KAMU YÖNETİMİNDE HALKLA İLİşKİLERİN ÖNEMİ Nuri TORTOP * Özet: Bu çalışmada, halkla ilişkilerin ve iletişimin uluslararası önemi vurgulanmış, an­ ve tanımı ile kapsamı üzerinde durulmuştur. iletişimin gerçekleşme biçimleri belirtilerek, yatay, dikey ve görevsel ilişkilerin tanımla­ rı yapılmıştır. Bu ilişkilerin, iletişimi etkileyiş durumları üzerinde durularak, yatay, di­ key ve görevsel ilişkiler değerlendirilmiştir. iletişimde en önemli unsur haberlerin akı­ şında tarafsızlığı sağlamaktır. iletişimin nesnel kurallara göre gerçekleştirilmesi gere­ kir. Bu nesnelliğin nasıl ve hangi ilkelere uyularak gerçekleştirilebileceği konusu üze­ rinde durulmuştur. Tarafsız iletişimin sağlanması, birinci derecede ilk kaynağın, gönde­ ricinin uygulayacağı yönteme bağlıdır. Bu açıklamalardan sonra, Anayasamızdaki tarafsız iletişim ile ilgili hükümler açıklan­ mıştır. iletişimin güvenliği ve gizliliği kavramları ve bu konudaki ilkeler ve uluslararası kurallar belirtilmiştir. Tarafsız iletişimi engelleyen nedenler, toplam kalite yönetiminde iletişimin önemi ve basında tekelleşmenin iletişim yönünden sakıncaları üzerinde du­ lamı, içeriği açıklanmış rulmuştur. Anahtar Sözcükler: Halkla ilişkiler, iletişim, tarafsızlık. nesnellik, toplam kalite. GİRİş Kamu yönetiminin iyi işlemesinde halkla ilişkilerin ve özellikle iletişimin ve iyi işlemesi, iyi örgütlenmesi kamu yönetiminde hizmetlerin başarılı yürütülmesinde en önemli etkendir. Bu nedenle insanlar arasında iletişimi yan­ lışlıklara neden olmayacak biçimde, söylenen ve yazılan şeylerin karşı tarafça aynı anlam ve içerikte anlaşılmasını sağlayacak doğrultuda gerçekleştirmek ge­ rekir. Bu nedenle iletişim konusu uluslararası kuruluşlar tarafından da üzerinde durulan bir konudur. Unesco tarafından 22 Kasım 1978'de düzenlenen bir toplantıda, iletişim ko­ nusu ile ilgili olarak Uluslararası anlayış ve barışın güçlendirilmesinde, insan haklarının korunmasında, ırkçılığa ve ırk ayrımına karşı savaşta iletişim organ­ larının katkısı ile ilgili temel ilkeler saptanmıştır. Bu ilkeler arasında, iletişim araçlarının insanlığın mutluluğu ve barışın korunması için kullanılması, savaşı kamçılayıcı doğrultuda, ırkçılık yolunda ve uluslararası kinciliği teşvik için kul­ lanılmaması önerilmektedir. Ülkelerin bu doğrultuda önlem almaları savunul­ maktadır. Unesco'ya üye olan ülkeler, iletişimin gerçek amacının, barışı, ulusla­ rarası anlayışı güçlendirmek, İnsan haklarını geliştirmek, ırkçılığa, ırk ayrımına sağlıklı • Prof. Dr., Başkent Üniversitesi iletişim Fakültesi Öğretim Üyesi. Amme İdaresi Dergisi, Cilt 36 Sayı 1 Mart 1003, s. 151-167. ı 52 Amme İdaresi Dergisi ve savaş tahrikçiliğine karşı savaşmak olduğu konusunda birleşmişlerdir. Basın hürriyetinin korunması konusunda, değişik görüşler ortaya atılmıştır, devletin denetimi kabul edilmekle birlikte, insan haklarının korunmasında, otoriter re­ jimler ile, batı demokrasİsi tipindeki totaliter sosyalist rejimler birbirinden farklı bir anlayışa sahiptirler. İletişimin gerçek amacı kişiler arasında anlamları ortak kılmak ve anlayış birliğini sağlamaktır. İletişim kavramı konusunda, siyasal rejimIere göre deği­ şen üç farklı görüş bulunmaktadır. Otoriter ve sosyalist rejimIerde, basının ta­ mamen devletin denetiminde olması, devletin bir yönetim aracı olarak kullanıl­ ması, bu doğrultuda devlet adına bir görev üstlenmesi savunulmaktadır. Batı demokrasilerinde ise, basın üzerinde devletin tam denetimi kabul edilmemekte­ dir. Basın hürriyeti, hükümetlerin tutkuları ve baskılarına karşı önemli bir di­ renme aracı olarak görülmektedir. Gerçek bir demokrasinin oluşması için, bası­ nın eleştirel bir yaklaşımının gerekli olduğu kabul edilmektedir. Üçüncü dünya ülkelerinde ise, görüşler bu ülkelerin tek partili, diktatörlük veya az çok geliş­ miş bir demokrasi rejimine sahip olmalarına göre değişmektedir. Tek partili re­ jimlerde, diğer kültürel faaliyetler gibi, basın da devletin denetimine tabidir. Askeri dikta rejimierinde ise, bütün yetkilerin tek elde toplanması nedeni ile, iletişimin denetimi, sansür de tek merkezde toplanmıştır. Demokrasi yolunda az çok gelişmiş ülkelerde ise, batı demokrasileri kadar olmamakla birlikte, basın belirli ölçülerde, bir serbestlikten ve özgürlükten yararlanmaktadır. HABERLEŞMENİN ANLAMı Haberleşme (iletişim), toplum yaşamında insan ilişkilerinin iyileştirilmesi ve toplumsal sorunların çözümlenmesi, hizmetlerin gereksiz yere gecikmelere ne­ den olmadan en iyi biçimde yürütülmesi ve yönetilmesi yönünden büyük önem taşımaktadır. İletişimdeki aksaklık ve düzensizlikler, hizmetlerin gereği gibi yü­ rütülmesini engeller. Yanlış anlaşılmalara neden olabilir. Bu tür bozuk ilişkile­ rin nedenini çoğunlukla haberin ilk kaynağında, yani haberi gönderende aramak gerekir. Eğer haberi ilk gönderen, söylediklerinin içeriğini karşı tarafça aynı anlam ve içerikte anlaşılacak biçimde söylememiş veya kaleme almamış ise, yanlış anlaşılmalara neden olabilir~ Bu durumlarda kusuru karşı tarafa aramak yerine, niçin yanlış anlaşıldım, niçin başka yorumlara neden oldum diye, haberi ilk veren eksiklik, kusur ve yanlışlıkları kendisinde aramalıdır. Artık çağımızda iletişim, bilim ve teknoloji alanında, insanların aklının kabullenmekte zorlandığı gelişmeler ve değişiklikler yaşanmaktadır. Dünya herkesin her şeyden haberdar olduğu küçük bir belde haline gelmiştir (Kaya, 2002: 15 ). Sağlıklı ve güvenilir bir iletişimin sağlanmasında medyanın büyük önemi vardır. Özellikle medyanın tarafsızlığı, demokratik tutumu ve farklı görüşlerin ortaya konulmasında hiç bir baskı unsuru olmaması gerekmektedir. Oysa günümüzde medya, demokratik yükümlülükleri yerine getirmekten uzaklaşan bazı davranışlar sergilemekte ve Kamu Yönetiminde Ha/ıda İlişkilerin Önemi ı 53 bazı şirket ve kuruluşların baskısı altına girmektedir. Bu tür davranışları önle­ mek için, özellikle sivil toplum kuruluşlarının baskı grubu olmaları önerilmek­ tedir. Bu konuda medyaya da büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Medya devleti gözetleyen bir kamu gözcüsü gibi hareket etmelidir. Hükümetlerin işle­ yişleri ve devlet otoritesinin kullanılması hakkındaki kötü uygulamaları açığa çıkarmada etkin bir roloynamalıdır. Medyanın rolü genelolarak hükümetleri izlemek, kamuyu korumak ve iktidarda bulunanların nesnel kuralları çiğnemele­ rini önlemek olarak tanımlanmaktadır (İrvan, 2002: 180-202). Bazı yayın kuru­ luşlarının, örneğin gazete, radyo ve televizyonların bazı şirket ve patronların e­ linde olması veya onlar tarafından finanse edilmesi, tarafsız veya taraflı davran­ dıkları anlamına gelmez. Bu şirket ve patronların, tarafsız davrandıkları, tarafsız yönettikleri zaman, toplumda daha çok saygınlık kazanacaklarına İnanacakları bir ortam yaratılmalıdır. Tarafsız yayın yapmayı, kişisel çıkarlarına zarar veren bir davranış olarak değil, tersine yarar sağlayan bir davranış olarak değerlen­ dirmelerİne olanak verecek ortam yaratılmalıdır. Bir başka anlatımla, iletişim, beklediğimiz ve ümit ettiğimiz, hedef ve amaç­ lar doğrultusunda, insanlar arasında haberleşmeyi gerçekleştirmek ve insanlar arasında anlamları ortak kılmaktır. Diğer bir başka anlatımla, konuşanların veya yazanların söylediklerinin veya yazdıklarının aynı anlam ve içerikte karşı taraf­ ça anlaşılmasını sağlamaktır. Bunun için kişiler yanlış anlamlara olanak ver­ memek için, sözcüklerini, cümlelerini seçerken ve kullanırlarken dikkatli olma­ lıdırlar. Yanlış anlamalarda, sadece dinleyenin değil, vericinin yani ilk konuşa­ nın söylediklerinin ve seçtiği sözcüklerin büyük önemi vardır. O seçilen sözcük­ ler ve cümleler, yanlış anlamalara neden olabilir. Onun için, yanlış anlamalar­ da, kusuru sadece karşı tarafa, dinleyene bir başka deyimle alıcıya değil, verici­ ye, haberi ilk verene, mesajı gönderene de yüklemek gerekir. Yanlış anlamaya, vericinin değişik anlamlara ve kuşkulara neden olabilecek sözcükler ve cümle­ ler kullanması, konuşmalar yapması, neden olabilir. Karşı tarafa gönderilen bil­ gi ve haberler gönderildiği kapsam ve içerikte anlaşılmamış ise, bundan dolayı önemli sorunlar ortaya çıkabilir. Bu yanlış iletişimde, hiç kuşkusuz haberi gön­ deren makarnın veya kişinin, yani ilk kaynağın büyük sorumluluğu vardır. Bu yanlış değerlendirme ve anlamalar, haberi ilk gönderenin, bilgileri anlaşılır bi­ çimde vermemesinden, sözcükleri ve cümleleri yanlış anlamlara gelmeyecek biçimde seçmemesinden kaynaklanmaktadır. İyi ve doğru bir iletişim, insanlar arasında anlamları ortak kılmaya, yazılan, konuşulan ve söylenenlerden aynı an­ lamları çıkarmaya, yani tarafların söylediklerini başka doğrultuda anlamaya ve­ ya yorumlamaya olanak vermemeye yönelik olduğuna göre, bu ortak anlayışı gerçekleştirecek doğrultuda iletişim yapmak gerekir. İletişim, insanlar arasında haberleşme, toplumsal yaşamın zorunlu bir ihtiya­ cı ve gereğidir. Toplumsal yaşam insanlar arasında haberleşmeyi, iletişimi zo­ runlu kılmaktadır. Etkilemek, yönlendirmek, söylediklerimizin doğruluğuna ı 54 Amme İdaresi Dergisi başkalarını inandırmak amacı güdüıür. İletişim, tek yönlü, çift yönlü, sözsüz, yazılı, sözel, yüz yüze veya teknolojik araçlarla gerçekleştirilebilir 2000: 27). Halkla ilişkiler yönünden konuyu değerlendirir isek, halkla ilişkilerde ileti­ şim çift yönlü olarak gerçekleşir. Etkileme ve karşı taraftan etkilenerek, onların tepkilerini değerlendirme söz konusudur. Oysa propaganda da iletişim tek yön­ ıüdür. Mesajı veren bu mesajın olduğu gibi aynen benimsenmesini ve uygulan­ masını ister. Karşı tarafın tepkilerini değerlendirmez. Reklamcılıkta ise, benzer iletişim araçlarından yararlanılmasına rağmen, acelecilik vardır. Ticari amaç güdüıür. Çabuk sonuç almak istenir. Karşı tepkileri değerlendirme halkla ilişki­ lerde olduğu kadar etkili değildir. İletişim sözcüğü veya kavramı değişik biçimlerde tanımlanmıştır. Burada iletişim kavramının en önemli özelliklerini içeren bazı tanımlar vermeye çalışa­ cağız. Cüceloğlu iletişimi, 'kişiler arasındaki düşünce ve duygu alışverişi ve bir canın başka bir cana değmesidir' biçiminde tanımlamıştır. Hoben, iletişimi, 'dü­ şünce ve görüşlerin sözlü olarak karşılıklı alışverişidir' biçiminde tanımlamıştır. Andersen, 'iletişim, bizim başkalarını, başkalarının da bizi anlamalarına yara­ yan bir süreçtir' demektedir. Bazı düşünürlere göre iletişim 'bir zihnin diğer zi­ hinleri etkileme yollarının tümüdür, sadece yazılı ve sözlü konuşmaları değil, müzik, resim, heykel, tiyatro, bale, dans gibi bütün İnsan davranışlarını içine a­ lır'. Mead, iletişimin bir etkileşim, bir ilişki ve bir toplumsal süreç olduğunu vurgulamaktadır (Ergin, 2000: 6). simgesel, (Bıçakcı, İNSAN DAVRANıŞLARlNIN FARKLILIGI İletişimde örgütlerin ve kişilerin kimliklerini daima göz önünde bulundurma­ lıdır. İletişim, iletişim yapılan kişi veya örgütlere göre farklı biçimlerde ve dü­ zeylerde gerçekleşebilir. İletişim, birbirine üstünlüğü olmayan, eşit düzeydeki kişiler arasındaki ilişkiler, bir kuruluş içindeki amirler memurlar arasındaki ör­ güt içi ilişkiler ve bir kuruluşta çalışanlar ile kuruluş dışındaki veya kuruluş la ilgili olan diğer kişiler arasındaki ilişkiler, olarak ayrılabilir. Birinci tür, eşit dü­ zeydeki kişiler arasındaki ilişkiler ve iletişim, daha çok ruhbilim, psikoloji di­ siplininin uğraşı alanına girmektedir. İkinci tür, kuruluş içi ilişkiler ise, kamu yönetimi ve personel yönetimi derslerinin inceleme konusudur. Üçüncü tür iliş­ kiler ise, kuruluşta görevli olanlar ile, kuruluşa başvuran ve çeşitli nedenler ile kuruluşla ilişkili olan kişiler arasındaki ilişkilerdir. Bu tür ilişkiler ile ilgili di­ siplin, bilim kolu ise halkla ilişkilerdir. Bunların üçü de insan ile ilgilidir. Temel ilkeler ve sorunlar birbirine benzer. Ancak tarafların özelliklerine göre yöntem­ lerde farklılıklar olabilir. Bu ilişkilerde esas olan, insanlarla anlamları ortak kılmaya yönelik ilişkiler gerçekleştirmektir. İnsan anlaşılması güç olan bir var­ lıktır. Çağımızdaki ileri düzeydeki teknik gelişmelere rağmen insanların ne tür davranışlarda bulunacakları, belli olaylar karşısında içlerinden ne gibi düşünce­ Kamu Yönetiminde Halkla İlişkilerin Önemi ı 55 leri n geçtiği, ne gibi farklı tepkilerde bulunacaklan konusunda, elimizde bizi kesin olarak bilgilendirmeye yönelik bir teknik veya makine yoktur, henüz bu­ lunamamıştır. Oysa ki, insan ilişkilerinde başarı, insanların belli konular veya olaylar karşısında gösterecekleri tepkileri doğru olarak tahmin etmeye bağlıdır. Şu veya bu doğrultuda kararlar oluştururken, kişilerin tepki ve muhtemel davra­ nışlarını doğru olarak tahmin etmek büyük önem taşımaktadır. Bu tahminimiz isabetli olduğu ölçüde, başan oranımız artar. Doğaldır ki, bu tahminlerde bir ta­ kım varsayımlar söz konusudur. Bu varsayımlarda, isabetli seçimler yaptığımız ve sakıncasız kararlar aldığımız oranda, başarı oranımız yükselir. Ancak, bu i­ lişkilerde davranış biçiminin demokratik olması, gelen tepki ve görüşlerin sağ­ lıklı, güvenilir ve doğru yöntemlerle değerlendirilmesi gereklidir. Gelen karşı görüşlere uyulması veya onların aynen kabul edilmesi söz konusu değildir. Bun­ lar bizim ilkelerimiz ile bağdaşıyor ise, kabul edilebilir nitelikte iseler uygula­ maya konulabilir. Temel ilke, doğru olanın benimsenmesi ve uygulamaya ko­ nulmasıdır. Örgütlerde İç İlişkiler Çeşitli kuruluşlarda veya örgütlerde insan ilişkileri, iç ilişkiler değişik biçim­ lerde ve çeşitli düzeylerde ortaya çıkabilir, gerçekleşebilir. Bunları yatay, dikey ve görevsel ilişkiler olarak üçe ayırabiliriz. Yatay ilişkiler, birbirinin astı veya üstü olmayan makamlar veya kişiler, yani birbirine bağımlılığı olmayan eşit düzeydeki kişiler arasındaki ilişkilerdir. Bunların birbirine emir verme veya emretme yetkileri yoktur. Genelolarak yazışmalarda da, saygı sözcüğü de ekle­ nerek, saygı ile rica ederim biçiminde ilişki kurulur, yazışma yapılır. Kararlar, karşılıklı görüş alış verişi yapılarak ve uyum, uzlaşma sağlanarak alınır. Dikey ilişkilerde ise, böyle bir uzlaşma zorunluluğu yoktur, üstlerin emretme,tek yönlü karar alma yetkisi vardır. Genelolarak üstler, astlarının sicil amiridirIer. Yazış­ malarda üst makamlar yazılarını rica ederim sözcükleri ile bitirirler. Astlar ise, üst makamlara yazılarını arz ederim sözcükleri ile sonuçlandırırlar. Bu ilişkiler­ de hiyerarşi v~rdır. Herkes bir üstüne bağlıdır, onlardan emir alırlar. Merci, ma­ kam atlayarak ilişki kurmak yoktur. Üst makamların alt kademeleri denetleme ve onların kararlarını onaylama veya bozma yetkileri vardır. Dikey örgütlenme biçiminde işler gecikebilir. Doğrudan konu ile ilgili olmayan makamlar araya girdiği için, kararların alınması gecikebilir. Teknik bazı birimler, daha üst ka­ demelerle yazışmak durumunda olabilirler. Örneğin, bir ildeki veya ilçedeki maliye veya bayındırlık işleri temsilcisinin, Bakanlıklardaki bir birimle haber­ leşmesi için, kaymakamlıklar veya valilikler devreye girer ve zaman alan uzun yazışmalar yapmak zorunluluğu doğar. Bu durum büyük zaman kaybına ve hizmetlerde aksamalara neden olabilir. Bu duruma çözüm bulmak için bir başka örgütlenme modeli geliştirilmiştir. Bu örgüt tipi, Görevsel örgütlenmedir. (Jö­ revsel ilişkilerde veya görevsel örgütlenme tipinde, alt kademeler daha üst ma­ 156 Amme İdaresi Dergisi kamlarla doğrudan doğruya haberleşebilirler. Bunun amacı, işleri çabuklaştır­ mak, doğrudan doğruya ilgili olan üst makamlarla haberleşerek, ilgili olmayan ara kademeleri gereksiz yere meşgul etmemektir. Eğer atlanılan makamların bilgisi olması gereken konular var ise, onlara bilgi verilir. Genelolarak bu tür ilişkilerde üst makamların daima bilgileri ve izinleri olmak gerekir. Bazı konu­ larda, bu tür görevsel ilişkileri, yasalar, tüzükler veya yönetmelikler öngörmüş olabilir (Tortop, isbir, Aykaç, ı 999: 75). Bu ilişkiler, danışma birimleri veya başka kurullarla güçlendirilebilir. Dikey ilişkilerde, amirler doğrudan kendileri karar alma yerine, danışmanlardan görüş, düşünce alır. Bu görüşleri değerlendi­ rir. Bazı kararlar için kurullar veya komiteler öngörülmüştür. Amirler tek başla­ nna karar alamazlar. Kararlar bu kurul veya komitelerden çıkar. Örneğin illerde, valilerin başkanlığında il idare kurulları, il genel meclisleri vardır. ilçelerde kaymakamların başkanlığında ilçe idare kurulları vardır. Bazı konular mutlaka bu kurullarda karara bağlanır. Örgüt içi ilişkiler, sadece yukarıda belirttiğimiz örgüt şemasına uygun ola­ rak, örgütlerde gerçekleştirilen resmi ilişkilerden ibaret değildir. Oysa, bu ilişki­ lerin dışında, biçimselolmayan ilişkiler de vardır. Bu ilişkiler, görevden kay­ naklanmamaktadır. Belli kişilere veya kuruluşlara duyulan sempati (cana yakın­ lık) veya antipatiden (karşıt duygu) veya hemşehri olmaktan, belirli bir spor ta­ kımını tutmaktan veya benzeri nedenlerden kaynaklanabilir. Bu tür ilişkiler, ku­ ruluşun yönetiminde göz önünde tutulması gereken önemli bir unsurdur. Çünkü bu ilişkiler emir kumanda kademesini ve kararları etkileyebilir. Bir çok davranış biçimleri ve kuruluşla ilgili önemli kararların temeli, bu tür biçimselolmayan örgütler tarafından oluşturulabilir. Gerçek kararların oluşmasında çok etkili bir rol oynayabilirler. Örgüt yöneticileri bunları dikkatle İzlemelidir. Bunları ger­ çekleştirebildiği oranda başarı oranları da artar. Bu tür, biçimsel olmayan ilişki­ leri dikkate almamaktan dolayı, beklenmedik olaylar veya sonuçlarla karşılaşı­ labilir. Nesnel Kurallara Göre İletişim Sağlanmalıdır Kişisel yaşamımızda olduğu gibi, örgütsel yaşamımızda da, hizmetlerin ta- ' rafsız, nesnel kurallara göre yürütülmesinde sağlıklı ve doğru bir iletişim büyük önem taşımaktadır. iyi bir iletişim ve halkla ilişkiler hizmetinin yürütülmesi ve gerçekleştirilmesi için tarafsız bir bürokratik yönetim uygulaması gereklidir. Demokratik düzenin iyi işlemesi yönünden de, bu durum, büyük önem taşımak­ tadır. Tarafsız bir bürokrasi için, çalışanların ve memurların, tarafsızlığa büyük önem vermeleri, tarafsız olmaya özen göstermeleri gerekir. Yalnız çalışanların çaba göstermeleri, yeterli değildir. Hükümetler, bakanlar, milletvekilleri ve si­ yasi partiler çalışanların tarafsızlığı kuralına saygılı olmalıdırlar. Tarafsızlık, yalnız tek yönlü olarak çalışanların gayreti ve çabası ile sağlanamaz. Aslında çalışanlar, herkese eşit işlem yapmak isterler, genel çıkarlar ve kişisel çıkarları Kamu Yönetiminde Halkla İlişkilerin Önemi 157 da, böyle bir tarafsız davranışı gerektinnektedir. Eğer çalışanlar tarafsız hareket ederlerse, bu davranış biçimini benimseyen siyasal parti değişikliklerinden de zarar gönnezler. Tüm siyasal parti dönemlerinde de, makamlarını ve saygınlık­ larını korurlar. Niçin bir siyasi partinin adamı olsun, çünkü böyle bir davranış biçimi kendi zararınadır. Böyle bir anlayışın gerçekleşmesi için, hükümet eden­ lerin atama ve yükselmelerde tarafsız olmaları, yalnız yeteneği esas almaları, bundan başka öznel koşullar aramamaları, kayınnacı olmamaları gerekir. Taraf­ sız olmayı benimseyen kişiler, aynı zamanda toplumsal saygınlık kazanırlar. Toplum tarafından takdir edilirler. Ayrıca bu ilkelere göre hareket eden kişiler, kişiselolarak da vicdanen kendilerini rahat ve mutlu hissedebilirler. Kayınnacı ve taraflı hareket eden kişiler, toplumun geneli tarafından da, hoş görülmeyen ve ayıplanan kişilerdir. Nesnel kurallara göre, tarafsız biçimde, iletişimin gerçekleştirilmesi büyük ölçüde kişilerin anlayış, tutum ve davranışlarına bağlıdır. Çalışanların şu veya bu siyasal partinin yanında olmaları veya öyle görünmek istemelerinin· nedeni, bu tür davranışlarla ancak belirli yerlere gelebileceklerine inanmalarındandır. Genelolarak iktidarlarda bulunanlar, çalışanların kendi paralellerinde olmaları­ nı, bir çok işlerini bazen usullere uymasa bile yaptınnak isterler. Oysa çalışanla­ rın iktidarların yanında olması veya öyle görünmeleri, uzun dönemli olarak dü­ şünülürse, iktidar olanların da yararına değildir. Tarafsız vatandaşlar ve hatta partili vatandaşlar bile, memurun herkese eşit ve tarafsız davranmasını ve taraf­ sız hizmet etmesini istemektedirler. Geçmiş bazı seçim sonuçlarında, tarafsız vatandaşların oyları, yüzen oylar dediğimiz oylar, iktidarların belirlenmesinde anahtar rolü oynamışlardır. Kişiler belirli bir siyasal eğilime bağlı bile olsalar, işlemlerin nesnel kurallara göre yapılmasını ve nesnel hareket edilmesini savu­ nurlar. Vatandaşların beklentileri bu doğrultuda olduğu gibi, siyasal makamlara adayolan kişilerde de, benzer beklentiler görülebilir ve bu kişiler bağlı oldukla­ rı siyasal partilerden daha çok oy alabilirler ve nitekim aldıkları da olmuştur, buna ait örnekler çoktur. Tüm vatandaşlara ve ilgililere, kuruluşların ve iktidarda bulunan hükümetle­ rin, eşit hizmet götünneleri, en önemli unsur aynı zamanda bir sorumluluktur. Siyasal iktidarlar, memurlarından yandaşlık değil, tarafsız hizmet beklemelidir­ Ier. Yalnız karşıt veya muhalif partili olarak görünenleri değil, kendi partilerin­ denmiş gibi görünenleri de benzer davranış ve yaptırımlarla cezalandınnalıdır­ lar. Muhalefet partilerinin de memurlardan tarafsız hizmet beklemeleri doğal haklarıdır. Ancak, kendi taraftarları olmalarını da beklememeHdirler. Siyasal sistemleri ne olursa olsun, bir çok ülkede, iktidar partileri veya iktidarda bulu­ nanlar, kararlarını uygulamaya koyacak olan üst düzey yöneticileri kendileri be­ lirlemek isterler. Bu durum siyasal iktidardan bağımsız bir yöneticilik statüsü oluştunnayı engelleyen en önemli etkenlerden biridir (Karasu, 2001 : 216). 158 Amme idaresi Dergisi Nesnel kurallara göre yönetim ve çalışanların iş için gelenlere tarafsız dav­ toplum ve herkes tarafından beklenen bir davranış biçimidir. Aslında, tarafsızlık, ahlaklı ve olumlu olmanın, namuslu davranış ve hareketlerde bu­ lunmanın bir gereğidir. Ahlak kuralları da tarafsızlığı gerektirir. Hak ve hukuk kuralları da, tarafsız olmayı gerektirir. Taraflı hareket, ahlak, hukuk ve hak ku­ rallarının zedelenmesi demektir. Taraflı hareket yapan memur, bu tür davranış­ ları destekleyen iktidar veya muhalefet partileri, ahlak ve hukuk kurallarına ay­ kırı hareket etmiş olurlar. Memurlarla ilgili Alman Federal ve Eyalet Kanunla­ rında, memurların yükümlülükleri ile ilgili olarak şöyle denilmektedir (İ.İ.S.A., ı 989: 336): "Memur tüm halkın hizmetindedir. Bir partinin hizmetinde olamaz. Görevlerini tarafsız olarak yapmak, eşit ve genel çıkarlar için hareket etmek zo­ rundadır. Memurlar, bağlı oldukları genel kurallara, tüm davranışları ile sadık kalmak zorundadırlar. Aksine bir hüküm olmadıkça, üstlerinin emirlerine uyma­ hdırlar. Fakat, aynı zamanda yaptıkları işlemlerin yasalara uygunluğundan so­ rumludurlar. Eğer emirlerin yasalara uygunluğu hakkında kuşkuları varsa, bunu yasal yollara başvurarak bildirmelidirler. Amirler buna rağmen emirlerinde ısrar ederler ise, memurlar bu emirleri uygulamak zorundadırlar. Bu durumda me­ murlar, yapılan işlem suç niteliğinde olmadıkça, sorumlu tutulmazlar". Devlet Memurları Kanunu 'nda benzer hükümler vardır. Memurlar, amirler tarafından kanun, tüzük ve yönetmeliklere uygun olarak verilen emirleri yerine getirmekle yükümlüdürler. Kanunun ı ı inci maddesinde: "Devlet memuru, amirinden aldı­ ğı emri, Anayasa, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırıhğı o emri verene bildirir. Amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yeniler ise, memur bu emri yapmaya mecburdur. Ancak emrin yerine getirilmesinden doğacak sorumluluk emri verene aittir. Konusu suç olan emir, hiç bir suretle yerine getirilmez, yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz. Acele hallerde kamu düzeninin ve kamu güvenliğinin korunması için kanunda gösterilen istisnalar saklıdır" denilmektedir. Bu hükümlerin amacı, kamu yönetiminde tarafsızlık ilkesinin gerçekleşmesini sağlamaktır. ranmaları, Nesnel Kurallara Göre İletişim Yasalarda da Öngörülmüştür "Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşit­ lik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar" (1982 Anayasası madde ı O). Aynı madde de "herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri nedenlerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümre ye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz" denilmektedir. Anayasamız vatandaşlara tarafsız işlem görme hakkını tanımıştır. Devlet görev­ lilerine de vatandaşlara eşit ve tarafsız işlem yapma yükümlülüğünü getirmiştir. "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır" (Anayasa madde 11 ). Kamu Yönetiminde Halkla İUşkilerin Önemi ı 59 Kişilerin özel hayatının ve aile yaşamının korunmasına yönelik olarak, yasa­ larda hükümler vardır. 1982 Anayasası'nın 20 nci maddesine göre "Herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Adli soruşturma ve kovuşturmanın ge­ rektirdiği istisnalar saklıdır. Kanunun açık olarak gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de, kanunla yetkili kılınan makarnın emri bulunmadıkça, kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz". Anayasamızın 22 nci maddesinde de, Haberleşme Hürriyeti başlığı altında: "Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. Kanu­ nun açık olarak gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hakim kararı olma­ dıkça; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de, kanunla yetkili kılınan merci­ İn emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunla belirtilir" denil­ mektedir. Anayasamızın yukarıda açıklanan hükümleri, haberleşme alanında son yıllarda kaydedilen dev gelişmelere yanıt verecek doğrultuda hükümler i­ çermektedir. Bu ilkeler kapsamında, kişilerin özel yaşamlarına bir tecavüz ol­ maksızın, kişisel verilerin ve bilgilerin kullanılması olanağı vardır. Devlet Memurları Kanununda Öngörülen İlkeler 657 Sayılı,1965 yılında kabul edilen, Devlet Memurları Kanunu 'nun 7 nci maddesinde, Tarafsızlık ve Devlete bağlılık başlığı altında: "Devlet memurları siyasi partilere üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yara­ rını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar. Görevlerini yerine getirirken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayı­ rım yapamazlar. Hiç bir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar" denilmektedir. Aynı maddenin de­ vamında da "Devlet memurları her durumda Devletin menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına aykırı olan, ülkenin bağımsızlığını ve bütünlüğünü bozan Türkiye Cumhuriyetinin gü­ venliğini tehlikeye düşüren herhangi bir faaliyette bulunamazlar. Aynı nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir harekete, gruplaşmaya, teşekküle veya derneğe katılamazlar, bunlara yardım edemezler." açıklaması yapılmıştır. Basına Bilgi ve Demeç Verme Yasağı Tarafsızhk ve nesnel kurallara göre yönetim ilkesinİn gerçekleşmesi ıçın, Devlet Memurları Kanunumuz, memurların basına bilgi ve demeç vermelerinİ yasaklayan hükümler de getirmiştir. Kanunun 15 inci maddesinde 'Basına Bilgi veya Demeç Verme' başlığı altında şöyle denilmektedir: "Devlet memurları, kamu görevleri hakkında basına, haber ajansıarına veya radyo ve televizyon ku­ 160 Amme İdaresi Dergisi rumianna bilgi veya demeç veremezler. Bu konuda gerekli bilgi ancak bakanın yetkili kılacağı görevli; illerde valiler veya yetkili kılacağı görevli tarafından verilebilir. Askeri hizmet ile ilgili bilgiler özel kanunların yetkili kıldığı perso­ nel dışında hiç bir kimse tarafından açıklanamaz." Yine aynı kanunun 31 inci maddesinde: 'Gizli Bilgileri Açıklama Yasağı' başlığı altında, "Devlet memur­ larının kamu hizmetleri ile ilgili gizli bilgileri görevlerinden aynlmış bile olsa­ lar, yetkili bakanın yazılı izni olmadıkça açıklamaları yasaktır." denilmektedir. Bu kısıtlamaların haberleşme hürriyetini sınırladığı ileri sürülebilir. Bunun için sınırlamaların çok titizlikle üzerinde durulması ve iyi niyetle kullanılması gere­ kir. İnsan ve Vatandaş Hakları Beyannamesi Fransa'da kabul edilen,I 789 tarihli, Fransız 'İnsan ve Vatandaş Hakları Bil­ dirgesi'nde de, düşünce ve iletişim özgürlüğü devredilemez ve vazgeçilemez temel hak ve özgürlükler olarak yer almıştır. Bildirgenin 15 inci maddesinde, 'toplum, ilgili olduğu yönetimin her görevlisinden bilgi istemek hakkına sahip­ tir' denilmektedir. Otoriter, marksist, totaliter ve faşist rejimierde bu özgürlük­ ler tanınmamıştır. 10 Aralık 1948 tarihli, Birleşmiş Milletler Evrensel Bildirge­ sinde, 'her insanın sınır tanımaksızın, hangi tür ifade aracı ile olursa olsun, ha­ berleri ve fikirleri araştırma, alma ve yayma hakkı vardır.' Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun kabul ettiği bu ilke, UNESCO ve merkezi Zürih 'te bulunan, Uluslararası Basın Enstitüsü tarafından da ülkelerin dış ilişkilerinde benimsen­ miş olan bir ilkedir (Tortop,I 998: 31). Kişisel, Özel Bilgilerin Korunması İçinde bulunduğumuz günlerde ve son yıllarda, iletişim alanında kaydedilen gelişmeler nedeni ile, iletişim özgürlüğü, bir başka sorunu da ortaya çıkarmıştır. Bu özgürlük, kişisel, özel bilgilerin korunması, kişisel yaşama saygı ile iletişim özgürlüğünün bağdaştınıması sorununu gündeme getirmiştir. Kişisel yaşamın korunması ile ilgili yasalarda da, kişisel bilgilere giriş hakları, açıklık, şeffaflık ilkelerine yer verilmiştir. Kişisel bilgilerin kullanılması halinde bunların kamu kayıtlarına geçirilmesi öngörülmüştür. Bir çok ülkeler, kişisel yaşamın korun­ ması ile, enformasyon bilgilerine giriş işlemleri arasında, yasal bir denge ku­ rulması arayışına girmişlerdir. Avrupa Birliği Parlamentosu ve Konseyi'nin 24 Ekim 1995 günlü 'Verilerin Serbest Dolaşımı ve Kişisel Nitelikli Bilgilerin Kullanılması' hakkındaki kararında,' verilerin ve kişisel bilgilerin kullanılması insanlığın hizmetinde sayılmalıdır, ancak kişilerin oturma yerleri ve milliyetleri ne olursa olsun, onların özel yaşamlarına, temel hak ve hürriyetlerine saygılı olmak, sosyal ve ekonomik gelişmelere katkıda bulunmak temel ilke olmalıdır' denilmektedir (Tortop, 2000: 12). Hizmet, mal, kişi ve sermayenin serbest dola­ şımı ilkesinin bir sonucu olarak, kişisel bilgilerin ülkelere serbest girişi olanak­ ları sağlanmıştır. Ancak tüm bu işlemlerde, kişilerin temel hakları korunmakta­ Kamu Yönetiminde Halkla İlişkilerin Önemi 161 dır. Çağımızdaki enformasyon alanındaki gelişmeler, bu tür haberleşmeleri ko­ bilgilerin kullanılmasında, ilgili kişilerin aykırı görüş­ te olmamalarının dikkate alınması, bilgileri kullanmanın geçerli ve yasalolması için temel haklara ve özel yaşama tecavüz niteliğinde olmaması gerekmektedir. Zorunluluk veya özel bazı durumlar söz konusu ise (sağlık, mesleksel sır gibi), bunların kanıtlanması gerekir. laylaştırmaktadıf. Kişisel Kişisel Haklara Saygı Kuralı ilgili kişilerin haklarına, kişisel verilerin kullanılması veya açıklanmasında, gösterilmemesi halinde, uluslararası kurallara göre yargısal yollar açıktır. Kişilerin gördükleri zararlar, bu bilgileri yasalara aykırı olarak kullananlar tara­ fından ödenir. Zarar ödemesi istenen kişi veya kuruluş, bu zararın kendilerinden kaynaklanmadığını kanıtlayarak veya ilgili kişinin kusuru veya zorlayıcı neden­ ler bulunduğunu ileri sürerek, zarar ödemekten kurtulabilirler. saygı Kamusal Çıkarlarda Dikkate Alınmalıdır iletişim özgürlüğü ile özel ve kamusal çıkarların korunması ilkesi arasında bir uzlaşma sağlanmalıdır. Bu nedenlerle iletişim özgürlüğüne bazı sınırlamalar getirilebilir. Ancak bu sınırlamalara itiraz yollarının açık tutulması gerekir. Ça­ ğımızda iletişim araçlarının hızla gelişmesi, kişisel veri ve bilgilerin korunması sorununu da gündeme getirmiştir. Kişisel bilgi ve verilerin, ilgili kişilerin özel yaşamlarına zarar vermeyecek doğrultuda kullanılması savunulmaktadır. Bu konuda ilgili kişilere güvence sağlamak için bir çok uluslararası ve ulusal kuru­ luşlar tarafından yasal düzenlemeler yapılması yoluna gidilmiştir. Kişilerle ilgili özel bilgilerin, kamu otoriteleri tarafından sınırsız olarak toplanması ve kulla­ nılması uygun bulunmamaktadır. Çünkü, kişisel bilgilerin kullanılması ve açık­ lanmasının, kişisel yaşama zarar verebileceğinden endişe edilmektedir. İletişim alanındaki gelişmeler nedeni ile, bireylerin özel yaşamlarının gizliliğinin ko­ runmasını, en iyi biçimde sağlayacak önlemlerin alınması sorunu, ülkeleri en çok meşgul eden önemli bir sorun olmuştur. Ülkeler arasındaki uygulama ve görüş farklılıklarını en aza indirgemek ve bilgi akışını olanaklar ölçüsünde ser­ best bırakmak çabası gösterilmektedir. Özel yaşamın gizliliği kuralı ile ifade özgürlüğü kavramını bağdaştırmak çabası gösterilmektedir. Bunun için ülkeler arasında işbirliği sağlamak ve ortak anlayışları ülkelerin kendi mevzuatlarına aktarmak önemli bir konu olarak görülmektedir. Kuşkusuz, kişisel bilgilerin ül­ keler arasında serbest dolaşımını güvenceye almak için yasal düzenlemeler ya­ pılması büyük önem taşımaktadır. Ancak bunların uygulama biçimleri ilgili ül­ kelerin takdirlerine bırakılmaktadır. Uluslararası Geliştirilen Kurallar Uluslararası kuruluşlar tarafından da, liştirilmiştir. Uluslararası kuruluşlarca kişisel veriler ile ilgili bazı kurallar ge­ benimsenen ortak görüşe göre, kişisel 162 Amme İdaresi Dergisi bilgilerin kötüye kullanılmasını engellemek için, kişiler hakkında bilgi toplayan, saklayan ve aktaranların bağlı olacakları ortak kurallar saptanmahdır. Bilgilerin iyi belirtilmiş ve tanımlanmış olmaları, açık ve savunulabilir amaçlar için top­ lanması ve bunların konu ile ilgili, güncel ve doğru olmaları halinde tutulmaları savunulmaktadır. Bilgi toplamanın saydam olması, kişilerin bilgi verip verme­ me konusunda tercihlerini kullanırlarken, hakkaniyet kurallarına uygun hareket etmeleri istenmektedir. İlgili kişilerin, kendileri hakkında bilgi işleyenleri ve yapılan işlemin amacını öğrenme hakları vardır. Kişilerin kişisel toplanan bilgilerin kullanılmasına rıza göstermeleri, hakkında bilgi ile, bilgileri elinde bulunduran kişiler arasındaki haklı çıkarlar dengeleri göz önünde tutma gibi, temel ilkeler daima dikkate alınma­ kişiler arasındaki lıdır. Kişilere Sağlanan Güvenceler Haklarındaki bilgilerin açıklanması düşünülen ve açıklanması yoluna gidi­ len, kişisel bilgilerle ilgili kişilere bazı güvenceler de sağlanmıştır. Haklarında bilgi toplanan kişiler, bilgileri görme, olanakları var ise bilginin kaynağını gör­ me, yanlış bilgilerin düzeltilmesİni isteme, bilgilerin yasalara aykırı işlenmesi halinde yasal yollara başvurma gibi haklara sahiptirler. Irk, siyasal ve dinsel i­ nançlar, etnik köken, sendika üyeliği veya sağlık ve cinsel yaşam gibi hassas konulardaki bilgiler, ancak ilgili kişinin açık olarak onayını vermiş olması koşu­ lu ile işlenebilecektir. Önemli bir kamu çıkarının söz konusu olması halinde, ör­ neğin bilimsel ve tıbbi araştırmalar söz konusu ise, seçenekli koruma yolları bu­ lunarak istisnalar getirilebilmesine olanak tanınmaktadır. Bağımsız Denetim Organları Kişisel bilgilerin kullanılması İle ilgili olarak, son yıllarda yaşanan sorunlar nedeni ile bağımsız denetim organları kurulması savunulmaktadır. Avrupa Bir­ liği üyesi olan ülkeler için böyle bağımsız bir denetim organı oluşturulması zo­ runluluğu getirilmiştir (Poullet,1999: 69). Bu tür bağımsız bir organın, hiç bir otoritenin etkisinde kalmaksızın, görevini tarafsız değerlendirme yaparak yerine getirmesi savunulmaktadır. Böyle bir organın tam bağımsızlığının sağlanması için, üyelerinin atama usullerinin nesnel kurallara bağlanması gerekmektedir. Aynı doğrultuda benzer görüşler, Birleşik Amerika, Birleşmiş Milletler, İktisadi İşbirliği Örgütü (OECD) ve Avrupa Konseyi tarafından da savunulmaktadır. Özel yaşamın korunması ile enformasyon bilgilerine giriş arasında bir uzlaşma sağlanması gerektiği ileri sürülmektedir. Aslında bu uzlaşmanın sağlanması bazı güçlükler doğurmaktadır. Hem güvenliği sağlamak ve aynı zamanda etkinliği gerçekleştirmek söz konusudur. Kamu Yönetiminde Halkla ilişkilerin Önemi Bilimsel ve Teknik Gelişmelerin ı 63 Etkisi Yeni haberleşme kanallarının oluşması ve bilimsel ve teknik işbirliğinin ge­ de kişisel bilgilerin ülkeler arasında dolaşımını kolaylaştırmaktadır. Te­ mel hak ve hürriyetler ve kişisel bilgiler ile ilgili haklar konusunda çeşitli ülke­ lerde farklı düzenlemeler ve yasalar vardır. Bu durum bilgi dolaşımını güçleş­ tirmektedir. İlgili kişilerin kişisel bilgilerin kullanılmasına karşı olmamaları da büyük önem taşımaktadır. Bu bilgiler nitelik olarak temel haklara ve özel yaşa­ ma tecavüz niteliğinde ise, kullanılmaları sakıncah görülmektedir. Sağlık ve mesleksel sır gibi özel durumlar var ise, bunların da kanıtlanması gerekir. lişmesi Sağlıklı İletişimde İnsanla,., Dinleme Alışkanlığı Gerçekleştirilmelidir Sağlıklı, doğru ve etkili bir iletişim olması için, bildirimizin veya mesajımı­ etkilenmek istenen kitlelere ulaşmasının sağlanması gerekli­ dir. İletişimin verimli ve doğru olması, yanlış anlamlara neden olmaması gere­ kir. Bu yanlış anlamalara ve sapmalara kişilerin özellikle üst makamların, amir­ lerin davranışları neden olabilir. Sağlıklı iletişimin en önemli koşulu karşıdaki­ leri dinlemektir. Özellikle amir durumundaki kişiler, kendilerine başvuranları dinliyor gibi görünüp, kafaları başka konularla meşgul ise, sağlıklı bir iletişim gerçekleşemez. Bu kişilerin nazik olmaları ve karşıdakilere dinlendikleri hak­ kında güven vermeleri de gerekir. Bu yönden amirlerin oturuş konuşma ve dav­ ranış biçimleri sağlıklı iletişimi etkileyen önemli nedenlerdendir. Yöneticiler sağlıklı iletişim için, karşısındakileri sabırla dinlemeli, gereksiz yere sözlerini kesmemelidir. Sabırsız kişiler gerçek söylenenleri başka yönlere saptırabilirler. Evet anladım diyerek tamamen yanlış doğrultuda karar oluşturabilirler. zın ilgili kişilere, İletişimde Sab".lı Olmalıd". Sağlıklı iletişimi engelleyen bir diğer neden de kızgınhktır. Kişilere kızgın davranışlarda bulunmak, kişilerin bazı konuları açıklıkla söylemelerini engeller. Çok önemli olan bazı sorunları iletmekten vazgeçerler. Sağlıklı iletişimi engel­ leyen kişi tiplerinden bir diğeri de, baştan savmacı, atlatıcı tiplerdir. Bunlar gü­ nünü gün eden, sorunları çözümlemek yerine, kişileri oyalayan, yapacakmış gi­ bi davranıp, hiç bir çözüm üretmeyen tiplerdir. Kendi makam veya koltuklarının korunmasını bu doğrultuda gören kişilerdir. Olumsuz Davranışlardan Çekinmelidil' Her şeyi olumsuz yanıtlayan ve sorunları daima ters yönden gören ve değer­ lendiren tipler, sağlıklı iletişimi engelleyen kişilerdir. Bunlar olumlu çözülebile­ cek konulara bile peşin olarak olumsuz bakan, her şeye hayır diyen, kişilerin ıs­ rarlı davranışları sonunda, sorun üzerine eğilerek başlangıçtan itibaren olumlu olarak çözümlenmesi gereken bir konuya sonradan evet diyebilen tiplerdir. Vaktiyle Türk kamu yönetiminde araştırma yapan yabancı uzmanlar, genel ola­ 164 Amme İdaresi Dergisi rak Türkiye'de yöneticilerin iş sahiplerine güçlük çıkardıklarını, olması gere­ ken, olumlu çözümlenmesi gereken konulara olumsuz cevap verdiklerini sapta­ mışlardır. Bunun için, bu uzmanlar, siz ülkenizde önce, "Üç Y"yi kaldırın öne­ risinde bulunmuşlardır. Bu 3 Y, Yok, Yarın Gel ve Yavaş Yavaş dır. Yabancı araştırmacılar, İş için başvuran vatandaşlara, bugün olmaz, yarın gel veya neye acele ediyorsunuz kardeşim denildiğini veya olan bir şey için yok denildiğini saptamışlardır. Bununla ilgili somut ve bizzat tanık olduğum gerçek bir örneği, burada nakletmek isterim: Vaktiyle Konya'nın Kulu ilçesinde kaymakam iken bir köylü vatandaş yeni doğan bir çocuğu için nüfus cüzdanı almaya gelmiş, o zaman yollar iyi değil, motorlu araç yok, hayvanı ile dört saatte ilçeye ulaşabil­ miş. Nüfus memurunun yanında bir misafiri varmış, çay içiyorlarmış, vatandaşa nüfus cüzdanı şu anda yok, mevcudu kalmadı demiş. Vatandaş bana geldi. Uzun yoldan geldiğini, nüfus memurunun nüfus cüzdan kalmadı dediğini söyledi. Bu­ nun üzerine odamdan çıkıp nüfus memurunun odasına gittim, dolapları açtım, yeni cüzdanlar dolu, çok mahcup oldu, cevap veremedi ve köylü vatandaşın cüzdanını hazırlayıp verdi. Ben de kendisi hakkında yasal işlemlerin yapılması için valiliğe gereken yazıyı yazdım. Valilik gerekli işlemi yaptı. Burada özellik­ le şunu vurgulamak istiyorum. Nüfus memuru o kadar yoldan gelmiş bir köylü vatandaşa, rahatlıkla mevcudu olduğu halde yok diyebiliyor. Böyle bir davranış biçimi, nüfus cüzdanı olduğu halde, kalmadı, yok diyerek, insanlar arasında sağlıklı iletişimi engelleyen en önemli nedenlerden biridir. Yeni Geliştirilen İlkeler İletişim alanında, içinde bulunduğumuz yıllarda gerçekleştirilen gelişmelerin belirleyen fikir, görüş ve benzeri kararlara insanla­ ve toplumsal çıkarlardan pay çıkarmalarına ve hareket yeteneğini sağlayan verilerin serbest girişi ilkesine dayanmaktadır. Uluslararası kamu oyu, bu konuda çok titiz olmakla birlikte, uygulamada çeşitli engellerle karşılaşılmaktadır. Devlet ve özel kesimin elinde, çok güçlü haberleşme araçla­ rının bulunması, bildirilerinİ serbestçe yayma olanağına sahip olan ülkelerle, bu olanağa sahip olamayan ülkeler arasında büyüyen farklılık, dünyada bazı karı­ şıklıklara ve gelişmiş ülkeler için olduğu kadar, gelişmemiş ülkeler içinde zarar­ lı sonuçlar doğurmaktadır. Duygusallık, ön yargı ve yanlış değerlendirilen sempati ve antipatiler nedeni ile iletişimin niteliği çok kez bozulmaktadır. Bir ülkede yaşayan nüfusun, tüm sosyal tabakaları ve gelişme düzeyleri ne olursa olsun tüm ülkeler, elverişli bir kültür düzeyi, demokratik anlayış ve dikey haberleşmenin yokluğu nedeni ile, sorunlarını, durum ve isteklerini gereği gibi tanıtmak olanağına sahip değiller­ dir. temeli, insanların geleceğini rın katılmalarına, kişisel Kamu Yönetiminde Halkla İlişkilerin Önemi 165 İletişimi engelleyen nedenleri önlemek ve uluslararası bazı ilkeler saptamak için yapılan çalışmalarda aşağıda açıklayacağımız öneriler geliştirilmiştir (Developpement et Cooperation ı 979: 3 ): • Yeni ve modem bir iletişim sisteminin kurulmasında, uluslararası ye­ ni bir ekonomik düzenin gerçekleştirilmesi ve güçlendirilmesi, yararlı bir or­ tam yaratır. Bu durum, gelişme ve işbirliği alanında, eşit düzeydeki ortaklar arasında açık ve dürüst bir politika izlenmesini de gerekli kılar. • Bütün ülkelerde mesleksel çalışmalar yapan gazeteciler ile,yabancı ülkelerdeki muhabirlerin ve tehlikeli görevlerde çalışan gazetecilerin korun­ ması önlemi de, iletişimi engelleyen önlemler olarak, büyük önem taşımak­ tadır. Haberleşme ve iletişim alanında çalışanların mesleksel çalışmalarını gereği gibi yapabilmeleri için, uluslararası ajans ve gazetecilerin uyması gereken kural­ lar belirlenmeli ve bunlara uyulması sağlanmalıdır. • Yeter düzeyde gelişmemiş veya gelişme halindeki ülkelerin sahip ol­ dukları yetersiz olanaklar ve farklılıklara çare bulmak için, teknoloji trans­ ferini ıslah etmek, yeni teknolojileri ucuz olarak yaymak, UNESeO öncülü­ ğünde, iletişim ile ilgili tüm alanlarda, gelişme halindeki ülkelere yardım edebilecek düzeyde, bağımsız bir uluslararası örgüt kurmak yoluna gitmeli­ dir. • Özel ve tüzel kişiler, hükümetler, dernekler ve kurumlar yararına ola­ rak, iletişimin ulusal ve uluslararası düzeyde, doğru ve sağlıklı olmasını sağ­ layacak bir cevap hakkı sistemi işletilmeli ve gerçekleştirilmelidir Kamu oyunun duygulandırılması ve bilinçlendirilmesi alanında kaydedilen yeni gelişmeler doğrultusunda, bu önlemler genişletilebilir, artırılabilir ve geliş­ tirilebilir. Şu noktayı özellikle vurgulamak gerekir ki, başkalarına zorla bir ya­ şantı biçimi, fikir veya düşünce kabul ettirilemez. İyi ve sağlıklı iletişim için, herkesin görüş ve farklı yaşam biçimini göz önünde tutarak, barış içinde, farklı kültürel ilişkilere saygı göstererek, iyi ilişkiler içinde yaşama olanağını sağla­ malıdır. Kabul edilen, uygulanmak istenilen iletişim ilkeleri, insanların sulh ve barış içinde yaşamalarını güçlendirmeyi amaçlamalıdır. Hazırlanan yazılı metin­ lerin anlaşılır olması, hazırlanma amacını gerçekleştİrmeye yönelik anlatımlar ve sözcükler içermesi gerekir (Çökıü,2000,113). Etkili Bir Kamu Oyu oluşturulmalıdır iletişim eksikliklerinin ve iletişimdeki aksaklıkların, vatandaşlara hizmetle­ rin gereği gibi sunulmasının sağlanmamasında ve toplam kalitenin gerçekleş­ mesinin engellenmesinde, önemli etkisi ve büyük rolü vardır. Toplumun ortak gereksinmelerinin saptanmasında görülen eksiklikler, çok kez yöneticilerle ger­ çekleştirilmesi gereken iletişimin gereği gibi sağlanmamasından kaynaklanmak­ 166 Amme İdaresi Dergisi tadır. Oysa kamu yönetiminde asıl amaç toplam kalitenin gerçekleştirilmesidir (Tortop, ı 998: 92). Özel kesimde patronlar, verimlilik ve kazanç olanaklarını artırmak için, müşterileri ile iyi ilişkiler kurmaya büyük önem verirler. Müşteri velinİmetİmdir sözcüğünü kullanırlar. Kamu kesiminde de, nitelikli, ucuz ve hızlı hizmet sunmak için vatandaşları aynı gözle görmek, onlarla yakın ve etkin ilişkiler kurmak gerekir. Onların yasalara uygun beklentilerinin gerçekleşmesi için, karşılıklı ilişki kurulması, ihtiyaçlarının doğru ve gerçekıere uygun olarak saptanması gerekir. Vatandaşların gerçek beklentilerinin saptanması için, yüz yüze görüşme, telefon veya mektuplaşma yolu ile haberleşme, anket ve araştır­ malar yapma, basında çıkan yakınma ve duyuruları izleme, şikayet kutularına bakma gibi iletişim olanaklarından yararlanmak gerekir. Bu iletişimin kurulma­ sında, birinci derecede görevlilerin tutum ve davranışları önemlidir. Bunun için, bu görevlilerin sürekli olarak eğitilmeleri ve konu ile ilgili olarak bilinçlendi­ rilmeleri ve çalışmalarının denetlenmesi büyük önem taşır (İslam, 2002: 5 ı). Aslında vatandaşların kamu hizmetlerinde gecikme ve aksamalardan yakınma­ larının nedeni, halkın yakınmaları ile ilgili etkili bir kamu oyunun oluşmamış olması, halk isteklerinin iyi bir iletişim kurularak yönetime yansıtılmaması ve karşılıklı iyi bir iletişim kurulamamasından kaynaklanmaktadır. Eleştiri/ere Açık olmalıdır Eleştirilerin, kamu yönetiminin başarılı olarak hizmetlerini yürütmesi yö­ nünden başarılı olacağına, kamu yöneticileri inanmalıdırlar. İletişim araçlarının belli çevrelerin veya patronların egemenliği altında olması, haberleşmenin sağ­ lıklı ve gerçekıere uygun olarak işlemesini engelleyen önemli nedenlerden biri­ dir. Tekelleşme, basın ve haber alma özgürlüğünün kısıtlanmasına neden olabi­ lir. Eleştiri serbesdiği ilkesi zedelenebilir. Çoğulcu ve demokratik toplum yapısı yönünden tehlikeli olabilir. Tekelleşme basın mensupları ve gazeteciler içinde sorunlar yaratabilir. Gazetecinin konumu zayıflar, iletişim aracını finanse eden kişi veya ortaklıkların baskıları artabilir. Çalışanların iş güvenceleri azalabilir. Bunun için nesnel kuralların geçerliliğini sağlayan ve yaptırımları olan yasal düzenlemelere gereksinme vardır. Olumsuzluklara neden olan tekelleşme akım­ larını sınırlamak, tekelleşmenin ortaya çıkardığı olumsuz sonuçları ortadan kal­ dırmak veya sınırlamak ve meslek ilkelerinin uygulanmasını sağlamak için, meslek mensuplarının örgütlenmesi ve aykırı uygulamalara karşı tavır almaları önemli bir etken olarak değerlendirilebilir (Alemdar, ı 999 : 4) . SONUÇ Kamu yönetiminde sağlıklı ve doğru haberleşme ve iletişim, toplumsal so­ çözümlenmesinde ve kişisel sorunlarımızın beklenilen doğrultuda so­ nuçlanmasında büyük önem taşımaktadır. Kişi ve kuruluşların, kendilerinden beklenilen görev ve yükümlülükleri tam olarak yerine getirebilmeleri, ilgililerle yaptıkları iletişimin eksiksiz olmasına ve istenilen amaçlara ulaşılabilmesi için runların Kamu Yönetiminde Halkla İlişkilerin Önemi ı 67 muhatapları tarafından tam olarak anlaşılmasına bağlıdır. Bunun için özellikle üst kademelerde bulunanların iletişim kurallanna uymaları, ilgililerle iyi iletişim kurmaları, iletişimi engelleyen tutum ve davranışlardan kaçınmaları gerekir. Bu konularda yasal engeller var ise, bunların giderilmesi için gerekli olan girişim­ lerde bulunmahdırlar. Kamu yönetiminde yönetim kademelerinde bulunanların başanları her şeyden önce iletişim alanında sağlayacakları başanya bağlıdır. Örgüt içinde yatay ve aşağıdan yukarıya ve yukarıdan aşağıya dikeyolarak ger­ çekleştirilecek ilişkilerde en önemli sorumluluk üst düzeyde bulunan yöneticile­ re düşmektedir. KAYNAKÇA Alemdar, Korkmaz (1999), Medya Gücü ve Demokratik Kurumlar, Tüses -Afa Yayını, İstanbuL. Alemdar, Korkmaz (Teksir not) Basında Tekelleşme ve Tekelleşmenin Sonuçları ve Ön­ lenmesi. Bıçakçı, İlker (2000), İletişim ve Halkla İlişkiler, Media Cat yayınları, Ankara. Çökıü,Y.Ece (2000), İletişim Ortamının Düzenlenmesinde Katkı Sağlayıcı Bir Uzman­ lık Dalı: Halkla İlişkiler Yazarfığı, 3-5 Mayıs 2000 İletişim Sempozyumu Bildirileri, İletişim Dergisi Yayınları 3 Ankara. Developpement et Cooperation (1979), Le Tiers Monde et le No uvel Ordre International de L 'Information, Bonn. Ergin, Akif-Birol, Cem (2000), Eğitimde İletişim, Anı Yayınları, Ankara. Karasu, Koray (2001), Profesyonelleşme Olgusu ve Kamu Yönetimi, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayını, Tezler dizisi No: 11, Ankara. İ.İ.S.A., (1989), Le Fonctionnaire Au Service Des Droits De L' Homme, Page.336. İrvan, Süleyman (2002 ), Medya Kültür Siyaset, Alp Yayınevi, Ankara. İslam, Yücel, (2002), "Kamu Yönetiminde Müşteri Anlayışının Oluşması ve Toplam Kalite Yönetiminin Etkileri", Ekonomik ve Teknik Dergi Standart, Temmuz 2002, s. 51. Kaya, Ali, (2002 ), "Bilişim ve iletişim Teknolojilerinin Yönetimdeki Etkileri ve Yeni Yönetim Anlayışı", İller ve Belediyeler Dergisi, Türk Belediyeler Birliği Yayını, Sayı 678, S. 15, Ankara. Poullet,Yves, (1999), "L'Autorite de Contrôle : Vues de Bruxelles", /.I.A.P., Revue Française d' Administration Publique, p.69. Tortop, Nuri, - Eyüp İsbir, - Burhan Aykaç, (1999), Yönetim Bilimi, Yargı yayınları, Ankara. Tortop, Nuri (1998), Halkla İlişkiler, Yargı Yayınları, Ankara. Tortop, Nuri (2000), "çağımızın Önemli Sorunu: Kişisel Bilgilerin Güvenliği Sorunu", Amme İdaresi Dergisi, Cilt 33 Sayı 3, Eylül 2000, s.l - 14 . Ugeux, William, (1973 ), Les Relations Publiques, Marabout Service, Paris.