üniversite çağındaki ergenlerin cinsel bilgi, tutum ve davranışları

advertisement
T.C.
TRAKYA ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI
Tez Yöneticisi
Prof. Dr. H. Nezih DAĞDEVİREN
ÜNİVERSİTE ÇAĞINDAKİ ERGENLERİN CİNSEL
BİLGİ, TUTUM VE DAVRANIŞLARI 2008-2010
(Uzmanlık Tezi)
Dr. Osman KORKMAZ
EDİRNE - 2011
0
TEŞEKKÜR
Uzmanlık
eğitimim
ve
tezimin
hazırlanmasında emeği geçen tez danışmanım
ve anabilim dalı başkanı Prof. Dr. H. Nezih
Dağdeviren'e,
yardım
ve
katkılarını
esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. Ayşe ÇAYLAN ve
Yrd. Doç. Dr. Serdar ÖZTORA'ya, veri analizi
ve değerlendirmede katkıları olan Prof. Dr.
İsmail Hamdi KARA ve Yrd. Doç. Dr. Davut
BALTACI'ya, eğitimimde emeği geçen tüm
hocalarıma, birlikte çalıştığımız tüm asistan
arkadaşlarıma teşekkür ederim.
1
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ VE AMAÇ…………………………………………………………………………1
GENEL BİLGİLER………………………………………………………………………5
ERGENLİKTE FİZİKSEL GELİŞİM……………………………………………6
PUBERTE…………………………………………………………………………..7
PUBİK KILLANMA, ÜREME ORGANLARI VE MEME GELİŞİMİ.………….7
ERGENLERDE BİLİŞSEL VE PSİKOSOSYAL GELİŞİM…………………..12
GENÇLERİN CİNSELLİĞİ……………………………………………………..15
CİNSEL SAĞLIK…………………………………………………………………16
ERGENLERİN CİNSEL NORM VE DEĞERLERİ……………………………17
GENÇLERİN CİNSEL GEREKSİNİMLERİ…………………………………..17
CİNSELLİKTE BAKIŞ AÇILARI………………………………………………20
ÜLKEMİZDE CİNSEL SAĞLIK EĞİTİMİ……………………………………21
TÜRKİYE'DE GENÇ NÜFUSUN ÜREME VE CİNSEL SAĞLIĞI………….24
BİRİNCİ BASAMAKTA ERGENLER İÇİN SAĞLIK BAKIM………………26
GEREÇ VE YÖNTEMLER…………………………………………………………...31
BULGULAR………………………………………………………………………………38
TARTIŞMA………………………………………………………………………………100
SONUÇLAR……………………………………………………………………………..119
ÖZET………………………………………………………………………………………122
2
SUMMARY………………………………………………………………………………124
KAYNAKLAR…………………………………………………………………………….126
EKLER
3
SİMGE VE KISALTMALAR
AP
: Aile planlaması
CYBH
: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar
FSH
: Folikül stimulan hormon
HIV/AIDS : Human immunodeficiency virus/Acquired immune deficiency
syndrome
İKGV
: İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı
LH
: Luteinizan hormon
TNSA
: Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması
UNFPA
: United Nations Fund for Population Activities
4
GİRİŞ VE AMAÇ
Aile Hekimliği, kendine özgü eğitim içeriği, araştırması, kanıt temeli ve klinik
uygulaması olan akademik ve bilimsel bir disiplin ve birinci basamak yönelimli klinik bir
uzmanlıktır (1).
Demografik değişiklikler, tıptaki gelişmeler, sağlık ekonomisi ve hastaların
gereksinimleri ve beklentileri dikkate alınarak, sağlık hizmeti vermenin ve sunmanın yeni
yolları aranmaktadır. Uluslararası kanıtlar, toplum içinde uygulama yapan iyi eğitilmiş genel
tıp hekimlerinin (Aile Hekimleri) çalıştığı etkin bir birinci basamak temelinde örgütlenmiş
sağlık sistemlerinin, birinci basamak yönelimi zayıf olanlardan hem daha maliyet-etkili hem
de klinik olarak daha etkili sağlık bakımı sağladığını göstermektedir (1).
Aile Hekimliği disiplini;
1. Sağlık sistemiyle ilk tıbbi temas noktasını oluşturur; hizmet almak
isteyenlere açık ve sınırsız bir giriş sağlar; yaş, cinsiyet ya da kişinin başka
herhangi bir özelliğine bakmaksızın tüm sağlık sorunlarıyla ilgilenir.
2. Sağlık kaynaklarının etkili kullanımını sağlar. Bunu bireylere sunulan
bakımı koordine ederek, birinci basamakta diğer sağlık çalışanlarıyla
birlikte çalışarak ve gerektiğinde hasta adına üstlendiği savunmacılık
göreviyle diğer uzmanların sunduğu hizmetlerle teması yöneterek yapar.
3. Bireye, ailesine ve topluma yönelik kişi merkezli bir yaklaşım geliştirir.
4. Kendine özgü hastayla görüşme süreci vardır. Bu süreç, etkili bir iletişimle
doktor ve hasta arasında zaman içinde gelişen bir ilişki kurulmasını sağlar.
1
5. Sağlık hizmetlerinin hastanın gereksinimleriyle belirlenen sürekliliğini
sağlamaktan sorumludur.
6. Rahatsızlıkların toplum içindeki prevalans ve insidansının belirleyici
olduğu özgün bir karar verme sürecine sahiptir.
7. Hastaların akut ve kronik sağlık sorunlarını aynı anda yönetir.
8. Gelişiminin erken evresinde henüz ayrımlaşmamış bir şekilde ortaya çıkan
ve ivedi girişim gerektirebilen rahatsızlıkları yönetir.
9. Uygun ve etkili girişimlerle sağlık ve iyilik durumunu geliştirir.
10. Toplumun sağlığı için özel bir sorumluluk üstlenir.
11. Sağlık sorunlarını fiziksel, ruhsal, toplumsal, kültürel ve varoluş
boyutlarıyla ele alır (1).
Aile Hekimleri, disiplinin ilkelerine göre eğitilmiş uzman hekimlerdir. Esas olarak
yaş, cinsiyet ve rahatsızlık ayrımı yapmaksızın tıbbi bakım arayan her bireye kapsamlı ve
sürekli bakım sağlamadan sorumlu kişisel doktorlardır. Bireylere kendi aile, toplum ve
kültürleri bağlamında hizmet sunarlar; bunu yaparken her zaman hastalarının bağımsız
kişiliklerine saygı duyarlar. Ayrıca topluma karşı da mesleksel sorumluluk taşırlar.
Rahatsızlıklarının yönetimini hastalarıyla görüşürken, yineleyen temaslarla oluşan bilgi
birikimini ve güveni kullanarak fiziksel, ruhsal, toplumsal, kültürel ve varoluşsal etkenleri
birlikte değerlendirirler (1).
Bu çalışmanın planlanmasındaki amaç Aile Hekimliği disiplininin yaklaşımı
çerçevesinde, ergenlik döneminde cinsel sağlığın korunması ve önlemlerin alınabilmesinin
sağlanmasına katkıda bulunmaktır.
Ergenlere yönelik cinsel ve üreme sağlığı çalışmaları, üzerinde önemle durulması
gereken ve özel perspektif gerektiren bir konudur. Dünyada ergen nüfusun hızla artmasıyla
birlikte ergenlerin cinsel ve üreme sağlığı gereksinimleri de artmıştır (2).
Türkiye'de cinsellik, başka birçok ülkede olduğu gibi, üstü kapalı bir konu olarak
kalmış olup bu konuyla ilgili eğitim, hizmet ve araştırma yetersizdir. Ergenler ve gençler için
önemli olan, erişkin yaşamına geçerken, içinde yaşadıkları ortamla uyum içinde cinselliklerini
yaşamayı öğrenmeleridir. Ergenler ve gençler ruh sağlığı açısından başkalarına ve kendilerine
zarar vermeden, bedensel sağlıklarını kötü etkilemeden, toplumda kendilerini zor duruma
sokmadan diğer alanlarda olduğu kadar cinsellik konusunda da tutum ve davranışlarını
yönlendirebilmelidirler (2).
2
Adolesan dönemde sağlık risklerinin görülme sıklığının artması, dünyada ve
Türkiye’de bu döneme özgü üreme sağlığı hizmetlerinin planlanması ve hizmet sunumu
kapsamında gelişmeleri hızlandırmıştır. Dünya nüfusunu ilgilendiren sorunların tartışıldığı
Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Programında (1994) ve kadının toplumdaki
konumunun tartışıldığı Pekin Kadın Konferansı sonuç bildirgelerinde (1995) “Gençlerin
cinsellik ve üreme sağlığı konusunda bilgilendirilme ve hizmetlere ulaşma hakkının
korunması ve desteklenmesi” kararlaştırılmıştır. Bu toplantılarda aile planlaması (AP),
gebelik ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların (CYBH) önlenmesi konularının içinde yer aldığı
bütüncül bir üreme sağlığı yaklaşımı ile koruyucu programların geliştirilmesi önerilmektedir.
Koruyucu programlar kapsamında toplumsal cinsiyet eğitimi çalışmaları, şiddet ve cinsel
istismara yönelik danışmanlık, ruh sağlığı çalışmaları, erken tanı ve tedavi yaklaşımının
benimsendiği merkezlerinin kurulması, cinsellik ve sorumlu cinsel davranışlar konusunda
sağlık personelini ve gençleri bilgilendirme ve davranış değişikliğine yönelik eğitim
programları yer almaktadır (3).
Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı bir çalışmada adolesanlara hizmet veren hizmet
sunucularının hepsi adolesan dönemin ayrı ve özel bir dönem olduğunu, ergenlerin bu
dönemde bilgi, danışmanlık ve çeşitli hizmetlere gereksinimleri olduğunu düşünmektedirler.
Onbeş yaş altı grup için bedensel değişimler, üreme organ ve fonksiyonları gibi konuların çok
önemsendiği; gençlerin, bu dönemde vücut imajları, görünümleri ve fizyolojik değişimler
konusunda kabullenme ve bu değişimlere ilişkin normal-normal dışı hususlar konusunda bilgi
gereksinimlerinin fazla olduğu bildirilirken, 15 yaş üstü grup için cinsel sağlık ve buna bağlı
konuların daha önemli olduğu ve buna göre bilgi, danışmanlık, hizmet gereksinimleri olduğu
belirtilmiştir (3).
Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü, Genç
Dostu projesi çerçevesinde 2006 yılında, Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı başlıklı uluslararası
bir sempozyum düzenlemiştir. Bu sempozyumda ergenlik döneminin çok riskli, olumsuz
etkilenmeye açık bir dönem olmasının yanı sıra, fırsat dönemi olduğunu da vurgulamıştır (4).
Sağlık Bakanlığı'nın bu konudaki genel politikası; sekizinci beş yıllık kalkınma planı, üreme
sağlığı ve AP alt komisyonu raporu doğrultusunda; “Ülke çapında ergenlere ve gençlere
yönelik üreme sağlığı hizmetlerinin verilmesinin sağlanması, ergenlerin ve gençlerin özel
ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri sağlık hizmetlerini yeterince kullanmalarının sağlanması,
ergenlerin ve gençlerin üreme ve cinsel sağlık konularında doğru, yeterli bilgi edinmeleri için
gerekli şartların oluşturulması, materyal geliştirilmesi ve kullanımının sağlanması, ergenlere
3
ve gençlere yönelik istatistiki bilgi eksikliğinin giderilerek, ergenlere verilen hizmetlerin
değerlendirilmesi, söz konusu hizmetlere ait kayıt bildirim sisteminin oluşturulması,
ulaşılması zor olan gençler için (sokaklarda çalışan/yaşayan gençler, engelli gençler, evde
oturan genç kızlar) özel planlama ve savunuculuk çalışmaları yürütülmesi” olarak
açıklanmıştır (4-6).
Ülkemizde bilgi yetersizliği ve yanlış bilgilenme, uygun olmayan ya da niteliksiz
üreme sağlığı hizmetleri, cinselliğin tabu olarak görülmesi, baskı ve ayrımcı toplumsal
uygulamalar özellikle üniversite çağında yeni çevre ve kimlik kazanma çabaları içerisindeki
bireylerin, kendi bedenlerine yabancı büyümelerine ve farkındalıkları olmadığı için de çok
kolay risk almalarına neden olmakta bunun sonucu olarak da erken yaşta cinsel ilişkiler, ergen
gebelikleri ve doğumları ve sağlıksız koşullarda yapılan gebelik sonlandırmaları, Human
immunodeficiency virus/Acquired immune deficiency syndrome (HIV/AIDS) ve CYBH gibi
istenmeyen sonuçları beraberinde getirmektedir. Ayrıca yapılan araştırma ve anketlerde
belirlenen yanlış inanışlardan biri de gençlerin bu konularda yanlış, kulaktan dolma duyumlar
sonucu bilgi düzeylerinin yeterli olduğunu düşünmeleri ve herhangi bir eğitime ihtiyaç
duymamalarıdır (7).
Son yapılan araştırmalar göstermektedir ki Türk lise ve üniversitelerinde gençlerin bir
çoğu cinsel tecrübelerinin olduğunu kabul etmektedirler. Ancak cinsel sağlık konusunda
yeterli derecede bilgi sahibi değillerdir. Kolay bir tahminle güvenli cinsel ilişki tecrübesi
yaygın olmadığından HIV/AIDS gençleri tehdit altına almaktadır (6,8).
Bu çalışmada Trakya Üniversitesi’ne kayıt işlemini tamamlamış öğrencilere,
araştırmacılar tarafından geliştirilen bir anket formunun uygulanarak, öncelikle üniversite
çağındaki ergenlerin cinsel profillerinin ortaya konması amaçlanmıştır. Bu araştırmanın
sonucunda ergenlerin cinsellikle ilgili bilgi, tutum ve davranışları ortaya konacak, ergenlerin
sosyokültürel yapılarıyla, cinselliğe bakış açıları incelenecektir. Bu araştırma sonunda,
ergenlere yönelik cinsel sağlık hizmeti sunmak, cinsel tutum ve davranışlarda iyileştirmeler
yapabilmek için öncelik verilmesi gereken girişimleri sağlayacak analizler yapılacaktır.
4
GENEL BİLGİLER
Adolesan dönemi, çocukluk ile erişkinlik arasındaki geçiş dönemidir. Bu dönemde,
fiziksel, cinsel ve psikososyal gelişim sonrası erişkin bireyler ortaya çıkmaktadır (9). Bu
dönemde görülen fiziksel ve cinsel gelişim ergenlik olarak adlandırılır (10). Kimi zaman
çocuk olarak, kimi zaman erişkin olarak değerlendirilen adolesanlar, esasında kendilerine
özgü problemleriyle hak ettikleri ilgiyi bugüne kadar bulamamışlardır. Bu nedenle, bu yaş
grubuna ait araştırmaların üretilmesinde, sağlık hizmetinin planlanmasında, sağlık
politikalarının geliştirilmesinde eksiklikler görülebilmektedir (9).
Adolesan ve genç tanımları için farklı alanların kitaplarında farklı yaş grupları
tanımlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, adolesan ve genç tanımlarını standardize ederek
karşılaştırma yapabilmeyi önermektedir. Dünya Sağlık Örgütü, 10-19 yaş grubunu “adolesan
dönem” (ergenlik dönemi), 15-24 yaş grubunu “gençlik dönemi” olarak tanımlamaktadır;
adolesan ve gençlik dönemlerine ait yaş gruplarının kesişmesi nedeniyle de 10-24 yaş grubu
“genç insanlar” olarak değerlendirilmektedir. Bu yaklaşım ile genel olarak adolesan ve
gençlere yönelik yaklaşımların birleştirilmesini önermektedir (11).
Türkiye’de her beş kişiden birisi 10-24 yaş grubunda olup, üreme sağlığına yönelik
yüksek risk altındadır. Üreme sağlığına yönelik konular aile ve toplumda açıkça tartışılmadığı
gibi eğitim sisteminde de kendine yer bulamamıştır. Yetersiz ve yanlış bilgilerle cinsel
deneyimi yaşamak zorunda olan ergenler, CYBH, erken gebelikler, istemli düşükler ve
bunların getireceği birçok sorunlarla karşı karşıya bırakılmaktadır. Yapılan çalışmalar ergen
ve gençlerin özellikle de sağlık personelinden olmak üzere, üreme sağlığına yönelik sağlık
eğitimi almak istediklerini saptamıştır. Sağlık hizmetlerinin etkin planlanması açısından,
5
sağlık eğitimi istenen bu konuların Türkiye’deki durumunun değerlendirilmesinin önemli
olduğu düşünülmektedir (12).
Aynı zamanda ve oranda olmasa bile fiziksel, psikososyal ve bilişsel gelişimin tamamı
ergenlik dönemini tanımlar. Gelişimsel yaş kronolojik yaştan daha tanımlayıcıdır. Cinsel
davranış kişinin başkalarıyla olan ilişkilerinden, yaşam koşullarından ve içinde yaşadığı
kültürden etkilenir. Bireyin cinselliği ile tüm kişiliği birbiri içine girmiştir ve cinselliği tek
başına ele almak mümkün değildir. Bu nedenle “psikoseksüel” terimi, bireyin kişilik gelişimi
ve işlevi üzerine cinselliğin etkisini belirtmek için kullanılmıştır (13).
Türkiye’de ergenlerin üreme sağlığı, HIV/AIDS gibi CYBH’ye ilişkin bilgi ve yaşam
becerileri sınırlıdır; çünkü ergenler bu tür duyarlı konuları ana–babaları, büyükleri veya
öğretmenleri ile konuşma fırsatını nadiren bulabilmektedirler. Bu yetersizliğin başlıca
nedenlerinden biri cinsel ilişkiyi salt evlilik kurumu çerçevesinde gören yerleşik tutumdur.
Türkiye’de ergenlerin ayrı bir sosyal grup oluşturduğu gerçeği henüz yeni bir kavramdır.
Geleneksel olarak ergenlerin sorunları çocuk gereksinimlerinin ya da yetişkinlerin gölgesinde
kalmıştır, ya çocuk ya da yetişkin olarak görülmüşlerdir (6).
Cinsel sağlık, bireysel ve sosyal değer yargılarıyla uyumlu şekilde cinsellikten zevk
alabilme kapasitesi, yanlış inanış, utanç ve korkulardan arınma, cinsel ve üreme
fonksiyonlarına zarar veren organik bozukluk, hastalık ve sakatlıkların yokluğu olarak
tanımlanabilir. Cinsel sağlığın önemli öğelerinden cinsel tutum ve davranışlar erken yaşlarda
başlıca aile içinde, özellikle ebeveynlerle etkileşim sürecinde şekillenirken ileri yaşlarda
toplumsal ortam ve yaşıt ilişkileri daha etkili olabilmektedir. Gençlerin cinsel tutum ve
davranış özelliklerinde yaşa bağlı değişiklikler yanında, kültüre özgü farklar saptanmakta,
geleneksel tutucu yaklaşımların etkisi halen büyük oranda sürmektedir (14).
ERGENLİKTE FİZİKSEL GELİŞİM
Ergenlik döneminde en önemli değişimlerden birisi hızlı fiziksel büyümedir. Ergen
birkaç yıl gibi kısa bir dönemde erişkin boyutlarına ulaşır. Kız ve erkek ergenlerde vücut
boyutları ve vücut şeklinde olan değişiklikler birbirinden farklı hızda ve zamanda olmaktadır.
Değişik organ ve dokular için büyüme hızı farklıdır. Bu dönemde en hızlı büyüme üreme
organlarında olmaktadır (15).
Tanner evreleri ortalama 4,5 yıl sürer. Erkek gelişiminin özellikleri, 9-13 yaş arasında
evre 1 ile başlar. Bunu evre 3-4 arasında yaklaşık 12-18 cm büyüme ile birlikte boy
büyümesinin en hızlı hale geldiği dönem izler. Tipik olarak evre 3’te ilk ejekülasyon görülür.
6
Kadın gelişiminin özellikleri 8 ve 13 yaşları arasında evre 1 ile başlar. Evre 2 boyunca
ortalama 7 cm ile boy hızla uzar. Menarş yaklaşık 12 yaşında başlar ve evre 3 ve 4’te akne sık
görülür (16).
Jinekomasti erkek ergenlerin yaklaşık %60’ında görülen bir durumdur. Sıklıkla iki
taraflıdır, seksüel gelişimin başlamasından 6 ay sonra ortaya çıkar ve 14 yaş civarında daha
belirginleşerek genellikle 17 yaş civarında düzelir (16).
PUBERTE
Çocuk, folikül stimülan hormon (FSH) ve luteinizan hormonun (LH) pubertal
seviyelere ulaşmasından 6 ay sonra, seksüel matürasyon belirtileri göstermeye başlar. FSH,
over folikülünün büyümesini ve östrojenik hormonların salınımını uyarır. LH, ovulasyon,
korpus luteum oluşumu, progesteron üretimi, teka hücrelerinde androjen üretimi ve ovulasyon
sonrası östradiol üretiminin düzenlenmesinden sorumludur. Erkeklerde LH Leydig
hücrelerinin uyarılması yoluyla testiküler maturasyon ve testosteron üretimini uyarır. LH ve
FSH’nın bir arada olması spermatogenezin son dönemini uyarır. Ergenlikte hızlı büyüme
kızlarda genellikle 12 ve 13, erkeklerde ise 14 ve 15 yaşları arasında olur. Boyun uzaması
öncelikle gövdede olur ve boy büyümesinin en hızlı olduğu dönemden sonra kas büyümesi 3
ay, ağırlık artımı ise 6 ay sürer. Bu dönemde kalp ve diğer organlar çok hızlı büyürler. İskelet
kasları ve akciğerlerdeki büyümenin fazla olmasıyla birlikte daha yüksek sistolik kan basıncı,
düşük istirahat kalp hızı ve kanda oksijen taşıma kapasitesinde artışla egzersiz kapasitesi artar
(16).
PUBİK KILLANMA, ÜREME ORGANLARI VE MEME GELİŞİMİ
Tanner evreleri, kızlar için pubik kıllanma (Tablo 2, Şekil 1) ve meme gelişimine
(Şekil 2), erkekler için pubik kıllanma (Tablo 2, Şekil 1) ve üreme organlarının gelişimine
(Tablo 1, Tablo 3) göre tanımlanır. Sekonder seks karakterlerinin ortalama ortaya çıkış yaşı
Tablo 4’te görülmektedir (16).
7
Tablo 1. Erkeklerde genital gelişim (16)
Penis
Testisler
1
Ergenlik öncesi
Ergenlik öncesi (<1,5 ml)
2
Hafif büyüme
Hafif büyüme, skrotumun hafif koyulaşması (1,56 ml)
3
Daha uzun
Daha büyük (6-12 ml)
4
Daha uzun ve geniş
Daha büyük, skrotum daha koyu (12-20ml)
5
Erişkin ölçülerinde
Erişkin ölçülerinde (> 20 ml)
Tablo 2. Ergenlerde pubik kıllanma Tanner evreleri (16)
Evre
1
2
Kızlar
Erkekler
Kaba pubik kıllanma yok,
Kaba pubik kıllanma yok, tüylenme
tüylenme vardır.
vardır.
Sadece labia boyunca
Penis tabanında özellikle yanlara doğru
uzun, düz ya da hafifçe kıvrık yerleşimli kıvrımlı ya da düz hafif
seyrek
kılların
büyümesi, pigmente seyrek kıllar vardır.
kıllar genellikle pigmentedir.
3
Kıllar daha kaba, siyahtır ve Daha koyu, kaba ve kıvrımlı kıllar
yukarı doğru yayılarak mons mons pubise doğru uzanmaktadır.
pubisi
seyrek
bir
şekilde
kaplar.
4
Kıllar erişkin görünümündedir
ama kapladığı alan biraz daha
azdır,
uyluğun
iç
tarafına
yayılma yoktur.
5
Erişkin tip kıllar vardır ama o kadar
yaygın değildir ve uyluğun iç tarafına
yayılmaz.
Erişkin tipi kıllanma vardır ve
Erişkin tipi kıllanma vardır ve uyluğun
uyluğun iç tarafına yayılacak
iç tarafına yayılacak tarzda bir alanı
tarzda bir alanı kaplamıştır.
kaplamıştır.
8
Tablo 3. Erkek genital gelişimi (16)
Evre 1
Ergenlik öncesi: testisler, skrotum ve penis erken çocukluk dönemindeki
gibidir.
Evre 2
Seminifer tüplerin kanalizasyonu nedeniyle testisler büyür. Skrotum deri
rengi tonunu kırmızıya çevirip deri yapısını değiştirerek genişler. Penis
hafifçe büyür.
Evre 3
Testisler ve skrotum büyümeye devam eder. Penisin boyu uzar.
Evre 4
Testisler ve skrotum büyümeye devam eder; skrotum derisi koyulaşır. Penis
enine büyür ve glans penis gelişir.
Evre 5
Olgunluk: testis, skrotum ve penis erişkindeki şekil ve ölçüsüne ulaşır.
9
Şekil 1. Pubik kıl gelişiminin olgunlaşma evreleri (16)
10
Şekil 2. Kadın meme gelişimi (16)
Tablo 4. Sekonder seks karakterlerinin ortalama ortaya çıkış yaşı (16)
Erkek
Yaş (Yıl)
Kadın
Yaş
(Yıl)
Testiküler ve penil
11,6
Telarş
11,2
Adrenarş
13,4
Adrenarş
11,7
Pubarş
14,1
Pubarş
12,3
Tanner evre 5 kıllanma
15,2
Menarş
13,5
Tanner evre 5 kıllanma
14,4
Tanner evre 5 meme gelişimi
15,3
değişikliklerin
başlaması
11
ERGENLERDE BİLİŞSEL VE PSİKOSOSYAL GELİŞİM
Puberte ile başlayan ergenlik, yaşam sürecinde en etkileyici biyolojik ve sosyal geçiş
dönemlerinden
biridir.
Bu
dönemde
beyin,
nöroendokrin
sistem
ve
hormon
konsantrasyonlarında değişim, fiziksel ve morfolojik özelliklerde farklılaşma ile üreme
sisteminde farklılaşmayı içine alan değişiklikler meydana gelir (17).
Aristo, bu dönemi; “Gençler kişilik olarak arzularına kapılmaya ve bunları eyleme
dökmeye hazırdırlar, bedenin arzuları içinde en çok kapıldıkları cinsel arzulardır. Çok
değişkendirler, arzuları ateşli olduğu kadar geçicidir. Sevgi olsun, nefret olsun her şeyde
aşırıya kaçarlar.” diyerek tanımlamıştır (18).
Onsekizinci yüzyılda Rousseau "Emile" adlı eserinde 15-20 yaş arasındaki döneme
ergenlik dönemi diyerek, ergenliği " yeniden doğuş" diye tanımlamış ve bu dönem için şöyle
demiştir: "Bizler iki kere doğarız, bir kez varoluşun içine, bir kez ise yaşamın içine". Ergenlik
çağı belirgin ve hızlı fizyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimlerin görüldüğü çocukluktan
erişkinliğe geçiş dönemidir (19).
Ergenin bedeninde ortaya çıkan değişikliklere uyum sağlamakta yaşadığı güçlük,
kendisine ve ailesine karşı yabancılaşma hissetmesine yol açmaktadır. Bazı kişilerin daha
erken ya da geç gelişmesi, yaşıtlarından farklı özelliklere sahip olması onu çevresine karşı
yabancılaştırmakta, suçluluk, utanç duyguları oluşturmaktadır. Bu dönemde kişi, özgür
davranmak, kendi kararlarını kendisi vermek ve kendi seçimini yapmak istemektedir, zaman
zaman aileden uzaklaşmakta, uzaklaşınca da çaresizlik, yalnızlık, güvensizlik duyguları ile
karşılaşmaktadır. Dengeli ve uyumlu çocuk, yerini tedirgin, güç beğenen ve çabuk tepki
gösteren bir ergene bırakmaktadır (20).
Ergenlikteki psikososyal gelişim, ergenin gerçekçi ve olumlu özgörünüm ve kimlik
geliştirmesini zorunlu kılar. Ergen kimliği fiziksel, bilişsel ve sosyal yeteneklerin gelişimini,
duygusal ve ruhsal olgunlaşmayı ve cinsel yönelimi içinde barındıran cinsel kimliği içerir
(16). Ergenlik dönemini tanımlamada çeşitli araştırmacılar arası görüş ayrılıkları söz
konusudur. En yaygın tanımlama ve kronolojik faktörler esas alındığında hayatın ikinci
dekadını içermekteyken, bazı araştırmacılar ise sosyal-gelişimsel faktörleri tanımlama
kriterlerine katarak, ergenliğin bitimini işe başlama, evlenme ve maddi bağımsızlık gibi
faktörlere bağlamaktadırlar. Sosyal-kültürel kriterler tanımlamaya dahil edildiğinde, farklı
kültürler ve farklı kesimlerde ergenlik süresi farklı olmaktadır (19).
Aşağıdaki unsurlar ergenin temel gelişimsel görevlerini oluşturmaktadır:
12
1. Kişilik geliştirme: duygusal ve davranışsal olarak bağımsızlaşma, özellikle
aileden bağımsız hale gelme.
2. Erişkin iş rolü için gerekli eğitimsel ve diğer deneyimleri kazanma ve gerçekçi
bir mesleksel kazanım geliştirme.
3. Gelişen cinselliğiyle başa çıkmayı öğrenme ve olgun cinsellik düzeyini elde
etme.
4. Kimlikle ilgili konuları halletme, gerçekçi ve pozitif özgörünüm kazanma.
5. Yakınlaşma kapasitesi ve başkalarıyla yakın partner olmaya hazırlanma gibi
kişiler arası beceriler geliştirme (16).
Cinsiyet kimliği, cinsel kimlik için bir temel oluşturur. Erkeklik ya da dişilik duygusu
olan cinsiyet kimliği 2 yaşlarında gelişir, ergenlik deneyimleriyle belirginleşir ve cinselliği
onların kimliğine entegre eder. Cinsel kimlik, bireyin kendini erkek ya da dişi olarak erotik
anlatımı ve başkalarıyla cinsel yakınlık kurabilecek cinsel varoluşunun farkındalığıdır.
Ergenliğin görevi cinsel yönelimin cinsel kimliğe entegrasyonudur. Heteroseksüel yönelim
toplumda kabul görür (21).
Eşcinsel yönelim ergenlik döneminde ortaya çıkar, ancak çok daha hafif ve
karmaşıktır. Davranış, cinsel çekicilik, erotik fantezi, duygusal seçim, sosyal seçim ve kendini
bulmayı içerir. Bunun tümden heteroseksüelden, tümden eşcinselliğe doğru değişen bir süreç
olduğu düşünülmektedir. Cinsel yönelim, tipik olarak ergenlikte ya da daha erken saptanır,
cinsel yönelimin değişebildiğine ilişkin geçerli kanıt yoktur (21).
Ergenlik dönemde psikososyal gelişme yaş gruplarına göre 3 evreye ayrılıp her evre de
emosyonel, kognitif ve sosyal açıdan incelenmektedir (20).
Erken Ergenlik (Pubertal Faz)
Ergenliğin 12-14 yaş arasındaki bu dönemi en çarpıcı ilk fiziksel ve davranışsal
değişikliklerin görüldüğü dönemdir. Hızlı büyüme erkeklerde bu yaşta başlarken kızlarda
zaten 1-2 yıl öncesinden başlamıştır. Bu dönemde erkekler ve kızlar aile alışkanlılarını
eleştirmeye başlar, daha az kontrol edilerek arkadaşları ile daha fazla zaman geçirmek ister ve
daha önce kabul edilmiş aile değerlerini sorgulayabilirler (22).
Pubertenin fizyolojik değişimleri ile başlayan bu faz, 2 yıl sürer, bu fazda dürtü gücü
yüksektir. Uygun sevgi objeleri ve amaç olmadığından dürtü ifadesi yaygındır. Bu dönemdeki
erkekler her türlü yoğun duygulanım sırasında ereksiyon yaşayabilir. Bu devrede bedenin
13
hızlı gelişim ve değişimin kontrol dışı olması ergenlerde kontrol kaybı duygusu ve hatta
ruhsal denge bozulması kaygısına yol açabilir (23).
Cinselliğin farkına varma, fiziksel gelişimden utanma ya da karşı cinse aşırı ilgi
şeklinde kendisini gösterebilir ( 22).
Ergenler bu dönemde ayna karşısında uzun vakit geçirirler. Aynı cinsiyetten kişilerle
yakın arkadaşlıklar kurma eğilimi fazladır. Soyut düşünebilme yeteneği gelişmeye başlar ve
duygusal dalgalanmalar sık görülür (15).
Orta Faz (Geçiş Fazı)
Bu dönemde duygular daha yoğundur. Büyük amaçlar belirlenir. Akranların etkisi
önemlidir. 14-16 yaşları arasını kapsar. Aileler ile olan çatışmalar fazlalaşır ve arkadaşları çok
daha önemli hale gelir. Cinsel gelişimin birçok aşaması tamamlanmıştır. Artık değişimlerini
daha az sorgulamaktadır. Bedenini kabul eder ve rahatlar. Kendine daha fazla vakit ayırır ve
çekici görünmek için çok fazla vakit harcar. Kendi amaç ve duyguları netleşir, başkalarının
duygularını değerlendirme becerisi gelişir. Entellektüel kapasitede artma ve yaratıcılık başlar.
Daha az idealisttirler (bu dönemde orta ve az düzeyde beceriye sahip olan ergenler, kendi
kapasitelerinin düşük olduğu düşüncesi ile kendini değersiz görme sorunu yaşayabilirler).
Riskli davranışlara eğilim artar ve ölümsüz olduğunun ispatına ait duygulara sahip olurlar
(15).
Kendi cinsinden özel bir arkadaş edinir. Bu dönemde cinsellik sıklıkla fantazilerde
yaşanır. Özellikle bu dönemde erkekler arası geçici eşcinsel yakınlaşmalar görülebilir (23).
Üçüncü Dönem (Asıl Faz)
Bu dönem 17-19 yaş dönemini kapsar. Bu döneme kadar kazanılmış duygular ve
davranışlar harmanlanarak sentezlenir. Kimlik duygusu oluşur. Sonunda ergen; kimlik
duygusu edinme, yakın ilişkiler kurabilme, kendine iş ve eş seçebilme gibi becerileri kazanır
ve toplum içinde erişkin rollerini üstlenecek sorumluluğa sahip olarak erişkinlik dönemine
geçer. Ergen, erken ve orta ergenlikte destekleyici bir aile ve arkadaş grubunda bulundu ise
geç ergenlik dönemini de başarı ile geçirir. Bu dönemde sakinleşme ve tekrar aileye bağlanma
vardır. Aile ile olan ilişkiler değişmiş, ailenin önemi ve değeri daha fazla anlaşılmıştır.
Ailenin önerileri tekrar kabul edilmeye başlar. Ancak, bu dönemde bazı ergenler erişkin
sorumluluklarını üstlenemezler; aile ya da arkadaşlara bağımlı kalmak isteyebilirler. Büyüme
ve gelişme tamamlanmıştır. Anormallik olmadığı sürece sorun olmamaktadır (15).
14
Akranlarla ilişkiler daha az önemlidir, kendi değer ve düşünceleri vardır. Arkadaş
olduğu bir kişi ile daha uzun zaman geçirir. Tek kişi ile yaşanan bu ilişkide daha fazla
paylaşma, deneyim kazanma ve ifade edebilme yer alır. Genellikle duygusal bir beraberlik,
akranlarla olan iletişime tercih edilir.
Kişilik gelişimi;
1. Gerçekçi düşüncenin gelişmesi,
2. Sınır koyabilme, geciktirme, uzlaşma becerilerini geliştirme,
3. Amaçlarına ulaşma ve ekonomik olarak bağımsızlık sürecine başlama,
4. Dini, manevi ve cinsel değerlerini tekrar süzgeçten geçirme (15).
GENÇLERİN CİNSELLİĞİ
Cinsellik, birer insan olarak bizlerin kim olduğunun ifadesidir. Cinsellik kadın ve
erkek olmaya dair tüm duyguları, düşünceleri ve davranışları, etkileyici olmayı, aşık olmayı
ve yakınlaşma ve fiziksel cinsel aktiviteyi kapsayan ilişkiler içinde olmayı içerir (24).
Cinsellik, doğumdan önce başlar ve ömür boyu devam eder. Bir kimsenin cinselliği o
kimsenin değerleri, tutum, davranış, fiziksel görünüş, inanç, duygu, kişilik, hoşlandığı ve
hoşlanmadığı şeyler, manevi benlik ve sosyalleşme yollarıyla şekillenir (24).
Netice itibariyle, bireylerin cinselliklerini ifade etme yolları ahlaki, manevi ve kültürel
faktörlerden etkilenir (24).
Ergen gelişiminin temel kavramlarından biri cinsellikle baş etmektir. Cinsellik tüm
yönleriyle gündelik işlevlerine yansır. Kendini erotik rüyalar, karşı cinse duyulan çekim,
mastürbasyon ve oğlanlarda gece boşalmaları ile gösterir. Bu dönemi zor kılan, ebeveynin
cinselliğin psikolojik yönlerini konuşmadaki zorluğudur. Bu görev genellikle güvenilmez
kaynaklara bırakılır (24).
Cinsiyet (Seks); bizi kadın ya da erkek yapan biyolojik (anatomik, fiziksel ve genetik)
özellikler anlamına gelir. Seks, ayrıca cinsel birleşmeyi de içeren cinsel faaliyet anlamında da
kullanılır (24).
Toplumsal cinsiyet; bir bireyin ya da toplumun kadını ya da erkeği nasıl
tanımladığıdır. Toplumsal cinsiyet rolleri kadın ve erkek için sosyal ve kültürel olarak
tanımlanmış tutumlar, davranışlar, beklentiler ve sorumluluklardır. Toplumsal cinsiyet kimliği
ise hepimizin kadın ve erkek olmakla sahip olduğumuz kişisel ve özel kimliğimizdir;
toplumsal cinsiyet kimliği her bir kişinin kendisini kadın ya da erkek ya da ikisinin bileşimi
olarak tanımlaması demektir (24).
15
Cinsel Yönelim; kişinin cinsel ve duygusal olarak çekim duyduğu cinsiyete göre
tanımlanan bir özelliktir (24).
Heteroseksüel (karşıcinsel); kişinin karşı cinsiyete cinsel ve duygusal ilgi duyması.
Homoseksüel (eşcinsel); kişinin kendi cinsiyetine cinsel ve duygusal ilgi duyması.
Biseksüel; kişinin her iki cinsiyetten olanlara cinsel ve duygusal ilgi duyması.
Travesti; karşı cinsiyete özgü davranış ve giyimini sürdürmekten zevk alan kişi.
Transseksüel: Cinsiyetini değiştirmesi gerektiğine, ruhsal ve bedensel olarak diğer
cinsiyete sahip olması gerektiğine inanan kişi (24).
Cinsel davranışlar ve deneyimler; insanların cinsel olarak kendileriyle ve başka insanlarla
isteyerek ve onay alarak “gerçekleştirdikleri eylemlerdir”. Ancak cinsel yakınlıklar yalnızca
cinsel davranışlarla değil, sohbet etmek, sarılmak, masaj yapmak, erotik öyküler okumak ya
da şakalar yapmak, aşık olmak, karşılıklı beğenme, birlikte olmaktan mutlu olma ve bu
konuda hayaller kurma ile yaşandığı gibi yalnızca bakışma ile bile yaşanabilir (24).
CİNSEL SAĞLIK
Cinsel sağlık ve üreme sağlığı yaklaşımı, bütünsel, kaliteye dayalı, hizmet alana
yönelik; gençliğe dost, kadınlara, erkeklere dost ve cinsiyete duyarlı hizmetleri içeren;
olaylara haklar-insan hakları, kadın hakları ve üreme hakları açısından bakan bir yaklaşımdır.
Cinsel sağlık ve üreme sağlığı yaklaşımı, hizmet alanların ihtiyaçlarının arasındaki iç
ilişkileri değerlendirmeyi ve hizmet alanların bedenleri, üreme döngüsü ve cinsellikleri
hakkındaki farkındalıklarını artırmayı da kapsamaktadır (24).
Cinsel sağlık bir kişinin CYBH’ler, istenmeyen gebelikler, zorlama, şiddet ve
ayrımcılık riskinden bağımsız olarak cinselliğini ifade etmesi yeteneğidir. Cinselliğin ifadesi,
cinsel ilişkilerde karşılıklı saygıya dayalı bilgilendirilmiş, eğlenceli ve güvenli bir cinsel
yaşama sahip olmaktır. Olumlu bir şekilde zenginleştiricidir, zevk içerir ve kararlılığı,
iletişimi ve ilişkileri geliştirir. Cinsel sağlık, Dünya Sağlık Örgütü tarafından şöyle
tanımlanmıştır: Cinsel sağlık, cinselliğin fiziksel, duygusal, entelektüel ve sosyal yönlerinin
kişiliği, iletişimi ve aşkı zenginleştirici etkilerinin bileşiminden oluşur. Herkesin cinsel
bilgilere ulaşma ve cinsel ilişkiyi zevk için ya da dölleme amacıyla yapma hakkı vardır.
(Cinsel bir varlık olarak insanın sadece bedensel değil; duygusal, düşünsel ve toplumsal
bütünlüğünü sağlayan, kişilik gelişimi, iletişim ve sevginin paylaşımını pozitif yönde
zenginleştiren ve arttıran sağlıklılık halidir) (24).
16
ERGENLERİN CİNSELLİK NORM VE DEĞERLERİ
Her kültürün seks ve cinsellik konusunda normları vardır. Bu normlar toplumsal
cinsiyet rollerine, ilişkilere, evliliğe, partnerliklere, arkadaşlıklara ve ailelere yansıtılır.
Toplumsal normlar genellikle cinsel davranışlara, evlilik geleneklerine, onaylanmayan cinsel
davranışlar için cezalara; fuhuşa, eşcinselliğe, gebeliğin önlenmesine, cinsel tabulara ve
cinsellik eğitimine ilişkin tutumları belirler (24).
Bütün toplumların özel ve sosyal davranışlarını yönlendiren değerleri vardır. Bu
değerler, din, gelenekler, hükümetler ve toplumun yasalarını biçimlendiren diğer kurumları
tarafından tanımlanır. Bununla birlikte, kişinin günlük davranışlarını yansıtan kişisel
değerleri, yaşanılan kültürün formal değerleriyle tutarlılık göstermeyebilir (24).
Bunların dışında, toplumlar gençlerin davranışlarını ve cinselliklerini yönlendiren
değerlere de sahiptirler. Bazı toplumlarda gençlerin evlenmeden önce cinsel ilişkiye
girmelerine izin verilmemektedir. Amerika’da, bunu cinsel perhiz yoluyla teşvik eden bir
politika bulunmaktadır. Bazı ülkelerde ise genellikle genç kızların (12-16 yaş) erken
evlendirilmesi söz konusudur. Bazı toplumlarda düşükle ilgili olarak kadının seçimi daha
önemlidir. Bazı toplumlarda ise fetüsün yaşamı anneninkinden daha önemlidir. Bu konudaki
farklı görüşler çoğunlukla dini ve sosyokültürel normlara bağlıdır (24).
Türk toplumunda da özel ve sosyal davranışları yönlendiren değerler vardır. Bu
değerler yine, din, gelenekler, hükümet ve toplumun yasalarını biçimlendiren diğer kurumları
tarafından belirlenmiştir. Bu değerler her zaman ergenin günlük davranışlarını yansıtan formal
değerleriyle örtüşmeyebilir (24).
GENÇLERİN CİNSEL GEREKSİNİMLERİ
Adolesan dönemde genç, hızlı fiziksel büyümeye henüz kendini alıştırmamışken,
cinsel gelişimin başlamasıyla psikososyal değişimleri de beraberinde yaşamaya başlar.
Adolesanların fiziksel gelişmelerinin daha erken yaşlarda tamamlanmasına paralel olarak
üreme yeteneklerinin de giderek daha erken yaşlarda kazanıldığı gözlenmektedir. Cinsel
gelişimi ile birlikte karşı cinsiyete olan ilgisi de artmakta ve duygusal arkadaşlıkları
başlamaktadır. Adolesanın kendini keşfetmesi, cinsel kişilik ve rollerinin gelişmesi ile bu
dönemde cinsel yaşam başlamaktadır (24).
Dünyada bir çok ülkede adolesanların pek çok konuda bilgi eksiklikleri olduğu
bilinmektedir. Gençlerin, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, genellikle kendi ve karşı
17
cinsiyetin özellikleri, vücut fonksiyonları ve üreme özellikleri konularında yeterli bilgiye
sahip olmadıkları bilinmektedir. Adolesan tüm yaşamını önemli ölçüde etkileyecek olan
üreme sağlığı konusunda da yeterince bilgi sahibi olmadığı için, cinsel gelişim ile beraber
üreme sağlığı sorunları açısından da risk altındadır. Bu bilgisizlikle cinsel yaşamın başlaması
ve güvensiz cinselliğin yaşanması, üreme sağlığı sorunlarının ortaya çıkmasına neden
olmaktadır. Üreme sağlığı sorunları beraberinde toplumsal sorunları da getirmektedir. Erken
evlilik, erken yaşta cinsel ilişki, istenmeyen gebelikler, erken yaşta çocuk doğurma,
HIV/AIDS yayılımı, diğer CYBH ve kadın sünneti bu konular arasında yer almaktadır (24).
Evlilik öncesi erken yaşta cinsel ilişki veya erken yaşta yapılan evliliklerde erken yaşta
doğurganlık da başlamaktadır. Erken yaşta aktif cinsel yaşamı olan ve kontraseptif
kullanmayan gençlerin bir yıl içinde gebe kalma olasılıkları %90’dır. Erken yaşta gebelikleri
olan kadınlar genellikle gençlik dönemleri bitmeden ikinci gebeliklerini de yaşamaktadırlar.
Son yıllardaki istatistiksel verilere göre gelişmekte olan ülkelerde her yıl 15 milyon adolesan
anne doğum yapmaktadır ve dünyadaki tüm doğumların yaklaşık %10’u adolesan anne
doğumlarıdır. Erken yaşta olan gebeliklerin kadın sağlığını olumsuz olarak etkilediği
bilinmektedir. Diğer taraftan kadınların evlilik öncesi çocuk sahibi olmalarının sosyal yaşam
üzerine de olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir. Bir çok ülkede erken yaşta olan gebeliklerin
genç kızların eğitimi, ekonomik durumu ve sağlığı üzerine olumsuz etkileri bulunmaktadır.
Adolesan anneler çoğunlukla eğitimlerini yarım bırakmak durumunda kalmaktadırlar, bu da
onların gelecekte iş bulma şansını azaltmakta ve ekonomik olarak kendilerinin ve
çocuklarının olumsuz koşullarda yaşamasına neden olmaktadır. Gebelik, doğum ve sağlıksız
düşük komplikasyonları 15-19 yaş grubundaki annelerin temel ölüm nedenleri arasında yer
almaktadır. 15-19 yaş grubunda anne ölümleri 20’li yaşlara göre iki kat daha yüksektir (24).
Adolesanlar CYBH açısından erişkinlerden daha fazla risk altındadırlar. CYBH
değişen cinsel ve sosyal davranışlar, artan kentleşme, endüstrileşme, iletişim ve seyahat ile
birlikte önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmektedir. Adolesanların erken ve korunmasız
cinsel ilişkileri olması, CYBH’ye yakalanma risklerini de yükseltmektedir. CYBH özellikle
adolesan yaş grubunun önemli sağlık sorunlarından birisi olup, tüm dünyadaki görülme sıklığı
artmaktadır. Dünyada her yıl 20 gençten biri CYBH’ye yakalanmaktadır. Bir çok cinsel yolla
bulaşan hastalık ölümcül olmamakla birlikte gebelik komplikasyonlarına, infertiliteye, genel
sağlık durumunun bozulmasına ve aynı zamanda HIV/AIDS hastalığının bulaşması için bir
hazırlayıcı faktör oluşturmaktadır (24).
18
Yaş gruplarına göre CYBH’nin görülme sıklıkları değerlendirildiğinde ise, en sık 2024 ve daha sonra 15-19 ve 25-29 yaş gruplarının sorunu olduğu görülmüştür. Yine yapılan bir
çok çalışma göstermektedir ki, para karşılığı cinsel ilişkide bulunan adolesanlarda CYBH
daha sık olarak görülmektedir (24).
Bazı çalışmalarda erkeklerde CYBH’nin görülme sıklığı kadınlardaki görülme
sıklığına göre çok daha yüksek bulunmaktadır. Ayrıca erkeklerde belirtiler hastalığın erken
döneminde daha belirgin olduğu için sağlık kurumuna erken başvurabilmekte ve tanı
konulabilmektedir. Buna karşılık tanı konamayan ve tedavi olamayan kadınların hastalıkları
ilerlemekte ve hastalığın komplikasyonları daha sık olarak görülmektedir. Kadınlarda
CYBH’de sık ortaya çıkan komplikasyonlar pelvik inflamatuar hastalık, ektopik gebelik,
yenidoğan bebeğin enfeksiyonu, üretrada darlık, infertilite, ve üreme organı kanserleri olarak
sayılmaktadır (24).
Son yıllarda en sık tartışılan CYBH’den birisi AIDS olup, CYBH’nin tartışmasının
aktif olarak tekrar gündeme gelmesine neden olmuştur. HIV/AIDS Afrika’da ve bazı
gelişmekte olan ülkelerde önemli bir halk sağlığı sorunudur. HIV/AIDS enfeksiyonlarının
yarısı 25 yaş altında görülmektedir. Adolesan yaş grubunda yapılan çalışmalara göre HIV
prevalansının bazı bölgelerde %20-30’lara kadar çıktığı saptanmıştır. Kadınlarda HIV
prevalansı erkeklerdeki prevalansa göre daha yüksektir. Erkeklerde HIV prevalansının pik
yaptığı yaş grubu 25-29, kadınlarda ise 20-24 yaş grubudur. AIDS’in görülme sıklığının
yüksek olduğu gruplar, para karşılığı cinsel ilişkide bulunan kişiler, homoseksüel cinsel
ilişkide bulunan kişiler, uyuşturucu ilaç kullanan kişiler, yaşamlarını kan transfüzyonları ile
devam ettiren bazı özel hasta grupları, yaşamlarını seyahat ederek kazanan veya riskli
bölgelerde yaşamak zorunda kalan kişiler (örneğin askerler) olarak tanımlanmaktadır. Ancak,
AIDS pandemisinin ilk yıllarındaki bu risk grupları son yıllarda değişmiştir ve adolesan ve
çocuk (perinatal) yaş grupları önemli risk grupları olarak tanımlanmaktadır. Adolesanlarda
enfeksiyon hızının yüksek olmasının nedeni cinsel CYBH ve CYBH’nin yayılma şekli
hakkındaki bilgi eksikliğidir. Bir çok genç bu konulardaki bilgilerini arkadaşlarından,
televizyondan ve dergilerden sağlamaktadır (24).
Adolesanların AP yöntemi kullanımını etkileyen bir çok faktör vardır. Bir çok ülkede
cinsellik bir tabu olarak kabul edilmekte, adolesan yaş grubunun cinsellik ve AP yöntemleri
hakkındaki bilgisi de oldukça sınırlı kalmaktadır. Yine bir çok ülkede evli olmayan kişilere
AP yöntemi kullanımını önermek bile yasaktır. AP yöntemlerinin yasal olduğu bazı ülkelerde
ise sosyal ve kültürel faktörler AP kliniklerinde evli olmayan adolesanlara hizmet sunumunu
19
engellemektedir. Bu toplumlarda adolesanların da AP hizmetine yaklaşımları çekingen ve
korkuludur. Evlilik öncesi cinsel ilişkinin kabul edilmediği toplumlarda ise, gençlerin AP
hizmetlerinden yararlanması daha da zorlaşmaktadır. Ayrıca adolesanın yeterli maddi
olanaklara sahip olmaması, yalnız başına sağlık kurumuna başvuramaması da AP hizmetinden
yararlanmasını engelleyen önemli faktörler arasında sayılmaktadır. AP yöntem kullanım
oranı, genellikle kadınların yöntem kullanımı olarak verilmektedir. Oysa adolesan gebelikleri
olan kadınların cinsel eşleri 15-24 yaş grubu erkeklerdir. Bu yaş grubuna yönelik AP eğitimi,
danışmanlık ve hizmet sunumunun önemi büyüktür (24).
Sonuç olarak, gençler cinsellikle ilgili ilk bilgilerini genellikle ailelerindeki ve
çevrelerindeki bir erişkinden ya da kendi yaş grubundaki bireylerden almaktadırlar. Kültürel
farklılıklar olmakla beraber gelişmekte olan ülkelerin çoğunda adolesanlar ile aileleri arasında
cinsel sorunların çok az tartışıldığı ve konuşulduğu bilinmektedir Bir çok ülkede yapılan
araştırmalar gençlerin üreme organ anatomisi ve fizyolojisine ait bilgilerinin yetersiz
olduğunu, aktif cinsel yaşamlarının olduğunu ve kontraseptif kullanmadıklarına ilişkin
bulguları desteklenmektedir. Adolesanların cinsellik hakkında bilgi sahibi olmamalarının yanı
sıra, cinsel yaşamlarını aktif olarak devam ettirdikleri, kontraseptif kullanmamaları sonucunda
da cinsel ve üreme sağlığı sorunlarının ortaya çıktığı görülmüştür. Bu nedenle bütün gençler
için, doğru bilgi gereksinimi, yargılanmaksızın danışmanlık ve ödenebilecek ve ulaşılabilecek
bir sağlık hizmeti, bütün bu sorunlarla baş etmeyi ve onları istenmeyen gebeliklerden
korumayı, cinsel sağlık/üreme sağlığı için bakım ve eğitim olanağını sağlayacaktır (24).
CİNSELLİKTE BAKIŞ AÇILARI
Cinsellik biyolojik, psikolojik, sosyal, kültürel, geleneksel, ahlaki, dini, antropolojik,
politik ve ekonomik boyutları olan karmaşık bir bütündür. O nedenle, cinsel sorunu olan
birisine yaklaşımın da farklı bakış açılarını içinde barındırması gerekiyor (25).
Biyolojik açı: Cinsellik temel bir içgüdüdür. Cinsel işlevler, bedenin ürettiği 30’u
aşkın hormon ve kimyasal maddenin karıştığı ve tüm bedenin katıldığı bir süreçtir. Bu
nedenle, sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için sağlıklı işleyen bir beden “olmazsa olmaz” bir
kuraldır (25).
Psikolojik açı: Sağlıklı işleyen bir beden, cinselliği sağlıklı bir şekilde yaşayabilmek
için gerekli altyapıyı sağlar. Ancak, o cinselliğin nasıl yaşanacağını, kiminle yaşanacağını, ne
zaman, nerede ve nasıl olacağını, nasıl uyarılıp, nasıl doyuma ulaşılacağını belirleyen insan
psikolojisidir (25).
20
Sosyokültürel açı: Kişinin yetiştiği ve içinde yaşadığı aile, yakın çevre, gelenekler,
dini inançlar, ahlaki tutumlar, psikolojik ve biyolojik bir neden olmaksızın, tek başına cinsel
işlev bozukluklarına yol açabilmektedir. Kısaca, cinsel sorun ya da cinsel işlev bozukluğu
yaşayanlar için getirilecek her türlü tedavi yaklaşımının günümüzde bu üç temel unsuru
içermesi gerekmektedir (25).
Yalnızca tıbbi bir yaklaşım getirmek yeterli olmadığı gibi, yalnızca psikolojik ya da
sosyokültürel yaklaşım da yeterli değildir. Modern cinsel tedavilerin bu üç yaklaşımı dikkate
alması gerekmektedir (25).
ÜLKEMİZDE CİNSEL SAĞLIK EĞİTİMİ
1950’li yıllarda başlayan kentlere göçün önemli toplumsal sorunları da beraberinde
getirdiği ülkemizde çok hızlı bir toplumsal değişim süreci yaşanmaktadır. Gençler ise bu
süreçte güvenilir bilgi edinebilme olanağından ve sağlıklı davranabilme becerisinden
yoksundurlar. Cinsellik de üzerinde en az konuşulan ve yazılan ancak en çok düşünülen ve
endişe duyulan konulardan birisi olarak kalmış durumdadır. Örgün eğitimin, Cinsel Sağlık
Bilgileri Eğitimi için önemli bir fırsat olduğunu vurgulayan uzmanlar, yarının anne-babaları
olan gençlerin bilgilenmesinin gelecekteki çocukları için de değerli bir kaynak olacağını
belirtiyorlar (26).
Türkiye’de cinsel eğitim ilk kez, 1974 yılında, Türkiye Aile Planlaması Derneği’nin
de katılımı ile tartışılmaya balanmış, konuyla ilgili olarak bilgi ve tutumların araştırılması
gereğine dikkat çekilmiştir. 1990’lı yıllarda HIV/AIDS yayılımına paralel olarak gençlerin
üreme sağlığı konusunda bilgilendirilmeleri ve hizmet gereksinimlerinin karşılanması için,
ülkemizde sınırlı sayıda da olsa, gönüllü kuruluşların öncülüğünde, özel projeler yürütülmüş,
yerel eğitim etkinlikleri gerçekleştirilmiştir (27).
1994 yılında Türkiye Aile Planlaması Derneği ile İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı
(İKGV)’nın işbirliği ile İstanbul’da “Gençlik, Cinsel Eğitim ve Üreme Sağlığı” toplantısı
yapılmıştır. Bu alanda çok sayıda eğiticiye ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (United Nations Fund for Population Activities) (UNFPA)
’nun desteği ile geleceğin öğretmenlerinin yetiştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla
1997'de uygulamaya konan bir proje geliştirilmiştir. Bu proje içerisinde üç eğitim fakültesi
belirlenmiş ve bu fakültenin öğrencileri olan öğretmen adaylarına seçmeli olarak, cinsel sağlık
bilgileri dersi verilmesi hedeflenmiştir (27).
21
1999-2000 öğretim yılı bahar döneminde Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim
Fakültesi ve Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde toplam 900 öğretmen adayının
katıldığı cinsel sağlık bilgileri dersi verilmiştir. 2001-2002 dönemi sonunda eğitim alan
öğretmen adayı sayısı 1285’e ulaşmıştır (27).
Milli Eğitim Bakanlığının farklı kuruluşlarla işbirliği halinde yürüttüğü bazı projeler
de bulunmaktadır. 1993 yılında “Değişim, Genç Kızlığa İlk Adım” projesi ile altı yıl içinde 80
ilde on bini aşan sayıda okulda 2 milyon kız öğrenci ergenlik dönemi konusunda
bilgilendirilmiştir. 2000-2001 döneminde de “Ergenlik Dönemi Değişim” projesi ile erkek
öğrenciler ayrı gruplar olarak kapsama alınmıştır. O dönemde öğrenciler ve öğretmenler için
kitapçık geliştirilmiş, anne-babalar bir mektupla etkinlik hakkında bilgilendirilmiştir. Bu
çalışmalar öğrencilerin, ailelerin ve öğretmenlerin ilgisiyle karşılanmış, 2002-2003 öğretim
yılında; insanda üreme sağlığı konuları “vücudumda neler var” ünitesi, altıncı sınıfta;
“canlılarda üreme ve gelişme” ünitesi sekizinci sınıfta okutulmak üzere ilköğretim
programında yer almıştır. UNFPA’nın desteği ile 2001-2005 yılları arasında MEB’in
yürütücülüğünde ve İKGV’nin işbirliğinde “Ergenlerin Sağlık Bilincinin Geliştirilmesi”
başlığı ile yeni bir hizmet projesiyle etkinliklerin geliştirilmesi amaçlanmıştır (27).
2002 yılında başlayan ve İKGV’nin UNFPA desteğiyle ve Uluslararası Çocuk
Merkezi (International Children Center) ile işbirliği içerisinde yürüttüğü projede, İKGV’nin
koordinatörlüğünde bulunan Boğaziçi, Ege, Koç ve Yeditepe Üniversitelerinin Gençlik
Danışma Birimlerinde gençlere üreme sağlığı danışmanlığı ve hizmet sunumu ile bilgi-eğitimiletişim materyali ve kontraseptif malzeme dağıtımı sürdürülmüştür. Üniversitelerde yapılan
çalışmalar, aylık formlar, telefon görüşmeleri ve üç ayda bir yapılan ziyaretlerle aylık olarak
takip edilmiştir. Aralık 2004’te projeye “akran eğitimi” bileşeni eklenmiş; İKGV’nin koordine
ettiği 4 üniversitede toplam 13 öğrenci UNFPA tarafından “akran eğitimcisi” olarak
eğitilmiştir. Gençlik Danışma Birimlerindeki hizmet sunucular ile akran eğiticilerin ortak
olarak düzenledikleri eğitim ve tanıtım aktiviteleri ile üniversitelerde gerçekleştirilen
çalışmalarda çeşitlenme sağlanmıştır. Mayıs 2005’te, birimlerde görev yapacak yeni hizmet
sunucularına yönelik eğitim, İKGV tarafından gerçekleştirilmiş ve 8 üniversitede toplam 16
sağlık personeli eğitilerek “hizmet sunucuları” olarak yetiştirilmişlerdir. Aralık 2005’te
yapılan proje değerlendirme toplantısına, üniversitelerden hizmet sunucular ve akran
eğitimciler katılmış ve projenin bitişini takiben çalışmaların sürdürülebilirliği üzerine önerileri
tartışmışlardır. Proje 2005 yılı sonu itibariyle tamamlanmıştır. İKGV, UNFPA programı
kapsamında yürütülmekte olan Youth Peer çalışmalarına halen desteğini sürdürmektedir (27).
22
Ulusal düzeyde cinsel eğitim ile ilgili olarak çalışmalara bakıldığında ise yapılan
incelemeler sonucunda, 1994 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Sağlık İdaresi Daire Başkanlığı
tarafından bir proje başlatıldığı görülmektedir. Bu proje kapsamında ekipler oluşturularak
okullarda, ergenlik dönemindeki değişiklikler hakkında gençlere bilgi verilmeye çalışılmıştır.
Bu projenin devamında 2000 yılında İstanbul’daki pilot okullarda ilk “cinsel eğitim” dersi
verilmeye başlanmıştır. Erkek ve kız öğrenciler ayrı sınıflarda eğitime alınmışlar, kızlara
erkek öğretmen, erkeklere ise bayan öğretmen bilgi vermiştir. Fakat bu uygulama uzun süre
yürürlükte kalamamıştır (27).
Günümüzde okullarda cinsel eğitim ile ilgili özel bir uygulama bulunmamaktadır.
Halen ilkokulda bitki üremesi dışında cinsellikle ilgili bilgilendirme yapılmamaktadır. Lisede
ise eğitim içeriğinde sınırlı bir şekilde menstruasyon döngüsü ve sperm üretimi gibi konular
dışında başka bilgi yoktur (27).
Milli Eğitim Bakanlığının okul öncesi ve ilköğretim programları incelendiğinde,
"cinsel eğitim" kavramının programlar içinde hak ettiği yeri bulamadığı görülmektedir. Milli
Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü tarafından 2002-2003 eğitim
öğretim yılında denenip geliştirilmek üzere bir program uygulamaya konmuştur. Bu program
"36-72 Aylık Çocuklar İçin Okul Öncesi Eğitim Programı" olarak adlandırılmış ve daha sonra
yapılan araştırmalar ve uygulamalardan alınan geribildirimler sonucu 2005-2006 eğitim
öğretim yılında yeniden düzenlenmiştir. Düzenlenen yeni program incelendiğinde, "cinsel"
sözcüğünün program içinde sadece bir tek kez 48. sayfada "Meslek Etiği ve Öğretmen
Yeterlikleri" başlığı altında “fiziksel, cinsel, sözlü ve duygusal istismar” cümlesi içinde
geçtiği görülmektedir. Bunun dışında cinsel eğitimi çağrıştıracak herhangi bir cümleye
rastlanmamıştır (27).
İlköğretim yılları sağlık ve cinsellikle ilgili bilgi, beceri ve tutum kazandırılması için
çok önemli bir dönem olduğu vurgulamaktadır. İlköğretimde incelenen derslerin konuları
arasında sağlıklı hamilelik ve doğum, erken hamilelik riski, cinsel kimlik gelişimi, adolesanda
görülen değişiklikler, cinsel şiddet ve taciz durumunda başvurulabilecek merkezler, anne-baba
olmanın sorumlulukları, cinsiyet ayrımcılığı, ilişkilerde "hayır" diyebilmek gibi konuların yer
almadığı görülmektedir (27).
Uzmanlar, cinsel sağlık bilincini geliştirme etkinliklerinin istenilen doğrultuda
düzenlenebilmesi
için,
ilgili
kuruluşların
kısa
ve
uzun
vadede
işbiliği
gerçekleştirebilecekleri adımları şöyle sıralıyorlar;
1. Örgün eğitimde ders programlarının içeriklerinin geliştirilmesi.
23
yaparak
2. Geliştirilen programların yürütülebilmesi için öğretmenlerin ve öğretmen
adaylarının geliştirilmesi.
3. Bu adımlar tüm sistemde yaygınlaşana değin halen eğitimi yürüten ilgili branş
öğretmenlerinin kısa süreli kurslarla hazırlanarak ve dışardan sağlanan
uzman/program destekleri ile öğrencilerin sağlık bilincini geliştirmek amacıyla
eğitim etkinliklerinin düzenlenmesi (26).
TÜRKİYE'DE GENÇ NÜFUSUN ÜREME VE CİNSEL SAĞLIĞI
Ülkemizin nüfusu Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne göre; 2009 yılında
72.561.312 olup, 10-19 yaş grubunda 12.736.986 ve 20-24 yaş grubunda 6.280.117 genç
vardır. 10-24 yaş grubunun toplam nüfusu 19.017.103 olup, ülke nüfusumuzun %26,20’sini
oluşturmaktadır. Yani Türkiye'de her dört kişiden biri genç insandır (28).
Türkiye Bilimler Akademisi ve UNFPA işbirliği ile Ankara'da yapılan Ergen ve
Ruhsal Sorunları Durum Saptama Çalışması Raporu'na (2004) göre; gençlerin büyük
çoğunluğu ergenlik dönemi hakkında bilgilendirilmemektedir. Genç kızlar bilgileri
çoğunlukla anneden alırken genç erkekler daha çok arkadaştan öğrenmektedir. Gençlerin
%17’si sigara içmektedir, bu oran yaşla artmaktadır ve erkeklerde daha fazladır. Alkol
kullanma da %17’dir. Alkol kullanımı yaşla ve gelir düzeyi ile artmaktadır. Ergenlerin %75’i
çeşitli ortamlarda şiddete tanık olmaktadır (6).
Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu tarafından yapılan ulusal bir araştırmaya göre;
cinsellikle ilgili ilk bilgileri kızların %27,1’i, erkeklerin %26’sı 13 yaşında almaktadır.
Cinsellikle ilgili ilk bilgileri kızların %61,5’i, erkeklerin %53,2’si yeterli bulmamaktadır.
Gençlerin karşılaştıkları en büyük sorun sigaradır. Gençlerin %88,4’ü herhangi bir sorunla
karşılaştığını bildirmiş olup, sorunlarının tümünü çözdüğünü söyleyenler %29 oranındadır.
Bazılarını çözenler %37 ve sorunlarının hiçbirisini çözemediğini bildirenlerin oranı da
%34’tür. Gençlerin %30’u sigara, %12,8’i alkol ve %1,3’ü uyuşturucu madde kullandığını
söylemiştir (29).
Nüfusbilim Derneği ve UNFPA’nın yaptığı 2007 Türkiye Gençlerde Cinsel Sağlık ve
Üreme Sağlığı Araştırması, 15-24 yaş arası gençliğe Türkiye çapında ve hane bazında
ulaşması nedeniyle bir ilk sayılır (10). Buna göre; genel olarak, erkeklerin %87,5’i; kadınların
ise %64,6’sı ilköğretimin birinci basamağını oluşturan 5 yıllık öğrenimi tamamlamıştır. Diğer
taraftan, halen her üç kadından birinin ya öğreniminin hiç olmadığı ya da ilköğretim 1.
kademeyi tamamlamadığı görülmektedir. 15-19 yaş grubunda öğrenimi olmayan veya
24
ilköğretim 1. kademeyi tamamlamayan kadınların oranı %10,7 iken, bu grubun son kuşağı
olan 45-49 yaş grubu kadınlarda bu oran %33 dolaylarındadır (10).
Kadınlarda evlenme 20-24 yaş grubunda sıklaşırken erkeklerde 25-29 yaş grubu
evlilik hayatına geçiş yani ilk evlenmenin başladığı yaş grubu olarak görülmektedir. Kentsel
ve kırsal alanlardaki evlilik kategorileri hem erkekler hem de kadınlar için oldukça benzerdir
(10).
Çalışma durumu incelendiğinde gençler arasında gelir getiren bir işte çalışanların oranı
%30,4’tür. Erkekler arasında bu oran %43,5’e kadar çıkarken kadınlar arasında %17,3’tür.
15-24 yaş grubu gençler arasında sağlık güvencesine sahip olma durumu incelendiğinde
kadınların dörtte bire yakınının erkeklerin ise yaklaşık üçte birinin herhangi bir sağlık
güvencesi olmadığı belirtilmiştir (10).
Gençlerin önemli bir bölümünün ergenlik değişimleri arasında öncelikle cinsel
gelişime ait özellikleri söylemesi dikkat çekicidir. Gençlerin %13,0’ı ergenlik dönemini çok
yakın bir geçmiş dönemde yaşamış olmasına ya da halen ergenlik döneminde olmasına
rağmen bu soruya “bilmiyorum” yanıtı vermiştir. Gençlerin yaklaşık yarısı vajinayı (%49,7),
%40,2’si overleri (yumurtalıklar) ve %27,9’u uterusu (rahim) kadın üreme organı olarak
sıralamıştır. Kadınlarda vajina yanıtının oranı (%34,6) erkeklerden (%64,9) daha düşük iken
overlere verilen yanıt kadınlarda (%47,5) erkeklere (%32,8) göre daha yüksektir. Diğer
taraftan erkeklerin %21,1’i ve kadınların %27,7’si kadın üreme organları konusunda
“bilmiyorum” yanıtı vermiştir. Gençlerin %60,9’u penisi, %35,2’si testisi ve %2,9’u prostatı
belirtmişlerdir. Erkeklerde penis (%79,3), testis (%43,3) ve prostat (%4,2) yanıtlarının
yüzdeleri kadınlara göre belirgin olarak çok daha yüksektir (kadınlarda sırasıyla; %42,5,
%27,2 ve %1,5). Erkeklerin %15,7’si ve kadınların %39,5’i erkek üreme organları konusunda
“bilmiyorum” yanıtı vermişlerdir. Kadınlarda “bilmiyorum” yanıtlarının yüzdesi erkeklerin
iki katından daha yüksektir (10).
Gebelikten koruyucu yöntem konusunda Kadınların en fazla kendiliğinden
söyledikleri yöntemler arasında oral kontraseptif (OKS) (%79,9), rahim içi araç (%54,1) ve
kondom (%50,6) gelmektedir. Kadınlara söylemedikleri yöntemler hatırlatıldıktan sonra tüp
ligasyonu (%61,6), geri çekme (%48,7) ve enjekte edilen kontraseptifler (iğne) (%47,9)
kadınların önemli bir bölümü tarafından hatırlanmıştır. Erkeklerin en fazla kendiliğinden
belirttikleri gebeliği önleyici yöntem %64,8 ile OKS, %64,6 ile kondom ve %12,1 ile rahim
içi araçtır. Erkeklerin kendiliğinden söylemedikleri diğer gebeliği önleyici yöntemlerin
25
isimleri sıralandığı zaman hatırladıkları yöntemlerin ilk üç sırasında geri çekme (%68,3),
enjekte edilen kontraseptifler (%44,4) ve tüp ligasyonu (%40,8) gelmektedir (10).
Gençlerin %83,7’si CYBH’yi duyduğunu belirtmiştir; bu oran kadınlarda %79,9 iken
erkeklerde %87,5’dir. Erkekler, kadınlara göre CYBH’yi daha fazla duyduklarını
belirtmişlerdir. CYBH’yi duyduğunu söyleyen gençler içinde genel olarak HIV/AIDS en fazla
söylenen yanıttır (%90,6), daha sonra sırasıyla hepatit (%27,8) ve gonore yer almaktadır
(%14,3). Ülkemizde Hepatit B’nin görülme ve taşıyıcılık sıklığı HIV/AIDS’e göre çok daha
yüksek iken, CYBH sıralamasında HIV/AIDS birinci sırada yer almaktadır. Bu sonuç,
HIV/AIDS’e medya/kamuoyunda çok daha sık yer verilmesinin bir göstergesi olarak
değerlendirilebilir (10).
Genç kadınların %64,0’ı gebelik ve doğum, %63,2’si gebelikten korunma ve %60,4’ü
cinsel ilişki hakkında bilgi aldıklarını belirtmişlerdir. Kadınların daha az bilgi aldıklarını
söyledikleri konular cinsel organ temizliği (%48,0), cinsel sorunlar (%46,1) ve cinsellikle
ilgili diğer konulardır (%2,5). Erkeklerin en fazla bilgi aldıkları konular arasında cinsel ilişki
(%67,6), gebelikten korunma (%58,5), cinsel sorunlar (%56,4), gebelik ve doğum (%52,7) ve
cinsel organ temizliği (%44,3) şeklindedir. Her iki cinsiyette de bilgilendikleri konular
arasında “güvenli cinsellik” vurgulanmaktadır. Ancak, kadın ve erkeklerde her bir konu
başlığında yapılan bilgilenme %46-64 arasında değişmektedir. Bu da gençlerin bilgi verilen
merkezlere ya da kişilere ulaşma sorunu olduğunu göstermektedir (10).
BİRİNCİ BASAMAKTA ERGENLER İÇİN SAĞLIK BAKIMI
Ergenlik döneminde yaşanan biyopsikososyal değişiklikler, bu çağdaki kişiler için özel
sağlık hizmeti verilmesi zorunluluğunu da beraberinde getirir. Çocuklukla erişkinlik
arasındaki gelişim sürecindeki ergenler, bedenlerindeki değişimden sıklıkla rahatsızdır. Evde
açık iletişimi özendirmek çok önemlidir (21). Cinsel konularda evdeki tartışmaların kalitesi,
aile yaşantısında ergen gebeliği riskini etkileyen en önemli etmendir. Evde bilgi yoksa, birinci
basamak hekimi tek kaynak pozisyonundadır. Tartışmaya uygun zemin hazırlayarak, cinsellik
konusunu açarak ve ergen ve ailesine yönlendirici rehberlik yaparak öncü bir yaklaşım içinde
olmalıdır (21).
Ülkemizde Sağlık Bakanlığı'na ait çoğu sağlık kuruluşunda gençlere özel yaygın bir
hizmet sunumu yoktur. 2002 yılında Adolesan Sağlığı ve Gelişimi Projesi ile ergen sağlığını
geliştirmek amacıyla bir Ulusal Hizmet Sunum Modeli oluşturulmuştur. Son yıllarda Sağlık
26
Bakanlığı, UNICEF, UNFPA ve birçok sivil toplum kuruluşunun işbirliği ile model Gençlik
Danışmanlık ve Sağlık Hizmet Merkezleri açılmıştır (26).
Sunulan sağlık hizmetinin kapsamı ise koruyucu sağlık hizmetleri felsefesi içine
yerleştirilmelidir. Sağlığın korunması ve geliştirilmesi kapsamında sağlık kuruluşunda izlemi
yapılan adolesan; fizik egzersiz yapma, sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanmama,
yeterli ve dengeli beslenme, güvenli cinsel yaşam ve kaza ve yaralanmalardan korunmaya
yönelik güvenli ve olumlu bir yaşam tarzı benimsemesi için desteklenmelidir. Adolesanlarda
koruyucu sağlık hizmetlerinin amacı fiziksel ve mental sağlığı geliştirmek ve sağlıklı fiziksel,
psikolojik ve sosyal büyüme ve gelişmeyi desteklemektir. Günümüzde adolesan dönemdeki
önemli hastalık ve ölüm nedenlerinin korunulabilir olduğu, davranışsal, çevresel ve sosyal
nedenlere bağlı olduğu ve adolesanlara yönelik koruyucu hizmetler ile önlenebileceği
bilinmektedir. Bu nedenle adolesana sunulacak hizmetlerinde öncelik koruyucu sağlık
hizmetlerine verilmelidir (30).
Uygun çevre yaratma: Ergene gizlilik sağlamak, güven ortamı yaratmaya yardımcı
olur. Ergenin bireyselleşmesi, onunla ve ailesiyle ayrı görüşmeler yaparak desteklenmelidir.
Öncü yaklaşım: Birinci basamak hekimleri, öngörücü rehberlik verebilecekleri
fırsatları kaçırmamalıdır. Ergen öncesi çocuğa yaklaşan fiziksel değişimler hakkında olumlu
bir tarzda ilgi vermeli, aileye evde cinsellikle ilgili konuları tartışmalarını önermelidir.
Cinsellik, muayenehanede ve evde artarak konuşulmalıdır (25).
Soru sorma: Cinselliği konuşmamak yok saymak sadece problemlerin büyümesine
neden olmakta, sorunlara çözüm getirmemektedir (25).
Aile hekimleri, ergenlerle cinsellik konusunun konuşmaya başlanmasını, sıradan
sağlık kontrolleri sırasında ve hatta belki de olası akut hastalık nedenli görüşmelerde
başlamalıdırlar. Soyut düşünce henüz gelişmekte olduğu için, ergenler düşünceleri anlamak
için açık örneklere gereksinim duyarlar. Öykü alma özgül ve yönlendirici olmalıdır. Bilgiler
somut olmalıdır. Soruların yanıtları basit ve tam olmalıdır. Erken ergenlik dönemindeki
kaygılar tipik olarak beden görünümü ve fiziksel ve sosyal olarak neyin normal olduğu
üzerinedir. Pubertal değişiklikler hakkında bilgilendirme ve şüphelerden arındırma, fizik
incelemenin kritik parçalarıdır. Çekicilik ve kabul edilebilirlik algısını etkileyen beden
görüntüsü, akne ve şişmanlık kaygıları üzerine de görüşülebilir (21).
Aile hekiminin rolü, ergen cinsel etkinliğini görmezden gelmeden ya da yargılamadan
şüphe giderme, dinleme, açıklama ve ergen gelişiminin bu önemli boyutu hakkında doğru
bilgi vermek, bunun için destekleyici, duyarlı ve yapıcı bir ortam sunmaktır. Açık ve içten
27
iletişim, gizliliği temin, yargılamaksızın dinleme, açık ve kesin bilgilendirme, başarılı bir
doktor-hasta iletişimi geliştirmeye yardım eder. İdealde amaç, ergenler cinsellik hakkında
sağlıklı karar vermek için gereksinimleri olan bilgi ve araçları edinene kadar cinsel
etkinliğinin geciktirilmesi olmalıdır (21). “Canadian Task Force”un (6) birinci basamakta
yapılmasını önerdiği, adolesan sağlığı ile ilgili girişimler Tablo 6’da görülmektedir. Yine bu
konuyla ilgili olarak Türkiye üreme sağlığı programı ilerleme raporu III’te belirtilen,
ergenlere yönelik girişimler ve döneme özgü periyodik sağlık muayeneleri Tablo 5’te
görülmektedir.
28
Tablo 5. Türkiye üreme sağlığı programı ilerleme raporu III’te belirtilen ergenlere
yönelik girişimler ve döneme özgü periyodik sağlık muayeneleri (6)
1. 11-21 yaş grubundaki adolesanlar yılda bir defa koruyucu sağlık hizmeti almalıdır. Bu
ziyaretlerin tıbbi ve psikososyal yönleri olmalıdır ve erken, orta ve geç adolesan
dönemlerde en az bir defa tam fizik muayene yapılmalıdır.
2. Koruyucu hizmetler kişiye, yaşa ve gelişim düzeyine özel olmalıdır.
3. Kurumlar adolesan ile yapılan görüşmelerin gizliliğini sağlamalı; aile görüşmeleri için de
uyulması gereken ilkeleri belirlemelidir.
4. Aileler erken, orta ve geç adolesan dönemlerde en az bir defa danışmanlık (normal
gelişim, sorunlara ilişkin belirtiler, ebeveynlik yaklaşımı, aile içi aktivite planlama,
adolesana yardım teknikleri vb) almalıdır.
5. Tüm adolesanlar fizik büyüme, psikososyal ve psikoseksüel gelişme, kendi sağlığının
önemini bilme ile ilgili danışmanlık almalıdır.
6. Tüm adolesanlar yaralanmalardan korunma için her yıl alkol kullanmama, güvenli
sürücülük, kişiler arası şiddetten kaçınma, silah kullanmaktan kaçınma, egzersiz öncesi
fiziksel kondüsyonun artırılması konularında danışmanlık almalıdır.
7. Tüm adolesanlar sağlıklı beslenme, sağlıklı beslenmenin yararları ve sağlıklı beslenme
yolları ve güvenli kilo yönetimi ile ilgili danışmanlık almalıdır.
8. Tüm adolesanlar fizik egzersizin yararları hakkında danışmanlık almalı ve düzenli olarak
güvenli egzersiz yapmak için teşvik edilmelidir.
9. Tüm adolesanlar CYBE’a karşı kondom kullanımı ve gebelikten korunma için doğum
kontrol önlemlerini içerecek şekilde güvenli cinsellik hakkında danışmanlık almalı ve bu
hizmetlere ulaşabilmelidir.
10. Tüm adolesanlar sigara, alkol ve bağımlılık yapan diğer maddeler ve anabolik steroidler
için danışmanlık almalıdır.
Döneme özel izleme programları :
11. Yıllık hipertansiyon kontrolü
12. Risk altındaki adolesanlarda hiperlipidemi ve koroner kalp hastalığı
13. Yeme bozuklukları ve şişmanlık; vücut imajı ve yeme davranışlarını içerecek şekilde,
14. Sigara kullanımı
15. Madde kullanan adolesanlara danışmanlık ve ruh sağlığı hizmeti, anabolik steroid
kullanan adolesanlara danışmanlık hizmeti
16. Cinsel olarak aktif olan adolesanlara güvenli cinsel yaşam bilgileri, gebelik ve CYBH
açısından risk altında olanlara danışmanlık hizmeti
17. Cinsel olarak aktif olan adolesanların CYBH açısından taranması (kadınlarda; servikal
kültür, erkeklerde; idrar lökosit esteraz analizi, klamidya, sifiliz, insan papilloma virusu)
18. HIV riski altında olan adolesanlara HIV taraması kişisel onam alınması ve test öncesi ve
sonrası danışmanlık
19. Cinsel olarak aktif olan ya da 18 yaş üzerindeki kadınların servikal kanser açısından
“smear” alınması
20. Depresyon ya da intihar riski açısından duyguların taranması
21. Emosyonel, fiziksel ve cinsel istismara ilişkin öykü
22. Okul ve öğrenme hakkında sorular
23. Aktif tüberkülozlu vaka ile karşılaşma durumu varsa, evsiz ise, yüksek tüberküloz
prevalansı olan bir bölgede ise ya da sağlık kuruluşunda çalışıyorsa tüberkülin testi.
29
Tablo 6. Birinci basamakta ergenler için önerilen periyodik sağlık muayeneleri (6)
RİSK
GİRİŞİM
POPULASYON
Hepatit B
Aşılama
Yenidoğanlar, çocuklar ve
ergenler
İnfluenza
Diş çürüğü
Aşılama
Genel populasyon ve ergenler
Dolgu yapılması
Genel populasyon ve ergenler
Varisella
Aşılama
Risk altındaki ergenler
Tütün nedenli
Sigara içmeye başlamaktan korunma
Çocuklar ve ergenler
hastalıklar
için tavsiyelerde bulunmak.
Motorlu taşıt
Trafik kurallarına uyma ve alkollü
kazaları
araç kullanmama yönünde
Genel populasyon ve ergenler
tavsiyeler.
Kolorektal
Fleksibl kolonoskopiye pubertede
kanser
başlanır.
Gonore
Eğitim materyali sağlanması ve
Familial adenomatöz polyposis
olan yüksek riskli ergenler.
Genel populasyon ve ergenler
öneriler
Akciğer kanseri
Yeşil yapraklı sebzelerin ve
Sigara içicileri
meyvelerin tüketilmesi ile ilgili
öneriler
Deri kanseri
Güneşten korunma ile ilgili öneriler.
30
Genel populasyon ve ergenler
GEREÇ VE YÖNTEMLER
Bu araştırma, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı’nda
yapıldı. Araştırmanın evrenini Trakya Üniversitesi’ne 2008, 2009 ve 2010 yıllarında kayıt
işlemini tamamlamış 18-25 yaşları arasındaki öğrenciler oluşturdu. Evrenin tamamının bu
çalışmaya alınması hedeflendi. Araştırma Trakya Üniversitesi’ne 2008, 2009 ve 2010
yıllarında, kayıt işlemini tamamlamış öğrencilere yapılmış olan anketin verileri retrospektif
olarak değerlendirilerek yapıldı. Trakya Üniversitesi’ne 2008, 2009 ve 2010 yıllarında
sırasıyla, 7.018, 7.858 ve 7529 olmak üzere toplam 22.405 öğrenci kayıt yaptırmıştı.
Araştırmaya toplam 12.987 öğrenci katıldı. Böylece araştırma evreninin %57,96’sı
örneklendi, fakat çalışmadan çıkarılma kuralları uygulandığında, çoğu yaşlarını yazmamaları
nedeniyle çıkartılan veriler sonrası, 11.053 öğrenciden gelen veriler çalışmada kullanıldı.
Çalışmaya Alınma Kriterleri
Toplam 11.053 katılımcı aşağıdaki çalışmaya alınma koşullarını karşıladı.
1. Trakya Üniversitesi’nde herhangi bir bölüme kayıt yaptırma hakkı kazanmış olmak ve
kayıt işlemini tamamlamış olmak.
2. Araştırmaya katılmayı kabul etmiş olmak.
3. 18-25 yaş arasında olmak.
Çalışmadan Çıkarılma Kriterleri
Toplam 1.934 kişi aşağıdaki maddelerden herhangi birisi nedeniyle çalışmadan
çıkarıldı.
31
1. Demografik verilerle ilgili soruların tamamını boş bırakmış olmak.
2. Yaş hanesine 18’in altında veya 25 yaşın üzerinde bir rakam yazmış olmak, ya da yaş
hanesini boş bırakmak.
3. Anket sorularının yarısından fazlasını boş bırakmak.
Veri Toplama Aracı
Veri toplamak için araştırmacılar tarafından bir anket geliştirildi. Ankette üniversiteye
kayıt işlemini tamamlamış öğrencilerde; demografik özelikler, cinsellik ve AP ile ilgili bilgi
düzeyleri, cinsel tutum ve davranışlar sorgulandı (Ek-1).
Geliştirilen bu anket Set (13)’in ve Yıldırım (6)’ın araştırmasında kullandığı anketin
gözden geçirilmiş benzeriydi (Ek-2, Ek-3). Anketin toplam doldurulma süresi ortalama 8 ± 2
dakikaydı. Araştırmada kullanılan anket, Set ve Yıldırım’ın anketi Ek-1, Ek-2 ve Ek-3’de
verildi.
Etik Kurul Onayı
Bu araştırmada uluslar arası etik kurallara uyuldu ve Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi
Etik Kurulu’ndan onay alındı (Ek-4). Araştırmaya katılacak olan bireyler sözlü olarak
bilgilendirildi ve onayları alındı. Bireylere çalışmanın başında aşağıdaki şu ifade okundu:
“Üniversitemize hoşgeldiniz. Kayıt işleminiz tamamlanmıştır. Sizi Trakya Üniversitesi Tıp
Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı’nın düzenlediği, üniversite çağındaki ergenlerin
cinsel bilgi, tutum ve davranışlarını inceleyen anket çalışmasına katkıda bulunmaya davet
ediyoruz. Anketi doldurmanız zorunlu değildir. Ankete katılmayı kabul ettiğiniz takdirde
sizden hiçbir kimlik ve iletişim bilgisi istenmeyecek ve herhangi bir ücret ödenmeyecektir.
Vereceğiniz cevaplar sadece bilimsel amaçlı veri olarak kullanılacaktır ve başka hiçbir şekilde
kullanılmayacaktır. Araştırmamız süresince bütün etik kuralların tam olarak gözetilmesi
garanti edilecektir ve tamamen gizli tutulacaktır”.
Ayrıca Set (13) ve Yıldırım (6)’ın yaptıkları benzer çalışmaların etik kurul onayları
Ek-5 ve Ek-6’da verildi.
Uygulama
Araştırma Trakya Üniversitesi kayıt merkezinde yapıldı. Araştırmacılar, kayıt
merkezinin çıkışında katılımcıların anketleri rahatça doldurabilecekleri masa ve sandalyelerin
bulunduğu bir ortam hazırladılar. Kayıt işlemini tamamlamış öğrencilere çalışmaya
32
katılmaları teklif edildi ve kabul edenler, ayrılmış bölümde anketlerini doldurdular. Anket 3
yıl boyunca kayıt tarihleri arasında tekrarlandı.
Kayıt için gelen öğrencilerden yaklaşık 21.000 kişiye ulaşıldı. Katılmayı kabul eden
12987 kişi çalışmaya alındı. Çeşitli nedenlerle 1934 anket çalışmadan çıkarıldı. 11.053
anketin verileri hesaplamalarda kullanıldı.
İstatistik
Çalışmada elde edilen verilerin analizleri SPSS 19 istatistik programı (Organizasyon
no: 10240642) kullanılarak yapıldı.
Bağımlı Değişkenler
Bu çalışmada bağımlı değişken olarak aşağıdaki parametreler kullanıldı:
1- Cinsel ilişki deneyimi
2- İlk cinsel ilişki yaşı
3- İlk cinsel partner
4- Halen cinsel partnerin olup olmaması
5- Cinsel ilişkide bulunulan kişiyle evlenmeyi düşünme
6- Cinsel ilişki sayısı
7- Cinsel ilişki partner sayısı
8- Son cinsel ilişkide koruyucu yöntem kullanıp kullanmama
9- Cinsel yolla bulaşan hastalık geçirmiş olma
10- Cinsel bilginin kaynağı
11- Cinsel bilgi almak istenen yer
12- AP yöntemi bilme
13- Kondomu bilme
14- OKS’yi bilme
15- Rahim içi aracı bilme
16- Diyaframı bilme
17- Coitus interruptus’u bilme
18- Takvim yöntemini bilme
19- Tüp ligasyon ve vazektomiyi bilme
20- En güvenilir AP yöntemi bilgisi
21- Kürtaj hakkındaki düşünce
33
22- AP hakkındaki düşünce
23- Erkeklerin evlilik öncesi cinsel ilişkide bulunmasına taraftar olma
24- Kızların evlilik öncesi cinsel ilişkide bulunmasına taraftar olma
25- İstenen çocuk sayısı
26- Eşin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olması
27- Dövme, “piercing” ve küpe kullanma
28- Sigara içme
29- Alkol kullanma
Bağımsız Değişkenler
Bu çalışmada bağımsız değişken olarak aşağıdaki parametreler kullanıldı:
1- Yaş
2- Cinsiyet
3- Medeni durum
4- Memleket
5- Mezun olduğu lise
6- Kayıt yaptırdığı bölüm
7- Araştırmanın yapıldığı yıl
İstatistik yöntem olarak tablolarla gösterme, frekans dağılımı, tanımlayıcı istatistikler,
Kolmogorov-Smirnov dağılım analizi, ki kare ve lojistik regresyon analizi testleri kullanıldı.
İstatistiksel anlamlılık düzeyi ‘p’ ilgili testlerle birlikte gösterildi. H1 hipotezleri iki yönlü
olarak oluşturuldu ve analizlerde iki yönlü ‘p’ değerleri verildi (p<0,05 olduğunda anlamlı,
p>0,05 olduğunda anlamsız kabul edildi).
Araştırmadaki sürekli verilerden yaş, ilk cinsel ilişki yaşı, cinsel ilişki sayısı, cinsel
partner sayısı ve istenen çocuk sayısı verilerinin normal dağılıma uygunluğu KolmogorovSmirnov testi ile yapıldı. Her beş değişkenin de normal dağılmadığı saptandı. Bu
değişkenlerin Z ve P değerleri sırasıyla, (27,773, p<0,001), (6,780, p<0,001), (13,133,
p<0,001), (13,259, p<0,001), (35,394, p<0,001) şeklinde bulundu. Bu değişkenlerin histogram
grafikleri sırasıyla Şekil 3, Şekil 4, Şekil 5, Şekil 6 ve Şekil 7’de görülmektedir.
34
6000
5000
4000
Katılımcı Sayısı
3000
2000
1000
0
18,0
19,0
20,0
21,0 22,0
23,0
24,0
25,0
Yaş Grupları
Şekil 3. Yaş değişkeninin histogram grafiği
1000
800
600
400
200
0
10,0
12,0
14,0
16,0
18,0
20,0
22,0
24,0
26,0
İlk Cinsel İlişki Yaşı
Şekil 4. İlk cinsel ilişki yaşı değişkeninin histogram grafiği
35
1200
1000
800
600
400
200
0
5 ve altı
6-10
11-15
16-20
21 ve üzeri
Şekil 5. Cinsel ilişki sayısı değişkeninin histogram grafiği
500
400
300
200
100
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
20
22
25
28
30
32
40
44
45
50
72
200
0
Şekil 6. Cinsel partner sayısı değişkeninin histogram grafiği
36
7000
6000
5000
4000
3000
2000
1000
0
0
2
4
6
8
10
12
15
18
30
Şekil 7. İstenen çocuk sayısı değişkeninin histogram grafiği
37
BULGULAR
Araştırma sonunda 11.053 kişiye ait verilerin analizi yapıldı.
TANIMLAYICI İSTATİSTİKLER
Yaşla ilgili soruya 11.053 kişi cevap verdi. Katılımcıların ortalama yaşı 18,94 ve
ortanca 19 olarak bulundu (en düşük 18, en yüksek 25).
Cinsiyet sorusuna 11.005 kişi cevap verdi. Bunların 5.518’i (%50,1) kız, 5.487’si
(%49,9) erkekti. Katılımcı cinsiyetlerinin ve sayılarının yıllara göre dağılımı Tablo 7’de
görülmektedir.
Tablo 7. Katılımcı cinsiyetlerinin yıllara göre dağılımı
Erkek
Kız
Toplam
2008
1.751
1.744
3.495
Anketin uygulandığı yıl
2009
1.684
1.657
3.341
2010
2.052
2.117
4.169
Toplam
5.487
5.518
11.005
Medeni durum sorusuna 10.816 kişi cevap verdi. Bunların 35’i (%0,3) evli, 10.781’i
(%99,7) bekardı. Evlilik durumunun yıllara göre dağılımı Tablo 8’de görülmektedir.
Katılımcıların nereli olduğu ile ilgili soruya 9.569 kişi cevap verdi. Yakın illerden
daha fazla katılımcının (3.967 kişi, %41,5) geldiği görüldü. Yakın illerden gelen katılımcıların
illere göre dağılımı Tablo 9’da görülmektedir.
38
Tablo 8. Katılımcıların evlilik durumlarının yıllara göre dağılımı
Medeni durum
Evli
Bekar
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
2008
2009
2010
11
12
12
3.434
3.328
4.019
3.445
3.340
4.031
Toplam
35
10.781
10.816
Tablo 9. Yakın illerden gelen katılımcıların memleketlerine göre dağılımı
İl
İstanbul
Edirne
Tekirdağ
Kırklareli
Toplam
Katılımcı sayısı
1.595 (%16,7)
1.281 (%13,4)
624 (%6,5)
467 (%4,9)
3.967 (%41,5)
Katılımcıların mezun oldukları lise ile ilgili soruya 10.823 kişi cevap verdi. Bunların,
%43,1’inin Devlet Lisesi, %19,4’ünün Meslek Lisesi, %17,2’sinin Anadolu Lisesi
%10,8’inin Süper Lise, %6,0’ıının Anadolu Meslek Lisesi, kalan %3,6’lık kısmın ise diğer
liselerden mezun olduğu saptandı. Katılımcıların bitirdikleri liselere göre dağılımı Tablo
10’da görülmektedir.
Kayıt yaptırılan bölüm sorusunu 9.843 kişi cevapladı. Katılımcıların kayıt yaptırdıkları
bölümler önlisans, lisans ve tıp şeklinde gruplandırıldı. Buna göre katılımcıların %49,2’si
önlisans, %48’inin lisans ve %2,8’inin tıp fakültesi programlarına kayıt yaptırdığı saptandı.
Önlisans programlarına kayıt yaptıran öğrencilerin yıllara göre hafif artış saptanırken
lisans programına kayıt yaptıran öğrencilerin 2009 yılında azaldığı ancak 2010 yılında
yeniden aynı düzeye geldiği görülmektedir. Katılımcıların kayıt yaptırdıkları lisans
programına göre yıllar içerisindeki dağılımı Tablo 11’de görülmektedir.
39
Tablo 10. Katılımcıların yıllara göre mezun oldukları lise açısından dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Lise
Devlet
Fen
İmam Hatip
Anadolu
Açık
Süper
Kolej/Özel
Meslek
Anadolu Meslek
Toplam
2008
2009
2010
1.486
%42,8
37
%1,1
15
%0,4
451
%13
31
%0,9
693
%20
64
%1,8
534
%15,4
160
%4,6
3.471
%100
1.330
%40,2
25
%0,8
12
%0,3
657
%19,9
23
%0,7
384
%11,6
41
%1,2
640
%19,4
194
%5,9
3.305
%100
1.850
%45,7
26
%0,6
11
%0,6
757
%18,7
28
%0,7
88
%2,2
66
%1,6
925
%22,9
295
%7,3
4.047
%100
Toplam
4.666
%43,1
88
%0,8
38
%0,4
1.865
%17,2
82
%0,8
1.165
%10,8
171
%1,6
2.099
%19,4
649
%6
10.823
%100
Tablo 11. Katılımcıların yıllara göre kayıt yaptırdıkları programlara dağılımı
Lisans programı
Önlisans
Lisans
Tıp
Toplam
2008
1.441
%44,3
1.720
%52,9
94
%2,9
3.250
%100
Anketin uygulandığı yıl
2009
1.660
%53,7
1.349
%43,6
82
%2,7
3.091
%100
2010
1.742
%49,8
1.655
%47,3
102
%2,9
3.499
%100
Toplam
4.843
%49,2
4.724
%48
278
%2,8
9.845
%100
Katılımcıların kayıt yaptırdıkları lisans programlarına göre cinsiyetlerinin dağılımına
bakıldığında, önlisans programına kayıt yaptıranların %54,8’i erkeklerden oluşurken, lisans
ve tıp fakültesi programlarına kayıt yaptıranların sırasıyla %53,0 ve %56,8’i kızlardan
40
oluşuyordu. Katılımcıların kayıt yaptırdığı lisans programına göre cinsiyetlerinin dağılımı
Tablo 12’de ve Şekil 8’de görülmektedir.
Tablo 12. Katılımcıların kayıt yaptırdığı lisans programına göre cinsiyetlerinin dağılımı
Cinsiyet
Lisans programı
Erkek
2.608
%54,8
2.035
%42,7
120
%2,5
4.763
%100
Önlisans
Lisans
Tıp
Toplam
Kız
2.213
%43,9
2673
%53
158
%3,1
5.044
%100
Toplam
4.821
%49.2
4.714
%48
278
%2.8
9.807
%100
60
50
40
30
20
Yüzde
Cinsiyet
10
Erkek
0
Kadın
Önlisans
Lisans
Tıp
Şekil 8. Katılımcıların kayıt yaptırdıkları lisans programına göre cinsiyet dağılımı
Katılımcılardan, AP ve cinsellik hakkında bilgi alıp almadıkları ile ilgili soruya 10.636
kişi cevap verdi. Bunların %85,5’i herhangi bir kaynaktan bilgi aldığını, %14,5’i ise hiçbir
kaynaktan bilgi almadığını belirtti. Bilgi alma oranında 2010 yılında azalma olduğu görüldü.
Katılımcıların verdikleri yanıtlar Tablo 13’te görülmektedir. Yıllara göre bilgi alma oranı
Şekil 9’da görülmektedir.
41
Tablo 13. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında bilgi alıp almadıkları
2008
471
%13,7
2.967
%86,3
3.438
%100
Hayır
Evet
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
2009
429
%13,3
2.804
%86,7
3.233
%100
Toplam
2010
644
%16,2
3.321
%83,8
3.955
%100
1.544
%14,5
9.092
%85,5
10.636
%100
4000
3000
2000
1000
Hayır
0
2008
Evet
2009
2010
Şekil 9. Katılımcıların yıllara göre, aile planlaması ve cinsellik hakkında bilgi alıp
almadıkları
Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında daha önce bilgi alıp almama durumları her iki
cinste benzerdi. Erkek ve kızların sırasıyla %86,1 ve %84,8’inin daha öne herhangi bir
kaynaktan bilgi aldığı saptandı. Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında daha önce bilgi alıp
almadıklarının cinsiyete göre dağılımı Tablo 14’te görülmektedir.
Katılımcıların cinsellik ve AP hakkında bilgi aldıkları kaynaklara bakıldığında
%45,3’ünün okuldan, %37,4’ünün ailesinden, %31,4’ünün TV/gazete/dergi ve internetten,
%29,4’ünün
arkadaşlarından,
%13,0’ının
sağlık
personelinden
erotik/pornografik yayınlardan bilgi aldığı görülmektedir (Tablo 15).
42
ve
%5,8’inin
Tablo 14. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında bilgi alıp almadıkları
Cinsiyet
Hayır
Evet
Toplam
Erkek
734 (%13,9)
4.554 (%86,1)
5.288 (%100)
Kız
805 (%15,2)
4.501 (%84,8)
5.306 (%100)
Toplam
1.539 (%14,5)
9.041 (%85,5)
10.594 (%100)
Tablo 15. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında bilgi kaynakları
Kaynak
Okul
Aile
Sağlık personeli
TV/gazete/dergi/internet
Arkadaş
Erotik/pornografik yayın
Bilgi alma durumu
Evet
Hayır
4.815 (%45,3)
5.821 (%54,7)
3.974 (%37,4)
6.662 (%62,6)
1.386 (%13)
9.250 (%87)
3.343 (%31,4)
7.293 (%68,6)
3.129 (%29,4)
7.507 (%70,6)
618 (%5,8)
10.018 (%94,2)
Toplam
10.636*
10.636*
10.636*
10.636*
10.636*
10.636*
* Birden çok seçenek işaretlenmiştir.
Aile planlaması ve cinsellik hakkında okuldan bilgi alıp almadıkları sorusunu 10.636
kişi yanıtladı. Bunlardan %45,3’ü okuldan bilgi aldığını, %54,7’si ise okuldan bu konuda
bilgi almadığını belirtti. Yıllara göre okuldan bilgi alma oranında anlamlı bir değişiklik
gözlenmedi (Ki kare: 5,776, p=0,056) (Tablo 16, Şekil 10).
Tablo 16. Aile planlaması ve cinsellik hakkında yıllara göre okuldan bilgi alma durumları
Okul
Hayır
Evet
Toplam
2008
1.826
%53,1
1.612
%46,9
3.438
Anketin uygulandığı yıl
2009
1.781
%55,1
1.452
%44,9
3.233
2010
2.214
%55,8
1.751
%44,2
3.965
Toplam
5.821
%54,7
4.815
%44
10.636
Katılımcılardan erkeklerin %60,9’u, kızların %50,5’i AP ve cinsellik hakkında daha
önce okuldan bilgi almadığı saptandı. Her iki cinsiyet arasında anlamlı fark saptandı (Ki kare:
57,599, p<0,001) (Tablo 17).
43
47
47
46
46
45
45
44
44
43
43
2008
2009
2010
Şekil 10. Katılımcıların, aile planlaması ve cinsellik hakkında yıllara göre okuldan
bilgi alma durumları
Tablo 17. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında okuldan bilgi alma
durumlarının cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
3.087
2.708
5.795
Hayır
%58,4
%51,0
%54,7
2.201
2.598
4.799
Evet
%41,6
%49,0
%45,3
5.288
5.306
10.594
Toplam
%100
%100
%100
Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında yıllara göre aileden bilgi alma
durumu, yıllar geçtikçe artma eğilimindeydi (Tablo 18).
Tablo 18. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında aileden bilgi alma
durumlarının yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
2.242
2.028
2.392
6.662
Hayır
%65,2
%62,7
%60,3
%62,6
1.196
1.205
1.573
3.974
Evet
%34,8
%37,3
%39,7
%37,4
3.438
3.233
3.965
10.636
Toplam
%100
%100
%100
%100
Erkek katılımcıların %66,8’i, kız katılımcıların %58,5’i AP ve cinsellikle ilgili
ailesinden daha önce bilgi almadığını belirtirken, erkeklerin %33,2’si ve kızların %41,5’i
44
ailesinden bilgi aldığını işaretlemiştir. Her iki grup arasında anlamlı bir fark saptandı (Ki kare:
78,177, p<0,001). Katılımcılardan, AP ve cinsellik hakkında cinsiyete göre aileden bilgi alma
durumlarının dağılımı Tablo 19’da görülmektedir.
Tablo 19. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında aileden bilgi alma
durumlarının cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
3.532
3.103
6.635
Hayır
%66,8
%58,5
%62,6
1.756
2.203
3.959
Evet
%33,2
%41,5
%37,4
5.288
5.306
10,594
Toplam
%100
%100
%100
Aile planlaması ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi alıp almadıkları
sorusunu 10.636 kişi cevapladı. Bunların %87’si bilgi almadığını, %13,0’ı ise bilgi aldığını
belirtti. Öğrencilerin sağlık personelinden bilgi alma düzeylerinde yıllara göre anlamlı artış
eğilimi saptandı (Ki kare: 12,771, p=0,002) (Tablo 20). Sağlık personelinden bilgi alanların
cinsiyetlerine bakıldığında erkeklerin %13,3’ünün, kızların ise %12,9’unun evet yanıtı
verdikleri görülmektedir. Her iki cinsiyet arasında sağlık personelinden, bilgi alma açısından
anlamlı farklılık saptanmadı (Ki kare: 0,379, p=0,538) (Tablo 21).
Tablo 20. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi
alma durumlarının yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
3.044
2.806
3.400
9.250
Hayır
%88,5
%86,8
%85,8
%87,0
394
427
565
1.386
Evet
%11,5
%13,2
%14,2
%13,0
3.438
3.233
3.965
10.636
Toplam
%100
%100
%100
%100
Aile planlaması ve cinsellik hakkında televizyon (TV)/gazete/dergi ve internetten bilgi
alıp almadıkları sorusunu 10.636 kişi cevapladı. Bunlardan %31,4’ünün bilgi aldığı ve
%68,6’sının bilgi almadığı görüldü. Yıllara göre bilgi alanların oranının anlamlı olarak
azaldığı görüldü (Ki kare: 118,369, p<0,001). Katılımcılardan, AP ve cinsellik hakkında
45
TV/gazete/dergi ve internetten bilgi alma durumlarının yıllara göre dağılımı Tablo 22 ve şekil
11’de görülmektedir.
Tablo 21. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi
alma durumlarının cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
4.587
4.624
9.211
Hayır
%86,7
%87,1
%86,9
701
682
1.383
Evet
%13,3
%12,9
%13,1
5.288
5.306
10.594
Toplam
%100
%100
%100
Tablo 22. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında televizyon/gazete/dergi ve
internetten bilgi alma durumlarının yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
2.137
2.225
2.931
7.293
Hayır
%62,2
%68,8
%73,9
%68,6
1.301
1.008
1.034
3.344
Evet
%37,8
%31,2
%26,1
%31,4
3.438
3.233
3.965
10.636
Toplam
%100
%100
%100
%100
Erkek
katılımcıların
%65,5’i,
kızların
%71,5’i
AP
ve
cinsellik
hakkında
TV/gazete/dergi ve internetten bilgi almadıklarını belirtti. Her iki cinsiyet arasında anlamlı bir
fark saptandı (Ki kare: 43,896, p<0,001). Katılımcıların AP ve cinsellik konusunda
TV/gazete/dergi ve internetten bilgi alıp almadıklarının cinsiyete göre dağılımı Tablo 23’de
görülmektedir.
46
40,00%
35,00%
37,80%
31,20%
Yüzde
30,00%
26,10%
25,00%
20,00%
15,00%
10,00%
5,00%
0,00%
2008
2009
2010
.
Şekil 11. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında televizyon/gazete/dergi ve
internetten bilgi alma durumlarının yıllara göre dağılımı
Tablo 23. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında televizyon/gazete/dergi ve
internetten bilgi alma durumlarının cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
3.466
3.795
7.261
Hayır
%65,5
%71,5
%68,5
1.822
1.511
3.333
Evet
%34,5
%28,5
%31,5
5.288
5.306
10.594
Toplam
%100
%100
%100
Aile planlaması ve cinsellik hakkında arkadaştan bilgi alıp almadıkları sorusunu
10.636 kişi cevapladı. Bunların %70,6’sının bilgi almadığı, %29,4’ünün ise bilgi aldığı tespit
edildi. Yıllara göre arkadaştan bilgi alma durumunda anlamlı azalma görüldü ((Ki kare:
13,554,
p=0,001). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında arkadaştan bilgi alma
durumlarının yıllara göre dağılımı Tablo 24’de gösterilmiştir.
Erkek katılımcılardan %65,3’ünün, kızların %75,8’inin AP ve cinsellik hakkında
arkadaştan bilgi almadığı, sırasıyla %34,7 ve %24,2’sinin bilgi aldığı tespit edildi. Her iki
cinsiyet arasında anlamlı fark vardı (Ki kare: 140,192, p<0,001). Katılımcılardan, AP ve
cinsellik hakkında arkadaştan bilgi alma durumlarının cinsiyete göre dağılımı Tablo 25’te
görülmektedir.
47
Tablo 24. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında arkadaştan bilgi alma
durumlarının yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
2.369
2.258
2.880
7.507
Hayır
%68,9
%69,8
%72,6
%70,6
1.069
975
1.085
3.129
Evet
%31,1
%30,2
%27,4
%29,4
3.438
3.233
3.965
10.636
Toplam
%100
%100
%100
%100
Tablo 25. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik
durumlarının cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Erkek
3.455
Hayır
%65,3
1.833
Evet
%34,7
5.288
Toplam
%100
hakkında arkadaştan bilgi alma
Kız
4.023
%75,8
1.283
%24,2
5.306
%100
Toplam
7.478
%70,6
3.116
%29,4
10.594
%100
Aile planlaması ve cinsellik hakkında erotik/pornografik yayından bilgi alıp
almadıkları sorusunu 10.636 kişi cevapladı. Bunların %94,2’sinin bilgi almadığı, %5,8’inin
ise bilgi aldığı tespit edildi. Katılımcılardan, AP ve cinsellik hakkında erotik/pornografik
yayından bilgi alma durumlarının yıllara göre anlamlı bir azalma eğiliminde olduğu görüldü
(Ki kare: 17,639, p<0,001). Katılımcılardan, AP ve cinsellik hakkında erotik/pornografik
yayından bilgi alma durumlarının yıllara göre dağılımı Tablo 26’da gösterilmiştir.
Tablo 26. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında erotik/pornografik
yayından bilgi alma durumlarının yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
3.191
3.063
3.764
10.018
Hayır
%92,8
%94,7
%94,9
%94,2
247
170
201
618
Evet
%7,2
%5,3
%5,1
%5,8
3.438
3.233
3.965
10.636
Toplam
%100
%100
%100
%100
Katılımcıların, AP ve cinsellik hakkında erotik/pornografik yayınlardan bilgi alma
durumlarının cinsiyete göre dağılımına bakıldığında erkeklerin %11,0’ının ve kızların
48
%0,7’sinin bilgi aldığı görülmektedir. Erkekler kızlara göre erotik/pornografik yayınlardan
yaklaşık 15 kat kadar daha fazla oranda bilgi aldıklarını belirtmişlerdir. Aradaki fark anlamlı
olarak saptanmıştır (Ki kare:516,509, p<0,001). Erotik/pornografik yayınlardan AP ve
cinsellik hakkında bilgi alma durumunun cinsiyete göre dağılımı Tablo 27’de görülmektedir.
Tablo 27. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında erotik/pornografik
yayından bilgi alma durumlarının cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
4.706
5.271
9.977
Hayır
%89,0
%99,3
%94,7
582
35
617
Evet
%11,0
%0,7
%5,8
5.288
5.306
10.594
Toplam
%100
%100
%100
Katılımcılardan AP ve cinsellik hakkında bilgi almak isteyip istememe durumuna
10.452 kişi yanıt verdi. Bunların %79,7’si herhangi bir şekilde bilgi almak istediğini, %20,3’ü
ise bu konuda bilgi almak istemediğini belirtti (Şekil 12).
Bilgi isteme durumunun, 2009 yılında hafif yükseldiği, 2008 ve 2010 yıllarında
yaklaşık aynı düzeyde olduğu görüldü. Katılımcıların cinsellik ve AP hakkında bilgi almak
isteyip istememe durumunun yıllara göre değişimi Şekil 13’de görülmektedir.
Hayır
20,3%
Evet
79,7%
Şekil 12. Katılımcıların, aile planlaması ve cinsellik hakkında bilgi isteyip istememe
durumları
49
Evet
84
82
80
Evet
78
76
74
2008
2009
2010
Şekil 13. Katılımcıların, yıllara göre aile planlaması ve cinsellik hakkında bilgi isteyip
istememe durumları
Katılımcıların cinsellik ve AP hakkında, hangi kaynaktan bilgi almak, isteyip
istememe durumuna bakıldığında, sağlık personelinden bilgi almak isteyenlerin en fazla
oranda olduğu görüldü (%44,2). Katılımcıların cinsellik ve AP hakkında bilgi kaynaklarına
göre dağılımı Tablo 28’de görülmektedir.
Tablo 28. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında bilgi isteme durumlarının
kaynaklara göre dağılımı
Bilgi isteme durumu
Kaynak
Toplam
Hayır
Evet
8.140(%77,9)
2.312 (%22,1)
10.452*
Okul
7.902 (%75,6)
2.550 (%24,4)
10.452*
Aile
5.828 (%55,8)
4.624 (%44,2)
10.452*
Sağlık personeli
9.207 (%88,1)
1.245 (%11,9)
10.452*
TV/Gazete/dergi
9.589 (%91,7)
863 (%8,3)
10.452*
Arkadaş
10.221 (%97,8)
231 (%2,2)
10.452*
Erotik/pornografik yayın
* Birden çok seçenek işaretlenmiştir.
Aile planlaması ve cinsellik hakkında okuldan bilgi almak isteyip istemedikleri ile
ilgili soruya 10.452 kişi yanıt verdi. Bunların %77,9’u hayır, %22,1’i evet yanıtını verdi.
Yıllara göre bakıldığında okuldan bilgi isteğinde anlamlı farklılık saptandı (Ki kare: 17,792,
p<0,001). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında okuldan bilgi almak isteyip istemedikleri
ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar yıllara göre Tablo 29’da görülmektedir.
Katılımcılardan erkek olanların %76,0’ı, kızların ise %79,8’i okuldan AP ve
cinsellikle ilgili bilgi almak istemediğini belirtti. Erkeklerin %24,0’ı ve kızların %20,2’sinde
okuldan bilgi alma isteği olduğu tespit edildi. Aradaki fark anlamlı idi (Ki kare: 21,973,
50
p<0,001). Katılımcıların cinsiyete göre, AP ve cinsellik hakkında okuldan bilgi almak isteyip
istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar Tablo 30’da görülmektedir.
Tablo 29. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında okuldan bilgi isteme
durumlarının yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
2.590
2.440
3.140
8.140
Hayır
%77,3
%75,9
%80
%77,9
759
766
787
2.312
Evet
%22,7
%24,1
%20,0
%22,1
3.349
3.176
3.927
10.452
Toplam
%100
%100
%100
%100
Tablo 30. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında okuldan bilgi isteme
durumlarının cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
3.947
4.161
8.108
Hayır
%76,0
%79,8
%77,9
1.247
1.053
2.300
Evet
%24,0
%20,2
%22,1
5.194
5.214
10.408
Toplam
%100
%100
%100
Aile planlaması ve cinsellik hakkında aileden bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili
soruya 10.452 kişi yanıt verdi. Bunların %75,6’sı olumsuz, %24,4’ü olumlu yönde cevap
verdi. Yıllara göre, aileden bilgi alma oranının benzer düzeyde olduğu görüldü (Ki kare:
4,288, p=0,117). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında aileden bilgi almak isteyip
istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar yıllara göre Tablo 31’de görülmektedir.
Tablo 31. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında aileden bilgi isteme
durumlarının yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
2.561
2.361
2.980
7.902
Hayır
%76,5
%74,3
%75,9
%75,6
788
815
947
4.649
Evet
%23,5
%25,7
%24,1
%24,4
3.349
3.176
3.927
10.452
Toplam
%100
%100
%100
%100
51
Katılımcılardan erkek olanların %78,7’si, kızlardan ise %72,5’i AP ve cinsellikle ilgili
aileden bilgi almak istemediğini belirtti. Erkeklerin %21,3’ünün ve kızların %27,5’inin bilgi
isteme oranı olduğu tespit edildi. Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında, aileden bilgi
isteğine bakıldığında kızların daha fazla olumlu yanıt verdiği görüldü. Aradaki fark anlamlı
idi (Ki kare: 55,729, p<0,001). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında aileden bilgi isteme
durumlarının cinsiyete göre dağılımı Tablo 32’de görülmektedir.
Tablo 32. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında aileden bilgi isteme
durumlarının cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
4.090
3.778
7.868
Hayır
%78,7
%72,5
%75,6
1.104
1.436
2.540
Evet
%21,3
%27,5
%24,4
5.194
5.214
10.408
Toplam
%100
%100
%100
Aile planlaması ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi almak isteyip
istemedikleri ile ilgili soruya 10.452 kişi yanıt verdi. Bunların %55,8’i olumsuz, %44,2’si
olumlu yönde cevap verdi. Yıllar ilerledikçe yanıtların sağlık personelinden bilgi isteme
durumunda anlamlı değişiklikler görülmektedir (Ki kare: 7,374, p=0,025). Katılımcıların AP
ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya
verdikleri yanıtlar yıllara göre Tablo 33’de görülmektedir.
Tablo 33. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi
isteme durumlarının yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
1.925
1.720
2.183
5.828
Hayır
%57,5
%54,2
%55,6
%55,8
1.424
1.456
1.744
4.624
Evet
%42,5
%45,8
%44,4
%44,2
3.349
3.176
3.927
10.452
Toplam
%100
%100
%100
%100
Katılımcılardan erkek olanların %61,4’ü, kızlardan ise %50,1’i sağlık personelinden
AP ve cinsellikle ilgili bilgi almak istemediğini belirtti. Erkeklerin %38,6 ve kızların %49,9
bilgi isteme oranı olduğu tespit edildi. Her iki cinsiyet arasında anlamlı bir fark vardı (Ki
52
kare: 133,788, p<0,001). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi
almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar cinsiyete göre Tablo 34’de
görülmektedir.
Tablo 34. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi
isteme durumlarının cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
3.187
2.612
5.799
Hayır
%61,4
%50,1
%55,7
2.007
2.602
4.609
Evet
%38,6
%49,9
%44,3
5.194
5.214
10.408
Toplam
%100
%100
%100
Aile planlaması ve cinsellik hakkında TV/gazete/dergi ve internetten bilgi almak
isteyip istemedikleri ile ilgili soruya 10.452 kişi yanıt verdi. Bunların %88,1’i olumsuz,
%11,9’u olumlu yönde cevap verdi. Yıllar geçtikçe, TV/gazete/dergi ve internetten bilgi
almak isteyenlerin oranında anlamlı azalma görüldü (Ki kare: 110,536, p<0,001).
Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında TV/gazete/dergi ve internetten bilgi almak isteyip
istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar yıllara göre Tablo 35’te görülmektedir.
Tablo 35. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında televizyon/gazete/dergi ve
internetten bilgi isteme durumlarının yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
2.808
2.792
3.607
9.207
Hayır
%83,8
%87,9
%91,9
%88,1
541
384
320
1.245
Evet
%16,2
%12,1
%8,1
%11,9
3.349
3.176
3.927
10.452
Toplam
%100
%100
%100
%100
Katılımcılardan erkek olanların %85,2’si, kızlardan ise %91,0’ı TV/gazete/dergi ve
internetten AP ve cinsellikle ilgili bilgi almak istemediğini belirtti. Erkeklerin %14,8 ve
kızların %9,0 bilgi isteme oranı olduğu tespit edildi. Her iki cinsiyet arasında anlamlı bir fark
saptandı (Ki kare: 83,827, p<0,001). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında TV/gazete/dergi
ve internetten bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar cinsiyete
göre Tablo 36’da görülmektedir.
53
Tablo 36. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında televizyon/gazete/dergi ve
internetten bilgi isteme durumlarının cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
4.425
4.745
9.170
Hayır
%85,2
%91,0
%88,1
769
469
1.238
Evet
%14,8
%9,0
%11,9
5.194
5.214
10.408
Toplam
%100
%100
%100
Aile planlaması ve cinsellik hakkında arkadaştan bilgi almak isteyip istemedikleri ile
ilgili soruya 10.452 kişi yanıt verdi. Bunların %91,7’si olumsuz, %8,3’ü olumlu yönde cevap
verdi. Yıllara göre arkadaştan bilgi alma durumunda anlamlı değişiklikler saptandı (Ki kare:
11,557, p=0,003). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında arkadaştan bilgi almak isteyip
istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar yıllara göre Tablo 37’de görülmektedir.
Tablo 37. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında arkadaştan bilgi isteme
durumlarının yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
3.051
2.889
3.649
9.589
Hayır
%91,1
%91,0
%92,9
%91,7
298
287
278
863
Evet
%8,9
%9,0
%7,1
%8,3
3.349
3.176
3.927
10.452
Toplam
%100
%100
%100
%100
Katılımcılardan erkek olanların %88,6’sı, kızlardan ise %94,9’u arkadaştan AP ve
cinsellikle ilgili bilgi almak istemediğini belirtti. Erkeklerin %11,4 ve kızların %5,1 bilgi
isteme oranı olduğu tespit edildi. Her iki cinsiyet arasında anlamlı fark saptandı (Ki kare:
136,077, p<0,001). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında arkadaş’tan bilgi almak isteyip
istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar cinsiyete göre Tablo 38’de görülmektedir.
54
Tablo 38. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik
durumlarının cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Erkek
4.601
Hayır
%88,6
593
Evet
%11,4
5.194
Toplam
%100
hakkında arkadaştan bilgi isteme
Kız
4.947
%94,9
267
%5,1
5.214
%100
Toplam
9.548
%91,7
860
%8,3
10.408
%100
Aile planlaması ve cinsellik hakkında erotik/pornografik yayından bilgi almak isteyip
istemedikleri ile ilgili soruya 10.452 kişi yanıt verdi. Bunların %97,8’i olumsuz, %2,2’si
olumlu yönde cevap verdi. Yıllar içerisinde katılımcıların erotik/pornografik yayın’dan bilgi
isteğinde anlamlı fark saptanmadı (Ki kare: 1,014, p=0,602). Katılımcıların AP ve cinsellik
hakkında erotik/pornografik yayın’dan bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya
verdikleri yanıtlar yıllara göre Tablo 39’da görülmektedir.
Tablo 39. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında erotik/pornografik bilgi
isteme durumlarının yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
3.268
3.108
3.845
10.221
Hayır
%97,6
%97,9
%97,9
%97,8
81
68
82
231
Evet
%2,4
%2,1
%2,1
%2,2
3.349
3.176
3.927
10.452
Toplam
%100
%100
%100
%100
Katılımcılardan erkek olanların %95,7’si, kızlardan ise %99,8’i erotik/pornografik
yayın’dan AP ve cinsellikle ilgili bilgi almak istemediğini belirtti. Bilgi isteme oranının
erkeklerde %4,3, kızlarda ise %0,2 olduğu tespit edildi. Her iki cinsiyet arasında anlamlı fark
saptandı (Ki kare: 197,937, p<0,001). Katılımcıların cinsiyete göre, AP ve cinsellik hakkında
erotik/pornografik yayın’dan bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri
yanıtlar Tablo 40’da görülmektedir.
Aile planlaması yöntemi bilip bilmedikleri ile ilgili soruya 7.920 kişi yanıt verdi.
Bunlardan %89,8’i hiçbir AP yöntemini bilmediğini belirtti. Herhangi bir AP yöntemi
bildiğini söyleyenlerin oranının yıllar içinde anlamlı azalma olduğu görüldü (Ki kare: 48,897,
55
p<0,001). Katılımcıların AP yöntemi bilip bilmedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar
yıllara göre Tablo 41’de ve Şekil 14’te görülmektedir.
Tablo 40. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında erotik/pornografik bilgi
isteme durumlarının cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
4.973
5.204
10.177
Hayır
%95,7
%99,8
%97,8
221
10
231
Evet
%4,3
%0,2
%2,2
5.194
5.214
10.408
Toplam
%100
%100
%100
Tablo 41. Aile planlaması yöntemi bilen ve bilmeyenlerin yıllara göre oranları
2008
2.207
%87,3
321
%12,7
2.528
%100
Bilmiyor
Biliyor
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
2009
2.080
%88,6
268
%11,4
2.348
%100
2010
2.822
%92,7
222
%7,3
3.044
%100
Toplam
7.109
%89,8
811
%10,2
7.920
%100
14,00%
12,00%
10,00%
8,00%
6,00%
4,00%
2,00%
0,00%
2008
2009
2010
Şekil 14. Aile planlaması yöntemi bilenlerin yıllara göre dağılımı
Katılımcılardan erkeklerin %91,4’ü, kızların %88,0’ı hiçbir AP yöntemi bilmediğini
belirtti. Kızların AP yöntemleri konusunda daha fazla bilgili olduğu saptandı. Aralarındaki
fark anlamlı idi (Ki kare: 25,738, p<0,001). Katılımcıların AP yöntemi bilip bilmemelerinin
cinsiyete göre dağılımı Tablo 42’de görülmektedir.
56
Tablo 42. Aile planlaması yöntemi bilen ve bilmeyenlerin cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Erkek
3.742
%91,4
351
%8,6
4.093
%100
Bilmiyor
Biliyor
Toplam
Toplam
Kız
3.338
%88,0
457
%12,6
3.795
%100
7.080
%89,8
808
%10,2
7.888
%100
Katılımcılardan AP yöntemi bilenlerin, bildikleri yöntemlere bakıldığında; %46,2 oral
kontraseptif ve %42,5 kondom kullanımı cevabı en fazla görülmüştür. Bilinen AP
yöntemlerinin yönteme ve yıllara göre dağılımı Tablo 43’te ve Şekil 15’te görülmektedir.
Tablo 43. Bilinen aile planlaması yöntemlerinin yıllara göre dağılımı
Yöntem
OKS
Kondom
Diğer
Spiral
İğne
Operasyon/küretaj
Takvim
Geri çekme
Diyafram
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
2008
2009
2010
161
115
99
156
96
93
138
126
102
56
30
34
15
12
9
32
22
16
11
0
1
14
8
4
5
1
0
588
410
358
Toplam
%
375
345
366
120
36
70
12
26
6
*1356
%46,2
%42,5
%45,1
%14,8
%4,3
%9,1
%1,5
%3,2
%0,7
OKS: Oral kontraseptif
* Katılımcılar birden çok yöntem yazmışlardır.
En güvenilir AP yöntemi sorusunu 8.473 katılımcı yanıtladı. Bunların %89,15’i
bilmediğini belirtti. %2,48’i bilgilendirme, %2,02’si kondom, %1,31’i OKS, %0,37’si spiral
takma, %1,46’sı korunma yanıtını verdi (Tablo 44).
57
50,00%
46,20%
42,50%
45,00%
45,10%
40,00%
35,00%
30,00%
25,00%
20,00%
14,80%
15,00%
9,10%
10,00%
4,30%
5,00%
1,50%
3,20%
0,70%
D
iy
af
ra
m
G
er
iç
ek
m
e
Ta
kv
im
O
pe
İğ
ra
ne
sy
on
/k
ür
et
aj
S
pi
ra
l
D
iğ
er
K
on
do
m
O
K
S
0,00%
OKS: Oral kontraseptif
Şekil 15. Bilinen aile planlaması yöntemlerinin yönteme göre dağılımı
Tablo 44. Bilinen en güvenilir AP yöntemin ne olduğu sorusuna verilen yanıtların
dağılımı
Bilinen en güvenilir AP yöntemi
Katılımcı sayısı
%
Bilmiyorum
7554
89,15
Prezervatif
171
2,02
Bilgilendirme
210
2,48
Aşı
4
0,05
Hap kullanımı
111
1,31
Korunma
124
1,46
Spiral
31
0,37
Tek eşlilik
2
0,02
Operasyonla yumurtalıkların bağlanması
15
0,18
251
2,96
Diğer
8473
100
Total
Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu en güvenilir yöntemin ne olduğu
sorusuna 8.402 kişi yanıt verdi. Bunların %65,5’i CYBH’den koruyucu herhangi bir yöntem
bilmediğini, %34,5’i ise en az bir yöntem bildiğini belirtti. En fazla bilinen korunma
yönteminin %19,3 ile prezervatif olduğu belirlendi. Yıllar geçtikçe bilinen yöntemlerin
oranlarında düşüş, bilmiyorum cevabını verenlerde ise bir artış olduğu tespit edildi.
CYBH’den koruyucu en güvenilir yöntemin ne olduğu sorusuna verilen yanıtlar Tablo 45’de
görülmektedir.
58
Tablo 45. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu en güvenilir yöntemin ne olduğu
sorusuna verilen yanıtların yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
1.682
1.612
2.208
5.502
Bilmiyorum
%62,2
%64,0
%69,4
%65,5
146
151
159
456
Korunma
%5,4
%6,0
%5,0
%5,4
618
470
530
1.618
Prezervatif
%22,9
%18,7
%16,7
%19,3
32
50
40
122
Bilgi
%1,2
%2,0
%1,3
%1,5
38
32
26
96
Tek eşlilik
%1,4
%1,3
%0,8
%1,1
115
139
130
384
Diğer
%4,3
%5,5
%4,1
%4,6
47
29
50
126
İlişkiye girmemek
%1,7
%1,2
%1,6
%1,5
25
36
37
98
Uzak durmak
%0,9
%1,4
%1,2
%1,2
2.703
2.519
3.180
8.402
Toplam
%100
%100
%100
%100
Kürtaj hakkında ne düşündükleri ile ilgili soruya 10.370 katılımcı yanıt verdi.
Bunlardan kürtajın bir AP yöntemi olarak uygulanması gerektiğini düşünenler %8,2, sadece
tıbbi gereklilikte uygulanması gerektiğini düşünenler %45,6, kesinlikle uygulanmamalı
şeklinde düşünenler %18,5 olarak tespit edildi. Katılımcıların %27,8’i fikirsiz olduğunu
belirtti. Yıllara göre, katılımcıların kürtaj hakkındaki düşüncelerinde fazla değişiklik olmadığı
görüldü. Kürtaj hakkında katılımcıların düşüncelerinin yıllara göre dağılımı Tablo 46’da
görülmektedir.
Katılımcılardan erkeklerin %38,0’ının tıbbi gereklilik halinde kürtaj yapılmasını
uygun bulurken, kızların %53,0’ı tıbbi gereklilik halinde kürtaj yapılabileceğini belirttiler.
Kürtaj hakkındaki düşünceler açısından cinsiyetler arasında anlamlı farklılık vardı (Ki kare:
245,353, p<0,001). Katılımcıların kürtaj hakkındaki düşüncelerinin cinsiyete göre dağılımı
Tablo 47’de görülmektedir.
59
Tablo 46. Kürtaj hakkında katılımcıların düşüncelerinin yıllara göre dağılımı
Aile planlaması yöntemi
olarak uygulanmalı
Tıbbi gereklilik
Kesinlikle uygulanmamalı
Fikirsiz
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
2008
2009
2010
309
261
281
%9,4
%8,4
%7,1
1.507
1.441
1.776
%45,9
%46,3
%44,7
568
640
706
%17,3
%20,6
%17,8
899
770
1.212
%27,4
%24,7
%30,5
3.283
3.112
3.975
%100
%100
%100
Toplam
851
%8,2
4.724
%45,6
1.914
%18,5
2.881
%27,8
10.370
%100
Tablo 47. Kürtaj hakkında katılımcıların düşüncelerinin cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Erkek
437
%8,6
1.940
%38,0
1.112
%22,0
1.604
%31,4
5.103
%100
Aile planlaması yöntemi olarak
uygulanmalı
Tıbbi gereklilik
Kesinlikle uygulanmamalı
Fikirsiz
Toplam
Kız
411
%7,9
2.768
%53,0
785
%15,0
1.262
%24,1
5.226
%100
Toplam
848
%8,2
4.708
%45,6
1.907
%18,5
2.866
%27,7
10.329
%100
Aile planlaması hakkında ne düşündükleri ile ilgili soruya 10.699 kişi yanıt verdi.
Bunlardan %82,2’si AP’nin gerekli olduğunu, %4,9’u gereksiz olduğunu belirtti. Yıllar
içerisinde büyük bir değişiklik olmadığı görüldü. Katılımcıların AP hakkında yıllara göre
düşüncelerini gösteren dağılım Tablo 48’de ve Şekil 16’da görülmektedir.
Katılımcılardan erkeklerin %76,2’si ve kızların %88,2’si AP yöntemlerinin gerekli
olduğu yönünde görüşü vardı. Cinsiyetler arasında anlamlı farklılık vardı (Ki kare: 277,903,
p<0,001). AP hakkında katılımcıların düşüncelerinin cinsiyete göre dağılımı Tablo 49’da
görülmektedir.
60
Tablo 48. Aile planlaması hakkında katılımcıların düşüncelerinin yıllara göre dağılımı
Gereksiz
Kararsız
Gerekli
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
2008
2009
2010
155
136
229
%4,6
%4,2
%5,6
362
406
616
%10,7
%12,5
%15,2
2.879
2.699
3.217
%84,8
%83,3
%79,2
3.396
3.241
4.062
%100
%100
%100
90,00%
80,00%
70,00%
60,00%
50,00%
40,00%
30,00%
20,00%
10,00%
0,00%
Toplam
520
%4,9
1.384
%12,9
8.795
%82,2
10.699
%100
Gereksiz
Kararsız
Gerekli
2008
2009
2010
Şekil 16. Aile planlaması hakkında katılımcıların düşüncelerinin yıllara göre dağılımı
Tablo 49. Aile planlaması hakkında katılımcıların düşüncelerinin cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Gereksiz
Kararsız
Gerekli
Toplam
Erkek
389
%7,3
879
%16,5
4.069
%76,2
5.337
%100
Kız
129
%2,4
501
%9,4
4.689
%88,2
5.319
%100
Toplam
518
%4,9
1.380
%13,0
8.758
%82,2
10.656
%100
Erkeklerin evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmasıyla ilgili görüşlerinin sorulduğu
soruya 10.333 katılımcı yanıt verdi. Bunlardan %57,6’sı karşıyım, %42,4’ü ise taraftarım
yönünde yanıt verdi. Yıllar içerisinde verilen cevaplarda büyük bir değişiklik saptanmadı.
61
Katılımcıların “erkekler evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır” sorusuna verdikleri
yanıtın yıllar içerisindeki değişimi Tablo 50’de görülmektedir.
Tablo 50. Katılımcıların ‘erkekler evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusuna
verdikleri yanıtın yıllar içerisindeki değişimi
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
1.835
1.823
2.292
5.950
Hayır
%55,9
%57,7
%59,0
%57,6
1.450
1.339
1.594
4.383
Evet
%44,1
%42,3
%41,0
%42,4
3.285
3.162
3.886
10.333
Toplam
%100
%100
%100
%100
‘Erkekler evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusunu yanıtlayan erkeklerin
%38,6’sı, kızların ise %77,1’i hayır yanıtını verdi. Kızlar ve erkeklerin verdiği yanıtlar
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı. Katılımcıların ‘erkekler evlilik öncesi cinsel
aktivitede bulunmalıdır’ sorusuna verdikleri yanıtın cinsiyete göre dağılımı Tablo 51’de
görülmektedir.
Tablo 51. Katılımcıların ‘erkekler evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusuna
verdikleri yanıtın cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
2.017
3.908
5.925
Hayır
%38,6
%77,1
%57,6
3.204
1.164
4.368
Evet
%61,4
%22,9
%42,4
5.221
5.072
10.293
Toplam
%100
%100
%100
Ki kare:1554,440, p<0,001.
Kadınların evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmasıyla ilgili görüşlerinin sorulduğu
soruya 10.437 katılımcı yanıt verdi. Bunlardan %83,8’i olumsuz yönde, %16,2’si ise olumlu
yönde yanıt verdi. Yıllar içerisinde verilen yanıtlarda büyük bir değişiklik saptanmadı.
Katılımcıların ‘kadınlar evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusuna verdikleri
yanıtın yıllar içerisindeki değişimi Tablo 52’de görülmektedir.
62
Tablo 52. Katılımcıların ‘kadınlar evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusuna
verdikleri yanıtın yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
2.736
2.713
3.292
8.741
Hayır
%82,7
%85,5
%83,2
%83,8
571
461
664
1.696
Evet
%17,3
%14,5
%16,8
%16,2
3.307
3.174
3.956
10.437
Toplam
%100
%100
%100
%100
‘Kadınlar evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusunu yanıtlayan erkeklerin
%75,7’si, kızların ise %91,9’u hayır yanıtını verdi. Erkeklerin %24,3’ü, kızların ise %8,1’i
kadınların evlenmeden önce cinsel aktivitede bulunmalarına taraftar olduklarını belittiler.
Katılımcıların ‘kadınlar evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusuna verdikleri
yanıtın cinsiyete göre dağılımı Tablo 53’de görülmektedir.
Tablo 53. Katılımcıların ‘kadınlar evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusuna
verdikleri yanıtın cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
3.945
4.766
8.711
Hayır
%75,7
%91,9
%83,8
1.265
422
1.687
Evet
%24,3
%8,1
%16,2
5.210
5.188
10.398
Toplam
%100
%100
%100
Kaç çocuk sahibi olmayı düşündükleri ile ilgili soruya 9.661 kişi yanıt verdi.
Bunlardan %3,8’i hiç çocuk istemediğini, %16,4’ü 1 çocuk, %65,8’i 2 çocuk, %10,3’ü 3
çocuk, %1,9’u ise 4 çocuk istediğini belirtti. Beş ve daha fazla çocuk isteyenler oldukça az bir
orana sahipti (%1,7). Katılımcıların sahip olmayı istedikleri çocuk sayısı oranları Tablo 54’te
görülmektedir.
63
Tablo 54. Katılımcıların sahip olmayı istedikleri çocuk sayısı
İstenen çocuk
sayısı
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
15
17
18
20
30
36
Toplam
Frekans
%
368
1.582
6.354
999
185
92
12
10
10
5
24
2
5
1
4
1
2
2
2
1
9.661
3,8
16,4
65,8
10,3
1,9
1,0
0,1
0,1
0,1
0,1
0,2
0,02
0,05
0,01
0,04
0,01
0,02
0,02
0,02
0,01
100
Katılımcıların ‘eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl
karşılarsınız’ sorusuna 10.104 kişi yanıt verdi. Karşı olanların oranı %76,9 ve taraftar
olanların oranı %23,1 olarak saptandı. Katılımcıların yıllara göre verdiği cevaplarda büyük bir
değişiklik saptanmadı. Katılımcıların ‘eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını
nasıl karşılarsınız’ sorusuna verdikleri yanıtların yıllara göre dağılımı Tablo 55’te
görülmektedir.
Erkeklerin %82,9’u, kızların %70,6’sı ‘eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip
olmasını nasıl karşılarsınız’ sorusuna olumsuz yanıt verdi. Katılımcıların ‘eşinizin evlilik
öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl karşılarsınız’ sorusuna verdikleri yanıtların
cinsiyete göre dağılımı Tablo 56’da görülmektedir.
64
Tablo 55. Katılımcıların ‘eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl
karşılarsınız’ sorusuna verdikleri yanıtların yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
Karşıyım
Taraftarım
Toplam
2.471
2.381
2.920
7.772
%76,0
%77,5
%77,2
%76,9
780
692
860
2.332
%24,0
%22,5
%22,8
%23,1
3.251
3.073
3.780
10.104
%100
%100
%100
%100
Tablo 56. Katılımcıların ‘eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl
karşılarsınız’ sorusuna verdikleri yanıtların cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
4.259
3.479
7.738
Karşıyım
%82,9
%70,6
%76,9
879
1.446
2.325
Taraftarım
%17,1
%29,4
%23,1
5.138
4.925
10.063
Toplam
%100
%100
%100
Sigara içip içmedikleri sorusunu katılımcılardan 10.904 kişi cevapladı. Katılımcıların
%31,1’i sigara içiyordu ve %68,9’u sigara içmediğini belirtti. Yıllar içerisinde anlamlı bir
değişiklik yoktu. Katılımcıların sigara içme durumlarının yıllara göre dağılımı Tablo 57’de
görülmektedir.
Tablo 57. Katılımcıların sigara içme durumlarının yıllara göre dağılımı
Sigara içiyor musunuz?
Evet
Hayır
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
1.132
976
1.279
3.387
%32,8
%29,6
%30,8
%31,1
2.322
2.326
2.869
7.517
%67,2
%70,4
%69,2
%68,9
3.454
3.302
4.148
10.904
%100
%100
%100
%100
65
Katılımcıların sigara içme durumlarının cinsiyete göre dağılımına bakıldığında
erkeklerin %43,6’sının ve kızların %18,6’sının sigara içtiği belirlendi. Erkekler kızlara göre
yaklaşık 2 kat daha fazla sigara içme oranına sahiptiler. İki cinsiyet arasında anlamlı bir fark
saptandı (Ki kare: 793,226, P<0,001). Sigara içme durumunun cinsiyete göre dağılımı Tablo
58’de görülmektedir.
Tablo 58. Katılımcıların sigara içme durumlarının cinsiyete göre dağılımı
Sigara içiyor musunuz?
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
Evet
2.356 (%43,6)
1.014 (%18,6)
3.370 (%31,0)
Hayır
3.049 (%56,4)
4.442 (%81,4)
7.491 (%69,0)
Toplam
5.405 (%100)
5.456 (%100)
10.861(%100)
Katılımcıların alkol alıp almama ve alkol alıyorsa alma sıklığını öğrenmek için sorulan
soruya 10.876 kişi cevap verdi. Hiç içmeyenlerin oranı %56,2 bulundu. Alkol alan
katılımcılardan %33,3’ü sosyal ortamda az içerim, %6,1’i düzensiz ama içince çok içerim ve
%4,5’i düzenli olarak alkol aldığını belirtti. Yıllara göre alkol içme düzeni benzerdi. Yıllara
göre alkol alıp almama durumu Tablo 59’da görülmektedir.
Alkol alıp almama durumu cinsiyete göre karşılaştırıldığında erkeklerin %43,9’unun,
kızların ise %68,2’sinin hiç alkol almadığı belirlendi. İki cinsiyet arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir fark vardı (Ki kare: 923,166, p<0,001). Erkeklerin sosyal ortamda alkol alma oranı
%48,2 iken, kızların oranı %28,6 saptandı. Erkeklerin düzensiz ama çok fazla alkol alma
oranı %9,9 iken kızların oranı %2,3, erkeklerin düzenli alkol alma oranı %8,0 iken, kızların
oranı %0,9 saptandı. Alkol alma durumunun cinsiyete göre dağılımı Tablo 60’ta
görülmektedir.
66
Tablo 59. Yıllara göre alkol alıp almama durumu
Anketin uygulandığı yıl
Alkol içiyorsa içme düzeni
Hiç içmiyor
Sosyal ortamda içiyor
Düzensiz ama çok içiyor
Düzenli içiyor
Toplam
Toplam
2008
2009
2010
1.920
1.904
2.283
6.107
%55,4
%57,9
%55,5
%56,2
1.188
1.074
1.360
3.622
%34,3
%32,6
%33,0
%33,3
214
174
270
658
%6,2
%5,3
%6,6
%6,1
146
139
204
489
%4,2
%4,2
%5,0
%4,5
3.468
3.291
4.117
10.876
%100
%100
%100
%100
Tablo 60. Cinsiyete göre alkol alıp almama durumu
Alkol içiyorsa içme düzeni
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
Hiç içmiyor
2.368 (%43,9)
3.708 (%68,2)
6.076(%56,1)
Sosyal ortamda içiyor
2.062 (%38,2)
1.553 (%28,6)
3.615 (%33,4)
Düzensiz ama çok içiyor
533 (%9,9)
124 (%2,3)
657 (%6,1)
Düzenli içiyor
433 (%8,0)
51 (%0,9)
484 (%4,5)
5.396 (%100)
5.436 (%100)
10.832 (%100)
Toplam
‘Bir ay boyunca sınırsız ve korunmasız cinsel ilişkide bulunursanız HIV virüsü kapma
olasılığınız nedir?’ sorusuna 9.802 katılımcı yanıt verdi. Kesinlikle kaparım yanıtını %12,0,
kaparım cevabını %15,8, belli olmaz cevabını %43,8, kapmam cevabını %10,4, kesin
kapmam cevabını %18,0 kişi verdi. Yıllara göre dağılıma bakıldığında, kesinlikle kaparım
cevabının düşük düzeyde azalma eğiliminde olduğu, diğer cevapların yıllara göre benzer
olduğu görüldü. Verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Tablo 61’de görülmektedir.
67
Tablo 61. Korunmasız ve sınırsız cinsel ilişki sonrası HIV kapma olasılığının sorulduğu
soruya verilen yanıtların yıllara göre dağılımı
Bir ay korunmasız cinsel aktivitede
bulunsanız HIV kapma olasılığı
Kesinlikle kaparım
Kaparım
Belli olmaz
Kapmam
Kesin kapmam
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
400
383
391
1.174
%13,0
%12,7
%10,5
%12,0
485
487
577
1.549
%15,7
%16,2
%15,5
%15,8
1.328
1.300
1.665
4.293
%43,1
%43,2
%44,8
%43,8
296
303
421
1.020
%9,6
%10,1
%11,3
%10,4
572
534
660
1.766
%18,6
%17,8
%17,8
%18,0
3.081
3.007
3.714
9.802
%100
%100
%100
%100
Katılımcılardan erkek olanların, bir ay boyunca sınırsız ve korunmasız cinsel ilişkide
bulunurlarsa kesinlikle kaparım seçeneğini %9,9, kaparım seçeneğini %15,1, belli olmaz
seçeneğini %45,6, kapmam seçeneğini %12,4, kesin kapmam seçeneğini %16,9 oranında
cevaplandırdığı, kızların ise sırasıyla %14,2, %16,6, %41,8, %8,1 ve %19,3 şeklinde
işaretlediği görüldü. Yapılan ki kare testinde cinsiyetler arasında anlamlı bir fark vardı.
Cinsiyete göre dağılım Tablo 62’de görülmektedir.
‘Son bitirdiğiniz okulda AIDS hastalığı/HIV virüsü hakkında eğitim aldınız mı?’
sorusunu 10.507 katılımcı cevapladı. Katılımcıların %33,2’si eğitim aldığını, %66,8’i eğitim
almadığını belirtti. Yıllar geçtikçe eğitim alma oranının artma eğiliminde olduğu görüldü. Son
bitirilen okulda AIDS hastalığı/HIV virüsü hakkında eğitim alma durumunun yıllara göre
dağılımı Tablo 63’te görülmektedir.
68
Tablo 62. Korunmasız ve sınırsız cinsel ilişki sonrası HIV kapma olasılığının sorulduğu
soruya verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Bir ay korunmasız cinsel aktivitede bulunsanız
Toplam
HIV kapma olasılığı
Erkek
Kız
510
659
1.169
Kesinlikle kaparım
%9,9
%14,2
%12,0
777
767
1.544
Kaparım
%15,1
%16,6
%15,8
2.344
1.932
4.276
Belli olmaz
%45,6
%41,8
%43,8
639
377
1.016
Kapmam
%12,4
%8,1
%10,4
867
891
1.758
Kesin kapmam
%16,9
%19,3
%18,0
5.137
4.626
9.763
Toplam
%100
%100
%100
Pearson ki kare: 100,172, p<0,001.
Tablo 63. Son bitirilen okulda AIDS hastalığı/HIV virüsü hakkında eğitim alma
durumunun yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
AIDS hastalığı/HIV
Toplam
virüsü hakkında eğitim
2008
2009
2010
alma durumu
1.022
1.069
1.393
3.484
Evet
%30,8
%33,9
%34,5
%33,2
2.297
2.084
2.642
7.023
Hayır
%69,2
%66,1
%65,5
%66,8
3.319
3.153
4.035
10.507
Toplam
%100
%100
%100
%100
Küpe kullanımı ile ilgili soruya 10.635 kişi yanıt verdi. Yanıt verenlerden %0,6’sı
küpenin ne olduğunu bilmiyordu. Var yanıtını %52,8, yok takmayı düşünüyorum yanıtını
%18,6 ve yok takmayı düşünmüyorum yanıtını %28,0 katılımcı verdi. Yıllar ilerledikçe küpe
kullananların oranında büyük bir değişiklik olmadı. Tablo 64’te yanıtların yıllara göre
dağılımı görülmektedir.
Küpe kullanımıyla ilgili soruya yanıt verenler içinde erkeklerden ve kızlardan küpeyi
bilmeyenler %0,6 oranındaydı. Erkekler içinde küpe kullananlar %16,9, kızlar içinde ise
%89,2 oranındaydı. Erkeklerden %51,8’i, kızlardan ise %4,6’sı küpe kullanmayı
69
düşünmediğini belirtti. Cinsiyete göre küpe kullanımı ile ilgili verilen yanıtlar Tablo 65’de
görülmektedir.
Tablo 64. Küpe kullanımının yıllara göre dağılımı
Küpe kullanımı hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Ne olduğunu bilmiyorum
Var- kullanıyorum
Yok- düşünüyorum
Yok- düşünmüyorum
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
2008
2009
2010
21
24
18
%0,6
%0,7
%0,6
1.808
1.671
2.138
%53,3
%51,7
%53,3
583
631
765
%17,2
%19,5
%19,1
980
903
1.093
%28,9
%28
%27,2
3.392
3.229
4.014
%100
%100
%100
Toplam
63
%0,6
5.617
%52,8
1979
%18,6
2.976
%28,0
10.635
%100
Tablo 65. Küpe kullanımının cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Küpe kullanımı hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Ne olduğunu bilmiyorum
Var- kullanıyorum
Yok- düşünüyorum
Yok- düşünmüyorum
Toplam
Total
Erkek
Kız
34
29
63
%0,6
%0,6
%0,6
902
%16,9
1.670
%31,3
2.721
%51,1
5.327
%100
4.698
%89,2
301
%5,7
240
%4,6
5.268
%100
5.600
%52,9
1.971
%18,6
2.961
%27,9
10.595
%100
Hızma kullanımı ile ilgili soruya 10.558 katılımcı yanıt verdi. Ne olduğunu
bilmeyenler %4.4, var- kullanıyorum yanıtı verenler %4,6, yok- takmayı düşünüyorum yanıtı
verenler %34,6, yok-düşünmüyorum yanıtını verenler %56,5 oranında bulundu. Hızma
kullanımı Tablo 66’da yıllara göre gösterilmiştir.
70
Tablo 66. Hızma kullanımının yıllara göre dağılımı
Hızma kullanımı hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Ne olduğunu bilmiyorum
Var- kullanıyorum
Yok- düşünüyorum
Yok- düşünmüyorum
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
2008
2009
2010
116
129
215
%3,5
%4,0
%5,4
154
124
203
%4,6
%3,9
%5,1
1.105
1.127
1.420
%33,2
%35,0
%35,4
1.956
1.836
2.173
%58,7
%57,1
%54,2
3.331
3.216
4.011
%100
%100
%100
Toplam
460
%4,4
481
%4,6
3.652
%34,6
5.965
%56,5
10.558
%100
“Piercing” kullanımı ile ilgili soruya 10.540 kişi yanıt verdi. Yanıt verenlerden %3,0’ı
“piercing”in ne olduğunu bilmediğini, %2,6’sı kullandığını, %32,0’sı kullanmadığını,
%62,3’ü ise kullanmayı düşünmediğini belirtti. “Piercing” kullanımı Tablo 67’de yıllara göre
gösterilmektedir
Tablo 67. “Piercing” kullanımının yıllara göre dağılımı
“Piercing” kullanımı hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Ne olduğunu bilmiyorum
Var
Yok
Yok-düşünmüyorum
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
2008
2009
2010
100
83
137
%3,0
%2,6
%3,4
90
66
123
%2,7
%2,1
%3,1
1.024
1.030
1.318
%30,4
%32,2
%33,1
2.149
2.020
2.400
%63,9
%63,1
%60,3
3.363
3.199
3.978
%100
%100
%100
Toplam
320
%3,0
279
%2,6
3.372
%32,0
6.569
%62,3
10.540
%100
“Piercing” kullanımı hakkındaki soruya cevap veren erkeklerden %4,1’i ne olduğunu
bilmediklerini, %2,1’i kullandığını, %28,9’u kullanmadığını, %64,8’i ise kullanmayı
düşünmediğini belirtti. Kızların ise %2,0’ı bilmediğini, %3,2’si kullandığını, %35,0’ı
kullanmadığını, %59,9’u kullanmayı düşünmediğini belirtti. “Piercing” kullanımında
71
cinsiyetler arasında istatistik anlamlı bir fark olduğu görüldü (Ki kare: 10,471, p=0,001)
(Tablo 68).
Tablo 68. “Piercing” kullanımının cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
“Piercing” kullanımı hakkında
ne düşünüyorsunuz?
Toplam
Erkek
Kız
Ne olduğunu bilmiyorum
Var
Yok
216 (%4,1)
112 (%2,1)
1.510 (%28,9)
104 (%2,0)
167 (%3,2)
1.848 (%35,0)
320 (%3,0)
279 (%2,7)
3.358 (%32,0)
Yok-düşünmüyorum
3.381 (%64,8)
3.163 (%59,9)
6.544 (%62,3)
Toplam
5.219 (%100)
5.282 (%100)
10.501 (%100)
Dövmesi olup olmadığı sorusuna 10.742 katılımcı yanıt verdi. Bunlardan %0,6’sı
dövmenin ne olduğunu bilmediğini, %2,4’ü dövmesinin bulunduğunu, %36,6’sı dövme
yaptırmadığını ancak yaptırmayı düşündüğünü, %60,4’ü dövme yaptırmayı düşünmediğini
belirtti. Yıllar geçtikçe dövme yaptırmayı düşünenlerin oranının arttığı görüldü. “Dövmeniz
var mı?” sorusuna verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Tablo 69’da görülmektedir.
Tablo 69. Dövme kullanımı ile ilgili soruya verilen yanıtların yıllara göre dağılımı
Dövmeniz var mı?
Ne olduğunu bilmiyor
Var
Yok- düşünüyorum
Yok- düşünmüyorum
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
2008
2009
2010
17
21
24
62
%0,5
%0,6
%0,6
%0,6
65
59
132
256
%1,9
%1,8
%3,2
%2,4
1.130
1.159
1.644
3.933
%33,2
%35,7
%40,1
%36,6
2.191
2.003
2.297
6.491
%64,4
%61,8
%56,1
%60,4
3.403
3.242
4.097
10.742
%100
%100
%100
%100
72
Dövme kullanımı ile iligili soruya yanıt veren katılımcılar arasında, erkeklerin %3,1’i
ve kızların %1,7’si evet yanıtını verdi. Hayır yanıtını verenlerden erkekler %96,1, kızlar
%98,0 oranına sahipti. İki cinsiyet arasında anlamlı bir fark olduğu görüldü (Ki kare: 21,695,
p<0,001). Cinsiyete göre dövmesi olup olmayanların dağılımı Tablo 70’te görülmektedir.
Tablo 70. Dövme kullanımı ile ilgili soruya verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı
Dövmeniz var mı?
Cinsiyet
Toplam
Erkek
Kız
Ne olduğunu bilmiyor
45 (%0,8)
17 (%0,3)
62 (%0,6)
Evet
164 (%3,1)
92 (%1,7)
256 (%2,4)
Yok- yok düşünmüyorum
5.107 (%96,1)
5.275 (%98,0)
10.382(%97,5)
Toplam
5.316 (%100)
5.384 (%100)
10.700 (%100)
“Daha önce cinsel ilişkiniz oldu mu?” sorusuna 10.840 kişi yanıt verdi. Cinsel ilişkisi
olanların oranı %23,1, cinsel ilişkisi olmayanlar ise %76,9 olarak saptandı. Cinsel ilişkisi
olanların sayısının yıllara göre dağılımı Tablo 71’de görülmektedir.
Tablo 71. Cinsel ilişkisi olanların yıllara göre dağılımı
Cinsel ilişkiniz oldu mu?
Evet
Hayır
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
2008
2009
2010
825
693
982
%24,1
%21,0
%23,9
2.605
2.603
3.132
%75,9
%79,0
%76,1
3.430
3.296
4.114
%100
%100
%100
Toplam
2.500
%23,1
8.340
%76,9
10.840
%100
Katılımcılardan cinsel ilişkisi olan erkekler %44,4, olmayan erkekler %55,6 olarak
bulundu. Kızların ise %98,0’ı cinsel ilişkide bulunmamış, %2,0’ı, ise daha önce en az bir
cinsel ilişki yaşamıştı. Cinsiyetler arasında istatistiksel anlamlı bir fark bulundu (Ki kare:
2727,014, p<0,001). Cinsel ilişki durumunun cinsiyete göre dağılımı Tablo 72’de
görülmektedir.
İlk cinsel ilişkide bulunma yaşı sorusuna 1.594 kişi yanıt verdi. Yanıt verenlerin
%1,1’i 13 yaşında, %4,3’ü 14 yaşında, %9,8’i 15 yaşında, %21,4’ü 16 yaşında, %29,7’si 17
yaşında, %23,6’sı 18 yaşında, %5,1’i 19 yaşında, %2,5’i 20 yaşında ilk cinsel deneyimini
73
yaşamıştı. Ortalama ilk cinsel ilişkide bulunma yaşı 16,8 olarak saptandı. Şekil 17’de ilk
cinsel deneyimini yaşayanların yaşlara göre oranları görülmektedir.
Tablo 72. Cinsel ilişkisi olanların cinsiyete göre dağılımı
Cinsel ilişkiniz oldu mu?
Evet
Hayır
Toplam
Cinsiyet
Erkek
2.382
%44,4
2.986
%55,6
5.368
%100
Kız
110
%2,0
5.320
%98,0
5.430
%100
Toplam
2.492
%23,1
8.306
%76,9
10.798
%100
Pearson Ki kare: 2727,014, p<0,001.
5
4
3
2
1
0
9
10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 24 25
İlk cinsel ilişki yaşı
Şekil 17. İlk cinsel ilişki yaşı
Cinsel deneyim yaşayan katılımcıların cinsiyete göre dağılımına bakıldığında erkek
katılımcıların 14 yaş ile 19 yaş arasında çoğunlukla ilk cinsel deneyimlerini yaşadıkları,
kızların ise 16 yaş ile 21 yaş arasında çoğunlukla ilk cinsel deneyimlerini yaşadıkları tespit
edildi. İlk cinsel ilişkide bulunma durumunun cinsiyete göre dağılımı Şekil 18’de ve Tablo
73’te görülmektedir.
74
70,00%
60,00%
50,00%
40,00%
30,00%
20,00%
10,00%
0,00%
Cinsiyet Kız
9
ya
şı
nd
11
a
ya
şı
nd
13
a
ya
şı
nd
15
a
ya
şı
nd
17
a
ya
şı
nd
19
a
ya
şı
nd
21
a
ya
şı
nd
24
a
ya
şı
nd
a
Cinsiyet Erkek
Şekil 18. Cinsel ilişkisi olanların cinsiyete ve ilk cinsel ilişki yaşına göre dağılımı
Tablo 73. Cinsel ilişkisi olanların cinsiyete ve ilk cinsel ilişki yaşına göre dağılımı
İlk cinsel ilişki
yaşı
9 yaşında
10 yaşında
11 yaşında
12 yaşında
13 yaşında
14 yaşında
15 yaşında
16 yaşında
17 yaşında
18 yaşında
19 yaşında
20 yaşında
21 yaşında
22 yaşında
24 yaşında
25 yaşında
Toplam
Cinsiyet
Erkek
%0,1
%0,5
%0,3
%0,5
%1,2
%4,5
%10,2
%22,0
%30,0
%23,0
%4,7
%2,4
%0,5
%0,2
%0
%0,1
%100
Kız
%0
%0
%0
%0
%0
%1,5
%1,5
%7,5
%25,4
%35,8
%14,9
%4,5
%6,0
%1,5
%1,5
%0
%100
İlk cinsel ilişkinin kiminle yaşandığı sorusuna 2.379 katılımcı yanıt verdi. Bunlardan
%0,6’sı eş, %52,9’u sevgili, %25,7’si kısa süreli ilişki, %15,2’si para karşılığı ve %5,6’sı
diğer seçeneklerini seçti. Yıllara göre eş ile cinsel ilişki yaşayanların oranında azalma, diğer
seçeneğini işaretleyenlerde artış eğilimi görüldü. İlk cinsel ilişkinin kiminle yaşadığının
yıllara göre dağılımı Tablo 74’te gösterilmiştir.
75
Tablo 74. İlk cinsel ilişkinin yaşandığı kişinin yıllara göre dağılımı
Eş
Sevgili
Kısa süreli ilişki
Para karşılığı
Diğer
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
2008
2009
2010
8
3
4
%1,0
%0,5
%0,4
415
351
492
%53,3
%53,7
%52,0
203
169
239
%26,1
%25,8
%25,3
120
101
141
%15,4
%15,4
%14,9
33
30
70
%4,2
%4,6
%7,4
779
654
946
%100
%100
%100
Toplam
15
%0,6
1.258
%52,9
611
%25,7
362
%15,2
133
%5,6
2.379
%100
İlk cinsel ilişkinin kiminle yaşandığı sorusuna cevap verenlerin cinsiyete göre
dağılımına bakıldığında erkeklerin eş ile %0,3, sevgili ile %51,9, kısa süreli ilişki olarak
%26,4, para karşılığı %15,7 ve diğer seçeneği olarak %5,7, seçeneğini işaretledikleri tespit
edildi. Kızların ise %8,7 eş, %73,8 sevgili, %9,7 kısa süreli ilişki, %4,9 parayla ve %2,9 diğer
seçeneğini işaretledikleri saptandı. İlk cinsel ilişkinin kiminle yaşandığı cinsiyete göre Tablo
75’te görülmektedir.
Tablo 75. İlk cinsel ilişkinin yaşandığı kişinin kim olduğuna yönelik verilen yanıtların
cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
İlk cinsel ilişkiyi
Toplam
kiminle yaşadınız?
Erkek
Kız
6
9
15
Eş
%0,3
%8,7
%0,6
1.178
76
1.254
Sevgili
%51,9
%73,8
%52,9
598
10
608
Kısa süreli ilişki
%26,5
%9,7
%25,6
356
5
361
Para karşılığı
%15,7
%4,9
%15,2
130
3
133
Diğer
%5,7
%2,9
%5,6
2.268
103
2.371
Toplam
%100
%100
%100
76
“Halen bir cinsel eşiniz var mı?” sorusuna 2.327 katılımcı yanıt verdi. Bunlardan
%62,6’sı hayır derken, %37,4’ü evet yanıtını verdi. Yıllar ilerledikçe verilen cevaplarda
büyük bir değişiklik olmadı. “Halen bir cinsel eşiniz var mı?” sorusuna verilen yanıtların
yıllara göre dağılımı Tablo 76’da görülmektedir.
“Halen bir cinsel eşiniz var mı?” sorusuna erkeklerin %36,7’si evet yanıtı verirken,
kızlarda bu oran %51,5’ olarak saptandı. Erkeklerin %63,3’ü hayır yanıtı verirken, kızların
%48,5’i hayır yanıtı verdi. Verilen ceplarda kızlarla erkekler arasında anlamlı bir fark vardı
(Ki kare: 8,988, p<0,005). Verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı Tablo 77’de
görülmektedir.
Tablo 76. “Halen bir cinsel eşiniz var mı?” sorusuna verilen yanıtların yıllara göre
dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Halen bir cinsel eşiniz
Toplam
var mı?
2008
2009
2010
295
252
324
871
Evet
%37,8
%39,1
%36,0
%37,4
486
393
577
1.456
Hayır
%62,2
%60,9
%64,0
%62,6
781
645
901
2.327
Toplam
%100
%100
%100
%100
Tablo 77. “Halen bir cinsel eşiniz var mı?” sorusuna verilen yanıtların cinsiyete göre
dağılımı
Cinsiyet
Halen bir cinsel eşiniz var
Toplam
mı?
Erkek
Kız
815
52
867
Evet
%36,7
%51,5
%37,4
1.404
49
1.453
Hayır
%63,3
%48,5
%62,6
2.219
101
2.320
Toplam
%100
%100
%100
“Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna
2.385 kişi yanıt verdi. Bunlardan %12,6’sı evet yanıtını, %62,6’sı hayır yanıtını, %24,8’i ise
emin değilim yanıtını verdi. Yıllara göre bakıldığında evet yanıtını verenlerde anlamlı bir
değişiklik saptanmadı. “Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyor
musunuz?” sorusuna verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Tablo 78’de görülmektedir.
77
Tablo 78. “Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyor musunuz?”
sorusuna verilen yanıtların yıllara göre dağılımı
Cinsel ilişkide bulunduğunuz
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
kişiyle evlenmeyi düşünüyor
2008
2009
2010
musunuz?
99
79
122
300
Evet
%12,6
%12,0
%13,0
%12,6
494
429
571
1.494
Hayır
%62,8
%65,1
%60,8
%62,6
194
151
246
591
Emin değilim
%24,7
%22,9
%26,2
%24,8
787
659
939
2.385
Toplam
%100
%100
%100
%100
“Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna
verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımına bakıldığında erkeklerin %11,4’ünün, kızların ise
%38,4’ünün evet yanıtı verdikleri görüldü. Erkekler %63,6, kızlar ise %43,4 oranında hayır
yanıtı verdiler. Erkeklerin %25,0’ı emin değilim yanıtı verirken, kızların ise %18,2’si emin
değilim yanıtını verdi. Her iki cinsiyet arasında istatistiksel anlamlı bir fark vardı (Ki kare:
62,972, p<0,001). “Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyor musunuz?”
sorusuna verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı Tablo 79’da görülmektedir.
Tablo 79. “Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyor musunuz?”
sorusuna verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle
Toplam
evlenmeyi düşünüyor musunuz?
Erkek
Kız
260
38
298
Evet
%11,4
%38,4
%12,5
1.448
43
1.491
Hayır
%63,6
%43,4
%62,7
570
18
588
Emin değilim
%25,0
%18,2
%24,7
2.278
99
2.377
Toplam
%100
%100
%100
Daha önce kaç kez cinsel ilişkide bulunulduğu sorusuna 1.343 katılımcı yanıt verdi. 1
kez cinsel ilişkide bulunanların oranı %21,1, cinsel ilişki sayısı 2-5 arasında olanlar %49,9,
cinsel ilişki sayısı 6-10 arasında olanlar %15,7, cinsel ilişki sayısı 11-15 arasında olanlar
%4,5, cinsel ilişki sayısı 16-20 arasında olanlar %4,1, cinsel ilişki sayısı 21 ve üzerinde
olanlar %4,8 oranında bulundu. Yıllara göre cinsel ilişki sayısına bakıldığında 16-20 , 21 ve
78
üstü gruplarda azalma eğiliminin olduğu görüldü. Cinsel ilişki sayısının yıllara göre dağılımı
Tablo 80’de gösterilmiştir.
Tablo 80. “Daha önce kaç kez cinsel ilişkide bulundunuz?” sorusuna verilen yanıtların
yıllara göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Daha önce kaç kez cinsel ilişkide
Toplam
bulundunuz?
2008
2009
2010
95
80
109
284
1 kez
%20,9
%21,1
21,4
%21,1
215
195
261
671
2-5 arası
%47,4
%51,4
%51,3
%50,0
70
56
84
210
6-10 arası
%15,5
%14,7
%16,6
%15,6
21
18
22
61
11-15 arası
%4,6
%4,8
%4,4
%4,6
25
15
15
55
16-20 arası
%5,4
%4,0
%3,0
%4,1
28
16
18
62
21 ve üstü
%6,2
%4,4
%3,6
%4,7
454
380
509
1.343
Toplam
%100
%100
%100
%100
Cinsiyete göre cinsel ilişki sayısı oranlarına bakıldığında; erkeklerin 1 kez cinsel ilişki
sayısının oranı %20,6 iken, kızlarda bu oran %39,1 olarak saptandı. Cinsel ilişki sayısı 2-5
arasındaki erkeklerin oran %50,5 iken kızlarda bu oran %34,8 olarak saptandı. Cinsiyete
göre cinsel ilişki sayısı Tablo 81’de gösterilmiştir.
Cinsel ilişkide bulunulan farklı partner sayısının sorulduğu soruya 1.475 katılımcı
yanıt verdi. Bunlardan %30,4’ü bir kişiyle cinsel ilişki yaşadığını, %69,6’sı ise birden fazla
partnerle cinsel ilişki yaşadığını belirtti. Yıllar geçtikçe bir kişiyle olan cinsel ilişki oranı ile
birden fazla partnerle cinsel ilişkiye girme oranı arasında anlamlı bir fark saptanmadı (Ki
kare: 0,557, p=0,757). “Kaç farklı partnerle cinsel ilişkiniz oldu?” sorusuna verilen yanıtların
yıllara göre dağılımı Tablo 82’de verilmiştir.
79
Tablo 81. “Daha önce kaç kez cinsel ilişkide bulundunuz?” sorusuna verilen yanıtların
cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Kaç kez cinsel ilişkide bulundunuz?
Toplam
Erkek
Kız
266
18
284
1 kez
%20,6
%39,1
%29,8
654
16
670
2- 5 kez
%50,5
%34,8
%42,6
200
7
207
6-10 arası
%15,6
%15,2
%15,4
60
1
61
11-15 arası
%4,6
%2,2
%3,4
53
2
55
16-20 arası
%4,1
%4,3
%4,2
60
2
62
21 ve üstü
%4,6
%4,3
%4,4
3.557
150
3.707
Toplam
%100
%100
%100
Tablo 82. “Kaç farklı partnerle cinsel ilişkiniz oldu?” sorusuna verilen yanıtların yıllara
göre dağılımı
Anketin uygulandığı yıl
Kaç farklı partnerle cinsel
Toplam
ilişkiniz oldu?
2008
2009
2010
162
127
160
449
Bir kişiyle
%31,3
%30,8
%29,3
%30,4
355
285
386
1.026
Birden çok kişiyle
%68,7
%69,2
%70,7
%69,6
517
412
546
1.475
Toplam
%100
%100
%100
%100
Cinsel ilişkide bulunulan partner sayısına erkeklerin verdiği yanıtlarda %29,0 bir
kişiyle, %71,0 birden fazla kişiyle ilişki yaşandığı belirtildi. Cinsel ilişkide bulunulan partner
sayısına yönelik kızların verdiği yanıtlar %61,4 bir kişiyle, %38,6 ise birden çok kişiyle
şeklindeydi. Buna göre erkekler kızlara göre daha fazla oranda, birden fazla partnerle cinsel
ilişkide bulunmuşlardı. Her iki cinsiyet arasında anlamlı bir fark saptandı (Ki kare: 33,047,
p<0,001). Cinsiyete göre partner sayısı Tablo 83’te görülmektedir.
“Son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu yöntem kullandınız mı?” sorusuna 2.135 kişi
yanıt verdi. Yanıt verenlerin %54,6’sı son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu herhangi bir
yöntem kullanmışken, %45,4’ü herhangi bir yöntem kullanmadığını belirtti. Yıllara göre son
cinsel ilişkide gebelikten koruyucu yöntem kullananların oranı 2008 yılında en yüksek
80
orandayken (%59,9), 2009 ve 2010 yıllarında benzer orandaydı (%51,6, %52,1). “Son cinsel
ilişkide gebelikten koruyucu yöntem kullandınız mı?” sorusuna verilen yanıtların yıllara göre
dağılımı Tablo 84’te görülmektedir.
Tablo 83. “Kaç farklı partnerle cinsel ilişkiniz oldu?” sorusuna verilen
cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Kaç farklı partnerle cinsel ilişkiniz oldu?
Erkek
Kız
406
43
Bir kişiyle
%29,0
%61,4
994
76
Birden çok
%71,0
%38,6
1.400
70
Toplam
%100
%100
yanıtların
Total
1.152
%30,5
2.525
%69,5
1.470
%100
Tablo 84. “Son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu yöntem kullandınız mı?” sorusuna
verilen yanıtların yıllara göre dağılımı
Gebelikten koruyucu
Anketin uygulandığı yıl
Toplam
yöntem
2008
2009
2010
437
305
424
1.166
Evet
%59,9
%51,6
%52,1
%54,4
293
286
390
969
Hayır
%40,1
%48,4
%47,9
%45,4
730
591
814
2.135
Toplam
%100
%100
%100
%100
“Son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu yöntem kullandınız mı?” sorusuna yanıt
veren erkeklerden %54,7’si, kızlardan ise %52,7’si evet yanıtını verdi. İki cinsiyet arasında
istatistiksel anlamlı bir fark bulunamadı (Ki kare: 0,141, p=0,707). Verilen yanıtların
cinsiyete göre dağılımı Tablo 85’te görülmektedir.
Tablo 85. “Son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu yöntem kullandınız mı?” sorusuna
verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu
Toplam
yöntem kullandınız mı?
Erkek
Kız
1.112
%54,7
922
%45,3
2.034
%100
Evet
Hayır
Toplam
81
49
%52,7
44
%47,3
93
%100
1.161
%54,6
966
%45,4
2.127
%100
Son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu hangi yöntemin kullanıldığı sorusuna 869 kişi
yanıt verdi. Yanıt verenlerin %84,7’si prezervatif, %12,0’ı hap kullanımını, %2’si korunma
olarak belirtti. Verilen yanıtların dağılımı Şekil 18’de görülmektedir. Son cinsel ilişkide
erkeklerin %85,6’sı prezervatif, %11,4’ü hap, %0,4’ü spiral kullanıldığını belirtirken, %2,1’i
ise korunma olarak belirtti (Şekil 19). Kızlar ise %68,4 prezervatif, %23,7 hap, %7,9 spiral
kullanıldığını belirtti, korunma olarak belirten olmadı. Kızların verdiği hap yanıtı erkeklerden
yaklaşık 2 kat, spiral yanıtı ise yaklaşık 20 kat daha fazla idi. Verilen yanıtların cinsiyete göre
dağılımı Şekil 20’da gösterilmiştir.
Diğer %0,1
Geri çekme %0,1
Spiral %0,7
Korunma %2
Hap %12
Bilgilendirme %0,5
Prezervatif %84,7
Şekil 19. Son cinsel ilişkide kullanılan gebelikten koruyucu yöntem kullanımının
dağılımı
Cinsel yolla bulaşan hastalık geçirip geçirmeme ile ilgili soruya 2.292 kişi yanıt verdi.
Bunlardan %1.6’sı evet, %96,5’i hayır ve %1,9’sı bilmiyorum yanıtını verdi. Yıllara göre
CYBH geçirme ve geçirmeme oranlarında anlamlı farklılık yoktu. CYBH geçirip geçirmeme
oranlarının yıllara göre dağılımı Tablo 86’da görülmektedir.
82
100,00%
80,00%
60,00%
Erkek
40,00%
Kadın
20,00%
er
Di
ğ
Sp
ira
G
l
er
iÇ
ek
m
e
a
Ko
ru
nm
Pr
ez
er
va
Bi
t if
lg
ile
nd
irm
e
-20,00%
Ha
p
0,00%
Şekil 20. Son cinsel ilişkide kullanılan gebelikten koruyucu yöntemin cinsiyete göre
dağılımı
Tablo 86. Yıllara göre cinsel yolla bulaşan hastalık geçirip geçirmeme durumu
Cinsel yolla bulaşan
hastalık geçirdiniz mi?
Evet
Hayır
Bilmiyorum
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
2008
2009
2010
6
%0,8
735
%96,7
19
%2,5
760
%100
11
%1,7
611
%96,7
10
%1,6
632
%100
20
%2,2
866
%96,2
14
%1,6
900
%100
Toplam
37
%1,6
2.212
%96,5
43
%1,9
2.292
%100
Cinsiyete göre CYBH geçirip geçirmeme durumuna bakıldığında erkekler %1,5, kızlar
ise %4,1 oranında geçirdiklerini, erkekler %96,6, kızlar ise %94,9 oranında geçirmediklerini
belirttiler. CYBH geçirip geçirmeme durumunu bilmeyenler, erkeklerde %1,9, kızlarda ise
%1,0 oranındaydı. Erkekler ve kızlar arasında anlamlı istatistiksel bir fark bulunmadı (Ki
kare: 4,262, p=0,119) (Tablo 87).
“Hiç gebe kaldınız mı?” sorusuna 73 kişi yanıt verdi. Yanıt veren kızların %16,4’ü
evet, %83,6’sı ise hayır yanıtını verdi. Toplam kız nüfusuna göre bakıldığında, %0,2 gebelik
oranı saptandı. Cinsel ilişki deneyimi olanların gebe kalıp kalmama durumunun yıllara göre
dağılımı Tablo 88’de görülmektedir.
83
Tablo 87. Cinsiyete göre cinsel yolla bulaşan hastalık geçirip geçirmeme durumu
Cinsiyet
Erkek
Kız
33
4
%1,5
%4,1
2.111
93
%96,6
%94,9
42
1
%1,9
%1,0
2.186
98
%100
%100
Cinsel yolla bulaşan hastalık geçirdiniz mi?
Evet
Hayır
Bilmiyorum
Toplam
Toplam
37
%1,6
2.204
%96,5
43
%1,9
2.284
%100
Tablo 88. Cinsel deneyimi olanlardan, gebe kalıp kalmayanların yıllara göre dağılımı
Hiç gebe kaldınız
mı?
Evet
Hayır
Toplam
Anketin uygulandığı yıl
2008
2009
2010
7
1
4
%18,4
%9,1
%16,7
31
10
20
%81,6
%90,9
%83,3
38
11
24
%100
%100
%100
Toplam
12
%16,4
62
%83,6
73
%100
Çoklu Karşılaştırmalar
Katılımcılar yaşlarına göre 18, 19, 20, 21-25 yaş arası olarak yaş gruplarına ayrıldı.
Cinsel ilişkisi olmuş katılımcıların yaş gruplarına göre dağılımı sırasıyla %35,6, %32,8,
%15,8 ve %15,8 olarak bulundu. En yüksek oranın 18 yaş olduğu ve 18 yaşından sonra yaş
ilerledikçe oranın azaldığı görüldü. Cinsel ilişkisi olanlardan her iki cinsiyette de 18 yaşında
olanların oranı benzerdi (erkekler %35,6 ve kızlar %35,5). 21-25 yaş arasında kadınların
oranı erkeklerin yaklaşık 2 katı idi (sırasıyla %29,1, %15,2). Cinsiyetler arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir fark vardı (Ki kare: 17,224, p=0,001). Cinsel ilişkisi olmuş katılımcıların
yaş gruplarının cinsiyete göre dağılımı Tablo 89’da görülmektedir.
84
Tablo 89. Daha önce cinsel ilişkisi olan katılımcıların yaş
dağılımı
Cinsiyet
Cinsel ilişkisi olan katılımcıların yaş
grubuna göre cinsiyetleri
Erkek
874
18 yaş
%35,6
792
19 yaş
%33,2
382
20 yaş
%16,0
361
21-25 yaş
%15,2
2.382
Toplam
%100
grupları ve cinsiyete göre
Kız
39
%35,5
25
%22,7
14
%12,7
32
%29,1
110
%100
Toplam
886
%35,6
817
%32,8
396
%15,9
393
%15,8
2.492
%100
Katılımcılardan daha önce cinsel ilişkide bulunmuş olanların kayıt yaptırdıkları lisans
programlarına bakıldığında, daha önce cinsel ilişkisi olan erkeklerin %64,2’si önlisans,
%34,7’si lisans ve %1,1’i tıp programlarına kayıt yaptırdıkları tespit edildi. Kızlardan daha
önce cinsel ilişkisi olanların %55,2’si önlisans, %41,7’si lisans ve %3,1’i tıp programlarına
kayıt yaptırmışlardı. Daha önce cinsel ilişkide bulunan erkeklerin, kızlara göre daha çok
önlisans programlarına kayıt yaptırdığı, kızların ise lisans programı ve tıp programına daha
yüksek oranda kayıt yaptırdığı tespit edildi. Cinsiyetler arasında anlamlı istatistiksel bir fark
bulundu (Ki kare:1264,874, p<0,001) (Tablo 90).
Tablo 90. Daha önce cinsel ilişkisi olan katılımcıların kayıt oldukları lisans programı ve
cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Lisans programı
Toplam
Erkek
Kız
1.310
53
1.363
Önlisans
%64,2
%55,2
%63,8
707
40
1.918
Lisans
%34,7
%41,7
%35,0
23
3
26
Tıp
%1,1
%3,1
%1,2
2.040
96
2.136
Toplam
%100
%100
%100
85
Çalışmaya katılan tüm öğrencilerde herhangi bir AP yöntemi bilenlerin oranı %10,2
olarak hesaplanmıştı. Daha önce cinsel ilişkisi olan katılımcılarda ise bu oran %11,4 olarak
bulunmuştur. Tüm öğrenciler ile, cinsel ilişkisi olanlar arasında AP yöntemi bilme açısından
anlamlı bir fark saptanmadı (Ki kare: 3,774, p=0,052). Daha önce cinsel ilişkisi olmuş olan
erkeklerde AP bilme oranı %10,7 iken, kızlarda bu oran %26,6 olarak bulundu. Cinsiyetler
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı (Ki kare: 18,856, p<0,001). Cinsel ilişkisi
olanların AP yöntemi bilme durumlarının cinsiyete göre dağılımı Tablo 91’te görülmektedir.
Tablo 91. Daha önce cinsel ilişkisi olan katılımcıların aile planlaması yöntemi bilme
durumu ve cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Aile planlaması yöntemi bilme durumu
Toplam
Erkek
Kız
1.567
58
1.625
Bilmiyor
%89,3
%73,4
%88,6
188
21
1.030
Biliyor
%10,7
%26,6
%11,4
1.755
79
1.834
Toplam
%100
%100
%100
Tüm katılımcılar arasında sigara içme oranı %31,1 olarak hesaplanmıştı. Daha önce
cinsel ilişkisi olan katılımcıların sigara içme oranı ise %62,6, cinsel ilişkisi olmayanlarda bu
oran %21,5 olarak hesaplandı. İki grup arasında anlamlı bir fark vardı (Ki kare: 1502,732,
p<0,001). Daha önce cinsel ilişkisi olmuş katılımcılardan erkek olanlarda sigara içenler %62,7
iken, kızlarda bu oran %60,4 idi. Cinsiyetler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark
yoktu (Ki kare: 0,230, p=0,632) (Tablo 92).
Tablo 92. Daha önce cinsel ilişkisi olan katılımcıların sigara içme durumu
göre dağılımı
Cinsiyet
Cinsel ilişkisi olanlarda sigara içme
durumu
Erkek
Kız
1.478
64
Evet
%62,7
%60,4
880
42
Hayır
%37,3
%39,6
2.358
106
Toplam
%100
%100
86
ve cinsiyete
Toplam
1.542
%62,6
922
%37,4
2.464
%100
Tüm katılımcılar içinde alkol kullanmayanlar %56,2 oranındayken, daha önce cinsel
ilişkisi olmuş olan katılımcılarda bu oran %19,5 olarak bulundu ve her iki grup arasında
anlamlı bir fark vardı (Ki kare:1749,753, p<0,001). Cinsel ilişkisi olan katılımcılarda alkol
kullanma oranlarının, cinsiyete göre farklılık göstermediği tespit edildi (Ki kare: 3,130,
p=0,077) (Tablo 93).
Tablo 93. Cinsel ilişkisi olan katılımcıların alkol kullanma durumu ve cinsiyete göre
dağılımı
Cinsiyet
Cinsel ilişkisi olmuş katılımcılarda
Toplam
alkol alımı
Erkek
Kız
452
28
480
Hiç içmiyor
%19,2
%26,2
%19,5
1.150
46
1.196
Sosyal ortamda içiyor
%48,9
%43,0
%48,7
397
21
418
Düzensiz ama çok içiyor
%16,9
%19,6
%17,0
351
12
363
Düzenli içiyor
%14,9
%11,2
%14,8
2.350
107
2.457
Toplam
%100
%100
%100
Tüm katılımcılar içerisinde dövmesi olanların oranı %2,4 olarak hesaplanmıştı. Cinsel
ilişkisi olmuş katılımcılara bakıldığında ise bu oran %6,1 olarak saptandı. Cinsel ilişkisi
olanlarda, cinsiyetler arasında anlamlı bir fark vardı (Ki kare:7,110, p=0,008). Cinsel ilişkisi
olanlarda dövme olup olmaması durumunun cinsiyete göre dağılımı Tablo 94’te
görülmektedir.
Tüm katılımcılar içerisinde “piercing”i olanların oranı %2,6 olarak hesaplanmıştı.
Daha önce cinsel ilişkisi olmuş katılımcılar arasında “piercing”i olma oranı ise %4,2 olarak
hesaplandı. Erkeklerde bu oran %3,7 ve kızlarda %15,1 olarak bulundu. Cinsiyetler arasındaki
fark istatistiksel olarak anlamlıydı. (Ki kare: 32,980, p<0,001). Cinsel ilişkisi olmuş
katılımcılarda cinsiyete göre “piercing” kullanıp kullanmama durumu Tablo 95’te
görülmektedir.
87
Tablo 94. Cinsel ilişkisi olan katılımcıların dövmesi bulunup bulunmama durumu ve
cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Cinsel ilişkisi olanlarda dövme bulunup
Toplam
bulunmama durumu
Erkek
Kız
14
1
15
Ne olduğunu bilmiyor
%0,6
%0,9
%0,6
136
13
149
Var-kullanıyor
%5,8
%12,1
%6,1
1.101
51
1.152
Yok
%47,2
%47,7
%47,3
1.080
42
1.122
Yok-düşünmüyor
%46,3
%39,3
%46,0
2.331
107
2.438
Toplam
%100
%100
%100
Tablo 95. Daha önce cinsel ilişkisi olan katılımcıların “piercing” kullanıp kullanmama
durumu ve cinsiyete göre dağılımı
Cinsiyet
Cinsel ilişkisi olanlarda “piercing”
Toplam
kullanımı
Erkek
Kız
74
4
78
Ne olduğunu bilmiyorum
%3,2
%3,8
%3,3
84
16
100
Var-kullanıyor
%3,7
%15,1
%4,2
700
42
742
Yok
%30,6
%39,6
%31,0
1.428
44
1.472
Yok-düşünmüyorum
%62,5
%41,5
%61,5
2.286
106
2.392
Toplam
%100
%100
%100
Farklı cinsel partner sayısı, ilk cinsel ilişki yaş gruplarıyla karşılaştırıldığında 1 kişiyle
cinsel ilişkisi olanların %39,0’ı 17 ve altındaki yaşlarda, %39,7’si 18 yaşında, %10,8’i 19
yaşında, %7,3’ü 20 yaşında, %3,2’si 21 ve üzeri yaşta ilk cinsel ilişkisini yaşamıştı. Birden
fazla partnerle cinsel ilişkisi olanların %73,7’sinin ilk cinsel ilişkisi 17 ve altı yaşta,
%20,9’unun 18 yaşında, %3,7’sinin 19 yaşında, %0,9’unun 20 yaşında, %0,7’sinin ise 21 ve
üzeri yaşta olmuştu. İlk cinsel ilişki yaşı küçüldükçe, cinsel ilişkide bulunulan partner sayısı
artmaktaydı. İlk cinsel ilişki yaşı ile partner sayısının karşılaştırması Tablo 96’da
görülmektedir.
88
Tablo 96. Farklı cinsel partner sayısının ilk cinsel ilişki yaş grubu ile karşılaştırılması
Farklı partner sayısının
ilk cinsel ilişki yaşı ile
karşılaştırılması
1 Kişiyle
Birden çok kişiyle
Toplam
İlk cinsel ilişki yaş grubu
17 yaş ve
altı
123
%39,0
553
%73,7
676
%63,5
18
125
%39,7
157
%20,9
282
%26,5
19
34
%10,8
28
%3,7
62
%5,8
20
23
%7,3
7
%0,9
30
%2,8
21 yaş ve
üstü
10
%3,2
5
%0,7
15
%1,4
Toplam
315
%100
750
%100
1.065
%100
Mezun olunan lise türü ile ilk cinsel ilişki yaş grubu karşılaştırıldığında Devlet lisesi
mezunu olanların ilk cinsel ilişkide bulunma durumu %62,6 17 yaş ve altı, Fen lisesi
mezunlarının %71,4’ünün 17 yaş ve altındaydı, İmam hatip lisesi mezunlarında 17 yaş ve altı
hiç cinsel ilişkisi yoktu, %60,0’ında 18 yaşında ilk cinsel ilişkisi mevcuttu. Anadolu Lisesi
mezunlarının %73,7’sinin 17 yaş ve altı, Açık Lise mezunlarının %52,9’unun 17 yaş ve altı,
süper lise mezunlarının %61,8’inin 17 yaş ve altı, Kolej/Özel lise mezunlarının %81,5’inin 17
yaş ve altı, Meslek Lisesi mezunlarının %72,4’ünün 17 yaş ve altı ve Anadolu Meslek Lisesi
mezunlarının %73,6’sının 17 yaş ve altı yaş grubunda ilk cinsel ilişkilerinde bulundukları
belirlendi. 17 yaş ve altı yaş grubunda en yüksek oranda ilk cinsel ilişki yaşama Kolej/Özel
lisede iken, bu yaş grubunda cinsel ilişki yaşama oranı en düşük İmam Hatip liselerinde
bulundu. 21 ve üzeri yaş grubunda en yüksek oranda ilk cinsel ilişki yaşayan lise ise Fen lisesi
olarak tespit edildi (%14,3). İlk cinsel ilişki yaş grubu ile mezun olunan lise türünün dağılımı
Tablo 97’da görülmektedir.
Alkol alma durumu ile ilk cinsel ilişki yaş grubu karşılaştırıldığında, hiç içmeyenlerin
%55,3’ünün, sosyal ortamlarda içenlerin %65,9’unun, düzensiz ama çok içenlerin %71,1’inin
ve düzenli olarak alkol alanların %84,3’ünün 17 yaş ve altı grupta ilk cinsel ilişkilerini
yaşadıkları görülmektedir. Buna göre hiç alkol almama durumu göz önüne alındığında,
herhangi bir şekilde alkol alanların 17 yaş ve altındaki yaş grubunda ilk cinsel ilişkide
bulunma oranı daha yüksek olarak görüldü. Düzenli alkol alanlardan 21 ve üstü yaş grubunda,
ilk cinsel ilişkide bulunan olmamıştır. Tüm yaş grupları göz önüne alındığında, 17 ve altı yaş
grubunda ilk cinsel ilişki daha yüksek oranda saptandı. Alkol alma durumuna göre ilk cinsel
ilişkide bulunulan yaş grubu arasındaki dağılım Tablo 98’de görülmektedir.
89
Tablo 97. İlk cinsel ilişki yaş grubu ile mezun olunan lise türünün dağılımı
İlk cinsel ilişki yaş grubu
Lise türü
Devlet
Fen
İmam Hatip
Anadolu
Açık
Süper
Kolej/Özel
Meslek
Anadolu
Meslek
Toplam
17 yaş ve altı
18
19
20
390
%62,6
5
%71,4
0
%0
174
%73,7
9
%52,9
81
%61,8
22
%81,5
297
%73,4
81
%73,6
1.059
%67,6
158
%25,4
1
%14,3
3
%60,0
49
%20,8
6
%35,3
35
%26,7
4
%14,8
89
%21,7
25
%22,7
370
%23,6
42
%6,7
0
%0
1
%20,0
6
%2,5
2
%11,8
7
%5,3
1
%3,7
17
%4,1
3
%2,7
79
%5,0
21
%3,4
0
%0
1
%20,0
4
%1,7
0
%0
8
%6,1
0
%0
5
%1,2
1
%0,9
40
%2,6
21 yaş ve
üstü
12
%1,9
1
%14,3
0
%0
3
%1,3
0
%0
0
%0
0
%0
2
%0,5
0
%0
18
%1,1
Toplam
623
%100
7
%100
5
%100
236
%100
17
%100
131
%100
27
%100
410
%100
110
%100
1.566
%100
Tablo 98. Alkol alma durumu ile ilk cinsel ilişkide bulunulan yaş grubu arasındaki
dağılım
İlk cinsel ilişki yaş grubu
Alkol alma durumu
Toplam
17 yaş ve altı
18
19
20 21 yaş ve üstü
156
79
27
14
6
282
Hiç içmeyenler
%55,3
%28,0 %9,6 %5,0
%2,1
%100
521
208
36
17
9
791
Sosyal ortamda içenler
%65,9
%26,3 %4,6 %2,1
%1,1
%100
192
59
10
6
3
270
Düzensiz ama çok
içenler
%71,1
%21,9 %3,7 %2,2
%1,1
%100
199
26
8
3
0
236
Düzenli alkol alanlar
%84,3
%11,0 %3,4 %1,3
%0
%100
1.068
372
81
40
18
1.579
Toplam
%67,6
%23,6 %5,1 %2,5
%1,1
%100
Cinsel yolla bulaşan hastalık geçirenlerin %88,2’si 17 yaş ve altı grupta ilk cinsel
ilişkisini yaşamıştır. 20, 21 ve üstü yaş grubunda ilk cinsel ilişkisi olanlardan hiç CYBH
geçiren yoktu. CYBH geçirme oranı ile hastalık geçirmeme oranları karşılaştırıldığında ilk
90
cinsel ilişki yaşı küçüldükçe, hastalık geçirme oranın arttığı görüldü. İlk cinsel ilişki yaşı ile
CYBH geçirenlerin karşılaştırması Tablo 99’da görülmektedir.
Tablo 99. İlk cinsel ilişki yaşı ile cinsel yolla bulaşan hastalık geçirenlerin karşılaştırması
Hiç cinsel yolla bulaşan
hastalık geçirdiniz mi ?
Evet
Hayır
Bilmiyorum
Toplam
İlk cinsel ilişki yaş grubu
17 yaş ve altı
18
19
20 21 yaş ve üstü
15
1
1
0
0
%88,2
%5,9 %5,9 %0
%0
1.013
361
78
38
15
%67,3
%24,0 %5,2 %2,5
%1,0
18
4
1
1
1
%72,0
%16,0 %4,0 %4,0
%4,0
1.046
366
80
39
16
%67,6
%23,7 %5,2 %2,5
%1,0
Toplam
17
%100
1.505
%100
25
%100
1.547
%100
Cinsel ilişkisi olan katılımcıların kayıt yaptırdığı lisans programı türü ile ilk cinsel
ilişki yaş grupları karşılaştırıldığında, bir önlisans programına kayıt yaptıranların %67,6’sının
ilk cinsel ilişkilerini 17 yaş ve altında yaşadıkları, lisans programına kayıt olanların
%66,9’unun 17 ve altı yaşında ilk cinsel ilişkide bulundukları, tıp fakültesine kayıt olanların
ise %57,9’unun 17 ve altı yaş grubunda ilk cinsel ilişkilerini yaşadıkları belirlendi. Cinsel
ilişkide bulunan katılımcılardan ilk cinsel ilişkisini 17 ve daha küçük yaşta bulunanların,
önlisans ve lisans programlarına kayıt yaptıranların benzer oranlarda olduğu görüldü. Cinsel
ilişkisi olan katılımcıların kayıt yaptırdığı lisans programı türü ile ilk cinsel ilişki yaş
gruplarının karşılaştırılması Tablo 100’de görülmektedir.
Tablo 100. Cinsel ilişkisi olan katılımcıların kayıt yaptırdığı lisans programı türü ile ilk
cinsel ilişki yaş gruplarının karşılaştırılması
İlk cinsel ilişki yaş grubu
Lisans
Toplam
programı
17 yaş ve altı
18
19
20
21 yaş ve üstü
593
210
41
22
11
877
Önlisans
%67,6
%23,9
%4,7
%2,5
%1,3
%100
354
118
32
18
7
529
Lisans
%66,9
%22,3
%6,0
%3,4
%1,3
%100
11
7
1
0
0
19
Tıp
%57,9
%36,8
%5,3
%0
%0
%100
958
335
74
40
18
1.425
Toplam
%67,2
%23,5
%5,2
%2,8
%1,3
%100
91
Cinsel ilişkisi olmuş katılımcılardan sigara içenlerin %71,7’si 17 ve altı yaşlarda,
%21,1’i 18 yaşında, %3,6’sı 19 yaşında ve %2,6’sı 20 yaşında, %1.1’i 21 ve üstü yaşlarda ilk
cinsel ilişkide bulunmuşlardı. Sigara içme ile, ilk cinsel ilişki yaş arasında anlamlı bir fark
bulundu (Ki kare:26,614, p<0,001). Sigara içme ve ilk cinsel ilişkide bulunma yaşı arasındaki
karşılaştırma Tablo 101’de görülmektedir.
Tablo 101. Sigara içme ve ilk cinsel ilişkide bulunma yaşı arasındaki karşılaştırma
Sigara içme ve ilk
cinsel ilişki yaşı
Evet
Hayır
Toplam
İlk cinsel ilişki yaş grubu
17 yaş ve altı
18
19
20
723
%71,7
348
%60,5
1.071
%67,6
213
%21,1
162
%28,2
375
%23,7
36
%3,6
44
%7,7
80
%5,1
26
%2,6
14
%2,4
40
%2,5
21 yaş
ve üstü
11
%1,1
7
%1,2
18
%1,1
Toplam
1.009
%100
575
%100
1.584
%100
Katılımcılardan 1 kez cinsel ilişkisi olanların ilk cinsel ilişkiye başlama yaşı, 17 yaş ve
altında %36,6, 18 yaşında %42,9, 19 yaşında %11,5, 20 yaşında %6,3, 21 ve üstü yaşlarda
%2,6 olarak bulundu. 2-5 kez cinsel ilişkisi olanların ilk cinsel ilişkiye başlama yaşı, 17 yaş
ve altında %63,8, 18 yaşında %27,5, 19 yaşında %5,5, 20 yaşında %2,5, 21 ve üstü yaşlarda
%0,6 olarak bulundu. 21 ve üstü cinsel ilişkisi olan katılımcılarda, 17 ve altı yaş grubunda ilk
cinsel ilişki oranı %89,6 ile en yüksek oranda saptandı. Cinsel ilişki sayısı arttıkça 17 ve daha
küçük yaşta ilk cinsel ilişkide bulunma durumu da artmaktaydı. Cinsel ilişkisi olan
katılımcılarda ilk cinsel ilişki yaşı ile cinsel ilişki sayısının karşılaştırması Tablo 102’de
görülmektedir.
Kayıt yaptırılan lisans programı ile AP yöntemi bilme durumu karşılaştırıldığında,
önlisans programlarına kayıt yaptıran öğrencilerden %91,6’sı, lisans programına kayıt
yaptıran öğrencilerden %88,1’i ve tıp fakültesine kayıt yaptıranlardan %74,8’i AP yöntemi
bilmiyordu. AP yöntemi bilenlerin oranının tıp fakültesine kayıt yaptıranlarda, diğer
programlara göre daha yüksek olduğu tespit edildi. Lisans programı ile AP yöntemi bilme
arasında istatistiksel anlamlı bir fark bulundu (Ki kare: 73,144, p<0,001). Lisans programı ve
AP yöntemi bilme arasındaki dağılım Tablo 103’te görülmektedir.
92
Tablo 102. Cinsel ilişkisi olan katılımcılarda ilk cinsel ilişki yaşı ile cinsel ilişki sayısının
karşılaştırılması
İlk cinsel ilişki yaş grubu
Cinsel ilişki sayısı
Toplam
17 yaş ve altı
18
19
20
21 yaş ve üstü
70
82
22
12
5
191
1 kez
%36,6
%42,9 %11,5 %6,3
%2,6
%100
301
130
26
12
3
472
2-5 arası
%63,8
%27,5 %5,5 %1,5
%0,6
%100
118
25
3
0
0
146
6-10 arası
%80,8
%17,1 %2,1
%0
%0
%100
37
10
2
1
1
51
11-15 arası
%72,5
%19,6 %3,9 %2,0
%2,0
%100
39
6
1
0
1
47
16-20 arası
%83,0
%12,8 %2,1
%0
%2,1
%100
43
3
0
2
0
48
21 ve üstü
%89,6
%6,3
%0
%4,2
%0
%100
608
256
54
27
10
955
Toplam
%63,7
%26,8 %5,7 %2,8
%1,0
%100
Tablo 103. Aile planlaması yöntemi bilme ile kayıt yaptırılan bölüm arasındaki dağılım
Lisans programı
Önlisans
Lisans
Tıp
Toplam
AP yöntemi
Bilmiyor
3.181
%91,6
3.011
%88,1
168
%74,8
6.355
%89,4
Biliyor
292
%8,4
408
%11,9
55
%25,2
755
%10,6
Toplam
3.473
%100
3.419
%100
218
%100
7.110
%100
Ki kare: 73,144, p<0,001.
Aile planlaması eğitimi almış olma ve AP yöntemi bilme durumu karşılaştırıldığında,
AP eğitimi alanların %12,0’ı AP yöntemi bilmesine karşılık, AP ile ilgili eğitim almayanların
AP yöntemi bilme oranı %2,1 idi. İki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark
bulundu (Ki kare: 109,921, p<0,001). AP eğitimi alma ve AP yöntemi bilme durumu Tablo
104’te görülmektedir.
93
Tablo 104. Aile planlaması eğitimi almış olma ve aile planlaması yöntemi bilme durumu
Aile planlaması eğitimi aldınız mı?
Hayır
Evet
Toplam
AP yöntemi
Bilmiyor
Biliyor
1.234
27
%97,9
%2,1
5.669
772
%88,0
%12,0
6.903
799
%89,6
%10,4
Toplam
1.261
%100
6.441
%100
7.702
%100
Ki kare:109,921, p<0,001.
Aile planlaması hakkında bilgi isteyenlerin %11,6’sı AP yöntemlerinden en az birini
biliyordu. Buna karşın AP hakkında bilgi istemeyenlerin, AP yöntemi bilme oranı %5,2 idi.
AP hakkında bilgi isteme durumumun, AP yöntemlerini bilme durumunu arttırdığı tespit
edildi. AP hakkında bilgi isteme durumu ile AP yöntemi bilme durumu karşılaştırıldığında,
gruplar arasında anlamlı bir fark saptandı (Ki kare: 58,978, P<0,001). AP hakkında bilgi
isteme ve AP yöntemi bilme durumu Tablo 105’te görülmektedir.
Tablo 105. Aile planlaması hakkında bilgi isteme ve aile planlaması yöntemi bilme
durumu
AP yöntemi
Aile planlaması hakkında bilgi isteme
Toplam
Bilmiyor
Biliyor
1.576
86
1.662
Hayır
%94,8
%5,2
%100
5.267
693
5.960
Evet
%88,4
%11,6
%100
6.843
779
7.622
Toplam
%89,8
%10,2
%100
Ki kare: 58,978, p<0,001.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma yöntemini bilmeyen katılımcıların
%96,4’ü AP yöntemi de bilmediklerini işaretlediler. CYBH’dan korunma yöntemi olarak en
fazla bilinen yöntem olan prezervatifi yazanların %73,4’ü AP yöntemi bilmediğini
işaretlemişti. CYBH’lardan korunma yöntemi olarak tek eşliliği belirtenler en yüksek oranda
AP bilen grup olarak saptandı. AP yöntemi bilme durumu ile CYBH’dan korunma yöntemi
arasında anlamlı bir fark bulundu (Ki kare: 761,467, p<0,001). CYBH’dan korunma yöntemi
ile AP yöntemlerini bilme durumu Tablo 106’da görülmektedir.
94
Tablo 106. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu yöntem bilme ve aile planlaması
yöntemi bilme durumu
AP yöntemi
CYBH'den koruyucu en
Toplam
güvenilir yöntem
Bilmiyor
Biliyor
4.639 (%96,4)
174 (%3,6)
4.813 (%100)
Bilmiyorum
268 (%80,7)
64 (%19,3)
332 (%100)
Korunma
Prezervatif
Bilgi
Tek eşlilik
Diğer
İlişkiye girmemek
Uzak durmak
Toplam
927 (%73,4)
65 (%80,2)
43 (%58,1)
336 (%26,6)
16 (%19,8)
31 (%41,9)
1.263 (%100)
81 (%100)
74 (%100)
203 (%80,9)
74 (%83,1)
62 (%87,3)
6.281 (%90,1)
48 (%19,1)
15 (%16,9)
9 (%12,7)
693 (%9,9)
251 (%100)
89 (%100)
71 (%100)
6.974 (%100)
CYBH: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar.
Aile planlamasını gereksiz bulanların %97,8’i AP yöntemi bilmiyordu. AP’nin gerekli
olduğunu düşünenlerin %87,6’sı AP yöntemi bilmiyordu. AP konusunda kararsız kalanların
ise %98,4’ünün AP yöntemi bilmediği saptandı. AP’nin gerekli olduğunu düşünmenin, AP
yöntemi bilme durumunu arttırdığı görüldü. AP hakkındaki düşünce farkı, AP yöntemi bilen
ve bilmeyenler arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlıydı. AP hakkındaki düşünce ile AP
yöntemi bilme durumu Tablo 107’de görülmektedir.
Tablo 107. Aile planlaması hakkındaki düşünce ile aile planlaması yöntemi bilme
durumu
AP yöntemi
AP yöntemleri hakkında ne
Toplam
düşünüyorsunuz?
Bilmiyor
Biliyor
407
9
416
Gereksiz
%97,8
%2,2
%100
1.091
18
1.109
Kararsız
%98,4
%1,6
%100
5.491
776
6.267
Gerekli
%87,6
%12,4
%100
6.989
803
7.792
Toplam
%89,7
%10,3
%100
Ki kare: 149,522, p<0,001.
Sigara içenlerin %89,4’ü, içmeyenlerin ise %89,9’u AP yöntemi bilmiyordu. Sigara
içenlerin %10,6’sı AP yöntemi bilirken, sigara içmeyenlerde bu oran, %10,1’di. Sigara içen
95
ve içmeyenler arasındaki AP bilme durumu karşılaştırıldığında, istatistiksel anlamlı bir fark
saptanmadı (Ki kare: 0,386, p=0,534). Sigara içen ve içmeyenler arasındaki AP bilme durumu
Tablo 108’de görülmektedir.
Tablo 108. Sigara içme ile aile planlaması bilme durumu
Sigara içiyor
musunuz?
AP yöntemi
Toplam
Evet
Hayır
Bilmiyor
2.202 (%89,4)
4.831 (%89,9)
Biliyor
261 (%10,6)
545 (%10,1)
2.463 (%100)
5.376 (%100)
Toplam
7.033 (%89,7)
806 (%10,3)
7.839 (%100)
Alkol içmeyenlerde AP bilme oranı %8,8 iken, sosyal ortamda alkol alanlarda bu oran
%12,4, düzensiz ama çok içenlerde %12,0, düzenli içenlerde ise %12,3 olarak saptandı. Buna
göre alkol alanların AP yöntemi bilme oranlarının, alkol almayanlara göre daha fazla olduğu
görüldü. Alkol alma ve almama durumu arasında, AP yöntemi bilme açısından istatistiksel
anlamlı bir fark olduğu görüldü (Ki kare: 26,777, p<0,001). Alkol içme durumu ile AP bilme
arasındaki dağılım Tablo 109’da görülmektedir.
Tablo 109. Alkol içme durumu ile aile planlaması bilme arasındaki dağılım
Alkol içme düzeni
Hiç içmiyor
Sosyal ortamda içiyor
Düzensiz ama çok içiyor
Düzenli içiyor
Toplam
AP yöntemi
Bilmiyor
Biliyor
4.012
385
%91,2
%8,8
2.245
318
%87,6
%12,4
431
59
%88,0
%12,0
329
46
%87,7
%12,3
7.017
808
%89,7
%10,3
Toplam
4.397
%100
2.563
%100
490
%100
375
%100
7.825
%100
Ki kare: 26,777, p<0,001.
Son cinsel ilişkisinde gebelik önleyici bir yöntem kullananların %16,3’ü en az bir AP
yöntemi biliyordu. Herhangi bir gebelik önleyici yöntem kullanmayanlarda ise bu oran
%6,9’du. Buna göre son cinsel ilişkisinde herhangi bir gebelik önleyici yöntem kullananların
AP ile ilgili bilgisi daha yüksek orandaydı. İki grup arasındaki bu fark istatistiksel olarak da
96
anlamlıydı (Ki kare: 33,829, p<0,001). En son cinsel ilişkide herhangi bir gebelik önleyici
yöntem kullanma ve AP yöntemi bilme durumu Tablo 110’da görülmektedir.
Tablo 110. En son cinsel ilişkide herhangi bir gebelik önleyici yöntem kullanma ve aile
planlaması yöntemi bilme durumu
AP yöntemi
Toplam
Bilmiyor
Biliyor
717 (%83,7)
140 (%16,3)
857 (%100)
Evet
700 (%93,1)
52 (%9,6)
752 (%100)
Hayır
1.417 (%88,1)
192 (%11,9)
1.609 (%100)
Toplam
Ki kare: 33,829, p<0,001.
Lojistik Regresyon Analizi
Değişkenlerin birbiriyle etkileşimde bulunabileceği ihtimali dikkate alınarak lojistik
regresyon analizi yapıldı. Lojistik regresyon modeline konulan değişkenler lojistik regresyon
analizi sonuçlarıyla birlikte Tablo 112’te sunulmuştur. Bu analizde “Backward Conditional”
yöntemi kullanıldı. Değişkenlerden yaş dışındakiler kategorik olarak seçildi. Buna göre ilk
model üzerinde yapılan lojistik regresyon analizinin duyarlılık ve özgüllük oranları Tablo
111’de görülmektedir. Oluşturulan modelin cinsel ilişkide bulunma durumunu tahmin etmede
%67,8 duyarlılığa ve %92,3 özgüllüğe sahip olduğu belirlendi.
Tablo 111. Lojistik regresyon analizinin, cinsel ilişkide bulunma durumu, duyarlılık ve
özgüllük tablosu
Beklenen
Gözlenen
Doğruluk yüzdesi
Evet
Hayır
882
419
%67,8
Evet
327
3.918
%92,3
Hayır
%86,5
Genel yüzde
Lojistik regresyon analizi sonucunda; yaş, cinsiyet, okul tipi, CYBH’den korunma
yöntemi biliyor olma, sigara içme durumu, “piercing” kullanma durumu, dövme ve alkol
kullanma durumu cinsel ilişkide bulunma açısından anlamlı bulundu. Bu değişkenlerin p
değerleri sırasıyla; p<0,001, p<0,001, p<0,001, p<0,001, p<0,001, p=0,001, p<0,001, p<0,001
şeklinde bulundu. AP ve cinsellik hakkında bilgi almış olmak, AP ve cinsellik hakkında bilgi
isteme durumu, AP yöntemi bilme durumu, son bitirilen okulda AIDS/HIV hakkında eğitim
alma durumu ise cinsel ilişkide bulunma durumu ile ilgili bulunmadı (sırasıyla p=0,285,
p=0,800, p=0,532, p=0,809). Değişkenler içerisinde cinsel ilişkide bulunma durumunu en
97
fazla arttıran faktör cinsiyet olarak saptandı. Cinsiyeti sırasıyla okul tipi, “piercing” kullanımı,
sigara, yaş ve alkol kullanımı takip ediyordu (Tablo 112).
Tablo 112. Lojistik regresyon analizi sonuçları
Değişken
B
S.E.
3,542 0,164
Cinsiyet
0,023 0,094
AIDS/HIV eğitimi
Lisans tipi
0,583 0,090
Lisans tipi (1)
1,098 0,296
Lisans tipi (2)
0,134 0,125
AP Eğitimi aldı mı?
0,027 0,106
AP Eğitimi istiyor mu?
0,096 0,154
AP yöntemi biliyor mu?
CYBH korunma yöntemini bilme
CYBH korunma yöntemini bilme (1) -0,702 0,170
CYBH korunma yöntemini bilme (2) -1,167 0,101
CYBH korunma yöntemini bilme (3) -0,741 0,375
CYBH korunma yöntemini bilme (4) -0,232 0,427
CYBH korunma yöntemini bilme (5) -0,448 0,241
CYBH korunma yöntemini bilme (6) -0,356 0,334
CYBH korunma yöntemini bilme (7) 0,107 0,403
0,949 0,090
Sigara kullanımı
-1,615 0,096
Alkol kullanımı
-1,209 0,278
Dövme kullanımı
1,032 0,305
“Piercing” kullanımı
-0,321 0,034
Yaş
Wald
466,057
0,059
50,061
41,788
13,805
1,144
0,064
0,391
139,071
17,098
133,594
3,904
0,296
3,452
1,139
0,071
111,752
282,890
18,880
11,424
87,729
P
0,000
0,809
0,000
0,000
0,000
0,285
0,800
0,532
0,000
0,000
0,000
0,048
0,586
0,063
0,286
0,790
0,000
0,000
0,000
0,001
0,000
Exp(B)
34,538
1,023
1,791
2,999
1,143
1,027
1,101
0,496
0,311
0,477
0,793
0,639
0,700
1,113
2,584
0,199
0,289
2,807
0,726
AIDS/HIV: Acquired immune deficiency syndrome/ Human immunodeficiency virus, AP: Aile planlaması,
CYBH: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, B: Değişkenlerin katsayısı, S.E: Standart hata, Exp(B): Odds oranı.
Lojistik regresyon analizi sonrası, cinsel ilişkiyi etkileyen faktörlerden, anlamlı
farklılık olanların %5 hata payı ile, etkileme durumlarının güvenilirlik aralığı Tablo 113’te
verilmiştir.
98
Tablo 113. Lojistik regresyon analizi, değişkenlerin etkileme durumunun güvenilirlik
aralığı
95,0% C.I.for EXP(B)
Değişken
En düşük
En yüksek
Cinsiyet
Lisans tipi
Lisans tipi (1)
Lisans tipi (2)
CYBH korunma yöntemini bilme
CYBH korunma yöntemini bilme (1)
CYBH korunma yöntemini bilme (2)
CYBH korunma yöntemini bilme (3)
CYBH korunma yöntemini bilme (4)
CYBH korunma yöntemini bilme (5)
CYBH korunma yöntemini bilme (6)
CYBH korunma yöntemini bilme (7)
Sigara kullanımı
Alkol kullanımı
Dövme kullanımı
“Piercing” kullanımı
Yaş
25,04
47,638
1,501
1,68
2,137
5,353
0,355
0,255
0,229
0,343
0,398
0,364
0,506
2,167
0,165
0,173
1,543
0,678
0,691
0,379
0,994
1,830
1,025
1,347
2,451
3,082
0,240
0,515
5,107
0,776
CYBH: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, C.I for EXP(B): Odds oranı için güven aralığı.
99
TARTIŞMA
Ergenlik, çocuklar ve ailelerinde pek çok değişikliğin meydana geldiği bir dönemi
kapsar. Ergenler bilişsel olarak farklı bir yapıdadırlar, çünkü artık soyut kavramları daha çok
düşünmeye, daha karmaşık problemler çözmeye, diğer kişilerin bakış açılarını anlamaya
başlar ve önceki durumlarına göre ahlaki ve etik bakımdan daha yüksek bir sağduyuya sahip
olurlar. Ergenler, bu dönemde bağımsız olma ve kimliklerini bulma yolunda çok zorlu bir
süreçten geçmeye başlarlar (31).
Hayatımızın en önemli dönemeçlerinden biri olan ergenlik üzerine yapılmış tüm
çalışmaların genel olarak ortaya koydukları kanaat bu dönemin bütün aile fertleri için zor
geçtiğidir (31).
Cinsel kimlik gelişimi sürecinde bu olağan özellikler açısından ergenlerin eğitim ve
yönlendirilmesi önemlidir (32).
Sağlıklı cinsel gelişim çocukluk döneminde başlar. Cinsel aktivite ve üreme ile ilgili
kararlar gençlik ve genç yetişkinlik döneminde verilir. Bu süreç boyunca gencin davranışsal
örüntüleri, cinsel yönden sağlıklı olgunlaşmasını ve cinsel sağlığını etkiler. Fizyolojik
gelişime bağlı olarak gencin gereksinim ve güdülerinin coğu cinsel yönelimlidir. Gencin
cinsel sağlık konusunda eğitilmesi, olgun ve sorumlu aktivitelerde bulunmasını, en doğru
seçimi yapmasını ve toplumda cinsel sağlığın korunmasını ve iyileştirilmesini sağlayacaktır.
Gençlerin cinsel sağlıkla ilgili gereksinimlerinin saptanması ise; bu gruba cinsellikle ilgili
gereksinim duydukları eğitim programlarının hazırlanması ve hizmetlerin sunulmasını
olanaklı kılabilecektir (33).
100
Bu görüşlerden hareketle, 18-25 yaş grubundaki Trakya Üniversitesine kayıt
işlemlerini tamamlamış öğrencilerin, cinsel bilgi, tutum ve davranışlarının incelenerek,
ergenlerin gereksinimlerinin saptanması ve gerekli eğitim programlarının tasarlanması
sağlanmış olacaktır.
Bu çalışmaya yaşları 18 ile 25 arasında olan katılımcılar alındı. Katılımcıların yaş
ortalaması 18,94 olarak saptandı (Standart sapma: 1,244). Bu yaş grubu orta ve geç ergenlik
ile erişkinliğe geçiş dönemidir. Gelişim dönemlerinden ergenlik dönemi, değişik açılardan
incelenilmesi gereken önemli bir dönemdir (34).
Araştırmamıza katılan öğrencilerin %50,1’i kadın, %49,9’u erkekti. Adrese Dayalı
Nüfus Kayıt Sistemi 2009 nüfus sayımı sonuçlarına (28) göre; Türkiye’de 10-24 yaş
grubunun nüfusu 19.017.103 olarak saptanmış olup, bu da nüfusun yaklaşık %26'sını
oluşturmaktadır. Yaklaşık her dört kişiden birisi genç insan yaş grubunda olan ülkemizde,
yetersiz ve yanlış bilgilerle cinsel deneyimi yaşamak zorunda olan ergenler, CYBH, erken
gebelikler, istemli düşükler ve bunların getireceği birçok sorunlarla karşı karşıya
bırakılmaktadır (12). Yine Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2009 nüfus sayımı verilerine
göre, 10-24 yaş arası nüfusun %51,2’si erkek ve %48,8’kadın olarak saptanmıştır (28).
Türkiye nüfusuna göre çalışmamızda, kızların oranı daha fazla gözükmektedir (%50,1).
Ancak oran farkının fazla olmaması nedeniyle verilerin doğru sonuç vereceği söylenebilir.
Dokuz Eylül Üniversitesinde, Özan ve ark. (14) öğrencilerin cinsel tutum ve davranış
özelliklerini inceleyen çalışmasında, birinci sınıf öğrencilerinin %58,63’ünün erkeklerden,
%41,37’inin kızlardan, altıncı sınıfların %60,0’ının erkeklerden, %40,0’ının kızlardan
oluştuğu görülmüştür. Koç ve Sağlam (35)’ın 19 Mayıs Üniversitesi Sağlık Yüksek okulu’nda
yaptıkları, “Üniversite Öğrencilerinin CYBH ve AP İle İlgili Bilgi ve Görüşlerinin
Belirlenmesi” çalışmasında, örneklem grubunun %72,4’ü kızlardan ve %27,6’sı erkeklerden
oluşmuştur. Pınar ve ark. (33) Başkent Üniversitesi’nde yaptıkları, “Öğrencilerin Cinsel
Sağlıkla İlgili Bilgi, Tutum ve Davranışları” çalışmasında, öğrencilerin %51,4’ünü kızlar,
%48,6’sını erkekler oluşturmuştur. Topbaş ve ark. (36), Trabzon’daki lise öğrencilerinde
yaptıkları çalışmada ise, erkekler %40, kızlar %60 oranında dahil edilmiştir. Trakya
Üniversitesinde, Yıldırım (6) tarafından yapılan ve 2001-2007 yıllarını kapsayan benzer
çalışmada katılımcıların %52,4’ü erkek ve %47,6’sı kızlardan oluşmuştur.
Katılımcıların medeni durumuna bakıldığında; %0,3’ü evli olarak saptandı. Yıllara
göre evlilik oranlarına bakıldığında, anlamlı bir fark yoktu. 2001-2007 yılları arasında Trakya
Üniversitesinde ,Yıldırım (6) tarafından yapılan benzer bir araştırmada evlilik oranı yaklaşık
101
%1 olarak saptanmıştır. Trakya Üniversitesi’nde Evren (37) tarafından 2008 yılında
öğrencilere yapılan bir çalışmada ise evli olanların oranı %0,5 olarak saptanmıştır.
Araştırmayı yaptığımız 2008-2010 yıllarında evlilik oranının düştüğü görülmektedir. 2007
UNFPA raporuna göre (10); 15-24 yaş grubu gençlerin medeni durumları incelendiğinde,
araştırmada ele alınan nüfusun yüzde 83,0’ı hiç evlenmemiştir. Kadınlar arasında ilk evlenme
yaşının daha küçük olmasının sonucu olarak kadınlar arasında hiç evlenmemiş olanların oranı
yüzde 71,8 erkekler arasında ise yüzde 94,3’dür. Hane halkı nüfusu içinde yer alan 15-19 yaş
grubunda erkekler arasında halen evli olanların oranı %1'in altında iken kadınlar arasında
%7,5'tir. Diğer yandan 20-24 yaş grubunda kadınların neredeyse yarısının evlenmiş olmasına
karşılık erkeklerin yedide birinden daha azı evlenmiştir. Kaya ve ark. (38) tarafından 2007
yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi birinci sınıf öğrencilerinde
yapılan araştırmada, öğrencilerin %50’sinin kız, %99,7’sinin bekar ve %78,0’ının 17-20,
%22,0’sinin 21-26 yaş grubunda olduğu saptanmıştır. Buna göre yüksek öğrenime devam
eden gençlerde evlilik oranının düştüğü söylenebilir.
Katılımcıların %41,5’ini yakın illerden gelen öğrenciler oluşturmaktaydı. Bu nedenle
sonuçların Marmara bölgesinin özelliklerinden etkilenmesi beklenebilir.
Katılımcıların %43,1’inin Devlet Lisesi, %19,4’ünün Meslek Lisesi, %17,2’sinin
Anadolu Lisesi, %10,8’inin Süper Lise, %6’sının Anadolu Meslek Lisesi, kalan %3,6’lık
kısmının ise diğer liselerden mezun olduğu saptandı. Katılımcıların %49,2’sinin önlisans,
%48’inin lisans ve %2,8’inin tıp fakültesi programlarına kayıt yaptırdığı saptandı.
Yıldırım’ın(6) araştırmasında katılımcıların %48,5’inin meslek liselerinden mezun olduğu
görülmüştür ve önlisans programlarına kayıt yaptıran öğrenciler %57,9 oranıyla
çoğunluktadırlar. Lisans programına kayıt yaptıran katılımcılar %40,2, Tıp Fakültesi’nin oranı
ise %1,8 olarak saptanmıştır. Trakya Üniversitesi’nde lisans programına alınan öğrencilerin
artması ve bazı önlisans programlarının kayıt merkezlerinin değişmesi nedeniyle 2008-2010
yılları arasında devlet liselerinden gelen öğrencilerin oranının arttığı, önlisans ve lisans
programına kayıt yaptıran öğrencilerin oranının benzer olduğu söylenebilir.
Katılımcıların %85,5’inin AP ve cinsellik hakında çeşitli kaynaklardan bilgi aldığı
belirlendi. AP ve cinsellik hakkında daha önce bilgi alıp almama durumları her iki cinsyette
de benzerdi. Katılımcıların cinsellik ve AP hakkında bilgi aldıkları kaynaklara bakıldığında
%45,3’ünün okuldan, %37,4’ünün ailesinden, %31,4’ünün TV/gazete/dergi ve internetten,
%29,4’ünün arkadaşlarından, %13’ünün sağlık personelinden ve %5,8’inin erotik/pornografik
yayınlardan
bilgi
aldığı
görülmektedir
(Birden
102
çok
seçenek
işaretlenmiştir).
Erotik/pornografik yayınlardan daha çok erkeklerin bilgi aldığı, kızların ise, sadece
%0,7’sinin bilgi aldığı saptandı. Kızların aile ve okuldan bilgi alma oranlarının erkeklerden
yüksek olduğu görüldü. Katılımcıların %14,5’inin hiç bilgi almadığı ve sadece %13’ünün
sağlık personelinden bilgi aldığı görüldü. Sağlık çalışanlarından cinsellik ve AP ile ilgili bilgi
alma oranının düşük olduğu söylenebilir. Bu durum, birinci basamakta ergenlere verilecek
sağlık hizmetlerinde eğitim payının arttırılması, periyodik sağlık muayeneleri veya diğer
fırsatların değerlendirilmesi yoluyla giderilebilir (6). Katılımcıların %45’inin okuldan ve
%37,4’ünün aileden bilgi almış olması ergenlerin bu konudaki doğru bilgi seviyesini
arttırabilir, tutum ve davranış değişikliğini sağlayabilir. Ancak ülkemizde, bu konuda hem
okuldaki müfredatın, hem de ailelerin yeterli bilgiye sahip olmadığı bilinmektedir. Gelişmiş
ülkelerin pek çoğunda, çoğu Batı ve Kuzey Afrika ülkelerinde, zorunlu olmasa da cinsel
eğitim okullarda verilmektedir (27).
Başkent Üniversitesinde yapılan bir araştırmada, öğrencilerin cinsel sağlıkla ilgili bilgi
gereksinimleri ve bilgi kaynakları incelendiğinde; %59’unun cinsel sağlıkla ilgili daha önce
bilgi aldıkları, kız öğrencilerin yarıya yakınının (%44) bilgi almak için arkadaşlar, internet,
gazete ve dergi gibi aile dışı kaynaklara başvurdukları, bu oranın erkek öğrencilerde % 32,3
olduğu görülmüştür (39). Gazi Üniversitesinde Tüzün ve ark. (40) tarafından yapılan
araştırmada, öğrencilerin AP hakkındaki bilgi kaynaklarının %63’ünü televizyon, radyo,
gazete, dergi gibi kitle iletişim araçlarının oluşturduğu saptanmıştır. Bizim çalışmamızda bu
oran %31,4 olarak saptanmıştır. Yıldırım (6)’ın yaptığı araştırmada erkeklerin %13,1’inin,
kızların %1,4’ünün erotik/pornografik yayınlardan cinsellik ve AP hakkında bilgi aldığı
belirlendi. Bizim çalışmamızda bu oran; erkeklerde %11, kızlarda %0,7 olarak saptandı. Bu
çalışmaya göre kızların erotik/ponografik yayınlardan bilgi alma durumu yarıya inmiş olup,
erkeklerde de azalma yönünde olduğu görülmüştür. Bu durum sağlıklı bilgi alma açısından iyi
bir gelişmedir. Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği’nin raporuna göre gençlerin üreme
sağlığı ile ilgili bilgi kaynakları farklıdır. Kentsel kesimde yapılan araştırmalarda lise
öğrencilerinin cinsellik ile ilgili bilgi kaynakları sırasıyla arkadaş, gazete-dergi, televizyon ve
kitap şeklindedir. Üniversite öğrencilerinde bilgi kaynakları ise; arkadaş, anne ve baba daha
arka planlarda kalmakta ve yazılı kaynaklar daha ön sıralara geçmektedir. Yüksek
sosyoekonomik düzeydeki gençler yazılı bilgi kaynaklarını daha fazla kullanmaktadırlar (26).
Gençlerin sağlıklı bilgi kaynaklarına ulaşmaları ve doğru bilgileri edinmeleri koruyucu ruh
sağlığı ve cinsel kimlik gelişimi açısından önemlidir (41).
103
Filipinlerde yapılan bir araştırmada, katılımcılara (13-24 yaş arası gençler) hangi
sıklıkta cinsellikle ilgili farklı kaynaklardan bilgi edindikleri sorulmuştur. Bu soruya cevap
olarak; kaynağın çoğunlukla hemen hemen her zaman olduğu gibi sırasıyla erkekler ve kızlar
için %57,5 ve 69,6‘lık bir oranla arkadaşlar olduğu belirtilmiştir. Bunu takiben erkekler için
internet ve gençlik dergileri (%27,1) ikinci sırada yer alırken, kızlar için ebeveynler kaynak
yönünden ikinci sırada gelmektedir (%30,7) (42 ). Hindistan’da yapılan bir çalışmada da
öğrencilerin % 73’ü AP ve doğum kontrolü ile ilgili bilgilerini medyadan edindiklerini
belirtiyorken %33’ü gazetelerden %32’si arkadaşlarından ve % 21’i ise bir sağlık
personelinden aldığını belirtmişlerdir (43).
Türkiye’de ve diğer ülkelerde konu ile ilgili yapılan diğer çalışmalarda da gençlerin
ergenlik dönemi ile ilgili bilgileri daha çok arkadaş, kitap, televizyon, internet, gazete ve dergi
gibi kaynaklardan edindikleri belirlenmiştir. Gerek arkadaşlar, gerekse medya ve internet
yetersiz ve yanlış bilgi verebilecek kaynaklar olduğundan konuyu daha önemli kılmaktadır
(39).
Gençlik döneminde cinsel bilgi edinmenin normal gelişim özelliği olduğu göz önünde
bulundurulduğunda, bu dönemde sağlıklı bilgi kaynaklarına gereksinim artmaktadır.
Pornografiyle mücadelede, medyanın öz denetimi ve eğitici yayınlar yapması, cinsel eğitimin
ilköğretim çağında ve ilk cinsel deneyimden önce başlaması, akran eğitimi modeli gibi eğitim
tekniklerinin kullanılması ve ebeveyn rehberliğinin önemli olduğu düşünülmüştür (41).
Dünya Sağlık Örgütü tarafından yürütülen daha geniş kapsamlı bir gözden geçirme
çalışmasında ise gelişmiş ülkelere ait birden fazla araştırma raporu incelenmiştir. Bu
raporlarda da, eğitimin cinsel aktiviteye başlamayı teşvik ettiğine dair hiçbir kanıt
bulunamamıştır. Ayrıca raporların bazılarında, cinsel sağlık eğitimi ve HIV/AIDS
programlarının birlikte yürütüldüğü yaklaşımların ilk cinsel ilişkiyi geciktirdiği, cinsel
aktiviteyi azalttığı ve güvenli cinsel uygulamaların kabulünü artırdığı bulunmuştur (29).
Bir ülkede cinsel sağlık eğitimlerini başlatmanın yanı sıra, bu programları bilimsel
ilkelere uygun bir şekilde yapılandırmak, sonuçlarını değerlendirmek ve bu sonuçları
programların niteliğinin geliştirilmesinde kullanmak önemli aşamalardır. Bilimsel ilkelere
uygun yapılan değerlendirmeler, gençlerin cinsel sağlığını geliştirmeye yönelik farklı
yaklaşımların ne derece etkili olduklarını göstermesi açısından önemlidir. Bu durum, henüz
okullarda cinsel sağlık eğitimlerinin uygulanmadığı, ancak buna yönelik çabaların giderek
arttığı ülkemiz için de geçerlidir. Bir ülkede cinsel sağlık eğitimlerini başlatmanın yanı sıra,
bu programları bilimsel ilkelere uygun bir şekilde yapılandırmak, sonuçlarını değerlendirmek
104
ve bu sonuçları programların niteliğinin geliştirilmesinde kullanmak önemli aşamalardır.
Bilimsel ilkelere uygun yapılan değerlendirmeler, gençlerin cinsel sağlığını geliştirmeye
yönelik farklı yaklaşımların ne derece etkili olduklarını göstermesi açısından önemlidir. Bu
durum, henüz okullarda cinsel sağlık eğitimlerinin uygulanmadığı, ancak buna yönelik
çabaların giderek arttığı ülkemiz için de geçerlidir (29).
Çalışmamıza katılan öğrencilerin %79,7’si cinsellik ve AP hakkında bilgi almak
istediklerini belirtmişlerdir. Bu oranın yıllar içerisinde farklılık göstermediği görüldü.
Yıldırım (6)’ın 2001-2007 yıllarını kapsayan benzer çalışmasında; katılımcıların %87,7’si
herhangi bir şekilde bilgi almak istediğini belirtmiştir. Bu oran 2001 yılında %100 iken, 2007
yılında dörtte üçe inmiştir. Bizim çalışmamızda da 2007 yılına benzer cinsellik ve AP
hakkında bilgi isteği saptandı. Katılımcıların bu konudaki bilgi isteğinin 2001-2003 yıllarına
göre azalmış olması, öğrencilerin bilgi ihtiyacının azalması yönünde değerlendirilebilir.
Ancak ülke nüfusumuzun yaklaşık dörtte birini oluşturan gençler cinsellik konusunda yeterli
bilgiye sahip değildir (43). Edirne’de 11-20 yaş arası ergenlerde yapılan bir araştırmada (2)
sadece %28,6’sının cinsellik hakkındaki bilgi düzeylerinin yeterli olduğunu düşündükleri
saptanmıştır. Bu nedenle katılımcıların bilgi isteme oranının düşmüş olması düşündürücüdür.
Bizim de çalışmamızın sonucu ergenlerin yeterli bilgiye sahip olmadığı yönündedir. Nitekim
ergenlerin %85,5’i cinsellik ve AP hakkında daha önce bilgi aldığını belirtmesine rağnen, AP
yöntemi bilme oranı çok düşük saptanmıştır. 2007 UNFPA (10) raporuna göre; gençlerin
yaklaşık %97’si üreme ve cinsel sağlık hizmeti sunulmasını olumlu karşılamaktadır. Yine
aynı çalışmada; 15-24 yaş arası her on gençten yalnızca birisi HIV/AIDS hakkında doğru
bilgiye sahiptir, her dört gençten biri tek cinsel ilişki ile gebelik oluşmayacağını, her dört
kadından biri kadın üreme organlarınının isimlerini bildiğini belirtmiştir.
İnönü Üniversitesinde 2010 yılında, Koluaçık ve ark. (44) tarafından yapılan
çalışmada; cinsel sağlık ve üreme sağlığı konusunda kız öğrencilerin %77.6’sı tedavi ve
danışmanlık hizmeti almak istediklerini, erkek öğrencilerin ise %69.7’si bu konuda bilgi
almak istediklerini belirtmişlerdir. Bu oran, cinsellik ve AP hakkında bilgi isteme konusunda
bizim çalışmamıza benzerdir. Pınar ve ark. (39) yaptığı araştırmada; öğrencilerin %81,9’u
cinsel sağlık konularında bilgi almak istediklerini belirtmişlerdir. Hem kız hem de erkek
öğrencilerin sıklıkla CYBH ve AP konularında bilgi almak istedikleri belirlenmiştir.
Öğrencilerin cinsel sağlıkla ilgili olarak bilgilenmek istedikleri konulara bakıldığında,
%88,5’inin CYBH, %85.7’sinin AP, %57,8’inin “gençlik dönemi sorunları” konusunda bilgi
105
edinmek istedikleri görülmüştür. Bu çalışmalardaki bilgi isteme oranları çalışmamızla
uyumludur.
Çalışmamızda katılımcıların %44,2’si sağlık personelinden, %24,4’ü aileden, %22,1’i
okuldan, %11,9’u TV/gazete/dergi ve internetten, %8,3’ü arkadaştan ve %2,2’si
erotik/pornografik yayınlardan cinsellik ve AP hakkında bilgi almak istediklerini
belirtmişlerdir. Öğrencilerin çoğunluğunun, sağlık personeli, okul ve aileden bilgi almak
istedikleri görüldü. Bu durum ergenlerin yeterli ve sağlıklı bilgi almaları açısından önemlidir.
Ancak bunun için ülkemizde özellikle birinci basamak sağlık kuruluşlarında ve okullarda
ergenlik dönemi sorunları, cinsellik ve AP hakkındaki eğitim ve danışmanlık hizmeti
açısından yeterli donanımın sağlanması gerekmektedir.
Yıldırım (6)’ın araştırmasında; katılımcıların %47,1’i sağlık personelinden, %24,0’ı
okuldan, %19,1’i aileden, %10,8’i TV/gazete ve dergiden ve %3,4’ü erotik/pornografik
yayınlardan bilgi istediğini belirtmiştir. Bu sonuçlara göre, erotik/pornografik yayınlardan
bilgi isteme durumunun azalma, aileden bilgi isteme durumunun artma eğiliminde olduğu
söylenebilir. Çalışmamızda da buna benzer olarak, en çok sağlık personelinden bilgi almayı
tercih ettikleri görülmüştür. Pınar ve ark. (39) yaptıkları çalışmada gençler, “cinsel sağlık ile
ilgili bilgileri kimden almak isterdiniz” sorusuna sırayla, “sağlık personeli, basılı materyal ve
anne-babadan” almak istediklerini belirtmişlerdir. Sonuçlar çalışmamızla uyumludur.
UNFPA’nın (10) çalışmasına göre gençlerin bilgi kaynağı olarak tercih ettikleri sağlık
personeli, sırasıyla doktor %49,3, danışman %11,7, okul %14,2 ve öğretmenin %6,4 de tercih
edilen bilgi kaynağı olarak ifade edildiği görülmektedir.
Gençlerin yaklaşık beşte dördü cinsellik ve AP konusunda bilgi sahibi olmak
istemektedir. Yapılan çalışmalar, eğitim almış olanlarda da bilgi düzeylerinin yetersiz
olduğunu göstermiştir. Gençlerin çoğunluğu sağlık personeli, okul ve aileden bilgi almak
istemektedir. Bu konuda eğitim programlarının eksikliği görülmektedir.
Katılımcıların %89,8’i hiçbir AP yöntemini bilmediğini belirtti. Bu oran oldukça
yüksektir. Yıldırım (6)’ın yaptığı çalışmada; benzer şekilde katılımcıların yaklaşık onda
dokuzu herhangi bir AP yöntemini bilmediğini belirtmişlerdir. Katılımcıların %89,2’si en
güvenilir AP yönteminin hangisi olduğunu bilmediğini belirtmiştir. Bu oran AP yöntemi
bilme durumuyla uyumludur. Ancak, CYBH’lardan koruyucu, en güvenilir yöntem
sorulduğunda %65,5’inin bilmediği saptandı. Bu sonuçlara göre, CYBH ve AP yöntemlerinin
bir arada algılanmadığı veya gençlerin AP’yi terim olarak bilmedikleri düşünülebilir. Bu
106
durum gençlere verilecek eğitimlerde CYBH ve AP yöntemlerinin bir bütün halinde
verilmesinin daha yararlı olacağını düşündürmektedir.
Çalışmamızda, AP yöntemi bilen katılımcıların, en çok bildiğini belirttiği yöntemler;
OKS (%46,2) ve kondom kullanımı olarak saptandı (%42,5). Katılımcıların %45,1’i ise diğer
(bazı geleneksel yöntemler, korunma, bilgilendirme, ilişkiye girmemek vb.) yöntemleri cevap
olarak vermişlerdir. Ayrıca AP yöntemi olarak spiral %14,8, operasyon/küretaj %9,1
oranlarında belirtilmiştir.
İnönü Üniversitesinde, ebelik bölümü öğrencilerine yapılan bir çalışmada (45);
öğrencilerin AP tanımlarını bilme durumları incelendiğinde, eğitim öncesi %6,9'u AP'nin tam
tanımını bilirken, %69'u eksik olarak tanımlamıştır. Öğrencilerin çoğunlukla kadınların sık
kullandığı yöntemleri (Spiral, kondom, OKS) bildiği görülmektedir. En az bilinen
yöntemlerin diyafram, tüp ligasyonu ve vazektomi olduğu görülmüştür. 2009 yılında Şen ve
ark. (46) tarafından yapılan sistematik incelemede; adolesanların yöntemleri bilme durumları
incelendiğinde; sırasıyla en çok bildikleri yöntemlerin erkek kondomu (%63,8-84,3), hap
(%51,8-67,8), enjeksiyon (%18,0-59,5), geri çekme (%7,5-53,9), köpük (%2,2-51,2), spiral
(%6,4- 47,9), diyafram (%7,0-42,4) olduğu belirlenmiştir.
Bizim araştırmamızda da literatürle uyumlu olarak, en çok bilinen AP yöntemleri OKS
ve kondomdur. Yöntemlerin bilinme oranı diğer çalışmalardan daha düşük görülmektedir.
Ancak calışmamızda katılımcılara seçenek verilmeden, kendilerinin yazmaları istenmiştir.
Özellikle medyada korunmasız cinsel ilişkiyi önlemek için kondoma ilişkin
reklamların yer alması ve bu iki yöntemin toplum tarafından daha çok bilinmesi adolesanlar
arasında da daha yüksek oranlarda bilinmesinde etkili olabilir. Ayrıca ülkemizde yapılan
çalışmalarda üniversite gençliğinin kontraseptif yöntem bilgilerinin yetersiz olduğu,
yurtdışında yapılan çalışmalarda yöntem bilgisi oranlarının ülkemizden daha yüksek olduğu
görülmektedir (46).
Çalışmamızda, öğrencilerden daha önce cinsel deneyimi olanlardan (%23,1) son cinsel
ilişkisinde gebelikten koruyucu yöntem kullandığını belirtenlerin oranı; %54,6 olarak
saptandı. Katılımcıların yaklaşık yarısı herhangi bir yöntem kullanmamıştı. Katılımcıların
çoğu kondom (%84,7) ve OKS (%12,0) kullandığını belirtti. Buna göre katılımcıların yaklaşık
yarısı riskli cinsel ilişkide bulunmuştur. CYBH açısından bu risk daha yüksektir. Son yıllarda
giderek artan sayıda gencin cinsel olarak aktif olması, istenmeyen gebelikler ve CYBH’yi
artırmaktadır (47).
107
Çalışmamızda katılımcıların %65,5’i CYBH’lardan koruyucu en güvenilir yöntemi
bilmediklerini belirtirken, %19,3’ü prezervatif (bilen grubun %55,8’i), %1,1’i tek eşlilik,
%2,7’si ilişkiye girmemek/uzak durmak olarak belirtirken diğer katılımcılar ise, bilgilenme,
korunma ve diğer yöntemler olarak belirtmişlerdir. Yıllar geçtikçe bilmediğini belirten grup
artma eğilimindeydi. Bu da ilk defa cinsel ilişkide bulunan adolesanların CYBH’ya karşı
korunmasız oldukları anlamına gelmektedir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasında HIV-AIDS, hepatit, sifilis, gonore en önemli
hastalıklar olarak bilinmektedir. Tüm dünyada, CYBH en çok 20-24 yaş grubunda, daha sonra
15-19 ve 25-29 yaş gruplarında görülmektedir (47).
Celal Bayar Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada (48); öğrencilerin %48,2’sinin
CYBH konusunda yeterli düzeyde bilgiye sahip oldukları belirlenmiştir. Erciyes
Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada (49); incelenen öğrencilerin % 27,1’nin CYBH
konusunda yeterli bilgiye, % 72,9’unun ise yetersiz bilgiye sahip olduğu saptanmıştır. Aynı
çalışmada, CYBH’den korunma yollarını bilenlerin %59,6’sı kondom, %22,8’i tek eşlilik,
%14,6’sı ilişkiye girmemek, %14,0’ı kişisel ve partner temizliği, %4,7’si spiral, %2,9’u ilaç
kullanmak ve %2,3’ü aşı yaptırmak cevabını vermişlerdir (49). Uzun ve ark. (50) yaptıkları
çalışmada (50); öğrencilerin %39,0’ının CYBH ile ilgili yeterli bilgisi olduğunu
belirtmişlerdir. Bizim araştırmamızda da CYBH ile ilgili en güvenilir yöntem sorusuna
%34,5’i bir yöntem yazmıştır ve sonuç her iki literatürle benzerlik göstermektedir. En fazla
bilinen yöntem kondom kullanımı olarak belirtilmiştir ve Erciyes Üniversitesinde yapılan
çalışmayla uyumludur. Erciyes Üniversitesinde yapılan çalışma Sağlık Hizmetleri Meslek
Yüksek Okulu’nda yapılmıştır ve bu konuda daha bilgili olmaları beklenebilir. Gençlerin
CYBH ve korunma yöntemleri açısından bilgi düzeylerinin düşük olduğu söylenebilir.
Çalışmamızda katılımcılardan %1,6’sı daha önce cinsel yolla bulaşan bir hastalık
geçirdiğini, %1,9’u ise böyle bir hastalık geçirip geçirmediğini bilmediğini işaretlemiştir.
Erkekler %1,5, kızlar ise %4,1 oranında CYBH geçirdiklerini belirtmişlerdir. Yıldırım (6)’ın
yaptığı benzer çalışmada (2001-2007 yılları arasında); katılımcılardan %2,2’si daha önce
cinsel yolla bulaşan bir hastalık geçirdiğini, %2,6’sı ise böyle bir hastalık geçirip
geçirmediğini bilmediğini belirtmiştir. Cinsiyete göre ise CYBH geçiren erkekler %2,2, kızlar
ise %2,3 olarak bildirilmiştir. Buna göre bizim çalışmamız CYBH geçiren erkeklerin yıllar
geçtikçe azalma eğiliminde olduğunu, kızların ise artma eğiliminde olduğunu göstermiştir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların etkileri kızlar ve erkekler arasında eşit olarak
dağılmamaktadır. Hastalıkların gebelik ve doğumla ilgili etkileri sadece kadınlarda
108
görülmektedir. CYBH’nin etkileri kadınlarda daha ciddi sekellere yol açabilmektedir.
CYBH’ler vajinal akıntı, menstrüel düzensizlikler, disüri ve pelvik ağrı semptomlarına
görülebilir. Asendan olarak yayılarak bartolin bezi enfeksiyonundan, endometrit, salpenjit ve
intraperitoneal apse oluşumu ve steriliteye kadar komplikasyonlar oluşturabilir (6).
Cinsel aktivite yaşının daha erkene kayması, cinsellik, gebeliği önleyici yöntemler ve
CYBH konusunda bilgi eksikliği nedeniyle adolesanlar, daha fazla risk altındadırlar (51).
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada da artmaktadır.
Gerekli önlemler alınmadıkça artmaya devam edecektir. CYBH’den korunmak için dünyanın
kabul ettiği en önemli etkinlik eğitimdir (52). Adolesan üreme sağlığı eğitimi verilirken ve
planlanırken cinsiyete özgü olması yarar sağlayacaktır. Yerel politika ve planlar, kadın ve
erkeklerin cinsiyete özgü farklı sorunları, gereksinimleri ve deneyimleri göz önünde
bulundurularak geliştirilmeli ve uygulamalar her iki cinsiyetin hizmet gereksinimlerini de
karşılayacak şekilde gerçekleştirilmelidir (53).
Katılımcılara kürtaj hakkındaki düşünceleri sorulduğunda %45,6’si tıbbi gereklilik
halinde uygulanması gerektiğini söylemiştir, fakat katılımcıdan %8,2’si kürtajın AP yöntemi
olarak kullanılabileceğini ve %27,8’i fikrinin olmadığını söylemektedir. Kürtajın bir AP
yöntemi olarak kullanılabileceğini söyleyenler yıllar geçtikçe azalma eğilimindedir. Fikirsiz
olanların oranının 2010 yılında artmış olduğu görülmüştür. Verilen cevaplar cinsiyete göre
farklılık göstermektedir. Kızlar (%53,0), erkeklere (38,0) göre daha çok, kürtajın tıbbi
gereklilik durumunda yapılmasından yanaydılar. Erkekler kızlara göre kürtaj hakkında daha
fazla fikirsiz olduklarını ifade ettiler. Her iki cinsiyette de benzer oranlarda AP yöntemi
olarak kullanılması gerektiği belirtildi. Yıldırım’ın yaptığı benzer çalışmaya (6) göre, kürtajın
tıbbi gereklilik halinde kullanılması gerektiğini belirtenlerin oranı (%41,2) bizim
çalışmamızda artma eğilimindedir. Yıldırım’ın çalışmasında (6) kızlar erkeklerden daha fazla
oranda (%10,5) AP yöntemi olarak kullanılmalı seçeneğini işaretlemişlerdir. Bizim
çalışmamızda oranlar erkeklerle benzer olmakla birlikte azalmıştır (%7,9). Erkekler, daha
yüksek oranda kürtajın kesinlikle uygulanmaması gerektiğini belirtmişlerdir. Yıldırım’ın
çalışmasında (6) da, benzer sonuç bulunmuştur. Buna göre yıllar geçtikçe katılımcıların kürtaj
hakkındaki düşüncelerinde az da olsa olumlu değişiklikler olduğu ve kızların erkeklere göre
daha bilgili oldukları söylenebilir.
Genç kadınlar tarafından her yıl 4,4 milyon gebeliğe son verilmektedir ve bu
prosedüre çoğu kez klinik risklerin daha yüksek olduğu, gebeliğin ilerleyen dönemlerinde
başvurulmaktadır. Dünya çapında adolesan kadınlar arasında gerçekleşen kürtajların
109
çoğunluğu, gizlice yapıldığı için güvenli değildir. Bu adolesanlar kürtajı ya hijyenik olmayan
koşullarda gerekli beceriye sahip olmayan pratisyenlere yaptırmakta, ya da çok tehlikeli
yöntemler kullanarak gebeliği kendileri sonlandırmaya kalkmaktadır. Dünya çapında kürtajla
ilgili komplikasyonlar nedeniyle hastaneye kaldırılan kadınların üçte biri 20 yaşın altındadır.
Afrika’da Sahra’nın altında kalan bölgelerde yapılan çalışmalar, kürtaj komplikasyonları
nedeniyle hastaneye kaldırılanların %30-80’inin adolesanlar olduğunu göstermektedir (54).
Dünyanın her yerinde, istemediği halde gebe kalan kadınların büyük bölümü, çocuk
düşürmek ya da aldırmak yoluna başvurmaktadır (55). Ergen bir taraftan kendi kimliğiyle
ilgili bocalamalar yaşarken diğer taraftan ebeveyn kimliğini alacak olması stresi ile gebeliğini
devam ettirip ettirmeme ikilemini yaşayabilmektedir (56).
Katılımcıların beşte dördü AP’nin gerekli olduğunu düşünmüştür. Katılımcılardan
%4,9’u AP’nin gereksiz olduğunu ve %12,9’u bu konuda kararsız olduğunu belirtmiştir.
Yıllar geçtikçe AP’nin gereksiz olduğunu düşünenlerin oranının artma eğiliminde olması
düşündürücüdür. Katılımcılardan kızlar daha yüksek oranda AP’nin gerekli olduğunu
belirtmişlerdir ve iki cinsiyet arasında anlamlı bir fark görülmüştür. Bu durum, muhtemelen
kızların istenmeyen gebelikler ve CYBH açısından
daha fazla risk altında olmaları
nedeniyledir. Yıldırım (6)’ın yaptığı araştırmada, AP’nin gereksiz olduğunu düşünenlerin
oranı %3 olarak saptanmış ve çalışmamızla karşılaştırıldığında bu oranın arttığı görüldü.
Kaynar ve ark. (57), yaptıkları bir çalışmada herhangi bir AP yöntemi kullanmayı
düşünmeyen öğrencilerin oranını %10 olarak saptamıştır. Hindistanda yapılan bir çalışmada
(58); öğrencilerin %71’i doğum kontrolünü yararlı bulurken, %13’ü yararlı bulmadığını
belirtmiştir. Öğrencilerin %78 ‘i ileride AP programına katılmayı düşünüyorken bunlardan
yalnızca
%52’lik
bir
dilim doğum kontrol
yöntemlerini uygulamak
istediklerini
belirtmişlerdir. Bu çalışmalara göre, bizim çalışmamızda AP hakkındaki düşünceler daha
olumlu gözükmektedir.
Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2008’e göre; kadınların %4’ünün ölü
doğum yapmış olduğu, evlenmiş kadınların beşte birinin kendiliğinden düşük ve beşte
birinden fazlasının (% 22) ise isteyerek düşük yapmış olduğu görülmektedir (59).
Kadınlar ve erkeklerin üreme ile ilgili hastalık yükleri incelendiğinde, kadınların
üreme sağlığı sorunlarını erkeklerden çok daha fazla yaşadıkları ve bu durumun özellikle
üreme çağında (15-49 yaş arası) daha da arttığı görülmektedir (60). Bu süreçte AP konusunda
etkin ve sürekli bir danışmanlık hizmeti verilmesi gerektiği açıktır (48).
110
Erkeklerin evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunması fikrine katılımcıların %42,4’ü
olumlu cevap vermiştir. Bununla birlikte kızların evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunması
fikrine taraftar olanlar %16,2 olarak saptandı. Eşinin evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmuş
olması fikri sorulduğunda katılımcıların %23,1’i buna taraftar olduğunu belirtmiştir. Cinsiyete
göre cevaplara bakıldığında kızların %29,4’ü, erkeklerinse %17,1’i eşlerinin evlenmeden
önce bir cinsel deneyime sahip olmasına olumlu bakmaktadırlar. Her iki cinsiyet arasında
evlilik öncesi cinsel ilişki açısından verilen cevaplarda anlamlı farklılıklar vardı. Kızların
çoğunluğu genel olarak evlilik öncesi cinsel ilişkiye karşı olmakla birlikte, erkeklerin evlilik
öncesi cinsel ilişkisine daha olumlu bakmaktadırlar. Erkekler ise kızların evlilik öncesi cinsel
ilişkisine genel olarak karşı olmakla birlikte, erkeklerin evlilik öncesi cinsel ilişkisine
çoğunlukla (%61,4) olumlu yaklaşmaktadırlar. Cinsel ilişkide bulunmuş olma oranlarına
bakıldığında, katılımcıların genel düşüncesiyle uyumlu olarak erkeklerin evlenmeden önce
%44,4’ünün cinsel ilişkide bulunduğu, fakat kızların %2,0’ının cinsel ilişkide bulunmuş
olduğu saptandı. Bu durum, kızların bekarete ve evlilik öncesi cinsel ilişkiye erkeklerden
farklı bir düşünceyle yaklaştığını göstermektedir. Kızların %8,1’i evlilik öncesi kadınların
cinsel ilişkisine olumlu bakarken, ilişkisi olanlar yaklaşık bu oranın dörtte biridir.
Çocuklar, doğdukları günden itibaren kadın ve erkek oluşlarına göre ayrı biçimlerde
yetiştiriliyor. Büyüme sürecinde de içinde büyüdükleri kültüre göre bir kadının ve bir erkeğin
ne yapıp ne yapmaması gerektiğini öğreniyorlar. Ancak, bu süreçte cinsellikle ilgili
öğrenilenlerin ve benimsenenlerin çoğu abartılı, yanlı ve yanlıştır (25). Özellikle genç
kadınlar geleneksel değerler üzerinden cinsellik yoluyla kurulan toplumsal baskının en önemli
hedefidir ve evlilik öncesi cinsel ilişki Türkiye'de yaşayan bir genç kadın için neredeyse
yasaklanmış durumdadır (61).
Katılımcıların kaç çocuk sahibi olmayı düşündükleri sorusuna, yaklaşık üçte ikisi 2
cevabını vermiştir. Katılımcıların %3,8’i de hiç çocuk istememektedir. 1 çocuk isteyenlerin
oranı %16,4, 5 ve daha fazla çocuk isteyenlerin oranı ise oldukça düşüktü (%1,7). Yıllar
ilerledikçe çocuk isteme oranlarında anlamlı farklılık saptanmadı. Yıldırım’ın (6) yaptığı
benzer çalışmada da oranlar benzer olmakla birlikte 1 çocuk isteyenlerde çalışmamıza
bakıldığında azalma olduğu söylenebilir. Kızların hiç çocuk istememe, 1 çocuk ve 2 çocuk
isteme oranlarının erkeklerden daha fazla olduğu, 3 ve daha fazla çocuk isteme durumunun
erkeklerde daha fazla olduğu saptandı.
Türkiye’nin son 40 yıllık durumuna bakılırsa, doğurganlık hızlarının düşme eğilimi
gösterdiği anlaşılır. Türkiye’nin 1960’lı yılların başlarından 1980’li yılların ortalarına kadar
111
geçen sürede yarı yarıya azalan doğurganlık hızı, 1990’lı yıllarda bir durağanlık dönemi
yaşamıştır. Ancak doğurganlık, daha sonra 1998-2003 arasındaki 5 yılda %15 bir azalma
göstererek yeniden gerileme devresine girmiştir (62). 1998 yılında toplam doğurganlık hızı
2,7 iken bu rakam 2003, TNSA’nın sonuçlarına göre 2,1’e, yani yenilenme düzeyine kadar
düşmüştür. Hatta bölgesel düzeyde bakıldığında beş bölgenin üçünde doğurganlık hızı
yenilenme düzeyinin de altındadır (63). Doğurganlık hızının 2013 yılında % 2,07’ye ineceği
tahmin edilmektedir (64). Bizim çalışmamızda da katılımcıların istedikleri çocuk sayısı,
ülkemizin doğurganlık hızına benzerdir (Ortalama: 2 , Ortanca:2).
Ülkemizde, TNSA 2008’e göre (59); kadınların halen erken yaşlarda çocuk doğurma
eğiliminde oldukları görülmektedir. Türkiye’de doğumların % 70’i 30 yaşından önce
meydana gelmektedir. Gebelik ve doğum ile bağlantılı hastalık ve ölüm risklerinin en yüksek
olduğu 20 yaşın altında ve 35 yaşın üzerinde yapılan doğumlar tüm doğumların yaklaşık beşte
birini oluşturmaktadır.
Katılımcıların cinsel ilişki durumlarına bakıldığında, %23,1’inin daha önce en az bir
kez deneyimi olmuştur. Cinsiyete göre bakıldığında, erkekler %44,4, kızlar ise %2,0 oranında
daha önce en az bir kez cinsel ilişki yaşamıştı. Erkeklerle kızlar arasında cinsel deneyim
açısından çok farklılık olduğu görüldü. Yıldırım (6)’ın yaptığı araştırmada benzer oranlar
(Erkekler: %46,0, kızlar: %2,8) saptansa da yıllar geçtikçe azalma eğiliminde olduğu
söylenebilir. Çalışmamızda, yıllara göre bakıldığında, dalgalı bir seyir olmakla beraber büyük
bir değişiklik saptanmadı. Ergenlerde cinsel ilişkide bulunma durumunu etkileyen en önemli
faktör erkek cinsiyettir. Kadın cinselliği ve kadının sıkı bir biçimde denetlenmesi Türk
toplumunda olduğu gibi ataerkil toplumların ayırt edici özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Erkeğin kendisinin ve ailesinin onurunu korumak için aktif bir rol alması beklenirken,
kadından saflığını (bekaretini) koruması ve çocuklarına iyi bir anne olabilmesi
beklenmektedir (65,66). Türk toplumunda evliliklerde bekaret beklentisi, ataerkil bir toplum
olması, kızların evlilik öncesi cinsel ilişki yaşamalarının ayıp, günah ve tabu olarak görülmesi
nedeniyle erkek ve kızlar arasında büyük farklılık mevcuttur. Erkekler için evlilik öncesi
cinsel ilişki kabul görmektedir (6,67).
Cinsel olarak etkin olan birçok kişi, ilk cinsel ilişki deneyimlerini ergen yaşlarda,
sıklıkla yetersiz cinsel bilgi ile yaşamaktadırlar. Değişik kültürlerin etkisiyle ilk cinsel ilişki
yaşı ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir. Sahra güneyi Afrika'da her 10 genç kadından
8'i, 20 yaşın altında ilk cinsel ilişkilerini yaşarken, her 10 kadından 4’ünde bu cinsel ilişkiler
evlilik öncesidir. Gelişmiş beş ülkenin verisine göre, her 10 kadından 8’i ergen yaşlarda cinsel
112
ilişkiye girerken, yaşanan her 10 cinsel ilişkiden 7’si evlilik öncesidir. Sırbistan’da
üniversitede okuyan kızların %67,8’inin ergen yaşlarda ve bu kişilerin de %55,7’sinin
ortalama 16-17 yaşlarda cinsel ilişkiye girdikleri, İsviçre’de cinsel yönden etkin kız
öğrencilerin %38,2’sinin 18 yaş altında oldukları belirtilmektedir. Amerika Birleşik
Devletleri’nde kadınların yaklaşık %70’inin 18 yaşına gelmeden cinsel ilişkide bulunduğu,
İsveç’te 19 yaşına gelmeden kadınların %94’ünün, Almanya ve Macaristan’da 17 yaşına
gelmiş kadınların yarısının, Japonya’da evlenmemiş kadınların %17’sinin 20 yaşına gelmeden
cinsel ilişkiye girdikleri bildirilmiştir (61). Cinsel ilişkiyi yaşama yaşı cinsellik ve üreme
sağlığını etkileyen önemli etmenlerden biridir. Çalışmamızda ilk cinsel ilişki deneyim yaşının
%0,8’i 11 yaş altında idi. Katılımcıların çoğunluğu ilk cinsel deneyimlerini 15-19 yaşları
arasında yaşamışlardı. Cinsel ilişkinin gençler arasında erken yaşta başlaması ile birlikte bu
yolla bulaşan hastalıklara yakalanma riskleri de önemli ölçüde yükselmektedir (2,38).
Ülkemizde yapılmış çalışmalara bakıldığında, Kaya ve ark. (38) Eğitim Fakültesi birinci sınıf
öğrencilerine yaptıkları çalışmada erkek öğrencilerin %25,3’ünün, kız öğrencilerin %4,7’sinin
cinsel ilişki deneyimi olmuştur. Bizim çalışmamıza göre sonuçlar farklılık göstermektedir.
Nitekim kızlarda yaklaşık iki kat daha fazla, erkeklerde de yaklaşık iki kat daha az oranda
cinsel ilişki deneyimi saptandı. Kaymak ve ark. (68) üniversite öğrencileri üzerinde yaptığı
çalışmada öğrencilerin %20’si cinsel deneyiminin olduğunu belirtmiştir. Bu bulgu
çalışmamıza benzerdir. Pınar ve ark. (36) Başkent Üniversitesi öğrencilerinde yaptıkları bir
çalışmada evlilik öncesi cinsel deneyim oranını %42,3 olarak bulunmuş olup, erkeklerin
%70,0’ının ve kızların %16,6’sının daha önce cinsel deneyim yaşadığını bildirmişlerdir. Bu
oranların çalışmamızdan yüksek oluşu, fakülteye devam eden öğrencilere yapılmış olması,
öğrencilerin ekonomik ve sosyal konumlarının farklılığına bağlanabilir. Kara ve ark. (69)
Kocaeli ilindeki lise öğrencileri üzerinde yaptıkları çalışmada katılan adolesanlar arasında en
az bir kez cinsel ilişkide bulunanları %22,1 (%97,6 erkek, %2,4 kız) olarak saptamışlardır ve
sonuç çalışmamızla uyumluydu. Batı toplumlarına göre, Türkiye’de özellikle kızlarda cinsel
ilişki düzeyi oldukça düşüktür. Ancak erkeklerin yaklaşık yarısının cinsel deneyiminin
olduğu, buna karşın cinsellik konusunda bilgilerinin yetersiz olduğu söylenebilir.
Çalışmamızda, öğrencilerin riskli davranışları ve cinsellikle ilgili, bilgi ve tutumlarının
analizi açısından sigara kullanımı, alkol kullanımı, “piercing” kullanımı, dövme ve hızma ile
ilgili analizler yapıldı. Katılımcıların yaklaşık her üç kişiden biri sigar içmekteydi. Sigara içen
erkekler, kızların yaklaşık üç katıydı. Sigara içen grupta cinsel ilişki deneyiminin artmış
olduğu görüldü. Katılımcıların %43,8’inin alkol aldığı ve alkol alan ergenlerin cinsel deneyim
113
oranlarının anlamlı olarak daha yüksek olduğu saptandı. Yıllara göre, sigara ve alkol
kullanımında anlamlı bir değişiklik yoktu. Katılımcıların “piercing” kullanım oranı %2,6 ve
hızma kulanım oranı %4,6 olarak saptandı. Katılımcılardan “piercing” kullananların üçte
birinden fazlası cinsel deneyim yaşamışlardı ve bu oran anlamlı olarak, kullanmayanlara göre
daha yüksek bulundu. Hızma kullanımı ise kızlarda daha yüksekti ve cinsel deneyimi
etkilemediği söylenebilir. Katılımcıların %2,4’ünde dövme vardı ve dövme yaptıranlarda da
cinsel ilişki deneyimi anlamlı olarak daha yüksek bulundu (Yaklaşık her üç dövmesi olanın
ikisinde). Dövme yaptıranların 2008 ve 2009 yıllarında benzer orandayken 2010 yılında
artmış olduğu görüldü. Dövme erkeklerde , “piercing” ise kızlarda daha yüksek oranda
kullanılıyordu. Yıldırım (6)’ın yaptığı benzer çalışmada da çalışmamızla benzer bulgulara
rastlandı.
Riskli davranışlar doğrudan ya da dolaylı olarak gençlerin sağlık ve iyilik hallerini ve
yaşamlarını etkileyen olumsuz sonuçları olabilecek davranışlar olarak tanımlanır. Madde
kullanımı, şiddet ve güvensiz cinsel ilişki ergenlik çağında sıkça rastlanan ve halk sağlığı
sorunu olarak kabul edilen riskli davranışlardandır. Madde kullanımı, gencin ailesi ile
ilişkisinin bozulmasına ya da yasalarla başının derde girmesine yol açabilir. Erken yaşta cinsel
ilişki, istenmeyen gebelikle ve bunun sonucu olarak okuldan ayrılma ile ve uzun vadede
işsizlikle sonlanabilir. Bu nedenle, riskli davranışlar bireysel, toplumsal ve gelişimsel hoşa
gitmeyen sonuçları olan risk etkenleri olarak da kabul edilebilirler (70,71). Gençler sıklıkla
riskli davranışları bir sorun olarak değil, bir çözüm olarak görmektedirler (72).
Harran Üniversitesinde yapılan bir araştırmada (72); öğrencilerin %25,4’ü halen
sigara, %10,6’sı alkol ve %2,5’i uyuşturucu madde kullandıklarını bildirmişlerdir. Kızlar
erkeklere göre daha az sigara ve alkol kullandıklarını ifade etmişlerdir. Madde kullananların
tümünün erkek olduğu görülmüştür. Çalışmamıza göre, alkol ve sigara kullanımı daha düşük
orandadır. Bu durum bölgesel farklılıktan kaynaklanabilir. Bu çalışmada da erkeklerin madde
kullanım oranı daha yüksektir. Aras ve ark. (73) İzmir ilinde lise öğrencileri üzerinde
yaptıkları çalışmada, %24,3 öğrencinin sigara alışkanlığının olduğunu, %32,6 öğrenci cinsel
ilişki yaşadığını, alkollü içki içme oranının %39,6 , kokain/esrar vb. kullanma/satma oranının
%8,0, kavgaya katılmanın %50,2, kavga başlatma/tehdit etmenin %15,3 ve bıçak-muşta
taşımanın %14,5 oldurduğunu bildirilmişlerdir. Bu çalışmada da riskli davranışların birbirini
etkilediği belirtilmiştir. İstanbul’da 9-11. sınıf öğrencileri üzerinde yapılan araştırmada alkol
kullanımı ile ilişkili bulunan değişkenler arasında sigara alışkanlığı, madde kullanmayı
deneme, ders başarısızlığı, cinsel olarak aktif olma ve akranlarını istismar etme yer almaktadır
114
(74). Madde kullanımı riskli cinsel davranış ihtimalini artırmaktadır. Bir çalışmada madde
kullanan gençlerin cinsel ilişkide bulunma oranı kullanmayanlara göre 4,8 kat fazla
bulunmuştur (38). Erdem ve ark. (75) lise öğrencilerinde yaptıkları çalışmada; yaşam boyu en
az bir kez tütün ve alkol kullanım yaygınlığı sırasıyla %34,3 ve %49,7, herhangi bir madde
kullanımı ise %14,3 olarak belirlenmiştir. Madde kullanma riskini arttıran arkadaş özellikleri
içinde, öğrencinin madde kullanan arkadaşı bulunması önplana çıkmaktadır. Ergenlik
döneminde ailesinden ayrışmaya çalışarak arkadaşlarına yakınlaşan ergenin, dahil olduğu
grubun özellikleriyle özdeşleşerek benzer davranışlar göstermesi beklenebilir bir durumdur
(75,76). Madde kullanımı ve riskli davranışları önleme çalışmalarında ise özellikle lise öncesi
dönemde arkadaş etkisi ve cinsiyetler arası farklılıklar göz önünde bulundurulmalıdır (75).
Kalıcı dövme ve “piercing” kullanımının, gençlerde alkol kullanımı, sigara kullanımı
ve cinsel deneyim oranlarını anlamlı olarak arttırdığı saptandı. Ayrıca dövmesi olanlar,
anlamlı olarak daha erken yaşta cinsel ilişki deneyimi yaşamışlardı ve birden çok partnerle
ilişkileri daha yüksek orandaydı. “Piercing” yaptıranlarda ise cinsel ilişki yaşı ve birden çok
partnerle ilişki oranı açısından anlamlı farklılık saptanmadı. Bu sonuçlara göre dövme ve
“piercing” kullanımının ergenlerde riskli davranışları arttırdığı veya tüm bu davranış
biçimlerinin birbirini etkilediği yönünde bir kanıya varılabilir. Ergenlerin, gebelikten korunma
yöntemleri, CYBH ve dövme ve “piercing” gibi uygulamalarla geçebilecek bulaşıcı
hastalıklar konusunda yetersiz bilgiye sahip olmaları nedeniyle risk altında oldukları
söylenebilir. Ancak hem kalıcı dövmenin hem de “piercing” kullanımının ülkemizde, batılı
ülkelere göre oldukça düşük olduğu görülmektedir. Yıldırım (6)’ın yaptığı araştırmada da
piercing ve dövme ile ilgili olarak benzer sonuçlar saptandı. Bunun dışında ülkemizde bu
konuda yapılmış bir çalışma yoktur. Ancak “piercing” ve dövme CYBH, Hepatit B, Hepatit C
ve AIDS/HIV ile ilgili konularda bulaşma açısından (sterilite kurallarına uyulmaması ve aynı
materyallerin birden fazla kişiye kullanılması) risk faktörleri olarak belirtilmektedir (77-79).
İtalya’da 14-22 yaş arasındaki öğrenciler üzerinde yapılan çalışmada (80); erkeklerin vücuda
yapılan işlemler (Dövme ve “piercing”) sonucu bulaşabilen hastalıklar hakkında bilgilerinin
daha az olduğu ve yapılan işlem sırasında, hijyen kurallarına uyulması açısından, bilgilerinin
yetersiz olduğu belirtilmektedir. Bu işlemlerin sertifikalı birine yaptırılması gerektiği
konusunda da bilgi düzeylerinin az olduğu belirtilmektedir. Yeni Zelanda’da yapılan bir
çalışmada; 18-21 yaş arasındaki grup değerlendirilmiş ve 966 kişiden 183’ünde (%19) kulak
dışında en az bir “Piercing” olduğu ve “Piercing” kullanımının birden çok partnerle cinsel
ilişki ile ilgili olduğu bulunmuştur (81). “Piercing” kullanımının yaygınlaşmasının en önemli
115
nedeni modadır ve kadınların %69’u erkeklerin de % 32’si için bir neden teşkil etmektedir.
Diğer yaygın neden ise, farklı görünmekle ilgili olup bu neden kadınlarda
%18 iken,
erkeklerde %25 oranındadır (81). Amerika Birleşik Devletleri’nde Pace Üniversitesi’nde yaş
ortalaması 21 olan üniversite öğrencilerinde yapılan bir araştırmada “piercing” kullanımı
%51, dövmesi olan öğrencilerin oranı ise %23 olarak bulunmuştur. “Piercing” için doku
travması, kanama ve infeksiyonlar açısından komplikasyonlar %17 bulunmuştur (82).
Avusturalya’da bir üniversitede öğrenciler üzerinde yapılan çalışmada %56’sının “piercing”
veya dövme kullandıkları ve bunlarda “piercing” komplikasyonları olarak kanama %60,
infeksiyon %56, keloid skar %43, doku ezilmesi %41, allerjik reaksiyon %38, kist veya
tetanoz %24, Hepatit B %20, HIV %16 oranında tespit edilmiştir (83). Yurt dışı çalışmalara
bakıldığında “piercing” ve dövme oranlarının, ülkemize göre oldukça yüksek olduğu
görülmektedir. Bu çalışmalarda da görüldüğü gibi komplikasyon olarak enfeksiyonların
yüksek olması (özellikle Tetanoz, Hepatit B ve HIV) dikkat çekicidir. Ülkemizde benzer
çalışmalara rastlanmamıştır ve bu alanda araştırma yapılmasına ihtiyaç vardır.
Ergenlik, cinsel gelişmenin en hızlı olduğu dönem olduğundan, HIV/AIDS açısından
da en riskli dönem olarak kabul edilmektedir (84). Bu nedenle katılımcılara, son bitirdikleri
okulda HIV/AIDS ile ilgili eğitim alıp, almadıkları ve bir aylık korumasız ve sınırsız cinsel
ilişki sonrası HIV/AIDS kapma riski soruldu. Yaklaşık üç örenciden biri eğitim aldığını
belirtti. Yıllar geçtikçe eğitim aldığını belirtenlerin oranı artama eğilimindeydi. Öğrencilerin
%43,8’i, bir aylık korumasız ve sınırsız ilişki sonrası HIV/AIDS kapma durumunun belli
olmayacağını belirtirken, katılımcıların %28,4’ü kapmam veya kesinlikle kapmam
seçeneklerini işaretlemişlerdir. Öğrencilerin %25,0’ı da kaparım veya kesinlikle kaparım
seçeneğini işaretlemişlerdir. Dünyada yapılan çeşitli araştırmalar, genç yaştaki insanların yeni
başlayan cinsel yaşamlarında, cinsel temasla bulaşan hastalıkları ve özellikle de HIV / AIDS’i
düşünmeden davrandıklarını ve bu hastalığı kendilerinden uzakta gördüklerini göstermiştir.
Bu duruma sebep olan en önemli faktör ise, bilgi düzeylerindeki yetersizliklerdir (85, 86). San
Fransisko’daki gençlerin AIDS hakkındaki bilgi ve tutumlarını değerlendirmek amacıyla
yapılan çalışmada; AIDS hakkında fazla bilgi sahibi olmadıkları gibi, AIDS tehlikesi
hakkında da endişeli oldukları belirtilmiştir (87). Çalışmamızda da öğrencilerin üçte ikilik
bölümünün okulda eğitim almamış olması, bu konudaki bilgi yetersizliğinin göstergesidir.
Çocuklara ve gençlere, henüz riskli bir cinsel ilişki deneyimi yaşamadan, okul ortamında
verilecek cinsel sağlık ve HIV/AIDS eğitimi, gelecekte onların, güvenli cinsel yaşama ilişkin
davranışlar kazanmalarını sağlayabilir (84).
116
Cinsel ilişkisi olan katılımcıların %37,8’inin halen bir cinsel eşi bulunmaktaydı. Yıllar
geçtikçe, bu oranda anlamlı bir değişiklik olmadı. Yıldırım (6)’ın 2001-2007 yıllarını
kapsayan çalışmasında; 2004 yılından itibaren bu oranda giderek bir artış olduğu ve
çalışmamızla uyumlu olarak öğrencilerin üçte birinin halen bir cinsel eşi olduğu
belirtilmektedir. Çalışmamızda cinsel ilişkisi olan kızların yaklaşık yarısının, erkeklerinse
yaklaşık üçte birinin halen bir cinsel eşi olduğu saptandı. Her iki cinsiyet arasında anlamlı bir
fark vardı. Buna göre kızların erkeklere göre daha uzun süreli beraberliklerinin olduğu
söylenebilir. Nitekim katılımcılardan erkeklerin para karşığı ilk cinsel deneyimi %15,7 ve kısa
süreli ilişki sonrası ilk cinsel deneyimi %26,4 iken, bu oranlar kızlarda sırasıyla %4,9 ve %9,7
olarak saptandı. Katılımcıların %12,5’i cinsel ilişkide bulunduğu kişi ile evlenmeyi
düşündüğünü belirtmiştir. Kızların cinsel ilişkide bulunduğu kişiyle evlilik düşüncesi oranı,
erkeklerin üç katından fazlaydı. Bu farklılıkların temelde cinsiyet rolleri ile ilgili olduğunu ve
cinsiyet rollerine bağlı olarak gelişen farklı yaşam deneyimleri ile pekiştiğini düşünebiliriz
(88). Kültürümüzde kızlar için evlilik öncesi cinsel ilişki uygunsuz davranışlar arasında yer
almaktadır (89).
Katılımcılardan cinsel ilişki deneyimi olanların beşte biri, daha önce 1 kez cinsel
ilişkide bulunduğunu, yarısı, 2-5 arasında ve yaklaşık üçte biri de 5’ten fazla cinsel ilişki
deneyimi olduğunu belirtmiştir. Katılımcıların ortalama cinsel ilişki sayısı 6,85 olarak
bulunmuştur. Katılımcıların yıllar geçtikçe cinsel ilişki sayılarında anlamlı bir değişiklik
olmadı. Sonuçlar Yıldırım (6)’ın yaptığı benzer çalışmayla uyumlu bulunmuştur.
Katılımcıların %69,6’sının birden fazla partnerle cinsel ilişkisi olmuştur. Yıllar geçtikçe
oranlarda anlamlı bir değişiklik saptanmadı. Bu oran 2001-2007 yılları arası verilerle
uymludur
ancak Yıldırım’ın çalışmasında yıllar içerisinde değişiklikler olmuş ve 2007
yılında 1 kişi ile cinsel ilişkisi olanların oranı %26,0’a inmiştir (6). Buna göre, katılımcıların
çoğunun birden çok kişi ile cinsel ilişki yaşadığı söylenebilir. Bu durum, CYBH için riskin
artması anlamına gelmektedir (90).
Daha önce cinsel ilişkisi olanların gebelik durumuna bakıldığınada, 12 (%16,4)
katılımcı gebe kaldığını belirtmiştir ve bunlardan sadece 4’ü evli idi. Toplam kız katılımcılar
değerlendirildiğinde, gebelik oranı %0,2 olarak saptanmıştır.
Bir çok adolesan cinsel aktiftir ve istenmeyen gebelik yaşamaktadır (91,92). Her yıl
15-19 yaş grubunda olan 16 milyon adolesan doğum yapmakta ve 5 milyonu ise düşükle
sonlanmaktadır. Türkiye’de, günümüzde 15-19 yaş grubundaki tüm kadınların %6’sı gebe
kalmaktadır. İzmir’de bekar kadınlarda yapılan bir çalışmada kadınların %12,3’ünün cinsel
117
aktif olduğu, çalışmamızla uyumlu olarak, %18,2 sinin en az bir gebelik ve isteyerek düşüğü
olduğu bildirilmektedir (92). Kaya ve ark. (38) eğitim fakültesinde yaptıkları araştırmada
öğrencilerin %0,3’ünün istenmeyen gebelik deneyimi olmuş ve ortak karar sonucu gebelik
istemli düşükle sonlandırılmıştır. Bizim çalışmamızda bu oran yine benzer olarak %0,2’dir.
Buna göre eğitim sürecine devam eden kızlarda gebelik oranlarının, devam etmeyenlere göre
oldukça düşük olduğu söylenebilir. Bu durum, eğitim sürecine devam etmeyenlerde, erken
evliliklerin yüksek oranda olması ile açıklanabilir.
Adolesan gebeliklere bağlı olarak gelişen sorunlar; gebeliğin neden olduğu
hipertansiyon, anemi, malnutrisyon, baş-pelvis uyuşmazlığı, perinatal mortalite olarak
belirtilmektedir (93). Adolesan annelerin bebeklerinde de mortalite ve morbidite daha sıktır.
Bebeklerde önemli bir ölüm nedeni olan düşük doğum ağırlığı adolesan annelerin
bebeklerinde sık olarak görülmektedir. Diğer sık görülen bir sorun olan prematürelik ise bu
bebeklerin erken çocukluk boyunca birçok problem yaşamalarına neden olmaktadır (94).
Kadınların adolesan dönemde anne olmasının, kadının eğitim sürecine devam edememesi,
yani eğitim yaşamlarının engellenmesi gibi sosyal sonuçları da bulunmaktadır (95,96).
Bu araştırma, Trakya Üniversitesi’ne kayıt yaptırmış olan öğrencilerin cinsel tutum ve
davranış profillerini ortaya koymuştur. Katılımcıların cinsellikle ilgili bilgi düzeyleri düşük
bulunmuştur. Buna karşın özellikle erkeklerde olmak üzere erken yaşta cinsel ilişki, birden
çok partnerle korumasız cinsel ilişki açısından riskler vardır. Bu yaş grubundaki ergenlerin
cinsel sağlık konusunda bilgi ihtiyacı olmakla beraber, yeterli eğitim programı yoktur.
Ergenlerin bu konudaki eğitimlerinin planlanması için ulusal politikalara ihtiyaç vardır.
Bunun için, özellikle sağlık kuruluşları, okullar, aileler ve politikacıların ortak çabası
gerekmektedir. Bu ve benzeri çalışmalar ışığında riskler belirlenerek, ergenlerin de
düşünceleri sürece dahil edilerek, bu dönemin sağlıklı geçirilmesi sağlanmalıdır. Sağlıklı bir
toplum yaratmak için, ergenlik dönemi önemli bir kırılma noktasıdır ve her alanda gereken
önem verilmelidir.
118
SONUÇLAR
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı’nda yapılan bu
çalışmamızda üniversite çağındaki ergenlerle ilgili cinsel bilgi, tutum ve davranış
özelliklerinin belirlenerek, ergenlik dönemi ile ilgili sorunların saptanması, bununla ilgili
verilecek sağlık hizmeti ve eğitimin yapılındırılması amaçlanmıştır. Çalışmamızın sonuçları
şöyle özetlenebilir:
1-
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2009 nüfus sayımı verilerine göre 10-24 yaş arası
nüfusun %51,2’si erkek ve %48,8’i kadın olarak bildirilmiştir. Araştırmamıza katılan
öğrencilerin yaklaşık yarısının kız, yarısının da erkek olması. ülke geneli ile kıyaslandığında
oran farkının fazla olmaması nedeniyle verilerin doğru sonuçları yansıttığı söylenebilir.
2-
Katılımcıların %0,3’ünün evli olduğunun saptanması, ülke geneli ile kıyaslandığında
oldukça düşüktür. Gençlerin eğitim sürecine devam etmeleri evlilik oranlarını düşürmektedir.
Buna bağlı olarak, adolesan gebelikler ve risklerinin azalması beklenebilir.
3-
Katılımcıların yaklaşık onda dördü yakın illerden gelmektedir. Bu nedenle, sonuçların
Marmara bölgesindeki ergenlerin davranış özelliklerinden etkilenebileceği söylenebilir.
Katılımcılardan, önlisans ve lisans programlarına kayıt yaptıranların benzer oranda olması her
iki grubun düşüncelerinin, çalışmaya benzer oranda katkı sağlayacağını düşündürebilir.
4-
Katılımcıların %85,5’i daha önce, AP ve cinsellik hakkında çeşitli kaynaklardan bilgi
aldığını belirtmiştir. Bu oranın geçmiş yıllara göre (2001-2007 yılları) arttığı görülmektedir.
Ancak katılımcıların %14,5’inin hiç bilgi almamış olması, sadece %13’ünün sağlık
personelinden bilgi almış olması, okullardaki cinsellikle ilgili müfredatın ve ailelerin bu
konudaki bilgi eksiklikleri de düşünüldüğünde, eğitimin yetersiz olduğu söylenebilir.
119
Bununla ilgili olarak okullar ve özellikle 1. basamak sağlık hizmetleri içinde, ergenlik
sorunları konusunda yeterli bilgiye sahip
kişilerin vereceği, eğitim programları
benimsenmelidir.
5- Çalışmamıza katılan gençlerin beşte dördü AP ve cinsellik hakkında bilgi isteğini
belirtmişlerdir. Bu oranın 2001-2007 yıllarına göre azalmış olması, öğrencilerin bilgi
ihtiyacının azalması yönünde değerlendirilebilir. Ancak çalışmamızda katılımcıların bu
konudaki bilgi düzeylerinin yetersiz olduğu görüldü. Ayrıca katılımcıların çoğunun AP ve
cinsellikle ilgili bilgi aldığını belirtmesine rağmen, bilgi isteğinin de yaklaşık oranlarda
olması, aldıkları eğitimin yetersiz olduğunu göstermektedir. Katılımcıların en fazla sağlık
personelinden bilgi almak istedikleri, bunu aile ve okuldan bilgi alma isteğinin izlediği
görülmektedir. Bu durum ergenlerin yeterli ve sağlıklı bilgi almaları açısından önemlidir.
Ancak ülkemizde özellikle birinci basamak sağlık kuruluşlarında ve okullarda ergenlik
dönemi sorunları, cinsellik ve AP hakkındaki eğitim ve danışmanlık hizmeti açısından yeterli
donanımın sağlanması gerekmektedir.
6-
Çalışmamıza katılan öğrencilerin onda dokuzu herhangi bir AP yöntemi
bilmemektedir. En çok bilinen yöntemler ise OKS ve kondom olarak saptandı. Katılımcıların
onda dokuzu “sizce en güvenilir AP yöntemi hangisidir?” sorusunu, bilmediğini belirtmiştir.
Bu oran AP yöntemi bilme oranıyla uyumludur. Ancak, CYBH’lerden koruyucu, en güvenilir
yöntem sorulduğunda katılımcıların üçte ikisinin bilmediği saptandı. Bu sonuçlara göre,
CYBH ve AP yöntemlerinin bir arada algılanmadığı veya gençlerin AP’yi terim olarak,
bilmedikleri düşünülebilir. Bu durum gençlere verilecek eğitimlerde CYBH ve AP
yöntemlerinin bir bütün halinde verilmesinin daha yararlı olacağını düşündürmektedir.
7-
Yıllar geçtikçe, CYBH’den koruyucu en güvenilir yöntemi bilmediğini belirten grup
artma eğilimindeydi. Katılımcıların yaklaşık beşte biri CYBH’den koruyucu en güvenilir
yöntem olarak kondomu belirtmişlerdir. Bu da cinsel ilişkide bulunan adolesanların CYBH’ya
karşı korunmasız oldukları anlamına gelmektedir. Ergenlere cinsellikle ilgili verilecek
eğitimlerde CYBH’den koruyucu yöntemlerin olması ve tek eşliliğin özendirilmesi, hastalık
riskinin azalmasını sağlayabilir.
8-
Çalışmamızda, daha önce cinsel ilişkisi olanların %1,6’sı CYBH geçirdiğini, %1,9’u
ise böyle bir hastalık geçirip geçirmediğini bilmediğini işaretlemiştir. CYBH’lerden
bazılarının başlangıçta belirti vermediği düşünüldüğünde bu oranın daha yüksek olduğu
söylenebilir.
120
9-
Her iki cinsiyette de kürtajın benzer oranlarda (yaklaşık onda sekizi) AP yöntemi
olarak kullanılması gerektiği belirtildi. Bu durum ergenlere, kürtajın bir AP yöntemi
olmadığına yönelik eğitim verilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.
10-
Erkeklerin evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunması fikrine katılımcıların %42,4’ü
olumlu cevap vermiştir. Kızların evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunması fikrine ise taraftar
olanlar %16,2 olarak saptandı. Kızların çoğunluğu genel olarak evlilik öncesi cinsel ilişkiye
karşı olmakla birlikte, erkeklerin evlilik öncesi cinsel ilişkisine daha olumlu bakmaktadırlar.
Erkekler ise, kızların evlilik öncesi cinsel ilişkisine genel olarak karşı olmakla birlikte,
erkeklerin evlilik öncesi cinsel ilişkisine çoğunlukla (%61,4) olumlu yaklaşmaktadırlar.
11-
Katılımcılar ortalama 2 çocuk istediklerini belirtmişlerdir. Bu oran ülkemiz için nüfus
yenilenme düzeyinin altındadır.
12-
Cinsel ilişkisi olanların yaklaşık yarısı, son cinsel ilişkisinde, gebelikten koruyucu
herhangi bir yöntem kullanmamıştır. Ergenlere özellikle okul, sağlık kuruluşları ve aile
tarafından verilecek eğitimlerle, erken yaşta riskli cinsel ilişkinin önlenmesi sağlanabilir.
13-
Dövme ve “piercing” kullanımının, gençlerde alkol kullanımı, sigara kullanımı ve
cinsel deneyim oranlarını anlamlı olarak arttırdığı saptandı. Ayrıca dövmesi olanlar, anlamlı
olarak daha erken yaşta cinsel ilişki deneyimi yaşamışlardı ve birden çok partnerle ilişkileri
daha yüksek orandaydı. “Piercing” yaptıranlarda ise cinsel ilişki yaşı ve birden çok partnerle
ilişki oranı açısından anlamlı farklılık saptanmadı. Bu sonuçlara göre dövme ve “piercing”
kullanımının ergenlerde riskli davranışaları arttırdığı veya tüm bu davranış biçimlerinin
birbirini etkilediği yönünde bir kanıya varılabilir.
14-
Katılımcıların ortalama cinsel ilişki sayısı 6,85 olarak bulunmuştur. Katılımcılardan
cinsel ilişkisi olanların onda yedisinin, birden fazla partnerle cinsel ilişkisi olmuştur.
Ergenlere verilecek cinsel eğitimde, fazla sayıda partnerle cinsel ilişki ve korumasız ilişkinin
özellikle CYBH açısından riskleri belirtilmelidir.
15-
Kadınlardan 12 (%16,4) kişisi gebelik yaşadığını belirtti. Bunların 4’ü evli idi.
Toplam kız katılımcılar değerlendirildiğinde, gebelik oranı %0,2 olarak saptanmıştır.
İstenmeyen adolesan gebeliklerin önlenmesi, ergenlere verilecek cinsel sağlık ve üreme
sağlığı eğitimleri ile mümkün olabilir.
121
ÖZET
Ergenlik, hızlı değişimlerin yaşandığı ve cinselliğin ön planda olduğu bir dönemdir.
Bu araştırmada, üniversite çağındaki öğrencilerin cinsel bilgi, tutum ve davranışlarının
belirlenerek, gençlerin cinsel sağlık ve üreme sağlığı konularında bilgi düzeylerinin
belirlenmesi ve bu bilgiler ışığında, gerekli eğitim programlarının geliştirilebilmesi
amaçlanmıştır.
Trakya Üniversitesi’ne 2008-2010 yılları arasında kayıt işlemlerini tamamlamış
öğrencilere demografik özellikler, cinsellik ve aile planlaması ile ilgili bir anket formu
uygulanmıştır. Veriler retrospektif olarak değerlendirilerek 11.053 öğrenciye ait veri
çalışmada kullanılmıştır.
Araştırma sonucunda; öğrencilerin %89,8’inin herhangi bir aile planlaması yöntemini
bilmediği, %79,7’sinin cinsellik ve aile planlaması ile ilgili bilgi isteğinin olduğu, %65,5’inin
cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu yöntem bilmediği görülmüştür. Buna karşın,
öğrencilerin %23,1’inin (erkeklerin %44,4’ü, kızların %2,0’ı) cinsel ilişki deneyiminin
olduğu saptandı. İlk cinsel ilişki yaş ortalaması 16,8 olarak belirlenmiştir. Cinsel deneyimi
olanların çoğunun birden fazla partnerle ve yaklaşık yarısının korunmasız ilişkisinin olduğu
belirlenmiştir.
Araştırmada ayrıca alkol, sigara, dövme ve “piercing” kullananlarda cinsel deneyim
oranının anlamlı olarak daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bu davranışların erken yaşta cinsel
ilişki deneyimini ve ergenlerde riskli davranışları arttırdığı söylenebilir. Ayrıca tüm bu
davranış biçimlerinin birbirini etkilediği yönünde bir kanıya varılabilir.
122
Bu araştırma ergenlerin cinsel bilgi, tutum ve davranış özelliklerini ortaya koymuştur.
Ergenlerin cinsellik ve aile planlaması ile ilgili bigi düzeylerinin düşük olduğu ve özellikle
erkeklerin risk altında olduğu söylenebilir.
Bu bulgulara göre, ergenlerin cinsel sağlık ve üreme sağlığı ile ilgili eğitim ihtiyacının
olduğu anlaşılmaktadır. Bu araştırmanın ve planlanacak çok merkezli araştırmaların
birikimleri kullanılarak ve gençlerin davranış özellikleri belirlenerek, uygun eğitim
programları hazırlanmalıdır.
Anahtar kelimeler: Ergen, Cinsellik, Cinsel ilişki, Aile planlaması
123
KNOWLEDGE, BEHAVIOR AND ATTITUDES OF
ADOLESCENTS AT THE AGE OF LICENCE EDUCATION ON
SEXUALITY 2008-2010
SUMMARY
Adolescence is a period where occurance of rapid changes takes place and the
sexuality stands in the foreground. In this study our aim is to determine knowledge, attitude
and behaviour of university students on sexuality, their kowledge about sexual and
reproductive health and in the light of these information to develop the necessary training
programs.
A questionnaire related to sexuality and family planning with the demographic
characteristics were applied to the students who have completed the registration process to
Trakya University between the years 2008-2010. Data of 11,053 students were retrospectively
evaluated.
As a result 89.8% had no idea about family planning, 79.7% had the desire to gain
information about sexuality and family planning, 65.5% had no kowledge about safe sexual
experience. On the other hand, 23.1% (44.4% of boys and 2.0% of girls) had experienced
sexual intercourse. The mean age of first sexual intercourse was determined as 16,8. Most of
the students who had experienced sexual intercourse had more than one partner, and almost
half of them had unsafe relationship.
The rate of sexual experience were found to be higher in alcohol, cigarette, tattoos,
and "piercing" users. These behaviors can be said to increase risk behaviors and experience of
124
sexual intercourse at an early age in adolescents. In addition all of these behavior patterns
affect each other.
This study shows that the level of knowledge about sexuality and family planning is
low in adolescents and particularly men is at high risk.
According to these findings, it is understood that adolescents are in need of training on
sexual and reproductive health. The data of this study together with the data of planned multicenter studies in future, will help to identify behavioral characteristics of young people and
help in designing appropriate training programs.
Key Words: Adolescent, Sexuality, Sexual intercourse, Family planning
125
KAYNAKLAR
1. Wonca Europe 2002. Aile Hekimliği/Genel Pratisyenlik Avrupa Tanımı. Evans P.
(Editör), Başak O. (Çeviri editörü). Barcelona, 2002.
2. Set T, Dağdeviren N, Aktürk Z. Ergenlerde cinsellik. Genel Tıp Derg 2006;16(3):13741.
3. Ersin A. Adolesanlarda sağlık hizmeti kullanımı. III. Adolesan Sağlığı Kongresi Özet
Kitabı s.22-24, İstanbul, 2010.
4. Türkiye üreme sağlığı programı ilerleme raporu III. TC Sağlık Bakanlığı; 2005. [serial
online]. 2011.
www.gopa-group.com/March2005/PR3Annex3YouthNeedsFullVersiont.pdf.
5. Sağlık hizmetlerinde etkinlik özel ihtisas komisyonu raporu, DPT sekizinci beş yıllık
kalkınma planı. DPT – T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı; 2001. Rapor no:
2561– ÖIK: 577.
6. Yıldırım T. Üniversite Çağındaki Ergenlerin Cinsel Bilgi Tutum ve Davranışları (tez).
Edirne: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2008.
7. Üniversite öğrencileri arasında üreme hakları/CS ÜS konularında farkındalık yaratma
projesi.
Türk
Eczacılar
Birliği;
2004-2007.
[serial
online].
2011.
gdb.comu.edu.tr/dosya/FarkındalıkYaratma.pdf.
8. UNICEF Türkiye. Evet deyin, Şubat 2002: Ergenlerin korunması [serial online]. 2002.
http://www.unicef.org/turkey/sy1/_ah1.html.
9. I. Adolesan sağlığı kongresi sonuç bildirisi. Ergen Sağlığı Derneği; 2008. [serial
online]. 2011. http://www.ergendernegi.org.tr/KongreSonuc1.php.
10. Özcebe H, Ünalan T, Türkyılmaz AS, Coşkun Y. 2007 Türkiye Gençlerde Cinsel
Sağlık ve Üreme Sağlığı Araştırması UNFPA; Ankara.2007, s.1-34.
11. Özcan S, Kurdak H, Ersin Akpınar E, Saatçi E, Bozdemir N. Adölesanlarda cinsel
sağlık ve sorunları . Aile hekimliği dergisi 2(2) s.34-8.
12. Ersay AR, Tortumoğlu G. Türkiye’de ergen ve gençlerde üreme sağlığı. İnsan
Bilimleri Dergisi ISSN: 1303-5134 2006;3(2):1-8.
126
13. Set T. Üniversite Çağındaki Ergenlerin Cinsel Bilgi Tutum ve Davranışları (tez).
Edirne: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2005.
14. Özan S, Aras Ş, Şemin S, Orçın E. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi
Öğrencilerinin Cinsel Tutum ve Davranış Özellikleri. DEÜ Tıp Fakültesi dergisi
2004;18(1):27-39.
15. Eğitimciler İçin Eğitim Rehberi Çocuk ve Ergen Sağlığı Modülleri. T.C. Sağlık
Bakanlığı Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğü; Ankara. Yayın No.: 722; 2008.
16. Patton D, Haris JR. Ergenlik (çeviri: Mazıcıoğlu MM). Kut A, Tokalak İ, Eminsoy
MG
(Editörler). Current aile hekimliği tanı ve tedavi’de. Ankara: Güneş Tıp
Kitabevleri;2007. s.129-38.
17. Susman EJ, Rogol A. Puberty and psychological development. In: Lerner RM,
Steinberg L (Eds.). Handbook of adolescent psychology. 2th ed. John Wiley & Sons,
Inc., Hoboken, New Jersey; 2004.p.15-44.
18. Eneç Can F. Edirne Şehir Merkezindeki Lise Öğrencilerinde Riskli Sağlık
Davranışlarının Değerlendirilmesi (tez). Edirne: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi;
2007.
19. Kaplan HI, Sadock BJ, Grebb JA. Human development through the life cycle. Kaplan
Sadock’s Synopsis of Psychiatry seventh edition. William & Wilkins;1994. p.16-86.
20. Ünalan PC, Apaydın Kaya Ç, Akgün T, Yıkılkan H, İşgör A. Birinci Basamakta Ergen
Sağlığına Yaklaşım. Turkiye Klinikleri J Med Sci 2007;27:567-576. [serial online].
http://turkiyeklinikleri.com/download_pdf.php?id=48233.
21. Nusbaum MRH. Ergen cinselliği (çeviri: N. Dağdeviren). Kut A, Tokalak İ, Eminsoy
MG (Editörler). Current aile hekimliği tanı ve tedavi’de. Ankara: Güneş Tıp
Kitabevleri;2007. s.160-9.
22. Kaplan HI, Sadock BJ, Grebb JA. Human development through the life cycle. Kaplan
Sadock’s Synopsis of Psychiatry eight edition. William & Wilkins;2008. p.3035-43.
23. Çocuk ve ergen psikiyatrisi. Polvan Ö. (Editör). MN Mukaddes (çeviri editörü).
İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri;2000. s.17-20.
24. Türkiye üreme sağlığı programı ilerleme raporu. Katılımcı Rehberi. Gençlerin
Cinselliği. Ek 4. Genç Dostu Cinsel Sağlığı ve Üreme Sağlığı Hizmet İçi Eğitim
kursu; 2006.
25. CETAD Cinsel yaşam ve sorunları. 1. Bilgilendirme dosyası basın bülteni. Şahin D,
Şimşek
F,
Seyisoğlu
H.
(Editörler)
[serial
online].
2006.
www.cetad.org.tr/doc/abilgilendirme_dosyasi_1.pdf.
26. CETAD Gençlik ve Cinsellik. 8. Bilgilendirme dosyası basın bülteni. Karabey S,
Müftüoğlu
N.
(Editörler)
[serial
online].
2007.
www.cetad.org.tr/doc/abilgilendirme_dosyasi_7.pdf.
27. Çalışandemir F, Bencik S, Artan İ. Çocukların cinsel eğitimi: geçmişten günümüze bir
bakış. Eğitim Ve Bilim derg 2008;33(150):14-27.
28. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi. T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu.
[serial online]. 2010. www.tuik.gov.tr/IcerikGetir.do?istab_id=5 .
127
29. CETAD Gençlik ve cinsellik bilgilendirme dosyası 7. Karabey S, Müftüoğlu N.
(Editörler). 2007.
30. Özcebe H. Birinci basamakta adolesan sorunlarına yaklaşım. STED 2002;11(10):374.
31. Gül SK, Güneş İD. Ergenlik dönemi sorunları ve şiddet. Sosyal Bilimler Dergisi
2009;11(1):79-101.
32. Aras Ş, Şemin S, Günay T, Orçın E, Özan S. Lise öğrencilerinin cinsel tutum ve
davranış özellikleri. Türk Ped Arş 2005;40:72- 82.
33. Pınar G, Algıer L, Doğan N, Öksüz E, Sökmen G. Başkent Üniversitesi Öğrenci
Sağlık Merkezi’ne başvuran öğrencilerin cinsel sağlıkla ilgili bilgi, tutum ve
davranışları. [serial online]. www.ergunoksuz.com/pubs/38.pdf.
34. Koç M. Gelişim psikolojisi açısından ergenlik dönemi ve genel özellikleri. Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi 2004;17:231-56.
35. Koç Z, Sağlam Z. Üniversite öğrencilerinin cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve aile
planlaması ile ilgili bilgi ve görüşlerinin belirlenmesi. Türk HIV/AIDS Dergisi
2006;9(2):47-60.
36. Topbaş M, Çan G, Kapucu M. Trabzon’da bazı liselerdeki adolesanların aile
planlaması ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkındaki bilgi düzeyleri. Gülhane Tıp
Dergisi 2003;45(4):331-7.
37. Evren H. Trakya Üniversitesi Öğrencilerinin Riskli Sağlık Davranışları Ve Sağlık
Hizmeti Kullanımları (tez). Edirne: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2008.
38. Kaya F, Serin Ö, Genç A. Eğitim Fakültesi birinci sınıf öğrencilerinin cinsel
yaşamlarına ilişkin yaklaşımlarının belirlenmesi. Kor Hek 2007;6(6):441-8.
39. Pınar G, Doğan N, Ökdem Ş, Algıer L, Öksüz E. Özel bir üniversitede okuyan
öğrencilerin cinsel sağlıkla ilgili bilgi tutum ve davranışları. Tıp Araştırmaları Dergisi
2009;7(2):105-13.
40. Tüzün H, İlhan F, Ceyhan MN, Meral I. Bir tıp fakültesi birinci sınıf öğrencilerinin
aile planlaması ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusundaki bilgi ve tutumları. Türk
Jinekoloji Ve Obstetrik Derneği Dergisi 2005;2(3):197-203.
41. Korkmaz Çetin S, Bildik T, Erermiş S, Demiral N, Özbaran B, Tamer M ve ark. Erkek
ergenlerde cinsel davranış ve cinsel bilgi kaynakları: sekiz yıl arayla değerlendirme.
Türk Psikiyatri Dergisi 2008;19(4):390-7.
42. Irala JD, Osorio A, Del Burgo CL, Belen VA, De Guzman FO, Galatrava MDC et al.
Relationship, love and sexuality: what the Filipino teens think and feel. Bio Med
Central 2009;9:282.
43. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Adolesan Sağlığı
2. Türkiye’de Karşılanmamış Cinsel Sağlık Bilgisi İhtiyacının Adolesan Sağlığına
Yansıması ve UNFPA. Yıldırımkaya G. (Editör). Sempozyum Dizisi No: 63.
2008;s.47-50.
44. Koluaçık S, Güneş G, Pehlivan E. İnönü Üniversitesi öğrencilerinin üreme sağlığı
konularında bilgi düzeyleri ve hizmetten beklentileri. İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dergisi 2010;17(1):7-14.
128
45. Ege E, Timur S, Zincir H. Ebelik son sınıf öğrencilerinin aile planlaması eğitimi
etkinliğinin değerlendirilmesi. STED 2005;14(9):202.
46. Şen E, Ünder Kavlak O. Adolesan kontraseptif yöntem bilgisi ve yöntem kullanımları:
Sistematik İnceleme. Hemşirelikte Araştırma Geliştirme Dergisi 2009;1:38-51.
47. Naçar M, Baykan Z, Akyan ŞS, Narsat MA, Önal T, Özdamar C. Erciyes Üniversitesi
birinci sınıf öğrencilerinin aile planlaması ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar
konusundaki bilgi düzeyleri. STED 2009;18(2):20-3.
48. İlgün Ş, Erbay Dündar P, Doğramacı YK, Dalcı A, Gürgen G. Celal Bayar
Üniversitesi’nde bir grup öğrencinin aile planlaması ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar
konusundaki bilgi düzeyleri. Kor Hek 2005;4(2):66-78.
49. Oğuzkaya Artan M, Baykan Z. Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin
cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusundaki bilgi düzeyleri ve bunu etkileyen
faktörler. Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi 2010;67(3):127-33.
50. Uzun E, Kişioğlu M. Süleyman Demirel Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Keçiborlu eğitim ve araştırma bölgesi çalışmaları: bir meslek yüksekokulunda okuyan
öğrencilerin cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili bilgi durumları. S.D.Ü. Tıp
Fakültesi Dergisi 2007;14(3):7-12.
51. Özvarış ŞB, Ertan AE. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı A.D.
http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/Turkce/SayfaDosya/ureme_sagliginda_yasam_bo
yu.pdf.
52. Özdemir L, Ayvaz A, Poyraz Ö. Cumhuriyet Üniversitesi öğrencilerinin cinsel yolla
bulaşan hastalıklar konusundaki bilgi düzeyleri. C.Ü. Tıp Fakültesi Dergisi 2003;25
(1):10–4.
53. Birleşmiş Milletler Kadın ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve
Geliştirilmesi Ortak Programı. Van Yerel Eşitlik Eylem Planı ve Yerel Eşitlik Hizmet
Sunum Modeli 2008 Mart; Van. s.5.
54. Türkiye Üreme Sağlığı Programı. Gençlik Danışmanlık Ve Sağlık Hizmet Merkezleri
Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Eğitimi Modülü Katılımcı Rehberi. T.C.Sağlık
Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Ankara, 2007.
[serial online]. sbu.saglik.gov.tr/13_GDSHM_EgitimModulu__KatilimciKitabi.pdf.
55. Mittal S, Bahadur A, Sharma JB. Survey of the attitude to, knowledge and practice of
contraception and medical abortion in women attending a family planning clinic. All
India Institute of Medical Sciences, New Delhi, India. J Turkish-German Gynecol
Assoc 2008;9(1):29-34.
56. Koyun A, Taşkın L, Terzioğlu F. Yaşam döngülerine göre kadın sağlığı ve ruhsal
işlevler: hemşirelik yaklaşımlarının değerlendirilmesi. Psikiyatride Güncel
Yaklaşımlar- Current Approaches in Psychiatry 2011;3(1):67-99.
57. Kaynar B, Beydağ Taşcı KD, Gök Özer F. Sağlık yüksekokulu öğrencilerinin
kullanmayı düşündükleri aile planlaması yöntemleri ve yöntem seçimini etkileyen
faktörler. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi 2008;3(8):21-33.
58. Renjhen P, Kumar A, Pattanshetty S, Sagir A, Samarasinghe CM. A study on
knowledge, attitude and practice of contraception among college students in Sikim,
India. J Turkish-German Gynecol Assoc 2010;11:78-81.
129
59. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması TNSA-2008
www.hips.hacettepe.edu.tr/TNSA2008-AnaRapor.pdf.
[serial
online].
2008.
60. Özbaş S, Özkan S. Kadın sağlığını geliştirmede medyanın kullanımı ve etkisi. TAF
Prev Med Bull 2010;9(5):541-6.
61. Giray H, Kılıç B. Bekar kadınlar ve üreme sağlığı. STED 2004;13(8):286-9.
62. Özgür EM. Türkiye’de toplam doğurganlık hızının mekansal dağılışı. [serial online].
2004. dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/33/825/10466.pdf.
63. Eryurt MA. Türkiye’de doğurganlığı belirleyen ara değişkenler: yakın döneme
bakarken. Nüfusbilim Dergisi 2005;27:67-84.
64. Deliktaş E, Usta S, Bozkurt S, Helvacı B. Türkiye’de kentlerde doğurganlık hızını
etkileyen faktörler: Path analizi yaklaşımı. Ege Akademik Bakış 2008;8(2):877-95.
65. Vefikuluçay D, Zeyneloğlu S, Eroğlu K, Taşkın L. Kafkas Üniversitesi son sınıf
öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin bakış açıları. Hemşirelik
Yüksekokulu Dergisi 2007;26–38.
66. Vefikuluçay Yılmaz D, Zeyneloğlu S, Kocaöz S, Kısa S, Taşkın L, Eroğlu K.
Üniversite öğrencilerinin toplumsal rollerine ilişkin görüşleri. Uluslararası İnsan
Bilimleri Dergisi 2009;6(1):775-92.
67. Gürsoy E. Kızlık zarı muayenesi/bekaret denetimi. [serial online].
http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/Turkce/SayfaDosya/kizlik_muiayenesi.pdf.
68. Kaymak Y, Açıkel CH, Göçgeldi E, Güleç M, Şimşek I. Üniversite öğrencilerinin
cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında bilgi düzeylerinin saptanması. Turkiye
Klinikleri J Dermatol 2006;16:153-9.
69. Kara B, Hatun Ş, Aydoğan M, Babaoğlu K, Gökalp AS. Kocaeli ilindeki lise
öğrencilerinde sağlık açısından riskli davranışların değerlendirilmesi. Çocuk Sağlığı
ve Hastalıkları Dergisi 2003;46:30-7.
70. Jessor R. New perspectives on adolescent risk behavior. In: Jessor R ed. New
Perspectives on Adolescent Risk Behavior. Cambridge: Cambridge University Pres,
1998:1-10. [serial online]. http://www.google.com/books?hl=tr&lr=&id=Ic_NJ1imgkC&oi=fnd&pg=PR3&dq=Jessor+R.+New+perspectives+on+adolescent+risk+behav
ior.+In:&ots=SjnFvgt_Bj&sig=ZZk0IwcYFCDwfD49V8u6ZWD3K3s#v=onepage&q
=Jessor%20R.%20New%20perspectives%20on%20adolescent%20risk%20behavior.
%20In%3A&f=false.
71. Alikaşifoğlu M, Ercan O. Ergenlerde riskli davranışlar. Türk Ped Arş 2009;44:1-6.
72. Şimşek Z, Koruk İ, Altındağ A. Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Fen Edebiyat
Fakültesi birinci sınıf öğrencilerinin riskli sağlık davranışları. Toplum Hekimliği
Bülteni 2007;26(3):19-24.
73. Aras Ş, Günay T, Özan S, Orçın E. İzmir ilinde lise öğrencilerinin riskli davranışları.
Anatolian Journal of Psychiatry 2007;8:186-96.
74. Alikasifoglu M, Erginoz E, Ercan O, Uysal O, Kaymak DA, Ilter O. Alcohol
drinking behaviors among Turkish high school students. The Turkish Journal of
Pediatrics 2004;46:44-53.
130
75. Erdem G, Eke CY, Ögel K, Taner S. Lise öğrencilerinde arkadaş özellikleri ve madde
kullanımı. Bağımlılık Dergisi 2006;7:111-6.
76. La Greca AM, Prinstein MJ, Fetter MD. Adolescent peer crowd affiliation: linkages
with health risk behaviors and close friendships. J Pediatr Psychol 2001;26:131-43.
77. Siyez DM, Siyez E. Üniversite öğrencilerinin cinsel yolla bulaşan hastalıklara ilişkin
bilgi düzeylerinin incelenmesi. Türk Üroloji Dergisi 2009;35(1):49-55.
78. Barut HŞ, Günal Ö. Dünya’da ve ülkemizde Hepatit C epidemiyolojisi. Klimik
Dergisi 2009;22(2):38-43.
79. Akçam FZ. Hepatit B virüsü enfeksiyonu. STED 2003;12(6):211-4.
80. Cegolon L, Miatto E, Bortolotto M, Benetton M, Mazzoleni F, Mastrangelo G et al.
Body piercing and tattoo: awareness of health related risks among 4,277 Italian
secondary school adolescents. BMC Public Health 2010;10(73):1471-8.
81. Skegg K, Nada-Raja S, Paul C, Skegg DCG. Body piercing, personality and sexual
behavior. Arch Sex Behav 2007;36:47–54.
82. Mayers LB, Judelson DA, Moriarty BW, Rundell KW. Prevalence of body art (body
piercing and tattooing) in university undergraduates and incidence of medical
complications. Mayo Clin Proc. 2002;77:29-34.
83. Schorzman CM, Gold MA, Downs JS, Murray P. Body art: attitudes and practices
regarding body piercing among urban undergraduates. JAOA 2007;107(10):432-8.
84. Zeren G, Ergene T. Okulda çalışan psikolojik danışmanlar HIV/AIDS hakkında ne tür
önleyici çalışmalar yapabilir. İlköğretim Online 2008;7(1):28-40. [serial online].
http://ilkogretim-online.org.tr.
85. MCCaig LF, Hardy AM, Winn DM. Knowledge about AIDS and HIV in the US adult
populatıon; influence of the local incidence of AIDS. Am J Pub Health
1991;81(12):1591-5.
86. Toker SO, Küçükyılmaz Ü. Ege Üniversitesi Ödemiş Sağlık Yüksekokulu
öğrencilerinin HIV/AIDS bilgi düzeylerinin eğitim öncesi ve sonrasında
değerlendirilmesi. Ege Tıp Dergisi 2001;40(2):91-7.
87. Diclemente RJ, Zorn J, Temoshok L. Adolescents and AIDS: a survey of knowledge,
attitudes and beliefs about AIDS in San Francisco. Am J Pub Health
1986;76(12):1443-5.
88. Ateş D, Karahan A, Erbaydar T. Üniversite öğrencileri güvenli cinselliği nasıl
algılıyor. STED 2005;14(6):130-4.
89. Siyez E, Siyez DM. Ergenlerin cinsel yaşam deneyimlerinin bazı psiko-sosyal
değişkenler açısından değerlendirilmesi. Türk Üroloji Dergisi 2007;33(1):56-63.
90. Impact Assessment For HIV/STI Prevention Programmes Baseline Report Series.
Prevalence of Sexually Transmitted Infections and HIV among Female Sex Workers
of Ahmedabad, Gujarat, India. Department for Development International. 2001;p.5.
[serial online]. 2001. www.fhi.org/NR/rdonlyres/.../Surat.pdf.
91. TC Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Cinsel
Sağlık ve Üreme Sağlığı No:5:B, Gençlere Yönelik Üreme Sağlığı Hizmetleri
131
Katılımcı Kitabı, Ankara: TC Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı Aile Planlaması
Basımevi, 2009;s.7.
92. Öner S, Yapıcı G. Adolesan gebeliklere bakış. Türkiye Halk Sağlığı Dergisi
2010;8(1):30-9.
93. Başer M. Adölesan cinselliği ve gebelik. C.Ü. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi
2000;4(1):50-4.
94. Gölbaşı Z. Adölesan dönem üreme sağlığı sorunları ve etkileyen faktörler. Atatürk
Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2005;8(1):100-8.
95. Archibald L. Teenage pregnancy in Inuit communities: issues and perspectives.
Prepared for Pauktuutit Inuit Women’s Association [serial online] 2005 April.
http://www.pauktuutit.ca/pdf/publications/pauktuutit/TeenPregnancy_e.pdf.
96. Talking with your teen is key to preventing teen pregnancy. State of Wisconsin
Department of Health and Family Services, [serial online] 2008 May 7.
http://dhfs.wisconsin.gov/news/PressReleases/2008/050708tp.pdf.
132
EKLER
133
EK-1. ANKET FORMU (2008, 2009, 2010)
T.Ü. TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ A.D. ERGEN DAVRANIŞ PROFİLİ
ÇALIŞMASI 2008-2010
(Lütfen uygun şıkları daire içerisine alarak işaretleyiniz)
Yaşınız: Cinsiyetiniz:
1-Bay
Medeni durumunuz:
2-Bayan
1-Evli
2-Bekar Nerelisiniz (şehir):
Bitirdiğiniz lise: 1-Devlet 2-Fen
7-Kolej/özel
ÖSS puanınız:
3-İmam hatip 4-Anadolu
5-Açık 6-Süper
8-Meslek 9-Anadolu meslek
Kayıt yaptırdığınız bölüm:
Şimdiye kadar aile planlaması/cinsellik hakkında nereden bilgi aldınız?
(Birden çok seçenek işaretlenebilir)
0-Hiç almadım 1-Okul 2-Aile 3-Sağlık personeli 4-TV-Gazete-Dergi-internet
5-Arkadaş 6-Erotik/Pornografik yayın
Aile planlaması/cinsellik hakkında nereden bilgi almak isterdiniz?
(Birden çok seçenek işaretlenebilir)
0-İstemem 1-Okul 2-Aile 3-Sağlık personeli
4- TV-Gazete-Dergi-İnternet
5-Arkadaş 6-Erotik/Pornografik yayın
Bildiğiniz aile planlaması yöntemlerini yazınız. 0-Hiç bilmiyorum
1-………………………………. 3-………………………………….
2-………………………………. 4-………………………………….
Sizce en güvenilir aile planlaması yöntemi hangisidir? 0-Bilmiyorum
……………………………………………………………
Sizce cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu en güvenilir yöntem nedir?
0-Bilmiyorum
…………………………………………
Kürtaj hakkında ne düşünüyorsunuz?
1-Aile planlaması yöntemi olarak kullanılmalı 2-Sadece tıbbi gereklilik durumunda
uygulanmalı 3- Kesinlikle uygulanmamalı 4- Fikrim yok
Aile planlaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
1-Gereksiz 2-Kararsızım 3-Gerekli
“Erkekler evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır”
1-Karşıyım 2-Taraftarım
134
“Kadınlar evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır”
1-Karşıyım 2-Taraftarım
Kaç çocuk sahibi olmayı düşünüyorsunuz? …………………
Eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl karşılarsınız?
1-Karşıyım 2-Taraftarım
Ailenizin bu yaşta cinsel ilişkide bulunmanıza bakışı nasıldır?
1-Karşıdır
2-Kararsızdır 3-Taraftardır
Son 6 ayda hiç sigara içtiniz mi? 1-Evet 2-Hayır
Alkol kullanma alışkanlığınız nasıldır? 0-Hiç içmem
1-Sosyal
ortamlarda
az
içerim 2-Düzensiz ama içtiğimde çok içerim 3-Düzenli olarak içerim
Bir ay boyunca sınırsız ve korunmasız cinsel ilişkide bulunduğunuzu
varsayarsanız sizce HIV (AİDS) virüsü kapma riskiniz ne olur?
1-Kesinlikle kaparım
2-Kaparım 3-Belli olmaz
4-Kapmam 5-Kesinlikle kapmam
Son bitirdiğiniz okulda AİDS hastalığı/HIV virüsü hakkında eğitim aldınız mı?
1-Evet 2-Hayır
Küpe kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz?
0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Kullanıyorum
2-Yok/Takmayı düşünüyorum 3-Yok/Takmayı düşünmüyorum
Hızma kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz?
0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Kullanıyorum
2-Yok/Takmayı düşünüyorum 3-Yok/Takmayı düşünmüyorum
Piercing kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz?
0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Kullanıyorum
2-Yok/Takmayı düşünüyorum 3-Yok/Takmayı düşünmüyorum
Kalıcı dövme hakkında ne düşünüyorsunuz?
0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Yaptırdım
2-Yok/Yaptırmayı düşünüyorum
3-Yok/Yaptırmayı düşünmüyorum
Hiç cinsel ilişki deneyiminiz oldu mu? 1-Evet 2-Hayır
YUKARIDAKİ
SORUYA
CEVABINIZ
TAMAMLANMIŞTIR. TEŞEKKÜR EDERİZ.
İlk cinsel ilişkinizi kaç yaşınızda yaşadınız? ……..
İlk cinsel ilişkinizi kiminle yaşadınız?
135
“HAYIR”
İSE
ANKET
1-Eş 2-Sevgili
3-Kısa süreli ilişki 4-Para karşılığı 5-Diğer
Halen bir cinsel eşiniz var mı? 1-Evet 2-Hayır
Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyormusunuz?
1-Evet 2-Hayır 3-Emin değilim
Şimdiye kadar kaç kez cinsel ilişkide bulundunuz?
Şimdiye
kadar
kaç
farklı
kişiyle
cinsel
.............................
ilişkide
bulundunuz?
.................................
Son cinsel ilişkinizde siz ya da partneriniz gebelikten koruyucu bir yöntem
kullandınız mı?
1-Evet (Hangi yöntem?................................................) 2-Hayır
Hiç cinsel yolla bulaşan hastalık geçirdiniz mi?
1-Evet 2-Hayır 3-Bilmiyorum
Hiç gebe kaldınız mı? (Bayanlar için) 1-Evet 2-Hayır
SORULAR BİTMİŞTİR.
ÇALIŞMAMIZA KATILDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ.
EK-2. ANKET FORMU (2001,2002,2003,2004)
T.Ü. TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ A.D. ERGEN CİNSEL DAVRANIŞ
PROFİLİ ÇALIŞMASI
(Lütfen uygun şıkları daire içerisine alarak işaretleyiniz)
Yıl:
1. Yaşınız: ....
2. Cinsiyetiniz:
l.E
2. K
3. Medeni durumunuz:
l.Evli
2. Bekar
4. Nerelisiniz:............................
5. Bitirdiğiniz lise:
1. Devlet
2. Fen
3. İmam Hatip
6. Süper
7. Kolej/Özel
8. Meslek
6. ÖSS puan türünüz: .....................
7. Kayıt yaptırdığınız bölüm: ..............................
136
4. Anadolu 5. Açık
9. Anadolu Meslek
8. Şimdiye kadar aile planlaması/cinsellik hakkında nereden/hangilerinden bilgi aldınız?
0. Hiç almadım
1. Okul
4. TV/gazete/dergi
2. Aile
5. Arkadaş
3. Sağlık personeli
6. Erotik pornografik yayın
9. Aile planlaması ve cinsellik hakkında nereden/hangilerinden bilgi almak isterdiniz?
0. İstemezdim
l.Okul
4. TV/gazete/dergi
2. Aile 3. Sağlık personeli
5. Arkadaş
6. Erotik pornografik yayın
10. Bildiğiniz aile planlaması yöntemlerini yazınız.
0. Hiç bilmiyorum
l .............................. 2 .............................................
3 ............................... 4 ............................................
11. Sizce en güvenilir aile planlaması yöntemi hangisidir?
.................................
0. Bilmiyorum
12. Sizce cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu en güvenilir yöntem hangisidir?
.................................
0. Bilmiyorum
13. Kürtaj hakkında ne düşünüyorsunuz?
1. Aile planlaması yöntemi olarak kullanılmalı
2. Sadece tıbbi gereklilik durumunda uygulanmalı
3. Kesinlikle uygulanmamalı
4. Fikrim yok
1. Gereksiz
2. Kararsızım
3. Gerekli
15. Erkekler evlilik öncesi cinsel ilişkide bulunmalıdır.
l. Karşıyım
2. Taraftarım
16. Kadınlar evlilik öncesi cinsel ilişkide bulunmalıdır.
l. Karşıyım
2. Taraftarım
17. Kaç çocuk sahibi olmayı düşünüyorsunuz?
18. Eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl karşılarsınız?
1. Karşıyım
2. Taraftarım
19. Hiç cinsel ilişki deneyiminiz oldu mu?
l.Evet
2. Hayır
Cevabınız ‘Hayır' ise anket tamamlanmıştır. Teşekkür ederiz.
20. İlk cinsel ilişkinizi kaç yaşında yaşadınız?
21. İlk cinsel ilişkinizi kiminle yaşadınız?
l.Eş
2. Sevgili
3. Kısa süreli ilişki
137
4. Para karşılığı
5. Diğer
22. Halen bir cinsel eşiniz var mı?
l.Evet
2. Hayır
23. Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişi ile evlenmeyi düşünüyor musunuz?
l.Evet
2. Hayır
3. Emin değilim
24. Şimdiye kadar kaç kez cinsel ilişkide bulundunuz?
25. Şimdiye kadar kaç farklı kişi ile cinsel ilişkide bulundunuz?
26. Son cinsel ilişkinizde siz ya da partneriniz gebelikten koruyucu bir yöntem kullandınız
mı?
l. Evet (hangi yöntem? ....................................... )
2. Hayır
27. Hiç cinsel yolla bulaşan hastalık geçirdiniz mi?
l.Evet
2. Hayır
3. Bilmiyorum
EK-3. ANKET FORMU (2005, 2006, 2007)
T.Ü. TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ A.D. ERGEN DAVRANIŞ PROFİLİ
ÇALIŞMASI
(Lütfen uygun şıkları daire içerisine alarak işaretleyiniz)
Yaşınız: Cinsiyetiniz:
1-Bay
Medeni durumunuz:
1-Evli
Bitirdiğiniz lise: 1-Devlet 2-Fen
7-Kolej/özel
2-Bayan
ÖSS puanınız:
2-Bekar Nerelisiniz (şehir):
3-İmam hatip 4-Anadolu
5-Açık 6-Süper
8-Meslek 9-Anadolu meslek
Kayıt yaptırdığınız bölüm:
Şimdiye kadar aile planlaması/cinsellik hakkında nereden bilgi aldınız?
(Birden çok seçenek işaretlenebilir)
0-Hiç almadım 1-Okul 2-Aile 3-Sağlık personeli 4-TV-Gazete-Dergi 5-Arkadaş
6-Erotik/Pornografik yayın
Aile planlaması/cinsellik hakkında nereden bilgi almak isterdiniz?
(Birden çok seçenek işaretlenebilir)
0-İstemem 1-Okul 2-Aile 3-Sağlık personeli
138
4- TV-Gazete-Dergi
5-Arkadaş 6-Erotik/Pornografik yayın
Bildiğiniz aile planlaması yöntemlerini yazınız. 0-Hiç bilmiyorum
1-………………………………. 3-………………………………….
2-………………………………. 4-………………………………….
Sizce en güvenilir aile planlaması yöntemi hangisidir? 0-Bilmiyorum
……………………………………………………………
Sizce cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu en güvenilir yöntem nedir? 0Bilmiyorum …………………………………………
Kürtaj hakkında ne düşünüyorsunuz?
1-Aile planlaması yöntemi olarak kullanılmalı 2-Sadece tıbbi gereklilik durumunda
uygulanmalı 3-Kesinlikle uygulanmamalı 4-Fikrim yok
Aile planlaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
1-Gereksiz 2-Kararsızım 3-Gerekli
“Erkekler evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır”
1-Karşıyım 2-Taraftarım
“Kadınlar evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır”
1-Karşıyım 2-Taraftarım
Kaç çocuk sahibi olmayı düşünüyorsunuz? …………………
Eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl karşılarsınız?
1-Karşıyım 2-Taraftarım
Ailenizin bu yaşta cinsel ilişkide bulunmanıza bakışı nasıldır?
1-Karşıdır
2-Kararsızdır 3-Taraftardır
Son 6 ayda hiç sigara içtiniz mi? 1-Evet 2-Hayır
Alkol kullanma alışkanlığınız nasıldır? 0-Hiç içmem
1-Sosyal
ortamlarda
az
içerim 2-Düzensiz ama içtiğimde çok içerim 3-Düzenli olarak içerim
Bir ay boyunca sınırsız ve korunmasız cinsel ilişkide bulunduğunuzu
varsayarsanız sizce HIV (AİDS) virüsü kapma riskiniz ne olur?
1-Kesinlikle kaparım
2-Kaparım 3-Belli olmaz
4-Kapmam 5-Kesinlikle kapmam
Son bitirdiğiniz okulda AİDS hastalığı/HIV virüsü hakkında eğitim aldınız mı?
1-Evet 2-Hayır
Küpe kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz?
0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Kullanıyorum
139
2-Yok/Takmayı düşünüyorum 3-Yok/Takmayı düşünmüyorum
Hızma kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz?
0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Kullanıyorum
2-Yok/Takmayı düşünüyorum 3-Yok/Takmayı düşünmüyorum
Piercing kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz?
0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Kullanıyorum
2-Yok/Takmayı düşünüyorum 3-Yok/Takmayı düşünmüyorum
Kalıcı dövme hakkında ne düşünüyorsunuz?
0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Yaptırdım
2-Yok/Yaptırmayı düşünüyorum
3-Yok/Yaptırmayı düşünmüyorum
Hiç cinsel ilişki deneyiminiz oldu mu? 1-Evet 2-Hayır
SORUYA
YUKARIDAKİ
CEVABINIZ
“HAYIR”
İSE
ANKET
TAMAMLANMIŞTIR. TEŞEKKÜR EDERİZ.
İlk cinsel ilişkinizi kaç yaşınızda yaşadınız? ……..
İlk cinsel ilişkinizi kiminle yaşadınız?
1-Eş 2-Sevgili
3-Kısa süreli ilişki 4-Para karşılığı 5-Diğer
Halen bir cinsel eşiniz var mı? 1-Evet 2-Hayır
Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyormusunuz?
1-Evet 2-Hayır 3-Emin değilim
Şimdiye kadar kaç kez cinsel ilişkide bulundunuz?
Şimdiye
kadar
kaç
farklı
kişiyle
cinsel
.............................
ilişkide
bulundunuz?
.................................
Son cinsel ilişkinizde siz ya da partneriniz gebelikten koruyucu bir yöntem
kullandınız mı?
1-Evet (Hangi yöntem?................................................) 2-Hayır
Hiç cinsel yolla bulaşan hastalık geçirdiniz mi?
1-Evet 2-Hayır 3-Bilmiyorum
Hiç gebe kaldınız mı? (Bayanlar için) 1-Evet 2-Hayır
140
EK-4. ETİK KURUL ONAYI (2008-2010)
141
EK-5. ETİK KURUL ONAYI (2001-2004)
142
EK-6. ETİK KURUL ONAYI (2005-2007)
143
Download