T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİMDALI ORTADOĞU VE AFRİKA ÇALIŞMALARI IRAK'TAKİ ETNİK MİLLİYETÇİLİĞİN BÖLGEYE YANSIMALARI: “KÜRTÇÜLÜK ÖRNEĞİ” YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Hasan H. DEMİREL Tez Danışmanı Prof. Dr. Cemalettin TAŞKIRAN Ankara – 2012 T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİMDALI ORTADOĞU VE AFRİKA ÇALIŞMALARI IRAK'TAKİ ETNİK MİLLİYETÇİLİĞİN BÖLGEYE YANSIMALARI: “KÜRTÇÜLÜK ÖRNEĞİ” YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Hasan H. DEMİREL Tez Danışmanı Prof. Dr. Cemalettin TAŞKIRAN Ankara – 2012 ÖNSÖZ Mevcut enerji potansiyelleri ve jeostratejik konumuyla uluslararası güçlerin ve dünyanın gündeminin ilk sıralarını işgal eden Irak, aynı zamanda Kürt milliyetçiliğinin bölgeye yayılma konusunda da başat rol oynamıştır. Bu çalışmada genel olarak, Irak’taki Kürtçülüğün tarihsel gelişimi ele alınarak, Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi(BKY)’nin dünü, bugünu ve geleceği ile Irak’ın gelecekte alacağı muhtemel şekiller esas alınarak; öngörülerde bulunulmak suretiyle, Ortadoğu ülkelerinin ve Türkiye’nin, Irak’taki Kürtçü gelişmeler merkezli karşılaşabilecekleri sorunlar ortaya konulması amaçlanmıştır. Tezimin hazırlanması sürecinde gerek bilimsel açıdan aktardığı bilgiler ve yol gösterici tavsiyeleri ve gerekse de çalışmanın başarıya ulaşması adına sağladığı manevi destek dolayısıyla, kıymetli hocam ve tez danışmanım Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran,’a ve ayrıca bana göstermiş oldukları sabır nedeniyle değerli aileme çok teşekkür ederim. Bu çalışmamın birçok kişiye faydalı olması dileğiyle. ii İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ.............................................................................................................i İÇİNDEKİLER..................................................................................................ii SİMGELER VE KISALTMALAR....................................................................vi TABLOLAR /ŞEKİLLER .............................................................................viii GİRİŞ …..........................................................................................................1 BİRİNCİ BÖLÜM SENARYO ANALİZ YÖNTEMİ 1.1.SENARYO ANALIZ YÖNTEMI NEDIR?...................................................3 1.2.SENARYONUN BILEŞENLERI………………………………………………5 1.2.1. Yönelim Ve Yönlendiriciler (Driving Forces)……………………...5 1.2.2. Mantik (Logics)…………………………………………..…………..6 1.2.3. Olay Örgüsü (Plot)……………..……………………………………6 1.2.4. Son Görüş (End States)…...…………………………………….....7 1.3. SENARYO GELIŞTIRME ADIMLARI……………………………………….7 1.3.1. Temel Meselenin Tanimlanmasi………….………………...……………..7 1.3.2. Tanimlanmiş Meselenin Çevresindeki Temel Kuvvetler....……..8 1.3.3. Yönelim ve Yönlendiriciler………………………………………….8 1.3.4. Önem Sirasi Ve Belirsizliğe Göre Sınıflandirma………………....9 1.3.5. Senaryo Mantiğinin Seçilmesi………..…………………………..10 1.3.6. Senaryolari Oluşturmak…………………………………………...11 1.3.7. Olasi Sonuçlar…………………………………………….………..13 1.3.8. Lider Göstergelerin ve Sinyallerin Seçilmesi .....……………….13 İKİNCİ BÖLÜM MİLLİYETÇİLİĞİN TANIMI 2.1. ETNİK VE VATANDAŞLIĞA DAYALI (SİYASİ) MİLLİYETÇİLİK……….15 2.2. SOSYOLOJİK TEMELLİ MİLLİYETÇİLİK YAKLAŞIMLARI……………..19 iii ÜÇÜNCÜ BÖLÜM IRAK’TA ETNİK MİLLİYETÇİLİK 3.1. SOYA DAYALI GRUPLAR……………………………………………….....25 3.1.1. Araplar………………………………………………………………25 3.1.2. Türkler (Türkmenler)……………………………… ………………26 3.1.3. Farslar ve Lurlar……………………………………………………30 3.1.4. Ermeniler……………………………………………………………31 3.1.5. Diğer Azınlıklar………………………………………….………….31 3.1.6. Kürtler……………………………………………………………….32 3.2. IRAK’TA MEZHEPSEL VE DİNİ GRUPLAR………………………………32 3.2.1. Şiiler…………………………………………………………………33 3.2.2. Sünniler……………………………………………………………..36 3.2.3. Yezidiler…………………………………………………………….38 3.2.4. Hıristiyanlar…………………………………………………………40 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM IRAK’TAKİ KÜRTLER VE KÜRTÇÜLÜK 4.1. IRAKLI KÜRTLER……………………………………………………………42 4.2. KÜRTÇÜLÜK…………………………………………………………………45 4.2.1. KÜRTLERİN MENŞEİ (KÖKENİ) ………………………..……. ..45 4.2.1.1. Mezopotamya’da Yaşayan Eski Kavimlere Dayanan Görüşler.……………………………………………………………46 4.2.1.2.Kürtlerin Kökeninin İran’ın Eski Topluluklarından Med’ler Olduğuna Dair 4.2.1.3.Kürtlerin Görüşler………………………………………48 Kökeninin Araplara Dayandıran Görüşler…………………………………………………………….49 4.2.1.4.Kürtlerin Kökenini Ermenilere Dayandıran Görüşler….50 4.2.1.5.Kürtlerin Türklerin Soyundan Geldiğine Dair Görüş……………………………………………………………….50 4.2.2. KÜRT TARİHİ İLE İLGİLİ İDDİALAR…………………………….52 4.2.3. KÜRTLERİN DİLİ …………..……………………………………. 54 iv 4.2.4. KÜRTLERİN COĞRAFYASI………..………………………... 57 BEŞİNCİ BÖLÜM IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ 5.1. IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ………….61 5,2. 1918-1958 DÖNEMİ IRAK’TA KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ…………........ ..70 5.2.1. 1918-1932 Dönemi Irak’ta Kürt Milliyetçiliği…………………….70 5.2.2. 1932-1958 Dönemi Irak’ta Kürt Milliyetçiliği…………………….80 5.3. 1958–1968 DÖNEMİ IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ………………86 5.4. SADDAM HÜSEYİN DÖNEMİNDE KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ…………....93 5.4.1. 1968- 1974 Dönemi Kürt Milliyetçiliği……………………………93 5.4.2.1974 Özerklik Yasası,1974-1975 Savaşı ve Cezayir Anlaşması ……………………………………………………98 5.4.3. İran–Irak Savaşı ve Iraklı Kürt Milliyetçiler…………………….105 5.5. KUVEYT İŞGALİ SONRASI IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ…..…112 5.5.1. Birinci Körfez Savaşı Ve Güvenlik Bölgesi Oluşturulması…...112 5.5.2 Kürtlerin Özerklik Talebi………………………………………….117 5.5.3 Bölgesel Kürt Yönetiminin (BKY) Kurulması…………………...119 5.5.4.Celal Talabani (KYB) –Mesud Barzani (KDP) Çatışması…….121 5.5.5. Washington Antlaşması’ndan Irak’ın İşgaline Irak’ta Kürt Milliyetçiliği……………………………………………………………….125 5.6. IRAK’IN İŞGALİNDEN GÜNÜMÜZE IRAK’TA KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ (2003-2011)……………………………………………………………………....132 5.6.1 Irak’ın İşgali ve Irak’ın Yeniden Yapılandırılması Döneminde Kürtler……………………………………………………………………..135 5.6.2 Irak’ta Parlamento Seçimleri ve Irak Anayasasında Kürtler….140 5.6.2.1 30 Ocak 2005 Seçimleri ve Kürtler……………………141 5.6.2.2. 2005 Irak Anayasası ve Kürtlerin Kazanımları………145 5.6.2.3. 15 Aralık 2005 Seçiminde Kürtler……………….……149 5.6.3. 31 Ocak 2009 Yerel Seçimleri ve Kürtler……………………...151 5.6.4. Bölgesel Kürt Yönetimi (BKY) Anayasa Taslak Çalışmaları…153 v 5.6.5. Bölgesel Kürt Yönetimi Parlamento ve Başkanlık Seçimi (25 Temmuz 2009)………………………………………………………158 5.6.6. 7 Mart 2010 Genel Seçimleri ve Sonrasında Kürtler………....162 ALTINCI BÖLÜM IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN BÖLGEYE MUHTEMEL YANSIMALARI 6,1. IRAK’TA MEVCUT DURUMUN DEVAMINDA KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN KOMŞU ÜLKELERE YANSIMALARI…...……176 6.1.1. Türkiye……………………………………………………………..181 6.1.2. İran…………………………………………………………………183 6.1.3. Suudi Arabistan.………………………………………………….185 6.1.4. Suriye……………………………………………………………...187 6.1.5. Ürdün………………………………………………………………188 6.1.6. İsrail…..……………………………………………………………189 6,2. IRAK’IN BÖLÜNMESİ DURUMUNDA KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN KOMŞU ÜLKELERE YANSIMALARI………………………………….190 6.2.1. Türkiye..……………………………………………………………195 6.2.2. İran…………………………………………………………………206 6.2.3. Suudi Arabistan…………………………………………………..209 6.2.4. Suriye………………………………………………………………211 6.2.5. Ürdün………………………………………………………………215 6.2.6.İsrail…………………………………………………………………216 SONUÇ…………………………………………………………………………...218 KAYNAKÇA……………………………………………………………………...222 EKLER……………………………………………………………………………239 ÖZET……………………………………………………………………………...244 ABSTRACT..…………………………………………………………………….245 vi SİMGELER VE KISALTMALAR AB :Avrupa Birliği ABD : :Amerika Birleşik Devletleri A.g.e.. :Adı Geçen Eser. A.g.m. :Adı Geçen Makale AYK :Anayasa Yazım Komisyonu BAC :Birleşik Arap Cumhuriyeti BKY :Bölgesel Kürt Yönetimi BM :Birleşmiş Milletler BMGK :Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi BOTAŞ Boru Hatları İle Petrol Taşıma Anonim Şirketi BÜSAM :Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi IGG :Irak Güvenlik Güçleri IGYK :Irak Geçici Yönetim Konseyi IİYK :Irak İslam Yüksek Konseyi IKC Irak Kürdistan Cephesi IKİH :Irak Kürdistan İslami Hareketi IKP :Irak Komünist Partisi IUİ :Irak Ulusal İttifakı İ-KDP :İran Kürdistan Demokratik Partisi KDHP :Kürdistan Demokratik Halk Partisi KDK :Kanun Devlet Konseyi KDP :Kürdistan Demokratik Partisi KDP-GK :Kürdistan Demokratik Partisi Geçici Komitesi KDVİ :Kürdistan Demokratik Vatansever İttifakı KİB :Kürdistan İslami Birliği KİC :Kürdistan İslami Cemaati KİH :Kürdistan İslami Hareketi vii KİL :Kürdistan İttifakı Listesi KSDP :Kürdistan Sosyalist Demokratik Partisi KSH :Kürdistan Sosyalist Hareketi KSP :Kürdistan Sosyalist Partisi KYB :Kürdistan Yurtseverler Birliği MM :Milli Menfaat OPC :Huzur Operasyonu (Operation Provide Comfort) ORSAM :Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi PARASTİN :Bölgesel Kürt Yönetimi İstihbarat Servisi PJAK :Kürdistan Özgür Yaşam Partisi PKK :Kürdistan İşçi Partisi SAVAK :İran İstihbarat Teşkilatı SOFA ABD Askerlerinin Irak’tan Çekilmesine Yönelik Anlaşma (States of Forces Agreement) SM :Stratejik Menfaat STK :Sivil Toplum Kuruluşları TBMM :Türkiye Büyük Millet Meclisi TPAO :Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı TSK :Türk Silahlı Kuvvetleri UNAMİ :Birleşmiş Milletler Irak Yardım Komisyonu (United Nations Assistance Mission for Iraq) UNHCR :Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (United Nation High Commissioner for Refugees) USAK :Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu viii TABLOLAR TABLO 1 :30 Ocak 2005 Irak Seçim Sonuçları…………………………..143 TABLO 2 :15 Aralık 2005 Seçim Sonuçları……………………………….150 TABLO 3 :25 Temmuz 2009 BKY Bölgesel Seçimleri Sonuçları……....159 TABLO 4 :7 Mart 2010 Seçim Sonuçları…………………..……………...164 TABLO 5 :7 Mart 2010 Seçimlerinde Kürt İttifak/ Partilerinin Vilayetlere Göre Oy Dağılımı….………………….………….167 ŞEKİLLER ŞEKIL 1. Senaryo’nun Temel Bileşenleri……………………………………….5 ŞEKIL-2: Senaryo Oluşturma Akış Diyagramı Kısım 1……………………….12 ŞEKIL-3: Senaryo oluşturma akış diyagramı Kısım 2…………………..…….12 GİRİŞ Kürtçülüğün tohumları emperyalist devletlerce 18.yüzyılın son çeyreğinde atılmaya başlanılmıştır. Osmanlı döneminde ise etnisite dışındaki sebeplerle aşiretlerin başkaldırıları görülmektedir. Ancak bunlar bugünkü anlamda milliyetçilik duygusu ve devlet kurmak maksadıyla yapılan başkaldırılar değildir. Osmanlı Devletinin çöküşü sonrası bölgeye yerleşen emperyalist devletlerin de yoğun çalışmalarıyla Kürtçülük faaliyetleri hız kazanmıştır. Özellikle farklı etnik ve mezhepsel gruplarının oluşturduğu Irak; merkezi yönetiminin istikrarsız (darbelerin yoğun yaşanması) ve buna bağlı olarak güçsüz olması sebebiyle Kürtçülüğün rahatça yaşam sürdürülebildiği bir yer olmuştur. Nitekim günümüze kadar yaşanan tüm siyasi ve toplumsal olguları kendi kazanımları için kullanan ve emperyalist devletlerin yanında bulunarak kazanımlarını en üst seviyeye çıkaran Irak Kürtleri, küresel güçlerin de yardımıyla Ortadoğu’nun sınırlarını yeniden çizilmesine neden olabilecek güce ve ortama ulaşmak üzerelerdir. Çalışmamda, Senaryo Analizi Yöntemi çerçevesinde Irak’taki Kürt milliyetçiliğinin gelişimini ele alarak, Kürtçülüğün bölge ülkelerine muhtemel yansımalarına yönelik öngörülerde bulunulacaktır Bu öngörülerde öncelikli olarak küresel aktörlerin bölgesel planlamalarına uygun olarak hareket edecekleri öngörülmektedir. Ayrıca Irak’taki gelişmeler üzerinde, dünya enerji kaynakları üzerinde yaşanan küresel güç mücadelesinin etkili olacağı, bu çerçevede ABD’nin Ortadoğu’da etkinliğini sürdürmek isteyeceği, bu maksatla Kuzey Irak’ın ve Kürt nüfusun stratejik öneme haiz olduğu, Irak’taki sosyal ve siyasi değişebileceği ve bu durumun dengelerin her an Irak’la komşu olan ülkeleri doğrudan etkileyeceği varsayılmaktadır Çalışmamın birinci bölümünde; Senaryo Analiz Yöntemi tanımlanmış, bileşenleri ve geliştirme adımları açıklanmıştır. 2 İkinci bölümde etnik ve vatandaşlığa dayalı milliyetçilik kavramları karşılaştırılmış ve sosyoloji temelli milliyetçilik yaklaşımlarına dair uzmanların görüşleri incelenerek milliyetçilik kavramı açıklanmıştır. Üçüncü bölümde Irak’taki soya dayalı ve mezhepsel/dini gruplar ele alınmıştır. Bu kapsamda grupların toplumsal, siyasal ve ekonomik durumları ile anayasal hakları göz önünde bulundurularak Irak’ta var olan etnik milliyetçilikler açıklanmıştır. Dördüncü bölümde Iraklı Kürtler ve Kürtçülük konuları ele alınmıştır. Bu kapsamda ilk olarak Iraklı Kürtlerin siyasal, toplumsal, ekonomik yapıları ve tarih içerisindeki anayasal kazanımları incelenmiştir. Müteakiben Kürtçülüğün tanımı yapılarak, genel olarak Kürtçülüğün kültürel boyutu karşılaştırmalı olarak tartışılmıştır. Beşinci bölümde tarihten günümüze Irak’taki Kürt milliyetçiliğinin bütün evreleri ele alınmıştır. Altıncı ve son bölümde ise; Irak’taki mevcut durumun devamında ve Irak’ın bölünmesi durumunda komşu ülkelere muhtemel yansımaları ele alınmıştır. 3 BİRİNCİ BÖLÜM SENARYO ANALİZ YÖNTEMİ 1.1. Senaryo Analiz Yöntemi Nedir? Senaryo analizi, yönü geleceğe dönük (ex-ante) bir analiz yöntemidir.1 Geleceği görebilmek amacıyla olası birden fazla gelecek resmi çizmek biçiminde açıklayabileceğimiz senaryo analizi metodu, tahmin edilen gelecek sayısını arttırarak, gelecek için normal ve beklenenin dışında olası geleceklerin de varlığını baştan kabul ederek bu geleceklerin neler olduğunu belirleme amacını taşır.2 Böylece gerçekleştiğinde büyük tutarlı zararlara yol açabilecek, beklenmeyen ve sıra dışı operasyonel risklerin değerlendirilmesi sağlanır.3 Daha bilimsel bir ifade kullanmak gerekirse; Senaryoyu, belirli bir sürecin sabit bir girdi grubu için oluşan saçaklı(fuzzy) sonuçları(farklı değerde olasılıklı, birden fazla durum kümesi) içindeki her bir olası durumu ifade eden terim olarak tanımlayabiliriz.4 Senaryolar muhtemel geleceğin yansımalardır. Bu yansımaları tahmin ya da kehanetle karıştırmamak gerekir. Senaryolar, ne olabileceğine dair kanı ve neler olacağına yönelik farazilerin birleşimidir. Kesinlikle ne olacağına dair tahminler değildirler.5 Yöneticilerin alışılmamış bir geleceğe hazırlık yapması, olaylar dizisinin sonuçları hakkında bilgi sahibi olmasını sağlayan senaryoların genel olarak dört amacı bulunmaktadır. Bunlar: Anlamayı artırmak, yeni kararlar 1 Ertuğrul Umut Uysal,” Operasyonel Risk Yönetiminde Senaryo Analizi”, Bankacılar Dergisi, Sayı: 69, 2009, s.79. 2 (Erişim) http://www.belgeler.com/blg/2c9j/ngr-ssy, 13 Aralık 2012, s.24 3 Uysal, A.g.m.,s,73. 4 Murat Sevencan.“Bir Stratejik Öngörü Metodu Olarak Senaryo Planlama”,Köksav E-Bülten Kök Sosyal Ve Stratejik Araştırmalar Vakfı, Şubat 2010(Erişim) http://www.koksav.org.tr/hassas_konular/260210_kok-hk-msevencan.pdf, 13 Aralık 2012,s.,6 5 Liam Fahey, Robert M. Randall, ”What’s Scenario Learning?”, Learning From The Future: Competitive Foresight Scenarios, John Wiley&Sons, Inc. New York, 1998, s. 6-7. 4 üretmek, varılan kararları yeniden şekillendirmek ve tesadüfî durumlarda alınacak kararları tanımlamaktır.6 Senaryo analizinin 1950’li yıllarda yöneylem araştırmasında kullanılan yöntemlerden kaynaklandığı söylenebilirse de, Senaryo Analizi kavramı ilk kez 1967 yılında RAND (Research And Development) Corporation isimli düşünce kuruluşu yazarlarından Herman Kahn tarafından kullanılmıştır. Kahn senaryoyu “dikkatleri nedensel süreçlere ve kararlara odaklamak amacıyla yaratılan, varsayımlara dayanan olaylar dizisi” olarak tanımlamıştır. Kahn’dan sonra Gaston Berger de “Phenomenologies du Temps et Prospectives” adlı eserinde senaryo kavramına değinmiştir. Günümüzdeki anlamını karşılayacak şekilde gelişmesi ise 1970 li yıllara denk gelmektedir.7 Her ne kadar Kahn ve Breger tarafından kullanılsa da, yöntemin gelişmesi Pierre Wack’ın 1971 yılında Shell şirketi için hazırladığı 8 ve iki yıl sonraki petrol krizini doğru şekilde tahmin eden senaryoya borçludur. Günümüzde dahi en başarılı senaryo analizi olarak karşımıza çıkan Wack’ın senaryosu sayesinde ilgili firma krizden en yüksek fayda ile çıkmıştır. Diğer taraftan adı senaryo analizi olarak karşımıza çıkmasa da bu metodun Clausewitz ve Moltke gibi 19. yüzyılın askeri otoritelerinin de kullandığına tanık olmaktayız. Bu dönemde temelde savaş oyunları için taban oluşturmak maksadıyla kullanılan metot, günümüzde kullanımları çeşitlenerek risk analizi temelli planlamalardan, topyekûn stratejik kaynak tahsisi hesaplamalarına kadar çeşitli kademe ve perspektiflerde yoğun olarak kullanılmaktadır.9. 6 Fahey, Randall, A.g.m., s. 12-14. Sevencan, A.g.m.,s.6. 8 Brian Marsh, “Using Scenarios to Identfy, Analyze, And Manage Uncertanity”, Learning From The Future: Competitive Foresight Scenarios, John Wiley&Sons, Inc. New York, 1998, s.43. 9 (Erişim) http://www.belgeler.com/blg/2c9j/ngr-ssy, 13 Aralık 2012, s.24 7 5 1.2. Senaryonun Bileşenleri Senaryoların akla uygun (muhtemel, inanılır, konu ile ilgili) olması gerekir. Senaryonun inanılabilir ve muhtemel olabilmesi için mantık testinden geçmesi gerekmektedir. Ayrıca tasarlanan geleceği kanıtlamak niyetli de yapılmaz. Sonuç itibariyle ulaşılacak makul sonuç gerçekçi veya öyküsel içeriği destekleyici kanıtlar içermelidir. Senaryonun bütün parçaları sağlamca sorgulanmalıdır. Eksiksiz bir senaryo dört bileşenden oluşur. Bunlar10; Yönelim ve Yönlendiriciler (Driving Forces), Mantık (Logics), Olay Örgüsü (Plot) ve Son Görüş (Endstates)’tür. Şimdiki Dünya Olay Örgüsü veya Hikaye Son görüşe ulaşılıncaya kadar sırasıyla olacak olaylar Son Görüş Senaryo süreci sonrasında hakim olunan durum, görüş Mantık Yazılacak olay örgüsünün içeriğinin açıklayıcı ve mantıklı olması Şekil 1. Senaryo’nun Temel Bileşenleri (Kaynak:Fahey, Randall,A.g.m.,s 10) 1.2.1. Yönelim ve Yönlendiriciler (Driving Forces) Senaryo örgüsü sadece yaratıcı yazım yapmak değildir. Senaryo yönelim ve yönlendiriciler tarafından oluşur. Bunların şekillenmesi ve 10 Fahey, Randall, A.g.m., s.9. 6 gelişmesiyle tam bir örgüsel olay anlatılmış olur. Bazı yönelimler örgüsel hikâyeyi sayısız yöntem (yol) üzerinde etkileyebilirken, genel olarak yönelimler ve yönlendiriciler; Çevresel güçler ve geleneksel davranışlar olmak üzere ikiye ayrılır. Ekonomik, sosyal, kültürel, ekolojik, teknolojik olaylar, eğilimler ve gelişmeler senaryoyu tasarlarken senaryonun olmazsa olmazıdır. 11 yönelim ve yönlendiriciler olarak Benzer şekilde geleneksel davranışlar, birçok farklı iş organizasyonları, politik partiler, devletsel organlar ve bölgesel ve uluslar arası organları senaryo içerisinde açık şekilde içerir. 1.2.2. Mantık (Logics) Senaryo mantığı, senaryonun örgüsel hikayesi ve olay örgüsünün temelini oluşturarak akla yatkın olmasını sağlar. Olay örgüsünde “Niçin?” sorusu temelinde “Ne?” ve “Nasıl” sorularına cevap arar. Ayrıca senaryoyu etkileyen özel güçlerin veya oyuncuların davranışlarının nedenlerini açıklar. Şayet karar vericiler, senaryonun mantığını anlamazlarsa senaryoyu inandırıcı veya makul olarak göremezler12. Dolayısıyla geleceği yüzde yüz doğrulukla öngörse bile senaryonun mantığının olmaması kendisini gerçekleşme olasılığı olmayan bir komplo teorisi olmaktan kurtaramaz. 1.2.3. Olay Örgüsü (Plot) Son görüş, bir veya daha fazla olay örgüsü veya hikayenin çıktısıdır. Her olay örgüsü şimdi ile son görüş arasında birbirlerini bağlayan bir hikaye içerir. Özel geleceğin veya dünyanın olabilmesi için neler olması gerektiğini resimlemektedir. 11 12 Fahey, Randall, A.g.m., s .9. Fahey, Randall, A.g.m., s. 10-11. 7 1.2.4. Son Görüş (End States) Senaryoyu özel ve net olarak ifade edebilmek için tam ve ayrıntılı şekilde son görüşün tanımlanması gerekir. Karar vericiye özel şartlar ve zaman içinde belirli bir gelecekte veya dünyada neler olacak diye sorar. Ayrıca karar vericiye “Eğer bu olursa ne olur?” sorusunu sorarak son görüşün oluşması amaçlanır. Senaryolar yapılış amaçları göz önünde bulundurularak, son görüşler son derece ayrıntılı yazılabileceği gibi yüzeysel ibarelerle de yazılabilir. Bu bölüm inşa edilirken iki hususa dikkat edilmesi gerekmektedir. Bunlardan birincisi: Son görüşü tanımlamada yorumlama tuzağına düşülmemelidir. Zira bu yapılırsa sıradan bir tahminden farkı kalmayacaktır. İkinci önemli unsur ise; geleceğin dinamikleri açıkça (son görüşe nasıl ulaştık?) tanımlanmalı, yüzde yüz doğrulukla son görüşü oluşturma amaçlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, senaryolar zaman içinde belirli bir noktayı kapsayandan ziyade gelişen bir hikâyenin filmi olarak anlaşıldığında çok daha değerlidir. 13 1.3. SENARYO GELİŞTİRME ADIMLARI 1.3.1. TEMEL MESELENİN TANIMLANMASI Mesele belirlendiğinde, meseleyi oluşturan soru ya da soruların aşağıdaki belirli birtakım özelliklere sahip olması gerekmektedir. Bunlar: 13 14 Odaklanacak olan konu ya da alan, Değişimin gözleneceği kavram ve değer birimleri, Senaryonun oluşturulacağı zaman dilimidir.14. Fahey, Randall, A.g.m., s.11-12. Sevencam, A,g.m.,s.14. 8 Senaryo geliştirilirken, tümden gelim yöntemi yerine tümevarım yöntemini izlemek daha uygundur. Bunun için belirli bir fikir veya konu belirleyip daha sonra bunun etraflıca kurulumu yapılır. 15 Senaryolar, kurulacak konuya göre hangi açıdan bakıldığına yönelik değişik girdileri göz önüne almayı gerektirir. Bir olayın veya problemin çözümüne yönelik olarak her farklı girdiye göre ayrı bir bakış açısı sağlamak gerekebilir. Bu nedenle yüzeysel ve genelleştirilmiş yaklaşımlar problemi çözmeye yeterli olmayabilir. Senaryo kurucunun, tanımladığı probleme yönelik, çözüm sağlayan veya herhangi bir sonuca ulaşmayı kolaylaştıran senaryoları doğru kurması ve sonuca ulaşmak için gerekli yolları belirlemesi ilk adımdır. Bunun için en iyi yol verilmesi gereken çok önemli kararın tanımı ile başlamak ve bunun yönetimi için bir mantık silsilesi oluşturabilmektir. 1.3.2. TANIMLANMIŞ MESELENİN ÇEVRESİNDEKİ TEMEL KUVVETLER Senaryo analizi için ilk adım temel mesele veya kararın tanımlanmasıysa ikincisi bunu başarmak için yardımcı olabilecek unsurlarla engelleyici olanları listelenmesidir. Bu aşama problemin mikro çevresidir. 1.3.3. YÖNELİM VE YÖNLENDİRİCİLER İlk iki basamak tamamlandıktan sonra sıra, oluşturulan bu ana unsurların içinde bulundukları ve parçası oldukları ortamın analizine gelir. Bu İlk iki basamaktaki temel unsurların etkilendikleri makro çevresel güçlerin listelenmesi senaryonun gerçekliğinde çok önemli bir yere sahiptir. Bu noktada sosyal, ekonomik, politik, çevresel, teknolojik faktörlerin de mevcut 15 Peter Schwartz,”The Art Of The Long View: Paths To Strategic Insight For Yourself And Your Company”, Currency Doubleday Press, New York, 1991, s.241. 9 listeye eklenerek senaryoların oluşturulabilmesi için yeni sorular da belirlenir. Bu sayede daha önce belirlediğimiz mikro çevreyi yönlendiren makro çevreyi tespit etmiş oluruz. Üçüncü aşama aynı zamanda problemin ilk basamaklarında görülemeyecek bazı unsurlarında tanımlanmasını sağlar. Bu aşamanın eksiksiz kurulumu senaryonun da başarısını artırır. Bununla birlikte bu aşama çalışmanın en çok araştırma gerektiren adımıdır. Araştırmacı konunun en önemli olgularını, yönelimlerini, faktörlerini ve kırılma noktalarını eksiksiz analiz edebilmelidir.16 1.3.4. ÖNEM SIRASI VE BELİRSİZLİĞE GÖRE SINIFLANDIRMA Bu adımda çalışmanın önceki adımlarında belirlenen unsurlar iki bölümde incelenir. Birinci bölümde: tanımlanan temel meselenin başarısı için belirlenen temel unsurlar ile yönelim ve yönlendirici kuvvetlerin önem derecelerinin oluşturulmasıdır. İkinci bölümde: bu unsurların ve yönelimlerin etrafındaki belirsizliklerinin derecelendirilmesidir. Amaç en önemli, en etkili ve en belirsiz iki veya üç unsurun ya da yönelimin belirlenerek çalışmanın bunlar üzerinde yoğunlaşmasını sağlamaktır. Bir senaryoyu etkileyen onlarca faktör olabilir. Burada esas olan bu faktörler içinde en etkili, en güçlü ve bazen diğer faktörleri de istenen doğrultuda şekillendirebilenleri bularak çalışmayı sadeleştirmektir17. Yönelimlerin belirlenmesinde uygulanacak metot, düz bir şekilde sorularda belirtilen konular açısından tarafların kararını etkileyecek bağımsız değişkenlerin ardı ardına sıralanmasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken temel husus, basitleştirmek adına, bu faktörlerden yalnız tarafların kararlarında fark edilir değişiklik yaratanları ve de rastgele değişken olarak 16 17 Schwartz, A.g.e.,s.242-243. Schwartz, A.g.e., s.243. 10 adlandırdığımız türden olmayan bağımsız değişkenleri almamız gerekliliğidir. Zira “Kelebek Etkisi” mantığıyla bakıldığında her şey başka bir şeyi etkiler. Fakat bu modellemelerde esas olan bizzat etkili olan faktörün ele alınmasıdır. Yönlendiricilerin senaryo planlamasındaki temel işlevi her bir senaryo içinde tarafların kararları üzerinde o senaryo için seçilmiş olan yönlendiricinin belirleyici rol oynamasıdır. Yönlendirici belirlerken ise her bir senaryo için yalnız bir yönlendirici olması gerektiğine dikkat edilmelidir.18 1.3.5. SENARYO MANTIĞININ SEÇİLMESİ Dördüncü adımdaki işlem nihai senaryoların doğrultularındaki farkların ortaya çıkmasını sağlar. Bu doğrultuları saptamak, tüm senaryo oluşturma sürecindeki en önemli adımlardan biridir. Burada amaç, karar vericinin birçok benzer senaryo arasından fark oluşturan birkaç senaryoyu seçmesidir. Eğer senaryolar bir konuyu öğrenme aracı olarak kullanılacaksa öğrettiği dersler temel kararın başarısı temeline oturtulmalıdır. Her bir belirsizliğe göre senaryo oluşturmak bu senaryoların sayısının sonuca katkıda bulunmayacak kadar çoğalmasına neden olabilir. Bu nedenle öncelikle karar verici için fark yaratacak temel belirsizlik veya senaryo etkenlerinin seçilerek bunlar doğrultusundaki senaryoları dikkate almaları hem zaman hem de etkinlik açısından uygun olacaktır. Pek çok şey gerçekleşebilir ancak sadece birkaç senaryo detaylı bir şekilde oluşturulabilir veya birkaç senaryonun süreci tahlil edilebilir nitelikte olur. Burada göz önünde bulundurulması gereken husus: Durumun veya olayın süreçsel gelişiminin yakalanması ve çalışmanın amacından uzaklaşılmamasıdır.19. 18 19 Sevencan, A.g.m., s.18-19 Schwartz, A.g.e., s. 243-245. 11 1.3.6. SENARYOLARI OLUŞTURMAK Buraya kadar olan kısımda sonuca yönelik en önemli kuvvetler saptanarak ayırt edici senaryolar oluşturulur. Altıncı adımda ise önceki bölümlerde saptanan temel unsurlar ve yönelimlere dönülerek senaryoların iskeletleri kurulur ve yapısı oluşturulur. Her temel unsur ile yönelim ve yönlendiriciler, her bir senaryoda atlanmadan ve unutulmadan sürece dahil edilmelidir. Bazen bir belirsizliğin hangi yönden bir senaryoda konumlandırılacağı anlaşılabilir olabileceği gibi bazen de tamamen öngörülemez halde de olabilir. Bu durumda senaryoya, senaryo kurucu tarafından bilindik bir öğe daha katılarak sonuçlar tahmin edilmeye çalışılabilir20 Senaryo ana hatları oluşturulurken joker senaryolar da hazırlanmalıdır. Joker senaryo (Wildcard Scenario), olma olasılığı belirli bir zaman dilimi için oldukça düşük ama gerçekleştiğinde temel kurguyu tamamen değiştiren olaylar sonrasını betimlemek için kullanılmaktadır. Bu sebeple öncelikle bu tarz dönüm noktası teşkil eden durumların olup olmadığının kontrolü gerekmektedir. Olası joker senaryolar için; Odaklanan konuyu ne kadar etkiler? Yönelimleri ne kadar sarsar? Soruları yöneltilmelidir. Karakteristiği itibari ile aniden gelişmesi muhtemel olan joker senaryolar, planlanan senaryo sürecinin vadesi ne olursa olsun, hep çok kısa vadeli olarak alınması gerektiğinden, senaryonun tetikleyicisi olan olaylar zincirinin açık şekilde ifade edilmesi en önemli unsurdur21. 20 21 Schwartz, A.g.m., s. 245. (Erişim) http://www.belgeler.com/blg/2c9j/ngr-ssy, 13 Aralık 2012, s.31-32. 12 Şekil-2: Senaryo Oluşturma Akış Diyagramı KISIM1(Sevencan,A.g.m.,s.22) Şekil-3: Senaryo oluşturma akış diyagramı KISIM 2 (Sevencan,A.g.m.,s.22) 13 1.3.7. OLASI SONUÇLAR Senaryoların detaylı bir şekilde oluşturulması yapıldıktan sonra, sıra birinci adımda geleceği bize öngören odak noktamıza geri dönmeye gelir. Bu bölümde aşağıdaki sorulara net ve tutarlı cevaplar verilebilmelidir. Temel konumuz veya kararımız senaryo içerisinde nasıl görünmektedir? Oluşturulan senaryo hangi noktalardan saldırıya açık, savunmasızdır? Karar veya stratejimiz bütün senaryolar karşısında sağlamlığını koruyor mu? 1.3.8. LİDER GÖSTERGELERİN VE SİNYALLERİN SEÇİLMESİ Elde edilen sonuçların değerlendirildiği, yetersiz görülen, aksayan durumların sebeplerinin ve daha doğru davranış şekillerinin ortaya konulduğu, gerekirse senaryoya karşı geliştirilecek davranış şekillerinin yeniden düzenlendiği aşamadır. Zamanın akışı doğrultusunda, belirlenen senaryolardan hangilerini gerçekleşmesinin daha olası olduğunu önceden bilmek önemlidir. Bazen zamanla değişimin doğrultusu açıkken bazen verilen senaryo için belirlenen lider göstergeler zayıf olabilir. Bir kez değişik senaryolar oluşturulup kurulduktan ve olası sonuçlar saptandıktan sonra devam eden süreci izlemek için birkaç gösterge tespit ederek zaman ayırmak ve sonuçları tahmin etmek uygundur. Eğer bu göstergeler dikkatlice ve yaratıcı bir şekilde seçildiyse konuyla ilgili başarılı bir sıçrama yapılabilir ve rakiplere fark atılması mümkün olacaktır. Eğer senaryolar sadece önceki basamaklara uygun inşa edilirse; çalışma, yoğunlaşılan konu odaklı birkaç temel unsurun düzenli bir şekilde tahmini yönünde olacaktır. Senaryoların içindeki mantıksal tutarlılık, ana göstergeler sayesinde tahmin edilebilen olası sonuçların ayrıntılı açıklamasının yapılabilmesine 14 imkân verir22. Senaryo analizindeki tutarlılık üç farklı boyutta karşımıza çıkabilir. Bunlar: Her bir senaryo kendi içindeki olay ve tepkiler birbirleriyle tutarlı olmalıdır. Gerçekleşmesi beklenen olaylar dizisinin gerçekten beklenen sırayla, evrimle ve nihai durumda gerçekleşmesinin mümkün olup olmaması değerlendirilmelidir. Senaryo planlama sırasında tanımlanan tüm bağımlı değişkenlerin öngörülen her bir senaryo içindeki tepkileri bu belirli değişken için eldeki istihbaratla tutarlılığı değerlendirilmelidir23. Bu son aşama sonrasında eksikliklerin de giderilmesiyle, elde edilen öngörünün son hali karar vericinin kullanımına hazır hale gelmiştir. 22 23 Schwartz, A.g.e., s. 246-247. Sevencan, A.g.m., s.24. 15 İKİNCİ BÖLÜM MİLLİYETÇİLİĞİN TANIMI 2. 1. ETNİK ve VATANDAŞLIĞA DAYALI (SİYASİ) MİLLİYETÇİLİK Milliyetçilik, birçok siyasal hareketin baş aktörü olmasına rağmen tanımlanmada ortak bir noktaya ulaşılamamıştır. Tanımlamadaki bu güçlüğün sebebi; insan topluluklarının çeşitliliği ve milliyetçilik olgusunun her toplumda ayrı süreçler izleyerek ortaya çıkmasıdır.24 Bazılarına göre milliyetçilik bağımsız bir devlet yapısına sahip ya da özerklik peşinde koşan salt siyasi bir ideal iken, bazılarına göre ise; milliyetçiliğin daha çok kültürel bir ideal olduğunu ve bu kültürel varlığı korumak için bağımsız bir devlete sahip olmadan da gerçekleşebileceğini savunurlar. Milliyetçilik kavramı çok farklı sınıflandırmalar içermekle beraber en popüler olanları etnik milliyetçilik ve vatandaşlığa dayalı milliyetçiliktir. Etnik milliyetçilik, kültürel, kolektivist, organik, soycu (geneological) milliyetçilik olarak; vatandaşlığa dayalı milliyetçilik ise siyasi, bireyci, gönüllü, toprağa bağlı milliyetçilik adlarıyla da karşımıza çıkmaktadır.25 Birçok yazara göre milletlerin ne olduğu sorusunun cevabı milletlerin etnik temelinde aranmalıdır. Etnisite kavramı bazı yazarlara göre milleti oluşturan etnik birimlere işaret ederken bazı yazarlarsa etnisite ile doğrudan “milliyet“ i kastetmektedir. Çek asıllı yazar Ernest Gellner’e göre ise26 “etnisite ya da milliyet, aralarında “sınırlar” bulunmayan insanların ırksal benzerliğe (ethnomy) ve güçlü duygulara sahip oldukları durumun adıdır. 27 24 Y.Furkan Şen, Yeni Dönemde Eski Tartışmalar: Göç, Etnisite, Milliyetçilik, Kürtçülük, Laiklik, Ankara, Yargı Yayınevi, 2006, s. 271. 25 Umut Özkırımlı, Milliyetçilik ve Türkiye- Avrupa Birliği İlişkileri, İstanbul, TESEV Yayınları, 2008, s. 17. 26 Ernest Gellner, Milliyetçiliğe Bakmak, İstanbul, İletişim Yayınları , 1998, s. 59. 27 Zübeyde Süllü, Siyasal İletişim Süresince Milliyetçi Söylemin Kullanımı, Doktora Tezi, Ankara, Gazi Üniversitesi, 2007, s. 71. 16 Vatandaşlık statüsü de milliyetçiliklere göre değişim göstermektedir. Etnik milliyetçilikte vatandaşlık statüsü; ilkçi28 bağlılıklar temelinde tanımlanan organik bir topluluk kavrayışı paralelinde ele alınıp, ulusa üyeliği bireysel bir seçim olarak değil, bireyin ve ulusun yazgısını birleştiren kaderci bir belirlenimin sonucu olarak takdim eder. Yurttaşlığa dayalı milliyetçilikte ise vatandaşlık statüsü, hem evrensel insan haklarının hem de bireysel hak ve özgürlüklerin bir uzantısı olarak tanımlanmaktadır. Böylece vatandaşların gönüllü katılımlarıyla inşa edilen siyasal bir birlik idealinin boyut kazanması olan ulus; formal eşitliğin, demokratik katılımın ve liberal değerlerin mevkisi olarak konumlandırılır.29 İki milliyetçilik arasındaki ayrımın köklerini ilk olarak Alman tarihçi Friedrich Meinecke’de görmekteyiz. 1907 yılında yazmasına rağmen 1970 yılında İngilizceye çevrilen “Cosmopolitanism and the National State“ adlı eserinde milliyetçiliği, devlet-millet ve kültür-millet olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Yine Alman tarihçi Hans Kohn’ın 1944 yılında yayınladığı “The Idea of Nationalism“ adlı kitabında ise bu sınıflandırmaya coğrafi ve ahlaki bir boyut kazandırılmıştır. Kohn’a göre milliyetçilik “doğu” ve “batı” milliyetçiliği diye ikiye ayrılmaktadır. “Batı” dan kasıt; İngiltere, Fransa, Hollanda ve İsviçre gibi Batı Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri’dir. “Doğu” dan kasıt ise; Orta ve Doğu Avrupa ya da Asya kıtasıdır. Yazara göre “Batı“ da milliyetçiliğin doğuşu siyasi bir olaydır ve millet, milliyetçilik doğmadan önce vardır ya da milliyetçi hareketle eş zamanlı olarak ortaya çıkmıştır. “Doğu“ haricindeki devletlerde ise milliyetçilik batıya göre daha geç ve siyasi toplumsal gelişimlerini tamamlamadan oluştuğu için ilk olarak kültürel alanda ifade 28 İlkçi yaklaşıma göre: Etnik kimlik, doğal, sabit ve kan bağı ile gelen değişme nitelikleri içerdiğini ve bir ulusun ancak bu temeller üzerine inşa edilebileceğini kabul ederek ezelden var olduklarını öne sürer. Bu yaklaşımı savunan araştırmacılara göre insan aile içinde doğdukları gibi etnik topluluk içinde doğarlar. Mehmet Ş.Toker, “Etnik Milliyetçilik Sorunları ve Birleşmiş Milletler”,Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Beykent Üniversitesi, 2009,s. 2-3. 29 Banu Eryılmaz,”Bir Söylem Olarak Milliyetçilik”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt/Vol:10- Sayı/No: 1, 2010, s.178. 17 edilmiştir. Başlangıçta kitlesel destekten yoksun olan bu oluşum, aydınların ve şairlerin çabalarıyla (ki bunlar da Batı’yı örnek alarak) yaratılmıştır. 30 Kohn’a göre; Batı milliyetçiliği; hümanist, evrenselci, barışçıl olup, vatandaşların “yurttaşlık“ ilkesi altında “eşitler” olarak yaşadıkları milliyetçiliklerdir. Ayrıca diğer milliyetçiliklere tahammül gösterip ve hatta onları onaylayan “Batı” ya ait olan, olması gerekendir ve “iyi” olanıdır. 31 Bu ayrımın günümüzdeki savunucularından Kanada asıllı Michael Ignatieff’e göre vatandaşlığa bağlı milliyetçilik, hiçbir etkene bakılmaksızın milletin siyasi değerlerini gönüllü olarak paylaşan herkese açıktır. Gönüllü birey bu seçimi özgür iradesiyle yapar. Etnik milliyetçilik ise etnik köken ve kültürel-tarihsel milli kimliğe vurguda bulunur, dışlayıcıdır. Milleti ortak paydada buluşturan değerler din, dil, örf ve adetler gibi bireyin özgür iradesini bağlı olmayan etmenlerdir ki bunlar doğuştan kazanılır sonradan seçilemez. Milliyetçiliğin, milli kimliklerin geçmişten kalan mitler, değerler ve sembollerin etkisi altında şekillendiğini savunan etno sembolcü yaklaşımın önde gelen isimlerinden Anthony D.Smith’e göre milliyetçilik; etnik temelleri olan siyasi bir harekettir. Smith’e göre etnik bir topluluğun sahip olması gereken altı ana özelliği bulunmalıdır. Bunlar; kolektif bir özel ad, ortak bir soy miti, paylaşılan tarihi anılar, ortak kültürü farklı kılan bir veya daha fazla unsur, özel bir yurtla bağ ve nüfusun önemli kesimleri arasında dayanışma duygusudur. Bunlara ilaveten yazara göre modern çağla beraber; demokratik doğrudan katılım, refah seviyelerinin yüksek olması, hak ve özgürlüklerinin korunması gibi unsurların bireylerin ait olduğu gruba bağlılıklarını artırdığını ifade etmektedir.32 Genellikle etnik milliyetçilik, bağımsızlık öncesi hareketler ve bağımsızlık sonrası hareketler olmak üzere iki kategoride incelenmektedir. 30 Özkırımlı, A.g.e., s. 17. Emre Gökalp,”Milliyetçilik: Kuramsal Bir Değerlendirme” ,Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,Cilt/Vol.:7- Sayı/No: 1, 2007, s. 285. 32 Anthony D Smith, Milli Kimlik, Çev.: Bahadır Sina Şener, İstanbul, İletişim Yayınları, 2009, s. 42. 31 18 a).Bağımsızlık Öncesi Hareketler: Millet düşüncesi temelde etnik ve jeneolojik hareketlerdir. Bu hareketlerin amacı daha büyük bir siyasi birimden ayrılmak ve yeni bir “etnisiteye dayalı” millet oluşturmaktır. Bu harekete “ayrılıkçı” milliyetçilikler ya da “diaspora” milliyetçilikler denilmektedir.33 b)Bağımsızlık Sonrası Hareketler: Bu tür hareketlerde bağımsızlığını kazanmış olan “etnisite” milletin sınırlarının dışında bulunan soydaşlarını ve onların yaşadıkları toprakları kapsayacak şekilde genişlemeyi ve daha büyük milli devlet kurmayı amaçlarlar. Bunlar “irredantizm” ve pan milliyetçilerdir.34. Bu bakımdan yurttaşlık milliyetçiliği ve etnik milliyetçilik arasındaki ayrım, “iyi” ve “kötü” milliyetçilikler olarak bölünür. Bu ayrımı, tarihsel akış içerisinde ve çözümlemeli olarak ele aldığımızda son derece sorunlu olduğunu görebiliriz. Zira hangi milliyetçiliğin hangi kategoriye ait olduğunun herhangi bir ölçütü yoktur. Kohn’un bu ayrımı tamamen keyfidir. Zira etnik çatışmalar; Belçika, Kuzey İrlanda, Çekoslovakya gibi örnekler yazarın “Batı” olarak tanımladığı yerlerde yaşanmıştır. Nitekim İngiltereli sosyolog Anthony D. Smith’e göre yurttaşlık milliyetçiliği, “yurttaşlık ve onun faydalarının karşılığı olarak sıklıkla etnik topluluk ve bireyselliğin terk edilmesini, etnik dinin özelleştirilmesini ve milli devletin sınırları içindeki azınlıkların etnik kültür ve mirasının marjinalleşmesine talep ettiğini” dolayısıyla etnik milliyetçilik kadar dışlayıcı ve baskıcı olabileceğini dile getirmiştir.35 Hali hazırda Kanada Trent Üniversitesi’nde Politika Profesörü Pickel bu normatif ayrımın; milliyetçiliği bir ideolojiye ya da doktrine indirgediğine dikkat çekerken36, Kanada asıllı Walleri ise; bu ayrımı, zayıf ve güçlü devletler, gelişmiş ve bağımlı ekonomiler, azınlık ve çoğunluk uluslar 33 Süllü, A.g.e., s. 74. İrredantizm: Dil, gelenek, görenek ve çeşitli kültür değerleri bakımından bir birlik gösterdiği hâlde ana yurt dışında kalmış halkın yaşadığı toprakları ana yurt sınırları içine almak düşüncesine denir. 34 Smıth, A.g.e., s. 133-134.; Umut Özkırımlı, Milliyetçilik Kuramları, İstanbul, Doğu Batı Yayınları, 2008, s. 210-211. 35 Anthony D. Smith, Küreselleşme Çağında Milliyetçilik, Çev :D. Kömürcü, İstanbul, Everest, 2002, s. 112. 36 Andreas Pickel,“Explaining, and Explaining with, Economic Nationalism,”, Nation and Nationalism, Vol:9, Part: 1, 2003, s. 111-113. 19 arasındaki hiyerarşiyi yapılandırmayı sağlayan sınıflayıcı kategoriler ve kavramlar üretmeye yaradığını belirtmektedir.37 Yukarıda belirtildiği gibi bu ayrım oldukça sorunludur. Her ne kadar “Yurttaşlığa Dayalı” milliyetçiliklerle “Etnik” milliyetçilik arasında önemli farklılıklar olsa da bu farklılıklar her iki milliyetçiliği birbirlerin kesin olarak ayırmaz. Çünkü her özgül milliyetçilikte değişen oranlarda ve biçimlerde hem “yurttaşlığa dayalı” hem de “Etnik” milliyetçiliği bünyesinde barındırır. Dolayısıyla birbirinden tamamen ayrı iki evrensel milliyetçilikten ziyade milliyetçiliğin bu iki karakteri üzerine düşünmek daha önemlidir. Nitekim birçok araştırmalarda; tarihsel süreç içerisinde etnik temeli farklı olmasına rağmen bireyler kendilerini otoriteye yakın olacak şekilde başka bir grubun üyesi ya da birkaç grubun ortak üyesi olarak görebilmekte, zamanla değişebilmektedir. aidiyetleri 38 2.2. SOSYOLOJİK TEMELLİ MİLLİYETÇİLİK YAKLAŞIMLARI Sosyoloji temelli milliyetçilik yaklaşımının esasını, 19.yüzyılda “aidiyet bağı” ile birleşen insan topluluklarının “ulus” olarak tanımlaması oluşturur. “Ulus” ve “milliyetçilik” kavramlarının sıklıkla incelendiğini gördüğümüz bu yaklaşımla ayrıca Batı’da ki toplumsal hayatı değiştiren sanayileşme ve ekonomik gelişme açıları da ele alınmıştır39. Sosyolojik temelli milliyetçilik yaklaşımda akla gelen ilk isim şüphesiz 1925 Paris doğumlu Ernest Gellner’dir. Gellner’e göre kuramın önündeki en büyük engel kırsal kesimlerde var olan “kültürel farklılaşma” dır. Sanayileşmiş toplumlarda; geleneksel toplumlara nazaran kültür, toplumsal yapı ve siyaset arasında ilişkiler değişmiştir. Modern öncesi dönemde toplumsal roller ve 37 R. Dan Walleri, “The Political Economy Literature on North and South Relations: An Alternative Approaches and Empirical Evidence,” International Studies Quarterly, Vol: 22,No:4, 1978,s. 590595. 38 Martin Van Bruınessen, Kürtlük, Türklük, Alevilik: Etnik ve Dinsel Kimlik Mücadeleleri, Çeviren: Hakan Yurdakul, İstanbul, İletişim Yayınları, 1999, s. .25-27. 39 Furkan Şen, Globalleşme Sürecinde Milliyetçilik Trendleri ve Ulus Devlet, Ankara Yargı Basım, 2004, s. 108. 20 yapılar kesin çizgilerle birbirinden ayrılırken, modern dönemde bu keskin çizgi ortadan kalkmıştır. Bu şekilde toplumsal hareketlilik ve sınıflar arası hareket artmıştır. Toplumsal hareketliliğin en büyük sebebi modern toplumun eğitimine dayalı bir uzmanlık gerektirmesidir. Ayrıca Gellner’e göre milliyetçilik siyasi ve milli birimin birbirleriyle uyumlu olması gerektiğini savunur ve bu da modern çağa aittir.40 Endüstriyel insanların ihtiyaçlarına göre düzenlenen modern milliyetçilik sayesinde milletler “icat edilmiştir”. Toplumsal koşulların değişip, iyileşmesi modern öncesi dönemdeki belli bir kesme değil tüm nüfusa yansıması halk topluluklarını millete dönüştürmüştür. Bu sebeple milliyetçilik, milliyetlerin oluşmasını sağlamıştır. Sosyoloji temelli milliyetçilik yaklaşımının ikinci önemli ismi ise İngiliz asıllı Benedict Anderson’dur. Benedict’e göre; milliyetçilik, “liberalizm” ve “faşizmden” ziyade “akrabalık” ve “din” gibi değerlerle ele alınmalıdır. Anderson, ulus’u ‘’hayal’’edilmiş bir siyasi topluluk olarak ele alır. Ayrıca iletişim ağının önemini vurgulayarak; ulusun kan bağından ziyade dil ile kurulduğunu belirtmiştir41. Sosyoloji merkezli yaklaşım içerisinde ele alacağımın üçüncü ve son kişi, etno sembolcü 42 akımdan bildiğimiz Anthony D.Smith’tir. Smith’e göre; milliyetçiliğin odağında kültürel doktrin bulunan, bir ulusun özerklik, birlik, kimlik kazanmasına ve bunları idame ettirmesine yönelen siyasi ve ideolojik bir hareket vardır.43 Milliyetçiliği ise “ulus” ve üyelerinin, yalnızca tertemiz topluluklarının “iç sesi” ne riayet edecekleri gerçek kolektif benliklerini 40 Ernest Gellner, Nations and Nationalism, New York, Blackwell, 1983, s. 80-83. Benedict Anderson, Hayali Cemaatler, 3. Baskı, Çvr.: İskender Savaşır, İstanbul, Metis, 1993, s. 20. 42 Etno sembolcü yaklaşım: ilkçi ve araçsalcı yaklaşımın sentezi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaklaşımın önde gelen isimleri John Armstrong ve Anthony D..Smith’dir. Bu yaklaşımda milletlerin yokken var edilemeyeceğini belirterek ilkçi yaklaşımın atıfta bulunurken aynı zamanda milliyetçiliği milli kimliklerin geçmişten kalan mitler, değerler ve sembollerin etkisinde altında şekillendiğini savunarak ilkçi ve araçsalcı yaklaşımlar arasında bir köprü kurmaktadır. Bu yaklaşıma göre bugünün milletleri modern öncesi dönemin etnik toplulukların devamıdır. Etnik kimlik tarih boyunca karşılaşılan zorluklara (soykırımlar, etnik gruplar arası evlilik) rağmen ayakta kalmıştır. Modern dönemdeki milletler bu zorluklardan geçmiş kültürlerden oluşmaktadır. Etno sembolcüler bu noktada milliyetçiliğin modern çağın ürünü olduğunu savunularak ilkçilerden ayrılırlar. Toker, A.g.e., s. 6-8 43 Smith, Milli Kimlik, s. 122-126. 41 21 kazanmaları süreci olarak tanımlamaktadır.44 Milliyetçiliği de daha önce de belirttiğimiz üzere Etnik ve Yurttaşlığa dayalı milliyetçilik olmak üzere ikiye ayırır. 44 Smith, A.g.e., s. 126. 22 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM IRAK’TA ETNİK MİLLİYETÇİLİK Bugünkü Irak M.S. 637’de Müslümanlar tarafından fethedilmiş ve İslam’ın merkezi haline getirilmiştir. Emeviler’le yaşanan Saffayin savaşını müteakiben bölgede bugüne kadar süregelen zaman zarfında karmaşık etnik yapısı oluşmaya başlamıştır.45 1534-1917 yılları arasında Osmanlı imparatorluğu hâkimiyetinde bulunan bugünkü Irak; Musul, Bağdat ve Basra eyaletlerini içine almaktaydı. 1500 yıla yakın bir süre Bağdat ve Basra, Irak; Musul bölgesi ise “El Cezire“46 adları ile bilinmekteydi. “Irak“ deyimi ilk olarak Müslüman Arap kuvvetlerinin 642 yılında Nihavend Meydan Muharebesi sonucunda kullanılmıştır. Bölge daha sonra “Irak-ı Arap“ (Arap Irak’ı) olarak adlandırılmıştır.47 Aynı zamanda Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde de, Dicle Nehri ile İran’ın dağlık kesimleri arasındaki bölgeye “Irak-ı Acem’’(Acem Irak’ı) denilmekte idi.48 20. yüzyılın başlarına kadar “Irak Deyimi“ tarihin hiçbir döneminde, bir halkın kendi ülkesi olarak tanımladığı veya bir devletin sınırlarını belirlediği bir kavram olarak kullanılmamıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngiliz siyasetine ve çıkarlarına uygun düştüğü için “El Cezire“ ve “Irak” bölgeleri Irak adı altında toplanmıştır.49 Dolayısıyla Iraklı diye bir millet hiçbir zaman var olmamıştır. İşte sorunda burada başlamaktadır. 1920 yılında Britanya mandası altına giren Irak, 1932’de bağımsızlığını kazanmış, aynı yıl Milletler Cemiyeti üyesi olmuştur. Yoğun İngiliz nüfuzu altında 1958’e dek devam eden Monarşik rejimde, Sünni ve Araplar iktidar olmuştur. Ülkenin çoğunluğunu oluşturan ise Şii Araplar ve kuzeydeki Kürt ve Türklerdi. Sünni Araplar, Pan-Arap milliyetçiliğine eğilimliydi ve Sünni Arap dünyasına 45 Aziz Koluman, “Irak’ın, Sosyal, Demografik ve Etnik Yapısı”, Savunma Bilimleri Enstitüsü Ders Notu, Ankara, 2007,s. 1. 46 Durmuş Yılmaz,”Yirminci Yüzyıl Başlarında Irak’ın Etno-Kültürel Yapısı Ve Bu Yapının Musul Meselesine Etkisi”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s.647. 47 Mustafa Kafalı, “Kerkük Türkleri”, Töre, yıl 4, sayı 17, Ekim 1972, s. 46. 48 Suphi Saatçi, Tarihten Günümüze Irak Türkmenleri, 2. Basım, İstanbul, Ötüken Yayıncılık, 2003, s. 17 49 Saatçi, A.g.e., s. 16. 23 bakıyorlardı. Diğer başlıca yönelim ise Irak Komünist Partisi gibi sol eğilimdi. Bunlar “Irakçı“ olma eğilimindeydi.50 Bu dönemde Irak siyaseti cemaatçiydi, Bu cemaatçilik; aşiretlerin, dinlerin ve dini grupların ve önde gelen ailelerin dayanışmalarını temsil ediliyor, ideolojik siyaset ulusa ve vatandaşlığa gerçek bir bağlılık olarak bu düzlemin üzerine oturtuluyordu. 1958’de Monarşinin ve İngiliz denetiminin devrilmesiyle Kasım başa geçti. Kasım’ın ailesinin bir tarafı Şii, bir tarafı ise Sünni’ydi ve Irakçı zihniyete sahipti. Çoğu solcu ve Irakçı zihniyetteki entelektüelleri hükümet çevrelerine dâhil etti. Bu dönem Irak modern tarihinin en açık ve ideolojik çeşitliliğin en fazla görüldüğü dönem olmuştur. 1963’te Kasım’ı devirip ardından Baas rejimine dönüştüren, aşiretlere dayalı askeri yönetim kuran, Arap milliyetçiliği kisvesi altındaki bu oluşumu da General Arif liderliğindeki başka bir askeri darbe izledi. 1968’e kadar süren bu rejim son derece cemaatçiydi ve Sünnilerin hâkimiyetini yeniden kurdu. 1968’de saflarında bazı Şiilerin de bulunduğu Saddam Hüseyin’nin de iktidara yükselişinde başlangıcı olarak görebileceğimiz Baasçıların darbesi Irak için yeni bir dönemin başlangıcıydı. Saddam Hüseyin önce orduyu, sonra Baas Partisi’ni acımasız yöntemlerle temizledi. Kendi bölgesinden ve aşiretinden güvenebileceği sadık gruplarından oluşturduğu orduyu siyasi denetime aldı ve 1979’da resmen devlet başkanlığını üstlendi. 2003 İkinci Körfez savaşına kadar oturduğu bu koltukta; Şii Arap, Kürt ve Türkleri asimile politikaları izleyerek ve bu gruplara zor kullanarak Irak bayrağı altında tuttu. 51 Yukarıda anlattığımız Iraklıların millet olma yolundaki kısa zaman zarfında gösterdikleri güç mücadelesi nüfus sayımlarında da kendisini göstermektedir. Zira Irak Devleti’nin kuruluşundan bu yana yapılan nüfus sayımlarında (1927, 1934, 1947, 1957, 1965, 1977, 1987 ve 1997) sadece 1957 yılı nüfus sayımı milliyet esasına dayandırılmıştır. Irak Devleti’nin gütmüş olduğu asimilasyon politikaları doğrultusunda yapılan nüfus sayımlarının sonuçları gizli tutulmuş gerçek sayılara ulaşılması planlı bir 50 Haldun Gülalp, Vatandaşlık ve Etnik Çatışma Ulus Devletin Sorgulanması, İstanbul, Metis, 2007, s. 156-157. 51 Gülalp, A.g.e., s. 158. 24 şekilde engellenmiştir.52 Buna ilaveten bölgede baş aktör konumlarında ki İngiltere, Fransa ve ABD kaynaklarında bilinçli olarak bazı grupları ön plana çıkarmakta veya bazı grupları geri plana atmaktadırlar. Göz önünde bulundurulması gereken diğer konu ise güvenlik ve farklı etnik grupların evlilik gibi nedenlerle iç içe girmeleri sonucunda bazı dönemlerde farklı, bazı dönemlerde farklı etnik gruba ait olduğunu belirten Iraklı mevcudiyetidir. 53 Saddam Hüseyin devrilmesiyle 2003-2008 yılları arasında ülke etnik ve mezhepsel çizgilerle birbirinden ayrılmaya başlamıştır. Bu tablo içerisinde ki Kürt milliyetçisi gruplar, Sünni ve Şii İslamcı gruplar ülke siyasetinin asıl belirleyicileri olarak görülmektedir. Lakin bu grupların ülkenin yapısı ile ilgili düşüncelerinde önemli farklılıklar mevcuttur. Sünni Araplar ülke bütünlüğünü savunurken federalizmi ve âdemi merkeziyetçiliği reddetmektedir. Kürtler ise 1991 yılından itibaren ulaştıkları kazanımları kaybetmek istememekte; özerkliğini koruyarak, etnik federal yapı aracılığıyla zayıf bir merkezle ilişkiye girmek istemektedir. Şii Müslüman gruplarda federalizmi savunmakla beraber her grubun federal yapıdan anladığı, gruptan gruba farklılık arz etmektedir.54 Maliki önderliğinde ki Dava Partisi güçlü bir merkezi yönetim ekseninde federalizmden bahsederken, Irak İslami Yüksek Konseyi(IİYK), Fazilet Partisi gibi Şii unsurlar daha gevşek yapıyla merkeze bağlı federalizmden bahsetmektedirler.55 Irak’ta mevcut soya dayalı ve mezhepsel etnik grupları ele almadan önce ülke genel nüfusuna bakmakta fayda görüyorum. Irak devletinin kuruluşunda şu ana kadar yapılan nüfus sayımlarına baktığımızda değişen siyasi dengeler, İran’la başlayan ve ardı ardına gelen savaşlar ve güvenlik 52 Betül Turan,” Irak’ta Türkmenlerin Var Olma Mücadelesi”,Global Strateji, Irak Dosyası, sayı: 13, İlkbahar 2008, s. 88. 53 Yunus Şen, Eyüp Coşkun, Saddam’ın Irak’ı ve Bir Çöküşün Öyküsü: Babil Yanarken, Ankara, Ümit Yayıncılık, 2004, s. 32-34. 54 Veysel Ayhan, ” 7 Mart 2010 Irak Seçimleri Öncesi Şii Kökenli Parti ve Seçmenlerin Politik Davranışlarının Analizi”, ORSAM Rapor:13, Şubat 2010. (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/raporgoster.aspx?ID=615, 11 Temmuz 2011 s. 11-15 55 Serhat Erkmen.”Irak’ta Mevcut Siyasi Durum ve Önemli Siyasi Gelişmeler”, ORSAM Rapor No:35, Mart 2011, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/raporgoster.aspx?ID=1579, 11 Temmuz 2011, s. 6-7. 25 alanında yaşanan olumsuzluklar sebebiyle; Irak nüfusundan ve dolayısıyla Iraklı etnik grupların nüfusa oranları kesinlik arz etmemektedirler. Modern anlamda yapılan 1947 sayımlarında ülke nüfusunun 4,8 milyon olduğu, 1957 sayımında 6.3 milyon, 1965’te 8 milyon, 1977’de ise 12 milyon kişiye yükseldiği görülmektedir. Uluslararası kaynaklara göre 1987 yılı nüfusu 16,3 milyon56, 1990 yılında ki Irak nüfusu ise 17.742.000 olarak tahmin edilmiştir.57 Irak Planlama Başkanlığı 2000 yılı için Irak nüfusunu 20 milyon olarak vermiştir.58 Ocak 2003 gayri resmi verilerine göre Irak’ın toplam nüfusu 27.072.198’dir.59 Temmuz 2011’de ise 30.399.572 olacağı 60 tahmin edilmiş ancak kesin rakam henüz netlik kazanmamıştır. 3.1. SOYA DAYALI GRUPLAR Bu bölümde Irak’taki etnik milliyetçiliği daha iyi anlayabilmemiz için Irak’taki belli başlı ve etnik milliyetçilikte söz sahibi olan soya dayalı ve mezhepsel (dinsel) etnik grupları genel hatlarıyla ele alınacaktır. Soya dayalı gruplar içerisinde ki Kürtleri ise, bir sonraki bölümde detaylı olarak ele alınacaktır. 3.1.1.Araplar Sami kökenli bir millet olan Araplar, tarihin çeşitli dönemlerinde temel yerleşim yeri olan Arap yarımadasından göçlerle bölgedeki nüfuslarını artırmışlardır. Bu göçlerden başlıcaları; M.Ö. 3500 yılında ki Akadlar, M.Ö. 56 Furkan Türk, Ortadoğu’da Yeniden Yapılandırılan Irak ve Türkiye’ye Etkileri, , Yüksek Lisans Tezi, Gebze, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, 2007,s. 20. 57 Irak’taki Türkmen Varlığı, İstanbul, Harp Akademileri Basımevi, 2000, s. 12. 58 Cengiz Eroğlu, ”Irak’ta Türk Varlığı”, Silahlı Kuvvetler Dergisi, Sayı 377, Temmuz 2003, s. 64. 59 Irak ülke El Kitabı, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı, Ağustos 2003,4- 1. 60 CIA Resmi Web Sitesi, (Erişim) https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/iz.html 22.04.2011 26 15.000 yılında Amurililer61 ve en sonunda M.S. 20. yüzyılda Suriye Çölünden, Suudi Arabistan’dan göçen göçebe ve Filistinlilerdir. Irak’ta ki en büyük etnik topluluk olan Araplar, Irak’ın yaklaşık %75’ini62 oluşturmaktadır. Araplar, mezhepsel ve dini gruplar bölümünde de ele alacağımız üzere Sünni Araplar ve Şii Araplar olmak üzere ikiye ayrılırlar. Şii Araplar Osmanlı dönemdeki Bağdat ve Basra vilayetlerine isabet eden Irak’ın orta ve güney kısmında yaşarlar. Kuzey Irak (El Cezire) bölgesindeki Sünni Araplar ise daha çok Musul ve Kerkük bölgelerinde yaşamaktadır. Özellikle Saddam Hüseyin döneminde kuzeyde yoğun olan Kürt ve Türkmenlerin, Türkiye ve İran tarafından olabilecek irredantizm düşüncelerinden çekinerek Sünni Arapları Musul ve Kerkük bölgesine yerleştirmiştir. Bu politika daha çok Musul’da başarılı olmuştur63 Grubun dili Arapçadır. 28 Mayıs 2005 tarihinde Irak Cumhuriyet Resmi Gazetesinin 4012 sayısında yayımlanarak yürürlüğe giren Irak Anayasası dördüncü maddesince de, Irak Cumhuriyeti’nın resmi dili Arapça (ve Kürtçe)64‘dır. 3.1.2. Türkler (Türkmenler) İlk olarak “Irak Türkleri” ve “Irak Türkmenleri” kavramlarından hangisinin doğru kavram olduğunu ve arasındaki farklıklar ve bu farklılığın çıkış sebebi üzerinde kısaca durulması faydalı olacaktır. Osmanlı döneminde Musul vilayetinde yoğun şekilde bulunan Iraklı Türkler, Birinci Dünya Savaşından 1959 yılına kadar Türkler olarak adlandırılmıştır. 1959 yılından itibaren Irak’ta yaşayan Türklerin Türkiye ile 61 Hussein Abbas Ali Muhammed Aslan, Kraliyet Devrinde Irak’ın Etnik Yapısı ve Siyasi Oluşumlar, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Gazi Üniversitesi, 2009, s. 25. 62 CİA Resmi Web Sitesi, (Erişim) https://www.cia.gov/library/publications/the-worldfactbook/geos/iz.html 22.04.2011 63 Serdar Yıldırım, Türkiye’nin Kuzey Irak’a Yönelik Politikaları(1992-2002),Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Yıldız Teknik Üniversitesi, 2003, s. 9. 64 “ Irak Cumhuriyeti Anayasası”, (Erişim)http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=1352, 10 Temmuz 2011, s. 3. 27 olan kan ve kültür bağlarını unutturmak maksatlı devlet tarafından resmi olarak “Türkmen”65 denilmeye başlanmıştır. Bu söylem, Lozan Antlaşması esnasında İngilizler tarafından da kullanılmış lakin sonuç alamamışlardır. Burada amaç Irak’ta yaşayan Türklerin Anadolu’dan ziyade Orta Asya’yla bağlantılı olduğu tezidir. Buna rağmen Iraklı Türkler, “Türkmen” deyimini çekinmeden kullanmışlardır. Zira “Türkmen” batıya göç eden ve İslamiyeti kabul eden Türkleri ifade etmektedir. Irak’ta varlığını sürdüren Türklere “Türkmen” denilmesi politik manevranın başarısız bir ürünüdür. Bu yüzden Irak’lı Türklere, “Türkmen” denilmesinin de fazla sakıncası ve tehlikesi yoktur.66 Türkler, Irak’a tarihte üç dalgayla yerleşmişlerdir. Türkmen boylarının ilk girişleri olan ilk akım Hicri 54 (M.S.694) tarihinde. Emevi valilerinden Ubeydullah (Abdullah)67 Bin Ziyad komutasında ki 2000 kadar iyi ok atan Türk’ün Basra’ya yerleştirilmesiyle başlar.68 Bu ilk dalga Türkmenlerin bu bölgeye yerleşme fikrini benimsemeleri ve diğer dalgalara uygun zemin hazırlaması bakımından önem arzetmektedir.69 Emevi devletinden sonra Abbasi devletinde de devam eden göçte ikinci önemli dalga 1040 tarihinden sonraya denk gelir. Özellikle 1050-1054 yılları arasında kalabalık gruplar halinde muhtelif bölgelere yerleşmişler. 1055 tarihinde Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey’in ilk önce Irak’ın kuzeyini arkasından Bağdat’ı almasıyla bölgede Türk hâkimiyeti başlamıştır. Türkler bu dönemde Musul ve civarını vatan olarak kabul etmişlerdir. Üçüncü göç dalgası ise Yavuz Sultan Selim’in Musul’u, Kanuni Sultan Süleyman’ın Bağdat’ı ele geçirmesiyle70 başlayan bölgedeki Osmanlı hâkimiyeti kaynaklı göçlerdir. Daha önce de belirttiğimiz üzere Iraklı Türkmenlerinin şu anki yerleşim bölgelerine baktığımızda kuzey doğudan güneybatıya kadar bir şerit halinde, Irak’ın kuzeybatısındaki Telafer’den kuzeydoğusundaki Mendeli’ye kadar 65 Nazmi Sevgen, “Kerkük Türkleri“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı 38, Kasım 1970, s.11-12. Suphi Saatçi, Tarihten Günümüze: Irak Türkmenleri, İstanbul, Ötüken Yayınları, 2003, s. 15-17. 67 İbrahim Dakuki, Irak Türkmenleri, Ankara, Güven Yayınları, 1970.s. 22-24. 68 Irak’taki Türkmen Varlığı, A.g.e., s. 21. 69 Erşat Hürmüzlü, Türkmenler ve Irak, , İstanbul, Kerkük Vakfı Yayınları, 2003, s. 11-13. 70 Mim Kemal Öke, Musul – Kürdistan Sorunu, İstanbul, Bilge Karınca Yayınevi, 2002, s. 11. 66 28 uzanmaktadır. 2 - 2,5 milyon Türkmen sırayla; Kerkük, Musul, Erbil ve Bağdat’ta yaşamaktadırlar.71 Ayrıca Irak’ın en büyük ilçesi olan Telafer, neredeyse tamamı Türklerden oluşmaktadır. Bu hat Irak’ta yaşayan Kürtlerle Arapların arasında tampon görevi görmektedir. Türkmenlerin çoğu Müslüman olup, %27’si Şii, %77’si Sünni mezhebine bağlıdır. Sünniler de kendisi içerisinde Hanefi ve Şafi mezheplerine ayrılır. Lakin bu ayrım Türkmenleri bölmemektedir. Bir ailenin içerisinde Şii ve Sünni bireyleri görmek gayet normaldir. Bulundukları bölgeye göre Türkçe konuşulmaktadır.72 Genellikle ticaret ve tarım sektöründe söz sahibi olmakla beraber girişken ve müteşebbis özelikleriyle ülke ortalamasına göre vasatın üzerinde yaşam standardına sahiptirler. Okuma yazma oranları %90 dolaylarındadır. Kelime anlamı bir nesneyi kenetlemek, bağlamak veya karıştırmak anlamına gelen Şebeklerin kökenleri bakımından farklı görüşler olmakla beraber yapılan araştırmalar ve tarihi kaynaklardaki bilgilere ve yaşadıkları yerlere bakıldığında asıllarının Türkmen olduğu görülür. Şebekler kendi aralarında Farsça ve Türkçe’nin oldukça fazla etkisi olduğu gözlemlenen farklı bir Kürtçe ile konuşmaktadırlar. Irak’ın en büyük üçüncü etnik grubu olan Türkmenlerin, Osmanlı dönemi sonrasından bugüne kadar Irak anayasalarındaki haklarının ele alınması durumlarının netlik kazanması bakımından faydalı olacaktır. İlk olarak 1925 yılında İngiltere mandası altındaki yapılan anayasada (29 Temmuz 1925 ve 1943 yılında değişikliklere uğramıştır 73.) güvence altında olan, Kürtler ve Türkmenler okullarda, iş yerlerinde kendi dillerini kullanma ve yine ana dillerinde yayın yapma hakkına sahiptiler74. 1932 yılında Irak Devleti’nin İngiliz mandasından çıkarak bağımsızlığını kazandığı günlerde Milletler Cemiyetine verdiği beyannamede Irak Türkmenlerini ve dilini 71 Aziz Koluman, Geçmişten Günümüze Irak’ın Siyasi, Toplumsal ve Ekonomik Yapısı, Yayımlanmamış Kitap, Ankara, 2009, s. 23. 72 Koluman, A.g.e., s. 25-26. 73 Ömer Turan,”Irak’ın Milletler Cemiyetine Girerken Yayınladığı Deklerasyonda ve Anayasalarında Türk ve Diğer Azınlıkların Hakları”, Avrasya Dosyası Kuzey Irak Özel, Ankara, Cilt:3,Sayı:1,İlkbahar 1996,s. 26, 74 Koluman, “ Irak’ın Sosyal, Demografik ve Etnik Yapısı”, s. 2. 29 koruyacağını beyan etmiştir. Krallığın yıkılıp cumhuriyetin kurulduğu 1958’deki anayasada Kürtler ve Araplar asli unsurlar olarak ele alınmış Türkmenlerden söz edilmemiştir.75 Bu şekilde ilk defa azınlık statüsüne indirilerek isimlerinden dahi bahsedilmeyen Türkmenlere76, her ne kadar 24 Ocak 1970 tarihinde çıkarılan “Azınlıklara Kültürel Haklar Paketi” çerçevesinde kültürel haklarını vermeyi kabul edilmiş olsa da, 1971’de başlayan ve 1980’de Türkmen liderlerine karşı başlatılan idam kampanyası ile bu söylem tersine dönüştür. 1973’teki geçici anayasada Türkmenlerden hiç bahsedilmemiştir. 1980’lerde Baas rejimi kamusal alanda Türkçe’nin kullanımını yasaklamış, 1990 Anayasasında ise; “Irak halkı Araplardan ve Kürtlerden meydana gelmektedir” ibaresi yer almıştır.77 Irak Cumhuriyeti’nin 2005 yılında kabul edilen anayasasına Türkmenler açısında baktığımızda giriş bölümünde özellikle Saddam Hüseyin döneminde yapılan mezhep ayrımcılığı politikası kapsamında yaşanılan katliamların ele alınıp Türkmen şehitlerine de kısmen yer verildiği görülmektedir.78 Beşir bölgesinde yapılan mezalim dikkat çekilirken; Kerkük katliamları79, Telafer katliamları, Erbil katliamı Tuzhurmatu gibi il ve ilçelerde defalarca yapılan katliam ve baskınlardan hiç bahsedilmemiştir80. Ayrıca mezhepçilik ve ırkçılık uhdelerinin olmadığını belirtirken üst satırlarda beyan edilen “Şii-Sünni, Arap-Kürt-Türkmen ve diğer Irak şehitleri” ifadeleri Türkmenleri, Arap ve Kürtlerin yanında Irak’ı oluşturan etnik gruplardan biri olarak kabul etmiştir. Lakin Madde 4’de “resmi” dilin Arapça ve Kürtçe olduğunu beyan edilmiş. Türkçe’nin mevcut eğitim kuralları çerçevesinde devlet okullarında ve 75 Ümit Özdağ, Türkiye Kuzey Irak ve PKK: Bir Gayrinizami Savaşın Anatomisi, Ankara, Asam Yayınları, 1999, s. 153. 76 Aslı Arslan,”1958 Irak İhtilali ve Türkiye”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s. 82- 83 77 Koluman, A.g.m., s. 2. 78 Kerkük Türkmenoğlu, Türkmen Çilesi, İstanbul, Bilgeoğuz Yayınları, 2007, s.108- 111. 79 Engünöz Akçora,”Cumhuriyetten Günümüze Türk Irak İlişkileri Ve Türkmenler”, “, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004,s. 43- 44. 80 Erşat Hürmüzlü, Irak’ta Türkmen Gerçeği, İstanbul, Kerkük Vakfı, 2006, s. 77-141; İmdat Terzi, ”AltunKöprü Şehitleri Anısına”, (Erişim) http://www.bizturkmeniz.com/tr/index.asp?page=article&id=21369&updatefrom=5&from=0 9 Nisan 2011 30 özel eğitim kurumlarında eğitim yapma hakkı tanınmıştır. Ayrıca aynı maddenin e fıkrası 4’üncü bentte ise sadece nüfusların yoğun olduğunu idari birimlerde Türkmence’nin resmi dil olduğunu belirtmiştir.81 Ayrıca ilgili Anayasa’nın yerel yönetimler82 bölümünde Türkmenlerin; idari, siyasi, kültürel ve eğitim haklarının güvence altında olduğunu ve bununda yasalarla düzenleneceği belirtilmektedir. 7 Mart 2010 tarihinde yapılan son genel seçimlerinde 42 bakandan oluşan Irak Kabinesinde Türkmenler 3 bakanlık almış83 ve Kerkük Vilayet Meclis Başkanlığını seçimle elde etmiştir.84 3.1.3. Farslar ve Lurlar Bu iki grup genellikle birlikte mütalaa edilmektedir. Her iki grup Şii olmakla beraber, Lurlar kendilerine has bir şive ile Farsça konuşmaktadırlar. Irak’ın İran hudut yakınlarındaki kasaba ve köylerinde oturmaktadırlar. Ülkedeki Farsların Irak’ta varlığı M.Ö.539’da Farslı Kroş’un Fars Devleti’ni kurmasına kadar uzanır. Sasani Fars Devleti ve Safeviler olarak ta bu topraklarda devlet kurmuşlardır. Farslar; Irak’ın güneyinde Necef, Kerbela ve Samara gibi Şiiler için kutsal olan yerlerde ve Bağdat’ın Kazmiye semtinde yaşamaktadırlar.85 Şiilerin on iki imanının altısının yatırı Irak’ta bulunmaktadır.86 Bu yatırlara yapılan ziyaretler Farsların çalışma alanlarını da etkilemiştir. Özellikle dini mesleklerde ve kutsal yerlerde çalışmayı yeğlemektedirler. 81 Irak Cumhuriyeti Anayasası, A.g.e., s. 4 Irak Cumhuriyeti Anayasası, A.g.e., s. 57 83 Bilgay Duman, “Irak’ta Türkmen Gerçeği”, ORSAM, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=2081 09 Haziran 2011 84 Hasan Kanbolat “Irak’ta Türkmenlere Yönelik Şiddet Neden Tırmanıyor”,ORSAM, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=1989 29 Mayıs 2011 85 Koluman, Geçmişten Günümüze Irak’ın Siyasi, Toplumsal ve Ekonomik Yapısı, s.26-27 86 Irak Cumhuriyet Anayasası, A.g.e., s. 57. 82 31 3.1.4. Ermeniler 25-30 bin civarında olan Ermeniler, Bağdat, Kerkük ve Musul gibi büyük şehirlerde yaşamaktadırlar. Arapça ve Ermenice konuşmaktadırlar. Büyük bir bölümü Gregorion Kilisesine, bir kısmı ise Ermeni Katolik Kilisesine mensuptur. Petrol alanlarında teknik eleman olarak da hizmet gören Ermeniler; meslek sahibi ve sanatkâr olup refah seviyeleri oldukça yüksektir.87 3.1.5. Diğer Azınlıklar Talmut’a göre Asur Kralı Salmeneser tarafından yurtlarından sürülen Yahudiler, ilk olarak bugünkü Kuzey Irak’ın olduğu bölgeye göç etmişlerdir. Nitekim o bölgede yaşayan Kürtlerin Musevilikle tanışması da o döneme rastlar. Burada ki Kürt nüfusunun büyük bir kısmını Musevi yapmayı başaran Yahudiler, dördüncü ve beşinci yüzyılda bölgede Hıristiyanlığın hızla yayılmasına rağmen başarmışlardır. 88 kendi kimlik ve ulusal dokularını korumayı 1947 resmi istatistiklerine göre; Erbil, Musul, Kerkük ve Süleymaniye’de 20,000 Yahudi yaşamaktaydı. Bunların büyük bir kısmı 1948-1951 yılları arasında yeni kurulan İsrail Devletine göç etmişlerdir. 1952’de 6000 civarında ola Yahudiler şu anda kitlesel hareket oluşturabilecek bir sayısal güçten uzaktır89. Diğer bir etnik grup olan Asurîler, çoğunlukla Dicle nehri batısındaki Asur isimli bölgede yaşamaktadırlar. Asurîlerin bölgedeki kökleri M.Ö. 2500 yıllarına kadar uzanmaktadır. M.Ö.14. yüzyılda Musul çevresinde kurulan Asur Devletinin kurucuları olan Asurîler, bölgede Süryani olarak ta bilinmektedir. Lakin Süryanilerin kökenleri hakkında üç farklı tez vardır. 87 Koluman, A.g.e., s. 27. Eşref Günaydın, Orta İsrail ve Kürdistan: Yahudi Kürtler Babil’in Kayıp Çocukları, İstanbul Karakutu Yayınları, 2007, s. 17-18. 89 Günaydın, A.g.e., s. 100-103. 88 32 Bunlara göre Süryanilerin kökeni; Asurlulara, Aramilere ve tüm eski Mezopotamya halklarına dayandırılır. Diğer bir etnik grup olan Keldaniler; hem soya dayalı hem de dini bir gruptur. Bazı kaynaklar Keldanileri, Asurlular olarak tanımlarken bazıları ise Asurlular ile komşu ve onlarla savaşan bir kavim olarak tanımlamaktadırlar. Yukarıda anlattığımız azınlıkların önemli bölümü; Bağdat, Musul ve Duhok illerinde yaşamaktadırlar. 3.1.6. Kürtler Kürtler üçüncü bölümde detaylı olarak ele alınacaktır. 3.2. IRAK’TA MEZHEPSEL VE DİNİ GRUPLAR Irak’taki etnik milliyetçiliği etkileyen bir diğer husus mezhepsel ve dini gruplardır. Tarih boyunca farklı dini grupları bünyesinde barındırmış olan Irak; genel olarak güney de dini bir topluluk olan ve ülke nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Şii Araplar, kuzey bölümünde ise Sünni olan Kürt ve Sünni ve Şii Türkmen gruplarından oluşmakta, bu iki grubun arasında ve Irak’ın batısında ise Sünni Araplar bulunmaktadır. Resmi dini İslam olan Irak; aynı zamanda Hıristiyan, Yezidi, Mendai Sabi gibi bütün inançların özgürce yaşanabileceğini anayasasında teminat altına almıştır. Ülkenin %97 gibi büyük bir çoğunluğu müslümandır. %3’lük kesimini ise Hıristiyanlık ve diğer dinlere mensup azınlıklar oluşturmaktadır. Müslüman çoğunluk kendi içerisinde genel olarak Sünniler ve Şiiler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Iraklı Şiiler tarih boyunca çoğunluğu oluşturmasına rağmen özellikle Saddam Hüseyin devrilinceye kadar ki dönemde ülke yönetiminde söz sahibi olmamış veya olamamışlardır. Bunun aksine sayıca az olmalarına rağmen Sünniler ülke yönetimine hâkim olmuşlar, devlet içerisinde önemli görevleri tekelinde bulundurmuşlardır. Bu 33 ayrım siyasi olarak en çok ülke yönetiminde ve önemli mercilerin kadrolaşması alanlarında göze çarpmaktadır. 3.2.1. Şiiler Şia İslam toplumunda siyasi sebeplerle çıkmış ve daha sonrası itikadi bir yapıya bürünmüş olan İslami bir ekoldür.90 Hz. Muhammed’in ölümünden sonra başlayan süreçte ilk Halife’nin Hz. Ali olması gerektiğini91 savunan Şiilerin tarihini oluşturan olayların birçoğu Irak’ta yaşanması sebebiyle Irak, Şiilik tarihiyle özdeşleşmiş bir ülkedir. 661 yılında dördüncü halife ve ilk Şii imam Hazreti Ali (Ali İbn Ebu Talip)’nin Küfe’de öldürülmesi ve müteakiben 680 yılında halifelik iddiasında bulunan Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’in Kerbela düzlüklerinde yapılan savaşla öldürülmesi92, Irak’ın Şiiler için önemini tanımlamaya yetmez. Kerbela, Necef, Kazımeyn, Samarra’da On iki imamın altısının türbeleri bulunmaktadır. Ayrıca on ikinci imam olan imam Muhammed el-Mehdi’nin gizli mezarı’da Samarra’da bulunmaktadır. Diğer önemli Şii türbeleri kümbetleri ve kutsal mezarlıkların bulunduğu Kufe, Hile, Balat, Kal’at Salih, Musayyib, Tuvayric, Kumeyyit, Badra, Salman Park ve Bağdat Şiiler için kutsal yerleşim yerleridir.93 Irak tarih boyunca Şiilerin mezhebi merkezi olmuştur. Şii din adamlarının yetiştiği ve yaşadığı yer olan Necef, İran’daki büyük din adamlarının yetiştirildiği yerdir. Zira, İran’ın dini adamları yetiştirdiği yer olan Kum kenti, Necef’te eğitim gören İranlı din adamları tarafından kurulmuştur.94 Irak’ta modern Şii İslamcılığının kökleri çok gerilere gitmekle beraber Temmuz 1958’de monarşinin yıkılmasından sonrayla tarihlendirilebilir. Dava Partisi’nin kurulmasıyla (1958) başlayan bu oluşum, 1963-1968 yılları 90 Selim Özarslan, “ Iraktaki Şiiler ve İnançlar “, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004,s. 454. 91 Özarslan, A.g.m., s. 455. 92 Yıtzhak Nakash, Irak’ta Pandora’nın Kutusu: Şiiler, Ankara, Elips Kitap, 2005, s. 13. 93 .Detaylı bilgi için: Nakash, A.g.e., s. 283-284. 94 Gül Atmaca, “ Necef Kum Arasındaki Tarihi Çekişme “.ORSAM, (Erişim) www.orsam.org.tr/tr/yazıgöster.aspx?Id=1343 17.Nisan.2011 34 arasında Arif kardeşlerin otoriter askeri rejimi altında, beklentilerin üzerinde büyüme göstermiştir.95 Baas Partisi’nin 1968’de iktidara gelmesiyle bu hareket büyük darbe almış ve lider kadrolarının bazıları Suriye’ye bazıları İran’a göç etmek zorunda kalmıştır. 1970’lerin ortalarında kitlesel İslami protestolar gerçekleştirmekle beraber 1974’te birçok Şii İslamcı liderin, Baas rejimi tarafından idam edildikleri görülmektedir. 1977’de kutsal şehirlere yapılan hac sırasında Necef, Kerbela ve Han el-Nus’ta Baas karşıtı kitlesel protestolar ve gösteriler düzenlenmiştir. Bu olaydan sonra Şii İslamcılığının yükselişi, Irak’ın toplumsal ve siyasal gelişimlerinin baş aktörü haline gelmiştir. Bu hareket 1980-1988 yılları arasında İran ile Irak arasındaki savaşın patlak vermesine sebep olan birçok katalizörden biridir. Ayrıca Körfez Savaşı sırasında şiddetli protestolarla ve Şubat 1991’de on yedi valilikten on üçünün denetimini ele geçiren Baas karşıtı ayaklanmalarda önemli rollere sahip örgüt ve grupları içlerinde barındırmışlardır.96 Irak’ta Şiiler, çoğunluğu oluşturmalarına rağmen uzun süre “İkinci Sınıf Vatandaş“ statüsünde bulunmuşlardır. Baas ve Saddam Hüseyin yönetimi esnasında “ezilmişlik“, “dışlanmışlık“ ve “şiddete maruz kalmışlık“ duyguları içerisinde hayatlarını sürdürmüşlerdir.97 20 Mart 2003 tarihinde “Irak’a Özgürlük“ parolasıyla başlayan II. Körfez Savaşı başladıktan 40 gün sonra George W.Bush tarafından zafer ilan edilse de 2009 yılına kadar süren direniş içerisinde Şii grupların eylemleri azımsanmayacak miktardadır. Mukteda El-Sadr yönetimindeki Sadr Grubunun direnişte ön saflarda bulunması, direnişe ilk kez Iraklı bir Şii grubun açıktan destek vermesi bakımından önemlidir.98 Sadr grubuna ilaveten, 1982 yılında Saddam rejimine muhalif bir örgüt olarak “Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi (IİDYK)“ adıyla El Hekim tarafından İran’da kurulan Irak İslam Konseyi, hali hazırda Irak Başbakanı’nın temsil ettiği Dava Partisi 95 Faleh A Cabbar. Irak’ta Şii Hareketi ve Direniş, İstanbul, Agora Kitaplığı, 2004, s. 30. Cabbar. A.g.e., s. 30 97 Arif Keskin, “ Iraklı Şiilerin Siyasal Davranışlarına Genel Bir Bakış “, Stratejik Analiz, Sayı: 97, Mayıs 2008, s. 61. 98 Serhat Erkmen,”Irak’ta Savaş Sonrası Savaş”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s.296 96 35 ve Basra ve çevre yerleşim yerlerinde etkin ve en küçük Şii Grup olan Fazilet Partisi siyasi alanda öne çıkan aktif Şii gruplarıdır. Şiiler kendi içerisinde ikiye ayrılmış durumdadırlar. Bunlar radikal ve ılımlı gruplardır. Havzalar (Şii Medrese) Iraklı Şiiler içerisinde etkindir. Havzalarda Şiiliğin muhafazakâr ve geleneksel görüşü hâkimdir. Bu görüşe göre politikaya sıcak bakılmaz ve iktidardan uzak kalma eğilimindedirler. 99 Bu eğilim Velayet-i Fakih görüşünden gelmektedir. 19. yüzyılda Şii din adamı Muhammed El-Hüseyni El Şirazi tarafından ortaya atılan ve İran’daki 1979’da gerçekleştirilen İslam Devrimi sonrasında Humeyni tarafından da uygulanan Velayet-i Fakih ideolojisi; kayıp on ikinci imamın ortaya çıkışını beklemeden, ona bir Şii din adamının vekâlet etmesiyle Şii din mercilerin siyasi alandaki pasifliklerinin sona ermesi ve aktif siyasete katılmaları anlamını taşımaktadır. İran’da bulunan Kum Havzasının aksine Irak’ta bulunan Necef Havzası Felayet-i Fakih kurumunu benimsememektedir.100 Radikal Şiilere göre siyasi mücadele gereksizdir. ABD ile uyumlu çalışmayı reddederek silahlı mücadeleyi savunmaktadır. Bu akım Sadr grubuyla özdeşleşmiştir. Ilımlı grup ise hedefe; ABD ile çatışmayarak, şiddetten uzak, siyasi ve demokratik yollarla ulaşabileceğini düşünmektedirler. Necef ve Kerbela’da ki üst düzey din adamları yani “Seyid”ler ise radikal gruplara sıcak bakmayıp bu grubu oluştururlar. Ayrıca Irak Yüksek İslami Meclisi ve Dava Partisi gibi gruplar bu akımı benimsemektedirler.101 Irak’taki Şiilerin çoğunluğunu Araplar oluşturur. Orta ve güney Irak’ta yaşayan Şii Arapların yanında Şii Kürtler ise Hanekin ile Bedre kasabalarında yaşamaktadırlar. Türkmen nüfusunun %23’102 ünü oluşturan Şii Türkmenlerle, ülkenin orta ve güneyine yayılmış olan “Feyli“ olarak adlandırılan Şii Kürt nüfusu geri kalan Şii nüfusu oluşturur. 99 Keskin., A.g.m., s. 61. Soran Şükür, “Irak Savaş Sonrası İç Dengeler Gruplar Arası İlişkilerde Gelinen Nokta”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ 2004, s. 543. 101 Keskin, A.g.m., .s. 61. 102 Türk, A.g.e., s. 21. 100 36 Önceki yerel ve genel seçimlerde sistemde hâkim konuma gelmek için birlikte seçime giren Şii partiler, 31 Ocak 2009 tarihinde ki yerel seçimlerde ayrı ayrı partiler olarak girmişler ve o dönemin ve hali hazırdaki Başbakan Maliki’nin partisi 14 vilayetten 9’unu kazanmıştır. 2010 yılında yapılan genel seçimlere baktığımızda ise iki ayrı koalisyon olarak seçime girmişlerdir. Bunlardan birincisi Nuri El-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonudur. Bu koalisyon İslami Dava Partisi’nin çevresinde toplanan çok sayıda küçük parti ve bölgelerin önde gelen isimlerinde oluşmaktadır. Ayrıca Kürtler, Türkmenler ve Sünni Araplardan bazı oluşumlar da mevcuttur. İkinci Şii koalisyonu ise Irak Ulusal İttifakı’dır. Irak İslami Yüksek Konseyi (IİYK), Bedr örgütü, Sadrcılar, Fazilet Partisi ve Ulusal Reform Akım gibi önde gelen Şii Partilerin yanı sıra birçok büyüklü küçüklü parti, grup ve bölgelerin ileri gelen insanlarını kapsamaktadır. Merkeziyetçi, Milliyetçi ve diğerine oranla laik olan Kanun Devleti Koalisyonuna nazaran Irak Ulusal İttifakı, Irak Şiilerini bir araya getirerek ülkede Şiilerin hâkimiyetinde bir sistem yaratmak istemektedirler. Irak Ulusal İttifakının çatısı altında bazı Sünni Araplar, Feyli Kürtler ve bazı Şii Türkmenlerinin desteklediği Türkmeneli Partisi ve Türkmen Vefa Hareketi’de bulunmaktadır. Seçimde üçüncü olan ve Sadr grubunun ağırlığı hissedilen bu koalisyon, genel seçimlerden sonra İran’ın da araya girmesiyle 89 milletvekili çıkararak seçimde ikinci olan Maliki liderliğinde ki Kanun Devleti Koalisyonun hükümet ortağı olmuştur.103 3.2.2. Sünniler Ehl-i Sünnet diğer bir deyişle Sünni, Hz. Muhammed’den alınan hadis ve davranışlara verilen “Sünnet“ sözcüğünün türetilmiş halidir. 104 Irak’ta yaşayan toplum için kullanılan “Ehl-i Cemaat“ Iraklı Sünnilerini tanımlar. Sünnilik; İslam dininde Şiilik gibi siyasi, inanç ve fıkha dayalı bir mezheptir.105 103 ORSAM Rapor No.35, A.g.e., s. 9-11. Özarslan, A.g.m., s. 455. 105 Aslan, A.g.e., s. 12. 104 37 Fıkıh yorumlarına göre sünnilik; Hanefi, Şafii, Hambeli ve Maliki mezheplerine ayrılmaktadır. Irak’taki Sünnilerin çoğunluğu Hanefi mezhebine bağlı olmakla beraber az da olsa Şafii ve Hanbelî mezhebine bağlı olanlar da mevcuttur. Ülke nüfusunun %37’106 sini oluşturan Sünni Müslümanların çoğunluğu Arap olmakla beraber, Türkmenlerin %77 gibi büyük bir çoğunluğu Hanefi mezhebine bağlıdır. Kürt Müslümanların büyük bir çoğunluğu Sünni’dir ve Şafii mezhebine bağlıdır. Müslümanlığın Irak coğrafyasıyla buluşmasından itibaren yönetim çoğunlukla Sünni iktidarlar elinde bulundurmuşlardır. Emevilerde başlayan bu süreç Safeviler, Büveyiler107 (945-1055) gibi Şii hanedanlar tarafından ele geçirilmesine rağmen 2003’te Saddam Hüseyin’in yıkılışına kadar ki süreçte yine Sünni iktidarını görmekteyiz. Özellikle İngiliz mandası altında yoğunlaşan bu eğilim 1968 Baas Partisinin başa geçmesi ve Saddam Hüseyin’in iktidara gelmesiyle zirveye ulaşmıştır. Lakin 1968-2003 yılları arasında ki bu kadrolaşma ters tepmiş istenilen amaca ulaşmamıştır. Irak’ta bir ulus inşası projesine kendisini adayan Baas Partisi’nin politikası tam tersi sonuçlar doğurmuştur. Sonuç olarak bir ulus değil, dört ayrı topluluk ortaya çıkmıştır. Bunlar; Şiiler, Sünniler, Kürtler ve Türkmenlerdir. Bu başarısızlığın en büyük iki nedeni vardır. Birincisi Baas Partisi’nin şiddet içerikli, dışlayıcı ve uç politikalardır. İkincisi ise Irak halkı bir ulusun unsurları olan ortak din, dil, toprak ve ırk gibi ortaklıklara sahip değillerdir. Toprak konusunda dahi Sünni Araplar ve Kürtler arasında farklılıklar vardır. Sünni Araplar I.Körfez Savaşının sebeplerinden olan Kuveyt’i Irak topraklarına katmak isterken, Kürtler Irak’tan ayrılmak istemişlerdir.108 Sünniler; ABD’nin Bağdat’ı ele geçirmesinden sonra başlayan, 2007 yılında zirve yapan ve 2009 yılına kadar süren direnişte aktif rol almışlardır. Bu direniş grupları içerisindeki sünni grupların belli başlıcaları; Irak Mücahit 106 1 Sf İnfantry Division, “ Soldiers Handbook to Iraq”, Unclassified, (Erişim): www.fas.org/irp/world/iraq/1/Dguide.pdf, 17.01.2011, s. 2-1(14) 107 Nakash, A.g.e., s. 13. 108 Koluman, “Irak’ın, Sosyal, Demografik ve Etnik Yapısı”, s. 4. 38 Ordusu, Irak İslam Ordusu, Ensar El-Sünne Ordusu, Irak Direniş Hareketi, 1920 Devrim Tugayı ve Irak Direnişinin İslami Cephesi gruplarıdır. 109 Sünnilerin siyasal temsil sorunu ve geçmişten gelen köklü imtiyazlarını kaybetmeleri, Sünni direnişin ortaya çıkışında önemli rol oynamıştır. 110 Saddam Hüseyin’in devrilmesiyle birlikte eski rejimin hâkim gücü Sünni Arapların Irak siyasal yaşamından dışlanma süreci başlamıştır. Özellikle 2004 yılı sonlarından itibaren yükselen direnişe askeri alanda çözüm bulamayan ABD, ilk olarak “Baas’tan Arındırma Yasası”nın hafifletilmesi ve Orduya eski Irak Ordusunun subaylarını alma girişimlerinde bulunmuş, Ayrıca Ocak 2005 tarihinde yapılan seçimlerde Şii Arapların ve Kürtlerin aşırı güçlenmesinin önüne geçilmesi ve direnişi sonlandırmak için Sünni Arapları siyasal sürece dâhil etmeye çalışmış birçok Sünni Arap aşiretlerine silah ve para yardımı yapmıştır. 2005 genel seçimlerine katılmayan ve seçim sonucunda ortaya çıkan hükümetin uygulamalarından muzdarip olan Sünni Araplar, Aralık 2005 seçimlerine ve 31 Ocak 2009 tarihinde yapılan vilayet meclisi seçimlerine katılarak siyasi alana geri dönmüşlerdir. 2010 yılında yapılan genel seçimlerde ise Sünni Araplar yanlarına bazı milliyetçi Şii Arapları da olarak El Irakiye adlı bir koalisyon oluşturmuşlardır. Iyad Allavi önderliğindeki bu koalisyon seçimden birinci çıkmasına rağmen yapılan pazarlıklar ve İran’ın karşı çıkması sonucunda hükümeti kuramamıştır.111 3.2.3. Yezidiler Yezidilik, başta Irak olmak üzere; Ermenistan, Rusya, Gürcistan, Suriye, Türkiye, Avrupa ve ABD’de yaşayan etno-dini bir gruptur. Yezidiler, 109 Anthony H.Cordesman,” Iraq’s Sunni İnsurgents; Looking Beyond Al Qaida”, Rand Cooperation, Santa Monica, Temmuz, 2007,s. 4-6. 110 Şükür, A.g.m., s. 530. 111 ORSAM Rapor No:35, A.g.e., s. 7-9. 39 peygamberleri olan Şeyh Adiy Bin Musafir (1072-1162)’in öğretilerinden oluşan; Ortadoğu kökenli112, heterodoks bir inanç sistemini benimserler113. Yezidiler çoğunluk olarak Irak’ın kuzey bölgesinde büyük bir kısmı da Musul’da yaşamaktadır. Musul merkezde sayıları azdır. Genellikle Şeyhan, Şikan, Tilkeyf, Başika, Bazane ve Sencar gibi yerleşim yerlerinde hayatlarını sürdürmektedirler Bu bölgede yaşamalarının sebebi: peygamberlerinin Musul’un kuzeydoğusunda bulunan Laleş Vadisindeki mezarıdır. Sayıları az olmakla beraber Duhok, Zaho ve Erbil’de yaşayanlar da mevcuttur. Yezidilerin dini merkezi Bahadra, kutsal mekanı Laleş’tir. Yezidilerin etnik kökenleriyle ilgili tıpkı ortaya çıkışı ve anlamı alanlarında olduğu gibi çelişkiler mevcuttur. Çoğu batılı kaynaklar; bu dini grubun kökenlerinin Kürtler olduğunu, Müslümanlaşmayan Kürtlerin bu grubu oluşturduğunu belirtmektedir. Lakin günümüzdeki Yezidilerin bir kısmı kendini Kürt, bir kısmı kendini “Yezidi Milleti”, en sonuncu kısmı ve çoğunluğu oluşturan grup ise etnik kökenlerinin Arap, dinlerinin Yezidi olduğunu beyan etmektedirler. Iraktaki ve dünyadaki Yezidilerin Emiri olan Enver Muaviye İsmail; etnik olarak soylarının Babillere kadar dayandıklarını, sağlam bir Arap soyundan geldiklerini ayrıca 1990’lardan itibaren özellikle KDP’nin Yezidileri Kürtleştirme politikalarına başladıklarının bunun içinde öğretmenlerin kullanıldığını belirtmiştir. Yezidi Emiri’ne göre bu asimilasyon politikası, 2003 sonrasında meyvelerini vermeye başladığını belirtmektedir114. Yezidilerin; sahip oldukları inanç değerleriyle diğer etnik gruplarla aralarında kesin bir sınır koydukları ve farklı bir aidiyet duygusuna sahip oldukları bilinmektedir. Nitekim tamamen kapalı bir toplum olan Yezidiler, Kürtler dâhil olmak üzere dışarıdan hiç kimseyle evlenmemektedirler.115 Tüm Irak’taki Yezidi nüfusunun yaklaşık 650.000-700.000 civarında olduğu düşünülmektedir. BKY ’de ise 150.000 civarında Yezidi yaşadığını 112 Tanıl Yaşar, Çemberin İçindeki İnanış YEZİDİLİK, İstanbul, Nokta Kitap, 2006, s. 19-43. Sabriye Deliceoğlu, Kuzey Irak’taki Etnik ve Dini Gruplar ve Bölge Politikalarına Etkileri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Marmara Üniversitesi, 2006, s. 75. 114 “Iraklı Yezidi Emiri İsmail: Yezidiler Baskı Altında”, ORSAM (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/orsamkonukgoster.aspx?ID=192, 24 Şubat 2011 115 İzzetullah İzzeti, İran ve Bölge Jeopolitiği, Çeviren: Hakkı Uygur, İstanbul, Küre Yayınları, 2005, s. 15. 113 40 ileri sürülmektedir.116 Çoğu, Kürtçenin Kırmançi ve Sorani lehçesiyle konuşmaktadırlar117. Ayrıca Başika ve Bazane bölgelerindeki 100.000 civarında Yezidi, Arapça konuşmaktadırlar.118 1980 yılında Ali Sincari önderliğinde Suriye yanlısı “Kürdistan Demokrasi Birliği” adı altında parti kurarak siyasal alanda kendilerini göstermeye başlamışlardır. 2005 yılında yapılan seçimlerde Reform ve İlerleme İçin Yezidi Hareketi Partisi çatısı altında parlamentoda bir üye ile temsil edilmiştir. 2010 yılında yapılan genel seçimlerde ise Musul vilayetinde “Ninova Kardeşlik Listesi” adı altında Kürtlerin oluşturduğu listeden seçilen sekiz milletvekilinin altısı yezididir. 3.2.4. Hıristiyanlar Iraklı Hıristiyanlar; Keldani, Süryani, Ermeni ve Asuri gruplarından oluşmaktadır. Katolik Kilise’sinin Doğu kesiminin bir parçası olan Keldaniler, Doğu Kilise’sinin bir parçası olan Süryaniler ve Ermeniler, Irak’ta yaşayan Hıristiyanlardır. Hıristiyan nüfusunun büyük bir kısmı Musul, Duhok, Erbil, Kerkük, Bağdat ve Basra’da yaşamaktadır. Nesturi, Ortodoks ve Protestan gibi mezhepleri içinde barındıran Irak Hıristiyanları yaklaşık olarak toplam nüfusun % 2’sini oluştururlar.119 Irak tarihinde ülke yönetiminde söz sahibi olamayan bu grup, Saddam yönetiminin düşmesi sonucunda, 13 Temmuz 2003 tarihinde açıklanan ve 25 üyeden oluşan Geçici Yönetim Konseyinde 1 Asuri Hıristiyan la Asuri 116 “Kuzey Irak’ın Toplumsal, Siyasal Yapısı ve Kürt Bölgesel Yönetiminin Türkiye İle İlişkileri”,ORSAM Rapor No:40, Ankara, 2011, (Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/.../201149_orsamraporkuzeyirakson.pdf, 24 Haziran 2011, s. 7. 117 Christine Allison, “ The Yezidi Oral Tradition İn Iraqi Kurdistan”, Richmond, Curzon Press, 2001, s. 27. 118 “Iraklı Yezidi Emiri İsmail: “Yezidiler Baskı Altında””, ORSAM (Erişim): http:/www.orsam.org.tr/tr/orsamkonukgöster.aspx?ID=192, 24 Şubat 2011 119 Deliceoğlu, A.g.e., s. 99. 41 Demokratik Parti çatısı altında temsil imkanı bulmuştur120. Aynı şekilde Eylül 2003 kabine atamalarında da Ulaştırma Bakanlığı Asurî Hıristiyanlara verilmiştir.121 Seçilen Konsey üyelerini ve Bakanların kimlikleri dikkate alındığında kısmen de olsa Irak’taki farklılıkları göz önünde bulundurulduğu anlaşılmaktadır. Lakin bu kişilerin temsil etme kabiliyetlerinin olmaması, diğerlerine nazaran önemsiz bakanlıkların verilmesi ve en önemlisi her bakanlıkta ‘’danışman’’statüsünde bulunan Amerikan ve İngiliz yetkililerin rolleri uzun dönem tartışmalara neden olmuştur122. Iraklı Hıristiyanların hepsine Asuriler (Assrians) adı verilir.123 Günümüzde Süryani ve Keldaniler; BKY’nin kontrol ettiği Kuzey Irak topraklarında yaşamaktadırlar. Özellikle artan şiddet olayları sebebiyle; 2006 yılından itibaren Orta ve Güney Irak’tan, Irak’ın kuzeyine on binlerce Hıristiyan göç etmiştir.124 Asuri Demokratik Partisi, Asuri Ulusal Partisi, Asuri- Keldani- Süryani Meclisi ve Keldani Demokratik Partisi bölgede yaşayan Hıristiyanların temsil edildiği siyasi partilerdir 2005 tarihine kadar ki Irak Devleti anayasalarında azınlıklardan bahsedilmemesine rağmen, 2005 Irak Anayasası “Hıristiyanlar, Yezidiler, Mendai Sabiler gibi bütün fertlerin inanç ve dini vecibelerini yerine getirme özgürlüğü teminat altına alınmıştır”125.hükmü bulunmaktadır. Lakin hala güvenlik alanında yaşanılan sorunlardan etkilenen en büyük gruplardan birisi Hıristiyanlardır. Yukarıda da söz ettiğimiz üzere pek çok Hıristiyan Parti ve liderleri BKY’nin hakim olduğu alanları “güvenli bir liman” olarak görmektedirler. 120 Nora Bensahel v.d.,“After Saddam Prewar Planning And The Occupation of Iraq”, Rand Cooperation, , Santa Monica, 2008, s. 167. 121 Bensahel v.d., A.g.e., s. 170. 122 Ferhat Pirinççi, “2003 Savaşı Sonrası Süreçte Irak’ta Siyasal Yapılanma”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s. 481. 123 ORSAM Rapor No:40, A.g.e.,s. 15. 124 ORSAM Rapor No:40, A.g.e., s. 10. 125 Irak Cumhuriyeti Anayasası, A.g.e., s. 3. 42 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM IRAK’TAKİ KÜRTLER VE KÜRTÇÜLÜK 4.1. IRAKLI KÜRTLER Iraklı Kürtler, ülkenin kuzeyinde Büyük ve Küçük Zap ırmağı havzasına dağılmışlardır. Zaho, Süleymaniye, Erbil, Duhok, Şehrezur ve Halepçe bölgelerinin çoğunluğu Kürt’tür. Kuzey’den güneye doğru inildikçe Kürt nüfusu azalmaktadır126. Musul ve Kerkük’te de son 10-15 yıl içerisinde özellikle de Saddam Hüseyin devrildikten sonra BKY’nin Kürt nüfusu siyasi hedefler doğrultusunda Kerkük’e yönlendirmesi kapsamında hız kazanan göçler sonucu Türk ve Arapların yanında Kürtlerin önemli bir nüfus teşkil ettiğini görmekteyiz. Ayrıca Kut ve Bağdat vilayetlerinde de Kürtler yaşamaktadır. 127 Ülkenin kuzeydoğusundaki dağlık bölgelerde yaşayan Kürt kabileleri ikiye ayrılır. Bunlar Musul, Zaho, Akra, Duhok ve Amediye’de yaşayan kuzeyli Kürt kabileleri ve Süleymaniye, Erbil ve Kerkük sancağında yaşayan güneyli Kürt Kabileleridir.128 Göçebe olarak yaşayanlar ise çoğunlukla Fırat ve Dicle nehirleri arasının kuzey bölgesinde yaşamaktadırlar. Ayrıca Kürtlerin yaşadığı bölgeyi konuştukları lehçeler ve hakim olan aşiretler bakımından Zap suyu iki bölgeye ayırır. Bunlar; Zap suyunun doğusundaki Soran ve Batısındaki Bahdinan bölgeleridir. Kurmançi lehçesi konuşulan Bahdinan bölgesiyle, Sorani lehçesi konuşulan güney kesim arasında derin ekonomik ve kültürel farklılıkları mevcuttur. Bu durum 1960’ların başından itibaren Kürt hareketinde de ayrılıklar doğurmasının asıl nedenidir.129 Bahdinan bölgesi ekonomik olarak geri kalmıştır. Ve aşiretlerin güçlü bir egemenliği mevcuttur. Soran bölgesi ise daha fazla şehirleşmiş, 126 Ali Rıza Şeyh Attar, Kürtler: Bölgesel ve Bölge Dışı Güçler, 2. Baskı, Çeviren: Alptekin Dursunoğlu, İstanbul, Anka Yayınları, 2008, s. 44. 127 Orsam rapor:40,A.g.e., s. 8. 128 Aslan, A.g.e.,s. 34. 129 Bruinessen, A.g.e., s. 79. 43 eğitim düzeyi ve ekonomik gelişmesi daha yüksektir. Sorani Kürt lehçesi resmi statüye sahipken Bahdinan bölgesinde bulunan Kurmançi lehçesi ihmal edilmiştir. Bahdinan da eğitim dili de Arapça’nın yanında Sorani lehçesidir.130 Bu iki lehçe arasındaki fark mesafe uzadıkça artmaktadır. Lakin iki ağızdan sadece birini bilen, diğerinden tamamen anlamaması durumu yoktur. 131 Kürtlerin toplumsal yapısını ele aldığımızda dikkati çeken ilk bariz unsur Aşiret veya Aşiretcilik olgusudur. Kürt aşiretleri genelde üyelerinin dış saldırılar karşısında korunması, eski töre ve yaşam tarzının devam ettirilmesi amacıyla oluşturulmuştur. Gerçek ya da gerçek olduğu varsayılan ortak bir ataya dayanan ve akrabalık temelinde örgütlenmiş genellikle toprak bütünlüğü olan ve kendisine has iç dinamiğe sahip sosyo-politik bir birimdir.132 Kürt aşiretleri genelde üyelerinin dış saldırılar karşısında korunması, eski töre ve yaşam tarzının devam ettirilmesi amacıyla oluşmuştur.133 Bütün Kürtler bir aşiretin mensubudur. Toplum aşiret reisleri tarafından yönetilir. Hatta siyasetçilerin dahi aşiret reisi olduğu kanısı yaygındır. Irak’taki önde gelen Kürt aşiretleri; Doski, Barvari, Barzani, Sindi, Rıkani, Zebari, Gorran, Herki, Surçi, Caf, Hamavand, Dizayi ve Hoşnav’dır. 134 Bölgeye hâkim olan iki büyük Kürt partiden birincisi olan Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani Bahdinan bölgesine hâkimdir. Tabanını oluşturan aşiretler, Nakşibendî tarikatına mensupturlar. Kürt milliyetçiliğini benimseyen ve muhafazakârlığı ile KDP; Bölgesel Kürt Yönetimi (BKY) içinde Duhok ve Erbil’de ayrıca, BKY dışında ise Musul vilayetinde güçlüdür. Buna karşılık, Süleymaniye’de daha az destekçisi mevcuttur.135 Diğer etkin parti Kürdistan Yurtsever Birliği (KYB)dir. Lideri hali hazırda Irak Devletinin Cumhurbaşkanı Celal Talabani’dir. Barzani’nin Bahdinan bölgesine karşılık, Talabani Soran bölgesinde hâkim konumdadır. Soran bölgesinin en büyük vilayeti Süleymaniye’dir. Genel itibari ile 130 Bruinessen, A.g.e., s. 79-80. Orsam rapor:40, A.g.e., s. 8. 132 Deliceoğlu, A.g.e., s. 20. 133 Th Bois–V.Minorsky–D.N.Mac.Kenzie, A.g.e., s, 168. 134 Orsam rapor:40,A.g.e., s..8. 135 Orsam rapor:40, A.g.e., s. 11. 131 44 şehirleşme ve sanayileşmenin ileri olduğu dolayısıyla da şehirli nüfusun çoğunluğu oluşturduğu bölge genelde Kadiri tarikatının mensubudur. Gorran (Değişim) Hareketi, Kürdistan İslami Birliği (KİB) ve Kürdistan İslami Cemaati (KİC) hali hazırda Irak’ta Kürtleri temsil eden diğer siyasi partilerdir. Irak’ta yaşamlarını devam ettiren Kürtlerin büyük bir çoğunluğu müslümandır İran-Irak sınırlarındaki illerde ve ülkenin kuzey ve ortasına yayılmış halde bulunan “Feyli Kürtler” Şii mezhebine bağlı olmakla beraber geri kalan Müslüman Kürt nüfusu ise Sünni’dir ve Şafi mezhebine bağlıdırlar. Az önce de aktardığımız üzere Kürtler arasında Nakşibendî ve Kadiri tarikatları son derece yaygındır. Bu tarikatların Şeyhleri Kerkük’teki Talabani ve Kesnezani aileleridir.136 Feyli Kürtler, çoğunluğun aksine Gorani olarak adlandırılan fars kökenli bir dili konuşmaktadır. Irak’ta Müslüman Kürtler haricinde Süleymaniye ve Musul’un bazı ilçelerinde bulunan bazı Hıristiyan Kürtler, Musul, Kerkük, Erbil ve Süleymaniye’de kitlesel hareket oluşturabilecek sayısal güçten yoksun Musevi Kürtler ve köken olarak Kürt olduğu iddia edilen daha önce de belirtmiş olduğumuz yezidiler bulunmaktadır. Kökenlerinde ve tarihlerinde olduğu gibi Irak’taki Kürtlerin nüfusu hakkında da kesin bir bilgi yoktur. Irak hükümetinin 1922-1924 yıllarındaki nüfus sayımına göre Kürtler 494.000 kişiyi bulmaktadır.137 Lakin Modern anlamdaki ilk nüfus sayımı ise 1947’de yapılmıştır. Buna göre 4.564.000 olan Irak nüfusunun 840,000 ‘ini Kürtler oluşturmaktadır. Etnik dağılımı göz önüne alan ilk ve tek sayım ise 1957 yılında yapılmıştır. 1957 ‘de; Irak nüfusu , 6.500.000 Kürtlerin nüfusu ise 1.042774’dür Temmuz 2011 tahminlerine göre ise Irak nüfusu 30.399.572 olup Kürt Nüfusu’nun Irak Nüfusuna oranı ise % 15-20 ‘dır.138 Belli makamlarca abartılan bu oran 4,5- 6 milyona denk düşmektedir. sınırlarında Resmi rakamlara yaşayan toplam göre Bölgesel nüfus 4,7 milyon Kürt Yönetimi (BKY) kişidir. Lakin; Erbil, Süleymaniye ve Duhok vilayetlerinin 4,7 milyon olan bu nüfusun tamamı Kürt 136 Orsam Rapor No:40, A.g.e., s. 11. Süslü, A.g.e., s. 59. 138 CIA Resmi Web Sitesi, (Erişim) https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/iz.html 22.04.2011 137 45 olmamakla beraber bu sayının içerisinde çevre ülkelerdeki Kürt nüfusa dağıtılan kimlikler vasıtasıyla oy kullanmaya veya nüfus sayımına gelen personel de dahildir. 4.2. KÜRTÇÜLÜK Iraklı Kürtlere değindikten sonra Kürtçülük ideolojisinin de ele alınması faydalı olacaktır. Bu bağlamda Kürtçülüğün tanımlanması gerekmektedir. Kürtçülük; ayrılıkçı Kürt milliyetçiliği ekseninde ilk olarak bulundukları ülkede Kürtlüğün tanınması ve özerklik sağlanmasına, müteakiben bulundukları ülkede özerk bir idare kurulmasını ve bunun Kürt Devletine dönüştürerek nihai amaç olarak diğer komşu ülkelerde yaşayan Kürt devletleriyle birleşerek “Bağımsız Büyük Kürdistan Devletinin” kurulması amacı doğrultusunda uygulanan siyasi, askeri, ekonomik ve toplumsal faaliyetler olarak tanımlanabilir. Siyasi Kürtçülüğe temel teşkil etmesi sebebiyle, bu ideolojinin kültürel boyutu önemlidir. Zira bundan bahsedebilmek için menşei (köken), tarih, dil ve coğrafyanın olması gerekmektedir. İlk olarak Kürtçülüğün üzerinde durduğu bu dört temel ayağın ele alınması gerekmektedir. 4.2.1. KÜRTLERİN MENŞEİ (KÖKENİ) Kürtler hakkında yerli ve yabancı birçok araştırma yapılmasına rağmen, araştırmalarda bir birlik ve bütünlük bulunmamaktadır. Dolayısıyla da farklı farklı görüşler mevcuttur. Bu görüşleri beş ana grupta toplamak mümkündür. Bunlar; Kürtlerin kökenini Mezopotamya’da yaşayan eski kavimlere dayanan görüşler, İran’ın eski topluluklarından Medler’e dayanan 46 görüşler, Araplara dayanan görüşler, Ermenilerle aynı ırktan olduklarını savunan görüşler ve Türklerle aynı kavimden geldiğine dair görüşlerdir. 139 4.2.1.1. Mezopotamya’da Yaşayan Eski Kavimlere Dayanan Görüşler Bunlardan birincisi Pennsylvania Üniversitesi Profesörlerinden E.A. Speiser’e aittir. Speiser’e göre; Kürtlerin kökeni Sümerler döneminde yaşayan Guti(Gutium)’ler ile ilişkilendirir ve “Kürtler Gutilerle aynı ırktandır’’demektedir.140 Bu görüşe göre, 4000 yıl önceki Sümer yazılarında “Kardaka” diye bir bölgeye işaret edilerek bu bölgede yaşayan aşirete Kur-ti-e isminin verildiği ve bunların Kürtlerin ataları olduğunu öne sürülmektedir.141 Hurriler’in M.Ö 5000 yıllarında henüz Türkistan’da yaşarken sonraları Ön- Asya’ya göçerek M.Ö. 4000’de Azerbaycan ile Doğu Anadolu’ya gelip yerleştikleri yolunda bir kanaat de vardır. Bu görüşe göre; Hurriler, Orta Fırat ve Dicle bölgelerinden çıkıp, komşu ülkelere yayılmaya başlamışlardır. Babil kıtasını alarak kurmuşlardır142. burada GUDİUN (veya GUTİ) adlı hâkim sülaleyi Ayrıca Gutilerin, M.Ö. 2649 yıllarında Sümer, Akad ve Elam’ları yenerek ülkelerini işgal ederek Babil’de 125 yıl saltanat sürdükleri iddia edilmektedir. 143 Rus şarkiyatçısı Vladimir Minorsky, Kürtler isimli kitabında 20. yüzyıl bilim adamlarının iki görüşü olduğunu belirtir. Bunlardan birincisi Kürtlerin kökeninin M.Ö. 400 yılında Ksenefon’un Kürdistan’dan geçerken karşılaşmış olduğu Karduklular ve onların doğusunda yaşayan Korti (Kurti-e)’lerin şimdiki Kürtlerin ataları olduğunu belirtmektedir.144 Kardukluların ülkesi olarak işaret edilen bölge Dicle Nehri ile Cudi Dağı arasındaki bölgedir. “Guti ile Kurti adı 139 Abdülhaluk Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, Ankara, Turan Kültür Vakfı, 1994, s. 33-46. Hilmi Göktürk, Kürtlerin Soy Kütüğü Ve Boy Tarihi, İstanbul, Türk Dünyası Yayınları, 1979, s. 49. 141 İlker Başbuğ, Terör Örgütlerinin Sonu, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2011, s. 24. 142 Şükrü Mehmet Sekban, Kürt Meselesi, Ankara, Kon Yayınları, 1979, s. 47. 143 Çay, A.g.e.,s. 36-37. 144 V. V. Minorsky, Kürtler, İstanbul, Komal Yayınları, 1977, s. 23 140 47 tek kavme aittir ya da Kurtiler, Gutilerin en büyüğüdür.” diyen doğu bloğu şarkiyatçısı Draver bu akımı devam ettirmiştir. Lakin bu görüşlere yapılan en büyük eleştiri; Sümer tarihi incelendiğinde ortaya çıkmaktadır. Buna göre; Gutilerin M.Ö. 4000 yıllarına kadar götürülmesinin doğru olmadığı iddia edilmektedir.145 Mezopotamya’da yaşayan eski kavimlere dayandıran görüşlerden bir diğeri ise yine Minorsky’nin ortaya attığı; Urartuların, Kürtlerin atası olduğu tezidir. Bu tezin çıkış noktası, Urartuların o dönemdeki söylenişi olan Qald/Haldi ile Kürt kelimesinin telaffuz edilmesindeki benzerliktir.146 O çağdan kalan taş yazıtlarda, Khaldi veya Urartu adlı kavmin M.Ö.20. yüzyılın sonlarında Van Gölü’nden Urumiye Gölü’ne (İran) kadar olan bölgede güçlü bir yönetim kurduğu görülmektedir. Minorsky’ye göre Kardu yurdunun bugün kü Kürtlerin yurdu olduğunu ve Khaldi kavmiyle Kürtlerin aynı olduğunu vurgulamaktadır. Kürt asıllı eski Osmanlı subayı ve Kürt bilimci Mehmet Emin Zeki Bey’in “Kürt Ve Kürdistan” adlı eserinde ise Minorsky’den alıntı yaptıktan sonra kendi görüşlerini açıklamaktadır. Ona göre Sümer, Akad ve Asuri dönemlerinde siyasi faaliyetlerde bulunan Zagros kavimleri eski nesillerini oluşturmaktadır. Bu kavimler ise; Lulu, Guti, Kasay, Subar ve Hurri kavimleriydi147 Konuyla ilgili tarihi kaynaklar incelendiğinde; Asur tarihinde “Kürt Milleti”nden bahsedilmediğini, ayrıca Mezopotamya’nın eski tarihi incelendiğinde bölgede Kürt varlığının söz konusu olmadığı görülmektedir. Zira “Tarihin Babası” olarak nitelendirilen Heredotes, Kürtlerden hiç bahsetmemiştir.148 145 Orhan Türkdoğan, Etnik Sosyoloji, İstanbul, Timaş Yayınları, 1998, s. 125. Çay, A.g.e., s. 35. 147 Attar, A.g.e., s. 33-34 148 Çay, A.g.e., s. 36. 146 48 4.2.1.2. Kürtlerin Kökeninin İran’ın Eski Topluluklarından Med’ler Olduğuna Dair Görüşler Başta Minorsky olmak üzere ve batılı Kürtler üzerine çalışan bilim adamları; Kürtçe olarak kabul edilen dilin İrani kaynaklı olması iddiasından hareketle, Kürtlerin menşeini araştırmış ve bu iddiaları dilbilimi ile desteklemeye çalışmışlardır. Kürtlerin eski İran topluluklarından Med’lerden sayılması ırki durumdan ziyade, bu topluluklarca konuşulan diyalektlere bağlanmaktadır. Ayrıca Fars şair Firdevsi‘nin eski İran efsaneleri üzerine kurulu manzum destanı olan Şehname isimli eserinde “Demirci Kawa” efsanesinden esinlenen Şeref Han, “Şerefname” adlı eserinde Kawa efsanesini tekrarlayarak Kürtlerin kökenini Medlere dayandırmıştır. 149 Ünlü Rus Kürdolog Minorsky “Kürtler” adlı kitabında Kürtlerin kökenlerini Ari kavimlerinden olan Medlere dayandırmaktadır. Med’lerin bölgeye gelişlerini ise M.Ö. yedinci yüzyıldan önce Arilerin ilk göçleri ile açıklar. Bu dönem içerisinde batıya doğru göç eden kavimler içerisinde Medlerin Asurlara yakın bölgelere yerleştiklerini ve aralarında geçen uzun savaşlardan sonra M.Ö. 607 yılında Asur Devletine son verip ülkelerinin sınırlarını genişlettiklerini böylece bunların bir kısmının Kürdistan ve çevresine dağıldığını bir bölümünün de Ermeni’lerinde yaşadığı topraklarda Urartu devletine son verdiğini belirtmiştir. Yazar ayrıca eserinde “Ksefenon’ un karşılaştığı Kardohiler ya da bunların doğusunda ki Korti’ler köken itibariyle Med’lerdir, Kürtlerin atalarıdır”150demektedir. Doğal olarak İranlı araştırmacılar, Avrupalı araştırmacıların çoğu ve Kürt meselesi üzerine çalışan Ruslar, Kürtlerin kökenlerinin Med’ler olduğu konusunda ısrar etmektedir. Ayrıca PKK terör örgütünün kurucusu Abdullah Öcalan’da Med’leri Kürtlerin ataları olarak zikretmektedir. Nitekim uydudan bir dönem yayın yapmış olan televizyon kanalına da “Med” ismini vermişlerdir. 151 149 Çay, A.g.e., s.36-37. Minorsky, A.g.e., s. 23-25. 151 Attar, A.g.e., s. 31. 150 49 Kürtlerin İran menşeine bağlanmasını; aşiret ağızları ile efsanelere dayandırıldığı görmekteyiz. Ayrıca Lozan Konferansında söz alan İsmet İnönü: “Kürt halkının İran kökenli olduğu ileri sürülmüştür, oysa bu iddiayı Kürtlerin Turan kökenli olduğunu kabul eden Encylopedia Britannica yalanlamaktadır.152” diyerek bu iddiayı karşı tarafın kaynaklarıyla yalanlamıştır. Minorsky’nin iddialarında ise kesin bir yargı yoktur; tahmini yaklaşımlar mevcuttur. Oysa tarihi delillere dayanmayan tahmini yaklaşımlar hiçbir zaman değer taşımaz.153 Sonuç olarak Kürtlerin, İran menşeine bağlanması görüşü havada kalmıştır. Zira, aşiret ağızlarının birbirlerine yakın olmasına ve efsanelere dayandırılan bu görüş bilimsellikten tamamen uzaktır. Dolayısıyla bu görüşü destekleyecek bilimsel çalışmaların ortaya çıkması şarttır. 4.2.1.3. Kürtlerin Kökeninin Araplara Dayandıran Görüşler Bulunulan coğrafya ve Arapların çoğunlukla Kürt kelimesinin çoğulu olan ekrat kelimesini göz önünde bulundurularak, Kürtler ile Araplar arasında bir yakınlık aranmıştır. Bu görüşü ilk savunan kişiler olarak; Kürt kelimesini İslam tarihinde ilk defa kullanan, İslam tarihçilerinden Mesudi ve Ebu- İshak-ı Farsi’i görmekteyiz. Mesudi, Altın Çayırlar (M.S.932) adlı eserinde Kürtlerin menşei ile ilgili olarak Hz. Süleyman’a atfedilen bir efsaneden bahsetmektedir. Onlara göre, Kürtler Arap’tır ve bir Arap neslini oluştururlar. Bu efsaneye göre Hz. Süleyman’ın cariyelerini Şeytan Casad’ın hamile bırakması sonucu doğan nesil Hz. Süleyman tarafından dağlara sürülmüş ve orada yaşamalarına izin verilmiş bunlara da Şeytan’ın sürgün edilmiş nesline atfen kovmak anlamında Arapça Karrad (Kürd) denilmiştir.154 Tek dayanak noktası bu efsane olan bu görüşü, Arap Menşeli zümreler arasında Kürt ismiyle veya buna yakın herhangi bir boy veya kabileye rast gelinmemesi 152 Başbuğ, A.g.e., s. 27. Göktürk, A.g.e., s. 66. 154 Çay, A.g.e., s. 37. 153 50 boşa çıkartmaktadır. Ayrıca çoğu kaynak Kürtleri, Arapların dışında başka bir kabile olarak zikretmektedir.155 Ayrıca Müslümanlığın yayılmasıyla birlikte sadece Türklerde değil; Arnavut, Çerkez, Laz ve Abazalar da dahil olmak üzere Arap hayranlığı doğmuştur. Dolayısıyla Kürtlerin kökenlerinin Arap aslından gelme görüşü İslami etkiden kaynaklandığı da düşünülmektedir. 4.2.1.4. Kürtlerin Kökenlerini Ermenilere Dayandıran Görüşler Prof N.J.Marr; Ermenice ‘de ‘’hadım’’manasına gelen ‘Gur-t’’ile Kürt terimi arasında bir yakınlık arar ve Kürt ve Gur-t sözcüklerinin çakışması raslantısal değil diyerek Kürtlerin Ermenilerle akraba olduğunu iddia eder. Marr, kelimelerin şekil benzerliğinden yola çıkarak “Medler, Ermeniler ve Kürtler akrabadır.” tezini savunur. Ermeniler de yaygın bir kanaate göre Kürtler’in bir kısmının Ermeni soyundan olduğu görüşü hâkimdir. Aynı şekilde bazı Kürt aydınları da bugünkü Ermenilerin çok eski çağlarda Kürtlerden ayrılmış kardeşleri olarak görürler. Lakin bu iddiaların siyasi amaçlarla ortaya atıldığı ve yaşatıldığı aşikârdır.156 4.2.1.5. Kürtlerin Türklerin Soyundan Geldiğine Dair Görüş Kürtlerin etnik kökenine dair diğer görüş ise Türklerin soyundan geldiğidir. Bir boy adı olarak “Kürt” Kelimesine tarihte açık ve kesin biçimde ilk kez, Yenisey’deki Göktürk kitabelerinde rastlamaktayız. Elegeş Bengütaşı’ndan anlaşılana göre sözü edilen Kürt Uyruğu, Göktürkler içinde yaşamakta olup, beylerinin ismi ise Alp Urungu idi. Yazıtla geçen bölümün günümüz Türkçe’sindeki anlamı: ”Kürt elinin hanı Alp Urungu altunlu okluğunu bağladım belde, Ülkem, Otuz Dokuz yaşında”dır. 155 156 Göktürk, A.g.e., s. 68. Çay, A.g.e., s. 39. 51 Alman araştırmacı De Groot; Yenisey yazılarında Kürt sözcüğünün geçtiğini, Oğuz Han’ın torunlarından birinin adının Kürt olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca Kaşgarlı Mahmud’a ait olan Divan–ül Lügatit Türk ‘de de Kürt sözcüğü geçmektedir.157 Burada geçen Kürt terimi; kar yığını, çığ; dallarında yay, kamçı, değnek gibi şeyler yapılan bir çeşit kayın ağacı şeklinde izah edilmiştir.158 Kürt tarihinin ilk yazarı Bitlisli Şeref Han; Şerefname adlı eserinde Kürtlerin soyunun bir takım anekdotlarla Oğuz Han’a dayandığı ileri sürmektedir.159 Macar milletini oluşturan iki ana grup mevcuttur. Bunlardan birincisi Macarlar ve ikincisi ise Türk boylarıdır. Türk soylarından bir tanesi de Koytry (Kürtü, Kürt) dür.160 Ünlü Macar bilim adamı Gyula Nemeth, “Yurt Kuran Macarlar’ın Tarihi’’adlı eserinde Macaristan bölgesinde bulunan Kürtlerle, Göktürklere bağlı Kürt topluluğunun tarihi ortaklığını ortaya koymaktadır.161 Ayrıca İran’da bulunan ve 55 boydan oluşan yaşadıkları zorlu coğrafyaya rağmen bundan etkilenmeyerek hayatlarını sürdüren Kaşgay Türklerinin içindeki bir boyun adı da “Ali Kürdlü” dür. Bütün bu görüşlere baktığımızda; Kürtlerin, yüzyıllar boyunca meydana gelen göçler sonucunda ve yaşadıkları yerler dolayısıyla diğer ırklarla etkileşim içerisinde oldukları aşikârdır. Ayrıca Kürtlerin homojen yapılarını korudukları da söylenemez. Kürtlerin kökeniyle, ilgili görüşlere baktığımızda bazılarının siyasi perspektiften bakılarak üretildiğini görebiliriz. Bu sebeple bu olaya siyasi gözlükten bakılmaksızın bilimsel olarak araştırılıp, Kürtlerin kökenleri belgeleriyle ortaya konulmalıdır. 157 Türkdoğan, A.g.e., s. 120-125. Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügatit Türk c-1, Haz: Besim ATALAY, İstanbul, 1939, s. 343. 159 Türkdoğan, Age, s.122. 160 Çay, Age, s. 265-266. 161 Gyula Nemeth, A Honfoglalo Magyarsag Kıalakulasa, Budapest, 1930, s. 249-253. 158 52 4.2.2. KÜRT TARİHİ İLE İLGİLİ İDDİALAR Milli tarih şuuru, bir milletin meydana gelmesinde en önemli faktördür. Kürtlerin kökenlerinde olduğu gibi Kürt tarihi de tamamen karanlıktır. “Kürdolojinin Babası” olarak nitelendirilen V. Minorsky başta olmak üzere oryantalistlerin eski Mezopotamya halkları ile Kürtler arasında kurulan teorilerini incelemiştik. İleri sürülen teorilerin hiçbir ilmi tarafı yoktur. Zira; tarih, arkeoloji, antropoloji, coğrafya, etnografya, filoloji gibi sosyal bilimlerle ilgili mevcut her türlü kaynak ve buluntular “Kürt Tarihi” hakkında bir geçmişe işaret etmemektedir.162 Genel olarak Kürt Tarihi diye anlatılan batılı ve Kürtcülüğün savunuculuğu yapan yazarlar; Mezopotamya’nın eski topluluklarından Sümerler, Guti(Kutlar), Khaldiler, Araratiler, Subariler, Nayriler, Mitanniler, Muşkiler, Kassitler, Hurriler, Lololar, Mamailer, Med gibi kavimleri Kürt menşeli kabul edip Kürt tarihinin eski dönemini oluşturduklarını savunmaktadırlar. Ayrıca Nuh Peygamberin ve Selahattin Eyyübinin Kürt kökenli olduğunu, M.Ö. 162 ile M.S. 72 yılları arasında kurulan Komajen Krallığının ve M.Ö. 1. yüzyılda kurulan Adiabene ve Sophene Krallığının Kürtler tarafından kurulduğunu iddia eden eserler de mevcuttur.163 Bunlara ilaveten İran’da Zendi ailesi tarafından kurulan hükümet 10 ve 12nci yüzyıl arasında Kafkasların güneyinde Şedadi Kürtlerinin kurdukları hükümet, 999-1096 yılları arasındaki Mervani Kürtlerinin ve 959-1015 yılları arasında Hasnevi Kürtlerinin hükümet kurdukları Minorsky tarafından iddia edilmektedir.164 1933 yılında Paris’te doktora çalışması yapan Messoud Fany, Kürt denilen unsurlarda mükemmel olmayan ırki yapıya dikkat çekmekte, “Bölge tarihi içinde Kürt denilen unsurları dolaylı veya dolaysız ilgilendiren olayların tarih olarak nitelendirilmeyeceğini” belirtmektedir. Ayrıca yazar Kürt tarihi hakkında “Açıkca söylemek gerekirse Kürt Tarihi diye bir şey yoktur. Bu 162 Çay, A.g.e., s.46. Hekimoğlu Süleyman Özcan, Kürt Tarihi: Aşiretler ve İsyanlar, 3. Baskı, İstanbul, Akis Kitap, 2009, s. 31-44. 164 Minorsky, A.g.e.,s. 30-31. 163 53 topluluğun çeşitli aşiretlerinin olaylarını ve hareketlerini anlatan birçok hikâyeler mevcuttur.” demektedir.165 Wadie Jwaideh 1961 yılında Syracuse Üniversitesine sunduğu “Kürt Milliyetçiliğinin Tarihi Kökenleri ve Gelişimi” isimli doktora tezinde sık sık “Kürdolojinin Babası” Minorsky’e atıfta bulunmuştur. Jwaideh, Kürt tarihinin kökenini Kürt sözcüğünün etimolojik incelemesiyle başlamış ve Driver’a atıfta bulunarak M.Ö 3000’li yıllarda Kürtlerden ilk kez bir kil tabletle bahsedildiği inancı üzerine tezini kurmuştur. Sasani döneminde güç ve nüfuz kazanan Kürtler, İslam’ın yayılışı döneminde ilk Arap Orduları’nın İran’a girmesini önlemeye çalışmışlar, fetihler gerçekleştikten sonra da bu bölgede tehlikeli asiler olmaya devam etmişlerdir. İslam’ın ilk dönemlerinde ise Araplarla, Kürtlerin karşı karşıya gelmesi M.S.640 yılında Irak’ın kuzey sınırında bulunan Garzan bölgesinde bulunan Kürt emrinin Araplara toprak vergisi vermesiyle başlamıştır. Buna müteakiben Kürtler; Persler ve Hıristiyanlarla ortak hareket etmişlerdir. Kürtlerin Müslümanlaşmaya başlamaları bu döneme rast gelmektedir. Emevi ve Abbasi dönemlerinde sık sık isyanlar çıkartan Kürt gruplar, hanedan kavgalarına da taraf olmuşlar, bazı hanedanların tahtından düşmesine sebep olmuşlardır. Yine Minorsky’ye atıfta bulunan yazar 9., 10. ve 11. yüzyıllarda yerli Kürt hanedanlarının ortaya çıktığını belirtmektedir. Bunlardan ilki M.S 951 ‘de Muhammed bin Şaddad bin Kartag tarafından kurulan, Kura ve Aras nehirlerince çevrelenen Doğu Trans Kafkasya topraklarında hüküm süren Şeddanilerdir. Mervaniler, Barzini aşireti reisi Hasanveyh bin Hasan tarafından kurulan Hasnaviler ve İran-Irak Sınırları arasında M.S. 991- M.S. 1117 tarihleri arasında hüküm süren Annaziler Kürt Hanedanları olarak gösterilmektedir. Ayrıca Eyyübileri de Kürt hanedanı olarak belirtmiştir. 16. yüzyıla gelindiğinde Kürtler Osmanlı imparatorluğu ve Safevi Devleti arasındaki mücadelenin odak noktasındadırlar. Yavuz Sultan Selim, 165 Messoud Fany, La Nation Kurde et son Evolution Sociale, Paris, 1933 54 Çaldıran Savaşı sonrası İdris Bitlisi’yi yanına çekerek dengeleri kendi lehine çevirmiştir.166 Minorsky’ye göre Şeyh İdris-i Bitlisi “Osmanlıların çıkarlarını göz önünde tutarak çalışmış kendi ulusuna ihanet etmiştir.” Ayrıca Kürtlerin Yavuz Sultan Selim ve diğer padişahlar devrinde mecburi iskâna ve zorunlu göçlere tabi tutulduklarını iddia etmektedir.167 Jwaideh, Kürtlerin ebedi olarak İran ve Türklerin toprakları arasında bölünmelerini 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşmasına bağlamaktadır.168 Minorsky’nin Bitlis Emiri Şeref Han’ın yazdığı Şerefname’den alıntısına göre ise “II. Mahmut bütün Kürt Beyliklerin ve imaretlerini ortadan kaldırdı. Bu kararın uygulaması için de Reşit Paşa yönetiminde ordu göndermiştir. Böylece Kürtler ikinci kez ve tam anlamıyla Osmanlılar tarafından işgal edilmiştir.’’ Kürtler, Osmanlı Devleti’nin son bir asırında milliyetçi nitelikli olmayan küçük çaplı isyanlar düzenlemişlerdir. 1834 yılında Bedirhan Bey tarafından başlatılan ayaklanma bunların ilkini oluşturur. Bunu Kırım Savaşı sırasında Yezdan Şer tarafından Hakkâri’den başlayıp Musul’a kadar olan bölgede çıkarılan ayaklanma, 1877-1878 Rus-Osmanlı Savaşı sırasında Bedirhan Bey’in oğullarının isyan hareketi ve 1880 yılında Şeyh Ubeydullah tarafından başlatan isyan hareketi izlemiştir.169 İran topraklarında başlayan bu isyan diğerleri gibi başarısız olmuştur. İsyanların çıkarıldığı dönemler dikkate alındığında tesadüfen çıkarılmış olmadıkları ve yabancı devletlerin müdahalesi olduğu anlaşılmaktadır. 4.2.3. KÜRTLERİN DİLİ Ortadoğu’nun değişik yörelerine dağılmış olan Kürtler, birbirleriyle anlaşmak için Kürtçe diye tanımlanan dili konuşurlar. Şerefname’den 166 Wadie Jwaideh, Kürt Milliyetçiliği Tarihi Kökenleri ve Gelişimi, Çvr: İsmail Çekem –Alper Duman, İstanbul, İletişim Yayınları, 1999, s. 25-35. 167 Minorsky, A.g.e., s. 25. 168 Jwaideh, A.g.e., s. 34. 169 Minorsky, A.g.e., s. 26-27. 55 başlamak üzere günümüze kadar. bilim adamları Kürtçeyi sınıflandırmada birliğe ulaşamamışlardır.170 Şu an kabul edilen ise Kürtçe’nin bilim adamları tarafından iki ana gruba ayrılmış şeklidir. Buna göre; 1) Kürtçe’nin Kuzey-Batı Grubu: Bu grup daha çok Türkiye Kürtlerinin ve İran’ın Batı Azerbaycan bölgesinde yaşayan Kürtlerin konuştuğu “Kurmanci” diyalektiğidir. 171 Türkiye’de Mardin, Siirt, Şırnak, Batman, Hakkari, Van, Muş ve Erzurum bölgelerindeki Kürtler bu diyalektiği kullanmaktadır. Ayrıca Urumiye gölünün kuzeyinde ve batısında İran Aşiretlerinde, Horasan’da; Irak’ta Bahdinan, Sincar ve Musul’da; Suriye ve Rusya topraklarında bu diyalektiğin konuşulduğu belirtilmektedir.172 2) Kürtçe’nin Güney – Doğu Grubu: Bu grup ise, Irak Kürtlerinin çoğunun ve İran’ın bazı bölgelerindeki Kürtlerin konuştuğu, “Sorani” dialektiğidir. Sorani dialektiğinin konuşulduğu yöreler Irak’ta Revanduz, Köysancak ve Süleymaniye; İran’da Senandaj, Mahabad ve Kirmanşah’tır. Lakin Sovyet bilim adamlarının bu tasnifine rağmen İran’ın Mahabad, Irak’ın Revanduz ve Süleymaniye bölgesi aşiretleri kendi diyalektlerine kırmançi adını vermektedir. Ancak Kırmançi olarak adlandırdıkları bu dialek Anadolu’da ki Kırmançi ile anlaşabilirliği yoktur.173 Kürtçe diğer diller gibi birçok dilin hem etkisinde kalmış hem de o dillerle karışmıştır. Bunda sınır toplumu olmalarının etkisi büyüktür. Ayrıca Farsçanın ve Türkçenin yoğun bir şekilde etkisinde kaldığı aşikârdır. Çarlık Rusya’sı Erzurum Başkonsolosu Alexander Jaba 1856 yılında Erzurum bölgesinde Kürtçe kelimeler hakkında yaptığı inceleme sonucunda Kürtçedeki 8307 sözcüğün; 3080 ‘inini Türkçe, 2640’nın eski farsça 2000’nin yeni lisanda Arapça olduğunu tespit etmiştir. Kürtçe’nin ilmi ve felsefi kavramları açıklama kapasitesi bakımından müstakil bir dil mi yoksa yarım bir dil ya da Farsça’nın bir lehçesi mi olduğu konusu son derece ihtilaflı, siyasi bir konudur. Hali hazırda Kürt bölgelerinde 170 Hekimoğlu, A.g.e., s. 8-20. Attar, A.g.e., s. 46. 172 Hekimoğlu, A.g.e., s. 8-20. 173 Çay, Age. s. 121. 171 56 yapılan Kürt dili hakkındaki yayın çabaları ilmi araştırmalara dayalı olmaktan çok siyasi eğilimlere dayalıdır.174 Bazılarına göre Kurmançi ve Sorani’nin haricinde farklı dil veya diyalektler de vardır. Bunlar İran ve Irak’ta konuşulan Gurani ve Türkiye’de ve Irak’ta konuşulan Zazacadır. Zazaca ve Gurani arasında bir ilişki ikisinin de kuzeybatı İran dil grubuna yakın olmasıdır. Zazaca ve Gurani lehcelerini konuşanların aynı kökenli olduğu söyleyenlerde mevcuttur. Süleymaniye bölgesinde kendilerini “Guran” olarak tanımlayan bir topluluğun bulunduğu ve kendilerini Kürtlerden ayrı gördükleri ifade edilmektedir. İhtimal dâhilindedir ki zazaca ve gurani konuşanlar Süleymaniye bölgesine geldiler ve daha sonra zazaca konuşanlar Anadolu’ya sürülmüşlerdir.175 Dilbilimcilere göre günümüzde konuşulan Zazacanın %80’i Türkçe, Eski Türkçe veya değişime uğramış Türkçedir. Zazaca konuşanların Oğuzlar’a dayandığına dair çeşitli tespitler mevcuttur. Beyoba Zazaları bunlara en iyi örnektir. Tunceli Hozat’tan Akhisar’a göç eden Beyoba Zazalarının en yaşlısı Hasan Efendi’nin bir konuşmasında: kendilerinin Hoca Ahmet Yesevi’ye bağlı olduklarını ve onun soyundan geldiklerini, soylarının Oğuzlar’a dayandığı ve Orta Asya’dan Tunceli bölgesine geldiklerini söylemiştir.176 Sonuç olarak dil açısından Kürtler arasında, Kurmançi diğerlerine göre daha baskın ya da yaygın gözükse de onun ulusal bir dil seviyesine ulaştığı söylenemez. Ayrıca hali hazırda standart bir Kürtçe alfabe de mevcut değildir. Çalışmasını Kurmançi lehçeleriyle sınırlayan Minorsky büyük çeşitlilik gösteren kurmançinin temelindeki birleştirici unsurlara işaret etmiştir. Minorsky’e göre bu birlik; Kürtlerin dört bir yana dağılmadan önce, yakın cemaatler halinde yaşamış olmaları gereken zamanlarda gelişmiş olmalıdır. Kürtlerin kuzeybatı İran dillerinden birini konuştuğunu belirten Minorsky, bu dilin her şeyden önce Partların ve bir dereceye kadar Med’lerin dili olduğuna 174 Attar, A.g.e., s. 47. Başbuğ, A.g.e., s. 30. 176 Türkdoğan,A.g.e.,s. 293. 175 57 inanır. Minorsky son olarak, Medler ve Partların Kürt ırkının ve dilinin nitelik ve bileşiminin şekillenmesinde önemli bir rol oynadıkları sonucuna varmaktadır.177 4.2.4. KÜRTLERİN COĞRAFYASI “Kürdistan” terimi Farsça’da Kürtlerin bölgesi anlamında kullanılmaktadır. Ancak tarih ve coğrafya söz konusu olduğunda anlamını belirlemek son derece güçleşir. Kürdistan, Kürtçe konuşulan insanların yaşadıkları yerleri belirtmek için kullanılan göreceli bir terimdir.178 Bu terimi ilk olarak Selçuklular, bugün Kürdistan diye tanımlanan coğrafyanın küçük bir bölümünü oluşturan bir eyalet için bu terimi kullanmışlardır. 179 Bu eyalet Zağros dağlarının doğusunda, Hemedan, Dinever ve Kirmanşah vilayetleri ile batısında Sincar ve Şehrizar vilayetlerini ihtiva etmekteydi. Sultan Sencer bu terimi kullanmasındaki amaç ise bir etnik grubu tanımlamayı değil tamamen coğrafi bir bölgeyi tanımlamaya yöneliktir. Ayrıca belirtmek gerekir ki Kürdistan kelimesi hiçbir zaman bir devletin adı olarak kullanılmamıştır. 180 Yavuz Sultan Selim’in İran seferi sırasında (Kurt-baba) BabaKürt’lerin aşiret reisleri gelerek bağlılıklarını bildirmişler, bunun sonucu olarak ta geniş imtiyazlar elde etmişlerdir. Öyle ki Yavuz Sultan Selim olaydan sonra vilayetlerin bir kısmına “Kürdistan” ve burada oturanlara da ”Kürt” adını vermiştir.181 İran’da Genelkurmay Başkanlığı ve Türkiye’de İran Büyükelçisi görevinde bulunan Hassan Arfa’ya göre Kürdistan denilen coğrafya’nın sınırları şu şekildedir: ”Doğu da sınır Zağros dağlarının doğu yamaçlarının Rezaiye Gölü’ne uzantısı, oradan da güneydoğuya, Sanandaj’la Hemedan ve Kirmanşah’la Hemedan arasında uzanan bir hatta birleşir. Güneye doğru 177 Minorsky, “Kürtler”,İslam Ansiklopedisi VI.cilt, s. 1088-1114. Jack David Eller, From Culture to Ethnicity to Conflict, Michigan, The University of Michigan,1990, s. 146. 179 Jwaideh, Age. s. 11 180 Eller, A.g.e., s. 152-154. 181 İbrahim Etem Gürses, Kürtçülük Gerçeği, Ankara, Kömen Yayını, 1977. s. 25.. 178 58 bölge, Kirmanşah ve Kerkük’ü içine alan, Musul’u hemen dışarıda bırakan ve ondan sonra Mardin’i, Viranşehir’i ve Urfa’yı içine alan girişli çıkışlı bir hatta uzanır. Bu hat ondan sonra kuzeye Malatya’ya doğru bükülür, oradan sonra Kemaliye’ye kadar Fırat Nehrini izler, oradan sınır, kuzeyde Erzincan ve Erzurum’un güneyine kadar uzanan Mercan ve Bingöl dağlarının yüksek dizileridir. Ve Ağrı dağına kadar uzanır. Böylece kuzeyde Türkler güneyde Kürtler olmak üzere doğal bir sınır oluşur.182 Bu tanımlamanın tamamen siyasi nitelikli olduğu ve batılı merkezlerin tanımlanmasından esinlenilerek yapıldığı açıktır, bilimsel bir yönü ve değeri yoktur. Kürdistan teriminin günümüzdeki iddia edilen coğrafyası da hemen hemen budur. Coğrafya’nın bölge devletleri arasında parçalanmış olması sebebiyle kendilerine göre; Irak Kürdistan’ı, Suriye Kürdistan’ı, İran Kürdistan’ı, Sovyet Kürdistan’ı ve Türkiye Kürdistan’ı gibi yeni coğrafi terimler ortaya atılmıştır.183 Ülkeler arasındaki toprak dağılımı ise yaklaşık olarak Türkiye’de 190.000 km2, İran’da 125.000 km2, Irak’ta 65.000 km2, Suriye’de 12.000 km2 olmak üzere toplam 392.000 km2 bir alanı kapsadığı iddia edilmektedir.184 Kaynaklarda ise “Kürdistan”dan ilk defa bahseden Hamdullah Mustafa Kazvini olup Nüzhet’ül Külub (14.y.y) adlı eserinde Kürdistan’ın 16 kasabadan ibaret olduğunu belirtmektedir.185 Bazılarına göre ise, Kürtlerin ya da Kürtlere nesep olarak yakın kavimlerin yaşadığı her yer Kürdistan’dır. Bu bakış açısı nüfusa ya da Kürtlerin o bölgeye nasıl geldiğine çok fazla önem vermemektedir. Şerefname’de ise Kürtlerin yaşadıkları coğrafi bölge şu şekilde belirtilmiştir;”Hürmüz Denizi (Basra Körfezi)’nde başlar bir doğru çizgi üzerinde aradan Malatya ve Maraş illerinin nihayetine kadar uzanır. Böylece bu çizginin kuzey tarafını Fars, Irak-ı Acem (Güneybatı İran’daki Huzistan Eyaleti), Azerbaycan, Küçük ve büyük Ermenistan teşkil eder. Güneyine ise 182 Hassan Arfa , The Kurds, An Historical An political Study , London, Oxford University Press, 1968, s. 1-2. 183 Çay, A.g.e., s. 104. 184 Th, Bois, V.Minorsky, D.N.Mac Kenzie, Kürtler ve Kürdistan, Çvr: Kamuran Fıratlı, , İstanbul, Doz Basım, 1996, s. 17. 185 Çay, A.g.e., s. 105. 59 Irak-ı Arab, Musul ve Diyarbakır illeri düşer.’’186 Görmekteyiz ki tarif edilen coğrafya oldukça geniş bir alanı kapsamaktadır. Bu büyük coğrafya’nın İran kesimine 13.yüzyıla kadar Arap literatüründe “Cibal” adı verilmekteydi. Türkiye kesimindeki bölge ise Cezire ya da Diyarbekir olarak anılmaktaydı. Bugünkü geniş coğrafi bölgenin adlandırılması 19’uncu yüzyılın eseri olup, bu yüzyıla kadar Kürdistan olarak bilinen coğrafi mekân; İran’daki merkezi Senandaj olan Ardelan denilen bölgedir.187 “Kürtler’in oturduğu ülkeyi tanımlamak istersek, Kürdistan adına dayanamayız. Çünkü Kürdistan adı zaman ve mekan içinde değişken bir terimdir. Dolayısıyla ona başka bir terim aramak gerekir.”188 Diyen Bazil Nikitine Kürtleri “dağlı” olma özelliklerini dikkate alarak Türkiye’nin doğusu ile İran’ın batı bölgesindeki dağlık bölgeleri Kürt yurdu olarak açıklamaya çalışmıştır.189 Buna göre, “Günümüzde Kürtler, Bağdat’ın doğusundaki Mendeli kasabasından başlayarak İran-Irak sınırının iki yanında, sonra Ağrı’ya kadar Türkiye İran sınırının iki yakasında olmak üzere, güneyden kuzeye geniş bir bant halinde uzanır ve kuzeyde Transkafkasya’ya yayılır. “B.Nikitine’nin bu görüşü küçük değişikliklerle daha sonraki yazarlar tarafından da benimsenmiştir. Messoud Fany, Avrupa’daki Kürdistan coğrafyası ile ilgili haritaların yetersiz olduğunu, batılı yazarların Kürdistan’ı değişik adlarla zikrettiklerini ve Kürdistan terimini özellikle Türkiye’nin doğu vilayetlerinde bir “Kürt yurdu” meydana getirmeyi amaçladıklarını belirtmektedir.190 Bazı kaynaklarda Osmanlı sultanlarının fermanlarında Kürdistan terimi kullanmaları örnek gösterilerek dayanak göstermektedirler. Bu fermanların bir kaçını incelediğimizde191 Kürdistan denilen bölgenin şehir ve kasabaları 186 Şeref Han, Şerefname, Trc: Mehmet Emin Bozarslan, İstanbul, 1971, s. 22. Çay, A.g.e., s. 106-107. 188 Bazil Nikitin, Les Kurdes, Etude Sociologie et Historique, Paris, 1956, s. 24. 189 Nikitine, A.g.e., s. 25-37. 190 Fany, A.g.e., s. 128-132. 191 Kanuni Sultan Süleyman’a ait 08.x,1525 tarihli fermanda; “Akdeniz’in Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve Vilayet-i Zülkadriye’nin ve Diyarbekir’ın ve Kürdistan’ın ve Azerbaycan’ın ve Acem’in ve Şam’ın ve Haleb’in…” 187 60 olarak gösterilen birçok şehrin (Diyarbakır, Van, Hakkâri v.b) eyalet, sancak, kaza gibi idari birimlerin içinde zikredilmesi yanında birde izafi olarak ta (Akdeniz, Karadeniz vs.) bahsedildiğini görmekteyiz.192 1802 yılında VII. Pius’un papalığı döneminde bölgeye ayrılık tohumları atmak amaçlı misyonerlik görevi için Musul’a gönderilen, 1809 yılında da Mezopotamya ve bölgeye papalık görevlisi olarak atanan, Napoli doğumlu G.P. Giuseppe Campanile’nin kaleme aldığı “Kürdistan Tarihi“ adlı çalışmasında; ”Kürdistan yada Kürtlerin ülkesi, Mezopotamya ve Pers sınırlarındadır. Yayılma alanı yaklaşık otuz gün uzunluğunda ve on iki gün genişliğindedir. Bu bölge Osmanlı imparatorluğundan bağımsızdır”. 193 diyerek Kürdistan’ı izafi olarak tanımlamıştır. Ayrıca yazar Kürdistan tarihi’ni bölgede kurulan mirlikleri anlatarak izah eder. Campanile’ye göre, Kürdistan yedi müslüman bölgeye yada prensliğe ayrılır. Bu prensliklerin adı: Bitlis, Şambo adı da verilen Hakkari, Botan, Bahdinan, Soran, Baba, Qelaçolan’dır. Yazara göre; bu prensliklerin hepsi de sultandan bağımsızdır. 194 Yazar kendi kitabı içerisinde ikileme düşmektedir. Zira Müslüman olarak söylediği “7 mirlikten daha sonra bunları oluşturan Behdinan, Botan ve Şambo mirliklerinde bir milyon üç yüz kırk bine varan yirmi dört bin Hıristiyan köyü bulunmaktadır.” 195 Demektedir. O dönem de o bölgede yaşayan nüfusun ancak o kadar olabileceği göz önünde bulundurulduğunda, kitabın yanlılığı ortaya çıkmaktadır. Tüm bu yaklaşımlarda dikkat çeken nokta bir etnik gruba vatan yaratma gayretidir. Bu gayretin gösterildiği dönem bölgenin yeniden şekillendirilmesine karar verildiği Osmanlının son dönemleridir. Kanuni’nin I.VIII.1553 tarihli fermanında ise; “Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Şam haleb ve Karaman’ın ve Rum’un ve Vilayet-i Zülkadriye’nin ve Diyarbekir’in, ve Kürdistan’ın ve Azerbaycan’ın ve Van’ın…” 192 Fany, A.g.e., s. 128-132. 193 R.P.Guiseppe Campanile, Kürdistan Tarihi, Çvr:Heval Bucak, İstanbul , Avesta Basın Yayın, 2009, s. 13. 194 Campanile, A.g.e., s. 17-52. 195 Campanile, A.g.e., s. 113. 61 BEŞİNCİ BÖLÜM IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ Bir önceki bölümde Irak’ta yaşayan Kürtlerin; nüfusu, yaşadıkları bölgeler, sosyal yapısı ve dinleri ile Kürtçülük ideolojisinin dört temel ayağını oluşturan yapıları ele almıştık. Bu bölümde tarihten günümüze Kürtçülüğün tarih içerisinde nasıl oluşup hangi evrelerden geçtiği ele alınacaktır. 5.1. IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ Irak’taki Kürt milliyetçiliğini Irak Devletinin oluşturulmaya başlanıldığı 1918’den itibaren günümüze kadar inceleyeceğiz. Kürtçülüğün tohumları Osmanlı İmparatorluğu’nun son 150 senesinde emperyalist devletlerce atılmıştır ve şu an ise meyveleri toplanmaktadır. Irak’taki Kürt Milliyetçiliğini anlayabilmek için Osmanlı döneminde tohumları atılan Kürt Hareketini de ele almamız gerekmektedir. Yakın çağın başında Osmanlı Devleti’nin durumu pek iç açıcı değildi. Çağ değişmesine rağmen devlet değişmemiş kendini çağa uyduramamıştı Yıpratıcı, uzun süren savaşlar birbirini izlemekte, çoğunda da yenilmekteydi. Ayrıca yaşanan taht kavgaları Osmanlı’nın başını kuma iyice sokmuştu. 196 Bölücülük anlamındaki Kürtçülük tohumlarıda işte tam bu dönemde atılmaya başlanıldı. Kürtçülüğün öncüleri Kürtler değildir. Bu hareketi ateşleyen emperyalist devletlerin hizmetindeki yabancı misyonerler, gezginler ve konsoloslardı. Nitekim “Kürtçülüğün Babası” olarak bilinen P.Maurizio Garzoni Katolik misyonerdir. Garzoni, 18. yüzyılın son çeyreğinde Amadiye bölgesinde 18 yıl yaşamış, 1787 yılında Roma’da, İtalyanca olarak “Kürt Dili Grameri ve Sözlüğü” adlı bir kitap yayınlamıştır. Bu kitap Kürtçenin ilk sözlüğü ve gramer kitabı olarak bilinmektedir. Dolayısıyla “1787 yılı Kürtçülüğün başlangıç tarihidir.” denilebilir. Garzani’den sonra Anadolu’nun 196 Bilal Şimşir, 1787-1923 Kürtçülük I, İstanbul, Bilgi Yayınevi, 2007, s. 43-45. 62 seçilmiş yöreleri siyasi amaçlarla araştırılmaya, didiklenmeye, gezilip incelenmeye başlanmıştır.197 Kürtçülük ideolojisi de bu araştırma ve gezilip incelenmeler sonucunda yazılan kitap, makaleler sayesinde oluşturulmaya çalışılmış, nifak tohumları o günlerden itibaren atılmaya başlanılmıştır. 1799 yılında yazdığı kitapla “Kürdistan” adını kullanan ve dış dünyaya duyuran Alman gezgin İ.A.Bergk, Avusturyalı tarihçi Hammer, İtalyan misyoner M.Giuseppe Campanili, Alman mareşali Helmuth Van Moltke ve Polonyalı E.de Kowalevski bu konu üzerine akla ilk gelen kişilerdir. 1827-1877 yılları arasında Avrupa, Kürtçülüğün teorik altyapısını oluşturmaktaydı. Avrupa, Kürtçülüğün ve Kürdolojinin merkezi görünümündeki Paris’te Kürtçe öğreten, Paris Üniversitelerine bağlı bir yüksek okul vardı. “Yaşayan Doğu Dilleri Ulusal Okulu” isimli bu okulda doğu dillerinin yanı sıra Kürtçe’nin Kurmançi lehçesi üzerinde çalışılıyordu. Aynı dönemde Rusya’da benzer çalışmalar yapmaktaydı. Zira “Kürdoloji” Rus emelleri için siyasi bir silahtı.198 Bunun ilk örneği dönemin Çarlık Rusya’sı tarafından gerçekleştirilmiştir. 1829 yılında. Osmanlılarla yapacakları savaşlarda istifade etmek için Kürtlerin durumu ve askeri güçlerini kullanmak maksatlı bazı Kürt kabilelerini Osmanlı Sultanına karşı örgütlemişler, onları Rusya’nın Kafkasya’daki topraklarına göçmeyi teşvik ettimişlerdir. Bugün Kafkaslarda sayısal çoğunluğu bulunmayan Kürtlerin gelişleri o günlere dayanmaktadır. Osmanlı Hükümeti bu döneme kadar Kürt aşiret liderlerine mesafeli duruyor, elinin altındaki kabilenin hâkimiyetine de pek fazla müdahale etmiyordu. Osmanlılar 19.yüzyılda Kürtleri; Avrupalılardan, özellikle de İngiliz ve Ruslardan uzak tutmak için Kürt bölgelerini merkezi hükümetin kontrolüne almayı ve geleneksel Kürt emirliklerini ortadan kaldırmaya karar vermiştir, Bu siyasetin sonucu olarak, bazı Kürt emirlikleri İstanbul Hükümetine düşman olmuştur ve isyanlara başlamışlardır. 18.yüzyıl ve 19.yüzyılın başlarında çoğu Irak topraklarında gerçekleşen bu isyanların hiç birisinde ulusalcı bir 197 198 Şimşir, A.g.e. , s. 46-49. Şimşir, A.g.e., s. 63-70. 63 eğilim bulunmamaktadır.199 Bazı yazarlar bu isyanları “Kürtçülük’’faaliyetleri içersine alıyor olsa da doğruluğu yoktur. Zira isyan süsü verilen bu başkaldırıların çekişmeleri, muhteviyatını; çıkarların mevki zedelenmesi hırsı, ve vergi vermeme, hazmedememe gibi menfaat unsurlar oluşturur.200 İsyanların artmasında; Avrupa’dan Ortadoğu’ya yayılan milliyetçilik akımları, Kürt emirliklerin ortadan kaldırılması ve Osmanlı ordusunun Mısır Valisi İbrahim Paşa güçlerince yenilmesinin verdiği otorite kaybı etkili olmuştur.201 Bu isyanlardan; Bedirhan Bey isyanı, Yezdan Şir isyanı ve Şeyh Ubeydullah Nehri isyanları bazı kaynaklarda milliyetçilik özelliğiyle diğerlerinden ayrılır. Bu isyanların oluşumunda ve kaderinde İngiliz ve Rus siyasetleri hâkim olmuştur. Nispeten ulusalcı bir mahiyeti olan ilk hareket Bedirhan Bey isyanıdır. 1840’lı yılların sonlarına doğru sözde Kürt milli devletini kurmak için isyan etmiştir.202 İsyanında İlk etapta başarılı olmasına rağmen bölgede yaşayan Hıristiyan Kürtleri’de katletmesi ulusal hareketine şüphe düşürmüştür.203 Nitekim Osmanlı bu isyanı, İngiliz ve Amerikalı dini heyetlerin yardımı ile bastırabilmiştir. Osmanlı ile Bedirhan Bey arasındaki dengeyi ters düz eden diğer unsur ise; Osmanlı safına geçip dengeyi bozan Bedirhan Beyin yeğeni Yezdan Şir’dir. Lakin kendisi de 1855 yılında bağımsız bir Kürt devleti kurmak ve başına hükümdar olabilmek için isyan etmiştir.204 İngiltere’nin bölgede görevlendirdiği Nemrud Resam, Kürt kabile liderlerini rüşvet vererek Yezdan Şir’den uzaklaştırmış, böylece ikinci büyük ayaklanma da ülkesinde yaşattığı misyonerler sayesinde emperyalist devletlerce engellenmiştir. Ubeydullah, başkaldırı öncesinde İran-Osmanlı arasında, hem de başkaldırı sonrasında İngiltere-Osmanlı devletlerine çift taraflı oynamıştır. 199 Attar, A.g.e., s.74-75. Şadillili Vedat, Türkiye’de Kürtçülük Hareketleri ve İsyanlar, Ankara, Kon Yayınları, 1980, s. 25. 201 Vedat, A.g.e., s. 19. 202 Attar, A.g.e., s. 76. 203 İbrahim Etem Gürsel, Kürtçülük Gerçeği, Yayın, Ankara, Komen Yayıncılık, 1977,s. 28. 204 Attar, A.g.e., s. 77. 200 64 Haziran 1880’de Başkale İngiliz Konsolos vekili Clayton’a “Kürtler ayrı millettir ve Kürdistan’da birlik olmalıdır205” tarzındaki mesajına rağmen Ubeydullah’ın Van Valisine “Her zamankinden daha fazla sadık olduğumuzu hükümete arz ederim, Entrikacıların hakkındaki asılsız iftiralarına kulak verilmeyeceğini de umuyorum.” diye yazdığı mektup Übeydullah’ı ikili oynadığının göstergesidir. Her şeye rağmen birçok Kürt uzmanı ve Kürtçü Şeyh Übeydullah’ı ilk Kürt milliyetçisi olarak görmektedir. Bunun tek sebebi Tebriz’deki İngiliz Askeri ataşesi William Abbott’un gönderdiği mektuptur. Bu mektupta, şeyhin kendisine şöyle dediğini belirtmektedir: “Kürt halkı bölünmüş bir halktır. Bu halkın mezhebi âdeti ve görenekleri diğerlerinden farklıdır. Gerek İran hâkimiyetinde ki gerekse Osmanlı hâkimiyetinde ki Kürt liderlerinin tümü şu konuda müttefiktirler. Bu iş ne Osmanlı ne de Kaçar Devletiyle devam etmez. Avrupalı devletlerin dikkatini çekecek, bizim durumumuzu daha dikkatle incelemelerini sağlayacak bir şeyler yapmak gerek. Biz ayrı bir milletiz ve kendi yönetimimizi kendi elimize almak istiyoruz”206 Ubeydullah, Nakşibendî tarikatının tanınmış bir Kürt şeyhi idi. Esasen Kürtler arasında büyük saygı kazanmış Şeyh Taha’nın oğlu olan Ubeydullah, Şeyh Taha’nın ölümünden sonra Kürtlerin liderliğini üstlenmişti.207 Osmanlı Ubeydullah’ı 1877-1878 Osmanlı Rus savaşında savaşması için görevlendirmiş ve emrine ABD’den alınan 20.000 adet piyade tüfeği vermişti. Ubeydullah aynı zamanda İran Şahı tarafından hizmetlerinden dolayı maaşa bağlanmıştı. Savaşa katılan Ubeydullah birlikleri her ne kadar başarı gösterse de bölgede bulunan Ermeni köylerini kana buladı. Bölgede yaşayan misyonerlerin, elçilerin savaş esnasında yazdığı raporlar ve mektuplar Osmanlı’nın canını sıkmaya başlamıştı. Savaşın sona ermesiyle İran’dan aldığı maaşta kesilmiş, Osmanlıdan savaşta gösterdiği başarılardan dolayı madalya ve para talep etmesine rağmen herhangi bir cevap gelmemişti. Sonuçta Ubeydullah buna isyan ederek, Türk Hükümetinden aldığı tüfekleri yine Türk Hükümetine çevirmiştir. Ubeydullah ayaklanması 30 Ağustos 205 Robert Olson, Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları ve Şeyh Said Ayaklanması, Trc:Bülent Peker, Nevzat Kıraç, Ankara, Öz-Ge Yayınları, 1992, s. 19. 206 Attar, A.g.e., s. 81, 207 Gürsel, A.g.e., s. 31-33. 65 1879’da başlamış, 14 Eylül 1879’da sona ermiştir. Şeyh Ubeydullah, 20.000 kuruş aylık maaşa bağlanmış 1881 yılında ailesiyle Hicaz’a sürülmüştür. 1883’te ölümünden sonra oğullarından Şeyh Abdülkadir İkinci Meşrutiyet döneminde Ayan Meclisi ‘ne seçilmiş bir ara Meclis Başkanlığı görevini yerine getirmiştir. Ancak mütareke döneminde İngilizlerle işbirliği yapması ve arkasından da Şeyh Said Ayaklanmasına208 karıştığı için idam edilmiştir.209 Şeyh Ubeydullah başkaldırısının başlangıcından sonuna kadar olan tüm olayları İngiliz kaynaklarına göre incelediğimiz de Übeydullah’ın istekleri karşılanmadığı için başkaldırdığı aşikârdır.210 Ünlü Şarkiyatçı Robert Olson,”Kürt Milliyetçiliğin Kaynakları ve Şeyh Said İsyanı 1880-1925” adlı kitabında Şeyh Ubeydullah ayaklanmasına artan bir Kürt milliyetçiliği bilincinin ilk evresi olarak tanımlar. Ayrıca bu hareketle Şeyhlerin Kürtler arasında en önde gelen liderler olarak yükselmesine işaret etmektedir.211 Robert Olson aynı eserinde Ubeydullah ve Bedirhanı karşılaştırmış Ubeydullah’ı milliyetçi hedeflerle tanımlarken, Bedirhan’ın bu özelliği olmadığını belirtmektedir. Yazara göre; Ubeydullah’ın Nakşibendî şeyhi olması milliyetçi amaçlarını dini söylemler kullanarak diğer aşiret reislerine tesir edebilmekteyken, Bedirhan’ı ise bir Mir yani aşiretler konfederasyonunun reisi olarak tanımlamaktadır. Ubeydullah’ı ilk Kürt milliyetçisi olarak gösterenlerin tek kaynağı ise o bölgede hangi görevle orada olduğu karanlık olan İngiliz bir subayla Übeydullah aralarında geçen konuşmaya binaen yazılan mektuptur. Bu mektup öyle bir kanıt halini almıştır ki, Übeydullah bu mektubu bizzat kaleme almamasına rağmen tüm batılı kaynaklar onu, ilk Kürt milliyetçisi konumuna getirmişlerdir. 93 Harbinde yenilen Osmanlı Devleti ile Rusya’nın imzaladığı Ayestefanos (Yeşilköy) Barış antlaşması ile 1920 Sevr Antlaşması arasındaki süreç siyasi Kürtçülüğün yaratıldığı dönemdir. Osmanlı; Ayestefanos 208 Şeyh Said ayaklanmasıyla ilgili detaylı bilgi için bkz. Serap Yeşiltuna, Resmi Kanun, Kararname, Rapor ve Tutanaklarla ATATÜRK ve Kürtler, İstanbul, İleri Yayınları, 2007, s. 427501 209 Şimşir, A.g.e., s. 178-195. 210 Bknz. Şimşir, A.g.e., s. 180-196. 211 Olson, A.g.e., s. 17. 66 Antlaşması’nın 16. maddesine göre “Kürtler ve Çerkezlere karşı Ermenilerin güvenliğini sağlamayı” Rusya’ya karşı taahhüt ediyordu.. Ayrıca bu madde ile Kürtlerin adı ilk defa uluslararası antlaşmada geçmiştir.212 Olson’a göre: Kürt milliyetçiliğinin ikinci evresi 1891 yılında Osmanlı Ordusunda kurulan Hamidiye Alayları’dır. Anadolu ve Rumeli Türklerinin çoğunluğunu oluşturduğu Osmanlı Ordusu, 93 Harbinin sonucunda Rumeli’nin elinden gitmesi sebebiyle yeni askeri kaynaklara ihtiyaç duydu. Askere gayrimüslimler ve göçebeler alınmamaktaydı. Bu durum da ilk akla gelen çözüm göçebe halinde yaşayan aşiretleri iskân edip onlardan asker almaktı 4. Ordu Komutanı Müşir Mehmet Zeki Paşa, aşiretlerin iskânının uzun süre kaybettireceğini bunun için iskan edilmeden Hamidiye Süvari Alayları’nın kurulmasını önerdi. Padişahın da oluruyla Zeki Paşa, Hamidiye Alaylarını oluşturmakla görevlendirildi.213 Robert Olson’a göre; Abdülhamit’in Hamidiye Alaylarını kurmasındaki amaç; merkezi sultayı tesis etmek, Doğu Anadolu’da yeni bir toplumsal siyasal denge inşa etmek, askeri amaçlar doğrultusunda aşiret kuvvetlerinden yararlanmak (Hamidiye Alaylarını o dönem de sıkıntı çektiği Ermenilere karşı kullanmak), Doğu Anadolu’yu Rus istilasından korumak, Büyük Britanya’nın Doğu Anadolu’daki yayılma siyasetini durdurmak ve son olarak Pan İslam siyasetini icra etmektir.214 Hamidiye Alaylarını, emperyalist devletlerce pompalanan Kürtçülüğe karşı yapılmış “kalkan” olarak ta görebiliriz. Zira Abdülhamit bu hamle ile Kürtlerin ileri gelenlerini subay yapıp madalyalar vermiş, Kürtlerin Babı-ali’ye bağlı kalmalarını ve şeyhlerin kudretini azaltmayı düşünmüştür. 215 Kürt Şeyhlerin çocukları için Hamidiye mektepleri açılmıştır. Bu şekilde çocukların İstanbul’da el altında bulundurulması ile beyliklerin merkezi otoriteye karşı tahrik ve isyanları önleme amaçlanmıştır.216 Bazı yazarlara göre ise; Sultan Abdülhamit’in yurtta meşruiyet isteyen aydınları baskılama için bu alayları 212 Şimşir. A.g.e., s. 144. Şimşir, A.g.e., s. 214. 214 Olson, A.g.e., s. 28. 215 Olson, A.g.e., s. 35. 216 Gürsel, A.g.e., s..37. 213 67 kurdurmayı karar vermiştir.217 Olson’a göre; Hamidiye Alayları sayesinde Kürt milliyetçiliği önemli bir yükseliş göstermiştir. Birinci olarak 1892’den 1914’e kadar olan dönemde bölgede hiç olmadığı kadar Kürt kudreti ve sultasına hâkim olunmuştur. İkinci olarak Hamidiye Alayları Sünni Kürt aşiretlerinden oluşmaktaydı. Alevi Kürt aşiretleriyle olan çatışmalar Kürtçülüğe negatif bir değer katmakla beraber Sünni Kürtler arasında dayanışma duygusuna katkıda bulunmuştur. Üçüncü olarak Kürt subaylar. Balkan ve Birinci Dünya Savaşına katılmalarıyla çağdaş savaş tecrübeleri kazanmıştır. Dördüncü ve sonuncu olarak Hamidiye Mekteplerinde okuyan Kürtlerin milliyetçilik akımıyla tanışması bu yükselişe sebep olmuştur. 1900’lara doğru İngiliz ajanlarının, Rus politikacılarının ve Amerikan misyonerlerinin faaliyetleri ile kanalize edilen yeni bir hareket 1906 yılında patlak vermiştir. Bu hareketlerin bir ayağını, isyanlar218 ikinci ayağını ise sivil örgütler vasıtasıyla girişimler oluşturmuştur. Özellikle 1908’de İkinci Meşruiyetin ilan edilmesi bir anda sivil toplum kuruluşlarının açılmasına sebep olmuştur. Bunların içerisinde ilk defa “Kürt” adı taşıyan büyüklü küçüklü dernekler vardı. Kürt ittihat ve Terakki Cemiyeti, Kürt Teavün Cemiyeti ve Terakki Cemiyeti, Kürt Neşr-i Maarif Cemiyeti ve 1912 yılında Kürt Hevi Talebe Cemiyeti “Kürt” adı taşıyan derneklerdir. Bunların içerisinde ise en aktif rol almış Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti’dir.219 1908 da II. Meşrutiyet’in ilanından 1924 yılına kadar olan gelişmeleri, Kürt milliyetçiliğinin üçüncü evresi olarak tanımlayan Robert Olson Kürt milliyetçisi cemiyetlerin liderlik kadrolarının, Hamidiye Alaylarında görev yapan Kürtlerin İstanbul’da okuyan evlatları olmasına dikkat çekmektedir. 220 Bunların içerisinde de Bedirhan’ların baskın rolünü görmekteyiz. Yine aynı dönemde basında Kürt gazetelerinin çıktığını görmekteyiz. İlk olarak Sultan Abdülhamit’in dikkatini çekmek için 1898-1902 yılları arasında Süreyya 217 Kenan Esengin, Kürtçülük Sorunu, Ankara, Su Yayınları, 1976, s. 96. Baban aşiretinden Abdurrahman Paşa önderliğinde Süleymaniye’de isyan çıkarılmış ve üç yıl kadar süren bu isyanı ise Revanduz merkez olmak üzere ikinci bir Kürt hareketi takip etmiştir. Bu isyanlar oldukça zor bastırılabilmiştir Gürsel, A.g.e., s. 38. 219 Şimşir. A.g.e., s..251. 220 Olson, A.g.e., s..37. 218 68 Bedirhan tarafından İstanbul’da çıkarılan “Kürdistan” adlı Kürt gazetesi 221, Hevi Cemiyetinin çıkardığı “Roji Kürd” (Kürt Günü) ve Kamuran Bedirhan gibi Kürt Milliyetçilerinin makalelerinin yayınlandığı “Serbesti” gazeteleri bu dönemde öne çıkan Kürtçülük faaliyetlerinin lokomotifleridir. Jwaideh’e göre; II. Meşrutiyet ile birlikte Kürt milliyetçiliği faaliyetleri hız kazanmıştır. Yazılan Mecmualar el altından dağıtılan yayınlarla halka inen fikirler, ağızdan ağza iletilirken büyüyor, Kürtlerin bir araya geldiği toplantıların en önemli konusu halini alıyordu. Bunu milliyetçi fikirlerin tekkelere sızması izlemiştir. Kürt şeyhlerinin önemli bir bölümünü oluşturan ateşli milliyetçi şeyhler arasında güçlü destekçiler kazanmasını sağlamıştır. Nitekim hükümetin müdahale ve baskılarından koruyan, dokunulmazlıklara sahip bu tekkeler Kürt milliyetçiliğinin yayılmasında önemli bir rol oynamıştır.222 Bahdinan bölgesindeki şeyhlerin ve birkaç Kürt ileri gelenlerinin Osmanlı Parlamentosu’na gönderdikleri telgraf223, şeyhlerin Kürt milliyetçi fikirler içerisindeki yerini bize göstermektedir. İncelediğimiz dönemde Kürt aşiretlerinde etkili olan iki önemli ideoloji karşımıza çıkmaktadır. Bunlar; Pan-İslamizm ve Kürt milliyetçiliğidir. Kürt aşiret reisleri için Pan-islamizm ve Kürt milliyetçilik hareketi ile devletlerarasında belirgin bir benzerlik bulunmaktadır. Zira aşiret reisleri bu sayede devletlerden ideolojik maddi güç kaynaklarına sahip oluyorlardı. Kürt milliyetçiliği hareketleri ise tıpkı devletler gibi bu aşiretleri istikrarsız görmekle beraber askeri güçlerine ihtiyaç duyuyorlardı. 224 221 Hakan Özoğlu, Osmanlı Devlet ve Kürt Milliyetçiliği, İstanbul, Kitap Yayınevi, 2009, s..49. Jwaideh, A.g.e., s. 200-202. 223 Bu telgrafta : 1) Beş Kürt kazasında resmi dil olarak Kürtçenin kabul edilmesi 2) Kürt bölgelerinde eğitim dilinin, nahiye müdürü ve memurların atanması 3) Kürtçe konuşan kaymakam, nahiye müdürü ve memurların atanması 4) İslam’ın devlet dini olduğu gerçeğinden yola çıkarak, hukuk işlerinin ve adaletin Şer’i hükümlere uygun yürütülmesi 5) Kadı ve müftülerin Şafii mezhebine mensup kişilerden seçilmesi 6) Vergilerin Şeriat’a uygun olarak konulması ve Şer-i hükümlere bildirilen miktarlara uyuşmayan veya bu miktarlardan büyük olan bütün vergilerin silinmesi 7) Çalışma hizmetinden kurtulmak için alınan vergilerin, bu vergilerin beş Kürt kazasındaki yolların tamiri ve düzeltilmesinde kullanılması koşuluyla yürürlükte kalması istenmiştir. 224 Martin Van Bruinessen, Kürdistan Üzerine Yazılar, , Çvr: Nevzat Kıraç, Bülent Peker, Leyla Keskiner, Halil Turansal, Selda Somuncuoğlu, Levent Kafadar, İstanbul, İletişim Yayınları, 1992, s.223. 222 69 Pan-İslamcı hareket, Osmanlı Devleti’nin politikasıyla yakından bağlantılıdır. Kürt Milliyetçiliği ise kısmen Ermeni milliyetçiliğinin ve esas olarak Genç Türk hareketinin taklit edilmesiyle bir tepki olarak gelişmiştir. Nitekim bölgede çıkarları bulunan Rusya ve İngiltere, Osmanlı Devletini yıpratmak için Kürt Milliyetçiliğini körüklemişlerdir.225 II. Meşrutiyet ile Kürtçülerin siyasi yönde teşkilatlanma yoluna gitmelerinin yanı sıra, aynı tarihlerde bazı Kürt isyanlarını görmekteyiz. Bunlardan ilki 1908 yılında Süleymaniyeli Şeyh Said Berzenci’nin Sultanı destekleyen ve Jön Türklere meydan okuyan isyanıdır. 1909 yılında öldürülmesi ile isyan sona ermekle beraber 1.Dünya savaşına kadar aynı bölgede irili ufaklı başkaldırılar yaşanmıştır.226 İkincisi ise, Rusların teşvik ve yardımlarıyla 1908’de Barzan bölgesinde başlatılan Şeyh Abdüsselam Barzani’nin silahlı isyanıdır. Bu isyan uzun sürmüş 1914 yılında Abdüsselam’ın yakalanması ile hareket bastırılabilmiştir. Daha sonra Abdüsselam’ın yerine geçen Şeyh Ahmet Barzani tarafından isyan sürdürülmüştür. Bu isyanların hemen arkasından Kuzey Irak’ta daha ciddi temeller üzerine oturtulmuş 1910 yılında kurulmuş, müstakil bir Kürdistan amacına yönelik çaba gösteren “Heviya Kurd (Kürdistan Ümidi)” isimli gizli bir cemiyet kurulmuştur.227 I. Dünya savaşı başlaması ile Osmanlı Devleti tarafından cihad ilan edilmiştir. Kürtlerin çoğu kutsal cihad çağrısına katılmakla beraber sayısı az bazı Kürt ileri geleninin ise cihada destek vermeyi reddettiği bilinmektedir. Tahsilli bazı Kürtler de bu savaşı kendi ulusal hedeflerini gerçekleştirmek için bir fırsat olarak değerlendirmiştir. Osmanlının savaşa girmesi; Kürtlerin Ruslarla ve İngilizlerle açıkça ve öncekilerden çok daha fazla ilişki içerisine girmelerine imkan sağlamıştır. 1916 yılında Fransa ve İngiltere arasında imzalanan Sykes–Picot Antlaşması ile Osmanlı toprakları İtilaf devletleri 225 Bruinessen, A.g.e., s. 224. Jwaideh, A.g.e., s.206-207. 227 Gürsel, A.g.e., s. 39. 226 70 kendileri arasında paylaşmışlardır. Bu antlaşmaya göre Musul, Kerkük bölgeleri Fransızlara bırakılmıştır228. Kürtler, Sykes- Picot Antlaşması’nı öğrenince büyük bir endişeye kapılmışlardır. Zira geçmişte Avrupalı devletlerle uzun süreli mülakatlarına rağmen kendilerine hiçbir toprak düşmeyeceğini fark etmişlerdir Ermeniler Kafkaslar’da Lenin’in de desteğiyle bir devlet kurdular. Kürtlere önceden yaşadıklarını unutmaya ve kendilerinden Kürtlere karşı herhangi bir tehlikenin gelmeyeceğine güvence vermişler, Kürtler de bu güvenceden dolayı oldukça memnun olmuşlardır.229 Nitekim mütareke sonrasında Cibran aşiretinin ve daha önce albaylık rütbesi verilmiş olan Halit’in başını çektiği isyan bu dönemde dikkat çekicidir. Bu isyanın en büyük özelliği ise Hamidiye Alay Komutanları ve ağaların gizlice anlaşarak “Kürdistan ve Derebeylik” kurmaya karar vermeleridir. Nitekim az önce belirttiğimiz Kürtlere verilen güvenceyi burada görmekteyiz. Zira isyancılar hiçbir Ermenilerle çatışmamış aksine onlarla ortak bir devlet kurmayı tasarlamışlardır.230 Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir “Kürt Meselesi” adlı kitabında; İstanbul Hükümetinin de Kürt istiklaline taraftar bulunduğunu hatta gönderilen heyet başı olan İlhami Bey’in “Şark vilayetleri Ermenistan olacak, Kürtlerde kıyam ile muhtariyet isterlerse Kürtlerle meskun mıntıkalar olsun” dediğini ifade etmektedir.231 5.2. 1918-1968 DÖNEMİ IRAK’TA KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ 5.2.1. 1918-1932 Dönemi Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşında yenilmesiyle 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma, Kürt Milliyetçi 228 Akçora, A.g.m.,s. 28. Attar, A.g.e.,s.86-88. 230 Esengin, A.g.e.,s. 102. 231 Kazım Karabekir, Kürt Meselesi, Hz:Faruk Özerengin, Emre Yayınları, İstanbul, 1995, s. 10. 229 71 faaliyetlerinde bir canlanışı belirtmesi ve Kürtlerin Yavuz Sultan Selim döneminden sonra coğrafi olarak ikinci kez bölünmesi232 bakımlarından önemlidir. Bu Antlaşmanın imzalanması ve düşman donanmalarının İstanbul’a gelmesinin hemen ardından İngilizler tarafından kurulan “Kürt Teali Cemiyeti”, Anadolu’da ve Irak’ta Kürt milliyetçiliğini körüklemiştir. Bu icraatlar içerisinde kendisini gösteren kişi ise İngiliz subaylarından ajan Yüzbaşı Edward C.Noel’dir. Yüzbaşı Noel, Hindistan ve arkasından İran’da görev yapmış, burada kaldığı 4 sene içerisinde Kürtçeyi öğrenmiştir. Mütareke döneminde İngiltere’nin Bağdat’ta İstihbarat subaylığına ve işi gereği 1919 senesinde ise Kürt bölgelerini dolaşmakla görevlendirilmiştir. 233 “Kürt Lawrance” olarak ta bilinen Noel genç yaşına(33) rağmen “Kürdistan’ın” kurulmasıyla ilgili tezler öne sürmüştür. Ona göre; ”Doğu illeri manda yönetimi altında tutulacak, kuzey salt Ermeni, güney salt Kürt, ortası ise karma bölge olacaktı234.” Lakin Noel bu tezinin ve körüklemeye çalıştığı Kürt milliyetçiliğinin çok zor olduğunu da kabul etmektedir. Binbaşı Noel’in Musul’dan Nusaybin’e seyahatini anlatan İngiliz arşivinden ‘’F0371/4192 ve 107502 nolu raporunda şunlar yazılıdır; “Kürt bağımsızlık hareketinin hiçbir doğal dayanağı yoktur. Misilleme aldatmacası ve Ermeni yanlısı politika korkusu olmaksızın, Kürt milliyetçisi propaganda asla mevcut başarıyı gösteremezdi. Bu bölgedeki münasebetleri neticesinde Kürt aşiretleri bozulmuştur. Ve Araplar ile benliklerini olan uzun yitirmişlerdir; Süleymaniye ve Revanduz ‘da ki aşiretleri ayırt eden ulusal ideal ve karakterlere sahip değillerdir235” Noel, Kürtlerin Arî ırkından olduğundan dolayı Avrupalılara yani Hıristiyanlara Türklerden daha yakın olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca o dönemdeki Kürtler, İslamcı ve milliyetçi olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Ona 232 Amir Hassan Pour, Nationalism and Language in Kurdistan 1918-1985, San Francisco, Mellen Research University Press, 1992, s. 59. 233 Detaylı Bilgi için M. Kemal Öke, İngiliz Ajanı Binbaşı Edward C. Noel’in Kürdistan Misyonu (1919), 3. Baskı, İstanbul, Boğaziçi Yayınları, 1990; M. Kemal Öke, Belgelerle Türk İngiliz İlişkilerinde: Musul ve Kürdistan Sorunu (1918-1926)”, Ankara, Türk Tarihi Araştırma Enstitüsü Yayınları:123, Seri.III, Sayı:A-33, 1992, s.24-30. 234 Şimşir, A.g.e., s,324. 235 Ahmet Mesud, İngiliz Belgelerinde Kürdistan, İstanbul, Doz Basım, 1992, s. 71. 72 göre; İngiltere’nin milliyetçileri desteklemesi gerektiğini, Kürtlerle Ermenilerin uzlaştırıp, barıştırmanın Britanya’nın Mezopotamya’daki çıkarına uygun olacağını belirtmiştir.236 Mondros mütarekesinden Sevr Antlaşmasına kadar süren dönemde Kürt milliyetçilerinin karşılaştığı ikilem; özerklik ve bağımsız Kürt Devleti arasında oluşmuştur. Bazı Kürt Milliyetçileri (Emin Bedirhan gibi) Wilson’un kendi kaderini tayin hakkı ilkelerini Kürdistan’da tatbik edilmesini istemekteydi Seyyit Abdülkadir ise özerkliği istiyordu Abdülkadir’e göre: “Birleşmiş bir Kürdistan, parçalanmış bir Kürdistan’dan daha makbuldü.” İngiltere’nin yardımıyla şartlar müsait olduğunda Kürdistan’ın birliğini oluşturmak çok daha uygun bir yol haritasıydı.237 Kürt milliyetçileri bu ikilem içerisindeyken başta İngiltere olmak üzere emperyalist devletler ilgili bölgenin geleceğine yönelik sınırlar çizme girişimindeydiler. 20.yüzyılın ünlü tarihçi teorisyeni Arnold Tayn Bee’ye göre; Küçük Zap, Revanduz, Hakkari ve Botan’ı içine alan kuzey kesim bölgelerinde bir özerk yönetiminin kurulmasını öneriyordu.238 İngilizlerin Irak’a tayin ettiği yönetici Sır Mark Sykes’da bu Özerk Kürdistan’ın Kerkük ve Erbil’i de kapsayacak şekilde olması gerektiğine inanıyordu Sykes’a göre; bu Özerk Kürdistan, Ermenilerle Türkler arasında tampon görevi görecekti, Nitekim bu teklif de kabul görmedi. Binbaşı Noel’in diğer bir teklifi ise üç Kürt bölgesi oluşturulmasıydı. Ona göre Süleymaniye merkezli Revanduz, Erbil, Kerkük, Kıfri ve Hanikin’i kapsayacak “Güney Kürdistan”, Musul merkezli “Orta Kürdistan” ve Diyarbakır merkezli “Batı Kürdistan” şeklinde üç Kürt ülkesi kurulmasını önerdi. Lakin bu öneride diğerleri gibi reddedildi.239. Bu tartışmalara İngiltere’nin Bağdat’taki Yüksek Komiseri Wilson, 1919 yılında sürdüğü bir öneriyle son verdi. Ona göre “önemli olan sınırların kavimlere göre olmasından ziyade savunabilir olmasıdır. Türkiye’nin Kürt bölgeleri içerisinde bulunan: Diyarbakır, Urfa ve Nusaybin sorunlarla doludur. 236 Öke, Belgelerle Türk İngiliz İlişkilerinde: Musul ve Kürdistan Sorunu(1918-1926), s.34-39. Olson A.g.e., s. 48-49. 238 Attar, A.g.e., s. 89. 239 Altemur Kılıç, BÜYÜK Kürdistan, Küçük TÜRKİYE, Ankara, Akasya Kitap, 2007, s. 103-104 237 73 Bu sebeple Türklere bırakılması daha karlıdır. Süleymaniye merkezli Revanduz ve İmadiye mezopotamya’nın güvenlik kuşağı bölgesi olmalıdır. Burası da özerk bir şekilde idare edilmelidir.” diyerek bu tartışmalara son vermiştir. Bugünkü şartlar göz önüne alındığında yaklaşık bir asır önce yapılan bir teklifin nasıl adım adım gerçekleştirildiği parmak ısırtacak cinstendir. O dönemde Kürt Milliyetçilerinin önde gelen ismi; Süleymaniye’de Kadiri şeyhlerinden olan Şeyh Mahmud Berzencidir. İngilizlerin verdiği destek ve Kürt kabile liderlerinin de onayıyla. Süleymaniye, Kerkük ve Tuzhurmatu’da, İngiltere ile iyi ilişkiler içinde bulunacak yerel bir hükümet kurma kararı alınmış ve Mahmut Berzenci’yi bunun başına geçirmişlerdir. Kısa bir süre de olsa Şeyh Mahmud Irak’ta Kürt sultanı olarak hüküm sürmüştür.240 Berzenci’nin sonu, yine onu oraya getiren İngilizler tarafından olmuştur. Kadiri tarikatının şeyhi Berzenci’nin, çoğunluğu Nakşibendi tarikatına bağlı kabile liderlerini hakimiyet altına alması ve daha da önemlisi Berzenci’nin İran’daki Senendej bölgesine kadar olan bölgeye hâkim olduğunu iddia etmesi sonunu getirmiştir. Bu sebeplerden dolayı İngiltere, Berzenci ile savaşa girişmiştir. 9 Haziran 1919’da Şeyh Mahmud yaralı bir şekilde esir alınmış 6 gün sonra ise Bağdat’ta yargılanan Berzenci üzerinde oynanan oyunu mahkemede şu şekilde anlatmıştır. “Halkımın isteği doğrultusunda özgürlük kazanmak için, bu özgürlüğe kefil olmanız şartıyla sizinle anlaşma yaptım ve topraklarımıza gelmenize izin verdim. Siz yalan söylediniz. Kafanızda başka bir niyet vardı Ben halkımın seçimiyle hükümdar oldum; sizin suiistimallerinizi engelleme sorumluluğum vardı, işi öyle bir noktaya vardırdınız ki sizinle savaşmaktan başka bir yolum kalmadı. Şimdi ben sizin esirinizim. Benim ve halkımın düşmanlarımdan iyilik beklemiyorum. Milletimin yolunda ölmeye hazırım.” Bu savunmasından sonra Berzenci, İngiltere tarafından Hindistan’a sürgün edilmiştir. 1920 yılına kadar Fransızlar Sykes Picot Antlaşması doğrultusunda 240 Attar, A.g.e., s. 91- 93. 74 başta Musul olmak üzere Irak topraklarında hak iddia ediyorlardı Lakin İngiltere’nin de “siyah inci” zengini bölgeyi vermeye niyeti yoktu. Aralık 1918’de Paris’te yapılan görüşme ile Fransa ve İngiltere bu konu üzerinde anlaştılar. Buna göre Musul, İngilizler’e bırakılacak bunun karşılığında Suriye: Ruhr Havzası ve Kilikya Fransa’ya bırakılacak, Musul petrollerinden de imtiyaz sahibi olacaktı.241 Binbaşı Noel’in tasarladığı İngiliz menfaatleri için Kürtlerle Ermenilerin bir olması düşüncesinin 1920’de kısmen gerçekleştiğini görmekteyiz. Ermeni ve Kürtlerin aynı soydan geldiklerini ve akraba bir millet olduğuna dair propagandası sonucu, Kürtler Ermenilerle müşterek bir cemiyet kurmuşlardır. 1920’de Paris’te kurulan bu cemiyetin adı ise “Haybon” du. Kurucular arasında Bedirhanlılardan Kamuran, Diyarbakır’lı Cemil Paşa oğullarından Kadri gibi tanınmış Kürt milliyetçilerinin yanında, eski Büyükelçilerden Şerif Paşa cemiyetin başkanlığını yapmıştır. Toplantı ve konferanslar tertip eden bu cemiyet, kitap ve gazete de çıkarmıştır. Özellikle Sevr Antlaşmasının yapıldığı zaman zarfında etkin olarak çalışmış, antlaşma hükümleri içerisine Kürtlerle ilgili maddenin konulmasını sağlamıştır.242 Sevr Antlaşması’nın alt yapısı 22-23 Aralık 1919 tarihine kadar uzanır. Sevr Antlaşmasının imzalandığı 10 Ağustos 1920 tarihine kadar yaklaşık 1,5 sene Osmanlı’nın nasıl bitirileceğine dair çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların bir konusu da, oluşturulacak “Kürdistan"dır. Birinci Londra Konferansı 12 Şubat-10 Mart 1920, San Remo Konferansı başta olmak üzere Dışişleri Bakanları ve Devlet Başkanlarınında katılımıyla birçok toplantı yapılmış, Sevr’in altyapısı oluşturulmuştur.243 Kürtçülüğün Avrupa’daki başkenti olarak nitelendirilen Fransa’da, Kürt Devleti kurulmasını onaylıyordu. Lakin Fransa kurulacak Kürt Devleti’nin Siyah inci, petrol anlamında kullanılmaktadır. Kemal Melek, Türk-İngiliz İlişkileri (1890-1926) ve Musul Petrolleri, Der: Esat Çam, İstanbul, Der Yayınları, 1989, s.42. 242 Gürsel, A.g.e., s.53. 243 Şimşir, A.g.e., s. 397-424. 241 75 Fransa’ya bırakılacak Suriye civarındaki Kürt bölgelerini ve Fırat Nehri’nin batı yakasını kapsamaması şartını öne sürmekteydi. 244 Nitekim Müttefik Devletler ile Türkiye arasında ki barış antlaşması Paris yakınında ki Sevres (Sevr) şehrinde imzalandı. İleri ki zamanda Türk vatandaşlığından çıkarılacak olan Bağdatlı Hadi Paşa, Rıza Tevfik Bey (Bölükbaşı) ve Reşat Halis Bey Türkiye adına bu kabul edilemez antlaşmayı imzalamışlardır. Antlaşmanın 62, 63. ve 64.245 maddeleri bölge üzerinde Müttefik ülkelerce “Kürt Devleti” kurma girişimlerinin en somut örneğidir. Ayrıca yine aynı antlaşmanın 94. ve 97. maddelerine göre; Kerkük, Musul ve Süleymaniye Sancakları İngiliz mandası hâkimiyeti altına girecekti.246 Antlaşmanın Kürdistan bölümü bizzat İngiltere’nin istekleri doğrultusunda yazılmasına rağmen Birinci İnönü Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleri Sevr Konferansını Antlaşmasının düzenlemişlerdir. yumuşatılması İngilizler, Irak için 1921’de mandasından Londra kesinlikle vazgeçmediğini belirttiği bu konferansta ilginçtir ki, Kürdistan bölümü 244 Attar, A.g.e., s.. 96. “Madde 62: “İşbu antlaşmanın yürürlüğe girmesinden sayılarak altı ay içinde İstanbul’da toplanacak ve İngiliz, Fransız ve İtalyan Hükümetlerince atanacak üç kişilik bir komisyon, Fırat’ın doğusunda, Ermenistan’ın güney sınırları güneyinde, Türkiye’nin Suriye ve Mezopotamya ile olan sınırının kuzeyinde, çoğunlukla Kürtlerin bulunduğu bölgeler için bir yerel özerklik planı hazırlayacaktır. Herhangi bir sorun üzerinde oybirliği sağlanamazsa sorun, komisyon üyeleri tarafından hükümetlerine sunulacaktır. Bu plan bu bölgede yaşayan Asuri, Geldani ve öteki soy ve din azınlıklarının korunması için tüm güvenceleri içerecek ve bu amaçla, İngiliz, Fransız, İtalyan, İranlı ve Kürt temsilcilerinden oluşacak bir komisyon işbu antlaşma hükümleri gereğince Türk sınırının İran sınırı ile aynı olduğu yerlerde gerekmekte ise ne gibi düzenlemeler yapılacağını incelemek ve karara bağlamak için bu yerleri gezecektir.” ”Madde 63:”Türkiye Hükümeti yukarıdaki 62. maddede sözü edilen her iki komisyonun da kararlarını adı geçen hükümete bildirmelerinden sayılarak üç ay içinde, kabul etmeyi ve yerine getirmeyi baştan yükümlenir.” ”Madde 64: Bununla birlikte, işbu antlaşmanın yürürlüğe girmesinden bir yıl içinde 62. maddede tanımlanan bölge içindeki Kürt halkları, bu bölge nüfusunun çoğunluğunun Türkiye’den bağımsız olmak istediğini gösterir biçimde Milletler Cemiyeti Konseyine başvuracak olur ve Konsey de bu halkların bu bağımsızlığı kullanmaya yetenekli oldukları kanısına vararak, bunun kendilerine sağlanmasını öğütleyecek olursa, Türkiye, bu öğütlerine hükümlerini yerine getirmeyi ve bölge üzerindeki tüm hak ve yetkilerini bırakmayı başından yükümlenir.” Bu bırakma işlerinin ayrıntıları, işbu antlaşmayı imzalayan başlıca müttefikler ile Türkiye arasında ayrı bir antlaşma konusu olacaktır. Böyle bir bırakılma olacak olursa, Kürdistan’ın şimdiye değin Musul ili kapsamında sayılmış bölümünde oturan Kürtlerin, böyle bir bağımsız Kürt Devletine gönüllü olarak katılmalarına başlıca Müttefik Devletlerce karşı çıkılmayacaktır.” denilmektedir 246 Şimşir, A.g.e., s. 427-429. 245 76 İngilizlerin ilk gözden çıkarttığı maddeler olmuştur.247 Ayrıca Irak’taki Kürtlerin geleceği bakımından 15 Mart 1921’de yapılan Kahire Toplantısı da son derece önemlidir. Zira. Sömürgeler Bakanı Churchill’in başkanlığında Sir Percy Cox; Lawrance, Gertrude Bell ve Noel gibi Ortadoğu’nun yeni sınırlarını çizmeye muktedir kadro, Mezopotamya’da yeni kurulacak Irak’ın, Arap egemenliğinde tutulmasının kararını almışlardır. Bu kararla, Kürtlere bağımsız devlet kurulması bir tarafa, sadece kurulacak devlette azınlık statüsü verilmiş oluyordu. Lakin üç yıl sonra özerklik konusu tekrar ele alınacaktır.248 Daha önce de belirttiğimiz San Remo Konferansı’nın bölge için diğer önemli yanı ise; Irak’ı İngiltere’nin manda yönetimine bırakmasıydı. Bu manda yönetiminin başına ise, Arap isyanını komutanı Şerif Hüseyin’in oğlu ve kısa süre önce Suriye krallığı hükümdarlığından indirilen Emir Faysal getirildi.249 Kerkük halkının aleyhte oy verdiği, Süleymaniye halkının ise çekimser kaldığı bir referandumla yeni Irak kralı teyit edildi.250 Kral Faysal’ın taç giymesinden sonra İngilizler onu halkına karşı kukla gibi göstermemeye çalıştılar. Zira İngiltere’nin Faysal’dan alacak çok şeyi vardı. 10 Ekim 1922’de Irak ile İngiltere arasında başta İngiltere’nin manda yönetimi olmak üzere bölgedeki siyasi, askeri ve ekonomik menfaatlerini tanıyan antlaşma imzalandı. Bu antlaşma ile İngiltere, Irak’ın iç ve dış yönetiminde geniş yetkileri elinde bulunduruyordu. Aynı zamanda Irak milliyetçilerinin de İngiltere’ye ve Kral Faysal’a baskıları vardı. Bu baskıların artmasıyla 14 Aralık 1927’de Irak üzerinde kontrolü gevşeten ikinci bir antlaşma yapıldı. Nitekim 30 Haziran 1930 tarihinde ise Irak’a bağımsızlık veren antlaşma imzalandı. Bu Antlaşmaya göre: Irak iki yıl içinde bağımsız olacak, İngiltere Irak’ta askeri ve güvenlik imtiyazlarını koruyacak, Iraklı askeri personel İngiltere’de eğitilecek, Irak’taki bütün askeri eğitimciler İngiliz olacak, Irak Ordusunun silahları sadece İngiltere’den alınacaktı. Böylece Irak Silahlı 247 Şimşir, A.g.e., s. 470-473. Kılıç, A.g.e., s. 111. 249 William L. Cleveland, Modern Ortadoğu Tarihi, Çvr.: Mehmet Harmancı, İstanbul, Agora Kitaplığı, 2008, s. 232. 250 Türel Yılmaz, Uluslararası Politikada Orta Doğu, Ankara, Barış Platin Yayınevi, 2009, s. 20-21. 248 77 Kuvvetlerinin genişlemesi kontrol altında tutulacaktı. Ayrıca bu antlaşmayla Irak Hükümeti, İngiltere’ye iki hava üssü bulundurma hakkı vermişti.251 Irak 1932’de resmen bağımsız oldu ve Milletler Cemiyeti’ne kabul edildi 1922 itibari ile Türkiye-Irak sınırı henüz kesinleşmemişti. Bu dönem içerisinde İngiltere ile Türkiye arasında ki Musul sorunu dönemin siyasi faaliyetleri ve bölgedeki ayrılıkçı Kürtler faaliyetleri açısından önem arz etmektedir. Zira Musul sorunu çözüldüğünde Türkiye-Irak sınırı da kesinlenecekti; Bu dönemde Kürt isyanlarını müzakere döneminde veya hemen ortasında görmekteyiz ki bu da bize İngiltere’nin amacına ulaşmak için Kürtçü grupları kullandığını açık olarak göstermektedir.252 Bunun ilk örneğini; Lozan Antlaşmasında askıda kalmış olan Musul sorununun çözümü için 19 Mayıs 1924 tarihinde Türkiye ve İngiltere arasında yapılan müzakerelerde görmekteyiz. İngiltere, müzakereler devam ederken, Türkiye’ye ültimatom vererek masadan kalkmış ve 6 Ağustos 1924 tarihinde Irak sınırı konusu için Milletler Cemiyeti’ne başvurmuştur. Bu başvurudan bir gün sonra ise İngilizlerin, küçük ve arkaik bir Hıristiyan toplumu olan Nasturilerin bol görülmüştür.253 Komisyon’un para ve silah Ayrıca 13 Şubat Musul vilayetini yardımlarıyla 1925 isyanı tarihinde dolaşırken teşvik Milletler Türkiye’de ettikleri Cemiyeti Şeyh Said ayaklanmasının patlak vermesi254 Türkiye’deki Kürt milliyetçi akımlarla İngiliz ve Irak’taki Kürtçülerin aynı amaçta birleştiğini göstermesi bakımından önemlidir. 5 Mayıs 1926 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması255 ile Musul sorunu çözülmüş, Irak ve Türkiye sınırı son halini almıştır. Bu antlaşmanın diğer bir önemli yanı ise Milletler Cemiyeti’nin şart koştuğu bölgede Kürtçenin resmi dil olarak okutulmasıdır.256 Manda yönetimi altındaki Irak’ta bu siyasi olaylar olurken ülkedeki İngilizlerin faaliyetleri ve dolayısıyla işbirlikçi Kürt milliyetçisi akımlar devam 251 Cleveland, A.g.e., s. 233. Bilal Şimşir, Kürtçülük II (1921-1999) , Ankara, Bilgi Yayınevi, 2009. s. 113. 253 Şimşir, A.g.e., s. 116-117. 254 Şimşir, A.g.e., s. 122. 255 Öke, A.g.e., s. 175-176. 256 David McDowall, Modern Kürt Tarihi, Çvr: Neşenur Domaniç, İstanbul, Doruk Yayımcılık, 2004, s. 386. 252 78 etmekteydi. 1926 – 1932 yılları arasında Kürt milliyetçiliği genel olarak Irak’taki şehirlerde yaşayan tahsilli Kürtler arasında mevcuttur. O dönemdeki en önemli hareket yine daha önce İngiltere desteğiyle faaliyetlerini yürütmüş ve 1920 yılında tutuklayıp sürgüne gönderilen Şeyh Mahmud Berzenci’nin hareketidir. 1921’den itibaren Türkiye’nin bölgedeki Kürtlerle iyi ilişkiler içerisinde bulunmasından rahatsız olan İngiltere, Berzenci’yi geri getirip Türkiye’ye karşı kullanmıştır. Bunun sebebi ise; 1921 de Yarbay Ali Şafak Özdemir komutasındaki Türk Milli Kuvvetleri, bazı Kürt aşiretlerinin de desteğiyle 1922 yılında Süleymaniye’yi ele geçirmesidir. Diğer birçok aşirette Yarbay Özdemir’in telkiniyle İngilizlere karşı ayaklanınca İngilizler o bölgede güçlü olan Şeyh Mahmud Berzenci ve kuvvetlerine ihtiyaç duymuşlardır. Bu kapsamda sürgünden geri getirilen Berzenci, Süleymaniye Valisi olarak atanmıştır. Lakin Berzenci’nin o dönemde Türk birliklerinin başındaki Yarbay Özdemir ile İngilizleri by-pass ederek görüşmesi ve Irak’ın kuzey bölgesinde hükümet kurmak istemesi İngilizler için bardağı taşıran son damla olmuş, 1923 Aralık’ta Valilikten alınmıştır. Berzenci, Türkiye’nin geri çekilmesi ve boşalan bölgeye İngilizlerin dönmesi üzerine Süleymaniye’ye kaçmıştır. İngilizlerin Süleymaniye yönetimini Berzenci’ye bırakmaya razı olmalarına rağmen Şeyh Berzenci bununla ikna olmamış ve tüm Kürdistan’ın hükümdarı olduğunu ilan etmiştir.257 Bunu bölgede resmi dilin Kürtçe olduğuna yönelik açıklaması, sözde kurduğu devlete ait pul ve para bastırarak tedavüle sürmesi izlemiştir.258 1927 yılına kadar Bağdat hükümeti ve İngiltere aleyhinde gerilla savaşı veren daha 259 Berzenci’ye Kürtlerin verdiği destek Bağdat Yönetimine verilenden azdı. Örneğin; Kerkük Kürtleri, Berzenci hâkimiyetindeki Süleymaniye’den korkuyorlardı. Bu dönemde Kürtlere İngilizler tarafından bağımsızlık vermesinden kaygılı Irak Hükümetinin temsilcileri, Kürt liderlerin kurucu meclise katılmasını sağlamak için Süleymaniye’ye gitti. Onlara özerlik vereceklerini, yerel idarecilerinin Kürt olacağı ve Kürtçe’nin resmi dil olacağını 257 Kılıç, A.g.e., s. 107-108. Şakire Xidaye Mihoyan, İki Dünya Savaşı Arasında: Irak’ta Kürt Sorunu, Çvr.:J. Slav, İstanbul, Peri Yayınları, 1998, s. 48. 259 Attar, A.g.e., s.115. 258 79 bildirdiler. Süleymaniye’deki Kürt seçkinlerin de, Bağdat’a bağlılıklarını bildirmesiyle Şeyh Berzenci’nin gücü oldukça zayıfladı. Bu gelişmeler üzerine Şeyh Berzenci, 1927 ve 1930 yılları arasında İran’ın Merivan şehrinde ikamet etmek zorunda kaldı. 30 Aralık 1930 tarihinde Irak’a bağımsızlık verilmesi ve anlaşmada Kürtlerin bağımsızlığından bahsedilmemesi üzerine Şeyh Berzenci, 1930 ve 1931 yıllarında faaliyetlerini yeniden başlatmıştır. Bu hareketten de sonuç alamayan Berzenci İngiliz ve Irak güçlerinin eline geçmiş, ömrünün sonuna kadar önce Ur kentine sonrada Bağdat’ta sürgünde tutulmuştur. Şeyh Mahmud Berzenci olayı, İngilizlerin bölge üzerinde zikzaklı, bencil ve çıkarcı politikalarını yansıtan güzel bir örnektir.260 Hareketin lideri Mahmud Berzenci tarafından 20 Ocak 1923’te Lenin hükümetine gönderilmiş olan tarihi mektuplar imza bölümünde kendini Kürdistan Kralı Mahmut olarak tanıttığını görmekteyiz ki bu da İngilizler tarafından oluşturulan bu oyuna kendini ne kadar kaptırdığının işaretidir.261 Ermenistan Bilimler Akademisi Doğu Enstitüsü Kürtçe Bölümü Başkanı Şakire Xidaye Mihoyan konuyla ilgili olarak; Bu hükümetin feodal derebeyi ve burjuva güçlerini temsil ettiğini ayrıca nesnel olarak Kürdistan’da ki ikincil gelişmeye cevap oluşturduğunu ve bu özerk ulusal hükümetin ekonomik ve kültürel alanda gelişmek için uygun koşullar yarattığını ifade etmiştir.262 Başta Süleymaniye olmak üzere Bağdat Hükümetinin Kürtlere verdiği sözler tutulmamıştır. Nitekim bu oyunun içinde İngiltere’de vardır. Bağdat yönetimi ile İngiltere aynı dönemde aynı ayrıcalıkları Kürtlere vereceğiz diye beyanlarda bulunmalarına rağmen İngiltere’nin 1919’da “Bağımsız Kürdistan” vaadi 5 yılda siyasi oyunlarla küçülmüş ve özerklik vaadine dönüşmüştür. Sonraki beş yılda ise tamamen küçülerek yok olmuştur.263 260 Kılıç., A.g.e.,s. 109. Mihoyan, A.g.e., s. 57-59. 262 Mihoyan, A.g.e., s. 48-49. 263 Attar, A.g.e.,s. 119. 261 80 5.2.2. 1932-1958 Dönemi Irak Krallığın 1932’de bağımsızlığını kazanmasının ardından 1940’lı yıllara kadar olan süre Kürt milliyetçilerinin sakin dönemidir. Ayrıca 1930’lu yıllar Iraklı Kürt milliyetçiliğinin liderliğinin el değiştirdiği dönemdir. 1920’li yıllara damgasını vuran Kadiri tarikatı şeyhi, Şeyh Mahmud Berzenci’den bayrağı Nakşibendî tarikatına mensup Barzani aşireti almıştır. Şeyh Berzenci’nin icraatları, Barzani aşiretinin lideri olan Ahmed Barzani’nin üzerinde büyük etkiler bırakmıştır. Nitekim 1932’de Milletler Cemiyeti üyeliğine onaylanmadan Barzanilerin yaşadığı bölgede istikrarı sağlamak için gelen Irak ve İngiliz güçlerinden oluşan birliğe büyük zayiatlar verdirmiştir. Lakin İngiliz hava kuvvetlerinin de bölgeye sevk edilmesiyle, Barzani yenilgiye uğramıştır. Yenilgiden sonra güvenli liman olarak Şeyh Ahmet Barzani Türkiye’ye sığınmış ve Türk hükümeti tarafından Muş civarına yerleştirilmiştir. Barzaniler 13 Mayıs 1934’te Irak Hükümeti tarafından açıklanan afla kendi yurtlarına dönebilmişlerdir.264 Açık bir Kürt Partisi bulunmadığı için bazı Kürtler, 1934 yılında kurulan 1935 yılında Kürtlerin tam bağımsızlığını savunan Irak Komünist Partisi (IKP) ‘ni desteklemiştir. Bu parti daha sonra Kürt bağımsızlığını desteklemekten vazgeçse de azınlık haklarını savunması özellikle eğitimli Kürtleri cezbetmiştir. Kürt Milliyetçiliğinin diğer nirengi noktası ise; Ekim 1936’da Kürt kökenli Ordu Komutanı Bekir Sıtkı’nın darbe girişiminde bulunmasıyla Arap milliyetçilerinin içerisinde Kürt düşmanlığının yayılmasına neden olmasıdır. Pan Arabistler’in provokasyonları ise Kürtlerde ulusal duyguların harekete geçmesine yardımcı olmuştur. 1938 yılında Şeyh Mahmud Berzenci’nin oğlu Şeyh Latif liderliğinde Süleymaniye merkezli “Kardeşler Cemiyeti” adında dernek kurulmuştur. Lakin bu cemiyetin faaliyetleri Süleymaniye sınırını aşamamıştır. Süleymaniye’deki daha genç ve milliyetçilerin kurduğu “Darkar” grubu Irak Komünist Partisi ve 264 Ümit Özdağ, A.g.e.,, s. 21. 81 onun “Azadi” dergisiyle yakın bağları vardı. Nitekim Darkar (oduncular) daha sonra Hiwa’nın çekirdeğini oluşturacaktır.265 1939 yılında bazı subay, öğrenci ve Kürt milliyetçisi aydınların yardımıyla Şeyh Mahmud Berzenci’nin yardımcısı Refik Hilmi önderliğinde, “Hizb-i Hiwa (Ümit Partisi)” partisi kuruldu. Bu partinin amacı ise; özerklik hedefi doğrultusunda çalışmaktı. Süleymaniye’nin yanı sıra Duhok, Erbil, Musul ve Akra gibi şehirlerde etkin olan bu parti daha sonra Kürt milliyetçilerinin lokomotifi görevini üstlenerek Molla Mustafa Barzani hareketinin oluşumunda rol oynamıştır.266 Süleymaniye’de giriştiği isyanların sonrasında göz hapsinde bulunan Molla Mustafa Barzani, Nasiriye ve Brayati milliyetçi örgütleriyle bağları olsa da kendisi gibi milliyetçilerle olmaktan ziyade Şeyh Latif gibi bölgede tanınmış yerel kişilerle bağlar kurmuştur.267 Şeyh Mahmud Berzenci’nin oğlu olan Şeyh Latif’in de yardımıyla Irak Hükümeti’nin elinden kaçmıştır. 268 Başlangıçta milliyetçi bir isyan olmamakla beraber Molla Mustafa Barzani’nin Süleymaniye’den kaçması ve yaklaşık 30 sene sürecek olan Irak’taki Kürt milliyetçiliğinin liderliğinin oluşması bakımından 1943-1945 yılları arasındaki Molla Mustafa Barzani isyanı bizim için önem arz etmektedir. Bazı kaynaklar “Barzani’nin tek isteği, Barzan bölgesinde huzurlu ve sakin şekilde yaşamaktı. Lakin Hükümetin kendisine ve kardeşine uyguladığı baskılar isyanın sebebi olmuştur.”269 iddiasını savunsalar da bu gerçeği yansıtmaktan uzaktır. 1943’te yaşanılan kuraklık ve Kuzey Irak’ta yaşayan halk muzdarip durumdaydı. Molla Mustafa, Irak hükümetine gönderdiği notta bu bölgede güvenliğin Kürtlere bırakılmasını istedi. Silah, mühimmat ve yiyecek temin edip kısa zaman zarfında 4-5 bin kişiden oluşan silahlı bir grup kurmuştur. Molla Mustafa güçlerinin özellikle sınır karakollarında müteakiben Irak ordusu üzerinde başarılı olması, Irak Devletini acze düşürmüş, 265 McDowall, A.g.e., s.388 Attar, A.g.e., s.119-120 267 McDowall A.g.e., s.389 268 Attar, A.g.e., s.127 269 Kılıç, A.g.e., s.145 266 82 Barzani’nin ise hegemonyasını toplumsal sürdüren konumunu İngilizler ise yükselmiştir.270 Irak’ta Irak olası Kürt üzerindeki milliyetçi ayaklanmalarının kendi menfaatlerini zedeleyeceği için Kürt Şeyhleri arasında barış istemişler ve başkaldırıya engel olmaya çalışmışlardır. Diğer yandan İngilizler nüfuz etmiş oldukları Hizb-i Hiwa’nın yardımıyla Irak Başbakanına birkaç öneri sunmuştur. Bu önerilere göre; Kerkük, Süleymaniye, Erbil, Duhok ve Hanekin gibi Irak Kürtlerinin yaşadığı şehirlerin Irak Kürdistan’ı olarak belirlenmesini ve bu bölgelerde kültürel, ekonomik ve tarımsal isteklerin karşılanmasını, ayrıca Irak’ın Kürt bölgelerinin yönetimi için kabinede Kürt bakanın seçilmesi istenmekteydi. Nihayet Irak Hükümeti’nin daveti üzerine, Barzani, Bağdat’a gitti. Fakat Irak hükümetiyle yapılan müzakerelerin başında oyalandığının farkına vararak Bağdat’tan ayrıldı. Nuri Said hükümetinin devrilmesi sonucunda Adnan Paşa hükümetinin kurulması, İngilizlerinde Barzani’ye tahammül edememeleri üzerine Irak Ordusu İngiltere Hava Kuvvetleri’nin de desteğiyle Barzani’ye saldırdı. Barzani’de özellikle hava kuvvetlerine karşı savaşmanın güç olacağı düşüncesiyle sınırın ötesine, İran’da oluşan Mahabad’da ki Kürtçü faaliyete katılmak için Irak’ı terk etti. Molla Mustafa Barzani’nin bu başkaldırısı başlangıçta intikam ve nüfuz mücadelesi olmasına rağmen271 başkaldırının sonunda kendini Kürt milliyetçiliğinin lideri konumuna bulmuştur. Onun kanıtlanmış taktik becerileri ve hükümeti küçük düşürmekteki başarısı sebepleriyle Molla Mustafa Barzani milliyetçiliği değil, Kürt milliyetçiler onu seçmişlerdir272. 1945 yılı itibariyle İngilizlerin Hava Kuvvetleriyle etkisizleştirilen Molla Mustafa’nın üzerinde II. Dünya savaşı galiplerinden Sovyetler Birliğinin nüfuzunu artırdığına ve bu dönemde Kürtlere en fazla desteğin Sovyetler Birliğinden geldiğine tanık olmaktayız. İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de Kürt bölgelerini içine alan Kürdistan kurmak amaçlı, İran’da “Komel” adında örgüt 16 Eylül 1942’de kurulmuştu. Kadı Muhammed’in de bu kuruluşa katılmasıyla Komel örgütü iyice 270 Attar, A.g.e., s.127-128 Kılıç, A.g.e., s.145 272 McDowall, A.g.e., s.394 271 83 büyümüştür. Daha sonra İran Kürdistan Demokrat Partisi (İ-KDP) adını alan bu örgütün 1945 yılında beyan edilen parti programında ki Mahabad Cumhuriyeti, Sovyet Birliği’nin desteğiyle 22 Ocak 1946’da hayat bulmuştur. 11 ay hayatta kalan Mahabad İran Kürt Özerk Cumhuriyeti, İngiliz ve ABD desteğiyle İran ordusu tarafından yıkılmıştır273. Mahabad Cumhuriyeti’nde de Molla Mustafa Barzani’nin izlerini görmekteyiz. Barzani Kadı Muhammed ile ilk görüşmesinde Kürt hedeflerinin gerçekleşmesi için sahip olduğu bütün silahlı güçlerini emrine vereceğini söylemiştir. Nitekim 22 Ocak 1946’da da Molla Mustafa’ya Mahabad Cumhuriyeti’nde mareşallik rütbesi verilmiş274 ve Mahabad Kürdistan Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanlığı görevine getirilmiştir.275 Barzani’nin Mahabad’da ki en büyük kazancı, amacına ulaşabilmek için en iyi yolun; partiler vasıtasıyla milliyetçilik duygusunu kullanmak olduğunu görmesidir. Barzani İran tecrübesinde öğrendiği İ-KDP örneğini kendi ülkesinde de oluşturmak isteyecektir. Nitekim Sovyetlerin izni, Kadı Muhammed’in ve diğer Mahabad Cumhuriyeti’nin diğer liderlerinin hazırladığı parti programı ve tüzüğü ile Irak Kürt Demokratik Partisi (KDP)’nin kuruluşu 16 Ağustos 1946’da ilan edilmiştir.276 Irak Komünist Partisi içerisinde, çıkarttıkları “Shurish” (Devrim) adlı dergi ile tanınan Kürt komünistler, 1945 yılında “Rizgari Kürd” (Kürt Kurtuluşu) adlı bir partinin kurulmasında önemli rol oynamıştı. Shurish, Rizgarı Kürd (Kürt Kuruluşu) ve Hiva gibi başarıya ulaşamayan örgütler bu yeni harekete katılmıştır. Bilindiği üzere Kürt milliyetçilerinin yer bulabildiği Irak Komünist Partisi tabanı dindar Sünni Kürtler tarafından tasvip edilmemekteydi. Bunlara özellikle İngilizlerin bu örgütler için mahalli şeyhlere menfi yönde fetvalar yazdırarak Kürt milliyetçiliğinin önüne geçilmek isteniyordu. İşte bu engellemeleri de ortadan kaldırmak maksatlı kurulan partinin içerisinde “Demokrat” ibaresi vardı. Bu ibareyle Kürt milliyetçilerinin 273 Zülfü Dağdeviren, Türkiye’nin Kuzey Irak Politikası: Devlet-Hükümet İlişkileri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bolu, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, 2007, s. 66-67 274 Attar, A.g.e.,s.132. 275 Hulusi Turgut, Barzani Olayı, İstanbul, Doğan Kitap 2008, s. 483. 276 McDowall, A.g.e., s. 398 84 halk üzerinde menfi etkiye sahip komünist damgası böylece silinmek istemiştir.277 Partinin programında ise Kürtlerin kendi kaderinin tayin hakkı, Kuzey Irak’ta özerklik gibi hedefler mevcuttu.278 KDP kurulduğunun ertesi ayı Rizgarı (Devrim) adında yeni bir resmi yayın organı çıkarmaya başladı. KDP Ocak 1953’te yapılan üçüncü kongresi ile Kürt Demokrat Partisi olan partinin adı “Kürdistan Demokrat Parti” olarak değiştirildi. Ayrıca üçüncü kongrede alınan diğer bir kararla: etnik kimliğe bakılmaksızın Irak’taki Kürdistan’da yaşayan herkesin partiye üye olabileceği belirtilmiştir. Molla Mustafa Barzani, bu faaliyetleri uzaktan kumanda ile yapıyordu. Zira partinin kurulduğu dönemde Mahabad Cumhuriyeti’ndeydi. Mahabad Cumhuriyetinin daha yıkılmadan önce Şeyh Mahmud Berzenci’nin oğlu Şeyh Baba Ali’den Irak Hükümetiyle geri dönüşü için görüşmesini istemişti279. Kadı Muhammed’in 31 Mart 1947 tarihinde asılmasıyla sona eren dönemde280 Barzani teslim olmamış İran birlikleriyle çatışarak geri çekilmiştir. Bir dönem İran’ın İşneviye bölgesinde kalan Barzani ve silah arkadaşları: Irak’a dönmeyi ve silahsızlanmayı reddetmiş ancak 1947 yılının Nisan ayında Irak’a dönmek zorunda bırakılmıştır.281 İlk olarak ağabeyi Şeyh Ahmed başta olmak üzere 550 gönüllü silah arkadaşı Irak Hükümetine teslim olmuşlardır. Teslim olanlardan lider kadrosunda bulunanlara idam cezasının verildiği, diğer gönüllülerin ise Basra, Musul ve Bağdat’a hapislere atıldıklarını öğrenilince teslim olmayan diğer unsurlar Mustafa Barzani önderliğinde Sovyet topraklarına gitmişlerdir. İran ve Irak’ta yaşama imkânı bulunmayan Molla Mustafa ve arkadaşları ilk olarak Tahran’daki Amerikan sefirine başvurarak siyasi mülteci olmak istemişlerdir. ABD’nin bu isteği kabul etmemesi üzerine 19 Mayıs 1947 günü 506 silah arkadaşıyla beraber İran- 277 Attar,A.g.e.,s.132. Türk, A.g.e., s.38. 279 McDowall, A.g.e.,s 397-399. 280 Jwaideh, A.g.e., s. 507. 281 Attar, A.g.e., s. 134. 278 85 Irak-Türkiye sınır noktasından kuzey istikametinde ilerleyerek Rusya’ya sığınmışlardır.282 Ruslar düşüncesiyle tarafından eğitim ileride verilen Ortadoğu’da Barzaniler, ihtiyaç yaklaşık 11 duyabilecekleri sene boyunca Azerbaycan’ın Zengezar bölgesinde iskân edildiler.283 Aslında Sovyetlerin yardımı Mart 1946’dan itibaren başlamıştı. Buna göre: İranlı Kürtleri eğittiği, silahlandırdığı, sadece İranlı değil Irak ve Türkiye’deki Kürtlere de el altından silah temin edildiği ve birkaç Rus subayın da, danışman sıfatıyla İran Kürtleri arasında bulunduğu bilinmekteydi. Molla Mustafa Barzani’nin Rusya’da iken oradaki Musevilerle de irtibata geçme imkânı olmuştur. Onlardan edindiği izlenim, İsrail kendi menfaatleri açısından: Araplara karşı bir tampon ve denge olarak Irak’ta Bağımsız bir Kürt Devletin kurulmasını olumlu yönde destekleyecekleri yönündedir. Nitekim 1950’li yıllarda “Hayim Lavakov” isimli Mossad ajanı bölgeye giderek. Mustafa Barzani ile görüşecek, silah ve cephane yardımlarında bulunacaktır. 284 Bu dönem içerisinde KDP ve IKP; 12 Ocak 1955 tarihinde Irak ve Türkiye’nin oluşturduğu Bağdat Paktını285, kendilerine karşı tehdit olarak görmekteydiler. Amerika’nın desteğindeki Bağdat Paktı’na karşılık, Sovyetlere destek veren KDP ve IKP’yle beraber Haşimi Krallığına karşı diğer etnik gruplarla Arap aydınları ve milliyetçilerinin birleşmeleri 286 Irak’ta ki Kürt milliyetçiliğine ivme kazandıran bir diğer unsur olmuştur. 1943-1958 yılları arasında özellikle II. Dünya savaşının patlak verdiği dönemde Kürt milliyetçi faaliyetleri yoğunlaşmıştır. Bu dönemde daha öncekilerden farklı olarak isyan hareketlerinden çok, çeşitli uluslararası kuruluşlara ve önde gelen devlet adamlarına bir takım nota ve muhtıralar göndermişlerdir. Lakin Kürt milliyetçiliğine faal destek vermelerine rağmen 282 Turgut, A.g.e., s. 280-281. Attar, A.g.e., s. 134. 284 Jwaideh, A.g.e., s. 514. 285 Yılmaz, A.g.e., s. 94-96. 286 Kılıç, Age., s. 146-147. 283 86 Sovyet Birliği dâhil olmak üzere hiçbir doğu bloğu ülkesinin Birleşmiş Milletler’de Kürtçülük faaliyetlerini desteklemedikleri görmekteyiz.287 5.3. 1958–1968 DÖNEMİ IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ Irak’ta I.Dünya savaşından 1958 General Abdülkerim Kasım’ın yaptığı devrime kadar ki sürede, Irak Devleti’nin ve Haşimi Monarşisinin kuruluşuna tanık olmaktayız. Milletler Cemiyeti’nden Irak’ı yönetmekle yetkilendirilen İngiltere aynı zamanda bu ülkeleri düzenlemek içinde görevlendirilmişti. Bu görevlendirme 1 Mayıs 1920 tarihinde San Remo Konferansında alınmıştır.288 14 Temmuz 1958 tarihinde General Abdülkerim Kasım tarafından yapılan darbe ile 1921 yılında kurulan Haşimi Irak Krallığı 289 devrilmiş Cumhuriyet ilan edilmiştir. Jwaideh’e göre devrimin ilk günlerinde rejimle bütün ülke kopkoyu bir perdeyle örtülmüştü. Lakin gün geçtikçe Kürt Milliyetçiler için bulunmaz bir kaftan olacağı ortaya çıkacaktı. Zira Kürtler iktidara geçse bile Kasım’ın verdiği imtiyazları veremezler290 denen o dönem de Kürt milliyetçiliği büyük bir ivme kazanmıştır. Nitekim devrimden sonra kurulan konseyin 3 üyesinden biri olan Halid An Nakşibendî, Kürt kökenliydi. Ayrıca Çalışma ve Ulaştırma Bakanı’da Şeyh Mahmud Berzenci’nin oğlu Baba Ali’ydi. Bu dönemde hapiste ve sürgünde olan birçok Kürt milliyetçisi serbest bırakıldı. Molla Mustafa Barzani’de 11 yıl sonra işte bu dönemde Irak’a dönüş yaptı291. KDP’nin faaliyetlerine izin veren General Kasım, Mustafa Barzani’ye aylık 500 Irak Dinarı maaş bağlamıştır. General Kasım’ın diğer bir açılımı ise bayrak konusunda olmuştur. Irak bayrağına sonradan kaldırılan Kürtleri temsilen bir çift kılıç bile ekletmiştir292. Şüphesiz Kasım’ın bu tavizlerinin en büyük sebebi Kasım’ın Baasçı milliyetçi 287 Jwaideh, A.g.e., s. 527-535. Bois-Minorsky-Mac Kenzie, Age, s. 134. 289 Koluman, Geçmişten Günümüze Irak’ın Siyasi, Toplumsal ve Ekonomik Yapısı, s. 309. 290 Jwaideh, A.g.e., s. 539-540. 291 Attar, A.g.e., s. 135. 292 Nazmi Sevgen, “Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri I“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, Sayı 31, Nisan 1970, İstanbul, s. 68. 288 87 gruba karşı dengeleyici olarak Kürtleri kullanmak istemesidir.293. Kürtlere karşı verilen bu tavizler geçici Anayasa’ya da yansımıştır. Geçici Anayasanın 3. maddesinde: “Araplar ve Kürtler bu vatanın ortakları olarak kabul edilmekte ve milli hakları Irak birliği çatısı altında tanınmaktadır.” Bu ibareyle Kürtler, Irak kurulduğundan beri ilk defa Anayasa’da tanınmışlar ve Araplarla eşit haklara haiz olmuşlardır.294 Bu gelişmeler fazla devam etmeyecekti. Zira Molla Mustafa Barzani bütün Irak Kürtlerini kendine bağlamanın peşindeydi. Kasım ise ülkesinde kendisinden daha fazla güçlü birisinin olmasını istemeyecekti.295 Ayrıca Arap milliyetçileri de Kürtlere verilen imtiyazları ve Molla Mustafa Barzani’nin tekrar Irak’a dönmesinden hoşnutsuzdular. Hoşnutsuzluk yaşayanların başında ise yardımcısı Arap milliyetçisi Abdülselam Arif gelmekteydi. Bu tepkiye rağmen Kasım, Kürtçe radyo ve televizyon yayınlarına izin verdi296. Kasım için ikinci bir tehlike ise Birleşik Arap Cumhuriyeti (BAC) idi. Zira o, Nasır’ın söylediğini yapan devlet lideri olmak istemiyordu. Abdülselam Arif’in BAC taraftarı olması Kasım’ı Barzani’ye daha da yakınlaştırdı. Daha sonra Arif’in elindeki yetkileri alıp hapse attı. Diğer taraftan ideolojik çatışma içerisinde olan KDP ve IKP, Ekim 1959’da çatışmayı sona erdirmek için uzlaşma kararı aldılar. Buna göre KDP, bağımsız Kürdistan iddiasından vazgeçecek, IKP ise idari özerkliği onaylayacaktı. Bu uzlaşmanın ilk sonucu 1959’da Musul’da Arap milliyetçisi unsurlar tarafından çıkarılan başkaldırıdır. Kürtler, Molla Mustafa Barzani’nin emriyle Arap şovenizmine karşı kendilerini komünistlerle beraber Musul’a akın ettiler. 297 savunmak maksadıyla Kendilerinin Musul’da aldığı başarı Kasım’a iyi bir ispattı. General Kasım bundan yararlanarak silahlı kuvvetlerle ve hükümette bulunan milliyetçileri ve Baasçıları temizleme imkânı buldu. Aynı sene içerisinde Iraklı komünistler ve Kürtler Kerkük’te olay çıkartmışlardır. Lakin bu sefer hedef Baasçılar değil Kerküklü Türklerdi ve 293 Jwaideh, A.g.e., s.540. Jwaideh, A.g.e., s.547. 295 McDowall, A.g.e., s. 404-405. 296 Kılıç, A.g.e., s. 148. 297 McDowall, A.g.e., s. 405-407. 294 88 sebebi etnik kindir.298 Bu olayla Kasım’ın Barzani’ye tavırları değişmeye başlamıştır. 1959 Mayıs ayında bazı Ağa ve şeyhler topraklarının tarım reformuyla ellerinden alındığı gerekçesiyle yeni hükümete ve onların “adamı” olarak nefret ettikleri Barzani’ye isyan etmişlerdir. Bu ayaklanma “Bradost Ayaklanması” olarak ta bilinmektedir. Ancak Irak Hava Kuvvetleri ve komünist milisleri yanına alan Barzani bu isyanı bastırmada zorlanmamıştır. Barzanilerin gücünden çekinmeye başlayan General Kasım iki ay sonra kendisine isyan eden asi şeyh ve ağaları bağışlamış ve onlarla yakın ilişkiler kurup Molla Mustafa’ya karşı bir güç olarak kullanmıştır. En sonunda Kasım, konuşmalarında Molla Mustafa’yı hedef almış ve Cumhuriyet’e karşı komplolar kurmakla suçlamıştır.299 Kasım’ın KDP’ye ve Irak’taki Kürt milliyetçilerine karşı davranış değişiminin diğer nedeni; KDP’nin önde gelenlerinden İbrahim Ahmet ve şuan ki Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Nasır ile görüşmesi ve görüşme sonucunda Kasım karşıtı Baas yanlısı General Arif’e destek vermeleridir. 1961 yılında Irak Devleti bazı Kürt kabilelerini petrol yataklarının bulunduğu Kerkük’ten çıkardı ve onların yerine de Arapları yerleştirdi. Buna karşılık Molla Mustafa’da hükümete Kürt ulusal taleplerini iletti. Bu talepler: 1. Kürtçenin Kürt bölgelerinde resmi dil olması 2. Kürt bölgelerinde görevlendirilerek polis ve askerlerin Kürtlerden seçilmesi, 3. Yerel yönetimin kültür ve sağlıkla ilgili işleri düzenleme hakkı olması, 4. Musul ve Kerkük petrollerinden gelen gelirin Kürt bölgelerinde adilce harcanması 5. Ulusal savunma ve siyaset haricinde Başbakan, Genelkurmay ve diğer bakanların yardımcılarının Kürt olmasıydı300 Bu talepler Kasım için bardağı taşıran son damla oldu. Kasım, 23 Eylül 1961’de KDP’nin kapatıldığını ilan etmiş, Barzani ise bu kararı tanımadığını belirterek dağa çıkmıştır.301 Bu olayla 1958’de Kürtlerle, Kasım arasındaki başlayan balayı sona ermiştir. 1961 de bir çeşit otonomi elde 298 Jwaideh, A.g.e., s. 550. Kılıç, A.g.e., s. 149-150. 300 Attar, A.g.e., s.137-138. 301 Dağdeviren, A.g.e., s. 68. 299 89 etmek amacıyla devletle karşı yapılan gerilla savaşı kısa aralıklarla kesintiye uğrasa da 1968 yılına kadar sürecektir.302 Barzani’nin bu isyanı 1943’teki isyanından çok daha farklıdır. Zira bu isyanıyla Kürt milliyetçiliğinin omurgası oluşmuştur. En başta Hükümet yanlısı Kürt aşiretleri (Cahşlar) bu isyanı durdurmakta başarısız olunca, Kasım Hava Kuvvetlerini ağırlıklı olarak kullanmaya başladı. Lakin bu KDP’yi tasvip etmeyen aralarında sorun olan IKP’ni dahi KDP yanlısı yaptı. En sonunda 1963 yılının başlarında Abdülkerim Kasım, Kürtlerle ateşkes antlaşması imzaladı. Hükümet devrilinceye kadar da herhangi bir çatışma olmadı. Artık Molla Mustafa Barzani elde ettiği başarıdan dolayı “Önder” lakabı takılmış ve “Kürtlerin milli kahramanı(!)” olmuştu. İngiltere’nin desteği ve Baas Partisiyle yaptığı işbirliğiyle Abdüsselam Arif, 8 Şubat 1963’te Abdülkerim Kasım yönetimine son verdi. Abdüsselam Arif, yönetimi ele geçirmeleri halinde Kürtlere imtiyazlar tanınacağı yönünde vaatlerde bulunmuştu.303 Molla Mustafa AP ajansının muhabirine verdiği demeçte “Muhtar bir Kürt Bölgesinin kuruluşuna muhalefet eden herkesin akıbeti Kasım’ınki gibi olacaktır” diyerek yeni hükümete gözdağı verirken darbedeki Kürt Milliyetçilerin katkılarını kabul etmiştir.304 Nitekim Kürtler, darbeden hemen iki gün sonra 10 Şubat 1963’te darbe yönetimini onaylayarak ilk isteklerini yönetime sunmuştur. Buna göre; ateşkes yapılmasını, savaş esirlerinin serbest bırakılmasını, yaralılara tazminat ödenmesini, Kürtlere işkence yapan askerlerin ordudan atılarak cezalandırılmasını ve özerkliğin resmen ilan edilmesini istemiştir.305 Nitekim taraflar iyi niyetlerini göstermek maksatlı esirleri karşılıklı olarak serbest bırakmışlar, Abdüsselam Arif ise önceki yönetimin Kuzey Irak’taki Kürt bölgelerinde uygulanmış olan ambargoyu kaldırmıştır.306 Bu iyi niyet gösterileri çok uzun sürmemiştir. Zira 1963 Mart’ında Suriye’de gerçekleşen Baas darbesi ve bu darbeyle Suriye’nin Mısır ve Irak 302 Bruinessen, A.g.e., s. 37. Attar, A.g.e., s. 140-142. 304 Nazmi Sevgen, “ Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri II“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, Sayı 32, Mayıs 1970, İstanbul, s. 54-61. 305 McDowall, A.g.e., s. 419. 306 Attar, A.g.e., s.142. 303 90 ile olan ilişkilerinin iyileşmesi ve Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni kurma imkânının doğması Kürtlerin amaçlarına ulaşmasına engel oluşturacaktı. Nihayet; Irak, Mısır ve Suriye tarafından bir federal Arap Cumhuriyeti kurulması konusunda yayımlanan resmi anlaşmada; Irak bir bütün olarak Arap vatanının bir parçası olarak görülüyor, ne Kürtlerden ne de Kürtlerin haklarından söz ediliyordu. Bunun üzerine Barzaniler, 27 Nisan 1963’te Irak hükümetine ayrıntılı bir özerklik planı gönderdiler. Bu planla ilk defa Süleymaniye, Erbil, Musul ve Diyala’yı içine alan “Irak Kürdistan’ın” sınırları ortaya konuluyordu. Bu plana göre dış ilişkiler, finansman ve ulusal savunma dışında neredeyse tüm konularda Kürtlere özgürlük isteniyordu.307 Ayrıca Irak Kürtlerinin yukarıda ifade edilen kentlerde yapacakları serbest seçimlerle oluşan yasama meclisi içerisinden icra şurası oluşturulmasını, Cumhurbaşkanlığı yardımcılığına bir Kürdün atanmasını ve nüfusları oranında kabinede, devlet yönetiminde ve orduda makamlar verilmesini talep ettiler. Zira 1936 itibariyle Kürtlerin ordunun üst kademelerinde yüzde 15 ve alt kademelerde ise yüzde 25’lik payı 1958’e gelindiğinde üst kademede yüzde 2’ye alt kademede ise yüzde 13’e düşmüştü.308 Ayrıca hükümetinin sadece dış güçlerin saldırısı esnasında icra şurasının onayıyla Kürt bölgelerine gönderilmesini istiyorlardı. Abdüsselam bu isteklerden sadece Kürtçenin Arapçanın yanında eğitim dili olarak kullanılması ve Kürt bölgelerindeki resmi dairelerde Kürtlerin istihdam edilmesine yönelik istekleri kabul etti. Abdüsselam Arif Hükümetinin kabul edilemez olarak gördüğü bu isteklerin en büyüğü ise Kuzey Irak’taki petrol gelirlerinin üçte ikisinin bölgeye ayrılmasına yönelik istekti.309 Irak hükümetiyle yapılan görüşmelerde ümitsizliğe düşen heyet başkanı Celal Talabani, Barzani ile görüşmek üzere Kuzey Irak’a döndüğünde, Bağdat Yönetimi geri kalan temsilcileri tutuklamış ve çok sert ültimatom vererek Kürtlerin yaşadığı bölgeyi askeri bölge ilan etmiştir310. 307 McDowall, A.g.e., s. 421. Andreas Wimmer,”Democracy and Ethno – Religious Conflict in Iraq”, Center on Democracy Development,and the Rule of Law, Stanford University Press, 2003, s.. 7. 309 McDowall, A.g.e., s. 421. 310 Attar, A.g.e., s. 143-144. 308 91 1963 Kasım’ında Baas hükümetinin yıkılmasına kadar ki dönemde özellikle Kürtlerin arasındaki ayrılıklar sebebiyle Irak ordusu bölgede başarılar kazanmıştır. KDP’nin görüşmelerine öncülük eden Celal Talabani’nin ‘’Kürtlerin Temsilcisi’’rolü, Barzani’nin rolünü zayıflatmış ve Barzani buna engel olmaya çalışmıştır 311. Ayrıca Barzani’nin diğer kıskandığı kişi ise, KDP Genel Sekreteri İbrahim Ahmed’di. Nitekim Abdüsselam Arif’in ilk döneminde Barzani’nin uzlaşmasını eleştiren Ahmed, Barzani kuvvetleri tarafından İran’a sürülmüştür. İbrahim Ahmed’i Irak Hükümetine karşı kullanabileceğini düşünen İran, Barzani’nin daha büyük bir güç olduğunu anlayınca İbrahim Ahmed’e olan ilgisi azalmış ve Barzani’ye yanaşmıştır. 1966 yılına kadar Barzani ile anlaşan Ahmed bu tarihte tekrar saf değiştirmiş, Barzani’ye karşı Irak hükümeti kuvvetlerinin yanında savaşmıştır. 312 O dönemde Molla Mustafa’nın; ABD ve İran şahı ile işbirliği yapmasını eleştirmesinden dolayı aralarındaki ihtilaf doruğa çıkmıştır. Zaten, 1964 yılında düzenlenen KDP’nin 6. kongresinde İbrahim Ahmed ve Celal Talabani’nin de bulunduğu 12 üye partiden ihraç edilmişti, Abdüsselam’la barış görüşmelerine devam eden Barzani, İran güdümüne giren Talabani ve İbrahim Ahmed’e temsilci göndererek müzakerelere başlamıştır. Müzakereler sonunda Savaş Meclisinin Başkanlığı ve Cumhurbaşkanı yetkisi Barzani’nin elinde olması şartıyla Celal Talabani, grubuna parti faaliyetleri konusunda izin vermiş, böylece Barzani, eskisinden çok daha güçlü bir hale gelmiştir. Nitekim 10 Şubat 1965 itibariyle KDP’nin her iki cenahı birleşerek Abdüsselam Arif hükümetine karşı savaşmaya başlamışlardır. Bu birleşme Talabani’ye “66’nın Cahşı” lakabının verilmesine sebep olan Talabani’nin Irak hükümetinin safına geçmesine kadar devam etmiştir.313 13 Nisan 1966’da helikopter kazası sonucu ölen Abdüsselam Arif’in yerine kardeşi Abdurrahman Arif devlet başkanı oldu. Başkanlığa ise İngilizlerle yakınlığı bilinen Abdurrahman Bazzaz getirildi. Barzani ve 311 McDowall, A.g.e., s.422. Altemur Kılıç, 19 Yüzyıldan Günümüze Kürdistan Hayali: TİTREK PUSULA, İstanbul, Timaş Yayınları, 1999, s. 139-140. 313 Attar, A.g.e., s.147-151. 312 92 Talabani arasındaki ayrılık bu dönemde de devam etti. Bağdat hükümetini destekleyen Celal Talabani güçlerinin de yardımıyla, Barzani güçlerine karşı savaşa girildi. Lakin sonuç alınamadı. Başarısızlıkla sonuçlanan bu saldırı sonrası Bazzaz öncülüğünde görüşmelere başlanıldı. 29 Haziran 1966’da Bazzaz Deklarasyonu olarak ta bilinen 15 maddelik teklif Kürtlere iletildi. Molla Mustafa Barzani’nin Kürtler arasında hatta tüm Irak içerisindeki güçlendiren olgu; Abdurrahman Arif’in Baas yanlısı subayların etkisinden kurtularak, Barzani’yi ziyaret edip görüşmesiyle oluşmuştur.314 Bu görüşme sonucunda Abdurrahman, Bazzaz Deklarasyonu ve Kürtlerin yaşamlarının düzeltilmesine yönelik tutamayacağı sözler vermiş ve ateşkes antlaşması imzalamıştır. Orduyla savaşın sona ermesinden faydalanan Barzani, Kürt bölgelerindeki konumunu güçlendirmeye çalışmıştır. Bazzaz Deklarasyonu Kürtler açısından hayati öneme haizdir. Bu deklarasyona göre; Irak içinde Kürtlerin ayrı bir ulus olduğu kabul edilerek, serbestçe seçilen idari meclisler ile âdemi merkeziyetçilik vaat ediliyor ve Kürtlerin merkezi hükümette nüfusları oranında temsili öngörülüyordu. Ayrıca Kürtçe tüm yan linguistik ve kültürel haklarıyla birlikte resmi bir dil olarak kabul edilmekte ve bir yıl içerisinde hükümetin parlamenter bir sistem kurması öngörülmekteydi. Bazzaz’ın bu teklifi, Irak’taki Kürt sorunun çözülebileceğini, Kürtlere özerklik tanınabileceğini belirtilmekteydi. Bazzaz Deklarasyonunun sadece on iki maddesi paylaşılmıştır. Geri kalan üç maddesi ise gizli tutulmuştur. Bunlardan biri Musul eyaletinin Kürt bölgelerini ayırarak, bu bölgeyi Duhok merkezli Kürt eyaleti haline getirilmesini, ikincisi seçimler yapıldıktan sonra KDP’nin halka açık bir biçimde faaliyet yürütmesine izin verileceğini vaat ediyor, son olarak ise genel af sözü veriliyordu.315 Nitekim 28 Temmuz 1966’da Irak Hükümeti Kürtler için umumi af ilan etmiştir. Affa göre, Irak ordusuna karşı çarpışan bütün Kürtler affedilecek, 314 315 McDowall, A.g.e., s. 427-428. McDowall, A.g.e., s.427. 93 haczedilen mal ve mülkleri iade edilecektir.316 Kürtlerin tüm taleplerini karşılayan bu anlaşma metni, Bazzaz’ın istifasıyla yürürlüğe girememiştir. 5.4. SADDAM HÜSEYİN DÖNEMİNDE KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ 5.4.1. 1968- 1974 Dönemi Kürt Milliyetçiliği 7 Kasım 1968 de İngiliz yanlısı Baasçılar (İngiltere ve CIA’nin yardımıyla317) Ahmed Hasan el-Bekir ve Saddam Hüseyin önderliğinde darbe yapıp hükümeti ele geçirmişlerdir.318 Irak’ta vukuu bulan her hükümet darbesi gibi bu darbe de, Kürtler için bir ümit kaynağı olmuştur. Yeni gelen iktidar, Irak nüfusunun yaklaşık altıda birini oluşturan savaşçı Kürtlere, koltuklarını sağlamlaştırmak için cömert vaatlerde bulunmuşlardır. Fakat her defasında olduğu gibi vaatler unutulmuş ve Kürtler müzakerelerde verilmeyeni silahla almak sevdasını adet haline getirmişlerdir.319 Bu darbeyle, Ağustos 1979’da başkanlığa oturacak ve 2003 yılına kadar da Irak’a Başkanlık yapacak olan Saddam Hüseyin ilk kez tarih sahnesine çıkmıştır. Baas Partisi idareyi ele alır almaz ülkenin en büyük problemini çözmek için Kürt milliyetçileri ile müzakerelere başladılar. Nitekim bu müzakereler 1970 yılında imzalanan Kürtlere büyük ölçüde özerklik ve merkezi yönetimde temsil edilmelerini öngören bir antlaşma ile sonuçlandı. Baas yönetimi bu hamleyle ilk döneminde ülkesinin en büyük sorununu ötelemek istemiş bu zaman zarfında da ordusunu güçlendirmeye çalışmıştır. Molla Mustafa Barzani’nin bitmek tükenmek bilmeyen yeni taleplerine 316 Nazmi Sevgen,“Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri IV“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, Sayı: 34, Temmuz 1970, s. 68. 317 Irak’taki ABD Büyükelçiliği adına Kürtlerle temastan sorumlu Dinsmore’ye göre CİA’nin Kürtlere gizli yardımı 1960 da başlamıştır. Mossad’ın yardımları ise 1958 de başlamıştır. Turan Yavuz, İkinci Dünya Savaşı’ndan Körfez Savaşı’na: ABD’nin Kürt Kartı, İstanbul, Milliyet Yayınları, 3. Baskı, 1998, s. 51 318 Attar, A.g.e., s. 152. 319 Nazmi Sevgen, “Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri III“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, Sayı: 33, Haziran 1970, s. 59. 94 ilaveten Barzani’nin; İsrail, İran, Avrupalı ülkeler ve ABD’ye yaklaşması320 ve onlardan yardım alması, Baas yönetimini kuşkulandırmış ve anlaşmanın yürürlüğe girmemesini sağlamıştır.321 Sonuç olarak ta 1968-1975 yılları arası Kürt milliyetçileri açısından yenilginin, yoğun nüfus hareketlerinin ve sahte bir özerklik uygulamasına yol açmıştır. Baas’ın, Irak’taki Kürtlerin Arap dünyasının ayrılmaz bir parçası olduğunu iddia etmesi ve aynı zamanda kurucu ideologu olan Michel Eflâk’ın 1955’teki; Baas milliyetçilerini düşüncesinin dışlamayacağını sosyalist ifade boyutunun, etmesi diğer Kürt etniklerin milliyetçileri ümitlendirmiştir.322 Bu dönemde Baas yönetimi; Molla Mustafa ve Ahmet-Talabani hizipçiliğini kullanarak, Baas yanlısı Ahmet- Talabani kanadını İran, İsrail323, ABD desteğindeki Molla Barzani’ye karşı desteklemiştir. Diğer taraftan ise Baas yönetimi, Kürtler üzerindeki Molla Mustafa’nın etkisini azaltmak maksatlı yeni kabinede Kürtlerin atanması, tüm Irak okullarında ve üniversitelerinde Kürtçe öğretilmesi, Süleymaniye’de üniversite kurulması ve Kürt savaşçılarına af konularında çıkarılan kararname ile Bazzaz deklarasyonuna bağlı kalacağına dair Kürt halkına iyi niyet gösterisinde bulunmuştur. Son olarak İran’ın Bahreyn’i talep etmesinin ardından Şubat 320 1965’in Mart’ından itibaren Iraklı Kürtler Uluslararası arenada faaliyetlerine hız vermişlerdir. Özellikle Barzani’nin temsilcisi (Kürt İhtilal Konseyi Komutanlığı Elçisi) İsmet Şerif Vanlı ve Avrupa temsilcisi Bedirhan Beyin torunu Kamuran Ali Bedirhan başta; Almanya, Fransa, İngiltere, ABD ve Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslar arası arenada faaliyetlerde bulunmuşlar, dikkatlerin Iraklı Kürtler üzerine toplanmasına çalışmışlardır. Nitekim19 Kasım 1968’de Irak Kürleri İhtilal Konseyi Temsilcisi Emir Kamuran Ali Bedirhan, BM Genel Sekreteri U’thant’a Irak Hükümeti ile Kürtler arasında aracılık yapacak bir temsilci tayin edilmesini istemiştir. Kürtlerin Irak’ta ayrılmak istemediğini isteklerinin; Kürtlere ulusal azınlık hakkı verilmesi, Kürtçenin resmi dil olması, Kürtler için okullar açılması gibi talepleri olduğunu belirtmiştir. Nitekim 3 gün sonra New York’a giden Kürt heyeti BM Genel Sekreteri U’thant’a kendilerini desteklemesi için ziyarette bulundurmuşlardır. Nazmi Sevgen,“ Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri V“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, Sayı: 35, Ağustos 1970, s. 75; Sevgen, Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri III, s.. 61. 321 Kılıç, Titrek Pusula, s. 139-140. 322 McDowall, A.g.e.,s. 431-432. 323 Tarihte Dokan Olayı olarak ta bilinen sabotaj İsrail’in Irak’lı Kürtlere verdiği desteğin açık göstergelerindendir. Kerkük şehrinin kuzeydoğusun da bulunan Dokan Barajına yönelik sabotaj sayesinde bölgedeki su baskınlarını önlemekte ve elektrik enerjisi üreten bu baraja verilecek zarar Irak Hükümetine karşı Kürtlerin elini güçlendirecekti. 323 Aynı sebeplerle 1 Mart 1969 tarihinde Kerkük’teki petrol rafinelerine yapılan saldırıda da İsrail istihbarat servisi Mossad’ın parmağı vardır. Bkz. Şalom Nakdimon, Irak ve Ortadoğu’da Mossad, Ankara, Elips Kitap, 2004, s. 185-204. 95 1969’da Bazzaz deklarasyonunun geri kalan maddelerini de yürürlüğe koymuştur324 Bu hamle ile 1960’larda başlayan ve gittikçe artan miktarlarda ekonomik ve askeri desteğe dönüşen Barzani- İran şahı diyaloguna darbe vurulmak istenilmiştir.325 Barzani ise doğal olarak İran ve CIA’den almış olduğu silah yardımıyla gücünü kanıtlamak maksatlı Ahmet- Talabani grubuna saldırmış, Kürtlerin tek hâkiminin kendisinin olduğunu kanıtlamaya çalışmıştır. Talabani taraflarının yenilgiye uğraması üzerine Irak Hükümeti Hava Kuvvetleri duruma müdahale etmiş ve Barzani’nin elinde bulunan köyleri bombalamıştır.326 1961’den itibaren 60.000 kayıp veren ve tüm köylerin %75’i ciddi hasar gören Barzani liderliğinde ki Kürtler, çatışmaların ara verilmesini hatta sonlandırılmasını istemekteydiler. Diğer taraftan Irak hükümeti ise İran’ın yayılmacı politikasına karşın Barzani’nin yanlarında olması gerektiğini düşünüyorlardı. Her iki tarafın barış istemesinin üzerine Saddam Hüseyin elçiliğinde görüşmelere başlanıldı. Baas Yönetimi Kürtlere karşı diğer görüşmelere göre çok daha ılımlı yaklaşmıştır. Bu yaklaşımın üç önemli sebebi vardı. Bunlar; Kürt sorunu çözülmeden Baas Partisi’nin ülkede köklerini ve iktidarını sağlamlaştıramayacağı düşüncesi, artık savaşamayacak olan orduyu siyasetten uzaklaştırarak askeri ihtilalların önüne geçme arzusu ve Kürt sorununu çözerek İran’ın Kürt meselelerine karışmasına engel olarak Şattül-Arap meselesinde İran’ın elini zayıflatmaktır.327 Nitekim görüşmede Saddam Hüseyin, Molla Mustafa’ya bizzat giderek Barzani’nin isteklerini önüne koyduğu boş kâğıda yazmasını istemiş, metnin imzalanmadan da oradan ayrılmayacağını söylemiştir. 328 Ocak ayında başlayan görüşmeler 11 Mart 1970’de 15 maddelik329 bir antlaşma ile 324 McDowall, A.g.e., s. 432-435. Bruinessen, Kürdistan Üzerine Yazılar, s. 190-191. 326 Ersal Yavi, Küresel Güçlerin Petrole Erişiminde İsrail-Filistin-Kürt Açmazındaki: Hedefteki Adam Saddam, İzmir, Yazıcı Yayınevi, 2002, s. 90. 327 Nakdimon, A.g.e., s. 211. 328 McDowall, A.g.e., s. 437. 329 Anlaşmanın başlıca maddeleri şunlardır: 1-Arap dilinin yanı sıra Kürt dili de Kürtlerin çoğunlukla olduğu bölgelerde resmi dil olacaktır. Kürtçe bu bölgelerde verilecek eğitimin anadili olacak ve Irak’ın diğer yerlerinde ikinci dil öğretilecektir. 325 96 sonuçlanmıştır.330 Bu anlaşma şimdiye kadar Iraklı Kürtlere önerilen en iyi antlaşma olmakla kalmamış gelecekteki Kürt milliyetçilerinin de nirengi noktası olarak kabul ettiği bir anlaşma olarak karşımıza çıkmaktadır. “Mart Anlaşması”nda, Kerkük konusunda da işin çözümü için referandumda anlaşılmıştı. Buna göre 450 bin nüfuslu Kerkük’te Ekim 1970’de referandum yapılacaktı.331 Bu anlaşma 4 yıl içinde yürürlüğe girecekti.332 Irak hükümeti Aralık 1970 itibariyle 7.,12.,14. ve 15. maddeler haricinde verdiği tüm sözleri yerine getirmiştir. Lakin 12.maddede ki Başkan Yardımcılığına İran kökenli Feyli Kürt olan KDP adayı Habib Kerim’in reddedilmesi balayının erken bitmesine neden olmuştur. Bunu tek taraflı hükümetçe özerklik maddesinin (14.madde), nüfus sayımlarının ertelenmesi ve hükümetin önceki nüfus sayımlarının kabul edilmesi önerilerine ise KDP’nin ret cevabı ortamı daha da germeye başlamıştır. Nitekim hükümet; Kerkük, Hanikin ve Sincar gibi tartışmalı bölgelere Arapları yerleştirmekle suçlayan Barzani, “özerklik için on yıl savaştık, gerekirse Kerkük için bir beş yıl daha savaşırız” diyerek çatışmanın sinyalini vermiştir. 333 Lakin bu telaffuz ettiği savaş kendi sonunu da getirecekti. 2-Kürtler kabinede ve ordudaki üst düzey ve hassas görevlerde dâhil olmak üzere hükümete bütünüyle katılacaktır. 3-Kürtçe eğitim ve kültür teşvik edilecektir. 4-Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerde tüm yetkililer Kürtlerden oluşacak ya da Kürtçe bilecektir. 5-Kürtlerin kendi öğrenci, gençlik, kadın ve öğretmen örgütlerini kurması serbesttir. 6-Kürdistan’ın kalkınması için fon ayrılacaktır. 7-Şehit ailelerine ve yoksulluk, işsizlik ya da evsizlik çekenlere maaş bağlanacak ve yardım edilecektir. 8-Kürtler ve Araplar eski yerleşim yerlerine dönecektir. 9-Toprak reformu uygulanacaktır. 10-Anayasa’da değişiklik yapılacak ve ‘’Irak, halkı iki ulustan, Arap ve Kürt uluslarından oluşur’’maddesi ilave edilecektir. 11-Radyo istasyonu ve ağır silahlar Irak hükümetine iade edilecektir. 12-Başkan yardımcılarından biri Kürt olacaktır. 13-Vilayetler Yasası bu deklarasyonun özüne uygun bir şekilde değiştirilecektir. 14-Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgeler bir özyönetim birimi oluşturacak şekilde birleştirilecektir. 15-Kürt halkı yasama yetkisini Irak’taki nüfusuna uygun bir oranda paylaşacaktır. McDowall, A.g.e., s.438. 330 Yavi, A.g.e., s. 91. 331 Nazmi Sevgen, “ Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri VI“ , Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, Sayı: 36, Eylül 1970, İstanbul, s. 82. 332 Bruinessen, A.g.e., s. 191. 333 McDowall, A.g.e., s. 440-441. 97 Bu dönemde ki diğer önemli gelişme ise 1 Temmuz 1970’de KDP’nin 8. kongresinin düzenlenmesidir. Barzani başkanlığında yapılan bu kongrede Mart Anlaşmasının ışığı altında partinin siyaseti yeniden gözden geçirilmiştir,334 İran’ın 1971’de İngilizlerden boşalan Hürmüz Boğazındaki adayı işgal etmesi, aynı yılda Irak hükümetinin Irak petrol şirketini ulusallaştırması ve 9 Nisan 1972’de Irak’la Moskova arasında 15 yıllık işbirliği anlaşması imzalanması taraflar arasında soğuk savaş rüzgârlarının esmesine neden olmuştur.335 Özellikle de hükümete bir komünist parti üyesinin alınması Amerika, İngiltere ve Türkiye’yi kuşkulandırmıştır. İran’ın yayılmacı politikasına, İngiltere’nin Irak’taki petrol şirketinin ulusallaştırılmasına, ABD ve Türkiye’nin ise Irak’ın Rusya eksenine kaymasına karşın tepkisi gecikmemiştir. Bu dönemde Barzani ile Amerikan Dışişleri Bakanı Henry Kissinger Tahran’da görüşmüş336 ve Türkiye’de Barzani kuvvetlerine gizlice silah ve “postal” yardımı yapmıştır. 337 İran, İsrail ve ABD’nin Barzani’ye verdiği desteğin asıl maksadı; Irak’ı zayıflatan çözümsüzlükten yararlanmaktı. Hangi yolla olursa olsun konunun çözüme kavuşmamasını istiyorlardı.338 Nitekim İsrail, 1973 - 1976 yılları arası ele geçirilen savaş ganimetlerinden*** birçoğunu Kürtlere vermiştir. Ayrıca Ortadoğu’da bulunan milliyetçi azınlıkları kışkırtıp, Arap halklarına karşı kullanmayı amaçlayan339 İsrail istihbarat örgütü Mossad, İran istihbarat örgütü SAVAK’la tam bir işbirliği içerisinde çalışarak Barzani’nin istihbarat örgütü ”Parastin”i (“Parazten”) güçlendirmeye çalışmıştır. Parastin, bu dönemde CIA’in de bir kolu gibi çalışmalarını sürdürmüştür.340 Baas Partisi de, Kürtlerle işbirliği yaparak onları kendi tarafına çekmek istiyordu ama ülke denetimini de paylaşmak istememekteydiler. Barzani ise 334 Sevgen, A.g.e., s. 82. Attar, A.g.e., s. 159. 336 Bruinessen, A.g.e., s. 191. 337 Kılıç, BÜYÜK Kürdistan Küçük TÜRKİYE, s. 152. 338 McDowall, A.g.e., s. 442. *** Bunların arasında 30 top, 340 roketatar, uçaksavarlar, Strylen tipi füzeler, 260 bazuka, 87 mm’lik havanlar 60 adet Soceer tipi füze ve çok miktarda mühimmat yardımı yapılmıştır 339 Nakdimon, A.g.e., s. 273.274. 340 Attar, A.g.e.,s. 161. 335 98 yardım aldığı ülkelere güveniyordu. Haziran 1973’de Barzani’nin Washington Post gazetesine verdiği demeç her şeyi anlatıyordu. “’Eğer ABD bizi kurtlardan korursa, ABD politikaları doğrultusunda hususunda hareket etmeye hazırız. Yeterli destek verildiği takdirde Kerkük petrol yataklarının denetimini de ele geçirebilir ve kullanım haklarını bir Amerikan şirketiyle görüşebiliriz.” Bu beyanat sadece Baas’ı etkilemekle kalmadı, tüm ülkede soğuk duş etkisi yarattı. Ay sonuna doğru Irak Hava Kuvvetleri Barzani köylerini bombalamaya başladı. Barzani’nin savaş uyarısı üzerine Saddam saldırıları durdurdu. Saddam’ın geri çekilmesinin amacı; 1963 yılında yaşanan felakete tekrar yol açmamak ve gerekirse tavizlerde vererek Kürt milliyetçileri üzerinde İran kartını zayıflatmak istemesiydi. Irak kuvvetlerinin geri çekilmesiyle Barzani isteklerini daha da artırmış başkenti Kerkük olacak şekilde “Devlet içinde Devlet” kurmak istemiştir. Baas yönetimi ise Barzani’yi yalnızlaştırmak politikası ekseninde; Kürt halkının KDP ile aynı olmadığına yönelik yayınlar düzenlemiş, özerklik yasa taslağının gündeme alınacağını duyurmuştur.341 5.4.2. 1974 Özerklik Yasası, 1974-1975 Savaşı ve Cezayir Anlaşması 1974 yılının Ocak ayında ve Mart ayının başında üst düzey KDP üyeleri ile Baas Yönetimi arasında görüşmeler yapıldı. Lakin bu görüşmelerde anlaşılmayan temel nokta Irak’taki o dönemin petrol üretiminin %70’ini sağlayan Kerkük’ün konumu üzerineydi. Baas Hükümeti, 1957 nüfus sayımına uygun olarak Chamchamel ve Kalar’ı özerk bölgeye dâhil etmek, Kerkük kentinde ise Bağdat yönetimine bağlı karma bir yönetim kurmak istiyordu. Barzani ise buna karşı çıkıyor Kerkük’ün kendi özerk yönetiminin başkenti olmasını, eğer olması durumunda da karma yönetimin Kürt Özerk Yönetimine karşı sorumlu olmasını istiyordu.342 341 342 McDowall, A.g.e., s. 445-446. McDowall, A.g.e., s. 448. 99 En sonunda Bağdat yönetimi 11 Mart 1974’te,kendi nazarındaki Bağdat özerklik yasasını yayımladı.343 Ayrıca Molla Mustafa Barzani’ye bunu kabul edip, Ulusal Cephe’ye katılması için 15 gün süre verdi. Aslına bakılırsa “Özerklik Yasası” bir önceki imtiyazlardan daha da ilerisini oluşturmaktaydı. Lakin Barzani’nin başkenti Kerkük olan ‘’Devlet içinde Devlet’’yapısına izin vermiyordu.344 Bu kanuna göre “Özerk Kürdistan Bölgesi’nin” merkezi Erbil olacaktı. Bu bölgenin bütçesi, ülkenin mali bütçesi çerçevesinde belirlenecek, bölgedeki polis ve idari güçler ülkedeki genel kanunlara tabii olacaktı. Ayrıca Irak Cumhurbaşkanı yasama meclisi üyelerinden birini partiler şurasının teşkili için ise atama ve görevden alma yetkisine sahipti. Bu iki haftalık süre zarfında Irak Hükümeti ise, Irak’taki Sovyet Büyükelçisi vasıtasıyla Barzaniyi bu planı kabul ettirip savaşın yeniden başlamaması için büyük çaba sarf etmiştir. Molla Mustafa Barzani Kürtlere tanınan bu imtiyazları daha önce yapılmış olan vaatlere nazaran az buldu ve destekçisi ABD’nin de vaatleri ile Özerklik Yasasını kabul etmedi.345 Daha sonraları “Amerikalıların vaatleri olmasaydı böyle davranmazdık. Amerikalıların vaatleri olmasaydı, asla tuzağa düşürülmezdik ve işi bu boyutlara getirmezdik” diyen Barzani, ABD tarafından kandırıldığını ve bu planı kabul etmesi gerektiğini bu şekilde dillendirmiştir. Molla Mustafa Barzani’nin Özerklik Yasası’nı resmen reddetmesi bazı Kürt milliyetçilerinin Barzani’yle yollarını ayırmasına da sebep olmuştur. Merkez Komite üyeleri Haşim Akravi ile Molla Aziz ve hem Siyasi Büro üyesi hem de Ordu Komutanı olan Aziz Akravi emperyalistlerle işbirliği yapılmasının itibarlarını düşüreceğini dile getirdikleri için Molla Mustafa Barzani tarafından partiden atıldılar. Barzani’yi en büyük yıkıma uğratan ise en büyük oğlu Ubeydullah’ın; “Babasının, bütün petrolüyle tüm Kerkük dahi verilse, özyönetim uygulanmasını istemediğini, özerklik yasasının onun elindeki her şeyi alacağına, hâlbuki onu kayıtsız şartsız yönetimi elinde 343 Attar, A.g.e., s. 161-162. McDowall, A.g.e., s. 448-449. 345 Kılıç, A.g.e., s. 152. 344 100 bulundurmak istediğine” yönelik söylemi ve babasının toprak reformu uygulamamakla suçlamasıyla kendisinden ayrılması olmuştur.346 Molla Mustafa yönetimi, Mart 1974’te savaşı yeniden başlattı. Bu savaş diğerlerinden farklı olarak, Irak hükümetini yıpratmaya yönelik değil, 160 bin kürdün katıldığı tamamen düzenli bir cephe (konvansiyonel) savaşıydı.347 Hollandalı yazar Bruinessen; 1974-1975 çatışmaları ile Cezayir antlaşması arasındaki zaman aralığını, Kürtlerin kendi devletlerini kurmaya en fazla yaklaştıkları dönem olarak nitelendirmektedir.348 CIA tarafından temin edilen silahlarla güçlenen ve sonraları İran topçusu, İsrail askeri eğitmenleri, İngiliz balistik uzmanlarınca desteklenen Kürt ordusu, Irak ordusunu uzakta tutarak dağlık bölgede geniş bir “kurtarılmış bölge” oluşturdu. Şehir merkezlerine ise daha çok Irak ordusunun hâkimiyeti söz konusuydu.349 Kürt milliyetçilerinin direnişiyle karşılaşan Baas Yönetimi hayatını devam ettirebilmek için ABD’ye yakınlaşmaya yönelik faaliyetlere başlamıştır. İlk olarak 1974’de Kürt- Irak savaşı devam ederken, Ürdün ve Cezayir’in ortak adımı ve ABD’nin bilgisi dâhilinde; İran, Irak ve Türkiye Dışişleri Bakanları, İstanbul’da İran-Irak arasındaki ihtilaflı konularda müzakerelere başlamışlardır. 1975 Cezayir antlaşmasından 6 ay önce gerçekleşen bu toplantıyla İran-Irak sınırını yeniden tayin eden antlaşma metni hazırlanmıştır.350 Nihayet 6 Mart 1975’te Cezayir’deki OPEC konferansında İran Şahı ile Irak’ın güçlü adamı Saddam Hüseyin arasında bir antlaşma imzalandı.351 Bu antlaşmaya göre Irak, Şattül-Arab’ın talveg’deki (en derin noktasındaki) sınırdan vazgeçti ve her iki tarafta 1913 İstanbul Protokolüne ve 1914 Sınır Belirleme Komisyonu tarafından belirlenen sınırlara tabi olmayı kabul ettiler. Ayrıca her iki devlette sınırdan sızmaları önleyici tedbirler alacaklardı. İran sınır kazanımına karşılık ise Kürtlere destek vermeyecekti. 346 McDowall, A.g.e., s. 449-450. Attar, A.g.e., s.162-163. 348 Bruinessen, A.g.e., s.192. 349 McDowall, A.g.e., s.451-452. 350 Attar, A.g.e., s.163. 351 Bruinessen, A.g.e., s.192. 347 101 Anlaşma imzalanır imzalanmaz İran kuvvetleri geri çekilmiş ve Molla Mustafa’ya verilen yardım kesilmiştir.352 Barzani hareketi, İran’a öylesine bağımlı bir duruma gelmişti ki birkaç gün içerisinde dağıldı.353 Molla Mustafa ve KDP olayların hızlı bir şekilde yön değiştirmesi sebebiyle bozguna uğramışlardı. 23 Mart 1975’de savaşmaktan vazgeçmeye karar verdiler.354 Irak’taki Kürt milliyetçilerinin tek askeri ve siyasi güç olarak kabul edilen KDP böylece siyasi açıdan neredeyse tamamen dağılmıştı.355 Molla Mustafa öncülüğünde yaklaşık 100.000 Kürt, İran’a mülteci olarak göç ettiler. Kalan binlerce kişi ise silahlarını teslim ederek para karşılığında teslim oldular. 28 Mart 1975’te İran’a giriş yapan Molla Mustafa ve ekibi Güney Rizaye bölgesine yaklaşık 80 kmlik uzaklıktaki Necade kırsal bölgesine yerleştirilmiştir. Kısa bir süre sonra Molla Mustafa’nın akciğer kanseri olduğu ortaya çıkmış ve muayene için ABD’ye gönderilmiştir. Barzani istememesine rağmen Ekim 1975’de İran’a geri gönderilmiştir. İran şahına güvenmeyen Barzani, Şahı ABD’ye her şeyi anlatmakla tehdit etmiş müteakiben adına İran pasaportu çıkarılarak ABD’ye gönderilmiştir. Hatta SAVAK yetkilileri Molla Mustafa ve ekibi için Washington’daki Sheraton otelinde oda dahi kiralamıştır.356 1976 başlarında Barzani artık hayatının son günlerini geçireceği ABD’de idi. Molla Mustafa’nın yanında Muhsin Dizai ve oğlu Mesud da bulunmaktaydı. Molla Mustafa vefat ettiği 1979’un Şubat ayının son günlerine kadar Minnesota deki Mayo Kliniğinde tedavisine devam edilmiştir.357 1979 Ocak ayında sağlık durumu ağırlaşan Barzani Amerika’dan ayrılmak istemiştir. ”Irak’a gidemesem dahi, İran’daki Kürt topraklarında ölmek istiyorum” diyen Barzani sağlığı yolculuk yapmaya elverişli olmadığından ABD’den ayrılamamıştır. 3 Mart 1979 günü 76 yaşındayken 352 McDowall, A.g.e., s.452. Bruinessen, A.g.e., .192. 354 McDowall, A.g.e., s. 453. 355 Attar, A.g.e., s. 168. 356 Nakdimon, A.g.e., s. 270-271. 357 Hakkı Öznur, Cahşların Savaşı: Kuzey Irak Kürt Hareketi ve Musul Kerkük Meselesi, Ankara, Altın Küre Yayınları, 2003, s. 252- 256. 353 102 George Town Üniversite Hastanesinde hayatını kaybeden Molla Mustafa’nın cenazesi ertesi gün Tahran’a gönderilmiş, 5 Mart 1979 tarihinde ise İran’ın Şino bölgesindeki Azmiye kasabasında toprağa verilmiştir. 358 Ne gariptir ki ABD ve İran’ın ihanetiyle yenilgiye uğrayan Kürtlerin “efsanevi kahramanı(!)” yaşamının son yıllarını yine aynı ülkelere muhtaç olarak tamamlamış Kürt halkına ihanetle suçladığı Amerika topraklarında vefat etmiştir. Barzani’nin bu yenilgisi sonrası, General Hasan El-Bekr, “1974 Özerklik Kanunu” konusunda bir dönüş yaparak Kuzey Irak’ta yaşayan Kürtlere geniş özerklik tanıma tasarısından vazgeçmiştir. Binlerce Arap köylüsü bölgeye yerleştirilirken yaklaşık 600.000 Kürt yaşam şartları kötü ‘’mujaama’at’’adı verilen toplu kamplara yerleştirilmişlerdir.359 Diğer on binlerce Kürt ise güney illerinde iskân edilmişlerdir.360 Ayrıca İran ve Türkiye sınırı boyunca mevcut Kürt köyleri yıkılarak güvenlik sınırı oluşturulmuştur. Irak hükümetinin özellikle Kerkük’te aldığı diğer önlemler ise dikkat çekiciydi. Bu önlemlere göre; Kürtlerin mülk sahibi olmaları zorlaştırılırken Kürt kadınlarla evlenen Araplara para ödülleri veriliyordu. Süleymaniye’de kurulan üniversite’deki Kürt Fakültesi kaldırılmış, Kürtçe yer isimleri Arapçalarıyla değiştirilmiştir. Diğer taraftan ise Irak Hükümeti, siyasi baskıyı dengelemek maksatlı bölgede büyük yatırımlara imza atmıştır. 1970’lerin ikinci yarısında ülkenin hiçbir yerine yapmadığı kişi başına harcamayı Kürtlerin yaşadığı bölgedeki halk için yapmıştır. “Kolektif köy” kapsamında 30.000 üzerinde evin yapılması, son beş sene içinde okulların sayısının 4’e katlanması, bölgede hastanelerin, turistik yerlerin ve kalkınmaya yönelik fabrika inşalarının yoğun olarak görüldüğü günler bu döneme rastlamaktadır. Kürt isyanının bastırılması ve KDP’nin dağılması, yıllarca Iraklı Kürt milliyetçilerinin lideri olma arzusunu barındıran Celal Talabani için büyük bir fırsat olmuştur.361 KDP bünyesinde olmasına rağmen 1970’ten beri Beyrut ve Suriye’de bulunan Talabani ve bazı arkadaşları 1 Haziran 1975’te Şam’da Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) kurulduğunu ilan etmişlerdir. KYB; 358 Turgut, A.g.e., s. 437-438. McDowall, A.g.e., s.454. 360 Yavi, A.g.e., s. 92. 361 Attar, A.g.e. s. 168. 359 103 Neçirvan Mustafa Amin’in önderliğindeki Marksist-Leninist grup olan Komala, Fuat Masum liderliğindeki Kürdistan Devrimciler Birliği ve Ali Askari ve Rasul Mamand önderliğindeki Kürdistan Sosyalist Hareketi’nin birleşmesiyle oluşmuş bir partiydi.362 Talabani etkisizleştirilen Molla Mustafa’ya da yüklenmekten geri kalmıyordu. Talabani, Molla Mustafa’nın emperyalizmin (ABD’nin), İran Şah’ının ve İsrail’in bağlısı olarak suçlamaktaydı. KYB kuruluşunun ilanından yaklaşık bir sene sonra Suriye’deki Hafız Esad yönetimiyle dostane ilişkiler kurmaya başladı. KYB birinci kongresini birçok para ve silah yardımı aldığı Suriye’de gerçekleştirdi. Kongre’de Kürt hareketinin başarısızlığının tek sorumlusunun Molla Mustafa Barzani olduğu buna rağmen KDP’yi yeniden diriltmek için Barzani ailesiyle görüşülmesine karar verilmişti. Kongre sonrasında Kuzey Irak’ın sarp ve dağlık bölgelerinde silahlı gruplar oluşturuldu. Özellikle Baas rejiminin Kürt bölgelerinde uygulandığı tahrip ve tehcir politikalarından rahatsız Kürtler kendilerini, KYB’nin silahlı güçleri arasında buldular. Böylece bu grup ileriki dönemde Kürtlerin bir bölümünü etkileyen büyük bir güce ulaşmıştır. 363 1976 Temmuz itibariyle Kürt milliyetçileri tekrar eylemlere başladılar. Bu eylemler diğerlerinden farklı olarak Irak ordu güçleriyle yüz yüze savaşmaktan ziyade ordu ve polis merkezlerinde yapılan gerilla hareketleriydi. Bunu dünyanın dikkatini Irak’taki Kürtlere çekmek maksatlı Kuzey Irak’ta baraj inşaatından dört Polonyalı teknisyenin; 1977 Şubatında ise iki Fransız ve bir Cezayirliyi kaçırılması izlemiştir.364 Barzani ve Talabani arasındaki propaganda ve siyasi çatışmanın silahlı çatışmaya dönüşmesi olayı da bu döneme rastlamaktadır. Talabani her ne kadar Barzani’yi dış güçlerin mihrakına girmekle suçlasa da kendisi de Suriye ve İran istihbarat örgütü SAVAK’la görüşmekteydi.365 1978’de Talabani’nin; Dr.Halid Said ve Ali Askari’yi; Hakkâri, Uludere ve Şırnak’ta bulunan KDP-PL üslerinin imhası ve sınır boyundan intikal ile 362 McDowall, A.g.e., s. 457. Attar, A.g.e.,s. 168-170. 364 Yavi, A.g.e.,s. 92. 365 Attar, A.g.e.,s. 170. 363 104 Suriye’den yardım edilen silahları almak için görevlendirmiştir. Lakin Türkiye’ye doğru ilerlerken 800 kişilik birliği, toplam 7500 kişiyi bulan KDP unsurları ve KDP yanlısı aşiretler tarafından pusuya düşürülmüş ve Ali Askari ile Halid Said idam edilmiştir. Bu olay Kürt milliyetçilerinin arasındaki şiddet sarmalının tetikleyicisidir.366 İran İslam Devrimi’nin zaferinden bir müddet önce Celal Talabani ile Kürdistan Sosyalist Hareketi (KSH) lideri arasında ihtilaflar kendini gösterdi. Bu ihtilaf da, KSH’nin KYB’den ayrılmasıyla son buldu. Sosyalistlerin ayrılma sebebi ise oldukça ironikti. Zira sosyalistler Talabani’yi; İran istihbarat örgütü SAVAK’la işbirliği, kayınpederi İbrahim Ahmed’in kurduğu ilişkiyle de İngiliz İstihbarat Teşkilatı İntelligence Service’le işbirliği yapması ve Celal Talabani’nin uyguladığı diktatörce liderliği ayrılma sebebi olarak öne sürmüşlerdir. Diğer taraftan ise Talabani’nin liderliğindeki KYB’nin ilk bildirisinde Anti-Barzanici bir çizgiye bürünmesi ve Kürt yenilgisini tamamen Barzani ailesini sorumlu tutması Barzani’leri yeniden yapılandırmaya sevk etmiştir. Nitekim Baba Barzani KDP’yi yeniden inşa için oğlu Mesud Barzani’yi görevlendirmiş, o da ilk olarak istihbarat örgütü Parastini güçlendirerek işe başlamıştır. Bunu geçici bir yönetim oluşturma çabaları izlemiştir. En yakın adamlarından olan Sami Abdurrahman’ı Avrupa’daki kadroları toparlamak maksadıyla Londra’ya gönderen Molla Mustafa Barzani’nin talimatları doğrultusunda yeni örgütlenme ilk olarak KDP-Geçici Komite (KDP-GK) adını almıştır. Yeniden yapılanması Ağustos 1976’da tamamlanan KDP-GK 11 Ağustos 1976’da Berlin’de 4 gün sürecek bir konferans düzenlemiştir. Bu konferansta öne çıkan en önemli nokta; partinin savunacağı düşünceler arasındaki hizipleşmelerdi. Bir tarafta Marksist-Leninist “Kürdistan Marksismi” düşüncesinin partiye hakim olmasını isteyen ve bu konferansta KDP Genel Sekreteri olarak seçilecek Sami Abdurrahman tarafı, diğer tarafta ise Kürt milliyetçiliğinin partinin ana ideolojisi olması gerektiğini belirten gelenekselci 366 McDowall, A.g.e., s. 460. 105 taraftı.367 “Sami” (Muhammed Mahmud Abdurrahman) 1976 yılı sonbaharın da İran’ında zimmî onayını alarak İran- Irak- Türkiye sınır bölgelerini de kapsayan nüfuz alanını oluşturmuştur. Lakin daha öncede bahsetmiş olduğumuz KYB ile olan kanlı çatışma ve muhafazakâr oğul İdris Barzani ile arasındaki parti içi mücadele onu zayıf düşürmüştür. Nitekim İdris Barzani İle olan çatışması 1979 sonbaharında düzenlenen kongrede zirve yapmıştır. Sami ile İdris Barzani’nin yollarının ayrılması bu tarihte olmuştur. Sami partiyi terk ederek368 Kürdistan Demokratik Halk Partisini kurmuştur.369 Lakin bu partinin de ömrü uzun olmamıştır. 1990’ların başında 3 ayrı küçük parti ile birleşen parti KDP’nin 1993’teki 11. kongresinde kendini feshedecek ve yıllar sonra Sami, Mesud Barzani’nin KDP’sinde görev alacaktır.370 Mesud ve İdris Barzani yönetimine kalan KDP-GK, Kasım 1979’da Urumiye’nin (İran) batısındaki Kürt bölgesinde dokuzuncu kongrede ismini KDP olarak tekrar değiştirmiştir. Ayrıca kongrede parti, Marksist-Leninist düşünceleri takip etmekte olduğunu resmen açıklamıştır.371 5.4.3. İran–Irak Savaşı ve Iraklı Kürt Milliyetçiler 1975 yenilgisinden sonra tekrar toparlanmak isteyen Iraklı Kürt milliyetçileri, Molla Mustafa Barzani’den sonra yaşanan liderlik savaşlarından büyük zarar görmüştür. Parti içerisindeki ve partiler arası liderlik çekişmeleri İran-Irak savaşında da kendini göstermiş, savaş içerisinde savaş yaşanmıştır. Halepçe’de yaşanılan katliamla ağır bir yenilgiye uğratılan Kürtlerin en büyük sorunu Molla Mustafa Barzani sonrasında tek bir lidere ve çatıya sahip olamamalarıdır. Bu dönemde Kürt partilerin aynı fikirde olduğu nadir konulardan birisi, Kürt milliyetçiliğinin 1975’te büyük yenilgiye uğramasına sebep olan İran’daki 367 Öznur, A.g.e., s. 288-290. Bruinessen, A.g.e., s. 326-227. 369 McDowall, A.g.e., s. 461. 370 Öznur, A.g.e., s.291. 371 Attar, A.g.e., s.180. 368 106 Şah rejimine karşı İmam Humeyni liderliğini desteklemeleridir. Nitekim 16 Ocak 1979’da Rıza Pehlevi İran’ı terk etmiş, İmam Humeyni yönetimi devralmıştır.372 Aynı yıl içerisinde Irak’ta da koltuk değişimi vardı. Devlet Başkanı Hasan El-Bekr “sağlık nedenleriyle“ 16 Temmuz 1979’da istifa ettiğini açıkladı. Yerine o dönemin en güçlü ismi Saddam Hüseyin geçti. 373 Bu iki ismin arasında oluşan sorunlar 1980’li yıllara damgasını vuracaktır. 1979 yılındaki diğer bir gelişme Talabani önderliğindeki KYB’nin İran’da bulunan Navzeng Vadisi’nde ikinci kongresini gerçekleştirmesidir. İkinci kongrede alınan en önemli karar ise; İran İslam Cumhuriyeti Devletiyle yakın ilişkiler içerisinde olmak kararıdır. Talabani, İran’daki devrimin zafere ulaşmadan öncede tüm güçlerin bu hareketin emrine vermeye hazır olduğunu belirtmiştir.374 Zira KYB’nin çoğu ihtiyaçlarının Talabani’nin temsilcisi Fuad Masum vasıtasıyla Suriye’den temin edilip, İran üzerinden Irak’taki Kürt bölgesine gelmesi Talabani’yi İran’a göbekten bağlıyordu. Lakin Talabani’nin bu ilk tutumu zaman içerisinde değişecek savaşta kendisini Irak tarafında bulacaktır. Irak, İran ve Irak Kürtlerinin bağını koparmak için 4 Haziran 1979 günü İran’ın Senandaj bölgesindeki Kürt köylerini bombaladı.375 İran ile Irak arasındaki gerilen ilişkiler 22 Eylül 1980’de tamamen koptu ve büyük bir savaş başladı. Taraflar sadece devlet bazında değil, Kürt grupları da ihtiva etmekteydi. Her iki ülke de, kendi Kürt milliyetçi vatandaşlarını pasifize etmek için ne kadar istekliyse, komşu ülkenin Kürt milliyetçi grupları canlı tutmada o kadar istekli ve çıkarlara sahipti376 İran’ın tarafında Mesud Barzani liderliğinde KDP başta olmak üzere Irak Kürdistan Sosyalist Partisi (IKSP) ve Irak Komünist Partisi (IKP), Irak’ın safında ise İran Kürdistan Demokrat Partisi(İ-KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) grupları vardı. 377. 372 Yavi, A.g.e., s. 101. Yavi, A.g.e., s.94. 374 Attar, A.g.e., s.176. 375 Tayyar Arı, 2000 li Yıllarda Basra Körfezinde Güç Dengesi, 4. Baskı, İstanbul, Alfa Yayınları, 1999, s. 394. 376 Bruinessen, A.g.e., s. 296. 377 Öznur, A.g.e., s. 301. 373 107 Kürt grupların arasındaki hizipleşmeler daha öncelere rastlamaktadır. KDP’nin 9. kongreden sonra Marksist - Leninist düşünceyi benimsediğini ilan etmesi IKP’ne daha da yakınlaşmıştır. IKP’de bunu kullanarak Barzani’nin azılı düşmanı Talabani’ye karşı tarafta yer almışlardır. Ayrıca KDP’nin eski lideri Molla Mustafa Barzani’nin İşneviye’de defnedilen cenazesinin mezarından dışarı çıkarılmasından oğul Barzaniler, o bölgede hakim olan İran Kürdistan Demokrat Partisini(İ-KDP) sorumlu tutmuşlardır. Bu olay İranIrak arasındaki savaşın İran-Irak KDP’leri arasında sıçramasını tetiklemiştir. KYB ise 1980 yılı boyunca Suriye, Libya ve daha sonra İran’dan almış olduğu paralar sayesinde yeniden silahlanmıştır. KYB’nin ilk hedefi Kürt milliyetçiliği liderliğini KDP’nin elinden almaktı.378 Oğul Barzani’lerin Kuzey Irak’ın sınır bölgelerine hâkim İran Kürdistan Demokrat Partisi’ne İran’ın yanında olarak saldırmasının asıl maksadı ise Irak topraklarına giriş çıkışı kolaylaştıracak İKDP’nin elindeki stratejik yolları ve mevzileri ele geçirmekti. Bu hizipleşmeler doğal olarak savaş alanına da yansıdı. Nitekim Temmuz 1981’de Barzaniler ve İran Devrim Muhafızları, İ-KDP’yi bu bölgeden temizlemek için yapılan savaşta aynı tarafta bulundular, Çatışmalar sonrasında 9 Ağustos 1981 itibariyle İ-KDP’nin elinde bulunan son şehir olan İşneviye Barzanilerin yardımıyla İran’ın eline geçmiştir. Bu silah arkadaşlığını 1982 yılında Serdeşt- Piranşehr yolunun İran tarafından alınmasında kılavuz ve yardımcı güç olarak devam ettiren Barzaniler, 1983 yılında kendilerinin geleneksel nüfuz bölgelerinden olan Hac Umran dağlık bölgesinin alınmasında yapılan Ve’l - Fecr - 2 operasyonuna kılavuzluk desteğinde bulunmuşlardır. Yaptıkları bu hizmet sonrasında da bu bölgeye yerleşmişlerdir.379 Her ne kadar bölge KDP’ye bırakılmış olsa da Hacı Umran’ın resmi sorumluluğu Şiilerin hâkim olduğu “Irak’taki İslam Devrimi Konseyi” adındaki Şii gruba verilmiştir. Bu olay Barzani- Tahran gerilimine sebep olmuştur380. 378 McDowall, A.g.e., s. 462. Attar, A.g.e., s. 80-181. 380 Tavuz,A.g.e.,s. 95. 379 108 Irak’taki Kürtlerin diğer lideri Talabani daha önce söylediğimiz üzere İran İslam Cumhuriyeti Hükümetiyle göbekten bir bağı vardı. Lakin Talabani; İ-KDP, Komala, Rızgari Ordusu gibi muhaliflerle görüşüyor ve destek veriyordu. Bir bakıma kendi ayağına kurşun sıkan Talabani 1982’de bu desteğin ortaya çıkması üzerine İran İslam Cumhuriyeti’nin Tahran üzerinden gelen Suriye’nin silah yardımı kaybetti. Hatta İran, KYB’ye ait olan 300 silaha el koydu.381 Bu olay Talabani’nin savaşta Irak safına geçmesinin en büyük nedenidir. Özellikle KDP’nin yardımıyla savaşta dengenin İran lehine değişmeye başlaması Saddam Hüseyin’i farklı planlara yöneltmiştir. Saddam ilk olarak Kürt halkının kızgınlığını dindirecek hamlelerde bulunmuştur. İlk olarak ordudan kaçan askerlere af çıkartmıştır. Kürt gruplarını, yanına çekmeyi ya da onları bölerek savaşı kazanabileceğini anlayan Saddam’ın KDP ile yaptığı görüşmelerin sonuçsuz kalmasından sonra ibre Talabani’yi göstermiştir.382 Bu kapsamda İ-KDP genel sekreteri Abdurrahman Kasımlo vasıtasıyla Talabani’yle görüşmelere başlanılmıştır. Yıllardır Kürtlerin tek lideri olma arzusuyla yanıp tutuşan Talabani, her ne kadar daha birkaç ay öncesine kadar Saddam yönetiminin yıkılmasını istediğini söylese de, Saddam’la anlaşmanın onu Kürtlerin lideri konumuna getirebileceğinin farkındaydı. KYB ile Saddam anlaşma yolunu açabilmek için 15 Eylül 1983’de ateşkes ilan ettiler. Yapılan görüşmelerde Talabani’nin Bağdat’tan istekleri azımsanmayacak kadar çoktu. KYB’ye göre Milli Mutabakat Hükümetinin kurulabilmesi için özerk bölgenin Kerkük, Hanekin, Sincar ve Mendeli’ye kadar genişletilmeli ve bölgedeki Araplaştırma durdurulmalı, bu bölgelerden göç ettirilmiş Kürtler yuvalarına geri dönmeli, sınır boyunca oluşturulan güvenlik kuşağı kaldırılmalı ve 20 bin Kürtten oluşan Cahş ordusu lağvedilmeliydi.383 Bu istekleri Saddam Hüseyin kabul edemezdi. Saddam’ın yardımına, ABD’nin bölgeye gönderdiği ABD Ortadoğu Özel Elçisi yetişti. Saddam Hüseyin’e ABD’nin, Irak’ın yenilmesine göz yummayacağını ve 381 Attar, A.g.e., s. 183. McDowall, A.g.e., s. 464. 383 Attar, A.g.e., s. 186-187. 382 109 Irak’ın askeri ihtiyaçlarını karşılayacağı yönünde sözler verdi. Nitekim bu yardım kapsamında; 1984’ün ilk ayları itibariyle İran’ın zafer kazanmasının Ortadoğu’da neden olacağı istikrarsızlığı engellemek maksatlı ABD, Sovyetler Birliği, Fransa ve diğer sanayileşmiş ülkeler önemli miktarda yardım göndermiştir.384 Artık Saddam’ın Talabani’ye ihtiyacı kalmamıştı. Saddam bu yardımlar sonrasında, 1984’de Süleymaniye’de asker kaçağı olanları idam ettirdi. Erbil’de gösteri düzenleyenleri ise ateş açtırarak güç gösterisinde bulundu.385 Celal Talabani ve arkadaşları uzun bir süre Saddam Hüseyin’den anlaşma için haber beklediler. Fakat Bağdat yönetimi hiçbir anlaşma imzalamadı. Bağdat yönetimi bu dönemi kullanarak Cahş ordularının sayılarını da artırdılar. Özellikle KYB ile görüşmeler başarısızlığa uğradıktan sonra, Bağdat yönetiminin Kuzey Irak’taki askeri varlığı arttı ve gerillalara karşı operasyonlar yoğunlaştı. Diğer taraftan ise çok sayıda aşiret mensubu İran işgaline ve Kürt milliyetçi gruplara karşı savaşmak üzere oluşturulmuş düzensiz alaylara katıldılar. Cahşların sayısının bu dönemde 150.000’den fazla olduğu tahmin edilmektedir.386 Kürtler arasında bu kadar ayrılmalara ilaveten aşiret tabanlı önemli sayıda Kürdün devletin yanında Peşmergelerle savaşması o dönemdeki Kürtler arasındaki birliğin olmadığının da açık göstergesiydi.387 Bu gelişmeler müzakereler sonrasında olmak KYB, üzere 1985 hiçbir yılının bağının başlarında kalmadığını rejimle başta açıklamıştır. Talabani’nin umutlarının suya düşmesiyle, Irak Baas yönetimine karşı muhalif gruplarla birlik olmaya ve rejime karşı savaşmaya başlamıştır. 1986 yılı itibari ile her ne kadar geçmişinde ihanet bulunsa da İran, KYB ile görüşmelere başlamıştır. KYB’de bağlılıklarını bildirmek adına, Irak Ordusuna karşı geniş bir operasyon başlatmıştır. Kerkük rafinelerine saldırı 384 McDowall, A.g.e., s. 467. Attar, A.g.e., s. 188. 386 Bruinessen, A.g.e., s. 309. 387 Bruinessen, A.g.e., s. 297. 385 110 düzenlemişler geçirmişlerdir. ve Süleymaniye civarındaki hâkim noktaları ele 388 Şubat 1987 itibariyle KDP ve KYB ortak bir bildiri yayınlayarak Kürdistan Ulusal Cephesi ve Irak rejimi muhalif cephe kurmak isteklerini ortaya koymuşlardır. KDP ile KYB arasında oluşan uzlaşma sonucunda “Irak Kürdistan Cephesi” (IKC) 1987 yılında oluşmuştur. Lakin resmi olarak bu cephe Mayıs 1988’de kurulmuştur. Irak Kürdistan Demokrat Partisi, Kürdistan Yurtseverler Birliği, Kürdistan Demokratik Halk Partisi, Kürt Sosyalist Partisi, Irak Kürdistan Sosyalist Partisi ve Irak Komünist Partisi bu cepheyi oluşturan partilerdir.389 Diğer taraftan ise Baas yönetimi özellikle Barzani ve Talabani taraflarının bölgelerinde güç gösterisinde bulunuyorlardı. Saddam Hüseyin’in amcasının oğlu olan General Ali Hasan El-Mecid (Kimyasal Ali) 1987 yılının başlarından itibaren Kuzey Irak’a tam yetkili yönetici olarak atandı. Kimyasal silah saldırılarıyla bölge kan gölüne döndü.390 1988 yılının başlarında Talabani’nin yardımıyla İran, Mawat tepelerini ele geçirdi. İran’ın amacı Dukan Barajı’nı ele geçirmekti. Saddam’ın tepkisi ağır oldu. ”Enfal” adını verdiği operasyonlarla Talabani’nin nüfuz alanlarını kimyasal silah ile bombaladı. 1988 Şubat’ının sonu ile Eylül’ünün başı arasında coğrafi olarak 16 ayrı Kürt bölgesinde yürütülen ve toplam sayısı sekiz olan eşgüdümlü bir askeri saldırı391 sonucunda yaklaşık bir buçuk milyon kişi evsiz kalmış ve sürgün edilmiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 598 sayılı kararının, İran ve Irak tarafından kabul edilip savaşın sona ermesinden sonra ise adını Kuran-ı Kerim’in 8.suresinden alan “Enfal Operasyonu” yinelenmiştir.392 Barzani ve Talabani yanlısı yerleşim yerlerine yapılan bu saldırılar sonucu bizce abartmalı iddialara göre 150-200 bin 388 Attar, A.g.e., s. 191. Öznur, A.g.e., s. 303. 390 Attar, A.g.e., s. 192. 391 Khalil Salih, “Bir Azınlığı Şeytanlaştırma Irak Kürtleri Örneği”, Ortadoğu’da Milliyetçilik Azınlıklar Diasporalar, Çvr: Ahmet Fethi, İstanbul, Sarmal Yayınevi, 1998, s. 123. 392 Öznur, A.g.e., s. 304. 389 111 civarında Kürt öldürülmüştür.393 Celal Talabani Baas yönetimini soykırım uygulamakla suçlamıştır.394 KYB ve İran güçleri 15 Nisan 1988’de stratejik hedef olan Halepçe’yi ele geçirmiştir. Halepçe’nin elden çıkmasıyla Kuzey Irak’ın düşeceğini hisseden Saddam Hüseyin’in tepkisi ağır olmuştur. Bölgeyi savunmadıkları ve İran ordusunu iyi karşıladıkları gerekçesiyle şehri kimyasal silahlarla yok etmiştir. Tarihe “Halepçe Katliamı” olarak geçen bu harekâtla 5000 civarında kişi ölmüştür. Saddam’ın genel af ilanına kadar süren bu operasyonda binlerce Kürt yerleşim yerlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Boşalan yerlere ise PKK ve Saddam arasındaki gizli anlaşma sonucunda PKK yerleşmiştir. 395 1988 Ağustosunun son günlerinde 60 bin Kürt Türkiye’ye sığınmıştır. Ayrıca 250.000 Kürt ise 1975-1988 yılları arasında değişik zamanlarda İran’a sığınmıştır396 Enfal operasyonu; bazı yazarlara göre ise; sadece İran-Irak savaşının sonuçlarından birisi değil, Baas yönetiminin 1968’ten beri devam eden bölgeyi Kürtlerden temizleme ve Araplaştırma politikasının bir sonucudur.397 1988 yılında alınan yenilgi 1975 yenilgisinden çok daha yıkıcı olmuştu. Lakin Kürt liderlerin kaybedeceği çok az şey kalmıştı. KDP Merkez Komitesi mücadeleye devam kararı aldı. Bu karar, Aralık 1989’da Tahran’da yapılan onuncu kongreyle onaylandı. Bu karar doğrultusundan Celal Talabani sınırın küçük bir bölümünü elinde bulundurmasına rağmen, savaşçıların moralini korumak ve Baasçıların moralini bozmak için sınırlı düzeyde gerilla faaliyetlerinde bulundu. Talabani’nin bu faaliyetleri Arap bölgelerine kaydıracağı yönündeki tehdidine rağmen Talabani ve Barzani bu sorunun çözümünün olmadığını biliyorlardı. Çözüm tamamen siyasi yollardan elde 393 Attar, A.g.e., s. 192. McDowall, A.g.e., s. 477. 395 Öznur, A.g.e., s. 305. 396 McDowall, A.g.e., s. 481. 397 Abdullah Keskin,Irak’ta Soykırım Kürtlere Karşı Yürütülen Enfal Askeri Harekatı, Çvr: Ümit Aydoğmuş, Avesta Yayınevi, İstanbul, 2003, s.195.; Salih, A.g.m., s. 124. 394 112 edilebilirdi. Bağdat yönetimi ise Talabani’nin bu tehdidine karşılık Talabani gibi liderleri istisna ederek genel affı gündeme getirdi.398 Diğer taraftan ise Avrupa’daki Kürtler ciddi faaliyetler içerisine girmişti. Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand, BM Genel Kurulunun kırk üçüncü toplantısında Kürtlere insani yardım konusunu dile getirdi. Ayrıca 1415 Ekim 1989 tarihinde Paris’te “Kürt Konferansı” düzenlendi. Paris Kürt Konferansının bir benzeri 15-17 Mart 1991’de Stockholm’de yapıldı. Bu konferansın sonuç bildirgesinde Sevr anlaşmasıyla Kürtlere tanınan hakların tanınması, Kürt haklarının bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde desteklenmesi isteniyordu. En son hedefin ise “Birleşik Ulusal Kürt devletinin” kurulması olduğu açıkça belirtiliyordu.399 Bu konferanslar Kürt meselesinin küreselleşmesinde önemli bir noktadır. Zira her iki konferansta da çok sayıda ülkeden üst düzey katılımlar gerçekleşmiştir. Ayrıca bu konferanslar, “Birleşik Ulusal Kürt Devleti”’nin kurulması amaçlanması açısından da önem arz etmektedir. 5.5. KUVEYT İŞGALİ SONRASI IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ 5.5.1. Birinci Körfez Savaşı Ve Güvenlik Bölgesi Oluşturulması 1990lı yıllara damgasını vuracak olan; Irak ile Kuveyt arasındaki sorunun temeli, Irak’ın Kuveyt’i kendi toprakları üzerinde İngiltere tarafından oluşturulmuş yapay bir devlet olarak görmesi olarak yatmaktaydı400. Saddam’ın, Osmanlı döneminde Basra vilayetinin bir kazası olan Kuveyt’in ortak petrol haznesinde aşırı miktarda petrol üretimiyle kendilerini zarara uğrattığını iddaa etmekteydi. Ayrıca İran– Irak savaşı esnasında almış olduğu borçların Suudi Arabistan ve Kuveyt tarafından silinmesini (30 Milyar Dolar) 398 McDowall, A.g.e., s. 488. Öznur, A.g.e., s. 305-309. 400 Arı, A.g.e., s. 415. 399 113 istemişti. Zira Saddam’a göre İran’la savaşmak bu ülkelerin de çıkarına bir savaştı.401 17 Temmuz 1990’da Kuveyt ve Birleşik Arap Emirliklerinin aşırı üretim yaparak Irak’ı 14 milyar dolar zarar uğrattıklarını, ayrıca Kuveyt’in Irak topraklarında petrol kuyuları açarak Irak petrolünü çaldığını ve buna karşılık 2,4 milyar dolar tazminat ödenmesini isteyen Saddam savaşın sinyalini vermiştir. Bu adımlarla Saddam, Kuveyt’in işgal ve ilhakının ortamını hazırlıyordu. Saddam’ın asıl amacı ise Kuveyt’i topraklarına katıp hem borçlarından kurtulmak (30 milyar dolar) hem de Kuveyt’in petrol rezervlerininde eklenmesiyle dünyanın iki numaralı petrol üreteni olarak dünya petrol fiyatlarının tek başına etkileyebilecek güce sahip olmaktı.402 Nihayet 2 Ağustos 1990 tarihinde Kuveyt’i işgal etti. Harekâtın başlamasından 7 saat sonra başkent Kuveyt işgal edilmiş bulunuyordu. Saddam 8 Ağustos’ta Kuveyt’i ilhak ettiğini, 28 Ağustos 1990’da ise Kuveyt’in on dokuzuncu ili olduğunu açıklamıştır.403 Başta Amerika olmak üzere Rusya, Çin ve birçok batılı ülke Irak’a cephe aldılar. Tepkiler sürerken, bu doğrultuda ABD’nin öncülüğünde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyince (BMGK) kararlar**** alınarak Irak’ın Kuveyt’ten çekilmesini ve sorunun taraflar arasında görüşmeler yoluyla çözümünü istemiştir. Bu isteklerin Irak tarafından kabul edilmemesi üzerine Irak’a güç kullanımına izin veren 678 sayılı (29 Kasım 1990) karar kabul edilmiştir. Bu karara göre Irak’a 15 Ocak 1991’e kadar geri çekilmesi için süre tanınmakta, uymaması halinde ise Birleşmiş Milletler üyelerinden barışı tesis etmek için gerekli destek istenmekteydi.404 Irak’ın Kuveyt’ten çıkmaması üzerine 16 Ocak 1991’de Amerikalı General Schawarzkof komutasında müttefik güçler “Çöl Fırtınası Operasyonu” başlatmışlardır. 401 Öznur, A.g.e., s. 310. Arı, A.g.e., s. 420-421. 403 Öznur, A.g.e., s. 312. **** Alınan Kararlar:660 (2 Ağustos 1990), 661 (6 Ağustos 1990) , 662 (9 Ağustos), 664 (18 Ağustos 1990), 665(25 Ağustos 1990), 666 (13 Eylül 1990 ), 667(16 Eylül 1990), 669 ( 24 Eylül 1990 ), 670 (25 Eylül 1990) , 674(29 Ekim 1990 ) ve 669 (28 Kasım 1990 ) 404 Arı, A.g.e., s. 431-432. 402 114 ABD’nin ağır hava bombardımanına sahne olan bu büyük askeri harekâtın 38. gününde Saddam’ın BMGK’nın 660. 662.ve 674. maddeleri kabul ettiğini ve Kuveyt’ten tamamen çekileceğini açıklaması üzerine “Çöl Fırtınası Operasyonu” sonra ermiştir.405 Körfez savaşıyla Irak bölgesel güç unsuru olmaktan çıkmış, Amerika’nın bölgeye yerleşmesine sebep olmuş ve en önemlisi Irak’taki Kürt Milliyetçilerine gün doğmuştur. 1975 yenilgisi arkasından 1988 bozgunuyla neredeyse tüm ümidini kaybeden Kürt Milliyetçileri Saddam’ın Kuveyt’e girmesiyle başlayan süreçte hayal bile edemeyecekleri şekilde tekrar ümitlenmiş ve faaliyetlerine iştahla devam etmişlerdir. ABD önderliğindeki koalisyonun Irak’a karşı 1991 yılında başlattığı askeri operasyon, Saddam rejiminden memnun olmayanları da Kürtlerin tarafına çekmişti. Kürtler açısından da koalisyona açıkça destek vermek nihai hedefleri için son derece mantıklıydı. Her ne kadar Kürt milliyetçilerini İhtiva eden Irak Kürdistan Cephesi savaşta tarafsız kalacağını duyursa da Celal Talabani, koalisyonun Irak’a saldırısından önce Washington’a gitmiş, KDP ve KYB liderleri de Fransızlarla görüşmelerde bulunmuşlardır.406 Hatta Şubat 1991’de ABD’nin bölgedeki en büyük müttefiklerinden Türkiye ile bağlarını sıkı tutmak isteyen Celal Talabani ve Muhsin Dizai (KDP) dönemin Cumhurbaşkanı Özal ile görüşmek üzere Ankara’ya gelmişlerdir.407 Bu görüşmelerin sonucunda ABD Başkanı Bush’un 15 Şubat 1991’de yaptığı “Irak Ordularına ve Irak Halkının, Saddam Hüseyin’i kenara çekmek zorunda bırakmalarını” yönündeki konuşmasının ardından ilk olarak Şii bölgesinde rejime karşı ayaklanmalar kendisini göstermiştir. 10 Şubat’ta Divaniye kasabasında başlayan ayaklanmalar 7 Mart itibariyle Şiilerin kutsal şehirleri olan Necef ve Kerbela’yı da içine almıştır. 8 Mart 1991’de İran Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani’nin Saddam Hüseyin’i istifaya davet etmesi başta ABD olmak üzere Şii nüfus barındıran körfez ülkelerini şoka 405 Öznur, A.g.e., s. 313-314. Attar, A.g.e., s. 201. 407 McDowall, A.g.e., s. 491-492. 406 115 sokmuştur.408 Zira İran’ın bölgede kurmak istediği Şii hegemonyası hiçbir devletin işine gelmiyordu. Güney’de isyanlar devam ederken Kuzey Irak’ta da isyan baş göstermiştir. İlk olarak 4 Mart 1991’de Rinaya’da başlayan isyan sonucunda 10 Mart 1991 itibariyle Duhok, Erbil ve Süleymaniye 13 Mart’ta da Zaho dâhil olmak üzere Kuzey Irak’ın çoğu Kürt isyancıların eline geçmiştir.409 Her ne kadar Mesud Barzani ve Kürdistan Cephesi sözcüsünün “Ayaklanmayı halk başlattı, cephe sadece halkın peşinden gitti” gibi söylemlerde bulunsalar da özellikle geçmişte devlet yanlısı olan ve cahş diye adlandırılan Kürt birliklerinin çoğunun cephe değiştirerek namlularını rejime çevirmeleri dikkate değerdir.410 Zira Talabani’nin yurtdışı görüşmeleri, ABD Başkanı Bush’un isyan öncesindeki söylemi ve son olarak Saddam yanlısı cahşların çoğunun saf değiştirmesi bize sürecin hiçte olağan gelişmediğini açıklamaktadır. Özellikle Cahş liderlerin Kürt Milliyetçileriyle birleşmesiyle birkaç gün içerisinde on beş bin olan silahlı Kürt gerillalarının sayısı yüz binin üzerine çıkmıştır.411 Musul ve Kerkük petrollerine sahip olmak isteyen Kürt partileri Kerkük ve Musul’u ele geçirmek için ısrarla mücadele etmişlerdir.412 Kürtlerin başkenti olarak hayalini gördükleri Kerkük, 19 Mart 1991’de Kürtlerin eline geçmiştir.413 Kürtlerin bu zaferi kısa süreli olmuştur. Zira Kürt ve Şii bölgelerinde bağımsız yapıların kurulması, ABD’nin Irak’a komşu müttefiklerine sorun teşkil etmekteydi. Bu yüzden ABD ve müttefikleri Irak’ın Saddam rejiminden çıkmasını istememişlerdir.414 Bu kapsamda ABD, Irak’ta uçuşa yasak bölgeler ilan etmesine rağmen bu kısıtlama sabit kanatlı savaş uçaklarını kapsamış, helikopterlere ise bu kısıtlama bilerek getirilmemiştir.415 408 Öznur, A.g.e., s. 316. McDowall, A.g.e., s. 492. 410 Attar, A.g.e., s. 202. 411 McDowall, A.g.e., s. 493. 412 Özdağ, A.g.e., s. 65. 413 McDowall, A.g.e., s. 493. 414 Attar, A.g.e., s. 202. 415 McDowall, A.g.e., s. 494. 409 116 Sonuçta 21 Mart 1991’de Irak ordusunun karşı saldırıya geçmesiyle isyan bastırılmaya başlanmış,416 28 Mart’taki ağır silahlar ve Hava Kuvvetlerinin kullanılmasıyla da sırasıyla Kerkük, Erbil, Duhok ve Zaho’da bulunan isyancıları bölgeden terk etmeye zorlamıştır. Bu harekâtta yüz bin Kürt ve Türkmen yakalanmış bunların yirmi bini öldürülmüştür.417 Çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu ve bölgede yaşayan Türkmen ve Hıristiyan kökenli (Keldani ve Nasturiler) Irak vatandaşı ile az sayıda Saddam rejimine muhalif Araplardan oluşan yaklaşık 1,5 milyon insan, İran ve Türkiye sınırlarına sığınmışlardır.418 Bunların 460-500 bini Türkiye’ye, geriye kalan 1 milyon Irak vatandaşı İran’a sığınmıştır. Bu son sığınma durumu Kürtler için iyi günleri müjdeliyordu. Zira 1988’de Halepçe katliamından kaçan sığınmacılar, 1989’da Bulgaristan’dan göçe zorlanan 320 bin Türk ve son olarak 500 bin civarında Irak vatandaşının sığınması Türkiye Cumhuriyeti’ni zora sokmuştur. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL soruna köklü bir çözüm getirmek maksatlı; Irak toprakları içinde “Güvenlik Bölgesi” oluşturulması ve bu sığınmacıların uluslararası teminat altında bulundurulması önerisinde bulunmuştur. Bu öneri ABD ve diğer birçok müttefik ülke tarafından kabul edilmiş ve 36ncı paralel (36ncı paralelin altındaki Kürt bölgeleri dâhil) ile Türk sınırı arasında “Güvenlik Bölgesi” (Tampon Bölge) oluşturulmuştur.419 Musul ve Kerkük haricinde neredeyse tüm Kürtlerin yaşam alanını kapsayan “Güvenlik Alanı” genel olarak 1974’de Kürtler için özerk bölge olarak tanınan bölgenin hemen hemen hepsine hâkimdi. Baas Yönetiminin uçaklarının ve helikopterlerin bölgede uçuşunun yasaklanmasıyla bölgede Baas hâkimiyeti sona erdi. Bu bölgede Baas rejiminin sadece parası ve posta pulları kullanıldı. Kürtler bölgede Bağdat yönetimine ait kurumları birer birer ortadan kaldırdılar.420 416 Öznur, A.g.e., s. 317. McDowall, A.g.e., s.494-495 418 Muhteşem Kaynak, Iraklı Sığınmacılar ve Türkiye (1988-1991), Ankara, Tanmak Yayınları, 1992. s. 28.29. 419 Kaynak, A.g.e., s. 28 -30. 420 Attar, A.g.e., s.205. 417 117 Diğer tarafta ise 5 Nisan 1991 tarihinde Irak’taki olaylara binaen BM Güvenlik Konseyi 688 no lu kararı çıkarttı. Bu kararla, Iraklı sivil halka yapılan baskılar kınanıyor, Bağdat rejiminin uyguladığı baskıyı hemen sona erdirmesi isteniyor ve uluslararası insan hakları kuruluşlarının bölgede faaliyetleri için izin verilmesi isteniyordu. Bu karar iki nedenle tarihsel bir öneme haizdir. Birincisi Kürtlere 1925-1926 Milletler Cemiyeti görüşmeleri haricinde ilk kez değiniliyor ve uluslararası düzeyde statüleri yükseltiliyordu. İkincisi ise BM üye devletinin içişlerine karışmakta ilk kez ısrar etmekteydi.421 Nihayet 18 Nisan 1991 yılında imzalanan Anlayış Memorandumu (MOU) ile Irak Devleti, uluslararası insani yardım kuruluşlarının Irak’a girebileceğini ve bunlara yardım edeceklerini kabul etmiştir.422 Temmuz 1991’de, Kürtleri kurtarma ve yardım öngören “Huzur Operasyonu” (Operation Provide Comfort; OPC ) yaklaşık 20.000 askerden oluşan askeri gücünü Kuzey Irak’tan çekerken Huzur Operasyonu’nun ikinci basamağı olan “Çekiç Güç” devreye giriyordu. Çekiç Güç’ün amacı; Kürtleri, Saddam’ın olası saldırısına karşı korumaktı.423 5.5.2 Kürtlerin Özerklik Talebi İsyanları bastıran ve Kerkük’ü geri alan Saddam; KDP, KYB ve diğer Kürt gruplarından oluşan Kürdistan Birleşik Cephesi’ne meselenin konfederasyonla çözülmesini öneren bir teklif sundu. Savaşlardan bunalmış olan Baas yönetiminin amacı rahat bir nefes almaktı. Kürt gruplar içinde durum farksızdı. Aynı zamanda bir ümitle ne kopartırsak kardır mantığı hakimdi.424 Saddam ve Kürt heyeti milyonlarca televizyon seyircisi önünde öpüşüp, kucaklaşarak barıştılar.425 Kürtler için müzakerenin neticesi ümit 421 McDowall, A.g.e., s. 496. Attar, A.g.e., s. 209. 423 Öznur, A.g.e., s. 323. 424 Attar, A.g.e., s. 210. 425 Öznur, A.g.e., s. 320. 422 118 vericiydi. Zira Talabani, Saddam’ın Devrim Konseyini lağvetme ve altı ay içinde çok partili seçimlere gitmeyi kabul ettiğini bildirmişti. Hatta cephe içerisinde Kerkük’ün özerk bölgenin başkenti olarak verileceği dahi konuşulmaktaydı. İkinci heyet Mesud Barzani liderliğinde 9 Mayıs 1991’de Bağdat’ta görüşmelere başladı. Görüşmeden sonra Kerkük’ün fiilen kendilerine verileceğini, hatta 17 Mayıs’ta anlaşma yapılacağını duyurdu. Aslında Kürt gruplar Kerkük kentinin verilmesi durumunda petrolün denetiminden vazgeçeceklerini de ifade ediyorlardı.426 Bağdat rejimi ise Kürdistan Cephesinin ifadesinin doğru olmadığını Kerkük, Hanekin ve Mendeli’yi vermek istemediklerini beyan etmekte yapılan görüşmelerin sağlıklı şekilde devam edebilmesi için, Kürtlerin Bağdat yönetimi haricindeki tüm dış bağlantılarıyla ilişkilerini kesmesini istemiştir. Haziran ortalarına kadar süren ümitler, Saddam’ın Kürtlerin sahip olduğu ağır silahları teslim etmesi, radyo yayınlarını kesmesi ve yabancılarla olan ilişkilerini bitirmesi yönündeki ısrarcı isteği ve Kürtlerin bu istekleri kabul etmemesiyle son bulmuştur.427 Müzakerelerdeki bu başarısızlık savaş tehlikesini de beraberinde getiriyordu. Nitekim Temmuz itibariyle çatışmalar yeniden alevlendi. İlk olarak Erbil ve Süleymaniye 20 Temmuz’da Kürtlerin hâkimiyetine geçti. Ekim ayına kadar Kıfri, Kalar ve Süleymaniye civarında şiddetli çatışmalar yaşandı. Bu çatışmalarda yaklaşık 5000 adamını kaybeden Saddam bölgedeki Kürtler ile Kürdistan Cephesinin arasını açmak maksatlı savunma hattı oluşturdu. Kürt kamu görevlilerinin maaşlarını kesti ve zamana yayarak bölgeye ambargo uygulamaya başladı. Böylece bölgeye gelen yakacak ve gıda maddelerine el koyuluyor, diğer taraftan ise zaten az gelen ihtiyaç malzemeleri eşitsiz bir biçimde dağıtılıyordu. Artık insanlar “Ne Saddam, ne de Kürdistan Cephesi’ni biz ekmek ve tereyağı istiyoruz” diye şarkılar söylüyordu. Saddam bir bakıma amacına ulaşmıştı.428 426 McDowall, A.g.e., s. 499. Attar, A.g.e., s. 212. 428 McDowall, A.g.e., s..302-303. 427 119 Bu olaylar Kürdistan Cephesini bunalıma soksa da bu bunalımdan kendilerini erken çıkardılar. Zira bu olaylar neticesinde Saddam’a güvenilmeyeceği ve ambargo altında bulunan Kürtlerin tek kurtuluş yolunun bölgeyi yine kendilerinin yönetmesiyle kurtulabileceği yönünde karar aldılar. Lakin komşu ülkelerin kendi Kürt nüfuslarının da aynı haklara sahip olma isteklerinden dolayı bu durumu kabul etmeyecekleri aşikârdı. Zira İran, Suriye ve Türkiye’de yaşayan Kürtler için bir örnek oluşturacaktı. Ayrıca ABD’nin de bölgedeki yakın ittifakı Türkiye’nin baskılarıyla bölgesel yönetime karşı çıkacağı belliydi. Bu durumlar göz önünde bulundurularak Barzani ve Talabani, bütün söylemlerinde “bağımsızlık istemediklerini sadece Federal Irak içerisinde, Kürtlerinin kendi kaderini tayin hakkı ve daha fazla özerklik” isteklerini dile getiriyorlardı.429 Nitekim amaçlarında başarılı da oldular. 5.5.3 Bölgesel Kürt Yönetiminin (BKY) Kurulması 16 Aralık 1991’de KDP, KYB ‘nin de aralarında bulunduğu sekiz Kürt grubunu bir araya getiren Kürdistan Cephesi’nin toplantısında, gruplar sahip oldukları halk desteği oranında temsil edilebileceği bir “Temsilciler Meclisi” seçimi yapılması yönünde görüş birliğine varılmıştır. 430 Kürtler için tek bir liderin oluşması, halkın tercihlerine dayalı bir hükümet kurulması, yerel nüfuz sahiplerinin ve küçük grupların itibarlarının azaltılması ve en önemlisi bölgede yaşanan kıtlık ve zorlukları ortadan kaldırmayı amaçlayan seçimlerin 3 Nisan’da yapılması teklif edildi.431 Böylece meclisin onayladıkları, yerel nüfuz sahiplerinin önüne geçecekti. Bunu gerçekleştirmek için de 400 binin üzerindeki dağınık silahlı gücün yerine 80 bin kişilik birleşik peşmerge kuvveti ve 20 bin kişiden oluşan polis kuvveti oluşturulması öngörülüyordu. Bu kararlar alınırken seçimden de dolayı iç ihtilaflar ve kargaşalar baş göstermeye başladı. Aslında bu seçimler 429 Attar, A.g.e., s. 213. Arı, A.g.e., s. 460. 431 McDowall, A.g.e., s. 504. 430 120 ideolojiden çok kişiye endeksli bir seçimdi. Seçmen oyunu, sevdiği veya çıkarı bulunduğu kişilerden yana kullanıyordu. Cahş ve yerel nüfuz sahipleri, ayrıcalık tanınan partilere katılıyordu.432 1974 yılından beri Irak Anayasası’na göre kendi milli meclislerine sahip olma hakkına sahip olan Kürtler pratikte gerçekleştirememişti. 1974 yılında verilen bu hak 18 sene sonra 19 Mayıs 1992 tarihinde yapılan meclis ve liderlik seçimleriyle pratiğe dönüşmüştür. Yapılan seçimlere Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Irak Kürdistan İslami Hareketi (IKİH), Kürdistan Demokratik Halk Partisi (KDHP), Kürdistan Komünist Partisi, Süryani Demokratik Hareketi ve Kürdistan Sosyalist Demokratik Partisi (KSDP) ile Kürdistan Sosyalist Partisi ise tek liste üzerinden seçime katılmışlardır.433 Seçimler yer yer sahtecilik ve yolsuzlukları barındırmasına rağmen Kürtler için tarihsel bir andı. Zira bölgede Türkiye ve İsrail haricinde seçimle başa geçen bir yönetim vardı. Yüzde yedi seçim barajının uygulandığı seçimlerde KDP oyların yüzde 45’ini, KYB yüzde 43,6’sını aldı. Baraj altında kalan diğer partilerden en yüksek oyu % 5’lik oranla İslami Hareket Partisi aldı. Liderlik seçimlerinde ise Barzani yüzde 48’ini, Talabani yüzde 45’ini; Uthman ise yalnızca yüzde 2 oy alabildi. Barzani ve Talabani sonuçları bir kenara koyup Kürdistan Cephesi’ni beraber yönetme kararını aldılar. 434 Bu oy dağılımına göre 105 koltuklu parlamentoda 50 koltuk KDP, 50 Koltuk KYB kalan 5 koltuk parlamenter çıkaracak kadar oy alamamasına rağmen, uluslararası baskılar sonucu Hıristiyan Süryani Partisi’ne verilmiştir.435 Seçilen Meclis 4 Haziran 1992 tarihinde ilk oturumunu Barzani ve Talabani’nin katılımıyla gerçekleştirdi. KYB’den İslam uzmanı olan Dr. Fuad Masum Başbakanlığa seçildi.436 Bakanlar Kurulu Komitesinde KYB ve KDP 432 Attar, A.g.e., s. 214. Arı, A.g.e., s. 460. 434 McDowall, A.g.e., s. 306. 435 Arı, A.g.e., s. 461. 436 Attar, A.g.e., s. 219. 433 121 altışar bakanlıkla dengeyi sağlarken; Emekçiler Partisi, Demokratik Asuri Hareketi ve Irak Komünist Partisi’ne ise birer bakanlık verilmiştir.437 Her ne kadar Kürt liderlerin bağımsız bir Kürdistan kurulmayacağı yönünde güvenceler verseler de, kurulan bakanlar kurulu bağımsızlığa yönelik yeni bir çabadır. Böylece Kuzey Irak’ta hukuken değil ama fiilen (de facto) bir devlet kurulmuştur. Nitekim seçimlerden hemen sonra sınırlarda ve şehir girişlerinde “Özgür Kürdistan’a hoş geldiniz” yazısı bulunan tabelalar asılmış, Irak Devleti’nin bayrağının yerini ise KDP ve KYB’nin sarı ve yeşil renkteki bayrağı almıştır.438 Kürtler, ABD’nin de desteği ile439 senelerdir aradığı havayı bulmuştu. Nitekim Kürt Parlamentosu, 4 Ekim 1992’de federal devletin parçası olarak yapılan tek taraflı açıklamışlardır. bildiri ile Kürt Federe Devleti’nin kurulduğunu 440 Seçim sonrasında Baas yönetimi, seçim sonuçlarını reddederek seçimleri yasadışı ilan etmiştir. Komşu ülkelerin de ortak tepkisine neden olan bu gelişme sonucunda; İran, Türkiye ve Suriye Kasım 1992’de bir araya gelerek ortak bir deklarasyon yayınlamışlardır. Buna göre: Irak’ın toprak bütünlüğünü korumaya kararlı olduklarını ve yeni kurulan hükümetin bölge barışı açısından tehlikeli olduğunu açıklamışlardır.441 5.5.4. Celal Talabani (KYB) –Mesud Barzani (KDP) Çatışması Bölgesel Kürt Yönetiminin kurulmasından sonra yaşanılan ekonomik kriz bölgede yaşayanlar için ciddi sıkıntılar doğurdu. Bu sıkıntı aşamalı olarak Kürt yöneticilerin arasına da girdi. Celal Talabani’nin hâkim olduğu bölgeler Türkiye sınırından daha iç kesimdeyken Barzani hâkimiyetindeki bölge ise Türkiye sınırına daha yakın bölgelerden oluşmaktaydı. Gelen yardımların ve 437 Öznur, A.g.e., s. 342. Attar, A.g.e., s. 219. 439 Graham E. Fuller, Yükselen Bölgesel Aktör: Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Çvr: Mustafa Acar, İstanbul, Timaş Yayınlaıı,3. Baskı,2008, s. 187 440 Öznur, A.g.e., s. 343. 441 McDowall, A.g.e., s. 510. 438 122 sınır kapılarından elde edilen gelir Barzani’nin işini bu sıkıntılı durumda kolaylaştırırken, aynı orantıda Talabani’yi ve destekçilerini zora sokuyordu. Ayrıca 1993 yazında yapılan seçimde, baraj altında kalan Kürdistan Birlik Partisi’nin lideri Sami Abdurrahman KDP saflarına geçti. Bu KDP ile KYB arasındaki dengelerin de değişmesi anlamına geliyordu.442 Uluslararası topluluğun BKY’yi tanımaması üzerine Barzani ve Talabani hükümet dışında olmalarına rağmen ülkelerin başkentlerine tek başlarına görüşmeler yapmak için gidiyorlardı. Bu olay sorunu daha da artırdı. Zira geçmişten gelen çekişmenin de tezahürü olarak bu görüşmelerin içeriği; Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin ortak stratejilerinden çok, parti rekabetlerini ihtiva ediyordu. Bu oluşum 1970’lerde yok olan geleneksel aşiretçiliğinde tekrar doğuşuna sebep oldu. Yeni aşiretçilik, tıpkı geleneksel aşiretçilik gibi her iki parti ve lider ekseninde toplanan Kürt halkından oluşmaktaydı. Kürt halkı kendilerini iki liderin kişilikleri Bahdinan ve Soran coğrafi farklılıkları, Kırmançi ve Sorani arasındaki dil farklılıkları, gelenekçi ve ilerici kültürler arasındaki ideolojik farklılıklara göre kendilerini bir safa sokuyordu.443 20 Aralık 1993’te hem Talabani hem de Barzani’yi içeren başkanlık konseyinin ilan edildiği stratejik anlaşmanın yapıldığı gün KYB ile İran yanlısı Kürdistan İslami Hareketi arasında çatışmalar çıktı. Barzani’nin ısrarlarına rağmen BKY Peşmerge Bakanlığını yürüten KYB’li Cabbar Ferman bu emre uymayarak Kürdistan İslami Hareketi’ne karşı güçlü bir saldırıya geçti. Bu KDP ile KYB arasında oluşacak çatışmanın habercisiydi. Nitekim 1 Mayıs 1994’te Süleymaniye’nin kuzey doğusundaki Kala Diza’da arazi anlaşmazlıklarından kaynaklı KDPli bir yönetici ve KYB yanlısı çiftçiler arasında çıkan çatışma kısa süre içerisinde KYB- KDP çatışmasına dönüştü. Her iki tarafta savaş esirlerini kurşuna dizdiler ve birbirlerini suçladılar.444 Ağustos sonuna kadar çıkan çatışmalarda 1000 kişinin ölmesine ve 70.000’den fazla sivilin evlerini terk ederek kaçmasına neden 442 Öznur, A.g.e., s. 344. McDowall, A.g.e., s. 511-513. 444 Öznur, A.g.e., s. 344-345. 443 123 olan bu olaylar Iraklı Kürtlerin siyasal ve askeri anlamda bölünmesine neden olmuştur.445 KDP ve KYB’nin arasındaki bu çatışma onları zayıf düşürürken bölgede PKK’yı güçlendiriyordu. Türkiye, Kuzey Irak’ta otorite boşluğu oluşmasından tedirgindi. Nitekim 30 Mayıs 1994’te KDP ve KYB yetkililerini Silopi’de buluşturarak ateşkese zorladı. Lakin; 5 Haziran Erbil, 13 Haziran Silopi ve 27 Haziran’da tekrar Erbil’deki Barzani ve Talabani arasındaki görüşmeler sonuçsuz kaldı. 16-22 Temmuz 1994 tarihleri arasında Fransız Devlet Başkanı François Mitterand’ın da araya girmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda 21 Kasım 1994 tarihinde taraflar arasında Paris Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma; iki parti arasındaki sorunları şiddet yoluyla çözülmesini yasaklıyor, yaşanılan çatışmaların “Kürdistan Ulusal Kurtuluş Hareketini” baltaladığını ve bu hareketin uluslararası arenada gözden düşürüldüğünün altı çiziliyordu.446 Ateşkes uzun soluklu olmadı. Her iki aşiretin bazı topraklarda sahiplik iddia etmesi ile çatışmalar yeniden başladı. Talabani tarafından desteklenen Herki aşiretinin de desteğiyle Aralık 1994’te Erbil, Talabani’nin eline geçti. Daha sonra Barzani güçleri şehri kuşattı. O dönemde Türkiye ve Irak’la iyi ilişkiler içerisinde bulunan Barzani grubu, Talabani grubunun İran’dan destek alarak saldırılarda bulunduğunu iddia etti.447 Kuzey Iraklı Kürt gruplar 1995 yılına yoğun çatışmalarla girdi. 2 Ocak 1995’te Irak resmi haber ajansına göre Erbil’de yaşanan 11 haftalık çatışmada 472 kişi ölmüştü. Nisan 1995’te ABD’nin öncülüğündeki imzalanan ateşkes yalnızca 3 ay sürebildi. Arkasından İran’ın arabuluculuğuyla Tahran’da görüşmeler yapıldı. Haziran 1995 başlarında ABD Ortadoğu masasından bir heyetin Kuzey Irak’a giderek başlattıkları görüşmeler, 27 Temmuz 1995’te Lizbon, 9-11 Ağustos 1995 tarihinde Dublin’e bağlı Drogheda kasabasında yapılan müzakerelerle sonuçlandı.448 Lakin bunlardan da sonuç alınamadı. 445 McDowall, A.g.e., s. 513. Öznur, A.g.e., s. 346-347. 447 Attar, A.g.e., s. 229. 448 Öznur, A.g.e., s. 348-351 446 124 12 Eylül 1995’te ABD, KDP, KYB, Ahmet Çelebi liderliğindeki Irak Ulusal Kongresi ve gözlemci sıfatıyla da Türkiye müzakerelere katıldı. Müzakerelerin ilk ayağında ateşkesin sağlanması, Erbil kentinin askerlerden arındırılması, Irak Ulusal Kongresi’nin gözetiminde tarafsız bir komisyon kurulması gümrük gelirlerinin ve taraflara ait diğer gelirlerinin ortak komisyon gözetiminde Devlet Bankasına yatırılması ve parlamentonun çalışmalarına başlaması yönünde kararlar alınsa da görüşmenin ikinci ayağından da sonuç alınamadı.449 Anlaşmazlığın temel sebebi KDP’nin Türkiye sınırından elde edilen gelirleri tekeline alması450 ve KYB’nin Erbil’i ele geçirmesiydi.451 Kürt gruplarla geçmişten gelen bağı olan İran, 5-9 Ekim tarihleri arasında müzakerelerde arabulucu görevi üstlendi. 11 Ekim’de yayınlanan ortak bildiride bazı ortak noktalarda anlaşma sağlanıldığı beyan edilse de fiili bir antlaşma yapılamadı. 1996 yılı Barzani– Talabani çatışmasının zirveye tırmandığı bir yıl oldu. Taraflar gariptir ki 1980’li yılların aksine; Barzani Bağdat rejiminden ve Türkiye’den452, Talabani ise İran’dan yardım almaktaydı. İran ve Bağdat yönetiminin çıkarları ise hemen hemen aynıydı. Amaçları; bölgedeki ABD hegemonyasını kırmak ve kendi nüfuzlarını bölgede egemen kılmaktı. 453 Yoğun çatışmaların ilk habercisi 6 Mart 1996’daki Zaho’da kent merkezinde seksen kişinin ölümüne, yüzden fazla kişinin de yaralanmasına yol açan patlamaydı. KDP’lilerin bu olayın sorumlusunun KYB olduğunu iddia etmesine karşılık KYB tarafları ise kendilerinin olayla ilgili olmadıklarını bu olayın Irak gizli servisinin işi olduğunu ileri sürmüşlerdir.454 Barzani–Talabani çatışmaları, aşiretlerin çatışmayı körüklemesi455 ve 28 Temmuz 1996’da Talabani kuvvetlerinin, İran kuvvetleriyle İran KDP’sine 449 Attar, A.g.e., s.230. Michael M. Gunter, The Kurds: And The Future Of Turkey, NewYork, ST. Martin’s Press, 1997, s.117. 451 McDowall, A.g.e., s. 515. 452 Gunter, A.g.e., s. 121. 453 Attar A.g.e., s. 229-232. 454 Öznur, A.g.e., s. 352. 455 McDowall, A.g.e., s. 515. 450 125 karşı yapılan operasyonla zirveye ulaşmıştır. Barzani’nin Amerika’dan umduğu desteği bulamaması, Bağdat rejiminden medet ummasına sebep olmuştur. Barzani’nin Saddam’la temasa geçmesi ABD’yi telaşa düşürmüş ve dönemin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Robert Pelletreu Barzani ve Talabani’ye çatışmaların sonlandırılması için mektup göndermiştir. Müteakiben ABD’nin arabuluculuğuyla 30 Ağustos 1996’da Londra’da taraflar bir araya gelse de görüşmelerden bir sonuç çıkmamıştır. 31 Aralık 1996’da Irak Başbakan Yardımcısı Tarık Aziz’in; İran ve Talabani’nin ortak Kuvvetlerine karşı Irak’taki ulusal birliği sağlamak için Barzani’yle beraber hareket edeceklerine yönelik açıklaması Londra görüşmesinden neden sonuç alınamadığını gösterirken yeni çatışmaların da habercisiydi. 456 Aynı gün KDP Irak Silahlı Kuvvetleriyle beraber, Talabani’nin elinde olan Erbil kentini kuşattı. Erbil’i tekrar Talabani güçlerinden aldı. Bir hafta sürmeden taarruz Süleymaniye’ye kadar uzandı. Hiçbir direnişle karşılaşılmaksızın Talabani’nin kalbi konumunda ki Süleymaniye’yi 9 Eylül’de ele geçirdiler. 457 Bunun üzerine Talabani kuvvetleri İran’a sığındılar. Ancak beklenenin aksine Talabani Erbil operasyonundan altı hafta sonra (13 Ekim 1996’da) İran’ın da yardımıyla KYB’nin silahlı unsurlarını toparlayarak İran sınırından saldırıyı başlattı. Süleymaniye ve Halepçe’yi geri alan KYB, KDP’yi Erbil’e kadar sürdü.458 5.5.5. Washington Antlaşması’ndan Irak’ın İşgaline Irak’ta Kürt Milliyetçiliği 23 Ekim 1996’da ABD’nin 11 milyon dolarlık arabuluculuk teklifiyle başlayan Ankara görüşmelerinde, KDP-KYB çatışmaları durmuştu. Her ne kadar ateşkes imzalansa da KDP’nin, Habur Sınır Kapısı’ndan gelen günde 456 Öznur, A.g.e., s. 352-354. McDowall, A.g.e., s. 516. 458 Attar, A.g.e., s. 236 457 126 250.000 dolarlık gelir iki taraf arasında pürüz yaratmaktaydı. 459 Yaşanılan pürüzlerin ortadan kaldırılması için Ankara görüşmelerinin ikincisi 30-31 Ekim 1996, üçüncüsü 14-15 Ocak 1997 ve dördüncü ayağı 14 Mayıs’ta 1997’de Ankara’da yapıldı. Ocak 1997’deki görüşmelerde KDP ve KYB temsilcileri ellerindeki esirleri geri vermek üzere anlaştılar. 14 Nisan 1997’de, 71 KDPliyle 61 KYBli esir değiştirildi.460 Bu balayı fazla sürmedi. İlk olarak Barzani, KYB’nin üç subayını katletmekle suçlayarak Ankara sürecinden geçici olarak çekildi. Bunun üzerine Erbil’de tekrar çatışmalar başladı. 1997 Ekim’inde KYB; ekonomik zayıflığını sona erdirmek için KDP’ye karşı, PKK’nın da desteğiyle büyük bir saldırı düzenleyerek İran sınırındaki mevzilerini ve stratejik Hamilton Yolu’nu ele geçirdi. Bu aşamada PKK’nın bölgedeki etkinliğinin artması sonucunda Türk Silah Kuvvetleri, KDP’yle yaptığı operasyonla Talabani’yi eski ateşkes hattına döndürdü.461 17 Temmuz 1998’de ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Ortadoğu sorumlusu David Welch başkanlığında başlayan süreç, 17 Eylül 1998 tarihinde Washington’da Barzani ve Talabani arasında imzalanan antlaşmayla sonuçlandı. Tarihe “Washington Antlaşması” olarak geçen bu uzlaşı; Irak halkının demokratik haklarını güvence altına federal bir devlet içinde sağlanmasını ve iki partinin BM Güvenlik Konseyi’nin Irak ile kararlarını yerine getirmeyi taahhüt etmesini içermektedir. Antlaşma tarafların çatışmasını sonlandırmakla beraber; ilk defa “Kuzey Irak” ibaresi yerine “Irak Kürdistanı” ifadesinin antlaşma metnine yazılması, 2003 sonrası Irak’ta federal bir devletin kurulması ve Kürtlerin, yapının bir ayağını oluşturmasını göstermesi bakımından önem arz etmektedir.462 Ayrıca bu antlaşmayla Irak’taki Kürt bölgelerinin ortak idare şekli KDP- KYB grupları arasında belirsiz ve yoruma açık bir şekilde ortaya konmuş oldu. Zira Kuzey Irak, 459 McDowall, A.g.e., s. 517. Öznur, A.g.e., s. 358-359. 461 McDowall, A.g.e., s. 517-519. 462 Öznur, A.g.e., s. 372-375. 460 127 Talabani’nin kontrolü altındaki Süleymaniye ve Barzani’nin elinde bulunan Erbil’den oluşan iki başkentli iki devlete bölündü.463 Bu antlaşmadan bir ay sonra 31 Ekim 1998 tarihinde ABD Başkanı Clinton imzalı “H.R.4655 Irak Özgürlük Yasası” yürürlüğe girdi. Bu yasaya göre; Irak muhalefetini bir çatı altında birleşmesi ve silahlanması için yedi Iraklı muhalif grup için 97 milyon dolarlık bir bütçe ayrıldı. Bu planın en önemli yönü ise; ABD’nin yeniden Erbil’e üs kurmak istemesi oluşturmaktaydı. Bu konu bir ay önceki Barzani-Talabani anlaşmasında da taraflara dayatılmıştı.464 Washington Antlaşmasıyla başlayan süreçte taraflar bir yıl içerisinde yaklaşık 43 kez birbirleriyle görüşmeler yaptılar. Çatışmaların sonlandığı bu dönemde Amerikan yönetimi, 1999 Eylül’ünde Barzani ve Talabani’yi tekrar Washington’da bir araya getirdi. Aralarında ki çatışmayı çözümleyerek; Kuzey Irak’taki otoriteyi kullanma ve Saddam’a karşı ortak hareket etme konusunda işbirliği yapmalarına yönelik girişimlerde bulundu. Washington antlaşmasının Kürt milliyetçileri için en büyük getirisi 1991’de hiç ummadıkları bir dönemde elde ettikleri kazanımlardan sonra Washington antlaşmasıyla Kürt milliyetçileri tekrar bir araya getirilmiş, Irak’ın federal bir yapıda olması öngörülmüş ve “Irak Kürdistanı” teriminin bizzat antlaşmada yer almasıdır. Ayrıca bu dönemde KDP 12. Kongresini 4-6 Ekim 1999 tarihlerinde Erbil’de düzenlemiştir. KDP başkanlığına yeniden Mesud Barzani’nin atandığı bu kongrede, KDP kendi içinde yeni bir yapılanma oluşturmuş ve politik sorunları görüşmek üzere 11 ayrı komite kurulmuştur. Neçirvan Barzani, Erbil’deki Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Başkanlığına, Sami Abdurrahman ise Bölgesel Yönetim Başkanı sözcülüğüne getirilmiştir. Barzani önderliğinde, KDP lilerin kurmuş olduğu bu hükümet 1992 yılından itibaren kurulan dördüncü hükümetti.465 Yeni hükümete desteğini esirgemeyen 463 Celal Talabani, 22 Ekim 1999 tarihinde Washington Attar, A.g.e., s. 237-238. Fikret Akfırat, Kukla Devlet: ABD Kürdistan’ı Nasıl Kurdu, İstanbul,, Kaynak Yayınları 2004, s. 100. 465 Öznur, A.g.e., s. 380-382. 464 128 Antlaşmasıyla ulaşılan barış sürecini ilerletmek için Neçirvan Barzani başkanlığındaki KDP heyetiyle görüşmeler yaptı. Bu görüşmede; tüm esirlerin serbest bırakılması, mültecilerin geri döndürülmesi, tarafların birbirlerinin merkezlerinde büro açılmasına izin verilmesi, Iraklı muhalif gruplarla ilişkilerin geliştirilmesi, bölgeler arasında serbestçe dolaşım ve ticari işbirliğinin geliştirilmesi konularında bir antlaşma imzalandı. Ayrıca bu ziyarette KDP, Washington Anlaşması çerçevesinde KYB’ye 50 milyon Dinar ödedi.466 Daha önce de söylediğimiz gibi Barzani ve Talabani; Irak’ın işgaline kadar sürede Bağdat yönetiminin dikkatlerini üzerine çekmemek için ayrı bir devlet istemediklerini, sadece özgür bir Irak istediklerini beyan ediyorlardı. Diğer taraftan ise, ABD ile Irak’a yapılacak askeri harekâtta alacakları görevler için toplantılar yapılıyordu.467 Nisan 2002 sonlarında başlayan ve 8 Ağustos’a kadar zaman zarfında üç kez yapılan toplantının ardından, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı Zalmay Halilzad önderliğindeki Iraklı muhalifler 14-17 Eylül 2002 tarihlerinde Londra’da toplanarak Saddam sonrası güç dağılımı ve iki yıllık geçiş dönemi için kurulacak yönetimin yapısını içeren anlaşma imzalamışlardır. Buna göre Kürtler Komite üyelerinin dörtte birini ellerinde bulunduracaktı.468 4 Ekim 2002 tarihinde Mesud Barzani ve Celal Talabani Kürt meclisini toplamaya karar verdiler. Arkasına ABD ve Batılı ülkeleri alan Barzani, parlamentodan devlete gidecek yol için çalışmalar yaptılar. 1994’den sonra ilk defa toplanan parlamento bu tarihi kasıtlı olarak seçmişti. Zira 10 sene önce aynı tarihte oy birliğiyle federalizm kararı almıştı. 469 4 Ekimde açılan parlamentonun ilk oturumunun açılış konuşmasını Talabani ve Barzani tarafından “Kürtlerin Anası” olarak nitelendirilen Danielle Mitterand yapmıştır. 466 Attar, A.g.e., s. 343. Öznur, A.g.e., s. 393. 468 Attar, A.g.e., s. 337-338. 469 Tuncay Özkan, Bush ve Saddam’ın Gölgesinde Entrikalar Savaşı, İstanbul, Alfa Yayınevi, 2003, s. 211. 467 129 Bu toplantıdan dört gün sonra 8 Ekim 2002 tarihinde ise Erbil’de yapılan ikinci toplantıda 77 maddelik anayasa taslağı üzerine çalışmalar yapılmıştır.470 Bu dönemde Kürt Devleti’ni kuracak ve işleyişini sağlayacak olan ajan peşmergeler bizzat ABD Sivil İşler ve Psikolojik Harekât Merkezi tarafından yetiştirilmişlerdir. ABD’nin Irak’taki Kürtlerle ilişkisi günden güne artarken diğer tarafta Molla Mustafa Barzani ile başlayan KDP – İsrail istihbarat Servisi (MOSSAD) ilişkisi bu dönemde artarak devam etmiştir. Zira KDP’nin istihbarat örgütü Parastin’deki tüm profesyonellerin hemen hemen hepsinin eğitimlerini İsrail’de yapmaları buna, en önemli delildir471. 2001 yılında İsrailKDP arasında yapılan anlaşma ile KDP, İsrail’den yüklü miktarda para ve istihbarat eğitimi konularında yardım alacaktı. Bunun karşılığında ise Suriye’nin istikrarsızlaştırmasında yardımda bulunacaktı.472 Nisan 2002’de Barzani ve Talabani Frankfurt yakınlarında ki Amerikan üssünde, CIA ve Pentagon yetkilileriyle bir araya geldiler. Bu görüşmenin ardından ABD’ye götürülen ikiliye Saddam’ı devirme planını desteklemesi yönünde ikna da bulunulmuştur. Bu ikna esnasında ABD’nin Türkiye ile ilgili beyanı dikkat çekicidir. ABD’liler; Türkiye’nin savaşa katılmayacağını sadece sınır bölgelerde ve üslerini açacağını, Saddam sonrasında ise Türkiye’nin Kürtlerin özerklik sahibi olmasına karşı çıkmayacaklarını ifade etmişlerdir. 473 Her ne kadar bu beyanatlara rağmen, 2003 yılının başlarından itibaren KDP ve KYB liderleri savaşın kaçınılmaz olduğunu biliyorlar, Türkiye’nin ABD ile Irak’a girmesinden büyük korku duyuyorlardı. Nitekim 24 Şubat 2003 tarihinde düzenlenen Kürt Parlamentosu; ABD’nin Irak’a müdahalesi halinde Türk askerlerinin bölgeye girişinin engellenmesi için ABD’ye çağrıda bulunuyorlar ve Türk askerinin Kuzey Irak’a girmesi durumunda savaşacaklarını bildiriyorlardı. 470 Öznur, A.g.e., s. 398-404. Yelim Nur Şirin,” Türkiye’nin Körfez Şavaşından Sonraki:Irak Politikası”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s. 519. 472 Öznur, A.g.e., s. 405-412. 473 Akfırat, Age., s. 217-219. 471 130 Iraklı muhaliflerin Selahattin kentinde 26 Şubat 2003 tarihinde yaptıkları toplantıda Barzani, ABD Başkanı Bush’un Irak Danışmanı Zalmay Halilzad’ın da aralarında bulunduğu 60 kişilik ABD heyetinden Kuzey Irak’ta konuşlandırılacak olan Türk ordusunun engellenmesini istedi ve ABD yönetiminden “acil koruma” istedi.474 Kasım ve Aralık 2002’de istihbarat ve keşif güçlerini Barzani ve Talabani bölgesine yerleştiren ABD, bu iki gruba Türkiye’nin bölgeye gelmeyeceğine dair garanti vermişti. “Acil Koruma“ istemi, sözümüzü tutun yoksa yanınızda olmayız tehdidinden başka bir şey değildi. “El-Kanat” adlı internet haber sitesinin haberine göre ise; 10 Eylül 2002’de ABD Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti kurulması yönünde resmi kararını Türk yetkililere iletmişti. ABD’ye göre Saddam yönetiminin devrilmesi için tek yol buydu. Ayrıca Türkmenlere özerklik vermek ve Türkiye’ye başka imtiyazlar vermek vaadinde bulunmuşlardı. Lakin az önce anlattığımız gelişmeler sonrasında Şubat 2003 itibariyle Türkiye ve ABD Irak’ta kurulacak federal devlete etnik olmaması ve idari olması şartıyla anlaşmaya varmışlardır.475 Nitekim Irak saldırısının başlamasına saatler kala Ankara, Iraklı grupların Türkiye ve Halilzad’ın temsil ettiği ABD önderliğinde bir toplantıya sahne oldu. Bu toplantıdan sonra yayımlanan bildiride Irak’ın toprak bütünlüğü korunacağı bildirilirken Arap, Kürt, Türkmen, Asurî, Keldani ve diğerleri şeklinde sıralanan Irak’ın kurucu unsurlarının hak ve özgürlüklerini de güvence altına alacağını kaydediyordu.476 ABD’de ise Clinton döneminin bitmesiyle Körfez savaşında Irak’ı yenen eski ABD Başkanı’nın oğlu George W.Bush yönetimine geçti. Oğul Bush’un iktidara geçmesi Kürtler ve Iraklı diğer muhalif grupların Irak konusunda baba Bush gibi kesin adımlar atacağı ümidini doğurdu. Nitekim seçim propagandalarında “Babamın yarım bıraktığı işi bitirmek zorundayım” demesi Irak konusunda ki kararını yansıtmaktaydı. Ayrıca kurulan kabinede, Clinton döneminde Saddam Hüseyin iktidarının yıkılması için Ahmet Çelebi 474 Öznur, A.g.e., s. 418-420. Attar, A.g.e., s. 329. 476 Akfırat, A.g.e., s. 268. 475 131 liderliğindeki Irak Ulusal Kongresi (INC)’nin desteklenmesi gerektiğine yönelik mektup yazan Rumsfeld ve silah ve petrol üreticisi şirketlerin hissedarları ve idarecileri vardı. Celal Talabani ve Mesud Barzani, oğul Bush’un dikkatlerini Irak’a çekmek için ilk olarak beraber mektup yazdılar. Bu mektupla; güvenlik, ekonomi ve zorunlu tehcir konusunda ABD’den destek istemişler, Washington Anlaşmasının taahhütlerine sonuna kadar bağlı olduklarını ve ABD’nin bölgede geniş ve etkin şekilde varlık göstermesini talep etmişlerdir. Saddam Hüseyin, Kürtlerin ABD başta olmak üzere yabancılarla görüşmelerinden rahatsızdı. 2001 yılının Temmuz ayında ABD’nin elindeki Kürt kartını etkisiz hale getirmek için görüşmeye davet etti. Fakat her iki grupta bu daveti reddetti. Kürtler, ancak federal Irak içinde Kürt siyasi hâkimiyetinin kurulması, Araplaştırma politikalarının durdurulması, ekonomik ve güvenlik konularında güvence verilmesi halinde müzakerelere başlanacağını ilettiler. Bir ay sonra Bağdat yönetimi KDP ve KYB’nin bu teklifini reddederek, tüm yabancı personelin bölgeden çıkmadan ve Kürtlerin onlarla ilişkilerini kesmeden müzakerelere başlanılmayacağını açıkladı. Yarım asırı geçen çatışmalar ve müzakerelerin tecrübesi Kürt liderlere, Saddam’ın amaçlarını görme imkânı sağlıyordu. 13 Kasım 2001’de Saddam Hüseyin, Kürtlerin Bağdat’ın müzakerelerini kabul etmelerini isteyerek bunu reddedenlerin “dilini keseceklerini” söyleyerek tehdit etmiş, bu tehditten bir gün sonra da KDP’den bir heyet müzakereler için Saddam’la görüşmüştür.477 Kürtler her ne kadar Saddam’la müzakere masasına otursa da isteklerinin karşılanmayacaklarını çok iyi biliyorlardı. Müzakerelere KDP heyetinin gitmesinin asıl maksadı ise, Saddam’ın daha önce de yapmış olduğu katliamların önünü almak, yıllarca zulüm ve katliamlardan bunalan halkın durumunu daha da kötüye götürmemekti. 11 Eylül 2001 tarihinde yapılan terörist eylem; ABD’ye küresel güvenlik alanında söz sahibi olma ve terör yuvası olarak gösterilen devletlere karşı saldırıya geçebilme meşruluğunu vermiştir. İlk olarak namluyu Afganistan’a 477 Attar, A.g.e., s. 289-295. 132 çeviren ABD, burada hava kuvvetleriyle başarı elde etmesi, Washington’daki yetkililerin Irak’a yönelikte güçlü bir saldırının zorunlu olduğuna yönelik söylemlerini beraberinde getirmiştir. ABD’nin Irak’a yönelik saldırı kararı Iraklı Kürt grupları ikilem içerisinde bırakmıştı. Zira Kürt grupların bir tarafta Washington görüşmelerinden bu yana ABD ile olan yakın ilişkileri diğer tarafta ise 1988 ve 1994 yılların başında Saddam Hüseyin tarafından yapılan katliamlara ABD’nin sessiz kalması taraf seçme konusunda kısa süre kararsız kalmalarına neden olmuştur. Özellikle; Barzani’nin ABD’nin saldırısından duyduğu kaygı ise, 1998’den beri kurulmuş olan huzurun bozulmasıydı. 1995 yılında diğer BM Güvenlik Konseyi tarafından, alınan 986 sayılı kararla Irak petrollerinden elde edilen gelirin yüzde 13’ü, BM gözetiminde doğrudan Kürtlere veriliyordu. Özellikle Barzani bölgesinde bunlara ilaveten sağlık, eğitim, ticaret gibi konularında Arap bölgelerinden dahi daha iyi konuma sahiptiler.478 Her ne kadar Barzani ve Talabani’nin çekinceleri bulunsa da Irak’ın yıkılması onlar için büyük bir fırsat olacaktı. Irak’ın yeniden yapılandırılmasında etkin role sahip olacaklarına inandırılması sonucu da bu operasyonda ABD’ye tam destek vermişlerdir. 5.6. IRAK’IN İŞGALİNDEN GÜNÜMÜZE IRAK’TA KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ (2003-2011) Irak’lı Kürtler Irak’ın işgaliyle başlayan süreçte tarihi bir fırsat yakalamışlardır. Bu fırsatları kullanabilmek içinde altı ayaklı bir strateji izlemişlerdir479. 478 Attar, A.g.e., s. 304. Serhat Erkmen, “Irak’ta İşgal Sonrası Siyasal Yaşam ve 2010 Parlamento Seçimleri“, Ortadoğu Etütleri, Temmuz 2010, Cilt 2, Sayı 3,(Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2010730_serhatE.pdf, 12 Aralık 2011, s. 126- 130.; Serhat Erkmen, “Irak’ta Genel Seçim Öncesi Siyasi Dinamikler ve Seçimin Kaderini Belirleyecek Faktörler”, Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı:14, Şubat 2010, (Erişim)http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=620, 12 Aralık 2011, s. 16. 479 133 Iraklı Kürtlerin izlediği stratejin ilk ayağını işgalle elde edilen ABD desteğini kaybetmemek olmuştur. Bu amaçla ABD’nin yardımına her koşulda koşmuşlardır. Özellikle silahlı birlikleri olan peşmergeler, ABD’nin isteği doğrultusunda Irak’ın farklı bölgelerinde görevlendirilmiş ve kullanılmışlardır. Kürtlerin izlediği stratejinin ikinci ayağı ise 1991’den itibaren Kuzey Irak’ta elde ettikleri kazanımları korumak, yasal dayanaklara kavuşturmak ve bu kazanımları artırmak oluşturmaktadır. Kürtler bu amaca ulaşmak için Irak’taki siyasal sürecin içinde devamlı aktif rol oynamaktadırlar. Ocak 2005 seçimleri ve Anayasa hazırlıkları, Aralık 2005 seçimleri ve 2010 genel seçimlerde her ne kadar hiçbirinde birinci parti olamasalar da ülke siyasetinde etkin role sahip olmuşlar, destekledikleri kabineler vasıtasıyla pazarlık paylarını güçlendirmişlerdir. Böylece hem kazanımları kaybetmemek hem de artırmak adına çalışmışlardır. Hali hazırda Kuzey Irak’ta ayrı bir parlamento, merkez bankası, postane hizmeti, eğitim bakanlığı, bayrağı ve ulusal marşı bulunmaktadır. Anayasa tarafından da tanınmış peşmergeler, yerel muhafız olarak tutulmaktadır. Ayrıca yarım asır silahlı mücadele ile dahi alınamayan üç vilayetten oluşan de facto yapı ve Irak’ın federal bir yapıya sahip olması hususları Irak Anayasası tarafından teminat altına alınmış olması Iraklı Kürt milliyetçileri adına büyük bir zaferdir. Irak petrollerinin %12’sini oluşturan, 4’ü üretim yapan 2’si üretim yapmayan 6 saha ile tahmini 13,5 milyar varillik bir rezerve sahip olan Kerkük Kürtler için olmazsa olmazlarıdır.480 Iraklı Kürtlerin bağımsızlık amaçlarına ulaşabilmeleri için Kerkük’ü elinde bulundurması gerekmektedir. Her ne kadar işgal sonrası demografik yapısı bozulsa da şehrin tek hâkimi Kürtler değildir. Zira, Kerkük bir Kürt kenti değildir. Şehirde yaşayan Arap ve Türkmenler, Kerkük’ün kürtleştirilmesine direnmekte ve Kürtlerin şehri kontrol altına almasına engel olmaya çalışmaktadırlar. Iraklı Kürtlerin stratejisinin üçüncü ayağı Irak’ın içişlerine bölge ülkelerini karıştırmamak oluşturmaktır. Özellikle Türkiye’nin Irak’a asker göndermesine karşı çıkması ve Türkiye’nin tezkereye onay çıkmaması, 480 Erkmen, “Irak’ta İşgal Sonrası Siyasal Yaşam ve 2010 Parlamento Seçimleri”, s. 117. 134 Kürtler açısından Irak’taki en önemli başarılarından birisi olarak görülmektedir. Bu tavır bilinçli olarak geliştirilmiştir. Iraklı Kürtlerin izlediği stratejinin dördüncü basamağını; birleşik bir liderlik yaratmak ve kendi bölgelerinde tam kontrolü sağlamak oluşturmaktadır. İşgal öncesine kadar parçalanmış siyasi hareketleriyle Irak’ta diğer gruplardan ayrılan Kürt hareketi, savaştan sonra yapılan “Stratejik İttifak” sayesinde, parçalanmış siyaset Bağdat’a karşı birleşmiştir. İttifaktan sonra en çekişmeli seçimlerden sonra dahi Kürtler aynı safa geçip Bağdat’taki güçlerini kendi bölgelerine (Kuzey Irak) ek avantaj sağlamak için kullanmaktadırlar. Duhok, Süleymaniye ve Erbil, 1991 yılından itibaren Kürtlerin hâkimiyetindedir. Bu bölgelerde Bağdat yönetiminin gücü bulunmamaktadır. Bunlara ek olarak başkentleri olarak tanımladıkları Kerkük’ün 2003 yılından itibaren Kürtleştirme politikalarına maruz kalmış, sonucunda il meclisini ellerine geçirmiş, peşmergeler sayesinde de halk üzerinde silaha dayalı baskı oluşturulmuş ve fiziki gücü ele geçirmişlerdir. Iraklı Kürtlerin izlediği stratejinin beşinci ayağı ise diğer grupların zaaflarından yararlanmaktır. Irak içinde diğer grupların bölünmüşlüğünü politik kazanıma dönüştürebilen Iraklı Kürtler, diğer gruplar arasındaki ihtilaflı noktaları kullanarak duruma göre ittifak kurarak kazanımlar elde etmişlerdir. Örnek olarak gevşek bir federal yapının oluşturulması konusunda IİYK ile anlaşmalar yaparak Sünni Arapları devre dışı bırakmışlardır. Laiklik meselesinde ise Şii şeriatına göre yönetilmesinden tedirgin olan Sünni Arapları yanlarına çekebilmişlerdir. Kerkük konusunda ise Şii- Sünni çatışmasını kullanarak Bağdat yönetimine baskı yapmışlardır. Iraklı Kürtlerin izlediği stratejinin altıncı boyutu ise bölgedeki diğer Kürtlerle yakın ilişkiler geliştirmeye çalışmak ve onlar üzerinde etkili olmaktır. Iraklı Kürtler; Türkiye, İran, Suriye’de bulunan Kürtler üzerinde ekonomik ve siyasi araçları kullanarak söz sahibi olmaya çalışmaktadır. Uzun süren mücadelelerini kazanarak haklarını anayasal zeminde güvenceye alan Iraklı Kürtler, her ne kadar tamamlanmamış bir süreçte olsa; elde bulundurdukları askeri, siyasi, ekonomik güçlerle Türkiye, İran, Suriye’deki 135 Kürtler üzerinde etki sahibi ve örnek- özendirici olma, rehberlik yapma çabasını artırmıştır. Barzani tarafından, 2011 Van depremi sonrası yardım gönderilmesi, Suriyeli Kürtleri organize etmek maksatlı Erbil Toplantısını düzenlemesi ve Şırnak’taki 34 gencin kaçakçılık yaparken vurulmasından sonra ailelerine maddi yardımda bulunulması bu stratejiye verilebilecek en güzel örneklerdir. Kürtler, ABD’den destek almaya çalışırken kullandığı en önemli araç lobi faaliyetleridir. Bu konuda kendilerine İsrail ve Tayvan’ı örnek aldıklarını belirten Kürt yetkililer Washington’da kurumsal ilişkilere sahip olmaya çalışmaktadır.481 Nihai hedefi bağımsızlık olan Kürt hareketinin merkezi hükümet tarafından kontrol edilmeyen gelirlere sahip olmaları hayati öneme haizdir. Bu açıdan Bağdat’ın zenginleşmeleri denetiminden çevre ülkeler geçmeyen üzerindeki ve doğrudan etkilerini ticaret artıracaktır. ile Irak Anayasasındaki açık kapıyı kullanarak yeni petrol sahalarının gelirlerini münhasıran elde etmeyi ummaktadırlar.482 Bu maksatla ileride merkezi hükümete karşı koz olarak kullanmak maksadıyla uluslararası şirketlerle ikili anlaşmalar imzalamaktadırlar. 5.6.1 Irak’ın İşgali ve Irak’ın Yeniden Yapılandırılması Döneminde Kürtler TBMM’nin 1 Mart 2003 tarihinde ABD’nin askeri unsurlarına Irak’a karadan geçiş izni483 vermemesi üzerine özellikle Kuzey Irak’ın Erbil kentinde 481 Erkmen, “Irak’ta Genel Seçim Öncesi Siyasi Dinamikler ve Seçimin Kaderini Belirleyecek Faktörler”, s.16 482 Erkmen, A.g.m., s. 17. 483 Bu izinle ilgili Türkiye’ye verilen görev hakkında 19 Mart 2002 tarihinde ABD Başkan Yardımcı Cheney, dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu ile Irak üzerine görüşme yapmıştır. 6 Haziran 2008 tarihinde Kıvrıkoğlu ile yapılan mülakatta bu görüşme ile ilgili olarak Amerikalıların Irak’a müdahalesi konusunda kararlı göründüklerini ve bu durum karşısında alternatif planlar hazırlanıldığını beyan etmiştir. Bu plana göre Kuzey Irak’ta “Kırmızı Çizgi” oluşturdukları buna “Yağmur Hattı” adı verildiğini ve bu hattın Habur’un güneyinden Duhok ve Barzan’ı takiben doğuda İran sınırında son bulduğunu beyan etmiştir. Ayrıca Amerikalıların sadece bu bölgede Türkiye’den 136 yaşayan Kürtler bayram sevincine boğulmuşlardır.484 Zira bu ret ABD’nin Kürtlere olan ihtiyacını tetikleyecek ve Irak’ın yeniden yapılandırılmasında söz sahibi olmalarını sağlayacaktı. Nitekim 3 Mart 2003’te KYB ve KDP silahlı peşmergelerini birleştirme kararı almıştır.485 Böylece 69 bin peşmerge gücüne sahip KDP ve KYB, Kuzey Irak’ta koalisyon kuvvetlerinin 5300 askeriyle (Petrol kuyularının emniyeti için görevlendirilmiş) irtibatlı şekilde faaliyet göstermiştir. Bu peşmergeler Kuzey Irak’taki özel kuvvetler komutanının emrine girmiştir.486 Bu dönemde Kerkük ve Musul’a yönelik peşmergelerle Amerikan Özel Kuvvetleri o kadar iyi işbirliği halindeydi ki ABD’lilerin silah kazası dediği Kürt motorlu konvoyuna isabet eden ve yöresel Kürt liderlerinin ölümüne sebep olan olaya rağmen ilişki bozulmamıştır.487 1 Mart tezkeresinin onaylanmaması üzerine, ABD planını değiştirerek sadece Irak’ın güneyinden saldırmak zorunda kalmıştır. 20 Mart 2003 tarihinde başlayan operasyonda yaklaşık 3 bin kadar ABD askeri ise hava yoluyla Kuzey Irak’a geçmiştir. Her ne kadar bu güç ağır bir operasyon yapma yeterliliğine sahip olmasa da Kürtlerin kılavuzluğundan ve peşmergelerden faydalanacaktı. KDP lideri Mesud Barzani, 5 Nisan 2003’te Kerkük’ün Kürtlere ait olduğunu iddia etmesinden 5 gün sonra 10 Nisan 2003’te ABD öncülüğünde Kürt peşmergeler Irak askerinin terk ettiği Kerkük’e girerek şehri yağmalamışlardır. Geçmişle bağları koparmak ve Kürtleştirmenin ilk adımı olarak; nüfus ve tapu dairelerinin arşivlerini imha etmişler daha sonra petrol kıyılarının emniyetini almışlardır. Lakin ABD, Türkiye’nin tahrik edilmesini önlemek maksadıyla Kürtlerin Kerkük’ten çekilmelerini istemiştir. Bu göstermelik çekilme sonucu Talabani, Hanekin ve Mendeli Bölgesine, Barzani ise Musul’a yönelmişlerdir. sorumluluk üstlenmesini, cephe savaşına katılmamasını bunlara ilaveten TSK’nın oluşturacağı güvenlik şeridinden ABD’nin lojistik desteğin sağlanacağını belirtmektedir. Kuzey Irak’ın kuzey kesiminde oluşturulacak 40 km derinliğinde ki tampon bölgede de savaş mağduru Kürtler toplanacaktı, Ayrıca bu görüşmeye göre; Türkiye topraklarında ve Kuzey Irak’ta oluşturulacak ABD üslerinin güvenlikleri de TSK tarafından sağlanacaktı. Kaynak: Turgut, A.g.e., s. 500-504. 484 Turgut, A.g.e., s. 505. 485 Dağdeviren, A.g.e., s. 505. 486 Bensahel vd, A.g.e., s. 83. 487 Raymond W. Copson, ”Iraq War: Background and Issues Overview”, Report for Congress, 2003, (Erişim) www.fas.org/man/crs/RL31715.pdf, 4 Haziran 2011, s..12. 137 Irak’ın işgalinden kısa bir süre önce ABD, Irak’ı siyasal ve ekonomik alanda yeniden yapılandırmak maksadıyla insani yardım, sivil yönetim ve yeniden yapılandırma koordinasyonunda görev yapacak “Irak için Yeniden Yapılandırma ve İnsani Yardım Bürosu” nu açmıştı. Saddam sonrası Irak’ı yeniden yapılandıracak bu birimin başına ise emekli General Jay Gamer atanmıştı.488 Jay Gamer’ın, Irak’ın yeniden yapılandıracak kişi olması Kürtlere ümit vermiştir. 1 Mart tezkeresinin reddedilmesiyle Türkiye’nin Irak’taki söz sahipliğini kaybetmesine neden olan bu süreçte Jay Gamer ‘ında bu göreve atanması Kürtler için ikinci büyük bir şanstı. Zira Gamer, 1992’de ABD temsilcisi olarak 36.paralel kuzeyinde “Kürdistan”ı Kurma çalışmalarına liderlik yapmış, Kürt gruplarla çok iyi ilişkiler kurmuştu. Yani bu bölgenin denenmiş şekillendiricisi idi. Eski iyi ilişkiler bu dönemde de devam etti. Jay Gamer 22-23 Nisan 2003 tarihlerinde Irak’ın Kuzeyindeki Dukan kasabası ve Erbil’de, Celal Talabani ve Mesud Barzani ile görüşüp kurulacak yeni yönetime desteklerini istemiştir. Garner, oluşacak Demokratik Federal Irak Devletini destekleyeceğini bildiren Kürt liderlerin desteğini aldıktan bir hafta sonra 28 Nisan 2003 tarihinde yüz kişilik bir Iraklı grubu toplayarak geçici yönetimini kurdu. İleriki günlerde Irak siyasetinde ilk akla gelen isimleri olacak; Mesud Barzani, Celal Talabani, İyad Allavi, Ahmet Çelebi, Abdülaziz el Hakim gibi isimler bu kurulu oluşturmaktaydı. Lakin önemli noktalara Sünni ve Kürt isimlerin getirilmesi Şiileri rahatsız etmiştir. Nitekim ABD’nin işgal öncesi kendilerine vermiş olduğu sözleri yerine getirmemekle suçlayan Şiiler, sorun çıkartmaya başlamıştır. Bu sıkıntılı dönemde Şiileri karşı tarafa geçirmek istemeyen Bush yönetimi ise Garner’in görevine kısa sürede son vermiştir.489 ABD Başkanı Bush’un 1 Mayıs 2003’te savaşın bittiğini ilan etmesinden 5 gün sonra eski diplomat Paul Bremer, Jay Garner’in yerine atandı. Tüm yasama, yargı, yürütme yetkileriyle donatılmış olan Geçici Koalisyon Otoritesi (Coalition Provisional Authority)’nin başına geçirilen 488 Pirinççi, A.g.m., s. 484. “ABD’nin Çekilmesin Ardından Irak Politikasının Bölgesel, Küresel Etkileri ve Türkiye’ye Yansımaları”, ORSAM Rapor No:77, Ankara, 2011,(Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/raporgoster.aspx?ID=2764, 4 Şubat 2012, s. 15. 489 138 Bremer, geçici görevlendirildi. 490 yönetim süresince Irak’ın etkin yönetilmesi için Bu atama Kürtlerde hayal kırıklığı yarattı. Zira Bremer’in Kürtlere yönelik özel bir ilgisi bulunmamaktaydı. Bremer’in KYB tarafından yerleştirilen Kerkük Valisini görevden alması yanında, Kerkük’te 6 Kürdün etkin görev aldığı Şehir İdare Komitesini tanımadığını ifade etmesi ve Komite görevlilerini görevden azletmesi Kürt milliyetçileri üzerinde soğuk duş etkisi yaratmıştır.491 Lakin bu gerilim uzun sürmemiştir. Zira büyük yetkilerle donatılan Bremer eski rejimin ortadan kaldırılması, siyasal ve hukuki sistemin yeniden örgütlendirilmesi ve güvenlik güçlerinin yeniden yapılandırılması konularında değişiklikler yapmıştır. Bu değişikliklerde Kürtler pozitif ayrımcılığa maruz kalmıştır. Irak’ın yeni siyasal yapısını etnik ve mezhepsel olarak yeniden kurgulayan Bremer, Anayasa dâhil olmak üzere pek çok yasa ve düzenlemeye imza atmıştır. Bunların en önemlisi ise, 13 Temmuz 2003 tarihinde Irak Geçici Yönetim Konseyi (IGYK)’nin oluşturulmasıdır. 25 kişiden oluşan IGYK’de Kürtler 5 kişiyle temsil edilmişlerdir. Ayrıca konseyin başkanlığını ise, 30 Temmuz tarihinden itibaren alfabetik sıra ile başkanlık edecek 9 kişinin***** içinde Celal Talabani ve Mesud Barzani’de bulunmaktaydı. IGYK tarafından 3 Eylül 2003 tarihinde atama yoluyla “Irak Geçici Hükümeti” kurulmuştur. Eylül 2003’de kabine atamalarında da 25 bakanlığın 5’i Kürtlere verilmiştir. Bunlardan Dışişleri Bakanlığına Hoşyar Zebari, Bayındırlık Bakanlığına Nesrin Mustafa al-Bervari, Endüstri Bakanlığına Muhammed Tevfik Rahim, Sulama Bakanlığına Abdüllatif Cemal Reşid, Endüstri Bakanlığına Abdülrahman Sadık Kerim Kürt kontenjanından kabinede bulunan isimlerdir.492 Kürtler 2003 yılının son günlerinde IGYK’deki 5 temsilcileri vasıtasıyla “Geçiş Yasası” adında bir tasarı teklif etmişlerdir. Bu tasarıya göre; Erbil, Kerkük, Duhok, Süleymaniye, Diyala kentlerine bağlı Hanekin ve Mendeli ile 490 Pirinçci, A.g.m.,s. 486. Attar, A.g.e., s. 345. ***** Bu isimlerin etnik dağılımı:5 Şii, 2 Sünni Arap ve 2 Kürt isimden oluşmaktaydı. 492 Bensahel v.d., A.g.e., s. 167-170. 491 139 Musul’a bağlı Şeyhan, Şengal ve Mahmur yerleşim yerlerinin Kürt Yönetimi altına girmesi teklif edilmiştir. BM Güvenlik Konseyi’nin 16 Ekim 2003’te almış olduğu 1511 sayılı karar Irak’taki siyasal yapılanma sürecine ivme kazandırmıştır. Bu kararla; seçimle iş başına gelmiş bir yönetim oluşturulana kadar IGYK’nin Irak Devleti’nin egemenliğini temsil ettiği vurgulanmıştır. Ayrıca Geçici Koalisyon Otoritesi ile Geçici Yönetim Konseyi eşit seviyeye getirilmeye çalışmıştır.493 15 Kasım 2003’te Geçici Koalisyon Otoritesi’ni temsilen Paul Bremer ve IGYK Dönem Başkanı Celal Talabani arasında egemenliğin Iraklılara devri için “Siyasal Süreç Antlaşması” imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre; egemenliğin Iraklılara tamamen devri, kalıcı anayasanın yapılması ve ulusal meclis seçimlerinin yapılmasına dair belirli bir takvim üzerinde anlaşılmıştır. 15 Kasım Antlaşması, genel takvimi ortaya koymakla beraber bazı potansiyel riskler de içermekteydi. Özellikle de Kuzey Irak’ta Kürt grupların mevcut otonomilerinin altında olacak herhangi bir düzenlemeyi kabul etmeyeceklerini tam tersine mevcut durumlarını daha da iyiye götürme istekleri, ülkedeki etnik ve dinsel gruplarla çatışma ihtimalini barındırıyordu. 494 Nitekim Kürtler Geçici Yönetim Konseyi ile Kerkük’ün statüsü konusunda sorun yaşamışlar, taleplerinin karşılanmaması durumunda geçici anayasayı imzalamama tehdidinde bulunmuşlardır. Bu tehditle istediklerini tam olarak alamasalar da vilayet meclisinin kontrolünü ve şehirdeki demografik yapıyı değiştirecek düzenleme yapmayı başarmışlardır.495 Yine taraflar arasında “Siyasal Süreç Antlaşması” çerçevesinde 8 Mart 2004 tarihinde Irak Devleti Geçici Yönetim Yasası (IDGYY) imzalanmıştır. Bu kapsamda; İyad Allavi’nin Başbakan olduğu kabinede; Berham Salih (KYB) Ulusal Güvenlikten Sorumlu Başbakan Yardımcısı, Hoşyar Zebari (KDP) Dışişleri Bakanı, Nesrin Mustafa Sadık Bervari (KDP) Çalışma Bakanı, Bahtiyar Emin(KDP) İnsan Hakları Bakanı, Abdüllatif Cemal Reşid (KYB) Sulama Bakanı, Nermin Uthman (KYB) 493 Tayyar Arı, Irak, İran ve ABD; Önleyici Savaş, Petrol ve Hegemonya, İstanbul, Alfa Basım Yayım, 2003, s. 518. 494 Pirinçci, A.g.e.,s. 493. 495 Erkmen,”Irak’ta Mevcut Siyasi Durum ve Önemli Siyasi Gelişmeler”, s. 11. 140 Kadından Sorumlu Devlet Bakanı ve Ferhan Utham Broll (KYB) Devlet Bakanı görevlerine atanmışlardır.496 2004 yılı Kürtlerin 1990’lı yıllardan itibaren kazanımlarının netleştirmeye başladıkları yıl olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle 8 Mart 2004 tarihinde kabul edilen IDGYY ile birçok kazanım elde etmişlerdir. Bunlar; Irak’ın federal bir Cumhuriyet olduğu, Arapçanın yanında Kürtçenin de resmi dil olduğu, Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Süleymaniye, Erbil ve Duhok’ta resmi hükümet olarak kabul edilmesi ve peşmergelerin bu bölgede güvenlikten sorumlu olması, merkezi hükümetin yetkisi dâhilindeki konular hariç Kürt meclisinin çıkan kanunları değiştirme hakkına sahip olması gibi köklü konulardır. Ayrıca anayasanın değiştirilebilmesi için bölgenin üçte ikisinin onay verme zorunluluğu sayesinde de Süleymaniye, Erbil ve Duhok şehirlerinde hâkimiyeti kuran Kürtler istemedikleri anayasayı veto etme gücüne kavuşmuşlardır.497 2004 yılında Kürt gruplar için diğer bir gelişme ise KYB ve KDP arasında imzalanan “stratejik ittifak” antlaşmasıdır.498 15 Kasım Anlaşması doğrultusundaki 13 Ekim 2004’te planlanan nüfus sayımı, sağlıklı bir ortamın mevcut olmaması sebebiyle ertelenmiştir. Bu dönemde ki diğer bir gelişme ise 22 Aralık 2004 günü 1.7 milyon Iraklı Kürdün imzaladığı, Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt Devleti kurulabilmesi için yapılması öngörülen halk oylamasına yönelik dilekçenin BM’ne gönderilmesidir. Kürtlerin bu dilekçesi BM tarafından önemsenmemiş sadece not edildiği bildirilmiştir.499 5.6.2 Irak’ta Parlamento Seçimleri ve Irak Anayasasında Kürtler 2005 yılı Kürtler için çok kazançlı bir yıl olmuştur. Ülkede kalıcı anayasa taslak komitesi üyelerinin seçileceği parlamento seçimlerinde (30 496 Bensahel v.d, A.g.e., s. 177-178. Necdet Demiral, Soran Şükür, Mazin Hasan , “ Geçiş Dönemi Irak Devleti Yönetim Yasası ve Irak’ın Geleceğine Etkileri”,Stratejik Analiz, Cilt:5, Sayı:50, Haziran 2004, s. 29-34. 498 Bilgay Duman, “Irak Bölgesel Kürt Yönetimindeki Hükümet Değişikliği ve Siyasi Yansımaları” (Erişim): http: //www.orsam.org.tr./tr/yazigoster.asprx?ID=3241 17 Şubat 2012 499 Dağdeviren, A.g.e., s. 100-101. 497 141 Ocak 2005) Kürtler ve Şiiler büyük nüfus elde etmişlerdir.500 Bu sayede de Kürtler, 1991 den itibaren elde ettikleri kazanımları yasal hale getirmişler ve Irak’ın yeniden yapılandırılmasında başat rol oynamışlardır. 5.6.2.1 30 Ocak 2005 Seçimleri ve Kürtler Geçiş dönemi yasasının işaret ettiği şekilde 30 Ocak 2005 tarihinde 275 sandalyeli kurucu Irak Ulusal Meclisi için seçimler yapılmıştır. “Ülke işgal altındayken demokrasi olmaz, seçim yapılmaz” diyen Sünniler, 30 Ocak 2005 seçimlerine katılmamışlardır. Kürtler bu sebeple seçim sonuçlarında, Şiilerin ardından ikinci büyük grup olmuşlardır. Yüzde 58’lik bir katılımla gerçekleşen Ocak 2005 Kurucu Parlamento seçimi; çoğunluğu yansıtmayan, nüfus hareketleriyle önceden belli miktarda belirlenen, Irak’ın geleceğini ABD’nin, Şiilerin ve Kürtlerin pazarlıklarına terk edildiği tarihi bir dönüm noktası olması bakımından önem arz etmektedir.501 Yapılan seçim öncesinde özellikle Kerkük başta olmak üzere Kürt unsurlar, bölgede Kürt kimliğini yerleştirmek adına Nisan 2003 tarihinden itibaren bölgeye Kürt göçmenler getirmişlerdir. Petrol rezervi bakımından Irak’ın en önemli şehirlerinden ve Barzani’nin başkentleri olarak nitelendirdikleri Kerkük’te Kürtleştirme süreci işgalin hemen sonrasında başlamıştır. KYB’li peşmergeler işgal ettikleri kentte nüfus kayıtlarını ve tapu müdürlüğünü yağmalamışlardır. Bu yağma ve kayıtların silinmesi ile Kürtleştirme sürecinin temeli atılmıştır502. Kürt dostu Jay Gamer’in yönetimdeyken, ”Kerkük bir Kürt kentidir.” sözü bu politikayı açıkça ortaya koymaktadır. Ayrıca seçimden önce peşmergelerin, şehirde yaşayan Arapları göçe zorlayarak onlardan boşalan yerlere ve kamu arazilerine kırsal alandan getirilen 650 bini bulduğu iddia edilen Kürt vatandaşlar yerleştirilmiştir. KDP Kerkük sorumlusu Salah Delo ile yapılan görüşmede bu konuyla ilgili soruda 500 Onur Akçakaya, “ Irak Bölgesel Kürt Yönetimine Küresel ve Bölgesel Bakış”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Polis Akademisi, 2009, s. 29. 501 Dursun, A.g.e., s. 158. 502 Cemalettin Taşkıran,” Türkiye ve ABD’nin Irak ve Ortadoğu Politikaları”, (Erişim) http://www.stradigma.com/turkce/haziran2003/makale_02.html 142 2003 sonrası 600 bin Kürdün Kerkük’e göç ettiğine dair soruya cevabı oldukça ironiktir. Zira bunu yalanlamamakta ve 1963’den itibaren gidenlerin evlenip çoğaldığını bu sebeple sayıları artarak döndüklerini beyan etmektedir. Hatta Erbil ve Süleymaniye’deki Kürtlerin de, göç edenlerin yaşam standardı daha düşük olan Kerkük’e dönmek istemediklerini 503 yani sayının daha da fazla olması gerektiğini ima etmiştir. Kerkük’ün aslında eskiden de Kürt şehri olduğu ileri sürülerek, 1976 yılındaki Araplaştırmadan önceki demografik yapısına döndürmek bahanesiyle IDGYY’nin 58.maddesi kapsamında yapılan uygulamaya göre; İran, Lübnan, Türkiye’den getirilen binlerce Kürt aile yerleştirilmiştir. KDP ve KYB tarafından 3000- 5000 dolar ve en az 200 metre kare arsanın verildiği bilinmekte, bazı Kürt şirketleri (ElTıka) ile İsrail’in finanse ettiği bazı sivil kuruluşlarının bunları desteklediği ileri sürülmektedir. Irak Geçici Yasası’nın 58. maddesine atıfla Kerkük’e yerleştirilen Kürtlerle şehrin demografik yapısı tamamen değişim göstermiştir.504 30 Ocak seçimlerinde Şii ittifakı oyların yaklaşık yüzde 47,6’sını alarak 140 sandalye kazanmış ve seçimin galibi olmuştur. Büyük bir katılım gerçekleştiren Kürtler ise KDP ve KYB’nin başını çektiği Kürdistan Demokratik Vatansever İttifakı (KDVİ) ile seçimlere birlikte girmiştir. Ayrıca Kürt grupların seçimlerdeki diğer bir tercihi olan Ali Abdülaziz liderliğindeki Kürdistan İslami Grubu (KİG)’da 60 bin 592 oyla iki milletvekili kazanmıştır.505. Böylece 77 sandalye Kürtlerin eline geçmiştir.506 KDP ve KYB’nin iskeletini oluşturduğu “Kürdistan Demokratik Vatansever İttifakı (KDVİ)’nda Kürdistan Sosyal Demokrat Partisi gibi Kürt Partilerin yanında bölgede yoğun Türkmen nüfusunun oylarını parçalamak 503 “Iraklı Grupların Temel Siyasi Sorunlara Bakışı Ve Türkiye İle İlişkiler: Saha Araştırmasına Dayalı Bir Çalışma”, ORSAM Rapor No:54, Mayıs 2011, s. 39. Erişim: http://www.orsam.org.tr/tr/raporgoster.aspx?ID=1963 12 Haziran 2011 504 Türk, A.g.e., s. 109-110. 505 Serhat Erkmen,”Irak Parlamento Seçimleri ve Sonuçları: Seçim İstikrar mı Yoksa Kaos mu Getirecek?”,Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı:16, Nisan 2010, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Secimler/1/.../2010423_secimeserhat1.pdf, !’Eylül 2011, s. 28. 506 Dursun, A.g.e., s. 158-159. 143 üzere; Türkmen Demokratik Hareketi, Türkmen Milli Topluluğu gibi kukla Türkmen partileri de yer almıştır. Tablo 1: 30 Ocak 2005 Irak Seçim Sonuçları Parti/Lider Üye Oy Oran (Bin) % 4075,3 48,2 140 2175,6 25,7 75 150.7 1.8 5 1168,9 13,8 40 69.9 0.8 3 60,6 0,7 2 30,8 0,4 1 Halk İttifakı (Hamid Mecid Musa) 69.9 0,8 2 Irak Türkmen Cephesi 93,5 1,1 3 36,3 0,4 1 36,8 0,4 1 43,8 0,5 2 Birlesik Irak İttifakı (Abdulaziz El Hekim, İbrahim Caferi, Ahmet Çelebi, Hüseyin El Sehristani) Kürdistan Demokratik Vatansever İttifakı (Mesut Barzani, Celal Talabani) Iraklılar (Gazi El Yaver) Irak Ulusal Listesi (Iyad Allavi) Ulusal Bagımsız Kadro ve Elitler (Fatah El Seyk) Kürdistan İslami Grubu (Ali Abdülaziz) Uzlaşma & Özgürlük (Mishan Ciburi) (Faruk Abdullah Abdurrahman) Mezopotamya-Rafideyn Listesi (Asuriler) (Yonadem Kana) Ulusal Demokratik İttifak (Abid Faysal El Sahlani) Irak İslami Hareket Organizasyonu Kaynak:Türk,A.g.e.,s.113;www.middleeastreference.org.uk\Nationalelections, 31January 2005.html 144 Kerkük’te ise yapılan Kürtleştirme politikaları ve usulsüzlükler neticesinde oyların %59,7 sini alan Kürtler şehrin geleceğine ilişkin müzakerelerde ellerini güçlendirmişlerdir.507 Ulusal bir hükümet olmaktan uzak olsa da seçimden sonra kurulan “Ulusal Mutabakat Hükümeti”nde Cumhurbaşkanlığı görevi, Celal Talabani’ye verilmiştir. Çetin pazarlıklar sonucunda oluşan bu siyasi güçte, Kürtler 33 bakanlıktan 8 tanesini almışlardır. Ocak 2005 seçimlerinin belki de en önemli yanı ise; tüm gruplara eşit mesafede duran, laik ve ABD ile İngiltere destekli İyad Allavi’nin düşük oy almasıdır. Buna karşın etnisite olgusu üzerinden seçimlere katılan Şii ve Kürt ittifakları yüksek oy toplamışlardır. Doğal olarak bu doku kurulan hükümete ve Anayasanın yorum ve uygulamalarına yansımıştır. 30 Ocak 2005 seçimlerinin diğer önemli bir yanı ise 1992 yılından beri yapılamayan Kürt Yerel Parlamentosu seçimlerinin de Kuzey Irak’ta yapılmasıdır. Kürt Koalisyonu, Kürt Yerel Parlamentosu seçimlerinde yüzde 73,8 ini alarak 111 sandalyeden 82’sine sahip olmuştur.508 Gerçekleştirilen bu seçimler sonrasında muhtemelen önceden planlandığı üzere Talabani Cumhurbaşkanlığına, Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanlığına ise Mesut Barzani geçmiştir. Barzani 12 Haziran 2005 tarihinde Mecliste yemin ederek görevine resmen başlamıştır.509 2005-2009 yılları arasında BKY’nin Başbakanlık görevini 1987’de Irak kuvvetleriyle çatışırken ölen Mesud Barzani’nin kardeşi İdris Barzani’nin oğlu Neçirvan Barzani üstlenmiştir. 2008 başlarında KYB’li Kosrat Resul’ün başbakan olması beklenirken KYB ile KDP arasındaki anlaşmayla Neçirvan Başbakanlık görevini 25 Temmuz 2009 seçimlerine kadar sürdürmüştür.510 Bunlara ilaveten Erbil, Süleymaniye ve Duhok’ta il genel seçimleri de icra edilmiştir. Irak Ulusal Meclis ve Kürt Yerel Parlamentosu seçimlerinde KDP ve KYB ortak liste ile katılmalarına rağmen, İl Genel Seçimlerine ayrı 507 Türk, A.g.e., s. 111-112. Kenneth Katzman ,”The Kurds in Post-Saddam Iraq”, CRS Report for Congres,, October1 2010, , (Erişim), http://www.fas.org/sgp/crs /mideast/RS2079, 11 Nisan 2012, s. 3- 4 509 Hasan Tevfik Güzel, Irak’ın Kuzeyindeki Bölgesel Kürt Yönetimi (1992-2008),Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Gazi Üniversitesi, 2009, s. 68. 510 Katzman, A.g.m., s. 3. 508 145 ayrı listelerle katılmışlardır. 1992 seçimlerinin aksine KYB seçimlere tek başına girmiş, KDP ise diğer 15 siyasi oluşumla birleşerek “Kürdistan’ın Sesi Listesi” ni oluşturmuş ve 741,483 oy almıştır. KYB ise, 765,544 oyla birinciliği almıştır. KDP ve KYB denetiminde yapılan il genel seçimlerinde bazı küçük partilerinde azımsanmayacak oy aldıkları görünmektedir. İslami kökenli olan Kürdistan İslami Birliği ve Irak Kürdistanı İslami Cemiyeti ile Kürdistan Çilekeşler Partisi, Kürdistan Halkı Demokratik Hareketi ve Kürdistan Demokratik Çözüm Hareketi dikkat çeken diğer partilerdir.511 5.6.2.2. 2005 Irak Anayasası ve Kürtlerin Kazanımları 28 Aralık 2005 tarihinde Irak Cumhuriyeti Resmi Gazetesi 4012. sayısında yayınlanarak yürürlüğe giren Irak Anayasası ile Kürtler, yarım asırlık mücadelelerinin en önemli kazanımlarını elde etmişlerdir. Irak’ta 30 Ocak 2005 tarihinde yapılan seçimlerin ardından kurulan “Ulusal Mutabakat Meclisi” asli görevi olduğu üzere kalıcı anayasanın hazırlanması amacıyla Anayasa Yazım Komisyonu’nu (AYK) teşkil etmiştir. Kürtlerin ve Şiilerin çoğunluğunu oluşturduğu 71 kişilik AYK’ya büyük bir bölümü seçimlere katılmamış olan Sünni Arap kesiminin temsil eksikliğini gidermek amacıyla 15 Sünni Arap üyenin de katılması sağlanmıştır. Dönemin ABD Büyükelçisi Zalmay Halilzad’ın büyük ölçüde yönlendirmesiyle hazırlanan taslak metninin hazırlanması süresince Kürtler, Şii Araplar ve Sünni Araplar ciddi görüş farklılıklara düşmüşlerdir. Bunların en belirgin olanları federasyonun tanımı ve şekli, merkez ile bölgeler ve vilayetler arasındaki yetki paylaşımı, İslam dininin devlet yapısındaki yeri, statüsü, doğal kaynakların kullanılması ve gelirlerin paylaşımı olmuştur. Anayasa metni bazı ihtilaflı konuların çözümünü genel seçimlerden sonraya bırakmak üzere Sünni Arapların onayını almamasına rağmen 28 Ağustos 2005 tarihinde meclise sunulmuştur. Taslak metin Cumhurbaşkanı 511 Mazin Hasan-Soran Şükür,”Irak’ta Demokrasi Provası”, Stratejik Analiz, C:V, sayı.59, Mart 2005, s. 22-23. 146 Talabani tarafından imzalanmış ancak mecliste oylama yapılmamış taslağın okunmasının mecliste kabul edildiği anlamına geleceği ileri sürülmüştür. Nitekim 15 Ekim 2005 tarihinde halk oylamasına sunulan anayasa tasarısı yüzde 78 gibi bir oranla kabul edilmiştir. Yürürlüğe giren Anayasa Kürtlerin 1991’den itibaren kazanımlarının resmileştirilmesine imkan sağlamıştır. Temel ilkeler bölümünde 1nci maddede yer alan “Irak Cumhuriyeti egemen, bağımsız ve federal bir devlettir…” ibaresi Kürtlerin devletin yapısı alanındaki zaferidir. Aynı şekilde 4.maddeyle; Kürtçe, Arapça’nın yanında Irak’ın resmi dili konumuna gelmiştir. Aynı maddenin 3. bendindeki “Kürdistan” ibaresi de Kürtlerin yaşadığı bölgeyi ayırması bakımından önem arz etmektedir. 110. maddede federal makamların görev alanları; dış politika, milli savunma ve maliye gibi konularla ilgili esaslara yer verilmiştir. Bu madde ile merkezin çok geniş ve güçlü yetkilerle donatıldığını söylemek mümkün değildir. Nitekim 115.maddede “Federal makamların görev alanı içinde sayılmayan bütün yetkiler bölgelere verilmiştir. Federal makamlar ile bölgesel ve vilayet yönetimleri arasında ortak yetkilerin kullanımı konusunda anlaşmazlık ortaya çıktığı takdirde, bölge ve vilayet yasaları geçerlidir” denilerek güçlü bir âdem-i merkeziyetçi yapı oluşturulmuş, ayrıca aynı madde ile federe yapılara kuvvetli bir özerklik tanınmıştır. Doğal kaynak gelirlerinin paylaşımına yönelik: anayasadaki düzenleme ise 111.maddede bulunmaktadır; Bu maddeye göre; “Irak’ta bulunan tüm petrol ve doğal gazın çeşitli bölge ve vilayetlerde yaşayan bütün Irak halkının malı olduğu” belirtilmektedir. Ancak daha detaylı bir düzenlemenin yapıldığı 112. maddede; “Federal Hükümet, mevcut yataklardan petrol ve doğal gaz çıkartılmasını bölge hükümetleri ve vilayetlerle eşgüdüm yaparak sağlar, bunlardan elde edilen gelir ülke sathının tamamında yaşayan nüfusa adaletli bir şekilde taksim edilir. Eski rejim tarafından haksız bir şekilde mahrum bırakılarak zarara uğratılan veya sonradan zarar gören bölgelere, diğer bölgelerin de dengeli olarak kalkınmasını sağlayacak şekilde ilave pay verilir” denilmektedir. Bu maddede ki “mevcut yataklar” ifadesinin kullanılmasında 147 Kürtlerin ısrarcı oldukları bilinmektedir, Anayasa sonrasında bölgesel yönetimin bulunacak yeni kuyular üzerinde hak iddia etmesi ve anlaşmalar imzalaması bu şekilde yasal hale getirilmiştir. Nitekim bu maddeden istifade edilerek merkezi yönetim dışlanarak çok sayıdaki yabancı firma ile anlaşma yapıldığı bilinmektedir. Bölgesel yasamayı ve bölgesel yürütmeyi hükme bağlayan 116-122. maddelerin512 ise; Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin fiili durumuna hukuki geçerlilik ve meşruiyet kazandıracak biçimde düzenlenmiştir. Bu maddelerle Bölgesel Hükümetlere; yasama, yürütme ve yargı erklerinin yanı sıra, son derece geniş idari ve mali yetkiler verilmiştir. Mesud Barzani tarafından zaten daha önceden taslağı hazırlanmış olan anayasanın (120. maddeyle Bölgesel Hükümetlerin anayasasına izin verilmesiyle) yürürlüğe sokulması süreci hızlandırılmıştır. Kürtlerin diğer bir kazanımı ise, Federal otoritenin anayasada belirtilmiş olan görev alanı haricinde çıkacak 512 Madde 116:Irak Cumhuriyeti’nin federal sistemi başkent, bölgeler, bir bölgeye bağlı olmayan vilayetler ve yerel yönetimlerden oluşur. Madde 117: 1. Yürürlüğe girdikten sonra bu anayasa, Kürdistan Bölgesini ve mevcut organlarını federal bir bölge olarak kabul eder. 2. Bu anayasa, hükümleri uyarınca kurulacak yeni bölgeleri tanır. Madde 118: Millet Meclisi ilk oturum tarihini takip eden altı ay içerisinde toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğuyla çıkartacağı bir yasayla bölgelerin oluşturulmasına ilişkin yürütme yetkilerini tespit eder. Madde 119: Bir veya daha fazla sayıda vilayetin, aşağıdaki belirtildiği şekilde talep gelmesi durumunda referandumla bir bölge oluşturması mümkündür. 1. Bölge oluşturmak isteyen vilayet meclislerinden her birinin üyelerinin 1/3’inin talebi üzerine. 2. Bölge oluşturmak isteyen vilayetlerdeki seçmenlerin 1/10’in talebi üzerine. Madde 120: Federal anayasaya tezat teşkil etmeyecek şekilde bölgesel otorite, görev alanları ve bunların uygulanmasını belirleyen bölgesel bir anayasa hazırlar. Madde 121: 1. Bu anayasada federal otorite görev alanı içerisine dâhil edilen konular dışında, Bölgesel otoriteler anayasaya uygun olarak yasama, yürütme ve yargı erklerini kullanma hakkına sahiptirler. 2. Federal otoritenin görev alanına giren yetkiler dışındaki bir hususa ilişkin federal yasa ile bölge yasası arasında bir uyuşmazlık ortaya çıktığı takdirde, bölgesel makamlar bölgede federal yasanın uygulamasını düzeltme hakkına sahiptir. 3. Bölgelere üstlendikleri görev ve sorumlulukları yerine getirmelerine yetecek kadar federal otorite tarafından toplanan kaynaklardan adil bir pay tahsis edilir. Bu yapılırken bölgenin kaynak ihtiyaçları ve nüfusu göz önünde tutulur. 4. Kültürel, sosyal işler ve kalkınmayı takip etmek üzere Irak Büyükelçiliklerinde ve Diplomatik misyonlarında bölgeler ve vilayetler için ofisler açılır. 5. Bölgesel Hükümet, başta polis, güvenlik güçleri ve bölgesel muhafızları da içeren bölgesel güvenlik birimlerinin kurulması ve örgütlenmesi olmak üzere bölgenin bütün idari ihtiyaçlarının karşılar. 148 uyuşmazlıklarda bölgesel yönetime söz sahipliği vererek, yerel yönetimleri güçlü kılmasıdır. Kültürel, sosyal işler ve yerel kalkınmayı takip etmek üzere Irak Büyükelçilikleri’nde ve diplomatik misyonlarında bölgeler ve vilayetler için ofisler açılmasına imkân verilerek Bölgesel Yönetimin yetkileri güçlendirilmektedir. Böylece Kürdistan Bölgesel Yönetiminin dışa açılımı yasal hale gelmiştir. Anayasa’nın 9.maddesinde “Irak Silahlı Kuvvetleri haricinde askeri milis kuvveti oluşturulamaz” denilmek suretiyle peşmergelerin saf dışı bırakıldığı izlenimi uyansa da, 121. maddenin 5.bendinde; Bölgesel Hükümete; bölgenin yönetimi için gerekli olan polis, güvenlik güçleri ve bölgesel muhafızlar gibi emniyet kuvvetlerini kurma yetkisi tanınmaktadır. Böylelikle “Bölgesel Kolluk Gücü” olarak peşmergelerin varlığına anayasal dayanak oluşturulmakta ve 9. madde devre dışı bırakılmaktadır. Kerkük ve diğer ihtilaflı bölgelerin geleceğine yönelik ise madde 140 gereğince, “Kerkük’te ve diğer anlaşmazlık bölgelerinde nüfus sayımına müteakiben sakinlerinin iradesini tespit için en geç 31/12/2007 tarihinde referandum düzenlenmesi tamamlanmalıdır” denilerek çözüm için henüz gerçekleştirilemeyen bir takvim belirlenirken Kürtleştirme politikasına maruz kalmış Kerkük’ün geleceği Kerküklülere bırakılmıştır. 141.Maddede “1992 yılından bu yana Kürdistan Bölgesinde çıkartılan yasalar yürürlükte kalmaya devam eder. Mahkeme kararları ve sözleşmeler dâhil olmak üzere; Kürdistan Bölgesel Hükümeti tarafından alınan kararlar, Kürdistan Bölgesi yasaları gereğince ve bölgenin ilgili makamları tarafından değiştirilmedikçe, iptal edilmedikçe ve bu anayasayla çelişmedikleri sürece geçerli sayılır denilerek”, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin 1992 yılından bu yana çıkardığı tüm yasaların, mahkeme kararların ve ticari sözleşmelerin yürürlükte kalmasına imkân verilmiştir. Sonuç olarak, kabul edilen Irak anayasası, mezhepsel ve etnik ayrılıkların derinlemesine yer bulduğu bir anayasadır ve bu anayasa ile Irak 149 hükümetinin Irak halkı ve bölge için ne kadar istikrarlı olacağı bir muammadır.513 Kürtler ise; Kuzey Irak’taki hâkimiyetlerini geniş bir otonomi elde ederek uluslararası arenada yasallaştırmışlardır. “Güvenli Bölge” denilen Irak’ın kuzeyindeki üç vilayetten oluşan de facto yapı, Irak Anayasası ile resmileşmiştir. Irak’ın federal bir yapıya sahip olduğunun anayasayla kabul edilmesi de Iraklı Kürt hareketi açısından büyük bir zaferdir. Zira geçmişte silahlı mücadele sayesinde elde etmiş oldukları hakları yasal olarak onaylatamayan Kürtler, yeniden inşa edilen Irak Devletinde yaşadıkları bölgeyi ayrı bir resmi bölge olarak (Kürdistan) kabul ettirebilmiştir514. Ayrıca Kürtler bu Anayasa ile; peşmergeleri muhafaza etme hakkını kazanmışlar, hükümetlerince anayasa yapma hakkına ve (mevcutlar haricinde) doğal kaynakların aranması, pazarlanması, elde edilen gelirin kendi aralarında paylaşılması dâhil söz sahibi olmuşlardır. Kısacası yeni Anayasa ile Kürtler geniş bir adem-i merkeziyet ve gevşek bir federasyonla “Devlet içinde Devletlerini” meşru hale getirmişlerdir. Lakin Adem-i merkeziyetin ve federalizmin sınırlarının teorik olarak bu kadar geniş tutulmasına rağmen, bu sistemin ayrıntıları ve nasıl uygulanacağı anayasada belirsiz bırakılmıştır 515. 5.6.2.3. 15 Aralık 2005 Seçiminde Kürtler Irak Devleti Geçici Yönetim Yasası gereğince, siyasi süreç takviminde belirtildiği üzere 15 Ekim 2005’te Anayasa’nın referandumla %78 oyla kabul edilmesi üzerine 15 Aralık 2005 tarihinde genel meclis seçimleri gerçekleşmiştir. Ocak 2005 seçimlerinden farklı olarak Aralık 2005 seçimlerine Sünnilerde katılmıştır. 15.5 milyon seçmenin yaklaşık %70 katılımıyla yapılan 513 Emine Yüksel,”Irak Labirentinde Bir Umut”, Erişim http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=1400 24 Ocak 2011 514 ORSAM Rapor No:35, A.g.e., s. 12. 515 Gökhan Çetinsaya,” Müdahalenin Üçüncü Yılında Irak”, (Erişim) http://www.setav.org/public/HaberDetay.aspx?Dil=tr&hid=11377&q=mudahalenin-ucuncu-yilindairak-1-*, 24 Mart 2012 150 bu seçim de Ocak seçimlerinden farksız (Kürtler ve Şiilerin fiili denetimi altında ve usulsüzlüklerle dolu) bir seçim olmuştur. Vilayetlere göre seçime katılma oranlarına bakıldığında, Kürtlerin seçime yoğun ilgi gösterdiğini görmekteyiz. Zira; Duhok’ta %92, Erbil’de % 95, Süleymaniye’de % 84 oranlarıyla tüm Irak’ta seçime en fazla katılımın olduğu bölgeler Kürtlerin yaşadığı yerler olmuştur.516 TABLO 2: 15 Aralık 2005 Seçim Sonuçları Parti/Lider Üye Oy Oran (Bin) % 5021.1 46.5 128 2642.2 19.2 53 1840,2 16 44 977,3 9 25 500 4 11 157,7 1,8 5 129,8 1,1 3 Risaliyun 145 0,7 2 Irak Türkmen Cephesi 88 0,3 1 47,3 0,3 1 Mithat el-Alusi Irak Milleti Listesi 32,2 0,3 1 Yezidi Hareketi 21.9 0,3 1 Birlesik Irak İttifakı (Abdulaziz El Hekim, İbrahim Caferi, Ahmet Çelebi, Hüseyin El Sehristani) Kürdistan Demokratik Vatansever İttifakı (Mesut Barzani, Celal Talabani) Irak Mutabakat Cephesi (Adnan el-Duleymi) Irak Ulusal Listesi (Iyad Allavi) Irak Ulusal Diyalog Cephesi (Salih el-Mutlak) Kürdistan İslami Birliği (Selahaddin Muhammed Bahattin) Uzlaşma & Özgürlük (Mishan Ciburi) (Faruk Abdullah Abdurrahman) Mezopotamya-Rafideyn Listesi (Asuriler) (Yonadem Kana) Kaynak: ”IMIE Final Report on the December 15, 2005, Iraq Council of Representatives Elections,” ORSAM, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/Secimler/SolDetay.aspx?ID=1&SolID=10, 2 Mart 2011, s.31 516 M. Can Kasapoğlu, İhsan Efe Tokdemir, ”Parlemento Seçimleri-2010: Irak’ta Değişen Dengeler”, BÜSAM, İstanbul, Mart 2010, s. 8. Erişim: http://busam.bahcesehir.edu.tr/rapor/index/id/44 8Aralık 2011 151 Mesut Barzani, Celal Talabani önderliğindeki Kürdistan Demokratik Vatansever İttifakı 2,6 milyon oyla 53 milletvekili çıkarmıştır. Ayrıca Selahattin Muhammed Bahaeddin önderliğindeki Kürdistan İslami Birliği (KİB) de 157 bin 688 oy alarak 5 sandalye kazanmıştır. Böylece Kürtler toplam 58 sandalyeye sahip olmuşlardır. Her ne kadar Ocak seçimlerinde 77 milletvekili çıkaran Kürtlerin bu seçimlerde sayının 58’e inmesi başarısız gibi görülse de, seçimlerden Birleşik Irak İttifakı’nın ardından sonra ikinci parti olarak yer aldıkları görülmektedir. Ayrıca daha önce belirttiğimiz üzere Kürtler, Aralık 2005 seçimlerinde bir önceki seçime göre yaklaşık 500 bin oy fazla almışlardır. Oylarının çoğalmasına rağmen toplam 77 milletvekilliğinden 58 milletvekilliğine düşüşün en büyük sebebi Sünnilerin seçimlere katılmış olmasıdır. Seçimin birincisi Şiilerin Birleşik Irak İttifak’ının 128 milletvekili çıkarabilmesı, kurulan hükümette Kürtlerin desteğine ihtiyaç duymalarına neden olmuştur517. Bu sebeple Kürtlerin, Ocak 2005 Seçimi ve Anayasanın hazırlanmasında oynadıkları etkin rol, Aralık 2005 seçimleri sonrasında kurulan Irak hükümetinde de devam etmiştir. Bu destek sayesinde de Celal Talabani Cumhurbaşkanlığı makamını, Hoşyar Zebari Dışişleri Bakanlığını ve Berham Salih de Başbakan yardımcılığı koltuğunu almıştır. 5.6.3. 31 Ocak 2009 Yerel Seçimleri ve Kürtler 31 Ocak 2009 yerel seçimlerinde 18 vilayetin 14’ünde taraflar 440 sandalye için yarışmışlardır.518 Seçime girmeyen vilayetler; Duhok, Süleymaniye, Erbil ve Kerkük’tür. BKY sınırları içindeki Duhok, Süleymaniye ve Erbil’deki yerel seçimler, aynı yıl içerisinde yapılan bölgesel parlamento seçimleriyle birleştirilmiştir. 517 Erkmen,” Irak’ta İşgal Sonrası Siyasal Yaşam ve 2010 Parlamento Seçimleri”, s. 140. Bilgay Duman, “Irakta “Değişim”: Yerel Seçimler ve Sonrası”, Ortadoğu Analiz, Cilt: 1, Sayı:3, Mart 2009, (Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/.../200932_bilgayduman09.pdf, 12 Eylül 2011, s. 28. 518 152 Kerkük’teki seçim ise; BM’in Kerkük’le ilgili raporundan519 sonraya ertelenmiştir. Bunlara ilaveten idari sınırlar içinde Musul’a bağlı olan ve ihtilaflı topraklardan Akre’de, BKY’nin seçimlere katılmaması sebebiyle yerel seçimlere katılmamıştır.520 Seçimde Kürtler için en önemli yer, ihtilaflı bölgeleri ihtiva eden Musul’du. Seçim öncesinde ve esnasında Araplar ile Kürtler arasında yoğun bir mücadele olmuştur. Bu mücadele sonucunda Arapların desteklediği “El Hadba Ulusal Listesinin” yüzde 48 oy alarak birinci olması Kürt ittifakının ise ikinci olmasıyla vilayet meclisinin kontrolünün Araplara geçmesi Kürtler için büyük bir yenilgi olmuştur.521 2005’te yapılan seçimlerde 41 sandalyeden oluşan Musul Vilayet Meclisi’nin 31’ini Kürtler kazanmıştı. Bu seçimde ise Musul’da aşiretlerin bir araya gelerek oluşturdukları El Hadba’nın oyların yarısına yakın almasına karşılık Hıristiyanlarla işbirliği yapan Kürtlerin yüzde 25 oy alması Kürtlerin Musul’daki hâkimiyetini azaltmıştır. Bu sonuç, Iraklı Kürtlerin Bölgesel Yönetimlerine bağlamak istedikleri ihtilaflı bölgelerin kolay kolay alınamayacağını ortaya çıkarmıştır. Bu durum Kürtler ile Araplar arasında ki gerilimi de artırmıştır. Maliki’nin 14 vilayetin 9’unu alarak sağladığı başarı da hiç şüphesiz Kürtlerin petrol ve Kerkük konuları dâhil olmak üzere takındığı tutumlarda merkezi hükümetten ayrılma, bölünme düşüncelerine karşılık; Irak’ı bir arada tutma ve merkeziyetçilik vurgulu söylemlerinin etkisi oldukça fazladır. 522 Nitekim Irak’ın güneyinde 9 vilayeti kapsayan federal bölge isteyen Abdülaziz El-Hekim önderliğindeki Irak İslam Yüksek Konseyinin (IİYK) dahi Kürt grupların iyi niyetli olmadıkları ve Irak’ı bölmeye çalıştıkları gerekçesiyle 519 2008 Temmuz’da çıkan yerel seçimler yasasının 23.maddesine göre Kerkük için izlenilecek yol haritası; Kürt, Türkmen ve Araplara %32, Hıristiyanlara ise %4 pay verilmesi ve Kerkük vilayet meclisi başkanının Türkmen olması öngörülmüştür. Kerkük’te yerel seçimlerin ise nüfus sayımlarının yapılıp haksızlıkların giderilmesi ve buna göre seçmen listelerinin oluşturulduktan sonra yapılması öngörülmüştür. Lakin bu yol haritası uygulanamadığı için Kerkük’te yerel seçimler yapılamamıştır Bilgay Duman,”Kerkük’te Denge Yeniden Kuruluyor”, (Erişim): http://www.orsam.org.tr/tr/yazigöster.aspx?ID=11624 17 Mart 2011 520 Bilgay Duman,”Irak’ta İhtilaflı Bölgelerin Durumu”, ORSAM Rapor No: 92, Aralık 2011, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/raporgoster.aspx?ID=2966, 12 Ocak 2012, s. 17. 521 Serhat Erkmen,”Irak’taki Yerel Seçimin Sonuçları ve Seçim Sonrası Durumun Türkiye’nin Irak Politikasına Etkileri” Gündem Analiz, No:01, Ankara, Şubat 2009,(Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Etkinlikler/Dosyalar/2009214_g.a.1.pdf, 12 Haziran 2011, s. 5. 522 Erkmen, A.g.m., s. 7. 153 gazete ve televizyonlarda “Kürdistan” kelimesi yerine “Kuzey Irak” ifadesi kullanacağı kararını alması, Irak’taki merkeziyetçiliğin yükselişini kanıtlayıcı niteliktedir.523 5.6.4. Bölgesel Kürt Yönetimi (BKY) Anayasa Taslak Çalışmaları Henüz referandumla onaylanmadığı için taslak niteliğinde olan Bölgesel Anayasa, Kürt Bölgesel Yönetimi Parlamentosu tarafından son şekli verilerek 24 Haziran 2009 tarihinde oy birliğiyle kabul edilmiştir. 2001 yılında başlatılan Anayasa yazım çalışmaları ancak 2002 yılında faaliyetlerine başlayabilmiştir. 78 maddelik 2002 Anayasası o dönemde Kuzey Irak hükümetini oluşturan gruplar tarafından kabul edilmiştir. Özellikle 2003 yılında Irak’ın işgaliyle başlayan siyasal gelişmeler ve 2005 Irak Anayasası sonrası Bölgesel Meclis tarafından oluşturulan 19 kişilik komisyon 160 maddeden oluşan Anayasa taslağını 22 Ağustos 2006’da Meclis’te okunmuş, tartışmaya sunulmuştur.524 Irak’ta gelişen siyasi şartlar ve stratejik dengelerde göz önüne alınarak taslak yeniden gözden geçirilmeye başlanmış, hazırlanan metin 24 Haziran 2009 tarihinde Bölgesel Meclis tarafından kabul edilmiştir.525 Barzani ve Talabani Kürt anayasasını, 25 Temmuz seçimlerinde oylatmayı düşünmüşlerdir. Lakin Gorran Hareketi ve sivil toplum kuruluşlarının karşı çıkmasıyla bundan vazgeçmişlerdir. Bu sefer Barzani Kürt anayasası için Ağustos 2009 ‘da referandum yapmayı önermiştir. Bu öneride ABD ve Iraklı grupların tepkisi üzerine geri çekilmiş referandum ertelenmiştir. 526 523 Bilgay Duman, “Irakta “Değişim”: Yerel Seçimler ve Sonrası”, s. 30. Serhat Erkmen, “Kuzey Irak’ta Yeni Anayasa Taslağı Üzerine Değerlendirmeler”,Gündem Analiz, No:04, Ağustos 2009, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/gundemanalizgoster.aspx?ID=65, 12 Haziran 2011, s. 1-2. 525 Erkmen, A.g.m., s. 3. 526 “Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanlık ve Parlamento Seçimleri”, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), Ankara, 2009,. (Erişim) http://www.usak.org.tr/rapor.asp?id=37 ), 11 Mart 2012, s. 30 524 154 8 Bölüm ve 122 maddeden oluşan yeni Anayasa taslağının bölgesel mecliste kabul edilmesinin zamanlanması da dikkat çekicidir. Yaklaşık bir ay sonrasındaki yerel seçimlerde oluşacak yeni güç dengelerinin değişmesiyle oluşacak muhalefet engellenmeye çalışılmıştır. Ayrıca Irak’taki merkeziyetçiliğin güçlenmesini kendi gelecekleri açısından tehlike olarak gören Kürtler, taslağın Bağdat ile arada tampon görevi görmesini düşünmüşlerdir. Bir diğer unsur ise ABD’nin 2011’de çekilmesinden önce kazanımlarını en üst seviyeye çıkarma düşüncesidir. Orsam Ortadoğu Danışmanı Serhat ERKMEN makalesinde; yeni Anayasa taslağındaki Kürt bölgesinin sınırları, Kerkük’ün statüsü, yasaların kaynağı, self-determinasyon, doğal kaynakların kullanımı gibi hali hazırda Irak’ın siyasi arenasında tartışmalı konularını oluşturan konuları daha önceki 2002, 2004 ve 2006 daki Anayasa taslaklarıyla karşılaştırmıştır. 527 Erkmen’e göre giriş bölümünde en önemli vurgu: Kürtlerin Irak Federal devleti içinde federal bir bölge olarak kalmayı tercih ettikleri ve bu sebeple de bu anayasayı kabul ettiklerine dair vurgudur. Ayrıca 2002 yılındaki taslak; Wilson’un 14 prensibine dayanak göstererek self determinasyona atıfta bulunulmakta, Sevr Antlaşması’nın 6264 maddeleri dile getirmekteydi. Bu söylemler 2006 yılındaki taslakta da var olmasına rağmen güncel taslakta; Sevr Antlaşması, Milletler Cemiyeti Şartı, Irak’ın Kurtuluş Yasası gibi ayrıntılı tezler kullanılmamış, çok daha kısa ve sade tutulmuştur. Irak Anayasasında belirtildiği üzere; Duhok, Süleymaniye ve Erbil BKY’nin sınırlarını oluşturmaktadır. Yeni anayasa taslağının 2. maddesi Kürt bölgesinin sınırlarını tarif etmektedir. Yeni taslağa göre; mevcut sınırları ile Duhok, 1968 yılı sınırlarıyla Kerkük, Süleymaniye, Erbil vilayetleri ile Musul’a bağlı Akra, Seyhan, Sincar, Telkeyf ve Karakuş (Hamdaniye) ilçeleri; yine Musul’a bağlı nahiyeler olan Zummar, Başika ve Eski Kelek ve Diyala vilayetine bağlı Hanekin ve Mendeli ilçeleridir. 527 Erkmen, A.g.m., s. 1-13. 155 2002 yılından itibaren incelediğimizde Kürtlerin hâkimiyet kurmak istedikleri alanlar küçükte olsa değişim göstermiştir. Zira 2002 yılındaki taslakta güncel taslağa ilave olarak Türkmen şehri Telafer ve Vasit vilayetine bağlı Badra ilçesi ve Cesan Bölgesi bulunmaktadır. Buna karşılık Musul’a bağlı Karakuş (Hamdaniye) ilçesi bulunmamaktaydı. Aynı şekilde 2004 yılında Kürtlerin Irak için sunmuş olduğu anayasa taslağı metninin528 2. maddesinde ise: Irak topraklarını; Arap bölgesini, güney ve orta bölgenin Musul’a kadar olan bölümü olarak tanımlarken, geri kalan kuzey bölümü Kürt bölgesi olarak tanımlamaktadır. İkinci bentte detaylı olarak açıklanan Kürt sınırına göre ise; Vasit vilayetinde Badra ilçesi de yeni taslaktaki sınırlara ilave olarak yazılmıştır.529 2006 yılındaki anayasa taslağına baktığımızda en geniş toprakların bu taslakta ele alındığını görmekteyiz. 2002 taslağında bulunmayan Hamdaniye ilçesi ile yeni taslakta olmayan Vasit vilayetinden Badra ve Casan nahiyesi ile Telafer’de sınırlar içerisindedir. Buna göre 2002’den bu yana Telafer’den kısmen, Vasit’teki Badra ve Casan’dan vazgeçen Kürtler buna karşılık Hamdaniye’yi güncel taslağa dâhil etmişlerdir. Ayrıca 1970 öncesi Kerkük sınırlarından kasıtla, Kerkük’ün bir parçası olan Türkmenlerin nüfusunun üçte birini oluşturduğu Tuzhurmatu ilçesini de Kürt bölgesi sınırlarının içinde öngörmektedir.530 Güncel taslakta Kerkük’ün mevcut sınırlarıyla Kürt bölgesi olduğu sayılmış, Irak Anayasasının 140.maddesinin uygulanmasıyla Kerkük sorunun çözüleceğini belirtilmiş başka bir yolun reddedileceği vurgulanmıştır. 2002 taslağında beşinci maddede “Kerkük şehri Kürdistan Bölgesi’nin başkenti olacaktır.” ibaresi mevcutken 2006 yılındaki ve güncel taslakta başkentin Erbil olduğu ifade edilmiştir. Aynı zamanda meclisin, başkentin değişebileceğine yönelik ibare ile de, Kerkük’e imada bulunulmuştur. 528 “Iraqi Kurdistan: Constitution of the Federal Republic of Iraq” (Erişim): http://www.unpo.org/article /536, 27 Aralık 2010 529 “ Irak Kürdistan Bölgesi Anayasası (taslak) ”, Serbesti, Çvr:Rıza DİNÇ (Erişim): http://www.mesap.net/osd/ 27 Aralık 2010 530 Erkmen, A.g.m., s. 4-6. 156 Kürt gruplar için en kritik konulardan birisi olan self determinasyon hakkının, güncel taslakta öncekilere nazaran daha yumuşak bir dille vurgulandığını görmekteyiz. Anayasa taslağının 7.maddesinde; Bölge halkının kendi kaderini tayin hakkı olduğu ve kendi özgür iradesiyle Irak federal, demokratik, parlamenter ve çoğulcu bir sisteme sahip olduğu sürece Irak içinde federal bir bölge olarak kalmayı tercih ettiği belirtilmektedir. Ancak buna rağmen 7. maddedeki “kendi özgür iradesiyle Irak federal, demokratik, parlamenter ve çoğulcu bir sisteme sahip olduğu sürece” ifadesi ile gelecek dönemde bugünkü tavrın değişebileceğide açıklanmış olmaktadır. Yani Irak’ın federal demokratik, parlamenter ve çoğulcu bir sisteme sahip olmama durumunda Self Determinasyon hakkının ellerinde bulunduğunu vurgulamaktadırlar. Nitekim Barzani’nin 2011 yılından itibaren her fırsatta. Bağdat yönetimine yönelik eleştirileri dikkat çekicidir. Son olarak; Mesud Barzani’nin Nisan 2012’de ABD ziyaretinde düşünce kuruluşu Washington İnstitude’de verdiği konferansta; Maliki’nin hem Başbakan, hem de Genelkurmay Başkanı, hem Savunma Bakanı, hem İçişleri Bakanı, hem İstihbarat Başkanı olduğu, Maliki’nin giderek “Saddamlaştığına” yönelik konuşması ve bunlara ilaveten “Halkımıza gitmek bizim hakkımız, ama bu son seçenek. Böyle olursa Bölgesel Yönetimin Parlamentosu halkın önüne ne tür bir soru koyulacağına karar verecek…” 531 Söylemi taslak anayasanın 7.maddesinin önemini ortaya koymuştur. 2002 taslak anayasasında madde 75 ile Irak’ın federal yapısı bozulduğunda hak kazanılacak olan self determinasyon hakkı 2006’daki taslak anayasa’da madde 8’le federal sistemden, demokrasiden ve insan haklarından vazgeçildiğinde veya 140. maddenin uygulanmaması durumunda kazanılmaktaydı.532 2002’de yeniden inşa edilecek olan “Irak federal olmalı yoksa biz kendi kaderimizi tayin hakkımızı kullanırız” tehdidi, 2005 Irak Anayasasında isteklerinin elde edilmesine yardımcı olmuştur. Bu tehdit, 2006 taslağında ise 531 532 “Barzani: Suriyeli Kürtleri Desteklemeye Hazırız”, Ortadoğu Gazetesi, 7 Nisan 2012, s. 7. Erkmen, A.g.m., s. 6-7. 157 kazanımları koruma ve Kerkük’ü ele geçirebilecekleri, 140. maddenin uygulanması durumda bu hakkı kullanacakları tehdidine dönüşmüştür. Yeni anayasa taslağında birebir “bölgeden çıkan petrol ve doğalgaz bölgenindir” ibaresi bulunmamakta beraber iki başlık altında petrol ve gazın kullanımı ele alınmıştır. Bunlardan birincisi 8. maddede, Bölgesel Yönetimin imzalayacağı uluslararası anlaşmaları düzenlemektedir. Ayrıca maddenin ikinci paragrafında Federal Irak Hükümeti’nin Irak Anayasası 110.maddesine göre yetkisi haricinde bulunan alanlarda anlaşmaların bölgesel meclis tarafından onaylanmaması durumunda geçersiz olacağını belirtmektedir. Irak Anayasasının; “Irak’ta bulunan petrol ve doğalgaz, çeşitli bölge ve vilayetlerde yaşayan bütün Irak halkının malıdır.” diyen 111.madde ise görmezden gelinmiştir. Konuyla ilgili diğer bir madde ise 74.maddedir. Bakanlar Kurulunun görevlerini düzenleyen bu maddenin 7. paragrafı, Irak’ta 15 Ağustos 2005’ten önce ticari üretime başlayan petrol ve doğalgaz alanlarını yönetmek için merkezi hükümet ile Bakanlar Kurulunun ortak bir yönetim kurması görevi verilmiştir. Bu alanlardan çıkarılacak petrol ve gaz, Irak Anayasasının 112.maddesi kapsamında tüm Iraklılara dağıtılacaktır. 9. paragrafında ise 15 Ağustos 2005 tarihine kadar çıkartılmamış veya çıkartılmasına rağmen ticari üretime başlamamış petrol ve gaz alanları için tüm araştırma, üretim, işletme, geliştirme, satış, pazarlama ve ihraç faaliyetlerini yürütme görevinin ve dolayısıyla yetkisinin bölgesel yönetimin bakanlar kurulunda olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca her iki paragrafta da ticari üretim olabilmesi için günlük 5000 varilin üstünde üretimin olması gerektiğini vurgulamıştır. Dolayısıyla; 5000 varilin altında üretim yapan 2005 öncesi ve sonrası açılan tüm alanlar ile 2005 sonrası açılmış veya açılacak tüm alanların 5000 varil kısıtlaması olmaksızın kaynakların kullanımı Bölgesel Kürt Yönetiminin yönetimine bırakılmıştır, Böylece, BKY, Bağdat yönetimiyle doğal kaynakları paylaşmama politikalarını sürdürmüştür. Tüm ihtilaflı bölgeleri sınırları içinde gösteren, bu sınırlarda petrol ve doğalgaz gelirlerinin paylaşılmamasını öngören ve kendi kaderini tayin hakkının olduğunu belirten bu anayasa taslağına olumsuz tepkiler birbirini 158 izlemiştir. Sadece Arap ve Türkmenlerin; ihtilaflı bölgelerin, Kürt sınırları içinde gösterilmesine yönelik tepkiden ziyade muhalefetten de KDP ve KYB’nin güçlenmesine yönelik bir adım olduğu için tepkiler yağmıştır. Gorran Hareketi de bu anayasa taslağının kapalı kapılar arkasında yapıldığı, Bölgesel Yönetim Başkanına geniş yetkiler verdiği ve oylayan parlamentonun 4 Haziran itibariyle görevinin sona erdiğini ve bu metni geçirecek yetkiye sahip olmadığına değinerek eleştirilerde bulunmuştur. 5.6.5. Bölgesel Kürt Yönetimi Parlamento ve Başkanlık Seçimi (25 Temmuz 2009) 2009 Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Parlamento ve Başkanlık Seçimi eşzamanlı olarak 25 Temmuz 2009 tarihinde Erbil, Süleymaniye ve Duhok bölgesinde yapılmıştır.533 111 sandalyeye sahip parlamentoda 100 sandalye Kürt gruplara 5 sandalye, Keldani ve Asurîler, 5 sandalye Türkmenler ve 1 sandalye Ermeniler için ayrılmıştır. 2 milyon 518 bin 229 kişinin seçmen olarak katıldığı seçimde katılım yüzde 78 olarak açıklanmıştır.534 Seçimlere 41 parti / ittifak katılmasına rağmen seçimler üç önemli liste arasında geçmiştir. Bunlar; KDP ve KYB’nin başını çektiği “Kürdistan İttifak Listesi” (KİL), Nöşirvan Mustafa liderliğindeki “Gorran (Değişim) Listesi” ve Kürdistan İslami Birliği, Kürdistan’daki İslami Grup, Kürdistan Sosyalist Demokratik Partisi ve Gelecek Partisi’nden oluşan “Hizmet ve Reform Listesi” adı altındaki İslamcı harekettir.535 Seçim sonuçlarına göre Kürdistan Listesi oyların yüzde 57.34’ünü, Gorran Listesi yüzde 23.75’ini, Hizmet ve Reform Listesi ise oyların yüzde 12.08’ini, Kürdistan İslami Hareketi ise Yüzde 1.45 ini almıştır. Bu oy 533 “Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanlık ve Parlamento Seçimleri”, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), Ankara, 2009, (Erişim) http://www.usak.org.tr/rapor.asp?id=37, 11 Mart 2012, s. 7 534 Veysel Ayhan,”Bölgesel Kürt Yönetimindeki Seçim Sonuçlarının Analizi: Değişen İç Dinamikler ve Beklentiler”, (Erişim) http: www.veyselayhan.com/secimler.pdf, 2 Nisan 2012 535 Ayhan, A.g.m., s. 1. 159 dağılımına göre Kürdistan Listesi 62, Gorran Listesi 26, Hizmet ve Reform Listesi ise 12 sandalye ile parlamentodaki yerlerini almışlardır. 536 Seçimin en büyük galibi hiç şüphesiz, 40 yıllık KYB’nin ikinci adamı konumundaki eski peşmerge komutanı, yeni medya patronu ve iş adamı olarak da karşımıza çıkan Nöşirvan Mustafa önderliğindeki, 2007 yılı sonlarına doğru KYB içinde başlayan reform talebinin parçalanmaya dönüşmesiyle birlikte çıkan Gorran (Değişim) hareketidir. Iraklı Kürtler arasında fikir ayrılıkları getirirken daha fazla demokrasi, adil ve şeffaf bir gelir dağılımı iddiasıyla çıkan Gorran hareketinin 537 yerel seçimlerde başarılı olmasını sağlayan birçok sebep vardır. Bunlar içerisinde Nöşirvan Mustafa’nın Kürt Ulusal ve siyasi hareketinin önemli bir figürü olması en önemli sebeptir. TABLO 3: 25 Temmuz 2009 BKY Bölgesel Seçimleri Sonuçları KİL GORRAN HİZMET VE REFORM LİSTESİ538 ERBİL 402.201 112.205 68.052 DUHOK 329.870 14.443 39.413 SÜLEYMANİYE 260.454 303.130 127.020 DİĞER 83.843 15.246 6327 TOPLAM 1.076.370 445.024 240.342 Kaynak “Irak Seçim Kurumu Resmi web Sitesinden Alıntılanmıştır.” (Erişim): : http:/www.ihec.iq/english/previous elections.aspx 12 Mart 2011 Ayrıca ekonomik bakımdan bir sıkıntısı olmayan bu siyasi hareketin dünyadaki trendlere uygun olarak “değişim” retoriğini benimsemesi halk 536 Ayhan, A.g.m., s.2 Erkmen, “Irak’ta Genel Seçim Öncesi Siyasi Dinamikler ve Seçimin Kaderini Belirleyecek Faktörler”, s.18 538 Ali Bapir önderliğindeki Kürdistan İslami Grubu (KİG), Selahaddin Bahaeddin önderliğindeki Kürdistan İslam Birliği (KİB), Muhammed Hacı Mahmud liderliğinde sol eğilimli Kürdistan Sosyalist Demokratik Partisi ve Kadir Aziz liderliğindeki Gelecek Partisi birleşerek Hizmet ve Reform hareketini oluşturmuşlardır. 537 160 üzerinde pozitif bir etkiye sebep olmuştur.539 Her ne kadar Süleymaniye’de ki başarısını Erbil ve Duhok’ta gösteremediği için bölgesel bir hareket olamasa da; ilk kez parlamentoda KDP ve KYB’ye muhalif olarak yeni ve güçlü bir partinin ortaya çıkması, Kürt parlamentosunu çoğulcu ve rekabetçi bir yapıya kavuşmasını sağlamış, KDP ve KYB’nin yönetimdeki tekelini kırmıştır. Etkin bir muhalefet partisinin parlamentoda bulunması da, iç ve dış siyasetteki dengeleri değiştirmiştir. Ayrıca iktidara alternatif olabilecek güçlü bir muhalefetin bulunması, Kuzey Irak’taki demokrasiyi önceki dönemlere göre arttırmıştır.540 Nitekim KDP ve KYB’nin iktidarı kaybetme korkusu daha ılımlı ve daha barışçıl bir dış politika üretme eğilimine sokmuştur541. Bunlara en güzel örnek, Barzani’nin başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerine karşı tehditkâr söylemlerini sona erdirmesidir.542 Nöşirvan Mustafa’nın bu hareketi oluşturmasındaki asıl sebep ise sağlık sorunları çeken Celal Talabani’nin, ölümü sonrasında oğlu Kubad Talabani’yi KYB’nin başına geçirme düşüncesidir. Hatta iddiaya göre; Celal Talabani ve Mesud Barzani arasında yapılan sözlü bir anlaşmaya göre; Celal Talabani hayatını kaybeder kaybetmez KDP yönetimi bir saat içinde toplanacak ve açıklayacaktır. Nöşirvan 543 Kubad yeni lider olarak tanıyacağını Gorran hareketinin doğmasını tetikleyen ikinci sebep ise; Mustafa’nın peşmergelerin Talabani’yi peşmerge gelirlerinin komutanlığı arttırılmasını esnasında Talabani’den istemesi ve bunun gerçekleşmemesidir.544 Seçim sonuçlarına göre KDP kaleleri olan Erbil ve Duhok vilayetlerinde geleneksel gücünü elinde bulundurduğunu göstermiştir. Ayrıca KYB’nin kan kaybı; KDP’ yi, parlamento ve Kürt milliyetçileri içerisinde güçlü 539 Burak Bilgehan Özpek, “ Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Seçimleri ve Türkiye” ,Ortadoğu Analiz, , Cilt:1, Sayı:9, Eylül 2009, (Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/.../2009912_burak.maksint.pdf, 12 Haziran 2011, s. 55. 540 Eren Okur, “Seçimler ve Kuzey Irak’ın Geleceği” (Erişim): http://www.bilgesam.org/tr/tr/index.php?option=com content&view=articlevID=420, 25 Şubat 2011 541 Özpek, A.g.m., s. 55-56. 542 Ali Semin, “ Irak’ın Kuzeyindeki Secimler ve Türkiye”, (Erişim) http://www.sde.org.tr /print.aspx?pageID=0&columnID=0&newsID=60, 2 Nisan 2012 543 Ayhan, A.g.m., s. 2-3. 544 “Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanlık ve Parlamento Seçimleri”, (Erişim) http://www.usak.org.tr/rapor.asp?id=37 11 Mart 2012, s. 21. 161 kılmıştır.545 Lakin KDP’nin Soran bölgesine nüfuz edemediği ve tarihsel sınırları olan Bahdinan sınırları içerisinde kaldığı görülmüştür. KDP’nin Erbil ve Duhok’ta, KYB’nin ve Gorran’ın Süleymaniye bölgesinde aktif olmaları Kürtler arasındaki Soran- Bahdinan ayrımının devam ettiğini bize göstermektedir. KDP, KYB’nin oy kaybetmesine rağmen “Stratejik İttifak” antlaşması gereğince; peşmerge geçmişi olmayan Türkiye’yle yakın ilişkiler olması gerektiğini savunan KYB’li Berham Salih’in Başbakan olması kararını sürdürmüş ve 6. hükümetin başbakanlık görevini KYB’ye vermişlerdir. Mesud Barzani ve Berham Salih 20 Ağustos 2009’da Parlamento’da yemin ederek görevlerine başlamışlardır.546 25 Temmuz’da aynı zamanda Bölgesel Başkanlık Seçimi de yapılmıştır. Talabani ve Barzani arasındaki “Stratejik İttifak” sonucunda Talabani’nin Cumhurbaşkanı seçilmesiyle 2006 yılında Bölgesel Kürt Yönetimi (parlamentosu) Mesud Barzani’yi Bölgesel Başkan ilan etmişti. Bu seçimle Kürtler, 1992 yılındaki seçimden sonra ilk kez 25 Temmuz 2009’da başkan seçmek için sandık başına gitmişlerdir. Seçimlere 5 aday katılmıştır. Bunlar; Mesud Barzani, Kemal Miravidli, Halo İbrahim Ahmet, Hüseyin Germiyani ve Safin Şeyh Muhammed’dir.547 1992’de seçime tek başına giren ve yüzde 48 oy alan Barzani; KDP, KYB ve İslami partilerin desteğiyle yüzde 69.57 oyla başkan seçilmiştir.548 En yakın takipçisi Gorran listesinin adayı olarak seçime giren Dr. Kemal Miravidli yüzde 25.32 oy almıştır. Diğer Başkan adayları olan Halo İbrahim, yüzde 3.49 Ahmet Muhammed Resul (Safin Şeyh Muhammed) yüzde 1.04 ve Hüseyin Germiyani yüzde 0.59 oy almışlardır. 549 Özellikle Soran bölgesinde Kerkük, tartışmalı alanlar ve petroldoğalgaz yasası gibi konularda daha ılımlı olunması görüşünü savunan 545 Ayhan, A.g.m., s. 4. Katzman, A.g.m., s. 4. 547 “Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanlık ve Parlamento Seçimleri”, (Erişim) http://www.usak.org.tr/rapor.asp?id=37 11 Mart 2012, s. 16-17. 548 Ayhan. A.g.m., s. 5-6. 549 “Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanlık ve Parlamento Seçimleri”, (Erişim) http://www.usak.org.tr/rapor.asp?id=37 11 Mart 2012, s. 26. 546 162 Gorran listesine karşılık Barzani’nin takınmış olduğu etnik milliyetçilik ekseninde taviz vermez yaklaşımının güçlü bir destek sağlamadığı görülmektedir. Zira; KYB ve İslami Partilerin oylarının yüzde 69’luk sonuçtan çıkarıldığında 1992 de almış olduğu yüzde 48 oyun altına düştüğü görülmektedir550. 5.6.6. 7 Mart 2010 Genel Seçimleri ve Sonrasında Kürtler 7 Mart 2010 Genel Seçimlerine daha başlanmadan Kürt partilerinin bir önceki seçimlere göre dezavantajlı olduğu görülmektedir. Zira nüfus artışı göz önünde bulundurularak vilayetlere tahsis edilen sandalye sayıları arttırılırken büyük tartışmalar yaşanmıştır. Parlamenter sayısı 275’ten 325’e artarken BKY ‘e ayrılan kontenjan sadece üçtür. Bu artışla üç vilayetin toplam sandalye sayısı 41’de kalmıştır.****** Bu gelişme sonrasında Irak parlamentosundaki ağırlığını kaybedecek olan Mesud Barzani, seçimleri boykot etmekle tehdit etmiştir.551 Seçim yasasının veto edilmesinden sonra yapılan küçük değişiklik Kürtlerin yeni Irak parlamentosu içindeki kaybını çok da fazla etkilememiştir. 2009 yılında yapılan değişikliğe göre 275 olan sandalye ayısı 325’e yükselecekti. 325 milletvekilinden 310 milletvekili seçimlerle seçilecek kalan 15 sandalye ise milli bakiye olacaktı. 552 ABD ile olan işbirlikleri, 2005 Anayasa’sında elde ettikleri kazanımlar ve önceki mecliste nüfuslarından fazla oranda yönetimde etkili olmaları Irak’taki diğer grupların dikkatlerinin Kürtler üzerinde yoğunlaşmasına sebep olmuştur. Bu sebeple seçimler; Kürtlerin, Irak’ın geri kalanında kendisine karşı birleşmiş düşman güçler oluşması bakımından önem arz etmekteydi. Nitekim Saddam sonrası yapılan tüm seçimlerinde olduğu gibi Mart 2010 550 Ayhan, A.g.m., s. 5. Erbil:14, Duhok:10 ve Süleymaniye:17 sandalyeye sahiptir. 551 Erkmen, “Irak’ta İşgal Sonrası Siyasal Yaşam ve 2010 Parlamento Seçimleri”, s. 141. 552 Bunlardan 8 Milletvekili azınlıkların temsili için ayrılmıştır. Bunlara göre Bağdat, Musul, Kerkük, Duhok, ve Erbil’de ki Hıristiyanlara 5 sandalye ve Musul’da ki Yezidi ve Şebeklere birer ve Bağdat’ta 1 sandalye de Sabi Mendilere ayrılmıştır. Bkz.“Electron Law For The 2010 Council of Representatives Elections “, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/Secimler/SolDetay.aspx?ID=1&SolID=2 12 Mart 2012 ****** 163 seçimlerinde de Kürtlerin seçime katılımı üst düzeyde olmuştur. Irak genelinde seçime katılımın en fazla olduğu yer yüzde 80 ile Duhok onu yüzde 76 ile Erbil ve yüzde 73 ile Süleymaniye izlemiştir.553 Musul, Kerkük ve Diyala vilayetlerinde daha önceki seçimlerde karşılaşmadığı derecede yoğun yarış ve daha önce iki ayrı grup altında seçime giren Kürtlerin bu seçimlerde dört farklı listeyle seçime girmeleri seçimlerin sonucunu etkilemiştir.554 19 milyon kayıtlı seçmenin bulunduğu Irak’ta 555 katılım oranı yaklaşık %63 olduğu, seçimlere 86 siyasi oluşumdan toplam 6529 adayın katıldığı ve 50000 seçim merkezinde oy kullanıldığı görülmüştür.556 Seçim sonuçlarına göre; Iyad Allavi’nin liderliğini yaptığı Irakiye listesi en çok oyu almış ve birinci parti olmuştur. Doğal olarak en fazla milletvekilini çıkarmıştır. Onu Başbakan Nuri Maliki’nin önderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu (KDK) izlemiş, Irak Yüksek İslami Konseyi, Sadrcı akım ve Bedr örgütünün başını çektiği Irak Ulusal İttifakı557 (IUİ) ise seçimi üçüncü tamamlamıştır. Son yapılan genel seçimlerin ikincisi olan Kürdistan İttifakı Listesi558 ise ancak dördüncü olabilmiştir. KYB ve KDP’nin başını çektiği KİL 1,686.344 oyla 43 milletvekili, Gorran 487.181 oyla 8 milletvekili, KİB 247.386 oyla 4 milletvekili, KİH 153.640 oyla 2 milletvekili olmak üzere 57 millletvekilini Bağdat’a göndermiştir. 2005 seçimlerinde ülke genelinde ikinci olan Iraklı Kürtler, bu seçimde listeler arasındaki ittifak ilişkileri, seçim sisteminin etkisi ve kendi aralarındaki bölünmüşlük sebepleriyle dördüncü sıraya gerilemiştir. Toplamda 2.470.520 oyla 57 milletvekilliğine sahip olan dört Kürt listelerine ilaveten azınlık 553 Kasapoğlu, Tokdemir, A.g.m.,s. 8. Erkmen, A.g.m.,s. 141. 555 “2010 Irak Genel Seçim (Resmi) Sonuçları” (Erişim)http://www.21yyte.org/tr/yazi.aspx?ID=3850&kat=27,21 Nisan 2011 556 Kasapoğlu, Tokdemir, A.g.m., s. 7. 557 Ziya Abbas,”Ulusal Irak İttifakı’nın Analizi”; Ortadoğu Analiz, Cilt:2-Sayı:14, Şubat 2010,(Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=637, 16 Haziran 2011, s. 34. 558 Kürdistan İttifakı Listesi; Kürdistan Demokratik Partisi, Kürdistan Yurtseverler Birliğini, Irak Kürdistanında İslami Hareket, Kürdistan Demokratik Sosyalist Partisi, Bağımsız Emekçi Partisi, Kürdistan Demokratik Sosyalist Partisi, Kürdistan Komünist Partisi Irak Kolu, Türkmen Liberal Cemiyeti, Kürdistan Demokratik Milli Birliği, Kürdistan İşçi ve Emekçi Partisi, Kürdistan Emekçiler Partisi, Erbil Türkmen Listesi, Türkmen Kardeşlik Partisi/ Irak ve Kürdistan Halkı İçin Demokratik Hareketi partilerinden oluşmaktadır. Bkz.Serhat Erkmen, Oytun Orhan, “Irak’ta Temel Aktörler ve Seçime İlişkin Beklentiler”, Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı: 15, Mart 2010, (Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/201032_seroyt_mart.pdf, 12 Haziran 2011 s. 15. 554 164 kotasından seçilen milletvekillerinden üçünün de Kürt gruplara yakın olduğu söylenebilir.559 Lakin Kürtler sandıkta almış oldukları bu başarısızlıktan etkilenmemişler, aylar sonra kurulabilen Maliki hükümetine verdikleri destekle kazanımlarını arttırmışlardır. Bu hamle ile her ne kadar milletvekillilerinin sayıları azalsa da ülke üzerinde ki önemlerini korumayı bilmişlerdir. TABLO 4: 7 MART 2010 SEÇİM SONUÇLARI Parti/Listeler Oy Toplam Oy Oranları( Milletvekili Sayısı %) Irakiye 24.48 2.851.823 91 Kanun Devlet Koalisyonu 24.02 2.797.624 89 17.98 2.094.814 70 Kürdistan İttifakı Listesi 14.48 1.686.344 43 (KDK) Irak Ulusal İttifakı (KİL) Gorran Hareketi 4.18 487.181 8 Irak’ın Birliği(IB) 2.7 314.823 4 Tavafuk 2.61 303.477 6 Birliği 2.12 247.366 4 Kürdistan İslami Hareketi 1.31 153.640 2 Kürdistan İslami (KİB) (KİH) Diğer 9.76 11.649.185 Kaynak: Erkmen, Irak’ta İşgal Sonrası Si yasal Yaşam ve 2010 Parlamento Seçi mleri, s.132 ; Serhat ERKMEN,”Irak Parlamento Seçimi ve Sonuçları: Seçim İstikrar mı Yoksa Kaos mu Getirecek?”, Ortadoğu Analiz,Nisan 2010 Cilt 2 - Sayı 16,s..9 alıntılanmıştır. Yerel Seçimlerde Gorran’a karşı büyük bir yenilgi alan KYB için bu seçimler varoluş mücadelesiydi. KYB seçim stratejisine adapte olamadığı için bazı sandalyeleri kaybetmiştir. Erbil ve Duhok’ta ki seçimler KYB için hüsranla sonuçlanmıştır. KYB’nin en büyük hatası Erbil’de çok aday 559 Erkmen, “Irak’ta İşgal Sonrası Siyasal Yaşam ve 2010 Parlamento Seçimleri”, s. 140. 165 çıkarması olmuştur. Bu sebeple KYB’nin oyları Erbil’de dağılmıştır. Aynı hatayı Gorran, Kerkük’te yapmıştır. Örnek verecek olursak; Erbil’de Gorran 90 bin oyla 2 milletvekili çıkartırken, KYB 120 bin oyla hiç milletvekili çıkaramamıştır. Nitekim KYB’nin yaptığı seçim stratejisi hatasıyla, normal şartlarda alması gereken 6 milletvekilliğini KDP’ye kaptırmıştır. Böylece KYB yerel seçimlere göre oyunu artırmasına rağmen bu artış sandalye sayısına etki etmemiştir. Zira KYB Süleymaniye hariç diğer tüm vilayetlerde Gorran Hareketini geçmiştir560 Seçim sonrası çıkan tabloya göre KDP ve KYB ittifakı halen Kürt siyasi arenasının dominant gücüdür.561 Seçim sonuçları sonrasında KDP’nin Kürt iç siyasetinde başat rolü üstlendiğini görmekteyiz. KDP seçimde Kürtler arasında birinci olmakla beraber, KYB ve Gorran Hareketinin oylarının toplamından az oy almasına rağmen seçim sisteminden kaynaklı olarak diğer iki partiden fazla milletvekili çıkarmıştır. Seçim sistemini iyi okuyup buna uygun stratejiyi uygulayan tek Kürt Partisi KDP olmuştur.562 KDP’yi başarıya götüren en önemli sebep ise KYB ile Gorran arasındaki mücadeledir. Süleymaniye, Erbil ve Kerkük’te KDP adaylarının aldığı oy oranlarına bakıldığında Barzani ailesinin Soran bölgesinde de etkili bir aktör haline gelmeye başladığı söylenilebilir.563 Bölgesel Yönetime aktarılan ekonomik kaynakların kullanımı ve milliyetçi söylemler sayesinde KDP, hem Erbil, Duhok ve Süleymaniye’de hem de Musul ve Kerkük’te seçmenler üzerinde etkili bir politika yürütmüştür. Barzani’nin gücüne güç kattığı bu dönemde KYB’nin bölünerek Gorran’la kısır siyaset tartışması içine girmesi Barzani’nin Soran bölgesinde de desteklenmesine sebep olmuştur. Ayrıca Musul’da Arapların milliyetçi politikalar yürütmesi, Kürtlerin de milliyetçi söylemlerde bulunan KDP’ye yönelmesine neden olmuştur.564 560 Veysel Ayhan, “7 Mart 2010 Parlamento Seçimlerinin Irak Kürt Siyasetine Etkisi “, Ortadoğu Analiz, , Cilt:2-Sayı: 16, Nisan 2010 (Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/.../2010420_veyselAyhanogun.pdf, 11 Mart 2011, s, 46. 561 Kasapoğlu, Tokdemir, A.g.m., s. 19. 562 Rapor No:54, A.g.e., s. 42. 563 Ayhan, A.g.m., s. 45-46. 564 Ayhan, A.g.m., s. 48. 166 2009 Bölgesel Parlamento seçiminde büyük sürpriz yapan Gorran ise, bu seçimde az da olsa kan kaybetmiştir. Sadece Duhok’ta oylarını küçük bir miktar artıran Gorran, Erbil ve Süleymaniye’de oy kaybı yaşamıştır. Kuzey’deki üç vilayet haricinde; Kerkük, Diyala ve Selahattin’de de bekleneni verememiştir. Bunun en büyük sebebi ise; 2009 yerel seçimlerde hata yapan partilerin bu seçimde daha dikkatli olması ve Gorran’ın sürprizliğini565 kaybetmesidir.566 Bu seçimlerde KYB ve KDP, Gorran’ın aynı başarıyı gösterememesi için çok çalışmıştır. Nitekim Celal Talabani 2010 yılının başından itibaren Süleymaniye ve Kerkük’teki seçim çalışmalarını bizzat kendisi yürütmüştür.567 Gorran ise kendine olması gerekenden fazla güvenmiştir. Ayrıca özellikle tartışmalı bölgelerde oy kaybetmesinin sebebinin ise milliyetçi söylemlerde bulunmamasının neden olduğu bilinmektedir568. Buna rağmen tüm yöneticileri Süleymaniyeli olan hareket KYB’nin de kalesi olan Süleymaniye’de birinci parti olmuştur. Lakin KYB’ye karşı birçok yerde birinciliğini kaybetmiştir. Hareketin Süleymaniye’de ağırlıklı olması KDP’ye bir rakip olmaktan çok, KYB’nin iktidar paylaşımını tehdit etmektedir.569 Seçimin Iraklı Kürtler açısından diğer bir önemi İslamcı muhalefetin güç kazanmaya devam etmesidir. 2009 Yerel seçimlerine “Hizmet Ve Reform Listesi” adı altında seçimlere beraber giren KİB ve KİH, bu seçimlere ayrı listelerle girmelerine rağmen kuzeydeki üç vilayette altı ay öncesine göre iki kat oy almışlar, bu oyla da Gorran’a oldukça yaklaşmışlardır.570 Kürtlerin yaşadığı vilayetlerde seçime katılım yüksek olmasının nedenleri öncelikle olarak; Kürt partilerinin seçmenleri üzerindeki otokontrolleri, Kürtler için hayati öneme haiz Kerkük’le ilgili olarak anayasanın 140.maddenin uygulanması, petrol yasası, peşmergelerin durumu gibi hala 565 Sürprizlikten kasıt 2009’daki Kürdistan Bölgesel Parlamento seçimlerinde sadece 4-5 sandalye olabileceğini düşünen KYB ve KDP Gorran’ı fazla önemsememişti. 566 Rapor No:54, A.g.m. s. 41. 567 Ayhan, A.g.m., s, 42. 568 Rapor No:54, A.g.m., s. 42, 569 Kasapoğlu, Tokdemir, A.g.m., s. 19, 570 Erkmen, A.g.m.,.s. 35. 167 çözüm bekleyen meselelerdir. Bu çözülmemiş olan sorunlar Kürtlerin seçime katılım oranını etkilediği kadar oy verme tercihinde de etkilemiştir. İhtilaflı bölgelerde başı çeken Musul Vilayeti’nde her ne kadar El Irakiye açık ara birinci parti olsa da Kürtler sekiz milletvekili çıkarmayı başarmışlardır. Ayrıca Şebek adayın ve Hıristiyan azınlık kadrosundan seçilen kişinin Kürt gruplara yakın olması bu rakamı 10’a çıkarmaktadır 571. Lakin Musul’da El-Irakiye’nin %53 oy oranıyla 31 milletvekilliğinden 20’sini elde etmeleri572, özellikle 2003 sonrası Musul’un Kürtleştirme politikalarından rahatsız olan diğer unsurların tartışmalı bölgelerde Kürtlerin fiili hâkimiyetine karşı bir tepki olarak ta görebiliriz. TABLO 5: 7 Mart 2010 Seçimlerinde Kürt İttifak/ Partilerinin Vilayetlere Göre Oy Dağılımı VİLAYETLER KİL GORRAN KİB KİH VİLAYETTE ALINAN TOPLAM ERBİL 458.403 103.397 51.065 62.706 675.571 DUHOK 332.951 23.775 59.969 3141 419.836 SÜLEYMANİYE 350.283 272.232 103.188 79149 804.852 BAĞDAT 19.732 2.471 1.113 - 23.316 DİYALA 47.749 8.994 2.310 - 59.053 MUSUL 239.109 10.715 5.747 1.469 256.767 SELAHADDİN 22.676 3.654 - - 26.330 KERKÜK 206.542 36.554 24.247 7.175 274,518 1582031 487.181 247.366 153.640 Kaynak: Erkmen, Agm, s.33 den alıntılanmıştır. Ayrıca Kürt İttifakının Diyala’da oyların ancak %15’ini Musul’da ise sadece %20’sini alması, BKY’nin yayılmacı söylem ve politikalarını boşa 571 Erkmen, A.g.m., s. 26-29. Oytun Orhan, “Irak Parlamento seçimlerinde Musul: Gözlemler, Sonuçlar ve Değerlendirmeler” Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı:16, Nisan 2010 (Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2010420_47474fff.pdf, 12 Haziran 2011 s. 70-71. 572 168 çıkarmıştır. Özellikle de Diyala’da yaşayan Feylilerin (Şii-Kürtler) Irak Ulusal İttifakı ile seçimlere girmesi. Kürt ittifakı için büyük bir darbedir. Kürtler için hayati önem arz eden Kerkük’te, Kürt ittifakı ikinci parti olarak karşımıza çıkmaktadır573. Lakin taraflar 12 milletvekilliğini eşit (6-6) şekilde paylaşmışlardır. Kerkük’te Kürt partilerinin toplamda aldığı oyların Kürt olmayan partilerden az olması, şehirde Kürtlerin çoğunluk olduğuna dair iddiaları yalanlar niteliktedir.574 Kürtler seçimlerde istedikleri başarıyı sağlayamamalarına rağmen özellikle Maliki ve Allavi arasındaki mücadelede, Maliki’nin yanında durarak Irak siyasetinin baş aktörü olmuşlardır 575 Hükümetin kurulmasında kilit rolü oynayan Kürtlerin, hükümet oluşumunda 3 isteği vardı. Bunlardan birincisi Cumhurbaşkanlığının Celal Bakanlığını üçüncüsü almak, Talabani’ye ise verilmesi, Petrol ikincisi Bakanlığı’na Dışişleri Kürtlerin anlaşamadıkları Şehristani’nın gelmemesiydi. Bunlardan bir ve ikincisini elde eden Kürtler Şehristani’nin Petrol Bakanı olmasını engellemişler lakin Enerji’den sorumlu Başbakan Yardımcısı olmasını engelleyememişlerdir. Böylece Şehristani alanında en yetkili makama ulaşmıştır. Ayrıca Kürtler, hükümetin kurulması için 19 maddeden oluşan taleplerini Maliki’ye iletmişlerdir. Bu talepler içinde Cumhurbaşkanlığı, Petrol yasası, 140.maddenin uygulaması Kerkük’ünde içinde yer aldığı tartışmalı bölgelerin nihai statüsü, Bağdat - Erbil ilişkilerinin siyasal, askeri ve hukuksal yapısı gibi konular vardı. Kürtler bu taleplerin Maliki tarafından kabul edildiğini beyan etmişlerdir. Hükümet kurulması esnasında Kürtlerin en büyük kopmalarından biri 140. madde alanında olmuştur. Bütçe görüşmeleri esnasında petrol ihracatındaki tartışmalar sebebiyle oturumu terk eden Kürtler, bu hamleyle 140. maddenin uygulaması için 172 milyar dinar yani 45 milyar dolar kazanmışlardır. Yeni Irak hükümetinde en büyük kazanım olarak ise Iyad Allavi’ye Cumhurbaşkanlığı pozisyonunu bırakmamak için sergiledikleri 573 Kasapoğlu, Tokdemir, A.g.m., s.20 Erkmen, A.g.m., s. 30. 575 Veysel Ayhan,“Irak’ın Yeni Hükümeti; Kazananlar ve Kaybedenler”, (Erişim): http://www.orsam.org.tr/tr/tr/yazigoster.aspx?ID:1284 13 Kasım 2010 574 169 direniş sayesinde bulundurmalarıdır 576 . Cumhurbaşkanlığı Cumhurbaşkanlığı koltuğunu makamının Kürtlerde ellerinde kalması, özellikle Bağdat- Erbil geriliminde Erbil’in elini kuvvetlendirmiştir. Zira çözüm bekleyen Petrol ve Gaz yasası, peşmergelerin durumu577, Kerkük’ün statüsü ve ihtilaflı bölgelerle ilgili çıkacak yasaları veto etme hakkına sahip olan Kürtler, BKY’ni güvence altına almışlardır.578 Hükümet kurulmasında; Kürtler, 42 bakanlıktan 7’sini almışlardır. 579 Cumhurbaşkanlığı’nı alan KYB bir önceki hükümette 3 bakanla temsil edilirken bu hükümette bakanlık sayısı bire (Sağlık Bakanlığı) inmiştir. KDP ise dört bakanlıkta görev almıştır. Bunlardan Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan Yardımcısı atamalı olarak, Ticaret Bakanı ve Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı ise vekâleten KDP’ye verilmiştir. Ayrıca diğer Kürt partisi olan KİB ise; Göç ve Göçmenler Bakanlığı ile Sivil Toplum örgütlerinden sorumlu Devlet Bakanlığını, vekâleten yürütme görevi almıştır. 580 Hükümette, Kürt hareketi için ilginç nokta ise Gorran Hareketinin hükümetin dışında tutulmasıdır.581. 2010 yılındaki diğer bir gelişme ise 1 Haziran- 14 Haziran 2010 tarihleri arasında (Partinin 35.kuruluş yıldönümüne denk getirilen) 3. KYB Kongresinin düzenlenmesidir. Gorran Hareketine karşı kaybedilen seçim sonrasında yeniden yapılanma olarak ta karşımıza çıkan kongrede Celal Talabani yeniden başkan seçilmiş, belli ölçüde partiye taze kan adapte edilmiştir. Talabani; Kosrat Rasül ve Berham Salih arasındaki rekabette her ikisine de belli ölçüde tatmin edecek desteği vermiş, denge politikası izlemiştir.582 576 Bilgay Duman,”Irak’ta Hükümet Kuruldu(mu)?”, (Erişim) http://www.kerkük.net/haberler/koseyazisi.aspx?dil=1055&metin=201011155 15 Kasım 2010 577 Hali hazırda peşmergelerin mevcudu 75.000- 100.000 civarındadır. Katzman, A.g.m., s. 3. 578 Sevgi Pınar Zeydan, “ Kuzey Irak’ın Yeni Hükümet’in Kurulması sürecinden umdukları ve buldukları” (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/tr/yazigoster.aspx?id:1401 24 Ocak 2011 579 Emme Yüksel,”Irak Labirentinde Bir Umut” (Erişim):, http://www.orsam.org.tr//tr/yazigoster.aspx?/ID=1400, 24 Ocak 2011 580 Erkmen, “Yeni Irak Hükümeti Irak’a neler Gelecek?”, s. 13-17. 581 Erkmen, A.g.m., s. 17. 582 Selen Tonkuş Kareem, “Kongre KYB’de Neyi Değiştirdi ?” Erişim: http:www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=861 11 Ekim 2011 170 2011 yılı BKY için son yılların en yoğun siyasi gündemine sahne olmuştur. Yılın ilk yarısında hükümet muhalifi protestoları ve siyasi çözüm arayışları yılın ikinci yarısında ise BKY ile Bağdat Yönetimi arasındaki gerilimler ve siyasi oyunlar gündemi oluşturmuştur. Arap Baharının da olumlu etkisini arkasına alarak yönelik BKY’ne eleştirilerini sertleştiren Gorran(Değişim) Partisi, BKY parlamentosunun çıkardığı Gösteri ve Toplantı Yasası’na karşı protestolarda bulunmuştur. Nitekim 30 Ocak 2011 ‘de meclisin fes edilip 3 ay içinde yeniden seçimlere gidilmesini öneren bildiriyi yayınlamış ve gerilimi tırmandırmıştır.583 17 Şubat 2011’de yapılan protestolara KDP’nin Süleymaniye bürosunun taşlanması ile başlayan olaylarda. diğer muhalefet partileri de (KİB ve KİG) Gorran’ın yanında yer almışlardır. Üç muhalif lider Nöşirvan Mustafa (Gorran), Selahattin Bahaeddin (KİB) ve Ali Bapir (KİG) bir araya gelerek hükümete 22 maddelik (ilk sırasında Bölgesel Hükümetin istifalarının istendiği) öneri yayınlamışlardır. KDP ve KYB halkın taleplerine cevap vermek maksadıyla 3 muhalif partiyle görüşmeler gerçekleştirmiş ve ”5 parti toplantıları” olarak isimlendirilen müzakereler yapılmıştır. Bu toplantılar sayesinde meydanlarda (Süleymaniye’de Sara meydanı) olan kriz siyasi arenaya sıçramıştır. Muhalefetin reform tekliflerine karşılık, BKY Başkanı Mesud Barzani; 28 Ağustos’ta siyasi gerilimi sonlandırmak için kararname yayınlamış, bu kararname her ne kadar Sara Meydanı’ndaki durumun normalleşmesi ve partilerin kesilen ödeneklerin iade edilmesi haricinde muhalefetin taleplerini karşılayamasa da tansiyonun azalmasını sağlamıştır.584 BKY’de 2011’in son aylarında görülen diğer bir gerginlik ise KDP ile KİB arasında ki zıtlaşmadır. 2 Kasım 2011 Cuma günü namaz sonrası fuhuş yapıldığı iddiasıyla bazı otel, masaj salonu, içki satan dükkânlar ve birahaneler KİB mensuplarınca yakılmıştır. Her ne kadar gerginliğin öncesi 583 Selen Tonkuş Kareem, “ Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin 2011’den 2012 ye Yansımaları”, Ortadoğu Analiz, Cilt:4, Sayı: 39, Mart 2012,(Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/.../201239_kapakmakaleE.pdf, 12 Nisan 2012, s. 9. 584 Kareem, A.g.m., s. 9-11. 171 2003 genel seçimlerine585 kadar uzasa da KDP olaylardan KİB’i sorumlu tutmuş ve KİB üyesi 60 kişiyi tutuklamıştır. Bu olayın arkasından KİB’in Zaho’da ki parti binası ve partiye ait olan yayın kuruluşu Speda TV’nin binası yakılmıştır. KİB’de bu olaylardan KDP’yi sorumlu tutmuştur. Barzani ise, olayların araştırılması için soruşturma komitesi kurmuştur. Soruşturmada KDP ile ilişkili bazı kişilerinde aralarında bulunduğu grupça yakıldığı sonucu ortaya çıksa da henüz haklarında yargısal süreç başlatılmamıştır. KDP ile arasındaki bu gerginlik; bölgedeki İslamcı hareketin yükselişi ya da İran’ın bölgeye etkisinden çok, KİB’in Bahdinan bölgesindeki gücü ele geçirmek isteğinden kaynaklanmaktadır. Zira KDP Bahdinan da kontrolü elinde bulundurmaktadır. KİB ise ikinci partidir. Gorran’ın KYB karşında aldığı başarıyı Bahdinan’da KİB’e karşı tanımak KDP nin varlığı için en büyük tehlikedir. Her ne kadar 2005 yılından sonra kurulan parlamentoda (5.hükümette) stratejik ittifak antlaşması uygulanmasa da 6.Hükümetin görev süresinin ilk yarısını doldurmasıyla 7.Hükümet kurulma isteği ortaya çıkmıştır.586 KYB’li Berham Salih’in 2 senelik görev süresinin dolmasına rağmen BKY Başkanı Mesut Barzani, Salih’in göreve devam etmesini istemekteydi. Stratejik anlaşmaya göre bu iki parti anlaşabilirse mümkündü. Lakin Celal Talabani’nin ince hesapları ortamı germiştir. KYB içinde kendisinden sonra –ikincil adamisminin ortaya çıkmasına karşı olan Talabani, hem Berham Salih’in yıldızını söndürmek hem de KDP içerisindeki Mesut Barzani’nin yeğeni Neçirvan Barzani ile hali hazırda Parastin’in Başkanı olan oğlu Mesrur Barzani arasındaki kamplaşmayı körüklemek istemiş ve bu teklifi reddetmiştir.587 Hükümet ve KDP–KYB arasındaki tartışmalar, 23 Ocak 2012’de KYB tarafından Devlet Başkanlığı Yardımcılığına aday gösterilen Kosrat Resul’ün 15 Şubat günü Mesud Barzani tarafından onaylandığının duyurulmasıyla 585 2005 Genel Seçimler öncesindeki Duhok’ta ki KİB ofisleri yakılmış hatta bazı üyeler hayatını kaybetmiştir. KDP olaylardaki sorumluluğunu kabul etmiş, mağdurların ailesine tazminat ödemiş ve KİB binalarını restore etmiştir. 586 Serhat Erkmen,“Kürt Yönetiminde 7.hükümet ve Beklentiler” (Erişim), http://www.orsam.org .tr /tr/yazigoster.aspx?ID=3396 9 Nisan 2012 587 Bilgay Duman,”Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Hükümet Değişikliği ve Siyasi Yansımaları”, (Erişim): http://www.orsam.org .tr /tr/yazigoster.aspx?ID=3241 17 Şubat 2012 172 bitmiştir. Aynı gün KYB üyesi Berham Salih’in istifa etmesiyle boşalan başbakanlık görevi için KDP Başkan Yardımcısı ve Bölgesel Kürt Yönetimi’nin eski Başbakanı Neçirvan Barzani, Başbakan Yardımcılığı’na ise KYB’li İmad Ahmed BKY tarafından seçilmiş, bir gün sonra da 71 parlamenterin oyuyla hükümet kurma yetkisi resmen verilmiştir. 588 Ayrıca Bölgesel Kürt Yönetimi Parlamento Başkanı ve yardımcısı da değişmiştir. Parlamento Başkanı Arslan Baviz, Yardımcılığına ise Hasan Muhammed Saar seçilmiştir.589 6.hükümet ile 7.hükümet arasında Başbakan ve Başbakan yardımcıları görevleri haricindeki görevlerde parti dağılımı değişmemiş, bazı bakanlıklar haricinde ise önemli bakanlıklarda görev değişimi olmamıştır.590 Aynı zamanda Mesut Barzani’nin ABD ziyareti esnasında 7.Hükümetinin oturmasını göstermesi kurulduğu bakımından ilanı ve mevcut muhalefet kurumsal içerisinden yapının gelen Barzani’nin güçlü adam olduğuna dair söylemleri yıkmak için yapıldığını akla getirmektedir. 2011 yılı BKY’nin kendi içerisindeki sorunlarına ilaveten Bağdat yönetimiyle olan ilişkilerinde de sorunlar yılı olarak karşımıza çıkmaktadır Özellikle tartışmalı bölgeler, bütçe, peşmerge, petrol çıkarma sözleşmeleri, petrol ve gaz yasasına ilişkin sorunlar ilişkilere damgasını vurmuştur. Bu dönem Amerikan askerlerinin Irak’tan çekilmeyi sonlandıracağı döneme rast gelmektedir. Temmuz sonrasında ABD’nin Kerkük, Diyala ve Musul’daki karma güvenlik noktalarından çekilmesiyle tartışmalı bölgelerdeki problemler su üstüne çıkmıştır. Zira, ABD askerleri kanlı çatışmalara engel oluyordu. Tartışmalı bölgelerin en başında yer alan Kerkük’ün; 2003 sonrasında Kürtleştirme politikalarına maruz kalması, valisinin Kürt olması, KDP ve KYB’nin bölgede güçlü bir parti olması sebepleriyle, Kürtler gözlerini diğer tartışmalı ilçelere dikmişti.591 588 “Başbakan ve Yardımcısı Güven Oyu Aldı”, (Erişim): http://www.peyammer.com/Turkish/PNANews.aspx?ID=266976 19 Şubat 2012 589 Duman, A.g.m., s. 2. 590 Erkmen, A.g.m., s. 2 . 591 Kareem, A.g.m., s. 11. 173 . Bazı uzmanlar tarafından federalizm; etnik çatışmaları önleyecek, azınlıkların haklarını verecek “altın yol” olarak görülse de, merkez ile federal bölge arasındaki kaynakların dağılımına yönelik çatışmanın da başlangıcı olabilir.592 Nitekim, Erbil- Bağdat arasındaki petrol ve doğalgaz yasasına ait anlaşmazlık buna en güzel örneklerden biridir. BKY, Bağdat Hükümeti’nin petrol ve doğalgaz yasa tasarısını Erbil Anlaşmasına593 aykırı olduğunu iddia ederek reddetmiştir. Bunu BKY’nin Kasım ayında Exxon Mobile’le yapılan antlaşmaya, Bağdat hükümetinin tepkisi izlemiştir.594 Nitekim Aralık 2011’de Nuri El Maliki’nin ABD ziyaretinde, Teksas menşeyli Exxon firmasının üst kademe yöneticileriyle yapılan görüşmede Kürtlerle olan anlaşmaları yeniden gözden geçirmeleri adına söz almıştır. 595 Ekim ayının ortasında BKY ile Bağdat yönetimi arasında bu sefer bayrak krizi yaşanmıştır. Maliki’nin Kürt bayrağının indirilmesine yönelik emir verdiğine dair söylenti, Kürt grupların protestolarına sebep olmuştur. Hatta genç bir Kürt kendini yakma girişiminde bulunmuştur.596 Kürt heyetinin Bağdat yönetimiyle yaptığı görüşmede emrin çok geçmeden Maliki tarafından verilmediğini, İçişleri Bakanlığından bir yetkili ve Diyala Emniyet Müdürü tarafından verildiği ortaya çıkmıştır. Kürt heyetinin sunduğu rapor ile sorunların anayasal çerçevesinde çözümü için kararlar alınmıştır. Buna göre; Bağdat ile Erbil arasındaki sorunu çözmek için Kürt heyetinin Bağdat’a gitmesi, BKY’nin tüm tarafların temsilcinin yer alacağı bir komisyon oluşturulması, Bağdat’taki BKY temsilciliğinin güçlendirilmesi ve Irak Başbakanı ve BKY Başkanı tarafından, iki hükümet belirlenecektir. 592 arasındaki 597 idari işlerin yürütmesi için 2 gözetmen Bu sorun daha da büyümeden bu şekilde sona ermiştir. Wimmer, A.g.m., s. 19. Erbil Anlaşması: Kasım 2010’da Barzani’nin de ön ayak olmasıyla Maliki ikinci kez kabine kurma şansı bulmuştur. Bunun diyet borcunu ise. Enerji yasa tasarısı üzerinde Kürtlerle mutabakata vararak vermiştir. Bu mutabakata Erbil anlaşması adı verilmektedir. 594 Kareem, A.g.m., s. 12. 595 “Iraq Says Exxon Seeks More Time on Kurd Decision” , (Erişim): www.wsj.com. 24 Mart 2012 596 “Maliki’nin Kürt Bayrağına Saygısızlığını protesto için Bir Genç Bedenini Ateşe verdi.”, (Erişim): http: http://www.peyammer .com/details.aspx?!=6&id=252421 20 Ekim 2011 597 “Toplantının Kararı: Hiçbir şekilde Kürdistan Bayrağı İndirilmeyecektir.” (Erişim): http: http://www.peyammer .com/details.aspx?!=6&id=252551, 20 Ekim 2011 593 174 15 Aralık 2011’ de ABD’nin Irak’tan çekilmesinden iki gün sonra Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’nin terörist eylemlere karıştığı gerekçesiyle tutuklama emri çıkması ve Erbil’e sığınması, Erbil- Bağdat arasındaki gerilimi daha da arttırmıştır. Celal Talabani’nin konukevinde ağırlanan Haşimi’nin 12 koruması teröre bulaşmak ve Iraklı komutanı öldürmek suçuyla tutuklanmışlardır.598 Hali hazırda Erbil- Bağdat arasındaki gerilimin göbeğinde bulunan bu konu diğer sorunlar beklemektedir. 598 “Haşimi’nin 12 Koruması Tutuklandı.”, (Erişim): http://www.peyammer .com/details.aspx?!=6&id=264802, 19 Şubat 2012 gibi çözüm 175 ALTINCI BÖLÜM IRAK’TAKİ KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN BÖLGEYE MUHTEMEL YANSIMALARI Iraklı Kürtlerin 1991 yılından günümüze kadar kazanımlarını arttırması bölge ülkelerinin dikkatlerini, Kürtler üzerinde toplanmasını gerektirmiştir. Irak’ın ve Irak’taki Kürt milliyetçiliğinin gelecekte alacağı rol ve şekil, doğrudan ve dolaylı olarak tüm Ortadoğu ülkelerinin siyasetine yön vermesi beklenmektedir. Zira Ortadoğu’nun yakın tarihine baktığımızda Ortadoğu’da bir ülkede başlayan etnik ve mezhepsel kaynaklı çatışmalar ve kutuplaşmaların belli bir süre sonra bölge ülkelerinin de yer aldığı vekâleten bir savaşa dönüştüğünü görmekteyiz.599 Bu bölümde Irak’ın mevcut durumunun devamı ve Irak’ın bölünmesi durumlarında Kürtçülüğün bölge ülkelerine ne gibi etkiler yaratacağı ele alınacaktır. Şüphesiz son derece karmaşık bir yapıya sahip olan Irak aynı zamanda küresel ve bölgesel aktörlerin çok büyük çıkarlarını doğrudan ilgilendiren bir sorundur. Bu sebeplerle böylesine karmaşık bir sorunun hiçbir zaman önceden kâğıda döküldüğü şekilde oluşacağı kabul edilemez. Ele aldığım senaryolar tamamen kurgusal ve aktörlerin olası davranışları mantıksal çıkarılarla oluşturulmuştur. Senaryolar sayesinde geleceği, uzun vadede düşüncenin tarih bilincimize ekleyeceği uyanıklıkla inceleyerek tarihin engebeli yollarında güvenli biçimde yol almamızı sağlaması amaçlanmıştır. 600 599 Serhat Erkmen, “Irak Hangi Şartlarda Nasıl Parçalanabilir. ? “En Kötüye Hazırlıklı Olmak”” , ORSAM Rapor No: 102, Ankara, 2012, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2012111_serhat_erkmen77.pdf , 12 Mayıs 2012, s. 13 600 David Passig,”2050: İki Bin Elli”,Çvr:Nita Kurrant, Koton Kitap, İstanbul, 2011, s.437-38. 176 IRAK’TA 6.1. MEVCUT DURUMUN DEVAMINDA KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN KOMŞU ÜLKELERE YANSIMALARI 2005 Irak Cumhuriyeti Anayasasında “Irak, parlamenter, demokratik federal bir cumhuriyettir.” ifadesiyle Irak’ın federal bir yapıya sahip olduğu vurgulanmıştır. Bu bizim diğer senaryomuzda dahil olmak üzere hali hazırdaki durumumuzu ifade etmektedir. Aslına bakılırsa ABD’li uzman ve politikacılar, Irak’ın işgalinden seneler önce Irak’ın federal olarak yapılandırılmasını ileri sürmekteydiler. Onlara göre; 1991 sonrası siyasi kazanımlarını arttıran Kürtlerin kazanımlarının korunması için tek yol, Irak’ın federal olarak yapılandırılmasıydı. Ayrıca İsrail ve Basra’nin güvenliğini tehdit edebilecek Merkezi Irak Yönetimi’nin bu suretle zayıflatılması ABD için en iyi fikirdi.601 Ele alacağımız bu senaryoyla ülke toprak bütünlüğünün korunduğu ve federalizm yerleştirilmeye çalışıldığı durum (hangi şartlarda olursa olsun) ele alınmıştır. Bu yapının, merkezi yapısı farklı şekilde güçlenmiş olabileceği gibi merkezi yapısı (Bağdat yönetimi) zayıflatılmış bir yönetimde olabilir. Irak’ta mevcut durumun devamı senaryosunun ana ekseni; Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, Bölgesel Kürt yönetiminin varlığının da Irak çatısı altında sürdürmesidir. Hali hazırda Irak’ın toprak bütünlüğü korunmakla beraber, Merkezi Hükümet özellikle BKY’nin resmi sınırlarına (Duhok, Süleymaniye ve Erbil) ilaveten ihtilaflı bölgelerde otoritesinin olmadığı görülmektedir.602 Ayrıca Şiilerin yoğun olduğu güneyde ve Sünnilerin ağırlıklı olarak bulunduğu orta kısımlarda da Merkezi Hükümet sorunlar yaşamaktadır. Bunun sebebi; Irak’taki federal yapının niteliği coğrafi olmaktan ziyade etnik ve mezhepsel farklılıklara dayalı olmasıdır. Bunun, 601 Mustafa Aydın, Nihat Ali Özcan, Neslihan Kaptanoğlu, “Riskler ve Fırsatlar Kavşağında Irak’ın Geleceği ve Türkiye”, TEPAV Ortadoğu Çalışmaları II, 2007, (Erişim) http://www.tepav.org.tr/upload/files/1271230130r2734.TEPAV_Irak_Raporu.pdf, 15 Mayıs 2011, s. 76-77 602 Erkmen, A.g.m., s. 6 177 diğer anlaşmazlıklarla birleşmesi federal yapının; birleştirici ve uzlaştırıcı özelliğini, bölücü ve ötekileştirici özelliğe bürünmesine neden olmaktadır. 603 Federalizmin Irak’ta yerleşmesi ve işlevsel olabilmesi; siyasi uzlaşı kültürünün gelişmesine, güçlü federal kurumların ve merkeze bağlılığı destekleyen ödüllendirme mekanizmalarına bağlıdır. 604 Özellikle ABD’nin SOFA anlaşması sonucunda askeri personelinin Irak topraklarından çekmesiyle Merkezi Hükümet ile BKY Hükümeti arasında anlaşmazlıklar hız kazanmıştır. Anlaşmazlıkların başında Kerkük’ün statüsü yer almaktadır. Buna ilaveten; Musul, Diyala ve Selahattin vilayetlerine bağlı bazı ilçeler üzerinde BKY’nin hak iddia etmesi ile oluşan ihtilaflı bölgeler605 sorunu, petrol ve gaz yasasına yönelik anlaşmazlıklar, bütçenin dağılımı 606 ve peşmerge konusundaki anlaşmazlıklar ile son dönemde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’nin tutuklama talebi ile alevlenen Sünni- Şii geriliminde Erbil’in Haşimi safında yer tutması ile oluşan anlaşmazlık önümüzdeki süreçte ErbilBağdat arasında çözüm bekleyen ve ikili ilişkilere yön verecek temel parametrelerdir. Bağdat- Erbil gerilimi ve Iraklı Sünni ve Şii Arapların Kürt karşıtlığı ABD’nin çekilmesinden sonra Kürtlerin en büyük korkularındandı. Tarık Haşimi olayı ile Araplar Sünni ve Şii olarak ayrılmış, Kürtlere karşı tepki bölünmüştür. Her ne kadar Sünni ve Şii gerilimi var olsa da bu gerilim Iraklı Kürtlerin uğrayacağı saldırıları ve Irak’ın bölünmesini ertelemiştir. 603 Fatma Ceren Türkmen Duman, “ Irak’ta Federalizm Tartışmaları”, Ortadoğu Analiz, Cilt:3, Sayı: 34, Ekim 2011, (Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/20111021_inceleme3.pdf, 17 Ocak 2012, s 62- 63 604 Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m. , s.76 605 Geçici Yönetim Yasası’nın 53.maddesinin A bendinde “ Kürdistan Bölgesel Hükümeti; 19 Mart 2003 tarihinde Duhok, Erbil, Süleymaniye, Kerkük, Diyala ve Musul Vilayetlerindeki toprak idaresi altında bulundurmakta olan resmi hükümet” ifadesi ihtilaflı bölgelerin temelini oluşturmaktadır. Ayrıca 58.maddedeki Kerkük başta olmak üzere ihtilaflı bölgelerdeki Baas dönemindeki Araplaştırma politikasının izlerini silme, adil ve şeffaf bir nüfus sayımının gerçekleştirilmesine dair maddeler ile Irak Geçici Yasasını atfen 2005 Irak Anayasasında da 143.maddesinde 53\a ve 58.madde dışında iptal edileceğini belirtmesi sorunun devamını sağlamıştır. Geçici Yönetim Yasası’nın tam metni için Bkz. (Erişim) http:// iraqcoalitian.org/govement/tal.html, 2 Şubat 2012 606 Bütçe krizi 15 Şubat 2003’de Maliki’nin Kürtlerin ülkenin toplam gelirinden aldığı yüzde 17’lik payı yüzde 13’e indirmeye çalışmasıyla başlamıştır. Lakin Maliki bu girişimde başarılı olamamıştır. Katzman. A.g.m., s.3. 178 Kürt ayrılıkçı milliyetçiler politik ve ekonomik kazanımları artırmak temelinde birleştirici bir unsura dönüştürülerek, etnik ve mezhepsel gerilime karşı ironik olarak bir tür “sigorta” görevi yüklenmişlerdir.607 Ülke bütünlüğünün sağlanması; Irak güvenlik güçleri (IGG) ‘nin ülke genelinde otoritesini sağlayabilecek imkan ve kabiliyete ulaşması, Sünni Arapların devlet yüksek makamlarını temsil edilmesi, BKY’nin yayılmacı politikasını durdurması, Bağdat- Erbil arasındaki anlaşmazlıkların sonlandırılması, Kerkük’ün statüsünden tüm tarafları memnun edecek bir çözüme kavuşması, Türkiye’nin güvenlik endişelerinin ortadan kalkması ve Şii gruplar arasındaki ihtilafların giderilmesine bağlıdır. Bu konjektürde Irak’ın mevcut durumunu iyileştirerek koruyacağı ve istikrara kavuşacağı öngörülmemektedir.608 Bu öngörüler sayesinde senaryomuzun örgüsel hikayesi oluşturulmuştur. IGG’nin geliştirilmesini İngiliz Savunma Bakanlığı’nın Irak’la ilgili misyonu olarak görülmektedir. Buda bize BKY’nin ayrılıkçı taleplerinin Londra’nın stratejik planlamaları ile örtüşmediğini göstermektedir.609 Ayrıca, Kuzey Irak’ın geleceği sadece Irak içi güç savaşının galibi ya da ABD ve İngiltere’nin başının çektiği koalisyon güçlerinin politikaları tarafından belirlenemeyecek kadar karışık bir problemdir. Zira bu güçlere ilaveten komşu bölgesel güçlerde ciddi şekilde hesaba katılmaz ve yok sayılırsa beklenmedik sonuçlara gebe kalınabilir. 610 İsrail’in güvenlik algıları, Körfez ülkelerin endişeleri, Türkiye’nin tavrı ve son olarak ABD’nin çekilmesi sonrasında yaklaşık 18 bin Askeri personelini ABD temsilciliğinde kalması, 2011 sonrası yoğun çatışmalar olasılıklarını tamamen dışlamasa da, oldukça zayıflatmaktadır.611 607 Mehmet Can Kasapoğlu v.d.,“ Irak; Gelecek Senaryoları,” Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (BUSAM), İstanbul, Temmuz, 2009(Erişim) http://busam.bahcesehir.edu.tr/rapor/index/id/19, 13 Mart 2011, s. 35. 608 Kasapoğlu v.d.,, A.g.m. , s.46 609 Kasapoğlu v.d.,, A.g.m. , s.50 610 Sönmez Köksal, “ Irak’ın Kuzeyindeki Muhtemel Gelişmelerin Türkiye’ye Etkileri”, BİLGESAM Rapor No:6, (Erişim) www.bilgesam.org/tr/images/documents/rapor6.pdf,23 Şubat 2012, s.15 611 Kasapoğlu v.d.,, A.g.m., s.47 179 Irak’ta otoriter, totaliter, güçlü merkezi hükümet modeli aksine, federal devlet kapsamında daha zayıf bağlarla bağlı bölgesel hükümetin olduğu, merkezi hükümet ile bölgesel yönetim arasındaki sınırların belli olmadığı ve bakanlıkların etnik ve mezhepsel ayrımlarına göre ayrıldığı bir yapıyla karşı karşıyayız. Ülke içindeki ayrım sebebiyle her etnik grup ve mezhep çok sayıda silahlı milis yapısına dönüşmüştür. Bu durum her ne kadar 2007 sonrasında güvenlik sorunları azalmış gözükse de oluşacak anlaşmazlıkların çatışmaya dönüşebilmesi açısından önem arz etmektedir. Bu sebeple ulusal barışın tesisi milislerin silahsızlandırılıp sivilleştirilmesi ve topluma kazandırılmasıyla doğru orantılıdır. İşgal sonrasında ülkelerini terk eden Baas yanlısı Iraklıların tekrar topluma entegre edilmesi sorunların çözümünde esas rol oynamaktadır. Bu sorunlara Kerkük’ün statüsü konusunda ki anlaşmazlıklar da eklenince Irak’ın yakın gelecekte kritik içyapısının devam edeceği öngörülmektedir. Tekrar Irak’ın federal yapıdan üniter yapıya dönüştürülmesi ABD’nin işgal amacıyla çelişki doğuracağından imkânsız görülmektedir. Bu durumda bölgede çıkarı bulunan güçler; etnik, mezhepsel unsurları kullanarak Irak’ın kaderini etkilemeye devam edeceklerdir. Aynı şekilde Irak’taki yapılanma ve oluşumlarda, bölge ülkelerin geleceğine yön verebilecektir. Yukarıda beyan edilen tüm sebepler senaryomuzun örgüsel hikayesinin mantığını oluşturmaktadır.. Mevcut yapıda Barzani ve Talabani’nin, mevcut politikalarını ve bölgesel koşullanmayı iç ve dış koşullar müsaade ettiği ölçüde güçlendirmeye devam etmeleri muhtemeldir. Başta Kerkük olmak üzere yaşanılan gerginliklere rağmen kalkınma projelerini uygulayarak refah seviyesini ve yönetim kapasitesini artırmaları beklenmektedir. Dünyanın en büyük üçüncü petrol rezervine sahip Irak, petrol yasasının onaylanmaması sebebiyle sorunlar yaşamaktadır. Bölgesel Kürt Yönetimi, Kuzey Irak’ta 1.5 milyar varil petrol ve 100 trilyon feet küp doğalgaz rezervi olduğunu tahmin etmektedir. 612 Köksal,A.g.m.,, s.12- 15 612 Sorun da bu kaynakların paylaşımı 180 konusundadır. Aslına bakılırsa Irak’ı bir arada tutacak yegâne ödül petroldür. Dolayısıyla merkezi yönetimin, bu petrol üzerindeki hâkimiyeti olduğu sürece ülkenin parçalanması uzak gözükmektedir. Kuzey Irak; yeraltı zenginliklerinin yanında konumu itibariyle Türkiye yanında özellikle İran, Suriye ve Körfez üzerine de etkiler yaratabilecek jeostratejik konumu olan bir coğrafya parçasıdır.613 Bu coğrafya da; tarihi, dini, etnik, siyasal, sosyal ya da ekonomik sebeplerle Erbil- Bağdat arasındaki mücadele alanı olarak karşımıza çıkan ihtilaflı bölgeler Irak’ta federal yapının bir sonucudur. Sadece toprak veya vilayetlerin idari sınırlarına ilişkin bir düzenlemeden ziyade federal yapının tetiklediği; etnik, sosyal, siyasal ve ekonomik nedenleri barındıran bir sorundur.614 Anlaşmazlığın nirengi noktasını 17 Mayıs 2003 tarihinde ABD ile KDP ve KYB arasında “Peşmerge Güçlerinin Yeniden Konuşlandırılmasına” yönelik anlaşmayla 6000 civarında KDP ve KYB’li peşmergelerin Musul, Kerkük, Selahaddin ve Diyala’ya yerleştirilmesi oluşturur. Mevcut durum itibariyle peşmerge güçlerinin konuşlandığı BKY’nin sınırlarını ve nüfuzu arttırmak istediği bu bölgeler “ihtilaflı” olarak adlandırılmıştır. Birleşmiş Milletler Irak Yardım Komisyonu’nun (UNAMİ) konuyla ilgili raporuna göre İhtilaflı bölgelerin hali hazırdaki durumu;. Musul vilayetinin Mahmur, Şeyhan ve Akre ilçeleriyle Diyala vilayetinin Kifri ve Hanekin İlçeleri Bölgesel Kürt Yönetimi idari kontrolü altındadır. Buna karşın Musul vilayetinin Telafer, Sincar, Tilkeyf, ve Hamdaniye ilçeleriyle Diyala vilayetinin Beledruz ilçesine bağlı Mendeli ve Beladruz ile Selahaddin vilayetine bağlı Tuzhurmatu ilçesinin idari kontrolü merkezi hükümete aittir.615 İhtilaflı bölgelerin Irak’ın kuzeyindeki petrol ve doğalgaz alanlarının büyük kısmını içerisine almaktadır. Bu bölgelerde yoğunluklu olarak Türkmen nüfusunun yoğun şekilde yaşıyor olması dikkat çekicidir. İhtilaflı bölgeler aynı zamanda güvenlik güçlerinin yasal statü sınırlarını da gündeme getirmektedir. Zira Ağustos 2008’de Kürt peşmergelerin 613 Köksal, A.g.m. , s. 26 Duman, “ Irak’ta İhtilaflı Bölgelerin Durumu”, s. 23-24. 615 Duman, A.g.m., s. 6-7.. 614 181 Hanekin’e konuşlandırılmasından 2 ay sonra Irak ordusuna bağlı 12. Tümen bölgeye gitmiş ve gerginlik kısa süreli de olsa çatışmaya dönüşmüştür. Ağustos 2009’da ABD’nin öncülüğünde varılan anlaşma ile Irak Ordu ve Polisi ile Peşmergelerden oluşan “Ortak Güç” bölgenin güvenliğinden sorumlu tutulmuştur.616 Anlaşmazlıkların başını çeken Kerkük’te ise; taraflar üç farklı şekilde uzlaşmaya gidebileceği öngörülmektedir. Bunlar: Kerkük özel statülü bir vilayet olarak merkezi yönetime bağlanabilir, farklı bir statüde BKY’ne bağlanabilir ve son olarak ta Kerkük BKY’ne tam olarak dahil olabilir. Her olasılığın bölge ülkelerinde farklı etkiler yaratacağı aşikardır. Ayrıca bu çözümsüzlüğün ise önümüzdeki dönemde de devam edeceği düşünülmektedir. Yukarıda mevcut durumu, örgüsel hikayesi ve mantığı açıklanan senaryomuzda sosyal, ekonomik, kültürel, ekolojik olaylar, eğilimler ve gelişmeler ile küresel ve bölgesel güçleri, yönelim ve yönlendiriciler olarak kabul edip komşu ülkelere etkileri aşağıda açıklanmıştır. 6.1.1. Türkiye Irak’ın toprak bütünlüğünün etnik ve dini gruplar arasında bölünmesini bölgenin istikrarı için büyük tehdit617 olarak gören Türkiye için; istikrarlı, demokratik ve merkezi güçlü bir Irak, en uygun modeldir. Irak’ın olası Şii hegemonyasına girmesi ve ABD askerinin çekilmesi sonrasında oluşabilecek kaos ortamı Türkiye’nin mevcut sistem içerisindeki çekincelerini oluşturur. Zira oluşacak kaos ortamı en fazla PKK’ya hizmet edecektir. Toplam mevcudu 4000-5000 civarında olan PKK dağ kadrosunun 616 Duman, A.g.m., s. 11. Christoper W. Blanchard v.d.,“Iraq; Regional Perspectives and U.S Policy”, CRS Report for Congress, October 2009, (Erişim) www.fas.org/sgp/crs/mideast/RL33793.pdf ,13 Mart 2012, s.12. 617 182 yaklaşık 3 te 2’sini oluşturan yapı Kuzey Irak topraklarında hayat bulmaktadır.618 2003 sonrası Irak’ın yeniden inşasında özellikle BKY, Türk firmalar için büyük bir pazar olmuştur. Türk müteahhitleri 2003-2009 yılları arasında Irak’ta toplam 7,5 milyar ABD doları değerinde 495 proje gerçekleştirmişler, Yıllık bazda üstlenilen iş miktarı, 2003’te 242 milyon ABD doları iken 2009’da bu rakam 1,3 milyar ABD dolara kadar yükselmiştir. Firmalarımız, yeniden yapılanma sürecindeki Irak’ta çeşitli konut projelerinden askeri tesislere, yol, köprü, baraj gibi altyapı projelerinden okul, hastane gibi sosyal tesislere pek çok alanda faaliyet göstermektedirler. 2010 yılında ise ikili ticaret hacmi 7 milyar ABD doları seviyesini aşmıştır.619 3000-4000 civarında kamyonla yapılan Irak-Türkiye gıda trafiği bölge halkı için geçim kaynağını oluştururken bölgeyi kontrol eden Barzani kuvvetleri için büyük bir gelir kaynağı olarak ortaya çıkmaktadır. 2008 sonbaharıyla TPAO ve BOTAŞ’ın Shell ile yaptığı anlaşma ile Kuzey Irak’tan petrol taşımasına karar verilmiş, Kerkük Yumurtalık petrol boru hattı çalışır hale gelmiştir.620 Mevcut sistemin devamında Erbil-Ankara arasındaki ekonomik ilişkilerin daha da artacağı değerlendirilmektedir. ABD’nin Irak’tan çekilmesinden sonra Türkiye’ye sert söylemlerde bulunan Maliki’ye karşı Türkiye’nin diğer Şii gruplarla ilişki kurarak Maliki’yi yalnızlaştırma politikasına gütmesi bağlamında Mükteda el Sadr ve Meclis Başkanı El Nuceyfi ile yakın ilişkiler kuruluyor olması621 Türkiye’nin elini güçlendirmektedir. Haşimi’nin Türkiye’ye sığınması sonrasında da aynı politikanın 618 devam edeceği beklenmektedir. Ayrıca Sünni Arapların Blanchard, v.d., A.g.m. , s.13. “Türkiye-Irak Ekonomik İlişkileri”, (Erişim)http://www.mfa.gov.tr/turkiye-irak-ekonomik-iliskileri-veturkiye_nin-yeniden-imar-surecine-katkisi.tr.mfa, 18 Haziran 2012 620 Blanchard,vd, A.g.m. , s.16 621 Bilgay Duman , “El Hekim’in Türkiye Ziyaretinden Satır Arası Algılamalar “,(Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID:3115, 10 Şubat 2012; Bilgay Duman,”Türk Dış Politikasında Yeniden Irak; Usame El Nuceyfi Türkiye’ye Geliyor” (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID:3056, 10 Şubat 2012; Celalettin Yavuz, ”Irak’lı Şii Lider Mukteda el Sadr ve Türkiye Ziyareti”(Erişim) http://www.turksam.org/tr/yazdir1647.html, 12 Mart 2011 619 183 çoğunluğunu oluşturduğu İyad Allavi önderliğindeki El Irakiye partisiyle iyi ilişkiler kurulacağı düşünülmektedir. Türkiye’nin Irak’la ilgili vizyonunu; BKY ve Türkmenler İle sınırlandırmayıp Sünni ve Şii Araplar ile ortak çıkar etrafında diyaloglarını geliştirmesi gerekmektedir. Örneğin; Mukteda El Sadr’ın ülke bütünlüğüne vurgu yapan ve BKY’nin bağımsız devlete dönüşmesine karşı çıkan görüşleri Türkiye’nin Irak politikasıyla örtüşmektedir.622 6.1.2. İran İran’ın, Irak üzerindeki ilgisi çok eski tarihlere kadar uzanmaktadır. Öncelikli olarak; İran, Irak’ın çoğunluğunu oluşturan Şii Arap nüfusu üzerinde de hâkimiyet kurmak istemektedir.623 Bunlara ilaveten İran’ı etkileyen diğer bir unsur ise güvenlik parametresidir. İran’da faaliyet gösteren Kürt ayrılıkçı grup PJAK’ın Irak’ın yeterli önlem almaması üzerine Irak’ta yaşam alanı oluşturması ve buradan İran topraklarına giriş yaparak eylemlerde bulunması İran’ın güvenliğini olumsuz etkilemiştir.624 Lakin bazılarına göre ise bunu mazaret gösteren İran, 2011 ortalarında Kandili PJAK’tan arındırma operasyonlarıyla bu bölgeye Ensar el İslam’ı yerleştirmiş ve nüfuz alanını Erbil’e kadar genişletmiştir. Çoğunlukla Türkiye ve Irak sınır bölgesinde yaşayan ve İran nüfusunun yaklaşık yüzde 7’sini oluşturan İranlı Kürtler için, BKY’nin cazibe merkezi haline gelmesinin kendisini fazla etkileyeceğini düşünmemektedir. Zira İran, Irak’ta ki Kürt hareketine tarih boyunca hamilik görevi görmüş onlar üzerinden diplomasilerde bulunmuşlardır. Önümüzdeki süreçte de aynı şekilde; zor durumlarda veya komşu ülkelerle anlaşamadığı durumlarda yine o komşu ülkenin Kürt halkı üzerinden ülkeye müdahale etmeye çalışacağı beklenmelidir. İran’ı bu konuda düşündüren tek olgu Kürt milliyetçiliğinin artık 622 Kasapoğlu v.d.,, A.g.m. , s.49. Blanchard v.d.,A.g.m., s. 8. 624 Blanchard, v.d ,A.g.m.,s .9. 623 184 Amerikan şemsiyesi altında hayat bulmasıdır. Ayrıca kendi Kürt halkının isyan etmesi durumunda ise sert şekilde tepki vereceği beklenmektedir. Nitekim İran coğrafi bir ad olarak Kürdistan’ı yaşatmış ancak hiçbir zaman Kürtlerin ülkenin bekasına Abdurrahman Kasemlu’nun bulunamamıştır. tehdit oluşturmasına göz yummamıştır. Viyana’da öldürülmesi olayında Kasemlu’nun halefi olması beklenen hala fail Şerefkendi’nin akibetinin de Kasemlu’dan farklı olmamıştır. Bir iddiaya göre İran gizli servisi Şerefkendi’yi 1991 yılında yani Kasemlu’dan iki yil sonra Berlin’de bulup öldürmüştür. Bu iki olay bize İran’ın kendi dışında ve kendisine yansımayacak tüm gelişmelere gerektiğinde seyirci kalabileceği, onu destekleyebileceği, eğer menfaatlerine uygun olursa sözcülüğünü bile yapabileceğini göstermektedir. Ancak olay ya da gelişmeler kendisine yansıyacaksa, İran gerekli her türlü tedbiri almaktan kaçınmayacaktır. İran’ın, Irak ekonomisi üzerinde de etki alanı oluşturma çabaları mevcuttur. 8-9 Ağustos 2007 tarihinde Basra ile Abadan arasındaki petrol ürünlerinin taşınmasını öngören anlaşma ve Necef’te Ağustos 2008’de açılan havaalanı ile İran, özellikle Şii bölgesi üzerindeki yatırımlarda 625 bulunmakta, ekonomik olarak ta Irak’tan faydalanmak istemektedir. Özellikle Avrupa ülkelerinin İran petrolüne karşı uygulamaya soktuğu ambargoyla Irak’ın petrol ihracatının azalacağı değerlendirilmektedir. Bunlara ilaveten (petrol ürünleri hariç) 2008 itibariyle Irak’a en fazla ihraç eden beşinci ülke olarak karşımıza çıkan İran626 bu payı artırmaya çalışacaktır. İstikrar içerisindeki Irak, İran pazarının gelişmesi için son derece önem arz etmektedir. İran için mevcut sistem içerisinde oluşabilecek laik, güçlü Arap milliyetçiliğine bağlı bir Irak yönetimi en istenmeyen senaryodur. Zira Irak’ta başarılı olabilecek, dini motif barındırmayan bir liderlik İran’ın sistemi için tehdit olabilecektir. Ayrıca hali hazırdaki Irak’ın istikrarı Şii ideolojinin yayılması için faydalı olacağı düşünülmektedir. 625 Blanchard v.d.,, A.g.m.,s.11. Bilgay Duman, Sercan Doğan, “Irak İstatistikleri”,ORSAM Rapor No: 100, Ocak 2012, (Erişim) www.orsam.org.tr/en/enUploads/Article/Files/2012223_Bookirak22.pdf, 5 Mayıs 2012, s. 315. 626 185 Mevcut Irak’ın devamı ve olası Esad döneminin kapanmasıyla sıranın kendisine geldiğini düşünecek İran; Suriye, Irak hatta Türkiye’deki Kürtlere yaklaşmak isteyecektir. Böylece bölgedeki Kürtleri ve BKY’ni yanına çekmek ilk hedefi olacaktır. Bu da bu üç ülkedeki Kürtlerin İran’a karşı pazarlık güçlerini artıracağı gibi kazanımlarını da son noktaya ulaşabilecekleri bir durum olacağı değerlendirilmektedir627. İran, Irak’ın toprak bütünlüğünü koruma konusunda komşu ülkelerle fikir birliği içerisinde gözükse de İran’ın, Irak politikasına tam olarak güvenilmemesi gerekir. Zira Basra Körfezi’nin kuzeyini kontrol etmek ve petrol alanları üzerinde yaşam süren güçlü bir Şii müttefik elde etmek için Irak’ın parçalanmasına göz yumabileceği unutulmamalıdır.628 Erbil - Bağdat arasındaki çatışmanın da akıbetinin de geleceğini belirleyecek temel taşlardan birisi olan629 Haşimi olayında İran’ın kilit rol oynayacağı değerlendirilmektedir. 6.1.3. Suudi Arabistan Suudi Arabistan’ın Irak’a yönelik çekincelerin başında güvenlik ön plana çıkmaktadır. Suudi Arabistan’ın petrol kuyularının yoğun bulunduğu Dahran bölgesindeki Şii nüfus (toplam nüfusun yüzde 12 si) üzerinden oynanacak Şii yayılmacılığı birinci tehdit olarak görmektedir. Dolayısıyla Irak yönetimde baskın hale gelecek Şiilerin, Iraklı Sünnileri bastırmalarını ve İran’ın potansiyel düşmanca tavırlarına (Şii yayılmacılığını) ortak olmaları Suudi Arabistan için kabul edilemezdir. Mevcut sistemde, İstikrarlı ve çatışmaların yoğun yaşanmadığı Irak’ın, Suudi Arabistan iç güvenliğini tehdit etmesi beklenmemektedir. Ekonomik olarak ise uzun dönemde istikrar içindeki Irak’ın; Suudi Arabistan’ı petrol üretiminde önüne geçmesi veya yarışabilir konuma 627 George Friedman,Gelecek 10 Yıl,Çvr: Tayfun Törüner, Pegasus Yayınları, İstanbul, 2011, s.157158. 628 Erkmen, A.g.m.,s. 11. 629 Kareem, A.g.m., s. 21. 186 gelmesi, sadece Suudi Arabistan değil tüm körfez ülkelerini tehdit eder konuma gelebileceği değerlendirilmektedir.630 Siyasi alanda ise doğal olarak İran önderliğinde, bölgedeki Şii yükselişine karşı olarak Iraklı Sünni gruplara destek vermesi beklenmektedir. Bu destek, Sünni partileri ve aşiretleri desteklemeleri olabileceği gibi Şii partilerin önüne geçilebilecek girişimlerle de karşımıza çıkabilir. Oluşacak kaos ortamında ise, El Kaide başta olmak üzere Sünni direniş gruplarına yoğun savaşçı vererek,631 Sünni grupları silahlı olarak desteklemesi beklenmektedir. Önümüzdeki süreçte Irak- Suudi Arabistan ilişkilerine yön verecek diğer bir olgu ise Saddam Hüseyin zamanında kalan borçtur. Irak’ın istikrara kavuşmasıyla Suudi yetkililerin isteyebileceği veya pazarlık konusu edebileceği düşünülen bu borç; 9 milyar dolarlık Suudi hükümetine ve 19 milyar dolar ise özel Suudi firma ve bankalarına olmak üzere toplam 28 milyar doları632 bulmaktadır. Bu borcun iki devlet arasındaki ilişkileri etkileyeceği beklenmektedir. . Uzun dönemde Irak’ta oluşan istikrar ve barış Suudileri istikrarsızlığın tırmanma korkusunu rahatlamakla beraber Suudi milislerin dönüşlerini ve onları kullanma yetilerini yok edebilir. Suudi Arabistan’ın temel çekincesi Şii yayılmacılığı olduğu için Irak’ı etnik olarak değil de, mezhepsel farklılıklar olarak görmektedir. Onlar için Irak’ı oluşturanlar Arap, Kürt, Türkmen v.b den ziyade Sünni ve Şii ayrımıdır. Bu sebeple İran’ın, BKY üzerinde nüfuzunun artması durumu haricinde ErbilRiyad ilişkilerinin önümüzdeki dönemde iyi olacağı değerlendirilmektedir. Suudi Arabistan’ın Irak’ın kuzeyinde bir Kürt oluşumundan etkilenmesi beklenmemelidir. Özellikle kendi sınırlarından çok uzakta meydana gelecek olmasının yanında ülkesinde bir Kürt nüfusun olmaması muhtemel yansımaları yok etmektedir. Bunun yanında Suudi Arabistan’ın kendisine tehdit olarak gördüğü Şii yayılmacılığını engelleyecek ve İran’ın da içişlerine 630 Blanchard,vd,,A.g.m., s. 18 2006 yılında ölen 1100 yabancı savaşçının yüzde 12’sini Suudiler oluşturmaktaydı Blanchard vd, A.g.m., s. 19 632 Blanchard vd, A.g.m. , s.21 631 187 müdahale imkânı verecek, Sünni bir Kürt hareketini Suudilerin desteklemesi beklenmektedir. 6.1.4. Suriye Tarih içerinde Kürt milliyetçilerinin her dönemde destek aldığı, Irakla tarih boyunca rakip olan Suriye’nin temel kaygısı da güvenlik önceliklidir. Zira Irak sonrası sıranın kendisine geldiğini fark eden Suriye, ABD’nin bölgede başarılı olamaması için faaliyetlerde bulunmuştur. Nitekim direniş döneminde Irak’taki El Kaide’nin Suriye topraklarında aktif faaliyet gösterdiği ve Suriye ile Irak arasındaki sınır güvenliğine dair anlaşma olmasına rağmen Irak’a geçişlerin önlen(e)mediği iddiaları bulunmaktadır. Bu durum da göz önüne alınarak Irak’taki oluşumlara etkide bulunmak maksadıyla Sünni ve Şii grupları destekleyebileceği beklenmektedir. Irak’ın işgali ile başlayan mülteci akını, 2006-2007 yılları arasında zirveye tırmanmıştır. O dönemde Suriye’ye 1.3 milyon Iraklı mültecinin göç ettiği tahmin edilmektedir.633 Suriye yönetimi bu göçü tersine çevirmek için öncelikle ABD’nin hükümetiyle değil Irak’tan tüm çekilmesini etnik ve desteklemiştir. dinsel gruplarla Sadece Maliki bağlantılarını sağlamlaştırmıştır. Esad; Mukteda El Sadr, Abdül Aziz El Hekim gibi Şii liderlerle sıkı dostluk içindedir. Ayrıca Kürt lider ve Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile de arasını iyi tutmaktadır. Nitekim bu politikaların sonucu olarak Şubat 2012 itibari ile Irak’a dönüş yapan mültecilerin sayısı 101.188’i bulmuştur. Bu rakam Irak’a geri dönenlerin içinde yüzde 61’ini oluşturmaktadır.634 Özellikle “Arap Baharı”.nın Suriye topraklarına kadar gelmesi ve Beşar Esad’ın koltuğunun sallanması, Esad’ı farklı arayışlara da sokacaktır. Bölgede müttefiki İran’ın himayesinde bulunması, Iraklı Şii gruplara daha da 633 Blanchard Vd., A.g.m., s.22 United Nations High Commissioner for Refugees ( UNHCR) Iraq Operation, February 2012, (Erişim) http://www.unhcr.org/refworld/country,,UNHCR,,IRQ,,,0.html 5 Haziran 2012, s. 2 634 188 yakın olması sonucunu doğurabilecektir. Ayrıca Kürt liderlerle de arası iyi olan Esad, Suriyeli Kürtlerin isyana katılmaması için yardım isteyebilir ve bunun için imtiyazlar sunabileceği değerlendirilmektedir. Suriye vatandaşı sayılmayan, kimlik kartları yeni verilen Suriyeli Kürtlerin izleyeceği politika Esad’ın geleceğini etkileceği gibi, Esad’ın son kozlarını oynayarak Kürt vatandaşlarına özerk yönetime varıncaya kadar imtiyaz sunma teklifleri de sadece Suriye’yi değil tüm komşu ülkelerde domino etkisi yaratabilecektir. 6.1.5. Ürdün 2011 tahminlerine göre; 6.5 milyon nüfusunun yüzde 92 ‘si Müslüman olup bununda altıda biri Şii nüfusa sahip635 Ürdün için; Irak’ta başarıya ulaşmış Şii yayılmacılığı Ürdün’ün güvenliğini de tehlikeye düşürebilecektir. Bu sebeple Ürdün’ün önümüzdeki dönemde, Irak’ta, Sünni kesime daha yakın politikalar sergilemesi veya Şii oluşumların birliğini bozabilecek faaliyetlerde bulunması beklenmektedir. Olası kaos ortamında ise Sünni direnişçilere destek verebileceği değerlendirilmektedir. Ürdün için diğer bir hassas noktası ise; Iraklı mültecilerdir. Nüfusu 6.1 milyon olduğu tahmin edilen 2008 sonu itibari ile 450- 500 bin Iraklı mülteci636 Ürdün’de bulunmaktaydı. Bu da yaklaşık yüzde 8 e tekabül etmektedir. Bu ekonomik olarak en az yüzde 8 yük anlamına gelmektedir. Bu sebeple Irak işgalinden ekonomik olarak en fazla etkilenen ülkelerin başını çekmektedir. Dolayısıyla istikrara kavuşmuş Irak, Ürdün ekonomisi için en uygun olanıdır. Ürdün’ün, Irak’ta meydana gelecek köklü bir Kürt hareketinden fazlaca etkilenmesi mümkün gözükmemektedir. Yayılmacı Kürtçülüğün etkileyeceği 635 “Jordan Factbook” (Erişim)https://www.cia.gov/library/publications/the-worldfactbook/geos/jo.html, 5 Mart 2012 636 United Nations High Commissioner for Refugees ( UNHCR), “Iraq fact Sheet”, September 2008 and July 31 2009 (Erişim) http://www.internaldisplacement.org/8025708F004CE90B/httpCountry_Documents?ReadForm&country=Iraq&count=10 000, 2 Haziran 2012 189 tek faktör, Irak bünyesinde meydana gelebilecek bir iç kargaşanın Ürdün’e sığınmacı boyutuyla yansıması boyutudur. . 6.1.6. İsrail Mutlak güvenlik anlayışına sahip İsrail, kendi güvenliğini sağlamak için herhangi bir ülkenin veya bölgenin güvenliğini tehlikeye düşürmekten kaçınmaz. Kuzey Irak; İsrail için, özellikle İran’a, Türkiye’ye ve Suriye’ye dönük bazı faaliyetleri için ideal bir üs konumundadır.637 Araplar haricinde bölgede bir dost bulma girişimleri sonucunda Kürtlerle tarih içerisinde iyi ilişkiler kurulmuş, birbirlerine destek vermişlerdir. Özellikle Irak’ın işgali ve sonrasında bu işbirliği en üst seviyeye çıkmıştır. Kuzey Irak’a yerleşen Mossad ajanları bu bölgeyi hem üs gibi kullanmışlar, hem de peşmergelere eğitim vermişlerdir. Bölgesel Kürt Yönetiminin zayıf bağla merkezi yapıya bağlı olması en fazla İsrail’e yaramıştır. Böylece hem bölge ülkelerine nüfuz edebilecek ileri karakola sahip olmuş hem de Şiilerin merkezi hükümet etrafında toplanmasıyla Şiilerin ayrılarak İran’la birleşmesi önlenerek “daha güçlü” İran tehdidinden kendini uzak tutmuştur. Zayıf, kendi içerisinde sorunlar yaşayan ama toprak bütünlüğü bozulmayan Irak, İsrail için en uygun olanıdır. İsrail’in önümüzdeki dönemde de BKY’ne desteğini sürdüreceği değerlendirilmektedir. Bu destek ekonomik, askeri, siyasi, istihbari v.s. olabileceği gibi diğer grupları bölme veya o gruplara rakip çıkartma gibi hamlelerde olabilecektir. 637 Köksal, A.g.m. , s.17 190 6.2. IRAK’IN BÖLÜNMESİ DURUMUNDA KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN KOMŞU ÜLKELERE YANSIMALAR Irak’ın bölünme durumu büyük ölçüde bahsettiğimiz sorunlar eksenli iç savaş ve kaos ortamının sonucunda ortaya çıkabilecektir. Bu durum, ülke içi grupların etkisinden daha çok komşu ülke ve özellikle emperyalist ülkelerin istemi doğrultusunda gerçek kılınabilir. Bölünme durumunda ABD ve İran’ın politikaları Irak’ın geleceğine direkt etki edeceği beklenmektedir.638 2003’deki işgal ile bölgeye gelen ABD 2008 yılında imzalanan SOFA639 (States of Forces Agreement) anlaşması kapsamında 2011 Aralık itibariyle Irak’tan muharip güçlerini çekmiştir. 2003’ten itibaren Irak’ta karar verici konumundaki ABD’nin çekilmesiyle Irak’ta oluşacak sorunlar sadece Irak’ı değil aynı zamanda tüm bölge ülkeleri de etkileyecek güce sahiptir.640 ABD’nin Irak’tan çekilmesi, Irak’tan vazgeçtiği anlamına gelmemektedir. Önümüzdeki dönemde ABD çıkarlarının korunmaya devam edileceği aşikârdır. ABD nin çekilmesinden sonra ülkede oluşacak olası kaos ve siyasi güç boşluğu, etnik ve mezhepsel çatışmalar, ayrışmalar meydana gelebilecek, hali hazırdaki petrol dağılımı, ihtilaflı topraklar konusunda anlaşmazlıklar artabilecek en önemlisi Irak’ın bütünlüğünün korunamama ihtimali bulunmaktadır.641 Irak’ın kaça ayrılacağı, çatışmaların veya ilk adımın nereden başlayacağına bağlıdır. Merkezden başlayacak bölünme ülkenin üç ya da daha fazla bölünmesine neden olabilecekken, Kürtlerin Kuzey’de başlatacağı hareket ilk aşamada ülkenin ikiye bölünmesiyle sonuçlanabilir. 638 Erkmen, A.g.m. , s.17. Anlaşmanı orijinal ismi: “ An Agreement Regarding The Withdrawal Of The US Forces From Iraq And Regulating The U.S Activites During The Temporary Presence Between The United States And The Iraqı Govemment” (ABD Güçlerinin Irak’tan Çekilmesi Doğrultusunda, Irak ve ABD Hükümetleri Arasında İmzalanan ve ABD’nin Mevcut Aktivitelerini Belirleyen Anlaşmadır). 640 Cenap Çakmak, Fadime Gözde Çolak, “ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve Türkiye’ye Etkileri”, BİLGESAM Rapor No:29, İstanbul, 2011 (Erişim) http://www.bilgesam.org/tr/images/stories/rapor/ABD'nin_Irak'tan_Cekilmesi_Turkiye'ye_Etkileri.pdf , 2 Şubat 2012, s.1. 641 Çakmak, Çolak, A.g.m., s. 4. 639 191 Irak’ın küçük bir modeli olarak nitelenen potansiyel çatışma sahası olan Kerkük’te karmaşıklığıyla çatışmaların birleştiğinde başlaması, bu şehrin çatışmanın tüm etnik ve ülkeye mezhepsel yansıyacağı düşünülmektedir. Ayrıca etnik ve mezhepsel olarak karışık vilayet olan Diyala’da ayrı riski barındırmaktadır.642 İlk bölünmenin Kürtler tarafından oluşturulmasında ilk aşamada çatışmaların Kerkük başta olmak üzere ihtilaflı bölgelerde yoğunlaşacağı aşikardır. Bu topraklarda en az Kürtler ve Araplar kadar bölgede nüfus barındıran Türkmenlerin bulunması Türkiye başta olmak üzere komşu ülkelerin siyasetini etkileyecektir. Kürtlerin diğer gruplara karşı özellikle Kerkük’te “Asayiş” tarafından yoğunlaştırdığı göç baskısı, BKY ile merkezi hükümet arasındaki petrol yasası krizi, Kerkük’ün statüsü, Irak ordusunun ihtilaflı bölgelerden peşmergelerin zorla çıkarması veya bütçedeki Kürtlerin payının % 17’den indirilmesi gibi anlaşılamayan konularda tarafların geri adım atmaması öncelikli olarak Kürtlerle- Araplar arasında çatışmaya sebep olabilecektir. Kürtler gerilla savaşındaki tecrübeleri, örgütlenmeleri ve işgal sonrası elde ettikleri ağır silahlar vasıtasıyla Araplarla baş edebilecek güçtedir. Aynı zamanda çatışmaların uzamasını sağlayarak çatışmaları uluslararası platforma taşıyarak özellikle ABD ve AB ülkelerinin desteğini alarak çatışma sonrasında bağımsızlığa senaryomuzun mantıksal ulaşmak dayanağını isteyebileceklerdir.643 teşkil etmektedir. Bu durum Aşağıda ise senaryonun örgüsel hikayesi oluşturulmuştur. İkiye bölünme olasılığı Kürtlere karşı Şii ve Sünni Arapların bir olması durumunda gerçekleşebilir. Buna göre Kuzey’de Kürtler; orta ve güney’de Araplar olacak şekilde ikiye ayrıldığı varsayılmıştır. Çatışmaların merkezde başlaması durumunda ise orta bölgede yoğun çatışmaların yaşanmasıyla merkezi otoritenin zayıflamasından yararlanan Kürtler kazanımlarını en üst noktaya getirebilecek ve bağımsızlıklarını ilan edebileceklerdir. 642 643 Erkmen, A.g.m., s. 13. Erkmen, A.g.m. , s.15 192 Kuzeyde Kürtler ile güneyde Şiiler arasında kalacak Sünni Araplar bu senaryoda en fazla olumsuz etkilenecek gruptur. Bu senaryoya göre Sünni Araplarla Kürtler arasında Musul, Kerkük, Diyala ve Selahattin’de; Sünni ve Şii Araplar arasında ise Bağdat, Diyala, Babil, Kerbela, Anbar, ve Vasit’te çatışmalar yoğunlaşması muhtemeldir. Türkmenler çatışmaların tam göbeğinde bulunacaklardır. Siyasi seçimlerde birlik olmaktan uzak Türkmenlerin taraflar arasındaki tercihleri büyük önem arz etmektedir. Çatışmada tarafına geçeceği grup avantaj kazanabilecektir. Buna karşın seçimlerde olduğu gibi mezhepsel ayrım nedeniyle kendi içlerinde parçalanma durumları da mevcuttur.644 Bölünme sonrasındaki yapı; Kürtler ve Araplar (Şii ve Sünni) olarak veya Kürt ve Sünni Araplar tek çatı altında diğer tarafta ise Şii Araplar olmak üzere iki devlet oluşabileceği gibi; Kürt, Sünni ve Şiilerin oluşturacağı üç devlete de bölünebilir. Unutulmamalıdır ki bölünme hemen değil belli süreç sonucunda ve alternatiflerin denenmesi ve başarısız olması durumunda gerçekleşebilir.645 Her iki durumda bölünme gerçekleşirse uzun dönem çatışmalar yaşanabilecektir. Zira siyasi sınırların çizimi, doğal kaynakların paylaşılması, nüfus mücadelesi, iç ve dış göç, komşu ülkelerin tutumu, Türkmenlerin durumu, AB ve İngiltere’nin stratejileri ve bunlara ilaveten her grubun kendi içindeki siyasal liderlik mücadeleleri Irak’ı kan gölüne çevirebilecektir. Irak, hangi bağlamda bölünürse bölünsün, bağımsız bir Kürt devletinin doğması kaçınılmaz olacaktır.646 Lakin Kürt devleti kuruluşundan itibaren ciddi sorunlarla yüzleşmek zorunda kalacaktır. Bunlar jeopolitik konum ve coğrafi sınırlar, sürdürülebilir ABD desteği, politik rekabet ve iç bütünlük ve Kerkük sorunudur. 644 Erkmen, A.g.m. , s.16 Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m. , s.81-82 646 Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m. , s. 84. 645 193 Biçimi ve sınırları ne olursa olsun olası Kürt devleti, kara devleti olarak kurulacaktır. Bu sebeple uluslararası alana doğrudan çıkışı olmayacak ve komşularına muhtaç olacaktır.647 Barzani’nin self determinasyon ilkesini telaffuz etse de uluslararası hukuku ilgilendiren teknik yönü açısından bu ne ilkenin ölçüde gerçekleşebileceği tartışmalıdır.648 2010 yılının sonlarında toplanan KDP kongresinde konuşan Mesud Barzani; Kürtler arasında birlik olmasını ima etmiş, kendisinin ve Kürtlerin şimdilik bağımsız bir Kürdistan hedeflerinin olmadığını beyan etmiştir. Lakin Barzani konuşmasında hatırlatmıştır. Barzani self hiçbir determinasyon zaman Kürtlere haklarının ait ayrı olduklarını bir devletten vazgeçtiklerini söylememiştir. Tam aksine şartların böyle bir adım için uygun olduğunda bu adımın atılacağını ima etmiştir.649 Bağımsız Kürt devletinin kurulması için şartların uygun olmadığının farkında olan Barzani, Kürtlerin bağımsızlık haklarının baki ve saklı olduğunu her fırsatta yenilemekte ve bunu uyguladığı istikrarlı politikalarla desteklemektedir.650 Kısa vadede Bağımsız Kürt Devletinin önündeki en büyük engel bölünmüş bir Irak’ın Amerikan çıkarlarına hizmet etmemesi ve ABD’nin Ortadoğu vizyonu ile örtüşmemesidir. Bölünmüş Irak’ta oluşacak Şii yapı vasıtasıyla Şii etkisi ve tehlikesi daha tehlikeli duruma gelmiştir. Böylece Irak’ı bölmek, Irak’ı yavaşça İran’a teslim anlamına gelebilecektir. Bağımsızlığın önündeki diğer bir engel ise uluslararası hukukça Self Determinasyon isteyen her topluluğu kolayca bağımsızlık imkanı tanımamasıdır. Self Determinasyon, uluslararası camianın bir üyesi olan bağımsız bir devletin egemenlik hakkını ihlal etmemesi gerekmektedir. Yani ancak merkezi hükümetin rızası ile bu mümkün olabilecektir. Bu da ErbilBağdat arasında imzalanacak anlaşma ile mümkündür Bu kapsamda Kürtlerin 647 merkezi hükümete hükmetmeleri Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m. , s. 87- 88. Çakmak, Çolak, A.g.m., s. 3. 649 Çakmak, Çolak, A.g.m. , s. 9. 650 Çakmak, Çolak, A.g.m. , s. 10. 648 ve aynı zamanda 194 Cumhurbaşkanlığı makamına sahip olmaları Kürtleri bağımsızlığa götürebilecektir. Self Determinasyon (Halkların Kendi Geleceklerini Tayin Etme) hakkı önemli bir uluslararası hukuk prensibi olmakla beraber 20.yüzyıl. küresel siyasi sisteminde kısıtlı bir rol oynamıştır. Özellikle bütün devletlerin, diğer devletlerin egemenlik hakkına saygı göstermesi gerektiği ve devletlerin diğer devletlerin iç işlerine karışmayacağına dair iki temel ilkeyi bu prensibin önündeki en büyük engeldir. Bunun istisnası Kosova örneğinde olduğu gibi insan haklarını garanti edemeyen rejimlere müdahale ve bağımsızlıktır. Kosova’nın bağımsızlığının tanınmasının temel gerekçesi; Sırp yönetiminin Kosova halkına yönelik tutumunun kabul edilememezliğidir. Kendi vatandaşlarına karşı sistematik şiddet siyaseti izleyen bir yönetime karşı uluslararası toplumun harekete geçmesi ve mağdur grubun, korunması içişlerine karışmama ilkesine bir istisna oluşturmaktadır. Yani, ülkede yaşayan grup ve toplulukların temel hakların korunduğu sürece self determinasyondan bahsedilemez.651 Dolayısıyla BKY’yi bağımsızlığa götürecek iki yol bulunmaktadır. Bunlardan birincisi bölgesel yönetim içinde yapılacak bağımsızlık için referandum sonrasında Bağdat yönetiminin de oluruyla bağımsız bir devlet olması; ikincisi ise, ülke içerinde Kürtlerin mağdur olduğu rolü izleyerek İçişlerine karışmama ilkesi delinecek ve bağımsız devlet kurulabilecektir. Nitekim Maliki’nin “Saddam”laştığına ve tüm yetkileri elinde tutmaya çalıştığına dair Barzani’nin iddiaları652 kapsamında demokrasi ve insan hakları çağrıları653, Şii- Sünni gerilimi haricinde Kürtlerin bağımsız adımları anlamına da gelmektedir. Kürt liderleri Kürt devletine gidecek yolu altı aşamalı strateji ile görmektedir. Buna göre; 651 Çakmak, Çolak, A.g.m. , s.10- 16. 652 Uğur Kocabaş, “Esad’dan Sonra Şimdi de Maliki” (Erişim) http://haber.gazetevatan.com/esaddansonra-simdi-de-maliki/445328/1/Haber, 21 Nisan 2012 653 Fuller, A.g.e., s.197 195 1-)Federal Irak’ta Kürt Federal bölgenin kurulması 2-)Federal Irak’ta Kerkük’ün denetim altına alınması 3-)Federal Irak’ta Kürtler arası iç bütünlüğün sağlanması 4-)Irak’ta Konfederalizm 5-)Irak’ta bağımsız Kürt devleti 6-)Bölgedeki diğer Kürtlere yardım ve Büyük Kürdistan’ın kurulmasıdır.654 Bu stratejilere bakıldığında 1.maddenin tamamlandığı 2. madde için 2003 yılında itibaren Kürtleştirme politikalarının uygulandığı, 3.madde için Barzani ve Talabani doğrultusunda birlik arasında olduklarını imzalanan stratejik görmekteyiz. birliği Barzani’nin anlaşması bağımsızlık söylemleri ve bölge Kürtlerini himaye edici davranışlarını devlete götürecek bu stratejilerin adım adım işlendiğini açıkça ortaya koymaktadır. Sonuç olarak yukarıda ele aldığımız bu senaryoyla ülke toprak bütünlüğünün korunamadığı ve farklı etnik ve mezhep gruplarına ait devletçiklerin oluşması durumu ele alınmıştır. Irak’ın bölünmesi senaryosunun ana ekseni; Irak’ın merkezi yapısının olmadığı, toprak bütünlüğünün korunamadığı ve Bölgesel Kürt Yönetimin varlığının Irak çatısı altında sürdürmediği bir yapıdır. Bölge ülkelere etkileri aşağıda incelenmiştir. 6.2.1. Türkiye Ülke genelinde etnik ve mezhepsel çatışmaların yoğunlaşması durumunda Kürt gruplarının; başta Kerkük olmak üzere “İhtilaflı Topraklarda” hedeflerini gerçekleştirme hedefiyle hızlı ve etnik şiddet faktörü yüksek eylemlere girişme olasılığı yüksektir. Böyle bir durumda Türkiye’nin temel çekinceleri güvenlik eksenlidir. Türkmenlerin korunamaması ve bölgede oluşacak otorite boşluğundan faydalanacak PKK 654 Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m. , s. 91. çekincelerin başını 196 oluşturmaktadır.655 Türkiye’nin geniş anlamda güvenliği ise; ulusal birlik, kamu güvenliği ve ekonomik enerji güvenliğine endekslidir. Bölgede aşiret yapısının doğası gereği, sınırlar ötesi bir geçişgenlik mevcuttur. Kürtlerin kavşağında yer alan Iraklı Kürtler sadece milliyetçilik hususunda değil yeni Irak içerisinde yüklendiği misyonla kültürel ve sosyal alanda da bölge ülkelerin Kürtlerine etki etmektedir. Kürt Devleti’nin Kuzey Irak’ta oluşması en çok Türkiye’yi etkileyecektir.656 Kürtlerin karşısında oluşacak Sünni ve Şii Arapların ABD karşıtlığının bulunması, ABD’nin, Kürtler tarafında olmasını doğuracaktır. Ayrıca oluşacak Kürt bölgesinin diğer devletler ve taraflardan korumak maksatlı Türkiye’nin kullanabileceği değerlendirilmektedir.657 Türkiye haricinde bir ülke (Ör: İran) vasıtasıyla dünyaya bağlanacak Kürt devleti sadece ABD’nin değil, İsrail ve Avrupa ülkelerinin de istemeyeceği bir durumdur. Dolayısıyla böyle bir durumda emperyalist devletlerin Türkiye’ye Kürt devletine hamilik rolünü üstlenmesine yönelik telkinlerde bulunabileceği değerlendirilmektedir.658 Türkiye’nin diğer bir kaygısı bölgenin PKK’nın yaşam alanı olmasıdır. Özellikle 1990’lı yıllarda PKK aldığı her ağır darbe sonrasında Irak’ın kuzeyinde yaralarını sarmış ve tekrar saldırabilir güce kavuşmuştur. PKK’nın tüm hayat sahası Kuzey Irak’taki istikrarsızlık ve otorite boşluğundan kaynaklanmaktadır.659 Yaklaşık 30 yıldır etnik ayrılıkçı terör örgütü PKK ile mücadele etmek zorunda bırakılan Türkiye, Kuzey Irak’taki oluşumdan en fazla etkilenmiş ve etkilenecek ülkedir. Kuzey Irak’ın istikrarsızlığı PKK’nın yaşam sahasını oluşturmaktadır. Bu sayede Irak’ın kuzeyinde konuşlu teröristler Türkiye’ye sistematik saldırılar düzenlemektedirler. 655 656 Kasapoğlu v.d.,, A.g.m. , s.45 Cemalettin Taşkıran,”Barzani’nin Türkiye Ziyareti” (Erişim) http://www.tv2023haberajansi.com/Yazi/ProfDrCemalettin_Taskiran/Barzaninin_Turkiye_Ziyareti88.aspx , 3 Temmuz 2012 657 Erkmen, A.g.m., s. 11. 658 Erkmen, A.g.m., s. 17. 659 Kasapoğlu v.d., A.g.m., s. 28. 197 Tek taraflı olarak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bağımsızlığını açıklaması halinde Türkiye’nin başta askeri güç dahil ciddi bir güçle bölgeye müdahalesi söz konusu olabileceği660 gibi hükümetin ve siyasi karar vericilerin ABD’nin tavrına göre hareket etmeleri de söz konusu olabilir. Abdullah Öcalan yakalanıncaya kadar PKK ile ittifak yapan KYB’ye ilave olarak Washington Anlaşması süreci sonrasından 2008 yılına dek Barzani’nin PKK’yı koruyucu ve kollayıcı misyonu Türkiye’nin diğer çekincesidir. Önümüzdeki dönemde de Barzani; her ne kadar söylemsel olarak; PKK’ya karşı durduğunu dile getirse bile bunlar tamamen politik söylem olmaktan öteye geçmeyecektir. Ayrıca Barzani’nin PKK’yı tasfiyesi için medet ummakta pek mantıklı değildir.661 Zira; Barzani, PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki varlığının tasfiyesi için, çok zayıf bir ihtimalle beraber ancak ve ancak Irak’ta ki tüm kazanımlarını tamamladıktan sonra uğraş gösterebileceği, elindeki bu kozu her zaman Türkiye’ye karşı kullanacağı, bu sayede de dünyaya açılabileceği değerlendirilmektedir. Nitekim Türkiye’deki Kürt ayrılıkçı grupların da, BKY başkanı Mesut Barzani ve Celal Talabani’ye yönelik sempatileri bulunduğu aşikârdır. 662 Bu eksende Türkiye’nin Irak’ın bölünmesi ya da etnik bir çatışma sonucu ilan edilecek Kürt Devleti’nin, ayrılıkçı grupları motive edeceği ve faaliyetleri artırmaları halinde ulusal güvenlik sorunlarını artıracağı değerlendirilmektedir. Türkiye’nin diğer bir çekincesi Türkmen soydaşlarına sistematik olarak uygulanan hak gaspları ve sindirme politikasıdır. 2003 Irak işgaliyle tavan yapan sindirme politikalarına özellikle Kerkük’te istihbarat örgütü “Asayiş” sayesinde663 devam etmektedirler. Türkiye’nin bölgedeki diğer çekincesi bir önceki kaygıların hepsini barındıran 660 Kerkük’ün Blanchard,v.d., A.g.m., s. 17. Taşkıran, A.g.m., s. 1 662 Kasapoğlu v.d.,A.g.m., s. 27. 663 Katzman, A.g.m. , s. 7 661 statüsüdür. Zira “bağımsızlığın maliyetini” 198 düşürebilecek zenginliğe664 sahip Kerkük’ün BKY’ne bağlanması “Kürt Devleti” nin önünü açacağı gibi yeni çatışmaları da beraberinde getirecektir. Federal sistem içerisinde çıkacak etnik ve mezhepsel çatışmalarda Türkiye’nin alacağı tavır Türkiye’nin gelecekte bölgede uygulayacağı politikaya yön verecektir. Türkiye’nin oluşacak Kürt gruplara karşı Sünni ya da Şii grupların yanında olması, Arap İslam dünyası nezdinde itibarı ve imajını güçlendirecektir. Buna karşın ABD başta olmak üzere AB ülkeleri ve İsrail’in Türkiye’nin tavrına karşı çıkacağı beklenmektedir. Ayrıca İran ile Irak üzerinde bir rekabet içerisine gireceği de kesindir.665 Çatışmalarda herhangi bir gruba taraf olmaması veya çatışmaların sonlandırılması için çaba göstermemesi; Türkiye’nin 1 Mart tezkeresinden sonra tekrar Irak denkleminden dışına çıkması anlamına gelecektir. Buna ilaveten Türkiye’nin Erbil üzerindeki caydırıcılığı daha da azalacak ve Türkiye’nin son dönemde geliştirdiği Arap dünyasına yönelik politikalara ters düşecektir.666 Çatışmalarda Türkiye’nin BKY tarafında yer alması, daha çok emperyalist güçler tarafından Türkiye’ye biçilecek “hamilik” görevi sonrasında olabilecektir. Türkiye’nin böyle bir görev sonrasında; Irak’ın kuzeyi haricinde her alanda dışlanacağı, Şii gruplar arasındaki denge unsuru rolü ters düz olabileceği ve Türkmenlere baskılar artabileceği değerlendirilmektedir. Türkiye’nin Iraklı Kürtler karşısında saf tutması Türkiye’de başta Kürt mikro milliyetçilik olmak üzere etnik gerilmeleri de beraberinde getirebilecek güce haizdir. Türkiye’nin tarafsız ve etkisiz kalması Ankara’da bulunan siyasi iktidarların yıpranmasına sebep olabilecektir. Bu tutumla bir bölgesel güç olan Türkiye’nin rolünün gereği yerine getirilemeyecek, Arap dünyasındaki popülaritesi ve söylemlerine ters düşecek ve Iraklı Kürtlerin “Türkiye’ye Bağımlılık” olgusu zarar görebilecektir. 664 Kasapoğlu v.d., A.g.m., s. 28. Kasapoğlu v.d., A.g.m., s. 38. 666 Kasapoğlu v.d., A.g.m., s. 39. 665 199 Türkiye’nin Iraklı Kürtlerden yana tavır alması dış koşullar kadar iç faktörlerin sonucu da olabilir. Zira son dönemde ivme kazanan Kürt mikromilliyetçilğinin yaratacağı sosyal gerilim Türkiye’nin tarafını belirleyebilir. Burada “taraftan” kasıt askeri seçeneklerden ziyade diplomatik ve siyasi desteklerdir. Bunların yanında BKY’nin Kerkük konusunda uzlaşmaz tavır sergilemesi, Türkmenlere karşı etnik temizlik girişimleri, PKK’nın tavsiyesinin reddi ve PKK’ya yaşam alanı oluşturma ve PKK’ya provakatif müdahalelerde bulunması Türkiye’yi Iraklı Kürtlere karşı karşıya getirebilecektir.667 Lakin Türkiye BKY’ne karşı ön yargılı bir tavır geliştirmesi faydalı olmayacaktır. Zira, BKY’nin irredentist politikasını668 izole ve ayrıştırmak için Türkiye’nin BKY’ne karşı önyargılı bir tavır geliştirmemesi gerekmektedir. BKY’nin güvenlik başta olmak üzere gereksinimlerini “karşılık beklenerek ve adım adım gerçekleştirilmesi”, Erbil’in istenen noktaya gelmesini sağlayacaktır.669 Kerkük’ün önce farklı statüde Bölgesel Kürt Yönetimi’ne bağlanması, sonra zayıf bir hükümet ve gevşek bağlı federasyonlar oluşturarak nihayetinde Kürt devletinin kurulmasından önceki son adım olan Kerkük’ün Kürt yönetimine dahil edilmesi planlanmaktadır. Nitekim koşulların oluştuğu uygun bir zamanda Kürt devleti kurulabilecektir.670 Nitekim Barzani’nin telaffuz ettiği uygun zamanda halkımıza gideceğiz671 ibaresi bunu kanıtlar niteliktedir. 1957 nüfus sayımına göre nüfusu 113.989 olan Kerkük’te, Türkmenler % 40’la nüfusun çoğunluğunu oluştururken, birinci sırada bulunuyordu, Kürtler % 35 ile ikinci unsurdu. Saddam Hüseyin döneminde yapılan demografik kıyımla bölgeye Şii Araplar yerleştirilmiş672 Türkmenler ve Kürtler 667 Kasapoğlu v.d., A.g.m., s.41-43 Muzaffer Ercan Yılmaz, Soğuk Savaş Sonrası Dönemde: Etnik Çatışmalar, Ankara, Nobel Yayın, 2007, s.41. 669 Kasapoğlu v.d., A.g.m., s.48-49 670 Özçelik, A.g.m., s.303 671 “Barzani Bağımsızlık İçin Tarih Verdi” (Erişim): http://www.peyammer.com/Turkish/PNAnews.aspx?ID=274177 , 12 Nisan.2012 672 Özçelik, A.g.m., s.306. 668 200 güneyde iskan edilmiştir. Bu kapsamda Irak Geçici Anayasasının 58. maddesi kapsamında Türkmen soydaşlarımıza destek sağlanabilir ve Kerkük’ün Kürtleştirme politikasının önüne geçilebileceği değerlendirilmektedir. Türkiye, Musul üzerindeki haklarını 1926 Ankara Anlaşması kapsamında önce petrol gelirlerinden 25 yıl yüzde 10 hisse arkasından da 500 bin İngiliz altını karşılığında satmıştı. Irak’ın parçalanması durumunda bu antlaşma da ortadan kalkacaktır. Böyle bir durumda Musul, Kerkük ve Süleymaniye bölgesi Ankara Antlaşması’ndan önceki sahibine, yâni Türkiye’ye iade edilme yolu açılabilecektir, En azından söz konusu bölgede Türkiye de hak sahibi olabilecektir. Buna benzer bir durum zaten Kıbrıs adasında yaşanmıştır. Türkiye Lozan Antlaşması’nda Kıbrıs adası üzerindeki haklarından İngiltere lehine vazgeçmiştir. Ancak 1950’li yıllarda İngiltere adadan çekilmeye karar verince Türkiye devreye girmiş ve Kıbrıs adasında orada yaşayan soydaşları için hak sahibi bir konuma geçmiş ve konu bugün KKTC’nin oluşmasına kadar varmıştır. Bu durumda Türkiye’nin Musul’da payını geri istemesi Türkiye- Irak sınırının yeniden çizilmesi anlamına gelebilecektir.673 Türkiye’nin; PKK’nın pasifize edilmesi ve ayrılıkçı Kürt milliyetçilerini engellemek674 için ilk olarak bölgedeki vatandaşların her ne pahasına olursa olsun can ve mal güvenliğini sağlaması gerekmektedir. Küresel aktörlerin tespit ettiği hareket tarzına uygun olarak Türkiye’nin bölgede rol alması ve bölge ülkelerini karşısına alması Kürt Milliyetçilerinin en fazla isteyeceği ortamdır. Böylece Kürt milliyetçileri ülkeler bazında daha çok yaşam alanı bulabilecektir. Özellikle Suriye politikasında “Amerika’dan daha çok Amerikancı bir dış politikaya” dönüşmesi Kürt milliyetçileri için bulunmaz bir kaftan olacağı değerlendirilmektedir. 673 Cemalettin Taşkıran, “Türkiye’nin Irak Sınırı Değişebilir mi?”,(Erişim) http://www.2023.gen.tr/kasim2007/3.htm , 3 Temmuz 2012 674 Alınabilecek önlemler: Ekonomik, Kültürel, İstihbarati, Anti-terörist, Diplomatik, Askeri , Polisiye, Hukuki, Toplumsal ve Bürokratik önlemlerdir. Detaylı bilgi için Bkz. Ümit Özdağ, Kürtçülük Sorununun Analizi ve Çözüm Politikaları, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2006, s.103-195. 201 Türkiye’deki bölücü Kürtçülerin izlediği politika Irak’takinden pek farklı değildir. Elde ettikleri kazanımlar üzerine devamlı başka bir istek koyan Kürt milliyetçilerinin son istekleri; Bağımsız Büyük Birleşik Kürdistan Devleti’nin kurulmasıdır. Bu amaç için ilk olarak Kürt kimliğinin tanınması ikinci olarak Kürt toplumuna özerklik sağlanması ve özerk bir iradenin kurulması, bağımsız bir Kürt devletinin kurulması ve son aşaması ise İran, Irak, Suriye ve Türkiye’deki Kürt Devletlerinin birleşmesiyle oluşacak “Bağımsız Büyük Birleşik Kürdistan Devleti”’nin kurulmasıdır. Nitekim yayınlanan Kürt haritaları ve Irak için kullanılan “Güney Kürdistan”, Suriye için kullanılan “Batı Kürdistan” ibareleri bize amaçlarının sadece Irak’ın kuzeyindeki oluşum olmadığını; İran, Suriye ve Türkiye’deki ayrılıkçı bölücü Kürt mikro milliyetçiliklerle birleşerek “Birleşik Büyük Kürdistan” kurma amaçlarını göstermektedir. PKK, destek gördüğü her ülkenin taşeronluğunu yapabilecek yapıya sahiptir. Emperyalist devletlerin amaçlarına hizmet edecek şekilde; böl, parçala, yönet politikası kapsamında “Küçük Devletler” kurmak amaçlı Kürtçülük olgusunu canlı tutarak ve Türkiye’nin gelişmesini ve güçlenmesini istemeyecek emperyalist ve bölgedeki Türkiye düşmanı ülkelerin bu sorunu canlı tutmak isteyecekleri muhakkaktır.675 Iraklı Kürtler; kazanımlarını korumak, ABD desteğini sürekli hale getirmek, Kürt etnik kimliğini bölgede canlı tutmak amacıyla ayrılıkçı hareketlere çeşitli vasıtalarla destek sağlayabilir, bu şekilde de Türkiye’yi baskı altına alabilirler.676 Iraklı Kürtler, PKK’yı korumakla beraber Türkiye’deki bölücü ve ayrılıkçı Kürtçülük faaliyetlerini677 gündemde tutmaktadırlar. Burada amaç tüm dünyanın başta ABD ve AB’nin bölgedeki Kürt olgusuna dikkatini çekmektir.678 Türkiye’nin son dönemde Barzani ve Talabani ekseninde ayrılıkçı Kürt milliyetçiliğini ve PKK’yı bitirmedeki işbirliği boş ve gerçek dışı 675 Özçelik, A.g.m., s.302- 315. Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m. , s.114. 677 Cemalettin Taşkıran, “Bölücülük Konusunda Yanlış Teşhis Çözüm Getirmez”, (Erişim) http://www.gazete360.com/yazi/profdrcemalettin_taskiran/boluculuk_konusunda_yanlis_teshis_cozu m_getirmez-120.aspx, 9 Haziran 2012 678 Özçelik, A.g.m., s.316 676 202 görünmektedir679. Suriye ve İran gibi bölge ülkelerden destek alınmaksızın sadece Iraklı Kürtlerden destek alınarak PKK’nın pasifize edilmesi sonuç olarak işe yaramayacağı değerlendirilmektedir. Barzani ve Talabani son yarım asır içerisinde neredeyse tüm bölge ülkelerinden yardım almasına rağmen tek amacı “Kürt Devleti” kurmaktır. "Türklere Kürt kedisi bile vermem." 680 ve “Kerkük Kürdistan’ın parçasıdır.” diyen Talabani681 ile PKK’nın senelerce hamiliğini yapmış, hayatını ayrılıkçı Kürt milliyetçiliğine baş koymuş Barzani’den PKK’nın bitirilmesi için eylemler beklemek hayalperestlik olacaktır. Türkiye’nin Avrupa birliğinden uzaklaşması ABD’ye yaklaşmasını doğuracaktır. Bu da öncelikle BKY üzerinde Türkiye’nin elini zayıflatabilecek ve kendi sınırlarını sorgulanır hale gelebilecektir. 682 Bölgede kurulacak küçük bir Kürt devleti vasıtasıyla Türkiye korkutulabilir ve emperyalist devletlerin gidişine sokulabilir. Ayrıca bunun tersi de gerçekleşebilir yani Kürt devletine her şey yaptırılabilir. Bölgenin istikrarsız olması silah firmalarının işine gelebileceği gibi şu anki düzenin bozulması Irak’ın tüm bölgelerinde petrol alanlarında hak elde etmiş büyük petrol firmalarının olumsuz etkileyebilecektir. Irak’ta kurulacak bağımsız bir Kürt devletinin Türkiye Kürtleri için cazibe merkezi haline gelmesi Türkiye’nin de bölünme riskini tetiklemesi anlamına gelebilecektir.683 Ayrıca PKK’nın bu devletten maddi ve manevi destek alarak faaliyetlerini artırması ihtimali oldukça yüksektir. Türkiye, Irak’ın anayasal süreç içerisinde alacağı siyasi şekle saygı göstereceğini ima etmekle beraber bunun bağımsız bir Kürt devletinin tanınmasını kapsayıp kapsamadığı henüz net değildir. 684 679 Cemalettin Taşkıran,” Türkiye ve Irak’ın Kuzeyi”,(Erişim) http://www.gazete360.com/Yazi/ProfDrCemalettin_Taskiran/TURKIYE_VE__IRAKIN__KUZEYI132.aspx 680 Taşkıran, A.g.m.,s.1 681 Ümit Özdağ,”Kırmançça Televizyon Yayınının Siyasal Sonuçları”, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Ocak- Haziran 2008, Cilt:3, Sayı:8-9, s.126. 682 Özçelik, A.g.m., s.318 683 Ümit Özdağ,” ABD’nin 2030 raporuna nasıl ulaşıldı? -1-”,Yeniçağ Gazetesi, (Erişim) http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=25086, 15 Aralık 2012 684 Çakmak, Çolak, A.g.m. , s. 9. 203 Türkiye’deki ekonomik istikrarın ve Türkiye’nin hızla büyüyerek cazibe merkezi haline gelmesi685 Türkiye’deki ve Irak’taki barış ve istikrarın artmasının devamına önemli katkılar sağlayacaktır.686 Genel bölgesel dengeler ve özellikle İran’ın dengelenmesi acısından bütünlüğünü devam ettiren güçlü bir Irak stratejik olarak Türkiye için yaşamsaldır. Daha öncesine kadar Kuzey Irak’taki PKK kamplarına serbestçe yapılabilen hava, kara askeri operasyonlar işgal sonrasında; ABD izni, merkezi hükümet ve yerel hükümetin hassasiyetleri göz önünde bulundurularak gerçekleşmektedir. Türkiye’nin, bir taraftan BKY ile ekonomik, kültürel, sosyal her türlü ilişkiyi genişletilirken687 diğer taraftan ise Türkmen soydaşlarımızı destekleyici politikalar üretmesi, diğer gruplarla da ilişkileri sağlamlaştırması gerekmektedir. BKY ve Kürt liderlerine karşı kullanılacak ırkçı dil ve hakarete varabilecek söylemlerin Kürt milliyetçiliğini güçlendirecek sonuçlar doğurabilecektir.688 Arap Baharı’nın Suriye’ye ulaşması çok dinli, çok mezhepli ve çok dilli heterojen yapıdaki ülkede ikinci bir Irak oluşmasını doğurmuştur. Zira Türkiye sınırında bulunan Suriye nüfusunun onda birini oluşturan Kürtlerin de Bölgesel Yönetimi kurması, Türkiye’yi kendi içerisinde büyük sıkıntıya sokabilir. Kendi Kürt vatandaşlarına örnek teşkil etmekle beraber Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin, Suriye’de de oluşacak benzer Kürt oluşumla birleşmesi durumunda,689 Birleşik Kürt Devletinin Türkiye’ye bağımlılığı kalmayacaktır. Zira kapalı durumda olan ve Türkiye’nin hamiliğine ihtiyacı olan BKY’nin böyle bir oluşumda Akdeniz’e açılması için önündeki tek engel Türkmen şehri Telafer olacaktır. 685 Ünlü düşünce kuruluşu Stratfor’un kurucusu George Friedman eserlerinde önümüzdeki süreçte Türkiye’yi büyüyen güç olarak değerlendirmiştir. Ona göre: 2050 de Türkiye, dünyaya yön verecek dört devletten biri olacaktır. Bknz:George Friedman,Gelecek 100 Yıl, Çvr:İbrahim Şener, Enver Günsel, Pegasus Yayınları, İstanbul, 2012, s.208-278; Friedman, Gelecek 10 Yıl, s.157 686 Çakmak, Çolak, A.g.m. , s. 21. 687 Kasım Cindemir,”Kubad Talabani: Kandil’den 3 Bin PKK’lı Sökülse de Sorun Çözülmez”,Haber Türk Gazetesi, 15 Şubat 2012, s. 23. 688 Köksal, A.g.e. , s. 24- 30. 689 Oğuzlu, A.g.m. , s. 39. 204 Kerkük’ün BKY’ye dahil olmasına Türkiye’nin tarafsız kalması, Türkiye’nin bölgeye yönelik politikaları açısından en büyük hatası olabilecektir.690 Kerkük’ün BKY’ne veya olası Kürt devletinin sınırları içine girmesi sonucunda BKY’nin 2003 yılında da başlayan Kerkük’ü Kürtleştirme politikasını artırarak devam edeceği düşünülmektedir. Bu bağlamda özellikle Türkmenlere karşı etnik temizlik uygulamaları ve göç politikalarının691 artacağı değerlendirilmektedir. Sadece; Erbil, Duhok ve Süleymaniye’yi kapsayacak, Kerkük’ü içine almayacak etnik olarak homojen olası Kürt devleti komşu ülkelere en çokta Türkiye’ye muhtaç olacaktır. Kürt Milliyetçiler için psikolojik bir eşik olan “Kerkük”’ün dışarıda kalması ekonomik, siyasi, askeri bakımdan yeni devletin sakat doğmasına neden olacaktır. Kerkük için Araplarla sonu gelmez bir gerilime gireceği düşünülen olası Kürt devletinin açık denizlere kıyısı olmaması ve kara devleti olması nedenleriyle dünyaya çıkış noktası olarak Türkiye’ye ihtiyaç duyacaktır. Diğer olası bağımsız Kürt devleti modeli ise BKY sınırları içindeki 3 vilayete ilaveten Kerkük başta olmak üzere ihtilaflı bölgeleri kapsayacak, birçok etnik yapıyı barındıran modeldir. Bu modelde Kürtler, hatırı sayılır petrol kaynaklarına da sahip olabilecektir. Bu da hem Türkmenler hem de Türkiye’deki Kürtler için cazibe merkezi haline gelebilmesi açısından önem arz etmektedir. Başta İran olmak üzere Ortadoğu da artan Şii etkinliği Türkiye’yi olumsuz etkilemiştir. İran’ın bölgedeki etkinliğini kırmak için Türkiye’nin sergilediği özellikle Filistin ve Gazze politikaları vasıtasıyla İsrail karşıtı politikalar, Ortadoğu halkı üzerindeki İran hâkimiyetini azaltacak hamleler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu politikasının bölünme durumunda da devam edeceği beklenilmektedir. Mesut Barzani’nin “Büyük Kürdistan” hedefi doğrultusunda Türkiye’deki faaliyetleri dikkat çekicidir. Türkiye’den giden öğrencilere sınavsız üniversite giriş hakkı ve burs vermesi, T.C vatandaşlarına “Kürdistan 690 691 Özçelik, A.g.m., s. 320. Taşkıran, A.g.m.,s. 1. 205 kimliği ve pasaportu” dağıtması, Türkiye’de yapılan düğün ve nişanlarda, Barzani ailesi adına takılan altın ve verilen hediyeler ile Türkiye’den yerleşimci kabul etmesi692 Barzani’nin Türkiye’deki Kürtler üzerine oynadığı oyunlardan birkaçıdır. Irak’lı Kürt milliyetçilerinin, Türkiye’deki Kürt kökenli vatandaşları doğrudan veya dolaylı olarak etkilemeye yönelik mikro milliyetçiliği tetikleyen faaliyetlerin olası Kürt Devleti’nin kurulmasında sonra daha da artacağı değerlendirilmektedir. En az mevcut durumda olduğu kadar bölünme durumunda da kaçakcılık faaliyetleri693 sebebiyle Türkiye ekonomisi zarar görebilecektir. Kaçakçılık faaliyetlerine ilaveten PKK’nın parasal kaynağını oluşturduğu; uyuşturucu, insan kaçakçılığı gibi yasa dışı faaliyetler oluşan istikrarsız ortamda artacağı beklenmektedir. Bölünme durumunda oluşacak istikrarsızlık nedeniyle Kerkük- Yumurtalık petrol boru hattında oluşacak kesintiler Türkiye ekonomisini olumsuz etkileyebilecektir. Bölgede çalışan çok sayıda kamyon ve akaryakıt tankeri oluşacak kaos ve istikrarsız ortamdan olumsuz etkilenebilecektir. Diğer bir ekonomik etkisi ise 2003 sonrası Erbil’i yeniden yapılandıran ve “İkinci bir Dubai“ haline getiren Türk firmalarının oluşacak kaos ve istikrarsız durumunda çok daha az ihalelere katılacağı ve iş yapacakları değerlendirilmektedir. Türkiye’yi etkileyecek diğer olumsuz ekonomik etki bölgede çalışan Türk firmalarının azalmasıdır. ABD de dahi devlet başkanı gibi karşılanan Barzani, Türkiye’de yaşayan Kürtler arasında “Kürtlerin tarihi şefi” olarak görülebilecek ve Kürtler arasındaki etnik milliyetçiliğin cesaretlendirilmesine sebep olabilecektir. Olası Kürt Devleti oluşumunda Türkiye’nin birincil sorunu güvenlik olacak, dolayısıyla Türkiye’nin savunma harcamaları çok daha fazla 692 Ali Aydın Aktaş,”Türkiye’de Barzanici Hareket (1965- 2007)”,21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Stratejik Öngörü= 03, Kasım, 2007, s. 12. 693 Kacakçılık faaliyetleri Barzani ailesi Kontrolünde yapılmaktadır. Barzani ailesinin kontrolündeki kaçakçılıklar; Akaryakıt, Sigara, Şeker, ve Çay kaçakcılığı olarak karşımıza çıkmaktadır. Aktaş, A.g.m., s. 9- 11. 206 artabilecektir. Ayrıca sürekli teyakkuz halinde olacak Türkiye’nin hareket alanı daralacak, dış politika da daha sert ve tavizsiz hale gelecektir. 694 Özellikle 2009 yerel seçimleriyle başlayan ve 2010 genel seçimlerinde de yükselişini sürdüren Kürt milliyetçisi radikal dini hareketler zaman içerisinde Türkiye’de de taban bulabilecektir. Kuzey Irak’ta lojistik eğitim, ideolojik eğitim ve personel temin edebilecek, Güneydoğu Anadolu’da halen tabanını koruyan Kürt Hizbullah’ı gibi oluşumları canlandırılabilecektir. 6.2.2. İran İşgal sonrasında Irak sahnesinde en etkin aktörlerden birisi haline gelen İran, Kuzey Irak’taki etkisini anlayabilmek için İran- Irak savaşında Tahran- Barzani- Talabani işbirliğini anımsamamız yeterli olacaktır.695 İranIrak savaşında Iraklı Kürt grupları Bağdat’a karşı savaştıran İran, Iraklı Kürt liderler ve Şii liderler üzerinde büyük nüfuza sahiptir. Nitekim Bölgesel Kürt Yönetimi’nde ilk diplomatik temsilcilik İran tarafından açılmıştır. 696 İran, Irak’ın parçalanma durumunda kendisine yandaş devlet yaratmak isteyecektir. Bu kapsamda farklı gruplara açık ya da örtülü destek verebilecek, ilk olarak kendisine yakın ve Basra havzasını da kontrol edebilecek bir Şii devleti kurmak için çaba gösterebilecektir. Ayrıca Şii oluşumun hayatta kalabilmesi tamamen İran’dan alacağı yardıma bağlıdır. Zira Suudi Arabistan başta olmak üzere Sünni körfez ülkelerinde, oluşacak “Şii Hilali” korkusu, bu yapının İran ile iyi ilişkiler kurmasına itecektir. Buna karşın Irak’ta Arap Şii devletlerinin oluşması durumunda İran ile arasında rekabet olabileceğine dair varsayımlar bulunmaktadır. Hiç şüphesiz “Kum- Necef” arasında çıkacak böyle bir mücadele, İran’ın hiç istemeyeceği bir durumdur. Lakin İran’ın bu yapıyla rekabete dayalı bir ilişki geliştirmekten 694 Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m. , s.114 Köksal, A.g.e. , s. 16. 696 Kasapoğlu v.d.,, A.g.m. , s. 29. 695 207 ziyade varsayımın tersine işbirliğine dayalı bir ilişki ile yanına çekmeye çalışacağı aşikârdır. İran’ın, Irak’taki etkisi ve başarısı Iraklı Şiilerin Irak’taki konumlarını şekillendirecektir.697 Zira İran, Irak’lı Şiilere bölge ülkelerden yardım gönderebilecek tek devlettir. ABD- İsrail- Türkiye ittifakına yakın bir Kürt devleti, İran için en istenmeyen durumdur. Böyle bir durumda Iraklı Kürtleri dışlamak yerine Kürtlerin, Sünni Araplarla çatışması için uygun zemin hazırlayabilir, Kürtlere yardımda bulunulabilir.698 Bu kapsamda Şiilerle- Kürtler arasında coğrafi sınır bulunmaması sebebiyle yoğun bir çatışma olasılığı olmayan her iki gruba da destek vermesi beklenmektedir. İran’ın PJAK’a karşı verdiği mücadeleyi, PKK’da dahil olmak üzere Kürt etnik milliyetçiliğine karşı tutarlı ve bütünsel bir tepki olarak görmemek gerekir. Zira yıllarca İran ve Suriye PKK’yı, Türkiye’ye karşı silah olarak kullanmışlardır. Ayrıca, PJAK ve PKK temelinde; Ankara ile Tahran politikaları örtüşüyor gözükse de ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle özellikle Irak, tarafların rekabet sahası haline dönüşmüştür. Maliki- Haşimi gerginliği buna güzel örnektir. Tahran’ın en büyük çekincesi daha önce kendisinin yönlendirdiği Kürt milliyetçiliğinin ABD tarafından yönlendiriliyor ve İran’ın denetimi dışına çıkmış olmasıdır.699 Ayrıca bölgede Kürt etnik milliyetçiliğinin Erbil merkezli güçlü ve yayılmacı bir nitelik kazanması, İran’ın toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir. Üçüncü çekincesi ise PJAK’ın saldırılarının rejim karşıtlarını motive etmesi ve ABD destekli ortak bir cephe oluşma ihtimalidir. İran’ın son çekincesi ABD tarafından yönlendirilen Kürt milliyetçi hareketinin geleceğine dair coğrafi belirsizliktir. Irak’ın eski valisi Paul Bremer’e göre; Kürtler bağımsızlığını ilan ederlerse İran’daki Kürtlerden kesinlikle hemen destek göreceklerdir. İranlı Kürtlerin kurulacak yeni ülkeye bağlanma istekleri ve bu isteğin tetikleyeceği 697 Erkmen, A.g.m., s. 11- 17. Yılmaz, A.g.e., s. 37-41. 699 Kasapoğlu v.d.,, A.g.m. , s. 29- 30.. 698 208 Güney Azerbaycan’ın da Azerbaycan ile olası birleşme isteği İranlılar için tahammül edilemez bir risk oluşturacaktır.700 İkiye bölünmesi durumunda Şii demografik ve politik dominasyonu altında bulunan ve hem ülkenin denize tek çıkış noktası olması ve hem de zengin petrol kaynakları sayesinde en stratejik nokta olarak karşımıza çıkan Basra’nın, İran yanında yer alması Tahran’ın Washington’un elini zayıflatacağı değerlendirilmektedir. elini 701 güçlendirirken Irak’ın körfeze ve okyanuslara açılışını sağlayan petrol ihracat güvenliğini ve Körfez’in genel güvenliğini de doğrudan etkileyen Basra vilayetinde İran ciddi bir faaliyet yürütmektedir.702 Hemen her grubun varlık gösterdiği, Kerkük ve Selahaddin ve Şii ağırlıklı vilayetlerde ve en önemlisi İran’la komşu bulunan Diyala’da; Kürt yayılmacılığının hedefi olması, İran’ın bölge politikasını etkilemektedir. Zira bu bölgeler her grubun rahatça eylem gerçekleştirebileceği ve aktif olarak müdahil olabileceği jeostratejik konuma haizdir.703 Irak’ın bölünmesine bağlı olarak İran’ın, Irak üzerinde ve bölge genelinde nüfuzunun artması sadece Türkiye, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri için değil ABD için de önemli bir endişe kaynağıdır. 704 Önümüzdeki süreçte Tahran–Washington arasındaki ilişkilerin seyrinin Irak’taki gelişmeleri de doğrudan etkiyeceği beklenmektedir. Arap Baharı kapsamında Mısır’da İsrail yanlısı ve İran karşıtı yönetimin iktidardan uzaklaşması, Tahran’ın bölgesel etkisinin artmasını sağlarken, aynı şekilde körfez ülkelerinde de halk hareketlerinin yaşanması İran’ın iştahını kabartmaktadır.705 700 Tolga Tanış,”Kuzey Irak’ta Neler Oluyor Duydunuz mu?”, Hürriyet Pazar, 42.Cadde, 26 Şubat 2012, s. 2. 701 Kasapoğlu v.d.,,A.g.m., s. 34 702 Köksal, A.g.e., s. 25 703 Kasapoğlu v.d.,, A.g.m. , s. 44-45. 704 Çakmak, Çolak, A.g.m. , s. 5 705 Tarık Oğuzlu, “Arap Baharı ve Değişen Bölgesel Dinamikler” , Ortadoğu Analiz, Cilt:3- Sayı: 30, Haziran 2011, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2011616_Do%C3%A7.%20Dr.%20Tar%C4% B1k%20O%C4%9EUZLU.pdf, 30 Eylül 2011 s. 34. 209 Aynı şekilde Bahreyn’in Amerikan 5. filosuna ev sahipliği yapması, diğer körfez ülkelerindeki Amerikan askeri varlığı ve Körfez İşbirliği Örgütü vasıtasıyla İran’ın bölgedeki nüfuzunu dengelemek adına bölgesel ve bölge dışı aktörlerle stratejik ilişkiler kurması İran’ı kaygılandırmaktadır. Lübnan’da yaşam süren Hizbullah ve Gazze’deki Hamas’ı Suriye üzerinden kontrol edebilen İran, aynı zamanda Suriye üzerinden İsrail ve ABD’ye karşı pazarlık gücüde elde etmektedir. Esad’ın iktidardan düşmesi İran’ın bölge çıkarları için en olumsuz olanıdır.706 ABD’nin Irak’ı işgaliyle İran, düşmanı Saddam’dan kurtulurken diğer düşmanı İsrail’in stratejik ortağı ABD ile komşu olmuştur. Bu durum İran’ı endişelendirmektedir. Buna rağmen Irak’ta en önemli güç haline gelen İran, Basra Körfezinde tek bölgesel güç haline gelmiştir707. Her ne kadar İran, Irak’taki tüm Şii gruplara hükmedemese de Irak’ı istikrarsızlaştırabilecek güce sahiptir.708 Mevcut durumda ülkedeki en güçlü grup haline gelen Şiilerle mevcut bağları, İran’ı bölgenin en avantajlı ülkesi konumuna getirecektir. İranlı Kürtler siyasi merkezden uzak olup kendi içlerinde ciddi sorunları bulunmaktadır. İran’ın tarihi tecrübesi göz önünde bulundurulduğunda bu sorunu az hasarla atlatacağı düşünülmektedir. Nitekim 2010 itibariyle PJAK İran’daki faaliyetlerini durdurduğuna yönelik söylemde bulunmuştur. 6.2.3. Suudi Arabistan Suudi Arabistan bölgede bir “Şii Hilali”nin oluşmasından kaygı duymaktadırlar. Onların gözünde İran, “İsrail’den daha tehlikeli” bir hal almaya başlamıştır. Zira İsrail’in bölgede İran kadar yayılma olanağı yoktur. 706 Oğuzlu, A.g.m. , s.34- 36 Fridman, Gelecek 10 Yıl,,s.148. 708 Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.m.,, s. 47. 707 210 Suudilere göre; İran, Şiilerin olduğu her yere girebilir ve bu nedenle İsrail’den daha tehlikelidir.709 Suudi Arabistan’ın bölünme durumunda temel güvenlik kaygısı İran ve Suriye gibi bölgedeki ABD varlığından ziyade “Şii yükselişi” olarak adlandırılan akımı tehdit olarak algılamaktadır.710 Oluşacak Şii devleti Suudi Arabistan’ın temel çekincesini oluşturmaktadır. Bu sayede; İran nüfuzunun Irak’taki Şii devletinin de etkisiyle kendi topraklarına kadar sirayet etmesi. Suudi Arabistan için en istenmeyen durumdur. Diğer çekincesi ise ekonomik boyutludur. Nüfusunun yaklaşık %12’sini oluşturan Şiiler yoğun olarak petrol rezervlerinin çok yoğun olduğu Dahran bölgesinde yaşamaktadır. Dolayısıyla Suudi Arabistan; İran’ın bölgedeki nüfuz alanını genişletmesini Şii nüfus üzerinden petrol alanlarını eline geçirmek istemesi olarak görmektedir. Suudi Arabistan başta olmak üzere körfez ülkeleri, Saddam Irakının baskısından kurtulmuş ve nükleer teknolojiyi sahiplenmeye çalışan İran’ın bütün Basra Körfezi’ni kontrol etmesinin vereceği tehditlerin farkındadır. Bu sebeple Irak’taki Sünnilere destek olmakta, böylece Tahran’ın etkinliğini ve ihtiraslarını engellemek istemektedir.711 Bu kapsamda Irak’ın üçe bölünmesi durumunda Sünni Araplara maddi yardımlarda bulunarak kazanımlarını maksimize isteyecekleri düşünülmektedir. Nitekim Arap baharıyla Ortadoğu bölgesinde Şii etkisinin artmasından kaygılanan Suudi Arabistan Bahreyn’deki Şii halk hareketini bastırmak için Birleşik Arap Emirlikleri ile beraber bölgeye asker göndermiştir.712 Bu sebeplerle, Suudi Arabistan ve diğer körfez ülkeleri için; Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, Sünni ve Arap üst kimliğinin Irak’ta oluşması stratejik bir gereksinimdir.713 709 Arif Keskin,”İran-Suudi Arabistan İlişkileri ve Şii Jeopolitiği”, (Erişim) http://www.gunaz.tv/aze/14/articleCat/1/articleID/1076-Iran-Suudi-Arabistan-Iliskileri-ve-SiiJeopolitigi-Arif-Keskin.html/articlePg/6, 3 Temmuz 2012 710 Kasapoğlu v.d.,, A.g. m. s, 31. 711 Köksal, A.g. e. , s. 18. 712 Oğuzlu, A.g. m., s. 38. 713 Köksal, A.g. e., s. 18. 211 6.2.4. Suriye Suriye’nin temel çekincesi rejimin sürdürülebilmesi ve Esad ailesinin pozisyonlarını korumasına endekslidir. Irak’tan sonra sıranın kendine gelebileceği düşüncesine sahip Suriye, ABD işgali esnasında Irak’a geçen Sünni direnişçilere ve El Kaide üyelerine göz yummuştur. Böylece ABD’nin Irak’ta mümkün olduğunca zorlamasını amaçlamıştır. 2011’de Irak’tan çekilmesiyle Afganistan’a ve Pakistan’a yöneleceğini düşünen Suriyeliler yanıldıklarını anlamışlar ve “Arap Baharı“ diye sunulan kasırgayı tüm şiddeti ile ülkelerinde hissetmeye başlamışlardır. Bu süreç sonrasında aldığı imtiyazlarla Esad, PKK kartını hem Türkiye’ye karşı hem de kendi Kürt nüfusuna karşı kullanmayı amaçlamıştır. BKY, Suriye’de rejim değişikliğine sıcak bakmakla beraber Esad muhalefetini desteklemektedir. 28-29 Ocak 2012’de Erbil’de düzenlenen “Kürt Milli Kongresi“ Buna en güzel örnektir. Iraklı Kürtlerin temel amaçları bu durumdan maksimum kar elde etmek, Suriye’deki Kürtler üzerinde nüfuz alanı oluşturarak başat rol oynamaktır. BKY’ne göre; Esad yönetiminin devrilmesi sonrası İran’ın, bölgedeki varlığını sürdürmesi için Irak’la dolayısıyla Kuzey Irak’la işbirliği yapması gerekecektir.714 Esad’ın yönetimden düşmesi durumunda Suriye’de İran’ı dengelemek maksadıyla Müslüman Kardeşlerin Kürtlerle iyi ilişkiler kurmaya yönlendirilmesi beklenmektedir. Irak, Türkiye ve Suriye sınırlarının kesişme noktasında olan Türkmen şehri Telafer, Kürtler için kilit taşıdır. Suriye’de oluşacabilecek Kürt bölgesi sonrasında Kürtlerin dünyaya açılmasındaki tek engel bu şehir olacaktır. Telafer’de, Kürtlerin 2003’ten sonra bölgedeki yönetim boşluğunun BKY tarafından doldurulmaya çalışmak istemesi ve BKY Anayasa’sında toprakları olarak belirtilmesinin sebebi budur. Şayet Suriye’de Kürt yönetimi oluşur ve Bölgesel Kürt Yönetimi ile birleşir ve Telafer bu topraklara katılırsa KBY’nin 714 Kareem, A.g.m. , s.18 212 Türkiye’ye olan bağımlılığı ortadan kalkacak, kimseye muhtaç olmadan Akdeniz’e (dünyaya) açılabilecektir.715 Irak’ın toprak bütünlüğü en az Türkiye kadar Suriye’yi de etkileyecektir716. Bu kapsamda özellikle hükümet karşıtı çatışmalar Suriye’yi etkileyinceye kadar ki dönemde Türkiye ile Suriye arasında, PKK’ya karşı işbirliği görülmüştür. Aslında İran gibi Suriye’nin de batıya açılan siyasi ve sosyal tek penceresi Türkiye’dir.717 Irak’taki gelişmeleri değişik şekilde etkileme amaçlarına sahip Suriye; etnik açıdan Kuzey Irak’taki gelişmeleri, mezhep yapısı itibari ile ise Orta ve Güney Irak’taki gelişmelerle ilgili bir ülkedir. Rusya’nın Ortadoğu’daki tek kalesi konumundaki Suriye, İran’la stratejik ilişkiler bağlamında Irak’ın geleceğine yön verebilecek stratejik ilişkilere ve devlet altı örgütleri kullanma yeteneği mevcuttur. Zarar verme potansiyeli sebebiyle Kuzey Irak’a yönelik politikalarda desteğini almak faydalı olacaktır.718 Türkiye sınırında yaşam süren toplam nüfusun yaklaşık onda birini oluşturan Suriyeli Kürtler719 üzerinde hâkimiyet kavgası devam etmektedir. Esad koltuğunun Kürtlere bağlı olduğunu iyi bilmektedir. Bu sebeple kimlik belgeleri dahi olmayan bu vatandaşları için Kürtçe anadilde eğitim, özerklik gibi ayrıcalıklar tanımıştır. Türkiye’nin politikalarını kısıtlamak için PKK’ya kucak açmıştır. Böylece hem Suriyeli Kürtleri hâkimiyet altında tutarken diğer tarafta Türkiye’ye güç gösterisinde bulunmaktadır. İran- Irak savaşında, İran tarafında yer alan ve Kerkük- Lazkiye petrol boru hattını kapatan Suriye, Iraklı Şii- Kürt unsurlar arasında oluşacak sorunlarda Şii unsurlardan yana taraf olacaktır. Zira Türkiye’nin mevcut Bölgesel Kürt Yönetimi ile olan iyi ilişkileri Türkiye- İran ve Türkiye- Suriye arasındaki gerilimi tetikleyecektir. 2003-2009 yılları arasında yoğun olarak yaşanılan Irak’taki direnişe Sünni Arap aşiretlerin sınırı geçmelerine ve lojistik destekçiliğini ABD’nin 715 Duman, “Irak’ta ihtilaflı bölgelerin Durumu” , s.13-14 Ümit Özdağ,” ABD’nin 2030 raporuna nasıl ulaşıldı? -2-”,Yeniçağ Gazetesi,(Erişim)http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=25096,16 Aralık 2012 717 Özçelik, A.g.m. , s.317 718 Köksal, A.g.e., s.17 719 Oğuzlu, A.g.m. , s.39 716 213 baskısına rağmen durdur(a)mayan Suriye720, kaos ortamında ve bölünme durumunda Şii Araplara veya Sünni Araplara yine aynı şekilde sınır ihlalleriyle destekte bulunması muhtemeldir. İran’la olan stratejik işbirliği ve politik önceliklerine rağmen Sünni- Şii gerilimi esnasında taraf olması beklenmemektedir. Arap kimliğini korumaya yönelik adım atacağı düşünülen Suriye; Kürt, Arap veya Kürt- Şii/ Sünni çatışmalarında Kürtlerin karşı tarafında yer alabilecektir. Suriye Irak savaşında en fazla mülteci barındıran ülkedir. Bir milyonu geçkin Iraklı, Suriye’nin yumuşak karnıdır. Zira bu mültecilerin Esad yönetiminin sallandığı bu günlerde ekonomik ve sosyal açıdan sorun yaratabileceği değerlendirmektedir.721 1.8-2 milyon civarındaki Suriyeli Kürtler herhangi bir vilayetle çoğunluk oluşturmamasına rağmen ülkenin kuzey kesiminde kopuk bölgelerde yaşamaktadırlar. Kürtlerin %30 u Halep’in Kuzey Batısında ve Kürt dağı olarak tabir edilen yerde yüzde 40’ı Cezire vilayetinin yarısında yüzde 18’i Ay El Arap bölgesinde geri kalan grup ise Kürt bölgelerinde yaşamaktadır. Irak’taki Kürtlerin kazanımları, Suriye Kürtlerinin de uyanışını sağlamıştır. Her ne kadar çok iyi örgütlenmiş güçlü partiler ve tarihsel liderlerin olmaması Suriyeli Kürtler için en olumsuz yönleri olarak karşımıza çıksa da722 olası Irak’ın bölünme durumunda veya Esad’ın düşüşü sonrasında oluşabilecek Suriye Kürt Bölgesi Yönetimi, Birleşik Kürdistan’a gidebilecek bir yapı olabilecektir. Irak’ın bölünmesi durumunda; sayısı 14 olan Suriye’deki Kürt partileri, temel haklarını almak maksadıyla Salih Muhammed önderliğindeki (PKK uzantılı) Demokratik Birlik Partisi723 ve Suriye Ulusal Konseyi’nin başına 720 Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.e. ,s.49 Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.e. ,s.50 722 Hasan Kanbolat, “ Suriye Kürtleri ve Türkiye “ Erişim: http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3440 30 Nisan 2012 723 Taha Akyol,”Suriye’de Kürtler ve Nusayriler”,Hürriyet, 11 Nisan 2012, s. 20. 721 214 getirilen Kürt aktivist Abdel Basset Sayda önderliğinde724 faaliyetlerde bulunabilirler. Bu kapsamda; Arapların yanında ikinci bir ulus olarak anayasaya girmeleri, resmi dil olarak Kürtçenin kullanılmasını, kimliği olmayan Kürtlere vatandaşlık kazandırılması725 ve Özerk Yönetim içinde yaşamak isteyebileceklerdir. Esad’lı veya Esad’sız Suriye’de en fazla ayrıcalığa uğrayacakları düşünülen Suriyeli Kürtler PKK ve Suriye’deki kolu PYD’nin görüşmeleriyle 54 okulda Kürtçe eğitim yapılmaya başlanılmıştır. Bu şekilde Esad, Kürtleri ayaklanma dışına çekmeye çalışmıştır. Önceki dönemlerde Suriye kimliği dahi bulunmayan Kürtlerin bu dönemde en kazançlı çıkacak grup olacağı aşikârdır. Bunun yanında Barzani’nin girişimi sonucunda 8-11 Temmuz 2012 tarihleri arasında Erbil’de Suriye Kürt Ulusal Konseyi(KUK) ve Demokratik Birlik Partisi (PYD) arasında mutabakat sağlanmıştır. Suriye’de Kürt kesim üzerindeki etkisi ve elindeki silahlı gücü nedeniyle Kürt Ulusal Konseyi ile birlikte hareket etmeyen hatta ilk aylarda Esad’a hizmet ettiği iddia edilen Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile Kürt Ulusal Konseyi arasındaki sorunlar Barzani’nin öncülüğünde Erbil’de yapılan ve sonuç bildirgesi 12 Temmuz 2012’de yayınlanan mutabakat ile giderilmiştir. Böylece PKK ile Suriyeli Kürtler arasında gerekli koordinasyon sağlanmıştır. Mutabakatın özü Esad’ın devrilmesidir. Bu mutabakat ile Barzani, Suriye üzerinde de belirleyici konuma ulaşmıştır. Esad’ın yönetimden inmesi durumunda KDPS (Suriye Kürt Demokrat Partisi) gibi Kürt partilerinin de istedikleri federalizm yönetim şekli, Irak’tan sonra Suriye’de de söz konusu olabilir. Böyle bir durumda Kürtlere verilecek tahmini Kuzey Suriye Bölgesi “Büyük Kürdistan”’ın ikinci ayağının tamamlanması anlamına gelecektir. 724 “Suriyeli Muhaliflere Kürt Lider”, (Erişim) http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1090688&CategoryID= 81, 15 Haziran 2012 725 Hasan Kanbolat, “ Suriye Kürtleri”, Erişim: http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3441 5 Haziran 2012 215 Bölünme sonrasında bu amaca ulaşabilmek için; The Kurdistan Human Rights Committee (KHPC) ve The Commite to Defend Stateless Kurdistan gibi aktif STK’lar726 vasıtasıyla Kürt milliyetçiliği faaliyetleri artabileceği beklenmektedir. Suriye Ulusal Konseyi eski başkanı Burhan Galyum’un Rudaw gazetesine verdiği beyanatla Suriye muhalefetinin gündeminde federal çözümün olmadığı ve “Suriye Kürdistanı” diye bir şey olmadığı yönündeki açıklamalardan yaklaşık 1.5 ay sonra koltuğunu Kürt kökenli birine devretmesi ilgi çekicidir. Burhan Galyum’un Erbil’de Barzani ile görüşmesinde dile getirilen ve anlaşılan; Kürtlere karşı haksızlıkların ortadan kaldırılması ve ileriye dönük tavizlerde bulunulması, Kürt halkının kültürel ve ulusal haklarının güvence altına alınması ve çoğunlukta Kürt nüfusundan oluşan Suriye’deki tüm bölgelerde Adem-i merkezi idari yapının kabul edilmesi gibi727 konular Suriye’deki Kürtlerin Esad sonrasında ulaşacağı hakları bize göstermektedir. 6.2.5. Ürdün Suudi Arabistan’dan sonra çatışmalardan en fazla zararlı çıkacak ülke Ürdün’dür. Irak’ın parçalanması, Ürdün’ü hem ekonomik hem de siyasi olarak buhrana sürükleyebilecektir. Şii yayılmacılığından etkilenebileceği değerlendirilen Ürdün, bu kapsamda Irak’a müdahil olmaya çalışacaktır. Buna ilaveten Ürdün’ün en büyük çekincelerinden birisi de Irak’taki Sünni Arapların kendi ülke topraklarına eklemlenip Haşimi Hanedanlığı’nın sonunu getirmesidir.728 Lakin her ne kadar böyle bir olasılık olsa da; ABD, 2000 yılında tahta çıkmasıyla Amerikan yanlısı politikalar sergileyen Ürdün kralı II. Abdullah’ı kaybetmek istemeyecektir. Bu sebeple, Irak’ta oluşacak Sünni devletteki sosyal kültürel 726 Kanbolat, “Suriye Kürtleri” , s. 1. “Suriye Ulusal Konseyi Başkanı Burhan Galyum ile Suriye Kürtleri üzerine Ropartaj” ,(Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3423, 24 Nisan 2012 728 Erkmen, A.g.m. s. 17. 727 216 ve mezhebi bağların varlığı, daha çok Ürdün’ün bağımsızlığından ziyade istikrarı için sorun teşkil edecektir.729 Irak savaşında mülteci akınına uğrayan ve nüfusu sadece 6,5 milyon civarında olan Ürdün’ün bu konuda büyük sıkıntılar çektiği muhakkaktır. Mültecilerin, Ürdün’de kalması Ürdün’ün siyası istikrarı, güvenlik olaylarını ve ekonomik dengeleri alt üst edebilir. Ayrıca bölünme sonrasında artacak mülteci sayısı ülke içi dinamikleri ters düz edebileceği değerlendirilmektedir. 6.2.6. İsrail Her ne kadar parçalanmış Irak sayesinde Kuzey Irak’ta dost bir ülke oluşsa da buna karşılık oluşacak Sünni ve Şii devletleri veya Arap devleti İsrail devletinin düşmanı olabilecektir. Böylece İsrail yeni düşman sahibi olabilecektir. Bunlara ilaveten, oluşacak Sünni devletin Ürdün’le, oluşacak Şii devletin ise İran’la birleşme durumunda düşmanlarının daha güçleneceği aşikârdır. Bölünme durumunda Irak’ta İslami radikalizminin daha da artacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Kontrolsüz bölgelerde yaşam alanı bulacak gruplar ile Sünni radikalizminin Ürdün’ü tehdit etmeye başlaması İsrail’in emniyetini olumsuz yönde etkileyecektir.730 Ayrıca, Irak’ın bölünme durumunda oluşacak istikrarsızlık ve kaos ortamının en fazla etkileneceği ülkelerin başında gelecektir. Her ne kadar birbirleriyle çatışmaları İsrail’in menfaati gibi düşünülse de bu ortamda kemikleşecek radikal gruplar İsrail’in daha sonra başını ağrıtabilecektir. Bölünme durumunda İsrail, Kürt devletine desteğini sürdürecektir. Buna karşılık özellikle Sünni ve Şii gruplar karşısında faaliyet göstermesi de beklenmektedir. İran’ın bölgedeki Şii nüfuzunun azalması, İsrail’in menfaatinedir. Bunun için oluşacak Şii devletini İran yanlısı bir devletten ziyade İran’a rakip bir Şii devleti oluşmasını isteyecektir. Bu kapsamda İran 729 730 Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.e. , s. 51. Aydın, Özcan, Kaptanoğlu, A.g.e. , s. 53. 217 yanlısı olmayan Şii grupları destekleyerek grupları bölme veya rakip çıkartma hamlelerini yapabileceği değerlendirilmektedir. Aynı şekilde oluşabilecek Sünni yapının da Ürdün’le birleşmesini önleyecek hamlelerde bulunması beklenmektedir. SONUÇ Osmanlı Devleti yıkılması sonrasında oluşan Irak, farklı etnik ve mezhepsel(dinsel) grupları ihtiva etmektedir. Irak, zengin yer altı kaynakları ve stratejik konumu itibari ile küresel güçlerin iştahını kabartırken diğer taraftan farklı etnik ve dinsel gruplardan oluşması yumuşak karnını oluşturmaktadır. 18. yüzyılın son çeyreğinde yabancı misyonerler, ajanlar ve din adamları tarafından Osmanlı Devleti’ni parçalamaya yönelik atılan Kürtçülük nifak tohumları Birinci Dünya Savaşı sonrası dönemde filizlenmeye başlamış, İkinci Dünya Savaşı sonrası ise hızla büyümeye başlamıştır. Özellikle kurulduğu günden itibaren istikrarsız, güçsüz dolayısıyla dış etkenlere açık olan Irak, Kürt milliyetçilerinin kolay şekilde hayatlarını sürdürebilmeleri ve kazanımlarını artırmaları için uygun bir yer olmuştur. Ne zaman ki Irak sorunlu olduğu ülkelerle anlaşmış ve çatışmaları sonlandırmış ise, o dönem Kürtçülüğün gerilediği veya yerinde saydığı bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da bize Kürtçülüğün gücünü sadece iç dinamiklerden almadığını; küresel güçlerin yanında, komşu ülkeler tarafından da o ülkeyi istikrarsızlaştırmak ve güçsüzleştirmek için kullanılan bir araç olduğunu göstermektedir. Irak’ın, Kuveyt’i işgali sonrasında “Güvenli Bölge” oluşturularak Iraklı Kürtlerin himaye edilmesini, Kuzey Irak’ta bölgesel hükümetin kurulması izlemiştir. Her ne kadar bu dönemde liderlik çatışmaları yaşansa da, Türkiye ve etkin olarak ABD öncülüğünde taraflar barıştırılmıştır. Böylece ABD, Irak’ın işgali öncesinde müttefikini bulmuş olmuştur.. Irak işgalinde ABD ile aynı safta savaşan Iraklı Kürtler; işgal sonrasında; onlarca yıldır süren silahlı mücadele ile ulaşamadıkları hedeflerin çok daha fazlasını, kısa zamanda elde etmişlerdir. Bu kazanımlar sayesinde devlet olma yönünde hızla ilerleyen Iraklı Kürtler millet olma şuuru ve devlet kurma idealine kavuşmuşlardır. Bu kapsamda Kürtlerin en büyük gücü arkasına aldığı küresel güçler haricinde sahip oldukları otonomiyi 219 bağımsızlığa dönüştürecek bu motivasyon ve gruplar arasındaki “Stratejik İttifak” olarak karşımıza çıkmaktadır Kurulması muhtemel Kürt Devleti hiç kuşkusuz tüm bölge ülkelerine etki edecektir. Lakin ilan edilmesiyle birlikte belli sıkıntılarla da karşı karşıya kalacaktır. Bir devletin bağımsızlığını sürdürebilmesi için sahip olması gereken temel 3 şart bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla şunlardır. Birincisi: Jeopolitik açıdan denizlere çıkma imkânının olması ya da denizlere çıkamıyorsa çevre ülkelerce izole edilmemesi gerekmektedir. Birinci ihtimalde yani milli bir Kürt devletinin kurulması halinde “Landlocked” nitelikli ve Ermenistan gibi çevresiyle sorunlu bir kara ülkesi halinde kalması kuvvetle mümkündür. Bu olumsuzluğu aşacak en tehlikeli ve bölgeyi savaşa sürükleyebilecek ihtimal Suriye’nin kuzeyinden açılacak ve Musul’dan Lazkiye’ye ulaşan koridorun Kürt devletinin topraklarına dahil edilmesidir. Bu durumda konunun gerekebilecektir. içinde Böyle bir Türkiye’nin maceralı yol, askeri tedbirlerle ancak ABD girmesi öncülüğünde başlatılılırsa başarılı olabilecektir. İkincisi: Bir ülkenin bekasını sağlayabilmesi için çevresindeki ülkelere karşı ciddi bir caydırıcı askeri güce sahip olması gerekmektedir. Her ne kadar Kürt unsur içinde barındıracağı Türkmen ve Arap unsuru sindirecek silahlı unsurlara sahip olsa bile Türkiye ve İran’la baş edecek bir askeri imkana sahip değildir. Bu maksatla ABD’nin askerimi çektim demesine rağmen Irak’ta bıraktığı 19 bin kişilik askeri gücün Kürtleri korumak maksadıyla kullanılabileceği düşünülse bile kalıcı bir sonuç sağlamayacağından ABD tarafından BM’in desteği de alınarak bu rolün Türkiye’ye verilmesi ve Türkiye’nin “taşıyıcı anne” rolüne zorlanması mümkündür Üçüncüsü ise: Kürtlerin mili bir devlet kurmaları halinde ekonomik anlamda ayakta kalabilmesi için ilk etapta Türkiye ile olan Habur sınır kapısını ve Kerkük Yumurtalık boru hattını aktif olarak kullanması gerekecektir. Aksi takdirde elindeki tek ekonomik varlık olan petrolün pazarlanmasında ve ihtiyaçlarını dış dünyadan temininde Ermenistan’ın durumuna düşecektir. 220 Parçalanmış bir Irak’ta Türkiye’nin menfaatleri ve bu menfaatlere uygun stratejik hedefleri aşağıda belirlenmiştir. Buna göre: Türkiye Irak’ın yeniden şekillenmesinde aktif ve belirleyici rol oynamalıdır. Bu kapsamda Türkiye’nin müdahil edilmediği hiçbir oluşuma izin verilmemelidir. Türkiye’nin toprak bütünlüğü temel menfaattir. Bunun için her şart ve şekilde Türkiye’nin toprak bütünlüğünün zarar görmemesi sağlanmalıdır. Türkiye’deki etnik gruplar komşu ülkelerdeki gelişmelerden etkilenmemelidir. Bunun için K.Irak’ta meydana gelebilecek bir oluşumun Türkiye’ye örnek ve özendirici olması veya Türkiye’ye yayılarak zarar verebilecek nitelik ya da imkanlara kavuşması engellenmelidir, Türkiye’nin çevre ülkelerde yaşayan etnik unsurların hedefi olmaması için Türkiye’nin çevre ülkelerdeki etnik milliyetçi grupların hedefi olmaktan çıkarılması ya da etnik milliyetçi dinamiklerin Türkiye’nin denetiminde hareket eder hale getirilmesi sağlanmalıdır. Türkiye’nin Pan Kürdizmin hedefi olmasının engellenmesi ve Türkiye’de yaşayan Kürtlerin bu tür akımlardan etkilenmemesi için Türkiye topraklarını hedef alacak bir Pan Kürdizmin gelişmesine izin verilmemeli, bu tür akımların her şart ve zeminde engellenmeli, kontrol altında tutulmalıdır. Komşu ülkelerde yaşayan soydaşlarımızın varlıklarını geliştirerek sürdürebilecekleri imkan ve güvenceye kavuşturulmaları için Irak’taki soydaşlarımızın mevcut hak ve menfaatleri ile geleceklerinin garantiye alınması sağlanmalıdır. Soydaşlarımızın vatandaşı oldukları ülkelerde sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel dahil tüm alanlarda alınacak kararları, icrayı ve denetimi sağlayacak konum, imkan ve güvenceye kavuşmaları maksatlı Irak’taki soydaşlarımızın da Irak’ın gelecekte kavuşacağı tüm yeni oluşumlarda ve hukuki metinlerde eşit kurucu, asli unsur ve yöneten statüsü ile kabul edilmesi sağlanmalıdır. 221 Soydaşlarımızın yaşadığı ülkelerde tarihi bağımızı ve Türk varlığını belgeleyecek maddi ve manevi kültür unsurlarımızın korunması ve yaşatılması için Irak’taki maddi ve manevi tüm Türk kültür varlığının korunmasını garantiye alacak tedbirler alınmalıdır. Tarihi hak ve hukukumuzun olduğu ayrıca Türk unsurun yaşadığı ülkelerin sahip olduğu değerlerin paylaşımında Türkiye’nin belirleyici rolünün olması için her ülkede ekonomik hak ve menfaatlerimiz korunmalı ve geliştirilerek devamı sağlanmalıdır. Komşu ülkeler üzerinde Türkiye’nin caydırıcı askeri varlığının devamını sağlamak için komşu ülkelerin Türkiye’ye askeri tehdit oluşturacak imkan ve vasıtalara sahip olmaları engellenmelidir. Bölgesel Kürt Yönetiminin hiç bir zaman Türkiye’yi tehdit edecek imkanlara kavuşmaması için BKY’den Türkiye’ye yönelebilecek tüm tehdit ve tehlikenin kaynağında ve oluşmadan bertaraf edilmesi sağlanmalıdır. K.Irak’ın yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin uluslararası paylaşımında Türkiye’nin öncelik haklarına sahip olması için K.Irak’ın kaderini belirleyecek etkin rolün Türkiye tarafından oynanması sağlanmalıdır. K.Irak sanayisinin Türkiye tarafından kontrol edilerek K.Irak’ın her türlü hammadde, yarı mamul ve mamul üretiminin, yer altı ve yer üstü kaynak kullanımı ve ihracının Türkiye ile entegre olarak gerçekleşmesi sağlanmalıdır. Bölgenin ulaşımının Türkiye ile entegre edilmesi, kara yolu ile dış dünyaya ulaşımının Türkiye üzerinden gerçekleşmesi için Irak’ın her türlü taşımacılık ve ulaşımının Türkiye’nin kontrolü altına girmesinin sağlanması, Türkiye’nin kavşak rolü oynaması için gerekli adımlar atılmalıdır. Bölgeden çıkarılacak petrol ve petrol türevleri ile doğalgazın naklinin Türkiye üzerinden yapılması sağlanarak Türkiye’nin Irak’ın dış ticaretinde kilit rol oynar hale getirilmesi sağlanmalıdır. 222 KAYNAKÇA Kitaplar AKFIRAT, Fikret; Kukla Devlet: ABD Kürdistan’ı Nasıl Kurdu, İstanbul, Kaynak Yayınları, 2004 ALLİSON, Christine; The Yezidi Oral Tradition İn Iraqi Kurdistan, Richmond, Curzon Press, 2001. ANDERSON, Benedict; Hayali Cemaatler, Çvr.: İskender Savaşır, İstanbul, Metis, 3. Baskı 1993 ARFA, Hassan; The Kurds, An Historical An Political Study, , London, Oxford University Press, 1968 ARI, Tayyar; 2000 li Yıllarda Basra Körfezinde Güç Dengesi, İstanbul, Alfa Yayınları, 4. Baskı, 1999 ARI, Tayyar; Irak, İran ve ABD; Önleyici Savaş, Petrol ve Hegemonya, İstanbul, Alfa Basım Yayım, 2003 ATTAR, Ali Rıza Şeyh; Kürtler Bölgesel ve Bölge Dışı Güçler, Çev.: Alptekin Dursunoğlu, İstanbul, Anka Yayınları, 2. Basım,2008 BAŞBUĞ, İlker; Terör Örgütlerinin Sonu, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2011 BENSAHEL, Nora v.d.; After Saddam Prewar Planning And The Occupation of Iraq, Rand Cooperation, Santa Monica ,2008 BOİS, Th, MİNORSKY, V, KENZİE, D.N.Mac; Kürtler ve Kürdistan, Çvr: Kamuran Fıratlı, İstanbul, Doz Basım, 1996 BRUİNESSEN, Martin Van; Kürdistan Üzerine Yazılar, Çvr: Nevzat Kıraç v.d., İstanbul, İletişim Yayınları, 1992 BRUINESSEN, Martin Van; Kürtlük,Türklük, Alevilik: Etnik ve Dinsel Kimlik Mücadeleleri, Çev.: Hakan Yurdakul, İstanbul, İletişim Yayınları,1999. CABBAR, Faleh A.; Irak’ta Şii Hareketi ve Direniş, İstanbul, Agora Kitaplığı, 2004 CAMPANİLE, R.P.Guiseppe; Kürdistan Tarihi, Çvr: Heval Bucak, İstanbul, Avesta Basın Yayın, 2009 CLEVELAND, William L;Modern Ortadoğu Tarihi, , Çvr.: Mehmet Harmancı, İstanbul, Agora Kitaplığı, 2008 223 CORDESMAN, Anthony H.; Iraq’s Sunni İnsurgents; Looking Beyond Al Qaida, Rand Cooperation, Santa Monica, Temmuz, 2007 ÇAY, Abdülhaluk; Her Yönüyle Kürt Dosyası, Ankara, Turan Kültür Vakfı, 1994 DAKUKİ, İbrahim; Irak Türkmenleri, Ankara, Güven Yayınları, 1970 ELLER, Jack David; From Culture to Ethnicity to Conflict, Michigan, The University of Michigan Press,1990 ESENGİN, Kenan; Kürtçülük Sorunu, Ankara, Su Yayınları, 1976 FANY, Messoud; La Nation Kurde et son Evolution Sociale, Paris, 1933 FRIEDMAN, George; Gelecek 100 Yıl, Çvr:İbrahim Şener, Enver Günsel, İstanbul, Pegasus Yayınları, 2012 FRIEDMAN, George; Gelecek 10 Yıl,Çvr: Tayfun Törüner, , İstanbul, Pegasus Yayınları, 2011 FULLER, Graham E.; Yükselen Bölgesel Aktör: Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Çvr:Mustafa Acar, İstanbul, Timaş Yayınları, 3. Baskı, 2008 GELLNER, Ernest, Nations and Nationalism, New York, Blackwell, 1983 GELLNER, Ernest; Milliyetçiliğe Bakmak, İstanbul, İletişim Yayınları, 1998 GÖKTÜRK, Hilmi; Kürtlerin Soy Kütüğü Ve Boy Tarihi, İstanbul, Türk Dünyası Yayınları, 1979. GUNTER, Michael M.;The Kurds And The Future Of Turkey, New York, St. Martin’s Press, 1997 GÜLALP, Haldun; Vatandaşlık ve Etnik Çatışma Ulus Devletin Sorgulanması, İstanbul, Metis, 2007 GÜNAYDIN, Eşref; Orta İsrail Ve Kürdistan: Yahudi Kürtler Babil’in Kayıp Çocukları, İstanbul, Karakutu Yayınları, 2007 GÜRSEL, İbrahim Etem; Kürtçülük Gerçeği, Ankara, Komen Yayın, 1977 HAN, Şeref; Şerefname, Trc: Mehmet Emin Bozarslan, İstanbul, 1971 HÜRMÜZLÜ, Erşat; Irak’ta Türkmen Gerçeği, İstanbul, Kerkük Vakfı, 2006 HÜRMÜZLÜ, Erşat; Türkmenler ve Irak, İstanbul, Kerkük Vakfı Yayınları, 2003 Irak’taki Türkmen Varlığı, İstanbul, Harp Akademileri Basımevi, 2000. 224 Irak Ülke El Kitabı, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı, Ağustos 2003 İZZETİ, İzzetullah; İran ve Bölge Jeopolitiği, Çev.: Hakkı Uygur, İstanbul, Küre Yayınları, 2005 JWAİDEH, Wadie; Kürt Milliyetçiliği Tarihi Kökenleri ve Gelişimi, Çvr: İsmail Çekem –Alper Duman, İstanbul, İletişim Yayınları, 1999 KARABEKİR, Kazım; Kürt Meselesi, Hz: Faruk Özerengin, İstanbul, Emre Yayınları, 1995 KAYNAK, Muhteşem; Iraklı Sığınmacılar ve Türkiye (1988-1991), Ankara, Tanmak Yayınları 1992. KESKİN, Abdullah; Irak’ta Soykırım Kürtlere Karşı Yürütülen Enfal Askeri Harekatı, Çev.: Ümit Aydoğmuş, Avesta Yayınevi, İstanbul, 2003 KILIÇ, Altemur; 19 Yüzyıldan Günümüze Kürdistan Hayali:”Titrek Pusula”, İstanbul, Timaş Yayınları,1999 KILIÇ, Altemur; BÜYÜK Kürdistan, Küçük TÜRKİYE, Ankara, Akasya Kitap, 2007 KOLUMAN, Aziz; Geçmişten Günümüze Irak’ın Siyasi, Toplumsal ve Ekonomik Yapısı, Ankara, Yayımlanmamış Kitap, 2009 MAHMUD, Kaşgarlı; Divan-ı Lügatit Türk c-1, Haz: Besim ATALAY, İstanbul, 1939 MCDOWALL, David: Modern Kürt Tarihi, Çvr: Neşenur Domaniç, İstanbul, Doruk Yayımcılık, 2004 MELEK, Kemal; Türk-İngiliz İlişkileri (1890-1926) ve Musul Petrolleri, Der: Esat Çam, İstanbul, Der Yayınları, 1989. MESUD, Ahmet; İngiliz Belgelerinde Kürdistan, İstanbul, Doz Basım, 1992 MİHOYAN, Şakire Xidaye; İki Dünya Savaşı Arasında Irak’ta Kürt Sorunu, Çvr.:J. Slav, İstanbul, Peri Yayınları, 1998 MİNORSKY, V. V. ; Kürtler, İstanbul, Komal Yayınları, 1977 NAKASH, Yıtzhak; Irak’ta Pandora’nın Kutusu: Şiiler, Ankara, Elips Kitap, 2005 NAKDİMON, Şalom; Irak ve Ortadoğu’da MOSSAD, Ankara, Elips Kitap, 2004 NEMETH, Gyula; A Honfoglalo Magyarsag Kıalakulasa, Budapest, 1930 225 NİKİTİN, Bazil; Les Kurdes Etude Sociologie et Historique, Paris, 1956 OLSON, Robert; Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları ve Şeyh Said Ayaklanması, Trc: Bülent Peker, Nevzat Kıraç, Ankara, Öz-Ge Yayınları, 1992. ÖKE, M. Kemal; İngiliz Ajanı Binbaşı Edward C. Noel’in Kürdistan Misyonu (1919), İstanbul, Boğaziçi Yayınları, 3. Baskı, 1990; ÖKE, M. Kemal; Belgelerle Türk İngiliz İlişkilerinde Musul ve Kürdistan Sorunu (1918-1926), Ankara, Türk Tarihi Araştırma Enstitüsü Yayınları:123, Seri: III, Sayı: A-33, 1992 ÖKE, Mim Kemal; Musul – Kürdistan Sorunu, İstanbul, Bilge Karınca Yayınevi, 2002 ÖZCAN, Hekimoğlu Süleyman; Kürt Tarihi: Aşiretler ve İsyanlar, İstanbul, Akis Kitap, 3. Baskı, 2009 ÖZDAĞ, Ümit; Türkiye Kuzey Irak ve PKK, Bir Gayrinizami Savaşın Anatomisi, Asam Yayınları, Ankara, 1999 ÖZDAĞ, Ümit; Kürtçülük Sorununun Analizi ve Çözüm Politikaları, Ankara, Bilgi Yayınevi, 2006 ÖZKAN, Tuncay; Bush ve Saddam’ın Gölgesinde Entrikalar Savaşı, İstanbul, Alfa Yayınevi, 2003 ÖZKIRIMLI, Umut; Milliyetçilik ve Türkiye- Avrupa Birliği İlişkileri, İstanbul, TESEV Yayınları, , 2008 ÖZKIRIMLI, Umut, Milliyetçilik Kuramları Eleştirel Bir Bakış, İstanbul, Doğu Batı Yayınları, 2008 ÖZNUR, Hakkı; Cahşların Savaşı Kuzey Irak Kürt Hareketi ve Musul Kerkük Meselesi, Ankara, Altın Küre Yayınları, 2003 ÖZOĞLU, Hakan; Osmanlı Devlet ve Kürt Milliyetçiliği, İstanbul, Kitap Yayınevi, 2009 PASSİG, David; 2050: İki Bin Elli, Çvr:Nita Kurrant, , İstanbul, Koton Kitap, 2011 POUR, Amir Hassan; Nationalism and Language in Kurdistan 1918-1985, San Francisco Mellen Research University Press, 1992 226 SAATÇİ, Suphi; Tarihten Günümüze Irak Türkmenleri, İstanbul, Ötüken Yayıncılık, 2. Basım, 2003 SCHWARTZ, Peter:The Art Of The Long View: Paths To Strategic Insight For Yourself And Your Company, New York, Currency Doubleday Press, 1991 SEKBAN, Şükrü Mehmet; Kürt Meselesi, Ankara, Kon Yayınları,1979. SMİTH, Anthony D; Milli Kimlik, Çev: Bahadır Sina Şener, İstanbul, İletişim Yayınları, 2009 SMİTH, Anthony D.; Küreselleşme Çağında Milliyetçilik, Çev :D. Kömürcü, İstanbul, Everest, 2002 ŞEN, Furkan, Globalleşme Sürecinde Milliyetçilik Trendleri ve Ulus Devlet, Ankara Yargı Basım, 2004. ŞEN Y.Furkan; Yeni Dönemde Eski Tartışmalar: Göç, Etnisite, Milliyetçilik, Kürtçülük, Laiklik, Ankara, Yargı Yayınevi, 2006 ŞEN, Yunus, Coşkun, Eyüp; Saddam’ın Irak’ı ve Bir Çöküşün Öyküsü: Babil Yanarken, Ümit Yayıncılık, Ankara, 2004 ŞİMŞİR, Bilal; Kürtçülük II (1921-1999) , Bilgi Yayınevi, Ankara, 2009 ŞİMŞİR, Bilal N.; Kürtçülük I (1787-1923), İstanbul, Bilgi Yayınevi, 2007 TÜRKDOĞAN, Orhan; Etnik Sosyoloji, İstanbul, Timaş Yayınları, 1998 TÜRKMENOĞLU, Kerkük; Türkmen Çilesi, İstanbul, Bilgeoğuz Yayınları, 2007 VEDAT, Şadillili; Türkiye’de Kürtçülük Hareketleri ve İsyanlar, Ankara, Kon Yayınları, 1980 TURGUT, Hulusi; Barzani Olayı, Doğan Kitap, İstanbul, 2008 YAŞAR, Tanıl; Çemberin İçindeki İnanış Yezidilik, İstanbul, Nokta Kitap, 2006 YAVİ, Ersal; Küresel Güçlerin Petrole Erişiminde İsrail-Filistin-Kürt Açmazındaki Hedefteki Adam Saddam, İzmir, Yazıcı Yayınevi, 2002 YAVUZ, Turan; İkinci Dünya Savaşı’ndan Körfez Savaşı’na: ABD’nin Kürt Kartı, İstanbul, Milliyet Yayınları, 3. Baskı, 1998 YEŞİLTUNA, Serap; Resmi Kanun, Kararname, Rapor ve Tutanaklarla ATATÜRK ve Kürtler, İstanbul, İleri Yayınları, 2007 227 YILMAZ, Muzaffer Ercan; Soğuk Savaş Sonrası Dönemde: Etnik Çatışmalar, Ankara, Nobel Yayın, 2007 YILMAZ, Türel; Uluslararası Politikada Orta Doğu, Ankara, Barış Platin Yayınevi, 2009 Makaleler ABBAS, Ziya; ”Ulusal Irak İttifakı’nın Analizi”; Ortadoğu Analiz, Cilt: 2, Sayı: 14, Şubat, 2010, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=637, 16 Haziran 2011, s. 33- 37 “ABD’nin Çekilmesin Ardından Irak Politikasının Bölgesel, Küresel Etkileri ve Türkiye’ye Yansımaları”, ORSAM Rapor No:77, Ankara, 2011, s. 689 AKÇORA, Engünöz; ”Cumhuriyetten Günümüze Türk Irak İlişkileri Ve Türkmenler”, “, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s. 21-52 AKTAŞ, Ali Aydın;”Türkiye’de Barzanici Hareket (1965- 2007)”,21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Stratejik Öngörü= 03, Kasım, 2007 ARSLAN,, Aslı; ”1958 Irak İhtilali ve Türkiye”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s. 77- 87 ATMACA, Gül; “Necef Kum Arasındaki Tarihi Çekişme“.ORSAM, (Erişim) www.orsam.org.tr/tr/yazıgöster.aspx?Id=1343 17 Nisan 2011 AYDIN, Mustafa, ÖZCAN, Nihat Ali, KAPTANOĞLU, Neslihan; “Riskler ve Fırsatlar Kavşağında Irak’ın Geleceği ve Türkiye”, TEPAV Ortadoğu Çalışmaları II, 2007, (Erişim)http://www.tepav.org.tr/upload/files/1271230130r2734.TEPAV _Irak_Raporu.pdf, 15 Mayıs 2011 AYHAN, Veysel; “7 Mart 2010 Parlamento Seçimlerinin Irak Kürt Siyasetine Etkisi “, Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı:16, Nisan 2010, (Erişim) 228 www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/.../2010420_veyselAyhanogun.p df, 11 Mart 2011, s, 41- 52 AYHAN, Veysel; ”Bölgesel Kürt Yönetimindeki Seçim Sonuçlarının Analizi: Değişen İç Dinamikler ve Beklentiler”, (Erişim) http: www.veyselayhan.com/secimler.pdf, 2 Nisan 2012 AYHAN, Veysel; “Irak’ın Yeni Hükümeti; Kazananlar ve Kaybedenler”, ORSAM (Erişim): http://www.orsam.org.tr/tr/tr/yazigoster.aspx?ID:1284, 13 Kasım 2010 AYHAN, Veysel; “7 Mart 2010 Irak Seçimleri Öncesi Şii Kökenli Parti ve Seçmenlerin Politik Davranışlarının Analizi”, ORSAM Rapor:13, Şubat 2010, s.5 - 21 “Barzani Bağımsızlık İçin Tarih Verdi” (Erişim) http://www.peyammer.com/Turkish/PNAnews.aspx?ID=274177 , 12 Nisan.2012 BLANCHARD, Christoper W., v.d.;“Iraq; Regional Perspectives and U.S Policy”, CRS Report for Congress, October 2009, (Erişim) www.fas.org/sgp/crs/mideast/RL33793.pdf ,13 Mart 2012 “Bölgesel Kürt Yönetimi Seçim Sonuçları” (Erişim) http:/www.ihec.iq/english/previous elections.aspx, 12 Mart 2011 COPSON, Raymond W; ”Iraq War: Background and Issues Overview”, CRS Report for Congress, 2003 ÇAKMAK,Cenap, ÇOLAK, Fadime Gözde; “ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve Türkiye’ye Etkileri”, BİLGESAM Rapor No:29, İstanbul, 2011(Erişim) http://www.bilgesam.org/tr/images/stories/rapor/ABD'nin_Irak'tan_Ceki lmesi_Turkiye'ye_Etkileri.pdf, 2 Şubat 2012 ÇETİNSAYA, Gökhan; ”Müdahalenin Üçüncü Yılında Irak”, (Erişim) http://www.setav.org/public/HaberDetay.aspx?Dil=tr&hid=11377&q=m udahalenin-ucuncu-yilinda-irak-1-*, 24 Mart 2012 DEMİRAL, Necdet, ŞÜKÜR, Soran, HASAN, Mazin;“Geçiş Dönemi Irak Devleti Yönetim Yasası ve Irak’ın Geleceğine Etkileri”, Stratejik Analiz, Cilt:5, Sayı:50, Haziran 2004, s. 27-43 229 DUMAN, Bilgay; ”Irak’ta Hükümet Kuruldu(mu)?”, (Erişim) http://www.kerkük.net/haberler/koseyazisi.aspx?dil=1055&metin=2010 11155, 15 Kasım 2010 DUMAN, Bilgay, DOĞAN, Sercan; “Irak İstatistikleri”,ORSAM Rapor No: 100, Ocak 2012, (Erişim) www.orsam.org.tr/en/enUploads/Article/Files/2012223_Bookirak22.pdf , 5 Mayıs 2012 DUMAN, Bilgay; “El Hekim’in Türkiye Ziyaretinden Satır Arası Algılamalar “, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID:3115, 10 Şubat 2012 DUMAN, Bilgay; ”Türk Dış Politikasında Yeniden Irak; Usame El Nuceyfi Türkiye’ye Geliyor”, ORSAM(Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID:3056, 10 Şubat 2012 DUMAN, Bilgay; ”Kerkük’te Denge Yeniden Kuruluyor”, ORSAM, (Erişim): http://www.orsam.org.tr/tr/yazigöster.aspx?ID=11624, 17 Mart 2011 DUMAN, Bilgay; “Irakta “Değişim”: Yerel Seçimler ve Sonrası”, Ortadoğu Analiz, Cilt: 1-, Sayı:3, Mart 2009, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=207, s. 25- 31. DUMAN, Bilgay; ”Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Hükümet Değişikliği ve Siyasi Yansımaları”, ORSAM (Erişim): http://www.orsam.org.tr /tr/yazigoster.aspx?ID=3241, 17 Şubat 2012 DUMAN, Bilgay; “Irak Bölgesel Kürt Yönetimindeki Hükümet Değişikliği ve Siyasi Yansımaları”, ORSAM (Erişim):http://www.orsam.org.tr./tr/yazigoster.asprx?ID=3241, 17 Şubat 2012 DUMAN, Bilgay; “Irak’ta Türkmen Gerçeği”, ORSAM, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=2081, 09 HAZİRAN 2011 .“Election Law For The 2010 Council of Representatives Elections “, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/Secimler/SolDetay.aspx?ID=1&SolID=2, 12 Mart 2012 230 ERKMEN, Serhat; ”Irak Parlamento Seçimleri ve Sonuçları: Seçim İstikrar mı Yoksa Kaos mu Getirecek?”, Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı:16, Nisan 2010, s. 9- 40 ERKMEN, Serhat; “Irak’ta İşgal Sonrası Siyasal Yaşam ve 2010 Parlamento Seçimleri“, Ortadoğu Etütleri, Temmuz 2010, Cilt 2, Sayı 3, s. 107145. ERKMEN, Serhat; “ Irak’ta Genel Seçim Öncesi Siyasi Dinamikler ve Seçimin Kaderini Belirleyecek Faktörler”, Ortadoğu Analiz, Şubat 2010, Cilt:2Sayı:14, s. 9- 23 ERKMEN, Serhat;“ Irak Hangi Şartlarda Nasıl Parçalanabilir?; “En Kötüye Hazırlıklı Olmak”, ORSAM Rapor No: 102, Ankara, 2012, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2012111_serhat _erkmen77.pdf, 12 Mayıs 2012 ERKMEN, Serhat, ORHAN, Oytun; “Irak’ta Temel Aktörler ve Seçime İlişkin Beklentiler”, Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı: 15, Mart 2010, (Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/201032_seroyt_mart.p df, 12 Haziran 2011, s. 8- 30 ERKMEN, Serhat; “Kürt Yönetiminde 7.hükümet ve Beklentiler” ORSAM (Erişim), http://www.orsam.org.tr /tr/yazigoster.aspx?ID=3396, 9 Nisan 2012 ERKMEN, Serhat; ”Irak’ta Savaş Sonrası Savaş”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s.291- 296 ERKMEN, Serhat; “Kuzey Irak’ta Yeni Anayasa Taslağı Üzerine Değerlendirmeler”, Gündem Analiz, No:04 – Ağustos 2009, s.1- 13 ERKMEN, Serhat; ”Irak’ta Mevcut Siyasi Durum ve Önemli Siyasi Gelişmeler”, ORSAM Rapor No:35, Mart 2011, s. 6-18. EROĞLU, Cengiz ”Irak’ta Türk Varlığı”, Silahlı Kuvvetler Dergisi, Sayı 377, Temmuz 2003, s. 64-78 ERYILMAZ, Banu, “Bir Söylem Olarak Milliyetçilik”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt/Vol:10- Sayı/No: 1, 2010, s.177- 202. 231 FAHEY, Liam, RANDALL Robert M.; ”What’s Scenario Learning?”, Learning From The Future: Competitive Foresight Scenarios, New York John Wiley&Sons, Inc., 1998, s 1-21. GÖKALP, Emre,”Milliyetçilik: Kuramsal Bir Değerlendirme”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt/ Vol.:7- Sayı/ No: 1, 2007, s. 277- 298. HASAN, Mazin, ŞÜKÜR, Soran; ”Irak’ta Demokrasi Provası”, Stratejik Analiz, Cilt: 5, Sayı.59, Mart 2005, s. 16-27 ”IMIE Final Report on the December 15, 2005, Iraq Council of Representatives Elections,” ORSAM, (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/Secimler/SolDetay.aspx?ID=1&SolID=10, 2 Mart 2011 “Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanlık ve Parlamento Seçimleri”, Ankara, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), 2009, (Erişim) http://www.usak.org.tr/rapor.asp?id=37 ), 11 Mart 2012, s. 1- 51. “Iraqi Kurdistan: Constitution of the Federal Republic of Iraq” (Erişim): http://www.unpo.org/article /536 27 Aralık 2010 “Irak Kürdistan Bölgesi Anayasası (taslak) ”, Serbesti, Çvr:Rıza DİNÇ (Erişim): http://www.mesap.net/osd/ 27 Aralık 2010 “Iraklı Yezidi Emiri İsmail: “Yezidiler Baskı Altında””, ORSAM (Erişim): http:/www.orsam.org.tr/tr/orsamkonukgöster.aspx?ID=192, 24 Şubat.2011 “Iraklı Grupların Temel Siyasi Sorunlara Bakışı Ve Türkiye İle İlişkiler: Saha Araştırmasına Dayalı Bir Çalışma”, ORSAM Rapor No:54, Mayıs 2011, (Erişim): http://www.orsam.org.tr/tr/raporgoster.aspx?ID=1963 12 Haziran 2011 s. 7- 61. “Irak Cumhuriyeti Anayasası”, ORSAM (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=1352, 10 Temmuz 2011 “Jordan Factbook” (Erişim)https://www.cia.gov/library/publications/theworld-factbook/geos/jo.html, 5 Mart 2012 KAFALI, Mustafa; “Kerkük Türkleri”, Töre, Yıl 4, Sayı 17, Ekim 1972, s. 4348. 232 KANBOLAT, Hasan;“ Suriye Kürtleri ve Türkiye“ ORSAM (Erişim): http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3440 30 Nisan 2012 KANBOLAT, Hasan; “Suriye Kürtleri”, ORSAM (Erişim): http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3441 5 Haziran 2012 KANBOLAT, Hasan; “Irak’ta Türkmenlere Yönelik Şiddet Neden Tırmanıyor”,ORSAM,(Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=1989 29 Nisan 2012 KASAPOĞLU, M. Can, TOKDEMİR, İhsan Efe; ”Parlemento Seçimleri-2010: Irak’ta Değişen Dengeler”, Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (BÜSAM), İstanbul, Mart 2010, (Erişim): http://busam.bahcesehir.edu.tr/rapor/index/id/44, 8 Aralık 2011 KASAPOĞLU, Mehmet Can, TOKDEMİR, İhsan Efe, KIRDEMİR, Barış, Çelik, KEZBAN, Özgen, Yeşim; “Irak; Gelecek Senaryoları”, Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (BÜSAM), İstanbul, Temmuz, 2009 (Erişim) http://busam.bahcesehir.edu.tr/rapor/index/id/19, 13 Mart 2011 KATZMAN, Kenneth; ”The Kurds in Post-Saddam Iraq”, CRS Report for Congres,, October1 2010, (Erişim), http://www.fas.org/sgp/crs /mideast/RS2079, 11 Nisan 2012 KESKİN, Arif; ”İran-Suudi Arabistan İlişkileri ve Şii Jeopolitiği”, (Erişim) http://www.gunaz.tv/aze/14/articleCat/1/articleID/1076-Iran-SuudiArabistan-Iliskileri-ve-Sii-Jeopolitigi-Arif-Keskin.html/articlePg/6, 3 Temmuz 2012 KESKİN, Arif; “Iraklı Şiilerin Siyasal Davranışlarına Genel Bir Bakış“, Stratejik Analiz, Sayı:97, Mayıs 2008, s. 60- 67 KOCABAŞ, Uğur; “Esad’dan Sonra Şimdi de Maliki” (Erişim) http://haber.gazetevatan.com/esaddan-sonra-simdi-demaliki/445328/1/Haber, 21 Nisan 2012 KOLUMAN, Aziz; “Irak’ın, Sosyal, Demografik ve Etnik Yapısı”, Savunma Bilimleri Enstitüsü Ders Notu, Ankara, 2007 233 KÖKSAL, Sönmez; “Irak’ın Kuzeyindeki Muhtemel Gelişmelerin Türkiye’ye Etkileri”, BİLGESAM Rapor No:6, (Erişim) www.bilgesam.org/tr/images/documents/rapor6.pdf, 23 Şubat 2012 “Kuzey Irak’ın Toplumsal, Siyasal Yapısı ve Kürt Bölgesel Yönetiminin Türkiye İle İlişkileri”,ORSAM Rapor No:40, Ankara, 2011, s. 7-17 MARSH, Brian:“Using Scenarios to Identfy, Analyze, And Manage Uncertanity”, Learning From The Future: Competitive Foresight Scenarios, New York John Wiley&Sons, Inc., 1998, s.39-53. OĞUZLU, Tarık; “Arap Baharı ve Değişen Bölgesel Dinamikler” , Ortadoğu Analiz, Cilt:3- Sayı: 30, Haziran 2011 (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2011616_Do%C 3%A7.%20Dr.%20Tar%C4%B1k%20O%C4%9EUZLU.pdf, 30 Eylül 2011, s.33- 40. OKUR, Eren; “Seçimler ve Kuzey Irak’ın Geleceği”, BİLGESAM (Erişim): http://www.bilgesam.org/tr/tr/index.php?option=com content&view =articlevID=420, 25 Şubat 2011 ORHAN, Oytun; “Irak Parlamento seçimlerinde Musul: Gözlemler, Sonuçlar ve Değerlendirmeler”, Ortadoğu Analiz, Cilt:2, Sayı:16, Nisan 2010, (Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2010420_ 47474fff.pdf 12 Haziran 2011, s. 67- 81 ÖZARSLAN, Selim; “ Iraktaki Şiiler ve İnançlar “, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s. 453- 470 ÖZDAĞ, Ümit;“Kırmançça Televizyon Yayınının Siyasal Sonuçları”, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Ocak- Haziran 2008, Cilt:3, Sayı:8-9, s.115-136 ÖZDAĞ, Ümit;” ABD’nin 2030 raporuna nasıl ulaşıldı? -1-”,Yeniçağ Gazetesi,(Erişim)http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.ph p?haber=25086, 15 Aralık 2012 ÖZDAĞ, Ümit;” ABD’nin 2030 raporuna nasıl ulaşıldı? -2-”,Yeniçağ Gazetesi, (Erişim)http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber= 25096,16 Aralık 2012 234 ÖZPEK, Burak Bilgehan; “ Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Seçimleri ve Türkiye”, Ortadoğu Analiz, , Cilt:1, Sayı:9, Eylül 2009 (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=356, s. 51-56 PİCKEL, Andreas; “Explaining,, and Explaining with, Economic Nationalism,”, Nation and Nationalism, Vol:9, Part: 1, 2003, s. 105-128 PİRİNÇÇİ, Ferhat; “2003 Savaşı Sonrası Süreçte Irak’ta Siyasal Yapılanma”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s. 481- 507 SALİH, Khalil; “Bir Azınlığı Şeytanlaştırma Irak Kürtleri Örneği”, Ortadoğu’da Milliyetçilik Azınlıklar Diasporalar, Çvr: Ahmet Fethi, Sarmal Yayınevi, 1998, İstanbul, s. 117- 132 SEMİN, Ali: “Irak’ın Kuzeyindeki Secimler ve Türkiye”, (Erişim) http://www.sde.org.tr /print.aspx?pageID=0&columnID=0&newsID=60, 2 Nisan 2012 SEVENCAN, Murat;“Bir Stratejik Öngörü Metodu Olarak Senaryo Planlama”,Köksav E-Bülten Kök Sosyal Ve Stratejik Araştırmalar Vakfı, Şubat 2010 (Erişim) http://www.koksav.org.tr/hassas_konular /260210_kok-hk-msevencan.pdf, 13 Aralık 2012, s.1-25. SEVGEN, Nazmi; “Kerkük Türkleri“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/ Bugün/ Yarın, Sayı 38, Kasım 1970, s.11-12 SEVGEN, Nazmi; “Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri I“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/ Bugün/ Yarın, Nisan 1970, Sayı 31, İstanbul, s. 64- 71.. SEVGEN, Nazmi; “Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri II“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/ Bugün/ Yarın, Mayıs 1970, Sayı 32, İstanbul, s. 54-61. SEVGEN, Nazmi; “Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri III“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/ Bugün/ Yarın, Haziran 1970, Sayı: 33, s. 57- 64.. 235 SEVGEN, Nazmi; “Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri IV“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/ Bugün/ Yarın, Temmuz 1970, Sayı: 34, s. 68- 70 SEVGEN, Nazmi; “ Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri V“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/ Bugün/ Yarın, Ağustos 1970, Sayı: 35, s. 75- 79. SEVGEN, Nazmi;“ Kürt Meselesinin İç Yüzü: Irak-Barzani Anlaşması ve Muhtemel Neticeleri VI“, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/ Bugün/ Yarın, Eylül 1970- Sayı: 36, İstanbul, s.79- 82 “Suriye Ulusal Konseyi Başkanı Burhan Galyum ile Suriye Kürtleri üzerine Ropartaj”, ORSAM (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=3423, 24 Nisan 2012 ŞİRİN, Yelim Nur; ” Türkiye’nin Körfez Şavaşından Sonraki: Irak Politikası”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s.513-527. ŞÜKÜR, Soran; “Irak Savaş Sonrası İç Dengeler Gruplar Arası İlişkilerde Gelinen Nokta”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s. 529- 555 TAŞKIRAN, Cemalettin; “Bölücülük Konusunda Yanlış Teşhis Çözüm Getirmez”,(Erişim)http://www.gazete360.com/yazi/profdrcemalettin_ta skiran/boluculuk_konusunda_yanlis_teshis_cozum_getirmez120.aspx, 9 Haziran 2012 TAŞKIRAN, Cemalettin; ”Barzani’nin Türkiye Ziyareti” (Erişim) http://www.tv2023haberajansi.com/Yazi/ProfDrCemalettin_Taskiran/B arzaninin_Turkiye_Ziyareti-88.aspx, 25 Mayıs 2012 TAŞKIRAN, Cemalettin; ” Türkiye ve ABD’nin Irak ve Ortadoğu Politikaları”, (Erişim)http://www.stradigma.com/turkce/haziran2003/makale_02.html 3 Haziran 2012 TAŞKIRAN, Cemalettin; “Türkiye’nin Irak Sınırı Değişebilir mi?”, (Erişim) http://www.2023.gen.tr/kasim2007/3.htm , 3 Temmuz 2012 236 TAŞKIRAN, Cemalettin; ” Türkiye ve Irak’ın Kuzeyi”,(Erişim) http://www.gazete360.com/Yazi/ProfDrCemalettin_Taskiran/TURKIYE _VE__IRAKIN__KUZEYI-132.aspx, 3 Temmuz 2012 TERZİ, İmdat; “AltunKöprü Şehitleri Anısına” (Erişim) http://www.bizturkmeniz.com/tr/index.asp?page=article&id=21369&up datefrom=5&from=0, 9 Nisan 2011 TONKUŞ KAREEM, Selen; “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin 2011’den 2012 ye Yansımaları”, Ortadoğu Analiz, Cilt:4, Sayı: 39, Mart 2012, (Erişim)www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/.../201239_kapakmakale E.pdf, 12 Nisan 2012, s. 8- 21 TONKUŞ KAREEM, Selen; “Kongre KYB’de Neyi Değiştirdi?” ORSAM (Erişim): http:www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=861, 11 Ekim 2011 TURAN, Betül; ” Irak’ta Türkmenlerin Var Olma Mücadelesi”, Global Strateji, Irak Dosyası, sayı 13, İlkbahar 2008, s. 85- 98. TURAN Ömer;”Irak’ın Milletler Cemiyetine Girerken Yayınladığı Deklerasyonda ve Anayasalarında Türk ve Diğer Azınlıkların Hakları”, Avrasya Dosyası Kuzey Irak Özel, Ankara, Cilt:3,Sayı:1,İlkbahar 1996,s. 23- 36 “Türkiye-Irak Ekonomik İlişkileri” (Erişim)http://www.mfa.gov.tr/turkiye-irakekonomik-iliskileri-ve-turkiye_nin-yeniden-imar-surecine-katkisi.tr.mfa, 18 Haziran 2012 TÜRKMEN DUMAN, Fatma Ceren; “Irak’ta Federalizm Tartışmaları”, Ortadoğu Analiz, ,Cilt:3, Sayı:34, Ekim 2011, (Erişim) www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/20111021_inceleme3. pdf, 17 Ocak 2012, s.61- 69 United Nations High Commissioner for Refugees ( UNHCR), “Iraq fact Sheet”, September 2008 and July 31 2009 (Erişim)http://www.internaldisplacement.org/8025708F004CE90B/httpCountry_Documents?Read Form&country=Iraq&count=10000, 2 Haziran 2012 UYSAL, Ertuğrul Umut: ” Operasyonel Risk Yönetiminde Senaryo Analizi”, Bankacılar Dergisi, Sayı:69, 2009, s.73-85. 237 YAVUZ, Celalettin; ”Irak’lı Şii Lider Mukteda el Sadr ve Türkiye Ziyareti”, ORSAM, (Erişim) http://www.turksam.org/tr/yazdir1647.html, 12 Mart 2011 YILMAZ, Durmuş; ”Yirminci Yüzyıl Başlarında Irak’ın Etno-Kültürel Yapısı ve Bu Yapının Musul Meselesine Etkisi”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi İkinci Ortadoğu Semineri Dünden Bugüne Irak Bildiriler II. Elazığ, 2004, s. 647- 663 YÜKSEL, Emine; ”Irak Labirentinde Bir Umut” (Erişim) http://www.orsam.org.tr//tr/yazigoster.aspx?/ID=1400, 24 Ocak 2011 WALLERİ, R. Dan, “The Political Economy Literature on North and South Relations: An Alternative Approaches and Empirical Evidence”, International Studies Quarterly, Vol: 22,No:4,1978,s. 590-595. WİMMER, Andreas; ”Democracy and Ethno – Religious Conflict in Iraq”, Center on Democracy Development and the Rule of Law, Stanford University Press, 2003 ZEYDAN, Sevgi Pınar; “ Kuzey Irak’ın Yeni Hükümet’in Kurulması Sürecinden Umdukları Ve Buldukları”, ORSAM (Erişim) http://www.orsam.org.tr/tr/tr/yazigoster.aspx?id:1401, 24 Ocak 2011 1 Sf İnfantry Division, “Soldiers Handbook to Iraq”, Unclassified, 2-1(14) (Erişim): www.fas.org/irp/world/iraq/1/Dguide.pdf 17 Ocak 2011 “2010 Irak Genel Seçim (Resmi) Sonuçları”, http://www.21yyte.org/tr/yazi.aspx?ID=3850&kat=27, 21 Nisan 2011 TEZLER AKÇAKAYA, Onur; Irak Bölgesel Kürt Yönetimine Küresel ve Bölgesel Bakış, Ankara, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Polis Akademisi, 2009 ASLAN, Hussein Abbas Ali Muhammed, Kraliyet Devrinde Irak’ın Etnik Yapısı ve Siyasi Oluşumlar, Ankara, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, 2009 238 DAĞDEVİREN, Zülfü; Türkiye’nin Kuzey Irak Politikası: Devlet-Hükümet İlişkileri, Bolu, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, 2007 DELİCEOĞLU, Sabriye; Kuzey Irak’taki Etnik ve Dini Gruplar ve Bölge Politikalarına Etkileri, İstanbul, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, 2006 GÜZEL, Hasan Tevfik; Irak’ın Kuzeyindeki Bölgesel Kürt Yönetimi (19922008), Ankara, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, 2009 SÜLLÜ, Zübeyde; Siyasal İletişim Süresince Milliyetçi Söylemin Kullanımı, Ankara, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, 2007 TOKER, Mehmet Ş.; Etnik Milliyetçilik Sorunları ve Birleşmiş Milletler, İstanbul, Yüksek Lisans Tezi, Beykent Üniversitesi, 2009 TÜRK, Furkan; Ortadoğu’da Yeniden Yapılandırılan Irak ve Türkiye’ye Etkileri, Gebze, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, 2007 YILDIRIM, Serdar; Türkiye’nin Kuzey Irak’a Yönelik Politikaları(1992-2002), İstanbul, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, 2003 239 EKLER EK I: Irak’ın Mevcut Petrol Ve Doğalgaz Sahaları İle Petrol Boru Hatlarını Gösteren Harita EK II: Kuzey Irak, Bahdinan Ve Soran Bölgelerini Gösteren Harita EK III: Türkmenlerin Irak’ta Dağılımını Gösteren Genel Harita EK IV: Kürtlerin Suriye’de Dağılımını Gösteren Genel Harita 240 EK I: IRAK’IN MEVCUT PETROL VE DOĞALGAZ SAHALARI İLE PETROL BORU HATLARINI GÖSTEREN HARİTA Kaynak: www.lib. utexas.edu/maps 241 EK II: KUZEY IRAK, BEHDİNAN VE SORAN BÖLGELERİNİ GÖSTEREN HARİTA Kaynak : www.lib.utexas.edu/maps/middleeastandasia/iraqkurdishareas2003 242 EK III :TÜRKMENLERİN IRAK’TA DAĞILIMINI GÖSTEREN GENEL HARİTA Kaynak: www.iraqiturkman.org.tr 243 EK IV: KÜRTLERİN SURİYE’DE DAĞILIMINI GÖSTEREN GENEL HARİTA Kaynak: Serhat ERKMEN, “Suriye’de Kürt Hareketleri”, ORSAM RAPOR NO: 127, Ağustos 2012, s 12 244 ÖZET DEMİREL, Hasan Hüsnü. Irak’taki Etnik Milliyetçiliğin Bölgeye Yansımaları: Kürtçülük Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2012. Çalışmada; Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetiminin dünü, bugünü ve geleceği ele alınarak Irak’taki kürt milliyetçiliği incelenmiştir. Çalışmanın amacı; bölgedeki değişim sürecini, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ve diğer bölge ülkelerinin davranışları ve tepkileri temelinde Senaryo Analiz Yöntemi kullanarak öngörebilmektir. Çalışmam, Irak’taki etnik gruplar ve bu grupların milliyetçilik faaliyetleri; bu faaliyetler üzerinde etkili olan yabancı ülkeler ve gelişmeler; Kürtçü faaliyetlerin yakın dönemdeki gelişme seyri; Irak’ın SOFA kapsamında ABD askerleri tarafından terk edilmesini müteakip Irak’taki muhtemel Kürt kaynaklı gelişmeler ile bu gelişmelerin bölgeye yansımalarını kapsamaktadır. Oluşturulan senaryolar doğrultusunda Kürt milliyetçilerin çok kısa vadede bağımsızlıklarını ilan etmeleri zor gözükmektedir. Ancak uygun şartların oluşmasını takiben bağımsızlıklarını ilan etmeleri beklenmektedir. Bölgesel Kürt Yönetiminin belirlediği bağımsızlık amacına ulaşıncaya kadar kazanımlarını en üst seviyeye çıkarmak için küresel güçlerin hedeflerine uygun hareket edeceği ve böylece her gelişmeden menfaat elde etmek amacında olacağı beklenmektedir. Anahtar Sözcükler 1. Irak 2. Kürtler 3 Kürtçülük 4. Etnik Millyetçilik 5. Bölgesel Kürt Yönetimi (BKY) 245 ABSTRACT DEMİREL, Hasan Hüsnü. Regional Reflection of Ethnic Nationalism In Iraq: Sample of Kurdish Nationalism, Master’s Thesis, Ankara, 2012 In the study, Kurdish nationalism in Iraq is brought up by considering (especially) Kurdistan Regional Government’s past, present and future. Purpose of this study is to foresee the process of the change in the region on the base of Iraq Kurdistan Regional Government and the other local governments behaviors and reactions by Scenario Analysis Method. My study includes; ethnical groups in the Iraq and their nationalist activities which the foreign countries promotes; Kurdish activity progress during recent past; immediately after United States Army desertion from Iraq by laws of SOFA, probable Kurdish sourced incidents and the reflections of them to the region. In accordance with the scenarios constructed, it is hard to expect an independency declaration for the Kurdish nationalists soon. But after convenient conditions provided in the region, it is expected rightaway. Kurdistan Regional Government is expected to act in harmony with the superpowers until reaching their independency goal; with expectance of benefit from every single evolution in the region to maximize their earnings. Key Words 1. Iraq 2. Kurds 3. Kurdish Nationalism 4. Ethnic Nationalism 5. Kurdistan Regional Government (KRG)