TMMOB üyeleri Torba Yasaya karşı yürüdü

advertisement
1
sayı 223 / 30 temmuz 2013
• Çevre ve Şehircilik
Temmuz 2013
Bakanlığı 30
kamuoyunu
yanıltmaktadır. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3’te
TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI YAYIN ORGANIDIR
• İktidar TMMOB’yi
geriletemeyecek,
mücadelesini asla
durdururamayacaktır . . . . . . . . . . 5’de
• Teoman Öztürk 19. ölüm
yıldönümünde mezarı
başında anıldı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9’da
TMMOB üyeleri
Torba Yasaya karşı
yürüdü
• Basında İMO. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10’da
TMMOB’nin
yetkilerini kısıtlayan
torba yasaya karşı
binlerce TMMOB üyesi,
başta Ankara, İstanbul
ve İzmir olmak üzere
pek çok ilde sokağa
çıktı.
Mühendis, mimar ve
şehir plancıları Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı
ile siyasi iktidarı uyardı
ve “TMMOB Torbaya
Sığmaz” dedi.
Cumhurbaşkanına
da seslenen TMMOB
üyeleri kamu adına
mesleki denetim yapan
TMMOB ve Odaların
yetkilerini kısıtlayan Torba Yasa’nın Meclise iade edilmesini talep etti.
Teknik Öğretmenlere
mühendis unvanı
verilmesine karşı
kampanya
Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan
Bayraktar hakkında
soruşturma!
TMMOB’ye bağlı sekiz oda, Teknik Öğretmenlere mühendis unvanı verilmesini sağlayacak olan sınavın iptali
için imza kampanyası başlattı.
7’de
Oda Yönetim Kurulumuz, Gezi Parkı olayları ve 3194
sayılı İmar Kanunu’ndaki değişiklerle TMMOB’nin bir
gece yarısı operasyonuyla cezalandırılmak istenmesi
nedeniyle Odamız üyesi Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar hakkında soruşturma açılmasına
karar verdi.
4’te
2
Binlerce mühendis, mimar, şehir
plancı Torba Yasaya karşı yürüdü
30 Temmuz 2013
boyunca vatandaşlar
alkışlarla, trafikteki
araç sürücüleri ise
korna çalarak eyleme
destek verdiler.
Ankara
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı önünde bir açıklama
yapan TMMOB
Yönetim Kurulu
Başkanı Mehmet
Soğancı, AKP’nin
TMMOB’ye karşı
bir darbe yaptığını
söyleyerek, “AKP,
bu ülkenin mühendis, mimar, şehir
plancılarına darbe
yapmıştır. TMMOB
İstanbul İl Koordinasyon Kurulu
Sekreterimiz ve Makina Mühendisleri
Odamızın İstanbul
Şube 2. Başkanı Sevgili Arkadaşım Süleyman Solmaz,
Elektrik Mühendisleri Odamızın İstanbul Şube Başkanı
Sevgili Kardeşim Beyza Metin, Mimarlar Odası İstanbul
Şubemizin 2. Başkanı Sevgili Ağabeyim Sabri Orcan,
Şehir Plancıları Odamızın İstanbul Şube Sekreteri Sevgili Akif Burak Atlar kardeşim, Şube Sekreter Yardımcımız Sevgili Sezi Toprakçı kardeşim, Taksim Dayanışma
Platformunun sözcüsü Sevgili Mücella (Yapıcı) ablam
ve sevgili kızı mimar Canan Yapıcı kardeşim bir toplantıdan çıkıp Gezi Parkı’na giderken İstiklal Caddesi’nde
göz altına alındılar. Arkadaşlarımızın evleri arandı. Şimdi onlardan bir örgüt yaratılmaya çalışılıyor. Savcı bu
işten bir örgüt çıkaracak. Örgüt arıyorsan TMMOB’ye
bak, işte örgüt burada. Bu insanların yüreğinde sadece
insan sevgisi var, halkına karşı sorumluluk var. Bu örgütün adı TMMOB Sayın Bakan, Sayın Başbakan; sizin
çapınız bu örgüte yetmez” diye konuştu.
TMMOB üyeleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na
yürüdü
TMMOB üyeleri daha sonra buradan Güvenpark’a
yürüyerek bir forum düzenledi, tepkilerini dile getirdi.
AKP’nin bir gece yarısı operasyonuyla TMMOB’nin
yetkilerini kısıtladığı yasa değişikliğini protesto eden
binlerce TMMOB üyesi 10 Temmuz 2013 tarihinde saat
18.30’da TMMOB önünde toplanarak buradan Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı’na yürüdü.
TMMOB üyeleri Birlik önünden Güvenpark’a
yürüdü
TMMOB’nin yetkilerini kısıtlayan torba yasaya karşı
binlerce TMMOB üyesi, başta Ankara, İstanbul ve
İzmir olmak üzere tüm illerde yürüyüş düzenledi.
Yasaya karşı ilk tepki 10 Temmuz 2013 Çarşamba günü
Ankara ve İzmir’de düzenlenen yürüyüşlerle verildi.
Sonraki eylem, 13 Temmuz 2013 tarihinde TMMOB ve
bağlı Odaların yöneticileri, İKK Sekreterleri ve üyelerin
katılımıyla Ankara’da ve İstanbul’da gerçekleştirildi.
Ayrıca TMMOB İl Koordinasyon Kurulları, TMMOB
yetkilerini kısıtlayan Torba Yasa`nın Cumhurbaşkanı
tarafından Meclis`e iade edilmesi talebiyle basın açıklaması yaptılar.
Yürüyüşe emek-meslek örgütleri, demokratik kitle
örgütleri, siyasi partiler ve çok sayıda CHP milletvekili
destek verdi.
Mühendis, mimar ve şehir plancıları taşıdıkları dövizlerle, sloganlarla yasa değişikliğini, TMMOB’ye bağlı
Odaların İstanbul şubelerinin yöneticilerinin gözaltına
alınmasını protesto etti. “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “diren Türkiye TMMOB seninle”, “Örgüt
arama örgüt burada” “TMMOB yürüyor mücadele sürüyor” sloganlarıyla yürüyen TMMOB üyeleri Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı önüne siyah çelenk bıraktı. Yürüyüş
AKP hükümetinin baskıcı politikalarına ses çıkarmak ve
TMMOB’nin yetkilerini kısıtlayan torba yasayı protesto etmek için, TMMOB ve bağlı Odaların yöneticileri,
İKK Sekreterleri ve üyeleri, 13 Temmuz 2013 tarihinde
bir araya gelerek TMMOB binası önünden KızılayGüvenpark’a yürüyerek kitlesel bir basın açıklaması
yaptı.
Yürüyüşe İMO Yönetim Kurulu, Şube Yönetim Kurulları ve yüzlerce İMO üyesi katıldı.
Selanik Caddesi’nde TMMOB binası önünde toplanan mühendis, mimar ve şehir plancıları, Meşrutiyet
Caddesi üzerinden, “AKP elini mesleğimden çek”, “Gün
gelecek, devran dönecek,
AKP halka hesap verecek”,
“Diktatör istifa”, “Örgüt
Arama, TMMOB Burada”,
“TMMOB Yürüyor, Mücadele Sürüyor” sloganları eşliğinde Güvenpark’a yürüdü.
Güvenpark’ta TMMOB
Yönetim Kurulu Başkanı
Mehmet Soğancı yaptığı konuşmada, AKP hükümetinin
kendilerini, kentler üzerinde
oynanan rant oyunlarına
engel olarak gördüğü için
bertaraf etmeye çalıştığını
söyledi. Soğancı, “Bu örgüt
torbaya sığmaz, AKP hükümeti istediği dikensiz gül
bahçesini yaratamayacaktır. Biz mühendisler, mimarlar
ve şehir plancıları olarak AKP‘nin rantsal dönüşümüne,
AKP’nin toprağımızı, suyumuzu, ormanımızı yağmalamasına karşı çıkacağız. Odalarımız bilimden ve teknikten beslenmektedir, TMMOB asla ‘padişahım çok
yaşa‘ diyenlerle aynı saflarda bulunmayacaktır.” dedi.
Güvenpark’taki basın açıklaması “Kral Çıplak” sloganlarıyla son buldu.
İstanbul
İstanbul İKK gözaltıları kitlesel basın açıklaması
ile protesto etti
TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu’nun çağrısı
ile 13 Temmuz 2013 Cumartesi günü İstiklal Caddesi
Galatasaray Lisesi önünde toplanan mühendis, mimar
ve şehir plancıları TMMOB’ye yapılan saldırıları ve
gözaltıları kitlesel basın açıklaması yaparak protesto
etti. Taksim Dayanışma’nın da destek verdiği etkinlikte TMMOB Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu,
TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube
Başkanı Zeki Arslan birer konuşma yaptılar. Basın açıklaması tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan
TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri ve
MMO İstanbul Şube Başkan Vekili Süleyman Solmaz
tarafından okundu.
İzmir
İzmir İKK Gündoğdu Meydanı’na yürüdü
Torba Yasaya karşı İzmir’de 10 Temmuz 2013 tarihinde TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından
kitlesel bir eylem gerçekleştirildi.
Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde saat 19:30’da toplanan TMMOB üyeleri buradan Gündoğdu Meydanı’na
kadar alkış ve sloganlarla yürüdü. Yürüyüş sırasında
çevrede bulunan vatandaşlar alkış ve sloganlarıyla eyleme destek verdi.
Gündoğdu meydanında Gezi parkı olaylarında hayatını
kaybeden kişiler için bir dakikalık saygı duruşunun ardından TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Dönem
Sözcüsü Ferdan Çiftçi bir basın açıklaması yaptı.
AK Parti hükümetinin Gezi Parkı olaylarının faturasını
TMMOB’ye kesmek istediğini dile getiren Çiftçi, “Gezi
parkı direnişi karşısında ne yapacağını şaşıran AKP
hükümeti, gece yarısı önerisini torba yasaya koyarak
TMMOB’yi etkisizleştirmeye çalışmaktadır. Gece
yarısı yangından mal kaçırır gibi yapılan operasyonla,
sürdürülen cadı avının devamı olarak hüsranın intikamını bizlerden almak istemektedir. Ülke kaynaklarının, kamusal alanların, doğanın talanına karşı çıkan
TMMOB’yi, yok etmek istemektedir. Talanın, planlanmış yapılaşmanın önü açılmak istenmektedir. Bizlerin kamusal denetim yetkilerimizi elimizden almak
istemektedirler. Bizler torbaya girmeyeceğiz. Padişahım
çok yaşa diyenlerle saf tutmayacak kral çıplak demeye
devam edecektir” dedi.
Eyleme TMMOB üyelerinin yanı sıra sendikalar, kitle
örgütleri ve siyasi partilerden de katılım gerçekleşti.
30 Temmuz 2013
3
İMO Yönetim Kurulu’nun, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya ilişkin yaptığı değerlendirme
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kamuoyunu
yanıltmaktadır
B
ilindiği gibi 9 Temmuz 2013 gecesi Meclis Genel
Kurulu’nda görüşülen Torba Yasa’ya bir önergeyle
3194 İmar Yasası’nda değişiklik öngören maddeler
ilave edilmiş ve Torba Yasa iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmiştir. TMMOB ve bağlı odalarının kamu adına yaptığı denetimler ortadan kaldırılmış,
meslek odaları ekonomik anlamda güçsüzleştirilmiş,
oda-üye ilişkisi koparılmak istenmiştir. Bu değişiklikle
ilgili kamuoyunda yoğun bir tepki açığa çıkmış, özellikle Taksim Dayanışması bileşenleri arasında yer alan
TMMOB’den intikam alındığı algısı oluşmuştur.
İmar Yasası’ndaki değişikliklerinin gerekçesi ile birlikte
TMMOB’nin cezalandırıldığına dair algıyla ilgili olarak
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yazılı bir açıklama yapmıştır. Tek taraflı tasarruflarla ilgili oluşan tepkileri şimdiye
kadar görmezden gelen Bakanlığın, bu konuyla ilgili
açıklama yapma gereği duyması bile niyetin sorgulanmasını beraberinde getirmekte, dahası Bakanlık kamuoyunu
yanıltmaktadır.
Bakanlık açıklamasında, “Yapılan yasal düzenlemeyle
hiçbir şekilde Meslek Odalarının Kanunlarla verilen yetkileri
ortadan kaldırılmamaktadır. Üyeleri üzerindeki mesleki
denetime ilişkin her hangi bir kısıtlamada getirilmemektedir.”
denilmektedir. Oysa gerçekler bu yönde değildir.
Hükümet son birkaç yılda gerçekleştirdiği değişiklerle
meslek odalarının mesleki denetim işlevini zayıflatmak
için her türlü girişimde bulunmuş, Odaların üyelerini
ve üyelerinin mesleki faaliyetlerini denetleme kanallarını kapatmış, meslek odalarının faaliyet alanlarıyla
ilgili konularda kamu adına yapmakla yükümlü olduğu
denetimi ortadan kaldırmış, odaların gelir kaynaklarını
budamıştır. Örneğin; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve
bünyesindeki Meslek Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün
kurulmasını sağlayan 644 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname, proje müelliflerinin ibraz etmekle yükümlü
olduğu Sicil Durum Belgesi’ni ortadan kaldıran 3 Nisan
2012 ve 14 Nisan 2012 tarihli Yönetmelik değişiklikleri,
İşyeri Tescil Belgesi yenileme zorunluluğunu ortadan
kaldıran 1 Haziran 2013 tarihli Yönetmelik değişikliği ile
Meslek Odalarının yetki ve sorumlulukları aşama aşama
azaltılmıştır.
Bakanlık açıklamasında “Harita, Plan, etüt ve projeler;
idare ve ilgili kanunlarında açıkça belirtilen yetkili kuruluşlar
dışında meslek odaları dahil, başka bir kurum ve kuruluşun vize ve onayına tabi tutulamaz, tutulması istenemez.”
şeklindeki düzenlemenin “Planlı Alanlar Tip İmar
Yönetmeliği”nde yer aldığı belirtilmiştir ki, bu bilgide
maddi hata bulunmaktadır. Çünkü adı geçen Yönetmelikte bu düzenleme yoktur; Bakanlık açıklamasında
“Yönetmeliğin iptaline yönelik olarak açılan davalarda
mahkemelerce herhangi bir yürürlüğün durdurulması ve iptal
kararı verilmemiştir” şekildeki ifade ise dayanaksızdır,
çünkü olmayan bir düzenleme hakkında dava açılması,
olmayan bir düzenleme hakkında yürürlüğü durdurma
kararı verilmesi mümkün değildir?
Kaldı ki, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın 13 Nisan
2006 tarih ve 1493 sayılı Genelgesinde, ‘Projelerin mesleki denetimden geçirilmesi işlemlerinin ilgili belediyesi
veya mal sahibinin talebi halinde TMMOB Meslek
Odalarınca yapılabileceği’ belirtilmişken, bugün gelinen
noktada meslek odalarının projeleri hiçbir biçimde mesleki denetime tabi tutmaması istenmekte, bunun için
mevzuat değişiklikleri gerçekleştirilmektedir.
yetkilendirilmiştir. Yetkilendirilen kurumların denetimi
gereği gibi yapamadığı, denetimi gerçekleştirecek donanıma sahip olmadığı açığa çıkmış, denetim bir bütün
olarak zafiyete uğramış, neticesinde sahte mühendisler
ile mesleki faaliyette bulunmaya haiz olmayan mühendisler çoğalmıştır.
Örneğin; 1 Ocak 2011 ile 1 Nisan 2013 tarihleri arasında
Odamız tarafından yapılan araştırma ve incelemelerde;
İşyeri Tescil Belgesi olmadan/yıllık onaylarını yaptırmadan, yani Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nde var
olan yükümlülüğü yerine getirmeden, yeni yapı ruhsatına statik proje müellifi olarak imza atan üye sayımızın
yaklaşık 2000 olduğu görülmüştür. Bu durumun kamu
güvenliği bağlamında ne anlama geldiği tartışılmaya
gerek bırakmayacak oranda açıktır.
Yine örneklendirecek olursak, 3 Nisan 2012 ve 14 Nisan
2012 tarihlerinde, Planlı Tip İmar Yönetmeliği ile Yapı
Denetimi Uygulama Yönetmeliği’nde gerçekleştirilen
değişikliklerle, yapım sürecinde yer alan inşaat mühendislerinin Odamızdan Sicil Durum Belgesi alma zorunluluğu kaldırılarak, yerine idareye yasaklı olmadığına dair
taahhütte bulunma zorunluluğu getirilmiştir.
Türkiye’de 3232 Belediye, 81 İl Özel İdaresi ve 255
Organize Sanayi Bölgesi’nden oluşan toplam 3568 idare
bulunduğunu belirtmek ve Yönetmelik değişiklikleri
gereği, idarelerin, takip eden ayın ilk haftası içerisinde
yapı sürecinde yer alan ve yasaklı olmadığını taahhüt
eden inşaat mühendislerinin yaptıkları işlere ilişkin bilgileri İnşaat Mühendisler Odası’na bildirmekle yükümlü
kılındığını hatırlatmak isteriz.
Ancak, 2012 yılının Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos
aylarında 3568 idareden ancak yüzde 9’u Odamıza bu
yönde bildirimde bulunmuştur. Denetimin ne oranda zafiyete uğradığının anlaşılması için, bu yüzde 9’u
oluşturan 10545 “yeni” yapı ruhsatında; Oda kaydı
olmayan proje müellifi sayısının 4, Oda kaydı olmayan
fenni mesul sayısının 3, Oda kaydı olmayan şantiye şefi
sayısının 34, İşyeri Tescil Belgesi olmayan ya da belgesini
yenilemeyen proje müellifi sayısının 125, İşyeri Tescil
Belgesi olmayan proje müellifleri tarafından üretilen
proje sayısının 218, İşyeri Tescil Belgesi olmaksızın fenni
mesuliyet üstenilen ruhsat sayısının 82, Yapı Denetim
Kuruluşu çalışanı ya da ortağı olan proje müellifi sayısının 21, Yapı Denetim Kuruluşu çalışanı ya da ortağı olan
proje müellifleri tarafından üretilen proje sayısının 57,
Yapı Denetim Kuruluşu çalışanı ya da ortağı olan fenni
mesul sayısının 12, Yapı Denetim Kuruluşu çalışanı ya
da ortağı olan şantiye şefi sayısının 14 olduğunun tespit
edildiğinin bilinmesi gerekmektedir. Hükümet, sorunlu
ve eksikliklerine rağmen devam eden bir işleyişi ortadan
kaldırmış, denetimle ilgili idare yetkilendirmiş, ancak bırakalım çözülmesini, sorunlar kat be kat artmış, denetim
sistemi içinden çıkılamaz bir kilitlenmeyle karşı karşıya
bırakılmıştır.
Yukarıda paylaştığımız veriler, gerek medya aracılığıyla gerekse de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve idare ile
yapılan görüşmelerde defalarca dile getirilmiş ancak
herhangi bir sonuç alınamamıştır. Nitelikli yapı üretmekle sorumlu proje müellifleri ile nitelikli yapı talebinde
bulunan vatandaş arasındaki ilişkiyle anlamına kavuşan
yapı üretim süreci, her iki muhatabın da mağduriyetine
yol açmıştır.
Sormak istiyoruz. Yukarıda atıfta bulunduğumuz Genelgeden bugüne ne değişmiştir? Meslek odalarının projelerde mesleki denetim yapmamasını yapı sahipleri mi,
proje müellifleri mi yoksa belediyeler mi istememektedir.
Belediyelerin üretilen bütün projeleri nitelikli denetime
tabi tutacak şekilde alt yapı, teknik eleman sorunları mı
çözülmüştür? Hiçbirinin olmadığı kamuoyunun malumudur. Değişen, siyasi iktidardaki meslek odası algısıdır.
Bakanlığın yazılı olarak yaptığı açıklamanın 4. Maddesinde, “Danıştay 6. Dairesi’nin “Uygulama projelerinin
proje müelliflerince hazırlanarak doğrudan yapı denetim
kuruluşuna teslim edilmesi ve ilgili idareler dışında başka bir
kurum veya kuruluşun vize ve onayına tabi tutulmayacağına”
ilişkin kararı bulunmaktadır.” şeklindeki vurguyla kamuoyu eksik ve yanlış bilgilendirilmektedir. Bakanlığın atıfta
bulunduğu kararın neye ilişkin olduğu ve neyi içerdiği
belli değildir.
İnşaat Mühendisleri Odası, mesleki denetimi zayıflatacak uygulamalarla ilgili ayrıntılı çalışmalar gerçekleştirmiş ve bunları dönem dönem kamuoyuyla paylaşmıştır.
İMO’nun ulaştığı veriler, güvenli yapı üretiminin yaratılamadığı ve kamu güvenliğinin doğrudan tehlike altında
olduğunu göstermiştir. Mesleki faaliyetleri denetleme
yetkisi Meslek Odalarının elinden alınmış, denetimle
ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile İl Müdürlükleri
Oysa Bakanlığın iddiasının tersine Danıştay 8.
Dairesi’nin 16 Haziran 2004 tarih ve 2003/1483 E.2004/2893 K. sayılı kararı, Danıştay 8. Dairesi’nin 3
Temmuz 2007 tarih ve 2005/3879 E.- 2007/4213 K.
sayılı kararı, Danıştay 8. Dairesi 14 Mayıs 2008 tarih
ve 2007/4011 E.- 2008/3518 K. sayılı kararı, Ankara ve
İzmir İdare Mahkemelerinin konuya ilişkin Danıştay
tarafından da onanmış birçok kararı bulunmaktadır;
listenin çok daha uzatılabileceği bilinmelidir.
Örneğin, Danıştay 8. Dairesi’nin 16 Haziran 2004 tarihli
kararı mesleki denetime ve bu konuda meslek odalarının
görev ve yetkilerinin ne olduğuna açıklık getirmektedir.
Kararın ilgili bölümü şu şekilde düzenlenmiştir: “(…)
Meslek Odasının yetkili ve görevli bulunduğu ‘mesleki denetim’, Büronun ve Serbest Mühendisin kaydının devam edip
etmediği, imzanın doğruluğu, kesilen faturanın veya serbest
meslek makbuzunun Asgari Ücret Yönetmeliği’ne ve eki fiyat
tablolarına uygunluğu, hazırlanan proje ve hesapların standartlara, yönetmeliklere, teknik esaslara, çizim standartlarına
uygunluğu gibi konuları kapsamaktadır.”
Açıklamanın 5. maddesinde ise ‘Meslek Odalarının kendi
yönetmeliklerine göre para karşılığı vize işlemi yaptığı,
bununla ilgili şikâyetler olduğu, yine Meslek Odalarının kendi Yönetmeliklerine dayanarak, mühendis ve
mimarların mesleki faaliyetini kısıtladığına dair yüzlerce
şikâyet geldiği ve dolayısıyla 3194 sayılı İmar Yasası’ndaki değişiklik yapıldığı’ ifade edilmektedir.
İlk önce Bakanlığın bu tür spekülatif açıklamalar yapmış
olmasını yadırgadığımızı, kamu idaresi ciddiyetiyle
bağdaştırmadığımızı belirtmek istiyoruz. Şikâyet hangi
konularda olmuştur, kimler yapmıştır, hangi nedenlerle
yapılmıştır; gerekçeleri nelerdir? Kamuoyunun dikkatinin üzerinde olduğu bir konuda gelir-geçer, dayanaksız, doğru olup olmadığı belli olmayan, hangi kriterler
çerçevesinde değerlendirildiği belirtilmeyen, sübjektif
olup olmadığı noktasında soru işaretleri taşıyan “bilgiler” çerçevesinde tartışmaya müdahale edilmesini doğru
bulmuyoruz.
İnşaat Mühendisler Odası’nın elinde Bakanlığın iddiasının aksine bilgiler mevcuttur. İMO’ya mesleki denetimin, meslektaşların mesleki faaliyetlerinin denetlenmesinin, kamu güvenliği ve güvenli yapı üretimi bağlamında
son derece olumlu sonuçlar doğurduğuna dair yüzlerce
destek mesajı gelmektedir. Türkiye bir deprem ülkesidir,
depreme dayanıklı, nitelikli yapı üretilmesi hem meslektaşlarımızın hem de vatandaşlarımızın talebidir. Yukarıda paylaştığımız, niteliksiz yapı üretimini teşvik eden
denetimsizliğe dair veriler, Odamızın denetim konusundaki ısrarının destek bulduğunun bir başka göstergesi
sayılmalıdır.
Bizlerin iddiası dayanaklı, ancak Bakanlığınki dayanaksızdır. Bizlerin iddiası verilere, Bakanlığınki ise spekülatif
değerlendirmelere dayanmaktadır.
Açıklamanın 7. Maddesinde 19 Nisan 2013 tarihli
Kanun Tasarısı Taslağına atıfta bulunulmuş olmasını ise
hayretle karşıladığımızı belirtmek istiyoruz. Halen tasarı
düzeyinde bir çalışmanın referans gösterilmesi yasamayürütme ilişkisi bağlamında sorunludur.
Kaldı ki, açıklamada referans Taslakta İmar Kanunu’nda
değişiklik öngören 21 madde, Kat Mülkiyet Kanunu’nda
değişiklik öngören beş madde, Kıyı Kanunu’nda değişiklik öngören üç madde, İller Bankası Kanunu’nda değişiklik öngören üç madde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname’de değişiklik öngören iki madde bulunmasına
rağmen, bunların içinden tek bir maddenin cımbızla çekilerek, bir gece yarısı operasyonu ile yasalaştırılmasının
“Gezi Parkı olayları” ile ilişkisinin olup olmadığı konusunu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.
Anlaşılan o ki Bakanlık açıklaması, kamuoyunda oluşan
tepkileri bastırmaya dönüktür. Ancak inandırıcı, ikna
edici olmaktan uzaktır; maddi hatalar vardır ve konu ile
ilgili manipülasyon yapılmaktadır.
İnşaat Mühendisleri Odası, son birkaç yıldır mesleki
alanlarla ilgili yapılan mevzuat değişikliklerinin meslek
odalarını güçsüzleştirmeyi, ekonomik anlamda kıskaca
almayı amaçladığına inanmakta, denetim sisteminde
açığa çıkacak zafiyetin, bırakalım üyelerin mesleki
faaliyetlerinin denetlenemeyecek olmasının doğuracağı
olumsuz sonuçları, asıl olarak kamu idaresinin tasarrufları bağlamında açığa çıkacağını düşünmektedir.
İnşaat Mühendisleri Odası açısından, meslek Odalarının
güçsüzleşmesi tali, kamu idaresi projelerinin denetlenmeyecek olması temel bir sorundur. İtirazımız asıl bu
durumadır.
4
30 Temmuz 2013
Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar hakkında
soruşturma!
Oda Yönetim Kurulumuz,
13 Temmuz 2013 tarihinde olağanüstü bir toplantı
gerçekleştirmiş, toplantıda
TMMOB’nin yetkilerini kısıtlayan yasa değişikliği ve Gezi
Parkı olayları değerlendirilmiştir. Yönetim Kurulumuz, Gezi
Parkı olayları ve 3194 sayılı
İmar Kanunu’ndaki değişiklerle
TMMOB’nin bir gece yarısı
operasyonuyla cezalandırılmak
istenmesi nedeniyle Odamız
üyesi Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar hakkında
soruşturma açılmasına karar
vermiştir.
9 Temmuz 2013 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda
görüşülen 478 sıra sayılı “Torba Kanun” teklifinin içerisine; iktidar partisine mensup altı milletvekili tarafından verilen bir önergeyle 3194 sayılı İmar Kanunu’nun
8. maddesinde değişiklikler öngören maddeler ilave
edilmiş ve bu teklifin iktidar partisi milletvekillerinin
oylarıyla kabul edildiği görülmüştür.
Kabul edilen Kanuna göre; 3194 sayılı İmar
Kanunu’nun 8. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinden sonra gelmek üzere 10 bent eklenmiş; bunlardan
(ı) bendi, “Harita, Plan, etüt ve projeler; idare ve ilgili
kanunlarında açıkça belirtilen yetkili kuruluşlar dışında
meslek odaları dahil, başka bir kurum ve kuruluşun vize
ve onayına tabi tutulamaz, tutulması istenemez. Vize
ve onay yaptırılmaması ve benzeri nedenlerle müellifler veya bunlara ait kuruluşların büro tescilleri iptal
edilemez veya yenilenmesi hiçbir şekilde geciktirilemez.
Müelliflerden bu hükmü ortadan kaldıracak şekilde
taahhütname talep edilemez.” hükmünü içermektedir.
Eklenen bu hüküm, dayanağını Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’nın 135. maddesinden alan ve 6235 sayılı
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu’na
göre kurulan “Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği”
ve bağlı Meslek Odalarının varlık nedenini tamamen
ortadan kaldırmaktadır.
Çünkü Anayasa’nın 135. maddesi ve 6235 sayılı
Kanunun 2. maddesinin (b) bendinde TMMOB ve
bağlı Odalarının görev ve yetkileri açıkça belirtilmiştir.
Buna göre TMMOB ve bağlı Odaları, “Mühendislik ve
mimarlık mesleği mensuplarının, müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak,
mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini
sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile
olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak
üzere meslek disiplinini ve ahlâkını korumak için gerekli gördüğü bütün teşebbüs ve faaliyetlerde bulunmak”la
yükümlüdür.
Yapılan bu değişiklikle, Anayasa’nın ve 6235 sayılı Yasanın açık hükmü ile Meslek Odalarına verilen yetkiler,
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8. maddesine sıkıştırılmış
bir bentle yok sayılmaktadır.
TMMOB ve bağlı Odaları ilgili değişiklik nedeniyle,
üyeleri nezdinde mesleki denetim yapamayacak, idarenin faaliyetlerini kamu adına denetleyemeyecek, yine
idarenin toplumsal yarar ilkesiyle çelişen uygulamalarını denetime tabi tutamayacak, üye-Oda ilişkilerini
zayıflatacaktır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından son birkaç yılda
çıkarılan yönetmelik ve genelgelerle, meslek odalarının
mesleki denetim işlevini zayıflatmak için her türlü
girişimde bulunulduğu, Odaların üyelerini ve üyelerinin
mesleki faaliyetlerini denetleme kanallarının kapatıldığı, meslek odalarının faaliyet alanlarıyla ilgili konularda
kamu adına yapmakla yükümlü olduğu denetimin
ortadan kaldırıldığı bilinmektedir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bu müdahaleleri sonrası zaten sorunlu olan yapı üretim ve denetim süreçleri
İMO Yönetim Kurulu, 3194 Sayılı İmar
Yasası’nın değiştirilmesi ile ilgili bir
açıklama yaptı
AKP
tahakkümüne
teslim
olmayacağız
AKP Hükümeti, Meclis’te bir gece yarısı operasyonu düzenleyerek 3194 sayılı İmar Yasası’nı değiştirdi. İmar Yasası’nda yapılan değişiklikle TMMOB
örgütlülüğüne darbe yapıldı. Darbenin asıl hedefinin ise meslek odalarını ekonomik anlamda güçsüzleştirmek, oda-üye ilişkisini bitirmek olduğu açıktır.
daha çok zafiyete uğramış, yetkilendirilen kurumların
denetimi gereği gibi yapamadığı açığa çıkmış, neticesinde sahte mühendisler ile mesleki faaliyette bulunmaya
haiz olmayan mühendisler çoğalmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bu konuda çeşitli kereler
uyarılmış olmasına rağmen, sürdüre geldiği uygulamalarını düzeltmek yerine, kanun değişikliği ile pekiştirme
yolunu tercih etmiştir. Görülmektedir ki, Bakanlığın,
yapı üretim sürecinin unsurlarının mağduriyetini
ortadan kaldırmak gibi bir niyeti yoktur. Aksine, bütün
olanaklarını zorlayarak nitelikli yapı üretimi gerçekleştirmek isteyen üye ve meslek odalarını cezalandırmaktadır.
Projelerin mesleki denetimden geçirilmesi işlemlerinin
yeterli teknik elemana sahip olmayan ilgili belediye,
yapı sahibi veya proje müelliflerinin talebi halinde
Meslek Odalarınca yapılabilmekteyken, yasa değişikliği ile meslek odaları hiçbir biçimde projeleri mesleki
denetime tabi tutamayacak, yapı üretim sürecinin
yukarıda belirtilen unsurları meslek odalarının bilgi ve
birikiminden yoksun kalacaktır. Bu durumun, ülkemizin depremselliği düşünüldüğünde, telafisi mümkün
olmayan sonuçlara yol açması kaçınılmazdır.
Mesleki denetim gerçekleştirilmesinin, Meslek Odalarının meslektaşlarının faaliyetlerini denetlemesinin,
kamu güvenliği ve güvenli yapı üretimi bağlamında
olumlu sonuçlar doğurduğu bilinmektedir. Türkiye
bir deprem ülkesidir; depreme dayanıklı, nitelikli yapı
üretilmesi vatandaşların talebi olduğu gibi meslektaşlarımızın da görevidir.
Mesleki denetimin kaldırılması; nitelikli yapı üretmekle
sorumlu proje müellifi meslektaşlarımız ile nitelikli
yapı talebinde bulunan vatandaş arasındaki ilişkiyle anlamına kavuşan yapı üretim süreci, her iki muhatabın
da mağduriyetine yol açacaktır. Haksız rekabet derinleşecek, imzacı veya sahte mühendisler çoğalacak, etüd
ve proje hizmetlerini maliyet artışı olarak değerlendiren
ve kar hırsıyla her türlü denetimden imtina eden vasıfsız müteahhitlerin önü açılacaktır.
Meclis tutanakları incelendiğinde, kanunun gerekçesinde ve yapılan konuşmalarda, “vize” olarak adlandırılan
mesleki denetim uygulamasının, “müelliflerin meslek
uygulamasının kısıtlanması” şeklinde lanse edilerek,
uygulamanın yanıltıcı ve gerçek dışı beyanlarla mühendislerin lehine olacağının ifade edildiği görülmektedir.
Oysa ki, 9 Temmuz 2013 gecesi başta İnşaat Mühendisleri Odası ve TMMOB olmak üzere hiçbir kurumdan görüş almaksızın, baskın yapar gibi kamuoyunun
bilgisinden kaçırarak mühendislik alanına müdahale
eden bu yasanın çıkarılması, çağdaş siyaset anlayışına
sığmayacağı gibi, bu yasayı çıkaranların da savunamayacakları bir iş yaptıklarının bilinciyle hareket ettiklerini göstermektedir.
Bu nedenle Oda Yönetim Kurulumuz, Odamız üyesi
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar hakkında
TMMOB Disiplin Yönetmeliği hükümleri uyarınca
soruşturma açılmasına karar vermiştir.
Hükümet son birkaç yıldır, Kanun Hükmünde
Kararnamelerle, Yönetmelik değişiklikleriyle meslek
odalarının kamu adına yaptığı denetimi engellemek
ve meslek odalarını yetkisizleştirmek, güçsüzleştirmek istemektedir. İmar Yasası’ndaki değişiklik, bu
niyetin yasa değişikliği ile uygulamaya alınmasıdır.
İmar Yasası’ndaki değişikliğin bir gece yarısı operasyonuyla gündeme gelmesi, Gezi Parkı süreciyle
doğrudan ilintilidir, politiktir, siyasi iktidarın bütün
kurumları hizaya getirmek istemesinin bir başka
tezahürüdür; TMMOB’den intikam alma amacı
taşımaktadır. TMMOB ve bağlı Odaların örgütlülüğüne darbedir; her darbe gibi gece yarısı planlanmış
ve hayata geçirilmiştir.
Taksim Dayanışması bileşenleri arasında TMMOB
üyeleri bulunmaktadır, TMMOB Gezi Parkı direnişinin aktif katılımcısı olmuştur, TMMOB’nin
siyasi iktidarın kente dönük işlediği suçlarla ilgili
meşru ve hukuki mücadelesi kesintisiz sürmektedir.
Hükümet sözcülerinin ve başta da Başbakan’ın
Taksim Dayanışması’nı ve TMMOB’yi hedef
göstermesinin boş olmadığı açığa çıkmıştır. Taksim
Dayanışması’nda görev alan TMMOB üyelerinin
gözaltına alındığı, evlerinin basıldığı bir günün gecesinde, TMMOB’nin yetki ve gelirlerini budayan
değişiklik gerçekleştirilmiştir.
Önerge sahiplerine dikkat edilmelidir. İmzacı
milletvekillerinin mesleklerine bakıldığında sadece
bir orman mühendisi bulunduğu, diğerlerinin ise
farklı meslek gruplarından olduğu görülecektir.
İmar Yasası’nda değişiklik önergesiyle ilgili bırakalım TMMOB’nin görüşünü almayı, kendi partisinden mühendis, mimar milletvekillerini bile sürece
dahil etmemiştir. Demokratik işleyiş, katılımcılık
AKP hükümetinin tercihleri arasında yoktur; ‘ben
yaptım oldu’ anlayışı tek yönetsel özellik haline
gelmiştir.
Türkiye, tarihinin hiçbir döneminde toplumsal
yaşama, mesleki alanlara bu denli ideolojik yaklaşan bir hükümete tanık olmamıştır. Hükümet
toplumsal yaşamı kendi ideolojik-politik yaklaşımına uygun düzenlemek istemekte, bu doğrultuda
mevzuat değişiklikleri gerçekleştirmekte, buna
direnen kurumların ise yasasına el atarak etkisizleştirmektedir.
12 Eylülcülerin bile yapmadığı, yapmaya cesaret
edemediği antidemokratik girişimler, hızından hiç
kaybetmeden devam etmektedir. Siyasi iktidar bir
taraftan toplumu, muhalif kesimleri polis şiddetiyle
terörize ederken, diğer taraftan yasa değişikliği ile
muhalif kurumlar üzerinde terör estirmektedir.
İfade etmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz ki,
TMMOB ve bağlı Meslek Odaları, 12 Eylül faşizmine nasıl direndiyse, zorlu dönemlerden mesleklerini
ve mesleki örgütlerini koruyarak çıkmayı nasıl
başardıysa, AKP karanlığını alt etmeyi bilecek,
tahakküme teslim olmayacaktır. Bilime, özgürlüğe,
eşitliğe olan inancımız azalmayacak, hiçbir güç
bizleri, mesleğimizi toplum yararına icra etmekten
alıkoyamayacaktır.
30 Temmuz 2013
5
TMMOB’ye bağlı Odalar, TMMOB’nin yetkilerini kısıtlayan Torba Yasa’ya ilişkin 11 Temmuz 2013 tarihinde ortak bir
basın açıklaması yaptılar.
İktidar TMMOB’yi geriletemeyecek,
mücadelesini asla durduramayacaktır
Mesleğimize, örgütümüze, ülkemizin kamusal zenginliklerine sahip çıkmaya devam edeceğiz
AKP iktidarı, önceki gece yine bir “torba yasa” içinde,
TMMOB ve bağlı Odalarını hukuk dışı bir şekilde
sınırlamaya yönelik bir yasa değişikliği yapmıştır. Aynı
iktidar üç yıl önce yine bir gece yarısı operasyonuyla,
yabancı mühendisleri ülkemiz mühendislerinden ayrıcalıklı kılacak bir yasa değişikliği yapmış, daha sonra, iki
yıl önce Kanun Hükmünde Kararnamelerle TMMOB‘yi
otoriter bir tarzda vesayet altına alma yönünde adımlar
atmış, bütün ülkeyi rant eksenli bir şekilde imara açma
politikaları doğrultusunda yeni yasa ve yönetmelik
değişiklikleri yapmıştır. TMMOB Yasasının bütününü
değiştirme girişimi ise TMMOB ve Odalarımızın yürüttüğü kampanya üzerine bizzat Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ertelenmek zorunda kalınmış, daha
doğrusu Anayasa değişiklikleri dönemine ertelenmiş
gibi gösterilmiştir. Fakat Taksim‘de yapılmak istenen,
bilime, tekniğe, mühendislik, mimarlık, şehir plancılığına aykırı düzenlemeler karşısında yargıya başvuran
ve haklılığı yargı tarafından teyit edilen Odalarımız ve
TMMOB’ye iktidarın duyduğu rant eksenli kin, önceki
gece yapılan ani değişikliklerle ve TMMOB‘ye bağlı
Odalarımızın İstanbul Şube yöneticilerinin gözaltına alınmalarıyla yansımıştır. İktidarın yaptığı bütün
mevzuat değişiklikleri, birazdan değineceğimiz üzere
Anayasa‘nın kamu kurum ve kuruluşu niteliğindeki
meslek odalarıyla ilgili gayet sarih olan hükümlerine
aykırıdır, hukuk dışıdır ve tarihsel meşruiyeti yoktur.
Yapılan değişiklikle Odaların yeni talanları önleme gücü
hukuken olanaksız hale gelmektedir
Önceki gece yapılan değişiklikler, özet olarak;
Ülke kaynaklarının talanına karşı çıkan meslek odalarını işlevsizleştirme,
Odaların üyeleriyle ilişkisini zayıflatmak ve giderek
ortadan kaldırmak,
Odaların gelirlerine el koymak,
Kamusal-toplumsal kaynak ve varlıkların talanını iktidarın elinde merkezileştirerek piyasaya açmak, metalaştırmak,
Kentsel dönüşüm, kentsel rant programlarının önündeki bilimsel, teknik mesleki denetimi ve toplumcu
engelleri ortadan kaldırmak,
Özerk yerinden yönetim kuruşları olan Belediyeler ve
Meslek Odalarının Anayasal hak, yetki ve görevlerini
ellerinden almak,
Mimarların Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamındaki mimari projelerini eser olmaktan çıkarmak, telif
haklarına el koymak, ve sonuçta teslim alamadığı
TMMOB‘yi etkisizleştirmek istemektedir.
Oysa 1954 yılında 6235 Sayılı Yasa ile kurulan ve 24
Odanın üst birliği olan TMMOB, kökleri 1900‘lü yılların başına dayanan bir örgütlenme ve mücadele geleneğinin ürünüdür. TMMOB ve bağlı Odaları, bir yandan
meslek-meslektaş haklarını koruyup geliştirirken,
diğer yandan bilimsel-teknik mesleki bilgi birikimini
ve örgütsel gücünü kamu ve toplum yararına sunmak
için faaliyet yürütür, yasal dayanağını Anayasa‘nın 123,
124, 135. maddelerinden alan kamu kurumu niteliğinde, kamu tüzel kişiliğine sahip meslek kuruluşlarıdır ve
yerinden yönetim esasına dayanırlar.
Mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmetleri;
çevre ve kentleşme politikalarının dinamik güçlerinin
başında yer alırlar. Ciddi bilim-teknik politikaları,
olağan koşullar ve toplumsal bir kalkınma perspektifi
içinde mühendislik, mimarlık, şehir plancılığının yeri,
konumu v.b böyledir. Ancak Türkiye‘nin kalkınma
dönemlerinde belirli bir yeri olan meslek disiplinlerimiz
bugün bilimsel gereklerden hızla uzaklaşan bir tarzda
ve çok yönlü olarak etkisizleştirilmeye çalışılmakta,
mesleki deformasyon, işsizlik ve yoksullukla yüz yüze
getirilmektedir.
Meslek disiplinlerimiz neoliberal dönemin doruğa ulaşan ekonomi politikalarına bağlı olarak siyasi iktidarlar
tarafından ikinci plana itilmiş, bazı alanlardaki yetkiler
uluslararası sermaye kuruluşlarına devredilmiş, bazı
alanlar neredeyse ortadan kaldırılmış; mühendislik,
mimarlık, şehir plancılığı hizmetlerinin ana sektörleri
kamusal fayda anlayışından çıkarılıp serbestleştirme,
özelleştirme, ticarileştirmenin arpalıkları haline getirilmiştir.
Kentler rantlara göre şekillendirilmekte, plansızlık egemen kılınmaktadır. Çalışma yaşamı, mühendislik bilimlerinin uygulanması gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği
önlemlerinin dışında tutulmaktadır. İnsanca barınma
hakkının ve deprem gerçeğinin gerektirdiği, yapı denetimi, enerji, tarım, orman, su kaynakları ve kentlerin
yönetimi gibi alanlarda mühendislik, mimarlık, şehir
plancılığının mesleki denetim, periyodik kontrol, ölçüm
v.b. bilimsel-teknik kriterleri devre dışı bırakılmaktadır.
Son yıllarda yapılan mevzuat değişiklikleri ile meslek
disiplinlerimizin uygulama alanları adım adım daraltılmıştır. Kanun Hükmünde Kararnameler bu saldırılara
yeni halkalar eklenmiş; kamu yönetiminin tekelci/
otoriter nitelikte yeniden düzenlenmesinin yanı sıra,
mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı ve TMMOB
mevzuatı, Anayasa ve yasalara açıkça aykırılık oluşturacak bir şekilde iktidar bürokrasisi tarafından düzenlenir
hale gelmiştir.
Bu düzenlemeler, Anayasa ve İdare Hukuku çerçevesinde merkezi idare ile özerk yerinden yönetim kuruluşları
arasında olması gereken “vesayet” denetimini aşan,
tekelci, otoriter bir yönetim anlayışının ürünü olarak
bazı özerk kamu tüzelkişiliklerinin özerkliğini ortadan
kaldırmakta, bazılarını da doğrudan bakanlık bünyesine
almaktadır. Ana amaç, mühendislik, mimarlık, şehir
plancılığı meslek örgütlerinin yürüttüğü kamusal hizmetleri, kamu otoritesi yoluyla serbestleştirip, piyasaya
sunmak ve rant alanlarına dönüştürmektir.
Yürütme erkinin tahakkümünü her alana yayanlar,
meslek ve kitle örgütlerinin
“apolitik” ve bilim-teknik
dışı olmasını, bu örgütlenmelerin siyasal iktidarın
güdümünde çalışmalar
yürütmesini, kamu yararını, halk sağlığını ve can
güvenliğini gözetmemesini,
her şeyin sermaye birikim
süreçlerine tabi olmasını
istemektedirler. Ancak bu
kapsamlı ve bilime, insana,
ülke, kamu, halk çıkarlarına
düşman olan bu politikalara karşı direnmek, bilinmeli
ki bizler için bir onurdur.
Bugünkü TMMOB’yi bizlere miras bırakan, 19741980 dönemi TMMOB‘sinin Başkanı sevgili Teoman
Öztürk’ün 19. ölüm yıldönümünde özel olarak belirtmek isteriz ki, hiçbir güç TMMOB ve bağlı Odalarını
halkçı, toplumcu, kamucu değerlerinden uzaklaştıramayacaktır. İktidar TMMOB’yi geriletemeyecek, mücadelesini asla durduramayacaktır.
Mesleğimize, örgütümüze, ülkemizin kamusal zenginliklerine sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Yaşasın Taksim Gezi Parkı Direnişimiz!
Yaşasın TMMOB!
Bilgisayar Mühendisleri Odası
Çevre Mühendisleri Odası
Elektrik Mühendisleri Odası
Fizik Mühendisleri Odası
Gemi Makinaları İşletme Mühendisleri Odası
Gıda Mühendisleri Odası
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası
İç Mimarlar Odası
İnşaat Mühendisleri Odası
Jeofizik Mühendisleri Odası
Jeoloji Mühendisleri Odası
Kimya Mühendisleri Odası
Maden Mühendisleri Odası
Makina Mühendisleri Odası
Metalurji Mühendisleri Odası
Meteoroloji Mühendisleri Odası
Mimarlar Odası
Petrol Mühendisleri Odası
Peyzaj Mimarları Odası
Şehir Plancıları Odası
Tekstil Mühendisleri Odası
Ziraat Mühendisleri Odası
6
30 Temmuz 2013
Oda Başkanları TMMOB üyelerinin gözaltına alınmasına ilişkin 9
Temmuz 2013 tarihinde ortak bir açıklama yaptılar
İktidara sesleniyoruz, arkadaşlarımızı
serbest bırakın,
TMMOB Üyeleri Teknik
Öğretmenlere Mühendis
Unvanı Verilmesini YÖK’ün
Önünde Protesto Etti
polis zulmünü durdurun, hukuka
uyun!
TMMOB üyesi mühendis, mimar ve şehir plancılar, Yükseköğretim
Kurulu’nun (YÖK) teknik öğretmenlere mühendis unvanı verilmesini
sağlayacak “mühendislik tamamlama programı”na karşı YÖK önünde
kitlesel bir basın açıklaması yaptılar.
Bilindiği üzere AKP iktidarı bir ayı aşan bir süreden beri hukuku ihlal eden uygulamalar eşliğinde terör uygulamaktadır.
İMO Yönetim Kurulu Üyesi Tansel Önal’ın, İMO Ankara Şube Yönetim
Kurulu’nun, üyelerin ve çok sayıda genç-İMO üyesinin katıldığı eylem 4
Temmuz 2013 Perşembe günü düzenlendi.
İktidarın Taksim‘de yapmak istediği düzenleme mahkeme kararıyla durdurulmuş ve içinde
Odalarımızın da bulunduğu Taksim Dayanışması‘nın toplumsal direnişinin meşruiyeti yargı
kararıyla da teyit edilmiştir. İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü ve Belediye Başkanı tarafından
açılan park, akşamüstü halka yine kapatılmıştır.
Mahkeme kararını açıklamak üzere Gezi Parkı‘na gitmek isteyen Taksim Dayanışması bileşenleri İstiklal Caddesi‘nde engellenmiş, polis yine halka saldırmış ve dayanışmayı oluşturan
emek, meslek, demokratik kitle örgütleri, siyasi parti temsilci ve yöneticilerinden çok sayıda
kişiyi gözaltına almıştır.
Gözaltına alınanların işlemleri dün akşam ve gece yapılmamış, keyfi bir şekilde bugüne bırakılmıştır. Gözaltına alınanlar arasında TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri ve
TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube 2. Başkanı Süleyman Solmaz, TMMOB
Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Beyza Metin, TMMOB Mimarlar Odası
İstanbul Şubesi 2. Başkanı Sabri Orcan, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Sekreteri Akif Burak Atlar, Şube Sekreter Yardımcısı Sezi Toprakçı ve Mimar Mücella Yapıcı arkadaşlarımız da bulunmaktadır.
İktidar bilmelidir ki, hiç bir baskı, TMMOB ve Odalarımızın, mühendislik, mimarlık, şehir
plancılığının bilimsel-teknik gerekliliklerini savunmamızı ve bu doğrultuda davranmamızı
engelleyemeyecektir.
Biz TMMOB‘ye bağlı Odaların Yönetim Kurullarının Başkanları olarak iktidarı uyarıyoruz.
Anayasa‘ya aykırılık oluşturan hukuksuz uygulamaları, göz altıları ve polis terörünü durdurun, yönetici arkadaşlarımızı ve bütün gözaltına alınanları serbest bırakın, hukuka uygun
davranın! 09.07.2013
Bilgisayar Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gölay Şakiroğulları
Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baran Bozoğlu
Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Göltaş
Fizik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Zararsız
Gemi Makinaları İşletme Müh. Odası Yönetim Kurulu Başkanı Feramuz Aşkın
Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Petek Ataman
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Ertuğrul Candaş İç Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Başkanı Levent Tümer
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç
Jeofizik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şevket Demirbaş
Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dündar Çağlan
Kimya Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Besleme
Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun
Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber Çakar
Metalurji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tunçay Şulan
Meteoroloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sıtkı Erduran
Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Muhcu
Petrol Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kul
Peyzaj Mimarları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gaye Çulcuoğlu
Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Necati Uyar
Tekstil Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Melike Anıl Bingöl
Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Turhan Tuncer
“Mühendislik YÖK oluyor Mühendis; Haklarına Sahip Çık!”, “Mühendis
Şantiyeye Öğretmen Okula”, ve “Diren Mühendis” pankartları taşıyan
TMMOB üyeleri, “Diplomalı işsiz olmayacağız”, “Diren mühendis mesleğine sahip çık”, “Diplomayı yaktık geri dönüş yok”, “Bu daha başlangıç
mücadeleye devam” sloganları ile YÖK önüne yürüdüler.
TMMOB üyeleri adına “mühendislik tamamlama programı” uygulamasının iptal edilmesi istemiyle hazırlanan dilekçeyi YÖK Başkanlığına
TMMOB Yönetim Kurulu II. Başkanı Züber Akgöl, Yürütme Kurulu
Üyesi H. Can Doğan, Ankara İKK Sekreteri Bülent Tatlı, TMMOB Genel
Sekreteri N. Hakan Genç, ve TMMOB Hukuk Danışmanı Av. Nurten
Çağlar Yakış iletti.
Daha sonra, hazırlanan basın açıklaması Ankara İKK Sekreteri Bülent
Tatlı tarafından okundu.
Teknik Öğretmenlere
mühendis unvanı verilmesiyle
ilgili Güvenpark’ta forum
TMMOB Ankara İKK bileşenleri, teknik öğretmenlere mühendis unvanı verilmesi ile ilgili 9 Temmuz 2013 Salı günü Güvenpark’ta bir forum
düzenledi.
Forum öncesi Makina Mühendisleri Odası önünde buluşan TMMOB
üyeleri, “Mühendisler Şantiyeye, Öğretmenler Okula” pankartıyla yürüdüler. Yürüyüş boyunca hem teknik öğretmenlere mühendis unvanı
verilmesi hem de arlarında TMMOB üyelerinin de bulunduğu Taksim
Dayanışma Platformu üyelerinin gözaltına alınması alkış ve sloganlarla
protesto edildi.
Emek ve meslek örgütlerinin de destek verdiği forumda ilk sözü TMMOB
Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı aldı. Soğancı, İstanbul’da 8
Temmuz günü bir vahşet yaşandığını ve aralarında Taksim Dayanışma
Platformu üyelerinin de olduğu onlarca kişinin gözaltına alındığını belirtti. Taksim Dayanışma Sözcüsü Mimar Mücella Yapıcı, Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube 2. Başkanı Süleyman Solmaz, EMO İstanbul
Şube Başkanı Beyza Metin, Mimarlar Odası İstanbul Şubesi 2. Başkanı
Sabri Orcan ve Şehir Planlamacıları Odası İstanbul Şube Sekreteri Akif
Burak Atlar’ın gözaltında olduğunu hatırlatan Soğancı, “Bu vahşet derhal
son bulmalıdır. Mühendislerin, mimarların evinde örgüt arıyorlar. Örgüt
arıyorsanız TMMOB’ye bakın. Şimdi onların rahatsız olduğu ama bizim
cansiperane savunduğumuz o sloganı söyleyelim. Her yer taksim her yer
direniş” dedi.
Soğancı’nın ardından eyleme ve foruma destek verenler, “TMMOB üyelerinin ‘işlediği suçu’ biz de işledik. Kendimizi ihbar ediyoruz” dediler.
Bu hukuksuzluk ve keyfiyet sona ermelidir
İMO Yönetim Kurulu, Taksim Dayanışma Platformu üyelerinin gözaltına alınması
ile ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada “İnsanlar en temel ve sıradan demokratik
hakkını bile kullanamamakta, kent içinde istediği parka, istediği alana çıkamamaktadır” denildi. Açıklama şöyle
Taksim Gezi Parkı merkezli başlayan olaylar ne yazık ki, siyasi iktidarın uzlaşmaz,
hukuk tanımaz ve keyfi uygulamaları nedeniyle derinleşerek devam ediyor.
Günlerdir polis tarafından işgal altında tutulan ve bugün İstanbul Valisi Hüseyin
Avni Mutlu tarafından yeniden ‘halka’ açılacağı duyurulan Gezi Parkı’nda bir araya
gelen insanlar yine polis şiddetiyle karşı karşıya kaldı. Valiliğin kararı uyarınca,
günlerdir yasak olan parktan yararlanmak için Taksim Dayanışması’nın çağrısına
uyan İstanbulluları polis zor kullanarak parkın dışına çıkarttı. Valiliğin Taksim Gezi
Parkı’nda 23 günden bu yana süren işgale devam kararı verdi anlaşıldı.
İnsanlar en temel ve sıradan demokratik hakkını bile kullanamamakta, kent içinde
istediği parka, istediği alana çıkamamaktadır. Çıkamaya yeltendiğinde ise şimdiye
kadar defalarca olduğu gibi polisin orantısız güç kullanımına maruz kalmaktadır.
Bugün Taksim Dayanışması üyelerinin darp edilerek gözaltına alınması siyasi
iktidarın en küçük demokratik girişime bile tahammülü olmadığını göstermektedir.
Kaldı ki Taksim Dayanışması, sürecin başından bu yana demokratik yol ve yöntemlerin dışına çıkmamış, sorunu derinleştirmekten ziyade çözmek için çaba harcamış,
bu nedenle de taraflı tarafsız herkesin takdirini toplamıştır. Taksim Dayanışması üyelerini bile yaka-paça gözaltına alan bir zihniyetten çözüme dair bir adım
beklemek mümkün değildir. Siyasi iktidar toplumsal gerilimi artırmak için elindeki
bütün kozları oynamaktadır. Siyasi iktidar bu tarzla devam etmesi Türkiye’yi bir iç
savaşa doğru götürmektedir ki, bunun emareleri görülmeye başlamıştır.
Bir an önce, Taksim Dayanışması üyeleri İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali
Çerkezoğlu, Taksim Dayanışma Sözcüsü Mimar Mücella Yapıcı, Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube 2. Başkanı Süleyman Solmaz, EMO İstanbul Şube Başkanı Beyza Metin, Mimarlar Odası İstanbul Şubesi 2. Başkanı Sabri Orcan, Şehir
Planlamacıları Odası İstanbul Şube Sekreteri Akif Burak Atlar, Ongun Yücel ve
Haluk Yüksel ile birlikte diğer gözaltılar serbest bırakılmalı, siyasal iktidar keyfiliğe
ve hukuksuzluğa son vermelidir.
İMO Yönetim Kurulu
30 Temmuz 2013
7
Teknik Öğretmenlere mühendis unvanı
verilmesine karşı kampanya
TMMOB’ye bağlı sekiz oda, Teknik Öğretmenlere mühendis unvanı verilmesini sağlayacak olan sınavın iptali için imza kampanyası başlattı.
İnşaat Mühendisleri Odası, Makine Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri Odası,
Bilgisayar Mühendisleri Odası, Metalurji Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası, Orman Mühendisleri Odası ve Tekstil Mühendisleri Odası, Yükseköğretim Kurulu’nun
21 Temmuz 2013 tarihinde düzenleyeceği Mühendislik Tamamlama Programları Giriş
Sınavı’na karşı ortak imza kampanyası başlattı.
Kampanyanın metni şöyle:
Teknoloji Fakülteleri ve “uzaktan eğitim” gibi mühendislik öğretimi ve uygulamalarının
temelini aşındıran düzenlemelerin ardından şimdi de teknik öğretmenlere “mühendis”
unvanı verilmek isteniyor.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK)’nun, 80 bin civarında olduğu belirtilen teknik öğretmenin mühendis unvanı almasına olanak sağlayacak bu uygulamaya karşı sesimizi
duyuralım.
İmza ve Faks Metnini YÖK’ün e-posta adreslerine ve faks numaralarına gönderebilir,
Başbakanlık BİMER sisteminden iletebilirsiniz.
Yükseköğretim Kurulu Faks: 0 (312) 266 47 59 E-posta: gokhan.cetinsaya@yok.gov.tr
Teknik Öğretmenlere Mühendislik Tamamlama Programıyla
ilgili mühendislik fakültesi dekanlarına mektup gönderildi
Aralarında İnşaat Mühendisleri Odası’nın da bulunduğu
TMMOB’ye bağlı sekiz Oda, “Teknik Öğretmenler İçin
Mühendislik Tamamlama Programlarına Giriş Sınavı” ile
ilgili mühendislik fakültesi dekanları ile İTÜ ve Sakarya
Üniversitesi rektörlerine mektup gönderdi.
Mektubun tam metni şöyle:
Değerli Öğretim Üyeleri,
Siz değerli bilim insanlarına böyle bir mektubu kaleme
aldığımız ve bu yolla duyurmak zorunda kaldığımız
için üzgünüz. Ancak ülkemizde yaşanan sansür ve demokratik talepleri yok sayma süreci her alanda olduğu
gibi bilim ve tekniğin hakim olması gereken mühendislik alanında da sürüyor. Bu nedenle sizleri kısaca süreç
hakkında bilgilendirmek ve yetiştirdiğiniz mühendislerin hangi gerçeklerle karşı karşıya olduğunu göstermek
istiyoruz.
Demokratik taleplerin yurt çapında yükseldiği bir
dönemde tüm gözler Gezi Parkı özelinde ülkemizdeki demokrasinin varlığına odaklanmışken; böyle bir
ortamda kamu yararını yok sayan uygulamalar gözlerden kaçırılarak içinde akademisyenlerin de bulunduğu
kişiler tarafından hayata geçirilmeye çalışılıyor. İktidar,
bir yandan tüm eğitim sistemini özelleştirmeye dönük
politikası kapsamında teknik eğitimin değerini de yok
sayarak işverenlere bırakmaya hazırlanırken; diğer yandan teknik öğretmenlerin işsizlik sorununu, onlara da
mühendis unvanı vererek, mühendislik mesleğine tahvil
etmeye kalkıyor.
Aynı meslek alanının farklı kademelerinde işbirliği
içinde çalışma yürüten iki meslek grubunun, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve politik açmazlar
nedeniyle karşı karşıya getirilmesi sorunların çözümü açısından yarar sağlamayacaktır. Kaldı ki teknik
öğretmenler, teknisyenler ve teknikerler, mühendislerin
çalışma yaşamı içerisinde birlikte faaliyet yürüttükleri
iş arkadaşlarıdır.
Mühendislik fakültelerinin eğitim kalitesi elbette
tartışılabilir. Ancak ülkemizde mühendislerin yaşadığı
işsizlik sorunu, yalnızca eğitim sorunuyla açıklanamaz.
Ülkenin kalkınma ve gelişim planları ve buna uygun istihdam politikasının oluşturulmamış olması içinde bulunduğumuz alanda görev yapan tüm meslek grupları
açısından büyük bir açmaz oluşturmaktadır. Bu nedenle
istihdam edilemeyen mühendisler yetiştirilmekte, yine
bu nedenle istihdam edilemeyen teknik öğretmenler
mezun edilmektedir. Dolayısıyla sorunumuz temel
olarak ortaktır.
TMMOB‘nin mühendislik eğitiminde oluşabilecek
sıkıntıları dile getirmesi, tabela değiştirerek veya göstermelik sınavlarla dahil olunan tamamlama programlarıyla mühendis yetiştirilemeyeceğini belirtmesi kamu
kurumu niteliğinde meslek örgütü olmasının getirdiği
bir zorunluluktur.
Ancak gelinen noktada YÖK 06 Haziran 2013 tarihli
Genel Kurul kararını sır gibi saklamakta, şeffaf yönetim
anlayışını hiçe saymakta ve Resmi Bilgi Edinme sayfalarını ve epostalarını kapatmaktadır. YÖK tarafından,
teknik öğretmenlere mühendislik unvanı almalarını sağlayacak sınav duyurusu yapıldı. Bu duyuru kapsamında
sayılarının 72 bin olduğu söylenen teknik öğretmenlere
mühendis unvanı almak için başvuru hakkı veriliyor.
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi‘nin (ÖSYM) 7
Haziran 2013 tarihli “Teknik Öğretmenler İçin Mühendislik Tamamlama Programları Giriş Sınavı (2013-Mühendislik Tamamlama): Başvuru İşlemleri ve Örnek
Sorular” başlıklı duyurusunda örnek sorulara da yer
verildi. Bu sorular incelendiğinde, değil mühendislik,
değil üniversite sınavları, ortaokul öğrencilerine bile
haksızlık edecek kadar basit, seviye belirleme sınavlarının da altında kalacak kolaylıkta sorularla mühendislik
unvanının dağıtılacağı görülmektedir. Ayrıca farklı
mühendislik disiplinlerine yönelik ayrı sınav yapılmaması, tüm mühendisliklerin aynı “torba sınav” içinde
değerlendirilmeye kalkılması da bilimsel açıdan itirazımızı haklı kılan diğer bir nedendir.
Mevcut koşullarda 1992 yılından beri yürürlükte olan
“Teknik Öğretmenler İçin Düzenlenecek Mühendislik
Programlarının Uygulama Esas ve Usulleri Yönetmeliği”
kapsamında Üniversitelerarası Kurul tarafından ilgili
mühendislik fakültelerine hazırlatılan yeterlilik sınavından 100 üzerinden en az 50 alanların puanlarına göre
kontenjan dahilinde 2 yarı dönemlik tamamlama mühendislik programına girmeleri öngörülmektedir. Ancak
bu sınavları bugüne kadar kazanabilen aday sayısı yüzler basamağıyla sınırlı sayılarla ifade edilirken, bugün
ortaokul seviyesinde sorularla 72 bin teknik öğretmene
unvan dağıtılmaya kalkılmaktadır. Bu uygulama açıkça
eğitimde eşitsizlik ve adaletsizliktir.
“Bedava unvan” dağıtımı uygulaması bilime ve mühendislere, hatta bırakın üniversiteye hazırlanan öğrencileri, SBS’ye girmiş ortaokul öğrencilerine de büyük bir
haksızlıktır. Bu haksızlığı teknik öğretmenlerin içine
itildikleri işsizlik sorunuyla kabul edilebilir hale getirmek de mümkün değildir. Ülkemizde işsizlik çok ciddi
bir sorundur. Bu sorunu yaratan, teknik eğitim fakültelerini kapatarak teknik öğretmenlerin istihdam alanlarını yok eden siyasal iktidar, teknik öğretmenler nezdinde
yarattığı mağduriyeti yeni mağduriyetler yaratarak
“sözde çözmeye” kalkmaktadır. Bunu mühendislerin
kabul etmesini beklemek; bilimsel ve teknik olarak da,
kamu yararı açısından da, çalışanların hakları açısından
da akıl dışıdır.
Yine mevcut yönetmeliğe göre 2 yarı dönemi kap-
sayacak olan tamamlama eğitiminin teknik eğitim
fakültelerinde verilmesi gerekmektedir. Ama iktidar ve
YÖK bu fakülteleri kapattıklarını sanırız unutmuşlardır. Dolayısıyla ortada bu eğitimi verecek kurum dahi
bulunmamaktadır.
Bugüne kadar üniversite mezunlarının “sınıf öğretmeni” olmasına ya da belli bir temel bilim alanında eğitim
görmüş olanların kendi dallarında branş öğretmeni olmasına; tamamlayıcı olarak “pedagojik eğitim” görmeleri koşuluyla olanak tanınmıştır. Bu tür uygulamalar
bile eleştirilmekle birlikte “öğretmen açığı” nedeniyle
kamu nezdinde kabul görmüştür. Ancak ülkemizde mühendislik mesleğinde açık söz konusu değilken böylesi
bir uygulamaya başvurulmaktadır. Üstelik işvereninden
iş adamına, bürokratından uzmanına kadar herkesin ülkenin kalkınması için mesleki eğitimin öneminden söz
ettiği bir ortamda mesleki eğitimi yok etmekle kalmayıp, mühendislik mesleğinin de içini boşaltmaya dönük
bir uygulama yürürlüğe konulmak istenmektedir.
Bilimsel, teknik, akademik göstergeler, mesleki ve
teknik eğitim fakültelerinde uygulanan programın,
mühendislik unvanı elde etmek için yeterli olmadığını
ortaya koymaktadır. Teknik öğretmenlerin unvanlarının değiştirilmesiyle mühendis olunamayacağı bilimsel
bir gerçektir. Mühendislik özel bir eğitimi gerektirir ve
yama niteliğindeki programlarla yapılamaz. Mühendislik, tasarım, plan ve program gibi temel unsurlar
aracılığıyla üretim ile hizmet sürecinin bütününe yöneliktir. Teknik öğretmenlik ise tasarım, plan ve program
boyutlarını içermez ve üretim veya hizmet sürecinin
belirli an veya parçaları üzerinde yoğunlaşır. Kısaca
mühendislik ile teknik öğretmenlik, üretim sürecinin
bütününde birlikte iş yapmakla birlikte farklı formasyonlara sahiptir.
Bu gerçeklerden hareketle; mühendisler, mühendislik
öğrencileri ve meslek örgütlerinin seslerine kulak verilmesini istiyor, YÖK‘ün duyurusunu yaptığı, ÖSYM
tarafından yapılacak olan “Teknik Öğretmenler İçin
Mühendislik Tamamlama Programları Giriş Sınavı”nın
iptal edilmesi için sizlerin de bulunduğunuz yerden
itiraz etmenizi, yetiştirdiğiniz mühendisler adına talep
ediyoruz.
Saygılarımızla.
Bilgisayar Mühendisleri Odası
Elektrik Mühendisleri Odası
İnşaat Mühendisleri Odası
Makina Mühendisleri Odası
Metalurji Mühendisleri Odası
Mimarlar Odası
Orman Mühendisleri Odası
Tekstil Mühendisleri Odası
8
30 Temmuz 2013
İMO Yönetim Kurulu’nun 2012-2013 Eğitim Yılı
İnşaat mühendisliği fakültesi
mezunlarına dair mesajı
Hocamız Doç Dr. Mehmet Uğur
Müngen’i kaybettik…
Gerek İnşaat Mühendisleri Odası “İşçi sağlığı ve
İş Güvenliği Kurulu” başkanı olarak üç dönem
boyunca sürdürdüğü çalışmalarla, gerekse Odamızın düzenlediği birçok kongre ve sempozyuma
sunduğu katkılarla meslek örgütümüz ve mesleğimiz bakımından tartışılmaz öneme ve değere sahip
hocamız Doç Dr. M. Uğur Müngen’i kaybetmenin
derin üzüntüsü içerisindeyiz.
Sevgili genç meslektaşlarımız, 2012-2013 eğitim-öğretim yılı nihayete erdi. Mühendislik eğitimini tamamlayarak, birer genç mühendis olarak, inşaat mühendisliği
ailesine dâhil oldunuz. Aramıza hoş geldiniz.
Kimilerinizle daha öğrenciyken tanışmıştık. İnşaat Mühendisleri Odası öğrenci üye
örgütlülüğüne katılmış, Odamızın havasını daha önce teneffüs etmeye başlamıştınız.
Mesleği icra etmenin koşullarından biri olarak İMO ailesine katılacak arkadaşlarımızla ise yeni tanışacağız.
Ailesine, yakınlarına, çalışma arkadaşlarına ve İMO
ailesine baş sağlığı ve sabır diliyoruz.
Sizleri heyecanla, umutla İMO örgütlülüğüne beklediğimizi bilmenizi istiyoruz.
Nasıl heyecanlanmayalım; bu bir bayrak yarışıysa, bayrağı teslim edeceğimiz genç
meslektaşlarımız, aramıza katılacak.
Nasıl umutlu olmayalım; nitelikli, donanımlı, her türlü teknolojik gelişmeye hâkim,
öğrenmeye açık, zekâsından ve yaratıcılığından kuşku duymadığımız genç meslektaşlarımız mesleğimizin çağın gereklerine uyum sağlamasına vesile olacak, gelişim,
değişimin önünü açacak, mesleğimizi ileri taşıyacak.
Sorunlarımız, eksikliklerimiz yok mu, elbette var; tıpkı inşaat mühendisliği eğitiminin içinde bulunduğu durum gibi; bunlara yabancı değilsiniz. Sorunları yaşayanlar
olarak çözümün de farkındasınız.
Meslek hayatına başladığınızda, biçim ve içerik değişse de, sorunlarla yüz yüze
geleceksiniz. Mesleğe daha da bağlanarak, mesleki etik ilkeleri özümseyerek, yardımlaşma ve dayanışma ilişkisini hayata geçirerek, nitelikli mesleki üretimin sağlayıcısı,
taşıyıcısı olarak sorunların üstesinden geleceğinizden kuşku duymuyoruz. Ancak
aynı zamanda bugüne kadar yapılmayanları yapacak, başarılamayanları başaracak,
İMO’nun ufkunu açacak, yol göstereceksiniz.
Eğitim sıralarında eşitsizlik ve adaletsizlikle nasıl mücadele ettiyseniz, meslek hayatınızda da aynı ilkeli ve ısrarlı duruşu sergileyecek, mühendislik formasyonunun salt
formülleri öğrenmekten ibaret olmadığını, beraberinde hayatı ve insanı anlamanın
mühendisliğin olmazsa olmazı olduğunu göstereceksiniz.
Medeniyetleri görünür hale getiren ve geleceğe taşıyan, insan için hayatı yaşanabilir
kılmaya çalışan, doğal hayatın korunması noktasında hassasiyet taşıyan, toplumsal
ve kamusal yarar ilkesini her şeyin üzerinde tutan bir meslek olarak inşaat mühendisliğinin önemi üzerine söz söylemeye gerek dahi görmüyoruz.
Mehmet Uğur Müngen 1949 yılında Van’da doğmuş ve 1972 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi
İnşaat Fakültesinden mezun olmuştur. İstanbul
Teknik Üniversitesi Yapı işletmesi Anabilim Dalı’nda bilim insanı olarak görevini sürdüren Müngen İnşaat Mühendisleri Odasının düzenlediği bir çok bilimsel
etkinliğe bildiri sunmakla kalmamış Odamızın düzenlediği kongre, sempozyum,
çalıştay veya meslek içi eğitim faaliyetlerinde de aktif rol alarak çok değerli katkılar sunmuştur.
2005 yılında İMO İstanbul ve İzmir Şubelerinin ortaklaşa gerçekleştirdiği “3. Yapı
İşletmesi Kongresi” ve 2007 yılında İMO İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen
“4. İnşaat Yönetimi Kongresi”nde “Düzenleme Kurulu Başkanı” olarak görev alan
Müngen, 2011 yılında İnşaat İMO Çanakkale Şubesi’nde gerçekleştirilen “3. İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumunda” Bilim ve Danışma Kurulu üyeliği ve
aynı yılın Kasım ayında İMO Bursa Şubesi’nin düzenlediği “6. İnşaat Yönetimi
Kongresinde” ise Düzenleme Kurulu üyeliği görevlerinde bulunmuştur.
İnşaat Mühendisleri Odasının 2012 yılının Kasım ayında gerçekleştirdiği “İnşaatlarda İş Güvenliği Çalıştayı” Düzenleme Kurulu Başkanı olan Müngen, 11 Aralık
2012 tarihinde İMO İstanbul Şubesinin düzenlediği “İnşaat Mühendisliği Haftası”
etkinliklerinde de konuşmacı olarak yer alarak bizleri yalnız bırakmamıştır.
İnşaat Mühendisleri Odasının Konya Şubesi’nin 01-03 Kasım 2013 tarihlerinde
gerçekleştireceği “4. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu” Bilim ve Danışma
Kurulu üyesi olarak ve İMO “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurulu Başkanı” olarak
çalışmalarını sürdürürken aramızdan ayrılan hocamızı unutmayacağız.
2012-2013 eğitim-öğretim yılı mezuniyet törenlerinde ellerinizle taşıdığınız dövizler,
inşaat mühendisliğinin sosyal-toplumsal yönüne vakıf olduğunuzu hissettirmiş, aynı
zamanda bizlerin geleceğe umutla bakmamızı sağlamıştır.
Ona verilmiş sözümüzü mesleğimizin gelişimi doğrultusunda çalışmaya devam
ederek tutacağız.
Sağ olun, var olun; mesleğimizin ve ülkemizin size, sizin beyinlerinize, aydınlık
insanlara ihtiyacı vardı. “AVM değil, park yapmaya geliyoruz” diyen genç meslektaşlarımıza huzur içerisinde bayrağımızı teslim etmeye hazırız.
İMEK anket düzenliyor
Öğrenci Konseyi 3.
Toplantısını gerçekleştirdi
Odamız öğrenci örgütlenmesi olan genç-İMO 6. Öğrenci Konseyi, 29-30 Haziran
2013 tarihlerinde Ankara’da üçüncü toplantısını gerçekleştirdi.
5. genç-İMO Yaz Eğitim Kampı hazırlıkları ve Teknik Öğretmenlere mühendis
unvanı verilmek istenmesi ana gündem maddeleriyle gerçekleştirilen toplantıda
önümüzdeki günlerde yapılacak çalışmaların programı yapıldı.
Toplantıda Kamp programı, oturum içerikleri, atölye çalışmaları, kamp öncesi
ve kamp dönemi görev dağılımı, kamp duyurusu gibi konular değerlendirildi ve
netleştirildi.
Toplantıda ayrıca son günlerde TMMOB’nin ve bağlı odaların önemli gündem
maddelerinden biri olan Teknik Öğretmenlere mühendis unvanı verilecek olması
değerlendirildi. Bu uygulamanın mesleğe, mühendislere ve halka vereceği zararlar
konuşuldu.
İMO İnşaat Mühendisliği Eğitimi
Kurulu (İMEK),
inşaat mühendisliği
eğitiminin mevcut
durumunu saptamak, sorunları
görünür kılmak,
ihtiyaçları tespit
etmek, çözüm önerileri geliştirmek ve
vizyon oluşturmak
amacıyla bir anket
düzenliyor.
Anket dört bölümden oluşuyor. “Sektör Yöneticileri”, “Mezun İnşaat Mühendisleri”, “İnşaat Mühendisliği Öğrencileri” ve “Üniversitelerin İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanları” bölümlerinden oluşan araştırmanın sonunda inşaat mühendisliği eğitimi hakkında kapsamlı
veri oluşturulmuş olacak.
İlk olarak 2008 yılında yapılan anket kamuoyunda geniş yankı bulmuş, pek çok
mesleki ve akademik çalışmaya kaynak oluşturmuştu.
Anket, elektronik ortamda cevaplandırmaya uygun olarak düzenlendi. Anketin “Mezun İnşaat Mühendisleri” forumu tüm üyelerimizin katılımına açık. Üyelerimizin
forumu yanıtlamaları inşaat mühendisliği eğitimindeki eksikleri saptamak ve çözüm
önerileri geliştirmek için önemli katkılar sunacaktır.
Mezun İnşaat Mühendisleri anketinin formuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
http://etpo.atilim.edu.tr/anket/index.php?sid=63962&lang=tr
Herhangi bir sorunla karşılaşmanız durumunda aşağıdaki iletişim kanallarını kullanabilirsiniz:
Telefon: 0312 2943045 - E-posta: oozgur@imo.org.tr - Web: www.imo.org.tr
Yeni Yapı Malzemeleri Yönetmeliği
yayımlandı
Yeni Yapı Malzemeleri Yönetmeliği, 10 Temmuz 2013 tarihli Resmi Gazete’de
yayımlandı.
30 Temmuz 2013
9
TMMOB İl Koordinasyon Kurulları YÖK’ün
“mühendislik tamamlama programına” karşı
yürüyüş ve basın açıklaması düzenledi
Aynı gün yürüyüş düzenleyen Antalya İKK bileşenleri,
Attalos Heykeli önünde
toplanıp, Cumhuriyet
Meydanı’na bir yürüyüş
gerçekleştirdiler. Antalya
İKK Sekreteri Vahap Tuncer
tarafından okunan basın
açıklamasının ardından,
katılımcılar diplomalarını
yırtıp, T cetvellerini kırarak
YÖK’ün kararını protesto
ettiler.
YÖK’ün teknik öğretmenlere mühendis unvanı vermesine karşı, TMMOB İl Koordinasyon Kurulları protesto
yürüyüşleri ve basın açıklamaları düzenleyerek uygulamanın derhal durdurulmasını talep etti.
Bu kapsamda Antalya ve Kocaeli İl Koordinasyon
Kurulları yürüyüş düzenledi; Eskişehir, İzmir, Bursa ve
Adana İl Koordinasyon Kurulları ise birer basın açıklaması gerçekleştirdi.
27 Haziran 2013 tarihinde Belediye İş Hanı önünde
toplanan Kocaeli İKK bileşenleri, İnsan Hakları Parkı’na
yürüdüler. TMMOB üyeleri, “Diplomalı İşsiz Olmayacağız”, “Direne Direne Kazanacağız”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları atarak uygulamayı
protesto ettiler. Burada TMMOB Kocaeli İKK Sekreteri
Nedim Kara, basın açıklaması metnini okudu.
Eskişehir İKK bileşenleri,
3 Temmuz 2013 tarihinde
basın açıklaması düzenledi.
TMMOB üyeleri, diplomalarını yırtarak uygulamaya tepki gösterdiler.
Bursa İKK 4 Temmuz 2013 tarihinde
gerçekleştirdiği basın açıklamasının
ardından BAOB Özgürlük ve Demokrasi
Meydanı’nda bir forum düzenledi.
İzmir İKK, 5 Temmuz 2013 tarihinde
ÖSYM Hizmet Binası önünde kitlesel bir
basın açıklaması yaptı.
Adana İKK ise 8 Temmuz 2013 tarihinde
bir basın açıklaması düzenledi. Atatürk
Parkı’nda toplanan TMMOB üyeleri, iktidarın uygulamalarına tepkilerini diplomalarını yırtarak ve mesleki malzemelerini
kırarak dile getirdiler.
Teoman Öztürk 19. ölüm yıldönümünde mezarı başında anıldı
kamusal zenginliklerine sahip çıkmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Teoman Öztürk’ün sözleriyle konuşmasına devam eden Ayşe Işık Ezer, “TMMOB,
yüreğindeki insan sevgisini ve yurtseverliği, baskı ve zulüm yöntemlerinin söküp
atamayacağının bilinci içinde, bilimi ve tekniği emperyalizmin ve sömürgenlerin
değil, emekçi halkımızın hizmetine sunmak için, her çabayı güçlendirerek sürdürme
yolunda inançlı ve kararlıdır. Hiçbir baskı TMMOB’yi mücadelesinden alıkoyamaz”
dedi.
Törende, daha sonra Teoman Öztürk’ün kızı Elif Öztürk, arkadaşları Oğuz Türkyılmaz, Haydar İlker ve Tayfun Görgün birer konuşma yaptılar.
Anıt mezar başında gerçekleştirilen anma sonrası Teoman Öztürk anısına TMMOB
Öğrenci Evi önünde “Her yer Taksim, her yer direniş” başlıklı bir forum düzenlendi.
TMMOB Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Ayşegül Oruçkaptan’ın yönettiği forum
Taksim Dayanışma Platformu’ndan Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şube Yazman
Üyesi Başak Özer’in platformun oluşturulmasından bugüne kadar olan süreç hakkında bilgilendirmesi ve Gezi Parkı direnişiyle ilgili duygu ve düşüncelerini paylaştığı konuşmasıyla başladı.
Başak Özer’in konuşmasından sonra katılımcılar arasından söz alanlar Gezi Parkı
direnişi, kentsel dönüşüm adı altında kentlerde uygulanan talan politikaları,
TMMOB’nin süreçteki önemi ve yeri üzerine düşüncelerini aktardılar.
TMMOB’nin bugünkü toplumcu çizgisinin yaratıcılarından, 1973-1980 dönemi
TMMOB Başkanı Teoman Öztürk ölümünün 19. yılında çeşitli etkinliklerle anıldı.
İMO Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç, İMO Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi
Levent Darı ve İMO Genel Sekreter Ayşegül Bildirici’nin de katıldığı etkinliklerin
ilki Teoman Öztürk’ün Karşıyaka’daki Anıt Mezarı başında gerçekleştirildi.
Burada bir konuşma yapan TMMOB Yürütme Kurulu Üyesi Ayşe Işık Ezer, Taksim Dayanışma Platformu üyesi TMMOB’ye bağlı odaların İstanbul şubelerinin
yöneticilerinin gözaltına alınmalarını hatırlatarak, olağanüstü günlerden geçildiğini
söyledi. Daha aydınlık, özgür ve demokratik bir Türkiye için mücadelesini sürdüren TMMOB’nin darbe dönemlerinde bile görülmemiş bir baskı ve saldırıyla karşı
karşıya olduğunu ifade eden Ezer, “Gezi Parkı ile başlayan ve tüm Türkiye’ye yayılan bir buçuk ayı aşkın süredir devam eden, ‘AKP’nin ben yaptım oldu’ anlayışını
sarsan direnişin faturası örgütümüze, AKP’nin kent yağmasının, orman, mera, doğa
yağmasının önünde duran örgütümüze çıkarılmak isteniyor. Gözaltılarla, tutuklamalarla, gece yarısı operasyonuyla Meclis’ten geçirilen düzenlemelerle örgütümüz
sindirilmek, yok edilmek isteniyor. Bilinmelidir ki; tüm bunlar TMMOB’nin kamu
yararı mücadelesini asla durduramayacaktır. Mesleğimize, örgütümüze, ülkemizin
10
30 Temmuz 2013
Basında İMO • Basında İMO • Basında İMO • Basında İMO
Kentsel değil, rantsal
dönüşüm tescillendi
İMO Yönetim Kurulu Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği ile
ilgili bir açıklama yaptı. 16 Temmuz 2013
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama
Yönetmeliği’nde değişiklik yaptı. Yapılan değişiklik 2
Temmuz 2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girdi.
Hatırlatmak isteriz ki, Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun 16 Mayıs 2012’de
yürürlüğe girdi. Kanunun uygulama Yönetmeliği ise
Ağustos 2012’de yayımlandı. 15 Aralık 2012 tarihinde
ise bu Yönetmelik tamamen yok sayılarak, yeni bir
Yönetmelik hazırlandı. Aradan sadece dört ay geçmişti
ancak Bakanlık uygulama esaslarını topyekûn değiştirdi. Şimdi, yani aradan yedi ay geçtikten sonra yeni bir
değişiklik gündeme geldi.
Kentsel dönüşüm projeleri, “Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” kapsamında gerçekleştirilmektedir. Kanun genel yaklaşım
sergilediğinden, kamuoyu dikkatini “Kentsel Dönüşüm
Kanunu” olarak bilinen düzenlemenin nasıl uygulanacağı üzerine yoğunlaşmıştır. Çünkü kentsel dönüşüm
projeleri bağlamında ortaya çıkan haksızlıklar, mağduriyetler Kanunu dayanak alan Yönetmeliğin uygulanmasıyla görünür olmaktadır.
Bakanlık, Yönetmeliğin 4. maddesine bir fıkra ekleyerek, “Riskli alanlarda ve bu alanlar dışındaki riskli
yapılarda ikamet etmeyen kişilere satışı yapılabilecek
her türlü yapı ile gelir ve hasılat getirecek her türlü
uygulama, yapılabilir ve bu alanlar yeni yerleşim alanı
olarak kullanılabilir.” hükmü getirmiştir.
Bu değişikliğin izahı şudur: Riskli alan ve yapılarda
yaşayanlar, rezerv alanlarda inşa edilecek yapılara taşınacak ancak riskli alan ve yapılarda ikamet etmeyenlere
rezerv alanlarda satış yapılabilecek, boşatılan “mahalle” dışındaki kişiler rezerv alanlarda gelir elde edecek
uygulamalarda bulunabilecektir. Yönetmeliğin işaret
ettiği “kişilerin” sermaye sahipleri olduğu tartışılmayacak derecede açıktır. Bu değişiklik, yeni oluşturulacak
“mahallelere” sermaye sahiplerinin rahatça girmesi için
gerçekleştirilmiştir.
Bu değişiklik, “kentsel dönüşüm kanununun” temel
gerekçesine taban tabana zıttır. Asıl amacın, kentsel
yenilenmeyi sağlama, mevcut yapı stokunu iyileştirme,
riskli yapı ve alanlarda yaşayanları sağlıklı ve güvenli
konutlara nakletme olmadığı tescillenmiştir. Siyasi
iktidar kentsel dönüşüm projeleri ile oluşacak kamusal
değerleri sermaye gruplarına peşkeş çekmek istemektedir. Anlaşılan o ki, kentsel dönüşüm projeleri, ulusal/
uluslararası sermaye gruplarına cazip hale getirilecek
şekilde tasarlanacaktır. Yönetmelik değişikliği, kentsel
dönüşüm projelerine dair temel itirazın dayanaksız
olmadığını göstermiştir.
İnşaat Mühendisleri Odası, kentsel dönüşüm
uygulamalarına ilişkin kaygı taşımaktadır.
Kaygı, rezerv alanlarının sermaye sahibi “kişilere” açılmasıyla pekişmiştir.
Planlı Alanlar Tip İmar
Yönetmeliği’nde Bir
Değişiklik Daha
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu’nun,
Planlı Tip İmar Yönetmeliği’nde yapılan değişikliklerle ilgili yaptığı açıklama. 21 Haziran 2013
Son bir yılda yapı üretim süreciyle ilgili
mevzuatta gerçekleştirilen köklü değişiklikler
nedeniyle mesleki denetim sistemi neredeyse tamamen çöktü. Bu değişiklikler, sahte
mühendis sayısında adeta bir patlama yarattı;
yapı üretim süreci denetimsizliğe, karmaşaya,
keşmekeşe mahkûm edildi.
Yapılan bir dizi değişiklik nedeniyle sahte, yasaklı ya
da mesleki faaliyette bulunmaya haiz olmayan mühendisler proje hazırlamaya, şantiye sorumluluğu
üstlenmeye, yapı üretmeye, sürecin bir parçası olmaya
devam ediyor. Zaten sorunlu bir konu olan güvenli ve
nitelikli yapı üretimi, denetim sisteminin kilitlenmesi
nedeniyle, içinden çıkılmaz bir noktaya doğru sürükleniyor. Türkiye nitelikli mesleki faaliyet ve nitelikli yapı
üretiminden, her mevzuat değişikliğinden sonra biraz
daha uzaklaşıyor.
Bu uzaklaşmanın son örneğini, 1 Haziran 2013 tarihinde Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nde yapılan yeni
değişiklikler oluşturmuştur. Bu değişikliklerle, mesleki
denetimde yeni sorunlar açığa çıkacaktır.
Örneğin, Yönetmeliğin 57. maddesi’nin 14. fıkrası ve
58. maddesi’nin 7. fıkrasında yapılan değişikliklerle,
idarelerin mühendis ve mimarların yaptıkları işlemlere
ilişkin bilgileri her ayın ilk haftası içinde ilgili Meslek
Odasına bildirme uygulamasına son verilmiştir. Böylelikle yapı üretim sürecinde denetimsizlik, başıboşluk ve
hukuka aykırılık belirleyici hale gelmiş ve bu olumsuzlukların kamuoyundan gizlenmesinin önü açılmıştır.
Yine aynı Yönetmeliğin 57. maddesi 14. fıkrası’nda
yapılan değişiklikle, proje müelliflerinin ve fenni mesullerin büro tescillerini her yıl yenileme zorunluluğu ortadan kaldırılmıştır. Bu değişikliğin hedefi şudur: Proje
müellifi ve fenni mesul Meslek Odasına bir kez başvuracak, gerekli ve yeterli şartlara sahip olduğunu bir kez
için kanıtlayacak, sonrasında denetim dışına çıkacaktır.
Zaman içerisinde gerekli ve yeterli şartları kaybetse bile
mesleğini yapmaya devam edecektir.
Yönetmeliğin 58. Maddesi’nin 8. Fıkrası değiştirilerek,
bir fenni mesulün (Teknik Uygulama Sorumlusu), fenni
mesuliyete ilişkin yapı inşaat alanı sınırlamasının denetimi İnşaat Mühendisleri Odası’ndan alınarak Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüklerine verilmiştir ki
bu değişiklik, bir mühendisin mesleki gerekliliği aşan
bir sorumluluk altına girmesinin yolunu açacaktır.
Planlı Tip İmar Yönetmeliği’nde yapılan yeni düzenlemeler, mesleki esaslara, mesleki-bilimsel gerekliliklere
aykırıdır; sonucu ancak depremle görünür hale gelecek
zararlara yol açacaktır.
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeği unutulmaktadır
Son dönemlerde yapı üretim mevzuatıyla ilgili değişikliklerin açığa çıkardığı olumsuzluğun gizlenemeyecek
derecede açık ve net olduğunu vurgulamak ve son bir
yılda gerçekleştirilen değişiklikleri kısaca hatırlatmak
isteriz.
Hükümet, 636 ve 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Meslek Odalarının görev ve sorumluluğu
altında bulunan işlerin tamamını Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı bünyesinde kurulan Mesleki Hizmetler Genel
Müdürlüğü’ne devretti.
Aynı şekilde, 3 Nisan 2012 ve 14 Nisan 2012 tarihlerinde, Planlı Tip İmar Yönetmeliği ile Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği’nde gerçekleştirilen değişikliklerle,
Meslek Odalarının mesleki denetim
yapması engellendi; meslektaşların
Meslek Odalarından Sicil Durum Belgesi alma zorunluluğu ortadan kaldırıldı.
Bu değişikliklerin, üye-Meslek Odası
bağının kopması dışında, kamu hayatında telafi edilemez olumsuz sonuçlara
yol açacaktır. Çünkü Meslek Odaları;
toplumsal sorumluluğu gereği mesleki
uygulamaların niteliğini yükseltmek
amacıyla üyelerinin sicilini tutmakta,
üyeler tarafından gerçekleştirilen mesleki faaliyetleri kayıt altında bulundurmakta, bir mühendisin iş yapabilme kapasitesinden çok daha fazla iş
almasına izin vermemekte, yapı üretim
sürecinin kanayan yarası olarak kabul
edilen “imzacılığın” önüne geçmekte,
üyelerinin ayıplı, kusurlu iş yapmasını
önlemekte, bu üyeleri soruşturmakta,
yaptırım uygulamakta, yargı kararı ile
meslekten men cezası alan üyelerin
mesleki faaliyette bulunmasını engellemekte, sahte
mühendisliğin önüne geçmek amacıyla üniversiteler ve
YÖK ile kurumsal ilişki kurmakta, elinde bulundurduğu
bilgileri kamu idaresi ve talep durumunda iş sahipleri ile
paylaşmaktadır.
Peş peşe çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnameler ve
Yönetmelik değişiklikleri ile mesleki denetim sürecinden Meslek Odaları uzaklaştırılmış, denetim sürecinde
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile İl Müdürlükleri yetkilendirilmiştir. Ancak ne yazık ki bu zaman zarfında yetkilendirilen kurumlar denetimi layıkıyla sağlayamamış,
Meslek Odalarıyla bilgi alışverişi zamanında ve sağlıklı
yapılamamış, denetim sistemi bir bütün olarak zafiyete düşmüş, neticesinde de sahte mühendisler, değişik
nedenlerle mesleki faaliyette bulunmaya haiz olmayan
mühendisler çoğalmıştır.
Örneğin; 1 Ocak 2011 ile 1 Nisan 2013 tarihleri arasında Odamız tarafından yapılan araştırma ve incelemelerde; İşyeri Tescil Belgesi olmadan/yıllık onaylarını yaptırmadan, yani Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nde
var olan yükümlülüğü yerine getirmeden, yeni yapı
ruhsatına statik proje müellifi olarak imza atan üye
sayımız 1873’tür. Bu durum nitelikli yapı üretim sürecinde ciddi bir zafiyet olduğunu göstermektedir.
Bir başka çarpıcı örnek şudur: 3 Nisan 2012 ve 14 Nisan
2012 tarihlerinde, Planlı Tip İmar Yönetmeliği ile Yapı
Denetimi Uygulama Yönetmeliği’nde gerçekleştirilen
değişikliklerle, yapım sürecinde yer alan inşaat mühendislerinin Odamızdan Sicil Durum Belgesi alma zorunluluğu kaldırılarak, yerine idareye yasaklı olmadığına
dair taahhütte bulunma zorunluluğu getirilmiştir.
Türkiye’de 3232 Belediye, 81 İl Özel İdaresi ve 255
Organize Sanayi Bölgesi’nden oluşan toplam 3568 idare
bulunmaktadır. Yönetmelik değişikliklerine göre bu idareler, takip eden ayın ilk haftası içerisinde yapı sürecinde yer alan ve yasaklı olmadığını taahhüt eden inşaat
mühendislerinin yaptıkları işlere ilişkin bilgileri İnşaat
Mühendisler Odası’na bildirmekle yükümlüdür.
Hal böyleyken, 2012 yılının Mayıs, Haziran, Temmuz
ve Ağustos aylarında 3568 idareden ancak yüzde 9’u
Odamıza bildirimde bulunmuştur.
İşin ilginç tarafı, bu yüzde 9’u oluşturan 10545 “yeni”
yapı ruhsatında; Oda kaydı olmayan proje müellifi
sayısının 4, Oda kaydı olmayan fenni mesul sayısının
3, Oda kaydı olmayan şantiye şefi sayısının 34, İşyeri
Tescil Belgesi olmayan ya da belgesini yenilemeyen proje müellifi sayısının 125, İşyeri Tescil Belgesi olmayan
proje müellifleri tarafından üretilen proje sayısının 218,
İşyeri Tescil Belgesi olmaksızın fenni mesuliyet üstenilen ruhsat sayısının 82, Yapı Denetim Kuruluşu çalışanı
ya da ortağı olan proje müellifi sayısının 21, Yapı Denetim Kuruluşu çalışanı ya da ortağı olan proje müellifleri
tarafından üretilen proje sayısının 57, Yapı Denetim
Kuruluşu çalışanı ya da ortağı olan fenni mesul sayısının 12, Yapı Denetim Kuruluşu çalışanı ya da ortağı
olan şantiye şefi sayısının 14 olduğu tespit edilmiştir.
Bu veriler, meslek odaları ile mühendisler arasındaki
bağın kesilmesinin kaçınılmaz sonuçlarıdır.
Hükümetin meslek odalarıyla ilgili yaklaşımı kamuoyunun malumudur; meslek odalarından duyulan
rahatsızlık yeni değildir. Ancak, meslek odalarının
güçsüzleştirilmesi pahasına “güçsüz” yapıların ortaya çıkmasına neden olmanın da anlaşılabilir, kabul
edilebilir bir tarafını bulmak mümkün değil. Meslek
odalarını sürecin dışına itmenin, mesleki faaliyetlerin ve
yapı üretim sürecinin denetiminde zafiyete yol açacak
yanlış kararlara imza atmanın bedelini ne yazık ki
ülkemiz, toplumumuz ödeyecek. Anlaşılan o ki siyasi
30 Temmuz 2013
11
Basında İMO • Basında İMO • Basında İMO • Basında İMO
erk, Türkiye’nin bir deprem ülkesi
olduğunu unutmakta, deprem önlemlerinin başında da işlevsel, uygulanabilir bir denetim mekanizması geldiği
gerçeğini yok saymaktadır.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak,
yapı denetiminin gerekliliğine,
mesleki denetimin kaçınılmazlığına
inanıyor, mesleki çalışma esaslarının,
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olması
gerçeğinden hareketle tanzim edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Meslek
Odalarını etkisizleştirmek, Meslek
Odalarının üyeleriyle bağını kesmek
toplumumuza hiçbir şey kazandırmayacak, aksine mühendislik mesleğine,
mesleğin evrensel kabullerine, toplumsal yaşama zarar verecektir.
Uygulanmadan,
uygulamadaki aksaklıklar
gerekçe gösterildi
İş sağlığı ve güvenliğinde
“emsalsiz” uygulama!
İMO Yönetim Kurulu İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun
uygulamasının durdurulması girişimiyle ilgili bir açıklama
yaptı. 23 Haziran 2013
20 AKP milletvekilinin, İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu’nun uygulamasının ertelenmesi amacıyla
TBMM çatısı altında girişimde bulunduğu kamuoyuna
yansımıştır.
20 Haziran 2012 tarihinde kabul edilip, 30 Haziran
2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve 1 Ocak 2013 tarihinde de uygulamasına
başlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 14 Haziran
2013 tarihinde “Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi” olarak adlandırılan “Torba” içine dahil edilmiş
ve Meclis’e gönderilmiştir.
Milletvekillerinin kendiliğinden bir çabanın içinde
olmadığı, teklifin TBMM komisyonunda kabul edilerek
Genel Kurula gönderilmesiyle açığa çıkmıştır. Anlaşılan
o ki siyasi iktidar, bir süre önce kendi hazırladığı Kanunun uygulanmasından rahatsızlık duymaktadır.
Oysa siyasi iktidar, bütün eleştiri ve önerileri yok
sayarak, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nu
Meclis gündemine getirmiş, sendikaların, meslek odalarının görüşlerine itibar etmemiş ve TBMM’deki mutlak
çoğunluğuna dayanarak kabul edilmesini sağlamıştır.
Siyasi iktidar, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu’nun 38. madde, 1. fıkra, e bendinin değiştirilmesini istemektedir. Değişikliği istenen madde, yürürlük tarihi ile ilgilidir. Gerekçe ise “uygulamada yaşanan
sorunların giderilmesini teminen İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu‘nun yürürlük maddesinde değişiklik yapılmaktadır” şeklinde özetlenmiştir.
Henüz üzerinden 6 ay geçmeden bir kanunun uygulamada ortaya çıkan sorunların giderilmesi amacıyla
yürürlüğünün ertelenmesi talebinin mantıklı hiçbir
izahını yapmak mümkün değildir. Kaldı ki, kurumsal
hazırlıklarının ve altyapısının büyük oranda tamamlandığı ve Kanunun 1 Temmuz 2013 tarihinde uygulamaya
alınacak hükümlerinin bulunduğu düşünülürse, daha
uygulanmadan sorunlara yol açacağını ileri sürmenin
müneccimlikten başka bir anlamı
bulunamayacaktır.
Bu kanunun ertelenme girişimleri, iş
sağlığı ve yaşam güvenliğinden ziyade,
iş yerleri için maliyet-kar hesabının
gözetildiği izlenimini doğurmaktadır.
Siyasi iktidar gerçekten de “emsalsiz”
işler yapmaktadır. Çok değil henüz
birkaç gün önce Muğla Milas’ta yedi
işçi iş kazasında hayatını kaybetmiştir.
Türkiye’nin iş kazalarında Avrupa birinciliği, dünya
üçüncülüğü hala devam etmektedir. İş kazaları, çalışma yaşamının en büyük sorunudur, böylesi bilim ve
akıl dışı işler yapılmaya devam ettiği sürece, yüzbinlerce çalışanımız yaşam tehdidi altında çalışmaya
devam edecektir.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak, siyasi iktidarı
uygulamanın ertelenmesindeki gerçek nedenleri
kamuoyuna açıklamaya çağırıyoruz.
2 Temmuz katliamından,
Haziran ayaklanmasına
Türkiye gericiliğe, zulme,
yok saymaya direneceğini
göstermiştir
İMO Yönetim Kurulu 2 Temmuz Sivas katliamıyla ilgili bir
açıklama yaptı. 1 Temmuz 2013
2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal şenlikleri için
Sivas’ta bulunan çok sayıda aydın, yazar, çizer, kültür
insanı ortaçağ karanlığını aratmayacak bir vahşetin
kurbanı olmuş, gerici-faşist güçler tarafından gerçekleştirilen katliamda 35 insanımız yaşamını yitirmişti.
Türkiye tarihine kara bir sayfa olarak geçen katliam;
Behçet Sefa Aysan, Yeşim Özkan, Nurcan Şahin,
Muhibe Akarsu, Muhlis Akarsu, Murat Gündüz,
Handan Metin, Ahmet Özyurt, Huriye Özkan, İnci
Türk, Özlem Şahin, Yasemin Sivri, Asuman Sivri, Uğur
Kaynar, Sehergül Ateş, Gülender Akça, Gülsün Karababa, Mehmet Atay, Hasret Gültekin, Serkan Doğan,
Muammer Çiçek, Belkıs Çakır, Asaf Koçak, Edibe Suları
Ağababa, Menekşe Kaya, Koray Kaya, Serpil Çanik, Erdal Ayrancı, Asım Bezirci, Sait Metin, Carina Cuanna,
Nesimi Çimen, Metin Altınok, Kenan Yılmaz ve Ahmet
Öztürk’ü aramızdan almıştı.
Sivas Madımak Oteli’nde gerçekleşen katliam ilk değildi; ülkemizde buna benzer kitlesel kıyımlar daha önce
de yaşandı, Türkiye kolay anlatılmayacak vahşiliğin
tanığı oldu. Sivas, Malatya, Maraş, Çorum katliamları
dini, mezhepsel, etnik farklılıklar üzerinden siyaset
yapmanın nelere yol açacağının hazin ve dramatik
örnekleri olarak tarihteki yerini aldı.
Türkiye çok mezhepli, çok dinli, farklı etnik kökene
sahip insanların yaşadığı bir coğrafyada bulunmaktadır. Ne yazık ki ülkeyi kaosa sürüklemek, iktidarının
tahkimatını sağlamak isteyen egemenler, bu farklılıkları
kışkırtarak amaçlarına ulaşmak istemekte, farklıklar
üzerinden düşmanlık körüklemekte, tek millet, tek din,
tek mezhep tanımının dışında kalanlara, bırakalım toplumsal yaşam içerisinde eşit ve adil ilişki kurmayı, neredeyse hayat hakkı bile tanımamaktadır. Çorum’dan,
Sivas’tan, Maraş’tan, Madımak’tan sonra, bir köprüye
Yavuz Sultan Selim adını vermek, katliamcı politikanın
devam edeceğine dair kaygıları artırmaktadır.
2 Temmuz’da yaşanan katliamın toplumsal hayatta
yarattığı travma neyse, Kürt sorunu odaklı 30 yıldan
bu yana süren savaşın sonuçları da aynıdır. 2 Temmuz
katliamına karşı ortaya çıkan tepki nasıl bir toplumsal
hayat kurulması gerektiğine işaret ediyorsa, Kürt sorununun barışçı temelde çözülmesi doğrultusundaki talep
bizleri aynı noktaya taşımalıdır. Ülkemizde her alanda
ve her anlamda barış tesis edilmeli, Türkiye tarihi ile
yüzleşmeli, utanç konuları ortadan kaldırılmalı, farklılıklar korkuya değil, kardeşlik, barış, eşitlik temelinde
bir hayatın kurulmasına yol açmalıdır.
Türkiye gericiliğin, şovenizmin,
dıştalayan, yok sayan, tahammül
edemeyen bir zihniyetin egemenliğindedir. Taksim Gezi Parkı’na
AVM yapılması kararıyla başlayan
ve Haziran ayı boyunca bütün bir
ülkeye yayılan olaylar bu zihniyeti daha da görünür hale getirmiş, siyasi iktidarın Maraş’tan,
Çorum’dan, Madımak’tan ders
almadığını göstermiştir. Ne yazık
ki siyasi iktidar
toplumsal yaşamı
farklılıklardan
birine yaslanarak,
onu bloklaştırarak ve diğerlerini
yok sayarak
kurgulamak
istemektedir ki,
bir aydan bu yana
parçası ve tanığı
olduğumuz tepki
bu kurguyadır.
İnşaat Mühendisleri Odası
demokrasi, çağdaş
yaşam, hak ve özgürlükler için dün
olduğu gibi bugün de mücadele
edecek, gericiliğin, şovenizmin
karşısında olacak, yeni 2 Temmuzların yaşanmaması
için üzerinde düşen sorumluluğu yerine getirecektir.
Lice’nin sonu Roboski gibi
olmasın!
İMO Yönetim Kurulu Lice’de yaşanan olaylarla ilgili 11
Temmuz 2013 tarihinde bir açıklama yaptı.
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Kayacık Köyü’nde karakol yapılmasını protesto etmek için 28 Haziran 2013’te
köy sakinlerince gösteri yapılmış, karakol önünde yapılan protesto gösterisine askerlerce ateş açılması sonucunda Medeni Yıldırım adlı yurttaş yaşamını yitirmiş,
dokuz yurttaş da vücutlarının çeşitli yerlerine isabet
eden kurşunlarla yaralanmıştır.
Her ne kadar göstericilerin “Molotof kokteyli attığı”
ve “karakola ateş açıldığı” iddia edilse de, bu iddianın
gerçeği yansıtmadığı kısa sürede açığa çıkmıştır. Görgü
tanıklarının anlatımına göre, demokratik ve barışçıl
bir şekilde protesto gösterisi yapan vatandaşlar, basın
açıklaması yapmış ve ardından oturma eylemi gerçekleştirmiş, bunun üzerine bölgeye askerler gelmiş, köy
sakinleriyle askerler arasında bir görüşme gerçekleşmiş
ve sonrasında hiçbir ikaz yapılmadan havaya bir el ateş
açılmış, ardında kalabalık hedeflenmiştir.
Gezi Parkı ile başlayan polis şiddetinin bir benzeri
Lice’de yaşanmıştır. İddialar ne olursa olsun, hiçbir gerekçe askerlerin sivil yurttaşların üzerine ateş açmasını
haklı çıkarmaz. Gezi Parkı eylemlerinde de görüldüğü
üzere demokratik tepkilerin şiddet kullanılarak ve keyfi
olarak engellenmesi ne insani ne de demokratik hiçbir
kriterle bağdaşmaz.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak, demokratik gösterilere yönelik olarak uygulanan ölçüsüz, orantısız ve keyfi
şiddeti reddediyor ve kınıyoruz. Herkesin toplantı,
yürüyüş ve gösteri hakkını engellenmeden ve şiddetle
karşılaşmadan kullanmasının demokrasinin bir gereği
olduğuna inanıyoruz.
Bu yüzden Lice’de bir kişinin ölümü, dokuz kişinin
yaralanmasıyla sonuçlanan olayın, Şırnak’ın Uludere
ilçesine bağlı Roboski (Ortasu) Köyü’nde 28 Aralık 2011
tarihinde F 16 tipi savaş uçaklarının bombardımanı
sonucu çoğu çocuk 34 vatandaşımızın katledilmesi olayında olduğu gibi soruşturmanın sürüncemede bırakılmaması gerektiğini ısrarla belirtiyoruz.
Yine Gezi Parkı olaylarında Ankara’da polis kurşunuyla
öldürülen Ethem Sarısülük’ün katilinin serbest bırakılması gibi bir sonucun çıkmaması için, daha dikkatli
davranılması, Cumhuriyet savcıları ve idari yetkililerin
tarafsız ve hızlı bir soruşturma açması ve yürütmesini
bekliyoruz. Silah kullananların, silah kullanma talimatı
verenlerin zaman geçirmeksizin görevlerinden alınmasını talep ediyoruz. Soruşturmada “oyalama ve unutturma” gibi bir yaklaşımın sergilenmemesi için, İnşaat
Mühendisleri Odası’nın hukuki süreci yakından takip
edeceğini ifade ediyoruz.
12
30 Temmuz 2013
Şubelerden • Şubelerden • Şubelerden • Şubelerden • Şubelerden
İhale Mevzuatı Eğitimi
Water Cad ile İçmesuyu Sistemleri Tasarımı ve Modellemesi Kursu
Water CAD ile İçmesuyu
Sistemleri Tasarımı ve
Modellemesi Kursu, 1
Haziran 2013 Cumartesi
günü başlatıldı. Toplam
12 saat devam eden ve
18 kişinin katıldığı kursu
Çevre Mühendisi Bahtıgül
Varol verdi.
İMO Ankara Şubesi, 15-16 Haziran 2013 tarihlerinde İhale Mevzuatı Eğitimi’nin
ikincisini düzenledi. İnş. Müh. Hüseyin Yavuz’un verdiği eğitimde “İhale Mevzuatı”
tüm yönleri ile tartışıldı. 12 saat devam eden ve 30 kişinin katıldığı eğitim İMO KKM
Güney Özcebe Salonu’nda yapıldı.
Hüseyin Yavuz eğitim boyunca Türkiye’de kamu alımlarının büyüklüğü, ihale usulleri, ihale komisyonu oluşumu, ihale işlem dosyası içeriği, eşik değerler ve yaklaşık
maliyet, ihalelere katılımında gerekli bilgi ve belgeler, ihalelere katılamayacaklar,
tekliflerin idareye sunumu, tekliflerin ve aşırı düşük tekliflerin değerlendirmesi, ihalelere yönelik başvurular ve anlaşmazlıkların çözümü, ihale yetkililerinin ve isteklerin
yükümlülüklerini anlattı.
Eğitime katılanların ihale mevzuatındaki son düzenlemelere dair sorularına cevap
bulabildikleri eğitime önümüzdeki dönemde devam edilecek.
Ankara’da Kurslar
DHI – MIKE 11 Kursu
Varol kurs süresince; “Hidroliğe Genel Bakış Model Uygulaması, Şebeke Modelinin
Tanımlanması, Water CAD Temel Özelliklerinin İncelenmesi, Diğer Şebeke Elemanları, Modelbuilder, Loadbuilder, TRex, Zamana Bağlı Simülasyonlar, Uygulamalar
(Şebeke Oluşturma, Pompalı Sistemler, Modelbuilder Kullanarak Otomatik Model
Oluşturma, Loadbuilder Kullanarak Otomatik Debi Hesaplamaları, TRex Kullanarak
Arazi Modelinden Kot Değerlerinin Okunması, Sistem İyileştirme ve Maliyet Hesapları, EPS Zamana Bağlı Analizler, Kritik Bölgelerin Belirlenmesi” başlıklarında bilgiler
verdi.
Seminer
MIKE by DHI Modelleme- Kentsel ve Kırsal Uygulamalar Semineri
İMO Ankara Şubesi, 20 Haziran 2013 Perşembe günü “Mike by DHI Modelleme- Kentsel ve Kırsal Uygulamalar” semineri düzenledi. İMO KKM Rüştü Özal
Salonu’nda gerçekleştirilen seminerin eğitimini Jørgen Bo Nielsen (DHI Denmark) ve
Evzen Zeman (DHI Hydroinform, Czech Republic) verdi.
İngilizce olarak verilen seminerde Nielsen ve Zeman “DHI-Su Sektörüne dair Genel
Bilgi, İklim Değişimi-Uyum-Etkilenen Sistem Elemanları-Kentsel Sektör için Uyum
Planlamasına dair Adımlar, AB’de Sel Yönetimi-AB Ülkelerinden Örnekler” başlıklarında bilgiler verdi.
Edirne’de Kentsel Dönüşüm TOKİ ve AVM
Konferansı
İMO İstanbul Şubesi’ne bağlı
Edirne Temsilciliği, “Kentsel
Dönüşüm TOKİ ve AVM” başlıklı
konferansı düzenledi.
İMO Ankara Şubesi, 21-22 Haziran 2013 tarihlerinde İMO Kongre ve Kültür
Merkezi’nde, bir boyutlu taşkın modelleme ve baraj yıkılma analizlerini (hidrolik
analizler) içeren “DHI – MIKE 11; 1D FLOW MODEL DAM BREAK ANALYSIS”
kursu düzenledi. Toplam 14 saat devam eden ve 30 kişinin katıldığı kursun eğitimini
Çek Cumhuriyeti’nden Jan Spatka verdi.
Spatka kurs süresince; DHI 1D’ye genel bakış, matematiksel modelleme, muhtemel
taşkın simülasyonları hidrodinamiğine dair 1D uygulamaları, taşkın modülü, taşkın
yapılarına dair erozyon oluşumu ve sonuç analizi konularında bilgi verdi. Kurs programı soru-cevap ve tartışmalar bölümü ile son buldu.
Sismik İzolasyon Sistemleri ve Tasarım Esasları Kursu
Edirne Gençlik Hizmetleri ve
Spor İl Müdürlüğü Konferans
Salonu’nda, 29 Haziran 2013
tarihinde yapılan konferansa İMO
İstanbul Şube Başkanı Cemal
Gökçe konuşmacı olarak katıldı.
Sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de katıldığı konferansın açılış konuşmasını İMO Edirne İl Temsilcisi Nihat Çolak yaptı. Çolak, kentsel dönüşüm ve 25 Kasım Stadının TOKİ’ye devri ile ilgili derli,
toplu herhangi bir tartışma imkânının olmadığını kaydetti. Kamuoyunda bu konularla ilgili bilgi kirliliğinin de olduğunu belirten Çolak, kendilerinin kamusal sorumluluk
gereği bilgilenme ve bilgilendirme amacıyla bu konferansı düzenlediklerini ifade etti.
Cemal Gökçe konferans konuşmasında inşaat mühendisliğinin temel konularına değinerek güvenliğin, ekonomikliğin, estetiğin, çevre konusu ile sürdürülebilirliğin önemine dikkat çekti ve inşaat mühendislerinin çalışmalarında bu unsurları göz önünde
bulundurmaları gerektiğini ifade etti. Gökçe “ Üretimlerin güvenli, ekonomik, estetik
olması, çevreye duyarlı ve uyumlu olması, sosyal ve toplumsal olması gerekir. Değişim olmadan gelişim olmaz, tabi ki değişim olacak, ama değişimlerin insan ve toplum
yararına olup, olmadığı noktası bizi temelden ilgilendiren konulardan birisidir. Bizler
İstanbul’u her zaman 2 bin 700 yıllık bir kent olarak bilirdik, ama gördük ki Marmaray çalışmalarında çıkanların incelenmesiyle İstanbul’un dünyanın en eski kentlerinden biri, 8 bin 500 yıllık bir kent olduğu ortaya çıktı. Yeniden yapma anlayışının
yanında koruma anlayışının da ortaya çıktığı görülmektedir. Buradan yola çıkarak,
Edirne korunması gereken, şehzadeler kenti olarak anılan bir kenttir. Edirne, Selimiye ile Dünya mirası Unesco listesinde yer alan önemli bir kenttir. Dolayısıyla yeni
üretimler yapılırken eski üretimleri de koruyarak, onların önemi ve özelliklerini yok
etmeyecek çerçevede yapmak ve planlamak gerekir” diye konuştu.
Konferans soru-cevap bölümü ile sona erdi.
“Sismik izolasyon Sistemleri ve Tasarım Esasları” kursu, 11 Haziran 2013 Salı günü
başlatıldı. 10 saat devam eden ve 18 kişinin katıldığı kursu Dr. Cenan Özkaya verdi.
Özkaya kurs süresince “Sismik İzolasyon Sistemleri, Sismik İzolasyon Sistemlerinin
Tasarım Esasları, Sismik İzolasyon Sistemleri Kullanılarak Bir Yapının Depreme ve
Servis Yüklerine Dayanıklı Tasarımı, Sismik İzolasyon Sistemlerinin Testleri, Yakın
Saha Yapılarının Sismik İzolasyonlu Tasarımı, Sıvılaşan Zeminler Üzerindeki Yapıların Tasarımı” konularında bilgiler verdi.
İstanbul’da Yapılarda Sismik İzolasyon ve
Deprem Enerjisi Sönümleme Teknolojileri
Semineri
İMO İstanbul Şubesi, Yapılarda Sismik İzolasyon ve Deprem Enerjisi Sönümleme
Teknolojileri başlıklı semineri düzenledi.
24 Haziran 2013 tarihinde gerçekleştirilen, İnş. Yük. Müh. Mircan Kaya’nın konuşmacı olarak katıldığı seminer, şube binasında yapıldı.
30 Temmuz 2013
13
Şubelerden • Şubelerden • Şubelerden • Şubelerden • Şubelerden
DTSO ile Çevre ve Şehircilik Diyarbakır İl
Müdürlüğü’ne Ziyaret
İMO Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası
Başkanlığı’na seçilen Ahmet Sayar ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Mustafa Temel’i
ziyaret etti.
Deprem izolasyonunun ‘’yapıyı zeminden ayırmak’’ olarak açıklandığı ve özel tasarlanmış ve üretilmiş cihazlarla sağlandığı anlatılan seminerde genellikle temel seviyesine konan bu cihazlarla deprem sarsıntısının büyük bir kısmının bertaraf edilerek, üst
yapıya etki etmesinin önleneceğine dikkat çekildi. Deprem izolasyonunun, deprem
enerjisinin üst yapıya etki etmesine engel olduğu ve bu yöntemle yapıların deprem
kuvvetlerine karşı korunmasında etkili bir yöntem olduğu anlatılan seminerde;
binalar ile zemin arasına yerleştirilen cihazların yapıların ihtiyaç duyduğu esnekliği
sağlayarak deprem enerjisinin üst yapıya geçmesine engel olduğu anlatıldı. Deprem
izolasyonunun Türkiye’de kullanımı konusunda ‘’İstanbul Köprü ve Viyadüklerinin
Depreme Karşı Güçlendirilmesi Projesi’’ kapsamındaki Boğaz Köprüsü, Ortaköy ve
Mecidiyeköy viyadüklerinin, bu teknolojinin önemli örnekleri arasında yer aldığı
anlatılırken, uygulamanın, yapının gereksinimlerine göre değişkenlik göstermekle
birlikte yapı maliyetinin yüzde 10’u kadar bir ek maliyet getirdiği belirtildi.
İMO Diyarbakır Şube Başkanı Turan Kapan, yönetim kurulu üyeleri Şahin Kaya,
Sinan Tarı, Yusuf Yeşil, Ferhat Demir ile Şube Sekreteri Barış Çetinkaya, yeni seçilen
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Ahmet Sayar ile yönetim kurulu
üyelerini 8 Temmuz 2013 tarihinde ziyaret etti. DTSO binasındaki ziyarette Kapan,
Sayan’a yeni görevinde başarılar diledi. DTSO seçimlerinde Diyarbakır halkının talebi
olan genç ve dinamik bir kadronun kazandığını hatırlatan Kapan, Diyarbakır’ın bir
özgünlüğünün olduğunu, bu yönetimin de bir fırsat olduğunu ifade etti. Sanayinin
ve kenttin toplumsal yönünün düşünülmesi gerektiğini belirten Kapan, ellerinden
gelen katkıyı kentte ve DTSO’ya sunacaklarını söyledi. DTSO’nun yeni yönetiminin
Diyarbakır ekonomisine katkı sunacağından ve geliştireceğinden umutlu olduklarını
kaydeden Kapan, çalışmalarda katılımcılığın önemine dikkat çekti. Meslek örgütleri
ve sivil toplum örgütleriyle danışılarak ve paylaşılarak birlikte hareket edilmesi gerektiğine işaret eden Kapan, barış süreciyle birlikte ekonomik kalkınmanın da önem arz
ettiğini ifade etti.
Sayan ise, kurtuluşlarının birlik ve birliktelikten geçtiğini vurgulayarak, kolektif çalışma tarzını esas aldıklarını ve kalkınmayı böyle sağlayabileceklerini söyledi. Sayan,
“Biz kapıları çalacağız” dedi.
İzmir Şube ile Bayraklı Halk Eğitim Merkezi
Müdürlüğü arasında protokol
İMO İzmir Şubesi ile
Bayraklı İlçe Milli Eğitim
Müdürlüğü Halk Eğitim
Merkezi arasında inşaat
ustası eğitimi ve belgelendirmesine yönelik protokol
imzalandı.
Protokol kapsamında düzenlenecek olan 40 saatlik
kursta iş güvenliği işçi sağlığı, kalıp hazırlama, demir bağlama, beton gibi çeşitli
konularda kursiyerlere ders verilecek.
27 Haziran 2013 Perşembe günü İMO İzmir Şubesi’nde gerçekleştirilen protokol İlçe
Milli Eğitim Müdürü Şahan Çöker, Bayraklı Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Uzman
Öğretmen Mustafa Çelikkaya ve İMO İzmir Şube Başkanı Ayhan Emekli tarafından
imzalandı.
Ustalık Yetki Belgesi kursuna katılmak isteyenler nüfus cüzdanı ve öğrenim belgeleri
ile İMO İzmir Şubesine başvurabilirler.
İzmir Şube DEÜ mezuniyet törenindeydi
İMO İzmir Şubesi, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ)Mühendislik Fakültesi öğrencilerini mezuniyet törenlerinde yalnız bırakmadı. Öğrenciler törende TMMOB’ye
yapılan saldırıları protesto ettiler.
Tören, 11 Temmuz 2013 tarihinde DEÜ Tınaztepe Yerleşkesi Amfi Tiyatro’da gerçekleştirildi. Mezuniyet töreninde dereceye giren ve mezun olan tüm öğrencilere İMO
İzmir Şubesi tarafından çeşitli hediyeler verildi.
Törende ayrıca, TMMOB’ye yönelik torba yasa, teknik öğretmenlere mühendislik
hakkı verilmesi ve siyasi iktidarın gezi olaylarındaki tutumu protesto edildi. Öğrenciler taşıdıkları pankart ve posterlerle yaşananlara karşı tepkilerini dile getirdiler.
İnşaat Mühendisliği Bölümü öğrencileri “Örgütlü Gücüne ve Halkına Güvenen
TMMOB Susturulamaz - #TMMOBadokunma”, “Göstermelik Mühendislik Sınavını YÖK Sayıyoruz”, “Demokrasiyi Siz Yıktınız Biz İnşa Edeceğiz!” pankartları ile
birlikte Gezi Parkı eylemlerinin sembollerinin yer aldığı posterleri açtılar.
“Mesleğimize zarar veriliyor”
Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu üyeleri 9 Temmuz’da ise, Diyarbakır Çevre ve
Şehircilik İl Müdürü Mustafa Temel’i makamında ziyaret ederek yeni görevinde
başarılar diledi. Ziyarette konuşan Kapan, “Kurumlarla nasıl çalışabiliriz, nasıl daha
iyi sonuçlar alabiliriz”in çabası içinde olduklarını ifade ederek, meslek birikimlerini deprem zararlarını en aza indirmek için kullanmak istediklerini söyledi. Birçok
üniversitede alt yapısı olmadan açılan mühendislik bölümlerinin mesleklerine zarar
verdiğini kaydeden Kapan, yapı denetimin Türkiye için Diyarbakır’ın bir uygulama
alanı olduğuna işaret etti. Kapan, “Yapı denetim alanında sorunlar yaşanıyor. Bu
sorunların çözümü için çaba sarf edeceğiz. Biz sizinle ve üniversiteyle depremle ilgili
bir çalışma yürütmek istiyoruz. Kentteki yapı stokunu belirlemek istiyoruz. Ekim
ayının başında Yapı Denetimi Sempozyumu düzenliyoruz. Sizim ve meslektaşlarımızın sempozyuma katılmasını istiyoruz. Sempozyumda, sorunlarımızı tartışıp doğru
çözümleri bulmak istiyoruz. Biz artık acılar yaşamak istemiyoruz. Onun için önlemlerimizi önceden almamız gerekiyor” dedi. Kentsel dönüşüm konusunda yerinde
dönüşümlerden yana olduklarını vurgulayan Kapan, yurttaşların mağdur edilmemesi
ve yeni sınıfların yaratılmaması gerektiğine dikkat çekti.
Mustafa Temel ise, Diyarbakır’da Sur ve Bağlar için kentsel dönüşümün çok önemli
olduğunu belirterek, “İnsan hayatıyla ilgili bir iş yapıyoruz. Bundan daha önemli bir
iş olamaz” dedi. Temel, Sur ilçesindeki kentsel dönüşümle tarihi mekanları kurtarmak
ve bölgeyi turizme açmak istediklerini kaydetti.
Geoteknik Kursu
İnşaat Mühendisleri Odası adına yürütücülüğü Trabzon Şubesi tarafından yapılan
“Taşkın ve Heyelan Sempozyumu” , 24-26 Ekim tarihinde Trabzon’da gerçekleştirilecektir. Sıklıkla heyelanlara maruz kalan ülkemizde, şev stabilite analizi, derin kazı,
derin temel ve yüzeysel temel hesaplamaları konusunun oldukça önem kazandığı
düşüncesiyle sempozyum amacı kapsamında, 22-23 Ekim tarihinde bir eğitim kursu
düzenlenecektir. Kurs, Plaxis ve GEO5 yazılımları kullanılarak sayısal uygulamaların
ayrıntılı kullanımını kapsayacaktır. Kursun hedef kitlesi, akademisyenler, araştırmacılar, kamu kuruluşlarında çalışan uygulamacı mühendisler, serbest araştırmacılar,
lisans ve lisansüstü öğrencilerdir.
Kurs tarihi: 22-23 Ekim 2013 (günde 8 saat, 2 gün)
Kurs yeri: İnşaat Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi
Eğitimin dili Türkçedir.
Eğitimciler: Doç. Dr. Mehmet Berilgen, Yıldız Teknik Üniversitesi,
İnş. Y. Müh. Müge İnanır, Geogrup İnşaat A.Ş.- Plaxis Türkiye Temsilcisi
Kurs Ücret:300 TL
14
30 Temmuz 2013
İMO Şubeleri
Van Şubesi
Şubenin Kuruluş Tarihi : 1992
Şube üye sayısı
: 856
Dönemi
: 11
Şubeye Bağlı Temsilcilikler: Ağrı, Bitlis,
Hakkâri, Muş, Erciş, Yüksekova
İMO Van Şube Başkanı
Serhat Baran Özaydın, Teknik
Güç’ün sorularını yanıtladı.
İnsanların çoğu yerinden yurdundan oldu, kimi akraba
evine sığındı, kimi kiralık ev tuttu veya devletin sosyal
tesislerinde iskân edildi. Bu travmaların yanı sıra
insanlar parasız kalıp banka kredisi kullandı ve deprem
sonrası esnafa verilen bir yıl ödemesiz kredilerin geri
ödemeleri başladı esnaf bitmiş durumda. Ekonominin
lokomotifi müteahhitler imar planlarındaki sorunlardan dolayı henüz çivi çakamadı. Ertelenen vergi ve
SSK borçları artarak ödenmeyi bekliyor. Deprem gibi
deprem yani.
Son yıllarda kentler hızlı bir değişim geçiriyor.
Her ne kadar depremin yaralarını sarmaya çalışsa
da Van’da da bir dönüşüm yaşanıyordur. Van’daki
kentsel dönüşümü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Van’da kentsel dönüşüm algısı genel olarak Türkiye’deki algıdan pek farklı değil. Hükumete fırsatçı gözüyle
bakılıyor, haksız oldukları da söylenemez. Halkın öz
kaynaklarının birilerini zengin etmek üzere kullanılacağı fikri hakim ve maalesef bu bir kanıksamaya dönüşüyor zamanla. En tehlikeli durum da bu sanırım. Bu
konu merkezi idarenin yaptığı gibi üç sayfalık kanunla
çözülmez, muğlak birçok konu ve cevap bekleyen soru
var. Akıllara şu geliyor: dönüşüm başladığında neye
dönüşeceğimiz inisiyatifimizde olmayacak.
Peki, yerel yönetimin ulaşım politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Van yaklaşık iki yıl önce büyük bir deprem yaşadı. Depremin yarattığı yıkım ve hasarı da göz
önünde bulundurursak genel olarak Van’ın alt
yapı sorunları nelerdir, özetleyebilir misiniz?
Evet, depremin üzerinden yaklaşık 21 ay geçti. Öncelikle şunu belirtmek gerek; deprem sadece fiziki bir
olgu değil aynı zamanda sosyal bir olgudur. Eşitsizlikleri, yoksulluğu, yoksunluğu giderecek, sağlık, eğitim
gibi alanlarda yaşanan sorunları çözecek kapsamlı bir
programınız yoksa hiçbir yarayı iyileştiremezsiniz. İşin
acı tarafı merkezi hükumet her konuda olduğu gibi
vatandaşına rehine gözüyle bakıyorsa vay halinize. Bu
durumda fiziki deprem çok can yakıcı olmayabiliyor.
Dört ay da bitirilmesi planlanan acil Van içme suyu
projesi, kamulaştırma gibi sebeplerden dolayı hala
devam ediyor. Dokuz ay önce anahtarları teslim edilen
TOKİ konutlarının birçoğunun yol, alt yapı ve su sorunu devam etmekte; atık su arıtma tesisleri ihtiyaca yanıt vermiyor. Hala evsiz olan insanlar konteynırlardan
çıkarılmak isteniyor, bölge halkının gelenek ve nüfus
yapısına uymayan 99 m2 lik evler bomboş duruyor.
Çoğu ev sahibi aidat gideri karşılığında 200-250 tl gibi
paralara kiracı bulamıyor. İmar planı, Van Gölü sahil
bandına paralel bir rekreasyon alanı ve doğu-batı çevre
yolunu saymazsanız uygulanabilir bir yanı olmadığı
gibi defalarca askıya asılıp indirildi. İmar ile ilgili tüm
görüşlerimiz not edildi fakat hiçbiri uygulanmadı. Van
ve Erciş’e yaklaşık 15,000 konut yapıldı, karşılığında
kamu binaları hariç yaklaşık 34,000 konutun yıkımı
tamamlanmak üzere. Zaten yoksul olan halka yazık
ediliyor. Yaz boz tahtasına dönen hasar tespitlerinde
dönen dolap yüzünden, güçlendirilerek kurtarılabilecek
olan binlerce konut yıkıldı.
1996 yılı imar planına göre (ki bu plan Van, için yapılmış en iyi planlardan biridir) mevcut yolun iyileştirilmesi ve genişletilmesi, alternatif yolların açılması,
gecikmiş de olsa, devam ediyor. Gecikme yüksek
arsa fiyatlarından ve kamulaştıramama sorunundan
kaynaklanıyor. Bütçe yerel yönetimler için ciddi bir
sorundur. Ulaşım mantığını kavrayabilmemiz gerekiyor. Herkesin özel arabasıyla işe gitmesi hava kirliliği
ve gürültü kirliliğinden başka bir şey değildir. Van’ın
jeolojik yapısı ve gölü, sadece karayolu ile ulaşımı değil
hafif raylı sistem, metro ve göl ulaşımına da oldukça
elverişlidir. Ancak şu an için bu sadece bir temennidir.
İMO Van Şubesi olarak yerel yönetimlerden neler
bekliyorsunuz?
Kamuya ait alanların parselasyonu ile ucuz arsa üretimi yapılmalı; kentin yayılması ve nefes alması sağlanmalıdır. Acilen artık kent içi sayılan bölgedeki arıtma
tesisi kapatılmalı ve yerleşim bölgesinden uzakta daha
kapasiteli bir arıtma tesisi yapılmalıdır. Yerel Yönetimler kanunu ile sınırı ve sorumlulukları farklılaşan
ve büyüyen şehir halkı ile bilinçlendirme toplantıları
yapılmalıdır. Teknik personel kadrolarının deneyimli
kişilerden seçilmesi ve sayısının arttırılması gerekmektedir. İmar planı derhal uygulamaya alınmalıdır. Göl
ve raylı ulaşım ile ilgili acilen çalışma başlatılmalıdır.
TMMOB İnşaat Mühendisleri
Odası Adına Sahibi
Taner YÜZGEÇ
Yazı İşleri Müdürü
Zeki ERGİNBAY
Zeki ERGİNBAY
(1976-1977)
Levent DARI
Büyükşehir’e bağlı merkez ilçe belediyelerinin tesis ve
altyapıları yerel seçimlerden önce tamamlanmalıdır.
Odalarımız ile yerel yönetimler arasındaki iletişim
daha verimli hale getirilmelidir.
TMMOB’nin yetkilerini kısıtlayan torba yasayı
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yaklaşık 60 yıldır iktidar kim olursa olsun bilgisini,
emeğini halkından sakınmayan; tüm duyarlılığı insan
ve çevre olan bir örgütün, yetkilerinin bir gece yarısı
alınarak susturulmaya çalışılması akıl ve bilim dışıdır.
Bu az öncede bahsettiğim gibi bir konseptin parçasıdır.
Rehin alma operasyonudur. “Benden” olmayanı tasfiye
etme, kişiliksizleştirme, itibarsızlaştırma, güçsüzleştirmektir. Sözüm ona kendi altyapısına uygun köleleştirmedir. Şimdiden henüz yetki almamış kuruluşlar denetim konusundaki eksiklikleri kendileri dile
getirerek işin içinden çıkılmaz durumda olacağını ifade
etmişlerdir. Hal buyken ülke kaynakları ve projeler için
kimlere söz verilmiştir, derhal açıklanmalıdır. Yoksa
zaten TMMOB bu konuda yine gerekeni yapacaktır.
Asıl amaç üye ile Oda ilişkisinin arasına perde çekerek
örgütlü yapıları iktidardan uzak tutmaktır. TMMOB
sus dendiğinde susan bir çocuk olmamıştır olmamalıdır.
Bir de üyelerin sorunlarını değerlendirelim. Üyelerimiz, Van’da meslek alanında ne tür sorunlarla
karşılaşıyorlar?
Şunu söyleyebilirim ki bu durumda en büyük sorun
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İmar Kanununu
uygulanabilir nitelikte yürürlüğe koymamasıdır. Proje
yok, denetim firmaları maaş ödeyemiyor; doğal olarak
bu zincir tüm ekonomiyi ve en çok meslektaşlarımızı
etkiliyor.
Peki, temsilciliklerde ne tür sorunlar yaşanıyor?
Temsilciliklerimizde yaşanan sorunlar bizim yaşadıklarımızdan çok farklı değil. Az önce bahsettiğim
olumsuzluklara ek olarak en dikkat çeken sorun, Oda
üye bağının zayıflamasıdır. Bu bayrak daha yukarıda
olmalıdır.
Şimdi söz tamamen sizin. Cevaplandırmak istediğiniz soru veya sorularınız varsa sorup cevaplandırabilirsiniz.
Son olarak şunları söylemek istiyorum: coğrafi olarak
belki en büyük şubelerden biriyiz ancak mühendis
sayımızı nüfusa oranladığımızda nerdeyse en küçük
şubeyiz. Burada çalışan mühendislerin tamama yakını
yerelden insanlardır; gerek kamuda gerek özel sektörde
ciddi oranda mühendis ihtiyacı var. Bu konuya batıdaki arkadaşlarımızın ayrıca hassasiyet göstereceklerini
umut ediyorum. Yüzünü barışa çevirmiş insanlardan
herkese selam…
Yönetim Yeri: TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
Necatibey Cad. No: 57 06440 Kızılay / Ankara
Tel: 0.312.294 30 00 Faks: 0.312.294 30 88 E-Posta: teknikguc@imo.org.tr Web: www.imo.org.tr
Temmuz 2013, Sayı:223, ayda bir yayınlanır, yerel süreli yayın. ISSN: 1307-2412
Elektronik ortamda hazırlanıp üyelerine ücretsiz gönderilmektedir.
Download