Hitler, Nazizm, Okültizm, Satanizm, Thule ve Vril İlk bakışta Wewelsburg Kalesinin bodrum katındaki Daire şeklindeki oda size oldukça zararsız gibi görünebilir. Pürüzsüz kesilmiş taşlarla kaplı zemin. Parlak kayadan yapılma duvarları tavana doğru çıkan ve burada birleşen bir kemeri oluşturmaktadır. Odanın ortasında artık üzerindeki taşı yanmış ve kırılmış, ancak zamanında cila ile parlatıldığı anlaşılan Güneş Desenli bir Sunaktaşı bulunmaktadır.Burada onüç adet fenerin terek ışığı ile aydınlatılmış olan kavisli duvarları görebilirsiniz. Ayrıca doğrudan doğruya kafanızı kaldırıp tavana dikkatlice bakarsanız sizi şok edebilecek Swastika (Gamalı Haç) motifini görebilirsiniz. Bu sembol kubbenin tam merkezinde yer almaktadır. Bu odada Satanik kültürün merkezinde bulunan Alman Nazi Partisi yönetim toplantıları yapmaktaydı. Üyeleri Henchmen, Bormann ve Hess gibi Hitler’in bir çok has adamı Vril Topluluğu adı verilen bu grubun önde gelen üyeleri arasındaydı. Bu kültün merkezinde Hitler bulunuyordu. Topluluk üyeleri Hitler’in tüm Dünyayı yönetmeye gelecek olan Ari ırkın psişik medyumu olduğuna inanmaktaydılar. Bazıları daha ileri giderek Hitleri “Karanlık Mesih – Dark Messiah” olarak görüyorlardı. Tarihçiler Nazizmin temelini oluşturan Gizemli öğretilerin varlığını çok iyi bilmekle birlikte, onların işledikleri suçların geri planda kalması korkusu ile Hitler Almanyasının kalbinde saklı olan ve onun oluşmasını sağlayan bu konuya geldiklerinde sessiz kalmayı tercih ediyorlardı. Ancak son dönemlerde gösterime giren Discovery Channel’ın tarihi belgeseli ile anlıtlamayan öykü yavaş yavaş toplum tarafındanda öğrenilmeye başlanacaktır. Bu gizli din Nazi Almanyasının alt yapısını oluşturmaktadır. Onun ilkeleri ve ilerleyişi bilinmeden İkinci Dünya Savaşının sebepleri ve sonuçlarının ne olduğu tam olarak anlaşılamamaktadır. 19ncu yüzyıldan itibaren bilim kurgu edebiyatında anlatılan Uçan Daireler ve Dünyanın merkezine yerleşmiş olan yabancı gezegenlerden gelen ırklara ilişkin söylenen herşey ile aslında Vril olarak adlandırılan esrarengiz güç ten başkası değildir. “Nazizmin temelinde Okült mitoljiler önemli rol oynadı” diyor Exeter Üniversitesi Ezoterik çalışmalar merkezi Başkanı Profesör Nicholas Goodrick-Clarke. “Bugün delice olduğunu düşüneceğimiz bu fikirlere göz attığımızda, aslında onların erken nazi dönemi ve 20nci yüzyılın oluşumunda önemli bir rol oynadıkların kolayca görürüz.” “Vril topluluğu kötülüğe adanmıştı,” diyor tarihçi Michael Fitzgerald. “Nazi Partisi onun kontrolünde 20nci yüzyılın en büyük kötülük hareketlerini gerçekleştirmiştir” “Vril okültistleri tam bir güç birliği içinde gelmesi istenen Aryan ırkı için çalışıyorlardı. Bu güç siyasi suikastler, ölü ruhların uyandırılması çalışmaları, insan kurban etme ve seks partileri düzenleyerek enerji biriktirme ile hareket kazanıyordu.” Nazilerin satanizm ve okültizme neden bu denli düşkün olduklarının cevabını ancak Viktorya çağına dönerek anlayabiliriz. 19ncu yüzyılın başlarında okültizm gerek alman ve gerekse İngiltere’de ortak saplantı haline gelmişti. İnsanlar akşam yemekleri için etrafında toplandıkları yemek masalarını bile seans yapılan toplantılara dönüştürebiliyorlardı. Doğu mistizmine, Bayan Blavatsky gibi okült dinlerin önde gelen temsilcilerine karşı aşırı ilgi vardı. Bu garip kadın Avrupalıların Aryan denilen yarı-melek ırkından geldiklerine inanmaktaydı… Blavatsky ekolüne göre Aryan ırk mistik güçleri (Vril) sayesinde pramitler inşa etmiş, Atlantis medeniyetini kurmuş ve yeraltından Antartikaya kadar uzanan tüneller ve yeraltı şehirleri inşa etmişlerdir. Böylece yükselişlerinin zirvesini himalayalarda gerçekleştiren Aryan ırkının ortak sembolü swastika (gamalı haç), bu ulusun geleceğinin de sembolüydü. Aslında çoğunlukla Orta Asya Türkleri ve Hindular tarafından kullanılan gamalı haç şans sembolü olarak biliniyordu. Aslında Gamalı Haç Dünya yüzeyine göre Güneşin dönüşünün sembolüdür. Bu mitoloji ve fazlası “The Coming Race – Gelecek Olan Irk” isimli bilim kurgu romanı ile iyice billurlaştırıldı. Edward Bulwer-Lytton isimli romancının kitabına göre Vril-Ya denilen garip insanlar Dünyanın merkezine yerleşmişlerdi. Bu ırk Vril adını verdikleri mistik bir güç sayesinde haberleşebiliyor ve hatta uçan daireleri ile dünyada korkunç hızlarla gezinebiliyorlardı. Eğer Birinci Dünya Savaşı olmasaydı Gelecek Olan Irk ve onu destekleyen mistik öğretiler tarihin karanlığına gömülecekti. Birinci Dünya Savaşından yenik çıkan Almanlar anarşik bir düzen içine düştüler. Politik liderler ve kült grup liderleri güç savaşına girişeceklerdir. Bu mücadelede en iyi durumda olan Thule derneği adı ile bilinen gizli cemiyetti. Bu cemiyetin içinde Vril Locası gizlice çalışmaktaydı. Bu gizlilik aynı matruşka bebeği veya soğan katlanları gibi çalışmaktaydı. Bu Locada bulunanlar üstün ırkı oluşturacak bireyleri dünyaya getirmek için “orji” adı verilen cinsel toplanmaları düzenliyorlardı. Aslında bu kelime sapkın eski Yunanistan’da oğlancılık yapılan seks alemlerinin adıydı. Güya Nazilerin Orji alemlerinde kadınlar üstel bir ruh tarafından ele geçirelerek başka bilinmeyen bir dilde konuşmaya başlamaktaydılar. Bazen onlara gelen bu vahiyler öldürülmelerine de sebep olmaktaydı. “Stormtroopers of Satan – Şeytanın Fırtına Paraşütçüleri” isimli kitabın yazarı Michael Fitzgerald’a göre “Vril Cemiyetini en karanlıkta kalan yanı amaçları için çocuk kurban etme törenleriydi” demektedir. “Çocuklar göğüslerinden bıçaklanmakta ve boğazları kesilmekteydi.” “1920lerin Münih kentinde cemiyetin güç kazandığı bir sırada yüzlerce çocuk kaybolmuştur. Bir çoğunun Vril Kültüne enerji toplamak için öldürüldüğü tahmin edilmektedir. Bu söyleneneler kabulü zor iddialar gibi görünselerde, Üçüncü Reich’ta bulunanlar için hiç de inanılamayacak şeyler değildi.” Vril Locasının merkez düşüncesinde Aryan ırkın Dünya hakimiyetini ele geçirebilmesi dejenere olan ırkların (özellikle Yahudilerin) ortadan kaldırılabilmesi için bir Alman Mesih’in gelmesi gerektiği düşüncesi hakimdi. İlginç olan ise onların bu düşüncelerinin temelinde Yahudi din kitabı “Yuhanna’nın Vahiy“nde anlatılan kehanetler vardı. Alfred Rosenberg ve Dietrich Eckart’ın yönettikleri bir seans sırasında, Vahşi Yaratık! (Şeytan!?) (Ne rastlantıdır ki, Tapınakçılara da Bephomet isimli yarı-insan yarıhayvan tapındıkları bir yaratık onlara liderlik ederdi) Aryan ırkının Lideri ve “Kader Mızrağı” olarak “Hitler” adını açıkladığı iddia edilmektedir. Bu olaydan bir kaç hafta sonra perişan görünümlü bir genç Thule Topluluğu toplantılarına katılmaya başlayacaktır. Bu gencin adı tahmin edeceğiniz gibi Adolf Hitler’dir. (Hitlerin kominist liderler ile aynı burslardan yararlanması, aynı mekanlarda bulunması ve aynı kiralık evlerde kalmış olmaları onun yükselişin ve toplantılarda adının geçmesin bir rastlantı değil, büyük bir komplonun ön hazırlığı olduğunun göstergesidir) Tabiidir ki Topluluk hemen Hitler’deki potansiyeli fark edecek ve onun dayanılmaz! kişisel yetenekleri karşısında ona biat edecektir. O konuşurken insanların coşmasının, özellikle Alman halkı onu gördüğünde hipnotize olmuşcasına hareket etmesinin arkasındaki mistik güçler bu makalenin konusu değildir. Hitler tarihe bakıldığında gerçekten bir liderden çok mistik yetenekleri olan bir medyum görünümündedir. Ancak kendi sonunu bilemeyen bir medyumdur. Hitler çağdaşları gibi okültizm ile ilgilenmiştir. Astroloji, hurufilik, psişik medyumluk, hipnoz ve su arayıcılığı gibi bir çok alana ilgi duymuştur. Kısacası gençliğinde başkaları üzerinde etki yaratabilecek her türlü mistik alan onu cezbetmiştir. Rudolf Hess, Heinrich Himmler, Martin Bormann, Dietrich Eckart, Alfred Rosenberg, ve Hermann Goering gibi Thule Liderlerinin yardımları ile Hitler Almanyayı Birinci Dünya Savaşı yenilgisinden kurtararak tüm Dünyanın hakimi olma yolunda ilerlemeye başlayacaktır. Thule Derneği ve içindeki Vril Locası sayesinde Nazi partisi bir anda Almanyanın tek ve en büyük güçü olacaktır. Nazi Partisi’nin arkasında Thule Derneği ve onun arkasında Vril Locası vardır. Pekiyi, bu “soğan katmanı” yapılanmada, Vril’in arkasında, onu yöneten güç mutlak kötülükten başka ne olabilirdi? “Bormann bariz bir satanisti ve bunu söylemekten çekinmezdi” diyor Michael Fitzgerald. “Rosenberg ve Himmler ile birlikte Bormann Hristiyanlığı ortadan kaldırmak istiyorlardı. Onun yerine kendi yarattıkları okült dini koyacaklardı. Ve bu amaçla Thule Cemiyetini kurdular. Bu cemiyet de Nazi Partisini kurdu. Ve az kalsın başarılı oluyorlardı….” 1933 senesinde Hitler Nazi Partisiyle iktidara geldiğinde, gizli cemiyetinin tüm üyeleri anahtar görevlere getirilmeye başlandı. Hess Führer’in Yardımcısı oldu, Rosenberg Üçüncü Reich’ın Bakanı , Bormann Nazi Partisinin Konsey Başkanı, Himmler SS Birlikleri ve Gestapo’nun Başına getirildi. Sadece Hitler’in en hararetli savunucusu Dietrich Eckart onlardan ayrık tutuldu ve başarısız oldu. Dünya Hakimiyeti için her biri güç birliği yarışına giriştiler. İlk eylem olarak orduyu yeniden şekillendirdiler. Birinci Dünya Savaşı sonrasında dayatılan Versailles Anlaşmasının tüm şartlarını reddettiler ve uymayacaklarını açıkladılar. 1938 senesinde Hitler’in birlikleri Avusturya’yı ilhak edecektir. Bunu takip eden sene tüm avrupa onların kurallarıyla yönetilmeye başlandı ve İngiltere’de bunlara uyma konusunda sırada bekliyor gibi görülüyordu. Nazi hareketinin merkezinde binlerce yıllık Reich’ın yeniden kurulması hevesi vardır. (Saklı Sitenin Notu: Tarihçilerden sorarsanız size birinci Reich’ın Yunan ikinci Reich’ın Roma imparatorluğu veya buna benzer bir şeyler olduğunu anlatırlar. Oysa Nazizim’e göre Birinci Reich devlerin yaşadıkları unutulmuş cağlardaki ilk Atlantis ve İkinci Reich Platon’un bahsettiği 12.000 yıl önce sular altına gömülmüş İkinci Atlantis’tir. Bu konu ile ilgili tarih kitaplarında yazılanlar tamamen uydurmadır.) Böylece tarih yeniden ancak bu kez Aryan Mitolojisinde olduğu gibi yazılacaktır. Bu mitolojinin Viktoryan dönemi peygamberler beklediği ve üstün bir ırkın gelmesiyle gerçekleşebileceğine dair inanışı daha önce anlatmıştık. Üstün ırkın gelişinin hızlandırılması amacıyla Himmler tarihin en ilginç organizasyonu olan Ahnenerbe‘yi kuracaktır. SS kanatları altında kurulan bu organizasyon tamamen gelecek olan ırkın araştırılması ve geliştirilmesi için okült amaclarla oluşturulacaktır. Bu çalışma heyeti aynı zamanda büyülü ve dini kuvvetleri bünyesinde barındırdığına inanılan Kutsal Kase – Holy Gail, Ahit Sandığı – Ark of the Covenant gibi eşyaları da arayacaktır. Himmler özellikle Kader Mızrağı’nı Spear of Destiny kendi için istiyordu. Bu mızrak haça gerilen İsa’nın kanını taşıyordu. Tevrata göre İsa’nın yakalanarak bir çok işkenceden sonra haça gerildiğinde, onun öldürülmesi için ısrarcı olan Yahudilerin Kutsal Şabat günü başlamak üzere olduğundan güneş battıktan sonra haç üzerinde kalmasını istemediğini anlatmaktadır. Bu yüzden Pontius Pilatus’tan haca gerilen üç adamın derhal ölümünü istediler. Romalı askerler Hz. İsa’dan önce çarmıha gerilmiş olan iki hırsızın bacaklarını kırarak öldürdüler. Hz. İsa’nın yanına geldiklerinde O’nun zaten ölmüş olduğunu gördüklerinden bacaklarını kırmadılar. Bunun yerine askerlerden biri mızrakla göğsünü deldi, o anda kalbinden kan ve su karışımı bir sıvı aktı. Daha sonra aynı gün Mesih İsa’nın vücudu Haçtan indirilerek mezara kondu. Kader Mızrağı denilen kutsal emanet işte bu olayda kullanılan bir savaş aracı idi. Tarih boyunca bir çok kimse tarafından aranmışsa da yeri bir türlü tespit edilememişti. Himmler üzerinde İsa’nın kanı bulunan bu mızrağı ele geçirerek ondaki mistik güçle mualif devletlerin kalbini deşecekti. Ahnenerbe’nin nasıl bir heyet olduğunu daha iyi anlayabilmek için Indiana Jones adlı seri filmin ilki olan Kutsal Hazine Avcılarını hatırlamanız yeterlidir. Orada Ahit Sandığını arayan Alman birliği Ahnenerbe’nin bir koludur. “Bu organizasyonun Sandığı bulmak için Etopyaya bile gitmiş olması bile muhtemeldir” diyor Michael Fitzgerald. ” Aslında kutsal emanetlerdeki mistik kuvvetleri ele geçirerek kendi sonlarını hazırlayacak olan büyülü güçleri arttırmayı planlıyorlardı”. Ahnenerbe Aryan kentleri olan Himalayalar, Orta Doğu ve Bolivya gibi eski yerleşim yerlerine seferler düzenlemeye başladılar. Dünyanın her yanındaki antik eserleri yağmalamaya başlardılar. Temin edilen eserler öncelikle Vril Locası üyeleri tarafından seçiliyor kalanlar Thule Depolarına kaldırılıyordu. Organizasyon sadece arkeolojik kazılar, antropolojik araştırmalar yapmakla kalmıyor ESP (Duyu Ötesi Görü), psikokinesis, su arayıcılığı ve kara büyü gibi alanlarda da keşifler yapmaya çalışıyordu. Bu kurum için bugünkü para birimi ile milyar dolarlar harcanıyordu. Bu arada müttefikler gibi Atom Bombası programı da geliştiriliyordu. Öyle ki bazı komploculara göre Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan bombalar savaş sonrası Nazilerin terk ettikleri çalışma kamplarından temin edilmişlerdi. Orta Atlantik’teki Müttefik gemilerinin yerlerinin tespiti de bu heyetin çalışmaları ile gerçekleştiriliyordu. Tarih buna ilişkin kısmı tamamen bir sır perdesi ile örtülüdür. Michael Fitzgerald’a göre önceleri çok başarılı olan bu heyet o kadar çok çalıştırıldı ki, savaşın sonlarına doğru herşeye yetişememezlikten başarısız olmaya başladı. Geleceği tahmin etme ve hatta gelecekte yolculuk fikri Nazilerin en ilgili oldukları alanlardandı. Ahnenerbe bu yüzden astrologlara başvuruyor, falcılardan yararalanmaya çalışıyor ve geleceği öğrenmek için ruhlarla ilişki kurma telaşını taşıyorlardı. Hitler astrolojik tahminlere inanıyordu. Ona yönelik suikastlerden kolayca kurtulmasının sebebi olarak istihbarat örgütlerinin başarılı çalışmalarını görenler varsa da, etrafındakiler onu astrolojik öngörülerin kurtardığına inanmaktaydılar. Ahnenerbe, Hristiyanlık dininin yerini alacak mistik bir inanış ve yahudi bilmin yerini alacak okült bir ilim geliştirme yolunda hızla ilerlemiştir. “Genc nufus Hitler’in satanik öğretileri ile eğitilmeye başlandı. Çocuklar ve gelecekteki SS liderlerine merhamet duygusunun bir zaafiyet olduğu öğretiliyordu. Pagan festivallerin kutlanması ve antik inisiye törenlerine katılmaları için yüreklendiriliyorlardı” diyor Michael Fitzgerald. “Himmler kendine Kara Cizvit – Black Jesuit” diyordu. Ve gerçekten de öyle idi. Savaşın bitmesi ile bir Pagan Tapınağı yapmayı planlıyordu. Buna benzer tapınaklar kiliselerin yerini alacaklardı. Ve her sunak üzerinde İncil yerine Hitler’in Mein Kampf – Kavgam kitabı bulunacaktı.” Yeni dinin merkezinde yazının ilk bölümünün başında anlattığımız Wewelsburg Kalesi bulunacaktı. Tüm kötülükler bu “Okült Vatikan“da toplanacaktı. Okullarda Almanyanın geleceği olan liderler için okültik öğretiler okutulacak, psişik medyumluk, çatal-çubuk (su arayıcılığı) dersleri, hipnoz ve ilahileşme anlatılacaktı. Müzeler ve galerilerde Kutsal Kase, Nuh’un gemisi, Ahit Sandığı, Kutsal Çiviler ve Mızrak gibi eserler sergilenecekti. Fizik laboratuvarlarında Vril gibi mistik güçler araştırılacak ve uzay ve zamanda yolculuk yapma imkanları geliştirilmeye çalışılacaktı. Günümüz gözü ile bakıldığında bilimden uzak dengesiz ve dayanaksız bir Dünya yaratılmaya çalışılıyordu. Aslında yapılmaya çalışılanları, yobaz din okullarında sadece kutsal kitap okuyarak ilerlemeye çalışan. mucizeler bekleyerek hayatlarını idame ettirmeye uğraşan Ortaçağ Avrupasına benzetebiliriz. Böylesi saçma sapan istekler ve bu uğurda milyonları gözünü kırpmadan öldürme iç güdüsünü şeytancılık dışında hangi sözle anlatabiliriz ki? Hitlerin yakın dostu Hermann Rauschning, Hitler hakkında şunları şöylemektedir :” Hitler bir medyum değildi. Medyumlar ruhlar tarafından ele geçirilmiş kişilerdir. Onun bedeni de ele geçirilmişti. Ancak bu bir ruh ile anlatılamayacak bir tutsaklıktır. O bir güç ve bir işleyiş mekanizması ile ele geçirilmiş bir bedendi“ LİNK : https://saklisite.wordpress.com/ [status draft] [nogallery] [geotag on] [publicize off|twitter|facebook] [category araştırma] [tags KOMPLO TEORİLERİ, ADOLF Hitler, Nazizm, Okültizm, Satanizm, Thule, Vril]