T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANA BİLİM DALI ERMENİ DİASPORASININ TÜRK DIŞ POLİTİKASINA ETKİLERİ TEZ ÇALIŞMASI DANIŞMAN Doç. Dr. BİROL AKGÜN ZEYNEP BOYACIOĞLU 044229001001 KONYA 2005 İÇİNDEKİLER GİRİŞ…………………………………………………………………………………………4 BİRİNCİ BÖLÜM ERMENİ DİASPORASININ OLUŞUM SÜRECİ 1.1. Tanım ve Tarihçe …………………...…………….………………………9 1.2. Neden Diaspora ?..………………………………….………..……………11 1.3. Sistemsel Boyut: Yayılımın Ortak Amacı ve Ermeni Propagandası…………………………………………………………………...12 1.3.1. ABD…………………………..…………….………………………13 1.3.2. İNGİLTERE………………………….………………....................18 1.3.3. FRANSA…………………………….……………………………..22 1.3.4. ALMANYA………………………….………………………….……25 İKİNCİ BÖLÜM DİASPORANIN YAPISI 2.1. Diaspora Milliyetçiliği …………………....……………………..…..….28 2.2. Sosyal Boyut………………………………………..……….……...…....30 2.2.1. Toplumsal Hareket: Kilise………………..…………….…..31 2.2.2. Şiddet Hareketi: Terörizm…..……………...………….……...33 2.3. Siyasi Boyut…………………………………………..…………….…....35 2.3.1. Hınçak Partisi…..……………………………….…………….…….36 2.3.2. Taşnak Partisi…..………………………………………………….38 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DİASPORA’NIN TÜRK DIŞ POLİTİKASINA ETKİLERİ 3.1. Türk-Ermeni İlişkilerine Etkisi………...………………………….…...40 3.1.1. 1990 Öncesi İlişkiler……….…………………………...……40 3.1.2. 1990 Sonrası İlişkiler...……………………………………...42 2 3.2. Türk-ABD İlişkilerine Etkisi….……………………………………..………46 3.3. Türk-AB İlişkilerine Etkisi..............................................................................50 3.4. Türk-BM İlişkilerine Etkisi.……….………………………………….…….57 4. SONUÇ YERİNE: Türk-Ermeni İlişkilerinin Geleceği…………………………………………….…………………………….…..59 EKLER………………………………………………..………………………………..64 EK-1 TEHCİR KANUNU……………………………………………………….…...63 EK-2 SOYKIRIM SÖZLEŞMESİ……………………………………………….…..64 EK-3 TALAT PAŞA’NIN TELGRAFI………………………………………….…..65 EK-4 ASALA KURBANLARI……………………………………………….………66 EK-5 SOYKIRIMI TANIYAN ÜLKE VE EYALETLER…………………….…...70 EK-6 SOYKIRIM ANITI DİKİLEN ÜLKE VE EYALETLER…………………..72 EK-7 ABD’DE YAŞAYAN ERMENİ NÜFUSU……………………………………73 EK-8 İNGİLTERE’DEKİ ERMENİ NÜFUSU……………………………………..75 EK-9 ERMENİ İDDİALARINA GÖRE DÜNYADAKİ ERMENİ NÜFUSU…………………………………………………………….76 EK-10 HARİTALAR………………………………………………………………...82 H-1 ABD-LOS ANGLES EYALETİ ERMENİ YAŞAM ALANLARI……….…82 H-2 ABD-NEW YORK EYALETİ ERMENİ YAŞAM ALANI………………....83 H-3 İNGİLTERE’DEKİ ERMENİ YAŞAM ALANLARI……………………....84 H-4 ALMANYA’DAKİ ERMENİ YAŞAM ALANLARI………………………. 85 KAYNAKÇA…………………………………………………….……………………86 3 GİRİŞ Bu çalışmada, Ermenilerin tehcir sonrasında yerleştikleri ülkelerde oluşturdukları diaspora faaliyetleri incelenecektir. 1915’ten 2006’ya kadar, Türkler ve Ermeniler arasında yaşanan sosyal ve siyasi gelişmeler Türk Dış Politikası açısından önemlidir. Çünkü bu dönemde Ermeni Diasporasının gerçekleştirdiği faaliyetler Türkiye’nin gerek ABD, gerek Avrupa Birliği, gerekse Birleşmiş Milletler ile olan ilişkilerinde sorunlara neden olmuştur. Ermeni kimliğinin oluşmasında Ermeni Kilisesinin politikaları önemli bir yer tutar. Çünkü Ermeni Kilisesi var oluşunu Ermenilerin varlığına dayandıran, ibadet ve inanç açısından tamamen Ermenilere hitap eden evrensellikten yoksun bir kilisedir. Ermeniler, 13. yy’da toplu olarak Hıristiyanlığın Gregoryen Mezhebini kabul etmişlerdir. Gregoryen Mezhebinin kurucusu Türk’tür. Kurulduğu dönemde Hıristiyan Türkler tarafından yayılan bir mezheptir. Bundan dolayı bu mezhep Türk Kültürünün ağırlıklı olduğu bir inanç sistemidir.1 Ermeniler, 29 Mayıs 1919’da yayınladıkları bir bildirgeyle bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.2 Bu kararı almalarında Ermeni Kilisesinin ve diasporanın etkisi büyük olmuştur. Kazanılan siyasi bağımsızlık kısa sürmüş, 1920’den itibaren Bolşevik Rusya’nın işgaline giren Ermenistan, ancak 1991’de tekrar bağımsızlığına kavuşabilmiştir.3 Ermeni dünyasının birliği, soyut milliyetçilik ve ulusal kimlik fikirleri açısından nihai meydan okuma anlamı taşımaktadır.4 Diasporanın sahip olduğu potansiyel, Ermenistan’ın kaderinde köklü bir değişim sağlayacak kadar büyüktür. Ermeni devletini kurmaya yönelten düşünceler bizzat Ermeni halkından değil, Ermeni kilisesinden ortaya çıkmıştır.5 Kilisenin gücü ve etkisi tek başına gerçekleşen bir olgu değildir. Kilise gücünü Osmanlı’yı parçalamak isteyen “dış güçlerin” finansal desteğiyle sağlamaktaydı. Ekonomik yardımlar ile açılan gayrimüslim okullarda, Ermeni gençler, Türklere karşı aşırı milliyetçilik düşüncesi ile yetiştirilmekteydi. Bunun yanı sıra Ermeni cemiyet ve vakıfları bölücülük için teşvik etmekte ve onlara yardımda bulunmaktaydılar. Bütün bu girişimlerin sebebi, Ermeni Örgütlenmelerinin tümünü misyonerlik çatısı altında 1 Abdurrahman Küçük, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Andaç Yayınları, İstanbul, 2003, s.20. Mehmet Perinçek,“Ermenistan’ın İlk Başbakanının İtirafları”, Aydınlık Dergisi, Sayı:950, Ekim 2005, s.4-10. 3 Hatem Cabbarlı, “Ermenistan’da Türkiye İmajı”, Belgeler Işığında Ermeni Meselesi Semineri 24-25 Nisan 2003 Balıkesir Üniversitesi, Kelebek Matbaa, İstanbul 2003, s.126-135. 4 Gerard J.Libaridian, Ermenilerin Devletleşme Sınavı: Bağımsızlıktan Bugüne Ermeni Siyasi Düşünüşü, İletişim Yayıncılık, İstanbul, 2001, s.144. 5 Mim Kemal Öke, Yüzyılın Kan Davası: Ermeni Sorunu 1914-1923, Aksoy Yayıncılık, İstanbul, 2001, s.95. 2 4 birleştirerek tüm dünyadaki Ermenileri bir arada tutmaktı. Ayrıca Ermeni çetelerine lojistik destek sağlayarak terör faaliyetlerinde bulunmaya cesaretlendirmesi ve yukarda saydığımız tüm etmenler sorunun ortaya çıkmasına sebep olmuştur.6 Ancak Osmanlı devleti Ermenileri kendi ulusundan farklı görmemiş ve bu parçalanmada kopmalarını istememiştir. Bunu da Osmanlının son dönemlerinde gerçekleşen demokratikleşme çalışmalarında azınlık olarak en başta Ermenileri göstermesinden anlayabiliriz. Peki neden Türkiye ve Ermeniler üzerine böyle bir oyun oynandı? Bilhassa I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nun sahip olduğu jeo-politik ve jeo-stratejik önemi, dönemin güçlü ve acımasız dış güçleri için büyük önem arz etmekteydi. Bu topraklara sahip olabilecek bir devlet Asya ve Avrupa arasında köprü görevi görebileceği gibi aynı zamanda deniz ticareti ve geçişlerde önemli bir yere sahip olan boğazlara da hakim olacağı anlamını taşımaktaydı. Bölge aynı zaman da Ortadoğu ve Kafkaslara geçişte sahip olduğu transit geçiş imkanı ticaretin gelişmesinde önemli bir role sahipti. Osmanlı üç tarafı denizlerle çevrili bir bölgeye hakim ve dünya politikasında etkin bir yeri olan Rusya ile sınır komşusuydu. Bu durum, bilhassa silah ve uyuşturucu ticaretinin geçiş yollarında hak sahibi olmak isteyenler için önemli bir noktaydı. Bölgenin sahip olduğu bu avantajların yanında yer altı ve yer üstü kaynaklar bakımından da zengin olması ülkeler üzerinde çirkin oyunlar oynanmasında etkili bir durumdur. Sömürgeci devletler, sömürmek istedikleri topraklar için sistemli politikalar gerçekleştirmektedirler. Ermeniler üzerinden uyguladıkları politikalarda bu yöntemlerin uzantısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı’nın son dönemlerinde Dünyadaki hakim düşünce akımları ulusçu ve milliyetçi hareketlerdi. Özellikle bu hareketten en çok etkilenenler Osmanlı’nın Balkanlardaki topraklarıydı. Ermeniler de başlangıçta açıkça, ayrı bir devlet olma yolunda siyasi bir talepleri olmasa da dünyadaki akımlardan etkilenerek zamanla böyle bir bağımsız devlet olma fikrini benimsemişlerdir. İki toplum üzerine oynanan oyunlara rağmen Osmanlı Ermenilerden kopmak istememiş bu sebeple de Ermenileri ülke içerisinde “en çok gözetilen toplum” haline getirmiştir. Bu amacını salt söylemde bırakmayan Osmanlı kendi iç politikasındaki Batılılaştırma sürecinde gerçekleştirdiği reformlarla Ermenilere geniş haklar tanımıştır. İlk olarak, Osmanlı padişahlarının mutlak egemenliklerini sınırlayan belge olan Sened-i İttifak’la (1808), hak ve ayrıcalıklar tescil edilmişti.7 İkinci olarak, Tanzimat Fermanı (1839) ile 6 7 Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, Ermeni Sorunu El Kitabı, Ankara Üniversitesi Basım Evi, Ankara, 2003, s.1. “ Sened-i İttifak”, Ana Britannica, Cilt:27, s. 315. 5 Müslüman olmayan Osmanlı uyrukları için hukuksal eşitlik, can ve mal güvenliği hükme bağlanmış, Osmanlı bütün uyrukları eşit kabul etmiştir.8 Üçüncü olarak, Kanun-i Esasisi’nin (1876) oluşumunda Ermeniler aktif rol oynayarak, kendi uluslarının varlığını korumada yoğun hak talebinde bulunmuş bu doğrultuda da talep ettikleri hakları Osmanlı’dan alabilmişlerdir. Akabinde ilan edilen Meşrutiyetlerle birlikte de, çokuluslu bir imparatorluğun ulus devlet olabilmesinde önemli bir denemeyi gerçekleştirmişlerdir.9 Gerçekleştirilen reformlar sayesinde Ermeni kimliği oluşmuştur. Bu durum Ermeni Kilisesi açısından Ermeni toplumunun güvenliğini ve devlet içindeki konumunu sağlamlaştırması açısından önemli bir fırsat olarak görülmüştür. Dünya üzerindeki birçok ülkeye dağılmış olan Ermenilerin oluşturdukları diaspora, diğer milletlerin sahip oldukları diasporaya nazaran koşulları daha yüksek ve ulusal karakteri daha belirgin bir kültür içermektedir. Ermenilerin mevcut olan ulusal kimlik bilinçleri “çok boyutlu kimlik”, çerçevesiyle “farklılıkların korunduğu bütünleşme” olarak adlandırılmaktadır.10 Çok boyutlu kimlik, bu çerçeve de Ermeni kültürel yapısının yüzyıllarca egemenliği altında yaşadıkları çeşitli devletlerden aldıkları kültürel mozaiği ifade etmektedir. Ermenilerin en çok etki altında kaldığı kültür yapısı Arap ve Türk kültürüdür. Son yüzyıla baktığımızda diasporanın ulus kimliği oluşturmada öne sürdüğü en güçlü argüman “sözde soykırım” iddiasıdır. Ayrıca, farklılıkların korunduğu bütünleşme olarak kimliğe baktığımızda da yaşanılan farklı egemenliklerin kimliğin oluşumu açısından gerçekleştirdiği etkiyi görebilmek mümkündür. Bu çalışmada Ermeni Diasporası tarihi gelişiminden itibaren ele alarak, diaspora ile Anadolu topraklarında yaşayan iki ayrı Ermeni kimliğinin farklılıklarını ve diasporanın yayılım da kullandığı sistem, siyaset ve terör bağlamında incelenecektir. Ayrıca, diasporaya destek veren ülkelerin yardım niteliklerine de değinilecektir. Çalışmada, Ermeni diasporasının, sözde soykırım çatısı altında buluştukları ortak acıların, meydana getirdiği milliyetçilik ideolojisi sorgulanacaktır. Bu araştırmada, Diasporanın uyguladığı politikalardan, Türk Dış Politikası’nın nasıl ve ne şekilde etkilendiği, soruna ilişkin farkı bir bakış açısı ortaya koymayı hedeflemektedir. İki ülke ilişkilerinin geleceğine dair yapılacak olan analizler, sorun üzerine geliştirilen çözüm önerilerine katkı sağlamayı hedeflemektedir. 8 “Tanzimat Fermanı”, Ana Britannica, Cilt:29, s.220-221. “Meşrutiyet”, Ana Britannica, Cilt:22, s.319-320. 10 Boğos Levon Zekiyan, Ermeniler ve Modernite: Gelenek ve Yenileşme/ Özgürlük ve Evrensellik Arasında Ermeni Kimliği, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2002, s.112-113. 9 6 Ermeni Diasporasının Türk Dış Politikasına etkileri üzerine gerçekleştirilen araştırma günümüze kadar yapılmış çalışmalardan farklı olarak, Türkiye’de belli bölgelerde yaşayan Ermenilere yönelik düzenlenen anket sonuçları bağlamında bu kişilerin sözde Ermeni sorununa yaklaşımları değerlendirilecektir. Aynı zamanda bu çalışma, Ermenilerin bu ülkede yaşadıkları sorunların anlaşılması, taşıdıkları kimliklerin bir uzantısı olarak karşılaştıkları problemlerin belirlenmesi adına da bir öncü olma amacını taşımaktadır. Anket çalışması içerisinde Türk vatandaşlarının da konuya yönelik bakış açıları değerlendirilmeye tabi tutulacaktır. Türkçe literatür de Ermeni sorunu ile ilgili olarak oldukça geniş bir kaynak olmasına karşın, bu sorunun dış politikaya ne ölçüde etki ettiği ile ilgili çalışmalar yetersiz kalmaktadır. Bu çalışma ile Ermeni Diasporası’nın tarihi gelişimini de ele alarak diaspora ile Anadolu topraklarında yaşayan iki ayrı Ermeni kimliğinin farklılıklarını, diasporanın yayılım da kullandığı stratejiyi, siyaset ve terör bağlamında incelenecektir. Ayrıca diasporaya destek veren ülkelerin yardım niteliklerine yer verilecektir. Çalışmanın ilk bölümünde, Ermeni diasporasının nasıl ve ne şekilde ortaya çıktığı ve diaspora yapısının sistemsel yayılışları detaylı bir şekilde incelenecektir. Bu incelemeye ilk olarak diasporanın popülasyon olarak en fazla yerleştikleri ülke olan Amerika’dan başlayarak, sırasıyla Fransa, İngiltere ve Almanya’daki yapıları ve faaliyetleri analize tabi tutulacaktır. İkinci bölümde, diaspora yapısının tabanını oluşturan, sosyal yapıyı kilise ve terörizmin fonksiyonlarının yanı sıra milliyetçilik ideolojileri çerçevesinde daha sonra da içinde bulundukları ülkelerdeki siyasi platforma etkilerini Hınçak ve Taşnak partileri örnekleri vasıtasıyla incelenecektir. Üçüncü bölümde, tezin temel unsurunu teşkil eden Ermeni diasporasının Türk dış politikasını nasıl ve ne şekilde etkilediği tarihsel bağlamda ele alınacak ve bu amaçla, ilk olarak Türkiye ile Ermenistan ilişkileri 1990’a kadar olan dönem ve Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonraki dönem olmak üzere iki başlık altında değerlendirilecektir. Bir sonraki adımda ise; diasporanın öncelikle Türkiye- Avrupa Birliği ilişkilerinde oynadığı rol ve Türkiye’nin AB ile entegrasyonunda taşıdığı önem geniş bir biçimde tartışılacaktır. Diasporanın başta lobicilik faaliyetleri olmak üzere diğer faaliyetlerinin bir uzantısı olarak, Türkiye ve Birleşmiş Milletler arasındaki etkileşimde bu sorunun ne gibi roller oynadığı da ele alınacaktır. Ayrıca Türk-Ermeni ilişkilerinin 1990 önce ve sonrası ele alınarak Türkiye-ABD ilişkilerine etkisi de bir başka başlık altında tahkik edilecektir. 7 Çalışmanın sonuç bölümünde ise Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geleceği masaya yatırılacak, iki ülke arasındaki geçmişte ve günümüzde ortaya çıkmış/çıkması muhtemel sorunların ne şekilde aşılabileceği, çözüm yollarının neler olabileceği üzerinde durulacaktır. 8 BİRİNCİ BÖLÜM ERMENİ DİASPORASININ OLUŞUM SÜRECİ 1.1. Tanım ve Tarihçe Osmanlı Devleti’nin duraklama dönemi sonrasında yaşadığı çöküşle birlikte topraklarına göz diken dış güçler, iç ayaklanmaları organize etmede ve imparatorluğu parçalamada oldukça başarılı olmuşlardır. Bilhassa, yaşanan Osmanlı-Rus Savaşları nedeniyle Rusya, Osmanlı’ya karşı içten çökertme politikası uygulayarak, devlet içerisinde en önemli nüfusa sahip olan doğu topraklarındaki Ermenileri yanına çekme politikası gütmüştür. Bu tarihten sonra Osmanlı’ya karşı sistemli bir şekilde nefret tohumları besleyen doğu topraklarındaki Ermenileri, bu duruma getiren Rusların dini kimlik farklılıklarını körüklemesidir. Bu yöntem dönem koşulları göz önüne alındığında oldukça etkili bir yöntemi kullandıklarını söylemek mümkündür. Toplumların milli varlıklarını oluşturmada en önemli unsur şüphesiz dini ve vicdani unsurlar olmuştur. Bu unsurlar içerisinde hem ulusal varlıkları hem de dini kimlikleri açısından kendilerini pasifize edilmiş hisseden Ermeniler kurdukları diğer Hıristiyan mezheplerinden ayrı bir kurum ile dini varlıklarını sınıfsal olarak farklı bir zemine oturtturmuşlardır. Dört büyük kutsal kitapta kendilerine ait bir unsur bulunmadığı için kendi yazdıkları tarih ile mukaddes kitaplarda yer aldıklarını ispatlama amaçlı oluşturdukları dini tarihte, kendilerini Nuh Peygamberin oğlu olan Yafes’e bağlı bir millet olarak ifade etmişlerdir.11 Bu ifade ile kendilerinin kutsal bir millet olduklarını ve tanrı tarafından ayrı tutulduklarını kanıtlamaya çalışmışlardır. Üstüne üstlük eğer ki Ermenileri ortadan kaldırmaya çalışan her hangi bir toplum olursa, bu toplumun tanrı tarafından lanetleneceği yalanına kendileri dahi inandırmışlardır. İşte bu noktadan yola çıkan Ermeni ulusu, lanetlenecek olan toplum profilinin içerisine Türkleri yerleştirmiştir. Bu yüzden 1915 sonrasında Ruslar tarafından yoğun bir biçimde maruz bırakıldıkları asimilasyon politikası yüzünden kaybolmak üzere olan kimliklerini yeniden ortaya çıkarabilmek için “Türk Düşmanlığı” ile ulus bilinçlerini uyandırmaya çalışmışlardır. Rusya’nın bağımsızlık vaadi ile yanına çektiği Ermeniler yaşadıkları toplumsal baskı sonucunda Avrupa ve Amerika’ya göç ederek hayatlarını sürdürmeye devam etmişlerdir. Ancak göçü yaşayan birinci ve ikinci kuşak Ermeniler kendi kimliklerini korumada başarılı 11 Kazım Karabekir, Ermeni Dosyası, Emre Yayınları, İstanbul, 2005, s.30. 9 olsalar da, üçüncü kuşak yaşadığı toplumla kaynaşarak kendi kimliğini unutmaya kısaca erime potasında (melting pot)12 kültürlerini kaybetmeye başlamıştır. Ermeni Kilisesi yok olmaya yüz tutan kimliğin yeniden inşasında, ortaya koydukları sistemli yayılımla varlığını sürdürmede başarı olmuştur. Ermeni kimliğinin korunmasında tüm propaganda faaliyetlerini soykırım üzerine inşa ederek, ortak bir mağduriyet üzerine politikalar geliştiren Kilise, bu yargıdan yola çıkarak “haklı savaş” larının sosyal tabandan siyasi tabana kadar bir çok noktaya nüfuz etmesini sağlamıştır. Kilisenin etkin politikalarından en önemlisi doğan her yeni çocuğa soykırımın anlatılarak Türklere karşı nefretle dolu yeni bireylerden oluşan daha güçlü bir millet ortaya çıkarmak olmuştur. Diaspora’da ve Ermenistan’da yaşayan halk neredeyse doğdukları andan itibaren sözde soykırım hikayeleri ile büyümektedirler. İstisnasız her evde var olan sözde soykırım köşeleri, halk ve yöneticilerin konuyla ilgili açıklamaları sürekli olarak sözde soykırım etrafında şekillenmektedir. Bununla birlikte, insanların akıllarına yerleşmiş Büyük Ermenistan hayalleri13, yaşanan ufak trajedileri büyük kıyımlarmış gibi göstermekte önemli bir etmendir. Tehciri yaşayan birinci kuşak Ermeniler, Türklerden torunları kadar nefret etmezken, tehciri yaşamayan torunların bu kadar nefret dolu olmalarının altında yatan sebebin ne olduğunu anlamak hiçte zor değildi. Tehcir sırasında Sovyetler Birliği tarafından Ermeniler Türkiye’ye karşı kışkırtılmıştır. Günümüzde yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan uluslarını kurtarabilmek ve dünya siyaseti merkezinde önemli bir pay sahibi olabilmek için, özellikle Kilise ve muhafazakar Ermenilerin efsaneleştirmeleri sonrasında, Ermeni kimliği, din ve “sözde soykırım” üzerine yerleştirilmiştir.14 Batı ve Doğu Ermenistan ideallerine ulaşmada diasporanın tutkunluğu var olan üç buçuk milyon nüfuslu Ermenilerin sayılarının göçle birçok milyona ulaşabileceği itikadı, geleceği daha iyi görebilen gençlerden çok, büyüklerin hayallerini süslemektedir. 12 Birol Akgün, “Küreselleşme Çağında Terör ve Karşı Terör: Amerika’nın İşi Neden Zor?”, Stratejik Analiz Dergisi, Cilt:2, Sayı:18, Ekim 2001, s.113-121. 13 Turan Çömez, “Ermenistan İzlenimleri”, Stratejik Analiz Dergisi, Cilt:6, Sayı:63, Temmuz 2005, s.66-70. 14 Sedat Laçiner, “Ermeni Sorunu’nun Temel Unsurları olarak Ermeni Kimlik Bunalımı Güç Politikaları”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:III, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.20. 10 1.2. Neden Diaspora ? Diaspora sözcüğü ansiklopedilerde sadece Yahudiler için kullanılan bir kavram olarak yer almaktadır. “Sürgünden sonra Yahudilerin dünyanın her tarafına yayılması”15 olarak ifade edilen kavramı Ermenilerin kullanmalarındaki temel sebep, 20. yüzyılın ikinci yarısında, II. Dünya Savaşı'nda Nazilerin Yahudilere uyguladığı soykırım ile 1915’te Tehcir sırasında Ermenilerin soykırıma uğradıkları düşüncelerini özdeşleştirme çabaları yatmaktadır. Toplum yapısında Türklerle bir çok benzerlik taşıyan Ermeniler de Türkler gibi göç etmeye yatkın bir ulustur. Varoluşlarından günümüze kadarki dönemde sürekli göç eden ve gittikleri bölgelerde kimi zaman yerleşip kimi zamanda egemenlikleri altında bulundukları devletlerin yönetimlerinden rahatsızlık duyarak yer değiştiren Ermeniler, Roma İmparatorluğundan, Osmanlı’ya kadar bir çok devlet içerisinde kimi zaman kendi istekleriyle kimi zaman da zorla göçe tabi tutulmuşlardır. Toplum yapısında düzenli ve içinde bulundukları devletlere sorunsuzca bağlı olan Ermeniler tabi tutuldukları zorunlu göçlerde devletlerin parçalanmalarına neden olabilecek toplumlara karşı tampon bölge olarak kullanılmışlardır. Sürekli yer değiştirmeleri sebebiyle dağınık olarak dünya coğrafyası içerisinde yer alan Ermeniler devlet olarak ortaya çıktıklarında tüm Ermeni nüfusunu aynı çatı altında toplamayı başaramamışlar; çünkü hiçbir yerde çoğunluk teşkil edememişlerdir. Göç ederek kaldıkları bölgelerde hayatlarına devam edenler bugün diaspora adı altında varlıklarını sürdürmeye devam etmektedirler. Diaspora kelimesini özellikle 1980’lerden itibaren kullanmaya başlayan Ermeniler, bu kavramı toplumsal bilinç olarak yaygılaştırmada ilk olarak Amerika ve Avrupa kıtalarını hedef almışlardır. Günümüzde diaspora kavramının sosyolojik açıdan kullanımına baktığımızda farklı topraklara dağılarak varlıklarını sürdüren tüm göçmen topluluklar olarak ifade edildiğini görmek mümkündür. buradan hareketle, ulaşılan nokta ise diasporanın salt Ermenilere ait bir kavram olmayışıdır. Fransa’da yaşayan Cezayirliler, Amerika’da yaşayan Afrikalılar, Ortadoğu’da yaşayan Avrupalılar da bir çeşit diasporadır. Ancak bu saydıklarımızın bir çoğu ait oldukları ülkeler aleyhinde Ermeniler kadar sistemli çalışmamış ve bu doğrultuda lobicilik faaliyeti yapamamışlardır. Çünkü Ermeni Diasporası Emperyalist güçlerin çıkarları doğrultusunda Türkiye’ye karşı kullanılmaktadır. 15 Orhan Koloğlu, “Ermeni terör örgütü ASALA hangi şartlarda, nasıl ortaya çıktı?Batı, bu örgüte ne zamana kadar göz yumdu? İki kutuplu bir dünyanın Soğuk Savaş şartlarında Ermeni Sorunu nasıl şekillendi?”, Popüler Tarih Dergisi, Nisan 2001, s.68-72. 11 1.3. Sistemsel Boyut: Yayılımın Ortak Amacı ve Ermeni Propagandası Nazilerin, Yahudilere karşı uyguladığı soykırımla kendilerini eş tutan Ermeniler, bu düşünce etrafında toplanarak yoğun bir biçimde Türkiye’ye karşı propaganda uygulamaktadırlar. Diaspora, etki etme sanatında kamuoyu araçlarını ve halkla ilişkileri sistemli bir biçimde kullanarak, içinde bulundukları devletlerin politikacılarını, diplomatlarını, üniversitelerini, milletler arası kuruluşları etkilemede konferans, seminer ve soykırım törenleri düzenleyerek Ermeni hareketinin halklılığını savunmada psikolojik unsurları yoğun bir biçimde uygulamışlardır. Gerçekleştirilen sistemli yayılım çabasında savunulan, temel ve değişmez tez, ezilmiş ve yok edilmeye çalışılmış bir millet imajının çizilmesidir. Yukarda da ifade edildiği gibi diasporanın su yüzüne çıkan faaliyetleri 1980’lerde ortaya çıkmıştır, ancak bu ilerleyişin temeli Amerika’da 1800’lü yılların ikinci yarısına tekabül etmektedir.16 O tarihten günümüze kadarki süreçte içinde bulundukları devletlerde toplumsal sınıfların en alt tabanlarından başlayarak yaygınlaştırılan Ermeni propaganda faaliyetleri meyvelerini 20. yüzyılda vermeye başlamıştır. 1967’de Ermeni Diasporası sistemli yayılışının ilk göstergesini, Amerika Birleşik Devletleri’nin, California eyaletinin, Montebello şehrine diktikleri ilk soykırım anıtı17 ile kanıtlamışlardır. Bu tarihten itibaren çeşitli Avrupa ülkelerinde geleneksel hale getirilen Dünya Ermenileri Konferansları ile desteklerini arttıran Ermeni Diasporası gerçekleştirdikleri yürüyüş, eylem ve propagandalarla giderek etkinliklerini arttırmışlardır. Zamanla salt sayısal büyümenin yanında maddi anlamda da güçlenen diaspora, Osmanlı içerisinde çıkardıkları isyanları ve çeteci faaliyetlerini, gelişmiş siyasal şiddete dönüştürerek Türk Diplomat ve Vatandaşlarını katletmeye kadar uzanan bir dizi eylem gerçekleştirmişlerdir. 1985 yılında Ermeni Propagandasının yaygınlığını arttırma amaçlı gerçekleştirilen seminer İtalya’nın Venedik kentinde gerçekleştirilerek, diaspora, Ermenilerin Kemalist devrimciler tarafından sürüldüklerini iddia etmiştir.18 Ermeni Diasporasının yayılımdaki bir başka önemli güç şüphesiz Kiliseydi. Kilise varlığını salt Ermeni ulusuna dayandırması bakımından diğer Hıristiyan mezheplerinden 16 Şenol Kantarcı, “Ermeni Lobisi: ABD’de Ermeni Diasporası’nın Oluşması ve Lobi Faaliyetleri”, ASAM Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı:1, Mart, Nisan, Mayıs 2001, s.139-172. 17 Bilal N. Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, Bilgi Yayınevi, Ankara 2005, s.374. 18 Cemallettin Taşkıran, “Ermeni Diasporası Nedir? Ne İstiyor”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:III, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.20. 12 tamamen ayrılmaktaydı. İbadet ve inanç sistemi sadece Ermenilere yönelik olan Kilise Diasporanın elinde tuttuğu en önemli kuvvetti. Yeni nesil Ermenilerin Türkler aleyhine propagandalarında etkili olan inanç sisteminde başarılı olan Kilise, bu başarısını perçinlemede eğitim kurumları açarak hürriyet, egemenlik ve ruhaniyet düşüncelerini Türkiye karşıtı olarak kullanmada daha da sistemli bir yapıya dönüştürmüştür.19 Diasporanın yürüttüğü kimlik politikalarında nihai amaçları, içinde yaşadıkları egemen devletlerin kendilerini asimile etmelerini önlemek ve bu doğrultuda toprakları üzerindeki uluslarla çatışmaya girmek yerine mağdur edilmiş bir toplum olarak kendilerini lanse ederek varlıklarını sürdürebilme amacıdır. Bu fikirden yola çıkan Diaspora, kimliğini belirlemede Ermenistan da yaşayan Ermenilere nazaran daha radikal bir yapıya sahiptir. Soykırıma dayalı oluşturulan kimlikte, Ermenistan’da yaşayan Ermeni halkına nazaran, Ermeni Diasporası, içinde yaşadıkları yabancı devletler sebebiyle daha güç koşullar altında varlıklarını sürdürmeye çalışmaktadır. Kültürel kimliklerini korumak amaçlı çıktıkları yolda, devlet-dışı uluslar arası aktörlerden biri haline gelen Ermeni Diasporası, içinde bulundukları ülkelerin Türkiye ile ilişkilerini etkilemede önemli bir güce sahiptir.20 Ermeni Diasporasının günümüzdeki durumu ve bu çalışmada ele alınan ülkelerdeki nüfus rakamları eklerde bölge ve eyaletler bazında verilmiştir. Diaspora’da yaşayan Ermeniler içinde bulundukları ülkelerde genel olarak bir arada yaşamaktadırlar. Bu hadise sebebiylede eyalet parlamentolarına aktif olarak etki edebilmektedirler. Ermenilerin gerçekleştirdikleri lobicilik faaliyetleri, tarihi temelleri ve günümüzdeki durumları, ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya örnekleri ile incelenecektir. 1.3.1. ABD Amerika’nın kuruluşu sonrasında model olarak aldığı ülke Osmanlı Devleti olmuştur. Nedeni ise farklı din, dil ve ırkları bir arada tutabilmede Osmanlı, dönemin devlet yapılarından çok daha değişik bir devlet modeline sahipti. Amerika, Osmanlının devlet yapısını yakından inceleyebilmek maksadıyla Rumlara eğitim vermek amaçlı okullar açmıştı. Bu sayede, Amerika, 18. yüzyılda ülkedeki ilk gayrimüslim eğitim kurumlarının temelini oluşturmuştur. Ancak daha sonra Amerikanın eğitim kurumlarındaki gayelerinin İmparatorluk 19 Necmettin Tozlu, “Osmanlı Devleti’nde Ermeni Eğitim Kurumları ve Faaliyetleri”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38, Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.920-935. 20 Haluk Özdemir, “Diaspora Ararat’ı Ararken: Ermeni Kimliği ve Soykırım İddiaları”, ASAM- Ermeni Araştırmaları; Tarih, Politika, Uluslararası İlişkiler Dergisi, Sayı:14-15, Yaz-Sonbahar 2004, Ankara, s.75-98. 13 dâhilindeki Rumları örgütleyerek çıkarları doğrultusunda kullanmak olduğu anlaşıldı. Fakat Rumları kendi faydaları yönünde kullanamayacaklarını fark eden Amerika, Rumların Osmanlıdan ayrılma hususunda zaten bilinçli olduklarını görmüşlerdir. Bunun üzerine 1829 yılında toplanan Amerikan Yabancı Misyonerler Teşkilatı21, Osmanlı’daki Ermeniler üzerine çalışma kararı vermişlerdir. 22 Misyonerlerin Rumlardan sonra Ermenilere yönelmesinin temel sebebi Osmanlı içinde eğitimli insana duyulan ihtiyaçtı. Bu ihtiyacın devlet tarafından karşılanamaması, Ermenilerin eğitim faaliyetlerini planlı bir şekilde organize edememesi, Amerika’nın oluşan siyasi boşluktan faydalanmasına sebep olmuştu. Eğitimin misyonerlerin en temel yayılım amacı olmasını mükemmel şekilde kullanan Amerikan Misyoner Okulları, öğrencilerin milli duygularını ortaya çıkararak Ermeni kültürünün gelişmesini sağlamıştır. I.Dünya Savaşı’nda Almanya’ya karşı cepheden savaşa dahil olan Amerika, bu tercihi dahilinde Osmanlı’ya karşı da savaşa girmişti. Ancak, ABD, Osmanlı’ya karşı savaş ilanında bulunmadı. Bu duruma sebep olan etken ise Osmanlı içerisinde Amerika’nın sahip olduğu çok sayıdaki misyoner okuluydu. Misyoner okullarının menfaatleri doğrultusunda savaştan zarar görmelerini istemeyen Amerika, Osmanlı için harp sırasında sadece uzak bir düşman olarak kaldı. 1800’lü yıllardan itibaren Amerika’da başlayan Ermeni sempatizanlığının nedeni, Anadolu ve Ortadoğu’da yer alan Amerikan Misyoner Okullarında eğitim gören öğrencilerin çoğunluğunun Ermeniler olmasından kaynaklanmaktaydı. Okullarda dillerini İngilizce ve Ermenice olarak eğitilen Ermenilerin bir çoğu Amerika’ya göç ederek yaşamlarının geri kalanını bu ülkede idame etmekteydi. Böylelikle, göç eden Ermenilerin diaspora faaliyetlerini en iyi şekilde gerçekleştirdikleri ülke yine Amerika olmuştu. 1800’lü yıllardan 1914’de kadar ki süreçte Amerika’ya, Türkiye’den göç eden Ermeni nüfusunun rakamsal boyutu 60.000’ni 21 Amerikan Yabancı Misyonerler Teşkilatı (American Board for Commissioner for Foreign Mission), Massachusetts’de kurulan Andover Teoloji okulunda okuyan 5 öğrenci tarafından ortaya çıkarılmıştır. İddialarına göre Asya topraklarında bozuk olan dini inancı düzeltmek için kendilerine böyle bir misyon edinmişlerdir. Teşkilat 1810 yılında kurulmasından 1908’e kadar Andover Teoloji Okulu’ndan görevli 248 öğrenci ile çalışarak faaliyet göstermiştir. Teşkilatına amacı Hıristiyanlığı bütün dünyaya yaymanın yanı sıra Hıristiyan kültürünün de yerleşmesini sağlamaktı. 22 Dilşen İnce Erdoğan, “Amerikan Misyonerlerin Ermeni İsyanlarının Çıkmasındaki Etkileri”, Orhan Kılıç, Mehmet Çevik (ed.),IV.Türkiye’nin Güvenliği Sempozyumu (Tarihten Günümüze Dış Tehditler), 16-17 Ekim 2003 Bildirileri, Fırat Üniversitesi Basımevi, Mayıs 2004, Ankara, ss:293-306. 14 aşmaktaydı.23 Türkiye’den göç eden Ermeniler, Türkiye’den tamamen kopmamış, geride kalan birikimlerini yakınlarına aktarmışlardı. Osmanlı’nın Avrupalı devletlerin yanı sıra Amerika ile de gerçekleştirdiği kapitülasyon anlaşması 1830 tarihinde meydana gelmişti . Anlaşmanın 4. maddesine göre Amerikan vatandaşlığına geçen Ermeniler, Osmanlı topraklarına döndüğünde Amerikan himayesinde yer alarak Osmanlı kanunlarında muhaf olmaktaydı. Ancak bu madde Osmanlı tarafından farklı yorumlanmaktaydı. Osmanlı’ya göre göç eden Ermeniler ülkeye döndüklerinde hala Osmanlı vatandaşı statüsündelerdi. Hukuki anlaşmasını çok iyi kullanan Ermeniler, Amerika’da Amerikan vatandaşı, Türkiye’de ise tebaa gibi yaşamaktaydılar, ne var ki hukukla başları derde girdiğinde Amerikan himayesin de (protege) olduklarını iddia etmekteydiler.24 İki dünya savaşı arasındaki dönemde Amerika’nın yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıyarak diplomatik ilişkiler kurması Amerika’da yaşayan Ermeni Diasporasını rahatsız etmiştir. ABD, siyasi ve ekonomik açıdan Türkiye’nin sahip olduğu jeopolitik ve jeo-stratejik önemin farkında olması sebebiyle, bir yandan Türkiye ile yakın ilişkiler kurarken diğer yandan da Ermenilere vaatler bulunmaktaydı. Sevr ve Lozan Antlaşmalarında da isteklerini elde edemeyen Ermeniler25, Türklere karşı sahip oldukları parçalama güdülerini tatmin etme amaçlı Amerika içinde sistemli yayılımlarına destek vermeye kısaca ileri dönük yatırımlar gerçekleştirmeye devam etmişlerdir. Bir çok Amerikan üniversitesinde Ermeni Kürsüleri kurarak26 varlıklarını ve amaçlarının haklı temellere oturtma gayesiyle hareket ederek, bu kürsüler altında yeni beyinlere soykırımı aşılayan Ermeniler, sahip oldukları düşüncelerini salt Ermeni kökenli vatandaşlara değil, Amerika’nın içinde barınan nice farklı milletlere de aşılamaya çalışmışlardır. II.Dünya Savaşı sonrasında komünizm yayılmasına engel olmak isteyen ABD, oluşturduğu “çevreleme politikası” nın merkezine aldığı Türkiye ile ilişkilerini daha da yakın bir platforma oturtturması, Ermeniler için yeni bir başarısızlık olarak algılanmıştı. Amerika’nın Marshall Planı ve Truman Doktrini çerçevesinde Türkiye başta olmak üzere 23 Ercüment Kuran, “Amiral Bristol Raporu ve ABD’de Türk Aleyhtarı Ermeni Propagandasının Tarihçesi”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.84-495. 24 Kemal Çiçek, “Türk- Amerikan İlişkilerinde Ermeni Diasporasının Rolü”, Orhan Kılıç, Mehmet Çevik (ed.),IV.Türkiye’nin Güvenliği Sempozyumu (Tarihten Günümüze Dış Tehditler), 16-17 Ekim 2003 Bildirileri, Fırat Üniversitesi Basımevi, Mayıs 2004, Ankara, ss:253-258. 25 Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2005, s.354-441. 26 Şenol Kantarcı, “Ermeni Lobisi: ABD’de Ermeni Diasporası’nın Oluşması ve Lobi Faaliyetleri”, ASAM Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı:1, Mart, Nisan, Mayıs 2001, s.139-172. 15 Doğu ve Batı Avrupa ülkelerine sağladığı ekonomik ve lojistik yardımlar sayesinde ABD ve Türkiye iki iyi müttefik haline gelmişti.27 1946 sonrası değişen dünya sistemlerine ayak uydurarak çok partili hayata geçen Türkiye’nin, Batı modelini takip ederek modernleşme yolunda gelişmesi, akabinde gerçekleşen Kore Savaşı’nda Türk Ordusunun gösterdiği başarı Amerika’da Türklere karşı yoğun bir sevgi selinin oluşmasına sebep olmuştu.28 Ancak bu durum Ermeniler için aynı yakınlığı yaratmamıştır. Belirli bir sürede olsa Ermeni Meselesi Amerika’da unutularak Türk yanlısı oluşan tutumlar gerçekleşmişti. 1960’lı yıllarda ortaya çıkan Kıbrıs Meselesi Ermeniler için iyi bir fırsat olmuştu. Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahele etmesi ile İngiltere’nin yanında yer alan Amerika, Türkiye’nin Kıbrıs Politikası nedeniyle ilişkileri dondurarak, uyguladığı siyasette geri adım atmasını istemiştir. İki ülke arasında gerilen ilişkiler Ermenilerin için istenilen bir durumdu. Ancak, o döneme kadar boş durmayarak sistemli bir organize oluşturan Diaspora için, artık harekete geçme zamanı olarak belirtilmişti. Artık, salt siyaset ve sosyal mentalitelerle uygulamalarla kalmak istemeyen Ermeniler çalışmalarını şiddetsel boyutlara dökerek, intikam için terör eylemlerinde bulunmuşlar ve dünya tarihinin IRA’dan (İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu), sonraki ikinci en büyük terör örgütü olan ASALA’yı ortaya çıkarmışlardır.29 ASALA, (Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Gizli Ermeni Ordusu (Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia))30 gerçekleştirilen terör örgütleri içinde, şiddetsel boyutu çok güçlü olan bir örgütü. Aynı zamnada kendisine bağlı bir çok küçük alt terör örgütlerinden oluşmaktaydı. Bireysel olarak başlayan katliamların ilki ne tesadüftür ki Ermenilerin en iyi şekilde teşkilatlandıkları ülke olan Amerika’da gerçekleşmişti. 27 Ocak 1973’te, 78 yaşındaki Ermeni asıllı Kalifornia vatandaşı Geourgen Yanikian tarafından, Türk Başkonsolosuna tablo hediye etmek maksadıyla çağırdığı otel odasında, Los Angles Türk Başkonsolosu Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir’i katletmesiyle gerçekleşmişti.31 Amerika’da sistemli ilerleyişlerin de eyaletler içerisinde sıradan kabul edilen soykırımı tanıma ile ilgili gelişmeler Ermeni Diasporasının çalışmalarında ne kadar profesyonel ve başarılı olduklarını göstermektedir. Birçok eyalette kabul edilen sözde soykırım, en son olarak 27 Nurşen Mazıcı, ABD’nin Güney Kafkasya Politikası Olarak Ermenistan Sorunu 1919-1921, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2005, s.134. 28 Kuran, “Amiral Bristol Raporu ve ABD’de Türk Aleyhtarı Ermeni Propagandasının Tarihçesi”, s.484-495. 29 Atilla Şehirli, Türkiye’de Bölücü Terör Hareketleri(ve Devletin Aldığı Tedbirler), Burak Yayınları, İstanbul, 2000, s.214. 30 .Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.7. 31 Aydoğan Vatandaş, ASALA Operasyonları Aslında Ne Oldu?, Alfa Yayınları, İstanbul, 2005, s.229. 16 29 Haziran 2005’te ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi tarafından tanınarak şu ifadeye yer verilmiştir; Temsilciler Meclisi olarak, 1915-1923 sözde Ermeni Soykırımını tanımakta ve Türkiye Cumhuriyetini, öncül devleti olan Osmanlı İmparatorluğunun işlediği Ermeni Soykırımı suçunu tanımaya ve Ermenistan Cumhuriyeti ve Ermeni halkı ile yakınlaşma içine girmeleri gerektiği kararına varmışlardır.32 Alınan bu kara ile görülen o dur ki Ermeniler neredeyse yüzyıla yakın süredir devam eden Türk Propagandalarını devam ettirebilecek intikama sahiptirler. 19. yüzyılda bağımsızlık mücadelesi veren uluslara destek vermeyi temel amacı haline getiren ABD, 20. yüzyıla gelindiğinde salt kendi çıkar odakları çerçevesinde geliştirdiği siyaseti doğrultusunda var olan ulusların varlıklarına müdahele gerçekleştirmede gözünü kırpmadan operasyonlar gerçekleştirmeyi ihmal etmemiştir. Bilhassa Başkan Wilson döneminde Ermeniler, başkanı yanlarına çekebilmek amaçlı gerçekleştirdikleri çalışmalarda, Wilson oluşturduğu haritalarda Ermenilerin istedikleri topraklarda salt çoğunluk olmadıklarını ve bu bölgede yaşan Türk, Laz, Çerkez ve Rumların dağınık halde bulundukları için oluşturulacak Ermeni Devletinde ulus birliğinin sağlanamayacağı görüşüne hakim olmuştu.33 Bu sonuç Ermenilerin beklemedikleri bir açıklama olmakla birlikte, Türk Propagandalarına sekte vermemiş, bilakis daha da tetiklemiştir. Günümüzde diasporanın sahip olduğu etkinlik sebebiyle zaman zaman Türk-ABD ilişkileri sekteye uğramaktaydı. ABD Başkanlık seçimlerinde son dönemlerde Ermeni oylarını alabilmek amacı taşıyan adaylar, tehcirin neden olduğu sorunları baştan kabullenerek destek almaya çalışmaktaydılar. Tek kutuplu dünya sisteminde Amerika’nın sahip olduğu gücün farkında olan diaspora, bu gücü kendi lehlerine çevirme amaçlı propagandalarına devam etmektedir. B.Clinton gibi dünya politikasında evrensellikten yana olan başkanların uyguladıkları politikalarda, Ermeniler, propagandalarını uygulamada yetersiz kalmışlardır. Fakat, Ermeniler, G.W. Bush gibi idealist ve radikal başkanlar üzerinde daha fazla etki edebilme fırsatı bulabilmişlerdir. Ancak, Amerika için önemli bir müttefik olan Türkiye’nin sahip olduğu nüfuzu, vazgeçilmesi veya düşman haline getirilmesi zor bir durumdur. Amerika’da, 23 Nisan 2005 tarihinde Ermenilerin sözde soykırımı anma amaçlı gerçekleştirdikleri kutlama törenlerine katılan Başkan G.W. Bush’un soykırım kelimesini kullanmaması Ermeniler tarafından yoğun tepkilere neden olmuştu. Türkiye’yi dış 32 “ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi, Ermeni Soykırımı Kararı Tam Metni”, Aydınlık Dergisi, Sayı:950, Ekim 2005, s.10-14. 33 Nurşen Mazıcı, ABD’nin Güney Kafkasya Politikası Olarak Ermenistan Sorunu 1919-1921, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2005, s.115. 17 politikasında güçlü bir merkeze yerleştiren Amerika, Türkiye’nin, gerek sahip olduğu yeraltı ve yerüstü kaynakları gerekse coğrafi konumu sebebiyle, ilişkilerini bozmak istememektedir. Amerika’nın ulaşmak istediği enerji kaynaklarında köprü görevi gören Türkiye’nin, aynı zamanda sahip olduğu yüzde altmışın üzerindeki bor minareli sayesinde de ABD için vazgeçilmezliğini artmaktadır. Ermeni diasporası ise bölgeye talep ettikleri toprak ve tazminat ile Amerika’nın Avrasya politikasını uygulamada Türkiye’nin yerini almak istemektedir. Türk-Ermeni ilişkilerinin çözümsüzlüğü sebebiyle ne müttefikinden ne de topraklarında neredeyse yüzyıldır yaşayan Ermenilerden vazgeçmek istemeyen ABD, uyguladığı dengeleme siyaseti ile her iki toplumun kendisine karşı neden olabilecek küskünlüğünü engellemek çalışmaktadır. 1.3.2. İNGİLTERE İngiltere’deki Ermenilerin kökenleri 17. yüzyıldan itibaren görülmektedir. Özellikle İngiltere’ye göç edenlerin Ermeni tüccarı olması İngiltere’nin o dönemde ticaret yollarında sahip olduğu potansiyeli daha da arttırmasına sebep olmuştur. Ermeni tüccarların doğu dillerini (Farsça, Hintçe, Osmanlıca vb.) iyi bilmeleri, İngiltere’nin sömürülerine gidişinde Ermeniler ciddi vazifeler üstlenmişlerdir. Bölgeyi çok iyi tanıyan ve dil problemi olmayan Ermeniler ilk dönemler İngilizlere gönüllü olarak yardım ederken, zamanla İngiltere’nin doğu ticaretinde önemli bir hisseye sahip olmuşlardır. İngiltere’nin Ermeni cemaatine karşı duyduğu sempatizanlığın altındaki temel sebep Hindistan’ın İngiltere tarafından sömürgeleştirilmesine 17. yüzyılda Ermeni tüccarların sağladığı katkıdır. İngilizler, her fırsatta bununla gurur duymaktadırlar. 1688 Ermeni tüccarların İngilizlere verdikleri hizmetleri, Kraliyet Fermanı (Royal Charter) ile ödüllendirilmiş ve “İngiltere’nin Özgür Vatandaşları” (Free Citizens of England) statüsüne getirilmişlerdir. İngilizler ile Ermeniler arasında oluşan işbirliği 1947 yılına kadar devam etmiştir.34 Osmanlı’nın tarih sahnesine çıkışından itibaren kendi uluslarına karşı uyguladığı hoşgörü politikası güçlü devletler açısından sorun teşkil etmekteydi. Askeri açıdan güçlü bir orduya sahip olan Osmanlı, Batı’da yaşanan Reform Hareketleri sonrasında gelişen ve 34 Sedat Laçiner, İhsan Bal, “İngiltere Ermenileri Lobicilik ve Ermeni Sorunu”, http://www.usakgundem.com/makale.php?id=46 , (10/02/06). 18 değişen Avrupa için önemli bir tehdit unsuru olmuştu. Osmanlı’nın gerileme döneminde devleti parçalama politikalarına öncelik eden İngiltere, yanına çektiği Fransa, Almanya, Yunanistan ve İtalya gibi Avrupalı devletlerle planlı bir şekilde ilerlemiştir. Kendi aralarında paylaşıma gittikleri Osmanlı topraklarını elde edebilme adına gerçekleştirilen kapitülasyonlarla tamamen kendilerine bağladıkları Osmanlı’yı bir çeşit sömürü haline getirmeyi başarmışlardır. İki dünya savaşının gerçekleştiği dönemde İngiltere Dış Politikasında, Almanya, İngiliz propagandasının temelini oluştururken, bu ülke ile savaşa giren Osmanlı’da İngiltere’den nasibini almıştır. Hatta bu amaçla oluşturulan Propaganda Ofislerinde35, Türklerin egemenlikleri altındaki topraklarda yaşayan milletlere karşı zalim bir politika yürüttüğü, ayrıca Hıristiyanlıktan nefret eden Müslümanlar olduklarını ve Hıristiyanlar için tehdit unsurları oldukları beyan edilmiştir. Toprakları içerisinde yer alan başta Ermeniler olmak üzere diğer uluslara karşı da toplu katliamlar gerçekleştirmeyi planladığı,36 düşüncesini yayarak dünya devletlerine bu fikre inanmalarını ana hedef haline getirmiştir. Bu politikadaki temel amaç Türklerin sahip oldukları topraklar üzerinde Avrupalıların kolonileşerek çoğalmalarının daha kolay olacağı düşüncesi yatmaktaydı. İngiltere düşman olarak belirlediği ülkelere karşı gerçekleştirdiği propagandaları sayesinde oluşturduğu karalamalar ile savaş durumunda ve sonrasında gündemi etkileme de her zaman başarılı olmuştur. Propaganda faaliyetlerini gerçekleştirme de amaçlarına uygun yayınlar ortaya çıkaran İngilizler, bunun için sahip oldukları en önemli diplomat ve bilim adamlarını da kullanarak daha etkin bir politika uygulamışlardır. Türk propagandalarını siyasi bir temele dayandırmak isteyen İngiltere, bu amaçla kaynakları ve yazarları yayınlandığı dönemde sır gibi saklanan “Mavi Kitap”ı yayınlamıştır.37 Kitap, 1915 yılında, 26 yaşında bir gazeteci, daha sonrada büyük bir tarihçi olarak ilan edilen Arnold J. Toynbee ve başta Almanlar için rapor hazırlayan ancak aynı raporu az bir değişiklikle Türklere karşı kullanan ünlü yazar James Bryce tarafından ortaklaşa yayınlanmıştır.38 Mavi Kitap’ın yayınlanmasındaki temel etken Osmanlı’nın 1915 yılında 35 Kamuran Gürün, “İngiliz Mavi Kitabı ve İstanbul Divanı Harbi”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.53-61. 36 Muammer Demirel, “İngiliz Belgelerinde Türkler ve Ermenilerle İlgili Terminoloji”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.93-105. 37 Kamuran Gürün, “İngiliz Mavi Kitabı ve İstanbul Divanı Harbi”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.53-61. 38 Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005 s.476. 19 Ermenilerin savaştan etkilenmemesi için ilan ettiği Tehcir kararı olmuştur.39 Çünkü Osmanlı’nın yıkılış döneminde Ermenilere Anadolu topraklarında vaatlerde bulunan İngilizler, bu amaçla da Ermenileri organize ederek Osmanlı içinde isyan çıkartmaktaydı. Bu nedenle tehcir İngiliz politikalarına sekte vurmaktaydı. Tamamen sahte ve uydurma belgelere dayandırılan kitap 1916 yılında İngiliz hükümeti tarafından Avam Kamarası’nın da onayı alınarak yayınlanmıştı.40 Kitapta yer alan Bryce’ın Türklerle ilgili yayınladığı raporda, Türklerin gerçekleştirdikleri iddia edilen zulüm söylemleri, Amerikalı Misyonerleri ve Ermeniler ile gerçekleştirilen röportajlara dayandırılmaktaydı. Raporda gerçekleştiği iddia edilen 150 olayın 59’u misyonerler tarafından, 52’si ise Ermeni gazetelerinden alınan alıntılarla gerçekleştirilmiştir.41 Raporun tamamen yanlı olarak yazılması ve objektifliğine gölge düşürmekteydi. Dahası, kişilerin adlarının yer almaması ve II.Dünya Savaşı sonrasında ofisteki tüm belgelerin imha edilmesi de kitabın kaynak olarak dayandığı iddia edilen belgelerin yok olmasına neden olmuştu. Anadolu’da sahip oldukları ortak dil sebebiyle Amerikan misyonerleriyle birlikte gerçekleştirilen okullarda, eğitilen öğrencilerin çoğunluğunu Ermenilerin oluşturması İngilizlerin Ermeni çıkarlarını korumada önemli bir etkendi. Tehcirle yer değiştiren Ermeniler, İngilizlerin yetiştirdiği Ermeni halkı kaybetmesi anlamına gelmekteydi. Vaziyet, İngilizlerin propagandalarını daha da sertleştirmesine sebep olmuştu. Bu amaçla 1919 yılında İngiltere, ordusunda önemli bir asker olan İngiliz Yarbayı Alfred Rawlinson’u, bağımsız bir Ermenistan kurulması imkanlarını araştırmak, Türklerin silahlarını teslim etmelerini sağlamak, bu silah ve cephaneleri Kafkas Ermenilerine götürmek ve Anadolu’da gerçekleşen olayları takip etmesi için42, görevlendirilmişti. Rawlinson, görevi doğrultusunda hazırladığı raporlarında, Ermenilerin Doğu Anadolu topraklarında yeterli çoğunluğa sahip olmadıklarını ve ayrıca, Ermenilerin, Kürt ve Türk halkına karşı gerçekleştirdiği katliamları tespit etmişti. Ermeniler gerçekleştirdikleri isyanları İngilizlerin bilgisi ve yardımları dahilinde gerçekleştirmekteydi. Kurtuluş Mücadelesinin en önemli komutanlarından biri olan Kazım Karabekir ile sürekli görüşmeler gerçekleştiren Rawlinson, Mustafa Kemal Atatürk’ün de 39 Sedat Laçiner, “Ermeni Sorunu’nun Temel Unsurları olarak Ermeni Kimlik Bunalımı Güç Politikaları”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.13. 40 Sefa Koyuncu, Don Kişot Sendromu: Ermeni Soykırımı Komedyası, Babıali Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2001, s.131. 41 Justin McCarthy, “I.Dünya Savaı’nda İngiliz Propagandası ve Bryce Raporu”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.474-484. 42 Muhammet Erat, “İngiliz Subayı Rawlinson’ın Ermeni Meselesi’ndeki Tutumu (1919-1921)”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.155-167. 20 etkisiyle silahların teslimi konusunda çok fazla bir şey başaramamıştır. 1920 yılında İngilizlerin Malta’da esir aldıkları Türklere karşı Milli Mücadeleciler tarafından tutuklanan Rawlinson esirlerin geri verilmesi sonrasında Londra’ya gönderilmiştir.43 Ermenilerin 1800’lü yıllardan itibaren sahip oldukları temel amaçları, Türkleri kışkırtarak savaşa zorlamak ve bunun sonucunda savunmaya geçen Türkler için başta Amerika olmak üzere, Avrupa’da da bilhassa İngilizlerin dikkatini çekerek zulüm gördüklerine inandırmak yatmaktadır. İngiltere Büyükelçilerinden olan Sir P. Currie raporlarından birinde; “ Ermeni İhtilalcilerin ilk amacı kargaşalık çıkarmak ve üzerlerine insanlık dışı misillemeler çekerek bu yoldan Devletlerin insanlık adına müdahalelerine yol açmaktır.” 44 İfadesini kullanarak Ermenilerin nihai amaçlarını ortaya koymuştur. Bu rapor cümlesindeki bir başka çarpıcı nokta ise Ermenilerin en çok güvendikleri ülke olan İngilizlerin kendi diplomatları tarafından da nasıl bir yapıya sahip olduklarının bilincinde olduklarını ifade etmektedir. Osmanlıların Ermenilere soykırım gerçekleştirdiği düşüncesi dünyadaki bir çok parlamento tarafından kabul edilirken, İngiltere, soykırım kelimesini kullanmamakla birlikte, Soykırım kelimesinin BM Soykırım Sözleşmesinde aranması gerektiğini belirtmiştir. İngiltere dış politikasında Türkiye’ye yönelik ilişkilerinde son beş yıla kadar ki süreçte ticaret ve turizm konusunda yoğunlaşıp, diplomatik çerçevede çok yakın ilişkilerde bulunmamaktadır. Ancak Başbakan Tony Blair’ın, müttefiki Amerika’nın baskıları sebebiyle ilişkilerinde daha farklı bir süreçte izlemektedir. Türkiye ve İngiltere diplomasinin, yaşadığı durgunluk döneminin temel sebebi haline gelen diaspora, tehcir öncesinden itibaren İngiltere’de mevcut olan Türk düşmanlığını tetikleyerek var olan önyargıların temellenmesine yardımcı olmaktadır. 19. yüzyılda İngiltere’ye göç eden Ermenilerin çoğunluğunu tüccardı. Göç eden Ermeniler, İngiliz mallarını Osmanlı İmparatorluğu’na pazarlamaktaydılar. Daha çok 1830– 1835 yılları arasında gelen bu tüccarlar ağırlıklı olarak Londra, Liverpool ve Manchester merkezli çalışıyorlardı. Ermenilerin bugün de İngiltere’de yoğun olarak yaşadıkları şehir Londra’dır. Günümüzde İngiltere’deki Ermeni nüfusu 11–20 bin arasında iken yine aynı 43 44 A.g.m. Taner Akçam, Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu, Su Yayınları, İstanbul, 2001, s.112. 21 ülkedeki Türk nüfusu 400 bin ile ifade edilmektedir. Ancak İngiltere’deki Ermenilerin az sayıda olmalarına rağmen üstün lobicilik faaliyetlerine karşın daha kalabalık olan Türklerin etkin bir lobicilik faaliyetlerinin olmayışı şaşırtıcıdır. Ermeniler İngiltere’de ağırlıklı olarak Londra Parlamentosuna üye gönderen üç büyük kenti olan “Ealing, Hounslow ve Brent” de yaşamaktadır.45 İngiltere’de göç eden Ermenilerin yıllara göre nüfussal verileri ek-8’de verilecektir. Günümüze baktığımızda İngiltere özellikle T. Blair döneminde Ermeni baskılarına boyun eğerek soykırım konusunda Türkiye’ye karşı cephe aldığını görmek mümkündür. Başka bir değişle, geçmişten günümüze kadar ki süreçte çıkarları doğrultusunda zaman zaman da olsa Türkiye’nin yanında olduğunu hayali olarak gösteren İngiltere, nihai amacını yeniden gün yüzüne çıkarmaktadır. Yahudi Soykırımını anma amaçlı gerçekleştirecekleri kutlama gününde yoğun Ermeni propagandasına maruz kalan İngiliz hükümeti, Türk Dış İşleri Bakanlığının gönderdiği notalara rağmen ulusal kanallarında (BBC) İngiliz İçişleri Bakanlığının ültümatonları doğrultusunda Türklerin Ermenilere soykırım gerçekleştirdiğini ilan etmişlerdir. Bu durum iki ülke arasında diplomatik krize yol açmakla birlikte, kutlamaların gerçekleştiği gün Ermenileri de kapsadığı için isim olarak “Genocide Day” şeklinde iken “Holocaust Day” olarak değiştirilmiştir.46 1.3.3. FRANSA Osmanlı’nın gerileme döneminden itibaren topraklarının paylaşımı konusunda diğer Avrupalı devletlerle ortak politika güden Fransa özellikle Kilikya bölgesi olarak ifade edilen Çukurova bölgesi ile Suriye’yi işgal etmişti. Bölge diğer bir sömürü alanı olan Ortadoğu ülkeleriyle birlikte sahip olunan eğitim kurumları sayesinde Fransa’ya karşı ayrı bir ilgi uyandırmıştır. Bilhassa, yaşanan Fransız İhtilali sonrası Fransız kültürüne duyulan ilgi tüm dünyada olduğu gibi Osmanlı’da da artış göstermişti. Fransız eğitim kurumlarının yanı sıra tüm dünyada kabul edilen ortak dil olarak Fransızca’nın seçilmesi sempatizanlığın daha da artmasına sebep olmuştu. 45 Sedat Laçiner, İhsan Bal, “İngiltere Ermenileri Lobicilik ve Ermeni Sorunu”, http://www.usakgundem.com/makale.php?id=46 , (10/02/06). 46 Sefa Koyuncu, Don Kişot Sendromu: Ermeni Soykırımı Komedyası, Babıali Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2001, s.129. 22 Ermenilerin Kilikya bölgesini sahiplenmelerini de yine Fransızlar sağlamıştı. Fransızlar, işgal ettikleri Osmanlı’nın güney topraklarındaki alanların bir kısmını Ermeniler yurtluk olarak verme vaadi ile Ermenilerin bir kısmını yanına çekerek, I.Dünya Savaşı sırasında kendisine asker potansiyeli sağlamıştı. Bir ülke sahibi olabileceğini düşünen Ermeniler, savaş sonrası anlaşmalarda Fransa’nın Anadolu topraklarından çekilmesi ile yalnız kalmıştı. Ancak 19. yüzyılın sonlarından itibaren Fransa yandaşı olan güneyli Ermeniler gruplar halinde Fransa’ya ilk zamanlar savaştan uzak olmak için göç etmişlerdir. Bu grupların çok azı savaş sonrasında topraklarına geri dönmüş kalanlar ise bugünkü diasporanın dayanaklarını oluşturmuştu. 1919’dan itibaren işgal altında kalan bölgeler de yaşayan Ermeniler İngiltere’den aldıkları desteğin yanı sıra Fransa’yı da kendi propagandalarına alet etmişlerdi. Fransa, Kurtuluş Savaşı döneminde işgal etmek istediği Osmanlı toprakları için kendi ülkesinden asker getirmeyi başaramamıştı. Ne var ki, Fransızlar, Türklere karşı 1800’lü yıllardan itibaren acımasız katliamlar gerçekleştiren Ermeni erkekleri kendi ülkesinin askeri üniformasını giydirerek kullanmış, ayrıca bununla kalmayarak, Ermenilere özel bir sancakta vermişti.47 Fransa’nın soykırımı kabul etmesindeki arka platforma baktığımızda ise kabul oyu kullanan parlamenterlerin, Ermeni oylarının etkin oldukları bölgelerden seçildiklerini, öğrencilik yıllarında aynı okul ve semtlerde Ermenilerle birlikte olduklarını ve bu doğrultuda, anlatılanlardan etkilenerek soykırım düşüncesine inandıklarını görmek mümkündü.48 Bu noktadan hareketle parlamenterlerin herhangi bir tarihi araştırma gerçekleştirmeden tamamen seçmenlerinin söylediklerine koşulsuzca inanarak hareket ettiklerini söylemek yanlış bir kanı olmayacaktı. 1995 yılında, Fransa soykırım yasası çıkarmadan önce, Türk tezlerine de bakılması gerektiğini savunan ünlü Fransız tarihçi Bernard Lewis, “soykırım yoktur” ifadesini kullanmıştı. Fakat, soykırımın varlığını kabul etmediği için Fransa hükümeti tarafından yargısız infaza maruz kalarak mahkum edilmiş, ancak daha sonra beraat etmişti.49 47 Esat Arslan, “Fransa Ulusal Meclisi’nde Ermeni Soykırım Yasasının Kabul Edilmesinden Sonraki Yeni Değerlendirmeler”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.135-143. 48 Gürbüz Evren, “Fransız Ulusal Meclisi’nde Ermeni Soykırımı İddiaları ve Çözüm Önerileri”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.171179. 49 Zeki Turgay, “Ermeni Meselesi ve Fransa’nın Tavrı”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.120-124. 23 Fransa ülke içinde, nüfussal açıdan Türklerden daha fazla sayıya sahip olan Ermenilerin varlıklarını korumayı seçerek, politik bir oyuna girmiştir. Gerçekte, 2001 yılında kabul edilen soykırım yasası ile Fransızlar, Kurtuluş savaşında Ermeni lejyonerlerin verdiği desteğe karşılık teşekkür borcunu ödemişti. Ancak, Fransa’nın Ermenilere karşı verdiği destek salt siyasi açıdan olmamış, Türkiye’yi parçalama hususunda ASALA’ya da yardım etmiştir. Mamafih, 1983’te Paris'in Orly havaalanındaki THY bürosu önünde bomba patlatan ASALA, 5 kişinin ölümüne ve 63 kişinin de yaralanmasına sebep olunca, gerçekleşen katliam, o döneme kadar destek veren ülkeler tarafından yok sayılan ASALA’nın ilk kez dünya konjoktöründe ciddiye alınmasına sebep olmuştu. Çünkü ASALA’nın gerçekleştirdiği eylemde ilk defa Türk vatandaşlarının yanında yabancı vatandaşlar da yaralanmış ve hayatlarını kaybetmişlerdi. Bu eylem sonrasında Fransa ASALA’ya resmen, “eylemlerini dışarıda yapma” uyarısında bulunarak kendi vatandaşlarını terörist faaliyetlerden korumaya çalışmıştı.50 Yaşanan, katliam sonrasında ASALA’nın en büyük desteği olan Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand’ın51 dünya sisteminde ve özellikle de ABD tarafından gözlem altına alınarak eleştirilmişti. Fransa’nın, oluşan Transatlantik Çatlağın da etkisiyle ABD ile ters düşmek istememesi nedeniyle ASALA’ya verdiği desteği geri çekmesi örgütün zayıflamasına sebep olmuştur. Ermenilerin, Amerika’dan sonrası nüfussal açıdan ağırlıklı olarak yaşadıkları ikinci bölge olan Fransa, siyasetçiler için önemli bir seçmen kitlesi oluşturmaktadır. Bu durumu kullanan politikacılar, seçim dönemlerinde Ermenilerin Sözde Soykırım düşüncelerini kabul etmiş görüntüsü vererek seçmenleri yanlarına çekme politikasını sürekli kullanmaktadır. 18 Ocak 2001 tarihinde Fransa Ulusal Meclisinde kabul edilen Ermeni Soykırımı, yine İngiltere örneğinde olduğu gibi, Türkiye ile Fransa arasında diplomatik krize neden olmuştu. Dönemin Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, durumun ehemmiyetini belirtmek amaçlı Fransa Cumhurbaşkanı J. Chirac’a yazdığı mektuptan da bir sonuç alınamamıştı.52 Mektupta, Fransa’nın, başka bir ülkenin soykırım gerçekleştirdiği düşüncesine inanarak kabul edilen yasanın yanında kendi geçmişinde Cezayir’e karşı gerçekleştirdiği soykırımı yok saymasına değinen, Selçuk’un mektubuna karşılık tamamen yuvarlak sözlerde dolu bir cevap verilmişti. 50 Orhan Koloğlu, “Ermeni terör örgütü ASALA hangi şartlarda, nasıl ortaya çıktı?Batı, bu örgüte ne zamana kadar göz yumdu? İki kutuplu bir dünyanın Soğuk Savaş şartlarında Ermeni Sorunu nasıl şekillendi?”, Popüler Tarih Dergisi, Nisan 2001, s.68-72. 51 Aydoğan Vatandaş, ASALA Operasyonları Aslında Ne Oldu?, Alfa Yayınları, İstanbul, 2005, s.150-151. 52 Sami Selçuk, “Yargıtay Başkanının Fransa Cumhurbaşkanına Mektubu ve Fransa Cumhurbaşkanının Cevabı”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.107-113. 24 Türkiye-Fransa ilişkilerinde gerek salt iki ülke ilişkileri bazında, gerekse Avrupa Birliği platformunda Ermeni sorunu haricinde iyi bir diyoloğun devamını sağlayabilecek bir tutuma sahip olabilecekken, diasporanın ülke içindeki nüfuzu sebebiyle kesintiye uğramaktadır. Fransa insan hakları konusunda evrenselliğe sahip olduğunu savunan bir ülke olmasının yanı sıra hem iç politikasındaki göçmenlere hem de dış politika konusunda başka özgürlüklere uyguladığı baskılarla farklı bir imaj çizmektedir. Uluslararası İlişkilerde, Soğuk Savaşın bitmesiyle ortaya çıkan değişimler, Avrupa içinde meydana gelen kopuşlarla İngiltere’yi Amerika’ya kaptıran Fransa, kıta Avrupa’sında yalnız bırakılmıştı. Bu sebeple 18.yüzyıldaki sistem içindeki liderlik vasfını sürdürebilme siyasetini güden Fransa, Ermenilere karşı korunmacı bir profil ortaya koyarken, Türkiye ilişkilerinde gayet mesafelidir. Fransa Avrupa’daki devletler içinden Ermenilerin nüfus olarak en çok yaşadıkları ülke özelliğini taşır. Ermenilerin tüm dünyada uyguladıkları abartılı nüfus rakamları Fransa’da da ortaya çıkmaktadır. Ermenilerin Fransa’da 2004 yılında ulaştıkları rakam 350 bin iken Ermeni kaynaklarına göre 450 bin’dir.53 Ermeniler, Fransa’da ekseri olarak Marsilya’da, ikinci olarak Leon ve Nice kentlerinde yaşamaktadırlar. 1.3.4. ALMANYA Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’na girmek istemediği halde boğaz kapılarına dayanan iki Alman Savaş Gemisine, Osmanlı sancağı takması sonrasında da gemilerin Karadeniz’deki Rus limanlarını bombalaması sonucu savaşa girmişti. Bu olay sonrasında Almanya’nın müttefiki olarak I.Dünya Savaşına giren Osmanlı İmparatorluğu pek çok cephede İtilaf Devletleri ile savaşmış, savaş sırasında da Almanlardan önemli yardımlar almıştı. Savaş döneminde Osmanlı topraklarında çok sayıda Alman askerinin görev almasının yanında, diplomat, öğretmen ve misyoner olarak faaliyet gösteren cemiyet kuruluşları da Osmanlı’ya gelerek Alman kültürünü yayma amaçlı faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bilhassa bu misyonerler içerisinde yer alan Alman-Ermeni Cemiyeti ve Alman Doğu Misyonu Yöneticisi olan Alman Papaz Dr. Johannes Lepsius’un savaş sonrasında kaleme aldığı saptırılmış düşüncelerini içeren çalışmaları sözde soykırım içerikli kitaplarda kaynak olarak yer almasına 53 Sedat Laçiner, Türkler ve Ermeniler, USAK Yayınları, Ankara, 2005, ss:101. 25 sebep olmuştu.54 Çünkü Lepsius, Osmanlı içindeki çalışmalarını müttefikimiz olarak değil Ermeni yanlısı olarak gerçekleştirmişti. Bunun sonucunda da çalışmalarında Ermenilerle ilgili verdiği abartılı katliam rakamları, soykırımı kabul eden ülkeler için ana kaynak olmuştu. 1915’te yaşanan tehcir sonrasında Ermenilerin Almanlara karşı bakış açısı değişmiş, Ermeniler arasında Alman Düşmanlığı çıkmıştı. Bu durumun ortaya çıkmasındaki temel etken Osmanlı’nın tehcir kararına karşılık müttefiki olan Almanya’nın bu duruma seyirci kalarak katliamın gerçekleşmesine göz yumduğu55 iddiasıdır. Ermenilerin bu düşünce temelinde oluşturdukları Alman düşmanlığına karşılık, Alman kamuoyu, II. Dünya Savaşı’nda Nazilerin gerçekleştirdikleri soykırımda Türkleri örnek aldığını, böylece de Soykırımın varlığını kabul ettikleri düşüncesini savunmuştu. Ancak, Almanların Ermenilere karşı böyle bir siyaset uygulamasındaki temel etken kendi geçmişini aklama çabasıydı. Nazilerin gerçekleştirdiği Yahudi Soykırımı altında ezilen Almanlar, sahip olduğu suçluluk duygusu nedeniyle özgün suçlarını yayarak kendilerine tarihi ortaklıklar aramaktaydı. Ermeni Soykırımını 20. yüzyılın ilk soykırımı olduğunu benimseyen Almanlar, Türklerin Almanlara öncülük ettiklerini iddia ederek, kaynağına bakmaksızın Adolf Hittler’in söylevlerinden birinde kullandığı “Bugün Ermenilerin imhasından kim bahsediyor ki?” sözünü belge olarak kullanmışlardı.56 Kullanılan sahte belgenin varlığı Ermeni misyonerlerin çalışmaları sonrası ortaya çıksa da, Ermenilerin diaspora olarak faaliyette bulunamadıkları en önemli Avrupa ülkesi Almanya’dır. Bu durumun nedeni ise Almanya’da yaşayan yaklaşık 3 milyon Türk vatandaşıdır. Türk nüfusuna karşılık Ermenilerin nüfusu Ermeni iddialarına göre 42 bin civarında ifade edilmektedir. Ancak, Almanya Nüfussal İstatistik Merkezine göre ülkede yaşayan Ermeniler ilk olarak 1920’li yıllarda ve ikinci olarak da 1990’lı yıllardan itibaren gelerek Almanya’ya iltica etmişlerdi. Yalnız 1990’larda gelen Ermeniler resmi istatistiklerde hep Eski Sovyet Cumhuriyetlerinden göç edenler şeklinde genel bir başlık altında yer almaktadır. Bu yüzden de rakamsal olarak Ermeni vatandaşlar Alman vatandaşı olarak görülmektedir. İlk grup 1923’den itibaren dernek statüsünde, 1 Kasım 1923’de de resmi olarak Charlottenburg Asliye Hukuk Mahkemesine kayıt yaptırarak özellikle Berlin’de varlıklarını göstermiştir. Ermeniler kısa sürede diğer büyük şehirlerde benzeri yapılanmalara 54 Selami Kılıç, “Bazı Alman Çevrelerindeki Soykırım İddialarına Eleştirisel Bir Yaklaşım”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.330334. 55 Selami Kılıç, “ Ermeni Sorunu: Suçlanan Almanya ve Almanya’nın Kendini Aklama Politikası”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.81-92. 56 Selami Kılıç, Ermeni Sorunu ve Almanya Türk-Alman Arşiv Belgeleriyle, Kaynak Yayınları,İstanbul, 2003, s.227. 26 ön ayak olmuş ve sistemli bir biçimde organize olmaya çalışmışlardır. Bu tip Ermeniler çok eskiden beri Alman vatandaşı olduklarından sayıları konusunda herhangi bir yorumda bulunmak oldukça zordur. Bunların Berlin basta olmak üzere, Frankfurt, Hamburg, Köln, Braunschweig, Bielefeld, Neuwied, Nürnberg, Stuttgart, Bremen, Duisburg, Bonn, München gibi şehirlerde yoğunlaştıkları bilinmektedir. 1960’li yıllardan itibaren Almanya’ya Türkiye ve diğer yakin doğu ülkelerinden gelen isçiler arasında yer alan Ermeni asıllı vatandaşlarda bulunmaktaydı. Göçle gelen Ermeniler, zamanla mevcut dernek vb. bünyelere katılarak yeni yapılanmalar oluşturmuş ve sistemli bir çalışma sonucunda sayıları günümüzde yaklaşık 35.000 olmuştur (Alman vatandaşı olanlar hariç). Ermeniler seslerini çok daha gür bir şekilde duyurmayı ve Alman kamuoyunu etkilemeyi başarmışlardır. Ermenistan uyruklu ilticacıların çok büyük bir bölümünün de Mecklenburg-Vorpommern Eyaletinde yaşamaktadırlar.57 57 Türk asıllı Alman vatandaşı Ermeni Uzmanı Doktora Öğrencisi Durdu Fedakar ile gerçekleştirilen söyleşi sonrası elde edilen veriler kullanılmıştır. 27 İKİNCİ BÖLÜM DİASPORANIN YAPISI 2.1. Diaspora Milliyetçiliği Ermeni milletinin sahip olduğu diaspora, Yahudilerin sahip oldukları diaspora birliğine nazaran farklılıklar arz etmektedir. Farklı egemenlikler altındaki Ermeni nüfusu Yahudiler gibi sahip oldukları toprak parçası üzerinde bir arada yaşama gibi bir fikre aslında sahip değildir. Sadece kullandıkları milliyetçilik tezlerini soyut temellere dayandırarak gerçekçi bir akım ortaya çıkarmak istemektedirler. Bu durumdan beklenen kasıt ise Ermeni ulusunun kaybolmakta olan benliklerini yeniden ortaya çıkarabilmek amaçlı ortaya çıkarılmış çıkar beklentilerinden ibarettir. Bu nedenle Ermeni Diasporası geleceğe dair isteklerin belirtildiği bir birlik oluşturmak yerine geçmişe dair ortak bir zemin oluşturarak Ermeni milletini bir arada tutmayı yeğlemektedir. Ermeni nüfusu bugün Ermenistan içerisinde 3-4 milyon civarında tekabül etmekte iken, bu sayı diasporada artış göstermektedir. Bununla birlikte tehciri yaşayan Anadolu topraklarının doğusuna yerleşmiş ve Suriye ile Lübnan çevresinde yaşayan Ermeniler soykırım konusunda daha muhafazakar bir tavır sergilerken, tehciri yaşamamış Anadolu’nun batı topraklarında yaşayan Ermeniler daha ılımlı görüşlere sahip olduklarını görülmektedir. Tehcirin işte bu nokta da Ermeniler üzerinde yarattığı etki farklı bir boyuta ulaşmıştır. BM İnsan Hakları kapsamında yer alan soykırımın yarattığı yan etkilerden olan psikolojik zararlar, ulusların kimliklerinin oluşumuna etki etmektedir. Diaspora’nın, Ermeni kimliğini mağdurmuş gibi göstermesi ve doğrudan Türklere karşı üstünlük elde ederek “mağduriyet psikolojisi”58 yaratması, Ermenilerin aynı çatı altında toplanmasını sağlamıştır. Avantajlarını, Kilise ve diaspora sayesinde iyi bir şekilde kullanan Ermeniler, soruna yaklaşım tarzlarını planlı ve sistemlidir. Türklerin kendilerine nazaran sahip oldukları daha prestijli konumlarını, bulanık bir alana sokma çabaları, Türkiye için uluslararası sistem sözde soykırım iddialarını ispatlanması zor bir konuma getirmektedir. Yaşanılan bunalım her iki ülke içerisindeki kimliklerin oluşumunda önemli bir sorun haline gelmiş ve yeni nesillerin bir birlerine karşı nefretle bakmalarını engellenemez hale getirmiştir. 58 Erol Göka, “Ermeni Sorunu’nun (Gözden Kaçan) Psikolojik Boyutu”, ASAM Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı:1, Mart, Nisan, Mayıs 2001, s.128-139. 28 Etkin bir güç politikasına sahip olan Türklerin dünya sistemi içerisinde sahip oldukları konumun gerekliliği, Ermeni diasporası tarafından sürekli bir şekilde gündeme getirilerek mağdurlukları vurgulanmış, bu durumun kendi kimlikleri üzerine yerleşmesine de fırsat vermişlerdir. Ermeni diasporasının yürüttüğü kimlik politikaları, Türk-Amerikan ve TürkFransız ilişkilerini zarara uğrattığı gibi, Türkiye’ye yapılması gereken askeri ve ekonomik yardımları engelleyecek nitelikteki faaliyetleri Ermeni kültürel kimliğinin dış politika üzerindeki etkilerini yansıtmaktadır.59 Türk tarafının Ermenilere nazaran olaya bakış açılarındaki farklılık, ortada soykırım olmadığı, iki halk arasında gerçekleşen iç savaşı önlemek amacıyla tehcir politikasıyla önem alındığı düşüncesi60, ötekinin (Ermenilerin) sonuca ulaşmada hoşgörü politikası yerine katı bir siyaset uygulamasını engelleyememiştir. Bu durum her iki toplum için yıllardır süregelen nefret ve düşmanlığı besleyen temel nedendir. Ermeniler özellikle Osmanlı’dan bu yana sahip oldukları ekonomik, toplumsal ve siyasi anlayışları, ulus bilinçlerinin oluşumunda kimi zaman yeterli derecede etkili olamamıştır. Farklı toplumlar içerisinde yaşayan özellikle genç Ermenilerin kısa zaman içerisinde asimilasyona uğramaları kendi kültürlerini koruma konusunda da zorluk yaşamalarına neden olmuştur. Bu sebeple özellikle son dönemlerde bozulan Ermeni ulus bilincini yeniden uyandırabilmek için harekete geçen diaspora ve Kilise, milliyetçilik duygularını yeniden harekete geçirmek ve kaybetmek üzere olduğu gençliği de tekrardan kazanabilmek için tehciri kullanmıştır. Özellikle başta da belirtildiği gibi, Ermenilerin soylarını Nuh peygambere dayandırmalarının arkasındaki neden Ermeni Kilisesinin, Nuh Tufanı sonrası yeniden diriliş hakkının sadece Ermenilere verildiği inancıdır.61 Bu sebeple seçilmişler olarak kabul ettikleri uluslarının soykırıma maruz kaldığı düşüncesi Türk düşmanlığını arttırmaktadır. 59 Ebülfez Amanoğlu, “Bakü’de Ermenilerin Yaptıkları Soykırım (Mart 1918) ve Edebiyatta Yansımaları”, ASAM Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı:14-15, Yaz-Sonbahar 2004, s.75-98. 60 Erol Göka, “Ermeni Sorunu’nun (Gözden Kaçan) Psikolojik Boyutu”, ASAM Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı:1, Mart, Nisan, Mayıs 2001, s.128-139. 61 Sedat Laçiner, “Ermeni Sorunu’nun Temel Unsurları olarak Ermeni Kimlik Bunalımı Güç Politikaları”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:III, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.20. 29 2.2. Sosyal Boyut Diasporanın yayılışının sistem yapısına baktığımızda toplumu etkilemede ilk olarak sosyal yapının ele alındığını görmek mümkündür. Toplumların, ulusal çıkarları doğrultusunda oluşturdukları ulusal kimlikleri, dış politikalarının belirlenmesinde azımsanamayacak bir etkiye sahiptir. Bilhassa da devlet veya ulus kimliklerin oluşumunda kimliklerin yerleşip olgunlaşmalarında yaşanan toplumsal etkiler, kimliğin kendiliğinden değişimini doğal bir süreçle karşımıza çıkarmaktadır.62 Bu noktada ortaya çıkan sonuç ise sözde Ermeni soykırımı Türk ve Türkiye düşmanlığı, diaspora Ermenileri için buluşulan ortak acı paydasında birleştirici bir unsur olarak yer almıştır. Bununla birlikte yeni kuşak Ermeniler sözde soykırım konusunda, Türklerin, “sahip oldukları potansiyel güçlerini, kitlesel bir cinayeti işlemek suçunu tasarlayarak ve bu suçlarını inkar ederek varlıklarını rahatlıkla sürdürdükleri”63 iddialarıyla kendilerini ezilmiş halk çatısı altında birleştirmeyi başarmışlardır. Diasporanın sahip olduğu sosyolojik etki alanına bakıldığında farklı topraklarda yaşayan bir millet olmalarının yanı sıra geniş bir göçmen grubuna sahip olduklarını görmek mümkündür. Ermeni Diasporasının yayıldığı ve etki altına aldığı coğrafya; başta Amerika olmak üzere, Fransa, İngiltere, Lübnan, Suriye, Filistin, Avusturalya, Kanada, Meksika, Arjantin, Rusya, Azerbaycan, Gürcistan, Mısır, İran, Irak, Ürdün’de dağınık bir biçimdedir. 64 Sosyal açıdan diasporanın, ulaşmak istedikleri toprak taleplerini elde etme amaçlı oluşturulan kurumların en önemli teşkilatları şüphesiz eğitim ve yardım kurumlarıdır. Ancak diaspora Ermenistan Devleti’nin sahip olduğu toprakları yeterli görmemektedir. Dahası, topraksız bir milletin varlığını sürdürebilmede, yüce hedefleri olan Büyük Ermenistan hayaline ulaşmalarını bir araç olarak kullandıklarını da ifade etmişlerdir.65 Bununla birlikte, Ermeni Diasporası sahip olmak istedikleri topraklara ulaşana dek varlıklarını sürdüreceklerini net bir şekilde belirtmiştir. 62 Şaban H. Çalış, Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri: Kimlik Arayışı, Politik Aktörler ve Değişim, Nobel Yayınları, Ankara, 2001, s.11-12. 63 Vahakn N. Dadrian, Ermeni Soykırımında Kurumsal Roller, Belge Yayınları, İstanbul, 2004, s.XII. 64 Cemalettin Taşkıran, “Ermeni Diasporası Nedir? Ne İstiyor?”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:III, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.5-11. 65 A.g.m. 30 2.2.1. Toplumsal Hareket: Kilise Uluslar aynı etnik kökene sahip insanların bir araya gelmesiyle meydana gelmektedir. Ancak, Ermeni ulusu ortaya çıkışı diğer milletlere nazaran farklılıklar arz etmektedir. Ermeni kimliğini ortaya çıkaranlar, Ermeni ulusu değil, Ermeni Kilisesi ve Ruhban Sınıfıdır.66 Ermenilerin dini liderleri inanç sistemini yayma ve öğretme amaçlı çalışmalar sergilememekle birlikte, Ermeni milli kimliğinin yaygınlaştırılması hususunda yoğun bir çaba göstermektedir. Ermeni Kilisesinin oluşumu, Ermeni dilinin ortaya çıkması ve İncilin kendi dillerine çevrilmesi ile başlamaktadır. Fransız İhtilalinin yaydığı milliyetçilik akımı Osmanlı devletini de etkilemekle birlikte parçalanmaya giden süreci hızlandırmıştır. Bu kopuşun Ermenilere yansıması Fransızların Katoliklik propagandalarına dayanamamaları sonucunda oluşmuştu. Öyle ki Osmanlı içerisinde gerçekleşen Kanun-i Esasisi’nin oluşumunda Ermeniler aktif rol oynayarak67, devletten ayrılıp bağımsızlığı seçmede içten çökertme politikası gütmüşlerdi. Bununla birlikte Ermeni devletini kurmaya yönelten düşünceler bizzat Ermeni halkından değil, Ermeni kilisesinden ortaya çıkmıştır.68 1828-1829 yılları arasında gerçekleşen Osmanlı-Rus savaşında Ruslar Osmanlı içten çökertmek istiyordu. Kafkaslardaki Ermeni azınlığı yanına çekmek isteyen Rusya Ermenilerden oluşan çeteler kurarak, Osmanlıya karşı vur-kaç taktiği ile saldırtmıştı. Bunun sonucunda da Osmanlı içinde isyanlar çıkmıştı.69 Çıkan isyan sonrası Kars ilinin Rusya’ya geçmesine vesile olan Ermeniler, Osmanlı içinde ilk kez bir mesele olarak gündeme gelmişti. Türkler ve Ermenilerin bir arada yaşama destek amaçlı gerçekleşen çabaları sonuçsuz kalmıştı. Osmanlıyı tamamen ortadan kaldırmak için bitmek tükenmek bilmeyen taleplerde bulunan Ermeniler, Türklere karşı kışkırtılmıştı. Böylelikle, Türklerle Ermeniler arasındaki sorun uluslararası bir boyut kazanarak iki millet arasındaki bir münasebet olmaktan çıkmıştı. 1863 yılında ilan edilen “Ermeni Milleti Nizamnamesi” ile Ermeni din adamları, inanç sisteminde çalışmak yerine milli ve siyasi çalışmalar gerçekleştirmiş, “Diplomat Katogigos” ve “Diplomat Patrik” döneminin başlamasına sebep olmuşlardır.70 Ermeni milletine özgü olan 66 Abdurrahman Küçük, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Andaç Yayınları, İstanbul, 2003, s.20. Ercüment Kuran, “Tarihte Türkler ve Ermeniler”, Hasan Celal Güzel (ed.), Osmanlı’dan Günümüze Ermeni Sorunu,Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2000, s.30. 68 Mim Kemal Öke, Yüzyılın Kan Davası: Ermeni Sorunu 1914-1923, Aksoy Yayıncılık, İstanbul, 2001, s.95. 69 Yaşar Kop, “ 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşında Ermeniler”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.553-567. 70 Erdal İlter, “Ermeni Kilisesi ve Terör”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II , Sayı: 38, Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.854-893. 67 31 bu nizamname ile hak ve özgürlüklerini korumanın yanında, varlıklarını ispatlama ve bağımsızlık yolunda engelleri aşma amaçlı kullanılan belge, Ermeni Ulusu için anayasa niteliği taşımıştır.71 Anayasal sürece ulaşmada demokrasiyi kullanan Ermeniler, kendi içlerinde aynı şekilde hareket etmemişler, çıkarlarına hizmet eden ve kendilerine destek veren muhafazakar Ermenileri toplayarak Türk-Ermenilerine karşı kendi içlerinde mücadele vermişlerdir. Çıkarılan Nizamname ile 140 kişilik bir meclise sahip olan Ermeniler, Kilise oligarşisinin oluşturduğu “Amira” adı ile bilinen Ermeni aristokrasisini oluşturarak, varlıklı Ermeni tüccar sınıfının, fakir Ermeni halkını ezmesine göz yummuştur.72 Nizamnamenin taşıdığı Ermeniler için önemli olan bir diğer unsur ise oluşturulmasına karar verilen Ermeni Eğitim kurumları ile ilgili düzenlemedir. Bu düzenleme ile öğrencilerin derslere başlamadan önce kiliseye giderek ayinlere katılmaları zorunlu hale getirilmişti.73 Ermeni okulları başlarda ruhsatsız olarak faaliyet göstermiş ve 1840’lara gelindiğinde Anadolu’nun bir çok yerinde sayıları 120 olan okula ulaşmışlardı.74 Bu okulların kurulması için Kiliselerde meydana getirilen sosyal faaliyetler ve cemaatten toplanan paralar seferber edilmişti. Toplanan yardımlar sayesinde geliştirilen okullar, zaman içinde Amerikan misyonerlerinin eline geçmişti. Ermeniler bu durumdan memnun olmuş ve varlıklarının garanti altına alındığını düşünmüşlerdir. Ermeniler, din olgusunun ortaya çıkmasıyla birlikte taşıdıkları evrensellik söylemlerinin tüm insanlık için geçerliliği olduğunu iddia etmişlerdir. Ancak Ermenilerin şaşırtıcı bir biçimde içinden çıktıkları toplumlara karşı sıkı bir bağları olduğu görülmüştür. Bu durum toplumların tercih ettikleri din ile kamuoylarının şekillendirmesine sebep olmuş ve kendi ulusları ile özdeşleşmelerine neden olmuştu. Dini eğitimin sürekliliğini sağlamak için aileleri örgütleyen Ermeni Kilisesi, kimliğin oluşumunda toplumu, en küçük birimden itibaren etki altına alarak hareket etmişti. Ancak, Ermenilerin dinlerine bağlılıkları yaşam alanlarında kendilerini ispatlama ile aynı orantıda olduğu görülmektedir. Örneğin, Suriye’de yaşayan Ermeniler sayı bakımından çok ve diğer ülkelerde yaşayan Ermenilere nazaran daha iç içe olmaları sebebiyle, kiliseye gitme sıklıkları daha düzenlidir. Fakat, Fransa’da yaşayan Ermenilerin Kiliseye gitme sıklıklarının özel günlerle sınırlı olduğu görülmüştür.75 Bu 71 Vartan Artinian, Osmanlı Devleti’nde Ermeni Anayasası’nın Doğuşu 1839-1863, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2004, s.90-97. 72 Erdal İlter, “Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38, Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.1123-1126. 73 Abdurrahman Küçük, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Andaç Yayınları, İstanbul, 2003, s.57. 74 Erdal İlter, “Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası” , s.1123-1126. 75 Hüseyin Çakıllıkoyak, Diaspora’da Ermeni Kimliği Paris ve Halep Örneği, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2005, s.187-190. 32 örnekten yola çıktığımızda diaspora faaliyetleri açısından içinde bulundukları ülkelerde etkin bir politikaya sahip olan Ermenilerin dine bağlılıklarının daha az olduğunu görmek mümkündür. Diasporanın oluşumunda dine bağlı olarak ortaya çıkan lobicilik faaliyetleri amaca ulaşmada en temel araç olarak kullanılır. 2.2.2. Şiddet Hareketi: Terörizm Terör, bir toplumun sosyal tabanından başlayarak, gerek örgütsel yapıyla gerekse düzensiz bir yapıyla oluşumunu tamamlayarak, siyasi tabana nüfus etmeyi amaçlar. Bununla birlikte, etki etme politikasını eyleme dönüştürdüğü vakit toplumun her kesimi tesir altına almak bundan etkilendiği gibi faaliyet bölgesi aynı zamanda ekonomik açıdan da bozguna uğrayarak, tam bir çökertme siyasetine nail olmuş olurlar. Terörizmin gerçek amacı şiddet kullanarak siyasal sürece sekte vurmaktır. Bu sayede korku ve dehşetin vuku bulduğu bölgede terörist eylemciler, isteklerinin yerine getirileceği düşüncesine haiz olur. Terör, uygulayıcıları açısından, kimi zaman birleştirici kimi zaman da ayrıştırıcıdır. Ancak toplumların tarihlerinde bir çok noktada kırılmaların gerçekleşmesine neden olmuştur. Zaten amaçta budur. Yeni bağımsızlıklarını ilan eden ulusların özgürleşme faaliyetlerinden duyulan rahatsızlıklar kurulan çeteler sonrasında siyasal şiddete dönüşmüş ve yıkıcı sonuçları de beraberinde getirmiştir. Ermeniler küreselleşen dünya sisteminde bugüne kadar hiçbir siyasal şiddet kullanıcılarının göstermediği profesyonellikle gerçekleştirdikleri katliamlarla, uluslararası terörizmde ne kadar uzman olduklarını göstermişlerdir. Gerçekleşen eylemlerde toplam, dört kıtada ve on yedi ülkede yirmi yedi saldırı ile otuz yedi Türk Diplomat ve Vatandaşını şehit etmişlerdir.76 Kurulan örgüt ilk başlarda 6-7 üyeden oluşmaktaydı. Örgüt isim olarak, ASALA, yani İngilizce’de “Ermenistan’ın Kurtuluşu için Gizli Ermeni Ordusu” anlamına gelen, “Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia” nın kısaltması kullanıldı. 1975-1981 yılları arasında faaliyet gösterdi. Sovyetlerin dayatmaları sonucunda, Ermenilerin Türklerden gördükleri zulümden kurtarmak iddiasıyla, 20 Ocak 1975’te Lübnan’da Bekaa’da77 yine Sovyetler Birliği tarafından kurulmuştur. ASALA terör örgütü 1800’lü yıllardan itibaren 76 Bilal N.Şimşir, “Ermeni Terörü ve Şehit Türk Diplomatları Üzerine Bazı Tespitler ve Öneriler”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.399-410. 77 Ercan Çitlioğlu, Yedekteki Taşeron ASALA, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1997, s.15 33 Ermenilerin çetesel anlamda gerçekleştirdikleri katliamlara içerisinde yapısal ve düşüncesel anlamda iyi donanımlı ve istihbaratı kuvvetli bir çerçevede düşünülmüştü. Özellikle Türkler tarafından dahi bilinmeyen, istihbarat görevliliğin varlığından kati surette emin oldukları Türk elçilere karşı gerçekleştirilen suikastlar, uygulanış açısından çok iyi hedefe ulaşmış bir terör örgütü yapısına sahip olduğunu göstermektedir. 1987 yılına kadarki dönemde içlerinde yaşattıkları kin ve nefret duygularını şiddet eylemlerine dönüştüren ASALA, seksenli yıllardan itibaren, “düşmanın düşmanı dostumdur”, prensibiyle hareket ederek, Türkiye’ye karşı Kürtler ve Rumlarla ortak hareket etmeye başlamıştır. Gerçekleşen terör eylemlerinde yardım ve yataklıkların yanında ateşli silahların paylaşımı bununla birlikte düzenledikleri sayısız toplantılarda Türkiye’ye karşı bir arada hareket ettiklerini dile getirmişlerdi. Ermeni terörüne Ermeni toplumsal yapılarının verdikleri yardımları anlamak için Ermenilerin gerçekleştirdikleri kongrelere bakıldığında ASALA ile diğer küçük Ermeni terör örgütlerine ne şekilde destekler sağlandığını görmek mümkündür. 1973–1985 yılları, Yeni Ermeni terörü döneminin, yani, Taşnak ve Hınçak Ermeni terör örgütlerinin gerçekleştirdikleri, “Dünya Ermeni Kongreleri” veya “Dünya Ermeni Örgütleri Kongreleri” Türk Düşmanlığının yayılmasında etken olmuştu. Bu toplantılar her ne kadar sosyal tabanlı bileşkeler olarak görülseler de, arka planda Ermenistan’ın verdiği destek büyük olmuştu. Toplantılarda bilhassa, Ermeni Kiliselerinin etkinliğini görmek mümkün olmuştu. Ermenilerin ilk ortaya çıktıkları andan itibaren kilisenin varlığı söz konusu olmakla birlikte hem toplum üzerinde hem de siyasi yapılanmalarda Kilise etkin bir güce sahiptir. Gerçekleşen Ermeni Kongrelerin Kilise rahipleri başkanlık etmenin yanında, uyguladıkları psikolojik beyin yıkama programlarıyla Ermenilerin yapılan faaliyetlerden etkilenmelerini ve terörle veya diğer uygulamalarla bağlarının kurulması sağlanmaya çalışmışlardı. Kısaca terör ve şiddet faaliyetleri için kaynak oluşturulurken Ermeni vatandaşların bilhassa en etkin destek olmalarını hedeflemişlerdi. Bu kongrelerde izlenen diğer bir amaç da, ayrı ayrı, olsalar da Ermeni terör örgütlerinin stratejilerinde uyumun ve eş güdümün gerçekleşmesiydi. Bu suretle bütün terör ve şiddet eylemleri dünya Ermeni camiasının ortak istekleri şekline sokulabilecek, güç ve gereğinde cephe birliği sağlanacaktı.78 ASALA, Ermeniler için geçmişin intikamını almada etkin bir araç haline gelmişti. Özellikle muhafazakar milliyetçilerin savunduğu ezilmiş halk imajını duyurmada ve bu inancı 78 Cengiz Kürşat, “Ermeni Kongreleri”, http://www.kultur.gov.tr/portal/tarih_tr.asp?belgeno=3791, (10/09/05). 34 kabul ettirmede önemli mesafe kat etmelerini sağlamıştı. Bilhassa, Fransa’da yaşayan Ermeni kökenli vatandaşlar ASALA’ya ve Ermeni sözde Soykırımına karşı faal olarak etkinliklerde bulunarak bu yolla asimile olmak üzere olan “Ermeni” ulusunu soykırım düşüncesiyle yaşatma gayreti göstermektedirler. 2.3. Siyasi Boyut Diaspora oluşumunda diğer benzer birliklere nazaran büyük farklılıklar arz etmektedir. Oluşum ve yayılışında, profesyonelce hareket eden diaspora en alt kademeden en üst kademeye kadar ki süreçte, sistemli bir yapıya sahiptir. Sistem içerisinde ilk olarak toplumunun etki altına alınmasından başlayarak, üst kademedeki siyasilerin iknasına kadar ki bölümde oluşturulan, dernek, parti gibi teşkilatlar sayı ve meydana getirdikleri hareketler bakımından şaşılacak derecede mükemmeldir. Diaspora’nın teşkilat yapısındaki en önemli unsurları, Siyasi Partileri (Taşnak, Hınçak), Yardım Kuruluşları (Ermeni Kızılhaçı, Ermeni Sosyal Yardım Dernekleri, Ermeni Yardım Birliği: Ermeni Mavi Haçı), Ermeni Kültür Dernekleri’ni ve Ermeni Kiliseleri’ni (Gregoryen, Katolik, Ortodoks ve Protestan) saymak mümkündür. Egemenlikleri altında bulundukları devletler içerisinde öncelikle din yani inanç sistemlerini kullanarak kiliselerini meydana getirirler. Daha sonra bu kiliseler çatısı altında kurdukları eğitim kurumlarında Ermeni gençler aşrı milliyetçi bir yapıyla yetiştirilirler. Eğitim kurumlarının yaygınlaşması ile öğretim hayatlarını bitiren Ermeni kökenli vatandaşlar gerçekleştirdikleri tören, eylem, seminer, konferanslarla katliama uğradıkları düşüncelerini yayarak, bayrağı altında yaşadıkları devlet otoritelerini etkileme yolunu seçmişlerdi. Kurulan yardım dernekleri ile gerçekleştirilen para toplama kampanyalarında Ermenistan’a yüklü miktarlarda ekonomik yardımlarda bulunan Ermeniler, için de bulundukları kilit noktalar sebebiyle siyasi propagandalarını Yahudilerden daha iyi kullanabilen bir diaspora özelliği taşır. Diaspora oluşturduğu siyasi ve sosyal boyut içerisindeki ilerleyişinde toplumu taban alarak harekete geçmiştir. Çünkü toplum ve içindeki en küçük yapı taşı olan aile, soykırımın inandırılmasındaki en güçlü etmendir. Siyasi boyut olarak ele aldığımız Ermeni İhtilal Komiteleri olan Hınçak ve Taşnaksutyun Komiteleri Osmanlı içerisinde başlattıkları toplumsal hareketle politikaya etki etme gücüne sahip olmuş ve uyguladıkları çetesel faaliyetlerini örgütsel boyuta taşıyarak terör faaliyetlerine dönüştürmüşlerdi. 35 2.3.1. Hınçak Partisi Osmanlı-Rus Savaşı’nın gerçekleştiği döneme kadar iki millet barış ve refah ortamında yaşamaktaydı. Ancak bu dönemden sonra ilk olarak Rusya’nın güdümünde oluşturulan Ermeni İhtilalci Komiteleri’nin ilkini Hınçak (Çan Sesi) Komitesi oluşturmuştu. Parti olarak, siyasi platforma etki etme dönemi daha sonra oluşmuştu. Komiteler kuruluş aşamalarından itibaren taşıdıkları amaç bakımından ortak emellere sahiplerdi. Komiteler Osmanlı içinde ve dışında siyasi parti teşkilatıyla hareket ettikleri için bu çalışmada Hınçak’ları Komite olarak değil Parti olarak ele alınacaktır. Ruslarla yapılan savaş sonrasında, Ermenileri kullanan Rusya, Osmanlıyı içten çökertme siyasetinde başarılı olmuştu. Doğu Anadolu topraklarının Ruslar tarafından işgal edilmesiyle birlikte artan Ermeni isyanları sonrasında katledilen Türk halkına karşılık Ermenilerin sürekli zulme uğradıkları görüşünü siyasi propaganda haline getiren Rusya ve Ermeniler dünya devletlerinin ilgisini çekmeyi başarmışlardı. İşgal altına giren topraklarda yaşayan Ermeniler, vaat edilen bağımsızlık inancıyla, işgal altındaki Osmanlı Devletine hiçbir yardımda bulunmamış, bilakis Rusya’ya yardım ederek işgalin sürekliliğine neden olmuşlardı.79 Günümüzde varlığını etkili bir biçimde sürdüren Ermeni Diasporasının temelleri bu komitelere dayanmaktaydı. Oluşturulan çetelerden meydana getirilen silahlı birliklerle, birlikte kendilerine özgü geliştirdikleri posta teşkilatı ile de haberleşmeyi sağlayan Ermeniler akılcı bir yol izleyerek ilerlemişlerdi. Komiteler, ilk olarak, Osmanlı içindeki Ermenilere kendilerinin katledileceği haberini yayarak, birçok dünya devletinin ilgisini üzerlerine çekmeyi amaçlamışlardı. Osmanlı içindeki tüm etnik gruplarla iyi ilişkiler içerisinde bulunan Ermeniler, Komitelerin artan propagandalarından etkilenerek saldırgan bir tutum içersine girmişlerdi. Tabi ki bu durum tüm Ermeni vatandaşlar için geçerli olmamış, Komitecilerin propagandalarını önemsemeyen Ermeniler, İhtilal Komitecileri tarafından önce tehdit edilmiş daha sonra da öldürülmüşlerdi. Siyasi olarak başta Osmanlı içinde söz sahibi olmak isteyen İhtilal Komitecileri dağınık halde bulundukları için Avrupalı devletlerin ilgilerini çekemediklerini düşünmüş, oluşturdukları gizli teşkilatlanmalarla daha sistemli hareket etme yolunu seçmişlerdi. 79 Bayram Kodaman, “Ermeni Meselesi Tarihi ve Siyasi Bir Değerlendirme”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.200-212. 36 İlk olarak oluşturulan Hınçak Partisi, Rus Ermenisi olan Avadis Nazarbeg ile eşi Maro ve Ermeni eğitim kurumlarında öğrenci 6 kişi tarafından 1887’yılında İsviçre’nin Cenevre kentinde kurulmuştur.80 Komite başlangıçta, Osmanlı içindeki Ermenileri, komünist değerler hususunda birleştirmek amacıyla ihtilaller çıkarmıştı. Gerçekleştirilen propagandalarla kıta Avrupa ve Amerika’sının ilgisini çekebilmek en temel hedefti. Hınçak, Ermeni gençler tarafından rağbet görmüş, böylece Osmanlı içinde ve dışında bir çok önemli merkezde şubeler açarak genişlemişti. Gerçekleşen isyanlarda Ermeni lejonerleri eğitmek üzere çoğu dış memleketlerden olmak kaydıyla özellikle, Rusya'dan ve bu gibi işlere yatkın kişiler getirtilerek, çete eylemleri daha etkili bir konuma getirtilmişti. Parti üye toplama hususunda baskı politikası uygulayarak hem üye olma hem de maddi yardım sağlama hususlarında, Hınçaklara destek vermeyen kişileri öldürerek Ermeni halkı için de önemli bir tehdit unsuru olmuştu. Öldürülmekten korkan Ermeniler mecburi bir biçimde üye oldukları Partiye maddi destek sağlamak zorunda bırakılmışlardır. Üyelerden toplanan paralar ile silah alımı yapılmıştı.81 Hınçak Partisi üyeleri Doğu Anadolu topraklarında şiddet ve baskı ile kurdukları teşkilatlanmaya destek vermeyen İstanbul Ermenilerine karşı devlet için çalışan ajanlar olarak lanse ederek öldürülme emirleri verilmişti. 1890 yılından itibaren başlayan suikastlarda Avukat Haçik, 15 yaşında Armenak adında bir Ermeni tarafından öldürülmüş, Gedikpaşa Kilisesi vaizi Dacad Vartabet, parçalanmış, Ruhani Meclise üye seçilen Mampre Vartabet, hükümete ajanlık ettiği için suikasta uğramış ve yaralanmıştı.82 Hınçak Komitesi kendi içinde çıkan anlaşmazlıklar sonucunda ikiye bölünmüştü. Bir kısmı asıl Hınçaklar (Nazarbeg taraftarları), diğer kısmı reform Hınçaklar (Veragazmiyal Hınçak) adını almışlardır. Bu ikinci grup, Arpiyar Arpiaryan adında bir şahıs tarafından yönetilmeye başlanmış, ancak zayıflayan Hınçakların yerini Taşnaksutyanlar almıştı.83 80 Hüseyin Çakıllıkoyak, Diaspora’da Ermeni Kimliği Paris ve Halep Örneği, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2005, s.87. 81 İbrahim Aykun, “Tokat’taki Ermeni Hınçak Cemiyeti ve Faaliyetleri (1893-1894)”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.503-516. 82 “Ermenilerin Ermenilere Zulmü”, http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/katliamlar/ermenilere.html , (17/08/05). 83 Ergünöz Akçora, “Ermeni Sorunu ve Türklere Yaptıkları Katliamlarda Ermeni Komitelerinin Yeri”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38, Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.747-773. 37 2.3.2. Taşnak Partisi Ermeni diaspora partileri olarak bilinen Ermeni Devrimci Federasyonu Taşnak ve Sosyal Demokrat Hınçak Partileri Ermenistan’ın yeniden bağımsızlığını kazanmasıyla daha da faal hale gelmişlerdi.84 Bir yandan Ermenistan içinde aktif olarak siyasi parti çatısı altında faaliyette bulunurken, diğer yandan da Ermeni diasporasının bulunduğu bütün ülkelerde örgütlenerek, diasporanın kontrolünü ellerine geçirmişlerdi. Diasporanın gerçekleştirdiği lobicilik faaliyetlerini sürdüren Ermeni kuruluşlarının ortak amaçları; Ermenilerin kimliklerini, kültürlerini, tarihlerini, edebiyatlarını korumanın yanında hepsinin birleştikleri, hatta kuruluş sebebi olarak gösterilen noktaları Türk Düşmanlığı‘ydır.85 Taşnak Partisi İhtilalci Komiteler arasında en uzun ömürlü olanıydı. 1890 yılında Kafkasya ve Tiflis’te Krisdapor Mikaelyan ve arkadaşlarının kurmasıyla ortaya çıkmıştı.86 Dağınık halde yaşayan tüm dünya Ermenilerini, Marksist ve sosyal demokrasi çatısı altında birleştirmeyi hedefleyen Taşnaklar, kurdukları uluslararası bağlantılar sayesinde ekonomik açıdan hem önemli destekler almış hem de siyasi propagandalarını arttırmışlardı. Hınçaklar gibi Taşnaklar da siyasi merkezlerini Doğu Anadolu toprakları üzerine kurarak Rusya ile yakın bağlantı halinde bulunmuşlardı. Taşnak Partisi adı ile anılan ve “Ermeni Devrimci Federasyonu” ismiyle bilinen örgüt, 87 Ermeni sorununun ortaya çıkmasında gerçekleştirdiği faaliyetlerle önemli bir rol oynamıştır. Oluşturduğu, çeşitli terör tim ve grupları ile temel amacı olan “Dört T” planını gerçekleştirmek istemektedir. Peki bu “Dört T” ne anlam ifade etmektedir? Bu planın içeriği; ilk olarak Tanıtım, bu kavram Ermeni sorununun bütün dünyaya terör yolu ile tanıtılmasını ifade etmektedir. İkinci olarak, Tanınma, sözde soykırım iddialarını tüm dünya ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne de tanınmayı içermektedir. Üçüncü olarak, Tazminat, bu anlamda, kabul ettirilecek olan soykırım ifadesi karşısında Türkiye’den Ermenistan’a ödetilmeye mecbur bırakılacak zararları içermektedir. Son olarak Toprakla, ödetilmek istenilen tazminat, Türkiye’den alınacak olan toprak olarak ifade edilmektedir.88 84 Yusuf Seki, Dış Basında Ermeni Meselesi (1999-2003),Özkan Matbaacılık, Ankara, 2004, s.22-23. Şenol Kantarcı, “Ermeni Lobisi: ABD’de Ermeni Diasporası’nın Oluşması ve Lobi Faaliyetleri”, ASAM Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı:1, Mart, Nisan, Mayıs 2001, s.139-172. 86 Ergünöz Akçora, “Ermeni Sorunu ve Türklere Yaptıkları Katliamlarda Ermeni Komitelerinin Yeri”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38, Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.747-773. 87 “Hınçak”, http://www.yesil.org/teror/hincak.htm , (20/07/2005). 88 “Ermeni Sorunu İddialar ve Gerçekler”, http://www.kultur.gov.tr/portal/default_tr.asp?belgeno=18176 , (20/07/2005). 85 38 Kurulduğu dönemden günümüze kadarki süreçte düzenli olarak kongreler düzenleyerek faaliyet raporları oluşturan Taşnaklar, 1975 yılındaki toplantılarında yeni bir karar alarak Türkçe’yi öğrenmeyi zorunlu hale getirmeyi amaçlayarak, Türkçe yayınlarda Türk propagandası yapılması gerektiğini hedef haline getirirler.89 Taşnak, desteğini daha ziyade ABD’den ve Avrupa devletlerinden almaktadır, ilişkileri ise mümkün olduğu kadar diğer terör örgütleriyle temas etmemek şeklinde bir esasa bağlanmıştır. Bunun yanında katılanların kısıtlı sayılarına rağmen, Paris, Bükreş, Erivan, Münih gibi yerlerde 22 dünya konferansı düzenlemesi önemli bir propaganda, yayma ve yayılma olayıdır.90 Ermenistan’ın belki de en büyük hatası olan Çarlık Rusya’sına kayıtsız şartsız bağlanışlarından duyulan pişmanlık 1923 yılında ortaya çıkmıştı. Ermenistan’ın ilk başbakanı olan O.Kaçaznuni’nin “Taşnak Kongresine” sunduğu raporundaki en çarpıcı nokta şuydu; “…Kafamızda kavak yelleri esiyordu. Kendi dileklerimizi başkalarına dayattık, içi boş laflara, yetkisiz kişilere çok önem verdik, girdiğimiz hipnozun etkisiyle gerçekleri görememeye başladık ve hayal alemine daldık. Silaha sarılmak zorunda kaldık, ordular gönderdik, yıktık ve katliamlar gerçekleştirdik ve sonunda dağıldık ve geri çekildik. Sınırda askeri harekatlar başlamıştı ki, Türkler görüşme teklif ettiler. Önerilerini geri çevirdik. Bu büyük bir cinayetti. Bugün anlıyoruz ki basit bir kağıt parçası olarak görülen Sevr Antlaşması yerine Türklerle doğrudan bir antlaşmaya yanaşmış olsaydık, çok şey kazanırdık. O zaman bunu anlayamadık…” 91 Pişmanlıklardan duyulan üzüntü geleceğe dair iyileşme politikalarına yansımadığı gibi aynı coğrafya içindeki sorunlu bu iki ülke için diyalog geliştirmenin şartlığının önemi göz ardı edilemeyecek büyüklüktedir. Sözde soykırımı Ermenistan Eski Devlet Başkanı, Ter-Petrosyan döneminde diplomatik bir konu olarak ele almazken, bu şekilde davranmasındaki etken iki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirmeyi amaçlamaktaydı. Ancak, Ter-Petrosyan’dan sonraki devlet başkanı, Koçaryan, soykırımın tanınmasını devlet politikasının ana merkezine yerleştirmişti. Uygulanan yeni siyaset, ilişkilerin çıkmaza sürüklenmesinde ve nefretin büyümesine ev sahipliği yapmıştı. 89 Erdal İlter, “Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38, Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.1123-1126. 90 “Hınçak”, http://www.yesil.org/teror/hincak.htm , (20/07/2005). 91 Mehmet Perinçek, “Ermenistan’ın İlk Başbakanının İtirafları”, Aydınlık Dergisi, Sayı:950, Ekim 2005, s.4-10. 39 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DİYASPORA’NIN TÜRK DIŞ POLİTİKASINA ETKİLERİ 3.1. Türk-Ermeni İlişkilerine Etkisi Diasporanın sahip olduğu milliyetçilik ideolojisi, genç Ermeniler üzerinde eskisi kadar etkinlik gösterememektedir. Bilhassa, Ermenistan içinde yaşayan genç nüfus, yaşanılan ekonomik çıkmazların bir an önce düzelebilmesinde geçmişin çıkmazlarından kurtulmayı seçmektedir. Diaspora savunduğu düşünce ve politikaların uygulanabilirliği güç konumlamaları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ermeni Sorununun özellikle son yıllarda gündeme getirilmesinde ki temel nedenler ne sadece yaşanan tehcir ne de bu sorun sonrasında yaşanan iki ülke arasındaki gergin ilişkilerdir. 1915’te olduğu gibi günümüzde de yaşayan Emperyalist düşüncenin varlığı Ermenistan üzerine oynanan oyunların devamını sağlamaktadır. 14 Kasım 2001’de Ermenistan Dış İşleri Bakanı V.Oskanyan’ın yaptığı açıklamada; Ermenistan’ın Türkiye ile normal iyi komşuluk ilişkilerine sahip olmayı istediğini, Türkiye’nin bu duruma sıcak baktığını ve açılacak olan sınır kapıları sonrasında yapıcı iş birliğine dayalı bir politika izleneceğini, belirtmişti.92 Ancak Ermenistan’ın bu noktaya gelebilmek için ön şart olarak sunduğu sözde soykırımı tanıma ve toprak taleplerinin devam etmesi iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşebilme ümidini kırmaktadır. 3.1.1. 1990 Öncesi İlişkiler Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerinde, diasporanın, Avrupa ve ABD üzerindeki etkisi doğrultusunda şekillendiğini görmek mümkündür. Ermenistan’ın 1991’de bağımsızlığını ilan etmesi öncesinde Ermeni sorunu Türk dış politikasında, diasporanın çıkarları doğrultusunda belirlenmişti. Günümüzde diasporanın Fransa’da yoğun olarak faaliyette olduğunun aksine 1990’lar öncesinde, Amerika’da faal olarak ABD’nin hem iç politikasını hem de dış politikasını etkilemekteydi. 1980’li yıllarda Türk-Amerikan ilişkilerin gerginleşmesine, Türkiye’nin iç politikasında yaşanan askeri müdahaleleri fırsat bilen Ermeni diasporası neden olmuştu. Eylül 1984’de Amerika’da gerçekleşen sözde “Ermeni Soykırımını 92 Ömer Lütem, “Türkiye’nin Ermenistan, Ermenistan’ın Türkiye Politikası”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.285. 40 Anma Kutlamaları”, Türk makamları ve kamuoyunca yoğun tepkilere yol açmıştı. Gerçekleşen kutlamalar 14 Eylül 1984’te dönemin Başbakanı Turgut Özal ve TBMM Başkanı Necmettin Karaduman tarafından bir bildiri ile kınanmıştı.93 Ermeni diasporasının, 1980’li yıllardaki ağırlıklı çalışma alanı olan Amerika toprakları Türk-Amerikan ilişkilerinin sık sık gerginleşmesine sebep olmuştur. Zamanın Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, Ermenilerin gerçekleştirdikleri propagandalara karşılık, Türkiye’nin, iddialara yönelik, arşivlere dayalı yayınların hazırlanarak, gerçeklerin dünya kamuoyuna en geniş şekilde anlatılacağını, düzenlediği basın açıklamasında yer vermişti.94 1980’lerden önceki Türk Dış Politikasında, Ermeniler, Amerika’nın eyaletlerine diktikleri soykırım anıtlarıyla ve terör faaliyetleriyle yer almışlardı. 1967’lerden itibaren Amerika’daki eyaletlerde dikilen soykırım anıtları Türk-Ermeni ilişkilerinin yanında Amerika ile olan ilişkilerinde çıkmazlara neden olmuştu.95 İki ülke arasındaki ilişkiler de Amerika’nın ve Avrupa Topluluğunun etkisi büyüktü. Ancak bu dönemde ilişkilerin odak noktası Kıbrıs Sorunuydu. Kıbrıs’a yönelik çözümsüzlükler ve Türkiye’nin iç politikasında yaşadığı terör (ASALA-PKK), uluslararası aktörler açısından öncelik teşkil etmekteydi. Ne zaman ki Türkiye, bu sorunların üstesinden gelinebilir konuma geldi, Ermeni diasporası faaliyetlerini dünya sahnesine çıkardı. Ermeni diasporasının ABD başta olmak üzere bir çok Avrupalı devlet içinde etkinlik oluşturması ve akabinde bu ülkelerin meclislerinde sözde Ermeni soykırımına ilişkin kararlar çıkarmaları, ilişkilerin gerginleştirmenin yanında, bu durumdan Türkiye’den çok Ermenistan’ın zarar görmesine neden olmuştur. Ermeni diasporasını kullanarak çıkarları sebebiyle Ermenistan’a etki eden devletler, özellikle Hazar Enerji Kaynakları için stratejik bir konumu olan ve jeo-politik açıdan bölge operasyonlarında avantaj sağlayabilecek üs konumdaki Ermenistan’ı kullanmak istemektedir. Bunu doğrular nitelikteki açıklama, Ermenistan Sanayi ve Ticaret Bakan Yardımcısı Tigran Dartyan’dan gelmiş, Türkiye ve Ermenistan halkları arasından bire bir sorun olmadığını ve diasporanın güçlü milliyetçilik ideolojisi altında şekillenen Ermeni lobisinden Ermenistan’ın da şikayetçi olduğunu ifade etmişti.96 93 “Türk-Amerikan İlişkileri”, Dışişleri Bakanlığı Belleneti, Sayı:9, Eylül 1984, s.7-8. “Dışişleri Bakanı Basın Açıklaması”, Dışişleri Bakanlığı Belleneti, Sayı: 17, Mayıs, 1985, s.21. 95 Soykırım anıtlarının listesi Ekler bölümünde yer almaktadır. 96 İdris Bal (ed.), Dünden Bugüne Türk Ermeni ilişkileri, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2003, s.640. 94 41 3.1.2. 1990 Sonrası İlişkiler 1990 yılında Soğuk Savaşın bitmesinin ardından Sovyetler Birliğinin dağılması ve sonrasında ortaya çıkan yeni devletler, sistem içinde tek başına kalmışlardı. Ancak I.Dünya Savaşı’ndan sonra benimsenen sömürgecilik faaliyetleri 20. yüzyılda daha modernize edilmiş bir biçimde devam etmekteydi. Yeni bağımsızlıklarını kazanan ülkeler emperyalist devletler tarafından daha çok jeo-politik ve jeo-stratejik konumları açısından önemsenmekte ve üzerlerinde paylaşımlar konusunda pazarlıklar gerçekleşmekteydi. Uluslararası sistemde güçlü bir müttefike sahip olmak isteyen güçsüz veya potansiyellerinin farkında olmayan yeni bağımsızlıklarını kazanmış devletler, güçlü devletlere sağlayacakları üslerle Modern sömürü haline gelmekteydi. 21 Eylül 1991’de Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanması sonrasında Türkiye, 16 Aralık 1991 tarihinde Ermenistan'ın bağımsızlığını tanımış ve bağımsızlığının ardından ekonomik güçlüklerle karşılaşan Ermenistan'a insani yardımda bulunmuştur.97 Ayrıca, Türkiye toprakları üzerinden Ermenistan'a insani yardım malzemesi göndermek isteyen devlet ve uluslar-üstü aktörlere de olanak sağlamıştı. Ermenistan Bağımsızlık Bildirisi’nin 11. Maddesinde, Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi için “Batı Ermenistan” ifadesine yer verilmişti. Ayrıca, Ermenistan Anayasası’nın 13. Maddesinin 2. paragrafında, Devlet Arması’nda Ağrı Dağı’nın da bulunduğu kayıtlı olmakla birlikte, Ermenistan, Sovyetler Birliği yanlısı olarak, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırı belirleyen 1921 tarihli Kars ve Gümrü Antlaşmalarının yürürlükte olmadığını savunmuştu.98 Ermenistan ile ilişkilerin normalleşebilmesi amacıyla Ermenistan’dan daha çok emek sarf eden Türkiye’nin çabaları sonuçsuz kalmaktadır. Türkiye’nin, kurucularından biri olduğu, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’ne, Ermenistan davet edilmiş ancak Türkiye, olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap alamamıştı.99 Ermenistan’ın öncelikle iyi komşuluk ilişkilerine bu denli kayıtsız olması, iki ülke arasında diplomatik ilişki kurulmasını da engellemektedir. 90’lı yıllardan itibaren bir çok ülke ve eyaletlerde soykırımın teker teker kabul edilmesi, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerde gerçekleşen sorunların daha da artmasına sebep olmaktadır. Diasporanın Türkiye’ye karşı bütün dünya ülkelerini yanına alma 97 Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.393. “Türkiye-Ermenistan Siyasi İlişkileri”, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Resmi İnternet Sitesi, http://www.disisleri.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/Bolgeler/Kafkasya/Ermenistan/Türkiye+Ermenistan.htm , (20/08/05). 99 A.g.m. 98 42 çabası sonuçsuz kalmamış, Türkiye’ye bölgesel açıdan yakın devletlerin yanında, Arjantin, Uruguay gibi stratejik açıdan uzak olan ülkeler de, Ermeni diasporasının yanında yer alarak soykırımı kabul eden yasa tasarılarını kanunlaştırmış ve her yıl 24 Nisan’da sözde soykırımı kınayan kutlamalar gerçekleştirmişlerdir.100 Sovyetler Birliğinin yıkılışına giden süreçte, SSCB’nin nüfuz ettiği topraklar içerisindeki halkların yaşadıkları çatışmalar da etkin olmuştur. Sovyetler Birliği döneminde Azerbaycan sınırları içerisinde yer alan ve nüfusunun çoğunluğunu Ermenilerin oluşturduğu Dağlık Karabağ’da gerçekleşen çatışmaların ilki, 1988 yılında Ermenilerin Ermenistan yönetimi altına girme talepleriyle birlikte başlamıştı. 1991 yılında Azerbaycan ve Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra ülkelerarası bir sorun haline gelen Karabağ çatışmasında, çok sayıda Azeri’yi katleden Ermeniler, 1994 yılında ateşkes antlaşması imzalamış ancak soruna çözüm bulunması için görüşmeler yoğunlaştırılmıştı.101 Karabağ sorunu, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki kopan ilişkilerde, Türkiye, iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelebilmesi için doğrudan ve aracılı görüşmeleri de desteklemiş ve bu sürecin somut sonuçlar vermesini temenni etmişti. Dağlık Karabağ sorununda çözüm yolu bulabilmek ve diğer bölgesel konularda fikir alışverişinde bulunmak amacıyla, Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye Dışişleri Bakanları arasında ayrıca üçlü bir diyalog süreci başlata bilmek amacıyla 90’lı yıllardan itibaren yoğun bir diplomasi trafiği başlamıştı. Üç Dışişleri Bakanı son olarak 28-29 Haziran 2004 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen NATO Zirvesi çerçevesinde bir araya gelmişlerdi.102 Ancak, Ermenistan’ın çözümsüzlük yanlısı tutumları nedeniyle her hangi bir sonuç alınamamıştı. Karabağ sorunu Türkiye-Ermenistan ilişkilerine olumsuz etki etmesinin yanında, ABD’nin bölge ülkeleriyle olan ilişkilerini ve Türkiye-Rusya, Rusya-Ermenistan, RusyaAzerbaycan, Azerbaycan-Iran, Ermenistan-İran ilişkilerinde değişikliklere neden olmuştu. Ermeni diasporasının Türk dış politikasında başka ülkelerle ilişkilerinde çıkmaza soktuğu bir diğer ülke ise Avustralya’dır. Ülkenin New South Wales eyaletinin, yasama meclisinde, 29 Nisan 1998 tarihinde kabul edilen sözde Ermeni soykırımını tanıdığına ilişkin karar bir plaketle sembolize edilerek 8 Şubat 1999’da eyalet parlamentosuna yerleştirildiği 100 Sözde soykırımı tanıyan ülke ve eyaletlerin listesi ekler bölümünde verilmiştir. Dünden Bugüne Türk Ermeni ilişkileri, s.613-616. 102 “Türk Dış Politikasının Genel Görünümü”, http://www.disisleri.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/GenelGorunum/Genel+Gorunum.htm , (10/12/05). 101 43 Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığınca öğrenilince, iki ülke arasındaki dostluk ilişkilerine gölge düşmüştü.103 Ermeni diasporasının, durmaksızın devam eden propaganda faaliyetlerini uluslararası sistemde daha etkin duyurabilmek amaçlı I.Dünya Ermenileri Formu organize edilmiş ve her yıl gerçekleştirilerek geleneksel hale getirilmişti. Ermenistan’ın başkenti Erivan’da 22-23 Eylül 1999 tarihlerinde gerçekleşen konferansa çoğunluğunu Rusya, ABD, Fransa ile Orta Doğu ve Güney Amerika ülkeleri olmak üzere 50 ülkeden yaklaşık 1200 kişi katılmıştı.104 Foruma Ermenistan Cumhurbaşkanı R.Koçaryan başkanlık etmiş ve toplantı sonunda biri Karabağ diğeri sözde soykırımla ilgili olmak üzere iki ayrı sonuç bildirisi yayınlaşmıştı. Forum gerçekleştiği tarihten bugüne kadar ki dönemde gerek katılımcıları gerekse toplantılar sonrası yayınlanan bildiriler sebebiyle Türkiye ile Ermenistan arasında gerginliklere neden olmuştur. İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşebilmesi için Türkiye’nin gösterdiği çabaların bir başka örneği ise Ermenistan hükümetinin yaşadığı acı bir olayda yine ortaya çıkmıştı. 27 Ekim 1999’da Ermenistan Parlamentosu’nun olağan oturumu sırasında 5 kişilik silahlı bir grup, meclisi basarak başta Parlamento Başkan Yardımcıları Yuri Bakshran ile Ruben Miroior, Başbakan Vazgen Sarkisyan, Devlet Bakanı Leonard Petrosyan, milletvekili ve akademisyen Michael Kotanian’ın bulunduğu 8 kişiyi öldürerek, içerdekileri rehin almıştı.105 Saldırganlar, polise teslim olmuşlar, akabinde silahlı grup liderinin eski bir Taşnak mensubu bir gazeteci olduğu ortaya çıkmıştı. Saldırı üzerine Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı taziye mesajları göndermiş, ayrıca, 31 Ekim 1999’da saldırıda hayatını kaybedenler için Erivan’da düzenlenen resmi cenaze törenine, Türkiye’yi temsilen, Devlet Bakanı Büyükelçi Mehmet Ali İrtemçelik ve Dışişleri Bakanlığı yetkilileri katılmıştı. Acıyı paylaşma hususunda Türkiye makamlarının gösterdiği hassasiyet bir başka önemli nokta olmuştu. 2000 yılında sözde soykırımın Ermenilerin iddialarına göre 85. yılı olması sebebiyle, Ermenistan görkemli kutlamalara ev sahipliği yapmıştı. Ermenistan Dışişleri Bakanı V. Oskanyan, sözde soykırımı anma resepsiyonun da yaptığı açıklamada, bir dönem rakip olan ülkelerin, ortak geçmişlerini ancak, birlikte hareket ettikleri taktirde aşabileceklerini ifade 103 “Avustralya’da Ermeni Sorunu”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Şubat 1999, s.84. “ I.Dünya Ermenileri Formu”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Eylül 1999, s.139. 105 “Ermeni Parlamentosuna Saldırı”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Ekim 1999,s.218. 104 44 etmişti.106 Başbakan Aram Sarkisyan yaptığı açıklamada ise, sözde soykırımın tanınmasına ilişkin tasarıların bir çok ülke parlamentolarında kabul edildiğini, bazılarının gündeminde bulunduğunu ve bu tanınmanın bölge üzerinde gerçek işbirliğini ve güvenliğin sağlanmasına giden yolu açacak nitelikte olduğunu açıklamıştı. Cumhurbaşkanı R. Koçaryan da gerçekleştirdiği açıklamada, soykırımın uluslararası alanda tanınması için çaba harcadıklarını ve bölgesel işbirliğinin Türk-Ermeni ilişkilerinde yeni bir seviyeye ulaşmasıyla mümkün olacağını belirtmişti.107 Gerçekleşen açıklamaların içeriğine baktığımızda, Ermenistan makamlarının soykırımın tanınması hususunda ilişkilerin düzeleceği düşüncesine sahip olduklarını görmek mümkündü. Sözde soykırımın kabul edildiği ülkelerde de aynı düşüncenin varlığı Ermeni diasporasının çalışmaları doğrultusunda ortaya çıkmaktaydı. Ancak Ermeniler, salt soykırımın tanınması ile yetinmemektedir. Türkiye’nin sorunu kabul etmesi sonrasında sahip olacakları haklar doğrultusunda, tazminatın yanı sıra toprak sahibi olmaları Ermenilerin gerçek amaçlarını teşkil etmektedir. Türkiye karşıtı diasporanın sistemli olarak gerçekleştirdiği faaliyetlerden bir diğeri de Ağustos 2000 tarihinde gerçekleşmişti. Ermenistan’da yaşayan bir grup bilim adamı Sevr Andlaşması’nın 80. yıl dönümünü resmi düzeyde gündeme getirilmesi sebebiyle, Ermenistan Başbakanı Andranik Markarian’ın desteğini de alarak 10 Ağustos’ta Ermenistan Milli Bilimler Akademisi tarafından Sevr konulu bir konferans düzenlenmişti.108 Düzenlenen konferans, Türk makamlarınca tepkilere neden olmuş ancak Ermenistan hükümeti tepkilere aldırmaksızın, konferansın gerçekleşmesine izin vermişti. Konferansta, Sevr Andlaşması’nın, Ermenistan için stratejik bir öneme sahip olduğu vurgulanmış ve konferans sonunda, katılımcılar, “Osmanlı İmparatorluğu tarafından işlenen 1915 soykırımının kınanması” hususlarının yer aldığı bir bildiri imzalanmıştı. Ermenistan muhalif komşuluk ilişkileri sebebiyle, Türkiye iyi niyetli temaslarına karşılık bulamadığı içi Ermenistan’a sağladığı kolaylıkları ortadan kaldırmıştı. 15 Ağustos 1995’ten itibaren Türkiye’nin Ermenistan vatandaşlarına kolaylık için turistik amaçla 1 ay süreyle sağlanan giriş ve transit vize imkanı, Türkiye’nin Dış Temsilciliklerinin yanı sıra sınır kapılarından da verilen bandrol uygulaması, 15 Ekim 2000’den itibaren son bulmuştur. Bu 106 “ Ayın Dış Politika Gelişmeleri- Ermeni Sorunu”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Nisan 2000, s.25 107 A.g.y. 108 “ Ayın Dış Politika Gelişmeleri- Ermenistan”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Ağustos 2000, s.72. 45 tarihten sonra vizeler sadece, Türkiye’nin yurtdışı temsilciliklerinden alındı. Ermenistan vatandaşlarının zorlandığı bu durumun sebebi Ermenistan’ın Türkiye karşı yürüttüğü, karşılıksız diplomasiden kaynaklanmıştı. Ermeni diasporasının kullandığı ve neredeyse tüm dünyada ses getiren bir diğer propaganda malzemeleri ise sinema sektörüdür. “Gece Yarısı Ekspresi” ve “Ararat” filmleri Türklerin Ermeni gözüyle nasıl olduğunu anlatma iyi bir tanıtım malzemesi olmuştu. İlk olarak 1970’lı yıllarda gündeme gelen Gece Yarısı Ekspresinde, zorunlu göç sırasında Ermenilerin yaşadıkları sıkıntılar, Türklere karşı kin ve intikam duyguları ile beyaz perdeye yansımıştı. Nitekim ikinci film olan Ararat’ta aynı duygu ve düşüncelerin daha da abartılı bir biçimde yansımıştı. Ararat filmi Mısırlı bir Ermeni yönetmen tarafından, Fransa Hükümeti’nin katkılarıyla ortaya çıkmıştı. Film 2003 yılında gösterime girdiği ülkelerin tarafsız izleyici kitlelerinin yanı sıra diasporada yaşayan bir çok Ermeni tarafından da; abartılı, kin, nefret ve iftira dolu olarak nitelendirilmişti.109 Ayrıca 16 Ocak 2004’te Türkiye’de gösterime girmesi gereken yapıt Türk makamlarca süresiz olarak ertelenmişti. Ermenilerin propagandalarını sinema endüstrisine taşımaları, Türkiye’nin Kültür Bakanlığı’nı harekete geçirerek, Ararat ve Gece Yarısı Ekspresi’ne karşıt olarak, 21 Nisan 2005 tarihinde “Duvardaki Kan” adlı filmi gösterime ortaya çıkmıştı.110 Film Ermenilerin, Türklere gerçekleştirdikleri eylemleri gözler önüne sermekle birlikte, Ermeni iddialarına cevap niteliğindeki tek Türk filmi özelliği taşımaktaydı. Ancak, Türkiye dışında başka bir ülkede gösterilmemesi ve filmin sadece Türkçe de yayınlanması, filmin amacına ulaşmasını engellemişti. 3.2. Türk-ABD İlişkilerine Etkisi Ermeni diasporasının, dünya üzerinde popülasyon açısından en kabalık yaşadıkları ikinci bölge şüphesiz Amerika’ydı. Ermeni göçmenlerle neredeyse yakın nüfusa sahip olan Türk göçmenler yazık ki Türk aleyhtarı propagandalara karşılık daha pasifize konumdalardı. Bu durum Amerika içindeki eyaletlerin soykırımı tanımaları ve daha da ileriye giderek soykırım anıtları dikmelerine eden olmuştu. Ermeni diasporasının 18. yüzyıldan itibaren yerleştiği Amerika topraklarında ektikleri tohumları hasatını almaları 20. yüzyıla denk gelmiştir. İlginçtir ki, diaspora propagandalarını uygularken, arkasında bağlı oldukları bir 109 Şenol Kantarcı, Ermeni Sorunu Pencereden Bakmak Ya da Manzaranın Bütününü Görmek, Süleyman Demirel Üniversitesi Yayını, Isparta, 2005, s. 155-161. 110 Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.432. 46 devlet olmadan gerçekleştirmişlerdi. 1991 yılında bağımsızlığını kazanan Ermenistan Devleti uluslararası sistemde Ermeni diasporasına nazaran daha edilgen konumdaydı. Diaspora, özellikle sanal dünyada oluşturduğu web sayfalarında sistemli olarak işledikleri ermeni propagandalarına ve savundukları tezlere yandaş toplamaktadır. Bilhassa dünya üzerindeki Ermeni vatandaşlarının sayılarını ortaya koymada, objektif kaynakların ifade ettiği verilerin çok üzerinde daha doğrusu abartılı sayılarla nüfuslarını belirtmektedir. Objektif olarak kabul edilen, Birleşmiş Milletler ve ABD’de her yıl yayınlanan nüfus sayımları ile Ermeni Diasporasının yayınladığı sonuçların arasında büyük farklar göze çarpmaktadır. Örneğin Amerika’da ki Ermeni nüfusu Ermenilere göre, 1.400 bin kişi iken, ABD’nin son nüfus sayımına göre 750 bin kişidir. İki veri arasında ciddi farklar yer almaktadır. Ermenilerin iddia ettikleri nüfus verileri ek-8’de detaylı olarak verilmiştir. ABD Temsilciler Meclisinin 10 Eylül 1984 tarihindeki oturumda benimsenen ve 24 Nisan’ı “insanın insana hunharlık günü” olarak benimsenmesini öngören karar tasarısı, Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi Başkanı Yalım Eralp tarafından, şiddetle kınanarak, verilen kararın Türk-Ermeni ilişkilerindeki soruna karşınlık, Ermenilerin tek yanlı iddialarına yer veren bir düşünce olduğu belirtilmişti.111 1980’lerden itibaren yoğun olarak Ermeni baskısına maruz kalan ABD, iç politikasında küçük hesapların peşine takılarak seçim endişeleri yaşamıştı. Özellikle 11 Eylül saldırıları sonrası artan güvenlik politikalarına diğer devletlere nazaran daha çok önem veren ABD, Ermenilerin etkili politikaların boyunduruğu altında kalarak Ermeni terörünün daha da şiddetlenmesine neden olmuştu. Terörle mücadelesinde esaslı amacını bir kenara bırakan Amerika, baskısı altında kaldığı Ermeniler yüzünden uluslar arası terörizmi cesaretlendirecek kararlar alarak terör felaketinin gelecekteki kurbanlarının ağır sorumluluğu altında kalmıştı. Amerika’nın Washington’da bulunan “Heritage Foundation Vakfı” araştırma grubu ile Türk Dış Politika Enstitüsü tarafından, 3-4 Ekim 1984 tarihinde, ortaklaşa gerçekleştirilen, “Orta Doğu ile İlgili Türk-ABD Görüşmeleri” konulu konferansta, iki ülke arasındaki ilişkiler tartışılmıştı.112 Konferansta konuşma yapan dönemin ABD Savunma Bakan Yardımcısı Richard Perle, Ermeni lobisinin Amerika’da gerçekleştirdikleri faaliyetlerin, yasa gücünde olmayan son kararlarının Amerikan yönetimi tarafından üzüntü ile karşıladığını ifade etmişti. Temsilciler Meclisi ve Senato tarafından kabul edilen kararların kesinlikle ABD görüşünü yansıtmadığını belirten Perle, bu sayede Türkiye-Amerikan arasındaki diplomasinin 111 112 A.g.d. “Ermeni Sorunu”, s.18-19. “Türk-Amerikan Görüşmeleri”, Dışişleri Bakanlığı Belleneti, Sayı:10, Ekim 1984, s.19. 47 gerginleşmemesi için çaba sarf etmekle birlikte ilişkilerin geleceğine dair taşıdığı kaygıları da konuşmasında belirtmişti. ABD, iç politikasının yoğun Ermeni propagandası altında kalması Türk makamlarınca da yoğun tepkilere neden olmuştu. Dönemin Türkiye Başbakanı Turgut Özal, 3 Ekim 1984 tarihinde Washington Times’e verdiği röportajında, Amerika Kongre üyelerinin Ermeni ve Rum seçmenlerinin peşinde olduklarını ve bu nedenle de “ucuz politika” yaptıklarını ifade etmişti.113 Mayıs 1985’te Ermeni diasporası, ABD Temsilciler Meclisine yönelik çalışmalarını arttırarak, sözde soykırım tasarısını oylanması amacıyla yoğun propagandalar gerçekleştirmişti. Ancak, ABD’nin 25 eyaleti ve Washington’da bulunan üniversite öğretim kurumlarında görevli toplam 69 bilim adamı, yayınladıkları bir bildiri ile soykırım tasarısına karşı olduklarını açıklamışlar ve ABD Kongre üyelerinin tarihi bir hata işledikleri şeklinde uyarıda bulunmuşlardı.114 1985 yılı Ermeni diasporasının baskıları ile sözde soykırım tasarısı sürekli bir biçimde Kongreye sunulmasına sahne olmuştu. 5 Haziran 1985’te Ermeni soykırımı ile ilgili karar tasarısının ABD Temsilciler Meclisi tarafından yeniden kabul edilmemesi, Türkiye Dışişleri Bakanı V.Halefoğlu tarafından memnuniyet verici olarak belirtilmiş ancak karar tasarısının çok az bir farkla kabul edilmemesi sahip olduğu oy mevcudiyeti bakımından, “düşündürücü” olarak nitelendirilmişti.115 19 Nisan 1999’da ABD Başkanı, B.Clinton tarafından sözde Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin gerçekleşen açıklamalar, Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Sermet Atacanlı tarafından ciddiye alınmayacak bir tutum olarak ifade edilmişti.116 İki ülke arasındaki ilişkilerde, ABD yönetiminin iç siyasi tüketimi için başvurduğu yöntemin yanlış ve yanlı bir davranış olduğu Türk makamlarınca dile getirilmişti. 21.yüzyılın başından itibaren neredeyse tüm Avrupa ülkeleri ve ABD Eyaletlerinde her yılın nisan ayında sözde soykırımı anmaya yönelik kutlamalar, geleneksel hale getirilmişti. Özellikle 2000 yılının sözde soykırımın 85. yıldönümü olduğu bahanesiyle iddialarını uluslararası platformda ve bilhassa parlamenter bir zeminde benimsetme gayreti 113 A.g.d., s.20. “Ermeni Karar Tasarısına Karşıt Görüşler”, Dışişleri Bakanlığı Belleneti, Sayı:17, Mayıs 1985, s.25. 115 “Ermeni Soykırımı Tasarısı Kabul Edilmedi”, Dışişleri Bakanlığı Belleneti, Sayı:18, Haziran 1985, s.13. 116 “Türk-Amerikan İlişkileri”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Nisan 1999, s.95. 114 48 içinde olan diaspora, nisan ayında hızlanarak, başta ABD olmak üzere bir çok ülkede girişimlerde bulunmuştu. Amerika’da 2000 yılına gelindiğinde Wisconsin, California, Pennsylvania gibi bir çok eyaletinde, 24 Nisan’ın sözde soykırımı anma günü olarak kabulünü öngören karar tasarıları, önce mahalli senatolardan, bilahare de eyalet temsilciler meclislerinden geçirilmişti. New York eyaletinde ise eyalet valisi Pataki tarafından yapılan bir açıklamayla, 24 Nisan’ın “Ermeni Soykırımını Anma Günü” olarak kabul ettiğini açıklamıştı. 24 Nisan 2000’de ABD Başkanı B.Clinton tarafından yapılan açıklamada, “1.5 milyon Ermeni’nin, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde sürülüp katlediklerini” belirtmesi, Türk-Amerikan ilişkilerinde yeniden gerginliğe sebep olmuştu.117 Nitekim, aynı gerginlik Amerika’da yaşan Ermenilerle yönetim arasında da mevcuttu. Başkan’ın soykırım kelimesini kullanmaması Ermeni cemaatince kınanmıştı. Amerika’nın bir başka eyaleti olan Massachusetts’te, “soykırım anıtı” dikilmesi için Ermeni çevrelerce Mart 2000’den itibaren başlatılan girişimler çerçevesinde, eyalet meclisi üyesi Peter Kautujian’ın, 2103 sayılı yasa tasarısıyla anıt dikilmesi önerisi kabul edilmiş ve 31 Temmuz’da da tasarı eyalet parlamentosunca onaylanmıştı.118 Kararın yasalaşabilmesi için eyalet valisinin onayının gerektiği bölge, Türk derneklerinin yoğun tepkilerine neden olmuştu. Amerika’da yaşayan Ermenilerin, soykırım yasa tasarılarını kabul ettirmelerinin altında yatan amaçları, Eylül 2000’de, şaşırtıcı bir biçimde ortaya çıkarılmıştı. 1875-1923 tarihleri arasında Amerika’da yaşayan Ermeni vatandaşlarının yaptırdıkları hayat sigortası poliçeleri alacakları konusunda ilgili sigorta şirketi aleyhinde 2010 yılına kadar California mahkemelerinde dava açması olanağı tanımaktaydı.119 Diasporanın, soykırıma uğradıkları konusunda en başta Amerika’daki eyaletleri inandırmaya çalışmalarının altında yatan yegane sebep buydu. 2000 yılının ekim ayında, ABD’nin Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesinin, Uluslararası Operasyonlar ve İnsan Hakları Alt Komitesinin 21 Eylül 2000’de Soykırım yasa tasarısını kabul etmesi, Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından kınanmıştır.120 Tasarının kabulü, Türkiye-Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesini ve Kafkasya’daki barış girişimlerini önleyerek, Türk-ABD ilişkileri üzerinde ciddi yansımalar 117 “ Ayın Dış Politika Gelişmeleri- Ermeni Sorunu”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Nisan 2000, s.250. 118 “Ayın Dış Politika Gelişmeleri-ABD”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Temmuz 2000, s.107. 119 “Ayın Dış Politika Gelişmeleri-ABD”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Eylül 2000, s.133-134. 120 “ABD Temsilciler Meclisinde Soykırım Yasa Tasarısının Kabulü”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Ekim 2000, s.15. 49 olacağı Türkiye Dışişleri Bakanlığınca belirtilmişti. Yine aynı ay içerisinde Temsilciler Meclisi Genel Kurul gündeminde alınan sözde “Ermeni Soykırımı”na ilişkin tasarı, Başkan B.Clinton’ın Temsilciler Meclisi Başkanı’na gönderdiği mektuptaki telkinleri doğrultusunda geri çekilmişti.121 Ancak önümüzdeki yıllarda da Ermeni sorununun Türk-ABD ilişkilerinde önemli bir sorun kaynağı olmaya devam etmesi kuvvetle muhtemeldi. Amerika’da günümüzde 24’ün üzerinde eyalet kendi parlamentolarında sözde soykırımı ya tanımış ya da müfredatında yer vermişti. Ermenilerin dünya üzerinde en kalabalık oldukları birinci ülke 2,5 milyon nüfusla Rusya’ydı.122 İkinci sırada ise 750 bin kişi ile Amerika yer almaktadır. Amerikalı Ermenilerin çoğunlukla, nüfussal verilere göre, California, Massachusetts, New York, New Jersey ve Michigan eyaletlerinde yaşadığı bilinmektedir. Geçmişte, tehcir sonrasında, göç ederek Amerikanın himayesine giren Ermenilerin Osmanlı Devletine yönelik tehditlerini, günümüzde başka uluslararası aktörlerin himayesinde Türkiye Cumhuriyetine karşı sürdürdüklerini görmekteyiz. 3.3. Türk-AB İlişkilerine Etkisi Uluslararası Örgütlerin soruna bakış açılarına baktığımızda, Avrupa Konseyi’ne mensup bazı parlamenterler tarafından 1995 tarihinde sadece imza edenleri bağlayan bir deklarasyon yayınlamıştı. Deklarasyona göre; “24 Nisan 1915’in Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan Ermenileri yok etme planının uygulamaya koyulduğu tarih olduğu; 20. yüzyılın ilk soykırımı olarak kabul edilen, Ermeni Soykırımının yıldönümünün anıldığı ve insanlığa karşı bu suçun kurbanları olan Ermenilerin hatıralarının selamlandığı” bildirilmişti.123 Türklerin bir dünya devleti olarak uluslar arası camiada saygın bir konuma gelmesini engellemek isteyen Ermeni Diasporası, bu amaçla, Avrupa Birliği içindeki muhafazakar Katolik ve Ortodoks ve Türk karşıtı kesimler üzerinde uyguladığı siyasetle amaçlarına ulaşmada önemli mesafeler kat etmektedir. 121 “Türk-Amerikan İlişkileri”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Ekim 2000, s.249. Mehmet Saray, Ermenistan ve Türk-Ermenistan İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2005, ss:148-149. 123 Pulat Tacar, “Ermenilerin Soykırımı Savının Oluşturduğu Gerginliğin Çözümü İle İlgili Hukuki ve Siyasi Öneriler”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.249. 122 50 Sözde Ermeni Soykırımı iddiaları nedeniyle Türkiye’yi mahkum etmek isteyen diaspora, bu sayede Avrupa’dan koparılmış ve yalnız bırakılmış bir Türkiye istemektedir. Türkiye’nin Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosu içinde birbiri ardına soykırım suçlusu olarak ilan edilmesi Türkiye’nin birlik üyeliğini tehlikeye düşürmekle birlikte, Türkiye’nin üyeliğini isteyen ülkeler açısından da savunulması güç bir duruma düşmesine sebep olmaktadır. Dışlanan Türkiye’nin bu sayede yoksullaşarak, Osmanlı’nın yıkılış döneminde yaşadığı parçalanma tehdidi ile baş başa kalması diasporanın temel amaçlarından birisidir. Türkiye’yi her platformda köşeye sıkıştırmaya çalışan Ermeni Diasporası, ister birliğe üye olmak, isterse birlik dışında bırakılmak tehdidi ile soykırımı kabul etmeme dışında başka bir seçeneğe olmadan baskı altına alınmaktadır. Osmanlı’nın Dünya Harbi sırasında Ermeni çetecilerin yarattığı kaos ortamında meydana gelebilecek iç ayaklanmaları bastırmak amacıyla çıkarttığı tehcir kanunu, üzerinden 90 yıl geçmesine rağmen, hala, Ermeni Diasporasının çabaları ile siyasallaştırılma gayretleri içersine sokularak, uluslararası ilişkilerde Türkiye’nin karşısına yeni bir engel olarak çıkmaktadır. Ancak, hiçbir uluslararası aktör, soykırıma maruz kaldıklarını iddia eden Ermenilerin, başka bir milletin evlatlarına gerçekleştirdiği soykırım konusunda tepki göstermemektedir. Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarının önemli bir alanı olan Karabağ bölgesini işgal etmesi ve buradaki Azeri halka karşı uyguladığı soykırım, uluslararası camiada her nedense dikkate alınmamakta ve hatta neredeyse yok sayılmaktadır. Avrupa ülkeleri içinde aktif olarak faaliyet gösteren Ermeni diasporası kendi haklı savaşlarını uygularken, başka bir milletin vatandaşlarına yönelik gerçekleştirdikleri şiddet eylemleri Avrupa’daki hiçbir devletin dikkatini çekmemektedir. 14 Haziran 1985’te gerçekleşen, Avrupa Konseyi Adalet Bakanlığı toplantısında uluslararası terörizm konusu işlenmiş, ancak hiçbir ülke Ermeni terörüne ilişkin bir yorumda bulunmamış ve hatta bu konu gündeme dahi getirilmemişti. Ancak, Türkiye’yi temsil eden Adalet Bakanı Nejat Eldem, toplantıda gerçekleştirdiği konuşmada ilk kez Ermeni terörünü gündeme getirmişti.124 Tarihin affedilmez gerçekliklere yaptığı tanıklığın en güzel örneklerinden birini Ermeniler Ruslarla birlikte gerçekleştirdikleri Bakü Katliamı ile ortaya koymuştu. 1918 yılında Ermeniler, 30 bin civarında Müslüman’ı katletmiş ve 57 kişinin cesedi dışındaki bütün cesetleri yakarak yaptıkları cinayetin izini kaybettirmişlerdi. Bulunan cesetler de karşılaşılan durum ise dehşet vericiydi; kulakları, burunları kesilmiş, karınları yırtılmış, tecavüze uğramış 124 “Avrupa Konseyi Toplantısı”, Dışişleri Bakanlığı Belleneti, Sayı:18, Haziran 1985, s.18. 51 ve işkence çektirilerek öldürülmüş binlerce Azeri...125 Yine aynı iki ülkenin 74 yıl sonra gerçekleştirdikleri Hocalı Katliamı da Müslümanlara karşı var olan kinin hiç dinmediğinin aksine arttığının bir göstergesiydi. 26 Ocak 1992’de gerçekleşen katliamda, 619 kişi vahşice öldürülmüştü.126 Ancak, bu durum da yine dünya kamuoyu tarafından görmezden gelinmişti. Yapılan soykırım hiçbir Avrupalı devletin basın-yayın organı tarafından lanse edilmemişti. Sanki bu olay hiç gerçekleşmemiş gibiydi. Gerçekleştirilen katliamı bir Ermeni yazar tarafından şöyle kaleme almıştı; “…Gaflan adı verilen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın bir kilometre batısında bir yerde 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa veyaralarına rağmen hala yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan adlı bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın Hatırı için savaşa devam ettiler.” 127 Azeri ve Türk halkı için bu yaşananları duymamak veya görmezden gelmek kabul edilebilir değildi. Yukarıda eserinden alıntı yapılan Ermeni yazar da, gördüklerinden etkilenerek Hocalı Katliamı sonrasında Ermenistan’ı terk ederek Beyrut’a yerleşmişti. Ancak Ermeni Diasporası, işgal ettikleri bölgelerin ve gerçekleştirdikleri katliamların, fiili durum kazanarak gereklilik arz ettiğini kanıtlamaya çalışırken, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Ermenileri soykırım yapmakla suçlanınca büyük bir darbe almışlardı.128 Avrupa Komisyonu, 12 Nisan 1994’te Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan sınırları içinde bulunan Dağlık Karabağ halkına 850.000 ECU tutarında insani yardım sağlamıştı. Hastaneye getirilen yaralı sayısındaki artış ve tıbbi malzeme stokunun azalması sebebiyle, gönderilen malzeme destekleri Ermenistan ve Azeri halklarına ayrım yapmaksızın hastanelere 125 Ebülfez Amanoğlu, “Bakü’de Ermenilerin Yaptıkları Soykırım (Mart 1918) ve Edebiyatta Yansımaları”, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, Cilt:2, Sayı:5, Bahar 2005, s.99-108. 126 Sevil Hilalkızı, “Hocalı Katliamı”, http://www.azatyurt.com/Hocali%20Katliami.htm , (24/07/2005). 127 Daud Kheyriyan, Hacın Hatırı İçin, (s:62-63), Aktaran, Oktay Ekşi, “ Ya Hocalı Katliamı ?” http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=299791 (27/02/2005). 128 Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.235-256. 52 gönderileceği kararı komisyonca belirtilmişti.129 Komisyon bölgedeki soruna ilişkin siyasi çözüm ve insani yardım hususunda oluşturdukları alt birimler sayesinde çözüm arayışlarını sürdürmüştü. Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgaline ilişkin Kasım 1999’da bir araya gelen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), gerçekleştirdiği zirve sonrasında yayınlanan İstanbul Bildirisi, iki ülke devlet başkanları arasındaki diyalogun memnuniyet verici olduğuna belirtmişti.130 İki devletin çözüm niteliğindeki çalışmaları, AGİT ve Minsk Grubu çerçevesinde de müzakerelerin yeniden başlaması için teşvik edileceklerini ifade etmişlerdi. Ayrıca, çözüm için en uygun platformun, AGİT’in ve Minsk Grubunun taraflara gerekli yardımların sağlayarak, barış sürecine ve bunun devamına katkıda bulunmaya hazır olduklarını da ifade etmişlerdi. Türkiye’nin, bir önceki hükümet döneminde de karşısına çıkan Ermeni sorunu hususunda dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cemin Avrupa Birliği Parlamenter üyelerine yönelik gerçekleştirdiği birebir görüşmelerde hiçbir parlamenterin fikrini değiştirememişti. Birlik içinde yoğun olarak bulunan Türk düşmanlığının temelleri, Avrupalılık fikrinin ortaya çıktığı döneme kadar dayanması, zaten Türklere karşı kurulan bir birliğin gerçeği görebilmesinde önyargıların hakimliğini gözler önüne sermekteydi. Haziran 1999’da yapılan, Avrupa Birliği-Kafkas Zirve toplantısında gerçekleşen Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmaları,131 hem AB’nin bölgeye hem de bölge ülkelerinin kendi aralarındaki işbirliğini geliştirmeye önem verdiklerini gösteren bir çalışma olmuştu. Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmaları temelde bölgedeki sorunlara ilişkin hem siyasi hem sosyal hem de ekonomik çözümler gerçekleştirmeye yönelikti. Anlaşmanın gerçekleştiği dönemde bölge içindeki önemli sorun merkezleri olan Karabağ ve Osetya’da birliğin özellikle çözüm aradığı bölgeler olmuştu. Sorunun tarafları arasında ikili veya üçlü görüşme platformları oluşturularak, barış ortamı sağlanmaya çalışılmıştı. Avrupa Konseyi 24 Nisan 1998’de, 51 Konsey Parlamenterinin imzasını taşıyan bir bildiri yayınlayarak, 24 Nisan’ın Ermenilere yapılan soykırım günü olarak anılması gerektiğini bildirmişti.132 Bildiri, AB ile Türkiye ilişkilerine sekte vurmuş, ancak, bildirinin 129 “Azerbaycan’daki Karabağ Halklarına İnsani Yardım”, EC News, Avrupa Toplulukları Komisyonu Türkiye Temsilciliği, 30 Nisan 1994, Yıl:9, Sayı:6, s.4. 130 “AGİT Zirvesi”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Kasım 1999, s.258. 131 “AB-Kafkas Zirve Toplantısı”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Haziran 1999, s.230. 132 Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.398. 53 sadece imzasını taşıyan 51 parlamenter için bağlayıcı olması ilişkilerin küçük bir krizle altlatılmasına neden olmuştu. 2000’li yıllara geldiğimizde Ermeni sorununa ilişkin diasporanın faaliyetleri daha da artmıştı. Avrupa’nın hemen hemen bir çok ülkesinin parlamentoların da soykırımın varlığına ilişkin bildiri ve yasa tasarıları sürekli olarak gündeme gelmekteydi. Ancak kimi ülkelerde soruna ilişkin kararlar herhangi bir araştırmaya tabi tutulmadan kabul niteliği görürken, kimi ülkelerde ise konuya ilişkin derinlemesine inceleme yapmakla görevli komisyonlar oluşturularak gerçeklere ulaşılmaya ve bu doğrultuda kararlar almaya çalışılmıştı. Mart 2000 tarihinde İsveç Parlamentosu Dışişleri Komisyonu’na çeşitli partilerce verilen önergeler doğrultusunda hazırlanan ve Parlamento’nun 24 Mart tarihli oturumunda tartışılarak, 29 Mart’ta kabul edilen “İnsan Hakları Raporu” nun, Türkiye ile ilgili bölümünün, “Ermeniler” kısmında, sözde Ermeni soykırımının gerçekleştiğinin resmi bir açıklamayla kabul edilmesinin önemli ve gerekli olduğu vurgulamıştı.133 Raporda ayrıca, 1985’te BM ve Avrupa Parlamentosu’nun, 20. yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu’nun, Ermeni soykırımı gerçekleştirdiğini saptadığını, Türkiye’nin de geçmişiyle ilgili olarak ne kadar açık davranırsa, ülkenin demokratik kimliğinin, o kadar güçleneceğini belirtilmişti. Raporu, bu noktadan sonra diğer ülkelere nazaran farklı kılan nokta ise, sözde soykırım konusunda tarafsız bir araştırma yapılmasının gerekliliği, 1915 ve bu tarihten sonra meydana gelen olaylara açıklık getirilmesinin Kafkasya bölgesinde istikrar ve gelişme açısından önem taşıdığına dair maddeler yer almıştı. Bir başka birlik üyesi olan Fransa, sahip olduğu Ermeni cemaati ile Amerika’dan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Bu sebeple de diasporanın etkin bir biçimde faaliyetlerini gerçekleştirebildiği bir ülke olma özeliğine sahiptir. Paris’te bulunan, Ermeni Diasporası Araştırma Merkezi (CRDA), tarafından 17 Haziran 2000’de, Fransa Senatosu’nda, Senato Başkanı Christian Poncelet’in himayesinde, “Ermeni Sorunu Hakkında Türk-Ermeni Diyaloğu” konulu bir toplantı düzenlenmişti.134 Poncelet’in açılışta “1915’te yapılan soykırım”ın yarattığı sorunlar şeklinde ifadeler kullanması, Türk makamlarınca rahatsızlık yaratmış ve bu rahatsızlık Dışişleri Bakanlığına davet edilen Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Bernard Garcia’nın dikkatine getirilmişti. 133 İsveç Parlamentosu İnsan Hakları Raporu”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Mart 2000, s.164165. 134 “Türkiye-Fransa İlişkileri”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Haziran 2000, s.157-158. 54 Almanya’da ise Ermenilere nazaran Türk göçmen sayısının fazla olması diasporanın faaliyetlerini gerçekleştirmede engel teşkil etmekteydi. Ancak yine de Ermeniler sahip oldukları her fırsatta propagandalarını yapmaya devam etmekteydi. 1 Haziran 2000’de Hannover kentinde açılan Expo 2000 Dünya Fuarı’nda bulunan Ermeni pavyonunda sözde Ermeni soykırımına ilişkin ve Türkiye aleyhine yazı ve pankartların yer alması TürkiyeAlmanya ilişkilerinde kısa süreli gerginliğe neden olmuştu.135 Gerçekleşen propaganda üzerine Türkiye’nin Hannover Başkonsolosluğunca Fuar idaresi nezninde girişimlerde bulunarak yapılan propagandaların durdurulması istenmişti. Almanya’da Türklere yönelik propaganda faaliyetleri ile ilgili bir başka gelişme ise I.Dünya Savaşı sırasında Türkiye toprakların da görev yapan Ermeni yanlısı Misyoner Johannes Lepsius’un öldükten sonra Prostdam’daki evini diaspora tarafından müzeye dönüştürülmesi ile ortaya çıkmıştı.136 Ermeni çevrelerce istismar edilen bu konu, Almanya’da yaşayan Türk vatandaşları tarafından yoğun tepkilere neden olmuştu. Avrupa Parlamentosu’nun 2000 yılının Kasım ayında gerçekleştirdiği Genel Kurulda kabul edilen Morrillon Raporu’nda sözde Ermeni soykırımı ile ilgili bir paragraf yer almaktaydı. Türk makamları Raporun sadece tek yanlı bir açıyla Ermenilerin iddialarına yönelik yazıldığını sert bir şekilde kınamıştı. Paragrafa karşılık Türk Dışişleri Bakanlığınca bir açıklama yapılarak, Ermeni terörünün doğurduğu acıları Türk halkı hala yaşarken, yayınlanan raporun, Avrupa Parlamentosu’yla geliştirilmesi gereken ilişkilere zarar verdiğini belirtmişlerdi.137 Ayrıca, Avrupa Parlamentosu’nun, 1987’de tarihi dayanağı olmaksızın aldığı sözde Ermeni soykırımı ile ilgili karar, 1987 yılındaki yanlış değerlendirmeler ne yazık ki, Morrillon Raporu’nda da yer almıştı. Raporun akabinde Avrupa Parlamentosu’ndan Türkiye’ye yönelik bir başka darbe ise, 15 Kasım 2000 tarihinde parlamentoda yoğun olarak sol partilerin oy kullanarak “Ermeni Soykırımı” kararını almaları olmuştu.138 Alınan kararın ilk maddesi, Avrupa Parlamentosunun, Türk Hükümetine ve TBMM’ye çağrıda bulunarak soykırımı açıkça tanımasının gerekliliğini belirtmekteydi. Akabinde ise AB tarafından üyelik başvurusu kabul edilen Türkiye’nin İlerleme Raporunda “Ermeni Soykırımı” ibaresinin yer alması Türk makamlarında ve kamuoyunda AB’ye karşı sert tepkilere yol açmıştı. 135 “Türkiye-Almanya İlişkileri”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Haziran 2000, s.159. “Türkiye-Almanya İlişkileri”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Temmuz 2000, s:108. 137 “Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda Kabul Edilen Morillon Raporu’na İlişkin Açıklama”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Kasım 2000, s.70-71. 138 Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.397. 136 55 2000 yılı AB İlerleme Raporunda Türkiye’nin Ermenistan’la olan sınır kapısının kapalı olması konusunda bir ibare yer almıştı.139 Ekonomi, turizm, kültür, eğitim, araştırma, çevre ve medya alanlarında diyalog ve karşılıklı anlayışı geliştirmek amacıyla, iki ülke yetkilileri arasında ilişkilerin düzelebilmesi için gayri resmi bir kurum olan “Türk-Ermeni Uzlaşma Komisyonu” kurulmuştu.140 Türk-Ermeni Barışma Komisyonu (TEBK) 9 Temmuz 2001 tarihinde altı Türk ve dört Ermeni temsilcinin katılımıyla oluşmuştu. Ermeni diasporasındaki radikal kesimin diyaloga hiç hazır olmadığı ve ileri sürdükleri iddiaların araştırılmasını bile istemedikleri görülmüştü. Komisyon Ermeni diasporasında ve Ermenistan’da geniş tartışmalara neden olmuştu. TEBK iki halkın yeniden bir araya gelebilmesi açısından büyük bir adım olarak nitelendirilmişti. Ancak, Türk kamuoyu bu komisyonun, Batılı ülkelerin Ermeni sorununu Türkiye’den taviz koparmak için kullandığı konusunda yorumlarda bulunmuştu. TEBK 11 Aralık 2001’de Ermeni temsilcilerin ortak bir deklarasyon yayınlayarak komisyondan ayrılmalarıyla dağılmıştı.141 2002 yılına gelindiğinde AB üzerindeki baskısını arttırmaya devam eden Ermeni diasporası, 3 Aralık’ta AB üyesi 15 hükümete, Avrupa’daki 120 kadar Ermeni Kuruluşunun imzasını taşıyan, Türkiye karşıtı bir çağrı göndermişti.142 Çağrının taşıdığı temel amaç, 12–13 Aralık 2003 tarihinde yapılacak olan AB doruk zirvesi öncesinde Türkiye’nin barbar olduğunu iddia edilerek, müzakere tarihi verilmesini önlemekti. AB komisyonunun 2004 ilerleme raporunda Ermeni Soykırımı ile ilgili herhangi bir ibare yer almamaktaydı. Bu durumun Türkiye’nin lehine bir durumdu. İlerleme Raporunda Ermenistan’la ilgili olarak 1. maddenin 3. Başlığında Medeni ve Siyasi Haklar, Azınlık Hakları, Kültürel Haklar ve Azınlıkların Korunması başlığı ile 2.Maddenin 2 Başlığında 1999 Yılından Bu Yana Ekonomik Gelişmelerin Özeti adı altında ki, 3. maddenin 27. Başlığında Ortak Dış ve Güvenlik Politikası adı altında Ermenistan’la ilgili konulara değinildiği görülmektedir.143 Ayrıca İlerleme Raporunda 1. maddenin 3 başlığında yine “Azınlık Hakları, Kültürel Haklar ve Azınlıkların Korunması” başlığı altında Türkiye’deki azınlıkların sadece Ermeni, Rum ve Musevilerden oluştuğuna değinilmiştir. Bu maddeden hareketle, Anayasa da 139 Türkiye’nin AB Adaylığı Sürecinde İlerlemesine Yönelik AB Komisyonu 2000 Düzenli Raporu http://www.ceterisparibus.net/ab/dokumanlar.htm (10 11 2004). 140 Türkiye’nin AB Adaylığı Sürecinde İlerlemesine Yönelik AB Komisyonu 2001 Düzenli Raporu http://www.ceterisparibus.net/ab/dokumanlar.htm (10 11 2004). 141 Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.401-402. 142 A.g.e. , s. 408. 143 Türkiye’nin AB Adaylığı Sürecinde İlerlemesine Yönelik AB Komisyonu 2004 Düzenli Raporu http://www.ceterisparibus.net/ab/dokumanlar.htm (10 11 2004). 56 değişiklik yapılarak Türkçe dışındaki dillerin kullanılmasına ilişkin yasak kaldırılmıştır. Kürtçe dahil olmak üzere, Türkçe dışındaki dillerde radyo ve televizyon yayınları yapılmasına ve bu dillerin öğretilmesine imkân veren mevzuat değişiklikleri gerçekleştirilmişti. Bu maddede, Ermenilerle ilgili bir açıklama geçmemesine karşın, yayın konusunda Ermeniler de TRT’ye başvurmuş ve özelliklede Ermenice radyo yayını konusunda önemli bir yol kat ettikleri görülmektedir.144 2004 AB İlerleme Raporunda soykırıma dair herhangi madde bulunmamaktadır. Ancak, 17 Aralık 2004’deki, AB Zirvesinden iki gün önce Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu tarafından, sözde Ermeni soykırımını, Türkiye’nin kabul etmesini isteyen ve Türkiye’ye karşı yeni baskı alanları oluşturan Türkiye Raporu’nu (Eurlings) kabul etmesi dikkat çekici bir husustur.145 17 Aralık Zirvesinde, Türkiye’ye üyelik için müzakere tarihi verilmesini öngören karar kabul edilmişti, lakin, yarı kapalı biçimde, soykırımın varlığının kabul edilmesini, Ermenistan ile diplomatik ilişki kurmanın ve Ermenistan sınırının açılmasının gerekliliği Türk makamlarına belirtilmişti.146 Türkiye AB için bölge üzerinde siyasi istikrara sahip ve bölge ülkeleriyle ekonomik işbirliğinin artabilmesi için etkin bir güçtür. Bu nedenle, Ermenistan ile de ilişkileri düzeltmesi gerekmektedir. Ancak, bu durum sadece Türkiye’nin elinde olan bir durum değildir. Aynı şekilde Ermenistan’da soykırım inadından vazgeçmesi ve iyi komşuluk ilişkileri sağlaması gerekir. Türkiye ve Ermenistan bu şekilde hareket ettikleri taktirde Kafkasya bölgesinde iyi birer stratejik müttefik haline geleceklerdir. 3.4. Türk-BM İlişkilerine Etkisi Ermenilerin Türkiye ile olan münasebetlerinde çözüme kavuşturulmayan anlaşmazlıklar, sahip oldukları idealler ve ideolojilerine rağmen, gerçekte Ermeni siyasi bünyesine zarar veren ve toplumunun temellerini aşındıran bir yapı olduğu görülmektedir. Diaspora Ermenileri her ne kadar Ermenistan için çalışsalar da, bu kişiler Ermenistan içinde yaşayan halka nazaran daha zengin ve bulundukları ülke içerisinde mevki sahibi insanlardır. Ne Ermenistan’a dönme gibi bir fikirleri ne de Ermenistan halkına gelirlerinin yarısı kadar da 144 Yıldız Deveci, “Ermenistan’ın Sözde Soykırıma Yönelik Beklentileri Gölgesinde 2004 İlerleme Raporu”, http://www.eraren.org/tr/yazilar.asp?kat=3&yazi=35 , (11/01/05). 145 Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.413. 146 A.g.e., s. 414. 57 olsa yardım etme durumları söz konusu değildir. Bununla birlikte açlıkla boğuşan Ermenistan halkı kendi iç dinamiklerini tüketmekte ve yeni nesilde dahil olmak üzere artık soykırım inadını gütmeyen ve komşuları ile iyi ilişkilere sahip olmak isteyen bir Ermenistan profili çizmektedir. Sürekli bir şekilde komşularıyla savaş halinde olan bir ülkenin, ekonomik açıdan maliyetlerinin de verdiği yorgunluklar, var olan krizlerin artışına sebep olurken, bu durum ülke kalkınmasını engellemekten başka bir şey getirememektedir. Diaspora, uluslararası aktörleri etkileme sanatında salt Avrupa ve Amerika ile yetinmemiş, daha büyük bir cemiyet olan Birleşmiş Milletleri de soykırıma inandırabilmek için yoğun çaba göstermiştir. BM Soykırım Sözleşmesine göre Ermenilere soykırım gerçekleştirildiği iddiasıyla delegeleri etkilemek isteyen Ermeniler, BM’nin 25 Nisan 2001’de gerçekleşen oturumunda Türkiye’nin Cenevre’deki BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Murat Sungar’ın yoğun çaba ve etkili lobicilik faaliyeti ile Ermenilere soykırım gerçekleştiğini savunan karar tasarısı, kabul edilmemişti.147 Bunun üzerine BM, 1915 yılında gerçekleşen tehcir Ermenilerin iddia ettikleri “soykırım” olmadığını ifade etmişlerdi. Çünkü Birleşmiş Milletlerin 1948 yılında gerçekleşen Soykırım sözleşmesi içindeki hiçbir unsur Ermeni Tehciri ile örtüşmemekteydi. BM Soykırım Sözleşmesinde Ermenilerin atıf yaptığı 2.maddedeki belirtilen 5 eylemden birini bile kasten gerçekleştirmeyen Osmanlı Devleti’ni, kast unsuru olmaksızın eylem gerçekleştirmiş olsa dahi sonuçlarının soykırım olarak adlandırılamayacağı ifade edilmişti.148 Ermeniler, BM üzerinde Türklere karşı gerçekleştirdikleri propaganda faaliyetlerinde elde ettikleri başarısızlıklara rağmen, lobicilik uygulamalarına devam etmektedir. Talat Paşa’nın Osmanlı içindeki Ermeni çetelerinin faaliyetlerini belirtme amaçlı Sultan’a gönderdiği telgraf üzerinde oynamalar gerçekleştirerek düzmece belgeler ortaya çıkaran Ermeni diasporasının evraklarının sahteliği çok geçmeden ortaya çıkmıştı. BM’nin, düzmece belgelerin gerçekliğinin ortaya çıkarmasından sonra tehcirle ilgili farklı bir sonuca ulaşmıştı. Tehcirin Ermenilerin iddia ettiği gibi bir soykırım olmadığını aksine Osmanlı Devlet yetkililerinin Ermenileri kayırarak koruduğunu belirtmişlerdi. Bu sonuç Ermeni diasporası için tam bir yıkımdı. Türk Dış Politikasında Ermenistan ile diplomatik ilişkilerin düzelebilirliği açısından BM’in varlığı gerekli bir husustu. Türkiye, Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesini 147 Sefa Koyuncu, Don Kişot Sendromu: Ermeni Soykırımı Komedyası, Babıali Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2001, s.238-239. 148 İbrahim Kaya, “Uluslararası Hukukta Soykırım”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.257-261. 58 istemektedir. Bu amaçla, günümüzün, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Ermeni meslektaşıyla uluslararası zirveler marjında birçok kez bir araya gelmiştir. Lakin, Ermenistan devletinin, Türkiye karşıtı sergiledikleri tutum ve beyanları ile Ermeni yönetiminin iyi komşuluk ilişkilerine uygun davranmadığı açıkça görülmüştür. Ermenistan’ın uluslararası hukukun temel ilkelerine ve BM Güvenlik Konseyi Kararları’na aykırı resmi tutumu Türkiye’nin bu komşusu ile diplomatik ilişki kurmasına imkan vermemektedir. Ermenistan’ın 822, 853, 874 ve 884 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararlarına uymayarak, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanımamaya ve halen Azerbaycan topraklarının yaklaşık yüzde 20’sini işgal altında tutması BM’nin Ermenilerin karşısında olmasına neden olmuştur.149 BM-Türkiye İlişkilerinde zaman zaman gerginliğe neden olan Ermeni diasporası, uyguladığı siyaset ile Türkiye’nin sahip olduğu uluslararası sistemdeki yerini tehlikeye düşürmek istese de, Türkiye’nin sistem ve BM içindeki yeri ve konumu kolay vazgeçilecek bir husus değildir. 4. SONUÇ YERİNE: Türk-Ermeni İlişkilerinin Geleceği Emperyalist güçlerin bölge üzerindeki yeni hedeflerinin neler olduğuna baktığımızda; yaşadığımız yüzyılda enerji kaynaklarına duyulan ihtiyaç iki ülke arasındaki anlaşmazlığın getirdiği kardan kimlerin pay çıkardığını ortaya koymaktadır. Sözde soykırım Türkiye’ye kabul ettirmek için Ermenistan’ın yanında yer alan emperyalist ülkeler Ermenistan’a dünya siyasi platformunda ne kadar destek verseler de görünenin aksinde Ermenistan’a verdikleri zarar o kadar büyüktür. Kayıtsız ve şartsız kullanılan Ermenistan’ın enerji kaynakları zaten zayıf olan ülke ekonomisini daha da çökertmektedir. Bu durumu fazla önemsemeyen Ermenistan hükümeti aslında kendi gençliğinin geleceğini yok etmektedir. Bu nedenle sözde soykırımın Türkiye tarafından tanınması Ermenistan’ı güçlendirirken (toprak talebi, tazminat gibi), Türkiye ve Azerbaycan gibi ülkelerin zayıflamasına neden olacaktır. Bu durum, bölge üzerinde jeo-stratejik ve jeo-ekonomik çıkarı olan ülkelerin daha da güçlenmesini sağlayacaktır.150 Ermeni Sorunu her ne kadar tarihe intikal eden bir sorun olsa da, konu aynı zamanda “güncel bir siyasi sorundur”. Her iki toplum konu ile yakından ilgilenmektedir. İki ülke 149 “Türkiye-Ermenistan Siyasi İlişkileri”, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Resmi İnternet Sitesi, http://www.disisleri.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/Bolgeler/Kafkasya/Ermenistan/Türkiye+Ermenistan.htm , (20/08/05). 150 Yusuf Seki, Dış Basında Ermeni Meselesi (1999-2003), Özkan Matbaacılık, Ankara, 2004, s.22-23. 59 arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi bakımından, Ermeniler için “soykırımın kabulü” olmazsa olmaz iken; Türkler için “sorun” tartışılmaya devam edilirken de ticari ve sosyal ilişkiler geliştirilebilir. Sorunun çözümsüzlüğünde Ermeni Diasporasının kimlik oluşturma süreci iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelebilme ihtimalini olumsuz yönde etkilemektedir. Ermeni ulusal kimliği “soykırım” ve 1915’te Tehcir’in neden olduğu “mağduriyet” etrafında şekillenmektedir. Ermenistan ve Ermeni Diasporasının devlet politikası olarak “soykırım iddialarının” çocuklara sosyalleşme sürecinde, okul çağında bilinçlice öğretildiğini görülmekletir. Diaspora Türk düşmanlığını, üç ana konu üzerinden şekillenmektedir ki; bunlar; 1915’te gerçekleşen Tehcir, Zorunlu göçe tabi tutulan Doğu Anadolu toprakları -ki bu bölge Ermeniler tarafından Batı Ermenistan olarak ifade edilir- ve Ermenilerin tehcir sırasında Türkler tarafından soykırıma uğradıklarını iddia ederek 1,5 milyon Ermeni’nin öldüğünü iddia etmeleri, şeklinde sıralanmaktadır. Diasporaya karşılık Türklerde, Ermenileri ötekileştirici bir kimlik inşası bulunmamaktadır. Sorun daha çok 1973–1985 yılları arasında gerçekleşen ASALA Terörünün neden olduğu şehit diplomatlarımız sebebiyle şiddet eylemi olarak ele alınmaktadır. Dolayısıyla Türkler için “Ermeni Halkı” öteki değildir. Türk halkı kendisini Ermeni karşıtı olarak tanımlamamaktadır. Diaspora her ne kadar Türkiye’de ki Ermenilerin baskılara maruz kaldığını iddia etse de Ermeni Patrikhanesinin gerçekleştirdiği basın açıklamaları Ermeni iddialarının tam tersini beyan etmektedir. Türk halkı diasporanın tezlerine nazaran sözde soykırım iddialarını kabul etmemektedir. Tehcir savaş şartlarının bir zorlamasıdır. Türkiye’de çoğunluk, konunun serbestçe tartışılması taraftarıdır. Bu da halkın Türk tezlerine güvendiklerini göstermektedir. Ancak, Türk Kamuoyu, AB ve BM dâhil olmak üzere dış güçlerin soruna müdahalesine sıcak bakmamaktadır. Ermenistan-Türkiye arasındaki sorunların çözümlenebilmesinde Türkiye’nin Kıbrıs sorununda gerçekleştirdiği eylem planı çerçevesinde uygulamalar gerçekleştirmesi doğru bir çalışma olabilecektir. Türkiye’nin Avrupa Birliği ve dünya ülkeleri nezninde soykırıma ülke gibi gösterilmesini tersine çevirebilmek için iyi niyetli pro-aktif bir dış politika stratejisi geliştirmelidir. BM İnsan Hakları Sözleşmesine göre, soykırımın gerçekleşmediğinin ortaya çıkmasına rağmen Türkiye hakkındaki yanlış yargıların dünya sisteminde ilanının etkin bir şekilde yapılması Ermeni diasporasının gerçekleştirdiği Türk propagandalarını sekteye uğratacaktır. 60 Ayrıca, yurt dışında yaşayan Türklerin bulundukları ülkeye asimile olmak yerine entegre olma yolunu tercih ederek, Türk kültürünü yaymak amaçlı kurdukları dernek ve vakıflar gibi sivil toplum kuruluşlarının daha aktif konuma getirmeleri gerekmektedir. Etkili politikalar sayesinde tarihte yer alan Türk devletlerin öğrenimini gerçekleştirerek, zamanın tanıklık yaptığı her sahnede Türklerin farklı milletlere saygı ve hoşgörüsü sayesinde var olduklarını anlatmak soykırımcı Türk imajının düzelmesine yardımcı olacaktır. Uygulanacak sistemde yer aldıkları eyaletlerin meclis üyelerine ve halkına verilecek yemek, balo, seminer, konferanslarla Türk örf, adet ve gelenekleri göstererek, zaten turizm sayesinde sempati duydukları kültürümüzün yaygınlaşmasını sağlamak mümkündür. Tabi ki bu uygulamaları gerçekleştirmede Türkiye Cumhuriyeti Devleti oluşturacağı, ayrı bir fonla devlet destekli bir uygulama haline getirmesi gerekmektedir. Çalışmaların reklam ve tanıtımında etkili propaganda yapmak göz ardı edilemez bir durumdur. Bunun için kitle iletişim araçları üst seviyede kullanılmalıdır. Günümüzde insanların yoğun bir biçimde kullandığı haber araçları olan televizyon, internet, radyo, gazete, dergi ve kitaplar Ermeni sorununa karşılık gerçekleştirilecek faaliyetlerin yaygınlaşmasını sağlayacaktır. Yavaş yavaş bulundukları toplum içinde etken olabildikleri taktir de o ülkenin siyasetine nüfuz edebilmekte o kadar kolay olacaktır. Planlanan uygulamalarda şüphesiz dil unsuru çalışmaların gerçekleşeceği ülkelerde en etkili silahtır. Dilin özellikle yaşanılan ülkenin yerel dillerinde gerçekleşen faaliyetler kitlelere ulaşmada daha evrensel olabilmemize neden olacaktır. Son dönemlerde başarılı bir çalışma olan Çanakkale adlı savaş belgesel-filmi tanıtım açısından beş yabancı dille çevrilerek bir çok ülkede gösterilmiştir. Sinema da bu tarz yapılabilecek çalışmalar sayesinde Türk tarihine dair gerçekler farklı kültürlerin öğrenimlerine yardımcı olacaktır. Şüphesiz bu uygulamalarda Türkçe yerine İngilizce, Fransızca, Almanca gibi yabancı dilleri kullanmak gerekmektedir. Eylem Planının nasıl olacağına baktığımızda, Türkiye’nin başta Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler olmak üzere bir çok ülke üzerinde, Kıbrıs konusunda gerçekleştirdiği iyi niyet temelli plan sayesinde uluslararası sistemde, güvenoyu kazandığını görmek mümkündür. Böylece baştan beri sistem içinde haklı olduğunu iddia eden Rum kesimine karşı üstünlük sağlamıştır. Bu hususta, zamanında kendisine destek olan ülkeleri bir anda Türkiye’nin yanında bulan Rum kesimi gibi Ermeniler de aynı programa tabi tutuldukları taktir de diasporanın bozguna uğraması kaçınılmaz olacaktır. 61 Ermenistan sahip olduğu dört komşusundan ikisini içeren Türkiye ve Azerbaycan’a karşı sonsuza dek düşman kalması ihtimali söz konusu değildir. Çözümsüzlük sürdüğü sürece, Ermenilerin güvenliği için gereksiz olan topraklardan ayrılmaları hem güçsüzleşecek hem de bu topraklar zamanla Ermenistan için ciddi tehdit haline geleceklerdir. Çok olmasa da zamanla artış gösteren iki ülkedeki akademik çevrelerin birbirleri arasında gerçekleştirdikleri temaslar üzücü olaylara neden olsa da çarpıtılmamış bir platform ışığında çözüme dayalı politikalar ulusların kendi kaderlerini tayin edebilmede önemli yol kat etmelerine sebep olacaktır. Ermenistan soykırım inadından zamanla vazgeçeceği, yetişen gençlik tarafından verilen sinyaller içerisinde yer alsa da, var olan gerginlik durumunun bitişine dair kesin bir tarihi kestirebilmek şu an için imkansızdır. Savundukları tezlerde kendi toprak bütünlüğüne saygı duyulmasını bekleyen bir milletin, bu olguyu sağlarken, başka bir milletin önem verdiği milli değerlere de saygı duymasını da gerekmektedir. Toplumun her alanın da olduğu gibi dış politikada da saygı duyduğunuz ölçüde saygı görmeniz mümkündür. 62 EKLER EK-1 TEHCİR KANUNU 151 1. Vakt-i Seferde (sefer vakti) ordu, kolordu ve fırka(tümen) kumandanları ve bunların vekilleri ve müstakil mevki (bağımsız garnizon) kumandanları ahali tarafından herhangi bir suretle evamir-i hükümete (hükümet emirlerine) ve müdafaa-i memlekete ve muhafaza-i asayişe müteallik (ilişkin) icraat ve tertibata karşı muhalefet ve silahla tecavüz ve mukavemet (direniş) görürlerse hemen kuvva-yi askeriye (askeri kuvvetler) ile en şiddetli surette tedibat yapmaya (cezalandırma) ve tecavüz ve mukavemeti esasında imha etmeye mezun (izinli) ve mecburdurlar. 2. Ordu, kolordu ve fırka kumandanları icabat-ı askeriyeye mebni (askeri icaplardan ötürü) veya casusluk ve hıyanetlerini hissettikleri kurra (köyler) ve kasabat (kasabalar) ahalisini münferiden veya müctemian (tek tek veya toplu halde) diğer mahallere sevk ve iskan edebilirler. 3. Neşri tarihinden muteberdir. (13 Recep 1333/ 27 Mayıs 1915) 151 “Ermeni Dosyası: 1915’te Ne Oldu? :Ermeni Tehcir Kanunu”, http://www.haydi.net/ozeldosyalar/ermenidosyasi-1915-te-ne-oldu.asp , (20/07/05). 63 EK-2 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SOYKIRIM SÖZLEŞMESİ 152 9 Aralık 1948’te Paris’te toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 260 A (III) sayılı kararıyla kabul edilip, imza, onay ve katılıma açılmıştır. Sözleşme 13. maddeye uygun olarak 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye sözleşmeyi 23 Mart 1950’de onaylamıştır. 5630 Sayılı Onay Kanunu 29 Mart 1950 gün ve 7469 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Sözleşmenin Türkiye’yi ilgilendiren iki maddesi şöyledir: Madde 1- Sözleşmeci devletler, ister barış zamanında isterse savaş zamanında işlensin, önlemeyi ve cezalandırmayı taahhüt ettikleri soykırımın uluslararası hukuka göre bir suç olduğunu teyit eder. Madde 2- Bu sözleşme bakımından, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biri, soykırım suçunu oluşturur. a) Gruba mensup olanların öldürülmesi. b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi. c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirmek. d) Grubun içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak. e) Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek. 152 Kaplan, 90. Yılında Ermeni Trajedisi: 1915’te Ne Oldu?, ek-3. 64 EK-3 TALAT PAŞA’NIN TELGRAFI 153 Son zamanlarda vilayet halindeki Ermeniler ile hiçbir ayrım yapmaksızın bütün diğer Hıristiyanlar hakkında katliamlar tertip olunduğu öğrenilmektedir; daha önceden Diyarbakır’dan sevk edilmiş olan kişiler vasıtasıyla Mardin’de, Ermenilerden ve diğer Hıristiyan ahaliden 700 kişinin geceleri şehirden harice çıkartılarak koyun gibi boğazlattırıldığı ve şimdiye kadar bu katliamlarda ölenlerin 2.000 kişi tahmin olunduğu istihbar edilmiştir; ayrıca, buna hızla ve kesin bir sonuç verilmezse civar vilayetlerdeki Müslüman ahalinin de ayaklanarak bilumum Hıristiyanları katletmelerinden korkulduğu istihbar edilmiştir. Ermeniler hakkında benimsenmiş bulunan siyasi ve polisiye tedbirlerin diğer Hıristiyanlara uygulanması katiyen kabul edilemez olduğundan, kamuoyu üzerinde pek kötü tesir bırakacak ve bilhassa ayrım yapmaksızın bütün Hıristiyanların hayatını tehdit edecek bu gibi vakalara derhal son verilmesini emrediyorum. TALAT PAŞA DAHİLİYE NAZIRI 153 Ag.e., “Talat Paşa’nın Telgrafı”, ek-4. 65 EK-4 ASALA KURBANLARI 154 • 27 Ocak 1973 Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar veyardımcısı Bahadır Demir Yanıkyan adlı Ermeni tarafından katledildi. • 22 Şubat 1975 Beyrut'taki THY bürosu "Gizli Ermeni Ordusu" adlı örgüt tarafından bombalandı. • 20 Nisan 1975 Türkiye'nin Beyrut Basın Danışmanı'nın otomobili Ermeni teröristlerce havaya uçuruldu. • 22 Ekim 1975 Viyana'da, Büyükelçi Daniş Tunalıgil katledildi. • 24 Ekim 1975 Paris'te, Büyükelçi İsmail Erez ile polis Talip Yener katledildi. • 15 Şubat 1976 Türkiye'nin Beyrut Büyükelçiliği Başkatibi Oktar Cirit öldürüldü. • 28 Mayıs 1976 Zürih Çalışma Ateşeliği Bürosu bombalandı. • 29 Mayıs 1977 İstanbul Yeşilköy Havaalanı'na ve Sirkeci garına patlayıcı madde atıldı, saldırıda 4 kişi öldü ve 31 kişi yaralandı. • 9 Haziran 1977 Vatikan Büyükelçisi Taha Carım katledildi. • 3 Ocak 1978 Londra'daki Kıbrıs Türk Bankası ile Brüksel'deki Türk Ticaret Ateşeliği'ne bombalı saldırı. • 2 Haziran 1978 Madrid’de, Büyükelçi Zeki Kunaralp'ın eşi Necla Kunaralp ve emekli Büyükelçi Beşir Balcıoğlu katledildi. • 9 Temmuz 1978 Paris Büyükelçiliği Çalışma Ataşeliği ve Türkiye Turizm Bürosuna patlayıcı maddeler atıldı. • 6 Aralık 1978 Cenevre Başkonsolosluğu'na patlayıcı madde atıldı. • 17 Aralık 1978 THY Cenevre Bürosuna patlayıcı madde atıldı. • 22 Ağustos 1979 Cenevre Başkonsolosluğu'nda Konsolos Yardımcısı Niyazi Adalı'ya karşı suikast düzenlendi. Saldırıda 3 kişi yaralandı. 154 Kronolojik liste hazırlanırken yararlanılan kaynaklar, Aydoğan Vatandaş, ASALA Operasyonları Aslında Ne Oldu?, Alfa Yayınları, İstanbul, 2005, s.229-235 ve http://www.kronoloji.gen.tr/kronoloji.php3?sayfa=8&kategori=ermeni , (27/07/05),kaynaklarından yararlanılmıştır. 66 • 27 Ağustos 1979 THY Frankfurt Bürosuna patlayıcı madde atıldı. • 4 Ekim 1979 THY Kopenhag Bürosuna patlayıcı madde atıldı. Saldırıyı ASALA üstlendi. • 12 Ekim 1979 Lahey'de, Amsterdam Büyükelçisi Özdemir Benler'in oğlu Ahmet Benler katledildi. • 22 Aralık 1979 Paris'te Turizm Müşaviri Yılmaz Çopan katledildi. • 10 Ocak 1980 THY Tahran Bürosuna bombalı saldırıda bulundu. • 6 Şubat 1980 Büyükelçi Doğan Türkmen, Bern'de saldırı sonucu yaralandı. • 10 Mart 1980 THY'nın Roma Bürosunu bombaladılar. Saldırıda 2 İtalyan hayatını kaybetti, 14 İtalyan da yaralandı. • 17 Nisan 1980 Vatikan Büyükelçisi Vecdi Türel silahlı saldırıya uğradı. Koruma görevlisi Tahsin Güvenç yaralandı. • 19 Nisan 1980 Marsilya Türk Konsolosluğu'na roketatarlı saldırı düzenlendi. • 31 Temmuz 1980 Atina İdari Ateşemiz Galip Özmen ve kızı Neslihan Özmen acımasızca katledildi. • 5 Ağustos 1980 Lyon’da Türk Konsolosluğun basılması sonucu Kadir Atılgan, Ramazan Sefer, Kavas Bozdağ ve Hüseyin Toprak adlı vatandaşlar yaralandı. • 26 Eylül 1980 Paris'te, Basın Ataşemiz Selçuk Bakkalbaşı silahlı saldırıya uğradı ve ağır yaralandı. • 10 Kasım 1980 Strasburg Türk Konsolosluğu'na bir saldırı düzenlendi. • 17 Aralık 1980 Sidney Başkonsolosu Şarık Arıkyan ile koruma polisi Engin Sever katledildi. • 13 Ocak 1981 Paris Büyükelçiliği Maliye Müşaviri Ahmet Erbeyli'nin arabasına bomba konuldu; Erbeyli ölümden döndü. • 4 Mart 1981 Paris'te Çalışma Müşaviri Reşat Moralı ile din görevlisi Tecelli Arı şehit edildi. • 3 Nisan 1981 Kopenhag'da, Çalışma Müşaviri Cavit Demir, evine giderken teröristlerce kurşunlandı ve ağır şekilde yaralandı. 67 • 9 Haziran 1981 Cenevre'de, sözleşmeli sekreter olarak görev yapan Mehmet S. Yergüz katledildi. • 24 Eylül 1981 Paris Başkonsolosluğu'nu basan Ermeniler, güvenlik görevlisi Cemal Özen'i acımasızca katlettiler. • 3 Ekim 1981 Roma Büyükelçiliği 2. Katibi Gökberk Ergenekon, teröristlerin silahlı saldırısına uğradı ve ağır yaralanarak saldırıdan kurtuldu. • 28 Ocak 1982 Los Angeles'da, Başkonsolos Kemal Arıkan, Harry Sasunyan ve Kirkor Saliba tarafından katledildi. • 8 Nisan 1982 Ottowa Büyükelçiliği Ticari Müşaviri Kemalettin Kâni Güngör silahlı saldırı sonucu yaralandı. • 5 Mayıs 1982 ABD'nin Boston Bölgesi Fahri Konsolosu Orhan Gündüz katledildi. • 7 Haziran 1982 Lizbon Büyükelçiliği İdari Ataşesi Erkut Akbay katledildi. • 21 Temmuz 1982 Rotterdam Başkonsolosu Kemal Demirer silahlı saldırıya uğradı. • 9 Eylül 1982 Bulgaristan Burgaz Başkonsolosluğu İdari Ataşesi Bora Süelkan katledildi. Türkiye'nin Kanada Büyükelçiliği görevinde bulunan Coşkun Kırca da, silahlı saldırıya uğradı. • 7 Ağustos 1982 3 Ermeni terörist, Ankara Esenboğa Havalanına silahlı, bombalı saldırı düzenlediler ve katliam yaptılar. Otomatik silahlarla ve bombalarla orada bulunanlara saldıran teröristler, 3'ü emniyet görevlisi olan toplam 9 kişiyi öldürdüler ve 78 kişiyi yaraladılar. • 27 Ağustos 1982 Ottowa Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Atilla Altıkat öldürüldü. • 9 Mart 1983 Belgrat Büyükelçisi Galip Balkar uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. • 16 Haziran 1983 İstanbul’daki Kapalı Çarşıya düzenlenen silahlı saldırıda 2 kişi öldü 21 kişi yaralandı. • 14 Temmuz 1983 Brüksel Büyükelçiliği İdari Ateşesi Dursun Aksoy katledildi. • 15 Temmuz 1983 Paris Orly Havalimanı THY Bürosuna bombalı saldırı düzenlendi. Olayda, 4'ü Fransız, 2'si Türk, 1'i ABD'li ve 1'i İsveç'li olmak üzere toplam 8 kişi hayatını kaybetti. 60 kişi de yaralandı. 68 • 27 Temmuz 1983 Lizbon Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Yurtsev Mıhçıoğlu'nun eşi Cahide Mıhçıoğlu ve oğlu silahlı saldırıya uğradılar. Eşi ve oğlu hayatlarını kaybettiler. • 27 Mart 1984 Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavir Yardımcısı Işıl Ünel’in arabasına bomba yerleştirmeye çalışan terörist, bombanın elinde patlaması sonucu öldü. • 28 Mart 1984 Tahran Büyükelçilik Başkatibi Hasan Servet Öktem ve Büyükelçilik Ateşe Yardımcısı İsmail Pamukçu uğradıkları silahlı saldırı sonucu katledildiler. • 28 Nisan 1984 Tahran Büyükelçiliği Sekreteri Şadiye Yönder’in eşi Işık Yönder öldürüldü. • 20 Haziran 1984 Viyana Büyükelçiliği Çalışma Ataşesi Erdoğan Özen otomobiline yerleştirilen bomba ile öldürüldü. • 19 Kasım 1984 Türkiye’nin BM Temsilciliği görevlisi, Enver Ergun aracına yerleştirilen bomba ile öldürüldü. • 12 Mart 1985 Ottowa Büyükelçiliği, silahlı, bombalı 3 Ermeni terörist tarafından basıldı. Kanada'lı koruma görevlilerinden biri vurulup öldürüldü. Büyükelçi Coşkun Kırca yaralı olarak kurtuldu. 69 EK-5 SOYKIRIMI TANIYAN ÜLKE VE EYALETLER155 • 1982 Güney Kıbrıs Parlamentosu • 1995 Rusya Parlamentosu • 25 Nisan 1996 Yunanistan Parlamentosu • 1997 Kanada Parlamentosu • 26 Mart 1998 Belçika Senatosu • 24 Nisan 1998 Avrupa Konseyi Bildirisi • 29 Nisan 1998 Avustralya, New South Wales Eyaleti • 2000 Vatikan • 29 Mart 2000 İsveç Parlamentosu • Mart 2000 ABD Virginia Eyaleti • Nisan 2000 ABD Wisconsin, Pennsylvania, New York Eyaletleri • 11 Mayıs 2000 Lübnan Parlamentosu • 15 Kasım 2000 Avrupa Parlamentosu • 16 Kasım 2000 İtalya Parlamentosu • 18 Ocak 2001 Fransa Parlamentosu • 10 Mart 2001 ABD New Mexico Eyaleti • 24 Mart 2001 ABD California Eyaleti • 27 Mart 2001 ABD Maryland, Arkansas Eyaletleri • 10 Aralık 2001 İsviçre Cenevre Kantonu • 23 Eylül 2002 İsviçre Vaux Kantonu 155 Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.271-457. 70 • 16 Aralık 2003 İsviçre Parlamentosu • 30 Ekim 2002 İngiltere Galler Bölgesi Milli Meclisi • 18 Mart 2004 Arjantin Parlamentosu • 26 Mart 2004 Uruguay Parlamentosu • 30 Kasım 2004 Slovakya Parlamentosu • 5 Aralık 2004 Hollanda Parlamentosu • 20 Nisan 2005 Polonya Parlamentosu 71 EK-6 SOYKIRIM ANITI DİKİLEN ÜLKE VE EYALETLER156 • Nisan 1967 ABD California Eyaleti, Montebello Şehri • 7 Kasım 1967, Ermenistan Başkenti Erivan • 29 Kasım 1967 Ermenistan’ın Sisernakabend Şehri • Nisan 1971 Fransa Marsilya Şehri • 15 Nisan 1999 Yunanistan Başkenti Atina • 1999 Kanada • Temmuz 2000 ABD Massachusetts Eyaleti • 3 Mart 2001 Fransa, Sevr Şehri • 24 Nisan 2005 Almanya Bremen Şehri 156 Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.271-457. 72 EK-7 ABD’DE YAŞAYAN ERMENİ NÜFUSU 157 EYALET ALABAMA ALASKA ARIZONA ARKANSAS CALIFORNIA COLORADO CONNECTICUT DC DELAWARE FLORIDA GEORGIA HAWAII IDAHO ILLINOIS INDIANA IOWA KANSAS KENTUCKY LOUISIANA MAINE MARYLAND MASSACHUSETTS MICHIGAN MINNESOTA MISSISSIPPI MISSOURI MONTANA NEBRASKA NEVADA NEW HAMPSHIRE NEW JERSEY NEW MEXİCO NEW YORK NORTH CAROLINA NORTH DAKOTA OHIO 157 ERMENİ NÜFUSU NÜFUSUN GENELE ORANI 487 0.0 192 0.0 3.532 0.1 296 0.0 204.632 0.6 2.119 0.0 4.849 0.1 372 0.0 389 0.0 9.226 0.1 2.157 0.0 507 0.0 533 0.0 7.958 0.1 1.424 0.0 294 0.0 488 0.0 471 0.0 405 0.0 1.262 0.1 3.793 0.1 28.595 0.5 15.746 0.2 1.152 0.1 163 0.0 1.545 0.0 275 0.0 330 0.0 2.880 0.1 3.050 0.2 17.094 0.2 727 0.0 24.460 0.1 1.488 0.0 177 0.0 3.665 0.0 The 2000 United States Census lists 385,488 persons of Armenian ancestry, http://www.census.gov 73 OKLAHOMA OREGON PENNSYLVANIA RHODE ISLAND SOUTH CAROLINA SOUTH DAKOTA TENNESSEE TEXAS UTAH VERMONT VIRGINIA WASHINGTON WEST VIRGINIA WISCONSIN WYOMING 444 2.061 8.220 6.677 619 72 917 4.941 2.024 773 4.397 4.086 120 3.359 46 0.0 0.1 0.1 0.6 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 0.0 0.1 0.1 0.0 0.1 0.0 74 EK-8 İNGİLTERE’DEKİ ERMENİ NÜFUSU 158 1915’li yıllarda(ülke geneli)……………………300 kişi 1926’lı yıllarda(ülke geneli)………………….1.000 kişi 1960’lı yıllarda(ülke geneli)………………….5.000 kişi 1980’li yıllarda(ülke geneli)………………...10.000 kişi 2000’li yıllarda Manchester ve North West…………….3.000-5.000 kişi Londra ve Çevresi…………………….7.000-12.000 kişi Diğer bölgelerde……………………….1.000-3.000 kişi Toplam………………………………11.000-20.000 kişi 158 Laçiner, Türkler ve Ermeniler, ss:101. 75 EK-9 ERMENİ İDDİALARINA GÖRE DÜNYA’DAKİ ERMENİ NÜFUSU 159 Albania 500 Argentina 130,000 Buenos Aires 65,000 Cordoba 7,000 Armenia 3,000,000 Austria 3,000 Australia** 35,000 Melbourne 7,000 Sydney 28,000 Bahamas ? Belarus 25,000 Belgium** (09.2003) 10,000 Bolivia ? Bosnia-Herzegovina ? Brazil* 40,000 Bulgaria* 30,000 Plovdiv* Canada* 159 15,000 40,615 British Columbia 2,130 Alberta 905 Manitoba 215 Ontario 18,245 Quebec 18,860 Nova Scotia 185 Newfoundland 10 Nunavut 10 North West Territories 20 http://www.armeniadiaspora.com/followup/population.html, (21/03/06). 76 West Arctic 25 Chile 1,000 China 16 Colombia 250 Costa Rica 20 Croatia ? Cuba 100 Cyprus* 2,740 Czech Republic 10,000 Denmark 3,000 Dominican Republic 75 Ecuador ? Egypt* 6,500 El Salvador ? Estonia 2,000 Ethiopia 400 Finland 1,000 France* 450,000 Lyon 100,000 Marseille* 80,000 Paris 200,000 Georgia 460,000 Tbilisi 200,000 Germany* 42,000 Ghana 15 Greece* 20,000 Guatemala ? Hungary 15,000 Honduras 900 Hong Kong 16 Hungary ? India* 560 77 Indonesia 10 Iran 100,000 Tehran 80,000 Iraq 20,000 Ireland* 50 Israel 3,000 Italy* 2,500 Milan 800 Rome 400 Venice 200 Ivory Coast 20 Jamaica ? Japan 10 Jordan* 51,533 Kazakhstan* 25,000 Kenya ? Kuwait 5,000 Kyrgyz tan* 3,285 Latvia 5,000 Lithuania 2,500 Luxembourg* 10 Latvia ? Lebanon* 234,000 Lithuania ? Luxembourg ? Mexico* 500 Moldova 7,000 Monaco 200 Morocco ? Netherlands 3,000 New Zealand 600 Norway 1,000 78 Panama ? Paraguay ? Peru ? Philippines 8 Poland* 92,000 Portugal ? Puerto Rico ? Quatar 150 Romania 3000 Russia* 2,250,000 Moscow* 1,000,000 St. Petersburg ? Saudi Arabia ? Senegal 15 Singapore 35 Slovakia ? South Africa 200 South Korea 12 Spain 1,000 Sudan 1,000 Swaziland 8 Sweden* 5,000 Switzerland* 5,000 Syria* 150,000 Aleppo 50,000 Tahiti ? Tajikistan* 6,000 Thailand* 1,000 Tunisia ? Turkey*(note) 2,080,000 Turkmenistan* 32,000 UAE 3,000 79 Ukraine 150,000 United Kingdom 18,000 London* 12,000 United States* 1,400,000 Chicago 35,000 Colorado* 1,000 Detroit 60,000 Florida (state) 25,000 Boca-Raton, FL* 2,400 Miami , FL* 7500 Naples , FL* 1600 Orlando, FL* 1400 Tampa, FL* 3800 Fresno* (County) 50,000 Hawaii (State) ? Kansas* 480 Los-Angeles* 1,000,000 Massachussetts* 120,000 Boston* 60,000 Miami* 1,000 New-York 100,000 Philadelphia, PA* 10,000 Phoenix, AZ* 2,500 Raleigh, NC 500 Richmond, VA 1,200 San Francisco* 40,000 Sacramento ? Seattle* 2,000 Washington DC* 10,000 Watertown, MA* 10,000 US Virgin Islands ? Uruguay 19,000 80 Uzbekistan 70,000 Venezuela 2,500 Vietnam 8 Yemen ? Yugoslavia 10,000 Zaire ? Zambia 10 Zimbabwe* 28 * ziyaretçi bilgilerine dayanan rakamlar. ** Ermeni medyasına dayanan kaynaklar 81 EK-10 HARİTALAR HARİTA-1 ABD -LOS ANGLES EYALETİ’NDEKİ ERMENİLERİN YAŞAM ALANLARI160 160 www.armenianpages.com , (10/05/06) 82 HARİTA-2 ABD-NEW YORK EYALETİ ERMENİLERİN YAŞAM ALANLARI161 161 www.armenianpages.com , (10/05/06) 83 HARİTA-3 162 İNGİLTERE’DEKİ ERMENİLERİN YAŞAM ALANLARI162 www.armenianpages.com , (10/05/06) 84 HARİTA-4 ALMANYA’DAKİ ERMENİLERİN YAŞAM ALANLARI163 163 www.armenianpages.com , (10/05/06) 85 KAYNAKÇA KİTAPLAR AKÇAM, Taner, Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu, Su Yayınları, İstanbul, 2001. AKÇORA, Ergünöz, Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları (1896-1916), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul, 1994. ARTINIAN, Vartan, Osmanlı Devleti’nde Ermeni Anayasası’nın Doğuşu 1839-1863, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2004. BABACAN, Hasan, Mehmet Talat Paşa 1874-1921, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2005. BAL, İdris, Mustafa Çufalı, Dünden Bugüne Türk Ermeni İlişkileri, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2003. --------------, 21.Yüzyılda Türk Dış Politikası, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2004. BORAY, Ferit Erden, Beyaz Ölüm Türkler ve Ermeniler, Kum Saati Yayınları, İstanbul, 2003. ÇAKILLIKOYAK, Hüseyin, Diaspora’da Ermeni Kimliği Paris ve Halep Örneği, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2005. ÇALIŞ, Şaban H., Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri: Kimlik Arayışı, Politik Aktörler ve Değişim, Nobel Yayınları, Ankara, 2001. ÇİTLİOĞLU, Ercan, Yedekteki Taşeron ASALA, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1997. DABAĞYAN, Levon Panos, Türkiye Ermenileri Tarihi, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2003. DADRIAN, Vahakn N., Ermeni Soykırımında Kurumsal Roller, Belge Yayınları, İstanbul, 2004. -----------------------------, Türk Kaynaklarında Ermeni Soykırımı Toplu Makaleler 2, Belge Yayınları, İstanbul, 2005. ERALP, Atila, Devlet, Sistem ve Kimlik: Uluslararası İlişkilerde Temel Yaklaşımlar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2000. EREN, Güler (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I-II , Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001. ERÖZDEN, Ozan,Ulus-Devlet, Dost Kitapevi Yayınları, Ankara, 1997. EVREN, Gürbüz, Sömürgecilik Tarihi Işığında: Ermeni Sorunundaki Çıkar Odakları, Ümit Yayıncılık, Ankara, 2002. 86 GÖRGÜLÜ, İsmet, Atatürk’ten Ermeni Sorunu Belgelerle, Bilgi Yayınları, Ankara, 2002. GÜRÜN, Kamuran, Ermeni Dosyası, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1985. GÜZEL, Hasan Celal (ed.), Osmanlı’dan Günümüze Ermeni Sorunu,Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2000. HALLAÇOĞLU, Yusuf, Ermeni Tehciri ve Gerçekler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2001. HAZIR, Hayati, Demokraside İstikrarsızlığın Sebebi Olarak Siyasal Şiddet ve Terörizm, Nobel Yayınları, Ankara, 2001. KANTARCI, Şenol, Kamer Kasım, Ermeni Sorunu El Kitabı, Ankara Üniversitesi Basım Evi, Ankara, 2003. _____, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, Ermeni Araştırmaları, I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I,II, III , ASAM Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003. _____, Ermeni Sorunu Pencereden Bakmak Ya da Manzaranın Bütününü Görmek, Süleyman Demirel Üniversitesi Yayını, Isparta, 2005. KAPLAN, Sefa, 90. Yılında Ermeni Trajedisi: 1915’te Ne Oldu?, Doğan Kitapçılık, İstanbul, 2005. KARABEKİR, Kazım, Ermeni Dosyası, Emre Yayınları, İstanbul, 2005. KARACAKAYA, Recep, Ermeni Meselesi ,Kronoloji ve Kaynakça, Bilimevi Basım Yayın, İstanbul, 2005. KILIÇ, Selami, Ermeni Sorunu ve Almanya Türk-Almanya Arşiv Belgeleriyle, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2003. KIŞLALI, Ahmet Taner, Siyasal Sistemler, Siyasal Çatışma ve Uzlaşma, İmge Kitapevi, Ankara, 1995. KOYUNCU, Sefa, Don Kişot Sendromu: Ermeni Soykırımı Komedyası, Babıali Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2001. KÜÇÜK, Abdurrahman, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Andaç Yayınları, İstanbul, 2003. LAÇİNER, Sedat, Türkler ve Ermeniler Bir Uluslararası İlişkiler Çalışması, USAK Yayınları, Ankara, 2005. LIBARIDIAN, Gerard J., Ermenilerin Devletleşme Sınavı: Bağımsızlıktan Bugüne Ermeni Siyasi Düşünüşü, İletişim Yayıncılık, İstanbul, 2001. MAZICI, Nurşen, ABD’nin Güney Kafkasya Politikası Olarak: Ermenistan Sorunu 19191921, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2005. 87 NAZIM PAŞA, Hüseyin, Hatıralarım Ermeni Olaylarının İçyüzü, Selis Kitaplar, İstanbul, 2003. ONUR, Hüdavendigar, Millet_i Sadıka’dan Hayk’ın Çocuklarına Ermeniler, Yayınları, İstanbul, 1999. Kitapevi ÖKE, Mim Kemal, Yüzyılın Kan Davası: Ermeni Sorunu 1914-1923, Aksoy Yayıncılık, İstanbul, 2001. ---------------, Ermeni Sorunu 1914-1923: Devlet Dış Politika Araçları Alternatifleri Üzerine Bir İnceleme, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991. ÖZKAN, Zafer, Tarihsel Akış İçersinde Terörden Politikaya Ermeni Meselesi, Er Ofset, İstanbul, 2001. ÖZOĞLU, Ali, Hayri Bildik, Ermenilerin Türklere Yaptığı Zulüm ve Dehşet, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2005. SAKARYA, İhsan, Belgelerle Ermeni Sorunu, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1983. SARAY, Mehmet, Ermenistan ve Türk-Ermeni İlişkileri, Atatürk Araştırmaları Merkezi Yayınları, Ankara, 2005. SEKİ, Yusuf , Dış Basında Ermeni Meselesi (1999-2003),Özkan Matbaacılık, Ankara, 2004. SEVİNÇ, Necdet, Arşiv Belgeleriyle Tehcir: Ermeni İddiaları ve Gerçekler, Avrasya Bir Vakfı Yayınları, Ankara, 2003. SEZGİN, Mahmut Niyazi, Ermenilerde, Din, Kimlik ve Devlet: Ermeni Sorununa Ermeni Milli Kimliği Açısından Bakış, Platin Yayınları, Ankara, 2005. ŞEHİRLİ, Atilla, Türkiye’de Bölücü Terör Hareketleri(ve Devletin Aldığı Tedbirler), Burak Yayınları, İstanbul, 2000. ŞİMŞİR, Bilal N., Ermeni Meselesi 1774-2005, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2005. ---------------------, Şehit Diplomatlarımız (1973-1994), Bilgi Yayınevi, Ankara, 2000. TOSUN, Ramazan (ed.), Dünden Bugüne Ermeni Meseleleri Sempozyumu, Selçuk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi, Konya, 2003. VATANDAŞ, Aydoğan, ASALA Operasyonları Aslında Ne Oldu?, Alfa Yayınları, İstanbul, 2005. ZEKIYAN, Boğos Levon, Ermeniler ve Modernite: Gelenek ve Yenileşme/ Özgürlük ve Evrensellik Arasında Ermeni Kimliği, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2002. 88 MAKALELER AÇIKSES, Erdal, “Osmanlı Devleti’ndeki Misyonerlik Faaliyetleri İle İlgili Bir Değerlendirme”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38, MartNisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.935-948. ALÇITEPE, Galip, “Ermeni Sorunu Karşısında Türk Medyasının Tutum ve Davranışları”, Belgeler Işığında Ermeni Meselesi Semineri 24-25 Nisan 2003 Balıkesir Üniversitesi, Kelebek Matbaa, İstanbul 2003, ss.124-125. AKÇORA, Ergünöz , “Ermeni Sorunu ve Türklere Yaptıkları Katliamlarda Ermeni Komitelerinin Yeri”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38, MartNisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.747-773. AKGÜN, Birol, “Küreselleşme Çağında Terör ve Karşı Terör: Amerika’nın İşi Neden Zor?”, Stratejik Analiz Dergisi, Cilt:2, Sayı:18, Ekim 2001, ss.113-121. AKTAR, Yücel, “Ermeni Mezalimine ve Soykırım İddialarına İlişkin Kavram Karmaşası”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.335-340. AMANOĞLU, Ebülfez, “Bakü’de Ermenilerin Yaptıkları Soykırım (Mart 1918) ve Edebiyatta Yansımaları”, ASAM Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı:14-15, YazSonbahar 2004, ss.75-98. ARSLAN, Esat, “Fransa Ulusal Meclisi’nde Ermeni Soykırım Yasasının Kabul Edilmesinden Sonraki Yeni Değerlendirmeler”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.135143. AYDIN, Ramazan, “Ermeni Halkı Türk Yardımından Habersiz”, Türkiye Gazetesi, 4 Şubat 1993, aktaran, Hüdavendigar Onur, Millet_i Sadıka’dan Hayk’ın Çocuklarına Ermeniler, Kitapevi Yayınları, İstanbul, 1999, ss.214. AYKUN, İbrahim, “Tokat’taki Ermeni Hınçak Cemiyeti ve Faaliyetleri (1893-1894)”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAMErmeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.503-516. “Azerbaycan’daki Karabağ Halklarına İnsani Yardım”, EC News, Avrupa Toplulukları Komisyonu Türkiye Temsilciliği, 30 Nisan 1994, Yıl:9, Sayı:6, ss.4. CABBARLI, Hatem, “Ermenistan’da Türkiye İmajı”, Belgeler Işığında Ermeni Meselesi Semineri 24-25 Nisan 2003 Balıkesir Üniversitesi, Kelebek Matbaa, İstanbul 2003, ss.126-135. CANKARA, Yavuz, Ercan Karakoç, Gökmen Kılıçoğlu, “ASALA Terör Örgütü ve Ermeni Terörü”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.437-451. ÇİÇEK, Kemal, “Türk-Amerikan İlişkilerinde Ermeni Diasporasının Rolü”, Orhan Kılıç, Mehmet Çevik (ed.), IV.Türkiye’nin Güvenliği Sempozyumu (Tarihten Günümüze 89 Dış Tehditler), 16-17 Ekim 2003 Bildirileri, Fırat Üniversitesi Basımevi, Mayıs 2004, Ankara, ss:253-258. ÇÖMEZ, Turan, “Ermenistan İzlenimleri”, Stratejik Analiz Dergisi, Cilt:6, Sayı:63, Temmuz 2005, ss.66-70. DAĞI, İhsan, İbrahim Dalmış, Ertan Aydın, “AB , ABD ve Ermeni Meselesi: Kamuoyu Algısı”, 4 Nisan 2005, http://www.pollmark.com.tr , (19/07/2005). DEMİREL, Muammer, “İngiliz Belgelerinde Türkler ve Ermenilerle İlgili Terminoloji”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.93-105. DEVECİ, Yıldız, “Ermenistan’ın Sözde Soykırıma Yönelik Beklentileri Gölgesinde 2004 İlerleme Raporu”, http://www.eraren.org/tr/yazilar.asp?kat=3&yazi=35 , (11/01/05). EKŞİ, Oktay, “ Ya Hocalı Katliamı ?”, http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=299791 (27/02/2005). ELVEREN, Muammer, “Fırtınalı Yılların Büyük Elçisi Uluç Özülker Fransa’yı Anlattı”, Hürriyet Gazetesi, 2.Aralık.2005, ss.16. ERAT, Muhammet, “İngiliz Subayı Rawlinson’ın Ermeni Meselesi’ndeki Tutumu (19191921)”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.155-167. ERDOĞAN, Dilşen İnce, “Amerikan Misyonerlerin Ermeni İsyanlarının Çıkmasındaki Etkileri”, Orhan Kılıç, Mehmet Çevik (ed.),IV.Türkiye’nin Güvenliği Sempozyumu (Tarihten Günümüze Dış Tehditler), 16-17 Ekim 2003 Bildirileri, Fırat Üniversitesi Basımevi, Mayıs 2004, Ankara, ss:293-306. ERSUN, Ömer, “Ermenistan: Soykırım İnadı ve Kaybedilen Gelecek”, Stratejik Analiz Dergisi, Cilt:5, Sayı:60, Nisan 2005, ss.6-28. ERTUGAY, Zeki, “Ermeni Meselesi ve Fransa’nın Tavrı”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.120-125. EVREN, Gürbüz, “Fransız Ulusal Meclisi’nde Ermeni Soykırımı İddiaları ve Çözüm Önerileri”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.171-179. GÖKA, Erol, “Ermeni Sorunu’nun (Gözden Kaçan) Psikolojik Boyutu”, ASAM Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı:1, Mart, Nisan, Mayıs 2001, ss.128-139. GÜRÜN, Kamuran , “İngiliz Mavi Kitabı ve İstanbul Divanı Harbi”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.53-61. HALAÇOĞLU, Ahmet, “Türk-Ermeni İlişkilerinin Genel Değerlendirmesi ve Ermeni Şikayetleri Hakkında Bir Belge”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I 90 ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.448458. HİLALKIZI, Sevil, “Hocalı Katliamı”, ”, http://www.azatyurt.com/Hocali%20Katliami.htm , (24/07/2005). İLTER, Erdal, “Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38, Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.1123-1126. ----------------, “Ermeni Kilisesi ve Terör”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II , Sayı: 38, Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.854893. KANTARCI, Şenol, “Ermeni Lobisi: ABD’de Ermeni Diasporası’nın Oluşması ve Lobi Faaliyetleri”, ASAM Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı:1, Mart, Nisan, Mayıs 2001, ss.139-172. KARAKOYUNLU, Yılmaz, “Ermeni Soykırımı Siyasal Olarak Tartışılmalıdır”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.129-131. KARATAY, Osman, “Soykırım, Toplumsal Hafıza ve Tarihsel Göreceleştirilme”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.308-316. KAYA, İbrahim, “Uluslararası Hukukta Soykırım”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.257-261. KAYNAK, Mahir, “Terör Bir Örtüdür”, http://www.cibilliyet.com/CHA/Haber_Analiz.asp?haID=10, (18/07/05). KILIÇ, Selami, “ Ermeni Sorunu: Suçlanan Almanya ve Almanya’nın Kendini Aklama Politikası”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.81-92. ------------------, “Bazı Alman Çevrelerindeki Soykırım İddialarına Eleştirisel Bir Yaklaşım”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.330-334. KODAMAN, Bayram, “Ermeni Meselesi Tarihi ve Siyasi Bir Değerlendirme”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.200-212. KOLOĞLU, Orhan, “Ermeni Terör Örgütü ASALA Hangi Şartlarda, Nasıl Ortaya Çıktı? Batı, Bu Örgüte Ne Zamana Kadar Göz Yumdu? İki Kutuplu Bir Dünyanın Soğuk Savaş Şartlarında Ermeni Sorunu Nasıl Şekillendi?”, Popüler Tarih Dergisi, Nisan 2001, ss.68-72. 91 -------------------------, “Ermeniler Nasıl Kullanıldılar?”, Popüler Tarih Dergisi, Mart 2001, ss.34-39. KOP, Yaşar, “ 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşında Ermeniler”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.553-567. KURAN, Ercüment, “Tarihte Türkler ve Ermeniler”, Hasan Celal Güzel (ed.), Osmanlı’dan Günümüze Ermeni Sorunu,Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2000, ss.30. -----------------------, “Amiral Bristol Raporu ve ABD’de Türk Aleyhtarı Ermeni Propagandasının Tarihçesi”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.484-495. LAÇİNER, Sedat, “Ermeni Sorunu’nun Temel Unsurları olarak Ermeni Kimlik Bunalımı Güç Politikaları”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:III, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.20. LÜTEM, Ömer, “Türkiye’nin Ermenistan, Ermenistan’ın Türkiye Politikası”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.285. MAZICI, Nurşen, “Türkiye Cumhuriyeti’nde Ermeniler”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:III, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.321-333. McCARTH, Justin, “Ermeni Terörizmi”, http://www.yesil.org/teror/ermenijustin.htm , (23/08/2005). ----------------------, “I.Dünya Savaı’nda İngiliz Propagandası ve Bryce Raporu”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.474-484. OKTAY, Hasan, “Taşnak Partisi Van Şubesinin 5.Kongresi”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.822-832. ÖZDEMİR, Haluk, “Diaspora Ararat’ı Ararken: Ermeni Kimliği ve Soykırım İddiaları”, ASAM- Ermeni Araştırmaları; Tarih, Politika, Uluslararası İlişkiler Dergisi, Sayı:14-15, Yaz-Sonbahar 2004, Ankara, ss.75-98. PERİNÇEK, Mehmet, “Ermenistan’ın İlk Başbakanının İtirafları”, Aydınlık Dergisi, Sayı:950, Ekim 2005, ss.4-10. SELÇUK, Sami, “Yargıtay Başkanının Fransa Cumhurbaşkanına Mektubu ve Fransa Cumhurbaşkanının Cevabı”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.107-113. SONYEL, Salahi R. , “Türk-Ermeni İlişkileri İle İlgili İngiliz Kaynakları”, Selçuk Erez, Mehmet Saray (ed.), Uluslararası Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu Bildirileri 2425 Mayıs 2001, İstanbul Üniversitesi Basımevi, İstanbul, 2001, ss:237-245. 92 ŞİMŞİR, Bilal N. , “Ermeni Terörü ve Şehit Türk Diplomatları Üzerine Bazı Tespitler ve Öneriler”, ”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.399-410. TACAR, Pulat, “Ermenilerin Soykırımı Savının Oluşturduğu Gerginliğin Çözümü İle İlgili Hukuki ve Siyasi Öneriler”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.221-257. TAŞKIRAN, Cemallettin , “Ermeni Diasporası Nedir? Ne İstiyor”, ”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:III, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.3-13. TERZİOĞLU, Arslan, “İttihat ve Terakki İleri Gelenlerinin Mektup veyazılarında Talat Paşa’nın 15 Mart 1921’de Berlin’de Öldürülmesi”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.261-269. TOZLU, Necmettin , “Osmanlı Devleti’nde Ermeni Eğitim Kurumları ve Faaliyetleri”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38, Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.920-935. TURGAY, Zeki, “Ermeni Meselesi ve Fransa’nın Tavrı”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.120-124. “Türkiye-Ermenistan Siyasi İlişkileri”, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Resmi İnternet Sitesi, http://www.disisleri.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/Bolgeler/Kafkasya/Ermenistan/Türki ye+Ermenistan.htm , (20/08/05). “Türk Dış Politikasının Genel Görünümü”, http://www.disisleri.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/GenelGorunum/Genel+Gorunum.ht m , (10/12/05). “Türkiye-Ermenistan Siyasi İlişkileri”, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Resmi İnternet Sitesi, http://www.disisleri.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/Bolgeler/Kafkasya/Ermenistan/Türki ye+Ermenistan.htm , (20/08/05). UZUN, Turgay, “Ermeni Sorununa İlişkin Politik Bir Değerlendirme”, .), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.287-293. RAPORLAR Türkiye’nin AB Adaylığı Sürecinde İlerlemesine Yönelik AB Komisyonu 2000 Düzenli Raporu http://www.ceterisparibus.net/ab/dokumanlar.htm (10 11 2004). Türkiye’nin AB Adaylığı Sürecinde İlerlemesine Yönelik AB Komisyonu 2001 Düzenli Raporu http://www.ceterisparibus.net/ab/dokumanlar.htm (10 11 2004). 93 Türkiye’nin AB Adaylığı Sürecinde İlerlemesine Yönelik AB Komisyonu 2004 Düzenli Raporu http://www.ceterisparibus.net/ab/dokumanlar.htm (10 11 2004). ANSİKLOPEDİ _____“Meşrutiyet”, Ana Britannica, Cilt:22. _____“ Sened-i İttifak”, Ana Britannica, Cilt:27. _____“Tanzimat Fermanı”, Ana Britannica, Cilt:29. DERGİLER Aydınlık Haber-Yorum Dergisi, Sayı:950, Ekim 2005. ASAM- Ermeni Araştırmaları; Tarih, Politika, Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt:1-2-3-4, Sayı:1-2-3-4-5-6-7-8-9-10-11-12-13-14-15-16-17. Dışişleri Bakanlığı Belleneti, Sayı:9-10-11-12-13-14-15-16-17-18. Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Aralık 1998, Ocak-Şubat-Mart-Nisan-MayısHaziran-Temmuz-Ağustos-Eylül-Ekim-Kasım-Aralık 1999, Ocak-Şubat-Mart-NisanMayıs-Haziran-Temmuz-Ağustos-Eylül-Ekim-Kasım-Aralık 2000. EC News, Avrupa Toplulukları Komisyonu Türkiye Temsilciliği, 30 Nisan 1994, Yıl:9, Sayı:6. Karadeniz Araştırmaları; Balkan, Kafkas, Doğu Avrupa ve Anadolu İnceleme Dergisi, Cilt:2, Sayı:5, Bahar 2005. Stratejik Analiz Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt:2-5-6, Sayı:18-60-63, Ekim 2001, Nisan 2005, Temmuz 2005. İNTERNET KAYNAKLARI http://www.avsam.org, (20/07/05). http://www.azatyurt.com, (24/07/05). http://www.belgenet.com, (05/08/05). http://www.cibiliyet.com, (27/07/05). 94 http://www.disisleri.gov.tr, (20/08/05). http://www.ermenisorunu.gen.tr, (27/08/05). http://www.eraren.org, (27/07/05). http://www.haydi.net, (20/07/05). http://www.hurriyet.com.tr, (27/02/05). http://www.kesfetmekicinbak.com, (25/07/05). http://www.kronoloji.gen.tr, (27/07/05). http://www.kultur.gov.tr, (10/09/05). http://www.ntvmsnbc.com.tr, (15/08/05). http://www.osmanli700.gen.tr, (15/07/05). http://www.osmanli.org.tr, (15/07/05). http://www.pollmark.com.tr, (19/07/05). http://www.sarigelinbelgeseli.com, (10/07/05). http://www.tasam.org, (20/07/05). http://www.teror.gen.tr, (23/08/05). http://www.tsk.mil.tr, (25/07/05). http://www.ttk.gov.tr, (25/07/05). http://www.turkforum.net, (20/07/05). http://www.turkish_media.com, (23/07/05). http://www.yesil.org, (23/08/05). http://www.armenianpages.com , (10/05/06) 95