BİLGİNİN DEPOSU | “Bilgimiz, Bilginizdir.” | www.bilginindeposu.com YGS-LYS FELSEFE HATIRLATMA NOTLARI-3 Bilim Felsefesi Bilim Felsefesine Giriş: Bilim Felsefesinin Konusu: Bilim felsefesi, bilimlerin ortaya koyduğu kavram, kuram (teori) ve yasalarla bunların ait olduğu olayları inceler. Felsefe, bilim felsefesi aracılığı ile bilim üzerinde düşünme, bilimin mantığını oluşturma gereğini duymuştur. Bilim felsefesinin yanıt aradığı başlıca sorular şunlardır: • • • • Bilimsel bilgi birikerek ilerleyen bilgi midir? Bilimsel yasalar kesin midir? Bilimsel önermeler doğrulanarak mi, yoksa yanlışlanarak mi kabul edilmelidir? Bilimler hangi yöntemleri izlemelidir? Bilimin Tarihsel Gelişimi: Zamanla konularını ve yöntemlerini belirleyen alanlar felsefeden ayrılıp bağımsız bilimler haline geldiler. İlk olarak Euclides (Öklid), geometriyi felsefeden ayırarak bağımsız bir bilim haline dönüştürdü. Rönesans’la birlikte Kopernik, Kepler, Galilei gibi düşünürler ve Newton’un çalışmaları fizik biliminin kurulmasını sağladı. Rönesans’la tümevarım yönteminin yaygınlaşması doğa bilimlerinin gelişmesinin önünü açan temel etkenlerden biridir. 19. yüzyılda Labochevsky, Bolyai ve Rieman, Euclides dişi geometri anlayışının temellerini attılar. Euclides dışı geometrilerin yarattığı yeni fizik anlayışı bilimin kendi içindeki alternatiflerini çoğalttı. De Morgan, Boole, Frege, Peano ’nun çalışmalarıyla, önermeleri ve çıkarımları matematiksel dille ifade eden modern (sembolik) mantık doğdu. Doğa bilimlerinde ve geometride doğan alternatif anlayışlar, felsefedeki yaygın nedensellik açıklamalarına karşı olasılığa dayalı nedensellik anlayışlarını doğurdu. • • Bilime Farklı Yaklaşımlar: Düşünce tarihi sürecinde bilime farklı bakış açıları hep görülmüştür. Bu farklı bakış açılarının ikisi bilimi ürün olarak ve etkinlik olarak gören görüşlerdir. Ürün Olarak Bilim: Yeni pozitivizmde (Mantıkçı Empirizm) ifadesini bulan bu görüşe göre, bilimsel sonuçlar birer orandır ve felsefe bu ürünleri tarihsel gelişim sürecinde anlamaya çalışır. Bilimsel ürünler önermelerle ifade edilir. Felsefe, bu önermelerin doğrulamasını mantıksal analizlerle yapar. Pozitivizmin başlıca sayıtlıları (ön kabul) şunlardır: • • • • Bilim olgular hakkında araştırma yapma tekniğidir. Gerçek tektir; bilimlerin yöntemi de tektir. Bilim, birikerek ilerler. Bilim olguların bir arada görülme sıklığını araştırmalıdır. Yeni pozitivizme göre felsefenin görevi bilimin içine karışan metafizik unsurları mantık aracılığıyla ayıklamaktır. Yeni pozitivizmin temsilcilerinden Carnap ’ a göre, bilimsel önermeler duyu verileri ve BİLGİNİN DEPOSU | “Bilgimiz, Bilginizdir.” | www.bilginindeposu.com BİLGİNİN DEPOSU | “Bilgimiz, Bilginizdir.” | www.bilginindeposu.com gözlemlerle pekiştiriliyorsa, ondan çıkan önermeler de pekiştirilmiş olur. Duyu verilerine ve gözlemlere dayanmayan önermeler, metafizik önermelerdir ve bunların bilimde yeri olmamalıdır. Reichenbach ’ a göre olgusal dünya ile örtüşmeyen önermeler metafizik önermelerdir ve bilgi değildir. Olasılığın yüksek derecede belirlenmesi bilgiyi geçerli kılar. Hempel ise, metafizik ve mantığın fiziksel dünyanın özünü ortaya koyamayacağını savunur. Wittgenstein’ a göre, her cümleye karşılık bir olgu vardır ve böylece dilin yapısına bakarak evrenin yapısını ortaya koyabiliriz. • • • • Etkinlik Olarak Bilim (Yaygın Bilim Anlayışına Getirilen Eleştiriler) : Bilime ürün olarak bakan pozitivizme karşı bilime etkinlik olarak bakanlar su eleştirilerden yola çıkarlar: Bilim adamları, bilime objektif bakamazlar. Farklı bilimleri, matematiksel fiziğin yöntemine bağlamak dünyayı anlamakta yetersiz kalır. Bilimler birikerek ilerleyen bir süreçte değil, her çağın değerler sisteminden (paradigmalarından) kopuşlarla, yani sıçramalı devrimlerle gelişir. Thomas Kuhn, bilimin birikerek ilerleyen bir süreçte geliştiğini reddeder. Bunu da paradigma kavramı ile açıklar. Bilim adamları, kendilerinden önceki dönemlerin bilim yapma anlayışını (paradigmasını) reddederek yeni paradigmalar ortaya koyarlar. Bu da sıçramalı bir devrimle yeni bir bilim anlayışına geçiştir. Her çağın kendi paradigmalarına göre doğrular vardır. İlkçağın paradigmalarına göre Aristoteles fiziği Newton fiziği, günümüz paradigmalarına göre de kuantum fiziği doğrudur. Toulmin, Darwin’ in evrim teorisinden esinlenerek bilim anlayışının da evrimleştiğini söyler. Darwin ’ e göre nasıl ki çevreye uyum sağlayamayan canlılar yok oluyorsa bilimde de gereksinimleri karşılamayan anlayışlar yok olur. Yeni gereksinimler yeni bilim teorileri oluşturur. Bilimin Değeri: Bilim insanların doğayı ve toplumu daha iyi tanıyarak doğayı denetlemesini ve toplumsal yaşamı düzenlemesini sağlar. 19. yüzyılda bilimsel gelişmelerden etkilenen felsefe, bilimleri dünyadaki her türlü sorunu çözebilecek bir araç olarak görmüştür. Bilimlerin amacı insani, toplumu ve evreni tanımak, gerçeği aramaktır. Teknoloji insan yaşamını kolaylaştıran bir işleve sahip olabileceği gibi toplumlara zarar veren bir işleve de sahip olabilmektedir. Bilimsel çalışmaların sonuçlarının kullanımı sorunlu olabilmektedir. İnsanlar, bu sonuçların olumlu kullanılmasının yollarını araştırmak zorundadırlar. Bilimi tümüyle reddetmek de, insanın varoluşunu yok saymaktır. Bilimin olumlu sonuçları, olumsuz sonuçlarından çok daha fazladır. Bilim, sayılamayacak kadar çok yararı ile insanların daha rahat yaşamasının ortamını hazırlamıştır. Varlık Felsefesi (Ontoloji) : Varlık Felsefesinin Konusu: Varlık felsefesi açısından var olanlar iki biçimde ele alınır. Gerçekte var olan: Gerçekte var olan belirli bir zaman ve mekânda var olandır. Gerçekten var olanlar duyu organları ile kavranır. Zihinde (ideal) var olan: İdeal var olan ise, insanların zihinlerinde oluşturdukları kavramlardır ve duyu organları ile kavranamazlar. BİLGİNİN DEPOSU | “Bilgimiz, Bilginizdir.” | www.bilginindeposu.com BİLGİNİN DEPOSU | “Bilgimiz, Bilginizdir.” • • • | www.bilginindeposu.com Bilim ve Felsefe Açısından Varlık: Bilim ve felsefenin varlığa bakış açıları su noktalarda farklılaşır: Bilime göre varlık tartışmasız vardır. Bilim, varlığın var olduğunu ön kabul olarak benimser ve var kabul ettiği varlıkla ilgili neden- sonuç ilişkileri kurar. Felsefe varlığın var olup olmadığını da tartışır. Olaylar arasında neden-sonuç ilişkileri kurmak yerine nedenlerin nedenlerini de araştırır. Bilimler konularına göre varlığı parçalayarak ve kedilerine özgü yöntemlerle inceler. Felsefe, varlığı bütün halinde görür ve bütün halinde açıklamaya çalışır. • • • • • • • • • Metafizik ve Ontoloji: Varlıkla ilgili sorunların tartışıldığı metafizik alanı ontolojidir. Ontoloji metafiziğin varlıkla ilgili alanı olarak su sorulara yanıt arar: Varlık var midir? Varlığın ana maddesi nedir? Evren nasıl oluşmuştur? Evrenin bir amacı var midir? Varlıkta özgürlük var midir? Ruh nedir? Ruh ölümsüz müdür? Ölüm nedir? Doğa filozofları Varlığın ana maddesi (arkhe) nedir? Sorusuyla ilgilenmişlerdir. Aristoteles varlığın ilk nedenlerini araştırarak metafiziğin ilkelerini belirlemiştir. Wolf ontolojiyi, Tanrı ’nin ruhun ve dünyanın varlığını kanıtlamak isteyen bir alan olarak belirledi. Kant’ a göre metafizik bilginin temellerini araştırmalı ve bilginin deneyden gelmeyen ögelerini saptamalıydı. Ancak, Fichte, Schelling, Hegel gibi düşünürler Kant’ in gözden düşürdüğü metafiziği tinsel (ruhsal) varlık anlayışı ile yeniden güncelleştirdiler. Günümüzde metafizik, fenomenoloji, yeni ontoloji ve varoluşçuluk (existansiyalizm) felsefeleri ile varlığını sürdürmektedir. Fenomenoloji, Edmund Husserl ile varlıkların arka planlarında bulunan ve kendi kendilerine var olan özleri dile getirir. Yeni ontoloji, Nicolai Hartman ile varlık kategorileri oluşturup ontolojiyi deneysel temellerle, bilimsel sonuçlarla bağdaştırmaya çalışır. Egzistansiyalizm, Heidegger ve Sartre ile varlığın temeline doğa bilimlerini koyanlara karşı çıkarak varlığı benin yaptığını söyler. Varlık bilimsel (Ontolojik) Problemler: • • Varlığın Var Olup Olmadığı Problemi: Varlığın var olup olmadığı ilk Çağlardan bu güne ontolojinin tartıştığı temel problemdir. Bu probleme genelde iki bakış açısıyla yaklaşılmıştır: Nihilizm (Hiççilik) : Nihilizme göre hiçbir varlık gerçekten var değildir ve varlığı var olan olarak kabul eden görüşlere karşı çıkar. Ancak daha genel bakıldığında nihilizm hiçbir değer ve kural tanımayan bir görüştür ve toplumda düzeni sağlayan tüm otoriteleri reddeder. Nihilizm bu biçimiyle siyasal anlamda anarşizme temel oluşturur. • BİLGİNİN DEPOSU | “Bilgimiz, Bilginizdir.” | www.bilginindeposu.com BİLGİNİN DEPOSU | “Bilgimiz, Bilginizdir.” | www.bilginindeposu.com Nihilizmin Temsilcileri: Gorgias: Ontoloji alanında nihilizmin, ilk temsilcisi ilk çağ sofist filozoflarından Gorgias ’tir. Gorgias “varlık var midir?” sorusuna “yoktur” yanıtını verir. Gorgias ’ a göre; “Varlık yoktur, Olsa bile bilinemez. Bilinse bile başkasına aktarılamaz. ” W.F. Nietzsche: Nietzsche, toplumsal değer ve normları tümüyle inkâr ederek nihilizmin 19. yüzyıldaki önemli temsilcisidir. Taoizm: Nihilizmin bir başka biçimi de İlk Çağda Çin’ de görülen Taoizm’ dir. Lao -Tse ’nin kurduğu Taoculuk, gerçeğin tüm çeşitliliğine karşın “bir” (Tao) olduğunu ve bunun adinin, biçiminin, maddesinin, görüntüsünün olmadığını savunur. Aldatıcı olan dünya varlıktan yoksundur. Realizm (Gerçekçilik) : Varlık vardır anlayışı realizmdir. Realizm varlığın insan bilincinin dışında, insan bilincinden bağımsız olarak var olduğunu savunur. Realizmle ilgili bir başka tartışma konusu da varlığın ne olduğu problemidir. • • Varlığın Ne Olduğu Problemi: Varlığı var olarak kabul eden realizmin temsilcileri varlığın ne olduğu konusunda farklı düşünceleri paylaşırlar. Bu farklı düşünceler başlıca beş başlık altında toplanabilir. Varlık Oluştur: Bu görüsün ilk temsilcisi, İlk Çağ doğa filozoflarından Herakletios ’ tur. Herakleitos ’ a göre evrenin ana maddesi (arkhe) ateştir ve her şey ateşe dönüşecektir. Bu süreçte evrende her şey değişir. Değişimin temeli karşıtların çatışmasından doğan uzlaşma oluştur. “Değişmeyen tek şey varsa o da değişmenin kendisidir.” Herakletios, değişmenin düzenine logos (akil) adını verir. Bu görüş çağımızda E. Mach, H. Bergson ve N. Whitehead tarafından temsil edilir. E. Mach nesnenin ve “ben” in sürekli bir oluş sürecinde değiştiğini savunur. H. Bergson ise, evrendeki oluş ve değişmenin mekanik bir süreçte değil, yaratıcı bir süreçte “yasam atılımı” ile gerçekleştiğini söyler. Whitehead’ e göre evren, her şeyin birbirine bağlı olduğu sürekli bir oluş içindedir. Bu oluş, evrendeki birbirine karşıt iki gücün oluşturduğu yaratıcılığın ve sürekliliğin etkinlikleri ile gerçekleşir. Dinamik bir süreçte gerçeklesen oluş, Tanrı ’nin yaratma ile sağladığı olanaklar içinde gerçekleşir. Varlık İdeadır (İdealizm) : Varlığın idea (düşünce) türünden olduğunu ve her türlü gerçekliğin düşünceden kaynaklandığını savunan görüş idealizmdir. Platon: Platon, felsefe tarihinde idealizmin kurucusu olarak kabul edilir. Platon, bu dünyada yer alan ve maddi olan her şeyin gerçekliğini reddeder, asil gerçeğin düşüncede kavranan idealar dünyası olduğunu ileri sürer. Aristoteles ‘ e göre de varlığın asil unsuru “idea” dir. Ancak idealar varlıkların “öz” ünde (formunda) bulunur. “İdea” ve “madde” iç içedir. Nesneler dünyası, idea ile form kazanmış varlık dünyasıdır. Hegel’ e göre varlıktan önce idea vardı. İdeanın kendini dışa vurması sonucu doğa oluştu. Böylece idea, gerçeklik kazandı, ancak özgürlüğünü kaybetti. Özgürlüğüne yeniden kavuşmak için, idea yeniden ruhsal dünyaya döndü. Varlık Maddedir (Materyalizm) : Materyalizm, idealizmin tam tersine düşünceyi (ideayı) maddenin bir sonucu olarak görür. Madde düşünceden bağımsız olarak vardır ve bütün varlıklar maddeden türemiştir. İlk Çağ doğa filozoflarından Demokritos ’ a göre, evrenin ana maddesi maddi nitelikteki küçük atomlardır. Düşünce ve ruhsal olaylar atomların bos mekândaki hareketlerinin sonucudur. Epiküros da Demokritos gibi “atom” u evrenin ana maddesi kabul eder. BİLGİNİN DEPOSU | “Bilgimiz, Bilginizdir.” | www.bilginindeposu.com BİLGİNİN DEPOSU | “Bilgimiz, Bilginizdir.” | www.bilginindeposu.com Yeni Çağ materyalizminin öncülüğünü Thomas Hoşbeş yapar. Hobbes, dünyadaki tüm olayları mekanik hareketler çerçevesinde maddi hareketler olarak görür. La Mettrie ’ ye göre ruhsal faaliyetlerin kaynağı maddi bedendir. İnsan ve hayvan arasında mekanik faaliyetler açısından özde bir fark yoktur. İnsan da hayvan da birer makinedir. İnsan, doğaüstü bir varlık tarafından yaratılmamıştır. 19. yüzyılda, Yeni Çağla başlayan mekanist materyalist felsefe Karl Marx’ la yeni bir boyut kazanır ve diyalektik materyalizme dönüşür. K. Marx’ in geliştirdiği diyalektik materyalizme göre düşüncelerin ve fikirlerin kaynağı maddedir. Doğa düşünceden önce vardır ve var olmak için düşünceye gereksinimi yoktur. Marx, bu değişmenin insanlar için de geçerli olduğunu söyler. Değişmenin temelinde ise çelişmeler vardır. UYARI: Yüzyıllardır çatışan iki felsefi akim olan idealizm ve materyalizmin çatışması genelde uç örnekler dışında maddenin ve ideanın tümüyle reddi biçiminde yaşanmamıştır. Bu çatışma öncelikler ve kaynak sorunu çerçevesinde yaşanmıştır. İdealizm ideayı (düşünceyi) önce var sayar ve maddeyi onun bir ürünü olarak görür. Materyalizm ise önce maddeyi var sayar düşünceyi maddenin ürünü olarak görür. Varlık Hem İdeadır Hem de maddedir (Düalizm) : Düalizm (ikicilik) materyalizmle idealizm arasında bir uzlaşma çabasıdır. Descartes ’ a göre varlık madde ve ruh olmak üzere iki cevherden oluşur. Ruhun işlevi düşünmek, maddenin işlevi uzayda yer kaplamaktır. Evrendeki nesne dünyasındaki varlıklar salt madde, Tanrı ise salt ruhtur. İnsanda madde ve ruh bir aradadır. Varlık Fenomendir (Fenomenoloji) : Varlığı görüngü (fenomen) olarak kabul eden görüş görüngübilim (fenomenoloji) dir. Fenomenolojinin kurucusu Edmund Husserl, fenomenlerin duyu verileri ile bilinemeyeceğini fenomenlerin özünün öznede kavranabileceğini savunarak idealizme yakınlaşan bir metafizik geliştirir. BİLGİNİN DEPOSU | “Bilgimiz, Bilginizdir.” | www.bilginindeposu.com