EKONOMİHUKUK.COM Türkiye Ekonomisi Ders Notu Güncelleme Tarihi 12.11.2016 Görüşleriniz için info@ekonomihukuk.com mail adresinden bizimle iletişime geçebilirsiniz. Dersin sorularına http://ekonomihukuk.com/tag/turkiye-ekonomisi-sorulari/ adresinden ulaşabilirsiniz Göstergeler ile ilgili güncel bilgileri bu adresten takip edebilirsiniz. http://www.mahfiegilmez.com/p/gostergeler.html Ders notu zamanla güncellenmektedir. Bunun için kısa aralıklarla ekonomihukuk.com ‘u ziyaret etmeniz yararınıza olacaktır. İyi çalışmalar. 19. ve 20. YY'da OSMANLI DEVLETİ Batı Avrupa ülkelerinin 18. ve 19. yüzyıllarda sanayi devrimini gerçekleştirerek birçok alanda makineli üretime geçmesi karşısında Osmanlı Devletinin bu süreci yakalayamaması Osmanlının çöküşünü hızlandıran temel nedenlerden biri olmuştur. Avrupalı ülkelerin rekabeti karşısında açık pazar haline dönüşen ve yerli sektörleri kısa sürede çöküntüye uğrayan Osmanlı Devleti daha önce kendi ürettiği ürünleri ithal eder duruma düşmüştür. Dış ticaretin yapısı değişmiş, sınaî tüketim malları ithal eden ve tarımsal ürünler ve madensel hammaddeler ihraç eden bir ekonomik yapı ortaya çıkmıştır. Bu durum dış ticaret bilançosunun açıklar vermesine neden olurken bu açıklar 1850 yılına kadar altın ve gümüş ihracı ile karşılanırken 1854 yılından sonra Avrupa ülkelerinden borçlanarak karşılanmaya başlanmıştır. Osmanlının serbest ticaret yolu ile Avrupa ülkelerine olan bağımlılığına birde mali bağımlılık eklenmiştir. Bu dönemde yaşanan önemli gelişmeler aşağıdaki gibidir; 1838 Balta limanı Anlaşması Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında imzalanan serbest ticaret anlaşmasıdır Anlaşma ile Osmanlı Devleti açık pazar haline gelmiştir. Osmanlı Devleti yabancı tacirleri iç gümrük muafiyetleri uygulamaya başlamıştır. Ülkeden Avrupa’ya hammadde ihracatını kontrol etme ve gerektiğinde ihracata yeni vergi koyma hakkından vazgeçilmiştir. İngiltere ile yapılan bu anlaşmayı diğer ülkelerle yapılan anlaşmalar izlemiştir. 1840 Osmanlı Devleti Kalma denilen ilk kâğıt parayı tedavüle çıkarmıştır. 1846 Osmanlı'da ilk iç borçlanma gerçekleşmiştir. Bu borçlanma galata bankerleri aracılığı ile gerçekleştirildi. 1850 Yabancı sermayeye demir yolu yapımı imtiyazı verilmiştir. 1854 Kırım Savaşı: Osmanlı tahvilleri ilk defa Avrupa borsasında satışa çıkarıldı. Osmanlı ilk dış borçlanmayı bu dönemde gerçekleştirmiştir. Bu dönemde başlayan Osmanlının dış borç ödemesi 1954 yılında sona ermiştir. 1856 Islahat Fermanı ile yabancı sermaye yatırımlarına izin verilmiştir. 1856 İngiliz sermayeli Bank-ı Osmani (Osmanlı Bankası) kurulmuştur. 1863 Bank-I Osmani-i Şahane (Fransız İngiliz ortaklığıyla) kuruldu ve devlet bankacılığı yapma ve banknot basma yetkisi bu bankaya verildi. 1863 Tarımsal krediler vermek üzere Memleket Sandıklan kuruldu. 1867 yılında Memleket Sandıkları Osmanlı Devletinin her yanında faal yet göstermeye başladı. 1888 yılında Memleket Sandıkları yerine Ziraat Bankası kuruldu. 1867 Yabancıların toprak satın alabilmesine izin verilmiştir. 1875 Osmanlı Devleti moratoryum ilan etti. 1876 1. Meşrutiyetin ilanı. Kanun-i Esasi'nin kabul edilmesi (II. Abdülhamit) 1877-78 Rus harbinde Bank-I Osmani-i Şahane, Osmanlı'nın kredi talebini reddedince Osmanlı Devleti bankaya verdiği ayrıcalığı kaldırarak tekrar banknot basmıştır. 1879 Osmanlı Devleti ile galata bankerleri arasında borç ödemesi üzerine anlaşmaya varıldı. (Resümu Sitte) 1881 Muharrem Kararnamesi: Osmanlı borçları yeniden düzenlendi. Düyun-u Umumiye (genel borçlar) idaresi kuruldu. Fransa. Almanya, İngiltere, İtalya ve Avusturya gibi ülkeler alacaklarını tahsil edebilmek için Osmanlı Devletindeki bazı mal ve hizmetlerden ve vergilerden pay almaya başlamıştır. Bu doğrultuda; Tuz ve tütün gelirlerinden Ham ipekten Balıkçılıktan Alkollü içecek üretiminden toplanan vergilerden Doğu Rumeli Vilayetinin vergi gelirleri borç karşılığı Avrupalı ülkelere aktarılmaya başlanmıştır. 1908 II. Meşrutiyetin ilanı (II. Abdülhamit) 1913 Devletin kurtuluşunun sanayileşmede olduğunun savunulmasıyla sanayileşmeyi özendirmek amacıyla Teşvik-i Sanayi Kanunu-u Muvakkati uygulamaya konuldu. Uygulamayla birlikte ücretsiz arazı tesisi, vergi ve gümrük muafiyetten gibi teşvik edici tedbirler hayata geçirildi. 1917 Osmanlı itibar-ı Milli Bankası kurulmuştur. Bankanın kuruluş amacı tamamen milli bir kredi kurumu yaratmak ve finansman sıkıntısını gidermektir. Osmanlı Devletinin Son Dönemlerinde Ekonomi Ekonomi tarıma dayanmaktadır ve tarım sektörü milli hâsılanın %55'ini sağlamaktadır. Ayrıca nüfusun %80'i tarım sektörü barındırmaktadır. Tahıl ürünleri tarım sektörü içerisinde en büyük yeri almaktadır. Tarım sektöründe üretim makineleşmeye dayanmamaktadır. Bu nedenle tarım sektöründe verim düşük düzeyde kalmıştır. Tarımsal makinelerin ülkeye girişi l. Dünya Savaşı yıllarında gerçekleşmiştir. İhracat gelirlerinin çok büyük kısmı tarım ürünleri ihracatından sağlanmaktadır. Osmanlıda sanayi büyük ölçüde tüketim malları üretiminde yoğunlaşmıştır. Ara ve yatırım malları üreten sanayi kolu yoktur. Gıda ve tekstil sanayinde yer alan firma sayısı toplam sanayi firmalarının %55’ıni oluşturmaktadır. Bu iki sektörün toplam sanayi üretimi içerisindeki yeri ise %82 civarındadır. Osmanlı sanayisi tarıma dayanıyordu ve hammaddesi tarımdan sağlanan bir sanayi oluşmuştu. Sanayi daha çok İstanbul, İzmir ve Çukurova bölgesinde yoğunlaşmıştır. Yeterli sermaye birikimi söz konusu olmadığı için sanayide en büyük sermaye payı Rumlara ve Ermenilere aittir. Bu dönemde devlet silah ve mühimmat sanayine, denizcilik atölyelerine dokuma fabrikalarına, çini fabrikasına sahiptir. Hizmet sektörü GSMH'nın %33'ünü oluşturmaktadır. Bankacılık, ulaştırma ve ticaret gibi önemli sektörler yabancıların ya da azınlıkların kontrolü altındadır. Dış ticarette ihracat işlenmiş tarımsal ürünler ve madensel ürünlerden oluşurken ithalatın büyük kısmı nihai mallardan oluşmaktadır. Dış ticarette Avrupalı ülkelere sağlanan kapitülasyonlar nedeniyle dış ticaret açıkları sürekli artış göstermiştir. Cumhuriyet İlk Yıllarında Meydana Gelen Gelişmeler A. İZMİR İKTİSAT KONGRESİ- 17 Şubat 1923 Kurtuluş Savaşı sonrasında ekonomide sanayileşmenin sağlanması için ne yapılması gerektiği konusunda İzmir’de iktisat kongresi toplanmıştır. İzmir’de toplanan kongrenin temel olarak iki amaçla toplandığı söylenebilir. Tüccar, çiftçi sanayici ve işçi kesiminin sorun ve isteklerini belirlemek ve bu isteklerin siyasi Yönetim tarafından bilinmesini sağlamak. Yabancı sermaye çevrelerine ekonominin gelecekteki seyrinin niteliğini açıklamak. İzmir iktisat Kongresinin açılışında bir konuşma yapan Mustafa Kemal Atatürk "Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun. İktisadi zaferlerle taçlandırılamazlarsa meydana gelen zaferler sürekli olamaz" diyerek ülkede iktisadi anlamda mücadeleyi başlatmıştır. lzmir iktisat Kongresine katılan tarafların istekleri: Tüccarlar: Ticaret ana bankası kurulması Cuma gününün herkes için tatil olması Kambiyo ve borsa işlemlerinin düzeltilmesi Maden ve orman yasalarının ve gümrük işlemlerin yeniden düzenlenmesi Tekellerin kaldırılması İktisat Eğitimine önem verilmesi, Gelir vergisi kolaylığı sağlanması Sanayiciler: Tarifelerle sanayinin rekabetten korunması Makine ve araç dış alımında vergi kolaylığı sağlanması Teşvik-i Sanayi Yasasının yeniden düzenlenmesi Sanayi odalarının düzenlenmesi Sanayi bankasının kurulması Çiftçiler Tütün tekelinin kaldırılması Aşar vergisinin kaldırılması Tarım kredisi imkânlarının arttırılması Güvenlik sorununun giderilmesi İşçiler; Günlük çalışma saatlerinin düzenlenmesi (8 saatle sınırlandırılması) Ücretli izin, toplumsal güvenlik önlemleri, hastalık, doğum, evlenme yardımı ve sigorta sağlanması . 1 Mayıs'ın işçi bayramı olması Yeni işlerde Türk işçilerin çalıştırılması İktisat kongresinde alınan kararlar iki başlıkta toplanabilir. Bunlar aşağıdaki gibidir; İktisadi Misak ile ilgili kararlar Kongreye katılan iktisadi grupların istek ve teklifleri ile ilgili kararlar İktisadi Misak ile ilgili en önemli kararlar şu şekilde özetlenebilir. Yerli üretim teşvik edilmeli ve lüks ithalattan kaçınılmalıdır. Girişim ve çalışma özgürlüğü esastır ve tekelciliğe izin verilmemelidir. Ekonomik kalkınmaya katkı sağlamak ve kanunlara uymak kaydı ile yabancı sermayeye izin verilecektir. Cumhuriyetin ilk yıllarında iktisat politikası, İzmir iktisat Kongresi karartan doğrultusunda oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu doğrultuda özel girişim eliyle serbest piyasa şartlarında sanayileşme politikası ve iktisadi denetimin milli unsurlara geçmesini kolaylaştırıcı ılımlı bir korumacılık politikası izlenmiştir. Ancak bu devletin iktisadi hayata hiç karışmayacağı anlamına gelmemektedir. Devlet özel girişimi destekleyecek ancak özel sektörün yatırım yapmaya zorlandığı ya da karlı bulmadığı alanlarda devlet yatırımları devreye girecekti. Özel girişimciliğin canlandırılması ve bunun için kredi olanaklarının ve eğitim, ulaşım, haberleşme gibi altyapı ve teknik hizmetlerin hükümetçe sağlanması ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılması öngörülmüştür. 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Anlaşması ile kapitülasyonların kaldırılması sağlanırken Osmanlı Devleti borçlarının büyük bölümü Türkiye tarafından üslenilmiştir. Lozan’da alınan ekonomik kararlar şöyle sıralanabilir. Kapitülasyonlar tamamen kaldırılmıştır. Yabancı uyruklu ortaklık ve gerçek kişiler ülkenin yasalarına göre faaliyet gösterecektir. Yabancılara tanınan bir başka ayrıcalık kabotaj hakkıydı ve Lozan’la birlikte kaldırıldı. Bu sayede Türkiye'de deniz ulaşımı yetkisi sadece Türk gemilerine tanınmıştır. Osmanlı kamu dış borçlarının imparatorluğun savaş öncesi toprakları arasında oransal dağılımı ilke olarak benimsendi. Anlaşmaya göre Türkiye borç ödemesine 1929 yılında başlayacaktı. Ancak bu süreç Uluslar Topluluğu (Cemiyet-i Akvam) aracılığı ile yeni takvime bağlandı. Türkiye 1933 yılından itibaren Osmanlıdan kalan borçları ödemeye başlamış ve son ödemesini 1954 yılında tamamlamıştır. Gümrük tarifeleri konusunda Lozan’da Türkiye aleyhine gelişmeler söz konusu olmuştur. Yapılan görüşmeler sonunda Türkiye’nin 5 yıl boyunca dışarıya karşı uygulayacağı gümrük tarifeleri dondurulmuş ve tarifelerin değişmeyeceği karara bağlanmıştır. Anlaşmaya göre Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus değişimi konusunda mutabakata varılmıştır. Musul sorunu Lozan'da bir çözüme bağlanamamıştır. Daha sonra Uluslar Topluluğu aracılığı ile Türkiye’nin 25 yıl süreyle petrol gelirlerinin %10'unu alması Şeklinde bir anlaşmaya varıldı. B. EKONOMİDE KURUMSAL ve YAPISAL DÜZENLEMELER 1924 Yılında çıkarılan kanunla ihracata dönük sanayide kullanılan hammaddelere gümrük muafiyeti uygulanmıştır. 1924 yılında Cumhuriyet döneminin ilk Türk mali kuruluşu olarak İş Bankası Kurulmuştur. 1924 yılında Tütüncüler Bankası kurulmuştur. 1925 yılında Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur. 1925 yılında İsviçre medeni kanunu kabul edilerek toprağın mülkiyeti konusu yasal temellere oturtulmuştur. 1927 ve 1929 yıllarında çıkarılan kanunlarla devlete ait toprakların bir bölümü topraksız köylülere dağıtılmıştır. 1925 yılında aşar vergisi kaldırılmıştır. Hükümet bu gelir kaybını telafi etmek için tüketim vergileri ve arazi vergilerini hayata geçirmiştir. 1925 yılında Sanayi ve Ticaret Odaları ile ilgili yasa çıkarılmıştır. 1925 yılında şeker fabrikalarının kurulması ile ilgili kanun çıkartılmış ve şeker fabrikalarının kurulması teşvik edilmek istenmiştir. Cumhuriyet döneminde teşvik edilen ilk sektör şeker üretim sektörü olmuştur. İlk şeker fabrikaları 1926 yılında Alpullu ve Uşakta üretime başlamıştır. 1926 yılında Kabotaj Kanunu çıkarılmıştır. 1926 yılında Devlet İstatistik Umum Müdürlüğü kurulmuştur. 1927 yılında nüfus, tarım ve sanayi sayımlan yapılmıştır. 1927 yılında diğer sanayi sektörlerini teşvik etmek amacıyla 1913 yılında çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanunu düzenlenerek tekrar yürürlüğe konulmuştur. 1929 yılında Gümrük Yasası çıkarılmış ve ithalata daha yüksek spesifik tarifeler uygulanmaya başlanmıştır. Devlet gelirlerini arttırabilmek için tütün tekeli millileştirilmiş ve bunu yanı sıra ispirto ve k'bıit üretimi ve şeker ithalatı devlet tekeline alınmıştır. Demir yollarının millileştirilmesi amacı Kurtuluş Savaşı yıllarında başlamıştır. TBMM'nin 1924 yılında kabul ettiği kanunla birlikte yabancı sermayeli şirketlerin elinde bulunan demir yolu hatlarının satın alınması ve yeni hatlar inşa edilmesi kararı verilmiştir. 1950'li yıllara kadar ulaştırma politikasında demiryolu ilk planda yer almıştır. Cumhuriyetin ilk on yılında ilk kez TCMB kuruluş sermayesinde kullanmak üzere Amerikan yatırım kuruluşundan kredi alınmıştır. EKONOMİK GELİŞMELER Türkiye'de 1923 1929 yıllan arasında sabit fiyatlarla GSMH ortalama %10.3 oranında büyümüştür. Bu dönemde yine sabit fiyatlarla ortalama olarak tarım sektörü yıllık %12.9 oranında sanayi sektörü %7.5 oranında hizmet sektörü ise % 8.1 oranında büyümüştür. Bu dönemde en hızlı büyüyen sektör tarım sektörü olurken sanayi sektörü beklenen şekilde büyüyememiştir. Bunun en önemli nedenlerinden biri özel sektörün elinde yeterli sermaye birikiminin olmamasıdır. Dış ticaret daha çok tarımsal ürünlere dayanmaktadır. Bunun yanında az da olsa madencilik ve sanayi ürünleri ihraç edilirken başta tüketim malları olmak üzere pek çok mal ithal edilmektedir. 1929 yılı dahil dış ticarette açıklar gözlenmiştir. 1929 yılından itibaren 1950'li yıllara kadar korumacı ve dış ticaret fazlası amaçlayan dış ticaret politikaları benimsenmiştir. 1930 1947 yılları arasında dış ticaret bilançosu fazla vermiştir. Bu dönemde sağlam para istikrarlı para ilkeleri doğrultusunda sıkı para politikası benimsenirken parasal genişlemeden kaçınılmıştır. Dolayısıyla bu dönemde enflasyonist baskılar yaşanmamıştır. Maliye politikası da sağlam para ilkesi doğrultusunda oluşturulmuştur. Bütçe dengesi ile dış ödemeler dengesi arasında sürekli ilişki kurulmuş ve iki denge sürekli gözetilmiştir. Bu bağlamda Cumhuriyet döneminde 1925 yılı hariç 1931 yılına kadar bütçe gelir ve gider dengesi fazla vermiştir. 1930-1938 Dönemi (PLANLI DEVLETÇİLİK) A. SANAYİLEŞME PLANLARI Cumhuriyetin ilk on yıllık döneminde özel sektör eliyle sanayileşmede istenen sonuçlara ulaşılamaması ve bunun üzerine eklenen Büyük Buhran ekonomi üzerine yıkıcı etkiler yaratırken devletin iktisadi hayata yoğun olarak girmesi kaçınılmaz olmuştur. Bu dönemde devletçi politikalar benimsenmekle birlikte ekonominin temeli yine özel girişime dayanıyordu. Piyasa mekanizması ortadan kaldırılmamış, devlet girişimciliği özel sektörün yerini almıştı. Planlı Devletçiliğin Nedenleri: Büyük Buhranın dünya ekonomileri üzerinde yarattığı olumsuz etkiler Özel sektörün tecrübe yetersizliği nedeniyle uzun dönemli yatırım yapmaması Özel sektörün yeterli sermaye birikiminin olmaması Sovyetler Birliğinin uyguladığı politikaların cazibesi l. Beş Yıllık Sanayileşme Planı (1934-1938) 1934 yılında hayata geçirilerek devletçi politikalar somut olarak uygulamaya geçirilmiştir. Planın temel özellikleri ise şöyledir; Plan Türkiye’nin tarımcı ülke rolüne karşı çıkmaktadır. Temel hammaddesi ülkede olan sanayi kollarının kurulması hedeflenmiştir. Temel ihtiyaç maddelerinin ithal ikamesi hedeflenmiştir. Yerli hammaddeye dayalı olarak kurulan sanayi tesisleri ileri ve geri bağlantılar yaratırken ekonomide canlanma yaşanacaktı. İthal ikameci sanayileşme ile döviz tasarrufunun sağlanması ve dış ticaret açıklarının kapatılması ve ulusal paranın değerinin korunması amaçlanmıştır. Yatırımların hammadde kaynaklarına ve işgücüne yakın olması benimsenirken bu sayede yatırımların ülke geneline yayılması hedeflenmiştir. Başta demir-çelik, kâğıt, kimya sanayi, tekstil gibi sektörlerin temelleri bu dönemde atılmış ancak kapasiteler iç talebe yönelik olarak kısıtlı tutulmuştur. Plan kamu kesimi destekli yatırım programı niteliğindeki olduğu için mikro düzeyli bir plan niteliğindedir. Plan doğrultusunda kurulması kakarlaştırılan sanayi tesisleri şöyledir. Dokuma Sanayi: Pamuklu dokuma ve pamuk ipliği üretecek beş fabrika plan döneminde üretime geçmiştir. Maden Sanayi: 1934 yılında Keçiborlu'da kükürt fabrikası 1935 yılında Zonguldak'ta semikok fabrikası 1938 yılında Karabük demir-çelik fabrikası 1939 yılında Ergani’de bakır izole fabrikası üretime geçmiştir. Kâğıt ve Selüloz Fabrikası: 1936 yılında İzmit’te kağıt fabrikası üretime geçmiştir. 1936 yılında İzmit'te selüloz fabrikasının temeli atılmıştır. Toprak ve Seramik Sanayi 1935 yılında İstanbul’da Şişe-Cam fabrikası üretime geçmiştir. Kimya Sanayi: Planda yer alan sülfürik asit, süper fosfat ve klor alkali fabrikalarına dönem içinde başlanamamıştır. Bu fabrikaların ilk ikisi Karabük’te sonuncusu ise İzmit’te İkinci Dünya Savaşı yıllarında faaliyete geçmiştir. Plan doğrultusunda yapımı öngörülen birçok tesis çok kısa sürede tamamlanmış ve üretime başlamıştır. Bu doğrultuda plan başarıyla uygulanmıştır. Planın finansmanı çoğunlukla bütçe ödenekleri ile yapılırken Sovyetler Birliğinden ve İngiltere’den kredi sağlanmıştır. Planın yetki ve sorumluluğu 1933 yılında kurulan Sümerbank’a verilmiştir. II. Beş Yıllık Sanayileşme Planı (1938-1942) Birinci planım başarıyla uygulanması hükümete cesaret vermiş ve 1936 yılında ll. Beş Yıllık Sanayileşme Planı hazırlıkları başlamıştır. Birinci Plana göre daha kapsamlı bir plandır. Bu planda yüzden fazla fabrikanın kurulması hedeflenmiştir. Planda ara malları ve yatırım malları üretimi amaçlanmıştır. Ara ve yatırım mallarını kapsayan ağır sanayiye ağırlık verilmiş, maden ve hammaddelerin işlenerek ihracı amaçlanmış madencilik, sanayi, elektrik enerjisi üretimi ve liman yapımı gibi yatırımlara öncelik tanınmıştır. Bu niteliğiyle plan, ithal ikameci bir sanayileşmeden daha ileri gitmeyi de hedeflemiştir. Plan II. Dünya Savaşı nedeniyle uygulama bulamamıştır. Her iki sanayileşme planı da proje demeti niteliğinde planlardır. EKONOMİDE KURUMSAL VE YAPISAL DÜZENLEMELER 1930 TC Merkez Bankası kuruldu ve Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu çıkarıldı. 1931 ithalata kota konulmuş ve ihracatın desteklenmesi için kanun çıkarılmıştır. 1931 Sanayi Kongresi düzenlendi, 1932 yılında Toprak Mahsulleri Ofisi kuruldu. İlk kez tarımda destekleme alımları yapıldı. 1933 yılında Sümerbank ve İller Bankası kuruldu. 1934 yılında Toprak İskan Kanunu çıkarıldı. 1935 yılında Etibank ve Maden Tetkik Arama Kurumu kuruldu. 1938 yılında Halk Bankası kuruldu. EKONOMİK GELİŞMELER Türkiye'de 1930 1934 yılları arasında sabit fiyatlarla GSMH yıllık ortalama % 4.5 oranında büyürken 1934 1938 yıllan arasında sabit fiyatlarla GSMH ortalama yıllık % 7.3 oranında büyümüştür. 1934-1938 yılları arasında sanayi sektöründeki büyüme sabit fiyatlarla yıllık % 5.3 olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde yapılan yatırımların büyük kısmı sanayı sektörüne ayrılırken diğer yatınmlar demir yollarına kara yollarına ve diğer alt yapı yatırımlarına ayrılmıştır. Bu dönemde tarım sektörü ihmal edilmiştir. Devlet yatırım tercihini sanayi, ulaştırma ve altyapı yatırımlarına kullanmıştır. Sanayi yatırımları ile birlikte şeker, yünlü ve pamuklu dokuma, cam ürünleri ve çimento sektöründe iç talebin % 80'a yakın kısmı yerli üretimle karşılanmaya başlamıştır. 1929 yılından itibaren yeni Gümrük Kanunu ile birlikte uygulanan ithal ikameci sanayileşme doğrultusunda dış ticarete korumacı politikalar benimsenmiştir. Dış ticarette ihraç edilen mal bileşimlerinde çok değişiklik olmazken sanayileşme planı çerçevesinde kumaş, gıda ve benzeri malların ithalatı azalırken sermaye malları ve ara girdilerin ithalatı artış göstermiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi bu dönemde de sıkı ve sağlam para ve denk bütçe ilkelerinde sapma yaşanmamış enflasyonist baskı yaratılmasından kaçınılmıştır. Ayrıca dönemde kambiyo kontrolüne gidilerek döviz spekülasyonları engellenmek istenmiştir. 1931 yılında Buhran Vergisi konulmuş ayrıca devlet bütçe denkliğini sağlamak ve altyapı yatırımlarını finanse etmek için iç borçlanmaya gitmiştir. DÜNYA SAVAŞI YILLARI (1940 1945) Savaşa katılmamakla birlikte Türkiye'de savaş koşulları yürürlüğe girmiştir. Sanayileşme programı terk edilirken erkek nüfusun çoğunun silâhaltına alınmasıyla üretim düzeylerinde azalmalar gözlemleniştır. Savunma harcamalarının bütçedeki payı artmış ve ordunun ihtiyacını karşılamak için tüketim mallarına olan talep artışıyla devlet harcamalarında artış gözlenmiştir. 1940 yılında Milli Koruma Kanunu yürürlüğe girmiştir. Milli Koruma Kanunu: Kanunla birlikte hükümete geniş yetkiler tanınmıştır. Hükümete verilen yetkiler aşağıda sıralanmıştır: Tüm işletmelere tazminat karşılığı geçici olarak el koyma ve üretim miktarlarını belirleme Özel sektöre ait taşıtları belirlenen fiyatlar doğrultusunda istediği yerde çalıştırma Tarım sektöründe ne üretileceği konusunda karar verme gerektiğinde bizzat üretim yapma Üretilen ve ithal edilen mallara istediği fiyatı koyma İthalat ve ihracat ürünlerini kontrol etme ve denetleme ve gerektiğinde bizzat ithalat yapma Belirlediği fiyattan istediği malları satın alıp stoklama Piyasada kıt olan malları karne ile dağıtma İşçilerin çalışma sürelerini uzatarak istediği işleri yaptırma Savaş Yıllarında Ekonomik Gelişmeler 1942 yılında azınlıklardan alınmak üzere Varlık Vergisi yürürlüğe girmiştir. 1943 yılında tarımsal hâsıla üzerinden Toprak Mahsulleri Vergisi uygulanmıştır. 1946 yılında Uygulama son bulmuştur. Dönemde GSMH düzeyi azalmış ve tüm sektörlerde daralmalar gözlenmiştir. Dönemde yaşanan mal kıtlığı ile birlikte 1938 1945 yılları arasında fiyatlar %400 oranında artmıştır. Hükümet bu dönemde azalan vergi gelirleri karşısında hem iç borçlanmaya gitmiş hem de TCMB kaynaklarına başvurarak para arzı artışları sağlamıştır. Bu dönemde dış kaynak kullanımı ve borçlanma sürdürülmüştür. Özellikle savaşın başlangıç yıllarında İngiltere, Fransa, ABD ve Almanya'dan krediler kullanılmıştır. Savaş döneminde alınan kısıtlayıcı tedbirler karşısında dış ticaret fazlaları verilirken ihracat hem hacim olarak hem de miktar olarak daralmıştır. 1946 1950 YILLARI SAVAŞ SONRASI DÖNEM Eylül 1946'da Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk devalüasyonu yapılmıştır. Uygulama ile 1 Dolar = 1.29 TL'den, 1 Dolar = 2,80 TL'ye devalüe edildi. 1946 yılında çok partili hayata geçilirken muhalefet olan Demokrat Parti hükümetin uyguladığı devletçi ekonomi politikalarını sert şekilde eleştirmiştir. Demokrat parti liberal politikaları savunuyordu ve iktisadi kalkınmada liberal, özel sektöre dayalı, tarıma öncelik veren, dışa açık ve yabancı sermayeyi teşvik eden politikalar izleyeceğini ilan ediliyordu. Demokrat Parti öncülüğünde 1948 yılında İstanbul’da Türkiye iktisat Kongresi toplandı ve bu toplantıya hükümet davet edilmedi. Dönemde Sovyetler Birliğinin savaştan güçlenerek çıkması karşısında Türkiye Truman Doktrini doğrultusunda Batı Bloğu içerisinde yer aldı. Türkiye bu dönemde Truman Doktrini çerçevesinde 1947 yılında askeri, Marshall Planı çerçevesinde 1948 yılında dış yardımlar aldı. Türkiye 1945 yılında Birleşmiş Milletlere, 1947 yılında lMF ve Dünya Bankasına ve 1952 yılında NATO'ya üye olmuştur. Marshall Planı doğrultusunda Türkiye'ye devletçi politikaları terk etmesi ve ağır sanayi yatırımlarına girmeden hafif sanayiye öncelik vermesi, karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu tarım sektörünün geliştirilmesi için çaba harcaması, ulaştırma sektöründe karayoluna öncelik verilmesi ve özel sektörün daha hızlı geliştirilmesi yönünde öneriler getirildi. 1946 yılında İvedili Sanayi Planı hazırlandı. Bu plan sanayileşme planlarının devamı niteliğinde bir plandı. Ancak uygulama bulamadı. 1947 yılında Türkiye İktisadi Kalkınma Planı (Vaner Planı) hazırlandı. Plan Türkiye'nin ilk kalkınma planıdır. 1947 yılında üye olunan uluslar arası kuruluşların görüşlerine uyumlu olarak tarım ve tüketim malları sanayine önem veren özel girişimin savunulduğu dış ticaret ve kambiyo rejimlerinde serbestleşmeyi savunan plandır. Hazırlanış amacı Marshall Yardımından yararlanmak olan plan uygulanmamıştır. 1950 1960 DÖNEMİ LİBERAL POLİTİKALAR A. LİBERAL İKTİSAT POLİTİKALARI 1946 yılında çok partili hayata geçişle birlikte liberal politikalar ön plana çıkarken devlet müdahalesi sınırlı düzeyde kalmıştır. Bu dönemde serbest dış ticaret ve dış pazara yönelik politikalar ile dünya ile entegrasyon çabalan temel belirleyici olmuştur. Dönemde ortaya çıkan gelişmeler şöyledir. 1950 1960 dönemi Demokrat Parti iktidarında geçmiştir. Dönemde ekonomide serbestleştirmeyi arttıracak liberal iktisat politikaları hayata geçirilmiştir. 1950 yılında sanayi başta olmak üzere özel sektör yatırımlarına destek sağlamak amacıyla Türkiye Sınai Kalkınma Bankası kurulmuştur. 1950 yılında ithalatta serbestleştirmelere gidilmiş, fiyat kontrolleri kaldırılmıştır. Banka kredi faizleri düşürülerek özel kesimin daha fazla kredi kullanmasına imkan sağlanmıştır. 1951 yılında Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu çıkarılmış. 1954 yılında kanunda yapılan değişiklikle yabancı sermayeye yerli özel sektöre açık olan tüm alanlarda çalışma izni verilmiştir. Uygulama döviz dışında yabancı sermaye girişine izin veren ilk uygulamadır. Yabancı sermayenin lisans, patent ya da marka olarak ülkeye girmesine izin verilirken ayrıca kar transferine de izin verilmiştir. KİT'lerin özelleştirilmesi hedeflenmiştir. Ancak tam tersine her hangi bir özelleştirme yapılamadığı gibi 1954 yılından sonra mevcut KİT'Ierin sayısında artış gözlenmiştir. Tarım sektöründe sağlanan yardımlarla birlikte makineleşme artarken tarımsal üretim alanları genişlemiş. Tarımsal üretim artmıştır. 1954 yılında Petrol Kanunu ile yabancı sermayenin petrol aramaları teşvik edilmiştir. Ulaştırma sektöründe karayoluna öncelik verilmiştir. Elektrik üretim şebekelerinin arttırılması amaçlanmıştır. Dönemde özel sektörün sermaye birikimi artış göstermiştir. 1950 1960 döneminde öngörülenin aksine devletin ekonomideki rolü azalmamış, artmıştır. EKONOMİK GELİŞMELER 1950 -1960 döneminde sabit fiyatlarla GSMH yıllık ortalama % 6.3 oranında büyümüştür. 1950 -1953 döneminde sabit fiyatlarla GSMH yıllık ortalama % 12 oranında büyümüştür. 1950 1960 döneminde sabit fiyatlarla tarım sektörü yıllık ortalama olarak % 5,3 sanayi sektörü % 8,1 ve hizmet sektörü % 6.5 oranında büyümüştür. Dönemde iç talebin genişlemesiyle birlikte temel tüketim mallarının ithal ikamesine dayalı sanayide ciddi genişlemeler yaşanmıştır. Dış ticarette ihraç edilen ürünlerin % 85'e yakın kısmı tarım ürünlerinden oluşurken. İthalattın % 85'l yatırım malları ve hammaddelerden % 15'i tüketim mallarından oluşmuştur. Tarım sektöründe taban fiyattan ve destekleme atım politikası genişletilmiştir. Satın alınan ürünlere yüksek taban fiyatlar uygulanırken Toprak Mahsulleri Ofisi zarara uğramıştır. Dönemde genişletici para ve maliye politikaları izlenirken bütçe disiplininden uzaklaşılmıştır. Kamu harcamalarının iç borçlanma ve TCMB kaynakları ile finansmanı olağan hale gelmiştir. Dönemin başında özelleştirilmeleri düşünülen Kamu İktisadi Teşekküllerinin (KIT) sayılan artarken KIT ürünlerinin fiyatlamasında politik ve keyfi kararlar uygulanmış ve istihdam depoları haline dönmüşlerdir. KlT'lerin işletme zararları bütçeden ve TCMB kaynaklarından karşılanmıştır. Dönemde dış ticaretteki serbestleşmeyle birlikte dış ticaret açıktan genişlemiştir. Yeterli sermaye girişinin olmamasıyla birlikte altın ve döviz rezervleri tükenmeye başlamıştır. Kamu harcamalarındaki artışlar ve TCMB kaynaklarına başvurulması ile iç talebe dayanan hızlı büyüme enflasyon oranının artmasına neden olmuştur. C. 1958 İSTİKRAR PROGRAMI Hızlı ekonomik büyüme ve sanayileşme adına körüklenen iç talep enflasyona ve dış ticaret açıklarına neden olurken dış kaynak girişlerindeki yetersizlikler, koordinasyonsuz yatırımlar ve kaynak israfı hükümeti tedbir almaya yöneltmiştir. 1952 yılında ithalatta serbestleşmeden vazgeçilirken 1954 yılında dış ticarete yeni kontroller ve sınırlamalar getirilmiştir. 1956 yılında Milli Koruma Kanunu yeniden yürürlüğe girmiş ve dış ticarette fiyat kontrollerine gidilmiştir. Ayrıca faiz oranları yükseltilmiş ve banka kredilerine sınırlamalar getirilmiştir. Ancak alınan tedbirlerin yetersiz kalması 4 Ağustos 1958 yılında lMF güdümlü istikrar tedbirlerinin uygulanmasını kaçınılmaz kılmıştır. Moratoryum ilan edilmiştir. İstikrar programı çerçevesinde dış borçlar ertelenmiş; ABD, OECD ve IMF'den yeni krediler sağlanmıştır. Ağustos 1958’de TL devalüe edilmiştir. Kur 1 Dolar = 2,80 TL'den. 1 Dolar = 9 TL'ye devalüe edilmiştir. Devalüasyon döviz alım satım işlemlerinde prim ödenmesi ve vergi uygulanması şeklinde çoklu kur uygulaması olarak hayata geçmiştir. İthalata yeniden serbesti getirilmiş ve ithalat üçer aylık programlara bağlanmıştır. Emisyon hacmi sınırlandırılırken, banka kredilerine sınırlamalar getirilmiş ve çeşitli kesimlere açılacak kredilere kotalar uygulanmıştır. Kamu harcamalarının sınırlandırılması ve bütçe dengesinin sağlanması kararlaştırılmıştır. 1956 yılından itibaren iç fiyatların kontrolü terk edilerek, KIT ürünlerine yüksek oranda zam yapılmıştır. Alınan tedbirler doğrultusunda kısmi iyileşmeler yaşanmışsa da dış ticaret açıktan kronik hale gelmiş ve ekonominin dışa bağımlılığı artmıştır. Dönem askeri müdahale ile son bulmuştur. TÜRKİYE'DE PLANLI KALKINMA DÖNEMİ Türkiye ekonomisinin 1950 1960 döneminde yaşadığı plansız, programsız ve sürdürülemez büyüme sürecinden sonra ekonominin plana bağlanması düşüncesi genel kabul görürken bu düşünce aynı zamanda 1961 Anayasasına da girmiştir. 1961 Anayasası ile iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleştirmek için Kalkınma Planlarının hazırlanması hükme bağlanmıştır. Ayrıca ekonominin karma ekonomik sistem şeklinde yürütüleceği, kamu ve özel sektörün birbirlerini tamamlayacak şekilde iç içe olması hedeflenmiştir. Bu amaçlar doğrultusunda 30 Eylül 1960 tarihinde Başbakanlığa bağlı Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuştur. Kalkınma Planlarının Özellikleri 1962 yılından sonra uygulanan kalkınma planları kısmi içerikli değil makro içerikli planlar niteliğindedir. Kamu kesiminin iktisadi faaliyetleri doğrudan, özel kesimin iktisadi faaliyetleri ise dolaylı olarak planlanmıştır. Planlarda temel amaç belirlenen GSMH büyüme hızlarına ulaşmaktır. Ancak bazı planlarda birbirleri ile çelişen amaçlar yer almıştır. Planlarda hedeflenen büyüme hızlarının yakalanması sabit sermaye yatırımlarında hedeflenen artışlara bağlıdır. Kalkınma planlarında Harrod Domar tipi büyüme modeli esas alınmıştır. Planlarda mevcut ekonomik ve toplumsal yapı veri alınmıştır. Öngörülen hedeflerin gerçekleştirilmesi için gerekli olan yapısal değişimler dikkate alınmamıştır. Kalkınma Planlarlarının Hedefleri Tüm kalkınma planlarında temel amaç miIIi gelirin yüksek ve istikrarlı bir hızda büyümesidir. Diğer bir hedef ise sanayileşmedir ve bunun için belirlenen sanayileşme modeli ithal ikameci sanayileşme modelidir. (1980 sonrası alınan istikrar kararları sonrası değişen ekonomi politikası çerçevesinde ihracat teşvikine dayalı bir sanayileşme politikası takip edilmiştir) Ödemeler bilançosu sorununun sağlıklı bir yapıya kavuşturulması hedeflenmiştir. Yeni istihdam imkânlarının oluşturulması ve işsizliğin azaltılması hedeflenmiş ancak bu sorunun uzun dönemde kendiliğinden çözüleceği benimsenmiştir. 1980 öncesi politikaların hepsinde sosyal adalet ve gelir dağılımı eşitsizliği sorunlarının uygulanacak sosyal ve mali politikalarla düzenleneceği hedeflenmiştir. Ayrıca bölgesel kalkınma farklarının giderilmesi, KlT'lerin yeniden organizasyonu, ekonomide verimliliğin yükseltilmesi, kentleşmenin sağlanması vb. gibi birçok amaç hedeflenmiştir. I. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963 1967) ve ll. Beş Yıllık Kalkınma Planları 1963 1977 yıllarını kapsayacak 15 yıllık perspektif plan doğrultusunda hazırlanmıştır. Temel altyapı yatırımlarının arttırılması amaçlanmıştır. İstihdam sorununa çözüm yaratmak amaçlanmıştır. Ödemeler bilançosunun sağlıklı bir yapıya kavuşması amaçlanmıştır. Nitelikli işgücü yetiştirilmesine ağırlık verilmiştir. l. Beş Yıllık Kalkınma Planının uygulanması ile İthal İkameci Sanayileşme Politikası’nın da resmi olarak temelleri atılmıştır. Dayanıklı tüketim mallarının ithal ikamesi amaçlanmıştır. II. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1968 1972) Sanayi sektörünün ekonomide sürükleyici sektör niteliğinin kazanması ilkesi benimsenmiştir. İthal ikame üretim devam ederken, ara mal üretimi önem kazanmıştır. III. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973 -1977) Değişen dünya şartları ve Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ilişkileri dikkate alınarak 1973 1995 dönemini kapsayan yeni bir perspektif planın ilk aşaması olarak hazırlanan plandır. Gelir seviyesinin artırılması amaçlanmıştır. " Sanayileşmenin özellikle ara ve yatırım malları üreten sektörlerde hızlandırılması amaçlanmıştır. Dış kaynaklara bağımlılığın azaltılması amaçlanmıştır. IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979 1983) Kamu kesimi ağırlıklı sanayileşme stratejisi benimsenmiştir. Ödemeler dengesinin iyileştirmeyi ve ekonominin kendine yeterli hale getirilmesini hedef almıştır. V. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989) Türkiye ekonomisinin dışa açılmasına ihracata öncelik veren kalkınma politikalarının uygulanmasına ağırlık verilmiştir. Ekonomiye kamunun müdahalesinin en aza indirilmesi amaçlanmıştır. Liberal bir dış ticaret ve yabancı sermaye politikasının uygulanması amaçlanmıştır. Altyapı ve konut yatımlarının artırılması hedeflenmiştir. Bölgelerarası gelişmişlik farklarının azaltılması öngörülmüştür. VI. Beş yıllık Kalkınma Planı (1990 1994) Enflasyonu düşürme temel amaç olarak yer almıştır. Kaynakları artan oranda imalat sanayine yönlendirme amacı güdülmüştür. Sosyal politikalara daha fazla ağırlık vermek bu planın ana öncelikleridir. VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996 2000) Avrupa Birliği ile ya da genel olarak dünya ile bütünleşmek sürecine uyumda yaşanabilecek sıkıntıları aşmak için yapısal ve kurumsal nitelikte önlemler alma amaçlan doğrultusunda hazırlanan plandır. VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005) Türkiye, 2001 yılında 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı ile birlikte 2001-2023 dönemini kapsayan Uzun Vadeli Stratejisini (Vizyon 2023) belirlemiştir Ekonomik istikrarın sağlanması amaçlanmıştır. Yapısal ve kurumsal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir. Rekabet gücünün arttırılması temel amaç olarak görülmüştür. AB'ye uyum ve bilgi çağına geçişin altyapısının oluşturulması amaçlanmıştır. Gelir dağılımındaki farklılıkların azaltılması öncelik verilmiştir. IX. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2007 2013) İstikrar içinde büyümenin sürdürülmesi hedeflenmiştir. Adil gelir dağılımının sağlanması amaçlanmıştır. Küresel ölçekte rekabet gücüne sahip olma amacı güdülmüştür. Bilgi toplumu olma amaçlan doğrultusunda hazırlanmış bir plandır. X. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2014 2018) “Nitelikli İnsan, Güçlü Toplum" başlığı altında insan için ve insanla beraber kalkınma yaklaşımının hayata geçirilmesi ve gelişmişliğin toplumun farklı kesimlerine yaygınlaştırılması amacıyla uygulanacak politikalara yer verilmektedir. “Yenilikçi Üretim, istikrarlı Yüksek Büyüme” başlığı altında üretimde yapısal dönüşüme ve refah artışına yönelik hedef ve politikalar ele alınmaktadır. “Yaşanabilir Mekânlar, Sürdürülebilir Çevre" başlığı altında çevreye duyarlı yaklaşımların sosyal ve ekonomik faydalarının artırılması, insanımızın şehirlerde ve kırsal alanlarda yaşam kalitesinin sürdürülebilir bir şekilde yükseltilmesi ile bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması kapsamındaki hedef ve politikalara yer verilmektedir. “Kalkınma İçin Uluslararası İşbirliği” başlığı altında ise kalkınmanın dış dinamikleri ile ülkemizin ikili, bölgesel ve çok taraflı ilişkilerindeki temel öncelikler ve politikalar ele alınmaktadır. Onuncu Kalkınma Planının etkin uygulanması amacıyla orta vadeli programlar (CVP), yıllık programlar, kurumsal stratejik planlar, bölgesel gelişme ve sektör stratejileri. Kalkınma Planı esas alınarak hazırlanmıştır. X. Beş Yıllık Kalkınma Programının Temel Amaçları: 2018 yılında GSYH'nın 1 3 trilyon dolara, kişi başına gelirin 16 bin dolara yükseltilmesi; ihracatın 277 milyar dolara çıkarılması; işsizlik oranının yüzde 7. 2' ye düşürülmesi hedeflemektedir. 2023 yılında GSYH'nın 2 trilyon dolara kişi başına gelirin 25 bin dolara yükseltilmesi; ihracatın 500 milyar dolara çıkarılması; işsizlik oranının yüzde 5'e düşürülmesi; enflasyon oranlarının kalıcı bir biçimde düşük ve tek haneli rakamlara indirilmesi hedeflemektedir. İLK ÜÇ KALKINMA PLANLI DÖNEMİ VE 10 AĞUSTOS 1970 İSTİKRAR PROGRAMI İlk üç kalkınma planında her plan için GSMH'nın yıllık büyüme hızları sırasıyla % 7, %7 ve % 7,9 hedeflenirken gerçekleşen yıllık büyüme hızları sırasıyla % 6,6 , % 6,3 ve % 5,2 olmuştur. Sektörsel büyümelere bakıldığında tarım sektöründe planlanan hedeflerin gerisinde kalınırken, sanayi ve hizmet sektörlerinde üç plan döneminde de hedeflenen büyümelere yaklaşılmıştır. Dönemde sanayinin ve hizmet sektörünün büyüme üzerindeki nispi katkıları artmıştır. Dönemde sanayileşme politikası ithal ikameci sanayileşme üzerine şekillenirken ithal ikame daha çok dayanıklı tüketim malları üzerinde yoğunlaşmış, ara ve yatırım mallarının ithal ikamesinde istenen düzeye ulaşılamamıştır. İthal ikame sanayileşme modelinde kurulan üretim yapısı döviz kazanmaya değil, döviz tasarrufuna göre şekillenmiştir. Ancak bu ithal ikamede ekonominin döviz talebi azalmamış aksine artan yatırım malları, yedek parça ve ara girdiler talebi nedeniyle döviz talebi artmıştır. İhracatın daha çok tarımsal ürünlerden oluştuğu ve ithalatı karşılamadığı bu dönemde dış ticaret açıklarının artması kaçınılmaz olmuştur. 1959 yılında 116 milyon dolar açık veren dış ticaret dengesi 1970 yılında 360 milyon dolar açık vermiştir. İlk plan döneminde düşük seviyede kalan bütçe açıkları ikinci plan dönemiyle birlikte hızla yükselmeye başlamıştır. Açıkların kapatılmasında iç ve dış borçlanmaya gidilmiş ve TCMB kaynaklarına başvurulmuştur. Dönemde para politikası uygulamasına bakıldığında para arzının 1975 yılından sonra hızla genişlediği görülmektedir. Parasal genişlemenin sonucu olarak enflasyon oranında artışlar gözlenmiş 1977 yılında enflasyon %24 olarak 1978 yılında ise % 52 olarak gerçekleşmiştir. Uygulanan sabit döviz kuru ve kambiyo politikaları TL'nin aşırı değerlenmesine neden olmuştur. Dış kaynak girişlerinin yetersiz kalması ve TL'deki aşırı değerleme döviz dar boğazını beraberinde getirmiştir. Bu doğrultuda istikrar programı uygulanması kaçınılmaz olmuştur. 1970 İstikrar Programı: 1 Dolar 9 TL‘den 1 Dolar 15 TL‘ye devalüe edilmiştir. KİT ürünlerine yüksek oranda zam yapılmıştır. İhracatı özendirmeye yönelik vergi indirimleri ve kredi kolaylıkları sağlanmıştır. İthalatı kontrole yönelik miktar kısıtlamalarında indirimlere gidilmiştir. Reeskont oranları ve faiz oranları yükseltilmiştir. Uygulanan tedbirler karşısında dış ticaret açıkları azalmış, işçi dövizlerinin beklenenin üzerinde artması nedeniyle 1973 yıllarında ödemeler dengesi fazla vermiştir. 1974 sonrası yaşanan petrol şoku ve 1978 yılındaki petrol krizinin ardından petrol fiyatlarındaki artışlar ekonomiyi olumsuz yönde etkilemiştir. Petrol fiyatlarındaki artış ödemeler bilançosu üzerinde olumsuz etkiler yaratmış ve dış ticaret açıkları hızla yükselmiştir. 1970 yılında 360 milyon dolar açık veren dış ticaret dengesi 1975 yılında 3 milyar 100 milyon dolar açık vermiştir. Ayrıca 1974 yılında gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekatı sonrası ABD tarafından konulan ambargo ekonomiyi olumsuz yönde etkilemiştir. 1970’li yılların ikinci yarısında yurt dışındaki yerleşiklerin döviz mevduatlarını yurda çekebilmek için “Dövize Çevrilebilir Mevduat” uygulamasına gidilmiştir. Bu gelişmeler doğrultusunda 1978 yılında enflasyon %52. dış ticaret açığı 2 milyar dolar ve büyüme oranı ise %1,2 olarak gerçekleşmiştir. Bu şartlar altında ithal ikameci ekonomik yapı tıkanmıştır. 1978 ve 1979 yılında istikrar programları devreye konulmuş ve kamu disiplinin sağlanması, KIT ürünlerine zam yapılması. vergi oranlarının arttırılması ve devalüasyon yapılması hedeflenmiştir. 1978 -1979 istikrar Programları: 1978 yılında 1 Dolar 19,25 TL'den 25 TL’ye devalüe edilmiştir. 1979 yılında 1 Dolar 25 TL' den 35 TL'ye devalüe edilmiştir. KIT ürünlerine zam yapılmıştır. Kamu harcamalarının azaltılması ve KIT zararlarının azaltılması hedeflenmiştir. Böylece TCMB kaynaklarına daha az başvurulacaktı. İhracatın teşvik edilmesi ve ithalatın kısılması hedeflenirken cari açığın GSMH' ya oranının % 4‘e çekilmesi hedeflendi. Faiz oranları yükseltilecek ve tasarruflar özendirilecekti. Tarım ürünlerinde destekleme alımlarının kapsamı daraltılacaktı. Ücret ve maaş artış oranları sınırlanacak ve reel ücretler düşürülecekti. Dövize çevrilebilir mevduat uygulamasına son verilecekti. Bu tedbirlerin uygulamaya konulması halinde uzun vadeli kalkınma kredilerinin taksitleri ve orta ve kısa vadeli kredilerin anapara ve taksit ödemeleri ertelenecekti. Ancak siyasi istikrarsızlık ve zayıf hükümetler nedeniyle alınan tedbirlerin uygulanmaması ve dış çevrelerin yeni kredi temini ve borç ertelemesinin zamanında gerçekleşmemesi nedeniyle alınan tedbirlerin hayata geçmemesi 1979 yılında ekonomide daha ağır bir bunalımın yaşanmasına neden oldu. Temel tüketim mallarında kıtlıklar, enflasyonun yükselmesi, terör ve siyasi istikrarsızlık ortamında yapılan seçim sonucunda Adalet Partisi azınlık hükümeti kurdu. Yeni hükümet ekonomiyi bunalımdan çıkarmak için 24 Ocak 1980 tarihinde yeni tedbirler paketini açıkladı. 24 OCAK 1980 İSTİKRAR PROGRAMI Program, daha önce Türkiye'de uygulanan istikrar programlarından farklı olarak Yeni Klasik yaklaşım doğrultusunda, IMF gözetiminde hazırlanan ve daha önce Latin Amerika ülkelerinde uygulanan Ortodoks istikrar programların bir benzeri idi. İstikrar programı önceki programlardan farklı olarak kısa vadeli hedeflerinin yanında ekonomi politikalarında değişim ve reform politikaları içeriyordu. Ekonominin geleneksel sanayileşme ve dış ticaret stratejisinde ve kurumsal yapısında değişimler amaçlanmıştı. Neo liberal politikalar çerçevesinde devletin ekonomideki yerinin daraltılması ve ekonomiye devlet müdahalelerinin azaltılması hedeflenmekteydi. Serbest piyasa mekanizmasının işletilmesi programın temel stratejisiydi. Ekonominin işleyişinde politik ve idari kararlar değil; serbest piyasa güçleri etkili olacaktı. Dış ticaret serbestleşecek, ekonomi dışa açılacak ve yabancı sermaye teşvik edilerek etkin fiyat rekabeti sayesinde ekonomik etkinlik sağlanacaktı. Döviz kuru ve faiz haddi başta olmak üzere tüm fiyatların serbest piyasa koşullarında belirlenmesi amaçlanıyordu. Programın Hedefleri: Devletin ekonomiye müdahalesini kaldırmak ve devletin ekonomik faaliyetlerini en aza indirerek piyasa ekonomisine işlerlik kazandırmak. İthal ikameci sanayileşme politikasından ihracata dönük sanayileşme politikasına dönmek. Sanayi mallarına dayalı ihracat artışı ve ekonomik ilişkilerin serbestleştirilmesi. Kısa Vadeli Amaçlar: Dış ödeme güçlüklerini aşmak ve kredi bulmak Enflasyon artış hızının düşürülmesi ve enflasyon döngüsünün kırılması (1980 yılında TÜFE bazlı enflasyon oranı % 101 olarak gerçekleşmiştir) Atıl kapasitelerin harekete geçirilmesi ve kapasite kullanım oranları arttırılarak işsizlik oranlarının düşürülmesi Uygulanan Politikalar: KİT ürünlerine yüksek oranda zamlar yapıldı. İç talebi kontrol altına almak için para arzı kontrol altına alındı ve reel para arzı daraltıldı. Bu doğrultuda TUFE 1981 yılında % 34'e 1982 yılında ise %28,4'e geriledi. 1980 yılında da 1 Dolar 35 TL'den 70 TL'ye devalüe edildi. 1981 yılında günlük kur uygulamasına geçildi. Esnek kur uygulaması TCMB tarafından yürütüldü. 1984 yılında döviz alım satımında serbestleşmeye gidilmiştir. 1989 yılında çıkarılan Türk Parasının Kıymetini Koruma hakkında çıkarılan 32 sayılı kararla döviz kurunun serbestleşme süreci tamamlandı ve Türk Lirası konvertibl hale geldi. Fiyatların piyasa koşulları tarafından belirlenmesi amacıyla devletin fiyat belirleme uygulamasına son verildi. Kredi ve vadeli mevduat faiz oranları serbest bırakıldı ve negatif reel faiz uygulamasından vazgeçildi. Ancak 1983 yılında faizi belirleme yetkisi TCMB' ye verildi. 1987 yılında faiz haddinde tekrar. Serbestleşme yönünde girişim olsa da güdümlü sisteme geri dönüldü. 1981 yılında Sermaye Piyasası Kanunu ile sermaye piyasası oluşturularak finansal serbestlik sağlanmıştır. Kamu sektörünün küçülmesi amacıyla özelleştirme politikaları gündeme alındı. Ancak 1985'den sonra başlayan özelleştirme programında 2000'li yıllara kadar başarılı bir uygulama yapılamamıştır. Tarım ürünleri destekleme alımları sınırlandırılırken, sübvansiyonların kapsamı daraltılmış, KİT'lere kendi ürünlerinin fiyatını belirleme yetkisi verilmiştir İhracat artışı sağlamak için ihracat kredileri, ihracata yönelik teşvikler, ihracatta vergi iadesi, yeni vergi muafiyetleri getirilmiştir. Yabancı sermayeyi teşvik için düzenlememelere gidilmiş, DPT’ye bağlı Yabancı Sermaye Dairesi kurulmuş ve bürokratik işlemler kolaylaştırılmıştır. 24 Ocak 1980 Programının Sonuçları 1980-1983 Dönemi Programın uygulanması 12 Eylül 1980'de yapılan ihtilal sonrası askeri yönetimin kontrolü altında gerçekleşmiştir. İstikrar programının uygulamasının ilk döneminde kısa vadeli amaçlara öncelik verilmiştir. Dış piyasadan sağlanan krediler sayesinde acil dış finansman sorunu aşılmış, ithal girdi sıkıntısı ve enerji dar boğazı sorunu giderilerek kapasite kullanımı genişlemiştir. Sıkı para politikası uygulaması doğrultusunda 1983 yılında TÜFE % 31.4 oranında gerçekleşmiştir. Faiz haddinin serbest bırakılmasıyla banka mevduatlarının artması ve yabancı sermaye girişinin artması hedeflenmiştir. Günlük kur uygulaması doğrultusunda 1983 yılı sonunda 1 Dolar = 280 TL olmuştur. Sık yapılan kur ayarlamaları ile TL'nin aşırı değerlenmesi önlenmek istenmiştir. Dış ticarette hem ihracat hem de ithalat kalemleri artış göstermiştir. Dönemde ihracat 2.9 milyar Dolar düzeyinden 5,9 milyar Dolar düzeyine çıkarken ithalat 7,5 milyar Dolar düzeyinden 8,9 milyar Dolar düzeyine yükselmiştir. 1983 yılında cari açık 1,9 milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir. 1980 yılında sabit fiyatlarla GSMH % -2,8 oranında daralırken, 1981 yılında % 4,8 oranında 1982 yılında % 3,1 oranında ve 1983 yılında % 4,2 oranında büyümüştür. KIT ürünlerinin fiyatlarının piyasa koşullarına bırakılmasıyla KIT zararları azaltılmıştır. Tarım ürünlerinde destekleme alımlarının kapsamı daraltılarak fiyatlar genellikle enflasyon oranının altında kalacak şekilde arttırılmıştır. 24 Ocak 1980 Programının Sonuçları 1984 1988 Dönemi 1983 yılında yapılan seçimle birlikte ekonomide daha fazla Liberalleşmeyi ve dışa açılmayı savunan ANAP tek başına iktidar olmuştur. Bu doğrultuda dış kaynak kullanımını arttırma ve ekonomik büyümeyi hızlandırma stratejisi benimsemiştir. Dönemde finansal piyasalarda hızlı serbestleşme süreci yaşandı. 1934 yılında döviz ve sermaye hareketlerinde serbestleşme süreci yaşandı. 1985 yılında IMKB kuruldu. 1986 yılında bankalar arası para piyasası, interbank kuruldu. 1987 yılında Açık Piyasa işlemleri yapılmaya başlandı. Ekonomide daha yüksek büyüme hızları yakalayabilmek amacıyla genişlemeci para ve maliye politikaları uygulanmıştır. Dönemde 1984 1987 yılları arasında sabit fiyatlarla GSMH yıllık ortalama % 6,9 oranında büyürken 1988 ve 1989 yıllarında % 1,5 oranında büyüdü. Genişlemeci politikalar enflasyon oranının artmasına neden oldu. 1988 yılında TÜFE bazlı enflasyon oranı % 73,7 olarak gerçekleşti. Kamu harcamalarındaki artış ve KlT‘Ierin özelleştirilememesi nedeniyle kamunun borçlanma ihtiyacı artmıştır. 1980 yılında 16,2 milyar Dolar olan dış borç stoku 1988 yılında 40,7 milyar Dolara yükselmiştir. Sürekli artan borç anapara taksitleri ve faiz ödemeleri yeni borçlanmalarla karşılanır hale gelmiştir. 1983 yılında yapılan dış bor ödemesi anapara ve fa‘z dahil 3,8 milyar Dolarken bu rakam 1988 yılında 7,1 milyar Dolara çıkmıştır. Boğaz köprüleri ve barajların gelirlerine karşılık borçlanma senetleri çıkarılmış, 1985 yılında Katına Değer Vergisi yürürlüğe konulmuştur. Artan borç yükü karşısında borcun borçla kapatılmaya başlanması borç faizlerinin artmasına ve reel sektör yatırımlarının azalmasına neden olmuştur. 1988 yılı sonunda 1 Dolar: 1815 TL olarak gerçekleşmiştir. 1988-1993 Döneminde Ekonomik Gelişmeler Dönem iç talep genişlemesine dayalı büyüme stratejisinin sürdürüldüğü ve büyümenin istikrara tercih edildiği dönemdir. 1988 yılında Türkiye ciddi bir stagflasyon yaşamıştır. Bu durum 1989 yılında parasal ve mali önlemlerle atlatılmaya çalışılmıştır. 1989 yılında alınan kararlarla bankaların zorunlu karşılık oranları yükseltilmiştir. İthalatı kısıtlamak için ithalat depozitoları arttırılmıştır. Dış kaynak girişi sağlamak için faiz oranları yükseltilmiş, yabancı sermaye girişi yüksek faizle sağlanmaya çalışılmıştır. Kamu gelirlerini arttırmak için vergi ve harçlar arttırılmıştır. 1991 yılındaki Körfez Savaşının ekonomiye etkileri olumsuz olmuş ve bu yıl ekonomi durma noktasına gelmiştir. Sonraki yıllarda da savaşın yarattığı olumsuzluklar ekonomiyi etkilemiştir. 1988 1993 Döneminde sabit fiyatlarla GSMH yıllık ortalama % 5,1 oranında büyümüştür. Dönemde enflasyon oranı % 65 ile % 70 arasında değişim göstermiştir. 1980 yılından itibaren ihracata yönelik sanayileşme doğrultusunda ihracat teşvikleri uygulansa da dönem içerisinde ihracat artış hızı yavaşlamış ancak buna karşılık ithalat artmaya devam etmiştir. 1993 yılında cari açık 6,4 milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir. 1988 yılında 40 milyar Dolar olan dış borç stoku, 1993 yılında 70 milyar Dolara yükselmiştir. 1989 yılında TL'nin konvertibl hale gelmesiyle birlikte, döviz TL'nin tam ikamesi olmuştur. Sermayenin giriş ve çıkışı ve buna bağlı olarak spekülatif ataklar artarken faiz haddinin yükselmesi mali piyasalarda dengesizlikleri arttırmıştır. 1993 yılı sonunda 1 Dolar = 14.000 TL olmuştur. 5 NİSAN 1994 İSTİKRAR PROGRAMI 1990-1993 yıllan arası ekonomide GSMH sabit fiyatlarla yıllık olarak ortalama % 4,9 oranında büyümüş ancak istikrarsız bir seyir izlemiştir. Büyümenin temel kaynağı finansal serbestleşmenin ardından artan sermaye girişi, kamu harcamalarının artması ve bankacılık kesiminin açtığı kredilerdeki artışlar olmuştur Artan kamu açıkları iç borçlanma ve TCMB kaynakları ile finanse edilmiştir Dış borçların ödenmesinde bile dış borçlanmaya gidilmesi faiz oranlarını yükseltmiş ve ülkeye sıcak para girişini hızlandırırken TL'nin değerinin artmasına neden olmuştur. TL'nin değerli hale gelmesi ithalatı arttırırken, ihracat azalmış ve dış ticaret dengesi bozulurken reel sektörü olumsuz etkilemiştir. Bankacılık kesiminin artan açık pozisyonları bankaları temel amacından uzaklaştırmıştır. Kredi derecelendirme kuruluşları ödemeler bilançosu açığının yüksek olacağını tahmin ederek 1994 yılında Türkiye'nin kredi notunu düşürmeleri finans piyasalarını karıştırmış dövize hücum başlamıştır. Sonuçta 5 Nisan 1994 tarihinde 5 Nisan Kararları olarak bilinen istikrar tedbirleri uygulamaya sokulmuştur. İstikrar Programının Stratejisi ve Özellikleri 5 Nisan kararlan kısa vadeli hedefleri için Ortodoks şok tedavisi öngören, uzun vadeli hedefler için Heterodoks politikaları ve yapısal reformları içeren tedbirlerden oluşmuştur. Ortodoks politikaların temel amacı yüksek enflasyonu hızla ve kalıcı şekilde aşağı çekmek ve dış ödemeler dengesini iyileştirmektir. Heterodoks politikalar ise fiyat, ücret, faiz ve dövizin geçici kontrolünü ve hatta dondurulmasını öngören gelirler politikası temeline dayanır. Bu doğrultuda para arzı kısılarak, zorunlu karşılık oranları ve disponibilite oranları arttırıldı. KIT ürünlerine yüksek oranda zam yapıldı. Faiz oranları arttırılarak dövize olan talep azaltılmaya çalışıldı. Dövize hücumun durması ve TL'nin aşın olan değerini azaltmak için döviz kuru serbest piyasa koşullarına bırakıldı ve Nisan 1994'te 1 Dolar= 32.000 TL oldu. Kamu harcamalarında kısıntılara gidilirken yeni vergi düzenlemeleri hayata geçirildi. Program çerçevesinde ücret ve maaşlar kontrol altında tutuldu ve enflasyon oranın altında zam yapılarak reel ücretler düşürüldü. Bu tedbirlerle halkın satın alma gücü düşürülerek toplam talep azaltılmaya çalışıldı. Uygulamalarla birlikte iç talep ciddi şekilde daralırken üretim düzeyi azaldı ve işsizlik arttı. İstikrar Programı Çerçevesinde Alınan Önlemler ve Uygulamalar Parasal genişlemenin azaltılması amacıyla TCMB' nin hazineye açacağı kısa vadeli avansların bütçe ödeneklerine oranının azaltılması ve bu oranın 1998 yılında % 3’e düşürülmesi hedeflendi. Faiz oranlarının yükseltilmesi yanında bankalarda tutulan mevduatların tamamına devlet garantisi getirildi. Katı bir tasarruf anlayışı ile savunma hariç kamu harcamalarında % 30 oranında kısıtlamalara gidildi. Yeni personel alımı durduruldu. Tasarruflar doğrultusunda tarımsal destekleme alımları daraltılırken sübvansiyonlar büyük ölçüde kaldırıldı. Ekonomik Denge Vergisi, Ek Gayrimenkul Vergisi, Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi gibi vergiler uygulamaya geçirildi ve resim ve harçlar arttırıldı. Kamuya ait lojman ve dinlenme tesislerinin satılması kararlaştırıldı ancak uygulama bulmadı. Yapısal düzenlemeler doğrultusunda KİT'lerin özelleştirilmesi için Kasım 1994 yılında Özelleştirme Yasası çıkarıldı. İlk aşamada Karabük ve Ereğli Demir Çelik Fabrikaları Petrol Of sı Sümerbank. Et Balık Kurumu ve Süt Endüstrisi Kurumunun da bulunduğu birçok KIT özelleştirme kapsamına alındı. Ancak 2000'li yıllara kadar ciddi bir özelleştirme süreci gerçekleşmemiştir. Yapısal düzenlemeler doğrultusunda vergi gelirlerinin arttırılması ve vergilendirilmeyen alanların vergi kapsamına dahil edilmesi ve sermaye kazançlarının vergilendirilmesi kapsamında yapılan çalışmalar 1998 yılında yasalaştırıldı. Ancak Asya ve Rusya krizleri nedeniyle Mali Milat ertelendi. Yapısal düzenlemeler doğrultusunda sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanması ve yeniden organizasyonu amaçlandı. Sosyal güvenlik açıklarını kapatmak için erken emeklilik uygulamasına son verilmesi hedeflendi. Bu alanda ilk düzenleme 1999 yılında çıkarılan Sosyal Güvenlik Yasası oldu. Ancak kapsamlı reformlar ancak 2006 yılında çıkarılan yasa ile gerçekleştirildi. Tarımsal destekleme ile ilgili politikalar ancak 2000 yılında IMF’ye verilen niyet mektubu çerçevesinde değiştirildi. Yerel yönetimler için mail ve idari özerklik sağlanması amaçlandı. Ancak 2000'ii yıllara kadar bu konuda bir yasa çıkarılmadı. 1994-2000 Döneminde Ekonomik Gelişmeler 1994 yılında ekonomi % 6,1 oranında küçülürken 1994-2000 yılları arasında sabit fiyatlarla GSMH yıllık ortalama % 4,4 oranında büyüdü. 1994 yılında TÜFE % 106 gibi bir rekor düzeyde gerçekleşti. 2000 yılında TÜFE % 54,9 oranına kadar geriledi. 1994 yılında 2,6 milyar dolar cari işlemler fazlası verilse de sonraki yıllarda cari işlemler açığı oluşmaya devam etti. 2000 yılında cari açık 9,9 milyar Dolara ulaştı. 1993 yılında 70 milyar Dolar olan dış borç stoku, 2000 yılında 118 milyar Dolar olarak gerçekleşti. Dış borçlanma artarken dış borç anapara ve faiz ödemeleri artmaya devam etti. 1999 yılı sonunda 1 Dolar = 540 000 TL oldu. 1994 kararları doğrultusunda para arzı kontrol altına alınmak istense de kamu kesimi gelir gider dengesinin sağlanamaması nedeniyle para arzı artışları ve TCMB kaynaklarına başvurma yöntemi devam etti. 1994 kararları sonrası alınması öngörülen tedbirler kısa sürede uygulamaya geçirilememiş kısa vadede piyasaların işleyişi sağlanmış olsa da uzun vadede yapısal reformların gerçekleştirilememesi, kamu gelir gider dengesinin kurulamaması, ekonominin dışa bağımlılığının azaltılamaması ve dış borçlanmanın hızla artması ekonomideki kırılganlığın daha da artmasına neden olmuştur. 2000’Lİ YILLARDA TÜRKİYE EKONOMİSİ 1995-1998 döneminde daha önce olduğu gibi Türkiye. dış kaynak kullanımına ve talep genişlemesine bağlı, istikrarsız ve sürdürülemez bir büyüme süreci yaşadı. Ekonominin yapısal sorunları devam etmekteydi. Kamu kesiminin gelir gider dengesi sağlanamamıştı ve 1994 yılından sonra iç borçlanmaya ağırlık verilirken bu faiz oranlarını yükselmesine ve borçlanma maliyetlerinin artmasına neden oldu. KİT'lerin özelleştirmesinde istenen sonuçlara ulaşılamaması nedeniyle KİT'lerin finansman yükleri devam etmiştir. Yüksek enflasyon, yüksel reel faiz, nominal kur artışlarına rağmen aşın değerlenmiş ulusal para, yüksek cari açıklar, kamu kesimi borçlanma gereğinin azalmaması ve denetimsiz finansal piyasaların yaratı ğı rant ekonomisi, ekonomiye büyük zararlar vermiştir. 1997 yılında Güney Doğu Asya ve 1998 yılında Rusya krizleri ekonomiyi stagflâsyona sürüklerken ülkeden hızlı sermaye çıkışları gerçekleşmiştir. 1999 yaşanan deprem ekonomiyi olumsuz etkilemiştir. 1999 yılında sabit fiyatlarla GSMH % 6.1 oranda küçülmüştür. Bu gelişmeler doğrultusunda Aralık 1999'da IMF ile stand-by anlaşması imzalandı ve Ocak 2000'de üç yıl geçerli olacak “Enflasyonla Mücadele Programı (EMP)” adı verilen istikrar ve ekonomik dönüşüm programı uygulanmaya başlandı. Program çerçevesinde IMF 10,4 milyar dolarlık yeni kredi açtı. 2000 -2002 ENFLASYONLA MÜCADELE PROGRAMI Programın amacı, ekonomideki belirsizlikleri gidererek ve enflasyon beklentisini azaltarak reel faizler ile enflasyonda düşüş sağlamak ve ekonomik büyümeyi hızlandırmaktı. Programın üç temel unsum vardır; Faiz dışı fazlanın artırılmasına yönelik sıkı maliye politikası Enflasyon hedefi ile uyumlu gelirler politikası Uzun dönemli beklentileri iyileştirmeyi ve bu şekilde reel faizlerin düşürülmesini sağlayacak para ve kur politikaları. Programın Hedefleri: Enflasyon üç yıl içinde %5 düzeyine çekilecekti Program çerçevesinde GSMH'nın büyümesi 2000 yılı dahil sırayla %5,6 %5,2 ve %5,8 olarak öngörüldü Cari açığın GSMH oranı 2000 yılı dahil sırayla -%1,8 -%1.6 ve %1,5 hedeflendi Kamu borç stokunun GSMH oranı %58 den %54,6'ya çekilecekti Para Döviz Kuru ve Maliye Politikası: Para politikası döviz kuru nominal çapasını esas alan sıkı para arzı kontrolüne dayanıyordu ve TCMB tarafından yürütülecekti. Parasal genişlemeler tamamen net dış varlıklardaki artışa endekslenmişti. Döviz kuru 18 ay süre ile istikrar çapası olarak sabit tutulacaktı. 2000 yılında TL’nin 1 Dolar + 0.77 Avro'dan oluşan sepet karşısında %20 değer yitirmesi planlandı. Temmuz 2001 yılından itibaren serbest kura geçilmesi hedeflendi. Programın bir diğer ayağı kamu kesimi temel dengesinin iyileştirilmesiydi. Kamu borçlanma gereğinin program süresince azaltılması ve faiz oranlarının düşürülmesi çerçevesinde faiz dışı fazlanın 2002 de %6,5 olması hedeflendi. Kamu kesimi gelir gider dengesinde özelleştirme geliri 2000 yılı için 7.6 milyar dolar, 2001 yılı için 7 milyar dolar ve 2002 yılı için 4 milyar dolar olarak hedeflendi. Yapısal Reformlar: Bankacılık kesiminin yeniden yapılandırılması ve sermaye piyasasının güçlendirılmesi ve denetimlerin uluslararası ilkelere göre yapılması Kamu maliyesi reformu ile yeni merkezi yönetim yasası çıkarılması ve kamu harcamalarının denetiminin etkinleştirilmesi Sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanması, emeklilik yaşının yükseltilmesi, prim ödeme gün sayısının yükseltilmesi, sağlık hizmetleri ödemelerine disiplin getirilmesi Özelleştirme programının yeniden düzenlenmesi ve etkinleştirilmesi Tarım destekleme politikasının aşamalı olarak terk edilmesi ve Doğrudan Gelir Destekleme politikasına geçilmesi Yerel yönetim reformu ile yerel yönetimlerin mali ve idari bakımdan yetki ve görevlerinin genişletilmesi Programın Başarısız Olması: 2000 yılı itibari ile artan likidite sıkıntısı, yapısal sorunların giderilememesi, TL'nin aşın değerlenmesi sonucu yaşanan spekülatif ataklar ve yaşanan siyasi istikrarsızlık nedeni ile Türkiye tarihinin en büyük krizlerinden bin ile karşı karşıya gelmiştir. Bütçe açıklarının milli gelir içindeki payı hızla yükselmeye devam etmiştir. Uygulamaya konulan Enflasyonla Mücadele Programı'nın sürdürülebilirliğine olan inanç, cari işlemler dengesindeki bozulma yapısal reformlardaki gecikmeler, bankacılık sektöründeki sorunların etkisiyle azalmış. piyasalardaki devalüasyon beklentisine karşılık gelmeyince, yabancı sermaye ülkeyi terk etmeye başlamıştır. Şubat 2001’de hükümet ile Cumhurbaşkanı arasında siyasi kriz piyasaları büyük bir krize götürmüştür. 2001 yılında GSMH %95 oranında daraldı. GÜÇLÜ EKONOMİYE GEÇİŞ PROGRAMI Krizle birlikte döviz kuru çapası terk edilerek döviz kum dalgalanmaya bırakılmıştır. 2000 yılı sonunda 1 Dolar = 675.000 TL olan kur, 2001 yılı sonunda 1 Dolar: 1.440.000 oldu. Şubat 2001'de krizin patlak vermesinin ardından, 14 Nisan 2001'de Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı yürürlüğe konulmuştur. Program IMF destekli bir programdı. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nın temel amacı,“kur rejiminin terk edilmesi nedeniyle ortaya çıkan güven bunalımı ve istikrarsızlığı süratle ortadan kaldırmak ve eşanlı olarak bu duruma bir daha geri dönülmeyecek şekilde kamu yönetiminin ve ekonominin yeniden yapılandırılmasına yönelik altyapıyı oluşturmak" şeklinde tanımlanmıştır. Makro Ekonomik Hedefler: Ekonominin istikrara ve rekabet gücüne kavuşabilmesi için kurumsal ve yapısal düzenlemelere öncelik verilmiş, bu düzenlemeler yapılmadan ekonominin sağlıklı bir yapıya kavuşamayacağı belirlenmiştir. EMP ile belirlenen yüksek faiz dışı fazla ve mali disiplin odaklı maliye politikası ve sıkı para politikası bu programda da temel hedefti. Ancak döviz kuru dalgalanmaya bırakıldı. Program doğrultusunda 2002 ve 2003 yıllarında GSMH büyümesi sırası ile % 3 ve % 5 olarak hedeflendi. 2002 ve 2003 yıllarında GSMH sabit fiyatlarla % 7.9 ve % 5.9 oranında büyüdü. EMP ile üç yıl içinde enflasyonun % 5 düzeyine çekilmesi hedeflenirken yeni programda 2001 yılı için enflasyon hedefi belirlenmedi. 2001 yılında TÜFE % 54,4 oldu. TUFE 2002 yılında % 45 ve 2003 yılında % 25,3 olarak gerçekleşti. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ve Yapısal Düzenlemeler a. Mali Sektörle İlgili Düzenlemeler Nisan 2001’de TCMB Kanununda yapılan değişiklikle Merkez Bankasının hükümete karşı özerkliği sağlanmış, kamu kesimine kredi açmasına son verilmiştir. Bankanın temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğu kanunla belirtildi. Kamu bankalarının likidite sorunlarının çözülmesi, görev zararlarının tasfiye edilmesi ve zarar oluşturacak görevler verilmemesi. görev alanlarının yeniden düzenlenmesi. Emlak Bankasının kapatılarak Ziraat Bankasına devredilmesi, Vakıflar Bankasının en kısa sürede özelleştirilmesi, Ziraat ve Halk Bankalarının KIT statüsünden çıkarılarak AŞ haline getirilmesi hedeflenmiştir. 2001 de Bankalar Kanununda düzenleme yapılarak bankaların mali yapısının güçlendirilmesi ve BDDK’nın denetim yetkilerinin güçlendirilmesi amaçlanmıştır. TMSF’deki bankaların sorunlarının en kısa sürede çözümlenmesi hedeflenmiştir. 2004 yılında banka mevduatlarına verilen sınırsız güvence kaldırıldı. b. Kamu Finansmanını Güçlendirmeye Yönelik Düzenlemeler Devlet bütçesinin yeni yaklaşımla hazırlanması ve bütçede gelir gider birliğinin disiplinin sağlanması hedeflendi. Bütçe metninin açık ve şeffaf biçimde düzenlenmesi hedeflendi. Bütçe içi ve bütçe dışı fonların çoğunun kapatılması hedeflendi. 2006 yılından itibaren bütçe sistemi değiştirildi, Merkezi Yönetim Bütçesi ile analitik bütçe uygulaması başladı. Kamuda israfın önlenmesi için yasal ve kurumsal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi hedeflendi. Bu bağlamda Devlet İhale Kanunu, Borçlanma Kanunu ve Kamulaştırma Kanununun çıkarılması kararlaştırıldı. Mali denetimlerin iyileştirilmesi ve mali cezaların arttırılması hedeflendi. c. Ekonomide Rekabeti ve Etkinliği Arttırmaya Yönelik Düzenlemeler Devletin ekonomideki rolünün azaltılması ve rekabet koşullarının arttırılması amacıyla özelleştirme programının süratle tamamlanması amaçlandı. Bu doğrultuda TEKEL, TÜPRAŞ. POAŞ, PETKİM, TELEKOM ve THY gibi büyük kitlerin ve kamu bankalarının özelleştirilmesi gerçekleştirilecekti İhracatın arttırılmasına yönelik olarak Eximbank kredilerinin arttırılması hedeflenmiştir. d. Maliye Politikası Kamuda gelir gider dengesinin sağlanması ve kamu borçlanma gereğinin azaltılması hedeflendi. Bütçe dengesinde faiz dışı fazla elde edilmesi amaçlandı. Borç stokunun eritilmesi için bütçe disiplinine özen gösterilmesi hedeflendi. Azami tasarruf düzeyi ile hareket edilmesi ve zorunlu ve gönüllü emeklilik ile personel sayısının azaltılması hedeflendi. Vergi tabanının genişletilmesi ve vergi denetiminin etkinleştirilmesi amaçlandı. e. Para ve Döviz Kuru Politikaları Enflasyon hedeflemesine dayalı parasal tabanın yönetilmesini esas alan para politikası benimsendi. 2005 yılına kadar örtük, 2006 yılından itibaren açık enflasyon hedeflemesine geçildi. Dalgalı kur rejiminin süreceği ve aşın dalgalanmalar dışında kura müdahale edilmeyeceği açıklandı. Parasal tabandaki büyümenin enflasyon oranının altında olması hedeflendi. Ödemeler Bilançosu Politikası Ödemeler bilançosunun iyileştirilmesi hedeflendi. Dalgalı kur ile birlikte yükselen döviz kuru ile ülkenin fiyat rekabet gücünün artacağı ve döviz gelirlerinin artacağı bekleniyordu. 2001 2007 Yılları Arasında Makro Ekonomik Gelişmeler Bu dönemde sabit fiyatlarla GSYİH yıllık ortalama % 6,7 oranında büyümüştür. Dönemde yıllık ortalama olarak tarım sektörü % 1,75 oranında, sanayi sektörü % 8,1 ve hizmet sektörü %6,7 oranında büyümüştür. 2001 yılında 196,7 milyar dolar olan GSYİH, 2007 yılında 648.7 milyar dolara ulaşmıştır. 2001 yılında % 54.4 olan TÜFE, 2007 yılında % 8,8 olmuştur. 2001 yılında 34,8 milyar dolar ihracata karşılık 38 milyar dolar ithalat gerçekleşirken cari fazla 3,7 milyar dolar olmuştur. 2007 yılında 115 milyar dolar ihracata karşılık 162 milyar dolar ithalat gerçekleşirken cari açık 37.7 milyar dolar olmuştur. Hem ihracat hem ithalat artış gösterirken cari açık ekonominin yeni kırılganlığını oluşturmuştur. 2001 yılında 113 milyar dolar olan dış borç stoku 2007 yılında 249 milyar dolara yükselmiştir. Bu borçlanmada özel sektörün borç stokundaki artış kamudan daha fazla olmuştur. Kamunun iç borçlanması sayısal değer olarak artmakla birlikte Kamu iç Borç stokunun/GSYİH oranı dönem içerisinde azalmıştır. Dönemde kamunun dış borç stoku sayısal değer olarak artış gösterse de Kamu Dış Borcu/GSYİH oranı azalmıştır. 2008 KÜRESEL KRİZİ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ ABD Merkez Bankası'nın 2006 ve 2007 yıllarında faiz oranlarını artırması, konut piyasasında durgunluğa yol açmıştır. Buna bağlı olarak, konut satış fiyatları ile kira gelirleri piyasa düzeyinin altına inmiştir. Böylece, konut kredisi kullanan düşük gelirli gruplar, kredi taksitlerini ödeyemez hâle gelmiştir. Bu durum Mortgage Krizi olarak ifade edilmiştir. Kredilerin geri dönüşünün zora girmesi, yatırım bankaları ve ABD mortgage piyasasında likidite sıkışıklığının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu nedenle dünyanın en büyük yatırım bankalarından Lehman Brothers Eylül 2008'de iflas etmiştir. Lehman Brothers'ın iflasıyla patlak veren küresel kriz, çok kısa bir sürede dalga dalga bütün dünyaya yayılmıştır ve finansal piyasalarda borç krizine neden olmuştur. Krizin Türkiye Ekonomisine Etkileri Dış talepte daralma ve dış ticarette daralma ekonomide daralmaya neden olmuştur. Buna bağlı olarak üretim düzeyi düşerken işsizlik oranı artmıştır. Ülkeye giren sermaye miktarının azalması, dış kaynak kullanımına ve ithalata bağlı olan büyümeyi olumsuz etkilemiştir. 2008 yılında sabit fiyatlarla GSYİH büyümesi % 0.7 olurken 2009 yılında GSYİH %4 8 oranında daralmıştır. Kriz nedeniyle bankacılık sistemine bağlı kredi hacimleri daralmaya başlamıştır. Krizle Birlikte Alınan Tedbirler Dönemdeki TCMB döviz rezervlerinin güçlü olması ekonomide olumlu etki yaratmıştır. Toplam talepte canlanma yaratmak amacıyla TCMB faiz oranlarında indirimlere gitmiştir. Bankaların birbirlerinden Dolar ve Avro üzerinden borç alıp vermelerine imkân sağlanmıştır. Bankaların bilanço büyüklükleri dikkate alınarak döviz ve efektif piyasalarında işlem yapma limitleri yükseltilmiştir. MB döviz alım yerine, döviz satım ihalelerine başlamış ve bankalar arası döviz piyasasında, döviz likiditesi akışının artırılması sağlanarak finansal sistemdeki akışkanlığı ve kredi piyasalarının etkin çalışmasını destekleyici uygulamalara başlanmıştır. Yabancı para zorunlu karşılık oranı %11'den %9'a indirilmiş, TL mevduatlarını ve kredileri teşvik etmek amacıyla, yabancı para zorunlu karşılıklara faiz ödenmesine son verilmiş, TL zorunlu karşılıkların faiz oranı ise artırılmıştır. Bankacılık sektörünün Özkaynak yapısını daha da güçlendirmek amacıyla bankaların kar dağıtımına sınırlama getirilmiş ve bankaların kar dağıtabilmesi BDDK onayına bağlanmıştır. Diğer Tedbirler Hisse senedi kazançlarında yerli yatırımcıya uygulanan %10’luk stopaj sıfıra indirilmiştir. Vergi borçlarına taksitlendirme imkânı getirilmiştir. Yabancı fonların portföy yönetim şirketlerine bu fonlarını Türkiye'de değerlendirmeleri için bazı vergi avantajları sağlanmıştır. Menkul Kıymet Yatırım Fonları ile Menkul Kıymet Yatırım Ortaklıklarının sermaye piyasasında yaptıkları işlemler nedeniyle elde ettikleri gelirlere banka ve sigorta muameleleri vergisinin (BSMV) muafiyeti getirilmiştir. Yurt dışı tedarikçilerden sağlanan kredilerde stopaj oranı %5’e indirilmiştir. 2008-2010 Yılları Arasında Makro Ekonomik Gelişmeler 2009 yılında sabit fiyatlarla GSYIH% 4,8 oranında küçülürken 2010 yılında GSYİH % 9, 2 oranında büyümüştür. 2008 yılında 40 milyar dolar cari açık verilirken 2009 yılında cari açık 12 milyar dolara gerilemiş 2010 yılında ise 45,3 milyar dolara yükselmiştir. 2008 yılında ihracat 141 milyar dolar olurken ithalat 194 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Krizin başlarındaki bu ihracat hacmi ancak 2011 yılında tekrar yakalanabilmiştir. 2011 yılında ihracat 142 milyar dolar olurken ithalat 231 milyar dolar gerçekleşmiştir. 2009 yılından itibaren düşürülen faiz oranları 2011 yılından itibaren arttırılmaya başlanmıştır. 2008 yılında % 11 olan işsizlik oranı 2009 yılında % 14 ve 2010 yılında 11.9 olarak gerçekleşmiş 2011 yılında % 9,8 olmuştur. 2008 yılında % 10.4 olarak gerçekleşen TÜFE, 2009 yılında % 6,3 ve 2010 yılında % 8,6 olmuştur. Uyarı: Göstergeler ile ilgili güncel bilgileri bu adresten takip edebilirsiniz. http://www.mahfiegilmez.com/p/gostergeler.html