Tar›m Tarihi

advertisement
DOSYA
“Tar›m Tarihi”
Haldun Bayr› • Tansu Aç›k • Kaan Dilek
Kahraman Bostanc› • Suavi Ayd›n • Özlem Sert
Kayhan Orbay • Alp Yücel Kaya • Mehmet Öz
Özer Ergenç • E. Attila Aytekin • Mehmet Demiryürek
Meral Demiryürek • Emine Alç›tepe • Galip Alç›tepe
‹lhan Tekeli • Selim ‹lkin • Perihan Sayg›n
Abdulkerim Sönmez • Mustafa Birol Ülker
Alexandros Lamprou • Özgür Gökmen
Georgi Chochiev • Konstantinos Svolopoulos
24
Size perestifl ediyorum,
nas›l oluyor da bunca eski,
güzel ve fakat k›ymetli
kitab› toplayabiliyor ve
onlara gözünüz gibi
bakabiliyorsunuz?
Aflk ile madam... T›pk› size
bakt›¤›m gibi... Bir de s›k s›k
www.sanatkitabevi.com.tr
adresine girerek!...
www.sanatkitabevi.com.tr
Türkiye’nin ilk sanal sahaf›, ayn› zamanda...
Sanat Kitabevi / Sahaf
Karanfil Sok. Birlik ‹fl Merkezi 5/60
06650 K›z›lay / ANKARA
Tel :
(90-312) 418 62 03
Fax :
(90-312) 425 93 77
www.sanatkitabevi.com.tr
sanat@sanatkitabevi.com.tr
SAH‹B‹ VE SORUMLU YAZI
‹fi
fiL
LER‹ MÜDÜRÜ
Ahmet Yüksel
YAYIN YÖNETMEN‹
Kudret Emiro¤lu
YAYIN ve HAKEM KURULU
Suavi Ayd›n
(Hacettepe Üniversitesi),
Etem Coflkun, Mehmet Ölmez
(Y›ld›z Teknik Üniversitesi),
Oktay Özel
(Bilkent Üniversitesi),
Ergi Deniz Özsoy
(Hacettepe Üniversitesi),
Andreas Schachner
(Ludwig-Maximilions-Universitat Munchen),
Ömer Türko¤lu,
Horst Unbehaun
(Georg-Simon-Ohm-Fachhochschule Nürnberg),
Süha Ünsal, M. Bülent Varl›k
Alt› ayda bir yay›mlan›r
Kebikeç’in bu say›s› kay›t alt›nda sadece 600 adet
bas›lm›fl ve numaraland›r›lm›flt›r.
DANIfi
fiM
MA KURULU
Jak den Exter,
A. Sami Güneyçal,
Selim ‹lkin,
Uygur Kocabaflo¤lu,
Sami Önal,
‹lhan Tekeli,
Metin Turan
Say› 24 • 2007
ISSN 1300-2864
Kebikeç hakemli bir dergidir
Kebikeç Türkologischer Anzeiger/
Viyana taraf›ndan taranmaktad›r.
Eskiflfleehir Temsilcisi
Kemal Yakut (222) 335 05 80/60266027
kyakut@aanadolu.edu.tr
‹zmir Temsilcisi
Onur K›nl› (232) 388 40 00/2268
onurknl@yahoo.com
BASKI
Baflkent Klifle Matbaac›l›k
Bay›nd›r Sok. No: 30/E
Tel: 0(312) 431 54 90
YAZIfi
fiM
MA ADRES‹
Esat Caddesi, Hac›yolu Sok. No: 3/A
06640 Küçükesat / ANKARA
Tel: (312) 425 93 76
Fax: (312) 425 93 77
‹nternet: www.sanatkitabevi.com.tr
E-mail: sahaf@sanatkitabevi.com.tr
YEREL SÜREL‹ YAYIN
ABONE KOfi
fiU
ULLARI
‹ki say› için: Yurt içi: 60.00.-YTL
Yurt d›fl›: 50 EURO, 50 $
Abone bedeli için:
Yurt içi: T. ‹fl Bankas›, Sanat Kitabevi
4218-3432220 (TL)
Yurt d›fl›: T. ‹fl Bankas›, Ahmet Yüksel
4218-6177022 (EURO)
T. ‹fl Bankas›, A. Yüksel 42185880622 ($)
Fiyat›: 30.00.-YTL (KDV dahil)
kebikeç / 24 • 2007
‹Ç‹NDEK‹LER
Sunufl
Kudret Emiro¤lu
5
‹majlar›n Demokratizasyonu
Ulus Baker
8-18
Modern Türkiye Tarihinde Dönüm Noktalar› ve Kaç›r›lan F›rsatlar;
Olaylar Nerelerde Farkl› Yöne Gidebilirdi?
Erik Jan Zürcher
19-29
Do¤u’ya Do¤ru: Teflflk
kilat-› Mahsusa’n›n ‹ran, Kafkasya ve Orta Asya
Faaliyetleri
Touraj Atabaki
31-48
• DOSYA •
Tar›m Tarihi Dosyas› - II
Bizans Tar›m›n›n Elkitab› ya da ‹lk Tar›m Ansiklopedisi: Geoponika
Yunus Koç
49-59
Ondokuzuncu Yüzy›l Öncesinde Osmanl› Kay›tlar›nda Tarla S›n›r› ve
Büyüklü¤ü ‹çin Kullan›lan Ölçüler Ne Kadar Mu¤lakt›?
Hülya Tafl
61-76
Ondokuzuncu Yüzy›l’da Samsun’da Çiftlik Sahibi Hazinedarzadeler ile
Kirac›-Köylüler Aras›ndaki Arazi ve Vergi ‹htilaf› Üzerine Baz› Gözlemler
ve Sorular
Canay fiahin
77-90
Bir Tar›m Dönemi Hastal›¤›: S›tma
Suavi Ayd›n
91-100
3
kebikeç / 24 • 2007
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
Yücel Ça¤lar
101-132
Bursa Eski Yazma Ve Basma Eserler Kütüphanesinde Bulunan
Bir Baytar-Name
Hatice fiahin
133-158
K›br›s’›n ‹ngiltere’ye Devri Üzerine K›br›s’ta Bas›lan Para ve
Osmanl› Hukûmeti
Mehmet Demiryürek
159-178
fieehrin Yitik Hikâyesi: Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fi
fi
fieehr-engîzler
Bar›fl Karacasu
179-211
‹ran Seyyahlar› ve Farsça Seyahatnameler
Kaan Dilek
213-220
Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik Prensibinin Yerleflflttirilmesi
Sürecinin Görsel Veriler Yoluyla ‹ncelenmesi (1926-1935)
Fatma Acun
221-248
Kad›nlar Âlemi Dergisi (1914) Ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda
Kad›nl›k Hâlleri
Özlem Kutkan
249-274
Kemalist Cumhuriyet’in Avrupa Alg›lamas›: Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda
Yay›nlanan Avrupa Tarihi Kitaplar› (1923–1950)
Neslihan Ünal
275-296
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu Makaleler Bibliyografyas›-I
Galip Alç›tepe
297-326
4
Sunufl
Ulus Baker’e adad›¤›m›z bu say›m›zla, “Tar›m Tarihi” dosyam›z› tamaml›yoruz.
Bizans’tan tarla s›n›r› ölçülerine, toprakta çiftlikleflme ve özel mülkiyetten ayan-köylü
çat›flmas›na, s›tmadan, “y›lan hikayesi” ormanc›l›¤›m›za ve baytarnamelere kadar
genifl bir aç›l›mla tar›m konular›, ikinci tar›m tarihi dosyam›zda yer buluyor.
Bu say›m›zda Erik Jan Zürcher’in “dönüm noktalar›” üstünden “kaç›r›lan f›rsatlar”
üstüne denemesi, “niçin böyle oldu¤umuz” konusunda ciddi sorular›n nas›l sorulabilece¤ini örnekliyor. Touraj Atabaki’nin Teflkilat-› Mahsusa’n›n “Do¤u” faaliyetleri
üstüne yaz›s› ise, Zürcher’in “olgusall›k karfl›t›” denemesine, “dönüm noktalar›”n›n
a¤›rl›¤›n› ortaya koyarak, nas›l ufuk aç›c› olunabilece¤ini göstermesiyle eklemlenmekte.
Dosya d›fl› yaz›lar›m›zla, kaynak araflt›rmalar› dergisi niteli¤imizin bir kez daha
sa¤lamas›n› yap›yoruz. Karacasu’nun “meydanda olmayan” flehr-engîzlerin izi peflindeki araflt›rmas›n› ‹ranl› seyahatnameler takip ediyor. 1923-1950 y›llar›nda yay›nlanan
Avrupa tarihi kitaplar›n›, Halkevi dergilerindeki tarih konulu makaleler bibliyografyas› izliyor. Laik e¤itimin yerlefltirilmesinin görsel verilerle incelenmesi projesinin
sunumunu ise, 1914’te yay›nlanm›fl Kad›nlar Âlemi dergisine yans›yan modernlik
tart›flmalar›yla birlikte okumak mümkün.
Gelecek say›m›zda ilk kez yurt d›fl›na aç›larak “Hollanda” dosyas› düzenliyoruz.
Yaln›z Hollanda-Türkiye iliflkileri üstüne de¤il, Hollanda’n›n ne idü¤ü hakk›nda da
araflt›rmalara yer verilecek olan dosyam›za katk›lar›n›z› bekliyoruz.
2008 y›l›n›n, 1908’de II. Meflrutiyet’in ilan›n›n 100. y›l› olmas›n›, “1908” dosyas› ile
de¤erlendirmek f›rsat›n› da kaç›rmak istemedik. II. Meflrutiyet’in Cumhuriyet’in öncesi oldu¤u kadar II. Abdülhamit’in sonras› oldu¤unu da unutmadan, Zürcher’in
örne¤iyle birkaç dönüm ve dü¤üm noktas›n›n birbirine bulaflt›¤› bu dönemle ilgili daha
söylenecek çok fley oldu¤u anlafl›l›yor. Örne¤in bu say›m›zda Demiryürek’in anlatt›¤›,
K›br›s’ta bas›lan ‹ngiliz paras›na karfl› buna y›llar sonra gelen Osmanl› “tepkisi”nin
nas›l de¤erlendirilmesi gerekti¤i o kadar kolay bir soru de¤il herhalde.
“Daha sonra devam ederiz”… sayg›lar›m›zla…
Kudret Emiro¤lu
5
Ulus Baker’i Anarak…
Tan›l Bora, Ulus hakk›nda, birinin ard›ndan söylenmifl olan en güzel sözlerden olan cümlelerini etti¤i o yaz›s›n›n bir yerinde “Kim inkâr eder; mihneti az de¤ildi!” diyordu. Ulus’un
“‹majlar›n Demokratizasyonu” bafll›¤›n› vermeyi uygun gördü¤ümüz bu konuflmay› yapmas›ndan, deflifresinin düzeltilmesine kadar eme¤i geçen herkesin omuzlar›na, Ulus’un mihnetinden ancak bir zerre düflmüfltür, e¤er düfltüyse. Yine Tan›l Bora’dan söyleyelim; hani “son
zamanlarda görsel bilgiye yo¤unlaflm›flt›” ya, “yan bakmay› ö¤retti” mi ya da ö¤retmeye mi
çal›flt›; iflte bütün bunlardan bahsederken, bir sabaha karfl› hastaneye kald›r›lm›flt› Ankara’da. Üç y›ldan fazla oldu. Bir süre hastanede kald›ktan sonra, Menevifl Sokak’taki eve döndü; bir nev’i nekahat dönemiydi. Görsel bilgi hakk›nda yeterince bilgisi olmayan birine anlatt› o gün; o gün anlatt›klar›n› yay›nlamak, aylar sonra Kebikeç’e k›smet oldu.
Ulus Baker’in 2004 y›l›n›n A¤ustos ay›nda Menevifl Sokak 3/11 adresindeki evde, evin kedileri Psinozalar›n biraz bebeklik biraz açl›k miyavlamalar› aras›nda, bir video kamera karfl›s›nda anlatt›klar›n› Kebikeç’te yay›nlamay› flu aç›dan çok önemsiyoruz ki, Ulus Baker’in mümkün oldu¤unca anlafl›l›r biçimde kurmaya çal›flt›¤› bu k›sa anlat›, Kebikeç’in profili için yeni say›labilecek bir aland›r ve bir tart›flma sürecinin bafllamas›nda önemli bir katk› sa¤layacakt›r.
Anlat›, bir gün yay›nlanabilece¤i hiç düflünülmeden, sohbet biçiminde gerçekleflmifl ve
Özge Çelikaslan taraf›ndan videoya kaydedilmiflti. Bu sohbet, flimdi nedenini hat›rlamad›¤›m›z bir flekilde, Ulus'un “Daha sonra devam ederiz” cümlesi ile bitti. Bu “özel” konuflman›n
devam› hiçbir zaman gerçekleflmedi; araya hayat gaileleri girdi, Ulus daha sonra ‹stanbul'a
tafl›nd›; ama, kendisinin bir sosyal bilimci olarak talep etti¤i tart›flma, ölümünden iki buçuk
ay kadar önce verdi¤i bir konferansla bafllatt›¤› KozaVisual Projesi ile Ankara'da bir kere
daha gündeme geldi ve devam ediyor.
Ulus'un burada yay›nlad›¤›m›z “özel” konuflmas›n›n, 28 Nisan 2007'de Hollanda Yüksek
Ö¤retim Enstitüsü'nde verdi¤i “Visual Thinking” konferans› ile devam etti¤ini söyleyebiliriz.
Ulus'un, bafllang›ç ad›m›n› atman›n yan›nda, KozaVisual sürecinde çok önemli bir etkisi daha var. Görsel ve iflitsel araçlar›n gerek sosyal bilimlerde gerekse sanatta kullan›m›na dair
o güne kadar flu ya da bu nedenle kafa yormam›fl, farkl› disiplinlerden gelen, hayata farkl›
siyasal/ideolojik pencerelerden bakan bir grup ö¤rencide yaratt›¤› özgürlefltirici ve yarat›c›
etki bu. Bu etkinin gökten zembille inmedi¤i, afla¤›da anlafl›labilir bir tasla¤›n› okudu¤unuz
“visual thinking” araflt›rmalar›n›n, “imajlar›n demokratizasyonu” kavramsallaflt›rmas›n›n
do¤rudan sonuçlar›ndan biri oldu¤unu söylemek abart›l› olmayacakt›r.
Konuflma, sohbet niteli¤i bozulmadan, cümle yap›lar› düzeltilmeye çal›fl›larak bir metin
haline getirildi. Bu metnin mümkün oldu¤unca kolay anlafl›labilmesi için, köfleli parantez
içinde baz› kelimeler eklendi. Bunlar, Ulus Baker’in anlat›s›nda kullanmad›¤› kelimelerdir;
parantez içinde verilmifl olan kelimeler ise, Ulus’un kendi kelimeleridir. Söyledi¤imiz gibi konuflma yay›nlanmas› hedeflenmeden yap›ld› ve bu nedenle kay›t kalitesinde baz› küçük sorunlar oldu. Üç y›ldan uzun bir zaman sonra deflifresi yap›l›rken, bütün çabalara ra¤men anlafl›lamayan baz› kelime ve cümleler (...) iflareti ile belirtildi.
Art›k son kelimeler... Ulus'un ard›nda, onu tan›yan herkesin kolayl›kla anlayaca¤› gibi,
sayg› i¤reti duruyor: Sevgiyle an›yoruz...
6
kebikeç / 24 • 2007
‹majlar›n Demokratizasyonu
Ulus BAKER*
T
ürkiye’deki tarihçilik bambaflka bir fley. [Mesela] Osmanl› arflivlerinin
nas›l iflledi¤i [gibi] Ama [dünyada] tarihçili¤in genel problemleri, bir
tak›m haritaland›rma problemleri. Bu video ile alakal› bir fley, söyleyece¤im fleylerle de alakal›. Mesela, bir arkeolo¤un, bir tarihçinin, bir iklim bilimcinin, ki bunlar›n da tarihi var, [verilerinin], bunlar›n üst üste konulmas›nda bir problem var. Yani bir tarafta antropoloji, etnoloji gibi sosyal bilimlerin
di¤er dallar›n›n, öte tarafta tarihin toplanabilir verilerinin haritalar› farkl›.
Tarihçileri okurken özellikle, bunlar›n dramas› ve üst üste konulmas› eksik
bir yön gibime geldi hep. Bunu görüp, bence çok baflar›l› bir tarihçilik yapan,
bütün ideolojik çarp›tmalar›yla birlikte, Ortaça¤ Avrupas› etraf›nda yo¤unlaflan Annales Ekolü belki biraz bunu delerek, bu haritaland›rmay› denedi.
Özellikle Montaillou Köyü.
fiimdi oradaki kay›tlar, bir taraftan kiliseye, engizisyona aittiler. Catharlar üzerine sald›r›ld›¤›nda, Montaillou Köyü kitab› standart bir [örnek], biliyorsun; ama gerçekten o hayat›n içine kadar erifliyor. Yani [mesela] evlerini
nas›l yap›yorlard›, ki flu anda benzeri köyleri da¤larda bulabiliyorsun, Pirenne Da¤lar› üzerinde. Yani, hâlâ ifllerli¤i olan bir mimari ve bunu bir arkeolo-
* Ulus Baker 14 Temmuz 1960’da Leningrad’da do¤du. Orta Do¤u Teknik Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve
Özgür Üniversite’de, sinema tarihi, sosyoloji, görsel düflünce dersleri verdi. Birikim, Toplum ve Bilim, Virgül ve
Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi’nde çok say›da makale yay›nlad›. Genifl ilgi alan› olan bir
entelektüeldi. 12 Temmuz 2007’de, ‹stanbul’da yaflam›n› yitirdi. Ulus Baker’in entelektüel birikimi ve katk›lar›
için www.korotonomedya.net adresini ziyaret edebilirsiniz.
7
kebikeç / 24 • 2007
jik haritayla üst üste koymaktaki baflar›. [Bu] Ladurie’in (Emmanuel Le Roy
Ladurie) esas baflar›s› gibi görünüyor. Bir köyün bütün bir hayat›n›n ak›fl›n›
bunun içerisinde kaydetmifl, yeniden kaydetmifl oluyorsun; yani rekonstrüksiyon biraz öyle bir fley. Yeniden kurma biraz öyle bir fley. Bu yeniden kurma ne
ifle yar›yor? Ayna ifline yar›yor. Bizim için bir ayna.
‹kinci bir fley [var], tarihçilerin edebi roman yazmaya giriflmesi gibi vahim
bir durum ile epeydir karfl› karfl›yay›z. Bir semiyotikçinin roman yazmaya ya
da fliir yazmaya çal›flmas› gibi bir fley; tarihçinin ifli bence o de¤il. [Bu] roman
içinde derleyip toparlad›klar›n›, arflivlerini, kafas›ndaki arflivini diyeyim, bir
tür oyun haline sokmak.
fiimdi videoya buradan geçece¤im. Video yeni bir ayg›t, kendi tarihi de var.
Yeni bafllam›fl. Yirmi y›ld›r, videografi yirmi-yirmi befl y›ld›r, kay›t üzerine,
kay›t ifllemi yaparak çal›flan bir [süreç] haline geldi. Esas olarak televizyona
ba¤l› bir fley; yani bir kamera ve bir televizyon.
fiimdi yirminci yüzy›l›n gelece¤e b›rak›labilecek bir tarihini de sinema ve
video yüz y›ld›r oluflturuyorlar. Yani flöyle bir fley diyebilirim, video, sinemaya
ek olarak her fleyin kaydedilebildi¤i bir ortam› do¤urmufl görünüyor. (...) Haber filmlerden bafllayarak ya da egzotik görüntülerden bafllayarak bir kay›t
süreci bafllatm›flt› zaten; ama seçenekleri daha dar idi. Yani kiflisel dünyan›n
içerisine öyle kolayca, “pat” diye girebilecek bir ortam› yoktu: Sinema pahal›
bir endüstri; kimya ve kozmetik sanayine ait.
Videonun bu serbestli¤i flunu getiriyor; kendisinden önceki bütün imaj biçimlerini, üstelik text biçimlerini de, metin biçimlerini de yeniden kaydedebilir; yani içine alabilir, yeniden düzenleyebilir, yeniden montajlayabilir, koyabilir ve bunlar›n videografik bir arflivi her an oluflturulabilir. Bunun örne¤ini,
ondokuzuncu yüzy›lda foto¤rafla do¤an sanat tarihi veriyor. Sanat eserlerinin
foto¤raf›n› çekebiliyorsun, ondan sonra da yaz›nsal bir ortama döküp, üzerlerinde tart›flabiliyorsun. ‹flte bir tarafa Rönesans’› koyuyorsun, [Rönesans’›n]
perspektife dayal› resmini; ondan sonra renge dayal› emprestyonist resmi ve
aradaki fark› tart›flabiliyorsun.
Video bunu her fley üzerinde yapabilecek bir cihaz; çünkü bir sürü multi
medyay› ça¤›r›yor; yani textin, sözün, sesin, görüntünün istedi¤in anda katman katman örülerek girebilece¤i ve salt akademik de olmas› gerekmeyen bir
tart›flmay› içinde yürütebilece¤in bir ortam sanki. Bu ortam›n yeterince fethedilmifl oldu¤unu bence söyleyemeyiz. Sanki videonun yeni do¤mufl muamelesi
görmesi de daha do¤ru olur, henüz [bir yönü yok, buna] videocular bir yön verecekler veya kazand›racaklar. Henüz flimdiden baz› üsluplar ve baz› yeni
imaj tipleri üzerine araflt›rmalar yap›l›yor.
8
BAKER
‹majlar›n Demokratizasyonu
Salt teknik olarak de¤il, estetik, yani genel olarak videografik
demek istiyorum, video üzerine
düflünmek. ‹stersen bakabiliriz videoda baz› fleylere, daha sonra.
Mesela bizim Angela’n›n (Angela
Melitopoulos) baz› çal›flmalar› bana yeni bir imaj tipi, videografik
bir imaj tipi ça¤r›flt›r›yor; ya da
1970’li y›llardan itibaren Godard’›n, salt ucuzlu¤u bab›nda ya
da Fransa’da film yapamad›¤› için
de¤il, televizyon ve video üzerinde
çok fazla durmaya bafllamas›; kendisi klasik bir sinemac› olmas›na
ra¤men. Bu konuda çok fazla elitist olmak istemiyorum; yani videonun bütün özelli¤i, son derece kiflisel bir kullan›ma sahip olabilmesi, günlük hayat›n her an kaydedilebilir olmas›d›r.
Ben videoyu bir belge cihaz diye düflündüm; yani bizzat kendisi, do¤al olarak belgeleyen. Bu flöyle bir fley: Sinema üzerine foto¤raf üzerine tart›flan ço¤u kifli (...), André Bazin gibi teorisyenler hep vurgulam›fllard›. Foto¤raf ile resim aras›ndaki radikal ayr›m nedir? Birincisi bunlar›n, foto¤rafla bafllayarak,
kamerayla bafllayarak, psikolojik olarak hissedebilece¤iniz teknik imajlar [olmas›]. Bir foto¤rafa bakan 1830’lu y›llarda, ne düflünmüfltür gibi biraz ilkel bir
psikoloji ile deflebilirsin meseleyi. Herhalde bir flaflk›nl›kt›; çünkü gerçekli¤in
bir temsili de¤ildi art›k bak›lan fley. Bir ressam araya girmifl de¤ildi, bir f›rça,
bir düflünce araya girmemiflti; gerçekli¤in iziydi. [Gerçekli¤in] s›fatlar›ndan
birisiydi. Bu bambaflka bir duygu verecektir insana, keza sinema da öyle; yani foto¤raf›n yetkinlefltirilmifl ve hareketlenmifl olan, hareket kazanm›fl olan
hali [sinema]. Video bunlar›n hepsini de üst üste kaydedebildi¤i için, al›nt›layabildi¤i için, bir al›nt› cihaz› olarak en geliflmifli gibi görünüyor. Digital imajlar ise videografik imajlar bence, çünkü henüz interface ile, bu ara yüzle [arac›l›¤›yla] videografik bir ekrana ba¤l›y›z.
fiimdi bu teknik dedi¤imiz imajlar›n psikolojisinden daha ötede bir fley de
var. Herhalde o da bizzat kendilerinin belge oluflturmalar›. (...) Teknik imaj-
9
kebikeç / 24 • 2007
lar, foto¤raf, yaklafl›k iki yüz y›ld›r; yani sinema yüz y›ldan fazla ve video elli
y›ld›r diyelim (televizyonu da birlikte sayarsak), bunlar imajlarla, textlerle,
yani neyi çekiyorlarsa onun dolays›z bir belgesini oluflturuyorlar; ama belgesel demek bu de¤il. Çünkü do¤alar›nda var; bu ayg›tlar›n do¤alar›nda, kayda
ba¤l› olarak belge olma niteli¤i var. Belgesel bunun ötesine geçmek demek. Bir
belgesel yapmak belgeleri dizmek ya da arflivlemeden ibaret de¤il; bunlar›n
ötesine geçerek onlara bir fley söyletmek. Bir tür rekonstrüksiyon yine; bir tür
yeniden kurma.
fiimdi bütün bu cihazlar hep reprodüksiyon olmakla elefltirildiler. Foto¤raf
mesela hep bununla elefltirilmifl bir fley. Kameray› do¤rulttu¤unda, hangi kamera olursa olsun, videografik, foto¤rafik ya da sinematografik kamera, bunlar önlerine geleni kaydediyormufl gibi görünüyorlar; ama [bu] hiçbir zaman,
mucitleri taraf›ndan dahi ta bafltan düflünülmüfl olmuyor. Bir sanat ya da bir
düflünme biçiminin bunlardan do¤abilece¤i [bafltan düflünülmüfl olmuyor].
Video için de keza öyleydi; çok kiflisel olmas› çok yüzeysel olmas› manas›na
gelecekti ilk bafllang›çta. Sineman›n do¤uflunda, bir merak konusuydu, bir e¤lence; ama sinemaya bafllang›çta hiçbir bilimsel ya da estetik de¤er yak›flt›r›lm›fl de¤ildi. Ne Lumière kardefller taraf›ndan [ne, Edison taraf›ndan]. Edison
yap›m›n› bile, ki mucitlerinden birisidir, sürdürmek istememiflti. (Lumièrelerle birlikte, kineteskop diye bir alet yapm›flt›) Bundan ne sanat ç›kar[d›] ne de
baflka bir fley; çünkü hareketin rekonstrüksiyonuydu. Foto¤raf keza ta baflta,
bir an›n ya da bir sürecin anlar›n›n diyelim, tespiti idi, fixe edilmesi idi; yani
bir tür reprodüksiyonuydu. Ama bir süre sonra büyük foto¤rafç›larla karfl›laflmaya bafllad›k; yani [foto¤raf›] teknisitesinden ba¤›ms›zlaflt›ran, buna estetik
de¤erler, moral de¤erler de dahil olmak üzere, afl›layabilen [foto¤rafç›larla].
Sinema bir süre sonra, 1910’lardaki montaj sayesinde, yani düflüncenin devreye girifli sayesinde, endüstriyel diyebilece¤imiz bir sanat haline dönüfltü. Video ise, belki, bir tür post-endüstriyel diyelim, bir yap› ya da bir ayg›t kuruyor.
Bunu biraz açmak gerekirse, bu post-endüstriyel niteli¤ini, birincisi sinema kadar… fiöyle bir fley diyeyim: Her ayg›t, yeni do¤du¤unda, kendisini ba¤›ms›zlaflt›rmak istiyor ötekinden. Yani ilk sinemac›lar›n bütün derdi “foto¤raftan farkl› olarak ya da tiyatrodan farkl› olarak, temsilden farkl› olarak ya
da resimden farkl› olarak ne yapar›z?” idi. Videocular›n ise sinema ve televizyonla ba¤lant›lar› biraz öyle bir fley; ama video esas›nda asla kiflisel bir fley de¤il durufl itibar›yla. Teknolojik fleceresini ç›kar›rsan, televizyondan do¤mufl;
yani sinemay› mahvetmifl olan ayg›ttan do¤mufl, onun bir parças›, onun kadraj›na mahkûm; ama televizyonu da çok küçümsememek gerekiyor. Birincisi
10
BAKER
‹majlar›n Demokratizasyonu
flöyle bir fleydir ki, sinemadan çok farkl› olarak, ço¤uldur televizyonculuk.
Kurgucusunun, kontrolörünün, kameraman›n›n her zaman göreli bir ba¤›ms›zl›¤› olur bir televizyon tayt›nda; yani sinemada yönetmen üzerinden dayat›lm›fl olan hiyerarflik yap› televizyonda o kadar güçlü de¤ildir, olamaz zaten.
Dolay›s›yla kameray› ba¤›ms›zlaflt›rmak için, televizyon kameras›n› ba¤›ms›zlaflt›rmak için bu cihaz›n arkas›na bir fley yerlefltirmek; bir bant, manyetik bir
bant yerlefltirmek videoyu do¤urdu, yetmiflli y›llar›n bafllar›nda. Daha önce
yoktu böyle bir fley; naklen yay›nd› sonuçta; ya da filmler gösterilirdi, daha önce çekilmifl olan filmler, sinema filmleri aktar›l›rd› televizyon yay›n›nda. Sonuçta kamera böyle bir fley haline geldi; yani elinde tafl›yabilece¤in.
Sineman›n bafllang›çta bir mahkumiyeti olan bir özellikti, kameran›n hem
kaydetmesi hem de ayn› ayg›t›n göstermesi, gösteriyor olmas›. Sinema daha
sonra bundan koptu, kopmak da istedi. Kameray› ba¤›ms›zlaflt›rmak, projeksiyondan ba¤›ms›zl›laflt›rmak [istedi]. Videonun projeksiyonu televizyon oldu¤u için projeksiyon her yerde var, her zaman mümkün. [Videoda] kamera neyi çekiyorsa onun projeksiyonunu yapabiliyorsun ve her an her yerde yapabiliyorsun. Sineman›n bafllang›çta kendisi için handikap gibi görüp aflm›fl oldu¤u fleyi video bizzat kendi tan›m› gibi edinmeye bafllam›fl görünüyor.
Videonun gelifltiricileri, kompozatlar› diyelim, neler? Birincisi, diyece¤im
ki, çok özel olmas›, private anlam›nda söylüyorum; yani kiflisel, kifliye ait, özel
görüntüleri saklamas› gibi bir fley. Bu tabii hemen videonun geliflimindeki ilk
dönem feminist sanatç›lar›n rolünü [akla getiriyor], 1970’li y›llardaki ifllerini
hat›rlat›yor: “Televizyonun ve sineman›n dünyas›ndaki kad›n imaj› de¤il bizim private imaj›m›z, kendi imaj›m›z. Video ile kendi vücudumu bir tür etkileflime sokuyorum. Hem elimde tafl›yabiliyorum hem s›rt›m› çekebiliyorum.” O
s›rt, entertainment endüstrisi taraf›ndan sunulmakta olan s›rt de¤il asla; yani videonun ça¤›rd›¤› fley [s›rt]. Dolay›s›yla videonun biçimlenmesinde videoart, video-sanat denilen fleyin biçimlenmesinde bu ilk feminist öncülerin büyük bir rolü olmufl. Bir kad›n meselesi haline gelmifl bafllarda. Tabii bu face
kuflaklar boyunca dönüflüme de u¤rad›.
Birinci kompozatta “bunu görüyorum” [var]; videonun içinde her zaman varolan bir dürtü bu. ‹kincisi, böyle bir fley ayn› zamanda teknik araflt›rmalar›
da dürtüyor. Teknik derken, teknisiteyi hiçbir zaman estetik bir prosessin
uza¤›nda görmüyorum tabii. Mesela burada fley var: Sineman›n içerisinde son
zamanlarda, yani video öncesi son zamanlarda sanki bir beklenti do¤maya
bafllam›fl. Bu, bir zaman› ortadan kald›rma beklentisi.
Sinema bafllang›çta Deleuze’ün dedi¤i gibi, bir filmin bafl›ndan sonuna kadar, hareket arac›l›¤›yla zaman› dolayl› olarak yaflat›yor ya da kuruyor. ‹flte
11
kebikeç / 24 • 2007
anlat›lan bir zaman, anlatan
bir süre (?), iflleri, montajla
s›çramalar›; zaman içerisindeki s›çramalar ya da mekan içerisindeki yer de¤ifltirmelerle zaman fonksiyonunu yarat›yordu. Böyle kurulmufl bir fleydi; dolay›s›yla
eylemlere dayal›, aksiyonlara ve reaksiyonlara, durumlara ve durumlar karfl›s›nda
bireylerin ya da topluluklar›n verdikleri tepkilere dayal› bir sinema vard›. Bu sineman›n alt›n ça¤›yd›; yedinci sanat oldu¤u, Lenin’in
davet etti¤i sinema, bütün
iyi filmleri ve kötü filmleriyle birlikte Hollywood, büyük Hollywood rüyalar› filan.
Ondan sonra bu k›r›ld› deniyor; en basit nedeniyle, y›k›m içersindeki bir
Avrupa ya da Amerikan rüyas›n›n sonu diyelim. Bütün bunlar›n aksiyona dayal› filmi krize sokan ve krizde tuttu¤u bir durumda [art›k] insanlar eylemleriyle dünyay› kolay kolay dönüfltüreceklerini düflünmüyorlard›. Dolay›s›yla
eyleme dayal›, eylemsel dönüflümlere dayal› bir sinema çöktü. Bu çöküfl halini halen yafl›yoruz.
Dolay›s›yla sinema bu aksiyonu çözmeye giriflti. Baflka bir zaman anlay›fl›
pefline düfltü diyebiliriz; zaman› farkl› alg›lamak, kendi içerisinde zamana bir
de¤er atfetmek ve günlük zaman›n, gezintisini diyelim, haritas›n›, baflka bir
mant›kla kurmaya bafllamak; hatta mant›ks›zca kurmak: Tarkovski’nin filmlerini seyredebilirsin.
Bunun videoyu da bekledi¤ini düflünüyorum; çünkü video sinemadan farkl› olarak bafllang›c› ve sonu olmas› gereken bir yap› sunmak zorunda de¤il. Yani video gezmeye b›rak›labilir, çekmeye b›rak›labilir olan bir ayg›t, bir cihaz ve
bafl›nda bir kameraman›n da durmas›na ihtiyaç yok; yani sürekli olarak takip
edilmesine ihtiyaç yok. Kendi bafl›na ifllemeye b›rak›labilir, kendi güzergah›ndan seyretmeye b›rak›labilir bir cihaz. Bu ise zaman›n farkl› bir fonksiyonuna, yeniden üretilmesi diyelim, [karfl›l›k geliyor].
‹lk video eserleri, feministlerin yan›nda, Zen üzerine takm›fl olan, Zen’e
12
BAKER
‹majlar›n Demokratizasyonu
takm›fl olan [Bill Viola]d›r. Bunlar çok uzun videolar, video bantlar ve seyredilmek için de¤il illa ki; arada bir bakmak ya da orada durmas› için [kaydedilmifl] video bantlar. Videonun kuruluflunda en bafltan itibaren, nüve halindeki
videonun beklentilerine ve sineman›n beklentilerine verebilece¤i baz› cevaplar
var.
Üçüncü nokta, sanki kolayl›¤› videonun; video bantla üretilebilir olan ifllerin. Birincisi çekimdeki kolayl›¤›. Bunu bir tarafa b›rak›rsak, yani bunu zaten
biliyoruz; ikincisi editingdeki kolayl›k; flimdi zaten sineman›n editingiyle,
montaj›yla neredeyse birleflmifl durumda. 35 mm çekiyorsun ya da digital kamerayla çekiyorsun videoda kurgunu yap›yorsun, 35 mm’ye yeniden bas›yorsun. Ama burada bir handikap, belki videoda afl›lmas› elzem olmayan; yani kiflisel dedi¤im, öyle tan›mlad›¤›m videoda afl›lmas› çok elzem olmayan bir sorun var. Özellikle bu editing konusunda video ile sinema aras›ndaki yaklaflma
bir tür kolayc›l›¤a yol aç›yor. Sinemac›lar için tabii bu. Sinemay› çok kolaylaflt›r›yor, efektler filanlarla, videoda çok do¤al olan [fleylerle]. Ama belki daha
fazla insan›n yer almas›n› açan, oralara girmesinin [yolunu] açan. Coppola’n›n
dedi¤i fley do¤ru: “Her fliflman genç k›z eline kamera al›p sineman›n Mozart’›
haline geldi¤inde bu ifl bitecek; sinema dedi¤imiz fley bitecek ve video ça¤›na
geçmifl olaca¤›z.” Bunu Coppola söylüyor.
- fiimdi burada akl›ma ilk söylediklerin geldi: Video her fleyi belgeleme yetene¤ine sahip, her fleyi kaydetme yetene¤ine sahip. Sinema çok daha zor baflar›yor bunu. Peki bu her fley, her fleyin de pazar ürünü olmas›n› kolaylaflt›r›yor mu?
Hay›r. fiimdi, mübadele ile fleyi ay›rdediyoruz tabii, piyasadaki mübadele
ile imajlar mübadelesini ay›rdetmek gerekiyor. Pazardaki mübadele bir eflde¤erler sistemi ya da varsay›lm›fl bir eflde¤erler sistemi üzerindedir. Niteliksel
olarak birbirinden çok farkl› fleylerdir: imajlar› takas edebilirsin ya da olsa olsa yayabilirsin; ama mübadele edemezsin. Bir manas› yoktur bunun. Bir video
eserinin sat›lmas› ne demek? Televizyonda gösterilmesi demek. Biraz bu tür
piyasa meselelerine girersek, bir sinema eseri önceden sat›lmak zorundad›r,
nereye sat›lacaksa, önceden sat›lmak zorundad›r. O yüzden iflte [gösterim] salonuna kadar varan tröstler, zincirler var. Tröstlerle bafllad› bu ifl; sonra antitröst yasalar›yla salonlarla [prodüksiyon] ayr›ld›. Prodüksiyon flirketleri ayr›lmam›fllard› 1920’lerde; krizden sonra Roosvelt ay›rd›, tabii ABD’de, anti-tröst
yasalar›n› devreye soktu.
Sinema gibi örgütlenmedi¤i aç›k videonun ve kapitalizmin içerisinde videografik imajlar nas›l dönüp duracak? Televizyon arac›l›¤›yla, baflka bir yolu
yok. Yayg›nlaflmas› da bence televisual ortamda gerçekleflecek. Her evde tele-
13
kebikeç / 24 • 2007
vizyon var, birincisi bunu düflünmek gerekiyor, dolay›s›yla yay›l›m› çok daha
rahat. A priori varsay›yorsun. ‹kincisi, yap›ld›ktan sonra, yani ürün ortaya
ç›kt›ktan sonra yay›labiliyor video; bu flans› var. Salt yay›l›m üzerine temellenen bir dolafl›m tasarlayabiliyorsun. Bu onu tam bir entelektüel üretim haline getiriyor, sinemadan farkl› olarak.
Entelektüel üretimin özelli¤i bir beyinden ç›kan›n yay›labilir olmas›; tek
bir beyinden. Bireysel olanda belirip, kiflisel olanda belirip yay›labilmesi; iflte
sinema ta bafltan beri kiflisel olam›yor. En büyük yönetmenin bile dev bir ekibinin olmas› gerekiyor. Hep autheurlerin damgalar›ndan filan bahsedilir, ama
ben baflar›l› bir autheur kuram› bilmiyorum. fiimdiye kadar, autheurler üzerine dayal› bir sinema, autheurografi tart›flmas› asla (...) En kötü kuramc›l›k
tarz›d›r autheurler üzerinden, yarat›c›lar üzerinden; bir kiflisel eser, bir yarat›c› üzerinden temellenmifl sinema kuramlar›.
Videoda bunu yapabilirsin art›k. Bafl›ndan sonuna kadar ürün tek bir kifliye ait olabiliyor, tek bir kafadan ç›karak yay›labiliyor. Bu flu demek; birincisi,
yay›lmas›yla ilham verebilir, baflka eserlerin üretimini dürtebilir. Yeniden
üretim ve orada ç›kan, orada ç›kabilecek yenilikler çerçevesinde ve o temel
üzerinde yayg›nlaflabilir. Üçüncüsü, unutmayal›m ki entelektüel tüketim... tüketim kötü bir laf, çünkü tükenmiyor. Tarde’›n dedi¤i gibi, bir kitapla bir i¤ne
ayn› biçimde üretilmez ya da ayn› biçimde yay›lmaz. Ayn› biçimde tüketilmez.
‹¤neyi kulland›¤›nda tüketmiflsindir, elmay› yedi¤inde elma gider, yani destrüktiftir; y›k›c› bir tüketime sahiptir. Oysa ki, ekonomi-politikçiler hep fleyi
model olarak al›rlar: ‹¤ne fabrikas›n›. Ama “bir kitap nas›l üretiliyor” dedi¤inde baflka bir ekonomi-politik model kurmak zorundayd›. Bu entelektüel üretim dedi¤imiz ya da günümüzde önerilen gayr-i maddi emek problemati¤in ta
kendisi sanki.
- fiöyle bir fley demek mümkün mü? Video hareketli görüntüyü entelektüel
üretime konu/malzeme yapabildi ya da bu potansiyele sahiptir.
Tabii. Do¤rudan do¤ruya [içinde] tafl›yor. Bir de “hareketli görüntünün ötesinde ne var” sorusunu sorduracak: Sinema videoyu beklediyse gizil olarak,
yani video ile üretilebilecek sinema, sineman›n o kriz döneminde hep beklendiyse video da bir fleyler bekleyecektir kendi hesab›na. Nedir bekledi¤i? Bence
kolektif imajlar, yani imajlarla gerçeklefltirilebilecek, paylafl›msal olan, sürekli yeni katk›lara olanak sa¤lay›c› bir geniflleme, yayg›nlaflma tarz›. Kötü bir laf
belki ama, ben buna imajlar›n demokratizasyonu diyorum. Bu çok güçlü bir biçimde, sineman›n bafllang›çlar›nda, Dziga Vertovlar taraf›ndan ortaya at›lm›fl
bir fleydi. Ayn› zamanda televizyonu da, üstelik enteraktif bir televizyonu da
beklentileri aras›na alm›fl olan, 1920’li y›llardaki o ak›m diyordu ki: Sinema
14
BAKER
‹majlar›n Demokratizasyonu
bir kameradan ibaret gibi gösteriyor bize kendini; ama kamera çok karmafl›k
bir fleydir, bir kolektiftir diyordu. Bütün derdi fluydu: Sovyetlerin konstrüksiyonu döneminde, kuruluflu döneminde imajlar üretimini bir haberleflme, bir
tür iletiflim, ama kolektif bir iletiflim nesnesi ya da arac› haline getirmek. Bunun için programlar filan düflünüyordu; okullarda sinema e¤itimi gibi. O s›rada sinemadan baflka bir ayg›t yok, cihaz yok; ama bu tam anlam›yla videonun
beklentilendi¤i bir fley. Vertov’un önemi, çok gizil [olarak], sineman›n baz› dönemlerinde ortaya ç›kan etkilerinden geliyor. Kendi filmlerinin baflar›s›n› bir
tarafa b›rakal›m; çünkü bafllang›çtaki idealler çok büyüktü sinema için. Eisenstein, “beyne vurdu¤u darbeyle insanlar› düflünmeye zorlayacak, kitleleri
düflünmeye zorlayacak, kitlelerin hayat›n› do¤rudan konu edinebilecek, kitleleri varoluflun ajanlar› haline getirebilecek, dönüfltürecek bir sanat” [diye düflünüyordu]; bu, Holywood’da baflka bir versiyon tabii. Fransa’da baflka bir
[versiyon]; yani çok büyük bir güven vard›. Hem özgüven hem de sinemaya güven. Bu güven, dedi¤im gibi ‹kinci Dünya Savafl› ile birlikte kayboluyor, ortadan kalk›yor. Vertov da bu güvene sahipti. Tabii Stalin ile çok iyi uzlaflamad›
bu bak›fl tarz›. Formalizmle suçland›, bilmem nelerle suçland›; ama çok ciddi
etkileri oldu [sinemaya.] Birincisi belgesel sineman›n bulunufluyla alakal›;
ama bundan çok daha önemlisi “sinema verite”, politik sinema diyelim, üzerinde çok büyük etkileri oldu. Esas büyük etkisinin, ta bafltan beri sanki Vertov’un beklentilerinden birisi olan video ve video teorisi üzerindeki etkileri büyük oldu. E¤er varsa böyle bir fley, oldu¤u ölçüde, teorisi yap›lm›fl oldu¤u ölçüde ki pek az yap›lm›fl oldu¤una inan›yorum, [videonun] üzerindeki etkileri büyük oldu ve Vertov’dan videocular›n ö¤renece¤i çok fley var. Hatta, sinema
arac›l›¤›yla elde etmeye çal›flt›¤› imajlar›n günümüzün videografik imajlar [oldu¤u söylenebilir]. Buna karfl›n örne¤in Eisenstein’›n, o dönemde Vertov’a
karfl› zafer kazand›¤› söylenecek olan Eisenstein’›n o büyük kurgu ilkeleri günümüzde daha çok reklamc›lar›n kulland›¤› montaj anlay›fllar›, ilkeleri. Vertov sinemay› bir arfliv olarak düflündü gerçekten; ama salt kay›t üzerinde de¤il, montaj üzerinde de duran bir arfliv. Vertov’a yönelik ilk elefltiriler çok karakteristikti. Birincisi, diyorlard› ki, “bir taraftan kurgu yap›yorsun, yani
imajlar› kurguluyorsun ve poetik dizgeler, sistemler haline getiriyorsun, m›sralar kuruyorsun; ama bu realiteden uzaklaflmak de¤il mi? Seninki bir KinoPravda, Sine-Pravda, Sine-Hakikat yaratmaya çal›fl›yorsun.” Pravda gazete,
biliyorsun; “bu da görsel gazete, görsel dille oluflacak bir gazete ve kolektif kat›l›m› olacak bir gazete. ‹flte bu Sine-Gazete, Sine-Pravda bununla bir çeliflki
oluflturmuyor mu, sen bir taraftan da montaj yap›yorsun?”. “Ama bir gazetenin mizanpaji” diye cevap veriyor, “bir kurgu gerektirmez mi? Bir kadrajlama
15
kebikeç / 24 • 2007
gerektirmez mi? Bir seçim
gerektirmez mi ve bir mant›k ve bir poetik, estetik bir
kayg› gerektirmez mi?” Politikas› biraz buydu Vertov’un; videocular›n gerçekten bu konuda çok ö¤renecekleri var; yani montaj
ile gerçek aras›nda bir çeliflki görmüyordu; ya da
gerçekli¤in yans›t›lmas›
aras›nda diyelim. Derdi realizm filan da de¤ildi, çünkü biliyordu ki sinema realizmden en uzak olan fleydir.
Bu [kadar] kaba demeyeyim, sosyalist gerçekçili¤i bir tarafa b›rak, ondan
önceki klasik realizm. Klasik realizm flöyle bir fleye dayan›r bir taraftan, düflünürsen, gerçekte olmufl
olanlar› anlatmak demek de¤il realizm, gerçekçilik yani; naturalizm do¤ay›
anlatmak demek de¤il ya da. Ondokuzuncu yüzy›l roman›n›n nas›l iflledi¤ine
bakarsan, fleyi görürsün, [yap›lan] bir öyküye, öykü tümüyle fiktif de olabilir,
bir zaman ve co¤rafya vermek. Keza naturalist edebiyat da böyle bir fley tabii.
Sinemada bunu aflan bir realizm kayg›s› ortaya ç›k›yordu; çünkü sinema daha
poetik; daha çok imajlarla, ritmlerle iflledi¤i için, ölçülerle ya da ölçüsüzlüklerle diyelim, tercihe ba¤l›. ‹flleyebildi¤i için fliire daha yak›n romana oldu¤una
göre. K›s›tlar› olmayan bir fley, o yüzden ilk sinemac›lar zaten evrensel görsel
bir hiyeroglif kurmaya çal›flt›; görüntülerin dili. Daha sonra devam ederiz…
16
kebikeç / 24 • 2007
Modern Türkiye Tarihinde Dönüm Noktalar›
Ve Kaç›r›lan F›rsatlar;
Olaylar Nerelerde Farkl› Yöne Gidebilirdi?*
Erik Jan ZÜRCHER1
Y
aklafl›k otuz y›ld›r flu ya da bu flekilde Osmanl› son dönemi ve Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk dönem tarihiyle, yani kabaca 1880-1950 aras› dönemle ilgileniyorum. Bu zaman zarf›nda ilgilendi¤im konular Birinci Dünya
Savafl›’nda Osmanl› askerlerinin siperlerdeki yaflant›s›ndan 1926’n›n siyasal
tasfiyesine, Sultan Reflad’›n 1911’deki Kosova ziyaretinden 1930’lar›n sonlar›nda Türkiye’yi ziyaret edenlerin yazd›klar›na kadar büyük bir çeflitlilik gösterir. Yine de bu farkl› araflt›rmalar› birbirine ba¤layan, dilerseniz Büyük Anlat› diyebilece¤iniz bir çizgiyi fark etmek mümkündür ve bu, Osmanl› son dönemi, özellikle de Jön Türk dönemi ile Kemalist Cumhuriyet aras›ndaki siyasal, ideolojik ve toplumsal devaml›l›kt›r. Ben bu anlat› içerisinde, Türkiye
Cumhuriyeti’nin ancak savafl y›llar›n›n miras›, toplum mühendisli¤i ve milliyetçi ekonomik politikalar› sayesinde ortaya ç›kabildi¤ini öne sürerek, Birinci
Dünya Savafl›’n›n önemini vurgulad›m. Ayr›ca göçün tüm bu süreçler içerisinde oynad›¤› role de de¤indim.
Çok uluslu Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun bir ulus devlete, görünüflte laiklik
taraftar› (ancak laik olmayan) Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüflümünü çal›flan
biri, bu süreci kaç›n›lmaz olarak görmeye meyledebilir. Bu varsay›m bugün
hâlâ Türkiye üzerine pek çok çal›flman›n temelini oluflturmaktad›r. Ancak
baflka bir yerde belirtti¤im gibi, Türk ulusunun flartlar olgunlaflt›¤›nda ortaya
* Bu yaz›, Erik Jan Zürcher’in, 26 Ekim 2007’de Hollanda Yüksek Ö¤retim Enstitüsü (N‹HAnkara)’nde yapt›¤›
konuflman›n metnidir. ‹ngilizce olarak yap›lan konuflma, konferans›n ev sahiplerinden ODTÜ Tarih
Toplulu¤u üyeleri taraf›ndan Türkçeye çevrilmifltir. Yaz›n›n yay›nlanmas›na izin verdikleri için Erik Jan
Zürcher ve Hollanda Yüksek Ö¤retim Enstitüsü’ne teflekkür ederiz.
1 Leiden Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi
17
kebikeç / 24 • 2007
ç›kmaya haz›r bir flekilde ‹mparatorluk içinde gizli oldu¤u (Bernard Lewis’ten
al›nt›) varsay›m› sorgulanmal›d›r. Ayn› sorgu, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun
son döneminde devri kapanm›fl ve can çekiflen bir yap› oldu¤u ve Türk, Yunan,
Arap ya da Ermeni “milli” çözümünün tek mümkün yol oldu¤u düflüncesi için
de geçerlidir. Mustafa Kemal Pafla’n›n Birinci Dünya Savafl› sonunda milli
mücadele hareketinin lideri olarak ortaya ç›kmas› kaç›n›lmaz olmaktan çok
uzakt› ve Kemalist milliyetçilik ve laiklik, Cumhuriyet’in ilk dönem yönetici
s›n›f›n›n elindeki tek seçenek de¤ildi. E¤er Osmanl› son döneminin toplumsal
ve siyasal geliflmelerine bu devrin insanlar›n›n sahip olduklar› seçeneklere dair gerçekçi bir anlay›fla sahip olacaksak, zihnimizi ulus devletin do¤uflunu kaç›n›lmaz sonuç olarak gören ve son dönem Osmanl› tarihini ulus devletin tarih öncesine indirgeyen teleolojik kafa yap›s›ndan kendimizi kurtarmak çok
önemlidir. Biz geçmiflte olan olaylar›n sonucunu bilmenin rahatl›¤›yla o dönemde “imparatorlu¤un alaca karanl›¤›n›n” yafland›¤›n› biliyoruz. Ancak o günün flartlar›nda bu gerçek bu denli aç›k görünmeyebilir. Tabii ki Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun çöküflü üzerine kurgulamalar 20. yüzy›l›n bafllar›nda yayg›nd›; ama zaten yaklafl›k bir yüzy›ld›r durum böyleydi.
E¤er dönemin tarihine olmufl olanlar› bilmenin avantaj› olmaks›z›n yeniden bakarsak, flu soru kendili¤inden karfl›m›za ç›kar: Olaylar nerede farkl› bir
yöne gidebilirdi? Osmanl› ve Türk tarihini flekillendiren dönüm noktalar› nelerdi? Elbette bunlar›n baz›lar›, anayasal devrim, Birinci Dünya Savafl›’n›n
patlak vermesi ve Cumhuriyet’in ilan›, önemi aflikâr olaylard›r. Öte yandan
ben bu gece Türkiye’nin tarih yaz›m›nda öyle adland›r›lmam›fl olan baz› dönüm noktalar›n› gözden geçirip, e¤er ifller baflka türlü gitseydi gerçekleflmesi
mümkün olan alternatif yollar üzerine fikir yürütece¤im. Bu nedenle bu sunum özgün bir araflt›rmaya dayand›¤›n› iddia etmemektedir; bu çal›flma bir
düflünce denemesi ve bir “olgusall›k karfl›t›” tarih çal›flmas›d›r.
Böyle bir tart›flman›n, asl›nda son dönem Osmanl› tarihi üzerine herhangi
bir tart›flman›n, Hicri takvim kullanan eski kuflaklarca ‘93 Harbi’ diye bilinen
1877-1878 felaketinden bafllamak gerekir. Bu olay›n önemini görmezden gelmek zordur. Olaylar›n ana geliflimini özetledi¤imizde; Nisan 1876’da, Bosna’daki H›ristiyan ayaklanmas›n›n ertesinde, Romanya ve Rusya’y› üs edinmifl Bulgar milliyetçileri Tuna’n›n güneyinde bir ayaklanma örgütlediler ve bu
ayaklanma Osmanl›lar taraf›ndan bafl›bozuklar denilen milisin yard›m›yla
ac›mas›zca bast›r›ld›. 15.000 kadar Bulgar köylüsü bu düzensiz güçler taraf›ndan öldürüldü. Bu güçlerin ço¤u Kafkasya’dan Rusya’n›n bask›s›yla on y›l önce kopup gelmifl Çerkeslerden olufluyordu. Bu olaylar, Osmanl›lar›n S›rbistan
ve Karada¤’la savaflmas›na yol açt› ve Osmanl›lar›n bu savafl› ancak üç ayda
18
ZÜRCHER
Modern Türkiye Tarihinde Dönüm Noktalar› ve Kaç›r›lan F›rsatlar
kazanabildiler. Ayr›ca bu süreç, ‹ngiltere’de William Gladstone’un 1876 Eylül’ünde ünlü risalesi Bulgar Dehfleti ve Do¤u Sorunu’nu yay›nlamas›na yol
açt› ve 200.000’den fazla sat›lan bu risale ‹ngiltere’deki liberal ve H›ristiyan
görüflü Osmanl›lar aleyhine çevirdi ve Rusya Bulgarlar lehinde müdahale etti¤inde, Osmanl›lar yaln›z b›rak›ld›.
‹stanbul’da Eylül’de düzenlenen bir konferansta, H›ristiyan valiler yönetiminde iki özerk Bulgar eyaletinin kurulmas› teklifi, Osmanl› hükümeti taraf›ndan reddedildi. Bunun sonucunda Rusya ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u aras›nda Nisan 1877’de savafl ç›kt›. Rus sald›r›s› bat›da ünlü Gazi Osman Pafla taraf›ndan Plevne’de, do¤uda da Kars’ta durduruldu. Ancak Kas›m ve Aral›k’ta
kaleler düflünce Osmanl› direnifli k›r›ld› ve Ruslar Yeflilköy’e kadar ilerledi.
Osmanl› ‹mparatorlu¤u Avrupa’daki hakimiyetine son veren bir bar›fl antlaflmas› imzalamaya zorland›. Berlin Konferans›’nda flartlar biraz yumuflat›ld›,
fakat yine de toprak, gelir ve itibar kayb› aç›s›ndan felaketin boyutu o kadar
büyüktü ki sonras›nda gelen Abdülhamit dönemi ancak yavafl bir iyileflme ve
düzelme, idari, kültürel ve mali bir denge bulma dönemi olarak görülürse anlamland›r›labilir. Abdülhamit rejiminin afl›r› önlemlerinin, Padiflah’›n kendisinin büyüyen paranoyas›ndan beslendi¤i söylenebilir. Ancak 1878’de neredeyse her fleyin kaybedilmifl oldu¤u hissinin de bu önlemlerin sebebi oldu¤u
kesindir.
93 Harbi, ayr›ca, belgelerle sabit bir insanl›k trajedisine yol açt›. Yaklafl›k
yar›m milyon Müslüman mülteci, kal›c› olarak kaybedilen topraklar›n› terk
etti ve ‹mparatorluk içinde baflka yerlere yerlefltirildi. Bu, bir kuflak sonra ciddi sonuçlar do¤urdu. Bu trajedinin an›s›, mülteci ana-babalarca 70’lerin sonlar›nda ve 80’lerin bafllar›nda do¤an çocuklar›n›n zihnine canl› bir biçimde kaz›nd› ve bu çocuklar yirmi y›l sonra ‹ttihat ve Terakki Cemiyeti’nin aktif üyeleri olduklar›nda, baflka bir 93 Harbi korkusu onlar›n zihni yap›lar›n›n bir
parças› olmufltu. Ermeni katliam›n›n önderlerinin ço¤unun, muhacirleri ve
muhacirlerin çocuklar›n› içermesi tesadüf de¤ildir. Dr. Bahattin fiakir’in ebeveyni Bulgaristan’dan göç etmek zorunda kalm›flt›, Diyarbak›r Valisi Çerkes
Mehmet Reflit, bizzat Kafkasya ve Bulgaristan kaça¤›yd›. Yunanl›lar›n 1914’te
Bat› Anadolu’dan ç›kar›lmas›n› örgütleyen Celal Bayar Gemlik do¤umluydu
ama ayn› zamanda Bulgar mültecisi bir ailenin çocu¤uydu. Bu insanlar
1878’de anavatan›n› kaybetmenin travmas›n› yaflam›fllard› ve bunun tekrarlanmas›n› engellemekte kararl›yd›lar.
Ancak ya savafl ç›kmasayd›? Bu durumda cazip olan e¤ilim 1876’da ilan
edilen parlamenter ve anayasal rejimin devam etmesi olurdu. Anayasa, her ne
kadar baz› hükümleriyle Belçika’daki orijinalinden daha az liberal olsa da 19.
19
kebikeç / 24 • 2007
yüzy›l ortalar›ndaki Avrupa uygulamas› çizgisindedir. Robert Devereux’nun
belirtti¤i gibi meclis seçimleri modern anlamda demokratik olmaktan uzak da
olsa, meclis iki dönemdeki çal›flmalar›yla kendini aklam›flt›r. Abdülhamit’in
savafl olmaks›z›n meclisi süresiz tatil etmesi çok zor olurdu ve meclis olgunlaflmak ve deneyim kazanmak için bir f›rsat elde edebilirdi. Bu durum farkl› etnik gruplar›n kendi ilgileri do¤rultusunda seslerini duyurabilecekleri bir platform oluflturabilirdi ancak, liberaller ve muhafazakârlar fleklinde oluflabilecek
bir ayr›flman›n etnik ayr›flmalar›n ötesine geçip bu etnik gerginli¤i belli ölçüde azaltmas› da mümkün olabilirdi. Bu belki uzun vadede ayr›l›kç› milliyetçili¤in ilerlemesini durduramayacakt›, ancak hem Türklerin hem de yeni kurulan di¤er devletlerin daha güçlü sivil ve demokratik geleneklere sahip olmas›n› sa¤layabilirdi. Baflka bir deyiflle Osmanl› ‹mparatorlu¤u tarihinin son dönemi Habsburg ‹mparatorlu¤u’nunkine biraz daha benzer hale gelebilirdi.
Bunlar›n yan› s›ra savafl olmasayd› muhacir sorunu bu denli önem kazanmayabilir ve olas›l›l›kla 1880’lerin Jön Türk kufla¤› H›ristiyan topluluklara
karfl› kin ve intikam duygular›yla dolmayabilirdi.
Elbette bu savlar›n pek ço¤u 1912 Ekim’inde patlak veren Balkan Savafl›
için de tekrarlanabilir. Bunu bir bak›ma 93 Harbi’nin devam› olarak görmek
de mümkündür. Çünkü Balkan devletlerini ‹mparatorlu¤a sald›rmaya zorlayan fley 1878’in, özellikle Makedonya’da, çözülmemifl sorunlar› ve bu devletlerin karfl›lanmam›fl istekleriydi. Balkan Savafl› bir kez daha 35 y›l öncesindekine yak›n ölçüde bir s›¤›nmac› ak›n›na sebep olmufl, Ege ve baflkentte bulunan Balkan kökenli Jön Türklerin önemli bir k›sm› atalar›n›n yurdundan olmufltu. Onlar›n k›zg›nl›klar› ve Anadolu’da benzer bir olay›n meydana gelmesini engellemek konusundaki kararl›l›klar›, Bahattin fiakir’inkine benzer bir
militanl›¤› ortaya ç›kard›. Bitlis ve Halep’in 1915-16 dönemindeki kötü nam
salm›fl valisi Abdülhalik Renda (Balkanlar’›n bat›s›ndan Yanyal›) ve Birinci
Dünya Savafl› boyunca iskan uygulamalar›n› yöneten fiükrü Kaya (Koslu)
bunlara örnek olarak gösterilebilir. 1878’de oldu¤u gibi Balkan Savafl›’ndaki
askeri felaket bu kez 1913 Ocak’›ndaki ‹ttihatç› hükümet darbesi vas›tas›yla
s›k›yönetimin zorla kabul ettirilmesine sebep oldu. Meclis bu kez tatil edilmedi. Ancak karar alma rolü üstlenemeyecek kadar zay›f düfltü.
Bence Türk tarihi üzerinde kal›c› iz b›rakan bir di¤er dönüm noktas› ‹stanbul’da 1909 y›l›nda gerçekleflen ve 31 Mart Vakas› olarak bilinen ayaklanmad›r. Özünde bu ayaklanma baflkentteki dini e¤itim kurumlar›na mensup ö¤renci gruplar›ndan destek alan Taflk›flla’daki memnuniyetsiz ‹stanbul garnizonu askerlerinin isyan›yd›. ‹syanc›lar›n flikâyetleri çeflitlilik gösteriyordu.
Askerleri çileden ç›karan, 9 ay önceki anayasa devriminden bu yana Jön Türk
20
ZÜRCHER
Modern Türkiye Tarihinde Dönüm Noktalar› ve Kaç›r›lan F›rsatlar
yetkililerinin uygulad›¤› kat› disiplindi. Örne¤in art›k talimler esnas›nda namaz k›lmak için ara verilmiyordu. Harp akademilerinden genç subaylar›n
alayl› subaylar›n yerini almaya bafllamas›, ordudaki hoflnutsuzlu¤un bir di¤er
sebebiydi. Medrese ö¤rencilerini k›zd›ran ise s›navlar›n› zaman›nda geçememeleri durumunda art›k askerlikten muaf tutulmayacak olmalar›yd›. ‹syan
baflkentte eski rejimden ç›kar sa¤layanlarca, özellikle de Abdülhamit’in devasa istihbarat a¤›nda jurnalcilikle istihdam edilmifl ya da devlet kurumlar›nda
rahat koflullarda memurluklar edinmifl ve Jön Türklerin art›k bu tür afl›r› istihdam› tasfiyeye giriflti¤i gruplarca desteklendi. Küçük ulema da bu gruplara kat›ld›. Onlar›n rahats›zl›¤›, büyük ihtimalle, ‹ttihatç›lar›n sürdürdü¤ü ve
özendirdi¤i laik yaflam tarz›yd›. Bu muhalefet isyan öncesindeki birkaç hafta
boyunca Nakflibendî dervifli Vahdeti’nin güdümündeki ‹ttihad-› Muhammedi
isimli örgütün yay›n organ› olan Volkan gazetesi taraf›ndan desteklenmiflti.
Ahrar F›rkas›’na mensup muhalif politikac›lar›n isyan haz›rl›klar›n›n perde
arkas›nda rol alm›fl olmalar› da muhtemeldir.
fiikâyetlerin yap›s›ndaki çeflitlilik isyanc›lar›n hükümetten bulundu¤u taleplere de yans›yordu. Birkaç ‹ttihatç› yetkilinin ve siyasetçinin görevlerinden
uzaklaflt›r›lmas›n› ve isyanc›lara genel af ç›kar›lmas›n› talep etmifllerdi. Siyasal talepleri ise fleriat›n geri gelmesinden öteye geçmiyordu. Görünüfle göre isyanc›lar›n üzerinde hemfikir olabildi¤i tek nokta da buydu. Öte yandan böyle
bir talepte bulunulmas› ilginç bir durum ortaya koyuyordu. Çünkü fleriat›n
kald›r›lmas› gibi bir durum asla söz konusu olmam›flt›. Bu talebin alt›nda yatan as›l iste¤i herhalde, geleneksel “adil” düzenin yeniden kurulmas› ve Jön
Türklerin bafllatt›¤› yeni uygulamalar›n kald›r›lmas› fleklinde yorumlamak
gerekir.
‹syan 11 gün sonra ‹ttihat ve Terraki’ye sad›k birlikler taraf›ndan nispeten
kolay bir biçimde bast›r›ld›. S›k›yönetim ilan edildi ve çok say›da isyanc› alelacele yarg›lan›p as›ld›. Buna ra¤men isyan yine de Jön Türk kufla¤›n›n ve onlar›n takipçilerinin ortak zihninde derin izler b›rakan sars›c› bir tecrübe oldu.
Bu travman›n sebebi, kendine “Hürriyet Kahramanlar›” ya da ilerlemenin öncüsü gözüyle bakan ‹ttihatç› yönetimin, kendi baflkentinde dahi asl›nda ne
denli k›r›lgan oldu¤unun ortaya ç›kmas›d›r. Bu yönetim bir sabah bafl›bofl asker ve ö¤renci tak›m› taraf›ndan devrilmifl, halk ne Jön Türkleri ne de anayasay› kurtarmak için k›l›n› k›p›rdatmam›fl ve ‹ttihatç› yönetim ancak ordunun
müdahalesiyle yeniden aya¤a kalkabilmiflti. Nisan 1909 olaylar› Jön Türk kufla¤›n›n içine derin bir korkunun yerleflmesine sebep oldu. Bu korku cahil halk
kitlelerinin dinci fanatikler taraf›ndan kullan›lmas› korkusudur ki irtica terimi tam da bu dönemde yayg›n olarak kullan›lmaya bafllam›fl gibi gözükmekte-
21
kebikeç / 24 • 2007
dir. Bundan böyle Jön Türkler (ayn› flekilde ‹ttihatç›lar ve daha sonra Kemalistler) olaylar› ayd›nlanma ve karanl›¤›n süregelen savafl›ndan ve kolay kand›r›lan cahil halk›n do¤ru seçimi yapma konusundaki güvenilmezli¤inden dem
vuran büyük bir anlat›n›n parçalar› olarak yorumlayacaklard›.
1925 fiubat’›nda Diyarbak›r’›n kuzeyinde Nakflibendi dervifli fieyh Sait taraf›ndan bafl› çekilen ve halifelikle fleriat›n geri getirilmesini talep eden (ki
bunlar halen kald›r›lm›fl de¤ildi) bir isyan ortaya ç›kt›¤›nda, Milli Meclis’teki
Kemalist temsilciler isyan›n 31 Mart olay› ile tafl›d›¤› benzerlikleri fark etmekte gecikmediler. 1930 Aral›k ay›nda kendilerini hilafet ordusu olarak adland›ran küçük bir dervifl grubu bat› Anadolu kasabas› Menemen üzerine yürüyüp orada yedek subay olarak görev yapmakta olan genç bir ö¤retmeni törensel bir flekilde öldürdüklerinde ayn› fley yinelendi. Burada Kemalistleri as›l
sarsan fley t›pk› 31 Mart Vakas›’nda oldu¤u gibi kasaba halk›n›n ne genç subay› ne de laik cumhuriyet rejimini korumak için parma¤›n› k›p›rdatmamas›yd›.
31 Mart’›n, fieyh Sait’in ve Menemen’in miras›, Kemalistlerin günümüz geliflmelerini alg›lay›fl›na arac›l›k eden hâkim anlat› olarak bugün hâlâ varl›¤›n› sürdürmektedir. ‹ttihatç› idarenin neticede silahl› güçler yard›m›yla yeniden infla edildi¤i bugünün Kemalistlerince de unutulmam›fl olan bir derstir.
Peki Nisan 1909 olaylar› olmasayd›, irtica kavram› ve bunu takip eden Maniheist toplum anlay›fl› bu kufla¤›n ve bu kufla¤›n yetifltirdi¤i kuflaklar›n zihninde bu denli güçlü bir flekilde yerleflmeyebilir ve ordunun siyasete s›kça müdahale etmesi gibi bir gelenek oluflmayabilirdi demek, çok mu ileriye gitmek
olur?
Bence 20. yüzy›l›n genellikle göz ard› edilen 3. dönüm noktas› Kemalist rejimin yap›s›nda ve Türk milliyetçili¤inin karakterinde 1930’lar›n bafl›nda yaflanan de¤iflimdir. Hepimizin bildi¤i gibi Mustafa Kemal Pafla eski dostu Fethi Bey’i 1930 y›l›nda Halk Partisi’nin temel ilkelerini (laiklik, cumhuriyetçilik,
milliyetçilik) paylaflan ancak daha ekonomik ve siyasal bir liberalizm savunan
bir muhalefet partisi kurmas› için yüreklendirmiflti. Bu partinin, Serbest
Cumhuriyet F›rkas›, özellikle ülkenin geliflmifl bat› bölgelerinde büyük bir
halk deste¤i kazand›¤› görülünce, parti 3 ay içinde kapat›ld›. Halk Partisi yönetimi bu denemeden hiç memnun kalmam›flt› ve giderek artan bir bask›n›n
ortaya ç›kmas› sonucu halen parti liderli¤ini sürdüren cumhurbaflkan› tarafs›zl›¤›n› bir yana b›rak›p kendi partisinden yana tav›r ald›. Kas›m ay›nda
Mustafa Kemal pes etti. Küstürülmüfl olan Fethi Okyar var olan siyasal arenan›n baflkan›yla karfl› karfl›ya kalmaktansa partiyi kapatmaktan baflka seçene¤i olmad›¤›n› hissetti.
22
ZÜRCHER
Modern Türkiye Tarihinde Dönüm Noktalar› ve Kaç›r›lan F›rsatlar
Fakat bu Türkiye’nin siyasal manzaras›nda daha çok fleyi etkileyecek de¤iflimin sadece bafllang›c›yd›. Serbest Cumhuriyet F›rkas› kapand›ktan bir ay
sonra, Menemen olay› Kemalist liderli¤i flok etti. Mustafa Kemal Pafla’n›n bafltaki, halk› tehcir etmek ve Menemen’i yerle bir etmek plan› hiç uygulanmam›fl
olsa da, bu durum parti içindeki müfritlerin konumunu güçlendirdi. fiimdi onlar bütün özgün sivil toplum örgütlerini kapatmak ve ülkenin toplumsal ve
kültürel hayat›n› tamam›yla parti kontrolü alt›na sokmak üzere bir kampanyaya kalk›flt›lar. Bask› alt›na al›nan bu tür örgütlerin ilki Türk Ocaklar›’yd›.
Esasen 1912’de Jön Türklerin milliyetçi kanad› taraf›ndan kurulan bu dernek,
Cumhuriyet kurulduktan sonra e¤itim bakan› olan Hamdullah Suphi Tanr›över taraf›ndan yeniden canland›r›lm›flt›. Örgüt 1931’de kapat›ld›¤›nda,
30.000 üstünde üyeye sahip 267 kulüpten oluflan bir a¤ ile, dersler, kurslar,
sergi ve konserler içeren bir program› vard›. 1932’de bu kulüpler çok benzer
programlar› olan fakat do¤rudan Halk Partisi’ne ba¤l› Halk Evleri ile yer de¤ifltirdi.
Ayn› y›l, 1931’de, Mustafa Kemal ile Fethi Okyar’›n eski bir arkadafl› olan
Arif Oruç taraf›ndan yay›mlanan ve hükümet politikalar›na elefltiri getiren son
gazetelerden biri olan Yar›n, “ulusun genel politikalar›na karfl›” makale yay›mlayan her gazeteyi hükümetçe kapatma yetkisi veren yeni sert bas›n yasas›n›n
kabul edilmesinden sonra kapat›lm›flt›r. 1933’te ‹stanbul’daki Darülfünun resmen kapat›ld› ve ‹stanbul Üniversitesi olarak yeniden yap›land›r›ld›. Bu operasyonun amac› elbette k›smen Türkiye’deki akademik e¤itimin düzeyini yükseltmekti fakat ayn› zamanda bir ideolojik temizlikti. Üniversite tekrar aç›ld›¤› zaman önceki profesörlerin sadece üçte birine yeniden ifl verilmiflti.
Aslen ba¤›ms›zl›k savafl›nda aktif olan kad›nlar taraf›ndan kurulan Türk
Kad›nlar Birli¤i’nin kendini feshetmeye zorland›¤› 1935 y›l›, ba¤›ms›z sivil
toplum kurumlar›na sald›r›n›n en yüksek noktaya ç›kt›¤› zamand›. Birlik daha 1928’de siyasal isteklerini b›rakmak zorunda kalm›fl ve bir sosyal dernek
olarak yaflam›n› sürdürmüfltü, fakat bu kez faaliyetleri bütünüyle durduruldu, çünkü sözde, derne¤in amaçlar› (kad›nlar için eflit haklar) hükümet taraf›ndan zaten gerçeklefltirilmiflti. Ayr›ca 1935’te kendisi de bir mason olan ‹çiflleri Bakan› fiükrü Kaya, Türkiye Büyük Do¤u Locas›’na ba¤l› bütün mason localar›na yaz tatillerini süresiz olarak uzatmalar›n› söylemifl ve localar 12 y›l
boyunca kapal› kalm›flt›r. Hatta parti içindeki muhalif ak›mlara daha önce bir
derece koruma sa¤lam›fl olan ‹nönü ve Atatürk parti baflkanl›¤› içindeki müfritlere karfl› pes etti¤inde, özellikle 1932–1934’te daha ilerici bir toplumsal
devrimi destekleyen Kadro dergisini yay›nlayan grup da faaliyetini durdurmak zorunda kalm›flt›r.
23
kebikeç / 24 • 2007
Bu bask› dalgas›n›n en ilginç yönü kapat›lan örgütlerin tamam›n›n Kemalist dünya görüflünün temel unsurlar›n› paylaflm›fl olmalar›d›r. Bu örgütler
içindeki insanlar genellikle milliyetçi, laik, e¤itime ve özgürlü¤e inanan kiflilerdi. Bu durum, bu gruplar›n bask›s›n› 20’lerin ortas›ndaki tarikatlardakinden çok daha farkl› yapar. 30’lardaki sivil toplum bask›s› esasen ideoloji ile ilgili de¤il, devletin bir k›sm›n› parti arac›l›¤›yla totaliter kontrol alt›na alma teflebbüsü oldu¤u sonucunu ç›karmam›z gerekir. Ayr›ca, 30’lu y›llar Kemalist
milliyetçili¤in içeri¤inin de¤iflimine de flahit oldular. Git gide artan, dar görüfllü ve yabanc› düflmanl›¤› yapan bir milliyetçilik vard›, Mahmut Esat ve
Yunus Nadi gibi isimler bu söylemde bask›n ç›kan isimlerdi. Onlar›n düflüncesine göre, Cumhuriyet’in Müslüman olmayan vatandafllar› aç›kça ‘yabanc›lar’
olarak nitelendiriliyordu. Bu geliflme tabii ki sadece Türkiye’ye özgü de¤ildi.
Do¤rusu, bütün Orta ve Do¤u Avrupa’da hakim olan bir e¤ilimin yans›tmas›yd›.
E¤er 1930–1935’teki yön de¤iflimi olmasayd›, ne olurdu? Mustafa Kemal
Pafla üç ay önce çizdi¤i yola ba¤l› kalm›fl olsa ve parti üstü konumunu korumufl olsayd›, Serbest Cumhuriyet F›rkas› muhtemelen varl›¤›n› sürdürebilir
ve yirmi y›l sonraki Demokrat Parti’ye benzer bir rol üstlenebilirdi. Kemalist
rejim 1930’larda, muhtemelen ‹kinci Dünya Savafl› s›ras›ndaki ekonomik zorluk ve bask› ile geçen y›llardan sonra 1950’de olaca¤› kadar gözden düflmüfl de¤ildi, fakat serbest seçimlerde SCF gene de hesaba kat›lmas› gereken bir güç
olacakt›. E¤er Mustafa Kemal bir dereceye kadar ço¤ulculu¤u destekleseydi,
CHF içindeki müfritlerin daha önce belirtti¤im totaliter e¤ilimleri meydana
getirebilmelerini düflünmek daha zor olurdu. SCF’nin meydan okumas› karfl›s›nda CHF’nin içindeki Kadro gibi muhalif gruplar, Bülent Ecevit’in ortaya att›¤› ‘merkezin solu’ program›ndan 30 y›l önce Parti için yeni bir ideolojik konum belirleyebilirlerdi. Kad›nlar Cemiyeti, Gazeteciler Derne¤i, Türk Ocaklar› ve mason localar› gibi sivil toplum örgütleri y›llar geçtikçe güçlerini toparlayabilirlerdi. Mahmut Esat Bozkurt gibi afl›r› milliyetçilerin yabanc› düflmanl›¤› e¤ilimleriyle düflüncelerini kabul ettirtmeleri için belki daha az f›rsat olacakt› ve 1934’te Trakya’daki Yahudi katliam› trajedileri ve 1942’deki Gayrimüslim burjuvay› ortadan kald›ran ayr›mc› ‘Varl›k Vergisi’nden kaç›n›labilecekti.
Bunun ötesinde, e¤er “olgusall›k karfl›t›” örne¤imizi daha ileri götürürsek,
daha güçlü sivil toplum ile daha ço¤ulcu bir Türkiye belki (Atatürk’ün ölümünden sonra) Fransa e¤ilimli Fethi Okyar önderli¤inde, yan›nda k›demli
muhalefet lideri Hüseyin Rauf Orbay (Balkan ve ba¤›ms›zl›k savafl›n›n kahraman› ve teyitli ‹ngiliz hayran›) gibi biriyle, do¤al olarak ‹kinci Dünya Savafl›
24
ZÜRCHER
Modern Türkiye Tarihinde Dönüm Noktalar› ve Kaç›r›lan F›rsatlar
s›ras›nda Müttefiklerin kamp›na daha uygun olabilirdi. Bildi¤imiz gibi ‹nönü’nün Türkiye’si, 1939’da, Fransa ve ‹ngiltere ile karfl›l›kl› yard›m anlaflmas› imzalad› fakat sonraki befl y›l boyunca fiubat 1945’te Almanya’ya savafl ilan
etmek d›fl›nda anlaflmaya uymad›. Daha liberal bir Türkiye yine zorlu bir pazarl›k yürütecekti fakat muhtemelen 1939’da olmasa bile 1943’ün bafllar›nda
Almanlar savafl› kaybetmeye bafllad›¤›nda Müttefiklerin savafl güçlerine kat›lacakt›. O zaman Türkiye 1945’te kazananlar aras›nda olacakt›.
1945–1947 dönemi bence “olgusall›k karfl›t›” tarih yapma al›flt›rmas›nda
göz önünde bulundurulmas› gereken son bölümdür. Bu bölümün baflrol oyuncusu flüphesiz ‹smet ‹nönü’dür. ‹nönü 19 May›s 1945’te Türkiye’yi daha demokratik yapma iste¤ini ilan etti ve ayn› y›l›n 1 Kas›m’›nda Türkiye’nin yeni
bir muhalefet partisine ihtiyac› oldu¤unu bildirdi. Bildi¤imiz gibi, bu muhalefet partisi Ocak 1946’da, dört eski CHF üyesi Demokrat Parti’yi kurdu¤unda
ortaya ç›km›flt›r. Takip eden (Haziran 1947’den Temmuz 1946’ya al›nan) seçimler, apaç›k usulsüzlüklerle doluydu, fakat bu durumda bile Demokrat Parti Millet Meclisi’nde 62 sandalye kazanarak gücünü gösterebilmiflti. 1930’da
oldu¤u gibi, iki parti aras›ndaki gerilim fliddetle yükseldi ve CHP içindeki Baflbakan Recep Peker önderli¤inde gelifltirilen düflmanca tutumla, bu muhalefetin meflrulu¤unu bozmak için Demokratlar› vatan haini, komünist ve hatta
psikopat olarak damgalayarak, ellerinden geleni yapt›lar. Fakat 1930’daki
Mustafa Kemal’den farkl› olarak, ‹smet ‹nönü düflüncesinden vazgeçmedi. Peker’e dan›flt› ve Mustafa Kemal’in 1930’da Fethi Okyar ile yapt›¤› konuflman›n
benzerini muhalefet lideri Celal Bayar’la yapt›. Sonra 12 Temmuz 1947’de, siyasal muhalefetin meflru ve do¤al oldu¤unu söyleyerek, devlet organlar›na tarafs›z bir flekilde hareket etmeleri ça¤r›s›nda bulunan bir beyanat yay›nlad›.
Bu müfritlerin sonunu getirdi. Recep Peker istifa etmek zorunda kald›. O zamandan seçimlere kadar geçen neredeyse 3 y›ll›k zaman içinde demokratikleflme süreci h›z kazanarak devam etti. CHP muhalefetin program›n›n büyük k›sm›n› benimseyerek, yeniden popülerlik kazanmak için elinden gelen her fleyi
yapt›, fakat 25 y›ll›k otoriter rejimin ard›ndan May›s 1950’de Demokratlar› iktidara getirmifl olan seçmenlerin gözünde güvenilirlili¤ini kaybetmiflti.
fiimdi, e¤er ‹smet ‹nönü bu süreci desteklemeseydi, e¤er Atatürk’ün
1930’da yapt›¤› seçimin ayn›s›n› yapsayd› ne olurdu? Bu durum, bence, Türkiye’nin So¤uk Savafl’›n bafllang›c› ba¤lam›nda ABD deste¤ini ve yard›m›n› alma flans›n› mahvetmezdi. Türkiye’nin fazla itibar kaybetti¤i ve yal›t›lma tehlikesi alt›nda kald›¤› bir savafltan sonra, ‹nönü reformlar› k›smen Bat›’n›n
deste¤inin sa¤lanmas› amac›n› tafl›yordu. Ama yine de ABD, Güney Kore, Pakistan ve ‹ran gibi rejimleri komünizmle mücadele çerçevesinde destekledi¤i-
25
kebikeç / 24 • 2007
ne göre, diktatörlük rejimindeki bir Türkiye’yle de ittifak kurabilirdi. Daimi
diktatörlük, Türkiye’nin NATO’ya girmesini (her ne kadar 1952’de çok partili
sisteme geçilmifl olsa dahi, NATO’nun Kuzey Avrupa ülkeleri hâlâ Türkiye’nin
üyeli¤i konusunda tereddüt içindeydi) ve do¤al olarak Avrupa Ekonomi Toplulu¤u’na girmesini engelleyebilirdi. Her fleyden önce Avrupal›lar›n gözünde
Türkiye’nin AET’ye aday ülke olmas›n›n temel nedeni, bir NATO orta¤› olarak
önemi ve ekonomik büyüme için olas›l›klar›n› artt›rarak ülkeyi istikrarl› hale
getirme arzusudur. Muhtemelen, Türkiye NATO üyesi olmam›fl olsayd›
1963’teki birlik anlaflmas› neticelendirilemezdi.
Bir ‹nönü daimi diktatörlü¤ünün Türkiye’yi Franco’nun ‹spanya’s›na benzer bir konuma sokabilece¤ini varsaymak çok da olas›l›k d›fl› say›lmaz. Tabii
ki rejimler baz› yönlerden çok farkl›l›k göstermifltir. ‹nönü’nün kat› laikli¤i
Franco’nun fanatik ba¤nazl›¤›yla benzerlik içermez ve ‹spanya’da yönetim
Türkiye’de görülmeyen fliddet ve zulmü sergilemifltir. Yine de her iki ülke güvenle Bat› blo¤u içinde yer alabilirdi, fakat NATO ve AET/AT d›fl›nda ve devlet güdümündeki bir ekonomik büyüme ile muhalif (özellikle sosyalist) ak›mlar›n ve bölgesel az›nl›k hareketlerinin sertçe bast›r›ld›¤› ve merkezci yönetimlerle askerilefltirilmifl toplumlar olarak var olacaklard›. Bu tür 1930’lara
özgü siyasi yap›n›n, ‹spanya’da Caudillo’nun 1975’te ölümüne kadar devam etmesi gibi, ordunun deste¤i ile 1973’te ‹nönü’nün ölümüne kadar devam edebilmesi olas›l›¤› vard›. Ancak o zamana kadar bu tür bir yönetim, ülke içinde do¤makta olan orta s›n›flar›n arzular›na ve Avrupa’daki geliflmelere ayak uyduramayacak ve muhtemelen de çökecekti.
Neticede, bütün alt üst olufllara ra¤men Türkiye’nin savafl sonras› gerçek
tarihi bu “olgusall›k karfl›t›” senaryodan daha çekici görünüyor. Bununla birlikle madalyonun öteki yüzü de var. ‹spanya’da oldu¤u gibi yönetimin tamamen çökmesi diktatörce geçmifl ile köklü bir ayr›lmaya yol açabilirdi. 1975’te
‹spanya’da Franco’nun yönetimi, kat› Falanjistler muhiti d›fl›nda, meflruiyetini kaybetmiflti. Bu da muhafazakârlar›n, liberallerin ve sosyal demokratlar›n,
ciddi bir harici müdahale olmadan, siyasi meydanda mücadele edip gerçek bir
modern demokrasi yaratmalar›na imkân verdi. 1945’ten sonra Türkiye diktatörlü¤ünün yumuflak inifl yapmas›, tek partili devletin esas yap›lar› ile ideolojik miras›n bir k›sm›n›n, bugün Türkiye’de bir hayli toplumsal ve siyasal gerilimin kayna¤› olarak, çok partili ortamda varl›¤›n› devam ettirebildi¤i anlam›na gelmektedir.
Bütün bunlar fantaziden ibarettir. 1878 ve 1913 savafllar› yaflanm›flt›r. Nisan 1909 karfl› devrimi Meflrutiyet dönemini kal›c› bir flekilde hasara u¤ratm›flt›r. Geliflim aflamas›nda olan Osmanl› parlamentosu 1878’de ve k›smen
26
ZÜRCHER
Modern Türkiye Tarihinde Dönüm Noktalar› ve Kaç›r›lan F›rsatlar
1913’te da¤›t›l›p etkisiz b›rak›lm›flt›r. 1909 ve 1913’te s›k›yönetim alt›nda orduya yönetimde egemen bir rol verilmifltir. Bundan on y›l sonra Mustafa Kemal Pafla ulusal egemenlik (hakimiyet-i milliye) fikrine dayal› bir cumhuriyet
kurdu¤unda çok partili demokrasi yoluna gitmeye cesaret etmemifl ve yerine
ülkede devlet ve partinin neredeyse totaliter egemenli¤ini sa¤lamay› öngörmüfltür. Fakat çok kimsenin beklentisinin aksine, halefi ‹nönü, diktatörlük
döneminden kalan miras›n ço¤unu korumakla birlikte, çok partili demokrasinin gelifliminin yolunu açarak karfl›t bir seçim yapm›flt›r.
Bununla birlikte, hayal ürünü olan bu alternatif senaryolar›n, biz tarihçiler için, hepimizin gayet iyi bildi¤i tarihsel geliflimleri kaç›n›lmaz olaylar olarak görme al›flkanl›¤›n› hat›rlatmas›, dolay›s›yla zaman zaman geçmiflteki
olaylar›n sonucunu bilmenin yararlar›ndan kendimizi korumam›z gerekti¤ini
göstermesi bak›m›ndan, çok yararl› bir al›flt›rma oldu¤unu düflünüyorum.
Çevirenler: Nezih Bamyac›, Rabia Mandal, Çi¤dem O¤uz, Abdullah Subafl›
Özet: Bu makalede tarihsel geliflim hakk›ndaki bilginin, bu geliflimin kaç›n›lmazl›¤› yönünde
do¤urdu¤u inanca karfl› gelifltirilmifl ‘olsayd›’ senaryolar›n›n, Osmanl›-Türkiye tarihinin, 1878 ve
1912 savafllar›, 1909 31 Mart Olay› ve Serbest F›rka ve Demokrat Parti deneyimi gibi dönüm noktalar› üstünden tart›fl›larak, tarihsel olaylar›n etkileflimlerini kavramak ve çözümlenmelerindeki
yararlar› gösterilmektedir.
Anahtar sözcükler: Osmanl›-Türkiye tarihi, tarih yaz›m›, dönüm noktalar›.
Abstract: The present essay reconsiders the historical moments of 1878, 1912 wars, 1909
March 31st Incident, and the experiment of Free Party and Democratic Party in Ottoman-Turkish
history as a subject of what is called ‘counter-factual’ history, speculating on how things would have gone differently if the said events did take different courses.
Keywords: Ottoman-Turkish history, historiography, turning points, counter-factual history
27
bu kitap盤› ücretsiz olarak
sanatkitabevi/sahaf adresinden
edinebilirsiniz.
kebikeç / 24 • 2007
Do¤u’ya Do¤ru:
Teflflkkilat-› Mahsusa’n›n ‹ran, Kafkasya ve
Orta Asya Faaliyetleri1
Touraj ATABAK‹*
B
irinci Dünya Savafl›’n›n bafllamas›ndan üç ay sonra Osmanl› ‹mparatorlu¤u Enver Pafla’n›n teflvikiyle Almanya’n›n yan›nda yer ald›. Osmanl›
Harbiye Naz›r› olan Enver Pafla Osmanl›’n›n gücünü Almanya ile birlefltirerek
imparatorluklar›n›n parçalanmas›n› durdurma flans›na sahip olaca¤›na, hatta
geçmifl y›llarda ‹talyanlar’a, Ruslar’a, Yunanl›lar’a, S›rplar’a ve Bulgarlar’a
kaybettikleri topraklar›n bir k›sm›n› geri alabilece¤ine inan›yordu. Bu yüzden
Osmanl› üstünlü¤ünü tekrar sa¤lamay› amaçlayan büyük projesine 2 A¤utos
1914’te imzalanan ve Osmanl›’n›n ‹tilaf Devletleri’ne karfl› her durumda savaflaca¤› sözünü veren gizli bir Osmanl›-Alman anlaflmas›n› görüflerek bafllad›.
Bunun sonucunda ilk darbeyi vurmak için Ekim 1914’te Osmanl› Donanmas›
Karadeniz’e girerek Odessa ve K›r›m limanlar›n› bombalad› ve iki Rus gemisini bat›rd›. Bunun yan› s›ra, Osmanl› kuvvetleri Rus Kafkas s›n›r› boyunca
konuflland›r›ld› ve bu ac›mas›z da¤l›k bölgede ciddi çat›flmalar bafllad›. Enver
Pafla’n›n stratejisi Müslümanlar› ‹ngiltere ve Rusya’n›n Hindistan, ‹ran, Kafkaslar ve Orta Asya’daki hakimiyetine karfl› ayaklanmaya ça¤›ran bir cihad›n
ilan›n› içermekteydi:
1 Bu bildiri için yap›lan araflt›rma St. Antony’s College, University of Oxford’›n bursu (Hilary term 1998) ve
Hollanda Bilim Akademisi’nin (NWO) araflt›rma yard›m› ile mümkün olmufltur. Ankara’da bulunan Türkiye
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Baflkanl›¤› (ATASE), arflivlerini kullanma f›rsat› vermifltir.
ATASE arfliv uzmanlar› ve çal›flanlar›na hüsn-i kabulleri için flükranlar›m› sunmak isterim. Son olarak
araflt›rmalar›ma renkli boyutlar ve enginlik katan sürekli k›lavuzlu¤u için Profesör Mete Tunçay’a teflekkür
etmek istiyorum.
* Leiden Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Uluslararas› Sosyal Tarih Enstitüsü. Bu makale Touraj Atabaki
(Ed.), Iran and the First World War: A Battleground of the Great Powers (Londra: I. B. Tauris, 2006) adl›
kitapta yay›nlanm›flt›r.
29
kebikeç / 24 • 2007
Tüm ‹slam dünyas›n› silahl› ayaklanmaya ça¤›r›yoruz... Her nerede olursa olsun ‹tilaf devletlerinin ç›karlar›na darbe indirmek
için en becerikli adamlar›m›z› gönderece¤iz. Bu yolla Hindistan,
Belucistan, Afganistan, ‹ran ve tüm Afrika’n›n düflman ‹tilaf devletlerine karfl› ayaklanmalar›n› sa¤layaca¤›z. ‹slam dünyas› k›sa
süre içinde Halife’nin hakimiyeti alt›na girecek. Do¤u ve Bat›
Türkistan ile Kafkaslar’da Ruslar’a karfl› savaflmaktay›z, bu yerlerde Türkler sald›r›lar›na bafllamak için som emrimizi bekliyorlar.2
Osmanl›lar için öncelikli stratejik amaç Bakü petrol yataklar›n› ve daha
do¤uya ilerleyebilmek için kuzey ‹ran’› ele geçirmekti, böylelikle yaln›zca Hindistan’daki ‹ngiliz yönetimini tehdit etmekle kalmay›p Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun s›n›rlar›n›, yönetimdeki ‹ttihat ve Terakki liderlerinin ‹mparatorlu¤un
“do¤al s›n›rlar›” olarak nitelendirdi¤i yere kadar geniflletecekti. Bu ba¤lamda
‹ttihat ve Terakki’nin merkez komitesi taraf›ndan imzalanan genelgede flöyle
deniyordu:
Dünya savafl›na girmemizin nedeninin yaln›zca ülkemizi kendisini tehdit eden tehlikeden kurtarmak olmad›¤›n› unutmamal›y›z.
Hay›r, çok daha önemli bir amac›n pefline düflmeliyiz – ülkümüzün
gerçekleflmesi, bu da Moskof düflman›m›z› yerle bir ederek ‹mparatorlu¤umuzu tüm kardefl halklar›m›z› kapsayaca¤› ve birlefltirece¤i do¤al s›n›rlar›na ulaflt›rmam›z› gerektiriyor.3
Büyük Savafl dönemindeki Osmanl› propaganda kampanyas› ilki Pan-‹slamist ve ikincisi Pan-Türkist aflama olmak üzere iki belirgin evreye ayr›labilir;
her ikisinin de birbirleriyle ba¤lant›l› özellikleri vard›r. Osmanl›lar Balkan
Savafl› s›ras›nda Avrupa s›n›rlar›nda toprak, nüfus ve askeri prestij kaybetmifllerdi. Birinci Dünya Savafl›’nda ise bu kay›plar› telafi etmeyi hatta Kafkaslar’da ve Orta Asya’da alacaklar› toprak ile daha fazlas›n› ele geçirmeyi umuyorlard›. Jön Türk ‹ttihatç›lar için Ruslar yaln›zca kafir de¤il ayn› zamanda
Kafkasya’n›n güneyinde yer alan ve Türk-‹slam anavatan›n›n parças› olarak
gördükleri bölgeleri iflgal eden istilac›lard›.
Savafl›n ilk y›llar›nda Osmanl›lar özellikle Pan-‹slamizm’i vurguluyorlard›.
‹ttihatç›lar ihtilal ve savaflla geçen befl y›ldan sonra etnik ve dini yönden daha önce hiç olmad›¤› kadar homojen bir ‹mparatorlu¤u miras ald›larsa da yine de eski ‹slam retori¤ini kullan›yorlard›. Feroz Ahmad’›n da belirtti¤i gibi:
‹deolojilerinde yer alan üç unsuru da – Osmanl›c›l›k, ‹slam ve milliyetçilik – terk edemiyorlard› ve yapabilecekleri tek de¤ifliklik her
2 Tebriz’de da¤›t›lan tarihi belirsiz el ilan›.
3 Serge A. Zenkovsky, Pan-Turkism and Islam in Russia (Cambridge-Massachusetts: Harvard University Press,
1960), 127-128.
30
ATABAK‹
Teflkilat-› Mahsusa’n›n ‹ran, Kafkasya ve Orta Asya Faaliyetleri
birinin ne kadar vurguland›¤›yd›. Türkler say›sal olarak en önemli topluluk haline gelseler de en çok vurgulanan milliyetçilik de¤il
‹slam’d›; yaln›zca baflkentteki baz› entellektüeller Türk milliyetçili¤ini ciddiye al›yorlard›. Ancak içinde Ziya Gökalp gibi önde gelen
Türkçüleri bar›nd›rmas›na ra¤men ‹ttihak ve Terakki Cemiyeti
‹slam’a ba¤l› kald›. ... Ayr›ca, ‹slam ve Osmanl›c›l›k ‹slam dünyas›n›n geneli, özellikle de M›s›r ve Hindistan ile Çar’›n Müslüman
tebaas› için hâlâ oldukça çekiciydi … Bir ‹slamc› olan Said Halim
Pafla’n›n [prens ve M›s›r’› yöneten ailenin bir üyesi, belli ki Türkçe’yi pek iyi bilmiyordu bile] Haziran 1913’te veziriazam olarak
atanmas› tesadüf de¤ildi.4
Ancak ‹ttihatç›lar›n Pan-Türkizm reçetesi Balkan yar›madas›, Kafkaslar
ve Orta Asya’da yaflayan Türki halklar› hedef al›rken Pan-‹slamist politika
hâlâ daha çok Yak›n ve Orta Do¤u ile Hindistan alt k›tas›na kadar olan halklar› hedefliyordu. Karma etnik yap›s› nedeniyle ‹ran ve Orta Asya’da bu iki
takti¤i birlikte uyguluyorlard›, burada Pan-Türkizm ve Pan-‹slamizm bir kar›fl›m olarak zerkediliyordu.
Büyük Savafl’›n ilk günlerinden bafllayarak Almanlar da Osmanl›lar’›n
Pan-Türkist hatta Pan-Osmanl› propagandas› yerine Pan-‹slamist propaganda kulland›klar›n› görmek istediklerini belirtiyorlard›. Almanlar uzun dönemli stratejilerinde Osmanl›lar’›n Pan-‹slamist propaganda yapabilme yetene¤ine güveniyorlard›, bunu ‹ttifak devletleri’nin konumunu tehdit etmek için kullanacaklard›. 5 A¤ustos 1914’te Alman genelkurmay baflkan› daha önce D›fliflleri Bakanl›¤›’na gönderdi¤i bir rapora at›fta bulunmufltur:
. . . Hindistan, M›s›r ve Kafkaslar’da ayaklanmalar ç›karmak çok
büyük öneme sahiptir. Türkiye ile yap›lan anlaflma D›fliflleri Bakanl›¤›’na ‹slam dünyas›nda fanatizmi canland›rarak bu plan›
mümkün oldu¤unca uygulama f›rsat› verecektir.5
Almanlar ve Osmanl›lar aras›ndaki iflbirli¤i Jacob Landau’nun “dan›flma”6
olarak tan›mlad›¤› kavrama dayanmaktayd›. A¤utos 1915’te Afganistan Emiri Nasrullah Han’a, Osmanl› Sultan› ve Alman Kaiser’inden gelen bir mesaj
tafl›yan bir Türk-Alman heyeti gönderildi.7 Dahas› “Berlin’deki ortak bir toplant›ya dair en az iki rapor vard›. Berlin’deki Osmanl› elçisi ve askeri ataflesi,
4 Feroz Ahmad, The Making of Modern Turkey (Londra: Routledge, 1996), s. 39.
5 Philip H. Stoddard, The Ottoman Government and the Arabs, 1911 to 1918: A Preliminary Study of the
Teflkilat-i Mahsusa, Princeton University, Doktora tezi, 1963, University Microfilm Inc., Ann Arbor,
Michigan, s. 17.
6 Jacob M. Landau, The Politics of Pan-Islamism, Ideology and Organisation (Oxford: Oxford University Press,
1990), 106.
7 Lal Baha, “Activities of Turkish Agents in Khyber”, Journal of Asiatic Society of Pakistan, 14/2 (1969): 185192.
31
kebikeç / 24 • 2007
baz› Türk ve Arap ileri gelenleri ve yeni kurulan “Rusya’daki Türk-Tatar Müslüman Haklar› Komitesi”nden dört temsilci Mart 1916’da bu toplant›lar›n ilkine kat›ld›lar. Eylül 1916’daki ikinci toplant›da Enver Pafla, Türkiye, Afganistan, ‹ran, Orta Asya, M›s›r ve Kuzey Afrika’dan gelen Müslümanlardan oluflan bir delegasyona liderlik etti”.8 Bunun yan› s›ra ‹stanbul, Berlin ve Bern’de
ortak Osmanl›-Alman denetim bürolar› kuruldu”.9
Ancak Almanlar›n flevki uzun sürmedi. Arap cephelerinde üstüste u¤rad›klar› hayal k›r›kl›klar›ndan ve özellikle de Haziran 1916’daki10 Arap isyan› ile Said Halim Pafla’n›n fiubat 1917’deki istifas›ndan sonra, Osmanl›lar
propaganda kampanyalar›n› daha Pan-Türkist boyutta yeniden biçimlendirdiler. ‹stanbul’da ‹ttihatç›lar Abdülhamid’in eski tarz ‹slami retori¤inin yeni
topraklar getirmemekle kalmay›p çökmekte olan ‹mparatorlu¤un yapboz parçalar›n› bir araya getirmeye de yetmeyece¤ine daha fazla ikna oldular.11 Bunun sonucunda Pan-Türkizm’e dönüfl kendini belli etti. Pan-Türkizm politikas› ayn› zamanda Kars ve Batum yolunu açan Rus-Osmanl› ateflkesi ile de
ba¤lant›l›yd›. Haziran 1918’de burada biraraya gelen Enver Pafla’n›n ordusu
Üçlü ‹tilaf’la yap›lan ve tatmin edici olmayan ateflkes anlaflmas›n› ard›ndan
direniflin merkezini oluflturacakt›. Bunun sonucunda, “Alman hükümeti Enver Pafla’n›n Pan-Türkizm’e gittikçe daha fazla dayanarak Pan-‹slamizm’i ihmal etmesini ortak savafl çabalar›n›n gerçekleflmesinin önünde bir engel olarak görüyordu. Bu, özellikle 1918’e gelinip de Almanlar kendi savafl amaçlar›n› Müslüman yanl›s› propaganda alt›na gizlemeyi b›rakt›¤› ve Enver Pafla’n›n Orta Asya planlar› ile do¤rudan z›tlaflmaya bafllad›¤› zaman gerçekleflmiflti”.12
Birinci Dünya Savafl›’n›n arifesindeki Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda ‹ttihatç›lar Pan-Türkizm ve Pan-‹slamizm hakk›nda hemen hemen ayn› görüfllere
sahip olsalar da lider kadrolar›n›n her seviyesinde çok ihtiyaç duyulan görüflbirli¤inden yoksundular. Meflrutiyetçilerin libreal kanad› olan Ahrar F›rkas›
ve Mehmed Kamil Pafla liderli¤indeki muhafazakârlar ile durmak bilmeyen
çarp›flma ve çat›flmalarla geçen befl y›l›n ard›ndan ‹ttihat ve Terakki en so8 “Rapor 16 Ekim 1916’da ‹talyan Bahriye Nezareti’nce yaz›lm›flt›r. Bir kopyas› Frans›zca olarak burada bulunabilir: Chateau de Vincent (Paris), Archives de l’Armee de Terre , Archives de la Guerre, 7N2104. 28 Ekim
1916’da Frans›z Harbiye Nezareti’ne gönderilen istihbarat raporu.”.
9 Rudolph Peters, Islam and Colonialism: The Doctrine of Jihad in Modern History (Lahey, 1979), 93. T. R.
Sareen, Indian Revolutionary Movement Abroad, s. 163-4.
10 Arap isyan› ile ilgili yeni bir çal›flma için bkz. Efraim Karsh ve Inari Karsh, “Myth in the Desert, or Not the
Great Arab Revolt”, Middle East Studies 33/2 (1997): 267-312.
11 Abdülhamid’in Pan-‹slamist ajanlar›n›n Orta Asya’daki faaliyetleri hakk›nda daha eski bir kaynak için bkz.
Count K. K. Pahlen, Mission to Turkistan (Londra: Oxford University Press, 1964), 43, 49.
12 Philip H. Stoddard, a.g.e., 21.
32
ATABAK‹
Teflkilat-› Mahsusa’n›n ‹ran, Kafkasya ve Orta Asya Faaliyetleri
nunda Ocak 1913 darbesi ile iktidar›n› sa¤lamlaflt›rm›flt›. Buna ra¤men iktidar kadrosu içindeki çeflitli fraksiyonlar varl›¤›n› tehdit ediyorlard›. Osmanl›
Dahiliye Naz›r› Talat Pafla ‹ttihat ve Terakki’nin örgütlenmesini yönlendirirken Enver Pafla tüm askeri iflleyifli kontrol etmekteydi. ‹ttihat ve Terakki yüzünden hayal k›r›kl›¤›na u¤rayan Enver Pafla kendi politikas›n› hükümetten
ba¤›ms›z olarak takip ediyordu. Enver Pafla ve Talat Pafla (Talat Enver’i s›kl›kla askeri istibdad kurabilecek biri olarak betimlemekteydi) aras›ndaki fliddetli güvensizlik kendisini en çok Teflkilat-› Mahsusa’n›n kuruluflu ve faaliyetlerinde gösteriyordu.
Büyük Türk vatan›n› kurma hayalini kendi denetiminde gerçeklefltirmek
için 1913’te Enver Pafla Osmanl› gizli servislerinden birini, Teflkilat-› Mahsusa’y›, geniflletti. Teflkilat-› Mahsusa bafllang›çta Balkanlar’daki bir dizi Osmanl› askeri yenilgisinin ard›ndan burada gerilla savafl› düzenlemek ve “kendisinin (Enver Pafla’n›n) Osmanl› devletinin güvenli¤ine karfl› çifte tehdit olarak gördü¤ü yerli ayr›l›kç› hareketler ve Avrupa sald›rganl›¤› ile bafla ç›kmak”13 için kurulmufltu. “Üzerine infla edildi¤i ideolojik temeller ve uygulayaca¤› politikalar aç›kça tan›mlanmam›fl” olsa da “t›pk› kendisinden sorumlu
olan hükümet yetkililerinin yapt›¤› gibi örgütün ajanlar›n›n da geleneksel Osmanl›c›l›k kavram›na sahte ba¤l›l›k göstermelerine ra¤men asl›nda Pan-‹slamizm ve Pan-Türkizm kavramlar›na dayanmaktayd›.”14 Osmanl› ‹mparatorlu¤u Birinci Dünya Savafl›’na girdi¤i zaman Teflkilat-› Mahsusa’n›n görevi de
güncellenmiflti. “Enver Pafla’ya ba¤l› küçük gizli bir grup olmak yerine yeniden düzenlenerek Harbiye Nezareti içinde yar› aç›k bir statüye kavuflmufltu
ancak Enver’in do¤rudan kontrolü alt›nda kald›”.15 Art›k bilindik istihbarat
toplama, casusluk ve karfl› casusluk faaliyetlerinin yan› s›ra “Türklerin ve di¤er Müslümanlar›n ‹tilaf Devletleri’ne karfl› seferber edilmesini amaçlayan
genifl bir Pan-‹slamist ve Pan-Türkist propaganda kampanyas› bafllatmak” 16
için de çal›fl›yordu.
Dahas›, kuruluflunun ilk aflamalar›ndan itibaren Teflkilat-› Mahsusa’n›n
ana kurucusu olarak Enver Pafla’n›n teflkilat›, Talat Pafla’n›n hizbi ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Cemal ve Talat paflalar taraf›ndan kurulan di¤er istihbarat örgütlerinin (Dahiliye Nezareti’ne ba¤lanan Gizli Polis gibi)17 hüküm
sürdü¤ü ‹ttihat ve Terakki’nin örgütsel a¤›na bir alternatif olarak kullanma
13
14
15
16
17
a.g.e., s. 1.
a.g.e., s. 55.
a.g.e., s. 58.
Arif Cemil, I. Dünya Savafl›nda Teflkilat-› Mahsusa (‹stanbul: Arba Yay›nlar›, 1997), 11.
Bu istihbarat örgütlerinin yan›na Osmanl› Erkan-› Harb’ine ba¤l› istihbarat birimi de eklenebilir.
33
kebikeç / 24 • 2007
niyetinde oldu¤u belli olmufltu. Böylece Teflkilat-› Mahsusa’n›n “en önemli görevlerinden biri Cemal Pafla ve Talat Pafla’n›n liderli¤indeki benzer örgütlerin
çabalar›na karfl› durmak ve bu üç azimli adam aras›ndaki hassas dengeyi bozmakt›. Enver Pafla’n›n ajanlar›na verdi¤i emirler di¤er örgütün faaliyetlerinden haberdar olmak ve Cemal Pafla ile Talat Pafla’n›n kendi güçlü konumunu
zay›flatmalar›n› engellemek üzere tasarlanm›flt›”.18
Teflkilat-› Mahsusa’n›n kurulmas›n›n hemen ard›ndan Enver Pafla eski ‹ttihat ve Terakki sekreterleri aras›ndan bir grup ajan seçerek Kafkas ve ‹ran
s›n›rlar›na gönderdi. Bunlar›n aras›nda Haci Sami Kuflçubafl›zade19, Hamal
Ferit, Hasan Basri ve Memduh fievket de vard›. Ancak Enver Pafla’n›n faaliyetlerini duyunca Talat Pafla da ‹ttihat ve Terakki’nin önde gelen üyelerinden
bir grup oluflturarak bu kiflileri ayn› bölgeye farkl› emirlerle gönderdi. Talat
Pafla’n›n ajanlar› Kuzey Kafkasya’da görevlendirilen Dr. Bahaettin fiakir20,
‹ran’da görevlendirilen Ömer Naci21 ve Rufleni Bey22 ile Afganistan’a gönderilern Süleyman fiefik Pafla, Rauf Bey ve Ubeydullah Efendi idi23.
Hem Enver Pafla’n›n hem de Talat Pafla’n›n misyonlar›n›n en dikkat çekici
yönü gereken lojistik destekten yoksun olmalar›yd›. Örne¤in, Osmanl› Harbiye Nezareti’nde bölgenin detayl› bir haritas› bile bulunmamaktayd›.24 Buna
k›s›tl› bir bütçe ve deneyimsiz ajanlar da eklenince Teflkilat-› Mahsusa daha
dezavantajl› durumda olamazd›. Farsça ve Rusça bilen bir avuç dolusu vas›fl›
ajan da Osmanl› hükümeti ve ordusu içindeki politik bölünmeden dolay› engelleniyorlard›. ‹ran misyonunun Farsça konuflabilen tek üyesi Binbafl› Rufleni Bey’di. Sadece bir kaç y›l sonra, Enver Pafla kendi korumas› alt›ndaki bafla18 Philip H. Stoddard, a.g.e., s. 5.
19 Haci Sami Kuflçubafl›zade Teflkilat-› Mahsusa’n›n önde gelen liderlerinden olan Eflref Kuflçubafl›zade’nin
kardeflidir. Savafltan önce Teflkilat-› Mahsusa taraf›ndan Hindistan’a, savafl›n bafllamas›n›n ard›ndansa Rus
Türkistan›’na gönderilmifltir. Savafltan sonra Enver Pafla ile tan›flm›fl ve onu Basmac›lara kat›lmaya teflvik
etmifltir. Enver Pafla’n›n ölümünün ard›ndan bir süre bölgedeki Bolflevik karfl›t› gerilla faaliyetlerine devam etmifl
ancak yaraland›ktan sonra Türkiye’ye dönmeye karar vermifltir. 1927’de s›n›r› geçmeye çal›fl›rken Türk jandarmalar taraf›ndan öldürülmüfltür. Bkz. Zeki Velidi Togan, Bugünkü Türkili Türkistan ve Yak›n Tarihi (‹stanbul,
1981) 465-469. fievket Süreyya Aydemir, Makedonya’dan Ortaasya’ya Enver Pafla, Cilt III (‹stanbul: Remzi
Kitabevi, 1978), 590. Hüsameddin Ertürk, ‹ki Devrin Perde Arkas› (‹stanbul: Remzi Kitabevi, 1964), 192-193.
20 Dr. Bahattin fiakir’in yaflam›n›n ayr›nt›l› hikayesi için bkz. Hikmet Çiçek, Dr. Bahattin fiakir - ‹ttihat ve
Terakki’den Teflkilat-› Mahsusa'ya Bir Türk Jacobeni, ‹stanbul: Kaynak Y., 2004.
21 Ömer Naci’nin biyografisi için bkz. Fethi Tevetoglu, Ömer Naci (‹stanbul: Devlet Kitaplar›, 1973).
22 Rufleni Bey (sonra Rufleni Bark›n), 1884’te Girit’te do¤du, Harbiye’yi bitirdikten sonra Teflkilat-› Mahsusa’ya
kat›ld›. Farsça ve Arapça bilgisi nedeniyle Teflkilat-› Mahsusa’n›n ‹ran faaliyetleri için en iyi aday oldu.
‹ran’da çal›fl›rken, Teflkilat’taki çal›flma arkadafllar›yla ve ‹ran’daki Osmanl› ordusu kumandanlar›yla
fliddetli görüfl ayr›l›klar› yaflad› ve sonunda Teflkilat’tan ayr›ld›. Savafl›n sonunda ‹stanbul’a döndü ve
flehirdeki Pan-Türkist kulüplere kat›larak bütün Türkler için tek vatan ça¤r›s›n›n önderlerinden oldu.
Cumhuriyet döneminde siyasal bir parti kurdu ve yeni meclise seçildi (Bkz. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Albümü 1920-1991, Ankara: TBMM, 1994).
23 Arif Cemil, a.g.e., s. 13.
24 fievket Süreyya Aydemir, a.g.e., s. 190.
34
ATABAK‹
Teflkilat-› Mahsusa’n›n ‹ran, Kafkasya ve Orta Asya Faaliyetleri
Hürriyet Kahramanlar›: Ohrili Eyüp Sabri, Erkân-› Harp Enver Bey, Resneli Niyazi Bey.
r›l›, oldukça deneyimli ve çokdilli bir ajan olan Yusuf Ziya’y›25 gönderince Teflkilat-› Mahsusa’n›n faaliyetlerinde koordinasyondan bahsetmek mümkün hale geldi. ‹ran misyonu, Ömer Naci ve Rufleni Bey, buradaki ba¤lant›lar›n› kolaylaflt›rmak için ‹ran meflrutiyet hareketinin (1905-11) mücahitlerinden
Emir Hiflmet’i gizli görevlerinde kendilerine efllik etmek üzere ça¤›rd›lar.
‹ran ve Kafkaslar’a gitmek üzere ‹stanbul’dan ayr›lan Enver Pafla’n›n misyonu karargâhlar›n› Trabzon’da kurarken Talat Pafla’n›n Bahaeddin fiakir önderli¤indeki ajanlar› Erzurum’u karargâh olarak kullanmaya karar verdiler.
K›sa süre sonra ‹stanbul’un bask›s› ile Bahaeddin fiakir Trabzon’a çekildi. Birleflen Teflkilat-› Mahsusa yaln›zca Kafkaslar ve Rus Türkistan’›ndaki Türk25 Yusuf Ziya Talibzade 1877’de Gürcistan’›n Borçal› kentinde do¤mufltur. Babas› Kafkas bölgesinde yüksek
dereceli bir molla idi. Yusuf çocukken annesi onu (kardefli Abdullah, daha sonra Abdullah fiaik ile birlikte)
okumas› için Meflhed’e götürmüfltür. Buradaki ö¤retmeni Yusuf’un daha sonra ad›n› alaca¤› Ziya adl›
muhalif bir Anadolu Türk’üydü. Meflhed’de ilkö¤retimini tamamlad›ktan sonra Kerbela’ya giderek dini ilimler çal›flm›fl ve molla olmufltur. 1899’da Bakü’ye dönerek kariyerine Hac› Zeynelabidin Tagiyev hizmetinde
çevirmen olarak çal›flarak bafllam›flt›r. Tagiyev’in emriyle Keflfü’l-Hakaik‘i Azeri diline çevirmifltir ve
çevirinin üç kopyas› ‹ran fiah›na, Afganistan Emirine ve Osmanl› Sultan›na hediye edilmifltir. Yusuf Ziya
Sultan’›n kopyas›n› kendisi sunmufltur ve 1907’de ‹stanbul’dayken ‹ttihat ve Terakki’ye kat›lm›flt›r. Bunun
ard›ndan 1912’de Osmanl› ordusuna kat›larak Balkan Savafl›’nda cesurca savaflm›fl ve pafla unvan›n›
alm›flt›r. Balkan Savafl›’ndan sonra Osmanl› Gizli Servisi ajan› olarak bir süre ‹ran Azerbaycan’›nda
kalm›flt›r. Azerbaycan’›n Bolfleviklerce ele geçirilmesinden sonra geçici olarak Bolfleviklere kat›lm›fl ve
birkaç ay Nahcivan’da yaflam›flt›r. Daha sonra Türkistan’ da Enver Pafla’ya kat›larak yard›mc›s› olmufltur.
Enver’in ölümünün ard›ndan Afganistan’a kaçmaya çal›fl›rken Amu Derya’da bo¤ulmufltur. Yusuf Ziya’n›n
kiflili¤i için bkz. ATASE, K. 1829, D. 56/7, F.1-43.
35
kebikeç / 24 • 2007
Müslüman halk› de¤il, ‹ran Azerilerini de seferber etmeyi amaçlayan Kafkasya ‹htilal Cemiyeti’ni kurma karar›n› burada verdi.26 Ancak, bu aflamada yandafllar›n› Türk Turan anavatan›n› kurmaya teflvik ettiklerine dair bir ipucu
yoktu. Osmanl›lar’›n Azerbaycan’daki Pan-‹slamist ça¤r›s› daha çok geneldi ve
“kendilerini ‹slam düflmanlar›n›n boyunduru¤undan kurtarmak üzere” 27 Hilafet dünyas›na kat›lmalar› için bölgenin yaln›zca Türk de¤il Kürtler dahil olmak üzere Türk olmayan halklar›na da hitap ediyordu
Kafkasya ‹htilal Cemiyeti’nce ‹ran, Kafkaslar ve Rus Türkistan›’nda da¤›t›lan pek çok duygu yüklü el ilan›nda bölge Müslümanlar›na flu ça¤r› yap›l›yordu:
… Y›llarca ‹slami miras›m›z› ezip geçen ve bulduklar› her f›rsatta
kahraman o¤ullar›m›z› katledip masum k›zlar›m›z›n ›rz›na geçen
Rus katillere karfl› Müslümanlar›n ayaklanma vakti gelmifltir.
Müslümanlar› yeryüzünden silmeye çal›fl›yorlar. ...Ancak Cenab-›
Hak Ruslar’a hakettiklerini vermifltir. Büyük Almanya ve Avusturya kuvvetlerince a¤›r yenilgiye u¤rat›lm›fllard›r ve art›k hükümdarl›klar› tamamen çökmek üzeredir. Yeryüzündeki 300 milyon Müslüman’›n halifesi olan Padiflah›m›z, peygamberimizin son
kutsal cihad için tüm Müslümanlar› seferber etme ça¤r›s›n› kabul
etmifltir. Ey ümmet-i Muhammed! Art›k silahlar› kuflanma ve e¤er
bizimle olsayd› peygamberimizin üstlenece¤i görevi yerine getirmenin, Rus kafirleri yeryüzünden silmenin zaman›d›r.28
Aral›k 1914’te Osmanl›lar Ruslar’›n Erzurum’a ilerleyifllerine karfl›l›k vermifl ancak Ocak 1915’te Sar›kam›fl Muharebesi’nde Kafkas k›fl› için yeterli donan›m› ve erza¤› olmayan Osmanl›lar savafltaki en büyük yenilgilerinden birini alm›flt›. Kuzeyde de a¤›r kay›plara u¤rayan Osmanl›lar, güney s›n›rlar›n›
kuvvetlendirmeye karar verdiler ve 14 Ocak’ta kuvvetlerinin büyük k›sm›n›
Tebriz’e kayd›rd›lar. Rus ordusu halen Tebriz’de oldu¤u için iki ordunun yüzleflmesi kaç›n›lmaz görünüyordu. Rus birlikleri Tebriz’de Osmanl›lar’la bir askeri çat›flmadan kaç›nm›fllar ve Tebriz’i boflaltm›fllarsa da Osmanl›lar yine de
Tebriz’i ellerinde tutamam›fllar ve Mart 1915’te Ruslar›n karfl› ata¤› ile flehirden ç›kar›lm›fllard›.29
Sar›kam›fl yenilgisi gerçekten de Osmanl›’n›n Kafkaslar, Rus Türkistan› ve
nüfusunun ço¤u Türk dillerini konuflan Kuzey ‹ran’daki yay›lma politikalar›n›n dönüm noktas›yd›. Bu yüzden, Pan-‹slamizm’i daha fazla vurgulamak için
26
27
28
29
Arif Cemil, a.g.e., s. 32.
a.g.e.
a.g.e., s. 33-34.
Orbay, R., “Hat›ralar”, Yakin Tarihimiz, Cilt I (‹stanbul, 1963), 16-29.
36
ATABAK‹
Teflkilat-› Mahsusa’n›n ‹ran, Kafkasya ve Orta Asya Faaliyetleri
1915’in bafl›nda Osmanl›lar Kerbela ve Necef’teki fiii dini liderlere yaklaflt›lar
ve ‹tilaf devletlerine karfl› cihad ilan eden bir dizi fetva almay› baflard›lar.30
Tabii ki Osmanl›lar’›n bu hareketi savafl müttefiki olan Almanlar taraf›ndan
s›cak karfl›land›.
Necef, ‹ran’a elçiler göndererek cihad konusunda ‹ranl› din adamlar› ile
mümkün oldu¤unca fazla uyum sa¤lamaya çal›fl›yordu. Örne¤in Hac› Hüseyin
Kumi ‹ranl› ulemay› Büyük Savafl s›ras›nda Mihver’in taraf›na geçerlerse ülkenin yarar›na olaca¤›na ikna etmek için Meflhed’e gönderilmiflti.31 Ancak
‹ran fiii hiyerarflisi içindeki kifliler aras›nda Necef’ten gönderilen cihad ça¤r›s›na dair bir görüfl birli¤i yoktu. Meflhed’li Aga Mirza ‹brahimi gibi baz› dinadamlar› kiflilerin istedikleri gibi davranabilece¤ini söyleyerek kay›ts›z davran›rken Sünni olan Türkler de dahil olmak üzere savafl› iki kafir taraf›n savaflmas› olarak gören Aga Seyyid Ali Sistani gibileri de bulunmaktayd›. Aga Seyyid R›za Kuflani’nin hükmüne göre Ruslar Türkler’e tercih edilmeliydi, zira
Hristiyan olduklar› için Muslümanlar’›n dinlerine kar›flabilecek durumda de¤illerdi.32 Di¤er yandan Naibü’t-Tevliyyet (Meflhed’deki kutsal ibadet yerinden sorumlu dinadam›) “durmadan ‹ran’›n Türkiye ve Almanya ile gizli bir anlaflma yapt›¤›na ve yak›nda savafl ilan edece¤ine dair muz›r dedikodular yaymakta” idi.33
Sar›kam›fl yenilgisinin ard›ndan Osmanl› askeri gücü ‹ran’›n bat› s›n›rlar›nda, yani güney Kürdistan’da yo¤unlaflm›flt›. Teflkilat-› Mahsusa’n›n karargâh› resmi olarak Tahran’a tafl›nm›fl ve Osmanl› Elçili¤i’nin askeri ataflesi
Ömer Fevzi yönetici olarak atanm›flt›.34 Savafl›n sonuna kadar devam eden görev süresi boyunca Ömer Fevzi ‹ttifak Devletleri’ne destek toplamak için ‹ranl›lar’›n Rus ve ‹ngiliz karfl›t› hislerini büyütmeye çal›flt›. Bu görevin beklenenden daha çetin oldu¤u ortaya ç›kt› çünkü ‹ranl›lar’›n ço¤u kuvvetli Osmanl›
karfl›t› hislere de sahiplerdi. Y›llar boyu süren güvensizlik yüzy›ll›k s›n›r anlaflmas›n›n Osmanl›larca ihlali ile daha da kuvvetlenmiflti. Osmanl› birlikleri
‹ran Azerbaycan›’n› iflgal ettikleri zaman samimiyetleri derhal sorgulanmaya
bafllanm›flt›. Geçen zaman ve ‹hsan Bey (Kermanflah’taki Osmanl› bölüklerinin kumandan›) gibi Osmanl› subaylar›n›n ‹ranl›lar’a kötü muamelesi ile birlikte Ömer Fevzi ordunun yöntemlerini yüksek sesle elefltirmeye bafllad›; sal30 ATASE, K. 1828, D. 14/1, F. 1-6, F. 1-30. Bu emirlerin detaylar› için bkz. Muhammad Hassan Kavusi ‘Araqi
31
32
33
34
ve Nasrollah Salihi (ed), Jihadiyyeh: Fatawi-i Jihadiyyeh-i ‘Olama va Maraji‘-i ‘Izam darJjang-i Jahan-i
Avaal (Tahran: Asnad, 1996).
F.O. 248/1113, Mashhad Diary, no. 6, 6 fiubat 1915.
a.g.b.
a.g.b.
ATASE, K. 1848, D. 111/140, F. 1-3, D. 32/25, F. 33.
37
kebikeç / 24 • 2007
d›rgan bir askeri yaklafl›m kendi propaganda planlar›n›n alt›n› kaz›yordu. Bunu izleyen tart›flma ‹hsan Bey’in Ömer Fevzi’yi görevinden almas›yla son buldu.35 Ömer Fevzi ancak ‹ran’›n ‹ttifak taraftar› koalisyonunun lideri olan
Prens Nizam al-Saltana’n›n araya girmesi ve Ba¤dat valisi ve Osmanl› Alt›nc› Ordusu’nun kumandan› olan Halil Pafla’ya rica etmesi sayesinde önceki görevlerine devam edebildi.36
‹ran’daki Teflkilat-› Mahsusa’n›n bafl›na getirildi¤inde Ömer Fevzi’nin ilk
görevi ‹ran’da genifl tabanl› bir ‹ttihad-› ‹slam oluflturmakt›. Ancak “politik
zihniyetli ‹ranl›lar’›n bu projedeki Osmanl› hegemonyas›ndan endifle duydu¤unu ve ‹ttihad-› ‹slam’› ‹ran’›n egemenli¤ine bir tehdit olarak gördü¤ünü”37
bir kez daha farketti. Bu yüzden, partinin ad›n› Cemiyet-i Difai‘-i ‹slam (‹slam› Savunma Cemiyeti) olarak de¤ifltirmeye karar verdi; bu, tüzü¤ünde aç›kça
belirtilmifl “cemaatin kuruldu¤u her ülkede kendi yöneticisinin, fiah ya da
Emirin, Cemiyet-i Difai’’nin yerel flubesinin lideri olarak kabul edilece¤ine”38
dair bir madde bar›nd›ran uluslarüstü bir a¤ olacakt›.
Teflkilat-› Mahsusa faaliyetlerini ‹ran demokratlar› aras›nda düzenledi¤i
kampanyalarla a¤›rl›kl› olarak baflkent ve çevresinde yürütse de, Hazar Denizi bölgesindeki Cengeli39 isyan›n›n lideri olan Küçük Han ile ba¤lant› kurarak
ikinci bir politik cephe açt›. Küçük Han’›n Gilan’da bir ‹ttihad-› ‹slam partisi
kurdu¤u haberini almas›n›n ard›ndan Teflkilat-› Mahsusa Küçük Han’›n faaliyetlerini gündeminde ön s›ralara oturttu.40 Ancak ilk ba¤lant›y› kuranlar
Cengeliler oldu. Kas›m 1915’te Küçük Han Osmanl›lardan cephane almak
amac›yla Tahran’daki Osmanl› Elçili¤i’ne gizli bir heyet gönderdi.41 Bu heyetin üyelerinden Mirza Ali Han Talikani’ye göre Ömer Fevzi ile görüflmeleri s›ras›nda Ömer Fevzi’nin Cengeliler’e maddi yard›m sa¤lamaya haz›r olmas›na
ve bu konudaki büyük heyecan›na ra¤men Küçük Han’a silah veya cephane
veremeyece¤i belli olmufltu. Yine Talikani’ye göre, Osmanl›’n›n askerî öncelikleri Hamedan ve Kermanflah gibi baflka bölgelerdi. Dahas›, k›s›tl› olan (Tah35
36
37
38
39
ATASE, K. 3649, D. 213, F. 31-6.
ATASE, K. 3649, D. 213, F. 31-4.
ATASE, K. 3649, D. 213, F. 15.
a.g.b.
Cengeli Hareketi (‘Orman Hareketi”, cengel Farsça orman demektir), kuzey ‹ran’da, Hazar’›n güneyinde
Gilan ormanlar›nda üslenmifl devrimci bir harekettir. 1914’te bafllayan ayaklanma, gerilla savafl› biçimini
kazanm›fl ve Rusya ve ‹ngiltere kuvvetlerini yurttan atarak anayasay› yeniden yürürlü¤e sokma amac›yla
1921’e kadar devam etmifltir. Merkezi hükümetin bask›lar› kadar hareketin iç çat›flmalar› da Cengeli
Hareketi’nin trajik sonunu getirmifltir. Modern ‹ran’da hareketin önderi, Gilak etnik kökenli Mirza Küçük
Han (1880-1921) anti-emperyalist ve anayasac› ulusal kahraman olarak de¤erlendirilmektedir. Cengeli
Hareket’in ayr›nt›l› tarihi için bkz. Cosroe Chaqueri, The Soviet Socialist Republic of Iran, 1929-1921, Birth
of the Trauma (Londra, University of Pittsburg Press, 1995).
40 ATASE, K.1831, D. 8035/17, F. 43
41 ATASE, K. 4276, D. 53/584, F. 47.
38
ATABAK‹
Teflkilat-› Mahsusa’n›n ‹ran, Kafkasya ve Orta Asya Faaliyetleri
ran’da depolanm›fl) cephaneleri zaten Emir Hiflmet ve Ali Han Savadkuhi’ye
da¤›t›lm›flt›. Osmanl›lar’la Tahran’da yapt›klar› görüflmenin ard›ndan Cengeli heyeti Ömer Fevzi’nin arac›l›¤›yla Tahran’daki Alman elçili¤ini ziyaret etmifl ve burada kendilerine Alman Krupp fabrikas›nca imal edilen cephanelerin yan› s›ra çeflitli patlay›c› cihazlar da gösterilmiflti. 42
Cengelilerle tan›flmas›n›n hemen ard›ndan Enver Pafla’ya yazd›¤› mektupta
Ömer Fevzi Küçük Han’›n ricas›na olumlu yaklaflm›fl ve flunlar› belirtmiflti:
Küçük Han 300 ‹ttihad-› ‹slam mücahidi ile birlikte stratejik
Refld-Kazvin yolu üzerindeki Manjil’de bulunan da dahil olmak
üzere tüm köprüleri sabote edebilir. Dahas›, Cengeliler’in yard›m›yla ana hedeflerimizden biri olan Hazar Denizi’ndeki Rus filosuna sald›rabiliriz. Kendileriyle konuflmam s›ras›nda amaçlar›na
ba¤l›l›¤›m› gösterdim ve ihtiyaç duyduklar› cephaneyi almalar›
için para teklif etmekte ›srarc› davrand›m, ancak teklifimi geri çevirdiler ve maddi yard›ma de¤il cephaneye ihtiyaç duyduklar›n›
belirttiler.43
Enver Pafla’n›n birkaç ay sonra kendi elçisi Hüseyin Efendi’yi Gilan’a göndermesi hiç flüphesiz Ömer Fevzi’nin mektubu sonucunda olmufltur.44 Hüseyin Efendi Cengeliler’e 300 tüfek teslim ederken, Enver Pafla’n›n arma¤an›
olan ve üzerinde “Mücahid-i ‹slam Mirza Küçük Han’a” yazan k›l›c› da Küçük
Han’a sunmufltur. Zaman geçtikçe Cengeliler gittikçe Osmanl›’ya yak›nlaflm›flt›r.
Bir y›l sonra, 25 Kas›m 1916’da Küçük Han’a yazd›¤› mektubunda Ali ‹hsan Bey (Osmanl› onüçüncü bölü¤ünün kumandan›) “yaln›zca kiflisel baflar›lar› ile ilgilenip kendi ülkelerinin ihtiyaçlar›na ve Alem-i ‹slam düflüncesine s›rt›n› dönen eflraf ve ve afliret reislerini” 45 elefltirmifl ve Küçük Han’› “‹ran’› ‹ngiliz ve Rus boyunduru¤undan kurtarmak için verdi¤i cesur mücadeleden” 46
dolay› takdir etmiflti. Dahas›, Küçük Han’a ihtiyaç duydu¤u fazladan cephane42 Mohaamad Ali Gilak, Tarikh-i Inqilab-i Janga. Bi ravayat-i Shahidan-i ‘Ayni (Refld: Gilakan, 1992), 24-29.
Chaqueri Cengeliler üzerine yazd›¤› kitab›nda Cengeliler ve Almanlar aras›ndaki ilk temas›n 1917 yaz›nda
oldu¤unu belirtir. Dahas› “Küçük Han ve Almanlar Tahran’da 1917 yaz›ndan önce kesinlikle
karfl›laflmam›fllard›r,” demektedir. Bkz. Cosroe Chaqueri, The Soviet Socialist Republic of Iran, 1929-1921,
Birth of the Traum (Londra: University of Pittsburg Press, 1995), 129-130.
43 ATASE, K. 835/17, F. 1-43.
44 ‹brahim Fakhraii’ye göre Hüseyin Efendi Tebriz’li bir ‹ran Azerisiydi. ‹stanbul Üniversitesi’nde okumufl ve
daha sonra Kürdistan’da Ruslar’a karfl› çarp›flan Osmanl›lara kat›lm›flt›r. Cephanenin Küçük Han’a teslim
edilmesinin ard›ndan Hüseyin Efendi Cengeliler ile kalm›fl ve Cengeliler’in Homam’daki bir Rus garnizonuna yapt›¤› sald›r›lardan biri s›ras›nda öldürülene kadar bu grubun askeri faaliyetlerinde yer alm›flt›r.
‹brahim Fakhraii, Sardar-i Jangal (Tahran: Ilmi, 1972), 90-91.
45 ATASE, K. 4283, D. 63, F. 5-12.
46 a.g.b.
39
kebikeç / 24 • 2007
yi tedarik edece¤ine dair söz vermiflti.47 Ali ‹hsan Bey sözünü tuttu ve Ocak
1917’de Teflkilat-› Mahsusa’ya haber vermeden ve sadece Hükümet-i Muvakkat ile yap›lan bir anlaflmaya dayanarak Küçük Han’a göreceli olarak az miktarda cephane gönderdi.48
Hüseyin Efendi’nin Cengeliler’e yapt›¤› törensel ziyaretten k›sa bir süre
sonra Teflkilat-› Mahsusa’n›n ilk ajanlar› Gilan’a vard›. Aralar›nda Yüzbafl›
Yusuf Ziya, Ömer Efendi ve Osman Efendi de bulunmaktayd›.49 Yusuf Ziya
Cengelilerle Küçük Han’›n isyan›n›n sonuna dek süren yak›n bir iliflki bafllatm›flt›. Mart 1917’de Ba¤dat’›n düflmesinin ard›ndan Osmanl› ordusu ve Küçük Han aras›ndaki iliflki bozulmaya bafllad›. Yine de Teflkilat-› Mahsusa’n›n
Kuzey ‹ran ve Kafkaslar’da casusluk ve propaganda görevini yerine getirmek
üzere dolaflan ajanlar› için Küçük Han’›n Gilan’› göreceli olarak güvenilir bir
s›¤›nak olmaya devam etti. Hatta pek çok kereler Cengeliler Osmanl› ajanlar›na nakit para tedarik ettiler.50
Daha Kas›m 1915’te, Tahran’da Cengeli heyeti ile yapt›¤› görüflmenin ard›ndan Ömer Fevzi, Rus askeri hedeflerini ve bölgedeki stratejik öneme sahip
köprüleri sabote etmeleri için Kafkaslar’a Teflkilat-› Mahsusa’n›n üç ajan›n›
gönderdi. Bu operasyonun bafl›ndaki Ali Murtiza Efendi Tahran’› Kafkaslar’a
ba¤layan anayolun durumu hakk›nda detayl› bir rapor haz›rlamas›na ra¤men
herhangi bir sabotaj yapamad›. Bakü’deki Musavat Partisi kendisine gerekli
cephaneyi tedarik edece¤ini söylemesine ra¤men Rus misillemesinden korktu¤u için son anda bu sözünü tutamad›.
Musavatç›lar›n ve y›llar boyu önce Tahran sonra ‹stanbul’da geçirdi¤i sürgün hayat›ndan yeni dönen liderleri Muhammed Emin Resulzade’nin Osmanl› ajanlar› ile iflbirli¤i yapmakta tereddütlü davranmas› savafl boyu sürdürdükleri Ruslar’la iliflkilerini tehlikeye atmama politikas›n›n sonucuydu. Bakü’de Azerbaycanl› milliyetçilerce bas›lan Kaspii dergisi “Rus Müslümanlar›n› Almanya ve Türkiye’ye karfl› savaflta Ruslar›n yan›nda yer almaya” ça¤›r›yordu.51 Ruslar da Musavatç›lar’›n hareketlerini yak›ndan takip ediyorlard›.
Savafltan önceki y›llarda ‹stanbul’daki Pan-Türkist çevrelerle olan yak›n ba¤lant›lar›, Azerbaycanl›lar’›n “kültürel tercihleri”ni ve daha fazla kültürel
özerklik isteklerini52 kabul ederlerken bölgedeki dokunulmazl›klar›n› tehlike47 a.g.b.
48 ATASE, K. 4287, D.89/626, F. 5.
49 ATASE, K. 378, D. 842/1055, F.18.
50 ATASE, K. 1837, D. 44/41, F.1-26.
51 Serge A. Zenkovsky, a.g.e., s. 125.
52 Bu tip ça¤r›lardan biri de Muhammad Emin Resulzade’nin Aç›k Söz’de tefrika halinde bas›lan ve e¤itim sisteminde reform isteyen makalesi, “Mekteb ve Medrese”dir. Bkz.: Aç›k Söz, 133, 134, 135, 138, 143, 147 (1531 Mart 1916).
40
ATABAK‹
Teflkilat-› Mahsusa’n›n ‹ran, Kafkasya ve Orta Asya Faaliyetleri
Üçüncü Avc› Taburu Zabitan›;
Ka¤›tlarda: “Yaflas›n Hürriyet”, Manast›r, 1908.
ye atacak herhangi bir hareketi fliddetli bir biçimde bast›racaklar›n› gösteren
Ruslar üzerinde etkili olmufltu.
Bu yüzden, baflar›s›zl›¤›n›n ard›ndan Gilan’a dönen Ali Murtiza Bey benzer
bir ikinci misyon için para istemek üzere Teflkilat-› Mahsusa karargâh›na baflvurmufltu. Ancak Teflkilat-› Mahsusa’n›n ikinci operasyonu finanse edememesi yüzünden hayal k›r›kl›¤›na u¤rayan Ali Murtiza Bey maddi yard›m için yüzünü Cengeliler’e döndü, onlar da memnuniyetle yard›m ettiler. Ancak bu operasyonun da kaderi baflar›s›zl›k oldu.53
Teflkilat-› Mahsusa’n›n Tahran karargâh› Osmanl› gizli servisinin yaln›zca
‹ran ve Kafkaslar’daki faaliyetlerinden sorumlu de¤ildi.54 Teflkilat-› Mahsusa,
iki merkez aras›nda bir ba¤lant› yokmufl gibi görünse de, Afganistan, Do¤u
‹ran ve Rus Türkistan›’ndaki faaliyetlerini koordine etmek için Herat’› Tahran’dan sonra en önemli ikinci flehir olarak görüyordu.55 Türk-Alman misyonunun Afganistan Emiri’ni ‹slam Ordusuna kat›lmaya ve ‹tilaf devletleri ile
olan ba¤›n› koparmaya ikna etme giriflimleri baflar›s›z olunca, en sonunda Herat’a girmek üzere Kabil’den ayr›lmaya karar verdiler. Herat’ta baz› ajanlar›
Hindistan-Afgan s›n›r›ndaki Bacavur, Hayber ve Veziristan afliretlerini silah53 a.g.y.
54 ATASE, K. 1834, D. 32/25, F. 33.
55 ATASE, K. 378, D. 842/1055, F. 18.
41
kebikeç / 24 • 2007
land›rmak ve k›flk›rtmak için do¤u Afganistan’a gönderirken56 kendileri Rus
Türkistan›57 ve Rus-‹ran s›n›rlar›ndaki Türkmen afliretleri58 ile iletiflimin ana
noktas› olarak Horasan eyaletinin merkezi Meflhed’i tercih ettiler. Ancak k›sa
süre sonra Türkmenler’in aras›nda yaflaman›n Teflkilat-› Mahsusa ajanlar›n›n
karfl›laflt›¤› en zor görevlerden biri oldu¤u ortaya ç›kt›. ‹ngiliz konsoloslu¤unca Meflhed’den gönderilen bir istihbarat raporuna göre Ruslar “e¤er bir Türkmen’in evinde Osmanl› tebaas›ndan biri bulunacak olursa hem evsahibi hem
de misafirinin vurulaca¤›n›” aç›klam›flt›.59 Ayn› raporda “iki Osmanl› ajan›n›n
as›ld›¤› ve baz›lar›n›n da Taflkent’e gönderildi¤i” ile ilgili bilgi vard›.60
Herat’ta Osmanl› subay› Kaz›m Bey Hintli ‹slamc› Mevlevi Bereketullah ve
Partap ile birlikte bölgede Pan-‹slamist propaganday› yayan bir provokatörler
a¤› kurmufltu. Meflhed’deki ‹ngiliz konsoloslu¤unun istihbarat subay›na göre
Seyyid Mustafa Arab gibi ajanlar Türkistan’daki “Rus idaresine karfl› isyan
bafllatmak için Buhara ve Rus Türkistan›’n›n ana merkezlerine s›k s›k mesajlar göndermekteydi.”61
Ocak 1916’da Ömer Fevzi yeni al›nan ajanlardan birini Afganistan s›n›r›ndaki Horasan eyaletine gönderdi. Tahran’daki ‹ngiliz elçili¤inin eski çevirmeni olan Abdulrahman Pifleveri özellikle bölgede Pan-‹slamist fikirleri yayma
emrini alarak buraya gönderildi. Türkistan ve Afganistan misyonunda Horasan’daki Ahund Kaz›m Horasani ve Serdar Bircandi gibi yerel mollalar›n ve
eflraf›n deste¤ini ald›. Herat’ta flehrin valisi ve önde gelenleri ile tan›flt›, yine
de onlar› yan›na çekme girifliminde o kadar baflar›s›zd› ki sonunda casusluk
suçlamas›yla hapsedildi. Abdulrahman serbest b›rak›lmas›n›n ard›ndan Meflhed, Aflkabat, Merv ve Herat’ta birkaç yerel politik hücre örgütlemeyi baflard›
ancak Tahran’daki Teflkilat-› Mahsusa karargâh›ndan destek gelmedi¤i için
asl›nda misyonu beklenilen etkiyi göstermedi.62
Osmanl›’n›n 1914 Kas›m’›n›n sonundaki ilk Azerbaycan iflgali böylesi bir
çabaya giriflmeye yetmeyecek kadar k›sa sürdü¤ü için Teflkilat-› Mahsusa
1918’e kadar ‹ran Azerbeycan’›nda bir a¤ kuramad›. Osmanl› gizli servis raporlar›na göre Tebriz’deki Osmanl› yandafl› tek politik parti 1907’den beri varl›¤›n› sürdüren ve pek de önemli olmayan Encümen-i Hayriye (Hay›rseverlik
56
57
58
59
60
61
Lala Baha, a.g.e., s. 186.
F.O. 248/1113, Mashhad Diary, no. 3, 15 Ocak 1915. F.O. 248/1142, Mashhad Diary, n. 8, 19 fiubat 1916.
F.O 248/113, Mashhad Diary, no.12, 20 Mart 1915.
a.g.b.
a.g.b.
F.O. 248/1173, ‹stihbarat özeti, no. 3, 20 Ocak 1917. Alman ve Osmanl› ajanlar›n›n bölgedeki hareketlerine
dair detayl› rapor için bkz. F.O. 248/1173, Mashhad Memorandum, 11 May›s 1917.
62 ATASE, K. 1644, D. 27/28, F. 8-8. Osmanl›lar’›n daha sonraki dönemdeki Taflkent faaliyetleri için bkz.
ATASE, K. 3663, D. 129/276.
42
ATABAK‹
Teflkilat-› Mahsusa’n›n ‹ran, Kafkasya ve Orta Asya Faaliyetleri
Derne¤i) kisvesi alt›nda faaliyet gösteren ‹ttihat ve Terakki’nin yerel flubesiydi.63 ‹lk iflgallerinin ard›ndan Osmanl› ordusunun kumandan› Halil Pafla Tebriz halk› için hayli sert ifadeler içeren çift dilli bir mesaj yay›mlad› ve onlar›
“düzene uymaya ve ‹slami de¤erlere ba¤l›l›klar›n› ispat etmeye” davet etti.64
Beklendi¤i gibi bildirisinde etnisite ile ilgili göndermelerden kaç›nm›flt›. Osmanl›lar Rus Devrimi’nin ard›ndan savafl bitene kadar ‹ran Azerbeycan’›na
bir daha ayak basamad›lar.
1918 Nisan’›n›n ortas›na gelindi¤inde Osmanl› ordusu Tebriz’e dönmüfltü.
1914’te Pan-‹slamist propaganda ilkelerine sad›k kalm›fl olsalar da üç y›ll›k
bir savafl dönemi ve Araplar’›n Osmanl› karfl›t› isyanlar›ndan sonra ‹ttihat ve
Terakki genel olarak Pan-Türkist propagandan›n kendi konumlar›na daha uygun oldu¤unu farketmiflti. Dahas›, 1917 Rus Devrimi eski düflmandan gelebilecek tehditi ortadan kald›rm›fl ve Türkler’e Akdeniz’den Altay Da¤lar›’na kadar uzanan genifl bölgede yaflayan Türk halklar› aras›nda Pan-Türkist retori¤i yayma f›rsat›n› sa¤lam›flt›.
Tebriz’in iflgalinden k›sa süre sonra Yusuf Ziya ve Fikri Efendi flehre geçtiler ve küçük bir Pan-Türkist parti kurdular65, parti yine de eski ‹ttihad-› ‹slam ad›n› tafl›yordu.66 Bunun yan› s›ra Yusuf Ziya Azeri dilinde Azerbaycan
adl› bir gazete yay›mlamaya bafllad›. Bu gazete Osmanl›’n›n eyalet çap›nda
Pan-Türkizmi yaymas› için temel araç olarak hizmet edecekti. Gazetenin editörlü¤ü daha sonra ‹ran dili ve edebiyat›na getirdi¤i yeniliklerle tan›nacak yerel bir Azeri olan Taki Ref‘et’e önerildi.
Ancak beklentilerinin aksine, Osmanl›lar eyalette bir kez daha etkileyici
sonuçlara ulaflmay› baflaramad›lar. Azerbeycan aylarca Osmanl› birliklerinin
yar› iflgalinde kalsa da Pan-Türkizm’e destek bulma çabalar› kesin baflar›s›zl›kla sonuçland›. Osmanl›lar yerel partilerin, birliklerin ya da genel halk›n
deste¤ini asla tam olarak arkas›na alamad›. Tebriz’den Ali ‹hsan Bey’e gönderilen hayli uzun raporda Teflkilat-› Mahsusa’n›n kuzey ‹ran ve Kafkaslar’daki
maslahatgüzar› ‹smail Hakk› flunlar› yazm›flt›:
Tebriz’de polisin deste¤ini alan H›yabani, Nubari ve Hariri taraf›ndan yönetilen Demokrat Parti’den baflka sadece Ahrar, Terakkiyun ve Mücahidin gibi bir kaç önemsiz parti bulunmakta. Bunlar aras›nda yaln›zca Mücahidin bahse de¤er. Partinin lideri eski
ve önemli dostlar›m›zdan Hac› Mirza Buluri. Veliaht prens ve Kazaklar Türk yandafl› duruflu nedeniyle partiyi destekliyorlar ancak
63
64
65
66
ATASE, K. 2922, D. 512.
ATASE, K. 193, D. 698/138, F. 24-25.
FO 371/ 4358, 1918.
ATASE, K. 1859, D. 88/142, F. 1-25. K. 3663, D. 129/276, F. 22-5.
43
kebikeç / 24 • 2007
aç›k ve net bir parti program› yok. Parti, flehir halk›n› etraf›na toplamak konusunda baflar›s›z oldu. Di¤er yandan Demokrat Parti
aç›kça belirtti¤i ‹ran vatanseveri ve yabanc› düflman› durufluyla
en ciddi ve popüler parti, yaln›zca halk›n gözüne girmekle kalmay›p polisin, jandarman›n ve askerlerin de deste¤ini alm›fl durumda. Dahas› Mücahidin’in Pan-Türkist politikas›n› aç›kça desteklememiz ‹ngilizler’in flehirde bir karfl› kampanya bafllatmas›na neden oldu. Bizi Azerbaycan’›n ‹ran’dan ayr›lmas›n› ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u’na ilhak›n› amaçlayan irredentist bir politika izlemekle suçluyorlar. Bu kampanya Demokratlar›n Osmanl› karfl›t›
tutumlar›na destek oldu.67
Osmanl› faaliyetleri Tebriz’in yan› s›ra Tahran politik çevrelerinde de endifle ve k›zg›nl›k uyand›rd›. Farkl› politik hiziplere ait gazeteler Osmanl› karfl›t› makaleler yay›mlad›lar, Azerbaycan’daki Osmanl› varl›¤›n› haber yaparak
hükümetin acilen eyleme geçmesini istediler. Baflkentte büyüyen Osmanl›
karfl›t› hislerden dolay› endiflelenen Teflkilat-› Mahsusa’n›n ‹ran’daki yöneticisi Ömer Fevzi, Osmanl› Kafkas bölü¤ünün kumandan›n› uyararak ‹ranl›lar ve
Osmanl›lar aras›nda güvenin canland›r›lmas› için tüm önlemlerin al›nmas›n›
istedi. Fevzi’nin kendi diliyle:
Pek çok ‹ranl› için Azerbaycan ülkelerinin yaflamsal bir parças› ve
bu eyalet konusunda çok hassaslar. Oraya birliklerin gönderilmesini ve orada tutulmalar›n› b›rak›n Azerbaycan’›n ad›ndan herhangi bir biçimde bahsedilmesi bile onlar› endiflelendiriyor.68
Tebriz’de Osmanl›lar’›n yerel Demokratlarla iliflkileri o kadar kötüleflti ki
Osmanl›lar Demokratlar›n popüler lideri fieyh Muhammed H›yabani’yi iki
yoldafl› Nubari ve Bademci ile birlikte tutuklad›lar. Hepsi Kars’ta sürgüne
gönderildiler.69 Osmanl›lar daha sonra H›yabani’yi “‹ngiliz ajan›”70 olmak ve
“‹slam kuvvetlerine karfl› Ermenliler ile iflbirli¤i yapmakla”71 suçlay›p yapt›klar›n› hakl› göstermeye çal›flt›lar ancak müdahalelerinin sonucu eyaletin kontrolünü ele geçirme haz›rl›¤›nda olan Demokratlar aras›nda Osmanl› karfl›t›
hisler ortaya ç›karmak oldu.
1918’in bahar ve yaz› Osmanl›lar için bir balay› havas›nda geçti. Aras’›n
kuzeyindeki bölgeyi iflgal etmek gündemlerinde bir sonra at›labilecek en mant›kl› ad›md› ve Mart ortas›nda Rufleni Bey Bakü’ye geçerek Büyük Türkiye ve
67 ATASE, K. 1859, D. 88/142, F. 1-20.
68 ATASE, K. 1848, D. 30/99, F. 1-59.
69 ATASE, K. 50, D. 714/239, F.21. Ayr›ca Bkz. Ahmad Kasravi, Tarikh-i Hijda Salih-i Azarbayjan, Cilt 2, 9.
Bask› (Tahran: Amir Kabir, 1978), 749.
70 ATASE, K. 50, D. 714/239, F.21.
71 Ahmad Kasravi, a.g.e.
44
ATABAK‹
Teflkilat-› Mahsusa’n›n ‹ran, Kafkasya ve Orta Asya Faaliyetleri
‹ttihad-› ‹slam- Kafkas ‹ttihad ve Terakki F›rkas› adl› yeni bir parti kurdu.72
Rufleni Bey ve ço¤u Musavat partisi üyesi olan Kafkasyal› yoldafllar› taraf›ndan imzalanan bildirgesinde parti ana amac›n› aç›klad›: bildirgeye göre “beflte dördü Müslüman Türk olan”73 Kafkas nüfusunu birlefltirmek. Bildirge ayr›ca partinin ilgi alan›n› Osmanl›-‹ran s›n›r›n›n güneyi ile k›s›tlad› ancak yak›n gelecekte Türk anavatan›na kat›lmas›n› umdu¤u Kafkaslar üzerindeki iddias›ndan da vazgeçmedi.74
Bakü’nün Eylül 1918’de ele geçirilmesi ile Enver Pafla’n›n Turan hayali
gerçekleflmek üzereymifl gibi görünmekteydi. Art›k Aras’›n kuzey ve güneyindeki bölgeler kendi kontrolleri alt›ndayd›. Ancak, bat› cephelerindeki ciddi askeri baflar›s›zl›klar yüzünden ‹ttihat ve Terakki liderleri hayalini kurduklar›
‹mparatorlu¤un merkezine öncelik vermek zorunda kald›lar. Merkezde artan
politik sorunlar›n yan› s›ra ciddi erzak k›tl›¤› da onlar› genel stratejilerini gözden geçirmeye itti. Yeni iflgal edilen topraklardan Osmanl› merkezine yap›lan
büyük çaptaki büyükbafl hayvan ve tah›l ihrac›n›n do¤rudan sonucu, yerel nüfus aras›nda gittikçe artan kindi…
23 Eylül 1918’de ‹ttifak Devletleri’nin ‹ran’›n toprak bütünlü¤üne ba¤l› kalaca¤›n› belirten bir Osmanl›-Alman protokolü imzaland›. 30 Eylül’de bat› cephesinde Osmanl›lar Bulgar kuvvetlerine teslim olmak zorunda kald›. K›sa süre sonra ‹ttihat ve Terakki hükümeti düfltü ve ‹zzet Pafla’n›n yeni hükümeti
31 Ekim’de ‹tilaf Devletleri ile bir ateflkes anlaflmas› imzalad›. Bu esnada Teflkilat-› Mahsusa’n›n faaliyetleri sona ermiflti. Bundan sonra ‹ttihat karfl›t› Sultan Mehmed VI’n›n emri ile resmi olarak feshedildi.
Bu bildiriden ç›kan sonuç genel kan›ya ra¤men Osmanl› gizli servisinin ortak ve tutarl› bir politikadan yoksun olmakla kalmay›p pek çok aç›dan da ifllevsiz bir örgüt oldu¤udur. Teflkilat-› Mahsusa kuruluflundan itibaren eski rekabetler ve Osmanl› yönetimindeki farkl› hizipler aras›ndaki anlaflmazl›klarla doluydu. Teflkilat-› Mahsusa’n›n mimar› ordu olsa da k›sa süre sonra Enver
Pafla’n›n h›rs›n›n kiflisel arac› haline gelmifl ve faaliyetlerini ordu ile koordine
edemez olmufltu. Dahas›, faaliyet gösterdi¤i y›llarda Teflkilat-› Mahsusa ‹ran
veya Ruslar›n güney s›n›r›nda güvenli ve etkin bir ajan a¤› kurmakta baflar›s›z olmufltu. Teflkilat-› Mahsusa ajanlar›n› rastgele farkl› yerlere göndererek
temel lojistik ihtiyaçlar›n› bile karfl›layamam›flt›.
Osmanl›’n›n ‹ran’daki propaganda kampanyas›, e¤er Osmanl›’n›n Cengeliler’le daha çok Cengeliler sayesinde yakalad›¤› küçük çaptaki baflar› say›lmaz72 ATASE, K. 3818, D. 91/2.
73 a.g.b.
74 a.g.b.
45
kebikeç / 24 • 2007
sa, büyük oranda baflar›s›zl›¤a u¤rad›. Osmanl›’n›n ‹ran’la yap›lm›fl olan s›n›r
anlaflmalar›na uymay› defalarca reddetmeleri sonucu do¤mufl olan kadim ‹ran
milliyetçi güvensizli¤i baz› Osmanl› liderlerinin sürekli de¤iflen ve sözünü sak›nmayan yay›lmac› retori¤i ile birleflince Teflkilat-› Mahsusa ‹ran’daki amaçlar›n› gerçeklefltirmesinin önünde afl›lmaz engeller ile yüzyüze kald›.
Teflkilat-› Mahsusa’n›n Rus Türkistan› misyonu teflkilat›n Büyük Savafl s›ras›nda do¤u cephesinde karfl›laflt›¤› en korunmas›z göreviydi. Baflar›lar›
önemsiz olsa da unutulmazd›. Ajanlar› faaliyetlerini do¤uda Pamir’den kuzeydeki Fergana vadisine kadar yayabilmifllerdi. Ancak “pek çok örnekte örgütün
münferit ajanlar›, örgütün Osmanl› devletinin [ç›karlar›n›n] korunmas›nda
oynad›¤› rolden çok kendi macera ve planlar› ile ilgilenirmifl gibi görünmektedir; arac›n bofl, tart›flmal› bir amaçtan daha heyecanl› ve tatminkâr oldu¤u kan›tlanm›flt›r.”75
Çeviren: Ifl›k Demirak›n
Özet: Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda Osmanl› istihbarat örgütü olarak yeniden biçimlendirilen Teflkilat-› Mahsusa, ‹ttihat ve Terakki’nin iç rekabeti, Pan-Türkist ve Pan-‹slamist görüfller
ve Almanya’n›n do¤u politikas›n›n kesiflti¤i alanda faaliyetini yürütmüfltür. Bu makalede örgütün
‹ran, Kafkasya, Orta Asya faaliyetleri, bu etkenler ve bölge halklar›n›n tutumlar› ›fl›¤›nda de¤erlendirilmektedir.
Anahtar sözcükler: Birinci Dünya Savafl›, Teflkilat-› Mahsusa, ‹ttihat ve Terakki, Pan-Türkizm, Pan-‹slamizm, ‹ran, Kafkasya, Orta Asya.
Abstract: During the First World War, Teflkilat-› Mahsusa was reorganized as the Ottoman
secret service and served actively in the conditions of a competition within the Committe of Union
Progress as well as at a historical junction where Pan-Turkist, Pan-Islamic thoughts and the Germany’s Eastern policy encountered. This article evaluates the activities of the Teflkilat in Iran,
Caucasus and Central Asia within this framework and in the light of the attitudes of local peoples.
Key words: First World War, Teflkilat-› Mahsusa, Committe of Union and Progress, Pan-Turkism, Pan-Islamism, Iran, Caucasus, Central Asia.
75 a.g.b., s. 3.
46
kebikeç / 24 • 2007
Bizans Tar›m›n›n Elkitab› ya da
‹lk Tar›m Ansiklopedisi: Geoponika
Yunus KOÇ*
A
nadolu’nun tarih öncesi dönemlerinde yürütülen tar›msal faaliyetlere
dair veriler on bin y›l öteye, duvara resmedilmifl öküz figürleri dönemine kadar gider. Tar›m devrimiyle birlikte bu topraklar, en az on bin y›ldan beri, üzerinde yaflayanlara ve onu iflleyenlere beslenme ve geçim kayna¤› olmufltur. Bilinen Anadolu medeniyetleri hep tar›ma dayal› bir ekonomi ile hayat
bulmufllar, geliflmifller ve yine tar›ma dayal› sebeplere ba¤l› olarak da y›k›lm›fllard›r. Tüm bu uzun sürecin en son halkas›n› Osmanl› dönemi oluflturur.
Osmanl› Devleti, Anadolu’da tar›ma dayal› bir sosyal, siyasal ve ekonomik sistem üzerine geliflmesini sürdürmüfl ve yine bu sistemin de¤iflen flartlara göre
ald›¤› veya alamad›¤› flekillerin de etkili oldu¤u bir dizi sebeple ortadan kalkm›flt›r. Ayn› türden tespitler Osmanl› öncesi devletlerden özellikle Roma ve Bizans için de yap›labilir ve tar›ma dayal› sistem olmalar› bak›m›ndan büyük
benzerlikler gösterdikleri ileri sürülebilir.
Tar›ma dayal› sosyo-ekonomik ve siyasi sistem olmalar› bak›m›ndan birbirine benzemelerinin yan› s›ra her üç imparatorluk döneminde kullan›lan tar›m teknikleri, topra¤›n ifllenmesi, ekip biçilen ürünler, bunlar üzerinden ödenen vergiler, bu vergilerin toplanma biçimleriyle tar›msal nüfusun sorunlar›
ve bu kitlenin devletle olan iliflkileri de birbirine benzerlikler gösterir. Tar›mda kullan›lan bafll›ca aletlerden olan saban, orak, ka¤n›, t›rm›k, dibek tafl›, seten, dö¤en ve benzeri bir çok araç gereç ile insan ve hayvan gücünün kullan›m
biçimleri ve bunlar› kullanma yer, zaman ve flekilleri modern zamanlara kadar pek fazla de¤iflmemifltir.
* Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü Ö¤retim Üyesi.
47
kebikeç / 24 • 2007
Roma, Bizans ve Osmanl› dönemlerinde toprak meflguliyeti ve tar›msal faaliyetler için söylenebilecek tüm bu benzerliklere ra¤men, konunun incelenmesine yani Anadolu tar›m tarihi hakk›nda yap›lacak bir araflt›rmaya kaynakl›k edecek verilerin nitelik ve içerikleri bir dönemden di¤erine ve zaman›n
bürokratik sistemine göre farkl›l›klar gösterir. Toprak-insan-devlet iliflkilerini günümüzde incelemeye yarayacak kan›tlar b›rakma konusunda ise zamana, devletlerin yap› ve önceliklerine göre baz› farkl›l›klar göze çarpar. Sürecin
son halkas›n› oluflturan Osmanl› dönemi için daha çok bürokrasinin üretti¤i
resmi nitelikle kay›tlar a¤›rl›kl›d›r. Kronolojik yak›nl›k ve süreklilik gibi sebeplerle tar›msal faaliyetlere dair günümüze en fazla belge intikal eden dönem de dolay›s›yla Osmanl› dönemidir. Osmanl› dönemi verilerinden bir ço¤u
tasnif edilerek araflt›rmac›lar›n hizmetine sunulmufl, uzmanlarca incelenmifl,
incelenmeye de devam etmektedir. Bunlardan hareketle çok say›da eser de yay›mlanm›flt›r. Bu sayededir ki Osmanl› döneminde tar›msal faaliyetler hakk›nda detayl› bilgilere sahibiz. Tahrir defterlerine dayal› incelemeler demek
olan “Defteroloji” çal›flmalar› ile çok say›da sancak ve kazadaki tar›msal yap›lar hakk›nda genel nitelikli bilgilere ulafl›lm›flt›r. Osmanl› Devleti’nin tar›ma
dayal› sistemi için, kendi sistemi gere¤i önemli gördü¤ü flekilde, özellikle de
tar›mla u¤raflan halk›n vergi potansiyelinin tespit edilmesi, vergilerin toplanmas› ve/veya hizmetler karfl›l›¤›nda birilerine tevcih edilmesi gibi konulara
ayr›nt›l› olarak yer veren defterler, devlet çark›n›n iflleyifl amac›na hizmet etmesi bak›m›ndan haz›rlanm›fl ve korunmufltur. T›mar sistemi gere¤i, tar›mla
ilgili faaliyetlerin daha çok tar›msal ürünler üzerinden al›nan vergiler k›sm›
bak›m›ndan defterlere önem verilmifl, bu defterlerdeki resmi kay›tlar araflt›rmac›lar taraf›ndan de¤erlendirilmifltir. Kaynaklardaki bu s›n›rl›l›k ve çerçeve
araflt›rmalara da yans›m›fl ve tar›mla ilgili bir tespit ve de¤erlendirme yap›lmak istendi¤inde ister istemez, vergi eksenli bu rakamsal veriler ön plana ç›km›flt›r. Vergi bazl› bu kay›tlar›n ötesinde ekilen topa¤a, ürün-nüfus ve ürünvergi iliflkisine, tar›msal verimlilik gibi konulara nadiren de¤inilmifltir. Dahas› “tar›msal faaliyet, tar›msal üretim” vb bafll›klar› alt›nda ürünler s›ralan›rken bunlardan vergi olarak al›nan miktar ve oranlar ön plana ç›km›flt›r. Çünkü tahrir defterlerinin oluflturulma amac› vergilendirme ifllemidir.1
Oysa, sosyo-ekonomik ve siyasal sistem tar›msal yap›ya ba¤l›yd› ve asl›nda
tar›mla ilgili her türlü sorun, uygulama ve tekniklerle ilgili ya baflka kaynak1 Tahrir defterlerine dayal› çal›flmalara getirilen elefltiri ve öneriler için bkz. Oktay Özel, “Bir Tarih Okuma ve
Yazma Prati¤i Olarak Türkiye’de Osmanl› Tarihçili¤i”, Sempozyum Bildirileri Sosyal Bilimleri Yeniden Düflünmek , (haz. Tan›l Bora ve di¤erleri), Metis: ‹stanbul, 2001, s. 147-160; Erhan Afyoncu, “Türkiye’de Yap›lm›fl Tahrir Defterlerine Dayal› Çal›flmalar Hakk›nda Baz› Düflünceler”, XIII. Türk Tarih Kongresi (4-8 Ekim
1999)’ne sunulan tebli¤, Türkiye Araflt›rmalar› Literatür Dergisi, I, ‹stanbul-Ocak 2003, s. 267-286.
48
KOÇ
Bizans Tar›m›n›n Elkitab› ya da ‹lk Tar›m Ansiklopedisi: Geoponika
lar›n da bulunmas› beklenir, veyahut en az›ndan mevcut verilerin daha farkl›
bir sorgulamaya tabi tutulmas› ve buna ba¤l› olarak da tarihi bilgi üretimi
için farkl› sorular sorma ve karfl›laflt›rma yöntemleri gelifltirilerek defterlerin
daha iyi de¤erlendirilmesi mümkün olabilirdi. Bu ba¤lamda mesele, toprak
mülkiyeti, arazinin el de¤ifltirmesi, al›m-sat›m›, ekilen arazilerin büyüklükleri, arazi fiyatlar›, tar›mda kullan›lan en önemli ikinci araç olan toprak ve
öküzle ilgili her türlü sorun, ürünlerin ekim, bak›m ve hasat zamanlar›, hangi bölgelerde ne türden ürünlerin ekilip biçildi¤i, arazi ve tah›l ölçü-tart› aletleri, k›saca tar›mla ilgili her türlü faaliyet akla gelmeli ve bunlarla ilgili sorular sorulup muhtemel cevaplar tart›fl›lmal›yd›.
Di¤er taraftan, Osmanl› devletinin devrald›¤› Anadolu topaklar›nda yüzy›llardan beri uygulanagelen tar›msal faaliyetlere dair Osmanl› kaynaklar›n›n sundu¤u s›n›rl›l›klar veya zenginliklerin yan› s›ra Bizans dönemi tar›msal faaliyetleri konusu ve bu alanda de¤ifleni, kalan›, gideni ve yeni olan›
arama gibi konular nerdeyse hiç akla getirilmedi. Sadece tar›ma dayal› sistemin benzerli¤inden ve bu sistemin uygulamadaki yak›nl›klar›ndan bahseden birkaç çal›flma oldu. Daha da önemlisi Roma-Bizans döneminden intikal
eden kaynak ve bunlara dayal› veriler var m› diye sorulmad›. Böyle bir benzerlik ve kaynak zenginli¤i, en az›ndan tar›mda kullan›lan teknik, alet ve
edevat›n benzerliklerine dikkati çekecek, toprak meflguliyeti usulleri, tar›msal ürünler ve çeflitleri, ba¤c›l›k, vs konular›nda fark› ve anlamay› kolaylaflt›racakt›. Daha da önemlisi araflt›r›c›y› tar›msal faaliyetlere vergi ekseninden bakma ve bu çerçevede de¤erlendirme zorunlulu¤undan kurtaracak baflka yerli ve önceki döneme ait kaynaklar›n bulunabilece¤i akla gelmedi veya
getirilmek istenmedi. Oysa üzerindeki insanlar ve kurduklar› sistemler de¤iflse de toprak, topra¤› iflleme usulleri ve ürünler büyük ölçüde ayn›yd›.
Kullan›lan tar›msal aletler, ekip-biçme zamanlar›, hatta bazen meyve a¤açlar› bile (mesela Karifi zeytin a¤açlar›, Rumi ceviz a¤açlar› vs gibi) süreklilik arz ederdi
Osmanl› dönemi tar›m›nda Roma-Bizans döneminden devral›nan tar›msal
yöntemler, kullan›lan aletler ve ürünler konusunda bize daha aç›klay›c› bilgiler verebilecek kaynaklar da bulunmaktad›r. Dahas› Bizans dönemi tar›m›yla
ilgili olarak az›msanmayacak ve önemli bir literatürün varl›¤› da dikkat çekmektedir. Bu konuyla ilgili araflt›rmalar›n dayand›¤› kaynak manzumesi, k›smen Osmanl› döneminde oldu¤u gibi resmi veriler olmakla beraber daha çok
da aziz ve keflifllerin hayat›n› konu alan eserlerdir. H›ristiyan aziz ve keflifllerin hayat›na dair Hagiographie/Menak›bname türünden eserlerin incelenmesi ve tar›m tarihi araflt›rmalar› için ihtiva etti¤i de¤eri tart›flmak baflka bir
49
kebikeç / 24 • 2007
konudur.2 Tüm bu verilere ilaveten, benzerine Osmanl› kay›tlar›nda rastlamad›¤›m›z baflka bir kaynak daha vard›r: Geoponika. Eser bir nevi tar›m el kitab› niteli¤indedir ve Bizans dönemi tar›m tarihi çal›flmalar›n›n en önemli
baflvuru eserleri aras›nda yer al›r. Bu yaz›da Geoponika ve ihtiva etti¤i malûmat konusunda k›sa bir de¤erlendirme yap›lacakt›r.
Geoponika, Antik dönemden Modern zamanlara kadar ilk ve tek tar›m el
kitab› niteli¤i tafl›yan bir eserdir. Eseri bu adla ilk kaleme alan Cassianus
Bassus, muhtemelen VI. yüzy›lda yaflam›fl Yunanca yazan bir tar›m bilimcidir. Hakk›nda fazla bilgi bulunmayan Cassianus’un eseri asl›nda bir derlemedir ve daha sonradan yap›lan ilavelerle son fleklini X. yüzy›lda alm›flt›r. Bizans
imparatoru VII. Konstantin’in (913-959) emriyle o zaman kadar da¤›n›k yerlerde bulunan kay›tlar›n ve bilgilerin bir araya getirilmesiyle son fleklini alan
bu eser, asl›nda anonim bir tar›m ansiklopedisidir. Geoponika Bizans ve sonraki dönem Avrupa’s›nda iyi bilinen bir eserdir. Bizans tarihi kaynaklar›yla ilgili büyük derlemeler yani corpus’lar oluflturulmadan önce Avrupa’da çevirileri yap›lm›fl ve XVI. yüzy›lda yay›mlanm›fl bir eserdir. Bu çevirilerinden ilki
Latince olup bas›m tarihi 1538’dir. Eser 1539 y›l›nda Basel’de ilk defa Yunanca olarak da bas›lm›flt›r. Latince çevirisinden befl y›l kadar sonra 1543’te Frans›zca’ya tercümesi yay›mlanm›flt›r.3 Eseri Frans›zca’ya çeviren Antoine Pierre,
kendi çevirisinin önsözünde eseri Yunanca asl›ndan tercüme etti¤ini ve Geoponika’n›n Latince çevirisinden de faydalanarak yan›lma pay›n› azaltmaya
çal›flt›¤›n› ifade eder. Bu tarihlerden sonra ve özellikle de XVIII ve XIX. yüzy›llarda Geoponika’n›n çok say›da çeviri ve bask›s› yap›lm›flt›r. Bunlar aras›nda en dikkati çekenler 1781, 1794-97 ve 1894 Leipzig bask›lar›d›r. Eserin XX.
yüzy›lda da hem yeni çevirileri yap›lm›fl hem de yeni incelemelere konu olmufltur.4 Geoponika’n›n kaynak de¤eri ve kendisinden ç›kart›labilecek tarihsel bilgiler konusu Bat›l› araflt›rmac›lar taraf›ndan ele al›nm›fl ve al›nmaya da devam etmektedir.5 Hakk›nda bunca inceleme ve yay›n bulunan eseri Jacques
Lefort, Ecole Pratique’deki 1993-1994 y›l› seminerlerinde yeniden gündeme
getirdi¤inde, ilk çevirinin sa¤laml›¤›na dikkat çekmiflti.6 Daha sonraki semi2 Bkz. Micheal Kaplan, Les Hommes et la Terre Á Byzance du 6e au 11e Siècle Propriété et Exploitation du Sol,
Publications de la Sorbonne: Paris, 1992.
3 XX Livres de Constantin Cesar, ausquelz sont traictez les bons enseignemens d’Agriculture: Traduictz en
Francoys par M. Anthoine Pierre, chez Jehan et Enguilbert de Marnef, 1543.
4 Robert Rodgers, “Khopopiïa: Garden Making and Garden Culture in the Geoponika”, Byzantine Garden Culture, ed. Antony Littlewood, Henry Maguire ve Joachim Wolschke-Bulmahn, Washington D.C., 2000, Dumbarton Oaks Research Library, s. 159, n 1.
5 Mesela bkz. Stella Georgoudi, Des chevaux et des boeufs dans le monde grec: Realities et representations animalieres a partir des livres xvi et xvii des Geoponiques, Paris, 1990, De Boccard. Ayr›ca Rodgers’in makalesine bak›labilir.
6 Eserin baz› bölümlerinin yeniden incelenmesi amac›yla yap›lan okuma ve karfl›laflt›rmalar s›ras›nda, ba¤c›l›k
ve ba¤ budamayla alakal› pasajlar okunurken bu sat›rlar›n yazar› gülümsedi. Neden gülümsendi¤i soruldu¤unda ise verdi¤i cevap k›sayd›: “bunlar, ben on yafl›ndayken, ba¤ budamas› iflleri s›ras›nda, büyük babam›n
bana anlatt›¤› fleyler…”.
50
KOÇ
Bizans Tar›m›n›n Elkitab› ya da ‹lk Tar›m Ansiklopedisi: Geoponika
nerlerde eserin tar›m tarihi bak›m›ndan yeniden incelenmesi gerekti¤i üzerinde
duruldu. Konuyla ilgili en son çal›flmay› ise Rodgers’in yapt›¤› anlafl›lmaktad›r.7
Peki neydi Geoponika’y› bu kadar önemli ve Anadolu tar›m tarihi incelemeleri için vazgeçilmez k›lan? Bunun cevab›na gelmeden önce Geoponika’n›n ortaya ç›k›fl›nda etkili olan isimler ve sürece bakmak gerekir. Bundan baflka Geoponika’n›n da dahil oldu¤u tar›m elkitab› metinlerinin Roma, Bizans, Arap,
‹ran ve Ermeni edebiyat›ndaki temsilcilerini de bir bütün halinde görmek gerekir. Bu düflünceden hareket eden Rodgers, son çal›flmas›nda Cassianus’tan
önce ve sonra, konuyla ilgili eser yazan ya da yaz›lanlar› yeni ilavelerle Arapça, Farsça ve Ermenice’ye tercüme edenlerin bir listesini verir.8
Tar›msal konularda yazanlar ve tar›m eserleri9 (Do¤uda ve Bat›da):
Erken dönemler.
Mesela : Mago the Carthaginian, Sahte-Democritus ?
Columella (I.yy.)
Pliny (I.yy.)
Quintilii (II.yy)
Apuleius/Apollonius (II.yy)
Gargilius Martialis (III.yy)
Africanus (III.yy)
Beyrutlu Vindonius Anatolius (IV.yy)
Palladius (V.yy)
Didymus (Genç)
Cassianus Bassus (VI.yy)
→Εklogaiv
Ywanns, Akruta
Süryanice çeviri (VI-VII.yy)
Yuniyus, Kitabü’l-Filaha
Arapça çeviri (VIII.yy)
Verz-name
Pehlevice çeviri (VI-VII.yy)
Kassianos, F. el-Faris›ya
Balinas, el-Hakim
Arapça çeviri (VIII.yy) Arapça çeviri (795)
7 Ayn› yer.
8 Rodgers, a.g.e., s. 163.
9 Rodgers, ayn› yer.
51
kebikeç / 24 • 2007
‹bn Vahfliye (IX.yy)
F. el-Nebayiyye
Kustus (F. er-Rumiye) (IX.yy)
Arapça çeviri
Geoponika (X.yy)
Girk Vastakots (X.yy)
Ermenice çeviri
Er-Razi (IX.yy), ‹bn Haccac (XI.yy), ‹bnü’l-Avvam (XIII.yy)
Pisal› Burgundio (XII.yy)
Piero de’ Crescenzi (XIV.yy)
Liber ruralium commodorum
Bu tablodan hareketle Osmanl› literatüründe de benzer eserlerin bulunmas› gerekti¤i düflünülebilir. Ancak flu ana kadar çeviri veya telif böyle bir eserin varl›¤› konusunda bir bilgi edinmek mümkün olmam›flt›r. Özellikle yazma
eser kataloglar›n›n bu aç›dan gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Geoponika’n›n plan ve içeri¤ine gelince, öncelikle belirtmek gerekir ki hem
yazma nüshalarda hem de bas›lm›fl orijinal ve çevirilerinde kitab›n çok say›da
bab ve fas›llara ayr›ld›¤› görülür. Bunlar birinden di¤erine farkl›l›klar da gösterebilir. Çok say›da yazma ve farkl› dönemlerde bas›l› çevirilerin bulunmas›,
araflt›rmac›lar› yeniden karfl›laflt›rma yapmaya sevk etmektedir. Nitekim
Rodgers de böyle bir karfl›laflt›rmay› Bab I, 14. Fas›l için yapm›flt›r.10 Eser yirmi babdan oluflmakta ve her bab farkl› say›larda fas›llara ayr›lmaktad›r.11
Geoponika’yla ilgili eski ve yeni çal›flmalarda bab bafll›klar› k›salt›lm›fl, tekrarlardan ar›nd›r›lm›fl ve düzenlenmifl olarak aktar›l›r. Oysa, afla¤›da görülece¤i üzere, bab bafll›klar›nda girifl cümleleri, aç›klay›c› bilgiler, özet bir bab
içeri¤i ve bazen de pasajlar›n al›nd›¤› kaynak kiflilerin isimleri yer alabilir.
Geoponika’da, Bab baflflll›klar›12
1. Astrolojik Hava Bilgisi: 16 fas›l
2. Toprak, Su ‹daresi Tah›llar ve Bakliyatlar: 48 fas›l
10 Rodgers, s. 165-168.
11 Charles Anton’da Geoponika’n›n içindekiler k›sm›n› 20 bafll›k alt›nda vermifltir. Onun verdi¤i bafll›klar da
Rodgers’›nkilere benzemekle beraber birkaç küçük farkl›l›k göstermektedir. Anton’n›n eserinde bafll›klar flu
flekilde verilmifltir: 1. Atmosfer ve y›ld›zlar›n do¤uflu ve bat›fl› üzerine, 2. Tar›mla ilgili genel meseleler ve
farkl› ekin türleri üzerine, 3. Her ayda yap›lacak çeflitli tar›msal ifller üzerine, 4–5. Asma yetifltirilmesi üzerine, 6–8. fiarap yap›m› üzerine, 9. Zeytin yetifltirilmesi ve zeytinya¤› yap›m› üzerine, 10–12. Bahçecilik üzerine, 13. Bitkilere zararl› hayvanlar ve böcekler üzerine. 14. Güvercinler ve di¤er kufllar üzerine. 15. Do¤al
sempati ve antipatiler ve ar›lar›n idaresi üzerine, 16. Atlar, eflekler ve develer üzerine, 17. Büyükbafl hayvan yetifltirme üzerine, 18. Koyun yetifltirme üzerine, 19. Köpekler, yabani tavflanlar, geyikler ve et tuzlama üzerine, 20. Bal›klar üzerine. Charles Anton, Manual of Grek Literature from the Earliest Authentic Periods to the Close of the Byzantine Era, Harper & Brothers: New York, 1853, s. 571.
12 13 Rodgers, s. 166.
52
KOÇ
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
Bizans Tar›m›n›n Elkitab› ya da ‹lk Tar›m Ansiklopedisi: Geoponika
Aylara Göre Çiftçinin Takvimi: 15 fas›l
Asmalar, Ba¤c›l›k, fiarap: 15 fas›l
Asmalar, Ba¤c›l›k, fiarap (Üzüm ba¤lar›ndaki zararl›lar› da içerir): 53 fas›l
Asmalar, Ba¤c›l›k, fiarap: 19 fas›l
Asmalar, Ba¤c›l›k, fiarap: 37 fas›l
Asmalar, Ba¤c›l›k, fiarap (tarifler): 42 fas›l
Zeytin A¤ac›, Zeytin ve Zeytin Ya¤›: 33 fas›l
Bahçe, Meyve A¤açlar›: 90 fas›l
Dekoratif ve T›bbi Bitkiler (Mitolojik parçalar› da içerir): 29 fas›l
Sebzeler: 41 fas›l
Zararl›lar ve Haflereler: 18 fas›l
Kümes Hayvanlar›: 26 fas›l
Ar›lar: 10 fas›l
Atlar: 22 fas›l
Büyükbafl Hayvan: 29 fas›l
Koyunlar ve Keçiler: 21 fas›l
Köpekler, Domuz, Av Hayvan›: 9 fas›l
Bal›klar (özellikle yemleme için tarifler): 46 fas›l
Geoponika’da yukar›daki bafll›klarla verilen bablarda yer alan fas›l say›lar› ve her fas›ldaki paragraf say›s› farkl›d›r. Fas›l bafll›klar›ndan sonra o fasl›n
muhteviyat›na dair k›sa bilgiler verilir ve bazen de içerikteki bilgilerin kimlerden al›nd›¤› hat›rlat›l›r. Ayr›ca her fasl›n da bafll›¤› vard›r ve bafll›¤›n hemen
yan›nda ço¤unlukla bilginin kaynak kiflisi verilir. Bazen metin içerisinde farkl› kiflilerin görüflleri de aktar›l›r. Ayr›ca “eskiler der ki..” ya da “baz›lar› der
ki..” diye bafllayarak konuyla ilgili rivayet ve farkl› görüfller de aktar›l›r. Metinde geçen ve baz› teknik terimlerin de izah edilmesi de gerekir.
Bir örnek teflkil etmesi bak›m›nda burada, II. Bab›n girifl k›sm› ile baz› fas›llar›n bafll›klar› ve 20 ila 21. fas›llar›n›n çevirileri ile yetinilecektir. Eserin
Frans›zca ikinci bask›s›13 esas al›nm›fl ve bu bask›daki sayfa numaralar› da
verilmifltir.
“Bab II (s. 31)
‹flte Ziraate Dair Seçilmifl Parçalar’›n ikinci bab›n›n muhtevas›; bu bab,
afla¤›daki fas›llarda, tarlalar ve farkl› mahsuller, yani bu¤day, arpa ve
phryganôdeis denilen di¤er mahsullerle alakal› çok say›da konuya yöneliktir.
12 13 Rodgers, s. 166.
53
kebikeç / 24 • 2007
‹lk s›rada en önemliler yer ald›¤› için onlarla bafllamak gerekir.
Fas›l 1. Efendisinin mülkü üzerinde haz›r bulunmas›n›n gereklili¤i.
Fas›l 4. Su bulmak için. Paxamos’dan
Fas›l 5. Su bulma konusunda di¤er bir kay›t.
Fas›l 6. Dèmokritos'dan, su bulmak için.
Fas›l 9. En kaliteli toprak nedir, Bèrytios'dan.
Fas›l 10. Topra¤›n kalitesi nas›l tesbit edilir, Anatolios'dan.
Fas›l 16. Tohum seçimi üzerine, ekilecek tohumlar nas›l olmal›d›r ve ne zaman ekilmelidir, Vindaniônos'dan.
Fas›l 20. Ekilen tohumun uygun yo¤unlukta oldu¤u nas›l anlafl›l›r, Pamphilos'dan.14
1. Parmaklar aç›k olarak elle topra¤a bas›l›r; sonra el çekilir ve bas›lan yerdeki tohum tanelerinin say›s›na bak›l›r. 2. Bu¤day için bu say› en fazla 7, en
düflük 5 olmal›d›r15; arpada say› 9 ile 7 aras›nda, baklada 6 ile 4 aras›nda olmal›d›r (s. 60). At›lan tohum bu say›lar aras›ndaysa, tohum yo¤unlu¤u uygundur. 3. Yo¤un kar alan topraklarda tohumu biraz daha s›kça atmak gerekir,
çünkü don yüzünden baz› tohumlar zarar görür.
Fas›l 21. Gübreye dair, Kyntilioi'dan
1. Gübre, iyi topra¤› daha iyi hale getirir ama daha da önemlisi kötü toprak için gereklidir. Verimli toprak gübreye fazla ihtiyaç duymaz; orta kalitedeki toprak biraz ihtiyaç duyabilir; zay›f ve güçsüz topra¤›n çok daha fazlas›na ihtiyac› vard›r. 2. Gübreyi öbek öbek de¤il de bölerek da¤›tmak, saçmak gerekir. Gübresiz toprak donar, fazla gübre yakar. 3. Bitkileri gübreleyen kimse,
gübreyi do¤rudan köklerin üzerine saçmamal›, ilk önce yeterli miktarda topra¤› ayr› koyup ard›ndan gübrelemeli, sonra da toprakla örtmelidir. 4. Nemli
olmalar› için kaz ve su tavu¤ununki hariç tüm kufllar›n d›flk›s› iyidir; fakat
baflka gübrelerle kar›flt›r›ld›¤›nda bunlar birlikte kullan›labilir. 5. Güvercin
d›flk›s› en iyisidir, zira çok hararet içerir. Bu sebeple baz›lar› bunlar› haz›rlamak yerine oldu¤u gibi b›rak›rlar ve küçük miktarlarda tohumla kar›flt›rarak
topra¤a saçarlar. Bu, verimsiz topraklar için gereklidir, çünkü, topra¤› besler
ve (s. 61) filizlenme ve tanelerin büyümesi için topra¤› daha verimli hale geti14 Les XX livres de Constantin César, ausquels sont traictés les bons enseignemens d’agriculture: traduicts en
Françoys par M. Anthoine Pierre, licencié en droict. Reuveu de nouveau par ledict Traducteur, Paris, 1550,
Gilles Corrozet.
15 Chapitre 20. Comment savoir si le semis a la densité convenable. De Pamphilos.
1. Ayant écarté les doigts de la main, on l'imprime sur la terre; ensuite on retire la main et on examine le nombre des grains qui sont sur l'empreinte. 2. Pour le blé, il faut qu'ils soient au maximum de 7, au minimum de
5; pour l'orge, de 9 et de 7; pour (p. 60) les fèves, de 6 et de 4. Entre ces nombres, il est clair qu'il y aura la
densité convenable. 3. Sur la terre fréquemment enneigée, parce que certains des grains sont détruits par le
gel, il faut semer un peu plus serré.
54
KOÇ
Bizans Tar›m›n›n Elkitab› ya da ‹lk Tar›m Ansiklopedisi: Geoponika
rir; dahas› önemli ölçüde de ayr›k otundan kurtar›r. 6. Güvercin gübresinden
sonra s›ray› insan gübresi al›r, ki birçok görüfl bu konuda mutab›kt›r ve kötü
otlar›n yok edilmesi için özellikle uygundur. Arabistan'da bunu da haz›rlarlar:
ilkönce yeterli oranda kurutulur, sonra biraz suland›r›l›r, sonra da tekrar kurutulur. ‹nsan gübresinin ba¤lar için özellikle uygun oldu¤u ifade edilmektedir. Fakat, pislikten ar› olmay›fl› yüzünden, daha çok, di¤er gübrelerle kar›flt›r›lmas› tavsiye edilir. 7. Üçüncüsü eflek gübresidir; do¤as› gere¤i çok verimli
olup tüm bitkiler için çok yararl›d›r. 8. Dördüncüsü keçi gübresidir ve çok güçlüdür. Ard›ndan koyun gübresi gelir ki yumuflakt›r. Sonra da büyük bafl hayvanlar›nki gelir. Domuz gübresi bu sonuncular›nkinden da iyidir ancak yüksek harareti sebebiyle ekime uygun de¤ildir, zira taneleri hemen yakar. 9. Son
olarak, hepsi aras›nda en az iyi olan›, at ve kat›r gübreleri gelir, e¤er sade kullan›l›rsa; fakat daha güçlü gübrelerle kar›flt›r›ld›¤›nda uygun olabilir. 10. Her
fleyden önce çiftçilerin ayn› y›l›n gübresini kullanmama konusunda tedbirli olmas› gerekir. 11. Bu hiçbir ifle yaramaz, aksine zarar› dokunur ve bir sürü haflarat›n do¤mas›na sebep olur. Üç ya da dört y›ll›k gübreler en iyisidir. Gerçekten, zamanla (s. 62) tüm pis kokular gidecek, kat› olarak geriye kalan da yumuflayacakt›r. 12. Daha önce de yeterince ifade ettik ki, zararl› otlar›n yetiflmesini h›zland›rmamas› için, gübreyi hilal yükselirken saçmamak gerekir.
Fas›l 22. Gübrenin haz›rlanmas›, Phlôrentinos'dan
Fas›l 23. Topra¤› ne zaman sürmek gerekir, Varron'dan””.
‹kinci bab boyunca tar›msal ürünler, bunlar›n yetifltirilmesi, hasat edilmesi, korunmas› ve kullan›m›yla ilgili fas›llarda dönemin bilgileri s›ralan›r. Anlat›lanlar›, tar›m tarihi bak›m›nda de¤erlendirmenin yan› s›ra, botanik, kimya,
jeoloji, makine-techizat vb gibi aç›lardan da de¤erlendirmek, döneme ait yayg›n
bilgilerin bilimsel ve toplumsal boyutlar›n› irdelemek mümkündür. Geoponika'daki di¤er bablarda yer alan bilgiler de detayl›d›r ve çiftçilerin tüm mevsimlerde yapacaklar› tar›msal faaliyetler ve hayvanc›l›kla ilgili önemli tavsiyeleri
ihtiva eder. Daha önceden çiftçilikle herhangi bir alakas› olmayan birisinin Geoponika'y› takip ederek topra¤›nda verimli ve sa¤l›kl› bir hayat sürdürmesi
mümkündür. Bu tür bilgilerin tüm Roma ve Bizans dünyas›nda gündelik hayat›n bir parças› oldu¤unu unutmamak gerekir. Bilgiler yüz y›llar›n tecrübesiyle
elde edilmifl bilgilerdir ve bu bilgiler etkileflimlerle, gezginlerle, göçlerle, resmi
uygulamalarla yayg›nlaflm›flt›r. Daha da önemlisi içlerinde bu kadar hayati bilgilerin bulundu¤u Geoponika Roma ya da ‹stanbul'da ikamet eden saray mensuplar› ve maiyyetleri, yüksek bürokratlar, senato üyeleri ve komutanlar›n tafl-
55
kebikeç / 24 • 2007
radaki genifl arazilerini idare eden kahyalar›n elinde baflvuru kitab› haline gelmifl olmal›d›r. Geoponika'da en fazla yeri dört ayr› babla ba¤c›l›k ve buna ba¤l› üzüm ve flarap üretimi ve korunmas› kaplar. Di¤er konular aras›nda toprak
iflçili¤inin tüm alanlar› ve mevsimler, tah›l ürünleri ve hayvanc›l›k ön plana ç›kar. Bahçe ve zeytin a¤ac› gibi a¤aç türleri ve ürünleri de s›ralamada yerini
al›r. Tah›l ürünlerinde öncelik bu¤day, arpa, mercimek, nohut ve baklagillere
verilmifltir. Dünyan›n uzak köflelerinde ekimi bilinen çeltik tar›m› ve pirinç
yoktur, zira Bizans dünyas› henüz çeltikle tan›flmam›flt›r. Görünüfle bak›l›rsa
çeltik üretimi Anadolu tar›m tarihine Türklerle girmifltir. Ayn› flekilde ve do¤al
olarak m›s›r ve di¤er yeni ça¤ ürünlerinden de bahsedilmez.
Sonuç olarak Geoponika, hakk›nda müstakil çal›flmalar›n yap›ld›¤›, bin y›ll›k Roma-Bizans tar›m gelene¤inin önemli kaynaklar›ndan birisidir. Ayn› co¤rafyada benzer siyasal ve sosyo-ekonomik yap›y› sürdüren Osmanl› dönemi
boyunca da tar›msal yap›n›n ana ekseninde süreklilik yaflanm›fl ve bu süreklilik tar›mda makineleflmeye kadar devam etmifltir. Osmanl› tar›m› üzerine
yap›lan çal›flmalar›n daha çok tahrir defterlerine dayal› olarak yap›lm›fl olmas› bu defterlerin haz›rlan›fl amac›na uygun olarak kantitatif sonuçlar ve vergi
meselelerinin ön plana ç›kmas›na sebep olmufltur. Osmanl› dönemi tar›m›yla
ilgili çal›flmalardaki kantitatif sonuçlar›n, ölçü ve tart› birimlerindeki farkl›l›klar ile ekilen arazinin yüzey ve alan bilgilerindeki k›s›tl›l›ktan ya da mevcut verilerin dahi yeterince sorgulan(a)mamas›ndan kaynaklanan problemlerle dolu olmas› bir tarafa, tar›mla alakal› sorunlar tart›fl›l›rken farkl› kaynaklar›n kullan›lmas›na karfl› duyulan isteksizlik, veri bollu¤unun yaratt›¤› teknik zorluklar ve aç›l›m ihtiyac› duymama gibi yap›sal özellikler Osmanl› tar›m
tarihçili¤inin Geoponika'n›n sundu¤u imkanlardan habersiz kalmas›na sebep
olmufltur. Oysa tar›m uygulamalar›n› ve insan-toprak iliflkilerini "içeriden
okuma"ya yönelik bir çaba, araflt›rmac›lar› hemen Geoponika'ya götürmeliydi.
Osmanl› tar›m tarihçili¤inin, karfl›laflt›r›lmas› ve anlaml› k›l›nmas› çok daha temel ve teknik sorunlara ba¤l› olan kantitatif veriler içinde "bo¤ulmak"dan kurtulup içerisinde insan›, köylüsü, çiftçisi, toprak iflçisi, tarlas›, ba¤›, üzümü, k›saca ekip biçileni ve tüketileniyle büyük kitlenin bulundu¤u tar›m sektörüne farkl› bir aç›dan bakma zaman› çoktan gelmifltir. Ancak böyle
bir aç›l›m ve bütüncül bir yaklafl›mla, yap›lacak tezler, bas›lacak kitap ve makaleler tarihsel bilgi üretme konusunda öncekiler gibi "statik olma" elefltirisinden kurtulabilirler. Son olarak teknoloji ve internet arac›l›¤›yla tarama motorlar›na "geoponique" veya "geoponica" yazarak eserin muhtelif çevirilerine,
dünya elektronik kütüphanelerinde jpg format›ndaki nüshalar›na kolayl›kla
ulaflman›n mümkün oldu¤unu da hat›rlatmak gerekir.
56
KOÇ
Bizans Tar›m›n›n Elkitab› ya da ‹lk Tar›m Ansiklopedisi: Geoponika
Özet: Geoponika, Anadolu tar›m tarihi araflt›rmalar›n›n önemli kaynaklar›ndan birisidir. ‹çindeki bilgiler köylü/çiftçilerin gündelik hayatta kulland›¤› ve ifade etti¤i bilgilerdir. Bizans ve Osmanl› döneminin tar›m tarihiyle ilgili resmi veya dolayl› kaynaklar›n sundu¤u verilerin yan›nda
Geoponika tar›m uygulamalar›n› do¤rudan anlatmas› bak›mdan "içeriden" anlamay› kolaylaflt›racak bilgiler ihtiva etmektedir. Mekan belirsizli¤i ve kronolojik sorunlar›na ra¤men eser, geleneksel tar›m uygulamalar›n› anlamam›za yard›mc› olabilecek özelliklere sahiptir. Bununla birlikte
Geoponika, Osmanl› tar›m tarihi araflt›rmalar›nda kullan›lmam›flt›r. ‹çerdi¤i bilgiler bak›m›ndan
bu kaynak, tahrir defterlerine dayal› Osmanl› tar›m tarihi çal›flmalar›n›n yap›sal ve metodolojik
sorunlar›na çözüm getirmese de bu co¤rafyadaki tarihi tar›msal yap›y› bütünlü¤ü ve süreklili¤i
içinde alg›lama ve anlama bak›m›ndan yeni imkanlar sunabilir.
Anahtar sözcükler: Geoponika, tar›m, tar›m tarihi, Roma, Bizans, Osmanl›, tahrir defterleri.
Abstract: As one of the most significant sources for the study of agricultural history, Geoponika contains information that peasants and villagers have used in their everyday life. Compared to
the Byzantine and Ottoman sources that provide indirect information on agriculture, Geoponika
presents direct and inside information on the practice of agriculture. Despite the non-territorial
and non-chronological nature of the information provided, it helps us understand traditional agricultural technics. However, the book has not been used in the study of Ottoman agricultural history. Even if it does not solve some structural and methodological problems of defterological studies, Geoponika can well serve as an invaluable source for us to comprehend and understand the
historical continuity in the agricultural structure of the region.
Key words: Geoponika, agriculture, agricultural history, Rome, Byzantine, Ottoman, tahrir registers.
57
Bu kitab› sat›n almak için:
www.sanatkitabevi.com.tr
kebikeç / 24 • 2007
19. Yüzy›l Öncesinde Osmanl› Kay›tlar›nda
Tarla S›n›r› ve Büyüklü¤ü ‹çin Kullan›lan
Ölçüler Ne Kadar Mu¤lakt›?
Hülya TAfi
fi**
B
u makalenin amac›, toprak mülkiyeti ve tasarrufu konusunda yasal düzenlemelerin ve teknik uygulamalar›n birbiri ard›na gündeme getirildi¤i
ve muntazam kay›t sistemine iliflkin aray›fllar›n sürdürüldü¤ü 19. yüzy›l öncesine e¤ilmek ve özellikle 18. yüzy›lda üzerinde hak tesis edilmifl tar›m yap›labilir topraklar›n s›n›r ve alan büyüklükleri üzerindeki ifllemlere e¤ilmektir.
Böyle bir amaca dönük çal›flma ile 19. yüzy›lda yap›lanlar›n ne kadar›n›n d›fl
örneklerden, ne kadar›n›n içteki uygulamalar›n evriminden etkilendi¤ini saptamak mümkün olabilecektir. Bunun için 18. yüzy›ldaki kay›tlardan çiftçilerin
ziraat ettikleri topraklar›n s›n›rlar›n›n nas›l belirlendi¤ini, büyüklüklerini nas›l tan›mlad›klar›n› inceleyerek uygulaman›n niteli¤i ortaya konmaya çal›fl›lacakt›r.
Bilindi¤i gibi 19. yüzy›l, Avrupa’da modernite dönemi diye bilinen dönemin Osmanl›’ya yans›malar›n›n en aç›k görüldü¤ü bir zaman dilimidir. Modernitenin en önemli özelli¤i, hemen her alanda somut verilere sahip olmak
ve bu verilerin süreklili¤ini, meydana gelen de¤iflikliklerin zaman ve niteliklerini gösterecek düzenli bir kay›t sisteminin gelifltirilmifl olmas›d›r. Toprak mülkiyeti aç›s›ndan 19. yüzy›l›n iki önemli faaliyeti vard›r. Bunlardan
birincisi, üretim kaynaklar›n›n sahiplerince aç›klay›c› ve kan›tlay›c› belgelere sahip olunmas›d›r. Bu yüzden mülk topraklar›n ve kamuya ait alanlar›n tespiti çal›flmalar›, bir yandan tapu sicillerinin sa¤l›kl› tutulmas›n› gün-
* Dr., Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Co¤rafya Fakültesi, Tarih Bölümü.
59
kebikeç / 24 • 2007
deme getirirken, di¤er yandan da bu topraklar›n s›n›rlar›n›, niteliklerini ve
büyüklüklerini somutlayacak kadastro çal›flmalar›n›n da ayn› anda sürdürülmesini sa¤lam›flt›r. Kadastro, bu dönemin önemli bir uygulamas›d›r.
“Gayr›menkulün sahih bir tercüme-i hâlini yapmak” anlam›na gelen kadastro1, iki amaçla yap›l›r. Bunlardan birincisi, devletin adaletli bir vergi
almas› iste¤ine dayan›r. ‹kincisi ise, hukuki kaynakl›d›r ve “gayr›menkulün
tasarrufunu tespit, s›n›rlar›n› tayin ve tafl›nmaz›n leh ve aleyhindeki bi’lcümle haklar›n› tespit ve bunlar›n hareketlerini hem takip, hem de tanzim”
etmektir2.
Kadastro için 19. yüzy›lda Avrupa’da çeflitli yöntemlerle haritalar yapmak
yoluna gidilmifl ve 1850’den itibaren 1908’e kadar kadastroya esas olacak haritac›l›k, büyük geliflme göstermifltir. Kadastronun en önemli özelli¤i, gayr›menkullerin alan üzerindeki do¤al hudutlar›n›n bilinen ölçü usullerine göre
belirlenmesi ve bunlar›n arazi üzerinde sabit ve bî-taraf noktalara göre tan›mlanmas›d›r. Bu sabit, bî-taraf noktalara nirengi veya poligon denir. Yani arazinin s›n›rlar› konusunda herhangi bir anlaflmazl›k zuhur ederse, bu anlaflmazl›¤›n çözümünde, arazilerin ve s›n›rlar›n sözü edilen noktalara göre konumlar› gözönünde bulundurulur ve ölçümler ona göre yap›l›r. Bu, 19. yüzy›lda haritac›l›k esaslar›n›n geliflmesiyle ortaya ç›km›fl bir uygulamad›r. Hem tasarrufta, hem de anlaflmazl›klar›n çözümünde baflvurulacak en sa¤l›kl› yoldur. Kadastronun yararlar›ndan bir di¤eri de, kamu alanlar›n›n, özellikle flehirleraras› yol, meydan gibi alanlar›n korunmas›n› sa¤lamas›d›r. O yüzden
modernitenin en önemli faaliyetlerinden birisi, ülkelerin kadastrosunu ç›karmakt›r.
Bu aç›klamalardan sonra klasik dönem Osmanl› toprak rejiminin uygulamalar›na dönelim. Bilindi¤i gibi t›mar sistemi içinde topra¤›n ç›plak mülkiyeti devletin elinde tutularak bunun kullan›m› üretici köylüye b›rak›lm›flt›. Köylünün kullan›m hakk›, topra¤›n›n yer ald›¤› dirlik sahibinin verdi¤i bir tezkere ile gerçeklefliyordu. Bu tezkere, bir tasarruf tapusu idi. Dirli¤in sipahisi,
köylüye bu tezkereyi verirken “resm-i zemîn” veya “resm-i tapu” denen bir vergi al›yordu. Ayr›ca bundan sonra topra¤› iflleyen köylüden çift resmi denen raiyyet rüsumu al›n›rken tasarruf etti¤i topra¤›n büyüklü¤ü önem tafl›d›¤› ve di¤er yandan toprakta üretilen ürünün öflrü belirlenirken ürünün miktar› aç›s›ndan topra¤›n alan büyüklü¤ünün bilinmesi gerekti¤i için, tahrir s›ras›nda
1 Halit Ziya Türkan; “Toprak Meselesinde Kadastronun Rolü”, Türkiye Ekonomisinin Bafll›ca Meseleleri, Türk
‹ktisat Cemiyeti Yay›nlar›, Ankara 1944, s: 66.
2 Türkkan, age., s: 66.
60
TAfi
19. Yüzy›l Öncesinde Osmanl› Kay›tlar›nda Tarla S›n›r›...
ekilebilir topraklar dikkatli bir say›ma tabi tutuluyordu3. Bu bak›mdan tasarruf tezkeresi, defter-i hâkânîdeki bilgilere dayanan, fakat ondan daha aç›klay›c› bir üslupla topra¤›n s›n›rlar›n› ve alan büyüklü¤ünü de gösteriyordu. Ancak tek tek sipahilerin verdikleri bu tezkere örneklerine nâdiren sahibiz4. He3 Bu sebeple tahrir defterlerinde köy ve mezraalarda üretimde bulunan köylüden al›nacak vergi has›las›n› tespit edebilmek için hem üreticilerin tek tek ve durumlar›na iliflkin özellikleri ayr›nt›l› olarak belirlenir, hem
de onlar›n tasarrufundaki topraklar “çift” birimi esas al›narak kaydedilirdi. Çift, genellikle bir çift öküzle
ve bir ailenin d›flar›dan yard›m almadan iflleyebilece¤i ve ürün alabilece¤i toprak büyüklü¤ü idi. Ancak çift,
beldeden beldeye ve tasarruf edilen topra¤›n verimlili¤ine göre de¤iflti¤i için kanunnamelerde her beldede
“çift” dendi¤i zaman ne anlafl›ld›¤› aç›klan›rd›. Bu bak›mdan defter-i hâkânîlerde üreticilerin tasarruf ettikleri topraklar, çifte göre tayin edilir. Çiftin alt›nda toprak tasarruf edenler “nim-çift”, “bennak”, “ekinlü
bennak” gibi s›n›flamalara tâbi tutulurdu. Bunlar, belde sakinleri taraf›ndan bilinen tan›mlard›. Ömer Lütfi Barkan’›n yay›nlad›¤› kanunnamelere bakt›¤›m›zda, bir çiftlik yerin büyüklü¤ünün sancak s›n›rlar› içerisinde sabit, ancak sancaktan sanca¤a farkl›l›klar arzetti¤i görülmektedir. Örne¤in Ayd›n sanca¤›ndaki
bir çiftli¤in alan› ile Hüdavendigar’daki çiftli¤in alan› ayn› de¤ildi. Kimi zaman da ayn› sancak içerisinde
yer alan kazalardaki çiftli¤in alanlar› da birbirinden farkl› olabiliyordu. Buna dair bilgileri, Barkan’dan
naklen afla¤›da aktar›yoruz:
“Zirâ has yerden yetmifl seksen dönüm ve mutavass›t-ul-hâl yerden yüz dönüm ve ednâ yerden yüz otuz ve
yüz elli dönüm yer bir çiftlik i‘tibâr olunur. Dönüm dahi hatevât-› müte‘arefe ile k›rk hatve yerdir, tûlen ve
arzen” (Ömer Lütfi Barkan; “Hüdâvendigâr Livâs› Kanunnamesi”, XV ve XVI.nc› As›rlarda Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Ziraî Ekonominin Hukukî ve Malî Esaslar›, I. Cilt: Kanunlar, (t›pk›bas›m), (yay. haz.: Hüseyin Özde¤er), ‹stanbul 2001, s: 2. Bu eser bundan sonra, Barkan; Kanunlar olarak verilecektir.
“Ve çiftlik bâb›nda mikdar has yerden altm›fl dönümdür. Ve mutavass›t-ul-hal olan yerlerden 80 dönümdür.
Ve edna yerlerden yüz otuz yüz elli dönüm yer bir çiftlikdir öylece i’tibar olunur”, Barkan; “Kanunu Liva-i
Ayd›n”, Kanunlar, s: 8.
“Çiftlik husûsunda a‘lâ ve evsat ve edna mu‘teber olub bütün çiftlik a‘lâ yerden altm›fl dönüm ve evsat yerden seksen ve doksan dönüm ve ednâ yerden yüz ve yüz yigirmi dönüm demifllerdir. Ammâ beyn-en-nâs
meflhûr ve ma‘ruf olan çiftlik oldur ki bir çiftlik nadas›na ve ekinine vefâ ide ehâlî-i kurâdan ekinciler dahi ana bir çiftlik dirler. Mikdarda Bursa müddile on iki müdlik yerdir. Konya müddile sekiz müdlik olur bilfi’il ma‘mul olan kile ile alt› müdlik yerdir”, Barkan, “Vilâyeti Karaman, Kanunname-i Vilayeti Mezbûre”,
Kanunlar, s: 47.
“Yürümek ad›m›yla eni ve uzun› k›rk ad›m yere bir dönüm dirler. Su basar ve her y›l ekilir a‘lâ yerlerden
seksen dönüm yere bir çiftlik dirler ve evsat-ul-ahvâl olan yerlerde yüz dönüm yere bir çiftlik dirler. Ve ednâ yerlerden yüz elli dönüm yere bir çiftlik dirler. Bu zikr olan ova yerde oldu¤u takdircedir. Da¤larda çiftlik olmayub dönüm ibâreti isti‘mâl olunur” (Barkan, “Diyarbekir Vilâyeti Kanunu”, Kanunlar, ss: 131-132).
“Ve tamam bir çiftlüklik yer ki has yerden ola altm›fl dönümdür a‘lâ yerden yetmifl seksen, evsatdan yüz
yüz on yüz yigirmi, ednâ yerden yüz elli dönümdür. Bunun ile amel oluna … ve dönüm dahi tûlen ve arzen
k›rk hatvedir” (Barkan, “Kanun-› Hukuk ve Rüsûm-› Livâ-i Sirem”, Kanunlar, s: 308).
“Ve çiftlik Anabolu ve Gördos ve ... kazalar›nda a‘lâ yerden seksen dönüm, evsat yerden yüz ve yüz yigirmi
dönüm ve ednâ yerden yüz elli dönüm bir çiftlik yerdir. Dönüm dahi hatevât-› müte‘ârefe ile tûlen ve arzen
k›rk hatvedir. Amma Mezistre ve Beneffle ve Kurûn ve … kazalar›nda elli dönüme bir çift i‘tibâr iderler. Ve
Çakvenye (?) câniblerinde yigirmi otuz dönüme bir çift dirler. Kazalar›n çiftleri muhtelif-ül-ahvâldir. Ve her
bir kazada i‘tibâr olundu¤u üzere bir çiftlik yer tasarruf edenden tamam altm›fl akçe çift akçesi al›n›r” (Barkan, “Kanunname-i Vilayet-i Mora”, Kanunlar, s: 327).
4 Çok nadir rastlanan bir sipahi tezkeresine örnek olarak bkz: Amasya fier‘iyye Sicili 22, 21/4:
“Vech-i tahrîr-i hurûf budurk ki,
Vekîli oldu¤umuz Taflkald›rano¤lu ‹brahim A¤a’n›n t›mâr› karyelerinden Kayac›k nâm karye sâkinlerinden
Ayfle hatunun zabt ve tasarrufunda olan üç öküzlük tarlalar›n Celebo¤lu Hac› Bey’e bey‘-i bât-› sahîh ile
bey‘ eyleyüb fürûht eyledi¤i ecilden biz dahi zabt ve rabt içün yedine izin tezkeresi vermiflüzdür, taraf›m›zdan ve taraf-› âherden kimesne müdâhale eylemeye. Tahrîren fî 1101.
El-hakîr Subafl› Es-seyyid Ali Çelebi”.
Burada görüldü¤ü gibi, sözü edilen topra¤›n s›n›rlar› hakk›nda hiçbir bilgi verilmeden do¤rudan topra¤›n
büyüklü¤ü, “üç öküzlük” olarak zikredilmifltir. Belli ki sat›fl muamelesinin taraflar› ile sipahi aras›nda bu
konuda herhangi bir ihtilaf yoktur. Çünkü, burada her üç kifli de bu toprak etraf›nda menfaatdar durumdad›rlar. ‹kisi al›c› ve sat›c›, üçüncüsü de bu toprak devrinden dolay›, “resm-i tapu” alacak kiflidir. E¤er aralar›nda bir anlaflmazl›k olsayd›, belge bu flekilde düzenlenmeyecekti.
61
kebikeç / 24 • 2007
le sipahi düzeyinde bu tezkere kay›tlar›n›n yer ald›¤› defterlerin olup olmad›¤›na iliflkin bilgiden yoksunuz. Bu bak›mdan çok ince de¤erlendirmeler yapma
imkan›na da sahip de¤iliz. Bizim aç›m›zdan kullanabilece¤imiz tek bilgi kayna¤› fera¤, devir, temlîk ve sat›fllara iliflkin mahkeme kay›tlar› ile e¤er zuhur
etmiflse ihtilaf ve niza konusu topraklar üzerinde yap›lan keflif tutanaklar›d›r.
‹flte bu makalenin dayana¤›, bu iki tür kay›tlardan derlenen bilgiler olacakt›r.
Osmanl› döneminde tasarruf edilen topraklar›n s›n›rlar› ve geniflliklerinin
tan›mlanmas›nda belgelerde üç ayr› yol izlendi¤i görülmektedir. E¤er taraflar
aras›nda bir niza olmaks›z›n devir, fera¤ ve sat›fl muameleleri s›ras›nda bir tafl›nmazdan söz ediliyorsa, “inde’l-ahâlî ve’l-cîrân ma‘lûmü’l-hudûd” ibaresiyle
s›n›rlar›n tarif edildi¤i görülmektedir. Bu ibare, komflular›n birbirlerinin
mülkleri hakk›nda bilgi sahibi oldu¤unu göstermektedir. Bu bilginin yayg›nl›¤› ve zaman bak›m›ndan eskili¤i için “mâ-takaddemden mülk-i mevrûsumuz
olan”, “sinîn-i sâb›kadan beri mutasarr›f oldu¤umuz” gibi ibareler, aç›klay›c›d›r. Bunlar, toprak paylafl›m›n›n süreklili¤ini göstermektedir.
‹kinci olarak e¤er bir bahçe veya tarla muayyen bir ücret karfl›l›¤› sat›l›yorsa, tafl›nmaz›n dört yan›ndaki s›n›r komflular› “flarken ..., garben ..., flimâlen
… ve k›bleten … mülkleri ile mahdûd” fleklinde aç›klanmaktad›r.
Üçüncü olarak, e¤er tafl›nmaz›n bir veya birden fazla taraf› dere veya nehre ya da da¤ ve orman gibi hâlî yerlere ya da kamuya ait yollara dayan›yorsa
bunlar aç›kl›kla belirtiliyordu. Bu hususda kullan›lan ibare, belgelerde genellikle “bir taraf› ... mülküne, bir taraf› ... mülküne, bir taraf› tarîk-i âmma ve
taraf-› âheri ... da¤›na/nehrine müntehî” fleklinde yer almaktayd›5.
Bu konuda, belgelerde daha aç›k ifadeler de vard›r. Komflu s›n›rlar aç›kland›ktan sonra arazinin konumu, bilinen bir noktaya veya bir arazi flekline göre
tan›mlanm›flt›r. Örne¤in Fatih’in vak›flar›n›n akarât›n›n aç›kland›¤› sicillerde
geçen flu ifadeler ilginçtir6:
“yine etrâf-› erbi‘as› Hamam Dere ve Edhem ve Kas›m tarlalar› ve tarîk-i
âmm ile mahdûd Çingâne Mezarl›¤› civâr›nda on alt› dönüm bir k›t‘a tarla”
“yine bir tarafdan Çobano¤lu Harman› ve iki tarafdan hâlî mahall ve bir tarafdan tarîk-i âmm ile mahdûd kiremidhâne zahr›nda seksen befl dönüm bir
k›t‘a tarla”
5 “... karye-i mezbûre topra¤›nda vâki‘ bir haddi Köse Ali ve bir haddi Kara Hasan ve bir haddi Kerflkür o¤lu ‹b-
6
rahim ve bir haddi nehr-i kebîr ile mahdûd ve mümtâz...” (Amasya fier‘iyye Sicili 23, 41/1); “… Bavl›m nâm
karye turâb›nda Kalburcu Özü nâm mevzi‘de vâki‘ bir tarafdan Muhz›r o¤lu ba¤› ve bir tarafdan Mustafa
ba¤› ve bir tarafdan cebel ve bir tarafdan tarîk-i âmm ile mahdûd tahmînen sekiz ›rgadl›k ba¤” (Ankara
fier‘iyye Sicili 41, 62); “Balgat nâm karye hudûdu dâhilinde vâki‘ bir tarafdan mezbûr Mirza ve bir tarafdan Bal› ve bir tarafdan dere ve bir tarafdan cebel ile mahdûd tahmînen on befl ›rgadl›k bir k›t‘a ba¤ …”
(Ankara fier‘iyye Sicili 64, 140).
Hülya Tafl; Defter-i Evkâf-› Fatih Sultan Mehmed Han, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Co¤rafya Fakültesi, Tarih Bölümü, Yay›nlanmam›fl Lisans Tezi, Ankara-1996, ss: 172-175.
62
TAfi
19. Yüzy›l Öncesinde Osmanl› Kay›tlar›nda Tarla S›n›r›...
“yine iki tarafdan Edhem ve bir tarafdan El-hâcc ‹sa ve bir tarafdan K›l›çme karflflu
usunda on befl dönüm
l› Sagîr Çiftli¤i tarlalar› ile mahdûd Leylik Çeflflm
bir k›t‘a tarla”
“yine etrâf-› erbi‘as› çiftlik-i mezkûr tarla ve Hac›o¤lu Çay›r› ve Haracc›
Çiftli¤ine giden yol ile mahdûd Tuzla Köprüsü ittisâlinde Çoban Çay›r› demekle arîf yüz seksen dönüm bir k›t‘a çay›r”
“yine bir tarafdan K›l›çl› Sagîr Çiftli¤i tarlas› ve bir tarafdan Karg›l›o¤lu
tarlas› ve bir tarafdan Yusuf tarlas› ve ba‘zen K›l›çl› Çiftli¤i tarlas› ve bir tarafdan mârrü’z-zikr Yapa¤c› Çiftli¤i tarlas› ile mahdûd deliklitafl civâr›nda
…otuz dönüm bir k›t‘a tarla”
“yine bir tarafdan Kâtib Ahmed zevcesi ve bir tarafdan mezkûr Yapa¤c›
Çiftli¤i tarlalar› ve bir tarafdan yine ba‘zen çiftlik-i mezkûr ve ba‘zen Kas›m
tarlalar› ve bir tarafdan tarîk-i âmm ile mahdûd Baryedâr bay›r›nda on iki dönüm bir k›t‘a tarla”
“yine etrâf-› erbi‘as› Tekye tarlas›, Osman ve ‹smail ve El-hâcc ‹bifl ve çiftlik-i mezkûr tarlalar› ve ulu yol ile mahdûd Kokmufl P›nar üstünde yirmi befl
dönüm bir k›t‘a tarla”
“yine bir tarafdan çiftlik-i mezkûr tarlas› ve bir tarafdan Bosna köylü ‹smail Çiftli¤i tarlas› ve bir tarafdan ‹bifl tarlas› ve bir tarafdan Süvari Yolu ile mahdûd Bosna Köyü Yolu alt›nda Kürüm üstünde yirmi dönüm bir k›t‘a tarla”.
Örnekleri daha da art›rmak mümkündür. Yukar›da al›nt›lad›¤›m›z kay›tlardan da anlafl›ld›¤› gibi bir tarlan›n ya da bir çay›r›n, arazinin s›n›rlar›, komme, meflular›na göre tespit edildikten sonra o arazinin yeri; dere, p›nar, çeflflm
zarl›k, yol, tepe, bay›r, tafl gibi mevkii nesiller boyu de¤iflmeyecek bir tafl›nmaza göre sabitlenmektedir. Böylece olas› kar›fl›kl›klar önlenmektedir.
Dile getirdi¤imiz bu üç grup ibareden ikisi, birbirlerini tan›yan kiflilerin
kendi içlerinde nesiller boyu oluflan mutabakat› göstermektedir. Üçüncüsü
ise, nispeten daha sonraki dönemlerde kadastral belirlemenin özünü teflkil
eden muayyen ve de¤iflmeyen nirengi noktalar›n› and›rmaktad›r. Bu tan›mlamalar, yukar›da sözü edilen tabiat flekillerinin s›n›r oluflturdu¤u hallerde karfl›m›za ç›kt›¤› gibi, onlara s›n›r olmayan, fakat onlar›n civar›nda bulunan tafl›nmazlar için de kullan›labiliyordu. Özellikle Fatih Evkâf Defteri’nden ald›¤›m›z ibareler, 19. yüzy›lda kroki veya de¤iflik tersîmât fleklinde karfl›m›za ç›kan nirengi noktalar›na göre konumu belirlenen arazilerin, çizgi ile de¤il de
söz ile çizilmifl resmidir. Bu bak›mdan kadastro uygulamas›n›, sadece Bat›’dan
al›nm›fl bir usul olarak alg›lamay›p, bunu Osmanl› toprak düzeninin kuflaktan
kufla¤a aktar›lan geleneksel yöntemine de ba¤lamak gerekir.
63
kebikeç / 24 • 2007
Yukar›da sözünü etti¤imiz s›n›r belirlemeleri kadar önemli olan bir di¤er
husus da, bu s›n›rlar›n çevreledi¤i topra¤›n geniflli¤inin belirtilmesi ve bu belirleme için yine beldeden beldeye de¤iflen ve belde sakinleri aras›nda miktarlar› konusunda mutabakat bulunan birtak›m alan ölçeklerinin zikredilmesidir. Daha sonra belgeler üzerinde de¤erlendirme yaparken de gösterece¤imiz
gibi, alan ölçe¤i olarak “… öküzlük yer” 7, “… muddluk tarla/yer”8, “… ›rgad-
l›k ba¤”9, “… kütüklük ba¤”, “… sünbül tohm isti‘âb eder tarla”10, “… k›yel
tohm isti‘âb eder arazi”11 gibi ibareler kullan›l›yordu.
Bu ibarelerin, modernite döneminin kesin rakamlara dayal› bilgileri ile
karfl›laflt›r›ld›¤› zaman, birtak›m belirsizlikler içerdi¤i düflünülebilir. Bunun
için de bu belirsizlikler sebebiyle tasarruf edilen topraklar aras›nda çok s›k
müdahalelerin yafland›¤› ve zaman içinde “mütegallibe”nin baz› topraklar› önce tasarrufuna, sonra da mülkiyetine geçirdi¤i iddia edilebilir. Nitekim, 19.
yüzy›l› araflt›ranlar, yaln›z Osmanl› ülkesinde de¤il, Avrupa’da da bu döneme
daha önceki belirsizliklerden kaynaklanan çok say›da problemin devr oldu¤unu, kay›tlar ile fiilî durum aras›nda izah edilemeyecek büyük farkl›l›klar›n görüldü¤ünü ileri sürmüfllerdir12.
Bu makalede, 19. yüzy›la devr olan problemlerin, 19. yüzy›l ölçülerine göre
“belirsizlik” olarak görülen kay›tlardan kaynaklanmad›¤›, tedâhül ve tecâvüzlerin baflka sebeplerinin oldu¤u aç›klanmaya çal›fl›lacakt›r.
Bu fikrimizi desteklemek üzere, iki hususu öncelikle belirtmek gerekir.
Bunlardan birincisi, tarif edilen s›n›rlar ve onlar›n içinde kalan toprak büyüklüklerinin birlikte ele al›nd›¤› ve bunlardan birinde istenmeyen ya da beklen7
“... nâm karye topra¤›nda vâki‘ beyne’l-ahâlî ma‘lûme üç öküzlük tarlalar›m› ...” (Amasya fier‘iyye Sicili 22,
21/4).
8 “… bir muddluk yer” (Bursa fier‘iyye Sicili A-8, 179/2432); “tahmînen buçuk muddluk mikdâr› yeri ki Umur
Bey ba¤çesi kurbundad›r” (Bursa fier‘iyye Sicili A-8, s. 223, belge: 4).
9 “… ile mahdûd tahmînen on ›rgadl›k ba¤›” (Ankara fier‘iyye Sicili 41, 2); “… ile mahdûd ve tahmînen on ›rgadl›k mülk ba¤…” (Ankara fier‘iyye Sicili 41, 18). Benzer belgeler için bkz: Ankara fier‘iyye Sicili 64, 19,
22, 49, 58, 93.
10 “... nâm karye topra¤›nda vâki‘ ma‘lûmü’l-hudûd tahmînen iki buçuk sünbül tohm isti‘âb eder bir k›t‘a arz› hâlî ...” (Antakya fier‘iyye Sicili 2, 31/42); “... tarlas› ile müntehî ve mahdûd ve tahmînen iki sünbül tohm
isti‘âb eder bir k›t‘a tarla ...” (Antakya fier‘iyye Sicili 4, 33/60).
11 “…nâm karyede vâki‘ yirmi k›yel tohm isti‘âb eder arâzi …”” (Amasya fier‘iyye Sicili 24, 17/2); “… tarlalar› ile
mahdûd olub tahmînen otuz keyl-i ‹stanbulî tohm isti‘âb [eder] Daniflmendli Yeri demekle ma‘rûf olan bir
k›t‘a tarla…, ” (Ankara fier‘iyye Sicili 41, 102). Benzer belgeler için bkz: Ankara fier‘iyye Sicili 41, 130, 193,
273, 299.
12 Yücel Terzibafl›o¤lu; “Eleni Hatun’un Zeytin Bahçeleri: 19. Yüzy›lda Mülkiyet Haklar› Nas›l ‹nfla Edildi?”,
Tarih ve Toplum, Güz 2006, No: 4, ‹stanbul, ss: 123-126. Bu makalede Mihaliç eflraf›ndan Galip Pafla’ya ait
bir örnek verilmekte ve Pafla’n›n tapu senedi üzerinde 1.700 dönüm olarak gösterilen mer’as›n›n fiiliyatta
10.000 dönümü aflt›¤› zikredilmektedir (s: 125). Fakat bu aç›klaman›n hemen arkas›ndan bu durumun daha önceki kay›tlarda yer alan s›n›r bilgilerinin mu¤lakl›¤›ndan kaynaklanmad›¤›, beldenin tapu kay›tlar›nda birçok silinti ve kaz›nt›lar›n gözlendi¤i belirtilmektedir. Anlafl›l›yor ki “mütegallibe”den olanlar, bir yandan küçük toprak sahipleri üzerinde tahakküm kurarken, di¤er yandan resmi kay›tlarla oynamay› da baflarabilmifllerdir. O yüzden 19. yüzy›ldaki kay›tlar ve fiilî durum aras›ndaki farkl›l›k, bir önceki dönemin
uygulamas›n›n sonucu de¤ildir.
64
TAfi
19. Yüzy›l Öncesinde Osmanl› Kay›tlar›nda Tarla S›n›r›...
meyen bir de¤ifliklik yap›lmas› halinde bu durumu ikincisinin ortaya ç›karaca¤›d›r. ‹kinci husus, çok uzun tasarruf sürelerinin bir yerleflmifllik sa¤lamas›d›r. Nitekim, sat›fllarda veya vergiye konu olan mülklerin tan›m›nda, belgelerden anlafl›ld›¤›na göre bir problem yaflanmamaktad›r. Problemli durumlarda ise, kay›tlar kadar beldenin yafll› ve daha eski dönemleri bilenlerin tan›kl›klar› önem kazanmaktad›r.
Bu aç›klamalardan sonra belgesel bilgilerle, bu söylediklerimizi destekleyebiliriz: Bu bölümde Anadolu’nun çeflitli yerlerinden örnekler irdelenecektir.
Elimizde Antakya, Harput, Bursa, Amasya, Ankara ve Bor flfleer‘iyye sicillerinden derlenmifl arazi sat›fl ve devirleriyle ilgili kay›tlar vard›r. Bu kay›tlar›n,
birbirinden farkl› bölgelere ait olmas›na ra¤men, benzer muamelelere tan›kl›k
etmektedir. A¤›rl›kl› olarak 18. yüzy›la ait bu belgelerden anlafl›ld›¤› kadar›yla, yukar›da aç›klad›¤›m›z biçimde s›n›r ve genifllikleri, sahipleri ve beldenin
di¤er yerleflikleri taraf›ndan bilinen araziler çok uzun süreli olarak üreticilerin tasarrufunda bulunmufltur. Özellikle 18. yüzy›lda, askerî zümrelere mensup olan kiflilerin topra¤› mülk edinme e¤ilimi gösterdiklerini, yine bu örneklerden anl›yoruz. Bu kez, k›rsal kesime d›flar›dan gelen bu yeni sahipler, sözü
edilen uygulamalar› kabullenerek toprak tasarrufunun içine girmifllerdir. Bu
yeni sahipler, kendileri rencber olmad›klar› için, topra¤› ekip biçmede ortakl›klar kurmufllard›r13.
Antakya mahkeme defterinde kay›tl› 13 Aral›k 1749 (3 Muharrem 1163) tarihli hüccetde “…nâm mezra‘a topra¤›nda vâki‘ k›bleten El-hâcc Mansur o¤lu
tarlas› ve flarken Hac› Mehmed o¤lu Hüseyin tarlas› ve garben nehr-i cârî ve
flimâlen Pal o¤lu tarlas› ile müntehî ve mahdûd ve tahmînen iki sünbül tohm
isti‘âb eder bir k›t‘a tarla …”dan söz edilmektedir14. Sat›fla konu olan bu tarlan›n belirtilen s›n›rlar içindeki büyüklü¤üne iliflkin kesin bir ölçü verilmemifltir. Ancak, burada yaklafl›k 2 sünbül tohum ekilebildi¤i belirtilmektedir.
Bilindi¤i gibi “sünbül”, Halep, Antakya bölgelerinde kullan›lan bir hacim ölçüsüdür. Hububat ölçü birimi olan sünbül, 1 Halebî mekkükün 0,18 ile 0,20’si
oran›ndad›r. 1 Halebî mekkük’ün karfl›l›¤› 81,2 kg. bu¤day oldu¤una göre, 1
sünbül’ün kg. cinsinden a¤›rl›¤› 14,616 ile 16,24 kg. aras›nda de¤iflen bu¤daya
karfl›l›k gelmektedir15. Örne¤imizde, sözü edilen bir k›t‘a tarlaya yaklafl›k 2
sünbül tohum ekilebildi¤i belirtildi¤ine göre, bu tarlada 30 kg. civar›nda tohum kullan›lmaktad›r. 30 kg.l›k tohum ekilen bu tarlan›n yüzölçümü için Yunus Koç’un çal›flmalar›ndan yararlanarak bir ç›karsamada bulunabiliriz. Bu13 Özer Ergenç; “XVIII. Yüzy›lda Osmanl› Anadolu’sunda Tar›m Üretiminde Yeni Boyutlar: Muzâra‘a ve Murâba‘a Sözleflmeleri”, Kebikeç, No: 23, ss: 129-139.
14 Antakya fier‘iyye Sicilleri 4, 33/60.
15 Enver Çakar; XVI. Yüzy›lda Halep Sanca¤› (1516-1566), Elaz›¤-2003, ss: 243-244.
65
kebikeç / 24 • 2007
rada bahsi geçen bir k›t‘a tarlan›n kaç dönüme denk geldi¤ine dair bir bilgimiz
yoktur. Yunus Koç’un yerel müdler üzerinden yapt›¤› ölçü birimlerine dair
araflt›rmas›nda, bugünün flartlar›nda dahi bir dönüme 30 kg.›n üzerinde tohum ekiminin çok fazla oldu¤u dile getirilmektedir16. Gerek Koç, gerekse
Koç’un bulgular›n› destekleyen Mehmet Öz’ün çal›flmalar›ndan ç›kan ortak sonuç, Anadolu’nun birçok bölgesinde, ortaça¤ koflullar›nda, yani tar›m›n kara
sabanla ve öküzle yap›ld›¤›, makinenin girmedi¤i dönemlerde bir dönüme ortalama 8-12 kg. hububat›n ekildi¤idir17. Buna dayanarak yukar›da yüzölçümünü tam bilmedi¤imiz tarlan›n dönüm olarak büyüklü¤ünü tahmin edebiliriz. Ortalama 30 kg. tohum ekildi¤ine göre, tarlan›n yaklafl›k 2 dönümlük bir
yer olmas› muhtemeldir. Burada bizim tahmin etmeye çal›flt›¤›m›z bu tarlan›n
büyüklü¤ü, “sünbül” tan›mlamas›yla o dönemin ziraatçileri aras›nda bir belirsizlik, bir mu¤lakl›k tafl›m›yordu ki sicillere bu flekilde kaydedilmiflti.
Bu ç›karsamadan sonra yukar›daki belgede dikkati çeken di¤er husus, fludur: Sat›fla konu olan tarlan›n üç taraf›ndaki s›n›r komflular›n›n her biri, tek
kiflidir. Yani, herhangi bir taraf›nda birden fazla kifli ile komfluluk iliflkisi yoktur. Buradan yandaki tarlalar›n da sözü edilen tarla büyüklü¤ünde olabilecekleri tahmin edilebilir.
Fakat, birbirine komflu olan kiflilerin tasarrufunda bulunan tarlalar›n yaklafl›k ayn› büyüklükte olmad›¤›, farkl› büyüklükte arazilerin yan yana bulundu¤unu gösteren kay›tlar da vard›r. Örne¤in Fatih Sultan Mehmed vak›flar›n›n Silivri kazas›ndaki akarât› say›l›rken baz› tarlalar için flu ifadeler kullan›lm›flt›r. “… yine bir tarafdan ba‘zen Koyuncuo¤lu Harman› ve ba‘zen Hac›o¤lu tarlas› ve bir tarafdan Büyük A¤›l ve ba‘zen çiftlik-i mezbûr tarlas› ve
ba‘zen Yörük Mustafa tarlas› ve bir tarafdan karye-i mezbûreden Silivri’ye
mürûr olunur tarîk ve ba‘zen Çavufl Çeflmesi ile mahdûd Hamam Dere Ba¤çe-
si ittisâlinde … üç yüz dönüm bir k›t‘a tarla”18; “yine bir tarafdan Hac›o¤lu Osman ve ba‘zen K›l›çl› Sagîr Çiftli¤i çay›rlar› ve bir tarafdan El-hâcc ‹sa ve bir
tarafdan Edhem ve bir tarafdan mârrü’z-zikr Yapa¤c› Çiftli¤i tarlalar› ile
mahdûd ve Beflbudak Tarla demekle arîf altm›fl befl dönüm bir k›t‘a tarla”19.
Bu iki örnekten birincisinin, dört taraf›nda da birden fazla mülk veya yol
ve çeflme gibi kamuya ait alanlar yer alm›flt›r. ‹lk örnekte tarlan›n 300 dönüm16 Yunus Koç; “Zirai Tarih Araflt›rmalar›nda Ölçü Tart› Birimleri Sorunu”, Uluslararas› Kuruluflunun 700. Y›l
Dönümünde Bütün Yönleriyle Osmanl› Devleti Kongresi, 7-9 Nisan 1999, Bildiriler, Selçuk Üniversitesi Bas›mevi, Konya-2000, s: 544.
17 Koç; agm., s: 544; Öz, bu rakam›n ortalama 10-15 kg. oldu¤unu ifade etmektedir. Bkz: Mehmet Öz; “XVI. Yüzy›lda Anadolu’da Tar›mda Verimlilik Problemi”, XIII. Türk Tarih Kongresi, Ankara, 4-8 Ekim 1999, Kongreye Sunulan Bildiriler, c: III, Ankara-2002, s: 1644.
18 Tafl; Defter-i Evkâf-› Fatih Sultan Mehmed Han, s: 172.
19 Tafl; Defter-i Evkâf-› Fatih Sultan Mehmed Han, s: 171.
66
TAfi
19. Yüzy›l Öncesinde Osmanl› Kay›tlar›nda Tarla S›n›r›...
lük büyük bir alana yay›lm›fl olmas›, çevresinin daha küçük tarlalarla çevrilmesini gerektirmifltir. Yukar›daki ifadelerde “ba‘zen” sözcü¤ü, “bir k›sm› flu,
bir k›sm› bu” anlam›na gelmektedir. ‹flte bu durum bize, kolayl›kla arazilerin
birbirleri aleyhine sahiplerince büyütülemeyece¤i bir tasarruf ve mülkiyet örgüsünü göstermektedir. Ancak, hem-s›n›r olan tarlalar›n, sat›n alma suretiyle birlefltirildi¤i ve bu hususun ayr›nt›l› tan›mlarla mahkeme kay›tlar›na geçirildi¤ini gösteren örnekler vard›r. Eylül 1662 (Safer 1073) tarihli belgede, Harput’a ba¤l› Kesernik adl› zimmi köyünde Erkenik veled-i ‹vanis, babas›ndan
kendisine intikal eden bir bostan yerini, Mustafa A¤a’ya satarken tafl›nmaz›n›n s›n›rlar›n› flöyle tan›mlamaktad›r: “karye-i mezbûr akâr›nda vâki‘ bir taraf› müflterî-i mezbûr ve bir taraf› Madikir ve bir taraf› vakf tarla ve bir tara-
f› Güllü Bostan, bu hudûd ile mahdûd” yer20. Görüldü¤ü gibi, Mustafa A¤a,
ad› geçen tarlan›n bitifli¤inde bir yere sahiptir. Kendisi, köylü olmad›¤›na göre, muhtemelen oray› da sat›n alma yoluyla mülk edinmifltir. Bu belgeden anlafl›ld›¤›na göre, müflteri konumunda olan Mustafa A¤a, daha önce ald›¤› tarlay› yeni al›mlarla büyütmektedir. 18. yüzy›l›n genel e¤ilimine uygun olarak,
aslen askerî zümrelere mensup olanlar›n, servetlerini tafl›nmazlara yat›rd›klar› anlafl›lmaktad›r. Bu olayda da sat›n alma ifllemi “sâhib-i arz ma‘rifetiyle”
yap›ld›¤› için farkl› yönlerden denetlenen bir ifllemle topraklar birlefltirilmifltir. Bu gibi durumlarda, daha sonraki bir dönemde arazi tan›mlarken bu ifllemler de belirtilmekte ve arazinin farkl› tarihlerde birlefltirildi¤i aç›klanmaktad›r. Zira, o arazi birlefltirilirken araziyi sat›n alan kifli, mülküne katt›¤› parçan›n avâr›z yükümlülü¤ünü de üstlenmifl olmaktad›r21.
Bu tür s›n›rlar› belirlenmifl tarlalar›n üzerinde herhangi bir müdahalenin
olup olmad›¤› konusunda fikir verebilecek bir baflka husus, bu topraklar üzerindeki tasarruf veya mülkiyet hakk›n›n süresidir. E¤er, tan›m›nda bir de¤ifliklik olmayan arazinin sahiplili¤i, çok uzun bir zaman sürmüflse bu, belirlenen s›n›rlar›n mu¤lak olmad›¤›n›n da bir kan›t›d›r.
Örne¤in Amasya fler‘iyye sicilinde yer alan 5 Mart 1696 (30 Receb 1107) tarihli bir belgede anlat›ld›¤›na göre, dirlik sahibi olan Seyyid Mehmed bin
Ömer ile Ali bin Mustafa, Amasya’n›n Kal’a köyü sakinlerinin baz›lar›ndan,
vergilerini eksik ödedikleri konusunda flikayetci olmufllad›r. Köylüler ise bu
iddia karfl›s›nda, köylerindeki alt› çiftlik araziyi atalar›ndan bu yana 70-80
20 Harput fier’iye Sicili, MFA 7218, 7/2.
21 Avâr›z yükümlülü¤ü, kiflilerin ekonomik durumuna ve sahip olduklar› tafl›nmazlara göre belirlendi¤inden bu
gibi birlefltirmeler, daha sonra ihtilafa konu olaca¤› için, bu tür kay›tlar s›k s›k karfl›m›za ç›kmaktad›r. Bütün tafl›nmazlarda buna dikkat ediliyordu. Bkz: Özer Ergenç; “Osmanl› fiehrindeki Mahallenin ‹fllev ve Nitelikleri Üzerine”, Osmanl› Araflt›rmalar›, c: IV, 1984, s: 73. fiehirlerde mahallelerin s›n›rlar›, sat›n almalarla büyümüfl baz› tafl›nmazlar› ortadan bölse de, avâr›z vergisi komflu mahallelerin ikisinde de talep ediliyordu. Yani, vergi yükümlülü¤ü sebebiyle tafl›nmazlar›n s›n›rlar›na çok dikkat ediliyordu.
67
kebikeç / 24 • 2007
y›ld›r tasarruf ettiklerini ve gerekli vergilerini de ad› geçen bu iki sipahiye
ödediklerini mahkemede dile getirmektedirler22. Görüldü¤ü gibi, burada 7080 y›ll›k tasarruftan, tasarruf hakk›n›n babadan o¤ula geçti¤i bir tür daimi kirac›l›ktan söz edilmektedir. 25-30 y›l› bir nesil kabul edersek, ad› geçen yer,
karye ahalisinin yaklafl›k 3 nesildir tasarrufundad›r.
Bu konudaki bir di¤er örne¤imiz, Harput’a aittir. 16 A¤ustos 1662 (1 Muharrem 1073) tarihli belgeye göre, Milli aflireti halk›ndan baz›lar› eyalet divan›nda Cafer A¤a karfl›s›nda, tasarruf ettikleri ve s›n›rlar› bilinen üç çiftlik tarlaya dair davalar›n› flöyle dile getirmifllerdir23:
“karye-i mezbûr s›nuruna dâhil K›z›l P›nar dimekle ma‘rûf mezâri‘de vâki‘
inde’l-ahâlî ve’l-cîrân ma‘lûmü’l-hudûd üç çiftlik sulu ve susuz tarlalar kendü
mülklerimiz olub yedlerimizde temessükâtlar›m›z var iken mezbûr Cafer A¤a
fuzûlî zabt eder, su’âl olunub kasr-› yed etmesini taleb ederiz”.
Cafer A¤a ise, ahalinin bu iddialar›na, söz konusu olan tarlalar›, 40 seneden fazla bir süredir kendisinin tasarruf etti¤ini, daha öncesinde de bu yerleri, Harput Mukâta‘as› Emininden “tapu resmi” karfl›l›¤›nda, babas›n›n ald›¤›n› ve tasarruf etti¤ini dile getirmifl ve bunu ispatlam›flt›r. Bu durum belgede
flu flekilde ifade edilmektedir:
“bin yirmi bir senesi târihinde zikr olunan topraklar hâlî ve mu‘attal kald›kda Harput Mukâta‘as› Emîni olan Hasan A¤a mârrü’z-zikr tarlalar
arz-› mîri olub bi-hasbi’l-kânûn tapuya müstehakk olma¤›n resm-i tapusun babam›z müteveffâ Süleyman A¤a’dan alub yedlerine24 mümzâ temessük verilmiflken babam›z zabt edüb fevtinden sonra k›rk seneden mütecâviz ben zabt ve tasarruf edüb beher sene öflrün sâhib-i arza edâ ederim”.
Bir di¤er örne¤imiz ise 14 Haziran 1701 (7 Muharrem 1113) tarihiyle
Amasya sicilinde kay›tl› ve 28 senelik bir tasarrufu konu edinen bir davad›r.
fiamice mahallesi sakinlerinde Hüma adl› kad›n, mahkemede ‹lyas karyesi sakinlerinden Hasan bin Himmet karfl›s›nda, ad› geçen köyde babas›na ait befl
aded tarlay› fuzulî zabt etti¤ini dile getirmekte ve bu durumun önlenmesini
talep etmektedir25. Hasan, hakk›ndaki bu iddiay› elinde bulunan sâhib-i arz
22 Amasya fier‘iyye Sicili 22, s.7/1: “… zikr olunan Kal’a köyü topra¤›nda befl çiftlik ve Berguma topra¤›nda al-
t› çiftlik arâzi olub ebâ an ceddin yetmifl seksen seneden berü sâhib-i arz olanlara bu âna gelince a’flâr-›
fler’iyye ve rüsûmât›n veregeldik ve verme¤e râz›lar›z …”
23 Harput fier‘iyye Sicili, MFA 7218, s: 8/1.
24 Belgede “yedine”.
25 Amasya fier‘iyye Sicili 23, s: 46/5: “babam müteveffâ-y› mezbûrun karye-i mezbûrda vâki‘ lede’l-ahâlî ve’l-cî rân ma‘lûmü’l-hudûd mutasarr›f oldu¤u befl k›t‘a tarlalar›n› zabt eder, su’âl olunub cevâb› tahrîr ve mûcebi fler‘îsi icrâ olunmak matlûbumdur”
68
TAfi
19. Yüzy›l Öncesinde Osmanl› Kay›tlar›nda Tarla S›n›r›...
tezkeresini delil olarak göstererek reddetmifltir. Hüma adl› kad›n davaya tekrar itiraz edince, söylediklerini ve elindeki temessükde geçen ifadeleri bu kez
udûl-i Müslimîn’in flahitli¤i ile teyit etmifltir26.
Yine Amasya’n›n Gök Medrese mahallesi yerlefliklerinden Hasan Befle bin
Hasan, Hüseyin bin Piri ile olan anlaflmazl›¤›n› 22 Haziran 1702 (26 Muharrem 1114) tarihinde mahkemeye götürdü¤ünde flunlar› söylemifltir27:
“Ad›geçen Hüseyin’e bu belgenin düzenlendi¤i tarihten 20 y›l önce K›labc›k adl› köyde bulunan, 25 kg. tohum ekilebilir arazimi, senede 7,5 kg.
bu¤day karfl›l›¤›nda kiraya vermifltim. Bugüne ödemesi gereken hububat› vermemektedir. Kira bedelinin al›nmas›n› isterim”.
Görüldü¤ü gibi davac› sözü edilen arazisinin yirmi seneden beri kendi üzerinde bulundu¤unu ifade ederek, buras›n› Hüseyin’e kiraya verdi¤ini dile getirmektedir.
Toprak tasarrufunda en belirleyici ö¤e olarak tan›mlanan s›n›rlar ve bu s›n›rlar içindeki tarla büyüklüklerinin mu¤lakl›¤›n› önleyen bir baflka iliflki, t›mar sistemi gere¤i, buralar›n vergilerini toplamak durumunda bulunan görevliler ile topra¤› kullananlar aras›ndaki vergi iliflkisidir. Bu iliflki, t›mar sistemi içinde iltizam usulünün yayg›nl›k kazanmas›nda yeni boyutlar kazanm›flt›r. ‹ltizam usulü, hazineyi ilgilendiren bir uygulama oldu¤u için, Defterhane
ile Hazine aras›nda da iki taraf›n kay›tlar› bu konuda devreye girmifltir. Bunun tipik bir örne¤ini bir baflka bölgenin fler‘iyye sicilinde buluyoruz. 27 Haziran 1748 (Receb 1161) tarihli ferman, Ni¤de sanca¤›n›n fiücâ‘eddin nâhiyesinde Ovac›k ve Tevâbi‘i Mukâta‘as› adl› mîrî mukâta‘an›n mâlikâne sahipleri,
kendi hüküm bölgelerindeki bir köye, yak›ndaki bir zeametin zaimi taraf›ndan
müdahale edildi¤ini; köyün fler‘î ve örfî vergilerinin kendilerine ait oldu¤u halde, ad› geçen zaimin söz konusu vergileri kendisine ödemeleri konusundan
köylüleri zorlad›¤›n› belirtmifller ve flikayetlerini Bor mahkemesi kad›s›na
iletmifllerdir28. Belgeden anlafl›ld›¤›na göre, flikayet tekrarlanarak Dîvân-›
Hümâyûn’a kadar yans›m›flt›r. Bunun üzerine hem Defterhâne’deki defter-i
hâkânî kay›tlar›, hem de Hazine’nin Bafl Muhasebe kay›tlar› incelenmifl, bu26 Amasya fier‘iyye Sicili 23, s: 46/5: “fi’l-vâki‘ merkûme Hüma’n›n babas› mezbûr H›z›r’›n fevtinden sonra sulbî o¤lu ‹lyas mutasarr›f iken ol dahi bilâ-veled fevt olub sâlifü’z-zikr tarlay› karye-i mezbûre sipâhisinden
tapulayub yirmi sekiz senedir tasarruf ederim”
27 Amasya fier‘iyye Sicili 24, s: 17/2: “... mezbûr Hüseyin’e târih-i kitâbdan yirmi sene mukaddem K›labc›k nâm
karyede vâki‘ yirmi k›yel tohm isti‘âb eder arâzimi her senede üçer k›yel h›ntaya alt› sene tamâm›na dek
îcâr etmiflidim, hâlâ minvâl-i meflrûh üzere alt› senede müctemi‘ olan ecr-i müsemmâ on sekiz k›yel h›ntam›
taleb eyledi¤imde bana edâdan imtinâ‘ eder, su’âl olunub hakk›m al›verilmek matlûbumdur ...”.
28 Bor fier‘iyye Sicili 2.
69
kebikeç / 24 • 2007
nunla da yetinilmeyerek köyün yafll› ve geçmifl uygulamalar› bilen yerlefliklerinin ifadelerine baflvurulmufltur. ‹sim benzerli¤inden dolay› ortaya ç›kan anlaflmazl›¤›n çözümünde, köyün yafll›lar›n›n ifadeleri belirleyici olmufl ve köyk›n bir süredir tasarruf
lüler babalar›n›n ve kendilerinin tarlalar›n› 60 y›l› aflflk
ettiklerini ve vergilerini mâlikâne sahiplerine ödediklerini belirtmifllerdir.
Bundan dolay› anlaflmazl›k, mültezimler lehine verilen kararla çözülmüfltür.
Sonuç
Osmanl› tarih yaz›c›l›¤›nda Osmanl› toplumunun geliflme evreleri hakk›nda, 60’l› y›llardan bu yana yerleflmifl bir kanaat vard›r. O da Osmanl› klasik
döneminin sistem ve kurumlar›n›n 17. ve 18. yüzy›llarda yeni koflullarla karfl›laflmas› üzerine de¤iflime u¤ramalar› sebebiyle, as›l nitelikleri kaybettikleridir. Bunun yan›nda Avrupa tarihinin geliflim çizgisine göre modernite döneminde uygulamalar›n kesinlik kazand›¤› görüflü egemendir. Bu görüfle göre,
orta zamanlar›n geleneksel uygulamalar›, yerel ve kesinlik içermeyen, bu yüzden de mu¤lak, ancak tan›fl›kl›k ortam›nda geçerli olan ölçütlere dayanmaktad›r. O yüzden daha önceki uygulamalar›n moderniteye aktar›m›, büyük sorunlar›n çözümünü de gerektirmifltir. Bu iki görüflü benimseyen 19. yüzy›l Osmanl› tarihçileri, bütün devlet kurumlar›nda oldu¤u gibi, toprak kullan›m›nda da harita ve kadastral hesaplar›n etkin olmas›ndan önce, mu¤lakl›k bulunan s›n›rlar sebebiyle mülkiyet ve tasarruf sorunlar› yafland›¤› görüflündedirler. Tutulan kay›tlar›n karmafl›k, gelifligüzel, zaman içinde çeflitli vesilelerle
de¤ifltirilmifl oldu¤u, ileri sürülen iddialar aras›ndad›r. Bu sebeple kay›tlardaki tarla büyüklükleriyle fiilen ifllenen topraklar aras›nda bazen izah› mümkün
olmayan farkl›l›klar›n bulundu¤u, say›s› az olmayan örnekle gösterilmifltir29.
Bu makalede, belgelerden derlenmifl verilere dayal› yap›lan aç›klamalar,
bizi flu sonuçlara ulaflt›rm›flt›r:
19. yüzy›l tarihçilerinin tespitleri belirli bölgeler ve belirli uygulamalar için
do¤ru olabilir. Fakat bunu, devletin egemen oldu¤u bütün topraklara ve dönemlere teflmil etmek, tarihçiyi yan›lt›c› de¤erlendirmelere götürme tehlikesi
içerebilir. Fiilî durum ile hukukî durum aras›ndaki farkl›laflma, 19. yüzy›l öncesi kay›t sistemlerinin mu¤lakl›¤›ndan ve kolayca tahrif edilebilir oldu¤undan kaynaklanan bir durum de¤ildir. Topra¤›n, baz› bölgelerde çeflitli yollarla
nüfuzlu birtak›m kiflilerin elinde toplanmas›n›n, aç›klanmas› gereken çok
farkl› ve karmafl›k nedenleri vard›r. Osmanl› klasik düzeni içinde t›mar sistemine göre, dirlik sahiplerine tevcih edilen ve padiflaha ait bölümü de Hazine29 Bkz: Bu makalenin 12 nolu dipnotu.
70
TAfi
19. Yüzy›l Öncesinde Osmanl› Kay›tlar›nda Tarla S›n›r›...
i Amire’ye aktar›lan vergileri denetlemek üzere çok farkl› denetim mekanizmalar› bulunan bir kay›t sistemi gelifltirilmifltir. Bu sebeple, bu kay›t sistemi
içinde mu¤lak gibi görünen ölçü ve tayin edici ibarelerin, ayn› denetim mekanizmas› ile bütünleflti¤i, yukar›da aç›klamaya çal›flt›¤›m›z örneklerle ortaya
ç›kmaktad›r.
Yukar›da da belirtti¤imiz gibi, bugün bize mu¤lak gelen “köy sakinleri ve
komflularca bilinen” ifadesinin, uygulama içinde tayin edici bir anlam›n›n bulundu¤u, verdi¤imiz örneklerle kan›tlanmaktad›r. Bu ibare ile tan›mlanm›fl s›n›rlar, dava konusu meselede taraf olanlar taraf›ndan bir itirazla karfl›laflmam›flt›r. Bu en mu¤lak görünen ifadeden baflka, tarlalar›n dört bir taraf›n›n
hangi komflular taraf›ndan çevrildi¤ini, isim vererek aç›klayan tan›mlamalar
vard›r. Bu tan›mlamalar, bazen komflular›n birden fazla oluflu ile, daha ayr›nt›l› bir aç›klamaya da dönüflebilmektedir. Tarla büyüklükleri birbirine eflit olmad›¤›ndan dolay›, bazen bir taraftaki s›n›r, birden fazla komflunun topra¤›
boyunca uzamaktad›r.
Ayr›ca bu s›n›r tayini ifllemlerinde 19. yüzy›l kadastral uygulamas›na çok
yaklaflan tespitler karfl›m›za ç›kmakta ve s›n›rlar›n tayininde sadece komflu
toprak sahiplerinin adlar›n›n zikretmekle yetinilmeyip, civardaki sabit bir
noktaya göre de aç›klamalar yap›lmaktad›r. Bu nirengi noktalar›; çeflme, dere, p›nar, da¤, ana yol, mezarl›k gibi kamuya ait yerlerdir.
Bütün bunlar, daha sonraki dönemde uygulamaya harita girdi¤i için, bize
mu¤lak gibi gelmektedir. Oysa, yukar›da örneklerini verdi¤imiz belgeler de
gösteriyor ki, o dönemde yap›lan fley, asl›nda sözlü bir tersîmâtt›r. Zira, sözle
tarlan›n s›n›rlar› çizilmektedir.
Makalemizin ulaflt›¤› ikinci sonuç, s›n›r› tayin edilen tarlan›n alan büyüklü¤üne iliflkin bilgiler de verilmek suretiyle, bu s›n›rlar›n öyle kolayca de¤ifltirilmesinin önüne geçilmesinin öngörüldü¤üdür. Örnekler ald›¤›m›z farkl› bölgelerde, farkl› farkl› aç›klamalar olmas›na ra¤men, yerel uygulamada bir “bilinen”e at›f yap›ld›¤›n›n kan›t› olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. “bir öküzlük
yer”, “6 mudd tohm isti‘âb eder tarla”, “iki ›rgadl›k ba¤” gibi aç›klamalar, s›n›r
bilgileriyle bütünleflen ve kullan›ld›¤› dönem ve mekanda aç›klay›c› anlam›
bulunan ölçütlerdir.
Nitekim bu belirlemelerin mülkiyet iliflkilerini sa¤l›kl› yürütmedeki etkisi,
yukar›da verdi¤imiz örneklerdeki tasarruf süreleriyle de pekiflmektedir. Sat›fl
veya devir ifllemlerine konu olan tarlalar›n bir aile elindeki kullan›m süresi 20
y›l ile 80 y›l aras›nda de¤iflmektedir. Bu süreler, geleneksel toplumun uygulamalar›ndaki yerleflikli¤in de iflaretidir. Bu sürelere bakarak Osmanl› mant›¤›ndaki “kadîm”, “eskidenberü”, “mâ-takaddemden” sözcüklerinin de mu¤lak
71
kebikeç / 24 • 2007
ibareler olmad›¤›n›, makalemizdeki kan›tlara dayanarak, kuvvetle ileri sürebiliriz.
Bütün bunlar bize, Osmanl› tarih yaz›n›n›n belirli al›flkanl›klar›n› bir kez
daha gözden geçirmemiz gerekti¤ini de hat›rlatmaktad›r.
Kaynakça
a) fi
fieer‘iyye Sicilleri:
Amasya fier‘iyye Sicili, defter no: 22
Amasya fier‘iyye Sicili, defter no: 23
Amasya fier‘iyye Sicili, defter no: 24
Ankara fier‘iyye Sicili, defter no: 41
Ankara fier‘iyye Sicili, defter no: 64
Antakya fier‘iyye Sicili, defter no: 2
Antakya fier‘iyye Sicili, defter no: 4
Bor fier‘iyye Sicili, defter no: 2
Bursa fier‘iyye Sicili, defter no: A-8
Harput fier’iye Sicili, mikrofilm no: 7218
b) Araflfltt›rmalar:
Barkan, Ömer Lütfi; XV ve XVI.nc› As›rlarda Osmanl› ‹mparatorlu¤unda Ziraî Ekonominin Hukukî ve Malî Esaslar›, I. Cilt: Kanunlar, (T›pk›bas›m),
(yay. haz: Hüseyin Özde¤er), ‹stanbul-2001.
Çakar, Enver; XVI. Yüzy›lda Halep Sanca¤› (1516-1566), Elaz›¤-2003.
Ergenç, Özer; “Osmanl› fiehrindeki Mahallenin ‹fllev ve Nitelikleri Üzerine”, Osmanl› Araflt›rmalar›, c: IV, 1984, ss: 69-78.
Ergenç, Özer; “XVIII. Yüzy›lda Osmanl› Anadolu’sunda Tar›m Üretiminde Yeni
Boyutlar: Muzâra‘a ve Murâba‘a Sözleflmeleri”, Kebikeç, No: 23, ss: 129-139.
Koç, Yunus; “Zirai Tarih Araflt›rmalar›nda Ölçü Tart› Birimleri Sorunu”,
Uluslararas› Kuruluflunun 700. Y›l Dönümünde Bütün Yönleriyle Osmanl› Devleti Kongresi, 7-9 Nisan 1999, Bildiriler, Selçuk Üniversitesi Bas›mevi, Konya-2000, ss: 541-546.
Öz, Mehmet; “XVI. Yüzy›lda Anadolu’da Tar›mda Verimlilik Problemi”, XIII.
Türk Tarih Kongresi, Ankara, 4-8 Ekim 1999, Kongreye Sunulan Bildiriler,
c: III, k›s›m: III, Ankara-2002, ss: 1643-1651.
Tafl, Hülya; Defter-i Evkâf-› Fatih Sultan Mehmed Han, Ankara Üniversitesi,
Dil ve Tarih-Co¤rafya Fakültesi, Tarih Bölümü, Yay›nlanmam›fl Lisans Tezi, Ankara-1996.
72
TAfi
19. Yüzy›l Öncesinde Osmanl› Kay›tlar›nda Tarla S›n›r›...
Terzibafl›o¤lu, Yücel; “Eleni Hatun’un Zeytin Bahçeleri: 19. Yüzy›lda Mülkiyet
Haklar› Nas›l ‹nfla Edildi?”, Tarih ve Toplum, Güz 2006, No: 4, ‹stanbul, ss:
121-147.
Türkan, Halit Ziya; “Toprak Meselesinde Kadastronun Rolü”, Türkiye Ekonomisinin Bafll›ca Meseleleri, Türk ‹ktisat Cemiyeti yay., Ankara-1944.
Özet: Osmanl› tarihi araflt›rmalar›nda, 19. yüzy›l öncesine iliflkin farkl› görüfller ileri sürülmüfltür. Bunlar›n bafl›nda sözü edilen erken dönemin geleneksel uygulamalar›nda yerelli¤in öne ç›kt›¤›, bunun da en çok ölçü birimlerine yans›d›¤› ve 19. yüzy›l›n gözüyle bak›ld›¤›nda bu durumun büyük bir belirsizlik ve mu¤lakl›k yaratt›¤› konusu gelmektedir. Bu makalede, farkl› bölgelere ait örnekler üzerinden, 19. yüzy›l öncesinde, çiftçilerin tasarrufunda
olan tarla s›n›rlar›n›n, sahipleri aras›nda sorun yaratmayacak belirleyicili¤inin oldu¤u sonucuna var›lm›flt›r.
Anahtar sözcükler: Kadastro, tarla s›n›r›, nirengi noktas›.
Abstract: In Ottoman studies the pre-19th century has been the subject of conflicting views. Significant among these views is the opinion that locality was prominent in the traditional practices and that this was reflected mostly in the units of measurement. This seemed
indefinite and vague when looked at from a 19th century perspective. This article argues
that in the period before the 19th century in examples from different areas there were determinants in the borders of the arable fields that did not lead to conflict among the owners.
Key words: Cadastre, arable field border, landmark.
73
Bu kitab› sat›n almak için:
www.sanatkitabevi.com.tr
kebikeç / 24 • 2007
Ondokuzuncu Yüzy›l’da Samsun’da
Çiftlik Sahibi Hazinedarzadeler ile
Kirac›-Köylüler Aras›ndaki
Arazi ve Vergi ‹htilaf› Üzerine
Baz› Gözlemler ve Sorular*
Canay fi
fiA
AH‹N**
Girifl
Ondokuzuncu yüzy›l Osmanl› dünyas›nda merkez ile eyaletler aras›ndaki
iliflkilerin do¤as›na dair akademik ilgi son zamanlarda görülür bir flekilde artmaya bafllad›. Osmanl› modernleflmesi ve merkezileflmesi, yukar›dan afla¤›ya
dayat›lan bir proje olarak de¤il, yeni hukuk ve uygulamalara yerel güçlerin direnci, reaksiyonu ve uyumu ba¤lam›nda ve farkl› ç›kar gruplar›yla merkez
aras›ndaki yeni bir eklemlenme ›fl›¤›nda da incelenmeye baflland›. Bu yeni bak›fl aç›s›na göre Tanzimat, eyaletlerdeki ya da taflradaki yerel güçlerin ortadan kalkmas› anlam›na gelmemektedir. Bu ba¤lamda, yerel ya da taflra, merkezin kurumsal ve siyasal reformlar yoluyla merkeze ba¤lad›¤› pasif bir aktör
de¤il, tam tersine merkezin pazarl›k etmek zorunda kald›¤› bir düzlemi teflkil
etmektedir. Bu bak›fl aç›s›, özellikle ondokuzuncu yüzy›l Osmanl› devleti kavramlaflt›rmas› için büyük bir önem tafl›maktad›r. Ondokuzuncu yüzy›l Osmanl› sosyal ve ekonomik tarihçileri taflran›n merkez taraf›ndan nas›l dönüfltürüldü¤ü kadar merkezin taflra taraf›ndan nas›l flekillendirildi¤ini de incelemeye
bafllam›fllard›r. Farkl› ba¤lamlarda olsa bile ‹slamo¤lu, Meeker ve Hanssen’›n,
Osmanl› merkezileflme program›n›n yerel güçleri d›fllayarak gerçekleflti¤i gö*
Bu makalenin ilk flekli daha önce 10. Türkiye’nin Ekonomik ve Sosyal Tarihi Kongresinde (28 Eylül-1 Ekim
2005, Venedik) sunulmufltur.
** Y›ld›z Teknik Üniversitesi, ‹‹BF, ‹ktisat Bölümü.
75
kebikeç / 24 • 2007
rüflüne karfl› gelifltirdikleri elefltirileri bu makalenin problemati¤i aç›s›ndan
bilhassa önemlidir.1
Ondokuzuncu yüzy›l çal›flmalar›nda yerel ayan ve eflraf s›n›f›n›n devaml›l›¤› veya kopuflu, yerel güçlerin yeni yönetim prensipleriyle eklemlenmesi, 1858
Arazi Kanunnamesi’nin bölgedeki toprak mülkiyeti üzerindeki etkileri, yerel
meclislerin toprak ve vergi çat›flmalar› da içinde olmak üzere yerel anlaflmazl›klar›n çözümündeki rolleri, yabanc› elçilerin Gayr›müslim ve Müslüman nüfus aras›ndaki anlaflmazl›klar›n çözümündeki rolleri, Gayrimüslimlerin taflrada temsil sorunu ve yönetilen s›n›flar›n haklar›yla ilgili de¤iflen alg›lar› büyük
sorular olarak karfl›m›zda durmaktad›r. Tanzimat’›n en önemli hukuki düzenlemelerinden olan 1858 Arazi Kanunnamesi’nin hem hukuki tahlili hem de ‹mparatorlu¤un çeflitli bölgelerindeki toprak mülkiyetine etkileri ile ilgili ‹slamo¤lu, Terzibaflo¤lu ve Aytekin’in çal›flmalar›, kuramsal ve olgusal yönleriyle
baz› yeni bak›fl aç›lar›n› ortaya koymas› nedeniyle oldukça önemlidir.2
Farkl› öncelikleri olsa da, araflt›rmac›lar belli noktalarda görüfl birli¤ine
varm›fl gözükmektedirler. 1858 Arazi Kanunnamesi ve toprak mülkiyeti ile ilgili 1847 Tapu Kanunu gibi di¤er önemli düzenlemelerin, ‹mparatorlu¤un çeflitli bölgelerinde varolan yap›lar› radikal bir flekilde de¤ifltirmek yerine, daha
önceki arazi kullan›m› ve mülkiyet biçimlerini hukukilefltirdi¤i söylenebilir.
Bir baflka deyiflle, yerel güç dengeleri ile ondokuzuncu yüzy›l-öncesi arazi kullan›m› flekilleri ve mülkiyet biçimleri, yüzy›l›n ikinci yar›s›nda ortaya ç›kan
pratikler üzerinde do¤rudan etki yapm›flt›r. 1858 Arazi Kanunnamesi’nin etkileri, kanun öncesi toprak kullan›m flekilleriyle yak›ndan alâkal› olan toprak
tasarrufunun hangi s›n›flar lehine oldu¤una göre (yani kanun öncesi küçük
toprak sahibi köylülü¤ün varl›¤› ya da ayan-eflraf s›n›f› ve afliretlerin tahakkümü) de¤iflmifl oldu¤u söylenebilir. Yani, 1858 öncesi miri arazi üzerinde
merkezin taflradaki kontrol ve nüfuzunun derecesi, yerel güçlerin (ayan-eflraf
s›n›f›, tüccar, afliret) miri arazi üzerinde yar›-özel (de facto) kontrolünü art›r›p
artt›rmad›¤›n› bilmeden yeni kanun ve düzenlemelerin etkilerini ortaya koymak pek mümkün gözükmemektedir.
1
2
Huri ‹slamo¤lu, “Politics of Administering Property: Law and Statistics in the Nineteenth-century Ottoman
Empire”, H. ‹slamo¤lu (yay.), Constituting Modernity, Private Property in the East and West, Londra, 2004;
‹slamo¤lu, “Property as a Contested Domain: A Reevaluation of the Ottoman Land Code of 1858” R. Owen
(yay.), New Perspectives on Property and Land in the Middle East, Cambridge, 2001; Michael E. Meeker, A
Nation of Empire The Ottoman Legacy of Turkish Modernity, Berkeley, 2002; Jens Hanssen, “Practices of
Integration – Center-Periphery Relations in the Ottoman Empire”, J. Hanssen, T. Philipp, S. Weber (yay.),
The Empire in the City, Arab provincial capitals in the late Ottoman Empire içinde, Beyrut, 2002.
‹slamo¤lu’nun eserleri için bir önceki nota bkz. Yücel Terzibaflo¤lu, “Landlords, Refugees, and Nomads:
Struggles For Land Around Late-Nineteenth Century Ayval›k”, New Perspectives on Turkey, 24, 2001; E.
Atilla Aytekin, “Hukuk, Tarih ve Tarih Yaz›m›: 1858 Osmanl› Arazi Kanunnamesi´ne Yönelik Yaklafl›mlar”,
“Türkiye Araflt›rmalar› Literatür Dergisi, 3/5 2005.
76
fiAH‹N
Ondokuzuncu Yüzy›l’da Samsun’da...
1858 Arazi Kanunnamesi, çiftlik meselesi ve ço¤u miri arazi üzerinde ortaya ç›kan çiftliklerin mülkiyeti, vergilendirilmesi ve çiftlik sahipleri ile kirac›lar aras›ndaki iliflkiden bahsetmemifltir. Bu noktadaki suskunluk, araflt›rmalara da yans›m›flt›r.
Osmanl› merkezileflmesini “taflran›n merkezileflmesi” ve “merkezin taflralaflmas›” aras›ndaki karfl›l›kl› etkileflim olarak kavramlaflt›r›rsak, arazi mülkiyeti ile ilgili yeni kanun ve kurallar, Trabzon eyaletinde hangi noktaya kadar etkili olmufltur ve merkezileflmenin zorluklar› çiftlik arazileri ile ilgili ihtilafta hangi noktalarda ortaya ç›km›flt›r ve yeni kural ve düzenlemelerle eskinin eklemlenmesi nas›l olmufltur? Bu makale, ondokuzuncu yüzy›l ortalar›nda Canik Sanca¤›’nda çiftlik arazisi üzerinde toprak sahipleri ile kirac› köylüler aras›ndaki mülkiyet ve vergi çat›flmas›n› merkeze alarak, yerel güç dengeleri ile merkezileflmenin karfl›l›kl› etkileflimi ba¤lam›nda baz› sorular sormay›
amaçlamaktad›r. Afla¤›da, Canik Sanca¤›’nda çat›flmaya sebep olan çiftlik arazilerinin ortaya ç›k›fl›, daha sonra anlaflmazl›¤›n çözülmesinde kullan›lan yöntemler ve kirac› köylülerle toprak sahiplerinin iddialar› ve alg›lar› üzerinde
durulacakt›r.
Sözkonusu çiftlikler Canik Sanca¤›’n›n s›n›rlar› içinde ondokuzuncu yüzy›l›n ilk yar›s›nda ortaya ç›kmakla birlikte, zaman içinde köylülerin tar›ma
açt›¤› topraklar›n da bu çiftlik arazilerine zorla dahil edilmesiyle, gittikçe
karmafl›klaflan vergi ve arazi mülkiyeti anlaflmazl›¤› çözüme ulaflt›r›lamadan
1880’lere kadar devam etmifltir. Trabzon eyaletine ba¤l› Canik Sanca¤›’nda
ortaya ç›kan bu çiftlik arazilerinin tasarrufunun kime ait oldu¤u ve dolay›s›yla vergilerinin kimler taraf›ndan ödenmesi ile ilgili çat›flman›n çeflitli aflamalardan geçip ilk olarak 1852’de bölge yöneticilerine gönderilen irade ile prensip olarak çözüme kavuflturulabilece¤i öngörülmesine ra¤men, toprak sahibi
s›n›f›n direnci ve tepkisi çözüm için en önemli engeli oluflturmufltur. Çiftlik
arazileri ile ilgili çat›flmalara ‹mparatorlu¤un di¤er bölgelerinde de rastlanmaktad›r ve Canik Sanca¤›’ndaki bu anlaflmazl›k belki de yüzlercesinden bir
tanesidir. Fakat bu hikaye bize Osmanl› devletinin de¤iflen do¤as› ve eyaletlerdeki güç iliflkilerinin de¤iflimi ya da devaml›l›¤› üzerine baz› ipuçlar› ve
‹mparatorlu¤un di¤er bölgeleriyle karfl›laflt›rma yapabilecek baz› düzlemler
sa¤layabilir.
1800-1847: Çiftliklerin Ortaya Ç›k›flfl››
Çat›flmadaki taraflar, bir tarafta hem Müslüman hem de Gayr›müslimlerden oluflan kirac› köylüler ve di¤er tarafta da Trabzon eyaletinin yöneticileri
77
kebikeç / 24 • 2007
Hazinedarzadeler. Hazinedarzadeler3, en az›ndan 1850’ye kadar Trabzon eyaletinin yöneticisi konumundayd›lar. Ailenin kökeni onsekizinci yüzy›l sonuna
kadar gitmekle birlikte, siyasi olarak önemli konuma yükselifli, ondokuzuncu
yüzy›lda gerçekleflmifltir. Hazinedarzadelerin kökeni ile ilgili tart›flmalar, çok
çeflitli olmakla birlikte, merkezi devlet taraf›ndan bölge yöneticisi olarak atanmalar›, onsekizinci yüzy›lda bölgenin güçlü ailesi Caniklizadelerin siyasal ve
ekonomik hakimiyetinin ortadan kalkmas›yla ortaya ç›kan iktidar bofllu¤unun doldurulmas› yoluyla gerçekleflmifltir. Ailenin ondokuzuncu yüzy›ldaki
önemli figürlerinden Süleyman A¤a, ilk önce Canik mütesellimli¤i4 ve vergi
toplamalar›n de¤iflik kadamelerinde görev ald›ktan sonra5 1811-1818 aras›nda Trabzon valisi konumuna yükselmifltir.6 Daha sonra o¤ullar› Osman (18271842) ve Abdullah (1842-1846) paflalar da Trabzon valili¤i görevini yürütmüfller7 ve bir anlamda Caniklizadelerden boflalan bölge yöneticili¤i ve vergi toplay›c›s› konumlar›n› güçlendirmifllerdir.
Hazinedarzadelerin çiftliklerinin ortaya ç›k›fl› süreci de ondokuzuncu yüzy›l›n bafl›na kadar uzanmaktad›r. Süleyman A¤a, vergi toplay›c›s› ve daha
sonra da eyalet valisi olman›n f›rsatlar›ndan yararlanarak vergi toplama haklar›n›, topraklar›n fiili mülkiyetine dönüfltürmeyi baflarm›flt›r. Hazinedarzadelerin üzerinde özel denetim sahibi oldu¤u bu büyük toprak parçalar›, yani
çiftlikler, onsekizinci yüzy›ldakine çok benzer süreçlerle afla¤›daki biçimlerde
ortaya ç›km›flt›r.
‹lk olarak Hazinedarzade Süleyman Pafla, 1807’de Canik Sanca¤›’n›n s›n›rlar› içinde yer alan Sat›lm›fl kazas›na ba¤l› köylerin vergilerini toplama hakk›n› malikane olarak tasarruf ediyordu.8 Daha sonra bu bölgede, köylüleri kullan›lmayan arazileri tar›ma açmaya zorlayarak bu topraklar üzerindeki kontrolünü artt›rm›flt›r. ‹kinci olarak Süleyman Pafla, Samsun civar›ndaki mezra’alar üzerindeki haklar›n› geniflletmifltir. Ayvac›k, Sat›lm›fl ve Ar›m kazalar›ndaki hem terkedilmifl hem de kullan›lmayan topraklar üzerinde çiftlikler
kuran Süleyman, daha sonra bu genifl arazileri kendi vakf›n› kurarak mülki3 Hazinedarzadeler için flu eserlere bak›labilir. Michael E. Meeker, A Nation of Empire, The Ottoman Legacy of
4
5
6
7
8
Turkish Modernity, Berkeley, 2002, s. 215-216; Anthony Bryer, “The last Laz Risings and the downfall of the
Pontic Derebeys, 1812-1840”, Bedi Kartlisa Revue de Kartvélogie, XXVI, 1969, s. 191-210; Mahmud Golo¤lu,
Trabzon Tarihi, Fetihden Kurtulufla Kadar, Ankara, 1975; M. Emin Yolal›c›, XIX. Yüzy›lda Canik
Sanca¤›’n›n Sosyal ve Ekonomik Yap›s›, Ankara 1998; Yolal›c›, Samsun Eflraf›ndan Abdullah Pafla’n›n
Terekesi, Samsun 1987.
1769’da Süleyman A¤a, Canikli Ali Bey taraf›ndan Canik sanca¤›’na mütesellim olarak atanm›flt›r.
Baflbakanl›k Osmanl› Arflivi (BOA), MAD 7596, s. 99/2.
Canik muhass›ll›¤› mukata’as› 1796’da ‹rad-› Cedid Hazinesi taraf›ndan Süleyman A¤a’ya tevcih edilmifltir.
Bkz. BOA, MAD 9582, s. 109; DBfiM 6533.
BOA, MAD 9582, s. 110; Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, 5. cilt, ‹stanbul 1996, s. 1548-9.
Süreyya, Sicill-i Osmani, 4. cilt, s. 1306 ve 1. cilt s. 81.
BOA, MAD 9543, s. 190.
78
fiAH‹N
Ondokuzuncu Yüzy›l’da Samsun’da...
yetine dönüfltürmüfltür. Onun vak›f kay›d›nda bu çiftlikler, özel mülkiyet olarak kaydedilmifltir.9 Samsun’da Sat›lm›fl, Ar›m ve Ayvac›k kazalar›ndaki köy
ve mezra’alardan oluflan bu çiftliklere ek olarak, o¤ullar› Osman ve Abdullah
paflalar, bu bölgedeki, özellikle Çarflamba çevresindeki ormanl›k araziler üzerinde kontrol sa¤lamaya bafllam›fllard›r.10 Daha do¤rusu, oldukça zor bir iflçilik gerektiren bu ormanl›k arazileri tar›m yap›labilir yerler haline getiren köylüler, bölgenin ve kazan›n yöneticileri konumunda olan Hazinedarzadeler taraf›ndan t›pk› sahib-i arz gibi senelik vergi ödemeye zorlanm›fllar ve “müstecireyn” olarak adland›r›lan ortakç›lara dönüflmüfller ve bu topraklar›n sahibi
konumunda olanlara maktu’a veya icare-i zemin denilen senelik kiralar›n›
ödemifllerdir. Daha önceden tar›msal üretim için kullan›lmayan topraklar›n
tar›ma aç›lmas›, 1840’larda, Hazinedarzadelerin korumas› alt›ndaki di¤er yerel eflraf ve ayan›n da ayn› flekilde bu sürece kat›lmas›yla daha da h›zlanm›flt›r.11 Di¤er bir deyiflle, köylüler taraf›ndan tar›ma aç›lan topraklar bir süre
sonra kazan›n, köyün veya vadinin en güçlüsü bir “bey-a¤a” s›n›f›n›n elinde
toplanm›flt›r.
1847-Sonras› Hazinedarzade-Kirac› Çat›flflm
mas›: Çifte Öflflü
ür ve Merkezin
Tutumu
Yukar›da anlat›lan flekilde ortaya ç›kan çiftliklerin sahibi Hazinedarzadeler ile kirac› köylüler aras›ndaki iliflki, hemen hemen merkezden ba¤›ms›z bir
flekilde devam etmifltir ve buralar› tar›ma açan ve ekip biçen köylüler, y›ll›k
kiralar›n› ödeyip ayn› zamanda toprak a¤alar›n›n gittikçe artan bask›lar›na
maruz kalm›fllard›r. Fakat as›l mesele, yerel güçlerin direnciyle bir müddet
geciken merkezileflmeci reformlar›n bafllamas›yla, yani 1847’de Trabzon eyaletinin Tanzimat’a dahil edilmesiyle, bafllam›flt›r.12
Osmanl› hükümetinin kirac› köylülerden öflür (hububat ve di¤er tar›msal
ürünlerin de¤erinin onda biri oran›nda al›nan vergi) vergisi almaya bafllamas›yla, köylüler çifte öflür ödemeye zorlan›yorlard›. Çünkü öflür, onlar›n ödedikleri y›ll›k maktu’an›n ya da icarenin içine dahildi. Dolay›s›yla, üreticiler, çiftlik sahiplerine kiralar›n› ödeyemez bir duruma sürüklenmiflti. Bunun üzerine
9
Mehmet Beflirli, XIX. Yüzy›l›n Bafl›nda Samsun fiehri II (1755 Numaral› Samsun fier’iye Siciline Göre, 17851839), Bas›lmam›fl Master Tezi, Ondokuz May›s Üniversitesi, 1993, s. 384-407.
10 BOA, MAD 9543, s. 190.
11 Bu süreç için bkz. Public Record Office (PRO)’de bulunan ‹ngiltere konsolosluk raporlar›. PRO’in ad› The
National Archives (NA) olarak de¤ifltirilmifltir. NA, Foreign Office (FO) 195/304 (1847-1852).
12 Musa Çad›rc›, “Tanzimat’›n Karadeniz Bölgesinde Uygulanmas›”, M. Sa¤lam ve B. Kodaman (yay.), Birinci
Tarih Boyunca Karadeniz Kongresi Bildirileri, Samsun, 1988, s. 192-3; ve ayr›ca NA, FO 336/3, no. 13, Mart
1842.
79
kebikeç / 24 • 2007
köylüler flikayetlerini defalarca ‹stanbul’a bildirmifller, ama belgelerin diliyle
“bu husus hayli müddettir sürünmekte oldu¤undan ve tedkik ve itinaya flayan
bulunmad›¤›ndan”13, on sene kadar bu meseleyle ilgili bir fley yap›lmam›fl ve
köylüler yerel güç odaklar›n›n bask›lar›yla baflbafla b›rak›lm›flt›r. Kirac› köylülerin büyük bir k›sm›n›n Gayr›müslim (Rum ve Ermeni) olmas› sebebiyle bu
mesele, Britanya’n›n Trabzon ve Samsun konsoloslar›n›n da gündemini iflgal
etmifltir. Dolay›s›yla, bölge ticaretinde ülkelerinin ç›karlar›n› gözeten ve Gayrimüslimlerle yak›ndan ilgilenen elçilerin raporlar›nda çok ayr›nt›l› bilgiler
mevcuttur.14
Köylüler, bir yandan Tanzimat’la birlikte kontrolünü kaybetti¤i gelir kaynaklar› üzerinde yeniden merkezi bir kontrol kurmay› amaçlayan Osmanl› hükümetinin öflr talepleri ile fiili toprak sahipleri Hazinedarzadelerin toprak kiras› (içinde öflür vergisini de kapsayan) talepleri karfl›s›nda 1850’li y›llar boyunca flikayetlerini farkl› kanallarla dile getirmeye çal›flm›fllard›r. Köylüler,
üzerinde kirac› olduklar› topraklar›n tasarruf haklar›na sahip olmay› talep
ederken, çiftlik arazilerinin mirasç›lar› Hazinedarzade Hamid, Hasan ve Mustafa y›ll›k kiralar›n› ödeyemeyen kirac›lar›n topraklar›n› zapt ettiklerini iddia
etmifllerdir.15
Çiftlik arazilerini tar›ma açan, topra¤› iflleyen ve bu topraklarda ikamet
eden kirac› köylülerin flikayetleri üzerine merkezin tutumuna bak›lacak olursa, ilk olarak, çat›flman›n taraflar› aras›nda arabuluculuk yapacak kiflilerin ve
çiftlik arazilerini tetkik edecek üst düzey mali görevlilerin atand›¤› görülür.
Merkezi hükümet, bu çat›flmay› daha çok bir vergi anlaflmazl›¤› fleklinde görmüfl ve bunun çözümünü ise merkezden gönderilen görevlilerin arabuluculu¤unda Trabzon eyalet meclisine sevketmifltir. Önce ulemadan naib Mustafa
Efendi bölgeye gönderilmifltir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan bir tanesi, yerel anlaflmazl›¤›n çözümünün yerel meclislere b›rak›lmas›d›r. Fakat hem Canik sanca¤› meclisinde hem de Trabzon eyalet meclisinde
(meclis-i kebir) bölgenin önde gelen eflraf ve ayan› hakim oldu¤u için meseleyi
tarafs›z olarak çözecek sonuçlara ulafl›lamam›flt›r. Yani çat›flman›n bir taraf›nda bulunan ashab-› alaka Hazinedarzadelerin hem Canik sanca¤› meclisinin bafl› olmas› hem de Trabzon eyalet meclisinin kendi korumas› alt›nda palazlanan di¤er toprak sahibi eflraf ve kaza ayanlar›ndan oluflmas› sebebiyle
13 BOA, AKT.MVL 91/34 (1274 Ra 14).
14 PRO, FO 195/304 (1847-1852); FO 195/597 (1858); FO 195/304 (1853); FO 195/678 (1861).
15 Çiftliklerin mirasç›lar›n›n kirac› köylülerin çiftlik arazilerinin tapular›n› talep etmesine ve 1847 sonras›
icarelerini ödemeyip bir çeflit pasif direnifline karfl› iddialar› ve flikayetleri için bkz. BOA, A.MKT.UM 265/21
(Ca 6 1273/Aral›k 1856).
80
fiAH‹N
Ondokuzuncu Yüzy›l’da Samsun’da...
kendi ç›kar›na kararlar ald›¤› söylenebilir. Bu konuyla ilgili 1852 tarihli ilk
iradede bu durum aç›kça belirtilmifltir. Canik kaymakam› Hazinedarzadelerden Ahmed Pafla’n›n hem münaza’al› çiftlik arazisinin hissedarlar›ndan ve
hem de merkezin iradeler göndererek uygulamas› için muhatap oldu¤u sancak
yöneticisi olmas›n›n meselenin çözümünde sak›ncalar yaratt›¤› bildirilmifltir.16
Çifte öflür talepleri alt›nda ezilen kirac›lar ile çiftliklerinin vergisinin ödenmedi¤inden flikayet eden Hazinedarzadelerin vekillerinin mecliste temsil edilmesiyle bafllayan mahkemede, sözkonusu çiftliklerden al›nacak vergiye karar
verilmifltir. Daha do¤rusu merkezi hükümet, çiftlik arazilerinde yaflayan kirac› köylülerin ne kadar icare ödemesi gerekti¤i meselesini Trabzon meclisine
devretmifltir. Dolay›s›yla, al›nan kararlar›n yerel meclisleri dolduran toprak
sahiplerinin önceliklerini yans›tmas› ve kirac› köylüler için daha az sevindirici olmas› hiç de sürpriz olmam›flt›r. Meclis, müstecirlerin senelik üretim miktar›n›n onda birinin öflür olarak merkezi hazineye sevk edilmesine, kalan miktar›n dokuzda birinin icare-i zemin olarak çiftlik sahiplerine verilmesine ve
geriye kalan miktar›n müstecirlere ait olmas›na karar verilmifltir. Ayr›ca, ölen
müstecirlerin çocuklar›n›n ve di¤er aile fertlerinin ikamet eyledi¤i haneden ç›kar›lmas› al›nan kararlar aras›ndad›r ve bu da uzun zamand›r çiftlik topra¤›nda ikamet eden kirac›lar›n topraklar›ndan kovulmas› anlam›na gelmektedir. Son olarak, hiç bir zaman uygulanamamas›na ra¤men kirac›lar›n lehine
olan bir karard›r. Bu da “kühiden ihya olunan mahallerden” (kullan›lmayan
bofl arazilerin tar›ma aç›ld›¤› yerler) gerçek sahipleri bilinmeden, yani tapu senetleri verilmeden, vergi al›nmamas› karar›d›r.17 Fakat afla¤›da görülece¤i gibi, bu çeflit arazilerin belirlenmesi yerel güç odaklar›na tak›lm›flt›r.
Daha sonra çiftlik sahipleri ile kirac›lar aras›ndaki münaza’ay› çözmek için
Defterhane-i Amire muharriri Mahir Efendi bölgeye gönderilmifltir. Çiftlik
arazisinin as›l sahiplerinin belirlenmesi, çiftlik arazisi tapu senetlerinin teftifl
edilmesi ve kirac›lar›n ödedikleri icare-i zemin veya kesim veya maktuat denilen toprak kiras›n›n belirlenmesi için Mahir Efendi’ye genifl yetkiler sa¤lanm›flt›r. O da, çiftlik arazilerinin büyüklü¤ü, verimlili¤i, y›ll›k üretim miktar›,
kirac› köylülerin nüfusu, arazi kiras› ve ödenen öflürü kapsayan ayr›nt›l› bir
rapor haz›rlam›flt›r. Malesef, arflivde bu teftifl raporunun kendisine rastlanamam›flt›r. Ancak bu raporu tamamlayan ve ona at›fta bulunan belgeler çiftliklerle ilgili önemli bilgiler edinmemizi sa¤lam›flt›r. ‹flte haz›rlanan bu rapor ve
kirac› köylülerin flikayetlerinin devam› sonucunda, çiftlik arazisinin mülkiye16 BOA, ‹.MV 9459 (1269/1852).
17 BOA, A.MKT.MVL 91/34 (Ra 14 1274-1857).
81
kebikeç / 24 • 2007
ti ve vergilendirilme ile ilgili çat›flmay› çözmek üzere ‹stanbul’da özel komisyon kurulmufltur. Bu komisyon, eyalet meclisinde al›nan karar› ve çiftliklerle
ilgili raporu, kirac›lar›n ve toprak sahiplerinin vekillerini biraraya getirerek,
yeniden gözden geçirmifltir. Komisyondaki tart›flmalardan ve pazarl›klardan
sonra bu mesele, Meclis-i Vala’ya gönderilmifl ve en sonunda da burada al›nan
kararlar, 1274 (1856-7) senesinden geçerli olmak üzere, Sultan’›n iradesi olarak uygulanmak üzere Trabzon valisi ve Canik mutasarr›f›na gönderilmifltir.
1850 ve 1860’larda BOA’de farkl› kataloglarda bulunan belgeler bu iradeye
at›fta bulunmaktad›r.18 Afla¤›da bu komisyonun önceliklerine ve yap›lan teftifl sonunda elde edilen veriler sonunda nas›l bir görüntüntü ortaya ç›kt›¤›na
bak›lacakt›r.
Çiftlik Komisyonunun
Vergilendirilmesi Meselesi
Kararlar›:
Çiftlik
Arazilerinin
Tefriki
ve
Birinci olarak, çiftliklerin co¤rafi da¤›l›m› ve büyüklü¤ü ile ilgili bilgiler
mevcuttur. Daha önce de de¤inildi¤i gibi çiftlik sahipleri ya da belgelerin diliyle ashab-› alaka, Hazinedarzade Osman ve Abdullah paflalar›n o¤ullar›
Mustafa, Hamdi ve Hasan’dan oluflmaktad›r.19 Ashab-› alakan›n çiftlikleri,
Samsun’a ba¤l› Bafra, Terme, Ünye, Ayvac›k, Kavak ve Çarflamba kazalar›nda toplanm›flt›r.20 Çiftliklerin büyüklü¤ü 82.598 dönüm gibi oldukça büyük
bir topra¤› kapsamaktad›r. Bu hemen hemen ortalama bir reaya çiftli¤inin
1000 kat› büyüklü¤ündedir. 1850’li ve 1860’l› tarihi belgelerde, Hazinedarzadelerden flikayetçi olan Müslim ve Gayr›müslim reaya nüfusu ile ilgili bir kay›da rastlanmam›flt›r. Fakat 1877-8 tarihli yine ayn› çiftlik arazileri ile ilgili
çat›flmalarla ilgili önemli bilgiler içeren fiura-y› Devlet belgeleri, münaza’an›n
kirac› konumunda bulunan toplam 5000 hane yani 25.000 veya daha fazla
Müslüman ve Gayrimüslim nüfusu içerdi¤i belirtilmektedir.21 Konsolosluk raporlar›nda kirac› köylülerin ço¤unlukla Rum ve Ermeni milletinden olduklar›na vurgu yap›l›rken, Osmanl› belgeleri 1859’a kadar daha yans›z bir terim
olan müstecirler (kirac›lar) terimini kullanm›flt›r. ‹lk kez 1859 ve daha sonra
1860’lardaki belgelerde Canik Sanca¤› ahalilerinin ‹slam, Hiristiyan ve Ermenilerden olufltu¤u vurgulanmaktad›r.
Komisyon, müstecirler taraf›ndan ödenecek arazi kiras›n›n miktar› veya piyasa bedelinin belirlenmesiyle ilgili de bir tak›m kararlar alm›flt›r. Önce bu
18
19
20
21
BOA, A.MKT.MVL 91/34 ve BOA, A.MKT.MVL 113/5 (Ca 6 1276/Kas›m 1859).
BOA, A.MKT.UM 436/72 (Ca 1 1277/Kas›m 1860); BOA, DH.MKT.UM 521/46 (Ca 27 1278/Kas›m 1861).
BOA, A.MKT.UM 265/21 (Ca 6 1273/Aral›k 1856).
BOA, fiD.MLK 1830/12, 4 No’lu belge (1877).
82
fiAH‹N
Ondokuzuncu Yüzy›l’da Samsun’da...
arazilerin verimlili¤i hesaplanm›fl ve buna göre kirac› köylülerin ödemesi gereken ücret-i arazi ve öflr belirlenmifltir. Yap›lan teftifl ve soruflturma sonucunda, çiftlik topraklar›nda senelik dönüm bafl›na 15 ile 22 k›yye bu¤day aras›nda üretim yap›ld›¤› ve bu ikisinin ortalamas› al›narak her bir dönüm bafl›na 16 k›yye bu¤day üretildi¤i karara ba¤lanm›flt›r. Buna göre, müstecirlerin
bu 16 k›yye bu¤daydan 11 k›yyesini öflr olarak ve geriye kalan 5 k›yye bu¤day› (bu da bir ‹stanbul kilesinin _’ü) ya da piyasa bedeli olan 7,5 kuruflu da ücret-i arazi olarak ashab-› alakaya ödemesi kararlaflt›r›lm›flt›r.22
Üçüncü olarak, çat›flman›n asl›n› oluflturan arazilerin mülkiyeti meselesinin en çevrefil sorun oldu¤u söylenebilir. Yap›lan araflt›rma, teftifl ve komisyonda taraflar›n biraraya gelerek tart›flmalar› sonucunda al›nan kararlar,
bunlar›n hemen uyguland›¤› anlam›na gelmedi¤inden çiftlik arazilerin tasarrufunun kime ait oldu¤u ve dolay›s›yla vergilerini kimlerin ödemesi gerekti¤i
meselesi uzunca bir zaman sürüncemede kalm›fl, daha do¤rusu merkezin sürekli al›nan bu kararlar› hat›rlatarak çözümü yerel meclislere b›rakmas› sonucu mesele daha da çetrefilleflerek senelerce devam etmifltir. Mesele ile ilgili önceli¤i, Osmanl› hükümeti çiftlik arazisinin tetkik ve tefrikine, yani s›n›fland›r›lmas›na ve dolay›s›yla taraflar›n ellerinde olan tapu senetlerinin kontrolüne vermifltir. Hazinedarzadelerin ellerinde bulunan senetlerin (ilginç olan
taraf, yine baz› belgelerde, bila-sened yani senetsiz olarak tasarruf edilen çiftlikler fleklinde ifadeler mevcuttur) teftifli sonucunda, çiftlik topraklar› üç kategoride toplanm›flt›r; arazi-i emiriye (miri arazi), arazi-i mevkufe (vak›f arazisi) ve arazi-i mektume ve mahlule.
Birinci kategorideki topraklar için, Hazinedarzadelerin ellerinde sipahi ve
mültezim senetleri, ikinci kategoridekiler içinse mütevelli senedi bulunmaktad›r. Osmanl› merkezindeki tart›flmalara göre, mütevelli senedi bulunan topraklar muteber ve s›hhatli bulunmufltur. Miri arazilerin çiftlikleflmesi meselesinde ise, merkezin meflruiyet tart›flmas› flu flekilde özetlenebilir. Merkezi hükümet, miri arazinin devredilmesine, sat›lmas›na ve miras b›rak›lmas›na olanak sa¤layan 1847 tarihli Tapu Nizamnamesi’ne23 at›fta bulunarak çiftlik sahiplerine bireysel mülkiyet hakk› tevcih etmifl ve merkezi hazine taraf›ndan
bu mülkiyet haklar›n› gösteren tapu verilmifltir. Bu haliyle, kirac› köylülerin
22 BOA, A.MKT.MVL 113/5 (C 6 1276/Kas›m 1859). Al›nan bu kararlar›n hukuki olarak ba¤lay›c› olmas›na
ra¤men, ileriki tarihlerde çiftlik sahiplerinin fahifl miktarda icare talepleri oldu¤unda müstecirler
ma¤duriyet ve periflaniyetlerini hep bu 1276 tarihli Meclis-i Vala ve Maliye Celilesi kararlar›na at›fla ifade
etmifllerdir. 1877’de çiftlik arazisi ahalisinin vekili Agop Paflayan’›n, Hazinedarzadelerin icarenin emlak vergisine tekabül etti¤i bahanesiyle müstecirlerden hukuk d›fl› kira talebi için ve bunun 1276 tarihli karara
ayk›r› oldu¤unu tart›flmas› için bkz. BOA, fiD.MLK 1830/12 No: 13 (fi 21 1294/Ekim 1877).
23 Tapu Nizamnamesi için bkz. Ömer Lütfi Barkan, “Türk Toprak Hukuku Tarihinde Tanzimat ve 1274 (1858)
Tarihli Arazi Kanunnamesi”, Barkan (yay.), Türkiye’de Toprak Meselesi, ‹stanbul, 1980, s. 291-375.
83
kebikeç / 24 • 2007
artan vergi talepleri karfl›s›nda flikayetleri üzerine, merkezi hükümetin arazi
teftifli ve bireysel tapu verme ve kaydetme süreci, asl›nda toprak sahiplerinin
yani Hazinedarzadelerin miri arazi üzerindeki gelir haklar›n›n özel mülkiyete çok yak›n bir tak›m haklara dönüflmesiyle sonuçlanm›flt›r.
Mahlul ve mektum araziler ile ilgili kararlara karfl› ise yerel güç odaklar›n›n direncinden bahsedebilinir. Burada dikkat edilmesi gereken husus hukuk
ya da al›nan kararlarla, pratikte yaflanan uygulamalar aras›ndaki aç›d›r. ‹stanbul’da kurulan özel komisyonda, çiftlik arazisinin bir k›sm›n›n mahlul ve
mektum arazi olarak s›n›fland›r›ld›¤›ndan daha önce bahsedilmiflti. Bu tip
arazinin “mahlul” kategorisinde olmas›ndan dolay› merkezi hazineye aid oldu¤u ve bu arazilerin mahallinde müzayede ile sat›fla ç›kar›lmas›, elde edilen
muaccelelerin merkezi hazineye gönderilmesi ve böylece merkezi hazine taraf›ndan tapu verilece¤i bir seri iradelerle bölge yöneticilerine bildirilmifltir. Fakat iflte bu noktada, yerel güç odaklar›n›n merkeze karfl› direnciyle karfl›lafl›yoruz. 1880’lere kadar bu arazilerin sat›fl› gerçeklefltirilememifltir. Merkezi
hükümet, daha çok bu arazilerin sat›fl›ndan elde edilecek sat›fl bedeli muaccelelerin merkezi hazineye intikaliyle ve bir de gerçek tapu sahiplerini bilmekle
ilgileniyordu. Yani bir anlamda gelirleri artt›rmakla ilgileniyor. Trabzon valisi ve Canik kaymakam›na, miri arazi statüsüne çevrilen bu mahlul arazilerin
müzayede yoluyla sat›fl› için birbiri ard›na emirler gönderilmesine ve bu müzayedelerde Müslüman ve Gayr›müslim ahali aras›nda herhangi bir ayr›mc›l›k yap›lmamas›na karfl› uyarmas›na ra¤men, çiftlik sahiplerinin ve Trabzon
meclisini dolduran di¤er toprak sahibi s›n›f›n›n bask›lar› yüzünden mahlul
araziler 1880’lere kadar sat›lamam›flt›r.24 Ayr›ca daha da önemlisi, kimin tasarrufunda oldu¤u belirlenemeyen bu arazilerin vergileri, merkezin karfl› uyar›lar›na ra¤men, kirac› köylülerden al›nm›flt›r.25
Müstecirlerin ‹ddialar› ve 1880’deki Durum
Yukar›da belirtildi¤i gibi, miri arazi (arazi-i emiriye) için müstecirlerin
karfl› iddias›na ra¤men, Osmanl› hükümeti, elindeki senetlere ve tapu nizam›na at›fta bulunarak ashab-› alakan›n tasarruf hakk›n›n sakl› oldu¤unu belirtmifltir. Kirac› köylüler ise, 1847’den 1880’e gelinceye kadar hep ayn› iddiay› tekrar etmifllerdir: Kendilerinin ziraat ettikleri ve tapu ile tasarruf ettikleri araziye Tanzimat’la birlikte (1847) kaba güçle Hazinedarzadelerin el koydu¤unu ve ellerindeki sipahi tapular›n›n al›narak hane bafl›na belli bir mik24 BOA, Y.PRK.BfiK 5/46 (1880).
25 BOA, A.MKT.UM 417/68 (1277/1860).
84
fiAH‹N
Ondokuzuncu Yüzy›l’da Samsun’da...
tar icara ba¤lanarak araziyi çiftlik ittihaz eylediklerini, dolay›s›yla Hazinedarzadelerin elindeki senetlerin gerçek tapu senetleri olmad›¤›n› savunmufllard›r. Ayr›ca, Tanzimat’a kadar bu araziler üzerine tahsis olunan öflür vergisini de içeren maktu’alar›n› ödediklerini, ancak Tanzimat’la birlikte kendilerinden talep edilen öflr ile birlikte ikisini birden ödemeye güçlerinin yetmedi¤ini, ashab-› alakadan pek çok zulm gördüklerini ve sonuç olarak bu arazilerin tapu ile kendilerine verilmesini talep etmifllerdir.26 Anadolu’nun di¤er
bölgelerinde çiftçiler taraf›ndan yayg›n olarak kullan›lan Terzibaflo¤lu’nun
vurgulad›¤› hukuki kategorilerden olan “hakk-› karar” yoluyla arazi-i haliye
üzerinde tasarruf haklar› tesis etmek,27 Trabzon eyaletinde yerel ç›kar odaklar›n›n tepkisi ve direnci yüzünden bu çiftlik müstecirleri taraf›ndan gerçeklefltirilememifltir.
1880’lere gelindi¤inde, fiura-y› Devlet belge demetinden flöyle bir izlenim
ç›kmaktad›r.28 Eskiden köylünün tasarrufunda olan miri arazi, (sipahi veya
mültezim senetli) bir flekilde yerel mahkemelerde gerçekleflmifl sat›fl senetleriyle, yörenin hakimi Hazinedarzadelerin eline geçmifltir. Bu tarihlerde çat›flman›n bir taraf›nda Hazinedarzade Nureddin Bey ve di¤er tarafta ise 5000 haneden oluflan bölge ahalisi yer almaktad›r. Çarflamba kazas›ndaki çiftlik arazisi üzerindeki bu anlaflmazl›k, hâlâ flu üç çeflit arazinin s›n›fland›r›lmas› ve
vergilerinin ödenmesi üzerinde yo¤unlaflmakta ve bir de buna ek olarak s›n›rlar›n›n çizilmesi eklenmektedir. Köylüler, 82.598 dönümlük arazinin sadece
Çarflamba çiftli¤inde aranmamas› gerekti¤ini, Ünye, Fatsa, Ordu ve Giresun
taraflar›ndaki topraklar› da tar›ma açt›klar›n› ve arazinin toplam›n›n 100.000
dönümden fazla oldu¤unu belirtmifllerdir. Hazinedarzadelerin, müstecirlerin
tar›ma açt›klar› yerleri çiftlik s›n›rlar›n›n içine dahil etmeyi baflard›klar› görülmekte, bunu hangi mekanizmalarla gerçeklefltirdikleri ise bir soru iflareti
olarak kalmaktad›r. fiura-y› Devletin, köylülerin açt›klar› topraklar›n belirlenmesi için merkezden müstakil bir memurun atanmas› karar›na karfl›, liva
meclisinin ço¤unlu¤u muhalefet ederek meselenin mahalli arazi memurlar›
taraf›ndan çözülmesi gerekti¤i ve Hazinedarzade Nureddin Bey’in vekilinin
çiftlik arazileri d›fl›nda aç›lm›fl arazinin bulunmad›¤› iddias› ile çat›flma devam etmifltir.
Köylüleri ma¤dur eden bir baflka konu ise, kendilerinden tapu paras› toplay›p onlar›n ad›na tapu alacaklar›na söz veren ashab-› alakan›n tapu senet26 BOA, A.MKT.MVL 91/34 (1857). Müstecirlerin, taleplerini ve iddialar›n› otuz y›l sonra da ayn› flekilde dile
getirdikleri görülmektedir. Bkz. BOA, Y.PRK.BfiK 5/46 (1880) ve fiD.MLK 1830/12, No: 13 (1877).
27 Yücel Terzibaflo¤lu, “Eleni Hatun’un zeytin bahçeleri: 19. Yüzy›lda Anadolu’da mülkiyet haklar› nas›l infla
edildi?”, Tarih ve Toplum Yeni Yaklafl›mlar, say› 4, 2006, s.121-147.
28 fiD.MLK 1830/12, No: 4, 13, 6.
85
kebikeç / 24 • 2007
lerini kendi adlar›na almalar›d›r. Müstecir köylüler, bu paran›n kendilerine
iade edilmedi¤ini de belirtmifllerdir. Yine çiftliklerle ilgili hukuk ve düzenlemelere ayk›r› olarak, mahlul olan çiftlik arazisinin d›flar›dan kimselere sat›ld›¤› ve müstecirlerin 100 seneden beri ikamet etti¤i çiftlik mahallinden ç›kar›ld›¤› iddia edilmektedir.
Mesele bununla da kalmay›p, ekip biçtikleri, icaresini ödedikleri ve fakat
tapusuna sahip olmad›klar› arazinin emlak vergisi de müstecirlerden talep
edilmifltir. Köylüler, müstecirlik statüsünün pek mu¤lak bir kategori oldu¤undan ve de¤iflik aflamalardan geçen bu anlaflmazl›¤›n çözümü için hep merkezden yard›m istemelerine ra¤men, Osmanl› hükümeti meseleyi, özellikle çiftlik
arazilerinin s›n›fland›r›lmas› iflini yerel meclislere devretmesi sonucu bu kar›fl›kl›k ve belirsizlik bir k›s›r döngü içinde devam etmifltir.
Görüldü¤ü gibi merkezi hukuk ile yerel pratiklerin eklemlenmesi çok de¤iflik sonuçlara yol açmaktad›r. Merkezi hükümet hukuk ve düzenlemelerin içeri¤i aç›s›ndan küçük köylülü¤ün toprak tasarruf etmesinden yana olmas›na
ra¤men, yerel denge eflraf ve ayandan yana bozulmufl ve merkez yerel meclisin iflleyifline pek müdahele edememifltir. Sonuçta, bu örnekte Canik Sanca¤›’ndaki çiftlik topraklar›n›n mülkiyeti Hazinedarzadelere, Orta ve Do¤u Karadeniz bölgesinde ise her bir kaza ve vadilerin hakimi, daha parçalanm›fl bir
yap› gibi görünen eflraf ve ayandan kimselere geçmifltir. Müstecir köylüler,
seslerini merkeze duyurmak ve münaza’al› topraklar›n kendilerine tapu ile
verilmesi için farkl› kanallara baflvurmufllard›r. Kudüs Rum Patrikli¤i kap›
kethüdas› Panayotaki’yi (?) kendi iddialar› için vekil olarak seçmifllerdir. Panayotaki’nin çiftlik arazilerini teftifl etti¤i ve Patriklik ad›na bölge ahalisini
temsil etti¤i belirtilmektedir. Kendisi, Meclis-i Vala mazbatalar›n› Sultani
emir olarak imzalatt›¤›n› ahaliye tebli¤ etmifltir. Müstecirlere çiftlik topraklar›n›n tapusunu sa¤lamaya söz vererek para toplayan Panayotaki, daha sonra
rüflvet toplamak ve köylüleri kand›rmak suçuyla mahkemelik olmufltur.29 Ayr›ca, bölgenin ‹ngiliz ve Rus konsoloslar›na taleplerini dile getiren ve adalet
arayan köylülerden Gayrimüslim olanlar›n›n birço¤u,30 özellikle Osmanl›-Rus
savafl› sonras› Samsun ve Ordu aras›ndaki bölgeye Laz göçmenlerin yerlefltirilmesiyle artan bask› ve eflkiyal›k hareketleri sonucunda Rusya’ya göçmeyi
kendilerine alternatif olarak görmüfllerdir.31
29 BOA, ‹.MV 456/20460 (6 Ca 1278/Kas›m 1861); A.MKT.UM 521/46 (1278/1861); A.MKT.UM 537/33 (fiubat
1862); A.MKT.MVL 135/97 (1278/1861).
30 NA, FO 195/418 (1853) ve FO 195/597 (1858).
31 NA, FO 195/597 (1858) ve FO 195/1329 (1880).
86
fiAH‹N
Ondokuzuncu Yüzy›l’da Samsun’da...
Sonuç
Tanzimat’›n en önemli kanunlar›ndan bir tanesi olan Arazi Kanunnamesi’nin hem hukuki tahlili hem de ‹mparatorlu¤un çeflitli bölgelerindeki toprak
mülkiyeti üzerindeki etkileri üzerindeki sessizlik son zamanlarda bozulmaya
baflland›. ‹slamo¤lu, Terzibaflo¤lu, Aytekin, Mundi ve di¤erlerinin çal›flmalar›
olgusal ve teorik yönleriyle baz› sorunlar› ortaya koymak aç›s›ndan oldukça
önemlidir. Bu çal›flmalar›n vard›¤› ortak sonuçlardan bir tanesi, Arazi Kanunnamesi’yle ilgili topyekün bir de¤erlendirme yapmaktan ziyade, kanunun etkilerinin birçok faktörle yak›ndan ilgili oldu¤udur. Bunlar, kanun öncesi toprak kullan›m flekilleri, arazi tasarrufunun hangi s›n›flar lehine oldu¤u (küçük
toprak sahibi köylülü¤ün varl›¤› veya ayan-eflraf, afliret, ulema gibi s›n›flar›n
öncelikli konumu), ve göç olgusudur. Bu makalede, Samsun ve çevresinde
1858 öncesi ortaya ç›kan çiftliklerin, merkezin bu topraklar›n sahiplerini tan›mlama ve vergilendirme, yani merkezileflme politikalar›n›n karfl›s›nda, bölgenin hakimi Hazinedarzadelerin özel mülkiyetine dönüflmeleri sürecindeki
ihtilaf›n ortaya koydu¤u baz› sorulara de¤inilmektedir.
Karadeniz bölgesi ile ilgili çal›flmalar›n eksikli¤i gözönüne al›nd›¤›nda,
1858 Arazi Kanunnamesi’nin bu bölgedeki uygulan›fl› ve toprak mülkiyeti aç›s›ndan sonuçlar› da bilinmemektedir. Yüzy›l ortas›ndan itibaren Kafkas ve
Çerkes nüfusun ve daha sonra Osmanl›-Rus savafl› ertesinde Gürcülerin bölgeye yerlefltirilmesi ve toprak da¤›t›m›yla toprak mülkiyeti daha da çetrefil bir
duruma sürüklenmifltir.
Kirac› köylülerin Orta Karadeniz bölgesinde Hazinedarzadeler ve onlar›n
hakimiyeti alt›ndaki eflraf-ayan s›n›f› ve Do¤u Karadeniz bölgesinde ise her bir
vadinin hakimi bir a¤alar s›n›f› taraf›ndan ezildi¤i söylenebilir. Baflka bölgelerin tersine, Arazi Kanunnamesi, büyük toprak sahibi s›n›f›n lehine ve küçük
köylülük aleyhine sonuçlanm›fl gözükmektedir. En az›ndan çiftlik sahiplerinin
mahlul arazilerin ihaleye ç›kar›l›p sat›lmas› ve köylüler taraf›ndan tapu ile tasarruf edilebilmesine karfl› olan direnci ve köylüleri farkl› kanallar yoluyla sindirmeleri sonucu, bu arazileri tar›ma açan, iflleyen ve vergilerini ödeyen köylülerin müstecireyn olarak hayatlar›na devam etmelerine neden olmufltur.
Trabzon eyaletinde Tanzimat öncesi dönemin ayr›cal›kl› s›n›f› eflraf ve ayanlar›n ve onlar›n neslinden gelenlerin bölgenin yöneticileri olarak görüldü¤ünü
ve eyaletleri reform programlar›na entegre etmek için oluflturulan yerel ve eyalet meclislerini doldurduklar› söylenebilir. Burada vurgulanmas› gereken nokta, hükümetin sipahi ve mültezim senetlerini ellerinde tutan Hazinedarzadelerin miri arazi üzerindeki haklar›n› güvenceye al›rken, öte yandan müstecirlerin bofl ve kay›t alt›na al›nmam›fl topraklar (mahlul ve mektum) üzerindeki ta-
87
kebikeç / 24 • 2007
leplerini yerel meclisin insaf›na b›rakmas›d›r. Dolay›s›yla, yerel meclislerin
kompozisyonu ve ayan-eflraf s›n›f›n›n yeni taflra bürokrasisine kooptasyonu ve
taflran›n ileri gelenlerinin yerel yönetim üzerindeki kontrollerini sa¤lamlaflt›rma kanallar› gibi meseleler daha derinden araflt›r›lmay› beklemektedir.
Arflivlerdeki çal›flmam›z›n ön sonuçlar›, (çiftlik arazileri üzerindeki ihtilaf›n
1858 Arazi Kanunnamesi öncesi ortaya ç›kt›¤› ve 1880’lere kadar sonuçlanmad›¤› dikkate al›nd›¤›nda) mülkiyetle ilgili kanun ve düzenlemelerin uygulanmas›n›n zorluklar›n› göstermektedir. Merkezi hükümet taraf›ndan Samsun ve
Trabzon yöneticilerine gönderilen emirlerin içeri¤inde reform prensiplerine yap›lan at›flar, bunlar›n eyaletlerde hemen uyguland›¤› anlam›na gelmemifltir.
Ertekin’in belirtti¤i üzere, Arazi Kanunnamesi varolan toprak mülkiyeti yap›s›n› radikal bir flekilde de¤ifltiren merkez taraf›ndan empoze edilen bir kanundan ziyade, daha önceki toprak kullan›m› ve mülkiyeti kal›plar›n› yasalaflt›rmas›yla sonuçlanm›flt›r.32 Trabzon eyaletine ait temettüat defterleri (gelir vergisi)’nin elimizde olmay›fl›, ondokuzuncu yüzy›l ortalar›nda mülkiyet politikas›
ve toprak mülkiyeti kal›plar›n› anlamam›z› engellemektedir. Bölgeyle ilgili son
gözlem ise, Ordu ile Samsun aras›ndaki bölgeye yerlefltirilen Çerkez ve Gürcü
göçmenlerin arazi ve vergi anlaflmazl›klar›n› perçinledikleri üzerinedir. Özel’in
vurgulad›¤› gibi, bu yeni göçmenlerin bölgeye yerlefltirilmesi ve toprak da¤›t›lmas› bir yandan eski Müslim ve Gayr›müslim nüfusun üzerindeki yerel yönetici-toprak sahibi s›n›f›n bask›lar›n› artt›rmas›yla bir yandan da topraks›z göçmenlerin eflkiyal›¤a baflvurmas›yla sonuçlanm›flt›r.33
Özet: Bu makale, 19. Yüzy›l’›n ilk yar›s›nda Canik Sanca¤›’nda ortaya ç›kan çiftlik arazileri
üzerinde, Hazinedarzadeler ile kirac› köylüler aras›ndaki arazi mülkiyeti ve vergi ihtilaf›n› ele almaktad›r.
Anahtar sözcükler: Hazinedarzadeler, çiftlik, vergi ihtilaf›, Karadeniz, Canik.
Abstract: This article deals with the dispute over property rights and tax-collection between
the local dynasty of Hazinedarzades and the tenants concerning the big estates, which emerged in
the first half of the 19th-century Samsun.
Key words: Hazinedarzades, big estates, tax dispute, Black Sea, Canik.
32 Aytekin, “Hukuk, Tarih ve Tarih Yaz›m›”, a.g.m.
33 Oktay Özel, “Muhacirler, yerliler ve gayrimüslimler: Osmanl›’n›n son devrinde Orta Karadeniz’de toplumsal
uyumun s›n›rlar› üzerine baz› gözlemler”, Tarih ve Toplum Yeni Yaklafl›mlar, say› 5, 2007, s. 93-112.
88
kebikeç / 24 • 2007
Bir Tar›m Dönemi Hastal›¤›:
S›tma
Suavi AYDIN
‹nsanl›k tarihinin kritik bir noktas›nda, büyük bir küresel ›s›nmaya karfl›l›k gelen Holosen dönemin flafa¤›nda insan kendi yiyece¤ini kendisinin üretece¤i yeni bir evreye s›çrad›. Bu s›çramaya “Tar›m Devrimi”, s›çranan evreye de
“Tar›m Ça¤›” diyoruz. 8. yüzy›l›n sonlar›nda Bat› Avrupa'da vuku bulan “Sanayi Devrimi” ile, önce insanl›¤›n küçük bir bölümü, ard›ndan tedricen geri
kalan› bu yeni evreye uyarlanmaya bafllad›. Özetle, yaklafl›k dokuz bin y›l süren bir tar›m ça¤›n›n insanl›k tarihinin zemini oldu¤unu, pek çok olgunun, yenili¤in ve kültürel çeflitlenmenin bu zeminin üzerinde gerçekleflti¤ini söyleyebiliriz. Tarih boyunca insanlara büyük zararlar vermifl pek çok hastal›k da bu
cümledendir. Jared Diamond Tüfek, Mikrop ve Çelik’te bu öldürücü ve genifl
bulafl›c› hastal›klar yelpazesinin neden tar›m›n bafllamas› ile iliflkili oldu¤unu
gayet vukufla anlat›r:
Bunun bir nedeni... tar›m›n, avc›l›k ve yiyecek toplay›c›l›¤›na göre nüfus yo¤unlu¤u daha yüksek toplumlar› besleyebilmesi[dir] –ortalama olarak 10 ila
100 kat daha yüksek. Ayr›ca avc›/yiyecek toplay›c›lar s›k s›k yer de¤ifltirir ve
geride mikroplarla, kurtçuk larvalar›yla dolu d›flk› birikintileri b›rak›rlar.
Ama çiftçiler yerlefliktir, kendi la¤›m pisliklerinin içinde yaflarlar, böylece
mikroplar bir kiflinin vücudundan bir baflkas›n›n içecek suyuna k›sa yoldan
kar›flma olana¤› bulur.
Baz› çiftçi toplumlar› kendi d›flk›lar›n›, sidiklerini insanlar›n çal›flt›klar› tarlalara gübre olarak yayarak d›flk›lar›ndaki bakterilerin ve kurtçuklar›n yeni
kurbanlara bulaflmas›n› daha da kolaylaflt›r›rlar. Sulama tar›m› ve bal›k çiftlikleri flistozomiyaz tafl›yan sümüklüböcekler ve biz d›flk›l› suda yürürken derimizi delip vücudumuza giren yass› kurtçuklar için bulunmaz yaflama koflullar›n› sa¤larlar. Yerleflik çiftçilerin çevresi yaln›zca d›flk›lar›yla de¤il, yiyecek
depolar›na dadanm›fl, hastal›k yayan kemirgenlerle de sar›l›d›r. Afrikal› çiftçilerin ormanda açt›klar› tarlalar da s›tma yayan sivrisinekler için bulunmaz
bir üreme alan›d›r (Diamond 2004: 264).
89
kebikeç / 24 • 2007
S›tma savafl bölgeleri; Dr. Ata Ünalan, S›tma S›tmal› yerlerde çal›flan ve yaflayanlara pratik bilgiler, 4. bask›, ‹stanbul, 1946.
Bu hastal›klar aras›nda kuflkusuz en ilginç olan› s›tmad›r. Çünkü s›tma
do¤rudan do¤ruya tar›mc› üretim biçimiyle ilintili ilk bulafl›c› hastal›klardan
biridir. Do¤ald›r ki s›tman›n öncelikle yo¤un tar›m yap›lan bölgelerde ortaya
ç›km›fl olmas› bir tesadüf de¤ildir. Braudel, bu iliflkiyi çok güzel aktar›r. Yüksek da¤lardan h›zla akan sular, denizlere yaklaflt›kça genifl ovalara inmekte
ve burada dura¤anlaflarak verimli ovalar› bir hastal›k yuvas› haline getirmektedir. Zira daha düflük rak›mlarda, daha yüksek s›cakl›k ortamlar›nda
dura¤anlaflan ve batakl›klar yaratan su sivrisinekler için bulunmaz hayat
alanlar› yarat›r. Bu insan türü için oldukça paradoksald›r. Zira verimli ova
garantili ve yüksek verimlilikli ürün demek, ama öte yandan ölüm demektir.
T›pk› flu Latince özdeyiflte oldu¤u gibi: Acqua ora vita, ora morte. Burada ölümün bafll›ca nedeni, hiç kuflku yok ki s›tma hastal›¤›d›r. Dolay›s›yla nerede
yüksek bir tar›msal faaliyet varsa, s›tma oran›n ev sahibidir (Braudel 1992:
36-7).
Girifl
S›tman›n Afrika ve Ortado¤u kaynakl› iki türü bilinmektedir. Afrika’da ortaya ç›kan s›tman›n da, t›pk› Ortado¤u’da oldu¤u gibi, tar›msal hayat ve geçim biçimiyle iliflkisi gösterilmifltir. Afrikal› türdefllerimiz Orta Afrika’da günümüzden yaklafl›k olarak 10 ila 8 bin y›l önce tatl› patatesi ve dar›y› evcillefltirerek tar›mc› hayata geçtiler (bkz. Mannion 1999). Bu geçifl Ortado¤u’daki
Neolitik geçiflle afla¤› yukar› yafl›tt› ve iki ayr› bölgede tar›m›n yay›lmas›yla
90
AYDIN
Bir Tar›m Dönemi Hastal›¤›: S›tma
ortaya ç›kan tehditler de hemen hemen ayn›yd›. S›tma tehdidi de bunlardan
biridir. Afrikal› çiftçiler tar›m yapmak için ormanl›k alanlar› açt›kça, hastal›k
yayan yerli sivrisinek türlerine da hayat alan› yaratt›lar ve kendi çiftçi hayatlar›n›n sürdü¤ü alanlar› bu vektörle paylaflmaya bafllad›lar. Bu “birlikte yaflam”, mikro-evrimsel bir süreç içinde bu bölgede yaflayan insan türünün bir
tür ba¤›fl›kl›k gelifltirmesine yol açt›. Bu ba¤›fl›kl›k kendisini orak hücreli anemi biçiminde bir hastal›kla gösterir. Nerede orak hücreli alyuvar geni varsa,
orada s›tmaya karfl› ba¤›fl›kl›k geliflmifl demektir. Orak hücreli alyuvar geni,
Afrikal›lar›n s›tmaya karfl› güçlü bir ba¤›fl›kl›k sunmakla birlikte bir tür kans›zl›k hastal›¤›n›n da kayna¤›d›r. ‹nsan türü s›tmaya karfl› iki tür ba¤›fl›kl›k
gelifltirmifltir. Biri Afrika kaynakl› olup orak hücreli anemi geni ile ba¤lant›l›d›r; di¤eri ise Ortado¤u kaynakl› olup Cooley anemisi denilen bir tür kans›zl›k hastal›¤›n›n öldürücü olmayan geni ile ba¤›fl›kl›k geliflmifltir. Afrika kaynakl› anemi, kuzey-güney yönünde ilerleyerek bu ba¤›fl›kl›¤› yaym›flt›r. Ortado¤u kaynakl› olan› ise do¤u-bat› yönündeki bir yay›lma ile s›tma direncini
beslemifltir.
Bu do¤u-bat› yönlü yay›lman›n merkezinde Akdeniz yer al›r. Akdeniz'de
thalassaemia'ya (Cooley anemisi) neden olan bir genin heterozigot hali, bireye
s›tmaya karfl› ba¤›fl›kl›k kazand›r›r. Bu durumda hastal›¤›n ad› thalassaemia
major olur. Thalassaemia major'un ortaya ç›kmas› durumunda hastal›k bireye büyük zarar vermez; bunun yan›nda s›tmaya karfl› direnç sa¤lar. Bu gen,
Akdeniz'de s›tman›n çok yayg›n oldu¤u bölgelerde yüksek frekanslarda bulunur. thalassaemia'n›n homozigot hali ise öldürücüdür. Bu durumda hastal›k
thalassaemia minor ad›n› al›r. Türkiye'de homozigot genin görülme s›kl›¤›
1/10.000'dir. Adana'da thalassaemia minor tafl›y›c›lar›n›n oran› ise 1/40'd›r
(Demirsoy 1988: 862-3).
S›tman›n Anadolu'nun denizlere yak›n oval›k bölgeleriyle Yukar› Mezopotamya bölgesinin endemik bir hastal›¤› oldu¤u söylenebilir. Bu hastal›¤› yapan en önemli etken bölgedeki yaflam biçiminin ve ekolojik koflullar›n hastal›k tafl›yan vektörlerin (sivrisinek türlerinin) yaflamas›na ve üremesine uygun
bir ortam sunmas›d›r. Tarihsel olarak hastal›¤›n varl›¤›, thalassaemia major'un (ß-thalassaemia major) bu bölgedeki s›kl›¤›yla iliflkilendirilmek suretiyle çok yerde gösterilmifltir.
ß globin geninde ortaya ç›kan 150 civar›ndaki mutasyonun neden oldu¤u
bu kal›tsal anemi (ß-thalassaemia major) ilk çocukluk döneminde öldürücüdür. Haldane'a göre (1949), s›tman›n salg›n halde oldu¤u bölgelerde bu otosomal çekinik hastal›¤›n yüksek prevelans›, bir s›tma çevresinde heterozigot tafl›y›c›lar için seçici bir avantaj yaratmaktad›r. Angel (1966), bu hastal›¤›n eski
91
kebikeç / 24 • 2007
bir hastal›k oldu¤unu, Neolitik dönemde su kenarlar›nda kurulan sürekli yerleflimlerde s›tma prevalans›n›n yükselmesine karfl› heterozigot durumda genetik bir korunma sa¤land›¤›n› ileri sürmüfltür. fiimdiye kadar hastal›¤›n evrimi
iki aç›dan incelenmifltir. Birincisi farkl› modern toplumlarda bugünkü mutasyonlar›n da¤›l›m›ndan yola ç›karak de¤erlendirme yapmak biçimindedir. ‹kincisi ise eski toplumlara ait iskelet kal›nt›lar› üzerinde kemik patolojisi çal›flmalar› yapmak suretiyle elde edilen verilere dayanmaktad›r (Filon vd. 1995:
365).
Thalassaemia-s›tma iliflkisi ters yönden de gösterilmifltir. Büyük bir s›tma
savafl program›n›n uygulanmas›ndan önce thalassaemia'n›n saptanmad›¤› K›br›s'ta, mücadelenin sona ermesinin ard›ndan (1944) çocuklar aras›nda enfeksiyona ba¤l› olmayan ortak bir anemi biçimi görülmüfltü (Weatherall 1998: 2).
Eski toplumlarda s›tman›n varl›¤›n› tespit etmek için, thalassaemia majors›tma iliflkisinden yola ç›k›larak kemik üzerinde thalassaemia'n›n iflareti say›lan baz› patolojilerden hareket edilmektedir. Bu patolojilere büyük ölçüde kafatas›nda rastlanmakta ve kafatas›ndaki iki lamina aras›nda yer alan süngersi dokuda (diploic) anormal kal›nlaflma ile (Porotic hyperostosis) kendisini göstermektedir. Thalassemia major kafatas›nda iz b›rak›rken thalassemia minor
kemik dokusunda herhangi bir iz b›rakmamaktad›r. Hem bu hastal›¤›n evrimini ve yay›l›m›n› izlemek hem de geçmifl topluluklar›n yaflad›¤› çevresel bask›y› anlamak için farkl› tan›lara baflvurmak da önemlidir. DNA teknolojisindeki son geliflmeler bu soruyu cevapland›rmak için bir f›rsat yaratm›flt›r. Sekans analizi yoluyla elde edilen sonuçlar, 20. yüzy›l›n bafllar›na kadar s›tman›n salg›n halde yafland›¤› ‹srail'deki Tel Ahziv yerleflmesinde ‹.Ö. 11 ilâ 7.
yüzy›llara ait Fenike mezarl›¤› ile ‹.S. 16 ilâ 19. yüzy›llar aras›na ait Osmanl› dönemi mezarl›¤›ndan ç›kan iskeletlerde ß-thalassaemia'n›n varl›¤›n› ortaya koymufltur (bkz. Filon vd. 1995).
Keza s›tman›n endemik oldu¤u Akdeniz bölgesinde ß-thalassaemia'n›n en
s›k görülen genetik hastal›klardan biri oldu¤u kaydedilmektedir. Genetik
araflt›rmalar, ß-thalassaemia'ya ß-globin geninde ya da onun çok yak›ndaki
bölgelerde ortaya ç›kan 180 farkl› mutasyonun neden oldu¤unu ortaya koymufltur. Akdeniz bölgesinde 50 civar›nda mutasyon tan›mlanm›flt›r. ß-thalassaemia mutasyonlar›n›n s›tmaya karfl› k›smî bir koruma sa¤lad›¤› kan›tlanm›fl oldu¤una göre, Neolitik dönemde tar›m›n ilk ortaya ç›kt›¤› batakl›k sahalarda thalassaemia'n›n pozitif bir seçilim etkisine sahip oldu¤u söylenebilir
(Perrin vd. 1998: 169).
Ortado¤u'da Neolitik yerleflmelerin yo¤un olarak bulundu¤u, dolay›s›yla
tar›msal hayat›n bafllad›¤› ve Tunç Ça¤›'ndan bafllayarak belirli bölgelerinde
92
AYDIN
Bir Tar›m Dönemi Hastal›¤›: S›tma
Müzmin s›tmal› ve büyük dalakl› çocuklar
sulu tar›m yap›lan “Verimli Hilal” bölgesi1, yerleflik hayat›n ilk bafllad›¤› ve
tar›ma ilk geçilen bölge olmas› hasebiyle, s›tman›n orijin bölgesi olmak ihtimalini de bar›nd›rmaktad›r. Akdeniz anemisi-s›tma iliflkisine dayanan analizlerden yola ç›karak tarihsel topluluklar üzerinde yap›lan araflt›rmalar bu tezi
güçlendirmektedir.
Perrin ve arkadafllar›n›n yapt›¤› çal›flma, ß-thalassaemia'dan sorumlu baz›
mutasyon tiplerinin Bat› Akdeniz'e Do¤u Akdeniz'den tafl›nd›¤›n› göstermektedir. Özellikle Do¤u Akdeniz ülkelerinde (büyük ölçüde Türkiye ve Lübnan'da) yüksek s›kl›klarda saptanan IVS-I-110 mutasyonu, muhtemelen 16.
yüzy›lda Türkiye'den Cezayir'e göç etmifl kiflilerce tafl›nm›fl olmal›d›r. Osmanl›lar taraf›ndan hiçbir zaman iflgal edilmemifl olan Fas'da bu mutasyon hiç görülmedi¤i halde, Cezayir'de iki sekans haplotipi mutasyonun her iki tarafta da
yer ald›¤›n› göstermektedir. Bu mutasyonun Do¤u Akdeniz'de yüksek görülme
s›kl›¤›na ve Türkiye'deki sekans haplotipi sonuçlar›na göre, Perrin ve arkadafllar›, mutasyonun orijinal olarak “Verimli Hilâl” sahas›nda ortaya ç›kt›¤›n›
ve büyük olas›l›kla ilk yerleflimin ve tar›m›n bafllam›fl oldu¤u güneydo¤u Türkiye'den güneybat› Türkiye'ye do¤ru yay›ld›¤›n› düflünmektedirler. ‹ran'da daha düflük frekanslar›n saptanm›fl olmas›, mutasyonun Kafkasya ve Hindistan'da daha sonra ortaya ç›km›fl oldu¤unu gösteren veriler ve Lübnan, K›br›s
ve Yunanistan'da yüksek bir s›kl›¤›n görülmesi, bu yay›lma yönünü do¤rulayan verilerdir. Araflt›rmac›lar, mutasyonun Akdeniz çevresinde yay›lmas›n›
1 Bu bölge bugün Türkiye s›n›rlar› içinde kalan hemen hemen bütün güneydo¤u bölgesini içine almaktad›r.
93
kebikeç / 24 • 2007
Kazma ve kürekle saz ve otlar› temizlenen bir kanal (Antalya)
Yunan ve Fenike kolonizasyon hareketlerine ba¤laman›n gözard› edilemeyecek bir olas›l›k oldu¤unu söylemektedirler (Perrin vd. 1998: 175-6).
Anadolu'nun eskiça¤lara ait iskelet serilerinde morfolojik düzeyde rastlanan baz› patolojiler thalassemia major'un varl›¤›na iflaret etmektedir. Ortado¤u'nun en eski Neolitik köylerinden olan Çayönü'nde (Diyarbak›r-Ergani) gün
›fl›¤›na ç›kar›lan bireylere ait kafataslar›nda yo¤un porotic hyperostosis saptand›. Bunun thalassemia major belirtisi olma ihtimali yüksektir (bkz. Özbek
1988: 130-1). Bunun gibi Karatafl ve Kal›nkaya erken Tunç Ça¤› yerleflmelerinde (Angel ve Bisel 1986), Lübnan'daki Kalkolitik Ça¤ yerleflmesi Byblos'ta
ele geçen bir çocuk kafatas›nda (Özbek 1981) ayn› belirtiler görülmüfltür. Bu
verilere dayanarak, s›tma hastal›¤›n›n orijin bölgesiyle Neolitik dönemde tar›m›n ilk uyguland›¤› bölgenin birbiriyle örtüfltü¤ü söylenebilmektedir.
Not edilmesi gereken bir baflka ilginç durum, Türkiye’nin güneyinde ve Akdeniz havzas›n›n Afrika ile temas› bulunan alanlar›nda orak hücreli aneminin
de görülmüfl olmas›d›r. 1929’da Cooley ve Lee bir Yunanl› çocukta, 1932’de Rosenfeld ve Pincus bir ‹talyan çocukta, 1933’te Clarke bir Sicilyal› çocukta,
1937’de Johnson ve Townsend yine bir Yunanl› çocukta, ayn› y›l Haden ve
Evans iki Sicilyal› kardeflte, 1941’de Mallory bir ‹talyan gençte, 1943’te Ogden
bir ‹spanyol çocukta orak hücreli anemi tespit ettiler. Benzer flekilde Yunanistan, Sicilya ve M›s›r’da benzer vak’alar rapor edilmiflti. Türkiye’de ilk bulgu,
1946 y›l›nda Ekrem fierif Egeli ile Sermet Ergun’un 22 yafl›nda ‹mrozlu bir
Rum k›zda buldu¤u anemiydi. 1953’te Müfide Küley ve Agâh Tuna, Mersinli
94
AYDIN
Bir Tar›m Dönemi Hastal›¤›: S›tma
bir çocukta benzer bulguya rastlad›lar. Yine 1956’da Mersin Devlet Hastanesi
dahiliye uzman› Muzaffer Aksoy 15 ayr› bireyde orak hücreli anemi tespit etti (bkz. Aksoy 1956). Bu durum, Afrika merkezli ba¤›fl›kl›¤›n göçler yoluyla kuzeye do¤ru ilerledi¤ini ve thalassemia major tipi ba¤›fl›kl›kla kar›flt›¤›n› göstermektedir. ‹nsan hareketi ba¤›fl›kl›k tiplerini de yaymaktad›r. Bu bulgular,
baflta yapt›¤›m›z tespitle, yani orak hücreli anemi ba¤›fl›kl›¤›n›n Afrika merkezli olmak üzere kuzeye ve güneye, Ortado¤u merkezli ba¤›fl›kl›k biçiminin
ise do¤u-bat› yönünde geliflti¤i belirlemesiyle örtüflmektedir.
Orijin Bölgesinde Güncel Durum
S›tman›n merkezi yine Karacada¤ bölgesidir. Yukar›da ortaya koydu¤umuz paleopatolojik ve genetik veriler ve ç›kar›mlar da s›tman›n antik orijin
bölgesinin bu alan oldu¤unu kuvvetle muhtemel hale getirmektedir. Bugün de
ayn› alan›n yo¤un s›tma bölgesi olarak tan›mlanmas› bir tesadüf olmasa gerek. Cumhuriyet döneminde s›tma sa¤alt›m› ile ilgili çok güçlü programlar uygulanm›fl olmas›na karfl›n, s›tma bu alandan bir türlü sökülüp at›lamad›. Bunun çeflitli nedenlerinden söz edilebilir. Birinci neden olarak bölgenin idarî
yönden üç ayr› ile ait olmas› gösterilmektedir. Karacada¤ bölgesinin idarî bak›mdan üç ayr› il -Mardin, Urfa ve Diyarbak›r- taraf›ndan paylafl›lmas›, koordinasyon yoklu¤u ve ulafl›m zorluklar› nedeniyle mücadeleyi güçlefltirmektedir. Ancak geleneksel olarak Türkiye'de s›tman›n yo¤un olarak görüldü¤ü bölgelerde sulak alan varl›¤›, düflük rak›m, yüksek yaz s›cakl›¤›, k›y›lara yak›nl›k gibi ekolojik etkenler rol oynamaktad›r. Örne¤in s›tma prevalensi araflt›rmalar›, Papua Yeni Gine'de ve baz› Melanezya adalar›nda s›tma mücadelesinden önce hastal›¤›n 2500 m. rak›m›n alt›nda bulundu¤unu ortaya koymufltur.
Papua Yeni Gine'nin iç bölgelerinde de hastal›¤›n s›kl›¤› azal›r. Diamond’un
aktard›¤›na göre (2004: 424), Avrupal›lar›n Yeni Gine’de büyük sa¤l›k sorunlar› yaflamad›klar› tek yer yüksek bölgelerdi. Zira buralar s›tman›n yay›labilece¤i yüksekli¤in üzerinde kalan k›s›mlard›. An›lan ekolojik koflullar, paraziti tafl›yan vektörün yaflamas›na uygun ortam› vermektedir. Urfa bölgesinin
yüksek k›s›mlar› da, gerek rak›m, gerek ortalama yaz s›cakl›¤›, gerekse insan
eliyle yarat›lm›fl habitat bak›m›ndan hastal›¤›n yerleflmesini olanakl› k›lan
koflullara sahiptir.
Ancak hastal›¤› var eden koflullar aras›nda, belki de en önemli etken sosyo/kültürel etkenlerdir. Zira ekolojik etkenlerin olumsuz etkisi, biyolojik/t›bbî
çal›flmalarla izale edilebilece¤i halde, sosyo/kültürel koflullar›n de¤ifltirilmesi
uzun bir zaman ve çaba gerektirmektedir. Çünkü hastal›¤›n varl›¤›n› kolaylaflt›ran “yaflam biçimi”, k›sa zamanda ve ani biçimde de¤ifltirilebilecek bir et-
95
kebikeç / 24 • 2007
ken olmad›¤› gibi, sa¤alt›m çal›flmalar›nda belirli bir dirençle karfl›lafl›lmas›
da muhtemeldir.
Urfa çevresinde s›tma hastal›¤› bak›m›ndan ilginç bir durum gözlemlenmektedir. Zira hastal›k Karacada¤ bölgesinde görüldü¤ü halde, Urfa’n›n oval›k çevresinde bugün hastal›¤a rastlanmamaktad›r. Oysa 20. yüzy›l›n bafl›na
ait kay›tlarda hastal›¤›n bütün vilâyet sath›nda yayg›n oldu¤u görülmektedir.
Dr. fiefik Arif’in Türkiye’nin S›hhî-‹çtimaî Co¤rafyas› serisinden ç›kan Urfa
Vilâyeti cildinde (1925: 39), hastal›¤›n “merzaga m›nt›kada [batakl›k bölgede]
bulunan kariyelerde münteflir bir halde” bulundu¤unu bildirir. Oysa bugün
batakl›k say›labilecek alanlarda hastal›¤a rastlanmamakta, aksine hastal›¤›n
da¤l›k bölgede tutunmufl bulundu¤u gözlemlenmektedir. Bunun nedeni ne
olabilir? Urfa bölgesi, Suriye-Türkiye s›n›r› oluflturulana dek Orta F›rat bölgesiyle Karacada¤ aras›nda transhümans hareketi yapan hayvanc› göçerlerin
cevelan alan›yd›. Özellikle Arap ve Kürt afliretleri bu bölgeyi yazlak ve k›fllak
alanlar olarak kullanmaktayd›. Ancak s›n›r meydana geldikten sonra bu afliretlerin büyük bölümü yerleflik tar›mc› hayata geçmek zorunda kald› ve bu süreçte Karacada¤ bölgesi yo¤un bir köyleflmeye u¤rad›. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda,
zaten s›tman›n jenerik bölgesi olan Karacada¤’da bu tarihlerden itibaren hastal›k tafl›y›c› vektörle insan aras›nda daimî ve yak›n bir iliflkinin kuruldu¤unu söyleyebiliriz. Büyük bir ihtimalle bölgedeki s›tma, Karacada¤ bölgesine
hayvanlar›yla ç›kan göçerlerin hastal›¤› oradan alarak güneydeki düzlük
alanlara tafl›mas›yla yay›l›yordu. Göçebe-hayvanc› hareket kesilince, s›tmay›
oval›k alana tafl›yan ajanlar da ortadan kalkm›fl oldu ve bugünkü tablo meydana geldi.
Sonuç
S›tman›n tar›mc› kültürün kadim hastal›¤› olmas›, insan›n bu hastal›kla
neredeyse birlikte yaflamas›, bir taraftan ona karfl› genetik birtak›m ba¤›fl›kl›k araçlar›n›n geliflmesine yol açarken, bir taraftan da kültürel korunma biçimlerini ortaya ç›karm›flt›r. Kültürün en önemli ifllevlerinden birisi, hayat›n
idamesi için gerekli olan ihtiyaçlar›n giderilmesine yönelik stratejiler sunmas›d›r. S›tma gibi sa¤l›k sorunlar› karfl›s›nda tar›mc› kültürün üretebildi¤i yegâne çözüm “cibinlik kullan›m›” olmufltur. Heredot’un tarihinden bu tarafa bu
bölgelerde cibinli¤in kullan›ld›¤› bilinmektedir. Ayr›ca modernleflme ile birlikte t›bbî ve biyolojik mücadele araçlar›na karfl› bir aflinal›k ve bu araçlar› kullanan örgütler karfl›s›nda oluflmufl bir beklentinin varl›¤›ndan da söz edilebilir. Özellikle Cumhuriyet döneminde çok ciddi bir s›tma eradikasyon program›
uygulanm›fl ve hastal›k büyük ölçüde geriletilmifltir. Ancak bugün hastal›k yi-
96
AYDIN
Bir Tar›m Dönemi Hastal›¤›: S›tma
ne yay›lma istidad› göstermektedir. Özellikle yeni bir küresel ›s›nma dalgas›n›n tehdidi alt›nda bulunmam›z, hastal›¤›n yeniden canlanmas›nda ve hatta
öldürücü tiplerinin tropik alanlardan kuzeye ve güneye yay›lmas›nda önemli
bir etken olaca¤a benzemektedir.
KAYNAKLAR
AKSOY, Muzaffer (1956), Cenubi Türkiye’de Eti-Türkleri Aras›nda Sickle-Cell
Anemi (Orak Hücre Anemisi). Onbefl Vaka Üzerinde Bir Tetkik.
ANGEL, J. L. (1966), “Porotic Hyperostosis, Anemias, Malarias, and Marshes
in the Prehistoric Eastern Mediterranean”, Science, 153, ss. 760-63.
ANGEL, J. L. ve S. C. BISEL (1986), “Health and Stress in an Early Bronze
Age Population”, Ancient Anatolia: Aspects of Change and Cultural Development. Madison: University of Wisconsin Press, ss. 12-30.
BRAUDEL, Fernand (1992), The Mediterranean and the Mediterranean
World in the Age of Philip II, Frans›zcadan ‹ngilizceye çev. Siân Reynolds,
New York: Harper Collins Publishers.
DEM‹RSOY, Ali (1988), Kal›t›m ve Evrim, Ankara: Meteksan (3. bask›).
DIAMOND, Jared (2004), Tüfek, Mikrop ve Çelik, çev. Ülker ‹nce, Ankara:
TÜB‹TAK.
DO⁄ANAY, Filiz (1997), Sosyal ve Kültürel Dönüflme Sürecinde Harran Ovas› ve GAP Uygulamas›, Ankara: DPT Yay›n›.
FILON, D., vd. (1995), “Sequence Analysis Reveals a ß-thalassaemia Mutation in the DNA of Skeletal Remains from the Archaeological Site of Akhziv,
Israel”, Nature Genetics, 9, ss. 365-8.
HALDANE, J. (1949), “The Rate of Mutations of Human Genes”, Hereditas
Suppl. 35, ss. 267-73.
HATUN, fiükrü (2001), “Sa¤l›k Hizmetlerinde Dil Sorunu”, Radikal ‹ki, S. 237
(22 Nisan 2001), s. 12.
MANNION, A. M. (1999), “Domestication and the Origins of Agriculture: An
Appraisal”, Progress in Physical Geography, 23 (1), ss. 37-56.
ÖZBEK, M. (1981), “Eski ‹nsanlarda Görülen Baz› Hastal›klar Üzerine”, Tübitak Bilim ve Teknik, 160, ss. 8-11.
ÖZBEK, M. (1988), “Çayönü ‹nsanlar› ve Sa¤l›k Sorunlar›”, IV. Arkeometri Sonuçlar› Toplant›s› (ayr› bas›m), Ankara: Kültür Bakanl›¤› Yay›n›, ss. 12152.
97
kebikeç / 24 • 2007
PERRIN, P., vd. (1998), “Diversity of Sequence Haplotypes Associeted with ßthalassaemia Mutations in Algeria: Implications for Their Origin”, Gene,
213, ss. 169-77.
fiEF‹K AR‹F (1925), Türkiye’nin S›hhî-‹çtimaî Co¤rafyas›: Urfa Vilâyeti, ‹stanbul: Ka¤›tç›l›k ve Matbaac›l›k A.fi.
WEATHERALL, D. J. (1998), “Thalassemia in the Next Millenium”, Annals
New York Academy of Sciences, ss. 1-9.
Özet: S›tma, insanl›¤›n tar›m ça¤›na geçmesiyle birlikte, insan türünün de¤iflen yaflam
biçimine efllik eden bir hastal›k olarak geliflmifl ve yay›lm›flt›r. Bu yay›lma Afrika ve Ortado¤u orijinli olarak do¤udan bat›ya, güneyden kuzeye insan toplumlar›n› etkilemifl ve onlar›n tar›mc›
iflgücüne büyük zarar vermifltir. Bu makalede s›tman›n tar›m ve üretimle iliflkisi üzerine, Türkiye
örne¤i esas al›narak bir de¤erlendirme yap›lmaktad›r.
Anahtar sözcükler: S›tma, tar›m, Neolitik, Urfa, anemi, Türkiye.
Abstract: Malaria appeared as a disease with the beginnings of the agricultural era and spread
out along the changing patterns of life of humankind. It originally started from Africa and the
Middle East, and as diffused in east-west and south-north directions it caused severe damage to
agricultural labour. This article evaluates the case of Turkey trying to show its relation with agriculture and production.
Key words: Malaria, agriculture, Neolithic, Urfa, anaemia, Turkey.
98
kebikeç / 24 • 2007
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine
K›sa An›msamalar
“Evet, ‘orman’ sözcü¤ünü veya bafll›¤›n› görünce
ço¤u ayd›n›m›z o yaz›y› okumaz. Orman› kendi ilgi alan› d›fl›nda sayar. Ben onlar›, Frans›zlar›n ‘gourmet’ dedikleri damak zevkine düflkün kiflilere
benzetirim: Karidesli, levrekli, bonfileli sofralara
al›flm›fllard›r. Kuru fasulyeli tabak geldi mi, burun
k›v›r›rlar. Onlar›n karides, levrek veya bonfileli
sofras› düflün, felsefe, ekonomi, politika yaz›lar›d›r. Sadece böyle ince ve karmafl›k konulardan
zevk al›rlar. Orman konusu ise kuru fasulyedir onlar›n ço¤u için.” (H›fz› Veldet Velidedeo¤lu, 1986).
Yücel ÇA⁄LAR*
Girifl
Türkiye’de ormanc›l›k, Osmanl› dönemi ile birlikte, yaklafl›k yüzaltm›fl y›ll›k geçmifle sahip, çeflitli yönlerden özgünlükleri olan bir etkinlik alan›d›r. Sözgelimi, Türkiye’de ormanc›l›k etkinlikleri kapsam›nda yaln›zca orman ekosistemlerinin yönetilmesiyle ilgili teknik ifl ve ifllemler gerçeklefltirilmemektedir.
Ek olarak, Türkiye’de ormanc›l›k, ekonomik, toplumsal ve siyasal de¤iflme ve
geliflmeler üzerinde göz ard› edilmeyecek denli belirleyici olabilen bir etkinlik
alan›d›r. Ne var ki, bu özgünlüklerine ve belirleyiciliklerine karfl›n Türkiye’de
ormanc›l›k tarihi ile ilgili çal›flmalar son derece s›n›rl› say›dad›r ve tümü de ormanc› teknokratlar taraf›ndan yap›lm›flt›r. Sözgelimi, Türkiye’de devletçilik
uygulamalar›, ço¤u kez 1930’lu y›llardaki büyük ekonomik bunal›m›n yol açt›* K›rsal Çevre ve Ormanc›l›k Sorunlar› Araflt›rma Derne¤i Üyesi-ANKARA.
99
kebikeç / 24 • 2007
¤› bir yönelimin ürünleri olarak aç›klanm›fl; Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda, hem de
‹zmir ‹ktisat Kongresi’ni izleyen y›l gündeme getirilen devlet orman iflletmecili¤i
düzenine geçilmesine yönelik giriflimler, 1930’lu y›llarda devlet orman iflletmecili¤i düzenine geçilmesi ile 1945 y›l›nda ülkedeki tüm ormanlar›n devletlefltirilmesi ve yol açt›¤› geliflmeler; yaklafl›k 500 bin köylünün ifllendirildi¤i a¤aç kesme ve
tomruklama ifllerindeki üretim iliflkileri, 1980’den sonra ormanc›l›k alan›nda da
gündeme gelen özellefltirmeci uygulamalar vb “sektörel” konular toplumbilimcilerin tart›flma gündemine hemen hemen hiç al›nmam›flt›r. Öyle ki, bu olumsuzlu¤un afl›lmas› gere¤i, son y›llarda giderek yo¤unlaflan ve yayg›nlaflan çevre/do¤a korumac› duyarl›l›k ve etkinliklerin kapsam›nda bile gündeme gelmemifltir.
Bu durum, kaç›n›lmaz olarak iki düzlemde yaflamsal önemde eksikliklere
yol açm›flt›r: i) Ormanc›l›k etkinliklerindeki de¤iflme ve geliflmeler tüm dinamikleriyle ortaya konulamam›flt›r. Bu nedenle de, sonuçlar› öteki etkinlik
alanlar›n›n ço¤unda rastlanamayacak denli uzun sürelerde al›nabilen uygulamalar›n do¤ru ve eksiksiz olarak de¤erlendirilebilmesi, büyük ölçüde rastlant›lara kalm›flt›r. ii) Ekonomik, toplumsal ve siyasal alanlarda yap›lan çözümlemelerde, öne sürülen tarihsel tezlerde çeflitli eksiklik ve yanl›fll›klara kolayl›kla düflülebilmifltir. Son derece k›sa bir özetleme olan “Türkiye Ormanc›l›k
Tarihi Üzerine Bir Deneme”, meslekten “tarihçi” olmayan bir “sektör uzman›n›n”, bu eksikliklere dikkat çekme amac›n›n bir ürünüdür.
Ormanlar Ve Ormanc›l›k Osmanl› ‹çin Ne Anlama Geliyordu?
19. yüzy›la de¤in, hiçbir anlama gelmedi¤i söylenebilir: Köylüleri çevrelerindeki ormanlardan istedikleri gibi yararlanabiliyor; orman ürünü tüccarlar›
s›n›rl› düzeyde vergi ödemek d›fl›nda hiçbir k›s›tlamayla karfl›laflmadan etkinlikte bulunabiliyordu. Ülkenin verimli ormanlar›n›n bir k›sm› ise Saray’›n,
‹mparatorlu¤un tophane ve tersanelerinin gereksinmesinin karfl›lanmas›na
ayr›lm›flt›. Ormanlar ve ormanc›l›k, Osmanl›n›n gündemine, yeni gelir kaynaklar›na gereksinme duymas›; baflta ‹ngiltere ve Fransa olmak üzere alacakl›lar›n›n dayatmas› ve yabanc› ormanc›l›k “uzmanlar›n›n” yönlendirmeleriyle;
k›sacas›, “denize düflüp y›lana sar›l›nca” gelmifltir; gelmifltir ve bir daha da
gündeminden ç›kmam›flt›r.
Ormanc›l›k, Anadolu’da sömürgecili¤in ayak seslerinin ilk duyuldu¤u sek törlerden birisidir !
Bilindi¤i gibi, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun sömürgelefltirilmesine yönelik
her türlü giriflim 19. yüzy›lda görece olarak daha da yo¤unlaflm›fl; “ekonomisi-
100
ÇA⁄LAR
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
nin güçlendirilmesi” söylemiyle her türlü vars›ll›¤›n›n,
baflta ‹ngiltere, Fransa ve
sonra da Almanya olmak üzere yabanc› ülkeler taraf›ndan
s›n›rs›zca sömürülmesine yönelik çok say›da düzenleme
bu dönemde gerçeklefltirilmifltir. 1838 y›l›nda ‹ngiltere
ile ba¤›tlanan ve ‹ngiltere D›fliflleri Bakan› taraf›ndan da
“flaheser” olarak nitelendirilen “Ticaret Sözleflmesi”nin
bu sürece yeni boyutlar kazand›rd›¤›, giderek sürecin
kurumsallaflmas›na yol açt›¤›
da bilinen bir baflka gerçekliktir. Yine bilindi¤i gibi; 1839
Tanzimat Ferman› ve 1854 Islahat Ferman›, 1881’de yürürlü¤e giren “Düyun-u Umumiye”, 1902’de Almanya ile
ba¤›tlanan “Ba¤dat Demiryolu” ile ilgili sözleflme vb düzenlemeler bu süreçte
yaflamsal önemde ifllevler görmüfltür. Aç›kt›r ki, söz konusu süreç, yayg›n olarak san›ld›¤›n›n aksine, yaln›zca ülkenin yönetim düzeni, özellikle de maliye
ve askersel alandaki kurumsal de¤iflikliklerle s›n›rl› olmam›flt›r. Sözgelimi, bu
de¤ifliklikler kapsam›nda ülkedeki ormanlar›n iflletilmesi alan›nda da köktenci yaklafl›mlar gündeme gelmifl ve bu yaklafl›mlar do¤rultusunda çeflitli düzenlemeler gerçeklefltirilmifltir. Bu yaklafl›m ve düzenlemeler, üç kümede toplanabilir:
Egemen Ormanc›l›k Yaklaflfl››mlar›
Orman genel müdürlerinden ormanbilimci Prof. Dr. Ali Kemal Yi¤ito¤lu,
dönemin egemen ormanc›l›k yaklafl›m›n›; Türkiye’de düzenli ormanc›l›¤›n ilk
kuruluflunda Frans›z ormanc›lar taraf›ndan yap›lan hata, yani ormanc›l›k
amac›n›n bafllang›çta yanl›fl konulmas›, Türkiye ormanlar› ve ormanc›l›¤› için
çok kötü sonuçlar do¤urmufltur. Bu andan bafllayarak ormanlar›m›z devlet hazinesine para sa¤lamak amac›yla insafs›zca do¤ranm›flt›r (Yi¤ito¤lu, 1936) bi-
101
kebikeç / 24 • 2007
çiminde de¤erlendirmektedir. Gerçekten de, Cumhuriyet’in ilk y›llar›na de¤in
süren bu dönemde bir yandan ormanlar özel mülkiyete geçirilir ve tapulu arazilerdeki ormanlardan sahiplerinin yararlanma haklar› hukuksal güvenceye
kavuflturulurken bir yandan da Ege ve Akdeniz bölgelerindeki verimli “devlet”
ormanlar›, tümüyle Devletin parasal kaynak gereksinmesinin karfl›lanmas›
amac›yla k›sa ve uzun dönemli sözleflmelerle yerli ve yabanc› özel kifli ve kurulufllara devredilmifltir. Bu ba¤lamda, yabanc› demiryolu flirketlerine verilen
ayr›cal›kl› haklar kapsam›nda demiryolunun çevresindeki ormanlar›n iflletilmesine de yer verilmifl; orman ürünü d›fl ticareti baflta Fransa olmak üzere
Avrupa ülkelerinin gereksinmesinin Anadolu ormanlar›ndan karfl›lanmas›na
yöneltilmifl; “Baron Hirsch” olarak tan›nan dönemin önde gelen ülkeleraras›
tefecilerine ayr›cal›kl› haklar verilmifltir (Parvus, 1977). Sonraki y›llarda Almanya ile ba¤›tlanan Ba¤dat Demiryolu Sözleflmesiyle de sürdürülecek olan
bu tür ayr›cal›kl› haklar, Anadolu’daki ormans›zlaflma sürecine yeni boyutlar
kazand›rm›flt›r. Sözgelimi, Ba¤dat Demiryolu Sözleflmesinin 22. maddesine
göre; fiirket, demiryolu güzergâh›n›n 20 km çevresinde kalan, ayr›cal›¤› kimseye verilmemifl tüm maden ocaklar›n› iflletme hakk›na sahip olacakt›r. Ayr›ca, flirket, güzergâh›n çevresindeki ormanlar› da ister odun kesmek isterse kömür elde etmek amac›yla olsun, serbestçe kullanabilecektir (Yerasimos, 1975).
Yönetsel ve Hukuksal Düzenlemeler*
Dönem boyunca gerçeklefltirilen yönetsel ve hukuksal düzenlemelerin bafll›calar› afla¤›da sergilenmifltir.
•
1840 y›l›nda ormanlardan yararlananlardan al›nan vergilerin mültezimler arac›l›¤›yla toplanmas› düzeni de¤ifltirilmifl; “orman memurlu¤u” düzeni kald›r›larak “orman müdürlü¤ü” kurulmufltur;
•
1841 y›l›nda ç›kar›lan bir “‹lmühaber” ile ticareti yap›lan orman ürünlerinden al›nacak vergilerin toplanma düzeni de¤ifltirilmifltir;
•
1857 y›l›nda gerekli teknik, yönetsel ve hukuksal düzenlemeleri yapmalar› için Frans›z ormanc›l›k “uzmanlar›” ülkeye ça¤r›lm›flt›r;
•
Orman Nizamnamesi yürürlü¤e girinceye de¤in görev yapmak üzere “Meclis-i Maabir” oluflturulmufltur;
•
1857 y›l›nda Frans›z ormanc›l›k “uzmanlar›n›n” yönlendiricili¤inde ilk
“Orman Mektebi” aç›lm›flt›r;
* Bu düzenlemelerin adlar›, yapt›r›mlar›, konuyla ilgili aç›klamalar günümüz Türkçesiyle dillendirilmifltir.
102
ÇA⁄LAR
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
•
1858 y›l›nda yürürlü¤e konulan Arazi Kanunnamesi kapsam›nda ormanlar›n yönetimi ve orman ürünlerinin yararlanma düzeniyle ilgili yapt›r›mlara da yer verilmifl; arazilerdeki özel mülkiyeti pekifltiren bu düzenlemeyle tapulu arazisinde orman bulunan özel kiflilerin bu ormanlardan yararlanma haklar› güvence alt›na al›nm›flt›r;
•
1861 y›l›nda, 1869 y›l›nda yürürlü¤e konulacak olan Orman Nizamnamesi’nin gerekçesi, kapsam› ve öngördü¤ü düzen ile ilgili aç›klama yapmak
amac›yla Devlete ‹liflkin Olanlar, Yani, Kiflilerin Sorumlulu¤unda Olan ve
Köylere Ayr›lm›fl Bulunan Koru ve Baltal›klar ile Halk›n Gereksinim Duydu¤u Cibal-i Mübahan›n D›fl›nda Kalan Ormanlarla ‹lgili 68 Maddeli Tüzük Tasla¤› ile ‹ltizam, Sözleflme ya da Bir Ayr›cal›kla Devlet Ormanlar›ndan A¤aç Kesmeye ‹zinli Olanlar›n ‹fllemleriyle ‹lgili Koflullara ‹liflkin
Taslak haz›rlanm›flt›r;
•
1869 y›l›nda, yine Frans›z ormanc›l›k “uzmanlar›” taraf›ndan haz›rlanan
ve ormanlar ve ormanc›l›k düzeniyle ilgili ilk kapsaml› hukuksal düzenleme olan Orman Nizamnamesi yürürlü¤e konulmufltur;
•
1885 y›l›nda Devlet Ormanlar›ndan A¤aç Sat›lmas›na ‹liflkin 12 Maddelik
Geçici Talimatname yay›mlanm›flt›r;
•
1895 y›l›nda, Devlet Ormanlar›ndan A¤aç Sat›lmas›na ‹liflkin 12 Maddelik Geçici Talimatname ç›kar›lm›flt›r.
Öte yandan, oluflturulan ormanc›l›k birimlerinin (sözgelimi; Orman Meclisi, daha sonra da Orman ‹daresi, Orman Genel Müdürlü¤ü, Ormanlar ve Madenler Genel Müdürlü¤ü, Orman-Maden ve Tar›m Bakanl›¤› vb) üst düzey yöneticiliklerine az›nl›klardan kiflilerin getirilmesi, Frans›z ormanc›l›k “uzmanlar›na” çeflitli düzeylerde önemli görevler verilmesi de bu dönemin ola¤an uygulamalar› olmufltur.
Orman Nizamnamesi, dönemin ormanc›l›k düzenine ve uygulamalar›na
yön veren temel hukuksal belge olmufltur. Bu belgeyle;
•
ülkedeki ormanlar mülkiyet biçimlerine göre; i) devlet ormanlar›, ii) vak›flar›n kullan›m›na ya da iflletmesine b›rak›lan ormanlar ile iii) kasaba ve
köylerin yararlanmas›na b›rak›lm›fl ormanlar olarak s›n›fland›r›lm›flt›r;
•
devlet ormanlar›n›n müteahhitler ve ayr›cal›kl› hak sahipleri taraf›ndan
iflletilmesi yaklafl›m› düzenlenerek hukuksal dayanaklara kavuflturulmufltur;
•
özel kiflilerin mülkiyetlerindeki (ya da kullan›mlar›ndaki) ormanlardan
yararlanmalar›n düzenlenmesi Arazi Kanunnamesi’ne b›rak›lm›flt›r;
103
kebikeç / 24 • 2007
•
tüm devlet ormanlar›n›n s›n›rlar›n›n belirlenmesi ve Nizamname’nin yaln›zca bu ormanlarda uygulanmas› koflulu getirilmifltir;
•
köylülerinin çevrelerindeki devlet ormanlar›ndan ticaret amac›yla paras›z
yararlanmalar› engellenmifltir;
•
orman ürünlerinin ticaretinden al›nacak vergiler (“öflür”, “pul resmi”, “orman hakk›”, “bedel”) kapsaml› biçimde yeniden düzenlenmifltir;
•
devlet ormanlar›ndan izinsiz yararlananlara uygulanacak yapt›r›mlar belirlenmifltir.
Bu hukuksal ve kurumsal düzenlemelere karfl›n, 19. yüzy›lda ormanlardan
yararlanma, düzeni gerekti¤ince kurumsallaflt›r›lamam›fl, Diker’in “düzenli
bafl›bofl ormanc›l›k devresi” olarak nitelendirdi¤i bu dönemde, daha çok yabanc› kifli ve kurulufllar, yerli iflbirlikçileriyle birlikte ülkenin hem ormanlar›n› hem de insanlar›n› s›n›rs›zca sömürebilmifl; halk da al›flageldi¤i yararlanma biçimini sürdürebilmifltir. Frans›z ormanc›l›k “uzmanlar›ndan” Bricogne,
bu sömürü düzenin bir boyutunu flöyle aç›klamaktad›r (Bricogne, 1940).
Tüccarlar bir m›nt›ka sakinleriyle, mesela bir dere havzas›n›n halk›yla pazarl›k ederler ve halk da nehir kenar›nda yahut iskelede muayyen bir müddet
zarf›nda kararlaflt›r›lan flartlara tevfikan kerestenin teslimini taahhüt eder.
Ve buna mukabil k›smen aynen ve k›smen nakden kendilerine bir pey verilir.
Ve hatta bedeli bilahare tesviye olunmak üzere nakliyatta istihdam olunacak
hayvanlar da tüccarlar taraf›ndan tedarik olunur.
Bu avanslar›n temettü nispeti ekseriya murabaha derecesine var›r. Emvalin
iskeleye muvasalatinde tüccar mal›n fiyat›ndan bizzat kendisinin verdi¤i hisse-i öflrü, verdi¤i avanslar› ve yüzde iki ve iki buçu¤u bulan faizleri tenzil eder.
Bir taraftan al›c›lar›n kötü niyeti, di¤er taraftan köylülerin para ihtiyac›, köylünün daima borçlu kalmas›ndan gayri bir netice vermeyecek surette vaziyeti
müflküllefltirir.
Ve iflte bu suretledir ki faizcilik zincirleriyle ba¤lanan halk kütleleri, en koyu
sefalete mahkûm bir halde tüccarlar›n esiri vaziyetinde kal›rlar.
“Gidiflfla
ata dur” deme çabalar› ve bu kez de Alman-Avusturyal› ormanc›l›k
“uzmanlar›n›n” yönlendirmeleriyle “kapitalist orman iflfllletmecili¤i” gündemde!
Meflrutiyet’le birlikte gündeme gelen ve 1937 y›l›nda devlet orman iflletmecili¤i düzenine geçilmesine de¤in uzanan bu dönemde kimi e¤ilimler öne ç›k-
104
ÇA⁄LAR
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
m›flt›r. Sözgelimi, 19. yüzy›l›n sonlar›nda, “düzenli bafl›bofl” ormanc›l›k düzeninin yol açt›¤› orman y›k›mlar›n›n ay›rd›na var›lmas›yla bu “gidiflat›n” önüne geçilmesine yönelik çabalara girilmifltir. Öte yandan, kapitalist orman iflletmecili¤inin kurumsallaflt›r›lmas›na yönelik hukuksal ve kurumsal düzenlemelere kalk›fl›lm›flt›r. Bu kalk›flman›n önde gelen yönlendiricilerinin Alman
ormanc›l›k “uzmanlar›” olmas›, Meflrutiyet’le birlikte, özellikle d›fl ekonomik
iliflkilerde ülkesel a¤›rl›klar›n de¤iflmesinin, bu de¤iflimde Almanya ile iliflkilerin giderek a¤›rl›k kazanmas›n›n do¤al bir sonucu oldu¤u söylenebilir. Ancak, dönemin Orman Umum Müdürü Hoca Ali R›za’n›n bu kalk›flmadaki önderli¤inin de gözden kaç›r›lmamas› gerekmektedir: 1881 y›l›nda Orman ve
Maadin Okulu’nda e¤itmenlik, Orman Fen Heyeti Baflkanl›¤› da yapan, düflünadam›, yazar Hoca Ali R›za, deyifl yerindeyse döneme damga vuran çal›flmalar yapm›flt›r: Ülkede ilk kez “Orman ‹statisti¤i”nin gerçeklefltirilmesi, 1910
y›l›nda 14 Maddelik Talimatname’nin yürürlü¤e konulmas›, Orman ve Mera
Kanunu Tasla¤›’n›n haz›rlanmas› ve ilk kez a¤açland›rma çal›flmalar›n›n yap›lmas›, bu ba¤lamda örnek olarak say›labilir (Kutluk-Yund, 1949).
Öte yandan, bu dönemde bir yandan ormanlardan teknik gerekler yerine
getirilerek yararlanma, devlete olabildi¤ince daha fazla gelir sa¤lama, ormanlar› koruma amaçl› uygulamalar›n a¤›rl›k kazand›¤› “kerim devlet” anlay›fl›n›n bir yandan da kapitalist orman iflletmecili¤inin alt yap›s›n›n oluflturulmas›na yönelik iki boyutlu bir yönelime girildi¤i söylenebilir: Sözgelimi, sözü edilen “Orman ‹statisti¤i”nin* yap›lmas›, bir anlamda, bu amaçlar›n gerçeklefltirilmesine yönelik uygulamalar›n alt yap›sal gereklerinden birisinin yerine getirilmesi olarak de¤erlendirilebilir. Ek olarak, dönemin önemli say›labilecek
hukuksal düzenlemelerinden birisi olan 14 Maddelik Talimatname’yle,, a¤›rl›kla, ormanlar›n “iflletilmesi” karfl›l›¤›nda al›nacak bedellerin daha gerçekçi
biçimde hesaplanmas› yeniden düzenlenmifl; orman iflletmecilerinden, “orman
konum rant›” anlam›na gelebilecek “Orman Hakk› Tarifesi”ni de alma uygulamas› bafllat›lm›flt›r. Ancak, Talimatname’nin 9-12. maddeleriyle bir yandan
köylülerin çevrelerindeki ormanlardan yararlanma biçimleri ve koflullar› yeniden düzenlenmifl; böylece, farkl› biçimlerde olsa, günümüze de¤in uygulanagelen düzenin temelleri at›lm›fl; bir yandan izinsiz ve rastgele hayvan besleme,
a¤aç kesme, orman ürünlerini toplama vb köylülerin ormanlara zarar verebilecek eylemleri yasaklanm›flt›r. Ek olarak; 1911 y›l›nda haz›rlanan “Köy Bal* 1910 y›l›nda yay›mlanan ve ülkedeki orman varl›¤›n›n mülkiyet biçimlerine da¤›l›m›n› da ortaya koyan “Orman ‹statisti¤i”nin bulgular›na göre ülkede 8,8 milyon hektar oldu¤u belirlenen ormanlar›n % 88’i devlet, %
1,2’si vak›f, % 1,7’si kasaba ve köy tüzel kiflilikleri, % 6,1’i özel kifli mülkiyetindedir ve % 3’nün mülkiyeti de
belirsizdir (Kutluk, 1948).
105
kebikeç / 24 • 2007
tal›klar›n›n Yönetimine ‹liflkin Tüzük”le hem bu k›s›tlamalar pekifltirilmifl
hem de köylülere, köylerinin ortak gereksinmesinin (yol, çeflme, okul vb) karfl›lanmas› amac›yla kullan›lmak üzere çevrelerindeki baltal›klar›n iflletilmesinden pay verilmesi sa¤lanm›flt›r. Bu düzenlemelerin, dünya genelinde ancak
1990’l› y›llarda gündeme gelen “çevre/do¤an›n yöre halk›yla birlikte korunmas›” yaklafl›mlar›yla amaç ve yol benzerliklerinin gözden kaç›r›lmamas› gerekmektedir. Ancak, aç›kt›r ki, 1910’lu y›llarda bu uygulamalarla gözetilen temel
amaç, devletin, ormanlar›n›n iflletilmesinden olabildi¤ince daha çok gelir elde
etmesidir.
Bu ba¤lamda Hoca Ali R›za’n›n, deyifl yerindeyse “gerçekleflmeyen düflü”,
Orman ve Mera Kanunu ç›karma girifliminin an›msanabilir: • ‹lk kez “orman”
say›lacak yerlerle ilgili bir tan›m›n getirilmesi, • ormanlar›n mülkiyet biçimleri yönünden s›n›fland›r›lmas›, • tüm orman varl›¤›n›n dökümünün ç›kar›lmas› ve s›n›rland›r›lmas›, • devlet mülkiyeti d›fl›ndaki ormanlardan da devletin gözetiminde teknik gereklere uygun olarak yararlan›lmas› ve bu amaçla
“iflletme planlar›n›n” haz›rlanmas›, • orman tüccarlar›n›n çal›flt›rd›klar› iflçilerin çal›flma koflullar›n›n iyilefltirilmesi, • odun tüketimini art›ran yap› tarzlar›n›n (çatma) yasaklanmas›, • orman memurlar› ve müteahhitleri ile mültezimlerin, özellikle aç›k art›rmal› orman sat›fllar›ndaki hukuk d›fl›/kay›rmal› ifllemlerinin, yolsuzluklar›n›n önlenmesi, • “orman rant›”n›n tümüyle devlete
b›rak›lmas› vb yapt›r›mlar›yla Orman ve Mera Kanunu Tasla¤›’n›n, yürürlü¤e konulmam›fl olmakla birlikte, sonraki y›llardaki orman yasalar› üzerinde
etkili oldu¤u söylenebilir. Sözgelimi, Ticaret ve Tar›m Bakanl›¤›’n›n Avusturyal› ormanc›l›k “uzmanlar›ndan” Hofrat Veith’in yönlendiricili¤inde haz›rlanarak 1918 y›l›nda Meclise sunulan, Orman Kanunu Tasla¤›’nda bu etkiler
aç›kl›kla görülebilmektedir. Ancak, Orman Kanunu Tasla¤›, ormanlar›n korunmas› ve özellikle de kamu yararlar›n gözetilmesi yönlerinden görece olarak
daha ileri yapt›r›mlar› içermektedir. Sözgelimi, taslakta ilk kez, belirli özelliklere sahip ormanlar›n gerekti¤inde toplum sa¤l›¤› ve yarar›, ülkesel savunma
vb gerekçelerle “Takviye Ormanlar›” olarak ayr›lmas›, orman s›n›rlar›n› belirleme çal›flmalar›n›n yasan›n yürürlü¤e konulmas›n› izleyen bir y›l içinde bafllat›lmas› ve üç y›l içinde de bitirilmesi, ormanlar içinde tarla açman›n, a¤›l ve
mand›ra gibi yap›lar›n ve tesislerin izinsiz olarak kurulmas›n›n yasaklanmas›, özel mülkiyetinde befl bin dönüm orman bulunan kiflilerin bir orman fen
memuru ifllendirmesinin zorunlu k›l›nmas› yapt›r›mlar›na yer verilmifltir. Ne
var ki, Avusturya, Fransa ve Bulgaristan’daki orman yasalar› incelenerek haz›rland›¤› belirtilen ve Yunus Nadi taraf›ndan; “...bu taslak, ülkemizin orman-
106
ÇA⁄LAR
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
lar› için pek de¤erli bir
mecelledir... Çünkü, ortada bu denli iyi bir yasan›n
bulunmamas›, buna dayal› bir örgüt ve donan›m›n oluflturulmam›fl olmas› nedeniyledir ki ormanlar›m›z flimdiye de¤in
y›k›ma
u¤ram›fl(t›r)...” biçiminde de¤erlendirilen
(Kutluk,
1967) bu taslak da, orman
“Gök›rma¤a do¤ru cenup s›rt›. Hayvan otlatma ile tahrip
müteahhitlerinin, mülteedilmifl mefle orman›” 1937.
zimlerin, orman ürünü
tüccarlar›n›n, engellemeleriyle yasallaflamam›flt›r. Ancak; 1917 y›l›nda Ormanlar›n Teknik Gereklere Uygun Olarak Yönetilmesi 9 Maddelik Kanunu ile
Ormanlar›n Geçici ‹flletme Planlar›n›n Düzenlenmesi Kurallar›na ‹liflkin
Aç›klama’n›n, 1919 y›l›nda da Amenajman Talimat›’n›n* ç›kar›lmas› engellenememifl; böylece, bu düzenlemelerle birlikte ülkede “teknik ormanc›l›¤a” geçilmeye kalk›fl›lm›flt›r. Ancak, dönemin Ticaret ve Tar›m Bakan›’n›n örgüte
gönderdi¤i aç›klamada da belirtildi¤i gibi, ormanlara yönelimin temel amac›
de¤iflmemifltir: “...Osmanl› ülkesinde, ormanlar›n yönetiminde geçerli olan düzensiz kesim ve imalata son verilerek bunlardan her y›l eflit ve belirli miktarda, devaml› olarak gelir almak...” (Kutluk, 1948). Aç›kt›r ki “her y›l eflit ve belirli miktarda, devaml› olarak gelir...” alacak olan, devlettir.
Öte yandan, 1918 y›l›nda Ticaret ve Tar›m Bakan› ile Ahmet Mithat ad›nda bir müteahhid aras›nda ba¤›tlanan orman iflletme sözleflmesinde yer verilen yapt›r›mlar ise söz konusu yönelimin ikinci boyutu olan kapitalist orman
iflletmecili¤ine geçiflin belirtileri olarak de¤erlendirilebilir**.
* Ormanlar›n neresinde, ne zaman, ne miktarda a¤aç kesilebilece¤ini düzenleyen “orman yönetim planlar›” ile
ilgili aç›klama-YÇ.
** Kastamonu ve Bolu ormanlar›n›n iflletilmesiyle ilgili bu sözleflmenin 21. maddesine göre, müteahhit;
• orman iflçileri için sa¤l›k konutlar› ve hayvan bar›naklar› yapacak,
• en az otuz yatakl› olmak üzere çal›flt›r›lan iflçi say›s›n›n gereksinmesini karfl›layabilecek kapasitede, gerekli donan›ma sahip hastaneler kuracak,
• iflçi çocuklar›n›n e¤itilmesi için E¤itim Bakanl›¤›’n›n belirleyece¤i koflullara uygun biçimde en az elli ö¤rencili iki okul açacak,
• orman memurlar› yetifltirilmek amac›yla iki ya da üç s›n›fl›, elli ö¤rencili “birkaç orman okulu binas› yapacak; ö¤rencilerin, okul yönetici ve ö¤retmenlerinin giderlerini karfl›layacak, ifl kazas›na yararlanan ve/veya
bir daha çal›flamayacak biçimde sakatlanan iflçilerin kendilerine, ölenlerinin de ailelerine uygun düzeyde
ödeme yapacak ve ilgili Bakanl›k taraf›ndan oluflturulacak bir fona katk›da bulunacakt›r.
107
kebikeç / 24 • 2007
Yi¤ito¤lu, bu dönemdeki gerçekleflmeleri flöylece aç›klamaktad›r: “...bafllang›çta, ülkeye düzenli ormanc›l›¤a geçilebilmesi için umut verici denemeler yap›lm›flt›r. Ancak, devletin para gereksinmesi nedeniyle amac›n yanl›fl konulmas›, ifli tümüyle aksi duruma getirmifltir. Bundan baflka, daha önceki dönemlerle karfl›laflt›r›ld›¤›nda, bu dönemde Anadolu’ya göçler olmufl ve var olan hukuksal düzenlemelere karfl›n özel ormanlar ve köy baltal›klar›n›n alanlar› genifllemifltir...” (Yi¤ito¤lu, 1936).
Cumhuriyet döneminin ormanc›l›¤›na bu yönelimlerin ve düzenlemelerin
gerekleri do¤rultusunda uygulamalar›n Birinci Dünya Savafl› nedeniyle yap›lamad›¤› koflullarda girilmifltir.
Cumhuriyet Dönemi: Ülke ‹çin Ormanc›l›k, Ormanc›l›k ‹çin Altyap›; Peki
Ya Sonra?
Uzun bir öykü; son derece de¤iflken ve çok boyutlu, hem de hüzünlü...
“Kerim devlet” ve kapitalist orman iflfllletmecili¤i yaklaflfl››mlar› 1937 y›l›na
de¤in sürdürülmüflflttür...
Diker de Cumhuriyet’in ilk y›llar›n›n yönelim ve yaklafl›m›n› böyle de¤erlendirmifltir: “Hem orman ürünleri hem de para bak›m›ndan çok büyük olan
gereksinmenin karfl›lanmas›nda ulusal bir varl›k olmas› nedeniyle ormanlardan yararlanma zorunlulu¤u vard›. ‹flte, bu zorunlulukla, ormanlar yerli ve
yabanc› özel kurulufllar taraf›ndan iflletmeye aç›ld›. Ülkenin pek çok yerinde
zengin ormanlar uzun ve k›sa dönemli sözleflmelerle sat›lmaya baflland›” (Diker, 1947). Öte yandan, yine bu dönemde, bir yandan da ormanc›l›k alan›ndaki “kerim devlet” anlay›fl›n›n ç›kt›s› say›labilecek düzenlemeler sürdürülmüfltür. Bu düzenlemeler aras›nda dönemin ormanc›l›k politikalar› tart›fl›l›rken
nedense hemen hemen hiç üzerinde durulmayan, ancak, belki de amaçlar›, getiri ve götürüleriyle en çok irdelenmesi gereken 39 say›l› Baltal›k Kanunu’dur.
Çünkü, 1920 y›l›nda ç›kar›lan bu yasayla;
•
“Büyük” ormanlara en fazla 20 Km uzakl›kta bulunan köy tüzel kifliliklerine, hane bafl›na, net 18 dönüm üzerinden hesaplanacak genifllikte “baltal›k orman›” verilmekte;
•
köylülerin, özel izin almad›kça devlet ormanlar›na girmeleri ve bu ormanlarda hayvan otlatmalar› yasaklanmakta;
•
Orman Nizamnamesi’nin, dönemin özellikle orman-halk iliflkilerini düzenleyen 21, 25 ve 27. maddeleri yürürlükten kald›r›lmakta;
108
ÇA⁄LAR
•
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
geliri, köyün ortak gereksinmelerinin karfl›lanmas›nda kullan›lmak üzere
her y›l köyün yafll›lar kurulu taraf›ndan belirlenecek nitelik ve nicelik
a¤ac›n kesilip sat›lmas› ve köylülerin köyün baltal›klar›nda hasat edip pazarlarda satacaklar› orman ürünlerinden vergi al›nmamas› olana¤› da
sa¤lanmaktad›r.
Diker, ayn› yap›t›nda bu yasan›n gerekçesini flöyle aç›klam›flt›r: “Kesin zaferin kazan›lmas›, tüm ulusun birlikte çarp›flmas›na ba¤l›yd›. Bedeli ne olursa olsun, tüm ulusun bir buyruk ve komuta alt›nda toplanmas› gerekiyordu.
‹flte, Ulusal Hükümet ç›kard›¤› Baltal›k Kanunu’yla hem halk aras›ndaki yak›nma ve huzursuzluklara son veriyor hem de durumdan hoflnut halk kütlesinin savafla yöneltilmesini kolaylaflt›rm›fl oluyordu.” (Diker, 1947). Ancak, yasan›n ülkedeki orman y›k›mlar›n› h›zland›r›p yayg›nlaflt›rabilece¤i gerçe¤i çok
k›sa sürede görülebilmifltir. 1922 y›l›nda ‹ktisat Bakan› da, bir milletvekilinin;
“Baltal›k Kanunu’nun yay›mlanmad›¤› ve halka duyurulmad›¤›” yönünde yak›nmas› üzerine yapt›¤› aç›klamada bu gerçe¤i dile getirmektedir: “Baltal›k
Kanunu’nun ormanlar›n varl›¤› yönünden uygun görmedim ve pek tehlikeli
buldum. Bu Kanunun kald›r›lmas›n› gerekli say›yorum... Baltal›k Kanunu uyguland›¤›nda, her yanda ormanlar›m›z›n y›k›ma u¤rayaca¤› san›s› ve kan›s›nday›m.” (Kutluk, 1967).
‹zmir ‹ktisat Kongresi kararlar› da, temel yönelimleri de¤iflflttirmemiflfl,, pekiflflttirmiflflttir !
Tam da aksine, pekifltirilmesine yönelik kararlar üretmifltir. Al›nan kararlar
üzerinde görece olarak en fazla belirleyici olan çiftçilerin Kongre karar›na dönüfltürülen istekleri de bu gerçe¤i aç›kl›kla ortaya koymaktad›r (Ökçün, 1971).
Madde 1: Ormanlar›n korunmas›.
Madde 2: Ormanlar›n ço¤alt›lmas›, yeni alanlar›n ormanlaflt›r›lmas›.
Madde 3: Köylü ve bilumum çiftçilerin ve çiftlik sahiplerinin binalar›n›, araçlar›n› yapmak için duyacaklar› kereste gereksinimlerinin devlet ormanlar›ndan paras›z ve güçlük ç›kar›lmadan karfl›lanabilmesi.
Madde 4: Her köy ve kasabadaki çiftçilere ve gelirleri ormanlara dayal› olan
köy ve kasabalara gereksinimleri oran›nda kendi s›n›rlar› içindeki ormanlardan gerekti¤ince baltal›k ayr›lmas›.
Orman müteahhitleri ile orman ürünü tüccarlar›n›n aralar›nda bulundu¤u
tüccar kesiminin Kongre’de benimsenen istekleri ise, a¤›rl›kla, kapitalist or-
109
kebikeç / 24 • 2007
man iflletmecili¤i yönelimini pekifltirici do¤rultudad›r: Bu kararlar aras›nda,
ormanlar›n korunmas› ve teknik gerekler yerine getirilerek iflletilmesinin yan› s›ra orman ve orman ürünü bedellerinin hesaplanmas›, d›fl ticarette korumac› önlemlerin al›nmas›, hasat edilen orman ürünlerinin tafl›nmas›n› kolaylaflt›racak yat›r›mlar›n yap›lmas›, orman sat›fl bedelinin taksitle ödenmesi,
Orman Nizamnamesi ile Baltal›k Kanunu’nun de¤ifltirilmesi ve orman iflletecek en az bir milyon lira sermayeli Türk orman flirketlerine tüm ödenmifl sermayesinin % 51’i oran›nda yabanc› sermayenin kat›labilmesi vb isteklere de
yer verilmifltir. Ayr›ca, Kongre’den hemen sonra ç›kar›lan Devlet ve Özel Ormanlar›n ‹flletilmesinden al›nan Verginin Yönetimine ‹liflkin 14 Maddelik Talimatname’nin 7. maddesinde de “... flimdiye de¤in orman ve orman ürünü ticaretinde uygulanan vergilendirme düzenin, sermayelerinin k›tl›¤› nedeniyle
orman tüccarlar›n› giriflimde bulunmas›n› ...” engelledi¤i vurgulanarak önpara (avans) verme zorunlulu¤unun kald›r›lmas›, gerekli güvencelerin geçerli
kefillerle sa¤lanmas› hedeflenmifltir.
Öte yandan, Kongre’de, iflçi temsilcilerinin, daha önce örneklenen orman
sat›fl sözleflmesinde yer verilen iflçi haklar› do¤rultusunda istekleri de (iflçilere sa¤l›kl› bar›nma yeri, hastane, ev kiras› vb) benimsenmifltir.
Yeni aray›flflllar, yeni yaklaflfl››mlar gündeme geliyor...
Bilindi¤i gibi, ‹zmir ‹ktisat Kongresi, genel olarak de¤erlendirildi¤inde, ülkede kalk›nman›n kapitalizmin gelifltirilmesi yoluyla sa¤lanmas›na yönelik
kararlar üretme amac›n›n bir ürünüdür ve bu amaca da büyük ölçüde ulafl›lm›flt›r. Do¤al olarak, bu yönelimin ormanc›l›¤a da yans›malar› olmufltur. Ancak, Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda yaln›zca bu türden yans›malar gündeme gelmemifltir. Sözgelimi, ayn› y›l oluflturulan “Orman Meclis-i Âlisi”,, yaklafl›k üç
ay görev yapmas›na karfl›n orman iflletme planlar›n›n incelenmesi, “orman
rant›”n›n (tarife bedelinin) belirlenmesi, orman yönetim planlar›n› yapacak
öbeklerin oluflturulmas›, hava gözlem birimlerinin kurulmas›, bölgesel düzeyde sekiz müdürlü¤ün aç›lmas›, 1924 y›l›nda ç›kar›lan Orman Yönetmeli¤i’nin
ana ilkelerinin belirlenmesi, Bolu-Karadere ormanlar›n›n iflletilmesi için devlet orman iflletmesi kurulmas› vb etkinlikleri gerçeklefltirebilmifltir. Ayr›ca,
ülkeye ça¤r›lan Prusyal› Orman Genel Müdürlerinden Bernhard’a, “devlet ormanlar›n›n devlet taraf›ndan iflletilmesi” gibi dönemin egemen ekonomi politikalar›yla pek de ba¤daflt›r›lamayacak Orman ve Mera Kanunu tasla¤› haz›rlatt›r›labilmifltir.
110
ÇA⁄LAR
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
Öte yandan; orman-köylü iliflkilerinin yeniden düzenlenmesi ve özellikle
“devlet orman›” say›lan ormanlar›n korunmas› ve ormanc›l›k tekniklerinin gere¤i yerine getirilerek iflletilmesi vb, Dünya Savafl› nedeniyle yaflama geçirilemeyen yaklafl›mlarla ilgili hukuksal ve kurumsal düzenlemeler de bu dönemde gerçeklefltirilmifltir. Sözgelimi; henüz 1924 y›l›nda ç›kar›lan ve Baltal›k Kanunu’nu da yürürlükten kald›ran 484 say›l› Devlet Ormanlar›ndan Köylülerin
‹ntifa Hakk›na ‹liflkin Kanun ile 504 say›l› Türkiye’de Mevcut Bilumum Ormanlar›n Teknik Gereklere Uygun Olarak Yönetilmesi ve ‹flletilmesi Hakk›nda Kanun bu ba¤lamda örnek olarak verilebilir*. ‹ki düzenleme için de öne sürülebilecek tek tez; bu dönemde devletin ülkedeki ormanlara sahip ç›kmas›n›n, bunun gere¤i olarak da, her türlü yararlanman›n teknik gereklere uygun
olarak ve belirli bir düzen içinde yap›lmas›n›n sa¤lanmas› olacakt›r. Gerçekten de; 484 say›l› yasayla korulu¤u ve baltal›¤› olmayan ya da gereksinmelerini karfl›layamayan köyler ile köy niteli¤inde kasabalar halk›n›n bireysel ve
ortak gereksinmesinin bedelsiz olarak karfl›lanmas› yeni kurallara ba¤lanm›fl,
“devlet orman›” say›lan ormanlardan bedelsiz olarak yararlanma olana¤› bir
y›l ile s›n›rland›r›lm›fl, ticaret amac›yla kereste üretmek isteyen köylülere ormanlar›n uygun yerlerinden artt›rmas›z olarak a¤aç sat›lmas›, sat›fl bedelinin
taksitle ödenmesi olanakl› k›l›nm›flt›r. Buna karfl›l›k, 504 say›l› yasada, ormanlar›n teknik gerekler yerine getirilerek iflletilmesi yönünde son derece
köktenli yapt›r›mlara yer verilmifltir. Sözgelimi, yasan›n 1. maddesiyle, her
türlü mülkiyet alt›ndaki ormanlardan sahiplerinin yararlanabilmesi için “iflletme planlar›n›n” yap›lmas›; 2. maddesiyle iflletme plan›n›n en geç üç y›l içinde tamamlanmas› ve bu süre içinde de yararlanman›n geçici planlara dayal›
olarak yap›lmas›, “orman rant›n›n”, iliflkili oldu¤u orman›n ulafl›m yerlerine
uzakl›¤› ve hasat giderleri göz önünde bulundurularak hesaplanmas› zorunlu
k›l›nm›flt›r. Ancak, Tar›m Bakanl›¤› taraf›ndan Baflbakanl›¤a gönderilen bir
yaz›da da belirtildi¤i gibi (Kutluk, 1967). uygulama için gerekli alt yap›n›n haz›rlanmam›fl olmas›, daha da önemlisi köylülerin, kapitalist orman iflletmecileri ile orman ürünü tüccarlar›n›n karfl› koymalar› bu yapt›r›mlar›n yaflama
geçirilmesini güçlefltirmifl, kimi durumlarda da tümüyle olanaks›zlaflt›rm›flt›r.
Bu nedenle, yo¤un tart›flmalar›n ard›nda ç›kar›lan 526 say›l› yasayla da de¤ifltirilerek “geri” ad›m at›lm›fl; yararlanman›n iflletme planlar› yerine, kesin ve
geçici iflletme planlar› haz›rlanamam›fl devlet ormanlar›ndan köylülerin yapacaklar› y›lda bin metreküpe kadar a¤aç kesimlerinin daha önce oldu¤u gibi
* Ayn› y›l ç›kar›lan 442 say›l› Köy Kanunu’yla köylülere getirilen köy yollar›n›n ve alan›n›n çevresinde, köyün içindeki ve çevresindeki su boylar›na, mezarl›klara, köyler aras›na, her köylünün adam bafl›na en az bir a¤aç dikme ve bakma; köy korular›n› koruma yükümlüklerinin de bu ba¤lamda an›msanmas›nda yararl› olacakt›r.
111
kebikeç / 24 • 2007
“keflif raporlar›na” dayand›r›lmas› yeterli say›lmas› sa¤lanm›flt›r. Ne var ki,
Yi¤ito¤lu’nun da belirtti¤i gibi, bu düzenlemelerin gere¤i yerine getirilememifl;
devletin, giderek yayg›nlaflan ve yabanc› sermayenin kat›l›m›yla büyük ölçekli iflletmelere dönüflen kapitalist orman iflletmeleri baflta olmak üzere, ormanlardan yararlananlar üzerindeki denetimi “gülünç” düzeyde ve biçimde yürütülebilmifltir*.
Bu dönemde devletin ormanlar› “koruma” amac›yla yapt›¤› bir baflka düzenleme ise, temelleri 1910’lu y›llarda at›lan “Orman Jandarmalar›” düzeninin etkinlefltirilmesine yönelik yönetmeliktir. Yine 1924 y›l›nda ç›kar›lan Devlet Ormanlar›n›n Korunmas›nda ‹fllendirilmek Üzere Al›nacak Yükümlülerin
Ayr›lmas› ve ‹fllendirilmesine ‹liflkin Yönetmelik’le bir tür askersel birliklerin
oluflturulmas› öngörülmüfl, ancak, istenen sonuç al›namay›nca da yönetmelik
yürürlükten kald›r›lm›flt›r.
Ve devlet orman iflfllletmecili¤i düzenine geçiliyor...
“Girifl” kapsam›nda da de¤inildi¤i gibi, Cumhuriyet dönemi iktisat tarihi
ile ilgili çözümlemeler, olgusal olarak eksiklidir ve bu eksiklik, kimi tezlerin
dayanaklar›n› zay›flatmaktad›r. Ormanlarda devlet orman iflletmecili¤i düzenine geçilmesi ile ülkedeki tüm ormanlar›n devletlefltirilmesi süreci ve yol açt›¤› geliflmeler de, bu eksikli¤in yafland›¤› etkinlik alanlar›ndan birisidir ve bu
eksiklik, günümüze de¤in gerekti¤ince giderilememifltir**. Öte yandan, ormanlarda devlet orman iflletmecili¤ine geçilmesinin ay›rt edici özellikleri vard›r ve bu özelliklerin bafll›calar› flöylece s›ralanabilir:
•
Ormanlarda devlet iflletmecili¤i düzenine geçilmesinin 1930’l› y›llardaki büyük ekonomik bunal›m›n yol açt›¤› bir geliflme de¤ildir; süreç, 1924 y›l›nda bafllat›lm›flt›r;
* Dönemin kapitalist orman iflletmecili¤i düzeninin tüm boyutlar›yla kavranabilmesi için, 1926 y›l›nda kurulan
ve k›saca Z‹NGAL olarak an›lagelen Zindan ve Çangal Ormanlar› Anonim fiirketi’nin kuruluflunun (kurucular›n›n kimlikleri, amaçlar›, yönetsel yap›s›, kurulufl sermayesinin kurucular aras›nda da¤›l›m› vb) ve etkinliklerinin örnek olarak incelenmesi yeterli olabilecektir: Yöneticileri aras›nda Yunus Nadi, Celal Bayar gibi
sonraki y›llarda öne ç›kan kiflilerin de bulundu¤u Z‹NGAL, Ayanc›k (Sinop) yak›nlar›ndaki son derece verimli Zindan ve Çangal ormanlar›n›n iflletme ayr›cal›¤›na sahip Türkiye Kibrit ‹nhisar› Afi ve Türkiye ‹fl Bankas› ile merkezi Brüksel’de bulunan Ozin-Allu Metier de Flandre fiirketi taraf›ndan kurulmufltur. 1945 y›l›nda
fiirketin sözleflmesi geçersiz k›l›nd›¤›nda haber Ulus gazetesinde flöyle duyurulmufltur: “Sevinçle ö¤rendi¤imize göre sözleflmeye dayanan ve yabanc› sermayeyle kurulmufl olan özel flirketin elinde inleyip duran ormanlar›m›z›n son parças› da art›k, y›k›mdan kurtar›lm›fl bulunuyor. Çünkü, 19. yüzy›ldan beri Zingal ad›yla
tan›nm›fl olan bu son yabanc› flirketin iflletmekte oldu¤u Ayanc›k yöresindeki genifl ve güzel ormanlar›m›z da
dünden bafllayarak devlet orman iflletmelerimizin eline geçmifl bulunuyor” (13.3.1945 tarihli Ulus gazetesi).
** ‹lhan Tekeli ve Selim ‹lkin’in “1929 Dünya Buhran›nda ‹ktisadi Politika Aray›fllar›” ad›yla 1977 y›l›nda
yay›mlanan ortak çal›flmalar›nda, devlet orman iflletmecili¤i ile ilgili yaklafl›mlar›n da yer verildi¤i belgeler
bulunmakta; ancak, bu belgelerden hareketle çözümlemeler yap›lmamaktad›r.
112
ÇA⁄LAR
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
•
Orman iflletmecili¤inde devletçilik düzenine, özel kiflilerin mülkiyetinde
olan varl›klar›n ve/veya özel kifli ve kurulufllar taraf›ndan yürütülen etkinliklerin devletlefltirilmesi yoluyla geçilmemifltir; devlet, tarihin tüm dönemlerinde kendi mülkiyetinde olan ormanlar› kendisi iflletmeye yönelmifltir;
•
Öteki etkinlik alanlar›n›n hiçbirisinde ormanlarda devlet iflletmecili¤ine
geçilmesinde oldu¤u denli zorlu bir u¤rafl verilmemifltir ve bu süreç, baflta
ilgili bakanl›k ve genel müdürlüktekiler olmak üzere ülkedeki her düzeyde kamu yöneticileri ve ayd›nlar taraf›ndan öteki devletçilik uygulamalar›n›n hiçbirinde olmad›¤› ölçüde desteklenmifltir;
•
Ormanlarda devlet iflletmecili¤ine geçilmesinin temel nedeni, ekonomik
de¤ildir; ülke ormanlar›n›n korunmas›, verimli duruma getirilmesi ve geniflletilmesi, bu amaçla da alt yap› yat›r›mlar›n›n gerekti¤ince yap›lmas›,
artan orman ürünü gereksinmesinin zaman›nda, yeterli nitelik ve nicelikte, olabildi¤ince daha düflük maliyetli olarak karfl›lanabilmesi ve bu yolla
ülkenin öteki sektörlerindeki “geliflmeye destek olunmas›d›r;
•
Ormanlarda devlet iflletmecili¤ine geçilmesiyle, yaln›zca kapitalist orman
iflletmelerinin de¤il köylülerin de ormanlardan yararlanma olanaklar› k›s›tlanm›flt›r.
Bu ay›rt edici özelliklerinin yan› s›ra, devlet orman iflletmecili¤i düzeninin
gereklerinden birisi de ancak, görece olarak çok daha s›n›rl› say›da ve genifllikteki özel ormanlar›n devletlefltirilmesi ancak 1945 y›l›nda, baflka bir
söyleyiflle, ülkede “devletçi” uygulamalar›n h›z›n›n kesildi¤i, dahas› geri
dönüfllerin yafland›¤› bir dönemde gerçeklefltirilmifltir. ‹lginçtir, bu sürecin bafllat›c›s› da, daha önce de¤inildi¤i gibi, 1924 y›l›nda ülkeye ça¤r›lan
bir yabanc› uzman, Prusyal› Orman Genel Müdürlerinden Bernhard’t›r.
Bernhard’›n ülkeye geldi¤i 1924 y›l›nda haz›rlad›¤› Orman ve Mera Kanunu tasla¤›nda, “devlet ormanlar›n›n devletçe iflletilmesi” ilkesine yer verilmesiyle bafllat›lan süreç, yo¤un u¤rafllar sonunda, 1930’lu y›llarda haz›rlanan çeflitli plan ve programlarda yer verilen önermelerle de desteklenir
duruma gelmifltir. Sözgelimi; 1930 y›l›nda haz›rlanan ve ‹ktisat Bakan›
fiakir Kesebir’›n ad›yla an›lan ‹ktisadi Vaziyetimize Dair Rapor’da; “K›sa
zamanda azami menfaat elde etmek h›rsile hareket eden müteahhitlerin
ormanlar› tahrip ettikleri tahakkuk etmifltir. Binaenaleyh evvela müteahhitlere ihale suretile orman iflletilmesi usulüne nihayet vermeye mecburuz. Bundan sonra yeniden ihale yapmamak ve mevcut mukavelelerin de
113
kebikeç / 24 • 2007
gayet s›k› bir murakaba alt›na al›nmas› sayesinde iflletilen ormanlar›n
mahvolmaktan muhafazas›n› temin etmek icap eder... Saniyen ormanlar›m›z› muhafaza için yeni tedbirler almak, haritalar›n› tanzim etmek, iflletmeyi devlet elinde tutmak laz›md›r.” (Tekeli-‹lkin, 1977). Ormanlarla ilgili ayr›nt›l› bilgilerin verildi¤i, de¤erlendirmelerin yap›ld›¤› Rapor’un benimsenmemesi üzerine Bakanlar Kurulu, ayn› y›l, bir de “‹ktisadi Program” haz›rlam›flt›r. Program›n “Orman” bafll›kl› V. Bölüm”ünde yer verilen 53-56. maddelerindeki öngörülerin bu ba¤lamda an›msanmas› yaral›
olacakt›r (Tekeli-‹lkin, 1977):
Madde 53: ...bugün ormanlar›m›z›n zevale do¤ru gitmesi bizi yak›n istikbalde
tehdit eden ciddi bir tehlike haline gelmifltir. Bu tehlike iklimde ve ziraatte
sür’atle fena tesiri gösterebilir, memleketin iskân kabiliyetini kökünden sarsabilir.
Madde 54: Ormanlar› zevale götüren ve devleti istifade edebilece¤i servetten, o da tahrip bedeli olarak onda birden afla¤› bir faideye mahkum eden esas
dert, orman iflletmesinin iltizama verilmesidir.
Madde 55: Orman iflletmesi, milli ve müflterek servete hususi mülahaza ve
menfaat kar›flt›r›lmamas› esas›na, yani devlet iflletmesine istinat edecektir.
A¤ac›n tomruk halinde istifadeye arz olunmas› yaln›z devlet eli ile olmak lâz›md›r.
Madde 56: Devlet iflletmesi, badema büyük, küçük müteflebbislere orman ihalesi usulünün ilgas›n›, vâsi ve ciddi muhafaza tedbirlerini, fenni iflletme tesisat›n› talep etmektedir. Ormanc›l›k kurun-u vusta usulünden (Ortaça¤da kalma ormanc›l›k anlay›fl›ndan-YÇ) sür’atle ç›kmak, kurtulmak lâz›md›r.”
Deyifl yerindeyse, Bernhard’›n yasa tasar›lar›yla, onlarca konferans ve yaz›larla, kat›r üzerinde binlerce kilometre orman yolculuklar›yla “göle çald›¤›
maya tutmufl”, ormanlarda devlet iflletmecili¤ine geçilmesinin nesnel koflullar› oluflmaya bafllam›flt›r. Ancak, yine de karfl› koyanlar vard›r. Ormanc› teknokrat ve bürokratlar›n son derece içtenlikli direniflleri ve bir o denli de “ak›lc›l” aç›klamalar›, bu karfl› ç›k›fllar›n sonuç alabilmesini önlemifltir. Bu ba¤lamda Diker’in devlet orman iflletmecili¤inin savunurken öne sürdükleri, özellikle öngörülen devletçili¤in niteli¤ini ve hedeflerini ortaya koymas› yönünden
son derece anlaml›d›r. Dönemin Orman Genel Müdürü Mazhar Diker’e göre;
“Orman konusu üzerindeki devletçilik “afl›r› devletçilik”, yani kollektivizme
varan bir devletçilik olmad›¤› gibi ‘ekonomik devletçilik” de de¤ildir. Bizim bu
alandaki devletçili¤imiz, ulusal varl›¤›m›z›n temel tafllar›ndan birini oluflturan ormanlar›m›z› yok olmaktan kurtarmak, güçlerini yükseltmek ve yenileri-
114
ÇA⁄LAR
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
ni yetifltirmek yoluyla ulusal varl›k ve ulusal ekonomimizi desteklemek ilkesi
üzerine kurulan ve bunlar› kendisine amaç edine bir devletçiliktir.” (Diker,
1947).
Bu tart›flmalarda, Bernhard’›n en son çare olarak M. Kemal Atatürk’e yazd›¤› mektup, deyifl yerindeyse, “ifli bitirmifltir”: 1924 Anayasas›nda devletçilik
ilkesine yer verilmesine yönelik 3115 say›l› yasan›n hemen ard›ndan, 3116 say›l› Orman Kanunu, hem de devletçilik uygulamalar›n›n görece olarak tavsad›¤› söylenebilecek bir dönemde ç›kar›labilmifltir.
Günümüze de¤in sürdürülegelen devlet orman iflletmecili¤i düzeninin temel ilkelerini ortaya koyan 3116 say›l› Orman Kanunu, çeflitli yönlerden son
derece köktenci ve yenilikçi; yapt›r›mlar›yla, günümüz koflullar›nda bile gerekleri yerine getirilmesi gereken bir düzenlemedir. Toplam 136 madde ve 8
geçici maddeden oluflan bu son derece kapsaml› Yasayla;
•
kendi kendine yetiflmifl ya da emekle yetifltirilmifl olup da herhangi bir orman ürünü veren a¤aç ve a¤açç›klar›n toplu durumlar›n›n, yerleriyle birlikte “orman” sayan bir tan›m›n yap›lmas›,
•
devlet ormanlar›n›n devletçe iflletilmesi ve devlet iflletmecili¤ine on y›lda
geçilmesi,
•
devlet iflletmecili¤inin Tar›m Bakanl›¤›’na ba¤l›, tüzel kiflili¤i olan katma
bütçeli Orman Genel Müdürlü¤ü taraf›ndan yürütülmesi,
•
devlet mülkiyetinde olmayan ormanlardan da devlet denetiminde yararlan›lmas›,
•
ekolojik yararlar gerektirdi¤inde “orman” tan›m›na girmeyen yerlerin de
kamulaflt›r›labilmesi,
•
“devlet orman›” say›lan yerlerdeki her türlü yap›n›n ve tesisin kamulaflt›r›lmas›, verilmifl haklar›n geçersizlefltirilmesi,
•
“devlet orman›” say›lan arazilerde yerleflilmesinin, tarla aç›lmas›n›n yasaklanmas›,
•
Geçici birinci maddede say›lan devletten baflkalar›n›n mülkiyetindeki ormanlar›n devletlefltirilebilmesi,
•
her y›l en az 2,5 milyon dönüm üzerinde çal›fl›larak ormanlar›n›n s›n›rlar›n›n belirlenmesine yönelik çal›flmalar›n sonuçland›r›lmas› hedefinin konulmas›,
115
kebikeç / 24 • 2007
•
Orman Genel Müdürlü¤ü’ne a¤açland›rma yapmak, selleri ve erozyonu
önlemek vb ekolojik görevlerin de verilmesi,
•
ormanlar›n içinde ve bitifli¤inde yaflayan köylülere ayr›cal›kl› kimi haklar›n sa¤lanmas›; ormanlar›n ve bu halk›n gelece¤i yönünde gerekli görüldü¤ünde baflka yerlere tafl›nmas›n›n olanakl› k›l›nmas›,
•
köy muhtarl›klar› ve belediyelere kendi s›n›rlar› içinde elli dönüm orman
yetifltirme yükümlülü¤ünün getirilmesi,
•
devlet ormanlar›ndan her türlü paras›z yararlanman›n yasaklanmas›,
•
ormanlar›n orman amenajman (yönetim) planlar›na göre iflletilmesi
zorunlu k›l›nm›flt›r.
Ek olarak, 1937 y›l›n›n sonunda yürürlü¤e konulan Orman ‹flletme Yönetmeli¤i’yle de yasan›n kapsam›na ve uygulamas›na ayr›nt›l› aç›klamalar getirilmifltir. Bu kapsamda, devlet orman iflletmecili¤inin s›n›rlar› da daha somut
biçimde çizilmifltir: Yönetmeli¤in 2. maddesine göre; “Devlet orman iflletmesi
üretimini ifllenmemifl ya da yar› ifllenmifl olarak pazara ç›kar›r. Ancak, gereken durumlarda ya da Orman Genel Müdürlü¤ü taraf›ndan gerek görüldü¤ünde fabrikalar kurarak her tür ve çapta kereste imal edebilir.” Görüldü¤ü gibi,
devlet ormanc›l›¤› mülkiyetin yan› s›ra ormanlar›n korunmas›, iyilefltirilmesi,
s›n›rlar›n›n geniflletilmesi vb, deyifl yerindeyse, “götürüsü getirisinden fazla
olan” etkinliklerle ve bir de zorunlu durumlar d›fl›nda hasat edilen orman
ürünlerinin ifllenmeden ya da en fazla yar› ifllenmifl olarak pazarlanmas›yla
s›n›rland›r›lm›flt›r. Ancak, 3116 say›l› Yasan›n 40. maddesinde; “Büyük mikyasta ve mühim tesisat› icap ettirecek olan ormanlar ‹cra Vekilleri Heyeti taraf›ndan karar verilmek flartile orman idaresi ile milli sermayeli Türk flirketleri veya milli bankalar taraf›ndan müfltereken iflletilebilir” yapt›r›m›na da
yer verilmifltir. Böylece özel yerli ve yabanc› sermayeli kapitalist orman iflletebilmelerine, ancak ulusal kurulufllarla ortakl›k kofluluyla izin verilmifltir.
Yasan›n yürürlü¤e konulmas›n› izleyen y›llarda h›zla devlet orman iflletmecili¤inin kurumsal yap›s› oluflturulmaya, bu kapsamda da ülkenin ormanca en vars›l bölgelerinde devlet orman iflletmelerinin aç›lmas›na, bina ve yol
yap›mlar›na bafllanm›fl; yine 1937 y›l›nda Orman Koruma Teflkilat› Kanunu
ç›kar›larak Tar›m Bakanl›¤›’na ba¤l› “Orman Genel Komutanl›¤›” oluflturulmufltur.
116
ÇA⁄LAR
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
Devlet ormanc›l›¤›n›n son hamlesi yap›l›yor...
1930 ve 1940’l› y›llarda da ülkedeki ormanlar›n tümüne yak›n bir k›sm›
devlet mülkiyetindedir. Üstelik, 1940’l› y›llarda devletçilik uygulamalar›n›n
da h›z› kesilmifl; 1945 y›l›nda ç›kar›lan 4753 say›l› Çiftçiyi Toprakland›rma
Kanunu, siyasal iktidardaki CHP’ye yönelik yo¤un tepkilere yol açm›fl; Demokrat Parti’nin (DP) ayak sesleri duyulmaya bafllam›flt›r. Tam da böylesi bir
dönemde, 1945 y›l›nda, 4785 say›l› yasa ç›kar›larak, devlet ormanc›l›¤›na geçiflin son hamlesi de yap›lm›fl, yasan›n 1. maddesiyle devletten baflkalar›n›n
mülkiyetindeki ormanlar›n tümüne yak›n bir k›sm› devletlefltirilmifltir: Maddeye göre; “...gerçek veya tüzel, özel kiflilere, vak›flara ve köy, belediye, özel
idare kamu tüzel kifliliklerine iliflkin bütün ormanlar... bu kanun gere¤ince
devletlefltirilmifltir. Bu ormanlar hiçbir ifllem ve bildirime lüzum olmaks›z›n
Devlete geçer.” Bu, gerçekte, devletlefltirilebilecek ormanlar›n say›s› ve geniflli¤i yönünden önemsenebilecek bir düzenleme de¤ildir. Çünkü, yasan›n, devletlefltirilmeyecek ormanlara aç›kl›k getiren 2. maddesiyle, uygulaman›n kapsam› büyük ölçüde daralt›lm›flt›r. Gerçekte, ülkedeki devletten baflkalar›n›n
mülkiyetindeki ormanlar›n 9,4 milyon hektar oldu¤u öne sürülen tüm orman
varl›¤›n›n orman varl›¤› içindeki pay›, yaln›zca % 3,4 dolay›ndad›r (OGM,
1973) ve bunun da yaklafl›k % 55’i özel kifli ve kurulufllar›n mülkiyetindedir.
Ayr›ca, 1961 y›l› sonuna de¤in, tüm ülkede toplam 61 bin hektar geniflli¤inde
156 orman›n bedeli ödenerek devletlefltirilebilmifl olmas› da (‹stanbullu, 1966)
bu gerçe¤in bir tan›t›d›r.
Öte yandan, devlet orman iflletmecili¤ine geçilmesinin ve ormanlar›n devletlefltirilmesinin dolayl› etkileri de olmufltur. Özel büyük ölçekli kereste fabrikalar›n›n birer birer kapanmas› ve kimlerinin de devlet taraf›ndan sat›n
al›nmas› bu etkilerdendir. ‹Ü Orman Fakültesi ö¤retim üyelerinden Prof. Dr.
‹lhan Gülen’in de belirtti¤i gibi; “...3116 say›l› Orman Kanunu mukaveleli orman iflletmecili¤ine son verince özel kesime iliflkin büyük kapasiteli fabrikalar›n ço¤u hammadde sa¤layamamaktan giderek faaliyetlerini durdurmak zorunda kalm›fl, bir k›sm› da devlet taraf›ndan sat›n al›nm›flt›r.” (Gülen, 1965).
Öyle ki, OGM taraf›ndan sat›n al›nan fabrikalar, sonraki y›llarda, Orman
Ürünleri Sanayi Genel Müdürlü¤ü (ORÜS) ad›yla etkinlikte bulunan bir kamu iktisadi kuruluflunun da (K‹T) ilk iflletmeleri olmufltur. A¤açland›rma çal›flmalar›n›n bafllat›lmas›, 1945 y›l›nda ç›kar›lan 4767 say›l› yasayla ormanlardaki yaban›l hayvanlar›n avlanmas›yla ilgili yasaklamalar›n getirilmesi, ülkedeki ormans›zlaflma sürecinin belirlenmesine yönelik araflt›rmalar›n yap›lmas› da bu ba¤lamda de¤erlendirilebilecek geliflmelerdir.
117
kebikeç / 24 • 2007
Böylece devlet ormanc›l›¤› düzenine geçilmesinin son hamleleri de yap›lm›flt›r, ancak, koflullar art›k hem dünyada hem de Türkiye’de çok de¤iflmifltir: Söz
konusu geliflmeler, çeflitli toplumsal s›n›f ve katmanlar›n karfl› koyufllar›na yol
açm›fl; 1938 y›l›nda ç›kar›lan 3444 say›l› yasayla, 3116 say›l› yasan›n köylülerin bireysel orman ürünü gereksinmelerinin karfl›lanmas› ve geçimi için orman
ürünü hasat edip satabilmesi ile ilgili k›s›tlamalar› azalt›lm›flt›r. Öte yandan,
hem say›s› hem de alan geniflli¤i s›n›rl› devletlefltirmelere karfl›n tepkiler sürmüfl; orman sahipleri ve tüccarlar vb kesimlerin de yönlendirmesiyle 1945 ve
1946 y›llar›nda, bu örgütlenmenin yol açt›¤› yang›nlarla 300 bin hektar orman
yak›lm›flt›r. Öyle ki, yaln›zca bu iki y›lda yak›lan ormanlar, tüm 1937-1949 döneminde yak›lan/yanan ormanlar›n % 43’ünü oluflturmufltur.
Çok Partili Dönem: ‹ktidar Yolu Ormanlardan Geçiyor
1940’l› y›llar›n ikinci yar›s›nda gündeme gelmeye bafllayan “çok partili” ve
ABD destekli ekonomik geliflme giriflimleri, bilindi¤i gibi, 1950 ve sonras›nda
meyvelerini vermeye bafllam›flt›r. Gerçekte, “meyvelerini verme”, bu ba¤lamda do¤ru bir deyim de¤il: Çünkü, 1950-1960 dönemi, meyve verme de¤il, benzetme yerindeyse, 1920-1945’te bin bir güçlükle oluflturulan alt yap›n›n meyvelerinin hasat edilmeye çal›fl›ld›¤› bir dönem olmufltur. Ne var ki, bu döngü
dönemin sonunda bitmemifl, izleyen dönemlerde bir kez daha yaflanm›flt›r.
1980’li y›llara gelindi¤inde ise, Türkiye’de “yeni bir dünya” kurulmaya çal›fl›lm›fl; ormanlar›n ve ormanc›l›¤›n da bu “yeni dünya”n›n gerekleri do¤rultusunda dönüfltürülmesine yönelik çabalara girilmifltir. Neler olmufl, neler yap›lm›fl,
yap›lmaya çal›fl›lm›fl? Bu sorunun yan›t› üç dönemde farkl›laflmaktad›r.
i)
1950-1960 Dönemi: Devlet Ormanlar›n›n ve Ormanc›l›¤›n›n S›rt›ndan
Popülizmin ve “Kes-sat”ç›l›k Anlay›flfl››n›n Egemenli¤i
DP’nin iktidar yürüyüflü s›ras›nda kulland›¤› söylemin öne ç›kan vurgular› aras›nda ormanlarda devletçilik düzeninin kurulmas› ve tüm ormanlar›n
devlet mülkiyetine geçirilmesi, en az Çiftçiyi Toprakland›rma Kanunu denli
a¤›rl›k kazanm›fl; yayg›n bir yak›nma konusu olmufltur*. Öyle ki, CHP bile, iktidar›n›n son y›l›nda devletlefltirmeden ödün verme çabas›na girmifltir. DP iktidara geldi¤inde ise, dönüfltürmeye çal›flt›¤› alanlardan birisi de devlet orman
iflletmecili¤i düzeni olmufltur.
* DP milletvekillerinden orman sahibi fievket Mocan’›n OGM’de yap›lan bir “‹stiflari Toplant›”da öne sürdüklerinin, günümüzde ‹sak Alaton’un öne sürdükleriyle benzerli¤i dikkat çekici düzeyde: “Ülkede ormanlar›m›z›n % 2,5 oran›nda özel orman yoktur. Bu, ormanc›l›¤› ilerde olan Almanya’da % 65, Amerika’da % 85,
Romanya’da % 60 de¤il midir? Bu tarihsel ay›b› kesinlikle giderece¤iz. ... Aksi halde, bu biçim devleti odun
dükkanlar›na çevirmekten ve onun tezgahtarl›¤›n› yapmaktan ileri götürmeyecektir” (Anonim, 1950).
118
ÇA⁄LAR
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
1950’lilerin ilk y›llar›nda gündeme gelen giriflim, devlet orman iflletmecili¤inin, en hafif deyimiyle “esneklefltirilmesi”, bu amaçla öncelikle de devletlefltirilen ormanlar›n sahiplerine geri verilmesi olmufltur. 4785 say›l› yasan›n de¤ifltirilmesi amac›yla haz›rlad›¤› yasa tasar›s›n›n gerekçesinde, siyasal iktidar›n
devlet orman iflletmecili¤ini yaklafl›m› da aç›kl›kla ortaya konulmufltur: “Eski
orman yasas›n›n (4785 say›l› yasa-YÇ) uygulanmas›nda yöresel özellikler gözetilmeden devlet orman iflletmecili¤inin tüm yurda yay›lm›fl olmas› ve özel giriflimcilere yer verilmemesi, vatandafl› katlanamayaca¤› güçlüklerle karfl› karfl›ya b›rakm›fl ve bu nedenle yer yer hakl› yak›nmalara yol açm›flt›r. Haz›rlanan
tasar›da, ... kamu ç›karlar›na zarar vermemek kofluluyla iflletmecili¤e yer verilmifltir. Bunun d›fl›nda yurt ve kamu ç›karlar›n› korumak kofluluyla özel giriflime ifl görme olana¤› sa¤lanm›fl olmaktad›r.” K›sa say›labilecek bir sürede kotar›larak 1950 y›l›nda ç›kar›lan 5658 ve 5653 say›l› yasalarla yürürlükteki hukuksal düzenlemelerin kimileri köktenci ve kapsaml› biçimde de¤ifltirilmifl, kimilerine de yeni maddeler eklenmifltir: 5658 say›l› yasayla, 4785 say›l› yasayla
devletlefltirilen ormanlar›n bir k›sm›n›n sahiplerine geri verilmesi sa¤lanm›flt›r. 5653 say›l› yasayla da 3116 say›l› yasan›n “orman” tan›m› de¤ifltirilmifl,
böylece “makilikler” kapsam d›fl›nda b›rak›larak “devlet orman›” say›lan alanlar 618 bin hektar daralt›lm›flt›r. Öyle ki, bu gibi yerlerin belirlenmesine yönelik çal›flmalar›n h›zla yap›lmas› için orman s›n›rland›rma çal›flmalar›, neredeyse durdurulmufltur. Ek olarak; sonraki y›llarda “köylü pazar sat›fl›” olarak an›lan bir uygulama bafllat›larak orman iflçili¤i yapan köylülere ayr›cal›kl› haklar
sa¤lanm›flt›r; küçük zanaatkarlar›n hammadde olarak kullanacaklar› orman
ürünü gereksinmelerini karfl›lamalar› kolaylaflt›r›lm›flt›r.
Bu dönemde, bir yandan mülkiyet biçiminde yarat›lan belirsizlikler ve ormanc›l›¤›n yeniden “yap›land›r›lmas›na” yönelik aray›fllar, bir yandan da koruma çal›flmalar›n›n tavsat›lmas› sonucu ormans›zlaflma süreci h›zlanm›fl ve
yayg›nlaflm›flt›r. Bu ba¤lamda belirtilmesinde yarar var: Söz konusu aray›fllar, ABD’deki ormanc›l›k düzeni ve anlay›fl› esinlidir.** Saptamalara göre, bu
dönemde ülkeye gelen 12 yabanc› ormanc›l›k “uzman›n›n” ço¤unlu¤u ABD’lidir ve “uzmanlar” taraf›ndan çeflitli raporlar haz›rlanm›flt›r; ABD’li ExportImport Bankas›’ndan ormanc›l›k kredileri al›nm›flt›r; sonraki y›llarda tümü de
ormanc›l›k örgütünün üst düzey yöneticisi olan 123 ormanc› teknokrat ve bü** 1959 y›l›nda TBMM’yi aç›fl konuflmas›nda Cumhurbaflkan› Celal Bayar da bu gerçe¤i aç›kl›kla belirtmifltir:
“...milletleraras› eksperlerce son kez yap›lan bilimsel incelemeler, Türkiye’deki ormanlar›, orman yollar›n›n
yap›m› ve tafl›ma araçlar›n›n sa¤lanmas› durumunda, yaln›z ülke gereksinimlerini karfl›lamakla kalmayacak, ayn› zamanda yeni ve önemli d›flsat›m olana¤› sa¤layacak denli genifl oldu¤unu ortaya koymufltur.” Bu türden yönlendirmeli aç›klamalar, sonraki y›llarda, Dünya Bankas› kredilerinin ormanlara da girmesi için uygun kültürel alt yap›y› oluflturmufltur.
119
kebikeç / 24 • 2007
rokrat, “bilgi ve görgüsünü” art›rmalar› için ABD’ye gönderilmifltir. Ancak, söz
konusu aray›fllar, ormanbilimcilerin, ormanc› çal›flanlar›n ve meslek örgütlerinin tepkisine yol açm›flt›r. 1960’l› y›llar›n sonu ile 1970’li y›llarda da gündeme
gelen bu çat›flmal› ortamda, taraflar aras›nda bir ölçüde de olsa uzlaflma sa¤lanm›fl ve onlarca kez de¤ifltirilmesine karfl›n günümüze de¤in yürürlükte kalan 6831 say›l› Orman Kanunu, 1956 y›l›nda ç›kar›lm›flt›r. Böylece, Türkiye ormanc›l›¤›nda “yeni” say›labilecek bir dönem aç›lm›flt›r. Bu yasayla, sözgelimi;
•
ayn› maddede bir yandan 3116 say›l› yasada 5653 say›l› yasayla yap›lan
de¤ifliklikteki “orman” tan›m›n›n bir yandan da “orman” say›lmayacak
yerlerin kapsam›n›n geniflletilmesi ve gerekti¤inde orman say›lan ve say›lmayan yerlerin kamulaflt›r›labilmesi;
•
mülkiyet biçimi yönünden “devlet”, “tüzel kiflili¤i olan kamu” ve “özel” ormanlar olarak üç kümede toplanan ormanlar›n “koruma ormanlar›”, “milli parklar” ve “istihsal” ormanlar› biçiminde ifllevsel olarak da s›n›fland›r›lmas›;
•
s›n›rlay›c› kimi koflullar da getirilmekle birlikte Tar›m Bakanl›¤› taraf›ndan uygun görülecek yerlerin ormanc›l›k düzeni d›fl›na ç›kar›labilmesi;
•
“devlet orman›” say›lan yerlerin ve ormanlar›n içindeki ve bitifli¤indeki
yaylak, k›fllak, sulak, baflkalar›n›n mülkiyetindeki ormanlar›n s›n›rlar›n›n
oluflturulacak “orman tahdit komisyonlar›” taraf›ndan belirlenmesi;
•
ormanlar›n içinde ve bitifli¤inde yap›labilecek tesislere iliflkin kurallar›n
getirilmesi;
•
orman ürünleri hasad›n›n haz›rlanacak orman amenajman (yönetim)
planlar›na dayand›r›larak yap›labilmesi;
•
“Orman Köylülerinin Kalk›nd›r›lmas›” bafll›¤› aç›larak ormanlar›n içinde
ve bitifli¤inde yaflayan köylülerden bulunduklar› yerlerde i) kalk›nd›r›labilecek olanlar›na kredi verilmesi, ii) kalk›nd›r›lamayacak olanlar›n da gerekti¤inde baflka yerlere tafl›nabilmesi;
•
devletten baflkas›n›n mülkiyetindeki ormanlardan yararlanman›n düzenlenmesi;
•
“vahidi fiyat” düzeniyle orman iflçili¤i yapacak köylülere sa¤lanan ayr›cal›kl› haklar›n kapsam›n›n geniflletilmesi ve orman köylüsü say›lanlar›n bireysel ve ortak orman ürünü gereksinmesinin bedelsiz ve/veya düflük bedellerle karfl›lanmas›;
120
ÇA⁄LAR
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
•
yerleflmelerin çeflitli olumsuzluklardan korunmas› amac›yla belirli özelliklere sahip ormanlar›n “muhafaza orman›”; ay›rt edici özelliklere sahip ormanlar›n “milli park” olarak ayr›lmas›;
•
her y›l en az 5 bin hektarda a¤açland›rma yap›lmas›, a¤açland›rma yapacak kifli ve kurulufllar›n desteklenmesi;
•
orman yang›nlar›n›n söndürülmesine yönelik çal›flmalara kat›lma yükümlü¤ünün getirilmesi, bu çal›flmalar›n yürütülmesinde uyulacak kurallara
aç›kl›k getirilmesi;
•
ormanlara zarar veren eylemlere verilecek cezalar›n belirlenmesi
ile ilgili kapsaml› yapt›r›mlara yer verilmifltir.
K›saca de¤erlendirildi¤inde, 6831 say›l› yasa, deyim yerindeyse “alt› kaval,
üstü fliflhane” say›labilecek içerikte bir düzenlemedir: Yasada, bir yandan, “devlet orman›” say›lan yerlerin daralt›lmas›, buna karfl›l›k bir yandan da baflta devlet mülkiyetindekiler olmak üzere ormanlar›n korunmas›, geniflletilmesi ve planlara dayan›larak ekonomik ve teknik gereklere uygun biçimde iflletilmesi, bu çal›flmalar yap›l›rken ormanlar›n içinde ve bitifli¤inde yaflayanlar›n da gözetilmesi,
“milli park”, “muhafaza orman›” gibi kavramlar› gündeme getirmesi gibi birbirleriyle kolayl›kla ba¤daflt›r›labilmesi güç yapt›r›mlara yer verilmifltir. Kolayl›kla
kestirilebilece¤i gibi; kararl› ve etkili yönetim düzeneklerini gerektiren, gerekti¤i gibi uyguland›¤›nda da çeflitli toplumsal s›n›f ve katmanlar›n tepkisine yol açabilecek bu yapt›r›mlar öngörüldü¤ü gibi yaflama geçirilememifl; olan, baflta orman içinde ve bitifli¤inde yaflayanlar olmak üzere halkla, yerel egemen s›n›flarla
karfl› karfl›ya b›rak›lan ormanc› çal›flanlara olmufl; kimileri öldürülmüfl, kimileri
çok erken yafllarda çeflitli meslek hastal›klar›na u¤ram›fl, kimileri de, deyifl yerindeyse, sürüm sürüm süründürülmüfltür. Ancak, ormanlar gerekti¤ince ne korunabilmifl ne de ekonomik ve teknik gereklere uygun olarak iflletilmifl, olabildi¤ince çok a¤aç kesip satmak, önde gelen “iflletmecilik” ilkesi olmufltur.
ii)
1961-1965 Dönemi: Anayasa Destekli Kamusalc› Çabalar
27 May›s Hareketi ve yol açt›¤› geliflmeler çeflitli boyutlar›yla irdelenmifltir. Ancak, bu kapsamda gerekti¤ince hemen hemen hiç irdelenmeyen etkinlik
alanlar›ndan birisi de yine ormanc›l›k olmufltur. Bu bir yana, “Peki, neler olmufltur?” sorusuna, bu ba¤lamda temel nitelikte üç yan›t verilebilir:
1) Anayasa haz›rl›k çal›flmalar›, örne¤i sonraki y›llarda hiç görülmeyecek biçimde kat›l›mc›, “kat›lmal›” de¤il, gerçekten de ifllevsel olarak kat›l›mc› bir
121
kebikeç / 24 • 2007
düzenekle yürütülmüfl; ormanlar ve ormanc›l›kla ilgili yapt›r›mlar da ormanbilimciler, ilgili demokratik kitle örgütleri, konu uzmanlar›, anayasa
ve idare hukukçular›n›n oluflturuldu¤u çal›flma kurullar› günlerce tart›fl›larak belirlenmifltir.
2) Anayasal bir düzenlemede ormanlar ve ormanc›l›kla ilgili yapt›r›mlar,
dünyada belki baflka ülkelerde görülemeyecek ayr›nt›da düzenlenmifltir.
3) Anayasada, ormanlar ve ormanc›l›kla ilgili olarak Dünyada ancak 1990’l›
y›llarda gündeme gelebilecek yaklafl›mlara yer verilmifltir. 1961 Anayasas›n›n 131. maddesinde sergilenen bu yaklafl›mlar, üç bafll›k alt›nda de¤erlendirilebilir:
a)
Ormanlar›n Korunmas›:
“Devlet ormanlar›n korunmas› ve ormanl›k sahalar›n geniflletilmesi
için gerekli kanunlar› koyar ve tedbirleri al›r. Bütün ormanlar›n gözetimi Devlete aittir.”
“Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyete ve eyleme müsaade edilemez.”
“Yanan ormanlar›n yerinde yeni ormanlar yetifltirilir ve bu yerlerde
baflka çeflit tar›m ve hayvanc›l›k yap›lamaz.”
“Orman suçlar› için genel af ç›kar›lamaz; ormanlar›n tahribine yol
açacak hiçbir siyasi propaganda yap›lamaz.”
b)
Devlet Mülkiyeti, Yönetimi ve ‹flletmecili¤i:
“Devlet ormanlar› kanuna göre Devletçe yönetilir ve iflletilir. Devlet
ormanlar›n›n mülkiyeti, yönetimi ve iflletilmesi özel kiflilere devrolunamaz. Bu ormanlar zaman afl›m› ile mülk edinilemez ve kamu yarar› d›fl›nda irtifak hakk›na konu olamaz”.
c)
Orman Köylüsünün Korunmas›:
“Ormanlar içinde veya hemen yak›n›nda oturan halk›n kalk›nd›r›lmas› ve orman› koruma bak›m›ndan gerekirse baflka yerlere yerlefltirilmesi kanunla düzenlenir.”
Öyle ki, Anayasan›n “Toprak Mülkiyeti” bafll›kl› 37. maddesinde bile; “Toprak da¤›t›m›, ormanlar›n küçülmesi veya öteki toprak varl›klar›n›n azalmas›
122
ÇA⁄LAR
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
sonucunu
do¤uramaz”
yapt›r›m›na da yer verilmifltir. Do¤al olarak,
1960’l› y›llardaki ormanc›l›k uygulamalar› Anayasan›n söz konusu yapt›r›mlar› do¤rultusunda olmufltur: Sözgelimi; Anayasan›n,
kalk›nman›n
planlara dayand›r›lmas›
ilkesi gere¤i önce “Orman
genel Müdürlü¤ü Befl Y›ll›k Planlama ‹lgili Or- “Halcal›kar civar›nda seyrek bir orman art›¤›ndan kazan›lan
yemlik yapra¤›n götürülmesi,” 1937.
manc›l›k Komitesi Raporu”, sonra da “Birinci Befl y›ll›k Kalk›nma Plan›” haz›rlanm›fl (Ça¤lar, 1979).
Ancak, egemen s›n›flar›n bu yaklafl›mlara tepkisi de gecikmemifltir.
iii) 1965-1980 Dönemi: Yeniden popülist bir dönem ve ormanlardan yana
övünç duyulabilecek direniflflller
1963 y›l›nda yeniden çok partili döneme geçilmesiyle birlikte, baflta, kendilerini “DP’nin devam›” olarak nitelendiren Süleyman Demirel önderli¤indeki
Adalet Partisi (AP) olmak üzere siyasal partiler bu düzenlemelere ve uygulamalara karfl› ç›kmaya bafllam›flt›r: Sözgelimi; 1963 Genel Seçimleri sonras›nda 158 milletvekiliyle TBMM’ye giren AP, “Arazi S›n›fland›rma ve Arazi Kullanma Kabiliyeti Haritalar› Yap›l›ncaya Kadar Mevcut Orman ‹htilaflar›n›n
Duraca¤›na, Orman Tahdit Komisyonlar›n›n Çal›flmalar›na ve Bünyesine Dair Kanun Teklifi”ni ayn› y›l TBMM gündemine getirmifl, ancak, yasalaflmas›n› sa¤layamam›flt›r. AP, bu do¤rultudaki giriflimlerini, 1965 y›l›ndaki Genel
Seçimlerden sonra iktidar olunca daha etkili biçimde sürdürebilmifltir. 1965
y›l›nda, ormanc›l›k kesiminin yo¤un karfl› ç›k›fllar›na karfl›n 663 say›l› Orman
Kanunu’na Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun’u gündeme getirmifl ve
yürürlü¤e konulmufltur. Bu yasayla, 6831 say›l› yasaya eklenen 6. Maddeye
göre; “14.10.1961 tarihinden önce fiilen, ilmen ve tamamen orman olmaktan
ç›km›fl; orman bütünlü¤ünü bozmayan ve bozmayacak olan iklim, su ve toprak
rejimine zarar vermeyece¤i anlafl›lan ve toprak s›n›f› ve kullanma kabiliyeti
bak›m›ndan daha verimli kültür arazisine kalbi uygun bulunan yerlerle (orman içi mera, yaylak ve çay›rlar hariç) flehir, kasaba ve köy iskan toplulu¤u
içinde kalan yerler (da¤›n›k evler ve her çeflit yap› ve tesisler hariç olmak üze-
123
kebikeç / 24 • 2007
re)... orman rejimi d›fl›na...” ç›kar›labilecektir. Ne var ki, bu yasa, Anayasan›n
37 ve 131. maddelerine ayk›r› bulunarak Anayasa Mahkemesi taraf›ndan iptal edilmifltir. 1967 y›l›nda ise, bu kez “6831 Say›l› Orman Kanunun Birinci
Maddesinin De¤ifltirilmesine Dair Kanun Tasar›s›”n› TBMM gündemine getirmifltir. Ne var ki, bu giriflim de Erzurum Atatürk Üniversitesi ve ‹Ü Orman
Fakültesi ile ormanc› çal›flanlar ve meslek örgütlerinin yo¤un tepkisiyle karfl›laflm›fl ve kotar›lamam›flt›r.
1970’li y›llara bu giriflimlerin oluflturdu¤u bir iklimle girilmifltir. Ancak,
AP, söz konusu giriflimlerinde art›k yaln›z b›rak›lmam›flt›r. Öyle ki, 1970 y›l›nda, TBMM’de gruplar› bulunan AP, CHP ve Güven Partisi, bu do¤rultuda,
tarihte baflkaca hemen hemen hiçbir alanda görülmedik biçim ve düzeyde iflbirli¤i yapm›flt›r. CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit’in 1970’li y›llarda her f›rsatta dile getirdi¤i “orman köylüsünü koruma” gerekçesine dayand›r›lan ve orman suçlar›na af ç›karma olana¤›n› yeniden getiren bu de¤ifliklik, temelde, iki
bafll›k alt›nda de¤erlendirilebilir:
a) “Orman Köylüsü” Say›lanlar ile Devletin ‹flbirli¤i:
“...orman› koruma bak›m›ndan, orman›n gözetilmesinde ve iflletilmesinde Devletle bu halk›n iflbirli¤i yapmas›n› sa¤lay›c› tedbirler ... kanunla düzenlenir.” Bu düzenlemeyle, “orman köylüsü” say›lanlara,
devletin ormanlar›n korunmas›na ve iflletilmesine kat›labilmesi olana¤› sa¤lanm›flt›r.
b) “Orman” Say›lan Alanlar›n Baflka Amaçlarla Kullan›lmas›n›n Özendirilmesi:
“Anayasan›n yürürlü¤e girdi¤i tarihten önce bilim ve fen bak›m›ndan
orman niteli¤ini tam olarak kaybetmifl olan tarla, ba¤, meyval›k, zeytinlik gibi çeflitli tar›m alanlar›nda veya hayvanc›l›kta kullan›lmas›nda yarar bulunan topraklarla flehir, kasaba ve köy yap›lar›n›n toplu
olarak bulundu¤u yerler d›fl›nda orman s›n›rlar›nda hiçbir daraltma
yap›lamaz.”
“Orman” say›lan alanlar›n on y›ll›k bir süre içinde 120 bin hektar daralt›lmas›na yol açan bu düzenlemeyle, AKP’nin 2003 y›l›nda gündeme getirdi¤i,
flimdilerde yenilemeye çal›flt›¤› Anayasada da kapsam›n› geniflleterek yer vermek istedi¤i “orman niteli¤i kaybetme” yaklafl›m›n›n temelleri at›lm›flt›r. Bu
yaklafl›m›n yaflama geçirilmesi ise 1973 y›l›nda ç›kar›lan ve 6831 say›l› yasan›n ormanc›l›k çal›flmalar›n›n kamu yarar› gözetilerek yürütülmesine daya-
124
ÇA⁄LAR
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
nak olan 10 maddesini de¤ifltiren, bir de yeni geçici madde getiren 1744 say›l› yasayla sa¤lanm›flt›r.
“Devlet orman›” say›lan alanlar›n daralt›lmas›na, “orman köylüsü” say›lanlar›n ayr›cal›kl› haklar›na yeni boyutlar kazand›ran hukuksal de¤ifliklikler
dönem boyunca sürdürülmüfltür. Ancak, dönem boyunca öne ç›kan geliflmeler
yaln›zca hukuksal düzenlemelerle s›n›rl› olmam›flt›r. Bu dönemde, sözgelimi;
•
ormanc›l›k bakanl›k düzeyinde örgütlenmeye geçmifl, 1969 y›l›nda kurulan Orman Bakanl›¤› yap›s›nda, Orman-Köy ‹liflkileri (ORKÖY), A¤açland›rma ve Erozyon Kontrolü (AGM), Milli Parklar (MPGM) ve Orman
Ürünleri Sanayii (ORÜS) genel müdürlüklerine yer verilmifltir;
•
hasat edilecek orman ürünleri niceli¤inin art›r›lmas›na yönelik “toplu üretim”, “h›zl› geliflen yabanc› tür orman a¤açlar›yla a¤açland›rma” ve orman
ürünü d›flsat›m›n›n art›r›lmas› yaklafl›mlar› gündeme gelmifltir;
•
bir yandan a¤açland›rma bir yandan milli parkç›l›k ve bir yandan “orman
köylüsü” say›lanlar›n kalk›nd›r›lmas›na yönelik çal›flmalara yeni boyutlar
kazand›r›lm›flt›r (özel bir fon oluflturulmufl, ilçe düzeyinde kalk›nma planlar› haz›rlanarak projeli çal›flmalara a¤›rl›k verilmifl, kooperatifçilik hareketleri desteklenmifl ve çeflitli projeler yürütülmüfltür);
•
yabanc› uzmanlar›n yönlendirmesiyle Dünya Bankas› ve Birleflmifl Milletler kaynakl› büyük ormanc›l›k projeleri yayg›nlaflt›r›lm›flt›r;
•
her türlü ormanc›l›k çal›flmas›n›n planlanmas› ve yürütülmesinde, daha
çok da devlet ormanc›l›¤› olanaklar›n›n partisel kazan›mlar›n ençoklanmas›na yönelik kayg›lar a¤›rl›k kazanm›fl; özellikle AP, MHP, MSP gibi
partilerin oluflturdu¤u “Milliyetçi Cephe” iktidarlar› döneminde yandafl olmayan ormanc› çal›flanlar üzerinde görülmedik bask›lar yap›labilmifltir.
Görüldü¤ü gibi, 1965-1980, Türkiye’de ormanc›l›¤›n ekolojik, ekonomik,
toplumsal ve siyasal boyutlara sahip bir etkinlik alan› oldu¤u gerçe¤inin kavrand›¤› bir dönem olmufltur. Ne var ki, sa¤ siyasal iktidarlar›n bu gerçekli¤i
görece olarak daha iyi kavrad›¤›, dolay›s›yla da, 1970’li y›llar›n ikinci yar›s›ndaki k›sa süreli CHP iktidar› döneminde “orman köylüsü” say›lanlara yönelik
kimi giriflimler bir yana b›rak›ld›¤›nda, sa¤ siyasal iktidarlar›n devlet orman
iflletmecili¤i düzeninin olanaklar›n› kendileri aç›s›ndan daha iyi de¤erlendirebildi¤i tezi öne sürülebilir.
125
kebikeç / 24 • 2007
iv)
1980 Sonras› Dönem: “Yeni” liberalizme tam teslimiyet
1980 ve sonras›nda dünyada ve ülkede yaflanan ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal de¤iflme ve geliflmeler, birbirleriyle ne denli koflutluk içinde olmuflsa, ülke genelindeki de¤iflme ve geliflmeler ile ormanc›l›k alan›ndaki de¤iflme ve geliflmeler de koflutluk içinde olmufltur. Üstelik, ormanc›l›k alan›ndaki söz konusu de¤ifliklik ve dönüflümler, 1982 Anayasas›ndaki yapt›r›mlara
karfl›n gerçeklefltirilmifltir. Çünkü, 1982 Anayasas›n›n 169 ve 170. maddelerinde yer verilen ormanlar, ormanc›l›k ve orman köylüsü ile ilgili yapt›r›mlar,
1970 y›l›nda de¤ifltirilen 1961 Anayasas›ndaki yapt›r›mlardan çok da farkl›
de¤ildir. Öte yandan, ormanc›l›k alan›ndaki de¤iflme ve geliflmelerin kimi
ay›rt edici özellikleri de bulunmaktad›r. Sözgelimi; uluslararas› kurulufllar ile
ülkedeki sermaye s›n›f ve katmanlar›n›n ormanc›l›k kesimindeki düzenlemeler için somut, yayg›n ve ›srarl› istekleri olmam›fl; bu süreci yönetenlerin orman iflletmecili¤inde etkenlik ve verimlilik düzeylerinin yükseltilmesi vb hedefleri de olmam›flt›r. Öne sürülen gerekçeler ise
•
orman mühendislerine yeni ifl olanaklar›n›n aç›lmas›;
•
a¤açland›rma çal›flmalar›n›n art›r›lmas› ve özellikle de orman yönetim
planlar› haz›rlama ve orman kadastrosu gibi çal›flmalar›n h›zland›r›lmas›;
•
özel orman sahipli¤inin ve iflletmecili¤inin yayg›nlaflt›r›lmas›;
•
yat›r›mc› (a¤açland›rmac›, orman ürünü hasatç›s›, toprak koruma ve erozyon önlemeci, planlamac›, araflt›rmac›, alt yap› yap›mc›s› vb) özel ormanc›l›k kurulufllar›n›n gelifltirilmesi;
•
“verimsiz” say›lan orman arazilerinin ekonomik getirisinin art›r›lmas›;
•
“orman” say›lan arazilerden ormanc›l›k d›fl› amaçlarla da yararlan›lmas›;
•
“orman köylülerinin” ormanlara ve devlet orman iflletmecili¤ine yönelik
hasmane tutumlar›n›n önlenmesi
vb birbirleriyle kolayl›kla iliflkilendirilemeyecek do¤rultularda olmufltur (Ça¤lar, 1988; OMO, 1989 ile OMO-TOD, 1994).
K›sacas›; ormanc›l›k alan›ndaki de¤iflme ve geliflmeler; i) 1980’li y›llarda
Türkiye’de de gerçeklefltirilen ideolojik dönüflümün ormanc›l›k kesimine de
yans›mas›n›n bir sonucu olarak ve ii) tümüyle bu dönüflüm do¤rultusunda koflullanan ormanc› teknokrat ve bürokratlar›n›n son derece sistemsiz, ilkesiz ve
rastgele çabalar›yla gündeme getirilmifl ve kotar›lmaya çal›fl›lm›flt›r.
126
ÇA⁄LAR
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
Öte yandan, toplumun özellikle ormanc›l›k d›fl› kesimleri, “devlet orman iflletmecili¤ini” dönüfltürme amaçl› yaklafl›mlar›n ve bu
do¤rultuda gerçeklefltirilebilen
düzenlemelerin ço¤unlukla ay›rd›nda olamam›flt›r. Ormanc›l›k
kesiminde bu sürecin ay›rd›nda ve
yol açabilece¤i geliflmelerin bilincinde olabilen kesimler, sözgelimi
meslek odas›, derne¤i, orman fakülteleri ve ormanc› çal›flanlar ise
söz konusu düzenlemelerin, engellenebilmesi bir yana, ilgili/duyarl›
kamuoyunun tart›flma gündemine getirilebilmesini bile sa¤layamam›flt›r. Öyle ki, süreç içinde bu
kesimde de söz konusu düzenlemeleri k›smen ya da tümüyle
onaylayanlar, dahas›, bu düzenlemelere herhangi bir biçimde destek olanlar ve sa¤lad›¤› olanaklardan pay alma
çabas›na girenler ile söz konusu düzenlemeler karfl›s›nda edilgen bir durum kalanlar da giderek artm›flt›r. Sonuç olarak; “devlet orman iflletmecili¤i düzenini
dönüfltürme giriflimleri” de öteki kesimlerden görece olarak daha kolay gerçeklefltirilebilmifltir. Bu dönüflümlerin bafll›calar› üç kümede örneklenebilir:
a)
Özellefltirmeler:
Bu do¤rultudaki uygulamalar, her biri farkl›laflan ifllemlerle; i) “devlet orman›” say›lan alanlar›n, ii) “devlet orman›” say›lan alanlardan yararlanma
olanaklar›n›n, iii) ormanc›l›k çal›flmalar› ve hizmetlerinin özellefltirilmesi ve
iv) OGM’nin mülkiyetindeki tesislerin, yap›lar›n sat›lmas› yoluyla gerçeklefltirilmifltir. Böylece, her bilefleniyle kamusal olan devlet ormanc›l›k düzeni, ülkedeki sermaye birikim süreçlerine deste¤i giderek artan ve çeflitlenen bir etkinlik alan›na dönüfltürülmüfltür.
b)
Kurumsal Düzenlemeler:
Orman Bakanl›¤› kald›r›larak Çevre ve Orman Bakanl›¤› kurulmufl, a¤açland›rma ve erozyon önleme, milli parklar, orman-köy iliflkileri merkezde yine
127
kebikeç / 24 • 2007
genel müdürlük düzeyinde örgütlenmifl olmakla birlikte taflrada il çevre orman müdürlüklerine ba¤l› birimlere dönüfltürülerek büyük ölçüde ifllevsizlefltirilmifl; ORÜS ise önce anonim flirkete dönüfltürülmüfl, sonra da ba¤l› iflletme
ve tesisleri sat›lm›flt›r.
c)
D›fl Yönlendirmeler:
AB, Birleflmifl Milletler, Dünya Bankas› gibi oluflumlar›n proje destekli yönlendirmeleri giderek artm›fl; böylece ormanc›l›¤›n yer/yöre, etkinlik alanlar›,
teknik, hedef kitle öncelikleri de¤iflmifl; daha do¤ru bir söyleyiflle, öncelikleri,
rastlant›sal olarak de¤iflir olmufl; “olumlu” say›labilecek yönetsel ve teknik gelenekler giderek belirleyiciliklerini yitirmifl; “do¤a” korumac›l›k popülizmi, bu
ba¤lamda da “sürdürülebilirlik” söylemi yayg›nlaflm›flt›r ve egemenleflmifltir.
d)
Mesleksel Duyarl›l›k ve Birliktelik:
Kamu yönetiminde, özellikle de kamu çal›flanlar› aras›nda gözlemlenen genel tutumsal olumsuzluklar, do¤al olarak, ormanc›l›k alan›na da yans›m›fl; ormanc› çal›flanlar›n önceki dönemlerde eylemli olarak sergileyebildikleri mesleksel duyarl›l›k, birliktelik ve dayan›flma giderek yitirilmifl; dolay›s›yla, ormanc›l›k kesimindeki demokratik kitle örgütlerinden TMMOB Orman Mühendisleri Odas› hükümet yandafll›¤›n› ye¤lemifl, 1924 tarihli Türkiye Ormanc›lar Derne¤i, kamuoyuna karfl› sergiledikleri tutumumun tam karfl›t› tutum
ve davran›fllara kolayl›kla girmifl; ormanc› kamu çal›flanlar›n›n ilk sendikal
örgütü olan TARIM-ORKAM-SEN, üye varl›¤›n› h›zla yitirerek yetkisizleflmifl,
hükümet yandafl› sendikalar güçlenmifltir. Ek olarak; say›lar› dokuza ç›km›fl
olmas›na karfl›n orman fakültelerinin ormanc›l›k alan›ndaki de¤iflme ve geliflmelerle ilgilenme düzeyi düflmüfl, karar süreçleri üzerinde herhangi bir belirleyicilikleri de kalmam›flt›r.
Tüm bu de¤iflme ve geliflmelerin tam da dünyada orman ekosistemlerinin
gördükleri ekolojik ifllevlerin daha iyi kavrand›¤›, bu nedenle de kamusal mülkiyet biçimlerinin yayg›nlaflt›r›ld›¤› ve kamusal denetimin art›r›ld›¤›, bu do¤rultuda çok say›da ülkeleraras› ve ülkesel düzene¤in gelifltirilip iflletildi¤i bir
dönemde gerçeklefltirilmifl olmas›, gerçekten de, çeflitli yönleriyle irdelenmesi
gereken bir durumdur.
Sonuç
Görüldü¤ü gibi, Türkiye’de ormanc›l›k çok boyutlu bir etkinlik alan›d›r. Üstelik, bu boyutlar›n her birinde ayr›ca ele al›nmay› gerektirebilecek denli
önem tafl›yan ve özgünlükleri bulunan ekonomik, toplumsal, kültürel ve siya-
128
ÇA⁄LAR
Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar
sal de¤iflme ve geliflme yaflanm›flt›r. Öyle ki, bu de¤iflme ve geliflmeler ile ülke
genelindeki de¤iflme ve geliflmeler aras›nda etkileflimli bir iliflki bulunmaktad›r. Böyle iken, ormanc›l›k tarihi, zaten çok az say›da, ancak giderek say›lar›
daha da azalan “merakl›” ormanc› teknokrat d›fl›nda hemen hemen hiç irdelenmemifltir. Bu, tarih araflt›rmalar› alan›nda yaflamsal önemde bir eksikliktir. Orman fakültelerinin izlencelerinde ormanc›l›k tarihi derslerine yer verilmedi¤i, ormanc›l›k politikas› derslerinde de ço¤unlukla hukuksal ve yönetsel
düzenlemelerdeki de¤iflmelerin sergilenmesiyle yetinildi¤i, ormanc›l›k araflt›rma kurulufllar›n›n yan› s›ra üniversitelerin öteki ilgili fakültelerinde ve/veya
bölümlerinde ormanc›l›k tarihi konular›n›n hiç ifllenmedi¤i göz önünde bulunduruldu¤unda bu eksikli¤in boyutlar› daha kolay kavranabilecektir. Aç›kt›r
ki, bu eksikli¤in giderilmesi, en az›ndan Türkiye tarihinin daha do¤ru kavranabilmesine önemli katk›lar sa¤layabilecektir.
KAYNAKLAR
ANON‹M (1950); Ormanc›l›k ‹stiflari Toplant›s›, Orman ve Av, A¤ustos, Türkiye Ormanc›lar Cemiyeti Yay›n›, Ankara.
BRICOGNE, A. (1940); Türkiye’de Ormanc›l›k Heyetleri, çev. Fahri BÜK, TC
Ziraat Vekaleti Orman Umum Müdürlü¤ü Yay›n›, Ankara.
ÇA⁄LAR, Yücel (1979); Türkiye’de Ormanc›l›k Politikas› (Dün), kendi yay›n›,
Ankara.
ÇA⁄LAR, Yücel (1988), Türkiye’de Devlet Orman ‹flletmecili¤i ve Özellefltirme, Çevre ve Ormanc›l›k Dergisi Yay›nlar›, No 6, Ankara.
D‹KER, Mazhar (1947); Türkiye’de Ormanc›l›k: Dün-Bugün-Yar›n, Tar›m Bakanl›¤› Orman Genel Müdürlü¤ü Yay›n›, Ankara.
GÜLEN, ‹lhan (1965); Türkiye’de Kereste Endüstrisi ve Rasyonalizasyon, Orman Genel Müdürlü¤ü, ‹stanbul.
‹STANBULLU, Turan (1966); “Türkiye’de Devletten Baflkas›na Ait Ormanlar›n ‹dare ve ‹flletmesi Üzerine Araflt›rmalar”, ‹. Ü. Orman Fakültesi Dergisi, seri A, Cilt XXVI, Say› 1, ‹stanbul.
KUTLUK, Halil (1948); Türkiye Ormanc›l›¤› ile ‹lgili Tarihi Vesikalar, 8931339 (1478-1923), Cilt 1, Orman Genel Müdürlü¤ü Yay›n›, ‹stanbul.
KUTLUK, Halil (1967); Türkiye Ormanc›l›¤› ile ‹lgili Tarihi Vesikalar, (17671925), Cilt 2, Tar›m Bakanl›¤› Orman Genel Müdürlü¤ü Yay›n›, Ankara.
KUTLUK, Halil-YUND, Kerim (1949); Hoca Ali R›za, Orman Umum Müdürlerinden, Hayat› ve Eserleri, Ak›n Bas›mevi, Ankara.
OGM (1962); Ormanc›l›k ‹statistik Albümü, 1938-1949, Orman Genel Müdürlü¤ü, Ankara.
129
kebikeç / 24 • 2007
OGM (1973); Cumhuriyetimizin 50. Y›l›nda Ormanc›l›¤›m›z, Orman Genel
Müdürlü¤ü, Ankara.
OMO (1989), Ormanc›l›kta Özel Sektör Aç›k Oturumu Konuflma Metinleri,
TMMOB Orman Mühendisleri Odas› Yay›n›, No 16, Ankara.
OMO-TOD (1994), Ormanc›l›¤›m›zda Özellefltirme, 5 Ocak 1994, TMMOB Orman Mühendisleri Odas› ve Türkiye Ormanc›lar Derne¤i Yay›n›, Ankara.
ÖKÇÜN, Gündüz (1971); Türkiye ‹ktisat Kongresi (1923-‹zmir), Haberler-Belgeler-Yorumlar, ‹kinci Bas›m, AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Yay›n›, Ankara.
PARVUS (Efendi) (1977); Türkiye’nin Mali Tutsakl›¤›, (Çeviren Muammer
Sencer), May Yay›nevi, ‹stanbul.
TEKEL‹, ‹lhan-‹LK‹N, Selim (1977); 1929 Dünya Buhran›nda Türkiye’nin ‹ktisadi Politika Aray›fllar›, Türkiye Belgesel ‹ktisat Tarihi, 2, ODTÜ Yay›n›,
Ankara.
TOYGAR, Süreyya (1964); Eski ve Yeni Hükümlere Orman Anlam› ve Ormanlar›n
Mülkiyet Bak›m›ndan Bölünüflü, Orman Genel Müdürlü¤ü Yay›n›, ‹stanbul.
TUNÇS‹PER, M. Nedim (1964); Türk Hukuk Tarihi, ‹dare Hukuku ve Medeni Hukuk Muvacehesinde Orman Mevzuat›m›z ile ‹lgili Araflt›rmalar, Orman Genel Müdürlü¤ü Yay›n›, ‹stanbul.
YERAS‹MOS, Stefanos (1975); Az Geliflmifllik Sürecinde Türkiye: Tanzimat’tan
1. Dünya Savafl›na, Cilt 2, çev. Babür Kuzucu, Gözlem Yay›nlar›, ‹stanbul.
Y‹⁄‹TO⁄LU, Ali kemal (1936); Türkiye’de Ormanc›l›¤›n Temelleri, fiartlar› ve
Kuruluflu, TC Yüksek Ziraat Enstitüsü Çal›flmalar›ndan, Say› 8, Ankara.
Özet: Türkiye’de ormanlar›n durumu ve ormanc›l›k tarihi üzerinde yeterince durulmam›fl bir
konudur. Tar›m ekonomisinin önemli bir aya¤›n› oluflturmas›na ra¤men, orman köylüsünün durumu da ormanlar›n korunmas› ve onlardan yararlanma kurallar›n› içeren düzenlemelerin edilgen bir parças› olarak görülmüfltür. Bu çal›flmada Osmanl›’dan bugüne Türkiye’de ormanlar›n korunmas› ve gelifltirilmesiyle ilgili olarak yap›lan düzenlemelerle, bu alan›n devlet ve özel iflletmecilik aras›nda kapitalist ekonomiye aç›lmas›n›n önemli safhalar› de¤erlendirilmektedir.
Anahtar sözcükler: Türkiye, ormanc›l›k, Orman Kanunu, orman köylüsü, özellefltirme.
Abstract: Forrests and the forestry in Turkey is a subject which has not attracted enough attention. Although it constitutes an important part of the agricultural economy, the position of the
forrest peasants has also been approached as a passive component of the legal arrangements
which aimed to protect and make use of the forrests. The article evaluates the stages of such arrangements initiated primarily by the state who owns almost all forrests in Turkey within the framework of the opening up of the forrests to capitalist economy.
Key words: Turkey, forrestry, Forrest Law, forrest peasant, privatization.
130
kebikeç / 24 • 2007
Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler
Kütüphanesinde Bulunan Bir Baytar-Name
Hatice fi
fiA
AH‹N*
B
aytar kelimesinin kökeni ile ilgili farkl› görüfller mevcuttur. Arapçada
bayta-r, bati˛r mübeytir ve biyatr flekillerinde görülen kelimenin kökenini
Arap sözlükçüleri, eski baytarlar›n hayvanlar›n yara ve hastal›klar› daha çok
kan almak yoluyla tedavi etmelerinden yola ç›karak Ar. Batr (yar-) kelimesine
ba¤lamaktad›rlar. Buna karfl›l›k, Bat›l› araflt›rmac›lar eski Arapçada kullan›lan biatr köküne dayanarak kelimenin asl›n›n Grekçe ippiatros (at hekimi) oldu¤unu ve Arapça’ya Bizans baytarlar› kanal›yla geçti¤ini ileri sürmektedirler.1
T›bb›n ana kollar›ndan biri olarak kabul edilen baytarl›k, hayvanlar›n
sa¤l›klar›n›n korunmas›, hastal›k ve sakatl›klar›n›n tedavi edilmesi, üretim ve
verimliliklerinin art›r›lmas› gibi konular› inceler. Bu konular› ele alan baytarl›kla ilgili kitaplara baytar-name ad› verilmifltir. Baytar-nameler hayvan
sa¤l›¤› ve hastal›klar›n›n tedavisiyle ilgili bilgiler içermelerine ra¤men
ço¤unlukla atlarla ilgili olarak haz›rlanm›fl, bu amaçla haz›rlanm›fl kitaplara
baytar-name yan›nda feres-name, esb-name ad› da verilmifltir.
Arap dünyas›nda VIII. yy ortalar›nda bafllayan tercüme faaliyetleri, t›p biliminin yan› s›ra baytarl›kla ilgili eserleri de kapsam›fl ve bu tercümeler
sayesinde baytarl›¤›n geliflmesi yolunda önemli ad›mlar at›lm›flt›r.
Baytarl›kla ilgili ilk telif eser olarak Ubeyd b. Hamma- d el-Halebi’nin
düzenledi¤i, bu haliyle günümüze kadar gelen ve Hz. Ali’nin seyisi Kamber’e
ait oldu¤u iddia edilen bir baytar-namenin ad› geçmektedir.
XIV. yy ise baytarl›k sahas›nda birçok eserin kaleme al›nd›¤› en parlak
devir olarak gösterilmektedir.
* Uluda¤ Üniversitesi, Fen-Edb. Fak. TDE Bölümü.
1 Türkiye Diyanet Vakf›, ‹slam Ansiklopedisi, C.5, s. 278.
131
kebikeç / 24 • 2007
Anadolu’da XVII. yy bafllar›nda I. Ahmet emriyle Emir Ha- cib Afl›k
Teymur’un ‘Umdetü’l-mül˚k adl› eseri, ismi bilinmeyen bir kifli taraf›ndan
Tuhfetü’l-mül˚k ve’s-sela-tin ad›yla Türkçe’ye tercüme edilmifltir.2
Yine I. Ahmet döneminde sultan›n hattat› Belgradl› Kenan taraf›ndan
‹stanbul’da baytar-name isimli bir eser daha yaz›lm›flt›r.3
Baytar-nameler, halk biliminin yaz›l› kaynaklar› aras›nda da yer almaktad›r.
“Di¤er hayvanlar yan›nda özellikle atlar hakk›nda genel bilgilerle at
hastal›klar› ve tedavilerinin anlat›ld›¤› eserlerdir. Genellikle baytar-nameler;
atla ilgili ayet, hadis ve rivayetler, iyi bir atta bulunmas› gereken özellikler, at
sat›n al›n›rken dikkat edilecek noktalar ile muhtemel kusurlar, at bak›m› ve
e¤itimi, atlar›n yavrulamas›, sa¤l›klar›n›n korunmas› vb. bilgiler verdikten
sonra hastal›klar›n sebep, belirti ve tedavilerinden bahseder.” 4
Türklerde kutsal say›lan atlar, bafllang›çta savafllarda önemli rol oynamam›fl, koflan attan isabetli olarak ok atma tekni¤i ö¤renildikten sonra Türk
kabilelerinin kültürü tamamen de¤iflmifl ve atl› göçebe kültürü ad› verilen
kültürün merkezi olmufltur. At, Türklerin inançlar›nda, günlük hayatlar›nda,
sanatlar›nda, e¤lencelerinde neredeyse hayatlar›n›n tamam›nda yer al›r
olmufltur. Türk destanlar›nda her destan kahraman›n›n ad›yla birlikte an›lan
ondan ayr›lmaz bir at, mutlaka görülmektedir.5
Anadolu’da Arapça ve Farsçadan yap›lan bilimsel metin çevirilerinin yan›
s›ra at›n Türk kültüründe tafl›m›fl oldu¤u anlam, baytar-namelerin önemini
art›rmaktad›r. Halk›n do¤rudan ilgilenebilece¤i ve yararlanabilece¤i türden
olan bu eserler manzum ve mensur olmak üzere yaz›lm›fllar, Türk ve dünya
kütüphanelerinde de¤iflik hacimlerde ve niteliklerde yerlerini alm›fllard›r.
Di¤er bilim dallar›na ait eserlerde oldu¤u gibi hayvanlarla ya da daha çok
atlarla ilgili olarak yaz›lm›fl olan baytar-nameler de Türk dili üzerine yap›lan
çal›flmalarda kullan›labilecek, incelenmeye de¤er malzemeler içerebilecek
nitelikte olan eserlerdendir.
Bu yaz›ya konu ald›¤›m›z Baytar-name, Bursa Eski Yazma ve Basma
Eserler Kütüphanesi’nde 1551 numarada kay›tl› bafl k›sm› eksik, eldeki varak
say›s› 89 olan ve XVII. yy’a ait oldu¤unu tahmin etti¤imiz bir yazma nüshad›r.
Eserin yaz›l›fl tarihi ve müstensihi hakk›nda herhangi bir bilgi bulunmamaktad›r. Ancak eserin sonunda “ve bu kita-b› bulduk. bir muĥtaśa-r iddük mut, avvel
idi iĥtiya-ra-t›n ç›k.arduk. nitekim bir avuç buġday› ambardan” aç›klamas› bize
eserin baflka bir eserden k›saltma yoluyla kaleme al›nd›¤›n› anlatmaktad›r.
2 Türkiye Diyanet Vakf›, ‹slam Ansiklopedisi, C. 5, s. 280.
3 Cahit Öztelli, “XV. Yüzy›lda Yaz›lm›fl Bir Baytarnamenin Girifl Bölümü”, Türk Dili, S. 168, s. 784-789, 1965
künyeli çal›flma, baytar-namelerin XVII. yüzy›ldan önce de Anadolu’da yaz›ld›¤›n› göstermektedir.
4 Erman Altun, Türk Halk Edebiyat›na Girifl, Kitabevi, ‹stanbul 2004, s. 13.
5 Milli E¤itim Bakanl›¤›, Türk Ansiklopedisi, Ankara 1950, C. 4, s. 75.
132
fiAH‹N
Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesinde Bulunan Bir Baytar-Name
BAYTAR-NAME
1-b
Diflleri s›k. ola ve aflaġa (t, )udaġ› yuk.aru dudaġ›ndan uzun ve cümle kemikleri k. ›sa ola ve uyluġ a t, olu ola ve küçük bögürlü ola ve açuk. gözlü ola ve ĥayesi yėrinde tüyi olmaya ve iki k.›ç›nun, aras› ve kirpikleri ve en,egi alt› mecmuØ‘
bunlar k.ara ola ve her nesneyi tėz göre ve iki k.›ç›nun,
2-a
aras› ne gin, ve ne t, ar ola ve yolca giderken iki k.ulaġ›la ifla-ret ėde ėde gide
ve gendüyi terazüleyü gide ve ön,ine her ne gelürse ok. gibi tėz ś›çraya irkilüp
t, urmaya ön,i ve k. ›ç› bera- ber birbirinden uzun ve k. ›sa olmaya ve yürüyücek
k.›ç›na çekük ve t, olafl›k. olmaya ve almac›k.lar›
2-b
yumr› olmaya ve eger yumr› olup biri büyük ve biri küçük olursa ol ġ a-yet
hünerlü olur ve hem binicek ka-hel yürümeye reva-n yürüye iniflde ve yok.uflda
ve düzde bir ka-îde üzre yürüye ve śuya tėz meyl itmeye ve k.›srak. göricek tėz
kiflneye ve bėli ince ola ve k.olan y(ė)rinün, tüyi alac›k ola ve t, ›rnak.lar›
3-a
uzun ve k.ara ola ve ökçesi degirmi ola yaØ‘ni deve t, abanlu olmaya ve yal›s›
bitdügi yėri ince ola e boynuy›la omz› düz ola ve ark. as› bal›k. ark. as› gibi ola
yag›rn› etlü ola ve ĥurdeleri yoġ un ola ve k. uyruġ ›n yuk. aruya getüricek girü
tėz baśa ve śofras›nun, iki yan,› gin, ola
3-b
ve ön, ayaġ ›n götüricek tėz baś a ve bilekleri yoġ un ola ve afl›k. lar› yumru
olmaya ve k.›ç ayaġ›n ön, ayaġ›ndan aflura ve yürürken ve k.aflan›cak. iki ön, ayaġ
›na yak. ›n belki ara yėre k. aflana ve bėli uzun olmaya ve yürüyicek k. uyruġ ›n
egmeye ve arpas›n› tėz tėz çeyneye ve k.aflan›cak. bėlin egmeye
4-a
ve na-ga-h belin,lemeye ve yolda k.ara k.ura görse k.›ç›n k.›ç›n gitmeye ve eger
śaġ eyegüsinden śol eyegüsi eksük olursa yügrük ve hünerlü ola ol baha-lu olur
ve śuya uġray›cak. śaġ ayaġ›n evvel baśa ve eger śol ayaġ›n baśarsa ol śolak.dur ve śolak. at müba-rek olmaz ve bu źikr ol›nan altm›fl iki Ø‘ aded
4-b
ėyü niflanlardur ve eger kim bu niflanlarun, cümlesi bir atda kim ola anun,
na-z̆iri olmaz ve cümlesini bulmamak. olursa ba-ri˛ on ikisi bulunmak. gerek üçi
Ø‘avratdan ve üçi deveden ve üçi ś›ġ›rdan ve üçi k.at›rdan ola ve üçi Ø‘avratdan
olan oldur ki śūreti ĥūb ola
5-a
ve bedeni na-zük ola ve pürçek uzun olmak.dur ve deveden olan oldur ki kirpiklü ve boynu uzun ola ve sin,irleri yoġun olmak.dur ve ś›ġ›rdan olan oldur ki
ś›ġ›r k.ab›k.lu ve ś›ġ›r k.ar›nlu ve ś›ġ›r ĥurdelü olmak.dur ve k.at›rdan olan k.at›r
k.ulak.lu ve k.at›r k.uyruk.lu ola ve k.at›r k.ulak.lu olmak.dur ve bunc›lay›n atlar ki
133
kebikeç / 24 • 2007
5-b
ˆ urma- y˛i at ėyü olur ve hünĥ
vardur ėyü olur ve ne baha-ya dirlerse deger ve h
erlü olur ve zaĥmete döyer olur ve bu düzenlü at kim ayak.lar› ve t, ›rnak.lar› ve
kirpikleri ve yal›s› ve k.uyruġ› ve uyluġ› aras› ve en,egi k.ara ola ol daĥ› ġa-yet
ėyü olur ve al at kim k.›z›lśaġu olmaya gözleri ve ĥa-yesi ve
6-a
k. uyruġ › ve ayak. lar› ve t, ›rnak. lar› k. ara ola ol daĥ› ėyü olur ve bir at kim
yal›s› ve k. uyruġ › uzun ola ol daĥ› eflkin ve yügrük olur ve yolda ve balç›k. da
döyer berk olur ve k. ›r k. ula at kim k. olan ark. as› gibi yal›dan k. uyruġ a degin
k.ara ĥat, kim çekilmifl ola k.uyruk.
6-b
ve dizden aflaġ as› ki k. ara ola ol daĥ› hünerlü ve berk olur ve eger kim bu
didügümüzleyin olmazsa nesne degil Ø‘arab an,a flirØ‘at dir süst ve gen,flek olur
yaġ ›z at kim biraz k. ararak. ola ol daĥ› ėyü olur ve eger kül rengi gibi olursa
yal›s› ve k.uyruġ› ve bud› aras› ve gözleri ve t, ›rnak.lar›
7-a
ki k.ara ola ol daĥ› ėyü olur ve eger eyle olmazsa almaġa yaramazdur k. ara
at kim ġa-yet k.ara ola ve gözleri k.›z›l ola ol meyda-n yügrügi olur ve yola daĥ›
döyer amma- delirek olur ve ġavġada çal›k.lanur kimi depegen ve kimi ›ś›rġan
olur vela-kin çok. yaflar ve al at kim
7-b
k.›z›lśaġu ola ve daĥ› çeper at bunlar ėyü olmazlar olursa daĥ› na-dir olurlar
ve daĥ› çeper at kim kirpigi ve ayak.lar› ak. ola ol daĥ› gündüz sehel görür eger
t,›rnaġ› ve kirpigi ve yal› ve k.uyruk. ve bud› aras› va en,egi çevresi bu źikr itdüklerimüz ki k.ara ola yavuz degüldür ve alaca at kim
8-a
bafl› küçük ola ve k.uyruġ› uzun ola ve a-va-z› daĥ› tiz ola ve k.›çlar› sin,il ola
ol daĥ› lat,˛if yügrük at ola ve eflkin ola belki yorġa ola ve demir boz at kim boylu
ola ve k. aras› ak. ›ndan çok. ola ol daĥ› eflkin ve yorġ a olur ve eger boynu düz
olursa ol k.at›
8-b
yügrük olur ve yolda śak. ola ve gice fira- setlü ola ve hem göre ĥor olan at vak.t
olur ki ġ a- yet eflkin olur ve yola döyer ve hem yügrük olur boz at kim yal› ve
k.uyruk. ve kirpigi k.ara ola ġa-yet ėyü olur iflde bükülmez ve yolda döyer ve eger
dėdigümüzleyin olmazsa
9-a
nesne degil almaġa yaramazdur ve ĥaśśa ki at›n, bir at›n, t, ›rnaġ› ki ak. ola
anun, gibi at k.arada iken görmez olur ve çil at kim yal›s› ve k.uyruġ› ve t, ›rnaġ›
k.ara ola ol daĥ› yėgrek ve yügrük olur ve eger kim ĥaya-s›nda ben, ben, ak. olursa ol daĥ› ġa-yet hünerlü olur
9-b
ve ne baha-ya dirlerse ki deger ve s˛is at ėyü olur ve k.›ymetlü olur ve ś ›çan
tüylü at kim ve gerçi göze ĥor olur amma- binmege ve yük urmaġ a ġ a-yet ėyü
134
fiAH‹N
Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesinde Bulunan Bir Baytar-Name
olur ve k.›ymetlü olur
der beya-n esbha- -y› k.
abi˛ĥ k. ara at kim gözleri k. ›z›l ola ol yavuz
depegen ve ›ś ›rġ an
olur ve k.ara at kim
10-a
ve t, or› at kim k. ›zġ
un gözlü ola ol gė ce
görür olur ve flol at
kim ś uya ś ol ayaġ ›n
öndin baś ar ol yaramaz olur zi˛ra- ki ś olak.
dur ve ś olak. at flom
olur daĥ › flol at kim
Yazman›n ‹lk Sayfas›
k›srak. göre kiflnemeye
ol dilsüz olur ve flol at
kim t, abl ünin eflide daĥ› ürkmeye
10-b
ol at śaġ›r olur ve flol at kim k.ara nesne göre daĥ› ürkmeye ol gėce daĥ› görmez
olur ve flol at kim yaġ›rn› üzerinde veya- ĥa-yesi alt›nda veya-ĥud dizi alt›nda veyakirpigi üzerinde ki k.›l bitmifl ola ol daĥ› flom olur ve tüyi k.›śac›k. at daĥ› bin,de
biri ėyü olmaz ve śol gözi çuk.ur olan
11-a
at flom ola dimifller ve gözleri t,onuk. olan at gündüz göremez ve eger bir gözi
eyle olsa ol bir gözi hiçdür Ø‘arab an,a aØ‘mafl dir ve flafl› at yaØ‘ni egri gözlü at
ve gerçi göze ĥor olur veli˛ müba-rekdür dėrler ki düldül daĥ› eyleyidi ve iki gözi
11-b
çuk.ur olan at daĥ› ėyüdür dėmifller ve śol ayaġ› ak. olan at erçeldür dėmifller
biri ak. ve biri al olan ata aØ‘ ś am dėmifller flom olur ve flol at kim yürürken
bafl›n› yuk. aru getürmez veya- balç›ġ a süksünin b›raġ ur ol Ø‘ aybludur ve ön,i
k.›ç›ndan veya- k.›ç› ön,inden uzun olan
12-a
at sürcek olur ve yürürken k.uyruġ›n k.k.alduran at ki Ø‘ arab an,a aØ‘ zal dir
ve daĥ› ekflef dėr ėyü olmaz k.›ç ayaġ› ön, ayaġ›ndan uzun olan atesbak. dėrler
da- yima- aġsak. olur ve binmekden k. açan at ve belin,leyen at ve yürürken
terslemek ve k.at›nda t, uran at
12-b
ve burn› sivri at ve ölpen t, aflra çok. ç›k. aran at ve bi’l-cümle ėyü olmaz ve
daĥ › bilgil ki at›n, yigirmi yė di ĥ astal›ġ › vardur adlar› bunlardur: atelfla-,
keØ‘ a-b, vaĥs, cüź ź a- m, flems, Ø‘ arz,
aflek. a- k. , ĥamr, na- sūr, barś , macūd, temle,
‘
nefĥa, melĥ, k.aØ a, seret, an, k.atve, mak.ata-k., fuØ‘ a-s
135
kebikeç / 24 • 2007
13-a
Ĥunak., debū, maØ‘ l, Ø‘ aś a-ś , saØ‘ a-l, remże, ber ve bu cümle ĥastal›k.lar ki
vardur ata sebep budur kim k. ›zm›flla ś u vėrmekden veya- k. ›zm›flla bir yėrde
t, urġururlar veya-ĥud derlemiflle çulsuz k.orlar veya-ĥud yoldan gelmiflken tėzcek
eyerin al›rlar veya-ĥud ĥa-m ata
13-b
k.at› binerler veya- çaparlar veya- at› tütüne baġ larlar veya-ĥud ĥaza-n vak.t›nda yaġmura k.orlar veya- çulsuz güne k.arflu baġlarlar veya-ĥud yaz gününde
günefle baġlarlar ve gėce śovuġa k.orlar ve at›n, ĥastal›ġ›na sebep bunlard›r ve
at› tėz semirtmek isteyen gerekdir kim at› bir yėrde baġlayalar
14-a
ve çulun ark.as›ndan gidermeye yaġmurdan ve güneflden śak.layalar yėrini
ne in,en ›ss› ve ne in,en śovuk. ola ve t,ar daĥ› olmaya ve ard›ndan kimesne geçüp
incitmeye ve yemin ›śladup vėreler ve bėfl dürlü nesne yėdüre yonca ve tuzsuz
śaman ve ar›nm›fl arpa ve buġday
14-b
ve her gün yüz otuz dirhem arpa gömeci yėdüre ve śuy› daĥ› baġladuġ› yėrde
vėreler ve yaz gününde iki kez k.aflaġ› uralar ve palas›yla k.ulaġ›n ve k.uyruġ›n
sile ve budlar› aras›n palas›la sileler ve yaz gününde bir kez k.aflaġ› uralar ve
ayak.lar›n
15-a
her gün ›l›cak. śuy›la yuyalar ve yemin daĥ› temiz ėdüp vėreler ve bu resme
ata ki bir ay t›ma-r olunsa ol at binmege yaramaz olur meger kim boġġazlaya
veya- śatalar ve daĥ› at›n, yafl›n› bilmek isteyen bilgil kim k.olonun, evvel iki difli
aflaġadan biter
15-b
ve iki difli aflaġadan biter ve iki difli yuk.arudan biter ve bu dört difle ibtida--i
inbat dėrler ve anlarun, yan›ndan iki difl daĥ› biter anlara daĥ› va-st, a-d dėrler
ve anlarun, yan›ndan iki difl daĥ› biter anlara rüba-îya-t dėrler ve bi’l-cümle atun,
otuz iki difli olur
16-a
ve ol ikisi evvelinde otuz› azus›nda olur üç yaflar ol›cak. k.olon diflinün, k.apaġ›n
açar dördine degin flöyle k. alur ve bir k. olon diflin b›raġ ur ve k. alan diflin, dibi
yoġ unlar ve alt›s›nda bir yan› gedilür amma- dibi daĥ› berk olur ve yedisinde
bir daĥ› gedilür k.araca
16-b
olur ve sekizinde diflleri uc› degirmi olur ve t, ok.uz› k.at› çuk.ur olur flöyle kim
arpa ś ›ġ ar olur ve on yafl›nda tama- m düpdüz olur ve on›ndan geçicek at›n,
yafl›n› kimse bilmez amma- Ø‘ a-k.iller k.at›nda at›n, yafl›n› arpa dir ve ol at kim
arpas›n ufadur ol iflden
17-a
k.almaz ve baØ‘ ż› at deve difllü olur anun, gibi at›n, yafl› hiç maØ‘ lūm olmaz
136
fiAH‹N
Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesinde Bulunan Bir Baytar-Name
vak.t olur›m›fl ki anun, gibinün, diflini t, aġlarlar›m›fl ki yigit gibi görünsün dėyü
vela-kin k.ar› at gözlerinden maØ‘ lūmdur zi˛ra- ki gözleri dir zi˛ra- çuk.ur olur gözleri f˛i beya- n
17-b
el marazż˙-i sebha- sak. aġ u bilgil kim at›n, bafl›nda bir renc olur an,a sak. aġ u
dirler ve bu marażiki dürlü olur biri san,raġudur ve sak.aġunun, Ø‘ala-meti budur
ki burn› delüklerinden irin, gibi nesne ak. ar ve bafl›n› aflaġ a t, utar ve burn›n
diva-ra sürer ve burnun›n, k.anatlar› gerilür
18-a
ve t, urduġ› yėrde ĥ›r ĥ›r ider Ø‘ ila-c› budur ki evvel burnun›n, iki yan›ndan
k.an alalar ve andan ka-fūr ve zaØ‘ fera-n döge daĥ› aĥfla-m nema-z› vak.t›nda bir
maśray›la burnuna üfüreler ve üzerine beneffle yaġ›n t, amzuralar ve eger gitmezse bir dirhem dögülmifl anduz ve bir dirhem zaØ‘ fera-n
18-b
k. ar››fld›rup buruna üfüreler ve buçuk. dirhem ka- fūr ezeler ve burnuna
t, amzuralar ve eger gitmezse çörek ot› ve zencebi˛l ve oġ lan afl› ve k.ara k.aś n›
bu źikr ol›nan ecza-n›n, her birinden bir dirhem ve bunlar› sücüyile k.aynadalar
ve her bir dirhem bafl›na ikifler dirhem
19-a
Süci ola ve süzeler amma- flol k. adar k. aynadalar ki üç baĥfl› gide bir baĥfl›
k. ala ve bir dirhem ak. neft k. atalar ve üç baĥfl ideler ve üç gün her bir baĥfl›
›l›cak. burnuna dökeler daĥ › bir zema- n bafl›n yuk.aruya t, utalar ve bunun,la
daĥ› olmazsa yarpuz yapraġ›n ve ra-ziya-ne
19-b
ve śaman toz› ve güyegi ot› ve bunlar› ĥami˛rile k.aynadalar daĥ› ›s›cak.la tuz
ve asi˛ne k. oyalar daĥ› bafl›na aś ak. oyalar ta- ki ol Ø‘ illet gide ve bunun,la daĥ›
olmazsa Ø‘avratlarun, ĥayż k.an›n bėzile burnuna t, amzuralar daĥ› at›n, üzerine
bineler ve k.at› k.at› aflduralar ta- kim k.›za ve bunun,›la daĥ› gitmezse
20-a
k.az›yup k.am›flla burnuna üfüreler ve ard›nca biraz ka-fūr üfüre ve ard›nca
gül śuy› t, amzuralar ve eger k.at› śovuk. günde olursa daĥ› beneffle yaġ›n t, amzura ve eger yaz güni olursa leydeb kim an,a k.›mla dirler ve ol otun, aflaġa yaprak.
s›z yėrin gidere daĥ› yuk. arus›n at›n, bafl›na aś ak. oya bir ĥayli zama- n t, ura takim anun,
20-b
dima-ġ›na ç›k.a daĥ› söküle amma- bu mücerrebdür ĥay›ż yerin tütüzdüre ve
ard›nca anduz üfüreler ve ard›nca flirlaġ an yaġ ›n t, amzura faØ‘ a- s yaØ‘ ni
san,raġu olmak.dur ve bu Ø‘illet derlemiflle śu vėrmekden olur Ø‘ala-meti budur
ki t›sk›rur ve burnundan śar› śular ak.ar vak.t olur ki burnun ayaġ›na sürer ve
Ø‘ ila-c›
21-a
budur ki ś ar›msaġ › ve ak. ś oġ an› maØ‘ an dögeler ve ĥamr›la biflüreler ve
137
kebikeç / 24 • 2007
Yazman›n ‹lk Sayfas›
içine susam yaġ ›n veyazeytūn yaġ›n k.oyalar flol
k. adar k. aynadalar kim
ĥamr gide yaġ k.ala ve iki
dirhem neft k. atalar ve
birk. aç kere burnuna
dökeler ta- kim defØ‘ ola
ve illa- sak. aġ uda dė
digümüz Ø‘ ila- clar› daĥ›
ėdeler
21-b
ve bunun,la daĥ› gitmezse bezir yaġ ›n
śuy›la k.aynadalar ve tuz
ve ›s›y›la bafl›na aśalar ve bu in,en mücerrebdür ta- śaġal›nca her gün her gün
ś ›ġ ›r yaġ ›n ĥatme yaġ ›n k. ar›fldurup dürteler boynuna ve bu zaĥmet bir niçe
at›n, boġaz›nun, iç yan›nda olur ve Ø‘ala-meti budur ki at yėrinden depremez ve
nefesin burnundan
22-a
vėremez aġz›ndan śolur ve gözleri ś ararup ve içdügi ś u saØ‘ a-tinde burnundan gelür ve îla-c› budur kim keçi boynuz›n ĥavanda k.ar›flduralar ve günde alt›
lok.ma at›n, boġaz›na k.oyalar ve yafl yoncadan ġayri nesne vėrmeyeler ve eger yafl
yonca bulunmazsa k.urus›n ›śladup vėreler
22-b
at›n, k. urtulmaġ ›na sebeb oldur ki at öksürmege bafllaya at›n, burn› içinde
beva-s›r olur Ø‘ala-meti oldur ki irin,lüce ve śaruca śu ak.ar Ø‘ila-c› oldur ki k.alem-i
zenga-r ve k.ara zerniĥ ve pelid güli ve her birinden birer dirhem śuy›la yoġura
merhem gibi ola ve eger gün ėrer yėrde ise barmaġ›la dürteler ve illa- bir aġaca
yanmaya
23-a
śaralar daĥ› üç gün dürteler ve andan śon,ra zift ve çam śak.›z› ve neft üçüni
k.aynadalar ta- kim merhem gibi ola ve günde iki kez eski penmbeyile dürteler
ta- kim ĥofl ola ve olmazsa bėfl dirhem bal ve befl dirhem jenga-r ve üç dirhem
atrun ve bir dirhem mürde ve üç dirhem daĥ› seligün
23-b
bunlar› merhem gibi birbirine k.ar›fldurup ve günde iki kez dürteler ta- kim
ĥofl olunca amma- görünür yėrde ise kesmek yėgdir ve kesdikden śon,ra śar›msaġ›
iç yaġ›la dögeler ve t, uz k.atalar merhem gibi ola ve ol kesilen yėre uralar daĥ›
bir zama-n t, utalar beva-s›r›n köküni keser ve göyündürür ve andan seligūn
24-a
yigirmi dirhem ve mürdeseng on dirhem ve zeyt otuz dirhem ve sirke otuz
dirhem vaflak. otuz dirhem bunlar› ĥavanda merhem gibi dögeler daĥ› evvel
vaflak.› k.atalar ve andan ba-k.˛i otlar› k.atalar ve günde iki kere penmbeyile uralar
ta- ĥofl olunca ve eger at›n, burnu üstüne
138
fiAH‹N
Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesinde Bulunan Bir Baytar-Name
24-b
Ve en,egi alt›nda sigil olsa Ø‘ila-c› budur ba-d›nca-n merki˛b dögeler ve ol sigili
anun,la çok. ovalar k. urudur giderür ve eskiden olursa kendü k. uyruġ › k.›l›n
baġ layalar üzerine veya-ĥud iki çekirdek semm-i k.a-r uralar ol daĥ› a-sanl›ġ›la
giderür eger at›n, ayaġ› b›ç›lġan olsa
25-a
îla-c› oldur ki evvel terleye depeler bir zama-n ve andan śa-bun›la yuyalar ve
k.oz› yak.alar daĥ› ĥavanda dögeler ve biflmifl flab ve k.alem-i jenga-r ve t, uz bunlar› od görmemifl bal›la yoġuralar daĥ› dürteler ve k.at› rak.n› uralar veya-ĥud
yėrini iki kere m˚m›la zift erideler ve biraz neft k.atalar ve uralar veya-ĥud yėrini bir k.aç
25-b
uralar gide amma- her gün ›l›cak. ś uy›la yuyalar daĥ› iç yaġ ›la t, uz ėyüdür
at›n, ayaġ ›nda uyuz gibi olur ve yay›lur ta- dizine degin tüyin giderür ve îla- c›
oldur ki śabun›la yuyalar ta- flifa- ola ve andan śon,ra bėzile silüp k.aplubaġa
k.an›n dürtmekdür veya-ĥud ak. śoġan› ve incir ve evelek
26-a
bu üçin k. oyulunca ĥavanda dögeler ta- ki merhem gibi olunca ve dürteler
tuvfle yaØ‘ni yumr› ve yar›k. nesne kim at›n, gözi k.at›nda yüzünde olur ve nesne
t, ok. unsa k. anar Ø‘ ila- c› oldur ki eger deprenürse ebriflimle veya- kendü k. ›l›yla
dibinden berk baġlayalar daĥ› düfle gide ve yėrine yaġ
26-b
dürteler ve eger deprenmezse Ø‘ila-c› oldur ki śaru zerniĥ ve kirec ve nifla-dur
bir dirhem ve semm-i k.ar buçuk. dirhem bunlar› dögeler ve bal›la k.ar›flduralar
ve üstüne uralar eger ki gözüne yak.›n olursa göze girmek iĥtiya-t, iderlerse bir
gün t, ura daĥ› ėrtesi gidereler ve yėrine
27-a
murda-rilik ve ekfli ĥami˛r ve yumurda śarus› k.ar›flduralar ve günde iki kez
uralar düfle gide ve andan k.oyun tüyin kül ėdüp yigirmi dirhem mürde ve bėfl
dirhem günlük ve bir dirhem zift bunlar› erimifl m_m›la k.ar›flduralar ve günde
iki kere eski penmbeyile uralar amma- yumay›nca urmayalar ve bu maraż›n,
27-b
ek_eri göze yak.›n yėrde olur k.ovba- yaØ‘ ni demregü ki at›n, gözünde olur ve
eger göze girse t›ma-r›la gitmez meger kim gözi oyalar ve a-demde daĥ› eyledür
ve bu renc dilkü ve buzaġuda çok. olur Ø‘ila-c› oldur ki t,uz›la ve śabun›la muĥkem
yuyalar kim rengi döne ve andan śaru zerniĥ ve k.ara zerniĥ ve nifla-du28-a
r›la peli˛d güli ve kireç bunlar› śabun śuy›la yoġuralar ve ol yėre k.›na yak.ar
gibi yak.alar ve üstüne yaprak. k.oyalar ve baġlayalar amma- gözi gey śak.›nalar
bir gün bir gice t,ura baØ‘de gül yaġ›n veya- k.uyruk. yaġ›n dürteler baØ‘de k.urflun
erideler ve ś›rçasuz çanaġa dökeler ve bir kelim pa-resiyle ovalar ta- un
139
kebikeç / 24 • 2007
28-b
gibi ola ve yigirmi dirhem bundan ve on dirhem ra-suĥ t, afl› ve bėfl dirhem
mürdesenk ve on direm isfida-c ve befl dirhem daĥ› seli˛gūn ve bu cümleyi k.›rk.
dirhem zeyt-i t, ayyib ile ĥavanda dögeler ta- kim ġali˛z̆ ola ve śarp sirke k.atalar
az az k.ar›flduralar ve dögeler ta- kim dirhem gibi ola ve iki kere dürteler daĥ›
29-a
›ś›cak. śuy›la yuyalar ĥatta- flifa- bula na-sūr ki at›n, en,i olur ol cera-ĥat olan
yėri demirle t,aġlayalar ve kerdelük var›sa içine śok.alar flöyle ki śaġ yėre iriflince
ve atdan ol m›ĥ yėtifldügi yire murda- rilik uralar ve andan śabun›la ś›ġ›run,
bögrek yaġ›n ĥavanda dögeler ve ç›n, bal ve çam śak.›z› k.atalar
29-b
ve günde iki kez eski penmbeyile uralar flifa- bula be iź ni’l-la- hi teØ‘ a- la- ve
at›n, gözinde gey olmak. Ø‘ala-meti oldur ki tėz tėz t, urur ard›na bak.ar ve bunun,
sebebi oldur ki derlemiflle śu vėrmekden olur veya- śovuġa t, urġurmadan olur
Ø‘ila-c› oldur ki buçuk. dirhem k.arlanġ›ç bok.›n iki gözine uralar ve eger geçerek
döyerlerse at› baśalar ve gözün, bika-r› içindeki
30-a
derücigi igneyile delüp iplik geçüreler ve fleha-det parmaġ›n alt›na śok.a ve
tiz ust_reyle an,›lcak. üstündeki derinün, üst zar›n alalar amma- śak.›nalar alt›na
geçmeye ve üst zar›n al›cak içinde bak. la gibi aġ ca sün,ük. gibi nesnecük olur
an› alalar amma- alt›ndaġ› dericügi śak.›nalar ve yerine t, uz k.oyalar ve ol ipligi ç›k.aralar ve yemini az
30-b
vireler ve śuyun› gėç vėreler daĥ› bafl›n› çul›la bürüyeler ve cemiØ‘ aØ‘ża-s›n
śovuk.dan śak.›nalar ve ba_ż›lar burnunun, iç yan›ndan alurlar ol daĥ› ġa-yetile
ėyüdür zi˛ra- ki da-yima- gözden al›cak. göze żarar olur ve görmekligi żaØ‘ ˛if olur
ma-da-mki at›n, k.ulaġ› ve nefesi gey ›ss› ola müfiddür ve at›n, gözine aġac
31-a
t, ok.unsa ve gözi yaflarsa Ø‘ila-c› oldur ki bezir yaġ›yla śoġan› k.aynadalar ve
ĥavanda yumflak. dögeler daĥ› ś a- fi˛ t, uz›la ›s›cak. la gözine uralar ve eger gözi
k.an olsa k.apaġ›n k.alduralar ve śovuk. śu püsküreler ve ĥuśūśa- ki den,iz śuy›n
püfküreler ve eger gözine nesne t, ok.unsa
31-b
ve aġ arsa veya- ĥud k. an ç›k. sa eger yufk. a olursa a- dem k. afas›n sürme gibi
döge ve mi˛lile gözine çekeler ĥofl ola ve eger k. al›n, olursa bir dirhem k. aranfil
ve bir dirhem ĥardal yumflak. döge ve befl dirhem arpa un›n ĥami˛r eyleye ve bu
otlar› içine k.oyalar daĥ› flöyle biflüreler kim ol
32-a
ĥ ami˛ r kömür ola ve andan ç›k. aralar ve bu otlar› dögeler ve at›n, gözine
k.am›flla üfüreler ĥatta- flifa- bula ve eger olmazsa t, oġan bok.›nun, ak.›n kim yafl›l
olmaya ve üç dirhem bak. ›r ögündisini ve bunlar› oda k. oyup yak. as›n daĥ› bir
dirhem zaØ‘ fera-n ve befl dirhem fleker k.atalar ve bunlar› cemØ‘ ėdüp
140
fiAH‹N
Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesinde Bulunan Bir Baytar-Name
32-b
alalar ve her gün śaba-ĥ ol at›n, gözine śovuk. śu uralar amma- zinha-r alt›na
bu otlar› her gün śaba-ĥ ve aĥfla-m k.am›flla üfüreler veya-ĥud yak.› eyleye ol daĥ›
üfürmekden yėgrekdür ve yüzünde k.abarc›k. ç›k.sa gerekdür ki merhem-i rūmi˛
dirler an› uralar veya-ĥud zire kirma-ni˛ dirler ve Ø‘ aśfūr bu ikisini
33-a
bera-ber dögüp birbirine k.atalar ve at›n, gözine uralar ki ĥofl ola ve eger at›n,
bafl›na çomak. veya- ĥud t, afl veya- bir ġ asi˛r nesne t, ok. unsa ve burnundan k. an
gelse Ø‘ ila-c› oldur ki anduz ve żamġ -› Ø‘ arabi˛ ve egir ve iki k. ar›ndafl k. an› bu
mecmuØ‘›n bera-ber dögeler ve kendü k.an›yla ezeler daĥ› at›n, burnuna dökeler
ve eger k.an
33-b
gelmeyüp bafl› flifldiyse veya- ĥud gözine k. an inse bun,a daĥ› yuk. aruda dėdigümüz Ø‘ ila-c› ėdeler ve burnuna ba-da-m yaġ›n ve beneffle yaġ›n t, amzuralar
ve eger kim ol yaġ a bir dirhem zaØ‘ fera-n ve maś t, aki˛ olursa daĥ› ėyü olur ve
eger k.an k.ara aksa k.oyalar ta- k.›z›l ol›nca ak.a ve andan t, utalar
34-a
ve t, avz ayaġ› na-ĥun bir îlletdür ki gözün, bika-r›ndan gelüp ve ak.ça yaġcuġaz
gibi olur ve eger kim t›ma- r olmazsa gözü örtünür kör eyler Ø‘ ila- c› oldur kim
ĥorus› boġazlayup daĥ› k.an›n ›s›cak.la gözüne t, amzuralar ve eger gitmezse at›
baśalar ve a-dem śaç›n ol agcuġazun, içine geçüreler daĥ›
34-b
k. ald›rup k. oparalar ve gözün, bika- r› içind uzl›ġ ›la keseler ve andan śon,ra
anzarut ve śabr-› suk.ūt, ›r› ve günlük bunlar›n, her birinden bir dirhem den,lü
keçi ödüyile ezeler ve ol kesilen yėre uralar flifa- bula ve eger at›n, bafl› flifle oldur
ki otlarken canavar śok.ar veya-ĥud ata Ø‘ illetlü veya- aġulu nesne vėrdiler
35-a
me_ela- k.araca ot gibi veya-ĥud yol k.urd› gibi veya- dükeli aġ ulu yaprak.lar
gibi Ø‘ ala-meti oldur ki na-ga-h bila- sebeb at kendüyi yėre ura bafl› sendirer ve
ditrer ve gözleri yafl›la t,olar ve nefesini tėz virür ve dik dik ś›çrar ve burnunun,
k.anatlar› gerilür Ø‘ ila-c› oldur ki alt› dirhem ś›ġ›r yaġ› ve yüz dirhem
35-b
süci ve yigirmi dirhem zeyt-i t, ayyib ve üç dirhem tirya-k-› erbaØ‘ ay› ezeler
ve burnuna dökeler ve eger sa- kin olmazsa becid at›n, yaġ ›n ve südin içüreler
flifa- ola ve canavar ›ś›rduġ›nun, Ø‘ala-meti oldur ki at›n, bafl› flifler daĥ› aġz›ndan
ve burnundan śar› śular ak.ar ve bafl›n› yuk.aru getüremez
36-a
ve eger ot otlamak. dan olursa at›n, alt t, udaġ ›n bir k. aç yėrde tiz ustūrayla
yaralar ve befl dirhem ve befl dirhem tirya- k-› erbaØ‘ ay› otuz dirhem ĥamr›la
ĥavanda ezeler ve bafl›na dürteler bir iki kere daĥ› flifa- ola be iźni’l-a-hi teØ‘a-lave eger olmazsa ayva dene ve pa-pa-diye ve ya-rpūz ve ĥat, mi ve egir ve üzerlik
ve śar›msak.
141
kebikeç / 24 • 2007
36-b
ś ap› ve k.at›r yapraġ› ve eski ś aman toz› ve bu cümle ecza-y› biraz sücüyle
k.aynadalar ve ol at›n, burnuna dürteler daĥ› bafl›n› bürüyeler ta- kim buġ› at›n,
dima-ġ›na yay›la veya-ĥud sar›msaġ› dögeler ve ac› sayaġ›la ve defne yaġ›la ve
bezir yaġ ›la ve ś ›ġ ›r tezekin ve tavuk. bok. ›n ve bu cümleyi k. ar›flduralar daĥ›
ĥ›nna yak.ar gibi at›n, bafl›na yak.alar bir gün
37-a
ve bir gė ce t, ura ve andan ra- ziya- ne toĥ m›n ve den, iz t, uzun k. oyalar ve
k.aynadalar baØ‘ de anun,›la yuyalar ĥatta- flifa- ola ve eger at›n, en,i k.opsa Ø‘ alameti oldur ki yemin yiyemez ve t, amaġ› flifler yumurdalanur ve Ø‘ila-c› oldur ki
at›n, aġz›na aġac b›raġalar ve bafl›n yuk.aru k.alduralar daĥ› bir çuvalduz›la veyabir sivri aġac›la ol yumrulanan
37-b
yėri bir iki kere dürteler ta- kim k.an› ç›k.a ve andan t, uz dürteler ve k.at› k.at›
ś›k.alar flöyle kim k.andan ar›na ve eger kim at›n, boġaz›na sülük ya flifle Ø‘ ala-meti budur ki dilin ç›k.arur nifla-n budur kim bulanur ve dilin ç›k.arur ve bafl›n
aflaġa t, utar Ø‘ila-c› oldur ki at›n, aġz›n açalar ve yak.›n ise çekeler alalar ›rak.da
ise bir aġaca penmbe
38-a
śaralar ve t, uz śuy›la ›śladalar ve śok.alar k.opar düfler çenga-lile ç›k.aralar
ve eger boġaza yak.›nise bezir yaġ›la śaġ t, uz k.atalar ve ›l›cak. boġaz›na dökeler düfle faś l at›n, dili fliflse ol Ø‘ illetdür kim bafldan iner ve nifla-n› budur kim
evvel iki ön,ünden k.an alalar veya-ĥud aġz›n açalar ve dilini ç›k.aralar ve birk.aç
38-b
yėrde alt›nda neflterle açalar k.an ak.a ve ak. ĥardal› dögeler ve ba-da-m yaġ›na k.atalar ve ›l›cak. bir k.aç kez ś›ġayalar defØ‘ ola fa´sś l at›n, difli aġr›sa sebeb
oldur ki yėmi içinde t,afl olur ive yėdüginden difline t,ok.unur ve baØ‘ż› at yeminde
olan t, afl› ay›rtlar ve nifla-n› budur kim yėmin ka-hel yėr ve k.ulak.lar›n b›raġ ›r
bafl›n
39-a
aflaġa t, utar îla-c oldur ki mevi˛zec ve Ø‘a-k.›rk.arha- ve zencebi˛l ve büber dögeler daĥ› bal flerbetiyle k.aynadalar ve at›n, aġz›n açalar ve bir aġaca bėėz t, olayalar ve ol ota ›śladalar ve cemiØ‘ difllere muĥkem süreler ta- defØ‘ ola be iźni’l-laa-mis ve at›n, boynunda t, uġuca olsa sebeb budur ki derlehi teØ‘ a-la- el ba- bü’l-ĥa
miflle śovuġa
39-b
k.orlar ve nifla-n› budur ki boynu t, oġr›lur k.alur aġaç gibi bafl›n› egemez ve
dutmaz Ø‘ ila-c› oldur ki boynunun, iki t, amarlar›ndan k.an alalar aç›lmazsa oġlan afl›n bezir yaġ ›la k. aynadalar ve içine neft k. atalar daĥ› od üstünde girü
›l›cak. ideler ve boynuna dutalar bir iki kez eger kim geçmezse at› baś alar ve
k.aż ayaġ› t, aġ uralar ve k.arflu
142
fiAH‹N
Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesinde Bulunan Bir Baytar-Name
40-a
ac› yaġ ile bezir yaġ › dürteler faś l ve eger at›n, boġ az›na ĥ›na-k. inse ol bir
maddedir kim at›n, boġaz›na iner dagme at k.urtulmaz meger kim hünerlü ola
ve k.uvvetlü ola kim döye ve nifla-n› budur kim boġaz› flifler ve ĥorlar ve çabalar
Ø‘ ila-c› oldur kim tėz iki k.olundan k.an alalar daĥ› mercimegi flöyle k.aynadalar
ki śuy›n
40-b
alalar ve içine ĥ›yarflembe pul›n ezeler ve ba-da-m yaġ›n k.atalar ve andan bir
k.aç yumurda śarus›n k.oyalar ve çalk.ayalar avadan ve bezir yaġ›n ›l›cak. ėdeler
daĥ› ś›ġ›r boynuz›na k.oyalar ve at›n, bafl›n yuk.aru k.alduralar daĥ› dögeler bir
k.aç kez üç günden geçürse k.urtulur ve la-deni zeytūn yaġ›la erideler
41-a
ve boynuna ›l›cak. dutalar ve ›s›cak. yėrde śak.layalar ve arpas›n› dögeler ve
k.ab›n› ç›k.aralar daĥ› śuyla ›śladalar ve az az çekivėreler ta- kim ol îllet yan›nca
ve yonca daĥ› ėyüdür ve śuyun› daĥ› bun,a k.atalar ve zeytūn yaġ›n k.atalar ve
›s›cak. burnundan k.oyalar bir k.aç kere ta- kim na-fiØ‘ ola fa´sś l at›n, içi
41-b
geçse sebeb budur kim śovuk. geçer veya-ĥud yėmini yėdüginleyin śu vėrmekden olur ve Ø‘ila-c› oldur ki k.uyruġ› dibinden berk baġlayalar ve yėmini ol gün
ve ol gėce vėrmeyeler ve eger t, urmasa bun› ėdeler mersin toĥm› ve palam›t
dögeler ve ś›ġ›run, iç yaġ›la yoġuralar ve bu merhemi yumrucuk. ėdeler ve at›n,
42-a
boġaz›na b›raġalar ta- ki nafØ‘i ola ve eger kim gitmezse śovuk. śuya depeler
fa´sś l at›n, sidigi t, utulsa nifla- n› budur ki k. ›z›l boya ve śoġan k. ab› mey ile
k. aynadalar ve süzeler ve içine zaØ‘ fera- n ezeler üç dirhem ve befl dirhem śaġ
t, uz k.atalar ve bir dirhem bura- k.atalar ve andan burnundan dökeler vak.t olur
kim at aġnarken
42-b
k.av›ġ› döner ve k.aflan›maz olur eyle olsa an› uz kifliler el śok.alar ve
śofras›ndan devirürler fi’l-ĥa-l k.aflanur veya-ĥud k.arflus›nda k.aflanalar faś l at
k.an k.aflansa sebeb oldur ki ag›r yük ururlar veya- k.at› binerler bėli gen,fler Ø‘ila-c› oldur ki sūsen dibi ve demir tikeni ve k. ara çal› toĥm› bunlar› k. aynadalar
meyile ve iki dirhem ĥa-ś tiryak
43-a
ezeler ve at›n, bafl›n k.alduralar ve burnundan dökeler ve hem bėline k.›lçam
uralar ol terki˛b budurur it üzümi Ø‘arabca mevizec dėrler ve zencebil ve fülfül
ve da-r-› fülfül ve cevz-i bek.a- ve Ø‘ak.ark.arha- ve at ĥardal› ve bunun, her birinden
bėfler dirhem ve bunlar› dögeler ve iki yüz dirhem zift erideler ve yigirmi
dirhem bezir yaġ›
43b
k.atalar ve bu otlar› bir yėre k.ar›flduralar ve bir pa-re yaśś› kebçeye dürteler ve bėline uralar ta- ki defØ‘ ola be iźni’l-la-hi teØ‘a-la faśl k.at› yėrden ś›çrayup
143
kebikeç / 24 • 2007
ve at bėlin aġr›tsa girü bun› ėdeler ve eger geçmezse bir iki üç yėrde biline da-ġ
uralar defØ‘ ola ve daĥ › at śoluġan olsa sebeb oldur ki segirtmekden içine
t, alaġ›
44-a
ve öykeni yėl t, olar Ø‘ila-c› oldur ki kepegi incirile k.aynadalar ve śuy›n alalar
daĥ› on dirhem fla-m śak.›z› ve otuz dirhem ś›ġ›r›n, iç yaġ›la erideler ve on dirhem
bezr yaġ› daĥ› k.atalar ve at›n, burnundan dökeler k.arflu yonca ve ot otladalar
ve yėmini ar›dup vėreler ve śuyun› ›l›cak. ėdüp vėreler śovuk.
44-b
vėrmeyeler fa´sś l daĥ› at›n, boynuna k.›l›ç veya- ok. t, ok.unsa ve t, amar kesilse
daĥ› k.an ak.sa t, urmasa Ø‘ ila-c› oldur kim Ø‘ anzarut ve maśt, aki˛ ve fla-m śak.›z›
ve birer dirhem bunlarca alç› k. ar›flduralar ve ol t, amar› iki yan,adan çekeler
daĥ› ol cera-ĥat üzerine ekeler ve k.al›n, eski pamuġa yumurda śarus›n süreler ve
45-a
ve üzerine uralar daĥ› bir pa-re yaśś›rak. t, afl› üzerine k.oyalar ve bėzile berk
baġlayalar ve onbefl gün t, ura baØ‘de açalar k.at, ra-n dürteler el ba-bü’s-sa- dis ve
bu ba-b at›n, içinde olan zahmetleri beya-n ėder faśll ve eger at śanc›lansa sebeb
oldur ki derlemiflle ata śu vėrmekden veya-ĥud yol çeküp
45-b
śovuġa k.omak.dan olur ve nifla-n› budur ki at yatur yuvalanur ve k.aflan›maz
olur k. arn› flifler ve bögri t, olar ve ś olur ve burn›nun, k. anatlar› k. alk. ar ve k. at›
ś olur Ø‘ ila- c› oldur kim ĥa- ś tirya- k› meyle ezeler ve içine zeytūn yaġ ›n ›l›cak.
ėdeler ve burnuna bir emziklü bardaġ›la k.oyalar ve at› k.al›n, çul›la bineler
46-a
ve k.at› k.at› yürüdeler ta- kim derleye veya-ĥud k.arn›n› bir aġac›la iki kimesne
ś ›ġ aya ve eger kim at tersleyimezse ś ab_n dutalar zeyt˚n veya- bezir yaġ ›la
śofras›na śok.alar ve eger yine k.aflanmazsa śoġan dögeler daĥ› śuyun› alalar
ve a-dem bevlin k.oyalar ve śaġ t, uz k.atalar
46-b
ve at›n, burnundan dögeler fi’l-ĥa- l k. aflana ve ölpün ç›k. aralar daĥ› t, a- vūs
k.uyruġ›n śok.alar k.aflana ve eger k.aflanduġ›ndan śon,ra ditrerse eski śaman›
meyle k.aynadalar daĥ› at›n, k.arn› alt›nda k.oyalar ve at› bürüyeler ĥatta- derleye fa´sś l daĥ› at›n, öksürügi olsa sebeb oldur ki derlemiflle ata śovuk. virmekden
olur
47-a
veya-ĥud yėmile tavuk. bok. ›n yėr andan daĥ› olur Ø‘ ila-c› oldur ki alt› da-ne
tavuk. yumurdas›n ś arp sirke içine k. oyalar üç gün t, ura ve andan ç›k. aralar
göreler kim yumflak. olur at›n, bafl›n yuk.aruya getürüp günde ikisini boġaz›na
b›raġ alar ve eger ki gitmezse ś u girmemifl süciyle k. aynadalar ve iki dirhem
zaؑ fera-n k.atalar ve
47-b
burnundan dökeler ve bir daĥ› gen,ez budur ki at südin ›s›cak.la burnundan
144
fiAH‹N
Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesinde Bulunan Bir Baytar-Name
k.oyalar ve eger eskiden olursa fa´sśl lebla-b yaØ‘ni śarmafluġ› sücüyle k.aynadalar
ve süzeler ve śar›msaġ› ve śoġan› dögeler ve śuyun alalar el ba-bü’sŝˆ -Ø‘ a-bi Ø‘ at›n,
ayaġ›nda olan zaĥmetleri beya-n ėder fa´sś l at›n, iki ayaġ›na nefce inse
48-a
ol bir Ø‘ illetdür kim bafl›ndan iner ve nifla- n› budur kim at›n, k. ol› k. aś k. at›
flifler ve ayak.lar›n k.alduramaz olur Ø‘ ila-c› oldur kim iki ayaġ›ndan k.an alalar
ve andan bun› ėdeler ›ś›rġan dikeni ve kepek ve t, uz ve śar›msak. śap› bular›
meyle k.aynadalar ve ›l›cak. śuy›la yuyalar ve otlar›n ›s›cak.la
48b
üstüne ekeler śaralar bir gėce t,ura ve eger śaġlamazsa iç yaġ›la t,a-ĥin dürteler veya-ĥud oġla-n afl›n bezir yaġ›la k.aynadalar ta- kim k.oyu ola ve ayak.lar›na
›s›cak.la ĥ›nna gibi dürteler ki t, aġ›la gide amma- t, urġurmayalar yürüdeler ve
eger bir yėrde cemØ‘ olup t,olarsa niflterle defleler döküle gide ve üzerine yumurda śarus›yla
49-a
bezir yaġ›n k.ar›fldurup ve eski penmbeye dürteler ve ol yėre uralar ve berk
baġ layalar ve bir ĥofl künbed ideler befl alt› gün t, ura ›ś la- ĥ olur ve eger ber
k.ara-r t, ursa t, opuġ› üzerinden bir k.aç t, aġ ėdeler ta- kim iflleye döküle gide ammakim at› oruya śalalar fa´sś l at›n, ayaġ›na śu inse sebeb oldur kim derlemiflle śu
49-b
vėrürler ve baġ layu k. orlar nifla- n› budur kim iki ön, ayaġ ›nun, iki afl›k. lar›
flifler ve yürüyümez olur Ø‘ ila-c› oldur kim kepegi k.aynada ve śaġ t, uz k.atalar
ve eski bėzile ol mevżiØ‘ e uralar daĥ› berk baġ layalar bir k. aç gün t, ura veyaa-dem tezegin dürteler ›s›cak.la veya-ĥud śar›msak. śap›n k.aynadalar k.ara t, uz›la
daĥ› uralar veya-ĥud müteva-tir üzerine
50-a
ifleyeler ve eger kim geçmezse bir k.aç yerde t,aġ uralar ve ol kesecek kemüge
döner yürüyicek aç›lur ve t, ur›cak. aġsar an› daĥ› t, aġlaġu götüyile flöyle t, aġlayalar iki yan›ndan kim ta- kim kemüge ėrifle ve daĥ› yaġ dürteler ta- flun,a degin
kim tafl›ġup śu ak.›nca k.ara ĥarbak.› dögeler yaØ‘ ni k.araca ot dėrler ve yavra
śala-mas› (?) bir dirhem ve od görmemifl bal›la k.ar›flduralar
50-b
ve eski pamuġ›la fetil ėdeler daĥ› dürteler ve śok.alar ol śu kim kemik gibi
ola an› eridür döker amma- at› oruya śalalar gün,leye fa´sśl daĥ› at› arpa t, utarsa
nifla-n› budur kim sin,irleri t, utulur yürüyimez olur Ø‘ila-c› oldur kim iki ön, ayaġ›ndan k.an alalar veya-ĥud evvel śuya çekeler
51-a
ve eger kim geçmezse sayaġ › t, art›s›n dürteler veya- ĥud eski bezir yaġ ›n
›s›cak. dürteler ve yėmin az vėreler ve śuy›n daĥ› gėç vireler fa´sśl daĥ› at›n, omz›
fliflse sebeb oldur ki ya- Ø‘illet iner veya-ĥud at deper ve nifla-n› budur kim aġsar
barmaġ›la baś›cak. k.ocunur Ø‘ ila-c› oldur kim iki ön, ayaġ›ndan
145
kebikeç / 24 • 2007
51-b
k.an alalar ve eger kim geçmezse bėz tulum›n k.aynar kepek śuy›la ĥafllayalar ve ›s›cak. la kürki üze uralar bir gėce ve eger geçmezse k. ›lçam uralar bir
k.aç gün t, ura ve eger kim gitmezse demirle bir iki üç yėrde derin,ce t, aġlayalar
ta-kim iflleye döküle gide fa´sś l at›n, omz› yaġ›r olsa sebeb derlemiflle
52-a
eyerin almak.dan olur ve omz› kalkar Ø‘ ila-c› oldur ki evvel eski bėze ifleyeler ve üzerine śaġ t, uz ekeler ve üzerine uralar ve eyerin berk çekeler t, ura ve
eger t, aġ›lmazsa kepegi k.aynadalar t, uzla daĥ› uralar ve eger kim eyer baśup
yaġ›r olsa śovuk. śuy›la ol yaġ›run, çürügi
52-b
var›sa keseler erideler ve eski penmbe uralar veya- ĥ ud üsfünger uralar
eride pa-k ėde ve mersin yapraġ› ve panbal ot› ve kiremit un› ve baġa k.ab›nun,
küli ve çam k.ab› bunlar› dögeler ta- un gibi ola ve üzerine ekeler ve günde iki
kez müteva-tir yuyalar ›l›cak. śuy›la ve eger ezüp daĥ› cedri˛
53-a
olursa bunun, ekŝeri on,ulmaz zi˛ ra- oynak. yėr olur Ø‘ ila- c› oldur ki an› iki
yan›ndan delüp ve at k.›l›n geçürüp ve üzerine k.›lçam uralar irin,i ve śuy› aflaġadan iflleye amma- yürütmek gerek ve eger ġa-yet eskiden olursa birkaç yėrde
daġ urmak. gerek veya- ol ceraĥa-t
53-b
üzerini t, aġ lamak. gerek kim yen,i cera- ĥat ola ve andan bitürici otlar olur
ekeler ve k.arflu yuyalar ve eski penbe uralar ve iki ön, ayaġ›ndan k.an alalar ve
eger geçmezse peynir tulumun› k.aynar kepek śuy›yla ĥafllayalar ve yak.› ėdüp
›s›cak.la kürki üzerine uralar bir gėce t, ura ve eger geçmezse k.›lcama uralar
54-a
Uralar bir k. aç gün t, ura ve eger gitmezse demirle bir iki üç yėrde derin,ce
t, aġlayalar ta- kim iflleye döküle fa´sśl ve at›n, gögsi fliflse ve bu Ø‘illetdür kim at›n,
bafl›ndan iner ve îla- c› oldur kim evvel iki ön, ayaġ ›ndan k. an alalar ve andan
bun› ėdeler arpa un›n ve kepegi sirkeyile k. aynadalar ve ś aġ t, uz k. atalar ve
›s›cak.la
54-b
uralar ve berk baġlayalar ve eger kim gitmezse śar›msaġ ve ak. śoġan› maØ‘an
dögeler ĥavanda ve andan bezir yaġ›yla k.aynadalar ta- k.oyulunca ve t,uzlu sayaġ›n
daĥ› k.atalar ve ›ss›la dürteler t, aġ›la gide ve eger yumflak. olursa iki üç yėrde
demirle derin,ce t, aġlayalar iflleye vak.t olur kim t, olar içi irin, olur ve ni˛flterle
55-a
deleler döküle ve üzerine yumurda ś arus›n eski pembe ile uralar ve berk
baġ layalar fa´sś l ve at›n, ayak.lar›nda s›ra-ce olsa nifla-n budur kim baflcuġ azlar
olur ç›k.ar ve irin,lenür eger t›ma-r olmazsa yan›nda bir daĥ› ç›k.ar ve yay›lur ve
ayaġ› flifler vak.t olur kim k.›ç ayaġ›nda daĥ› ç›k.ar ve îla-c› oldur kim görüldükleyin flekerle t, aġlayalar
146
fiAH‹N
Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesinde Bulunan Bir Baytar-Name
55-b
veya-ĥud uflak. sirkeyle ėdeler ve içine buçuk. dirhem ś ›çan ot› k.atalar eski
penmbeyile üzerine uralar ve yaġ layalar ol cera- ĥ at oyulur düfler ve andan
ard›nc k.at, ran›n uralar bir k.aç kez k.opar gider faś l ve eger at›n, ĥuna-m› olsa
sebeb budur kim iki t, amar olur at›n,
56-a
k. ulaġ › ard›ndan gelür ve iki ön, ayaġ ›na iner ve iki daĥ› andan baĥfl olur
k.arn› alt›ndan ve iki k.›ç›nun, iç yan›ndan ayaġ›na iner ve ol t, amarlara Ø‘ ›ruk.u’n-nucūf dirler yoġun t,amarlar› ve dėmifller ki at bir gemiye ben,zer ol t,amarlar dümen ola ve hem an› at›n, k.anad›dur dėrler ve dėrler ki
56-b
at›n, yan›ndan bir Ø‘illetdür ki iner dökülür ve mevżiØ‘i gögsinde olur ve ç›k. ›n ç›k. ›n olur deflilür irin, ve ś u ak. ar ve çok. daĥ› yavuz gözden olur ve anun,
gibi renclü at›n, yan›na at k.omayalar zi˛ra- ki sira-yet ider yap›flur nitekim uyuz
a-deme ulaflduġ› gibi
57-a
Ø‘ ila- c› oldur kim evvel ç›k. an cera- ĥat› bunun,la yak. alar ve ol terki˛b budur
ś aru zerni˛ĥ ve k. alye ve kirec ve nifla-dur ve birer dirhem zi˛bak. iki dirhem ve
bir dirhem kirit ile ĥava- nda öldüreler yaØ‘ ni kim saĥk. ėdeler ve bunlar› birbirine k.atalar ve śovuk. śuy›la k.ar›flduralar
57-b
ve her k.anda kim bafl olursa dürteler m›ĥ gibi or›l›yur ç›k.ar ve yėrine bun›
uralar sümüklü k. urd› dögüp ve kiremit un›n k. atalar yumurda ś arus›yla
bitürür bir k.aç kez ėdicek ve bir dürlü daĥ› budur kim fla-m śa-bun›n ś›ġ›r yaġ›la ĥava-nda muĥkem dögeler
58-a
ve yumurda ś arus›n k. atalar bu daĥ› bitürür ėyüdür ve bu merhem daĥ›
ĥūbdur k.at, ra-n yedi kez śovuk. śuy›la yuyalar zenca-r Ø‘anzerut ve günlük ve fla-m
śak.›z› ikifler dirhem ve zeytūn yaġ› yigirmi dirhem mūm on dirhem sayaġ› yigirmi ve bunlar› erideler ve bu otlar›
58-b
k.ar›flduralar ve k.at, ra-n› śon,ra k.atalar ve andan istiØ‘ma-l ėdeler ve eger kim
ulafl›rsa gögsine degin göz göz olursa pes at› baśalar ve gögsi gerile yaralar ve
içinde ç›k.an bėz gibi olur keseler ç›k.aralar ve t, aġlaġ›clar uralar t, ura ve eger
t, amar kesilse fla-m śak.›z›yla t, aġlayalar ve içine kirec sepeler ve k.arflu
59-a
k. at, ra- n dürteler veli˛ bir ot vardur kim an,a Ø‘ arabca siya- l busen dėrler ve
Türkce avar›k dėrler mifleler içinde olur ve yapraġ› ra-ziya-ne yapraġ›na ben,zer
bir dip ç›k.ar bafl› k.aś›r k.a-l›k. gibi olur ve yumrulanur ve dibi ĥuna-m gibi gözükür
ve yoġun yoġun olur at› anun, üzerine iledeler
59-b
üç kez çevireler baØ‘ de bir dibin ç›k. aralar ve gökçe bezile boynuna aś alar
147
kebikeç / 24 • 2007
ve ol ot k.uruduġ›nca ol renc daĥ› eyle k.urur gider ve hem baż› ziya-retler olur
ala gidüp çevireler defØ‘ olur gider be iź ni’l-la- hi teØ‘ a- la- ve hem taØ‘ vi˛d daĥ›
yazarlar daĥ› olmaz sözin boynuna t, ak.arlar veya-ĥud göziçün
60-a
olursa daĥ› k.urur gider fa´sś l at›n, ayaġ› t, opuk. olsa ve t, ›rnaġ›nun, zehi˛ bafl
bert olsa ve tüsi dökülse Ø‘ ila-c› oldur kim evvel ›l›cak. śu ve śabun›la yuyalar
andan bun› dürteler kireci ve ketta- n ve bezir k. oyalar daĥ› ś u içinde ovalar
ĥatta- śu süd gibi ola k.oyalar ta- k.i t, uzla
60-b
ol śuy› dökeler yedi kez yuyalar ve bundan on dirhem sülügen befl dirhem
ve mürdesenk on dirhem ve zeytūn yaġ› yigirmi dirhem bunlar› ĥava-nda saĥk. ėdeler ta- ġ ali˛ z̆ olunca ve üç dirhem zenca- r daĥ› k. atalar daĥ› ĥūb olur ve
k.uvvetlü olur ve günde iki kez dürteler veli˛ her gün müteva-tir yuyalar fa´sś l
61-a
daĥ› at›n, ayaġ › b›ç›lġ an olsa Ø‘ ila- c› oldur ki terleye depeler ve ś a- bun›la
yuyalar ve andan bun› ėdeler ve dürte ve k.oz› yak.alar ĥava-nda dögeler ve biflmifl
flab ve zenca-r k.atalar ve od görmemifl bal›la bir yėre k.ar›flduralar ve günde iki
kez dürteler ve ovalar zifti ve mūm› bezir yaġ›la erideler ve
61-b
içine neft k.atalar ve dürteler veya-ĥud müfred t, on,uz yaġ›n dürteler ammabecid yumak. gerek fa´sśl at›n, ayaġ›nda uvr›n, yaØ‘ni uyuz gibi dizine degin veyaafl›ġ›na degin tüsi gitse Ø‘ila-c› budur kim girü śabun›la yuyalar ve andan bun›
dürteler mürdesenc on dirhem ve ra-sūĥ befl
62-a
dirhem ve zenca- r dört dirhem ve zeyt-i t, ayyib otuz dirhem ve bu cümleyi
zeyt-i t, ayyible k.aynadalar ta- k.›z›l olunca daĥ› günde iki kez dürteler veya-ĥud
yuyalar daĥ› baġ a dürteler bir k.aç kez veya-ĥud ak. ś oġ an› süciyle ve encirile
k.aynadalar daĥ› zeyt-i t, ayyib k.atalar ve ś›ġ›r incüginün, iligin k.atalar ve
62-b
ĥava-nda bunlar› dögeler ve günde iki kez dürteler fa´sśl ve at›n, t,›rnaġ›na m›ĥ
degse nifla-n› budur kim ayaġ›n yere baśamaz ve aġsar yürüyicek vak.t olur kim
t, ›rnaġ› k.at› yonup ve k.at› ś›k.›ca baġlamak.dan daĥ› olur ve anun, gibi olduk.da
at›n, naØ‘ l›n› biraz gen,fledeler ve eger kim gitmez
63-a
k. ›ś ac›la berk t, utalar m›ĥlar›n göreler ve k. ank. ›s› ise at k. ocunur belli olur
çekeler naØ‘ l›n› bir mik.da-r yumflaġrak. naØ‘ llayalar ve eger kim bunun,›la daĥ›
geçmezse maØ‘lūm ola kim ol m›ĥ ta-miya-ne ėriflmifldür cemØ‘ olup bir gün içine
k.an
63-b
irkilür erideler içinde nesne k.omayalar cera-ĥatden kim irin, olmaya ve içine
k.at, ra-n t, amzuralar ve ›s›cak.la keçeyle berk śaralar ve śudan śak.›nalar ve befl
148
fiAH‹N
Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesinde Bulunan Bir Baytar-Name
alt› günden śon,ra ś›ġ›r yaġ›la çam śak.›z› dögeler ve içine t, olduralar ve üzerine biraz mik.da-r› keçe
64-a
k.oyalar daĥ› yumflak. naØ‘llayalar ve eger ar›nmayacak. olursa irin, olur yuk.
aru t, ›rnak. źehinden fuśa-r girü k.omayalar açalar irin, aflaġa yol bulur fa´sś l daĥ
› t, ›rnaġ› fl›k.a-k. olsa yaØ‘ni yar›k. olsa Ø‘ila-c› oldur kim ak. it bok.›n daĥ› maż› bunlar› dögeler
64-b
kepek ve encir köki ile maØ‘ an dögeler k. aynadalar ve ol ś uy›la t, ›rnaġ ›
yuyalar ve ol otlar› ś›ġ›r ödiyile yoġuralar ve dürteler daĥ› baġlayalar veya-ĥud
bir k.aç kez a-li˛ yaġ›n dürte veya-ĥud śu baġas›nun, k.an›n dürteler ve bögürtlen
yapraġ›n dögüp ve ś›ġ›r yaġ›la
65-a
merhem eyleye ve dürteler bu daĥ› müfiddür fa´sś l daĥ› at t, opuġ›n çalsa bir
ipe geyik afl›ġ ›n dizeler ve at›n, t, opuġ ›na baġ layalar ve birk. aç gün bineler ol
ĥuy›n kese ve unuda gide el ba-bü’ŝ -ŝa-min at›n, gevdesinde olan zaĥmetleri beya-n ider fa´sś l daĥ› at uyuz
65-b
olsa Ø‘ ila- c› oldur ki ś aru aġ aç ve lubde dibi bunlar› dögüp ac› yaġ›la
k.ar›flduralar ve bir dürlü daĥ› būre-i remni ve k.›z›l boya ve śaġ t, uz ve ve rak.
dafni˛ yaġ› ve aġu yapraġu daĥ› zenca-r bu cümleyi dögeler ve zerda-luy› sirkeyile k.aynadalar ve çekirdegini ç›k.aralar ve bu otlar›
66-a
k. ar›flduralar ve bezir yaġ › k. oyalar daĥ› dürteler ta- ki nafØ‘ ˛i ola fa´sś l daĥ›
at›n, k.uru gicüyigi olsa îla-c› oldur kim ka-vir śa-bun›y›la yuyalar ve andan bun›
ėdüp dürteler balt, ›ran yapraġ › yaflla üstüne ś aralar andan atefle gömeler ve
ĥava-nda dögeler t, uz ve
66-b
k.urum ve sirke k.atalar daĥ› istiØ‘ma-l ėdeler ve iki k.›ç›nun, iç yan›ndan k.an
alalar fa´sś l daĥ› at›n, bögrüni eyer baśup daĥ› k.alk.sa sebeb oldur ki ata derlemiflle eyerin almak.dan olur Ø‘ila-c› oldur kim tiz bir keçeye ifleyeler ve üzerine
śaġ t, uz ekeler ve ol mevżiye uralar ve
67-a
üzerine eyerin berk çekeler bir gėce t, ura ve eger deflilecek olursa b›çak. la
gidereler ve śovuk. śuy›la yuyalar ve penmbeye üsfünger t,olduralar çürügi var›sa
yaya eride ve andan śon,ra bögürtlen yapraġ›n k.urudup dögeler daĥ› çam k.ab›
ile ekeler günde iki kez veya-ĥud panbal otuyla
67-b
kiremit un›n ekeler ve becid yuyalar amma- bögürek yaġ›r› binilmekde
on,ulmaz fa´sś l at›n, gövdesinde ur olsa Ø‘ arabca an,a salØ‘ a dėrler nifla-n› budur
kim evvel k.oz gibi olur var(d)uk.ca büyür Ø‘ila-c› oldur kim an› yarmak. gerek bu
tedbi˛rile kim kendüsi yar›la dibinden baġlayalar ve andan ç›k.aralar
149
kebikeç / 24 • 2007
68-a
ve yerine ś ar›msaġ › dögeler ve sa- de yaġ ›la ś aġ t, uz k. atalar daĥ› ol yėre
t,olduralar köki daĥ› olursa yak.ar göyündürür bir gün bir gėce t,ura andan açalar
ve günlük ve çam k. ab› ve ard›c ś ak. ›z› dögeler içine k. arflu ekeler veya-ĥud bu
merhemi ėdeler mürdeseng on dirhem ve seligun
68-b
on befl dirhem elli dirhem zeyt-i t, ayyib ile k. aynadalar daĥ › bir aġ ac›la
k.ar›flduralar ta- k.oyulunca günlük ve zift onar dirhem ĥava-nda saĥk. ėdeler daĥ›
eski pambuġ›la istiØ‘ma-l ėdeler ve eger k.an ç›k.arsa demirle derin,ce t, aġlayalar
veya-ĥud za-c ve alç› t, olduralar daĥ› berk baġlayalar fa´sś l daĥ› at›n, śofras›
69-a
ç›k.sa sebeb oldur kim ata aġ›r yük urmak.dan olur nifla-n› budur ki ç›k.ar girü
içerüye zaĥmetle çeker Ø‘ ila-c› oldur kim mersin yapraġ › sücüyile k.aynadalar
ve anun,›la ›s›cak.la yuyalar ve andan bun› ėdeler maz› ve flab ve ekfli ena-r k.ab›
ve śabr suk.t, ūri˛ bu cümleyi
69-b
dögeler zeyt-i t, ayyib ile k. ar›flduralar ve ś ofras›na dürteler berkifle ve bir
dürlü daĥ› olur kim iç yüzinde aġca k.urtcuġazlar olur an› çeküp ç›k.aralar ve
śofra dürülür t, aflra ç›k.ar k.av›k. gibi olur ve rengi k.›z›l olur yar›lur ve śaru śular
ak.ar k.uyruġ›n yuk.aru k.alduralar ve an›
70-a
el ayas›nun, üzerine k. oyalar daĥ› gerile dibinden keseler k. ork. mayalar bir
iki kez śofradan k.an dökülür ve girü kesilür yine ėrtesi bineler daĥ› sigil olsa
Ø‘ ila-c› oldur kim k.›rmuz› ibriflimile berk dibinden baġlayalar bir iki üç günde
düfler yėrine śar›msaġ› t, uz›la ve saya-ġ›la
70-b
dögeler ve eski pambuġ›la uralar bir gün t, ura ve andan śon,ra k.arflu flirūġ
un dürteler fa´sśl at›n, gevdesinde sert, an olsa nifla-n› budur kim flalġam gibi olur
daĥ› yumflanmaz ve eger at›n, k.›ç ayaġ›nun, içi yüzinde olursa ĥayli zaĥmetlü
olur ç›k.armas› zi˛ra- t, amarlara muttaś›l olur Ø‘ ila-c› oldur kim an› ĥac gibi
71-a
yaralar daĥ› açalar ç›k.aralar ve t, aġlaġ›clar ĥa-ż›r ola t, ura odda zi˛ra- k.an› tiz
turmaz ve fla-m śak.›z›yla muĥkem t, aġlayalar ve içine eski penmbe k.oyalar daĥ›
berk baġlayalar üç günden śon,ra girü açalar ve içine (eksik)
71-b
k.ar›flduralar ve t, olduralar ĥatta- bite ėyü ola fa´sś l daĥ› at›n, gövdesinde dermen k.alsa mūm›la arayalar ve demrenin, uc› mūma t, ok.unur bellü olurur ve ol
yiri açalar daĥ› dermenkefl śok.alar ve ç›k.aralar ve sögüt (eksik)
72-a
olur kim dermeni eflek sidügi ile śuvarurlar ve eger derin, yėrde ise yarmayalar ol cera-ĥat biter dermen içinde yürür zema-nile delük bir yėrde muØ‘ayyen
olur barmaġ›la arayup göreler daĥ› ç›k.aralar ve yėrine t, uz›la yumurda śarus›n
150
fiAH‹N
Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesinde Bulunan Bir Baytar-Name
uralar ve baġlayalar bir gün t, ura girü açalar yėrine k.at, ra-n merhemin dürteler daĥ› śok.alar ol
72-b
merhem budur yunmufl k.at, ra-n ve zift ve flam śak.›z› ve mūm ve bezir yaġ›
bunlar› erideler ve günde iki kez istiØ‘ma-l ėdeler fa´sśl ve at›n, urulmak.dan veyak.at› ś›çramak.dan incügi ś›nursa Ø‘ ila-c› oldur kim at› baśalar evvel śaġ ayak.lar›n muĥkem baġlayalar ve ol ayaġ›n sav›flan kemügini yėrine k.oyalar çiriflile
73-a
demir tuva-l›n od üzerinde yumurda aġ›yla k.ar›flduralar ve bir yaśś›ca dürteler daĥ› śarak.oyalar berk üzerine uzun bėzile bir daĥ› śaralar ve üzerine ol
incüge bera- ber taĥ ta ė deler ve çirifl dürteler ve ol bė zi üzerine muĥ kem
yapuflduralar daĥ› bir kendirile śaralar bir gün bir gėce t, urġurmayalar ve k.at›
ki t, urmak. isteye k.arn› alt›ndan
73-b
ve gögsi alt›ndan aġ aç ś ok. alar daĥ› dört kifli t, utalar ve bir kifli daĥ› ol ol
ayaġ› t, uta ve andan ayaġ üzre t, urġuralar ve ayak.lar›n peyvendleyeler ta- kim
deprenmeye ve yėmini daĥ› anda vėreler ve śuy›na śar› aġaç śuy›n k.atalar bile
ince ve k.›rk. elli gün flaflmayalar ta- berkifle fa´sś l ve eger anc›lay›n düflüp t, opuġ›
veya- aġ›rflaġ› ç›k.arsa an› daĥ›
74-a
flöyle ideler ve tėzcek üzerine uralar saġ olur amma- topal olur daĥ› ›śla-ĥa
gelmez fa´sś l ve eger at yorulm›fl olsa nifla-n› budur ki yemin ka-hel yėr ve ś uy›
çok. içer da-yim yatur bafl›n› yėre t, utar ve Ø‘ila-c› oldur kim evvel iki ön, ayaġ›ndan k.an alalar ve andan śon,ra gün,e śal›vėreler gün,leye gendüye gelür fa´sśl daĥ›
at›n,
74-b
sofras› yar›lsa Ø‘ arabca an,a fl›k. a- k. dėrler îla- c› oldur ki evvel ›l›cak. ś uy›la
yuyalar ve ś ›ġ ›r ödiyle ś ar› ś abran› s›cak. ėdeler ve içine bezir yaġ ›n k. atalar
defØ‘ ola veya- ĥud bun› ėdeler ve eger tersleyicek k. anarsa maz› ve ekfli ena- r
k.ab› ve tetri yapraġ› ve tut aġac›nun, köki k.ab› bunlar›
75-a
ś arp sirkeyile k. aynadalar ve süzeler ve ś uy›na bezir yaġ › k. atalar ve
k.aynadalar ta- flun,a degin kim sirke gide ġali˛z̆ ola daĥ› bir iki kez dürteler defØ‘
ola fa´sś l daĥ› at›n, ark.as›nda veya- omz›nda kelef olsa nifla-n› budur kim kel bafl
gibi olur veya- demregi gibi olur veya- tüsi hep gider k.afl›y›cak.
75-b
kepek gibi olur dökülür Ø‘ila-c› oldur kim ol mevżiØ‘i kerile k.az›yalar ve bellūt
gülüni ś uy›la yuyalar andan bun› ėdeler mercimek un› ve ś arp sirkeyile ezeler ta- k.oyu olunca ve un› içine k.atalar daĥ› śaġ t, uz k.oyalar ve k.›na yak.ar gibi
dürteler bir üç dört kez veli˛ hergün ol śuy›la yuyalar
76-a
ve bir dürlü daĥ › sergüle dirler bir ot olur an› dögeler daĥ › sayaġ ›nun,
151
kebikeç / 24 • 2007
ac›s›yla k.ar›flduralar ve ›ss› ėdeler andan dürteler bir iki kez ta- ki defØ‘ ola fa´sśl
daĥ› at›n, gevdesinde veya- ĥud ayaġ ›nda na- sūr renci ola ol daĥ› bir Ø‘ illetdür
baflcuġazlar gibi ç›k.ar aç›lur bir iki y›l ifller on,ulmaz
76-b
ve śaru śu ak.ar Ø‘ila-c› oldur kim uflak. sirkeyile k.aynadalar ta- k.oyulunca ve
buçuk. dirhem semm-i k.a-r k.atalar ĥava-nda saĥk. ėdeler ve üzerine k.›na dökeler ve yoġuralar daĥ› fla-k. ideler incerek k.oyalar ta- kim k.uruya birini ol cera-ĥatun, delügine śok.alar bir gün bir gėce t, ura üzerine ekfli ĥami˛r uralar yėdi kez
77-a
günde oyulur dibinden sülük gibi gelür düfler ve içine k. ur› eski penmbe
ùolduralar günde iki kez ve andan bu merhemi ėdeler içine zift ve fla-m śak.›z›
k.atalar tama-m eriyicek üzerine az az bezir veya- zeyt-i t,ayyib k.atalar ta- yumflak.
olunca andan k.oyalar śuya ve eski penmbeden feti˛l ėdeler daĥ› ol
77-b
merhemden feti˛l dürteler ve ol cera-ĥata śok.alar ve eger yara açuġ›sa üzerine uralar bir k.aç kez ta- ki defØ‘ ola faś l ata k.›l›ç veya- b›çak. t, ok.unsa ol cera-ĥatdan baġ›rsak. ç›k.sa t, aflra dökülse göreler eger baġ›rsak. śaġise sücüyle zeyt-i
t, ayyib k.aynadalar ve ›s›cak. bunun,la k.oyalar ve at›
78-a
baś alar aflaġ a girü içine t, olduralar ve igne ibriflimle dikeler ve eger yara
küçük olup daĥ› baġ›rsak. k.at› ĥareketden çok. ç›k.arsa girü içerüye giremezse
yaran›n, aġ z›n› b›çak. uc›yla yaralar girü içine k. oyalar ve kürkci ignesiyle ve
ibriflimle dikeler ve üzerine yumurda śarus›n uralar daĥ› baġlayalar
78-b
bir üç dört gün t, ura açalar k.arflu bezir yaġ› dürteler amma- at›n, baġ›rsaġ›n
deyme b›çak. delmez zi˛ra- t, ay›ncak. olur ve berk olur fa´sś l daĥ› at k.at› ś›çramak.dan veya-ĥud k.at› yük götürmekden bögri çatlarsa yaØ‘ni yumrulansa t, omalsa
ç›k.sa Ø‘ ila-c› oldur kim tėz demir bok.›n dögeler un gibi ola ve burçak. un›
79-a
ve çirifl yumurda aġ›yla k.ar›flduralar bir pa-re beze dürteler üzerine yap›flduralar berk üzerine uzun bė zile baġlayalar daĥ › ĥ areket ė tdürmeyeler ve
ś uyun› daĥ› az vėreler ve yemin nėmrek ėdeler vėreler ve yonca vėreler eger
gök ve k.at› ot vėreler befl on gün depretmeyeler fa´sśl daĥ› at› k.uduz t, alasa k.urt
veya- it t, utsa Ø‘ ala-meti budur kim
79-b
ol bir ĥa-letdür kim cüźa-m gibi itile k.urta ve dilküye uġrar ve çak.ala uġrar
gözleri k.›zarur ve dili śark.ar salya-r› ak.ar ve bafl›n aflaġa t, utar ve ark.as› göz
göz olur yėyecek yemez ve śu içmez esrik gibi olur śal›nur sürçer ur›cak. çekilmez ol ›ś›rduġ› yėri k.oz içi ile uralar etmegi k.ar›flduralar ve tak.uk.a b›raġalar
eger yėmezse veya-ĥud
80-a
yėyüp ölürse bileler kim k. uduzdur Ø‘ ila- c› oldur kim ol yėri b›çak. la çizeler
152
fiAH‹N
Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesinde Bulunan Bir Baytar-Name
kim çok. k.an ak.a ve śar›msaġ› śoġan›la dögeler t, uz ve oġlan afl›n uralar üç günden śon,ra tirya-k dürteler amma- tirya-k› meyle ezeler ve ś›ġ›r südin k.atalar ve
tak.uk. bok.›n k.atalar ve at›n, bafl›n yuk.aru k.alduralar ›s›cak.la burnundan dökeler ve eger ayaġ›nda ise ol cera-ĥatun, üst
80-b
yan›ndan berk baġlamak. yėgdir zi˛ra- dėmifllerdür ki at›n, derisi k.ovuk. olur
sirayet ėdüp yuk.aruya gitmeye ve eger ol cera-ĥat üzerine bir diri tav›ġ› t, utup
götüni ol cera-ĥat üzerine k.oyalar ve eger kim tak.uk. ölürse k.ork.mayalar k.urtulur ve ol tirya-k daĥ› budur terki˛b t, avflan
81-a
ma-yesin ve dafn toĥm› c›nt,›ya-na- z›ra-vend mudaĥrec ve sena-b toĥm› ve çürük
ot› bunlar› her birinden ikifler dirhem bunlar den, lü k. ›va- ma gelmifl bal›la
k.ar›flduralar ve andan istiØ‘ ma-l ėdeler el ba- bü’t-t a- si Ø‘ i ve bu ba-b atlar›n, ›s›tmas›n beya-n ėder fa´sś l ve eger at› ›s›tma t, utsa sebeb
81-b
oldur ki yaz ve yay günlerinde at› ›ss›da yal›ncak. baġlamak.dan olur nifla-n›
budur kim sendirer ve ditrer t, urduġ› yėrde bafl›n› aflaġa t, utar ve yėmini ka-hel
yėr ve az yėr ve śuyun› çok. içer Ø‘ila-c› oldur ki iki ön, ayaġ›ndan k.an alalar veli˛
çok. ak.›tmayalar t, utalar
82-a
ve andan śon,ra bun› ėdeler terki˛b budur dafni˛ yapraġ› ve yarpuz ve ra-ziyane yapraġ› ve güyegi ot› ve mersin yapraġ› ve pa-pa-dye ve śar›msak. yapraġ› bu
cümle ecza-y› sücüyile k.aynadalar ta- kim biflince ve andan śon,ra bir yėri k.azuĥ
çuk.ur ėdeler flol den,lü kim k.azan içine gire ve ›ss›yla
82-b
ol k.azan içine k.oyalar ve üzerine birk.aç taĥta k.oyalar ve at› ol k.azan üzerine getüreler kim k.azan at›n, k.arn› alt›nda gele ve at› bir da-ne keçeyle bürüyeler ve ayak.lar›n peyvendleyeler deprenmeye ta- flun,a degin kim derleye ol boġ
içinde vak.t olur kim at› donla ĥamma-ma
83-a
çekeler daĥ› derleyince t, utalar ve yemini nėmrek ėdüp vėreler ve ś uyun›
daĥ› az vėreler ve eger k.omazsa gün,e śal›vėreler kim gün,leye gün,ile geçer el
ba-bü’l- Ø‘ a- flfliiri bu ba-b at beslemenin, tedbi˛rin beya-n ėder ve tedbi˛r budur kim at›
yaz›n ve k.›fl›n çulsuz k.omayalar ve yėrini
83-b
da-yim temiz t, utalar sidügini ve tezegini baśmaya ve peyvendsiz k.omayalar
girü kendünin, tezegini k.urudalar ve yumflak. ėdeler daĥ› alt›na dökeler zi˛ra- kim
yumflak. t, utar yine süpüreler süpüreler ve yėmin daĥ› gün variken vėreler ve
bir daĥ› vėreler ve ayak.lar›n ›l›cak. śuy›la yuyalar
84-a
ve k.aflaġulayalar ve üç günde bir kez bineler biraz gezdüreler ta- kim ayak.lar› aç›la ve uyk.usuz k.omayalar ve eger tėz semrisin dėrse bir k.aç gün yulaf vėr-
153
kebikeç / 24 • 2007
sünler nėmrek amma- bu resme beslenen at segirtmege yaramaz ve k. at› yola
döyemez bir ĥamle segirdirse iki ĥamlede k.alur amma- flol at kim
84-b
da-yim binülür ola ol at k.k.ayd yėmez yükden daĥ› zira- kim piflmifldür ve hem
yolda at›n, üstünde ol›cak. söylemeyeler zi˛ra- kim at›n, semØ‘i ve fehmi ne k.adar
ki var›sa gider ve söze muk.ayyed olur ve yürüyüflin azdurur ka-hel yürür at ka-hel yürüyicek yorulur ve hem üstündeki
85-a
a-dem raĥat olmaz ve at eri uyluġ›ndan bilür ve hem k.onak. vak.t›nda ata tėzcek yėm ve ś u vėrmeyeler ĥatta- kendü uĥramay›nca biraz ś u vėreler içe ve
andan yemini aś›vėreler biraz mik.da-r› yėyicek śu vėreler ve girü yėmini vėreler
daĥ› t, afllu yėrde at› k.at› yürütmeyeler
85-b
zi˛ra- t, afl›rġar Ø‘ ale’l-ĥuśūś kim at naØ‘ lsuz ola hema-n yolda k.alur amma- ki
yolda naØ‘ l bulunmazsa tedbi˛r budur kim żarūri˛ ol›cak. aġaçlarda bir k.urbaġa
olur yafl›lca an› t, utup bir t, afl üzerinde dögeler ve bir k.aya k.oyalar ve odda k.›zduralar bir aġac›la k.ar›flduralar śak.›nalar kim
86-a
k.ok.us› a-dem burnuna girmeye ve andan ayak.lar› alt›na t, abanlar›na düriteler t,›rnaġ› berk olur ve yola döyer k.ayd yemez zi˛ra- beriye k.avminin, atlar› cemiØ‘en
böyle iderler ve anlarda naØ‘ l olmaz geldük imdi da-rü’l-ĥarbde ayġ›r ata binmek gerek ve yaġ› aras›nda daĥ› k.alursa issine ok. ve sün,i ve k.›l›ç ve ne k.adar
kim dönerse t, ok.undurmaz ve düflmez issini sela-mete ç›k.armay›nca meger kim
sin,irlene
86-b
düfle yoĥsa ça- re yok. dur deyme bela- yla düflmez ve yolda berk olur geldük
imdi segirdim at›nun, tedbi˛ri budur kim at› bir k.aran,›luk. aĥurda baġlayalar on
gün yėmin biraz keseler ve uyan›n bafl›ndan gidermeyeler ve çulsuz k.omayalar
dėmifller kim at bir gemiye ben,zer uyan dümene ve uyan at›n, bafl›nda gerek
on gün yėmini biraz keseler evvel gün biraz ve ėrtesi biraz daĥ› ve śuy›n
87-a
keza-lik az vėreler yar›fl güni gelüp k.ulaġ›na ś›k.l›k. vėreler at bilür iflidür ve
an,lar kim segirdim vardur aĥurdan ç›k.ara göreler kim kirmifl deve kimi gözleri k.›zarm›fl uyan›n k.at› çeyner zi˛ra- ca-n› ac›yupdur açl›k.dan ve yar›fl yėrine
var›nca binmeyeler yald›rmayalar ol at kim ėyü uśludur varduġ› saØ‘at tersler
ve k.aflanur kendüyi tera-züler ve at› k.ufl yan›ndan ĥayk.›r›vėreler ve t, ablayazlayalar (?) amma- at›n, omzundan biraz kerlik oturalar ve eglendürmeyeler
87-b
ve ayak.lar›n aflaġa śalmayalar bir kere k.amç›yla ifla-ret iledikden(?) śon,ra
bafl›n› śal›vėreler iki yan›ndan uralar k.amç›yla amma- çok. degil ve dizgini t, oġru t, utalar egmeyeler ve flafl›rmayalar andan bafl›n› k.oy›vėreler daĥ› k.ay›rma
154
fiAH‹N
Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesinde Bulunan Bir Baytar-Name
yalar var›r ç›k.ar meyda-na amma- t, urġurmayalar gezdüreler ve tėz çullayalar
ta- deri śovuya yėmin gėç vėreler azrak. ve śuyun› daĥ› eyle vėre yar›ndas› yėmi
artucak. vėreler suyun› daĥ› eyle ve yėmine biraz t, uz sepeler ve at› gün,e śal›vėreler gide bir yėrde
88-a
otlamazsa bir yėre daĥ› iledeler zi˛ra- ĥak. teba-reke ve teØ‘ a-la- ĥażreti üç bin,
dürlü ot ĥal›k. itmifldür bin,i a-dem içün ve bin,i ciniler içün ve bin,i ĥayvana-t içün
a- dem nitekim fleri˛f ve güzi˛dedür at daĥ› cemiØ‘ ĥayvandan eyle Ø‘ azizdür ve
ciha-n›n maØ‘mūrl›ġ› bular›n t, ›rnaġ› sebebi iledür ĥara-bl›ġ› ve maØ‘mūrl›ġ› bu
a-Ø‘ ir buyurur: at didükleridür ciha-nkim ca-ndur ca-n içün meded irgirür nitekim flfla
da mura-d mura-d›na irer her ki bine at egerçi śa-mitdür veli˛ emre ferma-n-berdür
ve a-deme tėz
88-b
me’nūs olur pes ol sebebden birini den, ifldüre zi˛ ra- otlarda bir ot vardur
Ø‘Arabca bi˛fl dirler yaØ‘ni aġu ot› ve aġu yaĥraġ› dirler śu kena-r›nda ve k.umsal
yėrde biter yapraġ › k. avak. yapraġ ›na ben,zer yay›lur k. oyun daĥ› yėrse hela- k
olur göki daĥ› aġudur anun, gibi otlardan śak.›nalar fa´sśl dilersen, at› śatas›n bir
evde k.oyas›n ol gün ki śat, ›lacak.dur k.amç›yla döge ve yine iki yan›ndan mahmuzlaya uyan›n çeke yine ġ ayri ayak. k. ab› giyer ve yine yine ol sa-Ø‘ at içinde
kim
89-a
gün üzerine geçe girü ka-helliġ›n k.omaz nitekim k.orĥus›n k.omaz ve k.anġ›
at kim göreler dilin ç›karur ve yalanur ve yėmin k.at› çeyner bileler ki ol ĥal
ol ata olm›fldur ve almayalar girü ĥuy›n k. omaz ve bilmedügün, atun, yan›na
varmaya ve binmeyesin amma- vak. t olur kim at yad›rġ ar ola nice oĥflay›cak.
t, utalar ve dilersen, bir ėyü at› az baha-y›la alas›n t, on,uzlan k.urd› dėrler an› t, utup oġurlay›n śofras›na sok.as›n
89-b
kör gibi ölürken derĥal düfler t, alab›r t, urmaz düfler ve ayak.lar›n döger t, urmaz az baha- ile alurs›n ve yine ol k.urd› ç›k.armak. gerek śanØ‘ at›yla
ve bu kita-b› bulduk. bir muĥtaśa-r iddük mut, avvel idi iĥtiya-ra-t›n ç›k.arduk.
nitekim bir avuç buġday› ambardan
temmet
Özet: T›p biliminin önemli kollar›ndan biri olan baytarl›kla ilgili eserler, hayvanlar›n sa¤l›¤›,
tedavisi, üretimi, verimi gibi konularda bilgi vermeyi amaçlar. Anadolu’da bafllang›çta tercüme
olarak dilimize kazand›r›lan bu eserler, özellikle XVII. yüzy›ldan sonra ivme kazanm›flt›r. Di¤er
alanlara ait eserlerde oldu¤u gibi baytar-namelerde de Eski Anadolu Türkçesinin tüm dil özellikleri gözlemlenir. Bu eserler, dönemin dil özelliklerini yans›tman›n yan›nda söz varl›¤›n› da içer-
155
kebikeç / 24 • 2007
mesiyle Türk dili tarihi çal›flmalar› için önemli kaynak eserler konumundad›r. Bu yaz›da Bursa
Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesinde 1551 numarada kay›tl›, yaz›l›fl tarihi ve müstensihi bilinmeyen bafl k›sm› eksik bir baytar-namenin metni kullan›ma haz›r hale getirilmek üzere
ele al›nm›flt›r.
Anahtar sözcükler: Baytar-name, Eski Anadolu Türkçesi, at, halk kültürü, ‹slami eserler.
Abstract: The present study is about the books written on domesticated animals, concerning
their health problems and cures as well as their reporduction and fertility. Initially started with
translations, the number of such books produced in Anatolia increased from the 17th century
onwards. Among these are the baytar-names which are invaluable sources in terms of linguistic
charasteristics of Old Anatolian Turkish as well as the rich vocabulary they contain. This article
examines one of those anonimous baytar-names housed at the Library of Ancient Manuscripts of
Bursa.
Key words: Baytar-name, Old Anatolian Turkish, horse, folklor, Islamic art.
156
kebikeç / 24 • 2007
K›br›s’›n ‹ngiltere’ye Devri Üzerine
K›br›s’ta Bas›lan Para ve Osmanl› Hükümeti
Mehmet DEM‹RYÜREK*
Girifl
K›br›s Merkez Bankas› taraf›ndan yay›mlanan bir broflüre göre; “Adan›n
Türk idaresi dönemi [para bak›m›ndan] çok karanl›kt›r. XVII. yüzy›la ait az
say›da madeni para, K›br›s’ta de¤eri düflük gümüfl madenî paralar darbeden
bir darphanenin mevcut oldu¤una iflaret etmesine ra¤men, tedavüldeki madenî paralar›n ço¤u Osmanl› Hazinesi taraf›ndan darbedilmifl madenî paralard›. Temel para birimi, küçük gümüfl madenî para olan akçe idi. Bu paraya
renginden dolay› Rumlar taraf›ndan (Beyaz) anlam›na gelen “aspro” deniliyordu.
Para söz konusu oldu¤unda, Osmanl› döneminin temel özelli¤i, varsay›landan daha düflük de¤erli madenî para meselesinin bir sonucu olarak ‹mparatorlu¤un paras›ndaki sürekli devalüasyon idi. Bu durum s›k savafllar›n neden
oldu¤u büyük bütçe aç›klar›n› finanse etmenin bir yolu idi”1.
Bir baflka esere göre ise; “300 y›ll›k Türk idaresi esnas›nda K›br›s için hiçbir madenî veya k⤛t para tedavüle ç›kar›lmad›... Amiral Hay, Temmuz
1878’de K›br›s’›n idaresini ele ald›¤› zaman K›br›s’ta Türk, ‹ngiliz ve Frans›z
menfleli her biri içerdi¤i metale ba¤l› olarak farkl› bir sat›n alma gücüne sahip
otuzdan fazla alt›n, gümüfl, bak›r ve metelik denilen paran›n tedavülde oldu¤unu gördü”2.
*Doç.Dr., Lefke Avrupa Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü. mdyurek@lefke.edu.tr
1 Bank of Cyprus; Cyprus: 2.500 Years of Coinage, (t.y), s: VI.
2 The Records of the Ottoman Conquest of Cyprus and Cyprus Guide and Directory, (Ed: Philip Christian), 2.
Edition, The Laiki Group Cultural Centre, 2000, s: 172.
157
kebikeç / 24 • 2007
1878 y›l›nda K›br›s ‹ngiltere’ye devredildi¤i zaman, K›br›s’a gelen ilk ‹ngiliz valisi “Sir Garnet Wolseley’in ilgilenmek zorunda kald›¤› ilk sorunlardan birisi madenî para/sikke sorunuydu”3. Para konusunda bir kar›fl›kl›k
vard›. “Limasol kazas›nda metalle kapl›/metalik kurufl standart madenî para
idi. Baf kazas›nda mecidiye gümüfl kuruflu standart madenî para idi. Adan›n
geri kalan k›sm›nda bak›r kurufl hakim idi”4. Harid Fedaî’ye göre de bu s›rada “K›br›s’ta para birimi “kurufl” idi ve Osmanl› paras›n›n kullan›mda dört
türü vard›: Bak›r, Metelik yani gümüfl kaplama, Mecidiye ve Kaime yani k⤛t para”5.
Temel para birimi olan “kurufl”un de¤eri ‹stanbul’da baflka, K›br›s’ta baflka idi. K›br›s’ta bir Türk liras› 160 bak›r kurufl de¤erinde iken, ‹stanbul’da
180 kurufltan daha fazla paraya sat›n al›nabiliyordu6.
A. K›br›s Hükûmeti’nin K›br›s Para Sistemini Kurma Çabalar›
K›br›s’taki ‹ngiliz yöneticileri K›br›s’taki para kar›fl›kl›¤›n› ortadan kald›rmak için bir dizi giriflimde bulundular. ‹lk at›lan ad›mlar›n ortak özelliklerinden biri Türkiye kaynakl› alt›n lira d›fl›ndaki paralar›/sikkeleri K›br›s’tan
uzak tutmak oldu. Çünkü Türk paras› istikrars›zd›.
1. Türk Paralar›n›n K›br›s’a Giriflfliinin Yasaklanmas›
Türk paras›n›n K›br›s’a giriflinin yasaklanmas› yönündeki ilk giriflimin ‹ngilizlerin adaya geliflinden sonraki ilk ay içinde yap›ld›¤› anlafl›lmaktad›r. ‹ngilizlerin ilk K›br›s valisi Sir Garnet Wolseley, 5 A¤ustos 1878 tarihli raporunda “para” sorununun K›br›s’da karfl›laflt›¤› en ciddî sorunlardan birisi oldu¤unu, tüm ödemelerin ‹ngiliz paras› ile yap›ld›¤›n›, ancak tedavülde olan para3 Konu ile ilgili olarak, Her Magesty’s High Commissioner; Report for the Year 1879, Londra, 1880, s: 6’da
“Tedavüldeki para genellikle “kaime”, bak›r ve “metelik” idi. ... Neredeyse tüm vergiler “kaime” olarak
toplanmaktayd› ve bütün maafllar›n ayn› para ile ödenmesi emredilmiflti. Halk›n s›radan ifllemleri k›smen
“kaime”, k›smen de bak›r kurufl ya da metelik denilen kurufllarla yürütülüyordu. Ancak ‹ngilizlerin K›br›s’a
geliflleri üzerine tüccarlar “kaime”yi kabul etmemeye bafllad›lar. Halk tüccarlar›n “kaime”yi kabule zorlanmas› için hükûmete baflvurdu. Fakat vali Sir Garnet Wolseley çok yerinde olarak müdahale etmeyi reddetti. Vali ayn› zamanda, ‹ngiliz hükûmetinin bütün maafllar› madenî para ile ödemek niyetinde oldu¤unu
fakat bu y›l için vergilerin toplanmas›nda kaime almaya devam edilece¤ini ilan etti. Birkaç gün içinde kaime
ola¤an de¤erini kaybetti ve sadece hazinenin istekleri nedeniyle vergi mükellefleri ile iliflkide bulunan tüccarlar›n elinde kalmaya devam etti. Böylece ‹ngiliz hazinesinde meydana gelen kaime y›¤›lmas›, bu durumun arzu edilmeyen kaç›n›lmaz sonuçlar›ndan biriydi. Fakat bu ‹ngiliz hükûmetinin paray› sa¤lam bir
temele oturtma konusundaki ilk ad›m› oldu.”
4 The Records of the Ottoman Conquest of Cyprus and Cyprus Guide and Directory, s: 172.
5 Harid Fedaî; “‹ngiliz Dönemi K›br›s Madenî Paralar›”, K›br›s Türk Kültürü, s: 585.
6 Her Magesty’s High Commissioner; Report for the Year 1879, Londra, 1880, s: 8. Bir baflka esere göre ise 1
Türk Liras› K›br›s’ta 160 kurufl de¤erinde iken ‹stanbul’da 177 kurufl veya daha yüksek oranda ifllem görüyordu. Bkz: The Records of the Ottoman Conquest of Cyprus and Cyprus Guide and Directory, s: 172.
158
DEM‹RYÜREK
K›br›s’›n ‹ngiltere’ye Devri Üzerine K›br›s’ta Bas›lan Para...
n›n Türk paras› oldu¤unu, tedavüldeki bu Türk paralar›n›n nisbî de¤erinin s›k
s›k de¤iflti¤ini ve sonuçta paran›n pazardaki de¤eri ile bankadaki de¤eri aras›nda fark olufltu¤unu belirtmekte idi.
Wolseley’e göre, bu durumda; hem siyasî, hem de mali aç›dan en uygun hareketin adada Türk paras›n›n yerini ‹ngiliz paras›n›n almas›yd›. Vali raporuna flöyle devam etmektedir: “K›br›s’ta herhangi bir konu üzerinde, özellikle de
mali konularda bilgi elde etmek çok zordur. fiu anda K›br›s’ta tek bir banka
vard›r ve bana söylendi¤ine göre, flimdiye kadar pek bir ifl yapmam›flt›r. Tedavüldeki paran›n miktar› konusunda bir tahmin yapam›yorum. Fakat miktar›n
az oldu¤una inan›yorum. Son Türk-Rus savafl›ndan beri vergilerin baz›lar› kaime adl› k⤛t para ile ödenmifltir ve ödenmeye devam edilmektedir. 1-13 Mart
1879 tarihinde sona erecek olan mali y›l esnas›nda, halk› zorlamaks›z›n, bu
uygulamay› de¤ifltiremem. Bununla birlikte gelecek y›l vergilerin sadece iyi
para ile ödenmesinin kabul edilece¤i konusunda bir bildiri yay›mlamay› düflünüyorum.
Bu y›l›n sonunda hazinede bol miktarda “de¤eri düflük” Türk k⤛t paras›
olmas› mümkündür. E¤er öyle olursa, sizin de onay›n›z ile, 4 Haziran 1878 tarihli antlaflma ekinin 3. maddesine göre, ‹stanbul’a göndermemiz gerekli olan
miktar ne olursa olsun, Bâb-› âli’ye yapaca¤›m›z ödemede bu paray› kullanmay› önerece¤im. Bu ödeme flekli tedavüldeki Türk paras›n›n miktar›n› azaltacak
ve böylece ‹ngiliz paras›n›n adaya giriflini kolaylaflt›racakt›r”7.
K›br›s valili¤i bu konudaki uygulamalar›n› 1879 y›l› bafl›nda bafllatt›. ‹lk
ad›m 1 Ocak 1879 tarihinde at›ld›. K›br›s resmî gazetesinde yay›mlanan bir
ilân ile “15 Ocak 1879 tarihinden itibaren Befllik8, Alt›l›k9 veya metelik kurufllar›n K›br›s’a” giriflleri yasakland›10.
‹kinci ad›m 13 Mart 1879 tarihinde at›ld›. Resmî gazetede yay›mlanan hükûmet bildirisine göre, 13 Mart 1879 tarihinden sonra “metelik kurufllar K›b7 National Archives (Kew, London), Cyprus Currency, T.1./ 17149. (Dosyada bulunan ve Sir Garnet Wolseley
taraf›ndan yaz›lan 5 A¤ustos 1878 tarihli yaz›”.
8 “Befllik: ‹kinci Sultan Süleyman zaman›nda yap›lan meskûkat ›st›lahat› ile tedavüle ç›km›fl olan bir sikkenin
ad› idi. Bu ›st›lahat Orta Avrupa’da egemen olan “grosses” denilen “kurufl” esas›na dayan›yordu. ‹kinci
Sultan Mahmut zaman›nda da bu sikkeden kesilmifltir. Bu ikincisinin “cihadiyye”, “yeni befllik” ve di¤er
“yeni befllik” namlar›yla 3 nev’i vard›. Muharrem 1260 (fiubat 1844)’ta Abdülmecit’in saltanat› devrinde
ihdas edilmifl olan yeni meskûkat sisteminde, ayn› zamanda “çeyrek” de denilen befllik muhafaza edildi.
Çeyrek _ demek olan çehar-› yek’ten gelme bir tabirdir, de¤eri mecidiyenin dörtte birine muadil idi”. Bkz:
Mehmet Z. Pakal›n; Osmanl› Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlü¤ü, c: I, MEB yay., ‹stanbul, 1993, s: 211.
9 “Alt›l›k: ‹kinci Sultan Mahmut devrinde 1833 (H. 1249)-1839 (H.1255) senelerinde bas›lan bir sikkenin ad›yd›.
Befllikten daha az ma¤flufl olan bu paran›n k›ymeti iki yüz k›rk para yahut alt› kurufltu. Üçlük (üç kuruflluk)
ve altm›fll›k (altm›fl paral›k) olmak üzere ufakl›klar› da ç›kar›lm›flt›”. Bkz: Mehmet Z. Pakal›n, Osmanl›
Tarih Deyimleri ve Tterimleri Sözlü¤ü, c: I, s: 53-54.
10 The Cyprus Gazette, January 1, 1879.
159
kebikeç / 24 • 2007
r›s hükûmet hazinesi” taraf›ndan kabul edilmeyecekti11. Ayn› ilan göre, 31
Mart 1879 tarihinden sonra ise “hiçbir kaime12, alt›l›k veya befllik K›br›s Hükûmeti hazinesi taraf›ndan kabul” edilmeyecekti. Ayn› ilandaki üçüncü duyuru ise vergilerin ödeme biçimi ile ilgiliydi. Buna göre, “31 Mart 1879 tarihinden itibaren tüm vergiler, önceki y›llar›n ödenmemifl vergileri de dahil olmak
üzere, “iyi para”13 ile ödenecektir”14.
K›br›s’ta geçerli Türk sikkelerinden biri de Mecidiye idi. 1879 y›l› resmî raporuna göre; K›br›s’ta geçerli olan gümüfl mecidiyelerin adadan ç›k›fl›n› h›zland›rmak için de¤eri, hükûmet taraf›ndan kas›tl› olarak düflük belirlenmiflti15. 22 A¤ustos 1879 tarihli bir baflka ilan ile de “Türk madenî bak›r paralar›n›n” art›k K›br›s Hükûmetince kabul edilmeyece¤i aç›kland›16.
2. Yeni K›br›s Kuruflflu
unun Bas›lmas›
K›br›s’taki ‹ngiliz Yönetimi’nin K›br›s ekonomisini sa¤lam temellere ba¤lama yolundaki en büyük ad›m› kuflkusuz K›br›s’ta yeni bir para siteminin kurulmas› olmufltur.
‹ngiliz Devlet Arflivi’nde bulunan belgelere göre, Sir Garnet Wolseley, 5
A¤ustos 1878 tarihli raporunda, K›br›s’taki para sorununun üstesinden gele11 “‹ngiliz hükûmeti taraf›ndan K›br›s’a büyük miktarda ‹ngiliz gümüfl paras› getirilmiflti ve k›sa sürede
tedavüldeki toplam para adan›n katlanabilece¤inden daha fazla oldu. Sonuçta alt›n para ülkeyi terk etmeye
bafllad› ve ‹ngiliz gümüfl paras› de¤er kaybetti... Bu nedenle ‹ngiliz gümüfl paras›n›n de¤erindeki azalmay›
durdurmak ve tedavüldeki paray› uygun bir ortama kavuflturmak için belirli bir sistem üzerinde gitmek
gerekliydi. Sir Garnet Wolseley, ilk olarak adadaki miktar› çok oldu¤undan dolay›, ortadan kalk›fl› ‹ngiliz
gümüfl paras› için boflluk yaratacak olan tedavüldeki metelik ad› verilen paray› tedavülden ç›karmaya karar
verdi. Bundan dolay› mali y›l›n kapanmas›ndan sonra meteliklerin hükûmet hazinesine kabul edilmeyece¤i
ilan edildi. Ayn› zamanda halk, ‹ngiliz küçük gümüfl paralar› ile de¤ifltirmek için ellerinde bulunan metelik
kurufllar› getirmeye davet edildi... Hükûmet taraf›ndan toplanan metelikler Türkiye’ye ihraç edildi. Bu
s›rada ‹ngiliz gümüfl kuruflu majestelerinin hükûmeti taraf›ndan onayland› ve al›nan stok yeterli olduktan
sonra Türk bak›r› topland› ve de¤ifltirildi”. Bkz: Her Magesty’s High Commissioner; Report for the Year
1879, s: 9.
12 Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda k⤛t para kaime olarak adland›r›lm›fl ve ilk olarak 1840 y›l›nda tedavüle
ç›kar›lm›flt›r. “Tedavül güçlü¤ü ve kalpazanl›k olaylar›n›n s›k s›k vuku bulmas› üzerine kaimelerin tedavülü
giderek yaln›zca ‹stanbul ile s›n›rl› kalm›fl ve 13 Temmuz 1862 tarihinden bafllayarak iki ayl›k bir süre
içinde de piyasadan toplanm›flt›r... ‹kinci kaime uygulamas› 1877-78 Osmanl› Rus Savafl›’n›n finansman›
için devreye sokulmufltur... ‹kinci uygulamada bas›lan kaimeler, savafl›n bitiminden sonraki befl y›l içinde
piyasadan çekilmifltir” Bkz: O¤uz Tekin; “Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Para”, Osmanl›, c: III, Ankara, 1999,
s: 178. Kaimenin K›br›s’ta yasaklanmas›n›n bir sebebi de Osmanl› hükûmetinin bu paray› Mart 1879 tarihinde piyasadan çekmesiydi. K›br›s y›ll›k raporuna göre; “‹stanbul’daki hazinenin tedbirsiz bir hareketiyle
Mart 1879’da kaimenin piyasadan geri çekilmesi üzerine 1 Türk liras› karfl›s›nda 134’e kadar yükselmifl olan
bak›r kurufllar, 600’e var›ncaya kadar h›zla düfltü ve A¤ustos ay›nda büyük miktarda bak›r kurufl kaçak
olarak K›br›s’a getirildi”. Bkz: Her Magesty’s High Commissioner; Report for the Year 1879, s: 9.
13 “De¤eri düflük madenden kesilmifl olan bu madenî para [metelik] Türkiye’de genellikle neredeyse gümüfl
kurufl kadar ayn› k›ymette geçerli oldu¤undan ve halk nezdinde her zaman çok ra¤bet gördü¤ünden “iyi
para” olarak adland›r›lmaktad›r”. Bkz: Her Magesty’s High Commissioner; Report for the Year 1879, s: 8.
14 The Cyprus Gazette, March 13, 1879.
15 Her Magesty’s High Commissioner; Report for the Year 1879, s: 11.
16 The Cyprus Gazette, August 22, 1879. Bu ilanda “Türk bak›r kurufllar› vergilerin ödenmesinde veya di¤er
paralarla de¤iflim için maliye dairelerince kabul edilecektir. Ancak 31 A¤ustos’tan sonra kabul edilmeyecektir”deniliyordu.
160
DEM‹RYÜREK
K›br›s’›n ‹ngiltere’ye Devri Üzerine K›br›s’ta Bas›lan Para...
bilmek için “hem siyasî aç›dan hem de mali aç›dan” en uygun hareket, adada
“Türk paras›n›n yerini ‹ngiliz paras›n›n almas›”d›r diyordu17. Böylece “Yüksek komiser ilk önerisinde ‹ngiliz para sisteminin adaya girmesini istedi. Fakat 1878’de bu pratikte yabanc› bir para sistemi idi ve zorluklar ve itirazlarla
karfl›laflacakt›”18. Bu nedenle öneri kabul görmedi. Ama mevcut sistem de muhafaza edilemezdi. Bu nedenle “do¤rudan do¤ruya K›br›s yönetiminin kontrolü alt›nda olan bir para ile Türk kuruflunu de¤ifltirmek”19 gerekiyordu.
Vali Sir Garnet Wolseley, 7 Kas›m 1878 tarihli mektubunda ise daha baflka ve daha radikal bir öneride bulundu. Vali bu mektupta “K›br›s için darb
edilmesi gerekli bir ‹ngiliz bronz kuruflu”ndan bahsediyordu. Valiye göre, “bu
kurufl ‹ngiliz penilerinden daha a¤›r ve daha büyük” olmal›yd›20.
‹ngiliz Devlet Arflivi’nde bulunan 22 Ocak 1879 tarihli bir yaz›dan valinin
yeni önerisinin kabul edildi¤i anlafl›lmaktad›r21. Bu belgeye göre, bas›lacak
paran›n maliyeti 650 Sterlini geçmeyecek, 250.000 kurufl, 250.000 Yar›m Kurufl ve 250.000 Çeyrek Kurufl darbedilecektir. 180 kurufl 1 Sterlin de¤erinde
olacak, 2,291 Sterlinlik ana para/sermaye olacak ve K›br›s Hükûmetinin kâr›
da yaklafl›k 1.641 Sterlin olacakt›r22.
K›br›s’taki ‹ngiliz yöneticilerine göre, Türk para piyasas›n›n inifl ç›k›fllar› o
kadar büyüktü ki, Türk madenî paralar›n›n kullan›lmaya devam etmesi halinde ‹ngilizlerin de Türk sermaye sahipleri kadar s›k›nt›ya düflece¤ine flüphe
yoktu23.
‹lk K›br›s bronz kurufllar› Mart 1879’da darbedildi. Bu ilk darbda 250.000
adet 1 kuruflluk, 250.000 adet yar›m kuruflluk ve 150.000 adet de çeyrek kuruflluk darbedilmiflti. Darbedilen paran›n de¤eri 2.292 Sterlin idi24.
K›br›s için bas›lan yeni para, yerini ald›¤› Türk bak›r kuruflundan ebat olarak daha küçüktü ve Nisan 1879’da tedavüle ç›km›flt›r25.
17 National Archives (Kew, London), Cyprus Currency, T.1./ 17149. (Dosyada bulunan ve Sir Garnet Wolseley
taraf›ndan yaz›lan 5 A¤ustos 1878 tarihli yaz›.
18 The Records of the Ottoman Conquest of Cyprus and Cyprus Guide and Directory, s: 173.
19 The Records of the Ottoman Conquest of Cyprus and Cyprus Guide and Directory, s: 173.
20 National Archives (Kew, London), Cyprus Currency, T.1./ 17149. (Dosyada bulunan ve Sir Garnet Wolseley’in
önerisinden bahseden 22 Ocak 1879 tarihli yaz›.)
21 Çünkü 22 Ocak 1879 tarihli yaz›n›n sonunda “haz›rlanan tasar›y› Majestelerinin onay›na sunmak ve gerekli kal›plar›n haz›rlanmas› için talimat vermek Darphane Müdürü’nün görevi olacakt›r” denilmektedir.
National Archives (Kew, London), Cyprus Currency, T.1./ 17149. (Dosyada bulunan ve Sir Garnet
Wolseley’in önerisinden bahseden 22 Ocak 1879 tarihli yaz›.)
22 National Archives (Kew, London), Cyprus Currency, T.1./ 17149. (Dosyada bulunan ve Sir Garnet Wolseley’in
önerisinden bahseden 22 Ocak 1879 tarihli yaz›.)
23 Her Magesty’s High Commissioner; Report for the Year 1879, s: 8.
24 National Archives (Kew, London) Cyprus Currency, T 1/13026. (Dosyada bulunan 18435 numaral› dosya içindeki belge.)
25 The Records of the Ottoman Conquest of Cyprus and Cyprus Guide and Directory, s: 173.
161
kebikeç / 24 • 2007
K›br›s’ta 1879-1881 y›llar›nda bas›lan K›br›s kuruflunun miktar› ve de¤eri
flöyledir:
Y›llar
1
Yar›m
Çeyrek
Toplam
Kurufl
Kurufl
Kurufl
Sterlin (De¤er)
Mart 1879
250.000
250.000
150.000
2,292*
Temmuz 1880
72.000
100*
fiubat 1881
18.000
36.000
72.000
300*
Nisan 1881
18.000
18.000
150*
A¤ustos(?)
1881
18.000
36.000
72.000
300**
(Toplam)
304.000
340.000
366.000
3,142
* ‹ngiliz Darphanesi taraf›ndan bas›lm›flt›r.
** Darphanenin izni ile Mess. R. Heaton and Sons, Birmingham taraf›ndan
bas›lm›flt›r.
3. 1882 Senesi K›br›s Meskûkât› Kararnamesi
Böylece K›br›s’ta para birimi “K›br›s Kuruflu” olmufl ve Lira, fiilin, Kurufl
ve Para’dan oluflan bir sitem kurulmufltur. Bu para birimi flu flekilde aç›klanabilir: 1 Lira=20 fiilin, 1 fiilin= 9 kurufl, 1 Kurufl= 40 para.
Ahmet Gazio¤lu ilk kuruflun bronzdan de¤il bak›rdan darbedildi¤ini26 yazmakta ise de, The National Archives’de (Kew, London) bulunan belgelere göre, K›br›s için darbedilen kurufllar bronzdan (Tunç) darbedilmifltir. 3 May›s
1882 tarihli bir kraliyet ferman› ile K›br›s paras› ile ilgili yeni uygulama teyit
edildi. Bu fermanla K›br›s para sistemi flöyle belirlenmiflti:
Madenî Paralar›n Listesi27
K›br›s Kurufl ve Paras›
Hesab›yla K›ymeti
ALTIN
‹ngiliz alt›n›
‹ngiliz yar›m alt›n›
Türk Liras›
Frans›z 20 frang›
Hîn-i Teklifinde Olunmas›
Laz›mgelen Miktar
Kurufl
Para
180
...
90
...
162
...
142
20
} Yok
26 Gazio¤lu’na göre; “1879 y›l›nda K›br›s Liras› 180 kurufl olarak saptand›. Ayr›ca K›br›s’a özgü bak›r paralar
da bas›ld›. Bu bak›r paralar kurufl olarak adland›r›ld›. Bkz: Ahmet Gazio¤lu, Enosis Çemberinde Türkler, 2.
bask›, K›br›s Araflt›rma ve Yay›n Merkezi (CYREP) yay., Lefkofla, 2000, s: 37.
27 The Cyprus Gazette, June 17th, 1879. Ayn› ilan gazetenin 4 Nisan 1885 ve 10 fiubat 1888 tarihli
nüshalar›nda da yay›nlanm›flt›r. Bkz: The Records of the Ottoman Conquest of Cyprus and Cyprus Guide
and Directory, s: 175. Ayr›ca Bkz: Ceride-i Resmîye-i K›br›s, 4 Nisan 1885.
162
DEM‹RYÜREK
K›br›s’›n ‹ngiltere’ye Devri Üzerine K›br›s’ta Bas›lan Para...
GÜMÜfi
Florin
Silin
Alt› Pens
Üç Pens
Kurufl
18
9
4
2
Para
...
...
20
10
} 3 L=540 kurufl
BRONZ
Kurufl
Yar›m Kurufl
Çeyrek Kurufl
...
...
...
40
20
10
} 3 fi.=27 kurufl
B. K›br›s Kuruflflu
u Uygulamas›nda Kriz
1. K›br›s Hükûmeti’nin 15 Kas›m 1884 Tarihli Bildirisi
1879 y›l›ndan itibaren K›br›s’ta yeni K›br›s kuruflu tedavüle ç›kar›lm›fl ve
1882 y›l›nda ç›kar›lan bir kararname ile K›br›s’ta geçerli paran›n de¤eri belirlenmifl olmas›na ra¤men 1884 y›l›na gelindi¤inde K›br›s’›n her taraf›nda hükûmetin belirledi¤i düzen ve de¤erin uygulamaya konulamam›fl oldu¤u görülmektedir. Özellikle Leymosun bölgesinde sorunlar vard›.
Bu nedenle K›br›s hükûmeti 15 Kas›m 1884 tarihini tafl›yan bir bildiri yay›nlam›flt›r. Türkçe ve Rumca olarak yay›mlanan bu bildiride, “ammenin nazar-› dikkati Kraliçe Haflmetli Viktorya Hazretleri canibinden fleref-sudûr buyurulan gelen fi 3 May›s sene 1882 tarihli beyanname mazmununa celb ve davet olunur” denilerek bu bildirinin dayand›¤› temel aç›klanm›flt›r.
Söz konusu bildiriye göre; “beyanname-i mezkûr hükmünce K›br›s’ta kurufl
nam›yla nizamen mütedavil bulunacak akçe fakat flilinin dokuzda biri k›ymetinde ve tunçdan ma’mul bulunan K›br›s kurufludur.” Ve söz konusu beyanname hükmünün yürürlü¤e konulmas› konusunda K›br›s hükûmeti elinden geleni yapma karar›ndad›r.
K›br›s hükûmetinin bu resmî bildirisine göre; “kâffe-i mukavelenamelerle
hesap pusulalar›nda ve tahvilât ve sairede ve akçeye müteallik ahz ü ita ve
muamelâtta istifa yahut te’diye olunacak akçe mebali¤i kurufl hesab›yla beyan
k›l›nm›fl olduklar› halde kurufl tabirinin ber vech-i meflrûh flilinin dokuzda biri k›ymetinde ve tunçdan ma’mul K›br›s kuruflunu isti’mal için k›l›nm›fl nazar›nda tutulmas› lâz›m gelece¤i hususuna dikkat eylemeleri tüccâr ve bazârgânlarla sairîne tavsiye olunur.” Bildiriye göre toplam para miktar› hiçbir flekilde “sîm yahut metalik kurufl veyahut salif-üz-zikr beyanname ile nizamen
rayic hükmüne konulmufl olmayan” di¤er madenî paralar hesab› olarak göste-
163
kebikeç / 24 • 2007
rilmeyecektir. Bildiri, “K›br›s’ta nizamen rayic tutulan” para tablosu ile sona
ermektedir. Bu tablo 3 May›s 1882 tarihli kraliyet kararnamesindeki tablonun
ayn›s›d›r28.
2. Limasollu Tüccarlar›n Hükûmete ‹hbarnamesi
Hükûmetin resmî ilan› üzerine ileri gelen baz› Limasollu “sarrafân ve tüccarân”, K›br›s Hükûmetine bir “ihbarname” göndermifltir. 25 Kas›m 1884 tarihini tafl›yan söz konusu ihbarnamede imzas› bulunan tüccar ve sarraflar;
“malum oldu¤u üzere ahz ü itaca muamelat›m›z 1884 senesi flehr-i Kanun-› evvelinin otuz birine de¤in ‹ngiliz Liras› 132 kurufl hesab›yla cereyan etmifl ise
de biz zîrde muharrer imzalar sahipleri hulûlü takarrüb eden seksen befl senesi flehr-i Kanûn-› sanisi ibtidas›ndan itibaren Lira-y› Sterlin’in 180 K›br›s
kuruflundan ibaret bulunmas› hakk›nda fi 15 Teflrîn-i sani 1884 tarihiyle hükûmet-i muhterememiz canibinden ›sdar olunan emre imtisalen icra-y› muamele eyleyece¤imizi vaad eyleriz” diyorlard›29.
Bu ihbarnameden anlafl›ld›¤›na göre, Limasollu tüccarlar bu tarihe kadar
1 ‹ngiliz Sterlini 132 kurufl hesab›ndan ifllem yapm›fllard›r. Oysa 1882 senesi
K›br›s Meskûkât› Kararnamesi’ne göre 1 ‹ngiliz Sterlini 180 kurufltur ve bu
flekilde ifllem görmesi gerekirdi. Ama baz› Limasollu ve Bafl› tüccarlar buna
uymam›fllard›r. Belki hükûmet de bu nedenle olsa gerek 15 Kas›m 1884 tarihinde bir resmî ilan yay›nlayarak 1 ‹ngiliz Sterlinini 180 kurufl olarak tesbit
eden 1882 kararnamesini hükûmetin uygulamak için herfleyi yapaca¤›n› aç›klamak zorunda kalm›flt›r. Bunun üzerine baz› Limasollu tüccarlar 1 Ocak
1885 tarihinden itibaren bu emre uyacaklar›n› aç›klam›fllard›r.
3. Bafl› Tüccarlar›n Hükûmete ‹hbarnamesi
Bu arada “Baf tüccarlar›n›n bafll›calar›” da K›br›s Hükûmeti’ne benzer bir
ihbarname göndermifllerdir. Söz konusu ihbarnamede Bafl› tüccarlar›n bafll›calar› “malum oldu¤u üzere ahz ü itaca muamelat›m›z 1884 senesi flehr-i Kanun-› evvelinin otuz birine de¤in ‹ngiliz Liras› 132 kurufl hesab›yla cereyan etmifl ise de biz zîrde muharrer imzalar sahipleri hulûlü takarrüb eden seksen
befl senesi flehr-i Kanûn-› sanisi ibtidas›ndan itibaren Lira-y› Sterlin’in 180
K›br›s kuruflundan ibaret bulunmas› hakk›nda fi 15 Teflrîn-i sani 1884 tarihiyle hükûmet-i muhterememiz canibinden ›sdar olunan emre imtisalen icra-y›
muamele eyleyece¤imizi vaad eyleriz” diyorlard›30. Böylece Bafl› tüccarlar›n
28 “2 Numerolu Tahrirât›n Birinci Melfufu”, Ceride-i Resmiye-i K›br›s, 4 Nisan 1885.
29 “2 Numerolu Tahrirât›n ‹kinci Melfufu”, Ceride-i Resmiye-i K›br›s, 4 Nisan 1885.
30 “‹ki Numerolu Tahrirât›n Dördüncü Melfufu”, Ceride-i Resmiye-i K›br›s, 4 Nisan 1885.
164
DEM‹RYÜREK
K›br›s’›n ‹ngiltere’ye Devri Üzerine K›br›s’ta Bas›lan Para...
ileri gelenleri de hükûmetin uygulamas›n› kabul ettiklerini duyurmufllard›r.
Bu ihbarnamede herhangi bir tarih yoktur.
4. Leymosun Kaza Kaymakaml›¤›’na Lefkoflfla
a’dan Gönderilen Yaz›
Bir k›s›m Leymosun tüccar ve sarraf› hükûmetin 15 Kas›m 1884 tarihli
olan ve 1 Sterlin 180 kurufl rayicini temel alan emrine itaat edeceklerini ilan
etmifllerdi. Ancak hükûmetin karar›na karfl› ç›kanlar›n da var oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Karara ve uygulamaya karfl› olanlar Leymosun/Limasol Kaymakaml›¤›’na bu konuda bir dilekçe sunmufllard›r. Kaza kaymakam› da bu dilekçeyi Lefkofla’ya göndermifltir.
Bunun üzerine Lefkofla’dan Leymosun’a “Muavin-i müsteflar C. Smith” imzal› ve 1 Aral›k 1884 tarihini tafl›yan resmî bir yaz› gönderilmifltir. Leymosun
Kaymakam›na/Komiserine gönderilen bu yaz›ya göre “K›br›s Tunç kuruflunun
ahz ü ita muamelat›nda rayic-i ittihaz› hakk›nda” Leymosun kazas› dahilinde
baz› itirazc› kimseler bulunmaktad›r ve bu kimseler sunduklar› dilekçede hükûmetin bu karar›n›n “serbest” ticarete müdahale oldu¤unu iddia etmiflledir.
Söz konusu yaz›ya göre “hükûmet öyle ashab-› istidan›n iddias› vechile serbesti-i ticarete müdahale etmifl” olmad›¤› gibi “müdahale etmek niyetinde de de¤ildir.” Ayr›ca hükûmet “meskûkât› tebdil yahut k›ymetlerini tezyid etmek niyetinde dahi de¤ildir” Ayn› yaz›da hükûmetin niyeti flöyle aç›klanmaktad›r:
“Hükûmetçe icras› tasavvur olunan husus hesabât› K›br›s dahilinde mütedavil bulunmayan bir akçe ile görüp tutmak adet-i bat›la ve gayr-› saibesinin la¤v›ndan ibarettir”.
Yaz›ya göre, muhasebe iflerinin yürütülmesinde ve fiyatlar›n belirlenmesinde “meskûkat›n rayic-i hakiki-i mahallîsine” sayg› gösterilmesi medenî ülkelerde “adet-i umûmiyye”den say›lmaktad›r. Bu adetin aksi ise yanl›fllara ve
kar›fl›kl›klara neden oldu¤u gibi hilekârlar›n kendi saf komflular›n›n s›rt›ndan
haks›z kazanç sa¤lamalar›na da sebep olur. Hükûmetin arzusu ise halk›n ve
yörenin menfaatinin korunmas›d›r. Dilekçe sahipleri, hükûmetin “eski kavaim-i nakdiyye ve meskûkât-› nahasiyyenin hemen tenezzül-i k›ymetinden evvel la¤v›yla kendilerini pek büyük bir zarardan kurtarm›fl oldu¤unu” hat›rlamal›d›rlar.
Söz konusu yaz›ya göre “Hükûmetin Leymosun ve Baf kazalar›nda mevkii icraya vaz’›n› arzu eyledi¤i usûl cezirenin sair bilcümle kazalar›nda cari bulunmufl ve oralarda vech-i küllî üzere menafi-i ticareti müstevcib ve ahâli hakk›nda fevaidi müeddi bulundu¤u” görülmüfltür. Öte yandan “bir belde ve bahusûs ufak bir cezire dahilinde muhtelif rayicler bulunmas› arzu olunmayan
ahvâlden” oldu¤u da aç›kt›r.
165
kebikeç / 24 • 2007
K›br›s Hükûmetinin tutumunu yans›tan bu yaz›ya göre e¤er dilekçe sahiplerinin arzusuna uyulursa “Baf kazas› ahâlisi dahi rayic itibar›nca olan adetlerini ibkaya di¤erleriyle müsavî surette istihkaklar› olup flu halde K›br›s dahilinde rayicin suret-i itibar›nca üç usûl bulundurulmufl olacakt›r”31.
5. Baz› Leymosunlu Tüccarlar›n Londra’ya Gönderdikleri Telgraf
K›br›s Hükûmeti uygulamaya itiraz eden Leymosunlu tüccarlar›n dilekçesine yukar›daki cevab› vermifl ve Leymosun Kaymakaml›¤› taraf›ndan bu cevab›n dilekçe sahiplerine iletilmesini istemifltir. Fakat uygulamaya itiraz
edenler bu cevab› be¤enmeyerek Londra’ya bir telgraf göndererek flikâyetlerini yenilemifllerdir.
Frans›zca yaz›lan ve 10 Ocak 1885 tarihini tafl›yan bu telgrafnamede Leymosunlu tüccarlar flikâyetlerini flöyle dile getirmifllerdir: “Leymosun kazas›
hükûmetin 1885 senesinde verilen emrine tevfiken meskûkât rayicini tertiblemiflti. Taraf-› haflmet-meabîlerinden fi 13 Mart 1879 tarihli telgrafnamemize
ihsan buyurulan cevap hükûmetin tertibât-› mezbureyi ta¤yir tasaddisini
men’ eyledi. Muahharen hükûmet galiba Dahiliye Nezareti’ne icra etmifl oldu¤u taccübü mucib ›srar›yla fi 3 May›s sene 1882 tarihli beyanname-i haflmetmeabînin sudurunu davet etmifl olup flimdi ise muamelât-› ticariyye ve mahkemeler ilamât›nca niza’ ve kar›fl›kl›klara sebebiyet verilmemek üzere ahâli
taraf›ndan vaki olan flikâyât-› fledîde ve imtinaa ve akçelerini Lira 132 kurufl
hesab›yla karz etmifl iken 180 hesab›yla kabul eylemek mecburiyyetinde bulunan dayinlerin yüzde 36 raddesinde duçar-› zarar olduklar›na dair mevcut
olan delâil-i sarihaya ra¤men rayic-i meckûkât› cebrî olarak yükseltmek ›srar›nda bulunmaktad›r. Binaenaleyh serbesti-i ticareti ve zürra’ ve amelenin refah halini tahrib tehdidinde bulunan ve meskûkât›n terfi-i rayicinden münbais olan iflbu gadrin men’ ve def’i hak-pâ-y› seniyyelerinden niyaz olunur”32.
Telgraftan anlafl›ld›¤›na göre ayn› kifliler 13 Mart 1879 tarihinde de benzer
bir durum için Londra’ya müracaat etmifllerdi. Londra Hükûmeti’nin giriflimi
ile K›br›s Hükûmeti yapmay› düflündü¤ü de¤ifliklikten vaz geçmiflti. Fakat daha sonra ‹çiflleri Bakanl›¤›’na müracaat ederek 3 May›s 1882 tarihli kararnamenin ç›kmas›n› sa¤lam›flt›r. fiimdi de K›br›s Hükûmeti, ticaret ifllerinde ve
mahkeme kay›tlar›nda tart›flma ve kar›fl›kl›klara neden olmamak için halk taraf›ndan yap›lan fliddetli flikayet ve uygulamaya direnmeler ve paralar›n› ‹ngiliz liras› 132 kurufl hesab›yla ödünç alm›fl iken ‹ngiliz liras› 180 kurufl hesab›yla kabul etmek zorunda kalan borçlular›n %36 zarar ettikleri apaç›k orta31 “‹ki Numerolu Tahrirât›n Üçüncü Melfufu”, Ceride-i Resmiye-i K›br›s, 4 Nisan 1885.
32 “Bir Numarolu Tahrirât›n Birinci Melfufu”, Ceride-i Resmiye-i K›br›s, 4 Nisan 1885.
166
DEM‹RYÜREK
K›br›s’›n ‹ngiltere’ye Devri Üzerine K›br›s’ta Bas›lan Para...
da iken para rayicini zorla yükseltmek istemektedir. Bu durum ticaret serbestli¤ini ve ziraatle u¤raflanlarla iflçilerin refah›n› tehdit etmektedir. Dolay›s› ile paran›n rayicinin yükseltilmesinden do¤an bu duruma son verilmelidir.
10 Ocak 1885 tarihi bu telgraf Londra’ya ulaflm›fl ve 19 Ocak 1885 tarihli
yaz› ile bir sureti K›br›s valisine gönderilerek konu ile ilgili mütalâs› istenilmifltir. K›br›s valisinin mütalas› ‹ngiliz iflgalinin ilk anlar›ndan itibaren K›br›s’taki para durumunu yans›tt›¤› için buraya aynen al›nm›flt›r ve flöyledir:
“Maylord Hazretleri,
Leymosun ahalisinden baz› kimesneler taraf›ndan “1882 Senesi K›br›s
Meskûkât› Kararnamesi” hakk›nda flikâyeti havi olarak hak-pa-y› hazret-i kraliçeye keflide olunan telgrafname hakk›nda mütâlaât-› acizanemin beyan›n› amir fi 19 Kânun-› sani 1885 tarihli tahrirât-› nezaret-penahîlerinin vusûl buldu¤u ifl’ar›na ibtidarla kesb-i iftihar eylerim.
(2) K›br›s’›n 1878 senesinde ‹ngiltere devleti taraf›ndan iflgali vuku’unda
dahil-i cezirede kaimeden maada ber vec-i ati üç nev’ akçe mütedavil bulunmakta idi.
Birincisi-Devlet-i Osmaniyye’nin nuhas kuruflu ki takriben 176 adedi bir
‹ngiliz liras›na mukabil olup Lefkofla ve Tuzla ve Ma¤osa ve Girne’de mütedavil bulunmakta idi.
‹kincisi-Metalik kurufl ki takriben 133 adedi bir ‹ngiliz liras›na müsavî
olup Leymosun’da mütedavil idi.
Üçüncüsü-Sîm kurufl ki 120 adedi bir ‹ngiliz liras› demek olup Baf’da tedavül etmekte idi.
(3) Devlet-i Osmaniyye’nin takriben 180 adedi bir ‹ngiliz liras›na müsavî
bulunagelen nuhas kuruflu yerini tutmak ve k›ymeti yine o raddelerde
bulunmak üzere tunçdan ma’mul bir nev’ ‹ngiliz kuruflu ihdas ve ithali
haflmetli kraliçe hazretleri hükûmetince esbâb-› malumeden dolay› kararlaflt›r›ld›¤› misüllü muhtelif cihetlere mebni tahavvül fiyata tabi olan
metalik kuruflun tedavülden kald›r›lmas›na dahi lüzum görülmüfl olmas›yla iflbu muamelat 1878 ve 1879 senelerinde mebhûs-ün-anh muhabere
olagelmifl ve netice-i has›las› hakk›nda 1879 senesinde takdim k›l›nan layiha-i seneviyye-i acizanemin 22’nci ve 23’ncü ve 24’ncü ve 25’inci bendlerinde muhtasaran arz ve mütâlaâ edilmifltir.
(4) K›br›s dahilinde akçenin siyak-› vahid üzere mütedavil bulundurulmas› her halde elzem idü¤ünden ol bâbda 1879 senesinde teflebbüs olunan icraat alt›n esas› üzerine tertib olunmufl meskûkât-› muayyene teessüsünü intac edegelip meskûkât-› mezburenin ‹ngiltere’nin flilin ve pennalar› misüllü k›ymet-i mukarrerelerinde sabit kalm›fllard›r.
(5) Bu cümle ile beraber Leymosun’un baz› tüccarân› tunç kuruflun orada
tedavülü emtia-i ticariyeleri fiyat›n›n tenzilini mucib olabilece¤i havf›na
167
kebikeç / 24 • 2007
mebni onun Leymosun’a ithaline daima mu’teriz bulunmufl ve ahz ü italar›n›n ‹ngiliz liras› 132 yahut 133 kurufl hesab›yla icras›na devam etmekli¤i kendilerince kaide ittihaz eylemifl olduklar› misüllü Baf’da dahi
muamelât-› ticariyyenin ‹ngiliz liras› 120 kurufl hesab›yla icras›na devam
edilmifl olup halbuki mezkûr mahallerin hiç birinde o fiyatlar› mübeyyen
meskûkât bulunmamaktad›r. Çünkü sikke-i ma¤flufle fiyat› ba-irade-i padiflahî tebdil olunarak metalik kuruflun de¤eri k›ymet-i asliyyesinin yaln›z n›sf raddesine tenezzül eylemifl oldu¤u gibi mecidiyenin yani sîm kuruflun k›ymeti dahi Memalik-i fiahane dahilinde yüzde befl raddesinde tedenni bulmufl olup flöyle ki, sîm mecidiye mukaddema yirmi kurufl k›ymeti var iken elyevm hazain-i Osmaniyye’de yaln›z on dokuz kurufl mukabilinde kabul olunmaktad›r.
(6) Yaln›z hayalde vücudu bulunan meskûkâtla ahz ü ita edilerek bilfiil
mütedavil olan meskûkat› tan›mamakl›¤›n müstevcib oldu¤u suûbet-i
azime Leymosunca müddet-i medideden beri hissedilegelip ammenin nazar-› dikkatini haflmetli Kraliçe Hazretlerinin fi 3 May›s sene 1882 tarihli beyannameleri mazmununa celb ve davet için canib-i hükûmetten bir
ilanname tasdiri istida’ olunmufltu. ‹lanname-i mezbûr geçen flehr-i Teflrin-i saninin on beflinde ber mucib-i istida tasdir k›l›narak mahall-i mezkûrun bir tak›m sarrafân ve tüccarân-› muteberan› taraf›ndan 1885 senesi Kânun-› sanisi ibtidas›ndan itibaren her nev’ muameleyi ‹ngiliz liras›
yüz seksen kurufl hesab›yla isra edeceklerini mulin bir k›ta ihbarname
imza edilmifltir. Leymosun kazas› dahilinde Rumî ve Türkî-ül ibare olarak ta’minen neflr edilmifl olan ihbarname-i mezburun bir k›t’a sureti leffen takdim-i nazar-gâh-› nezaret-penahîleri k›l›nm›flt›r.
(7) Az bir müddet sonra madde-i menhusa hakk›nda isti’danameler vas›l
olup merbuten takdim k›l›nan sureti vechile cevap verdirilmifltir. Ufak
bir cezire dahilinde meskûkâtca canib-i hükûmetten muhtelif rayiclere
itibar edilmesi mümkün olamayaca¤› bedîdard›r. Ve dört kaza dahilinde
mukaddema cari bulunagelen rayiclerin kema-kân ibka ve ittihaz› di¤er
iki kazalarca adem-i hoflnudiyyeti müeddi olup halbuki mezkûr iki kazalar beyninda dahi ittifak has›l olamamaktad›r.
(8) Hayalî bir sikkenin vücudu baz› memalik dahilinde büsbütün na-malum bir fley olmay›p hatta M›s›r’da kuruflun tarife fiyat› k›ymet-i rayicesinin fakat n›sf›na muadil bulundu¤u keyfiyeti pek çok teflviflata müstevcib olmaktad›r. Bunlar ise emsal olunmay›p bilakis içtinab edilmeleri laz›m gelen emsaldendirler.
(9) Vusul buldu¤u arz olunan tahrirât-› asilânelerinin hatimesi bulunan
k›sm›na gelince telgrafnameyi keflide etmifl olanlara cevap gönderilmek
üzere onun kimler taraf›ndan sudur edildi¤i beyan olunmas› için telgraf
flirketine mürâcaât edilmifl ise de müresselin ismini beyandan flirket imtina eylemektedir.
168
DEM‹RYÜREK
K›br›s’›n ‹ngiltere’ye Devri Üzerine K›br›s’ta Bas›lan Para...
(10) Baf tüccar›n›n bafll›calar› taraf›ndan kendileri dahi ahz ü italar›n›
rayic-i mukannen üzere icra etmek niyetinde bulunduklar›na dair bir ihbarname tasdir k›l›nm›fl olma¤la bunun dahi iflbu münasebetle ilave-i arz
ve beyan›n› zaid görmem ve ihbarname-i mezburun bir k›t’a sureti leffen
takdim-i seviyy-i asilâneleri k›l›nm›flt›r.
An Lefkofla
Fi 21 fiubat sene 1885
Bende-i mu’tileri
Robert Biddulph”33.
C. K›br›s Paras›n›n Bas›lmas› Karflfl››s›nda Osmanl› Hükûmeti
1. K›br›s’›n ‹ngiltere’ye Devri
K›br›s ‹ngiltere’ye devredilirken yap›lan 4 Haziran 1878 tarihli antlaflmada ‹ngiltere’nin Rusya’ya karfl› Osmanl› Devleti’ni korumak ve yap›lan ittifak
antlaflmas›ndaki görevlerini yerine getirebilmek için Osmanl› Hükûmeti’nin
K›br›s adas›n› ‹ngiltere’ye tahsis etti¤i ve adan›n ‹ngiltere taraf›ndan yönetilmesine r›za gösterdi¤i belirtilmektedir34. Bu antlaflmaya ek olarak 1 Temmuz
1878 tarihli bir baflka antlaflma daha yap›lm›flt›r35. Bu antlaflmalar padiflah
taraf›ndan 4 Temmuz 1878 tarihinde “Hukuk-› flâhâneme asla halel gelmemek
flart› ile” notuyla tasdik edilmifltir. Bu antlaflmalar›n göre ‹ngiltere aday› idare edecek ama ada hukuken Osmanl› Devleti’nin say›lacak ve padiflah›n K›br›s üzerindeki egemenlik haklar› bundan zarar görmeyecekti.
14 A¤ustos 1878 tarihinde bir baflka antlaflma daha yap›ld›. Bu antlaflma,
“Cezirenin iflgali müddetince K›br›s’›n idaresi için Bâb-› âli’nin murakabesi
haricinde olarak ‹ngiltere Kraliçesi nam›na kavanin ve mukavelât tanzimi ve
umûr-› ticariyye ve flehbenderiyyenin rü’yeti için zât-› hazret-i padiflahînin
müflarunileyhüma ‹ngiltere kraliçesine salâhiyyet-i kâmile bahfl eyledi¤ine
dairdir”36.
1919 y›l›nda Osmanl› D›fliflleri Bakanl›¤› taraf›ndan yap›lan de¤erlendirmeye göre, “iflbu mukavele ile zât-› hazret-i padiflahî, cezirenin iflgali müddetince hukuk-› hükümrânisini ‹ngiltere kral›na tevdi etmifl oluyor”du. Bu antlaflma ile 1 Temmuz 1878 tarihli antlaflman›n 4. maddesi de de¤ifltirilmifltir.
Buna göre “muahedename zeylinin dördüncü bendi hükmünce emlâk-› hüma33
34
35
36
Ceride-i Resmiye-i K›br›s, 4 Nisan 1885.
Bâb-› âli Hariciye Nezareti; K›br›s Meselesi, ‹stanbul, Matbaa-i Amire 1335, ss: 10, 13.
Bâb-› âli Hariciye Nezareti; K›br›s Meselesi, s: 13.
Bâb-› âli Hariciye Nezareti; K›br›s Meselesi, s: 18.
169
kebikeç / 24 • 2007
yun ile arazi-i miriyyenin has›lat›yla tapu ve mahsul ve intikalden has›l olma
varidat maktuan senevî befl bin ‹ngiliz liras›n›n tediyesi suretine iflbu mukavelename ile tahvil olunmufltur”37. Önceki antlaflmada yer alan 4. maddeye
göre ise “Bâb-› âli K›br›s’ta bulunan arazi-i emiriyyeyi ve evkaf-› hümayunu
serbestce füruht ederek veya iltizama vererek bunlardan has›l olacak akçe
üçüncü bentte zikr olunan varidat-› cezire dahilinde tutulmayacakt›r”38.
14 A¤ustos 1878 tarihli antlaflman›n “hukuk-› flahane” ile nas›l ba¤daflt›¤›
tart›fl›labilir ve tart›flmaya da de¤erdir. Bu konuda biz Osmanl› D›fliflleri Bakanl›¤›’n›n yorumuna kat›l›yoruz. Buna göre daha iflgalin ilk günlerinde ada
hukuken de Osmanl› yönetiminden ç›km›flt›r.
Bu geliflmelerden ‹ngiltere’nin adaya geçici olarak de¤il fiilî ve mümkün oldu¤unca da hukukî olarak egemen olmak istedi¤i anlafl›lmaktad›r. Nitekim 4
Haziran 1878 tarihli ittifak antlaflmas› imzalanmadan önce yap›lan tart›flmalarda, Bâb-› âli K›br›s’›n ‹ngiltere’ye devrinin baflka sorunlara yol açaca¤›n›
düflünerek “K›br›s ceziresinin asker ve mühimmat için depo makam›nda kullan›lmak üzere her ne vakit Rusya devleti tevsi’-i memalik daiyesine düfler de
kendisine ilân-› harb olnursa ol vakit ‹ngiltere devleti taraf›ndan taht-› idareye al›nmas›”n›n daha münasip olaca¤›n› ileri sürmüfl ise de ‹ngiltere elçisi söz
konusu antlaflma teklifine “bir gûna kay›t ve flart› havi ibare dercine mezun
olmad›¤›n› ve Pazartesi günü Londra’da akd-› meclis olunaca¤›ndan red veya
kabulü havi her ne cevap verilecek ise Pazar akflam› behemahal kendisine tebli¤ edilmek lâz›m gelece¤ini beyan etmifltir”. Hatta ‹ngiltere elçisinin “K›br›s
hakk›ndaki teklifi Bâb-› âli taraf›ndan red olunacak olursa, Devlet-i âliyyece
vehameti mucib olaca¤› ve kongrenin dahi içtima edemeyece¤i yollu tehdidât›
ve bu surete muvafakat olundu¤u takdirde Rusyal›lar›n üç güne kadar ‹stanbul havalisinden çekilecekleri” gibi sözleri üzerine Osmanl› hükûmeti ‹ngiltere’nin antlaflma teklifini kabul etmifl39 ve ada ‹ngiltere’ye devredilmifltir40.
Böylece, ‹ngiltere Rusya’ya karfl› Osmanl› Devleti’nin müttefiki durumuna
gelmifltir. 1 Temmuz 1878 tarihli Osmanl›-‹ngiliz Antlaflmas›’n›n 6. maddesine göre “Rusya, Do¤u Anadolu’da iflgal etmifl oldu¤u di¤er yerleri Osmanl›
Devleti’ne geri verdi¤i takdirde, K›br›s adas› ‹ngiltere taraf›ndan boflalt›lacak
ve 4 Haziran tarihli sözleflmenin hükmü” kalmayacakt›41. Bir baflka deyiflle
söz konusu yerlerde Rus iflgali sürdü¤ü sürece K›br›s ‹ngiltere taraf›ndan idare edilecekti. Ya ‹ngiltere ile Rusya bir antlaflma yaparlarsa ve aralar›ndaki
37
38
39
40
41
Bâb-› âli Hariciye Nezareti; K›br›s Meselesi, ss: 18, 20.
Bâb-› âli Hariciye Nezareti; K›br›s Meselesi, s: 13.
Bâb-› âli Hariciye Nezareti; K›br›s Meselesi, ss: 6-7.
Geliflmelerin seyri ile ilgili bkz: R›fat Uçarol; Siyasî Tarih/1789-1994, ‹stanbul, 1995, ss: 347-351.
R›fat Uçarol, Siyasî Tarih, 1789-1994, s: 350.
170
DEM‹RYÜREK
K›br›s’›n ‹ngiltere’ye Devri Üzerine K›br›s’ta Bas›lan Para...
sorunlar› çözerlerse ne olacakt›? Bu sorunun cevab› düflünülmemiflti. Nitekim
‹ngiltere, 1898 y›l›nda Osmanl› Devleti’nin düflman› olan Rusya’ya antlaflma
teklif etmifl ve 1907 y›l›nda da Rusya-‹ngiltere antlaflmas› imzalanm›flt›r. Ama
Osmanl› yönetimi bu s›rada K›br›s’›n durumu ile ilgilenmemifltir.
2. Adada Kurulan Yeni Düzen
K›br›s adas› 4 Haziran 1878, 1 Temmuz 1878 ve 15 A¤ustos 1878 tarihli
antlaflmalarla kanaatimizce hem fiili olarak hem de hukûki olarak Osmanl›
yönetiminden ç›km›flt›r. Çünkü ‹ngilizler adaya gelir gelmez bu antlaflmalara
da dayanarak yeni bir düzen kurmaya bafllam›fllard›r. Bunun ilk örne¤i adadaki para sistemini de¤ifltirmek ve yeni bir para düzeni kurmak olmufltur.
‹kinci olarak pek çok kanun/nizamname ç›kar›larak ada idare edilmifl ve
Osmanl› kanunlar› gittikçe geçersiz hale gelmifltir. Söz gelimi 19 Aral›k 1878
tarihinde, yani ada yönetiminin ‹ngilizlere devrinden yaklafl›k 6 ay sonra
önemli bir nizamname yay›mlanm›flt›r. “K›br›s Ceziresinin Ta’yin-i Aksam-›
‹daresi” adl› bu nizamnamenin ikinci maddesine göre, “K›br›s ceziresi bir hükûmet-i müstakileden ibarettir. ‹dare-i umumiyyesinin reis ve mercii vali olup
cezire-i bahr-i Sefîd Vilayeti valisiyle mutasarr›flar›n cezire-i mezkûrenin idare-i sab›kas›nca olan salahiyyet ve mezuniyyet-i nizamiyyelerini vezaif-i asliyyesiyle beraber caiz ve cami’dir. Mutasarr›fl›k unvan ve memuriyeti K›br›sca
ba’de-zîn mülgad›r”42.
Bu madde ile K›br›s’›n “ba¤›ms›z bir hükûmet” oldu¤u belirtiliyor ve adadaki en yüksek idarî yetkilinin vali oldu¤u aç›klan›yordu. Nizamnamenin
üçüncü maddesine göre Ma¤osa, Leymosun, Tuzla, Girne ve Baf kazalar›n›n
isimleri muhafaza edilmifl ancak “De¤irmenlik” kazas› ad› de¤ifltirilmifl ve
“De¤irmenlik kazas› Lefkofla kasabas›yla birlefltirilerek alel-umum Lefkofla
kazas›” oluflturulmufltur. De¤irmenlik kazas› ad› kald›r›lm›flt›r43.
Görüldü¤ü üzere adan›n idarî taksiminde de de¤ifliklik yap›lm›flt›r. Ancak
bütün bu de¤ifliklikler Osmanl› hükûmeti taraf›ndan herhangi bir itiraza u¤ramam›flt›r. Sadece K›br›s kuruflunun dabredilmesi Osmanl› Hükûmeti’nin
itiraz›na u¤ram›flt›r. Bunun da sebebinin para basman›n egemenlik sembolü
olarak görülmesi olmal›d›r.
3. Yeni K›br›s Kuruflflu
u Haberinin ‹stanbul’a Ulaflflm
mas› ve Hükûmetin ‹lk
De¤erlendirmesi
Kaynaklar yeni K›br›s kuruflunun Nisan 1879’da tedavüle ç›kt›¤›n› belirt42 Kavanîn-i K›br›s; 1878-1885. 1878 y›l›na ait 4 numaral› Nizamname.
43 Kavanîn-i K›br›s; 1878-1885. 1878 y›l›na ait 4 numaral› Nizamname.
171
kebikeç / 24 • 2007
mektedirler. Bununla birlikte ‹ngiltere hükûmeti bu konuda Osmanl› Hükûmeti’ne bilgi vermeyi düflünmemifltir. Çünkü bu bir idarî karard›r ve 14 A¤ustos 1879 tarihli antlaflmaya göre ‹ngiltere’nin buna hakk› vard›r.
Osmanl› Hükûmeti’nin yeni K›br›s kuruflundan haberdar oldu¤unu gösteren ilk belge (H. 9 Rebiü’l-ahir 1298/R.26 fiubat 1296) 10 Mart 1881 tarihlidir.
Bu belgeye göre, “‹ngiltere devleti taraf›ndan K›br›s ceziresinde tedavül etmek
üzere bir nev’ sikke ihdas olundu¤u istihbar” olunmufl ve “üç adedi celb ile muayene” edilmifltir. Said imzal› bu belgeye göre “‹ngilizlilerin cezire-i mezkûreye mahsusen meskûkat darb›na haklar› olmamak laz›m gelece¤inden bu cihetin serian hukuk müflavirleriyle bil-etraf müzakeresiyle has›l olacak karara
göre” hareket edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle konu “Hariciye nezareti’ne
havale edilmifl ve mezkûr sikkeler manzur-› âli buyurulmak üzere takdim k›l›nm›flt›r”44.
Belgede dikkati çeken en önemli özelliklerden birisi Hükûmetin hukuken
kendisine ait sayd›¤› bir bölgede bas›lan para hakk›nda paran›n tedavüle girmesinden ancak tam 2 y›l sonra haberdar olabilmifl olmas›d›r. ‹kinci özellik ise
Bâb-› âli’ye göre ‹ngiltere’nin böyle bir uygulamaya hakk› olmad›¤› düflüncesidir.
4. Yeni K›br›s Kuruflflu
u Hakk›ndaki ‹rade-i Seniyye
3 adet yeni K›br›s kuruflu 10 Mart 1881 tarihinde padiflaha sunulmufltu.
Padiflah›n konuyla ilgili iradesi (H. 6 Ramazan 1305/R.5 May›s 1304) 17 May›s 1888 tarihini tafl›maktad›r. Bir baflka deyiflle konuyla ilgili irade paran›n
tedavüle girmesinden yaklafl›k 9 y›l sonra, padiflaha bildirilmesinden yaklafl›k
6 buçuk y›l sonra ç›kabilmifltir. Söz konusu irade-i seniyye flöyledir:
“K›br›s ceziresinde darb olacak sikkenin nâm-› nami-i cenâb-› hilâfet-penâhiye kat’ edilmesi lâz›m gelir iken ‹ngilizler taraf›ndan kraliçe nam›na
meskûkat darb›na k›yam edilmifl oldu¤undan bundan bir adedi Meclis-i
Vükelâca görülmek üzere leffen irsal-i seviyy-i sami-i sadaret-penâhîleri
k›l›nma¤›n ol bâbda emir ve ferman hazret-i veliyyül emrindir.
Fi 6 Ramazan sene 305 ve fi 5 May›s sene 304
Serkâtib-i Hazret-i fiehriyarî
Süreyya”45.
Yukar›da da belirtti¤imiz gibi oldukça gecikmifl olan bu irade-i seniyyede
‹ngilizlerin K›br›s’ta para basm›fl olmalar›na karfl› ç›k›lmamaktad›r. Bununla
44 BOA, Tasnifin Kodu: Y.A.HUS. Tarih: 1298. 4. 9.
45 BOA, Tasnifin Kodu: ‹rade-i Dahiliyye, (‹.D), Vesika No: 85047.
172
DEM‹RYÜREK
K›br›s’›n ‹ngiltere’ye Devri Üzerine K›br›s’ta Bas›lan Para...
birlikte Padiflaha göre, ada hukuken Osmanl› Devleti’nin say›ld›¤› için bas›lacak paralar ancak Osmanl› padiflah› ad›na bas›labilir. ‹ngiltere kraliçesi ad›na bas›lamaz. Para darbetmek önemlidir. Çünkü; “Akdeniz havzas›nda Eski
Yunan’dan itibaren sikke basmak bir hükümdar için egemenli¤in en önemli
simgelerinden biri olarak kabul edilir”46 ve “‹slâm devletleri de sikke basmay› ve hutbe okutmay› “sahib-i sikke ve hutbe” egemenli¤in en önemli simgeleri olarak kabul eder ”47.
Dolay›s› ile sikke darb etmek/ettirmek egemenlik sembollerinden oldu¤u
için K›br›s’ta ‹ngiltere kraliçesi ad›na para bas›lmas› adan›n hukuken ‹ngiliz
hakimiyetinde oldu¤u anlam›na gelmekteydi. Bu nedenle padiflah›n itiraz›na
u¤ram›fl olmal›d›r.
Bununla birlikte aradan bu kadar zaman geçmifl olmas› yetmiyormufl gibi
irade-i seniyyeye göre paran›n bir adedinin bakanlar Kurulunca “görülmek”
üzere sadrazama gönderilmifl olmas› yine baflka zaman kay›plar›n›n olaca¤›n›
da göstermektedir.
5. 1888 Tarihli Meclis-i Mahsus Karar›
10 Mart 1881 tarihli belgede konunun D›fliflleri Bakanl›¤› Hukuk Müflavirli¤i’ne havale edildi¤i belirtilmiflti. ‹rade-i seniyyede bu konuya de¤inilmedi¤i
gibi hukuk müflavirli¤inin hangi yönde karar verdi¤ini de bilmiyoruz. Ancak
bu konuda 9 Ekim 1888 (H.1 Safer 1306) tarihli bir “meclis-i mahsus” karar›
vard›r. Bu karardan D›flileri Bakanl›¤›’n›n baz› giriflimlerde bulundu¤u anlafl›lmaktad›r.
Meclis-i mahsus karar›na göre önce, “K›br›s ceziresinde darb olunacak meskûkât›n nâm-› nami-i hazret-i padiflâhîye kat’ edilmesi lâz›m gelir iken ‹ngilizler taraf›ndan kraliçe nam›na darb olunmas›ndan dolay› bâ-tezkere-i husûsiyye tebli¤ olunan irade-i seniyye ve ol bâbda cereyan eden müzakere üzerine sebk eden karar ve ifl’ara cevaben Londra Sefiri Pafla hazretleri taraf›ndan
varid olan tahrirat tercümesiyle melfuflar›n›n gönderildi¤ine dair Hariciye
Nezareti’nin 19 Muharrem Sene 306 tarihli tezkeresi k›raat olundu”.
Buna göre hükûmet K›br›s’ta bas›lan paran›n Osmanl› padiflah› ad›na olmas› gerekti¤i konusunda kararl›d›r ve bu karar›n› Londra büyükelçili¤i taraf›ndan ‹ngiltere Hükûmeti’ne iletmifltir. Büyükelçinin ‹stanbul’a gönderdi¤i
yaz›ya göre elçi konu hakk›nda bilgi almak için ‹ngiliz Hariciye Müsteflar› ile
görüflmüfltür.
46 fievket Pamuk; Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Para, Tarih Vakf› Yurt Yay›nlar›, ‹stanbul, 2000, s: 3.
47 fievket Pamuk; age., s: 6.
173
kebikeç / 24 • 2007
Söz konusu Meclis-i Mahsus zab›tnamesine göre, “Sefir-i müflarünileyhin
mezkûr tahrirât› tercümesinde ol bâbda malumât için etti¤i müracat üzerine
Hariciye Müsteflar›n›n irsal eyledi¤i muht›ra sikke-i mezkûrenin baz› numûneleri ile K›br›s’ta nizamen tedavül edecek meskûkat›n k›ymetlerini mübeyyin” bir kararname gönderilmifltir. Söz konusu zab›tnameye göre Lord Salisburry Osmanl› Büyükelçisine ayr›ca flunlar› söylemifltir:
“K›br›s’ta ufakl›k meskûkât›n nedreti ‹ngiltere hükûmetini az k›ymetli
meskûkât ihrac›na” mecbur b›rakm›flt›r. “Meskûkât-› mezkûrenin nâm-› nami-i hazret-i padiflâhîye olarak olarak darb edilmesi lâz›m gelir iken kraliçenin tasvirini havi bulunmas› bir sehivden [yanl›fll›ktan]” ibarettir. “Meskûkât› mebhuse on sene evvel mevki-i tedavüle ç›kar›ld›¤› ve müddet-i mezkûre zarf›nda canib-i hükûmet-i seniyyeden bir gûna tebligât icra” k›l›nmad›¤› görülmektedir. Dolay›s› ile “flimdi bu bâbda teflebbüsat”a giriflmek vakitsizdir. Ayr›ca ‹ngiltere Hükûmeti “bu meselede daha ileri gitmek niyetinde” de¤ildir.
Görüldü¤ü gibi konu ‹ngiltere aç›s›ndan çok basittir ve Osmanl› Büyükelçisine yukar›daki flekilde izah edilmifltir.
Meclis-i Mahsus Lord Salisburry’nin oldukça mu¤lak olan ve bir anlam ifade etmeyen “‹ngiltere Hükûmetinin daha ileri gitmek niyetinde olmad›¤›” fleklindeki sözlerini “senet” olarak alg›lam›fl ve ilgili evrak›n saklanmas› için Hariciye Nezareti’ne gönderilmesine karar vermifltir48.
Bu geliflme üzerine, Meclis-i Mahsusa karar›ndan 4 gün sonra, 13 Ekim
1888 (H.5 Safer 1306) tarihinde Sadrazaml›ktan Hariciye Nezareti’ne bir yaz›
yaz›lm›flt›r. Bu yaz›da flöyle denilmektedir:
“‹flbu tezkere-i devletleriyle melfufat-› meclis-i mahsûs-› vükelâda lede-lmütalaa sefir-i müflarünileyhin tahrirât› tercümesinde ‹ngiltere Hariciye
Müsteflar›n›n irsal eyledi¤i muht›ra ve sikke-i mezkûrenin baz› numûneleri ile
K›br›s’ta nizamen tedavül edecek meskûkât›n k›ymetlerini mübeyyin kararnamenin gönderildi¤i ve Lord Salisburry’nin K›br›s’ta ufakl›k meskûkât›n
nedreti ‹ngiltere hükûmetini az k›ymetli meskûkât ihrac›na icbâr etti¤ini ve
meskûkât-› mezkûrenin nâm-› nami-i hazret-i padiflâhîye olarak darb edilmesi lâz›m gelir iken kraliçenin tasvirini havi bulunmas› bir sehvden nefl’et eyledi¤ini ve meskûkât-› mebhuse on sene evvel mevki-i tedavüle ç›kar›ld›¤› ve
müddet-i mezkûre zarf›nda canib-i hükûmet-i seniyyeden bir gûna tebligât icra k›l›nmad›¤› cihetle flimdi bu bâbda teflebbüsât icras›n›n na- be vakit oldu¤unu ifade ile ‹ngiltere hükûmetinin bu meselede daha ileri gitmek niyetinde
bulunmad›¤›n› temin eyledi¤i muharrer olma¤la beyanât-› vak›an›n hükûmeti seniyyece sened ittihaz›yla evrâk-› mezkûrenin h›fz› z›mn›nda nezaret-i celilelerine cevap tastîri tezekkür k›l›nm›fl olma¤la ol vechile icra-y› iktizas›na
himmet buyurulmas› siyâk›nda terkim-i zeyle ibtidar ve melfufât-› mezkûre
iade ve tesyar olundu efendim”49.
48 BOA, Tasnifin Kodu: A. MKT. MHM. , Dosya No:498, Gömlek No:50, Tarih: 1306.S.07.
49 BOA, Tasnifin Kodu: A. MKT. MHM. , Dosya No:498, Gömlek No:50.
174
DEM‹RYÜREK
K›br›s’›n ‹ngiltere’ye Devri Üzerine K›br›s’ta Bas›lan Para...
Sonuç
K›br›s adas› 1878 y›l›nda ‹ngiltere ile yap›lan antlaflma üzerine “geçici” ve
“hukuken Osmanl› devletine ait” olarak ‹ngiltere’ye devredilmiflti. Adada ‹ngiliz idaresi kurulunca Osmanl› paras›n›n de¤ersizli¤ini de dikkate alan ‹ngiltere, 1879 y›l›nda K›br›s’› ayr› bir devlet addederek bir K›br›s paras› bast›rd›. Osmanl› hükûmeti bunu 2 y›l sonra haber ald› ve “Para basma” egemenlik sembollerinden biri oldu¤u için itiraz etti. Ayr› bir K›br›s paras› bas›lacaksa üzerinde ‹ngiliz kraliçesinin resmi de¤il, Osmanl› padiflah›n›n ad› olmal›yd›. Durum
d›fl ifllerine havale edildi. Y›llar geçti ve Londra’daki Osmanl› Büyükelçisi, Osmanl› hükûmetinin iddias›n› ancak 1888 y›l›nda ‹ngiliz hükûmetine duyurdu.
‹ngiltere, “küçük paran›n K›br›s’ta az olmas›” nedeni ile yeni para bas›ld›¤›n›,
paran›n üzerindeki kraliçenin resminin “sehven” bulundu¤unu, paran›n 10 y›l
önce tadavüle ç›kt›¤›n› ve 10 y›ld›r Osmanl› hükûmetinin ses ç›karmad›¤›n›,
flimdi ise geriye dönülemeyece¤ini iddia etti. Uygulama sürdürüldü.
Antlaflmalar ve uygulamalar dikkate al›nd›¤› zaman bizce bu giriflim de bilinçli bir giriflimdir. ‹ngiltere adaya her anlamda sahip olmak istemektedir.
Adada yeni bir para düzeni kurulurken önce Osmanl› paras›n›n adaya girifli
yasaklanm›flt›r. Sonra yeni para bas›larak K›br›s’ta tedavüle ç›kar›lm›flt›r. Osmanl› Hükûmetinin bu konudaki gecikmifl müracat› da dikkate al›nmam›flt›r.
Sonuç olarak 14 A¤ustos 1878 tarihli Osmanl›-‹ngiliz antlaflmas› göz önüne al›nd›¤›nda ve “para basma”n›n çok önemli bir egemenlik sembolü olarak
düflünüldü¤ünde asl›nda daha 1879 y›l›nda K›br›s hem fiili, hem de siyasî aç›dan Osmanl› hakimiyetinden ç›kt›¤› söylenebilir.
Kaynakça
A. Arflfliiv Belgeleri
1. Baflbakanl›k Osmanl› Arflivi (BOA)
Tasnifin Kodu: Y.A.HUS. Tarih: 1298. 4.9.
Tasnifin Kodu: ‹rade-i Dahiliyye, (‹.D), Vesika No: 85047.
Tasnifin Kodu: A. MKT. MHM. , Dosya No:498, Gömlek No:50, Tarih:
1306.S.07.
Tasnifin Kodu: A. MKT. MHM. , Dosya No:498, Gömlek No:50.
2. ‹ngiltere Devlet Arflivi (The National Archives, Kew)
National Archives (Kew, London), Cyprus Currency, T.1./ 17149.
National Archives (Kew, London) Cyprus Currency, T 1/13026.
3. KKTC Millî Arfliv ve Araflt›rma Dairesi’nde Bulunan Resmî Yay›nlar
Bank of Cyprus; Cyprus: 2.500 Years of Coinage, (t.y).
Ceride-i Resmiye-i K›br›s, 1879-1900.
Kavanîn-i K›br›s, 1878-1885.
Report by Her Magesty’s Commissioner for the Year 1879, Londra, 1880.
The Cyprus Gazette, 1879-1900.
175
kebikeç / 24 • 2007
B. Kitaplar
Bâb-› âli Hariciye Nezareti; K›br›s Meselesi, Matbaa-i Amire, ‹stanbul, 1335.
Gazio¤lu Ahmet; Enosis Çemberinde Türkler, 2. bask›, K›br›s Araflt›rma ve
Yay›n Merkezi (CYREP) yay., Lefkofla, 2000.
Pakal›n Mehmet Z.; Osmanl› Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlü¤ü, c: I, MEB
yay., ‹stanbul, 1993.
Pamuk, fievket; Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Para, Tarih Vakf› Yurt yay., ‹stanbul, 2000.
Philip, Christian (ed.); The Records of the Ottoman Conquest of Cyprus and
Cyprus Guide and Directory, Second Edition, The Laiki Group Cultural
Centre, 2000.
Uçarol, R›fat; Siyasî Tarih/1789-1994, ‹stanbul, 1995.
C. Makaleler
Harid, Fedaî; “‹ngiliz Dönemi K›br›s Madenî Paralar›”, K›br›s Türk Kültürü,
Ankara, 2002, s: 585.
O¤uz, Tekin; “Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Para”, Osmanl›, c: III, Ankara,
1999, s: 178.
Özet: 1878 y›l›nda “geçici” olarak ‹ngiltere idaresine b›rak›lan K›br›s’›n siyasî ve hukukî olarak Osmanl› egemenli¤inde bulunmas› gerekti¤i düflünülmüfltü. Ancak yap›lan antlaflmalardaki baz› maddeler adan›n egemenli¤inin tamamen ‹ngiltere’ye b›rak›ld›¤› fleklinde de
yorumlanabilmektedir. Ayr›ca adan›n ‹ngiltere’ye devrinden hemen sonra, 1879 y›l› bafllar›nda bir K›br›s paras›n›n bas›lmas› ve bu paran›n üzerinde ‹ngiltere kraliçesinin resminin
bulunmas› adan›n Osmanl› egemenli¤inden tamamen ç›kt›¤›n›n da göstergeleridir. Bu yüzden Osmanl› hükümeti çaresizce bunu protesto etmek durumunda kalm›flt›r.
Anahtar sözcükler: K›br›s, para, egemenlik, ‹ngiltere.
Abstract: According to the treaties between the Ottoman Empire and Great Britain, the
Cyprus island was occupied by the British in 1878. From then on, the island was legally and
politically left under to the suzerainty of Great Britain. In 1879, the British administration
in the island minted a new currency for Cyprus with the picture of the Queen on it. This can
be taken as a definite manifestation of the British suzerainty over the island. That is why
the Ottoman government protested it, but in vain.
Key words: Cyprus, coins and banknotes, sovereignity, United Kingdom.
176
kebikeç / 24 • 2007
fie
fi
ehrin Yitik Hikâyesi
Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’
fie
fi
ehr-engîzler
Bar›fl KARACASU*
G
irifl
Eski edebiyat alan›nda belli bafll› türleri bir yana koyacak olursak türler
konusunda yap›lm›fl çal›flmalar›n oldukça s›n›rl› oldu¤unu söyleyebiliriz. Kökenlerinin ne oldu¤u, hangi koflullarda nas›l evrildikleri, nas›l gelifltikleri,
hangi dönemlerde daha yo¤un olarak görüldükleri, hangi de¤iflimlere u¤ray›p
* Bilkent Üniversitesi, Türk Edebiyat› Bölümü, bariskaracasu@yahoo.com
Bu yaz›y› haz›rlarken pek çok kiflinin yard›m›n› ald›m. Washington Üniversitesi’nden Selim S. Kuru ile Boston
Üniversitesi’nden Sunil Sharma’y› özellikle anmak isterim. Erken yazmalar›ndan birini okuma ve beni yönlendirme inceli¤ini gösteren Talât Sait Halman’a ise en kalbi teflekkürlerimi sunar›m. Yine de kendileri d›flar›dan
biri olarak okudular yaz›y›, bu nedenle yaz›da -e¤er söylenmiflse- söylenen her fleyin, yap›lan her yanl›fl›n sorumlulu¤u elbette fakîre aittir. fiunu da söylemeliyim ki yazarken Tunca Kortantamer’in ilk olarak 1993 y›l›nda yay›mlanan “Genç Edebiyat Araflt›rmac›s›n›n Yanl›fllar›” bafll›kl› yaz›s›n›n “Demokles’in K›l›c›” gibi üstümde salland›¤› hissediyorum. Yaz›s›nda dile getirdi¤i kimi uyar›lar›n› bilerek görmezden geldi¤imi, kimileri ile ilgili çekincelerim oldu¤unu kabul ediyorum; yine de flu son paragraf› al›nt›lamak isterim:
Sonuçta, teori, metot ve teknikteki büyük bilgi bofllu¤u ve bu konudaki vurdumduymazl›k akademik dünyam›z›n büyük zaaf› olarak belirginleflmektedir. Modern araflt›rman›n kurallar›, hattâ en
basit ilkeleri bilinmemekte, edebiyat teorileri ve elefltiri alan›ndaki temel el kitaplar›n›n bile ciddî
bir flekilde okundu¤unu gösterir iflâretler bulunmamaktad›r. Genç bilim adam› bir konuda araflt›rmaya bafllarken çok zaman alan›nda daha önce yap›lm›fl kendisine örnek olabilecek baflar›l› eserleri bile gözden geçirmeyecek kadar sorumsuz davranabilmekte, yine de doktor ünvân›n› alabildi¤ine göre müsâmaha görmektedir. Bu durumda herkesin durup kendisine bir çekidüzen vermesi
flartt›r; çünkü geliflmifl dünyan›n ölçülerine vuruldu¤unda eldeki ürünler yetersiz mezuniyet tezleri gibi kalmaktad›rlar. Bu tür eserlerin hiçbirisinin geliflmifl dünyaya karfl› bizi ve kültürümüzü
temsil kapasiteleri bulunmamaktad›r. Geliflmifl dünyaya uyum sa¤layamayan bir akademik çevre,
de¤iflen ça¤›n d›fl›nda kalan, kendi anlatt›¤›n› kendisi dinleyen, söylediklerinin hiçbir de¤eri bulunmayan, hiçbir fley olamad›¤› halde kendisini bir fley zanneden bir garip insanlar toplulu¤u olmak tehlikesi ile karfl› karfl›yad›r. Yay›nlanan her fleyin insan›n akademik seviyesini gösterdi¤ini
ve ad›n› ölümünden sonra da lekeleyebilece¤ini unutmamal›d›r. Yap›lmas› gereken fley kolayc›l›ktan vazgeçip iflin temelinden bafllayarak eksiklikleri gidermeye çal›flmak, iflin gere¤ini yerine getirmeye çabalamak, dâima daha iyisini yapmak için yorulmak, kendi yapt›¤›n› kolay be¤enmemek,
bir yandan da ça¤› gözden kaç›rmamakt›r. Aksine bir davran›fl›n, gerekçeler ne olursa olsun, hem
kendi alan›m›zdaki araflt›rmalar›n de¤erini düflürmek hem de akademik dünyam›za ihânet etmek
olaca¤› aç›kça ortadad›r. [Kortantamer: 53-54]
177
kebikeç / 24 • 2007
yeni örneklerinin görülmez oldu¤u pek çok tür için ya tart›flma konusu yap›lmam›fl ya da ayr›nt›lar›n›n üzerinde durulmam›flt›r.1 Daha önemlisi türler konusundaki pek çok çal›flma “tür”ü tarihten ba¤›ms›z ya da tarih-d›fl› olarak ele
alm›fllar, de¤iflime u¤ramaz, kat› bir nesne gibi de¤erlendirmifllerdir. Oysa,
“bir tür tek tek türün örneklerinin tarihidir. Bu tarih de, elbette, türde ortaya
ç›kan de¤iflimleri, dönüflümleri de içermektedir... Dönüflüme u¤ram›fl bir türün tarihselli¤i, bafllang›c›ndan sonuna kadar içinden geçti¤i anlar›n bütününü de içerecektir.” [Snyder: 1].
Eski edebiyat›m›zda flehirleri konu alan çeflitli eserler aras›nda en öne ç›kan tür olan flehr-engîzler de bu biçimde ele al›nmas› gereken türlerdendir.
Sözkonusu fliirlerle ilgili bugüne de¤in oldukça çok çal›flma yap›lm›flt›r. Bütün
bu yo¤unlu¤a karfl›n elimizde bu fliirlerin tür özellikleri üzerine yap›lm›fl kapsaml› çal›flmalar bulunmamaktad›r. Tek tek çal›flmalar içinde de¤iflik tan›mlara, bilinen flehr-engîzler ile ilgili listelere denk gelsek de hemen hiçbiri tatmin edici de¤ildir. Asl›nda önümüzdeki sorun iki yönlüdür: Türün tan›m›n›n
kendi tarihsel geliflimi içinde tam olarak yap›labilmesi için öncelikle bilinen
tüm flehr-engîzlerin bir dökümünün yap›lmas› gerekir. Öte yandan neyin flehrengîz oldu¤una karar verebilmek için de öyle ya da böyle tan›m›n›n önceden
yap›lm›fl olmas›na gereksinim duyulacakt›r.
fiehr-engîzler üzerine yap›lm›fl ilk çal›flma olan Mustafa ‹zzet’in Türk Edebiyat›nda fiehrengizler bafll›kl› bitirme tezinin üzerinden yetmifl y›l, konuyla
ilgili yay›mlanm›fl tek kitap olan Agâh S›rr› Levend’in Türk Edebiyat›nda
fiehr-engizler ve fiehr-engizlerde ‹stanbul’unun yay›mlanmas›n›n üzerinden
ise elli y›l geçti. Bu zaman içinde konuyla ilgili oldukça de¤erli çal›flmalar yap›ld›, yeni flehr-engîzler belirlendi, varolan flehr-engîzlerin bir bölümü çal›fl›ld›, yay›mland›. Okumaya bafllad›¤›n›z bu yaz› da flehr-engîz çal›flmalar›yla ilgili yazd›¤›m ve 2007 y›l›nda TAL‹D’de yay›mlanan yaz›n›n sonunda verdi¤im
sözün yerine getirilmesidir.2 ‹kinci bir amac› da türün kökenine iliflkin birtak›m yarg›larda bulunmakt›r ki flimdiden aff›n›za s›¤›n›r›m.
1 Burada, üç y›ld›r düzenli olarak yap›lan Eski Türk Edebiyat› Çal›flmalar› bafll›kl› çal›fltay dizisinin 2008 y›l›nda düzenlenecek dördüncüsünün türler konusunda olaca¤›n› mufltulamak isterim. Nisan ay›n›n son Cuma günü yap›lan çal›fltayda en az sekiz tür üzerine kapsaml› bildiriler sunulaca¤›n› varsaymak safdillik olmayacakt›r.
2 Sözkonusu yaz›, Türkiye Araflt›rmalar› Literatür Dergisi’nin [TAL‹D] “Eski Türk Edebiyat›” konulu 10. say›s›nda ç›km›flt›r. “Ç›km›flt›r” diyorum ancak bu tam da olan› yans›tm›yor. Yaz›y› Mart 2007’de TAL‹D’e teslim ettikten sonra bu yaz›ya bafllad›m. Bu yaz› bitti¤inde o yaz› henüz yay›mlanmam›flt›. ‹ki yaz›n›n yaklafl›k ayn› zamanda ç›kt›¤›n› varsayabiliriz. Ne var ki bu yaz›y› tamamlarken hangisinin önce ç›kaca¤›n› ben
de bilmiyordum. Yaz›, ç›kt›¤› güne kadar flehr-engîzlerle ilgili yap›lm›fl çal›flmalar›n de¤erlendirmesini, konuyla ilgili bir kaynakça denemesini, edebiyat›m›zdaki flehr-engîzler ile çal›fl›lm›fl flehr-engîzlerin bir dökümünü içermektedir. Bu yaz›da kullan›lan kimi verilerin ayr›nt›lar› için de sözkonusu yaz›ya baflvurulabilir.
178
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
Araflt›rmac›lar yeni flehr-engîzler buldukça ve yay›mlad›kça edebiyat›m›zda flehr-engîzlerin say›s› artmaktad›r. Mustafa ‹zzet’in tezinde say›, 32 flehrengîz ile s›n›rl›yken Agâh S›rr› Levend’in çal›flmas›nda 44 flehr-engîz ile 5 akraba metne ulaflm›flt›r. Metin Akkufl’un 1987 y›l›nda tamamlad›¤› Türk Edebiyat›nda fiehr-engizler ve Bursa fiehr-engizleri bafll›kl› yüksek lisans tezinde
ise toplamda 49 metin say›l›r. Bugünkü bilgilerimize göre, yak›nlarda yay›mlanan Dürrî’nin Gümülcine flehr-engîzi, Nüvîsî’nin ‹stanbul flehr-engîzi ile
Ravzî’nin Edincik flehr-engîzi de eklenince, ad› flehr-engîz olan ya da de¤iflik
kaynaklarda flehr-engîz olarak adland›r›lan veya flehr-engîz özellikleri tafl›d›¤› söylenen 68+11 metin bulunmaktad›r. Bu flehr-engîzlerden 25 tanesi çal›fl›lm›fl, 23 tanesi ise neflredilmifltir; 17+1 tanesinin ise metni yitiktir ya da en
az›ndan flimdilik elde de¤ildir. Bu son öbe¤e girenlerin yaz›ld›¤›n› bilsek de
kendileri ortada yoktur. Agâh S›rr› Levend kitab›nda bu flehr-engîzleri anarken “eser meydanda yoktur” demektedir ve bu yaz›n›n bafll›¤›nda da bu söz
öbe¤inden esinlenilmifltir baflka pek çok fleyden esinlenildi¤i gibi.
Agâh Bey’in kitab›nda “meydanda olmayan” flehr-engîzlerin say›s› 10’dur.
Bunlar, Firdevsî, Âfl›k Çelebi, Hâlife, Fikrî, Halîlî, Tabi’î, K›yâsî, Sülûkî, Kemâlî ile Belin flehr-engîzleridir. ‹skender Pala da Dîvân fiiiri Sözlü¤ü’nde 8
tane “meydanda olmayan” flehr-engîz anar:
Edebiyat›m›zda ikinci derecede önemli baz› flehrengizler daha vard›r. Nihalî’nin (öl. 1543, esnaf güzelleri hakk›nda, kay›p),... Firdevsî’nin (öl. 1563, Edirne hakk›nda, kay›p),...
Afl›k Çelebi’nin (öl. 1571, Bursa hakk›nda, kay›p), Halîfe’nin (öl. 1572, Diyarbak›r hakk›nda, kay›p), Halîlî’nin
(Bursa hakk›nda, kay›p), Tabiî’nin (Edirne hakk›nda, kay›p), K›yasî’nin (‹stanbul hakk›nda, kay›p), Sülûkî’nin (kay›p)... flehrengîzleri bu türdendir. [Pala: 465]
Metin Akkufl’un Türk Edebiyat›nda fiehr-engizler ve Bursa fiehr-engizleri
bafll›kl› yüksek lisans tezinde ise 11 “meydanda olmayan” flehr-engîz hakk›nda flu bilgiler bulunuyor:
Kaynaklarda isimlerinden söz edildi¤i halde kay›p olan
flehr-engizler ise flunlard›r:
1) ‹stanbul fiehr-engizi. Fikrî, Dervifl Mehmed Molla Mâflîzâde (‹stanbullu, ö. 982/1574 veya 992/1584)
2) fiehr-engiz. Firdevsî Çelebi (Moral›, ö. 961/1563). Eser,
Mesîhî’nin flehr-engizine nazire olmas› sebebiyle Edirne
flehr-engizi olabilir (?).
3) fiehr-engiz-i Bursa. Âfl›k Çelebi, Seyyid Pir Mehmed (ö.
179
kebikeç / 24 • 2007
979/1571 veya 976/1568). kaynaklarda flairin, Bursa güzellerini anlatan bir flehr-engizi oldu¤u kaydedilmifltir.
4) fiehr-engiz-i Âmid. Halîfe (Diyarbak›rl›, ö. 980/1572).
5) fiehr-engiz-i Edirne. Yahya Bey (Tafll›cal›, ö. 990/1582).3
6) ‹stanbul fiehr-engizi. (?). K›yâsî, (Kastamonulu, Kad›).
7) fiehr-engiz. Sülûkî Mehmed (Amasyal›).
8) fiehr-engiz. Tabiî, Feyzî Ali (Edirneli). Eser, Mesîhî’nin
flehr-engizine nazire olmas› sebebiyle Edirne flehr-engizi
olabilir (?).
Bunlardan baflka tezkirelerde, Ârif (ö. 1657-58), Feyzî (ö. ?)
ve Tab’î (ö. 1617) de flehr-engiz yazar› olarak kaydedilmektedir. [Akkufl 1987: 42-43]
Yine Metin Akkufl, Dergah Yay›nlar›’dan ç›kan Türk Dili ve Edebiyat› Ansiklopedisi’ne yazd›¤› “fiehrengiz” maddesinde belirledi¤i “meydanda olmayan” 11 flehr-engîzi ise flu biçimde s›ralar:
Kaynaklarda isimlerinden söz edildi¤i halde kay›p olanlar:
‹stanbul flehrengizi (Fikrî), Firdevsi Çelebî flehrengizi, fiehrengiz-i Bursa (Afl›k Çelebi, ‹smail Beli¤, manzum-mensur),
fiehrengiz-i Âmid (Halife), Halîlî (Sar› Halil) fiehrengizi,
fiehrengiz-i Edirne (?, K›yâsî), fiehrengiz-i Sülûkî, fiehrengiz-i Tabiî, Ârif ve Feyzî’nin flehrengizleri. [Akkufl: 120]
Eskil ve yeni kaynaklardaki göndermeleri gözönüne alarak yapaca¤›m›z
bir say›mla “meydanda olmayan” flehr-engîzlerin say›s› 17+1’e ulaflm›flt›r. Buradaki “1” Nihâlî’nin “flehr-engîzi”dir ki konuyla ilgili çekinceler bulunmaktad›r. Nihâlî’nin bir flehr-engîzi oldu¤u ve bunun da meydanda olmad›¤› varsay›msald›r. Kendisinin esnaf güzelleri üzerine yazd›¤› gazelleri, bir flehr-engîzde mahbublar vasf›nda yaz›lan bölümleri and›rd›¤›ndan flehr-engîz s›n›f›nda
de¤erlendirilmifltir. Agâh Bey “Eser esnaf güzellerini tasvir eden gazellerden
ibarettir” demekle yetinmifltir. ‹skender Pala, ayr›ca, bunlar›n varolan bir
flehr-engîzden parçalar olabilece¤i varsay›m›ndan yola ç›karak metni “meydanda olmayan” flehr-engîzler aras›nda saym›flt›r. Metin Akkufl ise eldeki parçalar d›fl›nda bir metin olmad›¤› görüflünden hareketle elde bulunan flehr-engîzler aras›nda Nihâlî’nin hangi flehir için oldu¤u belli olmayan yap›t›n› da
saym›flt›r.
3 Akkufl, bu flehr-engîz için bir ç›kma ile “M. Çavufl¤olu, ‘Tafll›cal› Yahya Bey’in ‹stanbul fiehrengizi’ adl› makalesinde bu eserin varl›¤›ndan sözetmektedir” diyor. Oysa flehr-engîz tezden önce Çavuflo¤lu taraf›ndan yay›mlanm›flt›r: Çavuflo¤lu, Mehmed. “fiehr-engîz-i Edirne” Yahyâ Bey: Dîvan. ‹stanbul: ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay›n›, 1977: 227-243.
180
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
Yeni kaynaklarda “meydanda olmayan” flehr-engîzlere gönderme yap›lm›fl
olsa da ço¤unlukla ayr›nt›ya girilmemifl, elde bulunan parçalar› al›nt›lanmam›flt›r.4 Bu yaz›da, bu flehr-engîzlerin varl›¤›n› nelere dayanarak bildi¤imizin
kan›tlar› ortaya konulacak, ayr›ca olanakl› durumlarda flehr-engîzlerin elimizde bulunan s›n›rl› say›daki beyitleri de al›nt›lanacakt›r. Yöntem olarak
birden çok kaynakta ayn› flehr-engîzin varl›¤›na iflaret eden kay›t bulundu¤unda, çok özel ayr›mlar olmad›¤› sürece, ço¤unlukla daha eski olan tek birine gönderme yapmakla yetinilmifltir. S›ralama yap›l›rken de flehr-engîzlerin
hangi tarihte yaz›ld›¤› ço¤unlukla belli olmad›¤›ndan, flairlerin ölüm tarihleri
ise her zaman tam olarak belirlenemedi¤inden flair adlar› esas al›nm›flt›r. Ne
var ki, gerekçeleri yeri geldi¤inde görülece¤i üzere, Ahdî’nin flehr-engîzi ile Nihâlî’nin yap›t› bu düzen d›fl›nda de¤erlendirilmifltir. Yine de flehr-engîzlerin
biçim özelliklerine ya da ne olabileceklerine iliflkin yorumlarda flehr-engîzlerin olas› yaz›m tarihi ya da dönemine önem verilmifltir. Çünkü, bu yaz›da an›lan kimi flehr-engîzler ile kaynaklarda onlara yap›lan göndermelerin türün evrimine iliflkin ipuçlar› içerdi¤i de ortadad›r.
Bu flehr-engîzlerin varl›¤›na iliflkin belirtilmesi gereken bir konu da yitik
olduklar› söylense de orada bir yerde, bir kiflisel belgelikte ya da bir yazma kütüphanesinde bulunan herhangi bir mecmua içinde kendileri ile karfl›laflma
olas›l›¤›m›z›n hâlâ sakl› oldu¤udur. Belki de karfl›laflm›fl›zd›r. Ben biriyle karfl›laflmaya çok yaklaflt›¤›m› düflünüyorum. Bir ikinci olas›l›ksa ortada böyle bir
metnin hiç bulunmam›fl olmas›d›r.
Özetle bu flehr-engîzler, sözkonusu flehirlerin yitik hikâyeleridir.
*
*
*
fieehr-engîz
Ârif - fi
fiehr-engîzi meydanda olmayan flairler aras›nda say›lacak ilk kifli, Metin
Akkufl’un gerek yüksek lisans tezinde gerekse yazd›¤› “fiehrengiz” maddesinde and›¤› Ârif’dir. Hangi flehir için yaz›ld›¤› belli olmasa da kendisinin bir
flehr-engîzi oldu¤unu eskil kaynaklardan R›za Tezkiresi’nden ö¤reniyoruz.
Mûcîb’in de tezkiresinde neredeyse ayn› biçimde yazd›¤› bölümde flehr-engîzden dört de beyit al›nt›lanmaktad›r. Safâyî ayr›ca flairin 1068 y›l›nda öldü¤ünü aktar›r.
4 Bu çal›flman›n en az›ndan bir de¤eri vard›r: “Meydanda olmayan” flehr-engîzlerin bilinen dizelerinden fliirlerin ölçüsü ç›kar›labilir. Bu da flehr-engîzler nazire yazma gelene¤i içinde de¤erlendirilecekse önemli bir veriye dönüflecektir. Bu konuya bu yaz›da e¤ilmedim. Yaz› baflka bir konuya odakland›¤›ndan ve birkaç tart›flmay› bir arada yürütmeye çal›flt›¤›ndan, ayr›ca zaten pek çok ayr›nt› bar›nd›rd›¤›ndan konu iyice da¤›ls›n
istemedim. Belki daha k›sa bir yaz›da bu konuya odaklanabilirim.
181
kebikeç / 24 • 2007
tercemede s- ebt olan vis. âlîninj ferzendi kûtâhiyyeden 'ârif
meh.emmed çelebîdir. fley ü’l-islâm yah.yâ efendi h.ażretlerininj fleref-i mülâzemetleriyle müflerref olup efl'âr› bî-nazîr
güftâr› dil-pez- îrdir. bu beyt-i bî-hem-tâ zâde-i t. ab'-› lat. îfleridir
'andelîbinj cigeri pâreleridir yer yer
baġda zînet olan s.anma dal üstüne gül
bu ebyât-› behcet-engîz flehr-engîzindendir
evvelâ dilber-i dil-firûzunj
âtefl-i h.üsnile cihân-sûzunj
biri ibrâhîm-i flükufte-‘iz- âr
gösterür âtefl içre ol gülzâr
cümle bütler anunj flikestesidir
deyr-i h.üsn içre cümle astesidir
vas.l›na olsa idim erzânî
olur idim yolunda k.urbân›
[Seyyid R›za: 76]5
Âflfl››k Çelebi - fi
fieehr-engîz-i Bursa
Âfl›k Çelebi’nin 948 y›l›nda flehr-engîz yazd›¤›n› yine kendisinden ö¤reniyoruz. Meflâ’irü’fl-fiu’arâ’n›n “Sun’î” maddesinde hem flehr-engîz yazd›¤› bilgisini
verir hem de flehr-engîzinin Sun’î ile ilgili bölümünden iki beyit al›nt›lar:
h.ak.îr sene s-emân ve erba'în ve tis'ami`de burûsa dil-berleri h.ak.k.›nda flehr-engîz yazdum merh.ûm› böyle yâd itdüm idi
naz.m
biri s.un'î ki bir semen-berdür
h.ak. bu kim s.un'-› h.ak.k.a mażhardur
s.âni'-i kâr âne-i 'âlem
itmifl ol ûb› cümleden ekrem
cümleden muk.addem yaz›lmaduġ›na incinüp bu k.›t. 'ay› yazup banja göndermifldi.
5 Al›nt›larda elden geldi¤ince çal›fl›lm›fl ya da yay›mlanm›fl metinleri kulland›m. Kimi durumlarda ise özgün
metinlere baflvurdum. Yeri geldi¤inde de çapraz sorgulama yaparak, özellikle fliirlerde ölçü gere¤i, kimi ufak
say›labilecek de¤ifliklikler yapt›m; gözard› edilebilecek bu türden de¤ifliklikleri belirtmedim. Yine de içinden
ç›kamad›¤›m beyitler oldu.
182
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
bursa dilberleri içün 'âfl›k.
eylemifl yine bir kitâb-› 'acîb
flöyle ma'mûrdur o flehr-engîz
der ü dîvâr› cümle pür tez- hîb
ok.udum ol kitâb› cümle temâm
6
[Âfl›k Çelebi, Meredith-Owens: 222a, K›l›ç: 725]
Bu al›nt›, Zamânî maddesinde Latîfî’nin “ve lak.ab› k.›z memi idi niteki mesîhî flehrengizinde dimifldür” [Latîfî: 287] demesi ile Çavuflo¤lu’nun Hayretî’nin Yenice flehr-engîzi ile yay›mlad›¤› “Yenice fiehr-engîzi’ne Ek”de oldu¤u
gibi flehr-engîzlerin gündelik yaflama ve an›lan kiflilerin gerçek kiflilere gönderme yapt›¤›n› gösteren s›n›rl› say›daki kan›ttan biridir.
fieehr-engîz-i Bursa
Belî¤ - fi
‹smail Belin “fiehr-engîz-i Cilve-resâ Âyine-i Hûbân-› Burûsa el-Mahrûsa” bafll›¤›n› tafl›yan ve bir kere çal›fl›lm›fl, bir kere de yay›mlanm›fl bir flehrengîzi vard›r. Ancak gerek sözkonusu flehr-engîzdeki kimi bölümler gerek kaynaklardaki göndermeler ikinci ve belki de üçüncü bir flehr-engîzi olabilece¤ini
düflündürmektedir. Mustafa ‹zzet ve ondan alarak Agâh S›rr› Levend elimizde bulunan flehr-engîzindeki flu beyte dayanarak flairin daha önce de bir flehrengîz yazd›¤›n› söylerler:
s.ab›k.a s.âd›r olan flehr-engîz
nice tah.rîfile old› nâçiz
[Akkufl 1987: 187]
Zaten sözkonusu flehr-engîzin bu beyitten önceki bölümünde de daha önceki flehr-engîzinin tahrif edilmesi ile ilgili serzeniflte bulunmaktad›r. fiehr-engîzde kendisine flehr-engîz yazmas›n› söyleyen arkadafl› da zaten “yine” diyerek bu durumu yinelemektedir:
yâd k.›l tâze resân-› flehri
yine medh. eyle bütân-› dehri
flehrimüzde iriflüp nice cuvân
her biri old› yine serv-i çemân
tîġ-› t. ab'›n› idüp sa'yile tîz
didi eyle yine bir flehr-engîz
[Akkufl 1987: 185]
6 leyse nok s ânuhu sûye’t-tertîb: tertibi d›fl›nda hiçbir eksi¤i yok.
..
183
kebikeç / 24 • 2007
Safâyî tezkiresinde ise, Mustafa ‹zzet ve Agâh S›rr› Levend’in de belirledi¤i üzere, “ve da i mah.rûsa-i burûsada h.adîka-i h.üsn ü behçetden feyż-i let. âfet
ile keflîde-bâlâ olan mah.bûbân-› tâze-resân› medh. ü tavs.îf ederek üç cild mik.dâr› naz. m u nes- r ile flehr-engîz tah. rîr etmifldir” denilmektedir [Safâyî: 107].
Mustafa ‹zzet bu durumu flu biçimde yorumlam›flt›r: “… anl›yoruz ki bu üç cild
veya üç k›s›m yaz›lan flehrengiz bir defada de¤il, fas›lalarile yaz›lm›flt›r.”
[Mustafa ‹zzet: 28] Abdülkerim Abdülkadiro¤lu ise bu yoruma kat›lmay›p durumu flu biçiminde yorumlamaktad›r:
... mevcut fiehrengiz’in, ikinci cild oldu¤una kail olanlar
vard›r. Bu hüküm acele verilmifltir. Her ne kadar yazar›n,
önceden baflka bir fiehrengiz yazm›fl oldu¤unu söyleyebilirsek de, farkl› nüsha ve cildler fleklinde mi, yoksa elde bulunan nüshan›n, öncekinin tebyizi mi oldu¤u yolunda flimdilik
kesin bir hükme varam›yoruz. [Abdülkadiro¤lu: 150]
fieehr-engîz
Feyzî - fi
Metin Akkufl, “fiehrengiz” maddesinde Feyzî’nin hangi flehir için yaz›ld›¤›
belli olmayan bir flehr-engîzi bulundu¤unu yazar [Akkufl: 120]. Âfl›k Çelebi,
Manast›rl› olan Feyzî ve flehr-engîzi ile ilgili flu bilgileri verir:
s.ah.n pâyesine varduk.da çorl›l› 'isâ beg dirler bir sipâhizâde varidi ki odas› yârânûnj mihmân- ânesi vü sâyesi vü
olanca
arcluġ› fuk.arâdan nâ-çîzler ü nâ-dâfltlar sermâye-
si idi anja muk.ârin olup gâh
arâca vü gâh sâ`ir
idmete
bile gitdi ve flehrde olduk.ça eger vah.dete ve eger s.oh.bete bile gitdi. h.attâ bir flehr-engîz peydâ idüp münâsebet ile merk.
ûm 'isâ beg ah.vâlin içinde sebk idüp bu beyti
oflca dimifl-
dür. beyt:
çü 'isâya bu mürde hem-dem oldum
ki gökde istedigüm yirde buldum
[Âfl›k Çelebi, Meredith-Owens: 213b, K›l›ç: 699]
fieehr-engîz-i ‹stanbul
Fikrî - fi
Gerçek ad› Dervifl olan ve Molla Mâflî-zâde ad›yla tan›nan Fikrî, 982 y›l›nda ölmüfltür. Agâh S›rr› Levend, flehr-engîzin ‹stanbul için yaz›ld›¤›n› söylese
de [Levend: 38] kaynaklarda bu konuda bir kay›t yoktur. K›nal›-zâde Hasan
Çelebi, yap›tlar› ile ilgili flu bilgileri vermektedir:
184
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
“ebkâr-› efkâr” adlu bir kitâb› ve bah. r-i hezecde “behrâm u
zühre”si ve niçe flehr-engîz ü k. as. â`id-i belâġat-behresi vardur. [K›nal›zade: 669-770]
Fikrî’nin yap›tlar›na iliflkin ilgi çekici olan K›nal›-zâde’nin flehr-engîzi için
“niçe” nitelemesini kullanmas›d›r. Beyânî de tezkiresinde Fikrî’nin flehr-engîz›nden söz etti¤i bölümde benzer nitelemede, bu sefer ço¤ul eki kullanarak,
bulunur:
… ve ûb flehr-engîzleri ve k. as. îdeleri vardur ve bi’l-cümle
îcâd-› ma'nâya k.âdir bir flâ'ir-i mâhirdür. [Beyânî: 214]
Bu durum, flehr-engîz teriminin erken dönem örnekleri için baflka bir anlamda kullan›ld›¤›na iflaret ediyor olabilir ve ayr› bir tart›flma konusudur. Ancak tür özellikleri ve geliflimi ile ilgili bir çal›flmada gözönünde bulundurulmas› gereken bir ayr›nt›d›r.7
Firdevsî - fi
fieehr-engîz
Aslen Moral› olan ve 961 y›l›nda ölen Firdevsî de hangi flehir için yaz›ld›¤›
belli olmayan ve elde tek bir dizesi bile bulunmayan bir flehr-engîz yazm›flt›r.
fieehr-engiz’ine nazire dedi¤ini
Agâh S›rr› Levend, “Ahdi, flairin Mesihi’nin fi
kaydetti¤ine göre, eser belki Edirne fiehr-engiz’idir” demektedir [Levend: 36].
Ahdî, Gülflen-i fiu’arâ’da flairin niteliklerini sayd›ktan sonra flehr-engîz yazd›¤›n› flu sözlerle kay›t alt›na al›r:
zümre-i mülâzimînden rûz u fleb fünûn-› 'ulûma müdâvemet gösterüp beyne'l-ak.rân bî-mis-âl ve her fende s.ah.ib-i kemâl ve zebân-› fârisîde żabt.-› durûb-› ems-âl itmifl seyyid 'alîoġl›nunj flerh.-i gülistân›na nice nice cevâb ü s.u`âl k.›lm›fl ve
k. avâ'id-i 'arûżu mu'ammâ bilmede z- û-fünûn ve k. anûn-› flifâ-y› bû 'alî yazmada h. ikmetle eflât. ûn t. ab'-› güher-rîzi envâ'-› naz.ma sâlik ve her birinünj edâs›na mâlik zîrâ ki mesî
înünj flehrengîzine naz.îre dimifl. [Ahdî: 470]
fieehr-engîz-i Kara Ferye8
Garâmî - fi
Tezkirelere göre gerçek ad› Mehmed’dir ve hattatl›¤› ile ün salm›flt›r. Kad›l›klarda bulunmufltur. Güzel sesi, türküleri vard›r, müzik aleti çalmakta yeteneklidir ve kendi buldu¤u bir saz bile vard›r. Rumeli’nden Kara Feryelidir.
7 Yine de flunu belirtmeliyim ki Ali Emre Özy›ld›r›m’›n yay›ma haz›rlamakta oldu¤u Fikrî’nin Ebkâr-› Efkâr’›n›n içinde geçen küçük bir bölüm “flehr-engîz - flehr-âflûb” özelli¤i göstermekteymifl.
8 Bundan birkaç y›l önce bu kayd› bana bildiren de¤erli hocam Selim S›rr› Kuru’ya academiada efline az rastlan›r paylafl›mc›l›¤› ve cesaretlendiricili¤i için bir kere daha en kalbi teflekkürlerimi sunmak isterim.
185
kebikeç / 24 • 2007
Âfl›k Çelebi, kendisi hakk›nda bu bilgileri flu biçimde aktar›r:
rûmilinden kara ferye nâm flehrdendür. ad› meh.emmeddür
ma'k. ›lî at. t. la yazduġ › imżâlar› imżâlar içinde ser-âmeddür. sâlik-i t. arîk.-i 'ilm olup k.ażâ-y› m›s.rdan mütek.â'id leyszâde-i merh. ûmdan mülâz›m old›... ub-âvâz u t. anbûr-nevâzdur efl'âr›ndan ġayr› ofl-âyende vü kûflâyende türkicükleri ve nak.fl-gûne râzbarîleri vardur. kendi bir sâz da › te`lîf itmifldür kemânesüz rebâb gibi ki kifli gögsi üzerine alup
kemânçe-i si r gibi si in egnine t.ayaya ve iki eliyle çeng neva t ider gibi neva t eyleye ol mülâbese ile ad›n sîne-çâk
itmifldür. [Âfl›k Çelebi, Meredith-Owens: 288b, K›l›ç: 917]
Memleketine de “yaylak vasf›nda” bir flehr-engîz yazd›¤›n› da Âfl›k Çelebi’den ö¤reniyoruz, Âfl›k Çelebi bu durumu kaydeder ve iki de beyit aktar›r:
kara ferye h.ak.k.›nda flehr-engîzi vardur yaylak. vas.f›nda dimifldür.
naz.m:
çilekler kim bitürür seng-i ara
ider gün terbiyetle la'l-i pâre
s- evir burc›nda t. oġar gice gündüz
s.›ġ›r k.uyruk.lar› k.uyruk.l› y›lduz
[Âfl›k Çelebi, Meredith-Owens: 289b, K›l›ç: 919]
fieehr-engîz-i Âmid
Hâlife - fi
fiehr-engîzi elimizde bulunmayan bir baflka flair de Hâlife’dir. Agâh S›rr›
Levend de “meydanda olmayan” flehr-engîzler aras›nda Âmid için yazd›¤›
flehr-engîzini anar. Ayr›ca Ahdî ile Ali Emîrî tezkirelerinde de flehr-engîzin
varl›¤›ndan sözedildi¤ini ekler [Levend: 37].
Ahdî’nin Gülflen-i fiu’arâs›’nda flehr-engîze at›f oldu¤u gibi üç de beyit al›nt›lanm›flt›r:
mez- kûr me âbîb-i flehr-i âmid içün flehrengîz-i mihr-âmîz
dimifl. nevbet bir nek.k.âreci dilberine degdükde üç beyt edây› bülend ile derc idüp âvâzesi tâk-› 'âleme velvele ve nüh
revâk.-› âsmâne ġulġule s.akm›fldur.
naz.m:
biri nek.k.ârecidür ad› h.ayder
186
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
olupdur cümle h.üsn ehline mihter
ç›k.up bir cebîne dir ol mâh tal'at9
günefl sen git benimdür flimdi nevbet
öz ad›na çalar devlet neferin
ne k.ara gündedür görmez fak.îrin
[Ahdi: 288-89]
fieehr-engîz-i Bursa
Halîl-i Zerd - fi
Bir baflka flehr-engîzi yitik flair de Fuad Köprülü’nün “Anadolu’da Türk Dili ve Edebiyat›n›n Tekâmülüne Umumi Bir Bak›fl” bafll›kl› makalesinde flehrengîz yazan flairler aras›nda sayd›¤› Sar› Halîl ya da Halîl-i Zerd’dir. Fuad
Köprülü sözkonusu makalesinde flu bilgileri vermektedir:
XVI. yüzy›lda fiehrengîz modas›n›n pek ziyade yay›ld›¤›n›
görüyoruz. Lâmiî’nin Bursa fiehrengîz’inden bafllayarak Sar› Halil, Afl›k Çelebi, ‹shâk Çelebi bu flehir hakk›nda flehrengîzler yazd›klar› gibi, Tabiî ile Zatî, Edirne için; Halife
Diyarbak›r için; K›yasî ve Azizî, ‹stanbul için flehrengîzler
vücûda getirmifllerdir. Fikrî, Firdevsî Çelebi, Amasyal› Sulûkî gibi flairlerin flehrengîzleri de yine bu asr›n mahsûlleridir… Hiciv ve hezelleriyle meflhur Bursal› Nihâlî’nin (vefat›: 949), esnaf güzelleri hakk›nda yazd›¤› gazeller de bu cins
mahallî hayat› gösteren mahsuller aras›nda say›labilir.
[399]
Agâh S›rr› Levend, flairin flehr-engîzi oldu¤unu Köprülü’ye dayanarak söylemektedir ve baflka hiçbir kaynakta bu konuda bilgiye denk gelinmedi¤ini
vurgulamaktad›r [Levend: 38]. Oysa, flairden bahseden kaynaklar aras›nda
sayd›¤› Âfl›k Çelebi tezkiresinde bu konuda kay›t bulunmaktad›r ve flehr-engîzden de üç beyit al›nt›lanm›flt›r:
burûsa h.akk›nda dil-berleri evs.âf›nda bir flehr-engîz-flekl
k.›t. 'a10 diyüp andan ceste ebyâtdur.
ebyât:
K›lca ›s.s.› idemez kim ki sever mû-tâb›
çul› torbay› yir onjmaduk. olur anja uyan
ben k.at›r-zâdeden ey dil nice el çekmeyeyüm
9 Ölçüye uymayan bu dizenin do¤rusunun ne olmas› gerekti¤ini bulamad›m. Belki flu biçimde okunabilir: ç›kup
.
bircîse dir ol mâh-› tal'at
10 Metin Akkufl tezinde sözkonusu bölümü flu biçimde okumufltur:
...Bursa hakk›nda dilberler evsâf›nda bir flfleehr-engiz-i flfleekl-i k›t’a diyüp andan ceste ebyâtdur... [vurgu bana ait]
187
kebikeç / 24 • 2007
eflek ayaġ› geçer 'âfl›k.›na ol fettân
sevme bafl aġr›s› oġlan ki reh-i '›flk.›nda
derd-i ser itmeyenünj bafl›na itmez dermân
[Âfl›k Çelebi, Meredith-Owens: 269a, K›l›ç: 864]
‹ntizâmî - fi
fieehr-engîz-i Budun
Hicri XI. yüzy›l flairlerinden ‹ntizâmî’nin flehr-engîzi oldu¤u kaynaklarda
belirtilmemifltir. Bilgi edebiyat kamusuna Eflref Boyraz taraf›ndan 1995 y›l›nda duyurulmufltur. ‹ntizâmî’nin Sûr-nâme’si üzerine yazd›¤› makalesinin sonunda Boyraz, “Budun fiehrengizinün Fermân› Beyân›ndadur” bölümüne özel
bir vurgu yapm›fl ve flu belirlemelerde bulunmufltur:
‹ntizâmî’nin sûrnâmeden baflka bir de Budun fiehrengizi oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Bu sonuca yazar›n kendi ifadelerinden var›lmaktad›r:
Budun fiehrengizinün Fermân› Beyân›ndadur
Tab‘-› mevzûn›n eyleyüp tahsîn
Lütf ile yâd edüp an› her hîn
Old› fermân-› Mustafa Pafla
Nazm edüp vasf›n eyleye inflâ
Dine tâ kim Budun’a fiehrengiz
Hûb evsâf ile bula ta‘rîz
Az zaman içre buld› pes itmâm
Hayli lütf edüp eyledi in‘âm
‹ntizamî bunun devam›nda fiehrengizinin vasf›n› ve onu bitirip Mustafa Pafla’ya sundu¤unu anlatmaktad›r. Ancak kay›tlarda flimdiye kadar böyle bir esere rastlan›lmam›flt›r.
[Boyraz, 231]
Eflref Boyraz’›n verdi¤i bilgilere göre ‹ntizâmî, Atatürk Kitapl›¤›’n›n Belediye Kitaplar› Bölümü’nde No: 0.108’e kay›tl› yazman›n 27b-28a sayfalar›n›n
derkenar›nda flehr-engîzi ile ilgili daha fazla bilgi vermektedir.11
Kemâlî - fi
fieehr-engîz
Kâtip Çelebi Keflfü’z-Zünûn’da flehr-engîz yazan flairleri saymaktad›r. Bu
flairlerin say›s› yaln›zca alt›d›r:
11 Yaz› tamamland›¤›nda Atatürk Kitapl›¤› yaklafl›k alt› ay için kapal›yd›. Bu nedenle yazmaya bakma f›rsat›m olmad›.
188
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
[Kâtip Çelebi: 1068]
Keflfü’z-Zünûn’da an›lan flehr-engîz yazm›fl flairler Kemâlî, Mesîhî, Sülûkî,
Yahyâ, Lâmi’î, ve Âfl›k Çelebi’dir. Bu flairler aras›nda say›lan Kemâlî’nin hangi
flair oldu¤u belli de¤ildir. Kaynaklarda geçen Kemâlî ad›n› kullanan flairlerin
hiçbiri için flehr-engîz yazd›¤› bilgisi bulunmuyor. Ayr›ca flehr-engîzin hangi flehir için yaz›ld›¤› da belli de¤ildir. Agâh S›rr› Levend “Bu Kemâli belki de Defterdarzade flair Cemâli’nin kardefli olan Kemâli’dir” demektedir [Levend: 39].
Bu fliirleri yazan flairlerle ilgili tezkirelerde verilen özellikler, s›ralanan nitelikler gözönüne al›nd›¤›nda sözkonusu Kemâlî, belki de Güftî’nin Teflrîfâtü’fl-fiu’arâ’da and›¤› Kemâlî’dir:
lînet-i nüktede sözi mâhir
biri da i kemâlî-i flâ'ir
fli'r-i lînet-me'âli h.ayret-zâ
hem-çü sîmâ-y› kâse-i flurba
t. ab'-› mażmûna virmede telyîn
h.abb-› müshil midür o fli'r-i metîn
dönmede sat. r-› fli'r-i oflkâra
hiz-i müsta'mel-i cerebdâra
eylemez def'-i h.ikke-i rak.am›n
kûn-› mażmûna s.ok.amasa k.alemin
eylemifl kilk-i h.ikke-girdâr›
öyle meb`ûn h.urûf-› efl'âr›
bü’l-'acebdür bu vaż'-› müstah.sen
flikem-i mâder-i ta ayyülden
olmadan t. ›fl-› fli'r-i sencîde
kûn-derîde hemîfle zâyîde
tâze itmez güflâd-nâmesini
götüne s.ok.may›nca âmesini
ider ol fli'ri seyr iden yârân
fli'rini 'aynî ile böyle beyân
[Güftî: 212-213]
189
kebikeç / 24 • 2007
Ancak, Kemâlî ad›nda bir flairin M›s›r Milli Kütüphanesi’nde Türkçe yazmalar aras›nda Timuriye 1298’e kay›tl› flehr-engîzi bulunmaktad›r.12 Bu nedenle “meydanda olmayan flehr-engîzler” aras›nda say›lmayabilir.
fieehr-engîz-i ‹stanbul
K›yâsî - fi
Meydanda olmayan flehr-engîzlerden biri de K›yâsî’nin ‹stanbul flehr-engîzidir. Üstelik kaynaklarda flehr-engîzden parçalar da al›nt›lanmam›flt›r. Ancak Âfl›k Çelebi tezkiresinde flehr-engîzi flu biçimde anar:
s. âh. ib-i dîvândur mak. bûl u mat. bû' dîvân ve ġ azelliyyât-›
gevher-rîzi vardur ve bah.r-i remel-i müs- emmende ist. anbula ve et. râf›na flehr-engîzi vardur. [Âfl›k Çelebi, MeredithOwens: 229b, K›l›ç: 745-746]
Metin Akkufl ise Türk Dili ve Edebiyat› Ansiklopedisi’ne yazd›¤› “fiehrengiz” maddesinde kay›p flehr-engîzler aras›nda K›yâsî’nin Edirne için yaz›lm›fl
bir flehr-engîzini sayar [Akkufl: 120].
fieehr-engîz-i Saray
Selâmî - fi
Yak›n geçmiflte belirlenmifl yitik flehr-engîzlerden biri de Selâmî’nin Saray
için yazd›¤› flehr-engîzdir. Yaflar Aydemir, Hâdî’nin Saray flehr-engîzi üzerine
yazd›¤› makalesinde bu bilgiyi edebiyat kamusu ile paylafl›r: “Hâdî’nin eseri
bize, di¤erlerinden farkl› olarak, iki önemli bilgi vermektedir. Birincisi, flimdiye kadar kayd›na rastlamad›¤›m›z Selâmî mahlasl› flairin Saray için yaz›lm›fl
bir flehrengizinin oldu¤u...” [Aydemir: 36-37] Yazar, bu bilgiyi ise Hâdî’nin
flehr-engîzinde geçen afla¤›daki bölümden ç›karmaktad›r:
girü didi disenj an› revâdur
ol edrene imifl bu da serâdur
müberhen eyleyüp didi kelâm›
mesîh.îden gelüp sonjra selâmî
bu meydâna girüp at›n› sürmifl
12 Kemâlî’nin sözkonusu flehr-engîzinin varoldu¤u ile ilgili kaynakça bilgilerine flu adresten erifltim:
https://www.yazmalar.gov.tr/detay_goster.php?k=101777.
M›s›r Millî Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Katalo¤u’nun III. cildinde de Kemâlî’nin flehr-engîziyle ilgili flu bilgilere yer verilmifltir:
Metne flu an için eriflemedi¤imi eklemeliyim.
190
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
o t. arz üzre o da bünyâd urm›fl
serâyunj bir zemân dil-berleri
anjup vas.f eylemifldür her birini
belürdi lik anlarunj 'uyûb›
oġullar›na degdi devr-i ûb›
bu nevbetde bu flehrünj ûb› çokdur
birinünj mis- li ġayr› yerde yok.dur
ne var bunlar› sen de vas.f idersenj
o gitdügi yola sen de gidersenj
[Aydemir: 42]
fieehr-engîz
Sülûkî - fi
Kâtip Çelebi’nin Keflfü’z-Zünûn’da flehr-engîz yazan flairler aras›nda sayd›¤› bir di¤er flair de Sülûkî’dir. Ne yaz›k ki flehr-engîzin hangi flehir için yaz›ld›¤› belli de¤ildir. Ancak Sülûkî’nin bir flehr-engîzi oldu¤unu bildiren K›nal›zâde, flehr-engîzden de befl beyit kaydetmifltir:
...ve bir flehr-engîzi vardur. ins. âf budur ki ġ âyetde ûb dimifldür. bu ebyât andandur:
birisi t. âlib-i 'ilmünj 'ömeridür
mut. avvel s.anma medh.ünj mu tas.ar›dur
bizim mâks.ûdumuz 'izz-i vis.âli
velî mat. lûf-› 'âlemdür ayâli
anunj yol›nda 'ömrin itmeyen s.arf
kelâm-› '›flk.dan bilmez o bir h.arf
muh.ammeddür birisi fley -zâde
udâ virmifl anja hüsn-i ziyâde
t. as- arru' iderüm h.ak. h.ażretine
elin alup girem tâ alvetine
[K›nal›-zâde: 481-482]
Agâh S›rr› Levend ise flehr-engîzinden Âfl›k Çelebi’nin sözetti¤ini aktarsa
da gerçekte flehr-engîz bir de Beyânî tezkiresinde an›lmaktad›r. Beyânî flehrengîz için “Zerâfet-âmîz bir lat. îf flehr-engîz” demektedir ve ayn› befl beyti al›nt›lamaktad›r olmas› gerekti¤i gibi küçük de¤iflikliklerle. Âfl›k Çelebi ise kendisiyle ilgili flu bilgileri vermektedir:
191
kebikeç / 24 • 2007
amasiyyadandur. ad› meh.emmeddür. kâtibler içinde elif gibi ser-âmeddür. Tâlib-i ma'rifet ve kemâl-i nîk-nefes ü ofl›sâl yigitdür. ub-âvâz u berbat.-nevâz u terâne-perdâzdur.
ümerâya mus.âh.ib ve ümenâya kâtib olagelmifldür. mah.bûb
sevdâs›yle ve seyâh.at hevâs›yle vat. an›ndan cüdâ düflüp rûmiline geldükde fakîrünj yan›na gelüp ser ü kâr› bizümle old› ve bizim fli'rimüze naz.â'ir diyüp güftâr-› efl'âr› bizümle old›. h.âlâ kifâf-› nefs belki ancak. sedd-i ramak. olacak. kitâbetle kâni' ü h.amza bâlisiyle 'âlem-i visâlde bî-mezâh.im ü
bî-mâni'dür. h. âlâ yine rûmillerinde seyâh. atde her gördügi
mah.bûba iz.hâr-› '›flk. u muh.abbetdür. [Âfl›k Çelebi, MeredithOwens: 161b, K›l›ç: 545]
fieehr-engîz-i ‹stanbul
Tab’î - fi
Ahdî’nin Gülflen-i fiu’arâs›’nda “islâmboldandur. dânifl-mend-i hûfl-mend
t. â'ifesinden t. ab'-› pür-zîver olmaġ ›n flehr-i mez- kûrunj cevânlar› içün flehrengîz-i mah. abbet-âmîz dimifl ki mak. bûl-i erbâb-› 'ayfl u uż ûr olm›fldur” [Ahdî:
403] dedi¤i tab’î’nin flehr-engîzi tam olarak yitik say›lmaz. fiehr-engîzle ilgili
bilgilerimizin kayna¤› olan Mustafa ‹zzet’in bitirme tezinde “kitabc› Ahmed
beyin bafl› ve sonu olmayan bir mecmua parças›ndan al›nm›flt›r, asl› kendilerindedir” [48] dedi¤i bu flehr-engîz, bugün sözkonusu mecmua kimdeyse, ondad›r. Mustafa ‹zzet ise kimi al›nt›lar da yapt›¤› flehr-engîzle ilgili bölümde flu
bilgileri vermektedir merakl›s›na:
Tabî’nin ‹stanbul fiehrengizi
Dizi: Münacat 28, S›fat› fiita 10, S›fat› Bahar 10, fiehir
Tasviri 23, Gece ve Gündüz 10, Sebebi Telif 13, Vasf› Huban 86, Hateme 12 (5 gazel)
Çerçeve ve K›saltma
Münacat:
Hudaya bir zaifü nâtuvan›m
Cihan içre gamile teveman›m
Burada namazda, oruçta, secdede... mahbub fikrile maflbu
oldu¤unu, gözünde Karun mal›n›n ehemmiyeti olmad›¤›n›,
af vs.’yi anlat›r:
K›fl Tasviri:
Erifldi yine birden ruyu âlem
Yüz akl›¤›n kazand› oldu hurrem
Bahar:
Çu bafl kald›rd› yine s- ìh ezhar
192
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
fiehir Tasviri:
Adüvvi din girizan oldu nâçar
‹çinde cevrü hicranü sitem bol
Felekte yokdurur illa s.itanbul
“E¤er bu flehrin etraf›n› tasvire kalkarsam söz uzayacakt›r. Ancak dört yer vard›r ki onu vasf edebilirim, Eyyub,
Kag›dhane, Yeni kapu mesiresi, Befliktafl.
- Nola hubane meva olsa Eyyub
- ‹kinci rükünü Kâg›dhane an›n
- Yeni kapuda bir yeni mesire
- Anun dördüncü rükünüdür Befliktafl
Gece:
Felek çun gizledi mehrin çerag›n
Gündüz:
Seher çun oldu t›fl› subh›bidâr
Sebebi telif:
Ederken bunlar› ben cümle seyran
Erifldi yan›ma cem oldu yâran
“Bahar geldi evde durulmaz, yal›n›z gülistan neye yarar,
güzellerle bir flehrengiz yazmak diledim...”
Güzeller:
Güzeller içre dersem kim seramed
Bu gün flemsi cihan kaftanc› Ahmed
86 beyitle 40 güzeli ikifler beyitle metheder: Sarac Ahmed,
Ak Musli, Subafl› Zade, Mutab Zade, fieyh Zade, Hasan Bali, Neyzen O¤lufl, K›k Mahmud, Meni Saç Hamza, Musli,
Hamac› Zade Ahmed, Abdi, Kurt Bali, Simkefl, Osman,
Mücellit Sefer, Dervifl, Gömlekci Kerim, Haffaf Zade, Bey
Zade, Sultan O¤lu, Kehhal O¤lu, Takyac› Musli, fiekerci,
Abdi fiah, Macuncu Mehmed, Galatal› Azab, Kul O¤lu Ali,
Biçakci, Mücellit Bali, Taci Zade Musli, Miri Afl›kan...
Hateme:
Gazel
‹lahi bunlar› alemde berkarar eyle
Kamusun afl›k› üftadesine yar eyle
Eserin Sonu:
Bu kavli bu ki kadir etti Settâr
Be¤enmezsen birisin sen de et var
Mukayese: Mesihiye nazaran k›fl ve bahar tasvirleri sebebi telif gibi küçük ilaveler varsa da hemen sat›r sat›r onun
tesiri alt›nda kald›¤›n› görmekteyiz:
Mesihi:
‹lâhi acizü zaru zebûnum
Tab’i:
Hüdaya bir zaifü natüvan›m
M:
Cihanda var m›bir ben denlu gümrah
193
kebikeç / 24 • 2007
T:
M:
T:
M:
T:
Olaldan nefsi gümrah bana hemrah
Benim yareb tariki hakta gümrah
Befl on gün eylesem ger savma niyyet
Bozar ol niyetümü eydi vuslat
Ger etsem Kâbeye gitmeye niyyet
Verir kûyü bütan bana nedamet
Elüm kald›rsam ellerle duaya
Sanuram el uzatt›m merhabaya
Çu mescid içre dönem k›bleye yüz
Cemâl i yâr olur mehrab döb düz
Namaza mescid içre ba¤lasam el
Görüb parma¤›le gösterir el
Ne mümkündür ki koyam secdeye bafl
M:
T:
M:
T:
M:
T:
M:
T:
M:
T:
M:
K›luver her gece mahbûb fikrin
Gönülde her zaman mahbûb fikrin
Bu suçlar›la beni tartarsa Rahman
Günah›m cümle vezn eylerse Yezdan
Bu flehrengize ver flehr içre flöhret
Bu flehrengizi k›l gün gibi meflhur
Bu gün meydan› hüsn içre serâmed
Güzeller içre dersen kim serâmed
‹lâhi her birin payende eyle
‹lâhi bunlar› alemde ber karar eyle
Mesihi medhi bu denlu becerdi
Be¤enmezsen yürü var sen de eyle
T:
Bu kavli buna kadir etti Settar
Be¤enmezsen birisin sen de et var
Bu mukayese gösteriyor ki Tabi’nin:
Bu flehrengiz idi bir güflte mana
Gelüb etti Mesihi an› ihya
Halef oldum ana ben merdi ahkar
Dürü tab›mla verdim ana ziver
Demesi
yal›n›z bir tevazu eseri de¤il aynu zamanda yerinde bir itiraft›r. Halbu ki di¤er flairler için:
Yan›mda gayri flair haru hast›r, diyor
Hiçbir yerde bu flehrengize dair bir kayid görülemedi¤i gibi eserde tarihini tesbit edecek bir madde de bulunama-
194
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
m›flt›r. Bu flehrengiz di¤erleri içinde Mesihinin sad›k bir
kopyas›d›r. [Mustafa ‹zzet: 46-48]
Ahdî - fiehr-engîz
Yeri gelmiflken an›lmas› gereken bir yitik flehr-engîz de Ahdî’nin flehr-engîzidir. Bu flehr-engîzden de Mustafa ‹zzet’in bitirme tezi sayesinde haberdar
oluyoruz. Mustafa ‹zzet, Kitapç› Ahmed’in elinde Ahdî’nin bir flehr-engîzinin
bulundu¤unu söyledi¤ini, ancak görmedi¤ini belirtiyor. Tezin sonunda belirledi¤i flehr-engîzlerin dökümünü verirken de Ahdî’nin de flehr-engîzini yazm›fl
ve ç›kma ile Kitapç› Ahmed’de oldu¤unu bildirmifl. [II/74] Ancak kaynaklarda
Ahdî ad›n› kullanan flairlerden hiçbiri için flehr-engîzi oldu¤u bilgisine yer verilmemifl. ‹lginç olan Agâh S›rr› Levend’in de tezden haberdar olmas›na karfl›n kitab›nda bu bilgiye yer vermemifl olmas›.
fieehr-engîz
Tâbi’î - fi
fiehr-engîzi yitik flairlerimizden biri de Tâbi’î’dir. Kendisinden sözeden tüm
kaynaklarda benzer sözcüklerle ya da biçimde flehr-engîzi oldu¤u bildirilmifltir. Ne var ki elimizde flehr-engîzden tek bir dize bile bulunmamaktad›r.
edirneye flehr-engîz didi görenler mesîh. î fleker-rîz bu da ›
flehd-âmiz didi.
[Âfl›k Çelebi, Meredith-Owens: 258a, K›l›ç: 831]
mesîh. îninj flehr-engîzine andan eyi naz. îre kimse dimemifldür.
[K›nal›zade: 235]
Ad› Ali, mahlas› bâzan Feyzî ve bâzan da Tabi’î idi. Yazma
san’at›nda tam bir hüner sahibi idi ve a¤›r zeameti vard›r.
Mesihî’nin flehrengiz’ine nazîre yazm›flt›r.
[H›brî: 124]
Âfl›k Çelebi flairle ilgili ayr›ca flu bilgileri vermektedir:
edirnedendür. ad› 'alidür ta allus.› gâh feyżî vü gâh tâbîdür.
fli'r ü at. t. unj ve kemâlünj câmi'idür. t. ab'›nda k. abiliyyet vü
her nev'a hüner kesbine ehliyyet nihâyettedür. bir zemân
su te olup çok. nesne kesb idüp çok nüs a gördi. bir zemân
da ›
at. t. a '›flk. peydâ k.›lup bir iki nev' k.alemi ele götürdi.
bir zemân da › fli're mümâreset itdi anda da › k.as.îdede nicenünj beytin bozup mes- nevîde gözlerine alk. a-i mîm m›s. râ'dan k. âfiyeyi teng idüp ġ azel-i penc-beytde nice zîr-dest-
195
kebikeç / 24 • 2007
lerünj pencesin burd›. [Âfl›k Çelebi, Meredith-Owens: 258a,
K›l›ç: 831]
Nihâlî - Gazeller
Yukar›da vurgulad›¤›m gibi Nihâlî’nin bir flehr-engîzi oldu¤u ve bunun da
meydanda olmad›¤› varsay›msald›r. Kendisinin esnaf güzelleri üzerine yazd›¤› gazelleri, bir flehr-engîzde mahbublar vasf›nda yaz›lan bölümleri and›rd›¤›ndan flehr-engîz s›n›f›nda de¤erlendirilmifltir. Agâh Bey “Eser esnaf güzellerini tasvir eden gazellerden ibarettir” demekle yetinmifltir. ‹skender Pala, ayr›ca, bunlar›n varolan bir flehr-engîzden parçalar olabilece¤i varsay›m›ndan
yola ç›karak metni “meydanda olmayan” flehr-engîzler aras›nda saym›flt›r.
Metin Akkufl ise eldeki parçalar d›fl›nda bir metin olmad›¤› görüflünden hareketle elde bulunan flehr-engîzler aras›nda Nihâlî’nin hangi flehir için oldu¤u
belli olmayan yap›t›n› da saym›flt›r.
Nihâlî’nin bu türden fliirler yazd›¤›n› ve oldukça da baflar›l› oldu¤unu Sehî
tezkiresinden ö¤reniyoruz:
t. arîk.-i fli'rde baflk.a t. arz-› as.s.› ve bu üslûba kendününj ih.tis.âs.› var eks-er efl'âr› ehl-i h.›rfet h.ak.k.›nda vâk.›'a olm›fl lut. fdur
vilâyet-i rûmda degül belki 'arabda ve 'acemde ve pehlevî
dilde bu üslûba fli'r dimifl kimesne yok. t.arîk.inde ferîdü’d-dehr
ve mümtâzü’l-'as. rdur bu vâdîde let. â`if k. ›sm›nda söz söylemek bu k.adar olur artuk. dimek olmaz bu rengde fli're bu çâflnî virmek muh. âl-i 'ak. ldur hiçbir vechle mak. dûr-› befler degül anunj efl'âr›n s.ah.ib-i z- evk. olan ma'lûm ve ehl-i flevk. biltemâm mefhûm idinür13 [Sehi: 229-230]
Tart›flmal› durumu yaratan ise Âfl›k Çelebi’nin tezkiresinin Nihâlî maddesinde al›nt›lad›¤› gazellerdir14:
ve her h.›rfet ehlinden bir dil-bere anunj evs.âf›na mah.s.ûs. birer Gazel dimifldür.
13 Bu bölümü Mustafa ‹sen, yanl›fll›kla “Nihâlî” yerine “Nihânî” olarak bas›lan bölümde flu biçimde bugünün
Türkçesine aktarm›flt›r:
Mevlânâ Nihânî
fiiirlerinin ço¤u zanaatkârlar hakk›nda yaz›lm›fl latifelerdir. Anadolu’da de¤il, belki Arap, Acem ve Pehlevi
dilinde bu üslubda fliir söylemifl kimse yoktur. Bu yolda zaman›n›n yegânesi ve asr›n›n seçkini idi. Bu vadide, latife konusunda söz söylemek bu kadar olur, daha fazlas›n› demek mümkün de¤ildir. Nihânî gibi, fliire
bu çeflniyi verebilmek aklen imkans›z ve beflerin kudreti d›fl›ndad›r. Onun fliirlerini zevk sahipleri bilir, flevk
ehli anlar. [160]
14 Edith Gülçin Ambros bu gazeller üzerine yazd›¤› yaz›s›nda “sîm-kefl” ve “çizmeci” için yaz›lan gazellerin Necâtî divan›nda yer ald›¤›n› belirtmifltir. Buradaki gazellerin de hepsi olmasa da bir bölümü yaz›da al›nt›lanm›fl, kullan›lan sanatlara örnekler verilerek de¤erlendirilmifltir. Ambros’un gazellere iliflkin yarg›s› da yeni
ya da Nihâlî’nin flahs›na münhas›r bir özellikeri olmad›¤› yönünde olmufltur [17].
196
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
der-va s. f-› h.ayyât
bir güzel derzinünj old› bu gönjül âvâresi
kim anunj 'uflflâk.a dâ'im eksük olmaz yâresi
gözlerüm engüfltvâne kirpigümdür igneler
k.anl› yaflum âl ibriflimdür ey cân pâresi
derd ile inceldi çirpi ipi mânendi tenüm
yafl ile döndi tebâflire bu gözüm karesi
dil metâ'› s.›nd› biçilmez mi vas.lunj câmesi
s.abr ifli bitdi dikilmez mi yâ baġrum yâresi
âtefl-i sînemde gel k.›zdur otunj› dostum
yûfa geçsün ifligünj kül anda yüzi k.aresi
yüzünj astârunj degül ol derzi dil-berden kesel
yo sa çal›nur rak.îbâ lehçenünj kâvâresi
ey nihâlî derzi dil-berler k.ocay›n dir isenj
kül anî olmak.dan özge yok.dur anunj çâresi
der-sîmkefl
k.›ld› sergerdân beni bir sîm-sâ'id sîmkefl
kim yaraflur iki çar olsa anja ay u günefl
dest-i devrân m›t. rak. ile ursa ġam üzre rak.îb
göreyin dögsün k.afanj› dâ'imâ ser-ta tavefl
velehû
sevdi gönjlüm yine bir sîm-beden sîmkefli
ki h.ased iltür anunj çar ›na çar unj günefli15
çeke gördüm k.at. ara gelmedi ol sîm beden
ifli mi onjar kiflinjün onjmaduk. ol›nca bafl›16
dest-bûs› hevesine düfleli s.›rma mis- âl
çar -› ġamda tenüm inceldi t. olafl› t. olafl›17
der-palân
ndûz
sen palândûz olal› ey flâh-› serv ü sîmten
sâz gibi incelüp zerd ü nizâr old› beden
15 Necatî Beg Divan›, gazel 606 - beyit 1
16 Necatî Beg Divan›, gazel 606 - beyit 3
17 Necatî Beg Divan›, gazel 606 - beyit 4
197
kebikeç / 24 • 2007
al palânunj ar rak.îbünj çay›ra s.al otlasun
nev-bahârum biz senünjle idelüm seyr-i çemen
h.asretinden ol palândûzunj ölürsem dostlar
semer agac›n› tâbût eylenj içlikden kefen
göz yafl›yle yuyuben itdükde tekfîn eylenjüz
s›ġr-pûfl›n setr-pûfl ü bâl-pûfl›n pîrehen
hem-lekende t. afl›n› seng-i mezâr eylenj banja
tâ ziyâretgâh olam ol tafl baġ›rl› yâre ben
der-âflflp
pez
eflkümi gördi kâse-i çeflmümde dânevâr
afl yirür old› k.anuma ol âflpez nigâr
benjzerdi s.ah.n dâne birincine ol mehünj
pür lü'lü olsa ger sadef-i dürr-i tâbdâr
ġam yime ân-› vas.la dilâ irmedük diyü
bir gün ola ki nân u nemek h.ak.k.›n anja yâr
benjzerdi köftesi demiri serve râstî
ger serv mîve virse bu vech ile âbdâr
nân h.ak.k.›çün ki tâzelügi flifl kebâb›nunj
gülflende k.›ld› flâh-› gül-i sür › flermsâr
benjzer flol aya köftesi piflen tevâs›nda
flol sîne k’ola âtefl-i '›flk. ile dâġvâr
döküldi yüregüm yine sâtûr-› derd ile
cem' olal› dükân›na bir niçe köfte âr
odlara yak.dunj od›n› da › benüm gibi
dîvâne-vefl egerçi ki tutm›fld› kûhs.âr
dest-kefçenj urur aflç› flekerdi bul›nmaya
fenn-i z.arâfet içre nihâlîden üste kâr
ân-› alîl ü sofra-› cömerd h.ak.k. içün
kârunja kesbünje bereket vire girdgâr
der-flfleerbetçi
bir güzel flerbetçiye cân ile oldum müflterî
kim kesâd itmifl lebi cüllâb› flehd ü flekkeri
lut. f ile flekker sözi sehdünj eritmifl yüregin
198
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
k.ahr ile flîrîn lebi fükâya k.oym›fl sükkeri
lebleri s›rr›n fukâdan s.orma ey 'âfl›k. anunj
rind-vefl câm-› s.urâh.îden s.oralum gel beri
bu ›ss›ya k.arlar m› k.atlanur ki her engel gelüp
leblerünj yâd›yle içe ol fleker flerbetleri
der-börekçi
bir börekçi dil-berünj '›flk.›nda dil merdânedür
kim gönjüller yapmada dâ'im ifli rindânedür
yüregüm yaġ›yle gönjlüm
am›r›n yazmaġa
sînesi pîfl-ta ta sîmîn k.ollar› merdânedür
nak.d-› cân virüp böreginden yiyen 'âfl›k. didi
lok.mas› flâhâne vü k.›ymetde derviflânedür
niçe dil murġ›n flikâr idüp börekler baġlam›fl
benjzer ol kebkünj yine 'azmi bugün seyrânedür
sep bu yanm›fl sîneye vas.lunj s.uy›n iki gözüm
kim börekçi furun› gibi tutuflm›fl yânedür
rîfl-i
and ile piyâza çekdügünje ey peri
bu nihâlî ger inanursa 'aceb dîvânedür
çizmeci
çünki bildik ey gönjül ol çizmecinünj flân›n›
onjay›n dersenj kölesi gibi bekle yan›n›18
iflçilük yeg çün güzel sevmekde üstâd olmadur
rûzigâr›n gözleyüp sür ustanunj devrân›n›19
'arfldan rû ü’l-emîn ide hezârân âferîn
bir naz.ar kürsîde görse ger ol âdem cân›n›20
yâre bizden dikicilük ideyinj dirdi rak.îb
keb yumazm›fl s.onjra t. uyduk. ustâmunj yalan›n›21
18 Necatî Beg Divan›, gazel 583 - beyit 1
çünki bildinj ey gönjül ol çizmecinünj flân›n›
unjay›n dirsenj kölesi gibi bekle yan›n›
19 Necatî Beg Divan›, gazel 583 - beyit 3
iflcilük yegdür güzel sevmekde üstâd olmadan
rûz gözleyüb süresin ustamunj devrân›n›
20 Necatî Beg Divan›, gazel 583 - beyit 7
'arfldan rûXü’l-emîn eyler hezârân âferîn
bir naz.ar görse idi kürsîde ol Adem cân›n›
21 Necatî Beg Divan›, gazel 583 - beyit 5
yâra bir dikicilük itdüm dir idi seg rak.îb
keb yonarm›fl s. onjra bildüm ol itünj yalan›n›
199
kebikeç / 24 • 2007
ol güzel çizmeciye çîrîfl geçirmifl müdde'î
vây boz idi aġz›nunj flol yunmaduk. güldân›n›22
rîflte-i zülfinden istersenj nihâlî destres
pâd vâli gibi düfl pây›na t. ut dâmân›n›23
k. azzâz
dil meges gibi t. olafld› k.ald› zülfi aġ›na
'ankebût-› âlini bend ideli s.aç baġ›na
deste deste ġonceler kim baġlam›fldur bâġbân
benjzer ol k.azzâz dil-ber degmesinünj aġ›na
iligüm flunja k.urur yan›ndan üzülmez rak.îb
flöyle benjzer deldi tak.d› eflkilüki bâġ›na
deste çöpi gibi destin öpmedin bulur nasîb
o k.›labdan s.açl› k.azzâzunj düflen ayaġ›na
k.uflaġ› bek dil-bere olmak. dilersenj müflterî
gel naz.ar k.›l dezgehi üzre anunj k.uflaġ›na
h.ûr-vefl dil-berler ile flimdi k.azzâz yemez
ey nihâlî gör ki dönmifldür behiflt uçmaġ›na
mîve-fürûfl
meger ki bâġ-› cemâli bitürdi ter mîve
nigâr mîve-fürûfl oluben s.atar mîve
dükânda k.arflus›na boy›n egüp as.›lm›fl
'aceb o sîb-i zene dân› m› sever mîve
veyâ benüm gibi hecr od›na m› yanm›fldur
ki t. urmadan s.ararup s.ararup geçer mîve
hiç olacak. bitecek derde uġramad› gibi
dükân dükân yüriyüp der-be-der gezer mîve
nihâlî fli'ri yine bâġ-› h.üsne dönmifldür
ki her budaġ› virür tâze tâze ter mîve
22 Necatî Beg Divan›, gazel 583 - beyit 4
ol güzel baflmak.c›ya çirifl geçermifl seg rak.îb
vây boza idi aġz›nunj ol yunmaduk. güldân›n›
23 Necatî Beg Divan›, gazel 583 - beyit 8
sâye-i zülfinden istersenj necâtî dest-res
pazval› gibi düfl ayaġa .t ut dâmân›n›
200
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
boza-h. âne
boza- âne açal›dan ol dildâr
k.ald› der-beste
la'li flevk.›yle
âne-i
ummâr
ofl idüp
umda
mey yirin t. utd› boza-i tâtâr
mâh-› nev çiçegi olursa ne t. an
çün günefl yüzlidür o dezgehdâr
virdügi boza ak.l›muz ald›
daru m› k.atd› yoġsa ol 'ayyâr
her ki
at. t. -› ġubâra k.›ld› naz.ar
anja keflf old› 'âlem-i esrâr
t. ar› tam›na reflk ider o mehûnj
bunca encümle künbed-i devvâr
cevri idinci baġrum›z› kebâb
âtefl-i '›flk.› k.›ld› cânuma kâr
bâzâra giden olmaġa mûm idük
biz fak.îr ile eylese bâzâr
yarmac›s› olmaġa yaramaz
t. afl yararken bu t. âli'-i murdâr
bâri ol dil-berün
amîrgâri
ola bilsek nihâlî â ir-i kâr
serdeh-i vas.l›na irem dirsenj
ardla s.ohbetin k.oma zinhâr
[Âfl›k Çelebi, Meredith-Owens: 143a-144b, K›l›ç: 488-494]
Gazeller, kifliyi kuflkuya düflürecek türden olsalar da bir flehr-engîzin parçalar› iseler Âfl›k Çelebi’nin bunu bildirmemifl olmas›, atlamas› pek olanakl›
görünmüyor. Kendisi baflka flairlerin flehr-engîzlerine gönderme yaparken bu
kapsamda al›nt› yapt›¤› bir flehr-engîzi anmamas› düflünülemez.
*
*
201
*
kebikeç / 24 • 2007
Sonuç
“Meydanda olmayan” flehr-engîzlerin say›s› bütün çekinceler bir yana konacak olursa 18’dir. Ne var ki de¤iflik gerekçelerle bunlar›n kimilerinin gerçekte bugün anlad›¤›m›z anlam›yla flehr-engîz olmad›klar›n›, kimilerinin ise
yitik olmad›¤›n› söyleyebiliriz. Kaynaklarda Belin yitik flehr-engîzi için “üç
cild mik.dâr› naz.m u nes-r ile flehr-engîz tah.rîr etmifldir” denilmesi bir yana Fikrî’nin flehr-engîzi için “niçe flehr-engîzi vardur” ya da “ ûb flehr-engîzleri vardur” denilmesi düflündürücüdür. Mehmed Çavuflo¤lu’nun Hayretî’nin Yenice
flehr-engîzi için yazd›¤› makalenin giriflinde “Bu ta’bîri tam bir tabiîlikle kullanan Mesîhî’nin edâs›ndan ondan önce flehr-engîz terkibinin kullan›lm›fl
olabilece¤i kuvvetli bir ihtimâl gibi görünmektedir” [81] biçimindeki belirlemesi ile Âfl›k Çelebi’nin Mesîhî maddesinde ilk flehr-engîzi yazm›fl olmas›na
hiçbir özel vurguda bulunmamas› [K›l›ç: 423] da bu durumu destekler görünüyor.
Bu kullan›mlar ve belirlemeler, flehr-engîz denilince mesnevi vadisinde yaz›lm›fl fliirler d›fl›nda daha k›sa say›labilecek benzer konulu fliirlere de gönderme yap›ld›¤› anlam›na gelebilir. Selim Kuru da “Gazelde Sevgilinin Cinsiyetlendirilmesi Aç›s›ndan Erkek ‹simli Redifler” bafll›kl› yaz›s›nda türün kökeni
bak›m›ndan benzer bir duruma dikkat çekmektedir.
...flehrengiz türü ile gazellerde erkek isimlerinin kullan›m›
aras›ndaki iliflki gayet aç›kt›r. Fars edebiyat›ndaki flehraflub türünden ziyade, flehrengizin belli erkek isimlerini redif olarak alan gazel söyleme modas›na daha yak›n oldu¤unu düflünüyorum. Osmanl› sahas›nda 1512’den itibaren belirmeye bafllayan flehrengizler, belli flehirlerdeki genç erkeklerin en güzellerinin isimleri üzerinden edebi sanatlar›n
kullan›m›n›n sergilendi¤i metinlerdir. ‹lk Mesîhî taraf›ndan yaz›lan flehrengizler, bir nazire yar›fl› oluflturmufllar ve
böylece klasik bir anlat› haline dönüflmüfllerdir. Yukar›da
adlar›n› and›¤›m erkek isimli redifli gazeller yazan flairlerin
baz›lar› flehrengizler de yazm›fllard›r. Bu metinlerin ço¤u
1550’den önce yaz›lm›flt›r. Sonralar› bu eserler giderek daha uzun anlat›lara dönüflerek kat›laflm›fl, ilk örneklerinde
görülen oyunlu k›sa metinlerden farkl›laflm›fl ve mahbubperestlik eylemini imler biçimde mecazi aflk ile gerçek aflk›n
karfl›laflt›r›ld›¤› metinlere dönüflmüfltür. Onalt›nc› yüzy›l›n
202
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
bafllar›nda flehrengiz yazan flairlerin ayn› zamanda erkek
isimleri içeren gazeller de yazmalar› farkl› ilgilere sahip bir
flair grubunun varl›¤›n› da göstermektedir. [Kuru: 87]
Kuru, flehr-engîz türünün “Fars edebiyat›ndaki flehraflub türünden ziyade,
flehrengizin belli erkek isimlerini redif olarak alan gazel söyleme modas›na daha yak›n oldu¤u” yarg›s›nda oldukça hakl› görünüyor. Zaten edebiyat›m›zdaki
türlerin kökenleri ve geliflimleri ile ilgili baflka metinlerde de Kuru’nunkine
benzer yorumlarla, iliflkilendirmelerle karfl›laflmak olanakl›. Sözgelimi Cemal
Kurnaz bilâdiyelerle ilgili çal›flmalar›nda türün kökenini benzer içerikteki daha k›sa fliirlere ba¤lamaktad›r.
...bilâdiyeler, bafltan sonra belde adlar›n›n tevriyeli kullan›m›yla yaz›lan fliirlerdir.
Asl›nda edebiyat›m›zda bu uygulama yeni de¤ildir. fiairlerin eskiden beri flehir adlar›n› kelime anlamlar›n› göz önüne alarak teflbih unsuru olarak kulland›klar›, bunu yaparken de bazan da tevriyeye baflvurduklar› bilinmektedir.
...
Bu örneklerden, özellikle flehir adlar›n›n tevriyeli kullan›lm›fl olanlar› bilâdiye türünün çekirde¤ini oluflturmaktad›r.
Daha önce fliirlerde tek tük beyitlerde görülen bu kullan›m,
fliirin bütün beyitlerine yayg›nlaflt›r›larak bilâdiye türü
meydana getirilmifltir. [Kurnaz: 300]
Türlerin kökenlerine ya da dönüflümlerine iliflkin kuramlar da zaten böylesi dönüflümlere iflaret etmektedir. Alastair Fowler Kinds of Literature bafll›kl› çal›flmas›n›n “Transformation of Genre” bölümünde türlerin dönüflümüne,
de¤iflimine neden olan belli bafll› etkenleri s›ralar. Bunlardan ilki yeni bir konunun icadedilmesidir. Böylelikle kurallar›, yap›s› -belki de keskin s›n›rlarla
çizilmifl- bilinen bir türün içinde ortaya ç›kan yeni konu, zaman içinde türün
kendisini ele geçirip ba¤›ms›zl›¤›n› ilan edebilmektedir. [Fowler: 170] Bu durum Kuru’nun redifi erkek ad› olan gazellerin ortaya ç›k›fl›n› aç›klamas›na
karfl›l›k gelmektedir bir bak›ma. Dönüflüme neden olan ikinci yöntem ise kendi içinde bütünlü¤ü olan k›sa k›sa edebi metinlerin cem edilmesidir. Ancak burada eklenmesi gereken bu bir araya getirmenin, düz bir derleme ifli olmad›¤›,
bir araya getirilen parçalar›n yine belli bir bütünlük göstermesi için ba¤lant›
bölümlerinin ya da onlar› bir arada tutacak genel bir çerçevenin de çizilmifl olmas›d›r. Bu biçimde ortaya ç›kan yeni tür, bir araya getirilen küçük parçalar-
203
kebikeç / 24 • 2007
dan baflka bir fley oldu¤u gibi karadüzen bir mecmua ifli de olmayacakt›r.
[Fowler 2002: 171-172] Bu aç›klama da tam olarak Kuru’nun flehr-engîzlerin,
Kurnaz’›n da bilâdiyelerin ortaya ç›kmas›na iliflkin aç›klamalar›na karfl›l›k
gelmektedir.24
Bütün bu ayr›nt›lar› gözönünde bulundurunca yitik oldu¤unu varsayd›¤›m›z kimi flehr-engîzlerin yitik olmayabilece¤i, gerçekte ortada bugünkü kavramsallaflt›rmam›za karfl›l›k gelen bir metnin olmayabilece¤i varsay›m›nda
bulunabiliriz. Kuflkusuz bu bir varsay›md›r, ancak bofla at›lacak bir varsay›m
da de¤ildir. “Meydanda olmayan” flehr-engîzlerin hemen hepsi tür için “erken
dönem” say›labilecek bir zamanda yaz›lm›flt›r, bir ikisi d›fl›nda hepsi de Hicrî
X. yüzy›l mahsulleridir. Bu nedenle flehr-engîz teriminin kendisinin sözkonusu dönemde tam olarak mesnevi vadisinde yaz›lm›fl türe mi gönderme yapt›¤›
yoksa mahbublar vasf›nda yaz›lan münferid k›sa fliirlere ya da bu türden fliirler mecmuas›na m› gönderme yapt›¤› tam olarak oturmam›fl olabilir. Olanakl›d›r ki her ikisine birden göndermesi olan bir terim olarak kullan›mdayd›. Çavuflo¤lu’nun “ta’bîri tam bir tabiîlikle kullanan Mesîhî’nin edâs›ndan ondan
önce flehr-engîz terkibinin kullan›lm›fl olabilece¤i kuvvetli bir ihtimâl gibi görünmektedir” [Çavuflo¤lu: 81] demesi de benzer bir hissin sonucu olabilir. Hatta bu iki anlaml› kullan›m›n varl›¤›n› örtük olarak da olsa çok geç dönemlere
kadar sürdürdü¤ünü Sünbül-zâde Vehbî’nin Mâliye Nâz›r› Defterdâr Hilmî
Pafla için yazd›¤› gazele “flehr-engîz” ad›n› vermesinden ç›karsanabilir [Pakal›n: III/327]. Bu ikili kullan›ma içkin olan durum ise türün önceli¤inin flehir
ya da meslek de¤il “mahbûb” oldu¤udur.
Nihâlî’nin gazellerini de bu yorumlar ba¤lam›nda de¤erlendirecek olursak
flehr-engîz olmad›klar›n› söyleyebiliriz. Gazeller, bu özellikleri ile daha çok
24 Bu -kendi içinde belli bir tutarl›l›¤› olsa da- sonunda bir yorumdur. Türün geliflimi baflka biçimlerde de yorumlanabilir. Sözgelimi Emine Tu¤cu’nun yaklafl›m› baflka bir yorum olarak görülebilir.
fiehrengiz “tür”ünün Türk edebiyat›ndaki geliflimi düflünüldü¤ünde flöyle bir yap› ortaya ç›kmaktad›r: Türün öncelikle ‹ran edebiyat›nda flairin bir flekilde gitti¤i veya bulundu¤u flehirde karfl›laflt›¤› olumlu veya
olumsuz izlenimlerden hareketle yazd›¤› fliir parçalar›n›n, tarihsel süreç içerisinde, flehrin güzelliklerinin
ve özellikle flehirde bulunan güzellerin / esnaf güzellerinin (mahbûblar›n›n) anlat›lmas› fleklinde iki kola
ayr›larak müstakil eserler haline geldi¤i görülmektedir. Türün bu iki kolundan ise Osmanl› edebiyat›nda
daha çok ikincisi geliflme göstermifl, XVI ve XVIII. yüzy›llar aras›nda say›s› elliyi aflan flehrengiz metni
yaz›lm›flt›r. Ço¤unlukla mesnevi naz›m flekliyle yaz›lan bu fliirler, esnaf güzellerini konu almas› ve içinde
bar›nd›rd›¤› toplumsal hayata ait unsurlar bak›m›ndan Osmanl› edebiyat›nda farkl› ve önemli bir yer tutmaktad›r. [Tu¤cu: 29]
[Tu¤cu’nun türün iki kola ayr›lmas›na iliflkin bu yorumunu destekleyebilecek flu iki örne¤in bafll›klar›n› -tek
birer yazmada kullan›ld›klar› bilgisini an›msatarak- kullanmak isterim. Mesîhî’nin flehr-engîzinin tam ad›
bu ayr›ma iflaret edercesine “fiehr-engîz Der Medh-i Cüvânân-› Edirne”dir. Lâmi’î Çelebi de sanki kar›fl›l›k
olmamas› için flehri anlatan flehr-engîzine “fiehr-engîz-i Mevâzi’-i fierîfe-i Brusa” ad›n› vernifl, güzelleri anlatan›na ise “Nâme-i fiehr-engîz-i Mahâbîb-i Dil-firîb-i Brusa” ad›n› vermifltir. Aç›kça birinde “Mevâzi’” sözcü¤ünü di¤erinde “Mahâbîb” sözcü¤ünü kullanarak ayr›m yapm›flt›r.]
Türler ve türleflme ile ilgili ayr›ca Hakan Atay’›n Tâcî-zâde Câfer Çelebi’nin Heves-nâme’si üzerine yazd›¤›
yüksek lisans tezine bak›lmal›d›r. Mesnevi üzerinden oldukça oylumlu ve gidimli bir tür tart›flmas› yürütüyor kendisi [4-19]. fiöyle diyeyim; neresini al›nt›layaca¤›m› bilemedim.
204
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
Fars edebiyat›ndaki flehr-âflûblar›n akrabas› say›labilir. Biliyoruz ki Fars edebiyat›nda bu türün örnekleri konusu olan mahbublar›n adlar› üzerinden de¤il
öncelikle meslekleri üzerinden kurulur [tafsîlât› için Hasan Çiftçi’nin “Fars
Edebiyat›’nda fiehrâflûb I-II” bafll›kl› makalelerine bak›labilir.]. Zaten Fars
edebiyat›ndaki örneklerinde de do¤rudan sözkonusu kiflilerin adlar›n›n an›ld›¤› örnekler yoktur. Gerçek, tek bir kifliden çok belli bir meslek grubuna mensup kiflilerin bütününe yaz›lm›flt›r ve kiflilefltirmelerin bir yere kadar muhayyel oldu¤u, Frenklerin deyifli ile buradaki kiflilerin generic olduklar› söylenebilir. Kuflkusuz flairler tek tek konu edilen mesle¤in erbaplar›ndan esinlenmektedir; ne var ki, fliirler edebiyat›m›zda oldu¤u gibi belirli bir kifliye yönelik yaz›lmamaktad›r.25 Bu fliirlerin Fars edebiyat›ndaki örnekleri de mesnevi
d›fl›nda kalan biçimlerde yaz›lm›flt›r ço¤unlukla.26 Gazel biçiminde yaz›lan ilk
örnekleri de Nihâlî’nin yaflad›¤› döneme denk gelir.27 “Seyfi-yi Buhârî (ö.
909/1502) gazel kal›b›nda flehrâflûb yazan ilk flair olarak kabul edildi¤i gibi,
flehrâflûbu gazel tarz›nda yazman›n da icatç›s› say›lm›flt›r. Nitekim Senâyi’u’lBedâyi’ adl› flehrâflûbu yüzden fazla sanatkâr ve meslek erbab›ndan her biri
için söyledi¤i gazellerden oluflur” [Çiftçi I: 16]. Senâyi’u’l-Bedâyi’ birbirinde ba¤›ms›z 124 flehr-âflûb gazelden oluflmaktad›r ve t›pk› Nihâlî’ninkiler gibi gazellerin biri bile belirli bir kifli için yaz›lmam›flt›r. [Sharma 2006: 141].28 Nihâ25 Fars edebiyat›nda flehr-âflûb gelene¤inin neye karfl›l›k geldi¤ine iliflkin yorumlar için flu iki makaleye baflvurulabilir:
Sharma, Sunil. “The City of Beauties in the Indo-Persian Poetic Landscape” Comparative Studies of South
Asia, Africa and the Middle East 24 / 2 (2004): 73-81. [http://www.cssaame.com/issues/24_2/sharma.pdf]
Bernardini, Michele. “The masnav_-shahr_sh_bs as Town Panegyrics: An International Genre in Islamic
Mashriq” Erzählter Raum in Literaturen der islamischen Welt / Narrated Space in the Literature of the Islamic World. edts. Roxane Haag-Higuchi and Christian Szyska. Wiesbaden: Harrassowitz Verlag, 2001: 81-94.
Sunil Sharma’ya konuyla ilgili yaz›flmalar›m›zda, okumalar›mda ulaflamad›¤›m ayr›nt›lar ve bilgiler konusunda gösterdi¤i yak›n ilgi ve yollad›¤› makaleler için teflekkür ederim. Yaz›flmalar›m›z›n benim için çok yararl› oldu¤una söylememe gerek yok.
26 Sharma, Fars edebiyat›ndaki bu fliirler bütünü için bir tür demek yerine gelenekselleflmeye bafllam›fl belli
bir izle¤in de¤iflik fliir biçimlerinde ifllendi¤ini söylemeyi ye¤liyor [Sharma 2004: 73]. Bu durum iki edebiyatta karfl›lafl›lan örnekler aras›ndaki bir baflka ayr›ma daha iflaret ediyor.
27 Burada Yavuz Sultan Selim’in ‹ran seferinin ard›ndan yüzlerce sanatç›y› ‹stanbul’a sürmüfl / göndermifl olmas›n›n etkileri olup olmad›¤› da tart›flma konusu edilebilir. Unutulmamal› ki bu kiflilerle beraber pekçok
eser ve kütüphane de ‹stanbul’a gelmifltir.
28 Bu iki gelenek aras›nda ba¤ kurmam›za olanak verecek en az›ndan bir örne¤in bulundu¤unu burada belirtmem gerekir. Ahmet Atefl’in yay›mlad›¤› rubailer aras›nda ad› an›lan güzellere ba¤lanan fliirler de bulunmaktad›r [Atefl: 107-109]. Bu fliirler Nuran Tezcan [163] ve Emine Tu¤cu [27] taraf›ndan iki gelene¤i birbirine ba¤lamak amac›yla kullan›lm›fllard›r. Ahmet Atefl, VIII/XIV. yüzy›ldan kald›¤›n› ve I. K›l›ç Arslan’›n
o¤ullar›ndan Muhyaddîn Mas’ûd için Abû Hanifâ ‘Abdal-karîm b. Abî Bakr taraf›ndan haz›rlanan Macmâ’
ar-rubâ’îyât’tan yap›lan bir seçki oldu¤unu söyledi¤i bölümün bafl›ndaki “fihrist”i veriyor ki flu biçimdedir:
Sahâbenin methi; padiflahlar; kasap, kebapç›, terzi, külâhç›, ekmekçi, okçu, yayc› sevgililer; kûy u çevgân
oynamak; demirci, çiftçi, elbise boyac›s›, ayak-kab›c›, sarraf, s›rmac›, meyhaneci, nalbant, deveci, hacamatç›, eflekçi, seyis, hallaç; Mehmed, Ömer adl›lar; Habefl, Yâkub, Mes’ut, Mahmud, ‹shak, Osman, Hasan; y›ld›z, inci danesi, Alevî, Rum; çeng çalan, ney çalan, metrip, def çalan, güzel sesli, rakkas; dört flehir, dört mezhep, dört terkip, dört unsur; mâvi elbise, beyaz elbise, sar› cübbe, alt›n kemer; alt›n, gümüfl,
incili küpe; hacamat yapmak, aynaya bakmak; dudak, zülf, hat; mâflukun hasta olmas›; sabah, müezzin,
horoz; tecnisat; iltimasat,
205
kebikeç / 24 • 2007
lî’nin fliirlerinin de bir bütünün parçalar› olmaktan çok ayr› ayr› yaz›lm›fl fliirler olmalar›, belirli kiflilere yaz›lmay›p meslek erbab›na yönelik yaz›lmalar› fliirleri flehr-engîzden çok flehr-âflûb gelene¤ine yak›nlaflt›rmaktad›r. Sehî’nin
Nihâlî’nin fliiri için “vilâyet-i rûmda degül belki 'arabda ve 'acemde ve pehlevî
dilde bu üslûba fli'r dimifl kimesne yok. ” demesi de böylece daha anlafl›l›r olmaktad›r.
Tablo: Meydanda Olamayan fi
fieehr-engîzler
fia
fi
air
Ahdî
Ârif
Âfl›k Çelebi
Belî¤
Feyzî
Fikrî
Firdevsî
Garâmî
Hâlife
Halîlî
‹ntizâmî
Kemâlî
K›yâsî
Nihâlî
Selâmî
Sülûkî
Tab’î
Tâbi’î
fieehir
fi
Belli de¤il
Belli de¤il
Bursa
Bursa
Belli de¤il
‹stanbul / Edirne
Belli de¤il [Edirne?]
Kara Ferye
Amid [Diyarbak›r]
Bursa
Budun
Belli de¤il
Belli de¤il [‹stanbul/Edirne]
Bursa ???
Saray
Belli de¤il
‹stanbul
Edirne
fia
fi
airin Ölüm Tarihi
II. Bayezid & Kanuni?
1068
979
1142
9??
982
961
9??
980
9??
1021’den sonra
???
9??
949
1228?
9??
1026?
1046
fieehr-engîzin Tarihi
fi
1068’den önce
948
1119’dan önce
976’dan önce
982’den önce
961’den önce
976’dan önce
976’dan önce
976’dan önce
1021’den önce
???
953’den önce
949’dan önce
1228’den önce?
976’dan önce
971’den önce
971’den önce?
zamandan flikâyet; mâflukun seferden gelmesi, âfl›k›n seferden gelmesi; insanl›k gariplik, âfl›kl›k, rüzgârn dili ile haber gönderme, mâfluka name yazmak, her türlü ahvâl, ihtiyarl›k, kuvvetsizlik, bu dünyay› terk etmek
lâz›m geldi¤i hakk›nda. Bunlara ilâveten kasîde ve bendler de konulmufltur. [Atefl: 107]
Atefl, yaz›s›nda hepsi de Ankaral› olan üç flairden ahen-ger, reg-zen, habefl, tersâ-beçe, melik muhyaddîn, kâziri befler, sarrâc, muhammed, ömer, na’lbend için yaz›lm›fl rubailer al›nt›lamakta. Osmanl› edebiyat›nda da ad
an›lmaks›z›n esnaf güzellere yaz›lm›fl gazeller bulunmaktad›r. Yine de ada ba¤lananlar ile flehr-engîzler aras›nda bir ba¤ kurmak bu fliirlerdeki güzellerin gerçek kifliler olmas› bak›m›ndan bana daha yak›n görünüyor.
Unutulmamal› ki yukar›da al›nt›lad›¤›m›z gibi bu kiflilerin gerçek kifliler oldu¤una iliflkin veriler de bulunmaktad›r.
Yine de önümüzde flöyle bir ifl duruyor: “fiehr-engîz” teriminin Farsça ve Osmanl›ca edebiyatlardaki serüvenine,
kullan›mlar›na bakmam›z gerekiyor. Bu yaz› bir yere kadar tezkirelerdeki kullan›mlar›n›n dökümünü yapsa da
bir bafllang›ç say›labilir. Farsça edebiyattaki kullan›mlarla ilgili de Selim S. Kuru’nun bir çal›flma yürüttü¤ünü
biliyorum. Ayr›ca flehr-âflûblar›n tam olarak ne olduklar› konusundaki tart›flmalar da sonland›r›labilmifl de¤ildir. ‹kinci bir ifl de flehr-engîzlerin tür özelliklerinin belirlenip bugün için flehr-engîz olarak sayd›¤›m›z kimi
metinlerin ay›klanmas› ve tart›flma d›fl› b›rak›lmas› gerekiyor. Belki de bu ifli tersinden yapmak daha kolaylaflt›r›c›d›r: Öncelikle flehr-engîz sayd›¤›m›z metinlerin biçim, tertip, mevzu özelliklerine göre incelenmesi ve ard›ndan ayr›flt›rma yapmak yerinde olacakt›r.
206
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
Kaynakça
Abdurrahman H›brî. Enîsü'l-Müsâmirîn. çev. Yrd. Doç. Dr. Ratip Kazanc›gil.
Edirne: Türk Kütüphaneciler Derne¤i Edirne fiubesi Yay›nlar›, 1996.
Abdülkadiro¤lu, Abdülkerim. Bursal› ‹smail Beli¤. Ankara: Gazi Üniversitesi
Yay›nlar›, 1985.
Akkufl, Metin. “fiehrengiz” Türk Dili ve Edebiyat› Ansiklopedisi. cilt 8. Ankara: Dergah Yay›nlar›, t.y.: 117-121.
Akkufl, Metin. Türk Edebiyat›nda fiehr-engizler ve Bursa fiehr-engizleri. Yay›mlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, 1987.
Ambros, Edith Gülçin. “Turkish Delights” Wiener Zeitschrift für die Kundes
des Morganlandes 76 (1986): 11-17.
Atay, Hakan. “Heves-nâme’de Aflk Oyunu: Tâcî-zâde Câfer Çelebi’nin Özgünlük ‹deali” Yay›mlanmam›fl yüksek lisans tezi. Ankara: Bilkent Üniversitesi, 2002.
Atefl, Ahmet. “Hicri VI-VIII (XII-XIV) As›rlarda Anadolu’da Farsça Eserler”
Türkiyat Mecmuas› cilt 7-8 (1945): 94-135.
Aydemir, Yaflar. “Hadî’nin Saray fiehrengizi” ‹lmî Araflt›rmalar 12 (2001): 3156.
Bernardini, Michele. “The masnav_-shahr_sh_bs as Town Panegyrics: An International Genre in Islamic Mashriq” Erzählter Raum in Literaturen der
islamischen Welt / Narrated Space in the Literature of the Islamic World.
edts. Roxane Haag-Higuchi and Christian Szyska. Wiesbaden: Harrassowitz Verlag, 2001: 81-94.
Beyâni Mustafa bin Carullah. Tezküretü’fl-fiuarâ. Ankara: Atatürk Kültür, Dil
ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›, 1997
Boyraz, fieref. “‹lk Mensûr Sûrnâme Müellifi: ‹ntizâmî” Türklük Bilimi Araflt›rmalar› I (1995): 227-231.
Can›m, R›dvan. Latîfî - Tezküretü’fl-fiuarâ ve Tabs›ratü’n-Nuzamâ (‹ncelemeMetin). Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Baflkanl›¤› Yay›nlar›, 2000.
Çavufl¤olu, Mehmed. “Hayretî’nin Yenice fiehr-engizi” Güney-Do¤u Avrupa
Araflt›rmalar› Dergisi. cilt IV-V (1975-1976): 81-100.
Çiftçi, Hasan. “Fars Edebiyat›’nda fiehrâflûb I” Nüsha 7 (Güz 2002): 7-18.
[http://www.doguedebiyati.com/Nusha%2007/001.DOC]
Çiftçi, Hasan. “Fars Edebiyat›’nda fiehrâflûb II” Nüsha 8 (K›fl 2003): 41-53.
[http://www.doguedebiyati.com/Nusha%2008/003.DOC]
Deliçay, Mustafa ‹zzet. Türk Edebiyat›nda fiehrengizler. ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Mezuniyet Tezi, 1935-1936.
207
kebikeç / 24 • 2007
Fowler, Alastair. Kinds of Literature: An Introduction to the Theory of Genres
and Modes. Oxford: Oxford University Press, 2002.
‹ntizâmî. Sûr-nâme. Atatürk Kitapl›¤›, Belediye Kitaplar› Bölümü No: O.108.
‹sen, Mustafa. Sehî Bey Tezkiresi: Heflt - Behiflt. Ankara: Akça¤ Yay›nlar›, 1998.
Kâtip Çelebi. Keflfü’z-Zünûn haz. fierafettin Yaltkaya ve Kilisli Rifat Bilge. ‹stanbul: Milli E¤itim bakanl›¤› Bas›mevi, 1971.
K›l›ç, Filiz. Meflâ’irü’fl-fiu’arâ: inceleme - tenkitli metin. Yay›mlanmam›fl Doktora Tezi. (dan›flman: Mustafa ‹sen) Ankara: Gazi Üniversitesi, 1995.
K›nal›-zade Hasan Çelebi. Tezküretü’fl-fiuarâ. II. cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›, 1981
Kortantamer, Tunca. “Genç Edebiyat Araflt›rmac›s›n›n Yanl›fllar›” Eski Türk
Edebiyat›: Makalerler. Ankara:Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›, 2004: 31-54.
[Kitab›n e-nüshas›n› Kültür ve Turizm Bakanl›¤›’n›n sitesinden indirmek
olanakl›: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosyagoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=112590&DOSYAISIM=EskiTurkEdebiyati.pdf]
Köprülü, Fuad. “Anadolu’da Türk Dili ve Edebiyat›n›n Tekâmülüne Umumi
Bir Bak›fl.” Türk Edebiyat› Tarihi. Ankara: Akça¤ Yay›nlar›, 2003: 345-408.
[Köprülü, Fuad. “Anadolu’da Türk Dili ve Edebiyat›n›n Tekâmülüne Umumi Bir Bak›fl.” Yeni Türk Mecmuas› 3 (1932/3): 534-553.]
Kurnaz, Cemal. “Aray›c›zâde Hüseyin Ferdi ve Dervifl Ömer Efedi’nin Bilâdiyeleri.” Journal of Turkish Studies / Türklük Bilgisi Araflt›rmalar› 19
(1995): 299-316.
Kuru. Selim S. “Gazelde Sevgilinin Cinsiyetlendirilmesi Aç›s›ndan Erkek
‹simli Redifler” kitap-l›k 107 (Temmuz-A¤ustos 2007): 83-89.
Levend, Agâh S›rr›. Türk Edebiyat›nda fiehr-engizler ve fiehr-engizlerde ‹stanbul. ‹stanbul, 1958.
Meredith-Owens, G. M. (eds.) Mefl_’irü’fl-fiu’ar_ or Tezkere of ‘_fl›k Çelebi. London: Luzac, 1971.
M›s›r Milli Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Katalo¤u. cilt III. Kahire: The General Egyptian Book Organisation, 1990.
Pakal›n, Mehmet Zeki. Osmanl› Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlü¤ü. 3 cilt.
‹stanbul: Milli E¤itim Bakanl›¤› Yay›nlar›, 1993.
Pala, ‹skender. “fiehrengiz (fiehr-engîz)” Dîvân fiiiri Sözlü¤ü. Ankara: Akça¤
Yay›nlar›, t.y.: 463-465.
Sehi Çelebi. Heflt Bihiflt - Sehi Beg Tezkiresi: ‹nceleme, Tenkidli Metin, Dizin.
haz. Günay Kut. Sources of Oriental Languages and Literatures, Turkish
Sources 5. Cambridge, Mass: Harvard University Press, 1978.
Seyyid R›za (Zehrimarzade). R›za Tezkiresi. Neflreden: Dr. M. Sad›k Erda¤›.
Ankara: Gökkufla¤› Kitabevi, 2002.
208
KARACASU fiehrin Yitik Hikâyesi Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler
Sharma, Sunil. “Generic Innovations In Sayfî Buhârâ’î’s Shahrâshûb ghazals”
Ghazal az World Literature II / From Literary Genre to a Great Tradition:
The Ottoman Ghazal in Context. edt. Angelika Neuwirth, Michael Hess,
Judith Pfeifer and Börte Sagaster. Würzburg: Ergon Verlag Würzburg in
Kommission, 2006: 141-149.
Sharma, Sunil. “The City of Beauties in the Indo-Persian Poetic Landscape”
Comparative Studies of South Asia, Africa and the Middle East 24 / 2
(2004): 73-81. [http://www.cssaame.com/issues/24_2/sharma.pdf]
Solmaz, Metin. Ahdî ve Gülflen-i fiu’arâs›: ‹nceleme - Metin. Ankara: Atatürk
Kültür Merkezi Baflkanl›¤› Yay›nlar›, 2005.
Snyder, John. Prospects of Power: Tragedy, Satire, the Essay, and the Theory
of Genre. Lexington: The University Press of Kentucky, 1990.
Tarlan, Ali Nihat. Necatî Beg Divan›. ‹stanbul: Milli E¤itim Bakanl›¤› Yay›nlar›, 1963.
Tezcan, Nuran. “Güzele bir fiehrengizden Bak›fl” Türkoloji Dergisi 14: 1
(2001): 161-194.
Tu¤cu, Emine. fiehrengizler ve Âyîne-i Hûbân-i Bursa: Bursa fiehrengizlerinde Güzeller. Yay›mlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyat› Bölümü, 2007.
Y›lmaz. Kâflif. Güftî ve Teflrîfâtü’fl-fiu’arâ. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi
Baflkanl›¤› Yay›nlar›, 2001.
Özet: Türkiye’de eski edebiyat›n belli bafll› türlerinden biri flehr-engîzlerdir. Türle ilgili pek
çok çal›flma yap›lm›fl olmas›na karfl›n örneklerinin say›lar›, kökenlerinin ne oldu¤u, hangi koflullarda nas›l evrildikleri, nas›l gelifltikleri, hangi dönemlerde daha yo¤un olarak görüldükleri, hangi de¤iflimlere u¤ray›p yeni örneklerinin görülmez oldu¤u tart›flma konusu yap›lmam›fl ya da ayr›nt›lar›n›n üzerinde durulmam›flt›r. Bu yaz›da türle ilgili iki sorun tart›fl›lmaktad›r: ‹lkin türün
yaz›ld›¤›n› bildi¤imiz ne var ki metinleri yitik olan örnekleri eskil ve yeni metinlere göndermeler
yap›larak kay›t alt›na al›nm›flt›r. Daha sonra türün kökenine iliflkin tart›flmalar özetlenmifl, tür
üzerine bundan sonra yap›lacak çal›flmalara katk›da bulunulmufltur.
Anahtar sözcükler: Edebî türler, flehr-engîz.
Abstract: One of the important genres of the old literary tradition in Turkey is flehr-engîz genre. Though there are several articles and studies on the genre, the origin, development, the changes in the genre, the number of its samples were not discussed in details. There is still a need for
a historical account of the genre. The aim of this article is firstly to determine the missing samples of the genre relying on manuscripts and contemporary works and than to make an account of
and to contribute into the discussions on the origin of the genre.
Key words: Literary genres, flehr-engîz (city thriller).
209
Bu kitab› sat›n almak için:
www.sanatkitabevi.com.tr
kebikeç / 24 • 2007
‹ran Seyyahlar› ve Farsça
Seyahatnameler
Kaan D‹LEK*
‹
nsanlar çok eski zamanlardan beri çeflitli amaçlarla seyahat eder ve bu seyahatlerini kaleme al›r. Bu durum Fars edebiyat›nda da geçerlidir ve Fars
edebiyat›nda seyahatname yaz›m› çok öncelere uzan›r. Fars edebiyat›nda hayali, yani gerçekten gidilmeyen, insan zihninin ürünü bir seyahatin anlat›ld›¤› seyahatname örneklerine de rastlan›r. Bu seyahatnameler daha çok insan›n
manevi yolculu¤u veya zihninde kurgulad›¤› yer, bir tür miraç ve inançlar›n›n
bir ürünüdür.
Bu tür hayali seyahatnamelere Fars edebiyat›nda ilk örnek, ‹slam öncesi
Sasaniler dönemi ‹ran flah› Erdeflir Babekân (m. 224-241) ile ayn› zamanda
yaflayan Arda Viraf (Erday Vîraf) adl› Zerdüflt bir din adam›n›n cennet ve cehennemle görüflmesini, manevi yolculu¤unu veya bir tür mirac›n› konu edinen
Ardâ Virâf-nâme (Erday Vîraf-nâmek) adl› eseridir1.
Fars edebiyat›nda gerçek bir seyahati içermeyen, hayali seyahatname olarak adland›r›lan bu tür eserler ‹slam sonras› dönemde de yaz›lm›flt›r. Feriduddin-i Attar’›n Mant›k’ut-Tayr’› ve fiemseddin Muhammed Berdsirî-yi Kirmânî’nin Misbah’ul-Ervah’› gibi eserler bu tür seyahatnamelere örnek gösterilir.
Bu tür seyahatnamenin Fars edebiyat›nda en güzel örneklerinden biri ‹stanbul’da yaflayan ‹ranl› bir tüccar olan Hac Zeynulabidin-i Meragaî’nin (d.1839ö.1911) Seyâhat-nâme-yi ‹brahim Beyg yâ belâ-yi ta’assub-i u [‹brahim Bey’in
Seyahatnamesi ya da Taassubunun Belas›] adl› 1895 y›l›nda bas›lan hayali seyahatnamesidir2.
* Tahran Üniv. Befleri ‹limler ve Edebiyat Fak. Fars Dili ve Edebiyat› Böl. Doktora Ö¤rencisi.
1 Zebihullah Safa; ‹ran Edebiyat›Ttarihi, (terc: Hasan Almaz), Ankara, 2002, s: 28.
2 Hac Zeynulabidin-i Meragaî, Seyâhat-nâme-yi ‹brahim Beyg yâ belâ-yi taassub-i u, Tahran, 1366.
211
kebikeç / 24 • 2007
Fars edebiyat›nda gerçekten yap›lan bir seyahatin notlar›n›n tutuldu¤u ve
bu seyahatin anlat›ld›¤› seyahatnamelerin ‹slam öncesi dönemde de yaz›ld›¤›
ve özellikle Sasani dönemi seyyah ve denizcilerinin seyahatlerini Pehlevi dilinde kaleme ald›¤› bilinmektedir3. Ama bu Farsça seyahatname ve co¤rafya
eserleri elimize ulaflmam›flt›r. ‹slam sonras› Müslüman seyyah ve co¤rafyac›lar Sasani döneminde Farsça kaleme al›nm›fl co¤rafya eserleri ve seyahatnamelerin bulundu¤unu haber vermifllerdir4. ‹slam dininin büyük bir co¤rafyada yay›lmas›yla Müslümanlar, dini bir vecibe olarak Hac ibadeti ve kutsal yerleri ziyaret, ilim tahsili ve ticaret amaçl› seyahatlere bafllarlar. ‹bni Fazlan gibi baz› seyyahlar›n da aç›kça bahsetti¤i gibi ‹slam dininin tebli¤ edilmesi de
yap›lan seyahatlerin yine en önemli amac›n› oluflturur. Seyahatler bazen bir
devletin elçisi olarak da yap›l›r ve bu elçilerin seyahatlerini kaleme ald›¤› da
bilinir. Ayr›ca Müslüman seyyahlar yapt›klar› seyahatlerinde baflka inançlar›
araflt›rmak, çeflitli düflüncelerle tan›flmak ve farkl› toplumlar› tan›mak gibi
amaçlar da gütmüfllerdir ki Ebu Reyhân Birûnî’in Tahkiku mâ i’l-Hind adl›
Hindistan seyahatiyle ilgili kaleme ald›¤› eseri bu amac›n en bariz örne¤idir.
Bu do¤rultuda ‹slam sonras› dönemde Fars edebiyat›nda gerçek bir seyahate
dayanan, bu seyahatin anlat›ld›¤› ve elimize ulaflan ilk Farsça eser, lakab›
Hüccet olan, Ebu Mu’id(dîn) Nas›r b. Husrev b. Haris-i Kubâdiyânî-yi Mervezî’nin (Nas›r Husrev) (394-481/1003-1088) 437-444/1045-1052 y›llar› aras›nda
Merv’den bafllayarak Niflabur, Rey gibi ‹ran kentlerine ve Anadolu topraklar›ndan geçerek, Suriye ve M›s›r’a yapt›¤› yaklafl›k 18.000 km. yol ald›¤› yedi
y›ll›k seyahatini içeren Sefer-nâme (Seyâhatnâme) adl› eseridir. Nas›r Husrev’in hac ibadeti veya ilim tahsili amaçl› m› yoksa o dönem ‹smailiye mezhebinin merkezi konumundaki M›s›r’a gitmek için mi seyahate ç›kt›¤› tam olarak bilinmese de, onun ‹slam sonras› dönemden elimize ulaflan ilk Farsça seyahatnameyi yazan flah›s oldu¤u ortadad›r5. ‹slam sonras› dönemde Nas›r
Husrev’den önce ilk seyahatname yazan ve ‹ran’da seyahatname yaz›m›n›n
öncüsü kabul edilen flah›s olarak Süleyman Tacir-i Sirâfî de gösterilir6. Onun
‹ran’›n güney liman kentlerinden Sirâf’ta do¤du¤undan baflka; hayat›, seyahatleri ve eserleri hakk›nda çok az bilgi bulunur. Tek bilinen Sirâfî’nin
3 ‹bni Hordadbeh, El-Mesâlik ve’l-memâlik, (ed: Dr. Huseyn Karaçanlu), Tahran, 1370, ss: 4-19 ve Yakut
Hemevî, Mu’cemû’l-buldân, Tahran, 1965, c. VII.
4 Nefis Ahmed, Hedemât-i Müselmânân be co¤râfyâ, (terc: Muhammed Hasan Gencî), Tahran, 1368, ss: 4-16,
96 ve El-Mesâlik, s: 4-19.
5 Nas›r Husrev; Sefer-nâme, (Muhammed Debirsiyâkî neflri), Tahran, 1355, mukaddime ss: 3-29, Emir
Devletflah-i Semerkandî; Tezkiret’ufl-fiua’râ, Tahran, 1337 s: 228, ‹ran Edebiyat›Tarihi, ss: 193-198, ‹smail
Pafla Ba¤dâdî; Hediyyetu’l-‘arifîn-esmau’l-muellifîn ve âsâru’l-muãannifin, Beyrut, 1955, c: II. s: 487, Adam
Metz; Temeddun-i ‹slâmî der çehâr karn-i hicrî, (terc: Alir›za Zekâvetî-yi Karagozlu), Tahran, 1377, s: 15, 76.
6 ‹gnati Yulyonoviç Krachkowski; Tarih-i nevefltehâ-yi co¤râfyâ-yi der cihân-i ‹slâm, (terc: Ebulkas›m Payende),
Tahran, 1379, s: 114.
212
D‹LEK
‹ran Seyyahlar› ve Farsça Seyahatnameler
237/851 y›l›nda deniz yoluyla Hindistan ve Çin’e yapt›¤› seyahati ve bu seyahatini kaleme ald›¤› seyahatnamesidir. Sirâfî’nin bu eseri hakk›ndaki bilgiler,
yak›n zamana kadar, ‹bn Fakiye-i Hemedânî’nin Kitâb’ul-Buldân (290/903) ve
fiehriyâr Ramhurmuzî’nin ‘Acâibu’l-Hind (342/953) adl› kitaplar›ndan elde
edilmifltir. Ancak, dünyaca tan›nan Türk araflt›rmac› Prof. Fuat Sezgin, Ahbaru’s-sin ve’l-Hind ad›yla Sirâfî’nin seyahatnamesinin tam metnine ulaflm›fl ve
bu eseri yay›nlam›flt›r. Sirâfî’nin seyahatnamesinin eksik nüshalar› da Avrupa’da birçok kez yay›nlanm›flt›r7. Katip Çelebî, Nas›r Hüsrev-i Kubâdiyânî ile
ayn› dönemde yaflam›fl ayn› adla bir baflka flah›s›n, Nas›r Husrev-i Ensârî’nin
(?-431/?-1038) manzum Sefer-nâme adl› eserinde gezdi¤i bölgelerde görüfltü¤ü
alimleri ve yerleri kaleme ald›¤›n› yazar8. Sa’di-yi fiirâzî ile ayn› dönemde yaflayan ve Nezarî-yi Kuhistânî olarak tan›nan Hekim Sa’deddin Bircendî’nin (?721/?-1320) de manzum bir seyahatnamesi oldu¤u bilinmektedir9.
Nas›r Hüsrev’in ard›ndan ‹ranl› seyyah ve co¤rafyac›lar çeflitli seyahatlere
ç›km›flsa da ya bu seyahatlerini kaleme almam›fl ya da seyahatlerini dönemin
ilmi dili olan Arapça olarak yazm›fllard›r. Nas›r Hüsrev’in Sefer-nâme’sinden
sonra bilinen ilk Farsça, düzyaz› biçiminde kaleme al›nan seyahatnamelerden
biri de Baysungur Mirza’n›n, hayat› hakk›nda çeliflkili bilgilere sahip oldu¤umuz Çin sefiri Giyâsuddîn Muhammed Nakkafl-i Tebrizî’nin (Giyâsuddîn-i
Nakkafl) Çin yolculu¤unu anlatan H›tay Sefâret-nâmesi olarak da bilinen
‘Acâibu’l-letâif adl› eseridir. Bu eser elimize ulaflan ilk Farsça resmi elçi seyahatnamesi olarak yaklafl›k 825/1422 y›l›nda tamamlan›r (Eser 1913 y›l›nda
Küçükçelebizâde ‹smail As›m taraf›ndan Türkçe'ye çevrilmifltir)10.
Safevi dönemine kadar ‹ran co¤rafyas›nda yaz›lan Farsça seyahatnamelerin ana temas›; co¤rafi durum, kentlerin uzakl›klar›, geçim kaynaklar›, ürünler, bitki örtüsü ve hayvanlar, görülen yerlerde meydana gelen ola¤anüstü
olaylar ve tarihi eserlerin, ço¤u zaman abart›yla betimlenmesidir.
‹ran Selçuklular› döneminden Safevi devletinin kurulufluna kadar yaz›lan
birçok Farsça tarih kitab› ayn› zamanda yazar›n›n seyahat notlar›n› içerse de
bu kitaplar›n birer seyahatname olarak de¤erlendirilmesi do¤ru de¤ildir.
Farsça seyahatname yaz›m›na de¤iflen siyasi ve ekonomik ortam gere¤i Safeviler döneminde (907-1148/1502-1736) yeniden ilgi gösterilir. Bu dönemde
7 Süleyman Tacir-i Sirâfî; Silsiletu’t-tevarih veya Ahbar’us-sin ve’l-Hind, (ed: Dr. Huseyn Karaçanlu), Tahran,
1381, s: 29, Hanbaba Meflar; Fihrist-i kitâbhâ-yi çâpî, Tahran, 1350, c: III, s: 3297, Zeki Muhammed Hasan;
Cihân-gerdân-i Mûselmân der kurun-i vusta, (terc: Abdullah Nas›rî-i Tâhirî), Tahran, 1366, ss: 1-14.
8 Katip Çelebî; Keflfu’z-zunun, ‹stanbul. 1943, c: II, s: 991.
9 Aga Bozorg-i Tehrani; Ez-zerie’ ila tesanifi’fl-fiia, Kum, 1983 c. IX, s: 1182.
10 Hediyetu’l-‘arifîn, I. S: 221, Kemalüddin Abdurrezzak-i Semerkandî; Matlau’s-sa’deyn ve mecme’i bahreyn,
(Nflr: M. fiafii), Lahur, 1360/1982, c: II, ss: 454, 478, Haf›z Ebru; Zubdetu’t-tevarih, (ed: Seyyid Kemal Hac
Seyyid-i Cevâdî), Tahran, 1372, c: II, ss: 666, 818-819.
213
kebikeç / 24 • 2007
Safevi devletinin Avrupal› ülkelerle artan iliflkileri, özellikle ‹talyan, ‹spanyol,
Portekiz ve ‹ngiliz seyyah ve devlet görevlilerinin ‹ran’a gelmesiyle yaz›lan
‹ran seyahatnameleri ve Safevi flahlar›n›n da Bat›’y› tan›mak istemesi, ‹ranl›
saray görevlileriyle seyyahlar›n seyahate bafllamas›na neden olur. Bu dönemde öne ç›kan seyahatname yazarlar›ndan biri; I. fiah Abbas’›n, kendisi de seyahatname yazar› olan ‹ngiliz macerac› Sir Anthony Sherley’nin yan›nda Hazar denizi, Volga nehri ve Moskova üzerinden Almanya ile bugünkü Çek Cumhuriyetine ve oradan da ‹talya ile ard›ndan ‹spanya seyahatine gönderdi¤i
(1008/1599), ‹ranl› “Don Juan” olarak tan›nan Oruçbey b. Sultân Alibey-i Beyât’t›r (?-1013/?-1605). Oruçbey ‹talya’da Papa’n›n misafiri olur, burada H›ristiyanl›¤› benimseyen Oruçbey, kilise korumas›nda ‹spanya’ya gider
(1011/1602). O ‹sfahan’dan bafllayan ve ‹spanya’ya uzanan seyahati ve yaflad›klar›na dair notlar›n› Farsça tutmas›na ra¤men seyahatnamesi, Licentite
Alfonso Ramon adl› bir keflifl taraf›ndan ‹spanya’n›n Valladolid bölgesinde
kullan›lan Kastil dilinde kaleme al›n›r. Oruçbey’in Kitâb-i sergûzeflt veya Beyân-i hal adl› eseri 1604/1013 y›l›nda ‹spanya’n›n o zaman baflkenti say›lan
Valladolid kentinde yay›nlan›r. Oruçbey’in yay›nlanan seyahatnamesinin, dilinin Farsça olmamas›na ra¤men bu dönemde önemli bir yere sahip ilk ‹ran
seyahatnamesi olmas› hasebiyle zikredilmesi gerekir. Oruçbey, Tebriz’de yap›lan Osmanl›-Safevi savafl›na da kat›lm›fl, ‹sfahan’dan ‹spanya’ya seyahatini
içeren seyahatnamesinde bu savafl ve seyahati esnas›nda gördü¤ü yerler hakk›nda geniflçe izahlarda bulunmufltur11.
Oruçbey’in ard›ndan önemli seyahatname yazarlar›ndan bir di¤eri de, fiah
Süleyman Safevi’nin hediyelerini Siyam sultan›na götürme göreviyle olan ve
1096/1685 y›l›nda Siyam’a (bugünkü Tayland) giden Muhammed Rebi’ b. Muhammed ‹brahim’dir. Muhammed Rebi’ 1096/1685 y›l›nda ‹ran körfezinden bafllay›p Umman denizi ve Hint okyanusunu aflarak Tayland’a yapt›¤› ve 1098/1687
y›l›nda ‹ran’a geri döndü¤ü seyahatini Sefine-yi Sûleymânî adl› seyahatnamesinde anlatm›fl ve o dönem için çok de¤erli bilgiler vermifltir12. Safevi döneminde birçok insan›n resmi görevle yurtd›fl›na gitti¤i ama seyahatlerini kaleme almad›klar› gibi, çok az›n›n da hayatta kalarak ‹ran’a da geri döndü¤ü veya ‹ran’a
geri dönenlerin ço¤unun da Safevi flahlar› taraf›ndan katledildi¤i düflünülürse
Farsça seyahatname yaz›m›n›n Avrupa’da bu y›llarda ulaflt›¤› geliflmeyi yakalayamad›¤› ve seyahatname yaz›m›n›n öneminin tam kavranamad›¤› görülür13.
11 Oruçbey-i Beyat; Don Juan-i ‹rânî, (ed: Guy Le Strange, terc: Mesud Recebniyâ), Tahran, 1338 ss: 4-49.
12 Muhammed Rebi’ b. Muhammed ‹brahim; Sefine-yi Süleymânî, (Sefer-nâme-yi sefir-i ‹rân be Siâm), (ed:
Abbas Farukî), Tahran, 1356, ss: 21-25.
13 Dr. Abdulhadi Hairî; Nehostin ruyâruyihâ-yi endifle-gerân-i ‹rân bâ du ruye-yi temeddûn-i burjuvâzi-yi garb,
Tahran, 1380, ss: 158-176.
214
D‹LEK
‹ran Seyyahlar› ve Farsça Seyahatnameler
Bu dönemde Fars edebiyat›nda seyahatname yaz›m›nda öne ç›kan konular›n bafl›nda; fiii uleman›n seyahatleri, hac ve kutsal yerlerin ziyaretleri ve
Hindistan gezileri gelir. XI./XVII. yüzy›la gelindi¤inde Farsça seyahatname
yaz›m›nda fieyh Necibuddin Ali b. Muhammed b. Mekkî’nin (?-1011/?-1603)
2.500 beyitlik seyahatnamesi gibi manzum seyahatnamelerin de yaz›ld›¤› gözlemlenir14. Bu arada Safevilerin son dönemlerine yak›n bir zamanda Davud-i
‹sfahanî olarak tan›nan Muhammed Davud b. Mirza Abdullah b. Mirza Muhammed fiefi’nin (1065-1133/1654-1721) 1109/1697 y›l›nda ‹sfahan’dan Horasan’a yapt›¤› seyahati kaleme ald›¤› Sefer-nâme-i Horâsân adl› seyahatnamesi de zikredilmeye de¤erdir15.
Farsça seyahatname yaz›m› Safevi dönemi sonras›nda Bat›’daki anlam›yla
önem kazan›r ve birçok seyahatname yaz›lmaya bafllar. Özellikle son iki yüz
y›ll›k dönemde hemen hemen her seyahat eden devlet ve din adam› ile seyyahlar gezilerini kaleme al›rlar. Bu nedenle Kaçarlar döneminde Farsça seyahatnamelerin say›s› çok fazlad›r. ‹ran’da gerçek anlamda Farsça seyahatnameler
yaz›lmaya bafllamas› da bu dönemde gerçekleflir. Kaçarlar dönemi ‹ran seyahatname edebiyat›nda ve ‹ran modernleflme düflüncesinde çok önemli bir yere
sahip olan, ‹ran’›n son dönem en iyi seyahatnamelerinden birisi Mirza Ebu Talib ‹sfahânî (1165-1221/1751-1806) taraf›ndan yaz›l›r. Mirza Ebu Talib 12131218/1798-1803 y›llar› aras›nda 5 y›l boyunca Londra ve Paris gibi Avrupa
kentleriyle Kuzey Afrika’ya yapt›¤› seyahatlerini Sefer-nâme-yi Ebu Tâlib olarak bilinen Mesir-i Tâlibî fi bilâdi’l-Efrencî adl› seyahatnamesinde kaleme
al›r. Asl›nda onun seyahati 1219/1804 y›l›na kadar sürer ve Hindistan’a da gider16. Yine Kaçarlar dönemi R›zakulu Han-i Hidayet olarak tan›nan Mirza R›zakulu b. Muhammed Ali Nurî’nin (1215-1300/1800-1885) resmi görevle Hive
han› Muhammed Emin Harezmflah ile görüflmek üzere yapt›¤› seyahatini kaleme ald›¤› Sefâret-nâme-yi Harezm adl› seyahatnamesi de önemlidir17.
Kaçarlar›n ilk döneminden itibaren, Bat›l› tarzda seyahatname yaz›m›n›
ö¤renen ve önceki seyahatname yaz›m› gelene¤ini de bilen resmi devlet görevlisi, din adamlar› ve seyyahlar gibi farkl› kesimlerden insanlar, ç›kt›klar› seyahatleri daha abart›s›z ve gördüklerini oldu¤u gibi aktaran bir tarzda seyahatname yazmaya bafllarlar. Bu dönem seyahatnamelerinde, gidilen yerlerde
dikkatle toplumsal hayat›n ve yaflam koflullar›n›n üzerinde duruldu¤u görülür. ‹ran’da halk›n yönetime ve yönetenlere ilk elefltirilerinin de bu seyahatna14 Ez-zerie’, c: X, s: 167.
15 Ez-zerie’, c: IX. s: 318; R›zakulu Han-i Hidayet; Tezkire-yi riyazu’l-‘ârifin, Tahran, 1376, s: 330.
16 Mirza Ebu Talib; Mesir-i Tâlibî fi bilâdi’l-Efrencî, (ed: Hadyu Cem), Tahran, 1363, Ez-zerie’,c: IX s: 638, c:
XII, s: 185, c: XXII, s: 434, c: XIV, s: 289.
17 R›zakulu Han-i Hidayet; Sefâret-nâme-yi Harezm, (ed: Ali Husurî), Tahran, 1977, Ez-zerie’, c: XII, s: 186.
215
kebikeç / 24 • 2007
meler arac›l›¤›yla ortaya koyulmas› bak›m›ndan, bu dönemde yaz›lan Farsça
seyahatnameler ayr› bir öneme sahiptir. Kaçarlar döneminde seyahatname
yazan devlet görevlileri, merkezi hükümetin, gittikleri bölgelerdeki halk›n gereksinimlerini anlamas›, yaflanan aksakl›klar›n fark›na varmas› için u¤rafl›rlar. Bu dönemde yaz›lan ço¤u seyahatname; Hac ve kutsal yerlerin ziyareti ile
çeflitli amaçlarla yap›lan ‹ran, Avrupa ve dünya seyahatnameleri olarak iki
grupta de¤erlendirilebilir. Kaçarlar zaman›nda Hac ve kutsal yerlerin ziyaretinin anlat›ld›¤› seyahatnamelerde Hac ziyaretlerinin ço¤unun ad› Sefer-nâme-yi Hâc veya Sefer-nâme-yi Beytulâh‘t›r. Meflhed’de Hz. R›za türbesi ziyaretlerinin kaleme al›nd›¤› seyahatnamelerin ad› da genellikle Sefer-nâme-yi
Reflevî ‘dir. Bu dönemde Hac ve Meflhed ziyaretlerinin anlat›ld›¤› seyahatnamelerin yaz›m›nda gözle görülür bir art›fl yaflan›r. Bu tür seyahatnamelere örnek olarak; Nas›r-i Gilânî’nin 1298/1881 y›l›nda yaz›lan Sefer-nâme-yi Reflevî’
si, Nizam-i Tebrizî’nin Sefer-nâme-yi Reflevî’si, Mirzâ Alihan ‹’timâd’us-Saltana’n›n 1283/1866 tarihli Sefer-nâme-i Beyt’ullâh’›, Muflteri-yi Horasanî’nin
1300/1883 tarihli Sefer-nâme-i Mekke’si, Mirzâ Ali Emin’ud-Devle’nin Sefernâme-i Mekke’si, Mirzâ Ferhad Mu’temid’ud-Devle’nin Sefer-nâme-i Mekke’si
örnek gösterilebilir18. Bu seyahatnameler aras›nda bakanl›k ve baflbakanl›k
görevleri de yapm›fl olan Mehdikulu Hidâyet’in (1334/1956) Çin, Japonya ve
Amerika’y› gezerek Mekke ziyaretinin kaleme al›nd›¤› Sefer-nâme teflerrûf be
Mekke-yi mu’azzama adl› seyahatnamesi önemlidir19.
‹ran co¤rafyas›nda yap›lan seyahatler de bu dönemde seyahatnamelere
yans›r. Bu seyahatname yazarlar› ço¤unlukla devlet görevlileri, askerler veya
‹ranl› flairler olurlar. Bu seyahatnamelere en iyi örnekler olarak biri Muhammed fiah Kaçar zaman›nda (1213-1226/1834-1848), di¤eri Nas›ruddin fiah döneminde (1226-1275/1848-1896) ‹ran’›n güneyine yap›lan ve Du sefer-nâme ez
cenub-i ‹ran der sâlhâ-yi 1256-1308 (1840-1891) [‹ran’›n Güneyine 1840-1891
Y›llar›nda Yap›lan ‹ki Seyahat] ad›yla yay›nlanan20 iki devlet görevlisinin seyahatnamesi gösterilir. Bu dönem de yaz›lan seyahatnamelerin baz›lar› da Avrupa ve dünya seyahatlerinin ürünleridir. ‹ranl›lar›n Bat› ile Safeviler zaman›nda iliflkileri Kaçarlar döneminde h›zla geliflir ve birçok Kaçar devleti görevlisi, (ki bunlar›n aras›nda Nas›ruddin ve Muzafferuddin fiah da vard›r) ö¤renciler ve ayd›nlar yurt d›fl›na giderler. Bu dönem seyahatnamelerinin en önemlileri; Nizâm’us-Saltana Acudanbafl›-yi Fethali fiah’›n 1254-55/1838-39 y›llar›
18 Ez-zerie’, c: IX, ss: 1046, 1154, 1203, c: XII, ss: 186, 189, Muhammed Hasan b. Ali ‹’timadu’s-Saltana; Ruznâme-yi hat›rât-i ‹’timâmu’s-Saltana, Tahran, 1354.
19 Mehdikulu Hidâyet; Sefer-nâme teflerrûf be Mekke-yi mu’azzama, Tahran, 1960.
20 Du sefer-nâme ez cenub-i ‹ran der sâlhâ-yi 1256-1308, (ed: Seyyid Ali Âl-i Davud), Tahran, 1368.
216
D‹LEK
‹ran Seyyahlar› ve Farsça Seyahatnameler
aras›nda Avusturya, Fransa ve ‹ngiltere’ye yapt›¤› seyahatini kaleme ald›¤›
Sefer-nâme-yi Nizâmu’s-Saltana’si, Ferruhhan Emin’ud-Devle’nin Mahzenu’lVakâyi’si, Kaçar flah› Nas›ruddin fiah’›n (1247-1313/1831-1896) üç kez gitti¤i
Avrupa seyahatlerinin kaleme ald›¤› eser, Muzafferuddin fiah’›n (12691324/1843-1906) Avrupa gezisinin anlat›ld›¤› Sefer-nâme-yi Ferengistân’› [Kaçar flahlar›n›n Avrupa seyahatnameleri 1292/1874-5 y›l›nda ‹stanbul’da yay›nlanm›flt›r]21, Muin’us-Saltana Muhammed Alihan’›n Sefer-nâme-yi Chicago’su
(1318/1901), Hac Muhammed Ali b. Muhammed ‹smail Pirzâde-yi Nâinî’nin
Sefer-nâme-yi Pâris’i (1316/1899), fieyh’ur-Reis Ebi’l-Hasan Mirza’n›n Sefernâme-yi ‹stânbul’u (1336/1919), Mirzâ Fazlali Tebrizî’nin Sefer-nâme-yi Avrupâ’s› (1328/1911), Mirza Senglâh-i Horâsânî’nin Seyâhat-nâme-yi Senglah’›
(1234/1818) say›labilir22.
Abbâs Mirzâ zaman›nda (1203-1249/1788-1833) Avrupa’ya ilk ö¤renci gönderilmeye bafllamas›yla Bat› ülkelerine giden ‹ranl›lar bu seyahatlerini yazmaya bafllarlar. 1228-1231/1811-1815 y›llar› aras›nda ‹ngiltere’ye giden ve
Tahran’da 1253/1836 y›l›nda ‹ran’›n ilk gazetesini ç›karan ve ‹ran modern tarihinde çok önemli bir konuma sahip ilk modern seyahatnameyi yazan Mirza
Salih-i fiirâzî’nin 1231-35/1815-19 y›llar› aras›nda Avrupa seyahatlerini kaleme ald›¤› eseri Farsça seyahatnamelerin en önemlilerinden biri say›l›r. fiirazî’nin seyahatnamesi, konu edindi¤i ‹ngiliz ve ‹ran yaflant›s›n›n farklar›, meflrutiyet hükümeti ve parlamenter sistemi tavsifiyle ‹ran edebiyat›nda bir ilktir23. ‹ran’da XIX. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda bafllayan meflrutiyet hareketleri,
‹ranl› ayd›nlar›n birçok yurtiçi ve yurtd›fl› geziler yapmas›na ve hatta bu ayd›nlar›n yenilikçi düflüncelerinden dolay› sürgüne gitmesine neden olur. Bu
dönemde Farsça seyahatname ve an›lar›n yaz›m› daha da h›z kazan›r. XIX. ve
XX. yüzy›l ‹ran edebiyat›nda seyahatname yaz›m› ‹ran romanc›l›¤›n›n da do¤mas›na neden olmas› bak›m›ndan dikkatle de¤erlendirilir.
Son yüz y›l içinde Farsça yaz›lan seyahatnameler edebi özellikleriyle de öne
ç›kar24. Son dönem ‹ran edebiyat›nda özellikle Celâl Âl-i Ahmed, ‹brahim Bâstânî-yi Pârizî, Ali Asgâr Muhacir, Muhammed Ali ‹slami-neduflen, ‹rec Afflâr,
Mahmud Devletâbâdî, Muhammed Ca’fer Ya-Hakkî gibi yazar ve bilim adamlar›n›n seyahatnameleri göze çarpar. Fars edebiyat›nda seyahatnameler hala
en çok okunan edebiyat türlerinden biridir.
21 Ez-zerie’, c: XII, s: 188.
22 Ez-zerie’, c:IV, s: 301, c: IX, s: 836, c: XII, ss: 185-189, 269, Yahya Aryenpur; Ez Sabâ tâ Nimâ, Tahran 1972,
s: 83, Muhammed Hasan b. Ali ‹’timadu’s-Saltana; Tarih-i muntazam-i Nas›rî, (Muhammed ‹smail R›zvânî
bask.), Tahran,1363, s: 114.
23 Mirzâ Sâlih-i fiirâzî; Mecmu’a-i sefer-nâmehâ-yi Mirzâ Sâlih-i fiirâzî, (ed: Golamhuseyn Mirzâ Sâlih),
Tahran, 1364 c: II.
24 Muhammed Taki Bahâr; Sebk-flinâsî, Tahran, 1369 c. III.
217
kebikeç / 24 • 2007
Özet: Seyahatname yaz›m› ‹ran edebiyat›n›n en eski geleneklerinden biridir. Önceleri
“hayali” diyarlara yönelik olarak yaz›lan eserler, zaman içinde gerçek seyahatnamelere dönüflmüfltür. Özellikle Sasani döneminden sonra baflta Avrupa ülkeleri olmak üzere çeflitli ülkeleri anlatan seyahatnameler, ‹ran gezi edebiyat›n›n önemli bir bölümünü oluflturmaktad›r.
Anahtar sözcükler: Seyahatnameler, ‹ran edebiyat›.
Abstract: Travel writing is one of oldest traditions of Iran. Initial examples which were
written about imaginary lands have in time developed into real travelogs. Among these, the
post-Sasanid period travelogs about European countries and others constitute the most impressive part of the literature.
Key words: Travelogs, Persian literature.
218
kebikeç / 24 • 2007
Cumhuriyet’in ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik
Prensibinin Yerleflflttirilmesi Sürecinin
Görsel Veriler Yoluyla ‹ncelenmesi
(1926-1935)*
Fatma ACUN*”
G‹R‹fi
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluflu ve ard›ndan yap›lan ink›lâplar, 18. yüzy›l›n bafllar›na (Lale Devri 1718-1730) kadar uzanan ve günümüzde de halen
devam etmekte olan, Türk modernleflme sürecinin önemli bir aflamas›n› teflkil
etmektedir. ‹nk›laplar›n yo¤un olarak yap›ld›¤› 1923-1934 dönemi ve bu dönemle birlikte seyreden ink›lâplar›n yerlefltirilmesi süreci, önceki dönemlerde
giriflilen modernleflme çabalar›yla ideolojisi, aktörleri, yöntemleri, orijinalli¤i
ve problemleri konular›nda farkl›l›klar oldu¤u kadar, benzerlikler de arz etmektedir. De¤iflme ve süreklilik olarak adland›raca¤›m›z bu farkl›l›k ve benzerlikler, Cumhuriyet modernleflmesinin söylemini oluflturmaktad›r. Cumhuriyetin ilk y›llar›nda geliflen modernleflme söylemi ba¤lam›nda, Cumhuriyet
dönemi e¤itiminin temel unsurlar›ndan birini teflkil eden “laik e¤itim” prensibinin yerlefltirilmesi sürecinin incelenmesi, makalenin konusunu teflkil etmektedir.
En genel manada, “din ve devlet ifllerinin birbirinden ayr›lmas›” anlam›na
gelen laiklik, Avrupa’da ortaya ç›km›fl bir de¤erdir Ortaça¤larda bafllayan, Rönesans ve Ayd›nlanma ile olgunlaflan laiklik, Frans›z ihtilali (1789) ile siyasi
*
Makalede, TÜB‹TAK taraf›ndan desteklenmekte olan, “Atatürk ‹nk›laplar›n›n Türk Toplumunda Yerleflmesi Sürecinin Görsel Veriler Yoluyla ‹ncelenmesi” konulu, Fatma Acun taraf›ndan yürütülmekte olan proje
kapsam›nda (Proje No: 104K080), derlenen görsel veriler kullan›lm›flt›r. Bu veriler ve döneme iliflkin foto¤raf, afifl, pul piyango bileti vb. görsel veriler, bahsedilen proje kapsam›nda haz›rlanan Görsel Tarih Arflivi’nde depolanm›flt›r. Arflive takip eden ‹nternet adresinden ulafl›labilir ve sorgulanabilir: http://www.gorselarsiv.org.
** Doç. Dr. Fatma Acun, Hacettepe Üniversitesi, Atatürk ‹lkeleri ve ‹nk›lâp Tarihi Enstitüsü,
e-posta: facun@hacettepe.edu.tr.
219
kebikeç / 24 • 2007
alanda kurumsallaflma sürecine girmifltir. Ortaya ç›kt›¤› Avrupa ülkelerinde
yerleflmesi yüzy›llar alan laikli¤in en ateflli savunuculu¤unu yapan Fransa’da
bile kanunlaflmas›, yüz y›ldan fazla zaman al›r: Kilise ile devleti ay›ran kanun
1905’de ç›kar›lm›fl, laiklik ilkesi Frans›z Anayasas›’na ancak, 1946’da girmifltir.
Türk modernleflme sürecinde ise, Osmanl› döneminde yap›lan bir dizi giriflimlere ra¤men, laikli¤in kurumsallaflmas› ve kanunlaflmas›, Cumhuriyet döneminde gerçekleflmifltir. Halifeli¤in kald›r›lmas›yla birlikte ayn› gün ç›kar›lan üç kanun: fier’iyye ve Evkaf Vekaleti’nin kald›r›lmas›, Tevhid-i Tedrisat
Kanunu ve fier’iyye Mahkemeleri’nin kald›r›lmas› (3 Mart 1924) ile laikli¤in
temelleri at›lm›flt›r. 1937’de Anayasa’ya laiklikle ilgili madde konulmas›yla,
Türkiye laikli¤ini dünyaya ilan eden ilk ülke olmufltur. Laiklik Anayasa’n›n
de¤ifltirilemez ilkeleri aras›ndad›r.
Üst yap›da, kanunlar ve kurumsal düzenlemeler yoluyla yerlefltirilmeye çal›fl›lan laiklik, alt yap›da, yani toplum düzeyinde, k›l›k k›yafete yönelik düzenlemeler, medeni kanunun kabulü, e¤itim vb. uygulamalarla sa¤lanmaya çal›fl›lm›flt›r. Avrupa’da yerleflmesi yüzy›llar alan, Türkiye’de ise, di¤er ink›lâplarla birlikte yap›lmas› ve yerleflmesi, on befl y›l (Atatürk dönemi) gibi k›sa bir döneme s›¤d›r›lan laikli¤in e¤itim alan›ndaki uygulamalar› ile gerçekte laik e¤itim sistemi tam manas›yla gerçeklefltirile bilinmifl ve e¤itimde laiklik prensibi tam manas›yla yerlefltirilebilmifl midir? Yoksa, gerçeklefltirilen, laik e¤itime
dayal› geliflme yoluna girmek midir? Bu, makalenin araflt›rma sorusunu oluflturmaktad›r. Bu soru, Cumhuriyetin ilk y›llar›nda, seçkinlerin zihinlerini biçimlendiren modernleflme söylemi ba¤lam›nda ele al›nmaktad›r.
Cumhuriyetin Modernleflflm
me Söylemi
18. yüzy›l›n ilk yar›s›ndan, (Lale Devri 1718-1730) bafllayarak günümüze
de¤in yaklafl›k üç yüz y›ld›r (1839 Tanzimat Ferman› ile bafllat›ld›¤›nda yaklafl›k iki yüz y›l) devam ede gelen ve günümüzde Avrupa Birli¤i’ne üyelik sürecinde yeni bir safhaya geçmifl olan modernleflme süreci, Türk toplumu için,
problemlerle dolu bir alan› temsil etmektedir. Osmanl› son döneminde, imparatorlu¤u yaflatmak için baflvurulan çare olan modernleflme çabalar›, Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde adeta bir hayatta kalma meselesi haline gelerek, dönemin Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt’un ifadesiyle, “yaflamak karar›nda
olan bir millet için flart” olarak alg›lanm›flt›r (Vatandafl, 2006:117). Cumhuriyetin kurulmas›n›n hemen ard›ndan adeta bir cankurtaran simidi gibi sar›l›nan modernleflme ideali, dayan›lmaz biçimde caziptir. Ayd›nlanma döneminden (18. yüzy›l) beri tüm dünyan›n kap›ld›¤› bu idealden ne Osmanl›, ne de
Cumhuriyet ayd›nlar› uzak durabilmifltir.
220
ACUN
Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik...
En soyut biçimiyle, eskiden farkl›laflma ve ondan üstün olma anlam›nda
kullan›lan modernleflmenin, Cumhuriyet seçkinlerinin zihninde ald›¤› biçiminin üç temel niteli¤i bulunmaktad›r:
1- Modernli¤in Bat›l›laflarak gerçeklefltirilmesi (muas›rlaflmak/ça¤dafllaflmak).
2- Modernli¤in, toplumun bütün katmanlar›n› sürece dahil edecek biçimde
gerçeklefltirilmesi (topyekün modernleflme).
3- De¤iflimin halk için, halk ad›na ve halk istemese de, yukar›dan etkiyle,
aniden gerçeklefltirilmesi (yukar›dan afla¤›ya do¤ru, vurufllar halinde modernleflme) (Vatandafl 2006: 130).
Bu nitelikler, Cumhuriyetin ilk y›llar›nda gerçeklefltirilen ink›lâplar›n hedefini de belirliyordu. Ancak, bu hedeflerin bütünüyle gerçeklefltirildi¤ini söylemek mümkün de¤ildir. Örne¤in, Bat›l›laflarak modernleflme ideali II. Meflrutiyet (1908)’ten beri ayd›nlar aras›nda hep bask›n e¤ilimi oluflturmufltur. De¤iflimi, yukar›dan etkiyle ve ani bir flekilde gerçeklefltirme, yine Meflrutiyet’ten beri modernleflmenin gerçeklefltirilmesi konusunda benimsenen yöntem olurken, topyekün modernleflme konusunda ayn› kararl›l›k gösterilmemifl, modernleflmeyi yürütenlerin flahsi fikir ve kararlar› modernleflme konusunda de¤iflik tav›r al›fllara, hatta sapmalara yol açm›flt›r. Bunlar, modernleflme tarihimizin problemlerini teflkil etmektedir.
Bat›l›laflarak modern olma idealini benimsemesi, Cumhuriyet modernleflmesinin en belirgin niteli¤idir. Bu ideal Osmanl›’da, do¤rudan “Bat›l›laflma”,
ad›yla an›lm›fl, Cumhuriyet’e gelindi¤inde ise, “muas›rlaflma” idealine dönüflmüfltür. Ancak, muas›rlaflma idealine ulaflmada, baz› s›n›rlamalarla birlikte,
model al›nan yine Bat›’d›r. Osmanl›’n›n “k›smî” modernleflmesine karfl›n,
Cumhuriyet “topyekün” modernleflmeyi tercih etmifl, Osmanl›, Bat›’n›n maddi
ve manevi kültür unsurlar›n› alma konusunda seçici davran›rken, Cumhuriyet, bunlar›n birbirine ba¤l› ve ayr›lmaz oldu¤unu düflünerek, tümünü almay› tercih etmifltir. Cumhuriyet’i kuran kadrolar›n anlay›fl›na göre “medeniyet
demek Bat› demektir”, dolay›s›yla, Osmanl› dönemindeki k›smî ve sentezci
Bat›l›laflmay› temsil eden Ziya Gökalp’in ölümünden (1924) sonra, en üst düzeyde Bat› kültürüne yönelinir ve Bat›’n›n önemli kurumlar› oldu¤u gibi benimsenir. Benimseme e¤itim, hukuk, ekonomi ve sosyal alanlara s›n›rl› kalmaz, siyasi tercihleri de etkiler. Nihai hedef, kültürel, siyasi ve iktisadi yönleriyle, topyekün biçimde Bat› medeniyetine yönelmek ve Bat› medeniyetinin
standartlar› üzerinden muas›r medeniyete ulaflmakt›r. Belirlenen bütün bu
hedeflerin devlet eliyle ve toplumun bütününü harekete geçirmek suretiyle yap›lmas› öngörülür. (Vatandafl, 2006:116). ‹nk›lâplar, halk ad›na, halk›n terci-
221
kebikeç / 24 • 2007
hi sorulmadan ve ani vurufllar halinde gerçeklefltirilmifltir. Bu topyekün ve tavizsiz Bat›l›laflma öngörüsü, Cumhuriyet dönemindeki modernleflme çabalar›n› di¤er dönemlerden ay›rmaktad›r. Konuyu derinlemesine tahlil eden araflt›rmac›lar›n vard›klar› neticeye göre, “Atatürk devrimini orijinal k›lan özellik,
ça¤dafllaflmay› bir bütün olarak gören, o do¤rultuda devleti, toplumu eyleme sokan ilk Türk ça¤dafllaflma hareketi olmas›d›r” (Kili 1983:110). Cumhuriyet’i
kuran kadrolar, temel niteliklerini belirlemeye çal›flt›¤›m›z modernleflme söyleminin hedeflerini gerçeklefltirmenin yolunun e¤itimden geçti¤inin fark›ndad›r.
E¤itimde Laiklik Prensibi ve Baz› Problemler
Modernleflme sürecine ve onunla paralel biçimde seyreden e¤itimde modernleflme hareketlerine bak›ld›¤›nda, günümüzde kullan›ld›¤› manada “halk
e¤itimi"nden ilk defa 1846’da, Sultan Abdülmecid’in bir iradesinde söz edildi¤i görülür. Bu, ça¤dafl (/laik) ve topyekün e¤itime geçiflimizin bafllang›c› olarak kabul edilir. Takip eden yüzy›l içerisinde (1846-1946), “toplumun, hiç ölmeyen ve daima inkiflaf eden bir yap›” oldu¤u görüflünün benimsenmesi ve
gerçeklefltirilen plan ve programlarla buna uygun bir evre yaflanmas›, 19241946 y›llar› aras›na tekabül eder. 22 y›l gibi çok k›sa bir süreyi kapsayan bu
dönem, Atatürk taraf›ndan bafllat›larak 1938’e kadar bizzat onun taraf›ndan,
takip eden y›llarda ise, dönemin Milli E¤itim Bakanlar›n›n çabalar›yla sürdürülmüfltür. Hem, Atatürk’ün öncü olmas›, hem de Cumhuriyet’in ilk y›llar›na
tekabül etmesi nedeniyle, bu dönem, kendinden sonraki dönemleri de etkileyecek prensip ve politikalar›n biçimlendi¤i, önemli bir dönemdir. Bu dönemde
e¤itim alan›nda yap›lan ink›lâplar›n anlafl›lmas›, e¤itim tarihimizi ayd›nlatmas›n›n yan› s›ra, Atatürk’ün ve dönemin e¤itim anlay›fl›n›, uygulamalar›yla
birlikte, daha iyi kavramam›za f›rsat sa¤layacakt›r.
E¤itimin Cumhuriyetin ilk dönemindeki (1924-1938) hedefi ve nitelikleri
araflt›rman›n varsay›mlar›n› oluflturmaktad›r. Hedef, köylüsü ve kentlisi ile
toplumun bütün katmanlar›n›, “e¤itim yoluyla kalk›nd›rmak” t›r. Bu hedefe
uygun olarak e¤itim, “ilkö¤retim a¤›rl›kl› ve halka okuma-yazma ö¤reterek temel konularda bilgilendirmeye” yönelik biçimde düzenlenmifltir. Bu yap›l›rken
de, e¤itimin tabana yay›lmas› ve laiklik prensipleri benimsenmifltir. Di¤er bir
ifadeyle, incelenilen dönemde e¤itimin temel prensipleri flunlard›r; 1- Millidir,
2- Laiktir, 3- Herkes içindir, 4-Kad›n ve erkek için eflittir. Belirlenen bu prensiplerden, laiklik ve laik e¤itim uygulamalar›n›n yerlefltirilmesi süreci çal›flmam›z›n konusunu teflkil etmektedir.
E¤itimin laik olmas›yla kastedilen, iman ve inanç yerine akl›n egemenli¤ine, sorgulay›c› ve araflt›r›c› bir anlay›fla sahip e¤itim sistemidir. Laik e¤itim
222
ACUN
Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik...
sisteminde, e¤itim dünyevidir. Dünyevi olmas›yla da, geçmifl dönemlerde oldu¤u gibi, ahiret de¤il, bu dünya yönelik bilgiler sunmas›, düflünceyi daraltan
her türlü dini etkilerden uzak olmas› kastedilmektedir. Laiklik ilkesinin, Anayasa’dan önce (1937) e¤itim alan›na sokulmas› (1926) ilginçtir ve ileriye dönük bir yönlendirme olarak da nitelendirilebilir.
Yukar›da özetlenen modernleflme söylemi ba¤lam›nda düflünüldü¤ünde,
takip eden sorular, araflt›rman›n problemati¤ini oluflturmaktad›r.
1- Laik e¤itim süreci, Bat›l› kurum ve kurulufllar›n bütünüyle model al›nmas›yla m› gerçeklefltirilmifltir? Bu modelde, toplumun kendine has sorunlar›na kendine has çözümler üretecek düzenlemeler de yap›lm›fl m›d›r?
2- Laik düzenlemeler geçmiflten kopuflu simgelemifl midir?
3- Toplumun bütün katmanlar› laik e¤itim sürecine dahil edilmifl midir?
4- Laik e¤itim halk için, halk ad›na ve halk istemese de, yukar›dan etkiyle, aniden mi gerçeklefltirilmifltir?
Bu sorular› cevaplamak üzere, afla¤›da takip eden parametreler incelenecektir: A- E¤itimin yap›ld›¤› binalar ve s›n›flar, B- Dersleri ö¤retme yöntemleri, C- Ö¤retmenler, D- Ö¤renciler.
Belirlenen bu parametreler incelenirken, tamam›yla, döneme ait görsel veriler kullan›lacakt›r. ‹stifade edilen görsel veriler, 1926-35 y›llar›na ait, okullarda Mektep Müzeleri oluflturulmas› teflebbüsü esnas›nda çekilmifl foto¤raflard›r.1 Bu teflebbüsle, Türkiye’nin bütün illerindeki okullar, belirlenen temalar için foto¤raflanm›flt›r: Okul binalar›, s›n›flar, ders ortamlar›, ö¤renciler ve
ö¤retmenler. Ancak, bunlardan yaln›zca on üç ile ait farkl› say›larda, toplam
1334 foto¤raf, günümüze ulaflm›flt›r: Antalya (31), Ayd›n (81), Bal›kesir (28),
Bursa (146), Diyarbak›r (43), Eskiflehir (45), Erzurum (34), ‹stanbul (173), ‹zmir (283), Kayseri (73), Konya (28), Trabzon (14), Urfa (40). Çeflitli ‹llere Ait
Okul Binalar› Foto¤raflar› Albümü (315). Görüldü¤ü üzere, illere ait foto¤raflar, ayn› veya yak›n say›da de¤ildir. Bu durum, yap›lacak istatistiki analizlerde, baz› illerin (‹zmir, ‹stanbul ve Bursa) ve buradaki okullar›n lehine say›lar›n artmas›na neden olmaktad›r. Yaln›zca günümüze ulaflan foto¤raf say›lar›na bak›ld›¤›nda bile, en fazla say›da foto¤rafa sahip üç ilin de Bat›’da olmas›
ilgi çekicidir ve di¤er iller aleyhine bir durum yaratmaktad›r. Temsildeki bu
dengesizli¤i önlemek gayesiyle, il esas›nda istatistiksel hesaplar yapmak yeri1 Belirtilen foto¤raflar, Atatürk E¤itim Müzesi’nde (Ankara) muhafaza edilmektedir. Müzedeki çal›flmalar›m
esnas›nda yak›n ilgi ve yard›mlar›n› gördü¤üm, Müze Müdürü Ahmet Turgut ve Arfliv Uzmanlar› Abdurrahman Üzülmez ve H›z›r ‹nan’a samimi teflekkürlerimi sunar›m. 1 Belirtilen foto¤raflar, Atatürk E¤itim Müzesi’nde (Ankara) muhafaza edilmektedir. Müzedeki çal›flmalar›m esnas›nda yak›n ilgi ve yard›mlar›n› gördü¤üm, Müze Müdürü Ahmet Turgut ve Arfliv Uzmanlar› Abdurrahman Üzülmez ve H›z›r ‹nan’a samimi teflekkürlerimi sunar›m.
223
22 • 2007
2006
kebikeç / 24
ne, görsel verilerin tümünü bir araya getirerek, Türkiye genelinde de¤erlendirme yapma yoluna gidilmifltir. Ancak, il s›n›rlamas›n› kald›rmak, illerdeki
okullar›n say›ca fazla temsili durumunu ortadan kald›rmam›flt›r. Bunun önüne geçmek üzere, okul say›lar›n› azaltma yoluna gitmedik. Çünkü bu okullar,
mevcut durumu yans›tmaktayd›. Rasgele bir seçimle baz›lar›n›n araflt›rma d›fl› b›rak›lmas›, mevcut durumun oldu¤u gibi temsilini engelleyecekti. Foto¤raflar de¤erlendirilirken, yukar›da bahsedilen parametreler ba¤lam›nda baz› nitelikler belirlenmifl, bu niteliklerin ilgili her foto¤rafta varl›¤› veya yoklu¤u
tespit edilmifl, elde edilen de¤erler toplanarak rakamsal neticelere ulafl›lm›flt›r. Foto¤raflar üzerinde yap›lan di¤er ifllemler, ilgili k›s›mlarda ayr›nt›lar›yla anlat›lacakt›r.
E¤itimin Yap›ld›¤› Binalar
Laik e¤itim ancak, dinî olmayan biçimde düzenlen fiziksel ortamlarda
gerçeklefltirilebilir. Biliyoruz ki, Cumhuriyetin ilk y›llar›nda okul binalar›n›n ço¤u, Osmanl› döneminden kalma rüfltiye, idadî, sultanîler, kiliseler, konaklar ve köylerde imece usulü ile yap›lm›fl derme çatma binalard›. Cumhuriyetin ilk y›llar›ndan itibaren e¤itimin teflvikiyle birlikte, ilk, orta ve liselere adeta bir hücum bafllam›flt›. Talebe izdiham›, okul binalar› baflta olmak
üzere, mevcut bütün e¤itim imkânlar›n› zorluyordu. Talebe izdiham›n› önlemek üzere, okul say›s›n› art›rmak, ilk y›llarda çare olarak baflvurulmufltu.
Okul binas› eksikli¤inin üstesinden gelmek üzere, 1926 y›l›nda özel bir maarif vergisi yoluyla halktan para toplanm›fl ve 1233 yeni okul binas› infla
edilmifl ve bu iki y›l zarf›nda toplam okul say›s› 6060’a yükseltilmiflti. Bu dönemde (1928) genel bütçeden Maarif’e ayr›lan pay, % 10 ile Milli Savunma
ve Bay›nd›rl›k Vekâletlerinden sonra üçüncü s›ray› teflkil ediyordu (Sakao¤lu 2003: 205).
Cumhuriyetin ilk y›llar›ndan itibaren e¤itim alan›nda altyap›ya yönelik
bask›lar giderek artan oranda yaflan›rken, konumuz ba¤lam›nda flu sorular
sorulabilir: E¤itimin gerçeklefltirildi¤i binalar, evvelden veya halen, dinî
amaçla kullan›lan binalar m›d›r? E¤itim binalar› ve ortamlar›nda dinî semboller mevcut mudur? Laiklik sembolü say›labilecek semboller, e¤itimin gerçeklefltirildi¤i fizikî ortamlarda (bina ve s›n›flarda) mevcut mudur? Di¤er yandan,
yeni yap›lacak okullar›n bulunacaklar› mevkii (fabrika, kahvehane, meyhane
vb. yerlerden uzak olmas›, civarda batakl›k, dere bulunmamas›, evlere yak›n
olmas›) ve okul binalar›n›n zemininden çat›s›na dek olmas› gereken ideal durumlar› bir genelge ile belirlenmifltir (Cemal 1930: 23). Modern flartlarda inflas› planlanan bu okullar gerçekte belirlenen biçimde infla edilebilmifl midir?
224
ACUN
Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik...
Bütün bu sorular, okul binalar› ve s›n›flar›yla ilgili foto¤raflar›n incelenmesi
yoluyla cevaplanmaya çal›fl›lacakt›r.
Yukar›da bahsedilen, Çeflitli ‹llere Ait Okul Binalar› Foto¤raflar› Albümü’nde yer alan 315 adet foto¤rafa, di¤er illerdeki okul binalar›na ait 56 foto¤raf da eklenerek, toplam 371 adet okul binas›ndan oluflan bir foto¤raf grubu oluflturulmufl, ard›ndan bunlar üzerinde, yukar›da formüle edilen sorulara cevap verebilecek say›sal analizler yap›lm›flt›r. Bunlardan ilki, mevcut
gruptaki kaç okulun yeni yap›lm›fl, kaç tanesinin eskiden, Osmanl› döneminden kalm›fl oldu¤unu tespit etmekti. Foto¤raflar›n büyük bir k›sm›nda tarih
ve binan›n durumuna dair bilgi verildi¤i için, bunu tespit pek de zor olmad›.
Foto¤raflarda bilgi verilmedi¤i durumlarda ise, kendi gözlemlerimiz de¤erlendirildi; örne¤in, binan›n eski mimari tarz›n› yans›t›p yans›tmad›¤› ay›rt
edici kriter oldu. Elimizdeki foto¤raflar›n, 1926-1935 y›llar›na ait oldu¤unu
bilmemiz de, bu konuda karar vermemizi kolaylaflt›rd›. Neticede, toplam 371
okul binas›ndan 159’unun Cumhuriyet öncesi dönemde yap›ld›¤› kesinlikle
tespit edildi. Bu gruptakilerin tamam›na yak›n k›sm› il ve ilçelerde yer almaktayd›. Geri kalan 112 okul binas› da, Cumhuriyet dönemi okullar› grubuna dahil edildi. Bunlar›n da, tamam›na yak›n› köylerde yer al›yordu. ‹lk
gruptaki okullar›n, yani Cumhuriyet öncesinde infla edilmifl okul binalar›n›n,
laik e¤itim yap›lmas› için infla edilmifl binalardan olufltu¤u tespit edildi. Bunlar›n büyük bir k›sm›, il veya büyük ilçelerde infla edilmesi sebebiyle, büyük
ve gösteriflli binalardan olufluyordu. Bu ikinci gruptaki okullar›n birço¤unun
hangi dönemde yap›ld›¤›na dair foto¤rafta bilgi verilmemiflti. 1930-1935 aras› dönemde foto¤raflanan, neredeyse tamam› tek katl›, kerpiçten yap›lm›fl,
toprak çat›l›, boyas› dökülmüfl, bak›ms›z durumda olan bu köy okullar›n›n
çok evvelden yap›lm›fl olmas› mümkün gözükmüyordu. Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda veya hemen öncesinde infla edilmifl olmas› muhtemel, derme çatma
binalard›. Di¤er yandan, Osmanl› döneminde infla edilmifl ve farkl› amaçlarla kullan›lan okullar›n say›s› da fazla ç›kmad›. Kayseri’de, iki kilise ve Frans›zlardan kalan bir bina d›fl›nda, gayrimüslimlerden kalan binalar›n e¤itim
amaçl› kullan›m›na rastlanmad›. Osmanl› döneminde hükümet kona¤›, karakol vb. binas› olarak kullan›lan Cumhuriyet’te okula çevrilen birkaç binaya
rastlanmakla beraber, okul binalar›n›n büyük bir k›sm› her iki dönemde de
ayn› amaçla kullan›l›yordu.
Foto¤raf grubundaki görsel veriler de¤erlendirildi¤inde, genelde tüm okullar›n yardan fazlas›n›n, flehir okullar›n›n ise neredeyse tamam›n›n binalar›n›n
Cumhuriyet öncesinde infla edildi¤i tespit edilmifltir. Köy okullar›n›n inflas›
ise, Osmanl› son dönemi veya Cumhuriyet’in ilk y›llar›na rastl›yordu (bkz Fo-
225
kebikeç / 24 • 2007
Foto¤raf 1: Akflehir Erdo¤du Köyünde Saltanat Devrinde Yap›lm›fl ‹lk Mekteb Binas›. MEB
Atatürk E¤itim Müzesi, Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekaleti Mektep Müzesi (bundan sonra, T.C.
MVMM ) Çeflitli ‹ller Albümü, D-661, No: 135.
to¤raf 1). Her iki okul türünde, flehir ve köy okulu, önceki dönemin miras›n›n
devral›nm›fl olmas› belirleyicidir. Osmanl› e¤itim sistemindeki okullar, fonksiyonlar›n› sürdürerek yeni e¤itim sisteminde yerlerini alm›flt›r. Laiklik aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, okul binalar›n›n hiç birinde dinî sembole rastlanmam›flt›r.
Evvelden dinî amaçla kullan›lan sonradan okul binas›na çevrilmifl cami, mescit vs. ye hiç rastlanmam›flt›r. Dahas›, incelenen 371 okul foto¤raf›ndan yaln›zca yedi tanesi camiye çok yak›n veya bitifliktir.2 (Bkz. Foto¤raf 2). Bir okul
da, cami sayfiyesinde yer almaktad›r3 (Bkz. Foto¤raf 3). Bahsedilen örneklerin tamam› köylerde yer almaktad›r. Dinî ve e¤itim binalar›n›n bu yak›nl›¤›,
ilgili köylerde e¤itimin dine yaklaflt›r›ld›¤›, e¤itimin dinden etkilendi¤i düflüncesini uyand›rmaktad›r. Klasik ‹slamî uygulamada, cami ve medrese yan yanad›r. Osmanl›da da bunun örnekleri görülmektedir. Dolay›s›yla, cami okul
yak›nl›¤› bu ba¤lamda de¤erlendirilebilir. Ancak bu durum, tamam›yla ihtiyaçtan, bina ve yer ihtiyac›ndan kaynaklanm›fl da olabilir. Bu tür okullar›n ta2 Bkz. Türkiye Cumhuriyeti, Maarif Vekaleti Mektep Müzesi (bundan sonra, T.C. MVMM) Çeflitli ‹ller Albümü,
D-661, No: 13, 69, 219, 248, 268, 270, 272 .
3 T.C. MVMM Çeflitli ‹ller Albümü, D-661, No: 303 Uluborlu Garib Köyü Mekteb Binas›. Cumhuriyetten evvel
yap›lm›flt›r, cami sayfiyesindedir.
226
ACUN
Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik...
Foto¤raf 2: Afyonkarahisar Sinan Pafla Nahiyesine Ba¤l› Sinir Köyü Mektebi Cepheden
Görünüflü. (Camiye bitiflik oldu¤undan yan taraf› al›nmam›flt›r). MEB Atatürk E¤itim Müzesi,
T.C. MVMM Çeflitli ‹ller Albümü, D-661, No: 69.
Foto¤raf 3: Ni¤de, Uluborlu, Garib Köyü Mekteb Binas› (Cumhuriyet'ten Evvel Yap›lm›flt›r, Cami
Sayfiyesindedir). MEB Atatürk E¤itim Müzesi, T.C. MVMM Çeflitli ‹ller Albümü, D-661, No: 303.
227
kebikeç / 24 • 2007
Foto¤raf 4: Saray Kazas› Bahçea¤›l Köyü Okulu (Temel atma tarihi 18.7.1934. resmin al›nd›¤›
tarih 18.10 1934. 10.12.1935 tarihinde tamamlanm›fl, talebe içine girmifltir). MEB Atatürk E¤itim
Müzesi, T.C. MVMM Çeflitli ‹ller Albümü, D-661, No: 171.
mam›na, flehirlerde de¤il de, köylerde rastlanmas›, bu düflüncemizi do¤rular
mahiyettedir.
1930’lu y›llarda okullar›n inflas›na dair bir yönetmelik yay›nland›¤›na yukar›da iflaret edilmiflti. Görsel veriler inceledi¤inde, flehir okullar›n›n ço¤unun
iskan yerlerinin yak›n›na infla edilmifl, çevreden duvar veya benzeri bir s›n›rla ayr›lm›fl, civarda talebelerin dikkatini da¤›tacak mekanlar bulunmad›¤› görülüyor. Köy ve kasaba okullar› ise, özellikle yeni infla edilenleri, ço¤unlukla
iskân yerinden uzakta, civardan soyutlanm›fl, tek bafl›na duran binalard›r.
Okul talimatnamesine uygun biçimde infla edilen bu okullar, küçük yerleflim
birimlerindeki geleneksel, din a¤›rl›kl› hayat anlay›fl› ile mesafeli duruflu simgeler gibidir (Bkz. Foto¤raf 4). fiehirlerdeki okul binalar›n›n hemen tamam›
çok iyi durumda olmas›na karfl›n, köy okullar›n›n ço¤unlu¤u, laik e¤itim bir
yana, normal e¤itimin sürdürülmesinin bile güç oldu¤u binalardan olufluyordu. Türkiye’nin bat› kesimlerindeki köy okullar› oldukça iyi durumda iken, ‹ç
Bat› veya Orta Anadolu’daki okullar derme çatma bir görünüm arz ediyordu
(Bkz. Foto¤raf 5). ‹stanbul veya ‹zmir gibi büyük flehirlerdeki okullar ise, adeta birer mimari flaheseriydi (Bkz. Foto¤raf 6).
Okul binalar›ndaki sembollere gelince, okulun ad›n›n ve türünün (Gazi Pafla ‹lk Mektebi gibi) yaz›l› oldu¤u levha ve bayrak dire¤i okul girifllerinde ço¤unlukla mevcuttu. Baz› okullar›n pencereleri ve bina giriflindeki sütunlar›n-
228
ACUN
Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik...
Foto¤raf 5: Afyon, Sand›kl›, Güdübez Köyü Mektebi. MEB Atatürk E¤itim Müzesi, T.C.
MVMM Çeflitli ‹ller Albümü, D-661, No: 292.
Foto¤raf 6: Çaml›ca K›z Orta Mektebi Yandan görünüflü. MEB Atatürk E¤itim Müzesi,
T.C. MVMM ‹stanbul Albümü, D-214, No: 69.
229
kebikeç / 24 • 2007
da bayrak motifleri yer al›yordu. Do¤rudan veya dolayl› biçimde dinî hat›rlatan herhangi bir sembol, camilere bitiflik oldu¤unu söyledi¤imiz okullarda bile mevcut de¤ildi. Neticede, okul binalar›n›n harici görünüflü itibar›yla tamam›yla laik ve dinî herhangi bir sembol tafl›mayan binalar oldu¤u gözlemlendi.
Bu, laik e¤itim yap›lmas›n›n ön flart› olan mekâna iliflkin laik altyap›n›n haz›r olmas› anlam›na geliyordu.
Okul binalar›n›n içinde, s›n›f ortamlar›nda da herhangi bir dinî sembole
rastlanmad›. Laik/pozitif e¤itimin yöntemi olan, gözlem ve deney yoluyla ö¤renmeye yard›mc› olacak pek çok e¤itim materyali sunulmufltu. Afla¤›da, dersleri
ö¤retme yöntemleri k›sm›nda, s›n›f ortamlar›na ayr›nt›l› biçimde de¤inilecektir.
Dersleri Ö¤retme Yöntemleri
Laik bilgi, dönemin anlay›fl›na göre, pozitivist düflünceye dayal› bilgidir.
Pozitivist e¤itim ise, pozitif bilginin, uygulamal› biçimde ö¤retilmesidir. Bu
tür bir e¤itim anlay›fl›na geçilmesi, yani görerek ve uygulayarak ö¤renme, e¤itime art› külfetler yüklemifltir. En iyi biçimde modern araç-gereçler ile gerçeklefltirilebilinen uygulamal› e¤itim, modern araç-gereç için masraf gerektirmifltir. 1926 y›l›nda ç›kar›lan bir kanunla orta ö¤retimin paras›z hale getirilmesi,
giderek artan ö¤renci say›s› ve bina ihtiyac› da, e¤itim masraflar› listesine eklenmifltir. Bu durumda soru fludur, maddî s›n›rlamalar, hatta imkâns›zl›klar
içinde, laik bilginin ö¤rencilere aktar›lmas› hedefi ne ölçüde ve hangi yollarla
gerçeklefltirilebilmifltir? Afla¤›da bu soruya cevap aranacakt›r.
Di¤er yandan, Cumhuriyet yöneticilerinin e¤itimden beklentileri büyüktü.
Onlara göre, e¤itimin temel gayesi, yeni nesle laik Türkiye Cumhuriyeti’nin
fluurlu vatandafllar› olmak için gereken bilgileri, fikrî, ahlakî, siyasî telâkki
ve al›flkanl›klar› kazand›rmak ve e¤ilimleri olan alanda kabiliyetlerini gelifltirmekti. Genç Cumhuriyetin yetiflmifl insana olan acil ihtiyac›, e¤itimden
pragmatik beklentileri de beraberinde getiriyordu: Okul hayat› tamam›yla
gerçek hayata yönelik olmal›yd›. Dahas›, yeni okullar›n gayesi talebeleri hayata haz›rlamak de¤il, onlara hayat› do¤rudan do¤ruya yaflatmakt›. Bu görüfllerin do¤rulu¤una kanaat getiren dönemin idarecileri, Amerika'dan meflhur pedagog ve pragmatist filozof John Dewey’i Türkiye'ye getirerek, Maarif
Vekâleti'nin yeniden teflkilatland›r›lmas›nda ve e¤itim prensiplerinin belirlenmesinde görüfllerinden istifade etmifllerdi. Cumhuriyet'in ilk y›llar›nda
Dewey’in pragmatist görüfllerinin, acil e¤itim bekleyen yeni nesil için en iyi
çare olarak benimsendi¤ini ve uygulamaya konuldu¤unu görüyoruz. Bu y›llarda benimsenen pragmatist yaklafl›m›n bir tezahürü olarak, okullar›n bütünüyle hayata dönük olmas› ve okul ile hayat aras›nda bir s›n›r olmamas›
230
ACUN
Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik...
prensibi benimsenmifltir. “Mektep ile hayat aras›ndaki Çin Seddi kalkmal›d›r” cümlesinde ifadesini bulan bu düflünce do¤rultusunda, daha flahsî ve tüketime yönelik oldu¤u belirtilen Osmanl› e¤itiminin aksine, Cumhuriyet e¤itiminin sosyal, kat›l›mc› ve do¤rudan üretime yönelik olmas› planlanm›flt›r.
(Baltac›o¤lu 1932: 293-297). E¤itim, ayn› zamanda, toplumun bir parças› olarak alg›lanm›fl, toplumun ve bireyin ihtiyaçlar› e¤itim sisteminin hedeflerine
yön vermifltir. Ders programlar› da bu do¤rultuda haz›rlanm›flt›r (Do¤an
1971: 2). Neticede, belirtilen bu amaçlar ve beklentiler do¤rultusunda, Cumhuriyet'in ilk y›llar›nda pozitivist ve pragmatist görüfllerinin, acil e¤itim bekleyen yeni nesil için en iyi çare olarak benimsendi¤ini ve uygulamaya konuldu¤unu görüyoruz.
Araflt›rmam›z›n materyalini oluflturan görsel veri grubundaki, ders ve s›n›f
ortamlar›yla ilgili 1019 foto¤raf mevcuttur. Tamam› okullardaki s›n›f ortamlar›, laboratuar, müzik odas›, okul bahçesinde yap›lan beden terbiyesi dersleri ve civar yerlere yap›lan inceleme gezileriyle ilgilidir. Foto¤raflar de¤erlendirildi¤inde hemen her karesinde, pozitivist ve pragmatist e¤itim yaklafl›m›n›n örnekleri görülmektedir. Ancak, öncelikle belirtmek gerekir ki, incelenen
foto¤raflar›n tamam› flehirler ve büyük kasabalardaki okullara aittir. Köy
okullar›ndaki e¤itim ortamlar›na iliflkin, bir adet dahi foto¤raf mevcut de¤ildir. Köy okulu binalar›n›n, okul binas› foto¤raflar›n›n yaklafl›k yar›s›n› oluflturmas›na ra¤men (Bkz. yukar›daki 3.1. k›s›m), bu okullardaki s›n›f ortamlar›na iliflkin hiçbir foto¤raf›n olmamas›, foto¤raflar›n günümüze ulaflmad›¤›n›
veya buralar›n foto¤raflanmad›¤›n› göstermektedir. Her iki halde de, flehir
okullar›n›n lehine önyarg›l› olan bu durum, ülkedeki e¤itimin yaln›zca geliflmifl yüzünü bize aksettirmektedir. Köy okullar›n›n teflkil etti¤i, daha az geliflmifl veya geri kalm›fl di¤er yüzünü foto¤raflarda görmek ve de¤erlendirmek
mümkün de¤ildir. Bu sebeple, okullardaki e¤itimle ilgili olarak görsel verilerden elde etti¤imiz de¤erlendirmelerin, köy okullar›n› kapsamad›¤›n› belirtmeliyiz.
‹nceledi¤imiz görsel verilerde talebelerin, ço¤u dersi tatbikî usullerle ö¤renmesinin programland›¤› ve uyguland›¤›n› görüyoruz. Talebelere bilgi aktar›m›n›n en çok tercih edilen yolunun, çevreye yap›lan tenezzühler (inceleme
gezileri) oldu¤u, görsel verilerde aç›kça görülmektedir. Pozitivist e¤itim yaklafl›m›n›n yöntemi olan gözlemin-di¤eri deneydir-talebeleri s›kça okul çevresine
inceleme gezilerine götürerek gerçeklefltirilmektedir: ‹lkokullarda hayat bilgisi, ortaokullarda fen bilgisi dersleri, civar yerlere yap›lan inceleme gezileriyle
ifllenmektedir. Örne¤in, Kayseri’de ilkokul beflinci s›n›f talebelerine bir inceleme gezisinde, okul müdürü taraf›ndan k›r çiçekleri hakk›nda bilgi verilmekte-
231
kebikeç / 24 • 2007
Foto¤raf 7: Kayseri: Cumhuriyet Mektebi Beflinci S›n›f K›r Tenezzühünde (inceleme gezisinde)
Müdür Ahmed Hilmi Bey Taraf›ndan Çiçekler Hakk›nda Tedikikat Yapt›r›l›rken. MEB Atatürk
E¤itim Müzesi, T.C. MVMM Kayseri Albümü 1926-1927, D-225, No: 7.
dir (Bkz. Foto¤raf 7). Diyarbak›r’da erkek Muallim Mektebi de, aç›k havada
Tarih dersi yaparken foto¤raflanm›flt›r (Bkz. Foto¤raf 8). ‹nceleme gezileri,
derslerin tatbikî olmas›n›n yan› s›ra, konular›n› bulundu¤u çevreden almas›n› da gerektirmektedir. Bu suretle, bilgi görsel yolla talebelere aktar›l›rken,
okul hayat›n› günlük hayata ba¤lamak, gençleri çevrelerindeki tabiî kaynaklar› ve ürünleri incelemeye ve ihtiyaçlar› anlamaya sevk etmek mümkün olabilecektir. Bu manada, örne¤in Adana’da pamuk ve pamuk ürünleri, flekerkam›fl› kam›fl› (Bkz. Foto¤raf 9), ‹zmir’de incir, üzüm ve tütün, di¤er mahallerde
ise çeflitli meyveler ve bunlara musallat olan böcekler ve hastal›klar üzerinde
inceleme yap›l›yor ve al›nmas› gereken tedbirler ö¤retiliyordu. E¤itim, okullar›n bütünüyle hayata dönük olmas› ve okul ile hayat aras›nda bir s›n›r olmamas› pragmatist yaklafl›m› do¤rultusunda sürdürülüyordu. Bu pragmatist
yaklafl›m do¤rultusunda, daha flahsî ve tüketime yönelik oldu¤u belirtilen Osmanl› e¤itiminin aksine, Cumhuriyet e¤itimi sosyal, kat›l›mc› ve do¤rudan
üretime yönelik olmay› iddia ediyordu.
Pozitif bilgiyi talebelere aktarman›n bir di¤er yolu da, derslerin okuldaki
laboratuarlarda, gözlem ve deneyler yaparak ifllenmesiydi. Deney ve gözlemler, maketler üzerinde yap›ld›¤› gibi, canl›lar da kullan›l›yordu. Örne¤in, Ay-
232
ACUN
Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik...
Foto¤raf 8: Diyarbak›r Erkek Muallim Mektebi Tarih Dersinde. MEB Atatürk E¤itim Müzesi,
T.C. MVMM Diyarbak›r Albümü 1926-1927, D-224, No: 32.
Foto¤raf 9: Adana, Merkez Cumhuriyet Muhtelit Mektebi S›n›f 5 Talebesinden Bir Grup fieker
Kam›fl› Tarlas›nda ‹nceleme Yaparken. MEB Atatürk E¤itim Müzesi, T.C. MVMM Adana Albümü
1926-1927, D-215, No: 3.
233
kebikeç / 24 • 2007
Foto¤raf 10: Ayd›n ‹lkokul Birinci S›n›f Talebeleri Tabiat Tedkiki Dersinde. MEB Atatürk E¤itim
Müzesi, T.C. MVMM Ayd›n Albümü 1926-1927, D-217, No: 51.
Foto¤raf 11: Eskiflehir Orta Mektep Birinci Devre Üçüncü S›n›f Talebesi Teflrih Tatbikat›. MEB
Atatürk E¤itim Müzesi, T.C. MVMM Eskiflehir Albümü 1926-1927, D-218, No: 27.
234
ACUN
Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik...
d›n’daki bir ilkokulda, Hayat Bilgisi dersinde canl› hayvan üzerinde anlat›mlar yap›l›yordu (Bkz. Foto¤raf 10). Yine, Eskiflehir’deki bir Orta Mektep’de
Teflrih (Anatomi) dersinde hayvan kadavras› üzerinde görerek, gözlem yaparak e¤itim yap›l›yordu (Bkz. Foto¤raf 11). S›n›f ortamlar› da, dersle ilgili bol
miktarda görsel materyal-resim, harita, çeflitli numunelerle donat›lm›flt›.
Okullar›n ço¤unda, özellikle merkezdeki büyük okullarda mektep müzelerinin
kurulmas›, buralarda e¤itim araç ve gereçlerinin toplanmas›, gerekti¤inde
kullanmak üzere di¤er okullara verilmesi bir talimatnâme ile belirlenmiflti.
Bu talimatnâme gere¤ince, ‹zmir K›z Muallim Mektebi’nde e¤itimde kullan›lan araç-gereçler (flifleler içinde muhafaza edilen çeflitli hayvan örnekleri, insan ve hayvan kafataslar›, tabiattan çeflitli numuneler) okul müzesi tatbikat
k›sm›nda toplanm›flt› (Bkz. Foto¤raf 12). Benzeri türden e¤itim araç-gereç koleksiyonlar› di¤er okullarda da mevcuttu.
Foto¤raf 12: ‹zmir K›z Muallim mektebi Tatbikat K›sm› Müze hanesinden Bir K›s›m, 28 Haziran
1926, MEB Atatürk E¤itim Müzesi, T.C. MVMM ‹zmir Albümü 1926, D-221, No: 16.
235
kebikeç / 24 • 2007
Foto¤raf 13: Bal›kesir Orta Mektebi Sekizinci S›n›f Kimya Dersinde. MEB Atatürk E¤itim Müzesi,
T.C. MVMM Bal›kesir Albümü 1926-1927, D-222, No: 7.
Foto¤raf 14: Urfa Vatan Mektebi alât-› dersiyyesi (ders
aletleri), 15.5. 1926. T.C. MVMM, Urfa Albümü 1926,
D-216, No: 21.
236
Gözlem ve deney yoluyla
e¤itimin etkili bir yöntem oldu¤u muhakkakt›r. Ancak, e¤itime ek maddî külfet getiren bu
e¤itim metodunun, ülke genelinde ne ölçüde yayg›n ve baflar›l› oldu¤unu tespit etmek oldukça zor görünüyor. Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda okullara
araç gereç al›m› için bütçeden
en fazla 400 bin lira gibi sembolik bir ödenek ay›rd›¤›n›, okullar›n, e¤itimin her kademesinde okul binalar›ndan laboratuarlar›na, atölyelerine kadar donan›ml› olmad›¤›n› biliyoruz
(Sakao¤lu 2003: 211). Okullardaki bu altyap› yetersizli¤i gör-
ACUN
Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik...
sel verilerde de yans›mas›n› bulmufltur. Antalya, Ayd›n, Bal›kesir, Eskiflehir,
‹stanbul, ‹zmir, Trabzon ve Kayseri’ye ait görsel veriler aras›nda her flehirde
yaln›zca birkaç laboratuar foto¤raf›na rastlanm›flt›r (Bkz. Foto¤raf 13). Bursa,
Konya, Diyarbak›r, Erzurum ve Urfa’da ise, laboratuar foto¤raf› mevcut de¤ildir. Bu flehirlerden, örne¤in, Urfa’da baz› ders aletleri sergilenmifltir (Bkz. foto¤raf 14). Deney yoluyla ö¤renimin gerektirdi¤i laboratuar donan›m›n›n baz›
illerde olmamas›, olanlarda ise yaln›zca birkaç okulla s›n›rl› kalmas›n›, Cumhuriyetin ilk y›llar›ndaki maddî imkans›zl›klarla aç›klamak gerekir. Maddi
imkâns›zl›klar›n, talebeleri inceleme gezilerine götürerek telafi edildi¤i foto¤raflarda gözlemlenmektedir. Öyle ki, incelenen foto¤raflar›n yar›ya yak›n›,
çevreye yap›lan gezilerle ilgilidir. Okul bahçesi baflta olmak üzere, s›n›f d›fl› ortamlarda yap›lan e¤itimle ilgili foto¤raflar da ço¤unluktad›r.
‹ncelenilen görsel veriler grubunda, köy okullar›n›n s›n›f ortamlar›na ait
foto¤raf bulunmad›¤›na yukar›da iflaret edilmiflti. Bu durum, ülkedeki okullar›n›n ço¤unlu¤unu teflkil eden köy okullar› hakk›nda görsel veriler üzerinden
bilgi üretmemize f›rsat vermemektedir. Derme-çatma binalara sahip okullar›n
s›n›f ortamlar›n›n donan›ml› olmad›¤›, bu eksikli¤i gidermek üzere, pragmatik
bir yaklafl›mla, talebelerin köy hayat›nda kullanacaklar› bilgilerin uygulamal› biçimde ö¤retildi¤i tahmin edilebilir.
Ö¤retmenler
Cumhuriyet laikli¤inin dayand›¤› pozitivist düflünce sisteminde, “iyinin ne
oldu¤unu bilen, e¤itimli ayd›nlar›n halka do¤ru giderek halk› ayd›nlatmas›
ideali” mevuttur (Vatandafl 2006:119). Bu düflünce çizgisinde, Cumhuriyetin
ilk y›llar›nda, ink›lâplar› halka anlatacak ve onlar› ayd›nlatacak yegane ayd›n
grubu ö¤retmenlerdir. Yüklenilen bu yüce idealle birlikte, ö¤retmenli¤in sayg›n bir meslek haline getirilmesi için, maafllardan sosyal statülerine kadar gerekli iyilefltirmeler yap›lm›fl, ö¤retmenlik cazip bir meslek haline getirilmifltir
(Akyüz 1978: 42; Akyüz 1978:189).
Cumhuriyetin bu ilk y›llar›nda, modern bilgi ile donat›lm›fl ö¤retmen s›k›nt›s› vard›r. Osmanl› son döneminde ö¤retmen okullar›ndan (Dârülmuallimîn
ve Dârülmuallimât) mezun olmufl ö¤retmenler mevcuttur. Osmanl› döneminde yetiflen bu ö¤retmenler ancak 1950’li y›llarda emekli olarak e¤itim sahnesinden çekilmifllerdir. Ancak, mevcut ö¤retmen kadrosu, e¤itimin artan yükü
karfl›s›nda yetersiz durumdad›r. Ö¤retmenlerin ço¤u, takrir usulü ile e¤itim
alm›fl, modern e¤itim metodlar›ndan hem habersiz, hem de bunlar› ö¤renmeye isteksiz kiflilerdi. Ço¤unlu¤u bu tür kiflilerden oluflan ö¤retmen kitlesi, kendilerine yüklenen modern, laik bilgiyi sunma idealini yerine getirecek laik dü-
237
kebikeç / 24 • 2007
flünce donan›m›na sahip miydi? Cumhuriyetin bu ilk y›llar›nda, e¤itimin di¤er
prensiplerinden olan kad›n-erkek eflitli¤inin simgesi haline gelen kad›n ö¤retmenlerin toplumsal imajlar› nas›ld›?
Yukar›da ele al›nan, dersleri ö¤retme yöntemleri k›sm›nda oldu¤u gibi, ö¤retmenlerle ilgili bölümde incelenilen veri grubu hakk›nda söylenecek ilk söz,
foto¤raflar›n flehir ö¤retmenlerine ait oldu¤udur. 1926-1927 ve 1927-1928 dönemine ait, s›n›f ortamlar›nda ö¤rencilerle birlikte veya ö¤retmenlerin kendi
aralar›nda çektirdi¤i foto¤raflar mevcuttur. Bu foto¤raflarda 129 kad›n, 142
erkek ö¤retmen imaj› tespit edilmifltir. Kad›n ö¤retmen say›s›n›n erkek ö¤retmen say›s›na yak›n olmas›, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde kad›n›n ifl hayat›ndaki yerini tespit etmek bak›m›ndan dikkat çekicidir. Bilindi¤i üzere, ö¤retmenlik ve hemflirelik kad›nlar›n Osmanl› döneminde ifl hayat› tecrübelerinde
edindi¤i ilk mesleklerdir. Dolay›s›yla, bu mesleklerdeki kad›n say›lar›n›n fazla olmas›na ola¤an bak›lmal›d›r. Di¤er yandan, kad›n ö¤retmenler ‹stanbul,
‹zmir, Ayd›n, Antalya, Eskiflehir, Bursa ve Bal›kesir’deki okullarda foto¤raflanm›flt›r. Diyarbak›r, Kayseri, Erzurum, Urfa, Trabzon ve Konya ile ilgili foto¤raflarda kad›n ö¤retmene hiç rastlanmam›flt›r. Bu illerin okul foto¤raflar›n›n büyük bir k›sm›n›n erkek liselerine ait olmas›, kad›n ö¤retmen yoklu¤unu
bir ölçüde aç›klamaktad›r. Kad›n ö¤retmenlerin imaj› konusuna gelince, 1926
gibi erken bir zamana ait foto¤raflar incelendi¤inde, 129 ö¤retmenden 57’sinin
bafl› örtülüdür, 43’ünün de bafl›nda flapka bulunmaktad›r, 29’unun ise bafl› ta-
Foto¤raf 15: Ayd›n Bozdo¤an ‹lk K›z Mektebi Heyet-i Talimiyesi, 1926. MEB Atatürk E¤itim
Müzesi, T.C. MVMM Ayd›n Albümü1926, D-217 No: 7.
238
ACUN
Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik...
mamen aç›kt›r. ‹lk grupta belirtilen, bafl› örtülü ö¤retmenlerin laikli¤e ayk›r›l›¤› temsil etti¤ini söylemek mümkün de¤ildir. Çünkü, örtüler yüzü aç›kta b›rakacak biçimde enseden ba¤lanm›flt›r ve saçlar›n bir k›sm› görünmektedir
(Bkz. Foto¤raf 15). Bu tarz bafl örtmenin dindarl›ktan ziyade, dönemin al›flkanl›¤›/gelene¤i ile ilgili oldu¤unu söylemek gerekir. Nitekim, ikinci gruptaki
flapka giyen ö¤retmenlerin say›s›n›n da oldukça yüksek olmas›, dönemin kad›nlar› aras›nda bafl› bir flekilde örtme gelene¤inin yayg›n oldu¤u fleklinde de¤erlendirilebilir. ‹ncelenen foto¤raflar, k›yafet ink›lâb›n›n (1925) akabinde çekilmifltir. (1926 ve sonras›). Ö¤retmenler de, k›yafet ink›lâb›n› ilk uygulayan
ve örnek teflkil eden kitleyi temsil etmektedir. Bu sebeple, k›yafetleri, ilgili
dönemde yaflanan de¤iflimi en güzel ve do¤rudan temsil eden örneklerdir. Di¤er yandan, erkek ö¤retmenlere ait 142 foto¤raf imaj›nda, yaln›zca çok az bir
k›sm›n›n (fötr) flapka giydi¤i görülmektedir. Ö¤retmenler, hemen her ortamda, tak›m elbise giyinmifl, kravat takm›fl ve ço¤unlukla k›yafetini mendil ile
tamamlam›fl, beyefendi görünüfllü kimselerdir.
Ö¤retmenlerle ilgili görsel verilerin ait oldu¤u 1926-1927 ve 1927-1928 ö¤retim y›llar›nda, yafll› ve yeniliklere ayak uyduramayan ö¤retmenlerin emekliye sevk edilmesi için bir kanun ç›kar›lm›flt›r (Sakao¤lu 2003: 178). Foto¤raflarda gözlemlendi¤i üzere, kad›n ö¤retmenler genellikle genç, erkek ö¤retmenler ise genç veya orta yafll› kimselerden müteflekkildir. Yeni düzenlemelere
ayak uyduramayacak ö¤retmen tipine rastlanmam›flt›r.
Cumhuriyetin ö¤retmeni, yaln›zca okulda ders vermekle kalmayan, okul
d›fl›nda kurslar, konferanslar, düzenleyen, halk› Cumhuriyet ideolojisine yak›nlaflt›ran ideal bir tiptir. Özverili olmas›n›n yan› s›ra örnek olmas› da gerekmektedir. Hakk›nda görsel verilerin mevcut olmad›¤› köy ö¤retmenlerinden
ise, köyün adeta mimar› olmas› beklenmektedir.
Ö¤renciler
Ö¤rencilerin fiziki görünümlerinin nas›l olmas› gerekti¤inin (k›z ve erkek
okul k›yafetlerinin ve bütün k›z ö¤rencilerin saçlar›n›n k›sa kesilmesinin) bir
genelge ile belirlendi¤ini biliyoruz. Bu ba¤lamda, modern ve laik bilgi almakta olan ö¤renci tipi nas›ld›? Eski tip talebelerden farklar› nelerdi? Modernleflme söyleminde hedeflenen topyekün e¤itim ilkesi çizgisinde, laik e¤itim herkes için miydi?
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Cumhuriyeti, Osmanl› tarz› insan tipinden
öte bir insan beklemektedir. Dönemin e¤itimcilerinden, ‹stanbul Darülfünunu
müderrislerinden ‹smail Hakk› [Baltac›o¤lu] bu beklentiyi, flu cümleleriyle
çok isabetli biçimde ifade etmektedir:
239
kebikeç / 24 • 2007
Foto¤raf 16 Ayd›n Yenipazar Gündüz Mektebi birinci s›n›f talebeleri, 1926. MEB Atatürk E¤itim
Müzesi, T.C. MVMM Ayd›n Albümü, 1926, D-217, No: 23.
Foto¤raf 17: Urfa Birecik K›z ‹lk Mektebi beden hareketlerinde, 1926. T.C. MVMM Urfa Albümü
1926, D-216 No: 32.
240
ACUN
Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik...
Foto¤raf 18: Konya fiehit Muhtar bey K›z ilk mektebi dördüncü ve beflinci s›n›f keman dersinde.
MEB Atatürk E¤itim Müzesi, T.C. MVMM ‹zmir Albümü 1926, D-226, No: 25.
“Sükunet, sekinet, belagat ve mihanikî çal›flkanl›k...” gibi, Bab›ali efendisi
evsaf›n› ar›yoruz!.. Yeni cemiyetlere has olan “ictimaî hayat kabiliyeti, ibda'
hassas›, seciye metaneti, bedii idrak, insani mefkure...” gibi kabiliyetlerine çok
dikkat etmiyoruz!.. be¤endi¤imiz adam, en ziyade “eski adam”d›r!.. Yeni adam› ar›yoruz ve yetifltiremiyoruz” (Baltac›o¤lu 1932: 124).
Sakin, so¤ukkanl›, güzel söz söyleyen, çal›flkan Bab›ali efendisi vas›flar›na
sahip bir adam›n halen ideal tip olu¤unu; Halbuki, yeni toplumlara has, sosyal yaflam kabiliyeti, yarat›c›l›k, karakter sa¤laml›¤›, alg›lama kabiliyeti, ideal sahibi olma gibi niteliklere sahip bir insan tipi yarat›lmas› gerekti¤ini, bu
sözlerden anl›yoruz. Peki, bu tipte insanlar nas›l yarat›lacakt›r? Cumhuriyetin ilk y›llar›nda okur-yazarl›k oran›n›n ancak, %10 civar›nda oldu¤u bilinmektedir. Di¤er bir ifadeyle, nüfusun çok büyük k›sm›, e¤itim almam›fl kitlelerden oluflmaktad›r. Buna, alfabe de¤iflikli¤i dolay›s›yla yeni harfleri ö¤retme
ihtiyac› da eklenirse, e¤itilmesi gereken insan kitlesinin nüfusun neredeyse
tamam›na tekabül etti¤i görülür. Cumhuriyetin ideali herkesi bir an evvel
okur-yazar yapmakt›r, ard›ndan da ayd›nlanmakt›r. Bu ideal Cumhuriyeti yaflatabilmek için gerekli görülmüfltür (‹leri 2000: 159) Burada, bizim ilgilendi¤imiz, okul ça¤›ndaki çocuklar ve onlar›n e¤itimidir.
Büyük ço¤unlu¤u ilk ve ortaokul talebelerine ait foto¤raflarda, ö¤renciler
k›z-erkek kar›fl›k veya sadece k›z veya sadece erkek olarak üç türde görüntülenmifltir. Bunlar›n büyük bir k›sm›, sadece k›z veya sadece erkek ö¤rencilere
aittir. Cumhuriyet öncesinde ve Cumhuriyetin ilk y›llar›nda leyli (yat›l›) mekteplerin yayg›nl›¤› ve daha da önemlisi, incelenen foto¤raflar›n birço¤unun ait
241
kebikeç / 24 • 2007
oldu¤u 1926 y›l›nda henüz karma e¤itime geçilmifl olmas› bu durumu aç›klar
mahiyettedir. Karma e¤itime geçiflin hemen ard›ndan okullardaki k›z ö¤renci
say›s›n›n azald›¤› bilinmektedir. ‹ncelenilen foto¤raflar›n büyük ço¤unlu¤unda, müzik ve beden e¤itimi gibi derslere iliflkin foto¤raflar modern e¤itimin
topyekün, bütün ö¤rencileri kapsayan niteli¤ine iliflkin veriler sunmaktad›r
(Bkz. foto¤raf 16, 17, 18). Tören manzaralar› da, bu topyekün modernli¤i pekifltirmektedir. Örne¤in, Bal›kesir K›z Orta Mektebi ö¤rencilerini seyirci halkla birlikte, bir tören esnas›nda gösteren foto¤raf (Bkz. foto¤raf 19), e¤itimde
modernli¤e, tüm toplumun bir flekilde kat›ld›¤›na iflaret etmektedir. Di¤er
yandan, ö¤renci k›yafetleri, yeni ö¤renci tipini gösterirken, seyirciler aras›ndaki kad›nlar›n geleneksel, örtülü k›yafetleri ile tezat teflkil ederek, iki nesil
aras›ndaki farkl›l›¤› sergilemektedir. Tören foto¤raflar›nda s›kça rastlan bu
tür manzaralar, modernli¤in dayatmac› niteli¤ine de iflaret etmektedir.
Farkl› illerdeki k›z ve erkek ö¤renciler, farkl› okul k›yafetleriyle görüntülenmifltir. K›z ö¤rencilerin neredeyse tamam›na yak›n›n›n saçlar› kulak hizas›nda düz kesilmifltir (Bkz. Foto¤raf 20). Çok az bir k›sm›n›n saçlar› ise, tek
veya iki örgülüdür. Erkek ö¤rencilerin saçlar da k›sa kesilmifltir. Erkek ö¤renciler yaln›zca Eskiflehir Orta Mektebi’ne ait bir foto¤rafta fes giymifl biçimde
görüntülenmifltir (Bkz. Foto¤raf 11). K›z ö¤renciler aras›nda ise yine yaln›zca
bir okulda küçük k›z ö¤renciler bafllar› çene alt›ndan ba¤lanm›fl biçimde görüntülenmifltir. Bunlar›n d›fl›nda, s›n›f ortamlar›nda veya gezilerde ö¤rencilerin bafl› aç›kt›r. Törenlerde ise çeflitli flapkalar giymifllerdir. ‹ncelenen ö¤renci foto¤raflar›nda, belirtilen iki foto¤raf d›fl›nda eski veya eskiyi hat›rlatan ö¤renci tipine rastlanmam›flt›r. Ö¤renciler, dönemine göre modern görünüfllü,
tertipli, düzenli bir görüntü vermektedir.
Foto¤raf 19: Bal›kesir K›z Orta Mektebi Törende. MEB Atatürk E¤itim Müzesi, T.C. MVM Çeflitli
‹ller Albümü, 1926, D-661, No: 114.
242
ACUN
Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik...
Foto¤raf 20: M. Kemal Pafla Kazas› Lala fiahin Pafla Muhtelit Mektebi Dördüncü S›n›f Tahrir
(yaz›) Dersinde. MEB Atatürk E¤itim Müzesi, T.C. MVMM Bursa Albümü 1926, D-220, No: 28.
SONUÇLAR
Yeni kurulmufl Cumhuriyet’in okullardan bekledi¤i önemli vazife vard›r:
Yeni nesli yetifltirmek ve ülkeye faydal› hale getirmek. Okullar›n vazifesi bununla da kalmaz, Osmanl›’dan kalma eski nesli de, eldeki bütün vas›talar arac›l›¤›yla e¤itmek okullara yüklenmifltir. Ekonomik ve kültürel yönden ilerlemeyi temin için yeni neslin yetiflmesini beklemek uzun zaman al›r, bunu beklemeye vakit yoktur. Bu nedenle, özellikle köy ve kasaba gibi, toplumsal hareketlilikten uzak kalm›fl muhitlerde okullar› geliflmenin ve uyan›fl›n merkezleri haline getirmek gerekmektedir. Yüklenilen bu misyon ile okullar toplum
hayat›n›n muhtelif faaliyetlerine kat›larak, cemiyet hayat›nda müstesna bir
yer iflgal edeceklerdir: Herkese aç›k kütüphanesi, oyun meydan›, kulüp, numune tarlas›, bahçesi, müzesi, sergisi, konferanslar›, müsamereleri, temsilleri ve konserleriyle, toplum hayat›n›n gerçekten merkezi ve geliflme kayna¤›
olacakt›r. Okullar bu surette tanzim ve teflkil edildi¤i takdirde, yeni kurulan
Cumhuriyet’in yenileflme ve ilerleme teflebbüslerinde rehber olacakt›r. Durum
gerçekte böyle mi olmufltur? E¤itimde laiklik prensibinin incelendi¤i bu çal›flmada, bu soruya ve yukar›da, laiklik ile ilgili olarak formüle edilen sorulara
cevap verilmeye çal›fl›lacakt›r.
1- Laik e¤itim süreci, Bat›l› kurum ve kurulufllar›n bütünüyle model al›n-
243
kebikeç / 24 • 2007
mas›yla m› gerçeklefltirilmifltir? Bu modelde, toplumun kendine has sorunlar›na kendine has çözümler üretecek düzenlemeler de yap›lm›fl m›d›r?
Laiklik konusunda, ideal olarak, Bat›l› kurum ve kurulufllar model al›nm›flt›r. Ancak, belli durumlarda, özellikle altyap›n›n desteklemedi¤i, okul binalar›, ders ö¤retme yöntemleri konular›nda kendine has çözümler üretilmifltir: Eski okul binalar› ve dini binalar›n modern okul binalar› olarak kullan›lmas›, deney araçlar›n›n olmad›¤› veya eksik oldu¤u durumlarda ö¤rencilerin
inceleme gezilerine götürülmesi, okulun bulundu¤u flehirlerdeki tabiat zenginliklerinin derslere konu olmas› gibi. Tahmin edilece¤i gibi, e¤itim ve ö¤retimini mahalli flartlara ve ihtiyaçlara göre düzenlemeyen bir sisteminin baflar›l› sonuçlar vermesi mümkün de¤ildir.
2- Laik düzenlemeler geçmiflten kopuflu simgelemifl midir? Evet. Birkaç
örnek haricinde, tam manas›yla geçmiflten kopuflu simgelemektedir. Eski tarz
e¤itim usullerine, ö¤retmen ve ö¤renci tiplerine, birkaç örnek haricinde, rastlanmam›flt›r.
3- Toplumun bütün katmanlar› laik e¤itim sürecine dahil edilmifl midir?
K›smen evet. ‹ncelenen görsel verilerin flehir okullar›na ait olmas›, köy okullar›na ait verilerin mevcut olamamas› bu konuda söylenecekleri s›n›rland›rmaktad›r.
4- Laik e¤itim, halk için, halk ad›na ve halk istemese de, yukar›dan etkiyle, aniden mi gerçeklefltirilmifltir? Sorunun ilk k›sm›na dair görsel verilerden
bir cevap bulmak mümkün gözükmese de, yukar›dan etkiyle ve aniden gerçeklefltirilmifl oldu¤una dair veriler mevcuttur. Geçmifle dair, okul binas›, ö¤retmen ve ö¤renci tipi, ö¤retim metodlar› konular›nda elimizde 1926-1935 dönemine ait foto¤raflarda eskiye yönelik, eskiyi hat›rlatan görüntülerin birkaç
örnekle s›n›rl› kalmas›, ani geçifli do¤rular mahiyettedir.
Osmanl› ‹mparatorlu¤u'nu Cumhuriyet'ten ay›ran en önemli özellik, din ve
devlet ifllerini ay›rmas›d›r. Dinî devlet, o dönemin tabiriyle, ladinî devlete dönüflmüfltür. Bunun anlam›, dünyevî ifllerde art›k akla ve ilme müracaat edilece¤idir. Di¤er bir aç›dan bak›ld›¤›nda, dinle birlikte, dünyaya, devlete, hayata, hükümete vs. bak›flta, eski anlay›fllar de¤iflecek, yerini yenileri alacakt›r.
Cumhuriyet'in ink›lâpç›lar› bilmektedir ki, yeni fikirler ve yeni anlay›fllar en
iyi, yeni nesiller taraf›ndan benimsenir. Bu nedenle, ink›lâb›n, yeni anlay›fla
sahip nesiller yetifltirmesi gereklidir. Yeni nesiller ise ancak yeni anlay›fla sahip okullarda yetifltirilebilir. Yeni okullar ise, ancak, yeni e¤itim anlay›fl› ve
yeni e¤itim sistemiyle kurulabilir. Görüldü¤ü üzere, birbiriyle ba¤lant›l› bi-
244
ACUN
Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik...
çimde aç›klanan de¤iflim süreci, sonunda e¤itim sistemine dayanmaktad›r. ‹nk›lâba sahip ç›kacak, yeni hayat tarz›n› ve anlay›fl›n› benimseyecek nesilleri
yetifltirmek ancak, yeni ve laik e¤itim sistemi ile mümkün olabilecektir.
Yukar›daki çal›flmadan elde edilen sonuçlara göre, Cumhuriyetin ilk y›llar›nda benimsenen e¤itimde laiklik prensibi, pozitivist, pragmatik ve hayata
dönük bir e¤itimdir. Bu tarz e¤itim sistemini yerlefltirmek için çabalar sarf
edilmifltir. Laik e¤itimin karakterinin flehir ve köy okullar›nda farkl› durumlar arz etti¤i tahmin edilmektedir. Neticede, e¤itim alan›nda gerçeklefltirilen
uygulamalarla, gerçekte laik e¤itim sistemi tam manas›yla gerçeklefltirilebilinmifl ve e¤itimde laiklik prensibi tam manas›yla yerlefltirilebilmifl midir?
Yoksa, gerçeklefltirilen, laik e¤itime dayal› geliflme yoluna girmek midir sorusuna verilecek cevap ise, laik e¤itime dayal› geliflme yoluna girmektir. Çal›flmaya konu olan Cumhuriyetin ilk y›llar›nda, laik e¤itimin ne oldu¤u, nas›l uygulanmas› gerekti¤i anlafl›lm›fl görünmektedir. Ancak, uygulamada altyap›
eksikli¤inden kaynaklanan s›k›nt›lar›n oldu¤u muhakkakt›r. Bu nedenle, tam
manas›yla laik e¤itime geçme yerine, laik e¤itime dayal› bir geliflme yoluna
girmek mümkün olmufltur.
Genelde tüm ink›lâplar konusunda, özelde e¤itim alan›nda 1950’lerden
sonra bafllayan sürecin, gerçekte ink›lab›n ilkelerinden kas›tl› biçimde “rücû”
(geri dönüfl) anlam›na m› geldi¤i yoksa, bu tarihten itibaren Türkiye’de meydana gelen bir dizi sosyal ve kültürel de¤iflmelerin zorlamas›yla m›, ilk dönemlerdeki laiklik prensibinden farkl› yorumlara gidildi¤i konusunda tart›flmalar
sürmektedir. Yukar›daki çal›flmada, ilk dönemlerde laik e¤itimin tam manas›yla yerlefltirilmesi yerine, laik e¤itime dayal› bir geliflme sürecine girilmifl
olunmas›n›n tespit edilmesi, ileriki dönemlerde meydana gelen de¤iflmelerin
rücû olarak de¤il, sürecin aflamalar› olarak de¤erlendirilmesini gerektirmektedir.
Çal›flman›n ilgili k›s›mlar›nda belirtildi¤i üzere, görsel verilerin bir k›sm›
eksiktir ve incelenilen veriler genelde 1926-1935, baz› veriler için ise 19261927 dönemine aittir. Bahsedilen sürecin geçirdi¤i aflamalar› daha teferruatl›
biçimde anlamak ve e¤itim tarihimizin geliflme aflamalar›n› takip etmek için,
daha uzun süreyi kapsayan görsel verilerin araflt›rmaya dahil edilmesi, özellikle de elimizde ilk dönemlere ait verileri bulunan okullar›n ileriki dönemlere ait verilerinin toplanmas› gerekmektedir. Ancak, bu yolla, e¤itim alan›nda
yaflan›lan de¤iflmelerin teorilerle de¤il, döneminden kalan verilerle aç›klanmas› ve anlafl›lmas› mümkün olabilecektir.
245
kebikeç / 24 • 2007
KAYNAKLAR
Akyüz, Yahya (1978), Türkiye’de Ö¤retmenlerin Toplumsal De¤iflmedeki Etkileri, Ankara.
Akyüz, Yahya (1997), Türk E¤itim Tarihi, ‹stanbul.
Baltac›o¤lu, ‹. H. (1932), Terbiye.
Cemal, M. (1930), Yeni Mektep H›fz›s›hhas› (Muallim Mektepleri Ders kitab›),
Kanaat Kütüphanesi, ‹stanbul.
Do¤an, H. Atatünal, A. Aktu¤ H. ve di¤erleri (1971), Orta Ö¤retim Programlar›ndaki Yönelmeler (1924-1979), MEB, ‹stanbul.
‹leri, C. N. (2000), Türk ‹nk›lab›, ‹stanbul.
Kili, S. (1983), Atatürk Devrimi (Bir Ça¤dafllaflma Modeli), Ankara, Türkiye ‹fl
Bankas› Kültür Yay›nlar›.
Sakao¤lu, N. (2003), Osmanl›’dan Günümüze E¤itim Tarihi, ‹stanbul.
Vatandafl, C. (2006) “Kapsam ve Yöntem Aç›s›nda Türk Modernleflmesi”, Dünden Bugüne Türkiye’nin Toplumsal Yap›s›, ed. Memet Zencirk›ran, Ankara.
Özet: Makalede, Cumhuriyetin ilk y›llar›nda laik e¤itimin yerlefltirilmesi süreci incelenmektedir. Bu dönemde e¤itim alan›nda yap›lan ink›lâplarla, gerçekte laik e¤itim sistemi
tam manas›yla gerçeklefltirilmifl ve e¤itimde laiklik prensibi tam manas›yla yerlefltirilmifl
midir? Yoksa, gerçeklefltirilen, laik e¤itime dayal› geliflme yoluna girmek midir? Bu, soruya cevap aranm›flt›r. Konu, ilgili dönemin okul binalar›, ders ö¤retme yöntemleri, ö¤retmenler ve ö¤rencilerine ait görsel veriler yoluyla incelenmifltir. 1926-1935 dönemine ait 1334
adet foto¤raf niceliksel analize tabi tutulmufltur. Elde edilen istatistikî rakamlar dönemin
modernleflme süreci ba¤lam›nda de¤erlendirilmifltir. Neticede, Cumhuriyetin ilk y›llar›nda
laik e¤itimin tam manas›yla yerlefltirilmesinden ziyade, laik e¤itime dayal› geliflme yoluna
girildi¤i tespit edilmifltir.
Anahtar sözcükler: Laik e¤itim, okul, ö¤renci, ö¤retmen, görsel veri.
Abstract: This study is concerned with the process of the establishment of secular education during the early Republican era through the analysis of visual material. The process is
studied within the context of modernization discourse by examining the photographs of school buildings, educational environments, pupils and teachers. The visual material exploited
in the study totals to some 1334 photos from the period of 1926 and 1935. The finding of the
study is that during the period under examination, establishment of the secular education
in the schools of both urban and rural areas has not yet been achieved. Instead, education
was put into the path of secularism which would further develop in due time.
Key words: Secular education, school, pupil, teacher, visual material.
246
kebikeç / 24 • 2007
Kad›nlar Âlemi Dergisi (1914) ve
Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Kad›nl›k Hâlleri*
Özlem KUTKAN**
I- KADINLAR ÂLEM‹; DOKUZ SAYILIK B‹R
KADIN/ MECMUÂ SERÜVEN‹
A- Osmanl› Hürriyet Ça¤›nda Matbuât ve Kad›nlar Âlemi
Bu araflt›rmada, Osmanl› Kad›nlar Âlemi dergisini tan›tmak ve söz konusu dergiden hareketle Osmanl› kad›n›n sosyal ve düflünsel hayat›na dair bir
tablo çizmek hedeflenmifltir. Bu ba¤lamda incelemifl oldu¤umuz dönem, derginin ilk ve son say›lar›n›n bas›ld›¤› tarihler esas al›nmak sureti ile belirlenmifltir. Neticede söz konusu süreç 04. 06. 1914- 30.07.19141 tarihleri aras›ndaki
yaklafl›k iki ayl›k bir zaman diliminden oluflmufltur.
Bilindi¤i üzere, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda bas›mevinin ilk kuruluflu II.
Bayezit Dönemi’nde Yahudiler taraf›ndan gerçeklefltirilmifltir (Berkes, 2002:
58–59). Bu tarihten sonra, ilk resmi gazete olan Takvim-i Vekâyi’yi hariç tutu¤umuzda ilk Türkçe gazete olarak ‹ngiliz tebaas›ndan Churchill’in Ceride-i
Havâdis’i yay›nlad›¤›n› görüyoruz. Söz konusu gazetede ilim, ahlâk ve edebiyat üzerine yaz›lan makaleler yer alm›fl ve gazete ilk say›s›ndan itibaren Türk
yazarlar taraf›ndan doldurulmufltur (Tanp›nar, 2001:146–147). Ancak, Türk
matbuat›n›n as›l geliflim y›llar›ndan bahsetmemiz için 1864 -1867 y›llar›n›
esas almam›z gerekmektedir. Art›k Tasvir-i Efkâr, Basiret ve ‹bret’de yer
*
Makalenin haz›rlanmas› esnas›nda de¤erli katk›lar› ile eksikliklerimin giderilmesini sa¤layan hocalar›m
Mehmet Öz, Mehmet Özden ve Oktay Özel ile Kudret Emiro¤lu’na çok teflekkür ederim.
** Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü.
1 TTK Tarih Çevirme K›lavuzu’ndan yararlan›lm›flt›r. Dergide belirtilen Rûmi tarihler ise “22 May›s 1330-17
Temmuz 1330” olarak kaydedilmifltir.
247
kebikeç / 24 • 2007
alan ateflli yay›nlar halk›n duygu ve düflüncelerini dile getirmeye bafllayacakt›r2. Bundan sonra bas›n hayat›n›n ivme kazand›¤› bir di¤er dönem ise II. Abdülhamit Devri olacakt›r. Bu dönemde, geliflen teknolojik olanaklar sayesinde
gazete ve kitap say›s› artm›fl bununla birlikte siyasal sahada haberlere uygulanan sansür nedeni ile ilmî ve edebî içerikli çal›flmalara verilen a¤›rl›k bas›n
dünyas›n› önemli ölçüde flekillendirmifltir. Neticede, II. Abdülhamit Dönemi’nde insanlar art›k artan gazete ve dergi sayesinde günlük gazete okuma
al›flkanl›¤›n› kazanm›fllard›r (Zürcher,1999:120–121). Söz konusu geliflmeler
üzerinde temellenen II. Meflrutiyet Devri bas›n yaflam› ise hemen her fikrin
rahatça söylenmekte oldu¤u bir devir olarak nitelendirilse de3 31 Mart
Vak’as›’ndan sonra söz konusu özgürlük ortam›n›n k›s›tland›¤› unutulmamal›d›r (‹nu¤ur, 2002:314–320).
Bu noktadan itibaren bas›nda “kad›n” meselesi üzerinde durulacakt›r. Esasen imparatorluk bas›n›nda kad›n›n konuflulmaya bafllanmas›, matbuat ile
hemen hemen efl zamanda gerçekleflmifltir. Nitekim Kaplan, bas›nda kad›n
haklar›n›n ilk defa gündeme gelmesinin 1868 tarihinde Ali Raflit taraf›ndan
ç›kar›lan Terakki adl› gündelik siyasi bir gazete ile gerçekleflti¤ini ifade etmifltir. Yine ayn› y›l fiükûfezâr adl› ilk kad›n dergisinin Afife Han›m taraf›ndan
ç›kar›ld›¤›n› görmekteyiz (1998: 10–11). Bundan sonra kad›nlara yönelik yay›nlarda art›fl yaflanmaya bafllam›flt›r4 ve söz konusu art›fltaki belirginlik kendisini özellikle II. Meflrutiyet Devri’nde göstermifltir. Bu ba¤lamda söz konusu
mecmua ve dergilere bakt›¤›m›zda, Demet5, Kad›n6, Mehâsin7, Seyyâle, Ka-
d›nlar Dünyas›8, Han›mlar Âlemi9, Türk Kad›n› Dergisi10, Kad›n Duygusu11
2 Ülken, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda bas›lan gazeteleri s›ras› ile flu flekilde vermifltir; 1831’de II. Mahmut Dönemi’nde ç›kan Takvim-i Vekâyi, William Churchill’in ç›kard›¤› Ceride-i Hâvadis (1840) ve Agâh Efendi’nin
idaresinde ç›kan Tercüman-› Ahvâl (1860) (2001: 41, 68). Berkes ise bu ba¤lamda Türkler taraf›ndan ç›kar›lan ilk özel gazetenin Tercüman-› Ahvâl oldu¤una iflaret etmektedir (2004:261).
3 Zürcher,1999:140; Quataert 2004:245–246.
4 Muhadderât, Han›mlara Mahsus Gazete, Âyine, Aile, Han›mlara Mahsus Malûmat söz konusu eserler aras›nda yer alm›fllard›r (Kaplan, 1998: 10–11).
5 1908 y›l›nda yay›nlanm›flt›r. ‹lk say›s›nda kad›ndan çok erkek yazara rastlan›r. Bunlar›n ço¤u Jön Türklerdir. Çocuk e¤itimi, kad›n terbiyesi, moda, yüz bak›m› s›k ifllenen temalar aras›ndad›r ( A. ‹lyaso¤lu- D. ‹nsel 1984: 165).
6 1908- 1910 y›llar› aras›nda Selanik’te yay›nlanm›flt›r. Fikri ve edebi niteli¤e sahiptir. Devrin ünlü yazarlar›ndan Ömer Seyfettin, Abdullah Cevdet, Mehmet Emin beyler de gazeteye yaz›lar yazm›fllard›r (Kaplan
1998:10-11).
71908- 1910 y›llar› aras›nda yay›nlanm›fl olan ayl›k bir dergidir. Gazetenin içinde kad›nlara verilen konferanslara da yer verilmifltir; Kurnaz, 1992:123- 124.
8 1913- 1921 y›llar› aras›nda yay›nlanm›flt›r. Ancak, dergi 1914–1918 y›llar› aras›nda yay›n›na ara vermifltir;
A. ‹lyaso¤lu- D. ‹nsel, 1984: 165- 166.
9 Türk Dili ve Edebiyat› Ansiklopedisi 1991 C.IV:99.
10 1918’de yay›nlanm›flt›r. Dergide Türk dünyas›n›n bir araya gelmesi gerekti¤i fikri okuyuculara afl›lanmak istenmifltir; Kaplan, 1998: 14.
11 Nigâr Cemil, ‹stanbul: 1330.
248
KUTKAN
Kad›nlar Âlemi Dergisi...
gibi isimlerle karfl›lafl›yoruz. Söz
konusu yay›nlarda Osmanl› kad›n›
öncelikle e¤itimi, aile içindeki statüsü ve iflleviyle ard›ndan da siyasi ve sosyal sahalarda Bat› kad›n›
nezdindeki konumu ile ele al›nm›flt›r12.
fiimdi, böyle bir dönemin dergilerinden olan Kad›nlar Âlemi’ne
biraz yak›ndan bakal›m. Öncelikle
derginin kim taraf›ndan ve ne zaman kuruldu¤una de¤inmek istiyoruz. Bu konuya dair ayr›nt›l› bilgiyi ikinci say›da yer alan “Bir Hâreket-i Meflûm” bafll›¤› alt›nda bulduk. Burada, gazetenin sahibi olan
M. Ekrem daha önce Çocuk Duygusu adl› bir dergide baflmuharrir
olarak görev yapt›¤›n› ard›ndan da kendi sermayesi ile Kad›nlar Âlemi dergisini ç›kard›¤›n› belirtmifltir ( 29 May›s 1330 [11 Haziran 1914]: II). Kad›nlar
Âlemi dergisinin baflmuharriri ise Feriha Kâmran isimli bir han›md›r (22 May›s 1330 [4 Haziran 1914]: I )13.
Bu noktadan itibaren ise derginin ç›kar›lma gayesini yine dergi yazarlar›n›n kaleminden aktarmak istiyoruz. Bu konudaki aç›klama “program›m›z”
bafll›¤› alt›nda ve on dört madde halinde yap›lm›flt›r. Buna göre s›ras› ile “ Kad›n hakk›n› müdâfaa yollu ictimâi makaleler, nefis ve tatl› hikâyeler, en flûh
fliirler, kad›n hissini okflayan mensûreler, han›mefendi hemflirelerimizin güzel
yaz›lar›na mahsus k›s›m, Girdab nâm›ndaki merakl› ve milli roman, hemflirelerimizin ›zd›raplar›n› teskin için çal›flacak olan [dert orta¤›] sâhifesi, modan›n envâ’-i tecdîdât›na bir sahne-i in’ikâs olacak [moda] k›sm›, kârielerimizin
t›bbi ve s›hhi müflkilât›n› halletmek için çabalayacak [doktorun raporu] sütûnu, kârielerimizi arada bir güldürmek hususuna i’tinâ edecek olan [kahkaha12 Taflk›ran, 1973:37- 38; Kurnaz, 1992: 123- 133. Ancak her derginin kendine özgü bir yay›n tarz›n›n oldu¤u
muhakkakt›r. Nitekim incelemifl oldu¤umuz Kad›n Duygusu adl› dergide de reklamlar›n tasar›m› Kad›nlar
Âlemi dergisinden farkl›d›r. Yine Kad›nlar Âlemi dergisinde hiç yer almam›fl olan flark› bölümüne Kad›n
Duygusu’nda yer verildi¤i görülmektedir. Mesela, “Hüzzâm fiark›”, Usûl: A¤›r Aksak” aç›klamas› ile ve
Taflç› Âli Beyzade Ûdî Mehmet Efendi” isimleri not düflülmek sureti ile tam sayfa halinde yay›nlanm›flt›r.
Yine Kad›n Duygusu’nda resimlere Kad›nlar Âlemi’nde oldu¤u ölçüde yer verilmemifltir.
13 Kad›nlar Âlemi dergisi yazar kadrosuna afla¤›da de¤inilecektir.
249
kebikeç / 24 • 2007
lar] sâhifesi, Mûnise Han›m taraf›ndan yaz›lacak ve kad›n hissini gösterecek [han›m mektuplar›] serîsi, bir haftal›k vak’ay› e¤lenceli bir sûretde tasvir
için ayr›lan [hafta mektubu], k›ymetli mükâfatlar, bilmeceler, en nefis resimler ve tablolar” adl› bafll›klar›n derginin içeri¤ini oluflturaca¤› ifade edilmifltir
(1330 I :1).
Görüldü¤ü üzere dergi, k›smen edebi bir niteli¤e sahip olmakla birlikte14,
kad›nlar› çeflitli konularda bilgilendirmek ve bilinçlendirmek, kendilerine hofl
vakit geçirtmek ve ayn› zamanda onlar›n duygular›na tercüman olmay› yay›n
hedefi olarak belirlemifltir. Öte yandan derginin her say›s›nda siyasi içerikli
yaz›lar›n bulundu¤unu da belirtmek isteriz15. Söz konusu yaz›lar Feriha Kâmran ad›nda bir bayan yazar taraf›ndan kaleme al›nm›flt›r. Kâmran, söz konusu fikir yaz›lar›nda özellikle dönemde yükselen Türkçülük cereyan› karfl›s›nda Türk/ Osmanl› kad›n›n konumunu tespit etme çabas› içindedir.
Derginin sayfa düzenlemesi ise ilginçtir. Söz konusu düzene göre dergi iki
ana kapaktan oluflmufltur ve ilk üç sayfas›na sayfa numaras› düflülmemifltir.
Yine dergi program›nda yer almayan ancak ilerleyen sayfalarda genifl yer verilen reklâmlardan dönemin tüketim kültürüne iliflkin önemli ipuçlar› elde
edilmektedir. Son olarak söz konusu yay›n içinde süreklilik arz eden yazar veya hikâyelere ayr›lan sayfalar›n yer de¤ifltirdi¤ini ve bu hali ile de derginin
sayfa düzeninin standart bir yap›ya sahip olmad›¤›n› belirtmek isteriz16.
Yukar›daki programdan da anlafl›laca¤› üzere dergide çok say›da resim yer
alm›flt›r. Okuyucuya resmedilmifl olan söz konusu foto¤raf ya da resimler büyük ölçüde adeta hayal âleminde yaflayan kad›nlar›n sanatsal tasvirleridir17.
Bir di¤er resim gurubunu ise kad›n giyimine iliflkin geliflmeleri gösteren mo14 Dergi edebi sahada “edebiyat-› cedide” ak›m›n›n etkisi alt›ndad›r; Türk Dili ve Edebiyat› Ansiklopedisi
1991, V:80.
15 Dergide yay›nlanan yaz›lar›n oranlamas›na iliflkin olarak verdi¤imiz rakamlar bu ba¤lamda bir de¤erlendirme sunmaktad›r: I. say›da bir adet fikir yaz›s›, iki adet toplumsal konulara iliflkin nesir çal›flmas›, iki adet
fliir; II. say›da bir fikir yaz›s›, iki adet toplumsal konulara iliflkin nesir çal›flmas›, iki adet fliir; III. say›da
bir adet fikir yaz›s›, bir adet toplumsal konulara iliflkin nesir, iki adet fliir çal›flmas›; IV. say›da bir adet fikir yaz›s› üç adet soysal içerikli nesir çal›flmas›, iki adet fliir; V. say›da bir adet fikir yaz›s›, üç adet toplumsal konulara iliflkin nesir çal›flmas›, di¤er say›larda yer almayan bir karikatür yay›nlanm›flt›r. Ayr›ca, farkl› olarak bu say›da fliir çal›flmas›n›n yer almad›¤›n› belirtmek isteriz. Devam etti¤imizde VI. say›da bir adet
siyasi yaz›, üç adet toplumsal konulara iliflkin nesir çal›flmas›, bir adet fliir; VII. say›da bir adet siyasi yaz›,
üç adet toplumsal konulara iliflkin nesir çal›flmas›, bir adet fliir; VIII. say›da bir adet siyasi yaz›, bir adet
nesir çal›flmas›, bir adet fliir; bir adet siyasi yaz›, iki adet toplumsal konulara iliflkin nesir çal›flmas›, üç adet
fliir ” yer alm›flt›r. Söz konusu yaz› çeflitlerinin d›fl›nda yer alan tüm çal›flmalar “Han›m Yaz›lar›”, “Nesir
Yapraklar›”, “Küçük Hikâye” bafll›klar› ile adland›r›lan edebi nitelikli yaz›lard›r. Bunlara ilaveten “Haftan›n Mektubu” bölümünde kimi zaman toplumsal konulara de¤inilmiflse de edebiyat-› cedide ak›m›n›n etkisi ile edebi kayg›n›n da ön plana ç›kt›¤› görülmektedir. Yine her say›da düzenli olarak yay›nlanmayan
“Dert Orta¤›” , “Bilmeceler Bölümü” ve flairane tablolara iliflkin edebi tasvirler de dergide yay›nlanan çal›flmalar aras›nda yer almaktad›rlar.
16 Mesela, “Yeni fiâir” ünvanl› yazar›n yaz›s› birinci say›da yedinci sayfada yay›nlan›rken; üçüncü ve beflinci
say›larda sayfa numaras› verilmemifl olan üçüncü sayfada yay›nlanm›flt›r.
17 Ek: Resim I.
250
KUTKAN
Kad›nlar Âlemi Dergisi...
da içerikli çal›flmalar teflkil etmifltir. Esasen söz konusu resimlerin konu ile
olan ba¤lant›s›na da her zaman önem verilmemifltir. Mesela, ayn› sayfan›n alt
bölümünde terk edilen mutsuz bir kad›n›n dünyas›n› paylaflt›¤› bir mektup yay›nlan›rken üstte son derece modern, varl›kl› ve kendine güvenen bir kad›n›n
piyanosu bafl›nda gülümserken resmedildi¤ini görmeniz mümkündür18.
Son olarak, k›saca derginin neden yaln›zca dokuz say› olarak yay›nland›¤›
meselesine de¤inmek istiyoruz. Konuya iliflkin her ne kadar dergide bir aç›klama bulunmasa da tirajda yaflanan düflmenin derginin kapanmas›na neden
oldu¤unu düflünmekteyiz. Nitekim II. Meflrutiyet Devri’nde gazete ve dergi say›s›ndaki art›fl bas›n dünyas›nda güçlü bir rekabeti de beraberinde getirmifltir. Bu nedenledir ki söz konusu yay›nlardan çok az› uzun süre ayakta kalabilmifltir19.
Neticede, söz konusu dergiden hareketle dönemin sosyal ve kültürel yap›s›na dair bir tablo çizmeyi hedeflemifl bulunmaktay›z. Bu nedenle de dönemin
fikir ak›mlar› ve siyasi meseleleri karfl›s›nda derginin savundu¤u fikirler üzerinde durulmayacakt›r. Bununla birlikte derginin Meflrutiyet taraftar› oldu¤unu ifade etmekle yetinebiliriz20.
B- Kad›nlar Âlemi’nin Okuyucu Kitlesi:
Dergiyi incelemeye bafllarken ilk etapta “Kad›nlar Âlemi ve Okuyucu Kitlesi” adl› bir konu bafll›¤› seçme fikrine sahip de¤ildik. Ancak, bilmeceler bölümünde hediye kazanan kiflilerin kimliklerini ve yaflad›klar› flehirleri görmemiz neticesinde böyle bir bahis de çal›flmaya dahil edilmifltir.
Bu ba¤lamda ilk olarak derginin yay›ld›¤› co¤rafi mekan›; ikinci olarak ise
dergiyi kimlerin okudu¤u meselelerine aç›kl›k getirerek dönemin kültür atmosferine dair bir kesit elde edilmek istenmifltir. Bilmece yan›tlar›n›n ‹stanbul’a ulaflma süresine iliflkin derginin verdi¤i süre, meseleyi anlamak aç›s›ndan ilk verimiz olabilir:
“…‹stanbul’dan cevaplar dört güne, taflradan iki haftaya kadar idârehanemize vürûd etmelidir…” (1330 I:7). Söz konusu ifade, bize somut bir co¤rafi
18 1330:VIII:4.
19 Topuz, 1973:102-105; Kolo¤lu, 2005:20-35. “Bir Hâreket-i Meflûm” bafll›kl› yaz›da yer alan ifadeler konuya
iliflkindir. “…Han›mlar Âlemi nam risâle Levan Efendi’nin vaz’ etdi¤i sermaya ile neflr olunurken ben de
Çocuk Duygusu ser muharriri idim. Han›mlar Âlemi’nin maksaddan haric olarak nüshadan nüshaya bir sükût-u tedriciye-i mündericâta ma’rûz kald›¤›n› hisseden Levân Efendi Konsoliyedci Asâf Efendi’den alâkay› kesti. Bunun üzerine bir sabah Asâf Efendi’nin gazetenin tekmîl nüshalar›n› idarehâneden bir mahall
âhere nakletti¤ini haber ald›m. Hâdiseden sonra bir taraftan mahkemeye mürâcaât edildi¤i gibi ben de Kad›nlar Âlemi’ni tesis etdim…” (1330: II).
20 1330: VIII.
251
kebikeç / 24 • 2007
mekan ismi vermiyor, ancak
ilk etapta derginin “taflrada”
okunabildi¤ini belirtmifl oluyor. Ayn› zamanda posta iletifliminin süresine iliflkin de bir
intiba edinmifl oluyoruz.
‹stanbul’a cevaplar›n iki
haftada ulaflt›¤› “taflran›n” imparatorlu¤un hangi s›n›rlar›na
de¤in uzand›¤› ise; bilmece yan›tlar›n› do¤ru tahmin eden
okuyucular›n isimleri ile birlikte; bulunduklar› flehir, köy yahut mahalle isimlerinin yay›nlanmas›yla anlafl›lm›flt›r. Mesela, üçüncü say›da taflradan
do¤ru yan›t verenler aras›nda
çekilen kurada birincili¤in
“…Konya ‹slâmbol Mahallesi’nden Fatma Süleyman…”
Han›ma isabet etti¤i belirtilmifltir. Bundan sonra ayn› say›da yer alan flehirlerden ‹zmir, Edirne, Bursa, K›rkkilise, Band›rma, Nazilli isimleri dikkatimizi çekmifltir21. Di¤er say›lara da bakt›¤›m›zda derginin Trabzon, Harput,
Ere¤li, Çanakkale, ‹zmit, Erzurum, Denizli, Adapazar›,22 Samsun, Tire23,
Adana ve Ankara24 ya de¤in ulaflt›¤› görülmüfltür.
Neticede, Kad›nlar Âlemi dergisi, Anadolu olarak ifade edilen co¤rafi mekânda okunmufltur. Tabii ki söz konusu yer isimlerinin burada yer alm›fl olmas›, halk›n genel itibar› ile dergi ya da gazetelerden haberdar oldu¤u anlam›na gelmemektedir. Nitekim dergide yer alan “Han›m Mektuplar›” bölümünde Hadika ve Reyhan aras›nda yer alan yaz›flmalarda, yayladaki bir çocu¤un
Reyhan’›n elindeki resimli bir dergiyi gördü¤ü zaman vermifl oldu¤u tepki bu
21 1330 III:7. Burada verilen baz› isimler flunlard›r: “…Edirne’den Merhum Agâh Efendi hâfidesi Hatice Binnaz, Bilecik ‹nâs Mektebi talebât›ndan Nezahat (…) Edirne’den Fatma Alîye, (…) Bursa Sedbafl›’ndan Neflet Pafla Kerimesi Münire Neflet, K›rkkilise ‹nâs Mektebi müdiresi Güzide Fatma (…) Band›rma telgraf
muhabere memur-› muavini Niyazi, Nazilli’de gazete bayii fiâkir A¤a’n›n kâtibi Ali R›za Beyefendi… ”.
22 1330 VI; “…Taflra için çekilen kur’ada birincilik Trabzon’da R›ht›m Caddesinde Rag›p Bey Kerimesi Cavide
Han›mefendi’ye…” isabet etmifl denilmektedir.
23 1330 VII.
24 1330 IX.
252
KUTKAN
Kad›nlar Âlemi Dergisi...
konuda hayli anlaml›d›r (Buna afla¤›da de¤inece¤iz)25. Yine Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda okuryazarl›k oran› da düflünülecek olursa derginin Anadolu’nun
uç kesimlerine de¤in ulafl›yor olmas›n›n tüm halk taraf›ndan tan›nd›¤› anlam›na gelmedi¤i anlafl›lacakt›r26.
Dergiyi bayan okuyucular›n yan›nda erkeklerin de okudu¤u tespiti ise flafl›rt›c› gelebilir. Bu ba¤lamda derginin bilmece yaz›flmalar›nda arma¤an kazananlar aras›nda bulunan baz› isimleri göstermek uygun olacakt›r:
“…Üçüncülük Üsküdar’dan Hayrettin Nazif Bey’e(…)Bir kitap kazanan ‹stanbul Sultânîsi’nden 758 Mehmet Cevat (…) iki kart postal kazanan Y›ld›z Jandarma Mektebi talebesinden Ahmet Cevdet27(…) Alman Mektebinden Tâlat, (…)
Tersâne-i Âmire Elektrik Fâbrikâ-i Hümâyunu’ndan Mehmet Besim (…) Nazilli’de Gazete Bayii fiakir A¤a’n›n Kâtibi Ali R›za Beyefendiler28 (...) Mekteb-i Harbiye’den R›za Süleyman29 (…) Kuleli Birinci Taburdan 1062 Hasan Fehmi…”30.
Bas›n hareketlerinin canland›¤› bu dönemde bir kad›n dergisinin erkek
okuyucular taraf›ndan okunmas›n›n kaynak yoklu¤u nedeni ile de¤il de toplumda uyanan merak ve ö¤renme iste¤i ile aç›klanabilece¤ini düflünmekteyiz.
Nitekim, var olan kültür atmosferinde cinsiyete yönelik yay›nlar okuyucu için
bir s›n›r anlam›na gelmemifltir. Oysa günümüzde kad›n dergilerine yönelik
yaz›flmalar yahut çeflitli çekilifllere resmi makamlardan erkeklerin kat›lmas›na pek s›k rastlanmaz. Tüm bunlara karfl›n derginin as›l okuyucu kitlesi do¤al olarak bayanlardan oluflmufltur. Söz konusu bayanlar aras›nda ev han›mlar›31, ö¤renciler32 ve çal›flanlar33 yer alm›flt›r. Mesela, Harput’tan bilmeceler
bölümünü dikkatle takip eden “Harput ‹nâs Rüfldiyesi Muallime-i ûlâs› Hacer” derginin bilmeceler bölümünden iki kez ödül kazanm›flt›r34.
Bu noktadan itibaren konumuzla ilgili içerik analizinde bulunulacakt›r.
Konuya iliflkin olarak ilk etapta irdelenecek mesele Osmanl› kad›n›n dergi vesilesiyle paylaflmak istedi¤i dünyas› olacakt›r.
25 1330 VI:10.
26 Quataert, XIX. yy’da okuryazarl›k oran›nda keskin bir art›fl yafland›¤› belirtilmektedir. Yazar, XIX. yy bafllar›nda Müslümanlar aras›nda genel okur yazarl›k oran›n›n yüzde 2-3 oldu¤unun tahmin edildi¤ini yüzy›l
sonunda ise rakam›n yüzde on befl civar›na yükseldi¤ini ifade ediyor; 2004: 244.
27 1330 II:9.
28 1330 III:9.
29 1330 V:15.
30 1330 VII:11.
31 1330 IV’te yer alan “…Birincilik Niflântafl›’nda Lâmiâ Lemân Han›mefendi’ye…”; 1330 IX’da yer alan “…Karfl›yaka’dan Lemân, Edirne Tahrir Komisyon A’zâs›ndan Mustafa Bey’in Kerimesi Lemân…”; 1330 III’de
“…Fatih’den ‹hsân Bey’in zevcesi Senihâ Hasibe…”; 1330 VIII’de “…Kad›köy’den Nâciye …” isimleri örnek
olarak verilebilir.
32 1330 III’de yer alan “Bilecik ‹nâs Mektebi Talebesi’nden Nezâhat (…) Mekteb-i Osmâni’den 41 Bediâ Han›mefendiler, Horhor ‹nâs Rüfldiyesi’nden 48 Bedîa,… ” isimleri örnek olarak verilebilir. .
33 1330 IV’te yer alan “…Hadika-y› Hidâyet Muallimelerinden Nazmiye (…) Üsküdar Aç›k Türbe Muallimelerinden Hâfize Fatma…” isimleri örnek olarak verilebilir.
34 1330 V ve VII’nci say›lar.
253
kebikeç / 24 • 2007
II- OSMANLIDA KADIN OLMAK…
A- Kad›nlar Âlemi Penceresinden Duygular› Düflünceleri ve
Düflüncelerdeki Osmanl› Kad›n›:
Bu bölümde Osmanl› kad›n›n›n iç dünyas›n›, ilgilerini ya da Osmanl› kad›n›n›n duygular›na hitap etti¤i düflünülen ifadeleri Kad›nlar Âlemi dergisindeki fliir ve hikâyelerde aramaya çal›flaca¤›z.
Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda XV. yy’dan beri kad›n flairlerin varl›¤›ndan haberdar›z. Ancak dönemin kad›n flairleri divan edebiyat› kapsam›nda fliir yazmakta ve yazd›klar› fliirlerde erkek flairin dili ve duygular› ile varl›klar›n› duyurmaktad›rlar. Bu nedenle fliir yazmak isteyen bir “Osmanl› Kad›n›” erkek
egemen bir söylemin parças› olmak zorunda kald›¤›ndan XIX. yy’a de¤in fliirlerinde erkek bir sevgiliyi yazamayacakt›r35. ‹flin ilginç taraf› flu ki, XV. yy’da
az say›da da olsa kad›n flairlerin varl›¤› söz konusu iken kad›nlar›n e¤itim düzeyinin artt›¤› XX. yy’›n ilk yar›s›nda bas›lan Kad›nlar Âlemi dergisinde bir
tek kad›n flair ismi ile karfl›laflm›yoruz36. Dolay›s›yla Kad›nlar Âlemi dergisinde fliir, hikâye ve fikir yaz›lar›n›n tamam› bayanlardan oluflmam›flt›r. Ancak
ileride görülece¤i üzere, fliir sahas›nda suskun kalm›fl olan kad›nlar bu dergi
kapsam›nda nesir çal›flmalar›nda varl›klar›n› duyurmufllard›r.*
Konuya iliflkin olarak de¤inmek istedi¤imiz di¤er bir benzer mesele de Ka-
d›nlar Âlemi dergisinin kad›n erkek yazar oran›d›r. Mesela, birinci say›ya bakt›¤›m›zda yay›nlanan nesir çal›flmalar›nda erkeklere ait yaz›lar›n daha fazla
oldu¤unu görüyoruz37. Söz konusu oranlamaya iliflkin fikir edinebilmek amac› ile örneklem olarak dördüncü ve sekizinci say›lar› da de¤erlendirdi¤imizde
35 S›lay, 2000:193- 203.
36 1330 I: 2’de “Ma’bed-i Garâm”›n yazar› Ferit Mübin, “Gecelerimde” adl› fliirin yazar› Yusuf Ziya”; 1330 II:
2-3’de“Peçe” adl› fliirin yazar› Emin Hâki; “‹sketingede” adl› fliirin yazar› Ferit Mübin; 1330 III:2-3’te “Kad›n” adl› fliirin yazar› Ferit Mübin; “‹ntizâr-› fiitâ” adl› fliirin yazar› M. Kemal; 1330 IV:2-3’te “Gözlerin…”
adl› fliirin yazar› H. Zâti, “Kufl” adl› fliirin yazar› yine Ferit Mübin’dir. Beflinci say›da ise fliir çal›flmas› yay›nlanmam›flt›r. 1330 VI:4’te “‹lhâm-› Periflân” adl› fliirin yazar› Emin Hâki; 1330 VII:2’de “Köhne Teselliler” adl› fliirin yazar› Ferit Mübin’dir. 1330 VIII: 3’te “Tefekkür” adl› fliirin yazar› ise ‹smâil Vedat’t›r; 1330
IX:3’te “Kad›n” adl› fliirin yazar› Emin Hâki, “Akflam Duas›” adl› fliirin yazar› ise yine ‹smâil Vedat’t›r.
* fiiir ve nesir çal›flmalar›nda kaydedilmifl olan isimlerin yan›lt›c› olabilece¤i unutulmamal›d›r. Nitekim, edebiyatta “müsteâr” ya da “takma ad” kullanma gelene¤i erkek yazarlar›n kad›n isimlerini kullanmalar› veya
nadir görülmekle birlikte kad›nlar›n da erkek isimlerini kullanmalar› fleklinde yaflat›lm›flt›r (Y›ld›r›m,
2006: 11-22).
37 1330 I’de yer alan fikir yaz›lar› meseleye dahil edilmemifltir.“ Melâl Geceleri” isimli nesir çal›flmas›n›n yazar› Ferhûnde; “Zehirlerim ve Tahassürlerim” isimli nesir çal›flmas›n›n ismi Lemî Nihâd; son olarak “Resmin
Karfl›s›nda” adl› bir nesir çal›flmas›n›n yazar›n›n da Eflref Nesip oldu¤unu görüyoruz. “Girdâb” adl› hikayenin yazar› ise M. Ekrem’dir. “Han›m Mektuplar›” köflesinde ise bir bayan yazar ile karfl›lafl›yoruz.
254
KUTKAN
Kad›nlar Âlemi Dergisi...
yine say› itibar› ile erkek yazarlar›n çoklu¤u ile karfl›laflt›¤›m›z› ifade etmek isteriz38.
fiimdi biraz da yazarlarca
paylafl›lmak istenen duygular›n
niteli¤i üzerinde durulacakt›r.
Do¤al olarak insan duygular›
ve ilgilerinin günümüzdeki
yans›malar›n› söz konusu dönemde de görece¤iz. Ancak aradaki fark duygular›n ifade edilme tarz›nda dü¤ümlenmifltir.
Öncelikle kad›nlar›n ilgisine
sunulan fliir çal›flmalar›n› ele
ald›¤›m›zda konu itibar› ile
hayvan, tabiat, kad›n veya erke¤e ithafen yaz›lm›fl duygusal
yahut fikir içerikli dizeler ile
karfl›laflt›¤›m›z› söyleyebiliriz.
Bu ba¤lamda derginin tamam›nda yay›nlanan fliir isimlerine bakt›¤›m›zda,
Ma’bed-i Garâm, Gecelerimde (1330 I:2); Peçe, ‹sketingede (1330 II:2-3); Kad›n, ‹ntizâr-› fiitâ ( 1330 III:2-3); Kufl, Gözlerin (1330 IV:2-3); ‹lhâm-› Periflân
(1330 VI:4); Köhne Teselliler (1330 VII:2); Tefekkür (1330 VIII:3); Kad›n, Akflam Duas› (1330: IX)” bafll›klar› ile karfl›lafl›yoruz.
Baz› fliirlerin içeriklerine bakarak dönem insanlar› iç dünyalar›n›n dizelere yans›mas›na iliflkin bir intiba edinebiliriz. Ancak dergideki bütün fliirlere
yer vermedi¤imizi hat›rlatal›m.
Bu ba¤lamda ilk olarak “Peçe” adl› fliire yer verilecektir. Esasen bir sonraki bölümde görülece¤i üzere tüle indirgenmifl ve bu flekli ile de kad›n›n yüz
hatlar›n› gizleyemez bir yap›ya dönüfltürülmüfl olan “Peçe” dönemde elefltiri
oklar›n› üzerine çekmektedir. Afla¤›da ise “Peçe”nin “sevimli bir çocuk” olarak
nitelendirilmesine tan›k olaca¤›z.
38 1330 Say› IV’te yer alan fikir yaz›lar› meseleye dahil edilmemifltir. “Han›m Yaz›lar›” köflesinde Ferhunde;
“Nesir Yapraklar›” bölümünde “Garipten Bir Selâm” adl› nesir çal›flmas›n›n yazar› olarak M. Râik; “Niyâz› Elem” adl› nesir çal›flmas›n›n yazar› olarak da Eflref Nesip; “Akflam” adl› nesir çal›flmas›n›n yazar› ise
Mehmet Hidâyet’tir. Bundan sonra ise dergide “Küçük Han›m” adl› köflede ise “‹¤fal” adl› bir hikaye yazar› olarak M. Ekrem yer almaktad›r. “Han›m Mektuplar›” köflesinde bayan yazar›n çal›flmas› yer alm›flt›r.
1330 VIII’ de ise “Han›m Yaz›lar›” ve “Han›m Mektuplar›” köflesinde yer alan nesir çal›flmalar›nda do¤al
olarak bayan yazarlar›m›z›n isimleri ile karfl›lafl›yoruz. “Nesir Yapraklar›” köflesinde ise Ekrem Fâz›l’›n çal›flmas› yer alm›flt›r.
255
kebikeç / 24 • 2007
“Peçe
Onu bir dest-i nâzenîn-i nihân
Sanki yelpazeler, o fluhâne
Ç›rp›n›r, oynafl›r; temevvüc eder
Pek küçük bir sehâbedir…raksân!..
***
Baz› bir nev-flüküfte -i gül san›r›m..
Aç›l›r ravzâ-i hayalimde…
Asabîdir. Fakat mutî’ münkâd…
O siyâh-renk sevimli çocuk!....” ( Emin Hâki 1330 II:2-3).
Yine kad›n›n imparatorluktaki statüsünü tahlil ve de¤erlendirme gayesini güden ve bir erkek flair taraf›ndan kaleme al›nm›fl olan bu hali ile de sosyal mesajlar içeren “Kad›n” adl› fliir de konuya iliflkin örnek olarak sunulabilir.
“Kad›n!
Kad›n cihân-› temeddünde en büyük kuvvet
Bu memlekette fakat bir esir-i bî- kudret
Bu memlekette kad›n bir esir-i hevesât
Bu memlekette kad›n bir yetimedir heyhât!
Bu memlekette kad›nl›k ademle tev’emmidir
Kad›n ki nâz›me-i intizâm-› âlemdir.
Kad›n dinler mi? Bir ibtisâm-› flehvânî!
Yakar dudaklar›, kalblerde zevk-i hâyvanî..
Sen ey mücessem-i vahflet ve meskenet erkek!
Kad›n nedir? Sana nisbetle bir güzide melek…”(Emin Hâki 1330 IX:3).
Görüldü¤ü üzere fliirler konu itibar› ile hayvan sevgisinden, toplumsal sorunlara de¤in uzanm›flt›r. Kad›na duyulan ilgi ise kimi yerde onun kimli¤i ile
özdeflleflen peçe ile ifade bulurken kimi yerde de kad›n›n ma¤duriyeti erkek
kimli¤ine verilen tepki ile duyurulmak istenmifltir.
fiiirler üzerindeki bu k›sa izahtan sonra flimdi de nesir çal›flmalar› üzerinde durulacakt›r. Esasen Osmanl› kad›n›n duygular› ya da sorunlar› nesir yaz›lar›nda kendisini ziyadesiyle göstermifltir. Bu amaçla öncelikle ele ald›¤›m›z
“Dert Orta¤›” köflesinden umdu¤umuz neticeye ulaflamad›¤›m›z› belirtmek istiyoruz. Bunda okuyucu mektuplar›n›n do¤rudan yay›nlanmam›fl olmas›n›n
256
KUTKAN
Kad›nlar Âlemi Dergisi...
yan› s›ra (III. Say› hariç) söz konusu bölüme her say›da yer verilmemifl olmas› da etkili olmufltur39.
Adeta günümüzdeki Güzin Abla köflesinin verdi¤i bir hizmet biçimini üstlenen köflede okuyucular›n sorunlar›na dergi vesilesi ile çözüm aranm›flt›r.
Aranan çözümleri görebilmek amac› ile ilk olarak üçüncü say›ya bakt›¤›m›zda
yukar›da da belirtildi¤i üzere meselenin esas itibar› ile aktar›lmad›¤›n› görüyoruz. Nitekim sorunlar›n tart›fl›lmas›ndan ziyade edebi bir anlat›m ile karfl›
karfl›ya kal›nm›flt›r. Buradaki kayda göre Senihâ ‹hsân isimli bir bayan gönderdi¤i mektubunda bir çiçek arad›¤›n› ve nihayetinde buldu¤unu belirtmifltir.
Kiflinin dergi ile paylaflt›¤› duygusu ise afla¤›da da görülece¤i üzere her zaman
yaflana gelmifl olan kiflisel sevgi hislerine dair bir paylafl›mdan ibarettir.
“ …Kendime rûh-nevâz bir çiçek ar›yordum. Nihayet arad›¤›m› buldum. Bu
hercaî menekfleyi flöyle bir koklay›p geçeyim dedim. Yaz›k ki: Onun rûh-nevâz
kokusunu teflmîm eder etmez mest oldum, bay›ld›m, bitdim flimdi ise onun tesiri füsûn-kâr›yla bitâb›m…”(1330 III).
Söz konusu köfledeki ikinci mesele ise Sâide Müzeyyen adl› bir han›m›n bafl
dönmesi ve göz kararmas› nedenlerinden kaynakl› olan sa¤l›k problemlerine
iliflkindir. Dergi, okuyucusuna bünyesini toplayabilmesi amac› ile uyku, besin
ve hareket düzenlerine dair dengeli bir yaflam tablosu sunmufltur. Afla¤›da
derginin okuyucusuna vermifl oldu¤u tavsiyelere iliflkin ifadeler yer almaktad›r:
“…sabahlar› biraz erken kalk›n›z. Taze yumurta tere ya¤›yla hafif bir kahvalt›, on birde külbast› ve sonradan ve az miktâr da meyvadan ibâret bir ö¤le
yeme¤i akflama bir saat kala hafîf bir akflam yeme¤i yiyiniz. Midenizi a¤›r ve
hazm› batî fleylerle doldurmay›n›z. Sabah ve akflam yeme¤inden sonra hâfif
ad›mlarla terlemeyecek sûretde tenezzüh ediniz. Akflamlar› erkence yat›n›z
(…) Bir tak›m koca kar› ilaçlar›yla kat’îyen kendinizi yormaman›z› da tavsiye
ederiz…” (1330: V).
Yine ayn› say›n›n devam›nda Lâtife Lemân Han›m ve Fatma Sedât isimli
bayanlar›n sa¤l›k sorunlar›na çözüm arand›¤› görülmektedir40(1330: V). Alt›nc› say›daysa iki ayr› kiflinin baflvurusu ve iki farkl› mesele söz konusudur.
Bahsi geçen kiflilerden ilki “Kol A¤as› Zevcesi” imzal› mektup sahibidir ve oku39 Mesela birinci, ikinci, dördüncü, sekizinci say›larda söz konusu bölüme yer ayr›lmam›flt›r. Bu da muhtemelen söz konusu köflenin yeteri kadar itibar görmedi¤ine dair bir iflaret olmal›d›r. Bu nedenle üçüncü say›dan itibaren ilgili bölüm de¤erlendirilecektir.
40 1330 V’te “…Lâtife Lemân Han›m Efendi’ye: çay kahve içmemenizi tavsiye etmekle beraber yemeklerde pek
az miktarda baharat kullan›n›z. Bir fleyiniz yoktur ‹nflallâh yak›nda kesb-i âfiyet edersiniz”. ‹fadeleri ile
“…Fatma Sedât Han›m Efendi’ye: Sak›n gözlerinizi indî ilaçlar ile tedâviye kalk›flmay›n›z. Hemen iyi bir
göz tabibine mürâcaat etmeniz lâz›md›r. Bunu fliddetle tavsiye ederiz ” ifadeleri sarf edilmifltir.
257
kebikeç / 24 • 2007
yucu eflinin istihdam sorunundan ötürü dergiye dan›flm›flt›r. Derginin okuyucusuna önerisi eflinin “..Mülkiyeye tâhvil edilen askeri rüfltiyeleri muâllimliklerinden birisine tâlip…” olmas›d›r. ‹kinci mektup ise konusu itibar› ile ilginçtir. Nitekim kay›tta, “Fevziye Han›mefendi” adl› okuyucu, kadersizli¤i yüzünden üç evlili¤inin de bitti¤ini ve terk edildi¤ini ifade etmifltir. Dergi, cevab›na
bu dünyada her fleyin bir sebebi oldu¤u fikri ile bafllam›flt›r. Ard›ndan da okuyucusuna moral vermek amac› ile “…flimdiki hayat›n›zdan müteessir olmay›n›z. Tâli’in bu cilvesine de teflekkür ediniz, tâ ki hayata karfl› galip gelip mesûd olas›n›z. Kanun-u tâli’ hiçbir vâkit durmaz. Bugün de¤ilse yar›n…” ifadelerini sarf etmifltir. Son olarak da okuyucusuna daha fazla destek olmalar›n›n
ancak daha ayr›nt›l› bir mektup ile mümkün olabilece¤i belirtilmifltir (1330:
VI). Son say›da ise Fevziye Han›mefendi adl› okuyucunun nedenini ve niteli¤ini bilemedi¤imiz bir hukuki kovuflturma meselesine iliflkin dergiden yard›m
bekledi¤i görülmüfltür. Yine ayn› say›da efli ile ne tip sorunlar yaflad›¤› aç›klanmayan bir han›ma metin olmas› ve çocuklar›na sahip ç›kmas› gerekti¤inin
tavsiye edildi¤i ifadeler d›fl›nda “Dert Orta¤›” bölümünde yer alan farkl› ve ayr›cal›kl› bir bilgiye sahip de¤iliz41.
“Dert Orta¤›” köflesi d›fl›nda bafll›¤›m›z ile ilintili di¤er bölümler ise “Nesir
Yapraklar›” ve “Han›m Yaz›lar›” köflelerinde yay›nlanm›flt›r. Söz konusu bölümlerde ziyadesi ile kad›n›n yaflama dair nedenini aç›klad›¤› ya da aç›klayamad›¤› hayal k›r›kl›klar› ya da karamsarl›klar› dile getirilmifltir42. T›pk› günümüzde oldu¤u gibi insanlar üzüntülerini dile getirerek rahatlamaya çal›flt›klar› ya da üzüntülerini devaml› yaflayarak adeta bunu bir yaflam biçimi haline dönüfltürdükleri ruh hallerini yaz›lar›na yans›tm›fllard›r…43. Mesela,
“Han›m Yaz›lar›” bölümünde “Melâl Geceleri” bafll›¤› alt›nda dile getirilen
duygular konuya iliflkin örnek olarak sunulabilir:
41 1330 IX’da “…Mahalleniz imâm ve heyet-i ihtiyâriyesinden ifadenizin do¤rulu¤unu musadd›k ve müeyyid bir
ilmühaber al›rs›n›z. Bu ilmühaberi bir istidâya rabt ederek mâarif nezâretine takdim eylersiniz. Bir taraftan verdi¤iniz istidây› takip etmekte de kusur etmezsiniz. …..” ifadeleri yer alm›flt›r.
42 1330 II: 3-4’de yine “ Gölgeler” adl› yaz› bafll›¤›n›n alt›nda “ Her akflam baflka bir heyecânla, baflka bir ›zd›rapla uzanan gölgeleri hep kendime, hep kendi hüznüme benzetiyorum (…) Hayat›m›n gölgeleri hep ac›,
hep zehir, hep i¤nelerin savlet-i kahhâr› ile benim flu zavall›, bedbaht gençli¤imi tebâh etmekten baflka bir
fley yapmam›flt›r ki…” ile “Nesir Yapraklar›” bafll›¤› alt›nda dile getirilen “Biliyorum; önümde bir uçurum
var, ben onu hissediyorum. Oraya düflece¤im, onun kamer-i niyâb›nda ç›rp›naca¤›m. Fakat bütün bu hakikatlerle beraber yine yaflamak, yine bakmak, yine duymak ve yine söylemek istiyorum (…) Ben ba¤›r›yorum; etraf›mdakiler kaç›yorlar, kayboluyorlar. Onlardan biraz teselli istiyorum; vermiyorlar, bana o ihtiyac›m› vermiyorlar….” ifadeleri konuya iliflkindir.
43 Dergide yay›nlanan nesir çal›flmalar›n›n bafll›klar› dahi bize bu konuda bir intiba vermektedir. Mesela, birinci
say›da “Han›m Yaz›lar›” köflesinin alt bafll›¤›nda Melâl Geceleri, Zehirlerim ve Tahassürlerim Resmin Karfl›s›nda; ikinci say›da “Han›m Yaz›lar›” köflesinin alt bafll›¤›nda Melâl Geceleri, Gölgeler, “Nesir Yapraklar›” köflesinin alt bafll›¤›nda Son Niyâz; üçüncü say›da “Han›m Yaz›lar›” köflesinin alt bafll›¤›nda Dalgalar ve Sallant›lar, “Nesir Yapraklar›” köflesinin alt bafll›¤›nda Hizân Akflamlar›, “Küçük Hikâye” köflesinde ise ‹hânet konulu çal›flma ve son olarak alt›nc› say›da “Han›m Yaz›lar›” köflesinde Hicrân Bulutu, Melâl Geceleri; “Nesir
Yapraklar›” köflesinde Hüsran, “Küçük Han›m” köflesinde ‹ftirâk-› Aflk bafll›kl› çal›flmalar konuya iliflkindir.
258
KUTKAN
Kad›nlar Âlemi Dergisi...
“-Yolun aç›k… dediler.
Ben müddetini tayin edemedi¤im bir zamand›r ki bu vadide, bu vadi-i melâl ve hicrânda dolafl›yorum. -Yolun
aç›k…. Bunu dedikleri vakit
sevinmifltim; art›k kendimi
emellerime kavuflacak, rûhfeza-y› tahâyyülât›mla mest
olacak zannediyordum. Yolun
aç›k… Demifllerdi. Heyhât!...
O gösterdikleri yola yürüyünce ilk hatvem beni daha korkunç, daha karanl›k bir bofllu¤a düflürdü…” (1330 I:2-3).
“…. O günden beri pek periflan›m…Ne sözlerimi biliyor, ne
iflitti¤imi anl›yorum. Bilmem
ki bana ne oldu böyle?.. Her
vakit gülerdim. Her vakit mesûddum; nas›l o gün; o kara
felâket günü geldi beni harap ve bitâp etdi. Att›¤›m ad›mlar›mda bile bir rüflâ, bir hâvf görülüyor…. Bana: -Yolun aç›k… dedikleri vakit bir fley ümit etmifltim. Lakin iflte bir fley ç›kmad› (…) fiimdi ben ne yapaca¤›m…” (1330
II:3)
Esasen birbirinden farkl› bafll›klara sahip olan nesir yaz›lar› benzer duygular› içeren hüzünlü anlat›mlarla doludur. Bu nedenle de daha fazla örnek vermek yoluna gidilmeyecektir. Ancak bu bölümden edindi¤imiz genel intiban›n
fliirde kad›n sesinin bulunmay›fl›, hikâyelerde ise duyulan hayal k›r›kl›klar›n›n d›flavurumudur. Edebi kayg›n›n en aza indi¤i “Dert Orta¤›” köflesinde ise
daha ziyade somut sorunlar›n aç›kland›¤›n› yukar›da görmüfl olduk. Neticede,
de¤iflmekte olan Osmanl› kad›n›n paylaflmaya ihtiyaç duydu¤u duygular› dönem insan›n›n hisleri de¤ildir ve insano¤lunun ça¤lar›n her aflamas›nda hissedebilece¤i yaflam mücadelesi, hayal k›r›kl›klar›, özlem ve karamsarl›k duygular›n›n kendisi olmufltur…
259
kebikeç / 24 • 2007
B- Sosyal Yaflamda Osmanl› Kad›n›:
Osmanl› Modernleflmesi II. Meflrutiyet Dönemi’ne geldi¤inde Bat›’dan akmakta olan maddi ve manevi de¤erler ile bünyesinde bar›nd›rd›¤› de¤erlerden hareketle Osmanl› kad›n›n›n yerini tayin etme çabas›na devam etmekteydi.
Bu ba¤lamda irdelenen konular “Geliflen Dünyada Osmanl› kad›n›n statüsü, sorunlar›, elefltirilen özellikleri ve son olarak da yaflayaca¤› ideal hayat›n
“tespitine dair meselelerdi. Esasen Lale ve Tanzimat devirlerinden itibaren
kad›n›n sosyal hayatta varl›¤›n› duyurmas› ile birlikte toplumdaki rolü, konumu ve davran›fllar› meselesi de Osmanl› düflün ve idare hayat›na girmifl oluyordu44. Nitekim, Lale Devri’nden itibaren gündelik hayattaki afl›r›l›klar› nedeni ile dikkat çeken Osmanl› kad›n› Tanzimat’tan Meflrutiyet’e ulaflan süreçte aile hukukundaki düzenlemeler, e¤itim düzeyinin iyilefltirilmesi ve ekonomik hayattaki etkinliklerinin artt›r›lmas› hedefleri ile de ortaya ç›km›flt›r45.
Meflrutiyet Dönemi’ndeki hele de I. Dünya Savafl› arifesindeki Osmanl› kad›n› görüldü¤ü üzere dergilere abone olan, muallime yahut dergilerde yazar olarak görev yapan kifliler olarak karfl›m›zdad›r.
‹mparatorluk’ta, t›pk› günümüzde oldu¤u gibi çeflitli kad›n “yaflamlar›n›n”
olufltu¤u muhakkakt›r. Yaflan›lan flehir, mensubu olunan ailelerin ekonomik
44 Tu¤lac›, Osmanl› yönetiminin kad›nlara yönelik ilk müdahalesinin Lale Devri’nde ve zaman›n flartlar›na göre aç›k saç›k giyinip sokaklarda rahat hal ve hareketlerde bulunmalar›ndan ötürü gerçekleflti¤ini ifade etmifltir (1984:11)., Ahmet Cevdet Pafla’n›n Tezâkir’de yer vermifl oldu¤u ‹lân-nâme de Tanzimat Dönemi’nde
kad›n yaflam›na ›fl›k tutmaktad›r “…Hâlbuki biraz vakitten beri tâife-i nisvândan ba’z›lar› hilâf-i usûl ve
âdet ince yaflmaklar tutarak ve gûna-gûn münâsebetsiz fleylerden ferâceler giyerek aç›k saç›k türlü türlü
hey’et ve k›yâfetler ile soka¤a ç›kmakta ve seyir yerlerinde erkeklerle kar›fl›k durarak bir tak›m mugâyir-i
fler’ü edeb ve etvâr ve harekât vuku’a getirmekte olup bu hâl gerek flerî’at-i mutahhara ve gerek âdâb-› milletçe menhî ve merdûd oldu¤undan baflka her familyay› harâb edecek sûrette sefâhati mûcib olmaktad›r…”
(1991 13-20: 88). fiemseddin Sâmi’in XIX. asr›n sonlar›nda bas›lm›fl olan Kad›nlar›m›z adl› eserinde de kad›n ve erke¤in fiziksel farkl›l›klar›, aile içindeki statüleri, boflanma hakk›, kad›n›n giyimi, Osmanl› kad›n›
ve Avrupa kad›n› aras›ndaki yaflam farkl›l›klar›, ‹slamiyet’in kad›na tan›d›¤› haklar›n tahlili gibi meseleler ele al›nm›flt›r. Mesela, eserde yer alan söz konusu ifadeler konuya iliflkindir “…kad›n, bir umumiyet nazar›yla bak›l›rsa, âdeta bir insân oldu¤u görülür, k›sra¤›n atdan ne kadar fark› var ise, kad›n›n da erkekten o kadar fark› olmak iktizâ eder; k›srak at›n kullan›ld›¤› her bir iflte kullan›ld›¤› gibi, kad›n›n da erke¤in gördü¤ü bir ifli görebilmesi lâz›m gelir. Ancak bir nâzar hususu ile bak›ld›kta, kad›n›n (…) tâbiatça erkekten biraz farkl› oldu¤u ve erke¤in her gördü¤ü ifli görmeyip, erke¤in göremeyece¤i pek çok iflleri de görebilece¤i anlafl›l›r…” (1311:1-73). (Bkz. Toska, 1994:5-12).
45 Kurnaz, Tanzimat döneminde Türk kad›n› için baz› konular›n kaleme al›nmaya baflland›¤›na dikkati çekmifltir. Söz konusu fikirler ilk önce edebi eserlerde yer alm›fl, sonralar› süreli yay›nlarda dile getirilmifltir
(1992:58). Ortayl›, Tanzimat bürokratlar›n›n yürürlükteki aile hukuku ve evlenme geleneklerinin sorunlar
yaratt›¤›n›n fark›nda olduklar›na iflaret etmifltir. Nitekim söz konusu sorunlar› ortadan kald›rabilmek
amac› ile Sadrazam M. Emin Âli Pafla, Frans›z Medeni Kanunu’nu kabul etme girifliminde bulunmufltur.
Ancak, geleneksel yap› buna müsait olmad›¤›ndan evlilik müessesine iliflkin düzenlemelere yönelik olarak
baz› fermanlar ve tenbihlerin ç›kar›lmas› ile yetinilmifltir. Söz konusu ferman ve tenbihler ise evlenme s›ras›nda bafll›k ödemeyi yasaklayan, a¤›r masraflar›n önüne geçmek isteyen hedefleri içermekteydi
(1995:225).
260
KUTKAN
Kad›nlar Âlemi Dergisi...
ve kültürel yap›lar› ile temellenen söz konusu hayatlar›n gündelik yaflama
yans›ma hallerini ise Kad›nlar Âlemi dergisinden hareketle tasvir etmeye çal›flaca¤›z.
Kad›nlar Âlemi dergisini hiç okumadan ele alan ve sayfalar›n› sonuna kadar gözden geçiren bir araflt›rmac›n›n ilk intibas› adeta Cumhuriyet’in ilan›ndan sonra bas›lm›fl bir kad›n dergisi ile karfl› karfl›ya kald›¤› zann›na kap›lmak olacakt›r. Yap›l› saçlar› ile fl›k tuvalet ve elbiseleri içindeki han›mlar›n
resimleri oldukça dikkat çekicidir46. Ancak göz önünde tutulmas› gereken
nokta söz konusu resimlerin Avrupa kültüründen al›narak yay›nland›¤› gerçe¤idir. Bu gerçe¤in Osmanl› düflünce ya da kültür dünyas› ile olan ba¤›nt›s› ise
flüphesiz bu tür resimlerin Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda ç›kmakta olan bir kad›n dergisinde yay›nlan›yor, ilgi çekiyor ve merak uyand›r›yor olmas›d›r… Osmanl› kad›n› art›k (en az›ndan okuyucu kitlesi için geçerli) kendisini d›fl görünüflü ile de fark etmek istemektedir. Y›rtmaçlar açt›rd›¤› çarflaflar›, tülden yap›lm›fl peçeleri ve örtüsünden afla¤› sarkm›fl olan bukleleri ile Osmanl› kad›n›
art›k tüm bunlar›n da ötesinde ‹ngiliz, Frans›z ve Rus kad›nlar›n›n giyim tarzlar›na ilgi duymaktad›r47.
Giyimde moda öne ç›km›flt›r. Özellikle fl›k tuvaletler ve günümüzde de giyilmekte olan fl›k ayakkab› modelleri derginin sayfalar›n› süslemektedir48.
Ancak, dergi bu konuda okuyucular›na enteresan bir yaklafl›mda bulunmufltur. Öncelikle, dergide de¤il kad›n›n makyajl› ve fl›k tuvaletler içinde resmedilmifl halleri omuzlar›n›n aç›kta kald›¤› ya da yar› fleffaf k›yafetler içindeki
foto¤raflar›n›n dahi yay›nland›¤›n› görüyoruz49. Yine, modern çarflaflar› içinde ve tülden peçeleri alt›nda simalar› son derece belirgin bir flekilde görülen
iki Osmanl› kad›n›50 resminin alt›na flu not düflülmüfltür; “…Türk bediâlar›ndan bir numune: Han›mlar›m›z fleklen zerâfetde nas›l hârikalar ibdâ’ ediyorlarsa; ruhen de i’tilâya o derece müsâittirler..”(1330: VI).
Enteresan olan yön ise derginin bu tip resimleri yay›nlamas›na ve modern
çarflaf modellerine iliflkin yukar›daki övgüleri ya¤d›rmas›na karfl›n fliir ve fikir yaz›lar›nda çarflaflar›nda y›rtmaçlar açan ve peçelerini tül inceli¤inde kullanan Osmanl› kad›n›na fliddetli elefltirisidir. Afla¤›da söz konusu de¤iflime
iliflkin yazarlar›n de¤erlendirmeleri yer almaktad›r. ‹lk olarak, M. Râik’in ifadelerine yer verilecektir.
46
47
48
49
Ek: Resim:II.
Ek: Resim: III.
Ek: Resim:IV.
Söz konusu resim türlerinin yaln›z Kad›nlar Âlemi Dergi’sinde yay›nlanmad›¤›n› da ifâde etmek isteriz.
Mesela Kad›n Duygusu adl› dergide de benzer resimler yer alm›flt›r (10 Temmuz 1330:I).
50 Ek: Resim V.
261
kebikeç / 24 • 2007
“…Evet terakki etti. Kad›n, serbest bir fikir, serbest söylemek, (park)lar›
süsleyecek, oraya bir fli’r-i bedii serpecek kadar son moda (y›rtmacl›) çarflaflar›n aras›ndan bacaklar mahremiyetini y›rtacak kadar irtika’ etti. ‹nkâr olunamaz bu da bir eser-i tecdid!!...Ey zavall›lar! Moda; bu, sizin besledi¤iniz hülyâlar›n, âmalin toplanmas›na vesile olamayacak. sizleri, görülmeyen zehirleri
keskin t›rnaklar› ile solduracak… Nihâyet o gün b›rakaca¤›n›z son nefes-i ihtizâr önünde (y›rtmaçl›) çarflaflar›n bukleleri, ipekleri öyle bilmifl olas›n›z ki
size bir damla kan veremeyecek. Sizi bir (taklitçi) intikam›yla k›zd›racak ebediyete çekecektir…. Ç›kar›lan mecmuâ-i edebiyeler size bir fikri teâli vermekten pek acîz ve fakir bir haldedir. Sizlere ciddi bir terbiye verebilecek fley için
bugünkü bilinç halinizi tedkik etmek kifâyet eder. Onu anlarsan›z, o, sizi yavafl yavafl karanl›k kuyûda davet ederek yanaflt›ran modalardan, ç›plakl›klardan kaçarsan›z, sizler istedi¤iniz kad›n sandalyesine temeddün etmifl tâsfiye
edilmifl bir fikir ile belki oturabileceksiniz ….. ”(1330 II: 4).
Bu ve benzeri elefltiriler dergide hakim olan zihniyeti ortaya koymaktad›r51.
Ancak, bizce önemli olan nokta kad›n yaflam›ndaki söz konusu de¤iflime fikir yaz›lar›nda karfl› ç›k›lmas›na ra¤men okuyucular›n söz konusu de¤iflime duyduklar› hevesin dergiyi bu tip resimler yay›nlamaya mecbur k›lm›fl olmas›d›r. Hatta
görüldü¤ü üzere ikinci say›da yukar›daki sert elefltirileri yay›nlayan dergi alt›nc› say›da çok daha farkl› bir yaklafl›mla bu defa da övgü yolunu tercih etmifltir.
Bu noktada dergide iki kad›n tipinin oluflturuldu¤unu görüyoruz. Bunlardan ilki okuyan, kendisini gelifltiren ancak sosyal yaflamdaki giyim, hal ve harekeleri ile kendisini gözler önüne koymaktan çekinen “faziletli Osmanl› kad›n›d›r”. Bu kimli¤in karfl›s›ndaki kifliler ise yine derginin kendisinin de yay›nlad›¤› ancak yazarlar›n›n hakir gördü¤ü “bofl edebi” hikâyelere ilgi duyan, giyim ve hareketleri ile erkeklerin ilgisini çekmeye çal›flan kad›n tipidir. Üzerinde çok durulmasa da faziletli Osmanl› kad›n›n karfl›s›nda yer alan bir di¤er
kad›n tipi de belki giyimi ile ilgi çekmeye çal›flmasa da cahil kalmas› nedeni
ile be¤enilmeyen Osmanl› kad›n›n kendisidir52.
Çal›flmam›z›n bu k›sm›nda faziletli Osmanl› kad›n›n tepkisini kendi sesinden duyaca¤›z. Bu imkân› ise gazetede yer alan ilginç bir yaz› dizisi olan “Han›m Mektuplar›” köflesinde bulabiliyoruz. Söz konusu yaz›flma flehirde (‹stanbul) yaflayan Hadika ile ‹stanbul k›rsal›nda yaflayan Reyhan’›n birbirlerine
yaflad›klar› olaylar› aktard›klar› mektuplar› dahilinde düzenlenmifltir. ‹lk
mektup Hadika’ya aittir.
51 1330: II.
52 1330 VI: 10-11.
262
KUTKAN
Kad›nlar Âlemi Dergisi...
Hadika yaz›s›na bir baflka kad›n dergisinde yay›nlanm›fl olan bir fliirin niteli¤ini elefltirmekle bafllam›flt›r. Esasen fliir Tevfik Fikret’e ait baflka bir fliirin gülünç taklidinden ibarettir. Hadika, Reyhan’dan postaya verdi¤i söz konusu fliir ile Tevfik Fikret’in Rübâb-› fiikeste’sinde yer alan May›s adl› fliiri k›yaslamas›n› ister (1330 I:5-6). Neticede, gençlerin bu kadar baflar›s›z ve çocukça yaz›lm›fl fliirlere karfl› tepkisiz kalmalar›ndan duydu¤u üzüntüyü dile getirir (1330 I:6).
Ancak, dergide üzerinde en çok durulan sorunsal›n, kad›nlar›n niteliksiz
edebi çal›flmalara duyduklar› ilgi nedeni ile de¤il de giyim ve tav›rlar› ile sosyal hayattaki “afl›r›l›klar›n›n” elefltirildi¤i konular çerçevesinde flekillendi¤i
görülmüfltür. Esasen daha önce de belirtildi¤i üzere, imparatorluk hayat›nda
kad›nlara yönelik yaz›lar›n da ilk kez devlet idaresinde yay›nlanmas› Lale
Devri’nde ve yine ayn› meseleden ötürü gerçekleflmifltir.
Yine Hadika konuflmaktad›r. Genç bayan, parfümlü ve son model çarflaflar içindeki han›mlar›n parklarda pefllerinde erkekler oldu¤u halde yapt›klar› gezintileri elefltirmektedir. Söz konusu elefltiride bizim için dikkat çekici
olan, ilgili dönemde kad›n ve erkeklerin karfl› tarafta “k›ymetli” olarak hangi
nitelikleri gördükleridir. Söz konusu bilgiyi yazar›n kendi kaleminden aktar›yoruz:
“…Bunlar›n, bu han›mlar›n, beylerin hepsi de flâir; hepsi de muharrir. Bir
kartvizit numûnesi okuyay›m m›? Fakat çok gülme Reyhan (…) bak göreceksin ki ne kadar fl›k bir isim ne kadar cazip bir meslek ….Risâle-i edebiyeleri
heyet-i tahrîriyesinden. Lâkin emin ol ki; o gazetelerden birisi mesdûd di¤erinden de kendisi matrûddur. Fakat <<flantaj>> için bundan daha iyi usûl olur
mu?... fiâire bir han›mefendinin bir muhibbi her halde muhârrir, edib olmas›
lâz›m de¤il midir?...” (1330 I:6).
Görüldü¤ü üzere bas›n yay›n hareketlerinin artt›¤› bu dönemde gençler,
entelektüel yaflamdan haberdar olman›n çok daha ötesinde onun dinamiklerinden olmak hevesi içerinde hareket etmifllerdir.
Hadika’n›n ikinci yaz›s› da yine ‹stanbul hayat›n›n “kanayan yaralar›na”
iliflkindir ve imparatorlukta oluflan park kültürüne sitem etmektedir. Kad›nlar›n bukleleri iyice ortaya ç›km›fl; çarflaflar›nda y›rtmaçlar aç›lm›flt›r. Erkekler de “…kad›n nazarlar›n›n üzerlerinde gezinmesi için bunca senelik sakallar›n› mahv…” etmifller, b›y›klar›n› k›saltm›fllar, çift olan gözlüklerini teke indirmifl ve züppeleflmifllerdir. Hem de ne için? Bu sorunun yan›t›n› yine Hadika’n›n kaleminden aktar›yoruz:
“…. Kendilerini bu kadar külfetlerle tezyin etmekten maksat nedir bilir
misin Reyhan? S›rf bizim gözlerimizi kamafld›rmak, s›rf bizi i¤fal etmekdir
263
kebikeç / 24 • 2007
(…) ‹flte kufl beyinli, yaln›z dima¤lar›nda terzi adresleri, kundura etiketleri
bulunan be¤lerin bu küçüklüklerine pey-rev olan han›mefendilerin hali kad›n
hayat› için pek iyi neticeler tevlîd etmese gerek… (1330 II:7).
Yaln›z Hadika, parklarda gezen han›mefendilere ra¤men ezilen kad›nlar›n
varl›¤›n› da yads›maz. Esasen Dünya kad›nlar› içinde “Asya Kad›nlar›” ezilen
kad›nlar s›n›f›nda yaflamaktad›rlar. ‹flte di¤er Asya Kad›nlar› gibi Osmanl›
kad›nlar›n›n da ezilmekte oldu¤unu söyleyen Hadika’ya yan›t veren Reyhan
üçüncü say›da s›n›rlar›n› zorlayan Osmanl› kad›n› için flunlar› söylemektedir:
“…Herkes pek âla serbest… ‹stedi¤inizle konuflabiliyor, istedi¤inizle gezebiliyorsunuz…Peçelerinizi inceltiyor, çarflaflar›n›za y›rtmaçlar yap›yor, gözlerinize mavi gözlük takabiliyorsunuz….O halde iddiân›z›n bir sabun köpü¤ü
kadar bir hayâta mâlik oldu¤una da flüpheniz kal›r m›?..”(1330 III:8).
Hatta bu özgürlük öylesine ileri boyuta ulaflm›flt›r ki geçenlerde bir kad›n
flemsiyesi ile kendisinden para isteyen köprü görevlisini dahi dövmüfltür…!53
(1330 III:8).
Kad›nlar Âlemi dergisinden hareketle gündelik hayatta “kad›n afl›r›l›klar›na” iliflkin aktaracaklar›m›z yukar›da anlat›lanlar ile s›n›rl›d›r. Bu noktadan
itibaren yine sosyal hayat›n kapsam›nda yer alan ancak birbirinden ba¤›ms›z
yaflant›lara de¤inilecektir. Ele alaca¤›m›z ilk yaz› imparatorlukta yaflayan
üçüncü kad›n tipine iliflkin bir de¤erlendirmedir. Söz konusu kad›n ne kendisini fikren gelifltirebilmifl ne de afl›r›l›klar yaflam›flt›r. Kendisi, dönem geliflmelerinden tümden bî-haber kalm›fl olan “cahil” Osmanl› kad›n›d›r. Söz konusu
kad›n tiplemesine iliflkin bir kimlik çizimini yine Reyhan’›n Hadika’ya yazd›¤› bir mektupta buluyoruz. Reyhan, ninesi ve yan›nda bir han›m oldu¤u halde
gezmeye ç›km›flt›r. Vakit, kiraz vaktidir ve herkes ba¤lardad›r… Bu esnada
“periflan k›yafetli bir kad›n”, yan›nda iki çocu¤u ile birlikte Reyhan’›n yan›na
gelir. Birtak›m konuflmalardan sonra çocuklardan biri Reyhan’›n beraberinde
getirdi¤i Çocuk Duygusu adl› dergiyi fark eder ve birdenbire durarak: “…Ana!
K⤛tta bak suratlar (resm) var. Nas›l fley onlar ?... Haydi bakal›m…” der.
Bundan sonraki geliflmeleri ise Reyhan’›n ifadeleri dahilinde aktar›yoruz:
53 1330 III: 8’de konuya iliflkin olarak “… Galiba Pazar günü idi. (5) vapuru ile Burgaz’a geçmek istiyordum.
Köprüye gelmifltim. Derken bir feryat kopdu. Bafl›m› çevirdim, bakt›m. Siyah bir flemsiye bafllar›n fevkinde bir iki kavis çiziyor, sonra afla¤› sürâtle iniyordu. Anlamad›n›z m›? Ne oluyordu? Mesele flu imifl: Kad›n›n biri para vermeden köprüden geçmek istemifl, kad›n vermeyince köprü memuru kolundan tutup icbâr
etmifl. Bunun üzerine kad›n pür hiddet flemsiyesini kald›r›r herifin rastgele kafas›na, gözüne vurma¤a bafllar. O vakit herifteki feryad› seyret! Zurna asâs›n›n etrafa yay›lan akislerini bir kere orada bulunup da seyretmeliydiniz! Zavall› adam meteli¤i istedi¤ine isteyece¤ine yüz bin kere piflman olmufltu. Kad›n da art›k
ihrâz etdi¤i muzafferiyetin verdi¤i kahramanl›k hissiyle m›r›ldana m›r›ldana köprü üzerinden ilerleme¤e
bafllad›. Ahâli bu sahne-i mudhikenin karfl›s›nda lâl ve mebhût kalm›flt›, flimdi siz hâla kad›n›n esir oldu¤unu isbat edecek misiniz? Bu gibi hâdiseler yaln›z buraya mahsus da de¤il. Her yerde, her köflede tahaddüs eder…”ifadeleri yer almaktad›r.
264
KUTKAN
Kad›nlar Âlemi Dergisi...
“…Resimlere bak›p bak›p flafl›r›yorlard›. Kad›n çocuklar›n kollar›ndan tutarak fliddetle onlar› çekti ve çad›r›na do¤ru sürükleyerek oradan uzaklaflt›.
Uzaktan uza¤a flu sözler iflitiliyordu:
- fieytan ifli! fieytan ifli…”(1330 VI:10-11).
Ve Reyhan, görmüfl oldu¤u bu tablo için “zavall› kad›nl›k” demifltir. Esasen
okuma yazma oran›n›n düflük oldu¤u54 Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda resimli
yay›nlar›n özellikle göçebe hayat› yaflayan kifliler taraf›ndan yad›rganmas›n›n
tabii oldu¤u kanaatindeyiz. Oysa, bilmeceler bahsinde incelemekte oldu¤umuz derginin Erzurum’a de¤in ulaflt›¤›n› belirtmifltik. Burada ise, ‹stanbul’a
çok daha yak›n yerlerdeki k›rsal halk›n -en az›ndan- bir k›sm›n›n resimli yay›n türlerini henüz hiç görmedi¤i sonucuna ulafl›yoruz..
Dergide dönemin evlilik usulleri de irdelenmifltir. Bunlardan ilki, Osmanl› gelenek ve görenekleri ile ilintili olarak “Görücü Usulü”nün uygulan›fl, kan›ksanma ve reddedilifl hallerine iliflkindir. Söz konusu geliflmeleri yine dönemin donan›ml› genç k›zlar› olan Hadika ve Reyhan aras›ndaki yaz›flmalar sayesinde ö¤renmekteyiz.
Yaz›flmaya konu olan olay, anne ve babas›n›n evde bulunmad›¤› bir gün
kim oldu¤unu bilmedi¤i yafll› bir kad›n›n Hadika’n›n yaflad›¤› evin kap›s›n›
çalmas› ile geliflmeye bafllam›flt›r. Yafll› kad›n “evde bir genç k›z” olup olmad›¤›n› hizmetçiye sorar. Hizmetçi ise Hadika’n›n varl›¤›ndan kad›n› haberdar
eder. Bunun üzerine yafll› kad›n, Hadika’n›n o¤lu için münasip olup olmad›¤›n› anlamak için Hadika’y› görmek ister. Ancak bu istek Hadika’y› son derece
sinirlendirir. Genç k›z görücüye ç›kmay› da reddederek odas›na kapan›r. ‹lerleyen saatlerde eve dönen anne ve babas› Hadika’n›n yapm›fl oldu¤u bu davran›fl› kesinlikle onaylamaz. Neticede tüm bu geliflmeleri Reyhan’a aktarma ihtiyac›n› hisseden Hadika’y› hakl› bulan kifli yine Reyhan’›n kendisi olacakt›r.
Bu ba¤lamda dönemin modern genç k›zlar›ndan olan Reyhan’›n meseleye iliflkin kinayeli ifadelerine yer vermek istiyoruz. Böylece reddedilen “görücülü¤e”
tepki veren sesi de k›smen duyma imkan›na sahip olaca¤›z:
“Art›k seni tebrik etmek zaman› yavafl yavafl takarrüb ediyor galiba!... Öyle ya can›m, yabanc› misafirlerin garip nazarlar›na kendini ibzâl ederek, onlar›n bir kuyumcunun cevâhir al›r gibi inceden inceye tedkiklerine, senin o güzel saçlar›n, mavi ve hülyâkar gözlerinin (...) her fleyin flebâb›n›n bütün bedâyi’ ve mahâsini vaz’ edilmiyor mu?...” (1330 VIII:7).
Ancak Hadika ve Reyhan’›n aksini düflünen yafl›tlar› da bulunmaktad›r.
Nitekim, Reyhan’›n tan›mlamas› ile Hadika’n›n mektubunu birlikte okuduklar› maarif müdürünün haremi olan “… genç ve yeni zevce olan kad›nca¤›z…”
54 Quataert, 2004:244.
265
kebikeç / 24 • 2007
Hadika’n›n anne ve babas› ile ayn› fikri
paylaflmaktad›r. Bayan›n bu konudaki
temel düflüncesi bir genç k›z›n 20 yafl›na gelmeden mutlaka evlenmesi gerekti¤i, aksi takdirde onu kolay kolay be¤enen kimsenin olmayaca¤›ndan kaynaklanmaktad›r. Reyhan bu noktada iki
kad›n tipinin k›yaslamas›n› flu ifadeleri
seçerek yapar “…Bu genç zevce bunlar›
söylerken, sen hat›r›ma geldin; e¤er! diyordum, Hadika burada olsayd›; mutlaka bu han›m ile mesele-i izdivâç hakk›nda o kadar aç›k bir münakafla aç›lacakt› ki….” (1330 VIII:7-8). Derginin
son say›s›nda ise söz konusu görücülerin gecikmeli de olsa Hadika’y› tekrar
görmeye geldiklerini ö¤reniyoruz. Hadika’n›n görücüye ç›kmas› ise önce kahveleri ikram etmesi ard›ndan “biraz el pençe?! divan” durmas› ve devam›nda
da ortaya konan sandalyeye oturmas›na müsaade edilmesi ile gerçekleflmifltir
(1330 IX.:7-8).
Neticede, dergide yay›nlanan bu yaz› dizisi ile modern kad›n için “görücülük usulünün” art›k kabul edilemeyecek ölçüde gülünç bulunmas› gerekti¤i
düflüncesi topluma verilmek istenmifltir. Kurnaz, görücülük usulüne karfl› fikri mücadeleyi Tanzimat Döneminde kad›n meselesi ile ilgilenen yazarlar›n
bafll›calar›ndan olan Nam›k Kemal ve Ahmed Midhat Efendi’nin bafllatt›klar›n› belirtmifltir (1992:58-60). Gerçi her ne kadar Tanzimat ile birlikte kad›nlar›n sosyal yaflamda varl›klar›n› duyurmaya bafllad›klar› dile getirilmekteyse
de55 özellikle Sultan Abdülhamit Devri’nden itibaren sayfiye yerlerindeki art›fl ve kad›n ile erke¤in yan yana gelmesi neticesinde bayan erkek tan›flmalar›n›n artt›¤›n› ve bu tarihten 1914 y›l›na kadar uzanan süreçte de56 “görücü
usulünün” k›nanmas› gereken bir görenek niteli¤inde daha yayg›n olarak tart›fl›lmaya bafllad›¤›n› anl›yoruz.
‹nceledi¤imiz dergi çerçevesinde Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda kad›n ve sosyal yaflama dair ifade edeceklerimiz yukar›da anlat›lanlar ile s›n›rl›d›r. Bu bölüme iliflkin k›sa ve genel bir de¤erlendirmeye gitti¤imizde, sosyal hayatta
55 Ahmet Cevdet Pafla 1991 13-20: 88; Refik Hâlit Karay 1997:33-39.
56 Bkz. Toprak 1988: “Cumhuriyet Arifesi Evlilik Üzerine Bir Anket” , Tarih ve Toplum, ‹stanbul: 32-34.
266
KUTKAN
Kad›nlar Âlemi Dergisi...
halk›n yahut ayd›nlar›n as›l ilgisinin ya da sorunsal›n›n gündelik hayatta
mevcudiyetini gittikçe artt›ran kad›n yaflam›n›n ölçüsü üzerinde yo¤unlaflt›¤›n› söyleyebiliriz. Bir sonraki bölümde ise Osmanl› ayd›nlar›n›n XX. yy bafl›nda Osmanl› kad›n›n›n geldi¤i seviye hakk›ndaki düflünceleri ve idealize ettikleri “Osmanl› kad›n›” tipolojisi konular› ele al›nmak sureti ile resim tamamlanmaya çal›fl›lacakt›r.
D- Bir ‹mge Olarak ‹deal Osmanl› Kad›n›:
Öncelikle bu bafll›k alt›nda, çal›flmam›z›n s›n›rlar›n› aflt›¤›ndan, dönem siyasi cereyanlar›na ve söz konusu cereyanlar›n kad›n›n yerini tayin etme çabalar›na ayr›nt›l› olarak de¤inmeyece¤imizi belirtelim. Buna karfl›n, hangi nitelikteki kad›n›n Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nu ileriye tafl›yabilecek güce sahip olabilece¤ine dair derginin topluma afl›lamak istedi¤i fikirlere iliflkin genel bir
de¤erlendirmede bulunulacakt›r.
Hedef ve s›n›rlar›m›z› yukar›da aktard›¤›m›z flekilde belirtmifl olsak da dönemin fikri atmosferine iliflkin atlanmas› mümkün olmayan temel nokta, imparatorlu¤u derinden etkileyen Türkçülük ak›m›57 çerçevesindeki fikir ve çal›flmalar›n kad›n hareketini güçlendirdi¤i hususudur58. Ancak Türk milletinin
güçlenmesi için Türk kad›n›na hemen her sahada ifllerlik kazand›rmak isteyen Türk Oca¤›’n›n çal›flmalar› Kad›nlar Âlemi dergisi taraf›ndan tasvip edilmemifltir. Bu dönemde kad›n›n mevkisini yüceltmek amac› ile pek çok konuflma ve münakafla yap›lm›flt›r. Ancak tüm bunlar›n neticesinde elde edilen hiçbir fley yoktur! Feriha Kâmran’a göre tüm bu “gürültüler” kad›nl›¤›n durumunu daha da karanl›klara sürüklemifltir!59… Afla¤›da konuya iliflkin ifadelere
k›saca yer verilmifltir:
“…Kad›na ehemmiyet veren kim? Biz zavall› kad›nlar hâlâ safdil ve gâfil
dinleyip duruyoruz. Yaz›k bu bizim akl›m›za!.. Geçen makalede de bir nebze
bahsetti¤imiz mevkimizin nezaketini burada da bir kere bilmifl oluyoruz. fiu
s›ralarda, bizim, yani kad›nlar için hâdis olan bir çok cereyânlar var. Bunlar
aras›nda epeyce kök salm›fl olanlar› oldu¤u gibi henüz neflv ve nemâ bulma57 Tansel, gençler için kurulan ilk derne¤in 1913 tarihinde “Türk Gücü Derne¤i” ad›yla oluflturuldu¤una dikkati çekmifltir (1983:199). Bkz. Ziya Gökalp,1977: 7-14; Mardin, 2006:94-96; Zürcher, 1999:177-178.
58 Cansever, polisin ve Dâhiliye Nezâreti’nin endiflelerine ra¤men Türk Oca¤› salonunda ilk defa Türk han›mlar›n›n erkeklerin karfl›s›nda temsil yapt›klar›n› belirtmifltir (1928:17). Yine ilginç bir yay›n olan “Osmanl›da Kad›nl›¤›n Durumu” adl› çal›flmada Türk kad›n›n›n Orta Asya’dan 1910’l› y›llara de¤in geçirdi¤i yaflamsal de¤iflim çok iddial› ifadeler çerçevesince aktar›lm›flt›r (Selâhaddin As›m Bey, 1989). Bkz. Ad›var,
2005: 212-213.
59 “…öyle bir cereyan ki gittikçe kuvveti ziyadelefliyor, gittikçe ehemmiyeti kesb-i nezâket ediyor. Herkes onun
âlâm ve saâdetleriyle alâkadar, her nazar onun üzerine ma’tûf (…) Fakat o, yine bedbâht; yine muhakkir
yine masumdur. ‹smini mi soruyorsunuz: Kad›nl›k……” (Feriha Kâmran, 1330: I).
267
kebikeç / 24 • 2007
m›fl ve yaln›z iktisâb-› hayat için istihzâratda bulunanlar da kesin de¤il. Ez
cümle Turan Kad›nl›¤› tesisi meselesi flayân-› kaydd›r…” (1330 III: 2).
Bu noktadan itibaren derginin, “ideal toplumdaki” “ideal kad›n” kurgusuna yer verilecektir. Kad›nlar Âlemi’nin söz konusu kavray›fl›ndaki öncelik ideal toplumun kad›n erkek ay›rt etmeksizin e¤itimli olmas› fikridir. Nitekim
afla¤›daki ifadeler konuya iliflkindir:
“…Bir millet âtisinden emin olabilmek için evvelce haz›rlanmal›d›r. Maddi
ve manevi kuvvetlerinden istifâde u¤runa bütün vesâite mürâcaat etmeli (…)
topundan, tüfe¤inden z›rhl›lar›ndan, drednotlar›ndan istifâdeyi ehemm vezaîf
addediyorsa kitaplardan, kalemlerden mekteplerden, ilim ve irfândan da istifâdeyi o derece akdes vezâif biliyor ve bütün sa’ylerini bu noktalara tevcîh ediyor..” (1330 IV). Ve dergi bu noktadan sonra okuyucular›na ileriye dönük at›lan olumlu çabalardan bahsetmektedir.
“…Son senelerde hamd olsun bizde de bir hareket, bir hareket-i fikriye müflâhade olunur gibi oluyor, herkes bir fley yapmak, meydana bir fley vücûda getirmek için çal›fl›p duruyor…”(1330 IV).
Bu konuda yaflanan en anlaml› geliflmelerden biri geçen Cuma günü “…‹stanbul ‹nâs Sultânisi ana s›n›flar›n›n tevzî’i mükâfat› hasebiyle…” yaflanm›flt›r.
Esasen, dergi bu yaz› vesilesi ile “sevgili küçük hemflirelerini” tebrik etmifltir.
Ancak anas›n›f›ndan yüksek ö¤retime de¤in uzanan e¤itim aflamalar›n› bitiren kad›na, Kad›nlar Âlemi dergisi, temel bir tak›m s›n›rlamalar getirmifltir.
Biz, söz konusu s›n›rlar› genel hatlar› ile “Yan›lm›fl Yol” bafll›kl› yaz›s›nda Feriha Kâmran’›n kaleminden aktar›yoruz:
“…Dünyan›n her taraf›nda kad›nlara serbestiyet verilmifltir, neden biz o haktan istifâde etmeyelim?...” diyorlar. Halbuki düflünmüyorlar ki bizim dinimiz (1)
bizim âdetimiz, bizim tâ’bîmîz (tâbiat›m›z) ve bizim görgülerimiz her milletten
her memleketten büsbütün baflka, büsbütün ayr›d›r. Biz de istiyoruz ki kad›n dâimâ bir refâh ve saâdet içinde handân olsun, yaflas›n. Biz de istiyoruz ki kad›n
serbest olsun, parlas›n. Fakat herfleyin bir haddi oldu¤u gibi bu noktalar›n da birer haddi vard›r. O hadd de mant›k›n dâire-i salâhiyyetidir. Mant›¤›n dâire-i salâhiyyeti hâricine ç›kan her hareket bizim için gayr-› vârid birer ameliyeden baflka bir fley olamaz (...) Biz esâsen evvelden de söyledik: Kad›n hiçbir vakit erkek
de¤ildir; dâima kad›n dâima kad›n… ( Feriha Kâmran, 1330 IV:2).
Dergi, söz konusu fikir çerçevesi içinde ideal kad›n›n “ideal anne” oldu¤unu her f›rsatta yinelemifltir60. Bu fikrin dayana¤› ise, toplumun temeli olan ailede en önemli görevi kad›n›n üstlenmifl olmas›d›r. Nitekim tabiat› gere¤i ka60 Feriha Kâmran,1330 IV:2; V:1-2. Beflinci say›daki yaz›n›n bafll›¤› da “En De¤erli Kad›n” olarak belirlenmifltir.
268
KUTKAN
Kad›nlar Âlemi Dergisi...
d›n erke¤e göre daha duygusald›r ve çocu¤una daha yak›nd›r. Dolay›s› ile bir
kad›n kendisini ne kadar iyi yetifltirirse çocu¤una da o denli iyi rehberlik yapacakt›r. Böylece güçlü ve baflar›l› bir Osmanl› Milleti oluflacakt›r. Bu ba¤lamda M. Râik’in ifadelerinin derginin düflüncesini net bir flekilde yans›tt›¤›n› düflünüyoruz. Yaz›n›n bafll›¤› ise “Kad›nlar, Terbiye ve Ahlâk Üzerine Olan Tesirleri Münâsebetiyle Ruh-› Beflerin Menbâlar›d›r” olarak belirlenmifltir. Yazar, “… Daha henüz yumuflak yataklarda ç›rp›nmakla yaflayan bir çocu¤un
husûlesine sokulacak bilgiler valide taraf›ndan icra edilir…” demektedir. Nitekim yatakta henüz kelimelerin anlam›n› kavrayamayan çocuk annesinin
okudu¤u fliirdeki hissiyat› fark edecektir. Bir baba ise ne kadar bilgili de olsa
“..heybeti, erkekli¤e mahsus ciddiyeti ile ona flefik olamaz…” (1330 V:10). Bir
erke¤in çocuk psikolojisi üzerindeki tesiri için yazar “…. fiiddetli bir ya¤murun aç›lm›fl bir gül üzerinde olan tesiri ne ise haflin nazarlar›n sert tabîat›n da
kezâ henüz anlama¤a bafllayan bir çocuk üzerindeki tesiri öyledir…”(1330
V:10) yorumunda bulunmufltur.
Esasen, ideal Osmanl› nesli yetifltirme fikri dergide o denli savunulmaktad›r ki “Güzellenmek Çareleri” konulu yaz›n›n gerek üst k›sm›nda yer alan resim gerekse yaz›n›n bafll›¤› bizde kad›n bak›m›na dair çeflitli tavsiyelerin yay›nland›¤› zann›n› uyand›rm›flt›r. Oysa metinden hedeflenen gayenin yaln›zca” Sa¤l›kl› Osmanl› Nesli” yetifltirmek oldu¤u anlafl›lm›flt›r61.
Görüldü¤ü üzere dergide, I. Dünya Savafl› arifesindeki Osmanl› kad›n› “donan›ml› bir anne” olarak görülmek istenmektedir. Nitekim söz konusu ideal çeflitli yaz› bafll›klar›nda farkl› yaklafl›mlarla okuyucuya aktar›lm›flt›r62. Neticede söz konusu idealin afl›r›ya vard›r›lmas› kad›n›n potansiyelinin parçalanmas›na neden olacak ve aile kurumuna zarar verecektir. Esasen, kad›n ile erke¤in
tabiat›ndan kaynakl› olan farkl›klar› sosyal hayattaki rollerini de kat’i olarak
belirlemifltir. Evrensel olan bu farkl›l›¤a Osmanl› kad›n› için eklenen ay›rt edici özellikler silsilesi dini, gelenekleri ve görenekleri çerçevesince belirlenmifltir.
Bu nedenle de kad›nlara her sahada tan›nan müsamaha bir kenara b›rak›lmal› ve kad›n asli görevleri üzerinde yo¤unlaflmal›d›r. Bu do¤rultuda kad›n, kendisini yetifltirmeli, erkekleri a¤›r iflleri yerine getirirken ince sanatlar› ile onlara yard›m etmeli ve vatan için hay›rl› evlatlar yetifltirmelidir. Mardin, XIX. yy
Osmanl› roman çal›flmalar›nda da en çok ifllenen konular›n kad›n›n toplumda61 “…Milel-i mütemeddine cemiyet-i befleriye aras›ndaki mevkilerini her gün yeni bir fla’flaa ile tetvîc etmek için
akla gelmez fleyler vücûda getiriyorlar ve mevlûdât-› medeniyenin temâflâs›na âlemi hayretler içinde
b›rak›yorlar. Hayât-› içtimâiyede her millet mevki’ni tahkîm ve tarsin için efrâd›n›n çevikli¤inden gürbüzlü¤ünden istifade eder. C›l›z bir halka mâlik olan bir millet dâimâ sükûta mahkûm oldu¤u gibi diri bir halka nâil olan bir millet de dâimâ itilâya do¤ru ilerler (...). ‹flte biz de bunu nazar-› dikkate alarak gelecek
nüshâdan itibaren kârielerimizin vücûdlar›n›n neflv ü nemâs› güzellenmesi için lâz›m olan vesâiti gösterece¤iz…”(1330 VI).
269
kebikeç / 24 • 2007
ki yeri ve üst s›n›f erkeklerin Bat›l›laflmas› oldu¤unu belirtmifltir. Yazarlar›n
fark›nda olarak ya da olmayarak yapt›klar› bu tercihin temelinde ise söz konusu davran›fl kal›plar›n›n Osmanl› Kültürü’ne göre en yüce ve gizil de¤er yap›lar› olmalar› yatmaktad›r (2006:30). Neticede görüldü¤ü üzere Kad›nlar Âlemi
dergisi yazar kadrosunu da en fazla meflgul eden sosyal mesele kad›n›n Bat›’dan akmakta olan de¤erleri benimseme flekli üzerinde odaklanm›flt›r.
DE⁄ERLEND‹RME
1914 y›l› Haziran ve Temmuz aylar›nda ç›km›fl olan Kad›nlar Âlemi dergisi görüldü¤ü üzere dönemin sosyal ve kültürel atmosferine iliflkin belirgin bir
tablo sunma zenginli¤ine sahiptir. Bu zenginli¤in boyutlar› öylesine derindir
ki mesela edebi sahada yaln›z bilmeceler bahsi dahi bafll› bafl›na bir araflt›rma
kap›s› açacak düzeydedir. Ancak biz bu verileri tüm zenginli¤i ile de¤erlendiremedi¤imizden kimi bafll›klarda yaln›zca belgenin sundu¤u olanaklar› tan›tan bir anlat›mla yetindik.
Bununla birlikte Kad›nlar Âlemi dergisinden de¤erli bilgiler edindi¤imiz de
muhakkakt›r. Öncelikle derginin yaz›n dilindeki üslup Tanzimat Dönemi’nden itibaren bafllayan dilde sadeleflme çabalar›n›n önemli ölçüde yol kat
etti¤ini göstermifltir. Nesir çal›flmalar› ise kad›nlar›n yaflad›klar› duygular›
art›k d›fla vurma özgürlü¤üne sahip olduklar›na dair kan›tt›r. Kad›nlar, e¤itim ve ö¤retim hayat›nda art›k belirgin ölçüde vard›r. Nitekim Karadeniz Bölgesi’nden Do¤u Anadolu Bölgesi’ne de¤in uzanan co¤rafyada k›z okullar› aç›lm›fl ve bu okullarda okuyan k›z çocuklar› ile ö¤retmenleri süreli yay›nlar› takip ederek oturmufl olan posta teflkilât› sayesinde ‹stanbul’daki çekilifllere kat›lm›fllard›r.
Dergi, Dünya kad›nlar›n›n yaflam standartlar› ile de ilgilenmifltir. Buna göre, ezilmifl kad›nlar Asya’da; yaflam standartlar› üst düzeyde olanlar Bat›,
özellikle de ‹ngiltere ve Fransa’da yaflamaktad›rlar. ‹flte bu iki uç aras›nda Osmanl› kad›n›n de¤iflim merkezi olarak yüzünü döndü¤ü yer ve buna karfl›n sahip oldu¤u tarihi ve kültürel köklerinin aras›ndaki denge sa¤lama kayg›s› sosyal yaflamda gözlerin kad›na çevrilmesine neden olmufltur.
Kad›nlar iflte ve sosyal yaflamda aktif olmak istemektedirler. Ancak söz konusu aktiflik s›n›r›n›n nerede belirginleflece¤i tart›flma konusudur. Kad›n›n
tabiat› gere¤i sahip oldu¤u özellikler, ‹slâm dinî buyruklar›n›n dönem ayd›nlar›nca yorumlanma biçimleri ve yüzy›llard›r belli bir zemin üzerinde az veya
çok de¤iflerek yaflamakta olan gelenek ve görenekler karfl›s›nda yeni Osmanl›
kad›n›n›n çizgisi ne olacakt›r?
270
KUTKAN
Kad›nlar Âlemi Dergisi...
Bizim bu ba¤lamda sosyal hayat› de¤erlendirmemize imkân sa¤layan kesim rahat tav›rlar sergileyen kad›nlar olmufltur. Esasen her ne kadar dergi yazarlar› söz konusu kad›nlar›n tutumlar›n› tasvip etmemifllerse de maddi kazanç kayg›s› ve halk›n talebi karfl›s›nda, kad›nlar›n söz konusu hevesini beslemek zorunda kalm›fllard›r. Nitekim bir yandan dergi yazarlar› parklarda gezen, süslenen ve yüz hatlar›n› aç›kta b›rakan kad›nlar› elefltirirken di¤er yandan da kad›n fizi¤ini çok daha fazla aç›kta b›rakan resimleri yay›nlam›fl ve
reklâmlarda kad›n bak›m›na yönelik ilanlara da ayr›nt›l› olarak yer vermifltir.
Ancak, derginin mutab›k oldu¤u bir konu vard›r ki bu da Osmanl› kad›n›n›n e¤itimli ve kültürlü olmas› gerekti¤i meselesidir. Bu nitelikler özellikle ve
büyük ölçüde sadece iyi bir nesil yetifltirecek olan ellerin maharetli olmas› için
gereklidir… Devrin Türkçülük ak›m›n›n kad›n› ifl ve fikir hayat›na çok daha
fazla çekmek istemesi büyük bir yanl›fl olarak elefltirilmifltir. Dolay›s›yla derginin yüzeysel bir kad›n modernleflmesi taraftar› oldu¤u, kad›n›n toplum içindeki rolünü faydac› bir yaklafl›mla ele ald›¤›, kad›n› son tahlilde “e¤itici anne”
rolü çerçevesinde kurgulad›¤› söylenebilir.
KAYNAKÇA
ADIVAR, Halide Edip (2005) Mor Salk›ml› Ev, ‹stanbul: Özgür Y.
AHMED CEVDET PAfiA (1991) Tezâkir, çev. Câvid Baysun, Ankara:TTK, 1-12.
BERKES, Niyazi (2004) Türkiye’de Ça¤dafllaflma, haz. Ahmet Kuyafl, ‹stanbul.
CANSEVER, Hasan Ferit (1928) Ocak Mesâisi Hakk›nda 1927 Kurultay›na
Arz Edilen Tekliflerim, ‹stanbul: Türk Ocaklar› Merkez Heyeti Matbaas›.
GÖKALP, Ziya. Türkçülü¤ün Esâslar› (1977) ‹stanbul: Kadro Y.
“Han›mlar Âlemi”(1991) Türk Dili ve Edebiyat› Ansiklopedisi, ‹stanbul: c.IV, s. 99.
‹LYASO⁄LU, A-‹NSEL.Deniz (1984) “Kad›n Dergilerinin Evrimi”, Türkiye’de
Dergiler-Ansiklopediler, ‹stanbul: Geliflim Y., ss.163-184.
‹NU⁄UR, M. Nuri (2002) Bas›n ve Yay›n Tarihi, ‹stanbul: Der Y.
KADIN DUYGUSU (1330) ‹stanbul, s. I-II.
KADINLAR ÂLEM‹ (1330) ‹stanbul, s.I-II-III-IV-V-VI-VII-VIII-IX. “Kad›nlar
Âlemi” (1991) Türk Dili ve Edebiyat› Ansiklopedisi, ‹stanbul: c.V, s 80.
KAPLAN, Leyla (1998) Cemiyetlerde ve Siyasi Teflkilatlarda Türk Kad›n›
(1908-1960), Ankara: Atatürk Araflt›rma Merkezi.
KARAY, Refik Hâlid (1997) Üç Nesil Üç Hayat, ‹stanbul: ‹nk›lâp Y.
KOLO⁄LU, Orhan (2005) 1908 Bas›n Patlamas›, ‹stanbul: Bas-Hafl.
KURDAKUL, Necdet (1997) Tanzimât Dönemi Bas›n›nda Sosyo- Ekonomik
Fikir Hareketleri, Ankara: TC Kültür Bakanl›¤›.
KURNAZ, fiefika (1992) Cumhuriyet Öncesinde Türk Kad›n›, ‹stanbul: MEB.
MARD‹N, fierif (2006) “ Bat›c›l›k”, Türk Modernleflmesi, ‹stanbul: ‹letiflim, ss.9-75 .
271
kebikeç / 24 • 2007
ORTAYLI, ‹lber (1995) ‹mparatorlu¤un En Uzun Yüzy›l›, ‹stanbul: Hil Y.
SELÂHAD‹N ÂSIM BEY (1989) Osmanl›’da Kad›nl›¤›n Durumu, çev. Metin
Mart›, ‹stanbul: Arba Y.
SILAY, Kemal (2000) “Erke¤in A¤z›yla Söylenen Gazel Osmanl› Kad›n fiairler ve
Ataerkil Gücü”, Modernleflmenin Efli¤inde Osmanl› Kad›nlar›, çev. Nemciye
Alpay, ‹stanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakf›, ss.188-250.
fiEMSEDD‹N SAM‹ (1311) Kad›nlar, ‹stanbul.
http://193.255.138.2
QUATAERT, Donald (2004) Osmanl› ‹mparatorlu¤u çev. Ayfle Berktay, ‹stanbul: ‹letiflim Y.
TANPINAR. Ahmet (2001) XIX. As›r Türk Edebiyat› Tarihi, ‹stanbul: Ça¤layan K.
TANSEL, Fevziye Abdullah (1983) “Memleketimizde Gençler ‹çin Kurulan ‹lk
Dernekler, Gazete ve Dergiler”, Belleten, Ankara: TTK, c. LI., ss.281-304
TAfiKIRAN, Tezer (1973) Cumhuriyetin 50. Y›l›nda Türk Kad›n Haklar›, Ankara: Baflbakanl›k Bas›m Evi.
TOPRAK, Zafer, (1988) “Cumhuriyet Arifesi Evlilik Üzerine Bir Anket” , Tarih ve Toplum, ‹stanbul: 32- 34.
TOPUZ, H›fz› (1973) 100 Soruda Türk Bas›n Tarihi, ‹stanbul: Yelken M.
TOSKA, Zehra (1984) “Tanzimat Kad›n›”, Tarih ve Toplum, ‹stanbul.
TU⁄LACI, Pars (1984) Osmanl› Dönemi’nde ‹stanbul Kad›nlar›, ‹stanbul: Altayhan M.
ÜLKEN, Hilmi Ziyâ Ülken (2001) Türkiye’de Ça¤dafl Düflünce Tarihi, ‹stanbul: Ülken Y.
YILDIRIM, Tahsin (2006) Edebiyat›m›zda Müstear ‹simler, ‹stanbul: Selis K.
ZÜRCHER, Erik Jan (1999) Modernleflen Türkiye’nin Tarihi, çev. Yasemin
Saner Gönen, ‹stanbul: ‹letiflim.
Özet: Bu araflt›rmada Osmanl› baflkentinde ç›kar›lan Kad›nlar Alemi dergisini tan›tmak
ve söz konusu dergiden hareketle 20. yüzy›l›n ilk çeyre¤inde yaflayan Osmanl› kad›nlar›n›n
yaflam çerçevelerine dair bir tablo oluflturmak hedeflenmifltir.
Anahtar sözcükler: Kad›n, erkek, bas›n, dergi, Kad›nlar Alemi, modernleflme, moda.
Abstract: This study introduces the magazine Kad›nlar Alemi (Women World) which was
published in the capital city of the Ottoman Empire. By examining and analyzing the collection of the magazine, the article tries to constitute a framework of life style of women during
the first quarter of the twentieth-century Ottoman world.
Key words: Woman, man, press, journal, Kad›nlar Alemi (Women World), modernization, fashion.
272
kebikeç / 24 • 2007
Kemalist Cumhuriyet’in Avrupa Alg›lamas›:
Cumhuriyet’in ‹lk Y›llar›nda Yay›nlanan
Avrupa Tarihi Kitaplar›
(1923–1950)
Neslihan ÜNAL*
A
vrupa tarihi temelde Avrupal›lar taraf›ndan araflt›r›lan ve yaz›lan bir tarih olma özelli¤ini tafl›maktad›r. Bunun alt›nda Avrupa’n›n kendi kökle-
rini arama duygusu yatmaktad›r1. Avrupa tarihinin Avrupa d›fl›ndakiler taraf›ndan araflt›r›lmas› -özellikle de Do¤u toplumlar› aç›s›ndan- s›k görülen bir
fley de¤ildir. Örne¤in Türkiye üniversitelerinde Avrupa tarihi çal›flan akademisyen say›s› son derece azd›r.
Türkiye’de Avrupa tarihine yönelik ilginin 19. yüzy›lda bafllad›¤›n› söylemek mümkündür. Esas olarak bu alana ilginin yo¤unlaflt›¤› dönem, Cumhuriyetin ilk y›llar›d›r. Cumhuriyetin ilk y›llar›nda yay›nlanan Avrupa tarihine
iliflkin kitaplar, Kemalist Cumhuriyet’in Avrupa tarihine nas›l bakt›¤›n›n
ipuçlar›n› da vermektedir.
Kemalist Cumhuriyet’in Avrupa tarihine nas›l bakt›¤›n› ortaya koyman›n
bir yolu da bu dönemde yay›nlanan kitaplara bakmakt›r. Bu kitaplar›n önemi
ise infla edilen Kemalist Cumhuriyet’in beslendi¤i düflünsel alt yap›y› ortaya
koymalar›d›r. Dolay›s›yla bu makale hem Cumhuriyetin Avrupa alg›s›n› ortaya koymay› hem de günümüzde Avrupa tarihine olan yetersiz ilgiye dikkat
çekmeyi amaçlamaktad›r.
Avrupa tarihi, Osmanl› döneminde oldu¤u gibi, Cumhuriyet döneminde de
dikkati çeken bir tarih olma özelli¤ini korumaktad›r. Bu dönemde yay›nlanm›fl kitaplar› “telif” ve “tercüme” eserler olarak iki bölümde incelemek mümkündür:
* DEÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Araflt›rma Görevlisi.
1 Norman Davies; Avrupa Tarihi, ‹mge Kitabevi, Ankara, 2006, s: 33; Nilgün Tutal, “Do¤u ve Amerika Aras›nda Avrupa”, Do¤u Bat›, Y›l: 6, No: 23, 2003, s: 171.
273
kebikeç / 24 • 2007
1.1. Telif Kitaplar:
a. Avrupa Siyasi Tarihi:
Ahmet Refik (Alt›nay); Umumi Tarih, Hilmi Kitaphanesi, ‹stanbul, 1929.
Mehmet Saffet (Engin); Muas›r Avrupa ‹çtimaiyat›, Ahmet Sait Matbaas›,
‹stanbul, 1933.
Yusuf (Akçura); Zaman›m›z Avrupa Siyasî Tarihi, Hâkimiyeti Milliye Matbaas›, Ankara, 1933.
Sadri Etem Ertem; Modern Avrupa ‹ktisat Tarihi 1760–1932, Ahmet Sait
Matbaas›, ‹stanbul, 1934.
Ruhi Develio¤lu; 1870’den Umumi Harbin Nihayetine Kadar Avrupa ve Dünya Siyasetine Umumi Nazar, 341 Say›l› Deniz Mecmuas› Eki, ‹stanbul, 1936.
Peyami Safa; Büyük Avrupa Anketi, Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1938.
Cemal ‹zzet Tukin; Bugünkü Avrupa Devletler Manzumesinin Do¤uflu ve
Türkiye'nin Bu Manzumeye Duhulü, Recep Uluso¤lu Bas›mevi, Ankara, 1938.
Yusuf Behçet Göçer; Büyük Devletler ve Komflu Hükümetler, (Lise Kitaplar› II. S›n›f), Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1938.
Sadri Etem Ertem; Avrupa’n›n ‹skeleti, Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1939.
Haflim Nihat Erbil; Avrupa Buhran›n›n Ruhi Sebepleri, Recep Uluso¤lu
Bas›mevi, Ankara, 1941.
Celâleddin Ezine; Harp ‹çinde Avrupa, Tasvir Neflriyat›, ‹stanbul, 1944.
Niyazi Berkes; Siyasi Partiler: ‹ngiltere, Amerika, Fransa ve Amerika’da,
Yurt ve Dünya yay., ‹stanbul, 1946.
Enver Behnân fiapolyo; Osmanl›-‹nk›lâp ve Avrupa Tarihi Özü, Berkalp
Kitabevi, Ankara, 1946.
Naz›m Poray; Savafl Sonunda Avrupa, Hak Kitabevi, ‹stanbul, 1946.
Faik Sabri Duran; Kâflifler Âlemi, Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1947.
b. Avrupa Edebiyat Tarihi:
Yusuf fierif (K›l›çel); Muhtasar Frans›z Edebiyat› Tarihi, Ebüzziya Matbaas›, ‹stanbul, 1930.
Nüzhet Haflim (Sinano¤lu); ‹talyan Edebiyat›: Tarih-Antoloji: XIII. As›rdan
Zaman›m›za Kadar, Maarif Vekilli¤i, ‹stanbul, 1933.
Yusuf fierif K›l›çel; Muhtasar Avrupa Edebiyat› Tarihi, Devlet Matbaas›,
‹stanbul, 1935.
Mehmet Emin Yurdakul; Dante’ye: ‹talyanca Tercümesi-Türkçe Metni,
Ulusal Matbaa, Ankara, 1940.
‹smail Habib (Sevük); Avrupa Edebiyat› ve Biz: Garptan Tercümeler, Remzi Kitabevi, ‹stanbul, 1940.
274
ÜNAL
Cumhuriyet’in ‹lk Y›llar›nda Yay›nlanan Avrupa Tarihi Kitaplar›
Ahmet Hidayet; ‹skoç Efsaneleri, Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1943.
M. fiükrü Akaya; Hümanizm'den Önce Almanya'da Dil ve Edebiyat›n Genel Durumu, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara, 1947.
c. Sanat Tarihi:
Mahmut Rag›p Kösemihal; Türkiye-Avrupa Musiki Münasebetleri, Nümune Matbaas›, ‹stanbul, 1939.
Mazhar fievket ‹pfliro¤lu; Avrupa Sanat› ve Problemleri, Üniversite Matbaas›, ‹stanbul, 1946.
‹ngiltere'de Müzik Hareketleri, ‹ngiliz Kül. Heyeti, Ankara, 1947.
d. Düflflü
ünce Tarihi:
Mehmet Saffet Ergin; Muas›r Avrupa Felsefesi: Kant’tan Zaman›m›za Kadar, Milliyet Matbaas›, Ankara, 1933.
Emil Butro-Rahmi Balaban; Avrupa Medeniyetinin Ahlak Kökleri, Cumhuriyet Bas›mevi, ‹zmir, 1940.
e. Seyahat Kitaplar›:
M. Turhan Tan-Samih Fethi; Avrupa Notlar›, Semih Lütfi Erciyas, ‹stanbul, 1938.
Rebia Tevfik Baflokçu; Avrupa’da Yirmi Senem Nas›l Geçti?, Tan Matbaas›,
‹stanbul, 1942.
f. Tarihi fi
fia
ahsiyetler:
Hasan Cemil (Çambel); Friedrih Gundolf'un Görüflü ile Napoleon Bonaparte, Hamit Matbaas›, ‹stanbul, 1929.
Ahmet Refik (Alt›nay); Büyük Frederik, Kanaat Kütüphanesi, ‹stanbul,
1931.
Ahmet Refik (Alt›nay); Büyük ‹skender, Kanaat Kütüphanesi, ‹stanbul,
1931.
Kemalettin fiükrü; Kristof Kolomb: Amerika’n›n Keflfi, Amedi Matbaas›,
1931.
Kemalettin fiükrü; Napoleon Bonapart 1769-1821, Amedi Matbaas›, ‹stanbul, 1931.
Ahmet Refik (Alt›nay); Napoleon, Milliyet Matbaas›, ‹stanbul, 1932.
Celâl Musahibo¤lu; Demirbafl fiarl (Piyes) , Kanaat Kitabevi, ‹stanbul,
1936.
275
kebikeç / 24 • 2007
g. Eskiça¤ Tarihi:
fievket Aziz (Kansu); Avrupa'n›n Baflka M›nt›kalar›nda Tarihten Evvelki
Devirlerde Yaflayan Kavimlerin Menflelerine Dair Antropoloji, Filoloji ve Lengüistik Tetkikleri, 1933.
Niyazi Berkes; Eski Atina'da Demokrasinin Do¤ufluna Dair, Türk Tarih
Kurumu yay., Ankara, 1946.
Arif Müfid Mansel; Ege Yunan Tarihi, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara,1947.
M. fiükrü Akaya; Etrüks Kültürü ve Roma Kültürüne Tesiri, Akflam Matbaas›, ‹stanbul.
h. Ortaça¤ Avrupa Tarihi:
M. Fuat (Köprülüzade); Bizans Müesseselerinin Osmanl› Müesseselerine
Tesiri, ‹stanbul, 1931.
Reflad Ekrem Koçu; Bizans Tarihi: (fiarkî Roma ‹mparatorlu¤u), Muallim
Ahmet Halit Kitaphanesi, ‹stanbul, 1934.
Arif Müfid Mansel; Ortaça¤ Tarihi (‹kinci S›n›f), Milli E¤itim Bakanl›¤›
yay., ‹stanbul, 1948.
A. Selçuk Özçelik; Avrupa Feodalitesinin Siyasi ve ‹ktisadi Mahiyeti, ‹smail Akgün Matbaas›, ‹stanbul, 1950.
i. Rönesans Konulu Kitaplar:
Yusuf fierif (K›l›çel); Avrupa Edebiyat›: Mühim Simalar ve Numuneler: Renesans, Devlet Matbaas›, ‹stanbul, 1930.
Mazhar fievket ‹pfliro¤lu; Rönesans Sanat›, Kenan Bas›mevi, ‹stanbul,
1942.
M. fiükrü Akaya; Hümanizmin Ç›k›fl› ve Yay›l›fl›, Türk Tarih Kurumu yay.,
Ankara, 1947.
j. Fransa Tarihi:
Ahmet Refik (Alt›nay); Frans›z ‹nk›lâb›, Devlet Matbaas›, ‹stanbul, 1929.
Kemalettin fiükrü; Büyük Frans›z ‹htilali, Kanaat Kütüphanesi, ‹stanbul,
1931.
Ahmet Refik (Alt›nay); Frans›z Müverrihleri: Michelet, Lavisse, Vandel,
Kanaat Kütüphanesi, ‹stanbul, 1932.
Hidayet; 1806 Napolyon’un Seferi, Topçu Okulu Bas›mevi, ‹stanbul, 1936.
Ali R›za Çelik; Büyük Frans›z ‹nk›lâb›, Tan Matbaas›, ‹stanbul, 1939.
Feridun Ergin; Frans›z Ma¤lubiyeti, Semih Lütfi Kitabevi, ‹stanbul, 1940.
276
ÜNAL
Cumhuriyet’in ‹lk Y›llar›nda Yay›nlanan Avrupa Tarihi Kitaplar›
Büyük Frans›z ‹htilâli/1789-1815, (haz: Necmettin Atalay), Mardin Ulus
Sesi Bas›mevi, Mardin, 1947.
Lûtfi Demirhan; 18. As›r Fransa’s›nda Siyasî Reform, Apa Yay›nevi, ‹stanbul, 1945.
Ziyaeddin Fahri F›nd›ko¤lu; Frans›z ‹htilali ve Tanzimat, Bürhaneddin
Matbaas›, ‹stanbul, 1943.
‹. Memduh Seydol; Frans›z ‹htilalinin D›fl ve ‹çyüzü, Sinan Matbaas›, ‹stanbul, 1950.
k. ‹ngiltere Tarihi:
Ahmet (A¤ao¤lu); ‹ngiltere ve Hindistan, Cumhuriyet Matbaas›, ‹stanbul,
1929.
Süruri Akal›n; Heligoland Muharebesi, Deniz Matbaas›, ‹stanbul, 1937.
Faik Sabri Duran; Bugünkü ‹ngiltere, Yedigün, 1937.
fiinasi Devrin; ‹ngiltere’nin Harici Siyaseti, Sertel Matbaas›, ‹stanbul, 1939.
Arif Oruç; ‹ngiliz Mebusan Meclisi ve Hükümet Mürakabesi, Tecelli Matbaas›, ‹stanbul, 1940.
Enver Ziya Karal; ‹ngiltere’nin Akdeniz Hâkimiyeti Hakk›nda Vesikalar
1798-1805, Maarif Matbaas›, Ankara, 1941.
‹hsan Yurdo¤lu; ‹ngiltere’nin Tarihi, 2 cilt, Ahmet Saito¤lu Matbaas›, ‹stanbul, 1945.
‹ngiliz 21. Ordular Grubu Normandi Ç›karmas› ve Balt›k Denizine Kadar
Harekât, Askeri Matbaa, ‹stanbul, 1947.
l. ‹talya Tarihi:
Ali Reflat; Faflizm, Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1339.
Büyük Harpte ‹talya Bahriyesi 1915-1918, (nakleden: Osman Nuri), Deniz
Matbaas›, ‹stanbul, 1929.
Saffet Geylangil; ‹talya’dan Amerika'ya Nas›l Uçtular, Akflam Matbaas›,
‹stanbul, 1933.
‹talyan-Habefl Anlaflmazl›¤›, Anadolu Ajans›, Ankara,1935.
Kaz›m Karabekir; ‹ngiltere ‹talya ve Habefl Harbi, Tecelli Bas›mevi, ‹stanbul, 1935.
M. Niyazi Erenbilge; Habefl Eli ve ‹talya-Habefl Harbi, Ayd›nl›k Bas›mevi,
‹stanbul, 1936.
Faik Sabri Duran; Bugünkü ‹talya, Yedigün, 1937.
M. Saadettin; Büyük Harpte ‹talyan Cephelerindeki Harekât ve ‹zonzo
Yarmas›, Askeri Matbaa, ‹stanbul, 1938.
277
kebikeç / 24 • 2007
Kadri Perk; ‹talya-Habefl Harbi: Bafll›ca Muharebeleri Hakk›nda Bir Tetkik ve Al›nan Dersler, Askeri Matbaa, ‹stanbul, 1940.
H. Gürgüç; 1943-1944 ‹talya Hareketi, Askeri Matbaa, ‹stanbul, 1945.
‹talya Harekât›na Genel Bir Bak›fl, (der: S. Polatkan), Askeri Matbaa, ‹stanbul.
m. Almanya Tarihi:
fiükrü Akaya; Eski Alman Destanlar›nda Atilla’n›n Akisleri, Türk Tarih
Kurumu yay., Ankara, 1944.
Selim S›rr› (Tarcan); Bugünkü Almanya (Yard›mc› K›raat), Devlet Matbaas›, ‹stanbul, 1930.
Ahmet Refik (Alt›nay); Alman Müverrihleri, Kanaat Kütüphanesi, ‹stanbul, 1932.
Naz›m Hikmet; Alman Faflizmi ve Irkç›l›¤›, Kader Matbaas›, ‹stanbul, 1936.
H. Gürgüç; 1943-1944 Alman-Rus Savafl›, Askeri Matbaa, ‹stanbul, 1944.
Ahmet Emin Yalman; Nazili¤in ‹çyüzü, Vatan Matbaas›, ‹stanbul, 1945.
n. Rusya Tarihi:
Seydahmet Cafer (K›r›mer); Rus ‹nk›lâb›, Cumhuriyet Matbaas›, ‹stanbul,
1930.
Ömer Halis (B›y›ktay); Rus-‹ran Harbi 1827-1828, Askeri Matbaa, ‹stanbul, 1932.
Galip Kemali Söylemezo¤lu; Rusya Tarihi, Kanaat Kitabevi, ‹stanbul,
1939.
Pertev Demirhan; Rus-Japon Harbi 1904-1905, ‹kbal Kitaphanesi, ‹stanbul, 1943.
Sermet Gökdeniz; Rus-Japon Harbi, Deniz Matbaas›, ‹stanbul, 1944.
Necmettin Deliorman; Ruslar Balkanlarda Ne Yapmak ‹stiyorlar?, Vakit
Bas›mevi, ‹stanbul, 1945.
H. Kafkasl›; Sovyet Rusya’da Hayat (Komünistler ve Halk), Güzelifl Matbaas›, Eskiflehir, 1947.
Cafer Seydahmet (K›r›mer); Rus Tarihinin ‹nk›lâba, Bolflevizm’e ve Cihan
‹nk›lâb›na Sürüklenmesi, Pulhan Matbaas›, ‹stanbul, 1948.
N. Belen; Komünist Rusya, Güven Matbaas›, ‹stanbul, 1947.
Abdullah Taymas; Rus ‹htilalinden Hat›ralar: 1917-1919, Güven Bas›mevi,
‹stanbul, 1947.
Akdes Nimet Kurat; Rusya Tarihi: Bafllang›çtan 1917'ye Kadar, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara, 1948.
278
ÜNAL
Cumhuriyet’in ‹lk Y›llar›nda Yay›nlanan Avrupa Tarihi Kitaplar›
Esad Fuat Tugay; Rusya Tarihi, Yeni Fazilet Bas›mevi, ‹stanbul, 1948.
Erhan Löker; Bir Gün Sovyet Rusya Y›k›l›rsa, Güzel Sanatlar Matbaas›,
Ankara, 1950.
Memduh Tezel; Moskova’dan Geliyorum, Güven Bas›mevi, Ankara, 1950.
o. Polonya Tarihi:
Sabih Alaçam; Polonya, Ülkü Matbaas›, ‹stanbul, 1943.
Sabih Alaçam-Dervifl Etem; Polonya, Ölmez Eserler Yay›nevi, ‹stanbul,
1945.
p. Portekiz Tarihi:
Rahmi Apak; Portekiz ve Salazar, Sellüloz Bas›mevi, ‹zmit, 1949.
Cumhuriyet dönemi Avrupa tarihi kitaplar› için alt› çizilmesi gereken baz›
noktalar vard›r. Bu dönem genelde Avrupa siyasi tarihi a¤›rl›kl› kitaplar yaz›lm›flt›r. Dönemin siyasi tarih a¤›rl›kl› kitaplar› yan› s›ra ülke tarihlerine bak›ld›¤›nda ise baz› konular öne ç›kmaktad›r. Genelde askeri tarih üzerine yo¤unlaflan konular›n yan›nda, ‹talya ve Almanya konusunda “faflizm” olgusu,
Rusya için ise “komünizm” olgusu öne ç›kmaktad›r. Ad› geçen telif kitaplara
konu olan bir di¤er ülke ise Fransa’d›r. Özellikle de Fransa hakk›ndaki kitaplar›n neredeyse tamam› Frans›z ‹htilali’ni konu etmektedir. Frans›z ‹htilali’ne
olan ilginin nedenini de Osmanl› döneminden itibaren ülkemizde görülen
Frans›z etkisinde aramak gerekmektedir. Meflrutiyet dönemiyle a¤›rl›kl› bir
flekilde hissedilen bu etkiyi, gerek e¤itim alan›nda gerekse sosyo-kültürel yaflamda görmek mümkündür. Ayn› flekilde Milli Mücadele ruhunu ve Kemalist
Devrimi düflünsel anlamda besleyen unsurlardan biri de, Frans›z ‹htilali’dir.
Özellikle Mustafa Kemal, Frans›z ihtilali ile tüm dünyaya yay›lan ulusal egemenlik, milliyetçilik, laiklik ve ça¤dafllaflma kavramlar›n›n, Avrupa’n›n geliflimine etkisi üzerinde önemle durmaktad›r. Mustafa Kemal’in özgürlük ve ba¤›ms›zl›k anlay›fl›n›n kökeninde Frans›z ‹htilali yatmaktad›r2. Mustafa Kemal’in Frans›z ‹htilali’ne yapt›¤› vurgu ve verdi¤i önem, flu sözlerinden de anlafl›lmaktad›r:
“Frans›z ihtilali bütün cihana hürriyet fikrini nefheylemifltir ve bu fikrin halen
esas ve menba› bulunmaktad›r. Fakat o tarihten beri befleriyet terakki etmifltir.
Türk demokrasisi Fransa ihtilalinin açt›¤› yolu takip etmifl, lakin kendisine has
vasf-› mümeyyizle inkiflaf etmifltir…” 3.
2 fierafettin Turan; Atatürk’ün Düflünce Yap›s›n› Etkileyen Olaylar, Düflünürler, Kitaplar, Türk Tarih Kurumu
yay., Ankara, 1989, s: 10.
3 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri III, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara, 1997, s: 120.
279
kebikeç / 24 • 2007
Mustafa Kemal’in, Frans›z ‹htilali’nin düflünsel haz›rlay›c›lar› içinde en
çok okudu¤u ve faydaland›¤› düflünür, Jean- Jacques Rousseau’dur. Onun için
okul y›llar›ndan bafllayan ilgiyle okudu¤u bu Frans›z düflünürünün önemi, kifli için özgürlükçü, toplum içinse siyasi rejim olarak cumhuriyetçi olmas› idi4.
Bu nedenle Milli Mücadele dönemine ve Cumhuriyetin infla sürecine örnek
olan ve ilham veren Frans›z ‹htilali’nin bu dönem yaz›lan kitaplara konu olmas› gayet do¤ald›r. Mustafa Kemal’in bir bütün olarak Avrupa tarihsel geliflimine ve bu geliflimin kazan›mlar›na ilgisi, okudu¤u kitaplara da yans›maktad›r. Mustafa Kemal dünya tarihi ile ilgili olarak flu kitaplar› okumufltur:
Ahmet Refik (Alt›nay); Büyük Tarih-i Umumi, 6 cilt, Kitabhane-i ‹slam ve
Askeri, ‹stanbul, 1328 [1912].
Ali Reflat; Avrupa ile Münasebet-i Hariciyemiz Nokta-i Nazar›ndan Tarihi Osmanî, (Mekteb-i Mülkiye 1. s›n›f›nda takrir edilen ders notlar›), Kanaat
Matbaas›, ‹stanbul, 1329 [1913].
Jean Jacques Rousseau; Mukavele-i ‹çtimaiyye Yahut Hukuk-i Siyasiyye
Kavaid-i Esasiyyesi, Matbaa-i Hayriye fiürekâs›, ‹stanbul, 1329 [1913].
Charles Gide; ‹lm-i ‹ktisad Dersleri, (çev: Hasan Hamid- Hasan Tahsin-M.
Zühdü), 4 cilt, Kanaat Matbaas›, ‹stanbul, 1914–1918.
Lenin; Burjuvazya Demokrasyas› ‹le Proletarya Diktatörlü¤ü Hakk›nda
Tezler, Türkiye ‹fltirakiyun Komünist Teflkilat›, Bakü,1920.
Gustave Le Bon; Dün ve Yar›n Nusus-i Ruhiyye ve ‹çtimaiye, (çev: Abdullah Cevdet), Orhaniye Matbaas›, ‹stanbul, 1921.
Alfred Feuillet; Avrupa Milletleri Ruhiyat›, (çev: Mustafa Rahmi Balaban),
Matbaa-i Amire, ‹stanbul, 1923 [1339].
Montesquieu; Ruhü’l-Kavanin, (çev: Hüseyin Naz›m), 2 cilt, Matbaa-i Amire, ‹stanbul, 1339 [1923].
Erich Ludendorff; ‹dare-i Harb ve Siyaset, (çev: fiükrü Ali), Matbaa-i Askeriye, ‹stanbul, 1341 [1925].
John Stuart Mill; Hürriyet, (çev: Hüseyin Cahit Yalç›n), Akflam Matbaas›,
‹stanbul, 1927.
George Herbert Wells; Cihan Tarihinin Umumi Hatlar›, 5 cilt, Maarif Vekâleti, ‹stanbul, 1927–1928.
James Churchward; Kaybolmufl Mu K›tas›, (tercüme), [y.y.], [t.y.].
James Churchward; Mu’nun Çocuklar›, (tercüme), [y.y.], [t.y.].
James Churchward; Mu’nun Mukaddes Sembolleri, (tercüme), [y.y.], [t.y.].
Jean Meslier; Akl-› Selim Le Bon Sens, (çev: Abdullah Cevdet), fiirket-i Mürettibiyye Matbaas›, ‹stanbul, 1928.
4 Turan, age., s: 13.
280
ÜNAL
Cumhuriyet’in ‹lk Y›llar›nda Yay›nlanan Avrupa Tarihi Kitaplar›
Selim S›rr› (Tarcan); Bugünkü Almanya (Yard›mc› K›raat), Maarif Vekâleti yay., ‹stanbul, 1930.
Tarih III (Yeni ve Yak›n Zamanlar), Maarif Vekâleti yay., ‹stanbul,19335.
Özgürlük ve ba¤›ms›zl›k, Milli Mücadele ruhunu canl› tutan ve Cumhuriyetin infla sürecine yön veren iki kavramd›r. Avrupa tarihi ise bu iki kavram
için mücadelenin tarihsel tecrübelerini yans›tmaktad›r. Özellikle Milli Mücadele dönemi için, Avrupa’n›n düflünsel geliflimine yön veren düflünürler, özgürlü¤e giden yolu simgelemektedirler. J. Meslier’in Akl-› Selim adl› eserinin tercümesini yapan Abdullah Cevdet’in sözleri bunu kan›tlamaktad›r. Abdullah
Cevdet’in ç›kard›¤› ‹çtihat dergisinde bölümler halinde yay›nlanan Akl-› Selim’in okuyucu mektuplar›na yans›yan olumlu etkisi, eserin kitap halinde bas›lmas›n› sa¤lam›flt›r. Abdullah Cevdet tercümesini yapt›¤› eser hakk›nda
flunlar› dile getirmektedir.
“Akl-› Selim kutsi bir isyand›r ve bunu gönüllerde gezdirmek aflk›n›n atefli hiçbir zaman söndürülemeyecektir. Prométhée, Kafkas da¤lar›nda de¤il, gönül da¤lar›ndad›r ve zincirleri k›rm›flt›r. Mabudumuz fazilettir, imal› fazilet ise hürriyetsiz mümkün de¤ildir. Hürriyetlerin akdem ve akdesi fikir ve vicdan hürriyetidir. Bu tercümenin mevzuu bir ubudiyet ve ibadettir: Hürriyet ilahidir, bir
ubudiyet ve ibadettir” 6.
Ayn› flekilde Kemalettin fiükrü de Büyük Frans›z ‹htilali adl› kitab›n› yazma amac›n›, Frans›z ‹htilali ile özdeflleflen özgürlük fikrinin alt›n› çizerek
aç›klamaktad›r:
“Genç ruhlarda hürriyet aflk›n›n kuvvetlenmesine ve her ne flekle bürünürse bürünsün hürriyeti bo¤an istibdat ve zulme karfl› mücadele kuvvetini afl›lama¤a
muvaffak olursam bana ne mutlu…” 7.
Dünya tarihini bir bütün halinde de¤erlendiren Mustafa Kemal’in etkilendi¤i yazarlardan biri de George Herbert Wells’tir. Wells’in görüfllerinin Mustafa Kemal üzerindeki etkisi flöyle özetlenebilir:
“Mustafa Kemal, dünyan›n sürekli bir bar›fla kavuflabilmesi için ‘tek bir yasaya
ve tek bir adalete’ dayal› birleflik bir dünya devleti kurulmas› gerekti¤i yolundaki öneriyi ‘tatl› bir düfl’ olarak nitelemifltir. Bu da tam anlam›yla gerçekçi olan
5 Atatürk’ün Okudu¤u Kitaplar, (der: Gürbüz Tüfekçi), Türkiye ‹fl Bankas› yay., Ankara, 1983.
6 Jean Meslier, Akl-› Selim, Le Bon Sens, (çev: Abdullah Cevdet), fiirket-i Mürettibiyye Matbaas›, ‹stanbul,
1928, s: 3.
7 Kemalettin fiükrü; Büyük Frans›z ‹htilali, Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1931.
281
kebikeç / 24 • 2007
Mustafa Kemal’in ideallerinde bile düfle yer vermek istemeyiflinin do¤al bir sonucudur.
Yine ayn› flekilde Mustafa Kemal, Wells’in düflledi¤i Birleflik Dünya Devleti ile
‹slam Birli¤i ve Halifeli¤in güçlendirilmesi önerileri aras›nda bir benzerlik kurma yoluna gitmifltir.
Birleflik Dünya Devleti kuruluncaya de¤in, devletleraras›nda bölgesel birlikler
kurman›n yararl› olaca¤› görüflü, Mustafa Kemal’in bar›fla dayal› d›fl siyasas›n›n
ana ilkelerinden birini oluflturmufltur” 8.
Söz konusu edilen noktalar Kemalist Cumhuriyet’in Avrupa alg›s›n› da ortaya koymaktad›r. Bu alg›lama biçimi özgürlük, ba¤›ms›zl›k, laiklik, ça¤dafllaflma ve dünya bar›fl›na dayal› bir Cumhuriyet’in kurulmas›na kaynakl›k etmifltir.
Ayn› flekilde dönemin telif eserlerinin yazarlar› üzerine de birkaç söz söylemek gerekmektedir. Bu kitaplar aras›nda Ahmet Refik Alt›nay, Fuat Köprülü, Yusuf Akçura, Niyazi Berkes, Cemal ‹zzet Tukin ve Akdes Nimet Kurat gibi isimler taraf›ndan yaz›lan eserler, Cumhuriyet’in ilk y›llar›na ait kitaplar
olmalar›na karfl›n günümüzde hâlâ kaynak kitap olma özelliklerini korumaktad›rlar. Ayr›ca bu dönem, ad› geçen isimlerden Ahmet Refik Alt›nay, Fuat
Köprülü ve Yusuf Akçura hem eserleriyle, hem de tarihçili¤e yön veren bak›fl
aç›lar›yla önemli bir yere sahiptirler. Tarihçili¤e katk› aç›s›ndan Ahmet Refik
Alt›nay’›n önemi, geleneksel Osmanl› tarihçili¤inden ulusal tarihçili¤e geçiflte
üstlendi¤i öncü rolde sakl›d›r. Ahmet Refik’in tarihçilik anlay›fl›n›, geleneksel
Osmanl› tarihçili¤inden ay›ran en belirgin özelliklerden biri, Bat› tarihçili¤ine
olan yak›n ilgisi ve sosyal tarihe olan e¤ilimidir9. Tarihçilik aç›s›ndan Fuat
Köprülü’nün fark› ise sahip oldu¤u genifl kültür birikiminin bir sonucu olan,
karfl›laflt›rmal› tarih sorunlar›na yaklafl›m›ndaki yetkinlikte ortaya ç›kmaktad›r10. Bu dönem tarih alan›nda, gerek bak›fl aç›s›, gerekse resmi tarih tezinin
oluflumunda etkin rolü üstlenen isim ise Yusuf Akçura’d›r. Tarihçilikte yöntem aç›s›ndan ileri bir ad›m atm›fl olan Akçura, 1931’de Türk Tarihi Tetkik
Cemiyeti’nin [daha sonraki ad›yla Türk Tarih Kurumu] kurucu üyesi, 1932’de
de ilk baflkan› olarak görev yapt›. Bu dönem Fuat Köprülü ile Yusuf Akçura
tarihçili¤i ve tarihi olaylar› de¤erlendirme aç›s›ndan birbirinden farkl› iki yaklafl›m›n temsilcileri oldular. Söz konusu ortamda, resmi tarih tezi ile uyumlu
8 Turan; age., s: 38.
9 Zafer Toprak; “Türkiye’de Ça¤dafl Tarihçilik (1908-1970)”, Türkiye’de Sosyal Bilim Araflt›rmalar›n›n Geliflimi,
(der: S. Atauz), Türk Sosyal Bilimler Derne¤i, Ankara, 1986, s: 432.
10 Halil Berktay; Cumhuriyet ‹deolojisi ve Fuat Köprülü, Kaynak yay., ‹stanbul, 1983, s: 81.
282
ÜNAL
Cumhuriyet’in ‹lk Y›llar›nda Yay›nlanan Avrupa Tarihi Kitaplar›
etnik bir bak›fl aç›s›na da sahip maddeci tarih görüflüyle öne ç›kan Akçura’ya
karfl›n Köprülü, karfl›laflt›rmal› tarih anlay›fl› ve kültürel birikiminin zenginli¤i ile tarihin alan›n›n gelifliminde öncü rolü üstlendi11.
1.2. Tercüme Kitaplar:
Türkiye’de tarih alan›nda yürütülen çal›flmalar ve faaliyetler aç›s›ndan Avrupa tarihi, s›n›rl› bir ilgiye tabidir. Bu ilgisizli¤e neden olan birçok farkl› etken mevcuttur. Türkiye’de tarihçilik, kendi s›n›rlar› içinde ve içe kapan›k bir
karakterdedir. Bu karakterin de etkisiyle tarihçilik, di¤er ülke tarihlerine ve
dünya tarihine ilgisiz kalmaktad›r. Türkiye’de dili ve edebiyat› ö¤retilen baflka toplum ve ülkelerin (örne¤in ‹ngilizlerin) kültür tarihi ikinci elden bilgilerle yans›t›lmaktad›r. Ayn› flekilde Türkiye’de baflka toplumlar›n tarihine ne
akademik bir ilgi, ne de bu alanda çal›flmaya imkân verecek mali olanaklar
sa¤lanabilmifltir12. Bunun yan›nda Avrupa’ya ve Avrupa tarihine, geçmiflten
gelen önyarg›l› bir tutumum varl›¤› da bu ilgisizli¤i besleyen bir niteli¤e sahiptir. Mustafa Kemal’in tarihi bir bütün olarak gören yaklafl›m›na karfl›n günümüzde Avrupa tarihi, Türk tarihinden soyutlanm›fl bir haldedir. Kültürel ve
dinsel farkl›l›¤›n alt›n›n çizilmesiyle Avrupa tarihi, bir “H›ristiyan tarihi” olarak görülmektedir. Bu ise, ülkemizde Avrupa ve Avrupa tarihini bir “öteki”
olarak görülmesine neden olmaktad›r. Bu ilgisizli¤e yol açan sebeplerden siyasal içeri¤e sahip olan husus ise, halen geçerli¤ini koruyan “Bat› karfl›tl›¤›” olgusudur.
Bat› karfl›tl›¤›, Türkiye’de milliyetçi-muhafazakâr ve ‹slamc› siyasal düflüncenin kaynaklar›ndan biridir; islamc›l›¤›n politik düflünüflünde ise, kurucu bir
ö¤e niteli¤indedir. Kapitalist uygarl›¤›n/barbarl›¤›n güçlü tasvirlerinin ve elefltirilerinin oldu¤u bu söylemin temelinde de ötekilefltiren bir bak›fl aç›s› yatmaktad›r. Yani bu söylem bir bak›ma “bir tersinden Oryantalizm”dir13. Söz konusu olan kültürel ve siyasal etkenlere eklenmesi gerekli bir konuda, bu alanda araflt›rmay› zorlaflt›ran bilimsel faktörlerdir. Uzun bir süreci gerektiren yabanc› dil hâkimiyetinin bafl› çekti¤i bilimsel alandaki güçlüklere, Avrupa tarihi kaynaklar›na ulaflmadaki s›k›nt› ve araflt›rmalara gerekli maddi deste¤in
sa¤lanamamas›n›n eklenmesi, bu sahaya yetersiz ilgiyi aç›klamaktad›r. Bütün
say›lan bu olumsuzluklar dolay›s›yla ülkemizde Avrupa tarihi alan›nda mevcut
11 Toprak; agm., s: 433. Ayr›ca bkz: Halil Berktay; “Dört Tarihçinin Sosyal Portresi”, Toplum ve Bilim, No: 5455, ‹stanbul, 1991 ve François Georgeon; Türk Milliyetçili¤inin Kökenleri Yusuf Akçura (1876-1935), Tarih
Vakf› Yurt yay., ‹stanbul, 1996.
12 Salih Özbaran; Tarih Tarihçi ve Toplum, Tarih Vakf› Yurt yay., 3. bask›, ‹stanbul, 2005 ss: 118-119.
13 Tan›l Bora; “Milliyetçi-Muhafazakâr ve ‹slamc› Düflünüflte Negatif Bat› ‹mgesi”, Modern Türkiye’de Siyasi
Düflünce, c: 3, ‹letiflim yay., ‹stanbul, 2002, s: 267.
283
kebikeç / 24 • 2007
kaynak eksikli¤i tercüme eserler vas›tas›yla giderilmektedir. Bu aç›dan tercüme eserler, günümüzde oldu¤u gibi Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda da Avrupa’n›n
tarihsel sürecinin kitlelere aktar›lmas›nda önemli bir rol oynad›.
Cumhuriyet’in kuruluflunun ard›ndan, Avrupa tarihi ve kültürü hakk›nda
kitleleri bilgilendirme rolünü tercüme kitaplar üstlendi. Enver Ziya Karal, George Herbert Wells’in Cihan Tarihinin Ana Hatlar› adl› eserinin, Türkiye’de
devlet eliyle tercüme edilen ilk eser oldu¤unu belirtmektedir14.
Bu dönem tercüme faaliyetlerine katk›lar›yla Remzi Kitabevi ve Tercüme
Bürosu öne ç›kmaktad›r. 1937 y›l›nda Remzi Kitabevi’nin bafllatt›¤› “Dünya
Muharrirlerinden Tercümeler Serisi” girifliminin ard›ndan, 1940-1967 y›llar›nda faaliyette bulunan Tercüme Bürosu da bu alana hizmet etti. Tercüme
Bürosu’nda; Saffet Pala, Sabahattin Eyübo¤lu, Sabahattin Ali, Bedrettin Tuncel, Enver Ziya Karal ve Nusret H›z›r gibi isimler bulunmaktad›r. Burada ilk
üç y›lda yay›mlanan 109 eserin 39'u klasik Yunanca'dan, 38'i Frans›zca'dan,
10'u Almanca'dan. 8'i ‹ngilizce'den, 6's› Latince'den, 5'i fiark ve ‹slam klasiklerinden, 2'si Rusça'dan ve bir tanesi de ‹skandinav edebiyat›ndand›r15. Bu
dönem klasik eserlerin tercümesinde, uygarl›klar›n merkezinde Anadolu uygarl›¤› vard›. Ak›c›l›k ve konuflma dilinin kullan›m›na dikkat edilmesiyle Bat› kültürünün “do¤allaflt›r›lmas›”nda araç olarak görülen tercümeler, kitlelerin “bat›l›laflmas›”nda etkin bir rol oynad›16.
Avrupa tarihi hakk›nda dönemin tercüme kitaplar› flunlard›r:
a. Avrupa Siyasi Tarihi:
Alfred Feuillet; Avrupa Milletleri Ruhiyat›, (çev: Mustafa Rahmi Balaban),
Matbaa-i Amire, ‹stanbul, 1923[1339].
Erich Ludendorff; ‹dare-i Harb ve Siyaset, (çev: fiükrü Ali), Matbaa-i Askeriye, ‹stanbul, 1341 [1925].
E. Lavisse-A. Rambaud; Histoire Generale/ (Bafl k›s›mlar›), Türkçe tercümesi: c: I, Bir heyet taraf›ndan, ‹stanbul, 1926.
Herbert George Wells; Cihan Tarihinin Umumi Hatlar›, 5 c. Maarif Vekâleti yay., ‹stanbul, 1927-1928.
Fernand Boverat; Avrupa Nüfusunun ‹stikbali, (nâkili: M. Celal), Baflvekâlet ‹statistik Umum Müdürlü¤ü, Ankara, 1932.
Léon Cahen Raymond; 1919'dan 1937 Y›l›na Kadar Dünya Tarihi; (çev: Galip Kemali Söylemezo¤lu), Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1939.
14 Felsefe Kurumu Seminerleri, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara, 1977, s: 258.
15 http://www.meb.gov.tr/meb/hasanali/egitimekatkilari/yayinlar.htm son eriflim 28.8.2006.
16 Özlem Berk; “Bat›l›laflma ve Çeviri”, Modern Türkiye’de Siyasi Düflünce, c: 3, s: 515.
284
ÜNAL
Cumhuriyet’in ‹lk Y›llar›nda Yay›nlanan Avrupa Tarihi Kitaplar›
Charles Seignobos; Avrupa Kavimlerinin Mukayeseli Tarihi, (çev: Hüseyin
Cahit Yalç›n), 2 cilt, Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1939.
Büyük Bahri Devletlerden I-II, (çev: Saim Besbelli), Deniz Matbaas›, ‹stanbul, 1941.
Fernard Grenard; Asya'n›n Üstünlü¤ü ve Düflkünlü¤ü: Avrupa'n›n ‹kbali,
(çev: H. Varo¤lu), Cumhuriyet Matbaas›, ‹stanbul,1941.
Edmond Rossier; Avrupa'n›n Siyasi Tarihi: 1815-1919, (çev: A. K. Aksüt),
Fazilet, ‹stanbul, 1943.
L. Von Ranke; Büyük Devletler, (çev: Bekir S›tk› Baykal), Maarif Vekâleti yay., Ankara, 1944.
Jules Romains; Avrupa Mukadderat›n Yedi Muammas›, (çev: Lütfi Ay), Güven Bas›mevi, ‹stanbul, 1944.
b. Avrupa Düflflü
ünce Tarihi:
Montesquieu; Ruhü’l-Kavanin, (çev: Hüseyin Naz›m), 2 cilt, Matbaa-i Amire, ‹stanbul,1339 [1923].
John Stuart Mill; Hürriyet, (çev: Hüseyin Cahit Yalç›n), Akflam Matbaas›,
‹stanbul, 1927.
Jean Meslier; Akl-› Selim/Le Bon Sens, (çev: Abdullah Cevdet), fiirket-i Mürettibiyye Matbaas›, ‹stanbul, 1928.
c. Seyahat Kitaplar›:
Poi Vidal Lablas; Marko Polo'nun Seyahati: Avrupa ile Asya’n›n Münasebat›, (çev: Emiro¤lu Ziya), Turing ve Otomobil Kulübü Matbaac›l›k ve Neflriyat, ‹stanbul, 1932.
Laurence Sterne; Fransa ve ‹talya'da Hissî Seyahat, (çev: Ali Kâmi Akyüz),
Hilmi Kitabevi, ‹stanbul, 1945.
d. Tarihi fi
fia
ahsiyetler:
André Maurois; Voltaire, (çev: ‹rfan Konur), Hilmi Kitabevi, ‹stanbul, 1939.
Voltaire; ‹sveç Kral› XII. fiarl'›n Tarihi, (çev: Nahid S›rr›), Hilmi Kitabevi,
‹stanbul, 1939.
e. Eskiça¤ tarihi
Clemend Wood; Roma Tarihi, (çev: Ömer R›za Do¤rul), Tan Matbaas›, ‹stanbul, 1939.
Clemens Bosch; Roma Tarihinin Ana Hatlar›, (çev: Sabahat Atlan), R›za
Koflkun Matbaas›, ‹stanbul, 1940.
285
kebikeç / 24 • 2007
Andreas Rumpf; Yunan ve Roma Sanat›, (çev: Jale ‹nan), Pulhan Matbaas›,
‹stanbul, 1949.
Georges Poisson; Avrupa’n›n ‹skân Tarihi: Bugünkü Durum, Kaynaklar
ve Evrim, (çev: fievket Aziz Kansu), Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara,
1950.
f. Ortaça¤ Avrupa Tarihi
Charles Diehl; Bizans ‹mparatorlu¤u Tarihi, (çev: Tevfik B›y›kl›o¤lu), Vakit, ‹stanbul, 1937.
Hon. S. Runciman; Orta Ça¤lar›n Bafllar›nda Avrupa ve Türkler, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara, 1943.
A.A Vasiliev; Bizans ‹mparatorlu¤u Tarihi, (çev: Arif Müfid Mansel), Maarif Matbaas›, Ankara, 1943.
Walter Ruben; Do¤uda ve Bat›da Ortaça¤ Felsefesi, (çev: Abidin ‹til), Türk
Tarih Kurumu Yay., Ankara, 1944.
g. Rönesans Konulu Kitaplar:
Comte de Gobineau; Rönesans: Tarihi Sahneler, (çev: Cami), Sanayii Nefise Matbaas›, ‹stanbul, 1931.
Louis Hourt›cq; San'at fiaheserleri: Rönesans, Klasik Devir: XIX. As›r, (çev:
Burhan Toprak), Kenan Bas›mevi, ‹stanbul, 1941.
h. Fransa Tarihi:
Yumni, A.; Napolyon Seferleri 2. K›s›m, Askeri Akademiler Kumandanl›¤›
Matbaas›, ‹stanbul, 1928.
Ernest Von Aster; Frans›z ‹htilali’nin Siyasi ve ‹çtimai Fikirleri, (çev: M.
Nermi), Hâkimiyet-i Milliye Matbaas›, Ankara, 1927.
Mareflal Petain; Verdön Meydan Muharebesi, (çev: Osman Senayi), Askeri
Matbaa, ‹stanbul, 1931.
Mantay; Marn Muharebesi, (çev: Rahmi), Harb Akademisi Matbaas›, ‹stanbul, 1932.
Jacques Bainville; Fransa Tarihi, (çev: Hüseyin Cahid Yalç›n), 2 cilt, Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1938.
Ernest Robert Curtius; Frans›z Medeniyeti, (çev: Sabahattin Eyübo¤lu),
Devlet Bas›mevi, ‹stanbul, 1938.
A. Mathiez; Frans›z ‹htilali: Dehflet, (çev: fiükrü Kaya), 2 cilt, Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1940.
Andre Simon; Fransa’y› Ele Verenler, Moskova, 1941.
286
ÜNAL
Cumhuriyet’in ‹lk Y›llar›nda Yay›nlanan Avrupa Tarihi Kitaplar›
Andre Maurois; Fransa Facias›, (çev: Mansur Tekin), Üniversite Kitabevi,
‹stanbul, 1942.
François Alphonse Aulard; Fransa ‹nk›lâb›’n›n Siyasi Tarihi: Demokrasinin ve Cumhuriyetin Kaynaklar› ve Geliflmesi 1789-1804, (çev: Naz›m Poray),
3 cilt, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara, 1944.
General Giraud; Fransa’da Ma¤lubiyetin Sebepleri, (çev: Hilmi Oray), Askeri Matbaa, ‹stanbul, 1944.
Pierre Lazareff; Fransa’da Bas›n Rezaletleri Yahut Fransa’y› Çökerten
Dördüncü Kuvvet, (çev: fievket Rado), Üniversite Kitabevi, ‹stanbul, 1945.
Voltaire; XIV. Louis Asr›, (çev: Nahid S›rr› Örik), 3 cilt, Maarif Matbaas›,
Ankara, 1945-1946.
Albert Sorel; Avrupa ve Frans›z ‹htilâli, (çev: Nahid S›rr› Örik), 7 cilt, Maarif Vekâleti yay., ‹stanbul, 1949-1956.
Jules Michelt; Frans›z ‹htilâli Tarihi, (çev: Hamdi Varo¤lu), Milli E¤itim
Bakanl›¤› yay., Ankara, 1950.
›. ‹ngiltere Tarihi:
Sir George Arthur; Kitchner ve Harp, (çev: Sabit), Askeri Matbaa, ‹stanbul,
1926.
Rejinald Bakon; Jotland Deniz Muharebesi ve Münasebetsizlikleri, (çev:
Ali R›za Rahmi), Deniz Matbaas›, ‹stanbul, 1929.
A. Lawrence Lowel; ‹ngiltere’nin Hükümeti, (çev: Hüseyin Cahit Yalç›n), 5
cilt, Akflam-Cumhuriyet Matbaas›, ‹stanbul, 1927.
Belleyir Karlion; Yutland Muharebe-i Bahriyesi, (çev: Ali R›za Seyfi), Deniz
Matbaas›, ‹stanbul, 1934.
Andre Maurois; ‹ngiltere Tarihi, (çev. Hüseyin Cahit Yalç›n), Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1938.
Hilaire Belloc; Bugünkü ‹ngiltere'yi ‹yice Anlamak ‹çin, (çev: Galip Kemali Söylemezo¤lu), Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1939.
1919 Efgan- ‹ngiliz Harbi, Matbaa-i Askeriye, ‹stanbul, 1941.
W. A. Wells; ‹ngiliz Müstemlekelerinin K›sa Bir Tarihi, (çev: M. Manyasi¤),
Alâeddin K›ral Bas›mevi, Ankara, 1942.
William Guy Cavr; Büyük Harpte ‹ngiliz Denizalt› Gemilerinin Menkibesi,
(çev: Hikmet Da¤da), Deniz Matbaas›, ‹stanbul, 1946.
A. Davenport; ‹ngiliz Hars› ve Fikir Hareketleri Elizabeth Devrinden XIX.
Asra Kadar, (çev: Leyla Sayar-Ercüment Atabay), Üniversite Bas›mevi, ‹stanbul, 1947.
287
kebikeç / 24 • 2007
j. ‹talya Tarihi:
Hans Ritter; Büyük Harp ‹zonzo Yarmas›, (çev: Nuri Refet), Askeri Akademiler Kumandanl›¤› Matbaas›, ‹stanbul, 1928.
Marsel Ouessant; Karagömlekliler ‹htilali, (çev: Haydar R›fat), Tefeyyüz
Kütüphanesi, ‹stanbul, 1937.
Giovanni Boccaccio; ‹talya Hikâyeleri, (çev: Halikarnas Bal›kç›s›), Sertel
Matbaas›, ‹stanbul, 1939.
A. Savelli; ‹talya Tarihi, (çev: Galip Kemali Söylemezo¤lu), Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1940.
k. Almanya Tarihi:
General Bois; 1914–1918 Alman Ordusu Harp Esnas›nda Azamet ve ‹nhizam›, (çev: Ali Galip), Matbaa-i Askeriye, ‹stanbul, 1339.
V. Nicolai; Almanya’da Gizli Kuvvetler (Almanya’da Askeri Casusluk),
(çev: Mehmet Nihat), Matbaa-i Askeriye, ‹stanbul, 1341.
Hans Ritter; Büyük Harpte Alman Cepheleri, (çev: Nuri Refet ), Harp Akademisi Kumandanl›¤› Matbaas›, ‹stanbul, 1928.
Amiral Reinhard Scheer; Harb-i Umumide Alman Aç›k Deniz Donanmas›,
(nak: Sait Talat), Deniz Matbaas›, ‹stanbul, 1928.
Tacite; Germanya, (çev: Cami), Türk Ocaklar› Merkez Heyeti Matbaas›,
Ankara, 1930.
Herman Pinnow; Almanya Tarihi, (çev: Fehmi Baldafl), Kanaat Kitabevi,
‹stanbul, 1940.
M. Talat Sümer; Tarihte Almanlar, Ülkü Bas›mevi, ‹stanbul, 1940.
Tacitus; Germanya, (çev: Hamit Dereli), Maarif Matbaas›, Ankara, 1944.
Hans Behrend; Faflizmin Perde Arkas›, (çev: Burhan Arpad), Arpad Yay›nevi, ‹stanbul, 1945.
Madame de Steal; Almanya’ya Dair, (çev: N. Baydar), Maarif, Ankara,
1945.
Emil Ludving; Bismark Nas›l Düfltü?, (çev: Haydar R›fat), ‹stanbul, 1950.
Leopold Von Ranke; Reform Devrinde Alman Tarihi, (çev: Cemal Köprülü),
Milli E¤itim Vekâleti yay., Ankara, 1953.
l. ‹spanya Tarihi:
Dixon; Romal›lar Devrinde Evvel ‹berya ile Adalar Denizi Aras›ndaki Münasebet, Ebüzziya Matbaas›, ‹stanbul, 1937.
Clement Wood; ‹spanya’da Engizisyon, (çev: Ömer R›za Do¤rul), Tan Matbaas›, ‹stanbul, 1938.
288
ÜNAL
Cumhuriyet’in ‹lk Y›llar›nda Yay›nlanan Avrupa Tarihi Kitaplar›
Louis Bertrand; ‹spanya Tarihi, (çev: Galip Kemali Söylemezo¤lu-Nurullah
Ataç), Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1940.
m. Finlandiya Tarihi:
Grigoriy Petrov, Beyaz Zambaklar Memleketinde: Finlandiya (Çev: Ali
Haydar Taner), ‹stanbul, 1929.
n. Rusya Tarihi:
N. Brian; Rusya Tarihi, (çev: Galip Kemali Söylemezo¤lu), Kanaat Kütüphanesi, ‹stanbul, 1939.
Castex; Cengiz Han’dan Stalin’e 1-Sevkülcey: Bir Manevran›n Teselsul ve
Tahavvülü 2-Komünizm-Faflizm Mücadelesi, (çev: Süruri Akal›n), Deniz Matbaas›, ‹stanbul, 1939.
Neill-William Morton; Fin-Sovyet Harbi, (çev: Necat Akar), Zerbamat Bas›mevi, Ankara, 1940.
Mauric Edelman; Ural’lar›n Gerisinde Rusya Nas›l Haz›rland›?, (çev: Mithat Resnelio¤lu), Askeri Matbaa, ‹stanbul, 1944.
Paul Winterton; Rusya'n›n ‹çyüzü, (çev: Ferda Kocaçimen), fiirket-i Mürettibiye Matbaas›, ‹stanbul, 1946.
John Fischer; Sovyet Cennetinin ‹çyüzü, (çev: Fethi K.), Kenan Matbaas›,
‹stanbul, 1947.
Arthur Koestler; Sovyet Efsanesi ve Hakikat K›z›l Rusya’n›n ‹çyüzü, (çev:
Hüseyin Cahit Yalç›n), ‹nsel Kitabevi, ‹stanbul, 1947.
William C. Bullitt; K›z›l Rusya Tek Bafl›na Bir Dünya, (çev; Hüseyin Cahit
Yalç›n), Tanin Matbaas›, ‹stanbul, 1948.
George Creel; Ruslar›n Asya Siyaseti, (çev: Behlül Toygar), fiirket-i Mürettibiyye Bas›mevi, ‹stanbul, 1949.
Aleksand›r Puflkin; Pugaçev ‹syan›n›n Tarihi, (çev: Râna Çak›rgöz ), Milli
E¤itim Bas›mevi, ‹stanbul, 1949.
Aleksand›r Trakanov; Sürgünler Diyar› Sibirya, (çev: Sadullah Cenkci),
Kardefller Bas›mevi, ‹stanbul, 1950.
Tercüme kitaplar ile modern tarih alan›ndaki ilk çal›flma örnekleri genç nesillere sunularak bir tarih bilinci kazand›r›lmas› amaçland›. Bu tarih bilincini
afl›laman›n bir yolu da; Cumhuriyet gençli¤ine, Türkiye tarihi ile di¤er ülke
tarihlerini k›yaslayabilme yetisinin kazand›r›lmas›yd›. Bununla ilgili olarak
A. Savelli’nin ‹talya Tarihi adl› eserini çeviren Galip Kemali Söylemezo¤lu da
Türk milletinin tarihinin di¤er dünya milletleriyle olan fark›n› ortaya koymak, gayesiyle eserin çevirisini yapt›¤›n› dile getirmektedir.
289
kebikeç / 24 • 2007
“Yak›n bir zamanda, biz de kocaman bir imparatorluk kaybettik. Bizans ile Roma’dan dünyada eser kalmam›flken; Türk milleti, Türk Devleti, göz aç›p kapayacak kadar az bir zaman içinde, eskisinden daha zinde, daha müterakki, daha
uyan›k bir hale gelmifl ve mevcudiyetini dünyan›n takdir ve hayretleri karfl›s›nda muhafaza etmifltir… ‹flte bizim bütün dünya milletleriyle en bariz fark›m›z
budur. Hiçbir zaman, hiçbir yabanc›n›n hâkimiyeti alt›na girmemifliz, daima
hürriyet ve istiklalimizi korumufluzdur. Roma medeniyetinin yegâne varisi oldu¤unu iddia eden ‹talya ise…”17.
Bu ayn› zamanda genç neslin Cumhuriyet’in kazan›mlar›n›n bilincine varmas› ve Türk devletinin geldi¤i noktay› tahlil edebilmesini de sa¤layacakt›.
Cumhuriyet dönemi Avrupa tarihi kitaplar›na temas etmenin öneminin
Cumhuriyet dönemi e¤itim alan›ndaki de¤iflikliklerle de iliflkilendirilmesi gerekmektedir. 1924 tarihli lise program›na hâkim olan Avrupa merkezli tarih
ö¤retimi, genel tarih ve Avrupa tarihine a¤›rl›k veren bir programd›18. Ancak
1930 y›l›na gelindi¤inde ilk, orta, lise programlar›nda, Türk Tarih tezine göre
önemli de¤ifliklikler yap›ld›. 1930’lar›n bafl›nda da Atatürk’ün gözetiminde haz›rlanan ortaö¤retim ve lise tarih kitaplar›, milliyetçi-modernist bir misyondan yola ç›karak, Kemalizm’in evrensel modernizasyonu yakalamaya dönük,
insanl›kla bir bütün olma çabas› içindeki nispeten genifl bak›fl aç›s›n› yans›tt›19. Avrupa tarihi ad›na 1931 y›l›nda Türk Tarih Tetkik Cemiyeti üyelerine
yazd›r›lan tarih ders kitaplar› bütünde Osmanl› tarihine ayr›l›rken, Avrupa
tarihine s›n›rl› yer vermektedir20. Yine bu kitaplarda Avrupa tarihi ifllenifl
flekli aç›s›ndan Osmanl› tarihine ba¤›ml› yani Osmanl›-Avrupa iliflkileri çerçevesinde ele al›nan bir konu niteli¤indedir21.
Sonuç olarak hem dönemin önemli isimleri taraf›ndan yaz›lan, hem de çevirileri yap›lmak suretiyle dilimize kazand›r›lan Avrupa tarihi konulu kitaplar, Cumhuriyet döneminin e¤itim anlay›fl›na yön veren Türk Tarih tezine
karfl›n, kitleleri Avrupa tarihi hakk›nda bilinçlendirme görevini üstlendi. Bu
çal›flmada belirtilen kitaplar, e¤itim alan›nda Türk tarihi ile s›n›rl› bir anlat›ma a¤›rl›k veren bu döneme karfl› elefltirileri, bir miktar olumluya döndürme
rolünü de üstlenmektedir. Çünkü bu kitaplar, Türkiye’nin bat›l›laflma serüveninde genç nesillere özgürlük, ba¤›ms›zl›k, laiklik, ulusal egemenlik, milliyet17 A. Savelli; ‹talya Tarihi, (çev: G. Kemali Söylemezo¤lu), Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1940, ss: 2-3.
18 Mesut Çapa; “Türkiye’de 1930 Öncesi Tarih Ö¤retimi”,Toplumsal Tarih, No: 129, Eylül 2004, s: 84.
19 Mutlu Öztürk, “Tarih E¤itimi ve Ders Kitaplar›/Halil Berktay ile Söylefli”, Toplumsal Tarih, No: 100, Nisan
2002, s: 41.
20 Hamit-Muhsin; Türkiye Tarihi, Devlet Matbaas›, ‹stanbul, 1930; Tarih I, Maarif Vekâleti yay., ‹stanbul,
1931; Tarih II, Maarif Vekâleti yay., ‹stanbul, 1933; Tarih III (Yeni ve Yak›n Zamanlar), Maarif Vekâleti
yay., ‹stanbul, 1933; Tarih IV, Maarif Vekâleti Yay., ‹stanbul, 1931.
21 Zeki Ar›kan; “Ders Kitaplar›nda Avrupa Tarihi”, TÖDK, Dokuz Eylül yay., ‹zmir, 1998, s: 164.
290
ÜNAL
Cumhuriyet’in ‹lk Y›llar›nda Yay›nlanan Avrupa Tarihi Kitaplar›
çilik kavramlar›n›, Avrupa’n›n tarihsel deneyimi ile aktarma ifllevine sahiptir.
Ayn› zamanda bu kitaplar arac›l›¤›yla Cumhuriyet gençli¤ine, insanl›k tarihini genifl bir bak›fl aç›s›yla de¤erlendirebilme yetene¤i kazand›r›lmas› amaçlanm›flt›r. Ancak konuyla ba¤lant›l› olan as›l ilginç nokta, Avrupa tarihinin günümüzdeki durumudur. Genelde Avrupa tarihi hakk›ndaki kaynak olarak kullan›lan kitaplar tercüme eserlerdir. Tercüme faaliyeti aç›s›ndan 1960’larda Akflam Kitap Kulübü, 1990’larda Afa Yay›nc›l›k ve son dönemde Literatür Yay›nc›l›k (buna Dost ve ‹mge kitabevleri de eklenebilir) bu alandaki önemli eserlerin dilimize kazand›r›lmas›nda önemli bir rol oynad›. Tercüme konusundaki
bu olumlu çabalara karfl›n Türkiye’de Avrupa tarihi, özellikle akademik düzeyde hâlâ yetersiz bir ilgi ile karfl› karfl›yad›r. Bu durum ise, ülkemizde Avrupa tarihi çal›flmalar›n›n dünü ve bugününe dair düflünme zaman›n›n geldi¤ini kan›tlamaktad›r.
Kaynaklar:
Acaro¤lu, M. Türker; Bat›’da ve Türkiye’de Kaynakça Tarihi, ‹letiflim yay., ‹stanbul, 2003.
Ar›kan, Zeki; “Ders Kitaplar›nda Avrupa Tarihi”, TÖDK, Dokuz Eylül yay., ‹zmir, 1998.
Atatürk’ün Okudu¤u Kitaplar, (der: Gürbüz Tüfekçi), Türkiye ‹fl Bankas› yay.,
Ankara, 1983.
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara, 1997.
Berk, Özlem; “Bat›l›laflma ve Çeviri”, Modern Türkiye’de Siyasi Düflünce, c: 3,
‹letiflim yay., ‹stanbul, 2002.
Berktay, Halil; Cumhuriyet ‹deolojisi ve Fuat Köprülü, Kaynak yay., ‹stanbul,
1983.
Berktay, Halil; “Dört Tarihçinin Sosyal Portresi”, Toplum ve Bilim, Say›:5455, ‹stanbul, 1991.
Bora, Tan›l; “Milliyetçi-Muhafazakâr ve ‹slamc› Düflünüflte Negatif Bat› ‹mgesi”, Modern Türkiye’de Siyasi Düflünce, c:: 3, ‹letiflim yay., ‹stanbul, 2002.
Çapa, Mesut; “Türkiye’de 1930 Öncesi Tarih Ö¤retimi”, Toplumsal Tarih, No:
129, Eylül 2004, ss: 80-87.
Davies, Norman; Avrupa Tarihi, ‹mge Kitabevi, Ankara, 2006.
Felsefe Kurumu Seminerleri, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara, 1977.
Georgeon, François; Türk Milliyetçili¤inin Kökenleri Yusuf Akçura (18761935), Tarih Vakf› Yurt yay., ‹stanbul, 1996.
Hamit-Muhsin; Türkiye Tarihi, Devlet Matbaas›, ‹stanbul, 1930.
Kemalettin fiükrü; Büyük Frans›z ‹htilali, Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1931.
291
kebikeç / 24 • 2007
Koray, Enver; Türkiye Tarih Yay›nlar› Bibliyografyas› (1729-1955), Maarif
Bas›mevi, ‹stanbul, 1959.
Kurat, Akdes Nimet; Ortazaman Tarihi ‹çin K›sa Bir Bibliyografya, ‹ÜEF, ‹stanbul, 1934.
Meslier, Jean; Akl-› Selim/Le Bon Sens, (çev: Abdullah Cevdet), fiirket-i Mürettibiyye Matbaas›, ‹stanbul, 1928.
Özbaran, Salih; Tarih Tarihçi ve Toplum, Tarih Vakf› Yurt yay., 3.bask›, ‹stanbul, 2005.
Öztürk, Mutlu; “Tarih E¤itimi ve Ders Kitaplar›/Halil Berktay ile Söylefli”,
Toplumsal Tarih, No: 100, Nisan 2002, ss: 40-43.
Savelli. A.; ‹talya Tarihi, (çev: G. Kemali Söylemezo¤lu), Kanaat Kitabevi, ‹stanbul, 1940.
Tarih I, Maarif Vekâleti yay., ‹stanbul, 1931.
Tarih II, Maarif Vekâleti yay., ‹stanbul, 1933.
Tarih III (Yeni ve Yak›n Zamanlar), Maarif Vekâleti yay., ‹stanbul, 1933.
Tarih IV, Maarif Vekâleti yay., ‹stanbul, 1931.
Toprak, Zafer; “Türkiye’de Ça¤dafl Tarihçilik (1908-1970)”, Türkiye’de Sosyal
Bilim Araflt›rmalar›n›n Geliflimi, (der: S. Atauz), Türk Sosyal Bilimler Derne¤i, Ankara, 1986.
Turan, fierafettin; Atatürk’ün Düflünce Yap›s›n› Etkileyen Olaylar, Düflünürler, Kitaplar, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara, 1989.
Tutal, Nilgün; “Do¤u ve Amerika Aras›nda Avrupa”, Do¤u Bat›, Y›l: 6, No: 23,
2003.
http://www.meb.gov.tr/meb/hasanali/egitimekatkilari/yayinlar.htm (son eriflim 28.8.2006).
Özet: Avrupa tarihi, genellikle Avrupal›lar taraf›ndan araflt›r›lan ve yaz›lan bir tarihtir.
Bu makale 1923-1950 y›llar› aras›nda Cumhuriyet Türkiye’sinde Avrupa tarihinin yeri ve
önemini ortaya koymay› amaçlamaktad›r. Bunu ortaya koyman›n en iyi yolu, Cumhuriyet’in
ilk y›llar›nda yay›nlanan Avrupa tarihi kitaplar›na bakmakt›r. Makalede dönemin Avrupa
tarihi kitaplar› iki bölümde ele al›nd›: telif kitaplar ve tercüme kitaplar. Her iki k›s›mda bu
kitaplar›n kategoriler halinde tasnif edilmesiyle, seçilmifl bir kaynakça listesi oluflturuldu.
Böylelikle bu makale ile okuyucu, hem Avrupa tarihi kaynakças›na hem de dönemin düflünce yap›s›na dair genel bir fikre sahip olacakt›r. Böyle genel bir fikre ulaflmak, geçmifl ile bugünü k›yaslamak aç›s›ndan önemlidir. Çünkü Avrupa tarihi senkronize tarih bilgisi ve karfl›laflt›rmal› tarih gere¤i gündeme getirilmesi gereken bir konudur. Sonuç olarak; makale,
hem Kemalist Cumhuriyet’in Avrupa alg›s›n› ortaya koymay› hem de günümüzde Avrupa
tarihine olan yetersiz ilgiye dikkat çekmeyi amaçlamaktad›r.
292
ÜNAL
Cumhuriyet’in ‹lk Y›llar›nda Yay›nlanan Avrupa Tarihi Kitaplar›
Anahtar sözcükler: Avrupa Tarihi, Kemalizm ve Avrupa Tarihi, Cumhuriyet’in ‹lk Y›llar›nda Avrupa Tarihçili¤i.
Abstract: European history is generally searched and written by Europeans themselves.
This paper aims to present the place and importance of European history in Republican
Turkey between the years 1923 and 1950, by looking at European history books published
during the period. The study examines European history books in two categories: edited book and translated books. In both parts, a bibliography is formed by organizing these books
into categories. The reader will thus have the chance to reach the bibliography on European
history while also getting acquinted with the intellectual currents of the period in Turkey.
This is particularly important in comparing the past and the present the by stressing the need for a synchronized knowledge of history and comprehension of comparative history. By
doing this, the study presents the Kemalist perception of Europe and points to apparent lack
of interest to European history in present-day Turkey.
Key words: European History, Kemalism and European History, Bibliography, European History in the early years of the Turkish Republic.
293
Bu kitab› sat›n almak için:
www.sanatkitabevi.com.tr
kebikeç / 24 • 2007
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan
Tarih Konulu Makaleler Bibliyografyas›-I
Galip ALÇITEPE*
“CHF’n›n halkevleriyle takip etti¤i gaye,
milleti fluurlu, bir birini anlayan, birbirin
seven ideal ba¤l› bir halk kütlesi
halinde teflkilâtland›rmaktad›r!”
Recep Peker1.
19 fiubat 1932’de yurdun de¤iflik yerlerinde (Afyon, Ankara, Ayd›n, Bolu,
Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbak›r, Eskiflehir, ‹stanbul, ‹zmir, Konya, Malatya ve Samsun) aç›lan halkevleri Mustafa Kemal Atatürk’ün de betimledi¤i
gibi birer sosyal ve kültürel devrim arac›d›r2.
‹smet ‹nönü bu kurumu, “yeni Türkiye hayat›n›n bafll› bafl›na bir unsuru
ve remzi”3 olarak nitelerken, Dr. Refik Saydam, “bütün yurttafllar›n duyufl,
düflünüfl ve ink›lâb› anlay›flta el ele yürür bir cemiyet haline gelmesi için kültür kayna¤› hatta halk üniversitesi”4 tan›mlamas›n› kullanmaktad›r.
CHP Halk Ö¤rene¤i’nde ise amaç flöylece ifade edilmektedir:
“Partimizin program temelleri cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkç›l›k,
devletçilik, lâiklik ve devrimciliktir.
* Yrd. Doç. Dr./T.C.C.B.Ü., Fen/Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, T. C. Tarihi ABD. Ö¤retim Üyesi-Manisa.
1 Recep; “Halkevlerinin Aç›lma Nutku”, Ülkü, No: 1, ss: 6-8.
2 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c: I, Ankara-1961, s: 383.
3 Cumhuriyet, 20 fiubat 1934.
4 CHP Halkevleri ve Halkodalar›/1932-1942, Ankara-1942, s: 16.
295
kebikeç / 24 • 2007
Program›m›z bu ana ve temel prensiplerin egemenli¤i ve sonras›z olmas› için bu s›fatlarda kuvvetli vatandafllar yetifltirilmesini ulusal ›ran›n
Türk tarihinin esidi¤i derecelere ç›kmas›n›, ar›n yükseltilmesini, ulusal
kültürünün ve ilmi hareket ve k›navlar›n kuvvetlendirilmesini önemli
araçlar olarak saptar ve iflaret eder. Bu esas ve araçlar›n hepsi birden
medeniyet y›l›nda Türklü¤ün kaybetti¤i uzun y›llar› yi¤it ve at›lgan, yorulmaz at›l›fllarla kazanacak nesiller yetifltirilmeyi, medeniyet alan›nda
Türk’ün tabii meziyet ve kapasiteleriyle uygun flerefli yerini tekrar almas›n› hedefler.
Halkevlerinin amac›, bu u¤urda çal›flacak ülkülü vatandafllar için toplay›c› ve birlefltirici yurtlar olmakt›r”5.
E¤itimci ‹. Hakk› Baltac›o¤lu halkevlerini; 1. Türkiye’nin gençlerine toplu
hayat yaflatmak, 2. Müflterek mes’uliyet duygusunu afl›lamak, 3. Kolektif nefleyi artt›rmak, 4. Rejim istikametinde moral vermek, 5. Yürüyüfl, musiki, tiyatro ve edebiyat zevklerini vermek olmak üzere befl temel esasa oturmaktad›r6.
Baltac›o¤lu’na göre halkevleri; 1. Halk› ay›r›m yapmadan kucaklayan bir
yuvad›r, 2. Bilim, sanat ve kültür ö¤reten evlerdir, 3. Yaln›zca ö¤reten de¤il,
ayn› zamanda yaflatan kurumlard›r, 4, Verdi¤i bilgi ve kültür, Türk rejiminin
beklentilerine uygundur ve 5. En ufak yerleflim birimlerine yay›lacak yap›ya
sahiptir7.
Yukar›daki verilerin ›fl›¤›nda halkevlerinden beklenilen yararlar flöylece
maddelendirilebilir: 1. Halk ile ayd›n aras›nda iletiflim kurmak, 2. Köylünün
seviyesini yükseltmek, 3. Ülkü birli¤ini sa¤lamak, 4. Halk› rejim karfl›t› fesat
düflüncelere karfl› örgütlemek, 5. Kiflileri aylakl›ktan kurtarmak, 6. Etkin ve
aktif halk kitleleri yaratmak, 7. Kemalist gençlik yetifltirmek8.
Bu amaçlar do¤rultusunda belli bafll› halkevleri yurt genelinde de¤iflik yörelerde dergiler ç›kartt›lar. Bu dergilerin adlar›, hangi halkevi taraf›ndan,
hangi dönemde kaç say› olarak yay›nland›¤› ve bulundu¤u kütüphaneler Ek1’de verilmifltir.
Bilindi¤i gibi Ülkü, Ankara’da genel merkez taraf›ndan ç›kar›lmaktad›r.
Bu yap›s› nedeniyle di¤er dergilere örnek teflkil etmektedir. Daha birinci say›s›nda çeflitli halkevleri taraf›ndan yay›nlanacak olan dergilerdeki yaz›lar›n
5 CHP Halkevleri Ö¤rene¤i, Ankara-1935, s: 4.
6 ‹. Hakk› Baltac›o¤lu; Halk›n Evi, Ankara-1950, s: 30.
7 ‹. Hakk› Baltac›o¤lu; age., s: 33, Sefa fiimflek; Bir ‹deolojik Seferberlik Deneyimi/Halkevleri (1932-1951),
‹stanbul-2002, s: 68 ve Ulu¤ ‹¤demir; Y›llar›n ‹çinden, Ankara-1976, ss: 283-290.
8 Galip Alç›tepe; Antalya’da ‹ki Öncü Dergi: Ça¤layan ve Türk Akdeniz, Antalya-2005, s: 10.
296
ALÇITEPE
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu...
yay›nlanacak yaz›lar›n; a) Edebiyat ve Dil, b) Güzel Sanatlar/Müzik, resim,
heykel, mimarl›k, b) Tarih, c) Sosyoloji, d) ‹ktisat, e) Ziraat, f) Yurttafll›k, g)
Kad›n Haklar›, h) Fen Bilimleri, i) Genel Sa¤l›k Bilimleri, j) Spor, k) Köycülük, l) Bibliyografya, m) Halkevi Haberleri konularda yo¤unlaflmas› istenmektedir9.
Tarih, halkevi dergilerinin ele al›p ilgilendi¤i konular›n bafl›nda gelmektedir. De¤iflik yönergelerde; incelenip yay›nlanmas› istenilen alt bafll›klar flöyle
s›ralanm›flt›r: 1. Türk medeniyet tarihi, 2. Genel Türk tarihi, 3. Türk kahramanlar›n›n biyografileri, 4. Türk mitolojisi, 5. Türk tarihi ile ilgili yabanc› dillerde neflrolunan eserlerin çevirileri, 6. Belgelerin korunmas› ile ilgili uyar›
yaz›lar›, 7. Yerel tarih çal›flmalar›, 8. Milli Mücadele dönemi ile ilgili baflta hat›rat olmak üzere her tür yaz›10.
Bu çal›flmada resmi kütüphanelerde koleksiyonu bulunan yetmifl sekiz dergiden yetmifli taranm›flt›r. Di¤erleri hacimlerinin geniflli¤i nedeniyle bir baflka sefere yay›nlanacakt›r. Ele al›nan dergilerde neflredilen makalelerin konular›na göre bibliyografik künyeleriyle afla¤›da verilmifltir :
a. Tarih Metodolojisi:
001. Akp›narl›, K. Kâni; “Tarihe Yanl›fl Malumat Vermeyelim, Kaynak, No: 166167, s: 13.
002. Akp›narl›, K. Kâni; “Tarihî Tetkiklerde Göze Çarpan Notlar, Kaynak, No: 61,
s: 359.
003. A. R›za Seyfi; “Milli Tarih ‹çin Malzemeler”, Kaynak, No: 4, s: 99.
004. Erbafl, Osman; “Tarih Bir Tekerrür müdür?”, Derme, No: Yeni Seri 15, ss.1112.
005. Gökçen, ‹brahim; “Atatürk ve Türk Tarihi”, Gediz, No: 20, ss.12-14.
006. Günel, Ziya; “Mahkeme-i fier’iyye Sicillerini ‹ncelerken”, Baflp›nar, No: 94,
ss: 2-3, 6; No: 98-99, s: 3.
007. ‹zden, Ekmel; “Tarih Tezimiz”, Mu¤la, No: 13, ss:3-4.
008. Köprülü, M. Fuat; “Halkevimizde Tarihi Araflt›rmalar Nas›l Yap›lmal›d›r”,
Çorumlu, No: 12, ss; 1-6.
009. Murtaza, Ali; “Zaman›m›zda Anlay›fl›n›n ‹lerleyifli”, Devrimin Sesi, No: 1, s:
6; No: 2, s: 2.
010. Nalbanto¤lu, Faz›l; “Tarih ve Milli Ehemmiyeti”, Yayla, No: 11, ss: .37-39.
011. Onurlu, Refet; “Tarih Nas›l Yaz›l›r?”, Kaynak, No: 120-121, ss: 130-131, No;
122-124, ss: 137, 125, 176; No: 128-130, ss: 191.
012. Oskay, Bahri; “Bir Vesika ve Düflündürdükleri”, Gediz, No: 79, ss: 3-5.
013. “Tarih Karfl›s›nda Hezeyan”, Kaynak, No: 156-157, s: 12.
014. Uluçay, Ça¤atay; “Manisa Kazalar› Tarihi Yaz›l›rken Baflvurulacak Kaynaklar”, Gediz, No: 82, s: 4.
9 “Ülkü’nün Yaz› Bölümleri”, Ülkü, No: 1, ss: 90-93, Halkevleri 1940, Ankara-1940, ss: 10-11 ve Remzi Ar›k;
Halkevlerinde Müze, Tarih ve Folklor Çal›flmalar› K›lavuzu, Ankara-1947, ss: 109-123.
10 “Ülkü’nün Yaz› Bölümleri”, Ülkü, No: 1, ss: 90-93.
297
kebikeç / 24 • 2007
015. Uluçay, Ça¤atay; “Manisa Mahkeme-i fier’iyye Sicillerinin De¤eri”, Gediz, No:
79, ss: 1-3.
016. Uluçay, Ça¤atay; “Tarihimizi Nas›l ‹fllemeliyiz”, Gediz, No: 65, ss: 1-3.
017. Yaman, Mümtaz; “fier’î Mahkeme Sicillerinin Tarih Bak›m›ndan De¤erleri”,
Ilgas, No: 2, s: 16.
b. Genel Türk Tarihi:
018. A. Baha; “Türk Posta ve Telgrafhanesi’ne Ait Tetkikler”, Kaynak, No: 1, s: 22.
019. A¤ar, Ö. Kemal; “Orta Zamanlarda Hükümet”, Altan, No: 30, s: 11.
020. Hikmet; “Orta-Asya’n›n Kurakl›k Meselesi”, Kaynak, No: 94, s: 413, No: 95, s:
427, No: 96, s: 435.
021. Akay, ‹. Hakk›; “Türk Takvimi”, Kaynak, No: 13-15, s: 319.
022. Ali; “Türk Milli Mefkûresi”, Taflp›nar, No: 3, ss: 42-44, No: 2, ss: 258-261.
023. Arcak, Sadi; “Türk Kitabeleri”, Derme, No: Yeni Seri 2-8, ss: 12-13, No: Yeni
Seri 11, ss: 8-9.
024. Arcak, Sadi; “Türklerin Medeniyet Sahalar›”, Derme, No: Yeni Seri 1, ss: 810.
025. A. U.; “Orhun Kitabelerinden”, Uluda¤, No; 20, ss: 14-25.
026. Baltac›o¤lu, ‹. Hakk›; “Türk’e Do¤ru”, Karaelmas, No: 7, ss: 11-12.
027. Bingöl, Cemal; “Harb ve Sanat”, Notlar, No: 1, s: 13.
028. Bozdo¤an, Mansur; “Türkler’de Göç”, ‹çel, No: 2, ss: 3-4.
029. Buluç, Saadeddin; “Orhun Kitabelerine Göre Türkler’de ‹stiklâl Aflk›”, Yenitürk, No: 102, ss: 579-581.
030. Erkal, M.; “O¤uz Menk›besi”, Derme, No: Yeni Seri 1, ss: .10-11, Yeni Seri 28, ss.14-15.
031. “Eski Boflanmalar”, Gediz, No: 49, ss: 11-13.
032. Güzey, Nihal; “Seyahat Fikri Türkler’de Do¤mufltur”, Altan, No: 28, ss: 7-8.
033. ‹shaba, Çetin; “Türk Ad›”, Edirne, No: 2, ss: 3-4.
034. Kalkanc›, F. L.; “Anadolu Tekin De¤ildir”, 4 Eylül, No: 6, s: 3.
035. Kurat, A. Nimet; “Batuhan ve Fütühat›”, Yenitürk, No: 32, ss: 2033-2042.
036. Kurat, A. Nimet; “Göçebelik”, Yenitürk, No: 27, ss: 1719-1725.
037. Miltner, Franz; “Eski Yunan ve Roma Eserleri, Türk Tarihi ‹çin Mühim midir?”, Konya Halkevi/Dil, Edebiyat, Tarih Araflt›rmalar›, No: 1, ss: 4-10.
038. Mutlu, Fikret; “Anadolu’da Osmanl› ‹daresi-Türk ‹daresi”, ‹çel, No: 9, ss: 24-29.
039. Necib As›m; “Orhun Alfabesi’nin Anadolu’daki ‹zleri”, Konya Halkevi/Dil,
Edebiyat, Tarih Araflt›rmalar›, No: ss: 1-3.
040. “Orhun Abideleri ve Orta Zaman› Türkleri’nde Devlet Teflkilât›”, Görüfller,
No: 67, ss: 11-12, No: 71, ss: 6-7, No: 72, ss: 10-11.
041. Orkun, H. Nam›k; “H›ung-Nular”, Yenitürk, No: 63, ss: 83-86, No: 64, ss: 110116, No: 65, ss: 165-168, No: 66, ss: 208-211, No: 67, ss: 256-260, No: 68, ss:
298-301, No: 69, ss: 347-355, No: 70, ss: 399-404.
042. Orkun, H. Nam›k; “Macarlar’›n Yurt Kurmas› ve Yerleflmesi”, Yenitürk, No:
57, ss: 1092-1097, No: 59, ss: 1190-1193, No: 60, ss: 1234-1238.
043. Rasenthall, Hermann; “Hazar”, Yenitürk, No: 103, ss: 614-619, No: 104, ss:
643-648.
044. Reuiczky, Antal; “Macarlar’›n Türkiye’deki Hat›ralar›”, Çukurova, No: 3, ss:
11-12.
045. Robinson, D. M.; “Türk Tarih Tezlerimizi Te’yit Eden Bir Vesika Daha”, Altan, No: 18, s: .3.
298
ALÇITEPE
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu...
046. Sançar, Nejdet; “Kür fiad”, Ortayayla. No: 3, ss: 5-7.
047. Sosyal, Zihni; “Alt›n-Ordu ‹mparatorlu¤u’nda K›r›m”, Yenitürk. No: 92, ss:
328-332, No: 93, ss: 352-354, No: 96, ss: 433-434, No: 97, ss: 450-451, No: 98,
ss: 476-481, No: 99, ss: 520-555.
048. S. R.; “Türk-Roman Münasebetleri”, Alt› Ok, No: 11, ss: 17-19, No: 12, ss: 1819, No: 15, ss: 17-19.
049. “Tarih Boyunca”, Gediz, No: 90, ss: 1-2.
050. Togan, A. Z. V.; “Eski Türkler’de Kayakç›l›k”, Erciyes. No: 82-83, ss: 21-25.
051. Tombufl, Nazmi; “Hakimiyet Anlay›fllar›”, Çorumlu, No: 21, ss: 1-2.
052. Turgal, H. F.; “Amerika’y› ‹lk Keflfeden Kimlerdir?”, Altan, ss: 5-6.
053. “Türkler’de Hind-Avrupa Menfle’i Birli¤i”, Yenitürk, No: 43, ss: 375-379.
054. “Türk Tarihi-‹slâml›k”, Uluda¤, No: 2, ss: 21-25, No: 3, ss: 34-40.
055. “Üç Tarih ve Üç Sayfa”, Gediz, No: 80, ss: 1-2.
056. Yalç›n, A.; “Alt›n-Ordu’nun Saray fiehirleri”, Yenitürk, No: 30, ss: 1880-1888.
c. ‹lkça¤ Tarihi:
057. Altay, Hamit; “Tarihte Bergama”, Kaynak, No: 3, s: 6, No: 4, s: 6, No: 5, s: 6,
No: 6, s:6, No:7, s: 6, No: 8, s: 7.
058. Arcak, Sadi; “Eski Medeniyet Sahalar›”, Derme, No: Yeni Seri 12, s: 15.
059. Arma¤an, Vahit; “Aigai”, Gediz, No: 103, s: 4.
060. Arma¤an, Vahit; “Lidya’n›n Sonu”, Gediz, No: 101-102, ss: 2-4.
061. Arma¤an, Vahit; “Lidya’n›n ve Sardes’in K›sa Tarihçesi”, Gediz, No: 82, ss:
11-12.
062. Bergüz, Haydar; “Sardes Tarihi”, Kaynak, No: 42, s: 216, No: 43, s: 239.
063. Brandenburg, Erich; “Frigya ve Anadolu’da Durumu”, Taflp›nar, No: 39, ss:
43-46, No: 40, ss: 59-62, No: 41, ss: 91-94, No: 44, ss: 147-152, No: 45, ss: 163168.
064. “Çin Seddi’nin Garip Hikâyesi”, Halk, No: 13, s: 15.
065. Daniflmend, ‹. Hami; “Sumer Medeniyeti”, Uluda¤, No: 25, ss: 32-39.
066. “Dinnysopolis”, ‹nanç, No: 98, ss: 10-11, No: 99-100, ss: 7-9.
067. Dündar, Nuri; “Eski Manyas Harabeleri”, Kaynak, No: 10-11, s: .271.
068. E. K.; “‹skitler-Amazonlar”, Alt›ok, No: 2, s: 3.
069. Gençer, Süleyman; “Frig Abidelerine Do¤ru Bir Gezinti”, Taflp›nar, No: 28, ss:
67-69.
070. Görbil, Hüseyin; “‹skender’in Tabiatleri”, Halk, No: 14, s: 4.
071. Güldal, Akflit; “Attila”, Alt›ok, No: 26, ss: 16-20.
072. Kolhan, fierif; “Yunanistan’a ‹lk Yerleflenler”, Ocak, No: 1, ss: 2-6.
073. Mutlu, Avni; “Etiler’de Dini Hayat”, ‹çel, No: 5, s: 13.
074. Mutlu, Avni; “Etiler’in Orjini Meselesi”, ‹çel, No: 6, ss: 8,13, No: S.7, s: 10, No:
8, s: 3.
075. Mutlu, Avni; “Eti Türkleri Hakk›nda Bir Etüd”, ‹çel, No: 4, ss: 4,17, No: 5, ss:
17-19, No: 6, s: 15.
076. Mutlu, Avni; “Yumuktepe ve Anadolu Tarihi’ndeki Yeri”, ‹çel, No: 13, ss: 6-7.
077. Naz›mi; “Etiler Nas›l Yaflard›”, Uluda¤, No: 2, ss: 38-40, No: 3, ss: 25-26.
078. Necmeddin; “‹skender”, Yenitürk, No: 91, ss: 305-307.
079. Öcal, C. O¤uz; “Misisliler Aras›nda Bir Gün”, Görüfller, No: 36, ss: 17-18.
080. Özgüç, Tahsin; “Samsun’da Prehistorik Araflt›rmalar”, 19 May›s, No: 50, ss:
25-28, No: 51, ss: 13-16.
081. Saraço¤lu, Burhan; “Hieropolis-Pamukkale”, ‹nanç, No: 2, ss: 2-4.
299
kebikeç / 24 • 2007
082. “Styma Üzerine”, ‹nanç, No: 99-100, ss: 15-16.
083. Su, Kamil; “Eski Türkler’de Garbî Anadolu’dan ‹stanbul’a Üzüm Nakline Dair BirVesika”, Kaynak, No: 57, s: 248.
084. Sümer, Osman; “Anadolu Tarihi’nin Yaz›l› Kaynaklar›”, Görüfller, No:34, ss:
18-21.
085. Sümer, Osman; “Anadolu’nun ‹lk Tarihi Devirlerine Girifl”, Görüfller, No: 33,
ss: 7-9.
086. Sümer, Osman; “Misis”, Görüfller, No: 35, ss: 14-16, No: 40-41, ss: 15-25.
087. Toygar, Muhsin; “Denizeli Krall›¤›’n›n Sonu ve Kassit Devri”, Karaelmas, No:
11, ss:10-11.
088. Toygar, Muhsin; “Kassitler”, Karaelmas, No: 9, ss: 12-13, No: 15-16, ss: 21-23.
089. Toygar, Muhsin; “Kassitlerin’in Asur-Eti ve Elan’la Olan Siyasi Münasebetleri”, Karaelmas, No: 14, ss: 13-14.
090. Toygar, Muhsin; “Kassitler’in Menflei”, Karaelmas, No: 10, ss: 14-16.
091. Toygar, Muhsin; “M›s›r-Babil Münasebetleri”, Karaelmas, No: 13, ss: 11-12.
092. Tümer, Fahri; “Kanefl”, Erciyes, No: 36-37, ss: 27-28.
093. Üstün, Galip; “Anadolu’dan Geçen Kadim Transit Yollar›”, D›ranaz, No: 18,
ss: 3-5, No: 19, ss: 3-5.
094. Üstün, Halil; “Kapadokya Tabletlerinin Önemi”, Erciyes, No: 19, ss: 573-591.
095. “William Ramsey’in Anadolu’nun Tarihi Co¤rafyas›: Devlet Yolu”, D›ranaz,
No: 17, ss: 4-5.
d. Ortaça¤ Tarihi:
096. Abdurrahman fieref; “14. As›r’da Orta-Asya ve Semerkand Medeniyeti”, Anafarta, No: 2 s; 13, No: 3, ss: 12-13, No: 4, ss: 15-16.
097. A¤ar, S. Kemal; “Orta-Zaman’da Hükümet”, Altan, No: 30, ss: 11.
098. Akay, ‹. Hakk›; “‹lk Osmanl› Padiflahlar›na Ait Dört Ber’at”, Kaynak, No: 95,
ss: 421.
099. Akp›narl›, Kâni; “Evrenos Bey”, Kaynak, No: 37, s: 17, No: 38, s: 60.
100. Akp›narl›, Kâni; “Hac› Bayram Veli’nin Bal›kesir’e Gelifli”, Kaynak, No: 148149, s: 441.
101. Akp›narl›, Kâni; “Karesio¤lu ‹zmir Vakf›”, Kaynak, No: 97, s: 454, No: 99, s:
490, No: 100, s: 403.
102. Aker, C.; “Menteflo¤ullar› Tarihi”,, Mu¤la, No: 1, ss: 7-10, No: 2, ss: 5-7, No: 3,
ss: 9-10, No: 4, ss: 6-7, No: 5, s: 5, No: 6, s: 5, No: 7, ss: 8-9, No: 8, ss: 4-5.
103. Alp, Rafet; “Nilüfer”, Uluda¤, No: 84, ss: 22-23.
104. Arar, Hikmet; “Venedik Cumhuriyeti’nin Mahiyeti”, Çukurova, No: 5, ss: 1415.
105. Bakan, Fettah; “Mevlâna’n›n Hayat› ve Ölümü”, Kaynak, No: 148-149, s: 445,
No: 150, s: 443.
106. Berker, fievki; “Anadolu Selçuklu Sultan› G›yaseddin Keyhüsrev II Zaman›nda Tarsus’un Türkler Taraf›ndan Muhasaras›”, Görüfller, No: 56-57, ss: 6-7.
107. Berköz, Haydar; “Saruhano¤ullar›”, Gediz, No: 1, ss: 8-9, No: 2, ss: 11-13, No:
3, ss: 11-12, No: 4, ss: 11-12, No: 5, ss; 12-13, No: s: 15, No: 7, s: 15.
108. Berköz, Haydar; “Saruhano¤ullar› Tarihi Üzerinde Baz› Düflünceler, Gediz,
No: 78, ss: 11-12.
109. Cantay, H. Basri; “Büyük Türk Alimi Molla Fenari”, Kaynak, No: 155-156, s: 2.
110. Çavuldur, Ekrem; “Karesi Hükümeti’nin Osmanl›lar Taraf›ndan Zapt›”, Kaynak, No: 80, s: 169, No: 90, s: 350, No: 91, s: 360.
300
ALÇITEPE
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu...
111. Çavuldur, Ekrem; “Karesio¤ullar› Kimdir”, Kaynak, No: 71, s: 593, No: 72, s:
569, No: 73, s: 586, No: 89, s: 325.
112. Çavuldur, Ekrem; “Osmanl› Türkleri’nin Rumeli’ye Geçifli”, Kaynak, No: 97,
s: 450, No: 98, s: 471, No: 99, s: 485, No: 113; s: 13, No: 114, s: 25.
113. Çavuldur, Ekrem; “Selçuklu Devleti’nde Vezir Katlinin Sonuçlar›”, Kaynak,
No: 3, s: 11, No: 4, s: 12, No: 6, s: 12, No: 8, s: 15.
114. Da¤l›o¤lu, H. Turhan; “Karesi ‹li’nden Rumeli’ye Geçifller”, Kaynak, No: 38,
s: 55.
115. Diehl, Ch.; “Bizans”, Yenitürk, No: 59, ss: 1205-1210, No: 60, ss: 1251-1257,
No: 61, ss: 1297-1303, No: 62, ss: 27-35, No: 63, ss: 87-93, No: 65, ss: 173-178,
No: 66, ss: 220-223, No: 67, ss: 267-271, No: 68, ss: 302-307, No: S.69, ss: 368370, No: 70, ss: 424-429, No: 71, ss: 493-495, No, 73, ss: 22-28, No: 74, ss: 7885, No: 75-76, ss: 143-145, No: 77, ss: 190-195, No: 78, ss: 225-230, No: 85, ss:
37-43.
116. Dilcimen, Kâz›m; “Bafra Beyli¤i”, 19 May›s, No: 68, ss: 7-9.
117. Dilcimen, Kâz›m; “Canik Beyleri: Sultan Altunbafl ve Evladlar›”, 19 May›s,
No: 41, ss: 12-18.
118. Dilcimen, Kâz›m; “Canik Beyleri: Taceddin ve O¤ullar›”, 19 May›s, No: 43, ss:
4-9.
119. Divilcio¤lu, Necmeddin; “Zalim Timurlenk”, Alt›nyaprak, No: 18, ss: 12-15.
120. Durna, Mustafa; “Daniflmendo¤ullar› ve Kayseri’de Daniflmendliler’e Ait
Eserler”, Ordu, No: 6, ss: 9-11, No: 7, ss: 14-15, No: 8, s: 4.
121. Elçi, Behçet; “Gazneli Mahmud’un Zindana Düflüflü”, Uluda¤, No: 110, ss: 910.
122. Erdil, Kadri; “Gök Medrese”, 4 Eylül, No: 1, ss: 7,11.
123. Giz, Adnan; “Osman Gazi’nin Neseb Hüviyeti”, Yenitürk, No: 80, ss: 330-335.
124. Gökçen, ‹brahim; “Tarihte Saruhan Köyleri”, Gediz, No: 103, ss: 2-4.
125. Gökdemir, Raflid; “Edirne Vak’as›”, Yenitürk, No: 62, ss: 36-42, No: 63, ss: 69-76.
126. Gürsoy, M. Celâl; “Orta-Zamanlar’da Hükümetler”, Gediz, No: 12, s: 4.
127. ‹zol, Bedri; “Malatya’da Selçukîler ve Daniflmendî Hükümeti”, Derme, No: Yeni Seri 12, ss: 10-12.
128. ‹zol, Bedri; “Selçuklu Hükümdar› Rukne’d-Dîn Mes’ud”, Derme, No: Yeni Seri 13, ss: 15-18.
129. Kafl›, Kadircan; “Türk Büyüklerinden K›l›ç Arslan”, Barbaros, No: 145, s: 8.
130. Kâmil; “Timur-Bayezid, Ankara Savafl›”, Kaynak, No: 32, s: 730.
131. “Karesi Kelimesinin Kökeni”, Kaynak, No: 31, s: 719.
132. Konur, ‹smet; “Orta-Ça¤’da Anadolu Türk Beylikleri ve K›br›s Krall›¤› Aras›ndaki Münasebetler”, Görüfller, No: 81, ss: 6-7.
133. Kum, Naci; “Melik Daniflmend Gazi ‹le ‹lgili Bir Silsilename”, Erciyes, No: 5,
ss: 154-156.
134. “Menküç’ün Vakfiyesi”, Erzurum, No: 6, ss: 54-56.
135. Özkaynak, Ziya; “Eyyubo¤lu Salâhadin’in Türklü¤ü Üzerine”, Karaelmas, No:
32-33, ss: 5, 37.
136. Salt›k, Gazali; “Osman Gazi’nin O¤lu Orhan’a Verdi¤i Nasihat”, Uluda¤, No:
84, ss: 5-6.
137. Salt›k, Gazali; “Sultan Y›ld›r›m Bayezid’in ‹çkiye Tevbe Etmesi”, Uluda¤, No:
82, ss: 2-3.
138. Su, Kâmil; “Karasio¤ullar›’na Dair Bir Vesika”, Kaynak, No: 55, s: 185.
139.Süleyman Hilmi; “fiuhut’ta Hamido¤ullar›’na Ait Mühim Bir Kitabe”, Taflp›nar, No: 25, ss: 8-9.
301
kebikeç / 24 • 2007
140. fiapolyo, E. Behnan; “Osman Ad› Otman’d›r”, Uluda¤, No: 4, ss: 47-51.
141. Tombufl, Nazmi; “Ahiler-Ahili¤in Menfle’i”, Çorumlu, No: 40, ss: 5-9.
142. Tombufl, Nazmi; “Ahiler-‹cazetname ve Fütuvvet fieceresi”, Çorumlu, No: 38,
ss: 3-9.
143. Tombufl, Nazmi; “Ahiler-Terim ve Törenler”, Çorumlu, No: 41, ss: 6-11, No:
42, ss: 3-6.
144. Tombufl, Nazmi; “Dâniflmendname ve Mirkatu’l-Cihad”, Çorumlu, No: 21, ss:
28-32, No: 22, ss: 27-32, No: 23, ss:30-32, No: 24, ss: 28-32, No: 25, ss: 28-32,
No: 26, ss: 30-31, No: 27, ss: 25-31.
145. Tümer, Fahri; “Prenses Mahperi ve Eserleri”, Erciyes, No: 2, ss: 52-54.
146. Türker, fiefik; “Ayd›no¤ullar›”, Erciyes, No: 11, ss: 324-326, No: 12, ss: 354356.
147. Uluçay, Ça¤atay; “Çelebi Mehmed Taraf›ndan verilmifl Bir Temliknâme’ye
Dair”, Gediz, No: 37, ss: 11-12.
148. Uluda¤, ‹hsani; “Osman Gazi’ye Dair Mühim Bir Vesika”, Uluda¤, No: 26, ss:
61-68.
149. Üçer, S›rr›; “Ayfonkarahisar›’nda Türkmenler’in Yerleflmesi”, Taflp›nar, No:
32, ss: 135-137, No: 33, ss: 158-160, No: 35, ss: 131-132.
150. Yalç›n, Halit; “Kosova”, Ordu, No: 5, ss: 2-3.
151. Yalç›n, Halit; “Malazgird”, Ordu, No: 2, s: 3.
e. Yeniça¤ Tarihi
152. Adyakmaz, C. Sudi; “Yeniçeriler’de Ceza”, Yenitürk, No: 93, ss: 353-358.
153. Akal, Hasan; “Lalapafla ve Sinan”, Erzurum, No: 10, ss: 10-13.
154. Akbulut, Rükneddin; “Ebu’s-Suud Efendi”,, Uluda¤, No: 84, ss: 12-14.
155. Akbulut, Rükneddin; “Musiki Seven Bir Padiflah: III. Selim”, Uluda¤, No: 95,
ss: 5-8.
156. Akbulut, Rükneddin; “Nesim ve Lâle”, Uluda¤, No: 87, ss: 27-29.
157. Akp›narl›, K. Kâni; “Bal›kesir’de Mühim Vak›flar› ve Bunlara Ait Vesikalar”,
Kaynak, No: 82, s: 204.
158. Akp›narl›, K. Kâni; “Za¤anos Pafla Ahfad›na Ait Baz› Mezar Tafllar›”, Kaynak,
No: 72, s: 571, No: 73, s: 588, No: 74, s: 7, No: 75, s: 28, No: 76, s: 67.
159. Al›fl›k, fi.; “Va‘z-› Takvim ve Manisa Tevarih Risalesi’nden Bir Parça”, Alt›nyaprak, No: 27-28, s: 4.
160. Ali; “Türkler ve Avrupa”, Taflp›nar, No: 15, ss: 50-52, No: 16, ss: 66-71.
161. Ar›nc›, R›fat; “Ebu’s-Suud Efendi”, Çorumlu, No: 20, ss: 21-24, No: 21, ss: 713, No: 22, ss: 7-14, No: 23, ss: 5-9.
162. Ark›n, R. Gökalp; “Kumaniç Kalesi”, Kaynak, No: 32, s: 747.
163. Balamir, Necati; “Pavye Muharebesi ve Kad›nlar Muahedesi”, Barbaros, No:
18, s: 13.
164. Baykal, Kâz›m; “Fatih’in Hocalar›ndan Molla ‹lyas”, Uluda¤, No: 76, ss: 16-17.
165. Berk, N. ‹lhan; “Koca Sinan”, Yenido¤ufl, No: 16, s: 5.
166. Bilecen, Fazl›; “D›fl Camiî”, Notlar, No: 1, ss: 6-7.
167. Bilge, Fahri; “527’de Bir ‹syan”, Erciyes, No: 17, ss: 503-506.
168. Bilmen, S. S›dk›; “fiair Osmanl› Padiflahlar›”, Karaelmas, No: 6, ss: 15-16.
169. Binay, Faik; “Osmanl› Devleti’nde Divan Teflkilât›”, Atayolu, No: 1, ss: 17-19,
No: 2, ss: 20-24.
170. Bodaz, C. Salâhi; “fiehzade Cem’in Bursa’da 18 Günlük ‹mparatorlu¤u”, Uluda¤, No: 77, ss: 20-22.
302
ALÇITEPE
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu...
171. “Bursa Sicilleri: fier’î Mahkeme Sicilleri”, Uluda¤, No: 4, ss: 1-8, No: 5, ss: 932, No: 6, ss; 33-48, No: 7, ss.49-80, No: 8, ss.81-128, No: 9, ss: 129-192; No:
16, ss: 201-206, No: 20, ss: 96-116, No: 21, ss.74-88, No: 23, ss: 42-49, No: 25,
ss: 52-58, No: 26, ss: 73-80, No: 28, ss: 51-59.
172. “Canik Ali Pafla’n›n Islahat Layihas›”, Çorumlu, No: 59, ss: 25-31, No: 60, ss:
17-24.
173. Çavuldur, Ekrem; “Osmanl› Tarihinde Vezir Katlinin Sonuçlar›”, Kaynak,
No: 10, s: 11.
174. Çavuldur, Ekrem; “Osmanl› Tarihi ve Müverrihleri”, Kaynak, No: 115, s: 38,
No: 116, s: 86.
175. Çavuldur, Ekrem; “Za¤anos Pafla ve Bal›kesir”, Kaynak, No: 26, s: 530, No:
27, s: 548.
176. Çavuldur, Ekrem; “Za¤anos Pafla ve Bal›kesir’le Alâkas›”, Kaynak, No: 30, s:
624, No: 31, s: 700.
177. Da¤l›o¤lu, H. Turhan; “X. H. As›r’da Bal›kesir”, Kaynak, No: 54, s: 163.
178. Da¤l›o¤lu, H. Turhan; “Za¤anos Pafla Hakk›nda”, Kaynak, No: 37, s: 8.
179. Ergin, Osman; “Bal›kesirli Mimar Sinan”, Kaynak, No: 160-161, s: 2, No: 162163, s: 3, No: 164-165, s: 5.
180. Erinç, Zekiye; “Fatih, Bizans’› Niçin Zaptetti”, Yenitürk, No: 113-114, ss: 912, 24.
181. Es’ad Ali; “‹lyas Pafla”, Kaynak, No: 1, s: 10.
182. “Evliya Çelebi’nin Afyon Ziyareti”, Taflp›nar, No: 66, ss: 102-104. No: 67, ss:
125-126, No: 68, ss: 139-141.
183. Fellova, Sir C.; “18. Yüzy›l’da ‹zmir’den Manisa’ya”, Gediz, No: 87, ss: 6-8, No:
88, ss: 9-10.
184. German, Muzaffer; “Barbaros”, Barbaros, No: 3, ss: 4-5, No: 4, ss: 6-7, No: 1012, s: 4, No: 13, s: 13, No: 15, s: 11.
185. German, Muzaffer; “Barbaros Hayreddin”, Barbaros, No: 2, ss: 6-7.
186. German, Muzaffer; “25 Eylül 1538: Preveze Zaferi”, Barbaros, No: 3, s: 7.
187. Gökçen, ‹brahim; “Osmanl›’da Barut ‹nihisar›”, Gediz, No: 10, s: 24.
188. Gökdemir, Raflit; “Osmanl›’da ‹syanlar”, Yenitürk, No: 87, ss: 141-143.
189. Gökdemir, Raflit; “Osmanl›’da K›yafetler”, Yenitürk, No: 74, ss: 58-60.
190. Gökdemir, Raflit; “Osmanl›’da Müneccimler”, Yenitürk, No: 77, ss: 163-169.
191. Gökdemir, Raflit; “Osmanl› Devleti’nin Malî Ahvali Bütçeleri”, Yenitürk, No:
56, ss: 1059-1067, No: 57, ss: 1104-1113, No: 58, ss: 1147-1157, No: 59, ss:
1194-1202, No: 60, ss: 1239-1246.
192. Gökdemir, Raflit; “Osmanl› Padiflahlar› ile Hem Zaman Hükümdarlar›n›n
‹simleri ve Sadrazamlar”, Yenitürk, No: 60, ss: 1258-1260, No: 61, ss: 12861290, No: 62, ss: 7-17.
193. Gökdemir, Raflit; “Osmanl› Türkleri’nin Hristiyan K›zlarla Evlenmesi Nas›l
Yasak Edildi”, Yenitürk, No: 70, ss: 395-396.
194. Görbil, Hüseyin; “Tarihi ‹ki Vesika”, Halk, No: 21-22, s: 4.
195. Gürsoy, Cudi; “Koca Sinan”, 19 May›s, No: 6, ss: 7-11.
196. Hattao¤lu, M. R›fat; “Osmanl› Tarihinde Medrese ve Tekke”, 19 May›s, No: 6,
ss: 19-22.
197. Hekimgil, Emin; “Anadolu’da ‹ngiliz Kaflifleri”, 19 May›s, No: 65, ss: 19-22.
198. ‹zdem, Ekmel; “Mimar Sinan”, Mu¤la, No: 14, s: 7.
199. Karatay, Namdar; “Osmanl›l›k Nedir?”, Uluda¤, No: 1, ss: 15-20.
200. Kaya, Kemal; “H›d›rl›k Kulesi”, Türkakdeniz, No: 2, ss: 6-8.
201. “Köprürü’ye Dair”, Türkün, No: 52, ss: 9-11.
303
kebikeç / 24 • 2007
202. Kurto¤lu, Kâmil; “Bal›kesir ve Civar›nda Daniflmendli Afliretlerinin Birleflmelerine Dair Bir Hükm-i Humayun”, Kaynak, No: 1, s: 28.
203. Malche, A.; “Rönesans Terbiyesi”, Yenitürk, No: 40, ss: 195-201.
204. Murat, Faz›l; “Estergon Kalesi”, Halk, No: 165, s: 16.
205. O. N.; “Koca Sinan”, Alt›ok, No: 9, ss: 2-4, No: 22, ss: 6-8.
206. O. N.; “Merzifonlu Kara Mustafa Pafla”, Alt›ok, No: 8, ss: 15-16, No: 9, ss.1213, No: 10, ss: 16-19.
207. O. N.; “Osmanl› Devleti’nin 90’l›k Veziri Kuyucu Murad”, Erciyes, No: 17, s:
516.
208. O. N.; “Pertev Pafla”, Alt›ok, No: 2, s: 16, No: 3, s: 11.
209. Oskay, Bahri; “Tarihî Tetkikler-III. Murad’›n Pahal›l›¤a Karfl› Bir Kanun-Nâmesi”, Gediz, No: 48, ss: 3-5.
210. Özden, Ekrem; “Fatih’in Hayat›na K›sa Bir Bak›fl”, Halk, No: 12, s: 3.
211. Özsoy, ‹hsan; “Tarih Sayfalar›ndan Bir Yaprak”, ‹nan, No: 14-15, ss: 22-23.
212. Parmaks›zo¤lu, ‹smet; “Kanuni Sultan Süleyman’›n Vasiyet-Nâmesi”, Gediz,
No: 95, ss: 9-10.
213. Parmaks›zo¤lu, ‹smet; “Sunullah-Zâde ve Abdürrezzak-Zâdeler’e Ait Yeni ‹ki
Vesika”, Gediz, No: 94, ss: 7-9.
214. R›fat, O.-Suheyl; “Edirne Saray› Hakk›nda”, Yenitürk, No: 57, ss: 1114-1129.
215. “Rönesans, Abant, No: 2, ss: 21-23.
216. Sertelli, ‹skender; “Büyük Türk Barbaros Hayreddin”, Yenitürk, No: 115, ss:
1-2, 16.
217. Sertelli, ‹skender; “Osmanl› Alt›n› Piyasaya Nas›l Ç›kar›ld›”, Yenitürk, No:
111-112, ss: 9-11.
218. Sertelli, ‹skender; “Preveze Zaferi”, Yenitürk, No: 106, ss: 695-699.
219. Su, Kâmil; “Hristiyanlardan Al›nan Vergilere Dair Bir Belge”, Kaynak, No:
34, s: 626.
220. Su, Kâmil; “‹lyas Pafla’ya Dair”, Kaynak, No: 47, s: 340.
221. Su, Kâmil; “Yavuz Zaman›ndan Osmanl›-‹ran Münasebetleri”, Kaynak, No:
56, s: 217.
222. fiapolyo, E. Behnan; “Mimar Sinan Nerelidir?”, Uluda¤, No: 3, ss: 27-29.
223. Tarhan, Naz›m; “Osmanl›’da Yeniçeri Teflkilât›”, Görüfller, No: 67-68, s: 21,
No: 69-70, s: 13.
224. Tarhan, Naz›m; “Tarihte Türk-Macar Toplumsal Münasebetleri”, Görüfller,
No: 79-80, ss: 5-6.
225. Tancer, A. R›za; “Ayd›n Reis ve Sinan Reis Nas›l Öldüler”, Barbaros, No: 9, s:
9, No: 10-12, s: 5.
226. Tokluo¤lu, Faik; “Necib Pafla Kütaphânesi”, Küçükmenderes, No: 4, s: 7.
227. Tombufl, Nazmi; “Anadolu ‹syanlar›”, Çorumlu, No: 19, s: 32.
228. Tulun, Haydar; “Avrupa Rönesans›’nda Türk Tefekkürünün Yeri”, Uluda¤,
No: 1, ss: 2-12.
229. Uluçay, Ça¤atay; “Manisa Tarihine Ait Tetkikler: Saruhan’dan Sefer’e Gönderilen Askere Dair”, Gediz, No: 66, ss: 2-6.
230. “Vesikalar”, Alt›nyaprak, No: 21, ss: 7-8.
231. Yalç›n, Halil; “Koca Bir ‹mparatorlu¤u Y›ld›ran K›rkbir Yal›n K›l›ç”, Ordu,
No: 4, s: 2.
232. Yalç›n, Halil; “Mohaç”, Ordu, No: 6, s: 2.
233. Yanbe¤, M. Kemal; “Tarih Sahnesinde Genç Osman”, ‹nan, No: 3, ss: 9-14.
234. Yazgan, ‹lhan; “Kavalal› Mehmed Ali Pafla”, Baflp›nar, No: 87, ss: 2-3, No: 8889, ss: 2-4, No: 93, ss: 10-12,15.
304
ALÇITEPE
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu...
235. Yener, fi. Sabri; “Kitabeler”, Baflp›nar, No: 21, s: 16, No: 22, ss: 11-12, No: 29,
ss: 15-16, No: 34, s: 16, No: 37-38, s: 8, No: 39, s: 5, No: 44, ss: 15-16, No: 46,
ss: 13-14, No: 47, s: 14, No: 49-50, ss: 8-14, No: 51, s: 14, No: 60-61, s: 32, No:
63, s: 10.
236. Yücelt, Naz›m; “16. As›r’da Genel Hayat ve Zab›ta Vaklalar›”, Türkün, No: 8,
ss: 13-16.
237. Yücer, R. R.; “16. As›r’da Asker Toplama Zorlu¤u”, Uluda¤, No: 27, ss: 27-31.
f. Yak›nça¤ Tarihi:
238. “Adli Kapitülasyonlar”, Erzurum, No: 3, ss: 6-8.
239. Akkerman, Nafi; “Gençli¤e: Meflrutiyet’te Türk Gençli¤i ve Türk Oca¤›”, Bozok, No: 10, ss: 11-12.
240. Alphan, Seyfi; “Tarih ve ‹nk›lâp”, Görüfller, No: 43, s: 18.
241. Altay, Hamit; “Bizde Islahat ve Halil Hamid Pafla”, Kaynak, No: 87, s: 284,
No: 88, s: 293, No: 89; s: 329.
242. Ayas, Nevzat; “Tanzimat Zihniyeti”, Uluda¤, No: 24, ss: 24-30.
243. Banguo¤lu, Tahsin; “Ba¤dat Demiryolu Meselesi”, Yenitürk, No: 56, ss: 10541058.
244. Baykal, Kâz›m; “1854 Zelzelesi ve Tahribat›”, Uluda¤, No: 83, ss: 17-19.
245. Berker, fievki; “Adana Valisi Cabbar-zâde Celâleddin Pafla ve Mahmud II
Devrinde Diyarbekir ve Halep ‹syanlar›”, Gerçekler, No: 60, ss: 3-4.
246. Can, Tevfik; “Ziya Pafla ve Adana”, Görüfller, No: 36, ss: 3-8.
247. Canbay, Vasfi; “Osmanl› Hükümeti Ne ‹di?”, Görüfller, No: 40-41, ss: 27-28.
248. Çorlu, Salih M.; “Cezayir’i Nas›l Kaybettik”, Yenitürk, No: 48, ss: 684-694.
249. Çorlu, Salih M.; “Çarl›k Rusya’s› ve Avusturya ‹le Maceram›zdan”, Yenitürk,
No: 47, ss: 608-627.
250. Çorlu, Salih M.; “General Bonaparte”, Yenitürk, No: 46, ss: 540-598.
251. Çorlu, Salih M.; “Girit ‹htilâlleri”, Yenitürk, No: 47, ss: 294-307, No: 43, ss:
352-365.
252. Çorlu, Salih M.; “‹ngilizler’le Münasebetimiz Ne Zaman ve Nas›l Bafllad›”, Yenitürk, No: 31, ss: 1959-1964.
253. Çorlu, Salih M.; “K›r›m’› Nas›l Kaybettik”, Yenitürk, No: 32, ss: 2031-2032.
254. Çorlu, Salih M.; “Lord Palmerston”, Yenitürk, No: 40, ss: 168-177, No: 41, ss:
236-244.
255. Çorlu, Salih M.; “Türkiye’de Islahat”, Yenitürk, No: 33, ss: 2091-2104, No: 34,
ss: 2155-2172, No: 35, ss: 2130-2147.
256. Da¤l›o¤lu, H. T.; “Mahmud-i Sâni Devrinde ‹ran’a Giden Rical-i Osmaniye
Hakk›nda Malûmat”, Baflp›nar, No: 28, ss: 4-6, No: 29, ss: 3-6, No: 30-31, ss:
12-14.
257. Da¤l›o¤lu, H. T.; “Münif Pafla’ya Ait Notlar”, Baflp›nar, No: 28, ss: 4-6, No: 29,
ss: 3-6, No: 30-31, ss: 12-14.
258. E. K.; “19 ve 20. As›rlarda Britanya’n›n ‹ktisadî Hayat›”, Alt›ok, No: 5, ss: .3-4.
259. Erginer, Zinnur; “Plevne Muharebesi”, Kaynak, No: 90, s: 337, No: 91, s: 362.
260. Evren, Afif; “‹stibdad’da Selçuk Eserleri Az Kals›n ‹mha Edilecekti”, Yeflilordu, No: 13, s: 7.
261. Fellova, Sir C.; “19. Yüzy›l’da ‹zmir’den Manisa’ya”, Gediz, No: 90, ss: 10-11.
262. “Fransa-M›s›r ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u”, Uluda¤, No: 17, ss: 39-40.
263. Gaillard, Gaston; “Türkler ve Avrupa”, Taflp›nar, No: 15, ss: 50-52, No: 16, ss:
66, 70-71.
305
kebikeç / 24 • 2007
264. Gemicio¤lu, Avni; “I. Napoleon’un Mektuplar› ve Büyük Aflk›n›n Sonu”, Yenido¤ufl, No: 14, ss: 13-15.
265. Göktürk, Cevdet; “Mora ‹syan› Sebepleri ve Neticesi”, Abant, No: 2, ss: 11-13.
266. Hekimgil, Emin; “Anadolu’da ‹ngiliz Kaflifleri”, 19 May›s, No: 4, ss: 16-18.
267. “2 Rebiü’l-evvel 1256 Tarihli Emr-i Âli Suretidir”, Mu¤la, No: 14, ss: 19-20.
268. Jefferson, Thomas; “A.B.D.’de ‹stiklâl Beyan-Nâmesi”, Halk, No: 24, s: 8.
269. Kanpara, M. Z.; “18. Asr’›n Sonundan 19. Asr’›n Bafl›nda Türk ‹ngiliz-Rus ‹ttifak›”, Abant, No: 1, ss: 33-36.
270. Namdar Rahmi; “Hasta Adam”, Taflp›nar, No: 24, ss: 204-207.
271. Onurkan, fiinasi; “Tarihte Bo¤azlar”, Notlar, No: 2, s: 5, No: 3, ss: 2-3, No: 4,
ss: 4-5, No: 5, s: 4.
272. Onurkan, fiinasi; “102. Y›l›nda Tanzimat”, Notlar, No: 1, ss: 11-12.
273. Seval, Osman; “Plevne’de Türk Süngüsü”, Görüfller, No: 28, ss: 20-22, No: 29,
ss: 21-22.
274. Sunata, Hakk›; “Türkistan ‹stilas›’ndan Levhalar”, Karaelmas, No: 42-48, ss:
6-7.
275. Uluçay, Ça¤atay; “Fese Dair”, Gediz, No: 56, ss: 5-6.
276. Uluçay, Ça¤atay; “Narh”, Gediz, No: 55, ss: 12-15.
277. “23 Zilkade 1273 Tarihli Ferman Sureti”, Güney, No: 4, s: 3.
278. Üçer, S.; “Tanzimat’la ‹lgili Bir Ferman”, Taflp›nar, No: 89-91, ss: 102-107.
279. Yücelt. N.; “19 As›r’da Türkiye Tersaneleri”, Uluda¤, No: 59, ss: 24-26.
280. Yücelt, N.; “Tanzimat’›n 100. Y›l› Münasebetiyle”, Uluda¤, No: 25, ss: 6-11.
281. Yücelt, N.; “1789’da Türkiye”,Uluda¤, No: 28, ss: 17-20.
g. T.C. Tarihi:
Aç›ksöz, H.; “Çanakkale”, Ilgas, No: 4, ss: 3-5.
Adil; “fiehrimizin Kurtulufl Günü”, Halkevi, No: 1, ss: 10-11.
A¤ar, Ö. Kemal; “Cumhuriyet, Bugünü Yaratt›”, Altan, No: 43, s: 7.
A¤ar, Ö. Kemal; “19 May›s ve Ona Takaddüm Eden Günler”, Altan, No: 3638, ss: 6-9.
286. A¤ar, Ö. Kemal; “Sevres Ölüm, Lozan Hayat”, Altan, No: 28, ss: 5-6.
287. A. H.; “Kahramanlar: Ömer Çavufl-Bergamal› Ahmet Onbafl›”, Kaynak, No: 3,
s: 71, No: 4, s: 107.
288. Akan, Feridun; “15, 19 May›s”, Taflan, No: 24, s: 5.
289. Akdemir, Selahâddin; “Ulu Bayram›m›z”, D›ranaz, No: 10, s: 24.
290. Ak›n, Necmettin; “Yaln›zl›k”, Taflp›nar, No: 57, s: 151.
291. Akmanlar, Kenan; “19 May›s 1919”, Kaynak, No: 40, s: 115.
292. Akp›narl›, K. Kâni; “Cumhuriyet’in 13.Y›l›”, Kaynak, No: 45, s: 283.
293. Akp›narl›, K. Kâni; “Giridî Ailesine Ait Baz› Vesikalar”, Kaynak, No: 35-36, s: 275.
294. Aksoy, Kâmil; “En Büyük Eserimiz”, Gediz, No: 55, ss:2-5.
295. Aksoy, Kâmil; “‹nk›lâb›m›z›n Ana Prensiplerinden Birisi Olan Laiklik Ne Demektir?”, Gediz, No: 59, ss: 2-3, No: 61, ss: 3-5.
296. Akyol, Sami; “Çankaya’dan Bizim Akdeniz’e”, Taflp›nar, No: 36, ss: 202-203.
297. Akyol, Sami; “12. Y›l› U¤urlarken”, Taflp›nar, No: 36, ss: 194-195.
298. Akyurt, ‹. Ulvi; “En Büyük Gün”, Taflp›nar, No: 58, ss: 154-155.
299. Al›c›o¤lu, ‹rfan; “19 May›s”, Ilgas, No: 2, ss: 6-9.
300. Al›fl›k, fiefik; “Türkiye’nin Bafllang›c›-1919”, 19 May›s, No: 39, ss: 9-10.
301. Ali; “Afyon Taarruzunun Askerî ve Siyasî Ehemmiyeti”, Taflp›nar, No: 10, ss:
218-220.
282.
283.
284.
285.
306
ALÇITEPE
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu...
Ali; “Anafartalar”, Anafarta, No: 2, s: 8.
Ali; “Kocaeli’nin Eteklerinde”, Taflp›nar, No: 70, ss: 161-162.
A. Mahir; “Büyük ‹stiklâl Savafl›’nda Afyon”, Taflp›nar, No: 22, ss: 76-180.
Aren, Mazhar; “Dumlup›nar’›n Anlam›”, Taflp›nar, No. 34, ss: 169-171.
Aren, Mazhar; “30 A¤ustos Zaferi”, ‹nan, No: 8, ss: 4-5.
Asyal›, M. Salih; “M. Kemal”, Çukurova, No: 4, s: 1.
Atay, F. R›fk›; “Lozan, Montrö-De¤iflmeyen Dava”, Gediz, No: 52, s: 3.
Atay, Mehmet; “19 May›s 1919”, ‹nan, No: 46-47, ss: 3-4.
A. Ulvi; “M. Kemal, Selânik Rüflti-i Askerî Mektebi Son S›n›f Talebesi ‹ken”,
Uluda¤, No: 18, ss: 6-12.
311. Ayat, Sadri; “Balkan Harbi’nde Trabzon Gönüllüleri ve Manisal› Arab Haf›z”,
‹nan, No: 8, ss: 8-9, No: 9, s: 11.
312. Ayata, Sadri; “Türk Fazilet Misallerinden ‹stiklâl Savafl›’nda Kayserili Mehmed”, ‹nan, No: 24, s: 31.
313. Ayata, Sadri; “‹stiklâl Harbi’nde 98. Alay›m›z›n Mangalda¤› Muharebesi”,
‹nan, No: 25, s: 25.
314. Ayd›no¤lu, Kerim; “Büyük Devrimin 13. Y›ldönümü’nü Kutlarken”, Ülker,
No: 1, ss: 1-3.
315. Aykaç, F. Ahmet; “Cumhuriyet Düflmanlar›”, Gediz, No: 22, ss: 1-2.
316. A. Zeki; “On Yafl ve Biz”, Taflp›nar, No: 13, ss: 7-9.
317. Batumlu, R.; “Bir Milletin Tarihi Yaln›z Mazisinin Hikâyesi De¤il, Onun ‹stiklâl Aflk›n›n Daimi Kayna¤›d›r da”, Çorumlu, No: 22, ss: 4-6.
318. Baysano¤lu, fievket; “Tarihte Bo¤azlar Meselesi”, Karacada¤, No:62, ss: 768771, No: 63, ss: 789-791.
319. Benal, Alâeddin; “Top Sesleri”, Yeflilodu, No: 2, s: 3.
320. Berker, fievki; “Cumhuriyet Hükümeti ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u”, Görüfller,
No: 58-59, ss: 5-7.
321. Berker, fievki; “Kemalist Türkiye ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u”, Taflp›nar, No:
64, ss: 53-59.
322. Berköz, Naci; “Büyük Taarruz ve Baflkumandan Meydan Muharebesi”, ‹nan,
No: 5, ss: 9-10.
323. Berktin, Cezmi; “Çanakkale Zaferi”, Kaynak, No: 133-134, s: 242.
324. “Befl Ocak”, Çukurova, No: 6, s: 1.
325. “1919 Y›l›nda Halk”, Altan, No: 4, s: 10.
326. “I. ‹nönü Zaferi”, Karaelmas, No: 16, s: 3.
327. “Bizi De¤il Baflkalar›n› Dinleyin”, Yenitokat, No: 41-42, ss: 6-8.
328. Büyükataman, Ziya; “I. ‹nönü Zaferi”, Çorumlu, No: 52, ss:1-2.
329. Büyükataman, Ziya; “II. ‹nönü”, Çorumlu, No: 54, ss: 1-2.
330. Büyükataman, Ziya; “19 May›s”, Çorumlu, No: 59, ss: 1-2.
331. Büyükataman, Ziya; “23 Nisan”, Çorumlu, No: 48, ss: 1-2.
332. Cebecio¤lu, ‹brahim; ”Atatürk, Havza’da Neler Yapt›”, 19 May›s, No: 66,ss: 27.
333. Celal Bahad›r; “Mudanya Mütarekesi”, Uluda¤, No: 4, ss: 52-55, No: 6, ss: 4144, No: 7, ss: 53-56, No: 8, ss: 52-56.
334. “CHP Nas›l Do¤du, Nas›l ‹lerledi”, Yenihayat, No: 41-42, ss: 3-5.
335. “Cumhuriyet’ten Sonra Afyon”, Taflp›nar, No: 12, ss: 287-290.
336. “Çanakkale Deniz Savafl›”, Anafarta, No: 3, ss: 8-10.
337. Çavuldur, Ekrem; “Atatürk’e Ait Hat›ralardan”, Kaynak, No: 18, s: 86.
338. Çavuldur, Ekrem; “Atatürk’ün 18-27 Y›l Öncesi Hat›ralar›ndan”, Kaynak, No:
70, ss: 538.
302.
303.
304.
305.
306.
307.
308.
309.
310.
307
kebikeç / 24 • 2007
339. Çeliköz, M. Eminittin; “6 Eylül”, Kaynak, No: 40, s: 333.
340. Çeliköz, M. Eminittin; “I. ‹nönü”, Kaynak, No: 87, s: 273.
341. Çeliköz, M. Eminittin; “16 Mart”, Kaynak, No: 86, s: 258.
342. Dedebafl, Ferit; “Do¤an Ifl›k, Kaçan Böcek, Kurtulufl Andaçlar›”, D›ranaz, No:
5, ss: 8-10.
343. Dedebafl, Ferit; “‹nk›lâplar Ay›: Temmuz”, Çorumlu, No: 28, s: 16.
344. Dikmen, Ferit; “Türk Devriminin De¤erini ve Gerçekli¤ini Kavrayamayanlara”, D›ranaz, No: 10, ss: 18-20.
345. Dinçer, Celal; “I. ‹nönü”, Gediz, No: 95, ss: 15-16.
346. “4-11 Eylül Sivas Kongresi”, Karacada¤, No: 44, ss: 315-321.
347. Dr. Cemil; “Büyük Zafer”, Yenitürk, No: 25, ss: 3-4.
348. Dr. Cemil; “29 Birinci Teflrîn”, Yenitokat, No: 29, s: 3.
349. Dursuno¤lu, S›dk›; “3 Temmuz”, Erzurum, No: 10, s: 2.
350. Duru, K. Nâmi; “17. Y›la Girerken”, Gediz, No: 43, ss: 1-2.
351. Dülger, Mustafa; “Ermeni Vurgunu Destan›”, Erciyes, No: 61-62, s: 14.
352. Dümer, M.; “Bayram›m›z›n Tarihi”, Bozkurt, No: 3, s: 12.
353. Dümer, M.; “Mesut Bir Y›ldönümü”, Gediz, No: 4, s: 1.
354. Elam, Ebubekir; “Montrö Antlaflmas› Hakk›nda”, Aksu, No: 57, ss: 2-7.
355. Emre, Selçuk; “Halkevleri Kuruluflu”, Halk, No: 8, s: 7.
356. Emre, Selçuk; “19 May›s”, Halk, No: 21-22, ss: 12-15.
357. Emre, Selçuk; “21 Y›l Önce Cumhuriyet’in Do¤uflu”, Halk, No: 5-6, s: 4.
358. Emre, Necip; “Erzurum ve Sivas Kongreleri”, 4 Eylül, No: 8, ss: 8-12.
359. Erdem, Necip; “Milletimin fian›na Lay›k Olan Bir Sulh: Lozan”, 4 Eylül, No:
6, ss: 1-2.
360. Erdo¤an; “Atatürk ve Anafartalar”, Gediz, No: 31, ss: 4-8.
361. Ergüven, Abdullah; “Lozan’›n Ölmezli¤i”, 19 May›s, No: 94, s: 2.
362. Erkmen, A. Mahir; “Kurtulufl Bayram› ve Duygular”, Taflp›nar, No: 58, ss: 62164.
363. Ero¤lu, Saim; “‹stiklâl Harbi ve Utku”, Do¤ufl, No: 23, ss: 4-5.
364. Ertan, Ali; “19 May›s”, D›ranaz, No: 46, ss: 2-4.
365. Ertan, Ali; “23 Nisan”, D›ranaz, No: 45, ss: 2-3.
366. Ertekin, O.; “19 May›s ve Türk Devrimi”, 19 May›s, No: 2, ss: 4-5.
367. Ertu¤rul, ‹brahim; “13 Y›ll›k Eser”, D›ranaz, No: 10, s: 13.
368. Faruk fiükrü; “Bugünün Sabah›nda”, Halkevi, No: 1, ss: 2-3.
369. Faruk fiükrü; “30 A¤ustos”, Halkevi, No: 21-22, ss: 1-6.
370. Faruk fiükrü; “29 A¤ustos Yeri”, Taflp›nar, No: 22, ss: 170-173.
371. Gerktan, Muzaffer; “Kocatepe”, Taflp›nar, No: 70, s: 171.
372. Gökalp, Ziya; “Halkç›l›k”, Gediz, No: 36, ss: 4-6, No: 37, ss: 7-9.
373. Gökalp, Ziya; “Laik Cumhuriyet”, Gediz, No: 31, ss: 2-3.
374. Gökalp, Ziya; “T.C.’de Cumhuriyet Rejimi”, Gediz, No: 43, ss: 4-6.
375. Gökalp, Ziya; “Türk Milliyetçili¤i”, Gediz, No: 38, ss: 8-10, No: 39, ss: 12-13,
No: 40, s: 67.
376. Gökaytaç, Zekeriya; “19 May›s”, Taflp›nar, No: 55, s: 109.
377. Gökflen, ‹brahim; “Cumhuriyet 20 Yafl›nda”, Gediz, No: 68, ss: 1-3.
378. Gökflen, ‹brahim; “Kurtuluflumuzun Üç Temeli”, Gediz, No: 67, ss: 1-2.
379. Gökmen, Ziya; “Hakimiyet, Kay›ts›z-fiarts›z Milletindir”, Altan, No: 3, ss: 3-4.
380. Gökmen, Ziya; “Türk Devrimi Nas›l Do¤du”, Altan, No: 4, ss: 2-4.
381. Gözalan, Muammer; “Arslanlar Mezar›”, Kaynak, No: 39, s: 104, No: 40, s:
139, No: 41, s: 158, No: .42, s: 173, No: 43, s: 232, No: 45, s: 292.
382. Güçlü, Celil; “Halk F›rkas› Türk’ün Seciyesidir”, Altan, No: 4, ss: 5-7.
308
ALÇITEPE
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu...
383. Günalp, Ruhi; “I. ‹nönü Zaferi’nin Y›ldönümü”, Anafarta, No: 9, ss: 6-7.
384. Gündo¤du; T.; “Türk Tarihi’nde 26 A¤ustos”, Erciyes, No: 26-27, ss; 2, 22.
385. Günel, A.; “Tarih ve 23 Nisan”, ‹nan, No: 1, ss: 29-30.
386. Günel, A.; “Lozan Sulhü’nün 21. Y›ldönümü”, ‹nan, No: 14-15, ss: 15-17.
387. Gürek, Kâz›m; “19 May›s 1919”, Kaynak, No: 40, s: 118.
388. Gürmen, Hayri; “Lozan”, Uluda¤, No: 60, ss: 1-17.
389. Gürmen, Hayri; “Lozan Nas›l Kazan›ld›”, Uluda¤, No: 96, ss: 9-15.
390. Gürp›nar, fiemsettin; “Sevres-Lozan Antlaflmas›”, Karacada¤, No: 3, ss: 14-15,
No: 4, ss: 14-15, No: 5, ss: 14-15.
391. Gürsoy, M. Celâl; “Halkç›l›k ve Demokrasi”, Gediz, No: 9, ss: 3-4.
392. Hanhan, Burhan; “II. ‹nönü”, Ordu, No¨3, s: 3.
393. Haydar; “I. On Y›ldan II. On Y›la, Yine On Y›l”, Taflp›nar, No: 13, ss: 6-7.
394. Haydar; “Cumhuriyet 10. Y›lda Neler Yapt›?”, Taflp›nar, No: 12, ss: 261-262.
395. Hekimgil, Emin; “Lozan”, 19 May›s, No: 47, ss: 2-5.
396. Hekimgil, Emin; “19 May›s ve Vatan Sevgisi”, 19 May›s, No: 56, ss: 9-12.
397. Ifl›kman, fievki; “‹lk Patlayan Top”, Kaynak, No: 8-9, s: 241.
398. Ifl›kman, fievki; “Köflk Cephesi”, Kaynak, No: 10-11, s: 277.
399. Ifl›kman, fievki; “Ya ‹stiklâl, Ya Ölüm”, Erciyes, No: 40, ss: 116-117.
400. “II. ‹nönü Zaferi”, Barbaros, No: 9, s: 3.
401. ‹nce, Refik; “Atatürk’ten Bir Hat›ra”, Kaynak, No: 118, s: 84.
402. ‹skendero¤lu, Reflit; “Bir Milletin Ters Giden Talihini Yenen Zafer: II. ‹nönü”,
Karacada¤, No: 87-88, ss; 1, 16.
403. ‹skendero¤lu, Reflit; “Lozan”, Karacada¤, No: 80, ss: 1-2.
404. ‹skendero¤lu, Reflit; “Lozan Nedir?”, Karacada¤, No: 91, ss: 1, 16.
405. “‹stiklal Savafl› Hat›ralar›”, Baflp›nar, No: 24, ss: 6-9, No: 25, ss: 12-13, No: 26,
ss: 8-10, No: 30-31, ss: 6-8.
406. “‹flgal ve Kurtulufla Ait Hat›ralar”, 4 Eylül, No: 40-41, ss: 15-25.
407. ‹zzet Ulu; “24 Temmuz; Lozan Zaferi”, Taflp›nar, No: 21, ss: 153-154.
408. Kalkanc›, F. Lütfi; “Cumhuriyet’in 16. Y›ldönümü”, 4 Eylül, No: 9, s: 2.
409. Kalkanc›, F. Lütfi; “4 Eylül”, 4 Eylül, No: 8, s: 4.
410. Karahan, Abdülkadir; “19 May›s, Samsun ve ‹nk›lâp”, 19 May›s, No: 56, ss: 26.
411. Karal, E. Ziya; “Cumhuriyet’in Kuruluflunda Atatürk”, ‹nan, No: 46-47, ss:
11-16.
412. Karaosmano¤lu, Y. Kadri; “Düflman›n Yakt›¤› Köyler Ahalisine”, Gediz, No:
58, ss: 9-11.
413. Karl›bel, M.; “30 A¤ustos”, Yeflilordu, No: 1, ss: 2-3.
414. Kavut, A. fievket; “Montrö Zaferi”, Karacada¤, No: 42, ss: 283-286.
415. Kefeli, Kemal; “‹nönü’nün Tarihi Rolü”, ‹nan, No: 34-35, s: 21.
416. K›ral, Tahir; “26 Haziran ve ‹lk Kurflun”, 19 May›s, No: 19, s: 1.
417. K›l›çözü, Ziya; “II. ‹nönü Zaferi”, Hatay, No: 3, ss: 1-4.
418. “Kim Bozmufl”, Ordu, No: 4, s: 16.
419. Konuralp, E.; “Ulusal Türk Devriminin Tarihi Günlerinden 19 May›s”, Bat›yolu, No: 2, ss: 1-3.
420. Korlu, Muzaffer; “23 Nisan”, ‹nan, No: 30, s: 7.
421. Kubilay, fi. Sami; “Bugün I. ‹nönü Zaferidir”, D›ranaz, No: 42, s: 8.
422. Kubilay, fi. Sami; “En Büyük Bayram›m›z”, D›ranaz, No: 10, ss: 14-15.
423. Kubilay, fi. Sami; “II. ‹nönü Zaferi”, D›ranaz, No: 45, s: 9.
424. “Kurtulufl”, Halkevi, No: 21-22, ss: 13-16.
425. “Kutsal Gün”, Gediz, No: 7, ss: 1-2.
309
kebikeç / 24 • 2007
K. Y.; “On iki Ada ve ‹talya”, Erciyes, No: 17, ss: 511-513.
“Lozan Bar›fl›”, Çorumlu, No: 57, s: 1.
“Lozan Günü Münasebetiyle”, Türkakdeniz, No: 19, s: 22.
“Lozan ve Sonras›”, Gediz, No: 83, ss: 1-2.
“Lozan: 24 Temmuz ve Monreaux : 21 Temmuz”, Erzurum, No: 3, s: 31.
“Lozan Zaferi ve ‹smet Pafla”, Karacada¤, No: 104, ss: 1-2.
M. Ekrem; “‹nk›lâp Tarihimiz”, Kaynak, No: 23, s: 484.
“Milletin Makus Talii ve II. ‹nönü”, Notlar, No: 5, s: 9.
“M. Necati’nin ‹stiklâl Mücadelesi Hat›ralar›”, Kaynak, No: 168, s: 10.
“Montrö Muahedesi Münasebetiyle”, Kaynak, No: 43, s: 211.
M. Reflit; “Atatürk ve Kurtulufla Dair”, Kaynak, No: 7, s: 6.
Murtaza, Ali; “Mondros’tan Lozan’a Kadar”, Devrimin Sesi, No: 1, ss: 10-11.
Mustafa Nuri; “24 Temmuz”, Yenido¤ufl, No: 9-10, ss: 1-4.
Nalbanto¤lu, Faz›l; “II. ‹nönü Zaferi”, Erzurum, No: 7, ss: 10-15.
Nalbanto¤lu, Faz›l; “Lozan Sulhü”, Erzurum, No: 3, ss: 1-5.
Nalbanto¤lu, Faz›l; “19 May›s”, Erzurum, No: 2, ss: 1-3.
Naz›m; “Türk ‹nk›lâb›n›n Ana Hatlar›”, Kaynak, No: 13-15, s: 341.
Nemci; “Teflkilât-› Esasiye’nin Kanunu’nun Tarihi”, Halkevi, No: 34, ss: 349358.
444. O¤uz, fiükrü; “Ata ve Hatay”, Hatay, No: 7, ss: 3-6, No: 8, ss: 6-8, No: 9, ss: 36, No: 10, s: 10.
445. “19 May›s”, Altan, No: 6, ss: 10-11.
446. “19 May›s”, Mu¤la, No: 4, s: 10.
447. “14 Ça¤›”, Taflp›nar , No: 19, s: 128.
448. “18 Temmuz: Millî fiefimiz’in Erzurum’u ‹lk Ziyaretleri”, Erzurum, No: 3, s: 31.
449. Olcaytu, ‹brahim; “Sivas’›n 4 Eylül Günü”, 4 Eylül, No: 8, ss: 13-14.
450. Olcaytu, ‹brahim; “Sivas Lisesi’nin Yap›l›fl Tarihi”, 4 Eylül, No: 1, ss: 3-6.
451. Onurlu, Refet; “Lozan”, Kaynak, No: 115, s: 41.
452. Onurlu, Refet; “Montrö”, Kaynak, No: 115, s: 38.
453. Orhun, ‹hsan; “Uluslar›n Yaflama fiartlar› ‹le Y›k›lmas› Yok Olmas› Sebepleri Nelerdir?”, Alt›nyaprak, No: 4, ss: 9-10.
454. Orlu, ‹. Nihat; “30 A¤ustos”, Yeflil›rmak, No: 1, ss: 1-3.
455. O. Tu¤rul; “‹flgal Hat›ralar›”, Yenido¤ufl, No: 11-12, ss: 11-13.
456. “30 A¤ustos”, Anafarta, No: 2, ss: 9-10.
457. “30 A¤ustos”, D›ranaz, No: 20, ss: 6-7.
458. “30 A¤ustos”, Yenitokat, No: 48, s: 4.
459. Öge, Alâeddin; “Bir Sald›r›fl›n Tarihçesi”, Yeflilordu, No: 9, s: 4.
460. Öner, Ömer; “Lozan Zaferimiz”, Karacada¤, No: 31, ss: 126-128.
461. Önertürk, Ahmet; “Kimden Örnek Ald›m”, Gediz, No: 55, ss: 5-6.
462. Özbel, Ahmet; “30 A¤ustos 1922”, D›ranaz, No: 49, s: 2.
463. Özbel, O.; “Anafarta’da Mehmed’in Zekas›”, Anafarta, No: 8, ss: 15-16.
464. Özkiper, N.; “Cumhuriyet Bayram›m›z”, Ortayayla, No: 7-8, ss: 6-7.
465. “Saltanat› Y›k›p Cumhuriyet’i Kuran Türk Milleti”, Yenitokat, No: 49, s: 3.
466. Sezgin, Cemal; “Atatürk ve ‹lim”, Gediz, No: 20, ss: 15-18.
467. Sezgin, Cemal; “Hayat Zaferi”, Gediz, No: 28, s: 1.
468. Soylu, A. Mustafa; “Egemenlik Hakk›nda”, Gediz, No: 4, ss: 12-14.
469. Sözen, Vefik; “23 Nisan”, Bat›yolu, No: 1, s: 3.
470. S. S.; “Türk ‹htilâli”, Alt› Ok, No: 2, s: 9.
471. Su, Kâmil; “‹zmir’i Al›nca”, Kaynak, No: 40, s: 131.
472. Su, Kâmil; “19 May›s’dan Önce”, Kaynak, No: 52, s: 100.
426.
427.
428.
429.
430.
431.
432.
433.
434.
435.
436.
437.
438.
439.
440.
441.
442.
443.
310
ALÇITEPE
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu...
Talu, Osman; “30 A¤ustos”, Karaelmas, No: 22-23, s: 11.
“Tarihte Olan Lozan”, Karaelmas, No: 30-31, s: 1.
Tarkan, Hasan; “19 May›s 1919”, D›ranaz, No: 46, ss: 6-7.
Tinay; Turhan; “‹nk›lapç›l›¤›m›z ve ‹nk›lâp Psikolojisi”, Karaelmas, No: 42,
ss: 2-3.
477. Turhan, Cengiz; “II. ‹nönü Zaferi”, Çukurova, No: 9, s: 1.
478. “Türk ‹stiklâl Harbi ve ‹nk›lâb› Savafl›n›n Kronolojisi”, Kaynak, No: 8-9, ss:
235.
479. “Türk Milletinin Hürriyet ve ‹stiklâl Fikrinin Lâyemut Abidesi: 30 A¤ustos
1922”, 4 Eylül, No: 7, ss: 1-3.
480. T. Ziya; “Savafltan Savafla”, Kaynak, No: 10-11, s: 269.
481. U¤uralp, Ertunan; “8 Temmuz’dan 11 Eylül’e”, Uluda¤, No: 23, ss: 6-7.
482. Uluçay, Ça¤atay; “‹nk›lâb›m›z›n Temeli”, Gediz, No: 7, ss: 10-14.
483. Uluçay, Ça¤atay; “Liderlerimiz ve Liderler”, Gediz, No: 20, ss: 8-11.
484. Ulu¤tekin, fierafettin; “30 A¤ustos”, Uluda¤, No: 20, ss: 1-5.
485. Üçok, Aziz; “19 May›s 1919”, Taflp›nar, No: 55, ss: 102-107.
486. “3 Temmuz Ebedî fiefimizin Erzurum’u ‹lk Ziyaretleri ve 1877 Aziziye fiehitleri Y›ldönümü”, Erzurum, No: 3, s: 31.
487. Üner, Ali; “fiahin Bey’in fiehadeti”, Baflp›nar, No: 45, ss.12-13, No: 46, ss: 6-7.
488. Ürünay, A.; “21 Temmuz 1936, Halkevi, No: 76-77, ss: 11-12.
489. Üstün, E. Faik; “Lozan’›n Büyüklü¤ü Üzerine”, Kaynak, No: 137-138, s: 288.
490. Üstün, E. Faik; “30 A¤ustos”, Kaynak, No: 139, s: 310.
491. Üstünbaflo¤lu, C. Server; “Nâm›na Abide Dikilen Bir Kahraman: Sivasl› Ali
Çavufl”, Erzurum, No: 6, ss: 49-53.
492. Verimer, O. Faruk; “Lozan’›n Y›ldönümünde”, Karaelmas, No: 34-41, ss: 1, 17.
493. Y. A.; “Karaosman Kimdir”, Sakarya, No: 4, s: 4.
494. Yakar, Aytekin; “12 Mart ve Dadafl”, Erzurum, No: 7, ss: 16-17.
495. Yaver, ‹smail; “26 Eylül”, Do¤ufl, No: 13, ss: 13-15.
496. Y›rcal›, S›tk›; “‹nönü’den Atatürk’e: Atatürk ve Üç Bal›kesir”, Kaynak, No: 82,
s: 121.
497. Yurdakul, Mete; “Çanakkale Deniz ve Kara Muharebeleri’nde Türk Zaferi”,
Karacada¤, No: 99, ss: 1-2, No: 100, ss: 1-5.
498. Yücelt, N.; “Lozan Muahedesi Nas›l ‹mzaland›”, Uluda¤, No: 23, ss: 33-41.
499. Yücelt, N.; “Türk ve Frans›z Cumhuriyetleri”, Uluda¤, No: 20, ss: 47-63.
500. “23 Nisan”, Alt›nyaprak, No: 24, ss: 1-2.
501. “23 Nisan”, Mu¤la, No: 4, s: 19.
502. “Zafer ve fieref Levhas›”, Halkevi, No: 21-22, ss: 9-12.
503. Zeybek, Kâz›m; “4 Eylül ve Büyük Bir Halk Hareketi”, 4 Eylül, No: 1, s: 15.
473.
474.
475.
476.
h. fi
fieehir Tarihi:
504. A¤ap›nar, Fuat; “Eski Sivas”, 4 Eylül, No: 1, ss: 21-22.
505. Akbulut, Rüknettin; “14. As›r’da Bursa’da Bir Av E¤lencesi”, Uluda¤, No: 81,
ss: 6-18.
506. Akça, F.; “Evliya Çelebi Gözüyle Denizli”, ‹nanç, No: 16, ss: 5-7, No: 17, ss: 5-8.
507. Aksoy, Necib; “Bursa Tarihi Hakk›nda”, Uluda¤, No: 84, ss: 24-25.
508. Aksoy, Necib; “Bursa’ya Gelen Valiler”, Uluda¤, No: 42-43, s: 27, No: 45-46, s:
25, No: 47-48, s: 32, No: 49-50, ss: 34-35, No: 53-54, s: 22, No: 55, ss: 28-30,
No: 56-57, ss: 17-26, No: 58, ss: 34-35, No: 59, s: 21, No: 60, s: 53, No: 61, ss:
43-45, No: 64, ss: 40-43, No: 65, ss: 40-43, No: 66, ss: 40-43, No: 67, ss: 40-43.
311
kebikeç / 24 • 2007
509. Alkan, Feridun; “Milas”, Yenimilas, No: 2, s: 4.
510. Alper, N. Tahsin; “Çanakkale Yolunda”, Karaelmas, No: 14, s: 6.
511. Alphan, Seyfi; “‹nanço¤ullar› ve Diyarbak›r”, Karacada¤, No: 3, ss: 8-9.
512. Alphan, Seyfi; “Sümerler ve Diyarbak›r”, Karacada¤, No: 3, ss: 8-9.
513. Alpiskender, Ferid; “Tarsus Tarihine Bir Bak›fl”, ‹çel, No: 28, ss: 6-8.
514. Alt›nc›o¤lu, Mustafa; “Gaziantep Tarihi ile ‹lgili Notlar”, Baflp›nar, No: 8, s: 7.
515. Anakök, Tayyar; “Antalya Tarihi’nin Ana Hatlar›”, Türkakdeniz, No: 14, ss:
3-6.
516. Arcak, Sadi; “Yurt Araflt›rmalar›: Akdeniz K›y›lar›nda”, Derme, No: 2, s: 11.
517. Aren, Mahzar; “Trabzon’un Tarihteki ve Bugünkü Manzaras›”, ‹nan, No: 27,
ss: 3-5.
518. Aren, Mahzar; “Üç Bahtiyar Afyon”, Taflp›nar, No: 59, ss: 178-179.
519. Ar›k, R. O¤uz; “Antakyam›z”, Hatay, No: 6, ss: 14-15, No: 7, ss: 7-8.
520. Asarkaya, H.; “Tokat Mezarl›klar›”, Yenitokat, No: 52, s: 18.
521. Aflkun, V. C.; “Sivas’›n Tarihçesi”, 4 Eylül, No: 1, ss: 25-26, No:, ss: 4-6.
522. Atabay, A.; “Trabzon’un Türklü¤ü”, ‹nan, No: 7, ss: 23-25.
523. “Atatürk’ün Bursa’y› Son Ziyaretleri”, Uluda¤, No: 26, ss: 11-14.
524. Ayata, Sabri; “‹stiklâl Harbi’nde Güzelim Tepeler Harbi’nde Trabzon’un Kahraman Çocu¤u”, ‹nan, No: 2, ss: 12-13, No: 3, ss: 15-16.
525. Ayd›n, Kerim; “Tarihi Bak›mdan Sancak ve Havalisi”, Ülker, No: 2, s: 16.
526. Ayhan; “Gaziantep Mücadelesi”, Baflp›nar, No: 44, ss: 3-8.
527. “Bak›rköy Tarihi”, Halk, No: 1, s: 3, No: 2, s: 3, No: 3, ss: 2-4, No: 19, s: 4, No:
21-22, s: 21, No: 23, s: 16, No: 24, s: 14.
528. Baflkurt, Kâmil; “Bal›kesir ‹l ve ‹lçe Okullar›n›n Tarihçeleri”, Kaynak, No: 29,
s: 624.
529. Baykal, Kâz›m; “Diyarbak›r’da Tarihi Türbeler”, Karacada¤, No: 50-51, ss:
426-428, No: 52, ss: 449-450.
530. Baykal, Kâz›m; “Artuko¤ullar› ve fiehrimizdeki Eserler”, Karacada¤, No: 40,
ss: 250-251.
531. Baykal, Kâz›m; “Osmanl›lar’›n Diyarbak›r’a Gelmeleri: Baz› Vesikalar”, Karacada¤, No: 39, ss: 233-235.
532. Baykal, Kâz›m; “Osmanl› Padiflah› Mehmed IV.’den Diyarbak›r Eyaleti ‹çin
Ferman”, Karacada¤, No: 38, ss: 218-220.
533. Berker, fievki; “Bizans Devrinde Adana’n›n Mezhebi Vaziyeti”, Görüfller, No:
53, ss: 9-11.
534. Berker, fievki; “Bizans ‹mparatorlu¤u Devrinde Çukurova”, Görüfller, No: 54,
ss: 9-11.
535. Berker, fievki; “Osmanl› Devleti’nde Çukurova ve Civar›”, Çukurova, No: 1, s:
2, No: 2, s: 2, No: 7, s: 2, No: 8, s: 2, No: 9, s: 9.
536. Berker, fievki : “Osmanl›’ya Dair Adana’ya Ait Baz› Vesikalar”, Görüfller, No:
58-59, ss: 3-4.
537. Berker, fievki; “Türkler’in Devletçili¤i”, Taflp›nar, No: 60, ss: 202-205.
538. Berköz, Haydar; “19. As›r’da Manisa”, Gediz, No: 24, s: 11, No: 25, s: 9, No:
26, s: 10, No: 27, ss: 5-6, No: 28, ss: 11-12.
539. Beygu, A. fierif; “Erzurum’da ‹fl ve Aile Hayat›”, Atayol, No: 1, ss: 12-13, No:
2, s: 13.
540. Bozdo¤an, M.; “Mersin’in Kurtuluflu’na Bir Bak›fl ve Tarihi Bir Vesika”, Güney, No: 4, s: 2.
541. Bulgurcuo¤lu, Münir; “Milli Mücadele’nin ‹lk Günlerinde Havza”, 19 May›s,
No: 73, ss: 11-12, No: 75, ss: 20-23.
312
ALÇITEPE
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu...
542. Chandler, R.; “18. Yüzy›lda’da Manisa”, Gediz, No: 86, ss: 6-7.
543. Cirao¤lu, Tevfik; “19 May›s ve Trabzon”, ‹nan, No: 18, ss: 1-4.
544. Cinemre, V. B.; “Eski Trabzon’a Dair”, ‹nan, No: 1, ss: 21-24, No: 2, ss: 21-55,
No: 3, ss: 24-25, No: 5, ss: 23-25, No: 6, ss: 19-21.
545. Cinemre, V. B.; “Giresun Tarihi ‹çin”, Aksu, No: 25-26, ss: 7-9.
546. Ça¤an, Nazmi; “Amasya ve Tarih”, Yeflil›rmak, No: 1, ss: 5-6.
547. “Çanakkale Tarihi’nden Eflsiz Bir Yaprak”, Anafarta, No: 1, ss: 12-13.
548. Çantay, H. Basri; “Eski Bal›kesir’de Vali ve Mutasarr›flar”, Kaynak, No: 158159, s: 9.
549. Çavuldur, Ekrem; “Bal›kesir Tarihen Ne ‹di”, Kaynak, No: 43, s: 216.
550. Çavuldur, Ekrem; “Bal›kesir Tarihçeleri ‹le ‹lgili Eski Vesika”, Kaynak, No:
57, s: 246, No: 58, s: 281, No: 59, s: 303.
551. Çavuldur, Ekrem; “Eski Eserler Bak›m›ndan Edremit”, Kaynak, No: 2, s: 7.
552. “Çekirge’nin Tarihçesi”, Uluda¤, No: 3, ss: 23-24.
553. Da¤l›o¤lu, Güzide; “Çorum Tarihe’ne Dair Vesikalar”, Çorumlu, No: 15, ss: 1-4.
554. DAa¤l›o¤lu, H. T.; “Antep Tarihine Ait Notlar”, Taflp›nar, No: 20, ss: 9-12, No:
26, ss: 23-14.
555. Da¤l›o¤lu, H. T.; “Bursa’da Medfun Olan Osmanl› Padiflahlar› ve fiehzadeleri”, Uluda¤, No: 24, ss: 58-60.
556. Da¤l›o¤lu, H. T.; “Bursa Mezarlar›”, Uluda¤, No: 53-54, ss: 23-26.
557. Da¤l›o¤lu, H. T.; “Bursa 16. As›r’da”, Uluda¤, No: 11, ss: 17-21.
558. Da¤l›o¤lu, H. T.; “Bursa 17. As›r’da”, Uluda¤, No: 47-48, ss: 3-13.
559. Da¤l›o¤lu, H. T.; “Bursa Tarihi’ne Ait Birkaç Vesika”, Uluda¤, No: 22, ss: 7582.
560. Da¤l›o¤lu, H. T.; “Çorum Tarihi Hakk›nda”, Çorumlu, No: 18, ss: 2-4.
561. Da¤l›o¤lu, H. Turhan; “Çorum Vilâyeti’nin Mülkî Taksimat›na Tarihî K›sa
Bir Bak›fl”, Çorumlu, No: 32, ss: 1-10, No: 33, ss: 4-8.
562. Da¤l›o¤lu, H. Turhan; “Defter-i Hakaniler’e Göre 10. As›r’da Çorum”, Çorumlu, No: 30, ss: 9-13.
563. Da¤l›o¤lu, H. Turhan; “9. As›r’da (H.) Bursa”, Uluda¤, No: 15, ss: 22-26.
564. Da¤l›o¤lu, H. Turhan; “Geçmifl Zamanda Bursa”, Uluda¤, No: 20, ss: 91-95.
565. Da¤l›o¤lu, H. Turhan; “Nicea’da Araflt›rmalar”, Uluda¤, No: 12-13, ss: 34-36.
566. Da¤l›o¤lu, H. Turhan; “X. As›r’da Çorum”, Çorumlu, No: 3, ss: 25-26, No: 5,
ss: 3-5, No: 6, ss: 5-6, No: 7, ss: 11-15, No: 8, ss: 12-15, No: 9-10, ss: 2-4, No:
11, ss: 1-3, No: 12, ss: 12-16, No: 13, ss: 8-12, No: 14, ss: 1-4, No: 17, ss: 15-18,
No: 20, ss: 10-12.
567. Da¤l›o¤lu, H. Turhan; “H. XI. As›r’da Çorum”, Çorumlu, No: 28, ss: 2-3, No:
36-37, ss: 6-11.
568. Da¤l›o¤lu, H. Turhan; ”XI. As›r’a Ait Çorum Vesikalar›”, Çorumlu, No: 31, ss:
4-8.
569. Da¤l›o¤lu, H. Turhan; “XVII. As›r’da Bursa Hayat›”, Uluda¤, No: 47-48, ss: 313.
570. Dalsar, Fahri; “16. As›r’da Bursa’da ‹flçiler Bürosu”, Uluda¤, No: 42-43, ss: 1215.
571. Dengiz, Orhan; “Uflak Tarihi Yolunda”, Taflp›nar, No: 102-104, ss: 272, No:
105, ss: 286-299, No: 106-107, ss: 312-313.
572. Dikmen, Ferit; “Sinop Liman› Vak’as›na Ait Araflt›rmalar”, D›ranaz, No: 30,
ss: 13-14.
573. Dikmen, Ferit; “Sinop Tarihiyle ‹lgili Mühim Bir Vesika”, D›ranaz, No: 29, ss:
9-10.
313
kebikeç / 24 • 2007
574. Dikmen, Ferit; “Tarihte Sinop”, D›ranaz, No: 14, ss: 13-14, No: 15, ss: 10-11.
575. Dikmen, Kâmil; “K›sa Samsun Tarihi”, 19 May›s , No: 8, ss: 5-8, No: 9, ss: 7-10.
576. Dilcimen, Kâz›m; “562 Y›ll›k Bir Türbe ve Onun Kitabesi”, 19 May›s, No: 64,
ss: 14-18.
577. Dilcimen, Kâz›m; “Panoramik Samsun Tarihi”, 19 May›s, No: 101, ss: 4-7.
578. Dilcimen, Kâz›m; “Samsun Tarihinde Önemli Olaylar”, 19 May›s, No: 71, ss:
28-31, No: 72, ss: 14-17, No: 74, ss: 10-13, No: 75, ss: 7-9.
579. Dilcimen, Kâz›m; “Samsun ve Dolaylar›n›n Osmanl›’ya Geçifli”, 19 May›s, No:
100, ss: 5-8.
580. Edebey, Tevfik; “Bursa’n›n Orhan Bey Taraf›ndan Zabt› ve Balabanc›k Kalesi”, Türkün, No: 8, ss: 48-51.
581. “Edirne Tarihi’ne Dair”, Edirne, No: 3, ss: 21-22.
582. E¤ilmez, Mahir; “15 Sene Önceki Bursa’dan Notlar”, Uluda¤, No: 53-54, ss:
19-21, No: 60, ss: 45-47.
583. Elam, Bekir; “fier’iyye Sicillerinin Gaziantep Tarihi ‹çin Önemi”, Baflp›nar,
No: 53, ss: 1-2.
584. Elgin, Necati; “Niksar Tarihi’nden”, Ülker, No: 2, s: 5, No: 5, ss: 4-6.
585. Engin, ‹. Hakk›; “Merzifon Tarihi’ne Genel Bir Bak›fl”, Taflan, No: 2, s: 4, No:
3, s: 4, No: 5, s: 4, No: 6, ss: 4-5, No: 7, s: 4, No: 8, s: 4, No: 9, s: 4, No: 10, s: 8.
586. Erdem, Necip; “Harput Tarihi’ne Bir Bak›fl”, Altan, No: 39-41, ss: 8-11.
587. Erdem, Necip; “Harput Tarihi Üzerine Birkaç Vesika”, Altan, No: 15, ss: 1-7.
588. Erdil, Kadri; “Sivas’›n Uzak Tarihi”, 4 Eylül, No: 4, ss: 4-6.
589. Ergin, Mustafa; “Hendek, Ne Zaman Kuruldu”, Çamda¤›, No: 1, ss: 4-5.
590. Ero¤lu, Zeki; “Mu¤la Vilâyeti”, Mu¤la, No: 4, ss: 8-9, No: 5, ss: 9-10, No: 6, s:
9, No: 7, ss: 11-12.
591. Ertekin, Fazl›; “Samsun”, 19 May›s, No: 24, ss: 21-23.
592. Erten, S. Fikri; “Alanya Kalesi”, Türkakdeniz, No: 17, ss: 3-6.
593. Erten, S. Fikri; “Alara Han”, Türkakdeniz, No: 1., s: 13.
594. Erten, S. Fikri; “Antalya Tarihi Hakk›n›”, Türkakdeniz, No: 2, s: 9.
595. Erten, S. Fikri; “Barbaros Antalya’da”, Türkakdeniz, No: 18, ss: 2-5.
596. Erten, S. Fikri; “Vilayetimizin ‹lk Sekenesi”, Ça¤layan, No: 2, ss: 12-13.
597. Eti, Umsan; “100 Y›l Önce Diyarkak›r ve Güneydo¤u Anadolu, Karacada¤,
No: 28, ss: 29-33.
598. “Evliya Çelebi Bursa’da”, Uluda¤, No: 14, ss: 9-14.
599. Evrimer, R›fat; “Büyük Tarih Trabzon’da”, ‹nan, No: 4, s: 23.
600. F›nd›ko¤lu; “Ticaret Tarihimizde Erzurum”, Erzurum, No: 11, ss: 8-9.
601. “Gaziantep’in ‹slâmlar Taraf›ndan Fethine”, Baflp›nar, No: 1, ss: 1-13.
602. Gazimihal, Mahmut R.; “Harmanc›k ve Mihalo¤ullar›”, Uluda¤, No: 78, ss: 913, No: 79, ss: 4-10, No: 81, ss: 21-26.
603. German, Muzaffer; “Befliktafl’›n Bay›nd›rl›k Bak›m›ndan Fetih’den Evvel ve
Sonraki Durumu”, Barbaros, No: 9, s: 5.
604. German, Muzaffer; “Befliktafl Tarihi”, Barbaros, No: 2, ss: 14-15, No: 3, s: 16,
No: 4, ss: 12-13, No: 10-12, s: 21.
605. German, Muzaffer; “Karfl›dan Karfl›ya: Behram’dan Midilli’ye Seyrederken”,
Barbaros, No: 1, ss: 4-5.
606. Gökçen, ‹brahim; “Manisa Tarihi’nde Vak›flar ve Hay›rlar”, Gediz, No: 56, ss:
10-11.
607. Gökçen, ‹brahim; “Manisa ve Dolaylar›ndaki Zaviye ve Yat›rlara Dair Vesikalar”, Gediz, No: 79, ss: 7-8, No: 80, s: 14, No: 81, ss: 9-10, No: 82, s: 7, No: 83,
ss: 6-7, No: 84, ss: 12-13, No: 85, s: 9, No: 86, ss: 10-11.
314
ALÇITEPE
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu...
608. Gökçen, ‹brahim; “Piyale Bey ve Vak›flar”, Gediz, No: 99-100, s: 16, No: 101102, s: 11.
609. Gökp›nar, M. Ali; “Eski Zamanlarda Afyon’da Yaflay›fl”, Taflp›nar, No: 49, ss:
13-16, No: 50, ss: 25-32, No: 51, ss: 41-44, No: 52, ss: 59-61, No: 54, ss: 99-100,
No: 55, ss: 117-118, No: 56, ss: 135-136, No: 57, ss: 150-151, No: 59, s: 152, No:
63, ss: 215-216, No: 70, ss: 175-176.
610. Güçyetmez, Cemil-M. Güzelkan; “Tarih ve Co¤rafya Bak›m›ndan Gaziantep”,
Baflp›nar, No: 44, ss: 10-11, No: 45, ss: 6-7, No: 46, ss: 9-10, No: 47, ss: 15-16.
611. Günel, Abdullah; “Trabzon Tarihi Yaz›labilir mi ?”, ‹nan, No: 48, ss: 3-5.
612. Günel, Abdullah; “Trabzon’un Kurtuluflu”, ‹nan, No: 37, ss: 3-4.
613. Güney, Nemci; “Bilecik”, Devrimin Sesi, No: 4, s: 14, No: 5, s: 4.
614. Güney, Nemci; “Bilecik’in Kurtuluflu”, Devrimin Sesi, No: 2, s: 10.
615. Güney, Nemci; “Bilecik’te Türkler”, Devrimin Sesi, No: 3, s: 14.
616. Hayri; “K›rklareli’nin Tarihi Bucaklar›ndan: Binbir Oklu Ahmet”, Bat›yolu,
No: 2, ss: 6-7.
617. Hayri; “K›rklareli’nin Tarihi Bucaklar›ndan: Kar›flt›ran”, Bat›yolu, No: 6, ss:
8-9.
618. Hayri; “K›rklareli’nin Tarihi Bucaklar›ndan: Kaynarca”, Bat›yolu, No: 3, ss:
7-8.
619. Hayri; “Lüleburgaz”, Bat›yolu, No: 4, s: 7.
620. H. Turgut; “Osmanl›lar Devri Tokat Tarihi”, Yenitokat, No: 24, ss: 2-4, No: 25,
ss: 4-6, No: 26, ss; 3-4, No: 27, ss: 7-8, No: 28, ss: 6-7.
621. H.Turgut; “Turhal Tarihine Bir Bak›fl”, Yenitokat, No: 31, ss: 5-6, No: 32, ss:
6-7, No: 33, s: 6, No: 34, ss: 4-5, No: 36, s: 4, No: 37, s: 3.
622. ‹flbir, Cemil; “Bingöl’ün Tarih ve Co¤rafyas›”, Altan, No: 33-35; ss: 48-49, No:
36-38, s: 12.
623. ‹zdem, Ekmel; “Hatay”, Mu¤la, No: 16, s: 12.
624. ‹zol, Bedri; “Malatya”, Derme, No: Yeni seri 16, ss: 5-6.
625. ‹zol Bedri; “Tarihte Do¤an fiehir”, Derme, No: Yeni seri 14, ss: 8-9.
626. Karabay, V. Münir; “Hatay Meselesi, Nas›l Bafllad›, Nas›l Bitti?”, Hatay, No:
1, ss: 7-8, No: 2, ss: 9-13.
627. Karada¤, Hüsamettin; “Tarihi Bir Vesikaya Göre Mersin”, ‹çel, No: 19, ss: 4-5.
628. Karamete, Kemalettin; “Devleti’de Seydi fierif Türbesi”, Erciyes, No: 82-83,
ss: 6-12.
629. Karamete, Kemalettin; “Develi’de Ulu Camiî”, Erciyes, No: 81, ss: 18-19.
630. Karamete, Kemalettin; “Etiler’in Taflc›’da Yass›para An›t›”, Erciyes, No: 80,
ss: 6-7.
631. Karamete, Kemalettin; “Kayseri”, Erciyes, No: 13, ss: 411-416, 450-456.
632. Karamete, Kemalettin; “Kayseri T›bbiyyesi”, Erciyes, No: 17, ss: 499-501, 521526.
633. Karan, Hayrettin; “Bal›kesir’de Kuvva-y› Milliye”, Kaynak, No: 157, s: 2, No:
158-159, s: 2.
634. Kas›m, Hamdi; “Tarihte Gaziantep”, Baflp›nar, No: 88-89, ss: 7-8, No: 90-91,
ss: 12-14, No: 92, ss: 14-16, No: 93, ss: 2-4.
635. Kaya, Kemal; “Balk›z Tiyatrosu”, Türkakdeniz, No: 10, s: 5.
636. Kaya, Kemal; “50 Y›l Önce Antalya”, Türkakdeniz, No: 1, ss: 8-10.
637. Kepecio¤lu, Kâmil; “I. Bayezid’in Kar›lar›n›n Bursa’da Geçirdikleri Ac› Hayatlar›”, Uluda¤, No: 74, ss: 6-8.
638. Kepecio¤lu, Kâmil; “Bursa’n›n Eski Devirlere Ait Kay›t Defterleri”, Türkün,
No: 7, ss: 42-45.
315
kebikeç / 24 • 2007
639. Kepecio¤lu, Kâmil; “Fatih’in Hayat›ndan Yapraklar ve Bursa”, Uluda¤, No:
64, ss: 36-39, No: 65, ss: 36-39, No: 66, ss: 36-39.
640. K›rano¤lu; “Müstakbel Manisa Tarihi”, Gediz, No: 46, ss: 1-2.
641. Kirzio¤lu, F.; “Erzurum ile Kars’›n Osmanl› Ülkesine Kat›l›fl›”, Yayla, No: 1,
ss: 40-42.
642. Kiflmir, fieref; “Çald›ran Harbi’nden Sonra Diyarbak›r”, Karacada¤, No: 1, ss:
7-9.
643. Köseo¤lu, Neflet; “Bursa Esnaflar›, 16 As›r’da”, Uluda¤, No: 80, ss: 22-24.
644. Köseo¤lu, Neflet; “Çorum’da Bir Defter Naz›r›”, Çorumlu, No: 14, ss: 17-18.
645. Köseo¤lu, Neflet; “Çorum Havalisinde Mamal› Aflireti ve Ömer, Osman Paflalar”, Çorumlu, No: 1, ss: 12-20.
646. Köseo¤lu, Neflet; “Çorum’un 350 Y›l Evvelki ile Bugünkü Mahalle Adlar› Hakk›nda Bir Araflt›rma”, Çorumlu, No:.9-10, ss: 9-17.
647. Köseo¤lu, Neflet; “Çorum Tarihinden Bir Yaprak: Çorum Sancakbeyi Karayaz›c›”, Çorumlu, No: 12, ss: 7-11.
648. Köseo¤lu, Neflet; “Evliya Çelebi’ye Göre Çorum ve Havalisi”, Çorumlu, No: 11,
ss: 7-15.
649. Köseo¤lu, Neflet; “Evliya Çelebi’ye Göre ‹skilip”, Çorumlu, No: 13, ss: 6-7.
650. Köseo¤lu, Neflet; “Tarihte Çorum Köyleri: Abdalata”, Çorumlu, No: 14, ss: 1516.
651. Köseo¤lu, Neflet; “Tarihte Çorum Köyleri: Ayas”, Çorumlu, No: 16, ss: 10-15.
652. Köseo¤lu, Neflet; “Tarihte Çorum Köyleri: Paflaköy”, Çorumlu, No: 15, ss: 5-13.
653. Kum, Naci; “Çukurova’da Tarihi Tetkikler”, Görüfller, No: 55, ss: 9-11.
654. Kum, Naci; “Kayseri Hakk›nda Notlar”, Erciyes, No: 50, ss: 9-11, No: 51, ss:
9-12, No: 52, ss: 11-13, No: 53, ss: 11-13, No: 54, ss: 23-27, No: 55-56, ss: 2526, No: 57-58, ss: 7-8, 29.
655. Kum, Naci; “Kayseri’deki Türbe ve Zaviyeler”, Erciyes, No: 63-64, ss: 12-13.
656. Kum, Naci; “Kayseri ‹çinde Gözcü Kule ve Tepeler”, Erciyes, No: 6-8, ss: 198201.
657. Kum, Naci; “Kayseri Tarihi ‹le ‹lgili Bir Vesika”, Erciyes, No: 4, ss: 100-103.
658. Kum, Naci; “Ramazano¤ullar› Tarihi ve Adana fiehrindeki Eserleri”, Görüfller, No: 35, ss: 6-8.
659. Kum, Naci; “Tanzimat Devrinde Bursa”, Uluda¤, No 24, ss: 31-36.
660. Kutlu¤, Yasin; “Milli Mücadele’ye Takaddüm Eden Günlerde Antep’ten Hat›ralar”, Baflp›nar, No: 16-17, ss: 11-12, No: 18, ss: 9-10.
661. Landberger, B.; “Gaziantep fiehri ve ‹li’nin En Eski Tarihi”, Baflp›nar, No: 9091, ss: 2-5.
662. Latif; “Çanakkale’nin Tarihi Günleri”, Anafarta, No: 1., s: 13.
663. M. fiakir; “Sinop Tarihi”, D›ranaz, No: 1, s: 15, No: 2, ss: 11-14.
664. Makr›dî; “Milât’tan Evvel Sinop”, D›ranaz, No: 48, ss: 1-2.
665. “Manisa Tarihi Üzerine Araflt›rmalar”, Gediz, No: 15, ss: 13-15, No: 16, ss: 514.
666. “Milli fiefimiz ve Edirne Tarihi”, Edirne, No: s: 23.
667. “Menaz›rü’l-Avalim’de Erzurum”, Erzurum, No: 6, ss: 57-58.
668. Muammer Lütfi; “600 Y›l Önce Antalya”, Türkakdeniz, No: 2, ss: 10-11, No: 3,
ss: 11-12.
669. Mutlu, Fikri; “Mersin fiehri Ne Zaman ve Nas›l Kuruldu”, ‹çel, No: 29, ss: 57, No: 32, s: 2, No: 33, ss: 10-11, No: 34, ss: 1, 6, No: 35, ss: 6-7, 12.
670. Namdar Rahmi; “Çekirge Suyu”, Taflp›nar, No: 16, ss: 80-82, No: 18, ss: 114116.
316
ALÇITEPE
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu...
671. “Ni¤de’nin Tarihi”, Akp›nar, No: 14, ss: 2-4.
672. Okay, Yaflar; “Millî Mücadele’de Samsun”, 19 May›s, No: 85, ss: 5-7.
673. Onat, Burhanettin; “Antalya ve Evliya Çelebi”, Türkakdeniz, No: 27, s: 13,
No: 28, s: 8.
674. Onat, Burhanettin; “Antalya Vilâyeti Tarihi”, Türkakdeniz, No: 22, ss: 5-8.
675. Onay, C.; “Kalemizin Bugünkü Hali ve Temennimiz”, Baflp›nar, No: 46, s: 15.
676. Oral, M. Zeki; “Ni¤de”, Akp›nar, No: 8, ss; 3-4, No: 9, ss: 4-8, No: 10, ss: 3-7,
No: 11, ss: 4-10, No: 12, ss: 4-6, No: 14, ss: 2-4, No: 15, s: 13, No: 16, ss: 2-7,
No: 17, ss: 2-6, No: 18, ss: 5-8, No: 19, ss; 2-7, No: 27-31, ss: 11-12, No: 33, ss:
3-7, No: 34, ss: 8-9, No: 41-43, ss: 1-3, No: 48, ss: 3-8, No: 50-51, ss: 11-14.
677. Oral, M. Zeki; “Ni¤de Tarihi”, Akp›nar, No: 5, ss: 13-16.
678. Orkun, Nam›k; “Merzifon Yas Adlar›na Dair”, Taflan, No: 27, s: 3.
679. Orlu, ‹. Nihat; “Amasya Hakk›nda Co¤rafya ve Tarih Bilgisi”, Yeflil›rmak, No:
5, ss: 15-16.
680. Oskay, Bahri; “Manisa Darü’fl-fiifas› ve Baz› Vesikalar”, Gediz, No: 73, ss: 7-8.
681. Oskay, Bahri; “Manisa Tarihi Üzerine Tetkikler”, Gediz, No: 50, ss: 9-11, No:
51, ss: 3-4, No: 53, ss: 3-5.
682. Oskay, Bahri; “18. Yüzy›l’da Manisa Sular›”, Gediz, No: 65, ss: 14-15, No: 66,
ss: 6-8, No: 72, s: 11.
683. Önal, fiinasi; “Kara Samsun’un Tarihçesi-Amiser, Amison”, 19 May›s, No: 19,
ss: 23-26.
684. Önal, fiinasi; “Samsun Tarihi’ne Kara Bir Bak›fl”, 19 May›s, No: 3, ss: 9-12.
685. Önder, A. R›za; “Kayseri Tarihi Hakk›nda”, Erciyes, No: 73, ss: 19-20.
686. Öner, Ömer; “Amid fiehri”, Karacada¤, No: 105, ss: 3-4, No: 106, ss: 9-10.
687. Özalp, Cemil; “Sinop Tarihi Hakk›nda Bir Mütalaa”, D›ranaz, No: 5, ss: 6-7,
No: 8, ss: 8-9.
688. Özbek, Bedri; “Kâhta Ad› ve Çevresinde ‹nceleme ve Yorumlar”, Derme, No:
20, ss: 14-15.
689. Özbey, Y.; “Bursa Kalesi Hakk›nda”, Türkün, No: 7, ss: 52-54, No: 8, ss: 4547.
690. Özer, Kemal; “Bal›kesir Evkaf›”, Kaynak, No: 160-161, s: 4.
691. Özer, Kemal; “Kepsut’un Tarihi”, Kaynak, No: 24, s: 501.
692. Özyedekçi, Kâz›m; “Kayseri’nin fieref Günü”, Erciyes, No: 25, ss: 5-7.
693. Peker, Kemal; “Tarihte ‹ktisadî Trabzon”, ‹nan, No: 23, ss: 8-10, No: 25, ss: 79.
694. Peker, Kemal; “Trabzon Kronolojisi”, ‹nan, No: 28, s: 14.
695. Peker, Kemal; “Trabzon’un ‹ktisadî Kronolojisi”, ‹nan, No: 27, ss: 16-20.
696. Pereneci, O. N.; “Türk Edirne”, Üçsu, No: 1, ss: 2-3.
697. P›narda¤, Fuat; “Vezirköprü”, 19 May›s, No: 67, ss: 12-14, No: 68, ss: 16-18,
No: 69, ss: 8-20, No: 70, ss: 38-39, No: 75, ss: 10-13.
698. P›narda¤, Fuat; “25 May›s ve Havza”, 19 May›s, No: 70, ss: 34-35.
699. Saffet; “Bursa Yollar›n›n Tarihçesi”, Uluda¤, No: 75, ss: 24-25.
700. Savc›, S.; “Diyarbak›r ‹ç Kalesi”, Karacada¤, No: 52, ss: 451-453.
701 Savc›, S.; “Harput Ulu Camii’ndeki Artuko¤ullar› Kitabesi”, Karacada¤, No:
67, ss: 9-11.
702. Savc›, S.; “‹ç Kale’deki Tevkifhane Binas› Bir Kilise mi, Bir Saray m›d›r?”, Karacada¤, No: 62, ss: 761-764.
703. Savc›, S.; “Silvan Tarihi”, Karacada¤, No: 112, ss: 6-8, No: 113, ss: 6-8, No:
114, ss: 6-8, No: 115, ss: 6-8, No: 116, ss: 6-8, No: 117, ss: 6-8, No: 118, ss: 68, No: 119, ss: 5-7, No: 20, ss: 6-8, No: 123, ss: 9-10.
317
kebikeç / 24 • 2007
704. Savc›, S.-K. Baykal; “Diyarbak›r’daki Kitabelerde Yaz›l› Türk ‹sim ve Unvanlar›”, Karacada¤, No: 44, ss: 327-328.
705. “Sivas Tarihi Üzerine Araflt›rmalar”, Ortayayla, No: 4, ss: 31-33.
706. Soyer, Suat; “Lamartine, Tire’de”, Küçükmenderes, No: 1, ss: 21-22.
707. Su, Kâmil; “Bal›kesir’de Eski Tarihlerde Arabac›l›k”, Kaynak, No: 50, s: 33.
708. Su, Kâmil; “Bal›kesir’de Hassa Do¤anc›lar›na Dair Belgeler”, Kaynak, No: 39,
s: 84.
709. Su, Kâmil; “Bal›kesir’de Hristiyan K›yafetlerine Dair Vesikalar”, Kaynak, No:
45, s: 280, No: 46, s: 325.
710. Su, Kâmil; “Bal›kesir’e Dair Vesikalar”, Kaynak, No: 51, s: 68, No: 53, s: 145,
No: 54, s: 165.
711. Süleyman Hilmi; “Afyon Kalesi ve Tarihi Mevkii”, Taflp›nar, No: 3, ss: 57-58,
No: 4, ss: 88-90, No: 5, ss: 119-120.
712. fiakir fievket; “Trabzon Tarihi”, ‹nan, No: 26, ss: 22-23, No: 27, ss: 14-15, No:
28, ss: 11-12, No: 29, s: 16, No: 31; s: 16, No: 32, ss: 22-23, No: 33, s: 21, No:
34, ss: 28-32, No: 37, ss: 6-24, No: 39, ss: 13-14, No: 40-41, s: 14, No: 42-43, ss:
17-18, No: 44-45, ss: 20-21, 24, No: 46-47, ss: 20-21, No: S.48, ss: 20-21, No:
51-52, ss: 4-5.
713. fiarman, Fevzi; “Merzifon’un Kurtuluflu”, Taflan, No: 12, ss: 3-4, No: 14, ss: 34, No: 15, ss: 3-4, No: 16, ss: 4-5, No: 17, ss: 4-5.
714. Tarakç›o¤lu, Reflit; “40 Y›l Önce ve Bugün Tire’de Maarif”, Küçükmenderes,
No: 12, s: 2.
715. Tar›m, C. Hakk›; “K›rflehir Tarihinden Notlar”, K›l›çözü, No:2, s: 3, No: 3, s:
5.
716. “Tarih ve Co¤rafya Bak›m›ndan Gaziantep”, Baflp›nar, No: 41-44, ss: 7-8.
717. Tarkan, Hasan; “Tarihte Sinop”, D›ranaz, No: 50, ss: 7-8.
718. Tekan, Ruhi; “Hatay’›n Kronolojisi”, Hatay, No: 1, ss: 5-6.
719. Tekin, Lütfi; “60 Sene Evvelki Samsun”, 19 May›s, No: 11, ss: 12-16, No: 12,
ss: 25-29, No: 15, ss: 22-25.
720. Texier, Charles; “Aspendos”, Türkakdeniz, No: 10, ss: 6-8.
721. Texier, Charles; “100 Y›l Önce Aspendos”, Türkakdeniz, No: 1, ss: 1-12.
722. Tolgay, Yümni; “Kayseri fiehri”, Erciyes, No: 22, ss: 653-657.
723. Tombufl, Nazmi; “Çorum’da Ahilik”, Çorumlu, No: 57, ss: 3-8, No: 58, ss: 3-7.
724. Toros, Taha; “Adana’da Mezar Tafllar›”, Görüfller, No: 20-21, ss: 17-20.
725. Tu¤nrul, D.; “‹flgal Hat›ralar›: Manisa Yanarken”, Yenido¤ufl, No: 11-12, ss:
11-13.
726. Tulun, Hüsnü; “Tarihte Malatya”, Derme, No: Yeni seri 14, ss: 17-20.
727. Turngut, H.; “Osmanl›lar Devri Tokat Tarihi, Yenitokat, No: 22, ss: 2-4, No:
23, ss: 2-4, No: 24, ss: 2-4, No: 25, ss: 4-6, No: 26, ss: 3-4, No: 27, ss: 7-8, No:
28, ss: 6-7.
728. Turgut, H.; “Turhal Tarihine Bir Bak›fl”, Yenitokat, No: 31, ss: 5-6, No: 32, ss:
6-7, No: 33, s: 6, No: 34, ss: 4-5, No: 36, s: 4, No: 37, s: 3, No: 38, ss: 3-5.
729. Tümer, Fahri; “Akad Kral› Sargon’un Kayseri Havalisine Yapt›¤› Sefere Dair”, Erciyes, No: 11, ss: 311-313.
730. Tümer, Fahri; “Döner Kümbet”, Erciyes, No: 3, s: 94.
731. Tümer, Fahri; “‹stiklâl Mücadelesi’nde Kayseri”, Erciyes, No: 22, ss: 650-652.
732. Tümer, Fahri; “Lalapafla Camii”, Erciyes, No: 11, s: 318.
733. Tümer, Fahri; “Tarihten Önce Kayseri”, Erciyes, No: 1, ss: 20-21.
734. Tümer, Fahri; “Tarihte Kayseri”, Erciyes, No: 3, ss: 78-80.
735. Tümer, Fahri; “Ulu Camii”, Erciyes, No: 10, s: 283.
318
ALÇITEPE
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu...
736. Türeli, Nevfel; “Alanya Tarihi”, Ça¤layan, No: 11, ss: 3-4, No: 12, ss: 4-8, No:
14, ss: 2-3, No: 15; ss: 2-3.
737. Türkan, A.; “‹znik Nas›l Al›nm›flt›r”, Uluda¤, No: 84, ss: 24-25.
738. Türker, fiefik; “Birecik”, Baflp›nar, No: 93, ss: 5-6.
739. Türker, fiefik; “400 Sene Evvel Antep’te Al›fl-Verifl ve De¤eri”, Baflp›nar, No:
100, ss: 1-3.
740. Türker, fiefik; “Gaziantep’in Tarih ve Co¤rafyas›na K›sa Bir Bak›fl”, Baflp›nar,
No: 103-104, ss: 14-17.
741. Türkmen, Mehmet; “Arapkir ve Arapkir Tarihi”, Derme, Yeni seri no: 11, ss:
16-18.
742. U¤ur, Said; “‹çel’de Karamanl›lar”, ‹çel, No: 5, s: 16, No: 6, s: 7, No: 7, ss: 8-9.
743. Uluçay, Ça¤atay; “Manisa’n›n Son 150 Y›l›”, Gediz, No: 73, ss: 2-4, No: 74, ss:
7-8, No: 78, ss: 2-3.
744. Uluçay, Ça¤atay; “Manisa’daki Saray-› Amire ve fiehzadeler Türbesi”, Gediz,
No: 30, ss: 4-5, No: 31, ss: 5-6, No: 32, ss: 3-4, No: 33, ss: 7-8, No: 34, ss: 3-4,
No: 35, ss: 7-9, No: 36, ss: 2-4, No: 37, ss: 5-7, No: 38, ss: 4-7.
745. Uluçay, Ça¤atay; “Manisa Kal’as›’na Ait Vesikalar”, Gediz , No: 40, ss: 4-6.
746. Uluçay, Ça¤atay, “Manisa Kalesi Hakk›nda”, Gediz, No: 41, ss: 3-4, No: 43, ss:
6-8.
747. Uluçay, Ça¤atay; “Manisa Tarihine Dair Vesikalar”, Gediz, No: 44, ss: 5-7, No:
45, ss: 9-14, No: 46, ss: 5-8, No: 47, ss: 5-6, No: 49, ss: 2-3, No: 50, ss: 4-6, No:
51, ss: 1-3, No: 52, ss: 1-2, No: 53, ss: 9-11, No: 54, ss: 1-2, No: 62, ss: 2-4.
748. Uluçay, Ça¤atay; “Manisa Tarihi Etraf›nda”, Gediz, No: 70, ss: 1-2.
749. Uluçay, Ça¤atay; “Manisa Tarihinin Türkler Devri Kaynaklar›na Dair Düflünceleri”, Gediz, No: 71, ss: 1-2.
750. Ulu¤, Bekir; “‹çel Tarihine Bir Bak›fl”, ‹çel, No: 1, ss: 4, 16, No: 2, ss: 16-17,
No: 3, ss: 14-15, No: 7, ss: 11-13, No: 16, ss: 6-7.
751. Uyan›k, M.; “Zirha Kalesi”, Erciyes, No: 28, ss: 615-624.
752. Uzay, Y. S.; “Atatürk Trabzon’da”, ‹nan, No: 28, ss: 16-18.
753. Uzel, S.; “Türk Ak›nc›lar› Ercaslar Buralarda”, Erciyes, No: 2, ss: 39-40.
754. Üçer, S›rr›; “Afyon’da Türkmenler’in Yerleflmesi”, Taflp›nar, No: 32, ss: 135137, No: 35, ss: 191-192.
755. “300 Sene Önce Samsun ve Bafra”, Alt›nyaprak, No: 29, ss: 4-5.
756. Üçok, A. Kemal; “Samsun Tarihçesi’ne Ait Toplamalar”, 19 May›s, No: 69, ss:
24-30.
757. Ülkütafl›r, M. fiakir; “Sinop’ta Selçuklular Zaman›na Ait Eserler”, Yenitürk,
No: 56, ss: 1050-1053, No: 69, ss: 342-346.
758. Ünen, Nurettin; “Adana Tarihi Nas›l Yaz›lmal›d›r”, Görüfller, No: 52, ss: 1-3.
759. Ünen, Nurettin; “M›s›r Kölemenleri ile Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun Çukurova’daki Mücadeleleri”, Görüfller, No: 56-57, ss: 3-4.
760. Ünen, Nurettin; “M›s›r Kölemenleri’yle ‹lhanl›lar Aras›ndaki Rekabetin Çukurova’ya ‹ntikal Eden Safhalar›”, Görüfller, No: 53, ss: 4-5.
761. Üner, Turgut; “Büyük bir ‹skeleye Kavuflan ‹skenderun Tarihine Bir Bak›fl”,
Hatay, No: 11-12, ss: 18-19.
762. Ünler, Ali; “Tarihi Vesika”, Baflp›nar, No: 46, ss: 1-3.
763. Üstün, Halil; “Kayseri ve Etiler”, Erciyes, No: 20, ss: 599-602.
764. Üstüner, Mahmut; “Bafra Tarihi”, Alt›nyaprak, No: 9, ss: 6-7, No: 10, ss: 4-5,
No: 11, ss: 4-5, No: 12, ss: 4-5, No: 13, ss: 4-5, No: 14, ss 3-4, No: 15, ss: 3-5, No:
16, ss: 6-7, No: 17, ss: 7-8, No: 18, ss: 16-18, No: 19, ss: 7-8, No: 20, ss: 9-10, No:
21, ss: 5-6, No: 22, ss: 9-10, No: 23, ss: 7-9, No: 24, ss: 6-7, No: 25, ss: 6-7.
319
kebikeç / 24 • 2007
765. Varan, Abidin; “Cumhuriyet’in 15. Y›l›nda Çorum”, Çorumlu, No: 7, ss: 1-3.
766. Weigal, Arthur; “‹skender, Çukurova’da”, Çukurova, No: 2, s: 11, No: 5, s: 13.
767. Yahyabeyo¤lu; As›m; “Göreme Harabeleri”, Erciyes, No: 63-64, ss: 31-32.
768. Yalç›n, ‹hsan; “Gerede Tarihine Ait Bir Araflt›rma”, Abant, No: 6, ss: 18-22.
769. Yalç›n, ‹hsan; “Y›ld›r›m-Timurlenk Ankara Meydan Muharebesi ile Bolu ve
Gerede’nin Münasebetleri”, Abant, No: 2, ss: 24-26.
770. Yanbeg, M. Kemal; “17. ve 18. As›r’da Azak Kalesi ve Trabzon Valileri”, ‹nan,
No: 5, ss.7-13.
771. Yanbeg, M. Kemal; “17. ve 18 As›r’da Trabzon’un Tarihine Bir Bak›fl”, ‹nan,
ss: 25-27.
772. Yanbe¤; M. Kemal; “Trabzon Nas›l Al›nd›”, ‹nan, No: 25, ss: 15-20.
773. Yelken, Ulvi; “Ayd›no¤ullar›’na Ait Kitabeler, Büyük Kal’a Köyündeki ‹sa Bey
Çeflmesi”, Küçükmenderes, No: 7, s: 7.
774. Yelken, Ulvi; “Ayd›no¤ullar›’na Ait Kitabeler: Tire’de Ali Han Medresesi”, Küçükmenderes, No: 12, s: 5.
775. Yelken, Ulvi; “Ayd›no¤ullar›’na Ait Kitabeler: Tire’de Ayd›no¤lu Süleyman
Bey’in Türbesi”, Küçükmenderes, No: 6, s: 5.
776. Yelken, Ulvi; “Ayd›no¤ullar›na Ait Kitabeler: Tire’de Tabakhane Mescidi Kitabesi”, Küçükmenderes, No: 9, s: 6.
777. Yelken, Ulvi; ”Tire Hakk›nda Muhtelif Eserlerde Görülen Yaz›lar”, Küçükmenderes, No: 8, s: 6, No: 9, s: 3, No: 10, s: 3, No: 11, ss: 3-4, No: 12, s: 11.
778. Yelken, Ulvi; “Tire Hakk›nda Bir Ferman”, Küçükmenderes, No: 5, ss: 5-6.
779. Yener, fi. Sabri; “Anteb’in Halife Ömer Taraf›ndan Fethi”, Baflp›nar, No: 3, ss:
14-16, No: 4, ss: 18-19, No: 6, ss: 8-9, No: 79-80, ss: 1-7.
780. Yener, fi. Sabri; “Gaziantep Tarihi ‹le ‹lgili K›ymetli Bir Vesika”, Baflp›nar,
No: 35, ss: 11-13, No: 36, ss : 8-10.
781. Yener, fi. Sabri; “Gaziantep Tarihi’nden Notlar”, Baflp›nar, No: 16-17, ss: 910, No: 19, ss: 9-13.
782. Y›ld›z, M. S.; “Diyarbak›r’daki Surlar ve Bugünkü Halleri”, Karacada¤, No:
100, ss: 5-8, No: 102, ss: 4-5, No: 103, ss: 7-8, No: 106, ss: 7-8, No: 107, ss: 910, No: 108, ss: 6-7.
783. Yörüko¤lu, Vahit; “Manisa Bimarhanesi”, Gediz, No: 92, ss: 4-5.
784. Yücelt, Naz›m; “Ankara”, Türkün, No: 7, ss: 39-41.
785. Yücelt, Naz›m; “1840’da ‹stanbul”, Uluda¤, No: 27, ss: 25-26.
786. Yücelt, Naz›m; “Bursa Nas›l ‹flgal Edildi ve Nas›l Kurtuldu”, Uluda¤, No: 23,
ss: 1-5.
787. Yücelt, Naz›m; “IV. Mehmed’in Busa’ya Gelifli”, Uluda¤, No: 26, ss: 24-25.
788. Yücelt, Naz›m; “Milli Mücadele Y›llar›nda Bursa”, Uluda¤, No: 16, ss: 17-18.
789. Yücelt, Naz›m; “16. As›r’da ‹stanbul’da Gayr-i Müslimler”, Türkün, No: 8, ss:
36-40.
790. Yücelt, Naz›m; “16. As›r’da ‹stanbul’da Ticaret ‹flleri”, Türkün, No: 9, ss: 1923.
791. Yücelt, Naz›m; “19. As›r’da ‹stanbul”, Uluda¤, No: 14, ss: 15-20, No: 15, ss: 4043.
792. Yücelt, Naz›m; “Tanzimat Devri Ricalinden Ahmed Tevfik Pafla”, Uluda¤, No:
24, ss: 11-16.
793. Yücelt, Naz›m; “Tarihte Bursa”, Uluda¤, No: 68, ss: 1-4, No: 69, ss: 1-4, No:
S.70, ss: 1-4.
794. Zekiye; “Milat’tan Evvel Manisa”, Gediz , No: 1, ss: 9-11.
320
ALÇITEPE
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu...
De¤erlendirme ve Sonuç
Bu çal›flmada 1932-1950 y›llar› aras›nda halkevleri taraf›ndan ç›kar›lan
seksen dergiden yetmifli incelenmifltir. Adana Halkevi Dergisi Akgünler ile
Mudanya Halkevi Dergisi Da¤arc›k’a hiçbir resmi kütüphanede rastlanmam›flt›r. Prof. Dr. Mahmut fiakiro¤lu da bizimle ayn› görüflü paylaflmaktad›r11.
Burdur (Burdur), Fikirler (‹zmir), Halkevi (Bursa), Halkbilgisi Haberleri
(Eminönü), ‹stanbul (‹stanbul), Konya (Konya), Ün (Isparta) ve Genel Merkez
taraf›ndan ç›kar›lan Ülkü hacimlerinin büyüklü¤ü nedeniyle bir baflka çal›flmada ele al›nacakt›r.
Yapt›¤›m›z inceleme sonunda yedi yüz doksan dört adet tarih konulu makaleye rastlad›k. Çoruh, Folklor (Eminönü), Halk ‹çin (Fatih), Marmara (Tekirda¤) ve Sultanda¤ (Akflehir) dergilerinde ise tarihle ilgili hiçbir yaz› göremedik.
Yerel tarih çal›flmalar› ile Türkiye Cumhuriyeti tarihi, bilindi¤i gibi halkevleri dergilerinden a¤›rl›kl› olarak istenilen konulardand›r12. Bu çal›flmada
elde edilen sonuçlara göz gezdirildi¤inde arzulanan hedefe ulafl›ld›¤›n› söylemek hiç de zor de¤ildir. Yukar›da görüldü¤ü gibi halkevleri dergilerinde yay›nlanan tarih ile ilgili çal›flmalar›n yaklafl›k olarak % 37’si “flehir tarihi” ve %
28’i cumhuriyet tarihi ile ilgilidir.
Sonuç olarak; halkevleri dergilerinin istenilen çizgiye ulaflm›fl oldu¤u ve
baflar›l› bir yay›n grafi¤i çizdi¤i söylenebilir. Kapan›fllar›n›n üstünden onca y›l
geçmesine ra¤men eksiklikleri hâlâ hissedilmektedir.
Ek-1 Halkevi Dergileri
01
02
03
04
05
06
07
08
09
10
11
12
13
Dergi Ad›
Halkevi
Abant
Akgünler
Akp›nar
Aksu
Altan
Alt›nyaprak
Alt›ok
Anafarta
Atayolu
Barbaros
Baflp›nar
Bat›yolu
Bozkurt
Bolu
Adana
Ni¤de
Giresun
Elaz›¤
Bafra
Edirne
Çanakkale
Erzurum
Befliktafl
Gaziantep
K›rklareli
Manisa
Yay›n Dönemi
Toplam
Say›
08/1944-02/1947
13
Hiçbir Bilgiye Ulafl›lamad›.
07/1934-12/1941
61
09/1953-02/1942
58
02/1935-10/1939
48
09/1935-09/1937
29
09/1935-09/1937
16
07/1934-01/1943
9
03/1939-04/1939
2
08/1948-06/1951
23
02/1939-02/1949
106
01/1935-03/1936
8
05/1936-12/1936
3
Bulundu¤u Yer
AMK.1958 SA 7
AMK.1956 SB
AMK.1956 SB
AMK.1956 SB
‹MK.32.263
AMK.1956 SB
AMK.1956 SB
AMK.1956 SB
AMK.1956 SB
AMK.1956 SB
‹MK. 32.264
AMK.1956 SB
28
23
22
75
70
116
172
210
353
11 Mahmut fiakiro¤lu; “Halkevi Dergileri ve Neflriyat›”, Kebikeç, No: 3, ss: 131-142.
12 Bkz: Galip Alç›tepe; “Dranaz: Sinop Halkevi Dergisi Bibliyografyas›”, Kebikeç, No: 12, ss: 307-335.
321
kebikeç / 24 • 2007
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
Bozok
Yozgat
Burdur
Burdur
Ça¤layan
Antalya
Çamda¤
Hendek
Çoruh
Artvin
Çorumlu
Çorum
Çukurova
Adana
Da¤arc›k
Mudanya
Derme
Malatya
Devrimin Sesi
Bilecik
D›ranaz
Sinop
Do¤ufl
Kars
4 Eylül
Sivas
Duygular
Bolu
Edirne
Edirne
Ege
Edremit
Erciyes
Kayseri
Erzurum
Erzurum
Fikirler
‹zmir
Gediz
Manisa
Görüfller
Adana
Güney
‹çel
Halk Bilgisi Haberleri Eminönü
Halk
Bak›rköy
Halk ‹çin
Fatih
Halkevi
Bursa
Halkevi
Eskiflehir
Halkevleri Folklor Eminönü
Hatay
Hatay
Ilgas
Kastamonu
‹çel
‹çel
‹nan
Trabzon
‹nanç
Denizli
‹stanbul
‹stanbul
Karacada¤
Diyarbak›r
Karaelmas
Zonguldak
Kaynak
Bal›kesir
K›l›çözü
K›rflehir
Konya
Konya
Konya Halkevi
Konya
Dil/Edebiyat/
Tarih Araflt›rmalar›
Küçükmenderes Tire
Marmara
Tekirda¤
Mu¤la
Mu¤la
Notlar
Yozgat
Ocak
Urla
19 May›s
Samsun
Ordu
Ordu
Orta Yayla
Sivas
Sakarya
Sakarya
Sultanda¤›
Akflehir
Taflan
Merzifon
Taflp›nar
Afyon
Türkakdeniz
Antalya
12/1938-07/1941
14
05/1939-07/1941
26
12/1935-05/1944
35
03/1947
1
02/1938-06/1938
3
04/1938-08/1942
64
08/1946-04/1947
9
Hiçbir Bilgiye Ulafl›lamad›.
06/1937-1945
25
02/1936-07/1936
6
01/1936-10/1941
52
10/1933-03/1950
64
02/1939-03/1942
51
01/1940-06/1940
12
03/1940-11/1940
4
10/1941
1
03/1938-03/1950
85
05/1944-10/1946
11
01/1929-06/1950
370
04/1937-04/1950
104
04/1937-07/1946
91
07/1929-02/1934
4
07/1929-02/1942
124
07/1946-10/1946
27
11/1948
1
12/1934
4
06/1932-06/1946
98
10/1942
1
02/1944-05/1945
14
04/1936-08/1936
5
01/1938-07/1946
60
05/1937-02/1949
64
03/1937-09/1946
106
12/1943-12/1946
75
02/1938-05/1950
137
04/1938-04/1947
48
02/1933-01/1950
189
01/1946-03/1946
3
09/1936-06/1950
140
01/1934-03/1934
3
04/1942-04-1942
05/1935
03/1937-07/1938
11/1941-04/1942
02/1939
11/1935-04/1939
02/1944-02/1946
05/1936-01/1939
03/1943/08/1943
03/1950-06/1950
06/1936-11/1938
10/1932-04/1944
02/1937-07/1944
322
12
1
17
9
1
114
8
16
6
4
30
161
34
AMK.1956 SB
AMK.1956 SB
AMK.1956 SB
AMK.1956 SB
AMK.1956 SB
AMK.1956 SB
‹MK. 24.653
89
328
421
312
324
411
‹MK. 53.676
AMK.1956 SB 53
AMK.1956 SB 437
‹MK. 33.642 ‹MK. 67.809
‹MK. 193/2308
AMK.1956 SB 294
‹MK. 61.604
‹MK. 33.464
AMK.1956 SB 475
‹MK. 35.585
AMK.1956 SB 42
‹MK. 31. 218
AMK.1956 SB 92
AMK.1956 SB 590
AMK.1956 SB 369
AMK.1956 SB 25
‹MK. 67.809
AMK.1956 SB 688
‹MK. 75.354 ‹MK. 61.637
AMK.1956 SB 37
AMK.1956 SB 239
AMK.1956 SB 46
AMK.1956 SB 114
AMK.1956 SB 431
‹MK. 51.352 ‹MK. 35.583
‹MK. 61.126
‹MK. 35.523
AMK.1956 SB 313
AMK.1956 SB 29
AMK.1956 SB 1
AMK.1956 SB 342
‹MK. 61.128
AMK.1956 SB 212
‹MK. 51.826
‹MK. 73.324
AMK.1956 SB 68
ALÇITEPE
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
Türkün
Uluda¤
Üçsu
Ülker
Ülker
Ün
Yayla
Yenido¤ufl
Yeni Milas
Yeni Tokat
Yenitürk
Yeflil›rmak
Yeflilordu
Ülkü
Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu...
Bursa
Bursa
Edirne
Burdur
Niksar
Isparta
Erzurum
Manisa
Milas
Tokat
Eminönü
Amasya
Ordu
Genel Merkez
04/1936-12/1937
12/1935-05/1950
03/1942
10/1936-12/1938
08/1936-02/1937
06/1934-12/1949
4
102
1
6
6
172
10/1933-06/1935
10/1936-06/1937
08/1933-02/1936
10/1932-05/1943
09/1938-04/1939
08/1947-05/1950
02/1933-08/1950
17
9
52
125
8
13
272
AMK.1956 SB 126
‹MK. 61.604
AMK.1956 SB 134
‹MK. 35.585
‹MK. 31.217
AMK.1956 SB 148
‹MK. 31.211
AMK.200 ALFY
‹MK. 51.836
Özet: Bu çal›flmada 1932-1951 y›llar› aras›nda 63 halkevi taraf›ndan yay›nlanan dergilerde yer alan tarih ile ilgili makalelerin bibliyografyas› verilmektedir. Bu süre içinde yay›nlanan 800 kadar makalenin çok büyük bir k›sm› kent tarihi ve Türkiye Cumhuriyeti tarihi
ile ilgilidir.
Anahtar sözcükler: Halkevleri, mahalli bas›n, bibliyografya.
Abstract: This study presents a comprehensive bibliography of the articles published in
63 Halkevi journals about history between 1932 and 1951. Most of approximately 800 articles identified were about urban history and the history of Republican Turkey.
Key words: Halkevleri, local press, bibliography.
323
Bu kitab› sat›n almak için:
www.sanatkitabevi.com.tr
kebikeç / 24 • 2007
KEBÎKEÇ B‹BL‹YOGRAFYASI
No: 21-24
(2006-2007)
Kebîkeç, bundan 12 y›l önce kurulmufl bir dergi. Yay›n kurulunu oluflturanlar›n amac›, Türkiye’de sosyal bilimler alan›nda yap›lan çal›flmalara bir katk›
sa¤lamak. Derginin sahibi ve sorumlu yaz› iflleri müdürü Ahmet Yüksel olup,
yay›n yönetimi Kudret Emiro¤lu taraf›ndan yürütülmekte.
‹lk 20 say›da yay›nlanan makalelerin dizini 20. say›n›n ekinde verilmiflti.
Bu say›da da Kebikeç’in son iki y›lda yay›nlanan 4 say›s›ndaki makalelerin
dökümü sunulmaktad›r.
***
Abel, Olivier; “Tarih, Haf›za, Siyaset”, No: 23, ss: 9-21.
Acun, Fatma; “Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda E¤itimde Laiklik Prensibinin Yerlefltirilmesi Sürecinin Görsel Veriler Yoluyla ‹ncelenmesi (1926-1935)”, No.
24, ss: 219-246.
Aç›k, Tansu; “Klasik Nedir ya da Yaz›l› Kültürün Savunusu”, No: 22, ss: 5-24.
Aç›k, Tnsu; “Anadolu’da Eskiça¤dan Kalma Yeradlar›”, No: 23, ss: 23-30.
Akan, Mehmet; “Posta Malzemelerinin Anlatt›¤›; Birinci Dünya Savafl› Y›llar›nda Ankara Esir Kamp›”, No: 22, ss: 297-305.
Aktar, Ayhan-Damla Demirözü; “Yunan Tarihyaz›m›nda Mübadele ve Göç”,
No: 22, ss: 85-98.
Alç›tepe, Emine-Galip Alç›tepe; “Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun Son Yüzy›l›ndan
Harf Devrimine Geçifl Sürecinde Botanik Kitaplar›”, No: 23, ss: 197-207.
Alç›tepe, Galip; “Halkevleri Dergilerinde Yay›nlanan Tarih Konulu Makaleler
Bibliyografyas›-I”, No: 24, ss: 295-324
Alç›tepe, Galip; bkz: Alç›tepe, Emine.
325
kebikeç / 24 • 2007
Atabaki, Touraj; “Do¤u’ya Do¤ru: Teflkilat-› Mahsusa’n›n ‹ran, Kafkasya ve
Orta Asya Faaliyetleri”, No: 24, ss: 29-46.
Ayd›n, Suavi; “Toroslarda Yaylac›l›k ve Çukurova’n›n Önemi”, No: 21, ss: 111134.
Ayd›n, Suavi; “Türkiye’de Tar›m›n Tarihsel Temelleri: Bir Girifl Denemesi”,
No: 23, ss: 63-78.
Ayd›n, Suavi; “Bir Tar›m Dönemi Hastal›¤›: S›tma”, No: 24, ss: 89-98.
Aytekin, E. Attila; “XIX. Yüzy›lda ‹ki Bat› Anadolu Kazas›nda K›rsal Borçluluk”, No: 23, ss: 141-156.
Baker, Ulus; “‹majlar›n Demokratizasyonu” , No: 24, ss: 6-16.
Bostanc›, Kahraman; “Süreli Yay›nlar Tarihimizde Unutulan Mahalli Bir Dergi: Yeni Edremit”, No: 23, ss: 51-62.
Chochiev, Georgi; “XIX. Yüzy›l›n ‹kinci yar›s›nda Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda
Kuzey Kafkas Göçmenlerinin Toplumsal Uyarlanmas›na Dair baz› Görüfller/’Göçmenlerin Otoriteye Baflvurular›)”, No: 23, ss: 407-456.
Ça¤lar, Yücel; “Türkiye Ormanc›l›k Tarihi Üzerine K›sa An›msamalar”, No.
24, ss: 99-130.
Çak›rer, Yasemin; “ ‘Onlar Olmasa Evimizi Kim Temizleyecek?’/Korunakl› Yaflam›yla Adana Vars›l› ve Mekansal Ayr›mlaflma”, No: 21, ss: 211-230.
Çelik, Mehmet; “Adana’da Varl›k Vergisi Uygulamalar› (1942-1944)”, No: 21,
ss: 197-210.
Dan›flo¤lu, Bülent; “Polonyal› Azeri Gelini Vanda Resulzade”, No: 22, ss: 285296.
Demir, Fevzi; “Avrupal› Olmayan uygarl›klar›n Çevreselleflmesi Sürecinde
Oluflan ‹kincil Olma Duygusunun Afl›lmas› ‹çin Bir Yaklafl›m: Hodgson ve
Afro-Avrasya Uygarl›k Kufla¤›”, No: 21, ss: 267-275.
Demirözü, Damla; bkz: Aktar, Ayhan.
Demiryürek, Mehmet; “‹ngiliz ‹daresi Döneminde K›br›s’ta Filoksera (Asmabiti) ile Mücadele (1878-1895)”, No: 23, ss: 157-176.
Demiryürek, Mehmet; “K›br›s’›n ‹ngiltere’ye Devri Üzerine K›br›s’ta Bas›lan
Para ve
Osmanl› Hukûmeti”, No: 24, ss: 157-176.
Demiryürek, Meral; “Paflazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar Alus/Hayat› ve
Eserleri Hakk›nda Bir Bibliyografya Denemesi”, No: 22, ss: 217-283.
326
Kebikeç Bibliyografyas›
Demiryürek, Meral; “K›br›s’ta ‹ngiliz Döneminde Yay›nlanan Ziraat Dergileri
(1904-1955), No: 23, ss: 177-195.
Dilek, Kaan; “‹ran Kütüphanelerinde Bulunan Baz› Elyazma Türkçe Sözlüklerin Tan›t›m›”, No: 23, ss: 31-50.
Dilek, Kaan; “‹ran Seyyahlar› ve Farsça Seyahatnameler”, No: 24, ss: 211-218.
Do¤aner, Yasemin; bkz: Y›lmaz, Mustafa.
Ekinci, ‹lhan; “Osmanl›’da Yabanc› Vapur Kumpanyalar› ve ‹majlar› Hakk›nda”, No: 21, ss: 73-96.
Ergenç, Özer; “XVIII. Yüzy›lda Osmanl› Anadolu’sunda Tar›m Üretiminde Yeni Boyutlar: Muzâra’a ve Murâba’a Sözleflmeleri”, No: 23, ss: 129-139.
Exter, Jak den; “Türkiye’nin Rengarenk Orman›nda Soya¤açlar›n›n Peflinde”,
No: 22, ss: 121-134.
Günay, Müfit; “Kollamac›l›k-Himayecilik”, No: 21, ss: 277-278.
Gökmen, Özgür; “Vesikal› Yak›n Tarihimiz/Baflbakana Bir Mektup: Demokrat
Parti ve Sol”, No: 23, ss: 393-406.
“Hrant Dink ‹çin”; No: 23, ss: 7-8.
Karacasu, Bar›fl; “fiehrin Yitik Hikâyesi: Edebiyat›m›zda ‘Meydanda Olmayan’ fiehr-engîzler”, No: 24, ss: 177-210.
Karpat, Kemal, H.; “Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda De¤iflim, Modernleflme ve
Halk: Bir Vesika”, No: 21, ss: 5-11.
Kaya, Alp Yücel; “Ion Ionescu de la Brad: XIX. Yüzy›l Ortas›nda Osmanl› Tar›m Ekonomisi ve Politik Ekonomi”, No: 23, ss: 95-110.
K›l›ç, Rüya; “Osmanl›’dan Cumhuriyet’e Sûfî Gelene¤in Tafl›y›c›lar›: Mevlevîler Örne¤i, No: 21, ss: 29-46.
Koç, Yunus; “Bizans Tar›m›n›n Elkitab› ya da ‹lk Tar›m Ansiklopedisi: Geoponika”, No: 24, ss: 47-57.
Kutkan, Özlem; “Kad›nlar Âlemi Dergisi (1914) Ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda
Kad›nl›k Hâlleri”, No. 24, ss: 247-272.
Lamprou, Alexandros; “ ‘CHP Genel Sekreterli¤i Makam›na’: 30’lu ve 40’l› Y›llarda Halkevleri’yle ‹lgili CHP’ye Gönderilen fiikayet ve Dilek Mektuplar›
Hakk›nda K›sa Bir Söz”, No: 23, ss: 381-392.
‹lkin, Selim; bkz: Tekeli, ‹lhan.
Orbay, Kayhan; “Osmanl› Topraklar›nda ‘Küçük Buzul Ça¤›’r›r Etkileri Hakk›nda Baz› Notlar”, No: 23, ss: 85-93.
327
kebikeç / 24 • 2007
Önler, Zafer; “Divânü Lügâtit-Türk ve Kutadgu Bilig’de T›p Terimleri”, No: 22,
ss: 135-150.
Öz, Mehmet; “Xv-XVI. Yüzy›llar Anadolu’sunda Tar›m ve Tar›m Ürünleri”,
No: 23, ss: 111-128.
Öztürk, Serdar; “Cumhuriyet’in ‹lk Y›llar›nda Halk Kitaplar›n› Modernlefltirme Çabalar›”, No: 21, ss: 47-72.
Öztürk, Serdar; “Türkiye’nin Düzeni’ni ‹letiflim Aç›s›ndan Okumak”, No: 22,
ss: 51-83.
Sayg›n, Perihan; “Türkiye’de Tar›m Politikalar›: Bu¤day Üzerinden Bir De¤erlendirme”, No: 23, ss: 247-262.
Sert, Özlem; “Kelemen Mikes’in Mektuplar›na Göre 1716-1758 Y›llar› Mevsim
Takvimi”, No: 23, ss: 79-83.
Soyudo¤an; “Devlet-Eflk›ya ‹liflkileri Ba¤lam›nda Ayntab ve Çevresinde Afliret
Eflk›yal›¤›”, No: 21, ss: 147-174.
Sönmez, Abdulkerim; “Türkiye Tar›m›nda Yap›sal De¤iflme Örüntüleri, Terör
ve Yerinden Olmufl Nüfusun Yeniden K›rsal Alana Dönüfl Koflullar›”, No:
23, ss: 263-317.
Svolopoulos, Konstantinos; “Türk-Yunan Nüfus Mübadelesine Giden Siyasal
Süreç”, No: 22, ss: 99-119, No: 23, s: 457.
fiahin, Canay; “Ondokuzuncu Yüzy›l’da Samsun’da Çiftlik Sahibi Hazinedarzadeler ile Kirac›-Köylüler Aras›ndaki Arazi ve Vergi ‹htilaf› Üzerine Baz›
Gözlemler ve Sorular”, No: 24, ss: 75-88.
fiahin, Hatice; “Bir T›bb-i Nebevi Nüshas›”, No: 21, ss: 279-304.
fiahin, Hatice; “Bursa Eski Yazma Ve Basma Eserler Kütüphanesinde Bulunan Bir Baytar-Name”, No: 24, ss: 131-156.
Tafl, Hülya; “Ondokuzuncu Yüzy›l Öncesinde Osmanl› Kay›tlar›nda Tarla S›n›r› ve Büyüklü¤ü ‹çin Kullan›lan Ölçüler Ne Kadar Mu¤lakt›?” No: 54, ss:
59-74.
Tamdo¤an, Ifl›k; “Nezir ya da XVIII. Yüzy›l Çukurova’s›nda Eflk›ya, Göçebe ve
Devlet Aras›ndaki ‹liflkiler”, No: 21, ss: 135-146.
Tekeli, ‹lhan-Selim ‹lkin; “Çiftçiyi Toprakland›rma Kanunu’nun Ç›kar›lmas›”,
No: 23, ss: 209-246.
Tezcan, Nuran; “Seyahatname’deki Aflk Öyküsü: Bir Kaya Sultan Vard›!”, No:
21, ss: 13-27.
328
Kebikeç Bibliyografyas›
Toksöz, Meltem; “Bir Co¤rafya, Bir Ürün, Bir Bölge: 19. Yüzy›lda Çukurova”,
No: 21, ss: 97-110.
Ulutafl, Songül; “Bir Tereke Defterinin Penceresinden 1904-1909 Y›llar› Aras›nda Tarsus”, No: 21, ss: 175-195.
Ülker, Mustafa Birol; “Osmanl› Öncesi ve Osmanl› Araflt›rmalar› Uluslar aras› Komitesi’nin [Comité International des Études Pré-Ottoman et Ottomanes (CIEPO)] Faaliyetleri ve Yay›nlar›”, No: 23, ss: 319-379.
Ünal, Neslihan; “Kemalist Cumhuriyet’in Avrupa Alg›lamas›: Cumhuriyetin
‹lk Y›llar›nda Yay›nlanan Avrupa Tarihi Kitaplar› (1923–1950)”, No. 24, ss.
273-294.
Varl›k, M. Bülent; “Adana Bas›n Tarihi Üzerine Bibliyografik Notlar (18731928)”, No: 21, ss: 231-241.
Varl›k, M. Bülent; “Osmanl› Devleti’nde Farsça Süreli Yay›nrlar (1832-1923)”,
No: 22, ss: 205-210.
Varl›k, M. Bülent; “Hatay Halkevi Dergisi”, No: 22, ss: 211-216.
Y›lmaz, Mustafa-Yasemin Do¤aner; “Demokrat Parti Döneminde Bakanlar
Kurulu Karar› ile Yasaklanan Yay›nlar”, No: 22, ss: 151-204.
Yeflilkaya, Nefle; “Askeri Talimlerden, Gezintiye Beyaz›t Meydan›’nda Kamusal Yaflam›n Dönüflümü”, No: 22, ss: 25-50.
Yüksel, Sülehlâ; “Mükemmel Osmanl› Lûgati’nin Neflrine ve Fâik Reflâd’›n
Sözlük Çal›flmalar›na Dair”, No: 21, ss: 257-265.
Zugrãvescu, Doina; “Romen Edebiyat›nda ‹ki Hikaye: Türklerle Ortak Yaflam”, No: 21, ss: 243-255.
Zürcher, Erik Jan; “Modern Türkiye Tarihinde Dönüm Noktalar› ve Kaç›r›lan
F›rsatlar, Olaylar Nerelerde Farkl› Yöne Gidebilirdi?”, No: 24, ss. 17-27.
329
Say›: 1 Dosya: Üretim Tarz› Tart›flmalar; Ek: Hep Bu Topraktan, ‹nceleme- Bibliyografya
Say›: 2 Dosya: Bas›n-Yay›n Tarihi; Ek: Türkiye Bas›n-Yay›n Tarihi Bibliyografyas›
Say›: 3 Dosya: Halkevleri; Ek: Çorumlu, ‹nceleme-Bibliyografya
Say›: 4 Dosya: ‹zmir; Ek: Dersim (Tunceli) Bibliyografyas›
Say›: 5 Dosya: Türkiye’de ‹flçi Hareketleri; Ek: Türkiye’de ‹flçi S›n›f›n›n Tarihi
Say›: 6 Dosya: Tarihi Türk Dillerinin Sözlükleri; Ek: Türkiye Türkçesinin Tarihi Sözlükleri
Say›: 7-8 Dosya: Günümüz Türk Dillerinin Sözlükleri; Ek: Gustav Meyer, Turkische Studien
Say›: 9 Dosya: Ankara; Ek: Ankara ‹li Halk Kültürü Bibliyografyas›
Say›: 10 Dosya: Osmanl›’dan Cumhuriyet’e; Ek: Avram Galanti / Vatandafl Türkçe Konufl
Say›: 11 Dosya: Demiryollar›
Say›: 12 Dosya: T›p Tarihi ve Folklorik T›p
Say›: 13 Dosya: Cinsellik
Say›: 14 Dosyas›z Yaz›lar
Say›: 15 Dosya: Eskiflehir
Say›: 16 Dosya: Meçhul fiah›slar Ansiklopedisi
Say›: 17 Dosya: Anadolu’nun Nebatat ve Hayvanat›
Say›: 18 Dosya: Anadolu’nun Nebatat ve Hayvanat› II
Say›: 19 Dosya: Bir Ömre Bedel Çocuklu¤umuz
Say›: 20 Dosya: Dünya’n›n Merkezi Mahallemiz
Say›: 21 Dosya: Çukurova
Say›: 22 Dosyas›z Yaz›lar
Say›: 23 Dosya: Tar›m Tarihi
Say›: 24 Dosya: Tar›m Tarihi II
25. say›m›z›n dosya konusu
“Hollanda”
Okurlar›m›zdan ve yazarlar›m›zdan
katk›lar›n› bekliyoruz.
YAZI KURALLARI
Kebikeç’te yay›nlamak üzere gönderilen yaz›lar›n daha önce baflka bir
yerde yay›nlanmam›fl olmas› gerekmektedir.
Yaz›lar bilgisayar ç›kt›s› ve PC uyumlu bilgisayar ile MS Word veya
text format›nda kaydedilerek disket ile birlikte gönderilmelidir. Yaz›
içerisinde transkripsiyon fontlar› kullan›lm›fl ise bu font dosyalar› da diskete
eklenmelidir.
Dergiye gönderilecek yaz› ve makalelerde kullan›lacak belge, resim ve
foto¤raf varsa, belgeler için siyah-beyaz, resim ve foto¤raf için renkli ve
ikifler nüsha fotokopileri yaz›yla birlikte gönderilmelidir.
Makalelerde uyulmas› gereken yaz›m teknikleri afla¤›daki gibidir:
Yaz›larda yap›lacak göndermeler parantez içinde yazar soyad›, bas›m
tarihi ve at›fda bulunulan sayfa numaras› fleklinde verilmeli (Kocabaflo¤lu,
1989: 132), eserlerin tam künyesi, makale sonundaki kaynakçada, yazar
soyad› ve ad›ndan sonra parantez içinde bas›m y›l› yaz›larak gösterilmelidir
(Kocabaflo¤lu, Uygur (1989) Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika
19. Yüzy›lda Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndaki Amerikan Misyoner
Okullar›, ‹stanbul: Arba Y.) Yazar ad› metin içinde geçiyorsa, parantez
içinde yaln›zca at›fda bulunulan eserin yay›m y›l› ve sayfa numaras›n› vermek
yeterlidir (1989: 132). Bu tür göndermeler d›fl›nda gerekli görülen bütün
aç›klamalar asterisk (*) ile sayfa alt›na konulacakt›r.
Tarih araflt›rmalar›nda s›kça baflvurulan arfliv kaynaklar› ilk geçti¤i yerde
tam künye ile dipnotta gösterilmeli, müteakip at›flarda k›saltma fleklinde
verilebildi¤inde metinde parantez içinde yer almal›d›r (BOA, Mühimme,
72: 35).
Kaynakçada yaln›sca at›fta bulunulan eserler yer almal›, e¤er
kullan›lm›flsa arfliv kaynaklar› ayr› bir bafll›k alt›nda belirtilmelidir.
Örnek için Kebikeç’in 10 (2000) say›s›ndan itibaren kullan›lan sisteme
bak›n›z.
Download