genel kurulumuzu tamamladık

advertisement
AYLIK GAZETE
Nisan 2014 / Sayı 11
GENEL KURULUMUZU TAMAMLADIK
basinyayin@cmo.org.tr
BASIN AÇIKLAMALARI
İNŞAATI SÜRDÜRMEK
ÜZERE YAPILAN YENİ
DÜZENLEME
3. Havalimanı için yeni plan: ‘Jeotermal Kurul’un ardından, 3. Havalimanı
İnşaatını devam ettirmek için, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı yeni bir ÇED
raporu hazırladı. Rapor, Perşembe
günü değerlendirilecek. Sayfa 6’da
TÜRKİYE 2030’A GELMEDEN SU FAKİRİ OLACAK
Sayfa 2-4’de
Gerekli önlemler alınmaz, konu ciddiyetsiz açıklamalarla geçiştirilirse, üç
yanı denizlerle çevrili, 13’ü ana 24 de
kolları olmak üzere 37 nehri bulunan
ülkemiz suya hasret kalacak…
Sayfa 7-10’da
YENİ YÖNETİM KURULUMUZ ÇALIŞMAYA HAZIR
AOÇ’DE YENİ YARGI
KARARI!
Bugüne kadar yapılan en geniş katılımlı kurultay
MAHKEMENİN AOÇ HAKKINDA VERİDİĞİ YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI HAKKINDAKİ BASIN AÇIKLAMAMIZDIR… Sayfa 10’da
12. Genel Kurul’umuzun ardından mazbatamızı alarak ilk toplantımızı gerçekleştirdik ve görev dağılımımızı yaptık.
Sayfa 4’de
ÇMO ANTALYA ŞUBE
OLMALARINI COŞKUYLA
KUTLADI
ÇMO Başkanı Bozoğlu ve Yönetim
Kurulu üyeleri, Antalya ÇMO’yu,
Şube olma kutlamalarında yalnız bırakmadı. Sayfa 5’de
ÇANAKKALE DESTANI’NIN
99. YILI
18 Mart Şehitler Günü ve Çanakkale Zaferimizin 99. yıl dönümünde, başta ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere,
bize bugünleri sağlayan bütün şehitlerimiz
önünde saygı ile eğiliyoruz. Sayfa 5’de
PHASELİS RANTA,TALANA TESLİM EDİLİYOR!
YENİ BELEDİYE
BAŞKANLARINI
ZOR GÜNLER
BEKLİYOR
- Toplam nüfusun yarıdan fazlasında içme ve kullanma suyu arıtılmıyor
- Başkent de dahil 41 ilçe
belediyesinde atık su ve kanalizasyon sistemi yok
- Atık sular derelere deşarj ediliyor
Sayfa 6’da
Ülkemizde gün geçmiyor ki, doğal/
kültürel alanlar yapılaşmaya açılmasın... Ne yazık ki, bir tarihi ve doğal
alan daha Antalya bölgesinde, toplumdan koparılıyor ve ranta açılıyor.
Sayfa 11-13’de
BERKİN’İ KATBETTİK
269 gündür uyanması için umutla
beklediğimiz çocuğumuz, kardeşimiz
Berkin Elvan’ı kaybettik. Sayfa 13’de
haberler 2 - 6 | basın açıklamaları 6 - 13 | basında odamız 13 - 19 | kültür-sanat 19 | eğitimlerimiz 20
2
haberler
GENEL KURULUMUZU TAMAMLADIK
Bugüne kadar yapılan en geniş katılımlı kurultay
Bu yıl 12.si gerçekleştirilen Çevre
Mühendisleri Odası Genel Kurulu 15-16
Mart‘ta yapıldı. İnşaat Mühendisleri Odası‘nda 15 Mart cumartesi günü başlayan
genel kurul çalışmaları yoğun bir katılımla
gerçekleştirildi.
Saydı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan Genel Kurul‘da daha sonra divan
üyeleri ve divan başkanı seçimi yapıldı.
Gündemin okunmasının ardından ilk olarak TMMOB Ziraat Odası Yönetim Kurulu
Üyesi Murat Aslan bir konuşma yaptı.
Aslan‘ın ardından kürsüye gelen Oda
Başkanımız Baran Bozoğlu konuşmasına
Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem
Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım, Hasan Ferit Gedik ve
yine AKP`nin şiddet politikasına kurban giden polis memuru
Mustafa Sarı, Ahmet Küçüktağ ve Burakcan Kahramanoğlu`nu anarak başladı. Hayatını kaybedenlerin demokrasi ve insan
hakları adına verdikleri mücadelenin, kendi mücadelemizde ve
anılarımızda yaşayacağını söyleyen Bozoğlu, şöyle konuştu:
‘‘Değerli Meslektaşlarım,
Zor günlerden geçiyoruz. Gerek mesleğimiz ve çevre sorunları gerekse toplumsal anlamda oldukça zor günlerden geçiyoruz. Mesleğimizin sorunlarının toplumsal sorunlardan bağımsız
olmadığı gerçeği ve bilinciyle yaşadığımız süreci değerlendirmek gerekir.
2011 Genel Seçimleri ile AKP hükümeti, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığını kurmuş ve çok başlı bir
çevre yönetim anlayışını ortaya çıkmıştır.
Bu önemli hata ile birlikte, ülkemizde rant ve talan; hukuki
zemine çekilmeye çalışılmıştır. Sınırsız yetkilerle donatılan, yatırım ile denetimi bilim dışı bir biçimde aynı yapıda barındıran bir
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı oluşturulmuştur. Çevre Bakanlığı
sürecinden gelen kurumsal hafıza yok edilmiş, merkez ve taşra
teşkilatları altüst edilmiş, tüm yöneticilerinin vekaleten görev
yaptığı, personel değişikliklerinin yoğun olduğu bir yapı hakim
kılınmıştır.
Tabiri caizse, Vekaletler ve Evcilik Bakanlığı haline getirilmiştir.
Çevre politikasının ve çevre yönetiminin en önemli başlığı olan
Su Yönetimi başka bir bakanlıkta yapılandırılmıştır. Bu bilim dışı
anlayış, su havzalarının yok edilmesi, çevre teknolojilerinin göz
ardı edilmesi sürecini perçinlemiştir.
Değerli Meslektaşlar,
Çevre mühendisliği biliminin hakim olması gereken Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı yayımladığı yönetmeliklerle çevre sorunlarını çözmekten çok kronikleştirme ve çevre mühendislerini yok
sayma eğilimi göstermiştir.
Çevre mevzuatının temelini oluşturan ÇED Yönetmeliği,
Çevre Kanununca Alınması Gereken İzin ve Lisanslar Hakkında
Yönetmelik, Çevre Görevlisi, Çevre Yönetim Birimi ve Çevre Danışmanlık Firmaları Hakkında Yönetmelik, Atıksu Genelgesi gibi
önemli hukuki metinler, çevre mühendislerini yok sayan, çevre
sorunlarını çözmek yerine rantı, talanı meşrulaştıran, siyasi ilişkilere göre karar alan bir hale getirilmiştir.
Yayımlanması gereken, yürürlüğe girmesi gereken birçok
önemli yönetmelik defalarca ertelenmiştir.
İdari olarak itibarsızlaştırılan, etkisizleştirilen Çevre Yönetimi ve
bilimden-teknikten uzaklaştırılan çevre mevzuatı ile "kirletenler" için dikensiz gül bahçesi yaratılmıştır.
Çevre Kanununa dair değişiklerin bile torba kanun ile yasalaşması, meclis komisyonlarında dahi tartışılmaması katılımcılıktan uzan bir tarzın göstergesidir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına özel yapılan düzenleme ile
KPSS`siz personel istihdamının önü açılmış, Bakanlığa alenen
torpille personel alınmıştır.
ÇED muafiyetlerine dair kazandığımız davalara rağmen,
iptal edilen yönetmelik maddeleri tekrar yönetmeliklere konulmuş ve ciddi mağduriyetler yaratılmış, hukuk tanınmamıştır.
Çevre düzeni planı, imar planlarına dair projeler yapılması
gerekirken, projelerin yapılması için planlar hazırlanmış, doğa
yok edilmiştir.
ÇED raporlarının nekadar sürede hazırlanacağı Çevre Bakanı
tarafından değil, Sanayi Bakanı tarafından planlanmış, Çevreye
dair Çevre ve Şehircilik Bakanı yerine ulaştırma, enerji bakanları
konuşma yapmaktadır.
Öte yandan, Büyükşehir Belediyesi Kanunun da yapılan
değişikliklerle mesleğimizi ilgilendiren ve kamu hizmeti olan
kentsel atıksu yönetimi, içmesuyu yönetimi, atık yönetimine
dair belediyelere önemli görevler verilmiştir. Bu görevleri yerine getirmesi gereken belediyelerin alt yapı eksiklikleri, teknik
personelden yoksunlukları, kamu hizmetlerinde taşeronlaşma-
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
haberler
3
Genel Kurul Divan Başkanlığı
yı tetiklemektedir. Bazı belediyeler tarafından gerçekleştirilen
ihalelerde ise doğrudan mesleğimizle bağlantılı olan konularda,
nokta atışı alakasız meslek disiplinleri talep edilmektedir.
Mühendislik, mimarlık ve şehir plancılarının da içerisinde yer
aldığı ucuz emek süreci kemikleşmekte ve iş cinayetleri ne yazık
ki birbiri ardına gelmektedir. Mesleğimizin ve meslektaşlarımızın
bu alandaki sorumlulukları gittikçe önem kazanmaktadır.
Mühendislerin, mimarların ve şehir plancılarının yegane birlikteliği olan TMMOB vesayet altına alınmaya çalışılmıştır. TMMOB kanunundaki maddeler 30 yıl sonra ilk defa AKP tarafından
uygulanmıştır.
Değerli Meslektaşlarım,
Tüm bu olumsuzluklara yenilerini eklemek ne yazık ki mümkündür. Mesleğimize dair yaşanan süreci siyasi iktidarın antidemokratik, bilimden uzak tavırlarından ayrı değerlendirmemek
gerekir. Mesleğimizin, Odamızın yaşadığı süreç ülkemizin en
ücra köşesinde dahi yaşanır hale gelmiştir.
Hukukun temeli olan Barolar Birliğinin dahi zorlandığı bir
dönemde, Odamız, şube ve temsilciliklerimiz, yönetim kadrolarımız AKP`nin vurdum duymaz tavrına karşı mesleği, Odamızı ve
ülkemizi savunmuşlardır. Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarındaki meslektaşlarımızın da Odamıza büyük katkıları olmuştur.
Bakanlığın mevzuat çalışmalarına müdahale için onlarca ziyaret, toplantı, görüş hazırlama süreci şube ve temsilciliklerimizin
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
katkıları ile gerçekleştirilmiştir. Odamız, TBMM`de, belediyelerde, Bakanlıklarda, il müdürlüklerinde, üniversitelerde, iş yerlerimizde birçok görüşme yapmış ve mesleğin, ülkenin sorunlarını
sahiplenmiştir.
Tüm bu emeklerimiz zaman zaman olumlu sonuçlar vermiş, Oda
örgütlülüğümüz gittikçe gelişmiştir. Kısa sürede yeni temsilcilik
ve şubelerimiz oluşturulmuş, kamuoyunda saygınlığı olan bir
meslek Odası haline gelinmiştir.
Diyarbakırın cenneti olan Hevsel Bahçelerinin yok edilmesi,
Antalya`da Phaselis Antik Kentinin talana açılması,
İstanbul`un can damarlarına Havalimanı yapılması,
İzmir`de Gaziemirde atıkların üzerine toprak örtülmesi,
Ankara`da ODTÜ ormanlarının, AOÇ`nin yok edilmesi,
Trabzonda, Samsunda derelerin yok edilmesi,
Trakya`da Ergene`nin, Bursa`da Nilüfer çayının,
Mersin Akkuyu`da ve Kocaelinde Dilovanın kronikleşmesi
teşhir edilmiş,
Balıkesirde, Sivasta içmesuyu sorunu yaşayan köylülerin
yanında olunmuş,
şube ve temsilciliklerimizle birlikte kamuoyu bilgilendirilmiştir.
3. Havalimanı ÇED raporu, AOÇ`de inşaatı süren Başbakanlık Hizmet Binasını mühürletmek için çalışmalarımız, 3. Köprünün yanlışlığını her mecrada anlatmamız, Hevsel bahçeleri,
Gaziemir için yaptığımız eylemlerimiz, Phaselis`te tatil köyü ve
4
haberler
otel inşaatının yanlışlığını anlatmak için bağırmalarımız hep ‘uçmuyorsa kuşlar, ölüyorsa balıklar, nasıl yaşar insanlar`ı anlatabilme çabamızdan…
Çünkü; "Bilenin bildiğini öğretmesi, sevenin sevdiğini söylemesi borçtur. Çünkü alim borçludur. Cahil alacaklıdır."
Sevgili Arkadaşlar,
Konuşacak çok şey var. Elinizde bulunan çalışma raporu,
hükümetin antidemokratik uygulamalarına rağmen, tüm birimlerimizle birlikte Odamızın 2 yıllık süreçte gerçekleştirdiği etkinlikleri, emekleri içermektedir. Bugün genel kurulumuzda, tüm
şube ve temsilciliklerimizin yaptıklarını, yapabilecekleri çalışmaları tartışacağız. Mesleğimizi nasıl daha da güçlendirebileceğimizi, Odamızı nasıl daha da güçlendirebileceğimizi tartışacağız.
Çevre sorunlarının çözümünde halkımıza, ülkemize nasıl faydalı
olabileceğimizi görüşeceğiz.
Bu anlamda, tüm şube ve temsilcilik yöneticilerimize, destek olan olmayan meslektaşlarımıza, öğrenci arkadaşlarımıza,
odamızın değerli çalışanlarına, emekçilerine teşekkür ediyorum.
Ve, iş cinayetlerine kurban giden değerli meslektaşlarımız İrfan
Bozkurt, Beril Batı, Burcu Ünal, Onur Ercan Özakıncı ve Serkan
Türkoğlu`nu ve Sakarya Üniversitesinde çevre mühendisliği
öğrencisi go-kart pistinde yaşamını yitiren Tuğba Erdoğan kardeşimize Allahtan rahmet, sevenlerine sabır diliyorum. Umarım
bizlerin de katkılarıyla, mücadelelerimizle iş cinayetleri bu ülkede son bulacaktır.‘‘
Baran Bozoğlu konuşmasını, Cahit Sıtkı Tarancı‘nın Memleketim adlı şiiriyle tamamladı.
Bozoğlu‘nun konuşmasının ardından İkinci Başkan Mert
Güvanç Çalışma Raporu‘nu anlatan sunumu, Sayman Gökşin
Tekindor Mali Raporu anlatan sunumu Denetim Kurulu‘nda Aslı
Karabacak da denetim sürecini anlattı.
Sunumların ardından söz almak isteyen üyelerin konuşmalarına yer verilen Genel Kurul‘da çalışma komisyonları oluşturuldu.
Öğleden sonraki oturumda komisyon kararlarının okunması
ve oylamanın ardından listeler hazırlandı.
Çalışmaların tamamlanmasının ardından 16 Mart pazar
günü yeni yönetim kurulu ve delege seçimi için sandığa gidildi.
Akşam saat 17.00‘de tamamlanan oy verme sürecinin ardından
oylar sayıldı.
Akşam saatlerinde tamamlanan oy sayımı sonucuna göre,
kayıtlı 563 seçmenden 399‘u oy kullandı. 398 oyun geçerli sayıldığı seçimde Genç Çevre Mühendisleri, kesin olamayan sonuçlara göre 102‘ye karşı 290 oy alarak seçimi kazanan taraf
oldu.
Oda Başkanımız Bozoğlu, sonuçların açıklanmasından sonra yaptığı konuşmada, seçimin sevindirici yanının yaşı ileri olanların da kendilerini desteklemesi olduğunu söyledi. Çok yorulduklarını ama güzel bir Genel Kurul süreci yaşadıklarını söyleyen
Bozoğlu, ‘İlk günkü heyecanı yaşadık. 40-50 kişilik delegemizin
gelememiş olmasına rağmen kazandık. Bize oy verenlerin sayısına bakacak olursak bugüne oylarımızı artırarak gelmişiz‘ dedi.
Meslektaşlarının büyük çoğunluğunun desteğini aldıklarının görüldüğünü belirten Baran Bozoğlu, ‘Ancak bu, yükümüzün
arttığını, daha çok çalışmamız gerektiğinin de göstergesi‘ diye
konuştu.
‘Belki bir hafta dinlenebiliriz ama ondan sonra hızla çalışmaya, projeler üretmeye, birliğimizi, örgütlülüğümüzü artırmak
için kolları sıvamaya başlayacağız. Çünkü herkes bizi umut olarak görüyor‘ diyen Bozoğlu konuşmasını, en çok teşekkürü hak
edenler dediği çalışanlara tek tek teşekkür ederek tamamladı.
YENİ YÖNETİM KURULUMUZ ÇALIŞMAYA HAZIR
12. Genel Kurul’umuzun ardından mazbatamızı alarak ilk toplantımızı gerçekleştirdik ve görev
dağılımımızı yaptık
Mart ayının 15-16’sında gerçekleştirdiğimiz Genel Kurul’umuzun ardından, 24
Mart Salı günü, Yüksek Seçim Kurulu’nda
mazbatamızı aldık.
Aynı gün akşam toplanan Yönetim
Kurulumuz, öncelikle görev dağılımını
gerçekleştirdi. Görev dağılımının ardın-
dan, iş ve proje planlamalarını yapan yeni
yönetim kurulumuz, aynı heyecan ve
inançla çalışmalarına başladı.
Yapılan görev dağılımına göre yeni
Yönetim Kurlu, Başkan Baran Bozoğlu,
İkinci Başkan Mert Güvenç, Genel Sekreter Betül Keskin Çatal, Genel Sayman
Gökşin Tekindor, Üye S. Yeşer Aslanoğlu,
Üye Canan Esin Köksal ve Üye Ozan Çıtır’dan oluşuyor.
ÇMO olarak, yönetim kurulumuza,
önümüzdeki dönemde gerçekleştirecekleri çalışmalarda başarılar diliyoruz.
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
haberler
5
ÇMO ANTALYA ŞUBE OLMALARINI COŞKUYLA KUTLADI
ÇMO Başkanı Bozoğlu ve Yönetim Kurulu üyeleri, Antalya ÇMO’yu, Şube olma kutlamalarında
yalnız bırakmadı
Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek, bu göreve atanan ilk
çevre mühendisi de olan İl Çevre ve Şehircilik Müdürü Bedrettin
Taşkesen, Akdeniz Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof Dr Bülent Topkaya, SDÜ Çevre Mühendisliği Bölüm
Başkanı Doç Dr Gökhan Civelekoğlu, Antalya Kent Konseyi Genel
Sekreteri Sema Nur Kurt ve Antalya Meslek Odaları Eşgüdüm Kurulu Başkanı Abit Küçükarslan’ın da katıldığı kutlamada, Başkan
Bozoğlu da Şube kurucu üyelerine çalışmalarındaki başarılarından dolayı da plaket verdi.
Katılımcıların gönüllerince eğlendiği galanın düzenlenmesinde katkıda bulunan sponsorlara da birer teşekkür plaketi sunuldu.
Çevre Mühendisleri Odası Antalya Şubesi, 22 Mart Pazar
günü, temsilcilikten Şube olmaya geçişlerini düzenledikleri
gala yemeği ile kutladı. ÇMO Yönetim Kurulu Başkanı ve üyeleri, Antalya Şubesi’ni bu mutlu günüde yalnız bırakmadı.
Kutlama yemeğinde, Antalya’da birincisi düzenlenen Meslekte Onur Yılı Plaket Töreni de gerçekleştirildi. Meslekte 20,
25 ve 30. yılını dolduranlar ile şubeleşme sürecinde destekleri
nedeniyle 11 ve 12. Dönem Genel Başkanı Baran Bozoğlu ile
Yönetim Kurulu üyeleri Mert Güvenç, Betül Keskin Çatal, Gökşin Tekindor, Yeşer Aslanoğlu, Ozan Çıtır, Tuğçe Akgöz, Hasan
Şevki Çiftçi ve Canan Esin Köksal’a teşekkür plaketi sunuldu.
Antalya Vali Yardımcısı Recep Yüksel, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı adına Genel Sekreter Yrd Ali Özkayacan,
ÇANAKKALE DESTANI’NIN 99. YILI
18 Mart Şehitler Günü ve Çanakkale Zaferimizin 99. yıl dönümünde, başta ulu önderimiz
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bize bugünleri sağlayan bütün şehitlerimiz önünde
saygı ile eğiliyoruz
Yakın tarihimizin en büyük zaferlerinden, dünya tarihinde rastlanmayan bir direniş ve kahramanlık örneği olan 18 Mart Şehitler Günü ve Çanakkale
Zaferimizin 99. yıl dönümünü.
Çanakkale'de 1915'te, Mustafa Kemal Atatürk
öndeliğindeki ordumuzun sağladığı başarı, yeryüzündeki hiçbir silahın vatan ve ulus sevgisine karşı
başarılı olamayacağının göstergesidir. Atatürk ve
silah arkadaşları, yaklaşık 300 bin askerimizin şehit olduğu bu savaş sonrasında ulusumuza Türkiye
Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını armağan ettiği bu
zafer, yalnızca ülkemizde değil, dünyada da büyük
bir mücadele örneği olarak kayıtlara geçmiştir.
Türk insanının vatan sevgisi uğruna neler yapabileceğini gösteren en önemli tarihi olaylardan biri
olan Çanakkale Zaferi , bugün Türkiye Cumhuriyeti
topraklarında bağımsız ve özgürce yaşayabilmemiz
için atılan önemli bir adımdır.
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
6
haberler
YENİ BELEDİYE BAŞKANLARINI ZOR GÜNLER BEKLİYOR
- Toplam nüfusun yarıdan fazlasında içme
ve kullanma suyu arıtılmıyor
- Başkent de dahil 41 ilçe belediyesinde atık
su ve kanalizasyon sistemi yok
- Atık sular derelere deşarj ediliyor
Ankara (Haber Merkezi) – Türkiye’de, toplam nüfusun yarıdan fazlasında içme suları arıtılmazken, Başkent Ankara’ya bağlı
dört ilçe ile de dahil, toplam 41 ilçede içme sularını arıtacak bir
tesis ve kanalizasyon sistemi yok.
Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu’nun muhabirimize verdiği bilgilere göre, Türkiye nüfusunun yarıdan
fazlası arıtılmayan içme suyu kullanıyor. Bozoğlu, ‘Yerel yönetim seçimlerine sayılı günler kaldığı bu günlerde, başkan adayları ve liderler kentlerin kanalizasyon, içme suyu, arıtma tesisleri konusunda daha fazla konuşur oldu. Ancak Başkent’in dört
ilçesinin bile hala atık sularını arıttığı bir tesisi yok. Belediye ve
hükümet hizmetleri kapsamında olan içme suyu temini ve atık
su bertarafı konusunda, 21. Yüzyılda geldiğimiz nokta ne yazık
ki, bu’ dedi.
Başkan Bozoğlu, Başkent Ankara’nın Bala, Şereflikoçhisar,
Haymana, Güdül ilçelerinde atıksuları arıtma tesisi, Nevşehir’in
Avanos, Akarca, Kalaba, Çalış, Topraklı, Kırşehir’in Ulupınar, Toklümen, Özbağ, Boztepe, Kaman Demirli ve Kurancılı, Kayseri’nin
Akkışla Kululu ve Gömürgen, Kayseri’nin Sarıoğlan Palas, Kırıkkale’nin Karaahmetli, Yozgat’ın Sırçalı, Çayıralan Evciler, Sorgun
Bahadin, Çankırı’nın Şabanözü Gümerdiğin, Samsun’un Bafra
Kolay, Çekinkaya, Doğanca, Dededağı, İkizpınar, Ondokuzmayıs
Dereköy ilçeleri ile Yörükler Yenipazar beldelerinde de kanalizasyon ve arıtma tesisi bulunmadığını belirtti.
‘Bu il ve ilçelerde mevcut hükümetin partisinden olan belediye başkanlarının olduğunu hatırlamakta yarar var’ diyen Bozoğlu şöyle tamamladı:
‘2012 TÜİK rakamları incelendiğinde, 2010 yılından ileriye
gidilemediği, aksine geriye doğru bir gidiş olduğu görülüyor.
İçme ve kullanma suyu şebekesi ile hizmet verilen nüfusun belediye nüfusu içindeki oranı 2010 yılında yüzde 99 iken 2012
yılında bu oran yüzde 98’e gerilemiş. İçme ve kullanma suyu şebekesi ile hizmet verilen nüfusun genel nüfusa oranı ise yüzde
83. Yani ülkemizdeki nüfusun yüzde 17’sine içme ve kullanma
suyu hizmeti sağlanamı- Ankara (Haber Merkezi)
yor.
– Türkiye’de, toplam nüfu Öte yandan, yine
sun yarıdan fazlasında içme
2012 TÜİK verilerine
suları arıtılmazken, Başkent
göre, içme ve kullanma
suyu arıtma tesisi ile Ankara’ya bağlı dört ilçe ile
hizmet verilen nüfusun de dahil, toplam 41 ilçede
toplam nüfusa oranı yüz- içme sularını arıtacak bir tede 47. Bu da demektir ki, sis ve kanalizasyon sistemi
toplam nüfusun yarısın- yok.
dan fazlasının (yüzde 53)
kullandığı içme ve kullanma suyu arıtılmıyor.
Türkiye’de sadece 258 adet içme suyu arıtma tesisi mevcut.
Hali hazırda 2 bin 950 belediye olduğunu ve bunların yalnızca
411’inin bu hizmetten yararlanabildiği düşünülecek olursa, nüfusun yüzde 47’si ileri teknolojiyle arıtılmış su kullanma şansına
sahip diyebiliriz. Acı bir gerçek, ama tükettiğimiz suyun yalnızca
yüzde 4’ü ileri arıtma sistemleri ile temizleniyor.’
Ülke nüfusunun yüzde 22’sine kanalizasyon hizmeti verilmediğine de değinen Baran Bozoğlu, atık suların bazı bölgelerde fosseptik çukurlarında toplandığını, bazı yerlerde ise bunun
bile yapılmadan, uygun olmayan koşularda yalnızca konutlardan uzaklaştırıldığını anlattı.
Toplam 2 bin 950 belediyeden yalnızca 536’sında atık su
arıtma tesislerinden yararlanıldığına vurgu yapan ÇMO Başkanı
şöyle devam etti:
‘Geriye kalan 2 bin 414 belediye atık sularını arıtmadan doğaya veriyor. Yani nüfusumuzun yarıya yakın (yüzde 42’si) atık
suyu, arıtılmadan doğrudan doğaya veriliyor.
Arıtılmayan bu sular ekolojik dengeyi altüst ettiği gibi su döngüsünde problemler yaratarak, temiz su kaynaklarımızı da yok
ediyor. Çünkü atık sularımız doğrudan derelere deşarj ediliyor.
Ayrıca, arıtılmadan deşarj edilen sular orta vadede daha ciddi
maliyetler de yaratıyor.
Verdiğimiz vergiler, su faturalarındaki ödentiler bu hizmetlerin sunulması içindir. Gelinen noktada, bu hizmetlerin sunulmadığı ve çevre sorunlarının daha da kronikleşmeye başladığı
su götürmez bir gerçektir. Sayın Başbakan nüfusumuzun artması gerektiğini vurguluyor. Ancak ne var ki, altyapı hizmetleri
bu nüfus artışına yönelik planlı bir şekilde gerçekleştirilmiyor.’
İNŞAATI SÜRDÜRMEK ÜZERE YAPILAN YENİ DÜZENLEME
3. Havalimanı için yeni plan: ‘Jeotermal Kurul’un ardından, 3. Havalimanı İnşaatını devam ettirmek için, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yeni bir ÇED raporu hazırladı. Rapor, Perşembe günü değerlendirilecek
3. HAVALİMANINDA DA HUKUKUN ARKASINDAN DOLAŞILMAYA ÇALIŞILIYOR!
YARGILAMA DEVAM EDERKEN YENİ ÇED RAPORU HAZIRLANDI!
3. havalimanı projesine dair Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nın ÇED olumlu
kararı için dava açılmış ve dava sürecinde, yürütmeyi durdurma kararı verilmiş
ve Çevre Kanununun 10. Maddesi, ÇED Yönetmeliği‘nin 6. Maddesi gereğince
proje durdurulmuştu.
Mahkeme kararının ardından, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, yargı kararının tanınmadığı
ve yaşam alanlarını yok eden, İstanbul‘un su sorununu körükleyecek bu projenin devam edeceği yönünde açıklamalar yapılmıştı. ÇED raporu olumlu ka-
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
basın açıklamaları
rarının yürütmesinin durdurulmasının gerekçelerinin ise anlamsız olduğu Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından ifade edilmişti.
ÇED raporundaki eksiklikleri ve mahkeme kararını kabul etmemişlerdi!
ÇED raporundaki eksiklikleri kabul etmeyen ve mahkeme kararını tanımayan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nın yeniden rapor
hazırlanması oldukça "manidar"dır.
Odamız, mesleğimizden gelen bilimsel bilgi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nın hatalarını ve ranta prim veren yaklaşımlarını
teşhir etmiştir.
Herkesi Kandırabilirsiniz Ancak Çevre Mühendislerini ASLA!
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 3. Havalimanı‘na dair yeni bir
ÇED raporu hazırlatmıştır. Söz konusu ÇED raporu 07.03.2014
tarihinde Bakanlık internet sitesinde yayımlanmıştır. Yeni ÇED
raporu Bakanlığın 2009/7 Genelgesine dayandırılarak hazırlanmıştır.
Yeni ÇED Raporunun İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu toplantısı 13.03.2014 Perşembe günü Ankara‘da yapılacaktır.
Apar topar hazırlandığı belli olan bu raporda, eski tarihli
7
(2012 tarihli) Atıksu Arıtma/Derin Deniz Deşarjı Genelgesi
esas alınmış, oysa ki, genelge 2014 yılında değiştirilmiştir.
Çevre sorunlarına dair ifadelerde de herhangi bir değişikliğe gidilmemistir.
Öte yandan, 2009/7 Genelgesinde yürütmenin durdurulması/iptal gerekçelerinin giderilmesi sonucunda yapılan
değişiklikler dikkate alınarak yeni ÇED raporunun hazırlanması ön görülmektedir. Oysa, mahkemenin verdiği kararda, 2009/7 sayılı Genelgenin uygulanmasına gerektirecek şekilde doğrudan bir soruna atıf yapılmamış, "Bilirkişi
İncelemesi"nin ardından karar vermek üzere geçici olarak
yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir. Dolayısıyla,
yeni hazırlanan ÇED Raporu hukuken geçersizdir. Bu raporu esas kabul eden tüm bürokratlar suç işlemektedir.
3. Havalimanı Kalkınma Değil, TÜKENİŞTİR!
3. Havalimanı projesi, doğal alanlarımızın, sulak alanlarımızın, ormanlarımızın yok olmasına neden olacak, ülkemizin zarar göreceği bir projedir. YER SEÇİMİ YANLIŞTIR!
Ülkemizin gelişmesi, halkımızın ihtiyaçlarının karşılanması,
doğanın korunması bizlerin de temel kaygılarıdır. Ancak projelerin yer seçimlerine dikkat edilmelidir. İstanbul Boğazı‘nın doldurulmasına yetecek kadar bir dolgunun kullanılacağı, sulak alanların, İstanbul‘a su sağlayan derelerin ve göllerin yok olacağı bu
projenin hataları biran önce siyasi irade tarafından görülmeli ve
bu bilim dışı, hukuk dışı ısrardan vaz geçilmelidir. Odamız kamu
yararı gözeten duruşunu sürdürecek, hukuki ve bilimsel mücadelesine devam edecek ve kamuoyuna 3. Havalimanına dair bilgi vermekten geri durmayacaktır.
Çünkü; "Bilenin bildiğini öğretmesi, sevenin sevdiğini söylemesi borçtur. Çünkü alim
borçludur. Cahil alacaklıdır."
Saygılarımla.
Baran BOZOĞLU
TMMOB Çevre Mühendisleri
Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
3. Havalimanı
Kalkınma
Değil,
TÜKENİŞTİR!
TÜRKİYE 2030’A GELMEDEN SU FAKİRİ OLACAK
Gerekli önlemler alınmaz, konu ciddiyetsiz açıklamalarla geçiştirilirse, üç yanı denizlerle çevrili,
13’ü ana 24 de kolları olmak üzere 37 nehri bulunan ülkemiz suya hasret kalacak…
22 MART DÜNYA SU GÜNÜ nedeniyle hazırladığımız basın açıklamamızı,
değerli medya mensupları ve halkımızın
dikkatine sunarız…
BM KARARIYLA 22 MART ‘SU GÜNÜ’…
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu,
1992 yılında Rio de Janerio'da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda dünyada suyun giderek artan öneminden dolayı her yıl 22 Mart’ın “Dünya Su
Günü” olarak kutlanmasına karar verdi.
22 Mart 1993 tarihinden bu yana, her yıl
farklı temalarla kutlanan Dünya Su Günü,
herkesin yaşamını sürdürebilmesi için
sağlıklı, temiz sıhhi şartlara ulaşması mesajı ile kutlanmaktadır.
Birleşmiş Milletler ve üye ülkeler bu-
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
günü, dünyadaki su kaynakları ile ilgili
somut çalışmaları ödüllendirmek ve BM
tavsiyelerini uygulamaya ayırmıştır. Her
yıl Birleşmiş Milletlerin su alanında çalışmalar yapan farklı bir kuruluşu Dünya Su
Günü’nde yapılacak uluslararası etkinlikleri destekleyip koordine etmektedir.
Birleşmiş Milletlere üye ülkelerin
dışında, içilebilir su kaynakları ve su yaşamını destekleyen bazı sivil toplum kuruluşları da Dünya Su Günü’nü, çağımızın
öncelikli su sorunlarına dikkat çekmek için
iyi bir fırsat olarak değerlendirmektedir.
Örneğin, Dünya Su Konseyi 1997’den bu
yana her üç yılda bir düzenlediği Dünya
Su Forumu ile bir hafta boyunca binlerce
katılımcıya ulaşmaktadır. Ayrıca Dünya
Su Günü vesilesi ile 2003, 2006, 2009 ve
2012 yıllarında Birleşmiş Milletler Dünya
Su Kaynaklarını Geliştirme Raporu yayınlanmıştır.
Su, uzun bir süreden beri harcanmış,
yanlış yönetilmiş ve fazla kullanılmıştır.
Kuraklığın gazete manşetlerinde geniş
yer alıp özellikle dikkatlerimizi çekmesine
karşılık, gittikçe fazlalaşan su tüketimimizin uzun vadede yarattığı sorunlar gözden kaçmaktadır. Su kıtlığının işaretlerini
her yerde görmek mümkündür. Yeraltı
sularının seviyeleri düşmekte, göller küçülmekte, sulak alanlar yok olmaktadır.
Nehir yataklarından başka havzalara,
tünellerle su aktarılarak hem çevreye
zarar veren hem de fevkalade pahalı uy-
8
basın açıklamaları
gulamalar söz konusu. Dere yataklarının
üzerine hidroelektrik santralleri kurulması çalışmaları ısrarla sürdürülüyor. İstanbul’da 3. Havalimanı ve 3. Köprü, Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği ve Antalya
Phaselis’te olduğu gibi sulak alanlara, kuş
göç yollarına, tarımsal ve/veya sit alanlarına inşaatlar yapılıyor. Su sıkıntısı çeken
şehirlerde, aynı kısıtlı su kaynağını paylaşmak zorunda kalan şehirlilerle çiftçiler
arasındaki rekabet artıyor. Halihazırdaki
su kanunu taslağı suyu da bir meta olarak
görüp yüzeysel suların uzun süre kiralanmasına izin vermekte ve havzalar arası su
aktarımına olanak tanıyor. Ve su uğruna
savaş olasılığı, gittikçe daha fazla yüksek
sesle dile getiriliyor.
2013’ün son ve 2014 yılının da ilk aylarında yaşanan yağış azlığı karşısında,
özellikle çiftçi yurttaşlarımızın sergilediği çaresizliklere karşın, ilgili bakanlar ile
kurum ve kuruluşların açıklamalarındaki
tutarsızlıklar, kitle iletişim araçlarındaki
yüzeysel haberler, tehlikenin katlanarak
gittiğini gösteriyor.
KURAKLIK KADER DEĞİLDİR!
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
“2013 Yılı Yağış Değerlendirmesi” raporuna göre, 2013 yılında küresel ortalama
yağışlar 1961–1990 normalleri civarında
(1033 mm) gerçekleşmiştir. Ülkemizin
yıllık yağış normali 646 mm civarında
olmakla birlikte, 2013 yılında ortalama
564,1 mm olarak kayıt edilen yağış miktarı, ülke normalinin yaklaşık 80 mm altında
kalmıştır.
Yıllara göre yağış dağılımı incelendiğinde, kurak geçen 2006, 2007 ve
çok kurak geçen 2008 yıllarından sonra
2009 yılından itibaren yurdumuzun daha
yağışlı bir döneme girdiği görülmektedir.
2012 yılında da bu eğilim değişmemiş,
ancak 2013 yılında yağışlar normale göre
% 13 oranında azalmıştır. Bölgesel olarak normaline göre artış sadece % 11 ile
Ege Bölgesi’nde görülmüş olup, en fazla
düşüş ise % 27 azalma ile İç Anadolu Bölgesinde gerçekleşmiştir.
Kuraklık belirtilerinin yol açtığı kaygıların giderek büyüyüp yaygınlaştığı, ciddi
bir kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuz bir dönemdeyiz. 2013 Ekim-Aralık
döneminde yağışlar, 2012 yılının aynı dönemine göre yüzde 41,2 azaldı. En fazla
yağış azalması yüzde 49,4 ile İç Anadolu
ve yüzde 47,7 ile Akdeniz bölgelerinde
oldu. Aralık ayında Ege Bölgesi’ndeki yağış azalması yüzde 84,5’e çıktı. Hububat
ekiminin yoğun olarak yapıldığı bu bölgelerde yağışların azalması önemli bir sıkıntı
oluştururken ‘Özellikle İstanbul’da su kesintisi olmayacak. Aksi takdirde bıyıkları-
mı keserim” diyebilen “akademisyen” bir
Orman ve Su İşleri Bakanı, ‘Bizim için yani
tarımcılar için tarımsal kuraklık önemli.
Tarımsal kuraklık şu; bitkinin suya ihtiyaç
hissettiği 3 dönem var. Bunlar tohumu
toprağa attığınız an, bitki büyüyeceği
zaman gövdesinin gelişmesi için, bir de
ürün vereceği zaman bir dönemdir. Buna
tarımsal kuraklık diyoruz. Şu an itibariyle
tarımsal kuraklık söz konusu değil. Bugün
Türkiye’de tarımsal kuraklık var diyemiyoruz. Ama meteorolojik kuraklık var. Bir
yıl içinde uzun yıllar ortalamasıyla mukayese edildiğinde yağan yağmur miktarı
daha az. Şu an için yok ama endişe taşıyoruz.” açıklamasını yapabilen bir Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanı yaklaşımı ile
karşı karşıyayız. Bu açıklamalar topluma
bilgi veren şeffaf bir yaklaşımı sergilememekte, aksine endişeleri daha da arttırmaktadır.
Kuraklığı sadece yıllara göre dağılımla ifade etmek ve normal bir süreç olarak
dile getirmek doğru değildir. Ormansızlaşma, sulak alanların yok olması, kamu
yararından uzak projeler, mikro HES’lere
dayalı bir enerji politikası hiç kuşkusuz
olası sorunları perçinlemekte ve şiddetini
arttırmaktadır. O nedenle, 80 yıllın en yoğun kuraklığını yaşadığımızı ifade ederek
bunun doğal bir süreç olduğunu vurgulamak bilim dışıdır.
SU ZENGİNİ DEĞİLİZ!
Türkiye, sanıldığının aksine su zengini bir ülke değildir. Yılda kişi başına düşen
kullanılabilir su miktarı 8.000-10.000 m3
olan ülkeler su zengini, 2.000 m3'den az
olanlar su azlığı çeken, 1.000 m3'ten azı
da su fakiri ülkeler arasında kabul edilmektedir. DSİ'nin verilerine göre ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar
m3'tür ve Türkiye, kişi başına ortalama
1.500 m3 ile su azlığı yaşayan bir ülkedir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2030 yılında ülke nüfusumuzun 100 milyon olacağını öngörmektedir. Mevcut kaynakların tamamının bozulmadan korunduğunu
varsaysak bile 2030 yılı için kişi başına
düşen kullanılabilir su miktarının 1.000
m3/yıl civarında olacağı söylenebilir.
Avrupa Çevre Ajansı’nın hazırladığı
raporda da 2030 yılında Türkiye’nin pek
çok bölgesinde orta ve yüksek seviyelerde su sıkıntısı yaşanacağına dikkat çekilmektedir. Bu nedenle sanıldığının aksine,
Türkiye yakın gelecekte ciddi su sorunları
ile karşılaşmaya aday bir ülkedir.
Tabi bu sayılar, nüfusa göre değerlendirilmiş ve AKP hükümetinin gerek
çevre alanındaki bilim dışı çok başlı yönetim anlayışı (Çevre ve Şehircilik ve Orman
2012 TÜİK VERİLERİ KÖTÜ
GİDİŞATI DESTEKLER NİTELİKTE!
BELEDİYELERDE YAŞAYAN
NÜFUSUN %17sine İÇME VE
KULLANMA SUYU SAĞLANMIYOR VE TOPLAM NÜFUSUN
%53’ÜNÜN İÇME VE KULLANMA
SUYU ARITILMIYOR!
ATIKSULARIMIZ DOĞRUDAN
DERELERE DEŞARJ EDİLİYOR!
ve Su İşleri Bakanlıkları) gerekse ormanları, sulak alanları yok eden projeleri kapsamadan hesaplanmıştır.
Bu nedenle, yapılması ön görülen
ve yaşam alanlarımızı, sulak alanlarımızı
yok edecek olan “akıl almaz projeler” ile
2030’u dahi göremeden su kıtlığı yaşayacağımız su götürmez bir gerçektir.
Ayrıca Türkiye, su kaynaklarının kıt
olduğu bir bölgede Ortadoğu’da yer almaktadır. 2000’li yıllardan önce su zengini kabul edilebilecek durumda iken,
günümüzde su sıkıntıları yaşayan ülkeler
grubuna gerilediği düşünülecek olursa
su yönetimindeki yanlışlar, uygulanan
su politikaları, artan nüfusla birlikte tüm
sektörlerde artan su talebi, küresel iklim
değişikliği, su sorununun ne boyutlara
geldiğinin önemli göstergesidir.
2012 TÜİK VERİLERİ KÖTÜ GİDİŞATI
DESTEKLER NİTELİKTE!
BELEDİYELERDE YAŞAYAN NÜFUSUN %17sine İÇME VE KULLANMA SUYU
SAĞLANMIYOR VE TOPLAM NÜFUSUN
%53’ÜNÜN İÇME VE KULLANMA SUYU
ARITILMIYOR!
ATIKSULARIMIZ DOĞRUDAN DERELERE DEŞARJ EDİLİYOR!
Yerel yönetim seçimleri yaklaşırken,
adaylar ve liderlerin kanalizasyon, içme
suyu, arıtma tesisleri konusunda söz söyler hale gelmeleri oldukça önemlidir. Ancak belediye ve hükümet hizmetleri kapsamında olan içmesuyu temini ve atıksu
bertarafı konusunda 21. Yüzyılda ülkemiz
oldukça geri noktadadır.
Başkent Ankara’nın Bala, Şereflikoçhisar, Haymana, Güdül gibi ilçelerin atıksuları arıtma tesislerine bağlı değildir. Kanalizasyonu ve arıtma tesisi bulunmayan
yerleşim yerleri içerisinde; Nevşehir Avanos, Akarca, Kalaba, Çalış, Topraklı; Kırşehir Ulupınar, Toklümen, Özbağ, Boztepe,
Kaman Demirli ve Kurancılı, Kayseri Akkışla Kululu ve Gömürgen, Kayseri Sarıoğlan Palas, Kırıkkale Karaahmetli, Yozgat
Sırçalı, Çayıralan Evciler, Sorgun Bahadin,
Çankırı Şabanözü Gümerdiğin, Samsun
Bafra Kolay, Çekinkaya, Doğanca, Dede-
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
basın açıklamaları
dağı, İkizpınar, Ondokuzmayıs Dereköy ve
Yörükler Yenipazar beldelerinde de kanalizasyon ve arıtma tesisi bulunmuyor.
Bu illerde ve ilçelerde mevcut hükümetin partisinden olan belediye başkanları olduğunu da hatırlamakta yarar vardır.
2012 TÜİK rakamları incelendiğinde
ise, 2010 yılından ileriye gidilemediği,
aksine geriye doğru bir gidişatın olduğu
görülmektedir. İçme ve kullanma suyu
şebekesi ile hizmet verilen nüfusun belediye nüfusu içindeki oranı 2010 yılında
%99 iken 2012 yılında %98’e gerilemiştir. İçme ve kullanma suyu şebekesi
ile hizmet verilen nüfusun genel nüfusa
oranı ise %83’dür. Yani ülkemizdeki nüfusun %17’sine içme ve kullanma suyu
hizmeti sağlanmamaktadır.
Öte yandan, 2012 TÜİK verilerine
göre, içme ve kullanma suyu arıtma tesisi
ile hizmet verilen nüfusun toplam nüfusa
oranı %47’dır. Yani toplam nüfusun %53’ünün
kullandığı içme ve kullanma suyu arıtılmamaktadır.
Sayın
Başbakan
tarafından nüfusumuz
arttırılması vurgulanırken, altyapı hizmetlerinin bu nüfus artışına
yönelik planlı bir şekilde gerçekleştirilmediği
açıkça görülmektedir.
İçme suyu arıtma
tesisi sayısı sadece
258’dir. Bu arıtma tesisleri 2950 adet belediyenin yalnızca 411’ine
hizmet vermektedir ve
sadece 47 adedi ileri arıtma tesisidir. Tükettiğimiz suyun yalnızca %4’ü ileri arıtma sistemleri ile temizlenmektedir.
Nüfusumuzun %22’sine kanalizasyon hizmeti verilmemektedir. Yani atık
suları çağdaş koşullarda toplanmamakta,
ya fosseptik çukurlarına yada daha da
uygun olmayan koşularda atıksular konutlardan uzaklaştırılmaktadır.
2950 belediyeden sadece 536’sı
atıksu arıtma tesislerinden yararlanmaktadır. Geriye kalan 2414 belediye atıksularını arıtmadan doğaya vermektedir.
Toplam nüfusumuzun %42’sinin atıksuyu arıtılmamakta doğrudan doğaya verilmektedir.
Arıtılmayan suların hem ekolojik dengeyi altüst ettiği hem de su döngüsünde
problemler yaratarak, temiz su kaynaklarımızı yok ettiği unutulmamalıdır. Arıtılmadan deşarj edilen sular orta vadede
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
daha ciddi maliyetler yaratmaktadır.
İstatistiklere bakıldığında, ülkemizin
gelişmişlik seviyesinden oldukça uzak olduğu görülmektedir. Birçok ülke “Mars”a
araç göndermeye çalışırken, ülkemizin
Başkenti başta olmak üzere diğer kentlerinde halen kanalizasyon bulunmaması,
içmesuyu ve atıksu arıtma tesisi olmaması meşru görülemez. Verdiğimiz vergiler,
su faturalarındaki ödentiler bu hizmetlerin sunulması içindir. Gelinen noktada, bu
hizmetlerin sunulmadığı ve çevre sorunlarının daha da kronikleşmeye başladığı
su götürmez bir gerçektir.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI VE
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI “DAMACANA SU” KULLANIYOR!
22 Mart Dünya Su Gününe girerken,
su politikasındaki hataların her alana yayıldığını açıkça görebiliyoruz.
Öyle ki, kentlerin su ihtiyacından, havzaların korunmasından, kirletenlerin denet-
lenmesinden, halka sağlıklı suyun temininin sağlanmasından doğrudan ve dolaylı
olarak sorumlu olan iki bakanlığında merkez ve taşra teşkilatlarında “damacana”
su kullanıldığı görülmektedir.
Bu durum bile, herkesin sağlıklı ücretsiz temiz suya ulaşım hakkının artık
var olmadığını, su politikasından sorumlu
kurumların dahi çaresizliğini ortaya koymaktadır.
Öte yandan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı denetçileri, fabrika, tesis denetimlerinde yer altı suyu kullanımını (kuyu)
denetleyememektedir. Çünkü iki başlı
idare yapısında DSİ Orman ve Su İşleri
Bakanlığı’na bağlı ve farklı bir mevzuata
sahiptir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na
bağlı çevre denetçileri, en değerli ve kaliteli su olan yer altı sularının tabiri caizse
sınırsızca, kontrolsüzce kullanan fabrikalarda yer altı suyuna dair sorgulama
9
yapamamakta ve herhangi bir yaptırım
uygulayamamaktadır.
Yüzey sularının (dereler, göller v.b.) ve
yer altı sularının kalite kriterleri Orman
ve Su İşleri Bakanlığı’nca belirlenmekte,
ne var ki, yüzey sularına verilecek atıksu
kriterlerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
belirlemektedir. Bütüncül olmayan bu yapıdan dolayı çelişkiler yumağı ve çözümsüzlük Sapancada, Ergenede, Mendereste, Gedizde, Diclede yani tüm havzalarda
hakim olmaktadır.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Yaşam için zorunlu olan su, korunmalı,
savunulmalı ve doğru kullanılmalıdır. Asla
sadece bir enerji kaynağı veya ticari bir
mal olarak görülmemeli, ekolojik sistemin
bir parçası olduğu unutulmamalıdır.
Su kaynakları yönetiminde başlıca
hedef, alternatifi olmayan doğal bir kaynak olan suyun daha planlı ve ekonomik
kullanılması, su kaynaklarını tehdit eden
sorunların belirlenmesi ve önlenmesi, su ve
suya bağlı ekosistemlerin korunması ve bunlara bağlı olarak sürdürülebilir bir su kaynakları
yönetimi sağlanmalıdır.
Ülkemizde suyun kullanımıyla ilgili pek çok çalışma yapılmasına rağmen, yürütülen politika
ve uygulamalar, ihtiyaç
belirleme aşamasındaki çelişkiler Türkiye'nin
geleceği için ciddi tehlike oluşturmaktadır.
- Uzun yıllardır yürütülen yanlış ve hukuksuz
uygulamalar, nedeniyle
yeraltı ve yer üstü sularımızın kalite ve
miktarında ciddi azalmalar ortaya çıkartmaktadır. Buna rağmen, Türkiye'de henüz tüm tarafların katılımıyla hazırlanmış,
kamu yararı gözeten bütüncül bir su politikası ve suyun yönetimiyle ilgili temel
ilke ve yöntemlerin çerçevesini belirleyen bir Çerçeve Su Kanunu bulunmamaktadır. Bu ihtiyaç, suyu doğadan bağımsız
görmeden, orman alanları, sulak alanları
koruyan bir perspektifle biran önce giderilmelidir.
- Türkiye’de su kaynaklarının etkin
ve sürdürülebilir yönetimi için, “Ulusal
Su Politikası” oluşturulmalıdır. Türkiye su
politikası, Avrupa Birliği su politikaları ve
uluslararası su politikalarını dikkate alarak ülke koşullarına uygun olacak şekilde
belirlenmelidir. Su kaynakları sorunlarının
çözümü için, merkezi yönetimlere bağlı
kalmayarak, uzun dönemli politikalar üre-
10
basın açıklamaları
tilmeli, bu politikalar ve planlar günümüzde olduğu gibi “kişilere”, “projelere”, “siyasi iktidarlara” göre değiştirilmemelidir.
- 3. Havalimanının yer seçimi yanlıştır. Söz konusu proje İstanbul’un yaşam
alanlarını tüketecek ve başka havzalardan su aktarımı projeleri dahi bu sorunu
çözemeyecektir. Gündemde olan, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul ve ülkemizde orman ve sulak alanları, dereleri yok edecek
tüm projeler durdurulmalı, aklı selim çözümler katılımcı bir anlayışla üretilmelidir.
- Çevre mühendisleri, aldıkları formasyon gereği, su yönetimi konusunda
uzmandırlar. İçmesuyu ve atıksu arıtımı,
çevre teknolojisi, projelendirmesi gibi
konularda eğitim gören çevre mühendisleri, ne yazık ki, gerek belediyelerde, İller
Bankası’nda, ilgili bakanlıklarda yeterince istihdam edilmemekte ve İller Banka-
sı’nın ve bazı belediyelerin arıtma tesisi
ihalelerinde yok sayılmaktadır. Bu sorun
acilen giderilmeli ve su mühendisi olarak
da tabir edilen çevre mühendislerinin çözümün parçası haline getirilmesi sağlanmaldır.
- Teknik alt yapısı güçlü, çevre mühendisi istihdam eden, çevreye, suya dair
tüm mevzuatı kendi bünyesinde toplamış, kamu yararı gözeten bir Çevre Bakanlığı acilen kurulmalıdır!
- Temiz suya erişimin, sağlık politikasının da temeli olmalıdır. Temiz suya erişemeyen nesillerin, hastalıklarla, sağlık
alanındaki maliyetlerle karşı karşıya geleceği gerçektir.
- 30 Martta seçilecek olan Belediye
Başkanlarının önceliği halkın doğrudan
ihtiyacı olan temiz suya erişim koşullarını
yaratmak olmalıdır.
Ciddi önlemler alınmadığı takdirde,
Türkiye’nin su ihtiyacı giderek artacak ve
2030’u göremeden kişi başına düşen su
miktarı kritik sınırın altında olacaktır.
Ülkemizde, bize ve gelecek nesillere kadar yetecek su kaynağı bulunmaktadır.
Ancak, bu kaynaklardan yararlanabilmemiz için, koruma alanlarının belirlenmesi,
kirliliklere karşı korunması, sürdürülebilir
su kullanımı ve yönetimi ile ilgili sağlıklı
politikaların üretilmesi gerekmektedir.
Doğayı, yaşamı koruyarak kalkınmak
mümkündür.
Damacanalardan değil, musluklardan su
içmek ve herkes için ulaşılabilir temiz su,
bir haktır, zorunluluktur!
Baran BOZOĞLU
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
AOÇ’DE YENİ YARGI KARARI!
MAHKEMENİN AOÇ HAKKINDA VERİDİĞİ YÜRÜTMEYİ
DURDURMA KARARI HAKKINDAKİ BASIN AÇIKLAMAMIZDIR…
AOÇ’DE PLANLAR BİLİM DIŞI, AOÇ’DE
TÜM YAPILAŞMA DURMALI, TARİHİ MİRASA SAHİP ÇIKILMALI, DOĞAL YAŞAM
KORUNMALI DEDİK;
HAKLILIĞIMIZI MAHKEMELER BİR KEZ
DAHA TESCİL ETTİ!
Ankara Büyükşehir Belediye’sinin
Atatürk Orman Çiftliği kavşak inşaatında
yürütmeyi durdurma kararı…
Ankara Büyükşehir Belediye’sinin
13.08.2010 gün ve 2494 sayılı kararı ile
1/10000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği
Alanları "Nazım İmar Planı ve I. Derece
Doğal ve Tarihi Sit Alanı Koruma Amaçlı
Nazım İmar Planı, 1/10000 ölçekli ulaşım
seması ve 1/1000 ölçekli Ulaşım (Yol-kavsak) Uygulama Projesinin kabul edilmesine ilişkin işleminin yürütmesi durduruldu.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
olarak, Peyzaj Mimarları Odası, Mimarlar
Odası, Şehir Plancıları Odası ve Ziraat
Mühendisleri Odası Ankara Şubeleri ile
birlikte, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin
AOÇ’de yapmayı sürdürdüğü Yol-Kavsak Uygulama Projesi hakkında açtığımız davada, Ankara 5. İdare Mahkemesi işleminin yürütmesinin durdurulması yönünde
karar verdi.
Mahkeme, yapılan itiraz hakkındaki
değerlendirmenin sonunda, ‘Dava konusu işlemin imar planı ve uygulama projesine ilişkin olduğu göz önünde bulundurulduğunda, uygulanmasının, telafisi güç
zararlar doğurabileceği acıktır’ hükmüne
vardı.
HÜKÜMET İNADINDAN VAZ GEÇMELİ, YÜZÜNÜ KAMU YARARINA, HUKUKA
DÖNMELİDİR!
Mahkeme tarafından verilen karardaki gerekçeler, Odamızın ekoloji, çevre
sorunları açısından yaptığı açıklamaları
doğrulamakta, bilimsel-teknik çalışmalarımıza atıf yapmaktadır.
Ankara’nın ekolojik bütünselliğini bozacağına ve çevre
sorunlarına neden olacağına
vurgu yapılmaktadır.
AOÇ, Ankara’nın, Türkiye’nin tarihi değeridir, Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’ün,
Cumhuriyet’in, kalkınma mücadelemizin mirasıdır. AOÇ,
Ankara’nın, Ankaralıların nefesidir. AOÇ, Ankara’nın doğal
yaşam alanıdır, akciğeridir.
AKP’nin rant ve talan
odaklı politikaları, birçok kentte olduğu
gibi Ankara’yı da yoksunlaştırmaktadır.
Bu politikalar kapsamında oluşturulan
planlar ve projeler hukuki süreçler devam
ederken, toplum tarafından tartışılırken
durdurulmalı, toplumsal uzlaşı ile hayata
geçirilmelidir.
Öte yandan, mahkemelerin verdiği
geç kalan kararlar, yaşam alanlarımızın
kamu yararından uzak projelerle yok edilmesine neden olmakta ve geri dönüşü
olmayan sorunlar yaratmaktadır.
Ülkedeki tüm karar vericiler hukuki
ve bilimsel tartışmalar sürerken, bilimsel-teknik eleştiriler varken, yaşamımızı,
sağlığımızı doğrudan etkileyecek çevresel sorunların oluşması gündemdeyken,
yüzlerini bilime, emeğe ve hukuka dönmeli ve ülkemizin çevresel anlamdaki tükenişinin parçası olmamalıdırlar.
Bilimsel-teknik perspektifle, kamu
yararı ilkesiyle, Ankara’nın yaşam alanlarını korumaya, tarihimize, toprağımıza
sahip çıkmaya devam edeceğiz!
Baran BOZOĞLU
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
basın açıklamaları
11
PHASELİS RANTA, TALANA TESLİM EDİLİYOR!
Ülkemizde gün geçmiyor ki, doğal/kültürel alanlar yapılaşmaya açılmasın... Ne yazık ki, bir tarihi
ve doğal alan daha Antalya bölgesinde, toplumdan koparılıyor ve ranta açılıyor.
Beydağları Olimpos Milli Park sınırları
içinde bulunan ve yine bir kısmı(18.626
m2) 1. Derece SİT alanında bulunan alana, 180,009 m2 alanın 161.383 m2`lik
kısmına 280 odalı, 3 adet yüzme havuzlu, 6 adet Tenis Kortlu, 100 Araçlık Üzeri
Kapalı Otoparkı olan, 1000 kişi kapasiteli
otel ve tatil köyü yapılarak, Rixos Otelleri
zincirine bir halka daha eklemek istenmektedir.
Söz konusu projedeki hukuksuzluklar
ve bilim dışı uygulamalara bazı örnekler
vermek gerekirse:
Alanda süreç bilim dışı ve tersten işletilerek rantın önü açılmıştır.
Önce alan tahsis edilmiş, daha sonra şirket, gereken evrakları toparlamış, proje
hazırlanmış, Uzun Devreli Gelişim Planı
yapılmış, ardından imar planları yapılmıştır. Yani, önce Milli Park sınırları içerisinde orman olarak belirlenen arazi, yatırım
amaçlı tahsis edilmiş, ardından buna uygun yasal prosedür yerine getirilmiştir.
Milli Parklar Kanunu 8. Maddesinde
açıkça "...Milli park ve tabiat parklarının
gelişme planları kesinleşmeden bu Kanunda sözü edilen izin verilemez." denilmektedir. 180 dönümlük, biyoçeşitliliği
yoğun olan, doğal alan, orman alanı herhangi bir plan olmadan tahsis edilmiş,
tahsis işleminin ardından planlar hazırlanmıştır!
Alanın Bütününe dair Koruma Kurulunun İncelemeleri Devam Etmektedir!
Tahsis edilen alan, Turizm Gelişim
Bölgesi içinde kalmakla beraber turizm
merkezi değil, MİLLİ PARK alanıdır. Ayrıca
alan uluslararası sözleşmelerle korunmuş tarihi Antik Phasilis kentinin hemen
arkasında ve arkeolojik alana bitişik iç içe
bir alandır. 2012 yılında Antalya Kültür
Varlıkların Koruma Bölge Kurulu, alanın
tarihi SİT olma özelliğini genişletmiş ve
tahsis edilen alanın 20,000 metre karesi
daha SİT alanı ilan edilmiştir. Arkeologların girişimiyle alanın tamamının SİT olması talep edilmiş, Antalya Kültür Varlıklarını
Koruma Bölge Kurulu 17.02.2014 Tarih
ve 2399 K.sayılı kararı ile tahsis alanı da
kapsayan bölgenin jeomanyetik alan
etüdlerine yönelik bilimsel bir çalışma ile
alanın arkeolojik özelliğinin yeniden araştırılmasına karar vermiştir.
Arkeolojik olarak yeniden araştırılmasına karar verilen bir bölgede, yani
coğrafyamızın tarihine dair yeni verilerin
olabileceğine dair çalışmaların yapılması-
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
na karar verilen bir bölgede, nasıl olur da
"otel" yapılmasının önü açılabilir? Tabiri
caizse, tarihin, kültürün fışkırdığı bir alanın, halkın malı olan bir alanın ranta teslim edilmesi, belirli çıkar gruplarının eline
bırakılması kabul edilemez!
Tahsis Bedeli Belirsiz!
Öte yandan, Orman Bölge Müdürlüğü`ne sormamıza rağmen, 4/2/2014 tarihli cevaplarında alanın ne kadar bedelle
tahsis edildiği ise öğrenilememiştir. Bu
bedel de hiç kuşkusuz sorgulanmalı, bu
konuda Bakanlık şeffaf hareket etmelidir.
Tahsis Orman Kanunu`na Aykırı!
Orman kanunun 17. maddesi hangi durumlarda ormanlık alanın tahsis
edilebileceğini ya da kiralanabileceğini
belirlemiştir. Buna göre 17. maddenin 3.
Fıkrasında "...Devlet ormanları üzerinde
bulunması veya yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması halinde" denilmektedir.
Yasanın bu maddesi, ormanlık alanda
yapılabilecek tesisleri tek tek saymış, bu
tesislerin yapımına da ancak ‘kamu yararı
ve zaruret hali`nin bulunması durumunda izin vermektedir. Alanda otel
ve tatil köyü yapılacağı açıktır. Ne
var ki, Yasanın bu maddesi Milli Park
Statüsündeki Ormanlık alanda, OTEL
veya TATİL KÖYÜ yapımına izin vermediği gibi, Otel veya tatil köyü yapımında "kamu yararı ve zaruret" de
bulunmamaktadır.
Arkeolojik SİT Alanı için Geçiş
Alanı Belirlenmemiş!
Sit alanı ile tahsis edilen alan iç
içedir. Gerek Yönetmelikte geçen
tanımlarda, gerekse Koruma Kurulu İlke
kararlarında, 1.Derece arkeolojik sitlerin
etrafında etkileme geçiş alanlarının belirlenmesi gerekliliği ortaya konmaktadır.
Dava konusu parselde sit alanı etrafı herhangi bir etkileme geçiş alanı yapılmadan
tahsis edilmiştir. Sit alanının bitmesi ile
inşaat alanı başlamıştır. İnşaat alanının
hemen yanı ile denize bakan kısmının
önü, 1.Derece Arkeolojik sit olan, Uluslararası öneme sahip Phaselis Liman Kenti`dir. Tahsis edilen alanda büyük bir 5
yıldızlı turistik tesis yapımı amaçlanmıştır.
Tesisin ve otelin yapımı, inşat aşaması,
inşaat ve sonrası kullanımı, alt yapı tesisleri antik kente, doğal site ve milli parkın
bu bölümünde kalan orman ekosistemine
zarar verecek konumdadır.
DOĞA YOK EDİLİYOR, İL ÇEVRE MÜDÜRLÜĞÜ SORGULAMIYOR!
Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği`ne göre, söz konusu proje için ÇED
sürecine girilip girilmeyeceğine dair karar
verilmek üzere Proje Tanıtım Dosyası hazırlanmıştır. Antalya İl Çevre ve Şehircilik
DOĞA
YOK EDİLİYOR,
İL ÇEVRE
MÜDÜRLÜĞÜ
SORGULAMIYOR!
12
basın açıklamaları
Müdürlüğü kendilerine sunulan Proje Tanıtım Dosyası`nı (PTD) inceleyerek, doğal
sit alanı olan bir bölgede yapılacak olan
proje için ÇED sürecini gerekli görmediğini belirtmiş ve ÇED Gerekli değildir kararı
vermiştir.
Antalya İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü verdiği karar ile projenin çevresel etkilerini göz ardı etmiş ve PTD`de bulunan
hataları irdelememiştir.
PTD İçerisinde Birçok Eksiklik Bulunmasına Rağmen İl Müdürlüğü Neden
Olumlu Karşılamıştır?
Proje Tanıtım Dosyası, ÇED sürecinin
gerekli olup olmadığına dair bilgiler içermeli ve ÇED Yönetmeliği`nde belirtilen
formata uygun olmalıdır. Ancak ne yazık
ki, Proje Tanıtım Dosyası içerisinde projeye dair birçok detay bulunmamakta,
çevresel etkiler irdelenmemekte, önlemler yönetmeliklere atıf yapılarak geçiştirilmekte ve güncel olmayan modelleme
metotları kullanılmaktadır. Bu eksiklikler
ise İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından irdelenmemiş ve kabul edilmiştir.
PTD dikkat çeken sorun alanları;
Proje tanıtım dosyası, alanla ilgili
özellikler içermemekte, alanın 20 dönüm
kadarı 1. Derece ARKEOLOJİK SİT alanı
olmasına rağmen bununla ilgili hiçbir inceleme bulunmamakta, MİLLİ PARK statüsünde bulunan ve ORMAN olan alanla
ilgili özel bir değerlendirme yapılmamakta, hatta 161,000 metrekare alana oturacak ve içinde tenis kortu, otopark 280
oda ve 3 yüzme havuzu, restoran ve alışveriş merkezi bulunacak böyle bir kompleks için kaç ağaç kesileceğine ilişkin bilgi
dahi bulunmamaktadır.
Dosyada proje alternatifi hiç tartışılmamıştır. Yerin tapulu olduğundan
bahisle bu tartışmanın yapılmadığı sayfa 7 de belirtilmiştir. ( Tapu Senedi EK15
Proje Tanıtım Dosyası) Oysa alan, dava
dışı şirketin tapulu malı değil, irtifak hakkı
devletten (Orman Bakanlığı adına Maliye`den) alınan bir kamu malıdır. Şirket,
yerin tapulu malı olduğunu beyanla gerçeğe aykırı beyanda
bulunmaktadır. Yer
üst hakkı ile dava dışı
şirkete tahsis edildiğinden bu projenin
alternatiflerinin de
tartışılması kaçınılmazdır. Bu hususun
tartışma alanı da her
şeyden önce ÇED
sürecinde yapılır. PTD`de bu yapılmaz, bu
nedenle tanıtım dos-
yası yetersizdir.
Alan, başta da belirttiğimiz gibi, Antik
Phaselis kentinin hemen arkasında bir
kısmı da arkeolojik sit sınırı içerisinde kalan, aynı zamanda Milli Park olan ormanlık bir alandır. Burada proje için 19,000
metreküp (m3) (2,5 metre yüksekliğinde futbol sahası) hafriyat çıkacağı hesaplanmıştır. (sy.13-15) Bu kadar büyük
(32,300 ton olarak hesaplanmıştır) hafriyatın nasıl çıkarılıp nasıl depolanacağına dair PTD dosyasında herhangi bir veri
bulunmamaktadır. Kullanılabilir nitelikte
hafriyatın dolgu malzemesi olarak kullanılacağı, kalanının ise Tekirova belediyesinin göstereceği yere döküleceği belirtilmiştir. Hafriyatın etkisine dair somut
ve gerçekçi ifadeler kullanılmamaktadır.
Hafriyatın ise arazinin, proje alanının neresinden çıkarılacağına dair herhangi bir
bilgi verilmemiştir. Hafriyatın nereden
nasıl çıkacağı mutlaka belirtilmelidir.
180 dönümlük bir orman alanında
yapılacak olan kazı çalışmasında, doğal
alanın tahribatı, kaç adet hangi tip ağaç
kesileceği, hangi canlılara zarar verileceği, flora ve faunaya dair etkilerin neler
olacağı, bu etkinlerin engellenmesi için
ne gibi önlemler alınacağı hakkında en
ufak bir açıklama yer almamaktadır. Söz
konusu bölge 1. Derece doğal sit alanını
da kapsamakta, ciddi bir biyo çeşitliliğe
sahip, endemik türlerin de bulunabileceği bir alandır. Bu alana dair bitki örtüsü
ve canlılara, flora ve faunaya dair çalışma yapılmadan inşaata başlanması ciddi
çevre katliamına neden olacaktır. Çevre
ve Şehircilik İl Müdürlüğünün bu konuda
herhangi bir talebinin olmaması ise mutlaka sorgulanmalıdır!
Yapılacak otel için ağaçların yok edileceği su götürmez bir gerçektir. Otelin
yapılması ile gerçekleştirilecek olan peyzaj çalışmasına ve hangi tip bitkilerin,
ağaçların bu peyzaj, bahçe düzenleme
çalışmalarında kullanılacağına dair herhangi bir ifade yer almamaktadır. Yaşa-
mın kaynağı olan bu bölgede bitki örtüsüne uygun olmayan "palmiye ağaçlarının"
veya diğer bitki türlerinin dikilecek olması
biyo çeşitliliği olumsuz etkileyecektir. Bu
konuda PTD içerisinde herhangi bir ifade,
çalışma yer almamaktadır. Sırf bu nedenle bile ÇED sürecinin işletilmesi gerekmektedir.
Raporun 11.sayfasına konu Tablo-4`te "proje kapsamında özellikle inşaat aşamasında 2 adet kamyon ve 1 adet
ekskavatör çalıştırılacağı" ifade edilmektedir. Öyle bir otel inşaatı düşünün ki beton bile kamyonda karılıyor, ekskavatörle
katlara çıkarılıyor. Yani kullanılacak iş makineleri bile gerçeği yansıtmıyor. "Mobil
Vinç, Transmikser, Silindir, Hidrolik kırıcı
vb." hiç mi kullanılmayacaktır? İnşaat aşamasına dair gerçekçi veriler verilmemektedir. Gerçeklerin gizlenmeye çalışıldığına
dair şüpheler bu konuda da somutlaşmaktadır.
Projede "arazi hazırlık aşaması" hiç olmayacakmış gibi ifadeler yer almaktadır.
Aşağıdaki şekilde de bu konu belirtilmemiştir. Arazi hazırlık aşamasında bitki örtüsü olumsuz etkilenmekte, ağaç kesimi
gerçekleştirilmektedir. Bu konuya dair
herhangi bir bilgi verilmemesi dikkat çekicidir. Arazinin fotoğrafları incelendiğinde bitki örtüsünün yok edileceği açıkça
görülebilmektedir.
Sahada patlatma yapılıp yapılmayacağına dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Sadece ekskvatör ile kasının
yapılması yeterli olmayabilmektedir. Jeolojik açıdan sert bölgelere denk gelinirse, kaya vb ile karşılaşılma durumunda,
patlatma, kırma gibi yoğun etkileri (toz,
gürültü vb) olan işlemler gerçekleştirilebilmektedir. Bu konuda da mutlaka değerlendirme yapılmalıdır.
Yapıldığı iddia edilen Rüzgar modelleme çalışmalarında kullanılan verilerin
Antalya iline ait olup olmadığı hiçbir şekilde anlaşılmamaktadır. Bununla birlikte,
kullanılan modelleme yöntemi Gauss`tur
ve artık geçerliği hiç yoktur, bunun yerine
Meteoroloji Bölge Müdürlüğünden saat-
HUKUKİ SÜRECİ BAŞLATTIK
Phaselis`te
yapılması planlanan projeye dair
meslek odalarımızın, sivil
toplum kuruluşlarının ve
yurttaşların katılımı ile iki
dava açılmıştır. İlk dava alanın tahsisinin iptal edilmesi
amacıyla açılmıştır.
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
basın açıklamaları
lik veriler alınmalı ve saatlik modelleme
yapılmalıdır. Kullanılan modelleme tekniği yerine Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü`nün önerdiği modelleme metotları
tercih edilmelidir.
Proje inşaatı sırasında 150 personelin çalışacağı bölgede şantiye kurulup
kurulmayacağına dair herhangi bir bilgi
bulunmamaktadır.
Projenin inşaat ve işletme aşamalarında ekosisteme etkisi (flora-fauna)
irdelenmemiştir. Yer altı su kaynaklarına,
denize, ormanlık alana, endemik türlere
dair etkileri PTD içerisinde yer almamakta
ve bu konuda herhangi bir öneri, çözüm
ve önleyici faaliyetten söz edilmemektedir.
İnşaat Yoğunluğunda "ali cengiz oyunu!"
Koruma Amaçlı İmar Planları İle Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması, Gösterimi, Uygulaması, Denetimi Ve
Müelliflerine İlişkin Usul ve Esaslara Ait
Yönetmeliğine göre, içerisinde 1.derece
arkeolojik ve doğal sit alanı barındıran ve
herhangi bir yapılaşma koşulu getiren kararlardan önce, sit alanı sınırlarının planlara işlenerek Koruma Amaçlı İmar Planı
yapılması ve sonrasında tahsis işleminin
gerçekleştirilmesi gerekirdi. Dava konusu yaklaşık 180 dönümlük parselin 20
dönümü sit alanında kalmaktadır. Tahsis
yapılırken sit alanına ilişkin bölüm çıkarılmaksızın, parselin tamamı tahsis edilmiştir. Parselin sit olmadığı iddia edilen 160
dönümlük kısmında yapılaşma izni verilmesi, kararı geçerli kılmaz. Zira, parselin
tamamı (180 dönümü) esas alınarak inşaat emsal oranı belirlenmektedir. Diğer bir
deyişle alanın sit alanı olan 20 dönümlük
kısmının tahsisi iptal edilerek 160 dönüm
üzerinden yapılaşma emsali belirlenmesi
gerekirken 180 dönüm üzerinden yapılaşma kararı belirlenecek, dolayısıyla 160
dönüm üzerine ilave bir yoğunluk getirilecektir. Koruma Amaçlı İmar planı yapılması ve sit alanının parselden çıkarılması
halinde inşaat alanı emsal hesabının 160
dönüm üzerinden hesabı yapılacaktır.
Koruma Amaçlı İmar planı yapılmadan total tüm parsel üzerinden tahsis ile inşaatı yapacak firma fazla emsal kazanarak
haksız rant sağlamaktadır.
PROJE DURDURULMALIDIR!
Böylesine önemli, tarihi ve doğal bir
alanın tahsisinden, çevresel etkilerinin
değerlendirilmesine kadar ciddi hukuksuzlukların ve hataların olduğu açıkça
görülmektedir. Phaselis`te yapılması
planlanan projede var olan bu açık usulsüzlükler, ülkemizdeki rant politikalarının
uygulandığının, halkın olan doğanın, yaşam alanlarımızın belirli çıkar gruplarına
teslim edildiğinin göstergesidir.
Ayrıca, Bakanlıklar arasında koordinasyonsuzluk olduğu, doğal ve tarihi
alanlarımıza dair her kurumun farklı kararlar verdiğini, bu kararların dönemsel
olarak ve projelere, projelerin sahiplerine
göre farklılık gösterdiği de, artık gün gibi
ortadadır. Bakanlıkların, koruma kurullarının görevi, kamu yararı gözetmektir,
doğayı korumaktır, halkın alanlarına sahip çıkmaktır, herkesin sağlıklı bir çevrede
yaşama hakkını sağlamaktır!
Ülkemizde Çevresel Etki Değerlendirme mevzuatının geldiği durumu görmek
adına ise ibret verici bir projedir. Phaselis`in hataları ve eksiklikleri barındıran
Proje Tanıtım Dosyası`nın İl Çevre ve
Şehircilik Müdürlüğü tarafından yeterli
görülmesi, böylesine tarihi, kültürel ve
doğal önemi bulunan bir alanda yapılacak projede ÇED sürecinin işletilmemesi,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ve Çevre
Mevzuatının ülkemizin sorunlarına çözüm üretmekten oldukça uzaklaştığını,
daha çok rant çevrelerinin işini kolaylaştıracak çalışmalar yaptığını ortaya koymaktadır. Tıpkı, 3. Havalimanı`nın birçok
hatayı eksikliği barındıran ÇED raporunun
aynı bakanlık tarafından olumlu ve yeterli
karşılanması gibi...
HUKUKİ SÜRECİ BAŞLATTIK
BERKİN’İ KATBETTİK
269 gündür uyanması için umutla beklediğimiz
çocuğumuz, kardeşimiz Berkin Elvan’ı kaybettik
Haziran Direnişi ve sonrasında halka
karşı uygulanan polis terörü ekmek almaya giderken Berkin‘e de yöneldi. 14 yaşında başından gaz fişeği ile vurulan, 15 yaşına hastanede giren Berkin uykusundan
uyanamadı.
Gezi direnişinde kaybettiğimiz bütün
gençlerimiz, bütün çocuklarımız gibi Berkin de şimdi kara boncuk gözleriyle bize
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
bakıyor.
Onlara eşit, özgür, demokratik bir
Türkiye sözümüz var.
Berkin‘in anasının, babasının, ailesinin acısı bizim de acımız ve acımız hiçbir
şeyi affetmeyecek kadar çok büyük.
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı
13
Phaselis`te yapılması planlanan projeye dair meslek odalarımızın, sivil toplum
kuruluşlarının ve yurttaşların katılımı ile
iki dava açılmıştır. İlk dava alanın tahsisinin iptal edilmesi amacıyla açılmıştır.
Dava Konusu;
Ares Phasilis İnşaat Turizm AŞ`ye 49
yıllığına tahsis işlemine onay veren Orman ve Su işleri Bakanlığı`nın 29/7/2005
tarih ve 25 sayılı OLUR`u ile buna bağlı
olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı`nın
14/10/2005 tarihli 153236 sayılı OLUR`u
ile işlemlerinin iptali,
Tahsis işleminin, Beydağları Olimpos Milli Park sınırları içinde bulunması ve
yine bir kısmı(18.626 m2) 1. Derece SİT
alanı olması nedeniyle tahsise bağlı projenin uygulanması halinde ileride telafisi
mümkün olmayacak zararlar meydana
getireceğinden, takdiren davalı idarenin
savunması alınmadan, davanın ihbarı gibi
usuli işlemler beklenmeden, yürütmenin
durdurulması talebidir.
İkinci dava ise Antalya İl Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün ÇED gerekli değil
kararının iptaline yöneliktir. İkinci davanın
konusu ise;
Antalya ili, KEMER ilçesi sınırları içinde, Phaselis mevkiinde 878 parsel numaralı 180,009 m2 alanın, 280 odalı otel
ve tatil köyü projesi için dava dışı Ares
Phasilis LTD ŞTİ`ne tahsisinde verilen
26/12/2013 tarih ve 23822202 220-02
e-201435 sayılı "ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR"
kararının iptali.
Yapılacak proje ile doğal, tarihi ve
kültürel güzellikleri barındıran bu önemli
bölgenin toplumdan kopartılacağı, özel
mülkiyet alanına tabi olacağı ve halkımızın bu alanlara erişiminin engelleneceği
unutulmamalıdır. Bu nedenle, biran önce
tarihi ve doğal sit alanlarına yapılması ön
görülen projeler durdurulmalıdır.
Baran BOZOĞLU
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
14
basında odamız
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
basında odamız
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
15
16
basında odamız
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
basında odamız
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
17
18
basında odamız
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
kültür - sanat
19
Film Tanıtım
Dersu Uzala, yönetmenliğini Akira
Kurosava’nın yaptığı, 1975 Sovyet-Japon
ortak yapımı bir film.
Oyunculuğunu, Dmitri Korshikov,
Maksim Munzuk, Yuri Solomin, Svetlana
Danilchenko’nun yaptığı film, 20. yüzyılın başlarında, bir Rus askeri haritacı ekibi olan Arsenyev ve ekibi, araştırma ve
haritalama çalışmaları sırasında yaşlı bir
yöre avcısı olan Dersu Uzala ile tanışmalarını anlatıyor. Dersu Uzala'nın yaşantısı atalarınkinden pek farklı değildir. Bu
araştırmacı grup önceleri Dersu Uzala'yı
küçümserler ancak zamanla bu cesur ve
bilge adamla aralarında bir dostluk gelişir,
ondan doğaya, hayata dair çok şey öğrenir.
Rus kaşif Viladimir Arsenyev'in 190210 yılları arasında Sibirya bölgesindeki
araştırmaları sırasında yaşadıklarını anlattığı aynı adlı eserinden filme çekilen
Dersu Uzala, Moskova film festivali ve
1975 yılında en iyi yabancı film dalında
Oscar ödülü adı. Akira Kurusava'nın en
önemli çalışmaları arasında yer alan film,
sinema sanatının başyapıtları arasında
gösteriliyor.
Dostluk, doğa ve insan sevgisini çok
iyi anlatan, gerek diyalogları gerekse çekimleri çok etkileyici olan bu filmin çekimi
dört yıl sürmüş. Filmin her karesi bir tablo,
bir doğa fotoğrafı gibi.
Göze ve duygulara hitap eden bir film
arayanlar için kesinlikle önerilir.
Nisan 2014, 11.sayı, Ayda bir yayınlanır
Editör: Zeynep İPEK, Sahibi: Baran BOZOĞLU, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Zeynep İPEK,
Yayın Kurulu: Sema ÖZENALP, Canan Esin KÖKSAL, Yeşer ASLANOĞLU, Aslı ÖZTÜRK
Yayın İdare Merkezi: Hatay 2 Sokak 24/17 06650 Çankaya - ANKARA Telefon: +90 312 419 80 71
Basım Yeri: Ümit Ofset Form Matbaa Sanayi Tic. Ltd. Şti. K. Karabekir Cad. Murat Çarşısı No: 41/1
İskitler/ANKARA Tel : 0312 384 26 27 (pbx) Fax : 0312 384 17 07
Basım Tarihi: 07.04.2014 Yerel Süreli Yayın, 21x29.7 boyutunda 2000 adet basılmıştır.
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
20
eğitimlerimiz
MART 2014 DÜZENLENEN EĞİTİMLER
EĞİTİM ADI
EĞİTİM YERİ
EĞİTİM TARİHİ
LPG OTOGAZ İSTASYONLARI SORUMLU MÜDÜR EĞİTİMİ
(3 GÜN)
BURSA
07-09 MART 2014
LPG OTOGAZ İSTASYONLARI SORUMLU MÜDÜR EĞİTİMİ
(3 GÜN)
ANKARA
07-09 MART 2014
TEHLİKELİ ATIK BEYAN SİSTEMİ VE UYGULAMALARI
EĞİTİMİ
İZMİR
11 March 2014
LPG OTOGAZ İSTASYONLARI SORUMLU MÜDÜR EĞİTİMİ
(3 GÜN)
İSTANBUL
12-14 MART 2014
PATLAMADAN KORUNMA DÖKÜMANI HAZIRLANMASI
ANKARA
22-23 MART 2014
TS EN ISO 50001 ENERJİ YÖNETİM SİSTEMİ EĞİTİMİ
İZMİR
27-28 MART 2014
EĞİTİM ADI
EĞİTİM YERİ
EĞİTİM TARİHİ
LPG OTOGAZ İSTASYONLARI SORUMLU MÜDÜR EĞİTİMİ
(3 GÜN)
GAZİANTEP
04-06 NİSAN 2014
LPG OTOGAZ İSTASYONLARI SORUMLU MÜDÜR EĞİTİMİ
(3 GÜN)
SAMSUN
04-06 NİSAN 2014
LPG OTOGAZ İSTASYONLARI SORUMLU MÜDÜR EĞİTİMİ
(3 GÜN)
ANTALYA
04-06 NİSAN 2014
BİYOSİDAL ÜRÜN UYGULAYICI EĞİTİM PROGRAMI
KOCAELİ
04-06 NİSAN 2014
ISO 50001 ENERJİ YÖNETİM SİSTEMİ BAŞ TETKİKÇİ EĞİTİMİ
İZMİR
08-11 NİSAN 2014
YEŞİL YILDIZ (ÇEVREYE DUYARLI KONAKLAMA TESİSİ
BELGESİ) EĞİTİMİ
İZMİR
12-13 NİSAN 2014
ATIKSU ARITMA TESİSİ OPERATÖRÜ BİLGİLENDİRME
EĞİTİMİ
İSTANBUL
17-18 NİSAN 2014
İLETİŞİM
Tel: 0 224 452 32 87
e-posta: cmobursa@cmo.org.tr
Tel: 0 312 419 80 76
e-posta: cmoankara@cmo.org.tr
Tel: 0 232 464 00 22
e-posta: cmoizmir@cmo.org.tr
Tel :0 212 245 89 15
e-posta: cmoistanbul@cmo.org.tr
Tel: 0 312 419 80 76
e-posta: cmoankara@cmo.org.tr
Tel: 0 232 464 00 22
e-posta: cmoizmir@cmo.org.tr
NİSAN 2014 EĞİTİM PROGRAMI
İLETİŞİM
Tel : 0 530 306 25 26
e-posta: cmogaziantep@cmo.org.tr
Tel : 0 362 431 01 80
e-posta: cmosamsun@cmo.org.tr
Tel : 0 242 322 32 56
e-posta: cmoantalya@cmo.org.tr
Tel : 0 262 323 62 73
e-posta: cmokocaeli@cmo.org.tr
Tel: 0 232 464 00 22
e-posta: cmoizmir@cmo.org.tr
Tel: 0 232 464 00 22
e-posta: cmoizmir@cmo.org.tr
Tel : 0 212 245 89 15
e-posta : cmoistanbul@cmo.org.tr
www.cmo.org.tr
www.cevresektoru.com
Download