmelidir. Müracaatçının farklı hizmet modellerine ihtiyaç duyması durumunda gerekli yönlendirmeler yapıldı mı? Sonuçları
izlendi mi?
265
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
İzleme
İzlemenin temel amacı, suça sürüklenen çocuk ve ailesinin denetimli serbestlik sürecindeki kazanımlarını koruyup
korumadığının takip edilmesidir. Bu nedenle süreç sonlandırılsa bile belirli aralıklarla çocuk ve ailesiyle görüşmeler sürdürülmelidir. Çocuğun iletişim içinde olduğu okul, spor kulübü, sosyal hizmet merkezi gibi kuruluşlarla işbirliği yapılarak
denetimli serbestlik sürecinde edinilen olumlu kazanımların sürdürülmesi sağlanmalıdır.
SONUÇ
Denetimli serbestlik sisteminde çocuklara yönelik hizmetlerin yetişkin ceza adalet sisteminden farklı bir şekilde yapılanması gerektiği açıktır. Mevcut durumda yetişkinler için kurgulanmış sistemden çocukların yararlandırılması şeklinde
yürütülen uygulamalar, çocukların yeniden suç işlemesini önleme noktasında yetersiz kalmaktadır. Çocuk denetimli serbestlik hizmetlerinin temel amacı çocuğun korunması ve yeniden topluma kazandırılması olduğundan, çocuğun temel
ihtiyaçlarının ve toplumla bütünleşmesinin odak alındığı ayrı bir yapılanma gerçekleştirilmelidir (Baykara-Acar, 2013).
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde belirtilen yaşama, gelişme, korunma ve katılım gibi temel haklar çocuklar için birer ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçların giderilmesinde ailenin yanında devlet de birinci dereceden sorumlu aktördür. Bu nedenle yaşama,
gelişme, korunma ve katılım ihtiyaçları yeterince giderilememiş suça sürüklenen çocuklar için denetimli serbestlik iyi bir
telafi mekanizması olmalıdır.
Ailelerin, çocuklarının gelişimsel ihtiyaçları ve sorunlarıyla ilgili bilinçlenme ve desteğe gereksinimleri vardır. Ailelerin
yaşadığı bölgelerin suç oluşturan ve suçu besleyen bir yapısı vardır. Bu bölgelerde yerel toplum kalkınması çalışmaları
yapılmalıdır. Aile ile okul arasındaki kopukluğun giderilerek, ilişkilerin güçlendirilmesi gerekmektedir.
Çocuk ve gençlerin iş seçme ve mesleki yönlendirmeyle ilgili rehberliğe ihtiyaçları vardır. Bu nedenle serbest zaman
etkinlikleri beceri kazanmaya yönelik olarak organize edilmelidir. Genç ve ailesi için örseleyici bir deneyim olan suç sonrası süreçte adli işlemler hakkında bilgilendirilmeli, gencin ve ailenin profesyonel olarak psikolojik destek almaları sağlanmalıdır.
Suça sürüklenen çocuk ve ailesinin birden çok ihtiyaç ve sorunu olması nedeniyle kaynaklar ve sistemler arasında
koordinasyonu sağlayacak bir vaka yöneticisine ihtiyaç vardır. Denetimli serbestlik sistemi içinde görev alan denetim
görevlisi, bireyin yararlanacağı sistemleri bilen, harekete geçirme yetkisi olan ve bireyin bu programlardan yararlanma
durumunu değerlendirebilen vaka yöneticisidir.
Çocuğun gelişiminde ailesel ve çevresel kaynak ve fırsatlar hayati öneme sahiptir. Bu nedenle tek başına çocukla
çalışmanın arzu edilen değişimi sağlamada yetersiz kalacağı bilinmelidir. Bütüncül bir yaklaşımla her düzeyde soruna
müdahale edecek kapsamlı değişim planı hazırlanmalı ve süreç saha çalışması, vaka yönetimi gibi sosyal hizmet yöntemleriyle desteklenmelidir.
Müdahale aşamasında çocuğu topluma kazandırma çalışmaları yapılırken sivil toplum kuruluşlarının desteğini almak
gerekir. Aslında çocuğu topluma kazandırmak derken, toplumun çocuğu kazanmak için ne yaptığının sorgulanması gerekmektedir. Bu açıdan; bürokratik yapısı nedeniyle denetimli serbestlik müdürlüğünün hareket alanı kısıtlıdır. Sivil toplum
kuruluşları daha esnek çalışma fırsatına sahiptir. Ayrıca toplumdaki gönüllü destekleri harekete geçirme adına sivil toplum kuruluşlarının daha etkin olacağı düşünülmektedir.
Planlı değişim sürecinde hazırlanan ve mahkemeye sunulan sosyal inceme raporu, denetim planı, denetim raporu
suça sürüklenen çocuk ve ailesiyle ilgili değişimi sistematik hale getiren sosyolegal belgelerdir (Uluğtekin, 2012). Bu
açıdan sosyal inceleme raporu denetimli serbestlik kararı verilmeden önce hazırlanmalı, soruşturma ve kovuşturma makamına çocuk ve ailenin ihtiyaç ve sorunları hakkında değerlendirme yapma fırsatı sağlamalıdır.
266
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
KAYNAKÇA
Adalet Bakanlığı. (2015). DS Bülteni: Risk Değerlendirme Sistemi. Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü: http://www.
cte-ds.adalet.gov.tr adresinden alındı
Baykara-Acar, Y. (2013). Çocuk Adalet Sisteminde Ne Çalışır: Değerlendirme, Tretman Programları ve Kanıt Temeli. H.
Acar, N. Negiz, & E. Akman içinde, Sosyal Hizmet: Temelleri ve Uygulama Alanları. Ankara: Maya Akademi Yayınları.
Duyan, V. (2012). Sosyal Hizmet Temelleri Yaklaşımları Müdahale Yöntemleri. Ankara: SHUD Yayınları.
Karataş, Z., & Dağdelen, G. (2014). Çocukların Risklerden Korunmasında Erken Tanı Ve Uyarı Sisteminin Önemi. Türkiye’de
Çocuğun Refahı ve Korunması Sempozyumu (s. 301-315). Ankara: Gündem Çocuk Derneği Yayınları.
Kubat, A. A. (2015). Denetimli Serbestlik ve Cezaların İnfazı. Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Munro, E. (2011). The Munro Review of Child Protection: Final Report A Child-Centred System. London: UK Department
for Education.
Prout, A., & James, A. (1997). A New Paradigm for the Sociology of Childhood? Provenance, Promise and Problems. A.
Prout, & A. James içinde, Constructing and Reconstructing Childhood: Contemporary Issues in the Sociological Study
of Childhood (s. 7-32). London: Falmer Press.
Rosenberg, M. B. (2013). Şiddetsiz İletişim. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Sheafor, B., & Horejsi, C. (2014). Sosyal Hizmet Uygulaması: Temel Teknikler ve İlkeler. Ankara: Nika Yayınevi.
TÜİK. (2014). Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuklar-2013. Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu.
TÜİK. (2015). Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması-2014. Türkiye İstatistik Kurumu: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18633 adresinden alındı
Uludağ, Ş. (2011). Onarıcı ve Cezalandırıcı Adalet: Paradigma Değişikliğini Tetikleyen Şartlar. Polis Bilimleri Dergisi, 13(4),
127-151.
Uluğtekin, S. (1991). Hükümlü Çocuk ve Yeniden Toplumsallaşma. Ankara: Bizim Büro.
Uluğtekin, S. (2012). Denetimli Serbestlik Altındaki Gençler ve Ailelerine İlişkin Araştırma: İhtiyaçlar ve Beklentiler. Ankara: Özgeder .
Uluğtekin, S. (2014). Kanunla İhtilaf Halindeki Çocuklar: Eleştirel Düşünme ve Türkiye’de Çocuk Adalet Sisteminin Bazı
Özellikleri. P. Akkuş, & Ö. Başpınar-Aktütün içinde, Sosyal Hizmet ve Öteki: Disiplinlerarası Yaklaşım. İstanbul: Bağlam
Yayıncılık.
Ümit, E. (2007). Mekandan İmkana: Çocuk Suçluluğunun Habitusu. Ankara: Ankara Barosu Yayınları.
Yavuz, H. A. (2012). Denetimli Sebestliğin Türk Ceza Adalet Sistemi İçerisindeki Genel Görünümü Üzerine. Adalet Dergisi(42), 58-75.
267
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
ADALET SİSTEMİ İÇİNDE ERGEN OLMAK
Dr. Onur Tuğçe Poyraz Fındık
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ABD
onurtuuce@hotmail.com
Çocuğun suça sürüklenmesi; reşit kabul edilen yasal yaş sınırının altında kalan küçüğün yasa dışı davranışlara katılması olarak tanımlanmaktadır. Çocuk veya ergenin birden fazla ciddi suç niteliğindeki eyleme karışması, kronik çocuk
suçluluğu (chronic juvenile offenders) olarak anılmakta ve ciddi bir sosyal sorun olarak kabul edilmektedir (Siegel ve
Welsh, 2008).
Suça karışmış çocuklara ilişkin yasalar ve yasal düzenlemelerin binlerce yıl öncesine uzanan, uzun bir geçmişi mevcuttur. 4.000 yıl önce Hammurabi Kanunlarının (M.Ö. 2270) babalarının lanetledikleri oğulları ve ebeveynlerine isyan ederek
kaçan çocuklar hakkında bölümler içerdiği bilinmektedir. Roma medeni hukuku 2000 yıl önce “sorumluluk yaşı” fikrine
dayanan gençler ve yetişkinler arasında cezanın farklılaştırılmasını önermiştir. Yahudi hukukunda ve İslam hukukunda
da gelişimin erken dönemlerinde ceza uygulamalarını ele alan bölümlere rastlanmaktadır (Bernard, 1992; Artuk, 1989;
Teker, 2010).
Çocuk adalet sisteminin daha özgün biçimde erişkin adalet sisteminden ayrılması son yüzyıl içinde gerçekleşmiştir.
Çocuk adalet sisteminin ayrı olması gerekliliğine dair savunmalar; çocukların davranışlarının hukuki anlam ve sonuçlarına
ilişkin azalmış farkındalığı ve tedavi/rehabilitasyon müdahalelerinden daha fazla fayda sağlanabilmesi üzerine yapılmıştır.
İlk çocuk mahkemesi 1899 yılında, Chicago, Illinois’da kurulmuştur. Çocuk adalet sistemi bireyselleştirilmiş adalet ilkesi temel alınarak kurulmuş ve genç suçluların rehabilitasyonu üzerinde durmuştur. Bu bağlamda, mahkeme tarafından
çocuğun korunmasına ikincil olarak bakım, tedavi ve rehabilitasyonun önemine vurgu yapılmaktadır (Lawrence ve Hemmens, 2008).
Çocuk mahkemelerinin kurulması üzerinden bir yüz yıl geçmiş olmasına rağmen, uygulamalar hakkında tartışmalar
devam etmektedir. Dönemsel olarak artan çocuk suçluluğu sonucu, toplumsal tepkiler daha uzun cezaevi süreci ve erişkine benzer cezaların uygulanması yönünde olabilmekte ancak, daha deneyimli suçlular ile daha uzun vakit geçiren çocuk
ve gençlerin daha başarılı suçlar işleyebilmek için donanım kazandığı bilinmektedir (May ve ark., 2014).
Çocuk ve ergen suç davranışının, erişkin dönem suç davranışından çeşitli yönleriyle farklı olduğu dikkat çekmektedir.
Ergenlik karmaşık fizyolojik, psikolojik ve sosyal değişim dönemidir. Bu dönem boyunca her iki cinsiyet için de davranışlarda istatiksel olarak anlamalı değişiklikler olduğu gösterilmiş, bu durumun saldırganlık ve suç davranışındaki artış ile
ilişkili olabileceği düşünülmüştür (Najman,2009). Ergenlik dönemi beyin gelişimi üzerine yapılan çalışmalar; yaşamın
ikinci dekadının özellikle yanıt inhibisyonu, risk farkındalığı ve duyguların düzenlenmesi ile ilişkili beyin bölgelerinde, hızlı
bir değişim dönemi olduğunu göstermektedir. Bu değişimin duygu ve davranış düzenleme becerileri üzerine etkisinin suç
davranışı açısından önem taşıdığı kabul edilmektedir (Steinberg, 2005; Richards, 2011).
Ergenlerin riskleri öngörme problemleri yerine, kendilerine yönelik risklerin farkında olduklarını, hatta bazen olduğundan daha fazla risk algılama eğiliminde olduklarını destekleyen araştırmalar da mevcuttur (Reyna ve Rivers, 2008).
Ergenler, risklerin farkında olmalarına rağmen (örneğin uyuşturucu ve alkol kullanımı, güvensiz cinsel aktivite, tehlikeli
araç kullanımı gibi) yetişkinlere göre daha fazla riskli davranış sergilemektedir (Steinberg, 2005; Boyer, 2006). Akran
ilişkilerinin de bu dönemde risk alma davranışları üzerinde etkisi görülebilmektedir. Bu açıdan sadece heyecan verici deneyimler yaşamak amacı ile değil, aynı zamanda benzer ilgi alanlarına sahip arkadaş arama yolu olarak riskli davranışlar
kullanılabilmekte, sonuç olarak benzer özelliklere sahip akran grupları ise risk alıcı davranışları daha da arttırabilmektedir
(Romer ve Hennessy, 2007). Ergenlik döneminin, erişkin döneme göre yalnızca suça sürüklenme yönünde değil, aynı
zamanda bu duruma ikincil olarak ortaya çıkabilecek psikiyatrik bozukluklar, madde kullanımı, akran baskısı gibi olumsuz
268
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
sonuçlar açısından da daha fazla risk taşıdığı kabul edilmektedir (Richards, 2011). Alkol ve madde kullanımının da yetişkinlere göre ergen davranışları üzerinde daha güçlü bir etkisinin olduğu ve madde kullanımının tekrarlı suç işlemenin
güçlü bir belirleyicisi olduğunu gösteren bulgular yazında mevcuttur (Prichard ve Payne, 2005; Cottle ve ark., 2001).
Birçok risk faktörü ve suç sonrası gelişen olumsuz sonuçlar erişkin suçluluğu ile ortak olmasına rağmen (madde kullanımı,
psikiyatrik bozukluklar vb), ergenlerin gelişimsel immatüriteleri nedeni ile fiziksel, sosyal ve duygusal olarak daha duyarlı
olduğu düşünülmektedir (Richards, 2011).
Çocuk ve ergenlerin sadece suç faili değil, aynı zamanda büyük oranda suç mağduru oldukları da bilinmektedir (Richards, 2009; Finkelhor ve ark., 2009). Diğer yaş gruplarına göre, 15-24 yaş arası bireylerin daha fazla darp, soygun ve
cinsel istismar mağduru olduklarını gösteren çalışmalar mevcuttur (AIC, 2010). Bu açıdan çocuk suçlular ve çocuk mağdurlar arasındaki sınırın kolayca bulanıklaşabileceği ve çocuk mağdur ve çocuk suçlu kohortlarını tamamen ayırabilmenin
mümkün olmadığı, bu olayların birbiriyle sürekli ilişki içerisinde olduğu öne sürülmüştür (Daly, 2008; Richards, 2011).
Yüksek orandaki çocuk mağduriyet oranları göz önüne alındığında, mağduriyetin bazı çocuk ve ergenler için suç davranışına giden bir yol olduğu da kabul edilmektedir (Richards, 2011).
Adalet sistemi uygulamaları açısından da suça sürüklenen çocukların gelişimsel ihtiyaçları erişkinlerden farklılık göstermekte, okul, barınma, mesleki eğitim gibi gelişimi destekleyen süreçlerin göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir (Richards, 2011).
İşlenen suçlar açısından çocuk ve erişkin farklarından bahsetmek mümkündür. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2013
verilerine göre ceza infaz kurumlarına giren 12-17 yaş arası çocuk ve ergenler arasında %35,3 ile hırsızlık suçu ilk sırada,
%14,5 oranı ile yağmalama ikinci sırada gelen suç olmaktadır. Aynı yıl 18-24 yaş arası ceza infaz kurumuna girenlerin ise
%24,7’sinin hırsızlık, %18,6’sının yaralama suçu bulunmaktadır. Yazında çocuklar tarafından işlenen birçok suçun, hafif
suçlar niteliği taşıdığı belirtilmektedir (mali değeri düşük mal hırsızlıkları gibi). Ancak bazı çocuklar için bu hafif suçlar
daha sonra gelişecek ciddi ve şiddet içeren suç davranışlarının öncülü olabilmektedir. Bu noktada daha ciddi suçlar işleme yönünde daha fazla risk taşıyan grubun belirlenmesi önem taşımaktadır (Loeber ve Dishion, 1983; Lipsey ve Derzon
1998; Loeber ve ark., 1993).
Araştırmalar yaşam boyu farklı suç yörüngeleri olduğunu ortaya koymaktadır. Çoğu genç “suçun” dışında büyümeye
devam ederken, bir bölümü suç kariyerine devam etmektedir. Bazı bireylerin suç davranışından uzaklaşabilmesi (suç
kariyerinden vazgeçme=desistance) üzerine motivasyon süreçleri iyi araştırılmış olmamakla birlikte, bir kısım için diğerlerinden daha olası, örneğin cinsiyetler arasında farklılık olduğu bilinmektedir (Fagan ve Western, 2005; Haigh, 2009).
Moffitt, antisosyal davranışların gelişim yörüngesini tanımladığı taksonomik teorisinde ergenliğe sınırlı antisosyal
davranış gösterenlerin, bu davranış örüntülerini sergilemeye orta ergenlik döneminde başladığını ve genç erişkinlik döneminde sonlanma eğiliminde olduğunu ayrıca güçlü durumsal faktörler tarafından etkilenebildiğini öne sürmüştür. Tanımladığı ikinci grup, daha erken bir yaşta antisosyal davranışlara başlayan ve yaşam boyu devam etme eğiliminde olan
ayrıca yaşla birlikte giderek daha ciddi suçlara yönelebilen gruptur (Moffitt, 1993). İkinci grubun, suça sürüklenen çocukların sadece %5-6’sını oluşturduğu düşünülse de, 18 yaş altında işlenen suçların ve daha sonra, erişkin dönemde işlenen
suçların çoğundan sorumlu olduğu ileri sürülmüştür (Moffitt, 1993). Bu bağlamda üzerinde durulan nokta ise, çocuk ve
ergenlerde yaşamının geri kalanı boyunca suç davranışını sürdürmekte olan bu küçük “çekirdek” kısmın ceza adalet sistemi ile tekrarlı olarak temas etmekte ve önemli oranda suçtan sorumlu olduğudur (Skardhamar, 2009).
Çocukluk döneminde problem davranışların sergilenmeye başlaması ile adalet sistemine girmeye neden olacak bir
suç davranışının ortaya çıkması arasında oldukça uzun bir süre olduğunu gösteren araştırmalar mevcuttur (Loeber ve
ark., 2000). Bu süre müdahale için önemli ve geniş bir fırsat döneminin olduğuna işaret etmektedir. Erken dönemde
yapılacak ruhsal değerlendirme ve etkili tedavinin çocuklarda suça sürüklenme riskini azaltmada katkı sağlayabileceği düşünülebilir. Ayrıca, adalet sistemi içine girmiş çocuk ve ergenlerin ise her aşamada gelişimsel bakış açısıyla değerlendirilmesi, rehabilitasyonları ve tedavilerinin sağlanması yoluyla çoklu suça karışmanın önlenmesi büyük önem taşımaktadır.
269
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
Yazında, çocuklarda gelişen suç davranışını önleme çabalarının, suç sonrası düzeltme çabalarından etkinlik ve maliyet
açısından çok daha üstün olduğunu gösteren bulgular mevcuttur (May ve ark., 2014). Suç davranışına yönelik yüksek risk
altındaki çocukların tanınması ve erken müdahale programları uygulanabilmesinin, diğer sık kullanılan koruyucu önleyici
halk sağlığı çalışma alanlarında olduğu gibi toplum sağlığı açısından önemli rol oynayacağı desteklenmektedir. Suç davranışı için özgül risk faktörleri olan ergenlerde önleyici çabalara odaklanmak, toplumun; hapis cezası, mağdur zararları
ve alternatif tedavilerin mali yükünü de hafifletebileceği, bu yol ile hem suça sürüklenme için yüksek risk altındaki çocuk
ve ergenlerin, hem de tüm toplumun yaşam kalitesinde büyük ölçüde gelişme sağlanabileceği düşünülmektedir (May ve
ark., 2014).
Araştırmalar önleyici etkileri mevcut müdahale programlarının yanında, bilimsel açıdan kanıtlanmış yaklaşımlar kullanılarak bir kez suça yönelmiş bireylerin tekrarlı suç davranışının önlenmesi ve donanım kazandırılabilmesi halinde topluma olumlu katkı sağlama ihtimali sunabilen programların mevcut olduğunu da desteklemektedir. Bu programların çoğu
sağladıkları ekonomik fayda bakımından kendi maliyetlerine göre üstün bulunmuştur (Small ve ark., 2005).
Çocukluk döneminde gelişen suç davranışı ile mücadele stratejilerine acil bir ihtiyaç olduğu açıktır. Ancak etkili stratejiler formüle edebilmek için, suça itilmenin nedenleri hakkında kapsamlı bilgi gerektirmektedir. Ruhsal patolojilerin
işlevi olup olmadığı, aile yapısı veya kötü yaşam koşulları ile ilişkisi, madde kullanımının eşlik edip etmemesi, akran ilişkileri ve okul hayatına etkileri gibi birçok bileşen bu alanda yapılan çalışmaların temelini oluşturmaktadır. Aynı zamanda
suça yönelik araştırmalar çocuk adalet sistemini,kolluk kuvvetleri ile ilişkileri, mahkemeler ve suça sürüklenen çocukların
rehabilitasyonu için tasarlanmış ıslah programlarının analizini de kapsamaktadır. Çocuğun yasal hakları, ne tür rehabilitasyon programlarının hangi özelliklere sahip çocuklarda etkili olduğu ve suça sürüklenen çocuk ve ergen rehabilitasyonuna yönelik girişimlerin etkileri de bu alanda ele alınan konulardandır. Özetle, suça sürüklenen çocuklar ile yapılan
bilimsel araştırmalar, çocuk suçlarının niteliği, kapsamı ve nedeni ayrıca kontrolü için tasarlanmış yöntemleri anlamayı
gerektirmektedir. Bu alanda çalışırken, madde kötüye kullanımı, çocuk istismarı ve ihmali, eğitim ve akran ilişkilerini de
kapsayacak şekilde, çevresel ve sosyal konuları da incelemek gerekmektedir (Siegel ve Welsh, 2008). Birden fazla risk
faktörüne maruz kalan çocukların, suç davranışı için artmış risk taşıdığı kabul edilmektedir (Hoeve ve ark., 2012). Bu nedenle, birden fazla risk faktörünü hedefleyen müdahale programlarının üstün sonuçlar doğurabileceği düşünülmektedir
(Yoshikawa, 1995).
Araştırmalar suça sürüklenen ergen popülasyonunda ruh sağlığı sorunlarının, genel nüfusa göre oldukça yüksek oranlarda gözlendiğini desteklemektedir. Suça sürüklenen çocukların %50-70’inin en az bir psikiyatrik bozukluk tanısı aldığı
öne sürülürken; bu oran genel ergen popülasyonunda %9-21 arasında değişmektedir (Schubert ve ark., 2011). En az bir
psikiyatrik bozukluğa sahip ergenlerde, psikiyatrik bozukluğu olmayan ergenlerle karşılaştırıldığında, adli olaya karışmanın daha sık olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Suça sürüklenen çocuk ve ergenlerde ruhsal bozukluklar arasında
Madde Kullanım Bozukluğu, Davranım Bozukluğu (DB), Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ve Zihinsel
Gerilik (ZG) sık karşılaşılanlardandır (Mannuzza ve ark., 2008).
Artmış ruh sağlığı hizmet ihtiyacına rağmen, adli olaya karışmış ergenler arasında psikiyatrik hizmetlere erişim genellikle düşük oranda kalmaktadır (Hoeve ve ark., 2014). Yapılan bir çalışmada denetimli serbestlikteki gençlerden
%14’ünün daha önce madde kötüye kullanımı veya psikiyatrik bozuklukları için destek almış olduğu, ancak psikiyatrik
bozukluklar ve madde kullanım bozukluğu için ihtiyacın %25 civarında olduğu bulunmuştur (Wasserman ve ark., 2008).
Ayrıca cezaevi çalışmalarında, gençlerin yaşam boyu ruh sağlığı hizmetlerini kullanım oranlarının, genel toplumdan daha
az olduğu gözlenmiştir. (Pumariega ve ark., 1999). Yüksek riskli bireylerin doğru tanımlanması ve değişen risk durumu
değerlendirilmesinin süreç içinde devamlılık kazanmasının; çocuk ve ergenlerde etkili uygulamaların planlaması, kaynak
tahsisin sağlanması ve politika düzenleyicileri için yararlı olabileceği düşünülmektedir (Cottle ve ark., 2001).
Son yıllarda ergen suçluların, toplum içinde yoğun müdahale imkanı sağlayan programlar aracılığıyla tekrarlayan suç
oranlarında önemli azalma sağlandığı gösterilmiştir. Bu kapsamda dünyada ve ülkemizde toplum içinde iyileştirici müdahaleleri olanaklı kılan çeşitli programlar mevcuttur. Ülkemizde bu alanda bir yapılanma olan Denetimli Serbestlik, ceza
270
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
yargılamasının parçası ve hapis cezasının alternatifi olan bir ceza infaz yöntemidir. Bu sistemle suça uygulanan yaptırımın ceza infaz kurumunda değil toplumun içinde yerine getirilmesi, suç işleyenin dışlanmadan topluma kazandırılması
amaçlanmıştır. Bu amaçla; eğitsel, kültürel, bilimsel, sosyal vb. çalışmaların yanı sıra gerektiğinde kamu kurumları ve sivil
toplum kuruluşları ile koordineli çalışmalar yapan toplum temelli bir uygulamadır. Bu süreçte ergene rehberlik ve danışmanlık hizmetleri sunulmakta, psikososyal destek sağlanmaktadır
Çocuk adalet sisteminde gençlerin ruh sağlığı ihtiyaçları son zamanlarda oldukça dikkat çeken bir alan olmasına rağmen, halen tedavisi ve sonuçların etkinliği üzerine az miktarda çalışma mevcuttur. Adalet ve ruh sağlığı sistemleri içinde
genel sağlık, eğitim, çocuk koruma, psikiyatrik bozukluklar ve suç olgusunun karmaşık ilişkisini aydınlatabilmek için daha
fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
KAYNAKÇA
Artuk E. Suç Genel Teorisi Ceza Hukuku El Kitabı. Beta Yayınları, İstanbul, 1989.
Australian Institute of Criminology (AIC) Australian crime: Facts & figures 2009. Canberra:AIC, 2010. http://www.aic.gov.
au/publications/
current%20series/facts/1-20/2009.aspx
Bernard TJ. The Cycle of JuvenileJustice. New York: Oxford University Press, 1992.
Boyer T. The development of risk-taking: A multi-perspective review. Developmental Review. 2006; 26: 291–345.
Cottle CC, Lee RJ, Heilbrun K. The prediction of criminal recidivism in juveniles: a meta-analysis. Criminal Justice and
Behavior 2001; 28, 367–94.
Daly K. Girls, peer violence, and restorative justice. Australian and New Zealand Journal of Criminology 2008; 41(1):
109–137.
Fagan A, Western J. Escalation and deceleration of offending behaviours from adolescence to early adulthood. Australian and New Zealand Journal of Criminology 2005; 38(1): 59–76.
Finkelhor D, Turner H, Ormrod R, Hamby S Violence, abuse, and crime exposure in a national sample of children and
youth. Pediatrics. 2009; 125(5): 1–13.
Hoeve M, Stams GJ, Van Der Put CE, Dubas JS, Van Der Laan PH, Gerris JRM. A meta-analysis of attachment to parents
and deliquency. Journal of Abnormal Child Psychology. 2012; 40:771–785
Hoeve M, McReynolds LS, Wasserman GA. Service referral for juvenile justice youths: Associations with psychiatric disorder and recidivism. Administration and Policy in Mental Health and Mental Health Services Research, 2014;41(3),
379-389.
Lawrence R., Hemmens C. Juvenile justice: A text/reader. Sage, 2008.
Lipsey MW, Derzon JH. Predictors of violent or serious delinquency in adolescence and early adulthood. In: Loeber, R.,
Farrington, D.P. (Eds.), Serious and Violent Juvenile Offenders: Risk Factors and Successful Interventions. Sage Publications, Thousand Oaks, CA., 1998.
Loeber R, Farrington DP. Young children who commit crime: Epidemiology, developmental origins, risk factors, early interventions, and policy implications. Development and psychopathology, 2000;12(04), 737-762.
Mannuzza S, Klein RG, Abikoff H, Moulton JL III: Significance of childhood conduct problems to later development of conduct disorder among children with ADHD: a prospective follow-up study. J Abnorm Child Psychol 2004, 32:565-573.
May J, Osmond K, Billick S. Juvenile delinquency treatment and prevention: a literature review. Psychiatric quarterly,
2014; 85(3), 295-301.
Moffitt T E. ‘‘Adolescence-Limited and Life-Course-Persistent Antisocial Behavior: A Developmental Taxonomy.’’ Psycho271
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
logical Review. 1993; 100:674–710.
Najman J. The impact of puberty on aggression/delinquency: Adolescence to young adulthood. Australian and New
Zealand Journal of Criminology 2009; 42(3): 369–386.
Prichard J, Payne J. Alcohol, drugs and crime: A study of juveniles in detention. Research and public policy series no.67.
Canberra: Australian Institute of Criminology, 2005.
Pumariega AJ, Atkins DL, Rogers K, Montgomery L, Nybro C, Caesar R. Mental health and incarcerated youth II: Service
utilization. Journal of Child and Family Studies in Higher Education, 1999; 8, 205–215.
Reyna V. Rivers S. Current theories of risk and rational decision making. Developmental Review 2008; 28: 1–11.
Richards K. What makes juvenile offenders different from adult offenders? (Trends & Issues in Crime and Criminal Justice,
No. 409). Canberra: Australian Government, Australian Institute of Criminology, 2011.
Richards K. Juveniles’ contact with the criminal justice system in Australia. Monitoring report no.07. Canberra: Australian
Institute of Criminology. 2009 http://www.aic.gov.au/publications/ current%20series/mr/1-20/07.aspx
Romer D, Hennessy M. A biosocial-affect model of adolescent sensation seeking: The role of affect evaluation and peer-group influence in adolescent drug use. Prevention Science 2007; 8: 89–101.
Schubert CA, Mulvey EP, Glasheen C. Influence of mental health and substance use problems and criminogenic risk on
outcomes in serious juvenile offenders. J.Am. Acad. Child Adolesc. Psychiatry. 2011; 50, 925–937.
Siegel L, Welsh B. Juvenile delinquency: The core. Wadsworth; 3rd edition.2008
Skardhamar T. Reconsidering the theory of adolescent-limited and life-course persistent anti-social behaviour. British
Journal of Criminology 2009;49: 863–878
Small SA, Reynolds AJ, O’Connor C, Cooney SM. What works,Wisconsin: What science tells us about cost-effective programs for juvenile delinquency prevention. Madison, WI: University of Wisconsin–Madison.2005.
Steinberg L. Cognitive and affective development in adolescence. Trends in Cognitive Sciences, 2005; 9(2): 69–74.
Teker K. Suçlu çocuklarda sosyodemografik özellikler ve ebeveyn tutum algısının çocuk suçluluğuna katkısı. (Yüksek Lisans
Tezi), Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Sosyal Pediatri Bilim
Dalı, Ankara, 2010.
Wasserman G, Ko S, McReynolds L. Assessing the mental health status of youth in juvenile justice settings. U.S. Department of Justice, Office of Juvenile ustice and Delinquency Prevention. Washington DC; 2004.
Yoshikawa H. Long-term effects of early childhood programs on social outcomes and deliquency. The Future of Children
1995;5(3):51–75.
272
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
DENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİ ALTINDAKİ ÇOCUK VE GENÇLER: BETİMLEYİCİ BİR ÇALIŞMA
Sevtap Yeşil Kocagazioğlu
Uzm. Psikolog
İskenderun T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu,
yesilsevtap@yahoo.com
Arş. Gör. Deniz Işıker Bedir
Mardin Artuklu Üniversitesi
Psikoloji Bölümü
denizerbedir@gmail.com
Doç. Dr. Tunç Demircan
İstanbul Üniversitesi
Adli Tıp Enstitüsü
tuncdemircan@gmail.com
GİRİŞ
Denetimli Serbestlik Sistemi
Denetimli serbestlik sistemi, doğrudan doğruya hapis cezasının alternatifi bir yaptırıma, koşullu salıverilen, cezası
tamamen veya kısmen ertelenen ya da şartlı cezaya mahkum edilen kişilerin, düzenli aralıklarla belirli bir merkezdeki
kişilerce denetimi, gözetimi veya tedavisine tabi olarak belirlenen yaptırımlara tabi tutulmasıdır. Bu sistem ile denetime
tabi tutulan kişiye, belirlenecek deneme sürecinde, sosyal çevrelerinden koparılmadan toplumda kalma şansı verilmek
suretiyle, toplumsal düzeni sağlayan kurallara uyma isteklerini ispat etme fırsatı sunulmaktadır.1
Bir başka deyişle denetimli serbestlik, çocuk ve yetişkin suça karışanlar için hapis cezasının alternatifi olan toplum
temelli bir ıslah programı olarak tanımlanabilir. Amerikan Baro Birliği’nin tanımına göre denetimli serbestlik, hapiste
olmayı içermeyen ancak şartları yerine getirmeyen, kanuna aykırı hareket eden bir hükümlü için tekrar hüküm vermeyi
saklı tutan bir kanundur.2
Denetimli serbestlik tedbiri ile suça karışan bireylerin, suç işlemesine neden olan davranışlarına müdahale ederek
tekrar suç işlemelerinin önlenmesi, ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin takip edilmesi, madde bağımlılarının
rehabilitasyonu, mağdurların uğradıkları zararın giderilmesi ve bu yolla toplumun korunması hedeflenmektedir. Çolak ve
Altun’a göre, denetimli serbestlik uygulamasının alternatif bir infaz sistemi olduğu düşünülebilir.3
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 104’üncü
maddesinde “Cezaları ertelenen, salıverilen veya haklarında hapis cezası dışında herhangi bir tedbire hükmedilen hükümlülerin toplum içinde izlenmesi, iyileştirilmesi, psiko-sosyal problemlerinin çözülmesi, salıverme sonrası korunması
ve yargılanan kişiler hakkında sosyal araştırma raporlarının düzenlenmesi ve mağdurun korunması gibi görevleri yerine
getirmek üzere denetimli serbestlik ve yardım merkezleri kurulur” hükmüne yer verilmiştir. Bunun akabinde 3 Temmuz
2005 tarihli ve 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu ile Türkiye’deki denetimli serbestlik sisteminin kuruluşu, görev tanımları ve hizmetleri, çalışma esas ve usulleri düzenlenmiştir.4
Yukarıda bahsi geçen 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi ile Koruma Kurulları Kanunu gereğince uygulanmaya başlamış ve çeşitli yasal düzenlemelerle uygulanmaya devam etmektedir. Denetimli serbestlik hizmeti, uyuştu1
Necati Nursal, Selcen Ataç, Denetimli Serbestlik ve Yardım Sistemi (Probation), Yetkin Yayınları, Ankara 2006, s.33.
Akt. Şükrü Ada, Adem Peker, “Tedavi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulamasının Etkililiğinin İncelenmesi (Sakarya İli Örneği)”, Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 16/1, (2012) , s.426
3
Akt .A.g.m, s.426
4
Metin Özdemir, Denetimli Serbestlik Tedbiri Olan Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Uygulaması, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp
Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2011
2
273
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
rucu madde kullanım suçu bakımından, şüpheli, sanık veya hükümlünün ceza infaz kurumuna gönderilmesi yerine toplum içinde denetlenmesini sağlayan bir uygulamadır. Bu uygulama, kullanıcının toplumla bütünleşmesini sağlayabilmek
adına gerekli her türlü hizmeti, programı ve kaynakları sağlamayı içinde barındırır. Bu sayede madde kullanıcısının cezası
“tedavi tedbiri” süresince ertelenmiş ve tekrar madde kullanmadığı tespit edildiğinde cezası infaz edilmeden kaldırılmış
olacaktır. Denetimli serbestlik hizmetleri ile kamu güvenliğinin sağlanması, madde bağımlılığının neden olduğu zararın
önlenmesi, hükümlülerin tekrar suç işlemesine engel olunması ve suç için öngörülen cezaların bir alternatifi olarak verilen tedbir kararlarının toplum içinde yerine getirilmesi sağlanmaktadır.5
Denetimli serbestlik tedbiri, yetişkinlerin yanı sıra TCK’nın 31. Maddesi kapsamında cezai ehliyeti değerlendirilen
(12 yaş ve üzeri) çocuklara da “güvenlik tedbiri” olarak uygulanmaktadır. Son istatistiki verilere göre, çeşitli olaylardan
hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen ve infaz süreci devam eden 16.489 çocuk yükümlü bulunduğu ifade edilmektedir. Hakkında TCK 191. Madde kapsamında (kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak, bulundurmak, kabul etmek veya uyuşturucu ya da uyarıcı madde kullanmak) denetimli serbestlik tedbiri verilen çocuk sayısı ise
8.963’tür.6 Buradan yola çıkarak özellikle ceza adaleti sisteminde suça sürüklenen olarak yer alan çocukların yaklaşık yarısının uyuşturucu ve uyarıcı madde ile temas halinde olabileceği kanaatine varılmıştır. Madde ile doğrudan ya da dolaylı
olarak temas halinde olmak, ileriki yaşlarda madde kullanımı ve madde bağımlılığı konusunda risk teşkil edebilmektedir.
Madde Kullanımı ve Bağımlılığı
Madde bağımlılığı, Türkiye’de ve dünyada artış gösteren bir sorundur. Madde bağımlılığı ile ilgili yapılan araştırmalarda madde bağımlılarının sayısının giderek artmakta olduğu ve bağımlıların yaş ortalamalarının düştüğü ifade edilmektedir.
2011 yılında TUBİM (Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi) tarafından ülke örnekleminde ilk
kez yapılan Türkiye’de Genel Nüfusta Tütün, Alkol ve Madde Kullanımına Yönelik Tutum ve Davranış Araştırması (TUBİM
GPS Araştırması) ve Türkiye’de Okullarda Tütün, Alkol ve Madde Kullanımına Yönelik Tutum ve Davranış Araştırması (TUBİM SPS Araştırması) sonuçlarına göre esrar dahil herhangi bir uyuşturucu maddeyi en az bir kez deneyenler (yaşam boyu
madde kullanımı prevalansı) 15-64 yaş grubunda %2,7, 15-16 yaş grubunda ise %1,5 olarak belirlenmiştir.7
Ergenlik ya da gençlik olarak tanımlanan evrede, kişiler çevrelerindeki arkadaşlarından ya da kendileri ile özdeşleştirdikleri kişilerden etkilenmeye ve dış etkilere açıktırlar. Gençler, sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanmayı deneyebilir
ve bunu bağımlılık haline dönüştürebilirler.8
Literatüre bakıldığında gençlerin eğlenmek, sosyal ve duygusal gereksinimlerini gidermek, sorunlarından uzaklaşma
isteği, heyecan aramak veya meydan okumak gibi farklı nedenlerle madde kullanmayı denedikleri belirtilmektedir.9
Anne-babanın gence karşı tutumlarında tutarsızlıklar, aşırı sertlik veya aşırı rahatlık, uygun denetimin sağlanmaması,
gencin davranışlarının anne-baba tarafından izlenmemesi önemli risk etkenleri arasında yer almaktadır.
Bunun yanı sıra anne-babanın evlilik ilişkilerinde çatışmanın fazla olması, ailelerin geniş ve kalabalık olması, işsiz aile
üyelerinin varlığı, düşük eğitim düzeyine sahip anne-baba, aile içinde belirli alışkanlıkların ve düzenin olmaması (birlikte
yemek yemek vs.), parçalanmış ve boşanmış aileler, anne-babadan birinin ya da her ikisinin kaybı, anne-babanın madde
kullanması veya kullanıma tolerans göstermesi ve evde bu maddelerin bulunması da ailesel risk etmenleri olarak sayılabilir.10
10. sınıf öğrencileri arasında yapılan bir araştırmada tütün, alkol ve benzodiazepin dışındaki maddelerin yaşam boyu
5
Suat, Çalışkan, Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Suçları, Adalet Yayınevi Ankara 2012
http://www.cte-ds.adalet.gov.tr/
7
http://www.sck.gov.tr/oecd/2013%20T%C3%BCrkiye%20Uyu%C5%9Fturucu%20Raporu.pdf
8
Atalay, Yörükoğlu, Gençlik Çağı, Özgür Yayınları, İstanbul 1996, 9.bs., s.315
9
Akt. Serpil Kolay Akfert, Ebru Çakıcı, Mehmet Çakıcı., “Üniversite Öğrencilerinde Sigara-Alkol Kullanımı ve Aile Sorunları ile İlişkisi” , Anadolu
Psikiyatri Dergisi (2009), sayı: 10, s.41
10
A.g.m, s.41
6
274
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
en az bir kez kullanım yaygınlığının arttığı görülmektedir. Bu çalışmada daha önce yapılan çalışmaların aksine tüm sosyoekonomik düzeylerde madde kullanım yaygınlığının benzer olduğu belirlenmiştir. Çalışmada ailenin madde kullanımı
hakkındaki düşünceleri ve tutumunun önemli bir risk göstergesi olduğu belirtilmektedir.11
Madde kullanan gençlerin kişisel özellikleri göz önüne alındığında, polisle başı belaya giren, başkasının malına bilerek
ve isteyerek zarar veren, sık sık okuldan kaçan, disiplin cezaları alan veya okuldan atılan arkadaşı olan kişilerin madde
kullanma riskinin daha yüksek olduğu belirtilmektedir. Bu riskin özellikle, 14-16 yaş aralığındaki ergenlerde daha yüksektir.12 Bunun yanı sıra madde kullanan öğrencilerin, madde kullanmayanlara göre şiddet eğilimli, suça karışan ve madde
kullanan arkadaşları olma olasılığı daha fazladır.13
Olaya adli bilimler açısından bakıldığında, alkol ve maddelerin kullanılmasının saptanmasının, olayların nasıl oluştuğu
ve bu olayla ilgili soruşturmada önemli bir kriter haline gelmektedir. Maddelerin kendisi veya metabolitleri şeklinde olan,
kan veya idrar örneklerinde bulunan maddeler çeşitli suçlarda fiziki delil olarak da kullanılabilmektedir. 14
Madde bağımlılığı bir süreç olarak görülmelidir. Bu sürecin aşamalarına baktığımızda; hazırlık evresi, madde kullanmayı sürdürme, ilerleme evresi, bırakma evresi, tekrar madde kullanmayı düşünme (prolapse), tekrar madde kullanımı
(lapse), tekrar madde kullanmaya başlama (relapse) gibi aşamalardan geçildiğini görürüz. Bağımlıların çoğu maddeyi
kontrol edebileceği inancıyla maddeye başlar, amacı ara sıra kullanmak olsa da bağımlı olur ve çoğu zaman bağımlı olduğunun farkına bile varamaz.15
Çocuk ve ergenlerde madde kullanımının kendisi, bir istismar türü olarak değerlendirilebilir. Örnekleyecek olursak;
- Çocuk ve ergenlere madde satılması doğrudan bir istismar çeşididir. Çünkü çocuk ve ergenlerin maddeyi kendi
tercihleriyle kullanmaları beklenmez. Ancak sigara ve alkol reklamlarından en çok çocuk ve gençlerin etkilendiğini gözlemleyebiliriz.
- Madde etkisi altında bulunan çocuklar ve gençler çok çeşitli şekillerde istismar edilebilmektedirler. Madde etkisi
altında agresif davranışlarda bulunan ergenler fiziksel istismara uğrayabilmektedir. Bunun yanı sıra cinsel istismara da
çok açık hale gelmektedirler.
- Madde kullanan çocuk ve ergenlerin maddeyi temin edebilmek ve maddeye devam edebilmeleri için maddeyi satmaları gerekmektedir, çünkü kendi gelirleri yoktur. Çocuk ve ergenler daha kolay kandırılabildikleri ve yakalandıklarında
daha az ceza aldıkları için satıcılar genellikle onları tercih etmektedir.16
Çocuk ve ergenlerde madde kullanımına yol açabileceği bildirilen etmenlere bakıldığında; arkadaş grubuna bağlı,
ebeveyne bağlı, kişiye bağlı, biyolojik, toplumsal, kültürel, sosyal etkenler olarak sıralanabilir.17
Bağımlılığın önlenmesi için, bilgilendirme, eğitim ve toplumsal çalışmalar önemlidir. Bağımlılık bir hastalıktır ve tedavi
edilir. Fakat bu tedaviler hem pahalıdır hem de maddeye geri dönüş ihtimali çok yüksektir. Dolayısıyla önleme çalışmaları
günümüzde büyük önem kazanmıştır.
Bu bağlamda TCK 191. Madde kapsamında tedbir altında bulunan çocukların madde ile temas dereceleri, kullanım
örüntüleri, kullanım neden ve sonuçları ve kullanım ortamları gibi faktörlerin değerlendirilmesinin, hem bu madde kapsamında gelen çocuklara yönelik rehabilitasyon yöntemlerini geliştirmede hem de madde kullanım riski altındaki çocuk
ve gençlere yönelik önleme çalışmalarında etkili olabileceği düşünülmektedir.
11
Kültegin Ögel , Sevil Taner, Ceyda Y. Eke, “Onuncu Sınıf Öğrencileri Arasında Tütün, Alkol ve Madde Kullanım Yaygınlığı: İstanbul Örneklemi”,
Journal of Dependence (2006), sayı: 7, s.18
12
Gizem, Erdem, Ceyda Y., Eke, Kültegin, Ögel, Sevil, Taner, “Lise Öğrencilerinde Arkadaş Özellikleri ve Madde Kullanımı “, Journal of Dependence (2006), sayı: 7, s.112
13
Akt. A.g.m, s.112
14
Oğuz Polat, Klinik Adli Tıp, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2013, s.266
15
Kültekin Ögel, “Madde Kullanımı İstismarı”, Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı içinde, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2007, s.309
16
Kültekin Ögel, Madde Kullanımı İstismarı, Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı içinde, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2007, s.305
17
A.g.e, s.316
275
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
YÖNTEM
Bu çalışmada TCK 191. Madde kapsamında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme
veya bulundurma, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanma suçundan yargılanan ve haklarında denetimli serbestlik kararı
verilen çocuk ve ergen yükümlüler ile çalışılmıştır. İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğü bünyesinde tedbir altında
bulunan 67 çocuk ve ergen yükümlü ile yapılan görüşmeler çerçevesinde Aralık 2014’te bilgiler toplanmıştır. Yapılan
görüşmelerde çocuk ve ergenlerin sosyodemografik özelliklerinin (yaş, eğitim durumu, meslek, yaşadığı yer, suça karışma öyküsü, ailelerinin suça karışma bilgileri ve madde kullanım öyküleri) alındığı “Demografik Bilgi Formu” ve çocuk ve
ergenlerin madde kullanım öykülerinin değerlendirildiği “Madde Kullanım Öyküsü Formu” kullanılmıştır. Görüşmelerde
çocuklardan onam alınmış ve katılmayı kabul edenler ile çalışma yürütülmüştür. Her görüşme ortalama 30 dakika sürmüştür.
BULGULAR
1. Sosyo-demografik Bulgular: Araştırmada yer alan çocukların yaşları 15 ile 20 arasında (Ort=17,67 ss= 1,35) değişmektedir. Çalışmada yer alan katılımcıların 20 yaşında dahi “çocuk” olarak denetimli serbestlik tedbiri altında yükümlülüklerini yerine getirdikleri gözlenmiştir. Adli sürecin uzun sürmesi nedeniyle çocuk ve ergenler, kendileri hakkında karar
verilip kararın uygulanma aşamasına geçilene kadar hukuki olarak çocuk kabul edilen 18 yaşını geçmektedirler. Ancak
karar suçun işlenmesi sürecindeki yaşa göre verilmekte ve kararın infazı çoğunlukla bu yaş kapsamında değerlendirilmektedir.
Çocukların eğitim durumlarına ilişkin bilgiler Şekil-1 ve Şekil-2’de verilmiştir. Görüldüğü üzere denetimli serbestlik
tedbiri altındaki çocukların büyük çoğunluğunun ( % 37,4) “okulu bırakmış” olduğu anlaşılmıştır. Okulu bırakma oranının
ise en çok (% 57,7) lise birinci sınıfta olduğu görülmektedir.
Çocukların % 68,7’sinin bir işte çalıştığı, % 31,3’ünün çalışmadığı anlaşılmıştır. Çalışan çocukların ise genellikle hizmet
sektöründe çalıştığı, yapılan işlerin ise en çok tekstil üretimi (%22,92) ve garsonluk (14,58) olduğu görülmüştür. Bunun
yanı sıra kuaförlük, satış temsilciliği, su dağıtımı gibi işler de yaptıkları anlaşılmaktadır. Çalışmaya katılan 67 çocuktan
yalnızca 1 tanesi yalnız yaşamakta olduğunu, diğerleri ailesiyle yaşamakta olduğunu beyan etmiştir. Yaşadıkları yerlere
ilişkin ilçeler bazında inceleme yapılmıştır. İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğü İstanbul Avrupa yakasındaki 11 ilçeye
hizmet vermektedir. Bunlar arasından çocukların yerleşim yerleri incelendiğinde en çok Sultangazi (%28,4), Gaziosmanpaşa (% 13,4), Fatih (% 13,4) ve Beyoğlu (% 10,4) ilçelerinde yaşadıkları anlaşılmaktadır.
Şekil 1: Denetimli Serbestlik Tedbiri Altındaki Çocukların Eğitim Durumu (% olarak verilmiştir)
276
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Şekil 2: Çocukların Okulu Bıraktıkları Sınıf (% olarak verilmiştir)
Çocukların çoğunlukla iki çocuklu (% 29,9) ya da üç çocuklu (26,9) ailelerden geldikleri, beşten daha fazla kardeşe
sahip olan çocukların oranının ise (% 16,4) azımsanmayacak düzeyde olduğu gözlenmektedir.
Denetimli serbestlik tedbiri altındaki çocukların annelerin yaş ortalaması 42,57 (ss=5,61), babaların yaş ortalaması
ise 47,72 (ss=7,04)’dir. Anne babaların eğitim düzeyine ilişkin bilgiler ise Şekil-3’te verilmiştir. Buna göre anne ( %59,7) ve
babaların (%69,7) çoğunlukla ilkokul mezunu oldukları ortaya çıkmıştır. Okuryazar olmayan annelerin oranı ise (%14,9)
oldukça fazladır.
Şekil 3: Çocukların Anne ve Babalarının Eğitim Durumları
Annelerin çoğunlukla çalışmadığı ve ev hanımı (% 77,6) oldukları, çalışanların ise temizlik işleri (% 26,6) ve aşçılık
(% 26,6) yaptıkları anlaşılmıştır. Babaların çalışma oranı ise % 88’dir. Çalışmayanlar ise emekli durumundadır. Babaların
yaptıkları işler incelendiğinde en çok serbest meslek (% 20,9), tekstil işçiliği (% 10,4) ve inşaat işleri (% 10,4) yaptıkları
anlaşılmıştır.
Tedbir altındaki çocukların daha önce yargılanma, ceza alma ve cezaevine girme durumları da sorgulanmıştır. Çocukların verdikleri yanıtlar ve adli sicil kayıtları karşılaştırılmış ve çocukların kendi durumları hakkında açık sözlülükle durumlarını yansıttıkları anlaşılmıştır. Çocuklara denetimli serbestlik tedbiri almalarına neden olan olayın kendilerinin ilk suçu
ve yargılanması olup olmadığı sorulmuştur. İlk suçları olduğunu ifade eden ve doğrulanan çocukların oranı % 56,7’dir.
Bu olayın ilk olmadığını ve daha önce yargılandıklarını ifade edenlerin oranı ise % 43,3 (29 kişi)’tür. Daha önce başka bir
olaydan yargılanan 29 çocuktan 3 tanesi ceza alarak ceza infaz kurumuna girmiş, 3 ay (hırsızlık suçu isnat edilerek), 1,5 yil
(haneye tecavüz suçu isnat edilerek) ve 3 yil (haneye tecavüz suçu isnat edilerek) sürelerle kaldıkları anlaşılmıştır. Ayrıca
7 kişi ise daha önce denetimli serbestlik (6 kişi) ve adli kontrol (1 kişi) biçiminde güvenlik tedbiri almışlardır.
Ailede suça karışma öyküsü değerlendirildiğinde ise çocukların ailelerinde yargılanan bireyin olma oranı %33,8’dir.
Çocukların ailelerinde cezaevine girme oranı ise %26,9’dur. Yargılanan ve cezaevine giren aile bireylerinin oranı Şekil-4’te
verilmiştir. Buna göre ailesinde yargılanan birey olan çocukların hem baba, hem kardeş hem de ikinci dereceden akrabaları (kuzen, dayı, amca, dede vb) benzer oranda yargılanmıştır. Yargılama sonucu cezaevine girme oranı ise en çok
babalarındır (% 41,2).
277
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
Şekil 4: Aile Bireylerinin Yargılanma ve Cezaevine Girme Oranları (% olarak verilmiştir)
Aile bireylerinin cezaevine girme nedenleri ise en çok uyuşturucu madde ticareti yapma ve yaralama suçlarıdır.
Araştırma planlanırken çocukların sigara ve diğer uyuşturucu/uyarıcı/uçucu maddeleri kullanmalarında aileden öğrenmenin geçerli olup olmadığı da merak edilmiştir. Bu sebeple özellikle çekirdek ailelerinde sigara, alkol, ve madde
kullanımına ilişkin bilgiler edinilmeye çalışılmıştır. Buna göre çocukların ailelerinde %88,1 oranında bir aile bireyi sigara
kullanmaktadır. Yalnızca babanın sigara içme oranı % 27,1, hem anne hem babanın sigara içme oranı % 20,3 iken hem
anne hem baba hem kardeşlerin sigara içme oranı % 11,9’dur. Alkol kullanımına bakıldığında çocukların ailelerinde alkol
kullanımı oranı % 22,4 olarak bulunmuştur. Alkol kullanan aile bireyi olarak ise çocuklar % 53,3 oranında baba, % 46,7
oranında kardeşlerden bir ya da bir kaçı yanıtını vermişlerdir. Çocuklar ailelerinde madde kullanımı olan birey olup olmadığı oranına %19,4 oranında “evet” yanıtını vermişlerdir. Verilen yanıtlara ikinci dereceden akrabaları da dahil etmişlerdir. Aile bireylerinin kullandıkları madde olarak ise esrar, kubar, bonzai ve tiner yanıtları verilmiştir. Madde kullanan aile
bireylerine ilişkin bilgiler Şekil-5’te verilmiştir.
Şekil 5: Madde Kullanan Aile Bireyleri (% olarak verilmiştir)
2. Çocukların Madde Kullanımına İlişkin Bilgiler
TCK 191. Madde kapsamında denetimli serbestlik tedbiri altındaki çocukların madde kullanım öyküsünü değerlendirmek için görüşmede sigara, alkol, esrar, eroin, kokain, amfetamin (ekstazi), sentetik kannabinoid (bonzai), uçucu maddeler (bali, tiner vb) ve diğer maddeler olmak üzere kategorilenen bir takım sorular sorulmuştur. Bu maddelerin seçilme
nedeni, daha önce denetimli serbestlik sürecinde gerçekleştirilen çalışmalarda yoğunlukla tercih maddesi olarak belirlenenler olmalarından kaynaklanmaktadır. Çocukların maddeyi kullanıp kullanmadıkları, kullanma süreleri, kullanım sıklıkları, kullanmaya devam etmiyorlarsa son kullanımdan beri geçen süre gibi bilgiler elde edinilmeye çalışılmıştır.
Çocukların madde kullanım oranlarına ilişkin bilgiler Şekil-6’da verilmiştir. Buna göre çocukların % 98,5’i hayatlarında
en az bir kez sigara kullanmıştır. Alkol için bu oran % 85, 1 iken esrar kullanım oranı % 79,1’dir. Ayrıca son dönemde ül278
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
kemizde yaygın olarak kullanıldığı bilinen sentetik kannabinoid (bonzai) kullanım oranı ise % 79,1’dir. Çocuklar arasında
eroin ve kokain maddelerini en az bir kez denediğini ifade eden 1’er çocuk bulunmaktadır. Diğer madde olarak kullanıldığı
belirtilen uyuşturucu madde sorusuna yalnızca “kubar” yanıtı verilmiştir. Bu sebeple analizlerde diğer madde olarak bahsedilen noktada kubardan bahsedilmektedir. Kubar, hint kenevirinin plakalaştırılmış halidir. Tedbir altındaki çocukların
genel olarak sigara kullanımı ile başlayarak diğer maddeleri en az bir kere deneme eğilimde olduklarını söylemek mümkün olabilmektedir.
Şekil 6: Madde Kullanım Oranları (% olarak verilmiştir)
Daha önce yapılmış olan bir araştırmada da, olguların çok büyük bir kısmının esrar kullanımı nedeniyle (% 97.7,
n=126) denetimli serbestlik tedavisi kapsamına alındığı saptanmıştır.18 Akgöz ve ark.’nın yaptığı çalışmada da maddeye
ilişkin suç işleyenler arasında en çok tercih edilen yasadışı maddenin esrar olduğu belirlenmiştir.19 Bu çalışmalara paralel
olarak bu çalışmada da en çok denenen madde esrar olarak belirlenmiştir.
Çocukların madde deneme ve kullanmaya başlama yaşları incelenmiştir (Bknz: Tablo-1). Buna göre sigara deneme
yaşı 6 yaşına kadar düştüğü, alkol ve sigara kullanımının ilkokul seviyesine kadar gerilediği yorumu yapılabilmektedir.
Kullanılan madde
Minimum Maksimum Ortalama
yaş
yaş
yaş
Sigara
6
19
13,29
Alkol
10
19
15,09
Esrar
10
18
14,94
Kokain
14
14
14
Eroin
14
14
14
Ekstazi
11
18
16,07
Uçucu madde (bali, tiner vb)
8
17
13,36
Sentetik kannabinoid (bonzai)
13
19
16,16
Diğer madde
11
20
15
Tablo 1: Madde Türüne Göre Deneme/Kullanmaya Başlama Yaş Bilgileri
Ayrıca uçucu madde deneyiminin de oldukça küçük yaşlara kadar indiği, bu durumda bulunmasının kolaylığının neden olabileceği düşünülmektedir. Sentetik kannabinoid kullanımının en erken kullanımı ise 13 yaş olarak görünmektedir.
Daha önce sokakta yaşayan çocuklarla yapılmış bir araştırmada, bu çocukların ilk madde kullanmaya başladıkları
18
A.Ender Altıntoprak, Serap A. Akgür, Gül Kitapçıoğlu, Zeki Yüncü, Hakan Coşkunol, “Denetimli Serbestlik Olgularının Retrospektif Analizi:
Sosyodemografik Özellikler, Bireysel ve Ailesel Bağımlılık ve Suç Öyküleri ile Tedavi Yanıtları”, Bağımlılık Dergisi (2014) ,15/1, s.8
19
Akt. A.g.m, , s.8
279
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
yaş ortalamalarına bakıldığında tütüne başlama yaşı ortalaması 9,5±2,6 olarak bulunmuştur. Yapıştırıcı, uçucu, alkol ve
flunitrazepam kullanmaya başlama yaşı ortalamasının ise 12,1 ile 12,8 arasında olduğu belirlenmiştir. Bu maddeleri esrar ve klonazepam takip etmektedir. Eroin ve biperiden kullanmaya ise daha ileri yaşlarda başladıkları gözlenmiştir.20 Bu
çalışmada da yaş ortalamalarında daha önce yapılan çalışmalara benzer sonuçlar çıktığı dikkat çekmektedir.
Çocukların ilk kez maddeyi deneme ve başlama nedenleri ve öyküleri sorulduğunda genellikle benzer cevaplar verdikleri gözlenmiş ve bu nedenler sonradan kategorilenmiştir. Merak, özenti, arkadaş çevresine uyum sağlama nedenleri
en çok verilen yanıtlardır. Ayrıca biri tarafında madde kullanımına zorlanma, stresli yaşam olayları ( ailevi sorunlar, kız
arkadaş sorunları gibi), üzüntülü bir yaşam olayı ( ebeveyn boşanması, yakının kaybı gibi), bir maddeyi bırakmak için
yerine diğer maddeyi deneme gibi nedenler sıralanmıştır. Buna göre sigara, alkol, esrar, ekstazi, bonzai ve kubar kullanımının nedeni olarak en çok “arkadaş çevresine uyum sağlama” yanıtı verilmiştir. Daha sonra ise merak ve özenti yanıtları
gelmektedir. Eroin ve kokain kullanımının tek nedeni olarak ise “merak” belirtilmiştir. Bu maddeleri kullanan çocukların,
erken yaşta diğer maddeleri de kullandığı anlaşılmıştır.
Daha önce koruma merkezine başvuran çocuklarla yapılmış bir çalışmada da madde kullanım nedenleri bu çalışmayla
paralel yargılar içermektedir. Bu Koruma merkezine başvuran çocukların %79,7’ si arkadaşları madde kullandığı zaman
madde kullanmak istediklerini belirtmişlerdir. Bundan sonra sırasıyla öfkelendikleri (%65,9), sıkıldıkları (%65,6), üşüdükleri (%61,4) ve cesaretlenmek istedikleri ya da korktukları zaman (%50,4) madde kullanmak istedikleri saptanmıştır. En
düşük oranda eğlenmek (%39,1) için madde kullandıkları dikkati çekmektedir.21
Çocukların maddeyi kullanma sıklıklarına ilişkin bilgiler Şekil-7’de verilmiştir. Kullanım sıklığı “bir kez deneme” ile “her
gün” kullanım arasında değişmektedir. Sigara kullanan çocukların “her gün” (% 97) bu maddeyi kullandıkları, alkol için
ise “nadiren” kullananların oranının (% 35,1) yüksek olduğu, kullanılan dönemde esrar maddesinin çoğunlukla “hergün”
(%30,2) kullanıldığı, kokain ve eroin maddesinin yalnızca “bir kez deneme” aşamasında kaldığı, ekstazi maddesi (% 34,5)
ve diğer madde (kubar % 50) için “nadiren” kullananların çoğunlukta olduğu, uçucu maddeler için ise “bir kez deneme”
oranının (% 38,5) yüksek olduğu görülmüştür. Bonzai denen sentetik kanabinoidin ise kullanılan dönemde çoğunlukla
“her gün” (%45,1) alındığı çarpıcı bilgilerden biridir.
Şekil 7: Çocukların Madde Kullanım Sıklıkları (% olarak verilmiştir)
Madde kullanım öyküsü alınırken araştırılan bilgilerden biri de çocukların madde kullanım süreleridir. Kullanılan maddeye göre süre bilgileri Şekil-8’de ayrıntılı olarak verilmiştir. Çocukların verdikleri bilgilere göre kullanım “bir kez deneme”
ile “5 yıldan fazla kullanım” a kadar gitmektedir. Analiz sonuçları sigara kullanan çocuklar arasında bu durumun “ 5 yıldan
fazla” (%25,8) sürme oranının en yüksek olduğu, alkol (% 33,3) ve esrar (% 25,1) için çoğunlukla “2 yil” süren kullanım
20
http://www.ogelk.net/Dosyadepo/koruma%20merkezi.pdf (İstanbul’da Koruma Merkezlerine Başvuran Çocuklarda Tütün, Alkol ve
Madde Kullanım Özellikleri, Kültegin Ögel , Alper Aksoy, 08.10.2015)
21
http://www.ogelk.net/Dosyadepo/koruma%20merkezi.pdf (İstanbul’da Koruma Merkezlerine Başvuran Çocuklarda Tütün, Alkol ve
Madde Kullanım Özellikleri, Kültegin Ögel , Alper Aksoy, 08.10.2015)
280
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
olduğu, ekstazi ( % 35,7) ve diğer madde (kubar % 33,3) için kullanımın en çok “birkaç kez kullanım” aşamasında olduğu,
uçucu madde kullanımının en çok (% 35,7) “bir kez deneme” aşamasında kaldığı, bonzai için ise çoğunlukla “bir yıldan az”
ve “bir yıl” ( % 26 - % 26) sürelerince kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Şekil 8: Çocukların Madde Kullanma Süreleri (% olarak verilmiştir)
Görüşmeler sırasında çocukların çoğu tedbir sürecinde madde kullanımını bıraktıklarını, bir kısmı ise madde kullanımını daha önce bıraktıklarını ifade etmişlerdir. Bu sebeple bahsi geçen maddelerin halen kullanım oranları ve kullanmıyorlar ise en son kullanımdan beri geçen süre (bknz: Şekil 9) oranları değerlendirilmiştir. Buna göre çocukların % 90,9’u
halen sigara, % 57,9’u ise alkol kullanmaktadır. Çocuklar bu durumla ilgili bir sorunları olmadığını, kendilerini bağımlı
görmediklerini ifade etmektedirler. Esrar için % 3,8 (2 kişi), bonzai için ise %2 (1 kişi) oranında kişiler tamamen bırakamadıklarını, kendilerini bu konuda zayıf hissettiklerini, nadiren de olsa kullanma eğilimlerinin bulunduğunu ifade etmiştir.
Madde kullanımını bırakan çocukların en son kullanımından beri geçen süreler ise “ 6 aydan daha az” ve “3 yildan
fazla” aralığında zaman aralıkları belirtmişlerdir. Buna göre sigarayı bırakan çocukların en son kullanımının üstünden çoğunlukla“6 aydan az” (% 50) süre geçtiği, alkol (% 33,3) ve esrar (% 42) kullanımını bırakanların da “6 aydan az” süredir
kullanmama oranlarının fazla olduğu, ekstazi (% 32,1) ve uçucu madde (% 52,1) kullananların “1yil ve 3 yıl” arasındaki
süreler boyunca bu maddeleri kullanmadıkları anlaşılmıştır. Bonzai ve kubar (diğer madde) kullanımının üzerinden çok
uzun süre geçmediği anlaşılmaktadır. İki madde için de son kullanımın üzerinden çoğunlukla “ 6 aydan daha az”, “6 ay”
ve “1 yil” süreleri geçmiştir.
Şekil 9: En son kullanımdan itibaren geçen süre
281
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
TARTIŞMA
Bu çalışmanın amacı denetimli serbestlik tedbiri altındaki çocuklarla ilgili sosyodemografik bir çerçeve çizmek ve
madde kullanım öykülerine bakmaktır. Tedbir altındaki çocukların genel olarak sigara kullanımı ile başlayarak diğer maddeleri en az bir kere deneme eğilimde olduklarını söylemek mümkün olabilmektedir.
Çalışmaya göre okula devam (akademik başarı) ile madde kullanımı arasında bir ilişki olduğu söylenebilir. Çünkü çalışmaya göre okulu bırakan çocukların oranı, % 37,4 gibi yüksek bir orandır.
Toplanan veriler ışığında çocukların madde deneme ve kullanmaya başlama yaşları incelendiğinde, sigara deneme
yaşı 6 yaşına kadar düştüğü, alkol ve sigara kullanımının ilkokul seviyesine kadar gerilediği yorumu yapılabilmektedir.
Ayrıca uçucu madde deneyiminin de oldukça küçük yaşlara kadar indiği, bu durumda bulunmasının kolaylığının neden
olabileceği düşünülmektedir. Sentetik kannabinoid kullanımının en erken kullanımı ise 13 yaş olarak görünmektedir.
Bunun yanı sıra anne-baba eğitim düzeyinin düşüklüğü de bir risk faktörü olarak değerlendirilebilir. Çalışmamızda
anne ( %59,7) ve babalarının (%69,7) çoğunlukla ilkokul mezunu oldukları ortaya çıkmıştır. Okuryazar olmayan annelerin
oranı ise (%14,9) oldukça fazladır. Bu sonuçlar daha önce yapılan çalışmaların bulgularıyla da uyumludur.
Kardeş sayısının artmasının da madde kullanımında önemli bir etken olduğu düşünülebilir. Çalışmamıza katılan çocukların iki çocuklu (% 29,9) ya da üç çocuklu (26,9) ailelerden geldikleri, beşten daha fazla kardeşe sahip olan çocukların
oranının ise (% 16,4) ise görülmektedir.
Çocukların madde kullanım öyküleri değerlendirildiğinde sigara, alkol, esrar ve sentetik kannabinoid maddelerinin
gerek yasal oluşu gerek düşük maliyetli oluşları nedeniyle ulaşılabilirliklerinin kolay olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bu
maddelerin kullanım sıklıklarının diğerlerine göre daha fazla oluşu da bu görüşü desteklemektedir.
Araştırma sürecinde de ilk kez maddeyi deneme ve başlama nedenleri ve öyküleri sorulduğunda genellikle benzer
cevaplar verdikleri gözlenmiş ve bu nedenler merak, özenti, arkadaş çevresine uyum sağlama gibi yanıtlardan oluşmuştur. Yeni şeyler deneme ve sosyalizasyon sürecinde önemli bir aşama kaydettikleri 12-18 yaş arası merak ve özenti duygularının hakim olduğu bu dönemde bu türden maddeleri kolaylıkla elde edebildikleri ve denedikleri düşünülmektedir.
Bu çalışmada madde kullanımına yol açan etkenleri belirleyecek nedensellik bütün yönleriyle ele alınamamıştır. Farklı
metod ve ölçekler kullanılarak geniş bir çalışma ile çok yönlü nedensellik daha geniş bir perspektifle ortaya konabilecektir.
Ayrıca bu çalışmanın sadece bir denetimli serbestlik kurumunda yapıldığı unutulmamalıdır. Ancak bu çalışma betimleyici bir çalışma olduğu için sonuçları genellemek gibi bir amaç baştan ortaya konmamıştır.
SONUÇ
Madde kullanımının ülkemizde yapılan birçok çalışmada da ortaya konduğu üzere arttığı gözlemlenmiştir. Özellikle
sigara ve alkol gibi maddelerin kullanım yaşının düştüğü, esrar maddesinin de sıkça kullanılır olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca kullanılan maddelerin çeşitliliğinin arttığı ve bunların alım gücü düşük çocuklarca bile alınabilecek kadar ulaşılabilir
olduğu gözlenmektedir.
Araştırmada çocukların ailelerine ilişkin alınan bilgilerin aslında madde kullanımına başlamanın aile içindeki örüntüyle tetiklendiği ve arkadaş çevresinde vuku bulduğu öngörüsünü kanıtladığı düşünülmektedir. Çocuklar aslında maddenin
zararlarını bilmekte ancak başlarına gelebilecekleri yaş itibariyle küçümsemektedir. Burada ailenin rolü büyüktür. Aile
toplumun temel taşıdır. Bağımlılık gibi kişiler arası ilişkilerin sorunlu olduğu dönemlerde artan hastalıkların özellikle aileden alınacak destekle iyileştirilebildiği bilinmektedir. Müdahaleden öte önleme için de ailenin hedef alınması, aile içi
ilişkilerin düzenlenmesi, anne-baba-çocuk bağının güçlendirilmesi gibi amaçlarla yapılacak aileye yönelik destekleyici
adımların çocukların madde kullanımını azaltacağı düşünülmektedir. Çünkü ailesinden yeterince ilgi ve destek gören,
ailesinden uygun gözetim ve denetim alan çocukların kendine zarar verici davranışları deneme eğiliminde olmadığı söylenebilir. Çocuklar merak ve keşif duygularını spor, sanat, alternatif hobiler gibi yaratıcı alanlara yönlendirebilmektedir.
282
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Yapılan görüşmelerde çocukların genel olarak okula gitme konusunda isteksiz, herhangi bir hobileri çoğunlukla bulunmayan, çoğunlukla düzenli bir işte çalışmadıkları ve boş zamanlarının çok olduğu gözlemleri edinilmiştir. Bu bağlamda
ülkemizdeki eğitim politikalarının gözden geçirilmesi ve çocukların bilgi düzeyine göre değil yeteneklerine göre eğitim
verilmesinin ve bunun da her sosyoekonomik düzeyden gelen çocuk için ulaşılabilir olmasının gerekli olduğu düşünülmektedir. Çocukların yeteneklerine odaklanıldığında bu onların aldıkları eğitime ve yaptıkları işe daha kanalize olmalarını
sağlayacaktır.
TCK 191. Madde kapsamında İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde tedbir altında olan yapılan çocuklarla
yapılan bu çalışma aslında madde kullanımının tek yönlü açıklanamayacağını, madde kullanımına müdahale ve özellikle
önleme çalışmaları için çok yönlü bakış açısına sahip olunması gerektiğini ortaya koymaktadır.
KAYNAKÇA
Ada, Şükrü, Peker, Adem Peker, “Tedavi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulamasının Etkililiğinin İncelenmesi (Sakarya
İli Örneği)”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 16/1, (2012), 425-438
Altıntoprak, A.Ender, Akgür, Serap A., Kitapçıoğlu, Gül, Yüncü, Zeki, Coşkunol, Hakan , “Denetimli Serbestlik Olgularının
Retrospektif Analizi: Sosyodemografik Özellikler, Bireysel ve Ailesel Bağımlılık ve Suç Öyküleri ile Tedavi Yanıtları”,
Bağımlılık Dergisi (2014) ,15/1, 1-9
Çalışkan, Suat, Türk Ceza Hukukunda Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Suçları. Ankara: Adalet Yayınevi, 2012
Erdem, Gizem, Ceyda Y., Eke, Kültegin, Ögel, Sevil, Taner, “Lise Öğrencilerinde Arkadaş Özellikleri ve Madde Kullanımı “,
Journal of Dependence (2006), sayı: 7/3, s. 111-116
Kolay Akfert Serpil, Çakıcı Ebru, Çakıcı Mehmet, Üniversite öğrencilerinde sigara-alkol kullanımı ve aile sorunları ile ilişkisi. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2009; 10: 40-47.
Nursal, Necati, Ataç, Selcen, Denetimli Serbestlik ve Yardım Sistemi (Probation), Ankara: Yetkin Yayınevi , 2006
Ögel, Kültegin , Taner, Sevil Taner, Eke Y.Ceyda, “Onuncu Sınıf Öğrencileri Arasında Tütün, Alkol ve Madde Kullanım Yaygınlığı: İstanbul Örneklemi”, Journal of Dependence (2006), sayı: 7/1, s.18-23
Ögel, Kültekin, Madde Kullanımı İstismarı, Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı içinde, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2007
Özdemir, Metin , Denetimli Serbestlik Tedbiri Olan Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Uygulaması, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2011
Yörükoğlu, Atalay, Gençlik Çağı, Özgür Yayınları, İstanbul 1996, 9.bs
Polat, Oğuz, Klinik Adli Tıp, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2013
http://www.ogelk.net/Dosyadepo/koruma%20merkezi.pdf (İstanbul’da Koruma Merkezlerine Başvuran Çocuklarda Tütün, Alkol ve Madde Kullanım Özellikleri, Kültegin Ögel , Alper Aksoy, 08.10.2015)
http://www.cte-ds.adalet.gov.tr/ 02.09.2015
http://www.sck.gov.tr/oecd/2013%20T%C3%BCrkiye%20Uyu%C5%9Fturucu%20Raporu.pdf/07.10.2015
283
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
DENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİ ALTINDAKİ HÜKÜMLÜLERDE YENİDEN SUÇ İŞLEME EĞİLİMİ
(RESİDİVİZM), BU ORANLARININ ÖLÇÜLMESİ VE ULUSLARARASI
UYGULAMALARA DAİR DEĞERLENDİRME1
Halil İbrahim Dizman
Dış İlişkiler Daire Başkanı
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü
ab101223@adalet.gov.tr
“Hiç kimse onu bulandırmadığı ve ihlal etmediği
sürece Hukuk, teneffüs ettiğimiz hava gibi,
görünmez ve tutulmaz bir şekilde etrafımızı kaplar.
O, ancak kaybettiğimizi anladığımız zaman
değerinin farkına vardığımız sağlık gibi sezilmez bir şeydir.”
Pierre Calamanderi
1. GİRİŞ
Gün geçtikçe artan suçluluk oranlarının bireylerin özgürlüğünü ve güvenliğini tehdit etmesi ve bununla birlikte toplumların genel düzenini bozmasının ağır sonuçlarının görülmesi, suçla mücadele konusunda yeni yaklaşımlar ve politikalar belirlenmesine yönelik araştırmaların artmasına neden olmuştur.
Cezanın doğasında belirli bir müeyyide olmasına rağmen diğer bir özelliği de her ne önlem alınırsa alınsın veya müdahale yapılırsa yapılsın ihlal edilme olasılığının var olmasıdır. Bu gerçeğin bir sonucu ise ceza adalet politikaları gözden
geçirilmeye başlanarak gerek ne tür bir ceza adalet politikası izleneceği gerekse süreç içerisinde suçlu bireylerin yeniden
topluma kazandırılmasına yönelik nasıl bir program izleneceği konularında farklı arayışlar oluşmaya başlanmasıdır.
Bu arayışlara esas olan düşünce ise şüphesiz ki çok farklı bilim dallarının suçluluk alanında özellikle suça sebep olan
etmenlerin de çeşitliliği göz önünde bulundurulduğunda farklı unsurlardan yola çıkarak suçlu davranışı ve sonrasındaki
müdahaleleri açıklamaya çalışmasıdır.
KOÇ’un aktardığı gibi bugünkü anlamda ilk cezaevi Amsterdam’da 1595 yılında erkekler için yapılmıştır ancak görülen o ki o günden bugüne kapatılma tek başına ıslah edici bir etkiye sahip olamamış, çok çeşitli yöntemler uygulansa da
istenilen noktaya varılamamış ve suç oranlarında her geçen gün artış yaşanmaya devam etmiştir. Yani cezanın tek başına
suçlu bireyler için rehabilite edilmede etkili olamadığı, istenilen davranış değişiminin yaşanamadığı ve yeniden suç işlemenin önlenmesinde tam olarak etkili olamadığı görülmektedir. Bunun yerine alternatif yöntemler aranmaya başlanmıştır. Denetimli serbestlik kurumları bu kurumların en başında olanıdır2.
Denetimli serbestlik birçok ülkede farklı yapılara sahip olsa da genel olarak hapsetmeye ilk alternatif olarak; öncelikli
suçlu bireylerin toplumla iç içe rehabilite edilmesi anlayışından yola çıkarak onların topluma kazandırılmalarını sağlamayı
amaçlarken bir yandan da denetim mekanizmasıyla toplumun güvenliğine katkı sağlamaktadır.
Ancak denetimli serbestlikte de tıpkı hapis cezalarında olduğu gibi suçlu kişilerde çok çeşitli sebeplerden dolayı yeniden suç işleme olasılığı mevcuttur ve bu oran suç türlerine göre bazı farklılıklar içermektedir. Özellikle suçlu davranışın
temelinde var olan bazı dinamiklerin değiştirilememesi veya kişilerin davranış değişimi motivasyonunun var olmaması
ya da yeterli olmayışı gibi bir takım etkenlerden dolayı yeniden suç işleme eğilimi birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de
hatırı sayılır bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
1
2
284
Bu bildiri ülkemiz ve bazı ülkelere ait uygulamaları genel hatlarıyla ortaya koymakla yetinmektedir.
Koç, 2012, s. 2436.
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
2. RESİDİVİZMİN (YENİDEN SUÇ İŞLEME EĞİLİMİ) TANIMLANMASI
Son dönemlerde ceza adalet ve infaz sistemi araştırmalarında oldukça fazla öne çıkan bir konu da residivizm(yeniden
suç işleme eğilimi) ve bunun ölçülmesi konusudur.
Alanda çalışan uzmanların üzerinde hem fikir olduğu, kabul ettiği tek bir residivizm tanımı olmamakla birlikte, sözlük
tanımıyla suç işlemeyi sürdürme eğilimi veya istenmeyen davranışın/suçun tekrarlanması olarak tanımlanmakta olan
Residivizm, geniş tanımlamasıyla; ceza adalet sistemi tarafından müdahaleden sonra suçlular tarafından suç davranışının
tekrarlanmasıdır. Bu anlamda farkı yargı alanlarınca farklı şekillerde ölçülebilmektedir.
Kısaca residivizmin üç şekilde gerçekleştiğini görmekteyiz;
•
•
•
Ceza infaz kurumundan tahliye olunduktan sonra,
Toplum içinde denetime tabi olunan süreç içerisinde(denetimli serbestlik, şartlı tahliye gibi)
Toplum içinde denetimde olup tahliye olunduktan sonra
Birçok araştırma sonucunda; suç isleyen kişinin tekrar suç islenmesinin önlenmesi, uzun çalışma süresini ve çok kurumlu yaklaşımı gerektiren bir süreç olduğu anlaşılmıştır. Diğer bir ifade ile ilk kez suç isleyen kişinin, sadece belirli bir
dönem ceza infaz kurumunda kalması mükerrer suçluluğu önlemediği gibi, hapis cezasının süresinin uzunluğunun da
mükerrer suçluluğu önlediği konusunda doğrudan bir veri bulunamamıştır. Ancak uygun, etkili bir risk ve ihtiyaç değerlendirmesi sonucu, eğitim ve iyileştirme programlarının uygulanması ve ceza infaz kurumundan salıverildikten sonra
gerçekleştirilecek tüm programlar yeniden suç işlemeyi azaltıcı faktörlerden görülmektedir3.
Araştırmalardaki sınırlamalar sebebiyle vakaların büyük çoğunluğundaki yeniden suç işleme eğilimini tam olarak bilebilmek mümkün olamamaktadır ve bu konu birçok Avrupa ülkesinin halen araştırma konuları içerisindedir.
Literatürde suçluların suç işlemeden vazgeçmelerinde işe yarayacak yöntemlere yönelik ortaya çıkan bazı önemli
mesajlar vardır, bunlar;
• Kendi motivasyonlarının varlığı(yeniden entegrasyon için yerel topluluk etkisi, ebeveyn ilişkileri),
• Yeniden suç işlemekten vazgeçirmek için bireyselleştirilmiş süreci göz ardı eden tek tip tüm müdahalelerin işe yaramaz olduğu,
• Karşılaştırma yapıldığında; suçtan vazgeçirmek için daha güçlü sosyal destek ağlarının var olduğu, öz yeterlilik ve
bağlılık daha yüksek olduğunu kişilerde yeniden suç işlemenin düşük olduğu,
• Destek alan, dinlenen, sorunlarına pratik çözümler sunulan ve kendilerine inanılan hükümlülerin sadece denetlenenlerden daha iyi gelişme gösterdiği ve yeniden suç işleme oranlarının düşük olduğu,
• İş bulma, olumlu sosyal ağları geliştirme, aile bağları ve öz yeterlilik gibi motivasyon düzeyinin artmasına yardımcı
olan müdahalelerin yeniden suç işleme riski üzerinde güçlü olumlu bir etkiye sahip olduğu,
• Rehabilite müdahalelerinde; bilişsel davranışçı programlar ile destekleyici diğer programların olmasının daha çok
işe yaradığı,
• Yoğun denetimin tek başına yeterli olmadığı ve yeniden suç işlemenin azaltılmasına yardımcı olamadığı bunun yerinde kriminolojik ihtiyaçlarına hitabeden çeşitli desteklerin sunulmasının önemli olduğu4.
Yeniden suç işleme oranları, öncelikle eski hükümlülere yönelik istihdam fırsatlarının eksikliğinden etkilenir. Eski hükümlüler için kullanılabilir istihdam olanaklarının sayısının yetersiz olması, bireylerin topluma geri salındıktan sonra sabıkaları sebebiyle iş bulmada zorlanmaları en önemli sorunlardandır.
Yeniden suç işlemenin bir başka nedeni, eski hükümlülerin toplumsal baskı ve dışlanmışlıktan dolayı eski ortamlarına
3
4
Kamer, 2013, s. 1.
Sapouna, Bisset ve Conlong, 2011, s.4-37
285
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
geri dönmek zorunda kalmalarındandır. Yine bireylerin yaşam becerilerinin eksikliğinden ötürü toplumda sorumluluk
alamamalarıdır. Bunun yanında dönmüş oldukları ikamet yerlerinin oldukça yetersiz koşullarda olması, maddi sorunlar
ile birlikte birleşince suçlu davranış göstermeye zemin oluşturmaktadır.
Ceza adalet sistemi genellikle insanların ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığından hapsetme yaygın bir çözüm
şekli olarak kendini göstermekte olup, tekrarlayan suç davranışının engellenmesi yönünde daha çok yüzeysel çözümler
üretilmekte bu da yetersiz kalınmasına sebep olmaktadır.
KAMER’in aktardığına göre; İngiltere’de yapılan kriminolojik ve sosyal araştırmalar sonucu yeniden suç islenmeye
neden olan dokuz etken belirlenmiştir. Bunlar; eğitim eksikliği, issizlik, uyuşturucu madde ve alkol kötü kullanımı, akıl ve
fiziki sağlıktaki sorunlar, davranış bozukluğu ve kendini kontrol edememe, hayat becerilerinin yetersiz olması, barınma
yerinin bulunmaması, mali desteğin yeterli olamaması ve borcun bulunması ile aile bağlarındaki sorunlardır. Yine İngiltere’de hapis cezası yeniden suç islemeyi etkileyen bir faktör olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda; mahkemelerce hükümlüler hapis cezası verilmesi nedeniyle; bu kişilerin üçte birinin barındıkları yeri kaybettiği, üçte ikisinin isten çıkarıldığı, beste
ikisinden fazlasının aile bağları ile ilişkilerinin koptuğu anlaşılmıştır. Avustralya’da ise; yeniden suç işleme konusunda
yapılan çok sayıda araştırmanın sonucunda, mükerrer suçluluğun nedenleri olarak; eğitim eksikliği, işsizlik, uyuşturucu
bağımlılığı ve alkol kötüye kullanımı, akıl ve fiziksel rahatsızlık, davranış bozukluğu ve kendini kontrol edememe, zayıf
sosyal ve iletişim becerileri, barınacak yerin bulunmaması, mali durumun yeterli olmaması, yoksulluk ile zayıf aile bağları
olarak belirlenmiştir5.
Kısacası bireylerin yeniden suç işlemelerinde tek bir neden yoktur ancak bazı önemli sebepler şunlardır;
• sosyalleşme eksikliği
• iş eğitimi eksikliği
• istihdam elde edilememesi
• cezaevinden döndükten sonra topluma yeniden uyum sağlayamaması
• antisosyal davranışlar
• dürtüsellik
• eğitimsizlik
• destek eksikliği
• madde bağımlılığı
• ebeveynleri tarafından ihmal/ kötü ilişkiler6.
3. RESİDİVİZMİN ÖLÇÜLMESİ
Ceza infaz alanındaki gelişimin sağlanmasına yönelik alandaki sorunların çözülmesinde ve kurumların kapasitelerini
geliştirilmelerinde yeniden suç işleme verilerinin toplanması ve buna etki eden faktörlerin tespit edilmesi önem arz etmektedir. Bu anlamda Residivizm; hapsetme sonrası hikayede başarının önemli bir parçası olarak görülmektedir.
Recidivism çeşitli yollarla ölçülebilir ve suç işlemenin ölçülmesinde tam bir “doğru” ölçü yoktur. Suç işleme en yaygın
kullanılan ölçü; suç işleyen kişinin belirli bir zaman dilimi içerisinde(genellikle iki veya üç yıl) cezaevine dönüp dönmediğidir. Herhangi bir sebeple tutuklanma, bir suçlunun denetimli serbestlik veya şartlı tahliye altındayken bir kural ihlali
ile cezaevine geri dönme söz konusu olabilmektedir. Çalışmaların çoğu gözaltı ve şartlı tahliye ihlallerini içermektedir.
Bunun yanında suç işleme kullanımı ve ölçümü hakkında bazı yanlışlar dikkati çekmektedir. İlki; ceza adalet sürecindeki
suç işleme veya yeniden suç işleme tanımlarının farklılığıdır ki bu nedenle, tek bir ölçü elde edilmesi zorlaşacaktır. Bunun
da toplanan verilerin farklı farklı yollarla değerlendirilmesi gibi yanlış bir sonuç oluşturması muhtemeldir. Diğeri ise hesap
yapılırken suç türlerinde yapılan seçimlerdeki hatalardır. Kısacası yeniden suç işleme oranı belirlenirken araştırma yapılan
evrenin iyi belirlenmesi gerekmektedir7.
5
6
7
286
Kamer, 2013, s. 3-4.
http://study.com/academy/lesson/recidivism-definition-causes-prevention.html
Ruggero, Dougherty ve Klofas, 2015,s.1-6
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
Residivizm oranları; devletlerin denetim ve uygulamaları, genel ekonomik dalgalanmalar gibi dışsal ya da içsel birçok
fatörden etkilenmektedir. Recidivizm oranı belirlenirken üç unsur öne çıkmaktadır. Bunlar şunlardır:
123-
Ölçüye tabi kuruluşların evreninin belirlenmesi,
Gözlem dönemi aralığı,
Suç işleme eyleminin tanımlanması.
Yeniden suç işleme oranları üzerinde yoğunlaşan politika yapıcılar, denetimli serbestlik ve şartlı tahliye verilerini analiz ederek kurumsal kapasiteyi inşa etmelidir. Suç işlemede doğru ve anlamlı bir resim elde etmek için, devletler suç
işleme verilerini toplamada, raporlamada ve uygulamalarında aşağıdaki unsurları dikkat etmelidir:
1. Residivizmin birincil tanımı; yeni bir suç ya da salıverilme sonrası üç yıl içinde herhangi bir suçtan cezaevine geri
dönenler ile tutuklamalar, mahkûmiyet ve denetimli serbestlik veya şartlı tahliye koşulları ihlalleri olmak üzere ortak bir
tanımı yapılmalıdır.
2. Çeşitli Residivizm ölçümleri; yeniden cezaevine dönme, tutuklama, mahkumiyet, denetimli serbestliği veya şartlı
tahliyeyi ihlal gibi unsurları içermelidir.
3. Yeniden suç işleme sonuçları, yeni suç, teknil ihlal, suç türü veya coğrafik alan hakkında bilgi içermelidir.
4- Hükümlüler hakkında risk düzeyi, yaş, eğitim, sabıka geçmişleri, davranışsal ve sağlık ihtiyaçları konularında bilgi
içermelidir.
5- Salıverilme sonrası bir, iki ve üç yıl periyotlarla sürekli takip süreci olmalıdır.
6. Yıllık yeniden suç işleme eğilimi hesapları yapılmalıdır.
7. Mümkün olduğu kadar eldeki veriler bilgisayar tabanlı işlenmelidir8
Buradan yola çıkarak ülkelerin bazı uygulama farklılarına sahip olduğu, residivizm ve oranlarının belirlenirken belli
başlı bazı kıstaslara sahip oldukları görülmektedir. Her ne kadar burada belirtilen hususların tamamıyla uygulanması,
ülke çapında suç işleme eğilimi oranlarının hesaplanması, analiz edilmesi ve işlenmesi ülkeden ülkeye farklılık gösterse
de devletlerin kendi içlerinde belli standartları ve bu yönde politikalar oluşturması önemlidir.
Residivizmin ölçümünün iyileştirilmesinde uluslararası bazı genel prensipler mevcuttur, bunlar;
1. Performans ölçüsü olarak yeniden suç işlemenin belirlenmesi(residivizm bir başarı ölçütüdür),
2. Yeniden suç işlemenin tanımlanması
3. Veri Toplama / Ölçüm: Tutuklamalar, Giriş türünün izlenmesi, Salıverilme türü
4. Düzeltilmiş tekrar suç işleme oranları: Risk Düzeyi, Zaman sınırlı, Program Çıktıları 9
4. RESİDİVİZM ORANLARININ ÖLÇÜLMESİNE YÖNELİK BAZI ARAŞTIRMALAR
Farklı ülkelerdeki uygulamalar değerlendirirken ve karşılaştırma yaparken bazı hususlara dikkat etmek gerekmektedir.
1.
2.
3.
4.
5.
6.
Yargı sistemindeki farklılıklar
Ceza uygulamalarındaki farklılıklar
Kayıtlardaki farklılıklar
Kullanılan yöntemler ve metotlardaki farklılıklar
Suçlu gruplardaki farklılıklar
Gözlem dönemlerindeki farklılıklar
Bu hususlar her ülkede aynı olmayacağından dolayı orttaya çıkacak ölçüm araçları ve sonuçlarının değerlendirilmesi
de farklı olacaktır 10.
8
9
10
Weisberg, 2011, s.785-788
http://www.ncsl.org/documents/nalfo/MeasuringRecidivismRKing.pdf
http://www.coe.int/.../Justice/MonitoringRecidivism.
287
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
4.1. İsviçre
Bir hapishanede yapılan, 5122 kişinin katılımıyla gerçekleşen ve 2,7 yıl süren araştırmada; tahliye olan hükümlülerin
% 69 gibi bir oranında yeniden suç işleme gerçekleştiği ve ceza infaz kurumuna döndükleri belirlenmiştir11.
4.2. Amerika
Amerika’da her 10 hükümlüden 4’ ü 3 yıl içinde yeniden suç işleyerek ceza infaz kurumuna geri dönmektedir. 19992002 yılları arası % 45.4 olan yeniden suç işleme oranı, 2004- 2007 yılları arası % 43.3 olmuştur. Bazı eyaletlere bakacak
olursak;
4.2.1. Kaliforniya Eyaleti
İyileştirme ve Rehabilitasyon Bölümünün 2012 yılı raporunda; Kaliforniya’da ceza infaz kurumundan salıverilen kişilerin % 65 oranında 3 yıl içinde yeniden suç işlediği belirtilmiştir. Şartlı tahliye olan kişilerin ise % 73’ünün yeni bir suç
işlediği veya cezaevinden çıktıktan sonra ilk yıl içinde şartlı tahliyeyi ihlal ettiği görülmüştür. Bu kişiler içinde ağır bir suçtan mahkum olanlarda yeniden suça yönelmenin çok daha fazla olduğu bundan dolayı ceza infaz sisteminin caydırıcılık
ve rehabilitasyonda hedeflere ulaşmada yeterli olamadığı anlaşılmıştır. Yine ceza infaz kurumları ile denetimli serbestlik
kurumlarında belirli müdahale programlarına katıların çok daha düşük residivizm oranına sahip olduğu görülmüştür.
Öfke yönetimi, mesleki beceri eğitimi, eğitim fırsatları ve hatta travma destek grupları gibi doğru yolda kalmak için hayati önem taşıyan gerekli yaşam becerileri sağlamak son derece önem arz etmektedir ve bu programlara katılarak genel
nüfusa dahil olan mahkumların yeniden suç işleme eğilimi son derece düşük olduğu görülmektedir. Kaliforniya’da uygulanan Reentry Projeleri ile; ülke geneli cezaevlerinden alınan bilgiler doğrultusunda % 33 şartlı tahliye ihlalleri olduğu
bildirilmektedir12.
4.2.2. Idao Eyaleti
2013 yılında tüm suç türleri ve kategorilerinde yapılan araştırmada; 18.705 hükümlüde yeniden suç işleme(residivzim) oranı %35’tir. 11,119 olan denetimli serbestlik hükümlüsünde yeniden suç işleme(residivzm) oranı %31’dir. Şartlı
tahliyede 3195 yeniden suç işleme görülmüştür13.
4.2.3. Maryland Eyaleti
Çocuk-genç hükümlülerle 2009-2011 yıllarını kapsayan bir araştırmada yeniden suç işleme oranları aşağıdaki gibi
bulunmuştur14;
Tablo 1
Takip Dönemi
Y e n i d e n Yeniden Mahkumiyet
Tutuklama(%)
(%)
Hapis Cezası(%)
Yıllar
12 Ay
46.2
16.2
6.2
2009
46.6
18.0
7.1
2010
46.9
19.0
7.9
2011
58.4
27.6
14.7
2009
60.7
29.7
15.9
2010
N/A
N/A
N/A
2011
66.3
36.3
22.7
2009
N/A
N/A
N/A
2010
N/A
N/A
N/A
2011
24 Ay
36 Ay
11
12
13
14
288
Hasgül, 2014
http://californiainnocenceproject.org/issues-we-face/recidivism/
https://www.idoc.idaho.gov
Marylan Gençlik Hizmetleri Daire Başkanlığı; Veri Araştırmaları Rehberi Bölüm V: s 161
Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015
International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015
4.2.4. Georgia Eyaleti
Eyalette yapılan bir araştırmada 2007 ile 2010 yılları arasındaki residivizm oraklarındaki farklılıklar ortaya konulmuştur. Cezaevi Bülteninde yayınlanan verilere göre; üç yıllık süreç içerisinde yapılan takip kapsamında 2007 yılında yeniden
suç işleme oranı % 28.9 iken 2010 yılında % 26.0 olmuş ve %10 luk bir düşüş oranı ölçülmüştür. Yine üç yıllık süreç içerisinde yapılan takip kapsamında 2007 yılında yeniden mahkumiyet oranı % 27.9 iken 2010 yılında % 26.6 olmuş ve % 4.7
lik bir düşüş oranı ölçülmüştür
Tablo 2
2010
2011
2012
2013
Cezaevi Nüfusu
51,820
51,576
53,348
52,123
Cezaevine Giriş
19,335
21,093
21,400
20,087
Cezaevinden Salıverilme
21,874
21,337
19,628
21,312
Şartlı Tahliye Nüfusu
22,403
23,729
22,480
25,020
Şartlı Tahliyeyi İhlal
360
276
155
134
(suç sebebiyle)
Georgia Eyaleti yeniden suç işleme oranları 15.
4.3. Avustralya
Gözaltında bulunanların yaklaşık % 60’ ı daha önce suç işlemiş ve ceza infaz kurumunda bulunmuş kişilerden oluşmaktadır. Yeniden suç işleme davranışı kötü eğitim ve istihdam geçmişleri, ruhsal hastalık ve kötü fiziksel sağlığın yanı sıra
uyuşturucu ve alkol kötüye kullanımı dahil olmak üzere birçok faktör tarafından etkilenebilir16.
4.4. İrlanda
Yapılan bir araştırmada toplum hizmetleri cezası alan 1282 hükümlünün iki yıllık süre içinde % 33.5 oranla 430’unun
yeniden suç işlediği, denetimli serbestlik altında olanların 902 sinin % 39.3 ile yeniden suç işlediği görülmektedir17.
Bazı ülkelerde genel olarak yeniden suç işleme oranları;
Australia % 39 (Avustralya İstatistik Bürosu, Mart 2010)
Ireland % 62 (İrlanda Cezaevi Servisi Residivizm Çalışması, Mayıs 2013)
Japan % 43 (Japonya Residivizmin Azaltılması Çalışması, Temmuz 2013)
Scotland % 50 (İskoçya Hükümeti Yeniden Mahkumiyet Oranları, 2011)
United Kingdom (England & Wales) % 46 ( Adalet Bakanlığı, 2013)18
5. DENETİMLİ SERBESTLİKTE RESİDİVİZM
Denetimli serbestlik ile ilgili sorulan en yaygın soru “bu sistem işe yarar mı” dır. “Bu sistem işe yarar mıdan kasıt ise”
kişinin verilen denetimli serbestlik süreci içerisinde suçtan kaçınıp kaçınmayacağı ile sonraki süreçte yeniden suç işleyip
işlemeyeceğidir. Tüm programlarda olduğu gibi denetimli serbestlikte de başarı ölçütü residivizm ölçüsüdür19.
15
16
17
18
19
*
www.djj.state.ga.us/.../RecidivismReportFY2013
http://www.aic.gov.au/crime_community/communitycrime/recidivism.html
Recidivism (Re-offending) Statistics in the Probation Service 2007 An Phríomh-Oifig Staidrimh Central Statistics Office, 2012
International Centre for Prison Studies, “World Prison Brief,” accessed November 5, 2013
http://www.appa-net.org/eweb/.../su98pers42.pdf
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Dış İlişkiler Daire Başkanlığı Ar-GE Bürosu Raporu
289
Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar
Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System
Residivizmin azaltılması amacıyla yeni stratejiler arayan denetimli serbestlik kurumları en başta buna sebep olan
faktörlerle mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Yeniden suç işleme eğilimini ortaya çıkaran faktörlerin tespit edilmesi
beraberinde denetimli serbestlikte bu durumun rakamsal olarak tespit edilmesinden başlayacak bir süreci içerecektir.
Her ne kadar denetimli serbestlik hapsedilmeye alternatif olarak bir anlamda yeniden suç işlemenin önünde destekleyici bir faktör olarak karşımıza çıksa da hali hazırda rakamlar ve yapılan araştırmalar denetimli serbestlik kapsamında
denetim altında olan kişilerde de belli oranlarda ki bu oranlar çok da küçümsenecek rakamlar değildir, yeniden suç işleme
eğiliminin olduğunu bize göstermektedir.
Denetimli serbestlik çalışmaları kapsamında hükümlülerde pozitif davranış değişikliği yaratma ve onları yeniden toplumun bir parçası haline getirme amacından yola çıkarak, adalet sistemi içerisinde ceza infaz kurumlarındaki kalabalığın
önüne geçilmesi sağlanırken aynı anda kişilerin yeniden suç işlemelerinin önüne geçilmek hedeflendiğinden “residivizm”
kavramı ayrıca önem kazanmaktadır.
Denetimli serbestlikte residivizm; gerek tedbir devam ederken oluşan gerekse süreç tamamlandıktan sonra uluslararası uygulamalarda görülen temayüle göre üç yıllık süre içerisinde benzer veya yeni bir suç oluşması karşımıza çıkmaktadır.
Tüm dünyada denetimli serbestlik sistemi içerisinde diğer alanlarda olduğu gibi yeniden suç işleme oranlarının ölçülmesine yönelik yürütülen ve her geçen gün geliştirilmeye çalışılan araştırmalar bizlere göstermektedir ki başarı istiyorsak
oranları bilmek, ölçmek ve değerlendirmek zorundayız.
6. YENİDEN SUÇ İŞLEME (RESİDİVİZM) ORANLARININ HESAPLANMASINA İLİŞKİN YABANCI ÜLKE ÖRNEKLERİ*
6.1. Amerika Birleşik Devletleri
Amerika Birleşik Devletleri’nde hazırlanan federal istatistiklerde yeniden suç işleme olarak kabul edilen vakaların
tanımlanmasında 3 ana nokta dikkati çekmektedir;
1) Kişinin bir hapis cezasını tamamlayarak salıverilmesi ya da denetimli serbestlik veya benzeri bir programın tamamlanmasının başlangıç noktası kabul edilmesi,
2) Ardından başlangıç tarihinden itibaren, 6 ay, 1 yıl, 3 yıl gibi belirli periyotlarda izlenmesi,
3) Bu izlenme döneminde herhangi bir suçtan yakalanması ve kesinleşmiş bir hüküm alması. Bu 3 unsurun bir araya
gelmesi durumunda olay bireysel olarak yeniden suç işleme vakası olarak değerlendirilmektedir.
ABD’de bu tanımlamaları odak alan bir araç yeniden suç işleme oranlarının hesaplanması için kullanılmaktadır. Bu
aracın oluşturulması için Adalet İstatistikleri Bürosu tarafından 1994 yılında ülke genelinde yeniden suç işleme oranı
üzerine bir çalışma yapılmış ve çalışmanın sonuçları güncellenerek 2002 yılında yayımlanmıştır.
Hesaplama aracı 1994 yılında tahliye olmuş hükümlülerin 3 yıl izlenmesi sonucu elde edilen verileri kullanmaktadır.
Bu araçta kullanılan veriler 2005 yılında yapılan çalışma ile yenilenmiştir. Bu araç kullanılarak genel yeniden suç işleme
oranı görülebildiği gibi tahliye olmuş hükümlülerin demografik özellikleri, suç geçmişleri veya ceza sürelerine göre sonuçlar da görülebilmektedir.
Wisconsin Eyaletinde Ekim 2012’de yayınlanan tahliye sonrasında yeniden suç işleme oranlarına ilişkin bir raporda,
1990 yılından itibaren sadece eyalet hapishanelerinden tahliye olanlar 2009’a kadar takip edilmiş, standart izleme dönemi olan 3 yıl için yeniden suç işleme oranları hesaplanmıştır. İstatistikler yaş ve cinsiyete göre de değerlendirilmiştir.
Aynı- zamanda 1 yıl, 2 yıl veya 5 yıllık periyotlar için de değerlendirme yapılmıştır. Bu çalışmada da izlemenin başlangıcı
eyaletteki bir cezaevinden tahliye olmak veya denetimli serbestlik tedbirini tamamlamak olarak kabul edilmiştir. Zaman
periyodu standart 3 yıl olmakla 
Download
Study collections