T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI EKONOMİK İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ULUSLARARASI İLİŞKİLER AVRUPA BİRLİĞİ VE RUSYA FEDERASYONU GÜVENLİK İLİŞKİLERİ Yüksek Lisans Tezi Eduard KHUSAİNOV Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Hatice YAZGAN Ankara 2014 1 İÇİNDEKİLER Kısaltmalar.................................................................................................................4 Giriş.............................................................................................................................5 BİRİNCİ BÖLÜM: AVRUPA BİRLİĞİ GÜVENLİK POLİTİKASI................7 I. Bir Güvenlik Aktörü Olarak AB............................................................................7 A. AB’nin geniş anlamda güvenliği........................................................................9 B. ODGP’nin kurumsallaşma süreci....................................................................14 II. AB’nin askeri yapısı.............................................................................................18 A. AB Operasyonları.............................................................................................20 B. Geleceğe yönelik OGSP planları......................................................................22 III. AB Genişlemesi ve diğer politikalar...................................................................23 A. ODGP ve Doğu Genişlemesi Ülkeleri..............................................................23 B. AB ‘Komşuluk Politikası’.................................................................................28 C. AB Enerji Politikası..........................................................................................32 İKİNCİ BÖLÜM: RUSYA FEDERASYONU GÜVENLİK POLİTİKASI.............................................................................................................36 I. Genel olarak Rusya Federasyonu’nun milli güvenliği............................................36 Rusya Federasyonu’nun dış güvenliği ....................................................................42 II. Diğer Uluslararası Güvenlik Kuruluşları ile İlişkiler .........................................47 A. Rusya ve AGİT....................................................................................................52 B. Rusya, NATO ve KGAÖ.....................................................................................55 2 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: AB-RUSYA FEDERASYONU GÜVENLİK İLİŞKİLERİNDE MEVCUT DURUM..................................................................60 I. Tarihsel çerçeve....................................................................................................60 A. İlişkilerde Başlıca Gelişmeler............................................................................62 1. Güvenliğin Yol Haritası.....................................................................................62 2. Medvedev Girişimi.............................................................................................66 3. Mezeberg Girişimi.............................................................................................73 4. AB ve Avrasya Gümrük Birliği (Avrasya Birliği)...........................................76 B. AB-NATO ilişkileri...........................................................................................78 C. Enerji alanında işbirliği …………………………............................................80 II. AB ve Rusya Federasyonu’nun Güvenlik Yaklaşımlarının Karşılaştırılması......91 SONUÇ.....................................................................................................................94 KAYNAKÇA...........................................................................................................96 ÖZET…..................................................................................................................108 ABSTRACT...........................................................................................................110 3 Kısaltmalar: AAOK – Avro-Atlantik Ortaklık Konseyi AB – Avrupa Birliği ABD – Amerika Birleşik Devletleri AGA – Avrupa Güvenliği Antlaşması AGİT – Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGSP – Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası BAB – Batı Avrupa Birliği BDT – Birleşik Devletler Topluluğu BİO – Barış İçin Ortaklık BM – Birleşmiş Milletler DTÖ – Dünya Ticaret Örgütü ECHO- European Community Humanitarian Office KGAÖ – Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü MDAÜ – Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri NATO – North Atlantic Treaty Organisation ODGP – Ortak Dış ve Güvenlik Politikası OGSP – Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası SSCB – Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği 4 GİRİŞ Rusya Federasyonu ve AB arasındaki ilişkiler geniş anlamda Batı ile Rusya arasındaki ilişkilerin bir parçasıdır. Bu çerçevede Rusya-AB ilişkileri; geniş anlamda Nato-Rusya ilişkileri, Rusya-ABD ilişkileri, bu kapsamda Füze Savunma sistemi, Kosova’nın durumu gibi konulardan etkilenmektedir. Bunun yanında, AB’nin Soğuk Savaş öncesi Sovyetler ve etkisi altındaki Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerini AB üyesi olarak kabul etmesi ve hâlihazırda komşuları ile ekonomik/siyasi ilişkiler kurma yolundaki tutumu, Rusya ile ilişkilerini doğrudan etkilemektedir. Nato genişlemesi gibi AB genişlemesi ve Komşuluk Politikası da Rusya Federasyonu’nun çıkar alanlarını ilgilendirmektedir. Rusya’nın-AB ve geniş anlamda Batı ile ilişkileri, Batı güvenlik sisteminde kendisine aradığı uygun rol bağlamında değerlendirilmelidir. Bu çerçevede öncelikle Gürcistan, günümüzde Ukrayna bağlamında yaşanan sorunlar da, Rusya’nın genel anlamda Batı, özel olarak da Rusya- AB ilişkilerinde ortak çıkar alanlarına yönelik tutumu ve karşılıklı yaklaşım farklılıklarından kaynaklanmaktadır. AB-Rusya Federasyonu arasındaki ilişkilerinde dikkate alınması gereken en önemli nokta, iki taraf arasındaki ekonomi ve enerji alanlarındaki karşılıklı bağımlılıktır. Sözkonusu karşılıklı bağımlılık yansımasını güvenlik ilişkilerinde de göstermektedir. İlişkilerdeki karşılıklı bağımlılık, ortak çıkar alanlarının varlığına da işaret etmektedir ki, bu durum mevcut karşılıklı bağımlılığın yönetilmesi sorununu beraberinde getirmektedir. Bu çalışmanın başlıca amacı, Soğuk Savaş sonrası dönemde, 1991-2013 yıllar arasında, AB ve Rusya Federasyonu’nun güvenlik ilişkilerinde temel sorun alanlarını ortaya koymak, bu sorunların nasıl aşılabileceğini belirlemek ve gerek AB, gerekse Rusya’nın temel güvenlik politikalarını, başta farklı güvenlik aktörü özelliği 5 göstermelerinden kaynaklanan özelliklerini vurgulayarak incelemektir. Tez son dönemde gündemde olan Ukrayna Krizini kapsamamaktadır. Çalışma, ulusüstü bir kuruluş (AB) ile uluslararası politikanın temel aktörü devlet (Rusya) güvenlik politikalarının karşılaştırılması mevzubahis olduğundan temel bir zorluk içermektedir. Gerçekten de, sui generis özellikleri ile ekonomik bir birlikten siyasi birliğe evrilen ulusüstü nitelikli AB ile realist bir güvenlik aktörü olarak Batı ile ilişkilerini düzenleyen Rusya’nın uluslararası politika aktörü özelliklerinin karşılıklı olarak incelenmesi içinde temel bir zorluğu barındırmaktadır. Ancak gerek AB, gerekse Rusya’nın birbirlerine yaklaşım farklılıklarının temelinde, sözkonusu özellikler yattığından bu inceleme gereklidir. Bu çerçevede çalışmanın Birinci Bölüm’ünde ilk olarak AB’nin Rusya’ya karşı yaklaşımının nedenlerini ortaya koyabilmek amacıyla AB Güvenlik Politikaları, ana hatları ve tarihsel gelişimi çerçevesinde incelenecektir. Bu Bölümde AB’nin bir uluslararası aktör olarak nasıl bir evrim geçirdiği, temel özellikleri, yapısal eksiklik ve yönelimlerine dikkat çekilerek açıklanacaktır. İkinci Bölümde, Rusya’nın temel güvenlik yaklaşımı, bu yaklaşımın içeriğini açıklayan temel belgeler üzerinden ortaya konacaktır. Üçüncü Bölümde ise AB ve Rusya Federasyonu arasında Soğuk Savaş sonrası, 1991-2013 yıllar arasında, kurulan temel güvenlik ilişkileri, ilk iki bölümde ortaya konan veriler çerçevesinde incelenecektir. 6 BİRİNCİ BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ GÜVENLİK POLİTİKASI I. Bir Güvenlik Aktörü olarak AB Bu Bölüm, Avrupa Birliği’nin (AB), Rusya Federasyonu ile mevcut ilişkilerini değerlendirebilmek amacıyla bir güvenlik aktörü olarak temel özelliklerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. AB1 günümüzde askeri ve sivil güçten farklı olarak tarih içinde kendine özgü ‘yumuşak güç/normatif güç’ haline gelmiştir. AB’nin normatif temeli son 60 sene içinde beyanname serileri, antlaşmalar, politikalar, kriterler ve koşullar aracılığıyla gelişmiştir. AB acquis communautaire içinde barış, özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları olmak üzere beş temel normu saptamak mümkündür ve bunların hepsi 2. Dünya Savaşından sonraki bugüne kadar zaman içinde aşamalı şekilde oluşmuştur. 2 Uluslarası bir güvenlik aktörü olarak AB, kuruluş yıllarında, bir başka deyişle 2. Dünya Savaşı sonrası koşullarında etkili rol oynayamamıştır. Bu durum Birliğin henüz oluşum aşamasında olması yanında, 1949 yılında Soğuk Savaş koşullarında kurulmuş olan NATO’nun gölgesinde kalmasından da kaynaklanmaktadır. Öncesinde Batı Avrupa Birliği’nin (BAB) canlandırılması ve sonra Maastricht Anlaşmasıyla AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP) kapsamında ve Avrupa’da güvenlik ve savunma meseleleride etkin rol almaya hedeflemiş olsa da, 1 AB, bütünleşmenin ilk yıllarından itibaren isim değişiklikleri geçirmiştir. Ancak çalışmada bütünlük sağlamak amacıyla, metnin tamamında AB kullanılacaktır. 2 Ian Manners, ‘Normative Power Europe: A contradiction in terms?’, Journal of Common Market Studies, Cilt 40, Sayı 2, 2002, s.242, Bkz. Christiansen’s ‘normative foundations’ (1997); Weiler’s ‘foundational ideals’ (1999); and Laffan’s ‘normative pillar’ (2001). 7 mevcut durumuna bakıldığında, bir güvenlik aktörü olarak AB’nin konumuna eleştirel yaklaşımların azımsanmayacak düzeyde olduğu görülmektedir.3 AB’nin ekonomik birlikten siyasi birliğe ve bu kapsamda ortak dış politika ve güvenlik politikasına yönelik olarak attığı önemli ve kayda değer adımlar vardır. AB’nin faaliyeti ve ilgi alanı, zaman içinde nasıl ekonomik alandan ‘spillover’(yayılma) etkisiyle siyasi alana yayıldıysa, aynı şekilde ‘askeri’ alana da geçebilme ihtimali vardır. Bunun gerçekleşmesi, bir başka deyişle AB’nin etkili bir güvenlik aktörü haline gelebilmesi için şartların oluşması gerekmektedir. Ancak AB’nin gerek yapısal zayıflıkları, gerekse daha yakın zamanda 2008 yılından itibaren yaşadığı ekonomik krizin gündemini kaplamasıyla dış ve güvenlik politikaları arka planda kalmıştır. AB’nin askeri potansiyeli, bir başka deyişle, kendi savunma sistemi olmadığı için güvenliğini mevcut araçları ve normatif gücünü kullanarak sağlamaya çalışmaktadır. AB normatif gücünü kullanarak, genişleme ve Komşuluk Politikası sayesinde sınırına komşu olan devletlerle de farklı alanlarda işbirliği yapmaktadır. Birliğin kendi sınırlarında barışı ve istikrarı sağlamak adına komşu devletlerde istikrarı ve barışı sağlamada çıkarı vardır. Bu nedenle ilgili devletlere gerektiğinde operasyonlar desteği de sağlamaktadır. Ancak AB operasyonları askeri nitelikten çok güvenlikle ilgilidir ve bu Operasyonların birçoğu NATO ile işbirliği yaparak gerçekleştirilmektedir. Kısacası, AB Avrupa güvenlik yapısında büyük rol oynamak istese de, mevcut şartlarda bunun gerçekleşmesi şimdilik imkânsızdır. Ancak zamanla, AB’nin gündeminde savunma konusu ilk sıralarda yer alırsa durum değişebilir. 3 Burak Tangör, ‘Avrupa Birliği Güvenlik ve Savunma Politikası’nın Gelişimi’, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2009, s. 47. 8 A. AB’nin geniş anlamda güvenliği Genel olarak, uluslararası güvenlik sorunların çözümü uluslararası ilişkilerin güçlü ve önemli aktörlerinden beklenmektedir. Dünyanın önde gelen ülkeleri ve örgütleri Birleşmiş Milletler’in (BM) karar alma mekanizmalarında, bölgesel çatışmalarda, fakir ülkelerde insani oynamaktadır. AB de uluslararası projelerin yürütülmesinde önemli rol arenada önemli aktör olarak faaliyet göstermektedir. AB’nin çıkar alanına doğrudan ya da dolaylı dünyanın neredeyse tüm bölgeleri girmektedir. Coğrafik olarak uzaktaki çatışmalar bile zamanla doğrudan AB için tehdit oluşturabilirler. Tehditler farklı şekilde ortaya çıkabilir: terörist saldırıları, göçmenlerin akımı veya Avrupa ticaretin çıkarlarının bozulması. 2003’te AB üye devletleri tarafından ortaklaşa kabul edilen ‘Avrupa Güvenlik Stratejisi’ AB’nin karşı karşıya olduğu ‘ana tehditleri’ şu şekilde sıralamaktadır: Terörizm, kitlesel imha silahları, bölgesel çatışmalar ve organize suç. Strateji bu tehditlerin hiçbirinin tam olarak askeri nitelikte olmadığını ve dolayısıyla bu tehditlere salt askeri araçlarla karşı koymanın imkânsız olduğunu belirtmektedir.4 Bu nedenle, AB’nin kriz çözme alanında faaliyeti farklı araçların birleşiminden oluşmaktadır. 2008’de ‘Avrupa Güvenlik Stratejisi’ yeniden gözden geçirilerek yeni tehdit alanları listeye eklenmiştir. Bunlar: Siber saldırılar, enerji güvenliği ve iklim değişikliğidir. 2008’de çıkan Rusya-Gürcistan çatışması sonucunda AB ‘dondurulmuş çatışmalar’a ilişkin endişesini de dile getirmiştir. Bu tehditler çerçevesinde, ODGP’nin karar alma imtiyazı AB Konseyi’ne aittir. Komisyon ise bu kararların uygulamasını sağlamaktadır. 4 European Council, ‘A Secure Europe in a Better World. European Security Strategy’, Brüksel, 12 Aralık 2003, (http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/78367.pdf erişim tarihi 15.02.2013). 9 AB için uluslararası istikrarın sağlanması için kullanılabilen araçların büyük kısmı uzun zamandır ODGP dışında, ‘Dış İlişkiler’ (External Relations) olarak adlandırılan alanda bulunmuştur. Bu sınırlandırma, uzun yıllar Birliğin ulusüstü niteliği ve AB üyelerinin ulusal egemenliği için en hassas alanlarında etkileşimi dayandırmayı tercih ettikleri geleneksel devletlerarası/hükümetlerarası işbirliği prensipleri arasında ideal dengeyi aramanın sonucuydu. Ekonomik ve insani konuları içeren ve geleneksel olarak ‘yüksek politikadan’ ayrılan Dış ilişkilerde’ belirleyici rolü AB Komisyonu oynuyordu. Buna göre, ODGP alanında Komisyon kabul edilen kararları hayata geçirme sürecine ‘tamamen dahil edilmiş’, fakat kararların alınması imtiyazı AB Konseyi’ne bırakılmıştır.5 Bu ayrılma genellikle yapaydı ve sıkça pratikte, ODGP ve ‘dış ilişkilerin’ araçların aynı görevleri yerine getirilmesi için uyum içinde kullanıldığı zaman, başarıyla aşılıyordu. İstikrarlı uluslararası gelişmeyi sağlamaya yönelik her türlü faaliyet kriz önleyici süreç niteliğindedir. AB de en çok bu alanda başarılı olmuştur. AB’nin genişleme sürecinin AB dış politikasının en başarılı yönü olduğu kabul edilmektedir.6 Bunun başarısı özellikle dağılan komünist bloğunun üye devletlerini bütünleşme sürecinde AB’nin içine dâhil ederek, olası bölgesel çatışmaların birçoğunu önlemesidir. Aday ülkeler için, refahlarını arttırmak için umut bağladıkları AB’ye giriş çekiciliği, AB Komisyonu’na, bu devletlere üyelik için gereken koşulların uygulanması için etkili olma imkânını sağlamıştır.7 Ancak genişleme politikasının başarısına rağmen, potansiyeli zaman içinde tükenmektedir. AB tarihinin en kapsamlı genişleme dalgası olan 2004/2007 5 Nice Antlaşması, 2001/C 80/01, Treaty on EU, m. 18(4), 14, 15. Antonio Missiroli, ‘The EU and its changing neighborhood: stabilization, integration and partnership’, Geneva Centre for Security Policy Occasional Papers, Cenevre, 2002, s. 5-6. 7 Ulrich Sedelmeier, ‘Europeanisation in new member and candidate states’, Living Reviews in European Governance, Cilt 1, Sayı 1, 12 Şubat 2011, s. 5; Heather Grabbe, ‘European Union Conditionality and the Acquis Communautaire’, International Political Science Review, Cilt 23, Sayı 3, 2002, s. 250. 6 10 genişlemesi bu sürecin sınırlarına ilişkin tartışmayı genişletmiştir. Bununla birlikte, AB, bölgedeki varlığı ile dengeleyici etkisini koruyacağını ummaktadır. Bunun mekanizması olarak “Avrupa Komşuluk Politikası” projesi gösterilmiştir. Komşuluk politikası AB’nin Doğu Avrupa, Akdeniz ve Kafkas bölgelerinde komşu ülkelerle gerçekleştirdiği işbirliğine canlılık kazandırmasını amaçlayan iddialı bir projedir.8 Ancak, Komşuluk Politikası, genişleme kadar etkili değildir. Komşuluk politikasının, AB bürokratik yapısının üçüncü devletlerle olan ilişkileri düzenleme şeklini oluşturduğu söylenebilir. AB üyeliğinden umutlu olan ülkeler için Komşuluk politikası, bu amaca ulaşmak için sadece bir ara etaptır.9 Öte yandan, Komşuluk Politikası çerçevesinde AB üyeliği amacını gütmeyen devletler için AB ile ilişkileri siyasi istikametlerini çok daha az etkilemektedir. Bunlar genel olarak AB’nin demokrasi standartlarına uyum sağlamaya niyetli olmayan Akdeniz devletleri ki, bu durum AB’de endişeye neden olmuştur. Bu nedenle 2008’de Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin girişimiyle ‘Akdeniz Birliği’ (Union for the Mediterranean) oluşturulmuştur.10 Bu birlik bölgenin durgunluğunu aşmak için tasarlanmıştır ve AB’nin Kuzey Afrika’dan gelen göçmen akımından etkilenmemesi imkânsızdır. Doğu halen dünyanın en istikrarsız bölgelerinden biri olarak kalmaktadır. AB bölgenin devletlere gereken iç refomların gerçekleştirmeleri için yeni teşvikler teklif etmeye deneyebilirdi, fakat Sarkozy’nin projesi bu alanda ileri bir adım olmamıştır. Uluslararası seviyede yönetimi gereken krizler genel olarak insanların yaşamlarını da zorlaştırmaktadır. Önemli mali kaynaklara sahip olan AB’nin kriz yönetimi çerçevesinde insani gereksinimlere de yönelmesi bu durumdan 8 European Commission, ‘European Neighbourhood Policy’, 2004 (http://ec.europa.eu/world/enp/ erişim tarihi 19.02.2013). 9 Vsevolod Samokhvalov, ‘Relations in the Russia-Ukraine-EU Triangle: ‘zero-sum game’ or not?’, European Union Institute for Security Studies, Occasional Paper, Sayı 68, 2007, s. 11, 12. 10 Union for the Mediterranean, ( http://www.emwis.net/initiatives/mediterranean-union erişim tarihi 25.02.2013). 11 kaynaklanmaktadır. AB insani yardım sağlamada dünyada en fazla katkı yapan kuruluşlardan biridir.11 AB’nin insani ajansı ECHO dünyada 140 ülkeye, özellikle Afrika, Asya ve Doğu Avrupa’ya, yardımda bulunmaktadır.12 İnsani yardımlar krizleri yok etmese de onları yumuşatmaktadır, AB de bunu iyi kullanarak durumu kendi çıkarına çevirebilmektedir Buna ilave olarak, AB krizleri diplomatik ve barışçıl yollarla da yönetmeye çalışmaktadır. Böyle durumlarda ODGP ve onun unsuru olan Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (Lizbon Antlaşmasına kadar Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP)) mekanizmaları kullanılmaktadır. ODGP alanında AB’nin faaliyetlerinin koordinasyonu, Yüksek Temsilci (High Representitive) tarafından sağlanmaktadır. Bu makamda 1999’dan 2009’a kadar bulunan Javier Solana’nın AB üyelerinin aralarında çıkar dengesini saglamada başarılı olduğu düşünülmektedir.13 Lizbon antlaşması ile yapılan değişiklikle, Birliğin Dış Politika ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi (High Representative of the Union for Foreign Affairs and Security Policy) pozisyonu kabul edilmiş ve Catherine Ashton makama atanmıştır. Yüksek Temsilci ODGP alanındaki faaliyetlerin yanı sıra, Avrupa Komsiyonu başkan vekili görevini de yürütmeye başlamıştır. Tam da bu değişiklikler resmi olarak bölünmüş ‘dış politika’ ve ‘dış ilişkiler’i birleştirmeye doğru adımın atılmasını sağlamıştır. Dış politikadan sorumlu olan Yüksek Temsilci, tek başına AB’yi endişelendiren tüm bölgesel çatışmaları takip edemediğinden, Yüksek Temsilciye yardımcı olarak onbir AB Özel Temsilcisi görev yapmaktadır. Özel Temsilcilik 11 European Commission, Directorate-General for Humanitarian Aid (ECHO), Financial Report 2007, s. 3. 12 European Community Humanitarian Office (ECHO) hakkında bkz., (http://ec.europa.eu/echo/about/ erişim tarihi 25.02.2013). 13 Steven Everts, ‘Shaping a Credible EU Foreign Policy’, Center for European Reform Publications, 5 Şubat 2002, s. 3. 12 yapısı AB üye-devletlerinin diplomatik hizmetleri tarafından isteksizlikle karşılanmaktadır.14 Bu özel temsilciler sayesinde AB, bulunduğu bölgenin yerel iktidarları ve AB üye devletlerin diplomasi hizmeti nezdinde saygınlığı arttırma imkânı elde etmektedir. Üstelik özel temsilcilerin koordinasyon görevi Avrupa Birliği’nin ODGP ve ‘dış ilişkiler’ çerçevesinde yaptığı faaliyetler arasında bir bağlantı sağlamaktadır. Örneğin, aynı ülke, hem insani yardım alan, hem AB’nin Komşuluk politikası çerçevesinde ortak-devlet, hem de AB’nin kriz önleyici askeri ve polis operasyon gerçekleştirdiği bölgede olabilmektedir. Özel temsilci sadece AB ile üçüncü ülkeler arasında değil, bu ülkede/bölgede faaliyet gösteren ve rekabet içinde olan AB’nin kendi farklı kurumları arasında da uzlaşmanın sağlanmasına da yardımcı olmaktadır.15 Devletler tarafından dış politikada olası tehlike kaynaklarına baskı uygulamakta kullanılan geleneksel araçlardan biri de yaptırımdır. Yaptırımların yararı çoğu zaman tartışılabilir olsa da, şimdilik yaptırımların kullanım alanında azalma gözlemlenmemektedir. AB de yaptırımları sıkça kullanmaktadır. AB yaptırımları 33 ülkeye karşı, bunun dışında bazı şahıslara ve örgütlere karşı uygulamaktadır.16 Yaptırımların konulması her olayda AB’nin üçüncü ülkede insan hakların ve demokrasi standartlarının uygunluğuna olan memnuniyetsizliğine veya uluslararası gerginliğin yükselmesinde belli ülkelerinin oynadığı role bağlıdır. Bu yaptırımların temel çelişkisi, anti demokratik olan rejimlere karşı uygulandığı için 14 Giovanni Grevi, ‘Pioneering Foreign Policy: The EU Special Representatives’, European Union Institute for Security Studies, Chaillot Papers, Sayı 106, 2007, s.47. 15 Dominik Tolksdorf, ‘The role of EU Special Representatives in the post-Lisbon foreign policy system: A renaissance?’, European Union Institute for European Studies Policy Brief, Haziran 2012, s. 1-4; European Union External Action Service, ‘EU Special Representatives’ (http://eeas.europa.eu/policies/eu-special-representatives/index_en.htm erişim tarihi: 17.05.2014). 16 European Commission, ‘Restrictive measures (sanctions) in force’, (http://eeas.europa.eu/cfsp/sanctions/docs/measures_en.pdf erişim tarihi 27.02.2013). 13 ilgili rejimin bu yaptırımların tüm yükünü halkın üzerine, bu yükün sorumluluğunu ise yaptırımcıların üzerine yıkmasıdır. B. ODGP’nin kurumsallaşma süreci 1989’da Berlin duvarı yıkıldıktan sonra Almanya’nın birleşmesi yakın gelecekte olası gelişmelerin mesajını vermiştir. AB’nin bu gelişmelere hazır olması ve yeni Avrupa güvenlik yapısının geliştirilmesi için çalışmalar gündeme gelmiştir. Soğuk Savaş sona erdikten sonra 1993’te Maastricht Antlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle artık AB olarak adlandırılacak olan Birlik, siyasi bütünleşme anlamında da mesafe katetmiş ve Avrupa güvenliğini etkileyen çok sayıda gelişme yaşanmıştır. Dış politika alanındaki bütünleşmenin gerçekleşmesi için aktif çalışmalar ancak 1990’ların başlarında başlamıştır. Roma Antlaşmalarının imzalanmasından sonra AB üye devletlerin çabaları öncelikle ekonomik amaca, ortak pazarın oluşmasına odaklıydı. Buna ek olarak uluslararası siyaset alanında işbirliği hakkında bazı düşünceler de mevcuttu. 1970’lerden beri AB üyeleri ‘Avrupa Siyasi İşbirliği’ çerçevesinde devletlerarası temelde en önemli siyasi sorunlar konusunda işbirliği yapmışlardı. 1986’da bu işbirliği, resmi olarak Avrupa Tek Senediyle yasallaştırılmıştır. Avrupalılarının dış politika alanında entegrasyonun gerekli olduğunu anlamaları için neredeyse 40 yıl geçmiştir. Değişiklikler sadece Maastricht Antlaşması ile yapılmış ve bu antlaşmada üyeler ilk kez AB’nin gelişme amacını ortak dış politikayı beyan etmişlerdir. Fakat antlaşmada AB üyelerin ortak dış politikayı sadece ortak stratejik çıkarların olduğu durumda gerçekleştireceği koşulu vardı. Üstelik antlaşmada ODGP ve Batı Avrupa Birliği (BAB) (AB’nin temel 14 savunma yapısı) çerçevesinde OGSP’nin sonraki gelişmesi imkânından da bahsediliyordu ki zaten 1992’da Petersberg görevleri ile bu sağlanmıştır. Netice itibariyle, Maastricht Antlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra AB de güvenlik sorunları ile ilgilenme yetkisini elde etmiş ve AB’nin temel sütunlarından birini ODGP oluşturmaya başlamıştır. Bir başka değişle, ODGP Avrupa Birliği içinde güvenlik meselerinin tartışılması için bir zemin sunmuştur.17 O zamanlarda Avrupalı siyasetçilerin çoğu Almanya’nın birleşmesini, Avrupa’da büyük devletlerin unutulmuş mücadelesini tekrar başlatacağını düşünüyorlardı. İşte bu yüzden bütünleşme sürecinin alanına ‘yüksek politikayı’, yani dış ve güvenlik politikasıyı dâhil etme ihtiyacı duyulmuştu. Almanya da bu gelişmenin taraftarıydı.18 18 Nisan 1990’da Avrupa Topluluğu’na Fransa ve Almanya tarafından bir mektup gönderilmiş ve bu mektupta iki devlet Maastricht Antlaşması hakkında görüşlerini belirterek ve ODGP konseptini teklif etmişlerdir. Avrupa Topluluğu’nun sonraki müzakereleri, bu Franko-Alman görüşünü esas alarak gelişmiş ve İngiltere’nin muhalefeti dikkate alınmamıştır. Aslında, ODGP tartışmasını o dönem uluslararası konjonktürü de teşvik etmiştir: Irak Kuveyt’e saldırmıştı, Yugoslavya’daki gelişmeler ve Sovyetlerin dağılması gibi uluslararası nitelikler yaşanmıştır. Üstelik 1970’lerden beri var olan Avrupa Siyasi İşbirliği’nin bu gelişmelere uygun cevabı verememesi, bir taraftan ortak dış ve güvenlik siyasetinin gereksinimini, diğer taraftan tam tersi olarak bunun imkânsızlığı hakkında şüpheleri göstermiştir. Örneğin, Fransa, İtalya ve Almanya AB ile BAB birleşmesini isterken, İngiltere ve Hollanda AB ile NATO arasındaki köprü niteliğinde olan BAB’ın bağımsızlığının korunmasını istiyorlardı. Uzlaşmanın neticesi olarak Maastricht 17 Burak Tangör, ‘Avrupa Birliği’nin Dış Güvenlik ve Savunma Politikaları: OGSP’, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2010, s. 13. 18 Tangör, 2009, s. 73-74. 15 Antlaşması’nın içinde yer alan güvenlik ve savunma ifadelerinin belirsiz şekilde kullanılışı eleştirilere neden olmuştur.19 Antlaşmaya göre savunma ile ilgili kararların alınmasında AB, BAB’a danışma hakkı tanıyordu. BAB’tan ise ‘Birlik gelişmesinin ayrılmaz bir parçası’ olarak bahsediliyordu. Savunma ile ilgili kararların oybirliği ile alınması gerektiği özel olarak vurgulanıyordu.20 AB’nin savunma alanındaki faaliyetlerinin Avrupa ülkelerinin NATO çerçevesinde olan işbirliğine zarar vermeyeceği de vurgulanıyordu. BAB’ı kuran antlaşmasının süresi 1998’de dolacağı için o zamana kadar AB tarafından bunun ile ilgili karar da alınacaktı. Zaten 1999 AB Köln Zirvesinde BAB’ın AB ile bütünleştirilmesi kabul edilmiştir.21 Maastricht Antlaşmasında ODGP’nin amaçları belirtilmiştir.22 Bunlar arasında: AB’nin değerlerini, temel prensiplerini, bağımsızlığını ve bütünlüğünü BM tüzüğünün temel prensiplere uygun bir şekilde korumak, AB’nin güvenliğini güçlendirmek, BM tüzüğüne, Helsinki Antlaşması prensiplerine ve Paris Sözleşmesinin amaçlarına uygun şekilde barışı korumak ve uluslararası güvenliği güçlendirmek, demokrasi ve sivil toplum prensiplerini geliştirmek ve güçlendirmek, insan haklarının ve temel özgürlüklerine saygı göstermek bulunmaktadır. 20. yüzyılın sonunda AB’de, ODGP de dâhil, acil reform zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Yürürlüğe 1999’da giren Amsterdam Antlaşmasında ODGP’nin durumu tekrar gözden geçirilmiş23 ve Maastricht Antlaşmasından farklı olarak ODGP’nin birliğin ayrıcalığı olduğu ve üyelerin dayanışmacı şekilde ODGP’yi desteklemeleri 19 Charlotte Bretherton, ‘The European Union as a Global Actor’, Londra ve New York, Routledge yayınları, 1999, s. 204-205. 20 Maastricht Antlaşması, Başlık 5, m. J. 4. 21 Tangör, 2010, s. 37. 22 Maastricht Antlaşması, Başlık 5, m. J.1. 23 Amsterdam Antlaşması, title V Provisions on Common Foreign and Security Policy, (http://www.ab.gov.tr/files/ardb/evt/1_avrupa_birligi/1_3_antlasmalar/1_3_2_tadil_antlasmalari/1997 _amterdan_treaty_eng.pdf erişim tarihi 01.02.2013). 16 gerektiği belirtilmiştir. AB’nin dış politikası, uzlaşılan ODGP alanında koordinasyonu sağlayacak AB yüksek temsilciliği görevinin yerine getirilmesi ve bu göreve Javier Solana’nın atanması ile daha etkin hale gelmiştir. ODGP’nin gelişiminde sonraki adım 1 Şubat 2003 tarihinde yürürlüğe giren Nice Antlaşması’nda atılmıştır. ODGP çerçevesinde Konsey’in oybirliği yerine nitelikli çoğunluk ile kararlaştırdığı konu sayısı artırılmıştır.24 Birliğin üçüncü ülkelerle ve uluslararası örgütlerle uluslararası antlaşmaları imzalama ve uygulama düzeni kesinleştirilmiştir.25 Önceden varolan ve özel devletlerarası nitelik taşıyan Siyasi Komisyon yerine daha geniş yetkili olan Siyaset ve Güvenlik Komisyonu kurulmuştur.26 12. maddede ODGP’nin metodlarına yer verilmiştir: prensiplerin ve faaliyetin genel yönlerin tanımlanması, ortak stratejinin geliştirilmesi, ortak hareketlerin kabul edilmesi, ortak tutumların kabul edilmesi, politikanın yönetim sırasında üye devletlerarasında sistemli işbirliğinin güçlendirilmesi gibi. Lizbon Antlaşması ODGP alanında iki temel yenilik getirilmiştir: İlk olarak, Birliğin Dış Politika ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi’nin (High Representative of the Union for Foreign Affairs and Security Policy) ve Avrupa Dış Faaliyetler Servisi (European External Action Service) oluşumu; İkinci olarak, Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası’nın (OGSP) geliştirilmesidir. Buna ilaveten 24 Nice Antlaşması 2001/C 80/01, title V Provisions on Common Foreign and Security Policy, m.23 (2), m.24 (3), (http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/Treaty%20on%20European%20Union%20%20Title%20V.pdf erişim tarihi 01.02.2013). 25 İbid, m.24. 26 İbid, m.25. 17 ODGP’nin işleyiş ve prosedürünü ilgilendiren bazı ufak değişiklikler de yapılmıştır.27 Kısacası, gelinen noktada, önemli değişikliklere rağmen ODGP alanında AB’nin entegrasyonunun daha başlangıç aşamasında olduğu söylenebilir. Tartışılan temel faktör, ulusal devletlerin egemenliklerini dış politika ve güvenlik alanında ulusüstü kurumlara ne kadar devredecekleri konusudur. II. AB’nin askeri yapısı AB’nin savunma alanında çok gelişmemiş olduğu belirtilmektedir. Herşeyden önce, AB’nin teknik ve finansal yeteneklerin sınırlı olması, AB’nin geniş alanlı askeri operasyonları gerçekleştirmesine imkân vermemektedir. OGSP alanında orduya verilecek görevler ilk kez Petersberg Bildirisi ile 1992 yılında formüle edilmiştir.28 Bu görevler, 1997 yılında Amsterdam Antlaşması’na dâhil edilmiş ve Lizbon Antlaşması ile kesinleşmiştir. Bu görevler genel olarak silahsızlandırma operasyonları, insani ve kurtarma misyonları, barışı sağlama ve kriz yönetimidir.29 Lizbon Antlaşması, gelecekte ortak savunmaya geçileceğini ve NATO’nun 5. maddesi ile bunu pekiştireceğini belirtmektedir. Ancak muhtemelen buna gerek kalmayacaktır. Zira dünya değişmekte, kitlesel savaş olasılığı azalmakta (bölgesel çatışmalar günceliğini korumaktadır) ve bununla birlikte güvenliği sağlama mekanizmaları eskimektedir. Ancak bölgesel çatışmalar ve terörizm ne kadar 27 Common Foreign and Security Policy (http://europa.eu/legislation_summaries/institutional_affairs/treaties/lisbon_treaty/ai0025_en.htm erişim tarihi 02.02.2013). 28 Western European Union, Council of Ministers, ‘Petersberg Declaration’, Bonn, 19 Haziran 1992 (http://www.weu.int/documents/920619peten.pdf erişim tarihi 22.03.2013). 29 Lizbon Antlaşması, m. 43. 18 genişalanlı olsa da buna karşı konvansiyonel ordular fazla bir şey yapamamaktadır. Bununla birlikte kriz yönetimi fonksiyonlara ihtiyaç duyulmaktadır, zira zaman zaman ortamı değiştirmede yardımcı olmaktadırlar.30 Devletlerarası askeri çatışma (bölgesel çatışma) olasılığı, dünyanın bazı bölgelerinde etkinliği korumakta ve uluslararası aktörler, AB de dâhil olmak üzere, doğal olarak bu durumdan endişe duymaktadır. Zira böyle bir durumda ne AB, ne de ABD bu savaşı engellemeye hazır olabilecektir. Bundan çıkan sonuç: modern silahlı kuvvetlerin kendilerine verilen görevleri her geçen gün daha az yapabilme durumu ile karşı karşıya kalmasıdır. Zira konvansiyonel ordu barışı sağlamak için kurulmamıştır.31 2004’te OGSP alanında AB’nin aldığı karara göre mobil muharebe grupları kurulmuştur. 1500 kişilik bu muharebe grupları gereken kaynaklar ile donatılmış bir tabur niteliğindedir. Bu yeni uygulama AB’nin Demokratik Kongo Cumhuriyetinde yürüttüğü operasyonun tecrübesine dayanarak ‘Avrupa Güvenlik Stratejisi’nin yeni tehdit algılamalarını yansıtmaktadır.32 AB’nin OGSP alanında askeri olmayan potansiyeli geliştirme stratejisi AB’nin 30 gün içinde sivil olan operasyonu geliştirme imkânına odaklıdır.33 Barışı sağlamada askeri nitelik taşımayan araçlar hem daha önemli, hem de daha esnektir. Çünkü bu araçların kullanılması hem medyanın hem de halk kitleleinin dikkatini ve olası tepkisini askeri müdahale kadar çekmemektedir. 30 Mesela bkz., Organization for Security and Co-operation in Europe, ‘Stabilizing measures for localized crisis situations’, DOC.FSC/2/96 , 25 Kasım 1993 (http://www.osce.org/fsc/41316?download=true erişim tarihi: 17.05.2014). 31 Sergei Yermakov, ‘The role of conventional armed forces in the system of European security’, Russia's Institute For Strategic Studies, Nato Research Fellowship 2001, s. 3, 52-53; V. N. Lukin ve T. V. Musienko, ‘Globalizatsiya i mejdunarodnıy terrorizm: profili i strategii upravleniya riskami’, Credo dergisi, Sayı 2, 2011, s. 261. 32 Sven Biscop (ed.), ‘Audit of European Strategy’, ‘Building up EU military capabilities: an incremental process’ (Kees Homan), Gent, Academia Press, 2004, s. 35, 36. 33 Civilian Capabilities Commitment Conference, ‘Ministerial Declaration’, Brüksel, 22 Kasım 2004. 19 Tüm bu nedenlerle, ‘Avrupa ordusu’ siyasi müzakerelerde kimi zaman yer alsa da, aslında hem imkânsız (çünkü üye devletler tarafından onaylanmayacak gibi gözükmektedir), hem de yararsızdır.34 OGSP – bir ordu değildir, AB üye devletlerin varolan askeri mekanizmaları arasında işbirliği sağlayan bir örgüt şeklidir. İdeal şeklinde OGSP, AB üye devletlerin en kısa zamanda kendi silahlı kuvvetlerini reforme etmede ve küçültmede yardımcı olmalıdır. Zira gelecekte üye devletler için barışı sağlama ve ona benzer operasyonlar dışında bir uygulama bulunmayacaktır. Ayrıca, OGSP AB’yi desteklemesi için bir platform sağlamaktadır.35 A. AB Operasyonları AB’nin çatışma bölgelerinde durumu iyileştirmeye yönelik operasyonları son zamanlarda yeterince sık düzenlenmektedir. AB’nin tüm operasyonları askeri nitelikli olmadığı halde, hepsi güvenlik meselesi ile ilgilidir. Günümüzde gerçekleştirilen AB operasyonlarını üç gruba ayırmak mümkündür: barışı sağlama operasyonları, sınır operasyonları ve danışma nitelikli operasyonlar. AB operasyonların bazıları bitmiş durumdadır, ancak yakın zamanda başlatılan ve halen süren operasyonlar bulunmaktadır. AB’ de ‘danışma nitelikli operasyonlar’ kavramı kullanılmamakla birlikte, AB’nin gerçekleştirdiği misyonların birçoğunun yapısı bu kavramdan bahsetmeye imkân tanmaktadır. AB yürüttüğü bazı operasyonları ‘polis operasyonları’ olarak adlandırırken, bunlar Bosna ve Hersek operasyonu dışında, aslında danışma nitelikli operasyonlardır. Bu operasyonların amacı: üçüncü ülkenin devlet kurumlarının 34 Mats Persson, ‘The European Army: It might be European. It won’t be an army’, The Telegrath gazetesi, 20 Aralık 2013; Antonio Missiroli, ‘Enabling the future European military capabilities 20132025: challenges and avenues’, European Union Institute for Security Studies Report, Sayı 16, Mayıs 2013, s. 5, 11. 35 Tangör, 2010, s. 113. 20 çalışmalarını örgütlemede ve devlet personeli yetiştirmede AB uzmanların katılımlarıyla yardım etmektir. AB tarafından barışı sağlama operasyonların gerçekleştirilmesi, üye devletlerin aralarında anlaşmazlıklarından doğan siyasi krizlerden çıkmalarını sağlar. Buna örnek olarak Kosovo ve Irak gösterilebilir. Üye devletlerin bu konularda görüş farklılıklara rağmen, hepsi o bölgedeki fiili iktidarlara barışı sağlama amacıyla yardım etme konusunda hemfikir olmuşlardır. Sınır operasyonları ise barışı sağlama operasyonları ve danışma nitelikli operasyonlar arasında kalmaktadır. Bu operasyonlar, bir taraftan komşu ülkelerin sınır güçlere danışma nitelikli desteği sağlama amacıyla gerçekleştirirken, diğer taraftan uluslararası suç örgütleriyle savaşma ve sınır durumunu gözetleme amacıyla, bir başka deyişle istikrarı sağlama amacıyla gerçekleştirilmektedir. Örneğin, AB Bosna-Hersek operasyonunda farklı bir yaklaşım izlemiştir. AB’nin polis operasyonu BM’nin polis güçlerin yerine gelmiş, bunun yanında AB’nin aynı bölgede askeri operasyonu da yer almıştır. AB’nin bu askeri operasyonu NATO’nun güçlerinin yerine gelmiştir.36 NATO’nun yetkisinin AB’ye devredilmesi özel bir karar ile sağlanmıştır. Söz konusu kararda gerçekleştirilecek operasyonun BM’nin tüzüğünün 7. bölümüne uygun olacağı belirtilmiştir.37 AB’nin bu askeri operasyonu geniş kapsamlı askeri operasyon gerçekleştirmede ilk tecrübesi olmuştur. Askeri konseptten bahsederken AB’nin bu tür faaliyetlerine fazla önem verilmemektedir. Ama aslında bu tür faaliyetler kriz bölgelerinde güvenliği sağlamada önemli rol oynamaktadır. Belki de AB OGSP çerçevesinde operasyonlara katılacak birlikleri bunun doğrultusunda hazırlamalıdır. 36 Council Decision 2004/803/CFSP ‘on the launching of the European Union military operation in Bosnia and Herzegovina’, 25 Kasım 2004. 37 UN Security Council ‘Resolution 1575’, 22 Kasım 2004. 21 B. Geleceğe yönelik OGSP planları AB dünyada güç potansiyelinin değiştiğini farkındadır. Bu durum, OGSP gelişiminin planlaması aşamasında da dikkate alınmaktadır. Bu konuda 2006’da AB üye ülkeleri savunma bakanları ve Avrupa Savunma Ajansı ve AB Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü tarafından hazırlanan ‘Avrupa Güvenlik Kapasite ve Kapasite Gereksinimleri İçin İlk Uzun Vadeli Vizyon’u onaylamıştır.38 Bu ‘Vizyon’ uluslararası güvenlik alanında eğilimleri tahmin etmeye yönelik olup, ‘Vizyon’un ilgili alanları arasında: demografik eğilimler, göçmenlik ve asimetrik tehditler (terörizm de dâhil olmak üzere) yer almaktadır. Uzmanlara göre eskiden teknolojinin üreticisi askeri alanken, bugünlerde ise sivil alandır. Bundan çıkan sonuç, OGSP yatırımlarının sadece askeri alanı değil, farklı bilim ve teknoloji geliştirici alanları da kapsaması gerektiğidir. ‘Vizyon’da AB’nin savunma alanında yönelmesi gereken dört temel özellik belirtilmektedir. Bunlar: sinerji, etkinlik, seçicilik ve istikrardır. Sinerji yaklaşımı bir operasyon çerçevesinde hem farklı silahlı güçlerin birleşimini ve ortak yönetimini hem de kriz yönetiminde medyayı ve sivil kuruluşların çekimini ifade etmektedir. Etkinlik kriz yönetiminde gereken güçlerin hızlı şekilde hazırlanmasını ve yerleştirilmesini ifade eder. Seçicilik operasyonda kullanılacak araçların ‘deposunu’ ifade eder. Yani belli durumlarda araç olarak silahı değil de, örneğin siber saldırının kullanılması seçiciliğin bir alanıdır. İstikrar ise operasyon sırasında yerleştirilmiş kuvvetlerin gerekirse uzun süre destekleme yeteneğidir. OGSP gelişmiş devletlerin barış gücü potansiyelin arttırmada kendi faydasını göstermiştir. Daha da önemlisi bu politika, AB’nin stratejik gelişimi için önemli 38 European Defence Agency, ‘Initial Long-term Vision for European Defence Capability and Capacity Needs’, Levi, 3 Ekim 2006 (http://www.eda.europa.eu/ltv/ltv.htm erişim tarihi 23.03.2013). 22 olabilir. OGSP üye devletlerin daha yakın işbirliği sürecinde askeri masrafları daha verimli kullanarak azaltabilir, bu da şüphesiz AB’nin gelişimine büyük katkı sağlar. OGSP’nin daha verimli olması için devletlerin askeri masraflarının arttırılması değil, AB’nin savunma alanının (sanayisi de dahil olmak üzere) yeniden yapılındırılması gerekmektedir. NATO temsilcileri Avrupalıları aşırı duplikasyondan dolayı ‘suçlamaktadırlar’.39 Bu genel olarak savunma yapısının duplikasyonu ile ilgilidir. Ancak, asıl aşırı ve masraflı duplikasyon, Avrupa devletleri arasındadır. Bu nedenle OGSP bütünleşmeyi ve yeniden yapılandırmayı teşvik ederek duplikasyonu hafifletmeli ve gelecekte ortadan kaldırmalıdır. III.AB Genişlemesi ve Diğer Politikalar A. ODGP ve Doğu Genişlemesi Ülkeleri AB’nin, 2004 ve 2007’de Doğu’ya genişlemesi, Avrupa entegrasyonu için yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Bununla ilgili tartışılan sorulardan biri – bu genişlemenin AB’nin faaliyetine, Avrupa entegrasyonunun sütünlarından biri olan Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP) ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (OGSP) da dâhil, nasıl bir etki yaratacağıdır. Günümüzde ODGP bir kurum olarak mevcut olsa da, fiilen AB üyeleri uzlaşmalı kararların alınması için daha bir mekanizma üretmemişlerdir. Bundan dolayı Orta ve Doğu Avrupalı yeni AB üyelerin ODGP’ye olan tutumları özellikle önemlidir. 39 Mark Beunderman, ‘NATO Chief tells EU not to ‘replicate’ Army Tasks’, EU Observer news, 6 Kasım 2006 (http://euobserver.com/13/22798 erişim tarihi 24.03.2013). 23 AB’nin kurucu ülkeleri Almanya ve Fransa, 2004/2007 genişlemesi ile AB’ye katılan Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkelerinin (MDAÜ) sadece resmi AB üyeliği ile yetinmelerini değil, tam yetkili aktif üyeler hale gelmelerini ve AB politikasını tam anlamıyla desteklemelerini gereğini vurgulamıştır. Bundan kasıt, bölünmüş bir kuruluş değil, birlikte düşünen ve faaliyet gösteren tek sağlam bir güç oluşturma hedefidir. Üyeler arasında hemfikir olma ve birlikte hareket edilmesi AB’nin hem bölgesel hem de küresel sorunları çözmesinde ağırlığını artıracaktır. Ancak uygulamada durumun idealden uzak olduğu ortaya çıkmıştır. AB’nin eski üyeleri arasında İngiltere, Danimarka ve birkaç diğer devlet kuşkucu olarak sayılsa da, MDAÜ ile durum daha da zordur. Örneğin, Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyetinde halk her zaman bir birlik olarak davranmamaktadır, iç derin uyuşmazlıklar mevcuttur. En uyumlu devletler grubuna ise Baltık devletleri ve Romanya dahil edilebilir.40 AB üye devletleri arasında birliğin olmadığını gösteren açık örnek 2003’te ortaya çıkan Irak savaşıdır. AB bu savaşta iki kampa ayrılmıştır. ABD’nin eski savunma bakanı Rumsfeld bu devletleri ‘Yeni’ ve ‘Eski’ Avrupa olarak adlandırmıştır. Ramsfield’a göre Almanya ve Fransa’nın temsil ettiği ‘eski’ Avrupa’nın dönemi kapanmıştır, küresel siyasetteki gelecek Orta ve Doğu Avrupa Devletlerin şahsında ‘yeni’ Avrupa’ya aittir.41 2003’teki Irak krizi AB genişlemesinin sonuçları, özellikle de bunun ODGP’ye nasıl yansıyacağı hakkındaki tartışmanın gelişimi için bir dürtüydü. Günümüzde artık MDAÜ’nün birliğe kendi dış siyasi çıkarlarını kattıklarını ve 40 Anna Serbina, ‘Obşaya Vneşnyaya Politika I Politika Bezopasnosti ES’, Vestnik TGU dergisi, Sayı 324, 2009, s.2. 41 Secretary Rumsfeld Briefs at the Foreign Press Center, 22 Ocak, 2003 (http://www.defense.gov/transcripts/transcript.aspx?transcriptid=1330 erişim tarihi 02.02.2013). 24 bunları Almanya ve Fransa çıkarlarına karşı bile hayata geçirmeye hazır oldukları olgusunun hesaba katılmadığı anlaşılmaktadır. Bu en başta ODGP’nin artan parçalanma eğilimi anlamına gelmektedir.42 Irak krizi zamanında MDAÜ, AB üyeliği eşiğinde bulunmalarına rağmen, krizle ilgili olarak AB üyeleri ile hemfikir değillerdi. Rus araştırmacı E.P. Smirnov’a göre bu konuda ABD tarafını alan devletlerin seçimi, ABD’nin siyasi ve askeri gücünden kaynaklanmaktadır. Bu kriterlere göre ABD sadece Almanya’nın değil, tüm Avrupa’nın bile önündedir ve AB şimdilik ABD’ye bu konuda rakip değildir.43 Doğu Avrupa devletlerinin dış siyasetleri belli kriterlere sahiptir: Doğu Avrupa başta olmak üzere, büyük devletlerin çıkar alanları nedeniyle parçalanabilecekleri endişesi, bu devletlerin yardımı ABD’den aramalarına neden olmuş ve güvenliklerini NATO’nun garantileri sayesinde sağlamalarını zorlamıştır.44 Yeni AB üyelerinin Atlantisizmi, öncelikle AB çerçevesinde siyasi birliğin oluşmasını istememelerinde gözlemlenmektedir. Bu durum güvenliklerini, sadece NATO’nun veya ikitaraflı antlaşma sayesinde ABD’nin sağlayabileceği yolundaki düşüncelerinden kaynaklanmaktadır. Doğu Avrupa devletleri AB ve özellikle ODGP’yi reddetmemiştir, fakat bu Avrupa’da yeni güvenlik alanının oluşması için alternatif bir temel, NATO’nun kendine has bölümü olarak görülmektedir. Bundan 42 Neill Nugent, ‘European Union Enlargement’, ‘The EU and the 10 + 2 enlargement round: opportunities and challenges’, Basingstoke, Palgrave Macmillan, 2004, s. 19-20. 43 Pavel Smirnov, ‘Tsentralnaya I Vostoçnaya Evropa mezhdu SŞA I ES’, ‘ABD ve Kanada: ekonomi, siyaset, kültür’ dergisi, Sayı 8, 2005, s. 41. 44 Frank Schimmelfennig, ‘NATO's Enlargement to the East: An Analysis of Collective Decision – making’, EAPC - NATO Individual Fellowship Report 1998 – 2000, 1998, s. 1, 20. 25 dolayı dış siyasi sorularda ‘Eski’ ve ‘Yeni’ Avrupa arasında bilinen anlaşmazlık ortaya çıkmaktadır.45 Bununla birlikte, ABD siyasetine olumsuz yaklaşan devlet sayısı gitgide artmaktadır. Almanya, Polonya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti ve Bulgaristan gibi Orta Avrupa’nın büyük devletleri başlıbaşına aktörler olarak, önemli dış siyasi kararları hayata geçirebilirler. Ancak ABD’ye karşı karar alma konusu, tüm Avrupa devletlerinin AB faydası için tek güç olarak hareket etmeleri gereğini ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle, AB üye devletlerinin önünde ODGP’yi tam anlamıyla hayata geçirmeleri görevi durmaktadır.46 Üyeler arasında bütünleşmemiş bir dış politika istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Örneğin, Irak krizinin sonucunda ABD ile Almanya arasında ilişkiler kötüleşmiş ve bu durum Amerikan üslerin Almanya’dan MDAÜ’ye taşınması ile sonuçlanmıştı. 2004’te Cincinnati’de Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice Amerikan üslerinin konuşlandırılmasında Güney Doğu Avrupa’nın Almanya’ya kıyasla ciddi avantajlar sunduğunu resmi olarak beyan etmiştir. Yine de MDAÜ’nün Avrupa’da güvenliği ve istikrarlığı destekleme alanında işbirliğine hazır olup olmadıkları tartışılan konular arasındadır. Mesela 1993’te Brüksel’de imzalanan Barış İçin Ortaklık’a (BİO-Partership for Peace) MDAÜ, özellikle de Polonya ilk önce oldukça kuşkulu yaklaşmıştır. 45 Geoffrey Edwards, ‘The New Member States and the Making of EU Foreign Policy’, European Foreign Affairs Review 11, 2006, s. 149, 151-152. 46 Mesela bnz. Björn McClintock, ‘NATO and ESDP – Roommates or Rivals?’, Lund University Department of Political Science, STV003, 2006, s. 10-14; Emre Özkan, ‘European Union's Common Foreign and Security Policy in the Post-September 11 Period’, The Journal of Turkish Weekly, (http://www.turkishweekly.net/article/99/european-union-s-common-foreign-and-security-policy-inthe-post-september-11-period.html erişim tarihi: 17.05.2014). 26 Sonradan tüm bu devletler BİO programını kabul etseler ve programın öngördüğü çerçeveden işbirliğe hazır olduğunu gösterseler de, ne BİO programı ne de buna benzer diğer işbirliği programları durumu kökten değiştirmiştir. Çok sayıda gözlemci yakın gelecekte Avrupa’nın güvenlik alanındaki sorunlarının çözülemeyeceğini düşünmektedir.47 Bu çerçevede, ODGP’nin gelişimine etki edebilecek en önemli faktörlerden biri, AB üyelerinin kendi aralarında anlaşabilmeleridir. MDAÜ ve Baltık devletleri eski AB üyeleri tarafından ‘Truva atı’ olarak algılanmaktadır. MDAÜ’nün dış politikalarını etkileyen faktörler arasında en önemlileri Rusya ve Almanya faktörleri gösterilebilir. Rusya faktörüne göre, MDAÜ tarafından AB üyeliği Rusya’nın neoemperyalist amaçlarına karşı mücadelede önemli bir unsur olarak görülmektedir. Almanya faktörü ise, Almanya’nın çok kutuplu faaliyetleri ile bağlantılıdır. Doğu Avrupa devletleri kendi güvenliklerini sağlamaya ve Berlin ile eşit düzeyde ilişkileri geliştirmeye çalışmaktalar.48 ABD’nin Doğu Avrupa bölgesinden çekilişi MDAÜ için en iyi durumda ‘Almanya-Fransa’ eksenine, en kötü durumda da Rusya’ya bağlı kalacakları anlamına gelmektedir. Rusya, onlar tarafından genel olarak siyasi ve iktisadi şantaja dayalı politikasını agresif olarak hayata geçiren ve istikrarsız ve zor tahmin edilebilen bir komşu olarak algılanmaktadır. Örneğin, Estonya’nın eski başbakanı S. Kallas, ABD desteğini, ülkesinin ABD’nin sıkı ortağı olarak Rusya’da iktidara ‘yeni Stalin’in’ gelmesi durumunda daha iyi korunmuş olabileceği fikri ile açıklamıştır.49 47 Serbina, 2009, s.3. K.-O. Lang, ‘Storenfriede oder Ideengeber? Die Neuen in de r GASP’, Osteuropa 54. Jg. 5-6/2004, s. 445, çeviren Serbina, 2009, s.3. 49 Delfi Haberleri, 11 şubat 2003, ( http://rus.delfi.ee/daily/estonia/kallas-my-obyazany-vstat-nastoronu-ssha.d?id=5117893 erişim tarihi 07.02.2013); Statement by Minister Siim Kallas at the Heritage Foundation, 27 Mart 1996, (http://www.vm.ee/?q=en/node/3562 erişim tarihi: 18.05.2014). 48 27 Böylelikle, siyasi genişlemenin sonuçlarına baktığımızda bunun her zaman olumlu olmadığı belirtilmelidir. Buna rağmen 2004 ve 2007 genişlemelerinde 10 MDAÜ’nün AB üyeliğine kabul edilmeleri bölgedeki istikrarın sağlanmasında bir başarı olarak kabul edilmektedir. Bugün MDAÜ’nün çoğunluğu onlara verilen ‘ev ödevini’ yerine getirdiler. AB, çok sayıda program vasıtasıyla, bu ülkelerin siyasi ve ekonomik istikrar sürecine destek vermektedir ve bu destek gelecekte de devam edilecektir. AB ve özellikle Almanya bu ülkelerle istikrarlı ve güvenli ilişkilerin sürdürülmesine büyük önem vermektedir ve destek, bu ülkelerin AB üyeliği ile garanti altına alınmıştır. Ancak, ODGP’nin gelişme perspektifleri açısından kesin bir değerlendirme yapmak mümkün değildir. Yeni üyelerin AB’nin gelişimine değil, parçalanmasına yol açabilecekleri düşüncesi de vardır. 50 Doğu Genişlemesi ülkeleri halen stratejik ‘kavşakta’ bulunmaktadır. Bir taraftan halen Rusya, Almanya ve Fransa’nın nüfuzları altında bağımsızlıklarını kaybetme korkusu varken, diğer taraftan uzun süredir erişmeye çalıştıkları Avrupa kimliğinden tamamen vazgeçmek istememektedirler. Bu da, bu ülkelerin uzlaşma yolunu aramalarına sebep olmaktadır. B. AB ‘Komşuluk Politikası’*51 2002 yılında AB Bakanlar Konseyi “Avrupa Komşuluk Politikası ve Doğu Ortaklığı” olarak adlandırılacak olan süreci başlatmıştır. Bu süreçte, ilk olarak 2002 50 Karen E. Smith, ‘CFSP Forum’, Cilt 1, Sayı 3, Kasım 2003, s. 3-5, 8; Andrey Makarychev, ‘Russia Between “Old” and “New” Europe’, PONARS Policy Memo, Sayı 333, Kasım 2004, s. 3-4. 51 Avrupa Komşuluk Politikası ve Doğu Ortaklığı’ndan, bundan sonra ‘Komşuluk Politikası’ olarak bahsedilecektir. 28 yılında Yüksek Temsilci Javier Solana ve Komisyon üyesi Christopher Patten’in ortak mektupları yayınlanmıştır. Mektupta AB ‘Komşuluk Politikasının’ AB güvenliği sağlanması adına amaçları sayılmış, bu amaçların sınırlarda istikrar, refah, ortak değerler ve hukukun üstünlüğü olduğunu belirtilmiştir. Amaçlardan herhangi biri başarısız olduğu takdirde Birlik için sürecin olumsuz yayılma (spillover) riski ile karşı karşıya kalacağı belirtilmiştir.52 Bu mektubu Mart 2003’te AB Komisyonu’nun sunduğu ‘Büyük Avrupa – Komşular: AB’nin Doğu ve Güney Komşuları ile İlişkileri İçin Yeni Temel’ adlı mesaj takip etmiştir. Bu teklif AB’nin istikrarlı ve refah içindeki komşulardan oluşan bir çevreye/komşuluk alanına sahip olma isteğini dile getirmekteydi.53 Avrupa Komşuluk Politikası, AB’nin Doğu sınırındaki komşuları ile başlasa da, sonuçta, Akdeniz ve Kafkasya bölgeleri dâhil olmak üzere, doğrudan doğruya birkaç bölgeyi kapsar hale gelmiştir. Bu politikada ana eğilim, AB ve onun dış politika faaliyetini güçlendirmede üye devletlerin çabalarını pekiştirme çabası olmuştur. Nitekim Avrupa Komşuluk Politikası tüm bölgedeki barışı, istikrarı ve ekonomik refahı güçlendirme aracı olarak AB’ye komşu olan 16 devlette iktisadi ve siyasi reformları desteklemektedir.54 Ancak, AB Komşuluk Politikasının 2003’ten beri günümüze kadar başarılı olamadığı yönünde argümanlar mevcuttur. Başarısızlığın nedeninin, genellikle Doğu’daki komşulara yönelik olan bu politikanın AB gündeminde ilk sıralarda bulunmaması olduğu belirtilmektedir. Bu görüşe göre, Komşuluk Politikası 52 Letter by Christopher Patten and Javier Solana, ‘Wider Europe’, 2002 (http://www.lfpr.lt/uploads/File/2002-10/Letter.pdf erişim tarihi 07.02.2013, s. 2). 53 Directorate General External Relations, ‘Working together: The European Neighbourhood Policy’, 2007, s. 5 (http://ec.europa.eu/world/enp/pdf/information/enp_brochure_en.pdf erişim tarihi 07.02.2013). 54 EU Neighbourhood İnfo Centre, ‘The European Neighbourhood Policy’, (http://www.enpiinfo.eu/main.php?id=344&id_type=2&lang_id=450 erişim tarihi 07.02.2013). 29 yürürlüğe konulmuş olsa da, yeterince önem verilmediğinden ve somut stratejiden yoksun olduğundan dolayı amacına ulaşmamıştır.55 Gerçekten de, politikanın yürürlüğe konulmasından itibaren, AB önce genişlemelerden kaynaklanan kurumsal reformlara ve 2008’de çıkan ve etkisini hala sürdüren küresel ekonomik krize odaklanmıştır. AB Komşuluk Politikasını başlattıktan sonra, kendisini soyutlandırarak politikanın amaçlarının ilgili komşu devletler tarafından yerine getirileceğini, kendisinin ise sadece teşviklerle yetineceğini düşünmüştür.56 Diğer taraftan, sorun, AB’nin demokratik prensiplere bağlı olarak sadece ‘yumuşak güce’ (soft power) güvenmesinden kaynaklanmaktadır. Oysa ki, dış politikada sadece ‘yumuşak güç’ yeterli olmayabillir. ‘Sert gücün’ (hard power) yerini ‘yumuşak gücün’ dolduracağını düşünen AB’nin bu ‘yumuşak güce’ olan umudu ilgili bölgedeki eğilimleri değiştirememiştir. AB, Doğu komşularının çok yönlü dış politikalarını dikkate almadan, onların AB’nin koşul olarak koyduğu reformları gerçekleştirip, onu izleyeceğini düşünse de, gerçekte durum öyle değildir. İlgili devletler, aralarında çıkar çatışmaları olan AB ve Rusya’nın daha cazip teklif vermelerini bekleyebilirler. Bu nedenle AB ve Rusya arasında gidip gelmeler olabilir. Bölgedeki nüfuz için rekabet eden aktör sayısının artması onların lehinedir, zira böylece bu ülkelere cazip teklif verenlerin sayısı da artmaktadır. AB Doğu komşularına siyasi, iktisadi ve güvenlik açısından sıkı bir şekilde bağlıdır. Çünkü bu bölgedeki istikrarsızlık doğrudan AB için tehlike oluşturabilir. Bu nedenle AB, Komşuluk Politikası aracılığıyla bu bölgede Rusya’ya rakip olabilecek aktif bir oyuncu olmaya çalışmaktadır. Ancak, yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 55 Stefan Lehne, ‘Time to reset the European Neighborhood Policy’, Carnegie Europe, 4 Şubat 2014, s. 8-9, 16. 56 Marise Cremona ve Wojciech Sadurski, ‘The European Neighbourhood Policy: A Framework for Modernisation?’, European University Institute, EUI Working Papers, Sayı 1, 2007, s. 11, 18. 30 Birlik bu bölgedeki varlığını arttırmaya devam etse de, bölgeyi kendi vizyonu doğrultusunda dönüştürememiştir. Bunun da ötesinde, Avrupa Komşuluk Politikasının yürürlüğe girmesinden beri bölgedeki siyasi durum olumsuz yönde gelişmiştir. Azerbaycan’da ömür boyu Cumhurbaşkanlığına geçilmesi, 2008’deki Kafkasya olayları, Ukrayna-Rusya ve Belarus-Rusya gaz krizleri, Belarus’ta 2010’daki seçimlerden sonra muhalefetin takip edilmesi ve en önemlisi de Ukrayna ile AB arasında imzalanması düşünülen Ortaklık Anlaşması nedeniyle gelişen ve akabinde Rusya’nın Kırım’ı ilhakına kadar giden gelişmeler AB aleyhine addedilebilir. AB ticari ilişkilerini geliştirse ve komşu devletlerle Enerji İşbirliğini oluştursa da bu faaliyetler, AB’nin bölgede hâkim duruma gelmesinde yeterli olmamıştır. Özellikle gaz krizlerinden sonra AB komşu devletlerle enerji alanında işbirliği arttırmıştır ve Ukrayna ile Moldova’nın enerji reformlarını hızlandırmak amacıyla Enerji İşbirliği’ne katılmalarını teklif etmiştir. Ancak, AB Enerji politikasında gösterdiği faaliyetlerine rağmen henüz Rusya’nın gaz hattı projeleriyle yeterince rekabet edememektedir.57 Önceden AB’nin bölgedeki faaliyetleri siyasi ve ekonomik sistemleri yeniden yapılandırmaktan oluşmaktayken, şimdi tüm çabalar ciddi krizleri ve insan hakları ihlallerini önlemeye yöneliktir.58 Üstelik AB’nin bölgedeki olan nüfuzunu Rusya 2010’da Belarus ve Kazakistan’la oluşturduğu ve gelecekte Avrasya Birliği’nin temelini oluşturacak Gümrük Birliği sayesinde sarsmaktadır. Kısacası, AB’nin bölgenin güvenliği endişesine ve bölgede artan siyasi ve ekonomik varlığına rağmen Avrupa Komşuluk Politikasının etkili olduğu söylenemez. AB bölgede Rusya ile 57 AB’nin enerji politikası hakkında daha detaylı olarak sonraki başlıkta bahsedilecektir. Elena Gnedina ve Nicu Popescu, ‘Pervoe Desyatiletiye Evropeyskoy Politiki Sosedstva v Vostoçnoy Evrope’, Neighbourhood policy paper, Sayı 1, Aralık 2012, s.4 (http://www.khas.edu.tr/cms/cies/dosyalar/files/NeighbourhoodPolicyPaper%2803%29RussianVersio n.pdf erişim tarihi 10.03.2013). 58 31 nüfuz için yarışmak ve bu yarışmayı kazanmak istiyorsa Doğu komşulara ve Avrupa Komşuluk Politikasına daha çok önem vermeli ve faaliyet göstermelidir. C. AB Enerji Politikası Enerji AB için hayati önem taşımaktadır ancak Avrupa için ucuz enerji günleri bitmiştir. Tüm AB üye devletleri iklim değişikliği, artan ithalat bağımlılığı ve yükselen enerji fiyatları sorunları ile karşı karşıyadır.59 AB üyesi devletlerin ithal enerjiye olan ihtiyaçları, AB liderleri tarafından supranasyonal güvenlik sorunu konumuna yükseltilmiştir ve ‘AB’ enerji tedariki güvenliği’ olarak adlandırılmaktadır. 2007 yılında Lizbon’da gerçekleştirilen toplantıda, enerjiden sorumlu olan Komisyon üyesi Andris Piebalgs’a göre: ‘Enerji sorunu- (AB’ye) yöneltilen en büyük sorunlardan biridir. Dünya giderek enerji kaynaklara bağımlı hale gelmektedir... Bu koşullarda enerjinin ulusal güvenlik meselesi olduğu geleneksel anlayışından uzaklaşılmalıdır, zira bu aslında Avrupa güvenliği meselesidir’.60 AB; enerji güvenliğini sağlamak amacıyla 2000’lerden itibaren aşamalı şekilde ‘Avrupa İçin Enerji Politikası’nı geliştirmiş ve 2007 yılında bu politikayı nihai hale getirmiştir. Sözkonusu politikanın en önemli unsurlardan biri AB’nin (dış) enerji politikasıdır. AB, üye devletlerle birlikte enerji güvenliğini sağlama ve bunu anlamlı dış politikaya çevirme amacıyla kendi çıkarlarını ‘tek sesle’ (one voice) takip 59 Commission of the European Communities, ‘An energy policy for Europe’, Brüksel, 2007, COM (2007), 1 final, s.3 (http://eurlex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=COM:2007:0001:FIN:EN:PDF erişim tarihi 15.03.2013). 60 Andris Piebalgs, ‘Speech at the Lisbon Energy Forum’, 2007. 32 etmelidir.61 AB doğal olarak, dış dünyayı kendi enerji çıkarlarına uygun olarak kontrol altına almaya ve kendisi için en uygun pozisyona getirmeye çalışmaktadır. AB’nin Ortak dış enerji politikasının oluşturulmasında temel alınan unsurlar şunlardır62: 1) AB’nin yeterli enerji kaynaklarına sahip olmaması 2) Son genişleme nedeniyle ithal enerji talebinin artması 3) Uluslararası arenada enerji kaynakları için artan mücadele 4) AB’nin üçüncü ülkeler tarafından ithalat edilen enerji sağlama koşullarını belirlemesi. Bu unsurlar, enerji konusunda AB’nin supranasyonel seviyede dış faaliyetlerde bulunma zorunluğun tasdikidir. Zira üye devletler ulusal seviyede enerji problemini çözememektedirler. 2006’da Brüksel’de gerçekleşen ‘AB’nin (dış) Enerji Politikasına Doğru’ adlı konferansın sonunda Piebalgs ‘Şimdiki enerji durumu küresel sorun haline geldi ve ulusal seviyede buna etkili bir çözüm üretilememektedir. Bize daha geniş olan küresel veya bölgesel seviyede çözümler lazımdır ve bölgesel seviye olarak da AB gösterilebilir’ demiştir.63 61 ‘An energy policy for Europe’, 2007, s. 18. İrina Paşkovskaya, ‘Evropeyskiy soyuz: formirovaniye vneşney energetiçeskoy politiki’, MGİMO analitik raporları, Sayı 1(20), Haziran 2008, s. 44-45 (http://www.mgimo.ru/files/15547/ad-20.pdf erişim tarihi: 22.03.2014); ‘Speech at the Lisbon Energy Forum’, 2007, s. 3. 63 Andris Piebalgs, ‘Speech at the EU Energy Policy and Law Conference’, Brüksel, 2006 (http://europa.eu/rapid/press-release_SPEECH-07-38_en.htm erişim tarihi: 17.05.2014). 62 33 Avrupa Parlamentosu’na göre de istikrarsız ve demokratik olmayan ülkelerden getirilen enerjiye giderek bağımlığın artması yüzünden, enerji güvenliğini sadece ulusal seviyede sağlama çabaları yetersiz kalmaktadır.64 AB Konseyi, Avrupa Komisyonu tarafından tasarlanan AB enerji politikasının amaçlarını onaylamış ve şu şekilde sıralamıştır65: 1) Enerji güvenliğin arttırılması; 2) Avrupa pazarlarının rekabetinin sağlanması; 3) Enerjinin yeterli miktarda ve uygun fiyata sağlanması; 4) Çevrenin istikrarına katkıda bulunulması ve iklim değişikliği ile mücadele edilmesi. Böylece, AB’nin temel odağını enerji politikasının dış yönünün oluşturduğu görülmektedir. AB’nin dış enerji politikasının rolü konusunda Avrupa Komisyonuna göre66, AB’nin jeopolitik güvenliğinin sağlanması için enerji, AB’nin tüm dış ilişkilerin odağını oluşturmalıdır. Avrupa Parlamentosu ise 2007’de kabul edilen ‘Enerji alanında ortak Avrupa dış politikası hakkında’ kararında ‘enerji politikasının dış politikayla bütünleşmiş ve onun en önemli kısmı olmalı’ ifadesini kullanmıştır.67 AB Konseyi, Avrupa Komisyonu ve Yüksek Temsilci’den ‘AB (dış) enerji politikasının tasarlar ve yürütürken ODGP ve OGSP de dahil olmak üzere tüm varolan araçları kullanmalarını istemiştir’. Bu durum, (dış) enerji politikasının salt dış politikaya değil, AB’nin güvenlik politikasına da dahil edildiğini göstermektedir. 64 European Parliament, ‘Resolution of 26 September 2007 on towards a common European foreign policy on energy’, madde B, (http://www.europarl.europa.eu/sides/getDoc.do?type=TA&reference=P6-TA-20070413&language=EN erişim tarihi 20.03.2013). 65 Council of the European Union, ‘Presidency Conclusions’,7224/1/07 REV 1, Brüksel, 2 Mayıs 2007, m. 28, s. 11 (http://www.consilium.europa.eu/ueDocs/cms_Data/docs/pressData/en/ec/93135.pdf erişim tarihi: 22.03.2014). 66 ‘An Energy Policy for Europe’, 2007, s. 17. 67 , ‘Resolution of 26 September 2007 on towards a common European foreign policy on energy’, madde M(2). 34 AB düzeyinde gerçekleştirilen tüm bu girişimlere rağmen AB’nin ortak enerji politikası özleminin üye devletleri endişelendirdiği de görülmektedir. Bu nedenle üye devletler, AB’nin ulusal egemenliklerine ve özellikle atom enerjisinin kullanma kararı gibi ciddi siyasi tercihlere karışmasına izin vermeyeceklerini belirtmektedirler. AB Konseyi, üye devletlerin kendi enerji kaynaklarına olan egemenliğine tam olarak saygı gösterilmesi gerektiğini belirtmiştir.68 AB Konseyi 2007’de kabul edilen ‘Avrupa İçin Enerji Politikası’ tüzüğünün üç ilke gereğince hareket etmesi gerektiğini belirtmiştir.69 Bu ilkeler şunlardır: 1) Üye devletlerin kullanılacak enerji kaynakların seçimine saygı duyulması; 2) Üye devletlerin kendi enerji kaynaklarına olan egemenliğe saygı duyulması; 3) AB üye devletleri arasında ‘dayanışma ruhunun’ olması. ‘Dayanışma ruhu’ çok tartışmalı kavramdır. Piebalgs’a göre70 ‘dayanışma ruhu’ bir üye devlette olan krizin AB’nin krizi haline gelmesidir’. Ancak böyle düşünüldüğünde, son ilke, ilk iki ilkenin geçersizliği anlamına da gelebilir. AB içinde bazılara göre, enerji alanında ulusal egemenliğin varoluşu AB’nin enerji güvenliğine zarar verebilir. Oysa, uluslararası arenada enerji alanında güçlü olması için ‘AB, ortak duruş sergilemeli ve tüm gücünü kullanarak oybirliğiyle hareket etmelidir’. Avrupa Parlamentosu’na göre de ortak (dış) enerji politikasında oybirliğiyle hareket edebilinmesi için, AB üye devletleri daha sıkı işbirliği yapmalıdır.71 68 ‘Presidency Conclusions’, m. 28, s. 11. İbid, m. 28, s. 11. 70 ‘Speech at the EU Energy Policy and Law Conference’, 2006. 71 ‘Resolution of 26 September 2007 on towards a common European foreign policy on energy’, madde M(13). 69 35 İKİNCİ BÖLÜM RUSYA FEDERASYONU GÜVENLİK POLİTİKASI I. Genel olarak Rusya Federasyonu’nun milli güvenliği “Rusya Federasyonu Milli Güvenlik Konsepti”, kişilerin, toplumun ve devletin her alanında dış ve iç tehlikelerden nasıl korunacağı görüş sistemini yansıtan temel belgeyi oluşturmaktadır. Konseptin son değişikliği 1997’de yapılmıştır ve 2006 yılında Devlet Başkanı konseptin değiştirilmesi yönünde talimat vermiştir. Bunun neticesinde Mayıs 2009’da, 2020 yılına kadar Rusya Federasyonu’nun milli güvenlik stratejisi kabul edilmiştir.72 24 Mart 2009’da “Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar milli güvenlik stratejisi ve onun gerçekleştirilmesi için önlemler” adlı Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi’nin toplantısında Dmitriy Medvedev, ‘bazı tehlikelerin önemini yitirdiğini, ancak yerlerine yenilerinin ortaya çıktığını’ belirtmiştir.73 Bunun neticesinde var olan milli güvenlik konseptinin güncelleştirmesi teklif edilmiştir. Bu belgenin ana fikri Başkan tarafından ‘gelişme aracılığıyla güvenlik’ olarak belirlenmiştir. Medvedev ‘belge hazırlanırken milli güvenliği sağlamanın yerli ve yabancı stratejik planlama tecrübelerinin, özellikle ABD, Kanada ve Fransa tecrübelerinin dikkate alındığını’ belirtmiştir. 72 Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi, ‘“Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar milli güvenlik stratejisi” onayı hakkında Devlet Başkanı’nın kararı’, 13.05.2009, (http://www.scrf.gov.ru/news/436.html erişim tarihi 24.03.2013). 73 Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi, ‘Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar milli güvenlik stratejisi ve onun gerçekleştirilmesi için önlemler’ adlı toplantı, 24.03.2009, (http://www.scrf.gov.ru/documents/100.html erişim tarihi 24.03.2013). 36 Güvenlik sorunu Rusya vatandaşlarını sürekli olarak en çok endişelendiren ilk beş sorun listesine girmektedir. Terör, teknik felaketler, sosyal ve ekonomik krizler gibi sorunlu alanlar yanında güvenlik sorunu ilk sırada yer almaktadır. Rusya Federasyonu içinde bazı grupların konuyla ilgili fikirlerinin alınması, milli güvenlik sorununa farklı grupların gözü ile bakmaya firsat vermiştir. Bu grupların çoğuna göre, milli güvenliğin tehlike seviyesi yüksek veya yükseltilmiş durumdadır.74 Bu kişiler tarafından milli güvenliğin durumunun bu denli olumsuz olarak betimlenmesi, toplumda istikrarın sona ermesinin ve ‘değişiklik taleplerinin’ dile getirilmesinin göstergesi olabilir. Yapılan araştırmaya göre Rusya’nın en önemli milli güvenlik sorunu Rus yönetimdeki yolsuzluktur.75 Şunu da belirtmek gerekir, adı geçen gruplara göre, en temel sorunlar Rusya’nın iç sorunlarıdır. En güncel dış tehdit ‘küresel ekonomik ve mali kriz olup’, tehditler listesinde 21. sırada yer almaktadır. Yolsuzluğun milli güvenlik tehditleri listesinde ilk sırada olması oldukça mantıklıdır, zira bu sorun gerçekten çok derin olup, bazı diğer tehditlerin temelini de oluşturmaktadır. Bir başka deyişle, bu tehdit etkisiz hale getirilir ise, diğer tehditler de çözülebilir. Belirtilmesi gereken önemli bir nokta: ‘düşman çevresi’ endişesinin en çok kamu alanında çalışanlara özgü olduğudur. Araştırmaya katılan kişilerin çoğuna göre milli güvenliğin durumu, gelecekte çok ani olmasa da kötüleşmeye devam edecektir.76 Milli güvenliğin durumu hakkında kötümser değerlendirmeler; bir anlamda sosyal ve ekonomik sistemin savunmasızlığını ve mevcut olumsuz küresel 74 ‘Uzmanların gözüyle Rusya’nın milli güvenliği’, Rusya Bilim Akademisi Sosyoloji Enstitüsü analitik raporu, 15.04.2011, s.9, (http://www.politstudies.ru/fulltext/2011/3/2.pdf erişim tarihi 20.05.2013). Güvenlik alanında uzman sayılan bu kişiler farklı alanlardan seçilmişlerdir: milli güvenliğin askeri taraflarını araştıran bilim adamları, devletin güvenliği sağlama sisteminde çalışan devlet görevlileri, kamu görüşünün temsilcileri, yani sivil halkın temsilcileri (gazeteciler, muhabirler, kamu faaliyetçisi/ public figure), avukatlar. 75 İbid, 2011, s. 11. 76 İbid, 2011, s.11. 37 eğilimlere bağımlı olunduğunu gösteren 2008 krizi ile bağlantılıdır. Bundan başka hala Kuzey Kafkasya’da durum istikrarsızdır. En önemlisi ise alınan tüm önlemlere rağmen rüşvetçiliğin artmaya devam etmektedir. Rusya Federasyonu açısından milli güvenlik karmaşık bir kavram olup, burada onun en temel türlerinden, sorunlarından ve bu sorunların olası çözümleri ortaya konmalıdır. Rusya’nın milli güvenliği: askeri güvenlik, uluslararası güvenlik ve enerji güvenliği olmak üzere üç temel kategoride incelenebilir. Mili güvenliğin temel unsurlarından birincisi askeri güvenliktir. Rusya Federasyonu açışından, mevcut jeopolitik koşullarda halen siyasi realizm prensibi yaygındır. Bir başka deyişle, devletin güvenliğini ve egemenliğini sağlamak için güç ve jeopolitik tehlikelerden korunabilme yeteneği büyük önem taşımaktadır. Rusya’nın tüm resmi belgelerinde ve beyanlarında, askeri gücünün saldırı değil, savunma fonksiyonunu sağlamakla yükümlü olduğu daima vurgulanmaktadır.77 Ordunun teknik modernizasyonu, D.Medvedev tarafından öncelik olarak ortaya konmuştur. Askeri uzmanların çoğu yeniliklerin askeri kuvvetlerin verimliliğine zarar vereceğini öngörmektedir. Buna rağmen aşağıda ordu reformu aleyhine getirilen bazı argümanlar mevcuttur, bunlar: 78 1) Reformun yeni Milli Güvenlik Konsepti ve ordunun hangi amaçlara uygun olarak konumlanacağını, kimin potansiyel düşman olduğunu, genel olarak devletin askeri teşkilatının nasıl değişmesi gerektiğini düzenleyen Rusya’nın Askeri doktrinin onaylamalarından önce başlatılmış olmasıdır.79 Askeri doktrinin temelinde askeri kuvvetlerin yapısı ve kullanımı planları geliştirilmektedir. Doktrin daha 77 Bkz: ‘Rusya’nın Askeri doktrini’, 2010, III. Bölüm, 17. Paragraf, (http://www.scrf.gov.ru/documents/33.html erişim tarihi 24.03.2013). 78 Bkz. ‘Vzglyad’ adlı iş gazetesi, 20 Mart 2012 (http://vz.ru/politics/2012/3/20/569694.html erişim tarihi 26.05. 2013), ‘Rusya haberleri’, 21 Eylül 2012 (http://www.newsru.com/russia/21sep2012/armydegrade.html erişim tarihi 26.05. 2013) ve ‘Sovyet Rusyası’ adlı gazete, 07 Mart 2009 (http://kprf.ru/rus_soc/64389.html erişim tarihi 26.05. 2013). 79 İbid, 2009. 38 tasarım aşamasındayken, askeri reform çoktan başlamıştı, yani taktik manevralar stratejik öncelikleri anlamadan, değişen ve genişleyen dış tehditleri dikkate almadan gerçekleştirilmekteydi. 2) Kabul edilen kararların şekli aşırı merkeziyetçi ki, bu ilk olarak ordunun ve filonun küçülmesiyle ilişkilidir (Eski 58. Ordu komutanı Korgeneral Viktor Sobolev).80 Bir taraftan birçok askeri nesnenin (object) ekonomik olarak bütçe için maliyetli olduğu argümanları getirilirken, diğer taraftan eski donanma yerine yeni donanmanın temin edildiği zaman modernizasyon gerçekleştirilmiş olmaktadır. Yani eski donanma ancak yeni donanmanın sağlandığında imha edilmektedir. Rusya’nın şimdiki durumu dikkate alınırsa (hükümet kendi sosyal görevleri tam olarak yerine getirememektedir), yeniliklerin tasarlanması ve yürürlüğe konulmasına kadar çok vakit geçecektir. Yani Rusya bu reformlar gerçekleşene kadar aslında dış tehditlere açık olacaktır. 3) Genel Kurmay’ın ve subay kabinesinin küçülmesi beyin göçüne neden olmaktadır, ki bu kaçınılmaz olarak Rusya’nın askeri kuvvetlerin işlevinin üzerinde olumsuz etki yaratacaktır. (Askeri uzman Vladislav Şurıgin).81 4) Üç unsurlu sisteme geçiş eleştirilmektedir (bölge, operasyon komutası, tugay). Zira bu durum, kuvvetlerin büyük çaplı yeniden düzenlenmesine neden olacaktır ve çok masraflıdır. Üstelik bu yerleşen idari sistemini de yıkacak, yeni sistemin geliştirilmesinin ise ne kadar zaman alacağı ve verimli olup olmayacağı belirsizdir. Eleştirmenlere göre üç unsurlu sisteme geçiş ile ‘Rusya’nın silahlı kuvvetleri yerel çatışma ve savaşlarda başarılı operasyonları gerçekleştirebilirler, 80 81 ‘Rusya haberleri’, 2012. ‘Vzglyad’, 2012. 39 ancak Rusya’nın geniş alanına geniş çaplı yabancı silahlı müdahaleye karşı duramazlar’ (Federasyon Meclisi Savunma Komitesi üyesi Vladimir Ovsyannikov).82 Rusya Federasyonu için ikinci milli güvenlik türü uluslararası güvenliktir. Dış tehdit sayısı zamanla artmaktadır. Resmi olarak beyan edilen ‘stratejik ortaklığa’ ve ‘karşılıklı çıkar’a (mutual interest) rağmen Rusya ve ABD ilişkilerinde gerginlik gitgide artmaktadır. Resmi olarak iki taraf müzakereleri sürdürürken, aslında ABD ile NATO mevcut antlaşmalara rağmen saldırgan silahların potansiyelini arttırmaktan, uzayın silahlanmasına kadar çeşitli meselelerle uğraşmakta ve bu durum Rusya’yı tedirgin etmektedir. ABD taktik seçeneklerini değiştirerek çekişme stratejisini desteklemektedir. ABD’nin ‘renkli devrimleri’ desteklemesi, RusyaGürcistan savaşı sırasında bugünlerde Ukrayna’da olduğu gibi geniş kapsamlı ‘bilgi savaşını’ yürütmesi ABD ve Rusya’yı karşı karşıya getirmektedir. Kafkaslar’daki diğer gelişmeler de dikkate alındığında, Milli güvenlik doktrininde geleneksel bölgeler dışında Kuzey Kafkasya ve BDT devletlerine daha çok dikkat edilmesi anlaşılabilir. Kimi görüşlere göre, Rusya için bir anlamda oldukça avantajlı zamanın geldiği dikkate alınmalıdır. Bir taraftan, ABD lehine faaliyet gösterdikleri düşünülen uluslararası kuruluşların varlığı, diğer taraftan Lahey’dan BM’ye kadar işlemeyen bir uluslararası hukuk sistemi mevcuttur.83 BM uluslararası meselelerde, özellikle çatışma ve savaşlarda etkili olamamaktadır, bunun yerine böyle yetkiye sahip olmayan NATO ve ABD aktif rol oynamaktadır: 1990’larda Irak ve Yugoslavya’da gibi, Afganistan ve Libya’da gibi. Hatta BM Tüzüğün 2. Maddesine ve uluslararası hukukun temel ilkesi olan ‘devletler diğer devletlere saldıramaz’a aykırı olarak ve 82 İbid. Bkz. ‘Top ideas’, 05.09.2013 ve ‘Pravda’ haberleri 10.03.2011 (http://ideas.time.com/2013/09/05/obamas-plan-for-intervention-in-syria-is-illegal/ ve http://www.moscowtopnews.com/?area=postView&id=2238 erişim tarihi 15.09.2013). 83 40 bunları ihlal ederek ABD’nin öncülüğünde NATO, uluslararası hukukun dünyada ciddiye alınmadığını, etkili olarak işlemediğini göstermektedir. Uluslararası hukukun işlemediğine dair diğer bir örnek, Guantanamo Hapishanesidir. Lahey Savaş Suçları Mahkemesi de görevini objektif şekilde değil subjektif, taraflı olarak yürütmektedir. Dünya artık tek kutuplu değildir. Rus hükümeti için Rusya’nın uluslararası süreçlerin tam yetkili katılımcı olmasını sağlama zorunluluğu bellidir. AB en azından Rusya’nın enerji kaynaklarından bağımlı olarak onun ile rakip olarak yüzleşmenin kendi lehine olmayacağını bilmektedir. Üstelik bazı meselelerde AB’nin ABD ile bazı anlaşmazlıkları mevcuttur. Rusya bunu uluslararası arenada kendi prestijini yükseltmek için kullanabilir. Eğer Rusya gerçek tehditleri dikkate alarak ortak güvenliği sağlamanın verimli ve alternatif ve böylece mesela NATO’dan daha ekonomik yöntemini teklif ederse, bunun talep görme ihtimali olabilir. Her halükarda, Rusya kendi milli çıkarlarını göz önünde bulundurarak önceliklerini belirlemeli, aşamalı ve belirli dış siyaseti izlemelidir.84 Üçüncü milli güvenlik türü enerji güvenliğidir. Rusya hammade devleti olarak toptan doğal kaynaklara ve küresel pazardaki fiyatlarına bağımlıdır. Federal bütçenin büyük kısmı sadece bunların satışından oluşmaktadır ve bu bağımlılık en azından kısa vadede devam edecektir. Rusya en çok doğal gaz kaynaklarına sahip olan devletlerden biridir. Kimi görülere göre, (‘Gazprom Export’un Baş temsilcisi ve Gazprom Yönetim Kurulu Başkanı yardımcısı Alexander Medvedev) 2030 yılına gelindiğinde gazın temel ihracatçıları Rusya, İran ve Katar olacaktır.85 Bilindiği gibi gaz yenilenebilir doğal 84 Rusya Federasyonu Dış İşleri Bakanlığı, ‘Rusya Federasyonu Dış Politika Konsepti’, 12 Şubat 2013 (http://www.mid.ru/brp_4.nsf/0/76389FEC168189ED44257B2E0039B16D erişim tarihi: 18.05.2014). 85 ‘Arabian Oil and Gas’ iş portalı, 22 Nisan 2009 ( http://www.arabianoilandgas.com/article-5336only_qatar_iran_and_russia_to_export_gas_by_2030/#.UjbzxT9dxvw erişim tarihi 22.09.2013 ); 24th 41 kaynağı oluşturmaktadır ve bu nedenle, gaz çıkış yerlerin geliştirilmesi Rus enerji kaynaklarının geliştirilmesi bakımından yararlıdır. Ukrayna ile gaz krizlerinden ve olası Avrupa’nın ‘isyanlarından’ sonra Rus enerji uzmanları Doğu’ya gaz teminini çeşitlendirerek durumu garantilemek istemişlerdir. Böylelikle, petrol alanında Rusya ile Çin arasında bir antlaşma imzalanmıştır.86 Fakat ‘Doğu Sibirya-Pasifik Okyanusu’ petrol hattı şemasına göre sadece petrolün üretimi Rusya topraklarında gerçekleştirilirken, kullanılabilir hale getirilme işleminin Çin’de yapılması planlanmaktadır. İnovasyon ve alternatif enerji kaynaklara geçiş planları şüphesiz cazibelidir. Fakat Rusya, fikir etabından gerçekleştirilme etabına geçmesi için ne kadar zaman gerektiğini gerçekçi olarak değerlendirilmelidir. Belki de, oluşan durumda Rusya Batı’ya bakmaktan vazgeçmeli ve ‘gaz üçlüsü’ karteline katılarak dış pazarda ortak çıkarları müşterek şekilde savunmalıdır ve bu durumda Batı gazetelerdeki “Rusya tüm dünya gazını tekelleştirmek istemekte ve İran’a nükleer silahı geliştirmeye yardım etmektedir” gibi haberlere rağmen, Rusya oluşan koşulların idarecisi haline gelebilecektir.87 Rusya Federasyonu’nun (Dış) Güvenliği Rusya’nın, 2009 yılında Devlet Başkanı tarafından onaylanan ve 2020 yılına kadar yürürlükte olacak Rusya Federasyonu Milli Güvenlik Stratejisi’nde Rusya’nın World Gas Conference, ‘The global energy challenge: reviewing the strategies for natural gas’, 2009, s. 29 (http://www.igu.org/html/wgc2009web/admin/archivosNew/Special%20Projects/1.%20IGU%202030 %20Report/1.%20IGU%202030%20FINAL%20Report.pdf erişim tarihi 22.09.2013). 86 Rusya Federasyonu Enerji Bakanlığı, ‘Rusya-Çin enerji diyalogu, petrol alanındaki işbirliği’, (http://minenergo.gov.ru/china/oil/ erişim tarihi: 16.07.2013). 87 Mesela bkz. Terry Macalister, ‘Russia, Iran and Qatar announce cartel that will control 60% of world's gas supplies’, The Guardian haberleri, 22 Ekim 2008 (http://www.theguardian.com/business/2008/oct/22/gas-russia-gazprom-iran-qatar erişim tarihi: 18.05.2014); ‘Ria Novosti’ haberleri, 26.10.2008, (http://ria.ru/economy/20081026/153841350.html erişim tarihi: 18.05.2014). 42 ulusal çıkarları için tehdit oluşturabilecek bazı unsurlar en önemlisinden başlayarak sıralanmıştır.88 Bunlar: - Uluslararası ilişkilerde tektaraflı güç kullanımı yaklaşımların tekrarlanması - Dünya politikasında temel oyuncular arasında anlaşmazlıklar - Kitle imha silahlarının yayılma tehlikesi - Siber, biyolojik ve yüksek teknolojiler alanlarında illegal faaliyetler - ‘Küresel bilgi yarışmasının’ güçlenmesi - Zenofobi, ayrılıkçılık, aşırılık ve milliyetçiliğin gelişmesi - Dünyadaki demografik durumun ve ekolojik sorunların şiddetlenmesi - Uluslararası suç örgütleri, özellikle uyuşturucu ve insan ticareti Stratejinin içeriğinden adı geçen sorunların sırasının tesadüf olmadığı sonucu çıkarılabilir. İlk sıradakiler daha öncelikli olarak sınıflandırılmaktadır. Buradan çıkan sonuç, Rusya için güncel ve yeni olan güvenlik tehditleri ikinci plandayken, birinci planda Rusya’nın uluslararası statüsün sınırlandırılması kaygısı yer almaktadır. Bir başka deyişle, ‘büyük devletlerarası anlaşmazlıklar’, ‘güvenliğin yeni tehditlerin’den daha önemlidir. AB’nin ünlü diplomatın ve aynı anda analistin belirttiği gibi, AB dünyanın son onyıllarda çok değiştiğini ve postmoderne geçildiğini kabul ederken, Rusya 20. yüzyılda oluşan modern dünya ile bugünkü olan postmodern dünya arasında seçimini daha yapmamıştır.89 Rusya’nın yeni stratejisinde uzun vadeli perspektife dayanarak ‘uluslararası politikanın dikkatini’ çekecek coğrafik bölgeler de belirtilmektedir. Adı geçen bölgeler (Orta Doğu, Kuzey Kutup bölgeleri, Orta Asya vs.) enerji kaynakları barındıran bölgelerdir: Bununla birlikte Rusya’nın endişesi, bu bölgedeki durumlar 88 ‘Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar milli güvenlik stratejisi’, Rusya resmi gazetesi, 12.05.2009, (http://www.rg.ru/2009/05/19/strategia-dok.html erişim tarihi 25.05.2013). 89 Robert Cooper, ‘The Breaking of Nations: Order and Chaos in the Twenty-First Century’, London, Paperback Press, 2003, s. 41. 43 ile ilgili değil, o bölgelerin doğal kaynaklar rekabetini tetikleyen ‘büyük devletler’in ilgi alanı olabileceği noktasıdır. Strateji, güvenlik tehditlerine karşı Rusya için önem taşıyan örgütleri de belirtmektedir ki, küresel anlamda bu BM’dir. Temel devletlerarası araç olan ve bölgesel zorluklara ve askeri, siyasi ve stratejik tehditlere karşı duracağı düşünülen KGAÖ (Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü) bölgesel anlamda önemlidir. Bunun yanında ŞİÖ (Şanghay İşbirliği Örgütü), AB ve ABD ile işbirliğine de önem verilmektedir. Rusya’nın NATO’ya yaklaşımı ise farklıdır. Rusya doğal olarak NATO askeri yapısının kendi sınırlarına yaklaşmasından ve NATO’nun uluslararası hukuka aykırı olarak küresel işlevleri üstlenmesi çabalarından rahatsızdır. Belgeye göre NATO ile olan ilişkiyi, NATO altyapısının Rusya sınırına yakınlaşmasının kabul edilmezliği belirlemektedir. Uluslararası güvenlik konusunda Rusya’nın tercih ettiği model NATO yerine BM’ye dayanmaktadır.90 2010’da onaylanan Rusya Askeri Doktrini’nde de NATO’ya olumsuz bir yaklaşım sergilenmektedir. NATO’ya uluslararası hukuku ihlal etme ‘isteği/wish’ atfedilmektedir, NATO altyapısının Rusya sınırına yakınlaşması hakkında ifadeye, bu sürecin yönlerinden birinin örgütün genişlemesi olduğu eklenmiştir.91 Bu çerçevede NATO tek bir potansiyel saldırgan niteliğindedir. Doktrinin bir bölümünün NATO’ya ayrılmasından çok, onun Rusya için dış askeri tehlikeler sırasında ilk sıraya konulmuş olması dikkat çekicidir. Tartışmalarında kaçınılmaz olarak ‘tehlike’ ve ‘tehdit’ kavramlarının karışması (iki kavram keskin bir şekilde Doktrin’de ayrılmıştır. ‘Askeri tehlike’ – belirli koşullarda askeri tehdidin oluşmasına neden olabilecek devletlerarası ve devletiçi ilişkiler durumu olarak tanımlanmıştır) etkiyi daha da ağırlaştırmıştır. 90 Robert Donaldson, ‘The Foreign Policy of Russia: changing systems, enduring interests’, NewYork, M. E. Sharpe, 2002, s. 334. 91 ‘Rusya’nın Askeri doktrini’, II. Bölüm, 8. Paragraf, 2010. 44 Diğer dış askeri tehlikeler arasında: - Ayrı devletler ve bölgelerde durumu istikrarsızlaştırma ve stratejik istikrarı bozma çabaları’ - Rusya ve müttefiklere komşu olan bölgelerde askeri üslerin kurulması ve askeri gücün kullanılması - ‘Küresel istikrarı bozan ve nükleer alanda oluşan güç ilişkilerini bozan’ Füze Savunmasının kurulması - Toprak iddiaları ve Rusya ve müttefiklerinin iç işlerine karışılması. - Kitlesel imha silahların yayılması - Devletlerce uluslararası antlaşmaların ihlali - Uluslararası terörizmin yayılması - Milletlerarası ve dinlerarası gerilim, ayrılıkçılık, aşırılık. Bundan başka, Askeri Doktrinde, temel askeri tehditlerden de, yani “çatışan taraflar arasında askeri çatışmanın oluşma ihtimali olan devletlerarası ve devletiçi ilişkilerin durumundan”, bahsedilmektedir. Bunlar: - “Askeri ve siyasi durumun ani olarak şiddetlenmesi” - Rusya’daki yönetim mekanizmaların işleyişini engellenmesi - İllegal silahlı oluşumların varlığı - Komşu bölgelerde kışkırtma amaçlı askeri gücün gösterişi - Diğer devletlerin askeri kuvvet faaliyetlerinin etkinleştirilmesi Rusya’nın gerek yeni stratejisinde, gerekse de Askeri Doktrinde uluslararası çatışmalar ve terörizm gibi sorunlara NATO’nun ve ‘büyük devletlerin’ faaliyetlerine göre daha az önem verilmektedir. Ancak stratejik belgelerin birileri için yazıldığı gerçeğinden hareketle, sözkonusu belgenin Batı için hazırlanmış olduğu söylenebilir. 45 Yani burada öncelik ve önemlerin dizilişi bir taktik yöntemdir. Rusya’ya karşı kuşkucu yaklaşan siyasetçiler ve uzmanlar Rusya’nın hala geçmiş ile yaşadığına ve modern uluslararası iletişimin normlarını öğrenemediğine ilişkin belgesel kanıtı elde ederek, büyük gayretle Rus strateji belgelerinin bu şartlarını anlamını değiştirerek açıklamaktadırlar.92 Rusya’nın ortakları “acımasız” Rus retoriğe artık alıştılar, fakat alışkanlık onay anlamına gelmeyip, Rusya ile olası işbirliği konusunda kötümserliğe neden olmaktadır. Rusya’nın her açıklamasında bu “acımasızlığın” aranması analizdeki hatalara neden olabilir. Buna örnek olarak Gürcistan ile olan çatışmadan hemen sonra Medvedev tarafından beyan edilen ‘dış politikanın beş prensibi’ gösterilebilir.93 Bunlar: - Uluslararası hukuka uygunluk - Çokkutupluluk - ‘Avrupa, ABD ve diğer devletlerle’ dost ilişkilerin geliştirilmesi - Rusya vatandaşlarının ‘nerede olurlarsa olsunlar’ hayatların ve şereflerin korunması - Rusya’nın imtiyazlı çıkarlarının olduğu bölgelerin varlığı. Avrupa için bu açıklamanın sadece son iki prensibi dikkat çekici olmuştur. Devlet için doğal olan kendi vatandaşlarını koruma prensibi, Rusya vatandaşlarının yaşadığı komşu devletlere yönelik gelecek agresif tutumun gerekçesi olarak algılanmıştır. İmtiyazlı çıkar bölgeleri hakkında prensip ise, Rus ‘Monroe doktrini’nin (Rusya’nın komşu devletlerin iç işlerine tekil karışma hakkı) beyanı 92 Laszlo Poti, ‘Evolving Russian Foreign and Security Policy: Interpreting the Putin-doctrine’, Acta Slavica Iaponica, Sayı 25, 2008, s. 32; Marcin A. Piotrowski, ‘Russia’s Security Policy’, New York, Council on foreign relations books, 2002, s. 74; Roderick Kefferpütz, ‘On Thin Ice? (Mis)interpreting Russian Policy in the High North’, CEPS policy brief, Sayı 205, Şubat 2010, s. 2. 93 Rusya devlet Başkanı D. Medvedev’in beş prensibi, Rusya resmi Gazetesi, 01.09.2008 (http://www.rg.ru/2008/09/01/princypi.html erişim tarihi 01.06.2013). 46 olarak algılanmıştır. Aslında, bu ifadelerden bazı bölgelerin (sadece komşu bölgelerin değil) Rusya için daha öncelikli olduğu kastediliyordu ki, bunlar her devletin dış politikasında mevcuttur. II. Diğer Uluslararası Güvenlik Kuruluşları ile İlişkiler Rusya’nın Milli Güvenlik Stratejisi, Avroatlantik bölgede olup bitenlere daha fazla önem atfetmektedir. Stratejide özellikle “Avroatlantik bölgede sadece NATO’ya odaklı olan mevcut küresel ve bölgesel (güvenlik) yapının başarısızlığına, üstelik hukuki araçların ve mekanizmaların eksikliğinin uluslararası güvenliği sağlamada gitgide daha çok tehlike oluşturduğuna”94 işaret edilmektedir. Rusya’ya göre ‘NATO merkeziyetçiliği’95 (Dışişleri Bakanı Lavrov’un kullandığı kavram) Avrupa güvenliği alanında memnuniyetsizliğin temel nedenini oluşturmaktadır. Bu vesile ile bu durumun sadece Rusya için değil, NATO için de dezavantajlı olduğu açıklama çabası sarfedilmektedir. Rusya hükümeti aktif bir şekilde güvenlik alanında Rusya’nın katılımı olmadan kararların alınmasını önlemeye çalışmaktadır. Rusya için eşit statüye kavuşması bir amaç ve şimdiki güvenlik sisteminin eksikliğine doğru cevabı oluşturmaktadır. Fakat kimi görüşlere göre96 böyle bir adım sorunları çözmekten çok yeni sorunlara neden olmaktadır. Rusya ile işbirliğinin kuvvetlendirmesine olumlu yaklaşan bazı görüşler, “Rusya’nın kendi kurallarına göre gündemi belirlemesinin 94 ‘Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar milli güvenlik stratejisi’, II. Bölüm, 17. Paragraf, 2009. Sergei Lavrov, ‘Rusya’nın dış siyaseti ve jeopolitik durumun yeni niteliği’, Rusya Dış İşleri Bakanlığı, 29.12.2008 (http://www.mid.ru/brp_4.nsf/itogi/BB6FDBCB9CE863B2C325752E0033D0F9 erişim tarihi 09.06.2013). 96 Arkady Moshes, ‘Prospects For EU-Russia Foreign And Security Policy Cooperation’, EU-Russia Review, Sayı 2, Kasım 2006, s. 22. 95 47 önlenmesi gerektiğini”97 vurgulamaktadır. Bu endişeler genellikle bir türlü önlenemeyen ‘Rus vetosundan’ kaynaklanmaktadır. Oluşan yargıya göre, NATO üyelerinin sahip olduğu hakların Rusya’ya verilmemesi gerekmektedir, zira Rusya sistem içinde yer aldığı takdirde birçok işlevsel kararı bloke edebilecektir. Gerçekten de NATO ve AB’de güvenlik konularını ilgilendiren kararlar tüm üye devletler tarafından oybirliği ile alınmaktadır ve bir üyenin bile karşı gelmesi belirleyici olabilir. Bununla birlikte ‘kulübe’ bir sefer alınan müttefik görüşülen kararlara karşı çıkma hakkını kullanmadan dolayı değil de, sadece olağanüstü koşullarda dışlanabilmektedir. Rusya’nın veto hakkını kritik durumlar da dahil daha sık kullanabileceği varsayımı, ülke gelişmlerinin şüpheci şekilde değerlendirilmesine dayanmaktadır. Rusya ile NATO ilişkilerinin düzenlenmesinde AGİT, Rusya-NATO Konseyi, güvenlik sorunları hakkında AB ile diyalog gibi kurumsal yapılanamalar daha olumlu bir çerçeve çizmektedir.98 Fakat Rusya bu örgütleri tatmin edici olarak görmemektedir. Rusya’nın Avroatlantik kurumlara katılımı konusunda belirtilmesi gereken noktalar şunlardır: 2002 yılında kurulan Rusya-NATO Konseyi üyelere eşit statü tanımakta ve görüşülen meselelerde paktın devletler arasında alacakları pozisyona dair ön anlaşmaların olmamasını farzetmektedir. Önanlaşmaların olup olmadığını kontrol edilmesi kolay değildir ve Rusya-NATO Konseyinde bu modelin hayata geçirilebilip geçirilmediği tartışmalıdır.99 2005’te Rusya ve AB’nin ortak alanları ilgilendiren ’yol haritaları’, Rusya’nın bölgenin devletleri için ortak sürece dahil 97 Riccardo Alcaro ve Emiliano Alessandri, ‘Engaging Russia: Prospects for a Long-Term European Security Compact’, European Foreign Affairs Review, Sayı 15, 2010, s.196. 98 Mezerberg girişiminden sonraki bölümde bahsedilecektir. 99 Rusya Dış İşleri Bakanı Sergei Lavrov’un New York’taki basın toplantısında konuşması, 29 Eylül 2008, (http://www.mid.ru/brp_4.nsf/2fee282eb6df40e643256999005e6e8c/8ad02b8251a2e8f8c32574d5004 a4b4c?OpenDocument erişim tarihi 01.06.2013). 48 edilmesi yönünde bir adımdı. Fakat bu girişimlere olan tutum olumsuz nitelikte olmuştur, bir başka deyişle girişimler çabuk sonuç vermeyince bu durum hayal kırıklığına ve etkinin azalmasına sebep olmaktadır. Avrupa güvenliğini sağlama mekanizması ne olursa olsun, Rusya’ya göre, NATO’nun post-Sovyet alanında genişlemesinden ve ABD’nin Avrupa’da Füze Savunmasını yerleştirilmesinden kaynaklanan endişeleri yok etmelidir. Bu meselelerin Rusya için ensişe verici niteliği, ABD’de iktidara Obama yönetiminin gelmesiyle önemli seviyede azalmıştır. Bununla birlikte Orta Avrupa bölgesinin bazı devletleri güvenlikleri ile ilgili daha fazla endişe etmeye başlamıştır. Amerikan Başkanına yazılan ve bu görüşü yansıtan mektuba göre100 Rusya saldırgan ve revizyonist politikalar uygulamakta ve komşularına baskı yapmaktadır. Bu ülkeler Rusya’nın isteklerine karşı garanti olarak ABD’nin Avrupa’daki varlığını önemsemektedirler. Ancak bu yaklaşımın giderek Orta ve Doğu Avrupa siyaset gündeminden düştüğü söylenebilirse de, faklı değerlendirmeler süregelmektedir. Bunu Rusya ile işbirliği ile ilgili çeşitli tavsiyeleri içeren M. Albright başkanlığında yazılan ve NATO’nun yeni stratejik konsepti hakkında fikirler için malzeme olarak hazırlanan rapor da desteklemektedir.101 En azından 28 Avrupa devleti için ABD’nin rolü hakkındaki görüşlerini NATO belirlemektedir. NATO üyeleri Avrupa güvenliği hakkındaki durumu olumsuz görmeye eğilimli değillerdir. Siyasi seviyedeki tartışmalar, Almanya’nın taktik nükleer silahı meselesi ve Polonya ile Çek Cumhuriyeti’ndeki NATO’nun füze savunması üslerinin kurulması hakkında tartışmalar hakkındadır. Bununla birlikte bu 100 ‘East-Central Europe to Barack Obama: an open letter’, 22 Temmuz 2009, (http://www.opendemocracy.net/article/east-central-europe-to-barack-obama-an-open-letter erişim tarihi 03.06.2013). 101 ‘NATO in 2020: Assured Security, Dynamic Engagement’, 17 Mayıs 2010, (http://www.nato.int/cps/en/natolive/official_texts_63654.htm?selectedLocale=en erişim tarihi 03.06.2013). 49 müzakerelerin hiçbiri ortak Avrupa seviyesine taşınmayıp, ilgili kararları alan devletlerin iç işleri olarak kalmaktadır. Bu durum kısmen, Avrupa devletleri arasında anlaşmazlıkları ciddileştirebilen tartışmanın başlamasının istenmemesinden kaynaklanmaktadır. Fakat AB devletleri için bir mesele gerçekten önemliyse, gündemde ABD’nin şu ya da bu faaaliyetleri de olsa, çatışmayı başlatmaktan korkmamaktadırlar. Ancak ABD’nin Avrupa’da varlığı, AB üyelerin çoğunluğu tarafından mevcut gerçeğin olağan unsuru olarak kabul edilmektedir.102 Alman toplumunun nükleer teknolojilere olan geleneksel ihtiyatlı tutumlarına rağmen, taktik nükleer silahı olduğu anlaşılan ABD ile Rusya bu tür silahın yeni karşılıklı güç sınırlaması hakkında antlaşmalara dâhil edilmesi hakkında anlaşana kadar Almanya’da kalacaktır.103 Taktik nükleer silahın kaderi gerek NATO’da kararların alınmasında, gerekse de NATO üyelerini endişelendiren uluslararası güvenlik sorunları çözme sürecindeki ABD’nin konumuna sadece küçük ölçüde etki edebilecektir. Aynı şekilde ABD askeri altyapısının Orta ve Doğu Avrupa’da genişlemesi, (ki füze savunması üslerin kurulması bunun ilk adımlarıdır), ne ABD’nin NATO müttefiklerini, ne de, Rusya hariç, NATO’ya üye olmayan bölgedeki devletleri endişelendirmektedir. Obama yönetimi, füze savunması konseptini düzelterek ilk olarak Polonya ile adı geçen antlaşmaları korumuştur.104 Şu da belirtilmeli ki, Rusya’nın Batı Avrupa devletleri ile ilişkilerinde Amerikan askeri varlığı gerginliğe neden olmamaktadır. 102 Catherine Gegeout, ‘The US presence within the EU’s Common Foreign and Security Policy (CFSP) system: the relevance of neorealism and the security community concept’, European university Institute, Mart 2003, s. 12-15. 103 Alexei Arbatov, Vladimir Dvorkin ve diğerleri, ‘NATO-Russia Relations (Prospects for New Security. Architecture, Nuclear Reductions, CFE Treaty)’, Moskova, İMEMO publications, 2010, s. 33. 104 ‘Joint Statement of Secretary Clinton and Polish Foreign Minister Sikorski’, Krakow, 3 Temmuz 2010, (http://www.state.gov/r/pa/prs/ps/2010/07/143946.htm erişim tarihi: 08.06.2013). 50 Rusya’nın endişesi, Avrupa güvenliği ile ilgili karar alma sürecine dâhil edilip edilmemesine bağlıyken (Rusya’nın dahil edilmesi olumlu, ABD’nin dahil edilmesi ise olumsuz olarak algılanmaktadır), AB ve NATO üyelerinin böyle bir sorunları yoktur. AB ve NATO üyeleri daha çok, karar alma mekanizmaların etkisi ve güvenliği sağlamak amacıyla müttefiklerin nerelere yoğunlaşmaları gerektiği ile ilgilenmektedir. Avrupa güvenliğini sağlayan mevcut mekanizmaların durumu ne olursa olsun, sözkonusu mekanizamalar aracılığıyla etkili şekilde çözülebilecek belli sorunlar grubu mevcuttur. Avrupa güvenliği alanında öncelikleri belirleyen kurumların sonucu etkileyebileceği varsayılabilir. Bunun yanında şayet strateji belgeleri Rusya, Ukrayna vb. katılımıyla hazırlansa idi, farklı sonuçların çıkabileceği gözönünde bulundurulmalıdır. Bu tür belgelerin hem NATO hem de AB’de kabul edilmesi için gereken konsensüs, üye devletler arasındaki anlaşmazlıklara neden olabilecek meselelerin görüşülmesinden bugün de dışlamaktadır. Fakat karar alma sürecine etki farklı olmalıdır. Toplantılarda oy hakkı sadece unsurlardan biridir. NATO ve AB’nin çıkarları Rusya’nın çıkarları ile örtüştüğü durumlarda bunu desteklemek için bu örgütlere girmek şart değildir. Uzlaşmanın arayışı, güvenlik meselelerin ortak anlayışın geliştirilmesi zaten varolan sistemde Rusya-NATO Konseyi vb. gibi organlar aracılığıyla da mümkündür. AB ve NATO’ya katılmayan üçüncü devletler bu örgütler tarafından gerçekleştirilen operasyonlarda bazı üye devletlerden daha çok katkıda bulunabilir. Buna ilaveten, bugünden itibaren işbirliğin güçlenmesi daha rasyonel olacaktır ve Avroatlantik kurumlardaki statü hakkında mesele ikincil rol oynayacaktır. Rusya’nın Avroatlantik sistemin karar alma sürecine dahil edilmesi işbirliğini güçlendirecek bir unsur haline dönüşebilir. 51 A. Rusya ve AGİT Rusya, 2008 yılında Berlin’de Medvedev tarafından önerilen, ancak AB tarafından tedirgin şekilde ve olumsuz karşılanan Avrupa Güvenliği Antlaşmasını (AGA) AGİT’e yönelik eleştirileri ile gündemde tutmaya devam etmektedir. Zira Rusya’ya göre AGİT’in sorunları kaçınılmaz olarak reformu gerektirmektedir. Rusya’ya göre AGİT tarafından kabul edilen belgeler tavsiye nitelikli olmasaydı ve hukuki bağlayıcı nitelikli olsaydı, Avrupa güvenliğinin güçlendirilmesinde büyük rol oynardı. Fakat AGİT çerçevesinde kabul edilen yükümlülüklerin yerine getirilmesi için uzun süre boyunca ‘yumuşak’ denetim mekanizmasının oluştuğu da dikkate alınmalıdır.105 AGİT ile birlikte genel olarak bu mekanizma önemli şekilde ağırlığını kaybetmiş durumundadır. Fakat bu durum, mekanizmanın yumuşaklığı yüzünden değil, Avrupa gündeminin değişmesinden kaynaklanmaktadır. Yukarıda da bahsedildiği gibi, güvenlik alanında geleneksel olarak algılanan yükümlülükler AB üye devletleri için endişe konusunu oluşturmamaktadır. İnsan hakları yükümlülükleri ise bugün çok sayıda uluslararası ve sivil kuruluşların dikkatlerinin merkezinde yer almaktadır ve AGİT sadece birkaç yönde (seçimler gözetimi vb.) faydalı olabilmektedir. AGİT’in reformlarla değiştirilme çabaları Rusya tarafından dirençle karşılanmıştır. Konferansla başlayan AGİT bugün örgüt haline gelmiştir, ancak Kurumun temelini oluşturacak resmi belge olmaksızın çalışmaktadır. Rus görüşünün temeli – AGİT’in tüzüğünün kabul edilmesi önerisidir.106 Buna karşı çıkanların endişesi: tüzüğün kabul edilmesi ile örgütün esnekliğinin kaybolması düşüncesidir. Ancak asıl kaygı, tüzüğün kabul edilmesi halinde Rusya’nın veto hakkına 105 Andrei Zagosrkiy, ‘Helsinkiy protsess’, Moskova, ‘Prava çeloveka’ yayınları, 2005, s. 430. AGİT’in Viyana’daki Konferansta Rusya’nın AGİT daimi temsilcisi A. Azimov’un konuşması, 26 Ekim 2010, (http://www.lawinrussia.ru/aktualnie-tsitati/2010-10-20/vistuplenie-postoyannogopredstavitelya-rossii-pri-obse-asazimova.html erişim tarihi 09.06.2013). 106 52 kavuşabileceği endişesidir. Ancak yine de, AB’de güçlenen nitelikli oy çoğunluk sisteminin kabul edilmesine yönelik eğilime, muhtemelen AGİT üyelerinin çoğu (Rusya da dahil) önemli sorunları karara bağlarken azınlıkta kalma korkusundan dolayı karşı çıkabileceklerdir. AGİT mevcut durumda, Balkanlar ve postsovyet alanda hala önemli rol oynamaktadır. Ancak bu bölgeler, Rusya’nın ve diğer Avrupa devletlerin çıkarların çatıştığı yerlerdir. Esnek yapısından dolayı, Rusya’nın üye olduğu AGİT’i etkileme kapasitesi düşüktür. Rusya doğal olarak bu durumdan hoşnut değildir. Rusya’nın AGİT eleştirisi serttir ancak örgütün faydasının da gözardı edilmemesi gereği üzerinde durulmaktadır. Rusya’nın örgütün faaliyetinde inisiyatifini daha iyi kullanarak kendi amaçlara ulaşabileceği de düşünülmektedir.107 Bu amaç Rusya için ek mali kaynakların ayrılmasını gerektirecektir ve Örgütün mekanizmaların esnekliğini dezavantajdan avantaja dönüştürülebilir. Ancak Rus Dışişleri Bakanlığın resmi görüşüne göre ‘Rus temsilcilerin şimdiki şekliyle AGİT konusunda umutları kalmamıştır’.108 Yukarıda da bahsedildiği gibi, Avroatlantik bölgenin Rusya hariç tüm devletleri, AGİT’in Avrupa güvenliği yapısının reformu hakkında sadece tartışma için değil, Rusya önerilerin gerçekleşmesi için ideal bir format oluşturduğunu düşünmektedirler. Bir başka deyişle, reformun temel sonucu AGİT’in örgüt olarak güçlenebileceği noktasıdır. 107 Andrei Zagorskiy, ‘Zachem uhodit iz OBSE’, ‘Rossia v globalnoy politike’ dergisi, Sayı 4, 2008, (http://globalaffairs.ru/number/n_11148 erişim tarihi 10.06.2013). 108 Rusya Dış İşleri Bakanı Sergei Lavrov’un ‘Spiegel’ adlı Alman gazetesine verdiği mülakat, 16 şubat 2009, (http://www.mid.ru/brp_4.nsf/0/7FF8F9002FDCDA31C325755F0043376E erişim tarihi 10.06.2013). 53 AGİT’te Medvedev girişiminin109 görüşülmesini sağlayan Yunanistan başkanlığında, konuya ilişkin sürekli diyalog ‘Korfu süreci’ adını almıştır.110 Müzakerelerin verimliği şimdilik çok yüksek olmamakla birlikte, başarısızlığın nedeni seçilen format değil, katılımcı devletlerdir. Eğer 56 katılımcı devlet anlaşamıyorsa, o zaman ilgili tüm devletleri kapsayan bölgesel pakt fikri bir kenara bırakılıp, mevcut kurumlar çerçevesinde pratikte önemli olan ortak çalışmalara odaklanılmalıdır. Fakat AGİT çerçevesindeki uygulamalar da Rusya’da sorunlara neden olmaktadır. Rusya’nın AGİT faaliyetlerine karşı artan rahatsızlığı, örgütün zayıflığından değil, ‘yanlış’ yönde addedilen faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır.111 Özellikle Rus hükümetinin seçimlerin standartlara uygun olup olmadığını kontrol etmek isteyen Demokratik kurumlar ve insan hakları bürosuna yönelik sert ifadeleri bilinmektedir.112Aynı şekilde Rusya AGİT’in ‘saha misyonlarından’ rahatsızdır. Bu rahatsızlık, AGİT’in katılımcı devletlerinin misyonların sürecini belirleyememelerinden kaynaklanmaktadır ve katılımcı devletlerin faaliyetleri sıkça Rusya’nın görüşünden ayrılmaktadır. Şunu da belirtmede fayda vardır: AGİT’in üyelerini iki gruba ayırmak mümkündür: demokratik yapıları organize edebilenler ve edemeyenler. Bu özellikler dinamik niteliktedir, yani demokratik olmayan ülkeler eksiklerini tamamlayıp birinci gruba dahil olabilirler. Rusya birinci gruba dahil olmayı hedeflemiş ancak gerçekte hala demokratik yapıya geçememiştir. Bu da Avrupa içindeki ayırım çizgilerinin ortadan kaldırılmasını geciktirmektedir. AGİT güçleri tarafından bölgedeki 109 Medvedev girişimi sonraki bölümde anlatılacaktır. ‘Korfu Süreci’, Haziran 2009, ( http://www.osce.org/cio/46125 erişim tarihi 11.06.2013) 111 Wolfgang Zellner, ‘From Corfu to Astana: The way to the 2010 OSCE summit’, Security and Human Rights Journal, Sayı 3, 2010, s. 234-235. 112 Vladimir Putin, ‘Pust’ jenu svoyu uçat şi varit’, ‘Gazeta’ haberleri, 14.02.2008, (http://www.gazeta.ru/politics/2008/02/14_a_2636567.shtml erişim tarihi 11.06.2013). 110 54 devletlerde demokratik mekanizmaların değerlendirilmesi Rusya’nın çıkarına uygun olmalıdır, çünkü Rusya demoktatikleşme sürecini başarıyla tamamlama niyetindedir. Eğer bunu yapabilirse diğer demokratik olmayan ülkelerin de demokratikleşmesini kolaylaştırabilir. 113 Avrupa güvenliğinin bölünmezliğinin, bağlayıcı hukuki belgelerle kuvvetlendirilmesini isteyen, ancak Rusya ile bazı Avrupa devletlerinin mevcut ilişkilerini dikkate almamayı tercih eden Rusya hükümeti’nin, AGİT çerçevesinde girişimleri oybirliği gereken durumlarda bloke edilmektedir. Bunun sonucu olarak ta, AGİT’in üyesi olan ama esnekliğin olmaması yüzünden amaçlarına ulaşamayan Rusya, üyesi olmadan ve resmi hakları da bulunmadan, AB ve NATO çerçevesinde amaçlarına daha kolay ulaşmaktadır.114 B. Rusya, NATO ve KGAÖ Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’a göre; Medvedev girişimi çerçevesinde temel unsur, Rusya’nın NATO ile ortak dili bulma ihtiyacıdır. Lavrov; “Hepimize duşünmek ve etrafa bakmak iyi gelecektir ki, tarafımızca önerilen ‘molanın’ temel nedeni de budur. Fakat bu bütün tartışılabilir projelerin, Kosova’nın tektaraflı bağımsızlığının ilan edilmesi, ABD’nin Doğu Avrupa’da küresel füze savunma sistemin yerleştirilmesine dair planları ve NATO’nun doğuya genişlemesi uygulamaların durdurulması anlamına gelmektedir.” demiştir.115 Lavrov’a göre 113 Max Bader, ‘The challenges of OSCE electoral assistance in former Soviet Union’, Security and Human Rights Journal, Cilt 22, Sayı 1, 2011, s. 10-11. 114 Yury Fedorov, ‘Medvedev’s Initiative: A Trap for Europe?’, Central European Journal of International and Security Studies, Cilt 3, Sayı 2, Kasım 2009, s. 57-61; Organization for Security and Co-operation in Europe, ‘Sixteenth Meeting of the Ministerial Council’, Helsinki, Aralık 2008, 5. Bölüm, s. 101 (http://www.osce.org/mc/36545?download=true erişim tarihi: 18.05.2014). 115 Sergei Lavrov, ‘Rossiya i mir v XXI veke’, ‘Rossiya v globalnoy politike’ dergisi, Sayı 4, 20 Temmuz 2008 (http://globalaffairs.ru/number/n_11159 erişim tarihi 02.07.2013). 55 “Avrupa’da sağlam güvenlik yapısının oluşması sadece NATO’nun Rusya ile olan ilişkilerini doğru şekilde kurulması halinde mümkündür”.116 Gerçekten de NATO-Rusya ilişkileri daima uzmanların ilgi merkezini oluşturmaktadır. Önerilen fikirlerin çoğunun sonuçta gerçeğe dönüştürülmeyeceği anlaşılsa da, işbirliği için olası teşvik edici yol arayışları devam etmektedir. Bu çerçevede, Modern gelişim Enstitüsü, (İNSOR) birkaç perspektifli işbirliği yönlerine dikkat çekmektedir: Bunlar; askeri eğitim kurumları arasında değişim, terörizmle ortak müdahale, NATO’nun hızlı reaksiyon güçlerine Rusya’nın desteği.117 Nato ve Rusya arasındaki yoğun işbirliğini entegrasyon olarak anmak yanlış olur, ancak daha aktif etkileşimin sağlanmasında iki tarafın da çıkarı olduğuna şüphe yoktur. Burada en büyük ilgiyi NATO ve Rusya tarafından ortaklaşa üretilebilen, ki bu iki ortak arasında keskin fikir ayrılığına neden olan bazı meselelerde fikir birliğine varılmasını gerektirecek (fakat ortak ilke temelin oluşturulması yönünde çalışmaların zaten temel anlamı budur) , stratejik belge fikri oluşturmaktadır. Açıkçası “NATO ve Rusya Stratejik Konsepti” oluşturulması fikri çoktan başlamıştır. Bu çerçevede tehdit değerlendirmesi süreci başlatılmıştır ki, bu, ortak füze savunma sisteminin kurulması yönünde atılması gereken bir adımdır. NATO ve Rusya arasında işbirliği süreci birçok kez test edilse de (bunların arasında en sorunlu olanlar 1999’da Kosovo ve 2008’de Gürcistan hakkındaki anlaşmazlıklardır) durum umutsuz gözükmemektedir. 1994’dan beri ‘Barış için Ortaklık’ programı çerçevesinde taraflar birbirileri ile etkili etkileşim üzerinde çalışmaktadırlar. NATORusya Konseyinde konuşulan meseleler (Terörizm ile mücadele, Afganistan’da 116 Rusya Dış İşleri Bakanlığı, Sergei Lavrov’un MGİMO Enstitüsündeki konuşması, 1 Eylül 2010, (http://www.mid.ru/bdomp/Nsdos.nsf/44a7dafc231dc11ac32576d6002f70c1/432569d800223f34c3257791005406a9!OpenDocument erişim tarihi 02.07.2013). 117 İgor Yurgens ve Sergey Kulik, ‘O perpektivah razvitiya otnoşeniy Rossii i Nato’, Moskova, İNSOR yayınları, 2010, s. 47-48. 56 uzlaşma, Kitle imha silahların yayılması gibi) şüphesiz iki ortağın ortak çıkar alanlarını oluşturmaktadır. Bu tür faaliyetler, zamanla karşılıklı anlayış ve güvenin oluşmasını sağlayabilmektedir. Karşılıklı anlayış kapsamında, iki taraf bakımından aynı yönde yorumlanan kavramların kullanımı kastedilmektedir. Buna yardımcı olarak NATO ve Rusya dilbilimciler tarafından ve farklı konuları kapsayan İngilizce-Rusça açıklayıcı sözlükler hazırlanmıştır. Bunlar hepsi NATO-Rusya Konseyinin websitesinde kullanıma açıktır. 118 Fakat NATO üye devletleri birbirleri ile çok daha geniş meselelerde birlikte çalışmaktadırlar. Bu çerçevede gelecekte, NATO ve Rusya NATO-Rusya Konseyinin kapasitenin genişlemesi kararına varılması olası olabilir. Dış güvenlik meselelerinde işbirliğinin başarılı olabilmesi için, aynı anda kademeli olarak hem NATO-Rusya hem de AB-Rusya hattında gelişmelerin olması beklenmelidir. Rusya için, aynı anda iki örgütün de üyesi olan bölge devletlerinin çoğu gibi, iki örgüt arasında seçim yapma zorunluğu yoktur. Üstelik ‘NATO taraftarı’ olan bazı Avrupalı devletler için, NATO ve Rusya etkileşimin artması AB ve Rusya ilişkilerinin yeni seviyeye çıkmasının sinyalini oluşturacaktır. AB ve NATO arasında kurumsal etkileşiminde olan bazı sorunlar muhtemelen yakın gelecekte atlatılıp, Rusya’da bu iki örgüt ile ilişkilerinde kendi yerini bulacaktır. Fakat Rusya’dan başka KGAÖ’nün de bu yapıda yer bulup bulamayacağı daha belirsiz kalmaktadır. Teorik olarak NATO’nun ortakları ile olan mevcut etkileşim yapıları, Rusya da dahil, üye devletlerin ihtiyaçlarını tatmin etmelidir. Tartışılan meseleler, sadece Rusya çıkarlarını etkiliyorsa mevcut NATO-Rusya Konsey mekanizmaları 118 NATO-Rusya Konseyi, (http://www.nato-russia-council.info/Glossaries_Overview.aspx erişim tarihi 07.07.2013). 57 kullanılabilir. Eğer Postsovyet alanındaki devletlerin katılımı ile danışmalar gerekiyorsa, bunun için Avro-Atlantik Ortaklık Konseyi (AAOK-Euro-Atlantic Partnership Council) uygundur. Fakat katılımcılarının büyük çoğunluğunu oluşturan AAOK sıkça düşük performansı sergilemektedir ki, bu Avrupa güvenliği sisteminde önemli değişikliklerin yapılması zorunluluğu lehine kanıt oluşturmaktadır. Bu nedenle burada kurumsal yapıların değiştirilmesinden çok siyasi yaklaşımlarının değiştirilmesi gerekmektedir. Kasım 2010’da Lizbon’da gerçekleşen NATO zirvesinde örgütün yeni Stratejik Konsepti kabul edilmiştir. Bu Konsept’te özellikle “NATO ve Rusya işbirliğinin ortak barış, istikrarlık ve güvenlik alanının kurulmasında katkıda bulunduğundan önemli olduğu, NATO’nun Rusya için tehlike oluşturmadığı, aksine NATO ve Rusya arasında gerçek stratejik ortaklığın ortaya konmak istendiği ve dolayısıyla Rusya’dan karşılıklı olmasını umarak davranacakları” vurgulanmaktadır.119 Lizbon Zirvesi çerçevesinde Rusya- Gürcistan krizinden sonra Rusya devlet başkanı D. Medvedev’in katılımıyla birinci yüksek seviyedeki NATO-Rusya Konseyi toplantısı gerçekleşmiştir. Zirve’de tarafların Afganistan’da istikrarı sağlama yönünde ve füze savunma meselelerinde işbirliği yapacakları konuşulmuştur. Rusya’nın NATO’ya katılması ihtimali hakkında soruyu Rusya Devlet Başkanı, bu ihtimalin bugün mümkün olduğunu görmediği yönünde cevaplamıştır.120 Lizbon’daki tartışmanın olumlu özelliği, Rusya’ya şüpheci yaklaşan devletlerin kademeli olarak kendi pozisyonlarını gözden geçirmeleridir. NATORusya Konseyinin ortak beyanı üzerinde mutabık kalınmıştır, üstelik terörizm ve 119 NATO, 'The New Strategic Concept: Active Engagement, Modern Defence', 8 Ekim 2010 (http://www.nato.int/cps/en/natolive/opinions_66727.htm erişim tarihi: 08.07.2013). 120 NATO-Rusya toplantısının sonuçları üzerine basın konferansı, 20.11.2010. 58 korsanlık ile ortak mücadele hakkında fikir birliği sağlanmıştır. Ancak sağlanan gelişme, yeni sorunların ortaya çıkmayacağı anlamına gelmemektedir. Füze savunması meselesi uzun zamandır, Rusya’nın ABD ve Füze Savunma sisteminin kurulabileceği Avrupa devletleriyle ilişkilerini belirleyen ‘endişelerinden’ birini oluşturmaktadır. Mevcut ABD-Rusya ilişkilerine bakılırsa, NATO-Rusya Konseyinde görüşülen ortak füze savunma sistemleri projesi gibi, ABD’nin aksine bu alanda işbirliği için potansiyel görmeye başladığı görülmektedir. Gelecekte ‘sert’ güvenlik alanına giren füze tehdidi, belirli koşullarda Avrupa devletlerini gerçekten endişelendirebilecek neredeyse tek tehdit olabilecektir. Ortak savunma sisteminin detayları hakkında uzlaşmak zor olsa da, diyalog aracılığıyla mümkündür. Füze savunma sisteminin gerçekte kullanımı belirli şüphelere neden olsa da, burada asıl önemli olan NATO ve Rusya’nın işbirliği sürecidir. 59 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM AB RUSYA FEDERASYONU GÜVENLİK İLİŞKİLERİMEVCUT DURUM I. Tarihsel çerçeve AB ile Rusya’nın resmi ilişkileri -Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra 1990’larda başlamış ve bugüne kadar devam etmektedir. Bugün gelindiği noktaya bakılırsa çok adımın atıldığı görülmektedir. İki taraf arasında gerilim ile başlayan ilişkiler bugüne kadar adım adım işbirliğine doğru ilerlemektedir. AB ile önce Sovyet Birliği, sonra Rusya arasında resmi ilişkiler 1989’da imzalanan Ticaret, Ticaret ve Ekonomik İşbirliği hakkında antlaşma ile başlanmıştır. Bunu 24 Haziran 1994’te imzalanan Ortaklık ve İşbirliği Antlaşması takip etmiştir. Özellikle bu antlaşma iki taraf arasında ilişkilerin gelişiminde önemli rol oynamıştır. Önce ekonomik alanda başlayarak ilişkiler siyasi, stratejik, hukuki ve insani alanlarda da gelişmeye başlamıştır. Her ikisinin ortak çıkar alanını oluşturan Orta ve Doğu Avrupa’daki nüfuzları da AB ile Rusya arasında ilişkilerin yönünü önemli şekilde etkilemektedir. AB-Rusya ilişkilerin sonraki etabı Mayıs 2003’te Saint Petersburg Zirvesinde AB ve Rusya’nın dört ortak alanın oluşumu konseptinin kabul edilmesi olmuştur: ortak ekonomik alan, ortak özgürlük, güvenlik ve yargı alanı, ortak dış güvenlik alanı ve ortak bilim ve eğitim alanı. Bunu 2005’te Moskova Zirvesi takip etmektedir. Bu Zirvede onaylanan ortak alanları oluşturacak ‘yol haritalarının’hayata geçirilme çalışmaları halen AB ve Rusya etkileşimin ana unsurunu oluşturmaktadır.121 121 European Union External Action, ‘EU relations with Russia’, (http://eeas.europa.eu/russia/index_en.htm erişim tarihi: 18.05.2014); Rusya Federasyonu AB Daimi 60 Ekim 2005’te Londra Zirvesinde AB ile Rusya, genel olarak ulaşılan işbirliği seviyesini yansıtamayan hukuki temelinin yenilenmesi zorunluğu yönünde beyanda bulunmuşlardır.122 Soçi’de 2006 yılında gerçekleştirilen bir sonraki Zirvede, iki taraf yeni antlaşma için çalışmaların başlaması hakkında anlaşmıştır. Bu yeni antlaşma stratejik ortaklık kavramını ek içerikle doldurmayı ve ortaklığın gerçekleşmesi için verimli mekanizmaların oluşumunu amaçlamaktadır. 2008 yılında başlatılan gelecek antlaşma hakkında müzakere süreci hala sürmektedir. 2010’da Rostov-na-Donu’da yapılan Zirve’de taraflar, AB ile Rusya ‘Modernleşme için Ortaklık’ programı üzerinde anlaşmışlardır. Bu program daha çok ticaret alanı ile ilgilendiği için, iki tarafın ekonomik ilişkilerini geliştirme amaçlı olduğu söylenmesi yanlış olmaz. AB’nin Rusya’daki Temsilciliği, program kapsamındaki projeler için 7 milyon Avro’luk bütçe ayırmıştır. AB ve Rusya arasında ilişkiler zaman içinde gelişen ve çeşitli seviyelerde küresel siyasetin neredeyse tüm sorunları tartışmaya fırsat veren kurumsal yapıya dayanmaktadır. AB-Rusya etkileşim şekilleri arasında, Rusya Devlet Başkanı ve AB’nin temsilcilerinin katılımıyla Zirveler, ‘Rusya hükümeti-AB Komisyonu’ formatında toplantılar, Daimi İşbirliği Konseyi yeralmaktadır. Sektörel diyaloglar ve çeşitli dış siyasi meselerinde uzmanların danışmaları çerçevesinde de etkileşim gitgide artmaktadır.123 AB ve Rusya arasında stratejik ortaklığın güçlenmesi AB ile ilişkilerin gelişmesi mantığı ile bağdaşmaktadır. Bunlar arasında gerek vizesiz rejime Temsilciliği, ‘Kratkiy obzor otnoşeniy’, (http://www.russianmission.eu/ru/kratkii-obzor-otnoshenii erişim tarihi: 18.05.2014). 122 16th EU-Russia Summit Results, Londra, 4 Ekim 2005 (http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/er/86449.pdf erişim tarihi 03.08.2013). 123 Örneğin bkz. Enerji diyaloğu (http://ec.europa.eu/energy/international/russia/dialogue/dialogue_en.htm ), Ulaşım diyaloğu (http://formodernisation.com/en/dialogues/transport/ ), Diğer diyaloglar (http://formodernisation.com/en/dialogues/ erişim tarihi 09.09.2013). 61 geçilmesi, gerekse de dışsiyaset alanında, kriz yönetimi de dâhil daha verimli ve sonuca odaklı etkileşimin kurulması mevcuttur. Ortaklığın önde gelen alanları arasında en başta ekonomik alan gelmektedir. Fakat stratejik ortaklık çerçevesinde AB ile başlatılan kapsamlı Rusya girişiminde, AGA’nın hazırlığı ve Enerji alanında uluslararası işbirliğinin yeni hukuksal temelini tasarımı, üstelik ortak dış siyaset ve güvenlik meseleleri, AB-Rusya Komisyonun kuruluşu (Mezerberg memorandumu) gibi konular da yer almaktadır.124 A. İlişkilerde Başlıca Gelişmeler 1. Güvenliğin Yol Haritası AB’nin 2004’teki en kapsamlı genişlemesi, AB’nin komşu devletler ile ilişkileri konusunu gündeme getirmiştir. Öte yandan, 2004 yılında Baltık devletlerin eşzamanlı olarak NATO ve AB’ye katılmaları, Moskova’da endişe ile karşılanmıştır.125 2007 genişlemesi de dikkate alındığında, AB’nin varlığı Balkanlar’a, Orta Doğu’ya, Karadeniz’e kadar uzanmıştır, Rusya’nın Kaliningrad bölgesi ise AB tarafından kuşatılmıştır. AB’nin Doğu ve Güney bölge ülkeleri ile ilişkilerinde dengeli kaynak dağılımın temelini Avrupa Komşuluk Politikası oluşturmuştur. Rusya açısından ise bu politika AB’ye girmek isteyen devletler için uygundur. 2000’lerin başında AB’nin ODGP alanında gelişmeleri dikkatle gözleyen126 Rusya, AB ile ilişkilerini tamamen yeni bir seviyeye çıkarmayı istemektedir. Bu seviyenin temelini de kademeli olarak oluşturulacak AB ile Rusya Ortak alanları (ekonomik, güvenlik, eğitim, kültür, 124 European Commission, ‘Review of EU-Russia relations’, MEMO/08/678, 05 Kasım 2008 (http://europa.eu/rapid/press-release_MEMO-08-678_en.htm?locale=en erişim tarihi: 18.05.2014). 125 Merve Yapıcı, ‘Rus Dış Politikasını Oluşturan İç Etkenler’, Ankara, USAK yayınları, 2010, s. 439. 126 Stefan Creuzberger et al., ‘Vneshnyaya Politika Rossii: ot Yeltsina k Putinu’, çeviren Natalya Komarova, Optima Yayınları, Kiev, 2002, s. 112. 62 hukuk vs.) meydana getirecektir. Ortak alanlar fikri ilk kez 2003’teki AB-Rusya Zirvesinde ilan edilmiştir ve bu alanların nasıl oluşturulacağı da ‘yol haritalarında’ gösterilmiştir.127 Ancak bu ‘yol haritaların’ uygulanabilmesi ve yeterliliği konusunda şüpheler doğmaktadır. Üstelik bu ‘yol haritaları’ AB’nin komşu devletlerle ayrı ayrı görüşüp anlaştığı (AB ile siyasi problemler olan devletler hariç) ‘Faaliyet planları’na hem şekil hem de içeriği bakımından çok benzemektedir.128 Bu ‘yol haritalarından’ biri de dış güvenliğin ortak alanını kapsamaktadır.129 Ancak ‘dış güvenliğin alanı’nın ne olduğuna dair AB ve Rusya içinde ortak görüş yoktur. Ancak burada, daha çok dış güvenlik alanında ortak faaliyetlerden bahsetmek daha uygun olacaktır. Aslında bu alanın, AB ve Rusya’nın güvenlik alanında karşı karşıya olduğu tehditlere ortaklaşa karşı koymaları gereği nedeniyle en başarılı olabilecek alan olacağı düşünülebilirdi. Ancak ‘yol haritası’ analiz edildiğinde, sözkonusu alanın beklenen başarıyı göstermediği ortaya çıkmaktadır.130 Uluslararası güvenlik sorunlarında gerek AB, gerekse de Rusya BM’nin merkezi rolünü savunmaktadırlar. Bu unsur Yol haritasında da belirtilmektedir, ancak BM sistemin etkinliği önde gelen devletler tarafından gitgide sorgulanmaya başlanmaktadır. Burada AGİT’te olduğu gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Herkesin üye olduğu örgütler kendini en iyi şekilde gösterememektedir. Bunun ana nedeni üyeler aralarında anlaşmazlıklar neticesinde ortak karar almanın çok zor olmasıdır. BM’nin güvenlik ile ilgili sorunları sadece Güvenlik Konseyi tarafından tartışılıp bir 127 AB-Rusya 15. Zirvesi, ‘‘Road Maps’ for four Common Spaces’ (http://www.eu2005.lu/en/actualites/documents_travail/2005/05/10-4spaces/ Erişim Tarihi 5 Eylül, 2013). 128 European Neighbourhood Policy, ‘Reference Documents’ (http://ec.europa.eu/world/enp/documents_en.htm Erişim Tarihi 5 Eylül 2013). 129 Ortak dış güvenliği ile ilgili ‘yol haritası’ , 10 Mayıs 2005 (http://www.russianmission.eu/userfiles/file/road_map_on_the_common_space_of_external_security_ 2005_english.pdf Erişim Tarihi 7 Eylül 2013). 130 Mesela bkz.: Nadejda Arbatova, ‘Obşeye prostranstvo bezopasnosti mejdu Rossiyey i ES: imperativı I prepyatstviya’, ‘İndeks bezopasnosti’ dergisi, Sayı 3(86), 2008, s.66 (http://www.pircenter.org/media/content/files/0/13412220920.pdf Erişim Tarihi 21 Ekim 2013). 63 karara bağlanabilmektedir. Güvenlik Konseyi’nin özel yetkilere sahip daimi üyeliği ise çok sınırlıdır: Rusya’nın da üyeliği yanında, AB’den İngiltere ve Fransa üye olarak bulunmaktadır. Fakat bu iki devletin Güvenlik Konseyi’nde AB’yi temsil ettiklerini söylemek doğru olmaz131, zira AB üyeleri arasında bile belli konularda tutarlılık her zaman sağlanamamaktadır. Bu nedenle BM’nin Güvenlik Konseyi’nde İngiltere ile Fransa daha çok kendi ulusal çıkarları doğrultusunda hareket etmektedirler. Yol haritasında AGİT’e yönelik olarak, AB ve Rusya’nın destekleri konusuna da yer ayrılmıştır. Buna göre, AB ile Rusya’nın şimdi düşüşte olan AGİT’e eski önemini sağlayabilecekleri ve AGİT’in güçlenmesinin AB-Rusya güvenlik ilişkilerin gelişmesinin bir sonucu olabileceği noktaları üzerinde durulmaktadır. Yol haritası buna ilave olarak taraflar arasında güvenlik konusunda pekiştirilmiş diyaloğu da vaat etmektedir. Yol haritasında, tarafların BM’nin anti-terörizm antlaşmalarını en erken şekilde onaylaması yükümlüğü de belirtilmektedir. Anсak bunu bile tüm AB devletleri yerine getirememiş, üstelik bazı ülkelerin sözkonusu antlaşmaları erken onaylaması’ 5 yılı almıştır.132 ‘en Üstelik AB ve Rusya’nın vaat edilmiş desteklerine rağmen, uluslararası terörizm hakkında BM antlaşmasının tasarlanması konusunda da ciddi gelişme yaşanmamaktadır. Ayrıca yol haritasında kitlesel imha silahların yayılmaması konusunda işbirliğine de işaret edilmektedir. Şimdilik bu alanda ABD ve Rusya ilişkileri daha çok dikkat çekmektedir, zira AB’nin bu konuda daha büyük rol oynama ihtimali 131 Michael Emerson, ‘Implications of the Eurozone Crisis for EU Foreign Policy: Costs and Opportunities’, CEPS Commentaries, 1 Haziran 2012, s. 2. 132 ‘United Nations Treaty Collection’, (http://treaties.un.org/Pages/ViewDetailsIII.aspx?&src=IND&mtdsg_no=XVIII15&chapter=18&Temp=mtdsg3&lang=en Erişim Tarihi 8.09.2013). 64 düşüktür.133 Soğuk Savaş’ın miras bıraktığı silahların yok edilmesinde Rusya’ya finansal yardım sağlayan AB134, bundan sonra bu alanda küresel güvenlik sistemini sağlamada Rusya ile nasıl işbirliği yapacağını düşünmelidir. AB’nin kriz bölgelerindeki operasyon sayısının artması nedeniyle, Rusya’nın da bu operasyonlara dâhil edilmesinin AB tarafından olumlu karşılanacağı varsayılabilir. Nitekim Orta Afrika Cumhuriyeti ve Çad Cumhuriyeti operasyonlarında Rus helikopter grubun katılması bu konuda bir denemedir. Bu alanda Rusya’nın AB ile işbirliği, operasyon yönetiminin 9 ay sonra BM’ye devredilmesinden sonra bitmiştir. Rusya’ya göre, operasyonlarda temel engel AB tarafından 2002’de kabul edilen ‘Sevilla formülüdür’.135 Buna göre AB operasyonlarına, üçüncü ülkelerin komuta yapıları hariç askeri birlikleri katılabilirler. Çad operasyonunda Rus birlikleri Rus komuta yapısına bağlıydılar, bu durum bazı AB devletleri tarafından olumlu karşılanmamıştı. Taraflar arasında başka bir sorun, AB ile Rusya’nın bölgesel önceliklerinin farklı olmasıdır. AB’yi en çok ilgilendiren Afrika ve Orta Doğu bölgesi Rusya için öncelikli önem taşımamaktadır.136 Aslında bu ‘eksi’ ‘artıya’ dönüştürülebilir. Zira bu bölgelerde iki taraf arasında anlaşmazlıklar daha azdır ve dolayısıyla uygulamada işbirliğini geliştirmek daha kolaydır. Hem AB hem de Rusya senelerce Kuzey Afrika bölgesine gelişimini desteklemek amacıyla mali destekte bulunsalar da, bu pek başarılı olmamıştır. Kuzey Afrika bölgesinin ikinci ‘taliban Afganistan’ına’ 133 Mesela bkz. Clara Portela, ‘The role of the EU in the Non-proliferation of nuclear weapons’, PRIF reports, Sayı 65, 2004, s. 4. 134 Council of European Union, ‘Common Strategy of theEuropean Union on Russia’, Brüksel, 16 Nisan 1999. (http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/99/st07/st07073-re01.en99.pdf Erişim Tarihi 10.09. 2013). 135 Seville European Council, 21-22 Haziran 2002 (http://www.consilium.europa.eu/ueDocs/cms_Data/docs/pressData/en/ec/72638.pdf Erişim Tarihi 11 Eylül 2013). 136 Mark Entin, ‘Partnerstvo RF-ES v usloviyah neopredelonnosti’, MGIMO, `Vsya Evropa` dergisi, Sayı 5 (66), 2012 (http://www.mgimo.ru/alleurope/2006/66/article-entin-partnerstvo.html Erişim tarihi 23 Ekim 2013). 65 dönüşebileceğinden korkan AB, Rusya ile birlikte finansal ve insani kaynakların daha etkin kullanılışı konusunda birlikte çalışma imkanına sahiptir.137 Güvenlik alanı dışında da konuları kapsayan yol haritaları, AB-Rusya arasında pragmatik şekilde olası işbirliği alanları oluşturmaya yardım etmiştir. Rusya ile AB üyesi devletlerin işbirliğini sınırlayan düşünceleri, daha çok taktik özellikli olup zamanla ihtiyaç gereği bu düşünceler yeni koşullara adapte olacak şekilde dönüşecekler veya yok olacaklardır. Şimdilik yol haritalarının potansiyelinin tamamen gerçekleşmemiş olduğu söylenebilir. Dış güvenlik alanında işbirliğinin sağlam temellerinin oluşturulmasında sonraki adım, AB-Rusya arasında stratejik ortaklık konusunda yeni ve esas antlaşmanın imzalanmasıdır. Antlaşma üzerinde aktif şekilde iki taraf arasında müzakereler sürmekte ve güvenlik alanında ortaklık ve işbirliği konularda büyük anlaşmazlıklar yok gibi gözükmektedir.138 2. Medvedev girişimi Avrupa güvenlik yapısı hakkında reform teklifi Rusya Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev’in adı ile sıkı bağlı olsa da, bu reform teklifinin kendi tarih öncesi (prehistory) mevcuttur. Medvedev tarafından dile getirilen meselelerin Şubat 2007’de Münih’te Putin tarafından açıklanan eleştirinin devamı olduğu söylenebilir. Putin o konuşmada şu ifadeleri kullanmıştır: ‘Uluslararası hukukun temel prensiplerinin artan ihmalini gözlemliyoruz... Artık hiçkimse kendini güvende 137 European Union External Action Service, ‘Strategy for Security and De velopment in the Sahel’, 2001, s. 1-2 (http://www.eeas.europa.eu/africa/docs/sahel_strategy_en.pdf erişim tarihi: 27.03.2014); Council of European Union, ‘EU training mission in Mali established’, Brüksel, 17 Ocak 2013 (http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/EN/foraff/134748.pdf erişim tarihi 27.03.2014); Rostec (Rus ağır sanayi birliği) haberleri, ‘The Malian Army to Be Armed with Russian Assault Rifles’, 2013 (http://rostec.ru/en/news/1353 erişim taihi 27.03.2014). 138 Rusya Dış İşleri Bakanlığı, ‘AB-Rusya yeni temel antlaşmasının 11. müzakerelerin sonuçları hakkında’, 17 Kasım 2012 (http://www.russianmission.eu/en/news/11th-round-negotiations-newrussia%E2%80%93eu-agreement-completed Erişim Tarihi 12.09.2013). 66 hissetmemektedir... Böyle bir siyaset elbetteki silah yarışmasının katalizatörü niteliğindedir... Tüm küresel güvenlik yapısı hakkında ciddi düşünmemizi zorunlu kılan o sınır ana yaklaştığımız kanaatindeyim’.139 Devlet Başkanının değişimi ile yukarıda ifade edilen yorumlar da değişmiştir. Putin’in keskin beyanları yanlış anlaşılmaya neden olurken,140Medvedev’in diyaloga davet içeren sözleri en azından böyle bir diyalogun yeniden düzenlenmesine imkân vermiştir. Fakat Rus endişelerin içeriği önemli değişikliğe uğramamıştır. Teklifler 5 Haziran 2008’de Rusya Devlet başkanının Berlin’deki konuşmasında önerilmiştir.141 Medvedev tüm Avroatlantik alanında, Rusya da dâhil, beraberliğinin zorunluluğuna işaret ederek, bu beraberliğin ortak tarihe ve ortak insan değerlerine dayalı olduğunu belirtmiştir. Bu birliğin sağlanması yöntemi olarak Medvedev, Helsinki sürecinin sonuç belgesi ile kıyaslayarak hukuken bağlayıcı nitelikte olan Avrupa Güvenliği Antlaşmasının (AGA) imzalanmasını teklif etmiştir. Antlaşmanın taraftarları hem devletler hem de Avroatlantik bölgede faaliyet gösteren uluslararası örgütler olacaktı. Medvedev’a göre yeni antlaşma ‘Avroatlantik cemiyette güç faktörünün yeri konusunda mutlak açıklığı’ getirebilirdi. Medvedev’in işbirliğe olan hazırlığı Avrupa’da olumlu olarak karşılanmıştır. İsviçre gazetesi ‘Le Temps’ haberi, ‘Buna nasıl inanılır? Vladimir Putin’in Kremlin’i güvenerek teslim eden insanın bu harika konuşmasına nasıl inanılır?’ 139 Putin’s Speech and the Following Discussion at the Munich Conference on Security Policy, 10 Şubat 2007, (http://archive.kremlin.ru/eng/speeches/2007/02/10/0138_type82912type82914type82917type84779_ 118123.shtml Erişim Tarihi 15 Eylül 2013). 140 Rob Watson, ‘Putin's speech: Back to cold war?’, BBC News, 10 Şubat 2007 (http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/6350847.stm Erişim Tarihi 15 Eylül 2013). 141 Medvedev’s Speech at Meeting with German Political, Parliamentary and Civic Leaders , 5 Temmuz 2008, (http://archive.kremlin.ru/eng/speeches/2008/06/05/2203_type82912type82914type84779_202153.sht ml erişim tarihi 15.09. 2013). 67 sözleriyle duyurmuştur.142 Fakat bu iyimser eğilim bir süre sonra yerini, Medvedev girişiminin detaylarının başlangıçtan itibaren çelişkili ve anlaşmazlığa açık içeriği nedeniyle bazı AB üye ülkelerinin ihtiyatlı tutumlarına bırakmıştır. Rusya ile ilişkileri iyi olmayan bazı Avrupa devletleri için, girişimin Rus tarafından gelmesinin bile ihtiyatın oluşması için yeterli olduğu gerçeğini de gözden kaçırmamak gerekir. Gerçekten de Rus tarafının tekliflerinde baştan itibaren birçok çelişki mevcuttu. Medvedev tarafından oluşturulan antlaşmanın aşağıda belirtilen unsurları, mevcut uluslararası siyasette uygulamanın imkânsız olduğu bazı girişimleri oluşturmaktadır. 1) Teklifte Bütün devletlerin katılımıyla hukuksal olarak bağlayıcı olan belge143 oluşturulması öngörülmektedir.144 Böyle bir belge katılımcı devletlerin onayını gerektirmektedir, ancak bu süreci sonuna kadar tamamlamak AB içinde bile çok zordur. 2) Teklifte Antlaşmayı imzalayan taraf niteliğinde uluslararası örgütlerin katılımı öngörülmektedir.145 Bu konuda sadece Lizbon Antlaşmasıyla hukuksal özerklik elde eden ve belli koşullarda uluslararası antlaşmaların tarafı olabilecek AB’ye güvenilebilir. Fakat tüm diğer örgütler hükümetlerarası mantık temelinde oluşturulduğundan, böyle imkânlara sahip değillerdir. 142 Kaynağın alındığı yer ‘Obzor zarubejnoy pressı: ‘ojidaemo’ mnogo o Hodorkovskom’, Finam haberleri, 11 Haziran 2008 (Rusçası http://www.finam.ru/analysis/newsitem2F8A500578/default.asp erişim tarihi 16.09.2013), original hali ‘LA PROPOSITION MEDVEDEV’, Le Temps, 7 Haziran 2008, ( http://www.pressmon.com/cgi-bin/press_view.cgi?id=65029, erişim tarihi 16.09.2013). 143 Medvedev’s Speech at Meeting with German Political, Parliamentary and Civic Leaders, 2008, 28. Paragraf. 144 Kseniya Smertina, ‘Reformirovaniye Evropeyskoy arhitekturı bezopasnosti: Rossiyskoye predlojeniye i Evropeyskiy kontekst’, ‘İndeks bezopasnosti’ dergisi, Sayı 1(92), Nisan 2010, s. 52. 145 Medvedev’s Speech at Meeting with German Political, Parliamentary and Civic Leaders, 2008, 28. Paragraf. 68 3) Teklife göre, Antlaşmanın tasarlanma sürecine devletlerin katılımı çeşitli örgütlere ve bloklara bağlılıklarını dikkate almadan sadece milli nitelikte olmalıdır.146 Şu ya da bu örgütlere olan bağlılık devletin dışsiyasi yönünü belirlemektedir. Örgüt içinde daha geniş çapta tartışılacak meseleye olan ortak tutuma dair ön anlaşma önlenebilse de (NATO-Rusya Konseyi gibi), oluşan uluslararası siyasi gerçeklerden tamamen soyutlanmak imkânsızdır. Medvedev’in konuşmasında ortaklarla tartışmanın temelini oluşturabilecek daha pratik/gerçekçi fikirler de mevcuttur: 1) Kaynakları en önemli sorunları çözmek için yönlendirme amacıyla askeri giderlerin azaltılması zorunluğu.147 Gerçekten de böyle bir sonuca Avrupa devletlerin çoğu gelmektedir ve OGSP’nin gelişimi askeri giderleri azalmasında yardımcı olacak gibi gözükmektedir. 2) İllegal göç, iklim değişikliği ve küresel fakirlikle mücadele.148 Gerçekten de, bu sorunlar AB üye devletlerini ciddi şekilde endişelendirmektedir ve bu alanlarda Rusya ile işbirliğinin yapılması uygundur. 3) Kollektif çabalarla enerji güvenliğin sağlanması.149 Bu mesele AB’yi en çok endişelendiren meseleler arasındadır. İstikrarlı enerji temini sistemin oluşması için AB içinde de çok çaba sarfedilmektedir. Bu konuda yakın gelecekte Rusya’nın rolü belirleyici gözükmektedir. Rusya’nın AB’nin enerji alanındaki uluslararası ilişkilerinin temelini oluşturan Enerji Antlaşmasına katılımı sorunu henüz çözülmemiştir. Bu 146 İbid, 31. Paragraf. İbid, 32. Paragraf. 148 İbid. 149 İbid, 35. Paragraf. 147 69 alanda Medvedev tarafından önerilen prensipler hakkında diyalog devam etmektedir.150 Rusya ve AB arasında onaylanan enerji kaynaklarının temini sorunları hakkında erken uyarı mekanizmasının oluşturulması olumlu sonuçlar doğurabilir. Fakat güvenliğin temel sorunları olarak enerji güvenliğin sağlanması ve fakirlikle mücadele ile ilgili düşünceler Rus devlet mekanizmalarda kökleşmiş stratejik düşünce modeli ile uyuşmamaktadır. Rus tarafı tartışma merkezine ‘sert’ güvenlikle ilgili meseleleri gündeme koymaya çalışmakta AB’ye göre bunlar geçmişin endişeleri olup bugünün gündemini oluşturmamaktadır.151 Avrupa Güvenliği Antlaşması fikrinin sonuç olarak gitgide ‘soğuk savaş’ anlayışının etkisi altına girmeye başlamasında AB devletlerinin de şüphesiz kusurları vardır. Rusya bütün sorulara hazır cevaplara sahip olmadığını, fakat mevcut endişelerin nasıl giderilebileceği hakkında müzakereyi başlatmak istediğini belirterek, başlangıçtan itibaren ortakların tekliflerini değerlendirmek amacıyla imkanlar ‘penceresini’ açık bırakmıştır.152 Ancak AB tarafının Rusya’nın antlaşma altında neyi kastettiğini açıklamak zorunda olduğu yönündeki tutumuna karşı, Rusya Kasım 2009’da Avrupa Güvenliği Antlaşması taslağını sunmuştur.153 Antlaşmanın özünde, taraflarca antlaşmanın diğer katılımcıların güvenliğini önemli şekilde etkileyen faaliyetleri gerçekleştirmemek yükümlüğünü kabul edilmesi yatmaktadır. 150 ‘Conceptual Approach to the New Legal Framework for Energy Cooperation (Goals and Principles)’, 21 Nisan 2009 (http://archive.kremlin.ru/eng/text/docs/2009/04/215305.shtml erişim Tarihi 17.09.2013). 151 Mesela bkz. David Held ve Mathias Koenig-Archibug (eds), 'American Power in the 21st Century', 'Hard Power, Soft Power and the goals of diplomacy' (Cooper, Robert), Cambridge, Polity Press, 2004, s. 14; Andrey Makarychev, ‘Hard, Soft or Human?’, PONARS Eurasia Policy Memo, Sayı 129, Ekim 2010, s. 131-132. 152 Medvedev’s Speech at Meeting with German Political, Parliamentary and Civic Leaders, 2008. 153 ‘Draft Treaty on European Security’, 29 Kasım 2009 (http://www.russianmission.eu/userfiles/file/european_security_treaty_english.pdf erişim tarihi 18.09.2013). 70 Burada ‘önemli şekilde etkileyen’ ifadesi soyut bir kavramdır, zira tarafların kendilerini önemli şekilde etkileyen tehdidin ne olduğunun bilinmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Bunun da ötesinde bugünkü karşılıklı bağımlı olan küresel sistemde, nerdeyse her faaliyet doğrudan veya dolaylı olarak güvenlik meseleleri ile bağlantılıdır. Bu kapsamda önerilen danışmanlık prosedürü ve katılımcılardan oluşan Konferansın toplanması başlangıç noktası olarak antlaşmanın ortaklarından birinin faaaliyetlerinden endişelenen bir devletin memnuniyetsizliğini ifade etmesini olanaklı kılmaktadır. Bu duruma konu olan devlet kendi fikrini diğer devletlerle de paylaşabilir, tartışmanın sonucu ise Konferansta oybirliğiyle kabul edilen bağlayıcı kararlar olabilir. Bir devletin kendi endişelerinin ifade etmesi için imkanlar şimdi de BM, AGİT diğer uluslararası forumlarda ve ikitaraflı temaslarda mevcuttur. Bu bağlamda AGA kapsamında önerilen boyut herhalde BM, AGİT ve NATO-Rusya Konseyi çerçevesinde gerçekleşen tartışmaları kopyalayacaktı. Antlaşmanın taslağında hiçbir şey yeni yapı çerçevesinde gerekli olan fikir birliğine ulaşılmasını gerçekleştirmenin kolay olacağına işaret etmiyordu. Bazı devletlerin karşı çıkmasından dolayı mevcut uluslararası yapılarda hayata geçirmenin imkansız olduğu girişimler aynı başarıyla AGA katılımcıların toplantılarında da bloke edilirdi. Üstelik tüm mevcut örgütler bir türlü yaratıcı faaliyetler gerçekleştirme yeteneğine sahipken – üye devletler arasında işbirliğini yoğunlaştırmak, kendi projelerini hayata geçirmek gibi – AGA ise kasten düşmanca davranışa karşı sakat garanti mekanizmasından başka bir şey önermemektedir.154 Antlaşmanın taraflarından birine askeri saldırıda bulunulursa, atılacak adımlar taslakta daha da az tatmin edicidir. Bu konuya ayrılan 7. Maddenin 2. Paragrafı 154 İbid, 2009, 4. Madde. 71 NATO antlaşmasının 5. maddesine benzemektedir. Fakat NATO’da katılımcı devletlere saldırıyı püskürtme yardımı garantisi verilirken, ki bu kendi savunma yapılarını koordine eden topluluk oluşumunun temelini oluşturmaktadır, AGA taslağı üye devletlere sadece istedikleri zaman diğer üye devlete yönelik olan saldırıyı kendine saldırı olarak görmeye ve saldırıya uğrayan devletin izni ile ona yardım etmeye izin vermektedir. Bu ifade şahsi ve kollektif savunma hakkını tanıyan BM Antlaşmasının 51. Maddesine hiçbir katkı yapmamaktadır. Bununla birlikte AGA’nın özü, askeri saldırının Antlaşmanın taraflarından birisi tarafından da yapılabileceğini kastetmektedir.155 Bir başka deyişle, savaşın imkânsız olduğu güvenlik topluluğu kavramından bahsedilmemektedir. Anlaşılan, taslağın birçok ilkesi doğrudan 2008’deki Rusya-Gürcistan savaşın etkisi altında hazırlanmıştır. Ama yine de AGA o trajedi anında yüyürlükte olsaydı, aynı siyasi güçlerin dengesinde savaşı önleyemeyen BM ve AGİT’ten daha az etkili olurdu.156 AGA taslağı tarafından önerilen sistem, taraflar arasında çatışma olasılığını etkili şekilde azaltıcı bir önlem öngörmemekte ve taraflar arasındaki ilişkinin dengeli biçimde devam etmesini sağlamamaktadır. Antlaşmanın yürürlüğe girmesi halinde Rusya ile NATO ve Rusya ile bölgenin diğer devletleri arasında mevcut anlaşmazlıklar büyük ihtimalle devam edecekti, ancak ek olarak yeni danışmanlık mekanizması çerçevesinde tartışılmaya başlanma olasılığı olacaktır. Önerilen belgenin hukuken bağlayıcılık kazanması da mevcut durumu değiştirmeyebilir. Zira uluslararası hukukun gücü devletlerin onun ilkeleri kabul etmelerinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, ulusal hukuk sistemlerinde cezanın 155 İbid, 2009, 8. Madde, 4. Paragraf. U.S. online training course for OSCE, ‘Russia-Georgia war’, ‘Attempts at conflict management’, (http://react.usip.org/pub/m7/p27.html erişim tarihi: 28.03.2014); Roman Muzalevsky, ‘The RussianGeorgian war: implications for the UN and Collective Security’, USAK yayınları, Cilt 4, Sayı 7, 2009, s. 35. 156 72 mutlaklığı konusundaki tutum, siyasi gerçekçi uluslararası ortamda zaman zaman öngörülememektedir. Fakat mevcut anlaşmazlıkların açık müzakerelerinde, ortak siyasi ortamın değişiminde ve farklı yönlerde işbirliğin ilerlemesinde Medvedev girişiminin olası faydası üzerinde de durulmaktadır.157 Sözkonusu süreç ile diyalog yönünde bir adımın atıldığı da belirtilmelidir. Medvedev’in önerilerine yönelik olarak AB üye devletlerinin farklı yaklaşımlarından da söz edilebilir. Almanya, İtalya, Fransa, İspanya ve Portekiz ve bazı diğer devletler Rus önerilerine olumlu yönde karşılık vermeye çalışmaktadır. İngiltere-Danimarka, Orta ve Doğu Avrupa devletleri daha çok kuşkucu yaklaşmaktadırlar. Fakat Avrupa devletlerin çoğunluğu Rus endişesini müzakere etmeye hazırdır ve bu tartışmanın AGİT’te gerçekleşmesi gerektiğine inanmaktadır.158 3. Mezeberg girişimi Almanya’nın Mezeberg şehrinde 2010’da Medvedev ile Merkel’in görüşmesi sırasında yaklaşık on saatlik müzakereler sonucunda taraflar bir Bildiri üzerine anlaşmışlardır.159 Bu çerçevede dış politika ve güvenlik politikası meseleri için ABRusya Komisyonunun kurulması önerilmiştir. Ancak resmi düzeyde Mezeberg girişimine fazla önem verilmemiş ve kuşkucu bir yaklaşım içine girilmiştir. Hatta 157 Arbatov, 2010, s. 20. Organization for Security and Co-operation in Europe, ‘Sixteenth Meeting of the Ministerial Council’, 2008, s. 101. 159 Mezeberg şehrinde gerçekleşen Medevedev-Merkel görüşmesinin sonuçları üzerine Bildiri, 5 Haziran 2010 (http://www.russianmission.eu/sites/default/files/user/files/2010-06-05-mesebergmemorandum.pdf erişim tarihi 18.09.2013). 158 73 AB bürokratları Rusya ile ilişkilerin zaten yeterince gelişmiş olduğu ve yeni bir oluşum ve organa gerek duyulmadığını düşünmektedirler.160 Mezeberg girişimi bir açıdan AGA taslağına göre bir adım ileriyi temsil etmektedir. AGA gibi güvenlik meselerini konu edilen girişim, ondan farklı olarak hukuki bağlayıcı antlaşma yerine AB-Rusya işbirliği mekanizmalarında küçük değişiklik ve düzeltmelerin yapılmasını önermektedir. Sözkonusu girişimin detayları açıklanmamıştır. Ancak bu girişime karşı eleştirileri dikkate almamak yanlış olur. İşbirliğin yeni biçiminin yenilik getirmeyeceği kanaati, bugünkü AB-Rusya işbirliği seviyesinin değerlendirilmesine dayanmaktadır. Zira mevcut işbirliği sisteminin potansiyeli yüzde yüz kullanılmamaktadır, bunun nedeni işbirliği formatının yanlış olması değil, tarafların karşılıklı anlayışının gelişmemiş olmasıdır. Ancak yine de, bu tür girişimler, kimi zaman ilişkilerin bir üst düzeye geçmesine neden olabilirler. Bu yeni yapı, AB ve Rusya’nın, birlikte kriz yönetimi konusunda neler yapabileceğini kamuya gösterebilirdi. AB ile Rusya farklı istikametlerde işbirliğini geliştiren birçok çalışma grupları kurmuşlardır. Ancak dış politika ve güvenlik politikası alanında hala yeterince işbirliği mekanizması bulunmamaktadır. Kimi görüşlere göre girişimin başarısı, Avrupalı siyasetçilerin verdiği öneme bağlı olacaktır. Rusya ile işbirliğinde yeni seviyeye geçmeye şimdilik herkes hazır değildir. Merkel’in tek başına desteği bunun için yetersizdir. Girişimin şekli taktik bir hata olabilir, ancak içeriği bir ilgiyi doğuruyorsa, bu hata aşılabilir. Asıl zor olan Komisyonun kurulması gerektiğini Rusya’ya karşı kuşkucu şekilde davranan AB üye 160 Andrew Rettman, ‘Details emerge on new EU-Russia committee’, EU observer, 07.06.2010, (http://euobserver.com/foreign/30228 erişim tarihi: 28.03.2014). 74 devletlerine anlatmak ve onları ikna etmektir. Bunun belki en belirgin örneği: Rusya ile ilişkileri kötü olan Baltık ülkeleridir. Rusya ile eski Doğu Bloğu ülkeleri arasındaki anlaşmazlıklar, Rusya ile AB arasındaki işbirliğinin geliştirilmesini önemli düzeyde engellemektedir.161 AB içinde Medvedev-Merkel fikrini geliştirerek, dış politika ve güvenlik politikası meseleri için kurulacak Komisyona üye olarak Türkiye’nin de dâhil edilmesi yönünde bazı öneriler geliştirilmiştir.162 Ancak Rusya ve Türkiye güvenlik sorunları farklı olduğu için, bu üçtaraflı ve somut sonuca daha az odaklanmış işbirliğinden istenilen sonucun çıkması zordur. Üstelik üye sayısının artması eğilimi olsaydı, bu olabilecek Komisyona AB’nin diğer stratejik ortakları da katılmak isteyebilecektir. Ancak bu platform artık çalışma organı değil bir forum olarak adalandırılabilirdi. AB-Rusya Komisyonu ile AB’nin üçüncü devletlerle ilişkilerinden başka bir bağlamda bahsetmek mümkündür. Eğer Mezeberg girişimi başarılı ve etkili olursa, AB, kendisi ile dış politika ve güvenlik politikası ilişkilerini geliştirmek isteyen diğer ülkelerle de bu tür bir girişim oluşturabilir. Ancak AB’nin stratejik ortaklardan sadece Rusya bu projenin gerçekleştirilmesine en yakındır. Bunun nedeni de, Rusya’nın AB’ye coğrafik yakınlığı ve küresel tehditlere karşı artan savunmasızlığıdır. Mezeberg girişimin alternatifleri çok değildir. Girişimin kaderini AB ile Rusya’nın sadece komşuluk yerine, müttefik ilişkilerini geliştirip geliştirmediğini belirleyecektir ki, Ukrayda’daki son yaşananlar göz ününde bulundurulursa, AB’nin 161 İlyas Kamalov, ‘Putin dönemi Rus dış politikası: Moskova’nın Rövanşı’, İstanbul, Yeditepe Yayınevi, 2008, s.65. 162 Ivan Krastev ve Mark Leonard, ‘The Spectre of a Multipolar Europe’, London, The European Council on Foreign Relations Publications, 2010, s.3. 75 Rusya ile müttefik olmak yerine, tıpkı 2008’deki Rusya-Gürcistan çatışması sırasında olduğu gibi, Rusya’ya karşı cephe aldığı anlaşılmaktadır. 4. AB ve Avrasya Gümrük Birliği (Avrasya Birliği) Avrupa Birliği-Rusya genel ilişkilerini ve dolayısıyla güvenlik ilişkilerini etkileyen son gelişmelerden biri 18 kasım 2011’de AB’ye benzer yapıya sahip olan Avrasya Birliğinin kurulmasını öngören atlaşmanın Rusya, Kazakistan ve Beyaz Rusya arasında imzalanmasıdır. Avrasya Birliğini 2015’te kurmaya planlayan ‘Avrasya için yeni entegrasyon projesi’ fikrini Putin 4 Ekim 2011’de İzvestiya gazetesinde yayınlanan makalesinde belirtmektedir.163 Avrasya Birliği girişimin önemi: AB ile ilişkilerde daha çok ‘sert güce’ dayanan Rusya’nın AB’ye ‘yumuşak gücü’nü de kullanarak ‘meydan okumasıdır’. Avrasya Birliği AB’nin ‘şehirde tek bir oyun omadığı’ anlamına gelmektedir ve AB’ye normatif bir zorluk sunmaktadır.164 Bu iki Birlik arasında ‘normatif savaşın’ temel alanı Ukrayna olacaktır. Zaten Ukrayna post-Sovyet alanda AB ile Rusya arasında rekabette en önemli ülke niteliğindedir165 ve açıktır ki Avrasya Birliği projesinin temel hedeflerder biri de Ukrayna’nın da bu birliğe katılmasıdır. Bu bir açıdan AB’nin Komşuluk Politikasının başarısızlığından yararlanıp ta Rusya’nın bölgede kendi nüfuzunu güçlendirme girişimidir. Rusya aktif şekilde Ukrayna’ya onun için Avrasya Birliğine katılmasının en iyi seçenek olacağını bildirmektedir. Çünkü Ukrayna’nın Avrasya Birliğine katılması demek birliğin siyasi ve ekonomik olarak çok güçleneceği anlamınagelmektedir. Putin’e göre; Gümrük Birliği’nden 163 Hannes Adomeit, 'Putin's 'Eurasian Union': Russia's integration project and policies on post-Soviet space', Neighbourhood Policy Paper, Sayı 4, Temmuz 2012, s. 1. 164 Rilka Dragneva ve Kataryna Wolczuk, ‘Russia, the Eurasian Customs Union and the EU: Cooperation, Stagnation or Rivalry?’, Chatham House Briefing Paper, Ağustos 2012, s.2. 165 Adomeit, 2012, s. 5. 76 Avrasya Ekonomik Birliği’ne (Euroasian Economic Union) evrilecek supranasyonal Kuruluş, Sovyetler Birliği’nin yeniden canlandırılmasından çok, sanayi altyapısı, ortak dil ve kültürü kapsayan ortak mirasın üzerine oturacağı, serbest ticaret ve açıklığın ana özellik olacağı yeni bir oluşuma işaret etmektedir. 166 Ancak Ukrayna’daki son gelişmeler, yani resmi olarak seçilmiş hükümetin yıkılması sonucu yaşanan istikrarsızlık, kargaşa ve devrim olayları dikkate alınırsa AB-ABD ittifakın birleşip tıpkı Rusya-Gürcistan savaşı sırasında Rusya’ya karşı cephe alarak, Ukrayna’da Rusya aleyhtarlarını destekleyerek Rusya’nın nüfuz alanını sınırlamaya çalışmaktadır. Avrasya Birliği girişimi post-Sovyet alanında ekonomik amaçlı ilk proje değildir. Ama bu son projenin daha öncekilerden önemli farkı: siyasi iradeden ziyade, uluslararası ve DTÖ normları ve kurallarıyla uyum içinde olan ve işlevsel olan kurallar sisteminin sayesinde etkisinin olmasıdır. Başka bir değişle, önceki girişimlerden farklı olarak, Avrasya Gümrük Birliği üye devletlere, üye devletlerindeki ekonomik aktörlere vs. artan etkiye sahiptir.167 AB için Avrasya Birliğinin kurulması istenmeyen bir durumdur. Çünkü AB 2000’lerden beri Doğu Avrupa devletlerine Avrupa Komşuluk Politikası ve Doğu Ortaklığı sayesinde kendi acquis communautaire’ni, liberal görüşlü yönetim modelini kabul ettirmeye çalışırken bu stratejik önemli olan bölgede Rusya ile rakip etmek zorundaydı, Avrasya Birliğinin kurulması ile ise sadece bir devlet ile değil, kendi yapısına benzer ve ekonomik entegrasyonun ileri şeklini yansıtan uluslararası/devletlerarası bir örgütle rekabet etmek zorunda kalacaktır. Burada önemli olan, Avrasya Birliğinin Rusya tarafından post-Sovyet alanını, AB’nin Doğu 166 Hatice Yazgan, ‘Soğuk Savaş sonrası Avrupa Birliği Rusya Federasyonu İlişkileri’, ed: Reha Yılmaz, ‘Avrasya Paradoksu, Beklentiler ve Endişeler’, Ankara, Nobel Yayınevi 2013, s. 7. 167 Dragneva, 2012, s.2. 77 komşuluk alanına giren devletleri de dâhil, yeniden birleştirme aracı olarak görmesidir.168 Rusya özellikle BDT’de (Bağımsız devletler Topluluğu) kendi nüfuzunu, ‘kardeşlik bağlarını’ kullanarak AB’ye alternatif ekonomik entegrasyon modeli olarak Avrasya Birliğini yaymaya çalışacaktır. AB’nin gündeminde zaten ilk sıralarda yer alamayan ve yukarıda da bahsedildiği gibi 169 bundan dolayı başarısız olan Komşuluk Politikası popülaritesini yitirebilir ve AB bu gelişmeler ışığında doğu komşularına olan yaklaşımını tekrar gözden geçirmek zorunda kalabilir. B. AB-NATO ilişkileri Avrupa Birliği için Rusya ile dış güvenlik alanında işbirliği şimdilik önceliği oluşturmamaktadır. AB’nin daha gelişmiş ve daha önemli ilişkileri vardır, ABNATO ilişkisi. Bu da şüphesiz AB-Rusya ilişkilerini etkilemektedir. Avrupa güvenliğin en uygun yapısı AB, NATO ve buna dahil olmayan ücüncü taraflara da (Rusya) önemli yer ayırmalıdır. AB ile NATO arasında ilişkiler, bazı devletlerin çapraz üyeliğine rağmen o kadar da iyi gitmemektedir. 2003’te NATO ile AB arasında ‘Berlin artı’ adlı etkileşim şeması şekillendirilmiştir.170 Bunun temelini AB’ye üye olmayan ancak NATO üyesi olan Avrupa devletlerine karşı AGSP’nin kullanılmaması ve NATO’nun AB’ye ve üye devletlere karşı askeri potansiyelin kullanılmaması konuları oluşturmaktadır. Ayrıca, taraflar BM tüzüğüne karşı faaliyet göstermeyeceklerini ilan etmişlerdir. ‘Berlin artı’ anlaşmaları AB’nin özgürlüğünü kısıtlamaktadır, ama bu AGSP’nin sonraki gelişmesi için gerekli idi, zira hem NATO’nun kaynaklarına 168 İbid. Tezin 1. Bölümü. 170 Gerrard Quille, ‘What does EU agreement on operational planning mean for NATO?’, NATO Notes, Cilt. 5, Sayı 8, 2003, s. 7, 8. 169 78 ihtiyaç vardı, hem de iki örgütün arasında çapraz üyeliklerin olması bu durumu gerekli kılmıştır. Ancak AB-Rusya ilişkilerinde olduğu gibi, gerçekte AB-NATO ilişkilerin potansiyelinin az miktarı kullanılabilmektedir. Onun içindir ki NATO’nun yeni stratejik konsepti görüşmeleri sırasında AB ile olan ilişkiler en tartışılır meseleler arasına girmiştir.171 AB ve NATO için güvenlik yapısının sorunu – aralarındaki ilişkilerde bütünlüğün ve verimliğin sağlanmamış olmasıdır. Rusya’nın çoğu zaman ABD ile Avrupa ilişkilerini baltalama niyetli olduğundan şüphelenilmektedir. Ama aslında AB-NATO aralarında ciddi anlaşmazlıkarın olması Rusya için dezavantajdır. Rusya’nın çıkarı ilişkileri baltalamak değil, bu ilişkilerin tamyetkili üyesi olmaktır. ABD, AB ile ilişkilerinde pragmatik pozisyonunu korumaktadır. ABD, AB’nin özellikle ekonomik ortak olarak güçlü taraflarını anlamaktadır. Fakat AB’ye küresel sorunları çözme sürecine katılımı hakkında umudunu daha az bağlamaktadır. AB ve Rusya’nın dış politika ve güvenlik alanındaki sıkı etkileşimleri ise AB’nin küresel arenada ‘ağırlığını’ yeniden kazandırabilirdi. ABD-AB-Rusya üçlüsünün işlevsel etkileşimin biçimlendirilmesi zaman alacaktır, zira bu orta vadeli bir perspektiftir. Fakat şimdiden bu üçyönlü biçim, uzmanların ve geniş kitlelerin artan dikkatlerini çekmektedir.172 AB’nin OGSP gelişiminde NATO yetkilileri, iki örgütün faaliyetlerinin duplikasyonundan kaçınılması gerektiğini birçok kez dile getirmiştir. Ama iki örgütün de aynı alanda faaliyet gösteren grupların sürekli etkileşiminin olmaması 171 Valentina Pop, ‘'Intense' discussion on EU-Nato relations at Lisbon summit’, EU Observer, 21.11.2010 (http://euobserver.com/defence/31314 erişim tarihi 19.09.2013). 172 Mesela bkz. ‘The development of the trilateral dialogue US-EU-Russia is the task of EuroAtlantic Security Initiative’, 2010’da başlamıştır. (http://www.imemo.ru/ru/mpr/easi/ , http://carnegieendowment.org/pdf/PressRelease/easi-press-release201202.pdf erişim tarihi 19.09.2013); İsabelle François, ‘The United States, Russia, and Europe: Trilateral Security Dialogue in the Absence of Strategic Partnership’, Atlantic Council Publication, Eylül 2013 (http://russiancouncil.ru/common/upload/TrilateralDialogueReport.pdf erişim tarihi 19.09.2013). 79 durumunda bu çok zordur. İstenmeyen duplikasyonun olduğu yerde etkileşim mekanizmaların tamamlanması gerekmektedir. Eğer AB ile NATO stereotipleri aşarak daha büyük açıklığa gitmek zorunda kalsalar, bu sürece Rusya da dahil olabilirdi ve bu yeni yapıda en azından güvenlik alanında gereken ortak kurallar oluşturulabilirdi. Dünya siyasetinin gelişiminde bazen tamamen imkansız olduğu düşünülen projelerin gerçekleşme imkanları doğmaktadır. Mesela bugün dünyanın sıradan bir olguymuş gibi gözüken AB ile NATO, 2.Dünya Savaşından önce gerçekleşmesi imkasız sanılan projelerdendi. Bugün Rusya’nın da katılımı ile Avro-Atlantik bölgenin sürekli işbirliğin yeni seviyesinin oluşması imkansız gibi gözükse de, gelecekte belki bu yeni işbirliği yapısız uluslararası sistemi düşünmek imkansız olabilir. C. Enerji alanında işbirliği Dünyada en büyük petrol ve doğal gaz depolarını barındıran Rusya, enerji sektöründe birincilik için 1990’larda mücadeleye başlamıştır. Coğrafya koşullarına bakınca doğal olarak Rusya enerjisini, yani petrol ve gazını, komşu olan Avrupa ülkelerine satmaya başlamıştır. Böylece AB-Rusya arasında enerji ilişkileri kurulmuştur. Bu ilişkiler sırasında gerek çıkar gerek araç konusunda AB ile Rusya arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkmaktadır ve bu doğaldır, çünkü her iki tarafın da uluslararası arenada strateji ve amaçları farklıdır. Rusya kendi enerji kaynaklarını sadece ekonomik alanda değil siyasi alanda da gerek baskı, gerek tehdit olarak kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır.173 AB ise Rus petrol ve gazına bağımlıyken 173 Steven Woehrel, ‘Russian energy policy toward neighbouring countries’, CRS report for Congress, Eylül 2009, s. 6; Randall Newnham, ‘Oil, carrots, and sticks: Russia’s energy resources as a foreign policy tool’, Journal of Eurasian Studies, Cilt 2, Sayı 2, 2011, s. 134. 80 alternatif enerji kaynakları bulmaya ve bu bağımlılıktan kurtulmaya çalışmaktadır. Bu konuda özellikle Nabucco projesi ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) önem taşımaktadır. Rusya da her ne kadar enerji kaynaklarında üstünlüğe sahipse de AB ile ilişkilerine özel önem vermektedir, çünkü ülkenin enerji ihracatı büyük çoğunluğu AB’ye gitmektedir. Rusya’nın Sovyetler’in yıkılışından sonra yeniden kalkınmada Avrupa parasının önemi tartışılmazdır. Bu nedenle enerji alanında tarafların ilişkileri karşılıklı bağımlılık ilkesine dayanmaktadır. Ancak AB-Rusya enerji ilişkileri sadece tarafların anlaşmazlıkları doğrultusunda gelişmemektedir. 2000’de başlatılan Enerji Diyalogu çerçevesinde iki tarafın da anlaştıkları ve aralarında sorun çıkarmadıkları alanlar mevcuttur. Mesela temiz enerji kullanımı, enerji tasarrufu, iletişimin güçlendirilmesi vs. Bir başka deyişle, ilişkileri salt olumsuz taraftan görmek yanlış olur. Gelecek yirmi yıl içinde Avrupa çeşitli tehditler ile karşı karşıya kalacaktır. Bunlardan biri de enerji ile ilgilidir. Enerji alanı gelecekte petrol ve gaz dışında başka seçenek olmadıkça askeri ve siyasi ilişkileri şekillendirmeye devam edecektir. Gelecekte doğal gaz Avrupa’da petrolden sonra en önemli ikinci enerji kaynağını oluşturacaktır. Önce Sovyetler sonra Rusya 30 sene boyunca Avrupa’nın güvenilir enerji satıcısıdır.174 O yüzden uzun vadede AB ile Rusya arasında ekonomik ve siyasi bağımlılık kaçınılmaz gözükmektedir. Rus gazı AB için kaçınılmaz stratejik yük haline gelmiştir. 174 Pami Aalto (ed), ‘The EU-Russian energy dialogue: Europe’s future energy security’, ‘Energy dialogue and the future of Russia: politics and economics in the struggle for Europe’ (Viatcheslav Morozov), Aldershot, Ashgate, 2007, s.48. 81 AB ile Rusya arasındaki enerji ilişkilerini anlamak için önce bu ilişkilerin belirleyici faktörleri olan Rus gaz şirketi olan Gazprom’a, Rus petrol ve gaz sanayisine ve üç ana doğu-batı gaz boru hattı projelerine değinmek gerekir. Kısaca, Gazprom’dan bahsetmek gerekirse, Gazprom her zaman tamamen devlet malı olarak yönetilmiştir.175 Bunun nedeni, Gazprom’un gaz ihracatında tekel olmasının sonucunda elde ettiği kar, gerek Rus tüketicileri için, gerekse de tümüyle ülkenin iktisadi büyümesi için gereklidir. Putin’in de 2006’da belirttiği gibi: ‘Avrupa Komisyonu boşuna hayal kurmasın. Gaz sektöründe onlar her zaman Rusya devleti ile anlaşmak zorunda kalacaklardır’.176 Avrupa’daki gaz pazarı üç gaz boru hattı projesine bağlıdır: Nabucco, Kuzey Akım ve Güney Akım. Nabucco projesi Türkiye ve Avrupa tarafından desteklenirken, son iki proje Rusya tarafından desteklenmektedir. Kuzey Akım, Rusya’daki Vybord ile Almanya’daki Greifswald arasında gaz boru hattını çekmeye yönelik projedir. Projenin 2012’de bitmesi amaçlanıyordu. Bunun amacı, Kuzey Avrupa ülkelerinin daha fazla miktarda ve daha güvenli şekilde, yani Ukrayna’ya bağlı olmadan, gaz ihtiyacını sağlamaktır. Projeyi Gazprom başta olmak üzere Alman enerji şirketi BASF ve F.ON, Danimarka gaz şirketi N.V: Nederlanse Gasunie yönetmektedir. Bu proje resmi olarak 8 Kasım 2011’de Almanya’da düzenlenen törende açılmıştır. Proje tam kapasitesine 2012’de ulaşıp siyasi olarak hassas bir konu haline gelmiştir. 175 Andreas Heinrich, ‘Under the Kremlin’s thumb: does increased state control in the Russian gas sector endanger European energy security?’, Europe-Asia Studies, Cilt 60, Sayı 9, 2008, s. 1545. 176 Alıntı yapan Edward, Lucas, ‘The new Cold War: Putin’s Russia and the threat to the West’ , Basingstoke, Palgrave Macmillan, 2008, s. 51. 82 Güney Akım projesi ikinci Rus gaz projesidir. Amacı Karadeniz üzerinden İtalya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan’a Rus gazın götürülmesidir. Projeyi yöneten İtalya petrol şirketi ENİ ve Gazprom’dur. Projenin 2015’te tamamlanması amaçlanmaktadır. Bazı görüşlere Güney Akım Nabucco’ya rakipti. Rusya ise Nabucco’nun Güney Avrupa’nın gaz ihtiyacını karşılamayacağını ve Güney Akım’ın gazı güvenli ve kullanıma hazır olduğunu vurgulamştır. Bu projenin maliyeti Nabucco’ya göre çok yüksektir. Bundan anlaşılan Rusya’nın bu projesi ticari çıkardan çok, jeopolitik çıkara dayalıdır.177 Nabucco projesi ise Rusya’nın doğrudan katılmadığı tek Avrupa gaz projesidir. O yüzden Nabucco Rusya’nın potansiyel rakibidir. Proje Türkiye’nin Erzurum’dan Avusturya’nın Baamgarten’e kadar gaz boru hattını kurmasını amaçlamaktadır. Projenin amacı AB’deki gaz arzını ve dağıtım hatlarını çeşitlendirmektir. Proje 2002’de 6 şirket tarafından başlatılmıştır. Bunlar: RWE (Almanya), BOTAŞ (Türkiye), Transgaz (Romanya), Bulgargaz (Bulgaristan), MOL (Macaristan), OMV (Avusturya). Ana gaz kaynağı ülkesi Azerbaycan’dır. Projenin 2015’te biteceği görüşünde olumlu beklentiler vardır. Ama Azerbaycan’ın Güney Akım’a katılabileceğini bildirmesi Nabucco projesinin ölümüne yol açabilirdi.178 Nitekim Azerbaycan’ın Haziran 2013’te Nabucco’dan çıkması, projenin iptaline neden olmuştur.179 177 Dieter Helm, ‘The Russian dimension and Europe’s external energy policy’, Dieterhelm Publications, 2007, s.33. 178 ‘Azerbaijan may join South Stream’, News. Az haberleri, 26 Şubat 2010, (http://www.news.az/articles/10197 Erişim Tarihi 21 Eylül 2013). 179 Judy Dempsey, ‘Victory for Russia as the EU’s Nabucco Gas project collapses’, Carnegie Europe, 1 Temmuz 2013 (http://www.carnegieeurope.eu/strategiceurope/?fa=52246 erişim tarihi 31.10.2013); Clara Weiss, ‘European Union’s Nabucco pipeline project aborted’, WSWS news, 13 Temmuz 2013 (https://www.wsws.org/en/articles/2013/07/13/nabu-j13.html erişim tarihi 31.10.2013) 83 Dünyada en azından altmış seneye yetecek kadar gaz stoku mevcuttur.180 Bu stokun büyük kısmı Rusya’da bulunmaktadır ve Rusya’nın stratejik önemini arttırmaktadır. Rusya gelecek yirmi yıl içinde sürekli olarak gaz üretimini artıracaktır. AB’nin ise sürekli doğal gaz ithalatı artacaktır. Bu AB’nin gaz üretimindeki düşüşe de bağlıdır. AB’nin doğal gaza muhtaç olması, doğal olarak Rusya’nın gaz ihracatına artarak bağlı olmasıdır. AB bu aşırı bağımlılığının sadece Rusya - Ukrayna arasındaki 2006 gaz krizinden sonra farkına varmıştır.181 Ama bu bağımlılık tek taraflı değildir. Çünkü şu anda Rusya AB’nin gaz ithalatının sadece % 25-30 karşılarken, Rusya’nın gaz ihracatı % 90 AB ülkelerine gitmektedir. Yani, AB Rusya’ya muhtaç olduğu gibi, Rusya da AB’ye muhtaçtır. Bunun için aralarında enerji ilişkileri aslında karşılıklı bağımlılık ilkesine dayalıdır. Burada önemli olan husus; AB’nin uluslararası ilişkileri kurumsal yaklaşımla yorumlamasıdır. AB’nin işlevini yerine getirmede merkez rolü normatif yapılar üstlenmektedir. AB sınırlı olan ‘sert gücü’nün yerine dış ilişkilerde, bu yapıların oluşturduğu ‘yumuşak gücü’nü kullanmaya çalışmaktadır.182 AB’nin ‘yumuşak güce’ dayanması, AB için ‘enerji üreten ülkelerle açık ve tahmin edilebilir kurumsal ilişkileri kurmanın’ merkezi önemini açıklamaktadır.183 Buna dayanarak, AB Enerji Ayrıcalık Antlaşması (Energy Charter Treaty) sayesinde Rusya ile ilişkilerini kurumsallaştırmaya çalışmaktadır. Ancak Rusya’nın Enerji Ayrıcalık Antlaşmasını onaylamaması, kendi ulusal çıkarlarını ve Avrupa’nın ana gaz satıcısı statüsünü 180 ‘BP Statistical Review of World Energy’, 2008. Frank Umbach, ‘Global energy security and the implication for the EU’, Energy Policy, Cilt 38, Sayı 3, 2010, s. 1230. 182 Dominique Finon ve Catherine Locatelli, ‘Russian and European gas interdependence: could contractual trade channel geopolitics?’ , Energy Policy, Cilt 36, Sayı 1, 2008, s. 426. 183 A.V. Belyi ve U.G. Klaus, ‘Russia’s gas exports and transit dispute resolution under the ECT: missed opportunities for Gazprom or false hopes in Europe?’, Journal of Energy and Natural Resources Law, Cilt 25, Sayı 3, 2007, s. 211. 181 84 korumasına bağlıdır. Bu antlaşmanın Rus enerji siyaseti ile tamamen uyumsuz halinde olması AB’nin bu konuda başarısız olacağı anlamına gelebilir. Zira Rusya AB’den farklı olarak uluslararası ilişkilere kurumsal yaklaşım ‘gözlükleri’ ile değilde, açıkça realist yaklaşımla bakmaktadır. Realist yaklaşıma uygun olarak Rus dış siyaseti için önemli olan kurumsallaşma değil de, devlet merkeziyetçiliği ve ulusal çıkarlardır. Burada iki yaklaşımın anlaşamadıkları ortak konu kurumların rolüdür. Rusya’nın yaklaşımı bu konuda ne olursa olsun, stratejisi AB enerji siyasetini etkileyecektir.184 2020’de Avrupa gaz dışında bir kaynak bulamazsa Rusya’ya bağımlılığı iki kat artar ve Avrupa gaz ithalatının Rus payı % 25’ten % 55’e yükselebilir.185AB’nin gaz ithalatına bağımllığı 2030’da ise %80’e kadar yükseleceği tahmin edilmektedir.186 Bu nedenle, Hazar Denizi ile Ukrayna ileride de çok önemli stratejik rol oynayacak gibi gözükmektedir. Zaten şimdiden Rusya’nın jeopolitik realizmi AB’nin Rusya bağımlılığı azaltmak için Hazar bölgesinde yeni enerji ilişkileri kurma çabaları ile çatışmaktadır. Bu çerçevede Ukrayna’daki istikrarsızlık durumunun iki tarafın stratejik savaşın sonucu olduğu söylenebilir. Avrupa ülkeleri son on sene içinde Rusya’ya karşı farklı ve düzensiz stratejileri kabul ederken, Rusya Avrupa ülkelerini tek tek nüfuz alanına çekme amacını gütmektedir. Bunu da AB’e üye olan devletlerle tek tek ikitaraflı anlaşarak başarmaktadır. AB üye ülkeleriyle tek tek anlaşmayı tercih eden Rusya, böylece AB’nin ortak enerji güvenliği siyasetinin oluşmasına engel olmaktadır. Üstelik 184 Pierre Nöel, ‘A market between us: reducing the political cost of Europe’s dependence on Russian gas’, University of Cambridge, Electricity Policy Research Group, Working Paper 916, May 2009, s. 25. 185 Eurogas, ‘Natural gas demand and supply, long term outlook to 2030’. 186 Andreas Goldthau, ‘Rhetoric versus reality: Russian threats to European energy supply’, Energy Policy, Cilt 36, Sayı 2, 2008, s. 686. 85 Avrupa Birliğinin enerji siyasetinde yasal meşruluk temelinin olmaması ve üye devletlerin ulusal çıkarları doğrultusunda kendi enerji siyasetini izlemeleri Rusya’nın ‘böl ve yönet’ stratejisi uygulamsını kolaylaştırmaktadır. Aslında AB-Rusya ilişkileri stratejik rekabet olarak tanımlanabilir. Rusya’nın AB’nin üye devletlerle ikitaraflı anlaşması, yani ‘özel ilişkileri’ ‘böl ve yönet’ stratejisinin parçasıdır. Bu durumda AB ülkeleri gerçekten birlik olmak istiyorlarsa Rusya’ya bazı konuların kabul edilemez olduğunu göstermeli (2007 Ocak Paketi’nin önerdiği gibi, AB enerji konusunda ‘tek sesle konuşma’lı)187, enerji konusunda ithalatı çeşitlendirmeli ve bağımlılıklardan kaçınmalıdır ki bu da açıkçası pek mümkün gözükmemektedir. Üstelik AB Rus petrol ve gazına son derece bağımlı olan üye ülkelere bundan kurtulabilmeleri için birkaç çözüm sunmalıdır. Çünkü AB’nin ortak tutarlı stratejisi olmadığından, bu küçük ve daha fakir ülkeler, Rus enerji baskısına karşı tek başına kalmaktadır.188 AB-Rusya Enerji Diyalogu Avrupa Birliği Enerji Diyalogu 2000 yılında düzenlenmiştir.189 Bu diyalogun amacı AB-Rusya enerji konusunda ortaklığı geliştirmek ve güçlendirmekti. İki tarafın da bu alanda kendi çıkarları vardır: Rusya için AB en önemli ihracat pazarıyken, AB için Rusya enerjinin üçte birini karşılayan ülkedir. Üstelik o zamanlarda hem AB hem Rusya enerji alanı ile ilgili reformlar gerçekleştiriyordu. Son olarak ta AB de, Rusya da enerjiyi koruma, temiz kullanımı ve yenilenebilir kaynakları artırma konularda aynı stratejiyi izliyordu. 187 ‘An energy policy for Europe’, 2007. Keith C. Smith, ‘Russia and European energy security: divide and dominate’, CSİS press, Ekim 2008, s.16. 189 European Commission, ‘EU-Russia Energy Dialogue 2000-2010’, 2011 (http://ec.europa.eu/energy/publications/doc/2011_eu-russia_energy_relations.pdf Erişim Tarihi 22 Eylül 2013). 188 86 Enerji Diyaloğunun elde edilen sonuçlara baktığımızda AB ve Rusya’nın uzun vadeli antlaşmalarda iki taraflı değişikler yapabilme konusunda, bilgi akışını daha etkin bir şekilde sağlanması için kırmızı hat çekme konusunda ve Rusya’nın AB’ye ihraç ettiği gaz miktarı konusunda karşılıklı olarak anlaştıkları görünmektedir. Buna ilaveten, temiz enerji alanında da büyük bir gelişme sağlanmıştır: temiz kömür kullanımı ve zararlı maddelerin asgariye düşüren teknolojilerde karşılıklı tecrübe edilmesi bunun en büyük göstergesidir. AB ile Rusya enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda da derin işbirliği başlattılar. Üstelik Rusya Kyoto protokolünü de (CO2’nin sınırlandırılmasını öngören) 2005’te imzalamıştır. Görüldüğü gibi Enerji Diyalogu çerçevesinde hem AB hem de Rusya ilerleme kaydetmiştir. Pazar kurma konusunda ise sınırlı gelişmeler yaşanmıştır. Bu genel olarak altyapının geliştirilmesi ile ilgilidir. Buna örnek olarak Kuzey Akım projesi gösterilir. Bu sınırlı gelişme AB’nin iç pazar denetimini AB sınırının dışına yayma çabasına bağlıdır. AB Rusya’nın yasal düzeyinin AB’nin yasal düzeyine benzetilmesinden yanadır. Ancak Rusya karar alma konusunda bağımsızlığını korumasında ısrarlıdır ve bu nedenle AB’nin yasalarına uymaktan çekingen davranmaktadır. Bir başka deyişle, Rusya AB lehine kendi egemenlik alanını sınırlamaya karşıdır. Aslında pazar kurma alanında AB ile Rusya’nın anlaşmamaların en önemli nedeni: ekonomik işbirliğini farklı yorumlamalarıdır. AB liberal enerji pazarı taraftarıyken, Rusya enerji pazarının merkezi kontrol altında olmasından yanadır. Başka bir değişle AB liberalleşmeyi enerji güvenliğinin sağlanması aracı olarak görürken, Rusya enerjiyi güçlü siyasi araç olarak AB’nin enerji güvenliğini sağlama çabalarına karşı kullanmaktadır. Mesela, Rusya AB’nin enerji arzını çeşitlendirme 87 girişimlerini aktif şekilde baltalamaya çalışmaktadır, zira bunu yaparak enerji talebi güvenliğini sağlamaktadır, ya da 1990’lardan beri Rusya enerji kesilmesini çok sayıda özel durumlarda siyasi araç olarak kullanmaktadır.190 AB liberal görüşünü farklı yollarla yaymaya çalışmıştır. Birincisi, Enerji Diyalogu süresince karşılıklı tartışmalarla Rusya’ya liberalleşmenin avantajlarını anlatarak. İkincisi, AB enerji sektöründe Rus yatırımlarını, Rus şirketlerin liberal mevzuata uyana kadar sınırlamaya çalışarak. Şüphesiz bu ikinci yol güvenli değildi, çünkü iki uluslararası aktörün ilişkilerinin bozulmasıyla sonuçlanabilirdi. Ancak bu konuda Rusya’nın görüşü tamamen farklıydı. Rus enerji siyaseti bazen aralarında çelişen iki faktör tarafından şekillendirilmektedir: petrol ve doğal gaz ihracatından elde edilen karı maksimize etmek ve enerjiyi Rusya devletinin dünyadaki statüsünü yükseltmek için kullanmak.191 Karı maksimize etmekte kullanılan araçların bazıları: Rus enerji şirketlerini desteklemek (ki bu liberal pazar anlayışına aykırı), Orta Asya’dan gelebilecek rekabeti önlemek ve gaz fiyatını petrol fiyatına bağlamaktır. Görüldüğü gibi, Rusya kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek, AB’nin liberal yaklaşımından farklı olarak enerji sektöründe devlet katılımına olumlu yaklaşmaktadır. Aslında genel olarak AB-Rusya enerji ilişkileri asimetri ile tanımlanabilir: AB Rusya’yı Avrupa sistemine normatif gücünü kullanarak katmak isterken, Rusya’nın uygulamadaki siyaseti egemenliği koruma ve hatta AB’nin yerine kendini ideolojik alternatifi olarak koyma amacına odaklıdır. 190 Smith, 2008, s.4. Tatiana Romanova, ‘Energy policy of Russia: still in a state of flux’, ed. Andris Spruds and T. Rostoks, ‘Energy pulling the Baltic sea region together or apart?’, Riga, Zinatne, 2009, s. 134-137. 191 88 AB ve Rusya gaz ihtiyacını karşılarken istikrarın sağlanmasında, temiz ve yeşil enerji politikalarda anlaşırken, enerji sektörün en verimli organizasyonu konusunda görüşleri farklılaşmaktadır. Bu anlaşmazlık pazar kurma alanında başarısızlığın en önemli nedenlerinden biridir. Başka nedenler arasında AB’nin tekliflerinde eşitliğin olmaması ve Rus gaz sektörünün herhangi değişiklere karşı çıkan tekel yapısıdır. Kısacası, pazar kurma alanı ile temiz enerji alanını kıyasladığımızda karşımıza çıkan temel sonuç bir alanda başarılı bir diyalogun oluşması için üç temel faktörün çok önemli olmasıdır: çıkarların örtüşmesi, eşitlik ilkesi ve kurumsal şartlar. AB-Rusya enerji güvenliği ilişkilerini gözden geçirdikten sonra iki temel sonuç çıkmaktadır: Birincisi, AB ile Rusya arasındaki, genel olarak petrole ve gaza dayanan enerji ilişkilerin çok karmaşık durumda olmasıdır. Bir taraftan baktığımızda tarafların gayet iyi anlaştıkları ve işbirliği içinde oldukları gözükebilir. Bunun bir göstergesi olarak ta kısa vadeli problem çüzme alanı (bilgi akışını sağlama çabaları, antlaşmalar üzerine görüşmeler) ve temiz enerji alanı (enerji verimliliği, enerji tasarrufu, doğayı koruma ve iklim değişikliği önleme çabaları) gösterilebilir. Diğer taraftan ise anlaşamayan; birbirine farklı yaptırımlar uygulamaya çalışan; enerjiyi siyasi alanda şantaj, tehdit ve baskı aracı olarak kullanan; kendi ideolojisini ve yasal düzenlemeyi başkasına benimsetmeye çalışan; enerjiyi kullanarak uluslararası arenada kendi prestijini yükseltmeye çalışan; kısacası, diğer tarafın çıkarını umursamayan ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden AB ve Rusya karşımıza çıkar.192 Aslında bu her iki bakış açısı da tek başına doğru olmayan ama ikisi birleşince gerçeği yansıtan ve enerji ilişkilerini anlatan bir görüştür. AB’nin ve 192 Bkz. Lisa Pick, ‘EU - Russia energy relations: a critical analysis’, POLIS Journal, Cilt 7, 2012, s. 327. 89 Rusya’nın enerji sektöründe hem ikisinin de amaçlara uyan, ortak görüşler doğrultusunda çözüm bulunan alanlar (ki, bu alanlarda anlaşmazlık olmuyor) hem de gerek amaç, gerek araç konusunda fikir ayrılığı olan alanlar da vardır. İkincisi, birçoğunun düşündüğünden farklı olarak, AB-Rusya enerji ilişkilerin tek taraflı bağımlılık çerçevesinde değilde, karşılıklı bağımlılık ilkesine dayanmasıdır. AB Rusya’ya enerji sektöründe tek taraflı bağımlı değildir, çünkü Rusya Avrupa enerji pazarının sadece %30’una sahiptir. Bu durumda Rusya’dan başka alternatiflerin de mevcut olması unutulmamalıdır. Rusya için ise bu %30’luk pay petrol ve gaz ihracatın çok büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Bu payın yok olması demek, Rusya’nın kaçınılmaz olarak zayıflaması demektir. Ruslar bunu dikkate alarak, Avrupa enerji pazarın kendine ait olan payın korunması ve hatta artması için büyük çaba sarf etmektedir. Örnek olarak Rusya tarafından gaz boru hattı projelerin yürütülmesi ve devlet kontrolü altında enerji sektörünün modernleşmesi gösterilebilir. Burada önemli olan husus iki tarafın karşılıklı bağımlılığı nasıl yorumladıklarıdır. AB bu karşılıklı bağımlılığı eşit dengeli olarak görmektedir. Avrupa Komisyonuna göre AB’nin Rusya ile enerji ilişkilerinde baskı araçları mevcut ve gerekirse bunları kullanabilir. Ama gerçekten böyle bir durum sözkonusu değildir, AB’nin şimdilik Rus gazına bağımlılığını gerçek siyasi güce çevirecek imkanı yoktur.193 Rusya Avrupa’ya gaz satışından elde edilen kara bağlı olsa bile, dış siyasetin amaçlarına ulaşması için gerekirse gaz satışının kesebileceğini birkaç kez, özellikle Rusya – Ukrayna ‘Gaz savaşında’, kanıtlamıştır. Rusya, AB’ye göre daha az bağımlı aktör olarak, bu konumunu güç kaynağı olarak kullanmaktadır. 193 Bkz. Keith C. Smith, 'Russian energy dependency and the conflicting interests of old and new Europe', CSIS press, 12 Mayıs 2009, s. 2-4. 90 Bütün bunları dikkate alarak, her iki taraf ta ileride enerji alanında başarılar elde etmek istiyorsa: karşılıklı olarak ortak amaçların ve araçların saptanması ve eğer ortak amaç ve araç konusunda anlaşamıyorlarsa, yine karşılıklı olarak birbirilerine bazı konularda taviz vermeleri gerekecektir. II. AB ve Rusya Federasyonu’nun Güvenlik Yaklaşımlarının Karşılaştırılması Uluslarüstü bir kuruluş olan AB ile Rusya’yı güvenlik yaklaşımları bakımından karşılaştırmanın güçlüğü açıktır. Birinci Bölümde de detaylı olarak açıklandığı üzere, bu ulusüstü kuruluş, ekonomik bütünleşme amacı ile yola çıkmış, yıllar içinde siyasal bütünleşmeye giden adımlar atmıştır. Ancak güvenlik politikaları bağlamında 1990’ların başında ivme kazanan AB süreci, yine de bu alanda özerk bir yapılanma ve politika sergileyememektedir. Bu durum AB için güvenlik bakımından yapısal bir eksiklik anlamına gelmektedir. AB üye ülkelerinin henüz güvenlik konusunda bütünleşmeye yeterince hazır olmamaları nedeniyle bu alandaki kurumsal yapılanma yeterli bir görünüme kavuşamamaktadır. Üye ülkelerin farklı politikaları, ABD ve NATO ile ilişkilerin etkisi gibi konular bu eksikliklerin diğer bir boyutunu oluşturmaktadır. Gerçekten de, AB’nin Rusya’ya yönelik bir Birlik olarak yaklaşımı yanında, AB üyesi ülkelerin birbirinden oldukça farklı politikaları Rusya ile ilişkileri karmaşıklaştırmaktadır. Aralarında Almanya, İtalya, Fransa ve İspanya’nın bulunduğu ülkelerin Rusya ile özel ve stratejik ilişkileri bulunmakta, diğer tarafta 2004/2007 Genişlemesi ülkeleri tarihsel etkenlerle, en büyük komşuları Rusya ile ilişkileri asgari düzeyde tutmak istemektedir. Bu nedenle AB üyesi ülkelerin Rusya’ya karşı nasıl bir politika izleneceğine dair görüşleri de farklılaşmaktadır. Bir 91 kısmı, yapıcı bir ilişki ile stratejik ve araçsal ilişkilerin kurulmasını istemekte, diğerleri yumuşak çevreleme ile normatif gündemin takip edilmesi gereğini savunmaktadır. 194 Bunun yanında AB, gerek başarılı bir dış politika aracı olarak kullandığı genişleme politikası, gerekse edindiği siyasi kimliğin etkisi ile kendisini sert güç yerine sivil / normatif güç olarak tarif etmekte, bu da farklı bir politika yaklaşımını oluşturmaktadır. AB, özellikle Genişleme Politikası yoluyla aday ülkelere Kopenhag kriterleri bağlamında kendi değerlerini benimsetmektedir. Komşuluk Politikası çerçevesinde ise genişleme politikasına dâhil olmayan ancak güvenlik bakımından önemli addedilen ülkelerde AB etkisini oluşturmaktadır. Böylelikle Komşuluk Politikasına konu olan ülkeler, AB ile Rusya arasındaki ilişkilerin doğrudan kaşı karşıya geldiği bir alanı oluşturmaktadır. Zira ortak komşuluk alanı içinde bulunan ve Ukrayna gibi her iki tarafın da ilgi ve çıkar alanı içine giren ülkeler AB ve Rusya’nın karşı karşıya gelmesine neden olmaktadır. AB’nin yapısal zayıflıkları ve normatif güç olarak betimlenen yapısından farklı olarak, Rusya’nın kendisini uluslararası politikada realist bir güvenlik aktörü olarak konumlandırdığını söylemek yanlış olmaz. Güvenliğe bakışları zıt bu iki aktörün güvenlik gündemleri de farklıdır. AB, Güvenlik Strateji belgesinde klasik güvenlik tehditleri yanında iklim değişikliği gibi tehditlere de yer vermekte, uygulamada genişleme ve komşuluk politikasına dâhil ettiği ülkelerin demokratik yapılanmalarını önemsemekte ve denetlemektedir. Rusya için ise klasik güvenlik tehditleri ve realist bir bakış açısı ile sert güce odaklanan ve milli güvenliğini ön plana koyan yaklaşım, AB ile Rusya arasında karşıtlık oluşturmaktadır. AB’nin 194 David Maxine, Gower Jackie ve Hiski Haukkala, ‘Introduction: The European Union and Russia’, Journal of Contemporary European Studies, Cilt 19, Sayı 2, Haziran 2011, s.183-184. 92 mevcut ekonomik ve siyasi krizi yanında Rusya’nın yakın çevresindeki aktif politikası, her iki aktörün farklı gündemlerinin bir parçasıdır. AB’nin güvenlik kimliğinde çok taraflılığa (multilateralism) üst düzeyde vurgu yapılmakta ve alınan kararların meşruiyeti için diğer uluslararası kuruluşların katılım ve onayı benimsenmektedir. Rusya, başta Nato olmak üzere Agit ve diğer uluslararası kuruluşlar ile ilişkilerinde karşılıklı güvensizliğin de etkisi ile işbirliğine dayalı bir tutum sergileyememektedir. Farklı güvenlik gündemleri ve bakış açıları yanında ortak komşuluk alanındaki olumsuz ilişkilere rağmen, AB ve Rusya’nın enerji ve ekonomik ilişkiler bakımından karşılıklı bağımlılık ilişkisi içinde olduğu açıktır. Rusya enerji konusunu Batı ve AB ile ilişkilerinde önemli bir siyasi araç olarak kullanmaktadır. 93 SONUÇ AB ile Rusya arasında mevcut ilişkilerin tartışılması, çoğu zaman karşılıklı siyasi irade ve güven eksikliğine işaret etmektedir. İşbirliği sürecinde ortaya çıkacağı düşünülen bu siyasi irade ve güvenin bir anda değil, aşamalı bir şekilde oluşacağı gözönüne alınırsa, gerek AB-Rusya, gerekse Nato-Rusya ilişkilerinde bu yönde bir gelişimin olduğu söylenebilir. Ancak, Ukrayna’daki son gelişmeler ışığında bu işbirliğinin şimdilik askıya alındığının söylenmesi de yanlış değildir. Bu görüşe paralel olarak, AGA projesinin başarısızlığı, taraflar arasında temel hukuki bağlayıcı nitelikte bir belgenin halen oluşturulamadığını göstermektedir. Görece ılımlı olan Mezeberg girişiminin bile gerçekleştirilmesinin mümkün olup olmayacağı belli değildir. Ancak, günümüzde tehditlerin çeşitli ve yayılmış olmasından hareketle ve sözkonusu tehditlerin konvansiyonel silahlı kuvvetlerin kullanımı ile engellenemeyeceğini de dikkate alarak, tarafların işbirliği yapma gereği açıktır. Bunun yanında geleneksel güvenlik tehditleri ve bunlar arasında donmuş çatışmaların gerek AB, gerekse Rusya için olumsuz etkiler doğurmaya devam ettiği de belirtilmelidir. Günümüz güvenlik kuruluşları arasında AB’nin çeşitli eksiklik ve eleştirilere rağmen göreli olarak başarılı bir performans sergilediği söylenebilir. Rusya ile farklı güvenlik anlayışları ve gündemlerine rağmen, enerji ve ekonomi alanlarındaki karşılıklı bağımlılığın etkisi ile Rusya ile AB’nin işbirliği gereklidir. Sözkonusu işbirliğinin alternatif bir yol olarak, ad hoc nitelikte olan çalışma grupların vasıtası ile gerçekleşmesi mümkün olabilir. Ancak, her iki taraf için tercih edilebilir bir güvenlik yapısı, etkili bir ABNATO-Rusya ilişki sisteminin kurulması ile sağlanabilir. Bu süreç işbirliği ve her aktörün ortak faaliyetlere maksimum katılımına dayanmalıdır. Uzun vadede Avrupa, 94 bölgenin tüm devletlerini kapsayan ve güvenlik alanını kurumsallaştıran örgütlere dâhil olma yönünde gelişecektir. Her ne kadar, AB ve Rusya’nın güvenlik algılamaları farklı olsa da, güvenliğin bölünmezliği dikkate alındığında AB ve Rusya’nın ortak tehditlere karşı birlikte hareket etme gereği açıktır. Ancak AB ile Rusya arasındaki potansiyel uyum, Ukrayna’daki son olaylardan sonra askıya alınmış gibi gözükmektedir. Özellikle NATO’nun Rusya ile ilişkilerin askıya alınması kararı, Avrupa güvenlik yapısının uyumlaştırılmasında geri adımların atılmasına neden olabilir. 95 KAYNAKÇA Kitaplar/ Kitap bölümleri Aalto, Pami (ed), ‘The EU-Russian energy dialogue: Europe’s future energy security’, ‘Energy dialogue and the future of Russia: politics and economics in the struggle for Europe’ (Morozov, Viatcheslav), Aldershot, Ashgate, 2007. Arbatov, Alexei, Dvorkin, Vladimir ve diğerleri, ‘NATO-Russia Relations (Prospects for New Security. Architecture, Nuclear Reductions, CFE Treaty)’, Moskova, İMEMO publications, 2010. Biscop, Sven (ed.), ‘Audit of European Strategy’, ‘Building up EU military capabilities: an incremental process’ (Homan, Kees), Gent, Academia Press, 2004. Bretherton, Charlotte, ‘The European Union as a Global Actor’, London and New York, Routledge yayınları, 1999. Creuzberger, Stefan et al., ‘Vneshnyaya Politika Rossii: ot Yeltsina k Putinu’, çeviren Natalya Komarova, Optima Yayınları, Kiev, 2002. Cooper, Robert, ‘The Breaking of Nations: Order and Chaos in the Twenty-First Century’, London, Paperback Press, 2003. Donaldson, Robert, ‘The Foreign Policy of Russia: changing systems, enduring interests’, NewYork, M. E. Sharpe, 2002. Held, David ve Koenig-Archibugi, Mathias (eds), 'American Power in the 21st Century', 'Hard Power, Soft Power and the goals of diplomacy' (Cooper, Robert), Cambridge, Polity Press, 2004. Kamalov, İlyas, ‘Putin dönemi Rus dış politikası: Moskova’nın Rövanşı’, İstanbul, Yeditepe Yayınevi, 2008. Krastev, Ivan ve Leonard, Mark, ‘The Spectre of a Multipolar Europe’, London, The European Council on Foreign Relations Publications, 2010. Lucas, Edward ‘The new Cold War: Putin’s Russia and the threat to the West’, Basingstoke, Palgrave Macmillan, 2008. Nugent, Neill, ‘European Union Enlargement’, ‘The EU and the 10 + 2 enlargement round: opportunities and challenges’, Basingstoke, Palgrave Macmillan, 2004. Piotrowski, Marcin A., ‘Russia’s Security Policy’, New York, Council on foreign relations books, 2002. 96 Primakov, Evgeni, Rusyasız Dünya, Rossiyskaya gazeta yayınevi, 2009, çev. Aijan Esenkanova. Tangör, Burak, ‘Avrupa Birliği’nin Dış Güvenlik ve Savunma Politikaları: OGSP’, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2010. Tangör, Burak, ‘Avrupa Birliği Güvenlik ve Savunma Politikası’nın Gelişimi’, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2009. Yapıcı, Merve, ‘Rus Dış Politikasını Oluşturan İç Etkenler’, Ankara, USAK yayınları, 2010. Yurgens, İgor ve Kulik, Sergey, ‘O perpektivah razvitiya otnoşeniy Rossii i Nato’, Moskova, İNSOR yayınları, 2010. Zagosrkiy, Andrei, ‘Helsinkiy protsess’, Moskova, Prava çeloveka yayınları, 2005. Makaleler Adomeit, Hannes, 'Putin's 'Eurasian Union': Russia's integration project and policies on post-Soviet space', Neighbourhood Policy Paper, Sayı 4, Temmuz 2012, s. 1-5. Alcaro, Riccardo ve Alessandri, Emiliano, ‘Engaging Russia: Prospects for a LongTerm European Security Compact’, European Foreign Affairs Review, Sayı 15, 2010. Arbatova, Nadejda, ‘Obşeye prostranstvo bezopasnosti mejdu Rossiyey i ES: imperativı I prepyatstviya’, ‘İndeks bezopasnosti’ dergisi, Sayı 3(86), 2008. Bader, Max, ‘The challenges of OSCE electoral assistance in former Soviet Union’, Security and Human Rights Journal, Cilt 22, Sayı 1, 2011, s. 10-11. Belyi, A.V., Klaus, U.G., ‘Russia’s gas exports and transit dispute resolution under the ECT: missed opportunities for Gazprom or false hopes in Europe?’, Journal of Energy and Natural Resources Law, Cilt 25, Sayı 3, 2007. Cremona, Marise ve Sadurski, Wojciech, ‘The European Neighbourhood Policy: A Framework for Modernisation?’, European University Institute, EUI Working Papers, Sayı 1, 2007, s. 11-18. Dragneva, Rilka ve Wolczuk, Kataryna, ‘Russia, the Eurasian Customs Union and the EU: Cooperation, Stagnation or Rivalry?’, Chatham House Briefing Paper, Ağustos 2012. Edwards, Geoffrey, ‘The New Member States and the Making of EU Foreign Policy’, European Foreign Affairs Review 11, 2006, s. 149-152. 97 Emerson, Michael, ‘Implications of the Eurozone Crisis for EU Foreign Policy: Costs and Opportunities’, CEPS Commentaries, 1 Haziran 2012. Entin, Mark, ‘Partnerstvo RF-ES v usloviyah neopredelonnosti’, MGIMO, `Vsya Evropa` dergisi, Sayı 5 (66), 2012. Everts, Steven, ‘Shaping a Credible EU Foreign Policy’, Center for European Reform Publications, 5 Şubat 2002. Fedorov, Yury, ‘Medvedev’s Initiative: A Trap for Europe?’, Central European Journal of International and Security Studies, Cilt 3, Sayı 2, Kasım 2009, s. 5761. Finon, Dominique ve Locatelli, Catherine, ‘Russian and European gas interdependence: could contractual trade channel geopolitics?’ , Energy Policy, Cilt 36, Sayı 1, 2008. François, İsabelle , ‘The United States, Russia, and Europe: Trilateral Security Dialogue in the Absence of Strategic Partnership’, Atlantic Council Publication, Eylül 2013. Gegeout, Catherine, ‘The US presence within the EU’s Common Foreign and Security Policy (CFSP) system: the relevance of neorealism and the security community concept’, European University İnstitute, Mart 2003, s. 12-15. Gnedina, Elena ve Popescu, Nicu, ‘Pervoe Desyatiletiye Evropeyskoy Politiki Sosedstva v Vostoçnoy Evrope’, Neighbourhood policy paper, Sayı 1, Aralık 2012. Goldthau, Andreas, ‘Rhetoric versus reality: Russian threats to European energy supply’, Energy Policy, Cilt 36, Sayı 2, 2008. Grabbe, Heather, ‘European Union Conditionality and the Acquis Communautaire’, International Political Science Review, Cilt 23, Sayı 3, 2002. Grevi, Giovanni, ‘Pioneering Foreign Policy: The EU Special Representatives’, European Union Institute for Security Studies, Chaillot Papers, Sayı 106, 2007. Helm, Dieter, ‘The Russian dimension and Europe’s external energy policy’, Dieterhelm Publications, 2007. Heinrich, Andreas ‘Under the Kremlin’s thumb: does increased state control in the Russian gas sector endanger European energy security?’, Europe-Asia Studies, Cilt 60, Sayı 9, 2008. Kefferpütz, Roderick, ‘On Thin Ice? (Mis)interpreting Russian Policy in the High North’, CEPS policy brief, Sayı 205, Şubat 2010. Lang, K.-O., ‘Storenfriede oder Ideengeber? Die Neuen in de r GASP’, Osteuropa 54. Jg. 5-6/2004, çeviren Anna Serbina. 98 Sergei Lavrov, ‘Rossiya i mir v XXI veke’, ‘Rossiya v globalnoy politike’ dergisi, Sayı 4, 20 Temmuz 2008. Lehne, Stefan, ‘Time to reset the European Neighborhood Policy’, Carnegie Europe, 4 Şubat 2014, s. 8-16. Lukin V. N. ve Musienko T. V., ‘Globalizatsiya i mejdunarodnıy terrorizm: profili i strategii upravleniya riskami’, Credo dergisi, Sayı 2, 2011. Makarychev Andrey, ‘Hard, Soft or Human?’, PONARS Eurasia Policy Memo, Sayı 129, Ekim 2010, s. 131-132. Makarychev, Andrey, ‘Russia Between “Old” and “New” Europe’, PONARS Policy Memo, Sayı 333, Kasım 2004, s. 3-4. Manners, Ian, ‘Normative Power Europe: A contradiction in terms?’, Journal of Common Market Studies, Cilt 40, Sayı 2, 2002. Maxine, David; Jackie, Gower ve Haukkala, Hiski, ‘Introduction: The European Union and Russia’, Journal of Contemporary European Studies, Cilt 19, Sayı 2, Haziran 2011, s.183-184. McClintock, Björn, ‘NATO and ESDP – Roommates or Rivals?’, Lund University Department of Political Science, STV003, 2006, s. 10-14. Missiroli, Antonio, ‘Enabling the future European military capabilities 2013-2025: challenges and avenues’, European Union Institute for Security Studies Report, Sayı 16, Mayıs 2013, s. 5-11. Missiroli Antonio, ‘The EU and its changing neighborhood: stabilization, integration and partnership’, Geneva Centre for Security Policy Occasional Papers, Cenevre, 2002, s. 5-6. Moshes, Arkady, ‘Prospects For EU-Russia Foreign And Security Policy Cooperation’, EU-Russia Review, Sayı 2, Kasım 2006. Muzalevsky, Roman, ‘The Russian-Georgian war: implications for the UN and Collective Security’, USAK yayınları, Cilt 4, Sayı 7, 2009. Newnham, Randall, ‘Oil, carrots, and sticks: Russia’s energy resources as a foreign policy tool’, Journal of Eurasian Studies, Cilt 2, Sayı 2, 2011. Nöel, Pierre, ‘A market between us: reducing the political cost of Europe’s dependence on Russian gas’, University of Cambridge, Electricity Policy Research Group, Working Paper 916, May 2009. Özkan, Emre, ‘European Union's Common Foreign and Security Policy in the PostSeptember 11 Period’, The Journal of Turkish Weekly. 99 Paşkovskaya, İrina, ‘Evropeyskiy soyuz: formirovaniye vneşney energetiçeskoy politiki’, MGİMO analitik raporları, Sayı 1(20), Haziran 2008, s. 44-45. Pick, Lisa, ‘EU - Russia energy relations : a critical analysis’, POLIS Journal, Cilt 7, 2012. Portela, Clara, ‘The role of the EU in the Non-proliferation of nuclear weapons’, PRIF reports, Sayı 65, 2004. Poti, Laszlo, ‘Evolving Russian Foreign and Security Policy: Interpreting the Putindoctrine’, Acta Slavica Iaponica, Sayı 25, 2008. Quille, Gerrard, ‘What does EU agreement on operational planning mean for NATO?’, NATO Notes, Cilt. 5, Sayı 8, 2003, s. 7-8. Romanova, Tatiana, ‘Energy policy of Russia: still in a state of flux’, , ed. Andris Spruds and T. Rostoks, ‘Energy pulling the Baltic sea region together or apart?’, Riga, Zinatne, 2009, s. 134-137. Samokhvalov, Vsevolod, ‘Relations in the Russia-Ukraine-EU Triangle: ‘zero-sum game’ or not?’, European Union Institute for Security Studies, Occasional Paper, Sayı 68, 2007, s. 11-12. Schimmelfennig, Frank, ‘NATO's Enlargement to the East: An Analysis of Collective Decision – making’, EAPC - NATO Individual Fellowship Report 1998 – 2000, 1998, s. 1-20. Sedelmeier, Ulrich, ‘Europeanisation in new member and candidate states’, Living Reviews in European Governance, Cilt 1, Sayı 1, 12 Şubat 2011. Serbina, Anna, ‘Obşaya Vneşnyaya Politika I Politika Bezopasnosti ES’, Vestnik TGU dergisi, Sayı 324, 2009, s.2-3. Smertina, Kseniya, ‘Reformirovaniye Evropeyskoy arhitekturı bezopasnosti: Rossiyskoye predlojeniye i Evropeyskiy kontekst’, ‘İndeks bezopasnosti’ dergisi, Sayı 1(92), Nisan 2010. Smirnov, Pavel, ‘Tsentralnaya I Vostoçnaya Evropa mezhdu SŞA I ES’, ‘ABD ve Kanada: ekonomi, siyaset, kültür’ dergisi, Sayı 8, 2005. Smith, Karen E., ‘CFSP Forum’, Cilt 1, Sayı 3, Kasım 2003, s. 3-8. Smith, Keith C., ‘Russia and European energy security: divide and dominate’, CSIS press, Ekim 2008, s.4-16. Smith, Keith C., 'Russian energy dependency and the conflicting interests of old and new Europe', CSIS press, 12 Mayıs 2009, s. 2-4. 100 Snejanova, L.N., ‘Natsionalnaya bezopasnost Rossii: problemi i puti reşeniya’, Milli Modern İdeoloji Geliştirme Enstitüsü, Moskova 2009. Tolksdorf, Dominik, ‘The role of EU Special Representatives in the post-Lisbon foreign policy system: A renaissance?’, European Union Institute for European Studies Policy Brief, Haziran 2012, s. 1-4. Umbach, Frank, ‘Global energy security and the implication for the EU’ , Energy policy, Cilt 38, Sayı 3, 2010, s. 1230. Woehrel, Steven, ‘Russian energy policy toward neighbouring countries’, CRS report for Congress, Eylül 2009, s. 6. Yazgan, Hatice ‘Soğuk Savaş sonrası Avrupa Birliği Rusya Federasyonu İlişkileri’, ed: Reha Yılmaz, ‘Avrasya Paradoksu, Beklentiler ve Endişeler’, Ankara, Nobel Yayınevi 2013. Yermakov, Sergei, ‘The role of conventional armed forces in the system of European security’, Russia's Institute For Strategic Studies, Nato Research Fellowship, 2001, s. 3-53. Zellner, Wolfgang, ‘From Corfu to Astana: The way to the 2010 OSCE summit’, Security and Human Rights Journal, Sayı 3, 2010, s. 234-235. Zagorskiy, Andrei, ‘Zachem uhodit iz OBSE’, ‘Rossia v globalnoy politike’ dergisi, Sayı 4, 2008. Resmi belgeler 24th World Gas Conference, ‘The global energy challenge: reviewing the strategies for natural gas’, 2009. AB-Rusya 15. Zirvesi, ‘‘Road Maps’ for four Common Spaces’, 2005. AGİT’in Viyena’daki Konferansta Rusya’nın AGİT daimi temsilcisi A. Azimov’un konuşması, 26 Ekim 2010. Amsterdam Antlaşması, 1997. ‘BP Statistical Review of World Energy’, 2008. Civilian Capabilities Commitment Conference, ‘Ministerial Declaration’, Brürksel, 22 Kasım 2004. Commission of the European Communities, ‘An energy policy for Europe’, Brüksel, 2007, COM (2007), 1 final. 101 ‘Conceptual Approach to the New Legal Framework for Energy Cooperation (Goals and Principles)’, 21 Nisan 2009. Council of European Union, ‘Common Strategy of theEuropean Union on Russia’, Brüksel, 16 Nisan 1999. Council Decision 2004/803/CFSP ‘on the launching of the European Union military operation in Bosnia and Herzegovina’, 25 Kasım 2004. Council of the European Union, ‘EU training mission in Mali established’, Brüksel, 17 Ocak 2013. Council of the European Union, ‘Presidency Conclusions’, 7224/1/07 REV 1, Brüksel, 2 Mayıs 2007. Directorate General External Relations, ‘Working together: The European Neighbourhood Policy’, 2007. ‘Draft Treaty on European Security’, 29 Kasım 2009. Eurogas, ‘Natural gas demand and supply, long term outlook to 2030’. European Commission, Directorate-General for Humanitarian Aid (ECHO), Financial Report 2007. European Commission,‘European Neighbourhood Policy’, 2004. European Commission, ‘EU-Russia Energy Dialogue 2000-2010’, 2011. European Commission, ‘Restrictive measures (sanctions) in force’, son güncelleme 2014. European Commission, ‘Review of EU-Russia relations’, MEMO/08/678, 05 Kasım 2008. European Council, ‘A Secure Europe in a Better World. European Security Strategy’, Brüksel, 12 Aralık 2003. European Defence Agency, ‘Initial Long-term Vision for European Defence Capability and Capacity Needs’, Levi, 3 Ekim 2006. European Neighbourhood Policy, ‘Reference Documents’. European Parliament, ‘Resolution of 26 September 2007 on towards a common European foreign policy on energy’, 2007. European Union External Action Service, ‘EU Special Representatives’. European Union External Action Service, ‘Strategy for Security and Development in the Sahel’, 2011. 102 ‘Joint Statement of Secretary Clinton and Polish Foreign Minister Sikorski’, Krakow, 3 Temmuz 2010. ‘Korfu Süreci’, Haziran 2009. Lavrov, Sergei,‘Rusya’nın dış siyaseti ve jeopolitik durumun yeni niteliği’, Rusya Dış İşleri Bakanlığı, 29.12.2008. Letter by Christopher Patten and Javier Solana, ‘Wider Europe’, 2002. Lizbon Antlaşması, 2007. Maastricht Antlaşması, 1993. Medvedev’s Speech at Meeting with German Political, Parliamentary and Civic Leaders , 5 Temmuz 2008. Mezeberg şehrinde gerçekleşen Medevedev-Merkel görüşmesinin sonuçları üzerine Bildiri, 5 Haziran 2010. NATO, ‘NATO in 2020: Assured Security, Dynamic Engagement’, 17 Mayıs 2010. NATO, 'The New Strategic Concept: Active Engagement, Modern Defence', 8 Ekim 2010. Nice Antlaşması, 2001. Organization for Security and Co-operation in Europe, ‘Sixteenth Meeting of the Ministerial Council’, Helsinki, Aralık 2008. Organization for Security and Co-operation in Europe, ‘Stabilizing measures for localized crisis situations’, DOC.FSC/2/96 , 25 Kasım 1993. Ortak dış güvenliği ile ilgili ‘yol haritası’, 10 Mayıs 2005. Piebalgs, Andris, ‘Speech at the EU Energy Policy and Law Conference’, Brüksel, 2006. Piebalgs, Andris, ‘Speech at the Lisbon Energy Forum’, 2007. Putin’s Speech and the Following Discussion at the Munich Conference on Security Policy, 10 Şubat 2007. ‘Rusya’nın Askeri doktrini’, 2010. Rusya Devlet Başkanı D. Medvedev’in beş prensibi, Rusya resmi gazetesi , 01.09.2008. 103 Rusya Dış İşleri Bakanlığı, Sergei Lavrov’un MGİMO Enstitüsündeki konuşması, 1 Eylül 2010. Rusya Federasyonu Dış İşleri Bakanlığı, ‘Rusya Federasyonu Dış Politika Konsepti’, 12 Şubat 2013. Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi, ‘“Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar milli güvenlik stratejisi” onayı hakkında Devlet Başkanı’nın kararı’, 13.05.2009. Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi, ‘Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar milli güvenlik stratejisi ve onun gerçekleştirilmesi için önlemler’ adlı toplantı, 24.03.2009. ‘Rusya Federasyonu’nun 2020’ye kadar milli güvenlik stratejisi’, Rusya resmi gazetesi, 12.05.2009. Rusya Federasyonu Enerji Bakanlığı, ‘Rusya-Çin enerji diyalogu, petrol alanındaki işbirliği’. Seville European Council, 21-22 Haziran 2002. Statement by Minister Siim Kallas at the Heritage Foundation, 27 Mart 1996. UN Security Council ‘Resolution 1575’, 22 Kasım 2004. ‘United Nations Treaty Collection’. ‘Uzmanların gözüyle Rusya’nın milli güvenliği’, Rusya Bilim Akademisi Sosyoloji Enstitüsü analitik raporu, 15.04.2011. Western European Union, Council of Ministers, ‘Petersberg Declaration’, Bonn, 19 Haziran 1992. İnternet ve gazete kaynakları 16th EU-Russia Summit Results, Londra, 4 Ekim 2005 (http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/er/86449.pdf erişim tarihi 03.08.2013). ‘Arabian oil and Gas’ iş portalı, 22 Nisan 2009 ( http://www.arabianoilandgas.com/article-5336only_qatar_iran_and_russia_to_export_gas_by_2030/#.UjbzxT9dxvw erişim tarihi 22.09.2013). ‘Azerbaijan may join South Stream’, News. Az haberleri, 26 Şubat 2010, (http://www.news.az/articles/10197 Erişim Tarihi 21 Eylül 2013). 104 Beunderman, Mark, ‘NATO Chief tells EU not to ‘replicate’ Army Tasks’, EU Observer news, 6 Kasım 2006 (http://euobserver.com/13/22798 erişim tarihi 24.03.2013). Common Foreign and Security Policy (http://europa.eu/legislation_summaries/institutional_affairs/treaties/lisbon_treaty/ai0 025_en.htm erişim tarihi 02.02.2013). Delfi Haberleri, 11 şubat 2003, ( http://rus.delfi.ee/daily/estonia/kallas-myobyazany-vstat-na-storonu-ssha.d?id=5117893 erişim tarihi 07.02.2013). Dempsey, Judy, ‘Victory for Russia as the EU’s Nabucco Gas project collapses’, Carnegie Europe, 1 Temmuz 2013 (http://www.carnegieeurope.eu/strategiceurope/?fa=52246 erişim tarihi 31.10.2013). Enerji diyaloğu (http://ec.europa.eu/energy/international/russia/dialogue/dialogue_en.htm erişim tarihi 09.09.2013). ‘East-Central Europe to Barack Obama: an open letter’, 22 Temmuz 2009, (http://www.opendemocracy.net/article/east-central-europe-to-barack-obama-anopen-letter erişim tarihi 03.06.2013). European Community Humanitarian Office (ECHO), (http://ec.europa.eu/echo/about/ erişim tarihi 25.02.2013). EU Neighbourhood İnfo Centre, ‘The European Neighbourhood Policy’, (http://www.enpi-info.eu/main.php?id=344&id_type=2&lang_id=450 erişim tarihi 07.02.2013). European Union External Action, ‘EU relations with Russia’, (http://eeas.europa.eu/russia/index_en.htm erişim tarihi: 18.05.2014). Macalister, Terry, ‘Russia, Iran and Qatar announce cartel that will control 60% of world's gas supplies’, The Guardian haberleri, 22 Ekim 2008. NATO-Rusya Konseyi, (http://www.nato-russiacouncil.info/Glossaries_Overview.aspx erişim tarihi 07.07.2013). NATO-Rusya toplantısının sonuçları üzerine basın konferansı , 20.11.2010. ‘Obzor zarubejnoy pressı: ‘ojidaemo’ mnogo o Hodorkovskom’, Finam haberleri, 11 Haziran 2008 (Rusçası http://www.finam.ru/analysis/newsitem2F8A500578/default.asp erişim tarihi 16.09.2013), original hali ‘LA PROPOSITION MEDVEDEV’, Le Temps, 7 Haziran 2008, (http://www.pressmon.com/cgi-bin/press_view.cgi?id=65029, erişim tarihi 16.09.2013). 105 Persson, Mats, ‘The European Army: It might be European. It won’t be an army’, The Telegrath gazetesi, 20 Aralık 2013. Pop, Valentina, ‘'Intense' discussion on EU-Nato relations at Lisbon summit’, EU Observer, 21.11.2010 (http://euobserver.com/defence/31314 Erişim Tarihi 19 Eylül 2013). ‘Pravda’ haberleri 10.03.2011 (http://www.moscowtopnews.com/?area=postView&id=2238 erişim tarihi 15.09.2013). Putin, Vladimir, ‘Pust’ jenu svoyu uçat şi varit’, ‘Gazeta’ haberleri, 14.02.2008, (http://www.gazeta.ru/politics/2008/02/14_a_2636567.shtml erişim tarihi 11.06.2013). Rettman, Andrew, ‘Details emerge on new EU-Russia committee’, EU observer, 07.06.2010, (http://euobserver.com/foreign/30228 erişim tarihi: 28.03.2014). ‘Ria Novosti’ haberleri, 26.10.2008, (http://ria.ru/economy/20081026/153841350.html erişim tarihi: 18.05.2014). Rostec (Rus ağır sanayi birliği) haberleri, ‘The Malian Army to Be Armed with Russian Assault Rifles’, 2013 (http://rostec.ru/en/news/1353 erişim taihi 27.03.2014). Rusya Dış İşleri Bakanı Sergei Lavrov’un New York’taki basın toplantısında konuşması, 29 Eylül 2008, (http://www.mid.ru/brp_4.nsf/2fee282eb6df40e643256999005e6e8c/8ad02b8251a2e 8f8c32574d5004a4b4c?OpenDocument erişim tarihi 01.06.2013). Rusya Dış İşleri Bakanı Lavrov’un ‘Spiegel’ adlı Alman gazetesine verdiği mülakat, 16 şubat 2009,( http://www.mid.ru/brp_4.nsf/0/7FF8F9002FDCDA31C325755F0043376E erişim tarihi 10.06.2013). Rusya Dış İşleri Bakanlığı, ‘AB-Rusya yeni temel antlaşmasının 11. müzakerelerin sonuçları hakkında’, 17 Kasım 2012 (http://www.russianmission.eu/en/news/11th-round-negotiations-newrussia%E2%80%93eu-agreement-completed Erişim Tarihi 12 Eylül 2013). Rusya Federasyonu AB Daimi Temsilciliği, ‘Kratkiy obzor otnoşeniy’, (http://www.russianmission.eu/ru/kratkii-obzor-otnoshenii erişim tarihi: 18.05.2014). ‘Rusya haberleri’, 21 Eylül 2012 (http://www.newsru.com/russia/21sep2012/armydegrade.html erişim tarihi 26.05. 2013). 106 Secretary Rumsfeld Briefs at the Foreign Press Center, 22 Ocak, 2003 (http://www.defense.gov/transcripts/transcript.aspx?transcriptid=1330 erişim tarihi 02.02.2013). ‘Sovyet Rusyası’ adlı gazete, 07 Mart 2009, (http://kprf.ru/rus_soc/64389.html erişim tarihi 26.05. 2013). ‘The development of the trilateral dialogue US-EU-Russia is the task of EuroAtlantic Security Initiative’, 2010’da başlamıştır. (http://www.imemo.ru/ru/mpr/easi/ , http://carnegieendowment.org/pdf/PressRelease/easi-press-release201202.pdf erişim tarihi 19.09.2013). ‘Top ideas’, 05.09.2013 (http://ideas.time.com/2013/09/05/obamas-plan-forintervention-in-syria-is-illegal/ erişim tarihi 15.09.2013). Ulaşım diyaloğu (http://formodernisation.com/en/dialogues/transport/ 09.09.2013). Union for the Mediterranean, ( http://www.emwis.net/initiatives/mediterraneanunion erişim tarihi 25.02.2013). U.S. online training course for OSCE, ‘Russia-Georgia war’, ‘Attempts at conflict management’, (http://react.usip.org/pub/m7/p27.html erişim tarihi: 28.03.2014). ‘Vzglyad’ adlı iş gazetesi 20 Mart 2012 (http://vz.ru/politics/2012/3/20/569694.html erişim tarihi 26.05. 2013). Watson, Rob, ‘Putin's speech: Back to cold war?’, BBC News, 10 Şubat 2007 (http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/6350847.stm Erişim Tarihi 15 Eylül 2013). Weiss, Clara, ‘European Union’s Nabucco pipeline project aborted’, WSWS news, 13 Temmuz 2013 (https://www.wsws.org/en/articles/2013/07/13/nabu-j13.html erişim tarihi 31.10.2013). 107 ÖZET Bu tezin amacı, Soğuk Savaş sonrası dönemde, 1991-2013 yıllar arasında, AB ve Rusya Federasyonu’nun güvenlik ilişkilerinde temel sorun alanlarını ortaya koymak, bu sorunların nasıl aşılabileceğini belirlemek ve gerek AB, gerekse Rusya’nın temel güvenlik politikalarını, başta farklı güvenlik aktörü özelliği göstermelerinden kaynaklanan özelliklerini vurgulayarak incelemektir. Avrupa Birliği ile Rusya Federasyonu arasındaki olan çokyönlü ilişkiler birçok faktörlerden etkilenmektedir. Bunlar arasında Avrupa’daki Nato’nun varlığı, bu kapsamda Füze savunma sistemi konusu, Kosovo’nun, şimdi de Ukrayna’nın durumu, Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerin AB’ne kabul edilmeleri, ayrıca Nato ve Komşuluk Politikası çerçevesinde AB genişlemesi ve iki tarafın ekonomi ve enerji alanlarında karşılıklı bağımlılığı vardır. Sui generis ile ekonomik bir birlikten siyasi birliğe evrilen ulusüstü nitelikli AB ‘barış, özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları’ normları ile ‘normatif güç’ haline gelebilmiştir. 2. Dünya Savaşından bugüne kadar yapay ve dikey (kurumsal ve coğrafik) olarak gelişen ve genişleyen AB Avrupa’nın önemli güvenlik aktörü haline de gelmiştir. Bunun yanında, Sovyetlerin yıkımından sonra realist aktörü olarak Batı ile ilişkilerini düzenleyen Rusya da Avrupa güvenlik sisteminde klasik güvenlik tehditleri ve milli güvenliğini ön plana koyarak kendisine uygun rol arayışı içindedir. Tezin temel varsayımı: Avrupa’da barış ve istikrar hem AB hem de Rusya için bir amacı, ortak çıkarı oluşturmasına rağmen temel sorunun iki tarafın karşılıklı yaklaşım farklılıklarından ve güvenlik tehditleri farklı algılamalarından kaynaklanmasıdır. Bu bağlamda çalışmanın Birinci Bölümü’nde AB’nin Rusya’ya karşı yaklaşımının nedenlerini ortaya koyabilmek amacıyla birliğin bir uluslararası 108 aktör olarak nasıl bir evrim geçirdiği, temel özellikleri, yapısal eksiklik ve yönelimlerine dikkat çekilerek Güvenlik Politikaları incelenmiştir. İkinci bölümde Rusya’nın temel güvenlik yaklaşımı araştırılmıştır. Tezin son bölümünde ise ilk iki bölümde ortaya konan veriler çerçevesinde AB ve Rusya Federasyonu arasında mevcut temel güvenlik ilişkileri, ilişkilerin potansiyeli incelenmiştir. Tez AB – Rusya Federasyonu arasında güvenlik ilişkilerin irade ve güven eksliğinden dolayı yavaş geliştiğini, bunun aşılması için diyalogun önemli olduğunu ve her iki taraf için tercih edilebilir bir güvenlik yapısı etkili bir AB-NATO-Rusya ilişki sisteminin kurulması ile sağlanabileceği sonucuna varmıştır. Anahtar kelimeler: Avrupa güvenlik sistemi, Komşuluk Politikası, Avrasya Birliği, realizm, liberalizm, karşılıklı bağımlılık, enerji güvenliği, askeri güvenlik, NATO, AB, ABD, Rusya Federasyonu. 109 ABSTRACT This study analyzed both EU’s and Russia Federation’s Security policies emphasizing on their features, explored problematic fields in the EU-Russian Federation security relations and tried to show probable ways of solution. The basic thesis of this study is that although peace and stability in Europe is the goal and common interest of EU and Russian Federation, the basic problem caused by the difference of sides in the mutual approach to each other and diverse perception of security challenges. In this context firstly it was examined EU’s Security Policies by attracting attention on its evolution, main features, structural shortage and tendencies. Then the Russian Federations security approach was explored. And finally, based on first chapter’s data, present security relations between EU and Russian Federation, and the potentiality of these relations was analyzed. This study come to the conclusions, that the EU-Russia security relations are developing slowly, because of the lack of mutual political will and trust, and the dialogue is important to override this; that preferable security structure for both sides can be provided by the setting up of effective system of EU-NATO-Russian Federation relations. Key words: European security system, Neighbourhood Policy, Eurasion Union, realism, liberalism, mutual dependency, energy security, military security, NATO, EU, USA, Russian Federation. 110