Untitled - WordPress.com

advertisement
İÇİNDEKİLER
KAPAK
DÜNYA
RAN CUMHURBAKANI MAHMUD AHMEDNECAD
‘Milli para önerimiz scak karland’ 48
EL BER’N GEL ENGELLEND
kiyüzlülük ve “Stratejik Slk” 49
TOPLUM
PROF. DR. KENAN DEMRKOL:
FETHULLAHÇI GLADYODAN
YARGIYA BALYOZ
Beikta Terör Örgütü 4
YILDIRIM VE AKKAYA’NIN TUTUKLANMASINA TEPK YADI
Klçdarolu Meclis’e getirdi:
Vicdan krnts kaldysa, tutuklamalara isyan edin! 14
ABD’li tekel GDO’yla kârn 14 kat artrd 52
ABD’NN VURDUU TEKNEYLE ABD’DE KAZANMAK…
‘Teknemiz Muavenet olunca, baarmaya mecburduk’ 54
TÜRKYE
SES KAYDI-4 / MELH GÖKÇEK:
‘Milletvekillerini fitilleyelim, kanunu deitirelim’ 20
ERDOAN SÖZÜNÜ TUTMAYINCA YENDEN EYLEME BALADILAR
Sinan köylüleri aann traktörlerini tarlaya sokmad 23
ESK SHP MLLETVEKL HÜSNÜ OKÇUOLU
Kürtler bölünmeyi istemez 24
BARKEY-ABROMOWTZ KLS YENDEN SAHNEDE
CIA’clar: AKP emsalsiz frsat, destek verelim! 26
“YA ULUSALCILIK YA AÇILIM” DYENLERE YANIT HALKTAN GELD
10 Kasm’da yüz binler açlma kar Antkabir’e yürüdü 28
FORUM /YALÇIN BÜYÜKDALI
Radyo televizyon alannda yama yasas 38
TÜRKYE-ERMENSTAN PROTOKOLÜ
Mehmet Perinçek’in yazs Rus haber portalnda 42
EKONOM / EMEK
KURBANLIK SAYISI DÜTÜ, FYATLAR FIRLADI
Bu gidile el yakan kurbanlk bile bulunmayacak! 44
ÇLER, FABRKALARININ ÖZELLETRLMESNE KARI EYLEMDEYD
Pancar ekicileri birleti, eker fabrikalarna talip oldu 46
ORHAN ÜRGENÇ’N “2015 BTMEYEN SORUN” KTABI ÇIKTI
Ermenilerin 70 belgesi ve soykrm iddialar 58
ÇLKTEN GELP ÇY ANLATAN YAZAR; CELAL LHAN:
‘Yazarn derdi anlalmak olmal’ 59
KÜLTÜR / SANAT
DOB 50. YAINDA KADIKÖY’E TAINDI
Puccini’nin ölümsüz yapt ‘La Boheme’ 60
SPOR / PERDE ARKASI
Ankara’da yaananlar sürpriz mi? 61
YAZILARIYLA
DOU PERNÇEK 3
EMCET OLCAYTU 19
HKMET ÇÇEK 34
HÜSEYN MACT YUSUF 43
ARSLAN BAER KAFAOLU 45
YILDIRIM KOÇ 47
FKRET OTYAM 56
ULE PERNÇEK 62
MECT ÜNAL 64
ÇZGLERYLE
ÖNEY OLCAYTU 63
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
1
AYDINLIKTAN
Susturamazsınız!
Genel Yayın Yönetmenimiz Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya, Tayyip Erdoğan’ın ve Fethullahçı gladyonun suçlarını gözler önüne seren haberlerimiz nedeniyle gözaltına alınıp tutuklandılar. Ertesi gün Adalet Bakanlığı, Sincan
Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ve Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun meslekten ihracı
için düğmeye bastı… Ayrıntıları iç sayfalarımızda okuyacaksınız.
Türk yargısı bir bütün olarak bu saldırılara karşı onurluca
ayağa kalktı!
Aydınlık ve Ulusal Kanal olarak biz de aydınlarımızdan, siyasetçilerimizden, halktan büyük destek gördük. Güçlendik! Okurlarımıza da çok teşekkür ederiz. Her zaman, sizlerin görmek istediği yerde olacağız. Başımız dik! Etrafımızdaki ışığın, yürekli dostlarımızın farkındayız!
Aydınlık’ı ve Ulusal Kanal’ı susturamayacaklar! Susmayacağız!
TGB’li gençlere bravo!
13 Kasım günü dergimiz baskıya girerken gençlerimizden
güzel bir haber geldi, değinmeden geçemedik. AKP’nin açılımıyla ilgili görüşmeler sürerken, Meclis’te locada bulunan Türkiye
Gençlik Birliği (TGB) üyesi iki genç açılımı protesto eylemi yaptı.
Locadan dışarı çıkarılan iki genç gözaltına alındı. Eylem üzerine
locadaki perde kapatılmak istendi. CHP’liler gençlere müdahaleyi protesto ederek oturumu terk etti.
Bu arada Dursun Çiçek tahliye oldu. Bir yerde terör varsa,
özügürlük de vardır, insanlık da vardır. Bu Beşiktaş için de geçerlidir.
Aydınlık’ın haberi İngiltere’de yankı buldu
İngiltere’deki Türklerin en çok okuduğu gazete olan Avrupa,
5 Kasım 2009 tarihli sayısında “Remzi Gür Tayyip’in kasası” başlığıyla 29 Ekim 2009 tarihli dergimizin kapak haberine yer verdi.
Gazetenin orta sayfasında yer alan haberde, telefon konuşması-
Ayd›nl›k Yerel Haftal›k Haber Yorum Dergisi 15 KASIM 2009 Say›: 1165
Sahibi: GÜNEY REKLAMCILIK YAYINCILIK MATBAACILIK
ORGANZASYON SANAY ve TCARET LMTED RKET
Sorumlu Müdür: Z. Ruhsar enolu
Genel Yayn Yönetmeni: Deniz Yldrm
Yazileri Müdürü: Özlem Konur Usta
Haber Aratrma: Hikmet Çiçek
Ankara Temsilcisi: Fikret Akfrat
çi-Sendika: Esin Ergenç Turhan Ekonomi: Z. Ruhsar enolu
D Haberler: Merve Aksuna Yurt Haberler: Emine Dölek
Ariv : Ercan Dolapç Fotoraf : Alpay Tulu
Datm-Abone: Ergin Onay
Sayfa Tasarm: Melih Yldrm - Mahmut en
Teknik Sorumlu: Mutlu Selçuk
BÜROLAR
stanbul: Gizem Erturul Koç, Ufuk Akkaya, Serkan Koç,
Meral Akkaya, Veli Sivasl, Sare Bakolu, Seza Özdemir,
Önder Öztürk, Hakan Eröz, Naci Eri, Didem Öztürk,
Can Karadut, Anl Tanercan
Ankara: Levent Ak, Umut Albayrak, Can Özçelik,
Bülent Akbua, Sabri Kara, Murat Karabulut, Didem Özder
zmir: Teoman Alver, Hayati Özcan, Ali Karlayan, Belma Yücel, enol Cark
Adana: Erkan imek
Antalya: Devrim Akn Karasoy Burdur: Fatih Özcan
Çanakkale: Zuhat Yoku Hatay: Hüseyin Güler, Mansur Erk
Isparta: Bora Tüfekli Kayseri: Ekrem Demir
nın dökümü aynen yayımlandı.
Aydınlık’ın yayımladığı ses kayıtlarında Tayyip Erdoğan, işadamı Remzi Gür’den kızı Sümeyye’ye “20-25 gitmesi lazım” diyerek para göndermesini istiyordu. Remzi Gür de bu isteği “Müsterih olunuz”, “Olur efendim” diyerek karşılıyordu.
Gazete; Şefik Hüsnü tarafından 1921’de kurulduğunu, Türkiye’de basılıp Avrupa ülkelerine de dağıtım yapıldığını belirterek,
Aydınlık’ın tanıtımına da sayfalarında yer vermiş. Avrupa gazetesi yöneticileri Aydınlık’a en büyük desteği verdiler; teşekkür ediyoruz.
Aydınlık okurları bayileri denetliyor
Okurlarımıza geçen hafta yaptığımız çağrıdan hemen sonuç
aldık. Dağıtımda yaşadığımız sorunları çözmek için yaptığımız
çağrıya, çok sayıda yanıt aldık. Artık, onlarca bayi denetçimiz var!
Dergimiz bazı bölge ve bayilerde çeşitli nedenlerle bulunamıyor. Kimi yerde engelleme nedeniyle, kimi yerde dengesiz dağıtım nedeniyle. Bu da ciddi satış kaybına ve okurlarımızın zamanında dergimize ulaşamamalarına neden oluyor.
Okurlarımız, sadece dergi satın aldıkları bayiyi değil, semtlerindeki bayileri dolaşıp bizi arıyorlar ve durumu bildiriyorlar. Böylece biz de nerede, hangi gün dergi tükeniyor, hangi bayilere
dergi gereğinden fazla gidiyor; bunları rahatlıkla takip etmeye,
ortaya çıkan sorunları çözmeye başladık.
Çağrımızı yineliyoruz.
Değerli Aydınlık okurları!
Bulunduğunuz bölgelerdeki, Turkuvaz dağıtım bayilerini belirleyerek, Aydınlık’ın bulunmadığı bayilerin bayilik numarası ve
bayi ismini (0212) 251 51 22 numaralı telefondan Ergin Onay’a
bildirmenizi rica ediyoruz.
***
Arkadaşımız Mecit Ünal’ın annesi Atiye Ünal’ı kaybettik. Arkadaşımıza ve ailesine baş sağılığı diliyoruz.
Aydınlık bir hafta dileğiyle…
Kahramanmara: Cafer Sincer Krkkale: Hasan enses
Mersin: Yusuf Çelik Mu: Cevat Dani Ordu: Namk Canik
Samsun: Srr Turan Siirt: Haydar Evin Sivas: Hakan Sertan
Tokat: Ali Yönel Zonguldak: Nazm Ayarolu Avrupa: Ali Mercan
ABONE KOULLARI
ADRES VE TELEFONLAR
Almanya; A. Aslandoan, Postbank Essen 837 839 437, BLZ: 36010043
Yönetim Yeri: Alemdar Mah. Divanyolu Caddesi
Erçevik han No: 54/311
Sultanahmet, Eminönü-STANBUL Tel: (0212) 520 04 94
E-posta:aydinlik@aydinlik.com.tr
http://www.aydinlik.com.tr
OFSET HAZIRLIK VE DAITIM ORGANZASYON
Toros Yaynclk Yapmclk Matbaaclk Reklamclk ve Turizm
Organizasyon Sanayi ve Ticaret Ltd. ti. Tel ve Faks: (0212) 251 51 22
stiklal Caddesi, Deva Çkmaz 7/3 Beyolu- stanbul
Ankara: Tel: (0312) 229 52 52 Faks: (0312) 229 15 20
zmir: Tel: (0232) 445 27 26 Faks: (0232) 445 46 64
Mersin: Kuvayi Milliye Cad. Akel merkezi K.4 No: 63 (0324) 3364550
Adana: Fevzi Çnar Tel: (0532) 467 43 27
Almanya: Eylem Demirel Boral-Frankenallee 39, 60327-Frankfurt/M
Tel: 0049-69736253 Faks: 0049-6975009310
Cep: 0049-1788547974 e-posta: aydinlikalmanya@hotmail.de
ngiltere: Musa Ballkaya
Tel: 0044 2085213525 Faks: 0044 2085093069 Cep: 0044 7961953300
Hollanda; Av. Mahir Önel
Azerbaycan: Agil Alesger Tel: 0099 412 409 66 65
Basld Yer: Rotamat Basn Yayn Limited irketi
Turgut Özal Cad. No: 117/B Çelik-Yenal Endüstri Merkezi
kitelli-STANBUL
DAITIM: Turkuvaz Datm Pazarlama A
Yurtd abone:
Tel: 0031640184484
sviçre; Gülay Snac Tel: 0041 32 724 58 54
Cep Tel: 0041 76 302 39 51
e-posta: gulaysinaci@romandie.com, gulay_sinaci@hotmail.com
Banque cantonale neuchâteloise, compte no 1003.00.73.3
ABONE BEDEL
6 Aylk
Yllk
90
180 TL
TÜRKYE
AVRUPA
70
SVÇRE
120
ABD VE UZAKDOU
G
15 KASIM 2009
150 Euro
AVRUPA SATI FYATI: Avrupa 2.5 Euro, sviçre 5 Fr.
Aydnlk’ta yaymlanan yazlarn iktibas hakk sakldr.
ISSN 1301-6579
letiim/Abone Tel-faks: (0212) 251 51 22 e-posta: dagitimabone@aydinlik.com.tr
2 G Ayd›nl›k
75
125 Euro
230 Fr.
Ayd›nl›k Bas›n Meslek ‹lkelerine uymay› taahhüt eder
BAŞYAZI
Cumhuriyet yöneticileri!
Tehlikenin farkında mısınız?
DOĞU PERİNÇEK
11 Kasım 2009
Sayın Alev Coşkun
Aziz Dostum,
Bugün Cumhuriyet’i açtım. İki yıldır aynı
uygulama. Artık size yazmaya karar verdim.
Cumhuriyet gazetesinin Ergenekon
haberleri, Fethullahçı Gladyo’nun istediği
yöndedir. Başlıklar, vurgular, aylardır hep
bu yönde.
Bugünkü altı sütuna başlık:
“Saldırı işini Küçük verdi.”
F SAVCILARININ ISMARLADIĞI BAŞLIK
İrticayı aklamak için tam da F. Savcılarının ısmarladığı başlık!
Beşiktaş Terör Örgütü, yandaş medyaya bu başlığı attırdı!
Bombaları Veli Küçük, Muzaffer Tekin verse, onların Cumhuriyete
ve vatana düşmanlık yaptıklarını ilk saptayan, herhalde İşçi Partisi olur!
Bu uydurmalarla, bu tertiplerle Veli Küçük ve Muzaffer Tekin üzerinden TSK’nın, Cumhuriyet güçlerinin hedef alındığını sizler bilmiyor
musunuz? Sayın İlhan Selçuk bilemiyor mu?
“Kaos ortamı” yaratılacak imiş!
SENARYOYA GÖRE DARBEYİ KİM YAPACAK
Peki o “kaos ortamında” darbeyi kim yapacak?
Senaryoya göre, TSK ve yandaşları!
Ergenekon tutukluları mı bu tertibin kurbanı, yoksa tavuklar gibi
kenara kaçışarak kendilerini kurtaracaklarını sananlar mı?
İyice bir düşünmeli Cumhuriyet yöneticileri:
Tehlikenin farkında mısınız?
Fethullahçı tertibe göğüs germek için bir vicdan birikimi, bir Atatürk Devrimi kararlılığı gerekiyor. Bu nitelikler, ateş içinde sınanıyor.
Duruşmada ortaya çıkan gerçekler Cumhuriyet’in başlığı gibi
değil. Bambaşka. Danıştay cinayetinin dört sanığı o gün söz alıp
“Osman Yıldırım yalan söylüyor” dediler, doğruyu söylediler.
ERGENEKON TERTİBİNE MEDYA KATKISI
Cumhuriyet, Danıştay cinayetinin Ulusalcı, Cumhuriyetçi kesim
üzerine yıkılması tertibine katkıda bulunuyor. Yalnız bugün değil. Başından beri böyle.
Bu tertibin en başına dönelim. Cumhuriyet Haber Merkezi, İlhan
Selçuk ve biz gözaltına alındıktan sonra bile ısrarla “Ergenekon Terör
Örgütü” diye yazıyordu; tıpkı Zaman gazetesi, tıpkı Samanyolu TV,
tıpkı Vakit vb. gibi.
İlhan Selçuk, istediği kadar “Ergenekon Tertibi” diye yazsın, onun
söylemi köşesinde kaldı.
Cumhuriyet Haber Merkezi, tertip gerçeğini değil, Ergenekon tertipçisi Fethullahçı Gladyo’nun senaryosunu benimsedi.
Bunlar hakikattir!
Gazeteleri incelerseniz, görürsünüz, görmüş olmalısınız.
Cumhuriyet’in Ulusalcıları, bu tavra niçin göz yumuyor?
Tertibin kendi üzerine gelmesini önlemenin veya Mustafa Balbay
kardeşimizi “kurtarmanın” bu yöntemle mi olacağını sanıyorlar?
Bu beklentinin zavallılığı bir yana, hayal kırıklığıyla sonuçlanacağını da yine tecrübeyle öğrenirler.
Bu Ergenekon Tertibinin aynı zamanda Cumhuriyet gazetesini tasfiye işlemi olduğunun farkında değil miyiz?
Ergenekon Tertibinin öncesinden beri bu uyarıları yapmış olmanın
rahatlığıyla bunu soruyorum.
Teslim olarak, Cumhuriyet kurtarılmaz! Hem Türkiye Cumhuriyeti, hem de Cumhuriyet gazetesi!
Kurtuluş Savaşı’nda İngiliz’in istediği başlıkları atarak, İngiliz’den
kurtulmak gibi bir tavır bu!
ABDULLAH GÜL’ÜN UZLAŞMA MESAJLARINA DESTEK
İlhan Selçuk’la birlikte gözaltına alınmamızdan birkaç gün sonra
Cumhuriyet, Abdullah Gül’ün uzlaşma çağrısını manşetten destekliyordu (27 Mart 2008).
Sanırım İlhan Selçuk, o manşetten, o yazılardan rahatsız oldu ve
çıkar çıkmaz Abdullah Gül’e tavır alan bir köşe yazısı yazdı.
Bir şey değişmedi.
Ümit Zileli’nin tutuklandığım zaman benim için yazdığı dayanışma
yazısı da ilk basımdan sonra gazeteden çıkarıldı. Biz Tekirdağ Cezaevi’nde okuduk, İstanbul ve Ankara basımında yoktu.
Bilmiyorum, İlhan Selçuk’un oluruyla mı?
Cumhuriyet’in avukatları ilk duruşmalarda F. Savcıları ile aynı tavrı
paylaştılar. Gazete yönetiminin bilgisi dışında olabilir mi?
Cumhuriyet Haber Merkezi’ni kimler yönetiyorsa, tanımıyorum,
Genel Yayın Yönetmeni kuşkusuz bu uygulamanın içinde, başka türlü
olmaz. Onu da pek tanımam.
Ben sizi ve Sayın İlhan Selçuk’u tanırım.
Fethullahçı Gladyo, tertibi dizginsiz yürütüyor ve Cumhuriyet’ten
“uzlaşma” mesajları.
CUMHURİYETİ OBAMA MI KURTARACAK
Kahpelere ve tertipçilere boyun eğerek mi Cumhuriyet kurtarılacak?
Obama’nın Cumhuriyet’i olmaz mı o zaman?
Nitekim Obama geldiği zaman Anıtkabir merdivenlerine mendil
açıldı. Obama neredeyse “Atatürkçü” ilan edildi. Herkes gördü. Ne
yazık ki, Obama’dan medet uman o tavrın başını İlhan Selçuk çekti.
Bu eski bir hastalık! ABD ile işbirliği yaparak “irticaya karşı mücadele” umudu!
Bu mektubu Sayın İlhan Selçuk’un okumasını da isterim. Sağlık
durumunu tam bilemediğim için, ona yazmadım.
Bu Obama beklentilerini temizlemeden hiçbirimizin hiçbir yere gitmeye hakkı yok.
İRTİCA MEDYASIYLA PAYLAŞILANLAR
Şu an televizyonlarda irtica gazetelerinin Ergenekon duruşması
başlıkları veriliyor.
Cumhuriyet, Zaman, Vakit, Star, Bugün vb. aynı başlıkları atmış!
AYNI!
Oysa dört Danıştay sanığı BU YALANDIR diyor. Ve tertip bu yalanın üzerine kurulu.
Cumhuriyet’in tutumu, açık belirteyim, utanç vericidir.
Hiç merak etmeyin, Türkiye devrime gidiyor.
Devrim; emperyalist müdahaleleri, gericiliği ve başları öne eğdiren
her şeyi temizleyecektir.
Sizin Atatürk Devrimciliğinize, kişiliğinize duyduğum güvenle bunları yazıyorum.
Yazdıklarımı Sayın İlhan Selçuk başta olmak üzere, herkese okuyabilir, örneğini verebilirsiniz.
İlhan Selçuk Ağabey’e bir an önce iyileşmesi dileğimi ve saygılarımı da bildirmenizi rica ederim.
Candan dostluk ve saygıyla.
www.doguperincek.info
www.doguperincek.com.tr
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›kG 3
KAPAK
FETHULLAHÇI GLADYODAN YARGIYA BALYOZ
Beşiktaş Terör Örgütü
Dorudan Babakana bal bir organizasyon. çileri ve Adalet
Bakanl’nn bilgileri dahilinde. Bütün iç güvenlik birimleri de bu
organizasyonun içinde. Çalmalar gizli… Operasyonel nitelii
yüksek, tribünlere oynamayan bir takm. Bu ilerin yürütüldüü
karargâha gelince: O da gizli… TBMM’ye yürüme mesafesinde bir
yer… Bu organizasyonun çalmalar belli bir noktaya geldikten sonra,
iki ayr dümeye ayn anda baslacak. Baz kiiler, dorudan Yarg’ya
gönderilecek.
“Cumhuriyet Mitinglerine
katıldınız mı? Türkiye Gençlik
Birlii, Çada Yaamı Destekleme Dernei, Çada Eitim
Vakfı, isimli dernekler… ve yöneticileri ile irtibatınız oldu mu?
Uçkun Geray, Hurit Tolon,
ener Eruygur, Kemal Alemdarolu, Dou Perinçek, Türkan
Saylan… Bu ahısları nereden ve
nasıl tanıyorsunuz? Bu ahıslarla
ilikileriniz nelerdir? Detaylı bilgi
veriniz.”
ÖLÜLERE SORUŞTURMA
Bu sorular, Vatan Cadde-
4 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
si’ndeki polis merkezinde Terörle
Mücadele ubesi’nde soruluyordu.
Bir yıl önce Ergenekon soruturmasıyla boua boua can
veren Prof. Dr. Uçkun Geray ve
be ay önce yine F tipi teröre
meydan okuyarak aramızdan ayrılan Prof. Dr. Türkan Saylan ile
“örgütsel ilikiler” aratırılıyordu.
Hedefte yalnız Ergenekon’un
dirileri deil, ölüleri de vardı.
Sorgulananlar,
Aydınlık
Genel Yayın Yönetmeni Deniz
Yıldırım ve Ulusal Kanal stihba-
rat efi Ufuk Akkaya.
Suçları büyüktü! Tayyip Erdoan’ın yurtdıındaki kasası
Remzi Gür ile yasadıı ilikisini
belgelemilerdi. Dahası, yine
Tayyip Erdoan ve KKTC Cumhurbakanı M. Ali Talat’ı suçüstü yakalamılardı.
YARGIYA BALYOZ HAREKÂTI
Beikta Terör Örgütü, yalnız Vatan Caddesi’nde faaliyet
yürütmüyordu; Ankara’da da
kol geziyordu.
Cumhuriyet’in bakenti, 10
Kasım günü Cumhuriyet Yargıcına ve Cumhuriyet Savcısına terör
haberleriyle uyandı.
Hürriyet gazetesi haberi,
“Adeta bomba dütü” diye veriyordu. Adalet Bakanlıı Tefti
Kurulu, Sincan Aır Ceza Mah-
kemesi Bakanı Osman Kaçmaz
ve Yargıtay Cumhuriyet Savcısı
Ömer Faruk Eminaaolu için
raporlar düzenlemiti. Hüküm
kesilmiti bile, meslekten ihraçları isteniyordu. Beikta Terör Örgütü ibaındaydı. Cumhuriyet
yargısı tasfiye edilecek; F yargısı
kurulacaktı. Bütün C. Savcıları,
Beikta örneindeki gibi F. Savcılıklarına dönütürülecekti.
YARGITAY’A VE İSTANBUL
ADLİYESİ’NE DİNLEME TERÖRÜ
Bu arada stanbul Cumhuriyet Basavcısı Aykut Cengiz Engin’in 1,5 yıldan bu yana dinlen-
dii ortaya çıktı. Ayrıca Yargıtay
ve stanbul Adliyesi’nin santralinin de dinlendii açıklandı.
Bütün yargı dinleniyordu.
“DOĞRUDAN ERDOĞAN’A BAĞLI
GİZLİ KARARGÂH”
Neler oluyordu?
Türk Yargısı üzerindeki bu
terör neyin nesiydi?
Beikta Terör Örgütü’nün
parmak izlerini, daha altı yıl öncesinden kıdemli gazeteci Yavuz
Donat saptamıtı:
“Dorudan Babakana balı
bir organizasyon. çileri ve Adalet Bakanlıı’nın bilgileri dahilin-
“Çalmalar gizli.”
“Karargâh gizli.”
“Operasyonel nitelii yüksek.”
“Dümeye baslacak.”
“Baz kiiler yargya gönderilecek.”
de. Bütün iç güvenlik birimleri de
bu organizasyonun içinde. Çalımalar gizli… Operasyonel nitelii yüksek, tribünlere oynamayan
bir takım. Bu ilerin yürütüldüü
karargâha gelince: O da gizli…
TBMM’ye yürüme mesafesinde
bir yer… Bu organizasyonun çalımaları belli bir noktaya geldik-
Bir yl önce Ergenekon soruturmasyla boua
boua can veren Prof. Dr. Uçkun Geray ve
be ay önce yine F tipi teröre meydan okuyarak
aramzdan ayrlan Prof. Dr. Türkan Saylan ile
“örgütsel ilikiler” aratrlyordu.
Hedefte yalnz Ergenekon’un dirileri deil,
ölüleri de vard.
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
5
ten sonra, iki ayrı dümeye aynı
anda basılacak. Bazı kiiler, dorudan Yargı’ya gönderilecek.”
(Sabah, 11 Temmuz 2003.)
Dikkat!
“Çalımalar gizli.”
“Karargâh gizli.”
“Operasyonel nitelii yüksek.”
“Dümeye basılacak.”
“Bazı kiiler yargıya gönderilecek.”
HSYK Bakanvekili Kadir Özbek
TBMM’ye yürüyü mesafesinde yasadıı, gizli bir örgüt kurulmutu.
Örgütün elebaı Babakan olduu söylenen, kendisini “BOP
Ebakanı” diye tanıtan Recep
Tayyip Erdoan’dı.
Yine kulaı delik gazeteci
Yavuz Donat’ın yazdıına göre,
örgüt “be yıllık bir tecrübeye”
sahipti. Yani 1998’lerden gelen
bir örgütlenme!
Yargtay Bakan Hasan Gerçeker
Yasadıı, “gizli, operasyonel”
Beikta Terör Örgütü’nün tarihçesini bizzat Tayyip Erdoan’dan
dinleyelim:
“Bu ie ben Emniyet’le baladım. Belirli bir evreye geldikten
sonra, bunu savcılıa verdik. Ergenekon Soruturması konusunda yargı ile yakın ibirlii içindeyiz. Bunlar iktidara gelmeden
yaptıımız tespitlerdir.” (Aydınlık, 19 Ekim 2008.)
YARSAV Bakan Ömer Faruk Eminaaolu
Yüksek yargıdan büyük tepki
HSYK’nın seçilmi üyeleri, Adalet
Bakanlıı’nı, Kurul kararlarını yerine
getirmeye çaırdı. Yargıtay Bakanlar
Kurulu olaanüstü toplanarak, Yargıtay’ın dinlenmesiyle ilgili ön inceleme
balattı. Sincan 1’inci Aır Ceza Mahkemesi de Telekomünikasyon letiim
Bakanlıı’ndaki (TB) bilgisayar disklerine el konulmasına karar verdi.
HAKMLER VE SAVCILAR YÜKSEK
KURULU:
Adalet Bakanlığı
kararlarımızı
ivedilikle uygulasın!
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)’nun be seçilmi üyesinin
12 Ekim günü yaptıkları açıklamada
öyle denildi: “Adalet Bakanı, kendisinin bakanı olduu yüksek kurulun aldıı kararın gereini yerine getirmedii
gibi aksine kendisine balı Adalet Müfettileri eliyle hâkim ve cumhuriyet
savcıları hakkında iletiimin tespiti,
6 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
dinlenmesi ve kayda alınması uygulamasını sürdürmütür. Bu durum, kabul
edilemez... HSYK, aldıı kararların
Adalet Bakanlıı tarafından ivedilikle
yerine getirilmesini beklemekte olup,
bunun takipçisi olacaktır.” HSYK Bakanvekili Kadir Özbek de, “Yargı savunma konumuna geçmitir” dedi.
HASAN GERÇEKER (YARGITAY
BAKANI):
Gereği yapılacak,
takipçisi olacağız!
12 Kasım günü Yargıtay’a geliinde
gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yargıtay Bakanı Hasan Gerçeker, ‘‘Yargıtay ile ilgili bir dinleme varsa, gerei
yapılacak, biz onun takipçisi olacaız”
dedi. “Yargıtay’ın telefonlarının dinlenebilmesi için Birinci Bakanlık Kurulu’nun izni olması lazım, karar olması
lazım. Onun dıında Yargıtay’ın telefonlarının dinlenmesi mümkün deil.”
Bu açıklamadan kısa bir süre sonra
olaanüstü toplanan Yargıtay Bakan-
lar Kurulu, Yargıtay telefonlarının dinlendiine ilikin heyet raporu üzerinde
ön inceleme kararı aldı.
ÖMER FARUK EMNAAOLU
(YARSAV BAKANI):
Geri adım
atmayacağız,
kazanan biz olacağız!
Adalet Bakanlıı’nın meslekten ihracını istedii YARSAV Bakanı Ömer
Faruk Eminaaolu 10 Kasım günü
düzenledii basın toplantısında öyle
konutu: “Cumhuriyet mitinglerine
katılmakla suçlanıyorum. Bir cumhuriyet savcısı cumhuriyet mitingine katılmayıp nereye katılacak? Bugün cemaatleri soruturan cumhuriyet savcıları
soruturulmaktadır. Bizim suç duyurumuz içerisinde Yargıtay santral verilerinin istihbari ve dier yöntemlerle
alınması iddiası vardır. ddiamız da
dosyada ortaya konulmutur. Tam bu
aamada Yargıtay’a ilikin bu olayı
Tayyip Bey’in Fethullahçı
Gladyo ilikisi babakan koltuuna oturmasından öncelere gidiyordu.
Tezgâh çileri Bakanlıı içinde slamcı Cunta’nın örgütlenmesiyle balamıtı.
Adalet Bakanlıı içinde gizli
bir örgüt kurduunu AB Temsilcisi Karen Fogg açık açık yazmıtı. E-postalarındaki raporlarında, isimler de veriliyordu (Bkz.
Dou Perinçek, Karen Fogg’un
E-Postalları, s. 49, 73, 102, 112,
113, 179, 193, 194.)
TÜRKİYE’YE VE TÜRK YARGISINA
SİNKAFLI OPERASYON
Söylendii gibi “dümeye”
Beyaz Saray’ın Oval Ofisi’nde
basılmıtı.
“Operasyonel” denen faaliyetin özü yıllar öncesinden açık
açık yazılmıtı. Türkiye “seve
seve” yola gelmezse, SS-2 operasyonuna geçilecekti. Yani sinkaf
ede ede bu i yürütülecekti.
te daha 2001 yılında Tayyip
Erdoan için belirlenen “Operasyonel” görev buydu.
ÖRGÜT ERGENEKON OLDUKTAN
SONRA…
Gizli Beikta Terör Örgütü’nün (bundan sonra BTÖ diye
adlandırılacak) yönü böyle çizil-
Av. Muammer Aydn
Av. Özdemir Sökmen
unutturmak için, kararı veren yargıç ve
suç duyurusunu yapan benim hakkımda bu ilem yapılmıtır. Adalet Bakanlıı belli bir soruturma ismi zikredilmesine ramen 11 bin yargıç ve savcı
hakkında terör soruturması yapılabilmesine olanak vermitir. u mesaj verilmitir: ‘Bakın eer siz siyasi iradenin
beklentileriyle örtümeyen i ve ilemler yaparsanız baınıza gelecek olay
budur.’ YARSAV bu baskıları ortadan
kaldırmak için aynı kararlılıkla ve hiç
bir zaman geri adım atmaksızın bu
hukuk mücadelesine sonuna kadar
devam edecektir. Bu hukuk mücadelesinde kazanan kesinlikle hukuk ve
YARSAV olacaktır.”
ları, hem adliye santrali, hem de cep telefonları dinleniyor. Dinlemeler için
(her ey CMK 135’te belirtilmi) suç
üphesi olmalı, baka bir yolla delil
elde etme olanaı olmamalı, üstelik
hakim kararı olmalı. Bunlar olmadan
yapılan dinlemeler usulsüzdür. Cumhurbakanı dahi olsa bu ülkede herkes
yargılanır. Ancak ben bu soruturmaları doru bulmuyorum. Eminaaolu
için Cumhuriyet mitingine katılmak ve
stanbul Barosu’nun verdii Mahmut
Esat Bozkurt ödülünde yaptıı konuma gerekçesiyle soruturma var. Tüm
çatımalara ramen HSYK’nın hala
baımsız olduunu, gerekeni yapacaını düünüyoruz.”
AV. MUAMMER AYDIN
(STANBUL BAROSU BAKANI)
AV. ÖZDEMR SÖKMEN
(ZMR BAROSU BAKANI)
Bağımsız HSYK
gerekeni yapacaktır
Adalet Bakanı istifa
etmeli!
stanbul Barosu Bakanı Av. Muaammer Aydın, 12 Kasım günü düzenledii basın toplantısında öyle konutu:
“stanbul Cumhuriyet Basavcısı
Aykut Cengiz Engin’in hem ev telefon-
zmir Barosu Bakanı Av. Özdemir
Sökmen, 12 Kasım günkü basın toplantısında unları söyledi:
“Yaanan olaylar, teröriste karılama düzenleyen, Atatürk devriminden
rahatsız olan siyasi iktidarın yargıyla
stanbul Cumhuriyet Basavcs Aykut Cengiz Engin
hesaplama içinde olduunu göstermektedir. Skandala neden olan Adalet
Bakanının istifa etmesi gerekmektedir.
“Türkiye Cumhuriyeti, hukukun
üstünlüüne ve kuvvetler ayrılıına ihtiyaç duymaktadır. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun, Tefti Kurullarının ve Yargının Adalet Bakanlıından baımsız hale getirilmesine acilen
ihtiyaç vardır.”
AYKUT CENGZ ENGN (STANBUL
CUMHURYET BASAVCISI):
Yasal haklarımı
kullanacağım
12 Kasım günü stanbul Adalet Sarayı’na geliinde basın mensuplarının
sorularını yanıtlayan stanbul Cumhuriyet Basavcısı Aykut Cengiz unları kaydetti: ‘’Beikta’ta bulunan örgütlü suçlar birimindeki görevli basavcı vekili arkadalarla görütük.
Onlardan bilgi aldım. Adalet Bakanlıı’ndan da bilgi talep edeceim. Oradan gelecek bilgilere, belgelere göre
yasaya, usule aykırılık görülüyorsa
tabii ki ben de yasal haklarımı kullanacaım.”
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
7
Ulusal Kanal stihbarat efi Ufuk Akkaya ve Aydnlk Genel Yayn Yönetmeni Deniz Yldrm.
Suçlar büyük! Tayyip Erdoan ve KKTC Cumhurbakan M. Ali Talat’ suçüstü yakaladlar.
Sincan Ar Ceza Mahkemesi Bakan
Kaçmaz. Meslekten ihrac isteniyor.
miti. Nitekim Örgüt elemanları
verilen görevi çok iyi örenmilerdi. Ümraniye bombalarını,
Ümraniye polis merkezinde masaya dizen BTÖ elemanı polisler
kendi aralarında, bombaları gecekondu çatısında bulmadıkları-
rasyon böyle özetleniyordu.
SS-2 Operasyonu’nun TSK
balıı altındaki uygulamalarına
yön veren anlayıı yine aynı BTÖ
elemanı polis özetliyordu:
“ - Bu askeriye! Askeriye
demek!
nı itiraf ederken, yaptıkları kanunsuz operasyonun ifrelerini
de açıklıyorlardı:
“Örgüt Ergenekon olduktan
sonra s.kerim hakimini de savcısını da.”
Türk Yargısı’na yapılan ope-
Sorgu mu? Psikolojik savaş mı?
Sanıklara ve üphelilere yöneltilen
soruların hiçbirisi “suç aratırması” ile
ilgili deil.
“Silahlı terör örgütüne mensup
olmak ve terörist faaliyette bulunmak”
suçlaması ile gece yarısı evleri basılan,
gözaltına alınarak emniyette, savcılıkta
sorgulanarak tutuklananlara neler soruluyor.
Sorulara bakınca, Ergenekon soruturmasının amacı ortaya çıkıyor: Cumhuriyet yıkıcılarına karı mücadele
eden yurtseverler üzerinden millete
gözdaı vermek! Cumhuriyeti savunanların örgütlenmesini, mücadele etmesini önlemek!
te bu nedenle, soruturma belgeleri yanda medyaya “sızdırılıyor”.
Yurttaların en temel haklarını kullanmaları, “terör suçu” gibi topluma sunuluyor. Emniyet, savcılık ve yargı içerisindeki “F Tipi terör örgütü” Türk
Milletini “yıldırmak, sindirmek, baskı
altına alarak” vatanımızı bölüp-parçalamak için bizzat terör uyguluyor. Kiilerin temel hak ve özgürlüklerini,
ifade ve örgütlenme, toplantı ve gösteri yapmak haklarını suç olarak görü-
8 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
yor ve gösteriyor. te “Ergenekon” sanıklarına sorulan sorular:
1- Encümeni Dâni isimli oluum
hakkında bir bilginiz var mı? Bu oluum içerisinde kimler yer almaktadır?
Ne tür faaliyetleri vardır? Siz bu oluum içerisinden kimleri tanımaktasınız?
2- Türkiye Gençlik Birlii (TGB),
Çada Yaamı Destekleme Dernei
(ÇYDD), Çada Eitim Vakfı (ÇEV),
isimli dernekler hakkında bilginiz var
mı? Bu dernekler ve yöneticileri ile irtibatınız oldu mu?
3- Talat Paa Komitesi, Milli ktidar Hareketi ve Milli Egemenlik Hareketi isimli oluumlar hakkında bilginiz
var mı? Bu oluumlar kimin talimatı ile
ve ne amaçla kurulmutur?
4- Jandarma Genel Komutanı M.
ener Eruygur, Rektörlerle bir toplantı
düzenlendii, bu toplantıda mevcut
hükümetin icraatları ve irtica ile ilgili
konuların konuulduu, toplantıda 1520 rektörün KUBLAY olmaya hazır
olduklarını söyledii ve 25 Ekim günü
rektörler ve öretim görevlilerinin
Anıtkabir’e gitmesinin kararlatırıldıı
anlaılmıtır. Siz bu toplantıya katıldı-
nız mı? Katıldıysanız kimin talimatıyla
ve ne amaçlı katıldınız? Toplantıya
baka kimler katıldı? Baka ne tür kararlar alındı?
5- Cumhuriyet Mitingleri isimli
dosyaların içerisinde Cumhuriyet Mitinglerine ait görüntülerin olduunu
tespit edilmitir. Bu görüntüleri nereden temin ettiniz? Cumhuriyet Mitinglerine katıldınız mı? Cumhuriyet Mitinglerinde size herhangi bir görev verildi mi? Bu konular hakkında detaylı
açıklama yapınız?
6- kametinizde yapılan aramada
elde edilen CD’de Erol Manisa’nın,
Emin Gürses’in, Hurit Tolon’un,
ener Eruygur’un, Kemal Alemdarolu’nun, Dou Perinçek’in, Sinan Aydın
Aygün’ün resimlerinin olduu tespit
edilmitir. Bu resimleri nereden ve
nasıl temin ettiniz? Bu ahısları nereden ve nasıl tanıyorsunuz? Bu ahıslarla ilikileriniz nelerdir? Detaylı bilgi
veriniz.
7- Güner Minkari, Gülseven Yaer,
Türkan Saylan isimli ahısları tanıyor
musunuz? likileriniz nelerdir? Detaylı bir ekilde anlatınız.
“ – Genelkurmay falan var
bunun altında.
“ – O. çocuu…
“ – Genelkurmay Bakanı
gerçekten toplumu kutuplara
ayırdı.” (Kamera kayıtları Dava
Dosyasında. Bkz. Aydınlık, sayı
1139, 17 Mayıs 2009.)
Genelkurmay’a ve Türk Yargısı’na bu “sinkaflı”, “o. çocuklu” mesajlar kamera kaydı yapılırken 10–15 polisin ortasında
söyleniyordu.
Yasad, “gizli,
operasyonel” Beikta
Terör Örgütü’nün
tarihçesini bizzat Tayyip
Erdoan’dan dinleyelim:
“Bu ie ben Emniyet’le
baladm. Belirli bir evreye
geldikten sonra, bunu
savcla verdik. Ergenekon
Soruturmas konusunda
yarg ile yakn ibirlii
içindeyiz. Bunlar iktidara
gelmeden yaptmz
tespitlerdir.”
Beikta Terör Örgütü, kendine bu kadar güveniyordu. “Gizli
Karargâh”, gaza basmıtı.
ABDULLAH GÜL’ÜN BULDURDUĞU
F. SAVCILARI
Türk Ordusu’na ve Türk Yargısı’na sinkaflarla balatılan
“operasyonel faaliyet”e savcılar
lazımdı.
Abdullah Gül, Dıileri Bakanı iken, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Bakanı sıfatıyla Emniyet ve MT yöneticilerini topluyor ve u “açık talimatı” veriyor:
“Bana anlattıklarınızı delil-
Nemrut Paşa Divanı
Boazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, Ermeniler tehcir ederken
suç iledii iddası ile Yargılandıı Yozgat stinaf Mahkemisi’nde beraat etmiti. Fakat ngiliz ve Fransız igal kuvvetleri, onun tekrar
yargılanmasını ve idam edilmesini Vahdettin’den istediler. Damat
Ferit Paa Hükümeti vatanseverleri yargılamak için Divan-ı Harb-i
Örfi isimli bir mahkeme kurdu.
Mahkemenin ilk bakanı Hayret Paa. Ermeni Patrii Zaven
Efendi’nin bizzat hazırladıı idam listesi ngiliz igal komutanı tarafından zamanın Babakanı Damat Ferit Paa’ya verildi. Bu listeyi
kabul etmeyen Hayret Paa görevinden çekildi. Ama “Ben bu ii yaparım” diyen Mustafa Nazım Paa, bu “Sıkıyönetim-devlet güvenlik” mahkemesinin bakanlıına getirildi. stanbul Üniversitesi’nin
önünde Beyazıt Meydanı’nda kurulan idam sehpalarında haksız
yere nice vatansever asıldı.
gal ve mütareke yıllarında Türklerin yeniden devlet kurmasını
ve stiklal savaını engellemek için kurulup nerede vatansever varsa
tek celsede, gıyaplarında idam kararları verilip yakalananların stanbul Üniversitesi önünde asılması halkı çok etkiledi. Bu Mahkemeye halk “Nemrut Paa Divanı” adını verdi.
Boazlıyan Kaymakamı Kemal Bey in idam edilmesi de bu mahkemenin kararı ile oldu.
Milli Mücadele için Anadolu’ya geçen birçok kii hakkında tek
celsede idam kararları verildi. Bata Mustafa Kemal Paa, Kazım
Karabekir, Rauf Orbay, Kazım Özalp ve birçokları…
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
9
Beikta Terör Örgütü, Türk
Yargs’nn bir parças
deildir. Türk Yargs, oraya
giremez. Orada Türk Hukuku
ilemez. Orada geçerli olan,
ABD’nin Türkiye’ye dayatt
SS-2 denen sinkafl
operasyondur!
Beikta Adliyesi,
Türkiye’nin egemenlik alan
dndadr!
L Erdoan “özel” koruma timiyle Irak’ta…
Tertibin psikolojik savaş elemanları
Fehmi Koru
Yeni afak yazar
Önder Aytaç
Polis Akademisi Öretim Üyesi,
Taraf gazetesinin Fethullahç yazar
Ali Bayramolu
Yeni afak yazar
Ahmet Altan
Taraf gazetesi Gen. Yay. Yön.
Yasemin Çongar
Taraf gazetesi Gen. Yay. Yön. Yrd.
smet Berkan
Radikal gazetesi Gen. Yay. Yön.
Nazl Ilcak
Sabah gazetesi yazar
Ekrem Dumanl
Zaman gazetesi Gen. Yay. Yön.
Engin Ardç
Sabah gazetesi yazar
Emre Aköz
Sabah gazetesi yazar
Mehmet Altan
Star gazetesi Bayazar
amil Tayyar
Star gazetesi Ankara Temsilcisi
Abdurrahman Dilipak Vakit gazetesi yazar
Hasan Karakaya
Vakit gazetesi yazar
Tamer Korkmaz
Yeni afak gazetesi yazar
Nuh Gönülta
Bugün gazetesi yazar
Oral Çallar
Radikal gazetesi yazar
ahin Alpay
Zaman gazetesi yazar
Hüseyin Gülerce
Zaman gazetesi yazar
Mahmut Övür
Sabah gazetesi yazar
Mümtazer Türköne
Zaman gazetesi yazar
Alper Görmü
Taraf gazetesi yazar
Zihni Çakr
Ismarlama kitap “yazar”
Aytekin Gezici
Ismarlama kitap “yazar”
10 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
lendirip savcıya da anlatın, hepsi
yakalansın, yargılansın.”
Bu haberi yazanlar smet Berkan ve Murat Yetkin (Radikal, 4
Temmuz 2008).
te Beikta Terör Örgütü’ne
verilen temel talimat budur!
Delillendirin!
Savcıya anlatın!
Hepsi yakalansın!
Hepsi yargılansın!
Peki hangi savcıya anlatılacak?
Çünkü gazeteci Murat Yetkin, güvenlik yetkililerinin kendisine “Savcı bulunamıyor” diye
yakındıklarını yazıyor. Aktaran
smet Berkan (Radikal, 4 Temmuz 2008).
Beikta Terör Örgütü, operasyonlarını Cumhuriyet Savcılarıyla yürütemez, F. Savcıları
lazım.
O savcılar da bulunuyor.
Delil uyduracak,
Kurulan tertiplerde rol alacak,
Gizli tanık bulacak savcılar.
smet Berkan’ın deyiiyle
“Operasyonel” denen
faaliyetin özü yllar
öncesinden açk açk
yazlmt. Türkiye “seve
seve” yola gelmezse, SS-2
operasyonuna geçilecekti.
Yani sinkaf ede ede bu i
yürütülecekti.
“Nasıl olduysa savcılar da bulunuyor”.
Beikta Terör Örgütü’nün
bir ayaı daha tamamlanıyor.
AKP’NİN DERİN DEVLETİ
Meclis’e yürüyü mesafesindeki “gizli karargâh”, Beikta
adliyesinin içine elini kolunu
uzatmı ve örgütlenmesini yapmı. Daha Karen Fogg zamanında Adalet Bakanlıı içinde ABD
ve AB güdümünde çalıan gizli
bir örgüt oluturulmu. Polis
içindeki Fethullahçı yuvalanma
zaten bütün bu yasadıı örgütlenmenin silahlı gücünü oluturuyor. AKP’nin Derin Devleti kurulmu. Beikta Terör Örgütü,
bu örgütlenmenin “operasyonel”
merkezidir.
“Gizli
Karargâh”taki operasyon kolunun
bütün önemli uygulamaları Beikta Terör Örgütü’ne yaptırılıyor.
Beikta Terör Örgütü, Türk
Yargısı’nın bir parçası deildir.
Türk Yargısı, oraya giremez.
Orada Türk Hukuku ilemez.
Orada geçerli olan, ABD’nin
Türkiye’ye dayattıı SS-2 denen
sinkaflı operasyondur!
Hedefte Türk Yargısı var!
Hedefte Türk Ordusu var!
Hedefte, F. Savcılarının deyiiyle “merkezinde çi Partisi’nin
bulunduu” Türkiye’nin Cumhuriyet güçleri var.
Hedefte dahası, AKP’nin
bütün muhalifleri var.
Beikta Adliyesi, Türkiye’nin
egemenlik alanı dıındadır!
Orası, dorudan “Gizli Karargâh” üzerinden BOP Ebakanlıı’na balıdır!
DERİN HUKUK DEVLETİ
Beikta Terör Örgütü’nün
yaptıı her uygulama, “hukuk
devleti” paravanası altında yürütülüyor.
Öyle bir “hukuk devleti” ki
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay,
Danıtay onların Derin Hukuk
Devleti’nin kurumları deildir.
Türk Yargısı, Beikta Terör Örgütü’yle sindirilir, bastırılır, hizaya getirir.
ABD ORDUSU YARGIYA MÜDAHALE
EDEBİLİR, TÜRK ORDUSU EDEMEZ
Türk Ordusu’nun varlıını,
sava gücünü ayakta tutacak her
kural, her kurum; Derin Hukuk
Devleti’ne aykırı oluyor! Genelkurmay, Türk Ordusu’nu savunamaz! O zaman Yargıya müdahale oluyor! Ama ABD kurumları, Ordusu dahil, Türk yargısına
müdahale edebilir. Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu
sürekli talimat verebilir.
Beikta Terör Örgütü’nün
amblemindeki kadının gözü
açıktır; ABD’nin Beyaz Sarayı’na
bakıyor. Elindeki kılıç, Türk palası deil, Süper NATO kılıcı.
Yani Gladyo!
BTÖ’NÜN TERÖR FAALİYETİ
Beikta Terör Örgütü’nün
faaliyetinin esası, bata Türk
Yargısı olmak üzere Türkiye güçlerini yıldırmaktır, sindirmektir,
korkutmaktır, bastırmaktır.
Bu amaçla yapılan yasadıı
iler unlar:
Karen Fogg’un deyiiyle
“Türk tarihinin hakkından gelmek” için Ergenekon adıyla ve
Atabeyler, Küre gibi adlarla uydurma örgütler tertiplemek.
Türk Ordusu’nu, Türk Yargısı’nı ve Türkiye güçlerini dinlemek, izlemek.
Hâkimleri, savcıları, parti
bakanlarını, generalleri filemek.
Hedefteki milli kadrolara tertipler hazırlamak, santaj yapmak, gerekirse otellerde aırlayıp, koyunlarına kadın verip kameraya almak.
Silopi ve Silivri’de olduu gibi
kamuoyunda Çadır Mahkemeleri diye anılan özel yargı yerleri
kurmak. Türk Yargısı’nın içine
Amerikan çadırları yerletirmek.
Kamuoyunu gütmek için gazete ve televizyonlara el koyup
devlet parasıyla yandaların mülkiyetine geçirmek ve bir Libo –
Bu suçlarn en büyüü,
Anayasa Mahkemesi
kararnda saptand gibi
AKP’yi Cumhuriyet ykcs
faaliyetin oda haline
getirmek. Hüküm en yüksek
mahkemeden!
Fetocu medya ina etmek.
Gazeteci ve yazarları ABD ve
AB fonlarıyla ve devlet olanaklarıyla yemleyip bir psikolojik
sava mangası örgütlemek.
Kâıt parçaları, ıslak imzalar,
uydurma youn diskler (CD), elyazılı sahte krokiler imal edip
operasyonlarda kullanmak.
Hahamlardan, Atatürk’e “ngiliz piçi” diyen alçaklardan,
terör örgütü itirafçılarından
Dantay 2. Daire
Bakan Vekili, Yarg
ehidimiz Mustafa
Yücel Özbilgin.
Fethullahç Gladyo
tertibiyle öldürüldü.
Katilleri BTÖ
tarafndan
yurtseverlerin arasna
salnd; Özbilgin
ikinci kez katlediliyor!
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
11
merkezinde, kenarında, arkasında örgütleniyor.
MT ise, BTÖ operasyonlarının mümkün olduu kadar dıında veya kenarında gözükmeye
çalııyor.
DANITAY 5. DARE BAKANI SALH ER:
Ülkemin savcıları!
Danıtay 5. Daire Bakanı Salih Er’in, 17
Mayıs 2006’da Danıtay’a yapılan saldırının yıldönümünde yaptıı konumadan bir bölüm:
“Dün bir dü gördüm... Ülkemin savcıları, sabahın erken saatlerinde evlerin arandıı, anlatımların yanda basına aktarıldıı, devlete yıllarca hizmet etmi kiilerin gözaltına alınma sürecinde örselenmi ruhların bırakıldıı, ceplerinde kalbi kırık
ömürler ve tansiyon hapıyla dolamaların yaratıldıı dönemleri kınıyorlardı. Gelecein Türkiyesi
soruturmasının savcısı, insan onurunu güvence altına alan bütün kuralların, insan hakları kapsamında olduunun dersini veriyordu. Bir dü gördüm... Borsanın, doların, silah, ilaç sanayinin, emperyal güçlerin egemen olmadıı... Bu dü Obama’nın düü deil; bizim düümüz.”
“gizli tanıklar” peydahlamak ve
operasyonlarda kullanmak.
Tertip mahallerine bombalar
gömmek.
BTÖ’NÜN “FİNANS KAYNAKLARI”
Biz Türkçede parasal kaynaklar diyoruz. Ancak Beikta
Terör Örgütü, genellikle Amerikanca karıımlı konutuu için
“Finans kaynakları” terimini tercih ediyor. En büyük kaynak,
Babakanlık Örtülü Ödenei.
Babakan Yardımcısı Nazım
Ekren, örtülü ödenek harcamalarının 2006’da 210 Milyon Dolar
ve 2007’de 240 Milyon Dolar olduunu belirtmiti. Oysa 2005
yılının Örtülü Ödenek gideri 30
Milyon Doların altındaydı. Örtülü ödenek giderleri, Beikta
Terör Örgütü’nün faaliyetinin
genilemesiyle birlikte, 2005’e
Adalet Bakanl
içinde gizli bir örgüt
kurduunu AB
Temsilcisi Karen
Fogg açk açk
yazmt. Epostalarndaki
raporlarnda, isimler
de veriliyordu (Bkz.
Dou Perinçek,
Karen Fogg’un EPostallar, s. 49, 73,
102, 112, 113, 179,
193, 194.)
12 G Ayd›nl›k
G
BEŞİKTAŞ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN
“DEPARTMANLARI”
göre, 2006’da 7 kat, 2007’de ise
8 kat büyümütü. Tayyip Erdoan’ın Yardımcısı Ekren, bu artıı “gizli haberalma giderleri”yle
açıklamıtı (Aydınlık, sayı 1099,
10 Austos 2008). Oysa Babakanlıın gizli haber alma diye
ayrı bir harcaması olamaz.
Çünkü MT ve Emniyet Genel
Müdürlüü’nün ayrıca örtülü
ödenekleri var. Beikta Terör
Örgütü, maliyesiyle de devlet
içinde devlet olmutur. Harcamalar da gizli ve yasadııdır.
MİT BTÖ’NÜN NERESİNDE
Aslında bu soruyu BTÖ,
MT’in neresinde diye sormak
gerekir. BTÖ; MT’in içinde,
“Departman” terimi BTÖ’nün.
Onlar öyle konuur ve yazar.
Yavuz Donat, “Gizli Karargâh”ın dorudan doruya Tayyip Erdoan’a balı “gizli faaliyet”
yürüttüünü
yazmıtı
(Sabah, 11 Temmuz 2003).
Bu “Gizli Karargâh”ın yine
çileri Bakanlıı ve Adalet Bakanlıı ile ilikili olduu da
Yavuz Donat tarafından açıa
vurulmutu.
Bu “Gizli Karargâh”ın en
önemli örgütü Finans Merkezi’dir. Örtülü ödenein hızla iirilen bütçesi ve harcamaları bu
merkeze büyük güç salıyor.
Beikta Terör Örgütü’nün ileri F tipi özel bürolar ve ekiplerle
yürütülüyor. Bu ilevleri, orta sayfamızda ema halinde sunuyoruz.
YASADIŞI GİZLİ ÖRGÜTLENME
YÜCE DİVAN’DA VE
TÜRK YARGISINDA YARGILANACAK
Beikta Terör Örgütü, yasadıı. Anayasa’da kaynaı yok.
Devlet örgütlenmesi içinde yeri
yok.
CHP Genel Bakanı Deniz
Baykal’ın deyiiyle “AKP’nin
Özel Harekat Dairesi Eski Bakan Behçet Oktay
Ergenekon Tertibi’nin somut kantlarn bildii için öldürüldü.
15 KASIM 2009
Yasad örgüt kurarak Türk
Yargs’na, Türk Ordusu’na,
Atatürk Devrimcilii’ne,
özetle Türk Milletine balyoz
harekât düzenleyenler,
kesinlikle
cezalandrlacaktr.
Derin Devleti” !
NATO’daki adıyla SüperNATO’nun uzantısı!
Uluslararası adıyla Gladyo!
Örgüt gizli.
Faaliyeti de gizli.
Balıca yöntemi yıldırma,
korkutma, tehdit, antaj, tertip,
baskı, özetle terör!
Özel Harekat Dairesi Eski
Bakanı Behçet Oktay’ın öldürülmesi, bu terör örgütünün en
önemli eylemleri arasında.
BÜYÜK SUÇLAR
ledikleri suçlar elbette kanıtlarını da bırakarak devam ediyor.
Bu suçların en büyüü, Anayasa Mahkemesi kararında saptandıı gibi AKP’yi Cumhuriyet
yıkıcısı faaliyetin odaı haline getirmek. Hüküm en yüksek mahkemeden!
ABD’nin BOP planı kapsa-
mında vatanı bölmek, “Diyarbakır’ı merkez yapmak” ikinci aır
suç!
Ergenekon Tertibi, üçüncü
büyük suç!
KKTC devletini ortadan kaldırma tertipleri, dördüncü suç!
Beinci suç, kamu kaynaklarını gasp etmek, yurtdıına servet
yımak, yurtdıında kasalar kurmak, Deniz Feneri örneinde görüldüü gibi yurtdıındaki Türkleri dolandırarak, örgütsel ve kiisel çıkar için varlıklarını gasp
etmek.
Bu suçlar, kimileri için Yüce
Divan’lık.
Kimileri için Türk Mahkemelerinin görev ve yetkisinde.
Cumhuriyet yıkıcıları kesinlikle Türk Yargısı önünde hesap
vereceklerdir.
Yasadıı örgüt kurarak Türk
Yargısı’na, Türk Ordusu’na,
Atatürk Devrimcilii’ne, özetle
Türk Milletine balyoz harekâtı
düzenleyenler, kesinlikle cezalandırılacaktır.
Yurtdıına kaçı için yaptıkları hazırlıklar bilinmektedir. G
Not: Beikta Terör Örgütü’nün
emas, orta sayfamzda yer
alyor.
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
13
YILDIRIM VE AKKAYA’NIN TUTUKLANMASINA TEPK YADI
Kılıçdaroğlu Meclis’e getirdi:
Vicdan kırıntısı kaldıysa
tutuklamalara isyan edin!
“Erdoan ve Talat arasndaki görümeyi yürekli bir dergi yaymlad.
Peki ne oldu? Dava açld, imdi yaymlayanlarn ikisi de hapiste. Biz
buna itiraz ediyoruz. Hepiniz, u veya bu ekilde insanda bir parça
böyle topluine ucu kadar vicdan krnts varsa, buna isyan
etmeyecek mi?”
enel Yayın Yönetmenimiz
Deniz Yıldırım ve Ulusal
Kanal stihbarat efi Ufuk
Akkaya’nın Ergenekon tertibi
kapsamında tutuklanması, tüm
Türkiye’de protesto edildi. Basın
açıklamalarına ek olarak Aydınlık ve Ulusal Kanal’a konuan
milletvekilleri, demokratik kitle
örgütleri ve aydınlar tutuklamalara sert tepki gösterdiler. Tutuklamalar, CHP Grup Bakanvekili
Kemal Kılıçdarolu’nun TBMM
Genel Kurulu’nda yaptıı konumayla Meclis gündemine de taındı.
G
M çi Partisi
üyeleri,
Galatasaray’daki
basn açklamasnn
ardndan Aydnlk
sat yaptlar.
KILIÇDAROĞLU: TEK BİR DERGİ
CESARET ETTİ…
CHP Grup Bakanvekili Kemal
Kılıçdarolu, Erdoan’ın telefon
konumalarını ve Deniz Yıldırım
ile Ufuk Akkaya’nın tutuklanmalarını TBMM Genel Kurulu’na taıdı. Kılıçdarolu, Erdoan’ın telefon konumalarını hiçbir gazetenin cesaret ederek yayımlayamadıını belirtti. Kılıçdarolu öyle konutu: “Erdoan ve Talat arasındaki görümeyi yürekli bir dergi
yayımladı. Peki ne oldu? Dava
açıldı, imdi yayımlayanların ikisi
de hapiste. Peki bu çifte standarda
ne diyeceksiniz arkadalar? Biz
buna itiraz ediyoruz. Hepiniz, u
veya bu ekilde insanda bir parça
böyle topluine ucu kadar vicdan
kırıntısı varsa, buna isyan etmeyecek mi?”
AYDINLIK SUSTURULAMAZ!
Yıldırım ve Akkaya’nın tu-
tuklanması stanbul, Ankara,
zmir, Mersin, Rize ve Mula’da
yapılan eylemlerle protesto edildi. çi Partisi stanbul l Örgütü
tutuklamaları protesto için stiklal Caddesi’nden Galatasaray Lisesi’ne yürüdü. Yürüyüte, “Aydınlık dergisi susmayacak”,
“Ulusal Kanal susmayacak”,
“Ergenekon tertibi Amerikan
oyunu” ve “Hükümet istifa Tayyip Yüce Divan’a” sloganları
atıldı. Yürüyüte “Baımsızlıın
ve emein sesi Aydınlık, gerçekleri açıklamaya devam edecek”
yazılı pankart ile Yıldırım ve Akkaya’nın fotorafları taındı. P
Genel Bakan Yardımcısı Erkan
Önsel, Aydınlık’ın son bir ayda
yaptıı kapak haberlerini göstererek, “Deniz Yıldırım ve Ufuk
Akkaya bu haberleri yaptıkları
için tutuklanmıtır. Mafya Tarikat Gladyo iktidarı, yurtsever
basın üzerinde diktatörlük uygulamaktadır” dedi.
Açıklamaya çevredeki yurttalar da alkılarla destek verdiler.
çi Partisi üyeleri açıklamanın ardından stiklal Caddesi’nde
Aydınlık satıı yaptılar. Bu sırada
baka bir eylem yapan Türkiye
Kamu-Sen üyeleri ve çi Partililer hep bir aızdan “Hükümet istifa Tayyip Yüce Divan’a” sloganı attılar.
AYDINLIK, BİR SAATTE TÜKENDİ
Kızılay Meydanı’nda açıklama yapan P Ankara l Bakanı
Sefa Koçolu, Aydınlık ve Ulusal
Kanal’ın AKP’nin ihanet açılımlarına karı halkı aydınlattıı için
hedef alındıını belirtti. Koçolu
öyle konutu: “AKP iktidarında, ihanet açılımlarına karı çıkmak, milletin birliini, vatanın
bütünlüünü savunmak, halka
14 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
gerçekleri anlatmak, bilgilendirmek ve aydınlatmak suçtur. Yanda medya deilsen, ABD ve AB
projelerinde görev almıyorsan,
vatanseversen örgüt üyesisin,
suçlusun. Aydınlık ve Ulusal
Kanal bu nedenle hedef olmutur.” Açıklamanın ardından çi
Partililer, Kızılay’da Aydınlık satıı yaptılar.
P zmir l Örgütü üyeleri, Ulusal Kanal zmir bürosu önünde
toplanarak bir basın açıklaması
yaptılar. çi Partisi zmir l Bakanı Avukat Tugay en “Yıldırım ve
Akkaya, Hasan Tahsin ve Uur
Mumcu gibi davrandıkları için tutuklanmı bulunuyorlar” dedi.
“Ulusal Kanal susturulamaz” ve
“Aydınlık susturulamaz” sloganlarının atıldıı eylemin ardından
Aydınlık satıı yapıldı.
MERSİN, RİZE, MUĞLA…
Mersin’de Atatürk Caddesi’ndeki Atatürk Evi önüne basın
açıklaması yapıldı. P Mersin l
Bakanı Nurettin Özdemir,
“Baskılar Aydınlık ve Ulusal Kanal’ı susturamayacak” dedi.
“Aydınlık susmayacak”, “Ulusal
Kanal dimdik ayakta” sloganları
atan partililer basın açıklamasından sonra Mersin caddelerinde
Aydınlık satıı yaptılar.
P Rize l Örgütü de Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan açıklamayla tutuklamayı protesto
etti. P Rize l Bakanı Metin
Sina Kan, “Tam baımsız bir ülkeyi savunan Ulusal Kanal ve
Aydınlık dergisi yöneticileri tutuklanırken, bazı satılık kalemler
Cumhurbakanı ile Babakan ve
bakanlarla birlikte boy göstermektedirler” diye konutu.
P Mula Merkez lçe Bakanı Ahmet Temel Takıran, “Aydınlık gerçekleri yazıyor, Ulusal
Kanal ekranlarında gerçeklere
yer veriyor. Milleti aydınlatıyor,
bilgilendiriyor. te bu nedenle
iktidarın gazabına uruyorlar.
Basın özgürlüü ve haber alma
hakkı ayaklar altına alınıyor.
Bütün bunlar Türkiye’nin bir
diktatörlüe doru gittiinin açık
delilidir” biçiminde konutu.
KAYADOR: KONUŞMALARDAN
KUŞKU YOK!
Anadolu Üniversitesi letiim
Bilimleri Fakültesi Öretim Üyesi
Yrd. Doç. Dr. Vakur Kayador,
12 Kasım’da ODA TV’de yayımlanan yazısında, tutuklamaları
eletirdi. “O çocuklara güveniyorum” balıklı yazıda u ifadelere
yer verildi: “Ne olmu da bu çocukları içeriye almılar? Babakanın yapmı olduu üç telefon
görümesinin kayıtlarını Aydınlık dergisinde yayımlamılar. Konumaların Babakana ait olduundan kuku duyulmuyor...
Gazeteciler terör örgütü mensubu olarak suçlanıp tutuklanıyor-
lar. Ondan sonra aylarca-yıllarca
sürebilecek tutukluluk günleri
balıyor. Böylelikle hem kendilerine, hem de topluma gözdaı verilmeye çalıılıyor.”
HOLDİNG MEDYASI SINIFTA KALDI!
Yıldırım ve Akkaya’nın tutuklanması karısında aldıı tutumla Holding Medyası sınıfta
kaldı!
Gazeteler, bir derginin genel
yayın yönetmeninin ve bir televizyonun istihbarat efinin tutuklanmasını üç-be satırlık yazı-
L P Genel
Bakan
Yardmcs Erkan
Önsel: Yldrm
ve Akkaya,
Erdoan’n
telefon
görümelerini
kapak yaptklar
için tutuklandlar.
CHP GENEL BAKANI BAYKAL:
Babakan, KKTC Cumhurbakanı’na
tezgâh kuruyor
Telefon görümeleri, 10 Kasım’da
CHP’nin grup toplantısında konuan
Baykal’ın da gündemindeydi. Baykal,
parti grubuna önce Erdoan’ın Remzi
Gür’le yaptıı telefon görümesinin içeriini anlattıktan sonra “Bunlar olacak,
kimse yazmayacak, duyduumuz zaman
da sesimizi çıkarmayacaız, bunu istiyorlar” dedi.
Baykal öyle devam etti: “Türkiye’nin
Babakan’ı, KKTC’nin Cumhurbakanı’na tezgâh kuruyor. O babakan ile birlikte tezgâh kuruyorlar. Rumlar kurmuyor, Yunanlılar kurmuyor, Denkta’a
karı tezgâhı; Türkiye Cumhuriyeti’nin
Babakan’ı kuruyor, ‘onu bitireceiz’
diyor.”
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
15
larla geçitirdiler! Kimi gazeteler,
tutuklananların yönetici kademesinde olduunu yazmayı unuttu…
9 Kasım günü Kanal D ana
haber bültenini sunan Mehmet
Ali Birand, Deniz Yıldırım ve
Ufuk Akkaya’nın tutuklanma
haberini sunmadan önce dinlemelerin ulatıı boyuttan söz
edip, “Babakan’ın bile dinlendiine” dikkat çekti. Ardından Birand,
“Erdoan ile çok sayıda siyasetçinin konuma kaydını yayımlayan Aydınlık Dergisi Genel
Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım
ile Ulusal Kanal stihbarat efi
Ufuk Akkaya tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edildi”
diyerek habere geçti. Haberde
dinlemelerin Levent Ersöz ve
Atilla Uur tarafından yapıldıı
iddia edildi.
Birkaç cümleyle de olsa, gerçek, medyada yer aldı: Hürriyet
gazetesinin 11 Kasım’daki haberinde, Akkaya ve Yıldırım’a yöneltilen soruların aırtıcı olduu
belirtildi. Radikal gazetesi 12
Kasım’daki haberinde iki gazeteciye sorulan soruları öyle sıraladı: “Aleniyet kazanmı Ergenekon belgeleri, duruma notları,
Aydınlık Bayazarı Dou Perinçek’in dergiye gönderdii eletiri
ve önerileri, Aydınlık dergisinde
çıkmı haberler.”
arkadalarımız da kamu yararını
gözeten bir haber yaptılar. Gazetecilere yapılan bu uygulamayı
kınıyorum, bu faist bir uygulamadır, hep birlikte karı çıkmalıyız. Bu AKP darbesidir ve Hitler
döneminden farkı yoktur.
MALK ECDER ÖZDEMR
(CHP Sivas Milletvekili):
Hukuk bitmitir
AHMET ERSN
(CHP zmir Milletvekili):
Türkiye’de hukuk dönemi
bitmitir. Ergenekon’da ayrı bir
hukuk iletilmektedir. Aydınlık
hedef alınarak yapılan bu tutuklamalar utanç vericidir.
Faizan bir tutum
Bu tutuklamalar basın özgürlüüne aykırıdır. Gazeteci aldıı
bir haberi yayınlar. Gazetecilerin
tutuklanması demokrasiyle badamaz. Bu faizan bir tutumdur.
TACDAR SEYHAN
(CHP Adana Milletvekili):
Toplumu sindirmek
istiyorlar
AL RIZA ÖZTÜRK
(CHP Mersin Milletvekili):
CANAN ARITMAN
(CHP zmir Milletvekili):
AKP darbesi
Türkiye’de demokrasi yok.
Yargı ve basın, baskı altına alınmaya çalıılıyor. Gazetecinin
görevi eline gelen bilgiyi deerlendirmektir ve bu, kamu yararına yapılan bir olaydır. Gazeteci
16 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
Türkiye karanlıa
sürükleniyor
Bu uygulama, hukuk devletine aykırıdır ve Türkiye’nin karanlık bir yere gidiinin göstergesidir. Türkiye kapalı ve baskıcı
bir yapıya doru gidiyor. Gazetecilerin tutuklanması da bunu
somut bir ekilde ortaya koyuyor.
Türkiye’nin geldii nokta bellidir. AKP’nin kendi iradesi dıında
hiçbir olaya tahammülü yoktur. Bu
uygulamalar en gerici ülkelerde bile
görülmemektedir. Bırakın basın özgürlüünü, artık birey özgürlüü
bile kalmamıtır. nsanları korkutarak, baskı altında tutarak sindirmek istiyorlar. Babakan, çevresindekileri de bu yöntemle yönetiyor.
Bu hukuk tanımayan gidie halkın
demokratik yollarla tepki göstermesi gerekir.
RAHM GÜNER
(CHP Ordu Milletvekili):
Babakan suçüstü
yakalanmıtır
imdiye kadar gizli kalması ge-
mekten dolayı tutuklanmaları hukuka gölge düürüyor. ktidar kendisine ters düen herkesi hapse atıyor. Bu tür uygulamalar faizmin
yaandıı yerlerde olur. Herkesi bu
uygulamalara karı hareket etmeye
çaırıyorum. Gün gelecek, o duvarlar yıkılacak.
den dolayı tutuklanması hukuka
uygun deildir.
reken bilgileri yayımlayan yanda
medya hakkında hiçbir soruturma
yapılmamıtır. Aydınlık’a yapılan
bu uygulama utanç vericidir. Aydınlık ve Ulusal Kanal, KKTC’nin
nasıl peke çekildiini ortaya çıkarmı, Babakan suçüstü yakalanmıtır. Gazeteci arkadalar büyük
bir görev yapmılardır.
ERCAN PEKÇ
(Türkiye Gazeteciler Sendikas
Genel Bakan):
Yargılamadan
mahkûm ettiler
HASAN MACT
(DSP stanbul Milletvekili):
AKP Hitler’in yolunda
AYE JALE AIRBA
(DSP stanbul Milletvekili):
Gün gelecek, o
duvarlar yıkılacak
Gazetecilerin halkı bilgilendir-
AKP iktidara geldiinden bu
yana örtülü bir faizm uygulanmaktadır. AKP’nin izledii yol
Hitler’in izledii yolla aynıdır.
AKP’nin bu uygulamalarına karıı dik duru sergileyerek tepkilerimizi ortaya koymalıyız.
Yoksa bu faist uygulamalar artarak devam edecektir. AKP’ye
karı mücadele etmeliyiz.
TAYFUN ÇL
(Eskiehir Bamsz Milletvekili):
Hukuka aykırı
Bir gazetecinin yaptıı haber-
Meslektalarımız gazetecilik
faaliyetlerinden dolayı tutuklandılar ve haksız yere cezaevinde
yatıyorlar. Burada bir maduriyet söz konusu; bunun ikenceden ne farkı var? nsanlık deerleri ayaklar altına alınmı du-
ÇGD GENEL BAKANI ABAKAY:
Asla kabul edilemez, derhal serbest bırakılsın!
Çada Gazeteciler Dernei (ÇGD)
Genel Bakanı Ahmet Abakay, yazılı
bir açıklama yaparak, iktidarın sevmedii haberlerin suç sayıldıını belirtti.
Abakay, Yıldırım ile Akkaya’nın derhal serbest bırakılmasını istedi. Abakay’ın açıklaması öyle: “Tutuklama,
zaten baskı altında olan gazeteciler için
yeni bir olumsuzluun örneini tekil
etmektedir. Öyle anlaılmaktadır ki
Akkaya ve Yıldırım, yakın geçmite örnekleri çokça görülen, ‘Babakanı ve
iktidarı eletiren, onları zora sokanlar
cezasız kalmaz’ anlayıının sonucu olarak haksız bir ekilde görevlerinden
uzak tutularak cezaevine gönderilmilerdir. Yapılan bu uygulama arkadalarımızın ahsında düünce ve basın özgürlüüne ve haber alma hakkına yöneliktir ve asla kabul edilemez.
“Bir baka soru da derginin neyi
haber ve kapak konusu yapacaı neyi
yapmayacaı ile ilgilidir ki, bu, basın
özgürlüünün olduu varsayılan bir ülkede yaanması hem komik hem acı bir
tablodur. ÇGD olarak gazeteci arkadalarımızın en kısa sürede serbest bırakılmasını, gerekli ise davalarının tutuksuz devam etmesini beklemekte ve
talep etmekteyiz.”
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
17
rumda. Bu arkadalarımız tutuksuz olarak yargılanabilir ama tutukluluk yoluyla mahkûm ediliyorlar. Bunun hedefi meslektalarımızı gazetecilik faaliyetinden
uzaklatırmaktır.
ve Ulusal Kanal stihbarat efi
Ufuk Akkaya’nın bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz.
PROF. DR. ALPASLAN IIKLI
(TÜMÖD Genel Bakan):
SÜHEYL BATUM
(Bahçeehir Üniversitesi
Öretim Üyesi ve
Vatan Gazetesi Yazar):
Yanlı bir an önce
düzeltilmelidir
Herkes elini vicdanına
koysun
çıktı, Ufuk Akkaya ve Deniz Yıldırım tutuklandı. Sistem delik
deik olmutur, bu düzen böyle
gitmeyecektir.
OSMAN YILMAZ
(TGB Genel Bakan ):
Uur Mumcu’yu
katleden zihniyet
Bu iki deerli gazetecinin tutuklanması yanlıtır ve bu yanlı
bir an önce düzeltilmelidir.
SNAN DÜZENL
(Kültür Sanat Genel Bakan):
Korku imparatorluu
Türkiye’de korku imparatorluu yaratılmak isteniyor. ki gazeteci arkadaa yapılanlar doru
deildir.
Herkes elini vicdanına koysun. Türkiye’de üç yıldır özel görümeler de dahil bütün telefon
görümeleri televizyonlarda ve
gazetelerde çaraf çaraf yayınlanıyor. Birçok soruturma var
ama bir tek ceza yok. Siz bugüne
kadar herhangi bir gazetecinin
veya televizyonun bir yöneticisinin tutuklandıını duydunuz
mu? Faizmin bir ülkeye gelip
gelmediini bu ayrıntılardan anlarsınız.
PROF. DR. RECEP AKDUR
(Ulusal Hekim Birlii Genel
Bakan):
Derhal serbest
bırakılmalılar
Bu tutuklamaları doru bulmuyoruz. Aydınlık dergisi Genel
Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım
Türkiye’ye karı yapılan tertipleri açıa çıkaran gazeteciler
uydurma gerekçelerle tutuklanıyor. Bu AKP’nin kanunsuzluunu ve tertiplerini bir kez daha
açıa çıkarmıtır. Uur Mumcu’yu katleden zihniyet bugün
gazetecileri zindanlara atıyor.
HAYDAR AHN DOKUYUCU
(Birleik Büro Genel Bakan):
Aydınlık ve Ulusal
Kanal’a faist hücum
AKP’nin kendine özgü demokrasi anlayıı var. Taraf gazetesinin gizli kalması gereken belgeleri yayınlamasına demokrasi
havarisi kesilenler, Aydınlık ve
Ulusal Kanal için faist bir
hücum içindeler. Bu durum Hitler dönemini hatırlatıyor.
ZZET POLAT ARARAT
(ADD Genel Sekreteri):
Ödül verilmesi
gerekirdi
BANU AVAR
(Gazeteci - Yazar):
Sistem delik deik
Aratırmacı gazetecilik yapanları hapse atıyorlar. Aydınlık
dergisinin yaptıı bu haber doru
18 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
Kamuoyunu aydınlatan iki deerli gazetecinin ödül almaları gereken bir haberden dolayı tutuklanmaları hukuk devletiyle badamayan bir olaydır. Hem KKTC’nin,
hem de Türkiye’nin kahraman olarak gördüü Rauf Denkta hakkında iki devlet adamının bu konumaları kaygı verici.
KRAL GÖZÜ
Padovalı Marsilyus ve BOP Eşbaşkanlığı
Günümüzden yedi yüz yıl önce yaşayan Padovalı Marsilyus, halkın direnme hakkını kullanarak iktidarı devirme yetkisine sahip olduğunu savunan bir profesör.
Marsilyus’un önemi, sadece bunu
savunmuş olmasından ileri gelmiyor.
Marsilyus, iktidarın kaynağının TanEMCET OLCAYTU
rı’da değil, halkta olduğunu, iktidar
sahiplerinin halkın çıkarlarına aykırı
yasalar yapamayacaklarını, iktidar bu
görevini yapmazsa halkın yöneticileri devirme hakkı olduğunu ileri sürüyor ve ortaçağın en karanlık günlerinde kilisenin
iktidarını ve din adamlarının zor kullanarak iman aşılama politikalarını eleştiriyordu. Başka bir ifadeyle vicdan hürriyetini
de savunuyordu. Marsilyus’un, “Barışın Savunucusu” adlı kitabını 1324 yılında yazdığını hesaba katınca, bu görüşleri savunmanın tehlikelerini de tahmin etmek zor olmasa gerek.
İktidar sahipleri o tarihlerde en çok üç beş nüshadan ibaret
olan kitabı “toplatma tedbiri”ni değil de, öncelikle kitabın
yazarının “ağzını topladıktan” sonra, yazarın bedeninde “çıkartma-çarpma-bölme” işlemleri uyguladıkları için” Marsilyus, 1326 yılında İtalya’dan kaçarak, Bavyera Kralı’nın Nürnberg’deki sarayına sığınmak zorunda kalmıştı.
DİRENME HAKKI VE DEMOKRASİ
Zaman, Marsilyus’u haklı çıkardı. “Direnme Hakkı” 350 yıl
sonra, 4 Temmuz 1776’da
Amerikan Bağımsızlık Beyannamesi’ne şöyle yazıldı: “Hükümetler, fertlerin yaşam, özgürlük, mutluluğa erişmek gibi
tabiii ve devredilmez haklarını gerçekleştirmek için kurulmuştur; eğer bir hükümet, kuruluş gayesine aykırı bir yön tutacak
olursa, halk onu devirmek hakkına sahiptir.”
1789 Fransız İhtilali, bu hakkı daha geniş ifade etti: “Direnme hakkı, yaşam, özgürlük, mülkiyet hakkı gibi her
zaman geçerli olan, zaman aşımına uğramayan doğal haklardandır.”
1793 beyannamesinde ise Fransa, “Direnme Hakkı’nı kutsal bir hak olarak görüyordu:
“Halkın haklarını çiğnediği zaman hükümete isyan etmek,
halk için ve halkın her kesimi için hakların en kutsalı ve ödevlerin en gereklisidir.”
MARSİLYUS YAŞASAYDI
Marsilyus’tan bu güne yedi yüz yıl geçti. Değişen ne? Bir
bakalım: Marsilyus, İtalya’dan kaçmak zorunda kalmıştı,
ama hiç olmazsa ömrünü bir sarayda güvenle devam ettirebiliyordu. Bugün, CIA’nın, MOSSAD’ın elinin kolunun nerelere uzandığını düşünürseniz, Marsilyus’un daha şanslı olduğunu söylemek mümkün. Bir İngiliz hukukçusunun yıllar
önce okuduğum, “Tarihi Davalar” kitabının “Sokrates” bölümündeki şu değerlendirmesini hiç unutmadım: “Eğer Sokrates bugün İngiltere’de yaşıyor olsaydı, ölüme mahkûm
edilmezdi, ama önce Majesteleri’nin basını tarafından hakaretlere uğrar, daha sonra da düşüncelerini terk edeceği güne
kadar, Majesteleri’nin hâkimlerince bir akıl hastanesine kapatılırdı.”
Batı medeniyeti “Direnme Hakkı”na bugün nasıl bakı-
yor? Tek kelime ile “şaşı” bakıyor. Emperyalist sistem öyle
bir yere geldi ki, sadece ekonomisi, kültürü değil, hukuku da
çöküyor. Emperyalist sistemin hukuku, “çifte standartlar” ve
“budalalar hukuku” oldu. İnsanlığın yüce değerleri, adalet,
eşitlik, özgürlük, kardeşlik, bunların sözlüklerinden kovuldu.
Amerika Birleşik Devletleri, Amerikan halkını “budala topluluğu” haline getirmek için var. Başarılı da oluyor. Daha önce
yazmıştım: “Kedisini yıkadıktan sonra, ‘mikrodalga’ fırınında
kurutan Amerikalının, üretici firma bu konuda kullanma kılavuzunda bilgi vermediği için tazminat aldığını” ilk duyduğumda inanmamıştım. Doğruymuş! Demek ki 1776’dan bu
yana “mutluluğa erişme hakkı” ile “budalalık hakkı” birbirine karışmış. Düşünün, ABD’nin Irak’a saldırısını, demokrasi
mücadelesi olarak gören Amerikalıların oranı, yüzde elliye
yakın. Ya, 11 Eylül sonrası çıkartılan antiterör yasaları? Bu
yasalara karşı ABD halkının bir tepkisi var mı? Yok! Varsa
yoksa “kişisel” menfaat. “Küreselleşmeci aydınlar”a göre de
bu, ABD demokrasinin merkezi...
KOVADİS
Yasama ve yürütme organları 2007 seçimleri ile işgal
edildikten sonra, sıranın yargı organını teslim almaya geldiğini Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun “Ergenekon soruşturmasına dahil edildiği” operasyondan sonra
yazmıştım. BOP Eşbaşkanlığı, Cumhuriyetin yasama ve yürütme organlarından sonra yargıyı da ABD adına teslim alınca ne olacak?
Eşkiya dünyaya hükümdar olabilir mi?
Elbette olmaz! Çünkü eşkıyanın kültürü buna elvermez.
Nihat Genç, 20 Eylül 2009 tarihli Aydınlık’ta yayımlanan
“Kalbinizdeki kötülük yorulmadı mı?” başlıklı yazısında bu
gerçeği çok güzel anlatıyordu. O yazının bütününü, bir de
“eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” özdeyişinin penceresinden okumanızı öneririm. Yine de, o yazıdan rastgele bir iki
cümle aktaracağım:
“Sorun, bu siyasi rüzgârın ‘entelektüel’ bir varlığının olmayışıdır. (…) Yani sorun, bu kadar abartılı siyasi ve cemaat
ve holding gücünün, ‘şehirli kurumların’ dilini bir türlü çözemeyişidir. Ve şiddetin en vahşisine başvurmak zorunda kalırlar, cezalandırıcı adalet, feodal adalettir.”
Olanları görüyorsunuz. “Kanun, kitap, Anayasa vs.” hiçbirinin hükmü kalmıyor. Bir devletin, varlığını koruyan silahlı kuvvetleri bile hacamat edilip kansız bırakılırsa, o devlet
ayakta kalamaz.
Zaten eşkıyanın bugünkü cüreti, ABD adına orduyu teslim aldığı kanaatinden kaynaklanıyor. Ne var ki ordunun asıl
gücü, millettir. İşte günümüzden yedi yüzyıl önce Padovalı
Marsilyus da, “İktidar sahiplerinin, halkın çıkarlarına aykırı
davranmaları halinde, halkın yöneticileri devrime hakkına
sahip olduğunu” söylerken, eşkıyanın “asıl açmazına” işaret
ediyordu.
Mevcut durumda BOP Eşbaşkanlığını ve Aydınlık’ın bu haftaki kapak yazısında, kanıtlarıyla ortaya koyduğu “Beşiktaş
Terör Örgütü”nü, Türkiye uzun zaman “sırtında taşıyamaz!”
BOP Eşbaşkanlığının da, Beşiktaş Terör Örgütü’nün de nasıl
tarihe karışacağını, hep birlikte göreceğiz. Anadolu’nun bir özdeyişi var: “İstediğini yapan, istemediği ile karşılaşır.”
Haydi! Herkese kolay gelsin!G
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›kG 19
TÜRKİYE
SES KAYDI-4 / MELH GÖKÇEK:
‘Milletvekillerini fitilleyelim
kanunu değiştirelim’
Gökçek- Yani bu 240’, 3 aydan 6 aya indiremez misiniz abi ya?
Kuzu- 3-6 ay aras diyorsun. Olabilir. O u an ne kadar onun eyi ki?
Gökçek- 1 seneden 3 seneye.
Kuzu- Çoook… u anda bizim, bana gelen 140 dosya var
milletvekillerinin. Aa yukar 50 küsuru, 60’a yakn neredeyse bu,
bu 240.
Gökçek- Abi bu 240’ ben bu milletvekillerinin hepsine, hangisi varsa
bi bana çkartsana, ben onlar bir fitilleyeyim!
Kuzu- Vallahi ben sana listesini vereyim onun.
nkara Büyükehir Belediye Bakanı Melih Gökçek’in, hakkında dava açılır açılmaz kanun
deitirtmek için harekete geçtii ortaya çıktı. Gökçek, Anayasa Komisyonu Bakanı Burhan Kuzu’yla yaptıı
telefon görümesinde, yargılanacaı
kanun maddesiyle öngörülen cezanın,
deiiklik yapılarak hafifletilmesini istiyor. Gökçek, konunun Meclis’te gündeme gelmesi için de milletvekillerini
“fitillemeyi” planlıyor. Hatta Gökçek,
ii o kadar ileri götürüyor ki, belediye
bakanlarına da dokunulmazlık getirilmesini bile öneriyor!
Gökçek hakkında, 2003 yılında
belediyeye ait bir araziyi Belko’ya
deerinin altında bir bedelle sattıı
için, eski Türk Ceza Kanunu’nun
240. maddesi gerei ‘görevi kötüye
kullanmak’ suçlamasıyla dava açılmıtı.
A
“Abi 3 aydan 6 aya olunca belediye
bakanlar bu cezay alyor, paraya
çevriliyor, belediye bakanl süresi de
gitmiyor. Mahkûm olup içeri atsa, 2 ay
gidip yatp çkp ondan sonra geliyor
iine devam ediyorsun…
O kadar saçma ki!
Adam bankay soyuyor,
3 sene. Ben 240’tan, keyfi muameleden,
undan, bundan 3 sene…
E olur mu böyle bir adalet?”
20 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
“BEN ONLARI BİR FİTİLLEYEYİM DE…”
Melih Gökçek telefon görümesinde Burhan Kuzu’dan, TCK 240.
maddenin öngördüü 1 yıldan 3
yıla kadar hapis cezasının, 3 aydan
6 aya indirilmesini istiyor. Gökçek’in isteini haklı bulan Kuzu,
60’a yakın milletvekilinin 240.
maddeyle açılmı, bekleyen dosyaları olduu bilgisini veriyor. Bunun
üzerine Melih Gökçek, unları söylüyor:
“Abi bu milletvekillerinin hangisi varsa bana bir çıkartsana ben
onları bir fitilleyeyim. (…) Ben onları fitilleyeyim de 3 aydan 6 aya
indirelim bunları.”
Burhan Kuzu da Gökçek’e hem
istedii kanun deiikliini Meclis’e
taıma, hem de milletvekili listesi
gönderme sözü veriyor.
Melih Gökçek’le Burhan Kuzu’nun konumasını aynen yayımlıyoruz…
240 DEDİĞİN MAYDANOZ…
Melih Gökçek- 240’tan yargılıyorlar beni imdi… 240 dediiniz,
kanunda sayılmayan haller…
Burhan Kuzu- Tabii…
Gökçek- Ben ne bileyim kanunda sayılmayan hallerin ey olduunu abi ya…
Kuzu- 240 demek torba madde
demektir…
Gökçek- E ite abi…
Kuzu- Maydanoz gibi bir ey…
Gökçek- Aynen.
Kuzu- stediin herkesi mahkûm edersin…
Gökçek- Aynen.
Kuzu- imdi yalnız, 240’ı biliyorsun deitiriyoruz biz yeni Ceza
Yasası’ndan. Onu…
Gökçek- Nasıl deitiriyorsunuz abi?
Kuzu- Yani onun zarar dourma artı, bir eyler getiriyoruz. Dolayısıyla…
Gökçek- Abi o bir ey deil abi.
Bakın onu koymular, söylediler de.
O çok izafi. Mesela benim baımda
olan var. Adam onu iddia ediyor.
“Belediyeyi zarara soktuundan”
diyor. Yok ortada somut bir ey.
Kuzu- Hayır ama somut zarardır iddia. Zarara soktuundan
deil ki oradaki zaten. Somut bir
zarar var mı görünürde, açık net bir
ey?
Gökçek- Abi ben size geldiim
zaman anlatırım da… Biz Belko’ya… Belko’ya sermaye artırımı
yaptık, bir yer verdik. Mahkeme 85
milyon lira takdir etmi. 85 milyondan verdik.
Kuzu- Hıhı…
Gökçek- Yüzde 100’ü Belko’nun bize ait, Belko daha sonra
orayı 160 milyona satmı. Adam
diyor ki, “aradaki fark” diyor, “zarardır” diyor.
Kuzu- Hıııı…
Gökçek- “Ve siz” diyor, “toplam 1 trilyon belediyeyi zarara soktunuz.” Diyoruz ki “ya arkada,
Belko bizim yan kuruluumuz, cebimiz. Ve biz bunu satarken Belediye Mec… Pardon mahkeme kararına göre satmıız, vermiiz…
Kuzu- Doru.
Gökçek- Niye böyle? “Yok
efendim” diyor, “biz” diyor, “yapmı olduumuz tespite göre burası
daha deerli olması lazım.” Mahkeme kararını da yok sayıyor…
Mahkeme, mahkeme kararını yok
sayıyor ve “belediyeyi zarara soktun” diyor… Gittik ite 240’tan…
Kuzu- Allah Allah…
Gökçek- Yani bu o kadar izafi
bir kavram ki…
Kuzu- Çok, çok…
E OLUR MU BÖYLE ADALET!
Gökçek- Bi… Abi, unu yapamaz mısınız? Yani bu 240’ı, 3
aydan 6 aya indiremez misiniz abi
ya?
Kuzu- Cezasını mı?
Gökçek- Evet.
Kuzu- O zaman faydası ne oluyor ki üç olunca?
Kuzu- Alt komisyondan
gelecek ya, tartrz.
Orada icabnda 240’dan
yarglanan milletvekilleri
gidip komisyonda
konuabilir.
Gökçek- Konusunlar
arkada. “Bunlar izafi konu,
böyle ceza m olur?”
desinler! (…) Tamam abi,
ben onun kulisini iyice de
yaparm imdi, ortal
kaldrrm. Sen o listeyi ver
bana…
Gökçek- Abi 3 aydan 6 aya
olunca belediye bakanları bu cezayı alıyor, paraya çevriliyor, belediye
bakanlıı süresi de gitmiyor. Mahkûm olup içeri atsa, 2 ay gidip yatıp
çıkıp ondan sonra geliyor iine
devam ediyorsun…
Kuzu- Hı hıhı… 3-6 ay arası diyorsun. Olabilir. O u an ne kadar
onun eyi ki?
Gökçek- 1 seneden 3 seneye.
Kuzu- Çoook…
Gökçek- E tabii çok abi… O
kadar saçma ki! Adam bankayı soyuyor 3 sene. Ben 240’tan, keyfi
muameleden, undan, bundan 3
sene… E olur mu böyle bir adalet?
Kuzu- Hıı hıı… Doru… u
anda bizim, bana gelen 140 dosya
var milletvekillerinin. Aaı yukarı
50 küsuru, 60’a yakını neredeyse
bu, bu 240.
Gökçek- Abi bu 240’ı ben bu
milletvekillerinin hepsine, hangisi
varsa bi bana çıkartsana, ben onları bir fitilleyeyim!
Kuzu- Vallahi ben sana listesini
vereyim onun.
Gökçek- Abi bi zahmet abi
ya…
Kuzu- Oldu.
Gökçek- Ben onları bir fitilleyeyim de 3 aydan 6 aya indirelim
bunları…
L Burhan Kuzu
(sada) Fethullah
Gülen’le.
“240 demek torba
madde demektir.
Maydanoz gibi bir
ey.”
“ÜÇÜNÜN CEZASINI DA İNDİRİN”
Kuzu- Doru, doru… O i…
Onun üzerinde durmak lazım. Onu
güya biraz somut hale getirdik dediler, bizim cezacılardan ben sordum ama…
Gökçek- Abi, yok abi. O somutluk yetmez. Bana söylediler de,
olmaz. 3 ey var abi; 228, 230, 240.
Kuzu- Tamam.
Gökçek- Bunlar 3 aydan 6 aya
deyin tamam.
Kuzu- Hıııı…
Gökçek- Yani mesela, mahkeme kararını uygulamamak da aynı
‘Belediye bakanlarına da dokunulmazlık verin’
Burhan Kuzu- Bu hafta bizim bu dokunulmazlıklar var.
Melih Gökçek- Ne yapıyorsunuz abi
dokunulmazlıı?
Kuzu- Valla ben… Dönem sonuna bırakacaız. Onunla mı uraacaız, ne yapacaız ya…
Gökçek- Tabii bırakın abi, bo verin.
Kuzu- imdi bunlara güvenilmez.
Gökçek- Tabii abi, bo verin siz.
Kuzu- Bizim arkadalar, “Suçum yok,
muçum yok”… Ya suça bakan nerde kardeim?
Gökçek- Bravo ite! Meseleyi çözmüsün.
Kuzu- Suça bakan nerde dedim ya.
Allah… Kaldırıp atacak seni adam ya…
Bahane arıyor zaten!
Gökçek- Tamam, doru abi.
Kuzu- Yahu sen Anayasa’nın verdii
bir hakkı niye kullanmıyorsunuz?
Gökçek- Tabii, tabii…
Kuzu- Seçilemezsen git yargılan!
Gökçek- Tabii. Ben de diyorum ki,
biz belediye bakanlarına da verin aynı
yetkiyi.
Kuzu- Ee hıı… (Gülüyor)
Gökçek- Vallahi, niye vermeyeceksiniz abi?
Kuzu- Doru, tabii.
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
21
Tayyip Erdoan
ve Melih Gökçek.
“Ben onlar bir
fitilleyeyim de
3 aydan 6 aya
indirelim
bunlar.”
ekilde gidiyor.
Kuzu- Tamam, hııı….
Gökçek- Halbuki siz bu üçünü
3 aydan 6 aya kadar yaptınız mı…
Kuzu- Hıı…
Gökçek- Bu… ve paraya çevrilecei otomatikman ey olunca…
Kuzu- Doru…
Gökçek- Otomatik çevriliyor
zannediyorum.
Kuzu- Otomatik çevriliyor
tabii.
Gökçek- Takdirle. Takdirle
yani çevriliyor genelde…
Kuzu- Takdir de olsa çevirir
onu. Ya bir bakalım ona. Onları…
ben imdi bu hafta dokunulmazlıı
bir bitireyim de… Ondan sonra,
ondan sonra…
“KULİS YAPAR, ORTALIĞI KALDIRIRIM”
Gökçek- Ceza Kanunu ne
zaman gelecek Meclis’e abi?
Kuzu- O sonra, yani sonbahara
doru gelir o.
Gökçek- Sonbahara…
Kuzu- imdi Komisyon’a gelecek. Gerçi komisyona gelecek bu
aylar. Ama bu hemen deil. u
anda üniversitelere gönderildi,
onlar tartııyorlar. Zannediyorum
Haziran, Temmuz’a doru gelir.
Gökçek- Abi bu mesela Komisyonda tekrar 240 tartıılabilir deil
mi takriri müzakereyle?
Kuzu- Tabii, tabii… Alt komisyondan gelecek ya, tartıırız.
Gökçek- Tamam.
Kuzu- Yahu sen
Anayasa’nn verdii bir
hakk niye
kullanmyorsunuz?
Seçilemezsen git yarglan!
Gökçek- Tabii. Ben de
diyorum ki, biz belediye
bakanlarna da verin ayn
yetkiyi.
Kuzu- Ee h…
Gökçek- Vallahi, niye
vermeyeceksiniz abi?
Kuzu- Doru, tabii.
Kuzu- Zaten mesele o.
Gökçek- Tamam abi.
Kuzu- Orada icabında 240’tan
yargılanan milletvekilleri gidip komisyonda konuabilir.
Gökçek- Konusunlar arkada.
“Bunlar izafi konu, böyle ceza mı
olur?” desinler!
Kuzu- Bilhassa belediye bakanları için çok zor bir ceza o.
Gökçek- Tamam abi, ben onun
kulisini iyice de yaparım imdi, ortalıı kaldırırım. Sen o listeyi ver
bana…
Kuzu- Veririm, veririm. Onu
bir ara bir ey yapalım…G
Gökçek’in davası zamanaımından dütü
Ankara Büyükehir Belediye Bakanı
Melih Gökçek ve bazı belediye yöneticileri ile Belko yetkilileri hakkında, “görevlerini kötüye kullandıkları” gerekçesiyle
Mart 2003’te Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nde dava açıldı. Dava nedeni Yenimahalle’de bulunan bir arsanın deerinden
çok düük bir fiyatla belediyenin irketi
Belko’ya ihale yapılmaksızın satılmasıydı.
Ankara Cumhuriyet Basavcısı tarafından
hazırlanan iddianamede, bu ilemlerden
dolayı belediyenin zarara uratıldıı ve
bazı kiilerin çıkar saladıı belirtiliyordu. Yargıtay’ın yaptırdıı bilirkii incelemesinde, satılan arsa nedeniyle belediyenin 838 milyar 800 milyon lira zarara uradıı belirlenmiti.
GÖKÇEK: “BİZ DAVAYI UZATMAYA
ÇALIŞACAĞIZ”
Melih Gökçek, davanın görülmesi-
22 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
ne balanmadan önce olu Osman
Gökçek’le de bir telefon konuması yapıyor. Burhan Kuzu’yla görütükten
bir süre sonra yapıldıı anlaılan konumanın ilgili bölümü öyle:
Melih Gökçek- Tabii savcı artık iddianameyi vermi, savcıdan çıkmı i.
imdi hâkimlerde. Be tane hâkim var,
o be tane hâkimin elinde i.
Osman Gökçek- Hıhı…
Melih Gökçek- Altı hâkim var, altının bei girecek bu davaya.
Osman Gökçek- Hıhı…
Melih Gökçek- Ne yapacaklar, ne
etmeyecekler belli deil. Fakat eee, ey
etmiler, acele etmiler hâkimler.
Osman Gökçek- Hıhı…
Melih Gökçek- Ayın 10’unda mahkemesi var bizim. Yani 10’una atmaları, acele etmeleri beni biraz böyle ikillendirdi.
Biz uzatmaya çalıacaız bakalım
davayı… Belki bir kanun çıkacak da,
onun için.
Osman Gökçek- Anladım babacıım…
DAVA 6 YIL SÜRDÜ
Davanın görülmesine 12 Haziran
2003 tarihinde Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nde balandı. Türk Ceza Kanunu’nun deimesinden sonra ise dosya
Ankara Adliyesi’ne gönderildi ve davaya Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. “Davayı uzatmaya
çalıacaız” diyen Gökçek, dediini
yaptı.
Tam 6 yıl süren davada karar, 17
ubat 2009 tarihinde açıklandı. Gökçek’in görevi kötüye kullanmaktan
yargılandıı dava, zamanaımından
dümütü!
TAYYP ERDOAN SÖZÜNÜ TUTMAYINCA YENDEN EYLEME BALADILAR
Sinan köylüleri
ağanın traktörlerini tarlaya sokmadı
Yedi yl önce “Yklsn Aalk Yaasn Cumhuriyet” sloganyla
mücadeleye balayan Diyarbakr’n Sinan köylüleri, aa Reit ve
Cengiz Sinanl’nn traktörlerini araziye sokmad. Köylülerin birliini ve
kararlln gören aa tayfas, gerisingeri döndü. Köylüleri yeniden
harekete geçiren Tayyip Erdoan’n sözünü tutmamasyd.
kimsenin topraı yoktur. Aalar ise
toplam be köyde 110 bin dönüm
topraa sahiptirler. Bu nasıl adalettir? Topraklarımızı ve köyümüzü
aalara asla teslim etmeyeceiz.”
ERDOĞAN SÖZÜNÜ TUTMADI
Diyarbakır’ın Bismil ilçesine
balı Sinan köylüleri aanın adamlarının köyün tarlasını sürmek için
traktörlerle geleceini örendi. Köylüler hemen harekete geçti ve ellerine aldıkları Türk bayraklarıyla tarlada nöbet tutmaya baladılar. Aanın adamları, köylülerin birlikte hareket ettiklerini ve kararlı olduklarını görünce tarlayı süremedi. Köylülerin zaferiyle sonuçlanan olay 11
Kasım günü gerçekleti.
Sinan köylüleri, bundan yedi yıl
önce “Yıkılsın Aalık Yaasın
Cumhuriyet” sloganıyla mücadeleye balamılardı. Köyün aaları
Reit ve Cengiz Sinanlı’ya karı
mücadele eden köylüler, önce köy
meydanında, ardından Bismil ve
Diyarbakır ehir merkezinde Atatürk posterleri ve Türk bayraklarıyla eylemler yapmılardı. Mücadeleleri ilk kez Aydınlık tarafından duyurulan Sinan köylüleri, daha
sonra Ankara ve stanbul’da seslerini duyurmulardı.
“KÖYÜMÜZÜ AĞALARA TESLİM
ETMEYECEĞİZ”
Köylüler, zaferle sonuçlanan eylemlerinin ardından bir basın açıklaması yaptı. Köylüler adına konuan Ali hsan Paçacı, Sinanlı ailesinin, topraklarını zorla ve hile ile ellerinden aldıını bu nedenle aaların bu toprakları sürmelerine izin
vermeyeceklerini söyledi. Sinanlı ailesinin köye Mu’tan geldiini vurgulayan Ali hsan Paçacı, unları
söyledi: “ki bin nüfuslu köyde
çi Partisi dıındaki partileri
köylerine sokmayan Sinan köylüleri, aldıkları ortak kararla 2007 seçimlerinde oy kullanmamılardı.
Babakan Tayyip Erdoan, köylülere bir mesaj göndererek “Sorununuzu çözeceim, yalnız çi Partisi’nden uzak durun ve bekleyin”
demiti. Köylüleri yeniden harekete
geçiren, AKP iktidarının 2 yıl geçmesine ramen adım atmaması
oldu.G
Köy aalarna kar
mücadele eden
Sinan köylüleri,
önce köy
meydannda,
ardndan Bismil ve
Diyarbakr ehir
merkezinde Atatürk
posterleri ve Türk
bayraklaryla
eylemler
yapmlard.
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
23
ESK SHP MLLETVEKL HÜSNÜ OKÇUOLU
Kürtler bölünmeyi istemez
“Yllar yl bir inkâr olay vard. Topluma bu ekilde çok büyük zarar
verildi. imdi devlet eliyle bu anlayn giderilmesi lazm. Türkiye
Cumhuriyeti vatandalarnn eit ve özgür vatandalar olduklarn
yaamsal olarak hissetmeleri salanmal. Vatanda vatanda
yapamadnz sürece çözüm olmaz.”
ÖNDER ÖZTÜRK
M Eski SHP
Milletvekili Hüsnü
Okçuolu: “Ben
Türkçemle gurur
duyuyorum.
Türkçeyi çok iyi
kullanyorum. Ama
benim dilimi de hiç
kimse hor
görmesin, hakir
görmesin.”
Fotoraf:
engül Derin
“Kürt aydınlar açılımı deerlendirdi” balıklı tartıma yazılarımızın bu haftaki konuu
eski SHP Milletvekili Hüsnü
Okçuolu. 1987 yılında yapılan
genel seçimlerde Meclise giren
Okçuolu, 1 Aralık 1989’da
Kemal Anadol ve Tevfik Koçak
ile birlikte SHP’den istifa etti.
Sosyalist Birlik Partisi’nin
kurucuları arasında yer aldı. Bu
parti, 1994 yılında kapatıldı.
Okçuolu, siyasi yaamına CHP
üyesi olarak devam ediyor.
Aydınlık- Kürt sorununun
çözümü açısından AKP’nin açılımını nasıl deerlendiriyorsunuz?
Hüsnü Okçuoğlu- Kürt sorununun konuulması ve tartıılmasını çok olumlu buluyorum. Çünkü yıllar yılı bir inkâr
olayı vardı. Topluma yıllarca
böyle bir topluluun olmadıı
anlatıldı. Sonra “Var ama bunlar bölücü, ülkeyi bölüyorlar,
bunları imha etmek lazım” denildi. imdi de “Gelin bazı haklar verelim” deniyor. Halk da
diyor ki, “Allah Allah bu da
nerden çıktı? Düne kadar Kürt
diye bir ey yoktu. Düne kadar
bunlar isyancıydı, bölücüydü…” Topluma bu ekilde çok
büyük zarar verildi. imdi devlet eliyle bu anlayıın giderilmesi lazım. Türkiye Cumhuriyeti
vatandalarının, sadece yasada
ya da söylemde deil, yaamsal
olarak da eit ve özgür vatandalar olduklarını hissetmeleri
salanmalı.
VATANDAŞI VATANDAŞ
YAPMADAN OLMAZ
Aydınlık- Eit vatandalık
olgusunu yaamın her alanına
yansıtmamız gerektiini vurguladınız. Peki, bu sorunun giderilmesi için ne yapılması lazım?
Okçuoğlu- Devlet eliyle
halka Kürtlerin var olduu ve
bunların kendi ayrıcalıkları için
Anayasa’da ayrı bir ey istemedikleri, Anayasa’nın Türkiye’deki bütün etnisitelere aynı
mesafede ve eit yaklatıı anlatılmalı. Bütün etnisitelerin özgürce, utanma ya da sıkılma yaamadan, kendi kimliklerini
ifade ederek devlette görev ve
rol alabilmeleri için bir yeniden
yapılandırma salanmalı. O
zaman Türkiye vatandalıı
benim kutsal varlıımdır. O
zaman devlet de benim için kutsal olur. Herkes için olur.
Yoksa devleti ben kurmuum,
bana eziyet yapıyor. Ben kurmuum, vatanda olarak öyle
tasavvur etmiim, vergimi veriyorum, askerliimi yapmıım ve kendi adıma söylüyorumTürkiye Cumhuriyeti’nin iyi vatandalarından biriyim. Ama
benim vatandaım, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bireyi
Türkiye’de yaayan ve
mutlu olan insanlarn
bölünmeyi savunmas
mümkün mü?
Nasl böyle bir
istem, arzu ya da
gayeleri olur?
Bunlar belli görevli,
maal ajanlar olur.
Baka ülkeler
adna çalan
insanlar olur.
Bu 100 olur, 200 olur,
500 olur. Bu Türk de olur,
Kürt de olur. Bunu Kurtulu
Sava’nda da gördük.
24 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
“Eli silahl be bin kii
silahn brakp dadan
gelsin” deniyor. Bunu
kesinlikle olumlu
buluyorum. Devlet hiçbir
zaman silahl bir örgütle
kendini eletirecek
duruma dümemeli. Bazen
maalesef öyle olmutur.
Yani devlet baz durumlarda
PKK’nn yaptnn aynsn
yapmtr. Bu Kürtlerde
büyük bir infial yaratm,
büyük bir yara açmtr.”
olan insanım devletinden ikâyetçiyse burada bir sorun var.
Bunun konuulması ve çözülmesi lazım. Ben onun için vatanda olgusunu çok önemsiyorum, yani vatandaı vatanda
yapamadıınız sürece olmaz.
AKP BU KONUDA TECRÜBELİ DEĞİL
Aydınlık- Bu sürecin sorunları giderebileceine inanıyor
musunuz?
Okçuoğlu- AKP, bunun
içini nasıl doldurur, bilemiyoruz. Aslında benim de üyesi olduum CHP bu konuda ön almalıydı. Sol, bu iin içinde olmalıydı, çünkü birikimi ve deneyimi var. Yıllar boyu verilmi
mücadeleler var. Ama AKP,
Kürt açılımı konusunda tecrübe
sahibi deil. Devlet daha tecrübeli.
Aslında kaygılarım var ama
gelecek konusunda umutluyum.
Sorunların aılacaına inanıyorum. Tabiii bu birden olacak
gibi deil. Türkiye’nin yıllardır
barıa ihtiyacı var. Susamı vaziyette. Ama bunu anlatmak
lazım. Savaın devam etmesinden rant elde edenler bunu istemiyor. Siyasette de, bölgesel
amaçlı belli gruplarda da, airet
aaları ve toprak aalarında da
bu rant var. Ama bunların dıında dier tüm insanların yararı barıtadır. O yüzden bir devlet politikası olarak bu sürecin
ilerletilmesini olumlu buluyo-
rum. Yalnızca iktidar partisi
deil, MT, Emniyet, Parlamento, YÖK, Anayasa Mahkemesi
gibi devletin organları da bu
iin içindedir.
KÜRTÇEYİ KİMSE HOR GÖRMEMELİ
Aydınlık- Barı için atılacak
ilk adım ne olmalı?
Okçuoğlu- Ben en fazla kültür üzerinde duruyorum. Bunun
da ana öesi dildir. Yani bir
topluluk varsa, tarih boyunca
sizinle varsa; onun bir dili, kültürü, edebiyatı, sanatı, müzii,
folkloru varsa yaam bulması
lazım. Ben Türkçemle gurur duyuyorum. Türkçeyi çok iyi kullanıyorum. Ama benim dilimi
de hiç kimse hor görmesin,
hakir görmesin. Elbette resmi
dil sosyalleme olgusudur. Örnein ben resmi dilimi bilmesem
sizinle konuamazdım. Benim
annem Türkçe bilmiyorsa vatanda olabilir mi? Aynı vatandayız, aynı dili konuuyoruz,
birbirimizi anlıyoruz, sosyalleiyoruz, diyalog kuruyoruz…
ama bütün diller konuulabilir.
Dil üretimle vardır, bütün insanlıın ortak malıdır. Örnein,
Roman vatandalarımızın söyledii arkılar sadece onları sevindirmiyor. Tam tersine onların dıındakileri sevindiriyor.
Onlara sanat sunuyor, müzik
sunuyor… Dolayısıyla onların
malı deil bu.
Aydınlık- Demokratik haklar açısından son yıllarda olumlu bir süreç yaandıını söylemek mümkün mü?
Okçuoğlu- Belli noktalarda
diyebiliriz, ama giderildiini
söyleyemeyiz. Ben Türkiye’nin
cumhuriyetle birlikte demokratik gelimesini yapamadıı için
bu sancıları taıdıımızı düünüyorum. Cumhuriyet’e hayır
demek mümkün deil. Cumhuriyet, halkın kendi iktidarını
kendisinin yönetmesi olayıdır
ancak gıdası ve vitamini olan
demokrasiyle donanmamıtır.
çinin doldurulmaması nedeniyle de büyüyememitir. Ben Meclis’e gittiim zaman “Türkiye’de
Türkçeden baka dil konuulamaz” diye yasa maddesi vardı.
Nitekim o zaman bizim genel
bakanımız Erdal nönü’nün
önerisiyle bu 12 Eylül ayıbı ortadan kaldırıldı.
Bakın, ben ilkokul üçüncü
sınıfta Türkçe örendim. Bir öretmenimiz geldi. Akrabamdı,
soyadı da Okçuolu. Dedi ki;
“Kim ailesiyle Kürtçe konuursa azına biber sürerim.” Çocukları da görevlendirmi, herkes muhbir. Biz de amcamın oluyla birlikte okula gidip geliyoruz. Sene 1958. Bir gün numaralar okundu, çıktım. Öretmen
dedi ki; “Sen annenle Kürtçe
konumusun.”
Bir
tokat
yedim, 180 derece yüzümün deitiini hissettim. Beni ihbar
eden kimdi, amcamın olu.
Bana biber süren kim, amcam.
Neden? Annemle Kürtçe konumuum. Annem Türkçe bilmiyor. imdi bu travmayı unutmak mümkün mü? 1958’den bu
yana… Tam 50 yıl…
BÖLÜNMEYİ BİR AVUÇ AJAN
SAVUNUR
Aydınlık- Af konusunu nasıl
ele alıyorsunuz?
Okçuoğlu- Türkiye’nin en
önemli ihtiyaçlarından biri siyasi bir ‘genel af’tır. “Eli silahlı
be bin kii silahını bırakıp dadan gelsin” deniyor. Bunu kesinlikle olumlu buluyorum.
Devlet hiçbir zaman silahlı bir
örgütle kendini eletirecek duruma dümemeli. Bazen maalesef öyle olmutur. Yani devlet
bazı durumlarda PKK’nın yaptıının aynısını yapmıtır. Bu
Kürtlerde büyük bir infial yaratmı, büyük bir yara açmıtır.
Çünkü devlet ciddi bir itir. Yasaya dayalı bir örgüttür. Hukuku olan devlet, devlettir.
Türkiye’nin
parçalanması
kimsenin elinde deil. Türkiye’de
yaayan ve mutlu olan insanların
bölünmeyi savunması mümkün
mü? Yaamını, geçmiini, ailesini, kültürünü, sosyal hayatını,
bin yıllık tarihini yaayan insanlar nasıl olur da pat diye bölücü
olurlar? Nasıl böyle bir istem,
arzu ya da gayeleri olur? Bunlar
belli görevli, maalı ajanlar olur.
Baka ülkeler adına çalıan insanlar olur. Bu 100 olur, 200
olur, 500 olur. Bu Türk de olur,
Kürt de olur. Bunu Kurtulu Savaı’nda da gördük.G
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
25
BARKEY-ABROMOWTZ KLS YENDEN SAHNEDE
CIA’cılar: AKP emsalsiz
fırsat, destek verelim!
“AKP Türk toplumunu, ülkenin anayasasn ve modas geçmi politik
sistemini deitirmek için; komularyla ve kendi toplumuyla bar için
emsalsiz bir frsat. AKP bunu yapmak üzere. Fakat yardma ihtiyac
var…” CIA’c ikili, AKP’nin kapatlmasn önlemek için de ABD’yi
güçlü müdahaleye çarmlard.
FKRET AKFIRAT
BD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abromowitz ile ABD Dıileri Bakanlıı Siyaset Planlama Dairesi
eski çalıanlarından Henri Barkey, Obama yönetimine, “emsalsiz bir ans” olarak niteledii
AKP’ye destek olmasını tavsiye
etti.
Foreign Affairs, ABD dı politikasının gayri resmi organlarından Council on Foreign Relations (CFR-Dı likiler Konseyi)’ın yayını. Abromowitz, Tayyip Erdoan’ın “lider” haline getirilmesinde kilit rol oynayan ve
A
“darbe uzmanı” olarak bilinen
ünlü bir CIA’cı. Barkey ise CIA
Ulusal stihbarat Konseyi Bakan
Yardımcısı Ellen Laipson’un ei,
ABD Dıileri Bakanlıı Siyaset
Planlama Dairesi eski çalıanlarından.
Abromowitz ve Barkey yine
ortak imzayla, Nisan 2008’de
AKP kapatma davasından hemen
sonra Newsweek dergisinde,
Amerikan
yönetiminden,
AKP’nin kapatılmasını önlemek
için güçlü bir müdahale istemiti.
“AKP’NİN SAKARLIKLARI”
CIA’cı ikilinin Kasım-Aralık
2009 tarihli Foreign Affairs’te
yayımlanan “Türkiye’yi dönü-
Henri
Barkey
türenler” balıklı yazısını, basit
bir makale olarak görmemek
lazım. Çünkü her ikisi de
AKP’nin oluumundan iktidara
geliine kadarki sürecin en önemli aktörleri. Üstelik, AKP’nin iktidarda bulunduu süre içinde
AKP ve Türkiye ile ilgilerini hiç
kesmemi kiiler. Bu ikiliyi,
“AKP’nin akıl hocaları” ve aynı
zamanda “ABD yönetiminin
AKP danımanları” diye nitelemek mümkün. CIA’cı ikili, ABD
yönetim çevrelerinde AKP’nin
bazı göstermelik politikalarından
tedirginlik duyan çevreleri, “birinci elden” bilgilendiriyor.
Fuller: AKP’nin komularıyla ilikileri, ABD’nin çıkarına
CIA Ulusal stihbarat Konseyi Eski
Bakan Yardımcısı Graham Fuller, 10
26 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
Kasım’da BBC Türkçe servisinde yayınlanan söyleisinde, Abromowitz ve Barkey’in makalesiyle paralel görüler savundu. Fuller, “Türkiye artık Batı’nın
sadık müttefiki deil” balııyla yayımlanan söyleisinde, AKP yönetimindeki
Türkiye’nin, bölgesinde Batı’nın yandaı
ve NATO’nun uzantısı olarak görülmemesinin, aslında Batı’nın çıkarlarına
uygun olduunu belirtti.
Bush yönetiminin çizgisini eskiden
beri eletiren Fuller, o dönem Washington yönetiminin Türkiye’nin
Rusya, Çin, Suriye ve ran’la iyi ilikiler kurmasından rahatsız olduunu belirttikten sonra öyle diyor:
“Benim gibi pek çok dı gözlemci,
Türkiye’nin Suriye, ran ve dier sorunlu ülkelerle balarını güçlendirmesinin, Amerikan yönetimi bunu anlamasa ve kabul etmese bile, Amerikan
çıkarlarına da hizmet ettii görüündeydi.”
Fuller, “Kemalistler de, Ordu da,
sol da, baka çevreler de Türkiye’nin
çıkarlarının ‘ABD ile sıkı fıkı dost’ olmaktan öteye geçtii görüündeydi”
dedikten sonra, AKP’nin bugün uyguladıı politikayı öyle niteliyor:
“AKP, özellikle de Ahmet Davutolu
dıileri bakanı olduktan sonra daha
ciddi adımlar atmaya baladı. Dıileri
Bakanlıı da bunu, yani ABD ve Avrupa
ile birlikte çalıan, AB üyesi olmayı hedefleyen ama aynı zamanda Rusya ile,
Çin ile, Arap dünyası ile, Kafkaslar’la,
Orta Asya ile, Akdeniz’le, Afrika ile çalıan bir dı politika vizyonunu büyük
ölçüde destekliyor bana kalırsa.”
Fuller, açıkça “Amerikan çıkarlarına hizmet eden ilikiler” olarak niteledii bu politikayı u sözlerle özetliyor:
“Türkiye artık eski deyile ‘Batı’nın
sadık müttefiki’ deil. Ama Batı’nın reçetelerini uygulamasa bile, yaptıklarından Batı da faydalanacak.”
AKP’nin Batı’da tedirginlik
yaratan “ran’la ilikiler, srail’le
ilikilerde pürüzler, Davos toplantısındaki çıkı, El Beir’in
Türkiye’ye davet edilmesi” gibi
kimi politikalarını “sakarlık”
olarak niteleyen Abromowitz ve
Barkey, makalenin sonunda esas
tavsiyeyi açık bir biçimde yazıyor:
“AKP, Türk toplumunu, ülkenin anayasasını ve modası geçmi
politik sistemini deitirmek için;
komularıyla ve kendi toplumuyla
barı için emsalsiz bir fırsat. AKP
bunu yapmak üzere. Fakat yardıma-destee (assistance: yardım,
destekleme, muavenet) ihtiyacı
var. Batı, Türkiye her alanda
doru bir rotada ilerliyormu gibi
davranmamalı ama Türkiye’nin
daha hogörülü bir liberal demokrasi olma yolunda kalması konusunda yardım etmeli.”
“KUVVETLİ LAİK VE BÜROKRATİK
ELİT, HÂLÂ DİRENİYOR”
Barkey-Abromowitz ikilisi,
Ortadou’ya yönelik AKP politikalarının söylem boyutunun ey-
Morton
Abromowitz.
lemden daha güçlü olduunu
vurguluyor.
AKP’nin Ordu’nun “etkinliine” karı reformlarından övgüyle söz eden ikili, “Kuvvetli laik ve
bürokratik elitin hâlâ direndiinden” dem vuruyor. Ergenekon
tertibinden de söz eden ikili,
bunun Ordu’nun itibarını lekelediini yazıyor.
CIA’cı ikili Ermeni açılımını,
Irak’ın kuzeyiyle ilikileri, Kürt
açılımını olumlu politikalar olarak sıralıyor.G
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
27
“YA ULUSALCILIK YA AÇILIM” DYENLERE YANIT HALKTAN GELD
10 Kasım’da yüz binler
açılıma karşı Anıtkabir’e yürüdü
Yurt genelinde 10 Kasm anmalar AKP protestosuna dönütü. Çeitli
illerde yaplan anmalarda PKK’llarn Habur gösterisi ve AKP’nin
açlm protesto edildi. 8 Kasm’da zmir Gündodu Meydan’nda on
binlerce yurtta “hanet Açlmlarna Hayr, Millete Birlik Vatana
Bütünlük” sloganyla bir araya geldi.
10 Kasım haftasında yurdun
dört bir yanında açılım protestosu vardı. En anlamlı olanı ve en
kitleseli, bir günde 259 bin kiinin Anıtkabir ziyareti oldu. 8 Kasım’da zmir’de, 7 Kasım’da Sakarya ve skenderun’da, 5 Kasım’da Kars’ta AKP’nin açılımını
protesto mitingleri yapıldı.
AKP, 10 Kasım’da açılımı
TBMM’ye taırken, Türk halkı
da açılıma tepki olarak Anıtkabir’e akın etti. Yurttalar açılım
tartımalarının 10 Kasım tarihine getirilmesini protesto etti.
Mesai günü olmasına ramen, 10
Kasım’da Anıtkabir’de mozole
önünden 259 bin 371 kii geçti.
Genç, yalı, öretmen, örenci,
milletvekili, aydın herkes Atatürk’e yürüdü. Yüzlerce kitle ör-
28 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
gütü çok sayıda siyasi parti temsilcisi, akademisyenler, gazeteciler, yurtsever aydınların “AKP
açılımına karı, 10 Kasım’da
Anıtkabir’e” çarısı yanıt buldu.
Devlet töreninin bitiminin ardından vatandalar Anıtkabir avlusunu doldurmaya baladı.
YÜZ BİNLER ANITKABİR’DE BULUŞTU
Aralarında, Demokratik Sol
Parti, çi Partisi, Baımsız Cumhuriyet Partisi, Yeni Parti, Birleik Kamu Konfederasyonu,
Türkiye Gençlik Birlii, Cumhuriyet Kadınları Dernei, Tüm
Öretim Üyeleri Dernei Genel
Bakanı Prof. Dr. Alpaslan Iıklı,
Ulusal Hekim Birlii, Gazi Üniversitesi Öretim Üyeleri Dernei, Bilim ve Ütopya Kooperatifi
Bakanı Prof. Dr. Semih Koray,
14 Nisan Çalıma Grubu, Anadolu Ulusal Uyanı Platformu,
Eski Çalıma Sosyal Güvenlik
Bakanı Yaar Okuyan, Emekli
Tümgeneral Osman Özbek, gazeteciler Banu Avar ve Nihat
Genç’in de bulunduu yüz binler
ellerinde Türk bayraklarıyla
Anıtkabir önünde bulutu. Okul
formalarıyla Anıtkabir’e gelen
örenciler hem Anıtkabir avlusunda hem de önünde, sık sık
Onuncu Yıl Marı’nı söyledi.
Örencilere vatandalar alkılarıyla destek verdi.
“GÜNDOĞDU MEYDANI AÇILIMA
KAPALI”
AKP açılımlarına karı 8 Kasım
Pazar günü Cumhuriyet çin Güçbirlii 38 kitle örgütü ve siyasi partilerin desteiyle “hanet Açılımlarına Hayır! Millete Birlik Vatana
Bütünlük” mitingi düzenledi. “Ne
ABD Ne AB Tam Baımsız Türkiye”, “Gündodu Meydanı Açılıma
Kapalı” sloganları ile alanın inledi-
i mitinge katılan on binler aynı
heyecanı miting sonrasında sürdürdü. Miting sona ererken balayan
yamur kitlenin hızını kesmedi. zmirliler kinci Kordon ve arka sokaklarında gösteriyi devam ettirdi.
EVLATLARIMIZ KORKMADI BİZ DE
KORKMUYORUZ
Mitinge kırmızı beyaz Türk
Bayrakları ile geni bir katılımla
giren çi Partisi, Yeni Parti,
Cumhuriyet Kadınları Dernei,
Türkiye Gençlik Birlii ve dier
katılımcı kurulular alanı doldurdu. Diyarbakır’ın Lice ilçesinde ehit olan Komando Astsubay
Kadir Aydın’ın babası Ahmet
Aydın, “Amerika bizi korkutamaz. Biz korkak evlatlar yetitirmedik. Biz korkak millet olmadık” diye konutu. Cumhuriyet
çin Güçbirlii dönem Sözcüsü
Av. Erdoan Özer ise AKP açılımlarının millete birlik getirmeyeceini söyledi. zmir Barosu
Bakanı Av. Özdemir Sökmen de
“PKK’lıların Silopi’de karılandıı vatanseverlerin ise Silivri’de
yattıı ülkede hukuk olmaz”
dedi. zmir Tabiip Odası Bakanı
Suat Kaptaner ise Tayyip Erdoan’ın “açılım konusunda acelemiz var” sözlerine karı acelesi
olanın AKP deil ABD olduunu
vurguladı. Kaptaner Türkiye’nin
bu sorunları yaamaması için
NATO’dan çıkması gerektiini
de sözlerine ekledi. Mitinge çi
Partisi Genel Bakanı Dou Perinçek, Yeni Parti Genel Bakanı
Tuncay Özkan ve Demokrat
Parti Genel Bakanı Hüsamettin
Cindoruk da birer mesaj gönderdiler. Perinçek mesajında unları
söyledi: “Atatürk’ün gençlie
hitap ettii durum gerçeklemitir. Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet, dalalet ve
hatta hıyanet içindedirler. Hatta
bu iktidar sahipleri ahsi menfaatlerini emperyalistlerin siyasi
emelleriyle birletirmilerdir. Bu
koullarda bize düen görev
Hasan Tahsin olmaktır.”
YANDAŞ BASIN PANİKLEDİ
Zaman gazetesi 6 Kasım
günlü haberinde Türkiye Bosna
Hersek Kültür Dernekleri Federasyonu Bakanı Cemal enel’in
“Perinçek neyse Öcalan odur.
Beraber eylem yapmayız” dediini iddia etti. Oysa görütüümüz
enel yalnızca mitingin siyasallamasına karı olduklarını ve bu
sözleri söylemediini belirtti.
Ulusal Kanal mikrofonlarına da
mitinge katılacaını ve Yugoslavya gibi olmamak için herkesi mitinge davet ettiini söyledi.
Zaman gazetesinin kıkırtmaları
mitinge bir hafta kala her gün
benzeri haberlerle devam etti.
ehit Aileleri Yardımlama ve
L TGB Genel
Bakan Osman
Ylmaz: “Atatürk
gençlii ihanet
açlmlarna izin
vermeyecektir.
10 Kasm yas deil
mücadele günüdür.”
Antkabir
ziyaretinden önce
Türkiye Gençlik
Birlii üyeleri
TBMM önünde
açlm
tartmalarnn 10
Kasm’da
yaplmasn protesto
etti. TGB üyeleri
“Atatürk gençlii
görev banda”,
“Türk-Kürt kardetir
Amerika kalletir”
sloganlar att.
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
29
Genç, yal,
örenci,
öretmen, yazar,
gazeteci,
akademisyen
Antkabir’e
yürüdü.
Dayanıma Dernei kurum olarak mitinge katılmaktan vazgeçtiini belirtirken bir gün önce
AKP zmir l Bakanı Ömür
Kabak tarafından ziyaret edildi.
“YA ULUSALCILIK YA AÇILIM”
AKP Genel Bakan Yardımcısı ve eski Milli Eitim Bakanı
Hüseyin Çelik 4 Kasım günü zmir’de katıldıı bir toplantıda
açılıma karı olanlar için “Türkiye bir yol ayırımında, ya ulusalclıı ve içe kapanıklıı ya da ulusal zenginlik ve açılımı tercih
edecek” dedi. Cumhuriyet Halk
Partisi zmir l Bakanlıı mitinge
katılmazken zmir Büyükehir
Belediyesi mitinge bir gün kala
mitingin ses düzeni ve dier teknik ihtiyaçlarını karılamayacaını bildirdi.
30 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
HALK AÇILIMA TEPKİSİNİ
MEYDANLARDA GÖSTERDİ
Yurt genelinde de AKP açılımlarına tepki mitingleri düzenlendi. Balıkesir’deki 10 Kasım
anma töreninde Gaziler, ehit
Dul ve Yetimleri Dernei ube
Bakanı Haydar Filiz, “Tayyip
ananı da al, dadan inenleri karılamaya git” pankartı açarak
Tayyip Erdoan’ı protesto etti.
Protokolün akın bakıları arasında gerçekleen eylemi, yurttalar alkılarıyla destekledi.
ADD Isparta Gençlik Kolları
Bakanı Emre Güner, ihanet projesine karı duran aydınların ve
vatanseverlerin de Ergenekon
tertibiyle tutuklandıını söyledi.
ADD’nin eylemine Kamu Sen
üyeleri de destek verdi. Türk
Büro Sen Genel Bakanı Fahret-
tin Yoku da, Isparta’da düzenledii basın açıklamasında “AKP,
açılımlarıyla Türk milletini bölmeyi baaramayacak. Bu ülkeyi
nasıl emanet almısak aynı ekilde gelecek nesillere emanet edeceiz.” dedi. Habur gösterisi 5
Kasım’da Kars’ta da protesto
edildi. PKK aleyhine slogan atan
yüzlerce ehit yakını, AKP’nin
açılımını eletirdi. AKP’nin açılımı ve Habur gösterisi “Vatanına,
Bayraına, ehidine Gazine
Sahip Çık” adı altında Sakarya
ve skenderun’da da mitinglerle
protesto edildi. Türkiye Harp
Malulü Gazi, ehit, Dul ve Yetimler Dernei Sakarya Kurucu
Bakanı Salim Yarar, meselenin
sadece ehit ailelerinin meselesi
olmadıına, Cumhuriyet’in tehlike altında olduuna dikkat çekti.
zmir Gündodu Meydan’nda düzenlenen “hanet Açlmlarna Hayr! Millete
Birlik Vatana Bütünlük” balkl mitinge yamura ramen katlm youndu.
zmir’de kürsünün hemen önünde toplanan ehit aileleri teröre kurban
verdikleri yaknlarnn fotoraflarn tadlar.
Antalya’daki tören srasnda bir ehit yakn “Türk bayran kimsenin
indirmeye gücü yetmeyecek. Bu bayrak ehitlerimizin kanyla suland.”
diyerek tepkisini dile getirdi.
Gaziler, ehit Dul ve Yetimleri Dernei Balkesir ube Bakan Haydar
Filiz, “Tayyip anan da al, dadan inenleri karlamaya git” pankart açt.
Protokolün akn baklar arasnda gerçekleen eylemi, yurttalar
alklaryla destekledi.
ADD Isparta Gençlik Kollar Bakan Emre Güner: “Açlm bir ihanet
projesidir.”
ehit yaknlar AKP’ye seslendi: “Nasl sonuçlanaca belli olmayan bu
meçhul yoldan vazgeçin!”.
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
31
HAFTANIN NOTLARI
Deniz ile Ufuk
Aydınlık’ın kökleri tarihimizin derinliklerindedir. Adını, 1921 yılı Haziran ayında Türkiye sosyalist hareketinin önderlerinden Dr. Şefik Hüsnü
Değmer’in liderliğinde yayına başlayan dergiden alır.
1968 yılının Kasım ayında AydınHİKMET ÇİÇEK
lık, aylık dergi olarak yeniden hayat
buldu… Doğu Perinçek ve Vahap Erdoğdu önderliğinde çıkan derginin
Dr. Hikmet Kıvılcımlı ve Mihri Belli’nin
de aralarında bulunduğu geniş bir yazar kadrosu vardı. (Aydınlık’ın asistan Doğu Perinçek’in Hukuk Fakültesi sandığından aldığı 7 bin lira borç para ile çıkışının öyküsü ayrı bir yazı
konusudur.)
Aydınlık, Türkiye sosyalist hareketinin teorisinin oluşturulmasında ve Milli Demokratik Devrim stratejisinin belirlenmesinde çok önemli bir rol oynadı.
Aydınlık’ın devrimci mirasını sürdürenler bugün İşçi Partisi
saflarında yer alan devrimciler oldu. “Aydınlıkçı” diye anılanlar da onlar. Hani Nazım Hikmet’in
“şu taşlı yolları çarıklarına dolayan,
dağlardan
dağlara
güneşi kovalayan”
dediği “Aydınlıkçılar”.
Deniz Yıldırım, 1977 yılında Isparta Keçiborlu doğumlu, Dil
Deniz
Yldrm
Ufuk
Akkaya
Tarih Felsefe mezunu. En zor zamanda geldi, Aydınlık’ın dümenine geçti, “çiçeği burnunda” genel yayın yönetmeni oldu.
Ufuk Akkaya 26 yaşında. Sivas-Kangal Tekke köyü nüfusuna kayıtlıdır ama Ankara doğumludur. Hemşeriyiz! Ulusal Kanal’ın istihbarat şefi. Kanal’ın ve derginin en cevval muhabiri.
İkisi de Aydınlıkçı!
İkisi de tutuklandı! Siz bu satırları okurken Metris’ten Silivri’ye gelmiş olacaklar.
Tutuklanma gerekçelerini, İstanbul TEM’de sorulan akıl
almaz soruları dergide okuyacaksınız.
Aydınlıkçılar’ın tarihi 40 yılı geçti. Nice badireler atlattı. Üç
buçuk Fethullahçı nedir ki!
Muhalif sanatın gücü
Müjdat Gezen, Levent Kırca, Seden Kızıltunç gibi sanatçılarımıza gösterilen bu yoğun ilgi nereden geliyor? Hani siyasal
mizahın “modası geçmişti”? Televizyon ekranları saçma
sapan, abuk sabuk gevezeliklerle dolu ama hiçbiri Gezen’in,
Kırca’nın, Kızıltunç’un gördüğü ilgiyi görmüyor.
Sanat Merkezi’nin beşinci şubesini İzmir’de açan Müjdat
Gezen’le, Belma Yücel’in Ulusal Kanal’da yaptığı söyleşiyi izledik. Açılışta Gezen’e gösterilen yoğun sevgiyi de gördük.
Müjdat Gezen’in Ergenkon’la dalga geçtiği, Türkiye’de
adalet sistemini ele alan “Adalet Pantolonun Kemeridir”
Levent Krca
34 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
oyunu yeni başladı. Aydınlık okurlarına mutlaka
izlemelerini öneririm.
Ya Levent Kırca? FOX
TV’de her Cumartesi akşamı 21.30’da “Olacak O
Kadar” ortalığı kırıp geçiriyor. İzlenme oranı ile
FOX’un ortalamasının kat
kat üstünde.
Melih Aşık, Milliyet’te
5 Kasım günlü köşesinde
“cesur, çarpıcı, düşündürücü programlar sunan”
Müjdat
Kırca ve ekibini kutluyor.
Oray Eğin ise AkGezen
şam’da 9 Kasım günlü
“Muhalifin gücü” başlıklı
yazısında Gezen ve Kırca’nın başarısına dikkat çekerek şöyle
diyor:
“Muhalefet olmak, rüzgâra karşı yürümek, özellikle böyle
zamanlarda bir aydın sorumluluğuyla çıkış yapmak karşılığını
buluyor.
“Türkiye’nin nitelikli bir okur, izleyici kitlesi de var sonuçta.
Bu topraklar o kadar da umutsuz değil.”
HAFTANIN NOTLARI
Seni kimse kurtaramaz!
DVD 2 Çözümü
Sayfa 35
Görevli– Şimdi Osman’ım bu kamuoyu ve Ergenekon operasyonu filan takip ediyorsun herhalde.
Gizli tanık– Takip ediyorum.
Görevli– Bu operasyonda ismi geçenlerden istersen ben tek tek
de okuyabilirim. Listesi var. Senin tanıdıkların, kimse var mı burada?
Gizli tanık– Sen hiç söyleme! Ben, ben söyleyeyim yani. Daha
yeni siz isim verdiniz diye ben tanıyorum izlenimi doğmasın. Benim
tanıdığım Veli Küçük’tür, Muzaffer Tekin’dir.
Sayfa 137
Görevli– Bir de şunu söyleyeyim. Yani eee şu anda kameramız
falan çalışmıyor, “gizli tanık” rahat olabiliriz…
Böyle devam ediyor, “gizli tanık”ın DVD çözümleri. Çözüm
metinlerinin bir yerinde geçen “Osman’ım” sözcükleri, Ergenekon’un birinci davasında tutuklu sanıkların dikkat çekmesi üzerine
daha sonradan metinden çıkarılıyor, “gizli tanık” olarak düzeltiliyor.
Yukarıda görevlinin “kameralarımız falan çalışmıyor, rahat olabiliriz” sözlerinden ve gizli tanığın DVD 2 çözüm, sayfa 41’de
“şimdi Danıştay olayını anlatalım, çekiyor mu?” deyişinden anlaşılıyor ki kayıt istendiği zaman durduruluyor, sohbet ediliyor, sonra
kayıtlara devam ediliyor.
İşte Ergenekon sanıklarının en önemli eylemi Danıştay saldırısı
ve Cumhuriyet’in bombalanması, gizli tanık “Osman’ım”ın ifadelerine dayanılarak böyle kotarılıyor.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 13 Şubat 2008 günü
verdiği Danıştay saldırısı kararından tam bir ay sonra, 12–13 Mart
2008 günlerinde Osman Yıldırım’ın Sincan F tipinde alınan ifadesinden sonra, kararı açıklanan davanın seyri Ergenekon’a doğru
değiştirildi. Ardından Osman Yıldırım’ın cezaevinden “hatırladıkça” kaleme aldığı sayısız dilekçe geldi. Hepsinde aynı hikâye tekrar
edildi. Fethullahçı medya bunları çarşaf çarşaf haber yaptı, kitaplar
yazdı. Kamuoyu iki yıldır bu yalanlarla beslendi.
“EMİR KÜÇÜK’TEN
BOMBALAR TEKİN’DEN”
Açın 11 Kasım 2009 günlü gazeteleri. Neredeyse tamamı 10
Kasım’daki duruşma haberini yukarıdaki başlıkla verdi. Sanki haberle birlikte başlığı da servis edilmiş gibi! Duruşma salonunda olmasak “acaba yanlışlıkla başka bir davayı mı izledim?” kuşkusuna
kapılacağız!
Yıldırım bilinen yalanlarını tekrarladı, gazeteler de bu bayat
malları manşetlerine taşıdı. Yıldırım’ın sorgusu sürüyor. Şimdi sıra
diğer sanıkların Yıldırım’a sorularına geliyor, o zaman görün siz
“Osmanım”ı!
“ANLATTIKLARI HEP YALAN”
Osman Yıldırım’ın sorgusu sürerken Danıştay davasının diğer
sanıkları Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır ve Tekin Irşi peş peşe söz
alarak çarpıcı açıklamalarda bulundular. Gazetelerde olmayan da
bu açıklamalar.
İlk sözü Erhan Timuroğlu aldı. Yıldırım’ın tüm söylediklerinin
yalan olduğunu ifade etti. Cumhuriyet’in bombalanmasını önerenin ve Tekin Irşi’ye para teklif edenin Osman Yıldırım olduğunu
söyledi. Timuroğlu, “Gazetenin bombalanacağını bile bilmiyordum. ‘Cumhuriyet’i bombalayacağız’ deyince bile gazeteyi anla-
madım” diye konuştu.
Yıldırım’ın “Ataşehir toplantısı” dediği tarihte, Osman Yıldırım’la birlikte Sultançiftliği’ne “adam vurmaya” gittiklerini söyleyen Timuroğlu, Ankara’ya da Yıldırım’la birlikte gittiklerini belirtti.
Erhan Timuroğlu’nun en çarpıcı sözleri de şuydu: “Danıştay sanığıyım ama Danıştay’ın ne olduğunu bile bilmiyorum.”
“Üstüme ifade vermeyin diye cezaevinde yalvarıyordu.”
İsmail Sağır böyle söylüyor. Sağır, diğer Danıştay sanıkları gibi,
Osman Yıldırım’ın dilekçelerini yeni öğrendiğini söyledi.
Tekin Irşi, Osman Yıldırım’ın Ankara’da iken “beni kurtarın”
diye mektup yazdığını söyledi. Cumhuriyet’e ilk bombayı kendisinin, ikinciyi de İsmail Sağır’ın attığını söyleyen Irşi, Osman Yıldırım’ın kendilerine verdiği hiçbir sözü tutmadığını ifade etti.
“Bu davaların birleşmesinin sebebi Osman Yıldırım’dır.”
İrşi, Yıldırım’ın daha Ankara’dayken “Göreceksiniz iki davayı
birleştireceğim” dediğini belirtti.
Kuşkusuz, Tekin Irşi’nin “bir ruh hastası” olarak değerlendirdiği Osman Yıldırım’ın bu davaları birleştirecek çapı yok. Ama tertibin en önemli tetikçisi olduğu çok açık.
15 KASIM G Ayd›nl›k
G
35
HAFTANIN NOTLARI
Yalan 24!
Halk Oyuncuları
Ahmet Taner Kışlalı’nın küçük kızı Dolunay Kışlalı Uluç, isyan ediyor. Uğradığı “basın ihaneti”ni amcası Mehmet Ali Kışlalı’ya yazmış. O
da Dolunay Kışlalı’nın mektubunu “Yeğenim isyan ediyor” başlığıyla
köşesine taşımış. (Radikal, 7 Kasım 2009)
Kanal 24’ün “Keşke Olmasaydı” adlı bir programı var. Yakın tarihimizde yaşadığımız, Türkiye’nin gündemini belirleyen önemli olaylar
yaşayanların gözüyle aktarılıyor. Ama gerçeğe sadık kalarak değil.
“Yandaş medya”nın ideolojisine “uygun” hale getirerek. Açıkçası,
nesnel gerçeği çarpıtarak aktarıyor, “Keşke Olmasaydı.”
Ahmet Taner Kışlalı suikastı da kanalın meşrebine uygun hale getirilmiş. Dolunay Kışlalı Uluç’u isyan ettiren de bu utanmazlık.
“Prof. Kışlalı’nın nasıl bir baba, nasıl bir öğretmen, nasıl bir aydın
ve ‘insan’ olduğunu anlatmaya çalıştık” diyor, Kışlalı.
Tespitler, belgeler o itiraflara dayanarak katillerin kimler tarafından yönlendirildiğini de
belirtmeye çalışmışlar. Ancak! 1 Kasım günü Kanal 24’ü izlediklerinde çok farklı bir “yorumla” karşılaşmışlar:
“Ne idüğü belirsiz bir muhterem’i uzun uzun konuşturmuşlar ve demeye getirmişler ki
Prof. Kışlalı’yı elleriyle gömen Türk Devleti’dir, TSK’dır, Ergenekon’dur… El insaf!”
Aynı günlü Cumhuriyet’te Işık Kansu dostumuz da aynı şeyden yakınıyor. Gazeteciliği
propaganda aracına dönüştürenlere “alet olduğu için” okurlarından özür diliyor.
Kansu’nun da, Kışlalı’nın ölüm yıldönümünde “nesnel bir belgesel” yapacakları iddiasıyla görüşlerine başvurmuşlar. Kansu’nun yazısından Dolunay Kışlalı’nın “ne idüğü belirsiz bir
muhterem” dediği kişinin de kim olduğunu öğreniyoruz:
“İzledik ve gördük ki, Prof. Dr. Fikret Başkaya dışında belgesel için konuşturulanlar hani
neredeyse ‘figüran’ olmuşlar.
“Kışlalı dosyasından ne kadar bilgi sahibi olduğunu anlayamadığımız Fikret Başkaya’nın
belgeseldeki kolaycı, kanıtı olmayan, havada kalan yorumuna bakılırsa, suikastı ‘Ergenekon’
örgütü gerçekleştirmiş! Belgeselin gelip dayandığı nokta bu!
“Oysa biz ‘Ahmet Taner Kışlalı suikastında tetik çekenler yakalanmış ve hüküm giymişlerdir. Ancak onları kimin kullandığını çözümleyemeyen öldürümün arkasında Türkiye
üzerinde çıkarları olan güçler yatmaktadır’ yorumunu yapmıştık. Belgeselde bu yorumun yarısını kullanmışlar, sonucunu hiç dikkate almamışlar. Böylelikle biz de, Fikret Başkaya’nın
değerlendirmesine ‘dolgu malzemesi’ olmuşuz.”
Geçen yıl “Öncü Sanat Tiyatrosu” adıyla başladılar etkinliklerine.
Yeşerdikleri toprağın adında karar
kıldılar, “Halk Oyuncuları” adını aldılar.
Sezonu, Aziz Nesin’in “Yaşar
Ne Yaşar Ne Yaşamaz”ıyla Attila
İlhan Kültür Merkezi’nde açıyorlar.
Topluluğun sorumlusu Öney Olcaytu, “tohumların filizlenip fidana
dönmesini bekliyoruz, tiyatromuzu
yeşerten bu verimli toprağı işlemek
için” diyor.
Halk Oyuncuları’nı mutlaka izleyin.
GÜZEL TÜRKÇEMİZ
Türkiye’yi Türkçe bilmeyenler yönetiyor
AKP’nin İçişleri Bakanı Beşir Atalay, 7 Kasım 2009 günü
AKP Siyaset Okulu’nda konuştu. Beşir Atalay, “Danıştay katliamı”ndan söz etti.
Katil ve katliam gibi sözcükler, İçişleri Bakanı’nın en iyi bilmesi gereken kavramlar değil midir?
Bilmiyor.
Katliam; kırım demektir. Katliamdan söz etmek için yüzlerce insanın katledilmesi gerekir. Örneğin Kahramanmaraş
katliamı gibi.
Ama yalnız İçişleri Bakanı Atalay mı Türkçe katili? Çankaya’yı işgal eden Abdullah Gül ve BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan da hukuk ve yargı kavramlarını birbirine karıştırıyorlar.
Tayyip Erdoğan’ın 28 Ağustos 2009 ve 3 Kasım 2009
günlü konuşmalarına Aydınlık’ın 6 Eylül ve 8 Kasım 2009 tarihli sayılarında değinmiştik.
Abdullah Gül, hukuk ve yargı kavramlarını karıştırmak yanında “Masumiyet karinesi” gibi temel bir insan hakkı kavramından da habersiz. “Hükme kadar ne suçlu diyebiliriz, ne
36 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
suçsuz” diyor.
Olur mu, yakışır mı böyle vahim bir yanlış Cumhurbaşkanı makamını işgal edenlere!
Masumiyet karinesi, kesin mahkûmiyet hükmü olmadıkça
herkesin suçsuz olması demektir.
Hakkında ceza soruşturması veya kovuşturması yapılan
herkes SUÇSUZDUR!
Ancak ceza hükmünün kesinleşmesi halinde suçlu denir.
Türkiye’nin haline bakınız!
Hukuk ve yargı kavramlarını birbirine karıştıran Cumhurbaşkanı ve Başbakan!
Masumiyet karinesi gibi en temel hukuk kavramını bilmediği halde bilgiçlik gösterisine giren bir Cumhurbaşkanı!
Katliam sözcüğünün anlamını bile bilmeyen bir İçişleri Bakanı!
Mafyalaşan, tarikatlaşan bir Gladyo rejimi, yöneticilerin
Türkçe düzeyini de belirliyor.
Vah benim güzel Türkiyeme!
Vah benim Güzel Türkçeme!
EĞRİYE EĞRİ / DOĞRUYA DOĞRU
Emre Aköz
Mehmet Tezkan
“Militarist ideoloji”
Erdoğan Köşk’e aday
Sünger beyinlilerin bir başka klişesi de ‘orduyu yıpratmayalım’ şeklindedir.
“2011’de son kez milletvekili adayı olacağım.” O sözün
anlamı başka. Başbakan, 2012’de Cumhurbaşkanı adayı olacağını açıkladı.
Sabah, 7 Kasım 2009
Milliyet, 9 Kasım 2009
Asaf Savaş Akat
Oktay Ekşi
GDO’cu
GDO hakkında tavrımı belirlemekte zorlanıyorum…
Teknolojik gelişmeyi örselemeyen piyasa çözümlerine inanırım.
Vatan, 8 Kasım 2009
Yargıya terör
Yargıya bu kadar müdahale eden bir Başbakanın yönettiği
ülkede, Ergenekon sanıklarından özellikle yazarların siyasi bir
baskı olmadan tutuklu kaldıklarını savunabilir misiniz?
Hürriyet, 10 Kasım 2009
Yiğit Bulut
Türkiye AB’den vazgeçti!
Yeni dünya düzenini doğru analiz eden Türkiye Cumhuriyeti, bu düzende “kaybeden olacak” olan AB’nin parçası olma yolundan “döndü”!
Melih Aşık
Artık “suç” oldu
Ülkemizde artık “Kemalist” olmak (eskiden komünist
olmak gibi) adeta suçtur…
HaberTürk, 9 Kasım 2009
Milliyet, 10 Kasım 2009
Ekrem Dumanlı
Can Ataklı
Tek yol orduyu “değiştirmek”!
Söylenemeyen plan
Buradan tek çıkış yolu var: Ordumuz içinde çöreklenmiş
cuntaların kanun karşısında hesap vermelerinin önünü
açmak.
Kürt açılımı bir Türkiye projesi olmadığı için iktidarın söyleyecek fazla sözü de yok.
Zaman, 9 Kasım 2009
Yalçın Doğan
Vatan, 10 Kasım 2009
Tufan Türenç
“Yargıç güvencesi”
Müdahale hevesi
Mustafa Kemal adı okunduğunda, askeri öğrencilerin
hep bir ağızdan “içimizde” diyerek ayağa kalkması, müdahale hevesinin simgesi gibi.
Hürriyet, 10 Kasım 2009
Cengiz Çandar
Bir iktidar düşünün ki, kendisine karşı olduğu için bir yargıcın bir savcının mesleklerinden ihracını istiyor.
Hürriyet, 11 Kasım 2009
Fatih Altaylı
Taraf’a
Sizin ananız, babanız yok mu?
10 Kasım’da ‘kalmak’!
10 Kasım 1938’de hiç kalamayız. İnsan görmediği, yaşamadığı şeyi özleyemez de…
Bir damla bile olsa vatan sevgisi, bayrak sevgisi, ülke sevgisi öğretmemişler size!
HaberTürk, 11 Kasım 2009
Radikal, 10 Kasım 2009
Emin Çölaşan
İhsan Dağı
Darbeye direnmek kolay
Asıl mesele… bugün ‘askerin vesayeti’ne razı olmamak,
vesayete son vermek için gerekli adımları atmak. Hükümetten beklenen de bu.
İki hukukçu
Sadece Kaçmaz ve Eminağaoğlu değil, mahkeme başkanları ve üyeleri dahil nice hâkim ve savcılarımızın telefonları dinleniyor.
Sözcü, 11 Kasım 2009
Zaman, 10 Kasım 2009
Oral Çalışlar
Burhan Ayeri
Kürt sorunu
12 Kötü Adam’dan biri
Önemli bir konunun ordunun alanından sivil alana taşınmasını içinde barındıran ‘ilerici’ bir hamleyle karşı karşıyayız.
Oral Çalışlar, Kitap Fuarı’na gittiğini ve orada “kendisine
kötü bakan insanların sayısının oldukça fazla olduğunu” söyledi. Moralinin hayli bozulduğunu yakaladık.
Radikal, 11 Kasım 2009
Akşam, 11 Kasım 2009
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
37
FORUM
Radyo televizyon alanında
yağma yasası
yapım eserlere ayrılacak.
YABANCILAR HİSSELERİN ÇOĞUNLUĞUNA
SAHİP OLABİLECEK
YALÇIN BÜYÜKDALI /
Ulusal Kanal Yönetim Kurulu Bakan
Uzun süredir Bakanlar Kurulu’nda
olan yeni Radyo Televizyon Yayınları
yasa taslağına son şekli verildi. Yasanın
AB mevzuatına uyum kapsamında yıl
sonuna kadar tamamlanması bekleniyor.
Taslağın, AKP’nin radyo televizyon
alanında RTÜK aracılığıyla egemenliğinin sağlanması, özellikle karasal yayında yeni rant alanları açılması, yabancı
sermayenin ulusal radyo ve televizyon
alanını ele geçirmesinin yasal altyapısının oluşturulması gibi hedefleri oldukça belirgin.
Ancak yasa maddelerinin yargı tarafından iptal edilme olasılığına karşı, ifadeler belirsizleştirilmiş ve uygulamanın
püf noktaları RTÜK tarafından hazırlanacak yönetmeliklere bırakılmış. Böylece Anayasaya ve yargı kararlarına aykırılık iddialarını hile ile aşma yöntemi,
taslağın bütününe sinmiş durumda.
AB MEVZUATINA UYUM
AB mevzuatına uyum, yasanın her
köşesine damgasını vuruyor. Sürekli
olarak AB mevzuatına gönderme yapılıyor.
RTÜK, yasa taslağına göre artık sadece özel televizyon ve radyoları değil,
TRT’yi de denetleyecek. Gerekçe, AB
müktesebatına uyum çerçevesinde
kamu ile özel yayıncı kuruluşlar arasındaki farkların kalkması.
Ulusal karasal yayın lisansına sahip
olan televizyon kuruluşları haber, spor
olayları, reklamlar, yarışmalar, tele-alışveriş ve bağlantılı veri yayınları dışında
kalan sürenin en az yüzde 50’sini Avrupa eserlerine ayırmak zorunda. Avrupa
eserlerine ayrılan kısmın en az yüzde
50’si ise Türkiye’de üretilmiş yerli
38 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
Şu anda en fazla yüzde 25 olan yabancı sermaye oranı yüzde 50’ye çıkarılıyor. Ancak yayıncı kuruluşlar borsada hisse satabilecekler. Üstelik bu hisselerin nama yazılı olması şartı aranmayacak. Dolayısıyla yabancılar kolayca
çoğunluk hisselerinin sahibi olabilecek.
Böylece yabancı sermayenin ulusal güvenliğimiz açısından belirleyici önemi
olan radyo ve televizyon alanına hâkim
olmalarının yolu açılmış bulunuyor.
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları,
Başbakanlık Güvenlik Dairesi’nin denetiminden geçmeden radyo ve televizyon şirketlerinin ortağı olamıyorlar. Bu
hüküm, yasaya radyo ve televizyon yayıncılığının hassasiyeti nedeniyle milli
güvenlik gerekçesiyle konulmuştu. Son
düzenlemeyle milli güvenlik gerekçesi
tamamen ortadan kalkmış olacak.
TRT bile bu düzenleme ile yabancılara satılabilir.
SAYISAL KARASAL YAYIN:
YENİ BİR RANT ALANI
Sayısal karasal yayın, yasa taslağının
en çok önem verdiği alan. Yeni bir rant
alanı. Süreç tamamlandığında, son yıllarda izleyicisi azalan karasal yayın sayısala geçişle birlikte adım adım büyük
önem kazanacak.
Sayısal karasal yayın sisteminde
bütün radyo ve televizyon kuruluşları
tek bir direkten yayın yapabilecek. Frekans kirliliği olmayacak. Görüntü ve ses
kalitesi yükselecek. Çatı antenleri kalkacak. Yayınlar televizyonların içine
yerleştirecek bir kutu ile alınacak.
Sayısal karasal sistem bu özellikleriyle uydu, kablo, Digiturk ve D-Smart
gibi uydu platformlarına karşı önemli
üstünlüklere sahip. Ancak bu sistemin
yerleşmesi için yatırım ve zaman gerekiyor. Karasal yayın sistemi, yayın araçlarından televizyon cihazlarına kadar
yenilenecek.
Yeni yasa taslağında sürecin tamamlanması için 2014 sonu hedefleniyor. Yasanın çıkmasından sonra bir yıl
içinde sıralama ihalesi yapılacak. İhaleye kadar kullanılan karasal frekanslar
için yayıncı kuruluşlardan kira alınacak.
İhalede sıralamaya giremeyen kuruluşların yayınına bir ay içinde son verilecek. İhaleden üç yıl sonra ise analog
yayın durdurularak bütün Türkiye’de
sayısal yayına geçilecek.
Sonuç olarak bütün televizyon ve
radyo kuruluşlarını ilgilendiren yaşamsal bir değişiklik söz konusu.
İhaleye katılmak için yeterlilik ölçüsü ne olacak? Ulusal, bölgesel, yerel
yayın nasıl ayrıştırılacak? İhale bedeli
hangi rakamlardan başlayacak? İhaleye
kadar olan dönemde frekans kira bedelleri ne kadar olacak? Bütün bunlar
RTÜK’ün yapacağı düzenlemelere bırakılmış durumda.
Devlet olanaklarıyla beslenen AKP
destekli yandaş medya, büyük sermaye
ve yabancı medya tekellerinin dışındaki
yayıncı kuruluşların karasal alandan
tasfiye edileceği bir sürecin programlandığı anlaşılıyor.
RTÜK’ÜN KEYFİ TUTUMU
RTÜK’ün karasal yayın alanındaki
keyfi ve kanunsuz tutumu, birçok yargı
kararıyla mahkûm edildi. Bu kararlar,
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun verdiği onama kararlarıyla kesinleşti.
RTÜK son olarak Ankara 10. İdare
Mahkemesi’nin verdiği 21.11.2008 tarihli 2008/1497 E. ve 2008/2276 sayılı
kararını uygulayarak, 25/12/2008 tarih
ve 2008/64 sayılı toplantısında Ulusal
Kanal’a ulusal karasal yayın belgesini
vermek zorunda kaldı. Bu karar 10
Şubat 2009 günlü 27137 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlandı.
Ancak kısa bir süre sonra başka bir
mahkemeden bu kararla ilgili yürütmeyi durdurma kararı çıkardı. Yargı süreci
devam ediyor. Dosya Danıştay’da.
RTÜK’ün şu anda karasal yayınla ilgili dayanabileceği bir yasal altyapısı
yok. Yasanın taslaktaki gibi kesinleşmesi halinde yeni yargı kararlarının peş
peşe geleceği kesin.
Karasal yayın alanında gecekondu
sistemi hâkim. Üstelik büyük parasal
kaynakları ve iktidarı elinde tutanların,
kamu olanaklarını yağmaladıkları bir
korsanlık sistemi.
Yasa taslağı bu sakat, keyfi ve hukuka aykırı tutumu devam ettiriyor.
KAMU OLANAKLARI VE MALLARI HİBE
EDİLİYOR
Yasa taslağının 37. maddesinin 9.
bendi, kamu ve özel radyo ve televizyon kuruluşlarının yayınlarını, ulusal
karasal yayın lisansına sahip kuruluşların ortak oluşturacakları tek bir verici
tesis ve işletim şirketince kurulup işletilen radyo ve televizyon verici tesislerinden yapmak zorunda olduklarını belirtiyor.
Sayısal yayına geçerken kamunun
olanakları elden çıkarılarak yeni bir
soygun ve rant şirketi oluşturuluyor.
Böyle bir şirket Anten A.Ş. adıyla
kuruldu. Hem de 24 Şubat 2007 günü
Resmi
Gazete’de
yayımlanan
2007/11725 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla. Ortakları TRT, yandaş medya ve
büyük sermaye kuruluşları.
AKP iktidarı ve RTÜK bu girişimin
merkezinde.
Sayısal sisteme geçerken kamu malı
olan frekansların keyfi dağıtımı ile birlikte TRT verici tesisleri “Anten A.Ş.”
adıyla kurulan bu kuruluşa devredilecekti.
Haber Sen Sendikası bu şirketin kuruluşunun ve TRT vericilerinin bu şirkete devredilmesinin Anayasa’ya, TRT ve
Radyo Televizyon Yasası’na aykırı olduğu gerekçesiyle dava açtı. Yargı, Anten
A.Ş. girişimiyle ilgili düzenlemeyi iptal
etti.
Böyle bir şirkete TRT’nin ortak yapılması kanunsuz.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin
1990/8 sayılı kararına göre vericiler
TRT’den ayrılıp başka bir kuruluşun
kontrolüne verilemez.
Şimdi yeni bir Anten A.Ş. yaratma
girişimi içindeler.
RTÜK YARGI DENETİMİNDEN KAÇIRILIYOR
İktidar partisinin egemenliğini pekiştirecek yeni düzenlemelerin başında,
RTÜK uygulamalarını yargı denetimine
karşı korunaklı hale getirmek için yapılan ek gelmektedir.
Yasa taslağının 20. maddesinin 2.
bendinin son iki cümlesi şöyle:
“Üst Kurul’un kararları yerindelik
denetimine tabi tutulamaz. Üst Kurul
üyeleri kararlarından dolayı sorumlu
tutulamaz.”
Düzenlemenin sihirli terimi, “yerin-
delik denetimi”. Yargının RTÜK’ün
karar ve uygulamalarını esastan denetleyememesi için getirilen bir hüküm.
Yani yargı organları sadece usul denetimi yapacaklar.
3984 sayılı yasanın birçok maddesi,
RTÜK’ün hazırladığı karasal, kablo vb.
yönetmelikleri ve yüzlerce RTÜK kararının yargı tarafından yürütmesi durduruldu ve iptal edildi.
AKP, RTÜK üyelerini kanunsuz,
keyfi ve partizan idare uygulamalarının
yargı tarafından durdurulmasına karşı
korumaya almaktadır. Oysa Anayasa
Mahkemesi “yerindelik” ya da “uygunluk” denetimini AKP’nin Anayasa
ve yasa taslağındaki gibi usule ilişkin
bir inceleme olarak ele almıyor.
“…Anayasa’ya uygunluk denetimi
yapılırken Anayasa’nın konuyla ilgili
tüm hükümlerinden yararlanmak zarureti vardır. Çünkü her yasa gibi Anayasa da bir bütündür ve tek bir kuralın
yeterince açıklık getirmediği durumlarda bütün metnin göz önünde tutulması, başka anlatımla sözünde açıklık olmayınca özüne gidilmesi ve bunun için
de kuralların tümünün incelenmesi, öz
yönünden yorum yapılırken ileriye
dönük ve gerçekçi yolun izlenmesi gerekir”
(Anayasa
Mahkemesi
12.04.1990 tarih ve 1990/4 E., 1990/6
K. sayılı kararı).
“Esasla ilgili olarak yapılan uygunluk denetimi; bir kanunun, kanun hükmünde kararname ya da iç tüzük kuralının, Anayasa ile çelişen bir yönü olup
olmadığının araştırılmasıdır” (Anayasa
Mahkemesi, 18.06.2987 tarihli 1987/9
E., 1987/15 K. sayılı kararı).
Yukarıdaki Anayasa Mahkemesi ka-
rarları karşısında yasa taslağındaki “Üst
Kurul’un kararları yerindelik denetimine tabi tutulamaz” hükmü Anayasa’ya
aykırıdır.
KRİZ BAHANESİYLE YAYIN DURDURMA
SOPASI
Taslağın “kriz dönemlerinde yayınlar” başlıklı 8. maddesinde, “Toplumu
infiale sevk edecek yayınların yapılması
durumunda Üst Kurul’ca yayının geçici
olarak durdurulmasına karar verilebilir” ifadeleri kullanılıyor. Ancak yayınlarda “İnfial yaratacak” içerikler belirlenmiyor. Bunun takdiri de Üst Kurul’a
bırakılıyor. Yani, yayın kuruluşlarının
yapacağı her muhalif yayın bu kapsamda değerlendirilebilir ve cezai müeyyide
uygulanabilir.
CEZANIN DERHAL UYGULANMASI
Taslağın 43. maddesinin 8. bendinde “İdare mahkemesinde iptal davası
açılmış olması, kararın yerine getirilmesini durdurmaz” deniliyor.
RTÜK’ün verdiği çok sayıda haksız
ve keyfi kararın yürütmesi yargı tarafından durduruldu ve iptal edildi. Böylece
yayıncı kuruluşların mağdur olması önlendi.
Bu maddeyle yargı yolu fiilen kapatılmak isteniyor.
RTÜK’ün AKP tarafından seçilen altı
üyeden oluşan çoğunluğu, bütün kararları belirliyor. Tayip Erdoğan’lar,
CHP’nin gafletinden yararlanarak 2005
yılında gerçekleştirilen Anayasa değişikliğiyle yarattıkları kendilerine tabi bir
Üst Kurul’la radyo televizyon alanında
sonuna kadar gitmek istiyorlar.G
Genel Başkan Yardımcımız
Sn. Av. Ceyhun Mumcu ve Teoman Alili’nin
katılacakları Dostluk ve Dayanışma Yemeğinde
sizleride aramızda görmekten onur duyarız.
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
39
SEYİR DEFTERİ
Clinton: Bartholomeos
evrensel patrik kabul edilsin
“Heybeliada Ruhban Okulu’nu açın, Fener
Rum Patriini ‘evrensel patrik’ kabul edin…” Amerika’dan son talimatlar bunlar. ABD Dıileri Bakanı Hillary Clinton, bu talimatları 6 Kasım’da Fener
Rum Patrii Bartholomeos’un onuruna verdii yemekte açıkladı. Clinton Türkiye’nin Washington
Büyükelçisi Nabi ensoy’un da katıldıı yemekte
konutu. “ABD, onun hem Türkiye, hem dünyada
dini hogörü için yaptıı çarıları desteklemekten
onur duyuyor. Bakan Barack Obama ve benim
Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması ve
Patrikhanenin ‘ekümenik’ haklarının korunması ihtiyacını güçlü bir ekilde ifade etmemizin nedenlerinden biri de bu.”
Memurlardan
eylemlerine destek çarısı
Kamu-Sen üyeleri 11 Kasım’da üzerinde ‘Hükümet’ yazılı tabutla
stiklal Caddesi’nde yürüdüler. Yürüyü sonunda Türk Salık Sen
Genel Bakanı Önder Kahveci açıklama yaptı. Memurları ve tüm yurttaları 25 Kasım’da KESK’le birlikte yapacakları i bırakma eylemine
davet eden Kahveci öyle konutu: “Türkiye’de bir gün i bırakarak,
grev ve toplusözleme hakkımızı gür bir sesle isteyeceiz. Gielerde, demiryollarında, hastanelerde i bırakacaız. bırakma suç deildir. Bu
konuda Danıtay kararı vardır. Kamu çalıanları böyle bir endie
taımamalıdır. Bu hakkımızı kullanırken vatandalarımızdan anlayı
bekliyoruz.” Memurlar açıklamadan sonra, hükümetin temsili cenaze
namazını kıldılar.
‘Kaynaktan kesme’
yasadan gitti geldi
2821 sayılı Sendikalar Yasası’na ‘kaynaktan
kesme’ düzenlemesi yeniden kondu. Önce AKP Milletvekili Agâh Kafkas’a hazırlatılan tasarı Meclis
Genel Kurulu aamasına kadar gelmiti. Ancak bu
tasarı gündeme sunulamadan Çalıma Bakanlıı tarafından baka bir tasarı hazırlandı. Aydınlık’ın
ulatıı tasarıda, sendikaların kapısına kilit vurduracak deiiklikler yer alıyordu. Bu deiikliklerin
en önemlisi sendika aidatlarını kaynaktan kesme
uygulamasının kaldırılmasıydı. Daha sendikaların
itirazları bile dillendirilmeden hazırlanan 4 Kasım
tarihli yeni taslakta, kaynaktan kesme düzenlemesi
geri kondu. Ancak yeni düzenlemede bu kez de aidatın nasıl kesilecei içinin rızasına bırakılıyor. çi
isterse aidatı kaynaktan kesilecek, istemezse kesilmeyecek.
40 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
TMMOB: TOK Bakanı istifa etmeli
TMMOB stanbul l Koordinasyon Kurulu Sekreteri Tores Dinçöz, TOK Bakanı Erdoan Bayraktar’ın odaları rüvet almakla suçlayan açıklamalarına yanıt verdi. 10 Kasım’da Mimarlar Odası Büyükkent ubesi’nde açıklama yapan Dinçöz, Bayraktar’ın stanbul’un
deerlerine ihanet niteliindeki kararlarına iptal davaları açtıkları
için odaları suçladıını belirtti. Bayraktar’ı istifaya davet eden Dinçöz
öye konutu: “TMMOB’a balı odalarımız yasalara, ehircilik ilkelerine, kamu ve toplum yararına aykırı nitelikteki plan kararlarının
ve hatalı yatırım kararlarının iptal edilmesi amacıyla davalar açmaktadır. Bu davalar kapsamında hangi dava için, hangi odamız sizden
rüvet istedi? Siz hangi odamıza rüvet verdiniz? Size düen görev
söylediinizi ya ispat ediniz, ya da istifa ediniz.”
Hakan Eröz/stanbul
SEYİR DEFTERİ
TKP: ABD’nin ‘açılımını’
kabul etmiyoruz!
Ordu Soya Ya içilerinden
Fiskobirlik protestosu
Fiskobirlik’in 7 Kasım’da yapılan Olaanüstü Genel Kurulu’nda,
birlik itiraklerinden Ordu Soya Ya A..’deki hisselerin satıı için
yönetim kuruluna yetki verildi. Birlik, irket hisselerinin yüzde
98’ine sahip. Olaanüstü Genel Kurul’da itirazlara neden olan
karar, aynı saatlerde Ordu Ya Sanayi içileri tarafından da protesto edildi. Kongrenin yapıldıı Giresun Fındık leme Tesisi önünde
toplanan içiler adına konuan Türk- Ordu l Temsilcisi Selim
Yöndem, irket hisselerinin satılmasının Fiskobirlik’i tamamen yok
etmenin ayaklarından biri olduunu söyledi.
Aydınlık Dergisi’nin 28 Haziran
2009 tarih ve 1145 sayılı nüshasında
kapaktan “Fethullah Emniyet’teki 30
maasını harcıyor” balıı ile derginin
4. ve 5. sayfalarında yayınlanan haberler; müvekkiller Ayhan Falakalı, Recep
Güven, Cokun Çakar ve Yunus Yazar
yönünden hiçbir doru içerik taımamaktadır. Bu haberde yer alan liste,
hiçbir gerçek unsuru barındırmamaktadır. Zira yasadıı örgütlenmenin var olduu ithamları ortaya atılan bu listede
yer alan görevlilerden bir kısmını tekil
eden müvekkiller, uzun yıllar terörle
mücadelede canları pahasına görev
almı birer kamu görevlisidirler.
Söz konusu liste ile ilgili olarak Emniyet Genel Müdürlüü adına yapılan
açıklamada listenin ve iddiaların gerçek
dıı olduu hususu ile malum içerikteki
haberlerin emniyet mensuplarına karı
yapılan çirkin ve etik dıı birer saldırı
numunesi tekil ettii son derece aır
bir dille vurgulanmıtır. Nitekim Milli
stihbarat Tekilatı da böyle bir konuda
herhangi bir bilgilerinin ve çalımalarının olmadıını belirtmitir.
Türkiye Komünist Partisi, 9 Kasım’da AKP’nin açılımını Amerikan meneli
olarak deerlendiren bir
açıklama yayımladı. Açıklamada u fikirlere yer verildi:
“Türkiye’nin AKP iktidarı altında geçirdii süreç,
bu partinin ana muhalefet
akımı olarak ‘cumhuriyetçilii’ yenilgiye uratması ile
birlikte çok daha köklü bir
mecraya akmıtır. 2007 seçim sonuçları, Ergenekon
operasyonları ve davası, 2009 yerel seçimlerindeki
gerilemenin krize ramen sınırlı kalması ve yeni ABD
yönetiminin sunduu destein çapı, bu yeni mecranın
koullarını oluturmaktadır. AKP’nin Kürt açılımı bu
dönüümün bir parçasıdır. Türkiye solu, Kürt sorununun emperyalizmin pozitif rolüyle çözüme yakınlatırıldıı fikrini reddeder ve antiemperyalist, barıçı
bir çizgiyi sahiplenir.” TKP’nin yayımladıı basın
metnine, aralarında Korkut Boratav, Nihat Behram,
Ender Helvacıolu, Edip Akbayram, Sabahat Akkiraz ve Nejat Yavaoulları’nın da bulunduu yazar,
sanatçı ve bilim insanları da imza attı.
Düzeltme
Keza, haberde bahsi geçen 57 kiilik
liste ile ilgili olarak u hususun da tüm
kamuoyu tarafından bilinmesinde
büyük fayda vardır: çi Partisi Genel
Bakanı Dou Perinçek, 26 Ocak 2008
tarihinde bir basın açıklaması yapmıtır. Bu açıklamada, 57 polis ismini tek
tek kendilerinin saptadıklarını, ahıs
ifade etmektedir. Dou Perinçek’in bu
beyanı, resmi otoritelerin yukarıda deinilen açıklamaları ile karılatırıldıında; söz konusu listenin resmi kisve
verilmek suretiyle birileri tarafından
kasıtlı bir ekilde oluturulduu sonucunu ortaya çıkartmaktadır. O halde;
hiçbir resmi içerik taımayan, Emniyet
Genel Müdürlüü dahil hiçbir resmi birimde bulunmayan ve birilerinin art niyetli emelleri için resmi kisve verilerek
hazırlanan bir kâıt parçasına deer verilmek suretiyle, aralarında müvekkillerin de bulunduu kamu personellerini
aır bir ekilde hedef alan söz konusu
yayınların yalan, iftira dolu olduunu
ve gerçek hiçbir unsuru barındırmadıını belirtmek isteriz. Özellikle, Emniyet
Tekilatının istihbarat kademelerinde
uzun yıllar görev yapan müvekkillerin
terörle mücadelede görevli olması,
yalan içerikli bu haberlerin gayesini de
gözler önüne sermektedir.
Bir takım amaçlar uruna, kamuoyunu olumsuz düüncelere sevk edebilecek ekilde, gerçek dıı hususların haber
ve basın özgürlüü görünümü altında
yayınlanması karısında, müvekkillerin
görevlerini daha da büyük bir sorumluluk ve azim içinde yerine getirmeye
devam edeceini herkesin bilmesi gerekmektedir. Bundan, hiç kimsenin bir
üphesi bulunmamalıdır. Neticeye varılması imkânsız emeller uruna, özellikle terörle mücadelede görev almı
kamu görevlileri özenle seçilerek, bu kiilerin yıpratılmasına yönelik faaliyetler
ve kampanyalara hiçbir ekilde göz yumulmayacaı hususunu da özellikle
vurgulamak isteriz.
Tüm kamuoyunun bilgisine, takdirine müvekkiller Ayhan Falakalı, Recep
Güven, Cokun Çakar ve Yunus Yazar
adına saygılarımızla arz ederiz.
Av. Seyfettin Uzunçakmak
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
41
TÜRKYE-ERMENSTAN PROTOKOLÜ
M. Perinçek’in yazısı
Rus internet sayfalarında
Yazarn saptamalarna göre, son birkaç senedir Rusya, Ermeni siyaset ve
bilim çevreleri tarafndan “soykrmn suç orta” ilan edildi. Bu çevreler,
Rusya’nn Türkiye’yle eit sorumlulua sahip olduunu vurguluyor…
Perinçek yazsn, “Kafkaslar’da gerçek bar, ancak d müdahalelerin
etkisizletirilmesiyle ve Türkiye ile Rusya’nn ibirlii içerisinde
salanabilir” vurgusuyla bitiriyor.
usya’nın en çok takip edilen haber-analiz portallarından evrazia.org’da stanbul Üniversitesi Atatürk lkeleri ve nkılap Tarihi Enstitüsü
Aratırma Görevlisi Mehmet Perinçek’in “Türkiye-Ermenistan
Protokolü / Kafkaslar’da barı
mı, ABD inisiyatifi mi?” balıklı
yazısı yayınlandı. Yazı, 12 Kasım
2009’da Rusça olarak siteye
kondu.
R
AÇILIMIN KAT ETTİĞİ SÜREÇ
Yazar,
süreci
Abdullah
Gül’ün 3 Nisan 2003 tarihinde
Ankara’da Amerikan Dıileri
Bakanı Colin Powell ile imzaladıı 2 sayfa 9 maddelik gizli anlamayla balatıyor. Fethullahçı
Gladyo
tarafından
Hrant
Dink’in katledilmesi ve ardından
42 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
Türkiye’deki yurtseverleri hedef
alan “Hepimiz Ermeniyiz” kampanyasının balatılması “Ermeni
açılımı” için uygun zemin döüyor. 2007 sonbaharında balayan Ergenekon operasyonu,
2008 yılında Türkiye ve Ermenistan arasında sviçre’de gizli
görümelere balanması, bu görümelerde kararlatırıldıı üzere
Türk Tarih Kurumu Bakanı
Prof. Dr. Yusuf Halaçolu’nun
23 Temmuz 2008 tarihinde görevinden alınması, Abdullah
Gül’ün 6 Eylül 2008 tarihinde
Ermenistan-Türkiye futbol maçı
münasebetiyle Erivan’a gitmesi
açılımın köe taları olarak deerlendiriliyor.
RUSYA’NIN KUŞATILMASI VE
SOYKIRIMLA SUÇLANMASI
Perinçek, açılımın Rusya ayaına da deiniyor:
“ABD’nin temel hedefinin
Orta Asya olduu biliniyor.
Bunu baarmak için de Rusya’ya
diz çöktürmekten baka çare
yok. Bu nedenle Rusya’yı kuatmak için hazırlanan renkli devrimlerde Kafkasya önemli bir rol
oynuyor. Rusya’nın bölgedeki
tek askeri üssünün Ermenistan’da olması Amerikan politikası açısından bu ülkenin önemini
ayrıcalıklı kılıyor. Bu bakımdan
Ermenistan’ı Rusya’dan koparmak ABD güdümündeki sözde
bir Türk-Ermeni yakınlamasından geçiyor. ki ülke arasında sınırın açılmasıyla Ermenistan’ın
Rusya’ya baımlılıı azalacak ve
Moskova’dan koparılarak Türkiye üzerinden Atlantik sistemine
entegre edilecektir.
“ABD, 2008 baharındaki seçimlerin ardından Ermenistan’daki renkli devrimin baarısızlıa uramasıyla ve 2008
Austos’unda Rusya-Gürcistan
savaında beklemedii bir darbe
almasıyla Kafkasya’da ciddi bir
gerileme yaamıtır. Türkiye
Cumhurbakanı
Abdullah
Gül’ün hemen Eylül ayında Erivan’a yaptıı ziyaret, Amerika’nın bir karı ataı olarak
anlam kazanmaktadır.”
Yazarın saptamalarına göre
özellikle son birkaç senedir
Rusya, Ermeni siyaset ve bilim
çevreleri tarafından “soykırımın
suç ortaı” ilan edildi. Bu çevreler, “Ermeni soykırımında” Rusya’nın Türkiye’yle eit sorumlulua sahip olduunu vurgulamakta, bu temelde kitaplar, yayınlar çıkarmakta, toplantılar
düzenliyor. Bu konuda Rusya,
artık Türkiye gibi dorudan
hedef alınmak isteniyor. Özellikle Batı’da yaayan Ermeni siyaset
ve bilim çevrelerinde bu tezler ilenirken, bizzat Rusya Ermenileri arasında da bunun youn propagandası yapılıyor.
Perinçek, protokolün en
büyük darbelerden birini de
Türk-Azeri ilikilerine vurduunu söylüyor. Yazara göre ABD,
Türkiye’ye yönelik planlarında
onu yalnızlatırarak kolay yutulur bir lokma haline getirmektedir.
Perinçek yazısını Ermeni açılımını, dier Kürt ve Kıbrıs açılımlarıyla birlikte götüren hükümetin hızla güç kaybettiini vurgulayarak ve Kafkaslar’da gerçek
barıın ancak dı müdahalelerin
etkisizletirilmesiyle ve Türkiye
ile Rusya’nın ibirlii içerisinde
salanabileceini vurguluyor.
Mehmet Perinçek’in yazısının
Rusça ve Türkçe tam metinlerini
www.mehmetperincek.com sitesinden de okuyabilirsiniz.G
ULUSAL GÖRÜŞ
Çaresiz değilsin, çare sensin…
Geçen hafta işlerimin yoğunluğu
ve seyahatler nedeniyle sizlerle birlikte olma fırsatı bulamamıştım. Uzun
uçak seyahatlerinde en iyi arkadaş
kitaplardır. Mumin Sekman’ın yazdığı “Her Şey Seninle Başlar” kitabını
okuma olanağını buldum. Bence
herkesin okuması ve sonra da yazıHÜSEYİN MACİT YUSUF lanlar üzerinde düşünmesi gereken
çok değerli –faydalı bir kitap. Özellikle Türkiye’de son 7-8 senedir yaşadıklarımızı, nereye doğru götürülmeye çalışıldığımızı anlamamız bakımından önemli bir kaynak… Sekman’ın söz
konusu kitabından birkaç bölümden bazı alıntıları sizinle
paylaşmak istemekteyim… Zannederim “Atalet” ve “Öğrenilmiş Çaresizlik” ile ilgili bölümleri aktarmam çok yerinde olacaktır. Kitaba geçmezden önce Mumin Sekman’ın
atalet ile ilgili internette rastladığım bir makalesinden kısa
bir bölümü sizlerle paylaşayım:
“Atalet kelime anlamı olarak ‘eylemsizlik hali’ demektir.
Gündelik dilde atalet halini ifade etmek için, tembellik,
miskinlik, ağırkanlılık, durağanlık, hantallık, yeis gibi kelimeler kullanılır. Atalet üç düzeyde yaşanabilir: 1. Kişisel
atalet. 2. Kurumsal atalet. 3.Ulusal atalet.
Bireylerin atalet halinde olmaları, o bireylerin yönettiği
kurumların atalete düşmesine neden olmaktadır. Ataletli
bireyler ve kurumlar da bir araya gelerek ataletli toplumları oluşturmaktadır. Bir ülkede sorunların ve çözümlerin
neler olduğu, bu çözümleri kimlerin uygulaması gerektiği
biliniyor, çözümsüzlüğün bedelleri her gün ödeniyor, ama
yine de yapılması gerekenler yapılmıyor ise, o ülkede atalet
hali oluşmuş demektir. Toplumsal ataletin sonuçları nelerdir? Atalet halini yoğun ve yaygın olarak yaşayan toplumların “yapabilecekleri” ile “yaptıkları” arasındaki fark gittikçe açılır. Verilen kamusal sözler genellikle tutulmaz ve
işler sürüncemede kalır. Toplumsal atalet halinin egemen
olduğu toplumlarda; bu durumun sonucu olarak, kişisel ve
kurumsal atalet hali de yaygındır. Toplumsal ataletin önemli sonuçlarından biri de yoksulluk ve yolsuzlukları artırmasıdır.
TOPLUMSAL ATALET İLE İLGİLİ TESPİTLER…
Atalet oluşumuna neden olan iki türlü davranış vardır:
Yapmamız gerektiği halde yapmadıklarımız ve yapmamamız gerektiği halde yaptıklarımız. Her ataletli toplum, ataletini yenebilecek gücü kendi içinde taşır. Bu enerjinin kullanılmasını engelleyen şey de ataletin kendisidir. Ataleti yenebilmek için de ataleti yenmek gerekir.
Hiçbir toplumsal atalet hali sonsuza kadar sürmez. Ataleti ya onu yaşayanlar kırar ya da felaketler!”
Şimdi kitaba geçelim:
“Cam Tavan Sendromu- Bu kitapta neyin peşindeyim?
Atalet, insanların yapabilecekleri ve yapmaları gereken bir
şeyi yapmamalarıydı. Peki insanların neyi yapabileceğine
olan inancını belirleyen neydi? İnsanların hayal gücünün
tavan yüksekliğini belirleyen nedir? Kişisel gelişim kitaplarında sıklıkla anlatılan bir ‘pire deneyi’ vardır. Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiğini görür. Birkaçını top-
layıp 30 santim yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır, ama kafaları tavandaki cama çarparak
düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, tekrar
başlarını cama vururlar. Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk
çekerler. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o
zeminde 30 santimden fazla zıpla(ya)mamayı öğrenirler.
Artık hepsinin 30 santim zıpladığı görülünce deneyin ikinci
kısmına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 santim zıplar! Üzerindeki
cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkanları vardır,
ama buna hiç cesaret edemezler. Kafalarını cama vura vura
öğrendikleri bu sınırlayıcı ‘hayat dersi’ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin kaçma imkanları vardır, ama kaçmazlar. Çünkü
engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel (cam)
kalkmıştır, ama kafalarındaki iç engel (burada ’30 santimden
fazla zıplanamaz’ inancı) varlığını sürdürmektedir. Bu deney
canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini göstermektedir. Bu pirelerin yaşadıklarına ‘cam tavan sendromu’ denir. Kendi hayatımızla o pirelerin hayatı arasında ne
gibi benzerlikler var dersiniz? Sizin cam tavanınız ne kadar
yüksek? Bu limiti kafanızı neye vura vura kendi kendinize
koydunuz?”
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK NEDİR?
“Öğrenilmiş çaresizlik, kişinin herhangi bir durumda çok
sayıda başarısızlığa uğrayarak, bir şey yapsa da hiçbir şeyin
değişmeyeceğini, olayların kendi kontrolünde olmadığını, o
konuda bir daha asla başarıya ulaşamayacağını düşünüp, bir
daha deneme cesaretini kaybetmesidir. Öğrenilmiş çaresizlik, geçmişteki acı deneyimlerden çıkarılan negatif şartlanmaların bugünkü davranışları belirlemesidir.
Öğrenilmiş çaresizlik ve atalet, insanın potansiyelini kendinden çalıyor. Düşlerimizi çürütüyor. Özgüvenimizi eritiyor,
cesaretimizi kırıyor. Aslanı kediye çeviriyor. Kazanmayı değil,
kaybetmeye katlanmayı öğretiyor. Öğrenilmiş çaresizlik ve
atalet yüzünden başarısızlık bölgesini vatanımız, zirveleri
gurbetimiz gibi görmeye başlıyoruz. İçimizdekini söylemeyi
değil, kendi kendimize söylenmeyi öğreniyoruz. Sorumluluk
almak yerine suçlamaya (ç)alışıyoruz. Başarısızlıklarımızın sorumluluğunu dışımızda arıyoruz. Kendi ayakları üzerinde
durmayı ve kendi kendine yetebilmeyi beceremiyoruz…”
“BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDER” SAÇMALIKLARI
Evet değerli okurlar, son 7-8 yıldır Anavatan Türkiye’de
ve KKTC’de bize yaşatılanlar, dayatılanlar neticesinde yukarıda belirtilen deneydeki pirelerden ne farkımız kalmıştır?
Emperyalistlerin ve onların içimizdeki uzantılarının -bizi yönetenlerin-, tasarlayıp uygulamaya koydukları siyasetler karşısında çaresiz olmadığımızı öğrenmenin zamanı gelmedi
mi? “Böyle gelmiş böyle gider”, “Bunu yapmak benim elimde değildir” saçmalıklarından kurtulmanın elimizde olduğunu artık anlamalıyız. Yılmışlık, çaresizlik ve korku içerisinde
beklemekten kurtulabilecek potansiyel güce sahip olduğumuzu bilmeliyiz. Çaresiz değil, bizzat kendimizin çare olduğumuzu unutmadan aydınlık günlerin yakın olduğunu kafamıza iyice kazımalıyız…G
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›kG 43
EKONOMİ / EMEK
KURBANLIK SAYISI DÜTÜ, FYATLAR FIRLADI
Bu gidişle el yakan kurbanlık
bile bulunmayacak!
Kurbanlk hayvan saysnda düü yaanrken kurban fiyatlar ise geçen
senelere oranla önemli bir art gösterdi. zmir Veteriner Hekimleri Odas
Bakan Serdar Aktop’a göre tarm politikalar böyle devam ederse yaknda
satn alnacak kurbanlk hayvan bulunamayacak. Et ihtiyacmz karlamak
için baka ülkelere muhtaç duruma düeceiz.
BELMA YÜCEL / ZMR
urban Bayram’ının yaklaıyor olması nedeniyle gözler
kurbanlıklara
çevrildi.
2002 yılından bu yana koyun fiyatları 200-300 TL arasındayken, bu sene fiyatlar yüzde 50’lik
bir artıla 500-600 TL arasında
deiiyor. Büyükba hayvanlarında ise yüzde 40-50 arası artı
söz konusu. Üç dönemdir zmir
Veteriner Hekimleri Odası bakanlıını yürüten Serdar Aktop’la kurban fiyatlarındaki artı-
K
M zmir Veteriner
Hekimleri Odas
Bakan Serdar
Aktop.
ı ve kurbanlık hayvan sayısındaki azalmayı görütük.
BÜYÜKBAŞ HAYVANDA
YÜZDE 20 AZALMA VAR
zmir Veteriner Hekimleri
Odası Bakanı Serdar Aktop’a
hayvan sayısındaki azalmayı sorduk. “Türkiye’deki hayvan popülasyonunda büyükba ve küçükba olmak üzere ciddi anlamda azalma görülüyor” diyen
Aktop büyükba hayvanlarda
yüzde 20 oranında azalma olduunu söyledi. Geçen yıl 250 liradan kurbanlık satın alınırken
bugün 500 liradan balayan fiyatları ise öyle açıklıyor;
“Tarım ve hayvancılık politikasının burada önemi çok büyük.
Eer tarım ve hayvancılık konusunda ciddi anlamda yanlı
adımlar atıyorsanız, bu hayvan
popülasyonundaki azalma, et fiyatlarının artması, kurbanlıkların azalması gibi sonuçların karımıza çıkması çok doal”.
MAĞDUR ÜRETİCİ HAYVANINI
BÜYÜTEMİYOR
Yem fiyatlarındaki artıa dikkat çeken Aktop, üreticinin hayvanına bakarken, yem fiyatlarının artması nedeniyle madur olduunu söyledi. Veteriner Aktop
“Çiftçi, hayvana bu yemi yediriyor. Girdisi ve çıktısını ortaya
koyduu zaman kâr etmeyerek
zarar ettiini görüyor. Damızlık
hayvanı bile artık kesime sevk
ediyor” eklinde konutu.
SÜT FİYATI DÜŞTÜ, İNEKLER KESİLDİ
zmir Veteriner Hekimleri
Odası Bakanı Serdar Aktop’a
44 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
göre sorunun en önemli nedenlerden biri de süttozunun dıarıdan ithal edilmesi. Aktop, 2008
yılında Türkiye’de süttozu ithalatının 18 bin ton olduunu söyleyerek u uyarıda bulundu: “Bu
rakam çok ciddi. Süttozu ithal ettiin zaman süte olan talep azalıyor. Talep azaldıında bugün 70
kuru olması gereken sütün litresi 40 kuru civarında satılıyor.
Yani geçen yıllara bakarsak bırakın artmayı, büyük oranda düü
göstermi. Süt fiyatı bu kadar düükken süt üreticisi ineklerini
kesmeye baladı. Küçükba dediimiz koyun ve kuzu sayılarındaki azalma, Türkiye’de et sıkıntısını ve kurbanlık sıkıntısını ortaya
koymu durumda. Et fiyatları bu
yüzden yükselmitir.”
HÜKÜMET ACİLEN ÖNLEM ALMALI
Tarım ve hayvancılık politikası konusunda çiftçilere hemen
destek salanması gerektiini
söyleyen Aktop, hükümeti acilen
önlem alması konusunda uyardı.
Aktop “Bugün 500 liraya alınan
kurbanlıı gelecek yıla bin liraya
bile bulamayacaız” dedi. Üreticiyi tevik etmek için yem fiyatlarının aaı çekilmesi gerektiini
söyleyen Aktop, önerilerini öyle
sıraladı: “Bugün üreticiyi özellikle destekleyici, tevik edici krediler salanması gerekiyor. Devletin birliklere, kooperatiflere destek olması gerekiyor. Hayvancılık Bakanlıının acilen kurulması
gerekiyor. Hayvancılık Bakanlıı
kurulduu zaman da her noktaya
veteriner hekim verilmeli. Bu
iler ancak böyle bir düzende
yürür. Yoksa u an mevcut politikada yanlı adımlar yüzünden
Türkiye’de hayvan varlıı gitgide
düecek. nsanlar artık en önemli protein kaynaı olan eti yiyemez hale gelecektir.”G
EMEK DÜNYASI
Yararlı bir toplantı
İnsanların yaşamını daha iyiye
götürmek için çalışmalarını, bir şeyler üretmelerini, bunları kendilerine
ve topluma en yararlı biçimde tüketmelerini önemli boyutlarıyla inceleyen bilgi dalına ekonomi dendiğini
biliyoruz. Bu alanda bir yandan bilimsel, öte yandan siyasal inceleme
ARSLAN BAŞER
ve yorumların, özellikle yirminci
yüzyılın ikinci yansından sonra
KAFAOĞLU
önem kazandığını gözlemişizdir.
Yine ekonomi ile yakından ilgisi
olan yeni bir bilgi dalı da günümüze kadar insanların daha
çok ilgisini çekerek gelişiyor. Bunun adı EKOLOJİ’dir. Ekoloji insanların üretirken dünya veya doğaya verdikleri zararları, bunlardan kaçınmanın yollarını, doğal olarak evrendeki varlıklardan, güçlerden en verimli ve insancıl biçimde yararlanma yollarını arar, bu yolda çalışır. Ve insanlar için önemi; özellikle yirminci yüzyılda ekonominin yarattığı çelişkilerdir.
ÜRETİM VE TÜKETİM OTUZ YILDA YEDİ KAT ARTTI
İnsanların ürettikleri mal ve hizmet toplamı, yirminci
yüzyılın ikinci yarısında, insanlık tarihinde görülmemiş bir
hızla artış trendine girdi. 1960 yılından 1990 yılına kadar
insanlığın üretimi 7 kat arttı. Ama bu artış kadar ve belki
de daha önemlisi bu üretimin yapıldığı yıllarda dünya doğası da görülmemiş biçimde yıpratıldı. Doğada en önemli
denge sayılabilecek su dengesi günden güne bozuluyor.
Yeğ tutulan olumsuz üretim yöntemleri yüzünden güneş
ışınları dünyaya ısıyı çok daha yükseltici biçimde gelmeye
başladı. Kara ve denizlerdeki buzullar eskisine göre daha
hızlı erimeye başladı. Bu böyle giderse, bir süre sonra okyanus suları bazı kara parçalarını yutacak.
resel ısınma, su hakkı, katı atıklar ayrıntılı olarak konuların uzmanlarınca ele alınacaktır. 18 Kasım Çarşamba
günü saat 11’de açılıp Perşembe ve Cuma günleri çocuk
ve eğitimi konularına da büyük ölçüde yer verilmiştir.
Çarşamba günü, “Yaşadığımız Toplumsal Sorunların Çocuklar Üzerindeki Etkileri”, Dr. Şükran Görenel (Pedagog-Psikiyatrist-Pediatrist) tarafından işlenecek. Konu
ayrıca film ve video gösterileriyle de ele alınacak. Perşembe günü ise “Çocuk Gelişmelerinde Doğal Yaşamın
Rolü ve Psikolojik Etkiler” yine Dr. Şükran Görenel tarafından tebliğ olarak sunulacak. Aynı konuşmacı 20
Kasım Cuma günü saat 16’da “Televizyonların Çocuklar
Üzerindeki Etkileri” konulu bir sunum daha yapacak.
Milli Eğitimimizin büyük olayı Köy Enstitüleri de etkinlik içinde ihmal edilmemiş. Bu konuyu İş Bankası yayınlarında işleyen eski Köy Enstitüsü Mezunu, Emekli Öğretmen Pakize Türkoğlu bir tebliğle konuklara açıklıyacak
(20 Kasım Cuma günü, Saat 14.30’la 15.30 arasında).
Etkinlikte tiyatro grupları da görev alıyor. 20 Kasım’da
Seden Kızıltunç evrensel kabaresi Hergelekon adlı bir
temsili sahneye koyacak. Etkinliğin tek paralı gösterimi
olan (Kişi başına 10 TL) bu temsil dışında, Osmanlı Mutfağı’nca parasız ikramda bulunulacağını ayrıca belirtmek
isterim.G
ORMANLARIN YÜZDE ON ÜÇÜ ELDEN ÇIKTI
Dünyada bu iklim değişikliğiyle hemzaman olarak,
başka doğa-yıpratıcı insan çalışmalarıyla ormanların 40
yılda yüzde 13’ü elden çıktı. İki yüz yılda bu tükeniş eski
orman alanlarının BEŞTE ÜÇÜNE eşittir. Kaybolan her bir
metrekare ormanın bile insanlara nelere mal olacağını herhalde herkes bilir. İnsana besin sağlayan hayvanları besleyen mera alanları, yeraltı su stokları, ekin alanları da hızla
azalıyor. Üretirken doğal kaynakların bu hızla azalması elbette gün geçtikçe üretimin zorlaşması ve pahalılaşması
sonucunu doğuracağı gibi, gelir dağılımının da fakirler
aleyhine daha da bozulması sonucunu getirecektir.
S.O.S. ÇEVRE GÖNÜLLÜLERİ PLATFORMU
İşte bunları insanlara anlatabilmek için kendilerine
ÇEVRECİ adı verilen insanlar tek tek ya da kurumlaşarak
çalışmaktadır. Türkiye’nin en eski çevreci kurumu olan
S.O.S. ÇEVRE GÖNÜLLÜLERİ PLATFORMU, kuruluşunun
yirminci yıldönümünü de vesile ederek üç günlük bir
program düzenlemiştir. 18-19-20 Kasım günlerinde KADIKÖY’de BARIŞ MANÇO Kültür Merkezi’nde konuklara
çevreciliğin ya da ekolojinin en önemli konuları olan kü-
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›kG 45
ÇLER, FABRKALARININ ÖZELLETRLMESNE KARI EYLEMDEYD
Pancar ekicileri birleşti
şeker fabrikalarına talip oldu
eker fabrikalarnn sata çkarlmasna kar, fabrika yönetimleri ile
pancar ekicileri kooperatifleri bir araya gelerek, Kuzey Anadolu eker
Fabrikalar Ortak Giriim Gurubu’nu kurdu. Grup, özelletirme
ihalesine katlma karar ald. Özelletirme kararna kar eker
fabrikalarnn bulunduu illerde de eylemler vard.
ürkiye eker Fabrikaları
A..’ye ait altı fabrikanın
Özelletirme Yüksek Kurulu tarafından satıa çıkarılmasının ardından Kayseri ve Amasya
eker fabrikalarının yönetimleri
ile Kırehir, Çorum, Kastamonu,
Samsun, Yozgat ve Turhal Pancar Ekicileri kooperatifleri bir
araya gelerek Kuzey Anadolu
eker Fabrikaları Ortak Giriim
Gurubu’nu kurdu. Grup 9 Kasım
günü düzenlenen basın toplantısında söz konusu eker fabrikalarına talip olduunu resmen açıkladı.
T
M Mitingde
Atatürk’ün Turhal’a
geldiinde çekilen
fotorafn havaya
kaldran Bekir
Aslan adl içi,
“Paam fabrikay
satyorlar” diye
haykrd.
Fotoraf:
Nurhan çmez.
FABRİKA YÖNETİMLERİ İHALEYE
KATILMA KARARI ALDI
Ortak açıklamayı Kayseri
eker Fabrikası ve Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Bakanı Vedat Ali
Özıık yaptı. Özıık, satıa çıka-
rılan fabrikaların büyük bölümünün yatırımlarından yoksun bırakılarak, uygulanan yanlı politikalarla zarar eder hale getirildiini belirtti ve bu durumun fabrikaların rekabet gücünü azalttıını söyledi. Özıık, söz konusu
fabrikaları almaları durumunda,
yapılacak teknolojik yenilik ve
profesyonel yönetim anlayıı ile
bu fabrikaları zarar etmekten
kurtarıp, dünya ile rekabet eden
ve milli ekonomiye önemli katkılar salayan fabrikalar haline getireceklerini anlattı. Özıık,
Kuzey Anadolu eker Fabrikaları Ortak Giriim Grubu olarak
19 Kasım’da Babakanlık Özelletirme daresi Bakanlıı’na
teklif sunacaklarını açıkladı.
TURHAL MİTİNGİ
Öte yandan eker fabrikalarının özelletirilmesi kararına
karı, fabrikaların bulunduu
kentlerde de hafta boyu eylemler
vardı.
Tokat Turhal’daki eylem, 11
Kasım’da eker- Sendikası önderliinde düzenlendi. Turhal
eker Fabrikası içileri, “Mahmur’dan deil, ekerden geliyoruz”, “Üç çocuk dedin yaptık,
isiz kaldık”, “eker namustur,
namus satılmaz” yazılı dövizler
taıyarak Cumhuriyet Meydanı’na yürüdüler.
eker- ube Bakanı lhan
Özyürt, 76 yıllık mazisi olan
fabrikanın özelletirme adı altında kapatılmaya doru gittiini söyledi ve Tokat Sigara Fabrikası’nı örnek gösterdi. Mitingde
Atatürk’ün Turhal’a geldiinde
çekilen fotorafını havaya kaldıran Bekir Aslan adlı içi,
“Paam fabrikayı satıyorlar”
diye haykırdı. Mitinge CHP
Tokat Milletvekili Orhan Ziya
Diren, Enerji Sanayi ve Maden
Kamu Emekçileri Sendikası
Genel Bakanı Kemal Bulut,
eker- Genel Bakan Yardımcısı Vahap Polat, Belediye-
Tokat ube Bakanı smail
Duman ile Samsun, Tokat,
Amasya, Çorum ve Ankara’dan
gelen içiler de destek verdiler.
ÖZELLEŞTİRMELER 2010’DA DA
SÜRECEK
Özelletirmeyle, gelecek yıl
21 bin 500 kamu içisi iinden
olacak. 3 bin 300 memur da yer
deitirecek. eker fabrikaları,
enerji üretim ve daıtım KT’leri
2010 yılında özelletirilecek kuruluların baında geliyor. Tekel’in 18 yaprak tütün fabrikası
da eldeki stok bitirilerek kapatılacak.
Türkiye eker Fabrikaları
A..’ye ait Kırehir, Turhal, Yozgat, Çorum, Çaramba, Malatya,
Erzincan, Elazı ve Elbistan
eker Fabrikaları da 2010 yılında özelletirilecek.G
46 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
SINIF GÖZLÜĞÜ
Atatürk ve işçi sınıfı
Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı
İmparatorluğu’nun küllerinden laik ve
demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin
yaratılmasının mimarıdır, mühendisidir,
önderidir. Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız,
ülkesi sömürgeleştirilmek istenen bir
ümmetin ve aşiretler-boylar topluluğunun, emperyalizme karşı başarılı ilk
YILDIRIM KOÇ
ulusal başkaldırısı olmanın ötesinde,
aynı zamanda, çağdışı kalmış ve işgalcilerle işbirliği içinde olan Padişaha, Halifeye ve Osmanlı İmparatorluğu’na karşı son ulusal başkaldırıdır.
ÜMMETTEN ULUSA
Mustafa Kemal’in 1919-1922 döneminde işgalci güçlere ve
onları destekleyen Padişah-Halife yanlısı işbirlikçilere karşı önderlik ettiği askeri mücadele son derece önemlidir. Ancak
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923-1938 döneminde, Osmanlı’dan devralınan ümmeti ve aşiretler-boylar topluluğunu, ırkçılığı tümüyle reddeden bir anlayışla çağdaş bir ulusa dönüştürmede, Türkiye’nin siyasal bağımsızlığını tamamlayacak ekonomik bağımsızlığın temellerini oluşturacak kamu kuruluşlarını
kurmada, “hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” ve “hayatta
en hakiki mürşit ilimdir” anlayışıyla ülkeyi tekke ve zaviyelerden yönetme çabalarına son vermede, demokrasinin temeli
olan laiklik anlayışını yerleştirmede oynadığı belirleyici rol daha
da zordur, daha da önemlidir. İsmet İnönü’nün kendisine söylediği gibi, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başka hiçbir yöneticisi bu
başarılanları düşünememiştir bile. Tarihte bireyin rolü hep tartışılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’nin tarihine kendi
kişiliğiyle yön vermiştir. İşçi sınıfımız, her şeyden önce bu nitelikleriyle, Mustafa Kemal Atatürk’e büyük saygı ve sevgi duymakta, O’nun önderlik ettiği kazanımlara sahip çıkmakta ve
bunları içten ve dıştan gelecek saldırılara karşı korumaktadır.
DEMOKRASİ VE İŞÇİ SINIFI
M.K.Atatürk, Türkiye’nin çağdaşlaşması çabasının bir parçası olarak demokratikleşmeyi de savunmuştur.
Demokrasi, iyi olduğu için değil, demokrasiden çıkar sağlayan toplumsal sınıfların demokrasiye sahip çıkmasıyla yerleşir.
Avrupa ülkelerinde demokrasi, endüstrileşmeyle ortaya
çıkan işçi sınıfının başta genel ve eşit oy hakkı olmak üzere,
temel demokratik hak ve özgürlükler için verdiği mücadeleyle
gelişmiştir.
Demokrasi, hem işçi sınıfının bir ürünüdür, hem de işçi sınıfının gücünü daha da artırır.
M.K.Atatürk’ün, Padişah-Halife’ye karşı, çağdaşlaşma
mücadelesinde yanında ona destek olacak güçlü bir işçi sınıfı hareketi yoktu. Bu nedenle, çağdaşlaşma çabaları, demokrasiye sahip çıkacak örgütlü ve güçlü bir toplumsal sınıfın yokluğunda, istenilen biçimde gelişemedi. Şeyhlerin ve
ağaların denetimindeki yoksul köylülüğün demokrasiye
sahip çıkması da olanaksızdı; nitekim çıkmadı. 1925 yılındaki Şeyh Sait ayaklanması, köylülüğün bu genel niteliğinin bir
yansımasıydı.
M.K.Atatürk, ulusal kimliğimizin oluşmasına, bağımsızlığımızın korunmasına ve pekiştirilmesine katkıda bulunacak
bir işçi sınıfından da yanaydı. İşçi sınıfının çok zayıf olduğu
koşullarda, hem bir işçi sınıfı yaratmaya, hem de bu işçi sınıfını ulusal çıkarlar çizgisinde tutmaya çalıştı.
1920’LERDEN SONRA KAZANILAN HAKLAR
1921 yılında daha Ulusal Kurtuluş Savaşı sürerken kabul
edilen yasalarla, Zonguldak bölgesinde yabancı şirketlere ait
kömür ocaklarında çalışan işçilere, günün koşullarında oldukça ileri haklar tanınmıştı.
1926 yılında Borçlar Kanunu’nun kabul edilmesiyle, çağdışı Osmanlı Mecelle’si yürürlükten kaldırıldı, işçi-işveren ilişkilerinde çağdaş kapitalist ilişkiler egemen kılındı.
M.K.Atatürk, işçi sınıfının önemli bir bölümünü “memur”
statüsünde istihdam ederek devlete bağladı ve onlara sağladığı (günün koşullarında çok önemli olan) bazı ayrıcalıklarla memurları devletle bütünleştirdi. Ancak bunun uzun vadeli bir etkisi, işçi sınıfının “memur” ve “işçi” statülerine göre bölünmesi oldu.
1930’lu yıllarda başlayan demiryolu ve sanayileşme politikalarıyla, işçiliğin olmadığı bölgelerde, çölde vahalar gibi iktisadi devlet teşekkülleri kuruldu. Buralarda işçilere sağlanan
haklar ve çalışma koşulları, bu dönemde sınırlı sayıdaki özel
sektör işletmesinde vahşice sömürülen işçilerin hak ve koşullarından çok daha gelişkindi ve iyiydi. İşçilere ve memurlara sağlanan bu hakların bir bölümü, daha sonra 3008 sayılı İş Kanunu (1936) ile daha da geliştirildi ve işçilerin geniş bir kesimine
yaygınlaştırıldı.
1925 yılında bazı işçi örgütleri kapatıldı. Ancak bunların yöneticileri ağır yaptırımlarla karşılaşmadı. 1930’lu yıllarda
CHP’nin kendi kontrolü altında işçi örgütü kurma çalışmaları
da başarısız kaldı. İtalya, Almanya ve İspanya’da faşist partilerin iktidara geldiği, dünyanın hızla İkinci Dünya Savaşı’na sürüklendiği koşullarda, grev hakkı 1936’da, sınıf esasına dayalı
cemiyet kurmak da 1938 yılında yasaklandı. Ancak grev yapmanın ve sınıf esasına dayalı cemiyet kurmanın yaptırımları hafifti. Sınıf esasına dayanmayan sendikalar, örneğin, meslek
sendikaları kurmak da mümkündü. Ancak 1938 yılı sonlarına
kadar ne önemli grevler, ne de ciddi işçi örgütlenmeleri oldu.
İşçi sınıfı daha oluşum sürecini yaşıyordu. İşçi sınıfının önemli
bir bölümü, “memur” statüsünde önemli ayrıcalıklardan yararlanıyordu. Kamu kurum ve kuruluşlarında işçi statüsünde
çalışanlar da, özel sektördeki az sayıdaki işçinin imrendiği haklara ve çalışma koşullarına sahipti.
Bu kazanımlar, M.K.Atatürk’ün, bağımsızlık ve çağdaşlaşma mücadelesinin bütünlüğünü sağlaması sayesinde gerçekleşti.
Bugün İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Afganistan, Sudan gibi ülkelerde işçi sınıfının yaşadıkları, işçi sınıfımızın gözünde Atatürk’ün değerini her geçen gün daha da
artırmaktadır. İşçi-işveren ilişkisini evlat-baba ilişkisine benzeten ve sendikaları da evlatla babanın arasını bulmada tarafsız
hakem haline sokmak isteyenlerin siyasal gücünün geçici olarak arttığı günümüzde, işçi sınıfının M.K.Atatürk’ün bu ülkeye
kazandırdıklarına daha da sıkı bir biçimde sahip çıkması hayati bir önem kazanmaktadır.
M.K.Atatürk Türkiye’yi gençlere emanet etti. İnanıyorum
ki, o tarihlerde gelişkin bir işçi sınıfı ve işçi sınıfı hareketi olmuş
olsaydı, işçi sınıfına emanet ederdi.G
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›kG 47
DÜNYA
RAN CUMHURBAKANI MAHMUD AHMEDNECAD:
Milli para önerimiz
sıcak karşılandı
Ahmedinecad ilk olarak Aydnlk’n sorularn yantlad. Ahmedinecad
“dolar” yerine milli para kullanlmas önerisine toplantya katlan
liderlerin olumlu yaklatn söyledi. Ahmedinecad bölge ile ilgili
sorumuzu ise “Türkiye, Suriye, Irak ve ran’n da içinde bulunduu bir
birliktelie Rusya da katlmal” diye yantlad.
ERCAN DOLAPÇI-MERVE AKSUNA
stanbul’da 9 Kasım’da düzenlenen slam Konferansı Örgütü
Ekonomik ve Ticari birlii
Daimi Komitesi (SEDAK) Ekonomi Zirvesi’ne katılan ran
Cumhurbakanı Mahmud Ahmedinecad zirvenin ardından basın
toplantısı düzenledi. Konumasına kapitalist rejimin sonunun geldiine ve yeni bir dünya düzeninin kurulmakta olduuna iaret
ederek balayan Ahmedinecad,
“Dikkat ederseniz dünyanın sorunlarını çözemiyorlar. Kurulacak yeni düzende ak, sevgi, dostluk ve dayanıma canlanacaktır”
dedi. Sorulara geçildiinde ilk
sözü alan Aydınlık muhabirinin
Farsça “Sayın Cumhurbakanım,
Türkiye’ye ho geldiniz” eklindeki karılamasına Ahmedinecad
da bu defa Türkçe olarak ‘ltifatlarınız için teekkür ederim’ diyerek yanıt verdi.
DOLAR YERİNE MİLLİ PARA
Ahmedinecad Aydınlık’ın “ticarette dolar yerine milli para kullanalım önerinizi kabul eden ülke
oldu mu?” sorusuna, SEDAK toplantısında önerisinin sıcak karılandıını ancak konunun ön hazırlıının yapılması gerektiini vurguladı.
Ticarette milli para kullanılması
anlamasının u an sadece Türkiye
ile ran arasında imzalandıını kaydeden Ahmedinecad, ticaretin milli
parayla yapılmasının ülkelerin
menfaatine olduunu söyledi.
“BÖLMEYE ÇALIŞANLARA KARŞI
EL ELE VERMELİYİZ”
Türkiye ile ilikilere önem verdiklerini de belirten Ahmedinecad,
“Türkiye büyük devlettir. Büyük
medeniyettir. Herhangi bir ülkeyle
ibirliiyle sınırlandırılamaz” diyerek bölgede yeni ibirlii olanaklarının gelitiini söyledi. Ahmedine-
cad, “Türkiye, Suriye, Irak ve
ran’ın da içinde bulunduu bir birliktelie Rusya da katılmalı. Buna
son derece sıcak bakıyoruz” dedi.
Ahmedinecad ayrıca “Suriye-Türkiye arasında vize yoktur. ran ile
Suriye arasında da vize kalkacaktır.
nallah yakında Irak da buna katılacak ve hızımız böylece artacak.
Bizleri bölmeye çalıanlara da çok
iyi yanıttır. El ele verirsek büyük
imkânlara sahip olur, geliiriz” diye
konutu.
“TERÖR AYNI MERKEZDEN
YÖNETİLİYOR”
Aydınlık muhabirinin teröre
ilikin, “Pejak’ın ‘silah bıraktım’
dedii günlerde, Sistan-Belucistan
eyaletinde Cundullah terör örgütü,
Devrim Muhafızları komutanlarına
yönelik büyük bir saldırı yaptı. Bu
örgütler aynı merkezden mi yönetiliyor?” sorusuna ise Ahmedinecad
ABD’yi kastederek; “Kökenleri aynıdır” yanıtını verdi.
TARİH VERMEDİ
Ahmedinecad Türkiye ile ran
arasında imzalanan doalgaz anlaması ne zaman yürürlüe girecek
sorumuzu da “Türkiye ile ran arasında enerji ve doalgaz konusunda
birçok anlama mevcuttur. Bütün
anlamalar uygulanacaktır. Her iki
ülkenin de menfaatine çalııyoruz”
diye yanıtladı, ancak net bir tarih
veremeyeceini ekledi.G
SEDAK’ta güçlü ortaklık konuuldu
slam Konferansı Örgütü
Ekonomik ve Ticari birlii
Daimi Komitesi Ekonomi Zirvesi çok sayıda slam ülkesinin
devlet bakanlarının katılımıyla 9 Kasım’da stanbul’da gerçekletirildi. Toplantıda liderlerin üzerinde durduu en
önemli konu slam Konferansı
Tekilatı’na üye ülkeler arasın-
48 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
da ekonomik ve ticari ibirliinin gelitirilmesi ve slam ülkeleri arasında güçlü bir ortaklık
kurulması oldu. Toplantıda
Afganistan Cumhurbakanı
Hamid Karzai de, bölgesel ve
küresel sorunlar karısında
slam ülkelerinin ortak bir
duru sergilemesinin önemine
iaret etti.
EL BER’N GEL ENGELLEND
İkiyüzlülük ve ‘stratejik sığlık’
El Beir.
Günümüzde
Uluslararas Ceza
Mahkemesi’nin
önündeki 4 dava da
yoksul Afrika
ülkeleri ile ilgilidir
(Uganda,
Demokratik Kongo
Cumhuriyeti, Orta
Afrika Cumhuriyeti
ve Sudan).
“Stratejik derinlikçiler” bir kez
daha suçüstü yakalandlar.
slamc söylemlerine karn ar
Batc olduklar bir kez daha
ortaya çkt; stratejik derinlik
yaratabilecek bir dost, öteki tarafa
itildi. Öte yandan, Uluslararas
Ceza Mahkemesi ilk kez seçilmi
ve halen görevde bulunan bir
devlet bakan hakknda
tutuklama karar çkartyor.
CÜNEYT AKALIN
l Beir’in ülkemize gelecei
haberine ilikin Batılı “örgütlerin tepkisi”nin kendisine iletildii Gül, önce kükredi ve
“onlar ne karıır” diye efelendi;
ardından El Beir’in geliini engellemek için harekete geçti. R.T. Erdoan “Müslümanlar soykırım
yapmaz” çıkıı ile aırlıını El Beir’in ziyaretinden yana koyar
gibi yaptı, ama durum birkaç saat
içinde netleti. AKP, el altından El
Beir’e “gelme” haberleri yolluyordu. Muhafazakârların “akil
adamı” Taha Akyol bunu “ince
diplomasi” olarak niteleme becerisini gösterdi.
E
MEDYANIN BATICILIĞI
El Beir olayında medya bir
kez daha Batı’nın tetikçiliine soyundu,
Sedat Ergin, “Sudanlı ‘karde’imizin tutuklama müzekkeresi” balıklı 11 Kasım 2009 tarihli yazısında, amacının AKP’ye
mi yoksa El Beir’e mi darbe indirmek olduu anlaılamadı.
HaberTürk
yazarı
Soli
Özel’in 11 Kasım 2009 tarihli
“Ahlak Ahlakçılık ve ahlaksızlık” balıklı yazısında “Ömer El
Beir’in Türkiye’ye gelmemi olması bu ülkeyi ve toplumu
büyük bir utançtan kurtarmıtır”
hükmünü verdi.
slamcılar sus pus oldular.
Mustafa Erdoan, yaza yaza
“resmi tutum (Erdoan-Gül tu-
tumu kastediliyor) bir TC yurttaı olarak beni utandırıyor” diye
yazdı. Yeni afak’tan Hakan Albayrak da döktürmü: “Batı’nın
Darfur sorununa bakıını beenmiyoruz, ama slam dünyasının
bir vicdan merkezi oluturması
gerekiyor. …Olaya sadece küresel emperyalizmin slam topraklarında fitne çıkarması olarak
bakmak çok sı ve adaletsiz bir
bakı açısıdır.” (Nakleden HaberTürk, 11 Kasım 2009)
Taraf gazetesi daha El Beir
UCM (Uluslararası Ceza Mahkemesi)’nce suçlanmadan haberini
yapmı “El Beir’in sonunun geldiini” okurlarına duyurmutu. (
13.2.2009)
DARFUR’DA NELER OLUYOR?
Afrika’nın en büyük ülkesi
(500.000 km2) Sudan’da 60
milyon insan yaıyor. Kuzey,
orta ve güney olmak üzere üç
idari bölgeye ayrılan Sudan’da
güney bölgesinde daha çok Afrikalı ve Hıristiyan bir nüfus yaıyor. Buna karılık kuzey ve orta
Sudan’da nüfusun ezici çounluu Arap ve Müslüman.
Sudan’da çatımalar, ilginçtir,
bölgede petrolün bulunduu
2000’lerin ardından patlak verdi.
ki “kurtulu” örgütü Sudan hükümetine karı isyan hareketi
balattı. Sudan hükümeti Arap
milisleri örgütleyerek bölgede
duruma hâkim olmaya çalıtı.
BM verilerine göre 2003’ten bugüne kadar süregelen çatımalar-
da binlerce kii öldü, yerlerinden
yurtlarından olan 4 milyon insan
yardımsız yaayamayacak duruma geldi.
BM Güvenlik Konseyi’nin tutumuna tepki gösteren Sudan yönetimi BM Barı Gücü’nü reddetti. Buna karılık Afrika Birlii ülkelerinden oluan 7.000 askerlik
barı gücüne kapılarını açtı.
Ancak, donanımı yetersiz bu birlikler asayii salamakta güçlük
çekiyorlar.
İLK KEZ DEVLET BAŞKANI
TUTUKLAMA KARARI
Sudan liderliini hedef alan
süreç, BM Güvenlik Konseyi’nce balatıldı. BM Güvenlik
Konseyi Darfur’da Müslüman
olmayan zenci kabilelere mensup sivillere karı giritii katliamları durdurabilmek için 31
Mart 2005 tarihinde aldıı bir
kararla konuyu Uluslararası
Ceza Mahkemesi’ne havale ederek süreci balattı.
Merkezi Lahey’de bulunan
Uluslararası Ceza Mahkemesi
4 Mart 2009 tarihli ICC02/05-01/09 numaralı kararı
ile “Ömer Hasan Ahmed El
Beir hakkında tutuklama
emri” çıkardı. El Beir hakkındaki tutuklama kararı üzerine
Sudan, aralarında Kızılhaç’la
Sınır Tanımayan Doktorlar
gibi örgütlerin de yer aldıı 13
uluslararası kuruluu sınırdıı
etti. Bu karar gerginlii daha
da artırdı. G
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
49
BEŞ KITADAN
Büyükelçiden igal komutanına müdahale
BBC’nin 12 Kasım tarihli haberine göre, ABD’nin Kabil Büyükelçisi Karl
Eikenberry, Beyaz Saray’a mesaj göndererek Afganistan’a ek asker sevkiyatına karı çıktıını bildirdi. Ordu yetkilileri, Taliban’a karı mücadelede
asker sayısında ciddi bir artıa gidilmesi gerektiini savunuyor. Amerikan
ordusunun Afganistan’daki en üst düzey yetkilisi General Stanley
McChrystal da, 40 bin asker talebinde bulunmutu. McChrystal’ın, Büyükelçi Eikenberry’nin müdahalesi nedeniyle öfkeli olduu bildiriliyor.
Tarık El Haimi:
Irak’ın kurtuluu
milli koalisyonda
Irak Cumhurbakanı Yardımcısı Tarık El
Haimi, ABD’nin Irak’ı igalinden sonra ülkedeki kardeliin ve milli baların yerini
etnik ve mezhep ayrımına bıraktıını söyledi.
10 Kasım’da stanbul Bilgi Üniversitesi’nde
Irak’ın gelecei konulu konuma yapan
Haimi, Irak’ın gerçek kurtuluunun parlamento seçimleri sonrasında oluacak milli bir
koalisyon olduunu vurguladı. Haziran sonunda ABD askerlerinin Irak’tan çekileceini
hatırlatan Haimi, sonraki süreçte Irak’ın
önünde üç senaryo bulunduunu belirtti.
Haimi bu senaryoları öyle sıraladı: Güvenlik süreci zayıflamaya devam edecek, iler
daha da kötüye gidecek ya da güvenlik açısından Irak olumlu gelimelere sahne olacak.
50 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
Dou blokunda sosyalizme özlem artıyor
ABD’li aratırma irketi Pew’in eski Dou bloku ülkelerinde yaptıı kamuoyu yoklaması, bu ülkelerde Batı demokrasisine ve kapitalist sisteme
olan destein hızla dütüünü ortaya koydu. Aratırma sonuçlarına göre
Macaristan, Ukrayna, Bulgaristan, Litvanya, Slovakya ve Rusya’da halkın büyük çounluu sosyalist dönemde daha rahat yaadıklarını düünüyor. Macaristan’da sosyalist dönemde daha rahat
yaadıını düünenlerin oranı yüzde 72’ye, Ukrayna ve Bulgaristan’da da
yüzde 62’ye ulatı. 1991’de piyasa ekonomisine yüzde 80 destek veren
Macar halkı, 2009’da desteini yüzde 46’ya çekti.
BEŞ KITADAN
Kapitalizme
27 ülkeden yüzde 11 destek
ngiliz BBC televizyonu, 27 ülkeden 29 bin kiiyle görüerek serbest
piyasa sistemine bakı konulu anket yaptı. Berlin Duvarı’nın yıkılıının
20. yılı dolayısıyla yapılan anketten, “sistemin tıkandıı” görüü çıktı.
Sonuçlara göre, katılımcıların yalnızca yüzde 11’i kapitalizmin ie yaradıını düünüyor. Ülkelerden çıkan sonuçlara tek tek bakıldıında
ise, sistemin iyi ilediini düünenlerin oranı, sadece ABD ve Pakistan’da yüzde 20’nin üzerinde. Kapitalizmin tıkandıı, sistemin reforma
ihtiyacı olduu görüünü savunanların oranı ise Fransa’da yüzde 43,
Meksika’da yüzde 38, Brezilya’da da yüzde 35 çıktı. Sonuçları deerlendiren London School of Economics Profesörü Robert Wade, “anket
sonuçları aırtıcı deil” dedi. Wade 1990’dan sonra gelir eitsizliinin
önemli ölçüde arttıı ülkelerdeki isiz ya da iini kaybetme korkusu
içinde olan insanların, belli bir zümrenin çok fazla gelir elde ettiini
gördüünü belirterek, bu dengesizliin huzursuzlua neden olduunu
söyledi.
Asya ve Afrika’da
200 milyon çocuk beslenemiyor
Birlemi Milletler Çocuklara Yardım Fonu Unicef’in 12 Kasım’da
açıkladıı rapora göre, dünyadaki yoksul ülkelerde yaayan, be ya
altı yaklaık 200 milyon çocuk, yetersiz beslenmeden dolayı büyüme
bozukluu yaıyor. Yetersiz beslenen çocukların yüzde 90’ı Afrika ve
Asya kıtalarında yaıyor. Yalnızca Afganistan, Nepal, Hindistan, Banglade ve Pakistan’da be ya altındaki 83 milyon çocuk, açlıkla
bouuyor. Unicef özellikle anne sütüne denk
besinin ulatırılması ve
büyümenin salıklı olması için çocuklara A
vitamini destei salanması gerektiini belirtiyor. Ancak uzmanlar,
ABD terörüyle karıtırılan ve igal altında olan
bölgelerde, böyle önlemlerin alınabilecei ve
çocuklara beslenmelerinde destek verilebilecei senaryosunu, “aırı
iyimser” bir tablo olarak görüyor. Londra
merkezli International
Policy Network adlı
düünce kuruluunun
bakanı Philip Stevens’a
göre, “Unicef’in aratırmasındaki rakamlar,
beslenmenin düzeltilmesinin BM’nin stratejilerinden çok, bölgenin
ekonomik büyümesine
balı olduunu gösteriyor.”
Yugoslavya dersleri
Birlik Mitingi
nasıl baltalandı?
TEOMAN ALL
3 Haziran 1994’te Yugoslavya Bilim Adamları Federasyonu ile Fatim ve Partizan isimli iki
gençlik örgütü, birlik mitingi yapmak için harekete geçti. Yugoslavya’nın en gergin olduu dönemlerdi. Hırvatistan’da sava devam ediyor, savaın Bosna ve Kosova’ya sıçramasından korkuluyordu. Ülke parçalanma sürecinde kanlı yöntemi seçmiti. Çekoslovakya gibi sözde “barıçı”
bir daılma, Yugoslavya için geçerli deildi.
Özellikle yurtsever kitle örgütleri ülkenin parçalanmaması için youn mücadele veriyorlardı ve
parçalanma sürecinden geri dönülmesi için bir
güç ekseni yaratmayı amaçlıyorlardı.
İLK ÇAĞRI
Politika gazetesi birlikçilerin seslerini duyurmak için yayınlar yapıyordu. Üniversite merkezli bir hareket gelimiti. Gazete her sayısında Yugoslavya Bilim Adamları Federasyonu adı altında açıklamalar yapan yurtsever öretim üyelerinin yazılarını ve çarılarını yayımlıyordu. 3 Haziran 1994’te bilim adamları ve örenciler ortak
bir açıklama kaleme aldılar. Dediler ki: “çinde
bulunduumuz karanlık duruma razı deiliz.
Bizler bu ülkeyi kazanırken bedeller ödendiini
biliyoruz. Ülkemiz baımsızlık mealesini taıyan
bir ülkedir ve bu yüzden hedef alınmıtır. Tüm
Yugoslavları birlik için birlikte hareket etmeye
çaırıyoruz. En güvenli yerde, Makedonya
Plotat’ta bulumak için çarı yapıyoruz. Sadece
kızıl yıldızlı bayraımız kullanılacaktır.”
SÖZDE ULUSALCILAR BELGRAD’DA MİTİNG YAPTI
Çarı metni büyük yankı uyandırmıtı. Tito
Dernei, kinci Dünya Savaı Gazileri Dernei,
Belgrad ve Üsküp Hukuk Birlii (Baro), Partizan
Spor Kulübü Taraftar Grubu Grobari, Fatim,
Partizan, Mladost isimli gençlik örgütleri destek
vermiti. Ancak bilim adamları miting çarısına
en önemli destein gelmesini bekliyorlardı; Yugoslavya Birleik Komünist Partisi’nden ayrılan
Sırbistan, Slovenya, Hırvatistan, Makedonya,
Karada ve Bosna Hersek sosyalist partilerinin
desteini…
Fakat bu partilerden hiçbiri, destek açıklaması yapmadılar. Mitingin etkisi azaldı. Hatta Sırbistan Sosyalist Partisi 12 Haziran’da, 22 Temmuz 1994 için Belgrad’da miting çarısı yaptı.
Böylece Üsküp’teki birlik mitinginin etkisi baltalandı.
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
51
TOPLUM
PROF. DR. KENAN DEMRKOL:
ABD’li tekel
GDO’yla kârını 14 kat artırdı
ABD’li tekel yllk cirosunun yüzde 50’sini lifosat içerikli tarm ilacndan elde
ediyordu. Lifosat zararl otlarla birlikte ekinlere de zarar verebilecei için
çiftçi tarafndan ihtiyatla kullanlyordu. Ta ki ABD tekeli lifosata dayankl
tohumlar üretinceye kadar. irket böylece lifosat kullanmn 14 kat artrd.
GDO’lu ürünlerin yüzde 80’ninde lifosata dayankl gen var.
ÖZLEM KONUR USTA
ünyadaki genetii deitirilmi tohum ve bitki ticaret hacminin yüzde 87’si
Amerikalı bir tohum tekelinin
elinde. Bu tekel bitkilerin genetiini deitirmeye neden ihtiyaç
duydu? stanbul Üniversitesi stanbul Tıp Fakültesi Öretim
Üyesi Prof. Dr. Kenan Demirkol,
GDO gerçeini anlattı. Demirkol
GDO’yla ilgili tüm iddiaları yanıtladı.
Aydınlık- Bitkilerin genetiiyle oynamaya neden ihtiyaç
duyuldu?
Kenan Demirkol- Dünyadaki genetii deitirilmi bitki ve
tohum ticaret hacminin yüzde
99’u dört tohum üzerinde: Soya
fasulyesi, mısır, kanola ve
pamuk. 20-25 çeit bitkinin genetii deitirilmi olsa bile, tica-
D
52 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
retin yüzde 99’u bu dört tohumdadır. Bu ticaretin de yüzde 87’si
tek bir Amerikan irketinin elindedir.
Bu irketin genetii deitirilmi tohumların üretimine balamadan önce aırlıklı faaliyet
alanı tarımsal ilaç üretmekti. irket, etken maddesi lifosat olan
bir ilaç üretiyor. Lifosat yabani
ot öldürücü bir ilaç. irket yıllık
cirosunun yüzde 50’sini bu ilaçtan elde ediyordu. Lifosat yabani
otu öldürürken ekine de zarar verebilecei için çiftçiler tarafından
ihtiyatla kullanılır.
irkette akıllı kafalar bir
araya gelip “biz köylünün bu ihtiyatını nasıl kırabiliriz?” diye
düündü. “Biz öyle bir tohum
üretelim ki, bizim ilacımıza karı
dirençli olsun. Böylece köylü istedii gibi lifosatı bolca kullanabilsin” dediler. u anda genetii
deitirilmi tohumların yüzde
80 küsurunda lifosata karı direnç geni var. Ve 1994’te domatesle, 1995’te de mısırla balamı
olan GDO ticaretinin balangıcından bu yana lifosat kullanımı
14 kat arttı.
AÇLIĞI ÖNLEMEZ ARTIRIR
Aydınlık- Dünyayı gelecekte
bekleyen açlık tehlikesine karı
bir çözüm olduu söyleniyor…
Demirkol- Dünyada açlıı
artıran bir sebeptir bu. Çünkü siz
tarımsal girdilerin maliyetini artırdıkça dar gelirli köylü ne
tohum satın alabilir, ne de onunla ilgili bir ilacı alabilir. Bakın bu
irketler, hem tohumu satıyor,
hem de ilacı satıyor. Siz giderek
bir tohum tüccarının eline kalırsanız artık çiftçilik yapamazsınız.
Çiftçi tarım yapmazsa neyle para
kazanacak, neyle ihtiyacı olan
ekmei satın alacak.
Aydınlık- Siz GDO teknolojisine karı mısınız?
Demirkol- GDO’nun aaı
yukarı ilk ürünü aslında bir ilaçtı. eker hastalıının tedavisinde
kullanılan insülini bakteriyle üretebiliyoruz. Ama bu çok büyük
bir titizlik gerektiriyor. Tıpta genetik bilgi ve biyoteknoloji, en
basiti ilaç endüstrisinde yaygın
olarak kullanılıyor ve daha da
yaygınlaacaktır. Ama biz bitkiyi
yerken zehir yiyoruz. Ben, buna
karıyım. nsanlıın hizmetinde
olan bir biyoteknolojiyi ben
ayakta alkılarım.
Aydınlık- Örnein Çin’in bu
yolla pirinçten iyi verim aldıı biliniyor. Bu yöntem, kâr hırsı olmadan, toplumun yararına kullanılamaz mı?
Demirkol- u ana kadar bitkilerin genetiinin deitirilmesinde
var olan bütün teknolojiler insan,
çevre, hayvana zarar verdi.
Örnein siz lifosata dayanık-
lılık geni koyduunuz zaman ayrıca antibiyotik direnç geni de
koymak zorundasınız. Antibiyotik direnç geni oraya girdii anda
onu yiyen insan, hayvan, çevredeki bakteriler de ilgili antibiyotie karı dirençli hale geliyor.
Yarın öbür gün bir enfeksiyon
hastalıınızda sizi tedavi edecek
antibiyotik bulamayabilirsiniz.
Bugüne kadar varılan bitki biyoteknolojisinde yalnızca zarar üretilebildi.
TARIM ALANLARININ YÜZDE ÜÇÜNDE
GDO VAR
Aydınlık- Çin ile ilgili bir
aratırmanız var mı?
Demirkol- Dünyada genetii
deitirilmi tohumlarla yapılan
tarım alanı toplam 125 milyon
hektar. Bu dünya tarım arazisi
içinde yüzde üç... Yani bir an için
düünün ki bu yüzde üçlük tarım
tamamen yok oldu, ne kaybeder
dünya? Hiçbir ey...
Bu 125 milyon hektarın yaklaık yüzde 90’ı Kuzey ve Güney
Amerika kıtalarındadır. Geri
kalan yüzde 10’u da Güney Afrika, Çin, Hindistan gibi 15 ülkeye
daılıyor.
AB
ülkelerinin
GDO’lu tarım arazisi toplamı
dünya GDO’lu tarım arazisi toplamının binde biri kadar, 107 bin
hektar. Bunun da 80 bin hektarı
spanya’da. Almanya’da yasak,
Avusturya’da, Macaristan’da,
Yunanistan’da, Lüksemburg’da,
Fransa’da yasak…
Çin’de de toplam arazisinin,
tam olarak ne kadarının olduunu bilmiyorum ama, çok küçük
bir bölümü GDO’lu tarım arazisi.
ABD’NİN POLİTİKALARI YÜZÜNDEN
AÇLIK VAR
Aydınlık- Dünyanın kendine
yetecek kadar besini var mı?
Demirkol- Daha 2000 yılında
FAO (BM Gıda ve Tarım Örgütü) dünyanın GDO’lu tarıma ihtiyacı olmadıını bildirdi. Yine
FAO’nun açıklamalarına göre,
u anda örnein sıfır pirinç üretimi olsa bile, bir buçuk yıl yetecek
kadar stok var prinçte… Yine
FAO’nun açıklamalarına göre,
dünya nüfusu 9 milyon dahi olsa,
gıdasının yeterli olduu ifade
edilmekte.
Esas sorun besinlerin yetersizlii
deil. bir milyar küsur aç insanın,
700 milyonu çiftçi. Peki niye açlar
bunlar? Çünkü tarım tekelletirildi.
Dananın kuyruu 1995 yılında Gümrük ve Tarifeler Birlii
Dünya Ticaret Örgütü’ne dönütüü zaman koptu. Tarım Sözlemesi denen bir sözlemeyle ülkeler kendi tarımını artık gümrüklerle koruyamaz hale geldi. Ucuz
ürünün ülkenize girmesinin kapılarını açmak zorunda kaldınız.
Örnein Haiti’de çiftçilerin
yüzde 20’si pirinç üretiminden
geçimini salar. Haitili bir çiftçi,
Amerikalı bir pirinç üreticisi çiftçiye göre 70 kat daha az enerji
kullanarak pirinç üretir. Ama
buna ramen Haiti’ye Amerika’dan yerli pirinçten daha ucuz
pirinç geliyor. Çünkü ABD, tarımı her yıl 100 milyar dolarla destekliyor. Dolayısıyla ürünün fiyatı aaı yukarı yarıya düüyor.
te Haitili çifçi bu nedenle kendi
ürününü satamıyor ve aç kalıyor.
Aynı Amerika, IMF baskılarıyla diyor ki bize, “tarıma des-
tek verme.”
TOHUM ŞİRKETİYLE ABD YÖNETİMİ
KOL KOLA
Aydınlık- Amerikalı tekele
dönersek, bu tohum üreten irketin Amerikan yönetimleriyle bir
balantısı var mı?
Demirkol- Kol kolalar. Bush’un
Amerikan Tarım Gününde, Amerikan Biyoteknoloji Gününde, Amerikan Çiftçi Gününde yaptıı konumaları internetten indirirseniz
çok açıkça “ben dünya pazarlarını
Amerikan çiftçisine açacaım” ifadelerini görürsünüz. Bu bir Amerikan politikasıdır.
ABD’de bu tohumların ruhsatını veren kurum Salık Bakanlıı’na balı Gıda ve laç Dairesi
(FDA-Food and Drug Administration). 1979’dan 1994’e kadar
bu dairede biyoteknoloji bölümünün baında Dr. Miller var.
Bu adam, 1994’ten sonra baından beri sözünü ettiimiz o
tohum firmasına bakan yardımcısı oldu. Dr. Miller, biyoteknolojiyle bütün altyapıyı oluturduktan sonra bu tohum irketine
geçti. Dr. Miller, tohum irketinde çalıtıktan sonra bir süre
Hoover Enstitüsü’ne geçmi.
Amerika’da hâlâ genetii deitirilmi organizmaların, bitkilerin üzerine GDO’ludur yazısı
yazılma artı getirilmedi. Ve Bakan Obama seçim döneminde bu
konuda bir düzenleme getirilecei sözünü vermiti. Ama bakan
olduktan sonra ilk yaptıı icraat,
Dr. Miller’ı yeniden sertifikayı
veren kurulua danıman olarak
atamak oldu. ABD’de bakanlar
deiir, siyaset deimez.G
Bilimsel aratırmayı yasakladılar!
Aydınlık- Cumhuriyet gazetesinin
Bilim Teknik ekinde Prof. Dr. Selim
Çetiner, AB üyesi 13 ülkeden 15 bilim
insanının katılımıyla yapılan aratırmalarda bu gıdaların, normal gıdalardan daha tehlikeli olmadıı yönünde
bir sonuç çıkartıldıını yazdı.
Demirkol- Bir gıda piyasaya sürülmeden önce akut zehirleyici etki, kronik zehirleyici etki, birikimli zehirleyici
etki ve gelecek nesillere etki açısından
irdelenmesi gerekir. Bunlara AB Komisyonu veya ABD’deki ilaç ve gıda
dairesi tarafından 90 günlük hayvan
deneyleri yapılarak ruhsat verildi.
90 günlük bir hayvan deneyiyle sadece akut ve kronik zehirlenmeyi örenebilirsiniz, ama birikimli zehirleyici
etki veya gelecek nesil etkilerini aratıramazsınız. Bu tohumlar çiftçiye satılırken “asla bilimsel aratırma yaptıramazsınız” diye kontrat imzalatılır. Kazara böyle bir ey olursa, çok büyük
tazminat davaları açılıyor.
Yalnızca onların kararlarıyla bazı
aratırmalar yapılabilmekte veya her-
hangi bir irket tohum için ruhsat
almak isteyip bir ülkeye müracaat ettiinde, oranın yöneticileri isterse
aratırma yapabiliyor. Avusturya-Viyana’da ruhsat almak için müracaat
edilmi iki tohumla ilgili üç nesillik
bir hayvan deneyi yapıldı. Bu deneyde, hayvanların karacierinde ve böbreinde küçülme, erken doum,
düük doum, düük tartılı doum,
ölü doum oranlarında artma ve en
geç üçüncü nesilden itibaren de kısırlık olduu görüldü.
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
53
ABD’NN VURDUU TEKNEYLE ABD’DE KAZANMAK…
‘Teknemiz Muavenet olunca
başarmaya mecburduk’
TÜ’lü örencilerin tasarlad Muavenet Teknesi, Mersin’de
düzenlenen Güne Enerjisi Sistemleri Sergisi’nde büyük ilgi gördü.
Tekne, TÜ’lü örencilere 2008’de Amerika’da düzenlenen Solarsplash
adl yarmada dünya ikincilii kazandrd. TÜ Güne Teknesi Takm,
Muavenet’in hikâyesini Aydnlk’a anlatt.
YUSUF ÇELK/ MERSN
stanbul Teknik Üniversitesi
Güne Teknesi Takımı örencileri tarafından tasarlanan
Muavenet adlı tekne, Makine
Mühendisleri Odası Mersin ubesi sekreterliince düzenlenen
Güne Enerjisi Sistemleri Sempozyumu ve Sergisi’nde büyük
ilgi gördü. Tekne adını, 2 Ekim
1992’de Ege Denizi’nde gerçekletirilen NATO tatbikatında,
Amerika tarafından vurulan
Muavenet Fırkateyni’nden alıyor. Amerika’nın kaza olarak nitelendirdii saldırıda 5 askerimiz
ehit olmu, 18 askerimiz yaralanmıtı.
M Güne
enerjisiyle çalan
Muavenet Teknesi,
2008 ylnda TÜ’lü
gençlere dünya
ikincilii getirdi.
“Amerika tarafndan
vurulmu bir
gemimizin ismiyle
Amerika’da bir
yarmaya katlmak
bize çok anlaml
geldi.”
BİR YIL ARAYLA MUAVENET İKİNCİ,
NUSRAT ÜÇÜNCÜ OLDU
TÜ Gemi naatı Mühendis-
lii mezunu Münir Cansın Özden’in kurduu takım, ie TÜ
Ayazaa yerlekesinde bulunan
gölette, güne enerjisiyle çalıan
uzaktan kumandalı küçük teknelerle bir yarıma düzenleyerek
balamı. Ardından, 2007 yılında, Amerika’da düzenlenen Solarsplash yarımasına katılmaya
karar vermiler. Güne Teknesi
Takımı üç yıllık çalımanın ardından, Nusrat Teknesi’ni tasarlamı. Nusrat Teknesi de adını,
Çanakkale Savaı’nın kaderini
deitiren Nusrat Mayın Gemisi’nden alıyor. Ekip, ilk uluslararası derecesini Nusrat Teknesi’yle almı; Solarsplash 2007’de
dünya üçüncüsü olmular. Bununla da kalmayıp yarımada
dört ödül daha kazanmılar.
Katıldıkları ilk yarımanın ardından ülkeye gururla dönen
Güne Teknesi Takımı, yeni
dönem çalımalarına dünya birinciliini kaçırmı olmanın nedenlerini aratırarak balamı.
te Muavenet Teknesi, bu daha
kararlı çalımanın ürünü olarak
ortaya çıkmı ve Solarsplash
2008’de takıma dünya ikincilii
kazandırmı. Sadece o mu? Muavenet, Güne Teknesi Takımı’na
yarımada on farklı ödül daha aldırarak TÜ’lü örencilere, “bir
yarımada en fazla ödül alan
takım” unvanını kazandırmı.
“ONUN ADIYLA ABD’DE YARIŞMAK
ÇOK ANLAMLIYDI”
Peki, stanbul Teknik Üniversitesi örencileri neden teknelerine
“Muavenet” adını koymular? TÜ
Güne Teknesi Takımı’nın kurucusu Münir Cansın Özden bu soruyu
öyle yanıtlıyor: “Emekli Albay
Orhan Gencer’le bir sohbetimiz sırasında Muavenet Fırkateynimizin
vurulması bahsi geçti. Bu olaydan
çok etkilendim. Daha sonra bunu
takım arkadalarımla da paylatım.
Amerika tarafından vurulmu bir
gemimizin ismiyle Amerika’da bir
yarımaya katılmak bize çok anlamlı geldi. Böylece artık geri dönüü olmayan bir seçim yapmı
olduk. Teknemize bu ismi verdikten sonra, artık baarılı olmaya
mecburduk.”
KENDİLERİ TASARAYIP KENDİLERİ
ÜRETMEYİ HEDEFLİYORLAR
2008 yılındaki yarımadan
sonra kurucuları ve bünyesindeki
üyelerin büyük kısmı mezun olan
TÜ Güne Teknesi Takımı, oluturduu yeni ekiple Gemi naatı ve
Deniz Bilimleri Fakültesi’ne balı
olarak çalımalarına devam ediyor.
Takımın Proje Lideri Metin Aksu,
2010’daki yarıma için yapılacak
yeni teknenin her bir parçasının
ekip üyeleri tarafından tasarlanıp
üretilmesini planladıkları anlatarak, hazır alımlardan kaçınacaklarını söyledi.G
54 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
HAFTALIK YAYIN AKIŞI
ULUSAL
K
A
N
A
WWW.ulusalkanal.com.tr
(internetten 24 saat canlı yayın)
L
Pazartesi 14:00
Pazar 11:15 Gündem
Elif Akçnar’n konuu
Diyarbakr Esnaf ve Sanatkarlar
Od. Bk. Alican Ebedinolu
Ergenekon davasndaki
son gelimeler
ÇARŞAMBA
Pazar 20:00
Pazartesi 21:30
Ümit Zileli’yle
Sesli Gazete
PERŞEMBE
CUMA
Edebiyat Cephesi’nde
Hüseyin Haydar’n konuu
Feyza Hepçilingirler
PAZARTESİ
SALI
CUMARTESİ
07:00 Yurttan Haberler
07:00 Yurttan Haberler 07:00 Yurttan Haberler 07:00 Yurttan Haberler 07:00 Yurttan Haberler 07:00 Yurttan Haberler
PAZAR
07:30 Müzik
08:00 Televizyon Gazetesi 08:00 Televizyon Gazetesi 08:00 Televizyon Gazetesi 08:00 Televizyon Gazetesi 08:00 Televizyon Gazetesi 08:00 Belgesel
08:30 Çizgi Film
09:45 Kurtuluş Savaşı Ö. 10:00 Haberler
10:00 Haberler
10:00 Haberler
10:00 Haberler
09:00 Çizgi Film
09:30 Charles Chaplin
10:00 Haberler
10:10 Satırbaşı
10:10 Satırbaşı
10:10 Satırbaşı
10:10 Haftaya Bakış
10:00 Gazeteci
10:00 Ulusal’da Gündem
10:10 Satırbaşı
11:00 Haberler
11:00 Haberler
11:00 Haberler
11:00 Haberler
11:00 Haberler
11:00 Haberler
11:00 Haberler
11:15 Nilgünce
11:15 Halkçı İktisat
11:10 Geçim ve Tutum 11:10 Emak Dünyası
11:20 Bilim ve Toplum
11:10 Söyleşi
11:15 Merhaba Sağlık
12:00 Haberler
12:00 Haberler
12:00 Haberler
12:00 Haberler
13:00 Haberler
12:00 Çok Sesli
12:00 Haberler
12:15 Nilgünce
12:10 Beni de Alın
12:10 Sınıf Gözüyle
12:10 Beni de Alın
13:15 Atletizm Dünyası
13:00 Haberler
12:10 Merhaba Sağlık
13:00 13. Saat
13:00 13. Saat
13:00 13. Saat
13:00 13. Saat
15:00 Sanat Hayatı
13:15 Büyüteç
13:00 13. Saat
14:00 Neler Oluyor?
14:00 Neler Oluyor?
14:00 Neler Oluyor?
14:00 Neler Oluyor
16:00 Haberler
14:00 Eğitimcinin Gözüyle
14:00 Neler Oluyor?
15:00 Haberler
15:00 Haberler
15:00 Haberler
15:00 Haberler
16:30 İki Saz İki Söz
15:00 Merhaba Sağlık
15:00 Haberler
15:15 Derin Deprem
15:15 Tarihten Güncele 15:15 Belgesel
18:10 Ata’yı bugün okumak 18:00 Dik Duruş
17:00 Hukuk Saati
16:00 Haberler
16:00 Haberler
18:00 Sınıf Gözüyle
15:10 Atletizm Dünyası 16:00 Haberler
16:00 Haberler
16:00 Haberler
16:10 Derin Deprem
16:10 Tarihten Güncele 17:00 Yurttan Haberler 16:10 Sahne Sanatları
16:10 Sahne Sanatları
17:00 Yurttan Haberler 17:00 Yurttan Haberler 18:00 Haber Başlıkları
19:00 Ana Haber
19:45 Sendikacılık Okulu 19:00 Ana Haber
17:00 Yurttan Haberler 20:00 Ulusal Gönüllüleri 20:00 Edebiyat Cephesi
17:00 Yurttan Haberler 18:00 Haber Başlıkları 18:00 Haber Başlıkları 18:05 Gizlenen Atatürk 18:00 Haber Başlıkları
21:00 Avrasya Seçeneği 21:00 Köyden Köye
18:00 Haber Başlıkları
18:10 Avrupa’daki Türkiye 18:10 Ata’yı bugün okumak 19:00 Ana Haber
18:05 Sanat Hayatı
22:00 Ozan Telinden
22:00 Yöre Yöre Türküler
18:05 Hatırla
19:00 Ana Haber
19:00 Ana Haber
20:00 Haber Artı
19:00 Ana Haber
23:00 Haberler
23:00 Haberler
19:00 Ana Haber
20:00 Haber Artı
20:00 Haber Artı
20:30 Dik Duruş
20:00 Haber Artı
23:45 Çıkış Yolu
24:00 Büyüteç
20:00 Haber Artı
20:30 Halkçı İktisat
21:05 Geçim ve Tutum 21:30 Emek Dünyası
20:30 Edebiyat Sohbetleri
22:00 Haftaya Bakış 23:00 Haber Masası
21:00 Ufuk Ötesi
23:00 Haber Masası
23:00 Haber Masası
20:30 Kent ve Yaşam 21:30 Tarihten Güncele
21:30 Sesli Gazete
23:00 Haber Masası
23:00 Haber Masası
08:00
TV GAZETESİ
13:00
13. SAAT
14:00
NELER OLUYOR
17:00
YURT HABERLER
19:00
ANA HABER
23:00
HABER MASASI
Türksat 2A ve D-Smart 131. Kanaldayız Tel: 0212 251 50 90
FİKRET OTYAM
…BİZ MÜSLÜMANLAR DOMUZ ETİ YEMİYOR MUYUZ?
…“EZVACIBEY, NOLUR AZCIK DOMUZ YAĞI”
Son zamanlarda ülkede
domuzdan geçilmiyor!
Tutturuldu
domuzun
“grip”i! Ya eti, ya yağı?
Koca Başbakan “ben aşı yaptırmam” deyip halka sağlıklarıyla ilgili
güzel ve yararlı bir yol gösterdi! Müslüman Başbakana da yaraşan buydu
elbette..
Domuz, Müslümanlıkta etinin yenmesi şer’an caiz olmayan ve haram sayılan hayvanın tekidir!.
verdiği bilgiye göre kesilen etler toplu olarak büyük otellere,
yemek fabrikalarına kıyma ve sosis gibi ürünler olarak satılıyor. Bu ve benzeri çiftliklerden resmi olarak beş firma domuz
eti satın alıyor. Çerkezo, Polenez, Nuta, Namet ve Sütte..
EFENDİME SÖYLEYEYİM!
Büyük kentlerde yaşayan, Başbakan ve bayan Gül dahil
hiç kimse “domuz eti yemedim” diyebilir mi, yanıtı lütfen
sizler verin..
KADİRCAN KAFLI AĞABEYİ RAHMET VE SAYGIYLA
ANIYORUM
Usta gazeteci yazar, toplum adamı, emekli öğretmen,
dini bütün Kadircan Kaflı ağabeyle Amerika’ya doğru uçuyoruz, yemeği seçmemi istedi, domuz etli
harika yemek seçtim ikimize ve gelen leziz
M Domuz çok dourgan bir yemeği büyük bir zevkle, iştahla tabakta iz
bırakmadan bir güzel tıkındık.. Kadircan
hayvan, ylda iki kez
Kaflı ağabey bu kadar lezzetli yemek seçtidouruyor, kimi zaman bir ğim için teşekkür etti, yemeği anlattım ve
etlerin domuz eti olduğunu da ekleyerek!
batnda yirmiye yakn
“Bilmeden yenilen şeylerin cezası yokyavru veriyor!.. Cam hariç tur” “r” dedi Dağıstan Umra’dan atmış bir
yaşındaki Kadircan Kaflı ağabey.. Eşek şaher eyi tknyor! Her
kası da olsa şu ölümlü dünyada domuz etini
domuz ortalama 80-100
de tattırmış oldum günahı boynuma ve O
dokuz yıl sonra aramızdan ayrıldı...
kiloya ulanca kesiliyor
BİZ MÜSLÜMANLAR DOMUZ ETİ YİYOR
MUYUZ?
Başbakan, domuz aşısını bile yaptırmadı eyvallah..
Bayan Gül New York’ta lokantaya gitti,
yemeği ısmarladı ve yemeği getiren garsona bu tavada domuz pişip pişmediğini
sordu, pişti yanıtı alınca domuz eti pişmemiş bir tavada yapılmasını istedi siparişini,
ki Müslüman bir Türk’e yaraşan da buydu.
Domuz üzerine Google’de gezinti yaparken kendimi kaptırmışım, verilen bilgilerin zenginliği domuza yakışmayacak
kadar, değmeyecek kadar mebzul idi!
Yukardaki ara başlığa dair oradan seçtiİSLAMİYET DÜŞMANI ALÇAKLARIN
ve kaba bir hesapla
ğim bir alıntıyı kısaca aktarıyorum:
ŞU KORKUNÇ YALAN VE İFTİRASINA BAKAR
“Gaziosmanpaşa
Hacimasli
köyü
yukarda ad geçen
MISINIZ?
domuz çiftliği’nin suları ve katı akıtları 300
Güya Peygamber efendimizin çok mikçiftlikten ylda yaklak
metre mesafedeki Sazlıdere Barajı’na akıtarda
yor.
1 milyon kilo et çkyor ve
koyunu keçisi varmış, malûm bunlar
Baraj, on milyon kişinin su ihtiyacını
yılda bir kere yavru verir ya iki ya bir, ama
bu
etlerin
hangi
kanalla
karşılıyor. Çiftlikte 5 bin domuz var.
ya domuz, ha dedi mi yirmiye yakın yavru
Türkiye’deki domuz çiftliklerinde yıllık 3
nerelere satld da
sahibi olur!. İslamiyet’in ilk yılları, domuz eti
milyon kg civarında et üretiliyor. Bu rakam
yeniliyor ve Peygamber efendimiz insanların
“meçhul”!..
L
neredeyse kırmızı et üretiminin yarısı. Üredomuz eti değil koyun keçi, inek falan yetilen domuzlar otellere, yemek fabrikalarımeleri için domuz eti mekruhtur/ haramdır
na ve marketlere “kıyma” şeklinde veriliyor. Domuz etini
diyerek yasaklıyor. İslam büyükleri, domuz etinin bağırsaksalam, sosis olarak da piyasaya sürmek en sık kullanılan yönlarda kurt yaptığı için de bunu yasakladığını yazarlar ve kimi
tem.”
kitaplar da Çin’de yüzlerce yıl önce bilindiğini yazar..
Domuz çok doğurgan bir hayvan, yılda iki kez doğuruyor, kimi zaman bir batında yirmiye yakın yavru veriyor!.. ÜLKEMİ YILLARCA DELİ DANALAR GİBİ KARIŞ KARIŞ
Cam hariç her şeyi tıkınıyor! Her domuz ortalama 80-100 ki- DOLANDIM!
loya ulaşınca kesiliyor ve kaba bir hesapla yukarda adı geçen
Ve tanık oldum kimi yerlerde halkımız çaktırmadan
çiftlikten yılda yaklaşık 1 milyon kilo et çıkıyor ve bu etlerin domuz etiyle besleniyor, n’itsinler? Hiç yüzlemedim ve fukahangi kanalla nerelere satıldığı da “meçhul”!.. Öteki çiftlik- ra sofralarındaki ikramlarını afiyetle yedim davar eti yerine!
lerin ürünleri de göz önüne alındığında Türkiye’de yaklaşık 3
Gazetecilik ve ressamlık sık sık gâvur ellerine düşürdü yomilyon kilo domuz etinin piyasaya değişik yollarla sürüldüğü lumu/ yolumuzu, davetlere katıldık ve “misafir umduğunu
ortaya çıkıyor.
değil, bulduğunu yer”e uyduk zira bayan Gül gibi seçme
DOMUZ ETLİ AZICIK RAKAM!
…Türkiye’deki toplam kırmızı et tüketiminin de 6 milyon
kg olduğu göz önüne alınırsa mesele açık!
Kilosu 1 ile 3,5 milyon lira arasında satılan bu domuz etlerinin ağırlıklı olarak kıyma, sucuk, salam ve sosis olarak satıldığı dile getiriliyor. Çiftlik çalışanlarından İsmail Türk’ün
56 G Ayd›nl›kG 15 KASIM 2009
hakkımız asla yoktu ve yediğimizin kuzu eti olmadığını bilerek zıkkımladık vesselam!
“EZVACIBEY, NOLUR AZCIK DOMUZ YAĞI..”
Babamın Aksaray’daki eczanesindeyim beyaz gömlekli..
Hâlâ gözümün önünde o ürkek köylü delikanlı. Epey zorlandı ve birden “ezvacıbey nolur azcık domuz yağı” diyebildi!
Fotorafta bir deri bir kemik bir insan! Kore’ye
gitmi dünya bar için savam, Amerikallar
mutlu etmi, yaralanm gurbet ellerde, ölmemi
Gazi olmu Mula ilinin Milas lçesi’nde Bodrum
Karayolu’nun 3’üncü kilometresindeki terk edilmi
bir restorann baraka benzeri ksmnda yaamn
sürdürüyormu 80 yandaki
Gazimiz Muharrem Topçu!.
Ne yapacağını sordum, söylemek istemiyor illa “azcık domuz
yağı!“ Neden sonra “karım gelmiyor” dedi. Anlattı, karısı
evden gitmiş baba evine! Ne ettiyse, ne yaptıysa bi türlü gelmiyormuş. Son çare “azcık domuz yağı!”
Baba evinin kapısının eşiğine sürerse “avradı” muhakkak
gelirmiş, kitap böyle yazıyormuş, böyle demiş “hocafendi”.
Ne kadar çare sıraladıysam nafile, son umudunu yitirmemek için iki üç sürümlük koydum kutuya, bunun on paralık
çare olmadığını bininci defa anlatarak!.
Cezaevi’nin ilaçlarını biz yapardık, aydan aya parayı tahsil ederdik Adliye binasındaki işlemlerden sonra.
Babam, dosyayı verdi Adliye’ye götürmemi istedi, gittim.
O, iki jandarma arasındaydı, savcının kapısı önünde elleri kelepçeli. Her yanı kan içinde, yırtık giysilerinin her yanı, aya-
ğındaki çarığı, hatta başındaki poşusu yer yer!!
Bihoş bakıyordu, sordum ne olduğunu “yine gelmedi”
dedi, sonra ekledi:
“Sen haklıymışsın ezvacıbey domuz yağı da tesir etmeyince...”
GAZETELERDE TESADÜFEN HABER VAR!
Gazeteler şu sıralar sayfa sayfa reklam/ ilan dolu, eğer tesadüfen bir haber maber görürsem sevinçten delleniyorum!.
Ama, sayfanın bir yerinde nasıl olduysa yer almış üstelik renkli fotoğraflı haberin, isyan duyarak ağlattığını sizden mi
saklayacağım? Haberin başlığı: “Kore gazisinin yalnız
ölümü”.. Fotoğrafta bir deri bir kemik bir insan! Kore’ye gitmiş dünya barışı için savaşmış, Amerikalıları mutlu etmiş, yaralanmış gurbet ellerde, ölmemiş Gazi olmuş Muğla ilinin
Milas İlçesi’nde Bodrum Karayolu’nun 3’üncü kilometresindeki terk edilmiş bir restoranın baraka benzeri kısmında yaşamını sürdürüyormuş 80 yaşındaki Gazimiz Muharrem
Topçu!. Günlerdir maaş almaya gitmeyince Muharip Gaziler
Derneği Milas Şubesi’ndeki arkadaşları barakaya gidince Gazi’nin yarı çıplak, bir deri bir kemik ölü bedeniyle karşılaşıp
“şok” olmuşlar! Kore’de ölmeyen/ öldürülemeyen Gazi Muharrem ülkesinde açlıktan ölmüş/ öldürülmüş!
Yapılan incelemelere göre Topçu, üç gün önce, “böyle
yaşamdan kurtulmuş”!
Gazi’ye böyle bir ölümü reva görenlere selam eder uzun
ömürler dilemez misiniz?
Antalya, Geyikbayırı Köyü 9 Kasım 2009
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›kG 57
KİTAP
ORHAN ÜRGENÇ’N “2015 BTMEYEN SORUN” KTABI ÇIKTI
Ermenilerin 70 belgesi ve
soykırım iddiaları
“Resmi olarak üç devletle savatk; Rusya, Fransa ve ngiltere. Ama
dördüncü bir güç vard… Aa yukar 180-200 bin kiiyle bize kar
savaan bir güç ki, bundan kimse bahsetmiyor: Ermeniler. Ermenilerin
says gerek gönüllü birlikleri, gerek Rusya’nn içindeki askerleri,
gerekse Fransa safnda çatanlarla beraber 200 bin civarndayd.”
nüllü birlikleri, gerek Rusya’nın
içindeki askerleri, gerekse Fransa
safında çatıanlarla beraber 200
bin civarındaydı. Bu belgelerin hepsini kitaba koydum.”
“SUÇLAMALARI BİLMEMİZ LAZIM”
ratırmacı Orhan Ürgenç, Ermeni soykırımı iddialarıyla mücadele ederken “onların bizi
neyle suçladıklarını bilmek önemli”
diyor. Ürgenç, “2015 Bitmeyen Sorun”
adlı kitabında Ermenilerin bu suçlamalara dayanak yaptıı belgelere de
yer veriyor. Orhan Ürgenç bu iddialara,
bugüne kadar Türkiye’de bu alanda
yayımlanmı baka aratırmalardan
yaptıı derlemeyle yanıt veriyor.
Kitap, Ermeni iddialarına karı
bugüne kadar Türkiye’de yayımlanmı dier aratırmaların bir der-
A
M Kitapta Alman
arivlerinden
belgeler de yer
alyor.
lemesi aynı zamanda.
Orhan Ürgenç, Köln Üniversitesi Kimya Mühendislii Fakültesi’nden mezun. Politikaya yakınlıı
da, bu yıllarda yürüttüü Türk Talebe Birlii bakanlııyla balamı,
aynı dönem Türk Federasyonu’nun
da kuruculuunu yapmı. Ürgenç,
ngiltere’de yükseklisans yaptıktan
sonra Türkiye’ye dönüünde Milliyetçi Hareket Partisi içinde yer alır
ve Alpaslan Türke’in genel müavirliine kadar yükselir.
‘80 sonrası siyasetle aktif olarak
ilgilenmeyen Ürgenç, Adana Büyükehir Belediyesi’nde Bakan Danımanlıı görevini yürütürken aynı
dönemde Talat Paa Komitesi içinde
de görev alır. Ermeni soykırımı yalanına karı yürütülen mücadeleye
aktif olarak katılır. Tarih alanındaki
aratırmalarını
kitaplatırmaya
karar verdiinde de bu sorunun üzerine gider. “Dedelerimizi suçlayan
iddialar” olarak deerlendirdii soykırım yalanını, “2015 Bitmeyen
Sorun” adıyla kitap haline getirir.
“DÖRT DEVLETLE SAVAŞTIK”
Alman arivlerinden faydalanarak çalımalarını yürüten Ürgenç’le
kitabı üzerine yaptıımız sohbette,
bize unları anlattı: “Lenin’in Ekim
Devrimi’nden önce söyledii bir söz
var. Diyor ki; ‘Türkler kendi vatanlarını savunmak için bu savatalar.’
O söz gerçekten doru. Biz vatanımızı savunduk. Resmi olarak üç
devletle savatık; Rusya, Fransa ve
ngiltere. Ama dördüncü bir güç
vardı… Aaı yukarı 180-200 bin
kiiyle bize karı savaan bir güç ki,
bundan kimse bahsetmiyor: Ermeniler. Ermenilerin sayısı gerek gö58 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
Ürgenç, “En önemli eylerden
biri, Ermenilerin bizi neyle suçladıklarını bilmemizdir” diyor. Bu
nedenle Ermenilerin, Türklere yönelik bütün suçlamalarına kitabında yer veriyor: “Ben bu suçlamaları çok açıklıkla madde madde yazdım. Türkiye 2005 yılında ‘100
belge bizden, 100 belge sizden’ diye
bir çarı yapmıtı. Biz o belgeleri
getirdik, ama Ermeniler getirmedi.
O zaman 70 civarında belge getirmiler. Bana bu konuda Innsbruck
Üniversitesi’nde görev yapan 82 yaındaki Alman bir profesör arkadaım Ehringhaus yardımcı oldu. te
o belgelere dayanarak bu suçlamaları kitabıma aktardım.”
“OLAYLARIN ARKASINDAKİ
ASIL GÜÇ”
Ermeni olaylarının arkasındaki
asıl gücün göz ardı edildiini belirterek sözlerini sonlandıran Ürgenç,
ABD’nin bu olaylardaki etkisine
dikkat çekiyor: “Ermeni konusunun ruhu, bu isyanların sebebi
Amerika’dır. Amerika 1820’lerden
itibaren Anadolu’daki misyonerlik
faaliyetlerini artırdı. Özellikle
1850’lerde, 60’larda yazılmı Türkiye aleyhinde o kadar çok kitap
var ki… Hepsi de Türklerin Anadolu’daki Hıristiyanları asıp kestiklerini anlatıyor. Onların bazılarını
ele aldım ve öz olarak bu kitaba
koydum.
“Dolayısıyla bu ii kıkırtan, bu
iten menfaat bekleyen emperyalist
devletler, her iki halktan da özür
dilemeli. Çünkü iki karde halkı bu
devletler
birbirine
düman
ettiler.”G
ÇLKTEN GELP ÇY ANLATAN YAZAR; CELAL LHAN:
‘Yazarın derdi anlaşılmak olmalı’
Yazar Celal lhan, içilik ve sendikaclk hayatndaki deneyimlerini ve
yirmi ylnn bütün birikimlerini emekli olduktan sonra yazmaya
balad. Bazen omuz verdii çalma arkadalarnn sorunlarn
anlatmann en iyi yolunun öykületirmeden geçtiini duyumsayarak
yazd. Bazense kendi yaamn anlatt.
BERNA ENER
ykülerinde
emekçileri
konu alan yazar Celal
lhan “Benim için açık ve
anlaılır olmak ve Türkçeyi gelitirmek önemli” diyor. lhan yeni
dönem
yazarlarını
“farklı
olmak” adına “anlaılmaz” yazdıkları için eletiriyor.
Celal lhan, 1943’te Yozgat’ın
merkeze balı Köçekkömü köyünde dodu. Ortaörenimini
Yozgat’ta, yüksekörenimini Ankara Tekniker Yüksekokulu’nda
tamamladı. Çeitli sanayi kurulularında yirmi yıl makine bakım
teknikeri olarak çalıtı. yeri batemsilcilii düzeyinde sendikacılık yaptı. “Atele Dans” adlı öyküsü dolayısıyla 2002 yılında
“SES 5. Kültür Sanat Yarıması”nda özendirme, ‘Altmıbe
Metrede’ adlı öyküsüyle 2003 yılında Abdullah Batürk çi Öyküleri Yarıması’nda birincilik
ödülü aldı. lhan’ın Anadolu’da
Bir Nokta (inceleme), Atele Dans
(öykü), Dokunan (öykü), Grevden Dönenin (anı) adlı dört yayımlanmı kitabı var. Celal lhan
ile öyküleri üzerine söyletik.
Ö
İÇİNDEN ÇIKTIĞIM TOPLUMA
DENEYİMLERİMİ ANLATIYORUM
Aydınlık- Sartre “Niçin Yazıyoruz” adlı kitabında “çarıda
bulunmak için” diyor. Peki ya
siz, ne tür kaygılarla yazmaya
baladınız?
Celal İlhan- çinden çıktıım
topluma, yaadıım deneyimleri
anlatmak istiyorum. Dier taraftan ise çevrem tarafından takdir
edilmek de gururlandırıyor tabii.
Yazmamın nedeni, içilik hayatımda yaadıım çok arılı ve
sancılı dönemleri anlatmaktı.
Yazmaya emekli olduktan sonra
baladım. Uur Mumcu Vakfı’ndaki yazma kurslarına katıldım. Böylece yazma serüvenine
baladım.
Aydınlık- Peki öyküyle bulumanız nasıl oldu?
İlhan- Tabii altmııma yakın
baladıım için yazmaya, romanla balamam imkânsızdı. Biraz
da benim için yazmak içini
dökme eklindeydi. lk öykülerim sendikacılık ve içilik hayatımla ilgiliydi zaten. Ben de çalıanların sorunlarını dile getirmek
için yazmaya baladım.
Aydınlık- Bugünkü öykücülüü izleksel olarak nasıl deerlendiriyorsunuz?
İlhan- Yazınsal anlamda ciddi
ödüller alan öyküleri ben yazar
olarak anlamakta zorlanıyorum.
Kendinden öncekilerden farklı
yazma anlayıını abartıyorlar
bence. Farklı yazmak için anlaılmaz hale getiriliyor öyküler.
mı bir adam göç olgusunu zor
anlatır. Benim önümü de açan
yaanmılıkları
yazmamdır
zaten.
Aydınlık- Yazarlar karakterlerini olutururken etrafındaki
insanlardan esinlenirler mi? Siz
birebir tanıdıınız kiileri kendi
öykülerinizin karakterleriyle özdeletiriyor musunuz?
İlhan- Oluyor tabii. Bu tüm
yazarlar için geçerli… “Atele
Dans” adlı kitabımda çelik fabrikasında çalıan içilerin yaamını
anlattım. nsanın ince noktalarına dokundurabilmek önemli.
Ben de tanıdıım insanlarla balantılı olarak yazdım öykülerimi
hep. Amcam, romatizma arılarına çözüm bulmak için yeni bir
tedavi yöntemi deniyordu. Otları
kaynattıı kazanın içine girerek
kazanın içinde yaamını yitirdi.
“Bin Yıl Yaamak” adlı öykümde amcamı anlattım.G
M Celal lhan
“Benim tümüyle
kurgu olarak
yazdm hiçbir ey
yok. Aslnda kurgu
olarak yazmak
mümkün, fakat beni
yaanmlklar
çekiyor.”
İNSANIN İNCE NOKTALARINA
DOKUNDURABİLMEK
Aydınlık- Ürünlerinize baktıımızda süslü ve adalı bir dil
kullanmadıınızı, aksine metinlerinizde daha çok yalınlıa gittiinizi görüyoruz. Bu tercihiniz anlaılma kaygınızdan mı kaynaklanıyor?
İlhan- Anlaılmak gibi bir
derdi olmalı yazarın. Anlaılmıyorsan eer yaptıın eyin deerini nasıl ölçeceksin ki. Benim tümüyle kurgu olarak yazdıım
hiçbir ey yok u zamana kadar.
Bu belki bir eksikliktir. Fakat
ben bu eksiklii göze alarak yazıyorum.
Aslında kurgu olarak yazmak
mümkün, fakat beni yaanmılıklar çekiyor. Göçe hiç bulama-
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
59
DOB 50. YAINDA KADIKÖY’E TAINDI
Puccini’nin ölümsüz yapıtı
‘La Boheme’
stanbul Devlet Opera ve Balesi (DOB); 2009-2010 sanat döneminin
ilk yapm olan, Giacomo Puccini’nin doruktaki yapt “La Boheme”
operasn Kadköy Süreyya Operas’nda oynamaya balad. Geçtiimiz
dönem sonunda balayan opera ve baleler ilgiyle izlenmekte, yeniler
bu dönemde repertuvara eklenmektedir.
HAYAT ASILYAZICI
slında DOB’un kendi repertuvarı genitir. Ne yazık ki, Atatürk Kültür Merkezi’nin iç onarımının gereksiz yere mahkeme kararıyla durdurulmasıyla, davayı açan
dernek, bindii dalı kesmitir. Bu
üzüntü verici bir olay.
A
ASLINDA ODA OPERASI İÇİN BİLE
UYGUN DEĞİL…
stanbul Devlet Opera ve Balesi’nin AKM’den sonra Süreyya Operası’ndaki etkinlikleri, binanın yetersizliine karın durmuyor ve yapımlar baarıyla sürüyor. Puccini’nin
“La Boheme” operası, Süreyya
Operası’nın koullarında gerçekletirilen baarılı bir yapımdır. Aslında,
Oda Operası için yapılan binaların
orkestra çukurları, sahneleri “La
Boheme” gibi büyük yapıtların oynanmasına uygundur. Süreyya Operası, bütün sevimliliine karın oda
60 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
operası ölçümlerinden bile uzaktır.
Bununla birlikte, Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nı bugünkü konumuna getirmekle DOB’a cankurtaran simidi olmutur. DOB’un Kadıköylülere öleni sürüyor. Kadıköy,
artık bir kent, böyle bir operaya gereksinimi vardı.
LA BOHEME VE PUCCİNİ
Puccini’nin Fransa’da bir sanatçı
olarak Paris’in en canlı yerlerinden
biri olan Monmarte’yi odak bölgesi
olarak görmesi bouna deildir.
Bohem yaamın tüm inili çıkılı insanları burada boy gösteriyorlardı.
Etki opera yaratıcısına dönüecekti.
Henri Murger’in “Scenes De La Vie
De Boheme” (Bohem Yaamından
Sahneler) romanı, kafasındaki “La
Boheme” operasının çatısını oluturmutur. Operanın librettosunu
Giuseppe Giocasa ve Luigi llica’nın
yazdıı “La Boheme”, bir Puccini
yaratıcısı olarak bestecisine dünya
ölçeinde ün salıyor.
KOLEKTİF BİR BAŞARI
“La Boheme”’deki konu ve
müzik, dorudan ya da dolaylı olarak bohem yaamın da bir çeit izdüümünü veriyor. Yapıt öylesine
güçlü ki, yorumu da uzayıp gidebiliyor. DOB sanatçılarının da sahneleniindeki yoruma uygun müziksel zenginlii, psikolojik çözümlemeleriyle üstün bir baarıya ulaılıyor. Flavio Trevisan, yapıtı iyi çözümleyerek sahneye koymu.
Oyuncularla orkestra, uyumu güzeldi. Antonio Pirolli’nin orkestrayı
baarılı yönetmesi, hem oyuncuları
yani solistleri, hem de koroyu rahatlatıyor. “Mimi”de Hande Soner’in çok baarılı yorumu, rolüyle
bütünleen psikolojisini örtütürmesi gerçek baarısını öne çıkardı.
“Rodolfo”da Bülent Külekçi, evrensellie uzanan yorumu, ses rengi
yorumuyla çok baarılıydı. “Musetta”da ebnem A. Usanmaz, rolünü, sesiyle güzel kullandı ve baarılı bir karakteri betimledi. “Marcello”da Caner Akgün ve “Schaunard”da Alper Göçeri ikilisinin baarılı çıkıları dikkati çekti.
Genç kadronun oynadıı “La
Boheme”, takım olarak baarılıydı. “Colline”de Göktu Alpaar
da özenli çalımı ve takım oyunculuunda sesle de uyum salamıtı. “Benoit”de Utku Bayburt,
“Alcindoro”da Alp Köksal, “Parpignol”da Engin Yavuz da katkı
salayanlardandı. Genç sanatçıları öne çıkaran bir çalımaya, sanat
yönetmeni Suat Arıkan’ın da bilinçli katkı saladıını belirtmeliyim. Koro Gökçen Koray ve
Aydın Karlıbel’in yönetiminde
önemli ilevini yerine getirmitir.
Sahne tasarımını smail Dede,
küçük sahnede görsellii yitirmeden çalımı. Kostümlerde Çimen
Somuncuolu, “La Boheme”in
dönemine uygundu. Berk Sarıbay’ın koreografisi, operanın yorumuna hareket ve renk kattı.G
Hazrlayan: Frat Kayra
PERDE ARKASI
Ankara’da yaşananlar sürpriz mi?
Ankaragücü Başkanı Ahmet Gökçek olunca, baba Melih
Gökçek’in 10 yıllık hayali gerçekleşti. Büyük birleşme ya da
güçbirliği adı altında yapılan bu yeni oluşumun çok sağlıklı olmayacağı aslında belliydi. Cemal Aydın ile Melih Gökçek cephesinden yönetime girenlerin ortak paydası hiçbir zaman Ankaragücü değildi. Olmadığı da son haftalarda yaşananlarla ortaya çıktı. İki hafta önce Ankaragücü yönetimine Cemal Aydın
cephesinden giren Bekir Çakan basın toplantısı yaparken, toplantı Gökçek cephesinden yönetime giren iki yönetici tarafından engellendi.
Yeni kriz Hikmet Karaman olayında su yüzüne çıktı. Hikmet Karaman’ı yollamak isteyen Ahmet Gökçek kulüpte
büyük bir krize neden oldu. Hikmet Karaman ile geçmiş dönemde yapılan sözleşme ile Karaman’a ödenen paralar arasındaki dengesizlikler gerekçe olarak gösteriliyor. Olayın esasında
ise Ahmet Gökçek ile Hikmet Karaman arasında Ankaraspor
döneminden kalma bir hesaplaşma olduğu biliniyor. Geçmişin
perde arkasıysa tam olarak bilinmiyor.
Bu olay ise Gökçek cephesi ile Cemal Aydın cephesi arasında krize neden oldu. Olması için de Karaman’ın sözleşmesi
ortaya atıldı. Ahmet Gökçek’in suçladığı eski başkan Serdar
Özersin, mevcut Ankaragücü yönetiminde başkanvekili.
Sancılı başlayan yeni Ankaragücü yapılanması krizlerle yo-
luna devam ediyor. Yakın zamanda yönetimin dağılması bekleniyor.
Gökçek cephesinin bu yönetime biçtiği ömür, Ocak ayına
kadar…
Ocak’ta yeni kongre olur, Cemal Aydın cephesi yönetimden tasfiye edilir…
Melih Gökçek’in ekibi kulübün tam hâkimi olur…
Müdür olmanın yolları!
Denizli baardı!
Ercan Saatçi Hürriyet’in spor koordinatörü olunca, Fenerbahçe Televizyonu’nda Galatasaray’a küfür ettiği görüntüleri patlak verdi. Basın
ikiye bölündü: Saatçi’nin yanında olanlar ve olmayanlar. Serhat Ulueren cephesi ve Vatan’ın spor müdürü İbrahim Seten cephesi, Saatçi’nin
yanında. Serhat Ulueren tavrını hiç açıklamadı, ancak ekibi Saatçi’nin
yanında görüntü verdi.
İbrahim Seten ise Galatasaray muhabirini kullanarak Galatasaray
cephesini susturmaya çalıştı. Haldun Üstünel’i muhabirine arattırıp
“senin de görüntülerin varmış” dedirtti. Galatasaray yöneticisi bu olayı
açıklayınca şantaj açığa çıktı.
Peki Vatan’ın müdürü neden bu toplara giriyor, Ercan Saatçi’yi koruma görevini üstleniyor? Temel neden İbrahim Seten’in Hürriyet Spor
Müdürü olmak istemesiydi. Bu iş için ilk oluru verecek kişi Ercan Saatçi olunca, bu yaşananlar sürpriz olmuyor.
Mustafa Denizli neden büyük antrenör olduğunu
gösterdi. Bırakıp gitmek yerine mücadele etti ve
Beşiktaş’ı zirvenin ortağı yaptı. Hatta gitmesini isteyenler arasında, yönetimden bazı isimler de olunca,
Denizli’nin mücadelesi ve yaptıkları daha büyük saygıyı hak ediyor. Avrupa Kupaları’nda Beşiktaş istediğini yapamadı belki ama, mücadeleyi bırakmayarak
lider olmanın ne demek olduğunu bir kez daha anlattı futbol kamuoyuna…
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
61
RÜZGARGÜLÜ
u memleketin
korsancısına bakınız
ŞULE PERİNÇEK
suleperincek@aydinlik.com.tr
Yaratılmak istenen zemin
Geçen hafta bir bölümünü verdiimiz internetteki 3-4
kii arasında geçen tartımayı aktarmayı sürdürüyoruz. Bir
noktanın altını özellikle çizelim. Konuanlar eitimli ve
yurtseverler. Yakın zamana kadar bir ayrım yapmayanlar.
-Bu ülkede Kürtlerin hiçbir kısıtlaması yoktu. Cumhurbakanı bile oldular. stanbul’daki bütün gökdelenlerin müteahhitleri, bütün büyük irketlerin patronları Kürt. “Sanatçı” olarak geçinen, iftihar ettiimiz, bütün TV kanallarını
igal eden mahluklara bakalım hepsi Kürt...
Ben 35 yaına kadar okuyup “mecburi hizmet” diye
neden douya gönderiliyorum? Dilini bile bilmediim insanları tedavi etmek zorundayım... Bunu yapmazsam devlet
bana diplomamı vermiyor!!
Büyük ehirlerde ne kadar suç varsa altında Kürtler var.
Uyuturucu madde onlarda, hırsızlık onlarda, kaçakçılık
onlarda, tecavüz onlarda…
Bu ya Kürt ırkının genlerinde var, ya da beyinleri küçük
yatan itibaren yıkanmakta, baka açıklaması yok. Ama
PKK’lı ...ler sınırdan girince onları alkılayan güruhun tamamının PKK’lı olmadıını mı söylüyorsunuz? Bunu nasıl
kabullenirim. Devlet Kandil’de 5 tane PKK’lı öldüreceim
diye milyarlarca dolar harcarken, bo kayalıkları bombalarken lülülülü diye zılgıt çekerek “kahramanlarını” karılayanlar neydi? Mesele gerilla kıyafetiyle otobüste dolandırılanlar deil, aaıda onları ... varmı gibi alkılayanlarda…
-“Kürtler PKK’lıdır yahut Türkiye Cumhuriyetini sevenini tanımadık” gibi söylemler açılım için gerekli saflamaya zemin olabilecek tehlikededir ki; bu saflama kaçınılmaz
olarak bir içsavaa dönüecektir. Yaratılmak istenilen zemin
de budur. Aksi takdirde “açılımları” baarıya ulaamayacaktır.
-Bu tartımanın tek müsebbibi sensin kardeim. “Hoca
Fetto da Kürt asıllıdır...” cümlesini bi kurdun kıyamet de
koptu!
-Belki ben de Amerikan emperyalistlerinin ve onların
yerli ibirlikçilerinin estirdii rüzgârın etkisinde kaldım galiba... AKP ve PKK’nın da ibirlii neticesinde bendeki Kürt
imajı “ayrılıkçı”, “bölücü”, “ekmeini yedii vatana ihanet
eden”, “hain” eklinde duygular uyandırdı... Bu yüzden 10
yıldır Hıristiyan Amerika’da yaayan sözde Müslüman Fetto ile ilgili olarak bir yorumda bulundum... Olay bundan
ibarettir... Ülkesini seven, onun için her türlü fedakârlıkta
bulunanlara sözüm yoktur... Kökenleri ne olursa olsun...
Öyle bir yanlı anlaılma olduysa affola...
62 G Ayd›nl›k
G
15 KASIM 2009
Bilindii gibi bir filmin korsan DVD ve VCD’si bazen
daha sinemalarda gösterilmeden köebalarında satıa sunuluyor.
“Nefes: Vatan Saolsun” filminin korsanı filmden elde
edilecek gelirin bir bölümünün Türk Silahlı Kuvvetleri’ne gidecei için yapılmamı. Bir korsan film satıcısı, Demirhan
Hararlı’nın haberine göre öyle söylemi: “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne olan sevgi ve saygımızdan dolayı, Türk halkının bu
filmi özellikle sinemalarda izlemesini istiyoruz. Böyle bir kararı genel olarak aldık. Kimse ‘Nefes: Vatan Saolsun’ filminin VCD ve DVD’sini yapmıyor, yapmak istemiyor. Bu karara uymayan insanları ise önce biz engelliyoruz.”
u memleketin korsancısı bile böyle!
Ergenekoncu mu dersiniz, artık bilemem.
Nasıl ba edecekler...
Erkek hijyeni mi...
Hayır.
Yabancılamanın vardıı nokta
Haber gözümüz aydın havasında sunuldu. Artık sui Türkiye’de de çıplak kadın bedeni üzerinde servis ediliyormu.
Fotorafını gördüm.
renç!
Tam ööyle bir yazı döenecektim.
Bir gurmenin yorumunu dinledim:
- Hijyen açısından bir yapraın üzerine olmalı...
Yutkundum.
Yazacaklarım bana kalsın.
RÜZGARGÜLÜ
Kimin bakanı, kimin bakanısınız?
Babakan aı olmam diyor.
Tarım Bakanı GDO’lu ürünleri yemem diyor.
Ebakan.
Ebakan.
Bizim deil.
Bu dizi görevlidir
“Bu kalp seni unutur mu” dizisini son haftalarda da izleyince iyice ikna oldum.
Bozuk düünce ürünü deil.
Karı propaganda deil.
Bunlar iyi niyetli yorum kalıyor.
Tam tersine özel olarak tasarlanmı “psikolojik sava”
malzemesi:
“O çok güvendiiniz Türk Silahlı Kuvvetleri ite budur!
Üstelik bugünkü ordudur.
12 Eylül’deki o ikenceleri yapanlar ‘bizim olanlardır’! O
zamanlar biz onları destekledik. Karı çıkanları cezaevlerine
koyduk, imdi de koyarız. imdi açılım filan diyoruz ya bakmayın, o zamanlar biz Kürt filan yoktur derken, ‘bizim olanlar’ bu ileri yaparken; örnein Diyarbakır Cezaevi’nde
yaananları kelle koltukta yazanlara cezalar yadırdık.
imdi de darbeci diyoruz.”
Bu dizi görevlidir.
“Bizim olanların” bebeleridir.
Bir eletiri ve yanıtımız
Okurumuz Cem Aygün’den bir eletiri…
“Aydınlık Dergisi’nin 25 Ekim 2009 tarihli sayısında
‘Cevap Beikta’tan Geldi’ balıklı haberin 8. sayfada yer
alan ara balıı, ‘Anadolu’da protestolar’ eklinde. ‘Türkiye’de protestolar’ olsaydı?.. stanbul bakılı basının kulaına
kötü geliyor, farkındayım, ama fikriyat açısından güzel bir
ifade kanaatindeyim.
Bu konuda yazarken, bu vesileyle, geçen haftaki yazınızda “emee saygı gerekçesiyle” bilgi kaynaınızı unuttuunuzu söylemeniz ve adlarını belirtmeniz, bende, ‘acaba bilgiyi
kolektif toplayıp sunma devri bitiyor, bireylerin öne çıkacaı
bir dönem mi balıyor?’ düüncesini uyandırdı.”
“Türkiye’de” denebilirdi, doru. Öteden bu yana Türkiye’yi Trakya ve Anadolu diye ayırmak bana da anlamlı gelmez. Protesto yapılan kentler corafya açısından Anadolu tarafında. Ancak Aygün’ün “stanbul bakılı basın” tanımına
Aydınlık da giriyor mu, tam anlaılmıyor. Eer öyleyse
büyük haksızlık. Aydınlık ve Ulusal Kanal “Türkiyeli” olma
konusunda basınımızda, kendi alanlarında tektir.
Eletirinin “Vay Anasına” bölümüne gelince. Orada yalnızca kaynak göstererek bilgi aktarıyoruz. Bilimsel kural
budur. Ne yazık ki elini kulaının arkasına atıp “böyleyken
böyledir” anlayıı öylesine egemen oldu ki. Tersi yadırganıyor galiba. Ya birisi çıkıp “o sözcükler kaynak gösterdiiniz
kitapta yok” dese ne yanıt vereceim? Ayrıca emee saygı da
bilimsel bir kaygıdır. Yine ne yazık ki koca kitaplar kopyalanıp altına imza atıldıı zamanımızda bu yadırgamanızı da
doal karılamam gerekir belki de... lginiz ve katkılarınız
için teekkür ediyorum.
15 ya çocuklarımız
Kitap fuarında karımda kocaman bir pano. Bir bayan
yazarın dalga dalga saçlı, sarıın kocaman fotorafı. Burası
neresi, tarihi yanlı mı not ettim defterime? Ne fuarı? Kitap
mı, sinema mı? Ha, pardon büyüteçle bakınca gördüm. Elinde kitap varmı.
Önünde de upuzun kuyruk. Kapalılar, açıklar... Hemen
hepsi 90’ların çocukları. Öyle bir Türkiye’de gözlerini açtılar
ki, kendilerini bildiklerinde bilemediler.
Akam eve gittim. Televizyonda 15 yaındaki çocuklarımız yarııyorlar. Sergi... Sanki 35 ya... arkı sözleri öyle, bedencikleri öyle... Ucunda galiba paracık var.
Alayasım geliyor.
TGB’li gençlerimizi kucaklayasım geliyor.
Umudumu genç tutuyorlar.
VAY ANASINA!
1933’te Nobel Bilim Ödülü’ne
aday olmak isteyen Sıtkı Bey
19 Ocak 1933 tarihinde Atatürk Bursa Çekirge’de Askeri Hastane’yi ziyarete gittii sırada Emekli Yarbay Sıtkı
Bey yeni bir atom modeli kefettiini, bu kefinin fizik ve
kimya aleminde ve uygulanması durumunda dünya fen
alanında büyük inkılaplar yapacaını anlatır. Bu buluuna
ilikin bir makalesi Fransız bilim dünyasında itibarlı bir
dergide yayımlanmı ve ilgi uyandırmıtır. Nobel Bilim
Ödülü’ne adaylıını koymak istemektedir. Eserini bastırmak için Atatürk’ten yardım ister. Atatürk de olumlu karılar ve basılması için söz verir.
Sıtkı Bey’in buluu gerçekten bir keif miydi, eseri yayımlandı mı, Nobel’e gönderdi mi ayrıntılı aratırmaya fırsatımız olmadı.
Ancak o dönemlerde özgüvenin ve ufkun ne kadar
geni olduu konusunda ilginç bir örnektir.
Kaynak: Anadolu Ajansı, Dördüncü Servis, Siyasi Bülten, 19 Ocak 1933, s.1; Hâkimiyeti Milliye, 20 Ocak
1933, Numara: 4137, s.1; Cumhuriyet, 20 Ocak 1933,
Numara 3129, s.1,5.
15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k
G
63
İNSAN YAŞADIĞI YERE BENZER
Türkiye kadar güzel anne
anne kadar güzel Türkiye
Issız adaya düşmüş iki kazazededen
biri rolündeki Erdal Özyağcılar’ın, diğer
kazazede rolündeki Beyazıt Öztürk’e,
ıssız bir adaya düşse yanına alacağı üç
şeyin ne olacağını sorduğu banka reklamında Öztürk, soruyu; “kimliğim, vatandaşlık numaram, cep telefonum”
MECİT ÜNAL
şeklinde yanıtlıyor. Reklamda, “Elveda
Rumeli” adlı TV dizisinin Sütçü Ramiz tipini tekrar eden Özyağcılar’ın bu aptalca sorulmuş sorusuna Öztürk’ün verdiği aynı ölçüdeki aptalca cevabın arkasında büyük bir
hinlik yattığını arkasından gelen “çünkü”den anlıyoruz. Çünkü,
bir “hizmet”inin övgüsü yapılan reklamdaki banka, istediğimiz
krediyi iki dakikada veriyormuş!
Söz konusu bankanın gerçekten de iki dakikada kredi verip
vermediği bizim sorunumuz değil; ama ıssız adadaki bir kazazedeye dahi para satma çabasındaki her banka, insanlığın
önünde duran çok büyük bir ahlaki sorundur.
SAĞALTIM SÖMÜRÜSÜ!
Mudi müşteri olalı beri eğitimden sonra onu izleyerek sağlık da çok büyük bir ticaret ve sömürü alanı. Ne var ki, buradaki sömürü klasik bir artı-değer sömürüsü değil; hastanesine
göre katlanmış ve biçim değiştirmiş bir sömürü: Sağaltım sömürüsü!
Özel okullarla özel hastanelerin sayısı çığ gibi büyüdükçe,
bu iki yaşamsal alandaki haksız kazanç da “sağaltım sömürüsü” olarak özel okul ve hastane sahiplerinin servetlerine servet
katmaktadır. İnsanın geleceği ve hayatı üzerindeki bu iki sömürü, tüm sömürülerin en alçakçasıdır.
DİL AĞRIYAN DİŞE GİDERMİŞ…
Ya da, neresi ağrıyorsa, insanın canı ordadır da derler.
Annemiz hasta!
Şeker, yüksek tansiyon, kalp yetmezliği… Şimdi bunlara bir
de var vücudunu işgal ettiği saptanan kanser eklendi. Günlerdir hastane kapılarında, yoğun bakım servislerindeyiz.
Hastane kapılarını yol edince insan, sağlık alanındaki bu şekere bulanmış acı hap benzeri vahşi sömürüyü de yakından
görme fırsatı buluyor.
Hastasına daha iyi bakılacağı, kısa zamanda iyileştirileceği zannıyla özel hastanelere hücum eden hasta yakınları, aynı şemsiye
altında toplanıp özel hastanelerden de hizmet alması sağlanacağı ileri sürülerek çıkarılan yeni sosyal güvenlik yasasının ne
menem bir şey olduğunu, önüne konulan faturayı gördüğünde
anlıyor. Bu faturayı ödemek için tüm varını yoğunu satanların sayısı hakkında bir fikir edinmek için birkaç mahalle kahvesine uğramak, iki üç özel hastane kapısından geçmek yeter!
Sayıca ve donanımca yetersiz devlet hastanelerindeki yığılmayı yandaşları için kazanca dönüştüren hükümetler, varını
yoğunu annesinin, babasının, eşinin, çocuğunun, kardeşinin
sağlığı için harcayan hasta yakınlarının vebalini taşımaktalar.
Hele de, lafa gelince dini, imanı, Allah korkusunu kimseye bırakmayanlar!
ANA TÜRKİYE…
Annemiz hasta…
64 G Ayd›nl›kG 15 KASIM 2009
Yoğun bakım servisinde diyaliz makinesine bağlı, bir yandan da solunum cihazına takılı yatan annemize bakarken Türkiye’ye bakıyorum aynı zamanda. Solunum cihazına bağlanmış
olan annem değil de sanki Türkiye! Doğurmuş, büyütüp yetiştirmiş beni. Sevmeyi, inanmayı, çalışmayı, namuslu, ahlaklı, dürüst olmayı öğretmiş bana. Hata yaptığımda uyarmış. Yanlış
yola saptığımda doğru yolu göstermiş.
Kendisine olan borcumu, Türkiye’ye ödememi sağlayan
annem! Görmemişiz, anlamamışız! Bir de kanser sarmış var vücudunun dört bir yanını. Şimdi böyle çaresiz yatan, çıkartın beni
burdan diye adeta yalvaran gözlerle bakan annem, Türkiye!
KİTAPSIZ BİLEN CUMHURİYET KIZI
Kimliğinde yazan tarih doğruysa, 82 yaşında. Bir Kurtuluş
Savaşı gazisinin sonuncu çocuğu. Annesinin ona söylediğine
göre “Ot biçim zamanı”ymış. Bir de büyük ümitler zamanıymış
ki adını Atiye koymuşlar. Atiye’nin a’sı bir elif boyu uzatılacak
ki, anlamı gelecek olsun. Dünü bugüne, bugünü yarına bağlayarak kaç seksen yıla ulanan bir “gelecek”…
Oysa doğduğu günü hiç bilmedi. Mektep medrese görmedi, hiç okula gitmedi. Adını yazacak kadar abece’yi yetmişinden sonra Almanya’da öğrendiyse de pek çok okumuşa taş çıkartacak kadar aydındır. “Okusam mebus olurdum” der ve
okusa gerçekten de mebus olurdu… Okuyamaması babasızlıktan.
Belleği, pek çok aydının şimdi çoktan unuttuğu şeyleri hatırlayacak kadar güçlüdür! Savaşın getirdiği yıkımları mesela, çocukluğundan hatırlar. Babası yedi yıl askerlik etmiştir seferberlikte ve Kurtuluş Savaşı’nda, bunu hatırlar. Annesi altı çocuğunu fırıncılık yaparak büyütmüştür; bunu hatırlar. Heybenin bir
gözüne buğdayı, bir gözüne en küçük oğul Memet’i koyar, Zara’dan Hafik’e değirmene gidermiş; bunu hatırlar. Dört abisini
birden askere göndermiştir İkinci Dünya Savaşı’nda, bunu hatırlar. Beş numara idare lambalarında yakmaya gaz, çorbaya koymaya tuz yok; bunu hatırlar. Ekmek karneye bağlanmıştır, dırıl
bezi karaborsada… Sırtı entari, ayağı ayakkabı görmemişse
bundandır ve bunları da hatırlar. Ama savaşın acılarını bir daha
yaşatmamıştır cumhuriyet, hep bunu söyler.
TÜRKİYE KADAR GÜZEL
Yoğun bakım servisinde diyaliz makinesine bağlı, bir yandan da solunum cihazına takılı yatan Türkiye’ye bakarken anneme bakıyorum aynı zamanda. Solunum cihazına bağlanmış
olan, çıkartın beni burdan diye adeta yalvaran gözlerle bakan
Türkiye değil de annem! Doğurmuş, büyütüp yetiştirmiş beni.
Sevmeyi, inanmayı, çalışmayı, namuslu, ahlaklı, dürüst olmayı
öğretmiş bana. Hata yaptığımda uyarmış. Yanlış yola saptığımda doğru yolu göstermiş…
Çıkartacağım, borçluyum Türkiye’ye anneme borçlu olduğum kadar; borçluyum anneme Türkiye’ye borçlu olduğum
kadar.
Çıkartacağım, seviyorum Türkiye’yi annemi sevdiğim kadar;
seviyorum annemi Türkiye’yi sevdiğim kadar. Türkiye kadar
güzel annem, annem kadar güzel Türkiyem…
…….
11 Kasım 2009; Annemi kaybettik.
Türkiye’yi kaybetmeyeceğiz.G
Download