DiYANET iŞLERi _BAŞKANLIGI . YAYlNLARI .. . DINI, iLM1, EDEBi ÜÇ AYLlK DERGi NİSAN -MAYIS- HAZiRAN1984 CİLT: XX- SAYI: 2 / iSLAMHU ·uN. A HilEYE i E .TE BER .UÇEŞiTLE 1* Doç, Dr. Abdııllr.affir ŞENER A. tuı.biyat Fak. öğ. tJyesi n. 1, HİBE SÖZCtJG-tJ VE ·YÜ- Rl:JRL1JKTE OLAN NUNLARIMIZDAKİ KA.. KAR- ŞILIGI . hukukunda yaygın bir terim ·olarak kullanılan "H i b e" söz cüİslAm ğü, Arapça V-H-B· ~ ,) künden gelmekte ve sözlük ) kö- bakımın­ dan. ''bağı§lamalt" anlamını ifade etmektedir. (ı) Latincedeki "Doİlatio" kar§ılığı olan hibe sözcüğü, Batı dil· lerinden Fransızca ve İngilizceye genel olaralt "Donation" kelimesiyle tercüme edilmektedir. Bazı !ıigllizce eserlerde "Gift" kelimesi, hibe kar§llığında kullanılmakta ise de,. hibe,· gift'in özel bir §eklidir; yani gift, daha geni§ bir anlam ifade etmekte ve İslılm hukukunun "Teberru" (bağı§) kavramını kar§llamalttadır. Dolayısıyle bu iki kavram arasındaki farkları göz önüne almak gerekir. (2) neride açıklanacağı gibi ,hukuk açısından bir akit te§kil eden hibe, taraflar arasmda vuku bulur ve bir de ortada hibe konusu olan bir §ey bulunmak gerekir. İslil.m hukukunda taraflardan hibe yapan kimseye "Va. hib", kendisine hibe yapılan kimseye "Mevhubunleh" ·denilir. Hibe konusu olan §eye ise "Mevhub" veya "MB.l-i Mevhub" adı verilir. · Hil:ieyi kabul etmeye de "!ttihab~' ~enilir. (3) Eski hukukumuzda kullanılan "Hibe" sözcüğü, Türkgemizde de oldukça tutunmu§ bir deyim ·olup d1k zamanlar Medeni Kanun'la Borçlar. Kanunun'da da aynen yer a1mı§ bulunuyordu. 18 Nisan 1929 tarih ve 1424 Sayılı !cra ve !flas Kanunu'nun 343. maddesi, adı geçen kanunla.i:ımızda. ki birçok terirolerin tadili arasmda hibe'yi "bağı§lama"; ' vahib'l "bağı§­ layan", mevhubunleh'i "bağı§lanan", mevhub veya mlll-i mevhub'u da "bağı§lanılan" §eklinde deği§tirmi§tir. (4) Anealt bir kısım hukukçularımız, di. limize yerle§mi§ olan hibe sözcüğiln'Q günümüze kadar kullaıunaya devam etmi§lerdir. Biz ise, bu çalı§mamızda, kaynaklara ba§vurmayı kolayla§tırmalt için ~am hukuıri:ınun orijinal terimi olan hibe'yi ve bundan türetilmi§ ola.n öteki terimleri aynen kullanmayı uygun bulmu§ olmakla birlikte, bağı§­ lama terimiyle mu§taklarını (türevlerini) kullanmayı da ihmal etmedik. ( *) Bu makale, yazarın ''İslam Hukukunda Hibe" adlı (basılma­ ml§) doçentlik tezinin ''Glri§" (1) Kamu.su'•L.Muhit, Mısbah, ı.rna. nu'il-A..."'ab ve Sıhahu'l-Cevheri, V-H-B maddelerine Bak. Arap. çada genel olaralt "atıyye", "nihle", "sadaka" ve "hediyye" sözcükleri de bu anlamda. kul- kısmından almmıııtır. lanılınaktadır. (2) A.A.A. Fyzee, Outlines of 1\Inbıtııımadan Law, Oxford Uni- versity Press, 1949, s. 187, 188. (8) Mecelile, inad. 833. (4) ~erih Bedii Tongsir, Bağışlama, '!smail Akgün Matbaası, ts. tanbul 1953, s. 1. 3 1' i1 Doç. Dr. ABDULKADİR ŞENER .i Tlirkçemizde bir de "caba" sözcüğü vardır. Hala halk dilinde birine kar§llıksız, yani ıvasız bir şey verme veya yapma anlamına kullanı­ lır. Dolayısıyla eski hukukçularımız, caba etmek deyimini, hibe etmek ve daha geniş anlamıyla teberruda bulunmak manasma almışlardır. Nitekim bir fetvMa aynen şöyle denilmektedir: "Tlirkçede caba ettim sözü, hibe ettim manasma kullanıldığı için alacaklı Zeyd, Anır'e, 'Zimmetinde bulunan borcu sana caba ettiİn' dese, · o borcu Amr'e hibe etmiş olur.(S) Amr'ın zimmeti de sözü edilen borç~ tan kurtul)lr. Bu surette hibenin tamam olması için Amr'in onu kabul etmesi lazım değildii•." (6) 2, HiBENİN MENŞEİ VE öN;EJHl a) Hibe kavramı, hukuk felsefesi veya ilmi ictihat . (jurisprudence)m bir ürünü değildir. Bu kavram, hayattan alınmış, örf ve adetle vücut bulmuş ve zamanla dillerde takarrur etmiş, yerleşip kalmıştır. (7) öyle anlaşılıyor ki hukukta hibe, cemiyet- . te insanların cömertlik, sempati ve yardımlaşma duygularının saik olduğu bir çeşit iyilik müessesesi olarak doğmuştur. Klasik Hint hukukunda, hibe ola. rak verilen şeyin . hem bu dünyada, . hem de öteki dünyada tekrar viihibe 1 döneceği görüşüne ·büyiik bir önem verilmiştir. Bir şey hibe eden kimse, bu dünyada 'onun kar§llığını otomatik olarak görür; öteki ·dünyada ise onu fazlalaşnıış olarak bu1ur. Servet, sadece , verilınek için yaratılınış­ tır.(B) Sosyolojik araştırmalara göre hibe, ilkel toplumlarda mübadelenin çok önemli bir şeklini teşkil etmek- tedir. Büyiik bir ihtimalle Romalılar ve Yunanlılar, belki de Kuzey ve Batı Samllerinden sonra şahsi hukukla · reel hukuku ayırma yolunu bulmuş­ lar ve hibe ile mübadeleyi, manevi mecburiyetle 'mukaveleyi birbirinden a,yırmışlardır. Merasim, hukuk ve menfaatler arasındaki farkı ortaya koymuşlar, ·hibeye dayanan . külfetli · ekonomiyi bırakıp zamanlarına daha uygun olan iktisadi ili§kileri geli§tirmişlerdir.{9) Roma hukukunda ,illı: önceleri hi.· be (donatio), bir müessese olarak bilin:rİıiyordu. Uygulamada hibe, elden bağışlama veya bağışlama. taahhü-. dün de .bulunma şeklinde · yapılıyor­ du. cıo) Ancak eski devirde ve hatta klasik devrin sonuna kadar bağışla­ ma, aile mfunelekleri için bir fakirleşme sebebi olduğundan, kanun koyucu tarafından fena görülüyordıi. Bağışlanıayı tahdit etmek için birçok hükümler bile konulmuştur. M.Ö. 204 yılında "C i n c i a K a n u n u" (Lex Cincia), belirli miktarı aşan hiheleri menetti. Fakat çok yakın ak· rabalar bu hibe yasağından istisna edilmi§lerdi; çünkü bu durumda bağışlanan şey ,aile dı§ına çıltmıyordu. Klasik hu1tukta karı-koca arasındaki bağışlamalar men ediliyor ve geçer· (5) Burada kastedilen, teberru'un bir çeşidi olan· ibra'dır. (6) Yeni§ehri, Ebu'l-Fazl Abdullah Efendi, Behcetü'l-Fetava, Matbaa-i Amire, !stanbul ( t.y.), s. 454. (7) v. Tuhr, ''İsviçre Borçlar·Kanu~ nunmı Hiiküın:leri Hakkında DU. şünceler", (Çev. S. Ş. Ansay), Adliye Ceridesi 1936, s. 1717. (8) M. Mauss, Hibe, _Arkaik Cemiyetlerde mübadelenin . şekilleri ve sebepler-i, (Çev. Sadri Etem), A. Sait Matbaası, !stanbul 1934, s. so, 81. (9) M. Mauss, a.g.e. s. 79. (10) F.B. Tongsir, Bağışlanuı., s. 8. 4 ---~-·----- İSLAM HUKUKUNDA HİBE VE. DiGER TEBERRU ÇEŞİTLERİ li sayılmıyordu. (ll) Fakat A§ağı İmparatorluk devrinde hibe lehinde bir cereyan belirdi, Tatbikatta sık sık vuku bulan ve bir nevi .adet . haline gelen bu müesseseyi olumlu bir §ekil_ de düzenlemek üzere yeni hükümler konuldu. (12) Eski Doğıı hukuklarında da hibe bir müessese olarak bilinmekte ve onunla ilgili birçok hükümler bulunmataydı. Ha m m ur ab i Kanununda, eski İsrall hukukunda (Miş­ na'da), eski İran hukukunda, eski Hint-Bralıman hukukunda, (13) eski. Çin ve Japon hukuklarında hibe ile ilgili pekçok hükümler va,rdır. (14) İslam hukuku açısından hibenin . . ilk olarak tanzimi konusuna gelince; Kur'an'da sarahaten hukuki anlamda hibeden söz! eden bir ayet yoktur. Kur'an-ı Kerim'de sık sık geçen(1s) ve fakat içtimai: yönden çok geniş bir yoruma tabi tutulmaya elverişli olan "sadaka' 'kelimesi, teberru ve dolayı_ sıyla hibeyi içine alan . bir deyim olarak kabul edilmelidir. Hibe, Kur'an'da sözlük manasma uygun olarak, "verıı:ıe" ve ·"lutfetme" anlamlarında zikredilir; ancak hibe kelimesi yerine bu kökten türetilmiş ·alan fiil ve sı­ fatlar kullanılır. (16) yedinci babında (234-247. mad.) tanzim edilmiştir. b) Hibe müessesesinin toplumdaki önemi, her zaman dikkati çekecek bir nitelik ta§ll'. İyi bir saikin eseri olan bağı§lamalar, illiıanlar ara. sında yardımlaşmanın tecellisine vesile olduğıı ve içtimai varlığın ahen. gini . temine hizmet ettiği için çolt makbul ve arzu edilen muameleılr­ dendir. Bağışlama, birçok kiniselerin kin ve nefrı;tini def edip onların tevecciililerini celbe yardımcı olabilir. İyi kalp li ve cömert. bir insan için hibede bulunmak pek yüksek ve asil bir davranıştır. Bu bakımdan ·hibe, hukuken lıiılıaye ve teşvike layık bir muamele·dir. (17) Hibede, bir müslüman için servetin dağılmasını gözeten ekonomik gö(ll) Türkan Rada, (12) (13) (14) İslam ·hukuku'nun kaynakları ikinci yeri alan Sünnet'e başvurursak, İslam öncesi .Arap örf ve adetlerinde kısmen düzensiz bir §ekilde mevcut olan hibenin bazı hükümlere tabi kılındığını görürüz. Bu türden hadisleri ileride yeri geldikçe ele alacağız. arasında Bilindiği gibi hibe konusu, İmpa_ ratorluk devrine ait kanuniarımız­ dan M e c e l.l e'nin yedinci bölümü_ nü teşkil eden "Kitabu'l-Hibe" kıs­ mında (833-880. mad.) ve bugiinkü Borçlar Kanunu'nun da ikinci kısım, (15) (16) (17) Roma Hulnılru Dersleri, Borçlar Hukuku, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1974, s. 168, 169. R. Honig, _Roma Hukuku, Çev. Ş. Talip, Istanbul 1938, s. 423, 424; F.B. Tongsir, a.g.e., s. 73. Manu Düstfirunı.in beşinci bölümü hibeye aynlmıştır. Mahmut Es' ad, Tarih-i ilm-i Hulrok, Matbaa-i Amire, İstanbul 1332, s. 65, 11.0, 146, 151, 178, 217; Aqıl Ahmed, Hindu Law, Central La Agency, Allah Abad (Hindistan), s. 297 vd. Hammurabi Kanunu için Bak. G.R. Driver-John C. Miles, The Babyloian Laws, 2. cilt, The Ciarendan Press, London 1968, s. 61; Mebrure Tosun-Kadriye YalvaÇ, Sümer, Babil, Asur Kanunları ve Arnm-i Şadnpe Ferınanı TTK. Basımev-:i, Ankara 1975, s .. 201; E. Neufeld, The ffittite Laws, Luzec and Co. Ltd., London 1951 ,s. 145 Bakara, 196, 263 ,271; Nisa, 113. AI-i İmran Süresi, 8, 38 ;İbra­ him suresi ,39; Meryem suresi, 50, 53; Şüre Süresi, 49. F.B. Tongsir, Bağışlama, s .72. Doç. Dr. AJBDTJLKADIR ŞENER tܧtEm daha fazlası vardır~ İslam'a göre insanın ·dünya malına taparcasına bağlanmaması gerekir;· kişinin bir diğerinin yararına olan fiil ve davranışları pek makbul i§lerdendir. (lS) Bunun içindir ki ·Fransız hukukunun aksine, Islam hukukunda hibe ile ilgili tahdid edici veya yasaklayıcı hükümler çok azdır.(l9) Islam huku. kunda hibeye önem verilmesinin baş­ ka bir sebebi de, İslAm ülkesinde bugünkü kollektif yardım kurumlarının pek mevcut olmayışıdır. (20) Kişinin cömertlik ve iyilikseverlik gibi niteliklere sahip olması ve çocuklarının da bu tür nitelikleri ~a­ zanması için örnek davranışlarda bulunması insani bir meziyettir. A§ırı dünya sevgisi, bencillik ve cimrilik kötü .şeylerdir. Canab-ı Hak da, Kur'an'da, kendisinin ''Bağışlayıcı'' ve "Aziz ve BağışJayıcı" (21) olduğunu bildirmiştir. Hibe, kişiyi böylece yüksek bir sıfata eriştirir; ·onun içinden cimriliği söküp çıkarır. Kendisine hibe yapılan kimsenin sevgisi ve bağıŞ­ layanla aralarındaki dostluğu arttı­ rir; kin ve kıskançlığı giderir. Nihayet hibe yapan kimse, ·~efsinin cim.. riliğinden korunanlar gerçekten kıır­ tuiuşa erişmi:ş kimselerdir'' (22) maalindeki ayetde işaret edilen yüce kişilerden olmayı başarır. (23) Bu sebeplere binaen Kur'an-ı Kerim' de cömertliği öven ve cinırlliği kınayan daha ba§ka pek çok ayet vardır. (24) . !slılm 1 ! • olarak hukukunda hibeyi, bağışta bulunmayı genel te§V'ik eden hadisler de çoktur. Mesela; Hz. Mu·. hummed, ''Karı:ıılıkiı birbirinize hediye verin ki aranızdaki dostluk art. · sm ve dli§!ma.niık gitsin."(25) buyur. muştur. Hz. Peygamber, kendileri de, hediye kabıı1 eder ve kar§ılığında hediye verirlerdi. (26) c) Hibenin bu gibi fayda ve öne. mi inkar edilemez; ancak işin diğer yönü dܧÜliülünce, kural olarak, onun kar§llıksız (ıvazsız) muameleler- · den ·oıması cilıetiyle a§ln bir tarzda cömertlikte bıı1unan kimseyi· fakirlik ve sıkıntıya dü§iireceği, hatta yıkıma kadar götiireceği kolayca tahmin edi. lebilir. Bunun içindir ki ·hukukun ba. ğı§lamada bulunmak isteyen kimseye itidal ve dikkati tavsiye eden hükümler ihtiva ettiği göriilmektedir. (27) Nitekim Kur'an~ı Kerim de keyfiyeti teyit ederek, mü'minlerin sıfatıarını anlatırken, ''Onlar harcadıkları zaman ne :israf ederler, ne de cimıilik yaparlar; ildsi arası orta yoldan giderler." (28) demi§ ve "Elini bağlı olarakl bıl)ynmı.a asma; onu büsbütün de açıp saçma, Sonra lona.nmış ve piş­ b~ halde oturup kalırsm." (29) buyurmuştur. Bu gibi ayetleri göz önüne alarak ,İslam hukukunun a§lrı derecede hlbeyi değil, itidalli olmayı emrettiği rahatlıkla söyleyebiliriz.. man öte yandan İslam hukukunda, "şer'i muamele" denileri bir kısım hi- (18) O. Pesle, La Donation dans le Droit Musulınan, Rabat (Fas} 1933, s. 41, 42. (19) O. Pesle, a.g.e., s. 44. (20} O. Pesle, a.g.e., s. 45. . . (21) Al-i İmran Sıiresi, 8; Sad Sıire­ si, 9. (22} Haşr sıiresi, 9. (23) Ali Haydar, Dnrerıı'l-Hukkaın Şerhu Mecelleti'l-Ahkam, Matbaa-i Ebuzziya, İstanbul 1330, c' n, s. 609; Tahtavi, Haşiye Ala' d .Durri'l-Muhtar, Daru't-Tıb'ati'l -Amire, Bulak ·(Mısır) s 2541268, c. m, s. 392. (24} Bak. Bakara, 58, 195; Al-i İm­ ran, 134, 148, 180; Nisa, 36. (25} İmam Malilt, el-Muvatta, Husnu'LHuluk: 16. (26) Buhari, el-Cami'u's-Sahih, Hibe: 11. (27) F. B. Tongsir, Bağışlama, s. 73. (28) Furkan, 67. (29) İsra, 29. 6 ===----· ··---- · tsLAM HUKUKUNDA .HiBE VE DiGER TEBERRU ÇEŞİTLERİ le-i şer'iyyeler (hukuki kaçamak yollan), hibe ve devir suretiyle meşru gösterilmeye çalışılmıştır. Sözgeli§i, faiz aJma yasağı, belki bir içtihat ve yorumla belirli şartlar albnda haf.ifletileceği yerde, faizli kredinin dolambaçlı bir yoldan işlemesi için hibe ve devir usfnüyle şekil yönünden meşru-. la§tınlarak ,bir takım çareler bulunmuştur. !bn-i Kemal'in bu konudaki ilginç bir fetvasında şöyle denilmek- · tedir: "Zeyd, Am.ı·'den bin akçe isteyüb onu onbir üzerine (yani '%10 faizle) bin akçe alub Amr kaftanını çıkarub Zeyd'e yüz akçeye sattım dise, Zeyd dahi kabul edüb kaftanı Bekr'e hibe idüb Bekr dahi kaftanı Amr'e hibe ey. lese, bu tarik üzere muamele şer'iyye midir? el-Cevab: Şer'iyyedir." (30) Yine, bir gayrimenkul (ta§ın­ maz) malın dışardan birine satılması­ m sağlamak ve. komşunun şuf'a hak• kım düşürmek amacıyla da hibeye başvurulduğu bilinmektedir. Bu dut'UIIlda söz konusu mülkün belli kısmı satıştan önce· alıcıya hibe edilince, alıcı o mala ortak, olduğu için, komşunun ·onun üzerindeki §uf'a hakkı düşmü§ olur. Fakat bunlar İslam hukukunun ruhu ile bağdaşmaz; buna rağmen uygulamada bunlar caiz gö. rülmüş ise de, bazı fetva ve uygulanın İslam hukukunun özüne uygun düşmediği de bir gerçektir. Keza, ıniı·ascılar arasındaki tercihierin de hibe yoluyla hukuka uygun hale getirildiğini sık sık görmekteyiz, Ancak, Kur'an-ı Kerim her iŞe te dürüstlüğü ererettiğinden ve bu gibi muameleler dürüstlükle bağda§­ madığı için Hz. Peygamber tarafından men edilriıi§tir. Aşağıdaki hadis, ·bu gibi davranışlan hoş görmeyen . örneklerden sadece bir tanesini teşkil eder: "Nu'man b. Beşir, oğlu Muhammed'e bir şey bağışlamış; fakat kansı A.mre binti Ravaha, ona, 'Hz. Peygamber'i buna şahit yapmazsan ·razı olmam' demiştir, Bunun üzerine Nu'ınan b. Beşir, Hz. Peygamber'e gelip 'Amre binti Ravalıa'dan doğmuş olan bu oğluma bir şey bağışladım; o da seni bu işe §{ilıi.d yapmamı 'istedi.' demiş; Hz. Peygamber ise, 'öteki !;O. cuklarına da bunun benzerini bağışla­ dm mı?' diye sıımııuş; 'hayır' cevabı­ m alınca, 'çocukiarmız aras:m.da adaletli davranın'. buyurmuştur." (31) Günümüzde de bazen servetin belli miraacılara geçmesini örilemek, emlak aiıro ·vergjsinden kurtulmak veya gümrük muafiyetinden yararlamak gibi amaçlarla hibe hükümlerinden yardım uroanların bulunduğu bilinen bir gerçektir. Bu gibi arzuları önlemek içindir ki 7338 Sayılı Veı·aset ve !ntikal Vergisi Kanunu, ıvazsız tasarruf muamelelerini, bazı sınırlamalarla birlikte, şüm1llü içerisine almıştır. 3. I - HiBE iLE TEBERRU ARASINDAKI FARK TEBERRU ·KAVRMfi Hukuk alılmnda hakiki ve hükmi bir şahsın diğer bir şahsın mameleki lehine ·kendi mamelekinde meydana (30) ö.L. Barkan, "Türkiye'de Din ve Devlet İli§kilerinin Tarihsel Geliş!nıi", Cumhuriyetin 50. Yıl. dönüınü Semineri, TTK. Basını­ evi. Ankara 1975, s. 74. Ayrıca İbii.ha (teberru) yolu ile faizli bir ikraz muamelesi için Bak. Osman Turan, Be!leten, .c. XVI (1952), Sayı: 62, s. 251-260. (31) Buhari, .ei.C&ni'u'§-Sabih, Hi- · be: 13. Hadisin ba§ka bir varyanqnda Hz. Peygamber, "Ha- ' yır" cevabını alınca, "O halde bağı§'..ndan rucu' et" demiııtir (Bnlıari, Hibe: 17; Mfu>lim, HL bat: 9; Muvatta', Akdıye: 39).' 7 .. ) Doç, Dr. getirdiği mektedir. ; .; ' eksilmeye "Teberru" denil- ' Teberru (bağı§), lehine teberru yapılan §ahsm mamelekinde bir eksilme meydana getirmez. Aksi takdirde bir ıvazlı muamele karııısında kalmmı§ olurmu ki, kural olarak, teberru ıvazsız bir muameledir. Her nekadar ııart ve mükellefiyyet yükle. yebilen teberrular mevcut ise de te' berru'un tipik bir. §ekli ·olan hibenin tetkiki sirasında görüleceği üzere, rıart veya mükellefiyet ,lehine teberru yapılan §alısın mamelekinde bir eksilme meydana getirmez. Medeni Kanunundan önceki borçlar hukukumuzda, yani Mecelle'de ve genel olarak İslam hukukunda durum böyle olduğıı gibi, (32) halen yürürlükte olan Borçlar Kanunu'nda da keyfiyet aynıdır. Gerçekten BK. m. '241;13'de aynen §ıi hüküm yer almıııtır: . .! §eyin kıymeti mas. korumai ve masraf fazlası. kendisine tesviye edilmezse, bağı§la­ nanın mükellefiyeti icradan imtina etm_eye hakkı vardır." "Bağı§larulan rafım Buna göre bir kimse. diğer bir kimseye yüz bin lira hibede bulunsa ve yoksul bir çocuk yüksek öğre­ nimini bitirinceye kadar onun öğre­ nim masraftarım lehine hibe yapılan ııahsa mükellefiyet ·. olarak §art kıl­ sa ve bu masraflar yüz bin lirayı geç. se, bağı§layan bağı§lanandan ancak yüz . bin liralık öğrenim masrafı bitinceye kadar müllefiyetin · yerine getirilmesini isteyebilir. Bu husus, zikredilen fıki:'adan açıkça anlaııılmaktadır. -...._ ' rudur, fakat her teberru bir hibe değildir. Şu halde teberru'un bu ıılimullü kapsamım daha iyi anlayabilmek için onun çe§itleıini :\nsac agözden geçir. rnek gerekir. ll - TEBERRU ÇEŞİTLERİ · Eski ve yeni hukukumuzda yer alan teberru çe§itleri §unlardır: 1 - Hibe {Bağı§lama), 2 -Vasiyet, 3- Vakıf, 4 - İbra, · 5 ~ İbaha, 6 - Sadaka, 7 -· Ariyet, 8 - Hediye ve ahlaki bii' vazifenin ifasi içiı,ı. veya adab-ı mua§eret icabı olarak verilen §eyler, 9 - Kanıma ,ahlak ve adaba aykıı'l bir maksadın elde edilmesi için verilen §eyler. Burada hibe ile öteki teberru çe§itleri arasmda kısa bir kar§ıla§· tırma yapmada yarar görmekteyiz. a) V.asiyet, vasiyetçinin ölüsonra sonuç doğuran ve mirasçılar razı olmazlarsa, sadece terekerin üçte birinde geçerli olan bir tasarruftur. Hibe, birindeki alacal'tan kısmen veya tamamen vaz geçmek anlam.ına gelen ibra ve ayrı özelliklere sahip olan öteki teberru çe§iL müıiden ı Teberru sözü, hukuk alarondaki ıvaisli tasarruflarıri hepsini kapsayan geni§ bir kavramdır. Bu deyim, yalnız hibeye inhisar etınez. İleride de görüleceği gibi her hibe bir teber- 8 ABDULKADİR ŞENER (32) Yani hibe için ileri sürülen şart · veya mükellefiyetin, hibeye uygun (mülayim) olması ve hibe edilen §eyin değerinden fazla olmaması gerekir. (Bak. Ali Hay_ dar, Dureru'~-Hukldl.m, c .II, s. 664, 665). İSLAM HUKUKUNDA HİBE VE :qWER TEBERRU leri ise, ya§ayanlar arasılıda yapılan ve onlar hayatta iken kesinlik kazanan geni§ kapsamlı hukuki tasarruflardır. öte yandan Mecelle'nin 57. maddesinde, "Teberru ancak kabz ile tamam olur. Mesela, bir adam birine bir §ey hibe etse kable'l-kabz (kabz'dan önce) hibe tamam olınaz." denilmek~ tedir. Vasiyet de teberru kabilinden olduğu halde kabza bağlı değildir: zira .vasiyette, vasiyet edenin ölümünden sonra lehine vasiyet edilen §ahsın kabulü ile mülkiyet geçmi§ olur; yam burada teberrJı ölüme izafe edildiği için kabz ile değil, sadece kabul ile tamam olmaktadır. (33) Keyfiyet, Medeni Kanunda (m. 467, 545) da aynıdır. (34) Hibe ,belli bir §ahsın lehine halde, vakıf, bir millkü veya vakfedilmesi mutat olan bir malı, . !{amu yararına veya her~angi bir hayır amacına yönelik olınak üzere ebedi: olarak tahsis etmektir.. Dolayı­ sıyla vakıfta, kural ·olarak, vakıf yapıldığı anda kimlerin yararlanacağı belli olmadığı halde hibede, hibe" den faydalanacak kimseler bellidir. b) yapıldığı c) 1 İbra, alacaklının, alacağını ÇEŞITLERI beden rucu' edildiği halde ibradan rucu' ~dildiği halde, ibradan rucu' edilemez. (36) d) Teberru çe§itleri arasında zikredilen ibaha, İslam hukukunda söz konusu olduğu halde, gerek bugünkü Borçlar Kanununda, gerekse doktrinde yer. almı§ değildir. . Hibe ile ibaha arasındalti fark, tatbiki bakımdan çok önemli olduğundan,. burada bilhassa belirtilmelidir. Hibe, temliki bir tasarruf olduğu halde, ibiilla genellikle yapıldığı anda lehine teberru edilen §alııs tarafından tüketilen, yani yenilip içilen bir bağı§ çe§ididir.(*) Mesela, bir kimse diğer bir kimseye yemek parası olarak bir miktar meblağ verse, bu bir hibedir; . fakat onu lokantaya götürüp veya evine çağırıp yemek yedirse, bu da bir ibahadır. Ba§ka bir misal de §Udur: Bir kimse bahçesinden istediği kadar meyve alıp yemesi için hirine müsaade etse, bu bir ibaha te§kil eder; ona, evine götürmesi için bir sepet meyve doldurup verse, bu da bir hibe olur. (37) Mecelle, mad. 836'da ibahayı §öyle tarif etmektedir: "İbaha bir §eyi bila ıvaz ekl ve tenavül · etmek alınadığı halde borçlunmı borcunu ödemi§ olduğunu kabul etmesi ve borçlunun da buna razı olınasıdır. İS­ Him hukulrçuları, ibrayı mecaz yoluyla hibe sayarlar ve borçlunun bunu kabul etmesi §artını aramazlar. (35) üzere Borçlar kanununda ise ibra, ıvazlı ve ıvazsız olmak üzere ikiye ayrılır: Ivazlı i b rada borçlunun reşit olması gerekir. Ivazs!z ibrada ise buna gerek yoktur; sadece hibeyi kabul ehliyetinin, yani temyiz kudretinin bulunması yeterlidir. Ivazsız ibra ile hibe arasındaki farka gelince; Kanun.. daki sebepler bulunduğu takdirde hi- (33) alıere izin ve ruhsat vermek- tir". Görülüyor ki ibahada, ibaha edilen §ey, lehine ibaha edilenin mame- (34) (35) (36) (*) (37) Abf Efendi, i\Iecelle Şerhi, Kavaid.i Külliye, s. 64. H.V. Velidedeoğlu, Türk lVIedeni Konununa Göre Medeni Hukul.:, s. '235. Kuyttcaklızade, a.g.e. s. 3. Ş. Berki, Borçlar Hukuku, Özel Hüküınler ,s. 56, 57. Kar§. s. 76: Ş. Berki, a.g.e. s. 58. Kuyucaklızade ~~~~~~=========-~D::-:o:-=ç. Dr. ABD~ADİP.. ŞENER i tekine dahil olmakta, ancak onun ta' .rafından ibaha yapıldığı anda tüke; tilmektedir. Hibede ise hibe edilen §ey, bağı§lananın mamelekine (mülküne) dahil ·olmaktadır. e) Kur'an-ı Kerim'de zekat ve vergi(*) için de kullanılan Sadaka sözü, geni§ anlamlı bir terim olup dini ve içtimai bir hayır amacına yönelik olarak verilen bir ııey veya bu gi' bi amaçlarla ·yapılan bir i§tir. İslam ' literatüründe kom§Uya güler yüz gös. terrnek bir sadaka olduğıı gibi ,yori. gun bir kimseye yardım etmek veya bir hamalın yükünü sırtına kaldır. mak ·da bir sadakadır. İslam hukukunda ise sadaka, · Allah .rızası için ve sevab kazanmak amacıyla birine yapılan bir teberrudur, (38) "'" · . .• Sadaka, bugünkü Borçlar Kanununda yer alan ahlaki bir vazifenin ifası ·. maksadıyla verilen §eylere tekabül etmektedir ki gerçekte sadaka, dine dayanan ahlaki bir vazifenin edasmdan ibarettir; yani sadaka, ictimai bir terimdir; hibe ise hukuki bir terimdir. Dolayısiyle sadakanın saiki, içtimai ve dinidir; hibenin saiki ise. hukukidir. İslam huk~u sadaka;. terıninolojisinde vakıf, normal olarak teberda kullanılır. Ancak • modern terminolojide bunların tama. men birbirinden a;ynldığını da görü- . yoruz. Sözgeli§i, bir kimse, hayır amacıyla fakiriere verilmek üzere kitap satın almak için ·an· bin lira tahsis etse bu bir sadaka olur; on bin· lirayı . ayırıp . aslının muhafaza edilmesini ve geliri ile fakiriere dağıtıl­ İslam hukukuna göre bazı hallerde, kabz ve teslimden sonra dahi hibeden rucu' caiz ise de, bu durumda sadaltadan rucu' caiz değildir(40); çünkü sadaka, dini bir amaçla, yani sevap kasdıyla verildiği için geri istenemez. Bugünkü Borçlar hukukuna göre de mümeyyiz olan birine verilen sadakadan rucu' edilemez; Zira BK. nun 62. maddesi, ahlaki bir vaz.ifenin ifası için verilen §eylerin geri alına­ mıyacağını beyan etmektedir ki sa. daka da ahlaki bir vazifenin ifası ~çin verilıni§tir; ancak mümeyyiz olmayan, mesela, üç ya§uidaki bir çocuğa verilen bir sadaka, velisi mutta. li olmadan önce geri alınabilir;· fakat hukuk nazariyesi bakımından caiz olaİı bu durum, ahlak~n doğru bir daVranı§ olmaz.(41) f) Modern hukukda da yer alan ariyet, (42) İsl(l.m hukukunda, menfaatin meccanen temliki, yani kullan, ma halckmm teberru edilmesi §eklinde tanımlanmaktadır. Hibede mevhu • · bunleh, . mülkiyet hakkını elde eder; ariyette ise ki§i sadece bir malı bir süre kullanma hakkına sahip o- . · lur. (43). Yani hibede bağı§lanılan §eyin mülkiyeti bağı§lanana geçtiği halde, ariyette mülkiyet ariyet veren. de kalır. · ı~ anlamlarında mak üzere kitap satın §art ko§Sa bu da bir Yani sadakada mümkün lllc lO olduğıı esastır. (39) vakıf istilılak halde, alınmasını te§kil eder. (tüketim) vakıfda ebedi. g) kasdıyla Birine Lltramda bulunmak verilen hediye ve ahlaki bir (*) Bak. Bakara, 263; Tevbe, 60, 104. (38) ıuecelle, road. 835; "Sadalra sevap için hibe olunan maldır." (39) A.A.A. Fyzee, Outlines of Mulıammadan Law, s.225. (40) MeceRe, mad. 862,863, 864, 874. ( 41) s. Berki, a.g.e. s. 58; Ş, B erki, Borçlar Hukuku, Umumi Hükümler, s. 199. (42) BK. m. 299-305. . (43) İbn Abidin, Reddu'l-1\Iulıtar, C. IV, s.776; A.A.A. Fyzee, a.g.e.,. s. 224. İSLAM Hi:JKuKuNDA H!BE VE DİÖER TEBERRU ÇEŞITLERI için veya bir ·muaııeret kuralı gereğince sunulan . §eylerin iadeSi istenemez. (44) Hanefi mezhebine göre hediye, helak olmanu§ veya tüketilmemi§ ise, ya da ona kar§Ilık bir ıvaz alınılmamı§sa ve hibe için rucu'a mani hallerden birisi yok.. sa hediyeden rucu edilebilir, yani verilen hediye geri istenebilir_ öteki İs- . lam hukuk ekallerine göre ise hediyeden rucu' caiz değildir. (45) vazifenin ifaşı Bizce Hanefi mezhebinin goru§Ü daha· doğrudur; çünkü maddi bir §eyin hediye edilmesi ile hibe· arasın­ da önemli bir fark olduğunu sanmı-. yoruz. Bununla 'birlikte, hediye içtimat bir vazife ,zımnında verilmi§se, bu gibi vazifelerin ifasına hibe hükümleri tatbik edilemiyeceğinden öte_ ki İSlam hukuk ekallerinin içtihatları üzerinde de 'durmak gerekir kanı­ sındayız. 1).} Bazı §artlar altında hibe edilen §eyin iStirdadı mümkün olduğu halde, BK. m. 65'de belirtildiği üzere, kanuna, alıHik ve adaba aykırı bir maksadın elde edilmesi için verilen §eylerdim dolayı istirdad davası açı­ lamaz. Esasen yasak olan §artlara bağ­ lı olarak bir hukuki· muamelenin yapılması olanaksızdır. Medeni Hukukda olduğu gibi,(..ı. s) RomaHukuku'nda ve bir çok modern hukuklarda, gerek kaı).una ve gerekse umumi adaba aykırı ve imkansız §aııtların ölüme bağ_ lı tasarruflarda ve bağı§lamada hü- kümsüz olduğu ltabl}l edilmi§tir. . Fransız Medeni Kanunu (m. 900) ve yeni İtalyan Medeni . Kanunu (m. 634} da bu yönde hükümler ihtiva eder. (4r) İslam Hukuku'nda ise, gayri me§ru olarak . veya hukuka aykırı maksatların elde edilmesi için verilen §eyler teberru sayılmaz ve dolayısıyla sebepSiz ilttlsap sayılan bu gibi §eylerin geri verilmesi gerekir. (48) (44} BK. m. 62.(2; Ş. Berlti, Borçlar Hukuku, Özel Hükümler, s. 58; Ş. Berki, Bor~ Hıılruku, Umu. mi Hükümler, s. 199, 200. ( 45} Mecelle ,m ad. 834; Abdulvahhab el-Bendari, Şerhu'l-Uh-ftdi'l-l.Ue. deniye: el-Hibe, s .82. Ayrıca belirtmek gerekir ki İslam Hulmkunda rü§Vet olarak verilen şeyler hadiyeden tamamen ayrı olup aynen geri verilmeSi g,erekir. Bu gibi §eyler tüketilmi§ ise la.ymeti ödettirilir (Bak. Ali Haydar, l\lecelle, mad. 834 §erhi; Kr§. TCK. m. 224}. (46) MK. m. 462,/2, 499/3; BK. m. 20, 155. ( 47) A.B' Schwarz, Borçlar Huhtılru Dersle..-i, I. cilt, Çev. Bülent Davran, Karde§ler Basımevi, İs_ tanbul 1948, s. 411. (48) Abdurrazzak es- Senhuri, ıua. sadirıı'l-Hakk fi'LFıkhi'il-İslami ' c. I, s. 47, 58, 59; S. Abdullah Ali Huseyn, el-1\lulmranat et.Teşıi'iyye, c. II, s. 251, 366, c. m, s. 264; Ali Haydar, Mecelle, mad. 834 §erhi. . 11