Buyrun Ben Müslümanım

advertisement
Sayfa: 10
Sayfa: 18
Sayfa: 13
Münih’te Birlikteliğin
Müslüman Aileler Ölüm ve Felaket
Önemine Vurgu Yapıldı
Anında Yalnız Kalmayacak
Srebrenitsa Anneleri’nden Milli
Görüş’e Anlamlı Teşekkür Plaketi
Sayfa: 14
THY Friedrichshafen'den 29 Mart'tan
İtibaren İstanbul Bağlantısıyla, Her
Gün Tüm Türkiye'ye Uçuyor
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın Ýçinde Gizlidir
Aylık Ü cretsiz Gazete / Kostenlose Monatli che Zeitung • S a y ı / N r . : 1 0 2 • Yıl/J ahre: 12 • Mar t / März 2015 / Recep 1436
Buyrun Ben Müslümanım
Bellona Artık Almanya'da
Açılışımıza Bekliyoruz.
Tüm Halkımız Davetlidir!
14 Mart 2015
a
Açılış
Özel
Açılışa
ler!
İndirim
Özel
Yastık
!
ye
Hedi
Cumartesi % Saat 15.30
Çağımızda
Kadının
Konumu
ve
İslam
Samen GmbH · Moselstr. 45 · 63452 Hanau · T: 06181-4296241
Dr. Yusuf IŞIK
05 Mahmut AŞKAR
Çağdaş
Müslüman,
Şiddet
ve
Korku
07 M.Salih AYDIN
O Bir
Gurbet
Mektupları
15
21 Murat KUBAT
Fikir ve
Mücadele
Adamıydı
15
$
("' !" ' '& $$ $%
#
$
("' !" " & #
1. #'+#+ +.1$ 3#'0 #+0$#.+0
1$#+ '# 1+/ + $7. #'+ +%# ,0
.,/(7!&#+%#.50#
7&)*6 #)
'# ( 1$#+ '.#(0 2,* #./0#))#.
,!&%#.50#
/&#."# 2,+
'/
) **#+
#)$ #.2'!# +) %# '+
2'#)#+ .#'0#+ #.&5)0)'!&
,/0 .50#. .')) '# &.
)#'/!& 3'# 1$ ,)4
(,&)#
7&)0&#(#+
5!(#.#'
2 /0#'+
.')) '+ '+ "#+ .#'0#+
!* #.&5)0)'!&
,+"'0,.#'0&#(#+
5+!&#+%.'))
#/0 1+" 7!&#+
)1$0 1)1$0
8+. ,()-8+.7(..(/
'+0'-%/.%*(/ %..(&%4
%/((.( &,2
9
'44 ,$#+
7&)/!&. +(
)
7&)0'/!&
) .#'0#+
) "#00#
!*
'44 0'/!&
"#)/0 &)*6 #)
'/37.$#)* /!&'+#+
-7)!#+0#.
#/!&'../-7)* /!&'+#+
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Buyrun
Ben
Müslümanım
info@hayatonline.eu
Impressum / Künye
S
Sinan AKTÜRK
kendini tanıtmazsan, birileri seni tanımlar” sözü bunu ne güzel anlatıyor.
Evet bizler; özellikle de bulunduğumuz toplumda kendimizi tanıtmaz isek,
birileri çıkıp yaptırdıkları salakça ve haince eylemlerle bizi tanımlıyorlar.
11 Eylül saldırılarından sonra Amerika`da bulunan bir Türk yaşadığı kahredici olayı şöyle anlatıyor.
- 11 Eylül saldırılarında İkiz Kulelerde bir yakınını kaybeden komşuma taziye ziyareti yapmak için kapısını çaldım.
Komşum kapısını açınca bana hiç beklemediğim bir tepkiyle karşılık verdi.
-Defol buradan pis müslüman. Yaklaşık 50 senedir Amerika`da yaşayan ben,
ibadet yönünden çok zayıf bir insanken
ve kendimi daha çok Amerikalı sade bir
vatandaş kabul ederken; yediğim yumruğun etkisiyle müslüman olduğumu
tekrar hatırladım. İşte 11 Eylül saldırıları yapmak istediği etkiyi bu şekilde de
ortaya koymuştu. Sadece Irak`ta, Afganistan`da değil, Amerika`da da hedefine
ulaşmıştı.
Yine son dönemde Fransa`da yapılan
saldırı aynı bu planla yapılmış bir saldırıdır. Adınız sadece müslüman bile olsa
bu algı operasyonundan ister istemez etkilenirsiniz. Yani birileri sizin isminizden
bile çekinir, menfaatine dokunacağını
düşünerek.
Türkiyemizde 28 Şubat sürecinde
müslümanların üzerinde oynanan oyunlara pekçoğumuz şahit olduk. Şu an ise
bu oyunları oynayanların veya bu oyunlara figüran olanların çoğunun ne menem insanlar oldukları daha net ortaya
çıkıyor. O dönemin hain gösterilenleri
gerçek vatanseverleri, vatansever görünenleri de vatan hainleri oldukları ortaya
çıkıyor.
Sevdiğim bir abimin tabiriyle; “Sen
kendini tanıtmazsan, birileri seni tanımlar” sözü bunu ne güzel anlatıyor.
Evet bizler; özellikle de bulunduğumuz toplumda kendimizi tanıtmaz isek,
birileri çıkıp yaptırdıkları salakça ve haince eylemlerle bizi tanımlıyorlar.
O dönemin vakur, mazlum ve vatanseveri olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan
Hoca şimdi daha iyi anlaşılıyor. O dönemde basın vasıtayışla söylenen yalanlar bir bir ortaya çıkıyor. O dönemde bir
kişinin bile burnunun kanamasına müsaade etmeyen Erbakan Hocanın, şimdi
ne kadar muhteşem bir devlet adamı olduğunu anlıyoruz. Bu vesile ile Erbakan
Hoca`ya vefatının 4. Sene-i Devriyesinde rahmetler diliyoruz. Rabbim mekanını cennet eylesin.
Yukarıda verdiğimiz örnekler bir kere
daha gösterdiki; biz müslümanlar kendimizi tanıtmadığımız müddetçe başkaları
bizim adımızı kullanarak yaptıkları insanlık dışı eylemleri bizlere maledip istedikleri gibi dünya üzerinde at oynatmaya devam edecekler.
28 Şubat`ta IGMG`nin düzenlediği
bir etkinlik tüm Avrupa`da dikkatleri
çekti. Kampanyanın adı “Buyrun Ben
Müslümanım” Almancası ile “Gestatten,
Muslim”. Avrupa`daki IGMG Cemiyetlerinin çoğunlukla katıldıkları bu etkinlik insanlar tarafından da büyük ilgi gördü. Yetkililerin verdiği bilgiye göre yaklaşık 61.000 insana kurulan standlar vasıtasıyla birebir ulaşılılarak verilen broşürler ve güller ile İslam ve Müslümanlar
tanıtıldı. Belki mütevazi bir çalışma da
olsa hedefine ulaştığına inandığımız bu
etkinlik için IGMG yetkililerine teşekkür etmek istiyoruz. Evet birileri bizi yani müslümanları başka şekilde tanıtmak
isteyebilir ama biz de kendimizi tanıtmak imkanına sahibiz, bunu göstermek
adına güzel bir çalışma. Düşünenlerden
ve yapanlardan Allah razı olsun.
Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın.
Çalışmak bizden başarı Allah`tandır.
Allah`a emanet olun.
HAYAT
Yayın Kurulu
Aylık Ücretsiz Gazete
Mart- März 2015
Recep 1436
Dr. Yusuf Işık, Mehmet Ateş, Bilal Demiroğlu, Fikret Ekin,
Mahmut Aşkar, Yaşar Cimşit, Cengiz Şahbaz,
M. Salih Aydın, Habib Yazıcı, Gülsen Aktürk, Sinan Aktürk,
İskender Güngör, Ali Atik, Halit Erdemir, Murat Kubat
Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
editör
Gazetemizde Yayınlanan Yazıların ve Reklamların İçeriğinden Sorumlu Değiliz.
hasbihalhasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
evgili dostlar!
Son dönemde özellikle Avrupa`da müslümanlar üzerinde
yeniden bir algı operasyonu yapılmaya
çalışılıyor. 11 Eylül 2001`de Amerika`daki saldırılardan sonra; dünyanın değişik bölgelerinde yapılan/yaptırılan terör
eylemleri müslümanlar üzerine adeta yapıştırılarak yıkılmaya çalışılıyor. Son olarak Fransa`daki saldırı hemen müslümanların üzerine yıkılmaya çalışıldı. Allah`tan ki bu sefer müslüman ülkelerden
bazıları akıllı davrandı da bu olayı kınayarak ve yapılan yürüşüye katılarak erdem gösterdi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) Risaletinin ilk yıllarında tebliğ yaparken Mekkeli müşrikler kendisine her türlü şekilde engel olmaya çalışıyorlardı. Risalet
öncesi kendisinin lakabı Muhammed`ül-Emin olmasına rağmen Mekke`nin
seçkinleri menfaatlerine ters geldiği için
Efendimiz (s.a.v)i Mekke`ye gelenlere
deli olarak lanse ediyorlardı. Buna rağmen Efendimiz üzerine düşen görevi ihmal etmeden yerine getiriyor ve Mekke`ye gelenlere tebliğ yapmaktan geri
durmuyordu.
Bugün de dünya üzerinde tarihten
gelen bir anlayışla müslümanlar güvenilir insanlar olarak bilindikleri için, Batı
zihniyeti bunu kendi menfaatlerine ters
düştüğünden dolayı, maalesef içimizden
bazı beyinsizleri de kullanarak yaptırdığı
eylemlerle tam tersi hale getirmeye çalışıyor.
Bulunduğumuz toplumda bizler ne
iyi kadar işler yaparsak yapalım, tabiri
caiz ise etliye, sütlüye dokunmayalım,
birileri bizi olduğumuzdan farklı göstermek için sürekli algı operasyonları düzenliyorlar.
Sevdiğim bir abimin tabiriyle; “Sen
❬
❬ 03 ❭ Mart · März 2015 · Recep 1436
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: info@hayatonline.eu
Web: www.hayatonline.eu
Baskı: Sunprint GmbH Offenbach
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Bekir Altaş IGMG Genel
Sekreterliği Görevini
Vekâleten Devraldı
ustafa Yeneroğlu’nun 24 Şubat Salı
günü İslam Tolumu Millî Görüş
Genel Sekreterliği görevinden istifa
etmesi sonrasında Bekir Altaş Genel Sekreterlik görevini vekâleten devraldı.
Mustafa Yeneroğlu’nun IGMG Genel Sekreterliği görevinden ayrılması sonrası boşalan göreve teşkilatın yetiştirdiği genç bir isim
olan Bekir Altaş vekâleten getirildi. Bekir Altaş Haziran ayındaki Genel Kurul’a kadar
Genel Sekreterlik görevini vekâleten sürdürecek.
Genel Başkan Kemal Ergün konuyla ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu: “Teşkilatımızın çeşitli kademelerinde yetişerek, en
son Genel Sekreterlik görevinde bulunan
Mustafa Yeneroğlu beye değerli hizmetleri
için teşekkür ediyor, bundan sonraki hayatında Cenâb-ı Hakk’tan sağlık ve afiyet diliyorum.” Bekir Altaş’a yeni görevinde başarılar
dileyen Ergün, Altaş’ın IGMG içerisinde çeşitli kademelerde edindiği tecrübeler sayesinde, Genel Sekreterlik tarafından şimdiye dek
sürdürülen başarılı hizmetlerin bundan sonra
da artarak devam edeceğini ifade etti.
Mustafa Yeneroğlu ise, 1988 yılından beri böyle güzide bir camianın içerisinde Avrupa’da yaşayan Müslüman cemaatin ilgilerinin
temsil edilmesi, onların meselelerinin çözüme kavuşturulması adına Gençlik Teşkilatından başlayarak birçok kademede hizmet etme
şerefine nail olduğunu belirterek; şunları ifade etti: “27 yıldır bu teşkilatta hizmet etmeyi
bana nasip ettiği için Allah Teâla’ya ne kadar
şükretsem azdır. Genel Sekreterlik görevimden ayrıldığımı ilan ederken, üzerimde hakkı
bulunan bütün kardeşlerimden haklarını helal etmelerini istirham ediyor ve tüm camiamıza desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum.” Yeneroğlu, kendisinden sonra Genel
Sekreterlik görevini yürütecek olan Bekir Altaş’a da üstün başarılar dileklerini iletti.
Düsseldorf ve Bremen Bölgelerinde
Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Başkanlığı ve
Genel Sekreterlik Hukuk birimi gibi teşkilat
içinde pek çok görevde bulunmuş olan Bekir
Altaş, ayrımcılıkla mücadele alanında yürütülen çalışmalarda yer aldı.
M
❬ 04 ❭ Mart · März 2015 · Recep 1436
haber
Prof. Dr. AŞIKOĞLU Kardinal MARX İle Fikir Teatisi İçin Buluştu
iyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Başkanı
Prof. Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu, göreve başlaması münasebetiyle aldığı davet üzerine Katolik Kilisesi’nin Alman Piskoposlar Kurulu
Başkanı Kardinal Marx’la Münih’teki
rezidansında 20 Şubat’ta bir buluşma
gerçekleştirmiştir.
Açık ve dostane bir atmosferde
geçen görüşmede, din hürriyeti,
Müslümanların dini cemaat olarak
tanınması ve Müslümanların Katolik
Kilisesi ile Federal Almanya seviyesindeki diyalog konuları görüşülmüştür.
Dini cemaatlerin otonom olduğunu belirterek kilise ile devlet arasındaki din devlet ayrımına değinen
Kardinal Marx, bu iki hususu önemli kazanımlar olarak övgü ile vurgulamış, Müslüman dini cemaatlerin de
dini işlerinde devletin etkisine müsaade etmemesi yönünde hassas olmaları hususunda hatırlatmalarda
bulunmuştur. Kardinal Marx dinin,
savaşların ve kötülüğün kaynağıymış
gibi sunulmasının bütün dinleri
D
menfi etkilediğini vurgulamıştır.
En büyük Müslüman çatı kuruluşunun başkanı olarak Prof. Dr. Aşıkoğlu, onlarla birçok ortak notkalarının olduğunu ifade etmiştir. Camilerde ve okullarda uygun bir şekilde
sunulan İslam Din Dersi’nin Müslümanlar için önemine değinen Prof.
Dr. Aşıkoğlu, ancak kimlikleri ve
dindarlıkları sağlam oluşan gençlerin
her türlü radikalizme karşı korunabileceğinin altını çizmiştir. Bertelsmann Vakfı’nın din monitörü araştırmasına göre, Almanya’daki dindarlığı yüksek derecede olan Müslümanların % 90’ının demokrasi ve Alman anayasasının değerleri doğrultusunda yönlerini tayin ettiklerinin tespit edildiğini zikretmiştir. Ayrıca ailenin veya gençlerin suç ve uyuşturucu
Mezheplerarası Hoşgörü
ve Tanıtım Konferansı
TİB-Köln Eğitim ve
Uyum Merkezi’nin düzenlediği “Mezheplerarası Tanıtım ve Hoşgörü” konferansına katılanlar ilgiyle dinlediler. ATİB Genel Merkez binasının konferans salonunda
gerçekleşen proğrama, ATCB
(Avrupa Türk Caferiler Birliği)
Genel Başkanı Mehmet Irmak,
Yazar Orhan Aras ve ATİB Genel Başkan Başdanışmanı/Yazar
Mahmut Aşkar konuşmacı olarak iştirak ettiler.
Köln Eğitim ve Uyum Merkezi yönetim kurulu adına Abdullah Uzun’un takdiminden
sonra mikrofana davet edilen
Orhan Aras, İslam dünyasındaki farklı mezheplerin tarih sürecindeki oluşumlarını anlattı.
Konuşmasının devamında, bunu bir zenginlik olarak görmek
gerekirken, şimdi olduğu gibi,
karanlık güçlerin oyununa ge-
A
lerek, başka mezheplere düşman tavır takınmak, Müslümanların bölünüp parçalanmasına zemin hazırladı, dedi.
ATCB Genel Başkanı Mehmet Irmak; farklı mezheplere
göre ibadet etsek de, hepimiz
Müslümanız ve aynı milletin
çocukları olarak, farklılıklarımıza hoşgörüyle yaklaşmamız
gerekir, dedi.
Mahmut Aşkar da; özellikle
bazı Müslüman ülkelerde farklı
mezheplere mensup Müslümanların biribirlerinin camilerini bombaladığı, hatta canlarına kıydığı bir zamanda, böylesi
bir girişimin son derece faydalı
olacağını ve örnek teşkil edeceğini söyledi. Konuşmasının devamında Aşkar; mezhepler
ideoloji gibi algılandığında, yakınlaşma ve hoşgörü ortamının
kaybolacağı uyarısınde bulundu.
bağımlılığına karşı korunmasının,
bütün toplum olarak ortaklaşa hareket edilmesi halinde çözülebilecek
önemli meseleler olduğunu belirtmiştir. Konuşmasının devamında
Prof. Dr. Aşıkoğlu “Her bir kişinin
inancına saygı göstermek, önceliğimiz olması gerekmektedir.“ demiştir.
Kardinal Marx, Prof. Dr. Aşıkoğlu’nun teklifi doğrultusunda sürdürülebilir bir diyalog gerçekleştirebilmek için görüşmelerin devam ettirilmesi yönündeki kanaatini teyit etmiştir. Prof. Dr. Aşıkoğlu, görüşmenin sonunda birbirlerini daha iyi tanımak açısından Kardinal Marx’a
DİTİB’i tanıtan bir yayın ve “Din ve
Toplum” kitabını hediye ederek 11
Nisan tarihinde Köln’de Hz. Muhammed’in doğumu münasebetiyle
gerçekleştirilecek Kutlu Doğum Haftası programına da davet etmiştir.
İki yetkili de sonuç olarak Müslümanlar ve Katolik Kilisesi arasındaki
diyalog ve görüşmelerin devam ettirilmesi yönündeki temennilerini beyan etmişlerdir.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Çağımızda
Kadının Konumu
ve İslam
yusufisik.yi@gmail.com
adın konulu bir mesele, sıradan gelen
bir canlı varlığın, hayat serüveni meselesi olmadığı gibi, salt bir insan sınıfının imtiyaz ve imaj konusu da değildir.
Kadın bir toplumun değer ölçüsü, her asrın
adâlet mekanizmasına testi, medeniyetin inşasında hem direk hem çatı, kadın erkek her bireyin insanî kimlik ve kişilik inşasının omuriliğini oluşturan tümden bir âlem sorunudur.
Kısaca kadın sorunu, insanlık sorunudur.
Eğer bir toplumda kadın sorunu varsa o toplum
sorunlu demektir. Her konuda olduğu gibi kadın konusunda da toplumların iki değer yargısına sahip olduklarını görürüz. Biri vahyi ve aklı merkeze alarak, vahyi sürükleyen aklı da sürüklenen kabul ederken; diğeri de mantığı merkeze alır, vahyi de hedef tahtası halinde sürekli
karşı çıkarak inkâr eder durur. Birincisine ilâhî,
ikincisine beşerî denilir. Birine îman ve İslâm,
diğerine inkâr ve küfür denilir.
İlâhî öğretide insan aslâ insanın emrinde olmayıp, ilâhî emirler bağlamında özgür bir kuldur. İlâhî öğretinin özgürlük îlânı “Lâ ilâhe illallah” formatında iki basamaklı bir ideal düşünce inşâ ederken, bunun pratikteki yansıması
da “İyyâke na’büdü” tümcesinde kendini gösterdiğini görüyoruz. Yani üstümde Maliklik ve
sultada kimsenin emrine girmeyeceğimi “Lâ ilâhe illallah” ile îlân eder ve “iyyâke na’büdü” pratiği ile de eylemimle özgürlüğümü haykırıyorum der.
Beşerî anlayışta ise, insan sürekli kendisi gibi
insanlar tarafından kuşatma altına alınmıştır.
Her sonra gelen de sürekli eskisini yetersiz veya
ilkel bulmuş, yenilikler adı altında bu kuşatma
ve sürüklenme devam etmiştir. İşte bu değişiklikler esnasında da seninkiydi yok benimkiydi
derken karşılıklı çekişmeler, cedelleşmeler, arkasından hâkimiyet ve mahkûmiyetler var ola gelmiştir.
Kısaca bir kısım güçlüler bir kısım güçsüzleri ezip gitmiştir. Bu kategoride güçlü haklı iken,
ilâhî öğretide haklı daima güçlüdür. Diğer bir
deyimle beşerî sistemlerde gücün hakkına boyun eğilir, ilâhî öğretide hakkın ve haklının gücüne boyunlar kıldan ince kabul edilir.
Çağımızda kadın konusunda beşerî düzenlerde sürekli kadının dişiliği ön plâna alınmışken, ilâhî düzende ise kadının sürekli şahsiyeti
ön plânda tutulmuştur.
İşte kişiliğiyle değerlendirilen kadının hem
hukukta, hem toplumda, hem aile hem de bireysel bazda erkeklerden daha çok hakkı mah-
K
❬
❬ 05 ❭ Mart · März 2015 · Recep 1436
Dr. Yusuf IŞIK
dosya
Çağımızda kadın konusunda beşerî düzenlerde sürekli kadının dişiliği ön plâna alınmışken, ilâhî
düzende ise kadının sürekli şahsiyeti ön plânda tutulmuştur.
fuz kabul edildiğini görüyoruz.
Kur’an, kadına “Anne” eksenli bakar. Bunu
insaniyet merkezi bağlamında değerlendirdiğimizde İslâm’da kadın insanlık merkezi şeklinde
karşımıza çıktığını rahatlıkla görebiliriz.
“Kadın sendelerse, cemiyet yüz üstü düşer” diyen şâir ne güzel söylemiştir.
Toplumu bozmak isteyenlerin kadın üzerinden sürekli saldırmalarını bu bağlamda değerlendirmemiz lazım. Düne kadar felsefecilerinin
kadının insan olup olmadığını tartışan batı, kadını en zor şartlar altında çalıştırırken bu gün
de bir çikletin, bir çikolatanın ve bazı tüketim
mallarının bir reklâm aracı olarak istismar etmektedir ve gözgöre göre sömürmektedir.
Ancak; önce ahlâken yozlaştırılan, kültürel
olarak bayağılaştırılan kadının ahlâk dışı durumlarda alabildiğine önü açılmıştır. Böylece
kadın, hak ve özgürlükler adı altında gerçek vasfından fersah fersah uzaklaştırılmış bir durumdadır.
Kadın derken hayâ, iffet ve hicab akla gelir.
Evet, İslâm’da hayâ, iffet ve hicab ne kadar
önemliyse, inkârcılarda da hayasızlık, iffetsizlik
ve hicabsızlık da revaçtadır.
İslâm’ın kadına verdiği önemi iyice anlayabilmek için İslâm’ın temel kaynağı olan
Kur’ân’a ve İslâm hukukuna bakmak yeterli olacak. Kur’an’da “Nisa” şeklinde; 59 yerde “um”
formatında 116 yerde “mer’e” formatında 37
yerde “zevc ve zevce” şeklinde 80 yerde “b-n-t”
formatında 16 yerde kadın muhatap alınmıştır.
Rabbimiz Kur’ân’ı Kerîm’de Hz. Meryem’den bahseder. O’nun âbidliğinden, iffetin-
den ve diğer güzel özelliklerini anlatarak insanların idrakine sunar.
Ayrıca zenci bir köle olan İbrahim Peygamberin hanımı Hz. Hacer’den ve O’nun fedakârlığından da bahseder. O’nun şahsında benzer
tüm kadınları kıyamete kadar taltif eder. Bu
babtan Hac ibadetini yerine getirmek isteyen
bir müslümanın yapmak mecburiyetinde olduğu vazifeler arasında Safâ ile Merve arasındaki
sa’y da bulunmaktadır..
Yüce Allah (c.c) Kur’ân’da Safâ ile Merve’yi
şöyle vasıflandırmıştır; “Safâ ile Merve Allah’ın
şiârındandır.”
Bu kadıncağız toplumsal bir kimliği bulunmayan, simsiyah zenci bir kadın. Ama Allah
O’nun Safâ ile Merve arasındaki yürüyüşüne
“Allah’ın nişânesi” diyor. Kur’an’da kadın işte
budur.
İslâm Dîninde işlenen suçların en çirkini kadın namusunun kirletilmesi sonucu verilen cezadır. Kadının hayâsı ve iffeti o kadar önemli ki,
onun çiğnenmesinin önünün alınması için
müfteriler/iftira edenler bile şiddetle ve ibretle
cezalandırılıyor.
Hadîs-i Şerîflerde “cennet annelerin ayakları
altındadır” diye buyurulmaktadır. Bir müslümanın -kadın olsun erkek olsun farketmez- cennet yolu annelerinin ayakları altındadır.
Dinimizin tüm emirleri ve yasakları bir ana
gaye etrafında düğümlenmektedir; Kalbi ve düşünceyi, nefsin bütün hayvânî istek ve ihtiraslarından fânî/geçici dünyalık arzuların esir edici
zincirinden kurtarıp, Allah sevgisinin aydınlık
hürriyetine kavuşturmaktır.
Bellona Artık Almanya'da
Açılışımıza Bekliyoruz.
Tüm Halkımız Davetlidir!
14 Mart 2015
Açılışa
Özel
Yastık
e!
Hediy
a
A çı l ı ş
Özel
ler!
m
i
r
i
İnd
Cumartesi % Saat 15.30
Samen GmbH · Moselstr. 45 · 63452 Hanau · T: 06181-4296241 · F: 06181-4296239 · E-mail: info@bellona-moebel.de · Web: www.bellona-moebel.de
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Çağdaş
Müslüman,
Şiddet ve Korku
mahmut.askar@t-online.de
enim çocukluğum, hatta gençlik yıllarımda köylerimizde karıyı dövmek,
“erkekliğin şanından”dı. Kur’an-ı Kerim’den, “Hafif hafif dövün” diye tercüme ettikleri (gerçi daha yenilerde bunun böyle olmadığını, konunun ehli ilahiyatçılarımızdan öğrenmiş olduk ama olan bizim analarımıza oldu.)
ayetin arkasına sığınarak, analarımızın kaburgası kırılana kadar dövüldüklerine şahit olduk.
Anadolu’nun farklı yörelerinden, torun torba
sahibi olmuş iki samimi arkadaşımla birlikte kadın-erkek meseleleri üzerine sohbet ederken,
karılarını dövüp dövmediklerini merak ettiğimden, sordum: İkisi de ıklaya zıklaya zaman zaman hanımlarını dövdüklerini itiraf ettiler. Sadece o kadar mı?... Ailenin ilk erkek çocuğu olmama rağmen, yediğim dayakların haddi hesabı yok... “Bizim kocalarımız da, babalarımız da;
hem döver, hem sever kime ne!..” diyenleri, şiddet kültürünün “tatlandırıcısı” olarak kullanabilirsiniz.
Korkutarak...
Der Spiegel dergisinin yıllarca İslâm ve Müslüman odaklı konuları çarpıtarak ve sansasyonel
bir şekilde sık sık kapaktan verme görevini, son
zamanlarda Focus dergisi üstlenmişe benziyor:
Alman bayrağının renkleri üzerine oturtulmuş
ay-yıldızlı “İslâm Almanya’ya Uyar mı? (Passt
der Islam zu Deutschland?)” kapak başlığı zaten
“İslâmlaştırılan Almanya”yı fazla söze hacet kalmadan anlatmaya yetiyor. Matin Kessler de(1),
“Almanya’yı İslamlaştırma tehdit ediyor mu?”
diye başlamış makalesine. Ondan bir hafta önce de, Nikolas Busse, “Almanya bir İslamileştirme tehditi altında mı?(2)” başlığıyla kaleme aldığı yazısında, yapılan bir araştırmaya dayanarak; Almanya Müslümanlarının genel nüfusa
oranın %5 civarında (3,8-4,3 milyon) olduğunu vermiş. Devamında ise, vicdansızlık etmeyerek; “%5’lik gibi bir azınlığın, %95’lik (Hıristiyan) çoğunluğa hükmedebilmesi ancak diktatör
bir rejimde düşünülebilir” diyerek yüreklere su
serpmiş.
Stalin, Hitler, Saddam ve daha niceleri gibi
diktatörlerin idare ettiği bütün rejimlerin en
büyük kozu, insanları korkutabilecek bir algıyı
oluşturmaktı. Bugün Irak ve Suriye topraklarından bütün dünyaya varlığını kabul ettiren terör
örgütlerin en etkili “propaganda” malzemesi,
korkudur ve insanın kanını donduran katliamlarıyla oluşturdukları sistemin bir başka adı da,
“Korku İmparatorluğu”dur.
Biz; Allah yakar, Kur’an çarpar, baba döver,
öğretmen dayak atar, devletin memuru da azar-
B
❬
❬ 07 ❭ Mart · März 2015 · Recep 1436
Mahmut AŞKAR
dosya
“İslâm çağdaştır, şayet biz buna hazır
isek” tesbitinde aydınlar olarak buluşabiliriz. Bu zor bir iş değildir fakat zoru aşmaya müsait ortamdır. Bu ortamı cami
dernekleri, Müslüman kuruluşlar hazırlayabilir ve dine çok farklı zaviyelerden bakan aydınların fikirlerinin “er meydanına” çıkmasına vesile olabilirler.
lar, korkusuyla yetiştik, yetiştirildik... Biraz
memleket meselelerine ve siyasi eğilimlere akıl
erdirmeğe başlayınca da; “sağcı”yı solcuyla,
“solcu”yu sağcıyla, A partiliyi B partiliyle korkutulduğunu gördük ve biz de bu korku kervanının arkasına takıldık. Sözkonusu “Dış Düşmanlar” olunca; içerde Türk’ü Türk’e kırdıran,
onu mezheplere, etnik kökenlere, siyasî sınıflara
bölen zihniyet, “yenilmez, cesur, kahraman” sıfatlarıyla tarif ettiği milletimize, bu sefer de etrafımızı saran “dış düşmanlar”ı işaret ederek,
“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” zırhını
giydirmeğe çalıştı.
Neredeyse akılcılığı bir din gibi telâkki eden
Batı’yı tanıyınca sükut-u hâyâle uğradık: Geride bıraktığımız yüzyılda, “Türk Korkusu” üzerine kurgulanmış tarih anlayışının üzerine, şimdi
de, Göçmen Müslüman Korkusu’nu ilâve edince; aklın devre dışı bırakıldığını gördük. Nazi
Almanyası’nın külleri üzerinden yükselen bu
ülkede bazı siyasî ve ideolojik hareketler, hâlâ
yabancı, özellikle de Türk ve Müslüman korkusu yayarak varlıklarını sürdürebilmektedirler.
Türkiye gibi demokratik sistemi daha tam
oturmamış ülkelere demokrasi, insan hakları
dersi verenler, kendi millî menfaatleri sözkonusu olunca, bunların hepsini rafa kaldırmasını
biliyorlar. Meşhur Filozof Slavoj Zizek, Avrupa’daki ırkçı ve İslâm düşmanı gelişmeler üzerine kaleme aldığı makalesinde; “Eğer teröristler,
arzuladıkları dünyayı kurmak için bu dünyayı
yıkmaya hazırlarsa, bizim antiterör savaşçıları
da Müslüman ötekilere olan kinlerinden dolayı
demokrasiyi ortadan kaldırabilirler” diyor. Ve
yazının devamında kıta Avrupa’sını tehdit eden
asıl tehlikenin nerden kaynaklandığını, bir entelektüel duyarlılığıyla dile getiriyor: “Avrupa’nın asıl düşmanları, Göçmen kitleler değil,
göçmen düşmanı Avrupa savunuculardır!(3)”.
Medyatik çile...
Üzerinde fikir yürütmemiz gereken başka
önemli konular da varken, dönüp dönüp İslâmMüslüman eksenli gelişmeler üzerinde yoğunlaşmamız, mesuliyetimiz ve duyarlılığımızın gereğidir. Bu mesuliyet ve entelektüel duyarlılık;
ateşten gömlek gibidir... Yakacağını bile bile
giymek mecburiyetindesiniz, şayet kendinizi sorumlu hissediyor ve vicdanen rahatsız oluyorsanız... Biz, Şark ile Garp’ın arasında, iki ateş hattının ortasındayız! Müslüman-Doğu’nun kan ve
gözyaşı içimizi yakarken; inanan ve inanmayanıyla Hıristiyan Batı’nın bizi hedef alan okları
da, deyim yerindeyse, derimizi delik deşik, etimizi lime lime ediyor. İslâm dünyasındaki cinnet hâline Batı acımıyor! Tam tersine; bu durumu bir karşı propaganda malzemesi olarak sonuna kadar kullanıyor ve müthiş zevk alıyor!
Camide namaz ibadetini dakik olarak yerine getirenler ve kahveleri kendilerine mekân tutanlar
kadar, Almanya’da yetişmiş diplomalı, şakır şakır Almanca konuşan gençlerimizin acaba ne
kadarı yerli kamuoyu ve medyasındaki “İslâmcı
işkencesi”nden haberdardırlar?... “İslâmcı (Islamist)” diye başlayan her yazı, her haber ve konuşma, bizim manevi dünyamızı artık “Çin İşkencesi” gibi tahrip eder dereceye ulaştı.
Yunanistan veya Ukrayna krizi gibi konular
zaman zaman medya gündeminin ilk sıralarına
tırmandığında, bir “Oh be! Dünya varmış...”
diyerek nefes alıyoruz adeta... O günüsü medyanın “İslamist” işkencesine maruz kalmadığımızdan, Allah’a daha çok şükrediyoruz. Üniversite öğrencisi çocuğumuz bile, Yunanistan’ın
AB ile olan borç ve kredi meselesinin daha çok
gündemde olmasıyla, İslâm/İslâmcı/Müslüman
eksenli haberlerin geri plana düşmesinden duyduğu memnuniyeti benimle paylaştığında, İslâm dinine mensup duyarlı insanların uğradığı
medyatik işkencenin boyutlarını bir kez daha
anlamış oluyorum.
Bizim ortaokul ve lise yıllarımızda aklî dengesi pek yerinde olmayan, şehrimizin bir “Nin-
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
no Sefer”i vardı. Daha doğrusu, zavallının adı
Sefer’di fakat ona, “Ninno, Ninno” diye seslenmeniz, kelimenin tam anlamıyla, çıldırmasına
yetiyordu. Ninno Sefer, bundan sonra eline geçirdiği taş, sopa ne varsa insanlara ve dükkânlara saldırırdı. Onun, gözleri yuvasından fırlayacakmış gibi görüntüsü ve sağa sola şuursuzca
saldırırken kendini kaybetmesi, çocuklar için
müthiş bir zevk ve eğlence kaynağı olurdu.
Şimdi özellikle Arap coğrafyasında yaşanan
cinnet hâlini Batı, böylesi bir zevkle hem kışkırtıyor, hem de seyrediyor. Ve bu durumu sonuna
kadar öyle bir istismar ediyor ki, çılgına döndürdükleri “Ninno Sefer”in önünden kaçan çocuklar bile bu kadar vicdansız ve insafsız olmuyorlardı. Çocuklar kışkırttıkları “Ninno”nun
önünden hiç olmazsa kaçıyorlardı fakat Batı
hem kışkırtıyor hem de dönüp vuruyor.
Gustave Le Bon’un, “Kitleler sadece resimlerle düşünür ve sadece resimlerden etkilenirler
(Pschologie der Massen)” şeklindeki tesbitini
herkesten önce ve iyi kavramış Batı medyası,
özellikle Arap coğrafyasından gelen dehşet resimleriyle, farklı milliyetlerden oluşan Avrupa
Müslümanlarını hırpalamaya, “terbiye etmeye”
ve medya artı kamuoyu baskısına devam ediyor.
❬ 08 ❭ Mart · März 2015 · Recep 1436
“Çağdaş İslâm”
Avrupa Türkleri arasında ideolojik dernekçilik cazibesini kaybettikten sonra, etnik kökene
dayalı yapılanma bazı kesimler için kısmen devam etse de, asıl yoğunluk, farklı inanç gruplarına dahil, din merkezli dernekçilik daha yaygın
ve dinamik bir şekilde kendini gösteriyor. Yanlış bir dindarlık algılaması ve Almanya gibi ülkelerin de, farklı milliyetlerden Müslüman göçmenleri sadece Müslüman olarak görmesi neticesinde ibadet ağırlıklı kuruluşlara Avrupa’daki
aydınlarımız son derece mesafeli duruyor. Zaten sözkonusu kesimle irtibata geçmek gibi bir
girişimleri de, niyetleri de yok, cami dernek yöneticilerinin. Hâl böyle olunca Müslüman kuruluş temsilcileri; Müslüman göçmenler ve İslâm’la bağlantılı her türlü gelişmenin ve kamuoyunun beklentilerinin gerisinde kalıyor veya bu
yükün altında eziliyorlar.
Toplumların ortak değerleri, her kültürde ve
çağda istismar konusu olduğu gibi, birbirine zıt
yorumların da ilham kaynağı olmuştur. Bazılarına göre “ters köşeden” atış yapan Almanya doğumlu genç bir aydınımız, İslâm’ı dolu bir silaha benzetirken(4) geçmişte ve günümüzde İslâm adına insan katledenleri gözünde canladır-
Freiburg’da Alemlere Rahmet Programı
haber
mış olabilir. Hayrettin Karaman gibi, sahanın
içinden bir uzman aydınımız da; “Müslümanlar, dinleri ne olursa olsun insanlar bir yana,
hayvanlara ve bitkilere bile şiddet uygulamazlar.
İslâm’da meşru şiddet son çaredir; o da ‘şiddeti
ve zulmü ortadan kaldırmaya’ yöneliktir(5)” diyor. İslâm’a hangi köşeden bakarsak bakalım,
G. Yasemin Balcı’nın, adı yukarıda geçen yazısında; “İslâm çağdaştır, şayet biz buna hazır
isek” tesbitinde aydınlar olarak buluşabiliriz. Bu
zor bir iş değildir fakat zoru aşmaya müsait ortamdır. Bu ortamı cami dernekleri, Müslüman
kuruluşlar hazırlayabilir ve dine çok farklı zaviyelerden bakan aydınların fikirlerinin “er meydanına” çıkmasına vesile olabilirler. Böylece
“Çağdaş İslâm”dan kimin ne anladığı müphem
ve muğlak olmaktan kurtulmuş olur.
Dipnotlar:
(1): RP, 10.02.15
(2): FAZ, 07.02.15
(3): Slavoj Zizek, Barbarei mit menschlichem Antlitz, Die Zeit, 16.04.14
(4): Güner Yasemin Balcı, Der Islam ist eine
geladene Waffe, Cicero.de, 16.02.15
(5): Hayrettin Karaman, İslam ve Şiddet,
Mümtaz’er Türköne’nin Röportajı, s. 25
8. Rheinland Pfalz Türk
Günü İçin Hedef Bu Sene
20.000 Ziyaretçi
heinland-Pfalz Türk Toplumu 8. RLP TÜRK
GÜNÜ hazırlık organize toplantısını yoğun bir
katılım ile gerçekleştirdi.
2007 yılından bu tarafa her yıl düzenlenen RLP Türk
Günü hazırlık komisyon üylerinin gayretli çalışmaları sonucu olarak netleşiyor. 2015 yılı için himayelerini veren
Eyalet Başbakanı Bayan Malu Dreyer ile misafir konuşmacı olarak bir çok siyasinin yanında yine katılacağını
bildiren Eyalet Göç ve Uyum Bakanı bayan Irene Alt ile
gündem belirleniyor. Anadolu kültürünün sergileneceği
Türk mutfağı ile Türk kültürünün oluşturacağı günlük
TÜRK GÜNÜ sürpriz sanatçıların yer alacağını bildirdiler.
TGRLP e.V. Başkanı İhsan Altındaşoğlu komisyon
toplantısında yapmış olduğu değerlendirme ile 2015 yılını çok daha farklı ve zengin geçeceğini bildirdi. Türkiyeden sahasında yıldız olan sanatçıların yer alacağı TÜRK
GÜNÜ 6-7 Haziran 2015 Ludwigshafen Messplatz (Fuar Alanında) yapılacaktır.
TGRLP Başkanı İhsan Altındaşoğlu ayrıca “Bu sene
hedefimiz 20.000 insanımızı bu organizede ağırlamaktır.
Ludwigshafen ve çevresini müthiş bir program bekliyor”
ifadelerini kullandı.
Komisyon üyelerinin vermiş oldukları bilgiler ile yapılan toplantıda, stand satışları başladığı ve sponsorluk
yapacak işverenler ile gönüllü dostların bilgilendirilmesi
kararlaştırıldı.
Yapılan teklifler ile büyük güne hızlı bir şekilde hazırlanarak Türk Gününü herkes sabırsızlıkla beklemektedirler.
R
GMG Freiburg-Donau Bölgesinin düzenlediği “Alemlere Rahmet HZ. MUHAMMED” proğramı Rottweil Stadthalle salonunda 1200 kişinin katılımı ile
gerçekleşti.
Proğrama Türkiye’den Doç. Dr. Nihat
Hatipoğlu ve IGMG Genel Başkanı Kemal
Ergün katıldılar.
Salonun hınca hınç dolduğu proğramın
sunuculuğunu IGMG Freiburg-Donau Bölge İrşad Başkanı Haydar Adalar yaptı.
İsmail Melih Tuzlacı’nın okuduğu
Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından, 2.5 yıldır bölge başkanlığı yapan başarılı projelere
imza atan, çevrenin sevgisini kazanan Ahmet Ölmez açılış konuşmasını yaptı. Ölmez
konuşmasında proğramda emeği geçenleri
tebrik ederken, katılımcılara teşekkür etti.
Daha sonra bölgenin tanıtım klibi dikkatle izlenirken, mikrofona IGMG Genel
Başkanı Kemal Ergün geldi. Ergün günün
önemine binaen konuşma yaptı. Devamında ise Milli Görüş hizmetlerini anlattı.
Hz. Muhammed’in (s.a.v) kendi için yaşamadığını, ümmeti için yaşadığını belirten
I
Ergün, Müslümanların şu üç şeyden sakınmasını istedi.
1. Büyüklük taslamamak
2. İhtiras (hırs) sahibi olmak
3. Hased’den sakınmak
Ergün konuşmasını şu şekilde tamamladı. Irk’ın üstünlüğü olmaz, üstünlük takvada’dır diyerek, okumanın önemine de vurgu
yaptı.
Mola’nın ardından ikinci bölüme geçildi. İsmail Melih Tuzlacı’nın mükemmel
okuduğu ilahilerin ardından, hafızlık okulu
için “çeyiz sandığı” açık artırmaya sunuldu.
Sandık 100 euro’dan başladı ve açık artırma
sonucu 4.400 euro’ya bir hanımefendiye nasip oldu.
Daha sonra ise beklenen misafir Nihat
Hatipoğlu hocaefendi katılımcılara takriben
1.5 saatlik Hz. Muhammed ve Sahabe hayatından kesitler anlattı. Katılımcıların pür
dikkat dinlediği proğramın sonunda, Nihat
Hatipoğlu kitaplarını imzaladı ve sevenleriyle resim çektirdi.
Kapanış yine Kur’an-ı Kerim tilaveti ile
oldu.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 09 ❭ Mart · März 2015 · Recep 1436
röportaj
Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç
“Hakarete En İyi Cevap, İslam Sanatı ve Estetiğidir”
imi zaman dinî receksiniz! Bu tepkiyi dile getirişte ciddi bir sorun var. Dedeğerlere yönelik mek ki biri bizi tahrik etmese bir şeyler söyleyecek değiliz.
aşağılayıcı nite- Başkasının müdahalesi olmadığı zamanlarda uyku molikte olan ifadelere karşı dunda olan, “öteki”ne endeksli bir hareket hâline getirdi
Müslümanların
tepkile
ler İslami düşünceyi. Bu zihniyette İslam, ancak “kâfir”le
rini Prof.
Dr. Mahmud
rin
zıttı olarak çalışan bir sistem. Biz böyle değildik, kla
Erol Kılıç
ile görüştük.
sik İslam anlayışında küfre ve kâfirlerin yapıp ediş tarzla
Avru pa’n ın birço k rına göre hareket etmezdik. Kendi eğitimimiz, felsefemiz,
estetiğimiz,
şiirimiz, edebiyatımız vardı; bunları ortaya
ülke sin de M
üslüm
anla r
Şu
an İslam dünyasının hatası bence kendi vasürekli “dinî terör”, “ di- koyardık.
ait
şeyleri
ortaya koymaktan ziyade, “öteki”nden
n î kökt en cilik ” ya d a roluşuna
tenkidi bekleyip, cevap moduna girmek. Fakat siz
“hoşgö rü süzlü k” ile bir- gelecek
likte anılıyor. Dı şarıdan her ne kadar bahsettiğim Müslümanca duruşu, bir mede
bir gözle bu alg ıyı nasıl niyet içinde estetize olmuş İslam’ı ortaya koysanız da, ba
sizi tenkit etmeye devam edecektir. Verilecek en güyorumlu yorsunuz? zıları
zel
cevap, dine hakaretin edildiği bu “değerler sistemi”nin
ait bir
Batı, kendine
açmazlarını göstermek ve bütün dünya insanlarının mandemokratikleşme,
insan
evi bunalımlarına cevap verebilecek İslam maneviyatını
hakları ve
hürriyeti
ifade
tecrübesi yaşamıştır. Şu ortaya koymaktır. Bir zamanlar ABD ve Avrupa entelekan varılan noktada ise tüellerini etkileyen bir İslam maneviyatı vardı, bu en gü
zel
cevaptı Batı’ya. İhtida eden, eserler yazan, Müslüman
ülkelerinde
bazı Avrupa
olmasa
bile İslam’a hayranlığını dile getiren insanlar vardı;
herhangi
bir
kırmızı
çiz
bunun en güzel örneği Annemarie Schimmel… Schim
gi kabul
etmeme
ve ge
mel son kertede Müslüman olmamış olabilir, Allah bilir,
nel anlamda
bütün
me
tafizik
yönelik
değerlere
ama İslam kültürüne birçok Müslümandan daha vakıf,
Allah’a
imanının ve Hz. Peygamber’e saygısının yanında
hicivle
sınırları
aşma
İslam
maneviyatına,
kültürüne, zarafetine iman etmiş bir
eğilimi
kendisini
göste
insandı.
Onu
sıradan
bir “kâfir olarak tanımlayamazsınız.
riyor.
Bir
limitin
olma
ması René
Guénon
baş- İslam geleneğinde dine hakaret nasıl karşılanmış, bu
ta olmak üzere birçok Batılı düşünür tarafından da eleşti- na nasıl tepki verilmiştir?
rilmiş. Sınırların geniş olması ifade özgürlüğü açısından
İlk dönemde Peygamberimiz yapılan hakaretlere hep
iyi, fakat hiçbir çizginin olmaması ifade özgürlüğünü be- merhametle mukabele etmiş ve hakaret edenlerin seviyesilirli bir sınırdan sonra karşı tarafı tahakküm ve tahkir et- ne inmemeye çaba göstermiştir. O mübareğin sırtına hayme noktasına götürüyor.
van dışkısı koyduklarında, “Bir yumruk da ben çakayım!”
Sınırsız özgürlüklerin başka özgürlükleri kısıtlamasını demedi, aldı o pisliği bir kenara koydu. Taif ’te taşladıklaengellemek konusunda henüz mutedil bir yol tespit edil- rında, “Onlar bilmiyorlar.” dedi. İlk dönemde Efendimimiş değil. Batıda ise sadece İslam’a ya da Doğu’ya değil, zin çektiği eziyetlere, hep sabırla yaklaşması sayesinde kaBatı’nın kendi geleneksel kutsal değerlerine karşı tavırda zandığı çok insan var. Onu öldürmeye gelenler onda diribile bu belirsizlik söz konusu. Öyle ki Hz. İsa’yı heykeller- lirdi, en başta Hz. Ömer… Hz. Peygamber için o kadar
le tebcil eden bir medeniyet, daha sonra onunla dalga ge- kötü düşünceye sahipken, Efendimiz Ömer’i kazanma yoçen bir noktaya gelmiştir. Buradaki düşünce anarşizmine luna gitmiştir. İslami tavır, son noktaya kadar merhametdikkat çekilmelidir. Kilisenin dogmalarını dikte etmek ne le yaklaşmaktır. Lakin bunun kırmızı çizgisi vardır. O da
kadar antidemokratikse, o değerlerle seviyesiz bir şekilde izzet ve vakarı müdafaa noktasıdır. Efendimizi merhametalay edenlere cevap verilmemesi de aynı şekilde bir kaotik li yaklaşımına rağmen ömür boyu taciz ettiler. Israrla,
yapı doğurmaktadır. Yani henüz İslam’ın değerlerini ele ikazlara rağmen ve uzun dönem -20 yıl boyunca- melanealmadan Batı’nın önce kendi değerlerine bakışındaki ta- tini kusmaya devam eden, sadece sözlü değil fizikiolarak
vırları incelememiz gerek. Orada her şey çok net de, sade- da Müs-lümanların önüne çıkan, namaza gidenlerin yoluce İslam mevzubahis olduğunda dengeler değişiyor değil; nu kesen, tehdit ve hakaret eden insanlar oldu. Bunun
olay Müslümanlıkla ikincil derecede eklemleniyor. Birin- üzerine Hz. Peygamber, “Şu 10 ismi veriyorum, bu kişiler
cil derecede tartışma, Batı’nın önce kendi ontolojik anar- tövbe etseler bile yanınıza almayın.” demiştir.
şizminde yatıyor. Çözüm bence Batı’nın kendi otantik geBir diğer husus da şudur: Müslümanlar hakaret duruleneğine –her neyse bu artık- geri dönmesidir.
munda bireysel bir tavır alamazlar, yani 16-18 yaşında bir
İşin İslam’la ilgili kısmına geldiğimiz zaman, kendi de- delikanlı, “Benim dinime hakaret edenleri gidip bombalağerlerine yönelik böylesi tavırlara sahip olan Batı’da “ya- yayım.” hükmünü veremez. Din ile ilgili gelişme ilgili
bancı” olarak gördüğü, tarihî rekabet içinde bulunduğu, merciye iletilir. O merci, -şeyhülislam mı ya da İslami
Orta Doğu kültürünün ürünü olarak algıladığı İslam söz temsil kurumu mu her kimse- ikazda bulunur. Fakat üç
konusu olduğunda elbette Hz. Muhammed ve İslam’ın beş kişinin “Allahu ekber” diyerek bilet kesmeye soyundiğer büyükleri hedef tahtasına oturtulabiliyor. Fakat bu- ması İslam’a aykırıdır. Bir karikatür merkezine saldırıp,
rada totalizme düşmeyip, “Batı şöyle yapıyor” demekten yanlı yan-sız herkesi öldürdüğünüzde İslam’ın muazzez
de kaçınmak gerek. Hz. İsa ile dalga geçen düşünce anar- yönünü kontrolsüz tavırlarla zedelemiş olursunuz. Yapılan
şistleri Efendimizle de dalga geçiyor ve bu kimseler bütün saldırılar sonucunda Batı’da bütün düşmanlıklara rağmen
Batı’yı temsil etmiyorlar.
varlığını sürdüren olumlu İslam imajının yerine “terörist
Peki Müslümanların tepkisi nasıl olmalı sizce?
Müslüman” imajı hâsıl oldu. Burada ben çuvaldızı biraz
Her şeyden evvel Müslümanların tepkisel tavrı rahat- da kendimize batıracağım: Biz nasıl emredildiysek o şekilsız edici. Müslüman, bir harekete dış tesirin tahrikiyle baş- de olmak zorundayız, ama vakıaya baktığınızda ortada
lamaz. Ben varoluşumu ortaya koyarım, insanlar bundan masum insanları İslam adıyla öldüren bir terör örgütü var.
hoşlanırlar veya hoşlanmazlar; ötekine bakarak kendini Bunlara düşünsel anlamda müsamaha gösterilmesi kabul
biçimlendirmenin ciddi bir hata olduğunu düşünüyorum. edilemez. Müslüman cemaat bunlarla irtibatını koparaBir karikatür dergisi sizin dininizle alay edecek ve siz onun rak, bu zihniyeti dışlayarak cezalandırmalıdır. 11 Eylül’e
üzerine ayaklanacaksınız, sokaklara döküleceksiniz, hatta kadar sanatımızla, edebiyatımızla, sufikonserleriyle dünbu tepkiyi dile getirirken birbirinize girip 40 kişiyi öldü- yayı kuşatmışken, şiddet yanlısı insanlar bu damarları kes-
K
tiler. İngiltere, ABD ve Fransa’daki kitap evlerinin raflarında İslam tasavvufuna dair binlerce kitap varken, 11 Eylül’den sonra hepsi kesildi. O yüksek akım bu genç ve cahil arkadaşları kullanarak çok başarılı bir proje gerçekleştirdi, olumlu İslam imajını yıkmış oldu. Öte yandan Müslümanların hâlâ ciddi manada ortaya bir varlık koyamadığını görmekteyiz.
İslam kültüründe hicvin yeri nedir?
Hakaret içeren alaylar hiçbir gelenekte, dinde, kültürde uygun görülmemiştir. Kimse kendisiyle alay edilmesinden hoşlanmaz. Ama sert köşeli ifadelerin haricinde kırçıllı alanlar da var. Bu alanlarda insanlar birbirlerine latife
yaparlar. Latifeli bir anlayış hayatı estetize eder ve bunun
dinde de yeri vardır. Mesela Hoca Nasreddin bir fıkıhçıdır, ama mizahında derin bir felsefe yatmaktadır. Hz. Peygamberin latifeleri bulunmaktadır. Sahabeden birine,
“Gel buraya uzun kulaklı.” demiştir. Yaşlı bir kadını gördüğü zaman, “Teyze biliyor musun yaşlılar cennete giremeyecek.” demiştir. Üzülen teyzeye ise hemen ardından,
“Çünkü cennete girdiğinde bu hâlinle değil, 33 yaşındaki
hâlinle cennette olacaksın.” demiştir. Hz. Ebu Bekirle şakalaşmaları söz konusudur. Tasavvufta latife yapan şeyhler
vardır. Bunlar güzelliktir; şahsiyet zedeleyici, tahkir edici
ifadelere zaten şaka denemez. Saygı sınırını aşmayan, hakarete varmayan latifeleşme İslam’ın zenginliği, şu anki
modern Müslümanların da eksikliğidir.
Efendimiz’in İslam’ı alay konusu yapanlara karşı tavrında dönem dönem değişiklikler olmuş mu?
Ben bir farklılık olduğu kanaatinde değilim. Güçsüzken “eyvallah” demek, güçlüyken başka davranmak peygambere yakışmaz. Onun asli tavrı her zaman için neyse
oydu. Ama tekrar ediyorum, burada stratejik anlamdan
ziyade, saldırının tahammül sınırlarının ötesine geçmesi
ve ikazlara rağmen ısrarla devam etmesi şartı aranıyor. İnsan kızgınlık neticesinde bir hakarette bulunabilir. Bizim
Adana yöremizin küfürlerinden birisi hâşâ Allah’a sövmektir. Oradaki yanlış kültür, zaman içerisinde bu cümleyi anlamından o kadar saptırmış ki 5 vakit namazında
olup bu küfrü eden insan tanıdım ben. Bu durumlarda kişinin hiddetten çıkması beklenir. Sonra, “Kardeşim belki
senin ağzından çıkanı kulağın duymuyor, ama sen az evvel şöyle bir cümle sarfettin. Bu çok büyük bir söz.” diye
ikazda bulunulur. Hakaret edenin hemen biletini kesmek
Peygamberi tavırla da uyuşmuyor. İlk çıkarılan kart hiçbir
zaman ceza hukuku değil.
Bazı dinî cemaatlerin kendi dinlerine yapılan hakaretler konusunda sessiz ve tepkisiz kalmayı bir strateji olarak
belirlediklerine şahit olunuyor. İslam geleneği dikkate
alındığında, “tepkisizlik” en büyük tepki olabilir mi?
Tepkisizlik bir tepki olabilir. Tepkilerini ortaya koyanlar doğru tepki mi gösteriyorlar ona bakmak lazım. Karikatür Danimarka’da çizildi, Pakistan’da protesto eylemlerinde Müslümanlar birbirlerini öldürdü. Böyle tepki yerine tepkisizlik daha iyi. En güzel tepki düzgün, asil, vakur,
ciddi, bireysel olmayan, felsefenle, medeniyetinle vereceğin tepkidir. Yaşadığın yere sanatını getir, edebiyatını getir; ancak yaşadığın yere Hafız’ı getirirsen Goethe’yi kaparsın. Ama getiremeyip üstüne bir de sürekli karşındakine “kâfir dersen çatışma kültürünü beslemiş olursun sadece. Ben Müslümanların bu hakaretleri ciddiye almamalarını, onları kendi içlerinde mahkûm etmelerini öneriyorum. Charlie Hebdo 1 milyon baskı yaptı, kimse bilmezdi bu dergiyi, şimdi hepimiz Peygamberimize yönelik o
pis karikatürü görmüş olduk. Kale almamak, hakareti
kendi içine hapsetmek en güzel cevap. Bu cevabı Schimmel, Guénon, Martin Lings gibi insanlar verdi. Bizimse
bir İslam şairimiz yok Avrupa’da, romancımız, filzofumuz,
tarihçimiz yok. Bunları çıkarmadığımız sürece hayıflanmanınbir anlamı da yok. Tepkisel davrananlar, kendi varlıkları olmayanlardır.
Bu Röportaj Perspektif Dergisi Mart 2015 239. Sayısından Alıntıdır.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 10 ❭ Mart · März 2015 · Recep 1436
haber
Srebrenitsa Anneleri’nden
Milli Görüş’e Anlamlı Teşekkür Plaketi
cak ayı sonunda Hollanda’nın Lahey şehrindeki Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza
Mahkemesi (ICTY) Temyiz Kurulu Bosna Hersek’in Srebrenitsa ve Jepa kentlerinde işlenen soykırımın sorumlusu beş subay hakkında kararı onadı. Soykırımdan sorumlu tutulan beş Sırp
subaydan ikisi müebbet hapse mahkum edilirken,
üç subay için ise 35 yıla kadar farklı sürede mahkumiyet verildi.
Srebrenitsa katliamına dönük davaları yakından takip eden, mahkemeye yıllardır bilgi ve belge
sunan, daha önce de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) Srebrenitsa katliamındaki sorumluluğundan dolayı Hollanda’yı dava eden ve dava
başvurusu reddedilen Srebrenitsa Anneleri ve Soykırım Şahitleri Derneği İslam Toplumu Millî Görüş’e (IGMG) dava sürecinde yapmış olduğu yardımlardan dolayı teşekkür plaketi verdi. Üzerinde
Srebrenitsa çiçeğinin olduğu teşekkür plaketini
Srebrenitsa Anneleri Derneği Başkanı Munira Subaşiç IGMG Balkanlar Bölge Başkanı Edin Salkoviç’e takdim etti.
Srebrenitsa çiçeği neyi temsil ediyor?
Srebrenitsa çiçeği Srebrenitsa katliamında şehit
düşenleri temsil ediyor. Adeta Srebrenitsa katliamının sembolü haline gelen çiçeği bizzat Srebrenitsa
şehit anneleri tarafından yapılmış ve 11 beyaz yapraktan oluşuyor. 11 yaprak katliamın başladığı 11
Temmuz 1995’i temsilen kullanılıyor. Çiçeğin beyaz renkli olması ise masumiyetin ifadesi olarak
düşünülmüş.
Srebrenitsa Anneleri Derneği soykırımda şehit
olan annelerin girişimiyle oluşmuş olan bir dernek.
Srebrenitsa ve Jepa’da işlenen soykırımın suçlularının uluslararası camiada suçlu görülmesi için mücadele ediyor. IGMG’nin kendilerine yaptığı desteği dernek yetkilileri şöyle anlattı: “10 seneden
fazla siz ve temsil ettiğiniz teşkilat sürekli yanımızda oldunuz, bizleri desteklediniz. Sizin yardımlarınızın kimi zamanlarda çok büyük ve belirleyici etkisi oldu. Sizlerin desteğini her zaman yanıbaşımızda hissettik. En büyük yardımlarınız ise Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi’nde adalet ararken oldu. Tüm bunlardan dolayı sizin şahsınızda
temsil ettiğiniz teşkilata teşekkür nişanesi takdim
etmeye karar verdik.”
Srebrenitsa Anneleri Derneği’nin hak arayışında ve mücadelesinde yanında bulunmanın, onları
desteklemenin, acılarını paylaşmanın bir şeref olduğunu ifade eden Edin Salkoviç, Milli Görüş’ün
hak ve haklının yanında olmasının en temel çizgisi olduğunu vurguladı ve “Bizim medeniyetimiz
insana faydalı olma üzerine kurulu bir medeniyettir. Temsilcisi olduğum kurum insanlığa faydalı işler yapmaya, mazlum ve mağdurların yanında olmaya devam edecektir. Bu duygu ve bilinçle Avrupa’nın farklı coğrafyalarında ve dünyanın farklı
yerlerinde çalışmalarımızı yürütüyoruz.” dedi. Çalışmalarının temelinde “İnsanların en faydalısı insanlara faydalı olandır” nebevi öğüdünün olduğu-
O
nu söyleyen Salkoviç, Srebrenitsa soykırımını ortaya koyanların “İnsan insanın kurdudur” sözünün
temsilcileri olduğunu söyledi ve “Farklılıkların savaşma ve yok etmek için bir neden olarak görülmediği; tam aksine bir zenginlik olarak değerlendirildiği ve birlikte yaşamın kapılarının aralandığı bir
ortamın oluşmasını önemsemeliyiz.” diye konuştu.
Lahey’de bulunan Boşnak İrtibat Bürosu tarafından da on birinci yüzyıla ait, üzerinde Bosna
Krallığı zamanında bir hakimin adaletini yansıtan
cümlelerin olduğu bir plaket verildi. Plaketin üzerinde şunlar yazıyor: ”Biz adaletli olalım, herkese
adaletle muamele edilsin. Adaletle yatalım, adaletle kalkalım. Herkese adaletle davranalım. İyi günlerimiz olsun.”
Srebrenitsa’da neler olmuştu?
1992’de başlayan Bosna Savaşı 1995’lerde toplu soykırımlarla neticelenmişti. Srebrenitsa soykırımı 20. yüzyıl sona ererken tarihe acı bir olay olarak düştü. Tarihler 11 Temmuz 1995’i gösteriyordu. Yer Bosna Hersek’in Srebrenitsa kenti. Güvenli bölgenin acı bölge haline dönüştüğü yer. 5 günde 8.372 çocuk, genç ve yaşlı Boşnak erkeği katledildiği şehir. BM Srebrenitsa’yı güvenli bölge ilan
etmiş ve 400 silahlı Hollanda barış gücü askerinin
korumasına bırakılmıştı. Srebrenitsa güvenli bölge
olarak tayin edilen 6 yerden birisiydi. Kendilerine
sığınan Boşnaklara sahip çıkamayan Hollanda askerleri masum sivilleri Sırp General Ratko Mladiç’e bağlı güçlere teslim etti ve büyük bir katlimanın yaşanmasına sebep oldu. Sırp general Ratko
Mladiç 11 Temmuz 1995’de kente girmiş ve katliamın fişeğini şu cümlelerle ateşlemişti: “Bir büyük
Sırp bayramının arefesinde, Sırp Srebrenitsa’sındayız. Bu kenti Sırp milletine hediye ediyoruz.” Savaştan önce ülkenin tamamında yaşayan Boşnaklar
bugün ülkenin sadece %24’ünde yaşıyor.
Srebrenitsa katliamı Avrupa’da ikinci dünya savaşından sonra yaşanan en büyük kıyım olarak,
hukuksal açıdan belgelenmiş bir şekilde kayıtlara
geçti. Öldürülen sekiz binden fazla kişi toplu mezarlara gömüldü. Yüzlerce toplu mezar açığa çıkarıldı. Bugün hâlâ toplu mezarlar ortaya çıkmaya
devam ediyor ve yapılan kimlik tespitlerinin ardından şehitlerin mezar taşları oluyor. Yapılan bu soykırıma dair Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav
Nikoliç “Dizlerimin üzerine çöküyorum ve Sırbistan’ın Srebrenitsa’da işlediği suç için af diliyorum.”
demiştir. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde tanıklık yapan bir Sırp askeri Saray
Bosna’da hareket eden her şeye ateş etmek için
emir aldıklarını ve Sırp keskin nişancılarının sivillere ateş ettiğini söylemiştir.
Hasene Derneği Srebrenitsa şehit ailelerine
yardımlar ulaştırdı
Edin Salkoviç Hasene Derneği’nin de kurban,
kumanya ve acil yardımlar kapsamında Bosna
Hersek’teki savaş mağdurlarına yardım ulaştırdığını, şehit annelerinin yanında olduğunu ve desteklediğini söyledi.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 11 ❭
haber
Mart · März 2015 · Recep 1436
“Buyrun, Ben Müslüman’ım” 61.000 Değerli Görüşme İçin Teşekkürler
8 Şubat 2015 tarihinde birçok Avrupa ülkesinde
binden fazla genç “Buyrun, Ben Müslüman’ım”
cümlesiyle sokaklardaydı.
Avrupa’nın 5 farklı ülkesinde 102 noktada 61.000
kişiyle birebir görüşülen etkinlik, karşılıklı yanlış anlaşılmaları aşmak ve ön yargıları azaltmak için saygı, empati ve birbirini tanımanın önemini bir kez daha gözler önüne serdi.
IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, “Birçok araştırmanın Müslümanlara karşı ön yargıların arttığına
işaret ettiği bir dönemde korku ve ön yargıları bertaraf
2
etmek amacıyla ‘Buyrun, Ben Müslüman’ım’ etkinliğini gerçekleştirdik. Stantlarımıza gelen insanlarla tanışarak gönül köprüleri kurduk. Hedefimiz insanların
birbirine yakınlaşması ve birbirlerini tanımasıydı. Bu
manada 61.000 insanla sohbet ettik ve onların gönüllerini kazandık.” dedi.
“Buyrun, Ben Müslüman’ım” isimli aksiyonun etki
alanının oldukça geniş olduğunu, fakat güçlü ve kalıcı
iletişimin tek bir etkinlikle gerçekleşmesinin mümkün
olmadığını da belirten Ergün şu ifadelerde bulundu:
“Bu etkinlikle, karşılıklı iletişim için doğal bir ortam
sunmak istedik. Öte yandan sorumluluğumuzun burada bitmediğini de biliyoruz. Birbirimizi tanımak ve
böylece barışçıl bir toplumsal birlikteliğe katkı sağlamak için atılacak daha çok adım var. Bugün stantlarda
edinilen tanışıklığı kalıcı dostluklara dönüştürmek hepimizin görevidir. Etkinlik kapsamında gününü bu
hayırlı çalışmaya vakfeden bütün kardeşlerime, özellikle gençlerimize ve aksiyonumuza ilgi duyarak katılan
herkese yürekten teşekkür ediyorum. Bugün yaşadığımız bu güzel atmosferi farklı etkinliklerle pekiştireceğiz.”
Köln’de Yeni Yapılacak İki
Minareli Camiye İzin Çıktı
vrupa`nın ilk camisinin açıldığı Köln’e ikinci olarak Bürühl 1974 yılında ilk camiyle tanışır. Dünyaca ünlü otomobil motor gövdelerinin imalatının olduğu binlerce Türk işçinin çalıştığı Bürühl yeni bir camiye daha kavuşuyor. Yaklaşık 35 yıldır farklı adres ve binalarda hizmet veren
Milli Görüş Bürühl cami yönetimi Bürühl Belediyesinden çıkan onayın ardından, yapımla ilgili ilk istişare toplantısını oldukça kalabalık katılımla yaptı.
İnşaatı bittiğinde 1000 kişinin aynı anda namaz
kılabileceği, kubbe ve iki minaresi olan, dersliklerden toplantı salonuna gençlik lokallerinden, spor
salonuna, 160 araçlık park yeri olacak şekliyle yapımı planlanan IGMG Bürühl yeni cami inşaatı iki
yılda ibadete açılmayı hedefliyor.
Yapılan istişare toplantısında Cemiyet Başkanı
Osman Düzgün yeni cami projesinin alt yapı etüd
ve resmi süreç hakkında cemaatı bigilendirdi. Yaklaşık 12 yıldır IGMG Bürühl camisi olarak kiliseler
resmi kurumlar siyasi partilerle iç içe yapılan dialog
toplantı çalışmalarının meyvelerini aldıklarını ifade
eden Düzgün, Bürühl’ün önceki Belediye Başkanı
Mıchael Kreuzberg ve şimdiki Başkanı Dieter Freitag’a cemaatın huzurunda yardımlarından dolayı teşekkür etti.
Düzgün konuşmasını şöyle sürdürdü. "Yapım
öncesi ruhsatı alma noktasında iyi yönetilmesi gereken bir süreç vardı. Allaha hamdolsun bu süreci yönetimdeki kardeşlerimle hep birlikte başarıyla üstesinden geldik. İnşallah yapımınında da bu vefakar
Bürühldeki siz gurbetçi kardeşlerimizle birlikte bu
hayırlı işin de üstesinden geleceğiz" dedi.
A
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 12 ❭
Mart · März 2015 · Recep 1436
haber
UETD Offenbach Şubesi’nin
Açılışına Yoğun İlgi
vrupa Türk Demakratlar Birliği
(UETD) Offenbach şubesinin açılışı
Kur'an-ı Kerim tilaveti ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı.
Frankfurt yakınlarındaki Offenbach şehrinde gerçekleştirilen UETD Offenbach Şubesinin açılış törenine başta Türkiye'nin Frankfurt Başkonsolosu Ufuk Ekici olmak üzere, AK
Parti Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Metin Külünk, çok sayıda
UETD üyesi, çevre cemiyetlerin teşkilat başkanları ve yönetim kurulu üyeleri ve vatandaş
topluluğu katıldı.
UETD Offenbach şube başkanı Orhan
Kul selamlama ve açılış konuşmasında UETD
olarak üstlendikleri misyon hakkında bilgi verdi.
UETD Hessen Bölge Sekreteri Yüksel Özçelik açılış konuşmasında katılımcılara hoşgeldiniz diyerek, Offenbach şube başkanı ve ekibine başarı dileğinde bulundu.
UETD Hessen Bölge Başkanı Mustafa Kasalak, misafirleri selamladığı konuşmasında,
UETD olarak 2015 yılı hedefleri olan, Genel
seçimlere hazırlık, sözde Ermeni soykırımı ile
ilgili çalışma, Mart'ta Çanakkale projesi ile ilgili açıklamalarda bulundu. Kasalak; “8 Mart
Dünya Kadınlar Günü projesinin altyapısı hazır. Türk Kültür
Evi'nde gerçekleştirilecek olan 8 farklı görüşten hanımların sunum yapacağı ve Konya Meram Belediye başkanı Fatma Torun'un da katılacağı bir proğram gerçekleştirilecek” dedi.
Programa davetli olarak katılan Frankfurt Başkonsolosu
Ufuk Ekici konuşmasında; “ülkesini ve bayrağını seven herkesin
yanında olduklarını, vatan ve millet yararına olan her türlü faaliyetlerinde yanlarında olduklarını ifade ederek, 'Bizim için bütün vatandaş birdir ve her vasileyle onlarla birlikte olmaya çalışıyoruz” dedi.
EUTD Bölge başkanları adına proğrama katılan Yaşar Çörtük de bir selamlama konuşması yaparak UETD Hessen Bölge
başkanı ve yeni açılışı yapılan Offenbach şubesi yönetimine başarı dileklerini sundu.
AK Parti Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Metin Külünk; “Avrupa'da yaşayan Türk vatandaşları olarak yalnız ve sahipsiz olmadıklarını yüksek sesle ifade etmek üzere davete icabet ettiğini ve ''Sizlere ustanın selamıyla geldim”
sözleriyle başladı konuşmasına.
Külünk, 50 yıl önce Türkiye'den Avrupa'ya göç eden vatandaşların çok büyük sıkıntılar çektiğini ifade ettiği konuşmasında, bu sıkıntılarla birilikte büyük başarılara da imza attıklarını
söyledi.
Offenbach UETD Şubesinin açılışında Gurup Erler de Semazen gösterisi ile proğramda sahne aldı. İlgi ile takip edilen sema gösterisinin ardından proğram sona erdi.
A
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 13 ❭
Mart · März 2015 · Recep 1436
ilan
Münih’te Birlikteliğin Önemine Vurgu Yapıldı
üney Bavyera DİTİB Eyalet Birliği
organizesinde 91 üye derneğin başkan ve din görevlileri yönelik DİTİB
Münih Merkez Camii’nde istişare ve değerlendirme toplantısı yapıldı.
Toplantıya Münih Başkonsolosu Mesut
Koç, DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat
Yaşar Aşıkoğlu, Din Hizmetleri Ataşesi Kuddusi Uysal, Eyalet Birliği 2. Başkanı Aykan
İnan katıldı.
Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan toplantıda Güney Bavyera Eyalet Birliği 2. Başkanı ve DİTİB Bölge Görevlisi Aykan İnan
Bavyera Eğitim Bakanlığı ile yapılan İslam
Din Dersi verme hakkı ile ilgili görüşmeleri
aktardı ve bu bağlamda Müslüman Cemaat
Kütüğü’ne kayıtların önemine değinerek,
Eyalet Veliler Birliği’nin kurumsallaşması,
Sosyal Hizmet Kurumu kurmak, Koruyucu
Aileler bulmak, Anaokulu açmak, İslam Din
Dersi verme hakkı kazanmak ve uygun derneklerde öğrenci evleri açmak gibi hedeflerinin olduklarını ifade etti.
Münih Din Hizmetleri Ataşesi Kuddusi
Uysal, dernekler ile eyalet birliğinin koordineli çalışması, işbirliği içerisinde olmasının
din hizmeti alanında verimi artıracağını ifa-
G
de ederek, din görevlilerinin ve dernek başkanlarının karşılaştığı konular hakkında genel bilgiler verdi.
Münih Başkonsolosu Mesut Koç özellikle Alman resmi makamları ile yaptığı görüşmelerden kesitler aktardı. Münih Belediyesi’ne ait huzurevlerinde İslami usullere uygun
hizmet ve mekan sunabilmek için dini cemaatlerden destek isteneceği bilgisini veren Koç,
istişare toplantısının hayırlara vesile olması
temennisinde bulundu.
Ortak akıl, ortak fikir ve koordine başarının en etkin öğesi olduğuna vurgu yapan DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yaşar
Aşıkoğlu; “DİTİB Genel Merkezi ile eyalet
birlikleri ve dernekler bir bütünün parçaları
olarak ortak hareket etmelidir. Derneklerimizin ve eyalet birliklerimizin hedefi doğru ve
güvenilir din hizmeti vermektir” dedi.
Konuşmalardan sonra bölgedeki başarılı
derneklere ödüller verildi. Müslüman Cemaat Kütüğünde Almanya’da en çok kayıta sahip
olan Bobingen DİTİB Derneğine adına dernek başkanına DİTİB Genel Başkanı Prof.
Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu tarafından üstün
gayret ve başarılarından dolayı ödül verildi.
Program toplu fotoğraf çekimi ile son
buldu. HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Amerika’daki 3 Müslüman Gencin
Vahşice Katledilmesini Şiddetle Kınıyoruz
merikanın Caroline
Eyaletinde ırkçı ve İslam düşmanı olduğu
tahmin edilen bir kişinin
komşusu olduğu 3 Genç
Müslümanın evine girerek intikam alırcasına silah ile infaz
edilerek öldürülmesini şiddetle kınıyoruz.
Kısa adı TGRLP e.V. olan
Türk Toplumu RheinlandPfalz Eyaleti Derneği Başkanı İhsan Altındaşoğlu yapmış
olduğu açıklamada; “Son dönemlerde başta Avrupa ve
Amerika olmak üzere artan İslamafobi ve yabancı düşman-
A
lığı tüm müslümanaları endişelendiriyor.
Amerika’daki 3 Müslüman
gencin katledilmesine sessiz
kalan Amerika ve Avrupa yöneticileri ile basın ve yayın
kuruluşlarınıda üç maymunları oynaması iki yüzlülüğün
tam bir göstergesidir.
Avrupa’da ve Amerika’da
tek yanlı tahrik edici yayınlar
ile İslam düşmanlığı körüklenmektedir. Terörün, şiddetin her türlüsüne karşı olduğumuzu beyan ederek, ölen ve
saldırıya uğrayanın dinine, ırkına ve rengine bakılmaksızın, şiddete, tehdide ve ayrımcılığın her türlüsüne karşı olduğumuzu kamuoyuna duyururuz.’’
TGRLP e.V. Olarak bu
hain katliamın son olacağını
ümit eder, gerekli tedbirlerin
alınarak şiddete meyilli ırkçı
ve İslam düşmanlarının eylem
yapmadan yakalanarak adalete teslim edilmesini temenni
ederiz.
THY Friedrichshafen'den 29 Mart'tan
İtibaren İstanbul Bağlantısıyla,
Her Gün Tüm Türkiye'ye Uçuyor
HY Friedrichshafen'den
İstanbul bağlantısıyla,
tüm Türkiye'ye 29
Mart'tan itibaren her gün uçulabileceğinin müjdesini veren
THY Friedrichshafen Müdürü
İbrahim Günaydın, “Gidiş dönüş herşey dahil 159 Euro’dan
başlayan fiyatlarla haftanın 7 günü sevdiklerinize kavuşma imkanı sunuyoruz” dedi.
THY Friedrichshafen Müdürü Günaydın, açıklamasında
“İstanbul için her şey dahil gidiş dönüş 159 Euro olarak sunulan ücretlerin sınırlı sayıda koltuk ve biletleme tarihi: 13-27
Şubat 2015, uçuş tarihi: 13 Nisan-30 Haziran için geçerli olduğunu bildirmiştir. Diğer tüm kural ve detaylar için turkishairlines.com adresini ziyaret ediniz” ifadesini kullandı.
Bu tarihlerden sonra da avantajlı kampanyaların devam
edeceğini kaydeden Günaydın, “Amacımız yeni tarifemizle
yolcularımıza en iyi imkanlarla hizmet vermek olacaktır” dedi.
Yeni tarife ile birlikte Friedrichshafen’den İstanbul bağlantısı ile başta Izmir, Bodrum, Malatya, Kayseri, Diyarbakır,
Trabzon, Gaziantep olmak üzere iç hatlardaki diğer noktalara
bağlantı imkanlarında artış sağlayan Türk Hava Yolları’nın
uçuş bilgilerini turkishairlines.com adresinden edinebilirsiniz.
Friedrichshafen’den İstanbul’a haftanın her günü yapılacak
uçak seferlerinin saati 15.40. Varış saati ise 19.20. İstanbul’dan
Friedrichshafen’e uçak seferleri ise yine haftanın her günü saat
13.00’de yapılacak. Varış saati ise 14.50.
T
❬ 14 ❭
Mart · März 2015 · Recep 1436
haber
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 15 ❭
O Bir Fikir
ve Mücadele
Adamıydı
mur_kubat@hotmail.com
ikirleri ve mücadelesiyle
öncü isimlere ihtiyacımız
her dönem büyük olmuştur. Onlar, bilhassa buhran dönemlerinde ve sıkıntılı zamanlarda ortaya
koydukları düşünce ve eylemleriyle
toplumlara yön tayin etmişlerdir. Bu
insanları farklı kılan yönlerin ön plana çıkarılması ve genç nesiller tarafından örnek alınması toplumların
inşasında hiç kuşkusuz önemli kazanımlara vesile olacaktır. Fikrin mücadeleden, mücadelenin fikirden yoksun olduğu durumlarla çokca karşılaşırız; lakin fikrin ve mücadelenin birlikte bir şahsiyette bir arada olması
çok nadir görülen durumlardandır.
Bu yazıda bir düşünce ve eylem adamını konu edineceğiz; İslam’ı anlayış
ve kavrayış tarzı evrensel olan; ümmetin içerisinde bulunduğu sıkıntıların sebeplerine yönelik düşünceler
geliştiren bir düşünce adamını. Bu
tür öncü kişileri ayrı kılan kimi özellikler vardır; bu özelliklerden bir kısmına değinmeye çalışacağız.
İslam’ı kendisine annesinin sevdirdiğini söyler. Çocukluk yıllarında
sabah namazını cemaatle kılmaya
özen gösteren; namazlarda okunan
Rahman ve Alak Sûrelerinin şahsiyetinde izler bıraktığı bir kişiden söz
ediyoruz. O İslam’ı atalarından aldığı bir miras olarak değil, yeniden keşfettiği bir inanç sistemi olarak değerlendirmiştir. Tarihte özne olan, tarihe
yön veren tecrübelere sahip olan bir
inancın müntesiplerinin bugün neden nesnelleştiği üzerine kafa yordu.
O sadece kendisi için, kendi ülkesi
için değil, tüm Müslümanların
sorunları üzerine ve İslamî yeniden doğuşun önündeki sorunlar
üzerine düşünceler geliştirdi.
Müslümanların içinde bulundukları olumsuz şartlardan kurtulmaları için yeniden İslamlaşma fikriyatını gündeme taşıdı.
O söylemleri ile eylemleri örtüşen bir liderdi. İnançlarının ve
kimliklerinin korunması için
halkına önderlik etmiş bir öncüydü. Onun mücadelesi özgürlük ve bağımsızlık mücadelesiydi; birlikte yaşamın ancak özgürlüklerle olacağına inanıyordu.
Birlikte yaşamı onayladığını ve
mağdur olsa da mağdur etmeyeceklerini şu cümlelerle dile getirmiştir: “Biz bu kirli savaşta taraf
F
Murat KUBAT
değiliz! Hırvatlar, Sırplar Boşnakların kardeşleridir. Biz bu savaşta taraf
değiliz. Ordumuz asla mağduru ezmeyecektir. Ordumuz bize haksız
saldıranlara karşı bir direnç gösterecektir”.
Sade bir insandı. Ulaşılamaz birisi değildi; halkın içerisinde rahatça
ulaşılabilen birisiydi. Sade yaşadı,
mücadelelerle dolu bir hayat geçirdi
ve sade bir mezar istedi. Kendisi için
bir anıt yapılmasını kabul etmedi.
Son yolculuğuna uğurlanmadan önce yaptığı vasiyet ile şehitlerle birlikte olmayı tercih etti ve “Beni askerlerimizin arasına gömün” dedi. Nefreti değil barışı savundu. Köleliği değil
özgürlüğü tercih etti. Zulme asla boyun eğmedi; “Ben hiçbir otoriteyi
sevmem, yalnızca O’nun (Allah’ın)
otorisenden başka; ben hiçbir otoriteye tâbi olmam, yalnızca O’nun
otoritesinden başka” diyen ve özgürlüğü önemsediğini belirten bir şahsiyetti. Halkıyla birlikte omuz omuza
özgürlük ve varoluş mücadelesi ortaya koydu ve ülkesinin bağımsızlığı
için büyük kazanımlara vesile oldu.
Adildi; öyle ki, bir ülkesinin insanlarına dönük yapılan zulme rağmen
adaleti elden bırakmadı ve “Düşmanım, sana bir tek borcum var: Adalet...” diyerek bunu dile getirdi. Hatta düşmanları dahi onun adaleti hakkında şahitlik etmişlerdir.
İnancı, kimliği ve özgürlüğü uğruna bedel ödemeyi göze alabilecek
bir şahsiyetti; “asla köle olmayacağız”
dedi. Her platformda inancını ve
kimliğini gizlemeden açıkça ilan etti;
❬
dosya
Mart · März 2015 · Recep 1436
Hiç şüphesiz düşünce ve eylemi kendisinde toplayabilmiş şahsiyetler kolay
yetişmiyor. Fikirleri ve mücadelesiyle
topluma yön veren şahsiyetler dünyaya
kolay gelmiyor. Bu tür şahsiyetlerin kıymeti bilinmeli ve genç kuşaklara bir
model olarak tanıtılmalıdır.
“Ben bir Müslümanım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir savunucusu olarak telakki
ediyorum” demiştir. İnanmanın ve
düşüncesinin bedelini hapishanelerde geçirerek bedel ödemiş bir şahsiyetten söz ediyoruz. Doğru bildiği
yolda yürüme noktasında kararlı birisiydi; “Bizi, yok etmekle tehdit ediyorlar. Ama bilsinler ki Müslümanlar
yok olmayacaktır.” diyerek kararlılığını ve mücadelesini ortaya koydu.
Onun en belirgin vasfı sahip olduğu
mücadele ruhuydu. 1983’te 14 yıl
hapse mahkum edilmiş, çıkan af sebebiyle 1989’da özgürlüğüne kavuşmuştu. Zulme prim vermedi.
1987’de hata yaptığını kabul etmesi
durumundan serbest bırakılcağı söylendiğinde, bu teklifi şiddetle reddetmiş ve zulme asla boyun eğmemiş birisidir. Haklı bulduğu davasında direnen bir adamdı. Tüm engellemelere rağmen doğru bildiği yolda yürümesini bilmiş bir şahsiyetti. Davası,
mücadelesi ve halkı için hayatını ortaya koyabilecek kadar cesur bir liderdi. Ülkesinin bağımsızlığı uğruna
mücadele eden bir kahraman olarak
tarihte yerini aldı. Ali İmran Sûresi’ndeki şu ilahi hakikati kendisine ilke edinmişti adeta; “Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın.
Eğer inanmışsanız, üstün gelecek
olan sizsiniz.”
Hiç şüphesiz düşünce ve eylemi
kendisinde toplayabilmiş şahsiyetler
kolay yetişmiyor. Fikirleri ve mücadelesiyle topluma yön veren şahsiyetler dünyaya kolay gelmiyor. Bu tür
şahsiyetlerin kıymeti bilinmeli ve
genç kuşaklara bir model olarak
tanıtılmalıdır. Kimden söz ettiğimizi anlamış olmalısınız; Aliya
İzzetbegoviç’ten söz ediyoruz.
Aliya hakkında söylenen şu söz
kendisinin insanlık kumaşını ele
vermektedir: “Bazı insanlar vardır uzaktan seversiniz ama tanıdığınızda nefret edersiniz. Bazı
insanlar vardır, hem uzaktan seversiniz hem de tanıdıkça sevginiz artar. Aliya bu ikinci sınıfa
giren ender şahsiyetlerdendi”.
O hayatını tamamladı ve geride kendisine şahitlik edecek
güzel ameller bıraktı. Onu vefatının onbirinci seneidevriyesinde
rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Ruhu şâd, mekanı cennet olsun.
HASENE Bölge Temsilcileri Kerpen’de
Biraraya Geldi
asene Derneği’nin 2015 yılı ilk bölge
temsilciler toplantısı Kerpen’de gerçekleşti. Almanya’nın muhtelif bölgelerinin
yanı sıra Avusturya, İsviçre, Belçika, Danimarka,
Hollanda, Fransa, Bosna Hersek ve Türkiye’den
Hasene temsilcileri bir araya geldi. 2014 yılının
kısa değerlendirilmesinin yapıldığı toplantıda
2015 yılının çalışmaları masaya yatırıldı ve çalışma stratejileri ortaya kondu.
Toplantıda konuşan Hasene Derneği Başkanı
Mesud Gülbahar 2015 yılına dair beklentilerini
paylaşarak konuşmasına başladı: “Farklı kampanya ve projelerimizle 2015 yılında da mazlumların
umudu olacak, gözü yaşlı çocukların başını okşayacak ve unutulmuş olmaktan dolayı gönlü kırık
olanların gönüllerini yapmaya çalışacağız. Ulaşılamayan yerlere ulaşacağız. Rabbim 2015 yılı çalışmalarımızı bereketlendirsin.” 2015 yılının Hasene
Derneği’nin kuruluşunun beşinci yıldönümü olduğunu söyleyen Gülbahar, “5 yıldır hayır çalışmalarımız aralıksız sürdü ve milyonlarca insana
ulaştık. Güvenilir, gerekli ve güncel bir hayır kurumu olma noktasında çabalarımız sürecek.” diye
konuştu.
2015 Kumanya Kampanyası’nın startı
23 Nisan’da veriliyor
Hasene Derneği Teşkilatlanma Sorumlusu
Ömer Benli 2015 yılının kumanya ve kurban
kampanyasında izlenecek stratejileri aktardı; bölgeler nezdinde 2014 yılı başarı değerlendirmesini
yaptı. 2015 yılı kumanya kampanyasını 23 Nisan’da başlayacağını paylaşan Benli, kampanyaya
dair şu bilgileri verdi:“ 2015 kumanya kampanyasını 35 ülkede, Türkiye’de 35 ilde, 106 gözlemci
nezaretinde yürütmeyi planlıyoruz. Her sene olduğu gibi bu sene de bir kumanya bedelinin 45 €
olmasını uygun gördük. Bunun yanında 5 €’luk
bir miktarla eğitim imkanlarından yoksun bölgelere eğitim yardımı yapılacak.”
H
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 16 ❭
Mart · März 2015 · Recep 1436
haber
IGMG Hessen Bölgesi İrşad Konferansları Devam Ediyor. F.Griesheim ve Kelsterbach Şubelerinin Ortak Programı
‘Günümüzdeki İslam Anlayışı ve Müslümanlar’
slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları
(IGMG) Hessen Bölgesi geçtiğimiz pazar günü Frankfurt ve Kelsterbach şubelerinin birlikte İrşad proğramları çerçevesinde düzenlediği konferans büyük ilgi gördü.
Frankfurt-Griesheim Saalbau’da gerçekleşen ‘Günümüzdeki İslam Anlayışı ve
Müslümanlar’ konulu konferansa, IGMG
Hessen Bölge Başkanı Bilal Kaçmaz’ın yanısıra, Türkiye’den Yr. Doç. Dr. Ebubekir
Sifil, Konya Merkez Vaizi İlahiyatçı Yazar
Abdurrahman Büyükkörükçü de katılarak
birbirinden değerli, Ehl-i Sünnet çizgisini
esas alan konularda görüşlerini paylaştılar.
Frankfurt Griesheim’den Ali Çiçek’in
sunduğu program, IGMG Kelsterbach Şubesi Başkanı Aydın Baz ve Griesheim Şube
Başkanı Hüseyin Düzgün’ün selamlama
konuşmalarının ardından açılış Kur’an-ı
Kerim’ini okumak üzere Dünya Kur’an-ı
Kerim okuma birincisi Hassan Sadıki mikrofona davet edildi. Sadıki her zaman olduğu gibi bu okuyuşu ile gönülleri fethetti.
Yrd. Doç. Dr. İlahiyatçı-Yazar Ebu Bekir Sifil ‘Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’nin önemi üzerinde durduğu konuşmasında ‘Okunan Kur’an-ı Kerim’dir fakat verilen mana bize aittir. O manayı kendi heves ve havamız üzerine verirsek, Allah muhafaza Kur’an bizi perçemimizden tutup
cehenneme atacaktır’ dedi.
Müslümanları Sünnet-i Seniyye’den
uzaklaştırma çalışmalarına karşı uyanık olmaya davet eden Sifil, ‘’Herhangi bir kimse
söylediği bir sözün arkasına yüz tane de
ayet koysa, o söylediği sözün meşru, doğru
ve hakikat olduğunu göstermez. Niye göstermez, çünkü o ayetlere anlam veren o kişi o anlamı doğru mu verdi eğri mi verdi
bunu bilmemiz lazım. Ayet okumak marifet değil, okursunuz ama ayete nasıl anlam
veriyorsunuz bu önemli. Ayete anlam veren
bir insan, acaba kendi hevasını mı söyletiyor Kur’an’a, yoksa gerçekten Allah (cc)’ın
murad ettiği manayı mı yansıtıyor bize bu
noktanın tayini önemli. Bunu nasıl tayin
edeceğiz. Sünnet-i Seniye’ye ve Sahabe-i
Kiram’a bakacağız. Onlar bu ayeti nasıl anladılar ona bakacağız. Onların anladığından başka bir anlam verilmişse ‘dur’ diyece-
İ
ğiz. Burada birşey var. Onlar (Sahabe) bizden daha iyi biliyorlardı bunu, bu ayate bu
manayı vermediler sen şimdi bu manayı veriyorsun. İşte burada bir operasyon var.
Müslümanları inanç ve itikatlarından
uzaklaştırabilmek için büyük bir algı operasyonu başlatıldığını söyleyen Sifil, bu hadis sahih değildir, şu hadis uydurmadır gibi
sözlerle Sünnet-i Seniye’yi itibarsızlaştırmak gibi bir operasyona karşı uyanık olmaya, bu gibi sözlere itibar etmemeye davet etti ve Sünnet-i Seniyye’ye başvurulmayan
Kur’an-ı Kerim’e mana vermeye çalışanlara
asla itibar etmemeleri hususunda uyardı.
Özellikle gümüzde Sahabe-i Kiram’ı
gözden düşürmeye yönelik özel gayretler
olduğunun altını çizen ve Ümmeti asli kimlik unsurlarından koparmak ve uzaklaştırmak için özellikle ortaya atılmış bir projedir
diyen Sifil, ‘’Yeni yetişen nesillerimizin bilincinden, şuurundan Sünnet ve Sahabe
unsurlarını büyük ölçüde aldılar, kaldırdılar. Sünnet-i seniyyeye itibar edilmeyince
sadece ortada insanların keyfine göre anlam
verilmiş Kur’an ayetleri kaldı. Onu istedikleri gibi hevalarına göre mana veriyorlar, istismar ediyorlar. Kur’an’a davet adı altında
da olsa arkasında gizli bir algı operasyonu
var.’’ dedi.
İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG)
Hessen Bölge Başkanı Bilal Kaçmaz da yaptığı selamlama konuşmasında IGMG Kelsterbach şubesi ve Griesheim şubesinin birlikte gerçekleştirdiği proğrama katılma teveccühünde bulunan herkese teşekkür etti.
İrşad proğramlarına ara vermeden devam
edeceklerini ifade ederek, ‘’Türkiye’den davetimize icabet eden değerli hocalarımızla,
onlardan alacağımız ilhamla varlık mücadelemizi sürdüreceğiz inşallah’’ dedi.
Verilen aranın ardından Beytullah Gelgeç, Merhum Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan konulu bir şiir okudu.
Türkiye`den Konya Merkez Vaizi, İlahi-
yatçı-Yazar Abdurrahman Büyükkörükçü
hocaefendi sohbetini icra etmek üzere kürsüye geldi.
‘Konya’nın manevi lideri Mevlana’dan,
Konya’dan ve Türkiye’mizden selam getirdim’ diyerek konuşmasına bir anekdotla
başladı. Umrede bir yerde topluca otururken tanışma esnasında birine sorum nerelisiniz, cevaben ‘Iraklıyım’ dedi. Bize siz neredensiniz diye sordu. Bizler de Türkiye’den
dedik. O Iraklı bize şu unutulmaz sözü söyledi. ‘’Sizler bizim senedimiz müslümanların güvencesisiniz’’ dedi. Alem-i İslam bizlere işte bu gözle bakıyor.
Osmanlı döneminden beri üzerimizde
çok çalışıldı. İslamdan uzaklaşmamız için
aslımızdan taviz vermemiz için, sadece adı
müslüman olmamız için nice oyunlar oynanıyor, planlar, progamlar tertip ediliyor.
Bir şair ‘’Yamadık dünyamızı yırtarak
dinimizden, Din de gitti dünya da gitti elimizden’’ demişti. Son yüzyıl hep dünyamızı tamir etmek için yamamak için hep dinimizden yırttırdılar bize, ama din de gitti
dünya da gitti elimizden. İnşaAllah ümitvarız. Sizler Türkiye’den güzel müjdelerle geldim. Artık rüzgar müslümanların arkasından tekrar esmeye başladı, yepyeni bir nesil
geliyor elhamdülillah.’’ dedi.
‘Hadis-i Şerifler ve Sahabenin kavli olmadan önümüze bin adet Kur’an-ı Kerim
de koysanız gerçek İslam`ı yaşayamazsınız.
İslam ile amel edemezsiniz’ diyen Büyükkörükçü, sadece Kur’an’a bakarak İslam`ın
beş şartını yerine getiremezsiniz mesela.
Oradan nüfuz ediyorlar.
İnadına Resülullah (s.a.v)’in sünnetleriyle amel edelim inşaAllah, Kur’an ve Sünnet yolundan ayrılmayalım’’ diyen Abdurrahman Büyükkörükçü, bir dizi tavsiyelerde bulunarak. sohbetini dualarla bitirdi.
Griesheim Gençlik Teşkilat Sekreteri
Mücahit Çöllü’nün kapanış Kur’an-ı Kerim’i ile program sona erdi.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 17 ❭
haber
Mart · März 2015 · Recep 1436
T.C. Köln Başkonsolosluğu'ndan "Bahara Merhaba" Futbol Salon Turnuvası
.C. Köln Başkonsolosluğu’nun organize ettiği bir
turnuva ile, Başkonsolosluk çalışma bölgesindeki
Türk futbol kulüpleri “bahara merhaba” futbol
salon turnuvasında bir araya geldiler.
Hürth’te düzenlenen ve çoğunluğu Türk gençlerinden
oluşan 10 futbol kulübünün maçları centilmenlik çerçevesinde büyük çekişmelere sahne oldu.
T
Etkinlikte konuşan T.C. Köln Başkonsolosu Hüseyin
Emre Engin; “gençlere yaşadığınız ülkenin kültürünü öğrenirken, kendi kültür ve dilinizi de unutmayın” mesajı
verdi.
Düzenlenen bu turnuvayı geleneksel hale getirmeyi
amaçladıklarını belirten Başkonsolos Engin şöyle konuştu: “Başkonsolosluk bünyesinde uzun süredir Köln’de
ALMANCA
KUR'AN
MEALİ
futbol takımlarımızla bir araya gelmiyorduk. Bu baharın
başında bir başlangıç yapalım dedik. Bu bahara başlangıç
turnuvasını önümüzdeki yıllarda da gerçekleştirip geleneksel hale getirmek istiyoruz. Ayrıca başkanlarımızla bir
araya gelip futbol konusunda sıkıntılarımız ne, beklentiler ne, sadece futbolla değil de kültürle bu gençlerimizi
nasıl bir arada tutabiliriz, dillerine nasıl bağlarız onu konuşacağız.”
Gençlere de seslenen Başkonsolos Hüseyin Emre Engin, “Kendi kültürel bağlarını koparmasınlar. Burada Almanya’da yaşıyorlar, Alman dilini konuşuyorlar, Almanya’da yaşayacaklar, burada evlenecekler o yüzden hem Alman hem Türk kültürüne bağlı olarak yetişsinler, çocuklarını o şekilde yetiştirsinler, Türkiye gibi çok derin bir
kültürden kopmasınlar. Bu binlerce yıllık kültür onların
Almanya’daki ile birlikte en büyük hazineleri olacak.
Gençlerimizin ve çocuklarının bu kültürden beslenmeleri geleceğimiz için çok önemli” dedi.
DİTİB Akademisi “2015
Uygulamalı Din Hizmetleri
3. Dönem” Programı Başladı
Al-Quran Al-Karim
Cemiyetlere ve
İşadamlarımıza Fırsat,
Programlara Gelen ve
Almanca Meal ile
İslamı Tanımak İsteyen
Misafirlere Verilebilecek
En Güzel Hediye
(100 Adet 250,- Euro)
2,5 €
+Posta Ücreti
288 sayfa
Paket Halinde
Almak İsteyenlere
Posta Ücretini
Biz Karşılıyoruz
13,5x19,5 cm Orta Boy
Karton Kapak
İki Renk Baskılı
Sipariş İçin: info@hayatonline.eu · Handy: 0171-1970212
İTİB Akademisi tarafından, Almanya’da İlahiyat
eğitimi gören öğrencilerin desteklenmesi amacıyla başlatılan “Uygulamalı Din Hizmetleri” seminerinin 3. Bölümü 02.03.2015 tarihinde başladı. 25
gün devam edecek olan bu özel sertifika programı, Din
Hizmetleri alanındaki ihtiyaçları dikkate alınarak hazırlanmakta ve sadece İlahiyat öğrencileri katılabilmektedir.
2014 yılı Mart ayında Modül A ile başlayan “Uygulamalı Din Hizmetleri” programının üçüncü bölümü
olan Modül C, 26 Mart 2015 tarihinde sonlandırılacak.
Frankfurt ve Münster Üniversitelerinin İlahiyat bölümlerinden katılan öğrenciler Fıkıh, Kuran-ı Kerim,
Cami İçi Din Hizmetleri Mesleki Uygulama ve Din Bilgisi, Manevi Rehberlik ve Danışmanlık, Dini ve Etnik
Farklılıklar ve İletişim ve Cami İçi Dini Bilgiler Eğitimi
İlke ve Yöntemleri ile Materyal/Kaynak Kullanımı derslerini görecekler.
Programa katılarak öğrencilerle buluşan DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu, İlahiyat öğrencilerinin Almanya’daki yeri ve varlıklarının önemini
vurguladı. İlahiyat alanının farklı disiplinlerden oluştuğunu vurgulayan Prof. Aşıkoğlu, iyi bir ilahiyatçının,
özellikle dini hizmetler ekseninde İslam bilimleri ve tarih, psikoloji, sosyoloji ve eğitim gibi alanlardan da faydalanarak kendisini geliştirmesi gerektiğini ifade etti.
Programın ana hedefi, üniversitelerde verilen teorik
bilgileri tamamlamak üzere, ilahiyat eğitiminin pratiğini
teşkil eden cami içi din hizmetleri alanında ilahiyatçıları
güçlendirmek ve desteklemek.
D
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 18 ❭
Mart · März 2015 · Recep 1436
Müslüman Aileler Ölüm ve Felaket
Anında Yalnız Kalmayacak
lmanya’da Müslüman aileler, ani ölüm ve benzeri felaketlerde manevi desteksiz kalmayacak. Bu durumlarda polis, itfaiye ve doktor kurbana müdahale
ederken, kurban yakınlarına destek olan Acil Durum
Manevi Refakatçileri konusunda Hıristiyan-İslam Cemiyeti (CIG) altı yıldır çalışıyor. Bir çok kent için 100’ün
üzerinde refakatçi eğiten CIG, yenilerini bekliyor.
Almanya’daki Müslüman aileler, yakınların ölümü ve
benzeri felaket anlarında desteksiz kalmayacak. Hıristiyanİslam Cemiyeti (CIG), Müslüman ailelerine yardımcı olmaları için 2009 yılından beri Müslüman Acil Durum
Manevi Refakatçileri (Notfallbegleiter) yetiştiriyor. Almanya’da, bir felaketin yaşandığı eve polis, itfaiye ve ambülans
doktorunun yanı sıra manevi destek hizmetinin (Notfallaseersorge) ulaştırıldığını hatırlatan CIG müdürü Dr. Thomas Lemmen, Müslüman refakatçi yetiştirmeye başlayan
ilk kurum olduklarını ve tüm Kuzey Ren Vestfalya (KRV)
eyaleti için şimdiye kadar 100’ün üzerinde refakatçi yetiştirdiklerini bildirdi.
MÜSLÜMAN AİLELERDE DİL, DİN VE
KÜLTÜR ENGELİYLE KARŞILAŞILIYORDU
Diyalog ve Eğitim Vakfı’nın verdiği Diyalog Ödülü sahibi de olan Dr. Lemmen, projeyi, gönüllü Müslüman Acil
Durum Manevi Refekatçileriyle birlikte tanıttı. Dr. Lemmen projeye, göçmen ve Müslüman ailelerine gidince dil
ve kültür engeliyle karşılaşan polis ve itfaiyenin kendilerinden Müslüman refakatçiler yetiştirmelerini rica etmesiyle
başladıklarını bildirdi. Şimdi benzer eğitim veren Osnabrück, Frankfurt gibi yerlerde kurumlar olduğunu bildiren
Lemmen, şimdiye kadar Köln ve Duisburg’dan 10’ar, Solingen’den beş, Rhein Erft Kreis ve Oberhausen’den üçer,
Gummersbach’tan dört ve diğer bir çok kentten, 100’ün
üzerinde Müslüman refakatçi eğittiklerini kaydetti. Yılda
bir verdikleri kursların günlük sekizer saatten 10 gün ve
A
toplam 80 saatten oluştuğunu bildiren Dr. Lemmen, “Ailede ani bir ölüm yaşanınca orda bir kaos yaşanıyor. Ailenin bundan başa çıkması için manevi desteği refakatçiler
veriyor. Verdiğimiz kurslar, acil durumda insanlara yardım
edebilmek için ne gerekiyorsa hepsini içeriyor. Eğer ani
ölüm veya başka bir felaket yaşanmışsa polis, itfaiye ve
doktor kurbanla ilgileniyor. Ama geride aile mensupu çocuklar, anne veya baba kalıyor. Gönüllü refakatçiler onlara
manevi ilk yardımı yapıyorlar” dedi. “Bizce Müslümanlar
Almanya’nın bir parçasıdır” diyen Lemmen, “Ve böylesi
bir angajmanla toplumun bir parçası olduklarını gösterebilirler. Başkasına yardım tüm dinlerde önemli bir şeydir. Yeni adayları bekliyoruz” dedi.
KENDİ HAYATIMIZDA DA FAYDALI
OLAN DEĞERLİ ŞEYLER ÖĞRENDİK
Müslüman gönüllü refakatçilerden Ayşe Akova oturdukları kentlerde, kendisinin Rhein Erft Kreis’da bu hizmeti verdiklerini bildirdi. Özellikle polis ve itfaiye ile göçmen aileler arasında dil engelini aşmada aracılık ettiklerini
bildiren Akova, ailenin dileklerini sorduklarını, gerekirse
diğer aileleri ve camiyi haberdar ettiklerini aktardı. Halil
Aydemir ise “Dönüşümlü şekilde, bir hafta boyunca 24 saat ulaşılır olmanız gerekiyor. Her an aranabilirsiniz” dedi.
Züleyha Bozkurt, her ailenin farklı yas tuttuğunu, desteği
bireye göre şekillendirmek gerekitğini aktarırken, Sevim
Öztürk, kurslarda dini bilgilerden cenaze yıkanışına kadar,
özel hayatlarında da çok kullanışlı değerli şeyler öğrendiklerini aktardı.Eliza Aleksandrova da tecrübelerini aktardı.
CIG’ın şimdiye kadar 5-6 değişik dilde yetiştirdiği gönüllü refakatçiler ordusuna katılmak isteyenler, ücretsiz olan
eğitime katılmak için Alte Wipperfürther Str. 53, 51065
Köln adresindeki CIG’a 0221 16834624 numaralı telefon
veya www.chsislages.de, www.chistenundmuslime.de ve
lemmen@chrislages.de e-mail adresinden ulaşabiyor.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı Rahmetle Anıyoruz
.C. 54. Hükümetin Başbakanı merhum Prof.
Dr. Necmettin Erbakan ahirete irtihalinin 4. Seneyi devriyesinde Almanyadaki gurbetcilerimizin müspet şahitlikleriyle kendisini rahmet ve minnetle
anıyor. Avrupa`nın pek çok ülkesinde Erbakan Hoca çeşitli anma proğramlarıyla ölümünün 4. yılında dua ve
minnetle anılıyor.
Başta Federal Almanya olmak üzere Avrupa`nın bazı
merkezlerine büro açan Saadet Partisi ölüm yıldönümü
olan 27 Şubat`ta başlayarak Mart ayı ortalarına kadar
anma proğramlarıyla Erbakanı anacak. Saadet Partisi
Köln il Başkanı Muzaffer Aydın gazetemize verdiği demeçte 14 Mart`ta Türkiye`den katılımlarında olacağı
Erbakanı Anma Proğramı düzenlediklerini, ayrıca tüm
Saadet bürolarının kurulduğu Avrupa`nın merkezlerde
çeşitli etkinlikler yapılacağını ifade etti.
Köln şehri sokaklarında, Köln temsilcimiz İskender
T
Güngör vatandaşlarımıza Milli Görüş Lideri rahmetli
Erbakanı sordu.
SALMAN AYDIN
(İlahiyatçı Köln Fatih Cami İmamı)
27 Şubat bir bilim adamının, bir ilim insanının darı
dünyadan darı ahirete irtihalinin 4. sene-i devriyesidir.
Bu hareket aksiyon insanını rahmetle anıyor. Arkada
kendisini sevenlere tekrar baş sağlığı diliyorum. Türkiye`de rahmetli Adnan Menderes`in idamıyla büyük bir
haksızlık yapıldı. Onun akabinde ipe çekmediler ama,
Adnan Menderes`ten sonra Türkiye`de haksızlığa en
büyük maruz kalan ikinci bir kişi Sayın Prof.Dr. Necmettin Erbakandır.
OSMAN GÜÇLÜ (Serbest meslek)
Rahmetli Erbakan hoca asrın yetiştirdiği en büyük
Türk dehalardan birisidir. Yerinin doldurulabileceği de
mümkün görünmüyor. Yaşarken değerini bilemediği-
haber
miz böyle bir bilim insanı için bir yüzyıl
daha sanırım bekleriz. Kendisini rahmetle yad ediyoruz. Allah rahmet etsin
şefaatına inşallah bizleri de dahil eder.
Onun gibi dehaları geliştirme potansiyeline bu millet sahiptir. Umudumuzu yitirmeyeceğiz inşallah bu millet tekrar bir
Fatihler çıkaracaktır. Erbakan hocamız
gibi dehalar oldukça bu millet yolunda
yürüyecektir inşallah.
HASAN KORKAMAZ
(Kitap kulübü işletmecisi)
Necmettin Erbakan Türkiyedeki İslam`ın siyasallaşmasında en büyük emeği olan tek liderdir. Alanında ülkemizin
siyasi temsil noktasında en önemli bir
isimdir. Ona yapılan haksızlık Türk siyasi tarihinde bir başkasına yapılmamıştır.
Kendisi bir meşale yakmıştır, görüldüğü
gibi de onun düşünce dünyasının takipçileri onun yolundan gitmeye devam
ediyorlar. Mekanı cennet olsun.
ALİ METİN ADANALI
(serbest meslek)
Necmetin Erbakan yaklaşık 100 yıl
evvel toprağa gömdüğümüz atamız Osmanlının, bana göre ölmeyen ruhudur.
Bizlere yeniden büyük Türkiye idealini
inanıyorsak imkanımızın zaten mevcut
olduğunu dahası ilim, bilim, moral ve
motive insanıydı ruhu şad olsun.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın
İçinde
Gizlidir
❬ 19 ❭
Mart · März 2015 · Recep
1436
özel köşe
Hepatit Hastalığı
Doktor Nuray ERDEMİR • erdemirnuray@gmail.com
araciğerde meydana gelen iltihabı reaksiyon tıp dilinde hepatitis olarak tanımlanır ve virüslere bağlı olarak gelişir. Karaciğerde büyümeye, hassasiyete ve zaman içerisinde kalıcı hasara yol açabilir. Karaciğerimizin
önemli fonksyonlardan birisi vücudu toksik
maddelerden temizlemesi ayrıca sindirimde görevli olan safrayı üretir ve kana verir
Karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasında da önemli görevleri vardır.
Viral hepatit karaciğere yerleşen virüslerin neden olduğu en sık görülen bulaşıcı bir hastalıktır.
Hepatite yol açan virüsler A, B, C, D ve E olarak
ayrılır.
HepatitA, gelişmekte olan ülkelerde daha çok
çocuklarda, gelişmiş ülkelerde ise yetişkinlerde
görülür. Ağız yoluyla bulaşır.Virüsle bulaşık yiyecek ve sudan geçer. En sık görülen çeşididir.
HepatitB, kan ürünlerinin nakli, kulak delinmesi, dövme yaptırılması, dış tedavisi, manikür,
pedikür veya cinsel ilişki ile geçer. HepatitB’li anne doğum sırasında, virüsü bebeğe geçirebilir.
HepatitC, kirli enjektör kullanımı, kirli kan
ve kan ürünlerinin nakli ve cinsel yolla bulaşır.
Anneden bebeğe de bulaşabilir. HepatitC, sessiz
ve sinsi bir enfeksiyondur genellikle 20 yıl içinde
siroz gelişir ve zamanla kansere dönüşebilir.
HepatitD, virüs bulunan kirli enjektör kullanımı, kirli kan ve ürünlerinin nakli ile geçer. Bu
virüs yalnızca HepatitB virüsü bulaşmış insanlarda hastalık yapar.
HepatitE, oral yolla bulaşır. En sık15-49 yaş
arasında görülür. Gebelik dönemi bulaşma açısından çok fazla risk taşır. Hijyeniik koşulların
kötü olduğu ülkelerde HepatitE taşıyıcılık oranı
yüksek olup Türkiye’de %5 dolaylarındadır. Avrupa’da bu oran%1’in altındadır.
K
Hepatit’in belirtileri nelerdir:
Halsizlik, orta derecede ateş, kaş ve eklem ağrıları, bulantı, kusma, karın ağrısı, deride ve göz
aklarında sarılık, koyu renkte idrarın görünebilir.
Çoğu zaman hastalarsa herhangi bir belirtide bulunmaz.
Sağlık personeli, diyaliz hastaları, organ ve
kan nakli yaptıranlar, kasiyerler, veznedarlar, toplu halde bulunulan yerlerde (okullar, kreşler, kışlalar, yurtlar, huzurevleri, v.b.) yaşayanlar, madde
bağımlıları, eşcinseller çok sık cinsel partner değiştirenler ve ailesinde Hepatit B taşıyıcısı olanlar
risk grubunu oluştururlar.
Hepatitten korunmanın en etkili yolu aşıdır.
Almanya’da bebeklikten itibaren Hepatit B aşısı
uygulanır.
Uygulanacak ası şeması, toplam üç dozun belirli zamanlara bölünerek uygulanması ile olur.
Ayrıca, hijyen kurallarına dikkat edilirse büyük oranda riski azaltmış olursunuz (kuaför ve
berberlerde kullanılan aletlerin steril olmasına,
dış tedavilerinde gerekli önlemi almak, kan alma
ve vermede, kanın virüssüz olduğuna emin olmak, cinsel ilişkilerde prezervatif kullanmak, kağıt ve madeni paralara elledikten sonra elleri yıkamak)
En yaygın Hepatit turu Hepatit B’dir. Eğer
bir hasta Hepatit B taşıyıcısı ile nasıl tedavi olabilir?
Hepatit B tedavisinde izlenecek yöntem hastanın virüsle ne zaman temas ettiğine, akut enfeksiyon belirtileri gösterip göstermediğine ve
kronik enfeksiyonu olup olmadığına göre değişebilmektedir.
Eğer virüs cinsel temasla bulaştıysa 2 hafta
içinde veya diğer yollarla bulaştıysa 7 gün sonra
HBİG aşısı ve ilk 3 doz HepatitB aşısıyla hasta
koruma altına alınabilir.
Virüsle temastan ne kadar kısa süre sonra tedaviye başlanırsa virüsün vücuttan temizlenme
ihtimali o kadar yükselir.
Hastada akut enfeksiyon belirtileri görülüyorsa genellikle ilaç tedavisi uygulanmaz. Hastaya sıvı tüketimini arttırması, alkol kullanımını bırakması ve sağlıklı beslenmesi önerilir.
Kronik enfeksiyonlu hastalarda ise önce virüsün vücutta ne kadar aktif olduğuna ve karaciğerde yarattığı zedelenmeye bakılır.
Uzun dönemli tedavinin amacı virüsün çoğalmasını ve karaciğerde yarattığı tahribatın ilerlemesini önlemektedir.
Doktorunuz virüsün etkisini azaltmak için
antiviral ilaçlar yazabilir ancak, her kronik hepatitB hastası ilaç tedavisi görür diye bir şart yoktur.
HepatitB hastalarına düzenli bir şekilde doktorunda kan testi yaptırmasını öneriyoruz. Böylece virüsün ne şekilde aktif olduğunu takib edebiliriz.
HepatitB nedeniyle karaciğer büyük oranda
hasar gördüyse ve fonksiyonlarını yerine getiremiyorsa karaciğer nakli yapılabilir fakat karaciğer
nakli her hastada %100 başarı sağlanan bir uygulama değildir.
Trabzon Belediye Başkanı Gümrükçüoğlu Köprübaşı Derneği’ni Ziyaret Etti
ir dizi inceleme ve temaslarda bulunmak üzere Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’ne gelen
Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Orhan
Fevzi Gümrükçüoğlu, merkezi Neuss şehrinde aynı çatı
altında faaliyet gösteren Avrupa Trabzon Köprübaşılılar
Derneği ile ilçenin eski adını taşıyan Güneşara Kültür
Derneği’ni ziyaret etti.
Eyaletdeki Trabzon hemşehri derneklerini de ziyaret
eden Başkan Gümrükçüoğlu, gerçekleştirilen halk buluşmalarıyla gurbetteki Trabzonlu hemşehrilerinin sorunları
dinledi. Yoğun programına rağmen Avrupa Trabzon Köprübaşılılar Derneği’nin davetini kıramayan Başkan Gümrükçüoğlu, Köprübaşılılarla da bir araya geldi.
Avrupa Trabzon Köprübaşılılar Derneği Başkanı Ahmet Anaç, Güneşara Kültür Derneği Başkanı Mustafa Aydın ve dernek üyeleri tarafından karşılanan Başkan Gümrükçüoğlu’na dernek çalışmaları hakkında kısa bilgi verildi.
Gösterilen misafirperverlikten dolayı hemşehrilerine
ve dernek yönetimine teşekkür ederek konuşmasına başlayan Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Orhan
B
Fevzi Gümrükçüoğlu, “Trabzon ilimizin şirin Köprübaşı
ilçemiz tarihi olduğu kadar, bir de ruhu vardır. Adnan
Kahveci, Recep Yazıcıoğlu gibi yüzlerce sayacağımız değerler yetiştirmiştir. Köprübaşı insanı birbirlerine tutkundur. Almanya’da da bunu görmek beni ziyadesiyle mutlu
etmiştir. Birlik ve beraberlik adına güzel işler yapıyorsunuz. Allah birlik ve beraberliğinizi daim eylesin. Burada
sizlerle birlikte olmaktan, sizlerle tanışmaktan çok mutlu
oldum. Ben bu manada Köprübaşılı hemşehrilerimi takdir ve tebrik ediyorum. Başarılı çalışmalarınızın devamını
diliyorum” dedi.
Avrupa Trabzon Köprübaşılılar Derneği Başkanı Ahmet Anaç, yoğun programlarına rağmen derneklerini zi-
yaret eden Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu ve beraberindeki heyete, her iki
dernek ve üyeleri adına teşekkür etti. Anaç, 14 Mart’ta 2
binin üzerinde katılımcı ile gerçekleştirecekleri Köprübaşılılar Gecesi’nde Büyükşehir Belediye Başkanlarını da
yanlarında görmek istediğini ifade ederek geceye davet etti. Bu yıl seçim arefesinde olduklarını dile getiren Başkan
Gümrükçüoğlu, önümüzdeki yıl Köprübaşılılar Gecesi’ne
katılacağı sözünü verdi.
Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Orhan
Fevzi Gümrükçüoğlu, derneğin şeref defterini imzalamasının ardından, dernek yöneticileriyle günün anısına fotograf çektirmesiyle ziyaret sona erdi.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 20 ❭ Mart · März 2015 · Recep 1436
biyografi
Tıbbın Öncüsü: İbn Zühr
SEVDE BETÜL ARDAHANLI · sardahanli@perspektif.eu
odern araştırmacılar Ebu Mervan Abdülmalik İbn Zühr’ün doğum tarihinin
bazı ipuçlarından hareketle miladi
1091 ya da 1094 olduğunu ileri sürerler. Endülüs’ün başkenti olarak bilinen İşbiliye’de (Sevilla)
dünyaya gelmiştir. Önce dil, edebiyat ve dinî
ilimler tahsil edip Ebû Muhammed Abdurrahman b. Muhammed b. Attâb’dan lugat, kıraat, hadis ve tefsir, Ebû Muhammed b. Azb’dan da Mâlikî fıkhı okumuştur. Babasıyla birlikte Harîrî ile
mektuplaşarak bazı edebî meseleleri tartıştıkları ve
edebiyat alanında kendilerini yetişkin bulan Harîrî’nin her ikisine de icâzet verdiği bilinmektedir.
Bununla birlikte, İbn Zühr’ü diğer tabiplerden
ayıran nokta, kendisinin yalnızca tıbba, daha doğrusu tıbbın alt dallarına yoğunlaşmasıdır. Muasırları kendilerini yalnızca bir alan ile kısıtlamayıp
birçok alanda aynı anda ilmî çalışmalar yürütürken İbn Zühr sadece tıbba yoğunlaşmıştır ve bu
alanda Ebu Bekr el-Râzi’den sonra en önemli deneyci hekimler arasına girmiştir.
Altı nesildir tabiplik yapan bir ailenin oğlu
olan İbn Zühr ilk eğitimini babasından almıştır ve
erken yaşta üne kavuşmuştur. Deneysel cerrahiyi
ilk kez ortaya koyan İbn Zühr bu vesileyle de ilk
kez otopsiyi tıp ilmine kazandırmıştır. Bunun dışında suni beslenmeyi geliştir-miş, uyuz ve iltihapların oluşum sebeplerini ortaya koymuştur.
Beslenmeyle ilgili bulgularını “Kitabü’l-Ağziye”
isimli eserinde toplamış, burada farklı uyuşturucular ile sağlığa etkilerini ele almıştır.
Geliştirilen metotların önce hayvanlar üzerinde denenmesini önererek cerrahinin tıptan ayrı
bir alan olarak ele alınmasına öncülük etmiştir.
Latince ve İbraniceye çevirilen Kitabü’l-Teysir
Fi’l-Mudavat ve’t-Tedbir (Tedavi ve Ko-ruyucu
Hekimliği Kolaylaştırma Kitabı) isimli kitabı cerrahinin gelişiminde oldukça etkili olmuştur. Bu
kitapta detaylı patolojik tanımlamalar yer almaktadır.
Hastalıkların oluşumlarından önce engellenmesi için diyeti ilk geliştiren tabip olarak bilinir.
M
öln Yunus Emre Türk Kültür Merkezi
(YETKM) Roma Germen Müzesi (RGM) ile
ortaklaşa Göbekli Tepe sergisi açtı. Kuratörlüğünü RGM‘den Dr. Naumann-Steckner’in yaptığı sergi, Alman Arkeoloji Enstitüsü, Köln Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve Köln Arkeoloji Topluluğu tarafından desteklendi.
RGM adına açılışı yapan Dr. Naumann-Steckner,
Göbekli Tepe sergisinin müze tarihinde en hızlı gerçekleşen etkinlik olduğunun altını çizdi ve Yunus Emre
Enstitüsüne desteklerinden dolayı teşekkür etti.
YETKM Köln Müdürü Dr. Yılmaz Bulut konuşmasına geçen yaz vefat eden ünlü arkeolog Prof. Klaus
Schmidt‘in kazanımlarını anımsatarak başladı. Yunus
Emre Enstitüsünün temel amaçları arasında
Türkiye‘nin kültürel mirasının tanıtılması ve Türk Alman İlişkilerinin geliştirilmesinin bulunduğunu söyledi. Türkiye’nin arkeolojik zenginliğini vurgulayan Bulut, bu alanda Almanya ile yoğun ilişkilerin yaşandığını belirtti ve sergi açılışına sundukları katkıdan büyük
K
11. yüzyılın en büyük tıp âlimi olarak bilinen İbn Zühr,
İbn Rüşd’e öğretmenlik yapmış ve dönemi itibariyle oldukça yeni olan birçok metodu tıp ilmine kazandırmış
Endülüslü Müslüman bir bilim adamıdır.
Bedensel hastalıkların yanı sıra ruhsal hastalıkları
da araştıran İbn Zühr’ün şüphesiz en büyük ve
önemli eseri “El-İktisad fi Islahi’l-Enfusi ve’l-Ecsad”dır (Nefisler ve Bedenlerin Islah Edilmesine
Dâir Orta Yol Kitabı). Bu kitabında hastalıkların
özeti, tedavi yolları ve hijyen önlemlerini ele almıştır.
Bu eserlerden Avrupalı hekim ve öğrenciler de
fazlasıyla istifade etmiştir. Eserleri asırlarca ders
kitabı olarak kullanılan İbn Zühr, Avrupa’da Abulelizor, Avenzoar, Abumeron ve Abuleizor gibi
isimlerle de bilinmektedir.
İbn Zühr’ün eczacılık alanında da aynı şekilde
yön verici buluş ve metotları olmuş, fakat o kendi bulgularına da daima eleştirel yaklaşmıştır. İbn
Sina’nın Tıp Kanunu eserine yaklaşırken de ken-
disini gösteren bu eleştirel duruş, onun başarısındaki etmenlerden biridir.
İbn Rüşd ile İbn Zühr arasında yakın bir ilişkinin bulunduğu bilinmektedir. İbn Rüşd el-Külliyyât’ta kendisinden otuz yaş büyük olan İbn
Zühr’den kopyasını çıkarmak üzere Kitâbü’t-Teysîr’i istediğini anlatır ve onu “zamanımızda tecrübî tıp alanında yazılan en mükem-mel eser” diye
tanımlar.
Yurt dışında Mısır ve Kayravan’da bulunan İbn
Zühr, hayatının büyük kısmını Endülüs topraklarında geçirmiş; aynı zamanda dönemin hükümdarları Mürabitler ve Muvahhidlerin hizmetinde
çalışmıştır. Titiz ve çalışkan bir tabip olan İbn
Zühr 1161 yılında Endülüs’te hayatını kaybetmiştir.
Köln Roma Germen Müzesinde Göbekli Tepe Sergisi
kıvanç duyduklarının altını çizdi.
Açılış konuşmalarını takiben kazı ekibi başkanı Dr.
Lee Clare Göbekli Tepe üzerine bir sunum yaptı. Ünlü
arkeolog M.Ö 10/11 bin yıl öncesine kadar uzanan İnsanlık yaşamı hakkında bilgi veren ören yerinin taşıdığı tarihsel değere değindi. Bulgu ve kazılar hakkında
arkeoloji ilgililerini bilgilendirdi. Clare, kazıların Göbekli Tepenin UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınacağını söyledi. Etkinlik Alman ve Türk arkeoloji dostları tarafından büyük ilgi gördü. Clare yaptığı
sunumunun ardından konuklara açıklamalarıyla sergiyi gezdirdi.
Akustik Sounds grubu Urfa yöresine ait melodileri
ile etkinliğe eşlik etti. Sergi açılışında Göbekli Tepenin
bulunduğu Urfa yöresine ait yemek ikramında da bulunuldu.
T.C. Başkonsolosu Hüseyin Emre Engin’in de katıldığı sergide, Almanca açıklamalı 42 parça kazı posterleri yeralıyor. Ayrıca Göbekli Tepe kazılarında ortaya
çıkan, Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından orjinaline
uygun dökülen iki önemli rölyef gösteriliyor. 26 Şubat
akşamı açılan sergi, 26 Nisan 2015 tarihine kadar ziyarete açık kalacak.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 21 ❭
Gurbet
Mektupları-15
muhtazaf@gmail.com
evgili kardeşlerim, Selamün Aleyküm.
Hayatın yarın insana ne getireceğini bilemediğimiz için, tedbirli ve hazır olmamızda sakınca
yoktur. Aksine fayda vardır.
Rahmet sağanak sağanak yağarken hasreti gelir aklına,
kimine annesi kimine babası, kimine herhangi bir sevdiği.
İnsanı hayata bağlayan işte budur, der.
Hayatını birinin sırtına bağlayarak gözünde, o insan,
adeta ölümsüzleştiriyor.
İşte hayatın en yanlışı budur.
Artık işlediği şirki bile farkedememiştir.
Hayat nedir bazılarına göre dünya nimetlerinden yeterince istifa etmektir. Bazılarına göre sadece ahirete hazırlık.
Gerçeği ikisini dengelemek.
Besmele çekip, al abdestini. Alınca abdesti, huzura hazır
ol. Tekbiri alınca, unut dünyayı. Kıyama durunca, ruhunu
cezbet.
Rukuda diyorsunki: Ey büyük Rabb’ım! Seni bütün
noksan sıfatlardan tenzih ederim.
Secdede diyorsunki: Ey Yüce Rabb’ım! Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim.
İşte sadece teslim olmak ALLAH’a c.c..
İşte ondan sonra yapacağımız iş ALLAH’a c.c. kul olmak ve O’nun emrettiği farzları yerine getirmek için hayatta olmamız ve sıhhat ve afiyette olmamız gerekir.
İşte bu minval üzere helalinden kazanç ve helal olan yiyeceklerden evimize götürmemiz gerekir. Kul olabilmek bir
şereftir olabilene.
Bu şerefi ahir ömrümüzün sonuna kadar taşımak daha
bir şereftir.
Çünkü kulun son anı önemlidir. Ta ezelden söz vermişsek ALLAH’a, c.c. sözümüzde durmak gerekir.
Bütün yaşantımız emrine uymalı daima teslimiyet içinde yaşamalı.
Her nefesin bir hesabı varsa, gerini düşünmeli Müslüman.
Tarumar etme dünyayı ve ahireti.
Birinde kazandığın öbüründe geçerli. Bak dostum her
gün göçenler var etrafında haber bile vermeden.
Diyorki: Ey insan oğlu sakın yaratılana ve eşyaya bağlanma göçersin birgün.
Tarumar olur, evin yurdun.
Unutulur gidersin, bu dünyadan.
Geriye bıraktığın amelin ve hayırlı evladın güzel hesabını devam ettirir.
İnşaALLAH.
Evet günlük hayatımız böyle düzenlerken, Efendimizin
ümmetim, ümmetim diye her duasına kattığı ümmetin derdiyle ne kadar ilgileniyoruz. Öksüze sıcak bir yuva, yetime
el ayak, fukaraya bir sofra, engelliye bir destek, amaya bir
ışık olduk mu?
Cüzdanımızla aramız nasıl, onu çok mu seviyoruz?
Şerlere firen hayra destek oluyor muyuz?
İşte, bu minval üzere Müslümanın derdi derttir, derdini
sevmeyen kendini sevmemektir.
Acınmalarla, sebeb aramalarla, müsait değilim diyerek,
vaktini bu dünyada hayıra ayırmayanlar, büyük mahkemede
ne cevap verecek şimdiden hazırlansın.
İşte ayetler:
S
❬
özel köşe
Mart · März 2015 · Recep 1436
M. Salih AYDIN
“Kim İslam´dan başka bir din ararsa asla ondan kabul
edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.” (3/85)
“Allah, iman edenlere bu dünya hayatında ve ahirette, o
sabit sözlerinde daima sebat ihsan eder.” (İbrahim, 14/27)
Ve hadisler:
Aişe (Radiyallahu Anha)’nın rivayet ettiği hadiste:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Sizler yalın
ayak, çırılçıplak ve sünnetsiz olarak haşr olunacaksınız!’
Aişe (Radiyallahu Anha):
−Ya Rasulallah! İnsanlar birbirlerine bakarlar, dedim.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ya Aişe! Durum insanların birbirlerine bakmalarından
daha şedit ve çetindir!’ buyurdu.” (Buhari 6441, Müslim
2859/56)
Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle demiştir:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizim aramızda ayağa kalkarak bir hutbe irat etti ve: ‘Şüphesiz sizler yalın ayak, çırılçıplak sünnetsiz olarak haşr olunacaksınız!’ buyurdu.
Sonra: “İlk yaratmaya başladığımız gibi onu iade ederiz.
Bu üzerimize bir va’ddir, biz bunu mutlaka yapacağız. Enbiyâ Suresi 104 ayetini okudu.” (Buhari 3142, Müslim
2860/58)
Adiy bin Hatim (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Sizden her biriyle Allah konuşacaktır. Allah ile kendi arasında tercüman
da olmayacaktır. Sonra o kimse bakar fakat önünde hiçbir
şey göremez. Sonra önüne bakar, kendisini ateş karşılar. Sizden her kim bir hurma yarısıyla da ateşten korunmaya gücü
yeterse bunu yapsın!’ buyurdu.” (Buhari 6451, Müslim
1016/66, 67, Nesei 2551, 2552, Ahmed 18274)
Verilen mühlet harcanan bozuk para değildir.
Kıymeti bilinmeyen en güzel bir nimettir, diye düşünüyorum.
Kısa olarak şunlara değinmek istiyorum.
Ah şu aleme bak, her taraf gizli gizli yanıyor.
Yürekler, ateş olmuş herkes ayrı bir dertte, devletler devletlerle oynuyor.
Bize ne sunuluyorsa onu görüyoruz.
Olaylara ne kuş bakışı ne 4 boyut bakıyoruz.
Yaşadığımız ülkelerde yerimiz nerede ve neredeyiz?
İşte bu minval üzere Nasrettin hocamızın bir fıkrasını
paylaşıp konuyu kapatmak istiyorum.
Kimin İçi Yanıyor?
Bir bayram günü Nasreddin Hoca komşusuna ziyarete
gidince komşusu her misafire olduğu gibi hocaya da bal ikram ediyor.
Bir tepsi içinde gelen koca bir petek baldan her gelen
misafir bir iki kaşık alır çekilirmiş. Komşusu bakar ki hoca
kaşığı daldırdıkça daldırıyor.
Peteğin yarısına gelmiş daha duracağa da benzemiyor.
dayanamayıp:
- Aman hoca fazla yeme yoksa için yanar.’ deyince hoca
cevabı yapıştırır:
- Kimin içinin yandığını Allah bilir.’
Gönlünüz şen, eviniz huzurlu olsun.
ALLAH’a emanet olun.
Selam ve dua ile.
IGMG Genel Başkanı
Kemal Ergün:
Milli Görüşçü
Kardeşi İçin Yaşar
GMG Freiburg-Donau Bölgesi Genişletilmiş Byk ve Genişletilmiş CemiyetBaşkanları toplantısı düzenledi.
Villingen Bölge Eğitim Merkezinde yapılan toplantıya misafir olarak, IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün de katıldı.
Toplantıda Kur’an-ı Kerim, yoklama, infak üzerine sinevizyon gösterimi gerçekleşirken, IGMG Freiburg-Donau Bölge Başkanı
Ahmet Ölmez katılımcılara yaptıkları faaliyetler hakkında bilgilendirmeler de bulundu.
IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün günün hatibi olarak yaptığı konuşmada; katılımcıları selamladıktan sonra, IGMG’nin
hizmetleri hakkında bilgilendirmeler de bulundu. Ergün, içinde bulunduğumuz toplumla uyum içinde olunmasına ve mercilerle diyaloğun önemine vurgu yaptı.
“Milli Görüşçü biri kendisi için yaşamaz, kardeşi için yaşar” diyen Ergün, gayretlerinin eğitimli, şuurlu Müslüman yetiştirmek olduğunu söyledi.
İdarecilerin, sorumluluğunun bilincinde
olmaları gerektiğini söyleyen Ergün, her zaman gayret içinde olmalarını söyledi. Çalışmalarımız her zaman hukuk çerçevesinde
olacak diyen Ergün, 6-7 yıl sonra inşaAllah
Almanca, İngilizce, Fransızca bilen hocalar
yetiştireceğiz, dedi. Dünya genelinde ihtiyaç
sahiplerine yardım elini uzatmamız gerektiğini söylerken, sadaka kültürünü unutmayalım ve hergün az da olsa ihtiyaç sahiplerini unutmayalım, dedi. Ev sohbetlerinin
önemine değinen Ergün, Milli Görüşte idareci olanların sorumluluğunun bilincinde
olması gerektiğini söyledi. Milli görüş idarecileri olarak insanlarımızın ihtiyaçlarına cevap vermeliyiz diyerek konuşmasını tamamladı.
Dilek ve temennilerin alındığı toplantıda, bölgenin katılımcılara ikramı oldu.
I
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
❬ 22 ❭
Mart · März 2015 · Recep 1436
bulmaca
Download