Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin

advertisement
Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı
Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan
Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden
Düzenlenmesi İhtiyacı
İlhami ÖZTÜRK*
Öz
Çeşitli kanun hükümlerine göre başta genel bütçeye dahil kamu idareleri olmak
üzere bazı idareler yargı harcından muaftır. Bu muafiyete rağmen davacılar idare
aleyhine açtıkları davayı kazanırlarsa karar ve ilam harcı yargılama gideri adı
altında harçtan muaf davalı idarelerden alınarak davacılara ödenmektedir. İdare
aleyhine açılmış davada mahkeme davacıyı haklı taraf olarak belirledikten sonra
davanın başında ödenmemiş olan bakiye karar ve ilam harcını yine de davacı
ödemek zorunda kalmaktadır. Bu çalışmada kamu idarelerine tanınan yargı harcı
muafiyeti incelenmekte, davacı ve davalı her iki tarafın da hak ve menfaatleri
gözetilerek vergilendirmede adalet ilkesi ışığında bu muafiyetlerin yeniden
düzenlenmesine yönelik önerilere yer verilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Yargı Harcı, Yargılama Giderleri, Kamu İdaresi, Mükellef,
Muafiyet
Need for Revision of Exemption from Judicial Fees Granted by Law to
Public Administrations
Abstract
Some of the public administrations in particular public institutions within
general budgets, are exempt from judicial fees according to the provisions of several
laws. Despite these exemptions, if a plaintiff wins the case against a public
administration, the judgment and writ fees are collected from the administrationwhich is according to law exempt from judicial fees- as part of the litigation
expenses and paid to the plaintiff. Nevertheless, after the courts rule in favor of the
plaintiffs as a result of an action filed against public administration, the plaintiffs
Dr., Hacettepe Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü, ilhamiozturk@hacettepe.edu.tr
*
36
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
İ. ÖZTÜRK
are still required to pay the remainder of the judgment and writ fees which have not
been paid at the beginning of the proceedings. This study examines the tax
exemptions from judicial fees granted to public administrations and makes
suggestions regarding a revision of these exemptions under the light of the principle
of “justice in taxation”, taking into consideration the rights and obligations of both
the plaintiffs and the defendants.
Keywords: Judicial Fees, Litigation Expenses, Public Administration, Taxpayer,
Exemption
JEL Classification Codes: H27, K34
Giriş
Harçlar Kanunu ile genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri yargı harçlarından
muaf tutulmuştur. Bu nedenle genel bütçeli idareler dava açmaları durumunda yargı
harcı ödememektedir. Genel bütçeli idareler dışında bazı kamu idarelerine de çeşitli
kanunlar1 ile yargı harcı muafiyeti tanınmıştır.
Kamu idarelerine yargı harçlarına ilişkin tanınan bağışıklık bu idarelerin bazı
hallerde yargı harcını yüklenmek zorunda kalmalarını engellememektedir. Kişiler
tarafından genel bütçeli idarelere karşı açılan davalar neticesinde, davacıların haklı
bulunması durumunda ödemiş oldukları yargı harçlarının yargılama gideri olarak
genel bütçeli idarelere yükletilmesi söz konusudur. Bu durumda yargı harcı
mükellefi olmayan ve harçtan muaf tutulan genel bütçeli idareler fiilen yargı harcı
ödemek zorunda kalmaktadır. Benzer durum, özel kanunlar ile yargı harcı muafiyeti
tanınmış olan kamu idareleri için de söz konusudur.
Bu çalışma ile kanunla yargı harcı muafiyeti tanınmış olan kamu idarelerinin,
kişiler tarafından açılan ve idare aleyhine sonuçlanan davalar neticesinde kendilerine
yükletilen yargılama giderleri kapsamında yargı harcı ödemelerinin hukuki sonuçları
tahlil edilmektedir. Davacıların, lehlerine sonuçlanan davalara ilişkin bakiye karar ve
ilam harcını ödemek zorunda kalmaları ve bu harcın iadesinin zaman alması
nedeniyle haklılıklarına rağmen paranın satın alma gücündeki azalma yüzünden hak
kaybına uğradıkları hususu dikkate alınarak meselenin çözümüne yönelik somut
öneri getirilmiştir. Böylece davacıların ve yargı harcından muaf tutulmuş kamu
idarelerinin vergilemede adalet ilkesine uygun bir biçimde hak ve menfaatlerinin
karşılıklı olarak korunabilmesi amaçlanmıştır.
1. Yargı Harcı ve Kamu İdarelerine Tanınan Yargı Harcı Bağışıklığı
Yargı, yasama ve yürütme görevlerinin yanısıra devlet eliyle kullanılan üçüncü
ana yetkidir (Önen, 1979: 3; Görgün ve Kodakoğlu, 2012: 29). Yargı hizmetinin
görülmesi için yapılan harcamaların bir bölümünün bu hizmetten yararlananlar
tarafından karşılanması çağdaş sosyal hukuk devletinde genel olarak kabul
edilmektedir. Haklarına kavuşmak isteyenlerden parasal bir katkıda bulunmalarının
istenmesi, adalet hizmetinin bedelsizliği ilkesine ters düşmez (Pekcanıtez, Atalay ve
Özekes, 2014: 589; Akyol Aslan, 2011: 34). Devlet tarafından mahkemelerin sürekli
5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu (md.36), 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve
Birlikleri Kanunu (md.19), 6831 sayılı Orman Kanunu (md.114).
1
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
37
Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı
görev yapar bir şekilde hak arayanların hizmetinde tutulabilmesi için bazı giderler
yapılmaktadır. Bu giderlerden bir kısmı mahkemelerin faaliyetinden
yararlananlardan harç olarak alınmaktadır (Kuru, Arslan ve Yılmaz, 2013: 695).
Harçların bir türü olan ve aynı zamanda yargılama giderlerinin de bir kısmını teşkil
eden yargı harçları devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı adli hizmete, ondan
yararlananların katkısı olup ancak kanunla belirtilen durumlarda alınır.2
Harç, 3 kamusal güce dayalı olarak belirli kamu hizmetlerinden yararlanma
karşılığında alınan paradır (Saban, 2009: 5; Arslan, 2004: 331). Yargı harçları ve
vergi yargısı harçları, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 1'inci maddesinde bu Kanun’a
göre alınacak harçlar arasında sayılmıştır. Anılan Kanun'un 2'nci maddesinde; yargı
işlemlerinden bu Kanun’a bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına,
52'nci maddesinde de bu Kanun’a ekli (3) sayılı tarifede yazılı olanların vergi yargısı
harçlarına tabi olduğu belirtilmiştir.
Harçlar Kanunu'nun 13/1-j maddesi uyarınca genel bütçeye dahil idarelerin4 bu
Kanun'un (1) ve (3) sayılı tarifelerine giren bütün işlemleri harçtan muaftır,5 ayrıca
Harçlar Kanunu'nun 123'üncü maddesinde özel kanunlarla harçtan muaf tutulan
kişilerle istisna edilen işlemlerden harç alınmayacağı hükme bağlanmıştır. Böylece
genel bütçeli idareler dışındaki kurumlara da özel kanunlar ile yargı harcı muafiyeti
tanınması mümkün kılınmıştır. 6 Bazı kanunlarda ise yargı harcı muafiyeti belirli
işlere mahsus olarak sınırlı bir biçimde getirilmiştir.7
Yargıtay 16.11.1983 tarih ve 5/6 sayılı İBK.
Harç, kişilerin özel olarak kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları
ödemelerdir. AnyM. 16.09.1998 tarih ve E.1997/62, K.1998/52 (R.G. 20.10.2000-24206).
4
Türk bütçe sisteminde devlet bütçesi olarak esas itibarıyla genel bütçe uygulaması vardır. Genel bütçeli
daireler tam kamu hizmeti üreten kuruluşlar olup tüm giderleri devlet tarafından toplanan gelirlerle
karşılanan kuruluşlardır (Coşkun, 1986: 49; Tosun, 2014: 2). 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu'nun 12'nci maddesinde "genel bütçe"; devlet tüzel kişiliğine dahil olan ve bu Kanun’a ekli
(I) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin bütçesi olarak tanımlanmıştır. "Genel Bütçe Kapsamındaki
Kamu İdareleri" başlıklı (I) sayılı cetvelde genel bütçeli idareler sayılmıştır.
5
Muafiyet, aslında vergi yükümlüsü olması gereken bir gerçek veya tüzel kişinin, kanunun açık hükmüne
uyularak vergi dışı bırakılmasıdır (Kırbaş, 2006: 86; Akdoğan, 2004: 15). Muafiyet, sübjektif vergi
mükellefiyetinin ortadan kaldırılması yoluyla (Ünsal, 2008: 24; Kızılot ve Taş, 2011: 216-218) "kişilerin"
vergi dışında tutulmasını sağlar (Bilici, N. ve Bilici, A. 2011: 147). Kanun koyucu, tam, kısmi, devamlı
ya da geçici olarak (Nadaroğlu, 1996: 237) sosyal, ekonomik ya da idari nedenlerle belirli kişilere
muafiyet tanıyabilir (Öz, 2006: 69). Bu itibarla, Harçlar Kanunu'nun 13/1-j maddesiyle de Hazineye yargı
harçlarına ilişkin muafiyet tanınarak (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 26.04.2006 tarih ve E.2006/3451,
K.2006/4809) yargı harçları ile yükümlü tutulmaması sağlanmıştır (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi,
01.02.2005 tarih E.2004/10282, K.2005/505).
6
Karayolları Genel Müdürlüğü, harç sorumluluğunu düzenleyen ve özel nitelikteki 6001 sayılı Karayolları
Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunu'nun 12/2 maddesiyle bu Kanun
kapsamındaki işlemleri dolayısıyla yargı harçlarından muaftır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 05.10.2012
tarih ve E.2012/5-414, K.2012/658). 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Mali Kolaylıklar” başlıklı
56/b maddesinde; “Üniversiteler ve yüksek teknoloji enstitüleri genel bütçeye dahil kamu kurum ve
kuruluşlarına tanınan mali muafiyetler, istisnalar ve diğer mali kolaylıklardan aynen yararlanırlar.”
hükmüne yer verilmiş; Harçlar Kanunu’nun, “Harçtan Müstesna İşlemler” başlıklı 13/j maddesinde de;
genel bütçeye dahil idarelerin bu Kanun'un (1) ve (3) sayılı tarifelerine giren bütün işlemlerinin harçtan
müstesna olduğu belirtilmiştir. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda özel bütçeli idareler arasında
sayılan ve 2547 sayılı Kanun kapsamında olduğundan herhangi bir kuşku bulunmayan Mersin
Üniversitesinin de genel bütçeye dahil kamu kurum ve kuruluşlarına tanınan mali kolaylıklardan ve
istisnalardan faydalanacağı, bu istisnalar arasında yargı harçlarının da yer aldığı her türlü tereddütten
uzaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 15.12.2010 tarih ve E.2010/4-607, K.2010/663).
7
Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 46'ncı maddesinde Sermaye Piyasası Kurulunun bu
Kanun uyarınca yaptığı izleme, inceleme ve denetlemeler sonucunda çeşitli davalar açmaya ve takip
yoluna başvurmaya yetkili olduğu, bu madde kapsamında açılacak davalarda ve yapılacak takiplerde
2
3
38
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
İ. ÖZTÜRK
2. Yargı Harcının Mükellefi
Harçlar Kanunu'nun “Mükellef” başlıklı 11'inci maddesinde, "Genel olarak yargı
harçlarını davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişiler
ödemekle mükelleftir." hükmü yer almaktadır.8
Harçlar Kanunu'nun 11'inci maddesi uyarınca yargı harcının mükellefi 9
tartışmasız olarak davayı açan kişi; yani, davacıdır ve yargı harcının bu kişi
tarafından mükellef sıfatıyla ödenmesi gerekir. Karar ve ilam harcının tamamının
değil de sadece dörtte birinin peşin olarak ödeniyor olması Anayasa'nın 36'ncı
maddesi ile teminat altına alınmış olan hak arama özgürlüğü ile mahkemeye erişim
hakkı açısından getirilmiş bir kolaylıktır. Peşin ödenen dörtte bir karar ve ilam harcı
ve başvurma harcı için olduğu gibi dava karara bağlandıktan sonra ödenmesi
gereken karar ve ilam harcının bakiye dörtte üçlük kısmının mükellefi de davayı
açan kişidir. Karar ve ilam harcının bir kısmının peşin alınmayarak daha sonra tahsil
edilmesi bu kısmın mükellefini değiştirmemektedir. Karar ve ilam harcının
tamamının başvurma harcında olduğu gibi peşin olarak alınmaması bir ödeme
kolaylığı sağlamakta olup harcın peşin ödenen kısmı ile daha sonra ödenecek olan
kısmının mükellefini farklılaştırma amacı taşımamaktadır. Karar aşamasında, harcın
peşin ödenmemiş kısmının davacıya (mükellefe) tamamlattırılmasına ve karar ve
ilam harcının yargılama gideri kapsamında davacıya geri ödenmesine
hükmedilmektedir. Bu uygulamanın, Harçlar Kanunu hükümlerine aykırı olduğu
söylenilemez. Mahkeme hükmünde, peşin alınan başvurma harcı ile karar ve ilam
Sermaye Piyasası Kurulunun her türlü teminat ve harçtan muaf olduğu hükme bağlanmıştır. Anılan
Kanun'un 46’ncı maddesinin son fıkrasındaki yargı harcı muafiyeti bu madde kapsamında açılacak dava
ve yapılacak takipler ile sınırlı bir muafiyet olup yargı harçlarına ilişkin genel bir muafiyet niteliği
taşımamaktadır. Nitekim, Ankara 2. Vergi Mahkemesinin 18.02.2009 tarih ve E.2008/1165, K.2009/274
sayılı kararında; Sermaye Piyasası Kurulunun 5018 sayılı Kanun’a ekli (I) sayılı cetvelde ve Harçlar
Kanunu’nun 13/1-j maddesinde belirtilen, bütün işlemleri harçtan müstesna olan “genel bütçe”ye dahil
idareler arasında sayılmadığından icra tahsil harcının ödenmesinin istenmesine ilişkin ödeme emirlerinde
hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmış, bu karar Danıştay 9. Dairesinin 24.05.2012 tarih ve
E.2009/3369, K.2012/3026 sayılı kararı ile onanmıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 22.04.2015 tarih ve
E.2015/1264, K.2015/5684 sayılı ile 23.03.2015 tarih ve E.2014/18294, K.2015/4044 sayılı kararlarında;
5230 sayılı Pamukbank Türk Anonim Şirketinin Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketine Devri ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'un 11'inci maddesi uyarınca 4603 sayılı Kanun'a tabi
bankalarca yeniden yapılandırma sürecinde açılmış veya açılacak davalar için yargı harcı muafiyeti
getirildiğine, buna göre Kanun kapsamındaki bankalardan olan Ziraat Bankası AŞ'nin harçtan
muafiyetinin mahkemeler nezdinde açtığı veya açacağı davalara ilişkin olduğuna, aleyhine açılmış veya
açılacak davalarla ilgili olmadığına hükmetmiştir.
8
Harçların hukuki niteliğinin belirlenmesinde "yararlanma ilkesine dayalı olma" temel ölçüt olarak
kendini göstermektedir (Pınar, 2009: 1-2). Harçların, yararlanma ilkesine bağlı olarak alınması genel
kural olmakla birlikte (Yılmaz, 2003: 282; Uluatam, 2012: 297-298) çoğu harç yararlanılan hizmetin
"tam" karşılığı değildir (Türk, 2011: 103). Yargı harcının mükellefinin davayı açan veya harca mevzu
olan işlemin yapılmasını isteyen kişi olarak belirlenmesi yararlanma ilkesinin yanısıra Harçlar
Kanunu'nun genel sistematiğine de uygundur. Nitekim Harçlar Kanunu'nun 40'ıncı maddesinde; noter
harçlarını, 73'üncü maddesinde; konsolosluk harçlarını, 84'üncü maddesinde; pasaport, ikamet tezkeresi
ve tasdik harçlarını, harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle mükellef oldukları
hükme bağlanmıştır.
9
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 6’ncı maddesi uyarınca yapılan işlemlerde harcın ödenmesi, eksik
harcın tamamlatılması ve tebligat hususunda muhatap alınan kişinin davacı olarak belirlenmiş olması da
yargı harcının mükellefinin davacı olduğu yönündeki Harçlar Kanunu hükümlerine paralellik
göstermektedir. Benzer şekilde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 120'nci maddesinde yer alan;
davacının yargılama harçlarını dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu hükmü de
kural olarak yargı harcının mükellefinin davacı olduğuna işaret etmektedir.
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
39
Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı
harcının dörtte birlik kısmı için davacının, karar ve ilam harcının kalan dörtte üçlük
kısmı için ise davalı idarenin mükellef sayılması, yargı harcının mükellefini
belirleyen kanun hükmüne uygun değildir.10
Anayasa'nın 73'üncü maddesinde11 teminat altına alınan "vergilerin kanuniliği"
ilkesi gereğince mükellefin12 kanun ile belirlenmesi13 zorunludur (Onar, 1944: 1077;
Bulutoğlu, 2004: 369). Buna paralel olarak yargı harcının mükellefi Harçlar
Kanunu'nun 11'inci maddesi ile belirlenmiştir. Anılan maddeye göre, yargı harcının
mükellefi davayı açan kişi yani davacıdır. Karar tarihi itibarıyla davacının haklı taraf
olarak tespit edilmiş olması kanunla belirlenmiş olan yargı harcı mükellefi olma
vasfını ortadan kaldırmamaktadır. Dolayısıyla bakiye karar ve ilam harcının
mahkeme kararı ile davacıya tamamlatılması mevcut kanun hükmü gereğidir.
Nitekim, yürürlükteki kanun düzenlemesi karar ve ilam harcının dörtte birinin peşin;
kalan dörtte üçlük kısmının ise kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde "davacı"
tarafından ödenmesini öngörmektedir.
Hâkimin, burada harcın mükellefi konusunda bir takdir hakkı yoktur. Anayasal
bir kural olan vergilerin kanuniliği ilkesi uyarınca mükellef kanun ile belirlenir.
Hâkim, harcın matrah, oran, ödeme zamanı gibi unsurlarını belirleyemediği gibi
mükellefini de belirleyemez. Davanın açılması anında Harçlar Kanunu'nun 11'inci
maddesi uyarınca mükellef davayı açan, yargı hizmetinden yararlanmayı talep eden
kişidir. Bu aşamada davanın lehine mi yoksa aleyhine mi sonuçlanacağı belli
değildir. Yargı harcının mükellefi olarak davacının belirlenmiş olması yargı
faaliyetinin mahiyetine uygun ve en doğru seçenektir. Karar aşamasına gelindiğinde
Harçlar Kanunu'nun 11'inci maddesi uyarınca mükellef hâlâ davayı açan taraf yani
davacıdır. Kanun ile belirlenmiş olan mükellefin idarenin ya da yargı organının
tasarrufu veya sözleşmeyle değiştirilmesi mümkün değildir.
Mahkemeler, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326 ve 332'nci maddeleri ile
yargılama giderinin davada haksız çıkan tarafa yükletilmesi ile sınırlı bir yetki
kullanmaktadır. Bir başka ifade ile mahkemeler yargılama giderinin bir unsuru olan
Benzer şekilde, peşin alınan başvurma harcı ile nisbî karar ve ilam harcının dörtte birlik kısmı için
davacının, karar ve ilam harcının bakiye dörtte üçlük kısmı için davalı idarenin mükellef sayılması, davalı
idarenin yargı harcından muaf bir idare olması sebebiyle bakiye karar ve ilam harcının tahsiline yer
olmadığına karar verilmesi de yargı harcına ilişkin olarak kanunla belirlenmiş mükellefiyet hükmüne
aykırıdır.
11
"Vergi, resim harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır."
(Any.m. 73/III).
12
Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüb eden gerçek veya tüzel kişidir (Vergi
Usul Kanunu, md.8). Burada, aslında kanuni mükellefin tarifi yapılmaktadır (Tuncer, 2003: 128). Buna
göre, vergi mükellefi olabilmek için herhangi bir vergi kanununa göre vergi mükellefi olarak sayılmak
yeterli görülmüştür. Vergi kanunları, vergi mükellefini açık bir şekilde belirler (Pehlivan, 2012: 42-43;
Arslan, 2000: 25). Kanundan kaynaklanmayan vergi yükümlülüğü, idari bir işlemle yaratılamaz (Kaneti,
1989: 79). Vergi borcu kanundan doğar ve bu borcun mükellefi kanunda belirtilir (Öner, 2012: 59;
Uluatam ve Methibay, 2001: 94-95). Bir kişinin vergi mükellefi olabilmesi için iki şartın varlığını aramak
gerekir. Bunlardan biri vergiyi doğuran olayın ilgilinin kişiliğinde gerçekleşmesi, diğeri ilgilinin vergiyi
kendi mal varlığından ödeyecek olmasıdır (Kızılot, Şenyüz, Taş ve Dönmez, 2007: 74).
13
"Kanun koyucunun, yalnızca konusunu belli ederek bir mali yükümün ilgililere yükletilmesine izin
vermesi, bunun, kanunla konulmuş sayılması ve Anayasa'ya uygunluğunun kabulü için yeterli değildir.
Mali yükümlerin, yükümlüsünün kesin çizgilerle belirtilerek kanunla düzenlenmesi, açık bir şekilde
kanunda yer alması ve uygulayanların anlayışına ve yorumuna bırakılmaması zorunludur." AnyM.
17.11.2011 tarih ve E.2010/11, K.2011/153, (RG. 14.02.2012-28204). Bir mali yükümden kimlerin
yükümlü tutulacaklarının kanunda gösterilmesi gerekir. AnyM. 26.10.1965 tarih ve E.1965/25, K.1965/57
(RG. 08.12.1965-12171).
10
40
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
İ. ÖZTÜRK
harcın mükellefini tayin etmemekte ya da harca ilişkin mükellefiyet belirlememekte;
sadece, dava nedeniyle yapılan ve kanun ile tek tek sayılan (Hukuk Muhakemeleri
Kanunu, md. 323) yargılama giderlerini davanın sonunda haksız çıkan tarafa
yüklemektedir. Hâkim, haklı çıkan tarafı belirleme ya da tarafların haklılıkları
oranını belirleme, yargılama giderlerini haksız çıkan tarafa yükletme konularında
yargılama erkinin doğal gereği olarak "hüküm" sahibi kişidir. Ancak bu hüküm,
yargı harcına ilişkin mükellefiyet belirleme, belirlenen mükellefi değiştirme gibi
kanunla düzenlenmesi zorunlu unsurları içermez. Bu sebeple davanın açıldığı
zamanda, Harçlar Kanunu'nun 11'inci maddesi uyarınca harç mükellefi olan
davacının harç mükellefiyetinin davanın sonuna kadar değişmeden devam etmesi
beklenir.14
Harçlar Kanunu'nun 32'nci maddesi gereğince kural olarak yargı işlemlerinde
alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz ise de 28'inci
maddesinde, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının hükmün tebliğe
çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil
etmeyeceği 15 hükme bağlanmıştır. Benzer şekilde, Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 302'nci maddesi uyarınca; taraflar, harcın ödenmiş olup olmamasına
bakılmaksızın ilamı her zaman alabilirler, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş
olması hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konmasına ve kanun yollarına
başvurulmasına engel teşkil etmez.
Bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olması hükmün gereğinin yerine
getirilmesine engel olmasa da söz konusu harcın mükellefinin davacı olduğu ve bu
kişiden takip ve tahsil edileceği gerçeğini değiştirmemektedir. Nitekim; Harçlar
Kanunu'nun “Süresinde Ödenmeyen Harçlar" başlıklı 37'nci maddesinde; “Bu
kanunda ödeme zamanı gösterilen harçlardan süresinde ödenmeyenleri, ilgili
mahkeme ve daireler tarafından sürenin sonundan itibaren onbeş gün içinde bir yazı
ile o yerin vergi dairesine bildirilir ve harçlar vergi dairesince tahsil olunur. Yazıda
harcın nevi ve mahiyeti, miktarı, mükellefin soyadı ve adı ve en son ikametgahı
adresi açık olarak gösterilir" hükmü yer almaktadır. Aynı Kanun'un zamanında
ödenmeyen harçların bir müzekkere ile ilgili vergi dairesine bildirilmesi gerektiğini
düzenleyen 130'uncu maddesi de benzer içerik taşır. Her iki madde hükmü de bakiye
"Harç, idarece yapılan bir hizmetten yararlananlardan bu hizmet dolayısıyla alınan para, diğer bir
deyimle verginin özel ve ayrık bir türüdür. Bu nedenle diğer harçlar da olduğu gibi yargı harçlarında da
kural; harcın, davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişi tarafından ödenmesidir.
Ancak yargı yoluna başvurmak, başvuran kişiye bir harç yükümlülüğü yüklediği gibi başvuranın haklı
çıkması halinde bu yükümlülük yer değiştirmekte ve davada haksız çıkan tarafa yükletilmektedir. Bu
nedenle nisbi harca tabi davalarda, yargılama sonunda ödenecek harç miktarıyla birlikte harcın gerçek
sorumlusu da mahkeme kararıyla belirlenmektedir." AnyM. 14.01.2010 tarih ve E.2009/27, K.2010/9
(RG. 17.03.2010-27524). Anayasa Mahkemesinin bu kararında yer alan "başvuranın haklı çıkması
halinde bu yükümlülük yer değiştirmekte" ifadesi mükellefin kanunla belirleneceği kuralı (Vergi Usul
Kanunu, md. 8/1), yargı harcının mükellefinin davacı olduğu (Harçlar Kanunu, md. 11) şeklindeki kanun
hükmü ile Anayasal bir ilke olan vergilerin kanuniliği ilkesi (Anayasa, md. 73/3) karşısında tartışmaya
açıktır. Ayrıca, mahkeme kararı ile davada haksız bulunan yani yargılama giderlerinin yükletileceği taraf
belirlenmekte; "harcın gerçek sorumlusu" ise buna bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Kararda geçen "harcın
gerçek sorumlusu" ibaresinin Vergi Usul Kanunu'nun 8/2 maddesinde yer alan "vergi sorumlusu" ibaresi
ile aynı anlamı taşımadığı düşünülmektedir.
15
Anayasa Mahkemesi, Harçlar Kanunu'nun 28'inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin "Karar ve
ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez" biçimindeki ikinci tümcesini Anayasa'nın 2'nci ve 36'ncı
maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir. AnyM. 14.01.2010 tarih ve E.2009/27, K.2010/9 (RG.
17.03.2010-27524).
14
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
41
Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı
karar ve ilam harcının süresinde ödenmemesi durumunda, kanuni mükellefinden
vergi dairesi tarafından tahsil edileceğine yönelik düzenleme getirmiştir (Tercan ve
Rüzgaresen, 2010: 142). Davacının yargı harcının mükellefi olduğu hususu, haklı ya
da haksız çıkmasından, bakiye karar ve ilam harcını süresinde ödeyip
ödememesinden etkilenmez.
3. Yargı Harçlarının Yargılama Giderleri Kapsamında Davada Haksız
Çıkan Tarafa Yükletilmesi
Bir davanın açılmasından sonuçlanmasına kadar ödenen paraların tümüne
yargılama giderleri denir (Gözübüyük ve Tan, 2014: 1058; Yılmaz, 2010: 17-18;
Gençcan, 2013: 1127). Yargılama giderlerinin neler olduğu Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 323'üncü maddesinde sayılmıştır. Buna göre, yargılama giderlerinin en
önemli bölümünü harçlar oluşturur (Alangoya, Yıldırım ve Deren-Yıldırım, 2011:
415; Yılmaz, 2012: 686).
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “Yargılama giderlerine hükmedilmesi"
başlıklı 332'nci maddesinde; yargılama giderlerine mahkemece re'sen
hükmedileceği, yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve
dökümünün hüküm altında gösterileceği; hükümden sonraki yargılama giderlerini
hangi tarafın ödeyeceği, miktarı ve dökümü ile bu giderlerin hangi tarafa
yükletileceğinin mahkemece ilamın altına yazılacağı hükme bağlanmıştır (Özaykut
ve Beleç, 2014: 1263-1267). İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun “Kararlarda
Bulunacak Hususlar” başlıklı 24’üncü maddesinin (f) bendi uyarınca da yargılama
giderleri ve hangi tarafa yükletildiğinin kararda belirtilmesi gerekmektedir.
Kanunda yazılı haller dışında yargı harçları da dahil olmak üzere yargılama
giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir (Hukuk
Muhakemeleri Kanunu, md. 326). Bu genel kural, haksız davranışta bulunanların,
haksız davranışlarının bütün sonuçlarından sorumlu tutulmasını gerektiren hukukun
genel ilkelerine dayandırılmaktadır.16 Dava sonunda haksız çıkan tarafa yükletilecek
yargı harçları, davayı kazanan tarafın davayı açarken peşin olarak ödediği harçlar ile
dava sonunda ödeyecek olduğu harçlardır (Pınar, 2009: 225).
4. Yargı Harcının Harçtan Muaf Davalı İdarelere Yargılama Gideri Olarak
Yükletilmesi
Kişiler tarafından açılan davalar nedeniyle ödenmiş olan yargı harçları davada
haksız çıkması durumunda yargı harcından muaf kamu idarelerine yargılama gideri
olarak yükletilmektedir. Böylece genel bütçeli idareler kanunla harçtan muaf
tutulmuş olsalar da yargılama sonucunda yargı harcı ödemek zorunda kalmaktadır.
Bir başka ifade ile davacı tarafından "mükellef" sıfatıyla ödenmiş olan harçlar bu
kez davada haksız çıkan taraf sıfatıyla genel bütçeli veya özel kanunlarla yargı harcı
muafiyeti tanınan idarelere yükletilmekte, yargı harcı muafiyeti tanınmış olan
Yargılama giderlerinin haksız tarafa yükletilmesini emreden hüküm, haksız olarak diğer tarafın zararına
sebebiyet verilmesine ve esas itibarıyla Borçlar Kanunu'na dayanır (Yargıtay İBK, 13.04.1949-1/6).
Başka bir ifade ile bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni o kimsenin, diğer
tarafın haksız olarak gider yapmasına sebebiyet vermiş olmasıdır (Yargıtay 10. HD, 24.02.19766296/1297). Yargılama giderlerinin haksız tarafa yükletilmesi kuralı medeni usule ilişkin birçok kanun
tasarısında da değişmeyen bir ilke olarak varlığını korumuştur (Özer, 2012: 417, 597, 733).
16
42
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
İ. ÖZTÜRK
idareler bu kez yargı kararı ile bu harcı fiili olarak ödemeye mahkum edilmektedir.17
Kanun ile kamu idaresine tanınan yargı harcı muafiyeti, bu idareleri, söz konusu
yargı harcı tutarı kadar bir ödeme yapmaktan kurtaramamaktadır. Bu ödemenin, harç
adı altında değil de yargılama giderleri kapsamında yapılıyor olması, özü itibarıyla
yargı harcı olarak doğmuş bir tutarın, harçtan muaf idarelerin bütçesinden ödendiği
gerçeğini değiştirmemektedir.
Harç, hizmetten özel ve doğrudan yararlanma karşılığı alındığından önce ödeme
sonra hizmetten yararlanma söz konusu olur (Erdem, Şenyüz ve Tatlıoğlu,
2013: 72). Harçlar Kanunu'nun 27/1 maddesi uyarınca (1) sayılı tarifede yazılı
maktu harçlar ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödenir.
Anılan Kanun'un 28/1-a maddesi uyarınca karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin,
geri kalanı kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir. Buna göre, kişiler
tarafından yargı harçlarından muaf idareler hasım gösterilerek dava açılması
durumunda, maktu başvurma harcı ile nisbî18 karar ve ilam harcının dörtte biri peşin
olarak dava açılırken ödenmektedir. Karar ve ilam harcının kalan dörtte üçlük
kısmının ise kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde davacı tarafından ödenmesi
gerekmektedir. Bakiye karar ve ilam harcı davacıya tamamlattırılmakta; aynı kararda
bu tutar yargılama giderleri arasında gösterilmek suretiyle haksız bulunan davalı
idareye yükletilmekte, yargılama giderlerinin davalı idareden alınarak davacıya
ödenmesine karar verilmektedir. Mahkeme kararıyla davacı tarafından ödenmiş olan
karar ve ilam harcının, yargılama giderleri kapsamında davada haksız çıkan taraf
olan davalı idareye yükletilmesi şekil olarak kanunlara uygun olsa da kamu
idarelerine kanunla tanınan harç muafiyetinin getiriliş amacına tam olarak uygun
düşmemektedir. Kanunla yargı harçlarından bağışık tutulan idare, yargı harcını,
mükellef sıfatıyla ve harç adı altında olmasa da yargılama gideri adı altında fiilen
ödemek zorunda kalmaktadır.
Mahkeme kararlarında yer alan yargılama giderleri ve bu giderlerin hangi
taraftan alınacağına yönelik hükmün, tıpkı ihtilafın asıl konusunu karara bağlayan
hüküm gibi değiştirilmeksizin yerine getirilmesi zorunludur.19 Bu itibarla hükmün
bir parçası olan yargılama giderlerinin davalı idareler tarafından davada haklı çıkan
davacılara ödenmesi zorunludur.
İdarenin, maddi ve hukuki şartlara göre uygulanabilir bir yargı kararını aynen
veya gecikmeksizin uygulamaktan başka seçeneği bulunmamakta olup aksi durumda
sorumluluğu doğacaktır (Çağlayan, 2004: 283-284). Yargı kararlarının gereğinin
Adli yargıdan farklı olarak idare mahkemelerinin istikrar kazanmış kararları bu yöndedir.
Karar ve ilam harcı iki çeşittir. Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar
(yani hüküm) verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden nisbî olarak
karar ve ilam harcı alınır. Nisbî karar ve ilam harcına tabi davalar dışındaki hallerde karar ve ilam harcı
maktudur (Kuru, 2001: 5306-5315).
19
Anayasa’nın 138’inci maddesinin son fıkrasında; yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme
kararlarına uymak zorunda olduğu, bu organlar ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca,
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28’inci maddesinin 1’inci fıkrasında; Danıştay, bölge idare
mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının
icaplarına göre idarenin gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu, bu
sürenin hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemeyeceği, 3’üncü fıkrasında;
yargı kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay
ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabileceği hüküm altına alınmıştır.
17
18
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
43
Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı
yerine getirilmemesi durumunda idareler maddi 20 ve manevi 21 tazminat ödemeye
mahkûm edilebilecektir (Güçlü, 2010: 191-208). Ayrıca, mahkeme kararlarını yerine
getirmede ihmali bulunan veya bunları keyfî olarak veya kasten yerine getirmeyen
kamu görevlileri hakkında ceza yaptırımı da söz konusu olabilecektir.22
Bu itibarla yargı kararı ile yargılama gideri olarak ödenmesi hükme bağlanmış,
davalı idareye yükletilmiş bir tutarın ödenmemesi mevzuata uygun olmadığı gibi
hukuk devleti felsefesi ile de bağdaştırılamaz (Altay, 2004: 2-3). Öte yandan, davada
haklı çıkan davacının fiilen ödemiş olduğu yargı harçlarının davada haksız bulunan
idare tarafından kendisine ödenmesinin hakkaniyet gereği olduğu tartışmasızdır.
Ancak, davacı sıfatıyla açtığı davalar sonucunda, haksız bulunmuş olsa bile yargı
harcı ödemek zorunda olmayan idarelerin davalı sıfatıyla taraf oldukları ve haksız
bulundukları davalar neticesinde yargı harcı ödemek zorunda kalmaları çelişkili bir
durumdur. Burada kanunla getirilen harç muafiyetinin etkinliği tartışmaya açıktır.
Davacı tarafından kanuni mükellef sıfatıyla ödenen yargı harcının, yargılama
gideri olarak davalı kamu idaresine yükletilmesi davacının kanuni mükellef olma
vasfını etkilemez. Burada, yargı harcının kanuni mükellefi davacı olmakla birlikte
dava neticesinde yargı harcının gerçek yükünü taşıyan, yani yargı harcının
yüklenicisi davalı kamu idaresi olmaktadır.23
5. Hüküm Anında İdare Karşısında Haklılığı Tespit Edilen Davacının Bu
Tespite Rağmen Bakiye Karar ve İlam Harcını Tamamlamak Zorunda
Bırakılması
Genel bütçeye dahil idarelere karşı açılan davalarda, davacılar mükellef sıfatı ile
yargı harçlarını öder. Başvurma harcı ile nisbî karar ve ilam harcının dörtte biri dava
açılırken peşin olarak ödenir. Bu aşamada davanın kimin lehine kimin aleyhine
sonuçlanacağı belli değildir. Açılan dava neticesinde hüküm tesis edilirken davalı
kamu idarelerinin haksız bulunması durumunda da bakiye karar ve ilam harcının
mükellefi olan davacıya tamamlattırılmasına karar verilir. Karar aşamasında davada
haklı çıkan tarafın hangi taraf olduğu belli olmuştur. Karar aşamasında henüz
ödenmemiş harçların davacıya tamamlattırılmasına hükmedilmesi; davada haklı
bulunduğu halde haklılığının tespiti tarihinden sonra da harç ödemek zorunda
bırakılması hakkaniyete uygun değildir.
Uygulamada bu aşamada ödemek zorunda bırakıldığı bakiye karar ve ilam
harcının daha sonra yargılama gideri olarak davacıya ödenecek olmasının
Danıştay 6. Dairesinin 23.03.1983 tarih E.1978/3793, K.1983/1254 sayılı ile 07.03.1983, E.1979/521,
K.1983/953 sayılı kararları.
21
Danıştay 5. Dairesinin 11.10.2002, E.1999/2053, K.2002/3798 sayılı ve Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulunun 16.06.2005 tarih ve E.2003/591, K.2005/2154 sayılı kararları.
22
İdari yargı mercilerinin kararlarının yerine getirilmesinde ihmal gösterilmesi veya ısrarla yerine
getirilmesinden kaçınılmasının suç oluşturduğu 25.09.1978 gün ve 230/3003 sayılı Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Kararında da benimsenmiştir.
23
Kanuni mükellef her zaman vergi yüklenicisi veya taşıyıcısı olmayabilir. Ekonomik yaşam veya ilgili
mevzuat gereği kanuni mükellef, ödediği vergiyi yansıtma imkânına sahip olabilir. Böyle durumlarda,
vergi yükünü gerçek anlamda taşıyan kişiye vergi yüklenicisi veya taşıyıcısı denir. Bu kavram, hukuki
olmayıp ekonomik bir kavramdır (Mutluer, 2011: 55). Bir verginin yasal yükümlüsü ile gerçek taşıyıcısı
arasındaki fark vergilendirmeden doğan hakların kullanılması ve ödevlerin yerine getirilmesi bakımından
önem taşır. Kanun koyucunun gerçek amacı bir verginin ekonomik yükünü onu ödeyenden farklı kişilere
yüklemek olsa bile vergilendirmeye ilişkin ödevler bakımından vergi dairelerine muhatap olanlar yasal
yükümlülerdir (Öncel, Kumrulu ve Çağan, 2007: 73).
20
44
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
İ. ÖZTÜRK
davacıların mağduriyetini ortadan kaldırmadığı görülmektedir. Davacı tarafından
karar ve ilam harcının ödendiği tarih ile dava neticesinde yargılama giderlerinin
yargı harcından muaf idare tarafından kendisine ödendiği tarih arasında bazı
durumlarda yıllarla ifade edilebilen ciddi bir zaman farkı vardır. Yargılama giderinin
bir unsuru olarak geri ödenecek olan bu tutarlara enflasyon nedeniyle uğramış
oldukları değer kaybını telafi edici yönde bir faiz de uygulanmamaktadır (Öztürk ve
Yiğit, 2010: 29-30).
Yerleşik yargı kararları uyarınca talep olsa dahi yargılama giderlerine faiz
işletilemez (Yılmaz, 2013: 1438). Dava neticesinde haklılığı mahkeme kararıyla
ortaya çıkan davacı, haklılığına rağmen bilhassa yüksek meblağlı nisbî karar ve ilam
harcı ödenmesi gereken uyuşmazlıklarda, ödediği yargı harçlarında gerçekleşen
değer kaybı nedeniyle adeta cezalandırılmaktadır. Mevzuat ile paranın değer kaybını
telafi etmek amacıyla değişik oranlarda faiz hesaplanması24 öngörülmüş iken yargı
harçlarının fiilen ödendiği tarihin üzerinden geçen süre dikkate alınmaksızın aynı
tutarlarda iade edilmesi hakkaniyete aykırıdır.
Kural olarak mahkeme tarafından verilen hükümler (ilamlar) kesinleşmeden
icraya konulabilir. Ancak, Kanun’da 25 tahdidi biçimde sayılmış olan davalara ait
ilamlar kesinleşmedikçe icraya konulamaz. Kesinleşmeden icraya konulamayacak
ilamlarda öngörülen tazminat, yargılama giderleri ve vekâlet ücretleri asıl hükmün
eklentisi olduğundan ve ilamda yer alan tüm alacak kalemleri ilam kesinleştiği
tarihte muaccel olacağından asıl hüküm kesinleşmedikçe icra edilemez (Özbek,
2013: 695-733). Nitekim, Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliği’nin 26
“Mahkeme Harç ve Giderleri” başlıklı 29’uncu maddesinin (b) fıkrasında; Hazine
aleyhine sonuçlanan davalarla ilgili mahkeme harçları ödemelerinde kanunları
gereği ilamın icrası için kesinleşmiş olma şartı aranan hallerde kesinleşmiş
mahkeme ilamının ödeme belgesine bağlanacağı düzenlemesi yer almaktadır.
Kesinleşme şartı aranan durumlarda kararın kesinleşmesi aşamasında geçen süre
nedeniyle, davada haklı çıkan davacıların ödemiş oldukları harç tutarlarını yargılama
giderleri kapsamında geri alabilmeleri için gerekli süre uzayacaktır. Bu süre için bir
faiz işletilmediği dikkate alındığında, dava neticesinde haklılıklarına hükmedilen
davacıların mağduriyetinin daha da artacağı açıktır.
Karar verildiği tarih itibarıyla artık haklı taraf olduğu tespit edilen davacının
haklı bulunduğu bir dava için bakiye harç ödemek zorunda bırakılması üzerinde
3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'da; kanuni faiz, 6098 sayılı Türk Borçlar
Kanunu'nda; taraflarca serbestçe belirlenen akdi faiz ve temerrüt faizi, 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanunu'nda; ticari işlerde taraflarca serbestçe belirlenen akdi faiz ve temerrüt faizi, 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu'nda; gecikme faizi, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da; gecikme
zammı ve tecil faizi hesaplanması öngörülmüştür. Yargı harcının ödendiği tarih ile yargılama gideri
olarak geri ödendiği tarih arasından bir yıllık bir süre geçmesi halinde; yürürlükteki yıllık %9 kanuni faiz
oranı (01.01.2006 tarihinden geçerli olmak üzere 19.12.2005 tarih ve 2005/9831 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı ile kararlaştırılmıştır.) dikkate alındığında %9, aylık %1,4 olan gecikme faizi ya da gecikme
zammı oranı (19.10.2010 tarihli ve 27734 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 12.10.2010 tarih ve
2010/965 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nın eki Kararın 1'inci maddesiyle her ay için ayrı ayrı
uygulanmak üzere belirlenmiştir.) dikkate alındığında %16,8 oranında değer kaybından söz etmek
mümkündür.
25
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 350'nci maddesinin 2'nci fıkrası ile 367'nci maddesinin 2'nci
fıkrasında; kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararların
kesinleşmedikçe yerine getirilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Gemilere ve bunlarla ilgili ayni haklara
ilişkin kararlar da kesinleşmedikçe icra edilemez (2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu md.31/a).
26
RG. 31.12.2005-26040 (3. Mükerrer).
24
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
45
Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı
tartışılmaya değer bir meseledir. Haklılığı hükme bağlanmış olmasına rağmen belli
miktar parayı ödemek zorunda olması geri alacak olsa bile bu tutarı temin etmek ve
ödemek ile mükellef tutulması aradaki zaman farkına rağmen yargılama gideri adı
altında faiz işletilmeden aynı tutarın geri ödenmesi hakkaniyete ve hukuk devletinin
ideal gereklerine uymamaktadır.
Yargılama giderlerinin ödenme süresi ve usulüne ilişkin birtakım yasal
korumalar 27 olsa da karar aşamasında haklı çıkan davacıya bakiye karar ve ilam
harcının tamamlatılması ve bu tutarın haksız bulunan idarece davacıya yargılama
gideri olarak ödenmesine hükmedilmesi yerine söz konusu tutarın haksız bulunan
davalı idarenin harç muafiyeti nedeniyle tahsiline hükmedilmemesinde davacı
açısından korunmaya değer bir yararın olduğu açıktır.
6. Yargı Harcından Muaf İdareler Aleyhine Sonuçlanan Davalarda
Davacılar Tarafından Ödenen Yargı Harçlarının Hükme Bağlanmasında
Mahkemelerce Benimsenen Yöntem
Yargı harcından muaf kamu idarelerinin davalı taraf sıfatıyla aleyhlerine
sonuçlanan davalara ilişkin gerek adli gerek idari yargı kapsamındaki mahkeme
kararları tetkik edildiğinde, bu davalar dolayısıyla davacı tarafından ödenen harcın
yargılama gideri olarak davalı idareden alınıp davacıya ödenip ödenemeyeceği
konusunda iki farklı içtihatta bulunulduğu görülmektedir. Bunlardan biri; davacı
tarafından peşin ödenen harç miktarının yargılama gideri olarak davalı idareden
alınarak davacıya verilmesine hükmetmek suretiyle davacının peşin ödediği harcın
yargılama gideri olarak davalı idareye yükletilebileceği, ikincisi ise aksi görüşle
yargı harcından muaf tutulan idare aleyhine sonuçlanan davada başvurma ve karar
harçlarının yargılama gideri olarak idareye yükletilemeyeceği, bu harçların harcı
ödemiş olan davacıya "iade edilmesi" gerektiği yönündedir.28
Davacının peşin ödediği harcın yargılama gideri olarak davalı idareye
yükletileceği yönündeki -istisnaları olmakla birlikte- idari yargı organlarınca
benimsenen yöntem29 yukarıda yer verilen usul hükümlerine uyumludur. Ancak aksi
yönde, yargı harcından muaf tutulan idare aleyhine sonuçlanan davada başvurma ile
karar ve ilam harçlarının yargılama gideri olarak idareye yükletilemeyip, bu
harçların, harcı ödemiş olan davacıya iade edilmesi gerektiği yönünde verilmiş
Yargıtay kararları 30 ile Danıştay kararlarına 31 da rastlamak mümkündür. Daha çok
6352 sayılı Kanun'un 58'inci maddesi ile İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28'inci maddesinin 2'nci
fıkrası 02.07.2012 tarihinden geçerli olmak üzere değiştirilmiştir. Buna göre, yargılama giderlerinin
ödenmesi için önce idareye yazılı şekilde başvurulacak, bir banka hesap numarası bildirilecek, bu bildirim
tarihinden itibaren anılan Kanun'un 28'inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen usul ve esaslar
çerçevesinde yargı harçlarını da içeren yargılama giderleri bildirilen bu hesaba ödenecektir. İdare
tarafından anılan fıkrada belirtilen sürede ödeme yapılmaması üzerine genel hükümler dairesinde ilamlı
icra yoluna gidilebilecektir. Böylece davacılara açıkça bir idari başvuru yolu sağlanmış, idareler de ödeme
konusunda süre yönünden bir sınırlamaya tabi tutulmuştur.
28
Peşin ödenen yargı harçlarının davacıya iadesi konusunda geniş bilgi için bkz. (Öztürk, 2015a:
1315-1350).
29
Danıştay 5. Dairesinin 18.06.1992 tarih ve E.1991/205, K.1992/1934 sayılı, Danıştay 10. Dairesinin
24.04.1995 tarih ve E.1993/3090, K.1995/2208 sayılı ve Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun
08.04.1994 tarih ve E.1993/789, K.1994/189 sayılı kararları.
30
Davalı idare harçtan muaf olduğundan harç yükletilmez, davacı tarafından yatırılan harçların yatırana
geri verilmesi gerekir (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 18.01.1995 gün ve E.1995/22466, K.1995/357). Harç
yatırarak Hazine aleyhine dava açan gerçek ve tüzel kişiler davayı kazanacak olursa Harçlar Kanunu'nun
13'üncü maddesinin (j) bendi uyarınca Hazine harçtan muaf olduğu için önceden yatırmış oldukları harcın
27
46
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
İ. ÖZTÜRK
adli yargı organlarınca benimsenen, yargı harcından muaf tutulan idare aleyhine
sonuçlanan davada peşin ödenmiş olan maktu başvurma harcı ile binde 68,31
oranındaki nisbî karar ve ilam harcının peşin ödenmiş olan dörtte birlik kısmının
yargılama gideri olarak idareye yükletilemeyip, bu harçların, harcı ödemiş olan
davacıya vergi dairesi tarafından iade edilmesi ve binde 68,31 oranındaki nisbî karar
ve ilam harcının peşin ödenen kısmından geriye kalan dörtte üç oranındaki kısmının
davada haksız bulunan davalı idarenin harçtan muaf olması nedeniylede bu idareden
alınmasına yer olmadığına karar verilmesi yönündeki içtihatlara paralel olarak
doktrinde de görüş ileri sürülmüştür.32 Ancak, bu şekilde peşin ödenmiş olan yargı
harcının yargılama gideri olarak davalı idareye yükletilmeyerek harcı ödemiş olan
davacıya iade edilmesi ve bakiye karar ve ilam harcının da davalı idarenin harçtan
muaf olması nedeniyle tamamlattırılmaması şeklinde hüküm kurulmasının aşağıda
sayılan gerekçelerle hukuka aykırı olduğu düşünülmektedir.
Harcın iadesi, davacının ödemiş olduğu yargı harçlarının harç tahsilatını yapan
Maliye İdaresi tarafından ilgili kişiye geri ödenmesidir. Davacı yatırdığı harç
tutarını, harç iadesi olarak geri alacak, bu tutar davalı idare bütçesinden yargılama
gideri olarak çıkmayacak, mahkeme kararında bu tutar yargılama gideri olarak
hükme bağlanmayacaktır. Dava nedeniyle ödenmiş olan yargı harçları Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun 323'üncü maddesi gereğince tartışmasız olarak
yargılama gideri niteliğindedir. Bu itibarla Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun
332'nci maddesi uyarınca da bu yargılama giderlerine re'sen hükmedilmesi ve
tutarının ve hangi tarafa yükletildiğinin hükümde yer alması gerekir. Ayrıca, anılan
bu kişilere "iadesine" karar vermek gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 29.11.1985 tarih ve
E.1985/538, K.1985/959). Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 07.10.1986 tarih ve E.1986/4648, K.1986/4936
sayılı kararı ile 20.03.1997 günlü ve E.1997/2275, K.1997/2179 sayılı kararı da yargı harcının davacıya
iade edilmesi yönündedir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 27.02.2014 tarih ve E.2013/16777, K.2014/4567
sayılı kararında; Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi ve 5018 sayılı Kanun uyarınca özel bütçeli idare olan
davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün 6001 sayılı Kanun'un 12'nci maddesi uyarınca harçtan muaf
olduğu, bu muafiyet karşısında davalı kurum aleyhine harç tahsili yönünde hüküm kurulmasının doğru
olmadığı, ancak anılan hususun yeniden yargılamayı gerektirmemesi nedeniyle hüküm fıkrasına "Harçlar
Kanunu gereğince alınması gereken 641,90-TL harçtan peşin alınan 139,55-TL harcın mahsubu ile bakiye
kalan 502,35-TL'nin davalıdan tahsiline" ibaresinin yerine "492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi
ve 5018 sayılı Kanun'a ekli II sayılı cetvelin B fıkrası uyarınca özel bütçeli idare olan davalı idare 6001
sayılı Kanunun 12'nci maddesi uyarınca harçtan muaf olup yargı harcı alınmasına yer olmadığına,
yatırılan harçların istek halinde iadesine" cümlesinin yazılması suretiyle kararın düzeltilerek onanmasına
hükmetmiştir.
31
Sosyal Sigortalar Kurumuna karşı açılan ve kurum aleyhine sonuçlanan davalarda önceden alınan
başvurma ve ilam harçlarının davada haklı çıkan davacı tarafa "iade edilmesi" gerekir (Danıştay
İçtihatları Birleştirme Kurulu, 25.12.1997 tarih ve E.1997/1, K.1997/1). Danıştay 5. Dairesinin
02.04.1992 günlü ve E.1991/3621, K.1992/844, Danıştay 12. Dairesinin 21.02.1995 günlü ve E.1995/128,
K.1995/110 sayılı ve İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 13.10.1995 günlü ve E.1994/51, K.1995/710
sayılı kararları da yargı harçlarının davacıya iade edilmesi gerektiği yönündedir.
32
"Genel bütçeye dahil dairelere karşı açılan davalar harca tabi olması sebebiyle harç ödeyerek bu
idarelere karşı dava açan gerçek ve tüzel kişiler davayı kazanacak olursa (davalı idare harç ödemeye
mahkum edilemeyeceğinden) davalı idareden harç alınmasına yer olmadığına ve peşin ödemiş olduğu
harçların davacıya geri verilmesine karar verilir." (Aldemir, 2009: 305). "Harçtan muaf olan kişi, daire
veya kurumlara karşı (harçtan muaf olmayanlar tarafından) açılacak davalar harca tabidir. Ancak, davacı
davayı kazanırsa (harçtan muaf olan) davalı (kişi, idare veya kurum) harç ödemeye mahkum edilemez. Bu
halde, davacıdan dava açarken peşin olarak alınan harcın da davacıya iadesine karar verilmesi
gerektiği..." (Yılmaz, 2010: 304). "Bu dairelere (mesela Hazineye) karşı açılan davalar harca tabidir.
Ancak, davacı davayı kazanırsa davalı idare harç ödemeye mahkum edilmez. Bu halde mahkeme, 'davalı
idareden harç alınmasına yer olmadığına ve peşin ödemiş olduğu harçların davacıya geri verilmesine'
karar verir." (Kuru, 2001: 5322).
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
47
Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı
Kanun'un 326'ncı maddesi uyarınca yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen
taraftan alınmasına karar verilmesi gerekmektedir. Bu itibarla, yargılama gideri
niteliği açık olan yargı harçlarının, yargılama gideri olarak kararda yer alması ve
aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilmesi gerekirken iadesine karar verilmesi
anılan kanun hükümlerine aykırıdır. Benzer şekilde bu iade işlemi, idari davalar
açısından, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 24'üncü maddesinde hükme bağlanan
yargılama giderleri ve hangi tarafa yükletildiğinin kararda belirtilmesi gerektiği
kuralına da aykırılık teşkil etmektedir.
Mahkemeler yargılama giderlerine hükmederken tarafların bu konuda bir talepte
bulunması şartını aramaz. Bu talep olmasa bile yargılama giderlerine re'sen
hükmederler (Bilge ve Önen, 1978: 335; Muşul, 2012: 500). Yargılama giderlerinin
re'sen hükme bağlanmasının doğal bir sonucu olarak lehine yargılama gideri
hükmedilmesi gereken taraf, hükmedilmeyen yargılama giderleri için ayrı bir dava
açamaz. Başka bir ifade ile mahkeme, (talep edilmiş olsun veya olmasın) hükümde
yargılama giderlerine karar vermeyi unutmuş ve hüküm bu şekilde kesinleşmiş olsa
bile davayı kazanan taraf yargılama giderleri için ayrı bir dava açamaz 33 (Kuru,
2001: 5342; Umar, 2014: 968-969). Bu noktada ayrı dava açılamamasını,
Anayasa'nın 141'inci ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 30'uncu maddelerinde
hükme bağlanan usul ekonomisi ilkesiyle de ilişkilendirmek mümkündür. Bu ilkenin
işlerlik kazanabilmesi için davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılması gerekir (Tutumlu, 2010: 132). Açılan dava nedeniyle ödenmiş
olan yargı harçlarının yargılama gideri olarak mahkeme kararıyla davada haksız
bulunan davalı kamu idaresine yükletilmeyerek iadeye tabi kılınması durumunda,
iadeyi yapacak olan Maliye İdaresinin harcı iade etmemesi, eksik iade etmesi ya da
geç iade etmesi gibi nedenlerle ayrı bir dava açılması söz konusu olabilecektir. Yargı
harcının davalı idareye yükletilmeyerek iadesine karar verilmesi durumunda söz
konusu iade işlemi, bir idari işlem niteliği taşıdığından bu işleme karşı yargı yolu
kapatılamaz (Anayasa, md.125). Zira, söz konusu harcın geri verilmemesi, eksik
verilmesi ya da geç verilmesi durumunda Maliye İdaresince tesis olunan bu idari
işlemin yargı organlarınca denetlenmesi gerektiği açıktır. Böyle bir davanın
açılmasına sebebiyet verilmesinin, bir yargılama gideri niteliğindeki harcın ayrı bir
dava ile istenemeyeceği yönündeki yerleşik yargı kararlarına ve usul ekonomisine
uygunluğu tartışmalıdır.
Kural olarak yargılama giderleri davanın taraflarına yükletilir. Davanın tarafları
dışında kimseye yargılama gideri yükletilemez (Aldemir, 2009: 123; Karslı,
2012: 743). Yargı harcının, davada haksız çıkan davalı idareye yükletilmesi yerine
iade edilmesine karar verilmesi durumunda bu iade işlemini yapacak olan Maliye
İdaresi davanın tarafı olmadığı halde sürece dahil edilmektedir. Örneğin, bir kişi
Sağlık Bakanlığına karşı kazandığı dava nedeniyle yargı harçlarının iadesinin hükme
bağlanması halinde bu iade işlemi için davanın tarafı olmayan Maliye İdaresine
başvurmak zorunda kalacaktır. Maliye İdaresinin söz konusu harç iadesini re'sen
yapması mümkün değildir. Davada taraf olmaması nedeniyle yargı harcına konu
mahkeme ilamı kendisine tebliğ dahi edilmeyen Maliye İdaresi, ancak davacının
Yargılama sırasında yapılan masraflar dava kapsamında çözümlenmesi gereken hususlar olup ayrı bir
dava ile istenemez (Yargıtay 4. HD. 08.12.2005, 2004/16394-2005/13261). Yargılama giderine asıl
davada hükmedilebilir. Asıl davanın kesinleşmesinden sonra o davaya ilişkin yargılama giderleri ayrı bir
dava konusu yapılamaz (Yargıtay 4. HD. 05.05.2003, 861-5860).
33
48
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
İ. ÖZTÜRK
başvurusu üzerine harekete geçebilecektir. Maliye İdaresi iade işlemini sadece
mahkeme ilamına dayalı olarak yapmayarak ilave bilgi ve belge isteyebilecektir.
Böylece davacı ve davalı dışında bir diğer kurum, yargı harcının davacıya iadesi
yoluyla da olsa yargılama sürecine müdahil olmaktadır. Mahkeme ilamının davalı
idareye tebliği, iadesine karar verilmiş yargı harçlarının davacıya iade edilmesini
sağlamayacaktır. Harcın iadesi için davada haklı çıkan davacının ilave bir külfete
katlanarak Maliye İdaresine başvurması ve iade talebinde bulunması şarttır.34
Yargılama harçlarının iadesi uygulamasında, iadeyi yapacak olan Maliye
İdaresinin davanın tarafı olmaması; yani, davacı ya da davalı sıfatı taşımaması
nedeniyle bu iade işlemi "yargı kararı gereği" olarak davada haksız bulunan tarafa
yükletilmiş bir mükellefiyet niteliği taşımaz. Burada, harçların yargılama gideri
niteliğindeki hukuki vasfı, hükümde yargılama gideri olarak belirtilmemek suretiyle
davada haklı çıkan davacılar aleyhine değiştirilmekte, müstakil bir idari işlem
konusu "harç iadesi" vasfına indirgenmektedir.
Yargılama gideri kapsamında mahkeme kararı ile hüküm altına alınmayan ve
mahkeme kararı ile haksız çıkan davalı idareye yükletilmeyen yargı harçlarının
"iadesi işlemi" mahkeme kararlarına tanınan Anayasal korumadan yararlanamaz.
Söz konusu uygulama, yargı harçlarının davada haklı çıkan davacıya ödenmesini
mahkeme hükmünün sağladığı hukuki koruma ve statü dışında tutmakta; yargı kararı
gereğinin yerine getirilmesine dayalı bir işlem değil "harç iadesi şeklinde" müstakil
bir idari işlem niteliği ile sınırlandırmaktadır (Öztürk, 2015: 221-223). Yargılama
gideri kapsamında hükme konu edilmeyen yargı harçları için otuz günlük ödeme
süresinden, ilamlı takibe başvurma hakkından ve ilamlı icranın etkinliğinden
yararlanma imkânı bulunmamaktadır.
Tüm bunlara ek olarak binde 68,31 oranındaki nisbî karar ve ilam harcının peşin
ödenen dörtte birlik kısmından geriye kalan dörtte üçlük kısmının davada haksız
bulunan davalı idarenin harçtan muaf olması nedeniyle bu idareden alınmasına yer
olmadığı şeklindeki daha çok adli yargı organlarınca benimsenen içtihat; yukarıda
ayrıntılı olarak açıklanan nisbî karar ve ilam harcının mükellefinin davayı açan kişi
olduğu yönündeki kanun hükmünü etkisiz hale getirmekte, harcın kanuni mükellefi35
olan davacıya değil de davalıya tanınmış olan bir muafiyet hükmünden hareketle
bakiye dörtte üç oranındaki karar ve ilam harcının kararın tebliğinden itibaren bir ay
içinde ödenmesi gerektiği hükmüne aykırı olarak tahsil edilememesine yol
açmaktadır.
7. Meselenin Çözümüne İlişkin Kanun Değişikliği Önerisi
Harçtan muaf olan kamu idarelerinin haksız çıktığı davalar dolayısıyla davacı
tarafından ödenen harcın yargılama gideri olarak davalı idareden alınıp davacıya
ödenmesi uygulaması, harçtan muaf bir idarenin her ne suretle olursa olsun harç
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 18.02.1985 tarih ve 1536/1776 sayılı kararında, davacı tarafından yatırılan
harçların "istek halinde" kendisine verilmesi tümcesinin hükme eklenmesi suretiyle düzeltilerek
onanmasına karar vermiştir. Bu karardan da açıkça anlaşılacağı üzere yargılama giderinin bir parçası olan
karar ve ilam harcının peşin ödenmiş olan kısmının davacıya iadesi işlemi mahkeme kararının gereği
olarak ilgili idarece re'sen yapılmayacak, ancak davacının talebi üzerine yapılabilecektir.
35
Bir kimseden mükellef sıfatıyla bir verginin istenebilmesi o kimsenin kanunda mükellef olarak
belirlenmiş olmasına bağlıdır. Vergi yükümlüğünün kanundan kaynaklanması zorunluluğu, vergilerin
kanuniliği ilkesine dayanmaktadır (Karakoç, 2014: 204).
34
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
49
Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı
ödemekle yükümlü tutulmasına sebebiyet vermesi nedeniyle kanun ile tesis edilen
yargı harcı muafiyeti yoluyla kanun koyucunun ulaşmak istediği amaca ve vergi
muafiyeti müessesesinin özüne tam olarak uygun değildir. Davalı idareden alınarak
davacıya verilmesine hükmedilen miktarın, idarenin kanunla muaf tutulduğu harç
değil, yine kanun gereği, davada haksız çıkması nedeniyle davacıya ödemek
durumunda bulunduğu yargılama gideri olması, sonuçta bu tutarın davalı idare
bütçesine gider olarak yansıdığı gerçeğini değiştirmemektedir. Ayrıca, karar verildiği
tarih itibarıyla artık haklı taraf olduğu tespit edilen davacının haklı bulunduğu bir
dava için haklılığının tespiti tarihinden sonra bakiye harç ödemek zorunda
bırakılması nedeniyle de bu uygulamanın hakkaniyete uygunluğu kuşkuludur. Öte
yandan, davacı tarafından karar ve ilam harcının ödendiği tarih ile dava neticesinde
yargılama giderlerinin yargı harcından muaf idare tarafından kendisine ödendiği
tarih arasındaki zaman farkı ile bu zaman dilimi için yargılama giderlerine faiz
işletilmemesi davacıların aleyhine sonuçlar doğurmaktadır. Bilhassa, yüksek tutarlı
nisbî karar ve ilam harcı ödenmesi gereken davalar ile hükmün icrası için
kesinleşme şartı öngörülen davalarda, ödemeye konu tutarların enflasyon nedeniyle
uğradıkları reel değer kaybının davacıların mağduriyetini daha da artıracağı
muhakkaktır.
Diğer taraftan, yargı harcından muaf tutulan idare aleyhine sonuçlanan davalarda
yargı harçlarının yargılama gideri olarak idareye yükletilmeyerek bu harçların, harcı
ödemiş olan davacıya iade edilmesi yönündeki uygulama ise yargılama giderlerinin
kararda belirtileceği ve davada haksız çıkan tarafa yükletileceği yönündeki usul
hukuku kurallarına aykırılık teşkil etmektedir. Buna ek olarak yargılama gideri
kapsamında mahkeme kararı ile hüküm altına alınmayan ve mahkeme kararı ile
haksız çıkan davalı idareye yükletilmeyen yargı harçlarının iadesi, müstakil bir idari
işlem konusu olarak yeniden dava açılmasına yol açabilecektir. Bu uygulama, yargı
harçlarının davada haklı çıkan davacıya ödenmesi işlemini, mahkeme kararında
hükme bağlanan yargılama giderlerine tanınan hukuki güvenceden de mahrum
bırakmaktadır.
Bu itibarla meselenin, davada haklı çıkan davacılar ve yargı harçlarından muaf
tutulan başta genel bütçeli idareler olmak üzere kamu idareleri açısından vergi
adaletine36 en uygun çözümünün, mahkemeler tarafından karar verilmesi aşamasında
henüz ödenmemiş olan dörtte üç oranındaki bakiye karar ve ilam harcının davacıya
tamamlattırılmasına hükmedilmemesi ve davalı idarenin harçtan muaf olması
nedeniyle bu harçların davalı idareden de talep ve tahsil edilmemesi yönünde kanun
değişikliği yapılması suretiyle mümkün olacağı düşünülmektedir.
Önerilen kanun değişikliği, genel bütçeli idareler ve özel kanunlar ile yargı harcı
muafiyeti tanınmış olan idareler açısından daha az yargılama gideri ödenecek olması
bakımından yararlı olacaktır. Bu yolla yargı harcı muafiyeti tam anlamıyla işlev
kazanacak ve idareler yargılama gideri adı altında da olsa bakiye karar ve ilam harcı
ödemek zorunda kalmayacaklardır.
Vergi adaleti; verginin genelliği, vergide eşitlik, mali güce göre vergilendirme ve vergi yükünün adaletli
ve dengeli dağılımı şeklinde dört farklı alt ilkeye uygunluğun sağlanmasıyla gerçekleşebilecek ideal bir
durumu ifade etmektedir. Anayasa Mahkemesinin çoğu kararlarında bu ilkeler birlikte değerlendirilmiş ve
ilkelerden birine aykırı olan uygulamaların diğerine de aykırı olduğu sonucuna varılmış olup (Tekbaş,
2009: 287-319), vergi adaleti kesin ve değişmez bir kavram değildir (Erginay, 2003: 43; Orhaner,
2000: 149).
36
50
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
İ. ÖZTÜRK
Konuya Hazine menfaati açısından bakıldığında bu düzenlemenin hayata
geçirilmesi durumunda Hazinenin bir kaybı da söz konusu olmayacaktır. Tahsil
edilip daha sonra yargılama gideri olarak davacıya ödenen bakiye karar ve ilam
harcı bu kez tahsil edilmeyecek ve yargılama gideri olarak da geri ödenmeyecektir.
Yargı hizmetlerinden yararlanmada harcın alınmaması ya da çok düşük miktarda
alınması haksız davaların, takiplerin açılmasına sebebiyet verebilecektir. Dolayısıyla
bu yönde bir kötüye kullanım kamu dairelerinin gereksiz yere meşgul edilmesine yol
açabileceği gibi gerçekten bir hakkın ya da alacağın peşinde olan kişilerin söz
konusu hizmetlerden gereği gibi yararlanamaması tehlikesini de beraberinde
getirmiş olacaktır. Harçların bu durumda üstlendiği işlev ile harç konusu kamu
hizmetlerinden yararlanma hakkının kötüye kullanılması da önlenmiş olacaktır.
Uyuşmazlık hakkında bir karar vermek, uyuşmazlığı bir kararla sonuçlandırmakla
görevli olan mahkemelerin bu görevlerini gereği gibi yerine getirebilmeleri, ancak
gereksiz yere veya sadece diğer tarafı mağdur etmek amacı güden davalarla
uğraşmamaları ile sağlanabilir. Karar ve ilam harcı, bu anlamda gereksiz davaların
açılmasının ve diğer tarafın haksız yere ısrar edilmesinin önlenmesi için ihdas
edilmiş müesseselerden biridir (Pınar, 2009: 18). Karar ve ilam harcının davacı
tarafından peşin ödenen dörtte birlik kısmının dava hakkının kötüye kullanılmasını
önlemeye yeteceği düşünülmektedir. Böylece harç alınmadan dava açılmasının
sebebiyet verebileceği bahsedilen olumsuzluklar da önlenmiş olacaktır. Bakiye
dörtte üç oranındaki karar ve ilam harcının davada haklı bulunan davacıdan
istenmemesi yönündeki kanun değişikliği önerimiz, peşin ödenen dörtte birlik karar
ve ilam harcı vasıtasıyla yargı hakkının kötüye kullanımını önlemeye yetecektir.
Önerilen kanun değişikliğinin bu kapsamda haksız dava ve takiplere yol
açmayacağını söylemek mümkündür.
Söz konusu kanun değişikliği ile karar ve ilam harçlarının iadesi ya da yargılama
gideri olarak yükletilmesi şeklinde birbiri ile çelişen iki ayrı karara konu edilmesi
önlenerek yargı kararları arasında içtihat birliği sağlanacaktır.
Sonuç
Harçların bir türü olan ve aynı zamanda yargılama giderlerinin de bir kısmını
teşkil eden yargı harçları, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı adli hizmete,
ondan yararlananların katkısı olup ancak kanunla belirtilen durumlarda alınır. Kural
olarak yargı harcının mükellefi davayı açan kişi; yani, davacı veya harca mevzu
işlemin yapılmasını isteyen kişidir. Genel bütçeli idareler başta olmak üzere çeşitli
kamu idareleri kanunla yargı harcından muaf tutulmuştur. Yargılama sonucunda,
yargı harçlarının da içinde yer aldığı yargılama giderleri, aleyhine hüküm verilen
tarafa yükletilir.
Yargı harcından muaf idarelere karşı açılan davalarda, davacılar mükellef sıfatı
ile yargı harçlarını öder. Başvurma harcı ile nisbî karar ve ilam harcının dörtte biri
dava açılırken peşin olarak ödenir. Dava neticesinde hüküm tesis edilirken davalı
kamu idarelerinin haksız bulunması durumunda, dörtte üç nisbetindeki bakiye karar
ve ilam harcının mükellefi olan davacıya tamamlattırılmasına karar verilir. Bir başka
ifadeyle davacı, davada haklı çıkan taraf olduğu hususu mahkeme kararı ile belli
olduktan sonra bakiye dörtte üçlük karar ve ilam harcını ödemek zorunda
kalmaktadır.
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
51
Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı
Uygulamada, davacı tarafından ödenen harcın yargılama gideri olarak davalı
idareden alınıp davacıya ödenip ödenmeyeceği konusunda mahkemeler iki farklı
içtihat benimsemişlerdir. Bunlardan biri, davacı tarafından ödenen harç miktarının
yargılama gideri olarak davalı idareden alınarak davacıya verilmesi; diğeri ise yargı
harcından muaf tutulan idare aleyhine sonuçlanan davada başvurma, karar ve ilam
harçlarının harcı ödemiş olan davacıya iade edilmesi gerektiği yönündedir.
Her iki yöntemde de davacı tarafından ödenen bakiye karar ve ilam harcının
davacı tarafından ödendiği tarihle, dava neticesinde, yargılama gideri olarak davalı
idarece ya da harcın iadesi kapsamında Maliye İdaresi tarafından kendisine ödendiği
tarih arasında bir zaman farkı söz konusudur. Üstelik bu süre için herhangi bir faiz
de hesaplanmamaktadır.
Karar ve ilam harcının yargılama gideri olarak davalı idareden alınarak davacıya
verilmesi yönteminin, davalı idareden alınarak davacıya verilmesine hükmedilen
miktarın, idarenin kanunla muaf tutulduğu harcın, yargılama gideri adı altında da
olsa davalı idare bütçesine yükletilmesine sebep olduğu ve harç muafiyetinin
konuluş amacına tam manasıyla hizmet etmediği söylenilebilir.
Yargı harçlarının, harcı ödemiş olan davacıya iade edilmesi yöntemi ise
yargılama giderlerinin, kararda belirtileceği ve davada haksız çıkan tarafa
yükletileceği yönündeki usul hukuku kurallarına aykırılık teşkil etmektedir. Ayrıca,
harcın iadesi için başvuruda bulunma ile başlayan müstakil bir idari işlem
gerektirmesi nedeniyle bu yöntem davacıya ilave külfet yüklemektedir. Söz konusu
idari işlemin, hukuka aykırı biçimde tesis edilmesi durumunda ayrı bir dava açılması
ihtimali de mevcuttur.
Uygulamadaki hukuka aykırılıkların, tereddüt ve çelişkilerin önlenmesi, yargı
kararları arasında içtihat birliğinin sağlanması ve usul ekonomisi açısından
meselenin “harçtan muaf kamu idareleri aleyhine açılan davalar neticesinde davalı
idarenin haksız bulunması durumunda bakiye karar ve ilam harcının davacıya
tamamlattırılmasına hükmedilmeyeceği, harçtan muaf olması nedeniyle bakiye karar
ve ilam harcının davalı idareden de talep edilmeyeceği” yönünde bir kanun
hükmünün Harçlar Kanunu'na eklenmesiyle çözüme kavuşturulmasının mümkün
olacağı düşünülmektedir.
Kaynakça
Akdoğan, A. (2004), Türk Vergi Sistemi ve Uygulaması, Gazi Kitabevi.
Alangoya, Y., Yıldırım, M.K. ve Deren-Yıldırım, N. (2011), Medeni Usul Hukuku
Esasları, Beta Basım Yayım Dağıtım.
Aldemir, H. (2009), Hukuk Davalarında Yargılama Giderleri, Seçkin Yayınevi.
Altay, E. (2004), İdari Yargı Kararlarının Uygulanmamasından Doğan
Uyuşmazlıklar, Turhan Kitabevi.
Arslan, M. (2000), Vergi Hukuku, Alfa Yayınları.
Arslan, M. (2004), Türk Vergi Sistemi, Nobel Yayın Dağıtım.
Akyol Aslan, L. (2011), "Anayasa Mahkemesinin 14.01.2010 Tarihli Kararı
Çerçevesinde Yargı Harçlarına İlişkin Bazı Sorunlar ve Güncel Gelişmeler",
Hacettepe Hukuk Fakültesi Dergisi, 1(1), 32-52.
Bilge, N. ve Önen, E. (1978), Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, Sevinç Matbaası.
Bilici, N. ve Bilici, A. (2011), Kamu Maliyesi, Seçkin Yayıncılık.
Bulutoğlu, K. (2004), Türk Vergi Sistemi, Batı Türkeli Yayıncılık.
52
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
İ. ÖZTÜRK
Coşkun, G. (1986), Devlet Bütçesi, Turhan Kitabevi.
Çağlayan, R. (2004), İdari Yargı Kararlarının Sonuçları ve Uygulaması, Asil Yayın
Dağıtım.
Erdem, M., Şenyüz, D. ve Tatlıoğlu, İ. (2013), Kamu Maliyesi, Ekin Basım Yayın
Dağıtım.
Erginay, A. (2003), Kamu Maliyesi, Savaş Yayınları.
Gençcan, Ö.U. (2013), 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yorumu, Yetkin
Yayınları.
Görgün, L.Ş. ve Kodakoğlu, M. (2012), Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları.
Gözübüyük, Ş. ve Tan, T. (2014), İdare Hukuku, Turhan Kitabevi, Cilt:2.
Güçlü, Y. (2010), İdari Yargı Kararlarının Uygulanması, Seçkin Yayıncılık.
Kaneti, S. (1989), Vergi Hukuku, Filiz Kitabevi.
Karslı, A. (2012), Medeni Muhakeme Hukuku, Alternatif Yayıncılık.
Karakoç, Y. (2014), Genel Vergi Hukuku, Yetkin Yayınları.
Kızılot, Ş., Şenyüz, D., Taş, M. ve Dönmez, R. (2007), Vergi Hukuku, Yaklaşım
Yayıncılık.
Kızılot, Ş. ve Taş, M. (2011), Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, Yaklaşım
Yayıncılık.
Kırbaş, S. (2006), Vergi Hukuku, Siyasal Kitabevi.
Kuru, B., Arslan, R. ve Yılmaz, E. (2013), Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları.
Kuru, B. (2001), Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt: V, Demir-Demir Yayınevi.
Muşul, T. (2012), Medeni Usul Hukuku, Adalet Yayınevi.
Mutluer, K. (2011), Vergi Hukuku, Turhan Kitabevi.
Nadaroğlu, H. (1996), Kamu Maliyesi Teorisi, Beta Basım Yayım Dağıtım.
Onar, S.S. (1944), İdare Hukuku, İsmail Akgün Matbaası.
Orhaner, E. (2000), Kamu Maliyesi, Gazi Kitabevi.
Öncel, M., Kumrulu, A. ve Çağan, N. (2007), Vergi Hukuku, Turhan Kitabevi.
Önen, E. (1979), Medeni Yargılama Hukuku, Sevinç Matbaası.
Öner, E. (2012), Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, Seçkin Yayıncılık.
Öz, S. (2006), Gelir Vergisinde Vergiyi Doğuran Olay, Maliye ve Hukuk Yayınları.
Özaykut, S. ve Beleç, M. (2014), Karşılaştırmalı Açıklamalı Şerhli ve Gerekçeli
Hukuk Muhakmeleri Kanunu, Adalet Yayınevi.
Özbek, M.S. (2013), Avrupa Birliği ve Türk Hukukunda İlâmlı İcranın Etkinliği,
Yetkin Yayınları.
Özer, T. (2012), HUMK'dan HMK'ya Medeni Usul Kanunu Tasarıları, Yeditepe
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını.
Öztürk, İ. (2015), “Harçlar Kanunu'nun 56'ncı Maddesinin ve Bu Maddeye
Dayanılarak Uygulamada Geliştirilen Sistemin Hukuka Uygunluğu”, Maliye
Dergisi, 168, 201-226.
Öztürk, İ. (2015a), “İdare ve Vergi Mahkemelerinin Davacı Lehine Karara Bağladığı
Davalarda Peşin Ödenen Yargı Harçlarının Davacıya İadesi", Prof.Dr.
R. Arslan'a Armağan, Seçkin Yayıncılık, 1315-1350.
Öztürk, İ. ve Yiğit, U. (2010), "Kamu Aleyhine Hükmedilen Yargılama Giderlerinin
Ödenmesi", Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, 78, 21-30.
Pehlivan, O. (2012), Vergi Hukuku, Derya Kitabevi.
Pınar, B. (2009), Yargı ve İcra Harçları, Adalet Yayınevi.
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
53
Kamu İdarelerine Kanunla Tanınan Yargı Harcı Muafiyetinin Yeniden Düzenlenmesi İhtiyacı
Pekcanıtez, H., Atalay, O. ve Özekes, M. (2014), Medeni Usul Hukuku, Yetkin
Yayınları.
Saban, N. (2009), Vergi Hukuku, Beta Basım.
Uluatam, Ö.ve Methibay, Y. (2001), Vergi Hukuku, İmaj Yayıncılık.
Uluatam, Ö. (2012), Kamu Maliyesi, İmaj Yayınevi.
Umar, B. (2014), Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Yetkin Yayınları.
Ünsal, H. (2008), Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, Detay Yayıncılık.
Tekbaş, A. (2009), Vergi Kanunlarının Anayasaya Uygunluğunun Yargısal
Denetimi: Türkiye Değerlendirmesi, Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme
Başkanlığı.
Tercan, E. ve Rüzgaresen, C. (2010) "Harçlar Kanunu m.28/a ve m.32'nin Mahkeme
Kararları ve Yeni Kanuni Düzenlemeler Işığında Değerlendirilmesi", EÜHFD,
1-2 (14), 137-169.
Tosun, M.U. (2014), Devlet Üniversitesi Bütçeleri, Sonçağ Yayınları.
Tuncer, S. (2003), Vergi Hukuku ve Uygulaması, Yaklaşım Yayınları.
Tutumlu, M.A. (2010), Medeni Usul Hukuku Sorunları, Seçkin Yayıncılık.
Türk, İ. (2011), Kamu Maliyesi, Turhan Kitabevi.
Yılmaz, K. (2003), Türk Vergi Hukuku, Ce-Ka Yayınları.
Yılmaz, Z. (2010), Hukuk Davalarında Yargılama Harç ve Giderleri ile Vekalet
Ücreti, Seçkin Yayınevi.
Yılmaz, Z. (2012), Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Getirdiği Yeni Hükümler,
Adalet Yayınevi.
Yılmaz, E. (2013), Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Yetkin Yayınları.
54
Maliye Dergisi  Sayı 169 Temmuz-Aralık 2015
Download