tc marmara ünġversġtesġ sosyal bġlġmler enstġtüsü malġye ana

advertisement
T. C.
MARMARA ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
MALĠYE ANA BĠLĠM DALI
MALĠYE TEORĠSĠ BĠLĠM DALI
TÜRKĠYE'DE BANKACILIK SEKTÖRÜNE YABANCI SERMAYE GĠRĠġĠ
VE VERGĠLENDĠRĠLMESĠ
Yüksek Lisans Tezi
Uğur ACAR
Ġstanbul - 2015
T. C.
MARMARA ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
MALĠYE ANA BĠLĠM DALI
MALĠYE TEORĠSĠ BĠLĠM DALI
TÜRKĠYE'DE BANKACILIK SEKTÖRÜNE YABANCI SERMAYE GĠRĠġĠ
VE VERGĠLENDĠRĠLMESĠ
Yüksek Lisans Tezi
Uğur ACAR
Tez DanıĢmanı
Yrd. Doç. Kemal CEBECĠ
Ġstanbul - 2015
GENEL BĠLGĠLER
Ġsim ve Soyadı
Anabilim Dalı
Programı
Tez DanıĢmanı
Tez Türü ve Tarihi
Anahtar Kelimeler
: Uğur ACAR
: Maliye
: Maliye Teorisi
: Yard. Doç. Dr. Kemal CEBECİ
: Yüksek Lisans- Ocak 2015
: Bankacılık, Finansal Liberilizasyon, Türkiye'de Yabancı
Bankalar, Vergi
ÖZET
Türkiye'de bankacılık faaliyetleri gelişmekte olan ülkelerin aksine dönemler
itibari ile farklılık göstermektedir. 1980 öncesi dönemde yerli ve yabancı bankaların
Türk bankacılık sektörü içindeki faaliyetleri kısıtlanmıştır. 1980 sonrasında birçok
ülkede finansal liberilizasyon süreci yaşanmaya başlamıştır. Türkiye 24 Ocak 1980
istikrar kararları ile birlikte finansal liberilizasyon sürecine dahil olmuş ve 1989
yılında istikrar kararlarının devamı niteliğinde olan düzenlemelerle süreç içinde hızla
yol almaya başlamıştır. Uygulanan liberal politikalar sonucu bankacılık sektöründeki
küreselleşmeye ayak uydurulmuş, yabancı bankaların Türkiye'ye gelişleri hız
kazanmıştır. 1990'lı ve 2000'li yıllardaki gelişmeler ve yaşanan krizler bankacılık
sisteminin mali yapısının bozulmasına neden olmuştur. Ancak; 2001 yılında "Güçlü
Ekonomiye Geçiş Programı" ve "Bankacılık Yeniden Yapılandırma Programı"'nın
uygulamaya konulmasıyla Türkiye ekonomisinin toparlanması ve buna bağlı olarak
bankacılık sektörünün küreselleşme sürecini takip etmesi sağlanmıştır.
Bu çalışmanın amacı; Türk bankacılık sektöründe artan yabancı banka
girişlerinin sektöre ve ekonomiye etkisini ortaya koymak ve yabancı banka
gelirlerinin nasıl vergilendirildiğini ifade etmektir. Çalışmanın birinci bölümünde,
önce Osmanlı Devletinin bankacılıktaki gecikmesi, ardından Türk bankacılık
sektörünün tarihsel gelişimi ve son olarak da 2001-2014 arası bankacılık
sistemindeki gelişmeler ele alınmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde, yabancı
sermayeli bankaların Türkiye'yi tercih sebepleri ve makroekonomik faktörleri etkisi
incelenmiştir. Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde, yabancı bankaların dar
mükellefiyet kapsamında Türk bankacılık sektöründe şube açarak veya şube
açmadan elde ettiği kazanç ve iratların nasıl vergiye tabi tutulduğu incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Bankacılık, Finansal Liberilizasyon, Türkiye'de Yabancı
Bankalar, Vergi .
GENERAL KNOWLEDGE
Name and Surname
:Uğur ACAR
Field
:Finance
Programme
:Finance Theory
Supervisor
:Yard. Doç. Dr. Kemal CEBECİ
Degree Awarded and Date :Master-January 2015
Keywords
: Banking, Financial Liberilization, Foreign Banks in
Turkey and Tax.
ABSTRACT
Turkey in contrast to banking activities in developing countries has shown
that differences in the periods. In the period before 1980, domestic and foreign banks
are limited to activities in the Turkish banking sector after 1980. Turkey with the
decisions of stability 24 January 1980, has been involved in the process of financial
liberilization and has begun to take its way in the process with the arrengements that
made in 1989. The result of applied liberal policy, globalization in the banking sector
has started, arrival of foreign banks has gained momentum in Turkey. The Crises that
occured in the 1990sand 2000s, has led to deterioration of the financial structure of
the banking system. However, in 2001,"Strong Economy Transition Program" and
"Banking Restructuring Program" the recovering of Turkey's economy and as a result
of this; the banking sector has been followed the globalization movements.
The aim of this study, into the Turkish banking sector, increasing foreign
bank entry and the effects of the economy and the sector of foreign bank income is
taxed is to how to express that. In the first chapter of the study, firstly; the delay of
bank system in Ottoman after the historical improvement of Turkish bank sector and
lastly the events of bank system between 2001-2014, have been taken in hand. In the
second chapter of the study, the development of foreign banking, foreign banks
reasons of choosing the Turkey and the effect was examined macro-economics
factors. The study's third and final chapter, the narrow scope of the obligation of the
foreign bank, the Turkish banking sector by opening a branch or branch has achieved
earnings and revenues of without opening taxable holding surveyed.
Keywords: Banking, Financial Liberilization, Foreign Banks in Turkey and Tax.
ĠÇĠNDEKĠLER
Sayfa No.
ÖZET
TABLO LĠSTESĠ........................................................................................
ġEKĠL LĠSTESĠ..........................................................................................
KISALTMALAR........................................................................................
GĠRĠġ
i
ii
iii
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ VE
TÜRK BANKACILIK SĠSTEMĠ
1. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ............... 1
1. 1. Türk Bankacılık Sektörünün Tarihsel Gelişimi...................................... 3
1. 1. 1. 1980 Öncesi Bankacılık Sektörü............................................. 4
1. 1. 1. 1. 1923-1944 Ulusal Bankacılık Dönemi..............
4
1. 1. 1. 2. 1945- 1960 Özel Bankacılık Dönemi.................
5
1. 1. 1. 3. 1961-1979 Bankacılıkta Planlı Dönemi.............
6
1. 1. 2. 1980 Sonrası Bankacılık Sektörünün Gelişimi..................
9
1. 1. 2. 1. 1980-2000 Yılları Arası Bankacılık Sistemi.......
9
1. 1. 2. 2. 2000 Sonrası Yeniden Yapılandırma Dönemi....
14
BÖLÜM 2
TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YABANCI SERMAYE
2. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ ve YABANCI BANKALAR...............
22
2. 1. Cumhuriyet Öncesi Dönemde Türk Bankacılık Sektörü ve
Yabancı Sermayeli Bankalar............................................................
22
2. 2. 1923-1980 Yıllarında Yabancı Bankalar ve
Yabancı Sermaye Girişi...............................................................
27
2. 3. 1970-1990 Yılları Arası Dünya'da ve Türkiye'de Finansal
Liberalizasyon Süreci...................................................................
2. 3. 1. Dünya'daki Finansal Liberalizasyon Süreci.......
29
………29
2. 3. 2. Türkiye'de Finansal Liberalizasyon Süreci.....................
31
2. 3. 3. 1980-2000 Arası Yabancı Bankalar ve
Yabancı Sermaye Girişi...................................................
34
2. 3. 4. 2000 Sonrası Yabancı Bankalar ve Yabancı Sermaye....
39
2. 4. Yabancı Sermayenin Türk Bankacılık Sektörüne Girişinin
Temel Nedenleri.............................................................................
46
2.5. Türk Bankacılık Sektörüne Yabancı Sermaye Girişinin
Makroekonomik Faktörlere ve Türkiye Ekonomisine Etkisi..........
50
2. 5. 1. Yabancı Sermaye ve Makroekonomik Faktörler............
50
2. 5. 1. 1. Ekonomik İstikrar ve Büyüme Üzerine
Etkileri.......................................................
51
2. 5. 1. 2. İstihdama Etkisi..........................................
55
2. 5. 1. 3. Verimlilik ve Rekabet Etkisi............................
57
2. 5. 1. 4. Ödemeler Dengesine Etkisi............................
60
2. 6. Yabancı Sermayenin Artmasında Basel Kriterleri............................
61
2. 7. Vergilemenin Yabancı Sermaye Yatırımlar Üzerindeki Etkileri......
63
BÖLÜM 3
TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YABANCI SERMAYE ve
VERGĠLENDĠRĠLMESĠ
3. 1. Yabancı Sermayenin Vergilendirilmesinde Gözetilen İlkeler............. 67
3. 1. 1. Kaynak İlkesi (Mülkilik İlkesi)..........................................
67
3. 1. 2. İkametgâh İlkesi (Şahsilik)..................................................
68
3. 1. 3. Tabiiyet İlkesi (Uyrukluk İlkesi)........................................... 68
3. 2. Türkiye'de Yabancı Sermayenin Türk Vergi Sistemi
İçindeki Yeri......................................................................................
70
3. 2. 1. Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermayenin
K.V.K.'ya Göre Vergilendirilmesi.......................................
70
3. 2. 2. Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermayenin
G.V.K.'ya Göre Vergilendirilmesi......................................
76
3. 2. 2. 1. G. V. K.'ya Göre Menkul Sermaye İradı
Sayılan Gelirler...................................................... 78
3.3. Seçilmiş Ülkelerde Bankacılık Sisteminin Vergilendirilmesi............. . 82
3.3.1.AB Üyesi Bazı Ülkelerde Bankacılık Sisteminde
Vergilendirme....................................................................
82
3.3.1.1. Belçika.................................................................
82
3.3.1.2. İtalya.....................................................................
84
3.3.2.AB Üyesi Olmayan Bazı Ülkelerde Bankacılık Sisteminde
Vergilendirme...................................................... ..................
85
3.3.2.2.Brezilya.................................... ...............................
85
3.3.2.2.Çin...........................................................................
86
3.3.3. AB Bankacılık Sistemi ve Türk Bankacılık Sisteminin
Karşılaştırılması...................................................................
87
SONUÇ ve DEĞERLENDĠRME......................................................................
90
KAYNAKÇA.............................................................................................. ..........
96
TABLO LĠSTESĠ
Sayfa No
Tablo-1: Bankacılık Sisteminde Toplam Şube ve Banka Sayısı(1960-1980)........... 8
Tablo-2: Bankacılık Sisteminde Toplam Banka ve Şube Sayısı.....................
10
Tablo-3: Bankacılık Sektörüne İlişkin Göstergeler/ Toplam Aktifler(1986-1990).. 11
Tablo-4: Bankacılık Sektörüne İlişkin Göstergeler/ Toplam Aktifler(1991-2000).. 13
Tablo-5: Bankacılık Sisteminde Toplam Banka, Şube ve Personel Sayıları.......... 16
Tablo-6: Bankacılık Sisteminde Toplam Banka, Şube ve Personel Sayıları.......
17
Tablo-7: Bankacılık Sisteminde Toplam Banka, Şube ve Personel Sayıları........
19
Tablo-8: Yabancı Sermaye İle Kurulan Bankalar............................................
25
Tablo-9: Osmanlı Devleti‟nde Şube Açarak Faaliyette Bulunan
Yabancı Bankalar...........................................................................
26
Tablo-10:Türk Bankacılık Sektöründe Faaliyette Bulunan Yabancı
Banka Sayıları............................................................................
37
Tablo-11: Türk Bankacılık Sektöründe Faaliyette Bulunan Yabancı Bankaları
Payları (1980-2000)...................................................................
38
Tablo-12: Türk Bankacılık Sektöründe 2000-2014 Yılları Arası
Yapılan Yatırımlar. ....................................................................
43
Tablo-13: Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Bankaların Banka, Şube ve
Personel Sayıları (2001-2014)......................................................
44
Tablo-14: Türk Bankacılık Sektörü İçinde Yabancı Bankaları Aktif Yapısı.......... 45
Tablo-15: 2000 Sonrası Makroekonomik Göstergelerin Gelişimi........................
53
Tablo-16: Bankacılık Sektörü Toplam İstihdamı İçinde Yabancı Banka
İstihdamının Payı............................................................................
56
Tablo-17: Yıllar İtibari İle ATM, POS, Kredi Kartı ve Banka Kartı Sayıları.......
58
Tablo-18: Kurumlar Vergisi Oranındaki Değişmeler ve Yabancı Sermaye..........
74
i
ġEKĠL LĠSTESĠ
Sayfa No
ġekil-1: Vergi Teşviklerinin Yatırımlar Üzerindeki Etkisi...........................
64
ġekil-2: 1990-2013 Arası Türkiye'ye Gelen Yabancı Sermaye...................
75
ii
KISALTMALAR
AB
ABD
ADK
ATM
BDDK
BK
BPP
BSE
DĠBS
EFT
FDI
FPI
GSMH
GSYĠH
GVK
ĠĠBF
ĠMF
ĠMKB
KDV
KVK
POS
SBE
SPK
TBB
TCMB
TL
TMSF
TTK
TVS
YASED
:Avrupa Birliği
: Amerika Birleşik Devletleri
: Alternatif Dağıtım Kanalları
: Automatic Teller Machine
: Bankalar Düzenleme ve Denetleme Kurulu
: Bankalar Kanunu
: Bankalararası Para Piyasası
: Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü
: Devlet İç Borçlanma Senedi
: Elektronik Fon Transferi
: Foreign Direct Investment
: Foreign Portfolio Investment
: Gayri Safi Milli Hasıla
: Gayri Safi Yurt İçi Hasıla
: Gelir Vergisi Kanunu
: İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
: İnternational Monetary Fund
: İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
: Katma Değer Vergisi
: Kurumlar Vergisi Kanunu
: Point of Sale
: Sosyal Bilimler Enstitüsü
: Sermaye Piyasası Kurulu
: Türkiye Bankalar Birliği
: Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
: Türk Lirası
: Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu
: Türk Ticaret Kanunu
: Türk Vergi Sistemi
: Yabancı Sermaye Derneği
iii
GĠRĠġ
Türkiye‟de, gelişmekte olan diğer ülkeler gibi 1980‟li yıllarda serbestleşme
politikalarının uygulanmaya başlamasıyla beraber sermayeye akımlarını kontrol
etmeye yönelik kısıtlamalar ortadan kaldırılmıştır. Böylece finans sektörünün de
kapıları dünyaya açılmıştır. Serbestleşmeye yönelik düzenlemeler, uluslararası
ekonomik faaliyetlerin ve işbirliklerinin artması, ekonomik ve bankacılık krizleri
sonrasında bankacılık sistemlerinin yeniden yapılandırılması ve gelişen teknoloji,
sermaye hareketlerine yön vermiştir. Sermaye hareketlerindeki artış, bankacılık
alanında sınır ötesi yatırımları beraberinde getirmiştir. Bankacılık sektöründe yabancı
sermayenin yeni ve karlı pazarlar arayışı, yatırımların yoğun bir şekilde gelişmekte
olan ekonomilere doğru yönlenmesine sebep olmuştur.
Türkiye'de bankacılık faaliyetleri dönemler itibari ile farklılık göstermiştir.
1980 öncesi bankacılık sektöründe yerli ve yabancı bankaların sektöre girişleri kısıtlı,
rekabet ortamının olmadığı, faiz oranlarının faiz otoritelerince belirlendiği bir
politika hakim olmuştur. Türkiye‟de, gelişmekte olan diğer ülkeler gibi, 1980‟li
yıllarda serbestleşme politikalarının uygulanmaya başlamasıyla beraber sermayeye
akımlarını kontrol etmeye yönelik kısıtlamalar ortadan kaldırılmıştır. 1980‟li
yıllardaki trend finansal liberalizasyona yönelik olmuştur. Liberalizasyonla birlikte,
finansal sistemde derinlik sağlanmıştır. Ancak tasarruflar ile yaratılan kaynakların
verimli alan olan yatırımlara dönüştürülmesi liberilizasyon sürecini etkilemiştir.
1980‟lerde sermaye hareketlerinin serbestleşmeye başlaması ve 1990‟lı yıllarda
gelişmekte olan ülkelerdeki finansal liberalizasyon süreciyle beraber yabancı
sermayeyi teşvik edici düzenlemeler hızlanmış ve gelişmiş ülke ekonomilerindeki
bankalar firma değerlerini arttırmak, çeşitlendirme yapmak ve artan rekabette
stratejik bir konum elde edebilmek amacıyla kar marjı yüksek ülkelerin, bankacılık
sektörüne yönelik yatırımların hızlandırmasını sağlamışlardır. Böylece finans
sektörünün kapıları dünyaya açılmıştır. Serbestleşmeye yönelik düzenlemeler,
uluslararası ekonomik faaliyetlerin ve işbirliklerinin artması, ekonomik krizler ve
bankacılık krizleri sonrasında bankacılık sistemlerinin yeniden yapılandırılması ve
gelişen teknoloji, sermaye hareketlerine yön vermiştir. Sermaye hareketlerindeki
artış, bankacılık alanında sınır ötesi yatırımları beraberinde getirmiştir. Bankacılık
sektöründe yabancı sermayenin yeni ve karlı pazarlar arayışı, yatırımların yoğun bir
şekilde gelişmekte olan ekonomilere doğru yönlenmesine sebep olmuştur.
Ülkemizde ilk bankanın kuruluş yılı olan 1847‟den Cumhuriyet‟in ilan
edildiği 1923 yılına kadar geçen süre içinde, para ve kredi piyasasında etkili olan
bankalar, daha çok yabancı sermaye tarafından veya yabancı sermaye iştiraki ile
kurulmuş olanlardır. Uzun yıllar boyunca finansal sektörde hâkimiyetini sürdüren
yabancılar Cumhuriyetin ilanından sonra benimsenen milli bankacılık anlayışıyla
gücünü kaybetmiştir. Elli yıla yakın bir sürede çok düşük olan yabancı sermayeli
banka sayısı 1980 yılında alınan dışa açılma kararları neticesinde bu yıldan sonra
artış göstermeye başlamıştır. Ancak, sermaye girişi önündeki engellerin azaltılmasına
rağmen Türkiye‟de uzun süreli yüksek enflasyon ve istikrarsızlıklar sebebiyle
yabancı bankaların sistem içindeki payı pek fazla değişmemiştir. Sonuçta aktif
toplamı içinde yabancı bankaların payı 1990‟lı yıllardan 2000‟li yılların başına kadar
yüzde 5‟i geçmemiştir.
Türk ekonomisinde yaşanan 2000 ve 2001 krizleri sonrasında uygulamaya
konulan “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı” ile Türk bankacılık
sistemi daha sağlıklı bir yapıya kavuşmuştur. Kriz sonrası dönemlerde gelişmekte
olan ülkelerin bankacılık sektörlerinde fon ve büyüme ihtiyacı ortaya çıkmış,
dolayısıyla da yabancı sermayeyi ülkeye çekecek düzenlemeler gerçekleştirmişlerdir.
Bu süreçte gelişmiş ülke ekonomilerindeki reel sektör firmaları, maliyetlerini
düşürmek ve ölçek ekonomilerinden yararlanmak için gelişmekte olan ekonomilere
girişlerini hızlandırmışlardır. Finansal sektör yatırımları da bu paralelde gelişme
göstermiştir. Artan uluslararası finansal sektör ve bankacılık yatırımlarıyla birlikte,
gelişmekte olan piyasalarda etkinlik ve kalite artışının gerçekleşmesi, yerel
bankaların da artan rekabet dolayısıyla etkinlik yönünden ilerleme kaydetmesi
beklenmektedir. Yabancı bankaların girdikleri piyasaya yeni ürünler ve teknolojiler
getirmeleri de yine göze çarpmaktadır. Türk ekonomisinin temel göstergelerinde
iyileşme ve yeniden yapılandırma programının olumlu sonuçlarının görülmesi,
yabancı yatırımcıların Türk bankacılık sistemine ilgisini önemli ölçüde artırmıştır.
2014 itibariyle Türkiye‟de faaliyet gösteren banka sayısı 50 tane olup, bunların 18
tanesi yabancı sermaye ile kurulmuştur. Bu bankaların 12 tanesi yabancı sermaye ile
Türkiye‟de kurulmuş banka iken, 6 tanesi sadece şube açan yabancı sermayeli
bankalardır.
Günümüze gelindiğinde ise yaşanan ekonomik istikrarın etkisiyle gerek
finans sektörü gerekse bankacılık sektörünün eskisinden daha sağlam olduğu
rahatlıkla söylenebilir. Fiyat istikrarının sağlanması, temel ekonomik göstergelerdeki
düzelmeler, yüksek sürdürülebilir büyüme oranları ve bu büyümenin daha çok özel
sektör kaynaklı olması sistemin geleceği açısından olumlu işaretler olmakla birlikte,
devlet ve özel sektör borçlarının artış trendine girmesi ve cari açıktaki hızlı artış
olumsuz bir durum olarak algılanabilir. Paranın olduğu her yerde olan rant ve bundan
yararlanmak isteyenlerin, fon talep edenler ile fon arz edenler arasında bir köprü
oluşturmak sureti ile bu faaliyetlerini ve daha sonra yapılan bu faaliyetlerin
genişleyerek uluslararası sınırlarda yapılması çok çeşitli etkileri de beraberinde
getirmiştir. Bu etkiler de yabancı sermayenin bankacılık sektörüne girmesine sebep
olmuştur. Bu çalışmamın amacı; Türk bankacılık sektöründeki gelişmelere paralel
olarak sektöre giriş yapan yabancı sermayenin sektöre ve Türkiye ekonomisine
etkileri ve sektöre giren yabancı sermayenin vergi kanunları çerçevesinde
değerlendirilmesidir.
Çalışmamın birinci bölümünde öncelikle tarihteki ilk bankacılık faaliyetleri,
bankacılık sektörünün genel değerlendirilmesi, bankacılık sektörünün Osmanlı
dönemi bankacılık sisteminden günümüz bankacılık sistemine kadar geçirdiği
gelişim aşamaları, kriz dönemlerinde bankacılık sektörü konuları üzerinde bilgiler
verilecektir. İkinci bölümde finansal serbestleşme ile birlikte Türk Bankacılık
sektörüne yabancı sermayenin girişi, yabacı sermaye ile kurulan bankalar ve Türk
bankacılık sektöründeki yabancı bankaların makroekonomik faktörler çerçevesinde
değerlendirilmesi anlatılmaktadır. Çalışmamın üçüncü ve son bölümünde ise yabancı
sermayeli bankaların dar mükellefiyete tabi olmaları nedeniyle Türk bankacılık
sektöründeki faaliyetleri ve bu faaliyetleri neticesinde elde ettikleri kazanç ve
iratların
Kurumlar
Vergisi
ve
Gelir
vergilendirildiği değerlendirilmektedir.
Vergisi
Kanunu
kapsamında
nasıl
BÖLÜM 1
TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ VE
TÜRK BANKACILIK SĠSTEMĠ
1.TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ
Türkiye‟de banka dışı finansal araçların gelişmemiş olması nedeniyle,
bankalar finansal sistemin temel yapı taşı olmakta, ekonominin işleyişi, tasarrufların
toplanması ve kullanım alanlarına dağıtılması açısından önemli rol oynamaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerde ise, ülkelerin uluslararası ekonomik ilişkilere daha fazla
katılmaları, sadece mal ve hizmet ile sınırlı kalmamış, sermaye hareketlerinin de
dikkati çeken bir aşama izlediği görülmüştür. Önce resmi kanallardan başlayan bu
hareket daha sonra bankalar üzerinden etkisini sürdürmeye devam etmiştir. Son
dönemde ise doğrudan banka dışı özel sektöre ve sermaye piyasalarına yönelik
hareketler dikkati çekmiştir. Bu ülkelerde konsolidasyon süreci hızlanmış, böylece
bankacılık sisteminin sermaye yapısında hızla değişmeler meydana gelmiştir.1
Türkiye‟de ise bankacılık faaliyetleri gelişmekte olan ülkelerin aksine
dönemler itibariyle farklılık göstermiştir. 1980 öncesinde yerli ve yabancı bankaların
piyasalara girişine engel teşkil eden kısıtlamaların varlığı, dış piyasa işlemlerinin
sınırlılığı, rekabet ortamının olmayışı, faiz oranlarının faiz otoriterlerince
belirlenmesi, şube açma ve mevduat toplama yarışı içerisinde olunması ve bütün
bunların beraberinde bankacılık sektörünün 24 Ocak 1980 kararları ile finansal
liberalizasyon dönemi içine girmesi, bankacılık sektörünün dönemler itibari ile
farklılık göstermesine neden olmuştur.2 Finansal liberalizasyon, Türk bankacılığında
söz konusu dönemde, faizlerin serbestleştirilmesi, yabancı bankaların Türkiye‟de
faaliyet göstermeleri için uygun ortamın hazırlanması, ticari banka kuruluşunun
kolaylaştırılması, Türk bankacılığını dışa açılması ve bankacılıkta otomasyonun
sağlanması gibi yenilikleri beraberinde getirmiştir.3
1
Türkiye Bankalar Birliği, “Türkiye‟de Yabancı Bankalar”, Bankacılık ve Araştırma Grubu, Bankacılar
Dergisi, Sayı: 52, 2005, s. 3.
2
Evren Dinç, “Finansal Serbestleşme ve Türk Bankacılık Sektörüne Etkileri”, (YayınlanmıĢ Doktora Tezi, Gazi
Üniversitesi SBE, 1999), Ankara, s. 117.
3
Sinem Uçarkaya, “Kamu Bankaların Bankacılık Sektöründeki Rolü”, T.C.M.B. Bankacılık ve Finansal
Kuruluşlar Genel Müdürlüğü, 2006, Ankara, s. 63.
1
1990 sonrası dönemde bankacılık sektörü dış kaynaklı finansman sağlayıp, bu
kaynaklarla önceki dönemlerdeki kamu borçlarının finansmanı sağlanmaya
çalışılmıştır. Yine bu dönemde 1997 yılındaki Güneydoğu Asya krizi ve 1998
yılındaki Rusya krizi ulusal ekonomiyi tamamen olumsuz etkilemiştir. Bu durum
ihracat taleplerinin azalmasına sebep olmuş ve ekonomiye çekilmiş olan spekülatif
amaçlı sermaye elden çıkmıştır. Bankacılık sektörünün yaşadığı Kasım 2000 krizi,
tüm ekonomiyi olumsuz etkilemiş; zaten ekonomik açıdan sıkıntılı durumda olan
ülkemizde ciddi bir durgunluk yaşanmasına neden olmuştur. Yaşanan krizler,
ekonomik birimlerin geleceğe dair güvenlerinin sarsılarak tamamen kaybolmasına,
yüksek kamu açıklarının ortaya çıkmasına, tamamen durmuş olan kamu yatırımları
ile özel sektör yatırımlarının da uzun süre askıya alınmasına neden olmuştur.
Ardından Şubat 2001 krizi sonrası bankacılık sektörü toparlanarak yabancı
yatırımcılar için ilgi odağı olmuş, bir yatırım merkezi haline gelmiş ve yabancı
sermayenin bankacılık sektörüne girişi hız kazanmıştır.4
Günümüze gelindiğinde ise yaşanan ekonomik istikrarın etkisiyle gerek
finans sektörü gerekse bankacılık sektörünün ekonomik olumsuzluklara karşı
eskisinden daha dirençli bir durumda olduğu söylenebilir. Finansal piyasalar içinde
bankacılık sektörün yerini daha da sağlamlaştırmış olması bu durumun bir göstergesi
sayılabilir. Fiyat istikrarının sağlanması, temel ekonomik göstergelerdeki düzelmeler,
sürdürülebilir büyüme oranlarındaki artış ve büyümenin daha çok özel sektöre
yönelik olması bankacılık sektörünün sağlam adımlarla ilerlediğine örnek teşkil
etmektedir. Bankacılık sektörünün bir aracı kurum olarak görev yapması, yani fon
talep edenler ile fon arz edenler arasında köprü görevi yapması, yabancı sermayenin
ülke ekonomisine girişinde etkili olmuştur.5
4
Vesile Çakar, Yabancı Sermayeli Banka Girişleri ve Ulusal Bankacılık Sektörleri Üzerindeki Etkileri, T.C.M.B.
Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Ankara, s. 9.
5
Hasan Ayaydın, Murat Berberoğlu, “Bankacılık Sektörüne Yabancı Girişinin Türkiye Açısından
Değerlendirilmesi”, GümüĢhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Elektronik Dergisi, S. 1, Ocak 2010, s. 57.
2
1. 1. Türk Bankacılık Sektörünün Tarihsel GeliĢimi
Türk bankacılık sektörünün tarihsel gelişimi ele alınırken, sektörü 1980
öncesi ve 1980 sonrası bankacılık sektörü olarak iki kısımda değerlendirmek,
bankacılık sektörünün tarihsel açıdan gelişimini ifade etmede daha yararlı olacaktır.
Türk bankacılık sektörünün 1980 öncesi dönemine baktığımızda, özellikle
Tanzimat‟a kadar geçen dönemde genel bir bankacılık sisteminden bahsetmek
mümkün değildir. Bu durumun ardında, Türk‟lerin askerlik ve yöneticilik gibi işlerle
uğraşmaları ve Osmanlı ekonomisinin Batı Avrupa‟da gerçekleştirilen Sanayi
Devrimi‟ne ayak uyduramaması yatmaktadır. Osmanlı Devleti‟nde bankacılığa
benzeyen ilk faaliyetler, Galata Bankerleri tarafından gerçekleştirilmiştir. 18.
yüzyılda merkezi yönetimin zayıflaması, Kırım Savaşı ve borçlanmanın artması
yabancı sermayeye ihtiyaç duyulmasına sebep olmuştur. Yabancı sermaye ihtiyacı,
yabancı bankaların varlığını da beraberinde getirmiş ve ülkemizde bankacılık,
Osmanlı Devleti'nin de yardımıyla iki Galata bankeri tarafından 1847 yılında
İstanbul Bankası‟nın kurulmasıyla başlamıştır.6
Osmanlı Devleti‟nin en önemli bankası, 1856 yılında İngiliz ve Fransız
sermayesi ile kurulmuş olan Osmanlı Bankası‟dır. Osmanlı Bankası 1863 yılında
Fransız sermayesinin de katılımıyla banknot çıkarma yetkisini alarak ülkemizin ilk
emisyon bankası haline gelmiştir. Osmanlı Bankası, 1925 yılına kadar Merkez
Bankası görevini yerine getirmeye devam etmiştir. Ülkede milli banka kurma
girişimlerinin başlaması üzerine, tarıma destek vermek amacıyla 1863 yılında Mithat
Paşa tarafından Memleket Sandıkları kurulmuş fakat bu sandıklar 1888 yılında ilk
milli sermayeli banka olan Ziraat Bankası‟na dönüşmüştür.7 Bu dönemden 1980‟li
yıllara kadar bankacılık sektörüne yabancı bankaların hâkim olduğu görülmektedir.
Ancak Cumhuriyet‟in ilanından günümüze kadar geçen yıllarda bankacılık sektörü
için çok önemli adımlar atılmıştır. Gerek kamu sermayesi ile gerekse de kamu
sermaye iştiraki ile pek çok banka kurulmuştur.
6
Alptekin Güney, Banka ĠĢlemleri, 6.Baskı, İstanbul: Beta Yayınları, 2012, s. 2.
Tuncay Artun, Türkiye’de Bankacılık, 2. Basım, İstanbul: Tekin Yayınevi, 2003, s. 11.
7
3
1.1.1.1980 Öncesi Bankacılık Sektörü
Türk bankacılık sektörünü 1980 öncesi dönemde; 1923-1944 Ulusal
Bankacılık Dönemi, 1945-1960 Özel Bankacılık Dönemi, 1961-1979 Bankacılıkta
Planlı Dönem olmak üzere üç başlık altında inceleyebiliriz.8
1.1.1.1.1923-1944 Ulusal Bankacılık Dönemi
Cumhuriyet‟in ilk yıllarında faaliyette bulunan yabancı bankalar, Osmanlı
Devleti‟nin son dönemlerinde kurulan ve faaliyetlerini Cumhuriyet kurulduktan
sonra da sürdüren bankalardır. Cumhuriyet kurulduktan sonra Osmanlı Devleti
döneminde kurulmuş olan bazı bankalar, kurulma amaçları ortadan kalktığından ya
da ekonomik sebeplerden dolayı piyasadan çekilmek zorunda kalmışlardır.9
1923 yılında gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi‟nde, Türk bankacılık
sisteminin kurulması yönünde önemli kararlar alınmıştır. Ayrıca kongrede, ülkenin
gelişmişlik düzeyinin artırılması için ulusal bir bankacılık sisteminin gerekliliği ve
özel kesim olanaklarının yetersiz olduğu bir dönemde devlet katkısının gerekli
olduğu üzerinde durulmuştur. Kongreye katılan tüccarlar bir ana ticaret bankasının
kurulmasını önermişler ve 1924 yılında Türkiye İş Bankası özel sektör bankası
olarak kurulmuştur. Fransa' da ki İş Bankaları örnek alınarak kurulan İş Bankası'nın
ana sözleşmesinde her türlü bankacılık işlemleri, tarım, sanayi, madencilik, enerji
üretim ve dağıtımı; bayındırlık işleri, taşımacılık, sigortacılık, turizm, dışsatım
alanlarında her türlü işletme kurmak veya katılmak; malların üretim ve tedariki için
ortaklık kurmak, bu amaçla ortaklıklara katılmak; sınaî ve ticari işletmeleri gerek
kendi nam ve hesabına, gerekse yerli ve yabancı işletmelerle birlikte veya bu
işletmeler adına yerine getirerek yapmak üzere kurulduğu belirtilmiştir.10 Bu amaç
izlenerek 1925 yılında Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası ülkemizde kurulmuş ilk
kalkınma bankası olarak bilinmektedir. Bu banka 1932 yılında Türkiye Sanayi ve
Kredi Bankası adını almış ve 1933 yılında kurulan Sümerbank‟a devredilmiştir.11
8
Cemal Çağlar, “Batık Bankalar ve Türk Bankacılık Sistemi”, (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, 2001),İstanbul, s. 3.
9
Erdinç Tokgöz, Türkiye'nin Ġktisadi GeliĢme Tarihi, 4.baskı, Ankara, 1997, s. 2.
10
Halil Çivi, Türkiye'de Bankacılık; Teori, Uygulama ve Sonuçları, Ankara: Fon Matbaası, 1985, s. 98.
11
Ahmet İncekara, Bankacılık ve Finansal Kurumlar, İstanbul: İktisadi Araştırmalar Vakfı Yayını, s. 83.
4
Konut kredisi vermek amacıyla 1927 yılında Emlak ve Eytam Bankası
kurulmuştur. Banka, 1946 yılında Emlak ve Kredi Bankası‟na dönüştürülmüştür. Bu
dönemde Türk bankacılığındaki diğer bir gelişme de 1930 yılında 1715 Sayılı
Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası‟nın kurulmasıdır. Merkez Bankası,
para basmak, paranın değerini korumak, ekonominin genel likiditesini ayarlamak ve
bankalara ödünç para vermekle görevli bir emisyon bankası olması amacıyla
kurulmuştur. Merkez Bankası‟nın başlangıçta kanunla birlikte getirilen para basma
vb. görev sınırları kanunun değişmesi ile birlikte genişletilmiş ve etkin bir para
politikası uygulamaktan çok kamu kesiminin açıklarını finanse etmek amacına
bürünmüştür.12 Cumhuriyetin ilk 10 yılında izlenen özel kesimin teşvikine yönelik
sanayileşme stratejisinden, sermaye birikiminin yetersiz olması nedeniyle önemli bir
sonuç alınamamıştır. Diğer yandan da 1929 yılında yaşanan, tüm dünya
ekonomilerinde çöküntüye yol açan Büyük Buhran yani 1929 Ekonomik Krizi
sonrası iktisadi alanda yeni gelişmeler yaşanmıştır. Devlet müdahalesinin gerekliliği
konusundaki tartışmalar yerini ekonomik dengenin devlet kontrolünde olması
gerektiği şeklini almıştır. Böylece kıt olan sermayenin devlet eliyle istihdamının
sağlanması amaçlanmıştır.13 Daha sonraki 20 yıllık dönemde de özel yasalarla birçok
devlet bankası kurulmuştur. Bunlar: Sümerbank (1933), Belediyeler Bankası -daha
sonra adı iller Bankası oldu- (1933), Etibank (1935), Denizbank (1935), Halk
Bankası ve Halk Sandıkları (1938), Akbank‟ tır. Ancak, kurulan özel bankaların
birçoğu aynı dönemde kapanmak zorunda kalmıştır. Ülkemizdeki banka sayısı
1932‟de 60 iken, bu sayı 1945‟te 45‟e düşmüş; şube sayısı da 483‟den 411‟e
düşmüştür.14
1.1.1.2.1945- 1960 Özel Bankacılık Dönemi
İkinci Dünya Savaşı sonrasında özel bankalar yavaş yavaş gelişmeye
başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan ekonomik canlanmanın sonucu
olarak hareketlenen bankacılık sektöründe, bu dönemde başta Yapı ve Kredi
Bankası,
Garanti Bankası, Akbank, Tütünbank, Pamukbank, Vakıflar Bankası,
Şekerbank, Türkiye Sınaî Kalkınma Bankası gibi bankalar olmak üzere, bankalar
arası birleşmeler dâhil toplamda 30 yeni banka kurulmuştur. Bu bankalardan bazıları
12
Öztin Akgüç, 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, 2. Baskı, İstanbul: Gerçek Yayınevi, 1989, s. 129.
Korkut Boratav, Türkiye Ekonomisi, İstanbul: İmge Yayınları, 2006, s. 23.
14
Mehmet Yazıcı, Bankacılığa GiriĢ, 1. Baskı, İstanbul: Beta Yayınları, 2011, s. 5.
13
5
günümüzde varlığını sürdürmektedir. Özel bankaların geliştiği bu dönemin diğer bir
özelliği de, banka sayısıyla birlikte şube sayısında da artış olması ve şube
bankacılığının yaygınlaşmaya başlaması bankacılık sektöründe bir gelişme
olduğunun göstergeleri olmuştur.15
Bu dönemin bir diğer önemli gelişmesi de yatırım, mevduat ve kalkınma
bankalarının birlik altında olması amacıyla 1958 yılında Türkiye Bankalar Birliği‟nin
kurulmuş olması ve Türkiye Bankalar Birliğinin faaliyete geldiği günden itibaren
bazı bankaların faaliyetlerine son vermeye başlamıştır. Bu döneme genel olarak
bakıldığında, 1944-1960 yılları arasında ülkemizde 14 yerli ve yabancı serrnayeli
banka faaliyetine son vermiştir. Ancak 1943 yılı sonunda T.C. Merkez Bankası dâhil
43 olan banka sayısı 1959‟da 60‟a yükselmiştir. Türk bankacılık tarihinde, banka
sayısının en fazla olduğu yıl 1958 yılı olarak gözlemlenmiştir.16
1.1.1.3.1961-1979 Bankacılıkta Planlı Dönem
Bu dönem, sanayileşme hareketinin özel sektör için özendirici, yönlendirici
ve yol gösterici nitelikte olduğu; kamu sektörü içinse emredici nitelikteki beş yıllık
kalkınma planının sınırları içinde şekillenen bir dönem olmuştur. Bankacılık sektörü
ithal ikameci sanayileşme hareketleri doğrultusunda ivme kazanmıştır. Bankalar,
yatırımların finansmanına kolaylık sağlamak için faaliyet göstermişlerdir. Bu
dönemde yeni yabancı banka ve bazı özel durumlar dışında yeni ticaret bankası
kurulmasına izin verilmemiştir. Bundaki amaç, sınırlı olan sektör kaynaklarının,
sınırlı bir rekabet ortamında, mevcut bankalar aracılığıyla, planlarda belirtilen şekilde
dağılımının sağlanması olmuştur. Mevcut bankaların yeni şube açmaları teşvik
edilmiş, küçük bankaların birleştirilerek ortalama sabit maliyetlerinin azaltılmasına
çalışılmıştır.17 Bu dönemin bankacılık açısından en önemli özelliklerinden birisi, özel
ticaret bankalarının büyük bölümünün holding bankası haline gelmesi olmuştur.
15
Mehmet Günal, Türkiye’de Bankacılık Sektörü ve Sorunları, İstanbul: TBB Yayınları, 1998, s. 11.
Fatma Gündoğdu, “Türkiye‟de Bankacılık ve 1980 Sonrası Dönemin Değerlendirilmesi”, (YayınlanmıĢ
Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998), s. 68.
17
Arslan Yüzgün, Cumhuriyet Dönemi Türk Bankacılık Sistemi, İstanbul: Der Yayınları, 1982, s. 9.
16
6
Bir sanayi veya ticaret sermayesi grubunun bir bankanın sermayesinin önemli
bölümünün sahibi olması anlamına gelen ve dünyada da yaygın olan holding
bankacılığı, o dönemde özel sektör yatırımlarını hızlandıracağı düşüncesiyle devlet
tarafından teşvik edilmiştir.18 Planlı dönemde 5‟i kalkınma ve 2‟si ticaret olmak
üzere toplam 7 yeni banka kurulmuştur. Bu dönemde kurulan kalkınma bankaları,
T.C. Turizm Bankası (1962), Sınai Yatırım ve Kredi Bankası (1963), Devlet Yatırım
Bankası (1964), Türkiye Maden Bankası (1968) ve Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım
Bankası (1976), bu dönemde kurulan ticaret bankaları ise Amerikan-Türk Dış Ticaret
Bankası (1964) ve Arap-Türk Bankası (1977)‟dır. Planlı dönemde kalkınma
bankalarının kurulması ile ilgili ilke kararları kalkınma planlarında yer almıştır.19
18
Emrah Yılmaz, “Türk Bankacılık Sektöründe Sermaye Yeterliliği ve Basel Standartları”, (YayınlanmamıĢ
Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006), İstanbul, s. 10.
19
Tuncay Artun, ĠĢlevi, GeliĢimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de Bankacılık, 2.Basım, İstanbul: Tekin
Yayınları, 1983, s. 59.
7
Tablo 1
Bankacılık Sisteminde Toplam ġube ve Banka Sayısı(1960-1980)
Yıllar
ġube Sayısı
Banka Sayısı
1960
1759
59
1961
1736
53
1962
1759
52
1963
1840
52
1964
1909
49
1965
1981
49
1966
2058
47
1967
2253
47
1968
2551
48
1969
2948
48
1970
3210
48
1971
3427
47
1972
3682
46
1973
4023
44
1974
4425
44
1975
4605
43
1976
4835
44
1977
5238
44
1978
5485
44
1979
5769
44
1980
5975
43
Kaynak: TBB, “50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye‟de Bankacılık Kesimi 1957-2007”,
2008, s. 181.20
20
TBB, “50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye‟de Bankacılık Kesimi 1957-2007”, 2008, s.181.
8
1.1.2.1980 Sonrası Bankacılık Sektörünün GeliĢimi
1980 sonrası bankacılık sektörünün gelişimi 1980-2000 yılları arası ve 2000
sonrası yapılandırma dönemi olarak ele alınacaktır.
1.1.2.1.1980-2000 Yılları Arası Bankacılık Sistemi
1980‟li yıllarda geçmişte uygulanan ithal ikamesine yönelik korumacı
politikalar terk edilerek, piyasa ekonomisine dayalı, dışa açık liberal bir iktisat
politikası yürürlüğe konulmuştur. Bu politika çerçevesinde, kredi ve mevduat faiz
oranları serbest bırakılmış, finansal piyasalara girişler kolaylaştırılmış, yeni finansal
ürünlerin ve kuruluşların piyasada yer alması sağlanarak finans piyasalarının
liberalleştirilmesine yönelik kararlar alınmıştır.21 Ayrıca bu dönemde İslami kesimin
faiz konusundaki hassasiyetinden ötürü İslami Bankacılık sistemini benimseyen özel
finans kurumları kurulmuş fakat bunlar sektör dışında tutulmuştur. 22 1980 sonrası
dönemde bankacılık sisteminin kurumsal yapısında önemli gelişmeler meydana
gelmiştir. Bankacılık sektörüne yerli ve yabancı bankaların girişine izin verilmiş,
böylece 1980 yılında 43 olan yerli banka sayısı 1994 yılında 67‟ye ulaşmıştır. 1980
yılında 4 olan yabancı bankaların sayısı da, 1994 yılında 20‟ye ulaşmıştır. Fakat bu
durum bankacılık sektörü içinde rekabet ortamına katkı sağlamıştır.23
Bu dönemde bankacılık sektörünün gelişiminde 24 Ocak 1980 kararlarının da
payının büyük olduğu görülmektedir. 24 Ocak 1980 kararları ile birlikte 1980-1988
döneminde alınan bazı tedbirler, bankacılık sektörünün gelişiminde önemli bir yere
sahip olmuştur. Bu tedbirler; reel faiz uygulamasına geçilmesi, bankacılık sektör
faaliyetlerinin yeniden düzenlenmesi ve sektörde faaliyet gösteren yabancı banka
sayısının
artırılması,
Sermaye
Piyasası
Kanununun
çıkarılması,
sermaye
hareketlerinin serbestleştirilmesi, yeni finansal kurumlar ve araçlar oluşturulması,
yabancı sermaye girişinin kolaylaştırılması olarak sayılabilir.24
21
TBB, 50. Yılında Türkiye‟de Bankalar Birliği ve Türkiye‟de Bankacılık Sistemi, 2008,
http://en.tbb.org.tr/Dosyalar/Yayinlar/Dokumanlar/2tbb50yil.pdf (3 Şubat 2013), s.14.
22
İbrahim Yavuz Akçacı, “1980 Sonrası Türk Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma, (YayınlanmıĢ
Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi SBE, 2003), Ankara, s. 31.
23
Gündoğdu, s. 72.
24
Salih Köse, “24 Ocak 1980 ve 5 Nisan 1994 İstikrar Programlarının Karşılaştırılması”, Planlama Dergisi, Özel
Sayı, s. 3.
9
Tablo 2
Bankacılık Sisteminde Toplam Banka ve ġube Sayısı(1981-2000)
Yıllar
Banka Sayısı
ġube Sayısı
1981
45
6244
1983
45
6281
1984
47
6202
1986
55
6348
1987
56
6417
1989
62
6593
1990
66
6560
1991
65
6477
1992
69
6206
1994
67
6104
1997
72
6819
1999
81
7691
2000
79
7837
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği, 50.Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye'de Bankacılık
Kesimi:1957-2007, TBB Yayınları, 2008, s. 183.
1980 sonrası alınan tedbirler doğrultusunda yapılan düzenlemeler, birçok
yenilik ve gelişimi beraberinde getirmekle birlikte, faiz oranlarının hızlı artışına da
neden olmuş ve bankalar çok yüksek orandaki reel faizlerde rekabet etmek zorunda
kalmıştır. Böylece artan maliyetler dolayısıyla kredi faizlerini de artırmış, reel
sektörü de sıkıntıya itmiştir. Merkez Bankası mevduat faizlerini yeniden ayarlamış
ancak faizler yine de 1980‟lere göre daha yükseklerde seyretmiştir. 25 Yapılan
düzenlemeler ve alınan tedbirler ışığında bankacılık sistemine yeni banka girişlerinin
sağlanması başarılı olmuştur. Uygulanan politikaların bir sonucu olarak 1980-1990
yılları arasında 19 adedi yabancı sermayeli olmak üzere toplam 31 adet yeni banka
kurulumu gerçekleşmiş ve 1990'lı yıllarda bankacılık sistemindeki banka sayısı 66'ya
ulaşmıştır. Banka sayısındaki artış, sermaye tabanının güçlenmesine ve karlılığın
artırılarak sektörün güçlenmesini sağlamıştır. Sektördeki kaynakları daha etkin
kullanabilmek için 02.04.1986‟da Bankalararası Para Piyasası (BPP) kurulmuştur.
25
Rıza Soyluoğlu, “Türkiye‟de Yabancı Banka Girişleri ve Etkileri”, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
Ankara Üniversitesi SBE, 2008), Ankara, s. 31.
10
BBP'nin kurulmasında; nakit fazlasının el değiştirmesini sağlamak, nakit gereksinimi
olan bankaların nakit ihtiyacını karşılamak amaçlanmıştır. 26 Aşağıdaki tabloda
bankacılık sektörüne ait bazı sektörel karlılık verilerinin, toplam aktiflere olan
oranları tablo halinde 1986-1990 yılları arasını kapsayan bir şekilde verilmiştir.
Tablo 3
Bankacılık Sektörüne ĠliĢkin Göstergeler/ Toplam Aktifler(1986-1990)
Özkaynak
ÖdenmiĢ
Sermaye
Mevduat
Kredi
Kar/Zarar
1986
5.6
2.2
66
43.3
1.7
1987
6.2
2.5
60.8
41.8
1.6
1988
7.9
2.9
58.9
37
2.3
1989
8.4
3.5
63.1
40.3
1.7
1990
9.1
3.6
61
45
2.2
Kaynak: TBB, http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar
*Bu tablo Türkiye Bankalar Birliği' ne ait 1980-1990 yılları arası veri setlerinden hazırlanmıştır.
Tablo 3'de görüleceği üzere, bankacılık sektörünün kar zarar oranların 2 yıl
haricinde büyük bir değişim meydana gelmemiştir. En yüksek seviyesine 1988
yılında ulaşmıştır. Fakat ödenmiş sermaye ve özkaynaklarda sürekli bir artış
meydana gelmiştir. Bu yıllarda toplam kredilerin toplam aktiflere oranı oldukça
yüksektir. Bankaların aktifleri toplam mevcutları ve toplam alacaklarıdır. Tablo-3'de
aktif olarak ödenmiş sermaye, mevduat ve verilen kredileri gösterilebilir. Mevduatlar
ise, yıllar itibari ile değişken bir yapıya sahip olduğu görülmektedir. 1980‟ler
boyunca görülen finansal hareketlere ek olarak Ağustos 1989'da yürürlüğe giren
Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı karar ile birlikte kambiyo
rejiminde yaşanan serbestleşme bankaların 1990‟lı yıllarda döviz işlemlerine
yönelmesine sebep olmuştur. 32 sayılı kararın getirdiği serbestleşme hareketi,
1990‟ların başlarında kamu açıklarının giderek büyümesine yol açmıştır. Bankalar
açıkları yüksek faizli hazine bonoları ve devlet tahvilleri ile finanse ederek kolay
yoldan para kazanmayı seçmişlerdir. Böylelikle kısa vadeli sermaye ülkemize giriş
yapmıştır.27
26
Yazıcı, s. 9.
Abdurahman Küçüksönmez, “Küresel Yönetim Açısından Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Türk Bankacılık
Sektörüne Etkileri”,(YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi SBE, 2010), Adana, s. 82.
27
11
1990‟lı yıllara doğru birçok ticari banka teknolojik altyapı çalışmalarını
tamamlamış ve yeni ürün ve hizmetlerin üretimine yönelmiştir. Bireysel bankacılık
alanında kar potansiyeli yüksek olan ATM, EFT, şubelerde açılan gişeler, tüketici
kredileri ve kredi kartları gibi ürün ve hizmetler ön plana çıkmıştır. Bankaların aktif
ve pasif yapıları değişmiş, klasik bankacılık sistemi terk edilerek döviz tevdiat
hesapları ile para ikamesi yüksek rakamlara ulaşması sağlanmıştır.28
Tekinalp‟e göre 1990‟lı yıllarda:
"Türkiye ekonomisinde önemli bir dolarizasyon yaşanmıştır. Bu
durum kriz öncesi dönemde bankaların döviz kaynaklarına
bağımlılığının da bir göstergesidir.1990 sonrası dönemin bir başka
özelliği, bankacılık sektöründeki yabancı banka sayısındaki artışın
olduğu yani sektörün dışa açıldığı dönemdir".29
1992 yılına gelindiğinde sık aralıklarla fakat şiddetli düzeylerde istikrarsız
dalgalanma ve büyüme bankacılık sektörüne zarar verir duruma gelmiştir. Bu durum
sonraki iki yıl daha böyle devam etmiştir. Bunda 1994 yılında yaşanan krizin de
etkisinin kaçınılmaz olduğu görülmektedir. Bu yılda alınan 5 Nisan 1994 kararları
ekonomide olumlu etkiler yaratsa da, bu etkiler sınırlı düzeyde kalmıştır. 1995 yılına
gelindiğinde ekonomide yeniden istikrarın sağlanmaya başlaması, önceki yıllara göre
bankacılık sektörünün performansını olumlu yönde etkilemiştir. Bunun sonucunda
sermayenin toplam aktifler içindeki payı da artış göstermiştir. 1996 yılında gerçek
anlamda büyümeye başlayan bankacılık sektörünün bu olumlu gelişmesi, kredi ve
mevduat hacminin de artmasını sağlamıştır. 30 1997 yılında ülkeye kısa vadeli
sermaye girişinde bir artış yaşanmıştır. Fakat 1998 yılında Asya ve Rusya krizleri
gibi dışsal etkiler sonunda ekonomide bir durgunluk dönemi başlamıştır. Bu durum
Türkiye ekonomisini 1999 krizine sürüklemiştir. Ekonomide ortaya çıkan bu
olumsuz durum, makroekonomik faktörleri olumsuz etkilemiş ve kamu açıklarının
finansmanı için daha fazla yabancı sermaye girişini gerekli kılmıştır.31
28
İlker Parasız, Türkiye’de ve Dünya’da Bankacılık, 1. Baskı, İstanbul: Ezgi Kitabevi, 2011, s. 26.
Ünal Tekinalp, Banka Hukukunun Esasları, İstanbul: Beta Yayınları, 1998, s. 135.
30
Rana Gürbüz, “Finansal Serbestleşme Sürecinde Türkiye‟de Kısa Vadeli Sermaye Hareketlerinin
Makroekonomik Etkileri”, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisan Tezi, Mersin Üniversitesi SBE, 2006), Mersin,
s.86.
* Dolarizasyon: bir ülkede yaşayanların yabancı para birimlerini kendi paraları yerine ve/veya paralel olarak
kullanmaları durumudur.
31
Esin Okay, “Bankacılık Sektöründe Kriz ve Risk Yönetimi: Türkiye Uygulaması”, (YayınlanmıĢ Doktora
Tezi, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, 2002), İstanbul, s. 54.
29
12
Bu dönemin en önemli ve son gelişmesi olarak; Anayasa Mahkemesi‟nin
Bankalar Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname‟nin dayandığı yetki yasasını
iptal ederek, 1999 yılı sonlarında çıkarılan 4389 sayılı Bankalar Kanun'da 4491 sayılı
yasa ile değişiklik yapmış olması gösterilmiştir. Bu kanun Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu‟nun bankalara el koymasını düzenlemenin ötesinde, Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulu ve Kurumu‟nun kurulmasını da öngördüğü için çok önem arz
etmektedir.32
Tablo 4'de, 1990-2000 dönemi arasında bazı göstergeleri incelemektedir. Bu
dönemin son 2 yılı finansal krizlerin yaşandığı yıllara denk gelmektedir ve sektör
verileri bu krizlerden oldukça etkilenmiştir.
Tablo 4
Bankacılık Sektörüne ĠliĢkin Göstergeler/ Toplam Aktifler(1991-2000)
Yıllar
Özkaynak
ÖdenmiĢ
Sermaye
Mevduat
Kredi
Kar/Zarar
1991
8.9
4
62.5
45
2
1992
9
3.7
59.5
39.2
2.4
1993
9.3
3.7
54.7
38
2.7
1994
8.9
3.6
67.8
35.6
1.9
1995
9.2
3.3
69.2
39
2.7
1996
8.9
3.2
72.5
40.3
2.8
1997
9.1
4.3
68.5
43.2
2.5
1998
8.7
4.3
68.5
35
1.9
1999
5.2
4.3
69.9
26.2
-1
2000
6.4
5
67.6
28.5
-3.3
Kaynak: TCMB, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi
Tablo 4‟den de görüldüğü üzere 1990-2000 yılları arasında bankacılık
sektörünün karlılığı bir hayli inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Ortalama karlılık oranı
da kriz yılları haricinde bir önceki dönemden yüksek seyretmiştir. 1997 yılından
itibaren özkaynakların oranında bir düşüş görülmesi, ekonomide özkaynak
yetersizliği olduğunu göstermektedir. Yine 1997 yılında kredi oranın da neredeyse
önceki yıllara nazaran yarı yarıya azalmış olması bankaların en önemli rollerinden
32
Seza Reisoğlu, “Bankalar Kanununda 4491 Sayılı Yasa İle Yapılan Başlıca Değişiklikler”, Bankacılar Dergisi,
Sayı: 32, 2002, s. 31.
13
biri olan kredi sağlama işlevlerindeki yetersizliği belirtmektedir. Tablodan da
görüldüğü üzere bankacılık sektörünün toplam karlılığı üzerinde, 1999 yılında
yaşanan krizinin 1994 yılında yaşanan krize göre daha olumsuz etkiye neden olduğu
görülmektedir.
1.1.2.2.2000 Sonrası Yeniden Yapılandırma Dönemi
2000 sonrası Yeniden Yapılandırma Dönemi dönemler arası gelişmeler
nedeniyle farklı periyotlarda ele alarak incelenmiştir.

2001-2004 Türk Bankacılık Sistemi
2000‟li yıllarda Türkiye‟nin IMF‟nin denetim ve gözetiminde
uygulamış olduğu istikrar programıyla; faizlerin serbest bırakılması, enflasyonun
düşürülmesi, kısa vadeli sermaye girişi ile faiz oranın aşağıya çekilmesi, bütçe
harcamalarının kontrol altına alınması gibi politikalar izlenmiştir. Yani, kısaca
Türkiye ekonomisinin reel altyapısı dikkate alınarak, bu altyapının güçlendirilmesini
sağlamak esas alınmıştır. Fakat programın bitimine az bir zaman kala büyüme, cari
açık
ve
enflasyonda
meydana
gelen
sapmalar,
bankacılık
sektöründeki
düzenlemelerin gecikmesi, kamu bankalarının satılmaması gibi konular programa
olan güveni sarsmıştır. 33 2000 yılı istikrar programı uygulanmasına rağmen krizin
ayak sesleri Temmuz 2000‟de hissedilmeye başlanmıştır. Yapısal reformlar
gerçekleşmemiş, özelleştirme programı, koalisyon ortakları (DSP, MHP, ANAP)
arasındaki anlaşmazlık dolayısıyla tıkanmıştır. Özellikle 2000 yılı ikinci yarısında
daha da belirginleşen ve Kasım ayında en çok Hazine enstrümanları müşterisi olan
bir büyük bankanın (Egebank) fona devredilmesiyle başlayan bir finansal kriz
yaşanmıştır.34
33
Oğuz Yıldırım, “Kura Dayalı İstikrar Politikası Çerçevesinde Enflasyonu Düşürme Programı ve Türkiye
Ekonomisinde Yeni İstikrar Arayışları”,DıĢ Ticaret Dergisi, Sayı: 27, Ocak 2004, s. 114.
34
Mehmet Arslan, “IMF, Krizler ve Türkiye” ,Stratejik Analiz Dergisi, , Sayı 14, 2001,s. 18.
14
Çarıkçı‟ya göre istikrar programı;
"Ocak-Ağustos döneminin faiz hadlerinin hızla aşağı düşmesi
sonucu küçük ve orta büyüklükteki bankaların hazine kâğıtlarını
zararına satmaları bu bankaların karlılığını azaltarak, Kasım
başından itibaren likidite krizi ile karşılaşmaları ve bu küçük
bankaların işlemlerinin büyük bankalar tarafından devre dışı
bırakılması likidite krizinin patlak vermesini hızlandırmıştır".35
Türkiye ekonomisi, Kasım yılında meydana gelen bu krizden, IMF desteği ile
kurtulmuş gibi görünürken Şubat 2001‟ de tekrar bir kriz yaşamıştır. Bu krizin ortaya
çıkmasında; yaşanan iki deprem, bankaların hazine kâğıtlarını zararına satmaları,
petrol fiyatındaki artışlar, zamanında gerçekleştirilemeyen özelleştirmeler, kamu
bankalarının görev zararları ve kamu borç stokunun Gayri Safi Milli Hasıla‟ya
oranının yükselmesi etkili olmuştur. 2000 ve 2001 yıllarındaki krizlerin etkisinden
kurtulabilmek ve bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması için “Güçlü
Ekonomiye Geçiş Programı” ve bu programın unsuru olan “Bankacılık Sektörünün
Yeniden Yapılandırılması Programı” uygulamaya koyulmuştur.36
Kasım krizinde dövize yönelen saldırının yabancılarla sınırlı olduğu
görülmüştür. Şubat krizinde, Kasım krizinin aksine özellikle bankaların dövize
saldırdığı görülmektedir. Ekonominin dövize yapılan saldırıya dayanma gücü
kalmayınca, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası 21 Şubat gecesi kurun
dalgalanmaya bırakıldığını açıklamıştır. Böylelikle Kasım ayında yara alan
enflasyonu düşürme programının da sonunun gelmiş olduğu ortaya çıkmıştır. 37
Yeniden yapılandırma programı etkisini 2002 yılında göstermiş olup, ekonomi 2002
yılında bir büyüme trendi içine girmiştir. Bankacılık sektörünün yeniden
yapılandırılması sürecinde, yabancı sermayeli bankaların bilgi birikimlerinden,
teknik ve sermaye güçlerinden faydalanılması amaçlanmıştır. Bankacılık sistemi
önemli bir yeniden yapılandırma süreci yaşamıştır. Özel bankalar 2001 Krizinden
sonra önemli ölçüde kaybettikleri sermayelerini güçlendirmiştir. Bunu yapamayan
bankalar birleşmiş veya Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'na(TMSF) alınmıştır. Kamu
bankaları yeniden yapılandırılmış, ortak bir yönetim altına alınmıştır.38
35
Emin Çarıkçı, Türkiye’de Ekonomik Güçlükler ve Çözüm Yolları, Ankara: Vadi Yayınları, 1991, s.476.
TBB, “Türk Bankacılık Sistemi 2001” Bankacılar Dergisi, Sayı 42, 2002, s. 5.
37
Ercan Uygur, Krizden Krize Türkiye:2000 Kasım ve 2001 ġubat Krizleri, Türkiye Ekonomi Kurumu, 2001,
s. 23
38
Çağlar Karacaoğlan, “Yabancı Sermayeli Bankaların Türk Bankacılık Sektörüne Girişi”, (YayınlanmamıĢ
Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi, 2011), İstanbul, s. 44.
36
15
Tablo 5
Bankacılık Sisteminde Toplam Banka, ġube ve Personel Sayıları(2001-2004)
2001
2002
2003
2004
Banka Sayısı
61
54
50
48
ġube Sayısı
6.908
6.106
5.966
6.106
Personel Sayısı
137.495
123.271
123.249
127.163
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği veri setlerinden derlenmiştir.
http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personel-bilgileri(Erişim Tarihi: 14.11.2014)
/
Tablo 5‟den görüldüğü üzere bu dönemde bazı bankaların birleştirilmesi veya
kapatılması, bazılarının faaliyetlerine son verilmesi banka sayısında azalmaya yol
açmıştır. 2001 yılı içinde Ulusal Bank, İktisat Bankası, EGS Bank, Bayındırbank,
Kentbank, Tarişbank, Sitebank ve Toprakbank TMSF‟ye devredilmiştir. TMSF
bünyesindeki, Egebank, Yurtbank, Yaşarbank birleştirilmiş ve daha sonra Oyak
Grubu‟na satılmıştır. TMSF bünyesindeki İnterbank ve Esbank, Etibank ile
birleştirilmiş ve daha sonra Etibank‟ın bankacılık lisansı iptal edilmiştir. Demirbank,
HSBC Bank‟a satılmış, Okan Yatırım Bankası ve Atlas Yatırım Bankası‟nın faaliyet
izinleri iptal edilmiş ve Türkiye Emlak Bankası, T.C. Ziraat Bankası bünyesine dâhil
edilmiştir. Ayrıca, Körfez Bank, Osmanlı Bankası ile birleşmiş, Osmanlı Bankası da
Garanti Bankası ile birleşmiştir. 2001 yılı sonuna gelindiğinde tüm sistemdeki banka
sayısı bu gelişmeler neticesinde 79‟dan 61‟e, şube sayısı da 6.908'e gerilemiştir. 39
Bankacılık sektöründe toplam aktifler 2001 yılı itibari ile TL bazında yüzde
60 oranında artarak 169.221 milyon TL‟ye yükselirken, dolar bazında toplam aktifler
ise bir önceki yıla göre yüzde 26 oranında azalarak 115 milyar dolara gerilemiştir.
Toplam krediler içinde kamu sermayeli bankaların payı azalırken, özel sermayeli
bankaların payı artış göstermiştir. Yabancı bankaların toplam krediler içindeki
payında bir değişme olmamıştır. 2003 yılında Türkiye‟de faaliyet gösteren banka
sayısı 50 olmuştur. Banka sayısı 2002 yılındaki sayıya göre 4 adet azalmıştır.
Faaliyet gösteren bankaların 36 tanesi mevduat bankası, 14 tanesi ise mevduat kabul
etmeyen bankalardır. Bankalarda çalışan sayısı 123.249 iken; bankaların şube sayısı
39
Ahmet Rıfat Duran, “Türk Bankacılık Sisteminin Gelişimi ve BDDK‟nın Rolü”, (YayınlanmamıĢ Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2005), İstanbul, s. 46.
16
ise 5.966‟dır. Hem çalışan hem de şube sayısında son dönemde yaşanan düşüş
önemli ölçüde yavaşlamıştır. Toplam aktifler 250 milyar TL‟ye ulaşmıştır.40
2004 yılına gelindiğinde ise Pamukbank, T.C. Halk Bankası‟na fiilen
devredilmiş olup, 17.11.2004 tarihinden itibaren iki banka tek bir banka gibi faaliyet
göstermeye başlamıştır. Yine bu yılda PTT‟ye mevduat toplamamak kaydıyla, banka
ismini kullanma izni verilmiştir.

2004-2008 Türk Bankacılık Sistemi
Türk bankacılık sistemine, 2005 yılında gerçekleşen yabancı
yatırımcıların yatırımları doğrultusunda banka birleşmeleri damgasını vurmuştur.
2004 yılında Türk Ekonomi Bankası A.Ş. ve BNP Paribas ortaklığından sonra, T. Dış
Ticaret Bankası A.Ş.‟nin çoğunluk hisseleri Fortisbank tarafından alınmıştır. T. Dış
Ticaret Bankası A.Ş. yılın ikinci yarısına, statüsü değişerek, Türkiye‟de kurulmuş
yabancı banka olarak girmiştir. Benzer şekilde, Koç Holding ve Uno Credito
ortaklığı, Koç Finansal Hizmetler‟in Yapı ve Kredi Bankası A.Ş‟nin çoğunluk
hisselerini almıştır. Şekerbank T.A.Ş ile Rabobank arasında sürdürülen görüşmeler
ortaklık anlaşması ile sonuçlanmıştır.41
Tablo 6
Bankacılık Sisteminde Toplam Banka, ġube ve Personel Sayıları(2004-2008)
2004*
2005*
2006*
2007*
2008*
Banka Sayısı
48
47
46
50
49
ġube Sayısı
6.106
6.247
6.849
7.618
8.790
127.167
132.258
143.143
158.534
171.598
Personel
Sayısı
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği istatistiki verilerinden hazırlanmıştır.,
http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personel-bilgileri(Erişim Tarihi: 14.11.2014)
/
2004 yılının son çeyreğinde sektördeki toplam şube sayısı 140 artarak
6.106‟ya yükselmiştir. Şube sayısı kamusal sermayeli ticaret bankalarında 178, özel
sermayeli ticaret bankalarında 135 tane artarken, Fon bankalarında 174 tane azalmış,
yabancı bankalarda ise değişmemiştir. Aralık 2005 itibariyle faaliyet gösteren banka
sayısı 47 olmuştur. Şube sayısı da 141 adet artarak 6.247‟ye yükselmiştir. 2006 yılı
40
TBB, s. 7
TBB, “Türk Bankacılık Sistemi Eylül 2005” Bankacılar Dergisi, Sayı: 55, 2005, s. 3.
41
17
Ekim ayı itibariyle, sektördeki banka sayısı Yapı Kredi Bankası ile Koçbank‟ın
birleşmesi sonucunda 46‟ya düşmüş, Aralık ayı itibariyle personel sayısı 2005
sonuna göre 10.885 kişi artarak 143.143 kişiye ulaşmıştır.42
2006 yılı itibariyle bankacılık sektöründeki yabancı yatırımların etkisi
doğrultusunda, bankacılık sektörünün GSYİH içindeki payı da yükselmiştir.
Bankacılık sisteminde 2007 yılı sonu itibariyle faaliyet gösteren banka sayısı 50
olmuştur. Mevduat bankaları sayısı 33, kalkınma ve yatırım bankaları sayısı 13 ve
katılım bankaları sayısı 4'tür. 2007 yılının son çeyreğinde Oyak Bank A.Ş.
hisselerinin tamamı 24 Aralık 2007 tarihi itibariyle ING Bank N.V.‟ ye
devredilmiştir. Banka, bu tarih itibariyle yabancı bankalar grubuna geçmiştir. Yine
gelişmelere bağlı olarak 2007 yılı sonunda yine şube ve çalışan sayısında artış
gerçekleşmiştir.43
2008 yılında bankacılık sektöründeki kredi arzı artış göstermiş ve buna bağlı
olarak ortaya çıkan risklere karşı daha ihtiyatlı davranılmıştır. Yılın sonlarına doğru
finans sistemindeki olumsuzluklar ve bunların ekonomiye yansımaları neticesinde
kaynak kaybı yaşanmıştır. Finansal piyasalarda kaynak çıkışı artmış, TL‟nin değer
kaybı finansal varlıklara olan talebi azaltmıştır. 2008 yılında, 32‟si mevduat, 13‟ü
kalkınma ve yatırım, 4‟ü katılım olmak üzere 49 banka faaliyet göstermiştir.44
Bu dönemde Amerika Birleşik Devletleri‟nde 2007 yılında meydana gelen
finansal piyasalardaki sorunlar Eylül 2008‟de küresel bir krize dönüşmüştür. Kredi
piyasalarında işlemler durmuş, borsalar çökmüştür. Verilen sub-prime krediler 45
karşısında ödeme güçlüğü ortaya çıkmıştır.

2008 Sonrası Türk Bankacılık Sektörü
Türkiye‟de yaşanan küresel krizin etkileri 2009 yılının ikinci çeyreğine
kadar, destek ve önlem paketleri ile yumuşatılmaya çalışılmıştır. Yaşanan bu krizle
birlikte artan işsizlik oranı ve reel GSYİH‟nın eski kriz öncesi düzeyini alması iki
buçuk yılı almıştır. Fakat Türk bankacılık sektörü yakın tarihli krizlere göre 2008
krizinde, daha az kırılganlık göstermiştir.
42
TBB, “Türk Bankacılık Sistemi Eylül 2005” Bankacılar Dergisi, Sayı: 55, 2005, s. 5.
TBB, Türkiye Bankacılık Sistemi , “SeçilmiĢ Rasyolar”, http: www.tbb.org.tr / İstatistikî Raporlar /
Seçilmiş Rasyolar / 2007 (Erişim: 15.11.2010)
44
TBB, Bankalarımız 2008 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No: 264, 2009, s. 8.
45
Sub-prime krediler: Kredi geri ödeme geçmişi iyi olmayan kişilerin daha yüksek faiz oranında almış oldukları
kredilerdir.
43
18
2008 yılı sonrasında, 32‟si mevduat, 13‟ü kalkınma ve yatırım, 4‟ü katılım
olmak üzere 49 banka faaliyet göstermiştir. Sermayesinin yüzde 51‟i yurtdışında
yerleşik yatırımcılara ait olan mevduat bankalarının sayısı 17, kalkınma ve yatırım
bankalarının sayısı ise 4 olmuştur. Yurtdışı yerleşik yatırımcılarla stratejik ortaklık
anlaşması yapan dört banka dâhil edildiğinde, bu sayı 24‟e yükselmektedir. Bu
bankalardan 13 tanesi Avrupa, 5 tanesi Ortadoğu, 4 tanesi ABD ve 1‟er tanesi de
Asya ve Afrika bölgesi kaynaklı olarak faaliyet göstermiştir.46
Küresel kriz Türkiye ekonomisini az etkilemesine rağmen, bankacılık
sektörünü önemli ölçüde etkilemiştir. Mevduat, yatırım ve kalkınma bankaları
açısından bakıldığında, bankaların karşılaştığı riskler artış göstermiş, yurtdışı kaynak
imkânları daralmış, likiditeye olan ihtiyaç artmıştır. Ancak,
bankaların
bilançolarının sağlam olması ve risklerin dengeli dağılması yanında, ilgili kurumlar
tarafından alınan önlemler, etkin kamusal denetim ve başarılı risk yönetimi sayesinde
Türkiye‟de bankacılık sistemi 2009 yılını güven içinde geçirmiştir.47
Tablo 7
Bankacılık Sisteminde Toplam Banka, ġube ve Personel Sayıları(2008-2014)
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
Banka Sayısı
49
49
49
48
49
49
50
ġube Sayısı
8.790
9.027
9.465
9.834
10.234
11.021
11.137
Personel Sayısı
171.598
172.402
178.503
181.418
186.120
197.465
198.894
Kaynak: TBB, İstatistikî Raporlar, Banka, Şube ve Personel Bilgileri.
http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personelbilgileri-/ (Erişim Tarihi: 14.11.2014)
Kriz sonrası döneme baktığımızda; 2008 yılı sonu 49 olan banka sayısı
izleyen yılda ve Aralık 2010 itibari ile aynı kalmıştır. Küresel kriz sürecinde
bankacılık sektöründe şube ve personel sayısında azalma gözlenmemiş aksine
bankacılık sistemi krize rağmen şube ve personel sayılarını arttırmıştır. 2008 sonu
8.790 olan şube sayısı 2009 sonunda 237 adet artışla 9.027‟ye, Aralık 2010 itibari ile
ise 438 adet artışla 9.465 sayısına ulaşmıştır. Aynı dönemde personel sayısı da 2008
46
TBB, Bankalarımız 2008 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No: 264, 2009, s. 17.
TBB, “Türk Bankacılık Sistemi 2009” , Bankacılar Dergisi, Sayı: 73, 2010, s. 70.
47
19
yılında 171.598 kişiden 804 artışla 172.402 kişiye ulaşmıştır.48 2009 yılında mevduat
bankalarının bilanço büyüklüğü artış göstermiştir. Sektörde faaliyet gösteren 32
mevduat bankasının 10 tanesi sektör ortalamasının üzerinde büyümüştür. 9 mevduat
bankasının bilanço büyüklüğü yüzde 13‟ün altında artarken, 13 mevduat bankasının
bilançosu da küçülmüştür. 49 2010 yılında kredi kartı, banka kartı kullanımı ve
internet bankacılığı müşteri sayısı bir önceki yıla göre artış göstermiştir. Bankacılık
sektörü fiziksel ölçütler açısından da büyüme işaretleri vermiştir. Türkiye‟de 2010
yılında faaliyet gösteren banka sayısı 49 olmuştur. Bunlardan 4 tanesi katılım
bankalarıdır. Toplam şube sayısı 438 adet artarak 9.465‟e yükselmiştir. Toplam
çalışan sayısı ise 178.503 olmuştur.50
Bankaların toplam aktif varlıkların sayısındaki artış da bir önceki yıla nazaran
artış göstermiştir. Bu artışın asıl nedeni, katılım bankalarının toplam aktiflerinde
meydana gelen artıştan kaynaklanmaktadır. Toplam kredi miktarında meydana gelen
artışın dağılımında ise kamu sermayeli bankaların varlığı ağır basarken, yabancı
sermayeli bankaların varlığı gözle görülür bir gerileme yaşamıştır. Bu dönemde
toplam mevduat 584 milyar TL olmuştur. Kısacası 2010 yılında bankacılık
sektörünün toplam aktiflerin içinde kredilerin payı artarken, takipteki kredilerin payı
azalmıştır. 2010 yılında kredi kartı kullanımı, banka kartı kullanımı, internet
bankacılığı müşteri sayısı gözle görülür şekilde bir artış göstermiştir.51
2011 yılı içinde biri küresel, diğeri yerli özel olmak üzere iki mevduat
bankasının birleşmesiyle birlikte mevduat bankası sayısı 31‟e, toplam banka sayısı
ise 48‟e düşmüştür. Bu gelişme dışında Türk bankacılık sektörünün görünümünde,
banka sayısı ve fonksiyonel kompozisyon açısından bir değişiklik olmamıştır.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun, 12 Şubat 2011 tarih ve
27844 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan, 10 Şubat 2011 tarih ve 4048 sayılı kararı
ile Fortis Bank A.Ş.'nin, 25 Ocak 2011 tarihinde Türk Ekonomi Bankası A.Ş.'ye tüm
aktif ve pasifi ile devredilmesine izin verilmiştir. 2011 yılı sonu itibari ile sektörde
faaliyet gösteren banka sayısı 48 tanedir. Bunlardan 16 tanesi yabancı sermayeli, 4‟ ü
ise katılım bankasıdır.52
48
Bora Selçuk, “Küresel Krizin Türk Finans Sektörü Üzerindeki Etkileri”, Ekonomi Bilimleri Dergisi, Cilt: 2,
Sayı: 2, 2010, s. 23.
49
Karacaoğlan, s. 56.
50
TBB, Bankalarımız 2010 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No:276, Mayıs 2011, s. 8.
51
TBB, Bankalarımız 2010 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No:276, Mayıs 2011, s. 12
52
BDDK, Bankacılıkta Yapısal GeliĢmeler, Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı, Sayı: 6, Aralık 2011, s. 13.
20
Bankacılık sektörünün yapısal gelişimi 2012 yılında da devam etmiştir.
Sektörde faaliyet gösteren banka sayısı Odea Bank‟ın katılımıyla 49‟a yükselmiştir.
2012 yılsonu itibari ile sektör 10.234 adet şube, 186.120 personel ile faaliyetine
devam etmektedir. Sektörün şube ve personel sayısında gözlenen artış 2012 yılında
da devam etmiş, 2012 yılındaki şubeleşme hızı ve istihdam artışı dikkatleri üzerine
çekmiştir. Sektörde şubeleşme hızının, genel olarak personel artış hızının üzerinde
seyrettiği görülmektedir. Öte yandan hem şubeleşmenin hem de personel artış
hızının, ülke ve dünya ekonomisindeki gelişmelerden ve makro ekonomik
koşullardan etkilendiği, büyük ölçüde ekonomik büyümenin seyrine paralel bir
gelişim gösterdiği değerlendirilmektedir. 2013 yılına gelindiğinde bankacılık
sektörüne Bank of Tokyo Mitsubishi UFJ Turkey A. Ş.'nin faaliyet izni almasıyla
birlikte sektördeki banka sayısı 50'ye yükselmiştir. Böylece Aralık 2013 itibari ile
bankacılık sektörü 11.021 şubeli ve 197.465 personelli bir sektör haline gelmiştir.
Sektördeki şube artış sayısına paralel olarak personel artışı da gerçekleşmiştir. Yıllık
bazda şubeleşme hızı, istihdam artışının üzerinde seyretmiştir. 2014 yılına bakacak
olursak sektördeki şube artışı hızla devam etmiş ve buna bağlı olarak da personel
artışı gerçekleşmiştir. Haziran 2014 itibari ile 11.137 şube ve 198.894 personel ile
sektör faaliyetlerine devam etmiştir. 2014 yılının 3. çeyreğinde T. C. Ziraat
Bankası'na ve diğer kurucu ortakları olan Ziraat sigorta, Ziraat Hayat ve Emeklilik,
Ziraat Yatırım Menkul Değerler ve Ziraat Teknoloji'ye BDDK kararı ile katılım
bankası olarak bankacılık sektöründe faaliyet izni verilmiştir. Böylelikle sektördeki
katılım bankası sayısı 5 adet olarak gerçekleşmiştir.
21
BÖLÜM 2
TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YABANCI SERMAYE
Çalışmamım bu bölümünde, Türk bankacılık sektöründe yabancı
bankacılığın tarihsel gelişimi, yabancı bankacılığın gelişimi ile yabancı sermayenin
bu gelişime paralel izlemiş olduğu durum, finansal liberalizasyon döneminde
bankacılık ve sermaye hareketlerinin gelişimi, yabancı sermayenin bankacılık
sektörüne girişinde etkili olan faktörler, bankacılık sektöründe yaşanan krizler
doğrultusunda yabancı sermayenin durumu, yabancı bankacılığın Türk bankacılık
sektörü içindeki aktif büyüklüğü ve bankacılık sektöründeki yabancı sermayenin
makroekonomik faktörlere ve Türkiye ekonomisi ile olan ilişkisi incelenmeye
çalışılmıştır.
2. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ ve YABANCI BANKALAR
2.1. Cumhuriyet Öncesi Dönemde Türk Bankacılık Sektörü ve Yabancı
Sermayeli Bankalar
Osmanlı Devleti‟nde ilk banka kuruluşunun temeli 1847 yılına dayanmasına
rağmen, bu tarihten öncede batılı devletler tarafından yabancı banka kurulmasına
yönelik önerilerin olduğu görülmektedir. Osmanlı Devleti‟nde 1847 yılına kadar ki
banka kurma girişimleri, 1847 yılında kurulan Bank-ı Dersaadet (İstanbul Bankası)
dışında başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak bu banka, 1848 yılında meydana gelen
Fransız İhtilalı‟ndan olumsuz etkilenmiş ve Fransa‟daki devrim hareketlerinin de dış
ticaret hacminde daralmaya yol açması sonucu, 1852 yılında İstanbul Bankası'nın
faaliyetleri durdurulmuştur.53 Cumhuriyet öncesi dönemin geneline bakıldığında ise,
bankacılık sektörünün yabancı sermayenin kontrolünde olduğu görülmektedir.
Merkez bankası şeklinde faaliyet gösteren Osmanlı Bankası önce İngiliz
sermayesinin yardımlarıyla 1856 yılında kurulmuş, sonrasında 1863 yılında Fransız
sermayesi, 1875‟te de Avusturya sermayesi ortak edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu
döneminde kurulan veya şube açmak yoluyla faaliyet gösteren yabancı bankalar
arasında en önemlisi Osmanlı Bankası olmuştur.54
53
Avni Zarakolu, Cumhuriyet’in 50. Yılında Memleketimizde Bankacılık, Ankara: Türkiye Bankalar
Birliği Yayını, No: 61, 1973, s. 6.
54
Hüzeyme Cahide Bolay, “Türk Bankacılık Tarihi”, Bankacılık Dergisi, 1991, Sayı:5, s. 51.
22
Osmanlı Bankası‟nın 1875 yılında devlet borçlarını ödeyemeyecek duruma
gelmesi ile birlikte, 1881 yılında Düyun-u Umumiye faaliyete başlamış ve dış
borçların denetimi bu kuruluşa devredilmiştir. Osmanlı gelir kaynaklarının
uluslararası bir kuruluşun denetimine geçmesi ile yabancı bankalar için güven ortamı
oluşmuş ve 1881‟den sonra birçok yabancı banka kurulmuştur.
55
Osmanlı
Bankası‟nın ismi, Fransız sermayedarlarının katkılarıyla “Bank-ı Osmanî-i Şahane”
olarak değiştirilmiş olup, bu değişiklikle birlikte bazı imtiyazlara sahip olmuştur. Bu
imtiyazlarla Osmanlı Bankası ticari faaliyetlerini devam ettirmenin yanı sıra devlete
verdiği hizmetlerden komisyon ve tazminat alma, devletin vergi alacaklarını toplama,
banknot çıkarma yetkisi olan tek kurum olma ve devlet bütçesini dahi kontrol etme
hakkına sahip olmuştur.56 Bank-ı Osmanî-i Şahane‟nin elde ettiği ayrıcalıklar Galata
Sermayedarlarının uğraşı alanlarını büyük ölçüde sınırlamış, Galata Sermayedarları
bir örgütlenme ihtiyacı duymuş ve bu yıllarda yeni bankaların kurulmasına sebep
olmuşlardır. Bu dönemde kurulan yabancı bankalar: Şirketi Maliyeyi Osmaniye,
İtibari Umumi-i Osmani Şirketi, Avusturya- Osmanlı Bankası, Avusturya- Türk
Bankası, İstanbul Bankası, Kambiyo Bankası, Selanik Bankası, Midilli Bankası,
Türkiye Milli Bankası, Osmanlı Ticaret Bankası ve Türkiye Ticaret ve Sanayi
Bankası‟dır. Bunlar dışında Rus Bankası, İtalyan Şark Ticaret Bankası, Osmanlı
Umumi Nafia Bankası, Sınaî Kredi Bankası, İstanbul Kontuvarı, Osmanlı Ticaret
Kumpanyası, Kredi ve Komisyon Bankası, Avusturya Şark Bankası gibi küçük
bankalar kurulmuş ve yine imparatorluk döneminde bu küçük bankalar tasfiye
edilmiştir.57
1880 sonrası Osmanlı döneminin bankacılık sektörü açısından özelliği,
yabancı bankaların şube açarak kendi ülkelerinin nüfus, etki alanı olarak seçtikleri
bölgelerden faaliyetlerini yoğunlaştırmaları olmakla beraber, bu dönemde de yabancı
sermayeli bankaların kurulduğu görülmektedir. Bu bankaların en uzun ömürlü olanı,
daha sonra unvanı Uluslararası Endüstri ve Ticaret Bankası ve 1990 yılında da
Interbank olarak değiştirilmiş olan, 1888 yılında kurulmuş Selanik Bankası‟dır. 58
Ayrıca bu dönemde devlet hazinesi çevresinde spekülatif işlemlerden pay almak için
kurulan tek şubeli bankaların yerine Avrupa‟nın büyük bankalarının şubeleri
55
Akgüç, s. 115.
Bolay, s. 52.
57
İlhan Tekeli ve Selim İlkin, Para ve Kredi Sisteminin OluĢumunda Bir AĢama Türkiye Cumhuriyeti
Merkez Bankası, Ankara: T.C.M.B, 1981, s. 63.
58
Öztin Akgüç, “Türkiye‟de Yabancı Bankalar”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, 2007, S: 36, s. 10.
56
23
almıştır.1875 yılından 1922 yılına kadar geçen sürede 20‟nin üzerinde yabancı banka
şube açmıştır. Bu şubeler kendi ülkelerindeki faaliyet alanları doğrultusunda işlem
yapmıştır. Bu faaliyet alanları; hazineye borç verme, Osmanlı Devleti ile kendi
ülkeleri arasında ticari ilişkiler geliştirme, kendi ülkelerinin çıkarları doğrultusunda
madencilik ve ulaşım alanlarında yatırıma girişmek olarak belirtilebilir.59
Bu dönemin son bir özelliği ise, kurulan ulusal banka sayısının oldukça az
olmasıdır. Ulusal bankalar genellikle 1863 ve sonrası yıllarda kurulmuştur.
Bunlardan en önemlileri 1863 yılında kurulan Memleket Sandıkları ve 1868 yılında
kurulan Emniyet Sandıklarının bağlandığı Ziraat Bankası‟dır. Bu sandıklarla
başlayan ulusal bankacılık hareketi özellikle II. Meşrutiyet‟ten sonra hız kazansa da
ulusal bankaların bankacılık sistemi içindeki ağırlığı oldukça alt düzeylerde
kalmıştır. 60 Osmanlı döneminde yabancı sermaye ile kurulmuş ve bazılarının
faaliyetlerine son verilmiş olan bankalar aşağıdaki gibidir. Ayrıca Tablo 9‟ da ise;
Osmanlı Devleti‟nde şube açmak kaydıyla merkezi şubeleri farklı olarak faaliyet
gösteren yabancı bankalar bulunmaktadır.
59
Ayşe Kaynarcalı, “Gelişimleri, Özellikleri ve Katkılarıyla Yabancı Bankalar ve Türk Bankacılık Sistemi
İçerisinde Yabancı Bankalar”, (YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü,1992), İstanbul, s. 32.
60
Tamer Aksoy, ÇağdaĢ Bankacılıktaki Son Eğilimler ve Türkiye’de Uluslarüstü Bankacılık, SPK Yayını,
No:109, Ankara, 1998, s. 266.
24
Tablo 8
Yabancı Sermaye Ġle Kurulan Bankalar
Banka
KuruluĢ Yılı
Banka
KuruluĢ Yılı
İstanbul Bankası
1847
İstanbul Bankası
1872
Bank-ı Osmanî
1856
Kambiyo ve Esham Şirketi
1872
İttihadı Mali
1859
Selanik Bankası
1888
Türkiye Bankası
1860
Midilli Bankası
1891
Bank-ı Osmanî Şahane
1863
Türk Milli Bankası
1909
Şirket-iUmumiye-i Osmanî
1864
Şirket-i Maliye-i Osmanlı
1866
İtibar-i Umumiye-i Osmanî
1868
Osmanlı Ticaret Bankası
1910
1871
Şirketi Ticariyye-i Maliyye
1913
Avusturya-Osmanlı
Bankası
Avusturya-Türk Bankası
Kaynak:
İtibar-i Mali Osmanlı
Şirketi
Türkiye Tic. ve San.
Bankası
1910
1910
1872
Çağlar
Karacaoğlan,“Yabancı
Sermayeli
Bankaların
Türk
Bankacılık
Sektörüne
Girişi”,(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi, 2011), İstanbul, s. 64.61
61
Çağlar Karacaoğlan, “Yabancı Sermayeli Bankaların Türk Bankacılık Sektörüne Girişi”, (YayınlanmamıĢ
Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi, 2011), İstanbul, s. 64.
25
Tablo 9
Osmanlı Devleti’nde ġube Açarak Faaliyette Bulunan Yabancı Bankalar
Ülkemizde
Faaliyete Geçtiği
Banka
Merkez Ülke
Yıl
Credit Lyonnais
1875
Fransa
Deutche Palastina Bank
1899
Almanya
British Oriental Bank
1900
İngiltere
Angro-Palestina Company
1902
İngiltere
Atina Bankası
1904
Yunanistan
Şark Bankası
1904
Yunanistan
Wiener Bankverein
1905
Avusturya
Deutsche Orient Bank
1906
Almanya
Societa Commerciale d‟Oriente
1907
İtalya
Deutsche Bank
1909
Almanya
Banko di Roma
1919
İtalya
Banca Commercialee Italiana
1919
İtalya
Banka Marmaroş Blank ve Şürekâsı
1919
Romanya
Hollantse Bank Uni. N.V.
1921
Hollanda
Banque Française Des Pays Orient
1922
Fransa
American Express Co. Inc.
1922
A.B.D
Commercial Bank of the Near East
1922
İngiltere
Ionian Bank Ltd.
1922
İngiltere
Kaynak: Öztin Akgüç, “Türkiye‟de Yabancı Bankalar”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, 2007, S: 36, s.
10.62
62
Öztin Akgüç, “Türkiye‟de Yabancı Bankalar”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, 2007, S: 36,
s. 10.
26
2.2.1923-1980 Yıllarında Yabancı Bankalar ve Yabancı Sermaye GiriĢi
Cumhuriyet ilan edildiğinde ülkemizde 22‟si ulusal sermayeli olmak üzere 35
banka faaliyet göstermiştir. Her ne kadar ulusal bankaların sayısı yabancı bankaların
sayısından fazlaysa da bunlardan çoğu mahalli ihtiyaçlara cevap vermek için
kurulmuştur. Bu bankalar ekonominin kredi ihtiyacını karşılayacak güce sahip
olmadığı için kredi piyasası mali yapıları ulusal bankalardan daha güçlü olan yabancı
bankaların hâkimiyetine girmiştir. Bu dönemde Merkez Bankası işlevleri bir yabancı
sermayeli banka olan Osmanlı Bankası tarafından yerine getirilmiştir. 63 Osmanlı
İmparatorluğu döneminde kurulan veya Türkiye‟de şube açmak yoluyla faaliyette
bulunan 38 yabancı bankadan 13'ü Cumhuriyet döneminde de faaliyet göstermiştir.
Cumhuriyetin ilanı ile birlikte ulusal bankacılık ön plana çıkmış ve devlet eliyle
bankalar kurulmaya başlanmıştır. Bunlar; 1924 yılında İş Bankası, 1925 yılında
Türkiye Sanayi ve Maadin bankası, 1930 yılında T.C.M.B. (ulusal bir emisyon
kurumu olarak), 1933 yılında Şekerbank ve Halk Bankası, 1935 yılında Etibank,
1937 yılında Denizbank, 1946 yılında Türkiye Emlak Kredi Bankası'dır. Ancak bu
tarihten itibaren yabancı sermayeli bankaların faaliyet alanları daralmaya başlamış ve
ulusal bankacılık sistemi hız kazanmaya başlamıştır. 1930 yılında T.C. Merkez
Bankası kurulmuş ve Osmanlı Bankası'nın faaliyetlerini devir almıştır.64
Mevduatın bu dönemde bankacılık sektörü üzerinde dağılımına baktığımızda
1923 yılı itibari ile ulusal bankacılık %59.7, yabancı bankalar ise %40,3'lük bir orana
sahipken; bu oran 1932 yılında ulusal bankacılık üzerinde %94.6, yabancı bankalar
üzerinde ise %5,4 olarak gerçekleşmiştir.65 Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkenin dışa
açık bir pazar olması ve dış ticarette meydana gelen gelişmeler sektörde yabancı
banka sayısında bir artışa neden olmuştur. 1924-1929 yılları arasında şube açarak
faaliyet göstermek kaydıyla 6 tane yabancı banka kurulmuştur.66
63
Hüzeyme, s. 53.
Ali Yılmaz Gündüz, "Türkiye'de Bankacılık Sektörü, Sorunları ve Çözüm Önerileri", Atatürk Üniversitesi
Ġ. Ġ.B. F. Dergisi, Cilt: 17, Sayı: 3-4, S. 133.
65
Burcu Kızılöz ve Yurdagül Ceran “1923-1933: Cumhuriyet ve Ulusal Bankacılığın Doğuşu”, Uzman Gözüyle
Bankacılık Dergisi, 1991, Sayı. 30, s. 21.
66
Akgüç, s. 97.
64
27
1929 yılında meydana gelen ekonomik buhranla birlikte Türkiye'nin dış
ticareti buhrandan olumsuz etkilenmiş ve böylece ekonomik politikada değişikliğe
gidilmek zorunda kalınmıştır. Bu değişiklikle birlikte, Türkiye'de faaliyet gösteren 9
yabancı banka faaliyetlerini durdurmuş veya ara vermiştir. Çünkü kambiyo
kontrolleri
için
yapılan
düzenlemeler
yabancı
bankacılığın
faaliyetlerini
sınırlandırmıştır. Ulusal banka sayısı 1932 yılında 44‟e çıkmış, 18 olan yabancı
banka sayısı 10‟a düşmüştür. Toplam olarak ifade edildiğinde 1923‟te 36 olan banka
sayısı 1933 yılında 57 olmuştur.67
İkinci Dünya Savaşı'ndan 1980 yılına kadar bankacılık sektöründe yabancı
banka sistemi bir duraklama dönemine girmiştir. 1929 yılından sonra yaklaşık 50 yıl
süreyle Türkiye‟de yeni yabancı banka kurulmamış olması ve şube açmak yoluyla
dahi faaliyete geçmemiş olması, 1980 yılında ülkemizde faaliyette bulunan yabancı
banka sayısının 4‟e kadar gerilemesi bu dönemin ilginç yanını oluşturmaktadır.
Cumhuriyetin ilk yılında bankacılık sektöründeki bankaların yaklaşık %42‟ si
yabancı sermayeli iken, 1979 yılı sonunda bu oran %9‟a kadar düşmüştür.68
1929-1960 yılları arasında şube açmak amacıyla kurulmuş yabancı banka
bulunmamaktadır. 1960- 1980 yılları arasında ise 5' i kalkınma ve 2' si ticaret olmak
üzere toplamda 7 yeni banka kurulmuştur. Söz konusu ticaret bankaları ise
Cumhuriyet döneminde yabancı iştiraki ile kurulan ilk banka olan Amerikan-Türk
Dış Ticaret Bankası (1964) ve yine yabancı sermaye ile kurulan Arap-Türk Bankası
(1977) ‟dır. 69 Banka, Arap – Libya Ticaret Bankası %40, Kuwait Investment
Company (Kuveyt Yatırım Şirketi) %20, T. İş Bankası %20 ve Anadolu Bankası
%20 paya sahip olmak üzere kurulmuştur. Anadolu Bankası‟nın %20 payı daha
sonra T. İş Bankası tarafından satın alınmıştır. Banka, uluslararası bankacılık yapmak
ve uluslararası finans pazarlarından kaynak sağlamak amacıyla kurulmuştur.70
67
Nasuh Oğuzhan Altay, Türk Bankacılık Sistemi, İzmir: Ege Üniversitesi Yayınları, 2006, s. 58.
Nazım Ekren, Uluslararası Bankacılık ve Türkiye Örneği, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
Yayın No:282, 1986, s. 18.
69
Karacaoğlan, s. 80.
70
Öztin Akgüç, "Türkiye'de Yabancı Bankalar", s. 12, http://journal.mufad.org/attachments/article/1.pdf.
(22. 04. 2013)
68
28
2.3.1970-1990 Yılları Arası Dünya'da ve Türkiye'de Finansal
Liberalizasyon Süreci
1980'li yıllarla birlikte serbest piyasa ekonomisine geçiş çabaları
kapsamında; sermaye hareketlerinin liberalleşmesi, dış ticaretin, yatırımların ve
ihracatın teşvik edilmesi ve ithalata serbestiyet getirilmesi, faizlerin serbest
bırakılması gibi değişimlere gidilmiştir. Bu değişimlerden hareketle çalışmamın bu
kısmında, ulusal bankacılık sistemine yabancı banka katılımının 1980-2000 yılları
arasında Dünya'daki ve Türkiye'deki finansal liberalizasyon sürecindeki önemi
üzerinde durulacaktır.
2.3.1.Dünya'daki Finansal Liberalizasyon Süreci
II. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve yeni iktisadi sistemin temeli olan
sabit kur sisteminin (Bretton Woods) 1973 yılında çökmesiyle ABD'de FED' in almış
olduğu iktisadi kararlar, büyüme ve verimlilikte ortaya çıkan azalmalar, birinci ve
ikinci petrol şokları dünya iktisadi sistemindeki dalgalanmaların ciddi kanıtlarını
oluşturmaktadır. 1980'li yıllara gelindiğinde ekonomide gelişmekte olan ülkeler
açısından olumsuz bir tablo meydana gelmiştir. Kapasite kullanımları daralmış, artan
bir fiyat yapısı ve beraberinde gelen bir işsizlik, bozulan ödemeler dengesi
uluslararası ticaret için bir engel durumuna gelmiştir. 71 Öte yandan, ekonomide
kaynakların
etkin
dağılımı
sağlanamamış,
hedeflenen
büyüme
oranlarına
ulaşılamamıştı. Bu problemlere çözüm olarak da, yabancı sermaye girişlerinin
sağlanması, ülkeye para akışlarının artırılması yönünde birçok önlem alınmış ve
bunun yanı sıra da kredi kontrollerinin kaldırılması, faiz oranlarının yukarı çekilmesi
yönünde politikalara başvurulmuştur. Ayrıca uluslararası bankacılık sektörü içinde
yabancı banka girişlerinin artmasında gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelere
yapacağı yatırımlar için yeni ve karlı bir pazar haline gelmesi ve gelişmekte olan
ülkelerin büyüme ve karlılık için gerekli finansman desteğini yurtiçi ve yurtdışı
kaynaklardan temin etmesi önem arz etmektedir.72
71
Rıza Soyluoğlu, "Türkiye'deki Yabancı Banka Girişleri ve Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
Ankara Üniversitesi SBE, 2008), Ankara, s. 7.
72
Çakar, s. 3.
29
1980 yılına kadar borçlanma yoluyla yabancı kaynak kullanılmıştır. 1980‟li
yıllarda başlayan liberalizasyon, 1989 yılında 32 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile finansal liberalleşme çabaları büyük ölçüde tamamlanmıştır. 1994,
2000 ve 2001 yıllarında yaşadığımız ve finansal sektörü önemli ölçüde etkileyen
krizlerin sorumlusu olarak büyük ölçüde yabancı sermaye hareketleri gösterilmiştir.
Bununla birlikte dünyada bankacılık sektörüne yönelik yapısal düzenlemeler
1980‟lerde tamamlanırken, Türkiye‟de bu düzenlemelerinin 1990‟larda da ihmal
edilmesinin krizlerin temel nedeni olduğu belirtilmektedir.73
Liberalleşmeyle birlikte artan yabancı sermayenin uluslararası bankacılık
sektörüne girişi doğrudan yabancı yatırımlar, yabancı portföy yatırımları ve diğer
yatırımlar olarak yansımıştır. Diğer yatırımlar ise kendi içinde kısa vadeli ve uzun
vadeli şeklinde ikiye ayrılmıştır.
Seyidoğlu'na göre;
"Doğrudan Yabancı Yatırımlar (Foreign Direct
Investments-FDI), bir şirketin üretimini, kurulu bulunduğu
ülkenin sınırlarının ötesine yaymak üzere ana merkezinin
bulunduğu ülkenin dışındaki ülkelerde, var olan bir firmayı satın
almak, yeni kurulan bir firma için kuruluş sermayesini sağlamak
veya mevcut bir firmanın sermayesini arttırmak yoluyla yapılan
yatırımlardır."74
Yabancı Portföy Yatırımları (Foreign Portfolio Investmensts-FPI), Riske
uygun en yüksek getirinin sağlanması için diğer bir ülkede hisse senedi, tahvil, bono
şeklinde yapılan (doğrudan yabancı yatırımlar dışındaki) yatırımlar olarak
tanımlanmaktadır. 75 Doğrudan yabancı yatırımlar ve portföy yatırımları genel
anlamda birbirine benzemekle birlikte aralarında belirgin farklar bulunmaktadır.
Portföy yatırımları sermaye sahiplerinin faiz geliri ve temettü elde etmek için başka
ülkelerdeki menkul kıymetlere yatırım yapmalarıdır. Bu nedenle de daha yüksek faiz
geliri ve temettü veren alanlara sermaye hareketi olacaktır.
73
Salih Barışık ve Aykut Şarkgüneşi, "Yabancı Sermaye Hareketlerinin Türk Bankacılık Sektörüne Etkileri",
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 9, 2009, s. 20.
74
Halil Seyidoğlu, “Uluslararası Mali Krizler, IMF Politikaları, Az Gelişmiş Ülkeler; Türkiye ve Dönüşüm
Ekonomileri”, DoğuĢ Üniversitesi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, 2003, s. 179.
75
Muharrem Afşar, "Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Bankacılık Sektörü", Anadolu Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F.
Dergisi, Sayı: 4, 2004, s. 87.
30
Doğrudan yabancı sermaye, yatırılabilir kaynakların kişi ve kuruluşlar
tarafından başka bir ülkeye taşınması şeklindedir. Bu anlamda doğrudan yabancı
yatırımlar portföy yatırımlarından farklı olarak marka, teknoloji, işletmecilik bilgisi
gibi maddi olmayan varlıkların transferini ve yatırımcıya yatırımını kontrol etme
yetkisini de içermektedir.76
Portföy yatırımcıları genellikle yönetiminde pay almaksızın şirket hisselerine sahip
olarak finansal sermaye birikimi sağlamaktadırlar. Yine portföy yatırımcıları,
genellikle finansal kurumlardan, kurumsal yatırımcılardan veya yatırımlarının
kendilerine finansal getirisini dikkate alan bireylerden meydana gelmektedir.
Doğrudan yabancı sermaye yatırımcıları ise, genellikle ürünlerin ve hizmetlerin
üretimi ile ilgili firmalarından oluşmaktadır.77
Son olarak diğer yatırımlara kısaca değinecek olur isek, doğrudan yabancı
sermaye yatırımı ve portföy yatırımı dışında kalan diğer tüm sermaye hareketleridir.
Diğer yatırımlar kendi içinde kısa vadeli ve uzun vadeli olmak üzere ikiye
ayrılmaktadır. uzun vadeli sermaye hareketleri, portföy yatırımları içinde yer
almayan, vadesi bir yıldan daha fazla olan yurtiçi borçlanmaları, borç geri
ödemelerini ve borç vermeleri içermektedir. Kısa vadeli sermaye hareketleri, vadesi
bir yıla kadar olan özel ve resmi nitelikteki uluslararası sermaye akımlarıdır.
Uygulamada kısa vadeli sermaye akımlarının süresi genellikle 30, 60 veya 90
gündür.78
2.3.2.Türkiye'de Finansal Liberalizasyon Süreci
Türkiye ekonomisinde dışa açılma ve serbestleşme süreci, 1970‟lerin sonunda
ortaya çıkan ödemeler dengesi problemleri ve borç krizinin ardından alınan 24 Ocak
1980 Kararları ile başlamıştır. Bu kararlarla birlikte, ekonomide yapısal bir dönüşüm
sürecine girilmiş, benimsenen yeni liberal anlayış doğrultusunda, „serbestleşme‟ ve
„dışa açılma‟ öne çıkan kavramlar olmuştur. 24 Ocak Kararları ile benimsenen yeni
liberal anlayış doğrultusunda, daha önceki dönemde uygulanan iç pazara dönük, ithal
ikameci büyüme modeli terk edilerek, dış pazarlara yönelik, ihracata dayalı bir
76
DPT, Doğrudan Yabancı Sermaye Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu,2514-ÖİK; 532, Ankara, 2003, s. 17
Mahfi Eğilmez ve Ercan Kumcu, Ekonomi Politikası, Teori ve Türkiye Uygulaması, İstanbul: Om Yayınevi,
2002, s. 224.
78
Küçüksönmez, s. 68.
77
31
büyüme stratejisi seçilmiştir. 79 1970'li yılların sonlarından itibaren Türkiye'nin dış
borç ihtiyacının giderek artması, dış borç bulmadaki itibarının sarsılması vadesi kısa
fakat maliyeti yüksek borçlanmayı beraberinde getirmiştir. Bütün bunların yanında
1974 yılında yaşanan büyük Petrol Krizi ile birlikte yükselen enflasyon ve yaşanan
istikrarsızlık tüm Dünya'yı olduğu gibi Türkiye' yi de etkisi altına almıştır. Hatta bu
istikrarsızlık Türkiye'yi daha da ağır etkilemiştir. Çünkü 24 Ocak 1980 öncesi
Türkiye'nin ithalatı petrol ve yatırım mallarına dayalı olarak gerçekleşmiştir. Bu
süreçte gerek petrol gerekse de ara ve yatırım mallarının fiyatlarındaki artış Türkiye
için daha ağır bir külfet doğurmuştur. Bu koşullar içinde 1974 yılında Türkiye'nin dış
ödemeler açığı giderek büyümesi, enflasyonun % 100'ü aşması, ekonomik istikrarın
durması Türkiye'nin dış şoklara karşı daha dayanıksız bir hale gelmesine neden
olmuştur.80
1980 yılı Türkiye ekonomisi ve dış ticaret açısından çok önemli bir dönüm
noktası olmuştur. Bu yıldan itibaren ithal ikamesine dayalı sanayileşme politikası
terk edilmiştir. 24 Ocak 1980 kararları ile ihracata yönelik sanayileşme politikası
benimsenmiştir. Bu politikanın temel dayanakları: 81
a) Gümrük duvarlarının indirilmesi,
b) Devalüasyonlarla paranın değerinin düşürülmesi,
c) İç talebin ve işgücü maliyetlerinin düşürülmesi,
d) İhracata doğrudan parasal destek sağlanması olarak özetlenebilir.
Dış ticarette serbestlik 1983 yılından sonra artan bir hızla devam etmiş,
ithalatta miktar kısıtlamaları yerine tarife uygulaması ön plana çıkarılmış, koruma
oranları giderek düşürülmüştür. İhracatta ise tescil, lisans ve ruhsat uygulamaları
yürürlükten kaldırılmış, ihracat serbestîsi kuralı getirilmiştir. 1980 Sonrası dönemde
ihracat rejimi; ihracatı özendirme ve arttırma temeline dayanmıştır ve ihracata sürekli
yeni mali teşvikler uygulanmıştır: Vergi iadesi, kredi, vergi resim ve harçlardan
istisna ve ihracatta döviz kullanma kolaylığı bu uygulamalardan sayılabilir.
İhracatçılara vergi iadesi adı altında doğrudan ödemeler yapılmıştır. 1989 Nisanında
bu uygulama, hayali ihracata ve yolsuzluklara sebep olduğu gerekçesiyle
79
Sevil Temel, "24 Ocak İstikrar Tedbirlerinin Türkiye'nin Dış Ticareti Üzerindeki Etkileri", (YayınlanmıĢ
Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi SBE, 1987), Eskişehir, s. 6.
80
Ayşe Kaya, "1980 Sonrası Dış Ticaretteki Gelişmeler ve Büyümeye Etkisi", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans
Tezi, Sakarya Üniversitesi SBE, 2008), Sakarya, s. 18.
81
Yakup Kepenek ve Nurhan Yentürk, Türkiye Ekonomisi, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2007, s. 124.
32
kaldırılmıştır.82 Ayrıca 1989 yılında yürürlüğe giren Türk Parası Kıymetini Koruma
Hakkında 32 sayılı karar ile TL tam konvertibl duruma getirilmiştir. İhracatı
arttırmak için; ihracatın kredi ve sigorta yolu ile desteklenmesi için 1987 yılında
Türk Eximbank kurulmuştur. Uygulanan politikaların etkisiyle Türkiye‟nin dış
ticaret hacmi ve ürün çeşitliliği önemli değişikliklere sahne olmuştur. 1980 yılında
2,9 milyar$ , 1985 yılında 8 milyar$ olan ihracat 1990 yılına gelindiğinde 12,9
milyar $‟a ulaşmıştır. Ürün çeşitliliğinde ihracatımız içinde tarım ürünlerinin payı
gerilemiş, sanayi mallarının payı artmıştır. 83 Kısaca, Türkiye ekonomisinde 19801990 döneminde; mevduat ve kredi faiz oranlarının serbestliği sağlanmış, faiz ve
kredi dağılımı üzerindeki kontroller kaldırılmış, döviz üzerinden yapılacak işlemler
serbestleştirilmiş ve kişilere portföylerinde döviz bulundurma imkânı tanınmıştır.
Menkul kıymet piyasaları oluşturularak işletmelere yeni finansman kaynakları
yaratılmıştır.
Türkiye‟de finansal serbestleşmenin giderek hız kazanmasının ardından
yabancı bankaların yerli piyasaya girişleri artmış, bunun yanı sıra yerli piyasada ülke
içinden yeni yatırımcıların bankacılık sistemine girişleri de artış göstermiştir.
Finansal serbestleşme süreci işlerken Ekim 1989 tarihinde bankalara “Riske Dayalı
Sermaye (Risk Based Capital) Bulundurma Zorunluluğu” getirilmiştir. Ekim 1990
yılında ise serbest bölgelerde “Kıyı Bankacılığı” dâhil olmak üzere tüm bankacılık
işlemlerini yapmaya yetkili bankalar kurulmasına ve yabancı bankaların şube
açmasına izin veren düzenleme yapılmıştır.84
1990'ların ikinci yarısından itibaren Türkiye ekonomisine yabancı sermaye
girişleri sürekli dalgalanan bir hal almıştır. Sermaye girişlerindeki dalgalanmaya
paralel olarak döviz kuru, enflasyon, faiz oranı gibi göstergelerde de dalgalanma
gözlenmiştir. Bu dönemde kamu kesimi açıkları giderek artmıştır. Bu artışın nedeni
ise; hükümetin yabancı sermaye girişi sırasındaki serbestiyete güvenerek daha fazla
harcamada bulunması önemli bir sebep olarak yatmaktadır. Yurtdışından sermaye
82
Hüseyin Şahin, Türkiye Ekonomisi, Tarihsel GeliĢimi ve Bugünkü Durumu, Bursa: Ezgi Kitabevi, 2007, s.
405.
83
Müge Varol, “Cumhuriyetimizin 80. Yılında 1923–2003 Türk Dış Ticaretinin Gelişiminin Kısa Tarihçesi”, DıĢ
Ticaret Dergisi, Özel Sayı, 2003, Ekim, s. 160.
84
Rıza Karakurt, Gelişmekte Olan Ülkelerde Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermaye ve Türkiye",
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi BSE, 2007), İstanbul, s. 8.
33
girişinin hızlı bir şekilde artmasıyla birlikte ortaya çıkan en önemli etkilerden birisi,
yurtiçi paraların reel olarak değer kazanmasıdır.85
2.3.3.1980-2000 Arası Yabancı Bankalar ve Yabancı Sermaye Girişi
Türkiye 1980 sonrası dönemde finansal liberalleşme nedeniyle geçirdiği
değişimler ve uyguladığı politikalar ile yabancılar için yeni ve karlı bir pazar haline
gelmiştir. Yüksek gelişme hızına sahip olmasına karşın, geçirdiği değişimleri finanse
etmek için dış kaynağa ihtiyaç giderek artmıştır. 1980 sonrası dönemde bankacılık
sektöründe yabancı sermaye girişine dayalı olarak yabancı bankaların payında bir
artış meydana gelmiştir. Yabancı banka sayılarındaki artışlar, büyük ölçüde şube
açma yoluyla olduğu gibi, satın alma yoluyla da gerçekleşmiştir.86
1980 sonrası, yabancı bankaların Türk bankalarında pay sahibi olmak
istemeleri, Türk bankalarının yabancı ortak aramaları ve Türk sermayesinin ve
bankalarının yabancılarla ortak banka kurma yönündeki gayretleri bu gelişmelere
örnek
olarak
gösterilebilir.
Öte
yandan,
Türkiye‟de
uygulanan
ekonomi
politikalarının batılı ülkelerce genel kabul görmesi ve desteklenmesi, ülkemizin
özellikle Ortadoğu pazarlarına yakınlığı, yabancı bankaların halen Türkiye‟de
faaliyet gösteren çoğu uluslararası nitelikteki yabancı sermayeli şirketlere hizmet
verme amacı ve Türkiye‟nin dış ticaret potansiyeli gibi nedenlerle de 1980 yılından
sonra yabancı bankaların Türkiye‟de şube açma girişimlerinde bir hızlanma
görülmüştür.87 1980 yılından sonra 13 yabancı bankanın Türkiye‟de şube açması ve
5 yeni yabancı bankanın kuruluşu ile 1989 yılı sonunda yabancı banka sayısı yeniden
25‟e yükselmiştir. Ayrıca, 1980‟li yıllarda yabancı bankaların ortak olduğu yeni yerli
bankaların kurulduğu ve yabancı bankaların mevcut yerli bankalara iştirak ettikleri
de gözlenmiştir. Şube sayısı da 1980'li yıllardan sonra gelişim gösterse de zaman
içinde değişkenlik göstermiştir. 1980'li yıllarda yabancı banka şube sayısı artarak
105'e yükselmiştir. Şube sayısındaki artışa paralel olarak personel sayısı da artış
göstermiş ve yabancı banka personel sayısı 1842 olmuştur.88
85
Kepenek ve Yentürk, s. 136.
Mehmet Akif Kara, "Sermaye Hareketlerinin Yatırımlar ve Tasarruflar Üzerine Etkisi", (YayınlanmıĢ Yüksek
Lisans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi SBE, 2002), Kahramanmaraş, s. 13.
87
Mehmet Kaan Uyanık, "Yabancı Sermayeli Bankaların Türk Bankacılık Sektörüne Etkilerinin
Değerlendirilmesi", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi SBE, 2010), Adana, s. 38.
88
Çakar, s. 44.
86
34
1990'lı yıllarda uygulanan finansal liberalizasyon politikaları doğrultusunda
Türk bankacılık sektörüne yabancı banka katılımı yine artmıştır. Ekonomik büyüme
ve dışa açılma karlı bir pazar haline gelmiş ve yabancı bankalar bu pazarda paylarını
artırabilmek için yatırımlarını artırmışlardır. Bu gelişmeler doğrultusunda yabancı
banka katılımını özendirmiş ve yabancı banka sayısı 26'ya yükselmiştir. Fakat
yüksek enflasyon ve yaşanan istikrarsızlıklar nedeniyle bankaların sistem içindeki
payı fazla değişmemiştir.
89
1994 krizi öncesinde hızlı bir büyüme yaşamış olan
bankacılık sektörü, kriz sonrası dönemde döviz kurunun artmasıyla hem kur riskine,
hem de ekonomik daralma nedeniyle kredi riskine maruz kalmıştır. Bu dönemlerde
bankalar, yeterli düzeyde sermaye ile faaliyet göstermiş ve yetersiz teknik alt donanımla
çalışmışlardır. Bankacılık için liberal düzenlemeler getirilmesine rağmen, gerekli
gözetim ve denetimin yapılamamış olması, bankacılık sisteminin risklerinin daha da
artırılmasına göz yumularak sistemdeki paylarının korunmasına neden olunmuştur.
Ekonomik koşullarda ve finans sektöründeki tüm bu olumsuz gelişmeler 1994 krizinin
arkasındaki en önemli nedenler olarak karşımıza çıkmaktadır.90
1994 krizi bankacılık sisteminin toplam varlıklarını ciddi boyutta etkilemiştir.
Böylelikle 1993-1995 yılları arasında özel bankalar hâkim olurken, ikinci sırayı
kamu bankaları almıştır. Yabancı bankaların payı bu yıllar arasında az da olsa
değişim gösterse de, oldukça düşük paya sahip olmaya devam etmiştir. Yine 1998
yılında meydana gelen Asya Krizi Türk bankacılık sektörüne olumsuz bir darbe
vurmuştur. Reel olarak ihracatta meydana gelen azalma hızlı bir şekilde yabancı
sermaye çıkışına sebep olmuş ve sektörde küçülmeye yol açmıştır. 91 2000 yılında
enflasyonu düşürmek ve ekonomiyi yeniden düzenlemek amacıyla, 2000 yılında kur
çıpasına dayalı ekonomik istikrar programı uygulanmaya başlamıştır. Programla
birlikte döviz kuruna belirli sınırlamalar getirilerek enflasyon kontrol altına alınmaya
çalışılmıştır. Söz konusu bu program bankacılık sektörünün de bilanço yapısının
şekillenmesinde aktif rol oynamıştır. Program yabancı para cinsinden gerçekleşen
borçlanmayı Türk parası cinsinden borçlanmaya göre daha cazip kılmıştır.
89
Ali Ata, "Banka Yabancılaşmasının Türkiye'deki Yerli ve Yabancı Bankalar Açısından Karşılaştırılması",
Atatürk Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Cilt: 23, Sayı: 4, s. 109.
90
Gülfem Saraç, “Bankacılık Krizlerini Belirleyici Faktörler: Uluslararası Deneyimler ve Türkiye
Değerlendirmesi” ,Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü,
Kasım 2002, http://www.tcmb.gov.tr/kutuphane/TURKCE/tezler (15 Mayıs 2013).
91
Muhammed Akdiş, Global Finansal Sistem Finansal Krizler ve Türkiye, İstanbul: Beta Basımevi, 1998, s.
119.
35
2000 yılı Kasım ayında ortaya çıkan ve ilk aşamada tamamen likidite krizi
şeklinde yansıyan kriz, aslında kamu bankaları ve fon bankalarının aktiflerini likit hale
getirememesi, fon fazlası olan bankaların bu bankalara olan depolarını kapatması ve bazı
bankaların bilançolarında taşıdığı risklerin realize olmasından kaynaklanmış ve daha
sonra likidite krizine dönüşmüştür. Yaşanan bu krizler neticesinde bankacılık sektöründe
yabancı bankalar aktif yapıları açısından az da olsa bir değişkenlik göstererek
etkilenmişlerdir. Kısaca kriz dönemlerinde yabancı bankalar yaşanan kriz ortamında
küçülme eğilimine girmemişlerdir.92 Türk bankacılık sektörü içinde yabancı bankaların
sayısı 1980 yılında 4 iken, bu sayı 1990 yılında 26' ya çıkmıştır. 2001 yılına gelindiğinde
ise yaşanan krizler neticesinde 21'e düşmüştür. Şube sayısı 1980 yılından itibaren
gelişim gösterse de, zaman içerisinde değişkenlikler de göstermiştir. 1980 yılında
105 olan yabancı banka şube sayısı, 2001 yılına gelindiğinde 233 olmuştur. Yabancı
bankaların personel sayıları incelendiğinde ise 1994 kriziyle beraber bir miktar azalış
gözlemlense de, bu rakam da giderek artış göstermiş ve yabancı banka personel
sayısı 1980‟deki 1842 düzeyinden 2001 yılında 5395‟e yükselmiştir.93
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) verilerine göre, hisselerinin % 50‟sinden
fazlası yabancı sermayedarlara ait olan ve Türk bankacılık sektöründe faaliyette
bulunan bankaların sayısını ve sektör içerisindeki paylarının 1980‟den 2000‟e kadar
olan gelişimi aşağıdaki tabloda gösterilmektedir
92
Soyluoğlu, s. 42.
Çakar, s. 68.
93
36
Tablo 10
Türk Bankacılık Sektöründe Faaliyette Bulunan Yabancı Banka Sayıları
1980
1990
2000
Yabancı Bankalar
4
26
21
Mevduat Bankaları
4
23
18
Türkiye'de Kurulanlar
2
7
5
Türkiye'de Şube Açanlar
2
16
13
Mevduat Kabul Etmeyen Bankalar
0
3
3
Türk Bankacılık Sektörü
43
66
79
Mevduat Bankaları
40
56
61
Mevduat Kabul Etmeyen Bankalar
3
10
18
Yabancı Bankalar/Türk Bankacılık Sektörü(%)
9
39
26
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği istatistiki verilerinden derlenmiştir.
http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personel-bilgileri-/
(Erişim Tarihi: 14.11.2014).
1980 yılında sektörde sadece 4 yabancı banka faaliyette bulunurken, 1990
yılında sektördeki yabancı banka sayısı 26‟ya yükselmiş, 2000 yılında azalarak 21
olmuştur. Yabancı banka sayısının sektörde faaliyette bulunan tüm bankalara oranına
bakıldığında ise, 1980 yılında % 9 olan bu oran, 1990 yılında % 39‟a yükselmiş,
2000 yılında ise % 26‟ya gerilemiştir.
37
Tablo 11
Türk Bankacılık Sektöründe Faaliyette Bulunan Yabancı Bankaların Payları
(1980-2000)
%
1980
1990
2000
Aktif
2.9
3.5
5.4
Kredi
1.8
3.5
2.8
Mevduat
2.3
2.4
3.2
Özkaynak
2.2
3.8
7.6
ġube
1.8
1.7
1.5
Personel
1.5
1.9
2.2
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği istatistiki verilerinden derlenmiştir.
http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personelbilgileri-/ (Erişim Tarihi: 14.11.2014).
Yabancı bankaların bilanço büyüklüklerinin bankacılık sektörü içerisindeki
paylarının, 1980-2000 döneminde düşük bir oranda yükseldiği görülmektedir.
Yabancı bankaların bankacılık sektöründeki aktif payları 1980 yılında % 2,9 iken,
2000 yılında % 5,4‟e yükselmiştir. Burada önemli olan nokta, sektördeki yabancı
bankaların sayılarının yüksek olmasına rağmen, bu bankaların aktif büyüklüklerinin
aynı oranlarda olmamasıdır. 2000 yılında yabancı banka sayısı sektördeki toplam
banka sayısının % 26‟sını oluşturmakla birlikte, aynı dönemde yabancı bankaların
aktiflerinin bankacılık sektörünün toplam aktiflerine oranı % 5,4‟e denk gelmektedir.
Aynı yıl itibariyle, yabancı bankalar toplam kredilerden % 2,8, toplam mevduattan %
3,2 ve toplam özkaynaklardan %7,6 oranında pay almaktadır.
Yabancı bankaların söz konusu dönemde toplam şube sayısında ve toplam
personel içerisindeki payları da oldukça sınırlı kalmıştır. 2000 yılı itibariyle yabancı
bankalar, sektördeki toplam şube sayısının % 1,5‟ine, toplam personel sayısının da %
2,2‟sine sahip bulunmaktadır.
38
2.3.4.2000 Sonrası Yabancı Bankalar ve Yabancı Sermaye
Uluslararası Para Fonu (IMF) „nun desteği ile 1999 yılında yürürlüğe konulan
İstikrar Programının önemli unsurlarından birisi de, bankacılık sektörünün yeniden
yapılandırılmasıdır. Programın bankacılık sektöründeki temel hedefleri; kamu
bankaları reformu, sorunlu bankaların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu‟na (TMSF)
devredilerek çözümlenmesi ve bankacılık sektöründe dünya standartlarında
düzenlemelerin gerçekleştirilmesi ve şeffaflığın sağlanmasıdır. 94 Uygulanan sabit
döviz kuru politikası ile yerel paranın aşırı değerli hale gelmesi, cari açığın hızla
artmasına ve bankacılık sektörünün açık pozisyonunun yükselmesine neden
olmuştur. Bu dönemde, enflasyonda yaşanan düşüşe paralel olarak faiz oranlarında
da düşüş yaşanmış ve bankaların portföyündeki devlet iç borçlanma senetlerinin
(DİBS) vadesi uzamıştır. Bu gelişmeler sonucunda, bankaların döviz kuru riskine ve
faiz riskine duyarlılığı önemli derecede artmıştır. 2000 yılının sonlarına gelindiğinde
İstikrar Programının sürdürülebilir olmadığı ortaya çıkmış ve bankacılık sektöründe
yaşanan likidite sıkıntısı ile Kasım 2000 krizi yaşanmıştır. 2001 Şubat ayında ise,
siyasi gelişmelerle yaşanan kriz nedeniyle sabit döviz kuru politikasından
vazgeçilerek, döviz kuru dalgalanmaya bırakılmıştır.95
Uygulamaya konulan bu istikrar programını takip eden Kasım 2000 ve Şubat
2001 krizleri, bankacılık sektörünü çökme noktasına getirmiştir. Bankacılık
sektörüne ilişkin bu sorunlar reel sektörü de etkilemiştir. Ekonomik ortamın yeniden
canlandırılması ve yapısal bozuklukların giderilmesi için bankacılık sektörünün
yeniden yapılandırılması zorunlu hale gelmiş ve 2001 ortalarına doğru buna yönelik
bir program uygulamaya konulmuştur. 96
Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizleri Türkiye tarihinin en derin ve büyük
krizidir. Bankacılık krizi olarak da anılan Şubat 2001 krizi ile birlikte ekonomide ve
bankacılık
sektöründe
yapısal
düzenlemelere
gidilmiştir.
Bankalar
açık
pozisyonlarını kapatma eğilimi içerisinde olduklarından, dövize olan talep artmış ve
piyasadaki TL likiditesi yeterli olmadığından bankalar arasındaki faizler yükselmeye
başlamıştır. Bununla birlikte kur çıpası sistemi doğrultusunda cari açık, başlangıçta
tahmin edilenin çok üzerinde bir noktaya, 8-10 milyar dolar aralığına doğru
94
Seda Özer, “ Yabancı Bankaların Tercih Edilmesindeki Faktörlerin Analizi”, (Yüksek Lisans Tezi, Gazi
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2008), Ankara, s. 50.
95
Ahmet Ay, "İktisadi Gelişme Sürecinde Döviz Kuru Sistemlerinin Türkiye Şartlarına Göre Değerlendirilmesi",
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi SBE, 2005), Konya, s. 33.
96
Abuzer Pınar, Maliye Politikası Teori ve Uygulama, Ankara: Turhan Kitabevi, 2011, s. 330.
39
ilerleyerek diğer bir sorun olarak kendini hissettirmiştir. Yerli bankaları açık
pozisyon kapatma telaşının yanında yabancılar da yılsonu hesaplarını kapatma çabası
içinde olunca döviz talebi artmış, bu gelişme doğal olarak faizleri bir miktar yukarı
tırmandırmıştır.97
Yaşanan bu krizler sonrasında bankacılık sektörünün daha sağlıklı bir yapıya
kazandırılması ve sorunların kalıcı olarak çözülmesi için Mayıs 2001 tarihinde
"Bankacılık Sektörünü Yeniden Yapılandırma Programı" uygulamaya konulmuştur.
Program; 98
•Kamu bankalarının finansal ve operasyonel açıdan yeniden yapılandırılması
• TMSF bünyesindeki bankaların en kısa sürede çözüme kavuşturulması,
• Yaşanan krizlerden olumsuz yönde etkilenen özel bankaların sağlıklı bir
yapıya
kavuşturulması amaçlarını taşımaktadır.
2001 sonrasında yabancı sermayenin bankacılık sektörüne gelişi, banka satın
alma, blok alım yoluyla nitelikli paya sahip olma ve İMKB‟de banka pay senetleri
satın alma yoluyla olmuştur. Önceki dönemlerde ise, tarihsel gelişimde vurgulandığı
gibi, katılım yolu veya örgütlenme formu, muhabirlik, şube açma, irtibat bürosu
kurma, temsilcilik, mevcut şubeyi bağımlı banka şekline dönüştürme yolları ile
olmakta idi. Bankacılık sektörünün kapılarının yabancılara yeniden açılarak yeniden
yapılandırmanın başladığı 2001 yılından bugüne kadar birçok Türk bankasının
hisseleri yabancı yatırımcılar tarafından satın alınmıştır.99
Bu dönemde Türk bankacılık sektöründe meydana gelen banka birleşmeleri,
hisse devri ve blok halindeki satışlar aşağıdaki gibidir: 100

Demirbank Aralık 2000'de TMSF'ye devredilmiş ve Eylül 2001
yılında ise İngiliz kökenli HSBC'ye satılmıştır.
97
Ali İhsan Yiğitoğlu, "2001 Krizi Sonrası Dönemde Türkiye Ekonomisinin ve Bankacılık Sektörünün
Değerlendirilmesi", Sosyo-Ekonomi Dergisi, Sayı: 1, 2005, s. 117.
98
İncekara, s. 114.
99
Soyluoğlu, s. 45.
100
Nur Işık, "Banka Birleşmeleri: Türkiye İçin Bir Değerlendirme", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
Yıldız Teknik Üniversitesi SBE, 2008), İstanbul, s. 77; Ayşe Arı, "Banka Birleşmeleri ve Satın Alınmalarının
Ekonomik Olarak Değerlendirilmesi", (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi SBE, 2007),
İstanbul, s. 84; Sevil Özcan Kalkan, "Banka Birleşmeleri ve Devirlerinin Bankacılık ve Vergi Mevzuatı
Açısından İncelenmesi", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2006), İstanbul, s. 28;
BDDK,"Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler 2011", Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı, Sayı: 6, Aralık 2011.
40

Sitebank, Temmuz 2001 yılında TMSF'ye devredilmiş, Aralık
2001'de de Portekiz kökenli Millenium Grubu'nun sahibi Novabank
A.Ş.' ye satılmıştır. Bankanın adı önce Bank Europa daha sonra da
Millenium Bank olmuştur.

Türkiye Ekonomi Bankası'nın %50 hissesi Şubat 2005 yılında BNP
Baribas Grubu'na devir olmuştur.

Dışbank‟ın Doğan Grubu‟na ait hisseleri, Hollanda-Belçika ortaklığı olan
Fortis Grubu‟na satılmıştır.

Koçbank 2006 yılında tüm hisseleri ile Yapı ve Kredi Bankası'na
devir olmuştur.

Garanti Bankası için, Ağustos 2005 yılında Doğuş Grubu ve General
Electric eşit ortaklık üzerinde anlaşmaya varmışlardır.

C Kredi ve Kalkınma Bankası'nın hisselerinin yarısından fazlası
İsrail‟in en büyük bankalarından Bank Hapoalim‟e 13 Aralık 2005
tarihinde devredilmiştir.

Finansbank‟ın % 46‟lık hissesi, 3 Nisan 2006 yılında Yunan kökenli
National Bank of Greece‟e satılmıştır.

Eurobank, Tekfenbank‟ın % 70‟lik hissesine 8 Mayıs 2006 tarihinde
sahip olmuştur.

Denizbank‟ın Zorlu Grubu‟nun elinde bulunan % 75‟lik hissesi,
Fransa- Belçika kökenli bir kuruluş olan Dexia Bank‟a 30 Mayıs 2006
tarihinde satılmıştır.

Şekerbank‟ın % 33,98 oranındaki hissesi, Kazakistan‟ın en büyük
bankalarından olan Bank Turan Alem Grubu tarafından 22 Haziran
2006 tarihinde satın alınmıştır.

MNG Grubuna ait olan MNG Bank‟ın % 91 oranındaki hissesi 4 Eylül
2006 tarihinde Lübnan merkezli Bankmed ve Ürdün merkezli
Arapbank Plc tarafından 160 milyon ABD Doları bedelle satın
alınmıştır. Banka halen faaliyetlerine Turkland Bank ünvanı altında
devam etmektedir.

Akbank‟ın % 20‟lik hissesi, 17 Ekim 2006 tarihinde ABD kökenli
Citigroup tarafından satın alınmıştır.
41

ABD kökenli yatırım bankası Merrill Lynch, Tat Yatırım Bankası‟nın
tamamını 31 Ağustos 2006 tarihinde satın almıştır.

Oyak Grubunun sahibi bulunduğu Oyakbank‟ın hisselerinin tamamı
19 Haziran 2007 tarihinde Hollanda kökenli ING Bank‟a satılmıştır.

Ülker Grubunun sahibi olduğu Family Finans Kurumu ve Boydak
Grubunun sahibi olduğu Anadolu Finans Kurumu‟nun Ağustos 2005
tarihinde birleşmesiyle oluşan ve ünvanı Kasım 2005 tarihinde
Türkiye Finans Kurumu olarak değiştirilen Türkiye Finans Katılım
Bankası‟nın % 60‟lık hissesi, Suudi Arabistan kökenli bir kamu
bankası olan National Commercial Bank‟a 17 Temmuz 2007 tarihinde
satılmıştır.

KKTC kökenli Özyol Grubu'nun sahibi olduğu Turkish Bank‟ın % 40
oranındaki hissesi, Kuveyt kökenli National Bank of Kuwait‟e 31
Temmuz 2007 tarihinde satılmıştır.

Fortisbank 10 Şubat 2011 tarihinde bütün aktif ve pasifiyle Türkiye
Ekonomi Bankası'na devredilmiştir.

Eurobank-Tekfen ortaklığı, 2013yılında Kuveyt kökenli Burgan Bank
tarafından devir alınmıştır.
42
Tablo 12
Türk Bankacılık Sektöründe 2000-2014 Yılları Arası Yapılan Yatırımlar
Yıl
Yatırım Yapılan Banka
Yatırım Yapan Banka
2001
Demirbank A. Ş.
HSBC Bank
2003
Sitebank A. Ş.
Novabank
2004
Koçbank
Unıcredito- Italıano SPA
2005
Türkiye Ekonomi Bankası A. Ş.
BNP Baripas
2005
T. Garanti Bankası
GE Capital Corporation
2005
Türk Dış Ticaret Bankası A. Ş.
Fortis NV
2006
Finansbank A. Ş.
National Bank of Greece SA
2006
Akbank A. Ş.
Citibank Overseas Inv.
2006
Denizbank A. Ş.
Dexia Participation Belgique SA
2006
Şekerbank A. Ş.
Kazak Bank Turan Alem
2006
C Kredi ve Kalkınma
Bank Hapoalim BM Bank
2006
Tat Yatırım Bankası A. Ş.
Merrill Lynch European Asset
2007
Tekfenbank A. Ş.
EFG Eurobank
2007
MNG Bank A. Ş.
Bank Med ve Arap Bank
2007
Oyak Bank A. Ş.
ING Bank
2007
Turkish Bank A. Ş.
National Bank of Kuwait
2007
Türkiye Finans Katılım Bankası
National Commercial Bank
2011
Fortis Bank A. Ş.
Türkiye Ekonomi Bankası
2013
Tekfen Eurobank
Burgan Bank A. Ş.
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği istatistikî verilerinden derlenmiştir.
http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personel-bilgileri-/
(Erişim Tarihi: 14.11.2014).
43
Türk bankacılık sektörüne 2004 yılından sonra giriş yapan yabancıların orta
ölçekli ve piyasanın belli bölümüne hizmet veren bankaları öncelikle tercih ettikleri
söylenebilir. Ayrıca, geniş şube ağı ve yüksek müşteri potansiyeli olan bankalar da
ilgi görmektedir. Yabancı sermayenin sadece kurumsal müşterilere hizmet eden yerli
bankalara değil aynı zamanda bireysel ve konut kredilerinde deneyimi olan bankalara
da yöneldikleri görülmektedir. Türk bankacılık sektörü Tablo 12'de yer alan yabancı
bankaların yaptıkları yatırımlar sonucu hisse devir ve birleşme yoluyla sektörü
şekillendirmiştir. Bu sayede sektörde faaliyet gösteren toplam banka sayısı 2008 yılı
itibariyle 49 adet olmuştur. Bu sayıyı; mevduat bankaları 32 adet, kalkınma ve
yatırım bankaları 13 adet ve katılım bankaları 4 adet olmak üzere oluşturmuştur.101
Tablo 13
Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Bankaların Banka, ġube ve Personel
Sayıları (2001-2014)
Banka
ġube
Personel
Banka
ġube
Personel
Sayısı
Sayısı
Sayısı
Sayısı
Sayısı
Sayısı
2001
15
233
5.319
2008
17
2.034
40.567
2002
15
206
5.416
2009
17
2.062
39.676
2003
13
209
5.481
2010
17
2.096
42.013
2004
13
209
5.880
2011
16
1.938
37.047
2005
13
393
10.610
2012
13
2.012
38.772
2006
15
1.072
25.794
2013
16
2.044
39.883
2007
18
1.741
36.707
2014*
18
2.998
56.724
Yıl
Yıl
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği istatistiki verilerinden derlenmiştir.
http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personel-bilgileri-/
(Erişim Tarihi: 14.11.2014).
*2014 yılına ait veriler Haziran ayı itibari iledir.
101
Münür Yayla, Yasemin Türker Kaya ve İbrahim Erkmen, Bankacılık Sektörüne Yabancı GiriĢi: Küresel
GeliĢmeler ve Türkiye, BDDK, ARD Çalışma Raporu, 2005, s. 35-36.
44
Tablo 13'de Türk bankacılık sektörü içinde hisse devri veya birleşme ile
faaliyet gösteren yabancı bankaların banka, şube ve personel sayıları gösterilmiştir.
Tabloda dikkati çeken banka sayısı dalgalanmalar gösterirken, şube ve personel
sayısındaki sürekli artıştır. Özellikle personel sayısı bankacılık sektörü içinde 2001
yılından itibaren bir artış göstermiştir.
Tablo 14
Türk Bankacılık Sektörü Ġçinde Yabancı Bankaları Aktif Yapısı
Yabancı Bankaları
Yıl
Toplam Aktifleri
(Milyon TL)
Bankacılık
Yabancı
Sektörünün
Bankaların
Toplam Aktifleri
Sektördeki Payı
(Milyon TL)
(%)
2002
6.624
212.675
3.1
2003
6.993
249.750
2.8
2004
10.419
306.452
3.4
2005
20.642
396.970
5.2
2006
59.152
484.857
12.2
2007
84.176
561.172
15.0
2008
104.798
705.871
14.3
2009
107.488
833.728
12.9
2010
135.840
1.006.667
13.5
2011
158.291
1.217.695
13.0
2012
178.551
1.228940
13.0
2013
239.948
1.732.420
13.9
Kaynak:BDDK, http://www.bddk.org.tr/WebSitesi/turkce/Raporlar/Finansal_Piyasalar_Raporlari.aspx
*Veriler 2013 yılının son çeyreğine aittir.
45
Tablo-14'e göre Türk bankacılık sektöründe yabancı sermayeli bankaların
aktifleri, 2002 yılından 2013 yılının son çeyreğine kadar tutar olarak artış
göstermiştir. Fakat bu artış Türk bankacılık sektöründeki artışa paralel olarak
seyretmiştir. Tabloda görüleceği üzere 2008-2009 yılları arasında bankacılık
sektöründeki yabancı bankaların toplam aktiflerinin büyüklüğü arasında fark
olmamasında yaşanan ekonomik krizin etkili olduğu söylenebilir. Yabancı sermayeli
bankaların sektördeki aktif payları 2007 „de % 15 iken 2008‟de % 14,3‟e, 2009 da
ise % 12,9‟a gerilemiştir. Yabancı bankaların aktifleri tutar olarak artmasına rağmen
sektörün %‟lik dilimlerinde gerçekleşen söz konusu gerileme sektörün aktif
toplamının daha hızlı artmasından kaynaklanmaktadır.
2.4.Yabancı Sermayenin Türk Bankacılık Sektörüne GiriĢinin Temel
Nedenleri
1980 yılı ve sonrası Kambiyo Mevzuatındaki serbestleşme, ekonominin
serbest piyasa koşullarına adaptasyonunu sağlama çabaları, gelişmekte olan ve
istikrar sağlamaya çalışan bir Türkiye ekonomisi yaratmak için hazırlanan
düzenlemeler yabancı sermaye girişini arttırmıştır. Tüm yapılan bu düzenlemeler ile
1980 sonrasında Türkiye yabancı sermayeli bankalar için yeni ve karlı bir pazar
haline gelmiştir. Diğer taraftan gelişme hızı yüksek olan ülkemizin gelişimin finanse
edecek bir dış kaynak ihtiyacı doğmuştur. Dünyadaki sermaye hareketlerinin
serbestleşmesiyle beraber Türkiye bankacılık sektörü de finansal serbestleşmeye
açılmıştır.102
Finansal liberalleşme ile birlikte Türkiye, yaşadığı krizler, büyümenin
finansmanı, borç yüklerinin ağır basması gibi nedenlerle yabancı sermaye girişine
kapılarını açmıştır. Gelişmekte olan tüm ülkelerde olduğu gibi, ülkemiz de ekonomik
konjonktürdeki iyileşmeyle birlikte artan miktarda yabancı sermaye çekmeye
başlamış, özellikle bankacılık sektöründe yabancı sermayeye olan ilgi yakın geçmişte
önemli bir yükseliş göstermiştir. Yaşanılan krizlere rağmen yabancı sermayenin
girişinde; piyasa beklentilerinin olumlu olması, enflasyon ve faiz oranlarındaki düşüş
trendi, bankaların özkaynaklarında artış ve uluslararası piyasalardan borçlanma
olanakları gelmektedir. Bunun doğal bir sonucu olarak yerli sermaye kontrolündeki
102
Dilek Demirhan, "Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermaye Yatırımları ve Türk Finans Sistemi Üzerine
Etkileri", (Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008), İzmir, s. 103.
46
bankalarda
yabancı ortaklık paylarının
artışıyla paralel,
yabancı
sermaye
kontrolündeki bankaların da sektördeki payları yükselmiştir.103
1998 yılında yabancı sermayeli bankaların Türkiye‟ye geliş nedenlerini
araştırılmış ve yabancı bankaların Türkiye‟ye gelişlerini etkileyen en önemli faktörün
yeni iş fırsatları olduğunu saptanmıştır. Yeni iş fırsatlarından sonra ise bankacılık
sektöründeki kar olanakları yabancı bankaları ülkemize çeken önemli bir faktör
olarak ortaya çıkmıştır. Diğer faktörler ise önem sırasına göre merkez ofis veya ana
ülkeye finansal destek sağlamak, bankalar arası rekabeti dengeleme ve müşteri
ilişkilerini koruma olarak sayılabilir. Yasal avantajlar ise yabancı bankalar için
motive etme gücü en düşük faktör olarak belirlenmiştir. Yabancı bankaları Türk
bankacılık sektörüne yatırım yapmaya yönelten diğer önemli bir faktör de, bankacılık
sektörünün gelecek dönemdeki yüksek büyüme potansiyeli olmuştur. Söz konusu
büyüme potansiyelini gösteren en önemli göstergeler, Türkiye‟nin demografik yapısı
ile ekonomik büyümesi ve bunun sonucunda ortaya çıkacak bankacılık hizmetlerine
olan talebin yüksekliğidir.104
Son yıllarda Türk Bankacılık Sektörü‟ne yabancı banka girişlerinin
artmasının nedenlerine bakıldığında, 2000 ve 2001 yılında yaşanan krizlerden sonra
uygulamaya
konulan
Bankacılık
Sektörü
Yeniden
Yapılandırma
Programı
çerçevesinde yapılan reformlar ve sonucunda elde edilen kazanımlar ile sağlıklı bir
yapıya kavuşan sektörün sunduğu kar olanaklarının önemli rol oynadığı
görülmektedir. Bankacılık sektörüne özgü bu faktörlerin yanı sıra, Türk
ekonomisinin makroekonomik göstergelerinde yaşanan iyileşme ve istikrar ile
geleceğe yönelik olumlu beklentiler de, yabancı yatırımcıların Türk bankacılık
sektörüne yönelmesinde katkıda bulunmuştur.105
103
Müge İşeri, Meltem Ulusan, "Ülkemiz Bankacılık Sektöründe Yabancı Bankaların Yeri", Muhasebe ve
Finansman Dergisi, Sayı: 33, 2007, s. 132.
104
Mustafa Ünver, "Türkiye'den Seçilmiş Makroekonomik Göstergelere Yabancı Banka Girişlerinin Olası
Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Dumlupınar Üniversitesi, 2007), Kütahya, s. 21.
105
Mete Bumin, Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Bankalar, Ankara: Turhan Kitabevi, 2007, s. 125.
47
Yabancı bankaların ülkemizi tercih etme nedenlerinden bir diğeri de
bankacılık sektöründeki düşük penetrasyon oranlarıdır. Penetrasyon oranı dediğimiz
oran; nüfusun ne kadarının bankacılık hizmetlerinden yararlandığını, banka müşterisi
olduğunu göstermektedir. Ülkemizde nüfusun önemli bir bölümünün kırsal alanda
yaşıyor olması ve henüz banka hesapları bulunmayan genç nüfusun fazlalığı, anılan
oranın düşük kalmasına sebep olmaktadır.106
Türk bankacılık sektöründe yabancı sermayenin artışında yabancı bankaların
paylarının artmasının etkili olduğu yapılan çalışmalar neticesinde ortaya çıkmış bir
sonuçtur. Fakat yabancı bankaları yatırım yapmaya yönelterek sermaye girişini etkin
kılan faktörler değişiklik göstermektedir. Yabancı bankalar birer şirket olarak
karlarını en yüksek seviyeye çıkarmak amacıyla kar olanağı en yüksek olan ülke
bankacılık sistemlerine yatırım yapmaktadırlar. Yabancı sermaye yatırımcısının bir
ülkeye sermaye yatırımı yaparken aradığı koşullar arasında; kar sağlama, piyasayı
elinde tutma amacı ve kalkınmakta olan ülkedeki hammaddeleri kontrol altında
tutarak bunları işleyip dünya pazarına sunma en temel olarak yer almaktadır.107
Gelişmekte olan ülkelerin ise en büyük sorunları sermaye ve teknolojinin
yeterli olmamasıdır. Düşük satın alma gücü ve iç tasarruflardaki noksanlıklar ve
döviz darboğazı yerli sanayinin gelişimini ve rekabet gücünün artmasını önlerken,
gelişmiş ülkelerin standartlarına nazaran esnek mevzuat, ucuz işgücü ve başka uygun
şartlar da yabancı sermaye için uygun bir ortam hazırlamaktadır. Hem kıt sermayenin
çok sayıda ülkece paylaşılmak istenilmesi, hem de yabancı sermayenin ülke
ekonomisine ve gelişmesine yaptığı katkıların zamanla daha çok anlaşılmaya
başlanılması
sebebiyle,
ülkeler bugün
yabancı
sermayeden aldıkları
payı
yükseltebilmek için, her geçen gün çok daha cazip şartlar hazırlamaya
çalışmaktadır. 108 Bir ülke yöneticileri veya özel banka sahipleri; finansal kriz,
sermaye yetersizliği, likidite eksikliği, rekabet yetersizliği gibi birçok ihtiyacını
karşılamak amacıyla en son kredi mercii olarak yabancı bankalarla, bankalarının
hisselerini satmak veya bir banka birleşmesi yolunu tercih etmek zorunda kalabilir.
Böyle bir finansal kriz dönemlerinde yurtiçi yatırımcılar veya bankalar bu sorunlu
bankalara yatırım yapmak istemeyebilirler. Dolayısıyla diğer bir alternatif olan
106
Karacaoğlan, s. 86.
Ercan Demir, "Yabancı Sermaye Yatırımları ve Türkiye", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Sakarya
Üniversitesi SBE, 1999), Sakarya, s. 9.
108
Suna Oksay, "Çokuluslu Şirketler Teorileri Çerçevesinde, Yabancı sermaye Yatırımlarının İncelenerek,
Değerlendirilmesi", DıĢ Ticaret MüsteĢarlığı Dergisi, Ocak 1998, Sayı: 8, s. 113.
107
48
yabancı bankalarla görüşmeler yapabilirler. Diğer taraftan, yabancı bankalar
açısından düşünüldüğünde ise; yabancı bankalar, özellikle uluslararası bankacılık
yapan bankalar, hem dünya bankacılık sektöründeki paylarını ve güçlerini arttırmak
isteyebilirler hem de ekonomik anlamda dibe vurmuş ekonomilerin bankacılık
sektörüne
girerek
ekonominin
genişleme
dönemlerinde
karlarını
arttırmak
isteyebilirler. Ancak karlı olmayacağını düşündükleri ekonomilere veya bankacılık
sektörüne girmeye pek de istekli olmayabilirler. Yabancı banka girişleri için bazı
özellikler dikkate alınmaktadır. Yani yabancı banka girişlerini destekleyen ve
olumsuz etkileyen unsurlardan bahsedebiliriz.109
- Yabancı Banka Girişlerini Destekleyen Unsurlar110

Uluslararası sermaye hareketlerinin daha kolaylıkla gerçekleşebilmesi,

Sektörün uluslararası sisteme daha kolay entegre olması,

Türk bankalarının dış piyasalara erişiminin kolaylaşması,

Kredi değerlendirilmesi gibi konularda bilgi birikiminin ve diğer
teknolojilerin ülkemize daha kolaylıkla girişinin sağlanması,

Sektörde verimliliğin artması,

Kurumsal yönetişim ve risk yönetimi bakımından yabancı bankaların
öncü rol üstlenmesi,

Finansal hizmetlerdeki çeşitliliğin ve kalitenin yükselmesi,

Hisseleri borsada alınıp satılan Türk bankalarının piyasa değerlerinin,
olması gereken gerçek seviyelere çıkabilmesi,
 Sermayenin vergilendirilmesinde liberal politikalar izlenmesi, vergi
indirimlerinin ve yatırım teşviklerinin ekonomide etkin olması gibi
unsurlar söz konusudur.
Yabancı sermayenin girişini cazip kılan bu unsurlardan sermayenin
vergilemesi ile ilgili olanı çalışmamda esas alınarak ayrıntılı olarak irdelenecektir.
Yabancı bankanın sermaye yatırımı yapacağı ülkeden beklentileri yukarıdaki
gibi iken, yatırım yapılacak olan ülkenin de yatırımcıdan beklentileri mevcut olup
aşağıdaki gibi sıralanabilir: 111
109
Tezer Öçal ve Faruk Çolak, Finansal Sistem ve Bankalar, Nobel Yayıncılık, Kasım 1999, s. 220.
Işık, s. 114.
111
Çakar, s. 21.
110
49

Ülkeye yabancı sermaye girişini artırmaları,

Yatırımlar dolayısıyla ekonomik büyümeye şekil vermeleri,

Uluslararası ticareti geliştirmeleri,

Tasarruf teşviki sağlamaları,

Yabancı doğrudan yatırımın artmasına yardımcı olmaları,

Uluslararası ve bölgesel finansman faaliyetlerinin geliştirilmesi,

Bankacılık teknolojisine öncülük ederek ürün, hizmet, verimlilik,
otomasyon alanında rekabet sağlamak gibi beklentilerde bulunabilir.
Sonuç olarak yabancıların Türkiye‟yi karlı bir pazar olarak görmeleri,
yabancı bankalarla ulusal bankaların ortak iş yapma imkânı bulma arayışlarını da
artırmış ve ulusal pazarı çekici kılmıştır. Yabancı bankalar, finansal liberalizasyon
sonrası ülkenin uluslararası para ve sermaye piyasalarına entegre olma gereksinimini
karşılamak suretiyle yüksek kar marjıyla çalışarak bu değişim sürecinden
yararlanmak istemişlerdir. Ayrıca ülkenin bulunduğu coğrafi yapısı, Avrupa ve
Ortadoğu arasında bir köprü olması, ülkenin büyüklüğü ve demografik yapısı da göz
önüne alındığında ülkeyi çekici kılan faktörler daha da netleşmektedir.
2.5.Türk Bankacılık Sektörüne Yabancı Sermaye GiriĢinin
Makroekonomik Faktörlere ve Türkiye Ekonomisine Etkisi
Çalışmamın bu bölümünde Türk bankacılık sektörüne yabancı sermaye
girişinin özellikle 2000 ve sonrası dönemde makroekonomik faktörler ve Türkiye
ekonomisine olan etkileri ele alınacaktır. Türk bankacılık sektörüne giren yabancı
sermayenin, Türkiye ekonomisine olan etkisi ekonomik istikrar ve büyüme, istihdam,
verimlilik ve rekabet,
etkinlik, tasarruf ve yatırımlarla bağlantılı olarak
değerlendirilecektir.
2.5.1.Yabancı Sermaye ve Makroekonomik Faktörler
Makroekonomik faktörlerden ekonomik büyüme ve istikrar, verimlilik,
rekabet, istihdam ve ödemeler dengesinin Türkiye bankacılık sektörüne yabancı
sermaye girişi ile ne gibi etkiler doğurduğu bu kısımda anlatılacaktır.
50
2.5.1.1.Ekonomik İstikrar ve Büyüme Üzerine Etkileri
Türk bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişinin makroekonomik
faktörlere etkisinden önce ekonomik büyüme kavramının ne anlama geldiğine açıklık
getirmek gerekmektedir.
Peterson'a göre ekonomik büyüme;
"Ülkenin uzun dönemde üretim ölçeğinin genişlemesi veya daha
üretken kullanılması sayesinde kişi başına düşen milli gelirdeki
artıştır."112
Ekonomik büyüme uzun dönemde daha çok arz cephesinde belirlenmektedir.
Ülkenin üretim olanakları eğrisinin dışarıya veya uzun dönem arz eğrisini sağa doğru
kaydıran sebepler ekonomik büyüme teorilerinin konusunu oluşturmaktadır.
Dolayısıyla hükümetlerin, üretim faktörlerinin verimliliklerini arttırıcı eğitim ve
teknoloji politikaları ve fiziki sermaye stokunu arttırıcı altyapı yatırımları da yeni
ekonomik büyüme teorilerinin konusunu oluşturmaktadır. Ekonomik büyümede
temel belirleyiciler; işgücünün kalitesi ve miktarı, doğal kaynakların miktarı ve
kalitesi, reel sermayenin miktarı ve kalitesi, toplumun teknolojik seviyede gösterdiği
başarı olarak sıralanmaktadır. Bir ekonomide üretimin ve kişi başına gelirin artması
diğer bir ifadeyle niceliksel yapının değişmesi olarak tanımlanan büyüme kavramı
çoğu zaman kalkınma kavramıyla ilintili olduğundan birlikte kullanılmaktadır. Şöyle
ki; iktisadi ve sosyo-kültürel yapıda meydana gelen değişme ve yenileşme az
gelişmiş bir toplumda kalkınmanın bir göstergesi iken büyüme kuramları kalkınmış
gelişmiş ekonomileri model olarak almaktadırlar. Bu nedenle büyüme süreci gerek
gelişmiş gerekse az gelişmiş ülkeleri yakından ilgilendirmektedir.113
Ekonomik büyüme en geniş açıdan bir ekonominin toplam üretim, toplam
yatırım, toplam ithalat ve toplam ihracat gibi temel göstergelerin, istihdam ve üretim
kapasitesi
ile
ilgili
olarak
bir
dönemden
bir
döneme
artması
şeklinde
tanımlanabilir.114
Her ekonominin birincil önceliği, gelişme, kişi başına düşen geliri artırarak
halkın ekonomik refah düzeyini yükseltmektedir. Refah düzeyinin artması ise
112
Wallace C. Peterson, Gelir, Ġstihdam ve Ekonomik Büyüme, Talat Güllap (çev.), Erzurum: Atatürk
Üniversitesi Yayınları, Yayın No: 763, 1994, s. 489.
113
Berna Hızarcı, Kamu Harcamaları ve Ekonomik Büyüme İlişkisinin Wagner Kanunu ile Analizi,
(YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi SBE, 2007), Zonguldak, s. 24.
114
Karacaoğlan, s. 109.
51
ekonominin büyümesi ile mümkün olmaktadır. Bu anlamda, yüksek büyüme hızları
bir ekonomide başarının, düşük büyüme ise başarısızlığın göstergesi olarak
değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle, eksik istihdam durumunda fiili milli hâsıla,
potansiyel milli hâsılanın altında olduğundan, refah kaybı söz konusu olmaktadır.115
Bu bağlamda Türkiye ekonomisine baktığımızda, ekonomide meydana gelen
konjoktürel iyileşmeler Türk bankacılık sektörünü, yabancı yatırımcılar için ilgi
odağı haline getirmiştir. Bu ilgiye paralel olarak sektör içinde yabancı varlık
sayısında artış gözlenmiştir. Sektöre yabancı banka vasıtasıyla yabancı sermaye
girişinin, Türkiye ekonomisini nasıl etkileyeceği sorusunu gündeme getirmiştir. Türk
bankacılık sektöründe yabancı bankaların varlık payının giderek artması,
pazarladıkları kredi miktarında da artışa sebep olmuştur. Sektördeki yabancı payının
hızla artması yani yabancı banka girişlerindeki artış, yatırımların ve tüketimin daha
rekabetçi fiyatlarla ve uygun koşullarda finanse edilmesine imkân sağlayarak
yatırımları ve GSYH‟yı arttıracaktır. 116 Yabancı bankaların girişi ile artan kredi
miktarı Türk bankacılık sektörünü dış şoklara karşı daha dirençli hale getirmiştir.
Türk bankacılık sektöründe 2000 öncesi döneme baktığımızda bankalar, elde ettikleri
karların büyük bir kısmını devlet borçlanma kâğıtlarına yatırım yaparak
değerlendirmiştir. Bu da ekonomik kırılganlığı artırıcı bir durum yaratmıştır. Fakat
sonrası dönemde devlet kâğıtlarına yatırımın dışında gerçek bankacılık fonksiyonu
olan kredilendirme işlevi yerini bulmuş yabancıların da gelmesiyle ekonomide
istikrarın sağlanması mümkün olabilmiştir.117
2000 sonrası döneme baktığımızda, yabancı bankaların Türk bankacılık
sistemine katılımları Türkiye ekonomisinde sıcak para etkisi olarak bilinen etkininde
azaltılmasında
etkin
rol
almıştır.
Sıcak
para,
sermaye
hareketlerindeki
dalgalanmalara aşırı kırılganlık gösteren, kar olanaklarının yüksek olduğu dönemde
ekonomiye dâhil olan paradır.118
115
Recep Tarı ve Funda Sera Kumcu, "Türkiye'de İstikrarsız Büyümenin Analizi", Kocaeli Üniversitesi SBE
Dergisi, Sayı. 9, 2005, s. 156.
116
Cüneyt Koyuncu, Duygu Şahan, "Türkiye'de Yabancı Bankaların Varlığının Yatırım ve GSMH Üzerindeki
Etkisinin Analizi", Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:30, Ağustos 2011, s. 263.
117
Kamil İstem Ayçetin, "Türkiye'de 1980 Sonrası Yatırımların Yönü ve Ekonometrik Model Çalışması",
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi SBE, 2007), İstanbul, s. 71.
118
Oruç Bora, “Finansal Sistemlerin Ekonomik Kalkınma ve Krizler Üzerindeki Etkileri-Türk Sermaye
Piyasaları”, Ankara: Sermaye Piyasası Kurulu Yayınları, 2002, s. 25.
52
Ülke ekonomisine giren toplam yabancı sermayenin, 2000 yılı sonrasında
Türk bankacılık sektörü içindeki payı ve makroekonomik göstergelerle olan ilişkisi
aşağıdaki tabloda dönemler halinde gösterilmiştir.
Tablo 15
2000 Sonrası Makroekonomik Göstergelerin GeliĢimi
Yıllar GSYH
GSYH
(MilyarTL) Büyüme
Hızı
(%)
2001
240,8
6,4
2002
350,5
-5,7
2003
454,8
5,3
2004
559,0
9,4
2005
648,9
8,4
2006
758,4
6,9
2007
843,2
4,5
2008
950,1
0,9
2009
953,0
-4,7
2010
1098,7
9,2
2011
1298,1
8,5
2012
1416,8
2,2
2013
1559,3
4,0
2014*
1719,0
3,0
Toplam
Toplam
Ġthalat
Ġhracat
(Milyar$) (Milyar$)
41,7
51,6
69,3
97,5
116,8
139,6
170,1
201,0
141,0
153,3
240,3
236,3
251,2
179,0
31,7
36,1
47,3
63,2
73,5
85,5
107,2
132,0
102,1
113,3
134,1
152,5
153,5
118,2
Bankacılık
Sektöründeki Toplam
Yabancı Sermaye
(Milyar$)
3,3
1,1
1,8
2,8
10,1
20,2
22,1
18,2
8,4
9,0
16,0
13,0
11,0
Kaynak: Tablodaki veriler BUMKO, TUİK ve DPT'den derlenerek elde edilmiştir.
*2014 verileri II. çeyrek verileridir.
Bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişi, doğrudan yabancı sermaye içine
girmektedir. Özellikle 2000 sonrasında doğrudan yabancı sermaye yatırımları büyük
öneme sahiptir. 2001 yılında sektöre giren doğrudan yabancı sermaye miktarı 3,3
milyon$ iken, büyüme oranı %6,4 olarak gerçekleşmiştir. 2001 sonrası dönemde
Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla(GSYH) oranları sürekli bir artış halinde iken, GSYH
büyüme hızı ise dalgalanmalar halinde seyir etmektedir. 2009 yılında meydana gelen
kriz nedeniyle büyüme hızı negatif bir al almıştır. Büyüme hızındaki bu
dalgalanmaya rağmen yabancı sermaye girişi yıllar itibari ile sektöre girişini
sürdürmüştür. Yıllar itibari ile ithalatın ve ihracatın sürekli artması, dış ticaret
açığımızı da giderek artırmıştır.
53
2001 yılından sonra büyüme hızının sürekli artış gösterme nedeni "Güçlü
Ekonomiye Geçiş ve Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı"dır. 2001
krizi sonrası artma eğilimine giren büyüme hızı, 2008 yılının son çeyreğinde hız
kesmiştir.
Özetle, Türkiye‟ye gelen yabancı sermaye yatırımları, büyüme ile karşılıklı
etkileşim içindedir. Bazı yıllarda yabancı sermayenin büyümeyi olumlu yönde
etkilediği görülürken, bazı yıllarda ekonomik daralmadan kaynaklanan yabancı
sermaye düşüşleri meydana gelmiştir. Büyüme hızının nispeten düşük olduğu
yıllarda yatırım oranlarında nispi olarak düşük seviyede artış göstermiştir. Ülke
ekonomisi içerisinde yabancı sermaye yatırımlarının artması ekonomide büyümeyi
beraberinde getirmiştir. Türk bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişinin
ekonomik istikrara etkisinden bahsederken bu ilişkiyi istikrarı artırıcı ve istikrarı
azaltıcı olarak ele almak gerekmektedir. Türk bankacılık sektörüne yabancı sermaye
girişinin istikrara olan etkisinden söz etmek için sektörün krediler ile olan bağına
bakmak gerekmektedir. Yabancı sermaye girişinin ekonomik istikrarı artırıcı etkisi,
yabancı bankaların Türk bankacılık sektörüne katılımında daha istikrarlı bir kredi
kaynağı yaratmaları ve bankacılık sektörünün dış şoklara karşı direncinin artacağı
beklentisidir. Bu beklenti, yabancı bankaların açacakları hizmet birimleri vasıtasıyla,
ihtiyaç duyulması halinde ek bir fonlama ve sermaye katkısında bulunacakları
varsayımına dayanmaktadır. Bunun dışında yabancı bankaların istikrar etkisinin
belirleyicisi bir diğer faktör olarak da, bu bankaların finansal istikrarı bozucu
sonuçlar doğuran, ilişkili kredilendirme olarak bilinen ve bankalarda kredi riski
doğurucu işlemlerden uzak durmaları gösterilmektedir. Yabancı sermaye girişinin
ekonomik istikrarı artırıcı bir diğer etkisi ise, bankacılık sektörüne yeni girmiş olan
bir yabancı banka sektörün denetimi ve risk yönetim teknikleri açısından üst düzey
bilgiye sahip olduğundan yatırım yaptıkları ülkede finansal istikrar katkı
sağlamaktadır. 119 Yabancı sermayenin finansal istikrarı azaltıcı etkisi ise, kriz
ortamlarında yabancı bankaların çok ihtiyaç duyulan bir zamanda fon sağlayacağı
görüşü yaygın olsa da, bunun tersi bir görüşü de göz ardı etmemek gerekmektedir.
Yabancı bankalar gelişmekte olan ülkelere daha zayıf bağlarla bağlı ve yerel
bankalardan daha geniş iş fırsatlarına sahip olduklarından dolayı, söz konusu
119
Mukaddes Kesemen, "Bankacılık Sektöründe Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Türkiye Örneği",
(YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi SBE, 2009), Isparta, s. 102.
54
bankaların daha hassas ve vefasız olmaları olası görülmektedir. Bu yüzden bu
bankaların kendi ülkelerinden şokları getirme potansiyeli vardır. Diğer bir ifadeyle,
yabancı bankalar ekonomik şoklarda kendi ülkesinden ev sahibi ülkeye doğru bir risk
taşıyıcı gibi davranmaktadırlar. Yabancı bankalar yerel ekonomide herhangi bir
kırılganlık tespit ettikleri zaman yüksek risk ortamından kaçınmak ve elde edilen karı
realize etmek amacıyla genellikle fonlarını geri çağırma yoluna gitmektedirler. Bu
durum zaten kırılgan bir durumda olan yerel ekonominin daha da kötüleşmesine
sebep olmaktadır.120
2.5.1.2.İstihdama Etkisi
Herhangi sektörde faaliyet gösteren bir firma ve yabancı sermaye girişi ile
faaliyette bulunan bir yatırımcı, yatırım yaptığı ülkenin işgücünden yararlanarak
istihdama katkı sağlamaktadır. İşsizlik oranların yüksek olduğu bir ülke, bu işsizliği
kendi imkânları ile giderecek yatırımlar yapmaya gücü yetmediğinden dolayı,
yapılacak olan yabancı sermaye yatırımları istihdamı artırıcı bir etki yaratmaktadır.
Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı bankalar Dünya çapında gelişmiş şube ve
temsilcilik ağıyla tanınmış bankalar olarak bilinmektedir. Sahip olduğu yüksek
teknoloji kalitesiyle de az personelle yüksek performans sergilemektedir. Bu durum
da yatırım yapılacak ülke açısından bir avantaj olarak değerlendirilmektedir.121 Diğer
ülkelere göre Türkiye'de işgücü maliyetlerinin düşük olması yeni istihdam
alanlarının yaratılmasına olanak tanımaktadır. Yabancı bankalar yarattıkları yeni
istihdam alanlarının yanı sıra aynı zamanda Türk bankacılık sektörünün eğitimi
konusunda da destek olmaktadırlar. İstihdam ettikleri çalışanlarının bankacılık
birikim ve tecrübelerini de artırmaktadırlar. Fakat bu durum ilk etapta bankacılık
sektöründe kalifiye eleman sıkıntısı yaratmakta olup, uzun vadede bankacılık
sektöründe birikimli ve tecrübeli işgücü sağlamaktadır. 122 Faizlerin yükselmesi ve
finans sektöründeki düzenlemeler sonucu, üretim ile ekonomi arasındaki bağ
120
Pelin Ataman Erdönmez,"Finansal Gelişmekte Olan Ülkelerde Yabancı Bankalar", T. B.B. Bankacılık ve
Araştırma Grubu, Bankacılık Dergisi, Sayı: 51, s. 66.
121
Ahmet Algan, "Bankacılık Sektöründe Uluslararasılaşma Süreci ve Koçbank Örneği", (YayınlanmamıĢ
Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi SBE, 2008), Ankara, s. 122.
122
Aksoy, s. 44.
55
zayıflamış ve üretim olmaksızın kazanç sağlanması istihdamı ve sosyal dengeyi
bozmuştur. 123
Tabloda bankacılık sektörü toplam istihdam oranı içinde yabancı bankaların
istihdama katkısı verilmiştir.
Tablo 16
Bankacılık Sektörü Toplam Ġstihdamı Ġçinde Yabancı Banka Ġstihdamının Payı
Yıllar
Toplam Ġstihdam
Yabancı
Bankaların Toplam
Ġstihdamı
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014*
137.342
123.271
123.249
127.163
132.258
143.143
158.534
171.598
172.402
178.510
181.418
186.120
197.263
198.894
5.242
5.416
5.481
5.880
10.610
25.794
36.707
40.567
39.676
42.013
37.047
38.793
44.159
44.012
Yabancı
Bankaların
Ġstihdamdaki
Payı(%)
3.82
4.42
4.43
4.63
8.02
18.01
23.15
23.65
23.02
23.54
20.43
20.84
22.38
22.12
Kaynak: TBB'ce yayınlanan yıllık verilerden derlenmiştir.
http://www.tbb.org.tr/tr/banka-ve-sektor-bilgileri/istatistiki-raporlar/banka,-sube-ve-personel-bilgileri-/
(Erişim Tarihi: 14.11.2014). *2014 yılına ait veriler II. çeyrek verileridir
Türk bankacılık sektörü içinde istihdam edilen kişi sayısı 2002 yılı haricinde
sürekli bir artış göstermiştir. 2002 yılında bir azalma gösterme sebebi ise kriz sonrası
toparlanma döneminin etkisinden kaynaklanmaktadır. Yabancı bankalarda istihdam
edilen kişi sayısı da buna paralel olarak dalgalanma göstermiş olmasına rağmen
genel de istihdam edilen personel sayısındaki artış dikkatleri çekmektedir. Yabancı
bankalarda istihdam edilen kişi sayısının sürekli artış göstermesi, yabancı bankaların
sektörde şube veya temsilcilik açarak faaliyetlerini devam ettirmesidir. Türk
bankacılık sektöründe özellikle 2005 yılından itibaren sektörde yabancı sermaye
payının artması hem sektörün aktif büyüklüğünün hem de şube ve personel sayısında
olumlu etkiler yaratmıştır. Satılan veya devir olan bankaların bilançolarında meydana
123
Okan Güray Bülbül, Furkan Emirmahmutoğlu, "Yabancı Sermaye Yatırımlarının İstihdama Etkisi: Türk
Bankacılık Sektörü Örneği", Gazi Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 12, 2005, s. 218.
56
gelen değişim sektörün büyümesine paralel olarak, bankaların şube ve personel
sayılarında da artış sağlamıştır. Personel ve şube bazındaki bu artış da istihdama
olumlu etki yapmıştır.
Sonuç olarak; her ne kadar tabloda bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişinin
istihdamı artırdığı gözlemlense de, yabancı sermaye yatırımlarının kesin olarak
istihdamı artırdığı söylenememektedir. Bu noktada yatırım yapılan ülkeye
sermayenin geliş amacı önem arz etmektedir. Yabancı yatırımlar bankacılık
sektörüne satın alınmalar yoluyla girmekte ise istihdama yapacağı etki negatif veya
sınırlı olabilir. Özelleştirmeler şeklinde gelen yabancı sermaye de buna benzer etkiler
yaratmaktadır. Sonuç olarak yabancı sermaye yatırımının hiç yapılamamış olduğunu
düşünürsek, faaliyetine son verilecek olan istihdam alanı ortaya çıkacağını
göstermektedir.124
2.5.1.3.Verimlilik ve Rekabet Etkisi
Yabancı
bankaların
Türk
bankacılık
sektörüne
girmesiyle
faaliyet
gösterdikleri sektörde hem müşterilerine daha iyi bir teknoloji, hem de daha çeşitli
ürünleri sunarak verimliliğe katkı sağlarken, bu piyasalarda rekabeti artırması
suretiyle bankacılık faaliyetlerini teşvik ederek verimlilik artışı sağlamaktadır.
Yabancı bankalar gelişmiş ürün ve hizmet olanakları ile yerel piyasaların en karlı
işletmelerine hizmet sunarken, yerel bankalar finansal açıdan daha riskli firmalara
yönelmek zorunda kalmaktadırlar. Bu bağlamda, yerel işletmelerin finansal
hizmetlerden yararlanma imkânlarının kısıtlı olması, yabancı bankaların finansal
istikrara olan katkılarını tartışmalı hale getirirken, söz konusu bankaların karlı
firmalara hizmet etmesi, riskli işletmelerin yerli bankalara kalması, yabancı
bankaların verimliliğe olan etkilerini de tartışmalı hale getirmektedir.125
Bankacılık sektöründe verimlilik kavramı içerisinde; ürün çeşitliliği, ölçek
ekonomisi, yabancı bankaların piyasaya girişi, satın alma ve birleşmeler, çevresel
ekonomik koşullar, rekabet koşulları, müşteri portföyü, teknolojik gelişim,
operasyonların merkezileştirilmesi, süreçlerinin yapılandırılması, alternatif dağıtım
kanalları(ATM, POS, Kredi ve Bankamatik Kartı), gelir ve gider dengesi gibi
124
Faruk Cömert, "İstihdam Sorunu ve Yabancı Sermaye", Hazine Dergisi, Sayı: 13, Ocak 2004, s. 4.
Ayaydın ve Berberoğlu, s. 68.
125
57
faktörleri dikkate alabiliriz. Verimlilik, yabancı sermayenin ve yabancı bankaların
gelişmekte olan ülkeye girişleriyle getirdikleri yeni, kaliteli ve çok sayıdaki finansal
ürünlerle, teknolojiyle, bilgi ve tecrübenin yansıtılmasıyla ve yabancı bankalarla
yerel bankaların rekabete girmesiyle sağlanabilmektedir. Türk bankacılık sektörünün
verimliliği yabancı banka girişiyle birlikte Alternatif Dağıtım Kanalları(ADK) adı
altında toplanan finansal ürünleri ile birlikte değerlendirilmektedir. Yabancı
bankaların verimliliğe olan katkısı bu finansal ürünler(ATM, POS, Kredi Kartı,
Banka Kartı ve İnternet Bankacılığı) göz önünde bulundurularak incelenmelidir.126
Tablo 17
Yıllar Ġtibari Ġle ATM, POS, Kredi Kartı ve Banka Kartı Sayıları
Yıllar
POS Sayısı
ATM Sayısı
Kredi Kartı
Sayısı
Banka Kartı
Sayısı
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014*
662.429
912.118
1.140.957
1.239.518
1.453.877
1.632.639
1.738.728
1.823.530
1.976.843
2.134.444
2.293.695
2.358.587
12.857
13.544
14.823
15.530
18.800
21.970
23.800
27.649
32.462
36.334
42.011
43.566
19.863.167
26.681.128
29.978.243
31.289.405
37.335.179
43.394.025
44.392.614
46.956.124
51.360.809
54.342.148
56.835.221
57.280.716
39.563.457
43.084.994
48.243.369
51.420.366
55.510.092
60.551.484
64.661.947
69.916.462
81.879.926
91.263.042
100.164.954
101.3998.986
Kaynak: Bankalararası Kart Merkezi istatistiki verilerin hazırlanmış verilerdir.
http://www.bkm.com.tr/istatistik/pos_atm_kart_sayisi.asp (Erişim Tarihi: 14.11.2014)
*2014 yılı istatistik verileri Temmuz ayı verilerini içermektedir.
Tablo 17'de de görüldüğü üzere, Türk bankacılık sektörüne yabancı
bankaların girişi ile birlikte özellikle Alternatif Dağıtım Kanalları(ADK) olarak
adlandırılan bireysel bankacılık ürünlerinde bir artış gözlenmiştir. Yıllar itibari ile
ATM, POS, Kredi Kartı ve Banka Kartı kullanımı daha da artmıştır. Böylelikle Türk
bankacılık sektöründeki verimlilik oranlarında da artış gerçekleşmiştir.
126
Fatih Altun, "Bankacılık Sektörüne Yabancı Sermaye Girişi ve Ulusal Ekonomi Üzerine Etkileri",
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisan Tezi, Marmara Üniversitesi BSE, 2006), İstanbul, s. 75.
58
Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren bu yabancı bankalar, gerek
ilerlemiş teknolojisi ile gerekse de sunmuş olduğu kaliteli hizmet ile bu ürünlerin
kullanımını piyasa da teşvik etmektedir.
Yabancı bankalar piyasadaki verimliliği
doğrudan ve dolaylı olarak iki şekilde artırmaktadırlar. Faaliyet gösterdikleri
ekonomide üstün teknoloji, yeni, ucuz ve kaliteli ürünleri ile piyasada doğrudan
verimlilik artışı sunarken; bankacılık sektörünün verimliliğini artırmak amacıyla
diğer bankaları teşvik etmesi de verimliliğe dolaylı etkisini göstermektedir. Piyasa
verimliliğini artırma sürecinde diğer bankalarla doğal olarak bir rekabet ortamı
oluşmaktadır.127 Yabancı bankalar diğer taraftan, oluşturacağı rekabetçi ortama bağlı
olarak, dolaylı verimlilik artışına da neden olmaktadır. Yabancı bankalar girdikleri
ulusal ekonomilerde genellikle kendilerine göre daha küçük ölçekte ve daha eski
yöntemlerle çalışan ulusal bankalara örnek teşkil etmektedir. Bu nedenle diğer
bankaları kendi teknoloji hızı ile yarışır bir sektörde rekabet etmeye zorlamaktadır.
Artan rekabet baskısına bağlı olarak, yerel bankalar mevcut rekabet ortamında
başarılı olabilmek için yapılarını düzenlemek ihtiyacı içine girmektedir. Bu yönüyle
de yabancı bankalar yerel bankaların etkin bir işleyişe kavuşmasını zorlayarak
verimlilik üzerinde dolaylı bir katkı yaratabilmektedir. 128 Son olarak yabancı
bankaların faaliyetlerine bakıldığında, bireysel ve müşteri odaklı bankacılığa önem
verdikleri görülmektedir. Bu nedenle teknolojinin etkin bir şekilde kullanıldığı
internet ve telefon bankacılığı hizmetlerini ön planda tutmuşlardır. Telefon ve
internet bankacılığı ile yapılan işlem maliyetlerinin, şubede yapılan işlemlere göre
daha düşük olması da Alternatif Dağıtım Kanallarına yaptıkları yatırımların artmasını
sağlamıştır.129
127
Karakurt, s. 64.
Tuncay Çelik, Çiğdem Ünveren, "Yabancı Banka Girişlerinin Türk Bankacılık Sektörüne Rekabet Etkisi",
Niğde Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2, 2009, s. 47.
129
Volkan Gaziler, "İnternet Bankacılığı ve Kullanımın Etkinliği", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Gazi
Üniversitesi EBE, 2006), Ankara, s. 20.
128
59
2.5.1.4.Ödemeler Dengesine Etkisi
Türk bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişinin ödemeler dengesine olan
etkilerini incelemeden önce, ödemeler dengesi kavramı, ödemeler dengesinin
kalemleri ve yabancı sermaye girişi ile olan bağlantısını açıklayarak konuya
anlaşılırlık katılmaya sağlanmıştır.
Ödemeler dengesi kavramının geniş bir tanımını yapacak olursak;
"Bir ekonomide yerleşik kişilerin (merkezi hükümet, parasal
otorite, bankalar, gerçek ve tüzel kişiler) diğer ekonomilerde yerleşik
kişiler ile belirli bir dönem içinde yapmış oldukları ekonomik işlemlerin
sistematik kayıtlarını elde etmek üzere hazırlanan istatistikî bir
rapordur."130
Bir ekonominin yurtdışı piyasalarla olan ilişkisi, ödemeler dengesi olarak
adlandırılan bir bilanço içinde yer almaktadır. Ödemeler bilançosu da cari işlemler
dengesi, sermaye hareketleri dengesi, resmi rezervler hesabı ve net hata noksan
kalemlerinden oluşmaktadır. Ödemeler bilançosunun dengede oluşu veya açık
vermesi, o ülkenin uluslararası arenadaki ödeme gücünü de göstermektedir.
Ödemeler bilançosu, o ülkenin uyguladığı ekonomik ve mali politikalarda ne kadar
başarılı olduğunun ve yine o ülkenin refah seviyesinin ne düzeyde olduğunun bir
göstergesidir. Buradan önemli nokta, o ülkenin sonuçta refah seviyesinin yüksek
olabilmesi için istihdam ve enflasyon oranlarının istenen düzeyde olması, fiyat ve
döviz kuru istikrarı gibi temel değişkenlerin olumlu seyretmesi gerekmektedir. 131
Geçmişten günümüze kadar bankalar açık veren ülkelerde bulunan
müşterilerine kredi sağlamakta ve böylece açıklarının finansmanına katkıda
bulunmaktadırlar. Bu nedenle, sermaye hareketleri dengesi bakiyesinin, cari işlemler
hesabı bakiyesine göre çok farklı bir görünüm sergilediği görülmektedir. Bu durum,
açık veren ülkelerin açıklarını kapatmak için sermaye ithal ederken, fazla veren
ülkelerin ise fazlalarını dağıtmak için sermaye ihraç ettiklerini göstermektedir.
Bugünkü durumla, geleneksel durum arasındaki fark, sermaye akımındaki olağanüstü
genişlikten ve bankalardaki çarpıcı yayılmadan ileri gelmektedir.132
130
Özlem Gülçiçek, "Cari İşlemler Dengesinin Nedenleri ve Ülke Ekonomileri Üzerindeki Etkileri",
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi SBE, 2007), İstanbul, s. 3.
131
Gürol Günay, "Kısa Vadeli Yabancı Sermaye Hareketleri ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Yaşanan Krizlere
Etkisi, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi BSE, 2007), İstanbul, s. 47.
132
İlhan Uludağ ve Erişah Arıcan, Türkiye Ekonomisi, İstanbul: Der Yayınları, 2003, s. 184.
60
Türk bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişi, açık vermekte olan
ödemeler dengesine olumlu ve olumsuz etki yapmaktadır. Yabancı bankaların Türk
bankacılık sektörüne girişi ile getirmiş oldukları yabancı sermayenin, ödemeler
dengesi için sağlamış oldukları finansman kredileri bakımından olumlu etkisinden
söz edilebilir. Ayrıca sektördeki yabancı bankaların varlığı, diğer yatırımcı
bankaların Türk bankacılık sektörünü daha yakından tanımalarına olanak
sağlamaktadır. Böylece tasarruf açığı bulunan Türkiye ekonomisinin fon ihtiyacını
karşılaması açısından kolaylık sağlamaktadır.133
2000 sonrası dönemde Türk bankacılık sektörüne yabancı bankaların satın
alma, birleşme veya devir olma şeklinde yabancı sermaye katkısında bulunmaları,
özellikle de 2005 sonrası dönemde cari açığın finansmanında karşılaşılan engellerin
ortadan kaldırılmasında etkin rol oynamıştır. Yabancı sermayenin ödemeler
dengesine olumsuz etkisi ise yabancı bankaların Türk bankacılık sektöründe elde
ettiği karları yurtdışına aktarmalarıdır. Özellikle de Türkiye ekonomisinin krizle
karşı karşıya kaldığı dönemlerde gerçekleşen sermaye çıkışı, krizi daha da tetikleyici
etki yaratmaktadır. Yabancı sermaye girişinin ödemeler dengesi üzerindeki olumlu
etkisini sürdürebilmesi için, yabancı sermayenin uzun dönemde döviz kazandırıcı
özelliğini koruması gerekmektedir.134
Sonuç olarak Türk bankacılık sektörüne yabancı sermaye girişi ödemeler
dengesine olumlu ve olumsuz etkiler yapmaktadır. Buna bağlı olarak da ülke
ekonomisine giren yabancı sermaye girişi dalgalanmalar göstermektedir. Kısaca
yabancı sermayenin ülke ekonomisine katılımı olumlu etki yaratırken, ülke
ekonomisinden çıkışı olumsuz etki yaratmaktadır.
2.6.Yabancı Sermayenin Artmasında Basel Kriterleri
1980 ve 1990 yılları arasında ülkeler mali yapılarında serbestleşmeye
yönelmişlerdir. Finansal serbestleşme politikaları bekleneni verememekle kalmamış,
uygulandığı ülke ekonomilerinde finansal krizlere neden olmuştur. Yine 1990'larda
yaşanan krizlerle bir düzenlemeye gidilmesi gereksinim haline gelmiş ve İsviçre' nin
Basel kentinde toplanan komite ile bankaların mali yapılarının güçlendirilmesine
133
Fatih Yorulmaz, "Yabancı Sermaye Yatırımlarının Türkiye Ekonomisine Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek
Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi SBE, 2006), Konya, s. 78.
134
Muhammet Akdiş, Dünya'da ve Türkiye'de Yabancı Sermaye Yatırımları ve Beklentiler, YASED
Yayınları, 1985, s. 100.
61
yönelik düzenlemeler getirilmiştir. Komite, resmi olarak kanun ve kurallar koyma
yetkisine sahip olmamakla birlikte, bankacılık sektörü için tasarı ve teklifler üreterek
bunları tartışmaya sunabilmektedir.135 1980'li yıllarda IMF'nin sermaye hareketlerini
serbestleştiren ve garanti veren politikaları sonucunda Meksika, Güney Doğu Asya
ve Türkiye finansal kriz ortamına girmiştir. Politikaların ilk uygulanmaya
başlamasıyla sermaye girişi hız kazanmış fakat dış borçların artmasıyla ekonomik
seyir değişmiş ve yabancı yatırımcılar ülkeden çıkış yapmaya başlamışlardır.
ABD'de yüksek enflasyon ve döviz kuru dalgalanmaları nedeniyle birçok firma iflas
etmiş ve Basel Komitesi Basel II' yi hazırlamaya başlamıştır.136
2001 yılındaki ekonomik bunalımın tetiklemesiyle, bankacılık sektöründe
açığa çıkan çöküşle birlikte finansal hizmetler sektörünün gündeminde yabancı
sermaye konusu güncelliğini korumuştur. Son dönemin önemli konularından biri
Türk bankacılık sisteminde yaşanan devir ve birleşmeler nedeniyle sisteme girmeye
başlayan yabancı sermaye miktarındaki artışlar olmuştur. Özkaynak ve rekabet
konusunda sıkıntı yaşayan Türk bankalarının yabancı kaynak transferi ile
kârlılıklarını artıracağı ve rekabet kalitesinin artacağı düşünülmüştür. 137 Yabancı
bankalar iç borçtan daha fazla faydalanmak ve bu yolla küresel kârlılıklarını artırmak
istemektedir. 2001 yılından sonra kriz sonrası dönemde yeniden yapılandırma ile
birlikte bankacılık sektöründe özkaynak ve karlılık artış göstermiştir. Faiz
hadlerindeki ciddi düşüşe rağmen bankalar faiz dışı gelirlere yönelerek krizin
etkilerinden kurtulmayı başarmışlardır. Bütün bu olumlu gelişmeler neticesinde 2004
yılı sonunda AB üyelik sürecinde atılan önemli adımlara istinaden sektöre yabancı
bankaların ilgisi daha da artmıştır. Basel II ile birlikte artan rekabet koşulları ve AB
süreci bankaların yabancı bankalar tarafından satın alınmasını gündeme getirmiştir.
138
Basel II kriterleri ile özellikle 21.yüzyıl bankacılığının asgari sermaye yeterliliği,
risk yönetimi ve sermaye düzenlemelerinin denetimi esas alınmış, finansal sistem bir
bütün olarak ele alınıp güçlendirilmesinin bankalara olan güveni artıracağı
vurgulanmıştır. Basel I‟ in aksine, Basel II‟ de risk temelli sermaye standartları
135
Bülent Güloğlu ve Ender Altunoğlu, "Finansal Serbestleşme Politikaları ve Finansal Krizleri: Latin AmerikaAsya ve Türkiye Krizleri", Ġstanbul Üniversitesi Siyasi Bilimler Dergisi, S. 22, 2002, s. 109.
136
Asiye Kömürcü, Basel II Çerçevesinde Standart Yöntem Açısından Derecelendirme Sistemi ve Bir Uygulama,
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi EBE, 2007), Ankara, s. 16.
137
Karakurt, s. 71.
138
Devrim İlhan Mercan, Basel II Kriterleri Çerçevesinde Türk Bankacılık Sektöründeki Sermaye Yeterliliği
Sorununun İncelenmesi, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi BSE, 2006), İstanbul,
s.14.
62
düzenlenerek, kredi derecelendirilmesi üzerine inşa edilen sermaye gereksinimi
kabul edilmiştir. Basel Komitesi‟nin revize ettiği sermaye uyumu, modern risk
yönetim teknikleri ile hesaplanan ve değerlendirilen, bankaların gerçek riskleri ile
bağlantılı sermaye gereksinimini düzenlemekle ilgili olup, sermaye gereksinimi,
bankaların denetim ve düzenlemelerinde kilit rol oynamaktadır.139
Son olarak da Basel III kriterlerinin bankacılık sektörü sermaye yapısı ile
ilgisine bakacak olursak;
Eylül 2008‟de Lehman Brothers‟ın iflasını duyurması, ABD‟deki büyük
yatırım bankalarının banka holding şirketlerine dönüştürülmesi, Fannie Mae ve Fredi
Mac‟in ulusallaştırılması, American International Group (AIG)‟in çöküşün eşiğine
gelmesi, Fortis‟in parçalanması ve satılması, İzlanda‟nın en büyük ticari bankasının
ardından ülkenin bankacılık sisteminin çökmesi kriz durumları için yeterince
önlemin alınmadığını ve mevcut sistemin ciddi eksiklikler içerdiğini göstermiştir.
Son yaşanan global krizin ardından daha önce geliştirilmiş ve uygulanmış Basel II
uzlaşısının yetersiz yanlarını gidermek, yeni yaklaşımlar ve tedbirler ortaya atmak,
böylece yaşanabilecek krizleri engelleyebilmeye çalışmak ya da zararı en aza
indirgemek amacıyla Basel Komitesince Basel III uzlaşısı hazırlanmıştır. Basel III
uzlaşısı, bir önceki sürümdeki eksikler ve yetersizlikler yüzünden gerekli
görülmüştür. Bu açıdan bakıldığında Basel II‟nin eksiklerini, Basel III uzlaşısını
ortaya çıkaran nedenler olarak nitelendirebiliriz. 140
2.7. Vergilemenin Yabancı Sermaye Yatırımlar Üzerindeki Etkileri
Bilindiği üzere 1929 yılında meydana gelen büyük buhrandan sonra
yatırımcı kararları üzerinde etkili olabilmek için vergisel alanda düzenlemeler
yapılmıştır. Yapılan düzenlemeler vergi anlayışında değişiklikleri beraberinde
getirmiştir. Bu düzenlemeler, yatırımcı kararları üzerinde vergi avantajları sağlamak
veya vergi açısından cezalandırmak suretiyle etkin olmuştur. Yatırımcı kararlarını
etkilemek için vergi kanunlarında vergi tedbir ve teşvikleri yer almıştır. Söz konusu
bu vergi tedbirlerinin amaçları; yatırım hacmini artırmak, yatırımların sektörel
dağılımına katkı sağlamak, etkin olmayan yatırım kollarına destek sağlamak ve
139
A.Aslan Şendoğdu, "Basel II Kriterlerinin Dünü Bugünü ve Gelecek İçin Bir Üst Sürüme Olan İhtiyacın
Kaçınılmazlığı", Bankacılık ve Sigortacılık AraĢtırmaları Dergisi, C. 1, S. 2, 2010, s. 4
140
Eymen Gürel, Esra Burcu Bulgurcu Gürel ve Neslihan Demir, "Basel III Kriterleri", Bankacılık ve
Sigortacılık Dergisi, C. 1, S. 3, 2012, s. 16.
63
verimliliğin artırılmasına katkı sağlamaktır. Teşvik edici vergi tedbirleri yatırımcının
kararları üzerindeki olumsuz etkinin giderilmesi için telafi edici niteliktedir.
Türk bankacılık sektörüne yapılan yabancı sermaye yatırımlarında da vergisel
düzenlemeler etkin rol oynamıştır.141
ġekil -1: Vergi TeĢviklerinin Yatırımlar Üzerindeki Etkisi
Kar Oranı(r)
r*/1-t
B
r*
A
Sermayenin Marjinal Ürünü
I0
I*
Yatırım(I)
Kaynak: Ahmet Tekin, "Vergi Teşvikleri ve Ekonomik Etkileri", Dumlupınar Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, Sayı. 16, Aralık 2006, s. 301.
Şekil - 1' de görüldüğü gibi vergisel teşviklerin yatırımları artırıcı etkisinin
olduğu görülmektedir. Vergilerin olmadığı bir ekonomide sermayenin getiri oranı ile
yatırımlar arasında denge A noktasında sağlanmıştır. Fakat t oranında vergi
konulması durumunda sermayenin getirisi düştüğü için yatırımlar I* seviyesinden I0
seviyesine gerilemekte ve denge B noktasına kaymaktadır. Vergilerdeki düşüş
miktarına göre yeni denge A-B aralığında bir yerde olacaktır. Vergi miktarındaki bu
düşüş Türk bankacılık sektörüne yönelik yabancı sermaye yatırımlarında bir artış
meydana getirmiştir.
Vergisel teşvikler genel olarak yabancı yatırımcıları uyarmak için kullanılan
en yaygın yöntemlerden birisidir. Vergisel teşviklerin temel amacı, yatırımcının vergi
141
Erkan Uzun, Vergi Politikalarının Uluslararası Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Üzerindeki Etkileri,
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi SBE, 2008), İstanbul, s. 113.
64
yükünü azaltmaktır. Bu bağlamda vergi teşviklerini, vergi kanunlarında değişiklik
yapmak suretiyle bazı ekonomik faaliyet alanlarına kolaylık ve ayrıcalıklar sağlamak
olarak ifade edebiliriz.
Sermayenin bankacılık sektörüne yönelmesinde yatırım kararlarını etkileyen
genel vergisel istisnaları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:142
* Gelir ve Kurumlar Vergisi İstisnaları,
* Gümrük Vergisi İstisnası,
* Katma Değer Vergisi İstisnası,
* Vergi-Resim ve Harç İstisnası uygulamalarından oluşmaktadır.
Yabancı sermaye kararlarını etkileyen vergi çeşitleri ise; kurumlar vergisi,
kişisel gelir vergisi, damga vergisi, emlak vergisi ve çok çeşitli ödemeler şeklinde
ifade edilebilir. Bu vergi ve benzeri ödemeler içinde yatırım kararlarında en etkili
olanı kurum kazançları üzerinden alınan kurumlar vergisidir. Yatırımcılar, kurumlar
vergisi dışındaki vergileri genellikle bir maliyet unsuru olarak üçüncü şahıslara
yansıtabilirler veya bu vergileri aracı sıfatıyla tahsil edip vergi dairesine yatırırlar.
Oysa kurumlar vergisinin yükü, yatırımcının üzerinde kalır ve vergi, yatırılan
sermayenin geri dönüş oranında önemli bir paya sahiptir.143
142
Tayfur Çiçek, Vergisel Teşvikler Açısından 1980 Sonrası Türkiye'de Yabancı Sermaye Yatırımları,
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi SBE, 2008), İstanbul, s. 65.
143
Erkan Uzun, s. 116.
65
BÖLÜM 3
TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YABANCI SERMAYE ve
VERGĠLENDĠRĠLMESĠ
Türkiye'de faaliyette bulunan bankalar niteliklerine göre, yerli bankalar ve
yabancı bankalar olmak üzere iki kategoride değerlendirilmektedir. Yabancı
bankaların niteliklerine göre sıralamasında bankaların sermaye yapısı etkili
olmaktadır. Vergi mevzuatı hükümleri dâhilinde ise Türkiye'de faaliyette bulunan
bankalar tam mükellefiyete tâbi bankalar ve dar mükellefiyete tâbi bankalar olmak
üzere iki kategoride analiz edilmektedir. Yerli bankalar; tamamen yerli sermaye ile
kurulan bankalardır. Bu bankalar 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (T.T.K.)
hükümlerine göre kurulmaktadır.
Yabancı bankalar ise sermayesinin bir kısmı veya tamamı yabancı gerçek ve
tüzel kişilere ait olan bankalardır. Bir bankanın sermayesinin %1'i bile yabancı bir
gerçek ve tüzel kişiye ait olsa o banka yabancı sermayeli olarak nitelendirilmektedir.
Yabancı sermayeli bankalarda "sermaye" yabancılık unsuru taşısa da bu bankalar
T.T.K. hükümlerine göre Türkiye'de kurulan bankalar olduğu için Türk bankasıdır.
Çünkü mülkilik ilkesi gereğince Türkiye'de Türk hukuk kurallarına göre kurulan her
türlü banka sermaye yapısı ne olursa olsun Türk bankasıdır. Bu bankaların
sermayesinin bir kısmı yabancı gerçek ve tüzel kişilere ait ise bu bankalar yabancı
sermayeli Türk bankasıdır.144
Vergi mevzuatı, Türkiye'de kazanç ve/veya irat elde eden kurumların
vergilendirilmesinde tam ve dar mükellefiyet olmak üzere iki mükellefiyet rejimi
belirlemiştir. Tam mükellefiyete tâbi kurumlar, diğer bir ifadeyle tam mükellefiyet
esasında vergilendirilecek olan bankalar; kanunî ve iş merkezlerinden bir tanesinin
Türkiye'de olduğu bankalardır. Kanunî ve iş merkezinin her ikisi de Türkiye dışında
olan bankalar ise dar mükellefiyete tâbi bankalardır. Dar mükellefiyet esasında
vergilendirilecek olan yabancı bankalar Türkiye'de 5520 sayılı Kurumlar Vergisi
Kanunu'nun (K.V.K.'nun) 3'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının (d) alt bendi hükmüne
göre, menkul sermaye iradı niteliğinde gelir elde edebilecektir. Menkul sermaye
144
Levent Başak, "Türkiye'de Bankacılık Faaliyetinde Bulunan Dar Mükellefiyete Tabi Yabancı Bankaların Elde
Ettiği Faiz Gelirleri ve Yabancı Bankaların Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkilerine Yönelik Makro Analiz",
Bankacılar Dergisi, Sayı. 81, 2012, s. 35.
66
niteliğindeki faiz gelirleri bu kurumlarca Türkiye'de elde edilen kurum kazancı
olarak vergilendirilmektedir.
Çalışmamım bu bölümünde, Türkiye'de faaliyet göstermekle birlikte kanuni
veya iş merkezi yurt dışında bulunan yabancı bankaların Türk bankacılık
sektöründeki faaliyetleri doğrultusunda vergilendirilirken dikkate alınan ilkelere,
yabancı sermayeli bankaların elde ettiği gelir ve kazançların Kurumlar Vergisi
Kanunu ve Gelir Vergisi Kanunu kapsamında nasıl vergilendirildiği anlatılmaya
çalışılacaktır.
3.1.Türk Bankacılık Sektöründeki Yabancı Sermayenin
Vergilendirilmesinde Gözetilen Ġlkeler
Vergilendirme işleminin gerçekleştirilebilmesi için öncelikle devlet ile vergi
yükümlüsünün başka bir ifade ile vergi mükellefi arasında hukuki bir dayanağın
bulunması gerekmektedir. Hukuki dayanağın genel kabul görmüş ve uygulanan
hukuki ilkeleri ise aşağıda sırası ile açıklanmıştır.
3.1.1.Kaynak İlkesi (Mülkilik İlkesi)
Kaynak ilkesi, elde edilen gelirin doğduğu ya da kazanıldığı yere göre
vergilendirilmesi esasına dayanmaktadır. Vergilemede hedef olan kişi değil, gelirdir.
Devlet
egemenliği
altında
bulunan
vergi
konularını
ve
vergi
olaylarını
vergilendirmektedir. Buradaki hukuksal ilişki “ekonomik bağ” temeline dayanmakta
ve vergi yükümlüsünün ikametgâhı ve uyrukluğunun bir önemi bulunmamaktadır.
Bu ilke, bütün devletler tarafından vergilendirmeye esas alınan bir ilkedir. Ancak,
bazı ülkeler vergi sistemlerini sadece kaynak ilkesine dayandırmaktadır.145
Çoğunlukla sermaye ithal eden ülkelerce benimsenen bu ilkeye göre, ülke
dışındaki vergi kaynaklarından vazgeçilmekte ve vergileme yetkisi bakımından ülke
dışına çıkılmamaktadır. Kaynak ilkesi uygulaması; sade ve kolay olmasından dolayı,
vergi idaresinin zayıf ve kanunların uygulanmasının etkisiz olduğu ülkelerde,
devletin sadece kendi ülkesinde doğan gelirleri vergilendirmesi bakımından idari
kolaylıklar da sağlamaktadır. 146
145
Erkan Uzun, s. 165.
Selahattin Tuncer, Vergi Hukuku ve Uygulaması, Ankara: Yaklaşım Yayınları, 2003, s. 100.
146
67
3.1.2.İkametgâh İlkesi (Şahsilik)
İkamet ilkesinde vergileme hakkı, gelir ve servet sahibinin yerleşmiş
bulunduğu ülkeye aittir. Gerçek veya tüzel kişinin ülke sınırları içinde veya ülke
dışında elde ettiği tüm gelirler vergiye tabi tutulmaktadır. İkametgâh ilkesi, kaynak
ilkesine göre daha etkindir. Bu ilkenin uygulanmasında ikamet kavramının bilinmesi
gereği ortaya çıkmaktadır. Hukuki açıdan ikametgâh kavramı, kişinin ikamet ettiği
yer sayılırken, mali anlamda farklı tanımı içermektedir. Mali anlamda ikametgâh,
vergi mükellefinin bulunduğu, oturduğu ve işlerini yürüttüğü yerdir. Mali ikametgâh,
kişinin yurtiçi veya yurtdışı kazanç veya irat elde etmesi ve vergilendirilmesi halinde
söz konusu olacaktır.147
3.1.3.Tabiiyet İlkesi (Uyrukluk İlkesi)
Şahsilik ilkesinin bir uygulama tarzı olan tabiiyet ilkesi uyarınca, vatandaş
hem tabiiyetinde olduğu ülke dâhilinde elde ettiği gelirler için, hem de yabancı
ülkelerden elde edilen gelirler için vergi ödemektedir. Devletin bu tip vergilendirme
yetkisinin ortaya çıkabilmesi için kişi ile devlet arasındaki tabiiyet ilişkisi yeterli
görülmektedir. Çok uluslu şirketler birden fazla ülkede faaliyette bulunmalarından
dolayı, birçok devletin egemenlik alanına giren faaliyetlerde bulunmakta ve farklı
düzenlemeler içeren vergi yasalarına muhatap olmaktadırlar. Örneğin, biri ikametgâh
ilkesini diğeri kaynak ilkesini benimsemiş iki ayrı devlette faaliyette bulunan birçok
uluslu şirketlerin elde ettiği gelirin çifte vergilendirilmesi söz konusu olmaktadır.
Sermaye ihraç edenler, ikamet ilkesi esasına, sermaye ithal edenler ise kaynak
ilkesine göre yetkilerini kullanmaları durumunda daha çok vergi geliri elde
ettiklerinden, bu ülkelerin çıkarları çatışma halinde olmaktadır.148
147
Mualla Öncel, Ahmet Kumrulu ve Nami Çağan, Vergi Hukuku, 17.Bası, Ankara: Turhan Kitabevi,
2009, s. 254.
148
İbrahim Nihat Bayar, Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaĢmaları ve Mahsup Yöntemi, Ankara: Maliye
Hukuk Yayınları, 2006, s. 13.
68
3.2.Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermayenin Türk Vergi
Sistemi Ġçindeki Yeri
Yabancı sermayenin Türk bankacılık sistemi içinde vergileme uygulamasına
bakıldığında karma bir sistem içerisinde olduğu görülmektedir. Yabancı sermaye
Türk bankacılık sektöründe muhabir bankacılık, şube, acente ve iştirakler şeklinde
örgütlenmektedir. Bunun dışında yabancı bankalarca şube organizasyonu dışında
bankacılık mevzuatında da yer alan temsilcilik şeklinde faaliyette bulunulmaktadır.
Ancak, temsilcilik faaliyetleri son derece sınırlandırılmıştır. Bankacılık sistemi
içerisinde yabancı bankaların Türkiye‟deki bir diğer örgütlenme modeli Türkiye‟de
irtibat bürosu açmak şeklinde kendini göstermektedir. İrtibat bürolarının açılışı ve
işletilmesi esasları hususunda yabancı sermaye mevzuatında sıkı kurallar
getirilmiştir. Yabancı bankalar Türkiye‟deki ilk örgütlenmelerini irtibat bürosu açma
şeklinde gerçekleştirmişler daha sonra ise şube açılışına ilişkin prosedür yerine
getirilerek şube organizasyonu dahilinde faaliyetlerine devam etmişlerdir. Ancak
günümüzde
Türkiye‟de
irtibat
bürosu
açan
herhangi
bir
yabancı
banka
bulunmamaktadır. Örgütlenme şekillerine bağlı olarak sunulan hizmet ve yerli
bankalarla gerçekleştirilen faaliyetlerde ortak sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu
sebeple yabancı sermaye yatırımları mevcut yasal düzenlemelerle birlikte yerli
sermaye ile eş değer şekilde vergiye tabi tutulmaktadır.
Türkiye‟de faaliyet gösteren banka işletmelerinin tamamı ve/veya bir kısmı
yabancı sermaye ile kurulan bankalar ile yurt dışında yerleşik bulunan kurumlarca
Türkiye‟de açılan yabancı banka şubelerinden oluşmaktadır. Türkiye‟de faaliyet
gösteren yabancı bankaların elde ettiği kazançların vergilendirilmesinde, esas
itibariyle, dar mükellefiyete tâbi bankalarca elde edilen şube kazançları ve menkul
sermaye iratlarının vergilendirilmesi esasları ele alınmaktadır. Kanuni ve iş
merkezinin her ikisi de Türkiye dışında bulunup da, Türkiye'de şube açarak faaliyet
gösteren yabancı bankaların kazançları ticari kazanç niteliğinde olup, K.V.K.'na
tabidir. Bunun yanında Türkiye'de şubesi bulunmayan yabancı bankaların elde etmiş
olduğu kazanç ve iratlar menkul sermaye iradı sayılmakta olup, bazı nüans
farklılıkları ile birlikte G. V. K.' na göre vergilendirilmektedir.
Bu temel açıklamalar çerçevesinde öncelikle çalışmamın bu kısmında
Kurumlar Vergisi kanunu kapsamında dar mükellefiyete tabi yabancı sermayeli
bankaların nasıl vergilendirildiği anlatılmaktadır.
69
3.2.1.Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermayenin Kurumlar Vergisi
Kanuna Göre Vergilendirilmesi
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu‟nun (K. V. K.) 3. maddesinin (2)
numaralı bendine göre, K.V.K.‟nın 1. maddesinde yazılı kurumların kanuni ve iş
merkezlerinden her ikisi de Türkiye içinde bulunmayan kurumlar, yalnız Türkiye‟de
elde
ettikleri
kurum
kazançları
üzerinden
dar
mükellefiyet
esasında
vergilendirilmektedir. Türkiye‟de kazanç elde eden tam ve dar mükellefiyete tâbi
kurumların elde ettikleri bütün kazanç ve irat unsurları kurum kazancı olarak
kurumlar vergisine tâbi tutulmaktadır. Ancak, dar mükellefiyete tâbi kurumların
kanuni ve iş merkezlerinin Türkiye dışında olması nedeniyle vergi güvenliğinin
sağlanmasına yönelik olarak, bu kurumlarca elde edilen bazı kazançların
vergilendirilmesi K.V.K.‟nun 3. maddesi gereğince yapılmaktadır. K.V.K.‟nun 3.
maddesi hükmüne göre, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen kurum kazancı
6 bent halinde ifade edilmiştir.149
Yabancı bankaların Türkiye'de tam veya dar mükellefiyet esasında
vergilendirilmesi durumunda vergilendirilme esasları farklılık arz etmektedir.
K.V.K.'ya
göre
Türkiye'de
kazanç
ve/veya
irat
elde
eden
kurumların
vergilendirilmesinde beyan esası benimsenmiştir. Kurumlar, bir hesap döneminde
elde ettikleri kurum kazançlarının safi miktarı üzerinden kurumlar vergisi ödemekle
mükelleftirler. Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde belirtilen bu kurumlar
sermaye ortaklıkları, iktisadi kamu kuruluşları, kooperatifler, dernek ve vakıflar ve iş
ortaklıkları olarak sayılabilir.150 Bu kapsamda, Türkiye'de bir kısmı ve/veya tamamı
yabancı sermaye ile kurulan Türk bankaları ile kanunî ve iş merkezi yurt dışında
bulunan yabancı bankalar tarafından Türkiye'de açılan şubelerde K.V.K.'nun 3'üncü
maddesinin 3'üncü fıkrasında yer alan kazanç ve/veya iratların elde edilmesi halinde
bu gelirler kurum kazancı olarak ilgili kurumlar tarafından yıllık kurumlar vergisi
beyannamesi ile beyan edilmek suretiyle vergilendirilmektedir. Ayrıca dar
mükellefiyet rejiminde yıllık beyanname esasının yanında, K.V.K.'nın 26'ncı
maddesi kapsamında özel beyanname ile beyan esası da getirilmiş ve K.V.K.'nın
149
Levent Başak, "Türkiye'de Yabancı Banka Hukuku ve Yabancı Bankalarla İlgili Bazı Hususların Analizi",
Bankacılar Dergisi, s. 63, 2007, s. 15.
150
Selim Kaneti, "Türkiye'de Yabancı Sermayenin Vergilendirilmesinin Ana Çizgileri", Vergi Sorunları, 1984,
s.19.
70
30'uncu maddesinde düzenlenmiş olan tevkif esası benimsenmiştir. K.V.K.‟nun
30‟uncu maddesine göre, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen ve iki bent
halinde sayılan kazanç ve iratlar üzerinden, bu kazanç ve iratları avanslar da dahil
olmak üzere nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından %15
oranında kurumlar vergisi tevkifatı yapılmak zorundadır. Dar mükellefiyete tâbi
kurumların K. V. K.' nın 26. maddesinde belirtilen kazanç ve/veya iratları elde
etmeleri halinde yabancı kurum veya Türkiye'de adına hareket eden kimse, elde ettiği
gelir veya kazancı, bu kazanç ve/veya iratların elde edilme tarihinden itibaren 15 gün
içinde özel beyanname ile beyan etmesi gerekmektedir. 151
Özellikle dar mükellefiyete tâbi kurumlar için ortaya çıkarılmış olan tevkif
esası ise K.V.K.'nın 30'uncu maddesi hükmünde düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne
göre, dar mükellefiyet esasında vergilendirilecek olan yabancı bankalarca K.V.K.'nın
26. maddesinde belirtilen kazanç ve/veya iratların elde edilmesi halinde, kazanç ve
iratları yabancı kurumlara sağlayanlar, bu kurumlara yapmış oldukları ödemeler
üzerinden kurumlar vergisi tevkifatı yapmaktadırlar.152
Yabancı
sermayenin
K.V.K.'nın
dar
yükümlülük
koşullarına
göre
vergilendirilmesi sırasında yabancı sermayenin elde edildiği gelir unsuru da önem
arz etmektedir. K.V.K.'nın 12. maddesine göre dar mükellefiyet kapsamına giren
kazanç ve iratları aşağıdaki gibidir: 153

Türkiye‟de Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre işyeri olan veya daimi
temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde veya bu
temsilcileri aracılığıyla yapılan işlerden edilen ticari kazançlar,

Türkiye'de elde edilen ücretler,

Türkiye elde edilen serbest meslek kazançları,

Türkiye'de zirai işletmelerden elde edilen kazançlar,

Gayrimenkullerin, hakların menkul hakların Türkiye'de kiralanmasından elde
edilen kazançlar,

Türkiye'de elde edilen menkul sermaye iratları,

Türkiye'de elde edilen diğer kazanç ve iratlar,
151
Ali Tuğlu, "Yabancı Sermayeli Kurumların Elde Ettikleri Gelirlerin Vergilendirilmesi", YaklaĢım
Dergisi, Sayı: 128, 2003, s. 108.
152
Zafer Ertunç Şirin, Türkiye'de Yabancı Sermaye Yatırımlarının Vergi Rejimi Karşısındaki Durumu,
(YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul Üniversitesi SBE, 2005), İstanbul, s. 147.
153
Erkan Uzun, a. g. e. , s. 172.
71
Yukarıda yaptığım temel açıklamalar çerçevesinde dar mükellefiyete tâbi
bankalarca Türkiye‟de elde edilen menkul sermaye iratları tevkif sureti ile
vergilendirilecek; yabancı bankalarca Türkiye‟de açılan şubelerin ise, elde ettiği
kazanç ve iratlardan ötürü yıllık beyanname vermesi gerekecektir. Dar mükellefiyete
tâbi bankalardan alınan krediler veya bu kurumlarca Türkiye‟ye yatırılan sermaye
karşılığında bu kurumlara yapılan ödemeler kurumlar vergisi tevkifatına tâbidir.
Türkiye‟de şube açan yabancı bankaların vergilendirilmesi ise, Türkiye‟de elde ettiği
kazanç ve iratlardan ötürü tam mükellefiyet esasında vergilendirilen kurumların
vergilendirilmesi esaslarına tâbidir.
Bu kazanç ve iratlardan gelir elde edilmesinde aynı zamanda kurumlar vergisi
oranındaki değişmeler de etkili olmaktadır. Kurumlar vergisi oranındaki değişmeler
karşısında yabancı sermayenin durumu farklı yönleriyle ele alınacaktır.
- Kurumlar Vergisi Oranındaki Değişmeler Karşısında Yabancı
Sermayenin Durumu
Bir yatırımcının nerede ve nasıl yatırım yapacağına karar verirken göz
önünde bulundurduğu bazı faktörler vardır. Bunlar genel olarak; yatırım yapılacak
ülkenin alt yapı, mevzuat, vergiler, kar transfer yapısı, döviz ve kur değişmeleri,
politik faktörleri ile ilgilidir. Yabancı sermayenin vergilere karşı olan duyarlılığı söz
konusu olduğunda ise vergi oranlarındaki değişmeler etkili olmaktadır. Yani toplam
talebin, toplam arzdan fazla olduğu durumlarda daha fazla yabancı sermaye
çekebilmek için vergisel rekabet söz konusu olmaktadır. Bu rekabet başta kurumlar
vergisi olmak üzere yabancı sermaye üzerinden elde edilen gelirler söz konusu
olduğunda vergi oranını sıfıra doğru yaklaştırmaktadır.154
Türkiye'de kurumlar vergisi oranındaki değişmelerin OECD ülkelerindeki
vergi oranlarında meydana gelen değişmeler ile kıyasladığımızda sermaye ile vergi
oranları arasında ters bir ilişki olduğu ortaya çıkmaktadır. Kurumlar vergisi
oranlarında meydana gelen azalma ile yabancı sermaye miktarında bir artış
gözlenmiştir. Eğer vergi oranlarında meydana gelen düşüş yabancı sermaye
miktarında artışa sebep olup olumlu bir etki yaratabiliyorsa, vergi gelirleri üzerinde
de olumlu etki meydana getirmektedir. Ülkemizde kurumlar vergisi yüzde 10 oranı
ile uygulanmaya başlanmış, 1960-63 yılları arasında yüzde 20, 1964-1980 arasında
154
İdris Sarısoy, Selçuk Koç, "Yabancı Sermaye Yatırımlarının Kurumlar Vergisi Üzerindeki Etkisinin
Ekonometrik Analizi", Erciyes Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Sayı: 36, 2010, s. 138.
72
ise yüzde 25 oranına sahip olmuştur. 1950-80 döneminde alınan vergiye ek olarak
ayrıca ortaklara dağıtılan kar payları üzerinden de gelir vergisi stopajı uygulanmıştır.
1980 yılından sonra gelir vergisi stopajı kaldırılmış ancak kurumlar vergisi oranı da
yüzde 50‟ye yükseltilmiştir.155
1981 yılından itibaren kurumlar vergisi ile birlikte vergi alacağı uygulamasına
geçilmiş ancak 1986 yılından sonra kurum gelirleri sadece yüzde 46 oranında
kurumlar vergisine tabi tutulmuştur. Bu dönemde dağıtılan kar payları üzerinden
vergi alınmaması dolayısıyla vergi adaletine ilişkin sorunların ortaya çıktığı ileri
sürülmektedir. Bu nedenle 1995 yılından itibaren vergi alacağı uygulamasına
dönülmüş ve kurumlar vergisi oranı da yüzde 25‟e düşürülmüştür. 1994 yılındaki
ekonomik krizin etkilerinin azaltılması ve vergi gelirlerinin arttırılması amacıyla 5
Nisan Kararları alınmıştır. Vergi oranlarının indirilmiş olmasına rağmen çıkarılan ek
vergilerle mükelleflerin vergi yükünde herhangi bir azalma olmadığı belirtilmektedir.
1999
yılı
itibariyle
uygulanmak
üzere
vergi
oranları
yüzde
30
olarak
değiştirilmiştir.156
2005 yılında yüzde 30‟luk kurumlar vergisi oranına ilave olarak yüzde 10 fon
kesintisi yapılarak gerçek vergi oranı yüzde 33.33 olarak belirlenmiştir. 1.1.2006 tarihinden
geçerli olmak üzere 21.6.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5520 sayılı K.V.K.‟nın 32. madde
ile vergi oranları yüzde 20‟ye indirilmiştir. Yıllar itibari ile Kurumlar vergisindeki bu oransal
değişmeler neticesinde, Türkiye‟de uygulanan kurumlar vergisi oranlarının görünüşte yüksek
olmasına karşın uygulamada geçerli olan istisnalar ve muafiyetler nedeniyle verginin
mükellefler üzerindeki yükünün daha az olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
155
Hanife Burcu Avcı, Kurumlar Vergisi Oranının Yabancı Sermaye Yatırımları Üzerinde Etkisi: OECD Ülkeleri
Üzerinde Ampirik Bir İnceleme, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi SBE, 2009),
Ankara, s. 90.
156
Ramazan Armağan, " “Türkiye‟de Gelir Ve Kurumlar Vergisi Oranlarında İndirimin Vergi Gelirleri Üzerine
Etkileri”, Süleyman Demirel Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, 2007, s. 233.
73
Tablo-18
Kurumlar Vergisi Oranındaki DeğiĢmeler ve Yabancı Sermaye
Yabancı
Yıllar
Oran(%)
Sermaye
Miktarı
Yabancı
Yıllar
Sermaye
Oran(%)
(milyar $)
Miktarı
(milyar $)
1990
46
1,0
2003
30
1,8
1991
46
1,1
2004
30
2,8
1992
46
1,2
2005
33
10,0
1993
46
1,0
2006
20
20,2
1994
25
0,8
2007
20
22,0
1995
25
1,1
2008
20
19,50
1996
25
1,0
2009
20
8,4
1997
25
1,0
2010
20
9,0
1998
25
1,0
2011
20
16,0
1999
30
0,8
2012
20
12,6
2000
30
1,7
2013
20
11,0
2001
30
3,3
2014
20
2002
30
1,7
Kaynak: T. C. Maliye Bakanlığı, Yıllık Ekonomik Rapor-2013, s. 120.
Kurumlar vergisi oranındaki meydana gelen değişmelere göre yabancı
sermaye miktarındaki değişmeler Tablo-18'de gösterilmiştir.
Ülkemizde
1990-1999
yılları
arasında
kurumlar
vergisi
oranındaki
değişmelere rağmen gelen yabancı sermaye miktarı ortalama 1 milyar $ kadardır.
Yabancı sermaye miktarındaki gözle görülür artış da 1999 yılından sonra
gerçekleşmiştir. 2005 yılında kurumlar vergisi oranındaki artışa kurum kazançlarının
da vergiye tabi tutulması eklenmiştir. Yani kurum kazançlarına %30'luk bir oran
uygulandıktan sonra ilave olarak hesaplanan vergi üzerinden ayrıca %10 fon kesintisi
yapılarak gerçek vergi oranı %33'e çıkarılmıştır. 2006 yılında yürürlüğe giren 5520
sayılı KVK' nun 32. maddesi ile oranın %20 olması öngörülmüştür. Böylece, yerli ve
yabancı yatırımcı kurumların teşviki sağlanarak küresel vergi rekabetinde ülkemizin
avantajlı konuma getirilmesi amaçlanmıştır. Yabancı yatırımcı için yabancı sermaye
üzerinden alınan vergiler, yatırım yapılacak ülkede önem arz etmektedir. Tabloda da
74
görüleceği üzere kurumlar vergisi oranındaki azalma sonrası yabancı sermaye
miktarındaki artış dalgalanmalar olmasına karşın, kurumlar vergisinin yüksek olduğu
yıllara göre gözle görülür bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
ġekil-2
1990-2013 Arası Türkiye'ye Gelen Yabancı Sermaye
24,0
21,0
18,0
15,0
12,0
Yabancı Sermaye
Miktarı(Milyar $)
9,0
6,0
3,0
0,0
Kaynak: Zergül Özbilgiç, Doğrudan Yabancı Yatırım Mevzuatı, Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye
Müdürlüğü, Ankara, 2012, s.13.
*1990-1999 yılları arası yabacı sermaye miktarı ortalama değeridir.
Şekil-2'de yabancı sermayenin yıllar itibari ile dağılımı gösterilmiştir. 1990
ile 1999 yılları arasında Türkiye'ye gelmiş olan yabancı sermaye miktarının ortalama
değeri belirtilmiştir. 2000'li yıllardan itibaren yabancı sermaye miktarına bakılacak
olursa; 2004 yılına kadar yabancı sermaye miktarında bir hareketsizlik söz
konusudur. 2005 yılına gelindiğinde yabancı sermaye miktarında hızlı bir artış söz
konusudur. 2006 yılı ve sonrasındaki 2 yıla bakıldığında yabancı sermaye miktarı
rekor seviyelere ulaşmıştır. Bu sayede yabancı yatırımcılar Türkiye'de banka
birleşmeleri ve özelleştirme politikaları çerçevesinde kısa vadede kar getirici ve
verimli olarak gördükleri yatırım alanlarına yönelmişlerdir. 2007 yılında yabancı
sermaye girişinin en fazla olduğu sektör finansal hizmetler olmuştur. Citibank'ın
Akbank'tan %20 hisse alması, ING Bank'ın OYAK Bank'ı satın alması ve National
Bank of Greece tarafından Finansbank'ın satın alınması bu yılın finansal alandaki en
75
büyük 3 yatırımıdır. 2008 yılının sonlarından itibaren 2009 yılı boyunca yaşanan
krizlerin etkisiyle finansal sektörde bir düşüş yaşanmıştır. 2010 yılında krizin
etkilerinden kurtulmuş bir ekonomi görünümüyle yabancı sermaye miktarında bir
toparlanma gözlenmiştir. 2010 yılı finans sektöründeki birleşme ve satın alımlar yine
aynı oranlarda kalmıştır. 2011 yılında yine artış gösteren yabancı sermaye miktarında
mali sektöre yapılan yatırımlar ilk sırada yer almaktadır. Finans sektöründen sonra
yapılan yatırımları imalat sanayi izlemektedir. 2011 yılı içerisinde finans sektöründe
yapılan birleşme ve satın alma faaliyetlerinde büyük ölçekte artış olmasa da,
yatırımcılar yine faaliyetlerini sermaye artışı yoluyla devam ettirmişlerdir.157 2012
yılında Türkiye'ye gelmiş olan 12,6 milyar USD yabancı sermaye miktarı, 2011
yılına nazaran bir azalış göstermiştir. Yine 2012 yılında yabancı sermaye yatırım
sektörleri olarak ilk 3 sırayı imalat, finans ve inşaat sektörleri almıştır.
2008 yılından sonra azalış eğilimine giren yabancı sermaye, 2013 yılında gerek bir
önceki yıla gerekse de 2008 yılından bu tarafa olan yıllara kıyasla bu durumu
sürdürmüştür.
Kurumlar Vergisi oranındaki yıllar itibari ile meydana gelen değişmelere
paralel olarak yabancı sermayeni miktarındaki değişim incelendikten sonra Türk
bankacılık sektöründeki yabancı sermayeli bankaların Gelir Vergisi Kanunu
karşısındaki durumunu inceleyelim.
3.2.2.Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermayenin Gelir
Vergisi Kanuna Göre Vergilendirilmesi
Gelir Vergisi Kanunu'na (G. V. K.) göre, gerçek kişilerin elde etmiş olduğu
gelirler gelir vergisine tabidir şeklinde belirtmek net bir tanım ortaya koymamakla
birlikte, elde edilmiş olan bu gelirlerin dar ve tam mükellefiyet kapsamında ele
alınması gerekmektedir. Yabancıların Türkiye‟deki gelir getirici faaliyetleri ve
yatırımları türlü şekillerde ve görünümlerde karşımıza çıkabilmektedir. Yabancılar
faaliyetlerini bizzat dar yükümlü konumundaki gerçek kişiler olarak sürdürebildikleri
gibi; bu faaliyetlerini yine dar yükümlü konumundaki ortaklıklar ya da burada
157
T. C. Ekonomi Bakanlığı, 2012 Yılı Uluslararası Doğrudan Yatırımlar Raporu, Teşvik Uygulama ve
Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, 2012, s. 27.
76
kuracakları
veya
ortak
olacakları
tam
yükümlü
ortaklıklar
eliyle
de
gerçekleştirebilmektedirler.158
Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren bankalar, Türkiye'de şubesi
bulunan dar mükellefiyete tâbi bankalar ile Türkiye‟de şubesi bulunmayan dar
mükellefiyete tâbi bankalar olarak iki farklı grupta yer almaktadır. Aynı zamansa bu
yabancı bankaların faaliyetlerini; ticari kazanç ve ticari kazanç dışındaki kazanç ve
iratlar şeklinde ayrıma tabi tutmak gerekmektedir. Kanunî ve iş merkezi Türkiye
dışında bulunup, Türkiye‟de T. T. K. hükümlerine göre şube açan yabancı bankaların
elde
ettiği
kazanç
K.
V.
K.
hükümlerine
göre
ticari
kazanç
olarak
vergilendirilmektedir. Türkiye‟de şubesi bulunmayan yabancı bankaların para ve
sermaye piyasalarında elde ettiği kazanç ise menkul sermaye iradıdır. Nitekim K. V.
K. 'nun 3'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının (d) alt bendi hükmüne göre, dar
mükellefiyete tâbi kurumlarca Türkiye'de elde edilen menkul sermaye iradı kurum
kazancı olarak vergilendirilmektedir. Türkiye'de işyeri ve daimi temsilcisi
bulunmayan yabancı bankaların Türkiye kaynaklı elde ettikleri menkul sermaye
iratları vergilendirilmesinde tevkifat esası benimsenmiştir.159
G. V. K.'nın 75. maddesine göre menkul sermaye iradı;
"Sahibinin ticari, zirai ve mesleki faaliyeti dışındaki sermaye ve
para ile temsil edilen değerlerden oluşan sermaye dolayısıyla elde
edilen kar payı, faiz ve benzeri iratları temsil etmektedir." 160
G. V. K. ‟nun 75. maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bent hükmüne
göre, K. V. K. uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellefiyete tâbi
yabancı bankaların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından,
hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmı menkul sermaye iradı
olarak belirtilmektedir. G. V. K. ‟nun 94. maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı
bendine göre ise, G. V. K. ‟nun 75. maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı
bendinde yazılı menkul sermaye iradının ana merkeze aktarılan tutarı üzerinden
yüzde 10 nispetinde gelir vergisi stopajı yapılmaktadır. Buna göre; 5520 sayılı
158
Zafer Ertunç Şirin, Türkiye'de Yabancı Sermaye Yatırımlarının Vergi Rejimleri Karşısındaki Durumu,
(YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi SBE), 2005), İstanbul, s. 185.
159
Levent Başak, Dar Mükellefiyete Tabi Kurumlar ve Vergilendirme, Ankara: Yaklaşım Yayınları, 2007, s.
48.
160
193 Nolu Gelir Vergisi Kanunu, (06.01.1961 tarih, 10700 Sayılı T. C. Resmi Gazete).
77
K.V.K. öncesindeki düzenleme kapsamında, Türkiye‟de şube açan yabancı
bankaların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki Türkiye‟de elde ettikleri şube
kazançlarından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmı menkul
sermaye iradı olarak gelir vergisi stopajına tâbidir. Söz konusu matrah üzerinden
vergi anlaşmasının bulunmaması halinde yapılacak tevkifat oranı yüzde 10‟dur.161
Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren yabancı bankalar kanuni ve iş
merkezi yurtdışında olduğu halde, Türkiye'de şube açarak veya şube açmadan kazanç
elde etmektedirler. Yabancı bankaların Türk bankacılık sektöründe şube açarak elde
ettikleri gelirler ticari kazanç sayılmakta ve K. V. K. esaslarına tabi tutulmaktadır.
Yabancı sermayenin K. V. K. karşısındaki durumu daha önce ayrıntılı bir şekilde
değerlendirilmiştir. Türkiye'de şube açmadan faaliyet gösteren yabancı bankaların
kazançları ise menkul sermaye iradı sayılmakta ve G. V. K. hükümlerine göre
vergilendirilmektedir.
3.2.2.1.G. V. K.'ya Göre Menkul Sermaye İradı Sayılan Gelirler
Menkul sermaye iradı sayılan gelirleri gelirin elde ediliş şekline göre yani
kaynağına göre; kar payları, faiz ve benzerleri ve diğer iratlar olarak
sınıflandırılabiliriz.
- Kar payları
Menkul sermaye iratları olarak elde edilmiş gelirin vergiye tabi tutulmasından
önce bazı istisnalar belirtilmesi gerekmektedir. Buna göre tam mükellef kurumlardan
elde edilen kar paylarının yarısı G. V.'den müstesnadır. İstisna edilen tutar üzerinden
tevkifat yapılır ve tevkif edilen verginin tamamı, kar payının yıllık beyanname ile
beyan edilmesi durumunda hesaplanan vergiden muaf edilir. Aynı zamanda menkul
sermaye iratlarında kurum kazançları ne zaman dağıtılırsa, gelir vergisi tevkifatı o
zaman yapılır. Dağıtılmayan kar payları için gelir vergi tevkifatı söz konusu değildir.
Tam ve dar mükellef gerçek kişilere, tam mükellef kurumlar tarafından dağıtılan her
nevi hisse senedi kar payı, yatırım fonu katılım belgeleri kar payı, iştirak hisse
kazançları ve kurumların yönetim kurulu başkan ve üyelerine verilen kar payları
161
Levent Başak, "Gelir Vergisi Kanunu'nun 94‟üncü Maddesi Hükmü Uyarınca Kurum Kazançlarında Gelir
Vergisi Stopajı", Vergi Sorunları, 2004, S. 187, s. 68.
78
üzerinden %15 oranında tevkifat yapılmaktadır. Yapılan tevkifat kar payı elde edenin
gelir vergisine mahsuben yapılır.162
- Faiz ve Benzerleri
Her türlü tahvil faizleri, hazine bonoları, TOKİ ile Kamu Ortaklığı
İdaresi ve Özelleştirme İdaresi'nce çıkarılan menkul kıymet gelirleri, her türlü alacak
faizleri, mevduat faizleri menkul sermaye iradı olarak nitelendirilen gelirlerdendir.
Ayrıca katılım bankalarınca faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kar payları ile kar
ve zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kar payları menkul sermaye iradı
sayılmaktadır. Her nevi tahvil faizleri, hazine bonoları ile TOKİ ile Kamu Ortaklığı
İdaresi ve Özelleştirme İdaresi'nce çıkarılan menkul kıymetlerin geri alım veya satım
taahhüdü ile iktisap veya elden çıkartılmasından elde edilen gelirler menkul sermaye
iradı kabul edilmekte ve uygulamada repo geliri olarak adlandırılmaktadır.
Türkiye‟de repo geliri elde eden dar mükellefiyete tâbi kurumların bu gelirleri
üzerinden %22 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılmaktadır. Diğer bir ifadeyle Türk
vergi sistemi dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen repo gelirlerinde de
vergilendirme rejimi olarak tevkif esasını benimsemiştir. Böylece menkul sermaye
iratlarında genel vergilendirme rejimi olan tevkif esasının dışına çıkılmamıştır.163
Gittikçe küreselleşen bankacılık sektöründe bir ülkede faaliyette bulunan yerli
veya yabancı bankalar, halktan (gerçek veya tüzel kişilerden) topladıkları paraları,
mevduatları, işletmelere kredi olarak veren ticari işletmeler olarak faaliyette
bulunmaktadır. Kredi mekanizmasının devreye girmesi durumunda bankalar
tasarrufların (özellikle kalkınmakta olan ülkelerde küçük tasarrufların) yatırımlara
kanalize edilmesini sağlamaktadırlar. Bu temel çerçevede bankaların temel kazanç
kaynağı mevduatlar olduğu için bankalardaki mevduatlar karşılığında yatırımcıların
elde ettikleri faiz gelirlerinin vergilendirilmesi G. V. K esaslarına göre yapılmaktadır.
162
Levent Başak, Türkiye'de Yabancı Bankaların Vergilendirilmesi, İstanbul: TBB Yayınları, 2008, s. 74.
Levent Başak “Dar Mükellef Kurumların Tevkif Usulüyle Vergilendirilmesi (II)”, Mükel-lefin Dergisi, Sayı:
121, Ocak 2003, s. 90.
163
79
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun (G. V. K.'nun) 75'inci maddesine göre,
Türkiye'de elde edilen faiz gelirleri menkul sermaye iradıdır. Bu nedenle Türk
bankacılık sektöründe şubesi olmayan dar mükellefiyete tâbi bankalarca, Türkiye'de
elde edilen menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesinde temel esaslar itibariyle
G.V.K. ve özel olarak da K. V. K. hükümleri uygulanmaktadır. Türkiye'de faaliyet
gösteren ve K. V. K. gereğince dar mükellefiyet esasında vergilendirilmesi gereken
yabancı bankaların elde ettiği kazanç ve/veya iratların vergilendirilmesi K. V. K.‟nun
22‟nci maddesindeki atıf nedeniyle G. V. K.‟nun ticari kazançların vergilendirilmesi
ile ilgili hükümlerine göre yapılmaktadır.164
- Türkiye'de Şubesi Bulunmayan Dar Mükellefiyete Tabi Yabancı Bankaların
Elde Ettiği Faiz Gelirleri
Türkiye‟de şubesi bulunmayan yabancı bankaların elde ettikleri faiz gelirleri,
K.V.K.‟nun 3‟üncü maddesinin 3‟üncü bendinin (d) alt bendine göre, Türkiye‟de
elde edilen menkul sermaye iradıdır. Bu çeşit gelirler için vergilendirme rejimi
K.V.K.‟nun 30‟uncu maddesinde belirlenmiştir. Bu gelirler bu maddede belirtilen
oranda stopaja tâbidir. Türkiye‟de şubesi bulunmayan yabancı bankalarca elde edilen
faiz gelirleri bu kurumların Türkiye‟deki sermaye yatırımları karşılığında elde
ettikleri gelirlerden (iratlardan) oluşmaktadır.
- Türkiye'de Şubesi Bulunan Dar Mükellefiyete Tabi Yabancı Bankaların
Elde Ettiği Faiz Gelirleri
Yurt dışında mukim bankaların Türkiye‟de şube açarak faaliyet göstermesi
halinde şubede elde edilen kazançlar ticarî kazanç olarak vergilendirilecektir.
Türkiye‟de tamamı ve/veya bir kısmı yabancı sermaye ile kurulan bankaların
vergilendirilmesi esasları ile Türkiye‟de şube şeklinde faaliyet gösteren yabancı
bankaların vergilendirilmesi arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Türkiye‟de
şube açarak faaliyet gösteren yabancı bankaların şube faaliyetleri neticesinde elde
ettiği bütün kazanç ve/veya iratlar ticarî kazanç olarak kurumlar vergisine tâbi
tutulacaktır. Bu hususta tam mükellefiyete tâbi bankalar ile dar mükellefiyete tâbi
164
Levent Başak, a. g. e. , s. 103.
80
yabancı
banka
şubelerinin
vergilendirilmesi
arasında
herhangi
bir
fark
bulunmamaktadır. 165
- Diğer Menkul Sermaye İratları
Hisse senetleri ve tahvillerin vadesi gelmemiş kuponlarının satış bedelleri,
iştirak hisselerinin sahibi adına tahakkuk etmemiş kar payı devir ve temlik bedelleri,
senetlerin iskonto edilmesi karşılığında alınan bedeller ve emeklilik kurumları
tarafından yapılan bazı ödemeler menkul sermaye iradı olarak nitelendirilmektedir.
Ancak bireysel Emeklilik Sistemi çerçevesinde yapılan ödemelerde tevkifat
usulü farklıdır. On yıl süre ile prim, aidat veya katkı payı ödemeden ayrılanlara
yapılan ödemelere %15, on yıl süre ile ödemeleri gerçekleştirmiş olmasına rağmen
bireysel emeklilik hakkı kazanmadan ayrılanlara yapılan ödemelerden %10 ve son
olarak da bireysel emeklilik hakkı kazanıp da bu sistemden vefat, maluliyet veya
tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerden %5 oranında tevkifat
yapılmaktadır.166
Genel itibari ile menkul sermaye iradı olarak elde edilen gelirlerin
vergilendirilmesine bakacak olursak;
Türkiye‟de menkul kıymet alım-satımı (ticareti) karşılığında elde edilen
kazanç ve/veya iratlar G.V.K.‟nın 4783 ve 4842 sayılı Kanunlar ile değişik Mükerrer
80‟inci maddesine göre, değer artış kazancıdır. Ancak, menkul kıymet alım-satımı
faaliyetinin Türkiye‟de bulunan bir işyeri vasıtası ile elde edilmesi halinde ticarî
kazanç olarak vergilendirilecektir. Bu itibarla yabancı banka şubelerinin şube fonları
ile menkul kıymet alım-satımı faaliyeti neticesinde elde ettikleri kazançlar kurum
kazancı
olarak
yıllık
kurumlar
vergisi
beyannamesine
dâhil
edilerek
vergilendirilecektir. Bu kazançların değer artış kazancı olarak değerlendirilmesi
mümkün değildir.167 Bilindiği üzere 5281 sayılı Kanun ile G.V.K.‟na eklenen geçici
67‟nci madde hükmü ile menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçlarından
diğer bir ifadeyle finansal yatırım araçlarından elde edilen kazanç ve iratlar için
01.01.2006 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere yeni ve basit bir
165
Levent Başak, “Türkiye‟de Şube Açmadan Bankacılık Faaliyetinde Bulunan Yabancı Bankaların Elde Ettikleri
Faiz Gelirlerinin Vergilendirilmesi Esasları ve Uygulamada Karşılaşılan Sorunlu Bazı Hususların Analizi ve
Çözüm Önerileri”, Vergi Sorunları, Yıl: 29, Sayı: 208, Ocak 2006, s. 108.
166
Doğan Şenyüz, Mehmet Yüce ve Adnan Gerçek, Türk Vergi Sistemi Dersleri, Ankara: Ekin Yayıncılık, s.
89.
167
Levent Başak, a. g. e. , s. 75.
81
vergilendirme rejimi getirilmiştir. Yeni düzenleme ile getirilen vergilendirme rejimi
esas itibariyle kaynakta vergileme esasına dayanmaktadır. Bu nedenle, mezkûr
madde hükmü kapsamında yapılan tevkifatın nihai vergi yerine geçmesi için ilgili
kazançların yıllık beyanname ile beyan edilmemesi kuralı getirilmiştir. G.V.K.‟nun
Geçici 67‟nci maddesinin (1) numaralı bent hükmü uyarınca menkul kıymetlerin ve
diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar için
01.01.2006 tarihinden itibaren yeni bir vergilendirme rejimi öngörülmüş olup,
getirilen bu yeni sistem uyarınca menkul kıymetlerin elden çıkarılmasından sağlanan
kazançlar üzerinden %15 nispetinde tevkifat yapılmaktadır. Gelir Vergisi Kanununun
geçici 67' nci maddesi uyarınca vergi kesintisine tâbi tutulmuş kazanç ve iratlar
üzerinden, bu Kanun uyarınca ayrıca kesinti yapılmamaktadır.
3.3. SEÇĠLMĠġ ÜLKELERDE BANKACILIK SĠSTEMĠNĠN
VERGĠLENDĠRĠLMESĠ
Avrupa Birliği içinde herhangi bir ülkenin izleyeceği vergi politikası sadece o
ülkeyi değil, diğer üye ülkeleri de etkilemektedir. Bu nedenle ekonomik ve parasal
bütünleşme çabası içinde olan Avrupa Birliği‟nde vergi politikaları çok önemli bir
yere sahiptir. Özellikle Birlik içinde daha adil ve tarafsız bir rekabet ortamının
sağlanmasında üye ülkelerin vergi politikalarının uyumlu ve haksız rekabeti önleyici
şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Nitekim bu doğrultuda birlik içinde uzun
zamandır vergi uyumlaştırılması çabaları sürmektedir.
3.3.1. AB Üyesi Olan Ülkelerde Bankacılık Sisteminde Vergilendirme
AB
üye
ülkelerinde
bankacılık
sektöründeki
faaliyetlerin
nasıl
vergilendirildiğine dair aşağıda Belçika ve İtalya örneği ile açıklayalım.
3.3.1.1.Belçika
Belçika‟da da parasal işlemler, mevduat hesapları ve kredi işlemleri, kredi
kartı hizmetleri, teminat mektupları, menkul kıymet ve hisse senedi alım satımı gibi
finansal işlemlerde KDV açısından kısmi istisna uygulanmaktadır. Ayrıca kar
payları, vadeli işlemler ve opsiyon sözleşmelerine yönelik işlemler KDV‟nin
konusuna girmemektedir. Finansal kiralama işlemleri ve faktoring işlemleri ise
82
vergiye tabi tutulmaktadır. Öte yandan Belçika‟da spekülatif sermaye hareketlerini
önlemek amacıyla hisse senedi ve tahvil işlemleri üzerine Tobin vergisi olarak
nitelendirilebilecek bir işlem vergisi konulmuştur. Söz konusu vergi ikincil
piyasadaki hisse senedi ve tahvil alım satımlarında uygulanmaktadır. Bu vergide de
kurumsal yatırımcılar ile yabancılara aracılık hizmeti verenler bu vergiden muaf
tutulmuştur.168
%3‟lük ek vergi dâhil Belçika‟da kurumlar vergisi esas oranı %31.99‟dur.
Mukim şirketler dünya genelinde elde ettikleri karlar üzerinden kurumlar vergisi
ödemekle yükümlüdürler. Bir şirketin Belçika‟da bulunan kayıtlı bir ofisi veya
merkezi yönetimi mevcutsa, söz konusu şirket mukim olarak nitelendirilmektedir.
Vergilendirilebilir geliri 322,500 €‟yu geçmeyen ve paylarının %50‟den fazlası
başka bir Belçika şirketi sahipliğinde olmayan küçük ve orta ölçekli işletmeler daha
düşük kurumlar vergisi oranlarına tabidir. Sermaye kazançları olağan işletme
gelirleri çerçevesinde değerlendirilmekte ve kurumla vergisi oranı kapsamında
vergilendirilmektedir. Belçika‟da şubeler için ayrı bir vergilendirme söz konusu
değildir. Yabancı bir şirketin Belçika şubesine ait ticari gelirler ve sermaye
kazançları, mukim şirketlerle aynı şekilde hesaplandırılır ve vergilendirilir.
Belçika‟daki gayrimenkul sahipleri, taşınmazların konumuna ve kullanım şekillerine
göre kira değeri üzerinden vergi ödemektedirler. Gayrimenkul satış işleminden,
gayrimenkul piyasa değerinin %12,5'i oranında tescil harcı alınmaktadır.169
Belçika‟da gelir vergisi %25 ile %50 arasında artan oranlıdır. Belçika‟da
mukim olan bir kişi dünya genelinde elde ettiği kazançlar ve belirli sermaye
kazançları üzerinden gelir vergisine tabidir. Belçika‟da geçici olarak mukim olan
yabancı çalışanlar için özel kurallar uygulanmaktadır. Bir kişinin mukim olarak
nitelendirilebilmesi için, o kişinin Belçika‟da belirli bir zaman geçirmiş olması ve
esas evinin ya da ekonomik çıkar merkezini Belçika‟da bulunuyor olması
gerekmektedir. Mukim olmayan kişiler sadece Belçika kaynaklı gelirleri üzerinden
vergi ödemekle yükümlüdürler. Mukim kişiler tüm kaynaklardan elde ettikleri
toplam kazançları üzerinden gelir vergisine tabidir. Mukimler gelir vergisine ek
olarak toplam gelirlerinin %0 ve %9,5 arasında değişen oranlarda belediyelere vergi
168
Ömer Çakıcı, Mehmet Ceylan, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi Teori ve Uygulaması, İstanbul: TBB
Yayınları, Yayın No:371, 2014, s. 33.
169
Bülent Kantarcı, "AB Üyesi Ülkelerde ve Türkiye'de Vergi Tarifeleri ve Hesaplama Yöntemlerinin
Karşılaştırılması", http://www.vergisorunlari.com.tr/makale Erişim Tarihi(24.01.2015)
83
ödemektedirler. Mukim olmayan kişiler ise Belçika kaynaklı profesyonel gelirleri,
Belçika‟da bulunan gayrimenkulleri ve Belçika kaynaklı faiz ve temettü gelirleri
üzerinden vergi ödemektedirler. Mukim olmayan kişilerin ek olarak belediyelere
ödedikleri vergi toplam gelirlerinin sabit %7‟sidir. Vergi dönemi bir takvim yılıdır.
Dolaylı Vergiler Katma Değer Vergisi genel oranı %21‟dir.170
3.3.1.2. Ġtalya
İtalyan gerçek ve tüzel kişiler tüm dünyada kazandıkları gelirler bazında
vergiye tabidir. Ancak İtalya‟da mukim olmayanlar ancak bu ülkede kazandıkları
gelirler üzerinden vergilendirilmektedirler. Gerçek kişilerin vergilendirilmesinde
gelir seviyesine göre kademeli bir sistem benimsenmiş olup, kurumlar vergisinde tek
oran uygulanmaktadır.
7500 Euro ile 65.000 Euro ve üzeri gelir seviyesine kadar dilimler halinde
aşamalı olarak tahsil edilen Gelir Vergisi (IPREF) oranı en düşük dilim için %19 ile
en yüksek dilim için ise %46 arasında değişmektedir. Kurumlar vergisi oranı
(IRPEG) %37‟dir. Bazı durumlarda şirket gelirlerinin sermaye artırımına
yönlendirilmesi için %27 oranına kadar indirilmesi imkânı bulunmaktadır. Dolaylı
Vergiler olarak İtalya'daki vergilemeye bakıldığında pek çok üründe geçerli oran
Katma değer vergisi standart oranı %20‟dir.171
Kurumsal gelirlerden tahsil edilen önceki Kurumlar Vergisi IRPEG %37
olarak uygulanmakta iken, yeni uygulama ile söz konusu vergi oranı %33 oranına
indirilmiş ve yeni İtalyan Kurumlar Vergisi (imposta sulle società) IRES adını
almıştır. Ayrıca, yeni kurumlar vergisi sisteminde yabancı yatırımları teşvik edecek
bir dizi düzenlemeye gidilmiştir. Bunlar arasında grup şirketlerine bağlı
ortaklıklarının hesaplarının vergi bakımından konsolide edebilmeleri imkanı gibi
(Corporate Grouping Rules) mali karmaşıklıkların önlenmesi, vergi tahsilatında
ekonomik ve mali etkinliğin sağlanması amaçlı kolaylıklar yer almaktadır. Ayrıca,
yabancı yatırımlara vergi kredisi, sürekli yerleşim halinde vergi istisna ve
kolaylıkları , „thin capitalisation‟, „flow-through taxation‟ gibi uluslararası alanda
170
Nuri Cemhan Sevimeser, "Yabancı Bankaların Gelişmekte Olan Ülkelerdeki Faaliyetleri ve Etkileri",
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi SBE, 2005), Adana, s. 25.
171
Hakan Karabacak, "Avrupa Birliği Ülkelerinde Vergi Sistemleri",
http://dergiler.sgb.gov.tr/calismalar/maliye_dergisi/yayinlar/ (Erişim Tarihi 24.01.2015)
84
geçerli bir dizi yeni prensipler getirmek suretiyle de rekabetçi bir vergi düzenine
geçilmesi, yerli ve yabancı yatırımların teşvik edilmesi amaçlanmaktadır.
3.3.2.AB Üyesi Olmayan Ülkelerde Bankacılık Sisteminde Vergilendirme
AB üyesi olmayan ülkelerin bankacılık sektör faaliyetlerinin vergilendirilmesi
Brezilya ve Çin örneği ile açıklanmaya çalışılmıştır.
3.3.2.1.Brezilya
Brezilya'da kurumlar vergisi 240,000 BRL üzerindeki yıllık matrahlar için
%15 artı %10 ek olmak üzere %25 oranında kurumlar vergisine tabidir. 240,000
BRL altındaki yıllık matrahlar ise ek vergiye tabi değildir ve kurumlar vergisi oranı
%15 olarak uygulanmaktadır. Kurumlar vergisine tabi olan kuruluşlar aynı zamanda
sosyal güvenlik sistemi katkı vergisi ödemekle yükümlülük söz konusudur. Finansal
kurumlar için sosyal güvenlik sistemi katkı vergisi %15 iken, diğerleri için %9‟dur.
Şayet yıllık matrahı 240,000 BRL olan kuruluşlar dikkate alınırsa, sosyal güvenlik
kesintileri ve ek vergiler dâhil kurumlar vergisi oranının %34 olarak işleme
alınmaktadır. Brezilya‟daki işverenler çalışanların ücretlerinin %8‟i oranında primi
„Hizmet Güvencesi Fonuna‟ (FGTS) ödemekle, %20‟sini „Ulusal Sosyal Güvenlik
Enstitüsüne‟ (INSS), „Brezilya Kamusal Emeklilik Sistemine‟ ve diğer sosyal
güvenlik vergileri adı altında prim olarak ödemekle yükümlüdürler. Brezilya‟da
vergiler federal hükümet, eyalet yönetimi ve belediyelerce toplanmaktadır. Bu
nedenle Brezilya‟daki kurumlar vergisi sistemi göreceli olarak karmaşık bir özellik
göstermektedir. Mukim olmayanların merkez bankasında kayıtlı yatırımları
üzerinden sağladıkları sermaye kazançları %15 oranında stopaja tabidir. Bununla
birlikte mukim olmayanlara ödenen temettüler vergiden muaftır.
Mukim
olmayanların Brezilya‟da elde ettikleri faiz gelirleri ve mukim olmayanlara yapılan
royalt ödemeleri %15 oranında stopaja tabidir. 172
172
Yunus Demirli, GeliĢmekte Olan Ülkelerde Vergi Reformları, Maliye Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2011,
s. 35.
85
3.2.2.2. Çin
Kurumlar vergisi yerli ve yabancı şirketler için %25‟tir. Hükümetin teşvik
ettiği sektörlerde ve Çin‟in batı bölgelerine gerçekleştirilen yatırımlarda kurumlar
vergisi %15‟e kadar düşebilmektedir. Çin‟de bulunan bankalar kurumlar vergisini
Çin‟de ve dışarıda elde ettikleri kazançlar üzerinden ödemekle yükümlüdürler.
Yerleşik olmayan şirketlerin Çin içinde istihdam, mal sahipliği, ticari işlemler ya da
gelir getiren diğer faaliyetler yoluyla elde edilen gelirleri vergiye tabidir. Vergi
teşviklerinden ileri ve yeni teknoloji üreten firmalar yararlanabilirler. Bazı, reklam ve
promosyon harcamaları, bazı AR&GE harcamaları vergiye tabi gelirden muaf
tutulur. Çin‟de standart katma değer vergisi oranı %17‟dir. Ancak, bazı malların
satış ve ithaline uygulanan vergi %13‟tür. Farklı oranlarda vergiye tabi mal ve
hizmet işiyle uğraşan şirketler farklı oranlara tabi mal ve hizmetlerde yaptıkları ticari
faaliyetlerini ayrı hesaplamaları ve ayrı kayıt tutmaları gerekmektedir. Aksi takdirde,
yüksek vergi oranından vergi ödemekle yükümlü olmaktadırlar. Çin kurumsal vergi
yasası kapsamında Çin‟de yerleşik olmayan ancak Çin'deki faaliyetleri üzerinden
gelir elde eden şirketler için %20 oranında stopaj vergisi uygulamaktadır. Bu oran
daha sonra yapılan kurumlar vergisi düzenlemeleri kapsamında %10‟a indirilmiştir.
Çin ile “Çifte Vergilendirilmenin Önlenmesi Anlaşması” olan ülkelerle bu oran daha
da düşmektedir. Maaş ve kazançlardan sağlanan gelirler üzerinden % 3 ile % 45
arasında kademeli olarak değişen 7 farklı oranda gelir vergisi tahsis edilmekmiştir.
Çinli personel, aylık kazancından 3500 RMB düşüldükten sonra bulunan miktarı
üzerinden vergi ödemektedir. Çin Halk Cumhuriyeti dışından istihdam edilen
personel için ise, aylık kazancından 4800 RMB düşüldükten sonra kalan miktar
vergilendirilebilir gelir vergisi matrahı olmaktadır.173
173
TÜSİAD, "Asya Ülkeleri Vergi Uygulamaları Üzerinde Karşılaştırma",
http://www.tusiad.org.tr/rsc/shared/file/Asya-ulkeleri-vergi-oranlari-karsilastirmasi.pdf (Erişim Tarihi:24.1.2015)
86
3.3.3.AB
Bankacılık
Sistemi
ve
Türk
Bankacılık
Sisteminin
KarĢılaĢtırılması
1980‟li yıllarda başlayan küreselleşme hareketleri 1990‟lı yıllarda hız
kazanarak devam etmiştir. Uluslararası piyasalardaki entegrasyon gelişmeleriyle
birlikte artan rekabet bankacılık sektörünü de önemli ölçüde etkilemiştir. Türkiye
AB‟ye aday bir ülke olması ve Birlik üyesi ülkelerle yakın ekonomik ve ticari
ilişkiler içinde bulunması nedeniyle, tüm sektörleriyle AB‟deki gelişmeleri izlemeyi
ve tam uyumu sağlamayı nihai amaç olarak kabul etmektedir. 1980 sonrası
bankacılık sektörü ülkemizde en hızlı gelişen sektörler arasında yer alırken,
ekonomik gelişmelere paralel olarak çeşitli sorunlar da yaşamıştır. 1980-2001
döneminde yaşanan bu sorunların kaynağında çalışma içinde bahsi geçen krizler,
sisteme girişin kolay olması nedeniyle pek çok küçük bankanın ortaya çıkışı, döviz
kurlarındaki istikrarsızlık, kamu bankalarının sistemdeki payı, zayıf mali bünyeye
sahip olan bankaların sistemden çıkışına izin verilmemesi, mevduatın tam sigortaya
tabi tutulmasının ahlaki tehlike ve ters seçime yol açması, likidite yetersizliği,
problemli kredilerin büyüklüğü, sermaye yetersizliği, donuk aktif kalemlerdeki artış,
yaşanan doğal afetler, piyasanın tam rekabetten uzaklaşması, kötü yönetim, açık
pozisyon politikası, usulsüz kaynak aktarımı, iç denetim ve risk yönetim
sistemlerindeki zaafiyet gibi konular yer almıştır. Ancak hâlihazırda yaşanan istikrar
ortamında yukarıdaki sorunların neredeyse tamamı bertaraf edilmiştir.174
Ülkemiz ekonomisindeki diğer sektörlerle karşılaştırıldığında bankacılık
sistemi tam üyelik durumunda AB‟ye en hazır sektör olarak görülmekle beraber, üye
ülke banka sektörleriyle kıyaslandığında ölçek büyüklüğü sorununun varlığı da bir
gerçektir. 2001 krizi öncesi bankacılık sektörümüzün yaşadığı problemlerin bazıları
da
ülke
ekonomisinin
içinde
bulunduğu
makro
ekonomik
yapıdan
kaynaklanmaktadır. Bankalar bazı dönemlerde bu sorunların yarattığı olumsuzluklara
maruz kalırken, diğer dönemlerde ise sorunların kaynağında olabilmektedirler. Kamu
açıkları ve enflasyon başta olmak üzere yaşanan sorunlar ekonominin her kesiminde
olduğu gibi banka sisteminde de geçmişte istikrarsızlığa neden olmuştur. 2000 ve
2001 yıllarında yaşanan sistematik krizler gerek banka bilânçolarında gerekse de
174
Tuncay Çelik, Avrupa Birliği ve Türk Bankacılık Sektöründe Piyasa Yapısı, Kocatepe Üniversitesi Ġ.Ġ.B.F.
Dergisi, C.8, Sayı. 2, s. 211.
87
milli gelirde ciddi kayıplara sebep olmuş hatta topluca ulusal ekonomik güvenliği
tehdit eden etkilerde bulunmuştur.175
Yasal
açıdan
Türk
mevzuatı
değerlendirildiğinde;
AB
bankacılık
düzenlemeleri açısından önemli farklılıkların bulunmadığı söylenebilir. Mevzuat
çalışmaları yapılırken AB düzenlemelerinin temel alınması, bu konuda uyumun
artmasını sağlamıştır. Özellikle 5387 sayılı Bankacılık Kanunu‟nun yapılması
aşamasında, AB düzenlemelerinin temel alınması ve uluslararası alanda en iyi
uygulamaların seçilmesi, uyum konusunda önemli mesafe kat edilmesini sağlamıştır.
AB açısından ekonominin temel göstergeleri olarak belirlenen, Maastricht kriterleri
olarak da bilinen beş şarttan tamamını birebir gerçekleştiremese de son dönem
gelişmeleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Türkiye referans değerlere
yaklaşma anlamında önemli bir mesafe kat etmiştir. Eğilim referans değerlere doğru
olup, kısa zamanda bunlara erişilmesi mümkündür. Makro göstergeler açısından
GSYİH‟ nın küçüklüğü, enflasyonun oranının geçmişte nispeten yüksekliği,
borçlanma ve bütçe açığının belirlenen kriterlere göre az da olsa yüksek olması
önemli sorunlardır. Buna rağmen tüm kriterler açısından referans değerlere
yaklaşılmış durumdadır. İlerleyen dönemde devam edecek siyasi ve ekonomik güven
ortamı, Türkiye‟yi kısa zamanda anılan kriterler seviyesine getirecektir. Türk
bankacılık sektörünün AB ile uyumu konusunda karşımıza çıkan diğer bir sorun ise
aktif küçüklüğüdür. Tam üyelik durumunda Avrupa finans devleri ile rekabet etmek
durumunda kalacak olan Türk bankalarının Avrupa pazarında rekabetçi ve etkili
olabilmek için birleşme ve devralma yoluyla ölçeklerini büyütmeleri gerekmektedir.
Ölçek
büyüklüğünün
ve
ekonomilerinin
etkinlik
üzerine
olumlu
katkısı
bulunmaktadır.176
Türk bankalarının karlılık rasyoları AB bankalarına göre yüksektir. Türk
bankacılığının AB bankacılığına göre daha karlı olmasının en önemli nedenlerinde
biri bankaların fonlarının riskli olan kredi yerine, risksiz ve yüksek getirili kamu
menkul
kıymetlerine
yatırılmasıdır.
Etkin
bütçeleme
çalışmaları,
bireysel
kredilerdeki artış ve net faiz dışı gelirlerdeki yükselme diğer nedenler olarak
sayılabilir. Kamu menkul kıymetlerinde faizlerin düşüşüyle bankalar karlarını
175
Tuncay Çelik, Türk Bankacılık Sektörünün Piyasa Yapısının Belirlenmesi, (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi,
Hacettepe Üniversite SBE, 2006), Ankara, s. 29.
176
Erişah Arıcan, Başak Tanınmış Yücememiş ve Melisa Erdilek Karabay, Türk Bankacılık Sektöründe Ölçek
Ekonomileri, Pazar Hâkimiyeti ve Rekabet Gücü, Maliyet Etkinliği ve Ölçek Ekonomileri Üzerine Bir
Uygulama, TBB Yayınları, Yayın No:278, 2011, s. 22.
88
komisyon ve ücret gelirleriyle telafi etmişlerdir. Türk bankalarının aracılık işlevinde
artış trendine girilmiştir. Geçmişte kamu menkul kıymetlerine yapılan yüksek
montanlı yatırımlar, bankaların mali aracılık faaliyeti fonksiyonunu yerine
getirmelerini engellemiş, aynı zamanda mevduatın krediye dönüşümü, kredinin aktif
içindeki payı gibi son derece önemli oranların düşük kalmasına neden olmuştur.
Sözü edilen durumun başka bir etkisi ise likit aktif oranlarında ortaya çıkmaktadır.
Son dönemde yaşanan mali istikrar ve faiz düşüşlerine AB‟ye tam üyelik durumunun
eklenmesi bankaları rekabette daha güçlü bir şekilde AB piyasasıyla karşı karşıya
getirecektir. Yeniden yapılandırma programı çerçevesinde takipteki alacaklara
gerçekçi karşılıklar ayrılmasıyla takipteki alacaklar Türk bankaları için sorun
olmaktan çıkmıştır. 177
Türk bankacılığının 1980-2001 dönemine özgü sorunlarının hemen hemen
tamamı giderilmiş, rekabet gücü artmıştır. Bankacılık Türkiye‟de ekonominin temel
taşı olması nedeniyle uyum sorunlarının giderilmesi hem mali, hem reel sektörün
rekabet düzeyini arttıracaktır. Böylelikle tam üyelik durumunda büyük Avrupa
piyasasında etkili olabilecek sağlıklı kurumlar ortaya çıkacaktır. Netice itibariyle
AB‟ye tam üyelik sürecinde bankacılık en hazır sektörlerin başında yer almaktadır.
177
Sedat Yetim, Ozan Gülhan, "Avrupa Birliğine Tam Üyelik Sürecinde Türk Bankacılık Sektörü", BDDK
Araştırma Dairesi Raporları, 2011, s. 13.
89
SONUÇ ve DEĞERLENDĠRME
Türkiye'de banka dışı finansal araçların gelişmemiş olması nedeniyle,
bankalar finansal sistemin vazgeçilmez temel yapı taşı haline gelmiştir. Ekonominin
işleyişinde, tasarrufların toplanmasında ve kullandırılmasında önemli bir görev
üstlenmiştir. Türkiye'de bankacılık faaliyetleri dönemleri itibari ile farklılık
göstermiştir. Ülkemizde ilk bankanın kuruluş yılı olan 1847'den Cumhuriyet'in ilan
edildiği 1923 yılına kadar geçen dönemde, para ve kredi piyasasında etkili olan
bankalar daha çok yabancı sermaye veya yabancı sermaye iştiraki ile kurulmuşlardır.
Cumhuriyetin ilanı ile dış ticaretin finansmanına yönelmiş olan yabancı banka sayısı
azalmaya başlamıştır. T. C. Merkez Bankası'nın kuruluşu ile Osmanlı Bankası'nın
faaliyetlerine sınırlama getirilmiş ve para basma yetkisi kaldırılmıştır. 1930'lu
yıllardan başlayan planlı ve karma ekonomi dönemlerinde, yabancı banka
sayısındaki azalış devam etmiştir. 1964 ve 1977 yılında kurulan iki banka dışında da,
1980 yılına kadar Türk bankacılık sistemine yabancı sermayeli banka girişi
olmamıştır. Kısaca 1980 öncesi dönem için; yerli ve yabancı bankaların piyasa
girişine kapalı olduğu, dışa yönelik işlemlerin sınırlı olduğu, rekabet ortamının
olmadığı, faiz oranlarının faiz otoritelerince belirlendiği, şube açma ve mevduat
toplama yarışı içinde olan bir finansal sistemin varlığından söz edebiliriz.
Türk Bankacılık Sektörü 1980 sonrası süreçte 24 Ocak 1980 Kararları ile
birlikte bütün dünyada etkisini gösteren bir finansal serbestleşme akımına dâhil
olmuştur. Bu akımla birlikte Türk Bankacılık Sektöründeki yabancılaşma yeni bir
olgu haline gelmiştir. 1980 öncesi içe kapalı bir yapı gösteren Türk Bankacılık
Sistemi bu dönemde faizlerin serbestleşmesi, yabancı bankaların Türkiye'de faaliyet
göstermeleri için uygun zemin hazırlanması, ticari bankaların kuruluşlarının
kolaylaştırılması, Türk bankacılığının dışa açılması ve bankacılığın otomasyon
sistemine dahil edilmesi gibi yenilikleri beraberinde getirmiştir. Türk Bankacılık
Sistemi bu akımın doğal sonucu olarak gelişmekte olan ülkelere doğru sermaye
akımı içine girmiştir. Türkiye'nin de içine dahil edildiği gelişmekte olan ülkelerin
ortak sorunu haline gelen tasarrufların yeterli olmaması yurtdışı kaynaklı transferler
ile çözümlenebilmiş ve yurtdışından sağlanan krediler önemli bir finansman kaynağı
olmuştur.
90
1980 sonrası dönemde bankacılık sektörü dış kaynaklı finansman sağlayıp,
toplanılan bu finansman kaynaklarını kamu borçlarının finansmanında kullanmıştır.
Fakat 1980 sonrası dönemde makro ekonomik dengelerin sağlanamaması ve denetim
sisteminin yeterli seviyede olmaması nedeniyle 1994, 1997, 1998, 2000, 2001
yıllarında sektörü ağır krizlerin içine sokmuştur. Yaşanan bu büyük krizler
sonrasında bankacılık sektörünün daha şeffaf ve sağlam yapıya kavuşabilmesi için
2000 yılında yeniden yapılandırma sürecine girilmiş ve sınırlı oranda kriz etkisinin
ortadan kalktığı gözlemlenmiştir. Çünkü Kasım 2000 yılında meydana gelen kriz tüm
ekonomiyi derinden sarsmış, zaten önceki krizlerin etkisiyle kötü durumda olan
ekonomimizde daha ciddi bir durgunluk yaşatmıştır. Ekonomide güven duygusu yok
olmuş, yüksek kamu açıkları nedeniyle hem kamu hem de özel sektör yatırımları
duran yatırım halini almıştır. Ardından 2001 krizi sonrası, bankacılık sektörü
toparlanma sürecinde iken yabancı yatırımcıların cazibe merkezi haline gelmiş ve
yabancı sermayenin bankacılık sektörüne girişi hız kazanmıştır.
2001 sonrasının ülkemizde yabancı bankalar açısından özelliği, yabancı
sermayenin ulusal bankaların paylarını satın alarak, söz konusu sermaye
çoğunluğuna veya sektör içindeki nitelikli paya sahip olmasıdır. Kredi hacmindeki
artışlar, yüksek kar oranları ve düzenleyici çerçeve ile gözetim ve denetim
sisteminde yükselen standartlar yabancı yatırımcıları Türk bankacılık sektöründe
yatırım yapmaya teşvik eden faktörlerdir. Yabancı sermayeyi ülkeye çekebilmek
amacıyla yatırım indirimi, vergi tatilleri, vergi cenneti, KDV istisnaları, düşük oranlı
vergilerin uygulanması, faaliyet zararlarının gelecek dönemlere ötelenmesi gibi
yabancı sermayeyi teşvik edici politikalar izlenmiştir. 2001 sonrasında yabancı
sermayenin Türk bankacılık sektörüne girişinde, banka satın alma, tasfiye ve devir,
blok alım yoluyla nitelikli paya sahip olma ve İMKB'de banka pay senetlerini satın
alması etkili olmuştur. Önceki dönemlerde yabancı sermayenin ülkeye girişi irtibat
bürosu açma, temsilcilik, katılım yolu ve şube açma yolu ile gerçekleşmekteydi.
91
Günümüze gelindiğinde ise yaşanan ekonomik istikrarın etkisiyle gerek
finans gerekse de bankacılık sektörünün ekonomik krizin olduğu yıllara nazaran daha
sağlıklı bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. Fiyat istikrarının sağlanması, temel
ekonomik göstergelerdeki düzelmeler, yüksek sürdürülebilir büyüme oranları ve bu
büyümenin daha çok özel sektör kaynaklı olması sistemin geleceği açısından olumlu
sinyaller vermiştir. Ancak devlet ve özel sektör borçlarının artış trendine girmesi ve
cari açıktaki hızlı artış olumsuz bir durum olarak algılanabilir.
Türk bankacılık sektörüne giren yabancı sermayenin makro ekonomik
faktörler üzerinde de olumlu veya olumsuz etkisi mevcuttur. Makroekonomik
faktörlerden ilk olarak büyüme ile yabancı sermaye arasındaki ilişkiye bakacak
olursak; büyüme oranını olumlu yönde etkilediği görülmektedir. Bu etkiyi,
bankacılık sektöründeki yabancı sermaye artarken büyüme oranında da artış
gerçekleşmesi ile ilişkilendirebiliriz. Bu olumlu gelişmeler bankacılık sektöründe
uygulanan yapılandırmaya yönelik çalışmaların da etkisi göz ardı edilmemelidir.
Fakat büyüme oranın yabancı sermaye ile eşdeğer olarak artması bazı yıllarda
farklılık göstermiştir.. Örneğin 2008 yılında büyüme oranında bir azalış meydana
gelmiştir. Bu azalışa 2008 yılında meydana gelmiş olan küresel kriz etki etmiştir.
Yabancı sermayenin istihdam üzerine olan etkisine bakacak olursak; istihdam
üzerinde olumlu ve olumsuz etkisinden bahsedilebilir. Olumlu etkisinden
bahsederken; Türkiye'de iş gücü maliyetlerinin diğer ülkelere nazaran daha düşük
olmasının yeni istihdam alanlarına olan talebin fazla olmasında etkili olduğu
söylenilebilir. Yabancı sermayenin istihdam üzerine olan olumsuz etkisinden söz
edecek olursak da; yatırım yapılan ülkeye yabancı sermayenin geliş amacı önem arz
etmektedir. Yani yabancı sermaye istihdamı kesin artırıyor veya kesin azaltıyor
denilememektedir. Son olarak da makroekonomik faktörlerden verimlilikle yabancı
sermaye ilişkisini değerlendirecek olursak; kaliteli ve çok sayıdaki finansal ürünler,
teknoloji, bilgi ve tecrübenin yansıtılması ve yabancı bankaların yerel bankaları
finansal sistem içinde rekabete sürüklemesi gibi etmenler yabancı sermayenin
verimlilikle olan ilişkisinde dikkate alınacak faktörlerdir. Türk bankacılık sisteminin
verimliliği yabancı bankaların sektöre girmesiyle birlikte Alternatif Dağıtım
Kanalları(ADK) altında toplanmıştır. Verimliliğe etki edebilmek için ATM, POS,
Kredi Kartı, Banka Kartı, İnternet Bankacılığı vb. finansal ürünler ile işlem
maliyetlerini düşürerek katkı sağlamaktadır.
92
Yabancı
sermayenin
Türk
bankacılık
sektörü
içinde
nasıl
vergilendirildiğinden önce yabancı sermayeyi çekebilmek amacıyla uygulanan vergi
politikaları ve bu politikaları uygularken karşılaşılan sorunları, sermayeyi
çekebilmek amacıyla izlenen teşvik sistemini irdelemek daha anlamlı olacaktır.
Yabancı sermayeyi çekebilmek amacıyla önemli bir teşvik aracı olan vergilerin
kullanılması sonucu vergi rekabetinin özellikle 1990'lardan sonra önemli boyutlara
ulaştığı söylenilebilir. Yabancı sermaye yatırımcılarına tanınacak olan vergisel
ayrıcalıklar bir kenara ülkemize gelen yabancı yatırımcının vergi konusunu yatırım
önündeki engellerden ilk sırada görmesi sermayenin vergilendirilmesinde önemlidir.
Sürekli değiştirilen ve bir türlü istikrara kavuşturulamayan vergi politikaları
yatırımcıyı tekrar düşünmeye iten faktörlerdendir. Bunun yanında karışık
mevzuatlar, rakip ülkeler arasında uygulanan farklı vergi politikaları da uygulanacak
vergi politikalarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum yatırımcının hevesinin
kırılmasına ve kararsızlığa sürüklenmesine sebep olmaktadır.
Türkiye'de faaliyet gösteren bankaların vergilendirilmesinde bankaların
niteliklerine göre sınıflandırılması önem arz etmektedir. Yani, Türkiye'de T. T. K.
hükümlerine göre kurulan bankalar tam mükellefiyet esasında; yurt dışında kurulup
Türkiye'de şube şeklinde kurulan bankalar ise, bu bankaların kanuni merkezinin
yanında dar mükellefiyet esasına göre vergilendirilecektir. Türkiye'de bankacılık
faaliyetinde bulunan yabancı bankaların kazançları kurum kazancı olarak
değerlendirilmekte ve bu kazançların vergilendirilmesinde bu bankalar Türk bankası
olarak kabul edilip tam mükellefiyet esasında gerek Türkiye'de gerekse yurt dışında
elde ettiği kazançlar üzerinden Kurumlar Vergisi'ne tabi tutulmaktadır.
93
Türkiye'de şube açarak bankacılık faaliyetinde bulunan dar mükellefiyete tabi
kurumların elde ettiği kazançlar ticari kazançtır. Bu kazançlar G. V. K.'nın ticari
kazanç hükümlerine göre vergilendirilmektedir. Türk bankacılık sistemine giren
yabancı sermayenin Türk Vergi Sistemi karşısındaki durumunu yani K. V. K ve G.
V. K. karşısında vergilendirme koşullarına çalışmamın son bölümünde ayrıntılı
olarak yer verilmiştir. Yabancı bankaların Türk bankacılık sistemine yeni teknoloji
ve türev ürünler gibi yeni finansal araçları da kullanarak, finansal hizmette çeşitlilik
sağlamaları yerel bankalara bu konuda öncülük etmeleri en önemli faydasıdır.
İstikrar ve verimlilik artışı sağlayarak, sektörü dış sermaye piyasalarına açmaları da
ayrı olumlu bir etkidir. Buna karşın yabancı bankaların olası kriz dönemlerinde
piyasadan çekip gitmeleri ve krizi daha da kötüleştirmeleri Türk bankacılık sistemi
açısından bir risk unsuru oluşturmaktadır. Geniş müşteri kitlesine hitap etmek yerine
kaliteli müşterilere yönelmeleri, büyük oranda uluslararası firmalarla çalışmaları
yabancı bankalara olan eleştirileri artırmaktadır. Yabancı sermayenin giriş yaptığı
ülkeye beraberinde yönetim ve pazarlama becerisini, bilimsel transfer, teknoloji
transferi, üretim kapasitesi, ihracat artışı ve istihdam olanaklarını genişletmesi gibi
büyük öneme sahip olumlu katkıları mevcuttur. Bu sıkıntıların basında da özellikle
Türkiye‟deki kurumların yurtdışına yapmış oldukları yatırımlardan elde ettikleri kâr
paylarının Türkiye‟de vergiye tutularak çok aşırı bir ekonomik çifte vergilendirme
sorununu ortaya çıkmasıyla önemli bir vergi yükünün oluşmasıdır.
Bu sadece
Türkiye‟deki yatırımcıların yurtdışından elde ettikleri kazanç bakımından sorun
olmakla kalmıyor, aynı zamanda da yabancı yatırımcılar, Türkiye üzerinde,
Türkiye‟nin etkinlik alanı içerisinde Türkiye‟nin sıkı bağları olan diğer ülkelere
yatırım
yapmak
istediklerinde
göstermektedir.Sermayenin
de
önemli
vergilendirilmesi
bir
sırasında
sorun
vergi
olarak
kendini
politikalarındaki
istikrarsızlık yabancı sermaye girişine etki eden olumsuzluktur. Söz konusu bu
istikrarsızlık yatırımcının hevesini kıran en önemli etmendir. İadelerin gecikmesi,
vergi oranlarının stabil olmaması, vergi ödemelerinin gecikmesi, vergi memurlarının
yetersizliği gibi diğer etkenler vergi politikasında yatırımcıyı olumsuz etkileyen
faktörlerdir.
94
Denilebilir ki Türk Vergi Sistemi ekonominin gelişmesine, tasarruf, yatırım ve
istihdamın gelişmesine ciddi engeller oluşturmakta; kayıt dışı ekonomiyi ve
istihdamı teşvik etmektedir. Bunun yanında, Türk ekonomisinin dışa açılmış
olmasına rağmen Türk Vergi Sisteminde, gerek yurtdışından elde edilen kazançların
vergilendirilmesinde gerekse Türkiye‟de özellikle şube niteliğinde
yapılan
yatırımların vergilendirilmesinde, Kurumlar Vergisi Kanunu çıktığından bu yana
hiçbir önemli değişikliliğin olamaması çok önemli sıkıntılar yaratmaktadır.
95
KAYNAKÇA
Kitaplar
Akdiş, Muhammed, Global Finansal Sistem Finansal Krizler ve Türkiye,
İstanbul: Beta Basımevi, 1998.
Akdiş, Muhammed, Dünya'da ve Türkiye'de Yabancı Sermaye Yatırımları ve
Beklentiler, YASED Yayınları, 1985.
Akdoğan, Abdurrahman, Türk Vergi Sistemi ve Uygulaması, Ankara, 1995.
Akgüç, Öztin, 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, 2. Baskı, İstanbul: Gerçek
Yayınevi, 1989.
Aksoy, Tamer, ÇağdaĢ Bankacılıktaki Son Eğilimler ve Türkiye’de Uluslarüstü
Bankacılık, SPK Yayını, No:109, Ankara, 1998.
Altay, Nasuh Oğuzhan, Türk Bankacılık Sistemi, İzmir: Ege Üniversitesi Yayınları,
2006.
Artun, Tuncay, ĠĢlevi, GeliĢimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de
Bankacılık, 2.Basım, İstanbul: Tekin Yayınları, 1983.
Artun, Tuncay, Türkiye’de Bankacılık, 2. Basım, İstanbul: Tekin Yayınevi, 2003.
Başak, Levent, Türkiye'de Yabancı Bankaların Vergilendirilmesi, İstanbul: TBB
Yayınları, 2008.
Başak, Levent, Dar Mükellefiyete Tabi Kurumlar ve Vergilendirme,
Ankara: Yaklaşım Yayınları, 2007.
Bayar, İbrahim Nihat, Çifte Vergilendirmeyi Önleme AnlaĢmaları ve Mahsup
Yöntemi, Ankara: Maliye Hukuk Yayınları, 2006.
Boratav, Korkut, Türkiye Ekonomisi, İstanbul: İmge Yayınları, 2006.
Bora, Oruç, “Finansal Sistemlerin Ekonomik Kalkınma ve Krizler Üzerindeki
Etkileri-Türk Sermaye Piyasaları”, Ankara: Sermaye Piyasası Kurulu
Yayınları, 2002.
Bumin, Mete, Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Bankalar, Ankara: Turhan
Kitabevi, 2007.
Çakıcı Ömer, Ceylan Mehmet, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi Teori ve
Uygulaması, İstanbul: TBB Yayınları, Yayın No:371, 2014.
96
Çarıkçı, Emin, Türkiye’de Ekonomik Güçlükler ve Çözüm Yolları, Ankara: Vadi
Yayınları, 1991.
Demirli, Yunus, GeliĢmekte Olan Ülkelerde Vergi Reformları, Maliye Bakanlığı
Yayınları, Ankara, 2011.
Eğilmez, Mahfi ve Ercan Kumcu, Ekonomi Politikası, Teori ve Türkiye
Uygulaması, İstanbul: Om Yayınevi, 2002.
Ekren, Nazım, Uluslararası Bankacılık ve Türkiye Örneği, İstanbul: Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları, Yayın No:282, 1986.
Günal, Mehmet, Türkiye'de Bankacılık Sektörü ve Sorunları, İstanbul: TBB
Yayınları, 1998.
Güney, Alptekin, Banka ĠĢlemleri, 6.Baskı, İstanbul: Beta Yayınları, 2012.
İncekara, Ahmet, Bankacılık ve Finansal Kurumlar, İstanbul: İktisadi Araştırmalar
Vakfı Yayını, 2011.
İyibozkurt, Erol, KüreselleĢme ve Ekonomimiz, 3. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi,
1993.
Kepenek, Yakup ve Nurhan Yentürk, Türkiye Ekonomisi, İstanbul: Remzi Kitabevi,
2007.
Öçal, Tezer ve Faruk Çolak, Finansal Sistem ve Bankalar, Nobel Yayıncılık,
Kasım 1999.
Öncel, Mualla, Ahmet Kumrulu ve Nami Çağan, Vergi Hukuku, 17.Bası, Ankara:
Turhan Kitabevi, 2009.
Özbilgiç, Zergül, Doğrudan Yabancı Yatırım Mevzuatı, Teşvik Uygulama ve
Yabancı Sermaye Müdürlüğü, Ankara, 2012.
Parasız, İlker, Türkiye'de ve Dünya’da Bankacılık, 1.Baskı, İstanbul: Ezgi
Kitabevi, 2011.
Pınar, Abuzer, Maliye Politikası Teori ve Uygulama, Ankara: Turhan Kitabevi,
2011.
Saraç, Gülfem, Bankacılık Krizlerini Belirleyici Faktörler: Uluslararası
Deneyimler ve Türkiye Değerlendirmesi, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası, Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü, Kasım 2002.
Şahin, Hüseyin, Türkiye Ekonomisi, Tarihsel GeliĢimi ve Bugünkü Durumu,
Bursa: Ezgi Kitabevi, 2007.
Şenyüz, Doğan, Mehmet Yüce ve Adnan Gerçek, Türk Vergi Sistemi Dersleri,
Bursa: Ekin Yayıncılık, 2010.
97
TBB, 50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Kesimi
1957-2007, 2008.
TBB, Bankalarımız 2008 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No: 264, 2009.
TBB, Bankalarımız 2008 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No: 264, 2009.
TBB, Bankalarımız 2010 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No:276, Mayıs 2011.
TBB, Bankalarımız 2010 Kitabı, İstanbul: TBB Yayın No:276, Mayıs 2011.
Tekeli, İlhan ve Selim İlkin, Para ve Kredi Sisteminin OluĢumunda Bir AĢama
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, Ankara: T.C.M.B, 1981.
Tekinalp, Ünal, Banka Hukukunun Esasları, İstanbul: Beta Yayınları, 1998.
Tuncer, Selahattin, Vergi Hukuku ve Uygulaması, Ankara: Yaklaşım Yayınları,
2003.
Uçarkaya, Sinem, Kamu Bankaların Bankacılık Sektöründeki Rolü, T.C.M.B.
Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü, 2006, Ankara.
Uludağ, İlhan ve Erişah Arıcan, Türkiye Ekonomisi, İstanbul: Der Yayınları, 2003.
Uygur, Ercan, Krizden Krize Türkiye:2000 Kasım ve 2001 ġubat Krizleri,
Türkiye Ekonomi Kurumu, 2001.
Yazıcı, Mehmet, Bankacılığa GiriĢ, 1. Baskı, İstanbul: Beta Yayınları, 2011.
Yüzgün, Arslan, Cumhuriyet Dönemi Türk Bankacılık Sistemi, İstanbul: Der
Yayınları, 1982.
Zarakolu, Avni, Cumhuriyet’in 50. Yılında Memleketimizde Bankacılık, Ankara:
Türkiye Bankalar Birliği Yayını, No: 61, 1973.
98
Süreli Yayınlar
Afşar, Muharrem, "Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Bankacılık Sektörü", Anadolu
Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Sayı: 4, 2004, ss. 87- 101.
Akgüç, Öztin, “Türkiye‟de Yabancı Bankalar”, Muhasebe ve Finansman Dergisi,
2007, S: 36, ss. 10-17.
Armağan, Ramazan, " “Türkiye‟de Gelir Ve Kurumlar Vergisi Oranlarında İndirimin
Vergi Gelirleri Üzerine Etkileri”, Süleyman Demirel Üniversitesi Ġ. Ġ. B.
F. Dergisi, 2007, ss. 233-247.
Arslan, Mehmet, “IMF, Krizler ve Türkiye” ,Stratejik Analiz Dergisi, , Sayı 14,
2001,ss.18-23.
Ata, Ali, "Banka Yabancılaşmasının Türkiye'deki Yerli ve Yabancı Bankalar
Açısından Karşılaştırılması", Atatürk Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Cilt:
23, Sayı: 4, ss. 109-124 .
Ataman Erdönmez, Pelin, "Finansal Gelişmekte Olan Ülkelerde Yabancı Bankalar",
T. B.B. Bankacılık ve Araştırma Grubu, Bankacılık Dergisi, Sayı: 51, ss.
66-79.
Ayaydın, Hasan, Murat Berberoğlu, “Bankacılık Sektörüne Yabancı Girişinin
Türkiye Açısından Değerlendirilmesi”, GümüĢhane Üniversitesi Sosyal
Bilimler Elektronik Dergisi, S. 1, Ocak 2010, ss. 57-73.
Barışık, Salih ve Aykut Şarkgüneşi, "Yabancı Sermaye Hareketlerinin Türk
Bankacılık Sektörüne Etkileri", Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 9, 2009, ss. 20-33.
Başak, Levent, “Dar Mükellef Kurumların Tevkif Usulüyle Vergilendirilmesi (II)”,
Mükel-lefin Dergisi, Sayı: 121, Ocak 2003, ss. 90-106.
Başak, Levent, "Türkiye'de Bankacılık Faaliyetinde Bulunan Dar Mükellefiyete Tabi
Yabancı Bankaların Elde Ettiği Faiz Gelirleri ve Yabancı Bankaların
Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkilerine Yönelik Makro Analiz",
Bankacılar Dergisi, Sayı. 81, 2012, ss. 35-292.
Başak, Levent, "Türkiye'de Yabancı Banka Hukuku ve Yabancı Bankalarla İlgili
Bazı Hususların Analizi", Bankacılar Dergisi, s. 63, 2007, ss. 15-23.
Başak, Levent ,"Gelir Vergisi Kanunu'nun 94‟üncü Maddesi Hükmü Uyarınca
Kurum Kazançlarında Gelir Vergisi Stopajı", Vergi Sorunları, 2004, S.
187, ss. 68-81.
BDDK,"Bankacılıkta Yapısal Gelişmeler
Başkanlığı, Sayı: 6, Aralık 2011.
2011",
Strateji
Geliştirme
Daire
Bolay, Hüzeyme Cahide, “Türk Bankacılık Tarihi”, Bankacılık Dergisi, 1991,
sayı:5, ss. 51-63.
99
Bülbül, Okan Güray, Furkan Emirmahmutoğlu, "Yabancı Sermaye Yatırımlarının
İstihdama Etkisi: Türk Bankacılık Sektörü Örneği", Gazi Üniversitesi Ġ. Ġ.
B. F. Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 12, 2005, ss. 218-238..
Cömert, Faruk, "İstihdam Sorunu ve Yabancı Sermaye", Hazine Dergisi, Sayı: 13,
Ocak 2004, ss. 4-25.
Çelik, Tuncay, Çiğdem Ünveren, "Yabancı Banka Girişlerinin Türk Bankacılık
Sektörüne Rekabet Etkisi", Niğde Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F. Dergisi, Cilt: 2,
Sayı: 2, 2009, ss. 47-59.
Çelik, Tuncay, "Avrupa Birliği ve Türk Bankacılık Sektöründe Piyasa Yapısı",
Kocatepe Üniversitesi Ġ.Ġ.B.F. Dergisi, C.8, Sayı. 2, s. 211.
Güloğlu, Bülent ve Ender Altunoğlu, "Finansal Serbestleşme Politikaları ve Finansal
Krizleri: Latin Amerika-Asya ve Türkiye Krizleri", Ġstanbul Üniversitesi
Siyasi Bilimler Dergisi, S. 22, 2002, ss. 109-134.
Yılmaz, Gündüz, Ali, "Türkiye'de Bankacılık Sektörü, Sorunları ve Çözüm
Önerileri", Atatürk Üniversitesi Ġ. Ġ.B. F. Dergisi, Cilt: 17, Sayı: 3-4, ss.
133-145.
Gürel, Eymen, Esra Burcu Bulgurcu Gürel ve Neslihan Demir, "Basel III Kriterleri",
Bankacılık ve Sigortacılık Dergisi, C. 1, S. 3, 2012, ss. 16-28.
İşeri, Müge, Meltem Ulusan, "Ülkemiz Bankacılık Sektöründe Yabancı Bankaların
Yeri", Muhasebe ve Finansman Dergisi, Sayı: 33, 2007, ss.132-138.
Kaneti, Selim, "Türkiye'de Yabancı Sermayenin Vergilendirilmesinin Ana Çizgileri",
Vergi Sorunları, 1984, ss. 19-34.
Kızılöz, Burcu ve Yurdagül Ceran “1923-1933: Cumhuriyet ve Ulusal Bankacılığın
Doğuşu”, Uzman Gözüyle Bankacılık Dergisi, 1991, Sayı. 30, ss. 21-34.
Koyuncu, Cüneyt, Duygu Şahan, "Türkiye'de Yabancı Bankaların Varlığının Yatırım
ve GSMH Üzerindeki Etkisinin Analizi", Dumlupınar Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, Sayı:30, Ağustos 2011, ss. 263-279.
Köse, Salih, “24 Ocak 1980 ve 5 Nisan 1994 İstikrar Programlarının
Karşılaştırılması”, Planlama Dergisi, Özel Sayı, ss. 3-10.
Oksay, Suna, "Çokuluslu Şirketler Teorileri Çerçevesinde, Yabancı sermaye
Yatırımlarının İncelenerek, Değerlendirilmesi", DıĢ Ticaret MüsteĢarlığı
Dergisi, Ocak 1998, Sayı: 8, ss.113-129.
Reisoğlu, Seza, “Bankalar Kanununda 4491 Sayılı Yasa İle Yapılan sBaşlıca
Değişiklikler”, Bankacılar Dergisi, Sayı: 32, 2002, ss-31-38.
Sarısoy, İdris, Selçuk Koç, "Yabancı Sermaye Yatırımlarının Kurumlar Vergisi
Üzerindeki Etkisinin Ekonometrik Analizi", Erciyes Üniversitesi Ġ. Ġ. B. F.
Dergisi, Sayı: 36, 2010, ss. 138-153.
100
Selçuk, Bora, “Küresel Krizin Türk Finans Sektörü Üzerindeki Etkileri”, Ekonomi
Bilimleri Dergisi, Cilt:2, Sayı:2, 2010, ss. 23-27.
Seyidoğlu, Halil, “Uluslararası Mali Krizler, IMF Politikaları, Az Gelişmiş Ülkeler;
Türkiye ve Dönüşüm Ekonomileri”, DoğuĢ Üniversitesi Dergisi, Cilt: 4,
Sayı: 2, 2003, ss. 179-201.
Şendoğdu, Aslan, "Basel II Kriterlerinin Dünü Bugünü ve Gelecek İçin Bir Üst
Sürüme Olan İhtiyacın Kaçınılmazlığı", Bankacılık ve Sigortacılık
AraĢtırmaları Dergisi, C. 1, S. 2, 2010, ss. 4-13.
Tarı, Recep ve Kumcu, Funda Sera, "Türkiye'de İstikrarsız Büyümenin Analizi",
Kocaeli Üniversitesi SBE Dergisi, Sayı. 9, 2005, ss. 156-179.
TBB, “Türk Bankacılık Sistemi 2001” Bankacılar Dergisi, Sayı 42, 2002, ss. 5-14.
TBB, “Türk Bankacılık Sistemi 2009” , Bankacılar Dergisi, Sayı 73, 2010, ss. 7079.
TBB, “Türk Bankacılık Sistemi Eylül 2005” Bankacılar Dergisi, Sayı: 55, 2005, ss.
3-21.
TBB, “Türk Bankacılık Sistemi Eylül 2005” Bankacılar Dergisi, Sayı: 55, 2005, ss.
5-21.
TBB, “Türkiye‟de Yabancı Bankalar”, Bankacılık ve Araştırma Grubu, Bankacılar
Dergisi, Sayı: 52, 2005, ss. 3-9.
Tuğlu,
Ali, "Yabancı Sermayeli Kurumların Elde Ettikleri Gelirlerin
Vergilendirilmesi", YaklaĢım Dergisi, Sayı: 128, 2003, ss. 104-110.
Varol, Müge, “Cumhuriyetimizin 80. Yılında 1923–2003 Türk Dış Ticaretinin
Gelişiminin Kısa Tarihçesi”, DıĢ Ticaret Dergisi, Özel Sayı, 2003, Ekim,
ss. 160-163.
Yıldırım, Oğuz, “Kura Dayalı İstikrar Politikası Çerçevesinde Enflasyonu Düşürme
Programı ve Türkiye Ekonomisinde Yeni İstikrar Arayışları”,DıĢ Ticaret
Dergisi, Sayı: 27, Ocak 2004, ss. 114-144.
Yiğitoğlu, Ali İhsan, "2001 Krizi Sonrası Dönemde Türkiye Ekonomisinin ve
Bankacılık Sektörünün Değerlendirilmesi", Sosyo-Ekonomi Dergisi, Sayı:
1, 2005, ss. 114-126.
101
Tezler
Akçacı, İbrahim Yavuz, “1980 Sonrası Türk Bankacılık Sektöründe Yeniden
Yapılandırma, (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi
SBE, 2003), Ankara.
Algan, Ahmet, "Bankacılık Sektöründe Uluslararasılaşma Süreci ve Koçbank
Örneği", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi SBE,
2008), Ankara.
Altun, Fatih, "Bankacılık Sektörüne Yabancı Sermaye Girişi ve Ulusal Ekonomi
Üzerine Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisan Tezi, Marmara
Üniversitesi BSE, 2006), İstanbul.
Arı, Ayşe, "Banka Birleşmeleri ve Satın Alınmalarının Ekonomik Olarak
Değerlendirilmesi", (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
Üniversitesi SBE, 2007), İstanbul.
Avcı, Hanife Burcu, "Kurumlar Vergisi Oranının Yabancı Sermaye Yatırımları
Üzerinde Etkisi: OECD Ülkeleri Üzerinde Ampirik Bir İnceleme",
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi SBE, 2009),
Ankara.
Ay, Ahmet, "İktisadi Gelişme Sürecinde Döviz Kuru Sistemlerinin Türkiye
Şartlarına Göre Değerlendirilmesi", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
Selçuk Üniversitesi SBE, 2005), Konya.
Ayçetin, Kamil İstem, "Türkiye'de 1980 Sonrası Yatırımların Yönü ve Ekonometrik
Model Çalışması", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
Üniversitesi SBE, 2007), İstanbul.
Çağlar, Cemal, “Batık Bankalar ve Türk Bankacılık Sistemi”, (YayınlanmıĢ Yüksek
Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü,
2001),İstanbul.
Çakar, Vesile, "Yabancı Sermayeli Banka Girişleri ve Ulusal Bankacılık Sektörleri
Üzerindeki Etkileri", T.C.M.B. Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel
Müdürlüğü, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Ankara.
Çelik, Tuncay, Türk Bankacılık Sektörünün Piyasa Yapısının Belirlenmesi,
(YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Hacettepe Üniversite SBE, 2006), Ankara.
Çiçek, Tayfur, Vergisel Teşvikler Açısından 1980 Sonrası Türkiye'de Yabancı
Sermaye Yatırımları, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi SBE, 2008), İstanbul.
Demir, Ercan, "Yabancı Sermaye Yatırımları ve Türkiye", (YayınlanmamıĢ Yüksek
Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi SBE, Sakarya), Sakarya, 1999.
102
Demirhan, Dilek, "Bankacılık Sektöründe Yabancı Sermaye Yatırımları ve Türk
Finans Sistemi Üzerine Etkileri", (Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, 2008), İzmir.
Dinç, Evren, “Finansal Serbestleşme ve Türk Bankacılık Sektörüne Etkileri”,
(YayınlanmıĢ Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi SBE, 1999),Ankara.
Duran, Ahmet Rıfat, “Türk Bankacılık Sisteminin Gelişimi ve BDDK‟nın Rolü”,
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2005),
İstanbul.
Gaziler, Volkan, "İnternet Bankacılığı ve Kullanımın Etkinliği", (YayınlanmamıĢ
Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi EBE, 2006), Ankara.
Gülçiçek, Özlem, "Cari İşlemler Dengesinin Nedenleri ve Ülke Ekonomileri
Üzerindeki Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi SBE, 2007), İstanbul.
Günay, Gürol, "Kısa Vadeli Yabancı Sermaye Hareketleri ve Gelişmekte Olan
Ülkelerde Yaşanan Krizlere Etkisi,(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
Marmara Üniversitesi BSE, 2007), İstanbul.
Gündoğdu, Fatma, “Türkiye‟de Bankacılık ve 1980 Sonrası Dönemin
Değerlendirilmesi”, (YayınlanmıĢ Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998), Erzurum.
Gürbüz, Rana, “Finansal Serbestleşme Sürecinde Türkiye‟de Kısa Vadeli Sermaye
Hareketlerinin Makroekonomik Etkileri”, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisan
Tezi, Mersin Üniversitesi SBE, 2006), Mersin.
Işık, Nur, "Banka Birleşmeleri: Türkiye İçin Bir Değerlendirme", (YayınlanmamıĢ
Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi SBE, 2008), İstanbul.
Kara, Mehmet Akif, "Sermaye Hareketlerinin Yatırımlar ve Tasarruflar Üzerine
Etkisi", (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesi SBE, 2002), Kahramanmaraş.
Karacaoğlan, Çağlar, “Yabancı Sermayeli Bankaların Türk Bankacılık Sektörüne
Girişi”, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi,
2011), İstanbul.
Karakurt, Rıza, "Gelişmekte Olan Ülkelerde Bankacılık Sektöründe Yabancı
Sermaye ve Türkiye", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi BSE, 2007), İstanbul.
Kaya, Ayşe, "1980 Sonrası Dış Ticaretteki Gelişmeler ve Büyümeye Etkisi",
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi SBE, 2008),
Sakarya.
Kaynarcalı, Ayşe, “Gelişimleri, Özellikleri ve Katkılarıyla Yabancı Bankalar ve Türk
Bankacılık Sistemi İçerisinde Yabancı Bankalar”, (YayımlanmamıĢ
103
Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,1992),
İstanbul.
Kesemen, Mukaddes, "Bankacılık Sektöründe Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve
Türkiye Örneği", (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel
Üniversitesi SBE, 2009), Isparta.
Kömürcü, Asiye, "Basel II Çerçevesinde Standart Yöntem Açısından
Derecelendirme Sistemi ve Bir Uygulama", (YayınlanmamıĢ Yüksek
Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi EBE, 2007), Ankara.
Küçüksönmez, Abdurahman, “Küresel Yönetim Açısından Uluslararası Sermaye
Hareketlerinin Türk Bankacılık Sektörüne Etkileri”,(YayınlanmıĢ Yüksek
Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi SBE, 2010), Adana.
Mercan, Devrim İlhan, "Basel II Kriterleri Çerçevesinde Türk Bankacılık
Sektöründeki
Sermaye
Yeterliliği
Sorununun
İncelenmesi",
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi BSE, 2006),
İstanbul.
Okay, Esin, “Bankacılık Sektöründe Kriz ve Risk Yönetimi: Türkiye Uygulaması”,
(YayınlanmıĢ Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve
Sigortacılık Enstitüsü, 2002), İstanbul.
Özcan Kalkan, Sevil, "Banka Birleşmeleri ve Devirlerinin Bankacılık ve Vergi
Mevzuatı Açısından İncelenmesi", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul Üniversitesi, 2006), İstanbul.
Özer, Seda, “ Yabancı Bankaların Tercih Edilmesindeki Faktörlerin Analizi”,
(Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2008),
Ankara.
Sevimeser, Nuri Cemhan, "Yabancı Bankaların Gelişmekte Olan Ülkelerdeki
Faaliyetleri ve Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Çukurova
Üniversitesi SBE, 2005), Adana.
Soyluoğlu, Rıza, "Türkiye'deki Yabancı Banka Girişleri ve Etkileri",
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi SBE, 2008),
Ankara.
Şirin, Zafer Ertunç, "Türkiye'de Yabancı Sermaye Yatırımlarının Vergi Rejimi
Karşısındaki Durumu", (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul
Üniversitesi SBE, 2005), İstanbul.
Temel, Sevil, "24 Ocak İstikrar Tedbirlerinin Türkiye'nin Dış Ticareti Üzerindeki
Etkileri", (YayınlanmıĢ Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi SBE,
1987), Eskişehir.
Uyanık, Mehmet Kaan, "Yabancı Sermayeli Bankaların Türk Bankacılık Sektörüne
Etkilerinin Değerlendirilmesi", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
Çukurova Üniversitesi SBE, 2010), Adana.
104
Uzun, Erkan, "Vergi Politikalarının Uluslararası Doğrudan Yabancı Sermaye
Yatırımları Üzerindeki Etkileri, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
Marmara Üniversitesi SBE, 2008), İstanbul.
Ünver, Mustafa, "Türkiye'den Seçilmiş Makroekonomik Göstergelere Yabancı
Banka Girişlerinin Olası Etkileri", (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
Dumlupınar Üniversitesi, 2007), Kütahya.
Yılmaz, Emrah, “Türk Bankacılık Sektöründe Sermaye Yeterliliği ve Basel
Standartları”, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006), İstanbul.
Yorulmaz, Fatih, "Yabancı Sermaye Yatırımlarının Türkiye Ekonomisine Etkileri",
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi SBE, 2006),
Konya.
105
Diğer Yayınlar
Akgüç,
Öztin,
"Türkiye'de
Yabancı
Bankalar",
http://journal.mufad.org/attachments/article/1.pdf. (22. 04. 2013).
s.12,
193 Nolu Gelir Vergisi Kanunu, (06.01.1961 tarih, 10700 Sayılı T. C. Resmi
Gazete).
DPT, Doğrudan Yabancı Sermaye Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu,2514-ÖİK;
532, Ankara, 2003.
Kantarcı, Bülent, "AB Üyesi Ülkelerde ve Türkiye'de Vergi Tarifeleri ve Hesaplama
Yöntemlerinin Karşılaştırılması", http://www.vergisorunlari.com.tr/makale Erişim
Tarihi(24.01.2015).
Karabacak, Hakan , "Avrupa Birliği Ülkelerinde Vergi Sistemleri",
http://dergiler.sgb.gov.tr/calismalar/maliye_dergisi/yayinlar/
24.01.2015)
(Erişim
Tarihi
T. C. Ekonomi Bakanlığı, 2012 Yılı Uluslararası Doğrudan Yatırımlar Raporu,
Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, 2012.
T. C. Maliye Bakanlığı, Yıllık Ekonomik Rapor-2013.
TBB, 50. Yılında Türkiye‟de Bankalar Birliği ve Türkiye‟de Bankacılık Sistemi,
2008.
TBB, Türkiye Bankacılık Sistemi , “SeçilmiĢ Rasyolar”, http: www.tbb.org.tr /
İstatistikî Raporlar Seçilmiş Rasyolar / 2007 (Erişim: 15.11.2010) .
TÜSİAD, "Asya Ülkeleri Vergi Uygulamaları Üzerinde Karşılaştırma",
http://www.tusiad.org.tr/rsc/shared/file/Asya-ulkeleri-vergi-oranlarikarsilastirmasi.pdf (Erişim Tarihi:24.1.2015)
Yayla, Münür, Yasemin Türker Kaya ve İbrahim Erkmen, Bankacılık Sektörüne
Yabancı GiriĢi: Küresel GeliĢmeler ve Türkiye, BDDK, ARD Çalışma
Raporu, 2005.
Yetim, Sedat, Ozan Gülhan, "Avrupa Birliğine Tam Üyelik Sürecinde Türk
Bankacılık Sektörü", BDDK Araştırma Dairesi Raporları, 2011, s. 13.
http://en.tbb.org.tr/Dosyalar/Yayinlar/Dokumanlar/2tbb50yil.pdf
s.14.
(3 Şubat 2013),
http://www.tcmb.gov.tr/kutuphane/TURKCE/tezler (15 Mayıs 2013).
106
Download