AVRUPA BİRLİĞİ VE RUSYA FEDERASYONU GÜVENLİK

advertisement
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI EKONOMİK İLİŞKİLER
ANABİLİM DALI
ULUSLARARASI İLİŞKİLER
AVRUPA BİRLİĞİ VE RUSYA FEDERASYONU GÜVENLİK
İLİŞKİLERİ
Yüksek Lisans Tezi
Eduard KHUSAİNOV
Tez Danışmanı:
Yrd. Doç. Dr. Hatice YAZGAN
Ankara 2014
1
İÇİNDEKİLER
Kısaltmalar.................................................................................................................4
Giriş.............................................................................................................................5
BİRİNCİ BÖLÜM: AVRUPA BİRLİĞİ GÜVENLİK POLİTİKASI................7
I. Bir Güvenlik Aktörü Olarak AB............................................................................7
A. AB’nin geniş anlamda güvenliği........................................................................9
B. ODGP’nin kurumsallaşma süreci....................................................................14
II. AB’nin askeri yapısı.............................................................................................18
A. AB Operasyonları.............................................................................................20
B. Geleceğe yönelik OGSP planları......................................................................22
III. AB Genişlemesi ve diğer politikalar...................................................................23
A. ODGP ve Doğu Genişlemesi Ülkeleri..............................................................23
B. AB ‘Komşuluk Politikası’.................................................................................28
C. AB Enerji Politikası..........................................................................................32
İKİNCİ BÖLÜM: RUSYA FEDERASYONU GÜVENLİK
POLİTİKASI.............................................................................................................36
I. Genel olarak Rusya Federasyonu’nun milli güvenliği............................................36
Rusya Federasyonu’nun dış güvenliği ....................................................................42
II. Diğer Uluslararası Güvenlik Kuruluşları ile İlişkiler .........................................47
A. Rusya ve AGİT....................................................................................................52
B. Rusya, NATO ve KGAÖ.....................................................................................55
2
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: AB-RUSYA FEDERASYONU GÜVENLİK
İLİŞKİLERİNDE MEVCUT DURUM..................................................................60
I. Tarihsel çerçeve....................................................................................................60
A. İlişkilerde Başlıca Gelişmeler............................................................................62
1. Güvenliğin Yol Haritası.....................................................................................62
2. Medvedev Girişimi.............................................................................................66
3. Mezeberg Girişimi.............................................................................................73
4. AB ve Avrasya Gümrük Birliği (Avrasya Birliği)...........................................76
B. AB-NATO ilişkileri...........................................................................................78
C. Enerji alanında işbirliği …………………………............................................80
II. AB ve Rusya Federasyonu’nun Güvenlik Yaklaşımlarının Karşılaştırılması......91
SONUÇ.....................................................................................................................94
KAYNAKÇA...........................................................................................................96
ÖZET…..................................................................................................................108
ABSTRACT...........................................................................................................110
3
Kısaltmalar:
AAOK – Avro-Atlantik Ortaklık Konseyi
AB – Avrupa Birliği
ABD – Amerika Birleşik Devletleri
AGA – Avrupa Güvenliği Antlaşması
AGİT – Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
AGSP – Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası
BAB – Batı Avrupa Birliği
BDT – Birleşik Devletler Topluluğu
BİO – Barış İçin Ortaklık
BM – Birleşmiş Milletler
DTÖ – Dünya Ticaret Örgütü
ECHO- European Community Humanitarian Office
KGAÖ – Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü
MDAÜ – Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri
NATO – North Atlantic Treaty Organisation
ODGP – Ortak Dış ve Güvenlik Politikası
OGSP – Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası
SSCB – Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
4
GİRİŞ
Rusya Federasyonu ve AB arasındaki ilişkiler geniş anlamda Batı ile Rusya
arasındaki ilişkilerin bir parçasıdır. Bu çerçevede Rusya-AB ilişkileri; geniş anlamda
Nato-Rusya ilişkileri, Rusya-ABD ilişkileri, bu kapsamda Füze Savunma sistemi,
Kosova’nın durumu gibi konulardan etkilenmektedir. Bunun yanında, AB’nin Soğuk
Savaş öncesi Sovyetler ve etkisi altındaki Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerini AB
üyesi olarak kabul etmesi ve hâlihazırda komşuları ile ekonomik/siyasi ilişkiler
kurma yolundaki tutumu, Rusya ile ilişkilerini doğrudan etkilemektedir. Nato
genişlemesi gibi AB genişlemesi ve Komşuluk Politikası da Rusya Federasyonu’nun
çıkar alanlarını ilgilendirmektedir.
Rusya’nın-AB ve geniş anlamda Batı ile ilişkileri, Batı güvenlik sisteminde
kendisine aradığı uygun rol bağlamında değerlendirilmelidir. Bu çerçevede öncelikle
Gürcistan, günümüzde Ukrayna bağlamında yaşanan sorunlar da, Rusya’nın genel
anlamda Batı, özel olarak da Rusya- AB ilişkilerinde ortak çıkar alanlarına yönelik
tutumu ve karşılıklı yaklaşım farklılıklarından kaynaklanmaktadır.
AB-Rusya Federasyonu arasındaki ilişkilerinde dikkate alınması gereken en
önemli nokta, iki taraf arasındaki ekonomi ve enerji alanlarındaki karşılıklı
bağımlılıktır. Sözkonusu karşılıklı bağımlılık yansımasını güvenlik ilişkilerinde de
göstermektedir. İlişkilerdeki karşılıklı bağımlılık, ortak çıkar alanlarının varlığına da
işaret etmektedir ki, bu durum mevcut karşılıklı bağımlılığın yönetilmesi sorununu
beraberinde getirmektedir.
Bu çalışmanın başlıca amacı, Soğuk Savaş sonrası dönemde, 1991-2013 yıllar
arasında, AB ve Rusya Federasyonu’nun güvenlik ilişkilerinde temel sorun alanlarını
ortaya koymak, bu sorunların nasıl aşılabileceğini belirlemek ve gerek AB, gerekse
Rusya’nın temel güvenlik politikalarını, başta farklı güvenlik aktörü özelliği
5
göstermelerinden kaynaklanan özelliklerini vurgulayarak incelemektir. Tez son
dönemde gündemde olan Ukrayna Krizini kapsamamaktadır.
Çalışma, ulusüstü bir kuruluş (AB) ile uluslararası politikanın temel aktörü
devlet (Rusya) güvenlik politikalarının karşılaştırılması mevzubahis olduğundan
temel bir zorluk içermektedir. Gerçekten de, sui generis özellikleri ile ekonomik bir
birlikten siyasi birliğe evrilen ulusüstü nitelikli AB ile realist bir güvenlik aktörü
olarak Batı ile ilişkilerini düzenleyen Rusya’nın uluslararası politika aktörü
özelliklerinin karşılıklı olarak incelenmesi içinde temel bir zorluğu barındırmaktadır.
Ancak gerek AB, gerekse Rusya’nın birbirlerine yaklaşım farklılıklarının temelinde,
sözkonusu özellikler yattığından bu inceleme gereklidir.
Bu çerçevede çalışmanın Birinci Bölüm’ünde ilk olarak AB’nin Rusya’ya
karşı yaklaşımının nedenlerini ortaya koyabilmek amacıyla AB Güvenlik Politikaları,
ana hatları ve tarihsel gelişimi çerçevesinde incelenecektir. Bu Bölümde AB’nin bir
uluslararası aktör olarak nasıl bir evrim geçirdiği, temel özellikleri, yapısal eksiklik
ve yönelimlerine dikkat çekilerek açıklanacaktır.
İkinci Bölümde, Rusya’nın temel güvenlik yaklaşımı, bu yaklaşımın içeriğini
açıklayan temel belgeler üzerinden ortaya konacaktır.
Üçüncü Bölümde ise AB ve Rusya Federasyonu arasında Soğuk Savaş
sonrası, 1991-2013 yıllar arasında, kurulan temel güvenlik ilişkileri, ilk iki bölümde
ortaya konan veriler çerçevesinde incelenecektir.
6
BİRİNCİ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ GÜVENLİK POLİTİKASI
I. Bir Güvenlik Aktörü olarak AB
Bu Bölüm, Avrupa Birliği’nin (AB), Rusya Federasyonu ile mevcut
ilişkilerini değerlendirebilmek amacıyla bir güvenlik aktörü olarak temel özelliklerini
ortaya koymayı amaçlamaktadır.
AB1 günümüzde askeri ve sivil güçten farklı olarak tarih içinde kendine özgü
‘yumuşak güç/normatif güç’ haline gelmiştir. AB’nin normatif temeli son 60 sene
içinde beyanname serileri, antlaşmalar, politikalar, kriterler ve koşullar aracılığıyla
gelişmiştir. AB acquis communautaire içinde barış, özgürlük, demokrasi, hukukun
üstünlüğü ve insan hakları olmak üzere beş temel normu saptamak mümkündür ve
bunların hepsi 2. Dünya Savaşından sonraki bugüne kadar zaman içinde aşamalı
şekilde oluşmuştur. 2
Uluslarası bir güvenlik aktörü olarak AB, kuruluş yıllarında, bir başka deyişle
2. Dünya Savaşı sonrası koşullarında etkili rol oynayamamıştır. Bu durum Birliğin
henüz oluşum aşamasında olması yanında, 1949 yılında Soğuk Savaş koşullarında
kurulmuş olan NATO’nun gölgesinde kalmasından da kaynaklanmaktadır.
Öncesinde Batı Avrupa Birliği’nin (BAB) canlandırılması ve sonra Maastricht
Anlaşmasıyla AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP) kapsamında ve
Avrupa’da güvenlik ve savunma meseleleride etkin rol almaya hedeflemiş olsa da,
1
AB, bütünleşmenin ilk yıllarından itibaren isim değişiklikleri geçirmiştir. Ancak çalışmada bütünlük
sağlamak amacıyla, metnin tamamında AB kullanılacaktır.
2
Ian Manners, ‘Normative Power Europe: A contradiction in terms?’, Journal of Common Market
Studies, Cilt 40, Sayı 2, 2002, s.242, Bkz. Christiansen’s ‘normative foundations’ (1997); Weiler’s
‘foundational ideals’ (1999); and Laffan’s ‘normative pillar’ (2001).
7
mevcut durumuna bakıldığında, bir güvenlik aktörü olarak AB’nin konumuna
eleştirel yaklaşımların azımsanmayacak düzeyde olduğu görülmektedir.3 AB’nin
ekonomik birlikten siyasi birliğe ve bu kapsamda ortak dış politika ve güvenlik
politikasına yönelik olarak attığı önemli ve kayda değer adımlar vardır. AB’nin
faaliyeti ve ilgi alanı, zaman içinde nasıl ekonomik alandan ‘spillover’(yayılma)
etkisiyle siyasi alana yayıldıysa, aynı şekilde ‘askeri’ alana da geçebilme ihtimali
vardır. Bunun gerçekleşmesi, bir başka deyişle AB’nin etkili bir güvenlik aktörü
haline gelebilmesi için şartların oluşması gerekmektedir. Ancak AB’nin gerek
yapısal zayıflıkları, gerekse daha yakın zamanda 2008 yılından itibaren yaşadığı
ekonomik krizin gündemini kaplamasıyla dış ve güvenlik politikaları arka planda
kalmıştır.
AB’nin askeri potansiyeli, bir başka deyişle, kendi savunma sistemi olmadığı
için güvenliğini mevcut araçları ve normatif gücünü kullanarak sağlamaya
çalışmaktadır. AB normatif gücünü kullanarak, genişleme ve Komşuluk Politikası
sayesinde sınırına komşu olan devletlerle de farklı alanlarda işbirliği yapmaktadır.
Birliğin kendi sınırlarında barışı ve istikrarı sağlamak adına komşu devletlerde
istikrarı ve barışı sağlamada çıkarı vardır. Bu nedenle ilgili devletlere gerektiğinde
operasyonlar desteği de sağlamaktadır. Ancak AB operasyonları askeri nitelikten çok
güvenlikle ilgilidir ve bu Operasyonların birçoğu NATO ile işbirliği yaparak
gerçekleştirilmektedir.
Kısacası, AB Avrupa güvenlik yapısında büyük rol oynamak istese de,
mevcut şartlarda bunun gerçekleşmesi şimdilik imkânsızdır. Ancak zamanla, AB’nin
gündeminde savunma konusu ilk sıralarda yer alırsa durum değişebilir.
3
Burak Tangör, ‘Avrupa Birliği Güvenlik ve Savunma Politikası’nın Gelişimi’, Seçkin Yayıncılık,
Ankara, 2009, s. 47.
8
A. AB’nin geniş anlamda güvenliği
Genel olarak, uluslararası güvenlik sorunların çözümü uluslararası ilişkilerin
güçlü ve önemli aktörlerinden beklenmektedir. Dünyanın önde gelen ülkeleri ve
örgütleri Birleşmiş Milletler’in (BM) karar alma mekanizmalarında, bölgesel
çatışmalarda, fakir ülkelerde insani
oynamaktadır.
AB
de
uluslararası
projelerin yürütülmesinde önemli rol
arenada
önemli
aktör
olarak
faaliyet
göstermektedir. AB’nin çıkar alanına doğrudan ya da dolaylı dünyanın neredeyse
tüm bölgeleri girmektedir. Coğrafik olarak uzaktaki çatışmalar bile zamanla
doğrudan AB için tehdit oluşturabilirler. Tehditler farklı şekilde ortaya çıkabilir:
terörist saldırıları, göçmenlerin akımı veya Avrupa ticaretin çıkarlarının bozulması.
2003’te AB üye devletleri tarafından ortaklaşa kabul edilen ‘Avrupa Güvenlik
Stratejisi’ AB’nin karşı karşıya olduğu ‘ana tehditleri’ şu şekilde sıralamaktadır:
Terörizm, kitlesel imha silahları, bölgesel çatışmalar ve organize suç. Strateji bu
tehditlerin hiçbirinin tam olarak askeri nitelikte olmadığını ve dolayısıyla bu
tehditlere salt askeri araçlarla karşı koymanın imkânsız olduğunu belirtmektedir.4 Bu
nedenle, AB’nin kriz çözme alanında faaliyeti farklı araçların birleşiminden
oluşmaktadır. 2008’de ‘Avrupa Güvenlik Stratejisi’ yeniden gözden geçirilerek yeni
tehdit alanları listeye eklenmiştir. Bunlar: Siber saldırılar, enerji güvenliği ve iklim
değişikliğidir.
2008’de
çıkan
Rusya-Gürcistan
çatışması
sonucunda
AB
‘dondurulmuş çatışmalar’a ilişkin endişesini de dile getirmiştir. Bu tehditler
çerçevesinde, ODGP’nin karar alma imtiyazı AB Konseyi’ne aittir. Komisyon ise bu
kararların uygulamasını sağlamaktadır.
4
European Council, ‘A Secure Europe in a Better World. European Security Strategy’, Brüksel,
12 Aralık 2003, (http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/78367.pdf erişim tarihi
15.02.2013).
9
AB için uluslararası istikrarın sağlanması için kullanılabilen araçların büyük
kısmı uzun zamandır ODGP dışında, ‘Dış İlişkiler’ (External Relations) olarak
adlandırılan alanda bulunmuştur. Bu sınırlandırma, uzun yıllar Birliğin ulusüstü
niteliği ve AB üyelerinin ulusal egemenliği için en hassas alanlarında etkileşimi
dayandırmayı tercih ettikleri geleneksel devletlerarası/hükümetlerarası işbirliği
prensipleri arasında ideal dengeyi aramanın sonucuydu. Ekonomik ve insani konuları
içeren ve geleneksel olarak ‘yüksek politikadan’ ayrılan Dış ilişkilerde’ belirleyici
rolü AB Komisyonu oynuyordu. Buna göre, ODGP alanında Komisyon kabul edilen
kararları hayata geçirme sürecine ‘tamamen dahil edilmiş’, fakat kararların alınması
imtiyazı AB Konseyi’ne bırakılmıştır.5 Bu ayrılma genellikle yapaydı ve sıkça
pratikte, ODGP ve ‘dış ilişkilerin’ araçların aynı görevleri yerine getirilmesi için
uyum içinde kullanıldığı zaman, başarıyla aşılıyordu.
İstikrarlı uluslararası gelişmeyi sağlamaya yönelik her türlü faaliyet kriz
önleyici süreç niteliğindedir. AB de en çok bu alanda başarılı olmuştur. AB’nin
genişleme sürecinin AB dış politikasının en başarılı yönü olduğu kabul
edilmektedir.6 Bunun başarısı özellikle dağılan komünist bloğunun üye devletlerini
bütünleşme sürecinde AB’nin içine dâhil ederek, olası bölgesel çatışmaların
birçoğunu önlemesidir. Aday ülkeler için, refahlarını arttırmak için umut bağladıkları
AB’ye giriş çekiciliği, AB Komisyonu’na, bu devletlere üyelik için gereken
koşulların uygulanması için etkili olma imkânını sağlamıştır.7
Ancak genişleme politikasının başarısına rağmen, potansiyeli zaman içinde
tükenmektedir. AB tarihinin en kapsamlı genişleme dalgası olan 2004/2007
5
Nice Antlaşması, 2001/C 80/01, Treaty on EU, m. 18(4), 14, 15.
Antonio Missiroli, ‘The EU and its changing neighborhood: stabilization, integration and
partnership’, Geneva Centre for Security Policy Occasional Papers, Cenevre, 2002, s. 5-6.
7
Ulrich Sedelmeier, ‘Europeanisation in new member and candidate states’, Living Reviews in
European Governance, Cilt 1, Sayı 1, 12 Şubat 2011, s. 5; Heather Grabbe, ‘European Union
Conditionality and the Acquis Communautaire’, International Political Science Review, Cilt 23,
Sayı 3, 2002, s. 250.
6
10
genişlemesi bu sürecin sınırlarına ilişkin tartışmayı genişletmiştir. Bununla birlikte,
AB, bölgedeki varlığı ile dengeleyici etkisini koruyacağını ummaktadır. Bunun
mekanizması olarak “Avrupa Komşuluk Politikası” projesi gösterilmiştir. Komşuluk
politikası AB’nin Doğu Avrupa, Akdeniz ve Kafkas bölgelerinde komşu ülkelerle
gerçekleştirdiği işbirliğine canlılık kazandırmasını amaçlayan iddialı bir projedir.8
Ancak, Komşuluk Politikası, genişleme kadar etkili değildir. Komşuluk politikasının,
AB bürokratik yapısının üçüncü devletlerle olan ilişkileri düzenleme şeklini
oluşturduğu söylenebilir. AB üyeliğinden umutlu olan ülkeler için Komşuluk
politikası, bu amaca ulaşmak için sadece bir ara etaptır.9 Öte yandan, Komşuluk
Politikası çerçevesinde AB üyeliği amacını gütmeyen devletler için AB ile ilişkileri
siyasi istikametlerini çok daha az etkilemektedir. Bunlar genel olarak AB’nin
demokrasi standartlarına uyum sağlamaya niyetli olmayan Akdeniz devletleri ki, bu
durum AB’de endişeye neden olmuştur. Bu nedenle 2008’de Fransa Cumhurbaşkanı
Nicolas Sarkozy’nin girişimiyle ‘Akdeniz Birliği’ (Union for the Mediterranean)
oluşturulmuştur.10 Bu birlik bölgenin durgunluğunu aşmak için tasarlanmıştır ve
AB’nin Kuzey Afrika’dan gelen göçmen akımından etkilenmemesi imkânsızdır.
Doğu halen dünyanın en istikrarsız bölgelerinden biri olarak kalmaktadır. AB
bölgenin devletlere gereken iç refomların gerçekleştirmeleri için yeni teşvikler teklif
etmeye deneyebilirdi, fakat Sarkozy’nin projesi bu alanda ileri bir adım olmamıştır.
Uluslararası seviyede yönetimi gereken krizler genel olarak insanların
yaşamlarını da zorlaştırmaktadır. Önemli mali kaynaklara sahip olan AB’nin kriz
yönetimi
çerçevesinde
insani
gereksinimlere
de
yönelmesi
bu
durumdan
8
European Commission, ‘European Neighbourhood Policy’, 2004 (http://ec.europa.eu/world/enp/
erişim tarihi 19.02.2013).
9
Vsevolod Samokhvalov, ‘Relations in the Russia-Ukraine-EU Triangle: ‘zero-sum game’ or not?’,
European Union Institute for Security Studies, Occasional Paper, Sayı 68, 2007, s. 11, 12.
10
Union for the Mediterranean, ( http://www.emwis.net/initiatives/mediterranean-union erişim
tarihi 25.02.2013).
11
kaynaklanmaktadır. AB insani yardım sağlamada dünyada en fazla katkı yapan
kuruluşlardan biridir.11 AB’nin insani ajansı ECHO dünyada 140 ülkeye, özellikle
Afrika, Asya ve Doğu Avrupa’ya, yardımda bulunmaktadır.12 İnsani yardımlar
krizleri yok etmese de onları yumuşatmaktadır, AB de bunu iyi kullanarak durumu
kendi çıkarına çevirebilmektedir
Buna ilave olarak, AB krizleri diplomatik ve barışçıl yollarla da yönetmeye
çalışmaktadır. Böyle durumlarda ODGP ve onun unsuru olan Ortak Güvenlik ve
Savunma Politikası (Lizbon Antlaşmasına kadar Avrupa Güvenlik ve Savunma
Politikası (AGSP)) mekanizmaları kullanılmaktadır. ODGP alanında AB’nin
faaliyetlerinin koordinasyonu, Yüksek Temsilci (High Representitive) tarafından
sağlanmaktadır. Bu makamda 1999’dan 2009’a kadar bulunan Javier Solana’nın AB
üyelerinin aralarında çıkar dengesini saglamada başarılı olduğu düşünülmektedir.13
Lizbon antlaşması ile yapılan değişiklikle, Birliğin Dış Politika ve Güvenlik
Politikası Yüksek Temsilcisi (High Representative of the Union for Foreign Affairs
and Security Policy) pozisyonu kabul edilmiş ve Catherine Ashton makama
atanmıştır. Yüksek Temsilci ODGP alanındaki faaliyetlerin yanı sıra, Avrupa
Komsiyonu başkan vekili görevini de yürütmeye başlamıştır.
Tam da bu
değişiklikler resmi olarak bölünmüş ‘dış politika’ ve ‘dış ilişkiler’i birleştirmeye
doğru adımın atılmasını sağlamıştır.
Dış politikadan sorumlu olan Yüksek Temsilci, tek başına AB’yi
endişelendiren tüm bölgesel çatışmaları takip edemediğinden, Yüksek Temsilciye
yardımcı olarak onbir AB Özel Temsilcisi görev yapmaktadır. Özel Temsilcilik
11
European Commission, Directorate-General for Humanitarian Aid (ECHO), Financial Report
2007, s. 3.
12
European Community Humanitarian Office (ECHO) hakkında bkz., (http://ec.europa.eu/echo/about/
erişim tarihi 25.02.2013).
13
Steven Everts, ‘Shaping a Credible EU Foreign Policy’, Center for European Reform
Publications, 5 Şubat 2002, s. 3.
12
yapısı
AB
üye-devletlerinin
diplomatik
hizmetleri
tarafından
isteksizlikle
karşılanmaktadır.14
Bu özel temsilciler sayesinde AB, bulunduğu bölgenin yerel iktidarları ve AB
üye devletlerin diplomasi hizmeti nezdinde saygınlığı arttırma imkânı elde
etmektedir. Üstelik özel temsilcilerin koordinasyon görevi Avrupa Birliği’nin ODGP
ve ‘dış ilişkiler’ çerçevesinde yaptığı faaliyetler arasında bir bağlantı sağlamaktadır.
Örneğin, aynı ülke, hem insani yardım alan, hem AB’nin Komşuluk politikası
çerçevesinde ortak-devlet, hem de AB’nin kriz önleyici askeri ve polis operasyon
gerçekleştirdiği bölgede olabilmektedir. Özel temsilci sadece AB ile üçüncü ülkeler
arasında değil, bu ülkede/bölgede faaliyet gösteren ve rekabet içinde olan AB’nin
kendi farklı kurumları arasında da uzlaşmanın sağlanmasına da yardımcı
olmaktadır.15
Devletler tarafından dış politikada olası tehlike kaynaklarına baskı
uygulamakta kullanılan geleneksel araçlardan biri de yaptırımdır. Yaptırımların
yararı çoğu zaman tartışılabilir olsa da, şimdilik yaptırımların kullanım alanında
azalma gözlemlenmemektedir. AB de yaptırımları sıkça kullanmaktadır. AB
yaptırımları 33 ülkeye karşı, bunun dışında bazı şahıslara ve örgütlere karşı
uygulamaktadır.16 Yaptırımların konulması her olayda AB’nin üçüncü ülkede insan
hakların ve demokrasi standartlarının uygunluğuna olan memnuniyetsizliğine veya
uluslararası gerginliğin yükselmesinde belli ülkelerinin oynadığı role bağlıdır. Bu
yaptırımların temel çelişkisi, anti demokratik olan rejimlere karşı uygulandığı için
14
Giovanni Grevi, ‘Pioneering Foreign Policy: The EU Special Representatives’, European Union
Institute for Security Studies, Chaillot Papers, Sayı 106, 2007, s.47.
15
Dominik Tolksdorf, ‘The role of EU Special Representatives in the post-Lisbon foreign policy
system: A renaissance?’, European Union Institute for European Studies Policy Brief, Haziran
2012, s. 1-4; European Union External Action Service, ‘EU Special Representatives’
(http://eeas.europa.eu/policies/eu-special-representatives/index_en.htm erişim tarihi: 17.05.2014).
16
European Commission, ‘Restrictive measures (sanctions) in force’,
(http://eeas.europa.eu/cfsp/sanctions/docs/measures_en.pdf erişim tarihi 27.02.2013).
13
ilgili rejimin bu yaptırımların tüm yükünü halkın üzerine, bu yükün sorumluluğunu
ise yaptırımcıların üzerine yıkmasıdır.
B. ODGP’nin kurumsallaşma süreci
1989’da Berlin duvarı yıkıldıktan sonra Almanya’nın birleşmesi yakın
gelecekte olası gelişmelerin mesajını vermiştir. AB’nin bu gelişmelere hazır olması
ve yeni Avrupa güvenlik yapısının geliştirilmesi için çalışmalar gündeme gelmiştir.
Soğuk Savaş sona erdikten sonra 1993’te Maastricht Antlaşması’nın yürürlüğe
girmesiyle artık AB olarak adlandırılacak olan Birlik, siyasi bütünleşme anlamında
da mesafe katetmiş ve Avrupa güvenliğini etkileyen çok sayıda gelişme yaşanmıştır.
Dış politika alanındaki bütünleşmenin gerçekleşmesi için aktif çalışmalar
ancak 1990’ların başlarında başlamıştır. Roma Antlaşmalarının imzalanmasından
sonra AB üye devletlerin çabaları öncelikle ekonomik amaca, ortak pazarın
oluşmasına odaklıydı. Buna ek olarak uluslararası siyaset alanında işbirliği hakkında
bazı düşünceler de mevcuttu. 1970’lerden beri AB üyeleri ‘Avrupa Siyasi İşbirliği’
çerçevesinde devletlerarası temelde en önemli siyasi sorunlar konusunda işbirliği
yapmışlardı.
1986’da
bu
işbirliği,
resmi
olarak
Avrupa
Tek
Senediyle
yasallaştırılmıştır. Avrupalılarının dış politika alanında entegrasyonun gerekli
olduğunu anlamaları için neredeyse 40 yıl geçmiştir. Değişiklikler sadece Maastricht
Antlaşması ile yapılmış ve bu antlaşmada üyeler ilk kez AB’nin gelişme amacını
ortak dış politikayı beyan etmişlerdir. Fakat antlaşmada AB üyelerin ortak dış
politikayı sadece ortak stratejik çıkarların olduğu durumda gerçekleştireceği koşulu
vardı. Üstelik antlaşmada ODGP ve Batı Avrupa Birliği (BAB) (AB’nin temel
14
savunma yapısı) çerçevesinde OGSP’nin sonraki gelişmesi imkânından da
bahsediliyordu ki zaten 1992’da Petersberg görevleri ile bu sağlanmıştır.
Netice itibariyle, Maastricht Antlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra AB
de güvenlik sorunları ile ilgilenme yetkisini elde etmiş ve AB’nin temel
sütunlarından birini ODGP oluşturmaya başlamıştır. Bir başka değişle, ODGP
Avrupa Birliği içinde güvenlik meselerinin tartışılması için bir zemin sunmuştur.17 O
zamanlarda Avrupalı siyasetçilerin çoğu Almanya’nın birleşmesini, Avrupa’da
büyük devletlerin unutulmuş mücadelesini tekrar başlatacağını düşünüyorlardı. İşte
bu yüzden bütünleşme sürecinin alanına ‘yüksek politikayı’, yani dış ve güvenlik
politikasıyı dâhil etme ihtiyacı duyulmuştu. Almanya da bu gelişmenin taraftarıydı.18
18 Nisan 1990’da Avrupa Topluluğu’na Fransa ve Almanya tarafından bir
mektup gönderilmiş ve bu mektupta iki devlet Maastricht Antlaşması hakkında
görüşlerini belirterek ve ODGP konseptini teklif etmişlerdir. Avrupa Topluluğu’nun
sonraki müzakereleri, bu Franko-Alman görüşünü esas alarak gelişmiş ve
İngiltere’nin muhalefeti dikkate alınmamıştır. Aslında, ODGP tartışmasını o dönem
uluslararası
konjonktürü
de
teşvik
etmiştir:
Irak
Kuveyt’e
saldırmıştı,
Yugoslavya’daki gelişmeler ve Sovyetlerin dağılması gibi uluslararası nitelikler
yaşanmıştır. Üstelik 1970’lerden beri var olan Avrupa Siyasi İşbirliği’nin bu
gelişmelere uygun cevabı verememesi, bir taraftan ortak dış ve güvenlik siyasetinin
gereksinimini, diğer taraftan tam tersi olarak bunun imkânsızlığı hakkında şüpheleri
göstermiştir. Örneğin, Fransa, İtalya ve Almanya AB ile BAB birleşmesini isterken,
İngiltere ve Hollanda AB ile NATO arasındaki köprü niteliğinde olan BAB’ın
bağımsızlığının korunmasını istiyorlardı. Uzlaşmanın neticesi olarak Maastricht
17
Burak Tangör, ‘Avrupa Birliği’nin Dış Güvenlik ve Savunma Politikaları: OGSP’, Ankara,
Seçkin Yayıncılık, 2010, s. 13.
18
Tangör, 2009, s. 73-74.
15
Antlaşması’nın içinde yer alan güvenlik ve savunma ifadelerinin belirsiz şekilde
kullanılışı eleştirilere neden olmuştur.19
Antlaşmaya göre savunma ile ilgili kararların alınmasında AB, BAB’a
danışma hakkı tanıyordu. BAB’tan ise ‘Birlik gelişmesinin ayrılmaz bir parçası’
olarak bahsediliyordu. Savunma ile ilgili kararların oybirliği ile alınması gerektiği
özel olarak vurgulanıyordu.20 AB’nin savunma alanındaki faaliyetlerinin Avrupa
ülkelerinin
NATO
çerçevesinde
olan
işbirliğine
zarar
vermeyeceği
de
vurgulanıyordu. BAB’ı kuran antlaşmasının süresi 1998’de dolacağı için o zamana
kadar AB tarafından bunun ile ilgili karar da alınacaktı. Zaten 1999 AB Köln
Zirvesinde BAB’ın AB ile bütünleştirilmesi kabul edilmiştir.21
Maastricht Antlaşmasında ODGP’nin amaçları belirtilmiştir.22 Bunlar
arasında: AB’nin değerlerini, temel prensiplerini, bağımsızlığını ve bütünlüğünü BM
tüzüğünün temel prensiplere uygun bir şekilde korumak, AB’nin güvenliğini
güçlendirmek,
BM
tüzüğüne, Helsinki
Antlaşması
prensiplerine ve Paris
Sözleşmesinin amaçlarına uygun şekilde barışı korumak ve uluslararası güvenliği
güçlendirmek, demokrasi ve sivil toplum prensiplerini geliştirmek ve güçlendirmek,
insan haklarının ve temel özgürlüklerine saygı göstermek bulunmaktadır.
20. yüzyılın sonunda AB’de, ODGP de dâhil, acil reform zorunluluğu ortaya
çıkmıştır. Yürürlüğe 1999’da giren Amsterdam Antlaşmasında ODGP’nin durumu
tekrar gözden geçirilmiş23 ve Maastricht Antlaşmasından farklı olarak ODGP’nin
birliğin ayrıcalığı olduğu ve üyelerin dayanışmacı şekilde ODGP’yi desteklemeleri
19
Charlotte Bretherton, ‘The European Union as a Global Actor’, Londra ve New York, Routledge
yayınları, 1999, s. 204-205.
20
Maastricht Antlaşması, Başlık 5, m. J. 4.
21
Tangör, 2010, s. 37.
22
Maastricht Antlaşması, Başlık 5, m. J.1.
23
Amsterdam Antlaşması, title V Provisions on Common Foreign and Security Policy,
(http://www.ab.gov.tr/files/ardb/evt/1_avrupa_birligi/1_3_antlasmalar/1_3_2_tadil_antlasmalari/1997
_amterdan_treaty_eng.pdf erişim tarihi 01.02.2013).
16
gerektiği
belirtilmiştir.
AB’nin
dış
politikası,
uzlaşılan
ODGP
alanında
koordinasyonu sağlayacak AB yüksek temsilciliği görevinin yerine getirilmesi ve bu
göreve Javier Solana’nın atanması ile daha etkin hale gelmiştir.
ODGP’nin gelişiminde sonraki adım 1 Şubat 2003 tarihinde yürürlüğe giren
Nice Antlaşması’nda atılmıştır. ODGP çerçevesinde Konsey’in oybirliği yerine
nitelikli çoğunluk ile kararlaştırdığı konu sayısı artırılmıştır.24 Birliğin üçüncü
ülkelerle ve uluslararası örgütlerle uluslararası antlaşmaları imzalama ve uygulama
düzeni kesinleştirilmiştir.25 Önceden varolan ve özel devletlerarası nitelik taşıyan
Siyasi Komisyon yerine daha geniş yetkili olan Siyaset ve Güvenlik Komisyonu
kurulmuştur.26
12. maddede ODGP’nin metodlarına yer verilmiştir: prensiplerin ve faaliyetin
genel yönlerin tanımlanması, ortak stratejinin geliştirilmesi, ortak hareketlerin kabul
edilmesi, ortak tutumların kabul edilmesi, politikanın yönetim sırasında üye
devletlerarasında sistemli işbirliğinin güçlendirilmesi gibi.
Lizbon Antlaşması ODGP alanında iki temel yenilik getirilmiştir: İlk olarak,
Birliğin Dış Politika ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi’nin
(High
Representative of the Union for Foreign Affairs and Security Policy) ve Avrupa Dış
Faaliyetler Servisi (European External Action Service) oluşumu; İkinci olarak, Ortak
Güvenlik ve Savunma Politikası’nın (OGSP) geliştirilmesidir. Buna ilaveten
24
Nice Antlaşması 2001/C 80/01, title V Provisions on Common Foreign and Security Policy,
m.23 (2), m.24 (3),
(http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/Treaty%20on%20European%20Union%20%20Title%20V.pdf erişim tarihi 01.02.2013).
25
İbid, m.24.
26
İbid, m.25.
17
ODGP’nin işleyiş ve prosedürünü ilgilendiren bazı ufak değişiklikler de
yapılmıştır.27
Kısacası, gelinen noktada, önemli değişikliklere rağmen ODGP alanında
AB’nin entegrasyonunun daha başlangıç aşamasında olduğu söylenebilir. Tartışılan
temel faktör, ulusal devletlerin egemenliklerini dış politika ve güvenlik alanında
ulusüstü kurumlara ne kadar devredecekleri konusudur.
II. AB’nin askeri yapısı
AB’nin savunma alanında çok gelişmemiş olduğu belirtilmektedir. Herşeyden
önce, AB’nin teknik ve finansal yeteneklerin sınırlı olması, AB’nin geniş alanlı
askeri operasyonları gerçekleştirmesine imkân vermemektedir.
OGSP alanında orduya verilecek görevler ilk kez Petersberg Bildirisi ile 1992
yılında formüle edilmiştir.28 Bu görevler, 1997 yılında Amsterdam Antlaşması’na
dâhil edilmiş ve Lizbon Antlaşması ile kesinleşmiştir. Bu görevler genel olarak
silahsızlandırma operasyonları, insani ve kurtarma misyonları, barışı sağlama ve kriz
yönetimidir.29
Lizbon Antlaşması, gelecekte ortak savunmaya geçileceğini ve NATO’nun 5.
maddesi ile bunu pekiştireceğini belirtmektedir. Ancak muhtemelen buna gerek
kalmayacaktır. Zira dünya değişmekte, kitlesel savaş olasılığı azalmakta (bölgesel
çatışmalar günceliğini korumaktadır) ve bununla birlikte güvenliği sağlama
mekanizmaları eskimektedir. Ancak bölgesel çatışmalar ve terörizm ne kadar
27
Common Foreign and Security Policy
(http://europa.eu/legislation_summaries/institutional_affairs/treaties/lisbon_treaty/ai0025_en.htm
erişim tarihi 02.02.2013).
28
Western European Union, Council of Ministers, ‘Petersberg Declaration’, Bonn, 19 Haziran 1992
(http://www.weu.int/documents/920619peten.pdf erişim tarihi 22.03.2013).
29
Lizbon Antlaşması, m. 43.
18
genişalanlı olsa da buna karşı konvansiyonel ordular fazla bir şey yapamamaktadır.
Bununla birlikte kriz yönetimi fonksiyonlara ihtiyaç duyulmaktadır, zira zaman
zaman ortamı değiştirmede yardımcı olmaktadırlar.30
Devletlerarası askeri çatışma (bölgesel çatışma) olasılığı, dünyanın bazı
bölgelerinde etkinliği korumakta ve uluslararası aktörler, AB de dâhil olmak üzere,
doğal olarak bu durumdan endişe duymaktadır. Zira böyle bir durumda ne AB, ne de
ABD bu savaşı engellemeye hazır olabilecektir. Bundan çıkan sonuç: modern silahlı
kuvvetlerin kendilerine verilen görevleri her geçen gün daha az yapabilme durumu
ile karşı karşıya kalmasıdır. Zira konvansiyonel ordu barışı sağlamak için
kurulmamıştır.31
2004’te OGSP alanında AB’nin aldığı karara göre mobil muharebe grupları
kurulmuştur. 1500 kişilik bu muharebe grupları gereken kaynaklar ile donatılmış bir
tabur niteliğindedir. Bu yeni uygulama AB’nin Demokratik Kongo Cumhuriyetinde
yürüttüğü operasyonun tecrübesine dayanarak ‘Avrupa Güvenlik Stratejisi’nin yeni
tehdit algılamalarını yansıtmaktadır.32
AB’nin OGSP alanında askeri olmayan potansiyeli geliştirme stratejisi
AB’nin 30 gün içinde sivil olan operasyonu geliştirme imkânına odaklıdır.33 Barışı
sağlamada askeri nitelik taşımayan araçlar hem daha önemli, hem de daha esnektir.
Çünkü bu araçların kullanılması hem medyanın hem de halk kitleleinin dikkatini ve
olası tepkisini askeri müdahale kadar çekmemektedir.
30
Mesela bkz., Organization for Security and Co-operation in Europe, ‘Stabilizing measures for
localized crisis situations’, DOC.FSC/2/96 , 25 Kasım 1993
(http://www.osce.org/fsc/41316?download=true erişim tarihi: 17.05.2014).
31
Sergei Yermakov, ‘The role of conventional armed forces in the system of European security’,
Russia's Institute For Strategic Studies, Nato Research Fellowship 2001, s. 3, 52-53; V. N. Lukin ve
T. V. Musienko, ‘Globalizatsiya i mejdunarodnıy terrorizm: profili i strategii upravleniya riskami’,
Credo dergisi, Sayı 2, 2011, s. 261.
32
Sven Biscop (ed.), ‘Audit of European Strategy’, ‘Building up EU military capabilities: an
incremental process’ (Kees Homan), Gent, Academia Press, 2004, s. 35, 36.
33
Civilian Capabilities Commitment Conference, ‘Ministerial Declaration’, Brüksel, 22 Kasım
2004.
19
Tüm bu nedenlerle, ‘Avrupa ordusu’ siyasi müzakerelerde kimi zaman yer
alsa da, aslında hem imkânsız (çünkü üye devletler tarafından onaylanmayacak gibi
gözükmektedir), hem de yararsızdır.34 OGSP – bir ordu değildir, AB üye devletlerin
varolan askeri mekanizmaları arasında işbirliği sağlayan bir örgüt şeklidir. İdeal
şeklinde OGSP, AB üye devletlerin en kısa zamanda kendi silahlı kuvvetlerini
reforme etmede ve küçültmede yardımcı olmalıdır. Zira gelecekte üye devletler için
barışı sağlama ve ona benzer operasyonlar dışında bir uygulama bulunmayacaktır.
Ayrıca, OGSP AB’yi desteklemesi için bir platform sağlamaktadır.35
A.
AB Operasyonları
AB’nin çatışma bölgelerinde durumu iyileştirmeye yönelik operasyonları son
zamanlarda yeterince sık düzenlenmektedir.
AB’nin tüm operasyonları askeri
nitelikli olmadığı halde, hepsi güvenlik meselesi ile ilgilidir. Günümüzde
gerçekleştirilen AB operasyonlarını üç gruba ayırmak mümkündür: barışı sağlama
operasyonları, sınır operasyonları ve danışma nitelikli operasyonlar.
AB
operasyonların bazıları bitmiş durumdadır, ancak yakın zamanda başlatılan ve halen
süren operasyonlar bulunmaktadır.
AB’ de ‘danışma nitelikli operasyonlar’ kavramı kullanılmamakla birlikte,
AB’nin gerçekleştirdiği misyonların birçoğunun yapısı bu kavramdan bahsetmeye
imkân tanmaktadır. AB yürüttüğü bazı operasyonları ‘polis operasyonları’ olarak
adlandırırken, bunlar Bosna ve Hersek operasyonu dışında, aslında danışma nitelikli
operasyonlardır. Bu operasyonların amacı: üçüncü ülkenin devlet kurumlarının
34
Mats Persson, ‘The European Army: It might be European. It won’t be an army’, The Telegrath
gazetesi, 20 Aralık 2013; Antonio Missiroli, ‘Enabling the future European military capabilities 20132025: challenges and avenues’, European Union Institute for Security Studies Report, Sayı 16,
Mayıs 2013, s. 5, 11.
35
Tangör, 2010, s. 113.
20
çalışmalarını örgütlemede ve devlet personeli yetiştirmede AB uzmanların
katılımlarıyla yardım etmektir.
AB tarafından barışı sağlama operasyonların gerçekleştirilmesi, üye
devletlerin aralarında anlaşmazlıklarından doğan siyasi krizlerden çıkmalarını sağlar.
Buna örnek olarak Kosovo ve Irak gösterilebilir. Üye devletlerin bu konularda görüş
farklılıklara rağmen, hepsi o bölgedeki fiili iktidarlara barışı sağlama amacıyla
yardım etme konusunda hemfikir olmuşlardır.
Sınır operasyonları ise barışı sağlama operasyonları ve danışma nitelikli
operasyonlar arasında kalmaktadır. Bu operasyonlar, bir taraftan komşu ülkelerin
sınır güçlere danışma nitelikli desteği sağlama amacıyla gerçekleştirirken, diğer
taraftan uluslararası suç örgütleriyle savaşma ve sınır durumunu gözetleme amacıyla,
bir başka deyişle istikrarı sağlama amacıyla gerçekleştirilmektedir.
Örneğin, AB Bosna-Hersek operasyonunda farklı bir yaklaşım izlemiştir.
AB’nin polis operasyonu BM’nin polis güçlerin yerine gelmiş, bunun yanında
AB’nin aynı bölgede askeri operasyonu da yer almıştır. AB’nin bu askeri operasyonu
NATO’nun güçlerinin yerine gelmiştir.36 NATO’nun yetkisinin AB’ye devredilmesi
özel bir karar ile sağlanmıştır. Söz konusu kararda gerçekleştirilecek operasyonun
BM’nin tüzüğünün 7. bölümüne uygun olacağı belirtilmiştir.37 AB’nin bu askeri
operasyonu geniş kapsamlı askeri operasyon gerçekleştirmede ilk tecrübesi olmuştur.
Askeri konseptten bahsederken AB’nin bu tür faaliyetlerine fazla önem
verilmemektedir. Ama aslında bu tür faaliyetler kriz bölgelerinde güvenliği
sağlamada önemli rol oynamaktadır. Belki de AB OGSP çerçevesinde operasyonlara
katılacak birlikleri bunun doğrultusunda hazırlamalıdır.
36
Council Decision 2004/803/CFSP ‘on the launching of the European Union military operation
in Bosnia and Herzegovina’, 25 Kasım 2004.
37
UN Security Council ‘Resolution 1575’, 22 Kasım 2004.
21
B. Geleceğe yönelik OGSP planları
AB dünyada güç potansiyelinin değiştiğini farkındadır. Bu durum, OGSP
gelişiminin planlaması aşamasında da dikkate alınmaktadır. Bu konuda 2006’da AB
üye ülkeleri savunma bakanları ve Avrupa Savunma Ajansı ve AB Güvenlik
Çalışmaları Enstitüsü tarafından hazırlanan ‘Avrupa Güvenlik Kapasite ve Kapasite
Gereksinimleri İçin İlk Uzun Vadeli Vizyon’u onaylamıştır.38 Bu ‘Vizyon’
uluslararası güvenlik alanında eğilimleri tahmin etmeye yönelik olup, ‘Vizyon’un
ilgili alanları arasında: demografik eğilimler, göçmenlik ve asimetrik tehditler
(terörizm de dâhil olmak üzere) yer almaktadır. Uzmanlara göre eskiden teknolojinin
üreticisi askeri alanken, bugünlerde ise sivil alandır. Bundan çıkan sonuç, OGSP
yatırımlarının sadece askeri alanı değil, farklı bilim ve teknoloji geliştirici alanları da
kapsaması gerektiğidir.
‘Vizyon’da AB’nin savunma alanında yönelmesi gereken dört temel özellik
belirtilmektedir. Bunlar: sinerji, etkinlik, seçicilik ve istikrardır. Sinerji yaklaşımı bir
operasyon çerçevesinde hem farklı silahlı güçlerin birleşimini ve ortak yönetimini
hem de kriz yönetiminde medyayı ve sivil kuruluşların çekimini ifade etmektedir.
Etkinlik kriz yönetiminde gereken güçlerin hızlı şekilde hazırlanmasını ve
yerleştirilmesini ifade eder. Seçicilik operasyonda kullanılacak araçların ‘deposunu’
ifade eder. Yani belli durumlarda araç olarak silahı değil de, örneğin siber saldırının
kullanılması seçiciliğin bir alanıdır. İstikrar ise operasyon sırasında yerleştirilmiş
kuvvetlerin gerekirse uzun süre destekleme yeteneğidir.
OGSP gelişmiş devletlerin barış gücü potansiyelin arttırmada kendi faydasını
göstermiştir. Daha da önemlisi bu politika, AB’nin stratejik gelişimi için önemli
38
European Defence Agency, ‘Initial Long-term Vision for European Defence Capability and
Capacity Needs’, Levi, 3 Ekim 2006 (http://www.eda.europa.eu/ltv/ltv.htm erişim tarihi
23.03.2013).
22
olabilir. OGSP üye devletlerin daha yakın işbirliği sürecinde askeri masrafları daha
verimli kullanarak azaltabilir, bu da şüphesiz AB’nin gelişimine büyük katkı sağlar.
OGSP’nin daha verimli olması için devletlerin askeri masraflarının arttırılması değil,
AB’nin savunma alanının (sanayisi de dahil olmak üzere) yeniden yapılındırılması
gerekmektedir.
NATO
temsilcileri
Avrupalıları
aşırı
duplikasyondan
dolayı
‘suçlamaktadırlar’.39 Bu genel olarak savunma yapısının duplikasyonu ile ilgilidir.
Ancak, asıl aşırı ve masraflı duplikasyon, Avrupa devletleri arasındadır. Bu nedenle
OGSP bütünleşmeyi ve yeniden yapılandırmayı teşvik ederek duplikasyonu
hafifletmeli ve gelecekte ortadan kaldırmalıdır.
III.AB Genişlemesi ve Diğer Politikalar
A. ODGP ve Doğu Genişlemesi Ülkeleri
AB’nin, 2004 ve 2007’de Doğu’ya genişlemesi, Avrupa entegrasyonu için
yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Bununla ilgili tartışılan sorulardan biri – bu
genişlemenin AB’nin faaliyetine, Avrupa entegrasyonunun sütünlarından biri olan
Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP) ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası
(OGSP) da dâhil, nasıl bir etki yaratacağıdır.
Günümüzde ODGP bir kurum olarak mevcut olsa da, fiilen AB üyeleri
uzlaşmalı kararların alınması için daha bir mekanizma üretmemişlerdir. Bundan
dolayı Orta ve Doğu Avrupalı yeni AB üyelerin ODGP’ye olan tutumları özellikle
önemlidir.
39
Mark Beunderman, ‘NATO Chief tells EU not to ‘replicate’ Army Tasks’, EU Observer news, 6
Kasım 2006 (http://euobserver.com/13/22798 erişim tarihi 24.03.2013).
23
AB’nin kurucu ülkeleri Almanya ve Fransa, 2004/2007 genişlemesi ile AB’ye
katılan Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkelerinin (MDAÜ) sadece resmi AB üyeliği ile
yetinmelerini değil, tam yetkili aktif üyeler hale gelmelerini ve AB politikasını tam
anlamıyla desteklemelerini gereğini vurgulamıştır. Bundan kasıt, bölünmüş bir
kuruluş değil, birlikte düşünen ve faaliyet gösteren tek sağlam bir güç oluşturma
hedefidir. Üyeler arasında hemfikir olma ve birlikte hareket edilmesi AB’nin hem
bölgesel hem de küresel sorunları çözmesinde ağırlığını artıracaktır. Ancak
uygulamada durumun idealden uzak olduğu ortaya çıkmıştır. AB’nin eski üyeleri
arasında İngiltere, Danimarka ve birkaç diğer devlet kuşkucu olarak sayılsa da,
MDAÜ ile durum daha da zordur. Örneğin, Macaristan, Polonya ve Çek
Cumhuriyetinde halk her zaman bir birlik olarak davranmamaktadır, iç derin
uyuşmazlıklar mevcuttur. En uyumlu devletler grubuna ise Baltık devletleri ve
Romanya dahil edilebilir.40
AB üye devletleri arasında birliğin olmadığını gösteren açık örnek 2003’te
ortaya çıkan Irak savaşıdır. AB bu savaşta iki kampa ayrılmıştır. ABD’nin eski
savunma bakanı Rumsfeld bu devletleri ‘Yeni’ ve ‘Eski’ Avrupa olarak
adlandırmıştır. Ramsfield’a göre Almanya ve Fransa’nın temsil ettiği ‘eski’
Avrupa’nın dönemi kapanmıştır, küresel siyasetteki gelecek Orta ve Doğu Avrupa
Devletlerin şahsında ‘yeni’ Avrupa’ya aittir.41
2003’teki Irak krizi AB genişlemesinin sonuçları, özellikle de bunun
ODGP’ye nasıl yansıyacağı hakkındaki tartışmanın gelişimi için bir dürtüydü.
Günümüzde artık MDAÜ’nün birliğe kendi dış siyasi çıkarlarını kattıklarını ve
40
Anna Serbina, ‘Obşaya Vneşnyaya Politika I Politika Bezopasnosti ES’, Vestnik TGU dergisi,
Sayı 324, 2009, s.2.
41
Secretary Rumsfeld Briefs at the Foreign Press Center, 22 Ocak, 2003
(http://www.defense.gov/transcripts/transcript.aspx?transcriptid=1330 erişim tarihi 02.02.2013).
24
bunları Almanya ve Fransa çıkarlarına karşı bile hayata geçirmeye hazır oldukları
olgusunun hesaba katılmadığı anlaşılmaktadır. Bu en başta ODGP’nin artan
parçalanma eğilimi anlamına gelmektedir.42
Irak krizi zamanında MDAÜ, AB üyeliği eşiğinde bulunmalarına rağmen,
krizle ilgili olarak AB üyeleri ile hemfikir değillerdi. Rus araştırmacı E.P. Smirnov’a
göre bu konuda ABD tarafını alan devletlerin seçimi, ABD’nin siyasi ve askeri
gücünden kaynaklanmaktadır. Bu kriterlere göre ABD sadece Almanya’nın değil,
tüm Avrupa’nın bile önündedir ve AB şimdilik ABD’ye bu konuda rakip değildir.43
Doğu Avrupa devletlerinin dış siyasetleri belli kriterlere sahiptir: Doğu
Avrupa
başta
olmak
üzere,
büyük
devletlerin
çıkar
alanları
nedeniyle
parçalanabilecekleri endişesi, bu devletlerin yardımı ABD’den aramalarına neden
olmuş ve güvenliklerini NATO’nun garantileri sayesinde sağlamalarını zorlamıştır.44
Yeni AB üyelerinin Atlantisizmi, öncelikle AB çerçevesinde siyasi birliğin
oluşmasını istememelerinde gözlemlenmektedir. Bu durum güvenliklerini, sadece
NATO’nun veya ikitaraflı antlaşma sayesinde ABD’nin sağlayabileceği yolundaki
düşüncelerinden kaynaklanmaktadır. Doğu Avrupa devletleri AB ve özellikle
ODGP’yi reddetmemiştir, fakat bu Avrupa’da yeni güvenlik alanının oluşması için
alternatif bir temel, NATO’nun kendine has bölümü olarak görülmektedir. Bundan
42
Neill Nugent, ‘European Union Enlargement’, ‘The EU and the 10 + 2 enlargement round:
opportunities and challenges’, Basingstoke, Palgrave Macmillan, 2004, s. 19-20.
43
Pavel Smirnov, ‘Tsentralnaya I Vostoçnaya Evropa mezhdu SŞA I ES’, ‘ABD ve Kanada:
ekonomi, siyaset, kültür’ dergisi, Sayı 8, 2005, s. 41.
44
Frank Schimmelfennig, ‘NATO's Enlargement to the East: An Analysis of Collective Decision –
making’, EAPC - NATO Individual Fellowship Report 1998 – 2000, 1998, s. 1, 20.
25
dolayı dış siyasi sorularda ‘Eski’ ve ‘Yeni’ Avrupa arasında bilinen anlaşmazlık
ortaya çıkmaktadır.45
Bununla birlikte, ABD siyasetine olumsuz yaklaşan devlet sayısı gitgide
artmaktadır. Almanya, Polonya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti ve Bulgaristan gibi Orta
Avrupa’nın büyük devletleri başlıbaşına aktörler olarak, önemli dış siyasi kararları
hayata geçirebilirler. Ancak ABD’ye karşı karar alma konusu, tüm Avrupa
devletlerinin AB faydası için tek güç olarak hareket etmeleri gereğini ortaya
çıkarmaktadır. Bu nedenle, AB üye devletlerinin önünde ODGP’yi tam anlamıyla
hayata geçirmeleri görevi durmaktadır.46
Üyeler arasında bütünleşmemiş bir dış politika istenmeyen sonuçlara yol
açabilir. Örneğin, Irak krizinin sonucunda ABD ile Almanya arasında ilişkiler
kötüleşmiş ve bu durum Amerikan üslerin Almanya’dan MDAÜ’ye taşınması ile
sonuçlanmıştı. 2004’te Cincinnati’de Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice Amerikan
üslerinin konuşlandırılmasında Güney Doğu Avrupa’nın Almanya’ya kıyasla ciddi
avantajlar sunduğunu resmi olarak beyan etmiştir.
Yine de MDAÜ’nün Avrupa’da güvenliği ve istikrarlığı destekleme alanında
işbirliğine hazır olup olmadıkları tartışılan konular arasındadır. Mesela 1993’te
Brüksel’de imzalanan Barış İçin Ortaklık’a (BİO-Partership for Peace) MDAÜ,
özellikle de Polonya ilk önce oldukça kuşkulu yaklaşmıştır.
45
Geoffrey Edwards, ‘The New Member States and the Making of EU Foreign Policy’, European
Foreign Affairs Review 11, 2006, s. 149, 151-152.
46
Mesela bnz. Björn McClintock, ‘NATO and ESDP – Roommates or Rivals?’, Lund University
Department of Political Science, STV003, 2006, s. 10-14; Emre Özkan, ‘European Union's Common
Foreign and Security Policy in the Post-September 11 Period’, The Journal of Turkish Weekly,
(http://www.turkishweekly.net/article/99/european-union-s-common-foreign-and-security-policy-inthe-post-september-11-period.html erişim tarihi: 17.05.2014).
26
Sonradan tüm bu devletler BİO programını kabul etseler ve programın
öngördüğü çerçeveden işbirliğe hazır olduğunu gösterseler de, ne BİO programı ne
de buna benzer diğer işbirliği programları durumu kökten değiştirmiştir. Çok sayıda
gözlemci
yakın
gelecekte
Avrupa’nın
güvenlik
alanındaki
sorunlarının
çözülemeyeceğini düşünmektedir.47
Bu çerçevede, ODGP’nin gelişimine etki edebilecek en önemli faktörlerden
biri, AB üyelerinin kendi aralarında anlaşabilmeleridir. MDAÜ ve Baltık devletleri
eski AB üyeleri tarafından ‘Truva atı’ olarak algılanmaktadır. MDAÜ’nün dış
politikalarını etkileyen faktörler arasında en önemlileri Rusya ve Almanya faktörleri
gösterilebilir. Rusya faktörüne göre, MDAÜ tarafından AB üyeliği Rusya’nın neoemperyalist amaçlarına karşı mücadelede önemli bir unsur olarak görülmektedir.
Almanya faktörü ise, Almanya’nın çok kutuplu faaliyetleri ile bağlantılıdır. Doğu
Avrupa devletleri kendi güvenliklerini sağlamaya ve Berlin ile eşit düzeyde ilişkileri
geliştirmeye çalışmaktalar.48
ABD’nin Doğu Avrupa bölgesinden çekilişi MDAÜ için en iyi durumda
‘Almanya-Fransa’ eksenine, en kötü durumda da Rusya’ya bağlı kalacakları
anlamına gelmektedir. Rusya, onlar tarafından genel olarak siyasi ve iktisadi şantaja
dayalı politikasını agresif olarak hayata geçiren ve istikrarsız ve zor tahmin
edilebilen bir komşu olarak algılanmaktadır. Örneğin, Estonya’nın eski başbakanı S.
Kallas, ABD desteğini, ülkesinin ABD’nin sıkı ortağı olarak Rusya’da iktidara ‘yeni
Stalin’in’ gelmesi durumunda daha iyi korunmuş olabileceği fikri ile açıklamıştır.49
47
Serbina, 2009, s.3.
K.-O. Lang, ‘Storenfriede oder Ideengeber? Die Neuen in de r GASP’, Osteuropa 54. Jg. 5-6/2004,
s. 445, çeviren Serbina, 2009, s.3.
49
Delfi Haberleri, 11 şubat 2003, ( http://rus.delfi.ee/daily/estonia/kallas-my-obyazany-vstat-nastoronu-ssha.d?id=5117893 erişim tarihi 07.02.2013); Statement by Minister Siim Kallas at the
Heritage Foundation, 27 Mart 1996, (http://www.vm.ee/?q=en/node/3562 erişim tarihi: 18.05.2014).
48
27
Böylelikle, siyasi genişlemenin sonuçlarına baktığımızda bunun her zaman
olumlu olmadığı belirtilmelidir. Buna rağmen 2004 ve 2007 genişlemelerinde 10
MDAÜ’nün AB üyeliğine kabul edilmeleri bölgedeki istikrarın sağlanmasında bir
başarı olarak kabul edilmektedir.
Bugün MDAÜ’nün çoğunluğu onlara verilen ‘ev ödevini’ yerine getirdiler.
AB, çok sayıda program vasıtasıyla, bu ülkelerin siyasi ve ekonomik istikrar sürecine
destek vermektedir ve bu destek gelecekte de devam edilecektir. AB ve özellikle
Almanya bu ülkelerle istikrarlı ve güvenli ilişkilerin sürdürülmesine büyük önem
vermektedir ve destek, bu ülkelerin AB üyeliği ile garanti altına alınmıştır.
Ancak, ODGP’nin gelişme perspektifleri açısından kesin bir değerlendirme
yapmak mümkün değildir. Yeni üyelerin AB’nin gelişimine değil, parçalanmasına
yol açabilecekleri düşüncesi de vardır. 50
Doğu Genişlemesi ülkeleri halen stratejik ‘kavşakta’ bulunmaktadır. Bir
taraftan halen Rusya, Almanya ve Fransa’nın nüfuzları altında bağımsızlıklarını
kaybetme korkusu varken, diğer taraftan uzun süredir erişmeye çalıştıkları Avrupa
kimliğinden tamamen vazgeçmek istememektedirler. Bu da, bu ülkelerin uzlaşma
yolunu aramalarına sebep olmaktadır.
B. AB ‘Komşuluk Politikası’*51
2002 yılında AB Bakanlar Konseyi “Avrupa Komşuluk Politikası ve Doğu
Ortaklığı” olarak adlandırılacak olan süreci başlatmıştır. Bu süreçte, ilk olarak 2002
50
Karen E. Smith, ‘CFSP Forum’, Cilt 1, Sayı 3, Kasım 2003, s. 3-5, 8; Andrey Makarychev, ‘Russia
Between “Old” and “New” Europe’, PONARS Policy Memo, Sayı 333, Kasım 2004, s. 3-4.
51
Avrupa Komşuluk Politikası ve Doğu Ortaklığı’ndan, bundan sonra ‘Komşuluk Politikası’ olarak
bahsedilecektir.
28
yılında Yüksek Temsilci Javier Solana ve Komisyon üyesi Christopher Patten’in
ortak mektupları yayınlanmıştır. Mektupta AB ‘Komşuluk Politikasının’ AB
güvenliği sağlanması adına amaçları sayılmış, bu amaçların sınırlarda istikrar, refah,
ortak değerler ve hukukun üstünlüğü olduğunu belirtilmiştir. Amaçlardan herhangi
biri başarısız olduğu takdirde Birlik için sürecin olumsuz yayılma (spillover) riski ile
karşı karşıya kalacağı belirtilmiştir.52 Bu mektubu Mart 2003’te AB Komisyonu’nun
sunduğu ‘Büyük Avrupa – Komşular: AB’nin Doğu ve Güney Komşuları ile
İlişkileri İçin Yeni Temel’ adlı mesaj takip etmiştir. Bu teklif AB’nin istikrarlı ve
refah içindeki komşulardan oluşan bir çevreye/komşuluk alanına sahip olma isteğini
dile getirmekteydi.53
Avrupa Komşuluk Politikası, AB’nin Doğu sınırındaki komşuları ile başlasa
da, sonuçta, Akdeniz ve Kafkasya bölgeleri dâhil olmak üzere, doğrudan doğruya
birkaç bölgeyi kapsar hale gelmiştir. Bu politikada ana eğilim, AB ve onun dış
politika faaliyetini güçlendirmede üye devletlerin çabalarını pekiştirme çabası
olmuştur. Nitekim Avrupa Komşuluk Politikası tüm bölgedeki barışı, istikrarı ve
ekonomik refahı güçlendirme aracı olarak AB’ye komşu olan 16 devlette iktisadi ve
siyasi reformları desteklemektedir.54
Ancak, AB Komşuluk Politikasının 2003’ten beri günümüze kadar başarılı
olamadığı yönünde argümanlar mevcuttur. Başarısızlığın nedeninin,
genellikle
Doğu’daki komşulara yönelik olan bu politikanın AB gündeminde ilk sıralarda
bulunmaması olduğu belirtilmektedir. Bu görüşe göre, Komşuluk Politikası
52
Letter by Christopher Patten and Javier Solana, ‘Wider Europe’, 2002
(http://www.lfpr.lt/uploads/File/2002-10/Letter.pdf erişim tarihi 07.02.2013, s. 2).
53
Directorate General External Relations, ‘Working together: The European Neighbourhood
Policy’, 2007, s. 5 (http://ec.europa.eu/world/enp/pdf/information/enp_brochure_en.pdf erişim tarihi
07.02.2013).
54
EU Neighbourhood İnfo Centre, ‘The European Neighbourhood Policy’, (http://www.enpiinfo.eu/main.php?id=344&id_type=2&lang_id=450 erişim tarihi 07.02.2013).
29
yürürlüğe konulmuş olsa da, yeterince önem verilmediğinden ve somut stratejiden
yoksun olduğundan dolayı amacına ulaşmamıştır.55 Gerçekten de, politikanın
yürürlüğe konulmasından itibaren, AB önce genişlemelerden kaynaklanan kurumsal
reformlara ve 2008’de çıkan ve etkisini hala sürdüren küresel ekonomik krize
odaklanmıştır.
AB
Komşuluk
Politikasını
başlattıktan
sonra,
kendisini
soyutlandırarak politikanın amaçlarının ilgili komşu devletler tarafından yerine
getirileceğini, kendisinin ise sadece teşviklerle yetineceğini düşünmüştür.56
Diğer taraftan, sorun, AB’nin demokratik prensiplere bağlı olarak sadece
‘yumuşak güce’ (soft power) güvenmesinden kaynaklanmaktadır. Oysa ki, dış
politikada sadece ‘yumuşak güç’ yeterli olmayabillir. ‘Sert gücün’ (hard power)
yerini ‘yumuşak gücün’ dolduracağını düşünen AB’nin bu ‘yumuşak güce’ olan
umudu ilgili bölgedeki eğilimleri değiştirememiştir. AB, Doğu komşularının çok
yönlü dış politikalarını dikkate almadan, onların AB’nin koşul olarak koyduğu
reformları gerçekleştirip, onu izleyeceğini düşünse de, gerçekte durum öyle değildir.
İlgili devletler, aralarında çıkar çatışmaları olan AB ve Rusya’nın daha cazip teklif
vermelerini bekleyebilirler. Bu nedenle AB ve Rusya arasında gidip gelmeler
olabilir. Bölgedeki nüfuz için rekabet eden aktör sayısının artması onların lehinedir,
zira böylece bu ülkelere cazip teklif verenlerin sayısı da artmaktadır.
AB Doğu komşularına siyasi, iktisadi ve güvenlik açısından sıkı bir şekilde
bağlıdır. Çünkü bu bölgedeki istikrarsızlık doğrudan AB için tehlike oluşturabilir. Bu
nedenle AB, Komşuluk Politikası aracılığıyla bu bölgede Rusya’ya rakip olabilecek
aktif bir oyuncu olmaya çalışmaktadır. Ancak, yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı
55
Stefan Lehne, ‘Time to reset the European Neighborhood Policy’, Carnegie Europe, 4 Şubat 2014,
s. 8-9, 16.
56
Marise Cremona ve Wojciech Sadurski, ‘The European Neighbourhood Policy: A Framework for
Modernisation?’, European University Institute, EUI Working Papers, Sayı 1, 2007, s. 11, 18.
30
Birlik bu bölgedeki varlığını arttırmaya devam etse de, bölgeyi kendi vizyonu
doğrultusunda
dönüştürememiştir.
Bunun
da
ötesinde,
Avrupa
Komşuluk
Politikasının yürürlüğe girmesinden beri bölgedeki siyasi durum olumsuz yönde
gelişmiştir. Azerbaycan’da ömür boyu Cumhurbaşkanlığına geçilmesi, 2008’deki
Kafkasya olayları, Ukrayna-Rusya ve Belarus-Rusya gaz krizleri, Belarus’ta
2010’daki seçimlerden sonra muhalefetin takip edilmesi ve en önemlisi de Ukrayna
ile AB arasında imzalanması düşünülen Ortaklık Anlaşması nedeniyle gelişen ve
akabinde Rusya’nın Kırım’ı ilhakına kadar giden gelişmeler AB aleyhine
addedilebilir. AB ticari ilişkilerini geliştirse ve komşu devletlerle Enerji İşbirliğini
oluştursa da bu faaliyetler, AB’nin bölgede hâkim duruma gelmesinde yeterli
olmamıştır. Özellikle gaz krizlerinden sonra AB komşu devletlerle enerji alanında
işbirliği arttırmıştır ve Ukrayna ile Moldova’nın enerji reformlarını hızlandırmak
amacıyla Enerji İşbirliği’ne katılmalarını teklif etmiştir. Ancak, AB Enerji
politikasında gösterdiği faaliyetlerine rağmen henüz Rusya’nın gaz hattı projeleriyle
yeterince rekabet edememektedir.57
Önceden AB’nin bölgedeki faaliyetleri siyasi ve ekonomik sistemleri yeniden
yapılandırmaktan oluşmaktayken, şimdi tüm çabalar ciddi krizleri ve insan hakları
ihlallerini önlemeye yöneliktir.58 Üstelik AB’nin bölgedeki olan nüfuzunu Rusya
2010’da Belarus ve Kazakistan’la oluşturduğu ve gelecekte Avrasya Birliği’nin
temelini oluşturacak Gümrük Birliği sayesinde sarsmaktadır. Kısacası, AB’nin
bölgenin güvenliği endişesine ve bölgede artan siyasi ve ekonomik varlığına rağmen
Avrupa Komşuluk Politikasının etkili olduğu söylenemez. AB bölgede Rusya ile
57
AB’nin enerji politikası hakkında daha detaylı olarak sonraki başlıkta bahsedilecektir.
Elena Gnedina ve Nicu Popescu, ‘Pervoe Desyatiletiye Evropeyskoy Politiki Sosedstva v
Vostoçnoy Evrope’, Neighbourhood policy paper, Sayı 1, Aralık 2012, s.4
(http://www.khas.edu.tr/cms/cies/dosyalar/files/NeighbourhoodPolicyPaper%2803%29RussianVersio
n.pdf erişim tarihi 10.03.2013).
58
31
nüfuz için yarışmak ve bu yarışmayı kazanmak istiyorsa Doğu komşulara ve Avrupa
Komşuluk Politikasına daha çok önem vermeli ve faaliyet göstermelidir.
C. AB Enerji Politikası
Enerji AB için hayati önem taşımaktadır ancak Avrupa için ucuz enerji
günleri bitmiştir. Tüm AB üye devletleri iklim değişikliği, artan ithalat bağımlılığı ve
yükselen enerji fiyatları sorunları ile karşı karşıyadır.59 AB üyesi devletlerin ithal
enerjiye olan ihtiyaçları, AB liderleri tarafından supranasyonal güvenlik sorunu
konumuna
yükseltilmiştir
ve
‘AB’
enerji
tedariki
güvenliği’
olarak
adlandırılmaktadır.
2007 yılında Lizbon’da gerçekleştirilen toplantıda, enerjiden sorumlu olan
Komisyon üyesi Andris Piebalgs’a göre: ‘Enerji sorunu- (AB’ye) yöneltilen en
büyük sorunlardan biridir. Dünya giderek enerji kaynaklara bağımlı hale
gelmektedir... Bu koşullarda enerjinin ulusal güvenlik meselesi olduğu geleneksel
anlayışından uzaklaşılmalıdır, zira bu aslında Avrupa güvenliği meselesidir’.60
AB; enerji güvenliğini sağlamak amacıyla 2000’lerden itibaren aşamalı
şekilde ‘Avrupa İçin Enerji Politikası’nı geliştirmiş ve 2007 yılında bu politikayı
nihai hale getirmiştir. Sözkonusu politikanın en önemli unsurlardan biri AB’nin (dış)
enerji politikasıdır. AB, üye devletlerle birlikte enerji güvenliğini sağlama ve bunu
anlamlı dış politikaya çevirme amacıyla kendi çıkarlarını ‘tek sesle’ (one voice) takip
59
Commission of the European Communities, ‘An energy policy for Europe’, Brüksel, 2007, COM
(2007), 1 final, s.3 (http://eurlex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=COM:2007:0001:FIN:EN:PDF erişim tarihi
15.03.2013).
60
Andris Piebalgs, ‘Speech at the Lisbon Energy Forum’, 2007.
32
etmelidir.61 AB doğal olarak, dış dünyayı kendi enerji çıkarlarına uygun olarak
kontrol altına almaya ve kendisi için en uygun pozisyona getirmeye çalışmaktadır.
AB’nin Ortak dış enerji politikasının oluşturulmasında temel alınan unsurlar
şunlardır62:
1) AB’nin yeterli enerji kaynaklarına sahip olmaması
2) Son genişleme nedeniyle ithal enerji talebinin artması
3) Uluslararası arenada enerji kaynakları için artan mücadele
4) AB’nin üçüncü ülkeler tarafından ithalat edilen enerji sağlama koşullarını
belirlemesi.
Bu unsurlar, enerji konusunda AB’nin supranasyonel seviyede dış
faaliyetlerde bulunma zorunluğun tasdikidir. Zira üye devletler ulusal seviyede enerji
problemini çözememektedirler.
2006’da Brüksel’de gerçekleşen ‘AB’nin (dış) Enerji Politikasına Doğru’ adlı
konferansın sonunda Piebalgs ‘Şimdiki enerji durumu küresel sorun haline geldi ve
ulusal seviyede buna etkili bir çözüm üretilememektedir. Bize daha geniş olan
küresel veya bölgesel seviyede çözümler lazımdır ve bölgesel seviye olarak da AB
gösterilebilir’ demiştir.63
61
‘An energy policy for Europe’, 2007, s. 18.
İrina Paşkovskaya, ‘Evropeyskiy soyuz: formirovaniye vneşney energetiçeskoy politiki’, MGİMO
analitik raporları, Sayı 1(20), Haziran 2008, s. 44-45 (http://www.mgimo.ru/files/15547/ad-20.pdf
erişim tarihi: 22.03.2014); ‘Speech at the Lisbon Energy Forum’, 2007, s. 3.
63
Andris Piebalgs, ‘Speech at the EU Energy Policy and Law Conference’, Brüksel, 2006
(http://europa.eu/rapid/press-release_SPEECH-07-38_en.htm erişim tarihi: 17.05.2014).
62
33
Avrupa Parlamentosu’na göre de istikrarsız ve demokratik olmayan
ülkelerden getirilen enerjiye giderek bağımlığın artması yüzünden, enerji güvenliğini
sadece ulusal seviyede sağlama çabaları yetersiz kalmaktadır.64
AB Konseyi, Avrupa Komisyonu tarafından tasarlanan AB enerji
politikasının amaçlarını onaylamış ve şu şekilde sıralamıştır65:
1) Enerji güvenliğin arttırılması; 2) Avrupa pazarlarının rekabetinin sağlanması; 3)
Enerjinin yeterli miktarda ve uygun fiyata sağlanması; 4) Çevrenin istikrarına
katkıda bulunulması ve iklim değişikliği ile mücadele edilmesi.
Böylece, AB’nin temel odağını enerji politikasının dış yönünün oluşturduğu
görülmektedir. AB’nin dış enerji politikasının rolü konusunda Avrupa Komisyonuna
göre66, AB’nin jeopolitik güvenliğinin sağlanması için enerji, AB’nin tüm dış
ilişkilerin odağını oluşturmalıdır. Avrupa Parlamentosu ise 2007’de kabul edilen
‘Enerji alanında ortak Avrupa dış politikası hakkında’ kararında ‘enerji politikasının
dış politikayla bütünleşmiş ve onun en önemli kısmı olmalı’ ifadesini kullanmıştır.67
AB Konseyi, Avrupa Komisyonu ve Yüksek Temsilci’den ‘AB (dış) enerji
politikasının tasarlar ve yürütürken ODGP ve OGSP de dahil olmak üzere tüm
varolan araçları kullanmalarını istemiştir’. Bu durum, (dış) enerji politikasının salt
dış politikaya değil, AB’nin güvenlik politikasına da dahil edildiğini göstermektedir.
64
European Parliament, ‘Resolution of 26 September 2007 on towards a common European
foreign policy on energy’, madde B,
(http://www.europarl.europa.eu/sides/getDoc.do?type=TA&reference=P6-TA-20070413&language=EN erişim tarihi 20.03.2013).
65
Council of the European Union, ‘Presidency Conclusions’,7224/1/07 REV 1, Brüksel, 2 Mayıs
2007, m. 28, s. 11
(http://www.consilium.europa.eu/ueDocs/cms_Data/docs/pressData/en/ec/93135.pdf erişim tarihi:
22.03.2014).
66
‘An Energy Policy for Europe’, 2007, s. 17.
67
, ‘Resolution of 26 September 2007 on towards a common European foreign policy on energy’,
madde M(2).
34
AB düzeyinde gerçekleştirilen tüm bu girişimlere rağmen AB’nin ortak enerji
politikası özleminin üye devletleri endişelendirdiği de görülmektedir. Bu nedenle üye
devletler, AB’nin ulusal egemenliklerine ve özellikle atom enerjisinin kullanma
kararı gibi ciddi siyasi tercihlere karışmasına izin vermeyeceklerini belirtmektedirler.
AB Konseyi, üye devletlerin kendi enerji kaynaklarına olan egemenliğine tam olarak
saygı gösterilmesi gerektiğini belirtmiştir.68
AB Konseyi 2007’de kabul edilen ‘Avrupa İçin Enerji Politikası’ tüzüğünün
üç ilke gereğince hareket etmesi gerektiğini belirtmiştir.69 Bu ilkeler şunlardır:
1) Üye devletlerin kullanılacak enerji kaynakların seçimine saygı duyulması;
2) Üye devletlerin kendi enerji kaynaklarına olan egemenliğe saygı duyulması;
3) AB üye devletleri arasında ‘dayanışma ruhunun’ olması.
‘Dayanışma ruhu’ çok tartışmalı kavramdır. Piebalgs’a göre70 ‘dayanışma
ruhu’ bir üye devlette olan krizin AB’nin krizi haline gelmesidir’. Ancak böyle
düşünüldüğünde, son ilke, ilk iki ilkenin geçersizliği anlamına da gelebilir.
AB içinde bazılara göre, enerji alanında ulusal egemenliğin varoluşu AB’nin
enerji güvenliğine zarar verebilir. Oysa, uluslararası arenada enerji alanında güçlü
olması için ‘AB, ortak duruş sergilemeli ve tüm gücünü kullanarak oybirliğiyle
hareket etmelidir’. Avrupa Parlamentosu’na göre de ortak (dış) enerji politikasında
oybirliğiyle hareket edebilinmesi için, AB üye devletleri daha sıkı işbirliği
yapmalıdır.71
68
‘Presidency Conclusions’, m. 28, s. 11.
İbid, m. 28, s. 11.
70
‘Speech at the EU Energy Policy and Law Conference’, 2006.
71
‘Resolution of 26 September 2007 on towards a common European foreign policy on energy’,
madde M(13).
69
35
İKİNCİ BÖLÜM
RUSYA FEDERASYONU GÜVENLİK POLİTİKASI
I. Genel olarak Rusya Federasyonu’nun milli güvenliği
“Rusya Federasyonu Milli Güvenlik Konsepti”, kişilerin, toplumun ve
devletin her alanında dış ve iç tehlikelerden nasıl korunacağı görüş sistemini yansıtan
temel belgeyi oluşturmaktadır. Konseptin son değişikliği 1997’de yapılmıştır ve
2006 yılında Devlet Başkanı konseptin değiştirilmesi yönünde talimat vermiştir.
Bunun neticesinde Mayıs 2009’da, 2020 yılına kadar Rusya Federasyonu’nun milli
güvenlik stratejisi kabul edilmiştir.72
24 Mart 2009’da “Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar milli güvenlik
stratejisi ve onun gerçekleştirilmesi için önlemler” adlı Rusya Federasyonu Güvenlik
Konseyi’nin toplantısında Dmitriy Medvedev, ‘bazı tehlikelerin önemini yitirdiğini,
ancak yerlerine yenilerinin ortaya çıktığını’ belirtmiştir.73 Bunun neticesinde var olan
milli güvenlik konseptinin güncelleştirmesi teklif edilmiştir. Bu belgenin ana fikri
Başkan tarafından ‘gelişme aracılığıyla güvenlik’ olarak belirlenmiştir. Medvedev
‘belge hazırlanırken milli güvenliği sağlamanın yerli ve yabancı stratejik planlama
tecrübelerinin, özellikle ABD, Kanada ve Fransa tecrübelerinin dikkate alındığını’
belirtmiştir.
72
Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi, ‘“Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar milli güvenlik
stratejisi” onayı hakkında Devlet Başkanı’nın kararı’, 13.05.2009,
(http://www.scrf.gov.ru/news/436.html erişim tarihi 24.03.2013).
73
Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi, ‘Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar milli güvenlik
stratejisi ve onun gerçekleştirilmesi için önlemler’ adlı toplantı, 24.03.2009,
(http://www.scrf.gov.ru/documents/100.html erişim tarihi 24.03.2013).
36
Güvenlik sorunu Rusya vatandaşlarını sürekli olarak en çok endişelendiren ilk
beş sorun listesine girmektedir. Terör, teknik felaketler, sosyal ve ekonomik krizler
gibi sorunlu alanlar yanında güvenlik sorunu ilk sırada yer almaktadır.
Rusya Federasyonu içinde bazı grupların konuyla ilgili fikirlerinin alınması,
milli güvenlik sorununa farklı grupların gözü ile bakmaya firsat vermiştir. Bu
grupların çoğuna göre, milli güvenliğin tehlike seviyesi yüksek veya yükseltilmiş
durumdadır.74 Bu kişiler tarafından milli güvenliğin durumunun bu denli olumsuz
olarak betimlenmesi, toplumda istikrarın sona ermesinin ve ‘değişiklik taleplerinin’
dile getirilmesinin göstergesi olabilir.
Yapılan araştırmaya göre Rusya’nın en önemli milli güvenlik sorunu Rus
yönetimdeki yolsuzluktur.75 Şunu da belirtmek gerekir, adı geçen gruplara göre, en
temel sorunlar Rusya’nın iç sorunlarıdır. En güncel dış tehdit ‘küresel ekonomik ve
mali kriz olup’, tehditler listesinde 21. sırada yer almaktadır. Yolsuzluğun milli
güvenlik tehditleri listesinde ilk sırada olması oldukça mantıklıdır, zira bu sorun
gerçekten çok derin olup, bazı diğer tehditlerin temelini de oluşturmaktadır. Bir
başka deyişle, bu tehdit etkisiz hale getirilir ise, diğer tehditler de çözülebilir.
Belirtilmesi gereken önemli bir nokta: ‘düşman çevresi’ endişesinin en çok
kamu alanında çalışanlara özgü olduğudur. Araştırmaya katılan kişilerin çoğuna göre
milli güvenliğin durumu, gelecekte çok ani olmasa da kötüleşmeye devam
edecektir.76 Milli güvenliğin durumu hakkında kötümser değerlendirmeler; bir
anlamda sosyal ve ekonomik sistemin savunmasızlığını ve mevcut olumsuz küresel
74
‘Uzmanların gözüyle Rusya’nın milli güvenliği’, Rusya Bilim Akademisi Sosyoloji Enstitüsü
analitik raporu, 15.04.2011, s.9, (http://www.politstudies.ru/fulltext/2011/3/2.pdf erişim tarihi
20.05.2013). Güvenlik alanında uzman sayılan bu kişiler farklı alanlardan seçilmişlerdir: milli
güvenliğin askeri taraflarını araştıran bilim adamları, devletin güvenliği sağlama sisteminde çalışan
devlet görevlileri, kamu görüşünün temsilcileri, yani sivil halkın temsilcileri (gazeteciler, muhabirler,
kamu faaliyetçisi/ public figure), avukatlar.
75
İbid, 2011, s. 11.
76
İbid, 2011, s.11.
37
eğilimlere bağımlı olunduğunu gösteren 2008 krizi ile bağlantılıdır. Bundan başka
hala Kuzey Kafkasya’da durum istikrarsızdır. En önemlisi ise alınan tüm önlemlere
rağmen rüşvetçiliğin artmaya devam etmektedir.
Rusya Federasyonu açısından milli güvenlik karmaşık bir kavram olup,
burada onun en temel türlerinden, sorunlarından ve bu sorunların olası çözümleri
ortaya konmalıdır. Rusya’nın milli güvenliği: askeri güvenlik, uluslararası güvenlik
ve enerji güvenliği olmak üzere üç temel kategoride incelenebilir.
Mili güvenliğin temel unsurlarından birincisi askeri güvenliktir. Rusya
Federasyonu açışından, mevcut jeopolitik koşullarda halen siyasi realizm prensibi
yaygındır. Bir başka deyişle, devletin güvenliğini ve egemenliğini sağlamak için güç
ve jeopolitik tehlikelerden korunabilme yeteneği büyük önem taşımaktadır.
Rusya’nın tüm resmi belgelerinde ve beyanlarında, askeri gücünün saldırı değil,
savunma fonksiyonunu sağlamakla yükümlü olduğu daima vurgulanmaktadır.77
Ordunun teknik modernizasyonu, D.Medvedev tarafından öncelik olarak
ortaya konmuştur. Askeri uzmanların çoğu yeniliklerin askeri kuvvetlerin
verimliliğine zarar vereceğini öngörmektedir. Buna rağmen aşağıda ordu reformu
aleyhine getirilen bazı argümanlar mevcuttur, bunlar: 78
1) Reformun yeni Milli Güvenlik Konsepti ve ordunun hangi amaçlara uygun
olarak konumlanacağını, kimin potansiyel düşman olduğunu, genel olarak devletin
askeri teşkilatının nasıl değişmesi gerektiğini
düzenleyen Rusya’nın Askeri
doktrinin onaylamalarından önce başlatılmış olmasıdır.79 Askeri doktrinin temelinde
askeri kuvvetlerin yapısı ve kullanımı planları geliştirilmektedir. Doktrin daha
77
Bkz: ‘Rusya’nın Askeri doktrini’, 2010, III. Bölüm, 17. Paragraf,
(http://www.scrf.gov.ru/documents/33.html erişim tarihi 24.03.2013).
78
Bkz. ‘Vzglyad’ adlı iş gazetesi, 20 Mart 2012 (http://vz.ru/politics/2012/3/20/569694.html erişim
tarihi 26.05. 2013), ‘Rusya haberleri’, 21 Eylül 2012
(http://www.newsru.com/russia/21sep2012/armydegrade.html erişim tarihi 26.05. 2013) ve ‘Sovyet
Rusyası’ adlı gazete, 07 Mart 2009 (http://kprf.ru/rus_soc/64389.html erişim tarihi 26.05. 2013).
79
İbid, 2009.
38
tasarım aşamasındayken, askeri reform çoktan başlamıştı, yani taktik manevralar
stratejik öncelikleri anlamadan, değişen ve genişleyen dış tehditleri dikkate almadan
gerçekleştirilmekteydi.
2) Kabul edilen kararların şekli aşırı merkeziyetçi ki, bu ilk olarak ordunun ve
filonun küçülmesiyle ilişkilidir (Eski 58. Ordu komutanı Korgeneral Viktor
Sobolev).80 Bir taraftan birçok askeri nesnenin (object) ekonomik olarak bütçe için
maliyetli olduğu argümanları getirilirken, diğer taraftan eski donanma yerine yeni
donanmanın temin edildiği zaman modernizasyon gerçekleştirilmiş olmaktadır. Yani
eski donanma ancak yeni donanmanın sağlandığında imha edilmektedir. Rusya’nın
şimdiki durumu dikkate alınırsa (hükümet kendi sosyal görevleri tam olarak yerine
getirememektedir), yeniliklerin tasarlanması ve yürürlüğe konulmasına kadar çok
vakit geçecektir. Yani Rusya bu reformlar gerçekleşene kadar aslında dış tehditlere
açık olacaktır.
3) Genel Kurmay’ın ve subay kabinesinin küçülmesi beyin göçüne neden
olmaktadır, ki bu kaçınılmaz olarak Rusya’nın askeri kuvvetlerin işlevinin üzerinde
olumsuz etki yaratacaktır. (Askeri uzman Vladislav Şurıgin).81
4) Üç unsurlu sisteme geçiş eleştirilmektedir (bölge, operasyon komutası,
tugay). Zira bu durum, kuvvetlerin büyük çaplı yeniden düzenlenmesine neden
olacaktır ve çok masraflıdır. Üstelik bu yerleşen idari sistemini de yıkacak, yeni
sistemin geliştirilmesinin ise ne kadar zaman alacağı ve verimli olup olmayacağı
belirsizdir. Eleştirmenlere göre üç unsurlu sisteme geçiş ile ‘Rusya’nın silahlı
kuvvetleri yerel çatışma ve savaşlarda başarılı operasyonları gerçekleştirebilirler,
80
81
‘Rusya haberleri’, 2012.
‘Vzglyad’, 2012.
39
ancak Rusya’nın geniş alanına geniş çaplı yabancı silahlı müdahaleye karşı
duramazlar’ (Federasyon Meclisi Savunma Komitesi üyesi Vladimir Ovsyannikov).82
Rusya Federasyonu için ikinci milli güvenlik türü uluslararası güvenliktir. Dış
tehdit sayısı zamanla artmaktadır. Resmi olarak beyan edilen ‘stratejik ortaklığa’ ve
‘karşılıklı çıkar’a (mutual interest) rağmen Rusya ve ABD ilişkilerinde gerginlik
gitgide artmaktadır. Resmi olarak iki taraf müzakereleri sürdürürken, aslında ABD
ile NATO mevcut antlaşmalara rağmen saldırgan silahların potansiyelini
arttırmaktan, uzayın silahlanmasına kadar çeşitli meselelerle uğraşmakta ve bu
durum Rusya’yı tedirgin etmektedir. ABD taktik seçeneklerini değiştirerek çekişme
stratejisini desteklemektedir. ABD’nin ‘renkli devrimleri’ desteklemesi, RusyaGürcistan savaşı sırasında bugünlerde Ukrayna’da olduğu gibi geniş kapsamlı ‘bilgi
savaşını’ yürütmesi ABD ve Rusya’yı karşı karşıya getirmektedir.
Kafkaslar’daki diğer gelişmeler de dikkate alındığında, Milli güvenlik
doktrininde geleneksel bölgeler dışında Kuzey Kafkasya ve BDT devletlerine daha
çok dikkat edilmesi anlaşılabilir.
Kimi görüşlere göre, Rusya için bir anlamda oldukça avantajlı zamanın
geldiği dikkate alınmalıdır. Bir taraftan, ABD lehine faaliyet gösterdikleri düşünülen
uluslararası kuruluşların varlığı, diğer taraftan Lahey’dan BM’ye kadar işlemeyen bir
uluslararası hukuk sistemi mevcuttur.83 BM uluslararası meselelerde, özellikle
çatışma ve savaşlarda etkili olamamaktadır, bunun yerine böyle yetkiye sahip
olmayan NATO ve ABD aktif rol oynamaktadır: 1990’larda Irak ve Yugoslavya’da
gibi, Afganistan ve Libya’da gibi. Hatta BM Tüzüğün 2. Maddesine ve uluslararası
hukukun temel ilkesi olan ‘devletler diğer devletlere saldıramaz’a aykırı olarak ve
82
İbid.
Bkz. ‘Top ideas’, 05.09.2013 ve ‘Pravda’ haberleri 10.03.2011
(http://ideas.time.com/2013/09/05/obamas-plan-for-intervention-in-syria-is-illegal/ ve
http://www.moscowtopnews.com/?area=postView&id=2238 erişim tarihi 15.09.2013).
83
40
bunları ihlal ederek ABD’nin öncülüğünde NATO, uluslararası hukukun dünyada
ciddiye alınmadığını, etkili olarak işlemediğini göstermektedir. Uluslararası hukukun
işlemediğine dair diğer bir örnek, Guantanamo Hapishanesidir. Lahey Savaş Suçları
Mahkemesi de görevini objektif şekilde değil subjektif, taraflı olarak yürütmektedir.
Dünya artık tek kutuplu değildir. Rus hükümeti için Rusya’nın uluslararası süreçlerin
tam yetkili katılımcı olmasını sağlama zorunluluğu bellidir. AB en azından
Rusya’nın enerji kaynaklarından bağımlı olarak onun ile rakip olarak yüzleşmenin
kendi lehine olmayacağını bilmektedir. Üstelik bazı meselelerde AB’nin ABD ile
bazı anlaşmazlıkları mevcuttur. Rusya bunu uluslararası arenada kendi prestijini
yükseltmek için kullanabilir. Eğer Rusya gerçek tehditleri dikkate alarak ortak
güvenliği sağlamanın verimli ve alternatif ve böylece mesela NATO’dan daha
ekonomik yöntemini teklif ederse, bunun talep görme ihtimali olabilir. Her
halükarda, Rusya kendi milli çıkarlarını göz önünde bulundurarak önceliklerini
belirlemeli, aşamalı ve belirli dış siyaseti izlemelidir.84
Üçüncü milli güvenlik türü enerji güvenliğidir. Rusya hammade devleti
olarak toptan doğal kaynaklara ve küresel pazardaki fiyatlarına bağımlıdır. Federal
bütçenin büyük kısmı sadece bunların satışından oluşmaktadır ve bu bağımlılık en
azından kısa vadede devam edecektir.
Rusya en çok doğal gaz kaynaklarına sahip olan devletlerden biridir. Kimi
görülere göre, (‘Gazprom Export’un Baş temsilcisi ve Gazprom Yönetim Kurulu
Başkanı yardımcısı Alexander Medvedev) 2030 yılına gelindiğinde gazın temel
ihracatçıları Rusya, İran ve Katar olacaktır.85 Bilindiği gibi gaz yenilenebilir doğal
84
Rusya Federasyonu Dış İşleri Bakanlığı, ‘Rusya Federasyonu Dış Politika Konsepti’, 12 Şubat
2013 (http://www.mid.ru/brp_4.nsf/0/76389FEC168189ED44257B2E0039B16D erişim tarihi:
18.05.2014).
85
‘Arabian Oil and Gas’ iş portalı, 22 Nisan 2009 ( http://www.arabianoilandgas.com/article-5336only_qatar_iran_and_russia_to_export_gas_by_2030/#.UjbzxT9dxvw erişim tarihi 22.09.2013 ); 24th
41
kaynağı oluşturmaktadır ve bu nedenle, gaz çıkış yerlerin geliştirilmesi Rus enerji
kaynaklarının geliştirilmesi bakımından yararlıdır.
Ukrayna ile gaz krizlerinden ve olası Avrupa’nın ‘isyanlarından’ sonra Rus
enerji uzmanları Doğu’ya gaz teminini çeşitlendirerek durumu garantilemek
istemişlerdir. Böylelikle, petrol alanında Rusya ile Çin arasında bir antlaşma
imzalanmıştır.86 Fakat ‘Doğu Sibirya-Pasifik Okyanusu’ petrol hattı şemasına göre
sadece petrolün üretimi Rusya topraklarında gerçekleştirilirken, kullanılabilir hale
getirilme işleminin Çin’de yapılması planlanmaktadır.
İnovasyon ve alternatif enerji kaynaklara geçiş planları şüphesiz cazibelidir.
Fakat Rusya, fikir etabından gerçekleştirilme etabına geçmesi için ne kadar zaman
gerektiğini gerçekçi olarak değerlendirilmelidir. Belki de, oluşan durumda Rusya
Batı’ya bakmaktan vazgeçmeli ve ‘gaz üçlüsü’ karteline katılarak dış pazarda ortak
çıkarları müşterek şekilde savunmalıdır ve bu durumda Batı gazetelerdeki “Rusya
tüm dünya gazını tekelleştirmek istemekte ve İran’a nükleer silahı geliştirmeye
yardım etmektedir” gibi haberlere rağmen, Rusya oluşan koşulların idarecisi haline
gelebilecektir.87
Rusya Federasyonu’nun (Dış) Güvenliği
Rusya’nın, 2009 yılında Devlet Başkanı tarafından onaylanan ve 2020 yılına
kadar yürürlükte olacak Rusya Federasyonu Milli Güvenlik Stratejisi’nde Rusya’nın
World Gas Conference, ‘The global energy challenge: reviewing the strategies for natural gas’,
2009, s. 29
(http://www.igu.org/html/wgc2009web/admin/archivosNew/Special%20Projects/1.%20IGU%202030
%20Report/1.%20IGU%202030%20FINAL%20Report.pdf erişim tarihi 22.09.2013).
86
Rusya Federasyonu Enerji Bakanlığı, ‘Rusya-Çin enerji diyalogu, petrol alanındaki işbirliği’,
(http://minenergo.gov.ru/china/oil/ erişim tarihi: 16.07.2013).
87
Mesela bkz. Terry Macalister, ‘Russia, Iran and Qatar announce cartel that will control 60% of
world's gas supplies’, The Guardian haberleri, 22 Ekim 2008
(http://www.theguardian.com/business/2008/oct/22/gas-russia-gazprom-iran-qatar erişim tarihi:
18.05.2014); ‘Ria Novosti’ haberleri, 26.10.2008, (http://ria.ru/economy/20081026/153841350.html
erişim tarihi: 18.05.2014).
42
ulusal çıkarları için tehdit oluşturabilecek bazı unsurlar en önemlisinden başlayarak
sıralanmıştır.88 Bunlar:
- Uluslararası ilişkilerde tektaraflı güç kullanımı yaklaşımların tekrarlanması
- Dünya politikasında temel oyuncular arasında anlaşmazlıklar
- Kitle imha silahlarının yayılma tehlikesi
- Siber, biyolojik ve yüksek teknolojiler alanlarında illegal faaliyetler
- ‘Küresel bilgi yarışmasının’ güçlenmesi
- Zenofobi, ayrılıkçılık, aşırılık ve milliyetçiliğin gelişmesi
- Dünyadaki demografik durumun ve ekolojik sorunların şiddetlenmesi
- Uluslararası suç örgütleri, özellikle uyuşturucu ve insan ticareti
Stratejinin içeriğinden adı geçen sorunların sırasının tesadüf olmadığı sonucu
çıkarılabilir. İlk sıradakiler daha öncelikli olarak sınıflandırılmaktadır. Buradan çıkan
sonuç, Rusya için güncel ve yeni olan güvenlik tehditleri ikinci plandayken, birinci
planda Rusya’nın uluslararası statüsün sınırlandırılması kaygısı yer almaktadır. Bir
başka deyişle, ‘büyük devletlerarası anlaşmazlıklar’, ‘güvenliğin yeni tehditlerin’den
daha önemlidir. AB’nin ünlü diplomatın ve aynı anda analistin belirttiği gibi, AB
dünyanın son onyıllarda çok değiştiğini ve postmoderne geçildiğini kabul ederken,
Rusya 20. yüzyılda oluşan modern dünya ile bugünkü olan postmodern dünya
arasında seçimini daha yapmamıştır.89
Rusya’nın yeni stratejisinde uzun vadeli perspektife dayanarak ‘uluslararası
politikanın dikkatini’ çekecek coğrafik bölgeler de belirtilmektedir. Adı geçen
bölgeler (Orta Doğu, Kuzey Kutup bölgeleri, Orta Asya vs.) enerji kaynakları
barındıran bölgelerdir: Bununla birlikte Rusya’nın endişesi, bu bölgedeki durumlar
88
‘Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar milli güvenlik stratejisi’, Rusya resmi gazetesi,
12.05.2009, (http://www.rg.ru/2009/05/19/strategia-dok.html erişim tarihi 25.05.2013).
89
Robert Cooper, ‘The Breaking of Nations: Order and Chaos in the Twenty-First Century’,
London, Paperback Press, 2003, s. 41.
43
ile ilgili değil, o bölgelerin doğal kaynaklar rekabetini tetikleyen ‘büyük devletler’in
ilgi alanı olabileceği noktasıdır.
Strateji, güvenlik tehditlerine karşı Rusya için önem taşıyan örgütleri de
belirtmektedir ki, küresel anlamda bu BM’dir. Temel devletlerarası araç olan ve
bölgesel zorluklara ve askeri, siyasi ve stratejik tehditlere karşı duracağı düşünülen
KGAÖ (Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü) bölgesel anlamda önemlidir. Bunun
yanında ŞİÖ (Şanghay İşbirliği Örgütü), AB ve ABD ile işbirliğine de önem
verilmektedir. Rusya’nın NATO’ya yaklaşımı ise farklıdır. Rusya doğal olarak
NATO askeri yapısının kendi sınırlarına yaklaşmasından ve NATO’nun uluslararası
hukuka aykırı olarak küresel işlevleri üstlenmesi çabalarından rahatsızdır. Belgeye
göre NATO ile olan ilişkiyi, NATO altyapısının Rusya sınırına yakınlaşmasının
kabul edilmezliği belirlemektedir. Uluslararası güvenlik konusunda Rusya’nın tercih
ettiği model NATO yerine BM’ye dayanmaktadır.90 2010’da onaylanan Rusya
Askeri Doktrini’nde de NATO’ya olumsuz bir yaklaşım sergilenmektedir. NATO’ya
uluslararası hukuku ihlal etme ‘isteği/wish’ atfedilmektedir, NATO altyapısının
Rusya sınırına yakınlaşması hakkında ifadeye, bu sürecin yönlerinden birinin
örgütün genişlemesi olduğu eklenmiştir.91 Bu çerçevede NATO tek bir potansiyel
saldırgan niteliğindedir. Doktrinin bir bölümünün NATO’ya ayrılmasından çok,
onun Rusya için dış askeri tehlikeler sırasında ilk sıraya konulmuş olması dikkat
çekicidir. Tartışmalarında kaçınılmaz olarak ‘tehlike’ ve ‘tehdit’ kavramlarının
karışması (iki kavram keskin bir şekilde Doktrin’de ayrılmıştır. ‘Askeri tehlike’ –
belirli koşullarda askeri tehdidin oluşmasına neden olabilecek devletlerarası ve
devletiçi ilişkiler durumu olarak tanımlanmıştır) etkiyi daha da ağırlaştırmıştır.
90
Robert Donaldson, ‘The Foreign Policy of Russia: changing systems, enduring interests’,
NewYork, M. E. Sharpe, 2002, s. 334.
91
‘Rusya’nın Askeri doktrini’, II. Bölüm, 8. Paragraf, 2010.
44
Diğer dış askeri tehlikeler arasında:
-
Ayrı devletler ve bölgelerde durumu istikrarsızlaştırma ve stratejik istikrarı
bozma çabaları’
-
Rusya ve müttefiklere komşu olan bölgelerde askeri üslerin kurulması ve
askeri gücün kullanılması
-
‘Küresel istikrarı bozan ve nükleer alanda oluşan güç ilişkilerini bozan’ Füze
Savunmasının kurulması
-
Toprak iddiaları ve Rusya ve müttefiklerinin iç işlerine karışılması.
-
Kitlesel imha silahların yayılması
-
Devletlerce uluslararası antlaşmaların ihlali
-
Uluslararası terörizmin yayılması
-
Milletlerarası ve dinlerarası gerilim, ayrılıkçılık, aşırılık.
Bundan başka, Askeri Doktrinde, temel askeri tehditlerden de, yani “çatışan
taraflar arasında askeri çatışmanın oluşma ihtimali olan devletlerarası ve devletiçi
ilişkilerin durumundan”, bahsedilmektedir. Bunlar:
-
“Askeri ve siyasi durumun ani olarak şiddetlenmesi”
-
Rusya’daki yönetim mekanizmaların işleyişini engellenmesi
-
İllegal silahlı oluşumların varlığı
-
Komşu bölgelerde kışkırtma amaçlı askeri gücün gösterişi
-
Diğer devletlerin askeri kuvvet faaliyetlerinin etkinleştirilmesi
Rusya’nın gerek yeni stratejisinde, gerekse de Askeri Doktrinde uluslararası
çatışmalar ve terörizm gibi sorunlara NATO’nun ve ‘büyük devletlerin’ faaliyetlerine
göre daha az önem verilmektedir. Ancak stratejik belgelerin birileri için yazıldığı
gerçeğinden hareketle, sözkonusu belgenin Batı için hazırlanmış olduğu söylenebilir.
45
Yani burada öncelik ve önemlerin dizilişi bir taktik yöntemdir. Rusya’ya karşı
kuşkucu yaklaşan siyasetçiler ve uzmanlar Rusya’nın hala geçmiş ile yaşadığına ve
modern uluslararası iletişimin normlarını öğrenemediğine ilişkin belgesel kanıtı elde
ederek, büyük gayretle Rus strateji belgelerinin bu şartlarını anlamını değiştirerek
açıklamaktadırlar.92
Rusya’nın ortakları “acımasız” Rus retoriğe artık alıştılar, fakat alışkanlık
onay anlamına gelmeyip, Rusya ile olası işbirliği konusunda kötümserliğe neden
olmaktadır. Rusya’nın her açıklamasında bu “acımasızlığın” aranması analizdeki
hatalara neden olabilir. Buna örnek olarak Gürcistan ile olan çatışmadan hemen
sonra
Medvedev
tarafından
beyan
edilen
‘dış
politikanın
beş
prensibi’
gösterilebilir.93 Bunlar:
-
Uluslararası hukuka uygunluk
-
Çokkutupluluk
-
‘Avrupa, ABD ve diğer devletlerle’ dost ilişkilerin geliştirilmesi
-
Rusya vatandaşlarının ‘nerede olurlarsa olsunlar’ hayatların ve şereflerin
korunması
-
Rusya’nın imtiyazlı çıkarlarının olduğu bölgelerin varlığı.
Avrupa için bu açıklamanın sadece son iki prensibi dikkat çekici olmuştur.
Devlet için doğal olan kendi vatandaşlarını koruma prensibi, Rusya vatandaşlarının
yaşadığı komşu devletlere yönelik gelecek agresif tutumun gerekçesi olarak
algılanmıştır. İmtiyazlı çıkar bölgeleri hakkında prensip ise, Rus ‘Monroe
doktrini’nin (Rusya’nın komşu devletlerin iç işlerine tekil karışma hakkı) beyanı
92
Laszlo Poti, ‘Evolving Russian Foreign and Security Policy: Interpreting the Putin-doctrine’, Acta
Slavica Iaponica, Sayı 25, 2008, s. 32; Marcin A. Piotrowski, ‘Russia’s Security Policy’, New
York, Council on foreign relations books, 2002, s. 74; Roderick Kefferpütz, ‘On Thin Ice?
(Mis)interpreting Russian Policy in the High North’, CEPS policy brief, Sayı 205, Şubat 2010, s. 2.
93
Rusya devlet Başkanı D. Medvedev’in beş prensibi, Rusya resmi Gazetesi, 01.09.2008
(http://www.rg.ru/2008/09/01/princypi.html erişim tarihi 01.06.2013).
46
olarak algılanmıştır.
Aslında, bu ifadelerden bazı bölgelerin (sadece komşu
bölgelerin değil) Rusya için daha öncelikli olduğu kastediliyordu ki, bunlar her
devletin dış politikasında mevcuttur.
II. Diğer Uluslararası Güvenlik Kuruluşları ile İlişkiler
Rusya’nın Milli Güvenlik Stratejisi, Avroatlantik bölgede olup bitenlere daha
fazla önem atfetmektedir. Stratejide özellikle “Avroatlantik bölgede sadece
NATO’ya odaklı olan mevcut küresel ve bölgesel (güvenlik) yapının başarısızlığına,
üstelik hukuki araçların ve mekanizmaların eksikliğinin uluslararası güvenliği
sağlamada gitgide daha çok tehlike oluşturduğuna”94 işaret edilmektedir. Rusya’ya
göre ‘NATO merkeziyetçiliği’95 (Dışişleri Bakanı Lavrov’un kullandığı kavram)
Avrupa güvenliği alanında memnuniyetsizliğin temel nedenini oluşturmaktadır. Bu
vesile ile bu durumun sadece Rusya için değil, NATO için de dezavantajlı olduğu
açıklama çabası sarfedilmektedir.
Rusya hükümeti aktif bir şekilde güvenlik alanında Rusya’nın katılımı
olmadan kararların alınmasını önlemeye çalışmaktadır. Rusya için eşit statüye
kavuşması bir amaç ve şimdiki güvenlik sisteminin eksikliğine doğru cevabı
oluşturmaktadır. Fakat kimi görüşlere göre96 böyle bir adım sorunları çözmekten çok
yeni sorunlara neden olmaktadır. Rusya ile işbirliğinin kuvvetlendirmesine olumlu
yaklaşan bazı görüşler, “Rusya’nın kendi kurallarına göre gündemi belirlemesinin
94
‘Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar milli güvenlik stratejisi’, II. Bölüm, 17. Paragraf, 2009.
Sergei Lavrov, ‘Rusya’nın dış siyaseti ve jeopolitik durumun yeni niteliği’, Rusya Dış İşleri
Bakanlığı, 29.12.2008
(http://www.mid.ru/brp_4.nsf/itogi/BB6FDBCB9CE863B2C325752E0033D0F9
erişim
tarihi
09.06.2013).
96
Arkady Moshes, ‘Prospects For EU-Russia Foreign And Security Policy Cooperation’, EU-Russia
Review, Sayı 2, Kasım 2006, s. 22.
95
47
önlenmesi gerektiğini”97 vurgulamaktadır. Bu endişeler genellikle bir türlü
önlenemeyen ‘Rus vetosundan’ kaynaklanmaktadır. Oluşan yargıya göre, NATO
üyelerinin sahip olduğu hakların Rusya’ya verilmemesi gerekmektedir, zira Rusya
sistem içinde yer aldığı takdirde birçok işlevsel kararı bloke edebilecektir. Gerçekten
de NATO ve AB’de güvenlik konularını ilgilendiren kararlar tüm üye devletler
tarafından oybirliği ile alınmaktadır ve bir üyenin bile karşı gelmesi belirleyici
olabilir. Bununla birlikte ‘kulübe’ bir sefer alınan müttefik görüşülen kararlara karşı
çıkma hakkını kullanmadan dolayı değil de, sadece olağanüstü koşullarda
dışlanabilmektedir. Rusya’nın veto hakkını kritik durumlar da dahil daha sık
kullanabileceği varsayımı, ülke gelişmlerinin şüpheci şekilde değerlendirilmesine
dayanmaktadır.
Rusya ile NATO ilişkilerinin düzenlenmesinde AGİT, Rusya-NATO
Konseyi, güvenlik sorunları hakkında AB ile diyalog gibi kurumsal yapılanamalar
daha olumlu bir çerçeve çizmektedir.98 Fakat Rusya bu örgütleri tatmin edici olarak
görmemektedir.
Rusya’nın Avroatlantik kurumlara katılımı konusunda belirtilmesi gereken
noktalar şunlardır: 2002 yılında kurulan Rusya-NATO Konseyi üyelere eşit statü
tanımakta ve görüşülen meselelerde paktın devletler arasında alacakları pozisyona
dair ön anlaşmaların olmamasını farzetmektedir. Önanlaşmaların olup olmadığını
kontrol edilmesi kolay değildir ve Rusya-NATO Konseyinde bu modelin hayata
geçirilebilip geçirilmediği tartışmalıdır.99 2005’te Rusya ve AB’nin ortak alanları
ilgilendiren ’yol haritaları’, Rusya’nın bölgenin devletleri için ortak sürece dahil
97
Riccardo Alcaro ve Emiliano Alessandri, ‘Engaging Russia: Prospects for a Long-Term European
Security Compact’, European Foreign Affairs Review, Sayı 15, 2010, s.196.
98
Mezerberg girişiminden sonraki bölümde bahsedilecektir.
99
Rusya Dış İşleri Bakanı Sergei Lavrov’un New York’taki basın toplantısında konuşması, 29 Eylül
2008,
(http://www.mid.ru/brp_4.nsf/2fee282eb6df40e643256999005e6e8c/8ad02b8251a2e8f8c32574d5004
a4b4c?OpenDocument erişim tarihi 01.06.2013).
48
edilmesi yönünde bir adımdı. Fakat bu girişimlere olan tutum olumsuz nitelikte
olmuştur, bir başka deyişle girişimler çabuk sonuç vermeyince bu durum hayal
kırıklığına ve etkinin azalmasına sebep olmaktadır.
Avrupa güvenliğini sağlama mekanizması ne olursa olsun, Rusya’ya göre,
NATO’nun post-Sovyet alanında genişlemesinden ve ABD’nin Avrupa’da Füze
Savunmasını
yerleştirilmesinden kaynaklanan endişeleri
yok etmelidir. Bu
meselelerin Rusya için ensişe verici niteliği, ABD’de iktidara Obama yönetiminin
gelmesiyle önemli seviyede azalmıştır. Bununla birlikte Orta Avrupa bölgesinin bazı
devletleri güvenlikleri ile ilgili daha fazla endişe etmeye başlamıştır. Amerikan
Başkanına yazılan ve bu görüşü yansıtan mektuba göre100 Rusya saldırgan ve
revizyonist politikalar uygulamakta ve komşularına baskı yapmaktadır. Bu ülkeler
Rusya’nın isteklerine karşı garanti olarak ABD’nin Avrupa’daki varlığını
önemsemektedirler. Ancak bu yaklaşımın giderek Orta ve Doğu Avrupa siyaset
gündeminden düştüğü söylenebilirse de, faklı değerlendirmeler süregelmektedir.
Bunu Rusya ile işbirliği ile ilgili çeşitli tavsiyeleri içeren M. Albright başkanlığında
yazılan ve NATO’nun yeni stratejik konsepti hakkında fikirler için malzeme olarak
hazırlanan rapor da desteklemektedir.101
En azından 28 Avrupa devleti için ABD’nin rolü hakkındaki görüşlerini
NATO belirlemektedir. NATO üyeleri Avrupa güvenliği hakkındaki durumu
olumsuz görmeye eğilimli değillerdir. Siyasi seviyedeki tartışmalar, Almanya’nın
taktik nükleer silahı meselesi ve Polonya ile Çek Cumhuriyeti’ndeki NATO’nun füze
savunması üslerinin kurulması hakkında tartışmalar hakkındadır. Bununla birlikte bu
100
‘East-Central Europe to Barack Obama: an open letter’, 22 Temmuz 2009,
(http://www.opendemocracy.net/article/east-central-europe-to-barack-obama-an-open-letter
erişim
tarihi 03.06.2013).
101
‘NATO in 2020: Assured Security, Dynamic Engagement’, 17 Mayıs 2010,
(http://www.nato.int/cps/en/natolive/official_texts_63654.htm?selectedLocale=en erişim tarihi
03.06.2013).
49
müzakerelerin hiçbiri ortak Avrupa seviyesine taşınmayıp, ilgili kararları alan
devletlerin iç işleri olarak kalmaktadır. Bu durum kısmen,
Avrupa devletleri
arasında anlaşmazlıkları ciddileştirebilen tartışmanın başlamasının istenmemesinden
kaynaklanmaktadır. Fakat AB devletleri için bir mesele gerçekten önemliyse,
gündemde ABD’nin şu ya da bu faaaliyetleri de olsa, çatışmayı başlatmaktan
korkmamaktadırlar. Ancak ABD’nin Avrupa’da varlığı, AB üyelerin çoğunluğu
tarafından mevcut gerçeğin olağan unsuru olarak kabul edilmektedir.102
Alman toplumunun nükleer teknolojilere olan geleneksel ihtiyatlı tutumlarına
rağmen, taktik nükleer silahı olduğu anlaşılan ABD ile Rusya bu tür silahın yeni
karşılıklı güç sınırlaması hakkında antlaşmalara dâhil edilmesi hakkında anlaşana
kadar Almanya’da kalacaktır.103 Taktik nükleer silahın kaderi gerek NATO’da
kararların alınmasında,
gerekse de NATO üyelerini endişelendiren uluslararası
güvenlik sorunları çözme sürecindeki ABD’nin konumuna sadece küçük ölçüde etki
edebilecektir.
Aynı şekilde ABD askeri altyapısının Orta ve Doğu Avrupa’da genişlemesi,
(ki füze savunması üslerin kurulması bunun ilk adımlarıdır), ne ABD’nin NATO
müttefiklerini, ne de, Rusya hariç, NATO’ya üye olmayan bölgedeki devletleri
endişelendirmektedir. Obama yönetimi, füze savunması konseptini düzelterek ilk
olarak Polonya ile adı geçen antlaşmaları korumuştur.104 Şu da belirtilmeli ki,
Rusya’nın Batı Avrupa devletleri ile ilişkilerinde Amerikan askeri varlığı gerginliğe
neden olmamaktadır.
102
Catherine Gegeout, ‘The US presence within the EU’s Common Foreign and Security Policy
(CFSP) system: the relevance of neorealism and the security community concept’, European
university Institute, Mart 2003, s. 12-15.
103
Alexei Arbatov, Vladimir Dvorkin ve diğerleri, ‘NATO-Russia Relations (Prospects for New
Security. Architecture, Nuclear Reductions, CFE Treaty)’, Moskova, İMEMO publications, 2010,
s. 33.
104
‘Joint Statement of Secretary Clinton and Polish Foreign Minister Sikorski’, Krakow, 3
Temmuz 2010, (http://www.state.gov/r/pa/prs/ps/2010/07/143946.htm erişim tarihi: 08.06.2013).
50
Rusya’nın endişesi, Avrupa güvenliği ile ilgili karar alma sürecine dâhil
edilip edilmemesine bağlıyken (Rusya’nın dahil edilmesi olumlu, ABD’nin dahil
edilmesi ise olumsuz olarak algılanmaktadır), AB ve NATO üyelerinin böyle bir
sorunları yoktur. AB ve NATO üyeleri daha çok, karar alma mekanizmaların etkisi
ve güvenliği sağlamak amacıyla müttefiklerin nerelere yoğunlaşmaları gerektiği ile
ilgilenmektedir.
Avrupa güvenliğini sağlayan mevcut mekanizmaların durumu ne olursa
olsun, sözkonusu mekanizamalar aracılığıyla etkili şekilde çözülebilecek belli
sorunlar grubu mevcuttur. Avrupa güvenliği alanında öncelikleri belirleyen
kurumların sonucu etkileyebileceği varsayılabilir. Bunun yanında şayet strateji
belgeleri Rusya, Ukrayna vb. katılımıyla hazırlansa idi, farklı sonuçların çıkabileceği
gözönünde bulundurulmalıdır. Bu tür belgelerin hem NATO hem de AB’de kabul
edilmesi için gereken konsensüs, üye devletler arasındaki anlaşmazlıklara neden
olabilecek meselelerin görüşülmesinden bugün de dışlamaktadır.
Fakat karar alma sürecine etki farklı olmalıdır. Toplantılarda oy hakkı sadece
unsurlardan biridir. NATO ve AB’nin çıkarları Rusya’nın çıkarları ile örtüştüğü
durumlarda bunu desteklemek için bu örgütlere girmek şart değildir. Uzlaşmanın
arayışı, güvenlik meselelerin ortak anlayışın geliştirilmesi zaten varolan sistemde
Rusya-NATO Konseyi vb. gibi organlar aracılığıyla da mümkündür. AB ve
NATO’ya katılmayan üçüncü devletler bu örgütler tarafından gerçekleştirilen
operasyonlarda bazı üye devletlerden daha çok katkıda bulunabilir. Buna ilaveten,
bugünden itibaren işbirliğin güçlenmesi daha rasyonel olacaktır ve Avroatlantik
kurumlardaki statü hakkında mesele ikincil rol oynayacaktır. Rusya’nın Avroatlantik
sistemin karar alma sürecine dahil edilmesi işbirliğini güçlendirecek bir unsur haline
dönüşebilir.
51
A.
Rusya ve AGİT
Rusya, 2008 yılında Berlin’de Medvedev tarafından önerilen, ancak AB
tarafından tedirgin şekilde ve olumsuz karşılanan Avrupa Güvenliği Antlaşmasını
(AGA) AGİT’e yönelik eleştirileri ile gündemde tutmaya devam etmektedir. Zira
Rusya’ya göre AGİT’in sorunları kaçınılmaz olarak reformu gerektirmektedir.
Rusya’ya göre AGİT tarafından kabul edilen belgeler tavsiye nitelikli olmasaydı ve
hukuki bağlayıcı nitelikli olsaydı, Avrupa güvenliğinin güçlendirilmesinde büyük rol
oynardı. Fakat AGİT çerçevesinde kabul edilen yükümlülüklerin yerine getirilmesi
için uzun süre boyunca ‘yumuşak’ denetim mekanizmasının oluştuğu da dikkate
alınmalıdır.105 AGİT ile birlikte genel olarak bu mekanizma önemli şekilde ağırlığını
kaybetmiş durumundadır. Fakat bu durum, mekanizmanın yumuşaklığı yüzünden
değil, Avrupa gündeminin değişmesinden kaynaklanmaktadır. Yukarıda da
bahsedildiği gibi, güvenlik alanında geleneksel olarak algılanan yükümlülükler AB
üye devletleri için endişe konusunu oluşturmamaktadır. İnsan hakları yükümlülükleri
ise bugün çok sayıda uluslararası ve sivil kuruluşların dikkatlerinin merkezinde yer
almaktadır ve AGİT sadece birkaç yönde (seçimler gözetimi vb.) faydalı
olabilmektedir.
AGİT’in reformlarla değiştirilme çabaları Rusya tarafından dirençle
karşılanmıştır. Konferansla başlayan AGİT bugün örgüt haline gelmiştir, ancak
Kurumun temelini oluşturacak resmi belge olmaksızın çalışmaktadır. Rus görüşünün
temeli – AGİT’in tüzüğünün kabul edilmesi önerisidir.106 Buna karşı çıkanların
endişesi: tüzüğün kabul edilmesi ile örgütün esnekliğinin kaybolması düşüncesidir.
Ancak asıl kaygı, tüzüğün kabul edilmesi halinde Rusya’nın veto hakkına
105
Andrei Zagosrkiy, ‘Helsinkiy protsess’, Moskova, ‘Prava çeloveka’ yayınları, 2005, s. 430.
AGİT’in Viyana’daki Konferansta Rusya’nın AGİT daimi temsilcisi A. Azimov’un konuşması, 26
Ekim
2010,
(http://www.lawinrussia.ru/aktualnie-tsitati/2010-10-20/vistuplenie-postoyannogopredstavitelya-rossii-pri-obse-asazimova.html erişim tarihi 09.06.2013).
106
52
kavuşabileceği endişesidir. Ancak yine de, AB’de güçlenen nitelikli oy çoğunluk
sisteminin kabul edilmesine yönelik eğilime, muhtemelen AGİT üyelerinin çoğu
(Rusya da dahil) önemli sorunları karara bağlarken azınlıkta kalma korkusundan
dolayı karşı çıkabileceklerdir.
AGİT mevcut durumda, Balkanlar ve postsovyet alanda hala önemli rol
oynamaktadır. Ancak bu bölgeler, Rusya’nın ve diğer Avrupa devletlerin çıkarların
çatıştığı yerlerdir. Esnek yapısından dolayı, Rusya’nın üye olduğu AGİT’i etkileme
kapasitesi düşüktür. Rusya doğal olarak bu durumdan hoşnut değildir.
Rusya’nın AGİT eleştirisi serttir ancak örgütün faydasının da gözardı
edilmemesi gereği üzerinde durulmaktadır. Rusya’nın örgütün faaliyetinde
inisiyatifini daha iyi kullanarak kendi amaçlara ulaşabileceği de düşünülmektedir.107
Bu amaç Rusya için ek mali kaynakların ayrılmasını gerektirecektir ve Örgütün
mekanizmaların esnekliğini dezavantajdan avantaja dönüştürülebilir. Ancak Rus
Dışişleri Bakanlığın resmi görüşüne göre ‘Rus temsilcilerin şimdiki şekliyle AGİT
konusunda umutları kalmamıştır’.108
Yukarıda da bahsedildiği gibi, Avroatlantik bölgenin Rusya hariç tüm
devletleri, AGİT’in Avrupa güvenliği yapısının reformu hakkında sadece tartışma
için değil, Rusya önerilerin gerçekleşmesi için ideal bir format oluşturduğunu
düşünmektedirler. Bir başka deyişle, reformun temel sonucu AGİT’in örgüt olarak
güçlenebileceği noktasıdır.
107
Andrei Zagorskiy, ‘Zachem uhodit iz OBSE’, ‘Rossia v globalnoy politike’ dergisi, Sayı 4, 2008,
(http://globalaffairs.ru/number/n_11148 erişim tarihi 10.06.2013).
108
Rusya Dış İşleri Bakanı Sergei Lavrov’un ‘Spiegel’ adlı Alman gazetesine verdiği mülakat, 16
şubat 2009, (http://www.mid.ru/brp_4.nsf/0/7FF8F9002FDCDA31C325755F0043376E erişim tarihi
10.06.2013).
53
AGİT’te Medvedev girişiminin109 görüşülmesini sağlayan Yunanistan
başkanlığında, konuya ilişkin sürekli diyalog ‘Korfu süreci’ adını almıştır.110
Müzakerelerin verimliği şimdilik çok yüksek olmamakla birlikte, başarısızlığın
nedeni seçilen format değil, katılımcı devletlerdir. Eğer 56 katılımcı devlet
anlaşamıyorsa, o zaman ilgili tüm devletleri kapsayan bölgesel pakt fikri bir kenara
bırakılıp, mevcut kurumlar çerçevesinde pratikte önemli olan ortak çalışmalara
odaklanılmalıdır.
Fakat AGİT çerçevesindeki uygulamalar da Rusya’da sorunlara neden
olmaktadır. Rusya’nın AGİT faaliyetlerine karşı artan rahatsızlığı, örgütün
zayıflığından değil, ‘yanlış’ yönde addedilen faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır.111
Özellikle Rus hükümetinin seçimlerin standartlara uygun olup olmadığını kontrol
etmek isteyen Demokratik kurumlar ve insan hakları bürosuna yönelik sert ifadeleri
bilinmektedir.112Aynı şekilde Rusya AGİT’in ‘saha misyonlarından’ rahatsızdır. Bu
rahatsızlık,
AGİT’in
katılımcı
devletlerinin
misyonların
sürecini
belirleyememelerinden kaynaklanmaktadır ve katılımcı devletlerin faaliyetleri sıkça
Rusya’nın görüşünden ayrılmaktadır.
Şunu da belirtmede fayda vardır: AGİT’in üyelerini iki gruba ayırmak
mümkündür: demokratik yapıları organize edebilenler ve edemeyenler. Bu özellikler
dinamik niteliktedir, yani demokratik olmayan ülkeler eksiklerini tamamlayıp birinci
gruba dahil olabilirler. Rusya birinci gruba dahil olmayı hedeflemiş ancak gerçekte
hala demokratik yapıya geçememiştir. Bu da Avrupa içindeki ayırım çizgilerinin
ortadan kaldırılmasını geciktirmektedir. AGİT güçleri tarafından bölgedeki
109
Medvedev girişimi sonraki bölümde anlatılacaktır.
‘Korfu Süreci’, Haziran 2009, ( http://www.osce.org/cio/46125 erişim tarihi 11.06.2013)
111
Wolfgang Zellner, ‘From Corfu to Astana: The way to the 2010 OSCE summit’, Security and
Human Rights Journal, Sayı 3, 2010, s. 234-235.
112
Vladimir Putin, ‘Pust’ jenu svoyu uçat şi varit’, ‘Gazeta’ haberleri, 14.02.2008,
(http://www.gazeta.ru/politics/2008/02/14_a_2636567.shtml erişim tarihi 11.06.2013).
110
54
devletlerde demokratik mekanizmaların değerlendirilmesi Rusya’nın çıkarına uygun
olmalıdır, çünkü Rusya demoktatikleşme sürecini başarıyla tamamlama niyetindedir.
Eğer bunu yapabilirse diğer demokratik olmayan ülkelerin de demokratikleşmesini
kolaylaştırabilir. 113
Avrupa
güvenliğinin
bölünmezliğinin,
bağlayıcı
hukuki
belgelerle
kuvvetlendirilmesini isteyen, ancak Rusya ile bazı Avrupa devletlerinin mevcut
ilişkilerini dikkate almamayı tercih eden Rusya hükümeti’nin, AGİT çerçevesinde
girişimleri oybirliği gereken durumlarda bloke edilmektedir. Bunun sonucu olarak ta,
AGİT’in üyesi olan ama esnekliğin olmaması yüzünden amaçlarına ulaşamayan
Rusya, üyesi olmadan ve resmi hakları da bulunmadan, AB ve NATO çerçevesinde
amaçlarına daha kolay ulaşmaktadır.114
B. Rusya, NATO ve KGAÖ
Rusya Dışişleri
Bakanı
Sergei
Lavrov’a
göre;
Medvedev
girişimi
çerçevesinde temel unsur, Rusya’nın NATO ile ortak dili bulma ihtiyacıdır. Lavrov;
“Hepimize duşünmek ve etrafa bakmak iyi gelecektir ki, tarafımızca önerilen
‘molanın’ temel nedeni de budur. Fakat bu bütün tartışılabilir projelerin, Kosova’nın
tektaraflı bağımsızlığının ilan edilmesi, ABD’nin Doğu Avrupa’da küresel füze
savunma sistemin yerleştirilmesine dair planları ve NATO’nun doğuya genişlemesi
uygulamaların durdurulması anlamına gelmektedir.” demiştir.115 Lavrov’a göre
113
Max Bader, ‘The challenges of OSCE electoral assistance in former Soviet Union’, Security and
Human Rights Journal, Cilt 22, Sayı 1, 2011, s. 10-11.
114
Yury Fedorov, ‘Medvedev’s Initiative: A Trap for Europe?’, Central European Journal of
International and Security Studies, Cilt 3, Sayı 2, Kasım 2009, s. 57-61; Organization for Security
and Co-operation in Europe, ‘Sixteenth Meeting of the Ministerial Council’, Helsinki, Aralık 2008,
5. Bölüm, s. 101 (http://www.osce.org/mc/36545?download=true erişim tarihi: 18.05.2014).
115
Sergei Lavrov, ‘Rossiya i mir v XXI veke’, ‘Rossiya v globalnoy politike’ dergisi, Sayı 4, 20
Temmuz 2008 (http://globalaffairs.ru/number/n_11159 erişim tarihi 02.07.2013).
55
“Avrupa’da sağlam güvenlik yapısının oluşması sadece NATO’nun Rusya ile olan
ilişkilerini doğru şekilde kurulması halinde mümkündür”.116
Gerçekten de NATO-Rusya ilişkileri daima uzmanların ilgi merkezini
oluşturmaktadır. Önerilen fikirlerin çoğunun sonuçta gerçeğe dönüştürülmeyeceği
anlaşılsa da, işbirliği için olası teşvik edici yol arayışları devam etmektedir. Bu
çerçevede, Modern gelişim Enstitüsü, (İNSOR) birkaç perspektifli işbirliği yönlerine
dikkat çekmektedir: Bunlar; askeri eğitim kurumları arasında değişim, terörizmle
ortak müdahale, NATO’nun hızlı reaksiyon güçlerine Rusya’nın desteği.117 Nato ve
Rusya arasındaki yoğun işbirliğini entegrasyon olarak anmak yanlış olur, ancak daha
aktif etkileşimin sağlanmasında iki tarafın da çıkarı olduğuna şüphe yoktur. Burada
en büyük ilgiyi NATO ve Rusya tarafından ortaklaşa üretilebilen, ki bu iki ortak
arasında keskin fikir ayrılığına neden olan bazı meselelerde fikir birliğine varılmasını
gerektirecek (fakat ortak ilke temelin oluşturulması yönünde çalışmaların zaten temel
anlamı budur) , stratejik belge fikri oluşturmaktadır.
Açıkçası “NATO ve Rusya Stratejik Konsepti” oluşturulması fikri çoktan
başlamıştır. Bu çerçevede tehdit değerlendirmesi süreci başlatılmıştır ki, bu, ortak
füze savunma sisteminin kurulması yönünde atılması gereken bir adımdır. NATO ve
Rusya arasında işbirliği süreci birçok kez test edilse de (bunların arasında en sorunlu
olanlar 1999’da Kosovo ve 2008’de Gürcistan hakkındaki anlaşmazlıklardır) durum
umutsuz gözükmemektedir. 1994’dan beri ‘Barış için Ortaklık’ programı
çerçevesinde taraflar birbirileri ile etkili etkileşim üzerinde çalışmaktadırlar. NATORusya Konseyinde konuşulan meseleler (Terörizm ile mücadele, Afganistan’da
116
Rusya Dış İşleri Bakanlığı, Sergei Lavrov’un MGİMO Enstitüsündeki konuşması, 1 Eylül 2010,
(http://www.mid.ru/bdomp/Nsdos.nsf/44a7dafc231dc11ac32576d6002f70c1/432569d800223f34c3257791005406a9!OpenDocument
erişim tarihi 02.07.2013).
117
İgor Yurgens ve Sergey Kulik, ‘O perpektivah razvitiya otnoşeniy Rossii i Nato’, Moskova,
İNSOR yayınları, 2010, s. 47-48.
56
uzlaşma, Kitle imha silahların yayılması gibi) şüphesiz iki ortağın ortak çıkar
alanlarını oluşturmaktadır. Bu tür faaliyetler, zamanla karşılıklı anlayış ve güvenin
oluşmasını sağlayabilmektedir.
Karşılıklı anlayış kapsamında, iki taraf bakımından aynı yönde yorumlanan
kavramların kullanımı kastedilmektedir. Buna yardımcı olarak NATO ve Rusya
dilbilimciler tarafından ve farklı konuları kapsayan İngilizce-Rusça açıklayıcı
sözlükler hazırlanmıştır. Bunlar hepsi NATO-Rusya Konseyinin websitesinde
kullanıma açıktır. 118
Fakat NATO üye devletleri birbirleri ile çok daha geniş meselelerde birlikte
çalışmaktadırlar. Bu çerçevede gelecekte, NATO ve Rusya NATO-Rusya
Konseyinin kapasitenin genişlemesi kararına varılması olası olabilir.
Dış güvenlik meselelerinde işbirliğinin başarılı olabilmesi için, aynı anda
kademeli olarak hem NATO-Rusya hem de AB-Rusya hattında gelişmelerin olması
beklenmelidir. Rusya için, aynı anda iki örgütün de üyesi olan bölge devletlerinin
çoğu gibi, iki örgüt arasında seçim yapma zorunluğu yoktur. Üstelik ‘NATO
taraftarı’ olan bazı Avrupalı devletler için, NATO ve Rusya etkileşimin artması AB
ve Rusya ilişkilerinin yeni seviyeye çıkmasının sinyalini oluşturacaktır. AB ve
NATO arasında kurumsal etkileşiminde olan bazı sorunlar muhtemelen yakın
gelecekte atlatılıp, Rusya’da bu iki örgüt ile ilişkilerinde kendi yerini bulacaktır.
Fakat Rusya’dan başka KGAÖ’nün de bu yapıda yer bulup bulamayacağı daha
belirsiz kalmaktadır.
Teorik olarak NATO’nun ortakları ile olan mevcut etkileşim yapıları, Rusya
da dahil, üye devletlerin ihtiyaçlarını tatmin etmelidir. Tartışılan meseleler, sadece
Rusya çıkarlarını etkiliyorsa mevcut NATO-Rusya Konsey mekanizmaları
118
NATO-Rusya Konseyi, (http://www.nato-russia-council.info/Glossaries_Overview.aspx erişim
tarihi 07.07.2013).
57
kullanılabilir. Eğer Postsovyet alanındaki devletlerin katılımı ile danışmalar
gerekiyorsa, bunun için Avro-Atlantik Ortaklık Konseyi (AAOK-Euro-Atlantic
Partnership Council) uygundur. Fakat katılımcılarının büyük çoğunluğunu oluşturan
AAOK sıkça düşük performansı sergilemektedir ki, bu Avrupa güvenliği sisteminde
önemli değişikliklerin yapılması zorunluluğu lehine kanıt oluşturmaktadır. Bu
nedenle burada kurumsal yapıların değiştirilmesinden çok siyasi yaklaşımlarının
değiştirilmesi gerekmektedir.
Kasım 2010’da Lizbon’da gerçekleşen NATO zirvesinde örgütün yeni
Stratejik Konsepti kabul edilmiştir. Bu Konsept’te özellikle “NATO ve Rusya
işbirliğinin ortak barış, istikrarlık ve güvenlik alanının kurulmasında katkıda
bulunduğundan önemli olduğu, NATO’nun Rusya için tehlike oluşturmadığı, aksine
NATO ve Rusya arasında gerçek stratejik ortaklığın ortaya konmak istendiği ve
dolayısıyla
Rusya’dan
karşılıklı
olmasını
umarak
davranacakları”
vurgulanmaktadır.119
Lizbon Zirvesi çerçevesinde Rusya- Gürcistan krizinden sonra Rusya devlet
başkanı D. Medvedev’in katılımıyla birinci yüksek seviyedeki NATO-Rusya
Konseyi toplantısı gerçekleşmiştir. Zirve’de tarafların Afganistan’da istikrarı
sağlama
yönünde
ve
füze
savunma
meselelerinde
işbirliği
yapacakları
konuşulmuştur. Rusya’nın NATO’ya katılması ihtimali hakkında soruyu Rusya
Devlet Başkanı, bu ihtimalin bugün mümkün olduğunu görmediği yönünde
cevaplamıştır.120 Lizbon’daki tartışmanın olumlu özelliği, Rusya’ya şüpheci yaklaşan
devletlerin kademeli olarak kendi pozisyonlarını gözden geçirmeleridir. NATORusya Konseyinin ortak beyanı üzerinde mutabık kalınmıştır, üstelik terörizm ve
119
NATO, 'The New Strategic Concept: Active Engagement, Modern Defence', 8 Ekim 2010
(http://www.nato.int/cps/en/natolive/opinions_66727.htm erişim tarihi: 08.07.2013).
120
NATO-Rusya toplantısının sonuçları üzerine basın konferansı, 20.11.2010.
58
korsanlık ile ortak mücadele hakkında fikir birliği sağlanmıştır. Ancak sağlanan
gelişme, yeni sorunların ortaya çıkmayacağı anlamına gelmemektedir.
Füze savunması meselesi uzun zamandır, Rusya’nın ABD ve Füze Savunma
sisteminin kurulabileceği Avrupa devletleriyle ilişkilerini belirleyen ‘endişelerinden’
birini oluşturmaktadır. Mevcut ABD-Rusya ilişkilerine bakılırsa, NATO-Rusya
Konseyinde görüşülen ortak füze savunma sistemleri projesi gibi, ABD’nin aksine bu
alanda işbirliği için potansiyel görmeye başladığı görülmektedir. Gelecekte ‘sert’
güvenlik alanına giren füze tehdidi, belirli koşullarda Avrupa devletlerini gerçekten
endişelendirebilecek neredeyse tek tehdit olabilecektir. Ortak savunma sisteminin
detayları hakkında uzlaşmak zor olsa da, diyalog aracılığıyla mümkündür. Füze
savunma sisteminin gerçekte kullanımı belirli şüphelere neden olsa da, burada asıl
önemli olan NATO ve Rusya’nın işbirliği sürecidir.
59
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AB RUSYA FEDERASYONU GÜVENLİK İLİŞKİLERİMEVCUT DURUM
I.
Tarihsel çerçeve
AB ile Rusya’nın resmi ilişkileri -Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra
1990’larda başlamış ve bugüne kadar devam etmektedir. Bugün gelindiği noktaya
bakılırsa çok adımın atıldığı görülmektedir. İki taraf arasında gerilim ile başlayan
ilişkiler bugüne kadar adım adım işbirliğine doğru ilerlemektedir. AB ile önce
Sovyet Birliği, sonra Rusya arasında resmi ilişkiler 1989’da imzalanan Ticaret,
Ticaret ve Ekonomik İşbirliği hakkında antlaşma ile başlanmıştır. Bunu 24 Haziran
1994’te imzalanan Ortaklık ve İşbirliği Antlaşması takip etmiştir. Özellikle bu
antlaşma iki taraf arasında ilişkilerin gelişiminde önemli rol oynamıştır. Önce
ekonomik alanda başlayarak ilişkiler siyasi, stratejik, hukuki ve insani alanlarda da
gelişmeye başlamıştır. Her ikisinin ortak çıkar alanını oluşturan Orta ve Doğu
Avrupa’daki nüfuzları da AB ile Rusya arasında ilişkilerin yönünü önemli şekilde
etkilemektedir. AB-Rusya ilişkilerin sonraki etabı Mayıs 2003’te Saint Petersburg
Zirvesinde AB ve Rusya’nın dört ortak alanın oluşumu konseptinin kabul edilmesi
olmuştur: ortak ekonomik alan, ortak özgürlük, güvenlik ve yargı alanı, ortak dış
güvenlik alanı ve ortak bilim ve eğitim alanı. Bunu 2005’te Moskova Zirvesi takip
etmektedir. Bu Zirvede onaylanan ortak alanları oluşturacak ‘yol haritalarının’hayata
geçirilme
çalışmaları
halen
AB
ve
Rusya
etkileşimin
ana
unsurunu
oluşturmaktadır.121
121
European Union External Action, ‘EU relations with Russia’,
(http://eeas.europa.eu/russia/index_en.htm erişim tarihi: 18.05.2014); Rusya Federasyonu AB Daimi
60
Ekim 2005’te Londra Zirvesinde AB ile Rusya, genel olarak ulaşılan işbirliği
seviyesini yansıtamayan hukuki temelinin yenilenmesi zorunluğu yönünde beyanda
bulunmuşlardır.122 Soçi’de 2006 yılında gerçekleştirilen bir sonraki Zirvede, iki taraf
yeni antlaşma için çalışmaların başlaması hakkında anlaşmıştır. Bu yeni antlaşma
stratejik ortaklık kavramını ek içerikle doldurmayı ve ortaklığın gerçekleşmesi için
verimli mekanizmaların oluşumunu amaçlamaktadır. 2008 yılında başlatılan gelecek
antlaşma hakkında müzakere süreci hala sürmektedir. 2010’da Rostov-na-Donu’da
yapılan Zirve’de taraflar,
AB ile Rusya ‘Modernleşme için Ortaklık’ programı
üzerinde anlaşmışlardır. Bu program daha çok ticaret alanı ile ilgilendiği için, iki
tarafın ekonomik ilişkilerini geliştirme amaçlı olduğu söylenmesi yanlış olmaz.
AB’nin Rusya’daki Temsilciliği, program kapsamındaki projeler için 7 milyon
Avro’luk bütçe ayırmıştır.
AB ve Rusya arasında ilişkiler zaman içinde gelişen ve çeşitli seviyelerde
küresel siyasetin neredeyse tüm sorunları tartışmaya fırsat veren kurumsal yapıya
dayanmaktadır. AB-Rusya etkileşim şekilleri arasında, Rusya Devlet Başkanı ve
AB’nin temsilcilerinin katılımıyla Zirveler, ‘Rusya hükümeti-AB Komisyonu’
formatında toplantılar, Daimi İşbirliği Konseyi yeralmaktadır. Sektörel diyaloglar ve
çeşitli dış siyasi meselerinde uzmanların danışmaları çerçevesinde de etkileşim
gitgide artmaktadır.123
AB ve Rusya arasında stratejik ortaklığın güçlenmesi AB ile ilişkilerin
gelişmesi mantığı ile bağdaşmaktadır.
Bunlar arasında gerek vizesiz rejime
Temsilciliği, ‘Kratkiy obzor otnoşeniy’, (http://www.russianmission.eu/ru/kratkii-obzor-otnoshenii
erişim tarihi: 18.05.2014).
122
16th EU-Russia Summit Results, Londra, 4 Ekim 2005
(http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/er/86449.pdf erişim tarihi
03.08.2013).
123
Örneğin bkz. Enerji diyaloğu
(http://ec.europa.eu/energy/international/russia/dialogue/dialogue_en.htm ),
Ulaşım diyaloğu (http://formodernisation.com/en/dialogues/transport/ ),
Diğer diyaloglar (http://formodernisation.com/en/dialogues/ erişim tarihi 09.09.2013).
61
geçilmesi, gerekse de dışsiyaset alanında, kriz yönetimi de dâhil daha verimli ve
sonuca odaklı etkileşimin kurulması mevcuttur. Ortaklığın önde gelen alanları
arasında en başta ekonomik alan gelmektedir. Fakat stratejik ortaklık çerçevesinde
AB ile başlatılan kapsamlı Rusya girişiminde, AGA’nın hazırlığı ve Enerji alanında
uluslararası işbirliğinin yeni hukuksal temelini tasarımı, üstelik ortak dış siyaset ve
güvenlik meseleleri, AB-Rusya Komisyonun kuruluşu (Mezerberg memorandumu)
gibi konular da yer almaktadır.124
A. İlişkilerde Başlıca Gelişmeler
1. Güvenliğin Yol Haritası
AB’nin 2004’teki en kapsamlı genişlemesi, AB’nin komşu devletler ile
ilişkileri konusunu gündeme getirmiştir. Öte yandan, 2004 yılında Baltık devletlerin
eşzamanlı
olarak
NATO
ve
AB’ye
katılmaları,
Moskova’da
endişe
ile
karşılanmıştır.125 2007 genişlemesi de dikkate alındığında, AB’nin varlığı
Balkanlar’a, Orta Doğu’ya, Karadeniz’e kadar uzanmıştır, Rusya’nın Kaliningrad
bölgesi ise AB tarafından kuşatılmıştır.
AB’nin Doğu ve Güney bölge ülkeleri ile ilişkilerinde dengeli kaynak
dağılımın temelini Avrupa Komşuluk Politikası oluşturmuştur. Rusya açısından ise
bu politika AB’ye girmek isteyen devletler için uygundur. 2000’lerin başında AB’nin
ODGP alanında gelişmeleri dikkatle gözleyen126 Rusya, AB ile ilişkilerini tamamen
yeni bir seviyeye çıkarmayı istemektedir. Bu seviyenin temelini de kademeli olarak
oluşturulacak AB ile Rusya Ortak alanları (ekonomik, güvenlik, eğitim, kültür,
124
European Commission, ‘Review of EU-Russia relations’, MEMO/08/678, 05 Kasım 2008
(http://europa.eu/rapid/press-release_MEMO-08-678_en.htm?locale=en erişim tarihi: 18.05.2014).
125
Merve Yapıcı, ‘Rus Dış Politikasını Oluşturan İç Etkenler’, Ankara, USAK yayınları, 2010, s.
439.
126
Stefan Creuzberger et al., ‘Vneshnyaya Politika Rossii: ot Yeltsina k Putinu’, çeviren Natalya
Komarova, Optima Yayınları, Kiev, 2002, s. 112.
62
hukuk vs.) meydana getirecektir. Ortak alanlar fikri ilk kez 2003’teki AB-Rusya
Zirvesinde ilan edilmiştir ve bu alanların nasıl oluşturulacağı da ‘yol haritalarında’
gösterilmiştir.127
Ancak bu ‘yol haritaların’ uygulanabilmesi ve yeterliliği
konusunda şüpheler doğmaktadır. Üstelik bu ‘yol haritaları’ AB’nin komşu
devletlerle ayrı ayrı görüşüp anlaştığı (AB ile siyasi problemler olan devletler hariç)
‘Faaliyet planları’na hem şekil hem de içeriği bakımından çok benzemektedir.128
Bu ‘yol haritalarından’ biri de dış güvenliğin ortak alanını kapsamaktadır.129
Ancak ‘dış güvenliğin alanı’nın ne olduğuna dair AB ve Rusya içinde ortak görüş
yoktur. Ancak burada,
daha çok dış güvenlik alanında ortak faaliyetlerden
bahsetmek daha uygun olacaktır. Aslında bu alanın, AB ve Rusya’nın güvenlik
alanında karşı karşıya olduğu tehditlere ortaklaşa karşı koymaları gereği nedeniyle en
başarılı olabilecek alan olacağı düşünülebilirdi. Ancak
‘yol haritası’ analiz
edildiğinde, sözkonusu alanın beklenen başarıyı göstermediği ortaya çıkmaktadır.130
Uluslararası güvenlik sorunlarında gerek AB, gerekse de Rusya BM’nin
merkezi rolünü savunmaktadırlar. Bu unsur Yol haritasında da belirtilmektedir,
ancak BM sistemin etkinliği önde gelen devletler tarafından gitgide sorgulanmaya
başlanmaktadır. Burada AGİT’te olduğu gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Herkesin
üye olduğu örgütler kendini en iyi şekilde gösterememektedir. Bunun ana nedeni
üyeler aralarında anlaşmazlıklar neticesinde ortak karar almanın çok zor olmasıdır.
BM’nin güvenlik ile ilgili sorunları sadece Güvenlik Konseyi tarafından tartışılıp bir
127
AB-Rusya 15. Zirvesi, ‘‘Road Maps’ for four Common Spaces’
(http://www.eu2005.lu/en/actualites/documents_travail/2005/05/10-4spaces/ Erişim Tarihi 5 Eylül,
2013).
128
European Neighbourhood Policy, ‘Reference Documents’
(http://ec.europa.eu/world/enp/documents_en.htm Erişim Tarihi 5 Eylül 2013).
129
Ortak dış güvenliği ile ilgili ‘yol haritası’ , 10 Mayıs 2005
(http://www.russianmission.eu/userfiles/file/road_map_on_the_common_space_of_external_security_
2005_english.pdf Erişim Tarihi 7 Eylül 2013).
130
Mesela bkz.: Nadejda Arbatova, ‘Obşeye prostranstvo bezopasnosti mejdu Rossiyey i ES:
imperativı I prepyatstviya’, ‘İndeks bezopasnosti’ dergisi, Sayı 3(86), 2008, s.66
(http://www.pircenter.org/media/content/files/0/13412220920.pdf Erişim Tarihi 21 Ekim 2013).
63
karara bağlanabilmektedir. Güvenlik Konseyi’nin özel yetkilere sahip daimi üyeliği
ise çok sınırlıdır: Rusya’nın da üyeliği yanında, AB’den İngiltere ve Fransa üye
olarak bulunmaktadır. Fakat bu iki devletin Güvenlik Konseyi’nde AB’yi temsil
ettiklerini söylemek doğru olmaz131, zira AB üyeleri arasında bile belli konularda
tutarlılık her zaman sağlanamamaktadır. Bu nedenle BM’nin Güvenlik Konseyi’nde
İngiltere ile Fransa daha çok kendi ulusal çıkarları doğrultusunda hareket
etmektedirler.
Yol haritasında AGİT’e yönelik olarak, AB ve Rusya’nın destekleri konusuna
da yer ayrılmıştır. Buna göre, AB ile Rusya’nın şimdi düşüşte olan AGİT’e eski
önemini sağlayabilecekleri ve AGİT’in güçlenmesinin AB-Rusya güvenlik ilişkilerin
gelişmesinin bir sonucu olabileceği noktaları üzerinde durulmaktadır. Yol haritası
buna ilave olarak taraflar arasında güvenlik konusunda pekiştirilmiş diyaloğu da vaat
etmektedir.
Yol haritasında, tarafların BM’nin anti-terörizm antlaşmalarını en erken
şekilde onaylaması yükümlüğü de belirtilmektedir. Anсak bunu bile tüm AB
devletleri yerine getirememiş, üstelik bazı ülkelerin sözkonusu antlaşmaları
erken onaylaması’ 5 yılı almıştır.132
‘en
Üstelik AB ve Rusya’nın vaat edilmiş
desteklerine rağmen, uluslararası terörizm hakkında BM antlaşmasının tasarlanması
konusunda da ciddi gelişme yaşanmamaktadır.
Ayrıca yol haritasında kitlesel imha silahların yayılmaması konusunda
işbirliğine de işaret edilmektedir. Şimdilik bu alanda ABD ve Rusya ilişkileri daha
çok dikkat çekmektedir, zira AB’nin bu konuda daha büyük rol oynama ihtimali
131
Michael Emerson, ‘Implications of the Eurozone Crisis for EU Foreign Policy: Costs and
Opportunities’, CEPS Commentaries, 1 Haziran 2012, s. 2.
132
‘United Nations Treaty Collection’,
(http://treaties.un.org/Pages/ViewDetailsIII.aspx?&src=IND&mtdsg_no=XVIII15&chapter=18&Temp=mtdsg3&lang=en Erişim Tarihi 8.09.2013).
64
düşüktür.133 Soğuk Savaş’ın miras bıraktığı silahların yok edilmesinde Rusya’ya
finansal yardım sağlayan AB134, bundan sonra bu alanda küresel güvenlik sistemini
sağlamada Rusya ile nasıl işbirliği yapacağını düşünmelidir.
AB’nin kriz bölgelerindeki operasyon sayısının artması nedeniyle, Rusya’nın
da bu operasyonlara dâhil edilmesinin AB tarafından olumlu karşılanacağı
varsayılabilir.
Nitekim
Orta
Afrika
Cumhuriyeti
ve
Çad
Cumhuriyeti
operasyonlarında Rus helikopter grubun katılması bu konuda bir denemedir. Bu
alanda Rusya’nın AB ile işbirliği, operasyon yönetiminin 9 ay sonra BM’ye
devredilmesinden sonra bitmiştir. Rusya’ya göre, operasyonlarda temel engel AB
tarafından 2002’de kabul edilen ‘Sevilla formülüdür’.135 Buna göre AB
operasyonlarına, üçüncü ülkelerin komuta yapıları hariç askeri birlikleri katılabilirler.
Çad operasyonunda Rus birlikleri Rus komuta yapısına bağlıydılar, bu durum bazı
AB devletleri tarafından olumlu karşılanmamıştı.
Taraflar arasında başka bir sorun, AB ile Rusya’nın bölgesel önceliklerinin
farklı olmasıdır. AB’yi en çok ilgilendiren Afrika ve Orta Doğu bölgesi Rusya için
öncelikli önem taşımamaktadır.136 Aslında bu ‘eksi’ ‘artıya’ dönüştürülebilir. Zira bu
bölgelerde iki taraf arasında anlaşmazlıklar daha azdır ve dolayısıyla uygulamada
işbirliğini geliştirmek daha kolaydır. Hem AB hem de Rusya senelerce Kuzey Afrika
bölgesine gelişimini desteklemek amacıyla mali destekte bulunsalar da, bu pek
başarılı olmamıştır. Kuzey Afrika bölgesinin ikinci ‘taliban Afganistan’ına’
133
Mesela bkz. Clara Portela, ‘The role of the EU in the Non-proliferation of nuclear weapons’, PRIF
reports, Sayı 65, 2004, s. 4.
134
Council of European Union, ‘Common Strategy of theEuropean Union on Russia’, Brüksel, 16
Nisan 1999. (http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/99/st07/st07073-re01.en99.pdf Erişim Tarihi
10.09. 2013).
135
Seville European Council, 21-22 Haziran 2002
(http://www.consilium.europa.eu/ueDocs/cms_Data/docs/pressData/en/ec/72638.pdf Erişim Tarihi 11
Eylül 2013).
136
Mark Entin, ‘Partnerstvo RF-ES v usloviyah neopredelonnosti’, MGIMO, `Vsya Evropa` dergisi,
Sayı 5 (66), 2012 (http://www.mgimo.ru/alleurope/2006/66/article-entin-partnerstvo.html Erişim
tarihi 23 Ekim 2013).
65
dönüşebileceğinden korkan AB, Rusya ile birlikte finansal ve insani kaynakların
daha etkin kullanılışı konusunda birlikte çalışma imkanına sahiptir.137
Güvenlik alanı dışında da konuları kapsayan yol haritaları, AB-Rusya
arasında pragmatik şekilde olası işbirliği alanları oluşturmaya yardım etmiştir. Rusya
ile AB üyesi devletlerin işbirliğini sınırlayan düşünceleri, daha çok taktik özellikli
olup zamanla ihtiyaç gereği bu düşünceler yeni koşullara adapte olacak şekilde
dönüşecekler veya yok olacaklardır. Şimdilik yol haritalarının potansiyelinin
tamamen gerçekleşmemiş olduğu söylenebilir.
Dış güvenlik alanında işbirliğinin sağlam temellerinin oluşturulmasında
sonraki adım, AB-Rusya arasında stratejik ortaklık konusunda yeni ve esas
antlaşmanın imzalanmasıdır. Antlaşma üzerinde aktif şekilde iki taraf arasında
müzakereler sürmekte ve güvenlik alanında ortaklık ve işbirliği konularda büyük
anlaşmazlıklar yok gibi gözükmektedir.138
2. Medvedev girişimi
Avrupa güvenlik yapısı hakkında reform teklifi Rusya Devlet Başkanı
Dmitriy Medvedev’in adı ile sıkı bağlı olsa da, bu reform teklifinin kendi tarih öncesi
(prehistory) mevcuttur. Medvedev tarafından dile getirilen meselelerin Şubat
2007’de Münih’te Putin tarafından açıklanan eleştirinin devamı olduğu söylenebilir.
Putin o konuşmada şu ifadeleri kullanmıştır: ‘Uluslararası hukukun temel
prensiplerinin artan ihmalini gözlemliyoruz... Artık hiçkimse kendini güvende
137
European Union External Action Service, ‘Strategy for Security and De velopment in the
Sahel’, 2001, s. 1-2 (http://www.eeas.europa.eu/africa/docs/sahel_strategy_en.pdf erişim tarihi:
27.03.2014); Council of European Union, ‘EU training mission in Mali established’, Brüksel, 17
Ocak 2013 (http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/EN/foraff/134748.pdf
erişim tarihi 27.03.2014); Rostec (Rus ağır sanayi birliği) haberleri, ‘The Malian Army to Be Armed
with Russian Assault Rifles’, 2013 (http://rostec.ru/en/news/1353 erişim taihi 27.03.2014).
138
Rusya Dış İşleri Bakanlığı, ‘AB-Rusya yeni temel antlaşmasının 11. müzakerelerin sonuçları
hakkında’, 17 Kasım 2012 (http://www.russianmission.eu/en/news/11th-round-negotiations-newrussia%E2%80%93eu-agreement-completed Erişim Tarihi 12.09.2013).
66
hissetmemektedir... Böyle bir siyaset elbetteki silah yarışmasının katalizatörü
niteliğindedir... Tüm küresel güvenlik yapısı hakkında ciddi düşünmemizi zorunlu
kılan o sınır ana yaklaştığımız kanaatindeyim’.139
Devlet Başkanının değişimi ile yukarıda ifade edilen yorumlar da değişmiştir.
Putin’in keskin beyanları yanlış anlaşılmaya neden olurken,140Medvedev’in diyaloga
davet içeren sözleri en azından böyle bir diyalogun yeniden düzenlenmesine imkân
vermiştir. Fakat Rus endişelerin içeriği önemli değişikliğe uğramamıştır. Teklifler 5
Haziran 2008’de Rusya Devlet başkanının Berlin’deki konuşmasında önerilmiştir.141
Medvedev tüm Avroatlantik alanında, Rusya da dâhil, beraberliğinin zorunluluğuna
işaret ederek, bu beraberliğin ortak tarihe ve ortak insan değerlerine dayalı olduğunu
belirtmiştir. Bu birliğin sağlanması yöntemi olarak Medvedev, Helsinki sürecinin
sonuç belgesi ile kıyaslayarak hukuken bağlayıcı nitelikte olan Avrupa Güvenliği
Antlaşmasının (AGA) imzalanmasını teklif etmiştir. Antlaşmanın taraftarları hem
devletler hem de Avroatlantik bölgede faaliyet gösteren uluslararası örgütler olacaktı.
Medvedev’a göre yeni antlaşma ‘Avroatlantik cemiyette güç faktörünün yeri
konusunda mutlak açıklığı’ getirebilirdi.
Medvedev’in işbirliğe olan hazırlığı Avrupa’da olumlu olarak karşılanmıştır.
İsviçre gazetesi ‘Le Temps’ haberi,
‘Buna nasıl inanılır? Vladimir Putin’in
Kremlin’i güvenerek teslim eden insanın bu harika konuşmasına nasıl inanılır?’
139
Putin’s Speech and the Following Discussion at the Munich Conference on Security Policy, 10
Şubat 2007,
(http://archive.kremlin.ru/eng/speeches/2007/02/10/0138_type82912type82914type82917type84779_
118123.shtml Erişim Tarihi 15 Eylül 2013).
140
Rob Watson, ‘Putin's speech: Back to cold war?’, BBC News, 10 Şubat 2007
(http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/6350847.stm Erişim Tarihi 15 Eylül 2013).
141
Medvedev’s Speech at Meeting with German Political, Parliamentary and Civic Leaders , 5
Temmuz 2008,
(http://archive.kremlin.ru/eng/speeches/2008/06/05/2203_type82912type82914type84779_202153.sht
ml erişim tarihi 15.09. 2013).
67
sözleriyle duyurmuştur.142 Fakat bu iyimser eğilim bir süre sonra yerini, Medvedev
girişiminin detaylarının başlangıçtan itibaren çelişkili ve anlaşmazlığa açık içeriği
nedeniyle bazı AB üye ülkelerinin ihtiyatlı tutumlarına bırakmıştır. Rusya ile
ilişkileri iyi olmayan bazı Avrupa devletleri için, girişimin Rus tarafından gelmesinin
bile ihtiyatın oluşması için yeterli olduğu gerçeğini de gözden kaçırmamak gerekir.
Gerçekten de Rus tarafının tekliflerinde baştan itibaren birçok çelişki
mevcuttu. Medvedev tarafından oluşturulan antlaşmanın aşağıda belirtilen unsurları,
mevcut uluslararası siyasette uygulamanın imkânsız olduğu bazı girişimleri
oluşturmaktadır.
1) Teklifte Bütün devletlerin katılımıyla hukuksal olarak bağlayıcı olan
belge143 oluşturulması öngörülmektedir.144 Böyle bir belge katılımcı
devletlerin onayını gerektirmektedir, ancak bu süreci sonuna kadar
tamamlamak AB içinde bile çok zordur.
2) Teklifte Antlaşmayı imzalayan taraf niteliğinde uluslararası örgütlerin
katılımı öngörülmektedir.145 Bu konuda sadece Lizbon Antlaşmasıyla
hukuksal özerklik elde eden ve belli koşullarda uluslararası antlaşmaların
tarafı olabilecek AB’ye güvenilebilir. Fakat tüm diğer örgütler
hükümetlerarası mantık temelinde oluşturulduğundan, böyle imkânlara
sahip değillerdir.
142
Kaynağın alındığı yer ‘Obzor zarubejnoy pressı: ‘ojidaemo’ mnogo o Hodorkovskom’, Finam
haberleri, 11 Haziran 2008 (Rusçası http://www.finam.ru/analysis/newsitem2F8A500578/default.asp
erişim tarihi 16.09.2013), original hali ‘LA PROPOSITION MEDVEDEV’, Le Temps, 7 Haziran
2008, ( http://www.pressmon.com/cgi-bin/press_view.cgi?id=65029, erişim tarihi 16.09.2013).
143
Medvedev’s Speech at Meeting with German Political, Parliamentary and Civic Leaders, 2008, 28.
Paragraf.
144
Kseniya Smertina, ‘Reformirovaniye Evropeyskoy arhitekturı bezopasnosti: Rossiyskoye
predlojeniye i Evropeyskiy kontekst’, ‘İndeks bezopasnosti’ dergisi, Sayı 1(92), Nisan 2010, s. 52.
145
Medvedev’s Speech at Meeting with German Political, Parliamentary and Civic Leaders, 2008, 28.
Paragraf.
68
3) Teklife göre, Antlaşmanın tasarlanma sürecine devletlerin katılımı çeşitli
örgütlere ve bloklara bağlılıklarını dikkate almadan sadece milli nitelikte
olmalıdır.146 Şu ya da bu örgütlere olan bağlılık devletin dışsiyasi yönünü
belirlemektedir. Örgüt içinde daha geniş çapta tartışılacak meseleye olan
ortak tutuma dair ön anlaşma önlenebilse de (NATO-Rusya Konseyi
gibi), oluşan uluslararası siyasi gerçeklerden tamamen soyutlanmak
imkânsızdır.
Medvedev’in konuşmasında ortaklarla tartışmanın temelini oluşturabilecek
daha pratik/gerçekçi fikirler de mevcuttur:
1) Kaynakları en önemli sorunları çözmek için yönlendirme amacıyla
askeri giderlerin azaltılması zorunluğu.147 Gerçekten de böyle bir
sonuca Avrupa devletlerin çoğu gelmektedir ve OGSP’nin gelişimi
askeri giderleri azalmasında yardımcı olacak gibi gözükmektedir.
2) İllegal göç, iklim değişikliği ve küresel fakirlikle mücadele.148
Gerçekten de, bu sorunlar AB üye devletlerini ciddi şekilde
endişelendirmektedir ve bu alanlarda Rusya ile işbirliğinin yapılması
uygundur.
3)
Kollektif çabalarla enerji güvenliğin sağlanması.149 Bu mesele
AB’yi en çok endişelendiren meseleler arasındadır. İstikrarlı enerji
temini sistemin oluşması için AB içinde de çok çaba sarfedilmektedir.
Bu konuda yakın gelecekte Rusya’nın rolü belirleyici gözükmektedir.
Rusya’nın AB’nin enerji alanındaki uluslararası ilişkilerinin temelini
oluşturan Enerji Antlaşmasına katılımı sorunu henüz çözülmemiştir. Bu
146
İbid, 31. Paragraf.
İbid, 32. Paragraf.
148
İbid.
149
İbid, 35. Paragraf.
147
69
alanda Medvedev tarafından önerilen prensipler hakkında diyalog
devam etmektedir.150 Rusya ve AB arasında onaylanan enerji
kaynaklarının temini sorunları hakkında erken uyarı mekanizmasının
oluşturulması olumlu sonuçlar doğurabilir.
Fakat güvenliğin temel sorunları olarak enerji güvenliğin sağlanması ve
fakirlikle mücadele ile ilgili düşünceler Rus devlet mekanizmalarda kökleşmiş
stratejik düşünce modeli ile uyuşmamaktadır. Rus tarafı tartışma merkezine ‘sert’
güvenlikle ilgili meseleleri gündeme koymaya çalışmakta AB’ye göre bunlar
geçmişin endişeleri olup bugünün gündemini oluşturmamaktadır.151
Avrupa Güvenliği Antlaşması fikrinin sonuç olarak gitgide ‘soğuk savaş’
anlayışının etkisi altına girmeye başlamasında AB devletlerinin de şüphesiz kusurları
vardır. Rusya bütün sorulara hazır cevaplara sahip olmadığını, fakat mevcut
endişelerin nasıl giderilebileceği hakkında müzakereyi başlatmak istediğini
belirterek,
başlangıçtan itibaren ortakların tekliflerini değerlendirmek amacıyla
imkanlar ‘penceresini’ açık bırakmıştır.152 Ancak AB tarafının Rusya’nın antlaşma
altında neyi kastettiğini açıklamak zorunda olduğu yönündeki tutumuna karşı, Rusya
Kasım 2009’da Avrupa Güvenliği Antlaşması taslağını sunmuştur.153 Antlaşmanın
özünde, taraflarca antlaşmanın diğer katılımcıların güvenliğini önemli şekilde
etkileyen faaliyetleri gerçekleştirmemek yükümlüğünü kabul edilmesi yatmaktadır.
150
‘Conceptual Approach to the New Legal Framework for Energy Cooperation (Goals and
Principles)’, 21 Nisan 2009
(http://archive.kremlin.ru/eng/text/docs/2009/04/215305.shtml erişim Tarihi 17.09.2013).
151
Mesela bkz. David Held ve Mathias Koenig-Archibug (eds), 'American Power in the 21st Century',
'Hard Power, Soft Power and the goals of diplomacy' (Cooper, Robert), Cambridge, Polity Press,
2004, s. 14; Andrey Makarychev, ‘Hard, Soft or Human?’, PONARS Eurasia Policy Memo, Sayı
129, Ekim 2010, s. 131-132.
152
Medvedev’s Speech at Meeting with German Political, Parliamentary and Civic Leaders, 2008.
153
‘Draft Treaty on European Security’, 29 Kasım 2009
(http://www.russianmission.eu/userfiles/file/european_security_treaty_english.pdf erişim tarihi
18.09.2013).
70
Burada ‘önemli şekilde etkileyen’ ifadesi soyut bir kavramdır, zira tarafların
kendilerini önemli şekilde etkileyen tehdidin ne olduğunun bilinmesi gereği ortaya
çıkmaktadır. Bunun da ötesinde bugünkü karşılıklı bağımlı olan küresel sistemde,
nerdeyse her faaliyet doğrudan veya dolaylı olarak güvenlik meseleleri ile
bağlantılıdır.
Bu kapsamda önerilen danışmanlık prosedürü ve katılımcılardan oluşan
Konferansın toplanması başlangıç noktası olarak antlaşmanın ortaklarından birinin
faaaliyetlerinden endişelenen bir devletin memnuniyetsizliğini ifade etmesini
olanaklı kılmaktadır. Bu duruma konu olan devlet kendi fikrini diğer devletlerle de
paylaşabilir, tartışmanın sonucu ise Konferansta oybirliğiyle kabul edilen bağlayıcı
kararlar olabilir. Bir devletin kendi endişelerinin ifade etmesi için imkanlar şimdi de
BM, AGİT diğer uluslararası forumlarda ve ikitaraflı temaslarda mevcuttur.
Bu bağlamda AGA kapsamında önerilen boyut herhalde BM, AGİT ve
NATO-Rusya Konseyi çerçevesinde gerçekleşen tartışmaları kopyalayacaktı.
Antlaşmanın taslağında hiçbir şey yeni yapı çerçevesinde gerekli olan fikir birliğine
ulaşılmasını gerçekleştirmenin kolay olacağına işaret etmiyordu. Bazı devletlerin
karşı çıkmasından dolayı mevcut uluslararası yapılarda hayata geçirmenin imkansız
olduğu girişimler aynı başarıyla AGA katılımcıların toplantılarında da bloke edilirdi.
Üstelik tüm mevcut örgütler bir türlü yaratıcı faaliyetler gerçekleştirme yeteneğine
sahipken – üye devletler arasında işbirliğini yoğunlaştırmak, kendi projelerini hayata
geçirmek gibi – AGA ise kasten düşmanca davranışa karşı sakat garanti
mekanizmasından başka bir şey önermemektedir.154
Antlaşmanın taraflarından birine askeri saldırıda bulunulursa, atılacak adımlar
taslakta daha da az tatmin edicidir. Bu konuya ayrılan 7. Maddenin 2. Paragrafı
154
İbid, 2009, 4. Madde.
71
NATO antlaşmasının 5. maddesine benzemektedir. Fakat NATO’da katılımcı
devletlere saldırıyı püskürtme yardımı garantisi verilirken, ki bu kendi savunma
yapılarını koordine eden topluluk oluşumunun temelini oluşturmaktadır, AGA taslağı
üye devletlere sadece istedikleri zaman diğer üye devlete yönelik olan saldırıyı
kendine saldırı olarak görmeye ve saldırıya uğrayan devletin izni ile ona yardım
etmeye izin vermektedir. Bu ifade şahsi ve kollektif savunma hakkını tanıyan BM
Antlaşmasının 51. Maddesine hiçbir katkı yapmamaktadır. Bununla birlikte
AGA’nın özü, askeri saldırının Antlaşmanın taraflarından birisi tarafından da
yapılabileceğini kastetmektedir.155 Bir başka deyişle, savaşın imkânsız olduğu
güvenlik topluluğu kavramından bahsedilmemektedir. Anlaşılan, taslağın birçok
ilkesi doğrudan 2008’deki Rusya-Gürcistan savaşın etkisi altında hazırlanmıştır.
Ama yine de AGA o trajedi anında yüyürlükte olsaydı, aynı siyasi güçlerin
dengesinde savaşı önleyemeyen BM ve AGİT’ten daha az etkili olurdu.156
AGA taslağı tarafından önerilen sistem, taraflar arasında çatışma olasılığını
etkili şekilde azaltıcı bir önlem öngörmemekte ve taraflar arasındaki ilişkinin dengeli
biçimde devam etmesini sağlamamaktadır. Antlaşmanın yürürlüğe girmesi halinde
Rusya ile NATO ve Rusya ile bölgenin diğer devletleri arasında mevcut
anlaşmazlıklar büyük ihtimalle devam edecekti, ancak ek olarak yeni danışmanlık
mekanizması çerçevesinde tartışılmaya başlanma olasılığı olacaktır.
Önerilen belgenin hukuken bağlayıcılık kazanması da mevcut durumu
değiştirmeyebilir. Zira uluslararası hukukun gücü devletlerin onun ilkeleri kabul
etmelerinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, ulusal hukuk sistemlerinde cezanın
155
İbid, 2009, 8. Madde, 4. Paragraf.
U.S. online training course for OSCE, ‘Russia-Georgia war’, ‘Attempts at conflict management’,
(http://react.usip.org/pub/m7/p27.html erişim tarihi: 28.03.2014); Roman Muzalevsky, ‘The RussianGeorgian war: implications for the UN and Collective Security’, USAK yayınları, Cilt 4, Sayı 7,
2009, s. 35.
156
72
mutlaklığı konusundaki tutum, siyasi gerçekçi uluslararası ortamda zaman zaman
öngörülememektedir.
Fakat mevcut anlaşmazlıkların açık müzakerelerinde, ortak siyasi ortamın
değişiminde ve farklı yönlerde işbirliğin ilerlemesinde Medvedev girişiminin olası
faydası üzerinde de durulmaktadır.157 Sözkonusu süreç ile diyalog yönünde bir
adımın atıldığı da belirtilmelidir.
Medvedev’in önerilerine yönelik olarak AB üye devletlerinin farklı
yaklaşımlarından da söz edilebilir. Almanya, İtalya, Fransa, İspanya ve Portekiz ve
bazı diğer devletler Rus önerilerine olumlu yönde karşılık vermeye çalışmaktadır.
İngiltere-Danimarka, Orta ve Doğu Avrupa devletleri daha çok kuşkucu
yaklaşmaktadırlar. Fakat Avrupa devletlerin çoğunluğu Rus endişesini müzakere
etmeye
hazırdır
ve
bu
tartışmanın
AGİT’te
gerçekleşmesi
gerektiğine
inanmaktadır.158
3. Mezeberg girişimi
Almanya’nın Mezeberg şehrinde 2010’da Medvedev ile Merkel’in görüşmesi
sırasında yaklaşık on saatlik müzakereler sonucunda taraflar bir Bildiri üzerine
anlaşmışlardır.159 Bu çerçevede dış politika ve güvenlik politikası meseleri için ABRusya Komisyonunun kurulması önerilmiştir. Ancak resmi düzeyde Mezeberg
girişimine fazla önem verilmemiş ve kuşkucu bir yaklaşım içine girilmiştir. Hatta
157
Arbatov, 2010, s. 20.
Organization for Security and Co-operation in Europe, ‘Sixteenth Meeting of the Ministerial
Council’, 2008, s. 101.
159
Mezeberg şehrinde gerçekleşen Medevedev-Merkel görüşmesinin sonuçları üzerine Bildiri, 5
Haziran
2010
(http://www.russianmission.eu/sites/default/files/user/files/2010-06-05-mesebergmemorandum.pdf erişim tarihi 18.09.2013).
158
73
AB bürokratları Rusya ile ilişkilerin zaten yeterince gelişmiş olduğu ve yeni bir
oluşum ve organa gerek duyulmadığını düşünmektedirler.160
Mezeberg girişimi bir açıdan AGA taslağına göre bir adım ileriyi temsil
etmektedir. AGA gibi güvenlik meselerini konu edilen girişim, ondan farklı olarak
hukuki bağlayıcı antlaşma yerine AB-Rusya işbirliği mekanizmalarında küçük
değişiklik ve düzeltmelerin yapılmasını önermektedir.
Sözkonusu girişimin detayları açıklanmamıştır. Ancak bu girişime karşı
eleştirileri dikkate almamak yanlış olur. İşbirliğin yeni biçiminin yenilik
getirmeyeceği kanaati, bugünkü AB-Rusya işbirliği seviyesinin değerlendirilmesine
dayanmaktadır.
Zira
mevcut
işbirliği
sisteminin
potansiyeli
yüzde
yüz
kullanılmamaktadır, bunun nedeni işbirliği formatının yanlış olması değil, tarafların
karşılıklı anlayışının gelişmemiş olmasıdır.
Ancak yine de, bu tür girişimler, kimi zaman ilişkilerin bir üst düzeye
geçmesine neden olabilirler. Bu yeni yapı, AB ve Rusya’nın, birlikte kriz yönetimi
konusunda neler yapabileceğini kamuya gösterebilirdi. AB ile Rusya farklı
istikametlerde işbirliğini geliştiren birçok çalışma grupları kurmuşlardır. Ancak dış
politika ve güvenlik politikası alanında hala yeterince işbirliği mekanizması
bulunmamaktadır.
Kimi görüşlere göre girişimin başarısı, Avrupalı siyasetçilerin verdiği öneme
bağlı olacaktır. Rusya ile işbirliğinde yeni seviyeye geçmeye şimdilik herkes hazır
değildir. Merkel’in tek başına desteği bunun için yetersizdir. Girişimin şekli taktik
bir hata olabilir, ancak içeriği bir ilgiyi doğuruyorsa, bu hata aşılabilir. Asıl zor olan
Komisyonun kurulması gerektiğini Rusya’ya karşı kuşkucu şekilde davranan AB üye
160
Andrew Rettman, ‘Details emerge on new EU-Russia committee’, EU observer, 07.06.2010,
(http://euobserver.com/foreign/30228 erişim tarihi: 28.03.2014).
74
devletlerine anlatmak ve onları ikna etmektir. Bunun belki en belirgin örneği: Rusya
ile ilişkileri kötü olan Baltık ülkeleridir. Rusya ile eski Doğu Bloğu ülkeleri
arasındaki anlaşmazlıklar, Rusya ile AB arasındaki işbirliğinin geliştirilmesini
önemli düzeyde engellemektedir.161
AB içinde Medvedev-Merkel fikrini geliştirerek, dış politika ve güvenlik
politikası meseleri için kurulacak Komisyona üye olarak Türkiye’nin de dâhil
edilmesi yönünde bazı öneriler geliştirilmiştir.162 Ancak Rusya ve Türkiye güvenlik
sorunları farklı olduğu için, bu üçtaraflı ve somut sonuca daha az odaklanmış
işbirliğinden istenilen sonucun çıkması zordur. Üstelik üye sayısının artması eğilimi
olsaydı, bu olabilecek Komisyona AB’nin diğer stratejik ortakları da katılmak
isteyebilecektir. Ancak bu platform artık çalışma organı değil bir forum olarak
adalandırılabilirdi.
AB-Rusya Komisyonu ile AB’nin üçüncü devletlerle ilişkilerinden başka bir
bağlamda bahsetmek mümkündür. Eğer Mezeberg girişimi başarılı ve etkili olursa,
AB, kendisi ile dış politika ve güvenlik politikası ilişkilerini geliştirmek isteyen diğer
ülkelerle de bu tür bir girişim oluşturabilir. Ancak AB’nin stratejik ortaklardan
sadece Rusya bu projenin gerçekleştirilmesine en yakındır. Bunun nedeni de,
Rusya’nın
AB’ye
coğrafik
yakınlığı
ve
küresel
tehditlere
karşı
artan
savunmasızlığıdır.
Mezeberg girişimin alternatifleri çok değildir. Girişimin kaderini AB ile
Rusya’nın sadece komşuluk yerine, müttefik ilişkilerini geliştirip geliştirmediğini
belirleyecektir ki, Ukrayda’daki son yaşananlar göz ününde bulundurulursa, AB’nin
161
İlyas Kamalov, ‘Putin dönemi Rus dış politikası: Moskova’nın Rövanşı’, İstanbul, Yeditepe
Yayınevi, 2008, s.65.
162
Ivan Krastev ve Mark Leonard, ‘The Spectre of a Multipolar Europe’, London, The European
Council on Foreign Relations Publications, 2010, s.3.
75
Rusya ile müttefik olmak yerine, tıpkı 2008’deki Rusya-Gürcistan çatışması
sırasında olduğu gibi, Rusya’ya karşı cephe aldığı anlaşılmaktadır.
4. AB ve Avrasya Gümrük Birliği (Avrasya Birliği)
Avrupa Birliği-Rusya genel ilişkilerini ve dolayısıyla güvenlik ilişkilerini
etkileyen son gelişmelerden biri 18 kasım 2011’de AB’ye benzer yapıya sahip olan
Avrasya Birliğinin kurulmasını öngören atlaşmanın Rusya, Kazakistan ve Beyaz
Rusya arasında imzalanmasıdır. Avrasya Birliğini 2015’te kurmaya planlayan
‘Avrasya için yeni entegrasyon projesi’ fikrini Putin 4 Ekim 2011’de İzvestiya
gazetesinde yayınlanan makalesinde belirtmektedir.163
Avrasya Birliği girişimin önemi: AB ile ilişkilerde daha çok ‘sert güce’
dayanan Rusya’nın AB’ye ‘yumuşak gücü’nü de kullanarak ‘meydan okumasıdır’.
Avrasya Birliği AB’nin ‘şehirde tek bir oyun omadığı’ anlamına gelmektedir ve
AB’ye normatif bir zorluk sunmaktadır.164 Bu iki Birlik arasında ‘normatif savaşın’
temel alanı Ukrayna olacaktır. Zaten Ukrayna post-Sovyet alanda AB ile Rusya
arasında rekabette en önemli ülke niteliğindedir165 ve açıktır ki Avrasya Birliği
projesinin temel hedeflerder biri de Ukrayna’nın da bu birliğe katılmasıdır. Bu bir
açıdan AB’nin Komşuluk Politikasının başarısızlığından yararlanıp ta Rusya’nın
bölgede kendi nüfuzunu güçlendirme girişimidir. Rusya aktif şekilde Ukrayna’ya
onun için Avrasya Birliğine katılmasının en iyi seçenek olacağını bildirmektedir.
Çünkü Ukrayna’nın Avrasya Birliğine katılması demek birliğin siyasi ve ekonomik
olarak çok güçleneceği anlamınagelmektedir. Putin’e göre; Gümrük Birliği’nden
163
Hannes Adomeit, 'Putin's 'Eurasian Union': Russia's integration project and policies on post-Soviet
space', Neighbourhood Policy Paper, Sayı 4, Temmuz 2012, s. 1.
164
Rilka Dragneva ve Kataryna Wolczuk, ‘Russia, the Eurasian Customs Union and the EU:
Cooperation, Stagnation or Rivalry?’, Chatham House Briefing Paper, Ağustos 2012, s.2.
165
Adomeit, 2012, s. 5.
76
Avrasya Ekonomik Birliği’ne (Euroasian Economic Union) evrilecek supranasyonal
Kuruluş, Sovyetler Birliği’nin yeniden canlandırılmasından çok, sanayi altyapısı,
ortak dil ve kültürü kapsayan ortak mirasın üzerine oturacağı, serbest ticaret ve
açıklığın ana özellik olacağı yeni bir oluşuma işaret etmektedir. 166 Ancak
Ukrayna’daki son gelişmeler, yani resmi olarak seçilmiş hükümetin yıkılması sonucu
yaşanan istikrarsızlık, kargaşa ve devrim olayları dikkate alınırsa AB-ABD ittifakın
birleşip tıpkı Rusya-Gürcistan savaşı sırasında Rusya’ya karşı cephe alarak,
Ukrayna’da Rusya aleyhtarlarını destekleyerek Rusya’nın nüfuz alanını sınırlamaya
çalışmaktadır.
Avrasya Birliği girişimi post-Sovyet alanında ekonomik amaçlı ilk proje
değildir. Ama bu son projenin daha öncekilerden önemli farkı: siyasi iradeden
ziyade, uluslararası ve DTÖ normları ve kurallarıyla uyum içinde olan ve işlevsel
olan kurallar sisteminin sayesinde etkisinin olmasıdır. Başka bir değişle, önceki
girişimlerden farklı olarak, Avrasya Gümrük Birliği üye devletlere, üye
devletlerindeki ekonomik aktörlere vs. artan etkiye sahiptir.167
AB için Avrasya Birliğinin kurulması istenmeyen bir durumdur. Çünkü AB
2000’lerden beri Doğu Avrupa devletlerine Avrupa Komşuluk Politikası ve Doğu
Ortaklığı sayesinde kendi acquis communautaire’ni, liberal görüşlü yönetim
modelini kabul ettirmeye çalışırken bu stratejik önemli olan bölgede Rusya ile rakip
etmek zorundaydı, Avrasya Birliğinin kurulması ile ise sadece bir devlet ile değil,
kendi yapısına benzer ve ekonomik entegrasyonun ileri şeklini yansıtan
uluslararası/devletlerarası bir örgütle rekabet etmek zorunda kalacaktır. Burada
önemli olan, Avrasya Birliğinin Rusya tarafından post-Sovyet alanını, AB’nin Doğu
166
Hatice Yazgan, ‘Soğuk Savaş sonrası Avrupa Birliği Rusya Federasyonu İlişkileri’, ed: Reha
Yılmaz, ‘Avrasya Paradoksu, Beklentiler ve Endişeler’, Ankara, Nobel Yayınevi 2013, s. 7.
167
Dragneva, 2012, s.2.
77
komşuluk alanına giren devletleri de dâhil, yeniden birleştirme aracı olarak
görmesidir.168 Rusya özellikle BDT’de (Bağımsız devletler Topluluğu) kendi
nüfuzunu, ‘kardeşlik bağlarını’ kullanarak AB’ye alternatif ekonomik entegrasyon
modeli olarak Avrasya Birliğini yaymaya çalışacaktır. AB’nin gündeminde zaten ilk
sıralarda yer alamayan ve yukarıda da bahsedildiği gibi 169 bundan dolayı başarısız
olan Komşuluk Politikası popülaritesini yitirebilir ve AB bu gelişmeler ışığında doğu
komşularına olan yaklaşımını tekrar gözden geçirmek zorunda kalabilir.
B. AB-NATO ilişkileri
Avrupa Birliği için Rusya ile dış güvenlik alanında işbirliği şimdilik önceliği
oluşturmamaktadır. AB’nin daha gelişmiş ve daha önemli ilişkileri vardır, ABNATO ilişkisi. Bu da şüphesiz AB-Rusya ilişkilerini etkilemektedir. Avrupa
güvenliğin en uygun yapısı AB, NATO ve buna dahil olmayan ücüncü taraflara da
(Rusya) önemli yer ayırmalıdır.
AB ile NATO arasında ilişkiler, bazı devletlerin çapraz üyeliğine rağmen o
kadar da iyi gitmemektedir. 2003’te NATO ile AB arasında ‘Berlin artı’ adlı
etkileşim şeması şekillendirilmiştir.170 Bunun temelini AB’ye üye olmayan ancak
NATO üyesi olan Avrupa devletlerine karşı AGSP’nin kullanılmaması ve
NATO’nun AB’ye ve üye devletlere karşı askeri potansiyelin kullanılmaması
konuları
oluşturmaktadır.
Ayrıca,
taraflar
BM
tüzüğüne
karşı
faaliyet
göstermeyeceklerini ilan etmişlerdir.
‘Berlin artı’ anlaşmaları AB’nin özgürlüğünü kısıtlamaktadır, ama bu
AGSP’nin sonraki gelişmesi için gerekli idi, zira hem NATO’nun kaynaklarına
168
İbid.
Tezin 1. Bölümü.
170
Gerrard Quille, ‘What does EU agreement on operational planning mean for NATO?’, NATO
Notes, Cilt. 5, Sayı 8, 2003, s. 7, 8.
169
78
ihtiyaç vardı, hem de iki örgütün arasında çapraz üyeliklerin olması bu durumu
gerekli kılmıştır. Ancak AB-Rusya ilişkilerinde olduğu gibi, gerçekte AB-NATO
ilişkilerin potansiyelinin az miktarı kullanılabilmektedir. Onun içindir ki NATO’nun
yeni stratejik konsepti görüşmeleri sırasında AB ile olan ilişkiler en tartışılır
meseleler arasına girmiştir.171 AB ve NATO için güvenlik yapısının sorunu –
aralarındaki ilişkilerde bütünlüğün ve verimliğin sağlanmamış olmasıdır. Rusya’nın
çoğu
zaman
ABD
ile
Avrupa
ilişkilerini
baltalama
niyetli
olduğundan
şüphelenilmektedir. Ama aslında AB-NATO aralarında ciddi anlaşmazlıkarın olması
Rusya için dezavantajdır. Rusya’nın çıkarı ilişkileri baltalamak değil, bu ilişkilerin
tamyetkili üyesi olmaktır.
ABD, AB ile ilişkilerinde pragmatik pozisyonunu korumaktadır. ABD,
AB’nin özellikle ekonomik ortak olarak güçlü taraflarını anlamaktadır. Fakat AB’ye
küresel sorunları çözme sürecine katılımı hakkında umudunu daha az bağlamaktadır.
AB ve Rusya’nın dış politika ve güvenlik alanındaki sıkı etkileşimleri ise AB’nin
küresel arenada ‘ağırlığını’ yeniden kazandırabilirdi. ABD-AB-Rusya üçlüsünün
işlevsel etkileşimin biçimlendirilmesi zaman alacaktır, zira bu orta vadeli bir
perspektiftir. Fakat şimdiden bu üçyönlü biçim, uzmanların ve geniş kitlelerin artan
dikkatlerini çekmektedir.172
AB’nin OGSP gelişiminde NATO yetkilileri, iki örgütün faaliyetlerinin
duplikasyonundan kaçınılması gerektiğini birçok kez dile getirmiştir. Ama iki
örgütün de aynı alanda faaliyet gösteren grupların sürekli etkileşiminin olmaması
171
Valentina Pop, ‘'Intense' discussion on EU-Nato relations at Lisbon summit’, EU Observer,
21.11.2010 (http://euobserver.com/defence/31314 erişim tarihi 19.09.2013).
172
Mesela bkz. ‘The development of the trilateral dialogue US-EU-Russia is the task of EuroAtlantic Security Initiative’, 2010’da başlamıştır. (http://www.imemo.ru/ru/mpr/easi/ ,
http://carnegieendowment.org/pdf/PressRelease/easi-press-release201202.pdf erişim tarihi
19.09.2013); İsabelle François, ‘The United States, Russia, and Europe: Trilateral Security Dialogue
in the Absence of Strategic Partnership’, Atlantic Council Publication, Eylül 2013
(http://russiancouncil.ru/common/upload/TrilateralDialogueReport.pdf erişim tarihi 19.09.2013).
79
durumunda bu çok zordur. İstenmeyen duplikasyonun olduğu yerde etkileşim
mekanizmaların tamamlanması gerekmektedir. Eğer AB ile NATO stereotipleri
aşarak daha büyük açıklığa gitmek zorunda kalsalar, bu sürece Rusya da dahil
olabilirdi ve bu yeni yapıda en azından güvenlik alanında gereken ortak kurallar
oluşturulabilirdi.
Dünya siyasetinin gelişiminde bazen tamamen imkansız olduğu düşünülen
projelerin gerçekleşme imkanları doğmaktadır. Mesela bugün dünyanın sıradan bir
olguymuş gibi gözüken AB ile NATO, 2.Dünya Savaşından önce gerçekleşmesi
imkasız sanılan projelerdendi.
Bugün Rusya’nın da katılımı ile Avro-Atlantik
bölgenin sürekli işbirliğin yeni seviyesinin oluşması imkansız gibi gözükse de,
gelecekte belki bu yeni işbirliği yapısız uluslararası sistemi düşünmek imkansız
olabilir.
C. Enerji alanında işbirliği
Dünyada en büyük petrol ve doğal gaz depolarını barındıran Rusya, enerji
sektöründe birincilik için 1990’larda mücadeleye başlamıştır. Coğrafya koşullarına
bakınca doğal olarak Rusya enerjisini, yani petrol ve gazını, komşu olan Avrupa
ülkelerine satmaya başlamıştır. Böylece AB-Rusya arasında enerji ilişkileri
kurulmuştur. Bu ilişkiler sırasında gerek çıkar gerek araç konusunda AB ile Rusya
arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkmaktadır ve bu doğaldır, çünkü her iki tarafın da
uluslararası arenada strateji ve amaçları farklıdır. Rusya kendi enerji kaynaklarını
sadece ekonomik alanda değil siyasi alanda da gerek baskı, gerek tehdit olarak kendi
çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır.173 AB ise Rus petrol ve gazına bağımlıyken
173
Steven Woehrel, ‘Russian energy policy toward neighbouring countries’, CRS report for
Congress, Eylül 2009, s. 6; Randall Newnham, ‘Oil, carrots, and sticks: Russia’s energy resources as
a foreign policy tool’, Journal of Eurasian Studies, Cilt 2, Sayı 2, 2011, s. 134.
80
alternatif enerji kaynakları bulmaya ve bu bağımlılıktan kurtulmaya çalışmaktadır.
Bu konuda özellikle Nabucco projesi ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) önem
taşımaktadır. Rusya da her ne kadar enerji kaynaklarında üstünlüğe sahipse de AB ile
ilişkilerine özel önem vermektedir, çünkü ülkenin enerji ihracatı büyük çoğunluğu
AB’ye gitmektedir. Rusya’nın Sovyetler’in yıkılışından sonra yeniden kalkınmada
Avrupa parasının önemi tartışılmazdır. Bu nedenle enerji alanında tarafların ilişkileri
karşılıklı bağımlılık ilkesine dayanmaktadır.
Ancak
AB-Rusya
enerji
ilişkileri
sadece
tarafların
anlaşmazlıkları
doğrultusunda gelişmemektedir. 2000’de başlatılan Enerji Diyalogu çerçevesinde iki
tarafın da anlaştıkları ve aralarında sorun çıkarmadıkları alanlar mevcuttur. Mesela
temiz enerji kullanımı, enerji tasarrufu, iletişimin güçlendirilmesi vs. Bir başka
deyişle, ilişkileri salt olumsuz taraftan görmek yanlış olur.
Gelecek yirmi yıl içinde Avrupa çeşitli tehditler ile karşı karşıya kalacaktır.
Bunlardan biri de enerji ile ilgilidir. Enerji alanı gelecekte petrol ve gaz dışında
başka seçenek olmadıkça askeri ve siyasi ilişkileri şekillendirmeye devam edecektir.
Gelecekte doğal gaz Avrupa’da petrolden sonra en önemli ikinci enerji kaynağını
oluşturacaktır. Önce Sovyetler sonra Rusya 30 sene boyunca Avrupa’nın güvenilir
enerji satıcısıdır.174 O yüzden uzun vadede AB ile Rusya arasında ekonomik ve siyasi
bağımlılık kaçınılmaz gözükmektedir. Rus gazı AB için kaçınılmaz stratejik yük
haline gelmiştir.
174
Pami Aalto (ed), ‘The EU-Russian energy dialogue: Europe’s future energy security’, ‘Energy
dialogue and the future of Russia: politics and economics in the struggle for Europe’
(Viatcheslav Morozov), Aldershot, Ashgate, 2007, s.48.
81
AB ile Rusya arasındaki enerji ilişkilerini anlamak için önce bu ilişkilerin
belirleyici faktörleri olan Rus gaz şirketi olan Gazprom’a, Rus petrol ve gaz
sanayisine ve üç ana doğu-batı gaz boru hattı projelerine değinmek gerekir.
Kısaca, Gazprom’dan bahsetmek gerekirse, Gazprom her zaman tamamen
devlet malı olarak yönetilmiştir.175 Bunun nedeni, Gazprom’un gaz ihracatında tekel
olmasının sonucunda elde ettiği kar, gerek Rus tüketicileri için, gerekse de tümüyle
ülkenin iktisadi büyümesi için gereklidir. Putin’in de 2006’da belirttiği gibi: ‘Avrupa
Komisyonu boşuna hayal kurmasın. Gaz sektöründe onlar her zaman Rusya devleti
ile anlaşmak zorunda kalacaklardır’.176
Avrupa’daki gaz pazarı üç gaz boru hattı projesine bağlıdır: Nabucco, Kuzey
Akım ve Güney Akım. Nabucco projesi Türkiye ve Avrupa tarafından
desteklenirken, son iki proje Rusya tarafından desteklenmektedir.
Kuzey Akım, Rusya’daki Vybord ile Almanya’daki Greifswald arasında gaz
boru hattını çekmeye yönelik projedir. Projenin 2012’de bitmesi amaçlanıyordu.
Bunun amacı,
Kuzey Avrupa ülkelerinin daha fazla miktarda ve daha güvenli
şekilde, yani Ukrayna’ya bağlı olmadan, gaz ihtiyacını sağlamaktır. Projeyi Gazprom
başta olmak üzere Alman enerji şirketi BASF ve F.ON, Danimarka gaz şirketi N.V:
Nederlanse Gasunie yönetmektedir. Bu proje resmi olarak 8 Kasım 2011’de
Almanya’da düzenlenen törende açılmıştır. Proje tam kapasitesine 2012’de ulaşıp
siyasi olarak hassas bir konu haline gelmiştir.
175
Andreas Heinrich, ‘Under the Kremlin’s thumb: does increased state control in the Russian gas
sector endanger European energy security?’, Europe-Asia Studies, Cilt 60, Sayı 9, 2008, s. 1545.
176
Alıntı yapan Edward, Lucas, ‘The new Cold War: Putin’s Russia and the threat to the West’ ,
Basingstoke, Palgrave Macmillan, 2008, s. 51.
82
Güney Akım projesi ikinci Rus gaz projesidir. Amacı Karadeniz üzerinden
İtalya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan’a Rus gazın götürülmesidir. Projeyi
yöneten İtalya petrol şirketi ENİ ve Gazprom’dur. Projenin 2015’te tamamlanması
amaçlanmaktadır. Bazı görüşlere Güney Akım Nabucco’ya rakipti. Rusya ise
Nabucco’nun Güney Avrupa’nın gaz ihtiyacını karşılamayacağını ve Güney Akım’ın
gazı güvenli ve kullanıma hazır olduğunu vurgulamştır. Bu projenin maliyeti
Nabucco’ya göre çok yüksektir. Bundan anlaşılan Rusya’nın bu projesi ticari
çıkardan çok, jeopolitik çıkara dayalıdır.177
Nabucco projesi ise Rusya’nın doğrudan katılmadığı tek Avrupa gaz
projesidir. O yüzden Nabucco Rusya’nın potansiyel rakibidir. Proje Türkiye’nin
Erzurum’dan Avusturya’nın Baamgarten’e kadar gaz boru hattını kurmasını
amaçlamaktadır. Projenin amacı AB’deki gaz arzını ve dağıtım hatlarını
çeşitlendirmektir. Proje 2002’de 6 şirket tarafından başlatılmıştır. Bunlar: RWE
(Almanya), BOTAŞ (Türkiye), Transgaz (Romanya), Bulgargaz (Bulgaristan), MOL
(Macaristan), OMV (Avusturya). Ana gaz kaynağı ülkesi Azerbaycan’dır. Projenin
2015’te biteceği görüşünde olumlu beklentiler vardır. Ama Azerbaycan’ın Güney
Akım’a katılabileceğini bildirmesi Nabucco projesinin ölümüne yol açabilirdi.178
Nitekim Azerbaycan’ın Haziran 2013’te Nabucco’dan çıkması, projenin iptaline
neden olmuştur.179
177
Dieter Helm, ‘The Russian dimension and Europe’s external energy policy’, Dieterhelm
Publications, 2007, s.33.
178
‘Azerbaijan may join South Stream’, News. Az haberleri, 26 Şubat 2010,
(http://www.news.az/articles/10197 Erişim Tarihi 21 Eylül 2013).
179
Judy Dempsey, ‘Victory for Russia as the EU’s Nabucco Gas project collapses’, Carnegie
Europe, 1 Temmuz 2013 (http://www.carnegieeurope.eu/strategiceurope/?fa=52246 erişim tarihi
31.10.2013); Clara Weiss, ‘European Union’s Nabucco pipeline project aborted’, WSWS news, 13
Temmuz 2013 (https://www.wsws.org/en/articles/2013/07/13/nabu-j13.html erişim tarihi 31.10.2013)
83
Dünyada en azından altmış seneye yetecek kadar gaz stoku mevcuttur.180 Bu
stokun büyük kısmı Rusya’da bulunmaktadır ve Rusya’nın stratejik önemini
arttırmaktadır. Rusya gelecek yirmi yıl içinde sürekli olarak gaz üretimini
artıracaktır. AB’nin ise sürekli doğal gaz ithalatı artacaktır. Bu AB’nin gaz
üretimindeki düşüşe de bağlıdır. AB’nin doğal gaza muhtaç olması, doğal olarak
Rusya’nın gaz ihracatına artarak bağlı olmasıdır. AB bu aşırı bağımlılığının sadece
Rusya - Ukrayna arasındaki 2006 gaz krizinden sonra farkına varmıştır.181 Ama bu
bağımlılık tek taraflı değildir. Çünkü şu anda Rusya AB’nin gaz ithalatının sadece %
25-30 karşılarken, Rusya’nın gaz ihracatı % 90 AB ülkelerine gitmektedir. Yani, AB
Rusya’ya muhtaç olduğu gibi, Rusya da AB’ye muhtaçtır. Bunun için aralarında
enerji ilişkileri aslında karşılıklı bağımlılık ilkesine dayalıdır.
Burada önemli olan husus; AB’nin uluslararası ilişkileri kurumsal yaklaşımla
yorumlamasıdır. AB’nin işlevini yerine getirmede merkez rolü normatif yapılar
üstlenmektedir. AB sınırlı olan ‘sert gücü’nün yerine dış ilişkilerde, bu yapıların
oluşturduğu ‘yumuşak gücü’nü kullanmaya çalışmaktadır.182
AB’nin ‘yumuşak
güce’ dayanması, AB için ‘enerji üreten ülkelerle açık ve tahmin edilebilir kurumsal
ilişkileri kurmanın’ merkezi önemini açıklamaktadır.183 Buna dayanarak, AB Enerji
Ayrıcalık Antlaşması (Energy Charter Treaty)
sayesinde Rusya ile ilişkilerini
kurumsallaştırmaya çalışmaktadır. Ancak Rusya’nın Enerji Ayrıcalık Antlaşmasını
onaylamaması, kendi ulusal çıkarlarını ve Avrupa’nın ana gaz satıcısı statüsünü
180
‘BP Statistical Review of World Energy’, 2008.
Frank Umbach, ‘Global energy security and the implication for the EU’, Energy Policy, Cilt 38,
Sayı 3, 2010, s. 1230.
182
Dominique Finon ve Catherine Locatelli, ‘Russian and European gas interdependence: could
contractual trade channel geopolitics?’ , Energy Policy, Cilt 36, Sayı 1, 2008, s. 426.
183
A.V. Belyi ve U.G. Klaus, ‘Russia’s gas exports and transit dispute resolution under the ECT:
missed opportunities for Gazprom or false hopes in Europe?’, Journal of Energy and Natural
Resources Law, Cilt 25, Sayı 3, 2007, s. 211.
181
84
korumasına bağlıdır. Bu antlaşmanın Rus enerji siyaseti ile tamamen uyumsuz
halinde olması AB’nin bu konuda başarısız olacağı anlamına gelebilir. Zira Rusya
AB’den farklı olarak uluslararası ilişkilere kurumsal yaklaşım ‘gözlükleri’ ile
değilde, açıkça realist yaklaşımla bakmaktadır. Realist yaklaşıma uygun olarak Rus
dış siyaseti için önemli olan kurumsallaşma değil de, devlet merkeziyetçiliği ve
ulusal çıkarlardır. Burada iki yaklaşımın anlaşamadıkları ortak konu kurumların
rolüdür.
Rusya’nın yaklaşımı bu konuda ne olursa olsun, stratejisi AB enerji siyasetini
etkileyecektir.184 2020’de Avrupa gaz dışında bir kaynak bulamazsa Rusya’ya
bağımlılığı iki kat artar ve Avrupa gaz ithalatının Rus payı % 25’ten
% 55’e
yükselebilir.185AB’nin gaz ithalatına bağımllığı 2030’da ise %80’e kadar yükseleceği
tahmin edilmektedir.186 Bu nedenle, Hazar Denizi ile Ukrayna ileride de çok önemli
stratejik rol oynayacak gibi gözükmektedir. Zaten şimdiden Rusya’nın jeopolitik
realizmi AB’nin Rusya bağımlılığı azaltmak için Hazar bölgesinde yeni enerji
ilişkileri kurma çabaları ile çatışmaktadır. Bu çerçevede Ukrayna’daki istikrarsızlık
durumunun iki tarafın stratejik savaşın sonucu olduğu söylenebilir.
Avrupa ülkeleri son on sene içinde Rusya’ya karşı farklı ve düzensiz
stratejileri kabul ederken, Rusya Avrupa ülkelerini tek tek nüfuz alanına çekme
amacını gütmektedir. Bunu da AB’e üye olan devletlerle tek tek ikitaraflı anlaşarak
başarmaktadır. AB üye ülkeleriyle tek tek anlaşmayı tercih eden Rusya, böylece
AB’nin ortak enerji güvenliği siyasetinin oluşmasına engel olmaktadır. Üstelik
184
Pierre Nöel, ‘A market between us: reducing the political cost of Europe’s dependence on Russian
gas’, University of Cambridge, Electricity Policy Research Group, Working Paper 916, May 2009, s.
25.
185
Eurogas, ‘Natural gas demand and supply, long term outlook to 2030’.
186
Andreas Goldthau, ‘Rhetoric versus reality: Russian threats to European energy supply’, Energy
Policy, Cilt 36, Sayı 2, 2008, s. 686.
85
Avrupa Birliğinin enerji siyasetinde yasal meşruluk temelinin olmaması ve üye
devletlerin ulusal çıkarları doğrultusunda kendi enerji siyasetini izlemeleri Rusya’nın
‘böl ve yönet’ stratejisi uygulamsını kolaylaştırmaktadır. Aslında AB-Rusya ilişkileri
stratejik rekabet olarak tanımlanabilir. Rusya’nın AB’nin üye devletlerle ikitaraflı
anlaşması, yani ‘özel ilişkileri’ ‘böl ve yönet’ stratejisinin parçasıdır. Bu durumda
AB ülkeleri gerçekten birlik olmak istiyorlarsa Rusya’ya bazı konuların kabul
edilemez olduğunu göstermeli (2007 Ocak Paketi’nin önerdiği gibi, AB enerji
konusunda ‘tek sesle konuşma’lı)187, enerji konusunda ithalatı çeşitlendirmeli ve
bağımlılıklardan kaçınmalıdır ki bu da açıkçası pek mümkün gözükmemektedir.
Üstelik AB Rus petrol ve gazına son derece bağımlı olan üye ülkelere bundan
kurtulabilmeleri için birkaç çözüm sunmalıdır. Çünkü AB’nin ortak tutarlı stratejisi
olmadığından, bu küçük ve daha fakir ülkeler, Rus enerji baskısına karşı tek başına
kalmaktadır.188
AB-Rusya Enerji Diyalogu
Avrupa Birliği Enerji Diyalogu 2000 yılında düzenlenmiştir.189 Bu diyalogun
amacı AB-Rusya enerji konusunda ortaklığı geliştirmek ve güçlendirmekti. İki
tarafın da bu alanda kendi çıkarları vardır: Rusya için AB en önemli ihracat
pazarıyken, AB için Rusya enerjinin üçte birini karşılayan ülkedir. Üstelik o
zamanlarda hem AB hem Rusya enerji alanı ile ilgili reformlar gerçekleştiriyordu.
Son olarak ta AB de, Rusya da enerjiyi koruma, temiz kullanımı ve yenilenebilir
kaynakları artırma konularda aynı stratejiyi izliyordu.
187
‘An energy policy for Europe’, 2007.
Keith C. Smith, ‘Russia and European energy security: divide and dominate’, CSİS press, Ekim
2008, s.16.
189
European Commission, ‘EU-Russia Energy Dialogue 2000-2010’, 2011
(http://ec.europa.eu/energy/publications/doc/2011_eu-russia_energy_relations.pdf Erişim Tarihi 22
Eylül 2013).
188
86
Enerji Diyaloğunun elde edilen sonuçlara baktığımızda AB ve Rusya’nın
uzun vadeli antlaşmalarda iki taraflı değişikler yapabilme konusunda, bilgi akışını
daha etkin bir şekilde sağlanması için kırmızı hat çekme konusunda ve Rusya’nın
AB’ye ihraç ettiği gaz miktarı konusunda karşılıklı olarak anlaştıkları görünmektedir.
Buna ilaveten, temiz enerji alanında da büyük bir gelişme sağlanmıştır: temiz kömür
kullanımı ve zararlı maddelerin asgariye düşüren teknolojilerde karşılıklı tecrübe
edilmesi bunun en büyük göstergesidir. AB ile Rusya enerji verimliliği ve tasarrufu
konusunda da derin işbirliği başlattılar. Üstelik Rusya Kyoto protokolünü de
(CO2’nin sınırlandırılmasını öngören) 2005’te imzalamıştır. Görüldüğü gibi Enerji
Diyalogu çerçevesinde hem AB hem de Rusya ilerleme kaydetmiştir.
Pazar kurma konusunda ise sınırlı gelişmeler yaşanmıştır. Bu genel olarak
altyapının geliştirilmesi ile ilgilidir. Buna örnek olarak Kuzey Akım projesi
gösterilir. Bu sınırlı gelişme AB’nin iç pazar denetimini AB sınırının dışına yayma
çabasına bağlıdır. AB Rusya’nın yasal düzeyinin AB’nin yasal düzeyine
benzetilmesinden yanadır. Ancak Rusya karar alma konusunda bağımsızlığını
korumasında ısrarlıdır ve bu nedenle AB’nin yasalarına uymaktan çekingen
davranmaktadır. Bir başka deyişle, Rusya AB lehine kendi egemenlik alanını
sınırlamaya karşıdır.
Aslında pazar kurma alanında AB ile Rusya’nın anlaşmamaların en önemli
nedeni:
ekonomik işbirliğini farklı yorumlamalarıdır. AB liberal enerji pazarı
taraftarıyken, Rusya enerji pazarının merkezi kontrol altında olmasından yanadır.
Başka bir değişle AB liberalleşmeyi enerji güvenliğinin sağlanması aracı olarak
görürken, Rusya enerjiyi güçlü siyasi araç olarak AB’nin enerji güvenliğini sağlama
çabalarına karşı kullanmaktadır. Mesela, Rusya AB’nin enerji arzını çeşitlendirme
87
girişimlerini aktif şekilde baltalamaya çalışmaktadır, zira bunu yaparak enerji talebi
güvenliğini sağlamaktadır, ya da 1990’lardan beri Rusya enerji kesilmesini çok
sayıda özel durumlarda siyasi araç olarak kullanmaktadır.190
AB liberal görüşünü farklı yollarla yaymaya çalışmıştır. Birincisi, Enerji
Diyalogu süresince karşılıklı tartışmalarla Rusya’ya liberalleşmenin avantajlarını
anlatarak. İkincisi, AB enerji sektöründe Rus yatırımlarını, Rus şirketlerin liberal
mevzuata uyana kadar sınırlamaya çalışarak. Şüphesiz bu ikinci yol güvenli değildi,
çünkü iki uluslararası aktörün ilişkilerinin bozulmasıyla sonuçlanabilirdi.
Ancak bu konuda Rusya’nın görüşü tamamen farklıydı. Rus enerji siyaseti
bazen aralarında çelişen iki faktör tarafından şekillendirilmektedir: petrol ve doğal
gaz ihracatından elde edilen karı maksimize etmek ve enerjiyi Rusya devletinin
dünyadaki statüsünü yükseltmek için kullanmak.191 Karı maksimize etmekte
kullanılan araçların bazıları: Rus enerji şirketlerini desteklemek (ki bu liberal pazar
anlayışına aykırı), Orta Asya’dan gelebilecek rekabeti önlemek ve gaz fiyatını petrol
fiyatına bağlamaktır.
Görüldüğü gibi, Rusya kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek, AB’nin
liberal yaklaşımından farklı olarak enerji sektöründe devlet katılımına olumlu
yaklaşmaktadır. Aslında genel olarak AB-Rusya enerji ilişkileri asimetri ile
tanımlanabilir: AB Rusya’yı Avrupa sistemine normatif gücünü kullanarak katmak
isterken, Rusya’nın uygulamadaki siyaseti egemenliği koruma ve hatta AB’nin
yerine kendini ideolojik alternatifi olarak koyma amacına odaklıdır.
190
Smith, 2008, s.4.
Tatiana Romanova, ‘Energy policy of Russia: still in a state of flux’, ed. Andris Spruds and T.
Rostoks, ‘Energy pulling the Baltic sea region together or apart?’, Riga, Zinatne, 2009, s. 134-137.
191
88
AB ve Rusya gaz ihtiyacını karşılarken istikrarın sağlanmasında, temiz ve
yeşil enerji politikalarda anlaşırken, enerji sektörün en verimli organizasyonu
konusunda görüşleri farklılaşmaktadır. Bu anlaşmazlık pazar kurma alanında
başarısızlığın en önemli nedenlerinden biridir. Başka nedenler arasında AB’nin
tekliflerinde eşitliğin olmaması ve Rus gaz sektörünün herhangi değişiklere karşı
çıkan tekel yapısıdır. Kısacası, pazar kurma alanı ile temiz enerji alanını
kıyasladığımızda karşımıza çıkan temel sonuç bir alanda başarılı bir diyalogun
oluşması için üç temel faktörün çok önemli olmasıdır: çıkarların örtüşmesi, eşitlik
ilkesi ve kurumsal şartlar.
AB-Rusya enerji güvenliği ilişkilerini gözden geçirdikten sonra iki temel
sonuç çıkmaktadır: Birincisi, AB ile Rusya arasındaki, genel olarak petrole ve gaza
dayanan enerji ilişkilerin çok karmaşık durumda olmasıdır. Bir taraftan baktığımızda
tarafların gayet iyi anlaştıkları ve işbirliği içinde oldukları gözükebilir. Bunun bir
göstergesi olarak ta kısa vadeli problem çüzme alanı (bilgi akışını sağlama çabaları,
antlaşmalar üzerine görüşmeler)
ve temiz enerji alanı (enerji verimliliği, enerji
tasarrufu, doğayı koruma ve iklim değişikliği önleme çabaları) gösterilebilir. Diğer
taraftan ise anlaşamayan; birbirine farklı yaptırımlar uygulamaya çalışan; enerjiyi
siyasi alanda şantaj, tehdit ve baskı aracı olarak kullanan; kendi ideolojisini ve yasal
düzenlemeyi başkasına benimsetmeye çalışan; enerjiyi kullanarak uluslararası
arenada kendi prestijini yükseltmeye çalışan; kısacası, diğer tarafın çıkarını
umursamayan ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden AB ve Rusya karşımıza
çıkar.192 Aslında bu her iki bakış açısı da tek başına doğru olmayan ama ikisi
birleşince gerçeği yansıtan ve enerji ilişkilerini anlatan bir görüştür. AB’nin ve
192
Bkz. Lisa Pick, ‘EU - Russia energy relations: a critical analysis’, POLIS Journal, Cilt 7, 2012, s.
327.
89
Rusya’nın enerji sektöründe hem ikisinin de amaçlara uyan, ortak görüşler
doğrultusunda çözüm bulunan alanlar (ki, bu alanlarda anlaşmazlık olmuyor) hem de
gerek amaç, gerek araç konusunda fikir ayrılığı olan alanlar da vardır.
İkincisi, birçoğunun düşündüğünden farklı olarak, AB-Rusya enerji ilişkilerin
tek
taraflı
bağımlılık
çerçevesinde
değilde,
karşılıklı
bağımlılık
ilkesine
dayanmasıdır. AB Rusya’ya enerji sektöründe tek taraflı bağımlı değildir, çünkü
Rusya Avrupa enerji pazarının sadece %30’una sahiptir. Bu durumda Rusya’dan
başka alternatiflerin de mevcut olması unutulmamalıdır. Rusya için ise bu %30’luk
pay petrol ve gaz ihracatın çok büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Bu payın yok
olması demek, Rusya’nın kaçınılmaz olarak zayıflaması demektir. Ruslar bunu
dikkate alarak, Avrupa enerji pazarın kendine ait olan payın korunması ve hatta
artması için büyük çaba sarf etmektedir. Örnek olarak Rusya tarafından gaz boru
hattı projelerin yürütülmesi ve devlet kontrolü altında enerji sektörünün
modernleşmesi gösterilebilir.
Burada
önemli
olan
husus
iki
tarafın
karşılıklı
bağımlılığı
nasıl
yorumladıklarıdır. AB bu karşılıklı bağımlılığı eşit dengeli olarak görmektedir.
Avrupa Komisyonuna göre AB’nin Rusya ile enerji ilişkilerinde baskı araçları
mevcut ve gerekirse bunları kullanabilir. Ama gerçekten böyle bir durum sözkonusu
değildir, AB’nin şimdilik Rus gazına bağımlılığını gerçek siyasi güce çevirecek
imkanı yoktur.193 Rusya Avrupa’ya gaz satışından elde edilen kara bağlı olsa bile, dış
siyasetin amaçlarına ulaşması için gerekirse gaz satışının kesebileceğini birkaç kez,
özellikle Rusya – Ukrayna ‘Gaz savaşında’, kanıtlamıştır. Rusya, AB’ye göre daha
az bağımlı aktör olarak, bu konumunu güç kaynağı olarak kullanmaktadır.
193
Bkz. Keith C. Smith, 'Russian energy dependency and the conflicting interests of old and new
Europe', CSIS press, 12 Mayıs 2009, s. 2-4.
90
Bütün bunları dikkate alarak, her iki taraf ta ileride enerji alanında başarılar
elde etmek istiyorsa: karşılıklı olarak ortak amaçların ve araçların saptanması ve eğer
ortak amaç ve araç konusunda anlaşamıyorlarsa, yine karşılıklı olarak birbirilerine
bazı konularda taviz vermeleri gerekecektir.
II. AB ve Rusya Federasyonu’nun Güvenlik Yaklaşımlarının Karşılaştırılması
Uluslarüstü bir kuruluş olan AB ile Rusya’yı güvenlik yaklaşımları
bakımından karşılaştırmanın güçlüğü açıktır. Birinci Bölümde de detaylı olarak
açıklandığı üzere, bu ulusüstü kuruluş, ekonomik bütünleşme amacı ile yola çıkmış,
yıllar içinde siyasal bütünleşmeye giden adımlar atmıştır. Ancak güvenlik politikaları
bağlamında 1990’ların başında ivme kazanan AB süreci, yine de bu alanda özerk bir
yapılanma ve politika sergileyememektedir. Bu durum AB için güvenlik bakımından
yapısal bir eksiklik anlamına gelmektedir. AB üye ülkelerinin henüz güvenlik
konusunda bütünleşmeye yeterince hazır olmamaları nedeniyle bu alandaki kurumsal
yapılanma yeterli bir görünüme kavuşamamaktadır. Üye ülkelerin farklı politikaları,
ABD ve NATO ile ilişkilerin etkisi gibi konular bu eksikliklerin diğer bir boyutunu
oluşturmaktadır.
Gerçekten de, AB’nin Rusya’ya yönelik bir Birlik olarak yaklaşımı yanında,
AB üyesi ülkelerin birbirinden oldukça farklı politikaları Rusya ile ilişkileri
karmaşıklaştırmaktadır. Aralarında Almanya, İtalya, Fransa ve İspanya’nın
bulunduğu ülkelerin Rusya ile özel ve stratejik ilişkileri bulunmakta, diğer tarafta
2004/2007 Genişlemesi ülkeleri tarihsel etkenlerle, en büyük komşuları Rusya ile
ilişkileri asgari düzeyde tutmak istemektedir. Bu nedenle AB üyesi ülkelerin
Rusya’ya karşı nasıl bir politika izleneceğine dair görüşleri de farklılaşmaktadır. Bir
91
kısmı, yapıcı bir ilişki ile stratejik ve araçsal ilişkilerin kurulmasını istemekte,
diğerleri yumuşak çevreleme ile normatif gündemin takip edilmesi gereğini
savunmaktadır. 194
Bunun yanında AB, gerek başarılı bir dış politika aracı olarak kullandığı
genişleme politikası, gerekse edindiği siyasi kimliğin etkisi ile kendisini sert güç
yerine sivil / normatif güç olarak tarif etmekte, bu da farklı bir politika yaklaşımını
oluşturmaktadır. AB, özellikle Genişleme Politikası yoluyla aday ülkelere Kopenhag
kriterleri bağlamında kendi değerlerini benimsetmektedir. Komşuluk Politikası
çerçevesinde ise genişleme politikasına dâhil olmayan ancak güvenlik bakımından
önemli addedilen ülkelerde AB etkisini oluşturmaktadır. Böylelikle Komşuluk
Politikasına konu olan ülkeler, AB ile Rusya arasındaki ilişkilerin doğrudan kaşı
karşıya geldiği bir alanı oluşturmaktadır. Zira ortak komşuluk alanı içinde bulunan
ve Ukrayna gibi her iki tarafın da ilgi ve çıkar alanı içine giren ülkeler AB ve
Rusya’nın karşı karşıya gelmesine neden olmaktadır.
AB’nin yapısal zayıflıkları ve normatif güç olarak betimlenen yapısından
farklı olarak, Rusya’nın kendisini uluslararası politikada realist bir güvenlik aktörü
olarak konumlandırdığını söylemek yanlış olmaz. Güvenliğe bakışları zıt bu iki
aktörün güvenlik gündemleri de farklıdır. AB, Güvenlik Strateji belgesinde klasik
güvenlik tehditleri yanında iklim değişikliği gibi tehditlere de yer vermekte,
uygulamada genişleme ve komşuluk politikasına dâhil ettiği ülkelerin demokratik
yapılanmalarını önemsemekte ve denetlemektedir. Rusya için ise klasik güvenlik
tehditleri ve realist bir bakış açısı ile sert güce odaklanan ve milli güvenliğini ön
plana koyan yaklaşım, AB ile Rusya arasında karşıtlık oluşturmaktadır. AB’nin
194
David Maxine, Gower Jackie ve Hiski Haukkala, ‘Introduction: The European Union and Russia’,
Journal of Contemporary European Studies, Cilt 19, Sayı 2, Haziran 2011, s.183-184.
92
mevcut ekonomik ve siyasi krizi yanında Rusya’nın yakın çevresindeki aktif
politikası, her iki aktörün farklı gündemlerinin bir parçasıdır.
AB’nin güvenlik kimliğinde çok taraflılığa (multilateralism) üst düzeyde
vurgu yapılmakta ve alınan kararların meşruiyeti için diğer uluslararası kuruluşların
katılım ve onayı benimsenmektedir. Rusya, başta Nato olmak üzere Agit ve diğer
uluslararası kuruluşlar ile ilişkilerinde karşılıklı güvensizliğin de etkisi ile işbirliğine
dayalı bir tutum sergileyememektedir.
Farklı güvenlik gündemleri ve bakış açıları yanında ortak komşuluk
alanındaki olumsuz ilişkilere rağmen, AB ve Rusya’nın enerji ve ekonomik ilişkiler
bakımından karşılıklı bağımlılık ilişkisi içinde olduğu açıktır. Rusya enerji konusunu
Batı ve AB ile ilişkilerinde önemli bir siyasi araç olarak kullanmaktadır.
93
SONUÇ
AB ile Rusya arasında mevcut ilişkilerin tartışılması, çoğu zaman karşılıklı
siyasi irade ve güven eksikliğine işaret etmektedir. İşbirliği sürecinde ortaya çıkacağı
düşünülen bu siyasi irade ve güvenin bir anda değil, aşamalı bir şekilde oluşacağı
gözönüne alınırsa, gerek AB-Rusya, gerekse Nato-Rusya ilişkilerinde bu yönde bir
gelişimin olduğu söylenebilir. Ancak, Ukrayna’daki son gelişmeler ışığında bu
işbirliğinin şimdilik askıya alındığının söylenmesi de yanlış değildir.
Bu görüşe paralel olarak, AGA projesinin başarısızlığı, taraflar arasında temel
hukuki bağlayıcı nitelikte bir belgenin halen oluşturulamadığını göstermektedir.
Görece ılımlı olan Mezeberg girişiminin bile gerçekleştirilmesinin mümkün olup
olmayacağı belli değildir. Ancak, günümüzde tehditlerin çeşitli ve yayılmış
olmasından hareketle ve sözkonusu tehditlerin konvansiyonel silahlı kuvvetlerin
kullanımı ile engellenemeyeceğini de dikkate alarak, tarafların işbirliği yapma gereği
açıktır. Bunun yanında geleneksel güvenlik tehditleri ve bunlar arasında donmuş
çatışmaların gerek AB, gerekse Rusya için olumsuz etkiler doğurmaya devam ettiği
de belirtilmelidir.
Günümüz güvenlik kuruluşları arasında AB’nin çeşitli eksiklik ve eleştirilere
rağmen göreli olarak başarılı bir performans sergilediği söylenebilir. Rusya ile farklı
güvenlik anlayışları ve gündemlerine rağmen, enerji ve ekonomi alanlarındaki
karşılıklı bağımlılığın etkisi ile Rusya ile AB’nin işbirliği gereklidir. Sözkonusu
işbirliğinin alternatif bir yol olarak, ad hoc nitelikte olan çalışma grupların vasıtası
ile gerçekleşmesi mümkün olabilir.
Ancak, her iki taraf için tercih edilebilir bir güvenlik yapısı, etkili bir ABNATO-Rusya ilişki sisteminin kurulması ile sağlanabilir. Bu süreç işbirliği ve her
aktörün ortak faaliyetlere maksimum katılımına dayanmalıdır. Uzun vadede Avrupa,
94
bölgenin tüm devletlerini kapsayan ve güvenlik alanını kurumsallaştıran örgütlere
dâhil olma yönünde gelişecektir. Her ne kadar, AB ve Rusya’nın güvenlik
algılamaları farklı olsa da, güvenliğin bölünmezliği dikkate alındığında AB ve
Rusya’nın ortak tehditlere karşı birlikte hareket etme gereği açıktır.
Ancak AB ile Rusya arasındaki potansiyel uyum, Ukrayna’daki son
olaylardan sonra askıya alınmış gibi gözükmektedir. Özellikle NATO’nun Rusya ile
ilişkilerin askıya alınması kararı, Avrupa güvenlik yapısının uyumlaştırılmasında geri
adımların atılmasına neden olabilir.
95
KAYNAKÇA
Kitaplar/ Kitap bölümleri
Aalto, Pami (ed), ‘The EU-Russian energy dialogue: Europe’s future energy
security’, ‘Energy dialogue and the future of Russia: politics and economics in
the struggle for Europe’ (Morozov, Viatcheslav), Aldershot, Ashgate, 2007.
Arbatov, Alexei, Dvorkin, Vladimir ve diğerleri, ‘NATO-Russia Relations
(Prospects for New Security. Architecture, Nuclear Reductions, CFE Treaty)’,
Moskova, İMEMO publications, 2010.
Biscop, Sven (ed.), ‘Audit of European Strategy’, ‘Building up EU military
capabilities: an incremental process’ (Homan, Kees), Gent, Academia Press, 2004.
Bretherton, Charlotte, ‘The European Union as a Global Actor’, London and New
York, Routledge yayınları, 1999.
Creuzberger, Stefan et al., ‘Vneshnyaya Politika Rossii: ot Yeltsina k Putinu’,
çeviren Natalya Komarova, Optima Yayınları, Kiev, 2002.
Cooper, Robert, ‘The Breaking of Nations: Order and Chaos in the Twenty-First
Century’, London, Paperback Press, 2003.
Donaldson, Robert, ‘The Foreign Policy of Russia: changing systems, enduring
interests’, NewYork, M. E. Sharpe, 2002.
Held, David ve Koenig-Archibugi, Mathias (eds), 'American Power in the 21st
Century', 'Hard Power, Soft Power and the goals of diplomacy' (Cooper, Robert),
Cambridge, Polity Press, 2004.
Kamalov, İlyas, ‘Putin dönemi Rus dış politikası: Moskova’nın Rövanşı’,
İstanbul, Yeditepe Yayınevi, 2008.
Krastev, Ivan ve Leonard, Mark, ‘The Spectre of a Multipolar Europe’, London,
The European Council on Foreign Relations Publications, 2010.
Lucas, Edward ‘The new Cold War: Putin’s Russia and the threat to the West’,
Basingstoke, Palgrave Macmillan, 2008.
Nugent, Neill, ‘European Union Enlargement’, ‘The EU and the 10 + 2
enlargement round: opportunities and challenges’, Basingstoke, Palgrave
Macmillan, 2004.
Piotrowski, Marcin A., ‘Russia’s Security Policy’, New York, Council on foreign
relations books, 2002.
96
Primakov, Evgeni, Rusyasız Dünya, Rossiyskaya gazeta yayınevi, 2009, çev. Aijan
Esenkanova.
Tangör, Burak, ‘Avrupa Birliği’nin Dış Güvenlik ve Savunma Politikaları:
OGSP’, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2010.
Tangör, Burak, ‘Avrupa Birliği Güvenlik ve Savunma Politikası’nın Gelişimi’,
Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2009.
Yapıcı, Merve, ‘Rus Dış Politikasını Oluşturan İç Etkenler’, Ankara, USAK
yayınları, 2010.
Yurgens, İgor ve Kulik, Sergey, ‘O perpektivah razvitiya otnoşeniy Rossii i Nato’,
Moskova, İNSOR yayınları, 2010.
Zagosrkiy, Andrei, ‘Helsinkiy protsess’, Moskova, Prava çeloveka yayınları, 2005.
Makaleler
Adomeit, Hannes, 'Putin's 'Eurasian Union': Russia's integration project and policies
on post-Soviet space', Neighbourhood Policy Paper, Sayı 4, Temmuz 2012, s. 1-5.
Alcaro, Riccardo ve Alessandri, Emiliano, ‘Engaging Russia: Prospects for a LongTerm European Security Compact’, European Foreign Affairs Review, Sayı 15,
2010.
Arbatova, Nadejda, ‘Obşeye prostranstvo bezopasnosti mejdu Rossiyey i ES:
imperativı I prepyatstviya’, ‘İndeks bezopasnosti’ dergisi, Sayı 3(86), 2008.
Bader, Max, ‘The challenges of OSCE electoral assistance in former Soviet Union’,
Security and Human Rights Journal, Cilt 22, Sayı 1, 2011, s. 10-11.
Belyi, A.V., Klaus, U.G., ‘Russia’s gas exports and transit dispute resolution under
the ECT: missed opportunities for Gazprom or false hopes in Europe?’, Journal of
Energy and Natural Resources Law, Cilt 25, Sayı 3, 2007.
Cremona, Marise ve Sadurski, Wojciech, ‘The European Neighbourhood Policy: A
Framework for Modernisation?’, European University Institute, EUI Working
Papers, Sayı 1, 2007, s. 11-18.
Dragneva, Rilka ve Wolczuk, Kataryna, ‘Russia, the Eurasian Customs Union and
the EU: Cooperation, Stagnation or Rivalry?’, Chatham House Briefing Paper,
Ağustos 2012.
Edwards, Geoffrey, ‘The New Member States and the Making of EU Foreign
Policy’, European Foreign Affairs Review 11, 2006, s. 149-152.
97
Emerson, Michael, ‘Implications of the Eurozone Crisis for EU Foreign Policy:
Costs and Opportunities’, CEPS Commentaries, 1 Haziran 2012.
Entin, Mark, ‘Partnerstvo RF-ES v usloviyah neopredelonnosti’, MGIMO, `Vsya
Evropa` dergisi, Sayı 5 (66), 2012.
Everts, Steven, ‘Shaping a Credible EU Foreign Policy’, Center for European
Reform Publications, 5 Şubat 2002.
Fedorov, Yury, ‘Medvedev’s Initiative: A Trap for Europe?’, Central European
Journal of International and Security Studies, Cilt 3, Sayı 2, Kasım 2009, s. 5761.
Finon, Dominique ve Locatelli, Catherine, ‘Russian and European gas
interdependence: could contractual trade channel geopolitics?’ , Energy Policy, Cilt
36, Sayı 1, 2008.
François, İsabelle , ‘The United States, Russia, and Europe: Trilateral Security
Dialogue in the Absence of Strategic Partnership’, Atlantic Council Publication,
Eylül 2013.
Gegeout, Catherine, ‘The US presence within the EU’s Common Foreign and
Security Policy (CFSP) system: the relevance of neorealism and the security
community concept’, European University İnstitute, Mart 2003, s. 12-15.
Gnedina, Elena ve Popescu, Nicu, ‘Pervoe Desyatiletiye Evropeyskoy Politiki
Sosedstva v Vostoçnoy Evrope’, Neighbourhood policy paper, Sayı 1, Aralık 2012.
Goldthau, Andreas, ‘Rhetoric versus reality: Russian threats to European energy
supply’, Energy Policy, Cilt 36, Sayı 2, 2008.
Grabbe, Heather, ‘European Union Conditionality and the Acquis Communautaire’,
International Political Science Review, Cilt 23, Sayı 3, 2002.
Grevi, Giovanni, ‘Pioneering Foreign Policy: The EU Special Representatives’,
European Union Institute for Security Studies, Chaillot Papers, Sayı 106, 2007.
Helm, Dieter, ‘The Russian dimension and Europe’s external energy policy’,
Dieterhelm Publications, 2007.
Heinrich, Andreas ‘Under the Kremlin’s thumb: does increased state control in the
Russian gas sector endanger European energy security?’, Europe-Asia Studies, Cilt
60, Sayı 9, 2008.
Kefferpütz, Roderick, ‘On Thin Ice? (Mis)interpreting Russian Policy in the High
North’, CEPS policy brief, Sayı 205, Şubat 2010.
Lang, K.-O., ‘Storenfriede oder Ideengeber? Die Neuen in de r GASP’, Osteuropa
54. Jg. 5-6/2004, çeviren Anna Serbina.
98
Sergei Lavrov, ‘Rossiya i mir v XXI veke’, ‘Rossiya v globalnoy politike’ dergisi,
Sayı 4, 20 Temmuz 2008.
Lehne, Stefan, ‘Time to reset the European Neighborhood Policy’, Carnegie
Europe, 4 Şubat 2014, s. 8-16.
Lukin V. N. ve Musienko T. V., ‘Globalizatsiya i mejdunarodnıy terrorizm: profili i
strategii upravleniya riskami’, Credo dergisi, Sayı 2, 2011.
Makarychev Andrey, ‘Hard, Soft or Human?’, PONARS Eurasia Policy Memo,
Sayı 129, Ekim 2010, s. 131-132.
Makarychev, Andrey, ‘Russia Between “Old” and “New” Europe’, PONARS Policy
Memo, Sayı 333, Kasım 2004, s. 3-4.
Manners, Ian, ‘Normative Power Europe: A contradiction in terms?’, Journal of
Common Market Studies, Cilt 40, Sayı 2, 2002.
Maxine, David; Jackie, Gower ve Haukkala, Hiski, ‘Introduction: The European
Union and Russia’, Journal of Contemporary European Studies, Cilt 19, Sayı 2,
Haziran 2011, s.183-184.
McClintock, Björn, ‘NATO and ESDP – Roommates or Rivals?’, Lund University
Department of Political Science, STV003, 2006, s. 10-14.
Missiroli, Antonio, ‘Enabling the future European military capabilities 2013-2025:
challenges and avenues’, European Union Institute for Security Studies Report,
Sayı 16, Mayıs 2013, s. 5-11.
Missiroli Antonio, ‘The EU and its changing neighborhood: stabilization, integration
and partnership’, Geneva Centre for Security Policy Occasional Papers, Cenevre,
2002, s. 5-6.
Moshes, Arkady, ‘Prospects For EU-Russia Foreign And Security Policy
Cooperation’, EU-Russia Review, Sayı 2, Kasım 2006.
Muzalevsky, Roman, ‘The Russian-Georgian war: implications for the UN and
Collective Security’, USAK yayınları, Cilt 4, Sayı 7, 2009.
Newnham, Randall, ‘Oil, carrots, and sticks: Russia’s energy resources as a foreign
policy tool’, Journal of Eurasian Studies, Cilt 2, Sayı 2, 2011.
Nöel, Pierre, ‘A market between us: reducing the political cost of Europe’s
dependence on Russian gas’, University of Cambridge, Electricity Policy Research
Group, Working Paper 916, May 2009.
Özkan, Emre, ‘European Union's Common Foreign and Security Policy in the PostSeptember 11 Period’, The Journal of Turkish Weekly.
99
Paşkovskaya, İrina, ‘Evropeyskiy soyuz: formirovaniye vneşney energetiçeskoy
politiki’, MGİMO analitik raporları, Sayı 1(20), Haziran 2008, s. 44-45.
Pick, Lisa, ‘EU - Russia energy relations : a critical analysis’, POLIS Journal, Cilt
7, 2012.
Portela, Clara, ‘The role of the EU in the Non-proliferation of nuclear weapons’,
PRIF reports, Sayı 65, 2004.
Poti, Laszlo, ‘Evolving Russian Foreign and Security Policy: Interpreting the Putindoctrine’, Acta Slavica Iaponica, Sayı 25, 2008.
Quille, Gerrard, ‘What does EU agreement on operational planning mean for
NATO?’, NATO Notes, Cilt. 5, Sayı 8, 2003, s. 7-8.
Romanova, Tatiana, ‘Energy policy of Russia: still in a state of flux’, , ed. Andris
Spruds and T. Rostoks, ‘Energy pulling the Baltic sea region together or apart?’,
Riga, Zinatne, 2009, s. 134-137.
Samokhvalov, Vsevolod, ‘Relations in the Russia-Ukraine-EU Triangle: ‘zero-sum
game’ or not?’, European Union Institute for Security Studies, Occasional Paper,
Sayı 68, 2007, s. 11-12.
Schimmelfennig, Frank, ‘NATO's Enlargement to the East: An Analysis of
Collective Decision – making’, EAPC - NATO Individual Fellowship Report 1998
– 2000, 1998, s. 1-20.
Sedelmeier, Ulrich, ‘Europeanisation in new member and candidate states’, Living
Reviews in European Governance, Cilt 1, Sayı 1, 12 Şubat 2011.
Serbina, Anna, ‘Obşaya Vneşnyaya Politika I Politika Bezopasnosti ES’, Vestnik
TGU dergisi, Sayı 324, 2009, s.2-3.
Smertina, Kseniya, ‘Reformirovaniye Evropeyskoy arhitekturı bezopasnosti:
Rossiyskoye predlojeniye i Evropeyskiy kontekst’, ‘İndeks bezopasnosti’ dergisi,
Sayı 1(92), Nisan 2010.
Smirnov, Pavel, ‘Tsentralnaya I Vostoçnaya Evropa mezhdu SŞA I ES’, ‘ABD ve
Kanada: ekonomi, siyaset, kültür’ dergisi, Sayı 8, 2005.
Smith, Karen E., ‘CFSP Forum’, Cilt 1, Sayı 3, Kasım 2003, s. 3-8.
Smith, Keith C., ‘Russia and European energy security: divide and dominate’, CSIS
press, Ekim 2008, s.4-16.
Smith, Keith C., 'Russian energy dependency and the conflicting interests of old and
new Europe', CSIS press, 12 Mayıs 2009, s. 2-4.
100
Snejanova, L.N., ‘Natsionalnaya bezopasnost Rossii: problemi i puti reşeniya’,
Milli Modern İdeoloji Geliştirme Enstitüsü, Moskova 2009.
Tolksdorf, Dominik, ‘The role of EU Special Representatives in the post-Lisbon
foreign policy system: A renaissance?’, European Union Institute for European
Studies Policy Brief, Haziran 2012, s. 1-4.
Umbach, Frank, ‘Global energy security and the implication for the EU’ , Energy
policy, Cilt 38, Sayı 3, 2010, s. 1230.
Woehrel, Steven, ‘Russian energy policy toward neighbouring countries’, CRS
report for Congress, Eylül 2009, s. 6.
Yazgan, Hatice ‘Soğuk Savaş sonrası Avrupa Birliği Rusya Federasyonu
İlişkileri’, ed: Reha Yılmaz, ‘Avrasya Paradoksu, Beklentiler ve Endişeler’, Ankara,
Nobel Yayınevi 2013.
Yermakov, Sergei, ‘The role of conventional armed forces in the system of European
security’, Russia's Institute For Strategic Studies, Nato Research Fellowship, 2001,
s. 3-53.
Zellner, Wolfgang, ‘From Corfu to Astana: The way to the 2010 OSCE summit’,
Security and Human Rights Journal, Sayı 3, 2010, s. 234-235.
Zagorskiy, Andrei, ‘Zachem uhodit iz OBSE’, ‘Rossia v globalnoy politike’ dergisi,
Sayı 4, 2008.
Resmi belgeler
24th World Gas Conference, ‘The global energy challenge: reviewing the
strategies for natural gas’, 2009.
AB-Rusya 15. Zirvesi, ‘‘Road Maps’ for four Common Spaces’, 2005.
AGİT’in Viyena’daki Konferansta Rusya’nın AGİT daimi temsilcisi A. Azimov’un
konuşması, 26 Ekim 2010.
Amsterdam Antlaşması, 1997.
‘BP Statistical Review of World Energy’, 2008.
Civilian Capabilities Commitment Conference, ‘Ministerial Declaration’, Brürksel,
22 Kasım 2004.
Commission of the European Communities, ‘An energy policy for Europe’,
Brüksel, 2007, COM (2007), 1 final.
101
‘Conceptual Approach to the New Legal Framework for Energy Cooperation
(Goals and Principles)’, 21 Nisan 2009.
Council of European Union, ‘Common Strategy of theEuropean Union on
Russia’, Brüksel, 16 Nisan 1999.
Council Decision 2004/803/CFSP ‘on the launching of the European Union
military operation in Bosnia and Herzegovina’, 25 Kasım 2004.
Council of the European Union, ‘EU training mission in Mali established’,
Brüksel, 17 Ocak 2013.
Council of the European Union, ‘Presidency Conclusions’, 7224/1/07 REV 1,
Brüksel, 2 Mayıs 2007.
Directorate General External Relations, ‘Working together: The European
Neighbourhood Policy’, 2007.
‘Draft Treaty on European Security’, 29 Kasım 2009.
Eurogas, ‘Natural gas demand and supply, long term outlook to 2030’.
European Commission, Directorate-General for Humanitarian Aid (ECHO),
Financial Report 2007.
European Commission,‘European Neighbourhood Policy’, 2004.
European Commission, ‘EU-Russia Energy Dialogue 2000-2010’, 2011.
European Commission, ‘Restrictive measures (sanctions) in force’, son
güncelleme 2014.
European Commission, ‘Review of EU-Russia relations’, MEMO/08/678, 05
Kasım 2008.
European Council, ‘A Secure Europe in a Better World. European Security
Strategy’, Brüksel, 12 Aralık 2003.
European Defence Agency, ‘Initial Long-term Vision for European Defence
Capability and Capacity Needs’, Levi, 3 Ekim 2006.
European Neighbourhood Policy, ‘Reference Documents’.
European Parliament, ‘Resolution of 26 September 2007 on towards a common
European foreign policy on energy’, 2007.
European Union External Action Service, ‘EU Special Representatives’.
European Union External Action Service, ‘Strategy for Security and Development
in the Sahel’, 2011.
102
‘Joint Statement of Secretary Clinton and Polish Foreign Minister Sikorski’,
Krakow, 3 Temmuz 2010.
‘Korfu Süreci’, Haziran 2009.
Lavrov, Sergei,‘Rusya’nın dış siyaseti ve jeopolitik durumun yeni niteliği’,
Rusya Dış İşleri Bakanlığı, 29.12.2008.
Letter by Christopher Patten and Javier Solana, ‘Wider Europe’, 2002.
Lizbon Antlaşması, 2007.
Maastricht Antlaşması, 1993.
Medvedev’s Speech at Meeting with German Political, Parliamentary and Civic
Leaders , 5 Temmuz 2008.
Mezeberg şehrinde gerçekleşen Medevedev-Merkel görüşmesinin sonuçları üzerine
Bildiri, 5 Haziran 2010.
NATO, ‘NATO in 2020: Assured Security, Dynamic Engagement’, 17 Mayıs
2010.
NATO, 'The New Strategic Concept: Active Engagement, Modern Defence', 8
Ekim 2010.
Nice Antlaşması, 2001.
Organization for Security and Co-operation in Europe, ‘Sixteenth Meeting of the
Ministerial Council’, Helsinki, Aralık 2008.
Organization for Security and Co-operation in Europe, ‘Stabilizing measures for
localized crisis situations’, DOC.FSC/2/96 , 25 Kasım 1993.
Ortak dış güvenliği ile ilgili ‘yol haritası’, 10 Mayıs 2005.
Piebalgs, Andris, ‘Speech at the EU Energy Policy and Law Conference’,
Brüksel, 2006.
Piebalgs, Andris, ‘Speech at the Lisbon Energy Forum’, 2007.
Putin’s Speech and the Following Discussion at the Munich Conference on Security
Policy, 10 Şubat 2007.
‘Rusya’nın Askeri doktrini’, 2010.
Rusya Devlet Başkanı D. Medvedev’in beş prensibi, Rusya resmi gazetesi ,
01.09.2008.
103
Rusya Dış İşleri Bakanlığı, Sergei Lavrov’un MGİMO Enstitüsündeki konuşması, 1
Eylül 2010.
Rusya Federasyonu Dış İşleri Bakanlığı, ‘Rusya Federasyonu Dış Politika
Konsepti’, 12 Şubat 2013.
Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi, ‘“Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar
milli güvenlik stratejisi” onayı hakkında Devlet Başkanı’nın kararı’, 13.05.2009.
Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi, ‘Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar
milli güvenlik stratejisi ve onun gerçekleştirilmesi için önlemler’ adlı toplantı,
24.03.2009.
‘Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar milli güvenlik stratejisi’, Rusya resmi
gazetesi, 12.05.2009.
Rusya Federasyonu Enerji Bakanlığı, ‘Rusya-Çin enerji diyalogu, petrol
alanındaki işbirliği’.
Seville European Council, 21-22 Haziran 2002.
Statement by Minister Siim Kallas at the Heritage Foundation, 27 Mart 1996.
UN Security Council ‘Resolution 1575’, 22 Kasım 2004.
‘United Nations Treaty Collection’.
‘Uzmanların gözüyle Rusya’nın milli güvenliği’, Rusya Bilim Akademisi
Sosyoloji Enstitüsü analitik raporu, 15.04.2011.
Western European Union, Council of Ministers, ‘Petersberg Declaration’, Bonn, 19
Haziran 1992.
İnternet ve gazete kaynakları
16th EU-Russia Summit Results, Londra, 4 Ekim 2005
(http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/er/86449.pdf
erişim tarihi 03.08.2013).
‘Arabian oil and Gas’ iş portalı, 22 Nisan 2009 (
http://www.arabianoilandgas.com/article-5336only_qatar_iran_and_russia_to_export_gas_by_2030/#.UjbzxT9dxvw erişim tarihi
22.09.2013).
‘Azerbaijan may join South Stream’, News. Az haberleri, 26 Şubat 2010,
(http://www.news.az/articles/10197 Erişim Tarihi 21 Eylül 2013).
104
Beunderman, Mark, ‘NATO Chief tells EU not to ‘replicate’ Army Tasks’, EU
Observer news, 6 Kasım 2006 (http://euobserver.com/13/22798 erişim tarihi
24.03.2013).
Common Foreign and Security Policy
(http://europa.eu/legislation_summaries/institutional_affairs/treaties/lisbon_treaty/ai0
025_en.htm erişim tarihi 02.02.2013).
Delfi Haberleri, 11 şubat 2003, ( http://rus.delfi.ee/daily/estonia/kallas-myobyazany-vstat-na-storonu-ssha.d?id=5117893 erişim tarihi 07.02.2013).
Dempsey, Judy, ‘Victory for Russia as the EU’s Nabucco Gas project collapses’,
Carnegie Europe, 1 Temmuz 2013
(http://www.carnegieeurope.eu/strategiceurope/?fa=52246 erişim tarihi 31.10.2013).
Enerji diyaloğu
(http://ec.europa.eu/energy/international/russia/dialogue/dialogue_en.htm erişim
tarihi 09.09.2013).
‘East-Central Europe to Barack Obama: an open letter’, 22 Temmuz 2009,
(http://www.opendemocracy.net/article/east-central-europe-to-barack-obama-anopen-letter erişim tarihi 03.06.2013).
European Community Humanitarian Office (ECHO),
(http://ec.europa.eu/echo/about/ erişim tarihi 25.02.2013).
EU Neighbourhood İnfo Centre, ‘The European Neighbourhood Policy’,
(http://www.enpi-info.eu/main.php?id=344&id_type=2&lang_id=450 erişim tarihi
07.02.2013).
European Union External Action, ‘EU relations with Russia’,
(http://eeas.europa.eu/russia/index_en.htm erişim tarihi: 18.05.2014).
Macalister, Terry, ‘Russia, Iran and Qatar announce cartel that will control 60% of
world's gas supplies’, The Guardian haberleri, 22 Ekim 2008.
NATO-Rusya Konseyi, (http://www.nato-russiacouncil.info/Glossaries_Overview.aspx erişim tarihi 07.07.2013).
NATO-Rusya toplantısının sonuçları üzerine basın konferansı , 20.11.2010.
‘Obzor zarubejnoy pressı: ‘ojidaemo’ mnogo o Hodorkovskom’, Finam haberleri,
11 Haziran 2008 (Rusçası
http://www.finam.ru/analysis/newsitem2F8A500578/default.asp erişim tarihi
16.09.2013), original hali ‘LA PROPOSITION MEDVEDEV’, Le Temps, 7 Haziran
2008, (http://www.pressmon.com/cgi-bin/press_view.cgi?id=65029, erişim tarihi
16.09.2013).
105
Persson, Mats, ‘The European Army: It might be European. It won’t be an army’,
The Telegrath gazetesi, 20 Aralık 2013.
Pop, Valentina, ‘'Intense' discussion on EU-Nato relations at Lisbon summit’, EU
Observer, 21.11.2010 (http://euobserver.com/defence/31314 Erişim Tarihi 19 Eylül
2013).
‘Pravda’ haberleri 10.03.2011
(http://www.moscowtopnews.com/?area=postView&id=2238 erişim tarihi
15.09.2013).
Putin, Vladimir, ‘Pust’ jenu svoyu uçat şi varit’, ‘Gazeta’ haberleri, 14.02.2008,
(http://www.gazeta.ru/politics/2008/02/14_a_2636567.shtml erişim tarihi
11.06.2013).
Rettman, Andrew, ‘Details emerge on new EU-Russia committee’, EU observer,
07.06.2010, (http://euobserver.com/foreign/30228 erişim tarihi: 28.03.2014).
‘Ria Novosti’ haberleri, 26.10.2008,
(http://ria.ru/economy/20081026/153841350.html erişim tarihi: 18.05.2014).
Rostec (Rus ağır sanayi birliği) haberleri, ‘The Malian Army to Be Armed with
Russian Assault Rifles’, 2013 (http://rostec.ru/en/news/1353 erişim taihi
27.03.2014).
Rusya Dış İşleri Bakanı Sergei Lavrov’un New York’taki basın toplantısında
konuşması, 29 Eylül 2008,
(http://www.mid.ru/brp_4.nsf/2fee282eb6df40e643256999005e6e8c/8ad02b8251a2e
8f8c32574d5004a4b4c?OpenDocument erişim tarihi 01.06.2013).
Rusya Dış İşleri Bakanı Lavrov’un ‘Spiegel’ adlı Alman gazetesine verdiği mülakat,
16 şubat 2009,(
http://www.mid.ru/brp_4.nsf/0/7FF8F9002FDCDA31C325755F0043376E erişim
tarihi 10.06.2013).
Rusya Dış İşleri Bakanlığı, ‘AB-Rusya yeni temel antlaşmasının 11.
müzakerelerin sonuçları hakkında’, 17 Kasım 2012
(http://www.russianmission.eu/en/news/11th-round-negotiations-newrussia%E2%80%93eu-agreement-completed Erişim Tarihi 12 Eylül 2013).
Rusya Federasyonu AB Daimi Temsilciliği, ‘Kratkiy obzor otnoşeniy’,
(http://www.russianmission.eu/ru/kratkii-obzor-otnoshenii erişim tarihi: 18.05.2014).
‘Rusya haberleri’, 21 Eylül 2012
(http://www.newsru.com/russia/21sep2012/armydegrade.html erişim tarihi 26.05.
2013).
106
Secretary Rumsfeld Briefs at the Foreign Press Center, 22 Ocak, 2003
(http://www.defense.gov/transcripts/transcript.aspx?transcriptid=1330 erişim tarihi
02.02.2013).
‘Sovyet Rusyası’ adlı gazete, 07 Mart 2009, (http://kprf.ru/rus_soc/64389.html
erişim tarihi 26.05. 2013).
‘The development of the trilateral dialogue US-EU-Russia is the task of EuroAtlantic Security Initiative’, 2010’da başlamıştır.
(http://www.imemo.ru/ru/mpr/easi/ ,
http://carnegieendowment.org/pdf/PressRelease/easi-press-release201202.pdf erişim
tarihi 19.09.2013).
‘Top ideas’, 05.09.2013 (http://ideas.time.com/2013/09/05/obamas-plan-forintervention-in-syria-is-illegal/ erişim tarihi 15.09.2013).
Ulaşım diyaloğu (http://formodernisation.com/en/dialogues/transport/ 09.09.2013).
Union for the Mediterranean, ( http://www.emwis.net/initiatives/mediterraneanunion erişim tarihi 25.02.2013).
U.S. online training course for OSCE, ‘Russia-Georgia war’, ‘Attempts at conflict
management’, (http://react.usip.org/pub/m7/p27.html erişim tarihi: 28.03.2014).
‘Vzglyad’ adlı iş gazetesi 20 Mart 2012 (http://vz.ru/politics/2012/3/20/569694.html
erişim tarihi 26.05. 2013).
Watson, Rob, ‘Putin's speech: Back to cold war?’, BBC News, 10 Şubat 2007
(http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/6350847.stm Erişim Tarihi 15 Eylül 2013).
Weiss, Clara, ‘European Union’s Nabucco pipeline project aborted’, WSWS news,
13 Temmuz 2013 (https://www.wsws.org/en/articles/2013/07/13/nabu-j13.html
erişim tarihi 31.10.2013).
107
ÖZET
Bu tezin amacı, Soğuk Savaş sonrası dönemde, 1991-2013 yıllar arasında, AB
ve Rusya Federasyonu’nun güvenlik ilişkilerinde temel sorun alanlarını ortaya
koymak, bu sorunların nasıl aşılabileceğini belirlemek ve gerek AB, gerekse
Rusya’nın temel güvenlik politikalarını, başta farklı güvenlik aktörü özelliği
göstermelerinden kaynaklanan özelliklerini vurgulayarak incelemektir.
Avrupa Birliği ile Rusya Federasyonu arasındaki olan çokyönlü ilişkiler
birçok faktörlerden etkilenmektedir. Bunlar arasında Avrupa’daki Nato’nun varlığı,
bu kapsamda Füze savunma sistemi konusu, Kosovo’nun, şimdi de Ukrayna’nın
durumu, Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerin AB’ne kabul edilmeleri, ayrıca Nato ve
Komşuluk Politikası çerçevesinde AB genişlemesi ve iki tarafın ekonomi ve enerji
alanlarında karşılıklı bağımlılığı vardır.
Sui generis ile ekonomik bir birlikten siyasi birliğe evrilen ulusüstü nitelikli
AB ‘barış, özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları’ normları ile
‘normatif güç’ haline gelebilmiştir. 2. Dünya Savaşından bugüne kadar yapay ve
dikey (kurumsal ve coğrafik) olarak gelişen ve genişleyen AB Avrupa’nın önemli
güvenlik aktörü haline de gelmiştir.
Bunun yanında, Sovyetlerin yıkımından sonra realist aktörü olarak Batı ile
ilişkilerini düzenleyen Rusya da Avrupa güvenlik sisteminde klasik güvenlik
tehditleri ve milli güvenliğini ön plana koyarak kendisine uygun rol arayışı içindedir.
Tezin temel varsayımı: Avrupa’da barış ve istikrar hem AB hem de Rusya
için bir amacı, ortak çıkarı oluşturmasına rağmen temel sorunun iki tarafın karşılıklı
yaklaşım
farklılıklarından
ve
güvenlik
tehditleri
farklı
algılamalarından
kaynaklanmasıdır. Bu bağlamda çalışmanın Birinci Bölümü’nde AB’nin Rusya’ya
karşı yaklaşımının nedenlerini ortaya koyabilmek amacıyla birliğin bir uluslararası
108
aktör olarak nasıl bir evrim geçirdiği, temel özellikleri, yapısal eksiklik ve
yönelimlerine dikkat çekilerek Güvenlik Politikaları incelenmiştir. İkinci bölümde
Rusya’nın temel güvenlik yaklaşımı araştırılmıştır. Tezin son bölümünde ise ilk iki
bölümde ortaya konan veriler çerçevesinde AB ve Rusya Federasyonu arasında
mevcut temel güvenlik ilişkileri, ilişkilerin potansiyeli incelenmiştir.
Tez AB – Rusya Federasyonu arasında güvenlik ilişkilerin irade ve güven
eksliğinden dolayı yavaş geliştiğini, bunun aşılması için diyalogun önemli olduğunu
ve her iki taraf için tercih edilebilir bir güvenlik yapısı etkili bir AB-NATO-Rusya
ilişki sisteminin kurulması ile sağlanabileceği sonucuna varmıştır.
Anahtar kelimeler: Avrupa güvenlik sistemi, Komşuluk Politikası, Avrasya Birliği,
realizm, liberalizm, karşılıklı bağımlılık, enerji güvenliği, askeri güvenlik, NATO,
AB, ABD, Rusya Federasyonu.
109
ABSTRACT
This study analyzed both EU’s and Russia Federation’s Security policies
emphasizing on their features, explored problematic fields in the EU-Russian
Federation security relations and tried to show probable ways of solution.
The basic thesis of this study is that although peace and stability in Europe is
the goal and common interest of EU and Russian Federation, the basic problem
caused by the difference of sides in the mutual approach to each other and diverse
perception of security challenges. In this context firstly it was examined EU’s
Security Policies by attracting attention on its evolution, main features, structural
shortage and tendencies. Then the Russian Federations security approach was
explored. And finally, based on first chapter’s data, present security relations
between EU and Russian Federation, and the potentiality of these relations was
analyzed.
This study come to the conclusions, that the EU-Russia security relations are
developing slowly, because of the lack of mutual political will and trust, and the
dialogue is important to override this; that preferable security structure for both sides
can be provided by the setting up of effective system of EU-NATO-Russian
Federation relations.
Key words: European security system, Neighbourhood Policy, Eurasion Union,
realism, liberalism, mutual dependency, energy security, military security, NATO, EU, USA,
Russian Federation.
110
Download