ermeni diasporasının türk dış politikasına etkileri

advertisement
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANA BİLİM DALI
ERMENİ DİASPORASININ TÜRK DIŞ
POLİTİKASINA ETKİLERİ
TEZ ÇALIŞMASI
DANIŞMAN
Doç. Dr. BİROL AKGÜN
ZEYNEP BOYACIOĞLU
044229001001
KONYA
2005
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ…………………………………………………………………………………………4
BİRİNCİ BÖLÜM
ERMENİ DİASPORASININ OLUŞUM SÜRECİ
1.1.
Tanım ve Tarihçe …………………...…………….………………………9
1.2.
Neden Diaspora ?..………………………………….………..……………11
1.3.
Sistemsel Boyut: Yayılımın Ortak Amacı ve Ermeni
Propagandası…………………………………………………………………...12
1.3.1. ABD…………………………..…………….………………………13
1.3.2. İNGİLTERE………………………….………………....................18
1.3.3. FRANSA…………………………….……………………………..22
1.3.4. ALMANYA………………………….………………………….……25
İKİNCİ BÖLÜM
DİASPORANIN YAPISI
2.1.
Diaspora Milliyetçiliği …………………....……………………..…..….28
2.2.
Sosyal Boyut………………………………………..……….……...…....30
2.2.1. Toplumsal Hareket: Kilise………………..…………….…..31
2.2.2. Şiddet Hareketi: Terörizm…..……………...………….……...33
2.3.
Siyasi Boyut…………………………………………..…………….…....35
2.3.1. Hınçak Partisi…..……………………………….…………….…….36
2.3.2. Taşnak Partisi…..………………………………………………….38
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
DİASPORA’NIN TÜRK DIŞ POLİTİKASINA ETKİLERİ
3.1.
Türk-Ermeni İlişkilerine Etkisi………...………………………….…...40
3.1.1. 1990 Öncesi İlişkiler……….…………………………...……40
3.1.2. 1990 Sonrası İlişkiler...……………………………………...42
2
3.2. Türk-ABD İlişkilerine Etkisi….……………………………………..………46
3.3. Türk-AB İlişkilerine Etkisi..............................................................................50
3.4. Türk-BM İlişkilerine Etkisi.……….………………………………….…….57
4. SONUÇ YERİNE: Türk-Ermeni İlişkilerinin
Geleceği…………………………………………….…………………………….…..59
EKLER………………………………………………..………………………………..64
EK-1 TEHCİR KANUNU……………………………………………………….…...63
EK-2 SOYKIRIM SÖZLEŞMESİ……………………………………………….…..64
EK-3 TALAT PAŞA’NIN TELGRAFI………………………………………….…..65
EK-4 ASALA KURBANLARI……………………………………………….………66
EK-5 SOYKIRIMI TANIYAN ÜLKE VE EYALETLER…………………….…...70
EK-6 SOYKIRIM ANITI DİKİLEN ÜLKE VE EYALETLER…………………..72
EK-7 ABD’DE YAŞAYAN ERMENİ NÜFUSU……………………………………73
EK-8 İNGİLTERE’DEKİ ERMENİ NÜFUSU……………………………………..75
EK-9 ERMENİ İDDİALARINA GÖRE DÜNYADAKİ
ERMENİ NÜFUSU…………………………………………………………….76
EK-10 HARİTALAR………………………………………………………………...82
H-1 ABD-LOS ANGLES EYALETİ ERMENİ YAŞAM ALANLARI……….…82
H-2 ABD-NEW YORK EYALETİ ERMENİ YAŞAM ALANI………………....83
H-3 İNGİLTERE’DEKİ ERMENİ YAŞAM ALANLARI……………………....84
H-4 ALMANYA’DAKİ ERMENİ YAŞAM ALANLARI………………………. 85
KAYNAKÇA…………………………………………………….……………………86
3
GİRİŞ
Bu çalışmada, Ermenilerin tehcir sonrasında yerleştikleri ülkelerde oluşturdukları
diaspora faaliyetleri incelenecektir. 1915’ten 2006’ya kadar, Türkler ve Ermeniler arasında
yaşanan sosyal ve siyasi gelişmeler Türk Dış Politikası açısından önemlidir. Çünkü bu
dönemde Ermeni Diasporasının gerçekleştirdiği faaliyetler Türkiye’nin gerek ABD, gerek
Avrupa Birliği, gerekse Birleşmiş Milletler ile olan ilişkilerinde sorunlara neden olmuştur.
Ermeni kimliğinin oluşmasında Ermeni Kilisesinin politikaları önemli bir yer tutar.
Çünkü Ermeni Kilisesi var oluşunu Ermenilerin varlığına dayandıran, ibadet ve inanç
açısından tamamen Ermenilere hitap eden evrensellikten yoksun bir kilisedir. Ermeniler, 13.
yy’da toplu olarak Hıristiyanlığın Gregoryen Mezhebini kabul etmişlerdir. Gregoryen
Mezhebinin kurucusu Türk’tür. Kurulduğu dönemde Hıristiyan Türkler tarafından yayılan bir
mezheptir. Bundan dolayı bu mezhep Türk Kültürünün ağırlıklı olduğu bir inanç sistemidir.1
Ermeniler, 29 Mayıs 1919’da yayınladıkları bir bildirgeyle bağımsızlıklarını ilan
etmişlerdir.2 Bu kararı almalarında Ermeni Kilisesinin ve diasporanın etkisi büyük olmuştur.
Kazanılan siyasi bağımsızlık kısa sürmüş, 1920’den itibaren Bolşevik Rusya’nın işgaline
giren Ermenistan, ancak 1991’de tekrar bağımsızlığına kavuşabilmiştir.3 Ermeni dünyasının
birliği, soyut milliyetçilik ve ulusal kimlik fikirleri açısından nihai meydan okuma anlamı
taşımaktadır.4 Diasporanın sahip olduğu potansiyel, Ermenistan’ın kaderinde köklü bir
değişim sağlayacak kadar büyüktür.
Ermeni devletini kurmaya yönelten düşünceler bizzat Ermeni halkından değil, Ermeni
kilisesinden ortaya çıkmıştır.5 Kilisenin gücü ve etkisi tek başına gerçekleşen bir olgu
değildir. Kilise gücünü Osmanlı’yı parçalamak isteyen “dış güçlerin” finansal desteğiyle
sağlamaktaydı. Ekonomik yardımlar ile açılan gayrimüslim okullarda, Ermeni gençler,
Türklere karşı aşırı milliyetçilik düşüncesi ile yetiştirilmekteydi. Bunun yanı sıra Ermeni
cemiyet ve vakıfları bölücülük için teşvik etmekte ve onlara yardımda bulunmaktaydılar.
Bütün bu girişimlerin sebebi, Ermeni Örgütlenmelerinin tümünü misyonerlik çatısı altında
1
Abdurrahman Küçük, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Andaç Yayınları, İstanbul, 2003, s.20.
Mehmet Perinçek,“Ermenistan’ın İlk Başbakanının İtirafları”, Aydınlık Dergisi, Sayı:950, Ekim 2005, s.4-10.
3
Hatem Cabbarlı, “Ermenistan’da Türkiye İmajı”, Belgeler Işığında Ermeni Meselesi Semineri 24-25 Nisan
2003 Balıkesir Üniversitesi, Kelebek Matbaa, İstanbul 2003, s.126-135.
4
Gerard J.Libaridian, Ermenilerin Devletleşme Sınavı: Bağımsızlıktan Bugüne Ermeni Siyasi Düşünüşü, İletişim
Yayıncılık, İstanbul, 2001, s.144.
5
Mim Kemal Öke, Yüzyılın Kan Davası: Ermeni Sorunu 1914-1923, Aksoy Yayıncılık, İstanbul, 2001, s.95.
2
4
birleştirerek tüm dünyadaki Ermenileri bir arada tutmaktı. Ayrıca Ermeni çetelerine lojistik
destek sağlayarak terör faaliyetlerinde bulunmaya cesaretlendirmesi ve yukarda saydığımız
tüm etmenler sorunun ortaya çıkmasına sebep olmuştur.6 Ancak Osmanlı devleti Ermenileri
kendi ulusundan farklı görmemiş ve bu parçalanmada kopmalarını istememiştir. Bunu da
Osmanlının son dönemlerinde gerçekleşen demokratikleşme çalışmalarında azınlık olarak en
başta Ermenileri göstermesinden anlayabiliriz.
Peki neden Türkiye ve Ermeniler üzerine böyle bir oyun oynandı? Bilhassa I. Dünya
Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nun sahip olduğu jeo-politik ve jeo-stratejik önemi,
dönemin güçlü ve acımasız dış güçleri için büyük önem arz etmekteydi. Bu topraklara sahip
olabilecek bir devlet Asya ve Avrupa arasında köprü görevi görebileceği gibi aynı zamanda
deniz ticareti ve geçişlerde önemli bir yere sahip olan boğazlara da hakim olacağı anlamını
taşımaktaydı. Bölge aynı zaman da Ortadoğu ve Kafkaslara geçişte sahip olduğu transit geçiş
imkanı ticaretin gelişmesinde önemli bir role sahipti. Osmanlı üç tarafı denizlerle çevrili bir
bölgeye hakim ve dünya politikasında etkin bir yeri olan Rusya ile sınır komşusuydu. Bu
durum, bilhassa silah ve uyuşturucu ticaretinin geçiş yollarında hak sahibi olmak isteyenler
için önemli bir noktaydı. Bölgenin sahip olduğu bu avantajların yanında yer altı ve yer üstü
kaynaklar bakımından da zengin olması ülkeler üzerinde çirkin oyunlar oynanmasında etkili
bir durumdur. Sömürgeci devletler, sömürmek istedikleri topraklar için sistemli politikalar
gerçekleştirmektedirler. Ermeniler üzerinden uyguladıkları politikalarda bu yöntemlerin
uzantısı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Osmanlı’nın son dönemlerinde Dünyadaki hakim düşünce akımları ulusçu ve
milliyetçi hareketlerdi. Özellikle bu hareketten en çok etkilenenler Osmanlı’nın Balkanlardaki
topraklarıydı. Ermeniler de başlangıçta açıkça, ayrı bir devlet olma yolunda siyasi bir talepleri
olmasa da dünyadaki akımlardan etkilenerek zamanla böyle bir bağımsız devlet olma fikrini
benimsemişlerdir.
İki toplum üzerine oynanan oyunlara
rağmen Osmanlı Ermenilerden kopmak
istememiş bu sebeple de Ermenileri ülke içerisinde “en çok gözetilen toplum” haline
getirmiştir. Bu amacını salt söylemde bırakmayan Osmanlı kendi iç politikasındaki
Batılılaştırma sürecinde gerçekleştirdiği reformlarla Ermenilere geniş haklar tanımıştır. İlk
olarak, Osmanlı padişahlarının mutlak egemenliklerini sınırlayan belge olan Sened-i İttifak’la
(1808), hak ve ayrıcalıklar tescil edilmişti.7 İkinci olarak, Tanzimat Fermanı (1839) ile
6
7
Şenol Kantarcı, Kamer Kasım, Ermeni Sorunu El Kitabı, Ankara Üniversitesi Basım Evi, Ankara, 2003, s.1.
“ Sened-i İttifak”, Ana Britannica, Cilt:27, s. 315.
5
Müslüman olmayan Osmanlı uyrukları için hukuksal eşitlik, can ve mal güvenliği hükme
bağlanmış, Osmanlı bütün uyrukları eşit kabul etmiştir.8 Üçüncü olarak, Kanun-i Esasisi’nin
(1876) oluşumunda Ermeniler aktif rol oynayarak, kendi uluslarının varlığını korumada yoğun
hak talebinde bulunmuş bu doğrultuda da talep ettikleri hakları Osmanlı’dan alabilmişlerdir.
Akabinde ilan edilen Meşrutiyetlerle birlikte de, çokuluslu bir imparatorluğun ulus devlet
olabilmesinde önemli bir denemeyi gerçekleştirmişlerdir.9 Gerçekleştirilen reformlar
sayesinde Ermeni kimliği oluşmuştur. Bu durum Ermeni Kilisesi açısından Ermeni
toplumunun güvenliğini ve devlet içindeki konumunu sağlamlaştırması açısından önemli bir
fırsat olarak görülmüştür.
Dünya üzerindeki birçok ülkeye dağılmış olan Ermenilerin oluşturdukları diaspora,
diğer milletlerin sahip oldukları diasporaya nazaran koşulları daha yüksek ve ulusal karakteri
daha belirgin bir kültür içermektedir. Ermenilerin mevcut olan ulusal kimlik bilinçleri “çok
boyutlu
kimlik”,
çerçevesiyle
“farklılıkların
korunduğu
bütünleşme”
olarak
adlandırılmaktadır.10 Çok boyutlu kimlik, bu çerçeve de Ermeni kültürel yapısının yüzyıllarca
egemenliği altında yaşadıkları çeşitli devletlerden aldıkları kültürel mozaiği ifade etmektedir.
Ermenilerin en çok etki altında kaldığı kültür yapısı Arap ve Türk kültürüdür. Son yüzyıla
baktığımızda diasporanın ulus kimliği oluşturmada öne sürdüğü en güçlü argüman “sözde
soykırım” iddiasıdır. Ayrıca, farklılıkların korunduğu bütünleşme olarak kimliğe baktığımızda
da yaşanılan farklı egemenliklerin kimliğin oluşumu açısından gerçekleştirdiği etkiyi
görebilmek mümkündür.
Bu çalışmada Ermeni Diasporası tarihi gelişiminden itibaren ele alarak, diaspora ile
Anadolu topraklarında yaşayan iki ayrı Ermeni kimliğinin farklılıklarını ve diasporanın
yayılım da kullandığı sistem, siyaset ve terör bağlamında incelenecektir. Ayrıca, diasporaya
destek veren ülkelerin yardım niteliklerine de değinilecektir.
Çalışmada, Ermeni diasporasının, sözde soykırım çatısı altında buluştukları ortak
acıların, meydana getirdiği milliyetçilik ideolojisi sorgulanacaktır. Bu araştırmada,
Diasporanın uyguladığı politikalardan, Türk Dış Politikası’nın nasıl ve ne şekilde etkilendiği,
soruna ilişkin farkı bir bakış açısı ortaya koymayı hedeflemektedir. İki ülke ilişkilerinin
geleceğine dair yapılacak olan analizler, sorun üzerine geliştirilen çözüm önerilerine katkı
sağlamayı hedeflemektedir.
8
“Tanzimat Fermanı”, Ana Britannica, Cilt:29, s.220-221.
“Meşrutiyet”, Ana Britannica, Cilt:22, s.319-320.
10
Boğos Levon Zekiyan, Ermeniler ve Modernite: Gelenek ve Yenileşme/ Özgürlük ve Evrensellik Arasında
Ermeni Kimliği, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2002, s.112-113.
9
6
Ermeni Diasporasının Türk Dış Politikasına etkileri üzerine gerçekleştirilen araştırma
günümüze kadar yapılmış çalışmalardan farklı olarak, Türkiye’de belli bölgelerde yaşayan
Ermenilere yönelik düzenlenen anket sonuçları bağlamında bu kişilerin sözde Ermeni
sorununa yaklaşımları değerlendirilecektir. Aynı zamanda bu çalışma, Ermenilerin bu ülkede
yaşadıkları sorunların anlaşılması, taşıdıkları kimliklerin bir uzantısı olarak karşılaştıkları
problemlerin belirlenmesi adına da bir öncü olma amacını taşımaktadır. Anket çalışması
içerisinde Türk vatandaşlarının da konuya yönelik bakış açıları değerlendirilmeye tabi
tutulacaktır.
Türkçe literatür de Ermeni sorunu ile ilgili olarak oldukça geniş bir kaynak olmasına
karşın, bu sorunun dış politikaya ne ölçüde etki ettiği ile ilgili çalışmalar yetersiz kalmaktadır.
Bu çalışma ile Ermeni Diasporası’nın tarihi gelişimini de ele alarak diaspora ile Anadolu
topraklarında yaşayan iki ayrı Ermeni kimliğinin farklılıklarını, diasporanın yayılım da
kullandığı stratejiyi, siyaset ve terör bağlamında incelenecektir. Ayrıca diasporaya destek
veren ülkelerin yardım niteliklerine yer verilecektir.
Çalışmanın ilk bölümünde, Ermeni diasporasının nasıl ve ne şekilde ortaya çıktığı ve
diaspora yapısının sistemsel yayılışları detaylı bir şekilde incelenecektir. Bu incelemeye ilk
olarak diasporanın popülasyon olarak en fazla yerleştikleri ülke olan Amerika’dan başlayarak,
sırasıyla Fransa, İngiltere ve Almanya’daki yapıları ve faaliyetleri analize tabi tutulacaktır.
İkinci bölümde, diaspora yapısının tabanını oluşturan, sosyal yapıyı kilise ve
terörizmin fonksiyonlarının yanı sıra milliyetçilik ideolojileri çerçevesinde daha sonra da
içinde bulundukları ülkelerdeki siyasi platforma etkilerini Hınçak ve Taşnak partileri
örnekleri vasıtasıyla incelenecektir.
Üçüncü bölümde, tezin temel unsurunu teşkil eden Ermeni diasporasının Türk dış
politikasını nasıl ve ne şekilde etkilediği tarihsel bağlamda ele alınacak ve bu amaçla, ilk
olarak Türkiye ile Ermenistan ilişkileri 1990’a kadar olan dönem ve Ermenistan’ın
bağımsızlığını
kazanmasından
sonraki
dönem
olmak
üzere
iki
başlık
altında
değerlendirilecektir. Bir sonraki adımda ise; diasporanın öncelikle Türkiye- Avrupa Birliği
ilişkilerinde oynadığı rol ve Türkiye’nin AB ile entegrasyonunda taşıdığı önem geniş bir
biçimde tartışılacaktır. Diasporanın başta lobicilik faaliyetleri olmak üzere diğer
faaliyetlerinin bir uzantısı olarak, Türkiye ve Birleşmiş Milletler arasındaki etkileşimde bu
sorunun ne gibi roller oynadığı da ele alınacaktır. Ayrıca Türk-Ermeni ilişkilerinin 1990 önce
ve sonrası ele alınarak Türkiye-ABD ilişkilerine etkisi de bir başka başlık altında tahkik
edilecektir.
7
Çalışmanın sonuç bölümünde ise Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geleceği masaya
yatırılacak, iki ülke arasındaki geçmişte ve günümüzde ortaya çıkmış/çıkması muhtemel
sorunların ne şekilde aşılabileceği, çözüm yollarının neler olabileceği üzerinde durulacaktır.
8
BİRİNCİ BÖLÜM
ERMENİ DİASPORASININ OLUŞUM SÜRECİ
1.1. Tanım ve Tarihçe
Osmanlı Devleti’nin duraklama dönemi sonrasında yaşadığı çöküşle birlikte
topraklarına göz diken dış güçler, iç ayaklanmaları organize etmede ve
imparatorluğu
parçalamada oldukça başarılı olmuşlardır. Bilhassa, yaşanan Osmanlı-Rus Savaşları nedeniyle
Rusya, Osmanlı’ya karşı içten çökertme politikası uygulayarak, devlet içerisinde en önemli
nüfusa sahip olan doğu topraklarındaki Ermenileri yanına çekme politikası gütmüştür. Bu
tarihten sonra Osmanlı’ya karşı sistemli bir şekilde nefret tohumları besleyen doğu
topraklarındaki Ermenileri, bu duruma getiren Rusların dini kimlik farklılıklarını
körüklemesidir. Bu yöntem dönem koşulları göz önüne alındığında oldukça etkili bir yöntemi
kullandıklarını söylemek mümkündür.
Toplumların milli varlıklarını oluşturmada en önemli unsur şüphesiz dini ve vicdani
unsurlar olmuştur. Bu unsurlar içerisinde hem ulusal varlıkları hem de dini kimlikleri
açısından kendilerini pasifize edilmiş hisseden Ermeniler kurdukları diğer Hıristiyan
mezheplerinden ayrı bir kurum ile dini varlıklarını sınıfsal olarak farklı bir zemine
oturtturmuşlardır. Dört büyük kutsal kitapta kendilerine ait bir unsur bulunmadığı için kendi
yazdıkları tarih ile mukaddes kitaplarda yer aldıklarını ispatlama amaçlı oluşturdukları dini
tarihte, kendilerini Nuh Peygamberin oğlu olan Yafes’e bağlı bir millet olarak ifade
etmişlerdir.11 Bu ifade ile kendilerinin kutsal bir millet olduklarını ve tanrı tarafından ayrı
tutulduklarını kanıtlamaya çalışmışlardır. Üstüne üstlük eğer ki Ermenileri ortadan
kaldırmaya çalışan her hangi bir toplum olursa, bu toplumun tanrı tarafından lanetleneceği
yalanına kendileri dahi inandırmışlardır. İşte bu noktadan yola çıkan Ermeni ulusu,
lanetlenecek olan toplum profilinin içerisine Türkleri yerleştirmiştir. Bu yüzden 1915
sonrasında Ruslar tarafından yoğun bir biçimde maruz bırakıldıkları asimilasyon politikası
yüzünden kaybolmak üzere olan kimliklerini yeniden ortaya çıkarabilmek için “Türk
Düşmanlığı” ile ulus bilinçlerini uyandırmaya çalışmışlardır.
Rusya’nın bağımsızlık vaadi ile yanına çektiği Ermeniler yaşadıkları toplumsal baskı
sonucunda Avrupa ve Amerika’ya göç ederek hayatlarını sürdürmeye devam etmişlerdir.
Ancak göçü yaşayan birinci ve ikinci kuşak Ermeniler kendi kimliklerini korumada başarılı
11
Kazım Karabekir, Ermeni Dosyası, Emre Yayınları, İstanbul, 2005, s.30.
9
olsalar da, üçüncü kuşak yaşadığı toplumla kaynaşarak kendi kimliğini unutmaya kısaca
erime potasında (melting pot)12 kültürlerini kaybetmeye başlamıştır. Ermeni Kilisesi yok
olmaya yüz tutan kimliğin yeniden inşasında, ortaya koydukları sistemli yayılımla varlığını
sürdürmede başarı olmuştur. Ermeni kimliğinin korunmasında tüm propaganda faaliyetlerini
soykırım üzerine inşa ederek, ortak bir mağduriyet üzerine politikalar geliştiren Kilise, bu
yargıdan yola çıkarak “haklı savaş” larının sosyal tabandan siyasi tabana kadar bir çok
noktaya nüfuz etmesini sağlamıştır.
Kilisenin etkin politikalarından en önemlisi doğan her yeni çocuğa soykırımın
anlatılarak Türklere karşı nefretle dolu yeni bireylerden oluşan daha güçlü bir millet ortaya
çıkarmak olmuştur. Diaspora’da ve Ermenistan’da yaşayan halk neredeyse doğdukları andan
itibaren sözde soykırım hikayeleri ile büyümektedirler. İstisnasız her evde var olan sözde
soykırım köşeleri, halk ve yöneticilerin konuyla ilgili açıklamaları sürekli olarak sözde
soykırım etrafında şekillenmektedir. Bununla birlikte, insanların akıllarına yerleşmiş Büyük
Ermenistan hayalleri13, yaşanan ufak trajedileri büyük kıyımlarmış gibi göstermekte önemli
bir etmendir.
Tehciri yaşayan birinci kuşak Ermeniler, Türklerden torunları kadar nefret etmezken,
tehciri yaşamayan torunların bu kadar nefret dolu olmalarının altında yatan sebebin ne
olduğunu anlamak hiçte zor değildi. Tehcir sırasında Sovyetler Birliği tarafından Ermeniler
Türkiye’ye karşı kışkırtılmıştır. Günümüzde yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan
uluslarını kurtarabilmek ve dünya siyaseti merkezinde önemli bir pay sahibi olabilmek için,
özellikle Kilise ve muhafazakar Ermenilerin efsaneleştirmeleri sonrasında, Ermeni kimliği,
din ve “sözde soykırım” üzerine yerleştirilmiştir.14 Batı ve Doğu Ermenistan ideallerine
ulaşmada diasporanın tutkunluğu var olan üç buçuk milyon nüfuslu Ermenilerin sayılarının
göçle birçok milyona ulaşabileceği itikadı, geleceği daha iyi görebilen gençlerden çok,
büyüklerin hayallerini süslemektedir.
12
Birol Akgün, “Küreselleşme Çağında Terör ve Karşı Terör: Amerika’nın İşi Neden Zor?”, Stratejik Analiz
Dergisi, Cilt:2, Sayı:18, Ekim 2001, s.113-121.
13
Turan Çömez, “Ermenistan İzlenimleri”, Stratejik Analiz Dergisi, Cilt:6, Sayı:63, Temmuz 2005, s.66-70.
14
Sedat Laçiner, “Ermeni Sorunu’nun Temel Unsurları olarak Ermeni Kimlik Bunalımı Güç Politikaları”, Şenol
Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:III, ASAM-Ermeni Araştırmaları
Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.20.
10
1.2. Neden Diaspora ?
Diaspora sözcüğü ansiklopedilerde sadece Yahudiler için kullanılan bir kavram olarak
yer almaktadır. “Sürgünden sonra Yahudilerin dünyanın her tarafına yayılması”15 olarak ifade
edilen kavramı Ermenilerin kullanmalarındaki temel sebep, 20. yüzyılın ikinci yarısında, II.
Dünya Savaşı'nda Nazilerin Yahudilere uyguladığı soykırım ile 1915’te Tehcir sırasında
Ermenilerin soykırıma uğradıkları düşüncelerini özdeşleştirme çabaları yatmaktadır.
Toplum yapısında Türklerle bir çok benzerlik taşıyan Ermeniler de Türkler gibi göç
etmeye yatkın bir ulustur. Varoluşlarından günümüze kadarki dönemde sürekli göç eden ve
gittikleri bölgelerde kimi zaman yerleşip kimi zamanda egemenlikleri altında bulundukları
devletlerin
yönetimlerinden
rahatsızlık
duyarak
yer
değiştiren
Ermeniler,
Roma
İmparatorluğundan, Osmanlı’ya kadar bir çok devlet içerisinde kimi zaman kendi istekleriyle
kimi zaman da zorla göçe tabi tutulmuşlardır. Toplum yapısında düzenli ve içinde
bulundukları devletlere sorunsuzca bağlı olan Ermeniler tabi tutuldukları zorunlu göçlerde
devletlerin parçalanmalarına neden olabilecek toplumlara karşı tampon bölge olarak
kullanılmışlardır. Sürekli yer değiştirmeleri sebebiyle dağınık olarak dünya coğrafyası
içerisinde yer alan Ermeniler devlet olarak ortaya çıktıklarında tüm Ermeni nüfusunu aynı çatı
altında toplamayı başaramamışlar; çünkü hiçbir yerde çoğunluk teşkil edememişlerdir. Göç
ederek kaldıkları bölgelerde hayatlarına devam edenler bugün diaspora adı altında varlıklarını
sürdürmeye devam etmektedirler.
Diaspora kelimesini özellikle 1980’lerden itibaren kullanmaya başlayan Ermeniler, bu
kavramı toplumsal bilinç olarak yaygılaştırmada ilk olarak Amerika ve Avrupa kıtalarını
hedef almışlardır. Günümüzde diaspora kavramının sosyolojik açıdan kullanımına
baktığımızda farklı topraklara dağılarak varlıklarını sürdüren tüm göçmen topluluklar olarak
ifade edildiğini görmek mümkündür. buradan hareketle, ulaşılan nokta ise diasporanın salt
Ermenilere ait bir kavram olmayışıdır. Fransa’da yaşayan Cezayirliler, Amerika’da yaşayan
Afrikalılar, Ortadoğu’da yaşayan Avrupalılar da bir çeşit diasporadır. Ancak bu
saydıklarımızın bir çoğu ait oldukları ülkeler aleyhinde Ermeniler kadar sistemli çalışmamış
ve bu doğrultuda lobicilik faaliyeti yapamamışlardır. Çünkü Ermeni Diasporası Emperyalist
güçlerin çıkarları doğrultusunda Türkiye’ye karşı kullanılmaktadır.
15
Orhan Koloğlu, “Ermeni terör örgütü ASALA hangi şartlarda, nasıl ortaya çıktı?Batı, bu örgüte ne zamana
kadar göz yumdu? İki kutuplu bir dünyanın Soğuk Savaş şartlarında Ermeni Sorunu nasıl şekillendi?”, Popüler
Tarih Dergisi, Nisan 2001, s.68-72.
11
1.3. Sistemsel Boyut: Yayılımın Ortak Amacı ve Ermeni
Propagandası
Nazilerin, Yahudilere karşı uyguladığı soykırımla kendilerini eş tutan Ermeniler, bu
düşünce
etrafında
toplanarak
yoğun
bir
biçimde
Türkiye’ye
karşı
propaganda
uygulamaktadırlar. Diaspora, etki etme sanatında kamuoyu araçlarını ve halkla ilişkileri
sistemli bir biçimde kullanarak, içinde bulundukları devletlerin politikacılarını, diplomatlarını,
üniversitelerini, milletler arası kuruluşları etkilemede konferans, seminer ve soykırım törenleri
düzenleyerek Ermeni hareketinin halklılığını savunmada psikolojik unsurları yoğun bir
biçimde uygulamışlardır. Gerçekleştirilen sistemli yayılım çabasında savunulan, temel ve
değişmez tez, ezilmiş ve yok edilmeye çalışılmış bir millet imajının çizilmesidir.
Yukarda da ifade edildiği gibi diasporanın su yüzüne çıkan faaliyetleri 1980’lerde
ortaya çıkmıştır, ancak bu ilerleyişin temeli Amerika’da 1800’lü yılların ikinci yarısına
tekabül etmektedir.16 O tarihten günümüze kadarki süreçte içinde bulundukları devletlerde
toplumsal sınıfların en alt tabanlarından başlayarak yaygınlaştırılan Ermeni propaganda
faaliyetleri meyvelerini 20. yüzyılda vermeye başlamıştır.
1967’de Ermeni Diasporası sistemli yayılışının ilk göstergesini, Amerika Birleşik
Devletleri’nin, California eyaletinin, Montebello şehrine diktikleri ilk soykırım anıtı17 ile
kanıtlamışlardır. Bu tarihten itibaren çeşitli Avrupa ülkelerinde geleneksel hale getirilen
Dünya Ermenileri Konferansları ile desteklerini arttıran Ermeni Diasporası gerçekleştirdikleri
yürüyüş, eylem ve propagandalarla giderek etkinliklerini arttırmışlardır. Zamanla salt sayısal
büyümenin yanında maddi anlamda da güçlenen diaspora, Osmanlı içerisinde çıkardıkları
isyanları ve çeteci faaliyetlerini, gelişmiş siyasal şiddete dönüştürerek Türk Diplomat ve
Vatandaşlarını katletmeye kadar uzanan bir dizi eylem gerçekleştirmişlerdir.
1985 yılında Ermeni Propagandasının yaygınlığını arttırma amaçlı gerçekleştirilen
seminer İtalya’nın Venedik kentinde gerçekleştirilerek, diaspora, Ermenilerin Kemalist
devrimciler tarafından sürüldüklerini iddia etmiştir.18
Ermeni Diasporasının yayılımdaki bir başka önemli güç şüphesiz Kiliseydi. Kilise
varlığını salt Ermeni ulusuna dayandırması bakımından diğer Hıristiyan mezheplerinden
16
Şenol Kantarcı, “Ermeni Lobisi: ABD’de Ermeni Diasporası’nın Oluşması ve Lobi Faaliyetleri”, ASAM
Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı:1, Mart, Nisan, Mayıs 2001, s.139-172.
17
Bilal N. Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, Bilgi Yayınevi, Ankara 2005, s.374.
18
Cemallettin Taşkıran, “Ermeni Diasporası Nedir? Ne İstiyor”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I.
Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:III, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.20.
12
tamamen ayrılmaktaydı. İbadet ve inanç sistemi sadece Ermenilere yönelik olan Kilise
Diasporanın elinde tuttuğu en önemli kuvvetti. Yeni nesil Ermenilerin Türkler aleyhine
propagandalarında etkili olan inanç sisteminde başarılı olan Kilise, bu başarısını perçinlemede
eğitim kurumları açarak hürriyet, egemenlik ve ruhaniyet düşüncelerini Türkiye karşıtı olarak
kullanmada daha da sistemli bir yapıya dönüştürmüştür.19
Diasporanın yürüttüğü kimlik politikalarında nihai amaçları, içinde yaşadıkları
egemen devletlerin kendilerini asimile etmelerini önlemek ve bu doğrultuda toprakları
üzerindeki uluslarla çatışmaya girmek yerine mağdur edilmiş bir toplum olarak kendilerini
lanse ederek varlıklarını sürdürebilme amacıdır. Bu fikirden yola çıkan Diaspora, kimliğini
belirlemede Ermenistan da yaşayan Ermenilere nazaran daha radikal bir yapıya sahiptir.
Soykırıma dayalı oluşturulan kimlikte, Ermenistan’da yaşayan Ermeni halkına nazaran,
Ermeni Diasporası, içinde yaşadıkları yabancı devletler sebebiyle daha güç koşullar altında
varlıklarını sürdürmeye çalışmaktadır. Kültürel kimliklerini korumak amaçlı çıktıkları yolda,
devlet-dışı uluslar arası aktörlerden biri haline gelen Ermeni Diasporası, içinde bulundukları
ülkelerin Türkiye ile ilişkilerini etkilemede önemli bir güce sahiptir.20
Ermeni Diasporasının günümüzdeki durumu ve bu çalışmada ele alınan ülkelerdeki
nüfus rakamları eklerde bölge ve eyaletler bazında verilmiştir. Diaspora’da yaşayan Ermeniler
içinde bulundukları ülkelerde genel olarak bir arada yaşamaktadırlar. Bu hadise sebebiylede
eyalet parlamentolarına aktif olarak etki edebilmektedirler. Ermenilerin gerçekleştirdikleri
lobicilik faaliyetleri, tarihi temelleri ve günümüzdeki durumları, ABD, İngiltere, Fransa ve
Almanya örnekleri ile incelenecektir.
1.3.1. ABD
Amerika’nın kuruluşu sonrasında model olarak aldığı ülke Osmanlı Devleti olmuştur.
Nedeni ise farklı din, dil ve ırkları bir arada tutabilmede Osmanlı, dönemin devlet
yapılarından çok daha değişik bir devlet modeline sahipti. Amerika, Osmanlının devlet
yapısını yakından inceleyebilmek maksadıyla Rumlara eğitim vermek amaçlı okullar açmıştı.
Bu sayede, Amerika, 18. yüzyılda ülkedeki ilk gayrimüslim eğitim kurumlarının temelini
oluşturmuştur. Ancak daha sonra Amerikanın eğitim kurumlarındaki gayelerinin İmparatorluk
19
Necmettin Tozlu, “Osmanlı Devleti’nde Ermeni Eğitim Kurumları ve Faaliyetleri”, Güler Eren (ed.), Ermeni
Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38, Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.920-935.
20
Haluk Özdemir, “Diaspora Ararat’ı Ararken: Ermeni Kimliği ve Soykırım İddiaları”, ASAM- Ermeni
Araştırmaları; Tarih, Politika, Uluslararası İlişkiler Dergisi, Sayı:14-15, Yaz-Sonbahar 2004, Ankara, s.75-98.
13
dâhilindeki Rumları örgütleyerek çıkarları doğrultusunda kullanmak olduğu anlaşıldı. Fakat
Rumları kendi faydaları yönünde kullanamayacaklarını fark eden Amerika, Rumların
Osmanlıdan ayrılma hususunda zaten bilinçli olduklarını görmüşlerdir. Bunun üzerine 1829
yılında toplanan Amerikan Yabancı Misyonerler Teşkilatı21, Osmanlı’daki Ermeniler üzerine
çalışma kararı vermişlerdir. 22
Misyonerlerin Rumlardan sonra Ermenilere yönelmesinin temel sebebi Osmanlı içinde
eğitimli insana duyulan ihtiyaçtı. Bu ihtiyacın devlet tarafından karşılanamaması, Ermenilerin
eğitim faaliyetlerini planlı bir şekilde organize edememesi, Amerika’nın oluşan siyasi
boşluktan faydalanmasına sebep olmuştu. Eğitimin misyonerlerin en temel yayılım amacı
olmasını mükemmel şekilde kullanan Amerikan Misyoner Okulları, öğrencilerin milli
duygularını ortaya çıkararak Ermeni kültürünün gelişmesini sağlamıştır.
I.Dünya Savaşı’nda Almanya’ya karşı cepheden savaşa dahil olan Amerika, bu tercihi
dahilinde Osmanlı’ya karşı da savaşa girmişti. Ancak, ABD, Osmanlı’ya karşı savaş ilanında
bulunmadı. Bu duruma sebep olan etken ise Osmanlı içerisinde Amerika’nın sahip olduğu çok
sayıdaki misyoner okuluydu. Misyoner okullarının menfaatleri doğrultusunda savaştan zarar
görmelerini istemeyen Amerika, Osmanlı için harp sırasında sadece uzak bir düşman olarak
kaldı.
1800’lü yıllardan itibaren Amerika’da başlayan Ermeni sempatizanlığının nedeni,
Anadolu ve Ortadoğu’da yer alan Amerikan Misyoner Okullarında eğitim gören öğrencilerin
çoğunluğunun Ermeniler olmasından kaynaklanmaktaydı. Okullarda dillerini İngilizce ve
Ermenice olarak eğitilen Ermenilerin bir çoğu Amerika’ya göç ederek yaşamlarının geri
kalanını bu ülkede idame etmekteydi. Böylelikle, göç eden Ermenilerin diaspora faaliyetlerini
en iyi şekilde gerçekleştirdikleri ülke yine Amerika olmuştu. 1800’lü yıllardan 1914’de kadar
ki süreçte Amerika’ya, Türkiye’den göç eden Ermeni nüfusunun rakamsal boyutu 60.000’ni
21
Amerikan Yabancı Misyonerler Teşkilatı (American Board for Commissioner for Foreign Mission),
Massachusetts’de kurulan Andover Teoloji okulunda okuyan 5 öğrenci tarafından ortaya çıkarılmıştır.
İddialarına göre Asya topraklarında bozuk olan dini inancı düzeltmek için kendilerine böyle bir misyon
edinmişlerdir. Teşkilat 1810 yılında kurulmasından 1908’e kadar Andover Teoloji Okulu’ndan görevli 248
öğrenci ile çalışarak faaliyet göstermiştir. Teşkilatına amacı Hıristiyanlığı bütün dünyaya yaymanın yanı sıra
Hıristiyan kültürünün de yerleşmesini sağlamaktı.
22
Dilşen İnce Erdoğan, “Amerikan Misyonerlerin Ermeni İsyanlarının Çıkmasındaki Etkileri”, Orhan Kılıç,
Mehmet Çevik (ed.),IV.Türkiye’nin Güvenliği Sempozyumu (Tarihten Günümüze Dış Tehditler), 16-17 Ekim
2003 Bildirileri, Fırat Üniversitesi Basımevi, Mayıs 2004, Ankara, ss:293-306.
14
aşmaktaydı.23 Türkiye’den göç eden Ermeniler, Türkiye’den tamamen kopmamış, geride
kalan birikimlerini yakınlarına aktarmışlardı.
Osmanlı’nın Avrupalı devletlerin yanı sıra Amerika ile de gerçekleştirdiği
kapitülasyon anlaşması 1830 tarihinde meydana gelmişti . Anlaşmanın 4. maddesine göre
Amerikan vatandaşlığına geçen Ermeniler, Osmanlı topraklarına döndüğünde Amerikan
himayesinde yer alarak Osmanlı kanunlarında muhaf olmaktaydı. Ancak bu madde Osmanlı
tarafından farklı yorumlanmaktaydı. Osmanlı’ya göre göç eden Ermeniler ülkeye
döndüklerinde hala Osmanlı vatandaşı statüsündelerdi. Hukuki anlaşmasını çok iyi kullanan
Ermeniler, Amerika’da Amerikan vatandaşı, Türkiye’de ise tebaa gibi yaşamaktaydılar, ne var
ki hukukla başları derde girdiğinde Amerikan himayesin de (protege) olduklarını iddia
etmekteydiler.24
İki dünya
savaşı arasındaki dönemde
Amerika’nın yeni kurulan Türkiye
Cumhuriyeti’ni tanıyarak diplomatik ilişkiler kurması Amerika’da yaşayan Ermeni
Diasporasını rahatsız etmiştir. ABD, siyasi ve ekonomik açıdan Türkiye’nin sahip olduğu jeopolitik ve jeo-stratejik önemin farkında olması sebebiyle, bir yandan Türkiye ile yakın ilişkiler
kurarken diğer yandan da Ermenilere vaatler bulunmaktaydı. Sevr ve Lozan Antlaşmalarında
da isteklerini elde edemeyen Ermeniler25, Türklere karşı sahip oldukları parçalama güdülerini
tatmin etme amaçlı Amerika içinde sistemli yayılımlarına destek vermeye kısaca ileri dönük
yatırımlar gerçekleştirmeye devam etmişlerdir. Bir çok Amerikan üniversitesinde Ermeni
Kürsüleri kurarak26 varlıklarını ve amaçlarının haklı temellere oturtma gayesiyle hareket
ederek, bu kürsüler altında yeni beyinlere soykırımı aşılayan Ermeniler, sahip oldukları
düşüncelerini salt Ermeni kökenli vatandaşlara değil, Amerika’nın içinde barınan nice farklı
milletlere de aşılamaya çalışmışlardır.
II.Dünya Savaşı sonrasında komünizm yayılmasına engel olmak isteyen ABD,
oluşturduğu “çevreleme politikası” nın merkezine aldığı Türkiye ile ilişkilerini daha da yakın
bir platforma oturtturması, Ermeniler için yeni bir başarısızlık olarak algılanmıştı.
Amerika’nın Marshall Planı ve Truman Doktrini çerçevesinde Türkiye başta olmak üzere
23
Ercüment Kuran, “Amiral Bristol Raporu ve ABD’de Türk Aleyhtarı Ermeni Propagandasının Tarihçesi”,
Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri,
Ankara, 2001, s.84-495.
24
Kemal Çiçek, “Türk- Amerikan İlişkilerinde Ermeni Diasporasının Rolü”, Orhan Kılıç, Mehmet Çevik
(ed.),IV.Türkiye’nin Güvenliği Sempozyumu (Tarihten Günümüze Dış Tehditler), 16-17 Ekim 2003 Bildirileri,
Fırat Üniversitesi Basımevi, Mayıs 2004, Ankara, ss:253-258.
25
Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2005, s.354-441.
26
Şenol Kantarcı, “Ermeni Lobisi: ABD’de Ermeni Diasporası’nın Oluşması ve Lobi Faaliyetleri”, ASAM
Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı:1, Mart, Nisan, Mayıs 2001, s.139-172.
15
Doğu ve Batı Avrupa ülkelerine sağladığı ekonomik ve lojistik yardımlar sayesinde ABD ve
Türkiye iki iyi müttefik haline gelmişti.27 1946 sonrası değişen dünya sistemlerine ayak
uydurarak çok partili hayata geçen Türkiye’nin, Batı modelini takip ederek modernleşme
yolunda gelişmesi, akabinde gerçekleşen Kore Savaşı’nda Türk Ordusunun gösterdiği başarı
Amerika’da Türklere karşı yoğun bir sevgi selinin oluşmasına sebep olmuştu.28 Ancak bu
durum Ermeniler için aynı yakınlığı yaratmamıştır. Belirli bir sürede olsa Ermeni Meselesi
Amerika’da unutularak Türk yanlısı oluşan tutumlar gerçekleşmişti.
1960’lı yıllarda ortaya çıkan Kıbrıs Meselesi Ermeniler için iyi bir fırsat olmuştu.
Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahele etmesi ile İngiltere’nin yanında yer alan Amerika, Türkiye’nin
Kıbrıs Politikası nedeniyle ilişkileri dondurarak, uyguladığı siyasette geri adım atmasını
istemiştir. İki ülke arasında gerilen ilişkiler Ermenilerin için istenilen bir durumdu. Ancak, o
döneme kadar boş durmayarak sistemli bir organize oluşturan Diaspora için, artık harekete
geçme zamanı olarak belirtilmişti. Artık, salt siyaset ve sosyal mentalitelerle uygulamalarla
kalmak istemeyen Ermeniler çalışmalarını şiddetsel boyutlara dökerek, intikam için terör
eylemlerinde bulunmuşlar ve dünya tarihinin IRA’dan (İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu),
sonraki
ikinci en büyük terör örgütü olan ASALA’yı ortaya çıkarmışlardır.29 ASALA,
(Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Gizli Ermeni Ordusu (Armenian Secret Army for the
Liberation of Armenia))30 gerçekleştirilen terör örgütleri içinde, şiddetsel boyutu çok güçlü
olan bir örgütü. Aynı zamnada kendisine bağlı bir çok küçük alt terör örgütlerinden
oluşmaktaydı.
Bireysel olarak başlayan katliamların ilki ne tesadüftür ki Ermenilerin en iyi şekilde
teşkilatlandıkları ülke olan Amerika’da gerçekleşmişti. 27 Ocak 1973’te, 78 yaşındaki Ermeni
asıllı Kalifornia vatandaşı Geourgen Yanikian tarafından, Türk Başkonsolosuna tablo hediye
etmek maksadıyla çağırdığı otel odasında, Los Angles Türk Başkonsolosu Mehmet Baydar ve
yardımcısı Bahadır Demir’i katletmesiyle gerçekleşmişti.31
Amerika’da sistemli ilerleyişlerin de eyaletler içerisinde sıradan kabul edilen soykırımı
tanıma ile ilgili gelişmeler Ermeni Diasporasının çalışmalarında ne kadar profesyonel ve
başarılı olduklarını göstermektedir. Birçok eyalette kabul edilen sözde soykırım, en son olarak
27
Nurşen Mazıcı, ABD’nin Güney Kafkasya Politikası Olarak Ermenistan Sorunu 1919-1921, Pozitif Yayınları,
İstanbul, 2005, s.134.
28
Kuran, “Amiral Bristol Raporu ve ABD’de Türk Aleyhtarı Ermeni Propagandasının Tarihçesi”, s.484-495.
29
Atilla Şehirli, Türkiye’de Bölücü Terör Hareketleri(ve Devletin Aldığı Tedbirler), Burak Yayınları, İstanbul,
2000, s.214.
30
.Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.7.
31
Aydoğan Vatandaş, ASALA Operasyonları Aslında Ne Oldu?, Alfa Yayınları, İstanbul, 2005, s.229.
16
29 Haziran 2005’te ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi tarafından
tanınarak şu ifadeye yer verilmiştir; Temsilciler Meclisi olarak, 1915-1923 sözde Ermeni
Soykırımını
tanımakta
ve
Türkiye
Cumhuriyetini,
öncül
devleti
olan
Osmanlı
İmparatorluğunun işlediği Ermeni Soykırımı suçunu tanımaya ve Ermenistan Cumhuriyeti ve
Ermeni halkı ile yakınlaşma içine girmeleri gerektiği kararına varmışlardır.32 Alınan bu kara
ile görülen o dur ki Ermeniler neredeyse yüzyıla yakın süredir devam eden Türk
Propagandalarını devam ettirebilecek intikama sahiptirler.
19. yüzyılda bağımsızlık mücadelesi veren uluslara destek vermeyi temel amacı haline
getiren ABD, 20. yüzyıla gelindiğinde salt kendi çıkar odakları çerçevesinde geliştirdiği
siyaseti doğrultusunda var olan ulusların varlıklarına müdahele gerçekleştirmede gözünü
kırpmadan operasyonlar gerçekleştirmeyi ihmal etmemiştir. Bilhassa Başkan Wilson
döneminde Ermeniler, başkanı yanlarına çekebilmek amaçlı gerçekleştirdikleri çalışmalarda,
Wilson oluşturduğu haritalarda Ermenilerin istedikleri topraklarda salt çoğunluk olmadıklarını
ve bu bölgede yaşan Türk, Laz, Çerkez ve Rumların dağınık halde bulundukları için
oluşturulacak Ermeni Devletinde ulus birliğinin sağlanamayacağı görüşüne hakim olmuştu.33
Bu sonuç Ermenilerin beklemedikleri bir açıklama olmakla birlikte, Türk Propagandalarına
sekte vermemiş, bilakis daha da tetiklemiştir.
Günümüzde diasporanın sahip olduğu etkinlik sebebiyle zaman zaman Türk-ABD
ilişkileri sekteye uğramaktaydı. ABD Başkanlık seçimlerinde son dönemlerde Ermeni oylarını
alabilmek amacı taşıyan adaylar, tehcirin neden olduğu sorunları baştan kabullenerek destek
almaya çalışmaktaydılar. Tek kutuplu dünya sisteminde Amerika’nın sahip olduğu gücün
farkında olan diaspora, bu gücü kendi lehlerine çevirme amaçlı propagandalarına devam
etmektedir. B.Clinton gibi dünya politikasında evrensellikten yana olan başkanların
uyguladıkları politikalarda, Ermeniler, propagandalarını uygulamada yetersiz kalmışlardır.
Fakat, Ermeniler, G.W. Bush gibi idealist ve radikal başkanlar üzerinde daha fazla etki
edebilme fırsatı bulabilmişlerdir. Ancak, Amerika için önemli bir müttefik olan Türkiye’nin
sahip olduğu nüfuzu, vazgeçilmesi veya düşman haline getirilmesi zor bir durumdur.
Amerika’da, 23 Nisan 2005 tarihinde Ermenilerin sözde soykırımı anma amaçlı
gerçekleştirdikleri kutlama törenlerine katılan Başkan G.W. Bush’un soykırım kelimesini
kullanmaması Ermeniler tarafından yoğun tepkilere neden olmuştu. Türkiye’yi dış
32
“ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi, Ermeni Soykırımı Kararı Tam Metni”, Aydınlık
Dergisi, Sayı:950, Ekim 2005, s.10-14.
33
Nurşen Mazıcı, ABD’nin Güney Kafkasya Politikası Olarak Ermenistan Sorunu 1919-1921, Pozitif Yayınları,
İstanbul, 2005, s.115.
17
politikasında güçlü bir merkeze yerleştiren Amerika, Türkiye’nin, gerek sahip olduğu yeraltı
ve yerüstü kaynakları gerekse coğrafi konumu sebebiyle, ilişkilerini bozmak istememektedir.
Amerika’nın ulaşmak istediği enerji kaynaklarında köprü görevi gören Türkiye’nin,
aynı zamanda sahip olduğu yüzde altmışın üzerindeki bor minareli sayesinde de ABD için
vazgeçilmezliğini artmaktadır. Ermeni diasporası ise bölgeye talep ettikleri toprak ve tazminat
ile Amerika’nın Avrasya politikasını uygulamada Türkiye’nin yerini almak istemektedir.
Türk-Ermeni ilişkilerinin çözümsüzlüğü sebebiyle ne müttefikinden ne de topraklarında
neredeyse yüzyıldır yaşayan Ermenilerden vazgeçmek istemeyen ABD, uyguladığı dengeleme
siyaseti ile her iki toplumun kendisine karşı neden olabilecek küskünlüğünü engellemek
çalışmaktadır.
1.3.2. İNGİLTERE
İngiltere’deki Ermenilerin kökenleri 17. yüzyıldan itibaren görülmektedir. Özellikle
İngiltere’ye göç edenlerin Ermeni tüccarı olması İngiltere’nin o dönemde ticaret yollarında
sahip olduğu potansiyeli daha da arttırmasına sebep olmuştur. Ermeni tüccarların doğu
dillerini (Farsça, Hintçe, Osmanlıca vb.) iyi bilmeleri, İngiltere’nin sömürülerine gidişinde
Ermeniler ciddi vazifeler üstlenmişlerdir. Bölgeyi çok iyi tanıyan ve dil problemi olmayan
Ermeniler ilk dönemler İngilizlere gönüllü olarak yardım ederken, zamanla İngiltere’nin doğu
ticaretinde önemli bir hisseye sahip olmuşlardır.
İngiltere’nin Ermeni cemaatine karşı duyduğu sempatizanlığın altındaki temel sebep
Hindistan’ın İngiltere tarafından sömürgeleştirilmesine 17. yüzyılda Ermeni tüccarların
sağladığı katkıdır. İngilizler, her fırsatta bununla gurur duymaktadırlar. 1688 Ermeni
tüccarların İngilizlere verdikleri hizmetleri, Kraliyet Fermanı (Royal Charter) ile
ödüllendirilmiş ve “İngiltere’nin Özgür Vatandaşları” (Free Citizens of England) statüsüne
getirilmişlerdir. İngilizler ile Ermeniler arasında oluşan işbirliği 1947 yılına kadar devam
etmiştir.34
Osmanlı’nın tarih sahnesine çıkışından itibaren kendi uluslarına karşı uyguladığı
hoşgörü politikası güçlü devletler açısından sorun teşkil etmekteydi. Askeri açıdan güçlü bir
orduya sahip olan Osmanlı, Batı’da yaşanan Reform Hareketleri sonrasında gelişen ve
34
Sedat Laçiner, İhsan Bal, “İngiltere Ermenileri Lobicilik ve Ermeni Sorunu”,
http://www.usakgundem.com/makale.php?id=46 , (10/02/06).
18
değişen Avrupa için önemli bir tehdit unsuru olmuştu. Osmanlı’nın gerileme döneminde
devleti parçalama politikalarına öncelik eden İngiltere, yanına çektiği Fransa, Almanya,
Yunanistan ve İtalya gibi Avrupalı devletlerle planlı bir şekilde ilerlemiştir. Kendi aralarında
paylaşıma
gittikleri
Osmanlı
topraklarını
elde
edebilme
adına
gerçekleştirilen
kapitülasyonlarla tamamen kendilerine bağladıkları Osmanlı’yı bir çeşit sömürü haline
getirmeyi başarmışlardır.
İki dünya savaşının gerçekleştiği dönemde İngiltere Dış Politikasında, Almanya,
İngiliz propagandasının temelini oluştururken, bu ülke ile savaşa giren Osmanlı’da
İngiltere’den nasibini almıştır. Hatta bu amaçla oluşturulan Propaganda Ofislerinde35,
Türklerin egemenlikleri altındaki topraklarda yaşayan milletlere karşı zalim bir politika
yürüttüğü, ayrıca Hıristiyanlıktan nefret eden Müslümanlar olduklarını ve Hıristiyanlar için
tehdit unsurları oldukları beyan edilmiştir. Toprakları içerisinde yer alan başta Ermeniler
olmak üzere diğer uluslara karşı da toplu katliamlar gerçekleştirmeyi planladığı,36 düşüncesini
yayarak dünya devletlerine bu fikre inanmalarını ana hedef haline getirmiştir. Bu politikadaki
temel amaç Türklerin sahip oldukları topraklar üzerinde Avrupalıların kolonileşerek
çoğalmalarının daha kolay olacağı düşüncesi yatmaktaydı.
İngiltere düşman olarak belirlediği ülkelere karşı gerçekleştirdiği propagandaları
sayesinde oluşturduğu karalamalar ile savaş durumunda ve sonrasında gündemi etkileme de
her zaman başarılı olmuştur. Propaganda faaliyetlerini gerçekleştirme de amaçlarına uygun
yayınlar ortaya çıkaran İngilizler, bunun için sahip oldukları en önemli diplomat ve bilim
adamlarını da kullanarak daha etkin bir politika uygulamışlardır.
Türk propagandalarını siyasi bir temele dayandırmak isteyen İngiltere, bu amaçla
kaynakları ve yazarları yayınlandığı dönemde sır gibi saklanan “Mavi Kitap”ı yayınlamıştır.37
Kitap, 1915 yılında, 26 yaşında bir gazeteci, daha sonrada büyük bir tarihçi olarak ilan edilen
Arnold J. Toynbee ve başta Almanlar için rapor hazırlayan ancak aynı raporu az bir
değişiklikle Türklere karşı kullanan ünlü yazar James Bryce tarafından ortaklaşa
yayınlanmıştır.38 Mavi Kitap’ın yayınlanmasındaki temel etken Osmanlı’nın 1915 yılında
35
Kamuran Gürün, “İngiliz Mavi Kitabı ve İstanbul Divanı Harbi”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I.
Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.53-61.
36
Muammer Demirel, “İngiliz Belgelerinde Türkler ve Ermenilerle İlgili Terminoloji”, Şenol Kantarcı (ed.),
Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları,
Ankara, 2003, s.93-105.
37
Kamuran Gürün, “İngiliz Mavi Kitabı ve İstanbul Divanı Harbi”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I.
Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.53-61.
38
Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005 s.476.
19
Ermenilerin savaştan etkilenmemesi için ilan ettiği Tehcir kararı olmuştur.39 Çünkü
Osmanlı’nın yıkılış döneminde Ermenilere Anadolu topraklarında vaatlerde bulunan
İngilizler, bu amaçla da Ermenileri organize ederek Osmanlı içinde isyan çıkartmaktaydı. Bu
nedenle tehcir İngiliz politikalarına sekte vurmaktaydı. Tamamen sahte ve uydurma belgelere
dayandırılan kitap 1916 yılında İngiliz hükümeti tarafından Avam Kamarası’nın da onayı
alınarak yayınlanmıştı.40 Kitapta yer alan Bryce’ın Türklerle ilgili yayınladığı raporda,
Türklerin gerçekleştirdikleri iddia edilen zulüm söylemleri, Amerikalı Misyonerleri ve
Ermeniler ile gerçekleştirilen röportajlara dayandırılmaktaydı. Raporda gerçekleştiği iddia
edilen 150 olayın 59’u misyonerler tarafından, 52’si ise Ermeni gazetelerinden alınan
alıntılarla gerçekleştirilmiştir.41 Raporun tamamen yanlı olarak yazılması ve objektifliğine
gölge düşürmekteydi. Dahası, kişilerin adlarının yer almaması ve II.Dünya Savaşı sonrasında
ofisteki tüm belgelerin imha edilmesi de kitabın kaynak olarak dayandığı iddia edilen
belgelerin yok olmasına neden olmuştu.
Anadolu’da sahip oldukları ortak dil sebebiyle Amerikan misyonerleriyle birlikte
gerçekleştirilen okullarda, eğitilen öğrencilerin çoğunluğunu Ermenilerin oluşturması
İngilizlerin Ermeni çıkarlarını korumada önemli bir etkendi. Tehcirle yer değiştiren
Ermeniler, İngilizlerin yetiştirdiği Ermeni halkı kaybetmesi anlamına gelmekteydi. Vaziyet,
İngilizlerin propagandalarını daha da sertleştirmesine sebep olmuştu. Bu amaçla 1919 yılında
İngiltere, ordusunda önemli bir asker olan İngiliz Yarbayı Alfred Rawlinson’u, bağımsız bir
Ermenistan kurulması imkanlarını araştırmak, Türklerin silahlarını teslim etmelerini
sağlamak, bu silah ve cephaneleri Kafkas Ermenilerine götürmek ve Anadolu’da gerçekleşen
olayları takip etmesi için42, görevlendirilmişti. Rawlinson, görevi doğrultusunda hazırladığı
raporlarında, Ermenilerin Doğu Anadolu topraklarında yeterli çoğunluğa sahip olmadıklarını
ve ayrıca, Ermenilerin, Kürt ve Türk halkına karşı gerçekleştirdiği katliamları tespit etmişti.
Ermeniler
gerçekleştirdikleri
isyanları
İngilizlerin
bilgisi
ve
yardımları
dahilinde
gerçekleştirmekteydi. Kurtuluş Mücadelesinin en önemli komutanlarından biri olan Kazım
Karabekir ile sürekli görüşmeler gerçekleştiren Rawlinson, Mustafa Kemal Atatürk’ün de
39
Sedat Laçiner, “Ermeni Sorunu’nun Temel Unsurları olarak Ermeni Kimlik Bunalımı Güç Politikaları”, Şenol
Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları
Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.13.
40
Sefa Koyuncu, Don Kişot Sendromu: Ermeni Soykırımı Komedyası, Babıali Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2001,
s.131.
41
Justin McCarthy, “I.Dünya Savaı’nda İngiliz Propagandası ve Bryce Raporu”, Güler Eren (ed.), Ermeni
Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.474-484.
42
Muhammet Erat, “İngiliz Subayı Rawlinson’ın Ermeni Meselesi’ndeki Tutumu (1919-1921)”, Şenol Kantarcı
(ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü
Yayınları, Ankara, 2003, s.155-167.
20
etkisiyle silahların teslimi konusunda çok fazla bir şey başaramamıştır. 1920 yılında
İngilizlerin Malta’da esir aldıkları Türklere karşı Milli Mücadeleciler tarafından tutuklanan
Rawlinson esirlerin geri verilmesi sonrasında Londra’ya gönderilmiştir.43
Ermenilerin 1800’lü yıllardan itibaren
sahip oldukları temel amaçları, Türkleri
kışkırtarak savaşa zorlamak ve bunun sonucunda savunmaya geçen Türkler için başta
Amerika olmak üzere, Avrupa’da da bilhassa İngilizlerin dikkatini çekerek zulüm
gördüklerine inandırmak yatmaktadır. İngiltere Büyükelçilerinden olan Sir P. Currie
raporlarından birinde;
“ Ermeni İhtilalcilerin ilk amacı kargaşalık çıkarmak ve üzerlerine
insanlık dışı misillemeler çekerek bu yoldan Devletlerin insanlık adına
müdahalelerine yol açmaktır.” 44
İfadesini kullanarak Ermenilerin nihai amaçlarını ortaya koymuştur. Bu rapor
cümlesindeki bir başka çarpıcı nokta ise Ermenilerin en çok güvendikleri ülke olan
İngilizlerin kendi diplomatları tarafından da nasıl bir yapıya sahip olduklarının bilincinde
olduklarını ifade etmektedir. Osmanlıların Ermenilere soykırım gerçekleştirdiği düşüncesi
dünyadaki bir çok parlamento tarafından kabul edilirken, İngiltere, soykırım kelimesini
kullanmamakla birlikte, Soykırım kelimesinin BM Soykırım Sözleşmesinde aranması
gerektiğini belirtmiştir.
İngiltere dış politikasında Türkiye’ye yönelik ilişkilerinde son beş yıla kadar ki süreçte
ticaret ve turizm konusunda yoğunlaşıp, diplomatik çerçevede çok yakın ilişkilerde
bulunmamaktadır. Ancak Başbakan Tony Blair’ın, müttefiki Amerika’nın baskıları sebebiyle
ilişkilerinde daha farklı bir süreçte izlemektedir. Türkiye ve İngiltere diplomasinin, yaşadığı
durgunluk döneminin temel sebebi haline gelen diaspora, tehcir öncesinden itibaren
İngiltere’de mevcut olan Türk düşmanlığını tetikleyerek var olan önyargıların temellenmesine
yardımcı olmaktadır.
19. yüzyılda İngiltere’ye göç eden Ermenilerin çoğunluğunu tüccardı. Göç eden
Ermeniler, İngiliz mallarını Osmanlı İmparatorluğu’na pazarlamaktaydılar. Daha çok 1830–
1835 yılları arasında gelen bu tüccarlar ağırlıklı olarak Londra, Liverpool ve Manchester
merkezli çalışıyorlardı. Ermenilerin bugün de İngiltere’de yoğun olarak yaşadıkları şehir
Londra’dır. Günümüzde İngiltere’deki Ermeni nüfusu 11–20 bin arasında iken yine aynı
43
44
A.g.m.
Taner Akçam, Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu, Su Yayınları, İstanbul, 2001, s.112.
21
ülkedeki Türk nüfusu 400 bin ile ifade edilmektedir. Ancak İngiltere’deki Ermenilerin az
sayıda olmalarına rağmen üstün lobicilik faaliyetlerine karşın daha kalabalık olan Türklerin
etkin bir lobicilik faaliyetlerinin olmayışı şaşırtıcıdır. Ermeniler İngiltere’de ağırlıklı olarak
Londra Parlamentosuna üye gönderen üç büyük kenti olan “Ealing, Hounslow ve Brent” de
yaşamaktadır.45 İngiltere’de göç eden Ermenilerin yıllara göre nüfussal verileri ek-8’de
verilecektir.
Günümüze baktığımızda İngiltere özellikle T. Blair döneminde Ermeni baskılarına
boyun eğerek soykırım konusunda Türkiye’ye karşı cephe aldığını görmek mümkündür.
Başka bir değişle, geçmişten günümüze kadar ki süreçte çıkarları doğrultusunda zaman zaman
da olsa Türkiye’nin yanında olduğunu hayali olarak gösteren İngiltere, nihai amacını yeniden
gün yüzüne çıkarmaktadır.
Yahudi Soykırımını anma amaçlı gerçekleştirecekleri kutlama gününde yoğun Ermeni
propagandasına maruz kalan İngiliz hükümeti, Türk Dış İşleri Bakanlığının gönderdiği
notalara rağmen ulusal kanallarında (BBC) İngiliz İçişleri Bakanlığının ültümatonları
doğrultusunda Türklerin Ermenilere soykırım gerçekleştirdiğini ilan etmişlerdir. Bu durum iki
ülke arasında diplomatik krize yol açmakla birlikte, kutlamaların gerçekleştiği gün Ermenileri
de kapsadığı için isim olarak “Genocide Day” şeklinde iken “Holocaust Day” olarak
değiştirilmiştir.46
1.3.3. FRANSA
Osmanlı’nın gerileme döneminden itibaren topraklarının paylaşımı konusunda diğer
Avrupalı devletlerle ortak politika güden Fransa özellikle Kilikya bölgesi olarak ifade edilen
Çukurova bölgesi ile Suriye’yi işgal etmişti. Bölge diğer bir sömürü alanı olan Ortadoğu
ülkeleriyle birlikte sahip olunan eğitim kurumları sayesinde Fransa’ya karşı ayrı bir ilgi
uyandırmıştır. Bilhassa, yaşanan Fransız İhtilali sonrası Fransız kültürüne duyulan ilgi tüm
dünyada olduğu gibi Osmanlı’da da artış göstermişti. Fransız eğitim kurumlarının yanı sıra
tüm dünyada kabul edilen ortak dil olarak Fransızca’nın seçilmesi sempatizanlığın daha da
artmasına sebep olmuştu.
45
Sedat Laçiner, İhsan Bal, “İngiltere Ermenileri Lobicilik ve Ermeni Sorunu”,
http://www.usakgundem.com/makale.php?id=46 , (10/02/06).
46
Sefa Koyuncu, Don Kişot Sendromu: Ermeni Soykırımı Komedyası, Babıali Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2001,
s.129.
22
Ermenilerin Kilikya bölgesini sahiplenmelerini de yine Fransızlar sağlamıştı.
Fransızlar, işgal ettikleri Osmanlı’nın güney topraklarındaki alanların bir kısmını Ermeniler
yurtluk olarak verme vaadi ile Ermenilerin bir kısmını yanına çekerek, I.Dünya Savaşı
sırasında kendisine asker potansiyeli sağlamıştı. Bir ülke sahibi olabileceğini düşünen
Ermeniler, savaş sonrası anlaşmalarda Fransa’nın Anadolu topraklarından çekilmesi ile yalnız
kalmıştı. Ancak 19. yüzyılın sonlarından itibaren Fransa yandaşı olan güneyli Ermeniler
gruplar halinde Fransa’ya ilk zamanlar savaştan uzak olmak için göç etmişlerdir. Bu grupların
çok azı savaş sonrasında topraklarına geri dönmüş kalanlar ise bugünkü diasporanın
dayanaklarını oluşturmuştu.
1919’dan itibaren işgal altında kalan bölgeler de yaşayan Ermeniler İngiltere’den
aldıkları desteğin yanı sıra Fransa’yı da kendi propagandalarına alet etmişlerdi. Fransa,
Kurtuluş Savaşı döneminde işgal etmek istediği Osmanlı toprakları için kendi ülkesinden
asker getirmeyi başaramamıştı. Ne var ki, Fransızlar, Türklere karşı 1800’lü yıllardan itibaren
acımasız katliamlar gerçekleştiren Ermeni erkekleri kendi ülkesinin askeri üniformasını
giydirerek kullanmış, ayrıca bununla kalmayarak, Ermenilere özel bir sancakta vermişti.47
Fransa’nın soykırımı kabul etmesindeki arka platforma baktığımızda ise kabul oyu
kullanan parlamenterlerin, Ermeni oylarının etkin oldukları bölgelerden seçildiklerini,
öğrencilik yıllarında aynı okul ve semtlerde Ermenilerle birlikte olduklarını ve bu doğrultuda,
anlatılanlardan etkilenerek soykırım düşüncesine inandıklarını görmek mümkündü.48 Bu
noktadan hareketle parlamenterlerin herhangi bir tarihi araştırma gerçekleştirmeden tamamen
seçmenlerinin söylediklerine koşulsuzca inanarak hareket ettiklerini söylemek yanlış bir kanı
olmayacaktı.
1995 yılında, Fransa soykırım yasası çıkarmadan önce, Türk tezlerine de bakılması
gerektiğini savunan ünlü Fransız tarihçi Bernard Lewis, “soykırım yoktur” ifadesini
kullanmıştı. Fakat, soykırımın varlığını kabul etmediği için Fransa hükümeti tarafından
yargısız infaza maruz kalarak mahkum edilmiş, ancak daha sonra beraat etmişti.49
47
Esat Arslan, “Fransa Ulusal Meclisi’nde Ermeni Soykırım Yasasının Kabul Edilmesinden Sonraki Yeni
Değerlendirmeler”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye
Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.135-143.
48
Gürbüz Evren, “Fransız Ulusal Meclisi’nde Ermeni Soykırımı İddiaları ve Çözüm Önerileri”, Güler Eren (ed.),
Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.171179.
49
Zeki Turgay, “Ermeni Meselesi ve Fransa’nın Tavrı”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37,
Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.120-124.
23
Fransa ülke içinde, nüfussal açıdan Türklerden daha fazla sayıya sahip olan
Ermenilerin varlıklarını korumayı seçerek, politik bir oyuna girmiştir. Gerçekte, 2001 yılında
kabul edilen soykırım yasası ile Fransızlar, Kurtuluş savaşında Ermeni lejyonerlerin verdiği
desteğe karşılık teşekkür borcunu ödemişti. Ancak, Fransa’nın Ermenilere karşı verdiği destek
salt siyasi açıdan olmamış, Türkiye’yi parçalama hususunda ASALA’ya da yardım etmiştir.
Mamafih, 1983’te Paris'in Orly havaalanındaki THY bürosu önünde bomba patlatan
ASALA, 5 kişinin ölümüne ve 63 kişinin de yaralanmasına sebep olunca, gerçekleşen
katliam, o döneme kadar destek veren ülkeler tarafından yok sayılan ASALA’nın ilk kez
dünya konjoktöründe ciddiye alınmasına sebep olmuştu. Çünkü ASALA’nın gerçekleştirdiği
eylemde ilk defa Türk vatandaşlarının yanında yabancı vatandaşlar da yaralanmış ve
hayatlarını kaybetmişlerdi. Bu eylem sonrasında Fransa ASALA’ya resmen, “eylemlerini
dışarıda yapma” uyarısında bulunarak kendi vatandaşlarını terörist faaliyetlerden korumaya
çalışmıştı.50 Yaşanan, katliam sonrasında ASALA’nın en büyük desteği olan Fransa
Cumhurbaşkanı François Mitterand’ın51 dünya sisteminde ve özellikle de ABD tarafından
gözlem altına alınarak eleştirilmişti. Fransa’nın, oluşan Transatlantik Çatlağın da etkisiyle
ABD ile ters düşmek istememesi nedeniyle ASALA’ya verdiği desteği geri çekmesi örgütün
zayıflamasına sebep olmuştur.
Ermenilerin, Amerika’dan sonrası nüfussal açıdan ağırlıklı olarak yaşadıkları ikinci
bölge olan Fransa, siyasetçiler için önemli bir seçmen kitlesi oluşturmaktadır. Bu durumu
kullanan politikacılar, seçim dönemlerinde Ermenilerin Sözde Soykırım düşüncelerini kabul
etmiş görüntüsü vererek seçmenleri yanlarına çekme politikasını sürekli kullanmaktadır.
18 Ocak 2001 tarihinde Fransa Ulusal Meclisinde kabul edilen Ermeni Soykırımı, yine
İngiltere örneğinde olduğu gibi, Türkiye ile Fransa arasında diplomatik krize neden olmuştu.
Dönemin Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, durumun ehemmiyetini belirtmek amaçlı Fransa
Cumhurbaşkanı J. Chirac’a yazdığı mektuptan da bir sonuç alınamamıştı.52 Mektupta,
Fransa’nın, başka bir ülkenin soykırım gerçekleştirdiği düşüncesine inanarak kabul edilen
yasanın yanında kendi geçmişinde Cezayir’e karşı gerçekleştirdiği soykırımı yok saymasına
değinen, Selçuk’un mektubuna karşılık tamamen yuvarlak sözlerde dolu bir cevap verilmişti.
50
Orhan Koloğlu, “Ermeni terör örgütü ASALA hangi şartlarda, nasıl ortaya çıktı?Batı, bu örgüte ne zamana
kadar göz yumdu? İki kutuplu bir dünyanın Soğuk Savaş şartlarında Ermeni Sorunu nasıl şekillendi?”, Popüler
Tarih Dergisi, Nisan 2001, s.68-72.
51
Aydoğan Vatandaş, ASALA Operasyonları Aslında Ne Oldu?, Alfa Yayınları, İstanbul, 2005, s.150-151.
52
Sami Selçuk, “Yargıtay Başkanının Fransa Cumhurbaşkanına Mektubu ve Fransa Cumhurbaşkanının Cevabı”,
Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri,
Ankara, 2001, s.107-113.
24
Türkiye-Fransa ilişkilerinde gerek salt iki ülke ilişkileri bazında, gerekse Avrupa
Birliği platformunda Ermeni sorunu haricinde iyi bir diyoloğun devamını sağlayabilecek bir
tutuma sahip olabilecekken, diasporanın ülke içindeki nüfuzu sebebiyle kesintiye
uğramaktadır. Fransa insan hakları konusunda evrenselliğe sahip olduğunu savunan bir ülke
olmasının yanı sıra hem iç politikasındaki göçmenlere hem de dış politika konusunda başka
özgürlüklere uyguladığı baskılarla farklı bir imaj çizmektedir.
Uluslararası İlişkilerde, Soğuk Savaşın bitmesiyle ortaya çıkan değişimler, Avrupa
içinde meydana gelen kopuşlarla İngiltere’yi Amerika’ya kaptıran Fransa, kıta Avrupa’sında
yalnız bırakılmıştı. Bu sebeple 18.yüzyıldaki sistem içindeki liderlik vasfını sürdürebilme
siyasetini güden Fransa, Ermenilere karşı korunmacı bir profil ortaya koyarken, Türkiye
ilişkilerinde gayet mesafelidir.
Fransa Avrupa’daki devletler içinden Ermenilerin nüfus olarak en çok yaşadıkları ülke
özelliğini taşır. Ermenilerin tüm dünyada uyguladıkları abartılı nüfus rakamları Fransa’da da
ortaya çıkmaktadır. Ermenilerin Fransa’da 2004 yılında ulaştıkları rakam 350 bin iken Ermeni
kaynaklarına göre 450 bin’dir.53 Ermeniler, Fransa’da ekseri olarak Marsilya’da, ikinci olarak
Leon ve Nice kentlerinde yaşamaktadırlar.
1.3.4. ALMANYA
Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’na girmek istemediği halde boğaz kapılarına dayanan iki
Alman Savaş Gemisine, Osmanlı sancağı takması sonrasında da gemilerin Karadeniz’deki
Rus limanlarını bombalaması sonucu savaşa girmişti. Bu olay sonrasında Almanya’nın
müttefiki olarak I.Dünya Savaşına giren Osmanlı İmparatorluğu pek çok cephede İtilaf
Devletleri ile savaşmış, savaş sırasında da Almanlardan önemli yardımlar almıştı.
Savaş döneminde Osmanlı topraklarında çok sayıda Alman askerinin görev almasının
yanında, diplomat, öğretmen ve misyoner olarak faaliyet gösteren cemiyet kuruluşları da
Osmanlı’ya gelerek Alman kültürünü yayma amaçlı faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bilhassa bu
misyonerler içerisinde yer alan Alman-Ermeni Cemiyeti ve Alman Doğu Misyonu Yöneticisi
olan Alman Papaz Dr. Johannes Lepsius’un savaş sonrasında kaleme aldığı saptırılmış
düşüncelerini içeren çalışmaları sözde soykırım içerikli kitaplarda kaynak olarak yer almasına
53
Sedat Laçiner, Türkler ve Ermeniler, USAK Yayınları, Ankara, 2005, ss:101.
25
sebep olmuştu.54 Çünkü Lepsius, Osmanlı içindeki çalışmalarını müttefikimiz olarak değil
Ermeni yanlısı olarak gerçekleştirmişti. Bunun sonucunda da çalışmalarında Ermenilerle ilgili
verdiği abartılı katliam rakamları, soykırımı kabul eden ülkeler için ana kaynak olmuştu.
1915’te yaşanan tehcir sonrasında Ermenilerin Almanlara karşı bakış açısı değişmiş,
Ermeniler arasında Alman Düşmanlığı çıkmıştı. Bu durumun ortaya çıkmasındaki temel etken
Osmanlı’nın tehcir kararına karşılık müttefiki olan Almanya’nın bu duruma seyirci kalarak
katliamın gerçekleşmesine göz yumduğu55 iddiasıdır. Ermenilerin bu düşünce temelinde
oluşturdukları Alman düşmanlığına karşılık, Alman kamuoyu, II. Dünya Savaşı’nda Nazilerin
gerçekleştirdikleri soykırımda Türkleri örnek aldığını, böylece de Soykırımın varlığını kabul
ettikleri düşüncesini savunmuştu. Ancak, Almanların Ermenilere karşı böyle bir siyaset
uygulamasındaki temel etken kendi geçmişini aklama çabasıydı. Nazilerin gerçekleştirdiği
Yahudi Soykırımı altında ezilen Almanlar, sahip olduğu suçluluk duygusu nedeniyle özgün
suçlarını yayarak kendilerine tarihi ortaklıklar aramaktaydı.
Ermeni Soykırımını 20. yüzyılın ilk soykırımı olduğunu benimseyen Almanlar,
Türklerin Almanlara öncülük ettiklerini iddia ederek, kaynağına bakmaksızın Adolf Hittler’in
söylevlerinden birinde kullandığı “Bugün Ermenilerin imhasından kim bahsediyor ki?”
sözünü belge olarak kullanmışlardı.56 Kullanılan sahte belgenin varlığı Ermeni misyonerlerin
çalışmaları sonrası ortaya çıksa da, Ermenilerin diaspora olarak faaliyette bulunamadıkları en
önemli Avrupa ülkesi Almanya’dır. Bu durumun nedeni ise Almanya’da yaşayan yaklaşık 3
milyon Türk vatandaşıdır. Türk nüfusuna karşılık Ermenilerin nüfusu Ermeni iddialarına göre
42 bin civarında ifade edilmektedir. Ancak, Almanya Nüfussal İstatistik Merkezine göre
ülkede yaşayan Ermeniler ilk olarak 1920’li yıllarda ve ikinci olarak da 1990’lı yıllardan
itibaren gelerek Almanya’ya iltica etmişlerdi. Yalnız 1990’larda gelen Ermeniler resmi
istatistiklerde hep Eski Sovyet Cumhuriyetlerinden göç edenler şeklinde genel bir başlık
altında yer almaktadır. Bu yüzden de rakamsal olarak Ermeni vatandaşlar Alman vatandaşı
olarak görülmektedir. İlk grup 1923’den itibaren dernek statüsünde, 1 Kasım 1923’de de
resmi olarak Charlottenburg Asliye Hukuk Mahkemesine kayıt yaptırarak özellikle Berlin’de
varlıklarını göstermiştir. Ermeniler kısa sürede diğer büyük şehirlerde benzeri yapılanmalara
54
Selami Kılıç, “Bazı Alman Çevrelerindeki Soykırım İddialarına Eleştirisel Bir Yaklaşım”, Güler Eren (ed.),
Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.330334.
55
Selami Kılıç, “ Ermeni Sorunu: Suçlanan Almanya ve Almanya’nın Kendini Aklama Politikası”, Şenol
Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları
Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.81-92.
56
Selami Kılıç, Ermeni Sorunu ve Almanya Türk-Alman Arşiv Belgeleriyle, Kaynak Yayınları,İstanbul, 2003,
s.227.
26
ön ayak olmuş ve sistemli bir biçimde organize olmaya çalışmışlardır. Bu tip Ermeniler çok
eskiden beri Alman vatandaşı olduklarından sayıları konusunda herhangi bir yorumda
bulunmak oldukça zordur. Bunların Berlin basta olmak üzere, Frankfurt, Hamburg, Köln,
Braunschweig, Bielefeld, Neuwied, Nürnberg, Stuttgart, Bremen, Duisburg, Bonn, München
gibi şehirlerde yoğunlaştıkları bilinmektedir. 1960’li yıllardan itibaren Almanya’ya Türkiye
ve diğer yakin doğu ülkelerinden gelen isçiler arasında yer alan Ermeni asıllı vatandaşlarda
bulunmaktaydı. Göçle gelen Ermeniler, zamanla mevcut dernek vb. bünyelere katılarak yeni
yapılanmalar oluşturmuş ve sistemli bir çalışma sonucunda sayıları günümüzde yaklaşık
35.000 olmuştur (Alman vatandaşı olanlar hariç). Ermeniler seslerini çok daha gür bir şekilde
duyurmayı ve Alman kamuoyunu etkilemeyi başarmışlardır. Ermenistan uyruklu ilticacıların
çok büyük bir bölümünün de Mecklenburg-Vorpommern Eyaletinde yaşamaktadırlar.57
57
Türk asıllı Alman vatandaşı Ermeni Uzmanı Doktora Öğrencisi Durdu Fedakar ile gerçekleştirilen söyleşi
sonrası elde edilen veriler kullanılmıştır.
27
İKİNCİ BÖLÜM
DİASPORANIN YAPISI
2.1.
Diaspora Milliyetçiliği
Ermeni milletinin sahip olduğu diaspora, Yahudilerin sahip oldukları diaspora
birliğine nazaran farklılıklar arz etmektedir. Farklı egemenlikler altındaki Ermeni nüfusu
Yahudiler gibi sahip oldukları toprak parçası üzerinde bir arada yaşama gibi bir fikre aslında
sahip değildir. Sadece kullandıkları milliyetçilik tezlerini soyut temellere dayandırarak
gerçekçi bir akım ortaya çıkarmak istemektedirler. Bu durumdan beklenen kasıt ise Ermeni
ulusunun kaybolmakta olan benliklerini yeniden ortaya çıkarabilmek amaçlı ortaya çıkarılmış
çıkar
beklentilerinden ibarettir. Bu nedenle Ermeni Diasporası geleceğe dair isteklerin
belirtildiği bir birlik oluşturmak yerine geçmişe dair ortak bir zemin oluşturarak Ermeni
milletini bir arada tutmayı yeğlemektedir.
Ermeni nüfusu bugün Ermenistan içerisinde 3-4 milyon civarında tekabül etmekte
iken, bu sayı diasporada artış göstermektedir. Bununla birlikte tehciri yaşayan Anadolu
topraklarının doğusuna yerleşmiş ve Suriye ile Lübnan çevresinde yaşayan Ermeniler
soykırım konusunda daha muhafazakar bir tavır sergilerken, tehciri yaşamamış Anadolu’nun
batı topraklarında yaşayan Ermeniler daha ılımlı görüşlere sahip olduklarını görülmektedir.
Tehcirin işte bu nokta da Ermeniler üzerinde yarattığı etki farklı bir boyuta ulaşmıştır.
BM İnsan Hakları kapsamında yer alan soykırımın yarattığı yan etkilerden olan psikolojik
zararlar, ulusların kimliklerinin oluşumuna etki etmektedir. Diaspora’nın, Ermeni kimliğini
mağdurmuş gibi göstermesi ve doğrudan Türklere karşı üstünlük elde ederek “mağduriyet
psikolojisi”58 yaratması, Ermenilerin aynı çatı altında toplanmasını sağlamıştır. Avantajlarını,
Kilise ve diaspora sayesinde iyi bir şekilde kullanan Ermeniler, soruna yaklaşım tarzlarını
planlı ve sistemlidir. Türklerin kendilerine nazaran sahip oldukları daha prestijli konumlarını,
bulanık bir alana sokma çabaları, Türkiye için uluslararası sistem sözde soykırım iddialarını
ispatlanması zor bir konuma getirmektedir. Yaşanılan bunalım her iki ülke içerisindeki
kimliklerin oluşumunda önemli bir sorun haline gelmiş ve yeni nesillerin bir birlerine karşı
nefretle bakmalarını engellenemez hale getirmiştir.
58
Erol Göka, “Ermeni Sorunu’nun (Gözden Kaçan) Psikolojik Boyutu”, ASAM Ermeni Araştırmaları Dergisi,
Sayı:1, Mart, Nisan, Mayıs 2001, s.128-139.
28
Etkin bir güç politikasına sahip olan Türklerin dünya sistemi içerisinde sahip oldukları
konumun gerekliliği, Ermeni diasporası tarafından sürekli bir şekilde gündeme getirilerek
mağdurlukları vurgulanmış, bu durumun kendi kimlikleri üzerine yerleşmesine de fırsat
vermişlerdir. Ermeni diasporasının yürüttüğü kimlik politikaları, Türk-Amerikan ve TürkFransız ilişkilerini zarara uğrattığı gibi, Türkiye’ye yapılması gereken askeri ve ekonomik
yardımları engelleyecek nitelikteki faaliyetleri Ermeni kültürel kimliğinin dış politika
üzerindeki etkilerini yansıtmaktadır.59
Türk tarafının Ermenilere nazaran olaya bakış açılarındaki farklılık, ortada soykırım
olmadığı, iki halk arasında gerçekleşen iç savaşı önlemek amacıyla tehcir politikasıyla önem
alındığı düşüncesi60, ötekinin (Ermenilerin) sonuca ulaşmada hoşgörü politikası yerine katı bir
siyaset uygulamasını engelleyememiştir. Bu durum her iki toplum için yıllardır süregelen
nefret ve düşmanlığı besleyen temel nedendir.
Ermeniler özellikle Osmanlı’dan bu yana sahip oldukları ekonomik, toplumsal ve
siyasi anlayışları, ulus bilinçlerinin oluşumunda kimi zaman yeterli derecede etkili
olamamıştır. Farklı toplumlar içerisinde yaşayan özellikle genç Ermenilerin kısa zaman
içerisinde asimilasyona uğramaları kendi kültürlerini koruma konusunda da zorluk
yaşamalarına neden olmuştur. Bu sebeple özellikle son dönemlerde bozulan Ermeni ulus
bilincini yeniden uyandırabilmek için harekete geçen diaspora ve Kilise, milliyetçilik
duygularını yeniden harekete geçirmek ve kaybetmek üzere olduğu gençliği de tekrardan
kazanabilmek için tehciri kullanmıştır. Özellikle başta da belirtildiği gibi, Ermenilerin
soylarını Nuh peygambere dayandırmalarının arkasındaki neden Ermeni Kilisesinin, Nuh
Tufanı sonrası yeniden diriliş hakkının sadece Ermenilere verildiği inancıdır.61 Bu sebeple
seçilmişler olarak kabul ettikleri uluslarının soykırıma maruz kaldığı düşüncesi Türk
düşmanlığını arttırmaktadır.
59
Ebülfez Amanoğlu, “Bakü’de Ermenilerin Yaptıkları Soykırım (Mart 1918) ve Edebiyatta Yansımaları”,
ASAM Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı:14-15, Yaz-Sonbahar 2004, s.75-98.
60
Erol Göka, “Ermeni Sorunu’nun (Gözden Kaçan) Psikolojik Boyutu”, ASAM Ermeni Araştırmaları Dergisi,
Sayı:1, Mart, Nisan, Mayıs 2001, s.128-139.
61
Sedat Laçiner, “Ermeni Sorunu’nun Temel Unsurları olarak Ermeni Kimlik Bunalımı Güç Politikaları”, Şenol
Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:III, ASAM-Ermeni Araştırmaları
Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.20.
29
2.2. Sosyal Boyut
Diasporanın yayılışının sistem yapısına baktığımızda toplumu etkilemede ilk olarak
sosyal yapının ele alındığını görmek mümkündür. Toplumların, ulusal çıkarları doğrultusunda
oluşturdukları ulusal kimlikleri, dış politikalarının belirlenmesinde azımsanamayacak bir
etkiye sahiptir. Bilhassa da devlet veya ulus kimliklerin oluşumunda kimliklerin yerleşip
olgunlaşmalarında yaşanan toplumsal etkiler, kimliğin kendiliğinden değişimini doğal bir
süreçle karşımıza çıkarmaktadır.62 Bu noktada ortaya çıkan sonuç ise sözde Ermeni soykırımı
Türk ve Türkiye düşmanlığı, diaspora Ermenileri için buluşulan ortak acı paydasında
birleştirici bir unsur olarak yer almıştır. Bununla birlikte yeni kuşak Ermeniler sözde soykırım
konusunda, Türklerin, “sahip oldukları potansiyel güçlerini, kitlesel bir cinayeti işlemek
suçunu tasarlayarak ve bu suçlarını inkar ederek varlıklarını rahatlıkla sürdürdükleri”63
iddialarıyla kendilerini ezilmiş halk çatısı altında birleştirmeyi başarmışlardır.
Diasporanın sahip olduğu sosyolojik etki alanına bakıldığında farklı topraklarda
yaşayan bir millet olmalarının yanı sıra geniş bir göçmen grubuna sahip olduklarını görmek
mümkündür. Ermeni Diasporasının yayıldığı ve etki altına aldığı coğrafya; başta Amerika
olmak üzere, Fransa, İngiltere, Lübnan, Suriye, Filistin, Avusturalya, Kanada, Meksika,
Arjantin, Rusya, Azerbaycan, Gürcistan, Mısır, İran, Irak, Ürdün’de dağınık bir biçimdedir. 64
Sosyal açıdan diasporanın, ulaşmak istedikleri toprak taleplerini elde etme amaçlı
oluşturulan kurumların en önemli teşkilatları şüphesiz eğitim ve yardım kurumlarıdır. Ancak
diaspora Ermenistan Devleti’nin sahip olduğu toprakları yeterli görmemektedir. Dahası,
topraksız bir milletin varlığını sürdürebilmede, yüce hedefleri olan Büyük Ermenistan
hayaline ulaşmalarını bir araç olarak kullandıklarını da ifade etmişlerdir.65 Bununla birlikte,
Ermeni Diasporası sahip olmak istedikleri topraklara ulaşana dek varlıklarını sürdüreceklerini
net bir şekilde belirtmiştir.
62
Şaban H. Çalış, Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri: Kimlik Arayışı, Politik Aktörler ve Değişim, Nobel Yayınları,
Ankara, 2001, s.11-12.
63
Vahakn N. Dadrian, Ermeni Soykırımında Kurumsal Roller, Belge Yayınları, İstanbul, 2004, s.XII.
64
Cemalettin Taşkıran, “Ermeni Diasporası Nedir? Ne İstiyor?”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I.
Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:III, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.5-11.
65
A.g.m.
30
2.2.1. Toplumsal Hareket: Kilise
Uluslar aynı etnik kökene sahip insanların bir araya gelmesiyle meydana gelmektedir.
Ancak, Ermeni ulusu ortaya çıkışı diğer milletlere nazaran farklılıklar arz etmektedir. Ermeni
kimliğini ortaya çıkaranlar, Ermeni ulusu değil, Ermeni Kilisesi ve Ruhban Sınıfıdır.66
Ermenilerin dini liderleri inanç sistemini yayma ve öğretme amaçlı çalışmalar sergilememekle
birlikte, Ermeni milli kimliğinin yaygınlaştırılması hususunda yoğun bir çaba göstermektedir.
Ermeni Kilisesinin oluşumu, Ermeni dilinin ortaya çıkması ve İncilin kendi dillerine
çevrilmesi ile başlamaktadır.
Fransız İhtilalinin yaydığı milliyetçilik akımı Osmanlı devletini de etkilemekle birlikte
parçalanmaya giden süreci hızlandırmıştır. Bu kopuşun Ermenilere yansıması Fransızların
Katoliklik propagandalarına dayanamamaları sonucunda oluşmuştu. Öyle ki Osmanlı
içerisinde gerçekleşen Kanun-i Esasisi’nin oluşumunda Ermeniler aktif rol oynayarak67,
devletten ayrılıp bağımsızlığı seçmede içten çökertme politikası gütmüşlerdi. Bununla birlikte
Ermeni devletini kurmaya yönelten düşünceler bizzat Ermeni halkından değil, Ermeni
kilisesinden ortaya çıkmıştır.68
1828-1829 yılları arasında gerçekleşen Osmanlı-Rus savaşında Ruslar Osmanlı içten
çökertmek istiyordu. Kafkaslardaki
Ermeni azınlığı yanına çekmek isteyen Rusya
Ermenilerden oluşan çeteler kurarak, Osmanlıya karşı vur-kaç taktiği ile saldırtmıştı. Bunun
sonucunda da Osmanlı içinde isyanlar çıkmıştı.69 Çıkan isyan sonrası Kars ilinin Rusya’ya
geçmesine vesile olan Ermeniler, Osmanlı içinde ilk kez bir mesele olarak gündeme gelmişti.
Türkler ve Ermenilerin bir arada yaşama destek amaçlı gerçekleşen çabaları sonuçsuz
kalmıştı. Osmanlıyı tamamen ortadan kaldırmak için bitmek tükenmek bilmeyen taleplerde
bulunan Ermeniler, Türklere karşı kışkırtılmıştı. Böylelikle, Türklerle Ermeniler arasındaki
sorun uluslararası bir boyut kazanarak iki millet arasındaki bir münasebet olmaktan çıkmıştı.
1863 yılında ilan edilen “Ermeni Milleti Nizamnamesi” ile Ermeni din adamları, inanç
sisteminde çalışmak yerine milli ve siyasi çalışmalar gerçekleştirmiş, “Diplomat Katogigos”
ve “Diplomat Patrik” döneminin başlamasına sebep olmuşlardır.70 Ermeni milletine özgü olan
66
Abdurrahman Küçük, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Andaç Yayınları, İstanbul, 2003, s.20.
Ercüment Kuran, “Tarihte Türkler ve Ermeniler”, Hasan Celal Güzel (ed.), Osmanlı’dan Günümüze Ermeni
Sorunu,Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2000, s.30.
68
Mim Kemal Öke, Yüzyılın Kan Davası: Ermeni Sorunu 1914-1923, Aksoy Yayıncılık, İstanbul, 2001, s.95.
69
Yaşar Kop, “ 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşında Ermeniler”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I.
Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.553-567.
70
Erdal İlter, “Ermeni Kilisesi ve Terör”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II , Sayı: 38, Mart-Nisan
2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.854-893.
67
31
bu nizamname ile hak ve özgürlüklerini korumanın yanında, varlıklarını ispatlama ve
bağımsızlık yolunda engelleri aşma amaçlı kullanılan belge, Ermeni Ulusu için anayasa
niteliği taşımıştır.71 Anayasal sürece ulaşmada demokrasiyi kullanan Ermeniler, kendi
içlerinde aynı şekilde hareket etmemişler, çıkarlarına hizmet eden ve kendilerine destek veren
muhafazakar Ermenileri toplayarak Türk-Ermenilerine karşı kendi içlerinde mücadele
vermişlerdir. Çıkarılan Nizamname ile 140 kişilik bir meclise sahip olan Ermeniler, Kilise
oligarşisinin oluşturduğu “Amira” adı ile bilinen Ermeni aristokrasisini oluşturarak, varlıklı
Ermeni tüccar sınıfının, fakir Ermeni halkını ezmesine göz yummuştur.72
Nizamnamenin taşıdığı Ermeniler için önemli olan bir diğer unsur ise oluşturulmasına
karar verilen Ermeni Eğitim kurumları ile ilgili düzenlemedir. Bu düzenleme ile öğrencilerin
derslere başlamadan önce kiliseye giderek ayinlere katılmaları zorunlu hale getirilmişti.73
Ermeni okulları başlarda ruhsatsız olarak faaliyet göstermiş ve 1840’lara gelindiğinde
Anadolu’nun bir çok yerinde sayıları 120 olan okula ulaşmışlardı.74 Bu okulların kurulması
için Kiliselerde meydana getirilen sosyal faaliyetler ve cemaatten toplanan paralar seferber
edilmişti. Toplanan yardımlar sayesinde geliştirilen okullar, zaman içinde Amerikan
misyonerlerinin eline geçmişti. Ermeniler bu durumdan memnun olmuş ve varlıklarının
garanti altına alındığını düşünmüşlerdir.
Ermeniler,
din
olgusunun
ortaya
çıkmasıyla
birlikte
taşıdıkları evrensellik
söylemlerinin tüm insanlık için geçerliliği olduğunu iddia etmişlerdir. Ancak Ermenilerin
şaşırtıcı bir biçimde içinden çıktıkları toplumlara karşı sıkı bir bağları olduğu görülmüştür. Bu
durum toplumların tercih ettikleri din ile kamuoylarının şekillendirmesine sebep olmuş ve
kendi ulusları ile özdeşleşmelerine neden olmuştu. Dini eğitimin sürekliliğini sağlamak için
aileleri örgütleyen Ermeni Kilisesi, kimliğin oluşumunda toplumu, en küçük birimden itibaren
etki altına alarak hareket etmişti. Ancak, Ermenilerin dinlerine bağlılıkları yaşam alanlarında
kendilerini ispatlama ile aynı orantıda olduğu görülmektedir. Örneğin, Suriye’de yaşayan
Ermeniler sayı bakımından çok ve diğer ülkelerde yaşayan Ermenilere nazaran daha iç içe
olmaları sebebiyle, kiliseye gitme sıklıkları daha düzenlidir. Fakat, Fransa’da yaşayan
Ermenilerin Kiliseye gitme sıklıklarının özel günlerle sınırlı olduğu görülmüştür.75 Bu
71
Vartan Artinian, Osmanlı Devleti’nde Ermeni Anayasası’nın Doğuşu 1839-1863, Aras Yayıncılık, İstanbul,
2004, s.90-97.
72
Erdal İlter, “Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38,
Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.1123-1126.
73
Abdurrahman Küçük, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Andaç Yayınları, İstanbul, 2003, s.57.
74
Erdal İlter, “Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası” , s.1123-1126.
75
Hüseyin Çakıllıkoyak, Diaspora’da Ermeni Kimliği Paris ve Halep Örneği, Yeditepe Yayınevi, İstanbul,
2005, s.187-190.
32
örnekten yola çıktığımızda diaspora faaliyetleri açısından içinde bulundukları ülkelerde etkin
bir politikaya sahip olan Ermenilerin dine bağlılıklarının daha az olduğunu görmek
mümkündür. Diasporanın oluşumunda dine bağlı olarak ortaya çıkan lobicilik faaliyetleri
amaca ulaşmada en temel araç olarak kullanılır.
2.2.2. Şiddet Hareketi: Terörizm
Terör, bir toplumun sosyal tabanından başlayarak, gerek örgütsel yapıyla gerekse
düzensiz bir yapıyla oluşumunu tamamlayarak, siyasi tabana nüfus etmeyi amaçlar. Bununla
birlikte, etki etme politikasını eyleme dönüştürdüğü vakit toplumun her kesimi tesir altına
almak bundan etkilendiği gibi faaliyet bölgesi aynı zamanda ekonomik açıdan da bozguna
uğrayarak, tam bir çökertme siyasetine nail olmuş olurlar. Terörizmin gerçek amacı şiddet
kullanarak siyasal sürece sekte vurmaktır. Bu sayede korku ve dehşetin vuku bulduğu bölgede
terörist eylemciler, isteklerinin yerine getirileceği düşüncesine haiz olur. Terör, uygulayıcıları
açısından, kimi zaman birleştirici kimi zaman da ayrıştırıcıdır. Ancak toplumların tarihlerinde
bir çok noktada kırılmaların gerçekleşmesine neden olmuştur. Zaten amaçta budur. Yeni
bağımsızlıklarını ilan eden ulusların özgürleşme faaliyetlerinden duyulan rahatsızlıklar
kurulan çeteler sonrasında siyasal şiddete dönüşmüş ve yıkıcı sonuçları de beraberinde
getirmiştir.
Ermeniler küreselleşen dünya sisteminde bugüne kadar hiçbir siyasal şiddet
kullanıcılarının göstermediği profesyonellikle gerçekleştirdikleri katliamlarla, uluslararası
terörizmde ne kadar uzman olduklarını göstermişlerdir. Gerçekleşen eylemlerde toplam, dört
kıtada ve on yedi ülkede yirmi yedi saldırı ile otuz yedi Türk Diplomat ve Vatandaşını şehit
etmişlerdir.76
Kurulan örgüt ilk başlarda 6-7 üyeden oluşmaktaydı. Örgüt isim olarak, ASALA, yani
İngilizce’de “Ermenistan’ın Kurtuluşu için Gizli Ermeni Ordusu” anlamına gelen, “Armenian
Secret Army for the Liberation of Armenia” nın kısaltması kullanıldı. 1975-1981 yılları
arasında faaliyet gösterdi. Sovyetlerin dayatmaları sonucunda, Ermenilerin Türklerden
gördükleri zulümden kurtarmak iddiasıyla, 20 Ocak 1975’te Lübnan’da Bekaa’da77 yine
Sovyetler Birliği tarafından kurulmuştur. ASALA terör örgütü 1800’lü yıllardan itibaren
76
Bilal N.Şimşir, “Ermeni Terörü ve Şehit Türk Diplomatları Üzerine Bazı Tespitler ve Öneriler”, Şenol
Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları
Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.399-410.
77
Ercan Çitlioğlu, Yedekteki Taşeron ASALA, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1997, s.15
33
Ermenilerin çetesel anlamda gerçekleştirdikleri katliamlara içerisinde yapısal ve düşüncesel
anlamda iyi donanımlı ve istihbaratı kuvvetli bir çerçevede düşünülmüştü. Özellikle Türkler
tarafından dahi bilinmeyen, istihbarat görevliliğin varlığından kati surette emin oldukları Türk
elçilere karşı gerçekleştirilen suikastlar, uygulanış açısından çok iyi hedefe ulaşmış bir terör
örgütü yapısına sahip olduğunu göstermektedir.
1987 yılına kadarki dönemde içlerinde yaşattıkları kin ve nefret duygularını şiddet
eylemlerine dönüştüren ASALA, seksenli yıllardan itibaren, “düşmanın düşmanı dostumdur”,
prensibiyle hareket ederek, Türkiye’ye karşı Kürtler ve Rumlarla ortak hareket etmeye
başlamıştır. Gerçekleşen terör eylemlerinde yardım ve yataklıkların yanında ateşli silahların
paylaşımı bununla birlikte düzenledikleri sayısız toplantılarda Türkiye’ye karşı bir arada
hareket ettiklerini dile getirmişlerdi.
Ermeni terörüne Ermeni toplumsal yapılarının verdikleri yardımları anlamak için
Ermenilerin gerçekleştirdikleri kongrelere bakıldığında ASALA ile diğer küçük Ermeni terör
örgütlerine ne şekilde destekler sağlandığını görmek mümkündür. 1973–1985 yılları, Yeni
Ermeni
terörü
döneminin,
yani,
Taşnak
ve
Hınçak
Ermeni
terör
örgütlerinin
gerçekleştirdikleri, “Dünya Ermeni Kongreleri” veya “Dünya Ermeni Örgütleri Kongreleri”
Türk Düşmanlığının yayılmasında etken olmuştu. Bu toplantılar her ne kadar sosyal tabanlı
bileşkeler olarak görülseler de, arka planda Ermenistan’ın verdiği destek büyük olmuştu.
Toplantılarda bilhassa, Ermeni Kiliselerinin etkinliğini görmek mümkün olmuştu.
Ermenilerin ilk ortaya çıktıkları andan itibaren kilisenin varlığı söz konusu olmakla
birlikte hem toplum üzerinde hem de siyasi yapılanmalarda Kilise etkin bir güce sahiptir.
Gerçekleşen Ermeni Kongrelerin Kilise rahipleri başkanlık etmenin yanında, uyguladıkları
psikolojik beyin yıkama programlarıyla Ermenilerin yapılan faaliyetlerden etkilenmelerini ve
terörle veya diğer uygulamalarla bağlarının kurulması sağlanmaya çalışmışlardı. Kısaca terör
ve şiddet faaliyetleri için kaynak oluşturulurken Ermeni vatandaşların bilhassa en etkin destek
olmalarını hedeflemişlerdi. Bu kongrelerde izlenen diğer bir amaç da, ayrı ayrı, olsalar da
Ermeni terör örgütlerinin stratejilerinde uyumun ve eş güdümün gerçekleşmesiydi. Bu suretle
bütün terör ve şiddet eylemleri dünya Ermeni camiasının ortak istekleri şekline sokulabilecek,
güç ve gereğinde cephe birliği sağlanacaktı.78
ASALA, Ermeniler için geçmişin intikamını almada etkin bir araç haline gelmişti.
Özellikle muhafazakar milliyetçilerin savunduğu ezilmiş halk imajını duyurmada ve bu inancı
78
Cengiz Kürşat, “Ermeni Kongreleri”, http://www.kultur.gov.tr/portal/tarih_tr.asp?belgeno=3791, (10/09/05).
34
kabul ettirmede önemli mesafe kat etmelerini sağlamıştı. Bilhassa, Fransa’da yaşayan Ermeni
kökenli vatandaşlar ASALA’ya ve Ermeni sözde Soykırımına karşı faal olarak etkinliklerde
bulunarak bu yolla asimile olmak üzere olan “Ermeni” ulusunu soykırım düşüncesiyle
yaşatma gayreti göstermektedirler.
2.3. Siyasi Boyut
Diaspora oluşumunda diğer benzer birliklere nazaran büyük farklılıklar arz etmektedir.
Oluşum ve yayılışında, profesyonelce hareket eden diaspora en alt kademeden en üst
kademeye kadar ki süreçte, sistemli bir yapıya sahiptir. Sistem içerisinde ilk olarak
toplumunun etki altına alınmasından başlayarak, üst kademedeki siyasilerin iknasına kadar ki
bölümde oluşturulan, dernek, parti gibi teşkilatlar sayı ve meydana getirdikleri hareketler
bakımından şaşılacak derecede mükemmeldir. Diaspora’nın teşkilat yapısındaki en önemli
unsurları, Siyasi Partileri (Taşnak, Hınçak), Yardım Kuruluşları (Ermeni Kızılhaçı, Ermeni
Sosyal Yardım Dernekleri, Ermeni Yardım Birliği: Ermeni Mavi Haçı), Ermeni Kültür
Dernekleri’ni ve Ermeni Kiliseleri’ni (Gregoryen, Katolik, Ortodoks ve Protestan) saymak
mümkündür.
Egemenlikleri altında bulundukları devletler içerisinde öncelikle din yani inanç
sistemlerini kullanarak kiliselerini meydana getirirler. Daha sonra bu kiliseler çatısı altında
kurdukları eğitim kurumlarında Ermeni gençler aşrı milliyetçi bir yapıyla yetiştirilirler. Eğitim
kurumlarının yaygınlaşması ile öğretim hayatlarını bitiren Ermeni kökenli vatandaşlar
gerçekleştirdikleri tören, eylem, seminer, konferanslarla katliama uğradıkları düşüncelerini
yayarak, bayrağı altında yaşadıkları devlet otoritelerini etkileme yolunu seçmişlerdi. Kurulan
yardım dernekleri ile gerçekleştirilen para toplama kampanyalarında Ermenistan’a yüklü
miktarlarda ekonomik yardımlarda bulunan Ermeniler, için de bulundukları kilit noktalar
sebebiyle siyasi propagandalarını Yahudilerden daha iyi kullanabilen bir diaspora özelliği
taşır.
Diaspora oluşturduğu siyasi ve sosyal boyut içerisindeki ilerleyişinde toplumu taban
alarak harekete geçmiştir. Çünkü toplum ve içindeki en küçük yapı taşı olan aile, soykırımın
inandırılmasındaki en güçlü etmendir. Siyasi boyut olarak ele aldığımız Ermeni İhtilal
Komiteleri olan Hınçak ve Taşnaksutyun Komiteleri Osmanlı içerisinde başlattıkları
toplumsal hareketle politikaya etki etme gücüne sahip olmuş ve uyguladıkları çetesel
faaliyetlerini örgütsel boyuta taşıyarak terör faaliyetlerine dönüştürmüşlerdi.
35
2.3.1. Hınçak Partisi
Osmanlı-Rus Savaşı’nın gerçekleştiği döneme kadar iki millet barış ve refah
ortamında yaşamaktaydı. Ancak bu dönemden sonra ilk olarak Rusya’nın güdümünde
oluşturulan Ermeni İhtilalci Komiteleri’nin ilkini Hınçak (Çan Sesi) Komitesi oluşturmuştu.
Parti olarak, siyasi platforma etki etme dönemi daha sonra oluşmuştu. Komiteler kuruluş
aşamalarından itibaren taşıdıkları amaç bakımından ortak emellere sahiplerdi. Komiteler
Osmanlı içinde ve dışında siyasi parti teşkilatıyla hareket ettikleri için bu çalışmada
Hınçak’ları Komite olarak değil Parti olarak ele alınacaktır.
Ruslarla yapılan savaş sonrasında, Ermenileri kullanan Rusya, Osmanlıyı içten
çökertme siyasetinde başarılı olmuştu. Doğu Anadolu topraklarının Ruslar tarafından işgal
edilmesiyle birlikte artan Ermeni isyanları sonrasında katledilen Türk halkına karşılık
Ermenilerin sürekli zulme uğradıkları görüşünü siyasi propaganda haline getiren Rusya ve
Ermeniler dünya devletlerinin ilgisini çekmeyi başarmışlardı. İşgal altına giren topraklarda
yaşayan Ermeniler, vaat edilen bağımsızlık inancıyla, işgal altındaki Osmanlı Devletine hiçbir
yardımda bulunmamış, bilakis Rusya’ya yardım ederek işgalin sürekliliğine neden
olmuşlardı.79
Günümüzde varlığını etkili bir biçimde sürdüren Ermeni Diasporasının temelleri bu
komitelere dayanmaktaydı. Oluşturulan çetelerden meydana getirilen silahlı birliklerle,
birlikte kendilerine özgü geliştirdikleri posta teşkilatı ile de haberleşmeyi sağlayan Ermeniler
akılcı bir yol izleyerek ilerlemişlerdi.
Komiteler, ilk olarak, Osmanlı içindeki Ermenilere kendilerinin katledileceği haberini
yayarak, birçok dünya devletinin ilgisini üzerlerine çekmeyi amaçlamışlardı. Osmanlı içindeki
tüm etnik gruplarla iyi ilişkiler içerisinde bulunan Ermeniler, Komitelerin artan
propagandalarından etkilenerek saldırgan bir tutum içersine girmişlerdi. Tabi ki bu durum tüm
Ermeni vatandaşlar için geçerli olmamış, Komitecilerin propagandalarını önemsemeyen
Ermeniler, İhtilal Komitecileri tarafından önce tehdit edilmiş daha sonra da öldürülmüşlerdi.
Siyasi olarak başta Osmanlı içinde söz sahibi olmak isteyen İhtilal Komitecileri
dağınık halde bulundukları için Avrupalı devletlerin ilgilerini çekemediklerini düşünmüş,
oluşturdukları gizli teşkilatlanmalarla daha sistemli hareket etme yolunu seçmişlerdi.
79
Bayram Kodaman, “Ermeni Meselesi Tarihi ve Siyasi Bir Değerlendirme”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu
Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.200-212.
36
İlk olarak oluşturulan Hınçak Partisi, Rus Ermenisi olan Avadis Nazarbeg ile eşi Maro
ve Ermeni eğitim kurumlarında öğrenci 6 kişi tarafından 1887’yılında İsviçre’nin Cenevre
kentinde kurulmuştur.80 Komite başlangıçta, Osmanlı içindeki Ermenileri, komünist değerler
hususunda birleştirmek amacıyla ihtilaller çıkarmıştı. Gerçekleştirilen propagandalarla kıta
Avrupa ve Amerika’sının ilgisini çekebilmek en temel hedefti. Hınçak, Ermeni gençler
tarafından rağbet görmüş, böylece Osmanlı içinde ve dışında bir çok önemli merkezde şubeler
açarak genişlemişti. Gerçekleşen isyanlarda Ermeni lejonerleri eğitmek üzere çoğu dış
memleketlerden olmak kaydıyla özellikle, Rusya'dan ve bu gibi işlere yatkın kişiler
getirtilerek, çete eylemleri daha etkili bir konuma getirtilmişti.
Parti üye toplama hususunda baskı politikası uygulayarak hem üye olma hem de
maddi yardım sağlama hususlarında, Hınçaklara destek vermeyen kişileri öldürerek Ermeni
halkı için de önemli bir tehdit unsuru olmuştu. Öldürülmekten korkan Ermeniler mecburi bir
biçimde üye oldukları Partiye maddi destek sağlamak zorunda bırakılmışlardır. Üyelerden
toplanan paralar ile silah alımı yapılmıştı.81
Hınçak Partisi üyeleri Doğu Anadolu topraklarında şiddet ve baskı ile kurdukları
teşkilatlanmaya destek vermeyen İstanbul Ermenilerine karşı devlet için çalışan ajanlar olarak
lanse ederek öldürülme emirleri verilmişti. 1890 yılından itibaren başlayan suikastlarda
Avukat Haçik, 15 yaşında Armenak adında bir Ermeni tarafından öldürülmüş, Gedikpaşa
Kilisesi vaizi Dacad Vartabet, parçalanmış, Ruhani Meclise üye seçilen Mampre Vartabet,
hükümete ajanlık ettiği için suikasta uğramış ve yaralanmıştı.82
Hınçak Komitesi kendi içinde çıkan anlaşmazlıklar sonucunda ikiye bölünmüştü. Bir
kısmı asıl Hınçaklar (Nazarbeg taraftarları), diğer kısmı reform Hınçaklar (Veragazmiyal
Hınçak) adını almışlardır. Bu ikinci grup, Arpiyar Arpiaryan adında bir şahıs tarafından
yönetilmeye başlanmış, ancak zayıflayan Hınçakların yerini Taşnaksutyanlar almıştı.83
80
Hüseyin Çakıllıkoyak, Diaspora’da Ermeni Kimliği Paris ve Halep Örneği, Yeditepe Yayınevi, İstanbul,
2005, s.87.
81
İbrahim Aykun, “Tokat’taki Ermeni Hınçak Cemiyeti ve Faaliyetleri (1893-1894)”, Şenol Kantarcı (ed.),
Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları,
Ankara, 2003, s.503-516.
82
“Ermenilerin Ermenilere Zulmü”, http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/katliamlar/ermenilere.html ,
(17/08/05).
83
Ergünöz Akçora, “Ermeni Sorunu ve Türklere Yaptıkları Katliamlarda Ermeni Komitelerinin Yeri”, Güler
Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38, Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara,
2001, s.747-773.
37
2.3.2. Taşnak Partisi
Ermeni diaspora partileri olarak bilinen Ermeni Devrimci Federasyonu Taşnak ve
Sosyal Demokrat Hınçak Partileri Ermenistan’ın yeniden bağımsızlığını kazanmasıyla daha
da faal hale gelmişlerdi.84 Bir yandan Ermenistan içinde aktif olarak siyasi parti çatısı altında
faaliyette bulunurken, diğer yandan da Ermeni diasporasının bulunduğu bütün ülkelerde
örgütlenerek, diasporanın kontrolünü ellerine geçirmişlerdi. Diasporanın gerçekleştirdiği
lobicilik faaliyetlerini sürdüren Ermeni kuruluşlarının ortak amaçları; Ermenilerin
kimliklerini, kültürlerini, tarihlerini, edebiyatlarını korumanın yanında hepsinin birleştikleri,
hatta kuruluş sebebi olarak gösterilen noktaları Türk Düşmanlığı‘ydır.85
Taşnak Partisi İhtilalci Komiteler arasında en uzun ömürlü olanıydı. 1890 yılında
Kafkasya ve Tiflis’te Krisdapor Mikaelyan ve arkadaşlarının kurmasıyla ortaya çıkmıştı.86
Dağınık halde yaşayan tüm dünya Ermenilerini, Marksist ve sosyal demokrasi çatısı altında
birleştirmeyi hedefleyen Taşnaklar, kurdukları uluslararası bağlantılar sayesinde ekonomik
açıdan hem önemli destekler almış hem de siyasi propagandalarını arttırmışlardı. Hınçaklar
gibi Taşnaklar da siyasi merkezlerini Doğu Anadolu toprakları üzerine kurarak Rusya ile
yakın bağlantı halinde bulunmuşlardı.
Taşnak Partisi adı ile anılan ve “Ermeni Devrimci Federasyonu” ismiyle bilinen
örgüt,
87
Ermeni sorununun ortaya çıkmasında gerçekleştirdiği faaliyetlerle önemli bir rol
oynamıştır. Oluşturduğu, çeşitli terör tim ve grupları ile temel amacı olan “Dört T” planını
gerçekleştirmek istemektedir. Peki bu “Dört T” ne anlam ifade etmektedir? Bu planın içeriği;
ilk olarak Tanıtım, bu kavram Ermeni sorununun bütün dünyaya terör yolu ile tanıtılmasını
ifade etmektedir. İkinci olarak, Tanınma, sözde soykırım iddialarını tüm dünya ile birlikte
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne de tanınmayı içermektedir. Üçüncü olarak, Tazminat, bu
anlamda, kabul ettirilecek olan soykırım ifadesi karşısında Türkiye’den Ermenistan’a
ödetilmeye mecbur bırakılacak zararları içermektedir. Son olarak Toprakla, ödetilmek
istenilen tazminat, Türkiye’den alınacak olan toprak olarak ifade edilmektedir.88
84
Yusuf Seki, Dış Basında Ermeni Meselesi (1999-2003),Özkan Matbaacılık, Ankara, 2004, s.22-23.
Şenol Kantarcı, “Ermeni Lobisi: ABD’de Ermeni Diasporası’nın Oluşması ve Lobi Faaliyetleri”, ASAM
Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı:1, Mart, Nisan, Mayıs 2001, s.139-172.
86
Ergünöz Akçora, “Ermeni Sorunu ve Türklere Yaptıkları Katliamlarda Ermeni Komitelerinin Yeri”, Güler
Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38, Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara,
2001, s.747-773.
87
“Hınçak”, http://www.yesil.org/teror/hincak.htm , (20/07/2005).
88
“Ermeni Sorunu İddialar ve Gerçekler”, http://www.kultur.gov.tr/portal/default_tr.asp?belgeno=18176 ,
(20/07/2005).
85
38
Kurulduğu
dönemden günümüze
kadarki
süreçte
düzenli
olarak
kongreler
düzenleyerek faaliyet raporları oluşturan Taşnaklar, 1975 yılındaki toplantılarında yeni bir
karar alarak Türkçe’yi öğrenmeyi zorunlu hale getirmeyi amaçlayarak, Türkçe yayınlarda
Türk propagandası yapılması gerektiğini hedef haline getirirler.89
Taşnak, desteğini daha ziyade ABD’den ve Avrupa devletlerinden almaktadır,
ilişkileri ise mümkün olduğu kadar diğer terör örgütleriyle temas etmemek şeklinde bir esasa
bağlanmıştır. Bunun yanında katılanların kısıtlı sayılarına rağmen, Paris, Bükreş, Erivan,
Münih gibi yerlerde 22 dünya konferansı düzenlemesi önemli bir propaganda, yayma ve
yayılma olayıdır.90
Ermenistan’ın belki de en büyük hatası olan Çarlık Rusya’sına kayıtsız şartsız
bağlanışlarından duyulan pişmanlık 1923 yılında ortaya çıkmıştı. Ermenistan’ın ilk başbakanı
olan O.Kaçaznuni’nin “Taşnak Kongresine” sunduğu raporundaki en çarpıcı nokta şuydu;
“…Kafamızda kavak yelleri esiyordu. Kendi dileklerimizi başkalarına
dayattık, içi boş laflara, yetkisiz kişilere çok önem verdik, girdiğimiz
hipnozun etkisiyle gerçekleri görememeye başladık ve hayal alemine
daldık. Silaha sarılmak zorunda kaldık, ordular gönderdik, yıktık ve
katliamlar gerçekleştirdik ve sonunda dağıldık ve geri çekildik. Sınırda
askeri harekatlar başlamıştı ki, Türkler görüşme teklif ettiler.
Önerilerini geri çevirdik. Bu büyük bir cinayetti. Bugün anlıyoruz ki
basit bir kağıt parçası olarak görülen Sevr Antlaşması yerine Türklerle
doğrudan bir antlaşmaya yanaşmış olsaydık, çok şey kazanırdık. O
zaman bunu anlayamadık…” 91
Pişmanlıklardan duyulan üzüntü geleceğe dair iyileşme politikalarına yansımadığı gibi
aynı coğrafya içindeki sorunlu bu iki ülke için diyalog geliştirmenin şartlığının önemi göz ardı
edilemeyecek büyüklüktedir. Sözde soykırımı Ermenistan Eski Devlet Başkanı, Ter-Petrosyan
döneminde diplomatik bir konu olarak ele almazken, bu şekilde davranmasındaki etken iki
ülke arasındaki ilişkileri normalleştirmeyi amaçlamaktaydı. Ancak, Ter-Petrosyan’dan sonraki
devlet başkanı, Koçaryan, soykırımın tanınmasını devlet politikasının ana merkezine
yerleştirmişti. Uygulanan yeni siyaset, ilişkilerin çıkmaza sürüklenmesinde ve nefretin
büyümesine ev sahipliği yapmıştı.
89
Erdal İlter, “Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38,
Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, s.1123-1126.
90
“Hınçak”, http://www.yesil.org/teror/hincak.htm , (20/07/2005).
91
Mehmet Perinçek, “Ermenistan’ın İlk Başbakanının İtirafları”, Aydınlık Dergisi, Sayı:950, Ekim 2005, s.4-10.
39
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
DİYASPORA’NIN TÜRK DIŞ POLİTİKASINA ETKİLERİ
3.1.
Türk-Ermeni İlişkilerine Etkisi
Diasporanın sahip olduğu milliyetçilik ideolojisi, genç Ermeniler üzerinde eskisi kadar
etkinlik gösterememektedir. Bilhassa, Ermenistan içinde yaşayan genç nüfus, yaşanılan
ekonomik çıkmazların bir an önce düzelebilmesinde geçmişin çıkmazlarından kurtulmayı
seçmektedir.
Diaspora savunduğu düşünce ve politikaların uygulanabilirliği güç konumlamaları
üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ermeni Sorununun özellikle son yıllarda gündeme getirilmesinde
ki temel nedenler ne sadece yaşanan tehcir ne de bu sorun sonrasında yaşanan iki ülke
arasındaki gergin ilişkilerdir. 1915’te olduğu gibi günümüzde de yaşayan Emperyalist
düşüncenin varlığı Ermenistan üzerine oynanan oyunların devamını sağlamaktadır. 14 Kasım
2001’de Ermenistan Dış İşleri Bakanı V.Oskanyan’ın yaptığı açıklamada; Ermenistan’ın
Türkiye ile normal iyi komşuluk ilişkilerine sahip olmayı istediğini, Türkiye’nin bu duruma
sıcak baktığını ve açılacak olan sınır kapıları sonrasında yapıcı iş birliğine dayalı bir politika
izleneceğini, belirtmişti.92 Ancak Ermenistan’ın bu noktaya gelebilmek için ön şart olarak
sunduğu sözde soykırımı tanıma ve toprak taleplerinin devam etmesi iki ülke arasındaki
ilişkilerin normalleşebilme ümidini kırmaktadır.
3.1.1. 1990 Öncesi İlişkiler
Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerinde, diasporanın, Avrupa ve ABD üzerindeki
etkisi
doğrultusunda
şekillendiğini
görmek
mümkündür.
Ermenistan’ın
1991’de
bağımsızlığını ilan etmesi öncesinde Ermeni sorunu Türk dış politikasında, diasporanın
çıkarları doğrultusunda belirlenmişti. Günümüzde diasporanın Fransa’da yoğun olarak
faaliyette olduğunun aksine 1990’lar öncesinde, Amerika’da faal olarak ABD’nin hem iç
politikasını hem de dış politikasını etkilemekteydi. 1980’li yıllarda Türk-Amerikan ilişkilerin
gerginleşmesine, Türkiye’nin iç politikasında yaşanan askeri müdahaleleri fırsat bilen Ermeni
diasporası neden olmuştu. Eylül 1984’de Amerika’da gerçekleşen sözde “Ermeni Soykırımını
92
Ömer Lütem, “Türkiye’nin Ermenistan, Ermenistan’ın Türkiye Politikası”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni
Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara,
2003, s.285.
40
Anma Kutlamaları”, Türk makamları ve kamuoyunca yoğun tepkilere yol açmıştı.
Gerçekleşen kutlamalar 14 Eylül 1984’te dönemin Başbakanı Turgut Özal ve TBMM Başkanı
Necmettin Karaduman tarafından bir bildiri ile kınanmıştı.93
Ermeni diasporasının, 1980’li yıllardaki ağırlıklı çalışma alanı olan Amerika toprakları
Türk-Amerikan ilişkilerinin sık sık gerginleşmesine sebep olmuştur. Zamanın Dışişleri
Bakanı Vahit Halefoğlu, Ermenilerin gerçekleştirdikleri propagandalara karşılık, Türkiye’nin,
iddialara yönelik, arşivlere dayalı yayınların hazırlanarak, gerçeklerin dünya kamuoyuna en
geniş şekilde anlatılacağını, düzenlediği basın açıklamasında yer vermişti.94
1980’lerden önceki Türk Dış Politikasında, Ermeniler, Amerika’nın eyaletlerine
diktikleri soykırım anıtlarıyla ve terör faaliyetleriyle yer almışlardı. 1967’lerden itibaren
Amerika’daki eyaletlerde dikilen soykırım anıtları Türk-Ermeni ilişkilerinin yanında Amerika
ile olan ilişkilerinde çıkmazlara neden olmuştu.95
İki ülke arasındaki ilişkiler de Amerika’nın ve Avrupa Topluluğunun etkisi büyüktü.
Ancak bu dönemde ilişkilerin odak noktası Kıbrıs Sorunuydu. Kıbrıs’a yönelik
çözümsüzlükler ve Türkiye’nin iç politikasında yaşadığı terör (ASALA-PKK), uluslararası
aktörler açısından öncelik teşkil etmekteydi. Ne zaman ki Türkiye, bu sorunların üstesinden
gelinebilir konuma geldi, Ermeni diasporası faaliyetlerini dünya sahnesine çıkardı. Ermeni
diasporasının ABD başta olmak üzere bir çok Avrupalı devlet içinde etkinlik oluşturması ve
akabinde bu ülkelerin meclislerinde sözde Ermeni soykırımına ilişkin kararlar çıkarmaları,
ilişkilerin gerginleştirmenin yanında, bu durumdan Türkiye’den çok Ermenistan’ın zarar
görmesine neden olmuştur.
Ermeni diasporasını kullanarak çıkarları sebebiyle Ermenistan’a etki eden devletler,
özellikle Hazar Enerji Kaynakları için stratejik bir konumu olan ve jeo-politik açıdan bölge
operasyonlarında avantaj sağlayabilecek üs konumdaki Ermenistan’ı kullanmak istemektedir.
Bunu doğrular nitelikteki açıklama, Ermenistan Sanayi ve Ticaret Bakan Yardımcısı Tigran
Dartyan’dan gelmiş, Türkiye ve Ermenistan halkları arasından bire bir sorun olmadığını ve
diasporanın güçlü milliyetçilik ideolojisi altında şekillenen Ermeni lobisinden Ermenistan’ın
da şikayetçi olduğunu ifade etmişti.96
93
“Türk-Amerikan İlişkileri”, Dışişleri Bakanlığı Belleneti, Sayı:9, Eylül 1984, s.7-8.
“Dışişleri Bakanı Basın Açıklaması”, Dışişleri Bakanlığı Belleneti, Sayı: 17, Mayıs, 1985, s.21.
95
Soykırım anıtlarının listesi Ekler bölümünde yer almaktadır.
96
İdris Bal (ed.), Dünden Bugüne Türk Ermeni ilişkileri, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2003, s.640.
94
41
3.1.2. 1990 Sonrası İlişkiler
1990 yılında Soğuk Savaşın bitmesinin ardından Sovyetler Birliğinin dağılması ve
sonrasında ortaya çıkan yeni devletler, sistem içinde tek başına kalmışlardı. Ancak I.Dünya
Savaşı’ndan sonra benimsenen sömürgecilik faaliyetleri 20. yüzyılda daha modernize edilmiş
bir biçimde devam etmekteydi. Yeni bağımsızlıklarını kazanan ülkeler emperyalist devletler
tarafından daha çok jeo-politik ve jeo-stratejik konumları açısından önemsenmekte ve
üzerlerinde paylaşımlar konusunda pazarlıklar gerçekleşmekteydi. Uluslararası sistemde
güçlü bir müttefike sahip olmak isteyen güçsüz veya potansiyellerinin farkında olmayan yeni
bağımsızlıklarını kazanmış devletler, güçlü devletlere sağlayacakları üslerle Modern sömürü
haline gelmekteydi.
21 Eylül 1991’de Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanması sonrasında Türkiye, 16
Aralık 1991 tarihinde Ermenistan'ın bağımsızlığını tanımış ve bağımsızlığının ardından
ekonomik güçlüklerle karşılaşan Ermenistan'a insani yardımda bulunmuştur.97 Ayrıca,
Türkiye toprakları üzerinden Ermenistan'a insani yardım malzemesi göndermek isteyen devlet
ve uluslar-üstü aktörlere de olanak sağlamıştı. Ermenistan Bağımsızlık Bildirisi’nin 11.
Maddesinde, Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi için “Batı Ermenistan” ifadesine yer
verilmişti. Ayrıca, Ermenistan Anayasası’nın 13. Maddesinin 2. paragrafında, Devlet
Arması’nda Ağrı Dağı’nın da bulunduğu kayıtlı olmakla birlikte, Ermenistan, Sovyetler
Birliği yanlısı olarak, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırı belirleyen 1921 tarihli Kars ve
Gümrü Antlaşmalarının yürürlükte olmadığını savunmuştu.98
Ermenistan ile ilişkilerin normalleşebilmesi amacıyla Ermenistan’dan daha çok emek
sarf eden Türkiye’nin çabaları sonuçsuz kalmaktadır. Türkiye’nin, kurucularından biri olduğu,
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’ne, Ermenistan davet edilmiş ancak Türkiye, olumlu
veya olumsuz herhangi bir cevap alamamıştı.99 Ermenistan’ın öncelikle iyi komşuluk
ilişkilerine bu denli kayıtsız olması, iki ülke arasında diplomatik ilişki kurulmasını da
engellemektedir.
90’lı yıllardan itibaren bir çok ülke ve eyaletlerde soykırımın teker teker kabul
edilmesi, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerde gerçekleşen sorunların daha da
artmasına sebep olmaktadır. Diasporanın Türkiye’ye karşı bütün dünya ülkelerini yanına alma
97
Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.393.
“Türkiye-Ermenistan Siyasi İlişkileri”, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Resmi İnternet Sitesi,
http://www.disisleri.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/Bolgeler/Kafkasya/Ermenistan/Türkiye+Ermenistan.htm ,
(20/08/05).
99
A.g.m.
98
42
çabası sonuçsuz kalmamış, Türkiye’ye bölgesel açıdan yakın devletlerin yanında, Arjantin,
Uruguay gibi stratejik açıdan uzak olan ülkeler de, Ermeni diasporasının yanında yer alarak
soykırımı kabul eden yasa tasarılarını kanunlaştırmış ve her yıl 24 Nisan’da sözde soykırımı
kınayan kutlamalar gerçekleştirmişlerdir.100
Sovyetler Birliğinin yıkılışına giden süreçte, SSCB’nin nüfuz ettiği topraklar
içerisindeki halkların yaşadıkları çatışmalar da etkin olmuştur. Sovyetler Birliği döneminde
Azerbaycan sınırları içerisinde yer alan ve nüfusunun çoğunluğunu Ermenilerin oluşturduğu
Dağlık Karabağ’da gerçekleşen çatışmaların ilki, 1988 yılında Ermenilerin Ermenistan
yönetimi altına girme talepleriyle birlikte başlamıştı. 1991 yılında Azerbaycan ve
Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra ülkelerarası bir sorun haline gelen
Karabağ çatışmasında, çok sayıda Azeri’yi katleden Ermeniler, 1994 yılında ateşkes
antlaşması imzalamış ancak soruna çözüm bulunması için görüşmeler yoğunlaştırılmıştı.101
Karabağ sorunu, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki kopan ilişkilerde, Türkiye, iki ülke
arasındaki ilişkilerin düzelebilmesi için doğrudan ve aracılı görüşmeleri de desteklemiş ve bu
sürecin somut sonuçlar vermesini temenni etmişti. Dağlık Karabağ sorununda çözüm yolu
bulabilmek ve diğer bölgesel konularda fikir alışverişinde bulunmak amacıyla, Azerbaycan,
Ermenistan ve Türkiye Dışişleri Bakanları arasında ayrıca üçlü bir diyalog süreci başlata
bilmek amacıyla 90’lı yıllardan itibaren yoğun bir diplomasi trafiği başlamıştı. Üç Dışişleri
Bakanı son olarak 28-29 Haziran 2004 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen NATO
Zirvesi çerçevesinde bir araya gelmişlerdi.102 Ancak, Ermenistan’ın çözümsüzlük yanlısı
tutumları nedeniyle her hangi bir sonuç alınamamıştı.
Karabağ sorunu Türkiye-Ermenistan ilişkilerine olumsuz etki etmesinin yanında,
ABD’nin bölge ülkeleriyle olan ilişkilerini ve Türkiye-Rusya, Rusya-Ermenistan, RusyaAzerbaycan, Azerbaycan-Iran, Ermenistan-İran ilişkilerinde değişikliklere neden olmuştu.
Ermeni diasporasının Türk dış politikasında başka ülkelerle ilişkilerinde çıkmaza
soktuğu bir diğer ülke ise Avustralya’dır. Ülkenin New South Wales eyaletinin, yasama
meclisinde, 29 Nisan 1998 tarihinde kabul edilen sözde Ermeni soykırımını tanıdığına ilişkin
karar bir plaketle sembolize edilerek 8 Şubat 1999’da eyalet parlamentosuna yerleştirildiği
100
Sözde soykırımı tanıyan ülke ve eyaletlerin listesi ekler bölümünde verilmiştir.
Dünden Bugüne Türk Ermeni ilişkileri, s.613-616.
102
“Türk Dış Politikasının Genel Görünümü”,
http://www.disisleri.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/GenelGorunum/Genel+Gorunum.htm , (10/12/05).
101
43
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığınca öğrenilince, iki ülke arasındaki dostluk
ilişkilerine gölge düşmüştü.103
Ermeni diasporasının, durmaksızın devam eden propaganda faaliyetlerini uluslararası
sistemde daha etkin duyurabilmek amaçlı I.Dünya Ermenileri Formu organize edilmiş ve her
yıl gerçekleştirilerek geleneksel hale getirilmişti. Ermenistan’ın başkenti Erivan’da 22-23
Eylül 1999 tarihlerinde gerçekleşen konferansa çoğunluğunu Rusya, ABD, Fransa ile Orta
Doğu ve Güney Amerika ülkeleri olmak üzere 50 ülkeden yaklaşık 1200 kişi katılmıştı.104
Foruma Ermenistan Cumhurbaşkanı R.Koçaryan başkanlık etmiş ve toplantı sonunda biri
Karabağ diğeri sözde soykırımla ilgili olmak üzere iki ayrı sonuç bildirisi yayınlaşmıştı.
Forum gerçekleştiği tarihten bugüne kadar ki dönemde gerek katılımcıları gerekse toplantılar
sonrası yayınlanan bildiriler sebebiyle Türkiye ile Ermenistan arasında gerginliklere neden
olmuştur.
İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşebilmesi için Türkiye’nin gösterdiği çabaların
bir başka örneği ise Ermenistan hükümetinin yaşadığı acı bir olayda yine ortaya çıkmıştı. 27
Ekim 1999’da Ermenistan Parlamentosu’nun olağan oturumu sırasında 5 kişilik silahlı bir
grup, meclisi basarak başta Parlamento Başkan Yardımcıları Yuri Bakshran ile Ruben
Miroior, Başbakan Vazgen Sarkisyan, Devlet Bakanı Leonard Petrosyan, milletvekili ve
akademisyen Michael Kotanian’ın bulunduğu 8 kişiyi öldürerek, içerdekileri rehin almıştı.105
Saldırganlar, polise teslim olmuşlar, akabinde silahlı grup liderinin eski bir Taşnak mensubu
bir gazeteci olduğu ortaya çıkmıştı. Saldırı üzerine Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı,
TBMM Başkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı taziye mesajları göndermiş, ayrıca, 31 Ekim
1999’da saldırıda hayatını kaybedenler için Erivan’da düzenlenen resmi cenaze törenine,
Türkiye’yi temsilen, Devlet Bakanı Büyükelçi Mehmet Ali İrtemçelik ve Dışişleri Bakanlığı
yetkilileri katılmıştı. Acıyı paylaşma hususunda Türkiye makamlarının gösterdiği hassasiyet
bir başka önemli nokta olmuştu.
2000 yılında sözde soykırımın Ermenilerin iddialarına göre 85. yılı olması sebebiyle,
Ermenistan görkemli kutlamalara ev sahipliği yapmıştı. Ermenistan Dışişleri Bakanı V.
Oskanyan, sözde soykırımı anma resepsiyonun da yaptığı açıklamada, bir dönem rakip olan
ülkelerin, ortak geçmişlerini ancak, birlikte hareket ettikleri taktirde aşabileceklerini ifade
103
“Avustralya’da Ermeni Sorunu”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Şubat 1999, s.84.
“ I.Dünya Ermenileri Formu”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Eylül 1999, s.139.
105
“Ermeni Parlamentosuna Saldırı”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Ekim 1999,s.218.
104
44
etmişti.106 Başbakan Aram Sarkisyan yaptığı açıklamada ise, sözde soykırımın tanınmasına
ilişkin tasarıların bir çok ülke parlamentolarında kabul edildiğini, bazılarının gündeminde
bulunduğunu ve bu tanınmanın bölge üzerinde gerçek işbirliğini ve güvenliğin sağlanmasına
giden yolu açacak nitelikte olduğunu açıklamıştı. Cumhurbaşkanı R. Koçaryan da
gerçekleştirdiği açıklamada, soykırımın uluslararası alanda tanınması için çaba harcadıklarını
ve bölgesel işbirliğinin Türk-Ermeni ilişkilerinde yeni bir seviyeye ulaşmasıyla mümkün
olacağını belirtmişti.107
Gerçekleşen
açıklamaların
içeriğine
baktığımızda,
Ermenistan
makamlarının
soykırımın tanınması hususunda ilişkilerin düzeleceği düşüncesine sahip olduklarını görmek
mümkündü. Sözde soykırımın kabul edildiği ülkelerde de aynı düşüncenin varlığı Ermeni
diasporasının çalışmaları doğrultusunda ortaya çıkmaktaydı. Ancak Ermeniler, salt soykırımın
tanınması ile yetinmemektedir. Türkiye’nin sorunu kabul etmesi sonrasında sahip olacakları
haklar doğrultusunda, tazminatın yanı sıra toprak sahibi olmaları Ermenilerin gerçek
amaçlarını teşkil etmektedir.
Türkiye karşıtı diasporanın sistemli olarak gerçekleştirdiği faaliyetlerden bir diğeri de
Ağustos 2000 tarihinde gerçekleşmişti. Ermenistan’da yaşayan bir grup bilim adamı Sevr
Andlaşması’nın 80. yıl dönümünü resmi düzeyde gündeme getirilmesi sebebiyle, Ermenistan
Başbakanı Andranik Markarian’ın desteğini de alarak 10 Ağustos’ta Ermenistan Milli
Bilimler Akademisi tarafından Sevr konulu bir konferans düzenlenmişti.108 Düzenlenen
konferans, Türk makamlarınca tepkilere neden olmuş ancak Ermenistan hükümeti tepkilere
aldırmaksızın, konferansın gerçekleşmesine izin vermişti. Konferansta, Sevr Andlaşması’nın,
Ermenistan için stratejik bir öneme sahip olduğu vurgulanmış ve konferans sonunda,
katılımcılar, “Osmanlı İmparatorluğu tarafından işlenen 1915 soykırımının kınanması”
hususlarının yer aldığı bir bildiri imzalanmıştı.
Ermenistan muhalif komşuluk ilişkileri sebebiyle, Türkiye iyi niyetli temaslarına
karşılık bulamadığı içi Ermenistan’a sağladığı kolaylıkları ortadan kaldırmıştı. 15 Ağustos
1995’ten itibaren Türkiye’nin Ermenistan vatandaşlarına kolaylık için turistik amaçla 1 ay
süreyle sağlanan giriş ve transit vize imkanı, Türkiye’nin Dış Temsilciliklerinin yanı sıra sınır
kapılarından da verilen bandrol uygulaması, 15 Ekim 2000’den itibaren son bulmuştur. Bu
106
“ Ayın Dış Politika Gelişmeleri- Ermeni Sorunu”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Nisan 2000,
s.25
107
A.g.y.
108
“ Ayın Dış Politika Gelişmeleri- Ermenistan”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Ağustos 2000,
s.72.
45
tarihten sonra vizeler sadece, Türkiye’nin yurtdışı temsilciliklerinden alındı. Ermenistan
vatandaşlarının zorlandığı bu durumun sebebi Ermenistan’ın Türkiye karşı yürüttüğü,
karşılıksız diplomasiden kaynaklanmıştı.
Ermeni diasporasının kullandığı ve neredeyse tüm dünyada ses getiren bir diğer
propaganda malzemeleri ise sinema sektörüdür. “Gece Yarısı Ekspresi” ve “Ararat” filmleri
Türklerin Ermeni gözüyle nasıl olduğunu anlatma iyi bir tanıtım malzemesi olmuştu. İlk
olarak 1970’lı yıllarda gündeme gelen Gece Yarısı Ekspresinde, zorunlu göç sırasında
Ermenilerin yaşadıkları sıkıntılar, Türklere karşı kin ve intikam duyguları ile beyaz perdeye
yansımıştı. Nitekim ikinci film olan Ararat’ta aynı duygu ve düşüncelerin daha da abartılı bir
biçimde yansımıştı. Ararat filmi Mısırlı bir Ermeni yönetmen tarafından, Fransa
Hükümeti’nin katkılarıyla ortaya çıkmıştı. Film 2003 yılında gösterime girdiği ülkelerin
tarafsız izleyici kitlelerinin yanı sıra diasporada yaşayan bir çok Ermeni tarafından da;
abartılı, kin, nefret ve iftira dolu olarak nitelendirilmişti.109 Ayrıca 16 Ocak 2004’te
Türkiye’de gösterime girmesi gereken yapıt Türk makamlarca süresiz olarak ertelenmişti.
Ermenilerin propagandalarını sinema endüstrisine taşımaları, Türkiye’nin Kültür Bakanlığı’nı
harekete geçirerek, Ararat ve Gece Yarısı Ekspresi’ne karşıt olarak, 21 Nisan 2005 tarihinde
“Duvardaki Kan” adlı filmi gösterime ortaya çıkmıştı.110 Film Ermenilerin, Türklere
gerçekleştirdikleri eylemleri gözler önüne sermekle birlikte, Ermeni iddialarına cevap
niteliğindeki tek Türk filmi özelliği taşımaktaydı. Ancak, Türkiye dışında başka bir ülkede
gösterilmemesi ve filmin sadece Türkçe de yayınlanması, filmin amacına ulaşmasını
engellemişti.
3.2.
Türk-ABD İlişkilerine Etkisi
Ermeni diasporasının, dünya üzerinde popülasyon açısından en kabalık yaşadıkları
ikinci bölge şüphesiz Amerika’ydı. Ermeni göçmenlerle neredeyse yakın nüfusa sahip olan
Türk göçmenler yazık ki Türk aleyhtarı propagandalara karşılık daha pasifize konumdalardı.
Bu durum Amerika içindeki eyaletlerin soykırımı tanımaları ve daha da ileriye giderek
soykırım anıtları dikmelerine eden olmuştu. Ermeni diasporasının 18. yüzyıldan itibaren
yerleştiği Amerika topraklarında ektikleri tohumları hasatını almaları 20. yüzyıla denk
gelmiştir. İlginçtir ki, diaspora propagandalarını uygularken, arkasında bağlı oldukları bir
109
Şenol Kantarcı, Ermeni Sorunu Pencereden Bakmak Ya da Manzaranın Bütününü Görmek, Süleyman
Demirel Üniversitesi Yayını, Isparta, 2005, s. 155-161.
110
Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.432.
46
devlet olmadan gerçekleştirmişlerdi. 1991 yılında bağımsızlığını kazanan Ermenistan Devleti
uluslararası sistemde Ermeni diasporasına nazaran daha edilgen konumdaydı.
Diaspora, özellikle sanal dünyada oluşturduğu web sayfalarında sistemli olarak
işledikleri ermeni propagandalarına ve savundukları tezlere yandaş toplamaktadır. Bilhassa
dünya üzerindeki Ermeni vatandaşlarının sayılarını ortaya koymada, objektif kaynakların
ifade ettiği verilerin çok üzerinde daha doğrusu abartılı sayılarla nüfuslarını belirtmektedir.
Objektif olarak kabul edilen, Birleşmiş Milletler ve ABD’de her yıl yayınlanan nüfus
sayımları ile Ermeni Diasporasının yayınladığı sonuçların arasında büyük farklar göze
çarpmaktadır. Örneğin Amerika’da ki Ermeni nüfusu Ermenilere göre, 1.400 bin kişi iken,
ABD’nin son nüfus sayımına göre 750 bin kişidir. İki veri arasında ciddi farklar yer
almaktadır. Ermenilerin iddia ettikleri nüfus verileri ek-8’de detaylı olarak verilmiştir.
ABD Temsilciler Meclisinin 10 Eylül 1984 tarihindeki oturumda benimsenen ve 24
Nisan’ı “insanın insana hunharlık günü” olarak benimsenmesini öngören karar tasarısı,
Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi Başkanı Yalım Eralp tarafından,
şiddetle kınanarak, verilen kararın Türk-Ermeni ilişkilerindeki soruna karşınlık, Ermenilerin
tek yanlı iddialarına yer veren bir düşünce olduğu belirtilmişti.111 1980’lerden itibaren yoğun
olarak Ermeni baskısına maruz kalan ABD, iç politikasında küçük hesapların peşine takılarak
seçim endişeleri yaşamıştı. Özellikle 11 Eylül saldırıları sonrası artan güvenlik politikalarına
diğer devletlere nazaran daha çok önem veren ABD, Ermenilerin etkili politikaların
boyunduruğu altında kalarak Ermeni terörünün daha da şiddetlenmesine neden olmuştu.
Terörle mücadelesinde esaslı amacını bir kenara bırakan Amerika, baskısı altında kaldığı
Ermeniler yüzünden uluslar arası terörizmi cesaretlendirecek kararlar alarak terör felaketinin
gelecekteki kurbanlarının ağır sorumluluğu altında kalmıştı.
Amerika’nın Washington’da bulunan “Heritage Foundation Vakfı” araştırma grubu ile
Türk Dış Politika Enstitüsü tarafından, 3-4 Ekim 1984 tarihinde, ortaklaşa gerçekleştirilen,
“Orta Doğu ile İlgili Türk-ABD Görüşmeleri” konulu konferansta, iki ülke arasındaki ilişkiler
tartışılmıştı.112 Konferansta konuşma yapan dönemin ABD Savunma Bakan Yardımcısı
Richard Perle, Ermeni lobisinin Amerika’da gerçekleştirdikleri faaliyetlerin, yasa gücünde
olmayan son kararlarının Amerikan yönetimi tarafından üzüntü ile karşıladığını ifade etmişti.
Temsilciler Meclisi ve Senato tarafından kabul edilen kararların kesinlikle ABD görüşünü
yansıtmadığını belirten Perle, bu sayede Türkiye-Amerikan arasındaki diplomasinin
111
112
A.g.d. “Ermeni Sorunu”, s.18-19.
“Türk-Amerikan Görüşmeleri”, Dışişleri Bakanlığı Belleneti, Sayı:10, Ekim 1984, s.19.
47
gerginleşmemesi için çaba sarf etmekle birlikte ilişkilerin geleceğine dair taşıdığı kaygıları da
konuşmasında belirtmişti.
ABD, iç politikasının yoğun Ermeni propagandası altında kalması Türk makamlarınca
da yoğun tepkilere neden olmuştu. Dönemin Türkiye Başbakanı Turgut Özal, 3 Ekim 1984
tarihinde Washington Times’e verdiği röportajında, Amerika Kongre üyelerinin Ermeni ve
Rum seçmenlerinin peşinde olduklarını ve bu nedenle de “ucuz politika” yaptıklarını ifade
etmişti.113
Mayıs 1985’te Ermeni diasporası, ABD Temsilciler Meclisine yönelik çalışmalarını
arttırarak,
sözde
soykırım
tasarısını
oylanması
amacıyla
yoğun
propagandalar
gerçekleştirmişti. Ancak, ABD’nin 25 eyaleti ve Washington’da bulunan üniversite öğretim
kurumlarında görevli toplam 69 bilim adamı, yayınladıkları bir bildiri ile soykırım tasarısına
karşı olduklarını açıklamışlar ve ABD Kongre üyelerinin tarihi bir hata işledikleri şeklinde
uyarıda bulunmuşlardı.114
1985 yılı Ermeni diasporasının baskıları ile sözde soykırım tasarısı sürekli bir biçimde
Kongreye sunulmasına sahne olmuştu. 5 Haziran 1985’te Ermeni soykırımı ile ilgili karar
tasarısının ABD Temsilciler Meclisi tarafından yeniden kabul edilmemesi, Türkiye Dışişleri
Bakanı V.Halefoğlu tarafından memnuniyet verici olarak belirtilmiş ancak karar tasarısının
çok az bir farkla kabul edilmemesi sahip olduğu oy mevcudiyeti bakımından, “düşündürücü”
olarak nitelendirilmişti.115
19 Nisan 1999’da ABD Başkanı, B.Clinton tarafından sözde Ermeni soykırımı
iddialarına ilişkin gerçekleşen açıklamalar, Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Sermet
Atacanlı tarafından ciddiye alınmayacak bir tutum olarak ifade edilmişti.116 İki ülke
arasındaki ilişkilerde, ABD yönetiminin iç siyasi tüketimi için başvurduğu yöntemin yanlış ve
yanlı bir davranış olduğu Türk makamlarınca dile getirilmişti.
21.yüzyılın başından itibaren neredeyse tüm Avrupa ülkeleri ve ABD Eyaletlerinde
her yılın nisan ayında sözde soykırımı anmaya yönelik kutlamalar, geleneksel hale
getirilmişti. Özellikle 2000 yılının sözde soykırımın 85. yıldönümü olduğu bahanesiyle
iddialarını uluslararası platformda ve bilhassa parlamenter bir zeminde benimsetme gayreti
113
A.g.d., s.20.
“Ermeni Karar Tasarısına Karşıt Görüşler”, Dışişleri Bakanlığı Belleneti, Sayı:17, Mayıs 1985, s.25.
115
“Ermeni Soykırımı Tasarısı Kabul Edilmedi”, Dışişleri Bakanlığı Belleneti, Sayı:18, Haziran 1985, s.13.
116
“Türk-Amerikan İlişkileri”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Nisan 1999, s.95.
114
48
içinde olan diaspora, nisan ayında hızlanarak, başta ABD olmak üzere bir çok ülkede
girişimlerde bulunmuştu.
Amerika’da 2000 yılına gelindiğinde Wisconsin, California, Pennsylvania gibi bir çok
eyaletinde, 24 Nisan’ın sözde soykırımı anma günü olarak kabulünü öngören karar tasarıları,
önce mahalli senatolardan, bilahare de eyalet temsilciler meclislerinden geçirilmişti. New
York eyaletinde ise eyalet valisi Pataki tarafından yapılan bir açıklamayla, 24 Nisan’ın
“Ermeni Soykırımını Anma Günü” olarak kabul ettiğini açıklamıştı. 24 Nisan 2000’de ABD
Başkanı B.Clinton tarafından yapılan açıklamada, “1.5 milyon Ermeni’nin, Osmanlı
İmparatorluğu’nun son dönemlerinde sürülüp katlediklerini”
belirtmesi, Türk-Amerikan
ilişkilerinde yeniden gerginliğe sebep olmuştu.117 Nitekim, aynı gerginlik Amerika’da yaşan
Ermenilerle yönetim arasında da mevcuttu. Başkan’ın soykırım kelimesini kullanmaması
Ermeni cemaatince kınanmıştı.
Amerika’nın bir başka eyaleti olan Massachusetts’te, “soykırım anıtı” dikilmesi için
Ermeni çevrelerce Mart 2000’den itibaren başlatılan girişimler çerçevesinde, eyalet meclisi
üyesi Peter Kautujian’ın, 2103 sayılı yasa tasarısıyla anıt dikilmesi önerisi kabul edilmiş ve 31
Temmuz’da da tasarı eyalet parlamentosunca onaylanmıştı.118 Kararın yasalaşabilmesi için
eyalet valisinin onayının gerektiği bölge, Türk derneklerinin yoğun tepkilerine neden olmuştu.
Amerika’da yaşayan Ermenilerin, soykırım yasa tasarılarını kabul ettirmelerinin
altında yatan amaçları, Eylül 2000’de, şaşırtıcı bir biçimde ortaya çıkarılmıştı. 1875-1923
tarihleri arasında Amerika’da yaşayan Ermeni vatandaşlarının yaptırdıkları hayat sigortası
poliçeleri alacakları konusunda ilgili sigorta şirketi aleyhinde 2010 yılına kadar California
mahkemelerinde dava açması olanağı tanımaktaydı.119 Diasporanın, soykırıma uğradıkları
konusunda en başta Amerika’daki eyaletleri inandırmaya çalışmalarının altında yatan yegane
sebep buydu.
2000 yılının ekim ayında, ABD’nin Temsilciler Meclisi Uluslararası
İlişkiler
Komitesinin, Uluslararası Operasyonlar ve İnsan Hakları Alt Komitesinin 21 Eylül 2000’de
Soykırım yasa tasarısını kabul etmesi, Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından kınanmıştır.120
Tasarının
kabulü,
Türkiye-Ermenistan
arasındaki
ilişkilerin
normalleşmesini
ve
Kafkasya’daki barış girişimlerini önleyerek, Türk-ABD ilişkileri üzerinde ciddi yansımalar
117
“ Ayın Dış Politika Gelişmeleri- Ermeni Sorunu”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Nisan 2000,
s.250.
118
“Ayın Dış Politika Gelişmeleri-ABD”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Temmuz 2000, s.107.
119
“Ayın Dış Politika Gelişmeleri-ABD”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Eylül 2000, s.133-134.
120
“ABD Temsilciler Meclisinde Soykırım Yasa Tasarısının Kabulü”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı
Yayını, Ekim 2000, s.15.
49
olacağı Türkiye Dışişleri Bakanlığınca belirtilmişti. Yine aynı ay içerisinde Temsilciler
Meclisi Genel Kurul gündeminde alınan sözde “Ermeni Soykırımı”na ilişkin tasarı, Başkan
B.Clinton’ın Temsilciler Meclisi Başkanı’na gönderdiği mektuptaki telkinleri doğrultusunda
geri çekilmişti.121 Ancak önümüzdeki yıllarda da Ermeni sorununun Türk-ABD ilişkilerinde
önemli bir sorun kaynağı olmaya devam etmesi kuvvetle muhtemeldi.
Amerika’da günümüzde 24’ün üzerinde eyalet kendi parlamentolarında sözde
soykırımı ya tanımış ya da müfredatında yer vermişti. Ermenilerin dünya üzerinde en
kalabalık oldukları birinci ülke 2,5 milyon nüfusla Rusya’ydı.122 İkinci sırada ise 750 bin kişi
ile Amerika yer almaktadır. Amerikalı Ermenilerin çoğunlukla, nüfussal verilere göre,
California, Massachusetts, New York, New Jersey ve Michigan eyaletlerinde yaşadığı
bilinmektedir. Geçmişte, tehcir sonrasında, göç ederek Amerikanın himayesine giren
Ermenilerin Osmanlı Devletine yönelik tehditlerini, günümüzde başka uluslararası aktörlerin
himayesinde Türkiye Cumhuriyetine karşı sürdürdüklerini görmekteyiz.
3.3. Türk-AB İlişkilerine Etkisi
Uluslararası Örgütlerin soruna bakış açılarına baktığımızda, Avrupa Konseyi’ne
mensup bazı parlamenterler tarafından 1995 tarihinde sadece imza edenleri bağlayan bir
deklarasyon yayınlamıştı. Deklarasyona göre;
“24 Nisan 1915’in Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan Ermenileri yok
etme planının uygulamaya koyulduğu tarih olduğu; 20. yüzyılın ilk
soykırımı olarak kabul edilen, Ermeni Soykırımının yıldönümünün
anıldığı ve insanlığa karşı bu suçun kurbanları olan Ermenilerin
hatıralarının selamlandığı” bildirilmişti.123
Türklerin bir dünya devleti olarak uluslar arası camiada saygın bir konuma gelmesini
engellemek isteyen Ermeni Diasporası, bu amaçla, Avrupa Birliği içindeki muhafazakar
Katolik ve Ortodoks ve Türk karşıtı kesimler üzerinde uyguladığı siyasetle amaçlarına
ulaşmada önemli mesafeler kat etmektedir.
121
“Türk-Amerikan İlişkileri”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Ekim 2000, s.249.
Mehmet Saray, Ermenistan ve Türk-Ermenistan İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara
2005, ss:148-149.
123
Pulat Tacar, “Ermenilerin Soykırımı Savının Oluşturduğu Gerginliğin Çözümü İle İlgili Hukuki ve Siyasi
Öneriler”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni
Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.249.
122
50
Sözde Ermeni Soykırımı iddiaları nedeniyle Türkiye’yi mahkum etmek isteyen
diaspora, bu sayede Avrupa’dan koparılmış ve yalnız bırakılmış bir Türkiye istemektedir.
Türkiye’nin Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosu içinde birbiri ardına soykırım suçlusu
olarak ilan edilmesi Türkiye’nin birlik üyeliğini tehlikeye düşürmekle birlikte, Türkiye’nin
üyeliğini isteyen ülkeler açısından da savunulması güç bir duruma düşmesine sebep
olmaktadır. Dışlanan Türkiye’nin bu sayede yoksullaşarak, Osmanlı’nın yıkılış döneminde
yaşadığı parçalanma tehdidi ile baş başa kalması diasporanın temel amaçlarından birisidir.
Türkiye’yi her platformda köşeye sıkıştırmaya çalışan Ermeni Diasporası, ister birliğe
üye olmak, isterse birlik dışında bırakılmak tehdidi ile soykırımı kabul etmeme dışında başka
bir seçeneğe olmadan baskı altına alınmaktadır.
Osmanlı’nın Dünya Harbi sırasında Ermeni çetecilerin yarattığı kaos ortamında
meydana gelebilecek iç ayaklanmaları bastırmak amacıyla çıkarttığı tehcir kanunu, üzerinden
90 yıl geçmesine rağmen, hala, Ermeni Diasporasının çabaları ile siyasallaştırılma gayretleri
içersine sokularak, uluslararası ilişkilerde Türkiye’nin karşısına yeni bir engel olarak
çıkmaktadır. Ancak, hiçbir uluslararası aktör, soykırıma maruz kaldıklarını iddia eden
Ermenilerin, başka bir milletin evlatlarına gerçekleştirdiği soykırım konusunda tepki
göstermemektedir. Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarının önemli bir alanı olan Karabağ
bölgesini işgal etmesi ve buradaki Azeri halka karşı uyguladığı soykırım, uluslararası camiada
her nedense dikkate alınmamakta ve hatta neredeyse yok sayılmaktadır.
Avrupa ülkeleri içinde aktif olarak faaliyet gösteren Ermeni diasporası kendi haklı
savaşlarını uygularken, başka bir milletin vatandaşlarına yönelik gerçekleştirdikleri şiddet
eylemleri Avrupa’daki hiçbir devletin dikkatini çekmemektedir. 14 Haziran 1985’te
gerçekleşen, Avrupa Konseyi Adalet Bakanlığı toplantısında uluslararası terörizm konusu
işlenmiş, ancak hiçbir ülke Ermeni terörüne ilişkin bir yorumda bulunmamış ve hatta bu konu
gündeme dahi getirilmemişti. Ancak, Türkiye’yi temsil eden Adalet Bakanı Nejat Eldem,
toplantıda gerçekleştirdiği konuşmada ilk kez Ermeni terörünü gündeme getirmişti.124
Tarihin affedilmez gerçekliklere yaptığı tanıklığın en güzel örneklerinden birini
Ermeniler Ruslarla birlikte gerçekleştirdikleri Bakü Katliamı ile ortaya koymuştu. 1918
yılında Ermeniler, 30 bin civarında Müslüman’ı katletmiş ve 57 kişinin cesedi dışındaki bütün
cesetleri yakarak yaptıkları cinayetin izini kaybettirmişlerdi. Bulunan cesetler de karşılaşılan
durum ise dehşet vericiydi; kulakları, burunları kesilmiş, karınları yırtılmış, tecavüze uğramış
124
“Avrupa Konseyi Toplantısı”, Dışişleri Bakanlığı Belleneti, Sayı:18, Haziran 1985, s.18.
51
ve işkence çektirilerek öldürülmüş binlerce Azeri...125 Yine aynı iki ülkenin 74 yıl sonra
gerçekleştirdikleri Hocalı Katliamı da Müslümanlara karşı var olan kinin hiç dinmediğinin
aksine arttığının bir göstergesiydi. 26 Ocak 1992’de gerçekleşen katliamda, 619 kişi vahşice
öldürülmüştü.126 Ancak, bu durum da yine dünya kamuoyu tarafından görmezden gelinmişti.
Yapılan soykırım hiçbir Avrupalı devletin basın-yayın organı tarafından lanse edilmemişti.
Sanki bu olay hiç gerçekleşmemiş gibiydi. Gerçekleştirilen katliamı bir Ermeni yazar
tarafından şöyle kaleme almıştı;
“…Gaflan adı verilen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup,
Hocalı’nın bir kilometre batısında bir yerde 2 Mart günü 100 Azeri
ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm.
Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa
veyaralarına rağmen hala yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu.
Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan adlı bir asker onu
tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar.
Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi
geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın
Hatırı için savaşa devam ettiler.” 127
Azeri ve Türk halkı için bu yaşananları duymamak veya görmezden gelmek kabul
edilebilir değildi. Yukarıda eserinden alıntı yapılan Ermeni yazar da, gördüklerinden
etkilenerek Hocalı Katliamı sonrasında Ermenistan’ı terk ederek Beyrut’a yerleşmişti. Ancak
Ermeni Diasporası, işgal ettikleri bölgelerin ve gerçekleştirdikleri katliamların, fiili durum
kazanarak gereklilik arz ettiğini kanıtlamaya çalışırken, Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisi, Ermenileri soykırım yapmakla suçlanınca büyük bir darbe almışlardı.128
Avrupa Komisyonu, 12 Nisan 1994’te Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan sınırları
içinde bulunan Dağlık Karabağ halkına 850.000 ECU tutarında insani yardım sağlamıştı.
Hastaneye getirilen yaralı sayısındaki artış ve tıbbi malzeme stokunun azalması sebebiyle,
gönderilen malzeme destekleri Ermenistan ve Azeri halklarına ayrım yapmaksızın hastanelere
125
Ebülfez Amanoğlu, “Bakü’de Ermenilerin Yaptıkları Soykırım (Mart 1918) ve Edebiyatta Yansımaları”,
Karadeniz Araştırmaları Dergisi, Cilt:2, Sayı:5, Bahar 2005, s.99-108.
126
Sevil Hilalkızı, “Hocalı Katliamı”, http://www.azatyurt.com/Hocali%20Katliami.htm , (24/07/2005).
127
Daud Kheyriyan, Hacın Hatırı İçin, (s:62-63), Aktaran, Oktay Ekşi, “ Ya Hocalı Katliamı ?”
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=299791 (27/02/2005).
128
Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.235-256.
52
gönderileceği kararı komisyonca belirtilmişti.129 Komisyon bölgedeki soruna ilişkin siyasi
çözüm ve insani yardım hususunda oluşturdukları alt birimler sayesinde çözüm arayışlarını
sürdürmüştü.
Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgaline ilişkin Kasım 1999’da bir araya gelen
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), gerçekleştirdiği zirve sonrasında yayınlanan
İstanbul Bildirisi, iki ülke devlet başkanları arasındaki diyalogun memnuniyet verici olduğuna
belirtmişti.130 İki devletin çözüm niteliğindeki çalışmaları, AGİT ve Minsk Grubu
çerçevesinde de müzakerelerin yeniden başlaması için teşvik edileceklerini ifade etmişlerdi.
Ayrıca, çözüm için en uygun platformun, AGİT’in ve Minsk Grubunun taraflara gerekli
yardımların sağlayarak, barış sürecine ve bunun devamına katkıda bulunmaya hazır
olduklarını da ifade etmişlerdi.
Türkiye’nin, bir önceki hükümet döneminde de karşısına çıkan Ermeni sorunu
hususunda dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cemin Avrupa Birliği Parlamenter üyelerine
yönelik gerçekleştirdiği birebir görüşmelerde hiçbir parlamenterin fikrini değiştirememişti.
Birlik içinde yoğun olarak bulunan Türk düşmanlığının temelleri, Avrupalılık fikrinin ortaya
çıktığı döneme kadar dayanması, zaten Türklere karşı kurulan bir birliğin gerçeği
görebilmesinde önyargıların hakimliğini gözler önüne sermekteydi.
Haziran 1999’da yapılan, Avrupa Birliği-Kafkas Zirve toplantısında gerçekleşen
Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmaları,131 hem AB’nin bölgeye hem de bölge ülkelerinin kendi
aralarındaki işbirliğini geliştirmeye önem verdiklerini gösteren bir çalışma olmuştu. Ortaklık
ve İşbirliği Anlaşmaları temelde bölgedeki sorunlara ilişkin hem siyasi hem sosyal hem de
ekonomik çözümler gerçekleştirmeye yönelikti. Anlaşmanın gerçekleştiği dönemde bölge
içindeki önemli sorun merkezleri olan Karabağ ve Osetya’da birliğin özellikle çözüm aradığı
bölgeler olmuştu. Sorunun tarafları arasında ikili veya üçlü görüşme platformları
oluşturularak, barış ortamı sağlanmaya çalışılmıştı.
Avrupa Konseyi 24 Nisan 1998’de, 51 Konsey Parlamenterinin imzasını taşıyan bir
bildiri yayınlayarak, 24 Nisan’ın Ermenilere yapılan soykırım günü olarak anılması
gerektiğini bildirmişti.132 Bildiri, AB ile Türkiye ilişkilerine sekte vurmuş, ancak, bildirinin
129
“Azerbaycan’daki Karabağ Halklarına İnsani Yardım”, EC News, Avrupa Toplulukları Komisyonu Türkiye
Temsilciliği, 30 Nisan 1994, Yıl:9, Sayı:6, s.4.
130
“AGİT Zirvesi”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Kasım 1999, s.258.
131
“AB-Kafkas Zirve Toplantısı”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Haziran 1999, s.230.
132
Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.398.
53
sadece imzasını taşıyan 51 parlamenter için bağlayıcı olması ilişkilerin küçük bir krizle
altlatılmasına neden olmuştu.
2000’li yıllara geldiğimizde Ermeni sorununa ilişkin diasporanın faaliyetleri daha da
artmıştı. Avrupa’nın hemen hemen bir çok ülkesinin parlamentoların da soykırımın varlığına
ilişkin bildiri ve yasa tasarıları sürekli olarak gündeme gelmekteydi. Ancak kimi ülkelerde
soruna ilişkin kararlar herhangi bir araştırmaya tabi tutulmadan kabul niteliği görürken, kimi
ülkelerde ise konuya ilişkin derinlemesine inceleme yapmakla görevli komisyonlar
oluşturularak gerçeklere ulaşılmaya ve bu doğrultuda kararlar almaya çalışılmıştı.
Mart 2000 tarihinde İsveç Parlamentosu Dışişleri Komisyonu’na çeşitli partilerce
verilen önergeler doğrultusunda hazırlanan ve Parlamento’nun 24 Mart tarihli oturumunda
tartışılarak, 29 Mart’ta kabul edilen “İnsan Hakları Raporu” nun, Türkiye ile ilgili bölümünün,
“Ermeniler” kısmında, sözde Ermeni soykırımının gerçekleştiğinin resmi bir açıklamayla
kabul edilmesinin önemli ve gerekli olduğu vurgulamıştı.133 Raporda ayrıca, 1985’te BM ve
Avrupa Parlamentosu’nun, 20. yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu’nun, Ermeni
soykırımı gerçekleştirdiğini saptadığını, Türkiye’nin de geçmişiyle ilgili olarak ne kadar açık
davranırsa, ülkenin demokratik kimliğinin, o kadar güçleneceğini belirtilmişti. Raporu, bu
noktadan sonra diğer ülkelere nazaran farklı kılan nokta ise, sözde soykırım konusunda
tarafsız bir araştırma yapılmasının gerekliliği, 1915 ve bu tarihten sonra meydana gelen
olaylara açıklık getirilmesinin Kafkasya bölgesinde istikrar ve gelişme açısından önem
taşıdığına dair maddeler yer almıştı.
Bir başka birlik üyesi olan Fransa, sahip olduğu Ermeni cemaati ile Amerika’dan sonra
ikinci sırada yer almaktadır. Bu sebeple de diasporanın etkin bir biçimde faaliyetlerini
gerçekleştirebildiği bir ülke olma özeliğine sahiptir. Paris’te bulunan, Ermeni Diasporası
Araştırma Merkezi (CRDA), tarafından 17 Haziran 2000’de, Fransa Senatosu’nda, Senato
Başkanı Christian Poncelet’in himayesinde, “Ermeni Sorunu Hakkında Türk-Ermeni
Diyaloğu” konulu bir toplantı düzenlenmişti.134 Poncelet’in açılışta “1915’te yapılan
soykırım”ın yarattığı sorunlar şeklinde ifadeler kullanması, Türk makamlarınca rahatsızlık
yaratmış ve bu rahatsızlık Dışişleri Bakanlığına davet edilen Fransa’nın Ankara Büyükelçisi
Bernard Garcia’nın dikkatine getirilmişti.
133
İsveç Parlamentosu İnsan Hakları Raporu”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Mart 2000, s.164165.
134
“Türkiye-Fransa İlişkileri”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Haziran 2000, s.157-158.
54
Almanya’da ise Ermenilere nazaran Türk göçmen sayısının fazla olması diasporanın
faaliyetlerini gerçekleştirmede engel teşkil etmekteydi. Ancak yine de Ermeniler sahip
oldukları her fırsatta propagandalarını yapmaya devam etmekteydi. 1 Haziran 2000’de
Hannover kentinde açılan Expo 2000 Dünya Fuarı’nda bulunan Ermeni pavyonunda sözde
Ermeni soykırımına ilişkin ve Türkiye aleyhine yazı ve pankartların yer alması TürkiyeAlmanya ilişkilerinde kısa süreli gerginliğe neden olmuştu.135 Gerçekleşen propaganda
üzerine Türkiye’nin Hannover Başkonsolosluğunca Fuar idaresi nezninde girişimlerde
bulunarak yapılan propagandaların durdurulması istenmişti. Almanya’da Türklere yönelik
propaganda faaliyetleri ile ilgili bir başka gelişme ise I.Dünya Savaşı sırasında Türkiye
toprakların da görev yapan Ermeni yanlısı Misyoner Johannes Lepsius’un öldükten sonra
Prostdam’daki evini diaspora tarafından müzeye dönüştürülmesi ile ortaya çıkmıştı.136 Ermeni
çevrelerce istismar edilen bu konu, Almanya’da yaşayan Türk vatandaşları tarafından yoğun
tepkilere neden olmuştu.
Avrupa Parlamentosu’nun 2000 yılının Kasım ayında gerçekleştirdiği Genel Kurulda
kabul edilen Morrillon Raporu’nda sözde Ermeni soykırımı ile ilgili bir paragraf yer
almaktaydı. Türk makamları Raporun sadece tek yanlı bir açıyla Ermenilerin iddialarına
yönelik yazıldığını sert bir şekilde kınamıştı. Paragrafa karşılık Türk Dışişleri Bakanlığınca
bir açıklama yapılarak, Ermeni terörünün doğurduğu acıları Türk halkı hala yaşarken,
yayınlanan raporun, Avrupa Parlamentosu’yla geliştirilmesi gereken ilişkilere zarar verdiğini
belirtmişlerdi.137 Ayrıca, Avrupa Parlamentosu’nun, 1987’de tarihi dayanağı olmaksızın aldığı
sözde Ermeni soykırımı ile ilgili karar, 1987 yılındaki yanlış değerlendirmeler ne yazık ki,
Morrillon Raporu’nda da yer almıştı.
Raporun akabinde Avrupa Parlamentosu’ndan Türkiye’ye yönelik bir başka darbe ise,
15 Kasım 2000 tarihinde parlamentoda yoğun olarak sol partilerin oy kullanarak “Ermeni
Soykırımı”
kararını
almaları
olmuştu.138
Alınan
kararın
ilk
maddesi,
Avrupa
Parlamentosunun, Türk Hükümetine ve TBMM’ye çağrıda bulunarak soykırımı açıkça
tanımasının gerekliliğini belirtmekteydi. Akabinde ise AB tarafından üyelik başvurusu kabul
edilen Türkiye’nin İlerleme Raporunda “Ermeni Soykırımı” ibaresinin yer alması Türk
makamlarında ve kamuoyunda AB’ye karşı sert tepkilere yol açmıştı.
135
“Türkiye-Almanya İlişkileri”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Haziran 2000, s.159.
“Türkiye-Almanya İlişkileri”, Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Temmuz 2000, s:108.
137
“Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda Kabul Edilen Morillon Raporu’na İlişkin Açıklama”, Dışişleri
Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Kasım 2000, s.70-71.
138
Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.397.
136
55
2000 yılı AB İlerleme Raporunda Türkiye’nin Ermenistan’la olan sınır kapısının
kapalı olması konusunda bir ibare yer almıştı.139 Ekonomi, turizm, kültür, eğitim, araştırma,
çevre ve medya alanlarında diyalog ve karşılıklı anlayışı geliştirmek amacıyla, iki ülke
yetkilileri arasında ilişkilerin düzelebilmesi için gayri resmi bir kurum olan “Türk-Ermeni
Uzlaşma Komisyonu” kurulmuştu.140
Türk-Ermeni Barışma Komisyonu (TEBK) 9 Temmuz 2001 tarihinde altı Türk ve dört
Ermeni temsilcinin katılımıyla oluşmuştu. Ermeni diasporasındaki radikal kesimin diyaloga
hiç hazır olmadığı ve ileri sürdükleri iddiaların araştırılmasını bile istemedikleri görülmüştü.
Komisyon Ermeni diasporasında ve Ermenistan’da geniş tartışmalara neden olmuştu. TEBK
iki halkın yeniden bir araya gelebilmesi açısından büyük bir adım olarak nitelendirilmişti.
Ancak, Türk kamuoyu bu komisyonun, Batılı ülkelerin Ermeni sorununu Türkiye’den taviz
koparmak için kullandığı konusunda yorumlarda bulunmuştu. TEBK 11 Aralık 2001’de
Ermeni temsilcilerin ortak bir deklarasyon yayınlayarak komisyondan ayrılmalarıyla
dağılmıştı.141
2002 yılına gelindiğinde AB üzerindeki baskısını arttırmaya devam eden Ermeni
diasporası, 3 Aralık’ta AB üyesi 15 hükümete, Avrupa’daki 120 kadar Ermeni Kuruluşunun
imzasını taşıyan, Türkiye karşıtı bir çağrı göndermişti.142 Çağrının taşıdığı temel amaç, 12–13
Aralık 2003 tarihinde yapılacak olan AB doruk zirvesi öncesinde Türkiye’nin barbar
olduğunu iddia edilerek, müzakere tarihi verilmesini önlemekti.
AB komisyonunun 2004 ilerleme raporunda Ermeni Soykırımı ile ilgili herhangi bir
ibare yer almamaktaydı. Bu durumun Türkiye’nin lehine bir durumdu. İlerleme Raporunda
Ermenistan’la ilgili olarak 1. maddenin 3. Başlığında Medeni ve Siyasi Haklar, Azınlık
Hakları, Kültürel Haklar ve Azınlıkların Korunması başlığı ile 2.Maddenin 2 Başlığında 1999
Yılından Bu Yana Ekonomik Gelişmelerin Özeti adı altında ki, 3. maddenin 27. Başlığında
Ortak Dış ve Güvenlik Politikası adı altında Ermenistan’la ilgili konulara değinildiği
görülmektedir.143 Ayrıca İlerleme Raporunda 1. maddenin 3 başlığında yine “Azınlık Hakları,
Kültürel Haklar ve Azınlıkların Korunması” başlığı altında Türkiye’deki azınlıkların sadece
Ermeni, Rum ve Musevilerden oluştuğuna değinilmiştir. Bu maddeden hareketle, Anayasa da
139
Türkiye’nin AB Adaylığı Sürecinde İlerlemesine Yönelik AB Komisyonu 2000 Düzenli Raporu
http://www.ceterisparibus.net/ab/dokumanlar.htm (10 11 2004).
140
Türkiye’nin AB Adaylığı Sürecinde İlerlemesine Yönelik AB Komisyonu 2001 Düzenli Raporu
http://www.ceterisparibus.net/ab/dokumanlar.htm (10 11 2004).
141
Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.401-402.
142
A.g.e. , s. 408.
143
Türkiye’nin AB Adaylığı Sürecinde İlerlemesine Yönelik AB Komisyonu 2004 Düzenli Raporu
http://www.ceterisparibus.net/ab/dokumanlar.htm (10 11 2004).
56
değişiklik yapılarak Türkçe dışındaki dillerin kullanılmasına ilişkin yasak kaldırılmıştır.
Kürtçe dahil olmak üzere, Türkçe dışındaki dillerde radyo ve televizyon yayınları yapılmasına
ve bu dillerin öğretilmesine imkân veren mevzuat değişiklikleri gerçekleştirilmişti. Bu
maddede, Ermenilerle ilgili bir açıklama geçmemesine karşın, yayın konusunda Ermeniler de
TRT’ye başvurmuş ve özelliklede Ermenice radyo yayını konusunda önemli bir yol kat
ettikleri görülmektedir.144
2004 AB İlerleme Raporunda soykırıma dair herhangi madde bulunmamaktadır.
Ancak, 17 Aralık 2004’deki, AB Zirvesinden iki gün önce Avrupa Parlamentosu Genel
Kurulu tarafından, sözde Ermeni soykırımını, Türkiye’nin kabul etmesini isteyen ve
Türkiye’ye karşı yeni baskı alanları oluşturan Türkiye Raporu’nu (Eurlings) kabul etmesi
dikkat çekici bir husustur.145
17 Aralık Zirvesinde, Türkiye’ye üyelik için müzakere tarihi verilmesini öngören karar
kabul edilmişti, lakin, yarı kapalı biçimde, soykırımın varlığının kabul edilmesini, Ermenistan
ile diplomatik ilişki kurmanın ve Ermenistan sınırının açılmasının gerekliliği Türk
makamlarına belirtilmişti.146
Türkiye AB için bölge üzerinde siyasi istikrara sahip ve bölge ülkeleriyle ekonomik
işbirliğinin artabilmesi için etkin bir güçtür. Bu nedenle, Ermenistan ile de ilişkileri
düzeltmesi gerekmektedir. Ancak, bu durum sadece Türkiye’nin elinde olan bir durum
değildir. Aynı şekilde Ermenistan’da soykırım inadından vazgeçmesi ve iyi komşuluk
ilişkileri sağlaması gerekir. Türkiye ve Ermenistan bu şekilde hareket ettikleri taktirde
Kafkasya bölgesinde iyi birer stratejik müttefik haline geleceklerdir.
3.4.
Türk-BM İlişkilerine Etkisi
Ermenilerin
Türkiye
ile
olan
münasebetlerinde
çözüme
kavuşturulmayan
anlaşmazlıklar, sahip oldukları idealler ve ideolojilerine rağmen, gerçekte Ermeni siyasi
bünyesine zarar veren ve toplumunun temellerini aşındıran bir yapı olduğu görülmektedir.
Diaspora Ermenileri her ne kadar Ermenistan için çalışsalar da, bu kişiler Ermenistan içinde
yaşayan halka nazaran daha zengin ve bulundukları ülke içerisinde mevki sahibi insanlardır.
Ne Ermenistan’a dönme gibi bir fikirleri ne de Ermenistan halkına gelirlerinin yarısı kadar da
144
Yıldız Deveci, “Ermenistan’ın Sözde Soykırıma Yönelik Beklentileri Gölgesinde 2004 İlerleme Raporu”,
http://www.eraren.org/tr/yazilar.asp?kat=3&yazi=35 , (11/01/05).
145
Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.413.
146
A.g.e., s. 414.
57
olsa yardım etme durumları söz konusu değildir. Bununla birlikte açlıkla boğuşan Ermenistan
halkı kendi iç dinamiklerini tüketmekte ve yeni nesilde dahil olmak üzere artık soykırım
inadını gütmeyen ve komşuları ile iyi ilişkilere sahip olmak isteyen bir Ermenistan profili
çizmektedir. Sürekli bir şekilde komşularıyla savaş halinde olan bir ülkenin, ekonomik açıdan
maliyetlerinin de verdiği yorgunluklar, var olan krizlerin artışına sebep olurken, bu durum
ülke kalkınmasını engellemekten başka bir şey getirememektedir.
Diaspora, uluslararası aktörleri etkileme sanatında salt Avrupa ve Amerika ile
yetinmemiş, daha büyük bir cemiyet olan Birleşmiş Milletleri de soykırıma inandırabilmek
için yoğun çaba göstermiştir. BM
Soykırım Sözleşmesine göre Ermenilere soykırım
gerçekleştirildiği iddiasıyla delegeleri etkilemek isteyen Ermeniler, BM’nin 25 Nisan 2001’de
gerçekleşen oturumunda Türkiye’nin Cenevre’deki BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Murat
Sungar’ın yoğun çaba ve etkili lobicilik faaliyeti ile Ermenilere soykırım gerçekleştiğini
savunan karar tasarısı, kabul edilmemişti.147 Bunun üzerine BM, 1915 yılında gerçekleşen
tehcir Ermenilerin iddia ettikleri “soykırım” olmadığını ifade etmişlerdi. Çünkü Birleşmiş
Milletlerin 1948 yılında gerçekleşen Soykırım sözleşmesi içindeki hiçbir unsur Ermeni
Tehciri ile örtüşmemekteydi.
BM Soykırım Sözleşmesinde Ermenilerin atıf yaptığı 2.maddedeki belirtilen 5
eylemden birini bile kasten gerçekleştirmeyen Osmanlı Devleti’ni, kast unsuru olmaksızın
eylem gerçekleştirmiş olsa dahi sonuçlarının soykırım olarak adlandırılamayacağı ifade
edilmişti.148 Ermeniler, BM üzerinde Türklere karşı gerçekleştirdikleri propaganda
faaliyetlerinde elde ettikleri başarısızlıklara rağmen, lobicilik uygulamalarına devam
etmektedir. Talat Paşa’nın Osmanlı içindeki Ermeni çetelerinin faaliyetlerini belirtme amaçlı
Sultan’a gönderdiği telgraf üzerinde oynamalar gerçekleştirerek düzmece belgeler ortaya
çıkaran Ermeni diasporasının evraklarının sahteliği çok geçmeden ortaya çıkmıştı.
BM’nin, düzmece belgelerin gerçekliğinin ortaya çıkarmasından sonra tehcirle ilgili
farklı bir sonuca ulaşmıştı. Tehcirin Ermenilerin iddia ettiği gibi bir soykırım olmadığını
aksine Osmanlı Devlet yetkililerinin Ermenileri kayırarak koruduğunu belirtmişlerdi. Bu
sonuç Ermeni diasporası için tam bir yıkımdı.
Türk Dış Politikasında Ermenistan ile diplomatik ilişkilerin düzelebilirliği açısından
BM’in varlığı gerekli bir husustu. Türkiye, Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesini
147
Sefa Koyuncu, Don Kişot Sendromu: Ermeni Soykırımı Komedyası, Babıali Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2001,
s.238-239.
148
İbrahim Kaya, “Uluslararası Hukukta Soykırım”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye
Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.257-261.
58
istemektedir. Bu amaçla, günümüzün, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Ermeni meslektaşıyla
uluslararası zirveler marjında birçok kez bir araya gelmiştir. Lakin, Ermenistan devletinin,
Türkiye karşıtı sergiledikleri tutum ve beyanları ile Ermeni yönetiminin iyi komşuluk
ilişkilerine uygun davranmadığı açıkça görülmüştür. Ermenistan’ın uluslararası hukukun
temel ilkelerine ve BM Güvenlik Konseyi Kararları’na aykırı resmi tutumu Türkiye’nin bu
komşusu ile diplomatik ilişki kurmasına imkan vermemektedir. Ermenistan’ın 822, 853, 874
ve 884 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararlarına uymayarak, Azerbaycan’ın toprak
bütünlüğünü tanımamaya ve halen Azerbaycan topraklarının yaklaşık yüzde 20’sini işgal
altında tutması BM’nin Ermenilerin karşısında olmasına neden olmuştur.149
BM-Türkiye İlişkilerinde zaman zaman gerginliğe neden olan Ermeni diasporası,
uyguladığı siyaset ile Türkiye’nin sahip olduğu uluslararası sistemdeki yerini tehlikeye
düşürmek istese de, Türkiye’nin sistem ve BM içindeki yeri ve konumu kolay vazgeçilecek
bir husus değildir.
4. SONUÇ YERİNE: Türk-Ermeni İlişkilerinin Geleceği
Emperyalist güçlerin bölge üzerindeki yeni hedeflerinin neler olduğuna baktığımızda;
yaşadığımız yüzyılda enerji kaynaklarına duyulan ihtiyaç iki ülke arasındaki anlaşmazlığın
getirdiği kardan kimlerin pay çıkardığını ortaya koymaktadır. Sözde soykırım Türkiye’ye
kabul ettirmek için Ermenistan’ın yanında yer alan emperyalist ülkeler Ermenistan’a dünya
siyasi platformunda ne kadar destek verseler de görünenin aksinde Ermenistan’a verdikleri
zarar o kadar büyüktür. Kayıtsız ve şartsız kullanılan Ermenistan’ın enerji kaynakları zaten
zayıf olan ülke ekonomisini daha da çökertmektedir. Bu durumu fazla önemsemeyen
Ermenistan hükümeti aslında kendi gençliğinin geleceğini yok etmektedir. Bu nedenle sözde
soykırımın Türkiye tarafından tanınması Ermenistan’ı güçlendirirken (toprak talebi, tazminat
gibi), Türkiye ve Azerbaycan gibi ülkelerin zayıflamasına neden olacaktır. Bu durum, bölge
üzerinde jeo-stratejik ve jeo-ekonomik çıkarı olan ülkelerin daha da güçlenmesini
sağlayacaktır.150
Ermeni Sorunu her ne kadar tarihe intikal eden bir sorun olsa da, konu aynı zamanda
“güncel bir siyasi sorundur”. Her iki toplum konu ile yakından ilgilenmektedir. İki ülke
149
“Türkiye-Ermenistan Siyasi İlişkileri”, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Resmi İnternet Sitesi,
http://www.disisleri.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/Bolgeler/Kafkasya/Ermenistan/Türkiye+Ermenistan.htm ,
(20/08/05).
150
Yusuf Seki, Dış Basında Ermeni Meselesi (1999-2003), Özkan Matbaacılık, Ankara, 2004, s.22-23.
59
arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi bakımından, Ermeniler için “soykırımın kabulü” olmazsa
olmaz iken; Türkler için “sorun” tartışılmaya devam edilirken de ticari ve sosyal ilişkiler
geliştirilebilir.
Sorunun çözümsüzlüğünde Ermeni Diasporasının kimlik oluşturma süreci iki ülke
arasındaki ilişkilerin düzelebilme ihtimalini olumsuz yönde etkilemektedir. Ermeni ulusal
kimliği
“soykırım”
ve
1915’te
Tehcir’in
neden
olduğu
“mağduriyet”
etrafında
şekillenmektedir. Ermenistan ve Ermeni Diasporasının devlet politikası olarak “soykırım
iddialarının” çocuklara sosyalleşme sürecinde, okul çağında bilinçlice öğretildiğini
görülmekletir. Diaspora Türk düşmanlığını, üç ana konu üzerinden şekillenmektedir ki;
bunlar; 1915’te gerçekleşen Tehcir, Zorunlu göçe tabi tutulan Doğu Anadolu toprakları -ki bu
bölge Ermeniler tarafından Batı Ermenistan olarak ifade edilir- ve Ermenilerin tehcir sırasında
Türkler tarafından soykırıma uğradıklarını iddia ederek 1,5 milyon Ermeni’nin öldüğünü
iddia etmeleri, şeklinde sıralanmaktadır.
Diasporaya
karşılık
Türklerde,
Ermenileri
ötekileştirici
bir
kimlik
inşası
bulunmamaktadır. Sorun daha çok 1973–1985 yılları arasında gerçekleşen ASALA Terörünün
neden olduğu şehit diplomatlarımız sebebiyle şiddet eylemi olarak ele alınmaktadır.
Dolayısıyla Türkler için “Ermeni Halkı” öteki değildir. Türk halkı kendisini Ermeni karşıtı
olarak tanımlamamaktadır.
Diaspora her ne kadar Türkiye’de ki Ermenilerin baskılara maruz kaldığını iddia etse
de Ermeni Patrikhanesinin gerçekleştirdiği basın açıklamaları Ermeni iddialarının tam tersini
beyan etmektedir. Türk halkı diasporanın tezlerine nazaran sözde soykırım iddialarını kabul
etmemektedir. Tehcir savaş şartlarının bir zorlamasıdır. Türkiye’de çoğunluk, konunun
serbestçe tartışılması taraftarıdır. Bu da halkın Türk tezlerine güvendiklerini göstermektedir.
Ancak, Türk Kamuoyu, AB ve BM dâhil olmak üzere dış güçlerin soruna müdahalesine sıcak
bakmamaktadır.
Ermenistan-Türkiye arasındaki sorunların çözümlenebilmesinde Türkiye’nin Kıbrıs
sorununda gerçekleştirdiği eylem planı çerçevesinde uygulamalar gerçekleştirmesi doğru bir
çalışma olabilecektir. Türkiye’nin Avrupa Birliği ve dünya ülkeleri nezninde soykırıma ülke
gibi gösterilmesini tersine çevirebilmek için iyi niyetli pro-aktif bir dış politika stratejisi
geliştirmelidir. BM İnsan Hakları Sözleşmesine göre, soykırımın gerçekleşmediğinin ortaya
çıkmasına rağmen Türkiye hakkındaki yanlış yargıların dünya sisteminde ilanının etkin bir
şekilde yapılması Ermeni diasporasının gerçekleştirdiği Türk propagandalarını sekteye
uğratacaktır.
60
Ayrıca, yurt dışında yaşayan Türklerin bulundukları ülkeye asimile olmak yerine
entegre olma yolunu tercih ederek, Türk kültürünü yaymak amaçlı kurdukları dernek ve
vakıflar gibi sivil toplum kuruluşlarının daha aktif konuma getirmeleri gerekmektedir. Etkili
politikalar sayesinde tarihte yer alan Türk devletlerin öğrenimini gerçekleştirerek, zamanın
tanıklık yaptığı her sahnede Türklerin farklı milletlere saygı ve hoşgörüsü sayesinde var
olduklarını anlatmak soykırımcı Türk imajının düzelmesine yardımcı olacaktır. Uygulanacak
sistemde yer aldıkları eyaletlerin meclis üyelerine ve halkına verilecek yemek, balo, seminer,
konferanslarla Türk örf, adet ve gelenekleri göstererek, zaten turizm sayesinde sempati
duydukları kültürümüzün yaygınlaşmasını sağlamak mümkündür. Tabi ki bu uygulamaları
gerçekleştirmede Türkiye Cumhuriyeti Devleti oluşturacağı, ayrı bir fonla devlet destekli bir
uygulama haline getirmesi gerekmektedir.
Çalışmaların reklam ve tanıtımında etkili propaganda yapmak göz ardı edilemez bir
durumdur. Bunun için kitle iletişim araçları üst seviyede kullanılmalıdır. Günümüzde
insanların yoğun bir biçimde kullandığı haber araçları olan televizyon, internet, radyo, gazete,
dergi ve kitaplar Ermeni sorununa karşılık gerçekleştirilecek faaliyetlerin yaygınlaşmasını
sağlayacaktır. Yavaş yavaş bulundukları toplum içinde etken olabildikleri taktir de o ülkenin
siyasetine nüfuz edebilmekte o kadar kolay olacaktır. Planlanan uygulamalarda şüphesiz dil
unsuru çalışmaların gerçekleşeceği ülkelerde en etkili silahtır. Dilin özellikle yaşanılan
ülkenin yerel dillerinde gerçekleşen faaliyetler kitlelere ulaşmada daha evrensel olabilmemize
neden olacaktır.
Son dönemlerde başarılı bir çalışma olan Çanakkale adlı savaş belgesel-filmi tanıtım
açısından beş yabancı dille çevrilerek bir çok ülkede gösterilmiştir. Sinema da bu tarz
yapılabilecek çalışmalar sayesinde Türk tarihine dair gerçekler farklı kültürlerin
öğrenimlerine yardımcı olacaktır. Şüphesiz bu uygulamalarda Türkçe yerine İngilizce,
Fransızca, Almanca gibi yabancı dilleri kullanmak gerekmektedir.
Eylem Planının nasıl olacağına baktığımızda, Türkiye’nin başta Avrupa Birliği ve
Birleşmiş Milletler olmak üzere bir çok ülke üzerinde, Kıbrıs konusunda gerçekleştirdiği iyi
niyet temelli plan sayesinde uluslararası sistemde, güvenoyu kazandığını görmek mümkündür.
Böylece baştan beri sistem içinde haklı olduğunu iddia eden Rum kesimine karşı üstünlük
sağlamıştır. Bu hususta, zamanında kendisine destek olan ülkeleri bir anda Türkiye’nin
yanında bulan Rum kesimi gibi Ermeniler de aynı programa tabi tutuldukları taktir de
diasporanın bozguna uğraması kaçınılmaz olacaktır.
61
Ermenistan sahip olduğu dört komşusundan ikisini içeren Türkiye ve Azerbaycan’a
karşı sonsuza dek düşman kalması ihtimali söz konusu değildir. Çözümsüzlük sürdüğü sürece,
Ermenilerin güvenliği için gereksiz olan topraklardan ayrılmaları hem güçsüzleşecek hem de
bu topraklar zamanla Ermenistan için ciddi tehdit haline geleceklerdir.
Çok olmasa da zamanla artış gösteren iki ülkedeki akademik çevrelerin birbirleri
arasında gerçekleştirdikleri temaslar üzücü olaylara neden olsa da çarpıtılmamış bir platform
ışığında çözüme dayalı politikalar ulusların kendi kaderlerini tayin edebilmede önemli yol kat
etmelerine sebep olacaktır.
Ermenistan soykırım inadından zamanla vazgeçeceği, yetişen gençlik tarafından
verilen sinyaller içerisinde yer alsa da, var olan gerginlik durumunun bitişine dair kesin bir
tarihi kestirebilmek şu an için imkansızdır. Savundukları tezlerde kendi toprak bütünlüğüne
saygı duyulmasını bekleyen bir milletin, bu olguyu sağlarken, başka bir milletin önem verdiği
milli değerlere de saygı duymasını da gerekmektedir. Toplumun her alanın da olduğu gibi dış
politikada da saygı duyduğunuz ölçüde saygı görmeniz mümkündür.
62
EKLER
EK-1
TEHCİR KANUNU 151
1.
Vakt-i Seferde (sefer vakti) ordu, kolordu ve fırka(tümen) kumandanları ve
bunların vekilleri ve müstakil mevki (bağımsız garnizon) kumandanları ahali
tarafından herhangi bir suretle evamir-i hükümete (hükümet emirlerine) ve
müdafaa-i memlekete ve muhafaza-i asayişe müteallik (ilişkin) icraat ve
tertibata karşı muhalefet ve silahla tecavüz ve mukavemet (direniş) görürlerse
hemen kuvva-yi askeriye (askeri kuvvetler) ile en şiddetli surette tedibat
yapmaya (cezalandırma) ve tecavüz ve mukavemeti esasında imha etmeye
mezun (izinli) ve mecburdurlar.
2.
Ordu, kolordu ve fırka kumandanları icabat-ı askeriyeye mebni (askeri
icaplardan ötürü) veya casusluk ve hıyanetlerini hissettikleri kurra (köyler) ve
kasabat (kasabalar) ahalisini münferiden veya müctemian (tek tek veya toplu
halde) diğer mahallere sevk ve iskan edebilirler.
3.
Neşri tarihinden muteberdir.
(13 Recep 1333/ 27 Mayıs 1915)
151
“Ermeni Dosyası: 1915’te Ne Oldu? :Ermeni Tehcir Kanunu”, http://www.haydi.net/ozeldosyalar/ermenidosyasi-1915-te-ne-oldu.asp , (20/07/05).
63
EK-2
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SOYKIRIM SÖZLEŞMESİ 152
9 Aralık 1948’te Paris’te toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 260 A (III)
sayılı kararıyla kabul edilip, imza, onay ve katılıma açılmıştır. Sözleşme 13. maddeye uygun
olarak 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye sözleşmeyi 23 Mart 1950’de
onaylamıştır. 5630 Sayılı Onay Kanunu 29 Mart 1950 gün ve 7469 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanmıştır. Sözleşmenin Türkiye’yi ilgilendiren iki maddesi şöyledir:
Madde 1- Sözleşmeci devletler, ister barış zamanında isterse savaş zamanında işlensin,
önlemeyi ve cezalandırmayı taahhüt ettikleri soykırımın uluslararası hukuka göre bir suç
olduğunu teyit eder.
Madde 2- Bu sözleşme bakımından, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen
veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biri, soykırım
suçunu oluşturur.
a) Gruba mensup olanların öldürülmesi.
b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi.
c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak
yaşam şartlarını kasten değiştirmek.
d) Grubun içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak.
e) Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek.
152
Kaplan, 90. Yılında Ermeni Trajedisi: 1915’te Ne Oldu?, ek-3.
64
EK-3
TALAT PAŞA’NIN TELGRAFI 153
Son zamanlarda vilayet halindeki Ermeniler ile hiçbir ayrım yapmaksızın bütün diğer
Hıristiyanlar
hakkında
katliamlar
tertip
olunduğu
öğrenilmektedir;
daha
önceden
Diyarbakır’dan sevk edilmiş olan kişiler vasıtasıyla Mardin’de, Ermenilerden ve diğer
Hıristiyan ahaliden 700 kişinin geceleri şehirden harice çıkartılarak koyun gibi
boğazlattırıldığı ve şimdiye kadar bu katliamlarda ölenlerin 2.000 kişi tahmin olunduğu
istihbar edilmiştir; ayrıca, buna hızla ve kesin bir sonuç verilmezse civar vilayetlerdeki
Müslüman ahalinin de ayaklanarak bilumum Hıristiyanları katletmelerinden korkulduğu
istihbar edilmiştir.
Ermeniler hakkında benimsenmiş bulunan siyasi ve polisiye tedbirlerin diğer
Hıristiyanlara uygulanması katiyen kabul edilemez olduğundan, kamuoyu üzerinde pek kötü
tesir bırakacak ve bilhassa ayrım yapmaksızın bütün Hıristiyanların hayatını tehdit edecek bu
gibi vakalara derhal son verilmesini emrediyorum.
TALAT PAŞA
DAHİLİYE NAZIRI
153
Ag.e., “Talat Paşa’nın Telgrafı”, ek-4.
65
EK-4
ASALA KURBANLARI 154
•
27 Ocak 1973 Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar veyardımcısı Bahadır
Demir Yanıkyan adlı Ermeni tarafından katledildi.
•
22 Şubat 1975 Beyrut'taki THY bürosu "Gizli Ermeni Ordusu" adlı örgüt tarafından
bombalandı.
•
20 Nisan 1975 Türkiye'nin Beyrut Basın Danışmanı'nın otomobili Ermeni teröristlerce
havaya uçuruldu.
•
22 Ekim 1975 Viyana'da, Büyükelçi Daniş Tunalıgil katledildi.
•
24 Ekim 1975 Paris'te, Büyükelçi İsmail Erez ile polis Talip Yener katledildi.
•
15 Şubat 1976 Türkiye'nin Beyrut Büyükelçiliği Başkatibi Oktar Cirit öldürüldü.
•
28 Mayıs 1976 Zürih Çalışma Ateşeliği Bürosu bombalandı.
•
29 Mayıs 1977 İstanbul Yeşilköy Havaalanı'na ve Sirkeci garına patlayıcı madde
atıldı, saldırıda 4 kişi öldü ve 31 kişi yaralandı.
•
9 Haziran 1977 Vatikan Büyükelçisi Taha Carım katledildi.
•
3 Ocak 1978 Londra'daki Kıbrıs Türk Bankası ile Brüksel'deki Türk Ticaret
Ateşeliği'ne bombalı saldırı.
•
2 Haziran 1978 Madrid’de, Büyükelçi Zeki Kunaralp'ın eşi Necla Kunaralp ve emekli
Büyükelçi Beşir Balcıoğlu katledildi.
•
9 Temmuz 1978 Paris Büyükelçiliği Çalışma Ataşeliği ve Türkiye Turizm Bürosuna
patlayıcı maddeler atıldı.
•
6 Aralık 1978 Cenevre Başkonsolosluğu'na patlayıcı madde atıldı.
•
17 Aralık 1978 THY Cenevre Bürosuna patlayıcı madde atıldı.
•
22 Ağustos 1979 Cenevre Başkonsolosluğu'nda Konsolos Yardımcısı Niyazi Adalı'ya
karşı suikast düzenlendi. Saldırıda 3 kişi yaralandı.
154
Kronolojik liste hazırlanırken yararlanılan kaynaklar, Aydoğan Vatandaş, ASALA Operasyonları Aslında Ne
Oldu?, Alfa Yayınları, İstanbul, 2005, s.229-235 ve
http://www.kronoloji.gen.tr/kronoloji.php3?sayfa=8&kategori=ermeni , (27/07/05),kaynaklarından
yararlanılmıştır.
66
•
27 Ağustos 1979 THY Frankfurt Bürosuna patlayıcı madde atıldı.
•
4 Ekim 1979 THY Kopenhag Bürosuna patlayıcı madde atıldı. Saldırıyı ASALA
üstlendi.
•
12 Ekim 1979 Lahey'de, Amsterdam Büyükelçisi Özdemir Benler'in oğlu Ahmet
Benler katledildi.
•
22 Aralık 1979 Paris'te Turizm Müşaviri Yılmaz Çopan katledildi.
•
10 Ocak 1980 THY Tahran Bürosuna bombalı saldırıda bulundu.
•
6 Şubat 1980 Büyükelçi Doğan Türkmen, Bern'de saldırı sonucu yaralandı.
•
10 Mart 1980 THY'nın Roma Bürosunu bombaladılar. Saldırıda 2 İtalyan hayatını
kaybetti, 14 İtalyan da yaralandı.
•
17 Nisan 1980 Vatikan Büyükelçisi Vecdi Türel silahlı saldırıya uğradı. Koruma
görevlisi Tahsin Güvenç yaralandı.
•
19 Nisan 1980 Marsilya Türk Konsolosluğu'na roketatarlı saldırı düzenlendi.
•
31 Temmuz 1980 Atina İdari Ateşemiz Galip Özmen ve kızı Neslihan Özmen
acımasızca katledildi.
•
5 Ağustos 1980 Lyon’da
Türk Konsolosluğun basılması sonucu Kadir Atılgan,
Ramazan Sefer, Kavas Bozdağ ve Hüseyin Toprak adlı vatandaşlar yaralandı.
•
26 Eylül 1980 Paris'te, Basın Ataşemiz Selçuk Bakkalbaşı silahlı saldırıya uğradı ve
ağır yaralandı.
•
10 Kasım 1980 Strasburg Türk Konsolosluğu'na bir saldırı düzenlendi.
•
17 Aralık 1980 Sidney Başkonsolosu Şarık Arıkyan ile koruma polisi Engin Sever
katledildi.
•
13 Ocak 1981 Paris Büyükelçiliği Maliye Müşaviri Ahmet Erbeyli'nin arabasına
bomba konuldu; Erbeyli ölümden döndü.
•
4 Mart 1981 Paris'te Çalışma Müşaviri Reşat Moralı ile din görevlisi Tecelli Arı şehit
edildi.
•
3 Nisan 1981 Kopenhag'da, Çalışma Müşaviri Cavit Demir, evine giderken
teröristlerce kurşunlandı ve ağır şekilde yaralandı.
67
•
9 Haziran 1981 Cenevre'de, sözleşmeli sekreter olarak görev yapan Mehmet S. Yergüz
katledildi.
•
24 Eylül 1981 Paris Başkonsolosluğu'nu basan Ermeniler, güvenlik görevlisi Cemal
Özen'i acımasızca katlettiler.
•
3 Ekim 1981 Roma Büyükelçiliği 2. Katibi Gökberk Ergenekon, teröristlerin silahlı
saldırısına uğradı ve ağır yaralanarak saldırıdan kurtuldu.
•
28 Ocak 1982 Los Angeles'da, Başkonsolos Kemal Arıkan, Harry Sasunyan ve Kirkor
Saliba tarafından katledildi.
•
8 Nisan 1982 Ottowa Büyükelçiliği Ticari Müşaviri Kemalettin Kâni Güngör silahlı
saldırı sonucu yaralandı.
•
5 Mayıs 1982 ABD'nin Boston Bölgesi Fahri Konsolosu Orhan Gündüz katledildi.
•
7 Haziran 1982 Lizbon Büyükelçiliği İdari Ataşesi Erkut Akbay katledildi.
•
21 Temmuz 1982 Rotterdam Başkonsolosu Kemal Demirer silahlı saldırıya uğradı.
•
9 Eylül 1982 Bulgaristan Burgaz Başkonsolosluğu İdari Ataşesi Bora Süelkan
katledildi. Türkiye'nin Kanada Büyükelçiliği görevinde bulunan Coşkun Kırca da,
silahlı saldırıya uğradı.
•
7 Ağustos 1982 3 Ermeni terörist, Ankara Esenboğa Havalanına silahlı, bombalı
saldırı düzenlediler ve katliam yaptılar. Otomatik silahlarla ve bombalarla orada
bulunanlara saldıran teröristler, 3'ü emniyet görevlisi olan toplam 9 kişiyi öldürdüler
ve 78 kişiyi yaraladılar.
•
27 Ağustos 1982 Ottowa Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Atilla Altıkat öldürüldü.
•
9 Mart 1983 Belgrat Büyükelçisi Galip Balkar uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını
kaybetti.
•
16 Haziran 1983 İstanbul’daki Kapalı Çarşıya düzenlenen silahlı saldırıda 2 kişi öldü
21 kişi yaralandı.
•
14 Temmuz 1983 Brüksel Büyükelçiliği İdari Ateşesi Dursun Aksoy katledildi.
•
15 Temmuz 1983 Paris Orly Havalimanı THY Bürosuna bombalı saldırı düzenlendi.
Olayda, 4'ü Fransız, 2'si Türk, 1'i ABD'li ve 1'i İsveç'li olmak üzere toplam 8 kişi
hayatını kaybetti. 60 kişi de yaralandı.
68
•
27 Temmuz 1983 Lizbon Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Yurtsev Mıhçıoğlu'nun eşi
Cahide Mıhçıoğlu ve oğlu silahlı saldırıya uğradılar. Eşi ve oğlu hayatlarını
kaybettiler.
•
27 Mart 1984 Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavir Yardımcısı Işıl Ünel’in arabasına
bomba yerleştirmeye çalışan terörist, bombanın elinde patlaması sonucu öldü.
•
28 Mart 1984 Tahran Büyükelçilik Başkatibi Hasan Servet Öktem ve Büyükelçilik
Ateşe Yardımcısı İsmail Pamukçu uğradıkları silahlı saldırı sonucu katledildiler.
•
28 Nisan 1984 Tahran Büyükelçiliği Sekreteri Şadiye Yönder’in eşi Işık Yönder
öldürüldü.
•
20 Haziran 1984 Viyana Büyükelçiliği Çalışma Ataşesi Erdoğan Özen otomobiline
yerleştirilen bomba ile öldürüldü.
•
19 Kasım 1984 Türkiye’nin BM Temsilciliği görevlisi, Enver Ergun aracına
yerleştirilen bomba ile öldürüldü.
•
12 Mart 1985 Ottowa Büyükelçiliği, silahlı, bombalı 3 Ermeni terörist tarafından
basıldı. Kanada'lı koruma görevlilerinden biri vurulup öldürüldü. Büyükelçi Coşkun
Kırca yaralı olarak kurtuldu.
69
EK-5
SOYKIRIMI TANIYAN ÜLKE VE EYALETLER155
• 1982 Güney Kıbrıs Parlamentosu
• 1995 Rusya Parlamentosu
• 25 Nisan 1996 Yunanistan Parlamentosu
• 1997 Kanada Parlamentosu
• 26 Mart 1998 Belçika Senatosu
• 24 Nisan 1998 Avrupa Konseyi Bildirisi
• 29 Nisan 1998 Avustralya, New South Wales Eyaleti
• 2000 Vatikan
• 29 Mart 2000 İsveç Parlamentosu
• Mart 2000 ABD Virginia Eyaleti
• Nisan 2000 ABD Wisconsin, Pennsylvania, New York Eyaletleri
• 11 Mayıs 2000 Lübnan Parlamentosu
• 15 Kasım 2000 Avrupa Parlamentosu
• 16 Kasım 2000 İtalya Parlamentosu
• 18 Ocak 2001 Fransa Parlamentosu
• 10 Mart 2001 ABD New Mexico Eyaleti
• 24 Mart 2001 ABD California Eyaleti
• 27 Mart 2001 ABD Maryland, Arkansas Eyaletleri
• 10 Aralık 2001 İsviçre Cenevre Kantonu
• 23 Eylül 2002 İsviçre Vaux Kantonu
155
Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.271-457.
70
• 16 Aralık 2003 İsviçre Parlamentosu
• 30 Ekim 2002 İngiltere Galler Bölgesi Milli Meclisi
• 18 Mart 2004 Arjantin Parlamentosu
• 26 Mart 2004 Uruguay Parlamentosu
• 30 Kasım 2004 Slovakya Parlamentosu
• 5 Aralık 2004 Hollanda Parlamentosu
• 20 Nisan 2005 Polonya Parlamentosu
71
EK-6
SOYKIRIM ANITI DİKİLEN ÜLKE VE EYALETLER156
• Nisan 1967 ABD California Eyaleti, Montebello Şehri
• 7 Kasım 1967, Ermenistan Başkenti Erivan
• 29 Kasım 1967 Ermenistan’ın Sisernakabend Şehri
• Nisan 1971 Fransa Marsilya Şehri
• 15 Nisan 1999 Yunanistan Başkenti Atina
• 1999 Kanada
• Temmuz 2000 ABD Massachusetts Eyaleti
• 3 Mart 2001 Fransa, Sevr Şehri
• 24 Nisan 2005 Almanya Bremen Şehri
156
Şimşir, Ermeni Meselesi 1774-2005, s.271-457.
72
EK-7
ABD’DE YAŞAYAN ERMENİ NÜFUSU 157
EYALET
ALABAMA
ALASKA
ARIZONA
ARKANSAS
CALIFORNIA
COLORADO
CONNECTICUT
DC
DELAWARE
FLORIDA
GEORGIA
HAWAII
IDAHO
ILLINOIS
INDIANA
IOWA
KANSAS
KENTUCKY
LOUISIANA
MAINE
MARYLAND
MASSACHUSETTS
MICHIGAN
MINNESOTA
MISSISSIPPI
MISSOURI
MONTANA
NEBRASKA
NEVADA
NEW HAMPSHIRE
NEW JERSEY
NEW MEXİCO
NEW YORK
NORTH CAROLINA
NORTH DAKOTA
OHIO
157
ERMENİ NÜFUSU NÜFUSUN
GENELE
ORANI
487
0.0
192
0.0
3.532
0.1
296
0.0
204.632
0.6
2.119
0.0
4.849
0.1
372
0.0
389
0.0
9.226
0.1
2.157
0.0
507
0.0
533
0.0
7.958
0.1
1.424
0.0
294
0.0
488
0.0
471
0.0
405
0.0
1.262
0.1
3.793
0.1
28.595
0.5
15.746
0.2
1.152
0.1
163
0.0
1.545
0.0
275
0.0
330
0.0
2.880
0.1
3.050
0.2
17.094
0.2
727
0.0
24.460
0.1
1.488
0.0
177
0.0
3.665
0.0
The 2000 United States Census lists 385,488 persons of Armenian ancestry, http://www.census.gov
73
OKLAHOMA
OREGON
PENNSYLVANIA
RHODE ISLAND
SOUTH CAROLINA
SOUTH DAKOTA
TENNESSEE
TEXAS
UTAH
VERMONT
VIRGINIA
WASHINGTON
WEST VIRGINIA
WISCONSIN
WYOMING
444
2.061
8.220
6.677
619
72
917
4.941
2.024
773
4.397
4.086
120
3.359
46
0.0
0.1
0.1
0.6
0.0
0.0
0.0
0.0
0.1
0.0
0.1
0.1
0.0
0.1
0.0
74
EK-8
İNGİLTERE’DEKİ ERMENİ NÜFUSU
158
1915’li yıllarda(ülke geneli)……………………300 kişi
1926’lı yıllarda(ülke geneli)………………….1.000 kişi
1960’lı yıllarda(ülke geneli)………………….5.000 kişi
1980’li yıllarda(ülke geneli)………………...10.000 kişi
2000’li yıllarda
Manchester ve North West…………….3.000-5.000 kişi
Londra ve Çevresi…………………….7.000-12.000 kişi
Diğer bölgelerde……………………….1.000-3.000 kişi
Toplam………………………………11.000-20.000 kişi
158
Laçiner, Türkler ve Ermeniler, ss:101.
75
EK-9
ERMENİ İDDİALARINA GÖRE DÜNYA’DAKİ ERMENİ NÜFUSU 159
Albania
500
Argentina
130,000
Buenos Aires
65,000
Cordoba
7,000
Armenia
3,000,000
Austria
3,000
Australia**
35,000
Melbourne
7,000
Sydney
28,000
Bahamas
?
Belarus
25,000
Belgium** (09.2003)
10,000
Bolivia
?
Bosnia-Herzegovina
?
Brazil*
40,000
Bulgaria*
30,000
Plovdiv*
Canada*
159
15,000
40,615
British Columbia
2,130
Alberta
905
Manitoba
215
Ontario
18,245
Quebec
18,860
Nova Scotia
185
Newfoundland
10
Nunavut
10
North West Territories
20
http://www.armeniadiaspora.com/followup/population.html, (21/03/06).
76
West Arctic
25
Chile
1,000
China
16
Colombia
250
Costa Rica
20
Croatia
?
Cuba
100
Cyprus*
2,740
Czech Republic
10,000
Denmark
3,000
Dominican Republic
75
Ecuador
?
Egypt*
6,500
El Salvador
?
Estonia
2,000
Ethiopia
400
Finland
1,000
France*
450,000
Lyon
100,000
Marseille*
80,000
Paris
200,000
Georgia
460,000
Tbilisi
200,000
Germany*
42,000
Ghana
15
Greece*
20,000
Guatemala
?
Hungary
15,000
Honduras
900
Hong Kong
16
Hungary
?
India*
560
77
Indonesia
10
Iran
100,000
Tehran
80,000
Iraq
20,000
Ireland*
50
Israel
3,000
Italy*
2,500
Milan
800
Rome
400
Venice
200
Ivory Coast
20
Jamaica
?
Japan
10
Jordan*
51,533
Kazakhstan*
25,000
Kenya
?
Kuwait
5,000
Kyrgyz tan*
3,285
Latvia
5,000
Lithuania
2,500
Luxembourg*
10
Latvia
?
Lebanon*
234,000
Lithuania
?
Luxembourg
?
Mexico*
500
Moldova
7,000
Monaco
200
Morocco
?
Netherlands
3,000
New Zealand
600
Norway
1,000
78
Panama
?
Paraguay
?
Peru
?
Philippines
8
Poland*
92,000
Portugal
?
Puerto Rico
?
Quatar
150
Romania
3000
Russia*
2,250,000
Moscow*
1,000,000
St. Petersburg
?
Saudi Arabia
?
Senegal
15
Singapore
35
Slovakia
?
South Africa
200
South Korea
12
Spain
1,000
Sudan
1,000
Swaziland
8
Sweden*
5,000
Switzerland*
5,000
Syria*
150,000
Aleppo
50,000
Tahiti
?
Tajikistan*
6,000
Thailand*
1,000
Tunisia
?
Turkey*(note)
2,080,000
Turkmenistan*
32,000
UAE
3,000
79
Ukraine
150,000
United Kingdom
18,000
London*
12,000
United States*
1,400,000
Chicago
35,000
Colorado*
1,000
Detroit
60,000
Florida (state)
25,000
Boca-Raton, FL*
2,400
Miami , FL*
7500
Naples , FL*
1600
Orlando, FL*
1400
Tampa, FL*
3800
Fresno* (County)
50,000
Hawaii (State)
?
Kansas*
480
Los-Angeles*
1,000,000
Massachussetts*
120,000
Boston*
60,000
Miami*
1,000
New-York
100,000
Philadelphia, PA*
10,000
Phoenix, AZ*
2,500
Raleigh, NC
500
Richmond, VA
1,200
San Francisco*
40,000
Sacramento
?
Seattle*
2,000
Washington DC*
10,000
Watertown, MA*
10,000
US Virgin Islands
?
Uruguay
19,000
80
Uzbekistan
70,000
Venezuela
2,500
Vietnam
8
Yemen
?
Yugoslavia
10,000
Zaire
?
Zambia
10
Zimbabwe*
28
* ziyaretçi bilgilerine dayanan rakamlar.
** Ermeni medyasına dayanan kaynaklar
81
EK-10
HARİTALAR
HARİTA-1
ABD -LOS ANGLES EYALETİ’NDEKİ ERMENİLERİN YAŞAM ALANLARI160
160
www.armenianpages.com , (10/05/06)
82
HARİTA-2
ABD-NEW YORK EYALETİ ERMENİLERİN YAŞAM ALANLARI161
161
www.armenianpages.com , (10/05/06)
83
HARİTA-3
162
İNGİLTERE’DEKİ ERMENİLERİN YAŞAM ALANLARI162
www.armenianpages.com , (10/05/06)
84
HARİTA-4
ALMANYA’DAKİ ERMENİLERİN YAŞAM ALANLARI163
163
www.armenianpages.com , (10/05/06)
85
KAYNAKÇA
KİTAPLAR
AKÇAM, Taner, Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu, Su Yayınları, İstanbul, 2001.
AKÇORA, Ergünöz, Van ve Çevresinde Ermeni İsyanları (1896-1916), Türk Dünyası
Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul, 1994.
ARTINIAN, Vartan, Osmanlı Devleti’nde Ermeni Anayasası’nın Doğuşu 1839-1863, Aras
Yayıncılık, İstanbul, 2004.
BABACAN, Hasan, Mehmet Talat Paşa 1874-1921, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara,
2005.
BAL, İdris, Mustafa Çufalı, Dünden Bugüne Türk Ermeni İlişkileri, Nobel Yayın Dağıtım,
Ankara, 2003.
--------------, 21.Yüzyılda Türk Dış Politikası, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2004.
BORAY, Ferit Erden, Beyaz Ölüm Türkler ve Ermeniler, Kum Saati Yayınları, İstanbul,
2003.
ÇAKILLIKOYAK, Hüseyin, Diaspora’da Ermeni Kimliği Paris ve Halep Örneği, Yeditepe
Yayınevi, İstanbul, 2005.
ÇALIŞ, Şaban H., Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri: Kimlik Arayışı, Politik Aktörler ve
Değişim, Nobel Yayınları, Ankara, 2001.
ÇİTLİOĞLU, Ercan, Yedekteki Taşeron ASALA, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1997.
DABAĞYAN, Levon Panos, Türkiye Ermenileri Tarihi, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul,
2003.
DADRIAN, Vahakn N., Ermeni Soykırımında Kurumsal Roller, Belge Yayınları, İstanbul,
2004.
-----------------------------, Türk Kaynaklarında Ermeni Soykırımı Toplu Makaleler 2, Belge
Yayınları, İstanbul, 2005.
ERALP, Atila, Devlet, Sistem ve Kimlik: Uluslararası İlişkilerde Temel Yaklaşımlar, İletişim
Yayınları, İstanbul, 2000.
EREN, Güler (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I-II , Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara,
2001.
ERÖZDEN, Ozan,Ulus-Devlet, Dost Kitapevi Yayınları, Ankara, 1997.
EVREN, Gürbüz, Sömürgecilik Tarihi Işığında: Ermeni Sorunundaki Çıkar Odakları, Ümit
Yayıncılık, Ankara, 2002.
86
GÖRGÜLÜ, İsmet, Atatürk’ten Ermeni Sorunu Belgelerle, Bilgi Yayınları, Ankara, 2002.
GÜRÜN, Kamuran, Ermeni Dosyası, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1985.
GÜZEL, Hasan Celal (ed.), Osmanlı’dan Günümüze Ermeni Sorunu,Yeni Türkiye Yayınları,
Ankara, 2000.
HALLAÇOĞLU, Yusuf, Ermeni Tehciri ve Gerçekler, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara, 2001.
HAZIR, Hayati, Demokraside İstikrarsızlığın Sebebi Olarak Siyasal Şiddet ve Terörizm,
Nobel Yayınları, Ankara, 2001.
KANTARCI, Şenol, Kamer Kasım, Ermeni Sorunu El Kitabı, Ankara Üniversitesi Basım Evi,
Ankara, 2003.
_____, Kamer Kasım, İbrahim Kaya, Sedat Laçiner, Ermeni Araştırmaları, I. Türkiye
Kongresi Bildirileri, Cilt:I,II, III , ASAM Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları,
Ankara, 2003.
_____, Ermeni Sorunu Pencereden Bakmak Ya da Manzaranın Bütününü Görmek, Süleyman
Demirel Üniversitesi Yayını, Isparta, 2005.
KAPLAN, Sefa, 90. Yılında Ermeni Trajedisi: 1915’te Ne Oldu?, Doğan Kitapçılık, İstanbul,
2005.
KARABEKİR, Kazım, Ermeni Dosyası, Emre Yayınları, İstanbul, 2005.
KARACAKAYA, Recep, Ermeni Meselesi ,Kronoloji ve Kaynakça, Bilimevi Basım Yayın,
İstanbul, 2005.
KILIÇ, Selami, Ermeni Sorunu ve Almanya Türk-Almanya Arşiv Belgeleriyle, Kaynak
Yayınları, İstanbul, 2003.
KIŞLALI, Ahmet Taner, Siyasal Sistemler, Siyasal Çatışma ve Uzlaşma, İmge Kitapevi,
Ankara, 1995.
KOYUNCU, Sefa, Don Kişot Sendromu: Ermeni Soykırımı Komedyası, Babıali Kültür
Yayıncılık, İstanbul, 2001.
KÜÇÜK, Abdurrahman, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Andaç Yayınları, İstanbul, 2003.
LAÇİNER, Sedat, Türkler ve Ermeniler Bir Uluslararası İlişkiler Çalışması, USAK
Yayınları, Ankara, 2005.
LIBARIDIAN, Gerard J., Ermenilerin Devletleşme Sınavı: Bağımsızlıktan Bugüne Ermeni
Siyasi Düşünüşü, İletişim Yayıncılık, İstanbul, 2001.
MAZICI, Nurşen, ABD’nin Güney Kafkasya Politikası Olarak: Ermenistan Sorunu 19191921, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2005.
87
NAZIM PAŞA, Hüseyin, Hatıralarım Ermeni Olaylarının İçyüzü, Selis Kitaplar, İstanbul,
2003.
ONUR, Hüdavendigar, Millet_i Sadıka’dan Hayk’ın Çocuklarına Ermeniler,
Yayınları, İstanbul, 1999.
Kitapevi
ÖKE, Mim Kemal, Yüzyılın Kan Davası: Ermeni Sorunu 1914-1923, Aksoy Yayıncılık,
İstanbul, 2001.
---------------, Ermeni Sorunu 1914-1923: Devlet Dış Politika Araçları Alternatifleri Üzerine
Bir İnceleme, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991.
ÖZKAN, Zafer, Tarihsel Akış İçersinde Terörden Politikaya Ermeni Meselesi, Er Ofset,
İstanbul, 2001.
ÖZOĞLU, Ali, Hayri Bildik, Ermenilerin Türklere Yaptığı Zulüm ve Dehşet, Toplumsal
Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2005.
SAKARYA, İhsan, Belgelerle Ermeni Sorunu, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1983.
SARAY, Mehmet, Ermenistan ve Türk-Ermeni İlişkileri, Atatürk Araştırmaları Merkezi
Yayınları, Ankara, 2005.
SEKİ, Yusuf , Dış Basında Ermeni Meselesi (1999-2003),Özkan Matbaacılık, Ankara, 2004.
SEVİNÇ, Necdet, Arşiv Belgeleriyle Tehcir: Ermeni İddiaları ve Gerçekler, Avrasya Bir
Vakfı Yayınları, Ankara, 2003.
SEZGİN, Mahmut Niyazi, Ermenilerde, Din, Kimlik ve Devlet: Ermeni Sorununa Ermeni
Milli Kimliği Açısından Bakış, Platin Yayınları, Ankara, 2005.
ŞEHİRLİ, Atilla, Türkiye’de Bölücü Terör Hareketleri(ve Devletin Aldığı Tedbirler), Burak
Yayınları, İstanbul, 2000.
ŞİMŞİR, Bilal N., Ermeni Meselesi 1774-2005, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2005.
---------------------, Şehit Diplomatlarımız (1973-1994), Bilgi Yayınevi, Ankara, 2000.
TOSUN, Ramazan (ed.), Dünden Bugüne Ermeni Meseleleri Sempozyumu, Selçuk
Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi,
Konya, 2003.
VATANDAŞ, Aydoğan, ASALA Operasyonları Aslında Ne Oldu?, Alfa Yayınları, İstanbul,
2005.
ZEKIYAN, Boğos Levon, Ermeniler ve Modernite: Gelenek ve Yenileşme/ Özgürlük ve
Evrensellik Arasında Ermeni Kimliği, Aras Yayıncılık, İstanbul, 2002.
88
MAKALELER
AÇIKSES, Erdal, “Osmanlı Devleti’ndeki Misyonerlik Faaliyetleri İle İlgili Bir
Değerlendirme”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38, MartNisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.935-948.
ALÇITEPE, Galip, “Ermeni Sorunu Karşısında Türk Medyasının Tutum ve Davranışları”,
Belgeler Işığında Ermeni Meselesi Semineri 24-25 Nisan 2003 Balıkesir
Üniversitesi, Kelebek Matbaa, İstanbul 2003, ss.124-125.
AKÇORA, Ergünöz , “Ermeni Sorunu ve Türklere Yaptıkları Katliamlarda Ermeni
Komitelerinin Yeri”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38, MartNisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.747-773.
AKGÜN, Birol, “Küreselleşme Çağında Terör ve Karşı Terör: Amerika’nın İşi Neden Zor?”,
Stratejik Analiz Dergisi, Cilt:2, Sayı:18, Ekim 2001, ss.113-121.
AKTAR, Yücel, “Ermeni Mezalimine ve Soykırım İddialarına İlişkin Kavram Karmaşası”,
Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni
Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.335-340.
AMANOĞLU, Ebülfez, “Bakü’de Ermenilerin Yaptıkları Soykırım (Mart 1918) ve
Edebiyatta Yansımaları”, ASAM Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı:14-15, YazSonbahar 2004, ss.75-98.
ARSLAN, Esat, “Fransa Ulusal Meclisi’nde Ermeni Soykırım Yasasının Kabul Edilmesinden
Sonraki Yeni Değerlendirmeler”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I
,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.135143.
AYDIN, Ramazan, “Ermeni Halkı Türk Yardımından Habersiz”, Türkiye Gazetesi, 4 Şubat
1993, aktaran, Hüdavendigar Onur, Millet_i Sadıka’dan Hayk’ın Çocuklarına
Ermeniler, Kitapevi Yayınları, İstanbul, 1999, ss.214.
AYKUN, İbrahim, “Tokat’taki Ermeni Hınçak Cemiyeti ve Faaliyetleri (1893-1894)”, Şenol
Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAMErmeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.503-516.
“Azerbaycan’daki Karabağ Halklarına İnsani Yardım”, EC News, Avrupa Toplulukları
Komisyonu Türkiye Temsilciliği, 30 Nisan 1994, Yıl:9, Sayı:6, ss.4.
CABBARLI, Hatem, “Ermenistan’da Türkiye İmajı”, Belgeler Işığında Ermeni Meselesi
Semineri 24-25 Nisan 2003 Balıkesir Üniversitesi, Kelebek Matbaa, İstanbul 2003,
ss.126-135.
CANKARA, Yavuz, Ercan Karakoç, Gökmen Kılıçoğlu, “ASALA Terör Örgütü ve Ermeni
Terörü”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri,
Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.437-451.
ÇİÇEK, Kemal, “Türk-Amerikan İlişkilerinde Ermeni Diasporasının Rolü”, Orhan Kılıç,
Mehmet Çevik (ed.), IV.Türkiye’nin Güvenliği Sempozyumu (Tarihten Günümüze
89
Dış Tehditler), 16-17 Ekim 2003 Bildirileri, Fırat Üniversitesi Basımevi, Mayıs
2004, Ankara, ss:253-258.
ÇÖMEZ, Turan, “Ermenistan İzlenimleri”, Stratejik Analiz Dergisi, Cilt:6, Sayı:63, Temmuz
2005, ss.66-70.
DAĞI, İhsan, İbrahim Dalmış, Ertan Aydın, “AB , ABD ve Ermeni Meselesi: Kamuoyu
Algısı”, 4 Nisan 2005, http://www.pollmark.com.tr , (19/07/2005).
DEMİREL, Muammer, “İngiliz Belgelerinde Türkler ve Ermenilerle İlgili Terminoloji”,
Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I,
ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.93-105.
DEVECİ, Yıldız, “Ermenistan’ın Sözde Soykırıma Yönelik Beklentileri Gölgesinde 2004
İlerleme Raporu”, http://www.eraren.org/tr/yazilar.asp?kat=3&yazi=35 , (11/01/05).
EKŞİ, Oktay, “ Ya Hocalı Katliamı ?”,
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=299791
(27/02/2005).
ELVEREN, Muammer, “Fırtınalı Yılların Büyük Elçisi Uluç Özülker Fransa’yı Anlattı”,
Hürriyet Gazetesi, 2.Aralık.2005, ss.16.
ERAT, Muhammet, “İngiliz Subayı Rawlinson’ın Ermeni Meselesi’ndeki Tutumu (19191921)”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri,
Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.155-167.
ERDOĞAN, Dilşen İnce, “Amerikan Misyonerlerin Ermeni İsyanlarının Çıkmasındaki
Etkileri”, Orhan Kılıç, Mehmet Çevik (ed.),IV.Türkiye’nin Güvenliği Sempozyumu
(Tarihten Günümüze Dış Tehditler), 16-17 Ekim 2003 Bildirileri, Fırat Üniversitesi
Basımevi, Mayıs 2004, Ankara, ss:293-306.
ERSUN, Ömer, “Ermenistan: Soykırım İnadı ve Kaybedilen Gelecek”, Stratejik Analiz
Dergisi, Cilt:5, Sayı:60, Nisan 2005, ss.6-28.
ERTUGAY, Zeki, “Ermeni Meselesi ve Fransa’nın Tavrı”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu
Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara,
2001, ss.120-125.
EVREN, Gürbüz, “Fransız Ulusal Meclisi’nde Ermeni Soykırımı İddiaları ve Çözüm
Önerileri”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat
2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.171-179.
GÖKA, Erol, “Ermeni Sorunu’nun (Gözden Kaçan) Psikolojik Boyutu”, ASAM Ermeni
Araştırmaları Dergisi, Sayı:1, Mart, Nisan, Mayıs 2001, ss.128-139.
GÜRÜN, Kamuran , “İngiliz Mavi Kitabı ve İstanbul Divanı Harbi”, Şenol Kantarcı (ed.),
Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni
Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.53-61.
HALAÇOĞLU, Ahmet, “Türk-Ermeni İlişkilerinin Genel Değerlendirmesi ve Ermeni
Şikayetleri Hakkında Bir Belge”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I
90
,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.448458.
HİLALKIZI, Sevil, “Hocalı Katliamı”, ”, http://www.azatyurt.com/Hocali%20Katliami.htm ,
(24/07/2005).
İLTER, Erdal, “Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu
Özel Sayısı II ,Sayı: 38, Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara,
2001, ss.1123-1126.
----------------, “Ermeni Kilisesi ve Terör”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,
Sayı: 38, Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.854893.
KANTARCI, Şenol, “Ermeni Lobisi: ABD’de Ermeni Diasporası’nın Oluşması ve Lobi
Faaliyetleri”, ASAM Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı:1, Mart, Nisan, Mayıs
2001, ss.139-172.
KARAKOYUNLU, Yılmaz, “Ermeni Soykırımı Siyasal Olarak Tartışılmalıdır”, Güler Eren
(ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya
Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.129-131.
KARATAY, Osman, “Soykırım, Toplumsal Hafıza ve Tarihsel Göreceleştirilme”, Güler Eren
(ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya
Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.308-316.
KAYA, İbrahim, “Uluslararası Hukukta Soykırım”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni
Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları
Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, s.257-261.
KAYNAK, Mahir, “Terör Bir Örtüdür”,
http://www.cibilliyet.com/CHA/Haber_Analiz.asp?haID=10, (18/07/05).
KILIÇ, Selami, “ Ermeni Sorunu: Suçlanan Almanya ve Almanya’nın Kendini Aklama
Politikası”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi
Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003,
ss.81-92.
------------------, “Bazı Alman Çevrelerindeki Soykırım İddialarına Eleştirisel Bir Yaklaşım”,
Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni
Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.330-334.
KODAMAN, Bayram, “Ermeni Meselesi Tarihi ve Siyasi Bir Değerlendirme”, Güler Eren
(ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya
Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.200-212.
KOLOĞLU, Orhan, “Ermeni Terör Örgütü ASALA Hangi Şartlarda, Nasıl Ortaya Çıktı?
Batı, Bu Örgüte Ne Zamana Kadar Göz Yumdu? İki Kutuplu Bir Dünyanın Soğuk
Savaş Şartlarında Ermeni Sorunu Nasıl Şekillendi?”, Popüler Tarih Dergisi, Nisan
2001, ss.68-72.
91
-------------------------, “Ermeniler Nasıl Kullanıldılar?”, Popüler Tarih Dergisi, Mart 2001,
ss.34-39.
KOP, Yaşar, “ 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşında Ermeniler”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni
Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları
Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.553-567.
KURAN, Ercüment, “Tarihte Türkler ve Ermeniler”, Hasan Celal Güzel (ed.), Osmanlı’dan
Günümüze Ermeni Sorunu,Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2000, ss.30.
-----------------------, “Amiral Bristol Raporu ve ABD’de Türk Aleyhtarı Ermeni
Propagandasının Tarihçesi”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı:
37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.484-495.
LAÇİNER, Sedat, “Ermeni Sorunu’nun Temel Unsurları olarak Ermeni Kimlik Bunalımı Güç
Politikaları”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi
Bildirileri, Cilt:III, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003,
ss.20.
LÜTEM, Ömer, “Türkiye’nin Ermenistan, Ermenistan’ın Türkiye Politikası”, Şenol Kantarcı
(ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni
Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.285.
MAZICI, Nurşen, “Türkiye Cumhuriyeti’nde Ermeniler”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni
Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:III, ASAM-Ermeni Araştırmaları
Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.321-333.
McCARTH, Justin, “Ermeni Terörizmi”, http://www.yesil.org/teror/ermenijustin.htm ,
(23/08/2005).
----------------------, “I.Dünya Savaı’nda İngiliz Propagandası ve Bryce Raporu”, Güler Eren
(ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya
Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.474-484.
OKTAY, Hasan, “Taşnak Partisi Van Şubesinin 5.Kongresi”, Güler Eren (ed.), Ermeni
Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri,
Ankara, 2001, ss.822-832.
ÖZDEMİR, Haluk, “Diaspora Ararat’ı Ararken: Ermeni Kimliği ve Soykırım İddiaları”,
ASAM- Ermeni Araştırmaları; Tarih, Politika, Uluslararası İlişkiler Dergisi,
Sayı:14-15, Yaz-Sonbahar 2004, Ankara, ss.75-98.
PERİNÇEK, Mehmet, “Ermenistan’ın İlk Başbakanının İtirafları”, Aydınlık Dergisi, Sayı:950,
Ekim 2005, ss.4-10.
SELÇUK, Sami, “Yargıtay Başkanının Fransa Cumhurbaşkanına Mektubu ve Fransa
Cumhurbaşkanının Cevabı”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı I ,Sayı:
37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.107-113.
SONYEL, Salahi R. , “Türk-Ermeni İlişkileri İle İlgili İngiliz Kaynakları”, Selçuk Erez,
Mehmet Saray (ed.), Uluslararası Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu Bildirileri 2425 Mayıs 2001, İstanbul Üniversitesi Basımevi, İstanbul, 2001, ss:237-245.
92
ŞİMŞİR, Bilal N. , “Ermeni Terörü ve Şehit Türk Diplomatları Üzerine Bazı Tespitler ve
Öneriler”, ”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi
Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003,
ss.399-410.
TACAR, Pulat, “Ermenilerin Soykırımı Savının Oluşturduğu Gerginliğin Çözümü İle İlgili
Hukuki ve Siyasi Öneriler”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni Araştırmaları I. Türkiye
Kongresi Bildirileri, Cilt:II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayınları,
Ankara, 2003, ss.221-257.
TAŞKIRAN, Cemallettin , “Ermeni Diasporası Nedir? Ne İstiyor”, ”, Şenol Kantarcı (ed.),
Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:III, ASAM-Ermeni
Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.3-13.
TERZİOĞLU, Arslan, “İttihat ve Terakki İleri Gelenlerinin Mektup veyazılarında Talat
Paşa’nın 15 Mart 1921’de Berlin’de Öldürülmesi”, Şenol Kantarcı (ed.), Ermeni
Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt:I, ASAM-Ermeni Araştırmaları
Enstitüsü Yayınları, Ankara, 2003, ss.261-269.
TOZLU, Necmettin , “Osmanlı Devleti’nde Ermeni Eğitim Kurumları ve Faaliyetleri”, Güler
Eren (ed.), Ermeni Sorunu Özel Sayısı II ,Sayı: 38, Mart-Nisan 2001, Yeni Türkiye
Medya Hizmetleri, Ankara, 2001, ss.920-935.
TURGAY, Zeki, “Ermeni Meselesi ve Fransa’nın Tavrı”, Güler Eren (ed.), Ermeni Sorunu
Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara,
2001, ss.120-124.
“Türkiye-Ermenistan Siyasi İlişkileri”, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Resmi
İnternet Sitesi,
http://www.disisleri.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/Bolgeler/Kafkasya/Ermenistan/Türki
ye+Ermenistan.htm , (20/08/05).
“Türk Dış Politikasının Genel Görünümü”,
http://www.disisleri.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/GenelGorunum/Genel+Gorunum.ht
m , (10/12/05).
“Türkiye-Ermenistan Siyasi İlişkileri”, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Resmi
İnternet Sitesi,
http://www.disisleri.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/Bolgeler/Kafkasya/Ermenistan/Türki
ye+Ermenistan.htm , (20/08/05).
UZUN, Turgay, “Ermeni Sorununa İlişkin Politik Bir Değerlendirme”, .), Ermeni Sorunu
Özel Sayısı I ,Sayı: 37, Ocak-Şubat 2001, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara,
2001, ss.287-293.
RAPORLAR
Türkiye’nin AB Adaylığı Sürecinde İlerlemesine Yönelik AB Komisyonu 2000 Düzenli
Raporu http://www.ceterisparibus.net/ab/dokumanlar.htm (10 11 2004).
Türkiye’nin AB Adaylığı Sürecinde İlerlemesine Yönelik AB Komisyonu 2001 Düzenli
Raporu http://www.ceterisparibus.net/ab/dokumanlar.htm (10 11 2004).
93
Türkiye’nin AB Adaylığı Sürecinde İlerlemesine Yönelik AB Komisyonu 2004 Düzenli
Raporu http://www.ceterisparibus.net/ab/dokumanlar.htm (10 11 2004).
ANSİKLOPEDİ
_____“Meşrutiyet”, Ana Britannica, Cilt:22.
_____“ Sened-i İttifak”, Ana Britannica, Cilt:27.
_____“Tanzimat Fermanı”, Ana Britannica, Cilt:29.
DERGİLER
Aydınlık Haber-Yorum Dergisi, Sayı:950, Ekim 2005.
ASAM- Ermeni Araştırmaları; Tarih, Politika, Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt:1-2-3-4,
Sayı:1-2-3-4-5-6-7-8-9-10-11-12-13-14-15-16-17.
Dışişleri Bakanlığı Belleneti, Sayı:9-10-11-12-13-14-15-16-17-18.
Dışişleri Güncesi, Dışişleri Bakanlığı Yayını, Aralık 1998, Ocak-Şubat-Mart-Nisan-MayısHaziran-Temmuz-Ağustos-Eylül-Ekim-Kasım-Aralık 1999, Ocak-Şubat-Mart-NisanMayıs-Haziran-Temmuz-Ağustos-Eylül-Ekim-Kasım-Aralık 2000.
EC News, Avrupa Toplulukları Komisyonu Türkiye Temsilciliği, 30 Nisan 1994, Yıl:9,
Sayı:6.
Karadeniz Araştırmaları; Balkan, Kafkas, Doğu Avrupa ve Anadolu İnceleme Dergisi, Cilt:2,
Sayı:5, Bahar 2005.
Stratejik Analiz Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt:2-5-6, Sayı:18-60-63, Ekim 2001, Nisan
2005, Temmuz 2005.
İNTERNET KAYNAKLARI
http://www.avsam.org, (20/07/05).
http://www.azatyurt.com, (24/07/05).
http://www.belgenet.com, (05/08/05).
http://www.cibiliyet.com, (27/07/05).
94
http://www.disisleri.gov.tr, (20/08/05).
http://www.ermenisorunu.gen.tr, (27/08/05).
http://www.eraren.org, (27/07/05).
http://www.haydi.net, (20/07/05).
http://www.hurriyet.com.tr, (27/02/05).
http://www.kesfetmekicinbak.com, (25/07/05).
http://www.kronoloji.gen.tr, (27/07/05).
http://www.kultur.gov.tr, (10/09/05).
http://www.ntvmsnbc.com.tr, (15/08/05).
http://www.osmanli700.gen.tr, (15/07/05).
http://www.osmanli.org.tr, (15/07/05).
http://www.pollmark.com.tr, (19/07/05).
http://www.sarigelinbelgeseli.com, (10/07/05).
http://www.tasam.org, (20/07/05).
http://www.teror.gen.tr, (23/08/05).
http://www.tsk.mil.tr, (25/07/05).
http://www.ttk.gov.tr, (25/07/05).
http://www.turkforum.net, (20/07/05).
http://www.turkish_media.com, (23/07/05).
http://www.yesil.org, (23/08/05).
http://www.armenianpages.com , (10/05/06)
95
Download