T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TARĠH ANABĠLĠM DALI TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ TARĠHĠ BĠLĠM DALI ANADOLU’DA KUVA-YI MĠLLĠYE’NĠN OLUġUMU Doktora Tezi Zeynep KALYONCUOĞLU Ankara-2011 T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TARĠH ANABĠLĠM DALI TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ TARĠHĠ BĠLĠM DALI ANADOLU’DA KUVA-YI MĠLLĠYE’NĠN OLUġUMU Doktora Tezi Zeynep KALYONCUOĞLU Tez DanıĢmanı Prof. Dr. Ġzzet ÖZTOPRAK Ankara-2011 T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TARĠH ANABĠLĠM DALI TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ TARĠHĠ BĠLĠM DALI ANADOLU’DA KUVA-YI MĠLLĠYE’NĠN OLUġUMU Doktora Tezi Tez DanıĢmanı: Prof.Dr. Ġzzet ÖZTOPRAK Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı Ġmzası Prof.Dr. Ġzzet ÖZTOPRAK ........................................ Prof.Dr. KurtuluĢ KAYALI ........................................ Prof.Dr. Vahdet KELEġYILMAZ ........................................ Prof.Dr. Temuçin Faik ERTAN ......................................... Prof.Dr. Mehmet ġAHĠNGÖZ ........................................ Tez Sınavı Tarihi 21.09.2011 ĠÇĠNDEKĠLER KISALTMALAR VII ÖNSÖZ VIII GĠRĠġ KUVA-YI MĠLLĠYE’NĠN OLUġUMUNU HAZIRLAYAN ORTAM A. Osmanlı Devleti’nin PaylaĢımı 1 B. Mondros Mütarekesi ve Anadolu’nun Durumu 8 I. BÖLÜM PARĠS BARIġ KONFERANSI VE ĠZMĠR’ĠN ĠġGALĠ A. Paris BarıĢ Konferansı 19 B. Ġzmir’in ĠĢgali 31 I. MaĢatlık Mitingi 37 II. ĠĢgal Olayı 44 III. ĠĢgale KarĢı Tepkiler 50 II. BÖLÜM KUVA-YI MĠLLĠYE A. Kuva-yı Milliye Nedir? 60 B. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumunun Fikri Temelleri 62 C. Kuva-yı Milliye’nin Yapısı 68 D. Kuva-yı Milliye’nin Kaynakları 76 I. Kongre Kararlarına Göre Kuva-yı Milliye’nin Mali Finansmanı I 81 III. BÖLÜM ANADOLU’DA KUVA-YI MĠLLĠYE’NĠN OLUġUMU A. Batı Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 87 I. Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti ve Ġzmir Müdafaa-i Hukuk Kongresi 87 II. Ġzmir Redd-i Ġlhak Heyet-i Milliyesi 95 III. Yunanlıların Ġlerlemesi ve Kuva-yı Milliye’nin Ortaya ÇıkıĢı 96 a. Urla Olayları 96 b. ĠĢgalin GeniĢlemesi 98 c. Ayvalık’ın ĠĢgali 100 d. ÖdemiĢ’in ĠĢgali 111 IV. AlaĢehir’de Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu a. AlaĢehir Kongresi 122 127 V. Salihli’de Kuva-yı Milliye 140 VI. Aydın’ın ĠĢgali ve Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 144 a. Çine’de Kuva-yı Milliye 149 b. Söke’de Kuva-yı Milliye 154 VII. Denizli’de Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 156 a. Isparta’da Kuva-yı Milliye 167 b. Burdur’da Kuva-yı Milliye 169 VIII. Muğla’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 171 IX. Nazilli Kongreleri 175 a. Birinci Nazilli Kongresi 175 b. Ġkinci Nazilli Kongresi 178 II B. Kuzeybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu I. Balıkesir’de Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu a. Balıkesir Kongreleri 182 182 192 i. Birinci Balıkesir Kongresi 192 ii. Ġkinci Balıkesir Kongresi 197 iii. Üçüncü Balıkesir Kongresi 205 iv. Dördüncü Balıkesir Kongresi 213 v. BeĢinci Balıkesir Kongresi 218 II. Bursa’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 220 a. Ulusal DireniĢ TeĢkilatları 221 b. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 227 III. Kocaeli ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 231 a. Rum ve Ermeni Çetelerinin Faaliyetleri 236 b. Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri 237 c. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 241 d. Yahya Kaptan 245 C. Karadeniz Bölgesi’nde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu I. Trabzon ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 251 251 a. Pontus Sorunu ve Tarihsel GeliĢimi 251 b. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti 259 c. Birinci Trabzon Kongresi 264 d. Bölgede Kurulan Diğer Cemiyetler ve Faaliyetleri 266 e. Ġzmir’in ĠĢgalinin Trabzon ve Çevresinde Yankıları 268 f. Erzurum Kongresi 270 III g. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 275 h. Giresun’da Kuva-yı Milliye ve Topal Osman 281 D. Güney ve Güneydoğu Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 286 I. ĠĢgaller 287 II. Ġngilizlerin Bölgeyi Fransızlara Terk etme Kararı 288 III. Suriye Ġtilafnamesi 291 IV. Suriye Ġtilafnamesine Tepkiler ve Mustafa Kemal PaĢa 295 V. Sivas Kongresi ve Heyet-i Temsiliye Kararları 299 a. Milli Ordu 304 VI. Adana ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu a. Ġngiliz ĠĢgalleri 307 307 i. Dörtyol’un ĠĢgali 311 ii. Mersin ve Tarsun’un ĠĢgali 313 iii. Adana’nın ĠĢgali 314 iv. Pozantı, Akköprü ve Çiftehan’ın ĠĢgali 315 v. Ceyhan, Osmaniye, Bahçe ve Haruniye’nin ĠĢgali 317 b. Suriye Ġtilafnamesinin Uygulanması, Mülki ve Askeri Yönetimin Fransızlara Geçmesi 318 c. Gizli Milli TeĢkilatın KuruluĢu ve Faaliyetleri 321 d. Kilikyalılar Cemiyeti 324 e. Kilikya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti 326 f. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 328 i. Adana’nın Doğu Cephesinde Kuva-yı Milliye’nin TeĢkilatlanması 332 IV 1. Develi’de Kuva-yı Milliye 332 2. Komutanlar Toplantısı 337 3. Andırın’da Kuva-yı Milliye 338 4. Kadirli’de Kuva-yı Milliye 340 5. Kozan’da Kuva-yı Milliye 341 ii. Adana’nın Batı Cephesinde Kuva-yı Milliye’nin TeĢkilatlanması 342 iii. Mersin ve Tarsus’da Kuva-yı Milliye’nin TeĢkilatlanması 347 iv. Mut ve Silifke’de Kuva-yı Milliye’nin TeĢkilatlanması 348 VII. MaraĢ’ta Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 353 a. Ġngiliz ĠĢgali 353 b. Fransız ĠĢgali 356 c. Sütçü Ġmam (Uzunoluk) Olayı 362 d. YüzbaĢı Andre’nin MaraĢ’a GeliĢi 364 e. Bayrak Olayı 366 f. MaraĢ Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin KuruluĢu 368 g. Elbistan ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 372 VIII. Antep’te Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 380 a. Ġngiliz ĠĢgali 380 b. Fransız ĠĢgali 383 c. Cemiyet-i Ġslamiye 387 d. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti 388 V e. Kılıç Ali Bey’in Antep Cephesindeki Kuva-yı Milliye Faaliyetleri 392 IX. Urfa’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 395 a. Ġngiliz ĠĢgalleri 396 b. Ali Ġhsan PaĢa’nın Yöredeki ÇalıĢmaları 397 c. Fransız ĠĢgalleri 402 d. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Kuva-yı Milliye’nin KuruluĢu 404 e. Jandarma Kumandanı Ali Saip Bey’in Urfa’ya Tayini ve ÇalıĢmaları 408 IV. BÖLÜM KUVA-YI MĠLLĠYE’DEN DÜZENLĠ ORDUYA GEÇĠġ A. Düzenli Ordu’ya GeçiĢte Kuva-yı Milliye’de Yapılan Düzenlemeler 410 B. “Düzenli Ordu mu Kuva-yı Milliye mi?” TartıĢmaları 422 C. Çerkez Ethem’in Kuva-yı Milliye’den Düzenli Orduya Geçilmesine Tepkisi 428 SONUÇ 435 ÖZET 446 ABSTRACT 447 KAYNAKÇA 448 EKLER 463 VI KISALTMALAR A.g.e. : Adı geçen eser. ATASE ArĢivi: Askeri Tarih Stratejik Edüt BaĢkanlığı ArĢivi. B. : Belge. BTTD: Belgelerle Türk Tarihi Dergisi C. : Cilt G.: Gömlek. Gnkur. : Genelkurmay. HTVD: Harp Tarihi Vesikaları Dergisi. ĠSH: Ġstiklâl Harbi Koleksiyonu. K. : Kutu. s. : Sayfa. S. : Sayı. TĠTE ArĢivi: Türk Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü ArĢivi. TTK: Türk Tarih Kurumu. Yay. :Yayınları. VII ÖNSÖZ Kuva-yı Milliye, KurtuluĢ SavaĢının düzenli ordunun kurulmasına kadar olan döneminde, Mütarekeden sonra Anadolu’nun iĢgaline ve Rum ve Ermenilerin saldırılarına karĢı koymak amacıyla oluĢturulan silahlı direniĢ güçleridir. Bu çalıĢmada Kuva-yı Milliye’nin Anadolu’da oluĢum evresi incelenmiĢtir. Anadolu’nun her yerinin farklı tarihlerde iĢgal edilmesinden dolayı Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu her bölgede değiĢik tarihlerde gerçekleĢmiĢtir. Anadolu’daki azınlık gruplarının faaliyetlerinin Ģiddeti, bölgelerdeki orduların gücü, Kuva-yı Milliye’nin oluĢumunda ve teĢkilatlanmasında bölgelere göre farklılık göstermesine neden olmuĢtur. Bu çalıĢmada Kuva-yı Milliye’nin oluĢumunda bölgelere göre ortaya çıkan bu farklılıklar ve aynı zamanda benzerlikler de ortaya konmaya çalıĢılmıĢtır. KurtuluĢ SavaĢında geliĢen olaylar Kuva-yı Milliye’nin oluĢumuna etkileri çerçevesinde ele alınmıĢtır. Konu, çok geniĢ bir alanı kapsadığı için detayların içinde fazla kalarak esas konudan uzaklaĢma veya yüzeysel kalma endiĢesi ile bazı olaylara Kuva-yı Milliye ile ilgili olduğu ölçüde daha fazla yer verilmiĢ, bazı konularda da fazla detaya girmekten kaçınılmıĢtır. Kuva-yı Milliye, Anadolu’nun en küçük yerleĢim birimlerine kadar yaygınlaĢmıĢtır. Ancak Anadolu’nun her bucağındaki ayrı ayrı Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmalarının ele alınması konunun geniĢliği itibariyle mümkün olamadığından Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu belli merkezler etrafında ele alınmıĢtır. Bu çalıĢmada Kuva-yı Milliye’nin sadece oluĢumu ele alındığı için tek tek cephelerde yaptığı savaĢların tezin kapsamı dıĢında kaldığını belirtmek gerekir. Kuva-yı Milliye’nin Anadolu’da nasıl oluĢtuğu, teĢkilatlandığı, yapısı, KurtuluĢ SavaĢındaki yeri ve konumunun irdelendiği bu çalıĢmada, Genel Kurmay VIII Askeri Tarih ve Stratejik Etüd BaĢkanlığı (ATASE) ile Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü (TĠTE) arĢivlerinden, TBMM Zabıt Cerideleri ve Gizli Celse Zabıtları, gazete ve dergiler ile Kuva-yı Milliye’ye hizmeti geçmiĢ kiĢilerin anıları ve telif eserlerden yararlanılmıĢtır. Tez çalıĢmam süresince her zaman ve her konuda benden yardım ve desteklerini esirgemeyen aileme ve akademik çalıĢmamda bana destek olan tez danıĢmanım Prof.Dr. Ġzzet Öztoprak’a yardımlarından dolayı sonsuz teĢekkürlerimi sunarım. Zeynep KALYONCUOĞLU IX GĠRĠġ KUVA-YI MĠLLĠYE’NĠN OLUġUMUNU HAZIRLAYAN ORTAM A. Osmanlı Devleti’nin PaylaĢımı Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin nasıl oluĢtuğunu anlayabilmek için Osmanlı Devleti üzerindeki dıĢ güçler dengesi ile yürütülen politika ve hesaplaĢmaları irdelemek gerekir. Bu nedenle, büyük güçlerin I.Dünya SavaĢı döneminde Osmanlı Devleti’ni paylaĢmak amacıyla aralarında yaptıkları paylaĢım anlaĢmalarına ve Osmanlı Devleti ile Ġtilaf Devletleri arasında savaĢa son veren Mondros Mütarekesi öncesi ortama göz atmakta fayda vardır. Ġtilaf Devletlerinin I.Dünya SavaĢıyla birlikte baĢlayan Osmanlı Devleti’ni bölme ve paylaĢma giriĢimlerinin ilk ayağı Ġngiltere, Fransa ve Rusya arasında MartNisan 1915 tarihleri arasında Londra’da yapılan gizli anlaĢmadır. Ġstanbul AntlaĢması adıyla anılan bu gizli anlaĢmaya göre, Ġngiltere ve Fransa savaĢı kazandıkları takdirde Ġstanbul ve Boğazlar’ın Çarlık Rusyasına verilmesini kabul etmiĢlerdir. Ayrıca, Çanakkale Boğazları, Marmara Denizi, Gelibolu Yarımadası, Enez-Midye hattına kadar Trakya, Bozcaada, Ġmroz (Gökçeada) ile Sakarya Irmağına kadar Kocaeli Yarımadası da Rusya'ya bırakılmıĢtı1. SavaĢ sırasında bir Ġtalyan-Alman ittifakını önlemek için Osmanlı topraklarının paylaĢımında Ġtalya’ya da pay vermek amacıyla 26 Nisan 1915'te 1 Yuluğ Tekin Kurat, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun PaylaĢılması, Kalite Matbaası, Ankara 1976. s.11-12; Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, I.Cilt, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1977, s. 151. Londra’da Ġngiltere, Fransa, Rusya ve Ġtalya arasında Londra AnlaĢması adı verilen gizli bir anlaĢma daha yapılmıĢtır. Bu anlaĢmaya göre, Ġtalya savaĢa katılması durumunda zaten elinde bulundurduğu “Oniki Ada” üzerinde tam hâkimiyet sağlamıĢ oluyordu. Ġngiltere, Fransa ve Rusya tarafından Türkiye'nin Asya'daki toprakları "kısmen veya tamamen paylaĢıldığı takdirde" Ġtalya'nın Antalya bölgesinde "adilane bir pay alması" kabul edilmiĢti. Bu payın sınırları daha sonra çizilecekti.2 Ġtalya bu anlaĢmadan sonra 20 Ağustos 1915’te Osmanlı Devleti’ne savaĢ ilan etmiĢti.3 26 Nisan 1916'da Fransa ve Rusya arasında imzalanan bir anlaĢma ile SivasKayseri-Mersin çizgisinin doğusunda bir Rus bölgesi belirlendi. 30 Mayıs'ta Ġngilizlerin de katıldığı anlaĢmaya göre, Rusya, Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis vilayetleriyle, Van’ın güneyinde Fırat, MuĢ ve Siirt vilayetleri arasında kalan topraklar ile Trabzon’un batısında sınırı sonradan belirlenecek bir noktaya kadar Karadeniz kıyılarını alıyordu.4 Basra’dan Bağdat’a kadar güney Mezopotamya, Akka ve Hayfa Ġngiltere’nin nüfuz bölgesi, Suriye kıyıları, Kilikya, Kayseri dıĢında kalmak Ģartıyla Sivas, Elazığ (Harput), MaraĢ, Antep ve Mardin Fransa’nın nüfuz bölgesi olarak paylaĢılmıĢtır. Ġngiliz ve Fransız nüfuz bölgelerinde bir Arap devleti veya konfederasyonu kurulacaktı. Ayrıca, Ġskenderun’un serbest liman olmasına, Filistin’in de uluslararası bir idareye tabi tutulmasına karar verilmiĢtir.5 2 Kurat, a.g.e., s.12; Tansel, a.g.e., s. 152-153; Salahi Sonyel, Türk KurtuluĢ SavaĢı ve DıĢ Politika, TTK Yay., Ankara 1995, s. 2. 3 4 5 Kurat, a.g.e., s. 12. Fahir Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1983, s.125. Kurat, a.g.e., s. 13. 2 Bu gizli anlaĢmadan haberdar olan Ġtalya, 26 Nisan 1915 AnlaĢmasında kendisine bırakılan Antalya’ya Adana bölgesinin, Konya, Ġzmir ve Meis adasının eklenmesini istemiĢti.6 Rusya, Ġzmir’e sahip olan bir devletin Çanakkale Boğazı’nı kontrol edebileceği gerekçesiyle Ġzmir’in Türklerde kalmasını istiyordu. Fransa da, Adana bölgesini kendi nüfuz alanına katmak istiyordu. Görüldüğü gibi, Ġtalya’nın bu istekleri Ġzmir’in Yunanistan’a verilmesini isteyen Ġngiltere, Rusya ve Fransa’nın planlarıyla çeliĢiyordu. Buna rağmen 17 Nisan 1917’de St Jean de Maurienne AntlaĢmasıyla Antalya, MenteĢe sancağı, Konya ilinin büyük bir kısmı ile Ġzmir ve kuzeyi7 -Sykes-Picot AntlaĢmasını tanıması koĢuluyla8- Ġtalya’ya veriliyordu. Fakat anlaĢma için Rusya’nın onayı gerekiyordu. O dönemde Rusya’da BolĢevik Ġhtilali öncesi karıĢıklık hüküm sürüyordu. Ardından 1917 Ekim Devrimiyle iktidara gelen BolĢevikler, Çarlık Rusyasının emperyalist oyunlarını bütün dünyaya ifĢa etmiĢlerdi. Böylece yapılan bütün gizli anlaĢmalar geçersiz sayılmıĢtı. Ne kadar geçersiz sayılırsa sayılsın I.Dünya SavaĢı sonrasında Osmanlı Devleti’nin imzaladığı Mondros Mütarekesi ve sonrasındaki iĢgaller, yapılan bu gizli anlaĢmaların bir sonucuydu. 1918 yılının baĢlarında I.Dünya SavaĢının yorgunluğu bütün savaĢan ülkelere ağır gelmeye baĢlamıĢtı. BarıĢ istekleri ilk kez Amerika BirleĢik Devletleri CumhurbaĢkanı Woodrow Wilson tarafından dile getirildi. Wilson’un 8 Ocak 1918’de kongreye sunduğu ve barıĢın temel ilkeleri olarak kabul edilen “14 6 Ġlhan Tekeli-Selim Ġlkin, Ege’deki Sivil DireniĢten KurtuluĢ SavaĢına Geçerken UĢak Heyet-i Merkeziyesi ve Ġbrahim (Tahtakılıç) Bey, TTK Yay., Ankara 1989, s. 8. 7 8 Kurat, a.g.e., s. 13. Tansel, a.g.e., s. 154. 3 Nokta”nın9 Osmanlı Ġmparatorluğu’nu ilgilendiren kısımları Ģöyleydi: Açık barıĢ anlaĢmaları ve gelecekte de açık diplomasi (1. madde), Karasuları dıĢında karada ve denizde tam serbestlik (2.madde), Ekonomik engellerin ortadan kaldırılması (3.madde), Silahlanmanın azaltılması ve bunun garanti altına alınması (4.madde), Rusya, Belçika, Ġtalya, Romanya, Sırbistan, Karadağ ve Polonya devletlerinin sınırları ve statülerinin yeniden belirlenmesi, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun Türk olan kısımlarının egemenliğinin sağlanması, Türk olmayan uluslara muhtar geliĢme imkanı verilmesi, Çanakkale Boğazı’nın devamlı olarak bütün ulusların gemilerine açık olması ve bunun uluslararası garanti altına alınması (12.madde), Büyük ve küçük bütün devletlerin siyasi bağımsızlıklarının ve toprak bütünlüklerinin karĢılıklı olarak garanti altına alınması amacıyla uluslararası bir örgüt kurulması (14. madde). 1918 yılı Osmanlı Ġmparatorluğu için içeride ve dıĢarıda zorlu bir yıl olmuĢtur. Sultan V.Mehmet ReĢat’ın ölümü üzerine Sultan Abdülmecid’in oğullarından Mehmet Vahdettin 4 Temmuz 1918’de tahta geçmiĢtir.10 Yeni padiĢah, ordu ve donanmaya hatt-ı hümayun göndererek emir ve komutayı eline aldığını ilan etmiĢtir. Enver PaĢa, BaĢkumandan Vekili unvanını, BaĢkumandanlık Erkân-ı Harbiye Reisi Ģekline çevirmiĢtir. Ġttihat ve Terakki Fırkası, Sultan V. Mehmet ReĢat’ın pasifliğinden faydalanarak yönetime egemen olmuĢtu. Talat PaĢa, Sultan Vahdettin’in Ġttihatçılara karĢı olmasına rağmen, bir süre daha görevinde kalmıĢtır.11 9 Armaoğlu, a.g.e., s. 138-139; Yusuf Hikmet Bayur, Türk Ġnkılabı Tarihi, TTK Yay., Ankara 1991, s. 625-627. 10 11 Bayur, a.g.e., s. 348. Tansel, a.g.e., s. 1-6. 4 1917 yılı sonunda Rusya’nın savaĢtan çekilmesinin ardından Mayıs 1918’de Romanya da savaĢtan çekilmiĢti. Bulgar cephesinin çökmesi üzerine 1918 yılı sonunda da Bulgaristan barıĢ istemek zorunda kalmıĢ ve 29 Eylül 1918’de mütarekeyi kabul ederek savaĢtan çekilmiĢti.12 Bu geliĢmeler üzerine kabinedeki bakanların bir kısmı savaĢa devam edilmesi, diğer bir kısmı da bir an önce barıĢ anlaĢması imzalanması gerektiği görüĢündeydi. Hükümetin “barıĢ mı yoksa savaĢa devam mı” konusunda karar veremediği dönemde, müttefikleri Ekim 1918’de Almanya, Ġsviçre aracılığı ile Avusturya ise Ġsveç aracılığı ile Amerika BirleĢik Devletleri’ne baĢvurarak barıĢ talebinde bulunmuĢlardı. Durumun gittikçe kötüleĢmesi üzerine, Talat PaĢa istifa etmeye ve barıĢ talebinde bulunmaya karar vermiĢti. PadiĢah Vahdettin, Talat PaĢa’nın istifasını kabul etmiĢ ve kabineyi kurma görevini Ġzzet PaĢa’ya vermiĢtir.13 Ġzzet PaĢa, 14 Ekim 1918’de kabineyi kurduktan14 sonra Ġtilaf Devletleriyle barıĢ anlaĢması yapmanın yollarını aramaya baĢlamıĢtı. Bu dönemde KütülAmare’de esir edilen Ġngiliz generali General Towshend, sadrazam ile görüĢmek istemiĢti. Esirliği sırasında kendisine iyi davranılmasına karĢılık Rauf Bey’e mektup göndererek, Ġngiltere ile müzakerelere giriĢildiği takdirde, Osmanlı Hükümetine yardım edeceğini bildirmiĢtir.15 Ġzzet PaĢa’nın ile General Towshend görüĢmesinde, Irak, Suriye, Kafkasya’ya padiĢahın egemenliği altında muhtariyet verilmesi, Ġtilaf 12 13 14 Armaoğlu, a.g.e., s. 141. Tansel, a.g.e., s. 9, 15. Sina AkĢin, Ġstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele C.I, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yay., Ankara, 1998, s.18. 15 Bayur, a.g.e., s. 722; Tansel, a.g.e., s. 17. 5 Devletlerinin Irak ve Suriye’yi boĢaltması konuları görüĢülmüĢtür. Ġzzet PaĢa, Ġngiltere’nin Türkiye’yi himaye etmesi durumunda Çanakkale Boğazı’nı Ġtilaf Devletleri donanmalarına açmaya hazır olduğunu bildirmiĢtir.16 General Towshend Ġzzet PaĢa ile görüĢtükten sonra aynı gün Rauf Beyle de yaptığı görüĢmesinde Rauf Bey, kendilerinin istediği bırakıĢma koĢullarını Towshend’e bildirmiĢtir. Bu koĢullar kısaca, Ġtilaf Devletlerinin iĢgal ettiği yerlerde padiĢahın egemenliği altında toprak muhtariyeti kabulü, Türkiye’nin siyasi, mali ve iktisadi bağımsızlığa sahip olması, Ģimdiki buhranın önlenmesi için gerektiğinde Türkiye’ye mali yardım yapılması ve bu esaslar dahilinde barıĢın yapılabilmesi için Ġngiliz dostluğunun ve “azami müzaheretinin sağlanmasıydı.”17 General Towshend, deniz yüzbaĢısı Tevfik Bey ile birlikte 20 Ekim’de Mondros’ta barıĢ görüĢmeleri için kendisine yetki verilen Ġngilizlerin Akdeniz Filosu Komutanı Amiral Calthorpe ile görüĢtü. YüzbaĢı Tevfik Bey dönüĢünde Amiral Calthorpe ile Towshend tarafından yazılan mektubu sadrazama iletmiĢtir.18 Mektupta, barıĢ konusunun Ġngiliz Hükümeti tarafından incelendiği, bağlaĢık devletlere danıĢmadan bir karar verilemeyeceği, ancak bırakıĢma için hazır oldukları ve yetkili delegelerin gönderilmesi gerektiği belirtilmiĢtir. PadiĢah, delege olarak Damat Ferit PaĢa’nın seçilmesini istemiĢ ve bu konuda direnmesine rağmen bu durum Bakanlar Kurulu’nda istifaya varacak boyutta krize neden olduğu için Damat Ferit Bey’in delegeliğinden vazgeçmiĢ, Rauf Bey ile 16 AkĢin, a.g.e., s.55. 17 Bayur, a.g.e., s. 723; AkĢin, a.g.e., s.55. 18 Bayur, a.g.e., s. 726-727. 6 birlikte Hariciye MüsteĢarı ReĢat Hikmet (ĠçiĢleri Bakanlığı MüsteĢarı) Kurmay Yarbay Sadullah Beylerin delegeliklerini kabul etmiĢtir.19 Mütareke görüĢmelerine katılacak delegelere 8 maddelik bir talimat verilmiĢti.20 Bu talimata göre, Boğazlar, Yunan savaĢ gemileri hariç, ticaret ve savaĢ gemilerine açık olacak, savaĢ gemileri Marmara’da 2 günden fazla kalmayacak, Boğaz istihkâmları Osmanlı Devleti’nin elinde bulundurulacaktı. Bu son teklif kabul edilmediği takdirde, barıĢ yapıldıktan sonra çekilmek Ģartıyla kontrolör olarak belli sayıda Ġngiliz subayının Boğazlarda bulunmasına izin verilecekti. Güvenliği sağlayacak kuvvetler dıĢındaki Türk kuvvetlerinin terhisi kabul edilecekti. Mütarekenin imzalandığı gün cephelerdeki savaĢ duracaktı. Osmanlı Devleti’nin idaresine karıĢılmayacak, Türk topraklarında herhangi bir noktaya asker çıkarılmayacaktı. Ġtilaf Devletlerinin Türkiye’ye para yardımında bulunması sağlanacaktı. PadiĢah bu talimata halifeliğin, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun ve Osmanoğulları soyunun haklarının korunması gibi hususların da eklenmesini istemiĢti. Fakat Ġzzet PaĢa, esas amacın bu olduğunu dolayısıyla bundan ayrıca bahsetmeye gerek olmadığını söyleyerek padiĢahın önerisini kabul etmemiĢti.21 19 20 Bayur, a.g.e., s. 727; Tansel, a.g.e., s. 21. Ali Fuat Türkgeldi, Mondros ve Mudanya Mütarekelerinin Tarihi, Ankara 1948, s.32; Bayur, a.g.e., s. 740-741. 21 Tansel, a.g.e., s. 23. 7 B. Mondros Mütarekesi ve Anadolu’nun Durumu Mütareke görüĢmelerine 27 Ekim’de Mondros limanında, Ġngiliz Agamemnon gemisinde baĢlanmıĢtır. Ġlk oturumda, Osmanlı heyetine önceden verilmeyen mütarekename projesi22 okunmuĢ, ardından müzakerelerine geçilmiĢtir. GörüĢmelere mütarekenameyi imza etmek için yetkili olan Ġngiliz Akdeniz Filosu Komutanı Amiral Calthorpe baĢkanlık etmiĢti. Dört gün süren görüĢmeler sonunda Türk Mütareke Heyeti BaĢkanı Bahriye Nazırı Rauf (Orbay) ile Amiral Calthorpe arasında 30 Ekim 1918’de Mütareke AnlaĢması imzalanmıĢtır.23 Amiral Calthorpe’un Türk delegelerine sunduğu çok ağır koĢullar içeren ve 25 maddeden oluĢan24 mütareke maddelerinde bir iki küçük değiĢiklik dıĢında bir Ģey yapılamamıĢtır. Mütarekenin en can alıcı maddesi 7. maddeydi. Buna göre: “Müttefikler, güvenliklerini tehdit edecek bir durumun doğması halinde herhangi bir stratejik noktayı işgal hakkına sahip olacaklardır.” Bu madde Ġtilaf Devletlerine hareket özgürlüğü tanıyarak, Osmanlı Devleti topraklarında istedikleri yerleri iĢgal etme hakkı ve yetkisi tanıyordu. Mütarekenin en ağır maddelerinden bir diğeri 24. maddeydi. Bu maddeye göre, Doğudaki altı ilde (Ermeni azınlığın yaĢadığı Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Sivas) bir karıĢıklık çıkması durumunda müttefikler burayı iĢgal edebilecekti. Mütarekenin 1. maddesiyle Çanakkale ve Ġstanbul Boğazları’nın müttefikler tarafından iĢgal edilmesi, 5. maddesiyle hudutların 22 Türk Ġstiklal Harbi, C.I, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Gnkur. BĢk. Harb Tarihi Dairesi Resmi Yay., Ankara 1962, s. 38-41. 23 Ġbrahim Artuç, KurtuluĢ SavaĢı BaĢlarken, KastaĢ Yay., Ġstanbul 1987. s. 21. 24 Mütareke maddeleri için bkz. Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 43-47; Bayur, a.g.e., s. 742-746. 8 korunması ve iç asayiĢin temini gerekli kuvvet dıĢındaki ordunun terhis edilmesi, 20. maddeyle de silah, cephane ve araç-gerecin teslimi isteniyordu. 10. maddeye göre, Toros Tünelleri müttefikler tarafından iĢgal ediliyor, 15. maddeye göre de bütün demiryolları müttefiklerin kontrolüne veriliyordu. 11. madde ile Ġran içlerinde ve Kafkasya’da bulunan Osmanlı kuvvetlerinin iĢgal ettikleri yerlerden (3 Mart 1918’de Rusya ile imzalanan Birest-Litovsk AnlaĢması ile Osmanlı Devleti’ne bırakılan Kars, Ardahan, SarıkamıĢ ve Batum) geri çekilmesi kabul edilmiĢti. Ayrıca, 16. maddeyle, Hicaz, Yemen, Asir, Suriye ve Irak’taki kuvvetlerin en yakın Ġtilaf Devletlerinin kumandanlarına teslim olunması, Kilikya’daki kuvvetlerin asayiĢ için gerekli olandan fazlası 5. maddedeki Ģartlara göre geri çekilmesi kabul edilmiĢti. Mondros Mütarekesi, Osmanlı Devleti’nin teslimiyetini apaçık ortaya koymasına rağmen, devlet adamları arasında mütarekenin savaĢı sona erdiren ılımlı bir anlaĢma olduğunu ileri sürenler bulunuyordu. GörüĢmeler sırasında Ġngiliz delegelerinin Türk delegelerine gösterdikleri nazik tavırlar, mütarekenin imzalanmasından sonra Amiral Calthorpe’un Rauf Bey’e, mütareke koĢullarından doğan bazı anlaĢmazlıklarla ilgili yerine getirilmeyecek vaatleri, Rauf Bey ve diğer Türk delegelerinin mütarekenin olumlu olduğunu düĢünmelerine neden olarak gösterilebilir. Sadrazam Ġzzet PaĢa, mütarekenin imzalandığını öğrendikten sonra Mebusan Meclisi’nin gizli oturumunda yaptığı konuĢmasında mütarekenin ılımlı bir anlaĢma olduğunu ileri sürerek, anlaĢmanın onaylanmasını sağlamıĢtır. 2 Kasım 1918’de bütün vilayetlere, müstakil mutasarrıflıklara ve kolordu komutanlarına genelge göndererek sevincini dile getirmiĢtir. Genelgede, “çeĢitli unsurlar arasında iyi bir ahenk, toprak kardeĢliği sevgisi yaratmak ve huzurun devamını sağlamak” 9 konusunda önemle durmuĢtur. Sadrazam Ġzzet PaĢa, Tasvir-i Efkâr gazetesine verdiği demecinde, mütareke koĢullarının Bulgaristan’a uygulanan Ģartlardan daha hafif olduğunu, Ġstanbul’un ve herhangi bir Türk ülkesinin askeri bakımdan iĢgalinin istenmediğini belirtmiĢti.25 Mütarekenin ardından Hüseyin Rauf, basına verdiği demecinde, “…Mütarekeyi akde memuren İstanbul’dan hareket ederken, bugünkü gibi iftihar ve sevinçle avdet edeceğimi tasavvur etmiyordum. İngiliz mütareke delegelerinin bize karşı gösterdikleri hüsnükabul ümidin fevkinde olmuştur. Müzakeratımız gayet samimi ve son derece açık bir lisanla cereyan etmiş ve suitefehhümü mucip olacak hiçbir hal ve harekete meydan verilmemiştir. Akdeylediğimiz mütareke neticesinde devletimizin istiklali, saltanatımızın hukuku tamamiyle kurtarılmıştır. Bu mütareke, galip ile mağlup arasında münakit bir mütareke değil, belki hal-i harbden çıkmak isteyen mütevazin iki kuvvet beyninde akdolunabilecek bir tatil-i muhasemat mahiyetindedir.”26 sözleriyle mütareke görüĢmeleri sırasında Ġngilizlerin nezaket kurallarının dönemin bazı Osmanlı devlet adamlarının gözlerini nasıl bağladığını bu nedenle gerçekleri göremediklerini göstermektedir. Rauf Bey, Ġngilizlerin nezaketine aldanarak o kadar güvenmiĢti ki basına verdiği bu demecinde Ġstanbul’a tek bir düĢman askerinin çıkmayacağına dair teminatta da bulunuyordu. Türk basınındaki bu iyimser havadan kuĢku duyan Ġngiliz DıĢiĢleri Bakanı Arthur James Balfour, Ġstanbul’a büyükelçi seviyesinde yüksek komiser atanan Amiral Calthorpe’a bir yönerge göndererek kuĢkularını dile getirmiĢti.27 Balfour, 25 26 27 Sonyel, a.g.e., s. 8-9. A.g.e., s. 9. A.g.e., s. 10. 10 Türklerin mütareke koĢullarının kendi lehlerinde olduğu izlenimi yaratmalarına fırsat verilmemesi ve Mısır ve Hindistan’daki Müslüman uyruklarının Türklerin kesin yenilgiye uğradıklarını anlamaları gerektiğini belirtmiĢtir. Balfour böylece PanĠslamizm, Pan-Turanizme ve Ġslamın siyasi amaçla kullanılmasına darbe indirilmiĢ olacağını düĢünüyordu. PadiĢah, Vahdettin de mütareke koĢullarını önce ağır bulmuĢ, Sadrazam Ġzzet PaĢa’nın Mondros’tan aldığı 27 Ekim 1918 tarihli telyazısını göstermesi üzerine, “Bu şartları çok ağır olmalarına rağmen kabul edelim. Öyle tahmin ederim ki, İngilizlerin doğuda asırlarca devam eden dostluğu ve lütufkâr siyaseti değişmeyecektir. Biz onların müsamahasını sonra elde ederiz.”28 Mondros Mütarekesinin imzalandığı gün Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığı’na tayin edilen Mustafa Kemal PaĢa, mütarekeyi Ģöyle yorumlamıĢtır: “…Osmanlı Devleti bu mütareke ile kendini kayıtsız şartsız teslim etmeyi uygun görmüştür. Yalnız uygun bulmuş değil, düşmanların ülkeyi ele geçirmesi ona yardımı da vaat etmiştir.”29 Mütarekenin teslimiyet olduğunu düĢünen Mustafa Kemal, maddelerinin bazılarını çok karıĢık ve gelecek için tehlikeli görüyordu. Bu sebeple, 3 Kasım’da Ġzzet PaĢa’ya bir telgraf göndererek, Toros Tünelleri, Suriye sınırı gibi konularda mütarekenamenin Ģartlarında karıĢıklık olduğunu belirterek, bu konuda açıklama istemiĢtir.30 Ġzzet PaĢa cevabında, Toros Tünelleri’nin Ġtilaf Devletleri tarafından sadece “muhafaza” için iĢgal olunacağını, iĢletmenin ordular grubuna ait 28 29 Sonyel, a.g.e., s. 11. Cihat Akçakayalıoğlu, Atatürk, Komutan, Ġnkılapçı ve Devlet Adamı Yönleriyle, Gnkur. ATASE BĢk. Yay., Ankara 1988, s.114. 30 HTVD Sayı: 27, Belge: 714. 11 olduğunu, Ġtilaf kuvvetlerinin Amanos tünellerini de iĢgal etmeye hakları olmadığını, Suriye’deki kuvvetlerin teslim olması maddesinin ihtiyaten konulduğunu ve cephedeki kuvvetlerin tesliminin söz konusu olmadığını belirtmiĢtir.31 Mustafa Kemal, bu cevaptan tatmin olmayarak bir telgraf daha yazmıĢtır. Telgrafında, “Suriye’deki garnizonların teslimi ihtiyat olarak yazılmış bir maddedir diyorsunuz, benim anlayışıma göre bu madde İngilizler tarafından bizi aldatmak için konmuştur, mütareke şartlarını hükümetin başka türlü, İngilizlerin başka türlü anladıklarını şüphe etmiyorum, nitekim İngilizler bu gece (5/6-11-1334) raporla anlatacağımız üzere Suriye kıtasındadır diyerek Yedinci Ordunun teslimini istemişlerdir. Kilikya sınırını sormaktan maksadım, bu tarihi ismi kabul eden hükümetin bu bölgeyi gösteren İngilizce atlasa Kilikya sınırının Maraş kuzeyinden geçtiğini dikkate alıp almadığını anlamaktı, çünkü benim fikrimce Adana ismi yerine tarihi Kilikya ismini koyan İngilizler Suriye sınırlarını Kilikya kuzey sınırı doğusuna uzanmaktan ibaret kabul etmektedirler.”32 demiĢtir. Ġzzet PaĢa, Mustafa Kemal’den mütarekede bazı maddelerin tadil etmesi konusunda sözlü teminat veren Ġngiliz delegesinin centilmenliğine karĢılık vermek ve Yunanistan’ın faaliyet sahasına çıkarılmaması için Ġngilizlerin Halep civarındaki ordularını beslemek amacıyla Ġskenderun’dan faydalanmasına karĢı çıkılmamasını istemiĢtir. Mustafa Kemal, BaĢkumandanlık Erkân-ı Harbiye Riyaseti’ne çektiği 6 Kasım tarihli telgrafında,33 Ġngilizlerin Ġskenderun’u Halep’teki ordularının iaĢesi için değil, Yedinci Ordunun geri çekilme yollarını keserek, teslime zorlamak 31 32 33 Falih Rıfkı Atay, Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri, Pozitif Yay., Ġstanbul 2008, s. 8. A.g.e., s. 8. HTVD., Sayı: 29, Belge: 743; Atay, a.g.e. s. 10. 12 amacıyla iĢgal etmek istediklerini belirtmiĢtir. Bu nedenle de orduyu geri çekmeye baĢladığını, Ġngilizlerin Ġskenderun’a çıkması durumunda ateĢle karĢılanmaları için emir verdiğini Ġstanbul’a bildirmiĢ, Ġzzet PaĢa’nın Ġngiliz yanlısı bu tutumuna karĢı direneceğini belirterek yerine baĢka bir komutan atanmasını istemiĢtir. Telgrafın üstüne “Aceledir ve tehir eden idam olunur” Ģeklinde iĢaret koymuĢtur. Mustafa Kemal’in bu isteği kabul edilmiĢ ve 7 Kasım’da Yıldırım Orduları Grubu ile 7. Ordu Karargâhı lağvedilmiĢtir. Mustafa Kemal de Harbiye Nezareti emrine girmiĢtir. Mütarekenin koĢulları konusunda birbirine zıt görüĢler öne sürülürken, Ġtilaf Devletleri anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden üç gün sonra 7. ve 16. maddelerine dayanarak Osmanlı topraklarını iĢgale baĢlamıĢlardı. Ġlk olarak 3 Kasım’da Musul, ardından 9 Kasım’da Ġskenderun limanı Ġngilizler tarafından iĢgal edilmiĢtir. ĠĢgallerin baĢladığı bu ortamda, Ġzzet PaĢa Hükümeti 8 Kasım 1918’de istifa etmek zorunda kalmıĢtır.34 Osmanlı Devleti’ni I.Dünya SavaĢına sokmaktan sorumlu tutulan Talat, Enver ve Cemal PaĢaların Alman vapuruyla yurtdıĢına kaçmaları ve hükümetin bu kaçıĢa göz yumduğuna iliĢkin söylentiler ile padiĢahın kabinede değiĢiklik istemesi bu istifaya neden olarak gösterilebilir. Ġzzet PaĢa Hükümetinin istifasının ardından kabineyi kurma görevi Tevfik PaĢa’ya verilmiĢtir. Yeni kabine güçlükle güvenoyu alarak görevine baĢlamıĢtır. 12 Kasım 1918’de bir Fransız tugayı, ertesi gün 13 Kasım’da 55 parça gemiden35 oluĢan donanma, Ġstanbul limanına girerek, Dolmabahçe önlerinde demirledi. Donanma, çoğu Ġngiliz olmak üzere Fransız, Ġtalyan ve Yunan 34 35 Tansel, a.g.e., s. 41. Donanmanın sayısı iki gün sonra artırılarak 73’e çıkarılmıĢtır. Türk donanması da Yavuz ve Midilli baĢta olmak üzere iĢgal kuvvetleri tarafından Gölcük’te limana bağlanmıĢtı. Artuç, a.g.e., s. 32. 13 gemilerinden oluĢuyordu. Mütareke görüĢmelerinde Amiral Calthorpe’un Albay Rauf Bey’e verdiği söze rağmen, beĢ Yunan savaĢ gemisi de bulunuyordu.36 Türkleri en çok rahatsız eden konu donanmanın içinde Yunan savaĢ gemilerinin de yer almasıydı. Bu rahatsızlık Yunanistan’ın Türkiye’de yaĢayan Rumları kıĢkırtmasından duyulan korkudan kaynaklanıyordu. Büyük donanmanın gelmesinin ardından gerekli yerlere 3500 kiĢilik bir askeri kuvvet çıkarılmıĢtır. Bu kuvvetin 2000 kiĢilik bir bölümü Beyoğlu’ndaki askeri kıĢlalara, yabancı okul ve hastaneler ile bazı özel binalara yerleĢmiĢler, geri kalanlar da ayrı ayrı yerlere dağılmıĢlardır.37 13 ve 14 Kasım günleri Ġstanbul Boğazı’nın ve tahkimatının iĢgali tamamlanmıĢ, izleyen günlerde Ġngiliz ve Fransız birlikleri Boğaz’ın Rumeli ve Anadolu yakasını kontrol altına almıĢlar, toplara el koymuĢlardır. Çanakkale Boğazı’ndaki toplara da (273 top) el konularak her iki boğazın kontrolü mütarekenin 1. maddesi gereğince Ġtilaf Devletlerinin kontrolüne geçmiĢ oldu. Fransızlar 18 Kasım’da Bakırköy’e 4000 kiĢilik büyük bir kuvvet çıkararak kentin kontrolünü tamamen ele geçirmiĢ oldu. 38 Mondros Mütarekesinin imzalanmasından Anadolu’da ulusal direniĢin ve örgütlenmelerin baĢladığı Mayıs-Haziran 1919’a kadar olan 8 aylık süre içinde Ġngiliz, Fransız, Ġtalyan ve Yunan askeri kuvvetleri tarafından iĢgal edilen yerler Ģöyledir:39 36 Artuç, a.g.e., 31. 37 Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s.122; Tansel, a.g.e., s. 56. 38 Artuç, a.g.e., s. 31. 39 Alev CoĢkun, Kuvayı Milliye’nin KuruluĢu, Cumhuriyet Kitapları, Ġstanbul 2005, s. 46-47. 14 Ġngiliz ĠĢgalleri Musul, Çanakkale (Fransızlarla birlikte), Ġskenderun, Antakya, Batum, Kilis, Ankara Ġstasyonu, Ayıntab, Cerablus, HaydarpaĢa Ġstasyonu, Konya Ġstasyonu, MaraĢ, Turgutlu-Aydın Demiryolu (Fransızlarla birlikte) Birecik, Samsun, Harabnaz ve Telebyaz Ġstasyonu, Urfa, Merzifon, Kars Fransız ĠĢgalleri Doğu Trakya Demiryolları, Çanakkale Boğazı (Ġngilizlerle birlikte), Dörtyol, Mersin, Toros Tünelleri, Adana Ġli ve Pozantı, Doğu (ġark) Demiryolu, KasabaAydın Demiryolu, Çiftehan- Akköprü, Afyon Ġstasyonu Ġtalyan ĠĢgalleri Antalya, Fethiye, Bodrum, Marmaris, AkĢehir (kısmen), Afyon, Malkara, Burdur Yunan ĠĢgalleri Uzunköprü-Hadımköy Demiryolu ve Ġzmir Osmanlı toprakları dört bir yandan Ġtilaf güçleri tarafından iĢgal edilirken, ordusu da, mütarekenin 5. maddesinde yer alan “Sınırların korunması ve iç güvenliğin sağlanması için gerekli kuvvetin dışındaki askeri kuvvetin terhis edilmesi” koĢuluna uyularak terhis edilmeye baĢlanmıĢtı. Bu amaçla I.Dünya SavaĢında tümen sayısı 67’e çıkarılan Osmanlı ordusunun mütarekeden sonra sefer teĢkilatı dağıtılmıĢ, silah altına alınan ikmal erleri terhis edilmiĢti.40 Mütareke imzalandığında ordunun konuĢlanması ise Ģu Ģekilde belirlenmiĢti: 1.Ordu Ġstanbul’da, 2. Ordu Adana’da, 3. Ordu Ġstanbul’da, 4. Ordu önceden lağvedildiğinden birlikleri 6. ve 7. Ordular arasında paylaĢılmıĢtı. 5. Ordu 40 Türk Ġstiklal Harbi C.I., s. 175. 15 Gelibolu’da, 6. Ordu Musul’da, 7. Ordu Ġslâhiye’de, 8. Ordu Ġzmir’de ve 9. Ordu Kars’ta bulunuyordu.41 Ġngilizler Çanakkale Boğazı ve çevresini Türk kuvvetlerinden tecrit etmek istedikleri için, Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı ve kıtaları Ġstanbul’a taĢınmıĢ, 5. Ordu birlikleri de Çanakkale bölgesinden uzaklaĢtırılmıĢtır. 5. Ordu daha sonra lağvedilerek, bünyesindeki 1. ve 14. Kolordular Trakya bölgesinde konuĢlandırılmıĢtır.42 Ġzmir’de bulunan 8. Ordu da 13 Kasım 1918’de lağvedilerek, bünyesindeki 17. Kolordu (56. ve 57. Tümenler) Ġzmir’de bırakılmıĢ ve bu kolorduya 23 ve 61. Tümenler ile Tekirdağ’daki 55. Tümen dahil edilmiĢtir.43 Adana’da bulunan Yıldırım Orduları Grubu Karargâhı ve 7. Ordu 7 Kasım 1918’de lağvedilmiĢ, bu gruba bağlı olan 3. Kolordu Sivas’ta konuĢlandırılmıĢtı. Yıldırım Orduları Grup Komutanı olan Mustafa Kemal PaĢa, Erkân-ı Harbiye Nezareti emrine alındığından ordular grubu ve bölge komutanlığı 2. Ordu Komutanı Nihat (AnılmıĢ) PaĢa’ya verilmiĢtir. 10 Aralık 1918’de 2. Ordu da lağvedilerek, bu orduya bağlı olan 12. Kolordu Karargâhı Konya’ya, 20. Kolordu karargâhı Ankara’ya ve 15. Kolordu Karargâhı da Erzurum’a nakledilmiĢti. 6. Ordu, 9 ġubat 1919’da lağvedilerek adı 13. Kolordu’ya dönüĢtürülmüĢtür. Bu kolordu da Diyarbakır, Siirt ve Mardin’e yerleĢtirilmiĢtir. Kars’ta bulunan 9. Ordu Ģu tümenlerden oluĢuyordu: 11. Kafkas Tümeni Hoy’da, 9. Kafkas Tümeni Kamarlı’da (Erzincan’ın güneyi), 3. Kafkas 41 Zekeriya Türkmen, Mütareke Döneminde Ordunun Durumu ve Yeniden Yapılanması (1918- 1920), Türk Tarih Kurumu Ankara, 2001. s.29; Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, C.III/6-1, Gnkur. Harb Tarihi Dairesi Yay., Ankara 1971, s. 229-230. 42 Türkmen, a.g.e., s. 29. 43 Rahmi Apak, Ġstiklal SavaĢında Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, TTK Yay., Ankara 1990, s. 1. 16 Tümeni Ahıska’da, 10. Kafkas Tümeni Batum’da, 12. Tümen Erivan’ın batısında, 36. Tümen Gümrü’de. Ġngilizler Mütareke Ģartlarını ileri sürerek, Kars, Ardahan ve Batum’un boĢaltılmasını istedi. 9. Ordu da Erzurum’a nakledildi. 9. Ordu’dan geriye kalan 15. Kolordu’nun 3. Kafkas Tümeni Tortum’da, 12. Tümeni Horasan’da, 9. Kafkas Tümeni Erzurum’da, 11. Kafkas Tümeni de Van çevresinde konuĢlandırıldı.44 Orduların bu Ģekilde lağvedilmesiyle geriye kalan askeri birlikler 9 Kolordu ve bunlara bağlı 20 tümen Ģeklinde düzenlendi. Bu düzenlemeye göre konuĢlandırılan kolordular ve bağlı oldukları tümenler Ģöyleydi:45 1.Kolordu Karargâhı (Edirne): 49. Tümen ve 60. Tümen 25. Kolordu Karargâhı (Ġstanbul): 10. Kafkas Tümeni ve 1. Tümen 14. Kolordu Karargâhı (Tekirdağ): 55. Tümen ve 61. Tümen 17. Kolordu Karargâhı (Ġzmir)46: 56. Tümen ve 57. Tümen 20. Kolordu Karargâhı (Ankara): 24. Tümen ve 23. Tümen 22. Kolordu Karargâhı (Konya): 11.Tümen ve 41. Tümen 3. Kolordu Karargâhı (Sivas): 5. Kafkas Tümeni ve 15. Tümen 13. Kolordu Karargâhı (Diyarbakır): 2. Tümen ve 5. Tümen 15. Kolordu Karargâhı (Erzurum): 3. Kafkas Tümeni, 9. Kafkas Tümeni, 11. Kafkas Tümeni ve 12. Tümen. 44 Türkmen, a.g.e., s. 30-31. 45 Türk Ġstiklal Harbi, C.I. s. 176-177; Türkmen, a.g.e., s.326. 46 Bu kolordu Ġzmir’in iĢgalinden sonra lağvedilerek, tümenleri 12. ve 14. Kolordulara bağlanmıĢtır. 17 Bu Ģekilde bir düzenlemeye tabi tutularak iskelet kadrosu belirlenen ordu, askerlerinin terhis edilmesi, silah ve cephanenin Ġtilaf Devletlerine teslim edilmesinden dolayı güçsüzleĢmiĢti. Nitekim mütarekenin imzalandığı sırada 337.615 kiĢi civarında olan Osmanlı ordusunun mevcudu 1919 Nisan ayında 114.726’ya indirilmiĢtir.47 Osmanlı ordusunun zayıf ve yetersiz askeri kuvvetleriyle iĢgallere karĢı koyması imkansızdı. Bu imkansızlıklar kazanılmasında önemli rol oynayan unsur, Kuva-yı Milliye idi. 47 Türkmen, a.g.e., s. 35. 18 içerisinde savaĢın I. BÖLÜM PARĠS BARIġ KONFERANSI VE ĠZMĠR’ĠN ĠġGALĠ A. Paris BarıĢ Konferansı Paris BarıĢ Konferansı, Osmanlı topraklarının paylaĢılması ve bu paylaĢımda Yunanistan’a Batı Anadolu’da verilecek pay doğrultusunda Ġzmir’in Yunanlılar tarafından iĢgali hususundaki kararlar açısından ele alınacaktır. Yunanistan’ın Ġzmir’in iĢgali ve Batı Anadolu’da istediği yerler için yürüttüğü politika ve faaliyetlerinin temelinde Yunan BaĢbakanı Venizelos’un “Megali Ġdea”sı yatmaktadır. Paris BarıĢ Konferansı da Osmanlı topraklarının nasıl paylaĢılacağının tartıĢılmasının yanı sıra Venizelos’un “Megali Ġdea”sının resmi ve uluslararası platforma taĢındığı bir yer olarak görülebilir. Konferans, müttefik, kısmen müttefik ve ortak devlet gibi sınıflandırmaya tabi tutulmuĢ 32 devletin katılımıyla 18 Ocak 1919’da açılmıĢtır.48 32 ülkeden 70 temsilcinin katılımıyla gerçekleĢen konferansın kararlarına Amerika, Ġngiltere, Fransa, Ġtalya ve Japonya hakim olmuĢtur.49 Bu devletlerin BaĢbakan ve DıĢiĢleri Bakanlarından oluĢmuĢ bir “Onlar Konseyi” kurulmuĢtur.50 Ancak Konseye Ġngiltere ve Fransa hakim olmuĢtur. Onlar Konseyi daha sonra, konuların önemine göre, hükümet baĢkanlarının katılımıyla “BeĢler Konseyi”ne, Japon BaĢbakanının 48 Armaoğlu, a.g.e., s. 145. 49 Rifat Uçarol, Siyasi Tarih, Harp Akademileri Yay., Ġstanbul 1982, s. 435. 50 Armaoğlu, a.g.e., s .145. ayrılmasıyla da “Dörtler Konseyi”ne dönüĢmüĢtür.51 Dörtler Konseyinin liderleri ise, Lloyd George, Clemenceau, Wilson ve Orlando idi. 52 ABD BaĢkanı Wilson, konferansta uluslararası teĢkilatlanma konusu üzerinde durmuĢ, Avrupa’nın sorunlarına uzak durmuĢtur. Wilson, uluslararası barıĢın sağlanması için “Milletler Cemiyeti” kurulmasını amaçlıyordu. Ġngiltere ve Fransa barıĢın nasıl kurulacağından ziyade kendi çıkarlarını nasıl gerçekleĢtirecekleriyle ilgileniyorlardı. Japonya, konferansta pasif bir rol oynamıĢtır. Ġtalya ise Ġngiltere ve Fransa tarafından dıĢlanmıĢtır.53 Konferansta ele alınacak iki önemli konu vardı. Bunlardan biri, savaĢ sonrası Avrupa’nın durumu ve ortaya çıkan yeni devlet sınırlarının belirlenmesi, diğeri de Osmanlı Ġmparatorluğu’nun nasıl paylaĢılacağı özellikle Yunanistan’a verilecek toprakların belirlenmesidir.54 Konferans çalıĢmaya baĢlar baĢlamaz ABD BaĢkanı Wilson’un isteği üzerine, Milletler Cemiyeti’nin kurulmasına öncelik verilmiĢtir.55 Ġngiltere ve Fransa BaĢbakanları en can alıcı konu olan Osmanlı Devleti’nin paylaĢılması meselesine geçmek amacıyla bir an önce Wilson’un isteğini yerine getirmek istemiĢlerdir. Wilson, ġubat 1919’da Milletler Cemiyeti kurulur kurulmaz ülkesinin kamuoyunu kazanmak için Amerika’ya dönmüĢ, böylece Ġngiltere ve Fransa paylaĢım konularında daha rahat hareket etme olanağına kavuĢmuĢlardır. 56 51 Ġzzet Öztoprak, Türk ve Batı Kamuoyunda Milli Mücadele, TTK, Ankara 1989, s. 21. 52 Margaret Macmillan, Paris 1919, ODTÜ Yayıncılık, Ankara 2003, s. 57. 53 Armaoğlu, a.g.e., s. 146. 54 CoĢkun, a.g.e., s.56. 55 Uçarol, a.g.e., s 435. 56 Armaoğlu, a.g.e., s. 146. 20 Rusya’nın savaĢtan çekilmesi ile gündeme gelen Boğazlar Sorunu’na bir çözüm aranması için Mart-Nisan 1919’da çalıĢmalara baĢlanmıĢtır. Ġngiltere ve Fransa bu konuda anlaĢamayınca, Ġstanbul’un Amerikan mandasıyla yönetilmesi çözümünü bulmuĢlardır.57 Konferansta yapılan uzun tartıĢmalardan sonra, Ġtilaf Devletleri, Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ile yapılacak barıĢ anlaĢmasının esasları belirlenmiĢtir. Buna göre, 28 Haziran 1919’da Almanya, 10 Eylül 1919’da Avusturya, 27 Kasım 1919’da Bulgaristan ve 4 Haziran 1920’de Macaristan ile barıĢ anlaĢmaları yapılmıĢtır.58 Osmanlı Devleti ile yapılacak barıĢ anlaĢması ise sonraya bırakılmıĢtır. Konferans görüĢmeleri sırasında anlaĢmaya varılan diğer konular; Boğazların Ġstanbul da dahil olmak üzere uluslararası bir komisyonun yönetimine bırakılması, Arabistan’ın Osmanlı idaresinden koparılması, Fransa’nın Musul’dan vazgeçerek, Suriye ve Kilikya’nın Ġngiltere’nin ise Filistin ve Irak’ın manda yönetimini devralması, Ġtalya’ya Antalya ve Konya ile çevresini kapsayan bölgenin mandaterliğinin verilmesiydi. Ayrıca, doğuda sınırları sonradan belirlenecek bir Ermeni devletinin kurulması da uygun bulunmuĢtu.59 Paris BarıĢ Konferansında Türkiye’nin paylaĢılması amacıyla Osmanlı Devleti sınırları içindeki Türk olmayan unsurlar, Ġtilaf Devletlerinin desteğine dayanarak ve Wilson Ġlkelerini öne sürerek toprak talebinde bulunmuĢlardır. Bu 57 Bige Yavuz, KurtuluĢ SavaĢı Döneminde Türk-Fransız ĠliĢkileri: Fransız ArĢiv Belgeleri Açısından 1919–1922, TTK Yay., Ankara 1994, s. 28. 58 59 Bilge Umar, Ġzmir’de Yunanlıların Son Günleri, Bilgi Yay., Ankara 1974, s. 88. Artuç, a.g.e., s. 58. 21 unsurlar, Karadeniz’de Pontus Rum devletini kurmak isteyen Pontusçu Rumlar, Ermeniler ve Kürtlerdi. Pontus Rum Cumhuriyeti kurulması amacıyla faaliyette bulunan Pontusçular, Paris BarıĢ Konferansı üzerinde etki yapmaya çalıĢmıĢlardı. Bu amaçla Trabzon Metropoliti Hrisantos 25 Mayıs 1919’da o sırada Paris’te bulunan Ġngiltere BaĢbakanı Lloyd George’a gönderdiği raporda: Pontus bölgesindeki 1.764.000 nüfustan 850.000’nin Rum, 836.000’nin Müslüman ve 78.000’nin Ermeni olduğunu, Rum nüfusun daha önce Kafkasya ve Güney Rusya’ya sığınarak o sırada vatanlarına dönen 250.000 Rumu kapsadığını iddia ediyordu. Türk istatistiklerine göre, Trabzon ilinde 60.000 Hıristiyan ve 317.000 Müslüman; Giresun’da 10.000 Hıristiyan ve 169.000 Müslüman; Samsun’da ise, 60.000 Hıristiyan ve 180.000 Müslüman nüfus vardı.60 Metropolit Hrisantos, bu uydurma istatistiki verilere dayanarak Paris BarıĢ Konferansından nüfusu tamamen Müslüman olan Lazistan hariç tek bir devletin güdümünde ve Pontus Rumlarının oybirliğiyle özerk bir Pontus yönetimi kurulmasını; Trabzon ili, Samsun, Sinop, Amasya ve Karahisar’ın bu yönetimin sınırları içine alınmasını istemiĢtir. Bu “özerk devletin” ileride kurulacak Ermenistan devletiyle iĢbirliği yapacağını belirtmiĢtir.61 Pontusçuların bu davranıĢları konferansta Ġtilaf Devletleri tarafından pek ciddiye alınmamıĢtır. Venizelos, konferansa sunduğu muhtırasında Yunanistan’ın isteklerini savunmakla yetinmeyerek, doğuda büyük bir Ermenistan’ın kurulması için Paris BarıĢ Konferansında Ermeni heyetini de desteklemiĢti. Venizelos, Bogos Nubar PaĢa baĢkanlığındaki Ermeni heyetinin de istediği gibi, kurulacak Ermeni devletinin 60 Sonyel, a.g.e., s. 40; Apak, a.g.e., s.141. 61 Sonyel, a.g.e., s. 41. 22 Trabzon ve Adana vilayetleriyle bunların doğusunda kalan bütün Doğu Anadolu’yu ve Kafkasya’daki Ermeni hükümetini içine alması ve bu devletin tam bağımsızlık seviyesine ulaĢıncaya kadar “Cemiyet-i Akvam” üyelerinden büyük bir devletin himayesinde kurulmasını savunuyordu.62 Konferansta Ermeniler, Van, Bitlis, Diyarbakır, Harput, Sivas, Erzurum ve Trabzon’dan oluĢan Türkiye’nin yedi doğu ili ile Güneydoğuda MaraĢ, Kozan, Cebel-i Bereket ve Ġskenderun limanıyla birlikte Adana’yı istemiĢlerdi. Ermeniler, 26 ġubat 1919’da Paris BarıĢ Konseyi huzuruna çıkarak bu sınırlar içerisinde bağımsız bir Ermenistan’ın tanınması isteklerini dile getirmiĢlerdir.63 Kürtler ise, Güneydoğu Anadolu’da Diyarbakır, Elazığ, Bitlis, Musul ve Urfa’yı içeren topraklarda bağımsızlıklarını istiyorlardı. Bu amaçla, Yunan BaĢbakanı Venizelos, Pontus Rumları adına Trabzon Metropoliti Hrisantos, Ermeni CumhurbaĢkanı Bogos Nubar, Kürtleri temsilen de ġerif PaĢa, Paris’te bir araya gelerek görüĢmüĢlerdi.64 Yunanlıların istedikleri topraklar daha önce gizli anlaĢmalarla Ġtalyanlara vaad edilmiĢti. Konferansta özellikle Ġngiltere, Ġzmir ve çevresinde güçlü bir Ġtalya yerine Yunanistan gibi daha küçük ve maĢa olarak kullanabileceği bir ülkeyi tercih etmiĢti. Buna ek olarak Ġngiliz devlet adamları Venizelos’a duydukları sempatinin de etkisiyle, Venizelos’un baĢkenti Ġstanbul olan eski Bizans Ġmparatorluğu’nun kurulması hayalini yani “Megali Ġdea”sını65 gerçekleĢtirmesi için destek olmuĢlardır. 62 Türk Ġstiklal Harbi, C. II. 1.Kısım, Gnkur. BĢk.Harb Tarihi Dairesi Resmi Yay., Ankara 1963, s. 9. 63 Sonyel, a.g.e., s. 21-22. 64 Artuç, a.g.e., s. 56-57. 65 Venizelos’un Megali Ġdea’sı, Bizans Ġmparatorluğunu, Fatih’ten önceki büyük Hıristiyan Ortodoks Devletini ve Karadeniz kıyılarında Pontus Devletini yeniden kurmak, Ege’deki bütün adaları ele geçirerek Anadolu’nun Ege kıyılarına yerleĢmek, Girit ve Kıbrıs adalarını Yunanistan’a katmak, 23 Venizelos’un “Megali Ġdea”sını gerçekleĢtirmek yolundaki faaliyetleri 18961897 yıllarında Osmanlı’ya karĢı giriĢilen Yunan ayaklanmasına kadar gitmektedir. Venizelos, bu ayaklanmanın lideriydi. Balkan SavaĢları ile birlikte Selanik limanı, Epir, Makedonya ve Batı Trakya’nın önemli kısımları ile adaların çoğunu Osmanlılardan alarak Yunan topraklarını geniĢleterek hedeflerinin bir kısmını gerçekleĢtirmiĢ oldu. I. Dünya SavaĢı, Venizelos’a Anadolu üzerindeki emellerini gerçekleĢtirebilmesi için büyük bir fırsat sunmasına rağmen, Venizelos Almanya’nın tarafında olan Yunan Kralının muhalefeti dolayısıyla 1917’e kadar beklemek zorunda kaldı. 1917’de kral ülkeyi terk ettikten sonra, Yunanistan, Ġngiltere, Fransa ve Rusya’nın yanında savaĢa katılarak, Osmanlı Ġmparatorluğu ve müttefiklerine karĢı savaĢ ilan etmiĢ oldu. Ġngiliz BaĢbakanı Lloyd George, Venizelos’a karĢı duyduğu sempatinin yanında, Akdeniz’de kendisine rakip olabilecek Ġtalya’yı Batı Anadolu’ya sokmamak amacıyla “Megali Ġdea”sını gerçekleĢtirmesi için Venizelos’a destek olmuĢtur. Ġngiltere’nin bu Ģekilde desteğini arkasına alan Yunanistan, Anadolu’daki faaliyetlerini Etnik-i Eterya,66 Mavri Mira,67 Pontus Rum Cemiyetleri ve Ermeni Patrikliği vasıtasıyla yürütmüĢtür. Ayasofya’yı yeniden büyük kilise yapmak, devletin baĢkentini Ġstanbul’a taĢımak Ģeklindeki amaçlarının bir bütünü olarak tanımlanabilir. Nurettin Tursan, Yunan Sorunu, Harp Akademileri Yay., Ġstanbul 1980, s. 28. 66 Ġngiltere, Fransa ve Rusya tarafından Rusya’nın Odesa kentinde 1814’te kurulan cemiyetin amacı, Ġstanbul baĢkent olacak Ģekilde Bizans Ġmparatorluğu’nun yeniden oluĢturulması, Pontus Rum Hükümetinin kurulması ve Batı Trakya, Ege Adaları ve Batı Anadolu’yu içeren Büyük Yunanistan’ın kurulması. 24 Yunanistan, 1918’den itibaren Batı Anadolu topraklarını ülkesine katmak için çalıĢmalarını hızlandırmıĢtır. Yaptığı propaganda ile Batı Anadolu’da yaĢayan Rumları, Türklere karĢı kıĢkırtmıĢtır. BaĢta Ġzmir olmak üzere, Aydın, Denizli, Balıkesir ve bütün Batı ve Güney Marmara bölgesinde etkili olmuĢtur. Venizelos, “Megali Ġdea”sına ulaĢabilmek amacıyla ortaya attığı tezini dünya kamuoyuna sunabilmek için uygun ortamı Paris BarıĢ Konferansında yakalamıĢtır. Venizelos, iddialarını 30 Aralık 1918’de BarıĢ Konferansına verdiği muhtırada belirtmiĢti. Venizelos’un Osmanlı topraklarından istekleri Ġzmir ile sınırlı kalmıyordu; “Bandırma-Meis” adası çizgisinin batısında kalan bölümü de68 istiyordu. Venizelos, toprak isteklerini resmi olarak dile getirmek üzere 3-4 ġubat 1919’da Paris BarıĢ Konferansının huzuruna çıkmıĢtır. Konferansa sunduğu 3 ġubat 1919 tarihli ikinci muhtırada isteklerini, Wilson Ġlkelerinin 12. maddesine ve selfdeterminasyona dayandırmıĢtır. Venizelos, daha önce Osmanlı Devleti’ne ait olan herhangi bir bölgede Türk çoğunluğu bulunmuyorsa o bölgenin Osmanlı Devleti’nin bir parçası olarak kalmaması gerektiğini savunuyordu. "Türk Küçük Asyası” olarak 67 Mavri Mira Cemiyetinin faaliyetleri Anadolu’da çeteler kurup yönetmek, Mitingler düzenlemek, Rum okulları arasında gizli örgütler oluĢturmak, Trabzon ve çevresinde Pontusçuluk faaliyetlerini yönetmek, Ermenilerle birlikte çalıĢarak her türlü açık veya gizli ayrılıkçı hareketlerde bulunmak Ģeklinde özetlenebilir. 68 Kuzeyde Bandırma’nın 25 km. kadar doğusunda, Marmara sahilindeki KurĢunlu köyünden baĢlayarak, Karadağ-Demircidağ-UĢak’ın 20 km. batısı- Sarayköy’ün 20 km. batısı- Muğla’nın 10 km.doğusu- Bozdağ güneyi ve Akdağ’dan geçtikten sonra, Kalkan kasabasının 10 km. kadar doğusunda Akdeniz sahilinde son bulan bir hattın batısındaki Türk toprakları olarak belirlenmiĢti. Türk Ġstiklal Harbi, C. II. 1. Kısım, s. 8. 25 tanımladığı ve Türklere bırakılmasını istediği Orta Anadolu’dan ayrı olduğunu” iddia ettiği Batı Anadolu’nun “3000 yıldır Yunanlılar yerleĢtiği için” tarihi, etnik ve demografik nedenlerden dolayı, Yunanistan’a katılmasını istediği bölge, bağımsız Çanakkale sancağı ve bütünüyle Türklerin yaĢadığı Denizli sancağı hariç; Aydın vilayetinin (Ġzmir, Manisa, Aydın Sancakları) tümü ile bağımsız Karesi (Balıkesir) ve MenteĢe (Muğla) sancaklarını içine alıyordu.69 Venizelos, ortaya attığı tezini ispat için hak iddia ettiği bölgelerde, Patrikhane’nin hazırladığı düzmece istatistiklere70 dayanarak Rumların çoğunlukta olduğunu ileri sürüyordu. Bu uydurma verilere göre, istediği bölgede 1.017.398 Türk, 818.221 Rum yaĢıyordu.71 Venizelos, Türk nüfusunu az gösterip aksine Rum nüfusunu olduğundan fazla göstermesine rağmen Türklerin çoğunlukta olması 69 Engin Berber, Sancılı Yıllar: Ġzmir 1918-1922 Mütareke ve Yunan ĠĢgali Döneminde Ġzmir Sancağı, Ayraç Yay., Ankara 1997, s. 109. 70 Bu istatistiklerden en önemlileri; Venizelos’un Ġstanbul’daki Rum Patrikhanesinden aldığını söyleyip, konferansta sürekli kullandığı “1912 Rum Patrikhanesi Ġstatistikleri” ile bu istatistikleri desteklemek için yine Yunan propagandacılarının uydurduğu ve hiçbir sayım sonucuna dayanmayan “1910 Resmi Osmanlı Ġstatistikleri” idi. Venizelos’un Yunan isteklerini haklı ve geçerli bir temele dayandırmak için öne sürdüğü, “1912 Rum Patrikhanesi Ġstatistikleri”nden alınan bu rakamlar, Vital Cuinet’in 1890-1894 arasında Paris’te “La Turquie d’Asie” baĢlığı altında dört cilt olarak yayımladığı kitabından, Rumlar dıĢındaki etnik unsurlar için aynen alınmıĢ, ancak aynı kaynakta 57 bin olarak gösterilen Rum nüfus, dört katından fazla gösterilerek sunulmuĢtur. Berber, a.g.e., s. 109, 112. 71 Kurat, a.g.e., s. 56; Dimitri Kitsikis, Yunan Propagandası, Ġstanbul 1963, s. 33; Berber, a.g.e., s. 109; Salahi Sonyel’in verdiği bilgilere göre ise; Venizelos, Rum Patrikhanesinin hazırladığı rakamlara dayanarak Batı Anadolu’daki Rum nüfusunun 1.700.000 olduğunu ileri sürmüĢ ve aynı zamanda Türkiye liselerinde okutulan coğrafya kitaplarında, Anadolu’daki Rum nüfusun 1.300.00 olarak gösterildiği iddiasında bulunmuĢtur. Sonyel, a.g.e., s.35. Görüldüğü Venizelos’un Patrikhanenin verilerini dayanak göstererek iddia ettiği rakamlarda bile tutarsızlıklar bulunmaktadır. 26 gerçeğini kabul etmek durumunda kalıyordu. Buna karĢı, istediği bölgeler için verdiği bu nüfus rakamlarına ekonomik ve coğrafi nedenlerden dolayı Anadolu’nun devamı sayılması gereken Oniki Ada ile (Ġtalyan iĢgali altındaydı) Ġmroz, Bozcaada (Osmanlı Devleti’nin elindeydi), Midilli, Sakız, Sisam, Nikarya, Rodos ve Meis adaları nüfusunun da dahil edilmesini istemiĢti. Bu durumda bölgedeki Rum sayısı 1.188.359’a yükselirken, Türkler, 1.042.052’de kalıyordu.72 Venizelos’un Paris BarıĢ Konferansı’nda Yunanistan’a katılmasını istediği bölge olan Batı Anadolu’da, Osmanlı Devleti’nin 1914 yılında (bölge Rumlarının göç ettirilmesinden sonra) yaptırdığı resmi nüfus sayımına göre; 73 Aydın vilayeti (Denizli sancağı hariç); 994.668 Türk, 295.411 Rum, Karesi sancağı; 359.804 Türk, 97.497 Rum, MenteĢe sancağı; 188.916 Türk, 19.923 Rum, Toplam olarak da 1.543.388 Türk ve 412.832 Rum nüfus bulunuyordu. SavaĢın baĢlamasından sonra Rumların adalara ve içerilere göç ettirilmesi, söz konusu bölgenin nüfusu içinde Türklerin oranını yükseltmiĢti. Ġttihat ve Terakki’nin 1917 yılında yaptırdığı sayıma göre Venizelos’un istediği bölge açısından Batı Anadolu nüfusuna baktığımızda; 74 Aydın vilayeti75: 1.043.937 Türk, 230.711 Rum, 72 Kitsikis, a.g.e., s. 33; Berber, a.g.e., s. 111. 73 Berber, a.g.e., s. 110. 74 Berber, a.g.e., s. 110; Celal Bayar, Ben de Yazdım: Milli Mücadeleye GidiĢ, Baha Matbaası, Ġstanbul 1966–1972, C.5, s. 1632. 75 Aydın vilayetinin toplam nüfusu (Denizli Sancağı dahil) aslında 1.291.962 Türk ve 233.914 Rum’dur. Venizelos’un istemediği Denizli sancağının Türk ve Rum sakinlerinin sayısı genel toplamdan çıkarılmıĢtır. Berber, a.g.e., s. 110 27 Karesi sancağı: 368.404 Türk, 85.547 Rum, MenteĢe sancağı: 134. 767 Türk, 10.192 Rum, Toplam 1.547.108 Türk, 326.450 Rum nüfus olduğu görünmektedir. Venizelos, müttefiklerin dikkatini, Batı Anadolu’da Rumların en yoğun yaĢadıkları Ġzmir sancağı üzerinde toplamak istiyordu. Bu amaçla, merkez kaza Ġzmir’de 243.879 Rum, 96.250 Türk, 51.872 yabancı, 16.450 Yahudi, 7628 Ermeni ve 415 Bulgar olmak üzere toplam 416.494 kiĢinin yaĢadığını öne sürmüĢtür.76 Venizelos’un, 1914 Osmanlı nüfus sayımı sonuçlarını kasıtlı olarak görmezden gelerek ortaya attığı iddialarına göre, I. Dünya SavaĢından önce 250.000 Rum ve savaĢ sırasında, 450.000 Rum Anadolu’dan sürülmüĢ, öldürülmüĢ ve mallarına el konmuĢtu. Ermeniler ve diğer Hristiyan azınlıklar da Rumların akıbetine uğramıĢlardı. Bu nedenle, Batı Anadolu (Çanakkale hariç, Balıkesir, Manisa, Ġzmir, Aydın ve Muğla’yı içeren bölge) Oniki Ada ve Ġstanbul hariç Doğu Trakya Yunanistan’a verilmeliydi.77 Venizelos’un ortaya koyduğu tutarsız nüfus istatistiklerine karĢılık olarak Paris BarıĢ Konferansı’na Osmanlı Hükümeti tarafından sunulan 1914 yılı nüfus istatistiğine göre, Aydın vilayetinde (Ġzmir, Manisa, Aydın, Muğla Mutasarrıflıkları) Türk nüfusu 1.249.067, 299.097 Rum, 20.287 Ermeni nüfus bunuyordu. 78 Yunanistan’ın öne sürdüğü bu iddialar, Ġngiltere BaĢbakanı Lloyd George’un çok ilgisini çekmiĢti. Bu nedenle, Yunan BaĢbakanının ileri sürdüğü görüĢlerin ve verdiği bilgilerin incelenmesi için uzmanlardan oluĢan bir komisyon atanması 76 Kitsikis, a.g.e., s. 34; Berber, a.g.e., s. 111. 77 Artuç, a.g.e., s. 59; Berber, a.g.e., s. 112; Kitsikis, a.g.e., s. 34-35. 78 Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1.Kısım, a.g.e., s. 11. 28 önerisini getirdi ve bu öneri kabul edildi. Bu komisyonda ABD, Ġngiltere, Fransa ve Ġtalya ikiĢer üye ile temsil edileceklerdi. Yunanistan’ın istekleri, Batı Anadolu’da Ġtalyanlara daha önce tanınmıĢ olan haklarla çatıĢma halindeydi. Konferansa hakim ülkeler Ġngiltere, Fransa ve Amerika, Ġtalyanlara daha önce bulundukları vaatlerinde durmamalarının gerekçesini, gizli anlaĢmaların aynı dönemde patlak veren Komünist Ġhtilali nedeniyle Rusya tarafından onaylanmaması dolayısıyla geçersiz sayılmasını göstermiĢlerdi. Müttefiklerin Yunanistan’ı Ġtalya’ya tercih etmelerinin temel nedeni Ġtalya’nın tehditkâr gücüydü. Ġtalya’nın Trablusgarp’ı ele geçirdikten sonra, Akdeniz’de stratejik önemi yüksek Oniki Ada’yı elde etmesi, Ġngiltere için kötü bir sürpriz olmuĢtu. Akdeniz’de güçlü bir Ġtalyan donanmasının varlığı, Amerika’nın da çıkarlarına ters düĢüyordu. Çünkü Yunanistan ile kıyas yapılamayacak kadar güçlü bir deniz devleti olan Ġtalya, bölgede geliĢmekte olan Amerikan ticareti için büyük bir engel oluĢturuyordu. Bu durum ve Ġtalya’nın bölgeye yakınlığı dolayısıyla Çanakkale Boğazı’nı kolaylıkla ticarete kapatabileceği endiĢesi, BaĢkan Wilson’u Ġngiltere ve Fransa ile birlikte Yunanistan’ın tarafında yer almaya itmiĢti. Ġtalya BaĢbakanı Orlando, Ġngiliz BaĢbakanı Lloyd George’un, Akdeniz’de kendisine rakip olabilecek Ġtalyanların Batı Anadolu’ya girmesine engel olmasına tepki göstererek, Paris BarıĢ Konferansını 23 Nisan 1919 günü terk etmiĢti. Lloyd George, Ġtalyan delegelerinin bulunmadığı 5 Mayıs tarihli oturumda Wilson ve Clemenceau’ya, “Yunanlıların Ġzmir’i iĢgal etmelerine imkân verilmelidir. Özellikle oradaki ırkdaĢları katliama uğramaktadır. Kendilerine yardım edecek kimseleri yoktur.” Ģeklinde belirtmiĢti. Lloyd George, ertesi günkü oturumda da Ġtalyanların 28 Mart’ta Antalya, 21 Nisan’da Afyon, 24 Nisan’da Konya’yı iĢgal etmelerini öne 29 sürerek önerisinde ısrar etmiĢtir. ABD BaĢkanı Wilson ve Fransa BaĢbakanı Clemenceau öneriyi uygun bulmuĢlardır.79 Ancak, Yunanlıların Ġzmir’i iĢgalinin amacı ve kesin sınırları konusunda bir karara varılmamıĢtır.80 Yunanlıların toprak isteklerinin incelenmesi için görevlendirilen komisyon, Yunanistan’a Batı Anadolu’da yer verilecekse, Ayvalık, Soma, Kırkağaç, AlaĢehir ve KuĢadası’nı kapsayacak bir mıntıkanın verilmesini; Ģayet verilmeyecek ve Anadolu büyük bir devletin mandası altına konulacaksa, adı geçen bölgenin buraya dahil edilmesini önermiĢtir.81 Komisyonda görevli Amerikalı uzmanlar, raporda Venizelos’un Ġzmir’in iĢgali için Rumların nüfus yoğunluğuna iliĢkin istatistiklerin yanlıĢ olduğunu ve Ġzmir merkez sancağı hariç, Türklerin Yunanistan’ın hak talep ettiği yerlerde çoğunlukta olduklarını rakamlarla kanıtlamıĢlardır.82 Bu komisyonun raporu, Yunanistan üzerinde bir antipati uyandırmasına rağmen, Lloyd George’un Yunanistan’a arka çıkması sonucu raporun üzerinde yeterince durulmamıĢ ve rapor bir kenara itilmiĢtir. Venizelos, konferansın aldığı kararı haber alır almaz, Selanik’teki 1. Tümenin iĢgal için gerekli hazırlıklara baĢlamasını, yeterli yolcu ve yük gemilerinin 10 Mayıs’a kadar limanda toplanmasını emretmiĢ ve bu konuda gizliliğe önem verilmesini de eklemiĢti.83 79 Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1. Kısım s. 16; Artuç, a.g.e., s. 60. 80 Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1. Kısım s. 22. 81 Abdurrahman Çaycı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk Milli Bağımsızlık ve ÇağdaĢlaĢma Önderi (Hayatı ve Eseri) Atatürk AraĢtırma Merkezi Yay., Ankara 2002, s. 46. 82 Bayur, a.g.e., s. 327. 83 Artuç, a.g.e., s. 62; Berber, a.g.e., s. 210. 30 Üçler Konseyinin 7 Mayıs’ta Ġzmir’in iĢgali için kullanacağı kuvvet durumu ve Türk kuvvetinin ne kadar olduğu konusunda Venizelos ile yaptığı görüĢmesinde Venizelos, Mondros Mütarekesine dayanarak, müttefiklerin herhangi bir bölgeyi iĢgal edebilecekleri ve Yunanistan’ın da bu müttefik devletlerin arasında yer aldığına göre, Türk kuvvetlerinin bu iĢgale engel olmaya haklarının olmadığını belirtmiĢti. Ayrıca, Türkleri iĢgalden 12 saat önce bilgilendirmenin yeterli olduğunu söylemiĢti.84 10 Mayıs 1919’da Ġzmir’in nasıl iĢgal edileceği hakkında kesin karara varılmıĢtı. Buna göre, Ġstanbul’da Ġngiliz Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapan Ġngiliz Amirali Calthorpe iĢgal sırasında orada bulunacak, Yunan kıtaları 14 Mayıs’tan önce gelmeyecek, Türkler, iĢgal konusunda 12 saat sonra haberdar edilecek, iĢgalden 36 saat önce Ġzmir tabyalarının müttefiklere teslimi istenecek ve daha sonra bu tabyalar Yunanistan’a verilecekti.85 12 Mayıs’ta Dörtler Konseyi toplantısında Clemenceau, Ġtalya BaĢbakanı Orlando’ya Ġzmir’in iĢgali ile ilgili karar açıklanmıĢ86 ve böylece Ġtalya da iĢgal kararına katılmıĢ oldu. B. Ġzmir’in ĠĢgali Paris BarıĢ Konferansında, Venizelos Ġzmir’in iĢgali kararını aldırdıktan sonra, Selanik’teki Yunan Genel Karargâhına telgraf çekerek, “… Bildirdiğim askeri 84 Tansel, a.g.e. s. 166. 85 Tansel, a.g.e., s. 166; AkĢin, a.g.e., s. 265. 86 Bayur, a.g.e., s. 334. 31 kuvvetler derhal İzmir’e gönderilmelidir.” Ģeklinde emir vermiĢtir.87 Toplanan Yunan Yüksek Askeri ġurası da 1.Yunan Tümenine bu görevi vermiĢtir.88 Bunun üzerine Tümen Komutanı Albay Zafiriu da 13 Mayıs 1919 akĢamı yayınladığı emirde: “Yönünüz neresi olursa olsun, tutsak yaşayan kardeşlerimizi kurtarmaya gidiyoruz; heyecanımız yerindedir, fakat çirkin bir harekette bulunmamak lazımdır. Bu heyecan, göreve bağlılıkla, emirleri yerine getirmekle belli olacaktır. Kardeşlerimiz, kız kardeşlerimiz, babalarımız, çocuklarımız biraz sonra varacağımız yerde bulunuyorlar. Unutmayınız ki, gideceğiniz yerde başka dinlerden insanlarla, yani Türkler ve Yahudilerle de karşılaşacaksınız, bunlara karşı hiçbir hareket değişikliği olmasın; çünkü biraz sonra bunlar da Yunanlılar gibi kardeşlerimiz olacaklardır.”89 demekteydi. 13 Mayıs 1919’da mevcudu artırılan Ġtilaf filosu, Ġzmir limanına girerek çıkarmanın desteklenmesi için gerekli hazırlıkları yapmıĢtı. Yapılan hazırlıklar çerçevesinde, olması muhtemel bir direniĢin kırılması için Ġzmir’in çepeçevre kuĢatılması, çıkabilecek çatıĢmaları önlemek amacıyla da Türk ve Rum mahallelerinin kuĢatılması kararlaĢtırılmıĢtı.90 14 Mayıs’ta Amiral Calthorpe’un baĢkanlığında toplanan Fransız, Amerikan, Ġtalyan ve Yunan filolarının komutanları 1. Yunan Tümeninin 15 Mayıs 1919 sabahı erkenden Ġzmir’e çıkarılmasını 87 Sıtkı Aydınel, Güneybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Harekâtı, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1990, s. 31; Bayar, a.g.e., C.6, s. 1770. 88 Aydınel, a.g.e., s. 32. 89 Akçakayalıoğlu, a.g.e., s. 138; Berber, a.g.e., s. 211. 90 Berber, a.g.e., s. 212. 32 kararlaĢtırmıĢlardır.91 Yapılan bu görüĢmede ayrıca Fransızların Foça’daki bataryalar, Ġtalyanların Karaburun, Ġngilizlerin Kösten adası, Yunanlıların Sancakkalesi Tabya’sını 120 kiĢilik müfrezelerle iĢgal etmelerine karar verilmiĢti.92 Ġngiliz ve Yunan savaĢ gemilerinin koruması altında olan Yunan tümeninin güvenlik içerisinde Ġzmir’e çıkmasını sağlamak amacıyla tümenin korunması için altı muhrip (iki Yunan dört Ġngiliz) tahsis edilmiĢtir.93 Yunan donanması 15 Mayıs 1919 sabahı saat 7.30’da Ġzmir önlerine ulaĢmıĢtır.94 Amiral Calthorpe, 14 Mayıs ÇarĢamba günü sabahı saat 9.00’da Ġzmir Valisi Ġzzet Bey ile 17. Kolordu Kumandanı Ali Nadir PaĢa’ya; Foça, Karaburun, Urla ve Yenikale istihkâmlarının, Ġngiliz, Fransız ve Yunan birlikleri tarafından öğle üzeri iĢgal edileceğini bildiren notayı vermiĢtir.95 Notayı valiye Ġngiltere’nin Ġzmir Konsolosu James Morgan, Ali Nadir PaĢa’ya Ġngiliz Yarbayı Ian Smith götürmüĢ, Babıaliye ise Vis Amiral Richard Webb bildirmiĢtir. Notada iĢgalin Mondros Mütarekesinin 7. maddesine dayanılarak yapıldığı, bu kararın Ġstanbul Hükümetine bildirildiği, askeri kafilenin 15 Mayıs’ta mahalli saat ile 8.00’de Ġzmir’e varması beklendiği bildirilmektedir. Ayrıca, Türk kıtalarının kıĢlalarında kalmaları, dıĢarı ile haberleĢmenin engellenmesi için telgraf merkezinin 91 Akçakayalıoğlu, a.g.e., s. 138. 92 Berber, a.g.e., s. 213. 93 Nurdoğan Taçalan, Egede KurtuluĢ SavaĢı BaĢlarken, Bilgi Yay., Ankara, 2007, s. 234. 94 Artuç, a.g.e., s. 71. 95 Taçalan, a.g.e., s. 236; Ömer Sami CoĢar, Ġstiklal Harbi Gazetesi, 15 Mayıs 1919. 33 Ġngiliz kıtaları tarafından iĢgal edileceği ve asayiĢin sağlanmasında limandaki müttefik donanmasının etkin olacağı belirtilmiĢtir. 96 Bu nota üzerine Kolordu Komutanı Ali Nadir PaĢa, hükümete Ģu telgrafı çekmiĢtir: “….Buraya gelen Amiral Calthorpe’dan bir nota aldım. Bu notada, İzmir istihkâmları ve civarında mevki tertibatında yer alan bölgenin, Mondros Mütarekesinin 7. maddesi gereğince bugün saat 12.00 de işgal edileceğini ve bunun İtilaf devletleri tarafından Osmanlı hükümetine bildirildiği yazıyor. Emirlerinizi beklediğimi arz ederim.”97 Kolordu Komutanının Harbiye Nezareti’ne de Amiral Calthorpe’un notasını bildirmesi üzerine ġakir PaĢa, Babıalinin iĢgal hakkında bilgisinin olmadığını, Amiral’in notasının mütareke hükümleri gereği sayılıp karĢı gelinmemesini ve halk arasındaki söylentilere önem verilmemesini söylemiĢtir.98 Kolordu Komutanı Ali Nadir PaĢa ise Harbiye Nezareti’nden gelen bu emirlere uyarak, iĢgalin gerçekleĢeceği bölgelerdeki birlik kumandanlarına, Ġtilaf Devletleri tarafından mütarekenamenin 7. maddesine dayanılarak Ġzmir ve civarındaki istihkâmların iĢgal edileceğini bildirmiĢ, iĢgale karĢı konulmamasını ve istihkâmlardaki cephanenin iĢgal birliklerine teslim edilmesini emretmiĢtir.99 Vali Ġzzet Bey, bu belirsiz durum karĢısında Calthorpe’a ricada bulunarak Ģehrin Yunan askerleri tarafından değil, müttefik askerleri tarafından iĢgal edilmesini 96 Gotthard Jaeschke, KurtuluĢ SavaĢı Ġle Ġlgili Ġngiliz Belgeleri, TTK Yay., Ankara 1991, s. 571572. 97 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı 112, Belge No: 4112. 98 Taçalan, a.g.e., s. 236. 99 A.g.e., s. 237; Tansel, a.g.e., s. 182. 34 istemiĢtir.100 O tarihte, Ġzmir’de bulunan Kazım Özalp Bey, Kolordu Komutanı Ali Nadir PaĢa’yı ziyaret etmiĢ, Ġzmir’in iĢgali hakkındaki söylentileri aktararak iĢgal olması durumunda ne yapılacağını sormuĢtur. Ali Nadir PaĢa, “Hükümet ne emrederse onu yaparım” Ģeklinde cevaplamıĢtır.”101 14 Mayıs akĢamı saat 21.30 civarında Amiral Calthorpe’tan Ġzmir’in Yunan birlikleri tarafından iĢgal edileceğini bildiren notası Ġngiliz Konsolosu James Morgan tarafından Vali Ġzzet Bey’e, Yarbay Smith tarafından da Ali Nadir PaĢa’ya verilmiĢtir.102 Notada, Yunan birliklerinin 15 Mayıs sabahı saat 8.00’de Ġzmir’e çıkacakları, bunun için önce deniz birliklerinin saat 7.00’de karaya çıkarak, çıkıĢ yerlerini ve iskeleleri iĢgal edecekleri bildirildikten sonra, sükûn ve asayiĢin sağlanması için çıkarmanın yapılacağı Pasaport ve karakolların mensupları dıĢında, bütün askeri birliklerin garnizonlarda toplu bir halde bulunması ve Yunan ĠĢgal Kuvvetleri Kumandanının vereceği emrin beklenmesi istenmiĢtir. 103 Ali Nadir PaĢa, Amiral Calthorpe’un ikinci notası üzerine durumu yeniden telgrafla Harbiye Nezareti’ne bildirmiĢ, sükûn ve asayiĢin muhafazası için Ġzmir’deki bütün birliklere emir vermiĢtir. Emirde, “… esef verici olayların vuku bulmaması için bütün askeri kıtalar bulundukları askeri garnizonlarda kalacaklardır. Çıkacak kıtaat ile kıtalarımız ve askerlerimiz arasında en ufak bir hadisenin birçok esef verici olaylara sebebiyet vereceği muhakkak bulunduğu için sükûnetin muhafaza 100 Jaeschke, a.g.e., s. 78. 101 CoĢkun, a.g.e., s. 150. 102 103 Jaeschke, a.g.e., s. 75. HTVD., Sayı: 37, Belge: 895. 35 olunmasında lüzum görülür. Bunu her subayın ve erin nazarına kemal-i ehemmiyetle koyuyorum.” demiĢtir.104 14 Mayıs 1919’da Amiral Webb, Damat Ferit PaĢa’ya bir nota vererek, Paris Konferansı kararına göre, Ġzmir istihkâmlarının Ġtilaf kuvvetleri tarafından iĢgal edileceğini bildirmiĢtir.105 Osmanlı Hükümeti bu nota üzerine Ġtilaf Devletleri komiserlerine cevabi bir nota vererek, Ġzmir’in Ġtilaf kuvvetleri tarafından iĢgali konusunda Paris Konferansı kararına muhalefet etmeyeceğini, ancak Osmanlı Devleti’nin hiçbir parçasının ırk, tarih ve coğrafya açısından Yunanistan ile hiçbir alakasının olmadığını belirtmiĢ ve Yunanistan’ın iĢgale katılmasını protesto etmiĢtir.106 Görüldüğü gibi, iĢgali oldu-bittiye getirmek için, Türk makamlarına Ġzmir’in önce Ġtilaf kuvvetleri tarafından iĢgal edileceği söylenmiĢ, ardından iĢgale kısa bir zaman kala iĢgalin Ġtilaf Devletleri adına Yunan kuvvetleri tarafından yapılacağı bildirilmiĢtir. 104 Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1. Kısım, s.53. 105 Jaeschke, a.g.e, .s. 75, Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Koronolojisi 1918-1938, TTK Yay., s. 27; M. Tayyip Gökbilgin, Milli Mücadele BaĢlarken, C.I, Ankara 1965, s. 86. 106 Bayar, a.g.e., s. 2000, Belge No: 105. 36 I. MaĢatlık Mitingi Ġzmir’liler 14 Mayıs 1919’da Ġzmir’in iĢgal edileceğini artık kesin olarak öğrenmiĢ oldular. Ġzmir’de yaĢayan Rumlar da iĢgal haberini baĢka kaynaklardan aldılar. Yunan deniz yüzbaĢısı Mavroudis burada yaĢayan Rumlardan bir kısmını toplayarak Ġzmir’in Yunanlılar tarafından iĢgal edileceği bilgisini vermiĢ ve Venizelos’un bu konudaki beyannamesini okumuĢtu. Venizelos beyannamesinde, Yunanistan’ın Ġzmir’i iĢgal etmek üzere barıĢ konferansı tarafından memur edildiğini, konferansın aldığı bu kararın konferansı idare edenlerin vicdanında Enosis’in (ilhakın) Ġzmir’in Yunanistan’a ilhakının yer bulmasından sonra verildiğini, bu kararla yüzyıllarca bekledikleri isteklerinin gerçekleĢtiğini belirterek duyduğu sevinç ve mutluluğu dile getirmiĢtir. 107 14 Mayıs günü iĢgal haberlerinin artmasıyla birlikte Ġzmirli gençler Vali Konağı’nın önünde toplanarak, valiye nota veren Ġngiliz yetkilileri Morgan ve Smith’e Ģöyle seslenmiĢlerdir: “Ölmedik biz büyük bir milletiz. Uykuda gibi görünüyorsak da uğraş içinde bulunuyoruz. Ülkemizin peşkeş çekilmesini kabul edemeyiz. Birtakım karışıklıklar olacaktır. Biz ölebiliriz ama başkaları da beraber ölecektir.”108 Halkta gerilimin artmasıyla birlikte iĢgale karĢı neler yapılabilir düĢüncesi zihinlerde iyice yer etmeye baĢladı. Bu amaçla, öğretmen Mustafa Necati’nin çağrısı 107 Tansel, a.g.e., s. 185-186; Mehmet ġahingöz, İzmir’de Yapılan Maşatlık Mitingi ve İzmirlilerin İşgale Tepkisi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Ġncelemeleri Dergisi IV , Ġzmir 1988, s. 53; Ġstiklal Harbi Gazatesi, 15 Mayıs 1919. 108 Turan Feyzioğlu, İzmirin İşgali ve Sultanahmet Mitingi, Türk Solu Gazetesi, S. 53, Yıl: 2004, s. 6 37 üzerine, Ġzmir’in tanınmıĢ kiĢileri, aydınlar, Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti ile Türk Ocağı üyeleri Sultani Mektebinde çözüm önerileri getirmek amacıyla toplanmıĢlardır.109 Toplantıya katılanlar arasında, Miralay Süleyman Fethi Bey, Miralay Kazım Bey, jandarma subaylarından Mümin Bey, Moralızade Halit Bey, Ragıp Nurettin Bey (Ege), Köylü gazetesi sahibi Mehmet Refet Bey, Mevlevi ġeyhi Nurettin Efendi, Ahenk gazetesi sahibi Nazmi Bey, aynı gazetenin baĢyazarı Mehmet ġevki Bey, Eczacı Ferit Bey (EczacıbaĢı), Fesçizade Halim Bey, vilayet memurlarından Enver Bey (Özgen), Mekteb-i Sultani ikinci müdürü Ġsmail Habib Sevük Bey, Anadolu Gazetesi sahibi Haydar RüĢtü Bey (Öktem) aynı gazetenin yazarlarından ReĢat Bey, Kahvecizade Hamdi Bey, Dr. Hüsnü Bey (MenekĢeli) Osman Nuri Bey; Mekteb-i Sultani öğretmenlerinden Mustafa Necati Bey, Kemal Bey, Ahmet Naili Bey ve matematik öğretmeni Nazmi Bey; Hukuk-u BeĢer gazetesinin sahibi ve baĢyazarı Hasan Tahsin Bey de vardı.110 Toplantıda ilk konuĢmayı yapan Mustafa Necati Bey, Yunanlılara karĢı koymak için eli silah tutan herkesin birleĢip bir direniĢ örgütü kurması gerektiğini ileri sürmüĢtür. Toplantıda yapılan heyecanlı konuĢmalardan sonra valiye bir heyet gönderilmesine karar verilmiĢtir. Vali Ġzzet Bey’e gönderilen heyete vali, “Bazı bedhahlar, Ġzmir’in Yunanlılar tarafından iĢgal edileceği tarzında Ģayialar çıkarmıĢlar. Yalandır. Tekzip edilir.” Ģeklinde cevap vermiĢtir.111 Ġzzet Bey, heyete; 109 CoĢkun, a.g.e., s. 155-156. 110 Umar, a.g.e., s. 99. Asaf Gökbel, bu toplantıya Celal Bayar Bey ile Ġzmir müftülüğü yapan Ahmet Hamdi Bey’in de katıldığını belirtmektedir. Asaf Gökbel, Milli Mücadelede Aydın, CoĢkun Matbaası, Aydın 1964, s. 71. 111 Günver GüneĢ, “İzmir’in İşgali ve Aydın’daki Yankıları” Askeri Tarih AraĢtırmaları Dergisi s.25. 38 “Boşuna telaş ediyorsunuz. Heyecanınız lüzumsuzdur. Ortada endişe yaratacak bir durum yok. Bunlar hep İttihatçıların uydurdukları maksatlı söylentilerdir. Merak etmeyin, hükümet her türlü tedbiri alacaktır.” demiĢtir.112 Toplantıda Ġtilaf Devletlerinin Ġzmir’deki temsilcilerine bir heyet göndererek, iĢgalin Yunanlılar dıĢındaki birlikler tarafından yapılmasını sağlamaya ve Anadolu’nun öteki illerine ve Ġtilaf Devletlerine telgraflar çekilmesine, Ġzmir içinde silahlı bir direniĢin Yunanlıları kıĢkırtıp katliama giriĢmelerine neden olabileceği korkusuyla eli silah tutanların Ege Bölgesinin iç kesimlerinde örgütler kurarak düĢmana karĢı koymasına ve hapishanedeki mahkûmların serbest bırakılarak silahlandırılmalarına karar verilmiĢtir.113 Ayrıca, bütün Anadolu’ya yayılacak “Reddi Ġlhak Heyeti”nin kurulması kararlaĢtırılmıĢtır. Bu cemiyet Batı Anadolu’ya yayılarak, Kuva-yı Milliye’nin oluĢmasında büyük rol oynamıĢtır. Ġlk iĢ olarak, Necati, Haydar RüĢtü, Ragıp Nurettin, ReĢat ve Halit Beylerin imzası ile bir beyanname hazırlamıĢtır. Beyanname çoğaltılarak Ġzmirlilere dağıtılmıĢ, telgraf çekilerek de bütün Anadolu’ya gönderilmiĢtir. Beyannamede Ģöyle denilmekteydi: “Ey Bedbaht Türk! Wilson ilkeleri adı altında hakkın zorla elinden alınıyor ve namusun parçalanıyor. Buralarda Rumların çok olduğu ve Türklerin Yunan katılmasını memnuniyetle kabul edeceği söylendi. Bunun sonucunda güzel memleketin Yunana verildi. Şimdi sana soruyoruz: Rum senden daha mı çoktur? Yunan egemenliğini kabul ediyor musun? Artık kendini göster. Tüm kardeşlerin Maşatlık’tadır. Oraya yüzbinlerle toplan ve ezici çoğunluğunu bütün dünyaya orada göster. Burada zengin, 112 Taçalan, a.g.e., s. 245. 113 A.g.e., s. 246; Umar, a.g.e., s. 101. 39 fakir, alim, cahil yok. Yunan egemenliğini istemeyen ezici bir kitle vardır. Bu sana düşen en büyük görevdir. Geri kalma, düş yıkımı ve kötü kaderine yanmak yarar getirmez. Binlerle, yüzbinlerle Maşatlık’a koş. Ve Milli Heyetin emrine uy. Reddi İlhak Heyeti Milliyesi.114 Bildiride de ifade edildiği gibi toplantıda acele bir miting düzenlenmesine karar verilmiĢtir. Miting yeri olarak MaĢatlık Tepesi olarak bilinen Musevi Mezarlığı olarak seçilmiĢtir. Mitinge iĢgale karĢı olan binlerce Ġzmirli katılmıĢtır. Ancak alelacele yapıldığından tam bir program yapılamamıĢtır. Mitingde büyük ateĢler yakılarak, iĢgale karĢı hazırlıklı olunmasa da coĢkulu konuĢmalar yapılmıĢtır. KonuĢmacılar arasında Müftü Rahmetullah Efendi, Ahenk gazetesi yazarlarından ġevki Bey, gazeteci Hasan Tahsin, Hacı Hasan PaĢa, Vasıf (Çınar) ve Mustafa Necati Beyler yer almaktaydı. MaĢatlık tepesinde heyecanlı konuĢmalar yapılırken, Ġlhak-ı Red Heyet-i Milliyesi üyeleri, Ġhtiyat Zabitleri Teavün Cemiyeti ve Türk Ocağına bağlı gençler, SarıkıĢla’nın arkasındaki hapishanedeki mahkûmları serbest bırakmıĢlar ve hapishane yakınındaki silah ve cephane depolarındaki teçhizatları halka dağıtmıĢlardır.115 Kazım Özalp, MaĢatlık Mitingi’nin yapıldığı geceyi Ģöyle anlatır:116 “O akĢam, memleketin hamiyetli ve coĢkun gençleri bağırarak, tekbirler getirerek, heyecanlı sözler söyleyerek Ġzmir sokaklarını dolaĢıyor ve halkı toplantı yeri olan Yahudi MaĢatlığına davet ediyorlardı. Evimizin kapısına gelen memleket gençleri heyecanlı sesleriyle haykırıyorlardı: “Vatanını seven Yahudi MaĢatlığına gelsin:” 114 Umar, a.g.e., s. 103; CoĢkun, a.g.e., s. 156; Tansel, a.g.e., s. 184-185; Bayar, a.g.e., C. VI, s. 1784. 115 Taçalan, a.g.e., s. 254-255. 116 Kazım Özalp, Milli Mücadele C.I, TTK Yay., Ankara 1998, s. 6-7. 40 Evde bulunan bütün kardeĢlerimle beraber MaĢatlığa gitmek üzere ayrılırken, annemiz ağlayarak bizleri gitmeye teĢvik ediyordu. Kadın-erkek, büyük-küçük bütün Ġzmir halkı bir nehir gbi sokaklardan akıyor, ağlayarak, haykırarak gece karanlığında MaĢatlığa koĢuyorlardı. Ġstila görecek bir Ģehrin matemi ile karıĢan korkunç bir karanlık, ortalığa büsbütün dehĢet veriyordu.” Kaymakam Arif Bey ise Harbiye Nezareti’ne gönderdiği iĢgal günü olan olayları ve geliĢmeleri anlatan raporunda MaĢatlık Mitingi hakkında Ģu bilgileri vermiĢtir: “14-15 Mayıs 35 gecesi yine Calthorpe’dan Kolordu Kumandanı Ali Nadir PaĢa’ya verilen bir emirle, 15 Mayıs 35 günü Ġzmir’in Yunan askeri tarafından iĢgal olunacağı ve iĢgal kıtaatının sekiz saat evvelden Ġzmir limanına muvasalatına intizar olunduğu ve Ģehirde icabeden tedabirinizi katiyenin ittihazıyla bilcümle askerin kıĢlada bulundurulması ve iĢgali müteakip Yunan kumandanının göstereceği arzuya göre hareket edeceği ve bu hususda düvel-i muazzama donanmasınında nazar-ı dikkate alınması tehdidi ile bildirildi… Bu emirden haberdar olan ahalinin kıĢlanın cenubundaki Yahudi MaĢatlığı’nın Ģarkındaki sırtlarda ictima ederek, ateĢ yakmakta ve arasıra tekbir getirmekte oldukları görüp iĢitiliyor. Ġtilaf Donanması tarafından bu içtima mahalli projektörlerle tenvir ve tarussud ediliyordu. Bu haber-i felaleti iĢitip mahalli içtima’a gelebilen halkın miktarı fecr tulu’ ederken ancak üç dört bin kiĢi kadar var idi. Ġzmir’i kurtarmak niyetiyle toplanmıĢ olan bu mas’um halka hatt-ı hareket ira’e edebilecek bir rehber yok idi. Gayet ani olan bu felaket karĢısında herkes ĢaĢırmıĢ, herkes mütereddid idi.” 117 117 ġahingöz, a.g.m., s. 56-57. 41 MaĢatlık Mitinginin devam ettiği sırada Redd-i Ġlhak Heyeti alınan kararları hükümete tebliğ ve iĢgal kararını prosteto etmek amacıyla bir telgraf metni hazırlamıĢlardır. Telgrafın bütün Anadolu’ya çekilmesi için uğraĢmıĢlardır. Anadolu’ya bir çağrı niteliği taĢıyan telgraf metni Ģöyleydi: “ Bilumum Vilayet, Sancak, Kaza ve Nahiye Belediye Riyasetlerine.. İzmir ve havalisi Yunana ilhak ediliyor. İşgal başladı. İzmir ve mülhakatı (çevresi) kâmilen ayakta ve heyecandadır. İzmir son ve tarihi gününü yaşıyor. Son ümidimiz imdadımız) milletimizin göstereceği muavenete (mukavemete) bağlıdır. Miting ve telgraflarla her yere başvurunuz. Ve vatan ordusuna iltihaka hazırlanınız.”118 Vali Ġzzet Bey, telgrafa “Vakar ve sükûnetinizi son derece muhafaza ederek kimsenin incinmemesine itina ve dikkat olunması.” Ģeklinde son bir cümle ekleyerek telgrafın çekilmesine izin vermiĢtir.119 Ülkenin her yerine gönderilen bu telgraftan baĢka, Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Katib-i Umumiliği” vasıtasıyla bilumum cemiyet ve milli teĢkilatlar adına Amerikan Siyasi Temsilciliği’ne bir muhtıra daha gönderilmiĢtir. Bu muhtırada: “Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında harb hali mevcut olmadığından, mütareke mukavelenamesi yalnız savaĢılan harb ettiğimiz “Ġtilafiye” ile yapılmıĢtır. Bu defa Yunan askerinin Ġzmir’e çıkarılması, Yunanlıların adı geçen vilayet üzerindeki haksız ve harisane istila arzularının Ġtilaf Devletlerince kabul ve Osmanlı 118 Hadisat, 19 Mayıs 1919; Kazım Karabekir, Ġstiklal Harbimiz, Türkiye Yayınevi, Ġstanbul 1969, s. 27; KurtuluĢ SavaĢında Muğla, Ġstanbul 1973, s. 252-253 ve belgenin fotokopisi için s. 433. 119 Tansel, a.g.e., 194. 42 Ġmparatorluğu’nun rızasına bile lüzum görülmeyerek icra edilmesine delalet edilen, yani yaĢadığımız asrın tarihine yakıĢmayan bu hareket zorbalıktan baĢka bir Ģey değildir. Binaenaleyh: Evvela, Milli haklar ve adalet esaslarına müstenid bulunan Wilson prensiplerinin adaleti namına harb ettiklerinin beĢ senedir ilan eden medeni milletler tarafından tarafsız tatbik edilecek kibirli ve harisane emellere nihayet verilecek yerli bir sulh devresinin açılacağı ümidiyle, Osmanlı Devleti’nin harb ettiği devletlere müracaat ederek mütareke imzalamıĢ bulunduğu, Saniyen, altıbuçuk asırdan beri imparatorluğumuz dahilinde dini ve kavmi hürriyetlerine sahip olarak yaĢayan Rum unsuru, Osmanlı Ġmparatorluğunda müstakil bir Yunanistan teĢekkülü ile bunu daima bizim zararımıza geniĢletmeye gayret ettiğinden itibaren hakimiyetleri altına düĢen Türklerin maruz kalacağı imha siyaseti, dindaĢlarımızın uğradığı mezalimi mazlum Türk milletinin geleceği ve mevcudiyetini fiilen müdafaaya mecbur edeceği cihetle artık memleketimizin kanlı ve daimi bir savaĢ sahnesi olacağını beyan ile aĢağıdaki maddeleri arz eyleriz. Avrupa on milyon Müslüman ve Türk’ün idam ve imhası kararını vermiĢ ise, milletimiz bu ağır karara boyun eğmeyecel ve ümitsizce ve fakat kahramana ölmeye hazır olacaktır. Bilakis Avrupa hak ve adalete müstenid Wilson Prensiplerini hakkımızda tatbik niyetinde ise; 1. Ġzmir Aydın vesair Türk memleketlerinden herhangi bir karıĢ yerin Yunanistan’a ilhakını kati suretde red ve müdafaa eyleriz. 43 2. Wilson düsturlarının onikinci maddesinin kesin açıklığına göre; Türkler ve meskun memleketlerin ayrılmaz bir bütün halinde kalması lüzumuna müebbeden ısrar ederiz.”120 Ġzmir’in iĢgalinin ilhak ile sonuçlanmasını önlemek amacıyla ortaya atılan Redd-i Ġlhak ilkesinin yayılması için düzenlenen MaĢatlık Mitingi ile arzu edilen sonuca ulaĢılamamıĢsa da121 Ġzmir halkının Türk milletinin vatanının istiklalini koruma amacıyla ortak bir fikir etrafında bütünleĢebileceğini göstermektedir. Özellikle mitingin sonunda gönderilen telgrafla, Anadolu’nun her tarafından doğan umumi heyecan milletin topyekun mücadeleye karar vermesinde büyük rol oynamıĢtır. Mitingin ardından sadece birkaç gün içinde Amiral Calthorpe’a 675 adet protesto telgrafı gelmiĢtir. Calthorpe aldığı bu telgraflar üzerine “Yunan askerinin karaya çıkması Türk halkı üzerinde baĢtan baĢa Ģok tesiri yaptı ve Anadolu’nun her tarafına yayıldı. Harb etmek arzusu yeniden kabardı.” 122 diye belirtmiĢtir. II. ĠĢgal Olayı Albay Zafiriu komutasında bir gün önce Kavala’dan yola çıkan ve Midilli Adasının Yero Limanında beklemekte olan 1. Yunan Tümeni, 18 gemiyle (Gemilerde 13.000 er, 4000 hayvan ve 750 adet top yüklenmişti.)123 Ġngiliz Yüksek Komiseri 120 ġahingöz, a.g.m., s. 59; Ġzmir Fecaii (yazarı, basıldığı tarih ve yer yok) Muhtıranın bir özeti için Türk Ġstiklal Harbi C.II, 1. Kısım, s. 63. 121 122 123 Nutuk, C.I., s. 5. Jaeschke, a.g.e., s. 80; ġahingöz, a.g.m., s. 60. CoĢkun, a.g.e., s. 153. 44 Amiral Calthorpe’un gece yarısı notasından sonra 15 Mayıs 1919’da gece yarısı saat 2.00’de Ġzmir’e doğru hareket etmiĢtir. Ġngiliz ve Yunan savaĢ gemilerinin koruması altında olan konvoy 15 Mayıs sabahı saat 7.30’da Ġzmir önlerine ulaĢmıĢtır. Ġzmir’in iĢgalinin olaysız bir Ģekilde gerçekleĢmesini isteyen Yunan Tümen Kumandanı Albay Zafiriu’nun çıkarma birliklerine verdiği emir Ģöyleydi: “Mukavemete imkân bırakmamak için İzmir şehri süratle abluka altına alınacaktır. Yabancı unsurların şehir içinde kargaşalık çıkarmalarına imkân bırakılmayacaktır. Şehir içinde vukua gelecek mukavemetleri kırmak için, Türk ve Rum mahalleleri birbirinden tecrit edilecektir. Evzon Alayı Karantina, Kadifekale dahil İzmir’i batıdan ve güneybatıdan çevirecek ve muhafaza altına alacaktır. 4. Piyade Alayı yerli kılavuzların gösterecekleri sokakları işgal etmeye ve Rum mahalleleriyle Türk mahallerini birbirinden tecrit etmeye memurdur. 5. Piyade Alayı şehrin kuzey ve kuzeydoğu bölgesini kuşatmaya memur edilmiştir.124 ĠĢgal tarihinde 17.Kolordu Komutanlığı görevini Ali Nadir PaĢa yürütüyordu. Kuvvet olarak, Yarbay Hürrem Bey komutasında 56. Tümenin iki alayı mevcuttu. Bu tümenin bir alayı Ayvalık’ta bulunan ve komutanlığını Yarbay Ali Bey’in yaptığı 172. Alay’dı.125 57. Tümen ise Aydın’da bulunuyordu 57. Tümenin mevcudu ise123 subay ve 1231 erden ibaretti.126 Zafiriu kumandasındaki tümenin mevcudu muharip, destek ve lojistik birlikleri dahil olmak üzere 12.000 civarındaydı. Buna karĢılık Ġzmir’deki Türk 124 Türkmen Parlak, ĠĢgalden KurtuluĢa :1, Ġzmir Sosyal Hizmetler Vakfı Kültür Yay. Ġzmir 1982. s.181. 125 Apak, a.g.e., s. 1. 126 Ġstikbal Gazetesi 19 Mayıs 1919 . 45 kuvvetlerinin iaĢe mevcudu 3402 idi. Ancak bu mevcudun sadece 200 kadarı muharip kıtalarda silahlı er, geri kalanı ise geri hizmette görevliydiler.127 Yeni Kaleden içeri giren birkaç Yunan ve bir Ġngiliz savaĢ gemisinin himayesinde iki büyük ve iki küçük Ģilep saat 8.00 ile 9.00 arasında Ġzmir Limanına demirlemiĢlerdir. Bunların gerisinden 8 nakliye gemisi daha gelmiĢtir. Yunan denizcilerinin bir kısmı Pasaport civarından karaya çıkarak, Alsancak ve Pasaport karakollarını kontrol altına almıĢlardır.128 Saat 8.55’ten itibaren Yunan birlikleri karaya çıkmaya baĢlamıĢlardır. Çıkarmayı Efzon Alayını oluĢturan Patris ve Atronitos gemileri Kramer Oteli önünden, 5. Piyade Alayını oluĢturan Themistoklis gemisi ise Ģimdiki adı Alsancak olan Punta’dan olmak üzere iki istikametten yapmıĢtır. ĠĢgal böylece fiilen baĢlamıĢ oluyordu. Bu sırada Türk askerleri Ġngiliz Amirali Calthorpe’un notasına uyarak Ali Nadir PaĢa’nın verdiği emir doğrultusunda kıĢlalarında beklemiĢtir.129 ĠĢgal birliklerini taĢıyan gemiler daha görünmeden, Kordonboyu ve Pasaport civarı binlerce Rum ve Yunan uyruklular tarafından bayram yerine çevrilmiĢti. Ġzmirli Rumlar iĢgal birliklerini Yunan bayrakları, çiçekler ve Zito (YaĢa) haykırıĢlarıyla karĢılamıĢlardır. Metropolit Hrisostomos Yunan askerlerini takdis ettikten sonra Venizelos’un “iĢgal birliklerinin taĢkınlık yapmamaları, Ġzmir’deki Türk, Yahudi, Ermeni toplumlarıyla Avrupalılara iyi davranılması”nı istediği mesajı okunmuĢtur. Venizelos bu mesajında: 127 Aydınel, a.g.e., s. 32. 128 Taçalan, a.g.e., s. 263. 129 Umar, a.g.e., s. 111. 46 “…Yüzyıllarca beklenen ülkümüz gerçekleşmiştir. Barış Konferansınca Yunanistan, asayişi sağlamak için İzmir’in işgaline davet olunmuştur. Bunun; İzmir’in Yunanistan’a verilmesi hakkında barış konferansını yönetenlerin vicdanlarından doğan bir kararın sonucu olduğunu milletim takdir etmektedir. Balkan Savaşına kadar tutsaklığın en ağır boyunduruğu altında kalmış olan Batı Anadolu Rumlarının bugün hissedecekleri büyük sevinci tümüyle anlamakta ve bu sevinç gösterilerini önlemeyi asla düşünmemekteyim. Ancak bu gösterilerin diğer unsurlar aleyhine yönelmeyeceğine ve aksine kendilerine kardeşlik duyguları gösterilmesine yarayacağına güveniyorum…”130 Hrisostomos’un dini töreninden sonra Yarbay Stavriani komutasındaki Efzon Alayı Kordon boyunca Hükümet Konağı- KıĢla- Güzel Yalı istikametinde Türk mahallerinin içinden geçerek Karantina’ya doğru yürüyüĢe geçmiĢti. Yerli Rumlar da askerlerle beraber yürüyorlardı. YürüyüĢ alayı kıĢla hizasını geçip tramvay yoluna saptıktan sonra bir tabanca sesi duyulması üzerine Efzon Alayı geldiği yönde kaçmaya baĢlamıĢ, ardından Saat Kulesi hizasına gelince KıĢla’ya karĢı mevzilenerek KıĢla’nın kapı ve pencerelerini ateĢ altına almıĢ ve KıĢla’yı iĢgal etmiĢti. Yerli Rumlar çıkan karıĢıklığı fırsat bilerek Türkleri öldürmeye ve soygunculuğa baĢlamıĢlardır.131 Yunan iĢgaline karĢı silahlı ilk tepkiyi veren bu kiĢi gazeteci Hasan Tahsin’dir. Hasan Tahsin, Yunan birliklerinin bayrağını taĢıyan askeri vurmuĢ ardından silahındaki mermiler tükenene kadar Yunan askerlerine ateĢ 130 131 Akçakayalıoğlu, a.g.e., s. 139-140. Sabahattin Selek, Milli Mücadele (Ulusal KurtuluĢ SavaĢı), Örgün Yayınevi, Ġstanbul 2002, s.156. 47 etmiĢtir. Hukuk-u BeĢer gazetesi sahibi Hasan Tahsin Bey orada Ģehit edilmiĢ ve Ġzmir’in iĢgali sırasında ilk Türk Ģehidi olmuĢtur. Bu sırada iĢgal edilen KıĢla’da Kolordu Kumandanı, 56. Tümen Kumandanı, Ġzmir Askerlik Dairesi BaĢkanı ve garnizona mensup subayların büyük bir çoğunluğu teslim alınmıĢtı. Burada subaylar “Zito Venizelos” diye bağırmaya zorlanmıĢlar bunu kabul etmeyen subaylar ağır yaralanmıĢ ya da öldürülmüĢtür. Ali Nadir PaĢa ile Kolordu Kurmay BaĢkanı ve Tümen Kumandanı tokatlanmıĢlardır. Yunanlılar, Türk subaylarının kalpaklarını baĢlarından alıp yere atmıĢlar ve üzerlerini arayarak paralarını almıĢlardır. Askerlik Dairesi BaĢkanı Miralay Süleyman Fethi Bey, kendisinden kalpağını almak isteyen ve “Zito Venizelos” diye bağırmaya zorlayan Yunan askerine direndiği için Ģehit edilmiĢtir. Ardından Dr. Yarbay ġükrü Bey, YüzbaĢı Nazım Bey, Kolağası Hasan Necati Bey, Dr. Fehmi Bey, YüzbaĢı Ahmet Bey, Mülazım Faik Bey, Mümeyyiz Nadir Bey ve Mümeyyiz Ahmet Hamdi Bey de Ģehit edilmiĢlerdir.132 KıĢlada bulunan 150.000 lira ile askerlerin Ģahsi eĢyaları ve her türlü teçhizat soyulmuĢtu.133 KıĢladaki bazı askerler kaçmayı baĢarmıĢ, kaçamayanlar ise KıĢlada hapsolunmuĢlardır.134 KurĢunlanan veya süngülenen askerlerin cesetleri rıhtımda yerlere serilmiĢtir.135 Yunan askerinin sadece kıĢlada toplu halde 300 kadar Türk askerini Ģehit ettiği 11. Tümen Kalem BaĢkanı Albay Tevfik’in Harbiye Nezareti’ne verdiği rapordan anlaĢılmaktadır. KıĢladaki vahĢet ve talan tamamlanınca çarĢıya, Türk mağazalarına ve evlere hücum etmiĢlerdir. Kadın ve kızlara tecavüz edilmiĢ, ihtiyarlara her türlü iĢkence yapılmıĢtı. Ayrıca vilayet 132 133 Tarih KonuĢuyor Dergisi Cilt:1 Sayı: 4, s. 284. Askeri Tarih Belgeleri Dergisi Sayı: 93, Belge No: 2366. 134 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi Sayı: 112, Belge No: 4122. 135 Durusu, a.g.m., s. 11. 48 Konağı’ndaki memurlar baĢta Vali Ġzzet Bey olmak üzere tutuklanıp Konak Meydanına götürülerek, Türk subaylarına yapılan her türlü iĢkence memurlara da yapılmıĢtır. Yunan askerlerinin yaptıkları iĢkencelere yerli Rum halkı da katılarak yapılan katliama destek olmuĢlar böylece olayların vahĢete dönüĢmesine yol açmıĢlardır. Faciadan ölmeden kurtulanların büyük çoğunluğu rıhtımdaki taĢıma gemisi Patris ve Alsancak karakolu arkasındaki parmaklıklarla çevrili alana hapsedilmiĢlerdir.136 Hapsedilenler arasında 28 üst rütbeli subay, 128 subay, 540 er ve 2000’e yakın sivil vardı.137 Ġzmir’e bağlı Torbalı, Seydiköy, Urla, Cumaovası, Nif (KemalpaĢa) civarında da Rumlar yetiĢkin erkekleri katletmiĢler ve mallarını yağmalamıĢlardır.138 16 Mayıs günü akĢamı, gemilerde ve depolarda tutuklanan memurlarla Ġzmirlilerin ve Sultani öğrencilerinin bir kısmı serbest bırakılmıĢlardır. Subayların serbest bırakılmamaları üzerine, eĢleri ve yakınlarının Ġtilaf Devletlerine baĢvurması üzerine aileleriyle görüĢmelerine izin verilmiĢtir. Daha sonra bu tutuklular bir gemiye doldurularak Mudanya’ya götürülmüĢlerdir. Bu subay ve erler, Kuva-yı Miliye’nin çekirdeğini oluĢturmuĢtur. Ġzmir’in iĢgali tamamlanınca Yunan ĠĢgal Kuvvetleri Kumandanı Ģu beyannameyi yayımlamıĢtır: “… İşgal dolayısıyla meydana gelen olaylardan sonra, memleketin genel asayişinin tekrar tamamen sağlandığından bütün dini ve mülki memurları ve halkı görevleri başına davet ederim. Ülkenin işgalinden itibaren ilan edilen sıkıyönetim 136 Umar, a.g.e., s. 175. 137 CoĢkun, a.g.e., s. 159. 138 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı 93, Belge No: 2365. 49 emirlerine uygun hareket etmelerini, asayişsizlik ve her türlü saldırı hareketlerinden kesinlikle kaçınmalarını halka tavsiye ederim. Cins ve mezhep ayrımı yapılmadan ufak bir cebre maruz kalacak olan her şahıs, saldıranın hemen cezalandırılması konusunda zaman kaybetmeden müracaat etmelidir. Her kimin suçu görülürse merhamet gösterilmeden adalet çerçevesinde cezalandırılacağından silah taşımamalarını da özellikle halka rica ve tavsiye ederim…”139 III. ĠĢgale KarĢı Tepkiler Ġzmir’in iĢgaline ilk tepki 15 Mayıs 1919 sabahı Redd-i Ġlhak Heyeti’nin çektiği telgraflarla gelmiĢtir. Telgrafta: “…işgal başladı. İzmir ve yöreleri ayakta ve heyecandadır. İzmir, son ve tarihi gününü yaşıyor. Son umudumuz ulusumuzun göstereceği mukavemete bağlıdır. Mitingler yaparak, telgraflarla her yere başvurunuz. Vatan ordusuna katılmaya hazırlanınız.”140 Ģeklinde halk iĢgale karĢı direniĢe geçmeye çağrılıyordu. Bir baĢka telgrafta, “İzmir, Yunanlılar tarafından işgal olundu. Şehirde katliam bütün şiddetiyle devam ediyor. Kan gövdeyi götürüyor. Hamiyetli olan, Allahını, vatanını, dinini seven vatan ordusuna imdat etsin. Bu telgrafı ele geçirmiş olan muhabere memuru arkadaşlarımızdan Allah aşkına rica ederiz. Açık olan bütün hatlarla memleketin her tarafına yetiştirsinler. Onlar da gönderdikleri yerlere bizim ricamızı tekrarlasınlar. Namuslarına, vatanperverliklerine, erkekliklerine havale!”141 139 140 141 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı 112, Belge No: 4117. Çaycı, a.g.e., s. 48 Umar, a.g.e., s. 189. 50 Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti, Ġstanbul’daki devlet adamlarına, ülkenin aydınlarına, milli kuruluĢlara ve ABD temsilcisine gönderilen bildiride ise özetle, “…Avrupa on milyon Müslüman ve Türk’ün idam ve imhasına karar vermişse, milletimiz buna uymayacak ve vatan uğrunda, kahramanca çarpışarak ölmeye hazır bulunacaktır. Tarih, bütün bir milletin varlığını savunmak için nasıl öldüğünü gösterecektir. Aksine olarak Avrupa hak ve adalete dayanan Wilson Prensipleri hakkımızda uygulamak niyetindeyse, İzmir, Aydın ve diğer Türk ülkelerinden herhangi bir karış yerin Yunanistan’a verilmesine kesinlikle karşı çıkar ve yurdumuzu savunuruz. Wilson Prensiplerinin 12. maddesine uygun olarak, Türklerin yerleşik bulunduğu bölgelerin ayrılmaz bir bütün halinde kalması gereği üzerinde kesinlikle ısrar ederiz.”142 deniyordu. Ġzmir faciası ancak hükümet çevresinde fazla bir endiĢe yaratmamıĢtı. Dahiliye Nazırı Vekili Mehmet Ali Bey iĢgalden iki gün sonra verdiği demecinde Ġzmir’de meydana gelen olaylardan hükümetin resmen haberdar olmadığını söylemiĢtir. Damat Ferit PaĢa ise, Amiral Webb’e verdiği notasında Yunan kıtalarının Ġzmir istihkâmlarını iĢgal edecekleri yerde Ġzmir Ģehrine girdiklerini, Osmanlı Hükümetinin Ġtilaf ordularının iĢgali nedeniyle Paris Konferansı kararlarına herhangi bir muhalefette bulunmayacaklarını, ancak bir Yunan iĢgalini de asla kabul etmeyeceklerini söyleyerek,143 Ġzmir’in iĢgali karĢısında ne kadar aciz olduğunu göstermiĢtir. Ġzmir’in iĢgalinden sonra 16 Mayıs’ta Damat Ferit PaĢa Hükümeti istifa 142 143 Akçakayalıoğlu, a.g.e., s. 142. Jaeschke, a.g.e., s. 81; AkĢin, a.g.e., s. 270. 51 etmiĢ, fakat padiĢah kabineyi kurma görevini tekrar Damat Ferit PaĢa’ya vermiĢtir.144 Damat Ferit PaĢa’nın kurduğu bu kabinede, Harbiye Nezareti’ne ġakir PaĢa yerine ġevket Turgut PaĢa, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne (Genelkurmay BaĢkanlığı) Cevat (Çobanlı) PaĢa getirilmiĢtir.145 ĠĢgalin ertesi günü Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti, Ġzmir’de bulunan 17. Kolordu ve bağlı birliklerin dağılmasını önlemek için birliklerin almaları gereken tedbirleri içeren bir tamim yayınlamıĢtır. Tamimde birliklerin hiçbir Ģekilde yerlerini terk etmeyerek, silahlarını bırakmamaları belirtilmiĢti.146 16 Mayıs’ta yayınlanan bu emre ek olarak 19 Mayıs’ta Harbiye Nezareti tarafından Aydın’da bulunan 57. Tümen Komutanlığı’na hitaben bir tamim daha yayınlanmıĢtır. Bu emirde, iĢgalin baĢlangıçta ilhak gibi göründüğü sonradan alınan tedbirle iĢgal gibi göründüğü belirtilerek, iĢgalin mahiyetinin ve ilerisinin ne olacağının bilinemediği ifade ediliyordu. Ġzmir’de iĢgal sırasında ufak tefek bazı olaylar meydana geldiği, Ġzmir’de bulunan birlik ve karargâhların durumlarının da meçhul olması nedeniyle her durumda birliklerin bulundukları yerden ayrılmayarak asayiĢi sağlamaları ve hiçbir koĢulda silahlarını teslim etmemeleri emrediliyordu.147 ĠĢgalin ilk günü Ġzmir’deki 17. Kolordu Karargâhı, Ġzmir Müstahkem Mevki Komutanlığı, 56. Tümen Komutanı ve komutanlığın subay ve erleri Yunan iĢgal kuvvetleri tarafından tutuklanmıĢlar, geriye kalan erlerin çoğunluğu ise silahları ile kaçmıĢlardı. Böylece, 56. Tümenin Ġzmir’deki 174. ve Urla’daki 173. Alayları 144 AkĢin, a.g.e., s.272. 145 Türkgeldi, a.g.e., s. 213. 146 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı 112, Belge No: 4119. 147 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı 112, Belge No: 4125. 52 dağılmıĢtı. Geriye bir tek 56. Tümenin Ayvalık’taki 172. Alayı kalmıĢtı.148 Ġzmir’den kaçan erlerin gittikleri yerde, Yunanlıların, Ġzmir’de subay ve erleri öldürdüğüne dair yaydıkları haberler halkı endiĢeye sürüklemiĢti. Öldürülme ve esir olma korkusuyla Ġzmir’in güneyindeki Gaziemir ve Seydiköy’deki 56. Tümen Topçu Alayı’nın bir kısmı silahları ile birlikte kaçmıĢ, geri kalanı ise Tire’ye çekilmiĢlerdi.149 Yunan ĠĢgal Kuvvetleri Komutanı Albay Zafiriu, iĢgalden sonra tutuklu bulunan Ali Nadir PaĢa’dan Kolordu Komutan vekilliğini yaptığı 17. Kolordu’nun Ġzmir dıĢına çıkmasını istemiĢtir. Ali Nadir PaĢa, durumu Harbiye Nezareti’ne bildirmiĢ, Harbiye Nezareti de istenenin yapılması gerektiğini söylemiĢtir. Bunun üzerine Kolordu karargâhına ve Ġzmir’deki birliklerine mensup 88 subay ve 950 er Mudanya’ya gönderilmiĢtir.150 17. Kolordunun Ġzmir’den ayrılması üzerine, Harbiye Nazırı ġevket Turgut PaĢa, 29 Mayıs 1919’da 17. Kolorduya bağlı 56. ve 57. Tümen Komutanlıklarına; 17. Kolordunun kaldırıldığını, bu kolorduya bağlı 56. Tümenin Komutanı Ali Nadir PaĢa’nın Kolordu Komutanlığı görevini artık yürütmeyeceğini, Tümeni ile 14. Kolordunun emrine gireceğini bildiren emri göndermiĢtir. Gönderdiği emirde ayrıca, bundan sonra Ġzmir ve çevresinin sorumluluğunun 14. Kolorduya ait olduğunu, Ġzmir ve Urla’dan gelecek bütün subay ve erlerin 56. Tümenin karargâhını ve iki alayını teĢkil etmek üzere 14. Kolordu tarafından Bandırma’ya alınacağını bildirmiĢtir.151 148 149 150 151 Artuç, a.g.e., s. 89. Artuç, a.g.e., 78. Umar, a.g.e., s. 182, 183. A. g.e., s.183. 53 Bu düzenlemelerin ardından ġevket Turgut PaĢa, Albay Bekir Sami Bey’i 56. Tümen Komutanı ve 17. Kolordu Komutan Vekili olarak atamıĢtır. 61. Tümen Komutanlığı’na da Albay Kazım Özalp’ı getirmiĢtir. 152 Ġzmir’in iĢgali üzerine askeri alanda bu düzenlemeler olurken, ülkenin dört bir yanından iĢgali protesto eden, iĢgale karĢı direniĢe geçmeye çağıran telgraflar çekiliyor, bildiriler yayınlanıyor ve protesto gösterileri düzenleniyordu. Ġzmir’in iĢgalinin ardından 19 Mayıs’ta 9. Ordu MüfettiĢi göreviyle Samsun’a hareket eden Mustafa Kemal, iĢgalden duyduğu üzüntüyü 20 Mayıs 1919’da Sadaret’e gönderdiği telgrafında, iĢgalin, milleti ve orduyu içten yaraladığını, millet ve ordunun varlığına yapılan bu haksız tecavüzü içine sindirmeyeceğini ve kabul etmeyeceğini belirtmiĢtir.153 Güvenlik sorunları nedeniyle 24 Mayıs’ta Samsun’dan Havza’ya geçen Mustafa Kemal, Havza’da kaldığı süre içerisinde Ġzmir’in iĢgali ve ardından iĢgallerin yayılması üzerine görev bölgesindeki vali, müstakil kaymakamlıklar ile kolordu komutanlarına iĢgallere karĢı sessiz kalınmaması gerektiği yolunda talimatlarda bulunuyordu. Mustafa Kemal’in bu konudaki en önemli talimatı “Havza Genelgesi” olarak bilinen 28 Mayıs 1919 tarihli genelgedir. Mustafa Kemal bu genelgede, Ġzmir’in ve ardından diğer bazı Ģehirlerin iĢgal edilmesi ve bu iĢgal esnasında Türk halkının maruz kaldığı zulüm ve katliamlara dikkati çekmiĢ ve ülkenin gelecekte daha büyük ve ciddi tehlikelere maruz kalacağını belirtmiĢtir. Bütün bu iĢgallere ve haksızlıklara karĢı iç ve dıĢ kamuoyunu etkilemek 152 153 Apak, a.g.e., s.17. Yücel Özkaya, “İzmir’in İşgalinin Anadolu’daki Tepkileri”, Atatürk Yolu Dergisi, I/1 1988 s. 67; (ss. 61-74) Atatürk Ġle Ġlgili ArĢiv Belgeleri, BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi Dairesi Yay., Ankara 1982. s. 26. 54 için çalıĢmalarda bulunulmasını ve özellikle düzenlenecek miting ve protesto gösterilerinin daha etkili ve geniĢ katılımlı Ģekilde yapılmasını istemiĢtir.154 Nitekim Havza Genelgesi ülke genelinde çok etkili olmuĢ, birçok yerde miting ve gösteriler yoğunlaĢmıĢtır. Hatta ÖdemiĢ ve Ayvalık’ta Kuva-yı Milliye adıyla kurulan ilk silahlı direniĢ birliklerinin Havza Genelgesinden bir gün sonra (29 Mayıs) oluĢturulmaları tamamen bir rastlantı olmasa gerekir. 3 Haziran’da Sadaret’e gönderdiği baĢka bir telgrafta, Ġzmir, Manisa, Aydın’ın iĢgalinden dolayı halkın heyecan ve endiĢe içinde olduğunu, ulusal bağımsızlık için kendisine her yerden telgraflar gönderildiğini, doğudaki halkın iĢgale uğrama tehlikesi karĢısında milli teĢkilatlanmalarda bulunduklarını bildirmiĢtir. 9 Haziran’da Ankara’da 20. Kolordu Kumandanlığı, 15. Kolordu Kumandanlığı ile Ankara vilayeti ve sancakları ile Trabzon vilayeti ve sancaklarının belediye baĢkanlıklarına gönderdiği telgraflarda, milli teĢkilatın her yerde kurulmasının zaruri olduğunu belirtmiĢtir.155 Mustafa Kemal, ayrıca bütün vilayet ve sancak belediye baĢkanları, Müdafaa-i Hukuk-u Milliye ve Redd-i Ġlhak Cemiyetlerine yolladığı tamimde, “milletin hukuk ve istiklal-i müdafaa gayesiyle vicdan-ı milliden doğan tezahüratı”na değinerek, kendisine giriĢimde bulunması için bazı vilayet, sancak ve kazalardaki kiĢilerden, Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyetlerinden sürekli telgraflar geldiğini belirtmekte ve “geçtiğimiz hayat ve memat günlerinde umum milletçe her taraftaki amal ve tezahürat ile” sağlamaya çalıĢılan ulusal bağımsızlık için “bu emel-i mukaddes uğrunda milletle berabet 154 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı: 79, Belge No: 1731; Nutuk, C.I, s. 30. 155 Özkaya, a.g.m., s. 68-69. 55 nihayete kadar çalışacağıma da mukaddesatım namına söz veririm.”156 demekteydi. Mustafa Kemal’in ülkeyi iĢgale karĢı savunmak için Anadolu halkını göreve çağırması halktaki direniĢ gücünü perçinlemiĢtir. Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyetleri de Mustafa Kemal’in verdiği direktifler doğrultusunda çalıĢmalarda bulunarak, çalıĢmaları hakkında kendisini bilgilendiriyorlardı. Aynı zamanda Mustafa Kemal’e Anadolu’nun pek çok yerinden Ġzmir’in iĢgalinden ötürü duyulan üzüntüyü dile getiren çok sayıda protesto eden telgraflar gelmiĢ, birbiri ardına kurulan Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyetlerinin protesto gösterileri ve toplantıları da birbirini izlemiĢtir. Ġstanbul halkı iĢgale olan tepkisini büyük protesto gösterileri düzenleyerek göstermiĢti. 17 Mayıs’ta Darülfünun Konferans Salonunda gençler bazı gösterilerde bulunmuĢlardır. 18 Mayıs’ta Beyazıt’ta bir protesto mitingi düzenlenmiĢ, ardından Üsküdar’da Doğancılar meydanında çoğunluğu kadın olan binlerce kiĢinin katıldığı baĢka bir miting daha düzenlenmiĢtir.157 19 Mayıs’ta da Fatih Belediye Dairesi önünde 50.000 kiĢinin katıldığı “Fatih Mitingi” düzenlenmiĢtir.158 23 Mayıs günü Sultanahmet Meydanında ortalama 200.000 kiĢinin katıldığı çok büyük bir miting düzenlenmiĢtir.159 Bu miting halktaki ulusal heyecanın ve birliğin ne derece büyük olduğunu çok açık bir göstergesidir. ĠĢgali izleyen günlerde ülke içindeki protesto eylemleri giderek artmıĢtır. Ġstanbul’daki iĢgal güçleri kumandanlıklarına, Osmanlı arayına ve Hükümetine, 156 157 158 159 Özkaya, a.g.m., s. 69. Umar, a.g.e., s. 192. A..g.e., s. 191. Gökbilgin, a.g.e., s. 89-90; Artuç, a.g.e., s. 81. 56 ülkenin her yanından ve özellikle Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri tarafından telgraflar çekilmiĢtir. Bu telgraflarda iĢgale karĢı koymak için ulusun kendini savunması gerektiği ve savunacağı dile getirilmiĢtir. Ġzmir’in iĢgalinden sonra, Ġzmir’deki Türklere Yunanlılar tarafından yapılan saldırı, tecavüz, katliam, yağma gibi olayların artması karĢısında Erzurum’daki Albayrak gazetesi müdürü Süleyman Necati, Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Kâtibi M. Cevat, Erzurum Belediye BaĢkanı Zahir ve Belediye Meclisi üyesi ile dava vekili, 22 Mayıs 1919’da Ġstanbul’daki Ġngiliz, Amerika, Fransa, Ġtalya’nın siyasi temsilcilikleri ile matbuat cemiyetlerine bir telgraf çekmiĢlerdi. Erzurumlular ayrıca sadrazamlığa, Hadisat gazetesine Yunanlıları protesto eden telgraflar çekerek hükümetten bu konuda kesin ve etkili tedbir alınmasını istemiĢlerdi. Ayrıca Wilson’a ve Amerikan Kongresi’ne de aynı Ģekilde telgraf çekmiĢlerdir.160 Ġzmir’in iĢgali basında sansüre karĢı koyabildiği ölçüde yer almıĢtır. Ġstanbul basını Ġzmir’in iĢgal haberini ancak 17 Mayıs günü okuyucularına verebilmiĢtir. Tasvir-i Efkar ve Yeni Gazete sansür emrine uymadıkları gerekçesiyle ĠĢgal kuvvetleri komutanlığı tarafından 24 saat kapatılmıĢlardır.161 Ġzmir’in iĢgal haberi Hadisat gazetesinin 17 Mayıs tarihli sayısında: “GözyaĢlarımız olsun, bırakınız biraz aksın. Sevgili Ġzmir’imizin Anadolu’nun gözbebeği, baĢtan ayağa Türk ve Müslüman olan en büyük Ģehrimizin, can ve siyaset hasmımız olan Yunanistan’ın askeri iĢgali altına girdiğini öğrendik. 1.239.782 Türk ve Müslümani 298.373 Rum’un zulüm ve esaretine tevdi edildi.!” Ģeklinde verilmiĢtir.162 Vakit gazetesinde “İşgalin manası:; 160 Özkaya, a.g.m., 67. 161 Zeki Sarıhan, KurtuluĢ SavaĢı Günlüğü, C.I, TTK Yay., Ankara 1993, s. 250. 162 Hadisat, 17 Mayıs 1335.; Sarıhan, a.g.e., s. 250. 57 İşgal efkarıumumiye üzerinde korkunç bir tesir yaptı. Acaba bu işgal bir siyasi deneme midir? Ģeklinde bir yorum getirilmiĢtir.163 Ġstanbul gazeteleri resmi bir tebliğ yayınlayarak, halkı sükûnete davet etmiĢ, “milletin ve devletin haklarının korunması için” gerekli bütün tedbirlerin aldırdığını bildirmiĢtir.164 Tasvir-i Efkâr gazetesi baĢyazarı Velid Ebuzziya 19 Mayıs tarihli bir yazısında, “Bütün bu gösteriler, memleketin gerçek evlatlarının vatanın devanı ve varlığına ait meselelerde nasıl sağlam ve azimli olduğunu göstermektedir. Milli kitlenin gösterdiği birlik öyle bir kuvvettir ki, o kuvvet herhalde ve her zaman tesir ve hükmünü icra edebilir.”165 sözleriyle yapılan mitinglerin önemini vurgulamıĢtır. Vakit gazetesi 17 Mayıs tarihli sayısında “ĠĢgalin anlamı: Acaba bu iĢgal siyasi bir deneme midir? konusunu tartıĢıyordu. Ġleri gazetesi ise “Wilson İlkeleri nerede? Hakkın kuvvete üstün gelmesini istiyoruz” çağrısında bulunmuĢtu. AkĢam gazetesinin 18 Mayıs tarihli sayısında, Necmettin Sadak, “Devlet ve hükümet yardımı olmadan yaşamak zorunda kalabiliriz. Yaşamsal gücümüzü kendimiz kazanmak zorundayız.” Ģeklinde bir yorum getiriyordu. Alemdar gazetesi aynı tarihli sayısında “genel yas” ilan edildiğini ve bütün eğlence mekânlarının tatil edildiğini yazıyordu. Ġzmir’deki Türk gazeteleri ise genel olarak Wilson ilkelerinin uygulanmadığını vurgulayarak halkı direniĢe çağıran yazılar yazmıĢlardır.166 Sonuç olarak; Ġzmir’in iĢgalinin niteliği ve oluĢ Ģekli Türkleri uyarmıĢ ve tehlikenin büyüklüğünü göstermiĢtir. ĠĢgale karĢı Anadolu’nun her köĢe bucağından 163 Sarıhan, a.g.e., s. 250. 164 Ġstiklal Harbi Gazetesi, 15 Mayıs 1919. 165 Sarıhan, a.g.e., s. 259; Tasvir-i Efkar, 19 Mayıs 1335. 166 CoĢkun, a.g.e., s. 168. 58 dalga dalga yayılan haykırıĢlar, protesto ve mitingler birleĢerek büyük bir güce dönüĢmüĢ ve bu güç, halkta düĢmana karĢı kenetlenerek ülkenin iĢgaline karĢı koyma amacının ve azminin doğmasına sebep olmuĢtur. ĠĢte bu amaç ve azim Kuvayı Milliye’nin oluĢumunda ateĢleyici unsur olmuĢtur. 59 II. BÖLÜM KUVA-YI MĠLLĠYE A. Kuva-yı Milliye Nedir? Mondros AteĢkes AntlaĢması ile birlikte Ġtilaf Devletlerinin ülkeyi iĢgale baĢlamaları üzerine Anadolu halkı iĢgallere ve iĢgal kuvvetlerinden destek alan Rum ve Ermenilerin saldırılarına karĢı canını, namusunu, toprağını, yöresini ve yaĢadığı bölgeyi korumak amacıyla silahlı direniĢ birlikleri oluĢturmuĢtu. OluĢturulan bu silahlı direniĢ güçleri Kuva-yı Milliye adını almıĢtır. “Milli kuvvetler” “düzenli olmayan silahlı birlikler ve kuvvetler”, “silahlı direniĢ güçleri”, “milis kuvvetleri” anlamlarına gelen Kuva-yı Milliye’nin sözlüklerde geçen tanımını incelersek; Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğünde “(kuva:yımilliye), I. Dünya SavaĢından sonra Yunanlıların Ġzmir’i iĢgal etmeleri ve Anadolu’da ilerlemeleri üzerine kurulan ve onlara karĢı savaĢan milli teĢkilat”167; baĢka bir sözlükte, “KurtuluĢ SavaĢının kazanılmasını sağlayan sivil ve askeri güçlerin ortak adı; Ulusal Güçler.”168 olarak belirtilmektedir. Kelimenin yazımı konusunda da kesin bir kural bulunmamaktadır. Kimi sözlüklerde ve yazım kılavuzlarında “Kuvâ-yi Milliye”169, “Kuvayımilliye”170 Ģeklinde yazımları verilmekte ise de konuyla ilgilenen tarihçiler arasında da ortak bir yazım kuralı 167 TDK Türkçe Sözlük, Ankara 2005. 168 Türkçe Sözlük, Dil Derneği Ankara, 2005. 169 Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat. 170 TDK Yazım Kılavuzu; Dil Derneği Yazım Kılavuzu. mevcut olmadığı için bu tarihsel kavramın “Kuvâ-yı Milliye”, “Kuvayımilliye”, “Kuvây-ı Milliye”, “Kuvâ-yi Milliye” gibi Ģekillerde yazıldığını görüyoruz. Bu çalıĢmada Arapça’dan dilimize geçmiĢ bu tarihsel terimi, genel ve alıĢılagelmiĢ kullanımı olan “Kuva-yı Milliye” Ģeklinde almayı uygun bulduk. Konuyla ilgilenen tarihçiler Kuva-yı Milliye’yi değiĢik Ģekillerde tanımlamıĢlardır. Örneğin Yücel Özkaya, Kuva-yı Milliye’yi, “vatanın iĢgali karĢısında halkın canının, dininin, ırz ve namusunun korunması, kısaca ülkeye karĢı olabilecek her türlü saldırıya karĢı eski askeri komutan ve askerler ile bunlara katılan askerlerin kendi aralarında oluĢturdukları savunma birliklerine kuvâ-yı milliye denilmektedir.”171 Ģeklinde nitelendirmiĢtir. Ancak Özkaya’nın bu ifadesi biraz yetersiz görünmektedir. ġöyle ki, Kuva-yı Milliye, sadece askerlerin oluĢturduğu silahlı savunma birlikleri değildir. Halka dayanan bir yapı olan Kuva-yı Milliye’nin bir de sivil temeli bulunmaktadır. Bu sivil temel de varlığını tüm yurtta kurulan Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak teĢkilatlarından almaktadır. Bu sebeple, Kuva-yı Milliye, askeri, idari, sosyal ve toplumsal açılardan çok yönlü bir oluĢumdur. ġevket Süreyya Aydemir de Kuva-yı Milliye için, “Milli Mücadelede Kuvayı Milliye kavramını hem bir teĢkilat fikri hem de bir halk hareketi olarak iki yönde almak lazımdır.”172 demektedir. Yavuz Ercan’ın ifadesi ile “Kuva-yı Milliye, KurtuluĢ SavaĢı sırasında dar ve geniĢ olmak üzere iki anlamda kullanılmıĢtır. Dar anlamda Kuva-yı Milliye, düzenli 171 Yücel Özkaya, Kuva-yı Milliye, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 24, C.VIII, 1992, s. 451. 172 ġevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal 1919-1922, C.II, Remzi Kitabevi, Ġstanbul 2006, s. 139. 61 ordu birlikleri dıĢında, bir tür gerilla savaĢı ile mücadele veren, sevk ve idareleri merkezi bir komutanlığa bağlı olmayan silahlı gruplardır. GeniĢ anlamda ise KurtuluĢ SavaĢının bütününü ifade etmektedir.”173 Bu çalıĢmada, Kuva-yı Milliye bu iki anlamdan birincisi yani dar anlamıyla ele alınmaktadır. Kuva-yı Milliye’nin yaklaĢık 3,5 yıl süren KurtuluĢ SavaĢının bir buçuk yıllık bölümünde etkili olduğunu söyleyebiliriz. Bu da tarihsel olarak 1919 yılı ortalarından 1920 yılı sonlarına kadar olan süreyi içermektedir. ĠĢgallere karĢı ilk direniĢ Ġzmir’in iĢgalinden önce Aralık 1918 gibi daha erken bir tarihte Dörtyol’un Fransızlar tarafından iĢgali sırasında gerçekleĢmiĢtir. Ancak Kuva-yı Milliye ifadesi Ġzmir’in iĢgalinden sonra Batı Anadolu’da iĢgalin geniĢlemesi üzerine oluĢan silahlı milis güçlerine verilmiĢtir. Daha sonra bu kavram Anadolu’daki bütün silahlı direniĢ güçlerini kapsar hale gelmiĢtir. Dolayısıyla bu da bize Kuva-yı Milliye’nin ilk çıkıĢ yerinin Batı Anadolu olduğunu, Ġzmir’in iĢgalinden önce Anadolu’nun güneyinde oluĢan direniĢ güçlerinin sonradan Kuva-yı Milliye olarak nitelendirildiğini göstermektedir. B. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumunun Fikri Temelleri ÇalıĢmanın giriĢ bölümünde, Mondros Mütarekesi ile birlikte Anadolu’nun genel durumu incelenmiĢ, birinci bölümde ise Paris BarıĢ Konferansı ve Ġzmir’in iĢgali ele alınmıĢtı. Bundan önceki iki bölümde Kuva-yı Milliye’yi hazırlayan ortam 173 Yavuz Ercan, “Kuva-yı Milliye’nin Yapısı ve Niteliği Üzerinde Bir Tahlil”, Ġkinci Askeri Tarih Semineri, Bildiriler, Gnkur.Askeri Tarih Etüt BĢk.Yay., Ankara 1985, s. 231. 62 daha net olarak ortaya çıkmakta ise de Kuva-yı Milliye’yi ortaya çıkaran nedenlere kısaca göz atmakta yarar vardır. I. Dünya SavaĢında yenilmiĢ olan Osmanlı Devleti’nin Ġtilaf Devletleri tarafından Mondros Mütarekesi ile birlikte iĢgal ve taksime baĢlanılması, Kuva-yı Milliye’yi doğuran sebeplerin baĢında gelmektedir. Diğer sebepler ise; - Osmanlı Hükümetinin iĢgaller karĢısında seyirci kalarak halka sükûnet tavsiye etmekten baĢka bir Ģey yapmaması ve milletin haklarını savunamaması, - Ġzmir’in Yunanlılar tarafından iĢgali ve iĢgalle birlikte Yunanlı ve Rumların (daha önceden burada yaĢayanlar ve iĢgal kuvvetleri ile birlikte gelen Rumlar) Türklere karĢı uyguladıkları iĢkence ve zulümler, - Mütareke hükümlerine göre, ordunun terhis edilmesi ile birlikte elde kalan ordunun da ülkeyi savunmada yetersiz oluĢu, - Ermenilerin, Güney ve Güneydoğu Anadolu’yu iĢgal eden Fransızların desteğinde bu bölgelerde yaptıkları katliamlardır. Kuva-yı Milliye’nin oluĢumuna zemin hazırlayan bu koĢullara ek olarak, dayandığı temel düĢünce hiç kuĢkusuz vatan savunmasını amaçlayan müdafaa-i hukuk düĢüncesidir. Nitekim Mustafa Kemal, Mayıs 1920 tarihinde meclis gizli oturumunda yaptığı konuĢmasında,174 bütün kuvvetin Ġstanbul’da var olan merkezi hükümete bağlı olduğunu ve bu merkezi hükümetin düĢmanlar tarafından siyasi ve askeri çember içine alındığını ve bu çember içine sıkıĢmıĢ vaziyette vatanı savunacak milli güçlere emrederek milleti, devleti ve orduyu asli vazifesini yerine getiremez duruma düĢürdüklerinden bahsederek, Kuva-yı Milliye’nin tanımını Ģöyle yapmıĢtır: “…İşte 174 TBMM Gizli Celse Zabıtları, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yay., Ankara 1985, s. 6. 63 bunun içindir ki vatanı müdafaa ve muhafazadan ibaret olan vazifei asliye, doğrudan doğruya milletin kendisine teveccüh etmiş bulunuyordu. Millet orduya; kendi içinden teslim efradını, düşman tecavüzüne maruz kalan mıntıkaların müdafaasına, düşman tasallutuna uğrayan kardeşlerinin hayatının muhafazasına memur etmeğe mecbur olmuştu. İşte buna kuvayı milliye diyoruz ve bütün kainat böyle diyor...”KonuĢmasının devamında, Kuva-yı Milliye ile Müdafaa-i Hukuk teĢkilatı arasındaki bağı ve farkı Ģu sözlerle açıklamıĢtır: “Aslında milletin vahdetini vücuda getiren ve İstanbul’un içinde bulunduğu şeraite rağmen, bu vahdeti dahile ve harice göstermeğe müteveccih bir maksat için yapılan teşkilat ise yalnız kuvayı milliye efradından, zikrettiğimiz müsellah efrattan ibaret değildi. Bilakis bütün memlekette ve memleketin en ücra köşelerinde bile vücuda gelmiş doğrudan doğruya kanuni ve medeni teşkilattır ki ona “Müdafaai Hukuk” teşkilatı diyoruz. Onda silah mevzu bahis değildir.” Mustafa Kemal, bütün vilayet ve müstakil livalarda Heyet-i Merkeziyeler ve Heyet-i Ġdareler yoluyla teĢkilatlanan Müdafaa-i Hukuk teĢkilatının kuva-yı müsellehayı içine aldığını söyleyerek durumu Ģöyle özetlemektedir: “…İstanbul’da bir hükümet vardı ve onun zahiren bir ordusu vardı, fakat bir şey yapmıyordu: Diğer taraftan millet var ve milletin tesanüt ve vahdetini temin eden bir şebeke var. Sonra yine bir kuvvet var ki bu teşkilata tabi ve bunun ismi de Kuvayı Milliye…” Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin çalıĢmaları ile ve cemiyetlerin bünyesinde teĢkilatlanan Kuva-yı Milliye’nin fikri temeli de müdafaa-i hukuk, bir baĢka ifadeyle de milli müdafaa düĢüncesine dayandığını söyleyebiliriz. Bu kapsamda vatan savunmasını amaçlayan sivil temelli kuruluĢlar olan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin köklerini Balkan SavaĢları sırasında (1913 yılında) 64 kurulan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’ne bağlayan görüĢler bulunmaktadır. Bu konuda,“Müdafaa-i Milliye Cemiyeti” isimli eserin sahibi Nazım Hikmet Polat, bu cemiyet ile Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti arasındaki bağı Ģöyle ifade etmektedir: “1918’den itibaren kuva-yı milliyeyi teşekkül edip, Milli Mücadeleyi başarıya ulaştıran Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetleri, Müdafaa-i Milliye Cemiyetinin ismen ufak bir değişikliğe uğramış şeklidir. Yani Müdafaa-i Milliye Cemiyeti, değişik mahalli isimlerle Milli Mücadelenin de öncüsü olmuştur.”175 Tevfik Bıyıklıoğlu da bu konuda; “O vakit ehemmiyet ve manası pek de anlaşılmayan ve Rumeli’nin elden çıkması gibi bir milli felaket karşısında faaliyete geçen bu Müdafaa-i Milliye Cemiyetini, altı yıl sonra, I. Dünya Harbi neticesinde, bütün memleket ve millet varlığının tehlikeye düştüğü günlerde kurulan Vilayat-ı Şarkiye ve Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti, Trakya Paşaeli Müdafaa-i Heyet-i Osmaniyesi, İzmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti, Kilikyalılar Cemiyeti, Trabzon Muhazafa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti ve daha sonra Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde kurulan Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti gibi vatani cemiyetlerin fikir ve isim itibariyle temeli ve öncüsü görmenin yerinde olacağını sanıyorum.”176 demektedir. Trakya PaĢaeli Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetinin kurucusu Faik Kaltakkıran’ın Trakya Müdafaa-i Milliye Cemiyetinin reislerinden olması177 ve aynı Ģekilde 1918 sonlarında kurulan Vilayat-ı ġarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Müdafaa-i Milliye Cemiyetinin en aktif üyelerinden 175 Nâzım H. Polat, Müdâfaa-i Milliye Cemiyeti, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1991, s. 172. 176 Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, C.I., TTK, Ankara 1987, s.66; Polat, N.H., a.g.e., s. 133. 177 Polat, a.g.e., s. 132. 65 Süleyman Nazif’in teĢvikleriyle kurulması178 Bıyıklıoğlu’nun görüĢlerini desteklemektedir. Daha önce de bahsedildiği gibi Balkan SavaĢları sırasında 1 ġubat 1913 tarihinde kurulan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin kuruluĢu, Ġttihat ve Terakki Cemiyeti’nin 31 Ocak 1913’de Ġstanbul gazeteleri vasıtasıyla, vatanın tehlikede olduğu ve bu musibet karĢısında, particilik hissiyatından uzak,179 herkesin elele vereceği milli bir teĢkilat kurulacağını bildirerek belirlenmiĢ gündem maddelerini görüĢmek üzere herkesi Dâr-ül Fünûn konferans salonuna davet eden beyanname180 yayınlamasından sonraki gün yapılan toplantıda gerçekleĢmiĢtir. 178 Cevat Dursunoğlu, Milli Mücadelede Erzurum, Ankara 1946, s. 17. 179 Nitekim bu husus, cemiyetin nizamnamesinin üçüncü maddesinde de “Müdafaa-i Milliye Cemiyeti politika ve fırka hissiyatından tamamıyla âzâdedir.” Ģeklinde geçmektedir. Polat, a.g.e., s. 185. 180 “Ġttihad ve Terakki Merkezi-i Umumisi’nden: Osmanlı Devleti üç aydan beri duçar olduğu ahvalin emsalini altı yüz senelik mühdet-i mevcudiyetinde asla müsadif olmamıĢtır. Bugün vatan tehlikede bulunuyor. Âbâ ve ecdadımızın miras-ı mukaddesini, yani dinimizi, vatanımızı, müdafaa etmek en mukaddes vazifemizdir. Bu vazifenin fâriza-i ifasında ihmal edersek, ahlaf ve tarihimizin lanet-i müebbedesine ihraz-ı istihkak etmiĢ oluruz. Vatanımız tehlikede!... Bu musibet-i müĢtereke önünde, her Osmanlıya terettüb eden vazife, Ģahsa ait her emel ve her hissi unutmak ve elbirliğiyle vatanı kurtarmağa çalıĢmaktır. Bu ümniye-i mübeccelenin (yüce umudun) husulünü temin için bir “Müdafaai Milliye Cemiyeti” teĢkil olunarak her meslek ve fırka erbabından zevat-ı hamiyetsimata müracaat olundu. Edirne ve Adalar’daki hakimiyet-i Osmaniyeyi fiilen ve tamamen muhafaza ile beraber, istiladide (istila görmüĢ) olan mahall-i sairedeki hukuk ve menafi’-i milliyemizi imkanın müsait olduğu derecede ve hatta en büyük fedakarlıklar ve havârık (harikalar) göstererek müdafaa etmek makarrât-ı kat’iyemizdendir (kat’i kararlarımızdandır.) Bil-umum Osmanlıların muavenetine arz-ı ihtiyaç ediyoruz. Vatanı kurtarmak için uzanacak her ele sarılacağız, öpeceğiz ve vatanı kurataracağız. Cenabı-ı Hak’tan tevfik ve nusret isteriz.” Polat, a.g.e., s. 23-24. 66 Beyannamede ifade edildiği gibi vatan savunmasını amaçlayan181 cemiyet, yapılan toplantıda aldığı kararlarla kuruluĢunu gerçekleĢtirmiĢ ve vakit kaybetmeden çalıĢmalarına baĢlamıĢtır. Ġlk olarak, Ġane Heyeti, Tenvir-i Efkar Heyeti (Heyet-i ĠrĢadiye), Hastaneler Heyeti, Heyet-i Faale ve Gönüllü Alaylar TeĢkili Ġçin Heyet olmak üzere beĢ ayrı heyet oluĢturulmuĢtur.182 Cemiyet kurulur kurulmaz gönüllü kaydına baĢlamıĢtır. Hatta cemiyetin kuruluĢundan iki gün sonraki gazetelerde “Aydın Vilayeti Milli Fedai Alayı” namıyla beĢ taburluk fedai toplanmasına baĢlandığı haberi verilmiĢtir. Cemiyetin ĠrĢad Heyetleri de vaazlar vererek Gönüllü Heyetlerinin vazifesini kolaylaĢtırmıĢ, din adamları da eli silah tutanları cepheye koĢmak için teĢvik etmek için çalıĢmıĢlardır.183 Cemiyetin oluĢturduğu gönüllü alayları ve din adamlarının çalıĢmaları ve Kuva-yı Milliye’de kurulan gönüllü alay teĢkilatları ve görev alan din adamlarının halkın ulusal direniĢe teĢvik edilmesinde önemli roller üstlenmesi iki teĢkilatın da çalıĢma yöntemlerindeki benzerlikleri göstermektedir. 1 ġubat 1913- 1 Nisan 1919 tarihleri arasında faaliyette olan cemiyet, Balkan SavaĢlarının son safhasında ve I.Dünya SavaĢında milli bir kuruluĢ sıfatıyla her türlü cephe gerisi gerisi faaliyette önemli rol oynamıĢ, I.Dünya SavaĢı sırasında orduya 181 Cemiyetin kuruluĢ amacı, Nizamnamesinin 1. maddesinde Ģöyle geçmektedir: “ĠĢbu cemiyet memâlik-i mütemeddine-i sairedde olduğu gibi terbiye-i milliye ve sıhhat-i umumiyeye ihtimam ile milletin seviye-i fikriye ve faaliyet-i hayatiyesini inkiĢâf ve takviye ettirecek ve bütün milleti hayat-ı mesâiye alıĢtıracak ve led-il hâce meydan-ı harbe koĢabilecek kuvveti, idmanı, inĢirahı verecek esbâbı terbiyeyi tehiye ve te’min etmek ve alam ve mesaib-i harbin teskinine muavenet ve milletin refah ve saadet-i haline âlâ-kadr-il imkan gayret eylemeğe mükelleftir.” Polat, a.g.e., s. 184. 182 183 Polat, a.g.e., s. 26-28. A.g.e., s. 56, 57. 67 yardımcı bir kuruluĢ olmanın yanısıra ülkenin ilerlemesinde öncü rolü oynayan kültürel dernek olarak Ģekillendirilmek istenmiĢtir.184 Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin kendisinden önce kurulan milli teĢkilatlarla arasındaki bağ, cemiyetlerin kurucu ve üyelerinin faaliyetleri ve özellikle milli mücadeledeki etkinlikleri ile ilgilidir. Dolayısıyla, Nazım H. Polat’ın bahsettiği gibi Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin ismen ufak bir değiĢikliğe uğramıĢ Ģekli olduğu sözüne tam olarak katılmadığımızı belirterek, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin, Milli Müdafaa Cemiyeti düĢüncesi (milli müdafaa) ve kaynağından (mensupları) yararlandığını ancak her iki cemiyetin de farklı dönemlerde oluĢtuğunu ve her iki dönemin de kendine özgü karakteristiklere sahip olduğunu söyleyebiliriz. C. Kuva-yı Milliye’nin Yapısı Düzenli ordu birlikleri dıĢında, gerilla savaĢı yapan, baĢlangıçta sevk ve idareleri merkezi bir komutanlığa bağlı olmayan bu milis kuvvetleri Enver Behnan 184 Müdafaa-i Milliye Cemiyetinin 6 yıl 2 aylık ömrü zarfında yaptığı faaliyetler kısaca Ģöyle özetlenebilir: 1) Harp müddetince orduya gönüllü asker toplamak ve yaklaĢık 1.000.000 liralık (uçaktan, çoraba kadar) çeĢitli askeri levazımat temini. 2) Kurduğu sepet fabrikasıyla cephedeki asker ailelerine iĢ ve maiĢet temini. 3) ġehit çocukları tarafından iĢletilen bir sinema teĢekkülü. 4) Yaralı asker, muhacir, harp mağduru ve yoksul vatandaĢlar için pek çok yerde aĢevi açmak. 5) Yaralı askerlerin ve kimsesizlerin tedavisi için hastaneler kurmak. 6) Renkli kliĢe basabilen bir matbaa tesisi. 7) Osmanlı hukukunu harice karĢı korumak için Le Corrirer de Turquie aslı bir süreli yayın neĢretmek. 8) Tiyatro, kitap neĢri, vaaz, konferans gibi kültürel çalıĢmalar. A.g.e., s. 171. 68 ġapolyo’nun da belirttiği gibi “halk müdafaa teşkilatına dayanmaktadır.”185 Çünkü bu kuvvetler, genç, yaĢlı, zengin, fakir, erkek- kadın-çocuk gibi ayrımlar yapılmadan topyekûn halkın verdiği mücadele gücünden doğmuĢlardır. Kuva-yı Milliye, Anadolu halkının kendi isteği ve özgür iradesi ile oluĢtuğundan değiĢik kiĢileri ve grupları bünyesinde barındırıyordu. Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanmasında önemli roller üstlenen grupları subaylar, bürokratlar, efeler ve zeybekleri, eĢraf, din adamları ve köylüler olarak sınıflandırabiliriz. Kuva-yı Milliye’nin gerilla harbi yapan birlikler olması sebebiyle, sevk ve idaresinin de savaĢmayı bilen ve silah tutan kiĢiler tarafından yapılması doğaldır. Dolayısıyla, en küçük rütbeden en büyüğüne kadar her rütbede subay, kendiliğinden veya üst makamlarından aldıkları emirler çerçevesinde Kuva-yı Milliye’de görev almıĢlardır. Bunlar arasında muvazzaf, emekli, müstafi subaylar ile yedek subaylar da yer alıyordu. Milis kuvvetlerine doğrudan doğruya kumanda eden subaylardan baĢka büyük Kuva-yı Milliye teĢekküllerinin asker olmayan kumandanlarının yanında müĢavir ve kurmay olarak çalıĢan subaylar da bulunuyordu.186 Bürokratlar ise özellikle teĢkilatlanmada önemli görevler üstlenmiĢlerdir. Bu subay ve bürokratlar zaman zaman takma isim kullanarak önemli görevler üstlenmiĢlerdir. Efe’nin bir tanımını yapacak olursak, efe; Anadolu’nun en fazla geliĢmiĢ, tarımın en fazla ticaretleĢmiĢ, dolayısıyla toplumsal katmanlar arasında eĢitsizliğin en fazla belirginleĢmiĢ olduğu bölgelerden olan Ege’de var olan çeteciye verilen addır.187 Sözlük anlamı olarak, yiğit, özellikle Batı Anadolu köy yiğidi, zeybek 185 Enver Behnan ġapolyo, Kuva-yı Milliye Tarihi: Gerilla, Ayyıldız Matbaası, Ankara 1957, s. 7. 186 Sabahattin Selek, Anadolu Ġhtilali, C.1. KastaĢ Yay., Ġstanbul 2004, s. 126. 187 Doğu Ergil, Milli Mücadelenin Sosyal Tarihi, Turhan Kitabevi, Ankara 1981, s. 84. 69 anlamına gelmektedir.188 Efe ve zeybekler, Batı Anadolu’daki Kuva-yı Milliye oluĢumunda karĢımıza çıkmaktadır. Doğu Ergil, Milli Mücadelenin Sosyal Tarihi isimli eserinde, “efe”yi “sosyal haydut” olarak nitelendirmektedir. Efe’yi neden bu Ģekilde tanımladığını Ģöyle açıklar:189 “Sosyal hayduttan kasıt, yasadışı yollara itilişinde sosyal etkenlerin bireysel etkenlerden daha ağır basmasıdır. Öte yandan yasadışılığını içinde yaşadığı sosyal ortam benimsemekte, “yasadışı” ilan edilen eylemini desteklemektedir. Bu nitelikler sosyal haydutu bireysel hayduttan ya da bireysel amaçlarla yasadışı eylemler yapan şakilerden ayırmaktadır… Sosyal haydutluk olgusu, toprakların ve maddi olanakların görece dengeli dağıldığı yörelerde görülmez. Buralarda varsa bireysel yasadışılık söz konusudur.” Ergil, efenin nasıl oluĢtuğunu da Ģu Ģekilde anlatmaktadır: “Ege yöresinde “efe” adını alan sosyal haydut dağa çıktığında derhal var olan bir yasadışı çeteye girer. Girmek zorundadır da, çünkü çeteler köylerin sınırlı kaynaklarını tüketerek yaşadıkları için yasağı çiğnemiş olan bir şey tek başına ne hükümetin ya da ağanın, ne de yarışan ve çekişen çetelerin denetimi alanı dışında yaşayabilir. Böylece çeteler, sürekli olarak yeni üyelerle beslenerek yaşar giderler. Çeteler dağılır, yeniden kurulur, isim ve kadro değiştirirler ama çetecilik ya da efelik sürer gider. Çünkü o sistemsel/yapısal bir olaydır. Çeteler çalışmadıkları için köyün ürettiğini köylü ile paylaşmak durumundadır. Köylünün çetelere ayıracağı pay daima sınırlıdır, bu sınır aşıldığı zaman çeteler ile köylü arasındaki ilişki sömürü ya da 188 189 TDK Büyük Türkçe Sözlük. Ergil, a.g.e., s. 84-85. 70 soygun ilişkisine dönüşür. İşte o zaman olgunun “sosyal” yanı kaybolur ve haydutluğu kalır.” 190 Ege bölgesinde özellikle Aydın vilayeti ile ÖdemiĢ yörelerinde yaygın olan efe ve zeybekler, eĢkıyalık, çetecilik ya da Ergil’in de bahsettiği gibi sosyal haydutluk Ģeklinde ortaya çıkmıĢtı. Uzun savaĢlardan sonra hükümet otoritesinin yok olması, kaynakların eĢitsiz dağılımı, bozuk ekonomi, sosyal düzende bozulmalar, asayiĢsizlik, adaletsizlik, Osmanlı’ya karĢı olan güvensizlik gibi nedenler bu kurumun doğmasına yol açmıĢtır. Kültür düzeyi düĢük olan köylüler de hükümetten öç almak, Osmanlı emniyet ve asayiĢ güçlerini etkisiz hale getirmek için tek çözümün efe ve zeybeklik olduğuna inanarak bu grubun mensuplarına yardımcı olmuĢlardır.191 I. Dünya SavaĢından sonra eĢkıyalığı bırakarak köylerine dönmeğe baĢlayan efe ve zeybekler savaĢtan sonra Batı Anadolu’da örgütlü ve silahlı olarak varlıklarını sürdürmüĢlerdi. Ġzmir’in Yunan iĢgalinden sonra Yunan kuvvetlerinin Türklere saldırmaları üzerine vatanın savunmasız kaldığını görerek silahları ve adamlarıyla dağlardan inerek kendi istekleriyle Kuva-yı Milliye’ye katılmıĢlardır. Köylü halk da onları bir kahraman olarak gördüğü için onlara karĢı büyük hayranlık duyuyordu. Bu düĢünceyle halkın büyük kısmı gönüllü olarak efe ve zeybeklerin emirlerine girmiĢlerdir. Kimi zaman da Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanması için çalıĢan askerler, efe ve zeybekleri, onların bulundukları bölgedeki gücünden yararlanmak için ulusal direniĢe katılmaya çağırmıĢlardır. Ali Orhan ĠlkkurĢun anılarında, zeybekleri 190 191 Kuva-yı Milliye’ye çağırmalarının Ergil, a.g.e., s. 87. Aydınel, a.g.e., s. 48. 71 sebeplerini birkaç maddede özetlemiĢtir.192 Buna göre; birinci sebep, silah yoksunluğudur. Zeybek gruplarının ellerindeki silahlarıyla gelerek zayıf kuvvetlerimize katılmaları o gün için büyük bir ihtiyaçtı. Ġkinci sebep, eĢkıya zümrelerini eski hallerinde bırakmanın gerilerin emniyet ve asayiĢi bakımından doğru olmaması ve yeterli olmayan kuvvetlerin bir kısmını da onların tenkillerine ayırmanın da mantıklı olmamasıdır. Üçüncü sebep, dünyanın son sistem silahları ile donatılmıĢ iĢgal kuvvetleri ile cephe muharebeleri vermeye kuvvetlerimiz yetmeyeceği için düĢmanları ancak çete muharebeleri, gece baskınları ve pusular tertibi ile yıprandırabilme düĢüncesidir. Zeybeklerin de bu konuda iyi silahĢor olmaları da önemli bir faktördür. Dördüncü sebep de o güne kadar zeybeklerin etrafa saldıkları korkuyu ve heyecanı Rumlar vasıtasıyla Yunan askerlerine yönlendirmekti. BaĢta da belirttiğimiz gibi Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin oluĢumunda ve teĢkilatlanmasında etkin olan kiĢi veya gruplar bölgelere göre farklılık göstermektedir. Anadolu’nun diğer bölgelerinde efe ve zeybeklerin bulunmaması diğer bölgelerde çete olmadığı anlamına gelmemektedir. Kuzey Batı Anadolu’da, Karadeniz’de farklı isimler altında çeteler mevcuttur. Örneğin, Rumeli ve Kocaeli taraflarında Kuva-yı Milliye reislerine Kaptan maiyetlerine de Uşak, Karadeniz Bölgesinde ise çete reislerine Ağa adı verilmekteydi.193 EĢraf, “Bir yerin zenginleri, sözü geçenler, ileri gelenler” anlamında kullanılmaktadır. Kuva-yı Milliye’nin ve onunla birlikte geliĢen Müdafaa-i Hukuk düĢüncesi ve örgütlerinin oluĢumunda eĢraf ve din adamları önemli rol oynamıĢlardır. Kuva-yı Milliye bünyesinde büyük bir orana sahip olan bu kesim 192 TĠTE ArĢivi, K:113 G:18 B: 18-001, Ali Orhan İlkkurşun Anıları, s. 39-42. 193 ġapolyo, a.g.e., s. 50. 72 Kuva-yı Milliye birliklerinin teĢkilatlanması ve ihtiyaçlarının karĢılanması konularında büyük katkı sağlamıĢlardır. Kuva-yı Milliye’nin ilk oluĢmaya baĢladığı dönemlerde zaman zaman eĢrafın milli kuvvetlere katılmakta tereddüt gösterdiği de görülmüĢtür. Böyle durumlarda Kuva-yı Milliye’nin komuta kademesinde bulunan kiĢiler, eĢrafı ikna yoluyla direniĢe çağırma yoluna gitmiĢtir. Gerektiğinde baskı uyguladıkları da olmuĢtur. EĢraf, doğu ve güneydoğuda, batıdakinden farklı olarak, bölgenin sosyo-kültürel yapısına uygun Ģekilde, aĢiret reisi, ağa, Ģeyh olarak kendini göstermiĢtir. Anadolu’daki ulusal direniĢin liderliğini köylüler yapmasa da esas yükünü onlar çekmiĢlerdir. Bunlardan askere alınma (mükellef) Ģeklinde veya gönüllü olarak yararlanılmıĢtır. Bu kitleyi Kuva-yı Milliye’nin içine çekmekte bazı sorunlar yaĢanmıĢ olsa da köylüler Kuva-yı Milliye’nin ve daha sonra kurulacak düzenli ordunun isimsiz kahramanları olmuĢlardır. Kuva-yı Milliye’nin oluĢum ve teĢkilatlanmasında önemli rol oynayan kesimleri dört ana baĢlık altında toplamamıza rağmen, daha önce de belirttiğimiz gibi Kuva-yı Milliye, halka dayanan bir güç olduğu için toplumun her kesiminden insanı içine alıyordu. Kuva-yı Milliye’nin bünyesini sınıflandırırken karĢımıza Ģöyle bir tablo çıkmaktadır: a) Halen görevde bulunan üst düzey komutanlar ve subaylar b) Emekli ve muvazzaf askerler c) Heyet-i Miliyeler tarafından askere alma yoluyla silah altına alınanlar d) Efe ve zeybekler e) YaĢadıkları yörenin iĢgale uğraması sebebiyle göç edenler f) Asker kaçakları 73 g) Hapishaneden çıkarılan mahkûm ve zanlılar h) ĠĢledikleri suçlardan dolayı devlet tarafından aranan kiĢiler i) Macera peĢinde koĢanlar Kuva-yı Milliye’nin bünyesini inceledikten sonra, belli baĢlı özelliklerine de değinmekte yarar vardır. Kuva-yı Milliye, düzenli bir ordu değildi. Dolayısıyla özellikle Batı Anadolu’daki ilk oluĢumda tümen, alay, tabur, bölük teĢkilatları bulunmuyor, bölgelere göre “çete” olarak kabul ediliyordu. Bu çetelerin bir Umumi Kumandanı ve Cephe Kumandanları bulunuyordu. Kuva-yı Milliye iki oymağa ayrılıyordu. Birincisine müfreze, diğerine de Posta deniliyordu. Mevcudu 50 kiĢilik olan müfrezelerin komutanlarına Müfreze Kumandanı, 15 kiĢiden oluĢan komutanına Postabaşı adı veriliyordu. Bütün bu oymaklar Umumi Kumandanın emrinde idi. Müfrezelere dahil olan subaylara Mülhak deniyordu. Bunlar çetenin müĢaviri oluyorlardı. Her çete birbirinden bağımsız olarak hareket ediyordu. Ancak son söz efeye aitti ve o ne derse olurdu. Kızanların iaĢesini, silah ve cephanesini o karĢılıyordu. Bütün çeteler birer Akıncı müfrezesi Ģeklinde dağdan dağa geçerler, gece gündüz akın ve baskınlar icra ederek, düĢman kuvvetlerinin rahatını bozarlardı.194 Kuva-yı Milliye çetelerinin kendilerince benimsedikleri belli kurallar vardı. Ġçki, ırz ve namusa tecavüz, vatana hıyanet (cezası idam), soygunculuk etmek yasaktı. Bu dört yasak bir yasa olarak kabul edilmiĢti. Müfrezelerin bütün parası Yazıcı adını verdikleri birinde bulunuyordu ve yazıcı daima efenin yanında yer alarak, mektupları, tamim ve emirleri yazardı. Bir de iaşeciler vardı. Bunlar da Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinden erzak ve cephane alıp efrada dağıtırlardı. Kuva-yı 194 ġapolyo, a.g.e., s. 50. 74 Milliyecilerde rütbe, niĢan, takdirname yoktu, yalnız görev vardı. Köyleri basarak soygunculuk etmek Ģiddetle menedilmiĢti. Çapulcu topluluğunu vatan hizmetine almazlardı. Çeteciler arasında okuma yazma bilen çok azdı. Çoğunluğu köy delikanlılarıydı, aralarında okuma yazma bilen ancak yedek subaylardı. Bu müfrezelerde topçu, süvari, makineli tüfek subayları da ayrıca bulunuyordu.195 Kuva-yı Milliye’nin mevcudunu kesin bir sayıyla belirtmek mümkün olmamaktadır. Herhangi bir dönemde Ģu kadar silahlı birlik vardı Ģeklinde bir nitelendirme yapmak da söz konusu değildir. Çünkü Kuva-yı Milliye teĢkilatına dahil olmak “askerlik mükellefiyeti” gibi bir yükümlülüğe bağlı değildi. TeĢkilata mensup herhangi bir kiĢinin müfrezesini bırakıp köyüne gitmesi orduda olduğu gibi firar kabul edilmiyordu. Özellikle savaĢta bozguna uğrayan müfrezelerin mensupları kolayca dağılabiliyordu. Zaferle sonuçlanan muharebelerden sonra bile Kuva-yı Milliye müfrezelerinin dağıldığı ve mensuplarının köylerine çekildikleri görülmüĢtür. ĠĢgal kuvvetleri harekâtının durakladığı dönemlerde bazı Kuva-yı Milliye müfrezelerinin mevcudu özellikle azaltılırdı.196 Dolayısıyla bir gün için belirlenen sayı ertesi gün değiĢebildiği için mevcutları günü gününe tespit edilememiĢtir. 195 196 ġapolyo, a.g.e., s. 50-51. Müdafaa-i Hukuk ve Heyeti Milliye teĢkilatları tarafından oluĢturulan ve kısmen bir nevi mükellefiyetle takviye edilen müfrezelerde bu usul daha çok uygulanmıĢtır. Bu uygulamaya, milis kuvvetlerinin ikmal ve iaĢe yükünü hafifletmek ve savaĢçılara bıkkınlık vermemek, iĢinden gücünden geri kalan savaĢçıları yenileri ile değiĢtirmek için baĢvurulurdu. 75 D. Kuva-yı Milliye’nin Mali Kaynakları Kuva-yı Milliye teĢkilatının kurulduğu ilk günlerde mali kaynağa gereksinim duyulmamıĢtı. Mütarekeden sonra terhis edilen ordunun elinde kalan silah ve cephanenin hepsi teslim edilmemiĢti. Bu silah ve cephane gönüllülere dağıtılmıĢ ve Batı Anadolu’da ileri harekâta geçen Yunanlıların önüne çıkarılmıĢtı. EĢkıya çeteleri ve efeler de dağdan inerek Yunanlılara karĢı silaha sarılmıĢlardı. Yunan iĢgalinin ilerlemesi, iĢgalin kalıcı olduğu düĢüncesinin yerleĢmesine neden olmuĢtu. Bu düĢünce ile iĢgal kuvvetlerinin karĢısına çıkan Kuva-yı Milliye birliklerinin sürekli görevlendirilmeleri gerekmiĢtir. Müdafaa-i Hukuk, Redd-i Ġhak ve Heyet-i Milliye gibi adlarla Anadolu’nun her yerinde kurulan bu halk kuruluĢları ihtiyaçların artması üzerine daha sistemli ve örgütlü olarak Kuva-yı Milliye birlikleri oluĢturmaya baĢlamıĢlardır. Bu Ģekilde oluĢturulan birliklerin mevcudu artmıĢ, silah altına alınanların yiyecek, giyecek gibi her türlü iaĢesi ile silah ve cephanesi sorun olmaya baĢlamıĢtı. Kuva-yı Milliye teĢkilatı geliĢip büyüdükçe gereksinimlerini karĢılamak için “Nakdi ve Ayni Teberru” (Para ve Mal BağıĢı) adı altında halktan para ve mal toplanmaya baĢlanılmıĢtır.197 Bu bağıĢlar, isminin tersine bir çeĢit vergi yükümlülüğüydü ve herkes istese de istemese de bağıĢı vermek zorunda kalıyordu. BağıĢların miktarını ve cinsini; kimden ne zaman ve ne kadar bağıĢ isteneceğini, Kuva-yı Milliye komutanı ile Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak kuruluĢları belirliyordu. Önceleri ihtiyaçlar doğrultusunda alınan bu bağıĢlar konusunda 197 Alptekin Müderrisoğlu, KurtuluĢ SavaĢının Mali Kaynakları, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yay., Ankara 1990, s. 184. 76 belirlenen herhangi bir kural veya yazılı bir talimatname yoktu. Dolayısıyla, kimden ne zaman ne kadar bağıĢ isteneceği, verilmediği takdirde zorla almak, ilgili kuruluĢların ve Kuva-yı Milliye komutanının anlayıĢ ve takdirine kalıyordu. ĠĢte bu durum bazı aksaklıkların çıkmasına neden oluyordu. Kuva-yı Milliye komutanı, bazılarından ikinci kez bağıĢ alınırken bazılarına iltimas geçerek hiç vergi almıyordu. Bunun yanında özellikle bazı Kuva-yı Milliye komutanlarının geleceği düĢünülerek mali kaynak kazanmak için halkı zorlamaları halk üzerinde olumsuz etkilere neden olmuĢtur. Bir anlamda bu komutanlar “… ulusal amaçlar uğruna halkı soyar duruma düĢmüĢlerdir.198 “Nakdi ve Ayni Teberru” ödeme gücüne sahip zenginler ulusal direniĢi destekleme konusunda adeta bağıĢta bulunma yarıĢına girmiĢlerdi. Çiftlik sahipleri, soylu aileler ve eĢraf arasında servetine uygun para ve mal bağıĢında bulunmamanın vatana ihanet sayılacağı görüĢü hâkim olmuĢtur. Bu durum ülke savunmasında zenginlerimizin bağıĢ yarıĢında bulunmalarının baĢlıca nedeni olmuĢtur. Bazı zenginler verdikleri bağıĢların yanı sıra kendi servetlerine göre birkaç gönüllüyü silahlandırıp atlarını da sağlayarak Kuva-yı Milliye birliklerine katmıĢlardır. Ayrıca, gönüllülerin bakımlarını da üzerlerine alarak her türlü giderlerini karĢılamıĢlardır. Birçok çiftlik sahibi de birlikleri uzun süre çiftliklerinde barındırıp beslemiĢlerdir. 199 Antep’te…birliğe giren her savaĢçının bir silah bulmakla yükümlü tutulması da ilgi çekici bir uygulama olarak karĢımıza çıkmaktadır.200 198 Oğuz Aytepe, Milli Mücadele Başında Örgütlenme ve Direnişin Mali Kaynakları, Cumhuriyet Tarihi AraĢtırmaları Dergisi, Mayıs, 2005. s. 2. 199 200 Müderrisoğlu, a.g.e., s. 187-188. Aytepe, a.g.m., s. 1. 77 Ayrıca bu dönemde halktan alınan salma vergilerin yanında Düyun-u Umumiye Ġdarelerinden, mal sandıklarından ve bankalardan zorla alınan paralarla da giderler karĢılanmaya çalıĢılmıĢtır.201 Aynı zamanda bu dönemde halktan alınan salma vergilerin yanında Düyun-u Umumiye Ġdarelerinden, mal sandıklarından ve bankalardan zorla alınan paralarla da giderler karĢılanmaya çalıĢılmıĢtır.202 Her Kuva-yı Milliye birliğinin ne kadar harcama yapacağı, gelir sağlanmasında olduğu gibi birlik komutanlarının, Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak kuruluĢlarının takdirlerine bağlıydı. Birliklerin bir bütçesi, bir harcama düzeni bulunmuyordu. Elde olan para ihtiyaçlar için harcanıyor, para bitince yeniden “Nakdi Teberru” için halka baĢvuruluyor veya ihtiyaç duyulan mal ve maddeler “Ayni Teberru” olarak isteniyordu.203 Harcamalardaki bu belirsizlik aksaklıklara neden olmuĢtu. Birliklerde gönüllü baĢına günde ne kadar para harcanacağı hesaplanmamıĢtır. Birliklerin günlük beslenmeleri için gereken gıda maddeleri önceden belirlenmemiĢti. Böyle bir durumda süvarilerin atlarına ve yük beygirlerine verilecek yem miktarları gibi konuların önceden tespit edilmesi beklenemez. Bütün bu gibi harcamalar birlik komutanının takdirine bırakılmıĢtı. Daha doğrusu savaĢçılar ne bulurlarsa onunla beslenmiĢ, atlar bulunan yemlerle doyurulmuĢ veya cepheye yakın otlaklarda otlatılmıĢtır. Bu durum, birlikler arasında farklılıklar doğmasına neden olmuĢ, dolayısıyla iaĢe konusunda bir düzen sağlanamamıĢtır. 201 Saim Türkman, Kuva-yı Milliye’nin İaşe İkmali ve Heyeti-i Temsiliye’nin Kaynakları”, A.Ü. TĠTE Dergisi, Atatürk Yolu, Kasım 1918, Yıl: 11, C.6, Sayı: 22, s. 202; Zekeriya Türkmen, “Mütareke Döneminde Milli Mücadeleye Geçişte Ordunun Yeniden Yapılanması, Askeri Tarih Bülteni, 4/21, Genelkurmay ATASE Yayınları, s. 26. 202 Türkman, a.g.m., s. 202-203. 203 Müderrisoğlu, a.g.e., s. 188. 78 Kuva-yı Milliye birliklerinin silah ihtiyacının karĢılanması önceleri sorun oluĢturmamıĢtır. Efe ve zeybeklerin milli kuvvetlere kendi silahları ile katılmaları, Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak kuruluĢları tarafından silah altına alınanlar ve gönüllülerin askeri silah depolarından sağlanan silah ve cephane ile donatılmalarından dolayı bu konularda paraya gereksinim duyulmamıĢtır. Ancak, milli kuvvetlerin sayısı günden güne arttıkça silah bulmak bir problem olarak ortaya çıkmıĢtır. Buna çözüm olarak da elde bulunan silah sayısı kadar savaĢçının silah altına alınmasıyla yetinilmiĢtir. Silahların bakım ve tamiri için köy ve kasabalardaki silah altına alınan tamirci ve ustalardan yararlanılmıĢtır.204 Kuva-yı Milliye’nin ilk zamanlarında savaĢçıların giyimleri herhangi bir problem yaratmamıĢtır. Çünkü efe ve kızanlar üzerlerindeki giysilerle Kuva-yı Milliye’nin emrine girmiĢler, Müdafaa-i Hukuk kuruluĢları tarafından silah altına alınanlar ise günlük giysileri ile gelmiĢlerdir. Birliklerin düzenli ordu gibi askeri üniformaları olmadığı için giysilerde de birlik ve düzen söz konusu değildir. Ancak aynı bölgenin Kuva-yı Milliye birlikleri bulundukları yerin geleneksel giysilerini giydikleri için renk çeĢitliliği hariç, birliklerin giysilerinde kendi içinde bir düzen mevcuttur. Örneğin, Batı Anadolu’da özellikle efelikten gelme savaĢçıların giysileri Ģöyledir: Kırmızı fes, fes üzerinde değiĢik renklerden oyalı çember, kollu cepken, mintan, kuĢak, kuĢak üzerinde deri silahlık, dimidon denilen geniĢ ağlı kısa pantolon, uzun yün çorap, çizme veya yemeni… Karadeniz Bölgesinin Kuva-yı Milliye birlikleri o bölgenin geleneksel koyu renk giysilerini giyiyorlardı. Subaylıktan gelme 204 Kuva-yı Milliye’nin top kaması bile dökebilmesi güçlüklere rağmen yeterli bir teknik kadronun kurulabildiğini göstermektedir. ġapolyo, a.g.e., s. 89. 79 Sarı Efe Edip (Jandarma YüzbaĢısı) birliğindeki savaĢçılara tek tip giysi giydirmiĢ, böylece düzenli ordu birliklerine benzemiĢlerdir. Bu bir istisna oluĢturabilir.205 Kuva-yı Milliye birlikleri sürekli hareket halinde oldukları için sabit bir barınma yerleri ve bir kıĢlaları yoktu. DüĢmanla çatıĢmada olmadıkları zaman cephenin yakınlarındaki köy, kasaba ve çiftliklerde konaklamıĢlardır. Bu nedenle, birliklerin barınma, yeme, içme gibi ihtiyaçlarını konakladıkları yerin halkı karĢılıyordu. Genellikle komutanların büyük çoğunluğu konaklamalarında halka yük olmamak için aldıkları her Ģeyin parasını ödemiĢtir. Paraları yetmedikleri zaman aldıkları malın değerini belirten imzalı pusula vermiĢler ve bu pusulaların tutarı sonra Müdafaa-i Hukuk kuruluĢları tarafından ödenmiĢtir. Tabi bunun tersi durumlar da söz konusu olmuĢ, halka fazlasıyla yük olan insafsız komutanlar da olmuĢtur. Burada esas sorun, Yunanlıların iĢgal ettikleri yerlerin halkını, Kuva-yı Milliye birliklerini barındırmalarından dolayı suçlaması ve cezalandırması olmuĢtur. Bundan dolayı, Kuva-yı Milliye birliklerini barındıran köy ve kasabaları Yunan iĢgaline uğrama korkusu tedirgin etmiĢtir.206 Kuva-yı Milliye’nin bahsedilen bu sorunları hiçbir zaman büyük olumsuzluklar yaratacak düzeyde olmamıĢtır. Bütün aksayan yönlerine rağmen Kuva-yı Milliye görevini yerine getirmiĢ, hatta o günün koĢulları ve kısıtlı imkânları içerisinde yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalıĢmıĢtır. Özetle, Kuva-yı Milliye’nin mali kaynakları arasında özellikle ilk oluĢmaya baĢladığı dönemde yerel eĢrafın yaptığı mal ve para yadımları ile halkın yaptığı bağıĢlar büyük yer tutar. Bunların yanında düĢmana karĢı yapılan saldırılarda elde edilen silah ve ganimetler, askere gitmek istemeyenlerden Heyet-i Milliyeler 205 206 Müderrisoğlu, a.g.e., s. 189. A.g.e., s. 190. 80 tarafından alınan “Bedel-i Nakdiler”, hükümetin “aĢar”, “oktruva resmi” gibi isimler altında topladığı vergiler ile Kuva-yı Milliye’nin konuĢlandığı yerlerde devlete ait mallara el konularak veya o yerin yöneticisinden izin alınarak Kuva-yı Milliye’ye tahsis edilen mallar, Kuva-yı Milliyeci efe ve çetelerin halktan zorla topladıkları mal ve paraları da belirtebiliriz. I. Kongre Kararlarına Göre Kuva-yı Milliye’nin Mali Finansmanı Batı Anadolu’da Yunanlıların gittikçe ilerleyen iĢgal harekâtına karĢı direniĢin sürekliliğini sağlamak ve savaĢçı sayısı gittikçe artan Kuva-yı Milliye’nin idari ve mali iĢlerini düzenlemek amacıyla halk temsilcilerinden oluĢan kongreler toplanmıĢtır.207 Bu amaçla, Yunan iĢgalinin geniĢlemesinden sonra toplanan ilk kongre 28 Haziran-12 Temmuz 1919 günlerindeki Birinci Balıkesir Kongresi’dir. Bu kongre, daha sonra toplanacak kongreler için ön hazırlık niteliğindeydi.208 Bülent Tanör’ün de belirttiği gibi bu kongre kapsadığı alan itibariyle yerel bir kongreydi.209 Ġzmir’in iĢgalinden önce 17-19 Mart 1919 tarihinde toplanan Ġzmir Müdafaa-i Hukuk Kongresi’ni de belirtmek gerekir. Çünkü Aydın, Denizli, Muğla, Manisa ve Balıkesir’den temsilcilerin katıldığı kongre Batı Anadolu’da düzenlenen ilk kongre olma özelliğini taĢır. Bu kongrede iĢgale karĢı silahlı direniĢ kararı alınmıĢ, silahlı 207 Konuyla ilgili detaylı olarak Ahmet Emin Yaman, “Anadolu’daki Kongre Kararlarında Silahlı Direniş Güçlerinin Mali Finansmanı İle İlgili Hükümler”, Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 1, Mayıs 1988, 83-96. 208 209 Yaman, (1988) a.g.m., s. 89. Bülent Tanör, Türkiye’de Yerel Kongre Ġktidarları 1918-1920, Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yay., Ġstanbul 1998, s. 29. 81 güçlerin gelirleri üyelerin verecekleri aidat ve bağıĢlarla sınırlandırılmıĢtır. Birinci Balıkesir Kongresi’ni Batı Anadolu’da Ġkinci Balıkesir, Nazilli, AlaĢehir Kongreleri izlemiĢtir. Kuva-yı Milliye’nin mali finansmanı ile ilgili önemli düzenlemeler getirilen ilk kongre Ġkinci Balıkesir Kongresi’dir. (26-30 Temmuz 1919) “Hareket-i Milliye Kongresi” adıyla toplanan kongrede, çeteler ile çeĢitli direniĢ güçleri birleĢtirilmek istenmiĢtir. Kongrede, silahlı direniĢ güçlerinin giderlerinin daha sonra genel giderden düĢülmek üzere ilçe ve bucaklara ait olması ilkesi benimsenmiĢtir. Merkez ve ilçelerin genel giderlere katılma oranlarına göre sağlamaları gereken paranın “Ayni ve Nakdi Teberru” adıyla halktan toplanması, oluĢturulan heyetlerin kimden ne kadar para isteneceğini saptaması ve toplanan bağıĢlarla yerel kuvvetlerin ihtiyaçlarının karĢılanmasına karar verilmiĢtir. Cephelerdeki savaĢçıların yiyecek ve giyeceklerinin sağlanması, tedavi ve ikmali hizmetleri cephe karargâhları tarafından karĢılanacaktır. Genel giderlerin her yerin büyüklüğü ve zenginliği oranında bölünmesi esası getirilmiĢtir. Bununla vergilendirmede adalet sağlanmasına çalıĢılmıĢtır. Kongre günün koĢullarına göre, harcamaların miktarını kesinlikle tespit etmekten kaçınmıĢ ve mahalli kurulların takdirine bırakmıĢtır. Kongre, aldığı kararlar açısından bakıldığında ulusal direniĢi amaçlamasına karĢın Batı Anadolu’nun kuzeyini kapsadığından yöresel210 bir kongre özelliği taĢıyordu. Batı Anadolu’nun güneyindeki örgütlenmeyi temsilen toplanan Birinci Nazilli Kongresi (6-9 Ağustos 1919), aldığı kararlar bakımından Ġkinci Balıkesir Kongresi'ne benzemektedir. Ondan farklı olarak, cephelere gönderilecek askerin tespit edilmesi, silahlandırılması, iaĢesinin temini ve cephe gerisindeki düzenin ve iç 210 Tanör, a.g.e., s. 30. 82 güvenliğin sağlanması görevi, oluĢturulan “Heyet-i Milliye”lere verilmiĢtir. Cepheye “celb ve sevk” edilecek askerin miktarının belirlenmesi görevi de karargâh komutanlarına bırakılmıĢtır. Kongre kararlarına göre, Ġkinci Balıkesir Kongresi kararlarında olduğu gibi Kuva-yı Milliye’nin birlikleri ve cephe gerisi için yapılacak giderlerin halkın para ve mal Ģeklindeki bağıĢları (Ayni ve Nakdi Teberru) ile karĢılanmasını öngörmektedir. Bu kongre ile Aydın, Muğla, Denizli Burdur, Isparta ve Antalya’da oluĢan Kuva-yı Milliye teĢkilatlarının merkezi Nazilli olmuĢtur. Kongre aldığı kararlarla Kuva-yı Milliye’nin idari ve mali düzenini kurmaya çalıĢmıĢtır. Mali konularda aldığı kararlarla uygulamak istediği vergilendirme tekniği o günün koĢulları için ileri görüĢlülüğün bir göstergesidir. Nazilli Kongresi’nden sonra Batı Anadolu’nun en geniĢ kapsamlı kongresi olan AlaĢehir Kongresi (16-25 Ağustos 1919) toplanmıĢtır. Kongrede Kuva-yı Milliye’nin idari ve mali ve teĢkilatlanması ile ilgili kararlar alınmıĢtır. II. Balıkesir Kongresi, aldığı kararlar itibariyle yalnız Balıkesir ve çevresini içine aldığı için sınırlı kalmıĢtır. Bu bakımdan AlaĢehir Kongresi, Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmasının Bandırma’dan Denizli’ye kadar Yunanlılarla cephe teması olan bütün bir bölgeyi içine almasını amaçlamıĢtır. Bu sebeple hazırladığı “Harekât-ı Milliye Talimatnamesi” ile Salihli, Kula, EĢme, Demirci, UĢak, ÖdemiĢ ilçeleri birer mıntıka kabul edilmiĢtir. Ġmkân kısıtlılığı nedeni ile Ġkinci Balıkesir Kongresi’nde alınan kararların hepsini uygulama olanağı bulunamadığından bu kongrede, Ġkinci Balıkesir Kongresi’nde edinilen tecrübe ile uygulamada ortaya çıkan eksiklikler giderilmeye çalıĢılmıĢtır. Kongrenin aldığı mali kararlarında Balıkesir Kongresi kararlarını aynen benimsediği görülmektedir. Kongre, Kuva-yı Milliye birliklerinin iaĢesinin temini ve diğer ihtiyaçlarının sağlanması ve cephe gerisi hizmetlerinin yürütülmesi konularında o 83 gün için ileri düzeyde sayılabilecek düzenlemeler getirmiĢtir. Kongre tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulan “Kuva-yı Milliye Menzil MüfettiĢliği Vezaifi Hakkında Talimat” ile menzil müfettiĢlikleri kurulmasına karar verilmiĢtir. Böylece cephedeki Kuva-yı Milliye birliklerinin iaĢe ve ikmali ile cephe gerisi hizmetlerinin yürütülmesi menzil müfettiĢliklerinin sorumluluğuna bırakılmıĢ oluyordu. Üçüncü, Dördüncü ve BeĢinci Balıkesir Kongreleri ile Ġkinci Nazilli Kongresi diğer bölümlerde daha detaylı olarak ele alındığı için burada ayrıca değinilmeyecektir. Çünkü Kuva-yı Milliye’nin mali ve idari konularında temel düzenlemeleri bahsettiğimiz bu üç kongrede yapılmıĢtır. Daha sonra yapılan kongrelerde daha çok idari teĢkilatlanma konusunda bu temelin üstüne eklenen kararlar alınmıĢtır. Batı Anadolu Kongrelerinin aldığı kararlar tam anlamıyla uygulanamamıĢtır. EĢkıya ve çetelerden oluĢan Kuva-yı Milliye birliklerinin kendilerini kongrenin aldığı kararlara bağlı saymamaları dolayısıyla, bu kesime düzen getirilememiĢtir. Ancak kongre kararları ile kurulan Kuva-yı Milliye birlikleri belli bir düzenlemeye tabi tutulmuĢ ve bunda da baĢarı sağlanmıĢtır. Kongreler ile Kuva-yı Milliye için Balıkesir, Nazilli ve AlaĢehir olarak üç merkez belirlenmiĢ, Kuva-yı Milliye’nin Batı Anadolu’daki idari ve mali örgütlenmesi gerçekleĢtirilmiĢtir. TeĢkilatlanmaya yönelik alınan idari kararlar ile gelir ve giderlerde dengeyi sağlayarak, mali yükü hafifletmiĢtir. Batı Anadolu Kongreleri dıĢında diğer bölgelerde toplanan kongrelerin Kuva-yı Milliye’nin mali finansmanı ile ilgili kararlarına kısaca değinmekte yarar vardır. 23 ġubat 1919’da toplanan Birinci Trabzon Kongresi’nde, Trabzon, Rize, GümüĢhane, Giresun, Ordu il ve ilçe merkezlerinde Muhafaza-i Hukuk-u Milliye 84 Ģubelerinin açılmasına karar verilmiĢtir. Silahlı direniĢ birlikleri oluĢturulması ile ilgili bir karar alınmamıĢ, çalıĢmalar daha çok propagandaya dayandırılmıĢtır. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin 22-28 Mayıs 1919 tarihlerinde Trabzon’da toplanan Vilayet Kongresi’nde silahlı direniĢ ve örgütlenme kararı alınmıĢtır. Doğudaki örgütlenmeyi oluĢturan 17 Haziran 1919’da toplanan Erzurum Vilayet Kongresi’dir. Kongrede, özellikle Ermeni saldırısına ölümü bile göze alarak karĢı koymak ve Osmanlı camiasından ayrılmamak için her türlü fedakârlığın göze alındığı ısrarla savunulmuĢtur. Bu amaca ulaĢabilmek için en küçük yerleĢim birimlerindeki halkın, özellikle köylünün silahlandırılması için “Bekçi TeĢkilatı” adı altında gizli bir teĢkilatlanmaya gidilmesine karar verilmiĢtir. Orduya güvenildiği de ayrıca vurgulanmıĢtır. Bunun için hazırlanan gizli talimatnameye göre:211 savunmada esas görev ordunun olmakla birlikte, her ihtimale karĢı köy ve mahallelerin erkek nüfusu üçe ayrılacak; bunlardan 1184-1894 doğumlular “Seyyar Kuvvet”, 1869-1884 doğumlular “Sabit Kuvvet” olarak teĢkilatlanacaklardır. Seyyar kuvvete ayrılmıĢ olanlardan ailelerine bakacak kimsesi olmayanlar sabit kuvvet birliklerinde görev alacaklardır. 1894-1899 doğumlular orduda olduklarından bu teĢkilata alınmayacaklardır. Bu teĢkilat için her mahalle veya köy bir seyyar cemiyet kuracak, her cemiyet dört oymak, her oymak dört oba ve her oba on kiĢiden oluĢacak, her birinin kendi içinden seçeceği bir baĢı ve bunun da bir yardımcısı olacaktır. Seyyar ve sabit kuvvet erlerinden durumu iyi olanlar silahlarını kendileri sağlayacak, yoksulları cemiyet donatacak, silahların bakımı ve korunmasından her fert kendisi sorumlu 211 tutulacaktır. Bu teĢkilatlar idare heyetlerince Dursunoğlu, a.g.e., s. 67-69, 53; Yaman (1988) a.g.m., s. 86. 85 denetim altında bulundurulacak, iĢgallerin etkisi ile ekonomik bunalıma düĢen halkın karĢılıklı yardımlaĢmasını sağlamak üzere kooperatifler kurulacaktır. OluĢturulan bu kuvvetler gerektiğinde cepheye sevk edilebilecek durumda kendi mahallerinde bulundurulacaklarından günlük iĢleri ile de ilgilenebilecekler, böylece direniĢe yeni ve önemli bir mali yük getirilmemiĢ olunacaktır. Seyyar cemiyetler daha sonra varlıklarını ve çalıĢmalarını Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne bağlı olarak sürdürmüĢlerdir. Güney ve Güneydoğu Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin mali kaynakları için farklı yöntemler uygulanmıĢtır. Çünkü güney ve güneydoğuda, batıdakinin tersine Kuva-yı Milliye birlikleri düĢman iĢgal alanı içinde kurulduğundan gizliliğe önem verilmiĢtir. Dolayısıyla mali kaynakların finansmanı da gizlilik içinde yürütülmüĢtür. Bu bakımdan Batı Anadolu’daki kongreler gibi örgütlenme veya toplantılar gerçekleĢtirilmemiĢtir.212 Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin “Ayni ve Nakdi Teberru” toplaması da aynı Ģekilde gizlilik içinde yürütülmüĢtür.213 212 Tanör, Pozantı Kongresi hariç tutulduğunda güneyde ve güneydoğuda kongreler yoluyla örgütlenmenin olmayıĢını baĢka etmenlere dayandırmaktadır. Bunlar; Kilikya’nın iĢgalinin erken ve aniden olması (Kilikya’da), bölgede feodal yapının aĢiretler dolayısıyla egemen olması, nüfusun etnik bakımdan çeĢitliliği, Türk ulusçuluğu için objektif zeminin elveriĢsizliği, Erzurum Kongresi’ne katılma ve Sivas Kongresi ile oluĢan ulusal önderliğe (Heyet-i Temsiliye) bağlanmaktır. Bu hususlar önemli bir faktör olarak görülebilir, ancak Tanör, faaliyetlerin gizlilik içinde yürütülmesine değinmemiĢtir. Tanör, a.g.e., s. 24 213 Müderrisoğlu, a.g.e., s. 238 86 III. BÖLÜM ANADOLU’DA KUVAYI MĠLLĠYENĠN OLUġUMU A. Batı Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu I. Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti ve Ġzmir Müdafaa-i Hukuk Kongresi Mondros Ġmparatorluğu’nda AteĢkes AntlaĢması’nın Türklerin çoğunlukta imzalanmasından bulunduğu sonra, bölgelerin Osmanlı Paris BarıĢ Konferansı’nda yabancı devletlerin denetimine - özellikle de Ġzmir’in Yunanlılara verileceğine iliĢkin çıkan söylentiler üzerine, yurtta aydınlar arasında Müdafaa-i Hukuk fikri oluĢmaya baĢlamıĢtır. Bunda amaç, iĢgali protesto etmek, silahlı direniĢte bulunmak gibi her türlü yöntemi kullanarak Türk ulusunun geleceğini kurtarmaktı. Bu amaçla, kurulan derneklerden biri Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyetidir. Mondros Mütarekesi sonrasında 6 Kasım 1918’de Ġzmirli aydınlar tarafından önce gayri resmi olarak kurulmuĢtur. Cemiyet’in tüzüğünde kuruluĢ tarihi belirtilmediği için bu konuda farklı bilgiler verilmektedir.214 Bu bilgiler 214 Cemiyetin kuruluĢ tarihi konusunda farklı ifadeler mevcuttur. Nail Moralı, cemiyetin, mütareke akdinin yedinci günü gayri resmi olarak kurulduğunu belirtmektedir. Nail Moralı, Mütarekede Ġzmir Olayları, TTK Yay., Ankara 2009, s. 6; Nurdoğan Taçalan da aynı Ģekilde, 6 Kasım’da Ġngiliz monitörünün Ġzmir limanına geliĢi sırasında Rumların yaptığı taĢkınlıklar üzerine yapılan toplantıda cemiyetin kuruluĢuna gayri resmi olarak karar verildiğini belirtmektedir. Ayrıca, kuruluĢ tarihi kesin olarak belli olmamakla birlikte tüzük ve dilekçenin 1 Ocak 1918’de vilayete verildiğinden bahsetmektedir. Taçalan, a.g.e., s. 160, 165; Engin Berber de cemiyetin 6 Kasım 1918’de gayri resmi doğrultusunda, Cemiyet’in resmi olarak kuruluĢ tarihini, tüzük ve dilekçenin Vali Tahsin Bey zamanında (9 Kasım - 2 Aralık) Valiliğe sunulduğu 1 Aralık 1918 olarak kabul etmek daha uygun olacaktır. Cemiyetin kurucuları, Moralızade Halit ve Nail kardeĢler, Menemenlizade Muvaffak Emekli BinbaĢı Hüseyin Lütfi, Ġtibar-ı Milli Bankası ikinci Müdürü Naci, Emekli asker Abdurrahman Sami Bey’lerdir. Daha sonra derneğe Maliye eski müfettiĢlerinden Arif, Dr. Hacı Hasanzade Ethem, Emekli Büyükelçi Hasan Vasfi, HaĢim Enveri, Nazmi, Tokadizade ġekip, Salepçizade Mithat, Ġsmail Sıtkı (Adliye Eski Nazırı), Emlakçı ġerif, PaĢazade Remzi Beyler katılmıĢlardır.215 Cemiyet, Wilson Prensiplerini çalıĢmalarına meĢru dayanak noktası olarak seçmiĢtir. Bilindiği üzere, Amerika BirleĢik Devletleri BaĢkanı Woodrow Wilson, I. Dünya SavaĢından sonra savaĢa son verecek barıĢın temelleri olarak 8 Ocak 1918’de 14 maddelik ilkelerini tüm dünyaya ilan etmiĢti. Bu ilkelerin doğrudan Osmanlı Devleti’ni ilgilendiren 12. maddesine göre, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun Türk olan kısımlarının egemenliği sağlanacak, Türk olmayan uluslara muhtar geliĢme imkânları verilecekti. Çanakkale Boğazı devamlı olarak bütün ulusların gemilerine açık olacak ve bu uluslararası garanti altına alınacaktı. 216 olarak kurulduğu, daha sonra Teceddüt Partisi Ġzmir Ģubesinden destek alarak, 9 Kasım - 2 Aralık tarihleri arasında Ġzmir Valiliği görevinde bulunan Tahsin (Özer) Bey’in valiliği sırasında cemiyetin resmiyet kazanması için vilayete dilekçe verildiği bilgisini vermektedir. Berber, a.g.e., s. 135, 137138. Tarık Zafer Tunaya ise, G. Jaeschke’den aktardığı Ģekliyle, cemiyetin 14 Aralık 1918’de kurulduğunu belirtmektedir. Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler, Ġstanbul 1952, s. 481; Zeki Sarıhan da cemiyetin kuruluĢ tarihini 1 Aralık 1918 olarak vermektedir. Sarıhan, a.g.e., s. 48. 215 Moralı, a.g.e., s. 6. 216 Armaoğlu, a.g.e., s. 138-139. 88 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandıktan bir hafta sonra 6 Kasım 1918’de BinbaĢı Allan Dickson kumandasındaki Ġngiliz Monitörü Ġzmir’de “Sporting Klüp” açıklarına demirlemiĢti.217 Ġngiliz gemisinin geliĢi üzerine, Rumlar coĢkun gösterilerde bulundular. Ġzmir Vali Vekili Nurettin PaĢa’yı ziyaret etmek için karaya çıkan komutan Dickson, Ortodoks papazlar tarafından karĢılanmıĢtı. Kordon’da Rum topluluğu Ġtalyan ve Türk mahallelerinde tedhiĢ havası estirmiĢlerdi. Bir grup Rum da Ayafotini kilisesine giderek Yunan bayrağı çekmiĢler ve Türklerle ölümüne kadar mücadele edeceklerine yemin etmiĢlerdi.218 7 Kasım’da bir grup Rum da Milaslı Cemil ve Naim Beylerin iĢlettiği “Splandit Palas”ı basarak, balkondaki Türk bayrağını yere indirip yerine, Yunan bandırası çekmiĢti. Bu sırada orada bulunan Vali Vekili Nurettin PaĢa ve Ġngiliz Komutan Dickson bu durum karĢısında seyirci kalmıĢlardı.219 Ayrıca Yunanlılar, Ġzmir Rum Hastanesine Yunan Kızılhaçı takmıĢlardı.220 6-7 Kasım 1918’de bu yaĢananlar 15 Mayıs’ta Ġzmir’in iĢgali sırasında yaĢanacakların bir nevi habercisi sayılabilirdi. ĠĢte Ġzmir’deki bu ortamda kurulmasına karar verilen Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti, resmi olarak faaliyete geçmek için gerekli yasal yükümlükleri yerine getirmek üzere çalıĢmalarda bulunmuĢtur. Bu amaçla, Moralızade Halit ve Nail Bey’lerin Aya Yorgi caddesinde bulunan ticarethanesinde yapılan toplantıda cemiyetin tüzüğü oluĢturulmuĢtur. Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası taraftarları ile Ġngiliz ve Fransızların kuĢkularını önlemek için toplantıya çağrılan 217 Taçalan, a.g.e., s. 160. 218 Tekeli-Ġlkin; a.g.e., s. 58. 219 Bayar, a.g.e., C. 5, s. 1602. 220 Mustafa Albayrak, Milli Mücadele Döneminde Batı Anadolu Kongreleri, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yay., Ankara 1998, s. 42. 89 Tokadizade ġekip (ġair) ve Salepçizade Hacı Mithat (Tüccar) Bey’ler toplantıda alınan kararlarda etkili olmuĢlardır. Cemiyetin adı “Müdafaa-i Hukuk” olarak belirlenmesine rağmen “fazla iddialı” olduğu gerekçesiyle bu kiĢilerin ısrarı üzerine “Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. Vatanın müdafaası için faaliyette bulunmayı düĢünen kurucu üyelerin aksine aynı kiĢilerin ısrarları üzerine sadece Wilson Ġlkeleri doğrultusunda bilimsel çalıĢmalarda bulunma karar alınmıĢtı.221 Cemiyetin vilayete sunulan tüzüğü 8 maddeden oluĢmaktadır. KuruluĢ amacı tüzüğün 2. maddesinde:“Aksam-ı Vatanın maddeten ve manen terakki ve tealisi esbabını temine çalışmak, efkâr ve hissiyatı memleketi alem-i medeniyete ibla ve isal eylemek, bu maksadın husulüne mani olacak her türlü teşebbüsata karşı müdafaat-ı meşrua ve ilmiyede bulunmak ve bu memlekette ekseriyeti teşkil eden anasırın hukukunu edile-i ve mukniasiyle (inandırıcı ve bilimsel kanıtlarıyla) enzar-ı medeniyete isbat eylemekten ibarettir.” Ģeklinde belirtilmiĢtir. Cemiyetin siyasetle ilgilenmeyeceği konusunda da 3. maddede “musarrah ilmi ve içtimai gaye haricinde olarak siyaset-i dahiliye ve hariciye ve intihabat mesailiyle katiyen iştigal etmeyecek, teşekkül etmiş ve edecek olan siyasi fırkaların mesaisine iştirak etmeyecektir.” diyerek güvence verilmiĢtir.222 Yönetimde etkin olan Hürriyet ve Ġtilafçılar, cemiyetin içinde bazı eski Ġttihatçıların bulunmasından rahatsızlık duyuyorlar ve ittihatçı yuvası olduğunu düĢünüyorlardı. Ġttihatçı olan Vali Tahsin Bey yerine Hürriyet ve Ġtilafçı Ethem Bey’in atanması cemiyetin faaliyetlerini kısıtlamıĢtı. Nurettin PaĢa’nın 26 Ocak 221 222 Moralı, a.g.e., s. 6-8; Taçalan, a.g.e., s. 165, 166; Berber, a.g.e., s. 137. Taçalan, a.g.e., s. 167,168; Tunaya, a.g.e., s. 483, 484. 90 1919’da223 ikinci kez vali ve kumandan olarak Ġzmir’e gelmesinden sonra cemiyetin çalıĢmalarında canlanma olmuĢtu. Nurettin PaĢa, Ġzmir’deki parti, dernek ve tüccar kulüplerinin delegelerinden oluĢan bir istiĢare heyeti kurmuĢ ve cemiyetin çalıĢmalarını desteklemiĢtir. Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti’nin faaliyetlerinin en önemlisi Paris BarıĢ Konferansını etkilemek için çalıĢmasıdır. Yunanlıların Batı Anadolu’yu iĢgalini önlemek amacıyla padiĢaha, sadrazama ve Ġtilaf Devletleri temsilcilerine birer muhtıra vermek üzere Ġstanbul’a bir heyet göndermiĢtir. Heyet, Moralızade Nail Bey, Mevlevi ġeyhi Nurettin Efendi, Sükkerizade Tevfik PaĢa, Naci Bey ve Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası yanlısı Müsavat gazetesinin sahibi Avukat Sadık Bey’den oluĢmuĢtu. Heyetin Ġstanbul’da bulunduğu sırada Tevfik PaĢa Hükümeti düĢmüĢ, yerine I. Damat Ferit Hükümeti kurulmuĢtu.224 Bu nedenle, Ġstanbul Hükümetine verilmesi planlanan muhtıra verilememiĢti. Ama Ġstanbul’daki Ġtilaf Devletleri Yüksek Komiserlerine Paris BarıĢ Konferansında Türklerin haklarının korunması ve Batı Anadolu’nun Türklerde kalmasını sağlamak amacıyla muhtıra verilmiĢti. Heyetin 12 Mart 1919’da Ġtilaf Devletleri temsilcilerine verdiği muhtırada; “… Üzüntüyle şahid oluyoruz ki, kötü durumumuzdan yararlanmaya koyulan bazı küçük milletler, kendilerine tamamen yabancı olan bu milyonlardan kurulu ırka hükmetme sevdasına düşmüşlerdir. Biz Türkler, bu topraklar üzerindeki eski ve kutsal haklarımızın korunmasını isterken, yapılacak ıslahatta azınlıkların hukukunun gözetileceği gibi bu toprakların anavatana bağlı kalmaları suretiyle de Yakındoğu’da barış ve sükûnetin en önemli bir amilini teşkil edeceğine inanıyoruz. 223 Taçalan, a.g.e., s.200. 224 A.g.e., s.202. 91 Bu sebeple, ırkımızı tehdit eden tehlikenin önüne geçilerek, bu derece açık milli haklarmıza ve dolayısıyla dünya barış siyasetine hizmet edilmesi konusunda saygılarımızı bildiririz.”225 denilmekteydi. Cemiyet, Ġtilaf Devletleri temsilcileriyle de iliĢki kurarak, Batı Anadolu’yu temsil edecek bir heyetin konferansa gitmesini sağlamıĢtı. Bu heyet, konferansa giderek Kont Sforza’ya isteklerini belirtmiĢti. Ayrıca Ġstanbul’da aynı amaçlarla kurulmuĢ olan “Milli Kongre” heyetiyle iĢbirliği yapmıĢtı.226 Cemiyetin Ġstanbul’daki bu giriĢimleri devam ederken, Ġzmir’de bütün Batı Anadolu’yu temsil edecek bir kongre düzenlemeye karar vermiĢtir. Bu karar Vali Nurettin PaĢa’ya bildirilerek, onun yardımı istenmiĢtir. Valinin izni ve desteğiyle, Aydın vilayetinin bütün sancak ve kazalarına telgraf çekilerek, her sancak ve kazanın belediye baĢkanları, müftüleri ile bir sancaktan dört, her kazadan iki temsilcinin Ġzmir’de düzenlenecek kongreye katılmaları istenmiĢtir.227 Cemiyet, kongreden önce 13 Mart’ta Türk Ocağı’nın da desteğiyle Ġzmir Tiyatrosu’nda bir hazırlık toplantısı yapmıĢtır. Toplantıda üç maddelik bir karar metni hazırlanarak Ġtilaf temsilcilerine sunulmuĢtur. Bu metinde, Ġzmir ve Aydın vilayetinde Türklerin nüfus ve arazi açısından çoğunluğu oluĢturduğu için Wilson Prensiplerinin 12. maddesine göre bu bölgelerde Türk hâkimiyetinin kaldırılması ve yabancı yönetiminin kabul edilemeyeceği belirtiliyordu.228 225 Berber, a.g.e., s. 142; Taçalan, a.g.e., s. 204. 226 Moralı, a.g.e., s. 9. 227 Taçalan, a.g.e., s.201-202. 228 A.g.e., s. 207 92 Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti’nin Büyük Kongresi 17 Mart 1919’da Milli Kütüphane Sineması salonunda toplanmıĢtır. Kongreye 37 Belediye BaĢkanı, 37 Müftü olmak üzere 165 delege katılmıĢtır. Kongre baĢkanlığına, Ġzmir Belediye BaĢkanı Hacı Hasan PaĢa, BaĢkan Vekilliklerine Balıkesir Belediye BaĢkanı Hafız Mehmet Emin, Manisa Belediye BaĢkanı Bahri, Aydın Belediye BaĢkanı Emin, Denizli Belediye BaĢkanı Hacı Tevfik Bey, Muğla Belediye BaĢkanı Zorbazade Ragıp Bey seçilmiĢtir.229 17-19 Mart tarihleri arasında çalıĢmalarını sürdüren kongrede, Wilson Prensiplerine dayanılarak, yurdun iĢgal edilmemesi, Ġzmir’in Yunan iĢgaline terk edilmesi durumunda silahla karĢı konulup konulmaması üzerinde hararetli tartıĢmalar yapılmıĢtır. Bu tartıĢmalar sonunda, Ġzmir’in iĢgaline karĢı silahlı direniĢ kararı alınmıĢtır. Kongrenin aldığı diğer karar Ġstanbul’daki Ġtilaf Devletleri temsilcilerine bir muhtıra verilmesi olmuĢtur. 20 Mart’ta Ġtilaf Devletleri temsilcilerine telgrafla bildirilen muhtırada: “1) Türk Milleti galip devletlerin takip ettikleri politikanın, kendilerini imhaya matuf olmadığına kani olmak ister ve bunun teminini arzu eder. 2) Doğuda mühim bir unsur olan Türk halkının maddi ve moral kalkınması, onun toprak ve milli istiklaline ve XV. Yüzyıldan beri Türk milletinin kültürel merkezi olan başkentinin muhafazası ile kabildir. 3) Aydın Vilayeti, Karesi ve Menteşe Sancaklarında % 85’i çoğunluğu teşkil eden Türkler, mülk ve servet bakımından da % 85’i temsil etmektedirler. Bu itibarla, bölgede yapılacak olan bir değişiklik veya zorlama milli gayreti dumura uğratacağı 229 Taçalan, a.g.e., s. 207; Berber, a.g.e., s. 149. 93 gibi, Türk milletini ekonomik bakımdan müstevlilerin esaretine sürükleyecek ve unsurlar arasında da devamlı çarpışmalara yol açacaktır. 4) Büyük Devletler’in adaletine güvenen Türk milleti, kendini felakete sürükleyen tehlike karşısında, metanetini muhafaza ederek, tabi haklarını kendi kendine korumasına meydan verilmeyeceğini ve yukarıda arzu edilen nokta-i nazarların Sulh Konferansı’na telgrafla iblağına tavassutlarını istirham eder.230 Bu telgrafın Paris Konferansı üyelerine iletilmesi, sonucu değiĢtirmese de aydınların Batı Anadolu’daki iĢgallere karĢı seyirci kalmadıklarını ve her türlü haksız uygulamaya karĢı mücadele edeceklerini bildirmesi açısından önem taĢımaktadır. Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti’nin çalıĢmaları Vali Nurettin PaĢa zamanında desteklenmesine rağmen, kendisinden sonra valiliğe atanan Hürriyet ve Ġtilaf yanlısı Ġzzet (Kanbur) Bey döneminde zorluklarla karĢılaĢmıĢtır. Cemiyet, Ġzmir’in iĢgalinden sonra çalıĢmalarını burada sürdüremeyeceği için dernek merkezinin baĢka bir yere taĢınması düĢünülmüĢtür. Bu konuda AlaĢehir Kongresi’nde alınan bir kararla dernek merkezinin Ġstanbul’a taĢınması uygun bulunmuĢtur. Ayrıca, 15 üyeden oluĢan Ġdare Heyeti değiĢtirilerek, Halide Edip (Adıvar) Hanım, Cami (Baykut), Moralızade Halit, Aydınlı Nazmi ve Ragıp Nurettin Beylerden oluĢan 5 kiĢilik Ġdare Heyeti oluĢturulmuĢtur. 231 Cemiyet üyeleri Ġzmir’in iĢgalinden sonra çalıĢmalarının bir kısmını Ġstanbul’da yürütmüĢlerdir. Cemiyet üyelerinin bir kolu da Denizli’ye gitmiĢler, oradaki Redd-i Ġlhak Heyet-i Milliyesiyle birleĢerek faaliyette bulunmuĢlardır. 230 Moralı, a.g.e., s. 81-83. 231 Balıkesir ve AlaĢehir Kongreleri ve Hacim Muhittin Çarıklı’nın Kuva-yı Milliye Hatıraları (1919-1920), Türk Ġnkılap Tarihi Enstitüsü Yay., Ank.Üniv.Basımevi, Ankara 1967, s. 45. 94 Ġstanbul’da çalıĢmalarını yürüten grup, bir taraftan Anadolu’ya silah ve cephane kaçırarak, diğer taraftan milli mücadelenin karĢısında olan örgütlerle mücadele ederek Kuva-yı Milliye’ye destek olmuĢtur.232 16 Mart 1920’de Ġstanbul’un Ġtilaf Devletleri tarafından iĢgalinden sonra, cemiyetin üyelerinin Anadolu’daki ulusal direniĢe katılmalarıyla faaliyetleri de son bulmuĢtur. II. Ġzmir Redd-i Ġlhak Heyet-i Milliyesi (Müdafaa-i Vatan Heyeti) Aralık 1919’da Ġzmir Müdafaai-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti merkezinde kurulan Ġzmir Redd-i Ġlhak Heyet-i Milliyesi faaliyetlerini Türk Ocağı binasında sürdürmüĢtür. Derneğin kurucuları, Moralızade Halit ve Nail Beyler, Ragıb Nurettin Bey, Süvari Kolordu Levazım BaĢkanı Kaymakam Faik, Dersim Askerlik ġubesi eski BaĢkanı BinbaĢı Zekai, Karahisar eski Milletvekili Cami, Ġzmir Mıntıka Komutanı Mehmet Arif, Saruhan eski Milletvekili Mustafa Necati Bey’lerdir.233 Engin Berber, “Müdafaa-i Vatan”ın, Ġzmir Valisi ve Ġzmir ve Havalisi Komutanı olan Nurettin PaĢa’nın “olur ve desteğiyle” kurulan “gizli bir örgüt” olduğunu; adı Redd-i Ġlhak Heyet-i Milliyesi olarak değiĢtirildikten sonra faaliyetlerini açık bir Ģekilde yürüttüğünü belirtmektedir.234 Berber, Tunaya’nın aksine Müdafaa-i Vatan Heyeti’ni “dernek” yerine “örgüt” olarak tanımlamayı daha uygun bulmaktadır. Ancak, örgüt olduğuna dair elimizde bir veri bulunmadığından dernek olarak nitelendirmek daha uygun görünmektedir. 232 Moralı, a.g.e., s. 16-17. 233 Tunaya, a.g.e., s. 492; Berber, a.g.e., s. 164. 234 Berber, a.g.e., s. 164, 165. 95 Ġzmir’in iĢgalinden bir gün önce, Sultani binasında Ģehrin ileri gelenleri, muvazzaf ve yedek subaylar, Türk Ocağı ve Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti üyeleri ile halkın katıldığı bir toplantıda, Mustafa Necati Bey’in önerisiyle Heyet’in adı “Redd-i Ġlhak Heyet-i Milliyesi” olarak değiĢtirilmiĢ ve baĢkanlığa Moralızade Halit Bey ve genel sekreterliğe Ragıp Nurettin Bey getirilmiĢtir.235 Dernek, daha sonra Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti ile birleĢmiĢtir. Faaliyetlerinin en önemlisi Ġzmir’in iĢgalinden önce, halkı iĢgale karĢı uyarmak ve 14 Mayıs’ta yapılacak “MaĢatlık Mitingi”ne davet etmek amacıyla bildiri dağıtmak olmuĢtur.236 Ġzmir’in iĢgali konusunda ayrıntılı Ģekilde değinilen bildiride, Wilson ilkeleri adı altında Türk’ün hakkının zorla elinden alındığı ve namusunun parçalandığından bahsedilerek, Türk halkından, bu duruma ve Yunan egemenliğine karĢı MaĢatlık’ta toplanması ve ezici çoğunluğun Türkler’de olduğunu göstermesi isteniyordu. 237 Ġzmir’in iĢgalinden dolayı derneğin Ġzmir’deki faaliyetleri çok kısa sürmüĢ, iĢgalden kısa bir süre sonra merkezini Ġstanbul’a taĢımıĢtır. Dernek üyelerinin bir bölümü Denizli’ye giderek faaliyetlerine orada devam etmiĢlerdir. III. Yunanlıların Ġlerlemesi ve Kuva-yı Milliye’nin Ortaya ÇıkıĢı a. Urla Olayları Yunanlılar 18 Mayıs 1919 akĢamına kadar Ġzmir ve Urla’da duruma hakim olmuĢlar, Bornova, Seydiköy, Cumaovası ve Develi’yi iĢgal etmiĢlerdi. O tarihte 235 236 237 Berber, a.g.e., s. 165. Tunaya, a.g.e., s.493 CoĢkun, a.g.e., s. 156. 96 Urla kasabası, Rumların çoğunlukta olduğu bir yerleĢim yeriydi. 1914 yılı istatistiklerine göre Urla’da 9321 Müslüman, 24.711 Rum yaĢıyordu.238 Urla’da Ġzmir’in iĢgali duyulur duyulmaz, silahlanmıĢ olan yerli Rumlar, iĢgalin ikinci günü çevredeki Türk köylerine ve mahallelerine saldırmaya, tecavüz ve yağmaya baĢlamıĢlardır.239 O dönemde Urla’da askeri kuvvet olarak Ġzmir’deki 56. Tümene bağlı 173. Alay bulunuyordu. Mevcudu 100 kiĢi civarında olan alay cephanelik ve depo gibi yerlere dağılmıĢtı. Rum saldırıları baĢladığında Alay Komutanı Yarbay Kazım Bey, emrindeki 18 erle birlikte hiçbir yerden emir almadan birkaç jandarma erini silahlandırarak Rum çetelerine karĢı savunmaya geçmiĢtir. Yöre halkının da katılımıyla oluĢturulan bu milis kuvvet, Yunan taarruzuna karĢı koyulmasına yardımcı olmuĢtur. ÇarpıĢma, 17 Mayıs akĢamına kadar sürmüĢ, Ġzmir’den gelen bir Yunan takviye kuvvetinin duruma el koymasıyla 17 Mayıs akĢamı ateĢkes yapılmıĢ ve Yunan askeri birlikleri milis güçlerini bastırarak Urla’yı teslim almıĢlardı. 19 Mayıs’ta bir Yunan muhribi ile buradaki Türk subay ve erleri Punta iskelesine çıkarıldılar. Buradan da Ġzmir garnizonunda esir alınan subay ve erlerle birlikte Bandırma’ya götürüldüler.240 Urla’da Türk halkının askerle birleĢerek Rum çetelerine karĢı savaĢması, Batı’da Yunanlılarla “ilk çarpıĢma” olarak kabul edilmektedir.241 Türklerin bu karĢı koyması baĢarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen, büyük çoğunluğunu Rumların oluĢturduğu bir kasabada düĢmana karĢı silahlı direniĢ gücü, istek ve iradesini açıkça ortaya koymaktadır. 238 CoĢkun, a.g.e., s. 120. 239 Artuç, a.g.e., s. 78. 240 241 Aydınel, a.g.e., s. 70-72. Artuç, a.g.e., s. 79. 97 b. ĠĢgalin GeniĢlemesi Yunan kıtaları 21 Mayıs akĢamına kadar, güney yönünde Torbalı’ya, doğuda KemalpaĢa’ya, kuzeyde Menemen’e kadar olan yerleri iĢgal etmiĢlerdir. Bugünlerde Paris’te bulunan Venizelos, 20, 21 Mayıs tarihlerinde Yunan ordusuna Paris’ten üç ayrı emir göndererek iĢgalin ne Ģekilde geliĢeceğini belirtmiĢtir.242 20 Mayıs 1919 tarihli birinci emrinde; Ġzmir’de civar köylerin iĢgali için emirlerinde bulunan 5 piyade alayını kullanmalarını ayrıca yerli Rumları da silahlandırmalarını, Aydın’ın iĢgalini gerekli görüyorlarsa yapmalarını, güneyi iĢgal etmiĢ olan Ġtalyanlarla tartıĢma çıkmaması için daha fazla güneye inmemelerini belirtmiĢtir. AsayiĢin temini için Aydın, Manisa ve Ayvalık’ın iĢgal edilmesi ve Denizli’nin Ģimdilik iĢgal mıntıkası dıĢında kalmasını emretmiĢtir. Bu konuya 19 Mayıs tarihli Ġstiklal gazetesinde de değinilmiĢtir. Gazetede, Ġtalyanların 14 Mayıs’ta KuĢadası’na çıkmasını takiben Aydın’ı iĢgal etmek üzere ilerlediklerinin tespit edilmesiyle Yunan ĠĢgal Kuvveti Kumandanının buna karĢı tedbir olarak Yunan birliklerini Aydın’a doğru sevk etmeye hazırlandıkları ifade edilmiĢtir.243 21 Mayıs 1919 tarihli ikinci emrinde: Ayvalık kazası ve Ġzmir sancağı çevresindeki arazinin iĢgalinden sonra Yunanistan’da bulunan bu bölgeden göçenlerin buralara yerleĢtirilmelerini belirtmiĢtir. 21 Mayıs 1919 tarihli üçüncü emrinde, KuĢadası’na çıkan Ġtalyanların, Yunanlılardan önce iĢgal etmeleri tehlikesine karĢı bir an evvel Aydın’ı iĢgal etmelerini, Midilli ve Sakız alaylarını acele Ġzmir’e taĢımaları gerektiğini belirtmiĢtir. 242 243 Selek, a.g.e. s. 160. Ġstiklal Harbi Gazetesi, 19 Mayıs 1919. 98 Venizelos, emirlerinde görüldüğü gibi, iĢgal kuvvetlerini hızla artırarak yerli Rumların da yardımını sağlamak istiyordu. Bu amaçla sırf yerli Rumlardan bir tümen kurulmuĢ ve bu tümene “Ġzmir Tümeni” adı verilmiĢtir.244 Venizelos, ayrıca Ġzmir’in iĢgali sırasında iĢlenen cinayetlerin, dünya kamuoyunda yarattığı tepkileri göz önünde bulundurarak, Türklere iyi davranılması gerektiğini belirtmiĢtir. Bunda amaç Türklerden gelebilecek herhangi bir karĢı koyma hareketini önlemekti. Venizelos’un bu emirlerinden sonra Yunan orduları, bir koldan Manisa, diğer koldan Aydın istikametine doğru yayılmaya baĢlamıĢlardı. HazırlanmıĢ olan iĢgal planına göre üç ayrı yönden Batı Anadolu’nun içlerine doğru istilaya baĢlanmıĢtır: Birinci yön, Gediz Vadisiydi. Menemen’den baĢlayarak Manisa, Turgutlu, Salihli ve AlaĢehir çevresini kapsıyordu. Ġkinci yön, Torbalı, Tire, Bayındır ve ÖdemiĢ’i içeren Küçük Menderes Vadisiydi. Üçüncü yön ise, Aydın ve çevresini kapsayan Büyük Menderes Vadisiydi. Ayrıca, kuzeyde denizden Ayvalık sahillerine çıkılacaktı.245 Yunan ordusunun bu ilerleyiĢ yönleri, Kuva-yı Milliye birliklerinin nerelerde kurulacağını göstermektedir. Yunan iĢgali kısa sürede Ġzmir dıĢına çıkmıĢ, 17 Mayıs’ta ÇeĢme, 18 Mayıs’ta Foça, 20 Mayıs’ta Torbalı, 22 Mayıs’ta Menemen, 25 Mayıs’ta Manisa, Selçuk, Bayındır, 27 Mayıs’ta Aydın, 28 Mayıs’ta Ayvalık ve Tire, 29 Mayıs’ta Turgutlu, 1 Haziran’da ÖdemiĢ, 4 Haziran’da Nazilli, 5 Haziran’da Akhisar ve 12 Haziran’da Bergama iĢgal edilmiĢtir.246 244 Selek, a.g.e., s. 161-162. 245 CoĢkun, a.g.e., s.25. 246 Tansel, a.g.e., s. 204. 99 Venizelos’un Paris’ten Ġzmir’deki iĢgal kumandanlığına verdiği emirlerden Aydın ve Ayvalık’ın iĢgaline verdiği önem anlaĢılıyor. Ġzmir ve çevresini güvenli bir Ģekilde elde tutabilmek için Yunan ordusunun doğuya doğru Aydın’da kuzeyde Ayvalık’ta yerleĢmesi gerekiyordu. Bundan dolayı, Yunan orduları iĢgal alanlarını geniĢletirken, Aydın ve Ayvalık’ı aynı günlerde iĢgal etmiĢti. c. Ayvalık’ın ĠĢgali Bu dönemde Ayvalık, Anadolu’nun Ege sahilinde Ġzmir’den sonra en büyük ve en geliĢmiĢ merkezlerinden biriydi. ġehir nüfusunun büyük bir kısmını Rumlar oluĢturuyordu. 1900 yılı rakamlarına göre, 21.150 Rum yaĢıyordu. ġehrin 1903 yılındaki toplam nüfusu 23.309 olduğu göz önüne alındığında, Rumların, nüfusun yaklaĢık % 90’ını oluĢturduğu görülmektedir.247 1914 yılı rakamlarına göre ise, Ayvalık’ta 31.445 Rum, 454 Türk yaĢamaktaydı.248 Rum nüfusunun fazlalığının yanında ithalat ve ihracatın yapıldığı bir limana sahip olması da Ayvalık’ı Yunanistan için özel kılıyordu. Yunanistan, Ayvalık üzerindeki emellerini buradaki Rumları kıĢkırtarak gerçekleĢtirme yoluna gitmiĢti. Özellikle Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonra bu faaliyetlerini artırmıĢ, bunun sonucunda Anadolu’da olduğu gibi Ayvalık’ta da çetecilik olayları artmıĢtı. Ayrıca nüfus çoğunluğunu sağlayabilmek için 247 Haluk Selvi, Ayvalık’ın İşgali ve Belediye Çeşmesi Protokolü, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 51, Cilt: XVII, Kasım 2001, s. 843. 248 Bayram Bayraktar, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi, Ankara, 1998, s. 34. 100 adalardan Batı Anadolu’nun sahil kesimine Rumları yerleĢtirmeye baĢlamıĢtı.249 Mondros Mütarekesinden sonra Ayvalık’a bir Yunan Kızılhaç heyeti gelmiĢti. Ġzmir’in iĢgal edildiği günlerde Yunan Kızılhaç heyetinin kıĢkırtmaları ile Rumlar Türk evlerine saldırmaya, tecavüz ve yağmaya baĢlamıĢlardı. Yunanlılar Kızılhaç heyeti vasıtasıyla Ġzmir ve civarındaki hastanelere el koyarak buralardan Anadolu içlerine gizlice silah sevkiyatı yapmıĢlardır. Böylece tıbbi malzeme adı altında getirdikleri askeri teçhizatla bölgeyi silahlandırmıĢlardır.250 Bu dönemde Ayvalık’ta kaymakam olarak Osman Bey (daha sonra yüzellilikler listesinde adı yer almıĢtır) görev yapıyordu. Karesi Mutasarrıflığı görevinde ise Hilmi Bey bulunuyordu.251 Askeri kuvvet olarak, merkezi Ġzmir’de olan ve iĢgal sırasında dağılan 56. Tümene bağlı 172. Alay bulunmaktaydı. Alay Kumandanı Yarbay Ali (Çetinkaya) Bey, Yunan Kızılhaç heyetinin kıĢkırtmaları ile Rum saldırılarının baĢlaması üzerine, Ayvalık’ta sıkıyönetim ilan etmiĢ, suçlulara karĢı Ģiddetli tedbirler alarak asayiĢi sağlamaya çalıĢmıĢtır. Ayrıca, alayın fazla silah ve cephanesini gerilere taĢıtmıĢtır.252 249 1920 yılına kadar Ayvalık Körfezi mıntıkasında 120.000 kadar Rum nüfus toplanmıĢtı. Selvi, a.g.m., s.845; Mustafa Turan, Yunan Mezalimi (Ġzmir, Manisa, Denizli 1919-1923), Ankara 1999, s. 49. 250 251 Selvi, a.g.m., s. 846. 7 Kasım 1918’de Karesi Mutasarrıflığına Hacim Muhittin (Çarıklı) Bey atanmıĢ, 19 ġubat 1919’da görevden alınarak yerine Hasan Vassaf Bey getirilmiĢtir. Hilmi Bey ise Nisan ayından bu yana görevdeydi. Ses, 20 ġubat 1335/1919, No: 19; Hilmi Ergeneli, “1919’da Ayvalık Savunması İle İlgili Anılar”, Belleten, XVIII/189-190, Ankara 1984, s. 19; Selvi, a.g.m., s. 847. 252 Türk Ġstiklal Harbi Cilt II, 1.Kısım, s.77. 101 Bu sıralarda Alay Kumandanı Yarbay Ali Bey, 17. Kolordu Kumandan Vekili Albay Bekir Sami Bey’le temas kuruyordu. Yarbay Ali Bey, Bekir Sami Bey’e 24 Mayıs’ta gönderdiği Ayvalık’taki durumu açıklayan telgrafında, alayın subay ve erlerinin morallerinin iyi olduğunu, ancak alayın takviye edilmesinin gerekliliğini bildirmiĢti. Albay Bekir Sami Bey, bu telgrafa cevap olarak, takviyenin Ģu an için mümkün olmadığını, mahalli tedbirlere baĢvurmalarını ve bu konuda Bergama ile iĢbirliği yapmalarını söylemiĢtir.253 Yarbay Ali Bey, mahalli tedbirlere baĢvurulması önerisi üzerine milis teĢkilatı kurmaya baĢlamıĢtı. Ali Bey’in emrinde 24 subay ve 150 er bulunuyordu.254 Yarbay Ali Bey ilk olarak, Kozak köyü efeleri, Muradeli, Altınova, Burhaniye ve çevre köylerden temin ettiği gönüllülerle milis kuvveti kurmaya çalıĢmıĢtır. Bu konuda özellikle Edremit kaymakamı Hamdi Bey’in desteği çok büyüktür.255 Bu milis kuvvetlere Dalkıran Mehmet Efe ile ĠbiĢoğlu Ġsmail Efe de katılmıĢlardır.256 Böylece, 172. Alay’ın kuvvetleri dıĢında 300 kiĢilik ek bir milis kuvvet oluĢturuldu.257 Ayvalık’ta asayiĢ sağlandıktan sonra Türklere saldırıp evleri yağmalayan Rumlar tutuklanmıĢlardır. Olayın ertesi günü Ayvalık limanına bir Yunan torpidosu girmiĢtir. Gemi kaptanı kaymakama müracaat ederek, kendisinin Amiral Calthorpe tarafından gönderildiğini, tutukluları Ġzmir’deki Yunan Divan-ı Harbine götüreceğini bildirmiĢtir. Kaymakam bu isteği reddetmiĢ, suçluların Osmanlı kanunlarına göre 253 Selek, a.g.e., s. 187. 254 Mücteba Ġlgürel, Milli Mücadelede Balıkesir Kongreleri, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yay., Ġstanbul 1999, s. 30, 31. 255 256 257 Apak, a.g.e., s. 64. CoĢkun, a.g.e., s. 204. Hıfzı Erim, Ayvalık Tarihi, Ankara 1948, s. 67. 102 yargılanacaklarını belirtmiĢtir. Bunun üzerine Yunan gemisi gitmiĢ, mahalli güçler duruma el koyarak, tutukluları Balıkesir’e göndermiĢtir.258 26 Mayıs 1919 günü, bir Ġngiliz ve bir Yunan savaĢ gemisinin himayesinde Yunan birliklerini taĢıyan vapurlar Ayvalık limanına girmiĢtir. Ġngiliz gemi komutanı, Ayvalık Kaymakamı Osman Nuri Bey’i gemiye davet ederek, Kaymakam ile memurların hizmetlerine devam etmeleri ve ilçenin asayiĢi gibi konuları konuĢmuĢtur. Ġngiliz komutan, 172. Alay Komutanı Yarbay Ali Bey’i de görüĢmek için davet etmiĢ, ancak Yarbay Ali Bey, bu davetten kuĢkulanarak davete gitmemiĢ yerine temsilen bir binbaĢıyı göndermiĢtir.259 BinbaĢı görüĢmeden sonra Kolordu Kumandan Vekili Bekir Sami Bey’e gönderdiği raporunda; Ġngiliz savaĢ gemisi komutanının Ayvalık’ın asayiĢini sağlamak için geldiği, Yunan askerlerinin sonradan gelmesinin tesadüfî olduğu ve sulh konferansı kararlarına aykırı olduğu gerekçesiyle geri gitmeleri için emir verdiğine iliĢkin sözlerini iletmiĢ ve Yunan askerinin geliĢinin tesadüf olmadığını da eklemiĢtir. Albay Bekir Sami Bey rapora cevap olarak, görülecek büyük iĢlere karĢı ellerinde çok az muvazzaf kıtanın olduğu ve Ayvalık’ın iĢgali konusunda yapılması gerekenleri milis kuvvetleri ile yapmalarını emretmiĢtir.260 Yunanlılar o gün akĢamüzeri limanı terk etmiĢlerdir. Yarbay Ali Bey’in direneceğinin anlaĢılması üzerine, çıkarma yapacak Yunan birliklerine 8. Girit Alayından bir ağır makineli tüfek bölüğüyle takviye yapılmıĢtır.261 Böylece, Yunan çıkarma birlikleri 27 Mayıs gecesi tekrar Ayvalık limanına gelmiĢlerdir. Ertesi sabah 258 Ġlgürel, a.g.e., s. 31. 259 CoĢkun, a.g.e., s. 204. 260 Selek, a.g.e., s. 189. 261 Tekeli-Ġlkin, a.g.e., s. 99. 103 Ġngiliz muhribinin komutanı, Amiral Calthorpe’dan aldığı emir üzerine Ayvalık limanını terk etmiĢtir. Kaymakam Osman Nuri Bey, alay komutanını telefonla arayarak, Yunanlıların Ayvalık’ı iĢgal etmek isteyeceklerini ve kendisinin bunu Ġngiliz temsilcisi nezdinde protesto edeceğini bildirmiĢtir. Alay komutanı verdiği cevapta görevinin vatan savunması olduğunu ve bunu da yapacağını bildirmiĢtir. Ancak bu telefon görüĢmesi Ġngiliz ve Yunanlılar tarafından öğrenilmiĢti.262 Yunan birlikleri Ayvalık’a geldiğinde, birliklerin komutanı Ġngiliz temsilcisi aracılığıyla, birliklerin Ģehri iĢgal edeceğini, sivil memurların yerlerinde kalabileceğini, fakat askeri kuvvetlerin çekilmelerini bildirmiĢtir. Bunun üzerine Kaymakam Osman Nuri Bey, durumu Dahiliye Nezareti’ne bildirmiĢtir. Dahiliye Nezareti’nden, Balıkesir Mutasarrıflığı’na gönderilen emirde; merkezden açık bir emir ve Ġngilizlerden konferansın sonucuna iliĢkin kesin bir bilgi gelmediği müddetçe asla Yunanlılar tarafından asker ihracına ve iĢgaline izin verilmemesi ve gerekirse her türlü kuvvetle karĢı konulması gerektiği belirtilmiĢtir.263 Fakat bu emirden Harbiye Nezareti dahil olmak üzere Erkân-ı Harbiye-i Umumiye’nin ve XIV. Kolordu Komutanının haberi yoktu. 14. Kolordu Komutanı Yusuf Ġzzet PaĢa bu emri Balıkesir Mutasarrıflığı aracılığıyla öğrenmiĢ ve Harbiye Nezareti’ne bu konuda ne yapılması gerektiğini sormuĢtur. Harbiye Nezareti’nden gelen cevapta, Ġtilaf Devletleri nezdinde giriĢimde bulunulduğu bildirilmiĢ, eldeki kuvvetlerle karĢı koymanın mümkün olmayacağı için bir çıkarma halinde Ayvalık’taki kuvvetlerin Soma yönüne, Ayvalık’ın kuzeyindeki kıtaların Edremit’te toplanarak tedricen 262 Türk Ġstiklal Harbi C.II, 1.Kısım, s. 76; Selek, a.g.e., s. 189. 263 Tansel, a.g.e., s.265-266. 104 Edremit-Balıkesir yönünde düĢmanla teması korumak suretiyle güvenli bir bölgeye çekilmesi istenmiĢtir.264 Harbiye Nezareti, bölgedeki birliklere çekidüzen vermek amacıyla, 28 Mayıs’ta verdiği bir emirle, 172. Alayı 14. Kolordunun 61. Tümenine bağlamıĢtı.265 Ancak bu emir henüz 172. Alaya ulaĢmadan 29 Mayıs 1919 sabahı Yunan birlikleri iki koldan çıkarma baĢlatmıĢlardır. Çıkarmanın bir kolu Alibey (Cunda) Adası üzerinden Ayvalık’ın kuzeyindeki tepelere yönelmiĢ, diğer kol ise kente doğru çıkmıĢtı.266 Kaymakam Osman Nuri Bey ve Ġngiliz temsilciliği tarafından korunmaya alınan bir iki aile dıĢında Ģehirdeki Türkler Gömeç’e geçerek iĢgali oradan takip etmiĢlerdir.267 ġehirdeki Rumlar aylardır sahilde demirlemiĢ olan Kızılhaç gemisi tarafından silahlandırıldıkları için 172. Alay savunma hattını kıyı yerine tepelere kurmuĢtur. Bu tepelerin de Yunanlılar tarafından tutulması nedeniyle Yarbay Ali Bey komutasındaki birlikler ile Yunan kuvvetleri arasında geniĢ çapta muharebeler yaĢanmıĢ, fakat Türk birlikleri, üstün Yunan kuvvetleri karĢısında daha fazla tutunamayarak, Kozak istikametindeki zeytinliklere doğru çekilmek zorunda kalmıĢlardır. 268 Yarbay Ali Bey, Kolordu Kumandan Vekili Bekir Sami Bey’e gönderdiği raporunda durumu Ģöyle özetlemiĢtir: “…Şehrin vaziyeti göz önünde tutularak savunma tertibatı alınmış ve bunda, üstün düşman kuvvetleri karşısında icabında Kozak Nahiyesine çekilmek ittihaz 264 HTVD., Sayı:37, Vesika No: 902. 265 HTVD., Sayı: 36, Vesika No: 890. 266 Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1. Kısım, s. 100. 267 Ergeneli, a.g.m., s. 200. 268 Ġstiklal Harbi Gazetesi, 30 Mayıs 1919. 105 edilmiştir. Alayın eratı ve subayları vazifelerini tamamiyle yaptıktan sonra tasarlanan istikamette çekilmiş ve orada tertiplenmiştir. Düşman, Alayı takip etmemiştir. Şehir içinde birkaç memur ile birkaç Türk kalmıştır. Diğerleri kâmilen göç etmişlerdir. Alay karargâhı, Murateli nahiyesinde tesis edilmiştir. Alay, kuvvetlerini yıpratmamak amacıyla muhafazaya ve işgalin genişlemesini önlemeye Ayvalık’ı baskı altında tutmaya çalışacaktır.”269 Yunanlılar 29 Mayıs’ta Ayvalık’ı iĢgal etmiĢ bulunuyorlardı. Ġstanbul Hükümeti tarafından verilen bu tutarsız emirler, milli kuvvetlerin teĢkilatlanmasına kötü tesir etmesine rağmen, Türk birlikleri direniĢte ellerinden gelen gayreti göstermiĢlerdir. Böylece, Yunan kuvvetleri Ayvalık çevresinde 1 km’den fazla ilerleyememiĢlerdir. Burada ilginç bir durum ortaya çıkıyordu. Askeri kuvvetler Ayvalık’ta Sadrazam Damat Ferit PaĢa’nın emriyle Yunan iĢgaline karĢı direniĢe geçmiĢ oluyorlardı. Balıkesir Mutasarrıfı, Ayvalık’ta çatıĢmanın baĢlamasını bildirdikten sonra, Meclisi Vükela toplanarak direniĢi doğru bulmuĢ ve Harbiye Nezareti aracılığıyla Karesi ve Aydın bölgesindeki kumandanlara Yunanlıların ilerlemesi halinde karĢı konulması emrini vermiĢtir.270 Bu kararlar, Yunanlıların Paris Konferansı kararlarında kendilerine verilen iĢgal sınırlarını aĢtığı varsayımına dayanıyordu. Paris Konferansı kararlarını öğrendikten sonra hükümetin tutumu hemen değiĢmiĢtir. Bu nedenle 30 Mayıs 1919’da Dahiliye Nezareti’nden bölgedeki idarecilere gönderilen yazıda, Hükümetin, Yunanistan ile savaĢ halinde olmaması nedeniyle iĢgal protesto ediliyor, artık direniĢten vazgeçilip geri çekilmenin gerektiği 269 Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1. Kısım, s. 180. 270 Tansel, a.g.e., s. 272. 106 bildiriliyordu. Aynı gün Harbiye Nazırı ġevket Turgut PaĢa’nın aynı mahiyetteki emri askeri birliklere gönderilmiĢtir. Ayvalık iĢgal üzerine, çevredeki kazalardan özellikle Burhaniye ve Bergama’dan büyük oranda göç olmaya baĢlamıĢtır. Bu durumdan ne derece tedirgin olunduğunu 61. Tümen Kumandanının Harbiye Nezareti’ne çektiği Ģifreli telgraf göstermektedir. ġifrede, Burhaniye bölgesinde müthiĢ bir panik havasının hakim olduğu, vaktiyle bu bölgeden gitmiĢ olan Rumların, Ayvalık’taki Rumlarla birleĢerek Ġzmir’dekinden daha fazla fenalıklarda bulunacaklarının kesin olduğu, bu nedenle halkın muhafız asker istediği belirtilmekteydi. Bunun üzerine Ġstanbul Hükümeti, Balıkesir Mutasarrıfının Ayvalık’ta Yunan iĢgal komutanıyla görüĢüp, “Ayvalık’ta Osmanlı Haklarının Temini” esası üzerinde bir anlaĢma yapmasına karar vermiĢti. 2 Haziran’da Balıkesir Mutasarrıfı Hilmi Bey, Ayvalık’a giderek böyle bir giriĢimde bulunmuĢsa da sonuç alamamıĢtır.271 Asker ve milli kuvvetlerin Ayvalık’ı çevrelemesi, Ayvalık’ta bulunan Yunan kuvvetlerini zor durumda bırakarak fazla ilerleyememelerini sağlamıĢtır. Ayrıca burada yaĢayan Rumların, kenti çevreleyen zeytinliklere gidememeleri Midilli’ye göç etmelerine neden olmuĢtur. Yunanlılar bu duruma bir çözüm bulmak için önce Balıkesir Mutasarrıflığına baĢvurarak, Türk birliklerinin zeytinlikleri boĢaltmasını istemiĢlerdir.272 Bundan bir sonuç alınamayınca, Osmanlı Hükümetiyle “Belediye ÇeĢmesi Protokolü” olarak adlandırılan anlaĢmayı yapmıĢlardır. Bu 5 maddelik 271 Ergeneli, a.g.m., s. 202-213. 272 Tansel, a.g.e., s. 272. 107 protokol,273 5 Haziran 1919’da Gömeç Yolu üzerinde Belediye ÇeĢmesi önünde, Ayvalık ĠĢgal Kıtası Komutanı Ġngiliz Yarbay Thomas ve yardımcısı Yunanlı Nikola ile Gömeç Nahiye Müdürü ve Yarbay Ali Bey arasında Ģifahi olarak yapılmıĢtır.274 14. Kolordu Kumandanı Yusuf Ġzzet PaĢa, 172. Alay Kumandanı Yarbay Ali Bey’e protokol ile ilgili olarak, “Ġngiliz temsilcisi ve Yunan Kumandanlığı ile görüĢerek mıntıkanızda Yunan harekâtını durdurmaya muvaffak olmanız en büyük teĢekkürlere layıktır. Müfrezeniz ve beraberinizdeki Kuva-yı Milliye kumandanı için tarihin kaydedeceği bir muvaffakiyettir.”275 Ģeklinde belirtmiĢtir. Buna karĢın Dahiliye Nezareti’nden protokol ile ilgili herhangi bir yanıt alamayan Balıkesir Mutasarrıfı Hilmi Bey, XIV. Kolordu Komutanı Yusuf Ġzzet PaĢa ile görüĢerek kararları hükümetin menfaatine daha uygun hale getirmek için protokolde bazı düzeltmeler yapmıĢlardır. Buna göre, Yunanistan’ın Osmanlı sahillerini terk etmesi 273 Protokol maddeleri Ģöyledir: 1) Ayvalık'da evvelce olduğy gibi, Osmanlı Hükümetinin memurları ve kanunları, hükümlerini yürütecektir. Osmanlı Bayrağı çekilecektir. Ahalinin çektikleri Yunan bayraklarının kaldırılmasına Yunan komutanu çalıĢacaktır. 2) Yunan iĢgal kuvveti,iddiaları veçhile sulh konferansının kararı üzerine askeri iĢgal vazifesiyle gelmiĢ olduklarına göre Yunda (Cunda) Adasında, yahut Ģehrin dıĢında Ayanikola veya Fafa'da ikamet edecek ve Ģehrin haricinde bulunacaktır. ġehrin inzibatı için Osmanlı polisi ve jandarmalarına icabında iĢgal kuvvetleri yardım edecektir. 3) Ayvalık kazasına Ģamil olan arazi dahilinde, kaza ahalisi iĢ ve güçleriyle meĢgul olacaklar ve Ayvalık kazası haricine silahlı olarak kimse çıkmayacağı gibi kimse dahi giremeyecektir. Silahlı giriĢ ve çıkıĢ emniyeti ihlal mahiyetinde telakki edilecektir. 4) Ayvalık kazası haricine çıkacak ve hariçten girecek olan iĢ sahiplerine, iki taraf komutanları tarafından vesika verilecektir. 5) Ayvalık kazasının hududu, her iki tarafça verilecek birer subay ve ikiĢer sivilden mürekkep bir komisyon tarafından, bir defa daha tesbit olunacaktır. Türk Ġstiklal Harbi C.II, 1. Kısım, s. 104. 274 Ergeneli, a.g.m., s. 215-216. 275 A.g.m., s. 217-218. 108 gerektiği, Ayvalık kazası dahilinde Osmanlı askeri hariç hiçbir silahlı kimsenin girmesine izin verilmeyeceği, taĢkınlıkta bulunan Rumların affedileceği, Ayvalık mıntıkasındaki Osmanlı kuvvetlerinin vaziyetini muhafaza edeceği belirtilmiĢti.276 Meclis ve hükümet, Belediye ÇeĢmesi Protokolü konusuna yazılı bir taahhüt altına girmek istemediği için sıcak bakmıyordu. Bu nedenle Meclis-i Vükela, mahalli askeri komutanın bahsedilen Ģartlar dahilinde, hiçbir yazılı taahhüde girmeden bir durum almasına karar vermiĢtir.277 Bu karar üzerine Harbiye Nazırı ġevket Turgut PaĢa 14. Kolordu Kumandanlığı’na gönderdiği 11 Haziran 1919 tarihli Ģifreli telgrafta, Ayvalık’ta alınan tedbirlerin uygun olduğu ve durumun muhazafa edilmesi, Yunanlılara saldırılarak çözüm yollarının kapatılmaması, onların taarruzuna Ģiddetle müdafaa edilmesi gerektiği belirtilmiĢtir.278 Esasında protokol ile Ayvalık’ın Yunanistan tarafından iĢgali üstü kapalı Ģekilde kabul edilmiĢ oluyordu. Uygulanabilirliği az olan bu protokol sadece kağıt üzerinde kalmıĢtır. Yunanlıların bu protokol ile asıl amacı zaman kazanmaktı. Nitekim protokolün ertesi günü Yunan kuvvetleri belirlenen kuralara aykırı hareket etmiĢti. Protokol ile birlikte Ayvalık cephesinde geçici sükûnet sağlanmıĢsa da bir süre sonra Yunan yayılmasına karĢı yapılan direniĢ güçlenerek devam etmiĢtir. Mücteba Ġlgürel, Yunan Ordusuna karĢı ilk kurĢunun 29 Mayıs 1919’da Ayvalık’ta atıldığını ve “Kuva-yı Milliye” teriminin ilk defa yaygın Ģekilde Ayvalık’ta kurulduğunu belirtmektedir.279 Oysaki aynı günlerde ÖdemiĢ’te de Kuva- 276 Adnan Sofuoğlu, Kuzeybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Hareketi, Ankara 1994, s. 106. 277 Ergeneli, a.g.m., s. 217; Sofuoğlu, a.g.e., s. 106; Ġlgürel, a.g.e., s. 37. 278 Özalp, a.g.e., C.II, Belge No: 22. 279 Ġlgürel, a.g.e., s. 29, 37. 109 yı Milliye adıyla gönüllü birlikler oluĢturulmuĢtur. Yunanlıların aynı anda dört koldan Batı Anadolu’yu iĢgale baĢlamaları, iĢgallere karĢı oluĢturulan savunma birliklerinin farklı yerlerde ve birbirlerinden bağımsız olarak kurulmaları sonucunu doğurmuĢtur. Dolayısıyla milli kuvvetlerin farklı yerlerde oluĢumlarının aynı zamana rastlaması doğaldır. Bundan dolayı “Kuva-yı Milliye, ilk olarak Ģurada ve Ģu zamanda oluĢmuĢtur” diyerek belli yer ve zaman tespiti yanıltıcı olabilir. Nitekim kronolojik açıdan incelersek, Ayvalık’ın iĢgalinden önce 17 Mayıs’ta gerçekleĢen Urla’nın iĢgali sırasında 173. Alay Komutanı Yarbay Kazım Bey’in emrindeki 18 erine ek olarak yöreden topladığı gönüllü milis güçleriyle birlikte Yunan ordusuna karĢı yaptığı çarpıĢmada oluĢturduğu kuvvetleri ilk Kuva-yı Milliye birliği olarak kabul etmemiz gerekir. Oysa Urla’da oluĢturulan kuvvetler, önceden planlanmıĢ örgütlü ve teĢkilatlı Kuva-yı Milliye birlikleri değildir, daha çok eldeki imkânlarla iĢgale kısa zamanda karĢı koymayı amaçlayan Alay Komutanının inisiyatifiyle oluĢturulan kuvvetlerdir. Ancak Ģunu da belirtmeliyiz ki Ayvalık’ın iĢgali, Yunanlıların Ġzmir’e çıkıĢından sonra Türk ordusunun ve ordunun desteği ile oluĢturulan milli kuvvetlerin Ayvalık’ta düĢman iĢgaline karĢı silahla karĢı koyması açısından önem taĢımaktadır. Yunanlılar, Ayvalık’tan sonra, kuzeyden ve güneyden ilerlemelerini sürdürerek, ÖdemiĢ ve Nazilli’yi de iĢgal etmiĢlerdir. ÖdemiĢliler, kasabalarının Yunanlılar tarafından iĢgal edilmesine engel olmak için silahlanarak gönüllü Kuva-yı Milliye adını alan birliklerini oluĢturmuĢlardır. 110 d. ÖdemiĢ’in ĠĢgali Batı Anadolu’da ilk Kuva-yı Milliye teĢkilatı adıyla oluĢturulan milli kuvvetler ÖdemiĢ’te Kaymakam Bekir Sami (Baran) ve Jandarma Komutanı YüzbaĢı Tahir Fethi’nin çabaları ile kurulmuĢtur. 25–29 Mayıs 1919 tarihinde oluĢturulan silahlı birliğe ÖdemiĢ Kuva-yı Milliyesi adı verilmiĢtir. Ġzmir’in iĢgalinden önce, 1919 yılı Mart ayında, olası bir Yunan iĢgaline karĢı ÖdemiĢ’te bir direniĢ hareketini örgütlemek amacıyla Celal Bey (Bayar) ile Sarı Edip Efe olarak bilinen Jandarma YüzbaĢısı Edip Bey, ÖdemiĢ Kaymakamı Zühtü Bey (Durukan), ÖdemiĢ Jandarma Tabur Kumandanı YüzbaĢı Tahir Bey, Mursallı köyünden Alim oğlu Ġsmail Efe, Kahrat köyünden Gökçen Efe ile toplantı yapmıĢlar ve Yunanlılara karĢı örgütlenmeye karar vermiĢlerdir.280 O dönemde ÖdemiĢ’te direniĢten yana olan kesim, arkadaĢlarının “Tıklaç” lakabıyla anılan Koca Mustafa çetesi tarafından pusuya düĢürülerek öldürüldükleri için korkuya kapılarak direniĢ fikrinden vazgeçmiĢler, ayrıca Celal Bayar ve arkadaĢlarının çalıĢmalarına engel olmaya çalıĢmıĢlardır.281 Celal Bey’in bu giriĢimlerini haber alan Ġstanbul Hükümeti Ġzmir valiliğine Celal Bey’in tutuklanmasını emretmiĢti. ÖdemiĢ Kaymakamı Zühtü Bey, Ġzmir Valisi Ġzzet Bey’in talimatını yerine getirmemiĢti. Bunun üzerine Ġzmir Valisi Ġzzet Bey, ÖdemiĢ Kaymakamı Zühtü Bey’i görevden alarak yerine Bekir Sami (Baran)’ı atamıĢtır. (28 Mart 1919)282 280 281 282 Bayar, a.g.e., C.6, s. 1648. TĠTE ArĢivi,“Ali Orhan İlkkurşun Anıları” CoĢkun, a.g.e., s. 235. 111 ÖdemiĢ çevresinde oluĢan gizli teĢkilatlanmaları önlemek ve ÖdemiĢ çevresindeki eĢkıya ve çeteleri takip etmek amacıyla Jandarma Genel Kumandanı, Ġzmir Jandarma Taburundan Teğmen Ahmet Rifat Bey’i komutasındaki 40 er ile ardından YüzbaĢı Hüsamettin Bey’i komutasındaki 174. Alayın 1. Tabur ve 1. Bölüğü ile ÖdemiĢ’e göndermiĢtir. Bu kuvvetler ÖdemiĢ Jandarma Tabur Kumandanı Tahir Bey’in emrine girmiĢlerdir.283 Bu dönemde Refik ġevket Bey ve kardeĢi Hamit ġevket Bey, Eczacı Tevfik, Dr. Mustafa ġevket Hakkı PaĢaoğlu, Fahri, Müftü Hacı Hüseyin Efendi, Müderris Mustafa ve Hacı Mümtaz damadı Kazım Kulalı Softaoğlu Ġbrahim, Adagideli Hanaylıoğlu Mehmet Emin, Belediye Reisi Ali Bey’in çalıĢmalarıyla “Gizli Cemiyet” kurulmuĢtur. Hatta Teğmen Ahmet Rifat Bey ile YüzbaĢı Hüsamettin Bey de bu cemiyete katılmıĢlardır.284 Cemiyetin ilk toplantısında, Jandarma Tabur Kumandanı Tahir Bey, ÖdemiĢ, Tire, Bayındır ilçeleri mıntıka kumandanlığına tayin edilmiĢtir.285 Cemiyetin yaptığı toplantılarda, üyeleri arasında Yunanlılara karĢı mücadele konusunda fikir ayrılıkları doğmuĢtu. Halkta mücadele fikri uyanmaya baĢlamasına rağmen, Gizli Cemiyetin yaptığı toplantılardan ve çalıĢmalarından gözle görülür bir sonuç alınamamıĢtı. Halkta uyanan mücadele fikri ile ÖdemiĢ’te öğretmenler ve yedek subaylardan oluĢan ikinci bir Gizli Cemiyet daha kuruldu. Ġlk kurucuları Öğretmen 283 284 285 Bayar, a.g.e., C.6, s. 1752. Bayar, a.g.e., C.6, s. 1752. TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan İlkkurşun Anıları” s.29. 112 Hamdi Bey, Faik Bey ve Avukat ġükrü Bey idi. Hiçbir yerde toplantı yapmayan cemiyetin üye sayısı 20’ye kadar yükselmiĢtir. 286 15 Mayıs sabahı, Ġzmir’in iĢgalini haber alan Jandarma Tabur Kumandanı YüzbaĢı Tahir, eĢraftan Hacı Mümtaz Efendi’yi çağırmıĢ, yanında gelen üç arkadaĢı “işgal halini görmektense ölmeye hazırız” diyerek mücadeleye hazır olduklarını belirtmiĢlerdir. Bunu haber alan yedek subaylar da resmi üniformalarını giyerek, Jandarma Tabur Kumandanından görev istemiĢlerdir.287 Tahir Bey, bu olumlu geliĢme karĢısında ÖdemiĢ mühimmat depo memuruna, yedek subaylara depodan silah ve mühimmat verilmesini emretmiĢtir. Emir yerine getirilmemiĢ, depo memuru durumu Askerlik ġube BaĢkanına iletmiĢ, o da karar veremeyerek Kaymakam Bekir Sami’ye iletmiĢtir. Kaymakam da depodan silah verilmesine engel olmuĢtur.288 Yunanlılar, Paris Konferansında iĢgal alanı olarak kendilerine çizilen bölgenin dıĢındaki Manisa (25 Mayıs) ve Aydın’ın (27 Mayıs) iĢgaline öncelik vermiĢlerdir. Bu iĢgalleri tamamladıktan sonra Küçük Menderes vadisinde yayılmaya baĢlamıĢlardır. Yunan ordusu 20 Mayıs’ta Torbalı’yı iĢgal ettikten sonra, Bayındır ve ardından Tire’yi (28 Mayıs) iĢgal etmiĢlerdir.289 Tire’nin iĢgalinden sonra sıra aynı hat üzerindeki ÖdemiĢ’in iĢgaline gelmiĢti. 20 Mayıs’ta Torbalı’nın iĢgali, ÖdemiĢ’te direniĢ için çaba harcayanlarda moral bozukluğuna ve endiĢeye neden olmuĢtu. Bu moral bozukluğunu YüzbaĢı 286 287 A.g.arĢiv, s.29. Bayar, a.g.e., C.6, s. 25. 288 TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan İlkkurşun Anıları” YüzbaĢı Tahir’in anılarına atfen s. 26 289 Sarıhan, a.g.e., s. 275, 280, 260, 282. 113 Tahir Bey, Celal Bayar ile yaptığı görüĢmesinde Ģu sözleriyle net olarak ortaya koymaktadır. Tahir Bey, Celal Bayar’a hitaben; “Ödemiş’te mili bir hareket yapmanın şimdilik imkânı yoktur. Böyle bir iş için müsait bir zaman, eleman lazımdır. Ödemiş ise, şimdilik bundan mahrumdur. Ödemiş’te bir çok iyi mükemmel seciyeli hamiyetli zatlerin ve gençlerin bulunmasına rağmen aynı zamanda öyle milli bir harekete iştirak etmekten korkan çekinen ve bizlere inanmyan ve bu işler için başta büyük rütbeli bir zatı görmek isteyen şahsiyetler de çoktur. Hususiyle şehir içinde bazı nahiye merkezlerinde hergün gözlerimiz önünde gelecek Yunan istila kuvvetlerinin karşılanması maksadıyla ipekten Yunan bayrakları hazırlayan birçok Ermeni ve Rumların bulunmakta olması ve ayrıca bunlar arasında “siz İttihatçısınız, bunların amaline hizmet için kan dökmek istiyorsanız” gibi sözlerle muhalefetlerini ve hatta husumetlerini açıkça söylemekte olan insanlar görülmekte olduğunu söyleyerek, Ödemiş’te böyle milli bir hareket ve kıyamın mümkün olmayacağını belirterek, siz Nazilli’ye gidiniz ve orada teşkilatınızı kurunuz, biraz sonra biz de geliriz ve orada hep birlikte çalışırız” demiĢtir.290 290 TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan İlkkurşun Anıları”Ahmet Rifat Kemerdere’nin anılarından alıntıdır. s.55, 56; Celal Bayar, Ali Orhan ĠlkkurĢun ile Ankara’daki bir görüĢmesinde bu görüĢmenin, Ahmet Rifat Bey’in hatıralarında yazdığı Ģekilde olduğunu belirtmiĢti. Ancak, Celal Bayar, o konuĢma üzerine Nazilli’ye gitmediğini belirterek, birkaç gün sonra Celal Bey’in Gökçen Hüseyin Efe’nin evinde misafir olduğu sırada, yanında YüzbaĢı Hüsamettin ve daha iki kiĢi olduğu halde Kahrat’a yanına gelen Tahir Bey’in kati bir ifade ile “mıntıkamda hiçbir milli hareket yaptırmayacağım” demesinin her Ģeyi alt üst ettiğini ifade etmiĢtir. Gökçen Efe’nin Torbalı önlerinde kendisinin de yanlarında bulunmasını Ģart koĢarak 80-90 kiĢilik bir kuvvetle Yunanlılarla savaĢacağına söz vermesine rağmen, bu durum üzerine fikrini değiĢtirdiğini ifade etmiĢtir. 114 29 Mayıs’ta Ġstanbul’dan dönen Avukat Hamit ġevket (Ġnce) ve 17.Kolordu Kumandanı Albay Bekir Sami Bey tarafından görevlendirilen YüzbaĢı Rasim Bey ÖdemiĢ’e gelerek halkı Yunan iĢgaline karĢı savunmaya geçmeye teĢvik etmiĢlerdir. YüzbaĢı Rasim Bey, ÖdemiĢ’te kaymakama, Ģube reisine ve jandarma kumandanına, 17. Kolordu Kumandanı Albay Bekir Sami’nin “Yunan işgaline karşı eldeki kuvvetlerle savunma yapılmasının gerektiği” konusundaki talimatını iletmiĢti.291 Bu talimatta, ÖdemiĢ’te milli bir hareketin vücuda getirilmesine çalıĢılması ve Yunanlıların ellerini kollarını sallayarak ÖdemiĢ’i iĢgal etmelerine imkân bırakılmaması, ordu ve devlete ait silah ve cephaneler ile harp teçhizatının düĢman eline geçmesinin önlenmesi için Ģimdiden emin bir yere nakledilmesi veya imha edilmesi emrediliyordu. Emirler uygulanmazsa ağır cezalar verileceği de vurgulanmıĢtı.292 Bu talimat üzerine Jandarma Bölük Komutanı, Jandarma Tabur Kumandanlığına “Biz düşmanla döğüşeceğiz; ya şerefle yaşayacağız ya şerefle öleceğiz. Geri çekilirsek de bir çok düşmanı yere serdikten sonra şerefimizle çekileceğiz ve mutlaka döğüşeceğiz.”293 demesi tabur kumandanını direniĢe geçmeye sevk etmiĢtir. Bunun üzerine Jandarma Tabur Kumandanı Tahir, Hamit ġevket Beyler kaymakamlık dairesine gelerek, yedek subaylardan Ali Orhan, Salih Vecdi, Selim Örsel, Sarıgöllü Selim, Ahmet ġükrü, ġeref, Hamdi, Aziz, Mahmut, Osman ve muallimlerden Tatar ve Nuri Beyler birlikte bir toplantı yapmıĢlardır. Ve aralarında oluĢturdukları bu teĢekküle Kuva-yı Milliye adını vermiĢlerdir. KıĢla, esliha ve 291 TĠTE a.g. arĢiv, s.1. 292 TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan ĠlkkurĢun Anıları” s. 79 (Ahmet Rifat Kemerdere’nin anılarından). 293 A.g.arĢiv, s.57. 115 mühimmat deposunda bulunan 240 Alman tüfeğiyle, büyük miktarda cephane ve birçok bomba ele geçirmiĢlerdir. Bu teçhizatla oluĢturdukları silahlı kuvvete de “Yiğit Ordusu” adı verilmiĢtir.294 ÖdemiĢ Halkına bir beyanname hazırlamıĢlardır. Yiğit Ordusu Kumandanı Tahir imzalı beyanname Ģöyleydi: 1) Kuva-yı Milliye namıyla saha-i faaliyet ve milliyete çıkan Türk kuvvetleri elyevm Ordu halini iktisap ettiğinden işbu ordunun namına Yiğit Ordusu ismi verilmiştir. 2) Mücahidi muhterem “Edip Bey” maiyeti erkanı ile beraber bugün Kuva-yı Milliye’ye iltihak ediyor. Kendisi cephede vazifesine başlayacaktır. 3) Bayındır ve Tire civarında ileri karakollarımız vazife-i vataniyelerini ifa ediyor. Herkes işleriyle güçleriyle meşgul olsunlar. 4) Herkes Kuva-yı Milliye’nin elyevm kesbettiği kuvvet ve şiddeti ve mücahid dini İslamiyenin kalplerinde yaşattığı azim ve imanı narı dikkate alarak ticaretgâhlarını açıp evvelki gibi kemali serbesti ile muamelelerine devam etmelidirler.295 Kurulan bu Kuva-yı Milliye teĢkilatının baĢına ÖdemiĢ Jandarma Tabur Kumandanı YüzbaĢı Tahir Bey, müĢavir ve emir subaylığına Avukat Hamit ġevket ve harekât iĢleri reisliğine de Jandarma Üsteğmeni Ahmet Rıfat Bey getirilmiĢtir. Bu teĢkilat, Ġzmir ve Ġstanbul Hükümeti ile irtibatını kesmeye, ÖdemiĢ kazasının köy ve semtlerinde eĢkıyalık yapan zeybekleri cephede görevlendirmeye, mevcut yedek subayları teĢkilata çağırmaya, fazla miktarda silah ve malzeme tedarik 294 TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan ĠlkkurĢun Anıları” s.1, 79-80. 295 A.g.arĢiv. 116 edilinceye kadar gönüllülerle idare edilmesine karar vermiĢti. Ayrıca, Hacı Ġlyas köyünün batısındaki sırtlarda milli cephe kurmaya, bir seyyar hastane kurarak Doktor Mustafa ġevket Bey’in nezaretinde ĠlkkurĢun cephesine sevk etme kararı almıĢlardı.296 Bu kararların alınmasından sonra, bir taraftan Yiğitler Ordusu kurulmasına baĢlanmıĢ, diğer taraftan ÖdemiĢ’in direniĢ kararını halka, iĢgal kuvvetlerine, Ġzmir valisine, hükümete ve 17. Kolordu Kumandanlığı’na bildiren telgraflar çekilmiĢ ve bildiriler yayınlanmıĢtır. Bu amaçla, ÖdemiĢ Kaymakamı Bekir Sami Bey büyük bir cesaret örneği göstererek, Ġtilaf Devletleri temsilcilerine 29 Mayıs 1919’da çektiği telgrafta “…artık biliniz ki, kalem değil, silah dönüyor” sözüyle Kuva-yı Milliye’nin silahlı mücadelesini ilan etmiĢtir.297 Bu geliĢmeler olurken diğer taraftan, askerlik Ģubesi deposundaki silahlara el konmuĢtur. YüzbaĢı Tahir Fethi, savcının engellemelerine rağmen, Adliye binasının deposundaki silah ve cephaneyi halka dağıtmıĢtır. Ayrıca, jandarmadan ve 135. Alayın depolarından da silah ve cephane alınmıĢtır.298 Böylece çeĢitli tip ve modelde 1500-1600 civarı silah dağıtılmıĢ oldu.299 Aslında silah alan köylü ve efelerin çoğu düĢmana karĢı savaĢmak niyetinde değildi. Bu nedenle, silahları alanların bir kısmı gözden kaybolmuĢlardı. Geriye kalanlarla birlikte 120 kiĢilik bir kuvvet oluĢturulmuĢtu.300 296 TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan ĠlkkurĢun Anıları” 79-80. 297 Apak, a.g.e., s. 62. 298 Aydınel, a.g.e., s. 116. 299 Selek, a.g.e., s. 198. 300 Apak, a.g.e., s. 63. 117 Jandarma Kumandanı Tahir Fethi Bey de, 29-30 Mayıs gecesi AlaĢehir’de bulunan 17. Kolordu Kumandan Vekili Albay Bekir Sami Bey’e telgraf çekerek yapılan hazırlıkları ve planlarını anlatmıĢtır: Buna göre, Tire, Bayındır cephelerini bir bölükle iĢgal etmiĢ olan düĢmana karĢı ileri karakollar kurulacaktır. Kuvvet arttıkça cephe ileri sürülecektir. Toplam onbeĢ nefer olan yedek subaylar silah altına çağrılmıĢtır. Vilayet makamı ve Ġstanbul’daki Ġtilaf mümessillerine telgraf çekildikten sonra, Ġzmir’le ÖdemiĢ arasındaki telgraf telleri kesilecektir. 301 Yapılan bu hazırlıklara ek olarak, Hacı Ġlyas sırtlarında cephe tutulmuĢ, Ali Orhan (ĠlkkurĢun) Bey, cephe komutanlığına seçilmiĢtir. Reji memuru Ragıp Bey Levazım Reisi, Hacı Mümtaz Efendi de ĠaĢe Heyeti Reisi olmuĢtur. Bu sırada, Kahrat Köyü’nde Gökçen Hüseyin Efe ve çevredeki köylerin halkı da silah altına çağrılmıĢtır. Ancak Gökçen Hüseyin Efe katılmamıĢtır. O gün ancak 25 gönüllü toplanabilmiĢtir. Ragıp Bey, cepheye yetecek miktarda cephane göndermiĢ, iaĢe heyeti de yiyecek göndermiĢtir. Efe ve zeybeklerin katılmadığı bu cephe, yedek subayların emir ve komutasında ÖdemiĢli halk tarafından oluĢturulmuĢtur.302 Ġzmir Jandarma Taburundan ve 174. Piyade Alayı 1. Bölüğünden gelen erlerin çoğu, Rumların ve Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası üyelerinin propagandalarının etkisinde kalarak kaçmıĢlardı. Müfrezede iki makineli tüfek, yedi er ile bir yüzbaĢı ve teğmen kalmıĢtı.303 ÖdemiĢ’te o dönemde bir takip müfrezesi bulunmuyordu. Makineli tüfek subayı Üsteğmen Mecit Efendi ve ÖdemiĢ Jandarma erleri ise Aydın’ın iĢgalinden önce 57. Tümene katılmıĢlardı. Piyade bölüğü subayları Aydın 301 Apak, a.g.e., s. 61. 302 TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan ĠlkkurĢun Anıları” s.41 (Tahir Bey’in Anılarına atfen). 303 TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan ĠlkkurĢun Anıları”, s. 48-49. 118 iĢgal edildiğinde, alaya katılmak üzere Ġzmir’e gitmiĢlerdi. Ġzmir iĢgal edilince ÖdemiĢ’e kaçan 24 subay, 56. Tümenden BinbaĢı Nedim Bey önderliğinde ulusal bir örgüt kurmak istemiĢler fakat halktan yeterli destek göremedikleri için Aydın’daki 57. Tümene katılmıĢlardı. ÖdemiĢ deposunda, 241 Alman mavzeri, 7 Rus tüfeği, 2 Osmanlı mavzeri, 485 sandık Alman mavzeri cephanesi, 9 Winchester tüfeğiyle 10.000 fiĢeği, 261 ġınayder tüfeği ile 10.000 fiĢeği, 1061 Martin ile 25.000 fiĢeği, 3 Gra tüfeği, 7,5’luk seri sahra topu için 5000 atımlık mevcudu bulunuyordu.304 Böylece “yiğit ordusu” adıyla anılan ÖdemiĢ bölgesindeki milis kuvvet, sahip olunan bu teknik donanımla 30 Mayıs günü Hacı Ġlyas ve Kayaköy arasındaki sırtları tutarak, Tire ve Bayındır’ı iĢgal eden Yunan kuvvetlerini karĢılamak üzere tertiplenmiĢti. Planlandığı gibi, telefon ve telgraf hatları kesilmiĢ, Ģimendifer hattı trenin geçemeyeceği hale getirilmiĢtir. 30 Mayıs’ta Yunan birliğinin bayraklarla donatılmıĢ bir trenle ÖdemiĢ’e gönderilmesi üzerine Ali Orhan Bey, Yunan iĢgal komutanına Rum makasçı aracılığıyla, “…eğer o da benim gibi sivillerin de kırılmasından hoşlanmazsa askerini trenden indirsin burada askerce döğüşelim. Aksi halde asker ve sivil demeyerek topyekünû kırmağa hazırım.” demesi trenin manevra ile geri gitmesine neden olmuĢtur.305 Bu olaydan sonra cephedeki gönüllü sayısı artırılmıĢ, ÖdemiĢ’ten Kayıkçıoğlu Mola Hüseyin ile birlikte 60 kadar gönüllü gelmiĢtir. 31 Mayıs’ta 50 efe ve 300 gönüllü de Hacı Ġlyas sırtlarına gitmek için hazırlanmıĢtır. Ancak cepheye giderken içlerinden biri eĢkıya çetesi reisinin kıĢkırtmasıyla ayrılmıĢ ve diğer 304 Muhittin Ünal, Miralay Bekir Sami Günsav’ın KurtuluĢ SavaĢı Anıları, Cem Yay., Ġstanbul 1994, s.61. 305 TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan İlkkurşun Anıları”, s. 92. 119 gönüllülerin de bir kısmı dağılmıĢlardır.306 Postlu Mestan Efe komutasındaki 100 kadar zeybek ÖdemiĢ Kuva-yı Milliyecilerinin arkadan sarılarak pusuya düĢürülmelerini engellemek amacıyla Manisa-Salihli arasında görevlendirilmiĢti.307 Birlikler ĠlkkurĢun’da savunmaya geçmek üzere toparlanırken, Hamit ġevket ve Ahmet Beyler de Kahrat köyündeki Gökçen Efe’yi Tire’ye baskın yapması için ikna etmeye çalıĢmıĢlar, ancak Gökçen Efe önce kabul etmesine rağmen, sonradan fikrini değiĢtirmiĢtir.308 31 Mayıs günü Bekir Sami Bey, Batı Anadolu cephesinin genel durumu hakkında Genel Kurmay BaĢkanlığı’na Ģu gizli bilgileri göndermiĢtir:309 “1- Yunan birlikleri bugüne kadar, Manisa-Kasaba-Bayındır-Tire-AydınAyvalık kasabalarını işgal etmiştir. İşgalin İzmir vilayetinin tümüne yönelik olduğu anlaşılıyor. Ödemiş’ten geniş raporlar geldi. Ödemiş de Kuvayı Milliye teşkil ediliyormuş. Takip müfrezesinin erleri kaçmıştır. 57. Tümene katılmaya niyet eden subaylar, Aydın işgal edilince İzmir’deki Alaya katılmıştır. 2- İtalyanlar Ayvalık’tan ayrılıp Kuşadası’na gidince yerlerine Yunanlılar gelmişlerdir. 3- Aydın’da bulunan silah ve cephane deposu taşınamamış ve halk tarafından yağma edilmiştir.” ÖdemiĢ Kuvay-ı Milliyesi, 1 Haziran 1919 sabahı Evzon Taburunun saldırısına karĢı Hacı Ġlyas sırtlarında yaptığı beĢ saat süren çatıĢmada Yunan birlikleri karĢısında 2 Ģehit, 20 kadar yaralı vererek ÖdemiĢ’e, sonra daha gerilere çekilmiĢtir. Böylece, ÖdemiĢ 1 Haziran gecesi Yunan kuvvetleri tarafından iĢgal 306 307 308 309 TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan İlkkurşun Anıları”, s. 96 CoĢkun, a.g.e., s. 279. Bayar, a.g.e., Cilt 6, s. 1906. Ünal, a.g.e., s. 64. 120 edilmiĢtir. 2 Haziran’da Evzon alayının 3. bölüğü Adagide’yi, Ġzmir Muhafız Taburu da Birgi’yi iĢgal etmiĢ, böylece Yunan birliklerinin Küçük Menderes havzasındaki yayılması doğal sınırlarına ulaĢmıĢ oldu.310 Yunanlılarla yapılan bu muharebe sonunda, Yunanlılar Çatal, Hacıilyas, Karaköy köylerini yakarak, halkı göçe zorlamıĢlardır.311 ÖdemiĢ Kaymakamı Bekir Sami Bey, YüzbaĢı Tahir Bey ve arkadaĢları da direniĢ örgütlenmesinin olduğu AlaĢehir’e geçmiĢlerdir. AlaĢehir Kaymakamı Bezmi Nusret (Kaygusuz) bu grubun geliĢini anılarında Ģöyle anlatmaktadır: “Bozgun üzerine kaza Kaymakamı Erzurumlu Bekir Sami Bey yayan olarak Alaşehir’e geçti. Hükümette yanıma geldi. Zavallı pek yorgun ve bitkin halde idi. Bu işin mantıksız olduğunu o kadar düşman kuvvetine karşı müşkilatla toplanabilen 120 kişilik bir müfreze ile taarruza kalkışmanın hiç de muvafık bulunmadığını müteessirane anlattı. Çarpışmanın muvaffakiyetle neticelenmemesi dahi, bütün aleme memleketi memnuniyetle düşmana bırakmadığımızı göstermesi itibariyle lehimizde olduğunu söyleyerek, kendisini teselli ve takviyeye çalıştım… Alaşehir’e gelenler arasında bulunan Jandarma kumandanı Yüzbaşı Tahir Fethi ve İnceoğlu Hamit Şevket Beyler, Alaşehir teşkilatına iltihak ettiler.312 ÖdemiĢ’in iĢgali üzerine Yunanlılarla yapılan bu muharebe, baĢarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen, Batı Anadolu’da oluĢturulan Kuva-yı Milliye birliklerinin ilk muharebesi olması açısından önem taĢımaktadır. 310 Parlak, a.g.e., s. 469. 311 Ġstiklal Harbi Gazetesi, 2 Haziran 1919. 312 Bezmi Nusret Kaygusuz, Bir Roman Gibi, Ġzmir 1955, s. 175. 121 ÖdemiĢ cephesi Kuva-yı Milliye Kumandanı Tahir Bey’in teklifi ve yedek subayların seçimi ile ĠlkkurĢun Cephesi Kumandanlığını üzerine alan Ali Orhan ĠlkkurĢun anılarında, ĠlkkurĢun muharebesi için “İlkkurşun vakasının tarihteki önemi, Milli Mücadele ateşinin tutuşmasında bir kibrit vazifesi görmesidir.” sözleriyle vurgular.313 Kuva-yı Milliye Kumandanı YüzbaĢı Tahir ise hatıralarında ĠlkkurĢun muharebesi için Ģöyle demekteydi: “Türk milletinin ilk tarihi cephesi efeler ve zeybekler tarafından değil ihtiyat zabitanı emir ve kumandasındaki Ödemiş’in vatanperver evlatları tarafından tutulmuştur.”314 ÖdemiĢ’te Kuva-yı Milliye’nin oluĢmasından ve yapılan ilk silahlı muharebeden sonra Yunan ilerleyiĢine karĢı müdafaaya geçme cesareti artmıĢtır. Diğer bölgelerde de teker teker Kuva-yı Milliye birlikleri birbiri ardına kurulmaya baĢlanmıĢ, örneğin Mustafa Bey komutasında AlaĢehir, Yörük Ali Efe komutasında Aydın, Hamdi Bey komutasında Ayvalık, YüzbaĢı Kemal komutasında da Balıkesir Kuva-yı Milliyeleri kurulmuĢtur. IV. AlaĢehir’de Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu Manisa’nın bir ilçesi olan AlaĢehir, ulaĢım imkânlarının iyi olması nedeniyle ekonomik yönden geliĢmiĢ bir yöredir.315 O dönemin kaymakamının ifadesine göre, 313 TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan İlkkurşun Anıları”, s.4. 314 TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan İlkkurşun Anıları”, s.4. 315 Aydınel, a.g.e., s. 125. 122 yörede üç bine yakın Rum azınlık yaĢıyordu.316 Mütarekeden sonra AlaĢehir’e YüzbaĢı Villa komutasında, Cezayirli askerlerden oluĢan demiryolunu korumakla görevli iĢgal kuvveti gelmiĢti.317 AlaĢehir Kaymakamı Bezmi Nusret (Kaygusuz) Bey’dir. Kaymakamın genç ve tecrübesiz oluĢu, göreve yeni baĢlaması (10 Mayıs 1919), aniden geliĢen olaylar karĢısında duruma hakim olamamasına neden olmuĢtur. Ġlçede, Jandarma Komutanı YüzbaĢı Cemil, Jandarma Takım Komutanı Üsteğmen Tahsin, Askerlik ġubesi BaĢkanı BinbaĢı Muhtar ve Nokta Komutanı BinbaĢı Halit Sezai olmak üzere dört subay görev yapmaktadır. 318 Ġzmir’in iĢgal haberi AlaĢehir’de duyulduğu zaman halk, kahvelerde, camilerde ve bazı evlerde toplantılar yaparak iĢgali önlemek için çareler aramaya baĢlamıĢlardır. 21 Mayıs’ta kaymakamlık binasında yapılan toplantıya 50 kiĢilik bir grup katılmıĢtır. Toplantıya katılanların baĢlıcaları Ģunlardır: Belediye Reisi Galip, Askerlik ġubesi BaĢkanı BinbaĢı Muhtar, Jandarma Bölük Komutanı YüzbaĢı Cemil, Kadı Mehmet Münif, Müftü, Mahkeme Reisi Ali Rıza, Savcı Yardımcısı Lebip, Hükümet Doktoru Necati, Polis komiseri Salih, eĢraftan Mütevellizade Akif, Ethem Beyzade Ömer, Hüseyin PaĢazade Mustafa, KuĢakçızade RaĢit, Hacı Mustafazade Eyüp, Hasanağası Ömer. Toplantıda kaymakam, AlaĢehir’in durumundan bahsederek Ģehrin savunulması gerektiğini belirtmiĢ, Hoca Hüseyin Efendi ise bunun mümkün olamayacağını söylemiĢtir. Toplantıda yapılan tartıĢmalar sonucunda, iĢgale karĢı 316 317 Kaygusuz, a.g.e., s. 179. Bu kuvvetin sayısı hakkında farklı bilgiler mevcuttur. Bezmi Nusret Kaygusuz bu kuvvetin 800 kadar olduğunu belirtmekte, Kaygusuz, a.g.e., s. 163; Selek ise, “Demiryolu Koruması” adıyla bahsettiği bu kuvvetin 200 kadar olduğundan bahsetmektedir. Selek, a.g.e., s. 202. 318 Selek, a.g.e., s. 202; Kaygusuz, a.g.e., s. 200. 123 konulabilmesi için yeterli kuvvetin olmadığı, civar kazalardan da mücadeleye destek verilmesi görüĢü ortaya atılmıĢsa da kesin bir sonuç alınamamıĢtır.319 Belediye Reisi BinbaĢızade Galip Bey, kaymakama AlaĢehir’in bağımsız bir hükümet olarak çalıĢmasını ve bunun baĢkanlığını yapmasını teklif etmiĢtir. Kaymakam bu teklife cevap olarak, kendilerine yardımcı olacağını fakat milli hareketin baĢına hükümetin geçmesinin uygun olmayacağını, bazı yerlerde kurulan Redd-i Ġlhak ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri gibi bir cemiyet kurulup bu cemiyetin de Mustafa Bey’in giriĢimini takviye edebileceğini belirtmiĢtir.320 Bunun üzerine, Belediye Reisi Galip Bey ve Mütavellizade Akif Bey Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurmuĢlardır. Bu cemiyete sonradan Hacı Ali Yağaz, Hasan Hüseyin oğlu Mehmet, Hasaağasızade Ömer ve KaĢıkçızade Ömer Efendiler de katılmıĢlardır.321 Fakat bu cemiyet pek faaliyet gösterememiĢtir. Ġzmir’in iĢgalinden sonra AlaĢehir’in durumu ile ilgili farklı görüĢler ileri sürülmektedir. Bazı kaynaklarda Kuva-yı Milliye için uygun bir ortam olduğu belirtilmektedir.322 Aksine, o dönemde durumu yakından gören 17. Kolordu Kumandanı Albay Bekir Sami, kendisinin kaleme aldığı harp ceridelerinde, AlaĢehir’in durumunu hiç iyi görmediğini Ģu sözleriyle belirtmektedir: 323 "Herkes göçe hazırlanmıştı. Kimsede bir ümit veya mukavemet yoktu. Halka rehber olması 319 320 321 Aydınel, a.g.e., s. 127; Kaygusuz, a.g.e., s. 168. Aydınel, a.g.e., s. 127. A.g.e., s. 127-128; Kaygusuz, a.g.e., s. 169. 322 Kaygusuz, a.g.e., s. 168; Selek, a.g.e., C.1, s. 203; Tekeli- Ġlkin, a.g.e., s.130. 323 Hamdi Gürler, KurtuluĢ SavaĢı’nda Albay Bekir Sami (Günsav) (Mayıs-Haziran 1919) Gnkur. Basımevi, Ankara 1994, s. 86. 124 gereken memurlar alçakça hareket ediyorlar, Yunanlılar geldiğinde mevkilerini korumak istiyorlardı.” Bekir Sami Bey, 29 Mayıs’ta emrinde bulunan 24 subay ve 80 civarındaki erden oluĢan birlikle, yörede Kuva-yı Milliye’nin oluĢturulması amacıyla, Manisa’dan Salihli’ye oradan da AlaĢehir’e gelmiĢtir.324 31 Mayıs’ta AlaĢehir ileri gelenleri ile iĢgale karĢı direnme konusunda görüĢmüĢtür. Bekir Sami Bey, AlaĢehir’in ileri gelenlerinin mücadele için hazır olduklarını, ancak silahları olmadığını belirtmesi üzerine, elinde kendilerine verebileceği 100 kadar silahı olduğunu söylemiĢtir. 325 YüzbaĢı Süleyman Sururi Bey, AlaĢehir’den UĢak’a geçmiĢ, oradan da EĢme’ye geçerek, Miralay Bekir Sami Bey’e, AlaĢehir, Salihli ve Kula’da Kuva-yı Milliye teĢkilatı kurmaları için birer Mevki Kumandanı sıfatıyla subay gönderilmesini önermiĢtir. Bu öneri üzerine, 13 Haziran’da Kula Mevki Kumandanlığı’na Topçu BinbaĢısı Nedim, Salihli Mevki Kumandanlığı’na YüzbaĢı Rasim, AlaĢehir Mevki Kumandanlığı’na da Süleyman Sururi Bey tayin edilmiĢtir.326 Miralay Bekir Sami Bey, ayrıca Kula’dan bölgedeki bütün kazalardaki kaymakam, askerlik Ģube baĢkanları ve mevki komutanlıklarına, gönüllü toplama faaliyetlerini sürdürmelerini ve bölgelerindeki asker kaçaklarının toplanmasını emretmiĢtir.327 324 325 A.g.e., s. 87. A.g.e., s. 89; Ünal, a.g.e., s. 67. 326 Aydınel, a.g.e., s. 130. 327 Aydınel, a.g.e., s. 130. 125 YüzbaĢı Süleyman Sururi Bey Mevki Kumandanlığı görevine baĢladıktan sonra 16-17 Haziran 1919’da Ulu Camide bir toplantı yapmıĢ ve ardından 310-313 doğumluların firari diyerek resmen, diğer doğumluların gönüllü adı altında toplanacağına ve bunda gerekirse zor kullanılacağına dair bir beyanname yayınlayarak halkı mücadeleye çağırmıĢtır. AlaĢehir Kuva-yı Milliye Kumandanı olan Mustafa Bey de, gönüllü toplama iĢine baĢlamıĢtır.328 Bu sırada Yunan kuvvetleri Turgutlu’da bulunuyordu. Ege Denizi kıyısından Gediz Vadisi boyunca doğuya doğru uzanan yol üzerinde Manisa, Turgutlu ve Salihli’den sonra AlaĢehir’in de iĢgal edileceği kesindi. Bu nedenle AlaĢehirliler, düĢmanı Salihli’nin batısında karĢılamak istiyorlardı. Haziranın ikinci haftasında Yunanlıların doğuya doğru ilerlemeleri AlaĢehir Kuva-yı Milliye’sini harekete geçirmiĢtir. Bu amaçla, AlaĢehir Kuva-yı Milliye Kumandanı Mustafa Bey 18–19–20 Haziran tarihlerinde 17. Kolordu Kumandanlığı’na gönderdiği telgraflarda önce 3 subay kumandasında 73 kiĢilik, sonra da 40 kiĢilik iki müfrezenin Salihli’ye hareket ettiğini bildirmiĢtir.329 Bu geliĢmeler olurken, Yunan kuvvetleri Gediz vadisinde ileri harekete geçerek, önceden boĢalttıkları Akhisar’ı 22 Haziran 1919’da iĢgal etmiĢlerdir.330 2324 Haziran’da Yunan kuvvetleri yerli Rum çeteleriyle ile beraber Ahmetli’yi iĢgal etmiĢtir. Bunun üzerine Kuva-yı Milliye, Ahmetli’nin güneyine, piyade taburu ise Salihli yönünde geri çekilmiĢtir. Ahmetli’den çekilen Kuva-yı Milliye bir gün sonra 328 A.g.e., s. 131. 329 Aydınel, a.g.e., s. 132. 330 Kocatürk, a.g.e., s. 60. 126 25 Haziran’da Ahmetli’yi geri almıĢtır.331 Bu sırada Salihli civarında, 150 kiĢilik bir Kuva-yı Milliye gücü bulunuyordu. Kula’dan 70 kiĢilik bir Kuva-yı Milliye birliğiyle, 60 atlı milis Salihli’ye doğru yola çıkmıĢtır.332 AlaĢehir’de Kuva-yı Milliye faaliyetleri özellikle Süleyman Sururi Bey’in buradan ayrılıĢına kadar devam etmiĢtir. AlaĢehir, Kuva-yı Milliye için gönüllülerin toplandığı merkez olmuĢ, burada toplanan kuvvetler Salihli ve Ahmetli bölgelerini desteklemiĢtir. AlaĢehir’de oluĢturulan Kuva-yı Milliye bu açıdan önem taĢımaktadır. a. AlaĢehir Kongresi333 16-25 Ağustos 1919 tarihleri arasında yapılan AlaĢehir Kongresi, AlaĢehir eĢrafından Halil Hüseyin PaĢazade Mustafa Bey’in evinde baĢlamıĢ, fakat kongrenin burada yapılmasına gelen tepkilerden dolayı toplantılara 18 Ağustos’tan itibaren Fevziye Ġlkokulunda devam edilmiĢtir.334 Kongreye 20 kaza ve 3 bucaktan milli heyetler tarafından seçilen delegeler ile cephe komutanları katılmıĢtır. Ġkinci Balıkesir Kongresinden fazla olarak 9 kent ve kasaba daha temsil edilmiĢtir. 335 331 Selek, a.g.e., s. 253. 332 Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1. Kısım, s.158. 333 Konuyla ilgili olarak: Balıkesir ve AlaĢehir Kongreleri ve Hacim Muhittin Çarıklı’nın Kuva-yı Milliye Hatıraları (1919-1920), Türk Ġnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1967; Enver Konukçu, AlaĢehir Kongresi (16-25 Ağustos 1919), Atatürk AraĢtırma Merkezi Yay., Ankara 2000; Albayrak, a.g.e., s. 139-157. 334 335 Çarıklı, a.g.e., s. 39. Albayrak, a.g.e., s. 140. 127 Ancak toplam delege sayısı bakımından Ġkinci Balıkesir Kongresindeki sayıya ulaĢılamamıĢtır. Kongrenin ilk açıldığı gün 34 kiĢi katılmıĢtır. Kongre devam ederken katılan temsilcilerle birlikte katılımcı sayısı 45 olmuĢtur. AlaĢehir Kongresi BaĢkanlığına Hacim Muhittin Bey, BaĢkan vekilliklerine AlaĢehir Kuva-yı Milliye Komutanı Hüseyin PaĢazade Mustafa Bey ve UĢak delegesi Ġbrahim Bey; kâtipliklere ise, AlaĢehir delegesi Ethembeyzade Ömer Bey, Balıkesir delegesi Müftüzade Abdülgafur Efendi seçilmiĢlerdir. AlaĢehir Harekât-ı Milliye ve Redd-i Ġlhak Kongresi’nde temsil edilen yerler ve kongreye katılan delegeler Ģöyledir: AlaĢehir: Belediye BaĢkanı Galip Bey, Ömer Lütfi Bey (Kongre Kâtibi), Mütevellizade Akif Bey, Cevdet Bey, Ahmet Nazmi Bey, Hacı Ali Bey, Mustafa Bey (Kongre BaĢkan Vekili, Kuva-yı Milliye Komutanı) Akhisar Cephesi: Süleyman Sırrı Efendi, Belediye BaĢkanı Kamil Bey Balıkesir: Hacim Muhittin Bey, Akhisar Belediye BaĢkanı Kamil Efendi, Müftüzade Abdülgafur Efendi. Buldan: Hattatzade Mehmet Efendi Demirci: Müderris Mustafa Efendi EĢme: Müftü Hacı Nafiz Efendi, Belediye BaĢkanı Yunus Efendi Ġnegöl: Belediye BaĢkanı Ethem Efendi, Mazlum Bey Birgi-ÖdemiĢ: Saraçoğlu Salih Efendi, Ġsmail Hakkı Efendi ÖdemiĢ: Molla Hüseyin Efendi (Kayıkçıoğlu), Müderris Ġbrahim Ethem Efendi, Ali Efendi, Mehmet Efendi ÖdemiĢ Bozdağ Cephesi: Postlu Mestan Efe Ayvalık Cephesi: Mustafa Bey, Hacı Ali Bey 128 Aydın ve Denizli: ġükrü Bey, Ahmet Tahir Bey Sarayköy: Müftü Ahmet ġükrü Efendi Soma: Refet Efendi Sındırgı: Ġzmirli Ethem Bey (Akhisar Cephesi Komutanı). Salihli: Mehmet Lütfi Efendi (eski Müftü), Zahit Molla Bey (eski Kadı) UĢak: Ġbrahim Bey (Tahtakılıç) Kasaba (Turgutlu): Kocaimamoğlu Süleyman Sururi Bey Kula: Tosun Efendizade RaĢit Efendi, Dramalı Hacı Fehmi Bey Karahisar-ı Sahip/Afyon: Muallim Ahmed Sami, Mehmet Fakir Bey, Haydar Bey Gördes: Ġsmail Hakkı Efendi (eski müftü) Manisa: Belediye BaĢkanı Bahri Bey, Süleyman Bey, Ramazan Bey Nazilli: Ġlhami Bey, Ali Enveri Bey. Birinci ve Ġkinci Balıkesir Kongrelerinin yöresel özelliğine karĢın AlaĢehir Kongresi, Ege’deki direniĢi birleĢtirip tek bir çatı altında toplayarak bir üst kongre olma amacını taĢıdığı için bölgesel nitelik göstermektedir. Kongre, 16-25 Ağustos tarihleri arasındaki 10 günlük sürede toplam 19 celse toplantı yapmıĢtır. Bu 10 günlük sürenin, 21 Ağustos’ta Denizli-Aydın-Nazilli temsilcilerinin katılmasına kadar olan 5 günlük zaman diliminde, AlaĢehir yöresindeki Kuva-yı Milliye örgütlenmesinin düzenlenmesi üzerinde durulmuĢtur. 21 Ağustos’tan sonra ise bütün Batı Anadolu’daki Kuva-yı Milliye’nin örgütlenmesi konuları görüĢülmüĢtür. 129 26 maddeden oluĢan kongre kararlarında Balıkesir Kongresi kararları esas alınmıĢtır. Kararların en önemlileri özetle Ģunlardır: 336 Madde 5- Hareket-i Milliye’nin yegane gayesi düĢmanı ülkeden tardetmek olup, siyasetle alakası bulunmamaktadır. Madde 7- Balıkesir Kongresince kabul edilen Hareket-i Milliye Redd-i Ġlhak ismi AlaĢehir Büyük Kongresince aynen kabul edilmiĢtir. Madde 8- Harekat-ı harbiye-i milliye devam ettiği müddetce AlaĢehir Kongresi de milli umumi seferberlik kabul eder. Madde 9- Kongrenin makasad-ı teĢekkülünün en esaslarından birisi de Yunan mezalim ve cinayatını tetkik ve telfikiyle Ġzmir’deki Muhtelit Tahkikat Komisyonuna arz olunduğunu ve bu Tahkikat Komisyonu riyasetinde bulunan Ġngiliz Generali Milne cenaplarına iblağını kabul etmiĢtir. Madde 11- Kongrenin maksad-ı teĢkili hakkında enzar-ı umumiyeye bir Beyanname neĢretmesi takarrür etmiĢtir. Hareket-i Milliye Redd-i Ġlhak heyetleriyle Heyet-i Merkeziyelerinin suret-i teĢkili ve vezaifinin taksimi talimatnamesi AlaĢehir Kongresinde umumi olarak kabul edilmiĢtir. (Madde 12) Madde 13- Merbut Talimatnamede görüleceği veçhile AlaĢehir ve civarında bir saha-i mesai kabul edilerek burada ayrıca yedi kiĢilik bir Heyet-i Merkeziye teĢkiline karar verilmiĢtir. Madde 14- Denizli, Nazilli cihetlerinde saha-i mesai olarak orada da bir Heyet-i Merkeziye teĢkiline karar verilmiĢtir. 336 Çarıklı, a.g.e., s. 205-221. 130 Madde 16- Kaza menzil müfettiĢlikleri ile Heyet-i Merkeziyeler ile merkez-i umumi mühürlerinin Balıkesir Kongresi’nce kabul edilen tarzda ve yeknesak olarak hakkettirilmesi karargir oldu. Madde 18- Yunanlıların iĢgal sahalarında yaptıkları mezalim hakkında umumi bir rapor tanzim ve Ġzmir’deki muhtelit komisyonuna iblağ edilmesi kabul edilmiĢtir. Madde 22- Harb-i milli devam ettiği müddetçe Yunanlılara hiçbir veçhile müzakere edilmemesi kabul olunmuĢtur. Madde 23- Yunanlıları memleketimizden tamamen tard edinceye kadar harb-i millide devam, Hareket-i Milliyeye atfen kongrece esas olarak telakki edilmiĢtir. AlaĢehir yöresindeki örgütlenme ile ilgili alınan kararlardan biri “Hareket-i Milliye Redd-i Ġlhak TeĢkilat Talimatnamesi”nin337 hazırlanıp kabul edilmesidir. Balıkesir’de oluĢturulan Heyet-i Merkeziye’nin teĢkilatlanmasından örnek alınarak düzenlenen Talimatname; 1. Kısım -zabıtlarda eksiktir- 2. Kısım Cephe TeĢkilatı, 3. Kısım Geri TeĢkilatı, 4. Kısım Hareket-i Milliye Redd-i Ġlhak Heyet-i Ġnzibat Kıtası Talimatnamesi, 5. Kısım Heyet-i Merkeziye Talimatnamesi, 6. Kısım Menzil MüfettiĢlikleri Talimatnamesi olmak üzere 6 bölümden oluĢmaktadır. Bu talimatname ile Heyet-i Merkeziye ile Menzil MüfettiĢlikleri’nin görev ve yetkileri belirlenmiĢtir. Cephe gerisindeki teĢkilatlanma, köylerden baĢlamıĢ ve her köyün ihtiyar heyeti Hareket-i Milliye’nin birer Ģubesi durumuna getirilmiĢtir. Her kazada dörder üyesi bulunan Levazım, Maliye ve Teşkilat olmak üzere üç ayrı birim kurulmuĢtur. TeĢkilat biriminin cephe için asker ve gönüllü toplamak, cepheden kaçanları yakalayıp cezalandırmak ve sonra tekrar cepheye göndermek, bölgede 337 Çarıklı, a.g.e., s. 231-234; Konukçu, a.g.e., s. 208-209. 131 güvenliği sağlamak, eĢkıyalık ve yolsuzluğu önlemek, Levazım ve Maliye birimlerini denetlemek, yapılan harcamalarla ilgili Maliye birimine hesap vermek, yabancılarla iletiĢimi sağlamak, haberleĢme ve ulaĢtırma iĢlerini düzenlemek gibi görev ve yetkileri vardı. Levazım birimi, Kuva-yı Milliye’nin levazım ihtiyacını karĢılarken, Maliye birimi, Kuva-yı Milliye’nin parasal konularından sorumluydu. Hareket-i Milliye Redd-i Ġlhak Heyetlerine bağlı, atlı ve yayalardan meydana gelecek birer Ġnzibat Kıtasının oluĢturulması için Hareket-i Milliye Redd-i Ġlhak Heyet-i Ġnzibat Kıtası Talimatnamesi (4. Kısım) hazırlanmıĢtı. Buna göre, bu kıtaların, cesur, dürüst bölgenin yerli halkından olan kimselerden oluĢmasına dikkat edilecekti. Kıtada görev alacaklara, bulundukları bölgenin coğrafik yapısına ve mali durumuna göre belli bir maaĢ ödenmesi ve bunların zorunlu olmadığı sürece cepheye gönderilmemeleri uygun görülmüĢtür. OluĢturulan Heyet-i Merkeziye Talimatnamesi’ne göre; (5.Kısım)338 Heyet-i Merkeziye’nin Salihli, Kula, Demirci, EĢme, UĢak ve ÖdemiĢ’te birer Ģubesinin açılmasına ve merkezinin AlaĢehir olmasına, daha sonra açılacak diğer Ģubelerle birlikte bu Ģubelerin AlaĢehir’deki merkeze bağlı olmalarına karar verilmiĢtir. AlaĢehir’deki Heyet-i Merkeziye’nin her kazadan birer olmak üzere yedi üyeden oluĢması ve bu üyelerin aralarından birini baĢkan seçmeleri uygun bulunmuĢtur. Heyet-i Merkeziyeler maaĢlı veya maaĢsız kâtip ve memur çalıĢtırabilme, emirleri altında Ġnzibat Kıtası kurabilme, kazalar ve cephe gerisi hizmetleri gibi iĢleri düzenleyebileceklerdi. Cephelerin iaĢesinin sağlanması, idaresi ve para toplanması gibi her türlü iĢler Heyet-i Merkeziyelere bırakılmıĢtır. Ayrıca, 338 Çarıklı, a.g.e., s. 230; Konukçu, a.g.e., s.207. 132 zorunlu hizmetler için gereken paranın toplanması, kazaların harcamalarının düzenlenmesi ve bu konularda karar verilmesi de Heyet-i Merkeziyelere aittir. Heyet-i Merkeziyeler, merkezi Ġzmir’de bulunan Tahkikat Komisyonu, Ġstanbul Hükümeti ve Ġtilaf Devletleri ile yapılacak olan yazıĢmalarda da tek yetkili makam kılınmıĢtı. Heyet-i Merkeziyelere bağlı olarak Salihli ve Bozdağ cephelerinde birer Menzil MüfettiĢliği kurulmasına ve bunların harcamalarının ve denetiminin Heyet-i Merkeziyeler tarafından sağlanmasına karar verilmiĢtir. Bu müfettiĢliklere birer numara ve isim verilmesi, üyelerinin Heyet-i Merkeziye tarafından seçilecek üç kiĢiden oluĢması ve bu üyelerin de aralarından birini baĢkan seçmeleri uygun görülmüĢtür. Cephe komutanları bu müfettiĢliklere bağlı olacaklar, cephe için gerekli iaĢe ve levazımı Menzil MüfettiĢlikleri ile Menzil MüfettiĢlikleri de Heyet-i Merkeziye ile iliĢki kurarak sağlayacaklardır. Bu Ģekilde, cephe komutanlarının geri hizmetlere karıĢmaları ve halktan para toplamaları önlenmiĢ oluyordu. Menzil MüfettiĢliklerinin Harekât-ı Milliye’nin mühürlerine benzer birer mühürlerinin olmasına ve bu mühürlerin bir örneğinin Heyet-i Merkeziye defterinde bulunmasına karar verilmiĢtir. Ayrıca, Menzil MüfettiĢliklerinin cepheye gidecek askerlere, hangi kazadan olursa olsunlar eĢit davranmaları öngörülmüĢtür. Menzil MüfettiĢliklerinin; Ayvalık Cephesinden sorumlu Bir Numaralı Menzil MüfettiĢliği, Soma Cephesinden sorumlu Ġki Numaralı Menzil MüfettiĢliği, Akhisar Cephesinden sorumlu Üç Numaralı Menzil MüfettiĢliği olmak üzere üç noktada kurulması planlanmıĢtır. Bu Ģekilde düzenlenen talimatnamelerle Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanması cephe ve cephe gerisi olarak ikiye ayrılıyordu. Böylece, cephe komutanları cephe 133 gerisindeki iĢlere, cephe gerisindeki yönetim de cephe iĢlerine ve savaĢ stratejilerine karıĢmayacaklardır. Cephe teĢkilat kadrosu, bir milli alay bulunacak Ģekilde oluĢturulmuĢtur. Buna göre, cephe, bir “ordu” veya bir “alay” olarak kabul edilmiĢti. SavaĢılmadığı zamanlarda, 40 kiĢiden veya üç takımdan bir bölük, üç bölükten bir tabur, üç taburdan da bir alay kurulması kararlaĢtırılmıĢtır. Bölükteki askerlerin her ay nöbetleĢe cepheye gönderilmesi ve cephelerde sürekli olarak her taburdan 20 kiĢinin bulundurulması zorunluluğu getirilmiĢti. Böylece, cephede savaĢanlar için büyük ölçüde tasarrufa gidilmiĢ oluyordu. Cephe gerisinde de umumi bir ihtiyat teĢkilatı yapılmasına ve bunun için de her köyde nüfuzlu bir kimsenin veya ayandan birinin mangabaşı tayin edilmesine karar verilmiĢtir. Bu mangabaĢının bir taarruz veya savaĢ esnasında hemen cepheye göndereceği bir mangası olması uygun görülmüĢtür. Gerektiğinde üç dört köy ve manga birleĢtirilerek bir kısım reisi tayin edilecektir. Kısım reisleri manga baĢılarının amiri olacaktır. Alay komutanlarının kongre, tabur ve bölük komutanlarının ise Heyet-i Milliyeler tarafından seçilmesine karar verilmiĢtir. Bu komutanların da eĢraftan veya bölgenin ileri gelenlerinden seçilmesi zorunluluğu getirilmiĢtir. Bu komutanlıklara seçilenlerin de “vazife-i vataniyeyi” kabul etmeleri gerekiyordu. Alay komutan yardımcılarının da binbaĢı rütbesinde olmasının tercih nedeni sayılmasına dikkat edilmiĢtir. Zorunlu seferberlik kararı alınarak, 1300-1309 (1883-1892) yılları arasında doğanlar zorunlu hizmetle yükümlü tutulmuĢlardır. Sağlık iĢlerinin düzenlenmesi amacıyla her Menzil MüfettiĢliği’ne bağlı bir hastanenin kurulmasına ve her hastane için iki doktor ve on sıhhiye neferinin görevlendirilmesine karar verilmiĢtir. 134 AlaĢehir, Balıkesir ve Nazilli’de oluĢan Kuva-yı Milliye örgütlenmeleri arasındaki iletiĢimi sağlamak amacıyla bir üst örgütlenmeyi oluĢturmak için “Encümeni Müdiran”ın kurulmasına ve bir umum komutan seçilmesine karar verilmiĢtir. Bu amaçla, “Hareket-i Milliye Redd-i Ġlhak Encümeni Müdüran Talimatnamesi”339 hazırlanmıĢtır. Bu Encümen Ģekil itibariyle Erzurum ve Sivas Kongrelerinde seçilen Heyet-i Temsiliye’ye benzetilebilir. Çünkü Heyet-i Milliyelerin üstünde görev ve yetkilere sahiptir. Bu Encümenin merkezinin AlaĢehir olmasına karar verilmiĢtir. Encümeni Müdiranın haberleĢmenin düzenlenmesi, kıtaların hazırlanması ve maaĢlarının ödenmesi gibi görevleri vardı. Umum Cephe Kumandanı (Batı Anadolu Kuva-yı Milliye BaĢkomutanı) olarak Ġttihatçı Kara Vasıf Bey seçilmiĢtir.340 Kongrede alınan bu kararlar uygulamaya geçirilemese de Batı Anadolu’da oluĢan Kuva-yı Milliye’nin hangi aĢamaya kadar geldiğini göstermektedir. Bu kararların uygulanamamasını, Mustafa Kemal’in Sivas Kongresi’nden sonra bütün yurttaki ulusal direniĢi tek bir çatı altında toplamasına bağlayabiliriz. Kongrede, Kuva-yı Milliye örgütlenmesinin dıĢında o dönemde ortaya çıkan geliĢmelerle ilgili izlenecek siyaset saptanmaya çalıĢılmıĢtır. Bu konuları Ģöyle özetleyebiliriz: Hükümetin Kuva-yı Milliye’ye ve AlaĢehir Kongresi’nin düzenlenmesini önlemeye yönelik giriĢimlerine karĢı izlenecek yol üzerinde durulmuĢtur. Bu amaçla, kongre, 18 Ağustos’ta padiĢaha, sadaret makamına ve General Milne’ye birer 339 340 Çarıklı, a.g.e., s. 234-236; Konukçu, a.g.e., s. 210. Çarıklı, a.g.e., s.201 135 mektup yazılmasına karar vermiĢtir. PadiĢaha yazılan mektupta Kuva-yı Milliye’nin amacı üzerinde durulmuĢtur: “Milli kuvvetlerle icra edilen müdafaa neticesinde; Yunanlıların men-i tecavüzat-ı hakkında tedabir-i ciddiye ittihazı ve ika olunan fecayiin enzar-ı medeniyeye arz ve iblağı ve maksatlarını istihdaf etmek üzere, Balıkesir, Saruhan Livalarıyla Alaşehir, Aydın, Denizli, Uşak ve havalisi ahalisinden müntehap azaların içtimaile Alaşehir’de akteylediğimiz kongrenin gaye-i amali, sırf asakir-i mezkurenin (Yunan askerlerinin) men-i tecavüzat ve vilayetimizden ihracı maksad-ı vatanperveranesine matuf olup ika olunan mezalim ve şenaiin teesüratından mütevellit zaruretle ihtiyar olunan bir müdafaa-i vataniyeden ibaret olduğunu arz eyleriz.341 sözleriyle aynı zamanda padiĢaha güvence verilmek istenmiĢtir. Hacim Muhittin imzasıyla, 18 Ağustos’ta sadrazamlık makamına gönderilen telgrafta, Yunanistan’ın hukuka aykırı iĢgaline ve yaptığı her türlü iĢkencelere karĢı meydana gelen “galeyan-ı milli” sonucunda toplanan kongrenin yapılan haksızlıklara son vermek amacında olduğuna dikkati çekilmiĢti. General Milne’ye çekilen telgrafta ise, “…Balıkesir, Alaşehir, Uşak, Aydın ve havalisi ahalisi taraflarından mürsel murahhasların içtimaiyle Alaşehir’de bir kongre akdedilmiştir. Kongrenin istihdaf eylediği gaye, memleketin sükun ve asayişini ihlal edecek çeteler teşkili olmayıp hakk-ı istiklal tarihimizi tanımayarak vilayetimizi memleketlerine ilhak ve ihraz-ı ekseriyet-i ümmiyesiyle olanca fecaiye ika eden İslam ve Türk düşmanı Yunan askerinin vilayetimizden ihracı ve Yunan mezalim ve cinayatını alem-i medeniyeye arz ve enzar-ı hakperveranelerine vaz’ı ve 341 Çarıklı, a.g.e., s. 149-150, 209. 136 sırf bu gayeye matuf ittihaz-ı mukarrerattan bulunduğunu zat-ı asilanelerine arz ve iblağ ile kesb-i şeref eyleriz.”342 diye belirtilmiĢtir. Kongrenin siyaset belirlemesi gereken ikinci konu, Milne’nin Yunan kıtalarının bulunduğu yerlerden daha ileri gitmemesi konusunda verdiği emir ile 16 Ağustos’ta Harbiye Nezareti’ne yazdığı yazıdır. Bu yazıda, 11 Ağustos’ta Osmanlı kıtaatı veya çetelerin Akhisar’da, 13 Ağustos’ta Marmara çevresinde Yunan kıtalarına saldırdıkları ve müttefiklerin kıtalarına yapılan bu saldırının hemen durdurulması emredilmiĢtir. Eğer, Osmanlı kıtaları ve çeteleri bu tahrik edici hareketlerine devam edecek olurlarsa Yunan kuvvetlerine ilerlemeleri konusunda emir vereceği yönünde tehdit içeren yazısı kongre düzenleyicilerine 21 Ağustos günü ulaĢmıĢtır. Ġkinci Ordu Kumandan Vekili Miralay Selahaddin Bey, Redd-i Ġlhak Heyetlerine ve Kuva-yı Milliye kumandanlarına, Ģimdilik savunmada kalınmasının bildirilmesini istemiĢtir. Kongrenin belirlemesi gereken siyaset iĢte bu noktada kendini göstermektedir. Kongrenin sadece pasif direniĢi amaçlaması sorunu üzerinde Hacim Muhittin, “…terk-i silah hiçbir yerde değil kabul düşünmeye bile değmez… Terk-i silah yoktur. Tevkif-i taarruz olur mu olmaz mı ? Bu bizim için kabil-i telif veya değil midir? Kongrenin meşgul olacağı cihet en ziyade buna matuf olacaktır…” Ģeklinde konuĢmuĢtur. Kongre bu sorunu incelemek için Ġlhami Bey, Zahid Molla, ġükrü Bey, Hacı Ali Bey, Bahri Bey, Abdülgafur Efendi ve Ömer Bey’den oluĢan bir encümen kurmuĢtur. Encümen 22 Ağustos’ta General Milne’ye gönderilmek üzere bir rapor hazırlamıĢtır. Bu raporda, “…İzmir vilayeti ve Karesi müstakil livası Türk Müslümanlarının müttehiden ve teşkilat-ı muntazamaya tabi Kuva-yı Milliyeleriyle müdafaa ettikleri cihet sırf Yunanlıların haksız ve hilekar tecavüzat ve esna-yı işgal 342 Çarıklı, a.g.e., s. 148, 209. 137 ve tecavüzatta mürtekibi oldukları şeni cinayata mani olmaktan ibaret olup Düvel-i Muttelifiye karşı hiçbir fikr-i mahsusları yoktur. Ve Düvel-i Müşarünileyhe mukabele fikri hiçbir kimsenin hatırından geçmeyen bir vehimedir. Binaenaleyh büyük kongre, Kuva-yı Milliye’nin -hakkaniyet ve meşruiyeti umum insaniyet-i mütefekkirce karin-i kabul ve tasdik olacağı kanaatinde bulunduğu- harekâtı mebhusesinden müttefikin kıtaatına karşı mütearrız manasının istişmam edilmesini şu hakikat-i müsbiteye karşı azim bir insafsızlık olarak telakki eder. Ve bundan dolayı teessürat-ı amikasını arzeder.”343 Kuva-yı Milliye’nin faaliyetlerinin Ġtilaf Devletlerine karĢı bir hareket olarak düĢünülmesinin insafsızlık olduğu Ģeklinde belirtilen bu raporun devamında, Yunan kıtalarının bulundukları yerden ileri gitmemeleri konusunda verilen emrin sorunu çözmeyeceği açıklanmaya çalıĢılmıĢtır. Toplantıda yapılan görüĢmeler sonunda yazıya, General Milne’nin “Yunan kıtalarının bulundukları yerden bir adım atmamalarını emrettim.” sözüne karĢılık, “bunlar, beyanat-ı vakıaya ittibaen itaat ettikleri takdirde tatil-i taarruzla mukabele ettik.” ifadesini eklemeye karar vermiĢtir. Uluslararası araĢtırmak üzere Tahkikat Komisyonu’nun Yunan mezaliminin varlığını Ġzmir’de çalıĢmalarına baĢlaması aynı döneme denk gelmiĢtir. Kongre bunu fırsat bilerek, General Milne’ye gönderilen bu yazıyı Tahkikat Komisyonuna da göndermeye karar vermiĢtir. Kongrenin gündemindeki politika belirlenmesi gereken üçüncü konu, AlaĢehir ve UĢak çevresinden Ġzmir’e zahire gönderilmesi ile ilgilidir. Batı Anadolu’nun ihraç limanı olan Ġzmir’in iĢgal altında bulunması sorun yaratmıĢtır. Ġzmir’in liman ve hinterlandının birbirine bağımlı olması ve hinterlandın Yunan 343 Çarıklı, a.g.e., s. 172-173, 214. 138 iĢgali altında olmasından dolayı, Ġzmir’in iaĢesinin sağlanması güçleĢmektedir. AlaĢehir ve çevresinden Ġzmir’e zahire sevk edilmekteydi. Balıkesir Kongresi’nde Ġzmir’de bulunan Yunanlıların iaĢe sağlamasını güçleĢtirmek için Ġzmir’e zahire sevki yasaklanmıĢtır. AlaĢehir Kongresi’nde, Balıkesir Kongresi’nde alınan bu kararın tersine, Ġzmir’e zahire sevki serbest bırakılmıĢtır. Bunun altında yatan neden tamamen ticaret yoluyla Kuva-yı Milliye’nin masrafları için gerekli olan paranın sağlanmasıdır. Kongrenin tartıĢmaya açtığı dördüncü siyasi mesele, Ġzmir-Kasaba demiryolu Ģirketinin Yunanlılara gösterdikleri kolaylıkları Kuva-yı Milliye’ye de göstermelerinin istenmesidir. Hacim Muhittin Bey, mütareke döneminde ĠzmirKasaba demiryolu Ģirketinde birçok Türk memurun çalıĢmasına rağmen, Ģimdi onların yerine Rum ve Ermenilerin çalıĢtıkları ve bunların Türklere karĢı haksızlık yaptıklarını söyleyerek konuyu gündeme getirir. Sonuç olarak, Ġzmir-Kasaba ve Temokdi Osmanlı Demiryolları Müdir-i Umumisine bir yazı yazılmasına karar verilmiĢtir. Yazıda, demiryolu Ģirketinin gayrimüslim memurların Türk ve Müslümanlara haksızlık yaptığı, bunu önlemek için de Müslüman memurlar çalıĢtırılması önerilmiĢtir. Kongrenin gündemindeki beĢinci siyasi konu, Sivas Kongresi’ne delege gönderip göndermeme konusudur. AlaĢehir Kongresi’ni düzenleyenler Sivas Kongresi’nin de kendi kongreleri gibi yerel nitelikte bir kongre olduğunu düĢündükleri için gereken önem ve hassasiyeti göstermemiĢlerdir. Sivas Kongresi’ne Hakim Macit Bey’i görevlendirmiĢler ve baĢka bir delegeye ihtiyaç duymamıĢlardır.344 Bu nedenle iki kongre arasında iletiĢim kopukluğu söz konusu 344 Çarıklı, a.g.e., s. 180. 139 olmuĢtur. Heyet-i Temsiliye de AlaĢehir Kongresi’nden zamanında haber alamamıĢtır. Heyet-i Temsiliye’nin (Mustafa Kemal’in) doğu vilayetleri halkının bütün varlığıyla Batı Anadolu’da geliĢen Balıkesir ve AlaĢehir Kongrelerine destek olduğunu belirten telgrafı Hacim Muhittin Bey’e kongre bittikten iki gün sonra, 27 Ağustos’ta ulaĢmıĢtır. Hacim Muhittin Bey de, bu telgrafa cevap olarak, “Şark’tan Garb’a doğru tevessü eden Teşkilat-ı vatanperveranelerile, Garp’ten Şark’a tevessü edecek Teşkilat-ı naçizanemizin birleştiği gün, gayesi istihlas-ı vatana ma’tuf olan teşebbüsat-ı vatanperveranemizin en büyük bayramı olacaktır. Balıkesir, Alaşehir, Nazilli Heyet-i Merkeziyelerinin murahhası olarak kongre kararları ile teşkil edilen “Hareket-i Milliye Redd-i İlhak Encümeni Müdiranı” Garbi Anadolu’nun bir merkezi mühimi olacaktır.345 demiĢtir. Hacim Muhittin Bey bu telgrafında, Balıkesir ve AlaĢehir Kongresi kararlarının birer özetinin Heyet-i Temsiliye BaĢkanı Mustafa Kemal’e gönderileceğini belirtmiĢtir. Bu Ģekilde Mustafa Kemal’in önderliğinde bütün ulusu bir merkez etrafında toplamayı amaçlayan doğu, güney ve güneydoğu bölgelerimizdeki direniĢ ile batıdaki direniĢ arasında diyalog kurulmasına çalıĢılmıĢtır. V. Salihli’de Kuva-yı Milliye Ġzmir’in iĢgalinden sonra Salihli’nin durumunu Celal Bayar Ģu sözleriyle çok güzel anlatır: “Salihli’de diğer yerlerde olduğu gibi iki bölüme ayrılmıştı. Halkın bir bölümü “Başa gelen çekilir” düşüncesiyle düşmana boyun eğmek, yüreği memleket 345 Çarıklı, a.g.e., s. 47. 140 ve istiklal aşkıyla yanan diğer vatanseverler de, ileri atılarak elden gelen müdafaayı yapmak istiyorlardı. Aralarında çetin münakaşalar oluyordu. Nihayet mukavemet fikrinin galebe çaldığı görüldü.346 Bekir Sami Bey ise 28 Mayıs’da Salihli’ye geldiğinde, Salihli için “İzmir’in işgali bütün bura halkı üzerinde kötü tesir etmiş ve tamamen maneviyatını sarsmıştı.” demiĢti.347 Salihli’de Anadolu’nun bazı yerlerinde olduğu gibi, yörenin idaresinden sorumlu, özellikle kaymakam, belediye baĢkanı, müftü gibi- kiĢilerin iĢgale karĢı sergiledikleri tutum, önceleri halkta iĢgale karĢı direniĢte tam bir fikir birliği sağlanamamasına neden olmuĢtur. 12 Haziran 1919’da Salihli Mevki Kumandanlığı görevine baĢlayan348 Topçu YüzbaĢısı Rasim, 13 Haziran’da Salihli’den 17. Kolordu Kumandanlığı’na çektiği telgrafında, Salihli’deki durumun çok kötü olduğunu belirterek bunun için Kula ve AlaĢehir’den 30 kiĢilik müfreze gönderilmesini istemiĢtir. Bu dönemde, Salihli halkı mücadele konusunda hala tam olarak teĢkilatlanmıĢ değildi. Ancak, Salihli, Gediz vadisinin açtığı ana istikamet ve Ġzmir’i Afyon’a bağlayan demiryolu üzerinde olması nedeniyle stratejik bir öneme sahip bulunuyordu.349 Bu nedenle bu kuvvet isteği, 5 Haziran’da Akhisar’ı, ardından Ahmetli’yi iĢgal eden Yunanlıların daha fazla ilerlemelerine engel olmak amacıyla bir önlem olarak düĢünülmüĢ olabilir. Topçu YüzbaĢısı Rasim’in AlaĢehir’den 30 kiĢilik bir müfreze isteyen telgrafı üzerine, Bekir Sami Bey buraya bir kuvvet gönderilmesini emretmiĢtir. Buna karĢın, 346 Bayar, a.g.e., C.8, s. 2507, 2508. 347 Gürler, a.g.e., s. 76. 348 Aydınel, a.g.e., s. 134. 349 A.g.e., s. 135. 141 Salihli Kaymakamı Tahsin Bey, Bekir Sami Bey’e, gönderilecek müfrezelerin iaĢelerinin temin edilmesinde halkın sorunlar yaĢayacağını belirten bir telgraf göndermiĢtir. Kaymakamın engellemelerine rağmen, Mevki Kumandanı Rasim Bey, teĢkilatlanma çalıĢmalarına devam etmiĢtir. 14-15 Haziran gecesi Belediye’de yaptığı toplantıda, iki yüz kiĢilik müfrezenin 10 günlük iaĢesinin karĢılanacağı sözünü almıĢ, fakat gece verilen bu söz ertesi gün geri alınmıĢtır. 17 Haziran’da ancak 50 kiĢilik bir kuvvet hazırlanabilmiĢtir.350 Bekir Sami Bey tarafından 20 Haziran 1919’da daha fazla kuvvet toplanması amacıyla 68. Alayın 1. Taburu ve Kolordu Karargâhının da Salihli’ye gelmesi ve diğer hazırlıkları içeren bir kolordu emri yayınlanmıĢtır. Albay Bekir Sami Bey bu görevini yerine getiremeden Bursa’da görevlendirildiği için buradaki görevini Kula Mevki Kumandanı BinbaĢı Nedim’e devretmiĢtir.351 Salihli ve Ahmetli’de milli kuvvetler toplanırken, Yunanlılar, yerli Rumlar vasıtasıyla detaylı istihbarat elde etmiĢlerdir. Burada toplanan 80-90 kiĢilik 68. Alayın 1. Taburu ile yaklaĢık 120 kiĢilik gönüllüye karĢı, yerli Rumlarla birleĢen Yunanlılar taarruz etmiĢlerdir. Ahmetli’nin savunmasında görevlendirilmiĢ olan tabura YüzbaĢı Arif komuta etmiĢtir.352 Ahmetli muharebesi olarak kayıtlara geçen bu muharebede YüzbaĢı Seyit Ali, YüzbaĢı Hasan Fehmi, Kamacı Ustası Kamil Efendi ile sekiz er Yunanlılar tarafından esir alınmıĢ ve Turgutlu’da idam 350 Aydınel, a.g.e., s. 136. 351 Ünal, a.g.e., s. 132-135. 352 Türk Ġstiklal Harbi, Cilt II, 1. Kısım, s. 157. 142 edilmiĢlerdir. Kuva-yı Milliye bir gün sonra 25 Haziran 1919’da Ahmetli’yi kontrol altına almıĢtır.353 Bu sırada bölgede kuvvet olarak, Salihli’de 150, Kula’da 70 kiĢilik Kuva-yı Milliye gücü bulunuyordu. Ayrıca bu güçlere katılmak üzere 60 atlı milis kuvveti de harekete geçmiĢti.354 Bu muharebeden sonra Salihli’de halk kenti terk etmeye baĢlamıĢtı. Kula Mevki Kumandanı da ortadan kaybolmuĢtu. Salihli’ye Mustafa Bey komutasında bir birlik gönderilmiĢ ve bölgedeki kumandayı Süleyman Sururi Bey almıĢtır. Süleyman Sururi Bey, Rasim Bey’i Kula’da, Teğmen Tahsin Bey’i ise EĢme’de görevlendirmiĢ, Afyonkarahisar’daki 23. Tümen Komutanı Ömer Lütfi Bey’den 300 silah aldırmıĢ ve Salihli’ye gelen Çerkez Ethem’in süvarilere, Mustafa Bey’in ise piyadelere komuta etmesine karar vermiĢtir.355 Çerkez Ethem, buradaki Dramalılarla birleĢerek, Gönen, Balıkesir, Kirmasti, Bandırma ve Bursa’da tanıdığı Çerkezlere haber göndererek kuvvetlenmeye baĢlamıĢ, ardından Mustafa Bey’i safdıĢı bırakarak, bölgeye tamamen hakim olmaya çalıĢmıĢtır.356 Böylece, Salihli’de Çerkez Ethem’in kuvvetleri büyük güç kazanmıĢtır. Yeri gelmiĢken Çerkez Ethem’den bahsetmekte yarar vardır. Kuva-yı Milliye dendiği zaman akla ilk gelen isimlerden biri olan Çerkez Ethem, anılarında357 kendisini Ģöyle tanımlar: “Ben kimim? Ben emlak ve arazi sahibi, mesut ve müreffeh yaşayan ve aynı zamanda “Ekmeğinin hasmı” denecek kadar cömert bir ailenin 353 Aydınel, a.g.e., s. 137. 354 Türk Ġstiklal Harbi, Cilt II, 1. Kısım, s. 158. 355 Kaygusuz, a.g.e., s. 184-185. 356 A.g.e., s. 185. 357 Çerkez Ethem, Çerkes Ethem’in Ele Geçen Hatıraları, Dünya Yay., 1962, s.11-12. 143 evladıyım. Merhum babam Ali Bey, malikânesinin bulunduğu Bursa vilayetinde şeref ve haysiyeti ile tanınmış bir kimse idi…Zabit ve erkânıharb değilim. Askerlik mesleğine girmeği çocuklukta çok istedimse de rahmetli babam iki büyük kardeşimin asker olmalarını yeter görmüş olacak ki, beni bu şereften mahrum etti.” Çerkez Ethem, babasının kendisi için bedel-i nakdi vermesini beklemeden ondokuz yaĢında Ġstanbul’a kaçarak nefer olarak süvariliğe girmiĢ, okuryazar olması dolayısıyla talimhanelerde staj görmüĢ ve terhis tezkeresini baĢçavuĢ olarak almıĢtır. Balkan SavaĢları sırasında Ġstanbul’a geçerek Makrıköyünde (Bakırköy) bulunan süvari zabitan mektebine ayrılmıĢ bir süre sonra süvari zabit vekili olarak Çürüksulu MahmutpaĢa kolordusunun karargâh muhafız bölüğünde bulunmuĢtur. Filli olarak askerlik hayatının bundan ibaret olduğunu söyleyen Çerkez Ethem, kuvvetleri için talim ve terbiye fırsatı bulamadığını ancak onları kahramanca dövüĢtürmeğe alıĢtırdığını ve devamlı silah elinde yaĢadığını belirtir. Akhisar ve Salihli mıntıkasında çok güçlenen Çerkez Ethem’in daha sonra Kuva-yı Seyyare adını taĢıyan birlikleri çarpıĢmalarda Yunan kuvvetlerine büyük korku salmıĢtı. Ayrıca Kuva-yı Milliye’ye karĢı yapılan iç ayaklanmaları bastırmada önemli yararlılıklar göstermiĢlerdi. VI. Aydın’ın ĠĢgali ve Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu O dönemde, Ġzmir, Aydın, Manisa ve Denizli’yi içine alan büyük vilayete Aydın vilayeti adı verilmekteydi. Ġzmir’in iĢgali ile 17. Kolordu ve 56. Tümenin dağılmasından sonra, Aydın’da geriye 57. Tümen ve bağlı birlikleri kalmıĢtı. Bu birlikler Söke’den Antalya sahillerine kadar uzanan geniĢ bir bölgede dağınık bir 144 Ģekilde bulunmaktaydı.358 Tümen komutanlığını ise Albay ġefik (Aker) Bey yapıyordu. Albay ġefik Bey, Ġzmir’in iĢgali haberini alır almaz, Tümen Kurmay BaĢkanı YüzbaĢı Selahattin, Mutasarrıf Vekili ve Hürriyet ve Ġtilaf Fırkasının bazı üyeleriyle bir görüĢme yapmıĢtır. Bu görüĢmede, Albay ġefik, bu kiĢilerden silahlı mücadeleye geçilmesi, halkın da bu doğrultuda yönlendirilmesi için önderlik etmelerini istemiĢtir. ġefik Bey ayrıca, bu silahlı mücadele için, terhis edilmiĢ yedek subaylardan yararlanılabileceği, sivil halkın da katılımıyla oluĢturulması düĢünülen bu milli kuvvetler için gerekli olan silah ve cephanenin tümen depolarından temin edilebileceğini söylemiĢtir.359 Ġzmir’in iĢgalinden itibaren Aydın’da direniĢten yana olan görüĢlerle teslimiyetçi görüĢler çatıĢma halindeydi. Hakim olan teslimiyetçi görüĢe göre -ki bu görüĢte olanlar Aydın’ın zengin kesimiydi.- Aydın’ın Ġzmir’in acı akıbetine uğraması istenmiyorsa direniĢ fikrinden vazgeçilmeliydi. Aydın’daki bu teslimiyetçi görüĢlere, Müftü ve Belediye Reisi Çakmaklı Büyük Emin Bey’in teslimiyetçi görüĢte olmaları da katkı sağlamıĢtı. DireniĢten yana olan kesim ise, düĢman eline düĢmemek ve yabancı bir devletin egemenliğine girmemek için ülkeyi içine düĢtüğü felaketten kurtarmak istiyordu.360 Yunanlıların Aydın’a doğru ilerlemeleri ihtimaline karĢı Aydın halkının bir kesiminde varolan mücadele isteği doğrultusunda yapılan görüĢmelere rağmen, bu 358 359 Selek, a.g.e., s. 206. Gökbel, a.g.e., s. 99-101. Bu görüĢmeler üzerine, Aydın’da Ġzmir’in iĢgalini protesto amacıyla bir miting düzenlenmiĢtir. Detaylı bilgi için, bkz. A.g.e., s. 102-104. 360 A.g.e., s. 111-114. 145 mücadelenin nasıl teĢkilatlanacağına iliĢkin bir karara varılmıĢ değildi. Buna rağmen, Tümen Komutanı Albay ġefik, silahlı mücadeleye geçme konusundaki kararını kendisine bağlı birliklere emirler vererek uygulamaya geçirmiĢtir.361 Bu sıralarda, iĢgalden dolayı Ġzmir’den kaçan askerlerin iĢgal sırasında yaĢanan olayları anlatmaları Aydın’daki birliklerden askerlerin toplu olarak kaçmalarına neden olmuĢtu. Albay ġefik Bey, bu firarlara engel olunması için tümen birlikleri ve sancaklara genelge yayınlayarak, firar edenlere dur emrini vermiĢ, bu emre uymayanların da vurulmasını emretmiĢtir.362 Burdur Askerlik ġube BaĢkanı Ġsmail Hakkı Bey’in 17 Mayıs 1919’da 57. Tümen Komutanı Albay ġefik Bey’e gönderdiği telgrafında: “…devlete sadık olan ahalinin çoğunluğuna dayanacak şekilde halk arasında teşkilat yapılması ve bu teşkilatların mümkün olduğunca silahlandırılması”nı istemiĢ ve Ġtilaf Devletleri nazarında gizli Ģekilde 12.Tümen dairesinde 80.000 kiĢiden oluĢan gönüllü ve fedai teĢkilatının yapılmasının mümkün olduğunu belirtmiĢtir. Aslında bu belirtilen rakam o günün koĢullarında kolaylıkla toplanabilecek gönüllü kuvveti sayısı değildi. Ġsmail Hakkı Bey, bir baĢka telgrafında “her şube dairesinde cihet-i mülkiye ve askeriye marifetiyle milli mukavemetin çekirdeğinin” oluĢturulmasının gerekli olduğunu belirtmiĢtir.363 361 Aydınel, ag.e., s. 73, 74. 362 Aydınel, ag.e., s. 74 ; Ġstiklal Harbi Gazetesi, 19 Mayıs 1919. 363 A.g.e., s. 79-80. 146 57. Tümen Komutanı Albay ġefik Bey, Ġsmail Hakkı Bey’in önerilerinden sonra364 Kuva-yı Milliye kurulması hakkındaki görüĢlerini 23 Mayıs 1919 tarihinde Harbiye Nezareti’ne bir raporla sunmuĢtur. Raporda bölgedeki halkın durumunu ve geliĢen olayları anlattıktan sonra Aydın’da Kuva-yı Milliye’nin oluĢturulması düĢüncesi ve teklifini dile getirmiĢtir.365 Albay ġefik Bey, kendi eserinde “Harbiye Nezareti’ne bu ahval-i ruhiye-i mahalliyeyi ve hadisatı musavver olmak üzere 23 Mayıs 35 tarihiyle takdim ettiğim raporda arzettim” demektedir.366 Albay ġefik Bey’in raporunda bahsettiği “Savaşmaya hazır ahalide küçük bir kuvvet varsa da zamanında düzenli ve gizli bir teşkilat kurulmaması yüzünden bunlardan da faydalınamamaktadır.” sözünden Kuva-yı Milliye teĢkilatını oluĢturacak potansiyel kuvvetin var olduğu ancak teĢkilatlandırılamadığı izlenimi edinilmektedir. Bahsedilen rapor için Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat PaĢa, Kuva-yı Milliye ile ilgili fıkrayı kastederek “son fıkra gayet mühimdir, Acele etmek lazımdır” Ģeklinde raporun altına kayıt koymuĢtur.367 364 Aydınel, a.g.e., s. 80-81; Albay ġefik Bey’in Burdur Askerlik ġube BaĢkanı Ġsmail Hakkı Bey’in bu önerilerini dikkate almadığını düĢünmektedir. Albay ġefik Bey’in bu önerileri dikkate alıp almadığı hususunda herhangi bir yorumu bulunmamaktadır. Ama olayın geliĢimine zaman silsilesi içerisinde bakarsak ve bu telgrafların kendisine ulaĢtığını da varsayarsak, Albay ġefik Bey’in Ġsmail Hakkı Bey’in önerileri hakkında bilgi sahibi olarak böyle bir raporu yazdığını düĢünmemiz daha yerinde olur. 365 Rapor metni için bkz. Aydınel, a.g.e., s. 75. 366 M. ġefik Aker, Ġstiklal Harbinde 57. Tümen ve Aydın Milli Cidali, Ankara 1937, C.II. s. 25. 367 Türk Ġstiklal Harbi C.II, 1. Kısım, s. 79; Ġstiklal Harbi Gazetesi, 24 Mayıs 1919. 147 Albay ġefik Bey, Yunanlıların kentin iĢgali ihtimaline karĢı Çine’ye doğru çekilmeye karar vermiĢtir. Tümenin çekilmesi sırasında, mühimmat deposunda bulunan silah ve cephane de köylülere yağma ettirilmiĢtir.368 Aydın, Paris BarıĢ Konferansında alınan kararlara göre, Yunan iĢgal sahası dıĢında bırakılmasına karĢın Venizelos, 23 Mayıs’ta Yunan iĢgal kuvvetlerine, Ġtalyanlardan önce Aydın’ı iĢgal etme emrini vermiĢtir. Yunan iĢgal kuvvetleri komutanı, Venizelos’un emri ve bölgedeki asayiĢi sağlamak gerekçesiyle iĢgali baĢlatmıĢtır. Aydın’a Albay Tserulis kumandasında 4. Piyade Alayı, 8. Girit Alayının 1. Taburu, 1 dağ topçu taburu, 1 jandarma, 1 dağ sıhhiye bölüğü gönderilmiĢtir. Türk kuvvetlerinin Küçük Menderes üzerindeki demiryolu köprüsü ile Selçuk- Balatçık arasındaki demiryolu tünellerini tahrip etmesinden korktukları için, bir Evzon taburu ve bir istihkâm bölüğü demiryolunun korunması için görevlendirilmiĢtir. Buna karĢın, Aydın’da 175. Piyade Alayının bir taburu, tümen karargâh birliği ve iki dağ topu ve bunların mürettebatından oluĢmaktaydı. Bu birliklerin toplamı da 10 subay, 43 piyade ve makineli tüfek eriyle, iki topu idare edecek kadar topçu eriydi. 369 Yunan birlikleri 26 Mayıs’ta Aydın demiryolu üzerindeki Germencik’i iĢgal etmiĢlerdir. 175. Alay, Yunan ilerleyiĢini haber alınca, 26 Mayıs’ta Tümen kumandanından emir almadan Büyük Menderes köprüsüne çekilmiĢtir. 57. Tümen karargâhı da Ģehri iĢgalden önce terk etmiĢtir. Yunan iĢgal kuvvetleri 27 Mayıs’ta üç koldan Ģehre girerek, herhangi bir olay çıkmadan Ģehri ele geçirmiĢlerdir. Silah ve cephane deposunun memuru, Ģehre zarar vermemesi için depoyu ateĢlememiĢtir.370 368 Aker, a.g.e., C.II. s. 5-7. 369 Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1. Kısım, s. 88. 370 Aker, a.g.e., s. 13, 43. 148 57. Tümen Komutanı Albay ġefik Bey, yetersiz birlikleriyle Yunan ilerleyiĢine cepheden karĢı koymak yerine, düĢmanı yandan ve arka taraftan baskı altında tutacak bir konumda bulunmayı daha uygun gördüğü için karargâhı Çine’ye taĢımaya karar vermiĢtir. Böylece, MenteĢe livasının silah ve cephanelerinden de yararlanabilecekti. Aynı zamanda Çine, Ġtalyan iĢgal sahası olduğu için halkın Yunanlılara karĢı örgütlenmesini sağlamak daha kolay olabilecekti.371 a. Çine’de Kuva-yı Milliye 57.Tümen Karargâhının Çine’ye gelmesinden sonra, Aydın’da mücadeleden yana olan vatansever kesim, burada Kuva-yı Milliye’nin kurulamayacağını anlayarak Çine’ye gelmiĢlerdir. Ancak Çine’nin yönetici ve ileri gelenleri de Aydın’daki gibi direniĢten yana değillerdi. Bu dönemde, iyi niyetli olmasına rağmen, aciz bir yönetici olan Kaymakam Mehmet Kamil Bey bulunuyordu. Belediye BaĢkanı Hafız Hidayet Eroğlu ile Jandarma Bölük Komutanı Üsteğmen Sait Bey Kuva-yı Milliye’nin kurulmasına destek olacak kiĢiler değillerdi.372 Fakat Batı Anadolu’da Yunan iĢgalinden kaçan, direniĢten yana kiĢiler de mevcuttu. Bunlar, Aydın’da herhangi bir direniĢ söz konusu olmadığı için Çine’ye dönen Asaf Gökbel, terhis edilen yedek subaylardan Teğmen Necmi (Aydınalay), Ġzmir’den kaçan YüzbaĢı Faik (Cenat), Teğmen Zekai (Kaur) ile tümen yaveri Aydınlı Ġsmail Hakkı ve tümenin ağırlıklarının Çine’ye nakledilmesi için görevlendirilen YüzbaĢı Ahmet Beylerdi. Bu grup direniĢ için çözüm yolları bulmaya çalıĢmıĢlardır. SavaĢtan yorgun düĢen halkın 371 372 Aker, a.g.e., s. 3-4. A.g.e., s. 23. 149 askeri bir örgütlenmeye gitmeye niyetli olmamaları nedeniyle, çözüm yolu olarak, bölgede önemli nüfuza sahip olan efe ve çetecileri örgütlemeye karar vermiĢlerdir. Bu amaçla, Çine bölgesinde ünlenmiĢ Yörük Ali ve Kıllıoğlu Hüseyin Efelerle Aksekili Hacı Abdurrahman Efendi vasıtasıyla görüĢerek, Yunanlılara karĢı baskınlarda bulunacak çeteyi oluĢturmaya ikna etmiĢlerdir. Çetenin kurulması önceleri pek kolay olmamıĢsa da 1 Haziran’dan itibaren efeler faaliyete geçerek gönüllü toplamaya baĢlamıĢlardır.373 Ġtalyanların Çine’yi iĢgal ettiği 5 Haziran’da Yörük Ali Efe’nin çetesi 17 kiĢiden oluĢuyordu.374 Bu çetenin büyük bir kısmı efeleri direniĢe teĢvik eden yedeksubay, subay ve direniĢçi aydınlardı. Bu günlerde Albay Tserulis komutasındaki Yunan kuvvetleri, Aydın’ın batısındaki Erbeyli istasyonu bölgesinde toplanmaya baĢlamıĢlardır. Bu kuvvetler, dört piyade taburu, iki bataryalı dağ topçu taburu, sıhhiye ve jandarma bölüğünden oluĢmaktaydı. Buna karĢılık Aydın’da kuvvet olarak; 10 subay, 43 er ve 46 hayvandan oluĢan375 57. Tümenin 175. Piyade Alayı ve 1. Taburu bulunuyordu. Bu Alayın Komutanı BinbaĢı Ethem ve Tabur Komutanı BinbaĢı ġefik Bey idi. Bu iki subay hiçbir mücadeleye katılmadıkları için görevden alınmıĢtır.376 175. Alay Komutanlığı’na, 135. Alay Komutan Muavini BinbaĢı Hacı ġükrü Bey atanmıĢtır. Hacı ġükrü Bey, daha sonra Aydın ve Havalisi Kuva-yı Milliye 373 374 375 376 Gökbel, a.g.e., s.141-146. A.g.e., s. 151. Aydınel, a.g.e., s. 86. Aker, a.g.e., s. 12, 22. 150 Kumandanı unvanını alarak, Aydın’da Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu için çalıĢmıĢtır.377 Tümen birliklerinin Çine’ye çekilmesinden sonra, Yunanlılar bir taburluk kuvvetle Çine’ye doğru yönelmiĢlerdir. Kuvvetlerinin büyük bir bölümünü Aydın’da bulunduran Yunanlılar, bir taburluk bir kuvveti Umurlu, Sultanhisar, KöĢk, Atça ve Nazilli’ye iĢgale yollayarak, 4 Haziran’da Nazilli’yi iĢgal etmiĢlerdir. Yunanlıların Paris Konferansında kararlaĢtırılan bölgelerin dıĢına çıkarak iĢgal sahalarını geniĢletmesi, Ġtalyanları da harekete geçirmiĢtir. Bunun üzerine Ġtalyanlar 5 Haziran’da dört makineli tüfek ve 200 piyadeden oluĢan bir kuvvetle Çine’yi iĢgal etmiĢtir.378 Çine’de Kuva-yı Milliye’nin kurulması kolay olmamıĢtır. 57. Tümen Kumandanı Albay ġefik Beyin isteği üzerine, Muğla’daki örgütlenmede önemli rol oynayan Hacı Süleyman Efendi 12 Haziran’da Çine’ye gelmiĢtir.379 Ve bölgenin ileri gelenleriyle görüĢerek, Çine Heyet-i Milliyesi kurulmuĢtur. Bu heyette kendisi dıĢında Belediye Reisi Hidayet Efendi, Kadıköylü Mustafa Efendi, Düyun-u Umumiye memuru birkaç kiĢi bulunuyordu. Bu heyet ile tümen arasında bir de iĢbölümü yapılmıĢtır. Buna göre, gönüllü toplamak, firari askerleri çevirmek, gönüllülerin ailelerine harçlık vermek için yardım toplama heyetin; gönüllülere silah vermek, iaĢesini temin etmek, sevk ve idare tümenin görev alanına girmekteydi. Yapılan çalıĢmalar sonucunda, Çine’de toplanan yüz gönüllü silahlandırılarak, üç subayla birlikte, Aydın’a doğru Büyük Menderes köprüsüne sevk edilmiĢtir. Ertesi 377 ATASE ArĢivi ĠSH., K: 436, G: 30, B: 30-1. (EK-1) 378 Aker, a.g.e., s. 28. 379 A.g.e. s. 26. 151 gün Çine’de bulunan BinbaĢı Hacı ġükrü, komutasında 175. Alay 1. Taburundan kalanlar ile Söke’deki 135. Alay 3. Taburu KöprübaĢına hareket etti. KöprübaĢı’nda civar köylerden katılan gönüllülerle birlikte 200 gönüllü toplanmıĢ oldu. Antalya’da bulunan 176. Alayın silah deposundan ve Muğla deposundan silah ve cephane gönderilmiĢtir. Bu silah ve cephane bütün gönüllülere dağıtılmıĢtır.380 Böylece Haziran ayının ortalarında Aydın yakınındaki Büyük Menderes köprüsü ile Çine çevresinde bir kuvvet toplanmıĢ bulunuyordu. 57. Tümen Kumandanı Albay ġefik Bey, 20 Ağustos 1919’da Harbiye Nezareti’ne yazdığı Ģifreli telgrafında, Aydın ve çevresinde kurulan Kuva-yı Milliye için Ģöyle demektedir: “…kuvve-i milliye hükümete tamamen müzahirdir. Hele makam-ı celil-i hilafete olan merbutiyet ve ubudiyetleri tasvir ve tasavvurun fevkindedir.” 381 Görüldüğü gibi, 57. Tümen Komutanı Albay ġefik Bey’in Aydın’da kurulmasını düĢündüğü Kuva-yı Milliye kurulamamıĢ, Çine bu teĢkilatlanma için daha uygun görülmüĢtür. Ancak, Çine’de de Kuva-yı Milliye teĢkilatının kurulması kolay olmamıĢtır. Halktan gönüllü toplamak faaliyetinde Hacı Süleyman Efendi’nin büyük rolü olmuĢtur. Kuva-yı Milliye’nin silahlı müfrezelerini esas olarak efeler oluĢturmuĢtur. Bu silahlı müfrezelerin liderliğini de Yörük Ali Efe yapmıĢtır.382 Bu silahlı müfrezelerde gönüllü halk ile subay ve memurlar da yer almıĢtır. Sarayköy’ün Kavaklı köyünden olan Yörük Ali Efe, bir asker kaçağı idi. Askerliğini kısmen 380 381 382 Aker, a.g.e., s. 71-73. ATASE ArĢivi ĠSH., K: 25, G: 63, B: 63-1-4. (EK-2) Muğla’nın da dahil olduğu cenub cephesi unvanı verilerek teĢekkül eden Aydın ve Numune Taburları da Yörük Ali Efe’nin komutası altına verilmiĢtir: ATASE ArĢivi ĠSH., K:680, G: 145, B: 145-1. 152 Ġzmir’de yapmıĢ, Kafkas cephesine gönderilirken memleketine döndükten sonra zeybek olmuĢtur. Yörük Ali Efe, Çine’de 57. Tümen Komutanı Albay ġefik Bey ile Kuva-yı Milliye’ye katılmak için yaptığı görüĢmesinde “Milleti hep eşraf aldattı. Biz şimdiye kadar Yunanlılara karşı çıkardık. Hemen gidip adam toplayacağız”383 sözleriyle Kuva-yı Milliye’ye katıldığını dile getirmiĢtir. 20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat PaĢa’nın Batı Anadolu’daki Kuva-yı Milliye cephelerinin kuvvet ve komuta durumuna iliĢkin Sivas’ta 3. Kolordu Kumandanlığı’na Ekim 1919’da yazdığı raporda, Aydın vilayetinde Yunanlılara karĢı üç cephe bulunduğundan bahsetmektedir. Bunlar, 14. Kolordu Cephesi, 14. Kolordu 23. Fırka’dan emir alan AlaĢehir Cephesi ve diğeri de 57. Fırka mıntıkasına aid Aydın Cephesidir. Ali Fuat PaĢa, 14. Kolordu Cephesinde teĢkilat ve harekâtın muntazam olduğunu, diğer iki teĢkilatın kumandanlarının mahalli hükümetlerin zaafından dolayı halka söz geçiremedikleri için teĢkilatta karıĢıklık olduğunu ifade etmiĢtir. Ayrıca, Aydın ve çevresinde Kuva-yı Miliye kumandanları arasında oluĢan ihtilafı ortadan kaldıracak ve bu bölgede hükümetin kaybolan nüfuzunu geri getirecek büyük rütbeli bir kumandana ihtiyaç olduğunu da eklemiĢtir. 384 Ali Fuat PaĢa’nın bu ifadeleri, Kuva-yı Milliye teĢkilatının kurulması üzerinden birkaç ay geçmiĢ olmasına rağmen Aydın ve çevresinde kurulan Kuva-yı Milliye’nin sıkıntılı durumunu açıkça ortaya koymaktadır. Aydın ve civarında Kuva-yı Milliye’nin istenildiği gibi teĢkilatlanamamasının önündeki bir engel de daha önce de sözünü ettiğimiz firarlardı. Bu durumu 2. Ordu MüfettiĢ Vekili tarafından Harbiye Nezareti’ne 6/8/1919’da gönderdiği telgrafta, 383 384 Apak, a.g.e., s. 92. ATASE ArĢivi ĠSH., K: 271, G: 62, B: 62-1. 153 “Yunan mezalimi Aydın ile beraber elli kadar karye halkının civar yerlere firar ve iltica etmelerine sevk etmiş ve bu insanları sefalete maruz bırakmıştır. Bu durumun ve Yunan gaddar ve şımarıklığının önüne geçilmesi ancak Aydın’ın Yunan işgalinden kurtarılması ile mümkündür.”385 Ģeklinde belirtmiĢtir. Aynı konuya 57. Fırka Kumandanı Albay ġefik, Ağustos 1919’da Harbiye Nezareti’ne yazdığı Ģifreli telgrafında değinmiĢtir. Albay ġefik, Aydın Ģehriyle beraber yaklaĢık 60 küsür karyeden oluĢan Ġslam halkın civar bölgelere kaçtıklarını belirtmekte, Aydın Kuva-yı Milliyesinin de bölge halkının erkeklerinden ve civar yerlerden acele katılanlardan oluĢtuğunu ifade etmektedir. Bu kuvvetin geri gelmesinin de ancak Aydın’ın Yunan iĢgalinden kurtarılması ile mümkün olacağını söylemektedir. 386 b. Söke’de Kuva-yı Milliye 57. Tümen Komutanının bir kuvvet oluĢturmaya çalıĢtığı diğer bölge Söke’dir. Rum nüfusunun fazlalığıyla dikkat çeken Söke, 17 Mayıs 1919’da KuĢadası’ndan gelen 200 kiĢilik bir Ġtalyan müfrezesi tarafından iĢgal edilmiĢtir.387 57. Tümen Komutanı Ġzmir’in iĢgalinden sonra Söke’deki komutan ve yetkililere halkı silahlandırarak karĢı koymaları için emirler vermesine rağmen baĢarılı olunamamıĢtır. Albay ġefik Bey, 6 Haziran’da Söke’deki mevki kumandanı 385 ATASE ArĢivi ĠSH., K: 22, G: 63, B: 63-1 (EK-3). 386 ATASE ArĢivi ĠSH., K: 25, G: 63, B: 63-4. 387 Aydınel, a.g.e., s. 82. 154 BinbaĢı Saip Bey’den “milli kuvvetler” oluĢturulmasını istemiĢtir.388 16 Haziran’da da YüzbaĢı Selahaddin Bey’i Söke’ye göndererek durumu yerinde inceleyip Milli Heyet ve Kuva-yı Milliye kurmasını emretmiĢtir. Selahaddin Bey, Söke’ye gittikten 3 gün sonra verdiği raporunda, 150 kiĢilik bir milli kuvvetin kurulmasına imkân bulunduğunu ve BinbaĢı Saip Bey’in bu kuvvete kumanda edebileceğini bildirmiĢtir. OluĢturulan bu kuvvete ancak 50 silah sağlanabilmiĢ, gereken 100 silah da Milas deposundan temin edilmiĢtir.389 Bu kuvvetin oluĢmasında, Sisam’dan gelen yerli Rumların Müslüman köylerini basarak, küçük ve büyükbaĢ hayvanlarına el koymaları tetikleyici olmuĢtur. Söke’nin eĢraf ve zenginleri de Kuva-yı Milliye’nin kurulmasında desteklerini esirgememiĢlerdir.390 OluĢturulan bu milli kuvvet, Giritli muhacirlerden Sökeli “Caferaki” tarafından yönetilmiĢ, bu kuvvete destek olmak amacıyla da Söke Heyet-i Milliyesi kurulmuĢtur. Bu heyette baĢkanlığa Ömerağazade Mehmet, ikinci baĢkanlığa Tütüncüzade, üyeliklere de Ömer Ağazade Hasan, Hacı Ziya Beyzade Ġbrahim, Dava vekillerinden Bekir ve Ali Kahyaoğlu Süleyman Tahir, Giritli Mehmet ve Hacı Kazımzade Ahmet Fevzi Beyler seçilmiĢtir.391 388 389 390 391 Aker, a.g.e., s. 44. A.g.e., 75, 81, 82. ATASE ArĢivi ĠSH., K: 463, G: 26, B: 26-1. Aker, a.g.e., s. 88; Bayar, a.g.e., C.6, s. 1956-1958. 155 VII. Denizli’de Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu Mondros Mütarekesi sonrasında Denizli, Aydın vilayetine bağlı 24.000 nüfuslu bir liva (sancak) idi. Sarayköy, Çal, Garbikaraağaç (Acıpayam), Buldan ve Tavas kazaları da Denizli livasına bağlı bulunuyordu. Askeri bakımdan ise, karargâhı Aydın’da bulunan 57. Tümene bağlıydı.392 Ġzmir’in iĢgal haberi Denizli’ye ulaĢtığında, Denizli Mutasarrıfı Faik Bey, Denizli’nin ileri gelenlerinden Küçükağoğlu Ali Bey, Ġzmirlioğlu Hacı Aziz Bey, Tavaslıoğlu Mustafa Bey, ġirvanlıoğlu Giyasi Efendi, Küçükağaoğlu Mustafa Nail Beyler ve resmi görevlilerden Belediye Reisi Hacı Tevfik Bey, Askerlik Daire BaĢkanı Miralay Tevfik Bey, Defterdar Süleyman Bey bir toplantı yaparak miting yapmaya karar vermiĢlerdir.393 Düzenlenen mitingde, Denizli’de direniĢin önderliğini yapanlardan Müftü Ahmet Hulusi Efendi halkı mücadeleye çağıran güzel bir konuĢma yapmıĢtır.394 Bu konuĢmasında, Yunanlıların iĢgaline karĢı kayıtsız kalmanın dine ve devlete ihanet olduğunu, iĢgal edilen memleketler halklarının silaha sarılması ve savaĢmasının Ģart olduğunu vurgulamıĢtır. Müftü Ahmet Hulusi Efendi, 392 Aker, a.g.e., s. 27. 393 A.Akif Tütenk, Ġstiklal SavaĢında Denizli, Denizli 1949, s.8. 394 Müftü Ahmet Hulusi Efendi’nin konuĢması Ģöyle idi: “Hemşehrilerim, şimdi İzmir’i Yunan askerleri işgal etmiştir. Bu işgale muhalefet ve düşmanın taarruzuna mukabele lazımdır. İşgal edilen memleketler için farz-ı kifayedir, Fetva veriyorum. Silah ve cephane azlığı veya yokluğu hiçbir zaman mücadeleye mani teşkil etmez. Elinizde hiçbir silah olmasa dahi üçer taş alarak düşman üzerine atmak suretiyle mutlaka fiili mukabelede bulununuz. Biz birçok ülkelere hükmetmiş fatihlerin torunlarıyız. (Orada bulunan tandığı Hristiyanları göstererek) Bunlar da bir vediadır, onlara dokunmayınız.” Bayar, a.g.e., C.6, s. 1948–1949. 156 verdiği fetvasında, silah ve cephane azlığı veya yokluğunun hiçbir zaman mücadeleye engel olmayacağını belirterek, Denizli halkını silahlı direniĢe çağırmıĢtır. Müftü Ahmet Hulusi Efendinin verdiği bu fetva Milli Mücadelenin ilk fetvası olarak kabul edilmektedir. 16 Mayıs’ta yapılan bu toplantıdan sonra Türk Ocağı gençleri halkı heyecana getiren konuĢmalar yapmıĢlardı. Daha sonra mutasarrıflık dairesinde toplanarak Ġstanbul’da Ġtilaf Devletleri temsilcilerine protesto telgrafları çekmiĢlerdir.395 Denizli merkezde yapılan bu miting ve mücadeleye katılma heyecanı Denizli’nin kazalarında da görülmüĢtür. 16 Mayıs’ta Tavas, 17 Mayıs’ta Çal ve ardından Buldan, Acıpayam ve Sarayköy mitingleri düzenlenmiĢtir.396 Ġzmir’in iĢgalinden sonra, Yunanlıların ilerlemeleri ve 25 Mayıs’ta Aydın’ı iĢgal etmeleri üzerine, Denizli’de direniĢ için askeri ve sivil örgütlenmeler artmıĢtır. Denizli’de askeri kuvvet olarak, 57. Fırkaya bağlı 57. Topçu Alayı bulunuyordu. Alay Komutanı BinbaĢı Ġsmail Hakkı Bey, Yunanlıların süratle ilerleyerek Denizli’yi de iĢgal edebilecekleri düĢüncesiyle, askeri bir kuvvet hazırlamak için Müftü ile birlikte harekete geçmiĢlerdir. Bu amaçla ilk olarak bir önceki konuda bahsettiğimiz gibi Albay Ġsmail Hakkı Bey, 17 Mayıs’ta 57. Tümen Komutanı Albay ġefik Bey’e halk arasında bir teĢkilat yapılmasına dair düĢüncelerini telgraflarla iletmiĢtir. Bir taraftan, Kuva-yı Milliye’nin kurulması için askeri makamlar arasında bu tür yazıĢmalar yapılırken, diğer taraftan Isparta ve Burdur’da bulunan birçok yedek 395 Tütenk, a.g.e., s. 9-10. 396 Tarhan Toker, Kuva-yı Milliye ve Milli Mücadele’de Denizli, Denizli 1975, s. 30-31. 157 subay Kuva-yı Milliye teĢkilatını oluĢturmak için hazır olduklarını belirterek, Askerlik ġube BaĢkanlığına baĢvurmuĢlardır.397 Askeri açıdan yapılan bu giriĢimler olurken, Denizli’nin ileri gelenleri de Kuva-yı Milliye’nin kurulması için faaliyetlerini sürdürmüĢlerdir. Müftü Ahmet Hulusi Efendi, Tahsildar Ahmet, Hızır Salih, Ispartalı Haliloğlu Eyüp Ağa, Hacı Ġzzetoğlu Halil Bey, Çakı Ahmet ve Çerkez Mustafa Efendi bir araya gelerek aralarında iĢbölümü yapmıĢlardır. BinbaĢı Ġsmail Bey de yedek subaylar arasında bir teĢkilat kurmaya çalıĢmıĢtır. Bu çalıĢmaların sonucunda, 29 Mayıs’ta Denizli’de Müftü Ahmet Hulusi Efendi baĢkanlığında “Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyeti” kurulmuĢtur. Cemiyetin üyeliklerinde, Belevli Yusuf, Mütfüzade Kazım, Hamamcı ġeyh Mustafa, Tat Osmanoğlu Emin, Tavaslızade Mustafa, Küçükağazade Ali, Doktor Kazım, Dalamanlızade ġükrü Bey, Karahacızade Ahmet Ağa görev almıĢtır.398 Bu cemiyet, Yunanlıların Denizli’yi iĢgalini engelleme ve yerli Rumlara eziyet edilmemesine karar vermiĢ ve hızlı bir Ģekilde gönüllü ve yardım toplamaya baĢlamıĢtır. Mutasarrıf Faik Bey’in emriyle oluĢturulan gönüllü müfrezesine jandarma deposundan alınan tüfek ve cephaneler dağıtılmıĢtır. 399 Denizli’de 10 Haziran 1919’da tekrar bir miting düzenlenmiĢtir. Bu miting sonrasında Denizli Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyeti bir beyanname yayınlamıĢtır. Beyannamede, “… Yarın Yunanlıların pis ve murdar ayakları altında inleye inleye ölmektense bugün ya mertçesine ölmek veya şerefle, namusla yaşamayı 397 Nuri Köstüklü, Milli Mücadelede Denizli, Isparta ve Burdur Sancakları, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yay., Ankara 1999, s. 99. 398 399 Toker, a.g.e., s. 33; Aydınel, a.g.e., s. 143. Gönüllü toplama iĢiyle tahsildar Karpuzcu Ahmet Efendi görevlendirilmiĢtir: Ġstiklal Harbi Gazetesi, 4 Haziran 1919. 158 azmeden ve bugünkü çalışmayı din ve namus meselesi bilen kardeşlerimiz son defa olarak mali ve bedeni her fedakârlıkta bulunmalı” diyerek, Yunanlıları önce Menderes’te kurulan savunma hattından bu tarafa geçirmemek, daha sonra da vilayetten temizlemek için zengin ve fakir herkesi mücadeleye çağırmıĢtır. 400 6 Haziran’da Denizli Mutasarrıfı Faik Öztrak ve Denizli Kalem Reisi Tevfik Beyler 57. Tümen Komutanı ġefik Bey’le telgrafla yaptıkları görüĢmelerinde, Yunan birliklerinin ilerlemesine karĢı Sarayköy köprüsünün piyade ve topçu kuvveti ile tutulması, gönüllü ve asker kaçaklarının toplanmasında sivil örgütlerin çalıĢması konusunda anlaĢmıĢlardır.401 Sarayköy, Aydın-Denizli ana yaklaĢma istikameti ile kuzeyden AlaĢehir-Buldan-Denizli istikametini kapatan bir kavĢak noktasında bulunmasından dolayı stratejik bir öneme sahipti. Albay ġefik Bey, Sarayköy köprüsünün tutulması görevini, 57. Tümenin Topçu Alayının Komutanı BinbaĢı Hakkı Bey’e vermiĢtir. Topçu alayında yeterli erat olmadığı için, Çal’dan iki seri sahra topu, Sarayköy köprüsüne nakledilmiĢtir. DireniĢe karĢı olanların zorluk çıkarmalarına rağmen BinbaĢı Hakkı Bey’in toplanacak gönüllüler için getirdiği 400 kadar Alman silahı ve cephanesi ile bölge silahlandırılmıĢtır.402 Albay ġefik Bey, 8 Haziran’da dört subay, sekiz er, dokuz mekkâre ve yedi tüfekten ibaret olan 175. Alayın 3. Taburunu Çine’den Sarayköy’de oluĢan kuvveti yönetmek için göndermiĢtir. Aynı gün, süvari bölüğü ile birlikte Denizlili YüzbaĢı ġükrü, Yedeksubay Baytar Hocazadeoğlu Ali Tevfik, Yedek Asteğmen ġükrü, Derebeyoğlu Halil Hilmi, Vasfi, 57. Tümenden YüzbaĢı Baha, Teğmen Kemal, 400 Tütenk, a.g.e., s. 12-15. 401 Aker, a.g.e., s. 44. 402 A.g.e., s. 46. 159 Nazilli Askerlik ġubesinden YüzbaĢı Emin Sarayköy’e hareket etmiĢlerdir.403 Ġlk kafile, Menderes kıyısında Dalili köyünde yerleĢmiĢtir. Böylece Denizli’nin “Sarayköy Müfrezesi” olarak adlandırılan, ilk milli teĢkilatı kurulmuĢtur. Ġstasyon küçük bir müfreze ile tutularak, Ġzmir’den gelip giden trenler kontrol altına alınmıĢ, bu Ģekilde Sarayköy köprüsünde bir direniĢ birliği oluĢturulmuĢtur. 404 Denizli ve civarında kurulan birçok gönüllü müfrezeden oluĢan Sarayköy müfrezesi, Aydın’ın geri alınmasında büyük rol oynamıĢtır. Yunan kuvvetleri 3 Temmuz’da Aydın’a yeniden saldırınca, baĢta Sarayköy Müfrezesi olmak üzere diğer küçük müfrezeler Nazilli istikametine çekilmiĢlerdir. Yunan birliklerinin Nazilli ve Denizli yönünde ilerlemesine engel olacak Umurlu’da Topçu Alay Komutanı Ġsmail Hakkı Bey’in komutasında az sayıda kuvvet bulunmaktaydı. Bu durum üzerine Denizli Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyeti tarafından “İntikam Bölüğü” adı verilen 100 kiĢilik bir milli kuvvet oluĢturularak,405 Umurlu’ya gönderilmiĢtir. Ayrıca, Demirci Mehmet Efe de iki yüz kadar kızanıyla Umurlu’ya gelerek Kuva-yı Milliye’ye katılmıĢtır. Apak, Demirci Mehmet Efe’nin Kuva-yı Milliye’ye katılıĢını Ģöyle anlatır: “Daha Yunanlılar İzmir’e çıkmazdan önce Demirci Efe, Nazilli’deki Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Nuri’ye haber göndererek “Kuyucak mevkiindeki jandarmayı geriye çekersen ben köyüme geçeceğim.” diyor. Nuri Bey, müfrezeyi çekiyor ve Demirci Efe de sekiz on kişi maiyetiyle Kuyucak’tan geçerek kendi köyü olan Dualar köyüne gidiyor. Ertesi günü Yüzbaşı Nuri’yi ve halktan birkaç kişiyi köye istiyor. Bunlar gidiyorlar. “Yunanlılar 403 Aker, a.g.e,. 46; Apak, a.g.e., s. 90. 404 Apak, a.g.e., s. 90. 405 A.g.e., s. 162. 160 İzmir’e çıkacaklar diye bir şayia var, ne dersiniz?” diye soruyor. Onlar da: “Evet Efem, doğrudur, sizden hizmet bekliyoruz” cevabını veriyorlar…” Bunun üzerine Demirci Mehmet Efe “Ben hazırlanayım, icap eden şeyi yaparız.” diyor ve köyünde kalıyor. Yunanlıların İzmir’i işgal etmesi üzerine dağılan kıt’alarından perakende olarak çekilen ve köyün civarından geçen askerlerin silahlarını alıyor. Fakat Aydın taarruzuna ve müdafaasına iştirak etmiyor. Temmuzun ilk haftasında 200 kişilik maiyetiyle gelerek Umurlu ile Aydın arasında müdafaa eden Nazilli Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Nuri’nin cephesine iltihak ediyor.”406 Bazı kaynaklara göre, Demirci Mehmet Efe’nin Kuva-yı Milliye’ye katılmasında Nazillili Hacı Süleyman Efendi etkili olmuĢtur.407 Kimi kaynaklarda da Galip Hoca takma adıyla anılan Aydın ve Denizli bölgesinde direniĢ örgütlenmesinde faaliyet gösteren Celal Bey’in (Bayar) Demirci Mehmet Efe ile görüĢerek, Kuva-yı Milliye’ye katılması için ikna ettiği belirtilmektedir. 408 Nazilli kazasının Piribeyli köyünden olan409 Demirci Mehmet Efe’nin babası demirci olduğu için kendisinin de demircilik yaptığı söylenmektedir. Rahmi Apak, Demirci Mehmet Efe için I. Dünya SavaĢında Ġzmir’de ilk kıtada askerlik yaparken bir Ermeni subayın tokatına maruz kalmasından duyduğu üzüntü üzerine askerlikten kaçarak Aydın, Denizli, ÖdemiĢ ve çevresinde eĢkıyalık ve soygunculuğa baĢladığını 406 Apak, a.g.e., s. 103. 407 Sadi Borak, Hacı Süleyman Efendi, Ġstanbul 1974, s. 81. 408 Bayar, a.g.e., C.7, s. 2090. 409 Sındırgılı Süreyya, Demirci Mehmet Efe’nin Aydın vilayetine bağlı Karacasu kazasından olduğunu söylemektedir. Sındırgılı Süreyya (S. Örge Evren), Denizli Vak’ası ve Demirci Mehmet Efe, Sel Yayınları, Ġstanbul 1955, s. 7. 161 ve zamanla “maiyetini artırarak kuvvetli zekası ve yüksek cür’et kahramanlığı sayesinde bütün bu havalide ün saldığını” belirtmektedir.410 Demirci Mehmet Efe’nin Kuva-yı Milliye’ye katılmasından sonra 1919 yılının Temmuz ayında Menderes Cephesi adı verilen mıntıkadaki milli kuvvetlerin durumuna bakıldığında, Alay Komutanı olarak BinbaĢı Hacı ġükrü’nün Aydın Zeybek Ordusu Komutanı unvanıyla Umum Komutan, Demirci Mehmet Efe’nin Aydın Mıntıkası Komutanı ve Yörük Ali Efe’nin Aydın Cenup Mıntıkası Komutanı (karargâhı Sultanhisar idi) olarak görev aldığını görüyoruz. Bu dönemde Rahmi Apak’ın verdiği bilgilere göre, aynı mıntıkada oluĢturulan teĢkilat da Ģu Ģekildeydi:411 Ova mıntıkasında: Süvari Teğmeni Müfahham komutasında sağ cenah grubu, Nazilli Jandarma Bölük Komutanı YüzbaĢı Nuri komutasında sol cenah grubu, Aydın Ģimalindeki dağ mıntıkası: Yörük Ali Efe adına Piyade Teğmen Giritli Zekai, Anbarcık Dağemiri Mıntıkası: DaniĢmentli Ġsmail Efe, BaĢçayır’da: Denizlili Mümtaz Bey komutasında milli bölük, Bademiye’de: Hasan Hüseyin Efe müfrezesi, Balyanbolu’da: Koca Mustafa Efe müfrezesi, daha kuzeyde KeleĢ Mehmet Efe, Kers Nahiyesinde: Kelaslı Murat ve Musa Beylerle Kara Ahmet Efe, daha kuzeyde Bozdağ’da Mestan Efe, 410 411 Apak, a.g.e., s.102-103. A.g.e., s. 108-109. 162 Adagide ile Tire arasında: Gökçen Hüseyin Efe, Tire karĢısında: Mehmet Efe, batısında DurmuĢ Ali Efe, Söke’de: BinbaĢı Saip Bey kumandasında 150 kiĢi, KuĢadası’nda: Mahmut Esat Bey kumandasında 120 mevcutlu milli müfreze. Nazilli Heyet-i Milliyesi ve AlaĢehir Havalisi Kumandanı Ömer Lütfü Bey’e gönderilen raporda, Ġzmir’in Yunanlılar tarafından iĢgalini takiben düĢmanı tart ve ihrac etmek maksadıyla müdafaa-yı vatan namında bir cemiyet tesis edildiği, bu maksat uğrunda çalıĢan Nazilli, Denizli ve Havalisinde Kuva-yı Milliye ile teĢrik-i mesaiye karar vererek ahiren 500 kiĢilik bir tabur ihzar ve teĢekkül edildiği ve aza-yı heyetten dört zat refakatinde Aydın ve Havalisi Umum Kumandanı Demirci Mehmet Efe nezdine sevk olunduğu bildirilmektedir. Ayrıca, esas amacın Aydın vilayetini Yunan iĢgalinden kurtarmak olduğu Ģu sözlerle vurgulanmıĢtır: Cemiyetimizin öteden beri takib ettiği gaye Yunanlıların Aydın vilayetinden tard ve ihracıyla istiklal-i milliyemiz için en büyük tehlikeyi teşkil eden ittihatsızlığı bertaraf etmek ve milli bir vahdet husule getirmek umum Türklük ve İslamiyeti müdafaaya hazırlanmaktır.412 10 Temmuz’da Afyon ve Dinar’dan sağlanan top, tüfek ve cephaneler Denizli’ye ulaĢmıĢ ve ardından Denizli, Muğla, Burdur ve Isparta’dan gönderilen gönüllü ve zeybekler Umurlu’ya varmıĢlardır. Böylece, Umurlu-Aydın arasındaki bölgede, 1000 kadar milis ve 90 kadar nizamiye eri toplanmıĢ ve Yunanlılara karĢı bir savunma hattı kurulmuĢ oldu. OluĢturulan nizamiye kuvvetlerinin komutası 412 TĠTE ArĢivi K: 111, G: 33, B: 33-3. 163 Ġsmail Hakkı Bey’e, milis kuvvetlerinin komutası BinbaĢı Hacı ġükrü Bey’e, sahra ve obüs toplarının komutası ise Üsteğmen Gelibolulu Kemal Bey’e verilmiĢtir.413 Umurlu’da düzenlenmesi oluĢturulan için bu Denizli’de Kuva-yı cephe Milliye gerisindeki birliklerinin geliĢtirilip örgütlenmenin niteliği değiĢtirilmiĢtir. Bu doğrultuda, Denizli Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyeti” daha iyi hizmet verebilmek amacıyla 12 Temmuz 1919’da “Denizli Heyet-i Milliyesi” olarak yeniden teĢkilatlanmıĢtır. Müftü Ahmet Hulusi Efendi’nin baĢkanlığına getirildiği Denizli Heyet-i Milliyesi, “başkanlık”, “mali işler”, “istihbarat ve propaganda”, “askerlik işleri”, “muhacirlerin problemleri”, “levazım işleri”, “inzibat ve güvenlik işleri” olmak üzere altı Ģubeden oluĢmuĢtur.414 Denizli’de oluĢturulan bu yeni düzenlemeye göre, ayrıca, 15 Temmuz’da Çal Müftüsü Ahmet Ġzzet Efendi baĢkanlığında Çal Heyet-i Milliyesi kurulmuĢtur.415 Çal Heyet-i Milliyesi kurulur kurulmaz gönüllü toplama iĢine baĢlamıĢtır. Bu düzenlemeye ek olarak, 1 Ağustos 1919’da Demirci Mehmet Efe,416 Aydın cephesi Komutanlığı’na, BinbaĢı Hacı ġükrü Bey417 de Aydın Cephesi Genel Komutanlığı’na getirilmiĢtir. 413 Tekeli, a.g.e., s. 163. 414 Tütenk, a.g.e., s. 23-26, Lütfü Müftüler, Milli Mücadelenin Aydın Cephesinin Kurucusu Denizli Heyet-i Milliyesi, Türkdili Basımevi, Balıkesir 1947, s. 10-12. 415 Mahmut Goloğlu, Sivas Kongresi, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ġstanbul 2006, s. 49; Köstüklü, a.g.e., s. 73. 416 Demirci Mehmet Efe, sonradan -yeri geldiğinde kendi adıyla anılacak olan cephelerinde- Yunan iĢgali altında olan yerlerde düĢmanı arkadan taciz etmek amacıyla “Akıncı Müfrezeleri”nin teĢkiline de önem vermiĢtir: ATASE ArĢivi ĠSH., K: 271, G: 101, B: 101-1. 417 Tütenk, a.g.e., s. 30; Toker, a.g.e., s. 57. 164 Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi Denizli ve çevresinde oluĢan Kuvayı Milliye teĢkilatlanmaları Ġstanbul Hükümetini rahatsız etmiĢtir. Damat Ferit, teĢkilatlanma çalıĢmalarının bırakılması ve Kuva-yı Milliye’nin dağıtılması hakkında Dahiliye Nezareti aracılığıyla her tarafa olduğu gibi Denizli Mutasarrıflığına da telgraflar göndermiĢtir. Denizli Heyet-i Milliyesi bu telgrafa cevap olarak, Yunanlıların yaptığı katliamlara dikkat çekerek, Kuva-yı Milliye’nin meĢru bir müdafaa teĢkilatı olduğu, amacının ise, milletin bağımsızlığı, namus ve dinini korumak olduğu belirtilmiĢtir. Bu nedenle de Kuva-yı Milliye’nin dağıtılması değil, desteklenmesi gerektiği belirtilmiĢtir.418 Aynı konuya 5/6 Ağustos 1919 tarihinde Denizli Mutasarrıflığınca düzenlenmiĢ imzasız bir telgrafta değinilmiĢtir. Telgrafta, Yunanlılara karĢı halkın gösterdiği direniĢe hükümetin destek vermesi istenmiĢ, hatta daha önce de böyle bir istekte bulunulmasına rağmen Ģimdiye kadar ne bir asker ne bir nefer jandarma gönderilmediği belirtilmektedir. Ġkinci Ordu MüfettiĢliğinin de Ahz-ı Asker Kalem-i Riyaseti’ne yazdığı Ģifreli telgrafta da aynı Ģekilde harekât-ı milliyenin meni değil, takviye ve tanzim edilmesi gerektiğinin de bildirildiğinden bahsedilmektedir.419 7 418 Köstüklü, a.g.e., s. 68. 419 ATASE ArĢivi ĠSH., K: 20, G: 92, B: 92-1-2 Aynı belgede, “… Bir kere vatanı adadan (düĢmandan) sıyanet (koruma) ahalinin vazifesi olduğu gibi bizzat can ve mallarını muhik olan Yunan tarrruzundan muhafaza en tabii ve en meĢru haklarıdır….Harekât-ı milliyenin meni vatanı müdafaa ve ırz ve canlarını muhafaza eden kimselerin tenkili menafi-i milliyemiz için muktezi ise emirler ita ve kafi kuvvetler izam buyurulmasını rica ederim. ġayet menafi alemiye-i milliye ve vataniye bunun aksini müstelzem ise hükümetin hilafgir bir vaziyet alarak teĢkilat-ı milliyeyi erbab-ı Ģekavete bırakması katiyen caiz olamaz.” sözleriyle Yunan iĢgaline karĢı konulmasının zorunlu bir vazife olduğu vurgulanmaktadır. (EK-4). 165 Ağustos 1919’da ise Denizli Mutasarrıflığından Dahiliye Vekaleti’ne gönderilen telgrafta, milli hareketin sadece Yunan saldırılarına karĢı yapılan meĢru müdafaadan ibaret olup, buna katılanların hükümete herhangi bir surette karĢı gelme ve güçlük çıkarma amacından uzak oldukları belirtilmiĢtir.420 Denizli ve çevresindeki Kuva-yı Milliye teĢkilatını geliĢtirmek, Anadolu’daki diğer Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmaları ve diğer cephelerle iletiĢim ve iĢbirliğini artırmak amacıyla 6-9 Ağustos 1919’da toplanan Birinci Nazilli Kongresi’ne ve 16 Ağustos 1919 tarihinde yapılan AlaĢehir Kongresi’ne Denizli’den temsilciler katılmıĢtır. Bu çalıĢmalar, Denizli ve çevresinde Kuva-yı Milliye’nin ne kadar etkin olduğunu göstermektedir. Denizli’de ortaya çıkan Kuva-yı Milliye örgütlenmesi, Ağustos ayı itibariyle isim ve sayı bakımından Ģu Ģekildeydi:421 Tavas Mücahidi Sol Cenahtan 3. Bölük Tavaslı Celil Bey Mücahidi Arpaz Mücahidi 176. Alay Makinalı Tüfek Bl. Çal Mücahidleri Nazilli Milli Mücahidleri KöprübaĢında Nazilli Milli Mücahidleri Yenipazar Mücahidleri Yörük Ali Efe Perakendeleri Karacasu Mücahidleri Beğ Köyünde 59. Sahra Topçu Al. 5. Obüsü Mücahidleri Honaz Bölüğü Mücahidleri Kuva-yı Milliye Süvarisi Mücahidleri Sökeli Ali Efe Mücahidleri Koçarlı Mücahidleri Sol Cenah 2. Bl. 2. Tk. Atça 420 Mithat Sertoğlu, “Milli Mücadelede Kahraman Denizli” Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Ġstanbul 1968, Sayı: 6, s. 3-7. 421 119 154 40 38 35 194 105 15 80 27 30 34 90 29 128 340 77 Köstüklü, a.g.e., s. 105. 166 Sol Cenah 2. Bl. 2. Tk. Bozdoğan Sol Cenah Kumandanlığı Nuri Bey Maiyeti 135. Al. Makineli Tüfek Bl. 57. Sahra Topçu A. 1. Bl. Karahayıt Mücahidleri Buldan Mücahidleri Mestan Efe Mücahidleri Kuyucak Mücahidleri Akçaköy Mücahidleri Yıldırım Mücahidleri Ortakçı Mücahidleri Ġsmail Efe Mücahidleri Zurnacı Efe Mücahidleri Pirlibeğ Mücahidleri Toplam Mücahid Sayısı 46 28 314 112 225 36 152 37 50 206 28 358 49 54 2900 Bu sayılara göre, Denizli bölgesindeki Kuva-yı Milliye kuvvetlerinin % 12’sini, 57. Tümen Kuvvetleri, yaklaĢık % 83’ünü gönüllüler oluĢturmuĢtur. a. Isparta’da Kuva-yı Milliye Bu dönemde Isparta ve Burdur livaları Osmanlı ordularında yapılan düzenleme ile birlikte 20. Kolordu’nun görev alanına dahil edilmiĢti. 20. Kolordu da kendi içinde üç ayrı mıntıkaya ayrılmıĢtı. Yapılan taksimata göre, Isparta ve Burdur livaları “üçüncü mıntıka” olarak belirlenmiĢ, komutanlığına da 23. Fırka Komutanı Ömer Lütfi Bey tayin edilmiĢtir.422 Ömer Lütfi Bey, mıntıkasındaki yerlerdeki Kuvayı Milliye’nin kurulması çalıĢmalarını yakından takip etmiĢ ve destek olmuĢtur. 422 ATASE ArĢivi ĠSH., K:18, G:71, B: 71-1. Harbiye Nezareti’nin gönderdiği 5/6/35 tarihli emrinde belirtildiği Ģekilde kolordu mıntıkalarında yapılan düzenlemelere göre, “Ankara, Kastamonu vilayetleriyle, EskiĢehir, Kütahya, Afyon-Karahisar müstakil mutasarrıflıklarıyla Konya vilayetinin Isparta ve Burdur Livaları Yirminci Kolordu Dairesini teĢkil etmektedir. Bu kolordu da Ģu Ģekilde üç ayrı mıntıkaya ayrılmıĢtır: Ankara, Kastomunu Vilayetleri “birinci mıntıka” mıntıka kumandanı 24. 167 Isparta’da Kuva-yı Milliye’nin oluĢturulması çalıĢmaları 20 Haziran’dan sonra baĢlamıĢtır. 20 Haziran’da Isparta’da bir miting düzenlenmiĢ ve ertesi gün, köy ve ilçelere bir beyanname yayınlanarak halk silahlı direniĢe katılmaya davet edilmiĢtir. Aynı zamanda Cemiyet-i Ġlmiye BaĢkanı Hafız Ġbrahim, cihadın farz olduğunu söyleyerek gönüllü mücahid yazmaya baĢlamıĢtır. Böylece, 24 Haziran’da 1000’e yakın gönüllü kaydolmuĢtur. Bu durumdan bilgi sahibi olan 2. Ordu MüfettiĢi bu faaliyetleri el altından desteklemiĢtir.423 Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu için Denizli’de olduğu gibi Isparta’da da efelerden destek alınmıĢtır. Demirci Mehmet Efe, 23 Temmuz’da Isparta Mutasarrıflığı kanalıyla, halka beyanname yayınlatarak, 310-314 arası doğumlu erkeklerin silah, techizat ve elbiseleriyle 40 saat içerisinde müracaat etmelerini, etmeyenlerin idam edileceğini, ayrıca, evlatlarını askere göndermeyenlerin babalarının da idam edileceğini duyurmuĢtur.424 Demirci Mehmet Efe’nin gönüllü toplanması konusundaki çalıĢmaları yanında, Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Mahmut Efe ve meĢhur eĢkıya Dereli Hafız’ın çetelerinin, Eğirdir Heyet-i Milliyesi de 47 eĢkıyanın Kuva-yı Milliye’ye katılmasını sağlamıĢtır.425 Mahmut Efe’nin komutan tayin edildiği bu kuvvetlere Isparta Mücahidleri adı verilmiĢtir. Fırka Kumandanı Mehmed Bey; Kütahya, Afyon, Karahisar müstakil sancakları ile Isparta, Burdur Livaları “üçüncü mıntıka” mıntıka kumandanı 23. Fırka Kumandanı Ömer Lütfi Bey; EskiĢehir müstakil mutasarrıflığı “ikinci mıntıka” Mıntıka Kumandan Vekili EskiĢehir Ahz-ı Asker Kalem Reisi Ġbrahim Bey. (EK-5) 423 424 425 Köstüklü, a.g.e., s. 101. ATASE ArĢivi ĠSH., K: 20, G: 67, B: 67-1. Köstüklü, a.g.e., s. 101. 168 Sarayköy cephesinde Yunan kuvvetlerinin üstünlük kurduğu günlerde, Mebus Hafız Ġbrahim, gönüllü teĢkilatı kurması için, Mustafa Kemal’in emriyle 13 Temmuz 1920’de Isparta’ya gönderilmiĢtir. Hafız Ġbrahim Isparta’da hemen hazırlıklara baĢlamıĢ ve kısa bir sürede 100 süvari ve 200 piyadeden oluĢan gönüllü teĢkilatı meydana getirmiĢtir. OluĢturulan bu kuvvete “Demiralay” adı verilmiĢtir. KuruluĢunu takip eden günlerde sayısı giderek artmıĢtır. Hatta Burdurluların oluĢturduğu Burdur Milli Taburu da Demiralay’a katılmıĢtır. Ağustos ayının ilk haftasında Isparta’dan hareket eden Demiralay önce Denizli’ye gelmiĢ, ardından da cepheye gitmek üzere Sarayköy’e gitmiĢtir. Milis teĢkilatı olmasına rağmen, nizami bir birlik gibi teĢkilatlanan Demiralay, her biri silahlı 60 kiĢilik 7 müfrezeye ayrılmıĢ426 ve cephedeki milli kuvvetler içinde önemli rol üstlenmiĢtir. b. Burdur’da Kuva-yı Milliye Burdur’da 12. Fırka Ahz-ı Asker Kalem Reisi Ġsmail Bey’in 4 Haziran 1919 tarihinde Harbiye Nezareti’ne gönderdiği telgrafta, Anadolu’da halkı hükümet menfaati ve milli istiklal doğrultusunda yönlendirecek herhangi bir hükümetin ve milli bir teĢkilatın bulunmadığından bahsedilmekte, bu nedenle milli istiklal uğrunda hiçbir fedakârlıktan çekinmeyecek askeri bir hükümet ve milli teĢkilattan baĢka Ģart olmadığı vurgulanmaktadır.427 Bu telgrafla, Batı Anadolu’da kademe kademe oluĢan Kuva-yı Milliye’nin Burdur ve çevresindeki teĢkilatlanması konusunda hükümetten destek istenmektedir. 426 A.g.e., s. 111-112. 427 ATASE ArĢivi ĠSH., K :15, G: 75, B: 75-1 (EK-6). 169 ĠĢgale karĢı direniĢte kararlı olunması ve bu konuda çalıĢmalarda bulunulmasına rağmen, Dahiliye Nezareti’nin Konya vilayetinden Burdur ve Isparta Mutasarrıflıklarına -özellikle bu bölgelerde milis kuvvetlerinin ve Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak heyetlerinin teĢkilinde büyük baĢarı elde edildiği sırada- gönderdiği telgraflarda; Osmanlıların Yunanlılar ve Ġtalyanlarla savaĢamayacağı, varlığını ancak siyaseten savunabileceği ve milli ordu teĢkili ve iĢgallere karĢı konulmasının felakete sebep olacağı için katiyen mümkün olmadığı belirtilmektedir. Bu emirnameye uymayanların ise vatana ihanet suçundan yargılanacakları belirtilmektedir.428 Bu emirname vatan sevgisinden yoksun bir kısım eĢrafı ürkütmüĢtür. Ancak 23. Fırka Kumandanı Ömer Lütfü Bey Dahiliye Nezareti’nin bu ihtarına uymayarak, vatan sevgisinden yoksun olmadığını düĢündüğü bazı kimselerle görüĢerek, Kuva-yı Milliye teĢkili için çalıĢmalarda bulunmuĢtur. Bu amaçla, Yörüklerden üç yüz elli dört yüz silahlıyı Mollazade Süleyman Ġsa Bey komutasında her vazifeye hazır hale getirmiĢtir. Ayrıca, kasabadan dahi lüzumu kadar kuvveti elde etmeye çalıĢmıĢtır.429 Bir taraftan, Kuva-yı Milliye teĢkilatlanması hükümet tarafından desteklenmek yerine engellenirken, diğer taraftan, Denizli ve Isparta’nın yanı sıra Burdur’da da milli kuvvetler oluĢturulmuĢtur. Bu kuvvetler, Denizli ve Isparta’daki gönüllü birliklere katılmıĢlardır. Bunların dıĢında, Burdur’da Ekim 1920 sonlarında “Çelikalay” adı verilen bir milli kuvvet meydana getirilmiĢtir.430 Bu kuvvet, 12. Kolordu Komutanının emri ve Demirci Mehmet Efe’nin yardımıyla Burdur eĢrafı tarafından 300 neferlik kadroyla oluĢturulmuĢtur. Komutanlığına Tabip Teğmen 428 ATASE ArĢivi ĠSH., K: 257, G: 94, B:94-1 (EK-7). 429 ATASE ĠSH., a.g.arĢiv 430 Köstüklü, a.g.e., s. 115. 170 Salih Zeki tayin edilmiĢtir. Kısa bir süre sonra komutanlığı Baki Beyzade ReĢid Bey üzerine almıĢtır. 5 yedek subayın bulunduğu bu milli kuvvete, Demirci Efe’nin emriyle Askerlik ġubesinden 70 silah ve 12.000 cephane verilmiĢtir. Demirci Mehmet Efe’nin desteğiyle güçlenip, önemli bir kuvvet durumuna gelen Çelikalay, kurulmasından bir ay sonra, düzenli orduya geçiĢ kararının alındığı bir dönemde, Demirci Mehmet Efe’nin itirazlarına rağmen lağv edilmiĢtir.431 VIII. Muğla’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu Muğla’da 1916 yılında Müdafaa-i Milliye Heyeti’nin kurulması, Kuva-yı Milliye’nin oluĢması için uygun zemini hazırlamıĢtır. Ege adalarında yaĢayan Rumların Muğla’nın sahil yerlerinde karıĢıklık çıkararak huzursuzluğa neden olmaları Muğla ileri gelenlerini direniĢe geçmeye itmiĢtir. Muğla’da Ġttihat ve Terakki örgütünün her zaman güçlü olması, Nurettin PaĢa’nın Ġzmir Valiliği sırasında, Hürriyet ve Ġtilafçı kadrolardan oluĢan ve direniĢten yana olan kiĢiler tarafından kurulan Cemiyet-i İlmiye ve Muğla Kardeş Yurdu, sonraki adıyla Yeni Hayat Kulübü bu açıdan önemli bir yere sahiptir. Muğla’nın Ġttihatçı ve Ġtilafçı aydınlarını bir arada bünyesinde toplayan bu kulüp etkinlikleriyle Muğla’nın direniĢe geçmesinde ve KurtuluĢ SavaĢına hazırlanmasında büyük rol oynamıĢtır. 432 431 Köstüklü, a.g.e., s. 115. 432 TürkeĢ, a.g.e., s. 250-252; Aydınel, a.g.e., s. 151. 171 Muğla’da direniĢ ruhunun oluĢmasındaki etkenlerden biri de Ġtalyanların 11 Mayıs’ta Fethiye, Bodrum, Marmaris’i iĢgal etmeleridir. Bu iĢgaller Muğla halkının protestolarına neden olmuĢtur.433 15 Mayıs’ta Ġzmir’in iĢgal haberi Muğla’ya geldiğinde, Belediye BaĢkanı Ġttihatçı Ragıp Bey, PerĢembe pazarını dolduran halkı Kocahan’da toplantıya çağırmıĢtır. Toplantıda Bozöyüklü Hacı Süleyman Efendi, Dr. Cemil ġerif (Baydur) ve Encümen BaĢmümeyyizi Zekai (Eroğlu) konuĢma yapmıĢlar ve halkı direniĢe çağırmıĢlardır. Alınan kararlardan biri, Ġzmir’deki Redd-i Ġlhak Heyetiyle birlikte çalıĢmak üzere memleketin eĢraf ve ayanlarından bir heyetin kurulmasıdır.434 Alınan bu karar üzerine aynı günün akĢamı, Belediye BaĢkanı Zorbazade Ragıp Bey, Dr. Cemil ġerif (Baydur) (Hastane Operatörü), Hacıkadızadde Hafız Sabri Bey (Sandık Emini), Zorbazade Emin Kamil Bey (Çiftçi), Sinanzade M. Cemal Bey (Dava Vekili), Serezlizade MemiĢ Efendi (Belediye Meclisi Üyesi), Selimzade Ġsmail Efendi (Molla Ġmam), Mestan Efendi (Kereste Tüccarı), Serficeli ReĢit Bey (Mutasarrıfın kardeĢi) birlikte toplantı yapmıĢlardır. Toplantıda, kuran ve tabanca üzerine yemin ederek, Muğla, Ege ve ülkenin tamamının silahla korunması, Ġstanbul dıĢında oluĢacak Redd-i Ġlhak Heyet-i Merkezleriyle birleĢip, ne pahasına olursa olsun düĢmanın yurttan atılması ilkelerinde anlaĢmıĢlardır.435 16 Mayıs’ta tekrarlanan toplantıya, Bozöyüklü Hacı Süleyman Efendi (Ġl Genel Meclisi Üyesi), Mehmet Cemal (Karamuğla), (Orman Mühendisi), Dr. Hüseyin Avni (Ercan) (hastane doktoru), Ġskender Alper (Mektebi Hukuk Öğrencisi), 433 Aydınel, a.g.e., s. 152. 434 TürkeĢ, a.g.e., s. 255. 435 A.g.e., s. 256. 172 Ġbrahim Bey (Muğla Jandarma Mülazımı), Gölcüklüzade ġevket Bey (Çiftçi), Tokuçzade Ömer Azmi Bey (Ġstatistik memuru), Türidizade Kamil Bey (Tüccar), Karamollazade Ethem Efendi, Osman Bey (Eczacı), ġekerzade Halil Ġbrahim Efendi ve Muğla Hapishane Müdürü Mehmet Bey’in katılmasıyla kurucu sayısı 21’e yükselen MenteĢeliler Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuĢtur.436 Cemiyetin baĢkanlığına Belediye Reisi Ragıp Bey, üyeliklerine ise Dr. Hüseyin Avni, Sinanzade Mehmet Cemal, Hafız Sabri ve Serficeli ReĢit Beyler getirilmiĢtir.437 Cemiyet 19 Mayıs’ta bölgedeki efe ve zeybeklerden yararlanmaya karar vererek, Muğla’nın önde gelen 18 efesiyle438 anlaĢmıĢlardır. Bunların meydana getirdiği müfreze “Muğla Serdengeçtiler Müfrezesi” adını almıĢtır. Ayrıca, Muğla çevresindeki birçok müfrezeler de teĢkilatlanmıĢ, kaza ve bucaklarda da direniĢ örgütleri kurulmuĢtur. Fakat bunlar, Muğla kazalarının genellikle halka iyi davranan Ġtalyanların iĢgal bölgesi olmasından dolayı tam faaliyete geçememiĢlerdir. Bunun yerine, Yunan iĢgaline karĢı koymak için Ġtalyanların yardım ve desteğini almaya çalıĢmıĢlardır. Bu amaçla, 1 Haziran’da bir toplantı yaparak Marmaris’e, Ġtalyanlarla görüĢmek için bir heyet göndermeye karar vermiĢlerdir. Heyet, “mutasarrıflık makamı vasıtasıyla muhabere edilmek Ģartıyla” Ġtalyanlarla iliĢki kurmak amacıyla Marmaris’e gitmiĢtir. Heyet Marmaris’te iken Muğla’yı bağımsız bir prenslik 436 TürkeĢ, a.g.e., s. 257. 437 Tekeli-Ġlkin, a.g.e., s. 144. 438 Bu efeler : Ejderoğlu Muhammet, Topaloğlu Ahmet, Topaloğlu Mehmet, Hangeçicioğlu Hüseyin, Damgalıoğlu Tahir, Gıvılattı Halil Ġbrahim, Sakaoğlu, Tahsildar Feyzullah, AĢçı Abdurrahmanoğlu Mehmet Rıfkı, AĢçı Abdurrahmanoğlu Emin, Mutasarrıfoğlu RüĢtü, ÇavuĢ Ġbrahim, Hacıiligoğlu Mehmet, Helvacıların Mehmet Ali, Dügerekli Cücümün Ali, Çakıcı Mehmet, Kısahasanoğlu Ali Rıza, Kireçci Yörük Mehmet’tir. TürkeĢ, a.g.e., s. 258 173 yapmak için çalıĢtıkları söylentisinin yayılması üzerine, mutasarrıf 5 Haziran’da, tüm livanın bucak ve köylerinin katıldığı 120 kiĢilik bir kongre düzenlemiĢtir. Mutasarrıf, kongrenin 6 Haziran’daki ikinci oturumunda Muğla’nın muhtariyet arayıĢlarında bulunduğuna iliĢkin söylentileri yalanlayarak, MenteĢeliler Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’nin kuruluĢunu açıklamıĢtır. Böylece, gizli olarak kurulan cemiyetin gizliliği kaldırılmıĢtır.439 Kongrede cemiyetin üç haftalık gizli çalıĢması onaylanmıĢ ve bir Kuva-yı Milliye Komitesi seçilmiĢtir.440 Muğla Yunan iĢgal bölgesi dahilinde olmadığı ve de Ġtalyanlar da Yunanlılara karĢı alınan önlemleri görmezden geldikleri için, bir destek merkezi olarak iĢlev görmüĢtür. Muğla’da oluĢan Kuva-yı Milliye örgütü, Batı Anadolu’daki Kuva-yı Milliye’yi personel ve maddi yönden destekleyen önemli bir merkez olmuĢtur. 439 TürkeĢ, a.g.e., s.208- 214. 440 A.g.e. s. 264; Bu komite, Zorbazade Ragıp Bey (Belediye BaĢkanı), Ulalı Cavit Bey (Mütekait Jandarma YüzbaĢısı), Müftüzade Sadettin Bey (Eski Sandık Emini), Bozöyüklü Hacı Süleyman Efendi (Ġl Genel Meclisi Üyesi), Hacıkadızade Hafız Sabri Bey (Sandık Emini), Sinanzade M. Cemal Bey (Dava Vekil, Ġttihat ve Terakki Murahhası), Zorbazade Emin Kamil Bey’den (ġehir Meclisi Üyesi) oluĢmuĢtur. 174 IX. Nazilli Kongreleri a. Birinci Nazilli Kongresi Cemiyetler Kanunu’na uygun olarak441 Nazilli Heyet-i Milliyesi tarafından 69 Ağustos 1919 tarihleri arasında toplanan Birinci Nazilli Kongresi’nin toplanma amacı kararlarının 2. maddesinde belirtildiği Ģekilde, “Vilayet dahilinde halihazırda işgal altında bulunan Osmanlı memleketlerinin Yunan saldırılarından korunması için; siyasi, idari, fiili savunma ve hükümetin yapacağı girişimlere yardımcı olmak” tır.442 Kongrenin baĢkanlığını, Karacasu kazası temsilcisi Mustafa Talat Efendi yapmıĢtır. Kongreye, Denizli’den Helvacızade Emin; Çal’dan Mehmet Tevfik Efendiler; Tavas’dan ġahalzade Mehmet Kemalettin ve Nakip Mehmet Ziya; Acıbadem’den Mehmet Kamil, Buldan’dan Müderris Hacı Salih, Nazilli’den Zühtü; Karacasu’dan Mehmet Lütfi; Güney’den Eyüp Hilmi; Kadıköy (Babadağ)’den Mehmet Cemal ve Sabri; Gülbeyli’den Mustafa Kazım; Yeni Pazar’dan Ali; Tavas’tan Hacı Hüseyin ve Mazlum Baba; Bozdoğan’dan Mehmet Bey katılmıĢlardır.443 Kongrede Heyet-i Milliye’nin genel merkezinin Nazilli’de olması ve kurula 45 üye seçilmesine karar verilmiĢtir. Böylelikle, Aydın, Antalya, Burdur, Denizli, Isparta ve Muğla illerinin merkezi Nazilli oluyordu. Bu illerde ayrıca Heyet-i 441 Kongre kararlarının birinci maddesinde Yunan iĢgal ve mezalimi sebebiyle yer yer teĢekkül etmiĢ ve etmekte olan Heyet-i Milliyeler’in Cemiyetler Kanununa tevfikan hükümeti mahalliyeye bir beyanname vererek kuruluĢlarını tescil ettirecekleri karara bağlanmıĢtır. 442 Tunaya, a.g.e., s. 502. 443 Gökbel, a.g.e., s. 372. 175 Milliye’nin birer Ģubesinin açılmasına karar verilmiĢtir. Ayrıca bu illere bağlı; Bozdoğan, Buldan, Çal, Çine, Garbi Karaağaç, Karacasu, Sarayköy, Tavas kazalarında, Atça, Burhaniye, Erle, Gülbeyli, Günay, Honaz, Kadı, Kale, KöĢk, Kuyucak, Sobuca, Sultanhisar bucaklarında da birer Ģubenin açılması uygun bulunmuĢtur. (Madde 3) Alınan bu kararla, Heyet-i Milliye teĢkilatlanması köylere kadar uzanmıĢtır. Heyet-i Milliyelerin siyasi görevleri, kararların 4. maddesinde “hükümeti hazıranın amal ve maksadına vilayetimizde bulunan Yunanlıların tart ve tedibine münhasırdır.” Ģeklinde belirtilmiĢtir. Bu kapsamda kongreye göre, Heyet-i Milliyelerin kurulmasının amacı, Yunan iĢgaline engel olmak için siyasi, idari ve fiili savunmada bulunmak ve hükümetin bu amaçla yapacağı giriĢimlerine destek olmaktır. Buradan anlaĢıldığı gibi, kongreyi toplayanlar, Ġstanbul Hükümeti ile iyi iliĢkiler içinde olmayı amaçlamıĢlardır. Bu bakımdan Nazilli Kongresi’ni diğer kongrelerden ayıran önemli nokta, Ġstanbul Hükümetine yardım edilmesidir. Heyet-i Milliyelerin, gerek merkezde ve gerek diğer liva merkezlerinde oniki, kazalarda dokuz, nahiyelerde yedi ve köylerde beĢ kiĢiyi geçmemek üzere mahallin ileri gelenleri tarafından gizli oyla seçilmesi ve bu heyetlerin aralarından bir baĢkan ve ikinci baĢkan seçilmesi ilkesi benimsenmiĢtir. (Madde 18) Kongrede, cephelere asker ve gönüllü temini ve sevki Heyet-i Milliyelerin baĢlıca görevi olarak belirlenmiĢtir. AsayiĢ için silahlandırılması gereken kuvvetin miktarı ve iaĢelerinin Kuva-yı Milliye kumandanları tarafından belirlenmesine karar verilmiĢtir. (Madde 5) Heyet-i Milliyelerin cephe ve asker masrafları ile mahalli masraflarının ahalinin yapacağı bağıĢlarla karĢılanması ve bunların miktarlarının ihtiyar heyetleri ve bilirkiĢilerin verecekleri bilgilere dayanılarak Heyet-i Milliyeler tarafından belirlenmesi, bu bağıĢtan kaçınanların Kuva-yı Milliye komutanları 176 tarafından cezalandırılmaları kararlaĢtırılmıĢtır. (Madde 7) Heyet-i Milliyelerin bağıĢ suretiyle temin edecekleri gelirin fazlasının umumi merkeze gönderilmesi ilkesi benimsenmiĢtir. (Madde 15) Göç etmek zorunda kalan, savaĢta olan askerlerin ailelerine dağıtılmak üzere aĢar ambarlarındaki hububatın Heyet-i Merkeziye emrine tahsis edilmesinin hükümetten istenmesine karar verilmiĢtir. (Madde 8) Heyet-i Milliyeler tarafından silah altına alınanlardan isteyenlerin yüz lira bağıĢta bulundukları takdirde kendi iĢleri ile meĢgul olmak üzere üç ay süreyle tecil olunmalarına karar verilmiĢtir. (Madde 9) Bu kararla, Kuva-yı Milliye’nin finansmanı için ek gelir sağlanması amaçlanmıĢtır. Aynı maddede Heyet-i Milliye baĢkan ve üyeleri ile müstahdemi ve mükellefiyeti askeriye kanununda istisnaları yazılı olanlar silah altına alınmayacakları da karara da bağlanmıĢtır. Heyet-i Milliyelerin görevlerini tetkik ve teftiĢ için kongre umumi heyetinin nezareti altında ve hiçbir Heyet-i Milliye’ye bağlı olmamak Ģartı ile müfettiĢler tayin edilerek gereken yerlere gönderilmesine ve kendilerine zaruri masrafları için üç lira yevmiye verilmesine karar verilmiĢtir. (Madde 11) Heyet-i Milliyelerin çalıĢmalarını denetleyecek bir organın belirlenerek bunun karara bağlanması çalıĢmalarına ne kadar ciddiyetle ve titizlikle yaklaĢtıklarının bir göstergesidir. Merkezi umuminin belirleyeceği yerde her ayın baĢında üç gün devam etmek üzere kongre toplanması ve olağanüstü hallerde umumi merkezin davetinin yeterli olduğu ilkesi benimsenmiĢtir. (Madde 12) Nazilli Merkezi ile Denizli ve Muğla Merkez Ģubelerinde yönetim iĢlerini düzenlemek ve iĢbölümü için; Gönüllü ve Silah Toplama ġubesi, ĠrĢadiye (Propaganda) ġubesi, Ġstihbarat ġubesi, Fedakârlara ve Göçmenlere Yardım ġubesi, UlaĢtırma ġubesi, Mubayaa (Alım) ġubesi, Sağlık ġubesi olmak üzere yedi ayrı Ģube 177 açılmıĢtır. Bu Ģubelerin baĢında bulunacak müdürlerin Heyet-i Milliyelerin asli üyelerinden olmaları zorunludur. (Madde 13) Kongrenin kapsadığı alan biraz sınırlıdır. Nitekim kongre, Denizli ve Muğla livalarıyla, Aydın livasının iĢgal dıĢı alanlarını içine almaktadır. Bu Ģekilde, Aydın, Muğla, Denizli Burdur, Isparta ve Antalya’da oluĢan Kuva-yı Milliye teĢkilatlarının merkezi Nazilli olmuĢtur. Sonuç olarak, Birinci Nazilli Kongresi’nde, Kuva-yı Milliye’nin kurulması, yönetimi, denetlenmesi, cephelere asker ve gönüllü temini, bunların teçhizatı gibi konularda Heyet-i Milliyelerin karar alabileceği, cephelerde bulunacak asker ve gönüllünün miktarı ve bunların yükümlülükleri, terhis ve izin iĢlemlerinin Kuva-yı Milliye komutanları tarafından belirlenmesi ilkesi benimsenmiĢtir. Kongrede, idari, mali ve askeri konularda önemli kararlar alınarak; bölgede oluĢan Kuva-yı Milliye’nin belli bir sisteme oturtulması sağlanmıĢtır. Bu Ģekilde Kuva-yı Milliye’nin Yunan iĢgaline karĢı koymasının yolları aranmıĢtır. Birinci Nazilli Kongresi, bölgedeki 57. Tümen ile iĢbirliğine gidilmesini sağlayarak önemli bir baĢarı göstermiĢtir. b. Ġkinci Nazilli Kongresi Ġkinci Nazilli Kongresi, 19 Eylül 1919’da Ali Beyzade Ali Bey’in evinde yapılmıĢtır. Kongre baĢkanlığına Antalya delegesi Nuri Bey seçilmiĢtir. Kongrenin toplanma amacı, bölgedeki Kuva-yı Milliye ve Heyet-i Milliye örgütlenmelerinin AlaĢehir Kongresi’nde alınan kararlar çerçevesinde yeniden 178 düzenlenmesi ve Heyet-i Milliyelerin yönetimlerinin iyileĢtirilmesidir. Özellikle de cephenin siyasi merkezi olacak Heyet-i Merkeziye’nin oluĢturulmasıdır. Kongreye, Antalya, Burdur, Isparta, Denizli, MenteĢe Livaları, Apa, Atça, EĢme, AlaĢehir, Eğridir, Uluborlu, Bademiye, Balyanbolu, Buldan, Bozdoğan, Çal, Çivril, Çardak, Honaz, Dalama, Sarayköy, Sultanhisar, Keçiborlu, Güney, Sandıklı, Tavas, Garbi Karaağaç, Kadıköy (Babadağ), Karacasu, Karahayıt, Kuyucak, Nazilli, Muğla, Bodrum, Fethiye, Köyceğiz, Marmaris, Milas kaza ve nahiyelerinden temsilciler katılmıĢtır.444 Kongrede yapılan seçimlerle, BaĢkan Vekilliklerine, Helvacızade Mehmet Emin (Denizli), Müftü Hulusi Efendi (Karacasu); Katipliklere ise, Müftüzade Mehmet Emin (Çal) ve Ömer Lütfi (Nazilli) Beyler seçilmiĢlerdir. 444 Gökbel, a.ge., s. 375; TürkeĢ, a.g.e., s. 329; Böcüzade Süleyman Sami, Isparta Tarihi, Serenler Yay., Ġstanbul 1983, s. 346, Tekeli-Ġlkin, a.g.e., s. 219. Bu temsilciler, Hacı Hamdi Efendi (Apa), Abbas ve Tapucuzade Ali Efendi (Atça), Müftü Hacı Nafiz Efendi (EĢme), Hacı Hüsnü Efendi (Isparta), Mütevellizade Akif Bey, Mazhar ve Ömer Beyler (AlaĢehir), Nuri ve Tahsin Beyler, Hacı Ahmet Efendi (Eğirdir), Hacı Ahmet ve Ġbrahim Efendiler (Bademiye), Ġsmail Hakkı ve Abdullah Efendiler (Balyambolu), ġamdanizade Osman ve Tayyarzade Osman Beyler (Burdur), Hacı Rasih Efendi ve Karaahmetzade Halil Ağa (Buldan), Ali Bey ve Hacı Ahmetzade Süleyman Efendi (Bozdoğan), Müftüzade Emin Efendi (Çal), Çorbacızade Mehmet Ali (Çivril), Rıza Bey ve Hüsnü Efendi (Çardak), Tevfik Bey ve Haraç Ahmet Efendi (Honaz), Mustafa ve Hacı Hüseyin Efendiler (Dalama), Müftü Ahmet ve Hüseyin Efendiler (Sarayköy), Ahmet ve Ali Zühtü Beyler (Sultanhisar), Köbekli Sadık ve Hacı Hüseyin Efendiler (Keçiborlu), Üçkoyunizade Ali Efendi (Isparta) Eyüp Efendi (Güny), Ahmet Efendi (Sandıklı), Mehmet Kemal ve Hacı Ali Efendiler (Tavas), Mehmet ve Ahmet Latif Efendiler (Garbi Karaağaç), Mehmet ve Ahmet Efendiler (Kadıköy), Mehmet Hulusi Efendi Tasi ve Emin Beyler (Karacasu), Küçük Mehmet Ağazade Mehmet Efendi (Karahayt), Zihni ve Ġsmail Hakkı Efendiler (Kuyucak), Ġlhami ve Ömer Beyler (Nazilli) 179 Kongrede, Heyet-i Merkeziye’nin görev yetkilerini belirleyen yedi maddeden oluĢan bir kanun kabul edilmiĢtir. Nazilli’de kurulacak Heyet-i Merkeziye’ye kongrede temsil edilen bölgelerden birer üyenin seçilmesine ve gerekli görülürse diğer merkezlerde de Heyet-i Merkeziyeler kurulmasına karar verilmiĢtir. Nazilli’deki merkezin 1 Ekim 1919’da bir toplantı yapması ve bu toplantıya kadar da Nazilli Heyet-i Merkeziyesi’nin yönetim görevini üzerine alması kabul edilmiĢtir. Kongrenin kaç gün sürdüğü bilinmemekle birlikte, kongrenin Birinci Nazilli Kongresi’ne nazaran daha geniĢ bir etki alanına sahip olduğu görünmektedir. Kongrenin kendi nüfuz alanındaki bölgeler dahilinde Kuva-yı Milliye birliği olmayan yerlerde yeni birlikler oluĢturulmasına çalıĢılması dikkat çekicidir. Örneğin, Isparta Merkez Kuva-yı Milliye Ģubesini açmak üzere bir heyet seçilmiĢtir. Bu heyete Isparta delegelerinden baĢka Isparta Cemiyet-i Ġlmiye baĢkanı Hafız Ġbrahim (Demiralay) ile ulemadan Senirkentli Hacı Emin Efendi katılmıĢtır. Heyet üyelerine kazalarda Kuva-yı Milliye Ģubeleri açmaları konusunda yetki verilmiĢtir.445 Nazilli Kongreleri, Sivas Kongresi’nin aldığı kararlara ters düĢmüĢtür. ġöyle ki Sivas Kongresi, Ġstanbul Hükümetine karĢı olan tavrını gittikçe sertleĢtirmiĢ ve Damat Ferit Hükümetinin istifa etmemesi halinde Ġstanbul ile olan iliĢkilerini keseceği yolunda karar almıĢ ve uygulamaya koymuĢtur. Aksine, Nazilli Kongresi’ni düzenleyenler, Ġstanbul Hükümeti ile iyi geçinilmesine ve hatta Sivas Kongresi’nin Ġstanbul Hükümeti ile iliĢkilerin kesilmesi kararına uymayacağını açıklamıĢlardır. Ayrıca, Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli’deki bütün Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri birleĢtirilerek, bütün yetkiler Heyet-i Temsiliye’ye bırakılmıĢtır. Buna rağmen Nazilli Kongresi, Heyet-i Temsiliye’nin iznini almadan toplanmıĢtır. 445 Böcüzade Süleyman Sami, a.g.e., s. 346; Tekeli-Ġlkin, a.g.e. s. 221. 180 Kongrede kurulan Harekât-ı Milliye Redd-i Ġlhak Aydın ve Havalisi Heyet-i Merkeziyesi 6 Ekim 1919’da Nazilli’de toplanarak, “Redd-i Ġlhak Harekât-ı Milliye Heyet-i Merkeziyesi Nizamname-i Dahilisi” adlı bir yönetmelik hazırlamıĢtır. Yönetmeliğin hazırlandığı bu toplantı bazı kaynaklarda Üçüncü Nazilli Kongresi olarak geçmesine rağmen, bu toplantı bir kongre niteliği taĢımamaktadır. 446 446 Gökbel, a.g.e., s. 379. 181 B. Kuzeybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu I. Balıkesir’de Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu Ġzmir’in iĢgalinin ardından 16 Mayıs 1919’da Balıkesir Belediyesine “Redd-i Ġlhak Heyeti” imzasıyla gelen telgrafta, “vatanseverlerin orduya iltihakı, müttefiklerin ve büyük devletlerin protesto edilmesi” istenmiĢti. Bu telgraf üzerine yörenin eĢrafı ile Ģehir belediye meclis üyeleri bir araya gelerek geniĢ katılımlı bir toplantı yapılmasına karar vermiĢlerdir. Yapılacak toplantıya siyasi düĢünce farkı gözetilmeden, Ģehrin ileri gelenleriyle Rum ve Ermeni cemaatlerinin önde gelen kiĢilerinin davet edilmesine karar verilmiĢtir.447 Okuma Yurdu’nda yapılan toplantıya Vehbi (Bolak) Bey baĢkanlık etmiĢtir. Toplantıda dördü gayrimüslim olmak üzere 11 kiĢilik bir protesto heyeti seçilmiĢtir.448 Bu heyet, Sadaret’e ve büyük devletlerin siyasi temsilciliklerine çekilmek üzere bir protesto telgrafı kaleme alarak ve 16 Mayıs akĢamı ilgili yerlere göndermiĢtir. Heyetteki dört gayrimüslim üyenin protesto telgrafına imza atmamaları nedeniyle telgraf yedi kiĢinin imzasıyla gönderilmiĢtir. 447 M.Vehbi Bolak, “Milli Mücadele’de Balıkesir, Kuva-yı Milliye Hareketi Nasıl Doğdu? Nasıl Büyüdü ve Kuva-yı Milliyeciler Nasıl Çalıştı?”, 14-23 Nisan 1950 tarihleri arasında Balıkesir Postası’nda tefrika edilmiĢ yazıdan Milli Mücadele’de Balıkesir, Türk Petrol Vakfı Lale Mecmuası NeĢriyatı, Ġstanbul 1986, s. 159; Ġlgürel, a.g.e., s.62. 448 Heyete seçilenler: Mehmed Vehbi Bey (Bolak), Belediye Reisi Keçeci Hafız Mehmed Efendi, Müftü Abdullah Efendi (Nennici-zade), Hulusi Zarbalı, Maarif Müdürü Sabri Bey, Müfti-zade Abdülgafur Efendi, Ahmed Vehbi (Çıkrık), Rum Papazı Yani Konstantin, Ermeni papazı Peragen, Osmanlı Bankası Müdürü Papadaki, Avukat Peron. Mehmed Vehbi Bolak, a.g.m., s. 161. 182 Okuma Yurdu toplantısından sonra Balıkesir Redd-i Ġlhak Heyet-i Milliyesi büyük çapta bir toplantı daha yapmıĢtır. 18 Mayıs akĢamı Alacamescit’te yapılan toplantıda Redd-i Ġlhak Cemiyeti adına, bölgede askeri ve idari faaliyetlerde söz sahibi olacak 41 kiĢilik bir heyet seçilmiĢtir.449 Bu heyetin en önemli yanı, halkın oyu ile seçilmiĢ olmasıdır. Seçilen bu heyet, Ġstanbul Hükümetinden yardım ve destek istemek üzere bir heyetin Ġstanbul’a gönderilmesine, Ayvalık ve Edremit’teki durumun tespiti için dört kiĢinin buraya gönderilmesine, merkezde oluĢturulacak ayrı bir heyetin de teĢkilat ve hazırlıklara baĢlamasına karar vermiĢtir. Ġstanbul’a giden heyet, Damat Ferit PaĢa ile görüĢmüĢ ancak bir yanıt alamamıĢtır. Daha sonra bu 449 Mehmed Vehbi Bey, Siverek Mebusu Ahmed Vehbi Bey (Çıkrık-zade), Nennici-zade Abdullah Efendi, Belediye Reisi Hafız Mehmed Emin Bey (Keçeci Hafız), Abdulgafur Hoca (IĢtın), Zarbalızade Hulusi Bey, Sabri Bey (Tireli), Dava vekili Sadedin Bey, Kocabıyık Mehmed Bey, Abdüsselamzade Cemil Efendi, Arab Sadedin Bey, Beypazarlı Hafız Mehmed Efendi, Ġbrahim Bakır Efendi, Kuyumcu-zade Ali Efendi, Abdülaziz Mecdi oğlu Ahmed Nur Bey, Dava Vekili Said Bey, Ocakizade Tal’at Bey, Eski Nüfus Müdürü Hakkı Bey, Marmara Nahiyesi Müdürü Ġsmail Hakkı Efendi, Giritli-zade Muhiddin Bey, Ahmed Vehbi Bey, Gönenli Osman Bey, Kunduracı Nuri Usta, Dava vekili Süleyman Sadi Bey, Laz Hacı Mustafa Efendi (Kangal), Hoca Asım Efendi, Budak-zade Hafız Ġsmail Efendi (Melek-zade Hacı Hafız Mehmed Efendi), Hafız Eminiddin Efendi (Çeliköz), Hafız Haydar Efendi, Muzaffer Efendi, BinbaĢı Mütekaidi Ahmed Bey, Mütekaid Alayebeyi Rıza Bey, Kadı-zade Mustafa Efendi (Hoca Süleyman Vehbi Efendi), Yürük Ġbrahim Efendi, KeĢkek-zade Hacı EĢref Efendi, Yırcalı-zade ġükrü Efendi, Basri Bey-zade ġevki Bey, Somalı Hacı Hafız Kazım ġükrü Efendi, Silahçı ġevki Bey, Arnavut Rasim Bey, Hacı Kamil Efendi. Ġlgürel, a.g.e., s. 68-69. M. Vehbi Bolak, bu heyetin arasında o gün mücadelenin aleyhinde olanlar da bulunduğunu, ancak bunların dıĢarıda kalarak tezvirat yapmalarını önlemek için heyete dahil edildiklerini, nitekim bunlardan bir kısmının devam etmedikleri için yerlerine adları yazılı kiĢilerin getirildiklerini ifade etmektedir. Bolak, bu kiĢilerin arasında sonradan yüzelliliklere katılanlar olduğunu da belirtmektedir. Bolak, a.g.m., s. 167. 183 heyet, Balıkesir Heyeti Merkeziyesi’nin düzenlediği AlaĢehir Kongresi’ne baĢkanlık edecek olan eski Balıkesir Mutasarrıfı Hacim Muhittin (Çarıklı) Bey ile de Ġstanbul'da görüĢmüĢtür. Alacamescit toplantısı ile Balıkesir’de oluĢacak Kuva-yı Milliye’nin temelleri atılmıĢtır. 21 Mayıs 1919’da yeni bir toplantı yapılmıĢtır. Bu toplantıda iĢgal tehlikesi altında olan yerlerden göçün önlenmesi, her ihtimale karĢı “Cemaat-i Ġslamiye” teĢkilatının yapılması; Ramazan ayı dolayısıyla köylere gidecek vaizlerin halka birlik ve beraberlik ruhu ile vatan sevgisinin aĢılanması gibi esaslar belirlenmiĢtir. Ayrıca oluĢturulması düĢünülen teĢkilatın telgrafhane ve jandarmalarla haberleĢerek gerekli bilgiyi toplamasına da karar verilmiĢtir. Burada varılması istenen hedef milli bir ordunun kurulmasıydı.450 Harbiye Nezareti 28 Mayıs’ta yayınladığı bir tamimle, Tekirdağ’daki 14. Kolordu Karargâhını Bandırma’ya nakletmiĢ, bu nakil gerçekleĢene kadar Kolordu Kumandanının en yakın maiyetiyle Balıkesir’e gitmesini emretmiĢtir.451 Böylece Ġzmir-Afyon demiryolu hattının kuzeyi, diğer bir deyiĢle 56. Tümen, 14. Kolordunun bölgesi olmuĢtur. 14. Kolordu Kumandanı Yusuf Ġzzet PaĢa, Haziranın ilk günlerinde Balıkesir’e geldikten sonra, direniĢten yana olanları bir araya getiren Redd-i Ġlhak Cemiyeti bünyesinde Kuva-yı Milliye’nin kurulması çalıĢmalarını hızlandırmıĢtır. Mustafa Kemal’in 19 Mayıs’ta Samsun’a çıktığı ve vatanı kurtarmak üzere Anadolu’da faaliyetlere baĢladığı haberlerinin alınması üzerine ikinci kez Alacamescit toplantısı gerçekleĢtirilmiĢtir. 14. Kolordu Komutanı Yusuf Ġzzet 450 451 Bolak, a.g.m., s. 169. Özalp, a.g.e., s. 15-16; Selek, a.g.e., s. 216- 217. 184 PaĢa’nın da katıldığı, 3 Haziran 1919’da yapılan toplantıda, Yunanlılar tarafından iĢgal edilen Ayvalık’a yapılacak her türlü acil yardım ve Manisa’dan ilerlemekte olan iĢgalin nasıl durdurulacağı konuları tartıĢılmıĢtır. Jandarmanın takviye edilmesine, sahillerin jandarma ile korunmasına, Ayvalık ve Bergama’ya milis birliklerin gönderilmesine karar verilmiĢtir.452 4 Haziran 1919’da yeni bir toplantı daha yapılmıĢ, bu toplantıda 19 Mayıs’ta yapılan seçimde merkezde görevlendirilen geçici heyetin görevine son verilerek yeni ve kalıcı bir Heyet-i Merkeziye453 oluĢturulmuĢtur. Heyet-i Merkeziye kararıyla esnaf ve tüccardan para tahsil edilmiĢtir. Akademi tahsilini yarıda bırakarak Balıkesir’e gelen YüzbaĢı Kemal (Kemal Balıkesir) Bey Soma Cephesine kumandan tayin edilmiĢ ve 5 Haziran 1919’da belediye binasında halkın da katıldığı bir toplantıda Yunanlılara karĢı silahlı mücadele kararı alınmıĢtır. Alınan bu karar Kuvayı Milliye’nin Balıkesir’de faaliyete geçmesi açısından önem taĢımaktadır. Heyet, 7 Haziran 1919’da yaptığı bir toplantıda cephede görevlendirilecek ihtiyat zabitlerine verilecek maaĢ ile geride kalan ailelerine yardım konularını görüĢmüĢtür. Ayrıca kurulacak menzil teĢkilatını tartıĢmaya açmıĢtır. 9 Haziran’da yaptığı bir baĢka toplantısında Kuva-yı Milliyeci veya muvazzaf asker ayrımı yapmadan ayda 15 lira, evli olanların ailelerine de 15 lira verilmesine karar verilmiĢtir.454 Alınan bu kararların kısa bir zaman sonra yapılacak Balıkesir Kongrelerinde alınan kararlara temel teĢkil ettiği düĢünülebilir. 452 453 Ġlgürel, a.g.e., s. 72; Bolak, a.g.m., s. 172. Heyet Ģu kiĢilerden oluĢuyordu: Mehmed Vehbi Bey (Bolak), Gönenli Osman Bey, Tireli-zade Sabri Bey sonra ġevki Bey, Keçeci Hafız Mehmef Emin Bey, Zarbalı-zade Hulusi Bey, Maarif Müdürü Sabri, Çıkrık-zade Ahmed Vehbi Bey. Ġlgürel, a.g.e., s. 74. 454 Ġlgürel, a.g.e., s.76 185 Kemal Bey, Kolordu Komutanı Yusuf Ġzzet PaĢa’dan aldığı emirle, Balıkesir’de bulunan 120 er, 4 makineli tüfekten ibaret olan 188. Alaya ek olarak455 Ģehirden topladığı kuvvetlerle 6 Haziran 1919’da Akhisar’a hareket etmiĢtir. Toplanan kuvvetlerin ertesi gün Soma’ya varmasından sonra 10-11 Haziran 1919 gecesi Yunan kuvvetlerine karĢı taarruza karar verilmiĢtir.456 Soma’ya varan bu birlik burada kurulacak cephenin çekirdeğini teĢkil etmiĢtir. Kuva-yı Milliyecilerin Akhisar’ı iĢgalden kurtarması üzerine bölge halkının Kuva-yı Milliye’ye olan ilgisi artmıĢtır. Akhisar zaferinden sonra Balıkesir Kuva-yı Milliye’si Soma ve Akhisar cephelerini kurmuĢtur. Ardından kısa zamanda Salihli ve Ġvrindi cepheleri de oluĢturulmuĢtur.457 Akhisar’ın Yunanlılar tarafından tahliye edilmesinden sonra, burada Belediye Reisi Ali Bey ve Akhisar’ın ileri gelenleri bir araya gelerek yapılması gerekenleri görüĢmüĢlerdir. Akhisarlılar, bir Redd-i ĠĢgal Cemiyeti kurarak Yunan iĢgaline karĢı örgütlenmeye karar vermiĢlerdir. Albay Kazım Bey tarafından silahlı milis örgütü oluĢturmak amacıyla Akhisar’a gönderilen Ethem Bey’in Redd-i ĠĢgal Cemiyeti’nin kuruluĢunda önemli rolü vardır. Daha önce Rauf ve Bekir Sami Beyler tarafından direniĢe teĢvik edilen Çerkez Ethem,458 Albay Kazım Bey’i Soma’dayken ziyaret etmiĢ, kendisinden bir miktar silah alarak Akhisar’da silahlı bir milis grubu oluĢturmak için izin almıĢtır.459 10-15 atlı ile birlikte Akhisar’a gelen Ethem Bey’in 455 Türk Ġstiklal Harbi C.II, 1. Kısım, s. 156. 456 Ġlgürel, a.g.e., s. 75; Hasan Basri Çantay, Kara Günler ve Ġbret Levhaları, Ġstanbul 1964, s. 34. 457 Ġlgürel, a.g.e., s. 75; Çantay, a.g.e., s. 34. 458 Özalp, a.g.e., s. 31. 459 A.g.e., s. 31. 186 Ģehrin ileri gelenleri ve eĢrafı ile yaptığı toplantı sonrasında Akhisar Redd-i ĠĢgal Cemiyeti kurulmuĢtur. Cemiyet üyeleri ise Ģunlardı:460 Akhisar Belediye Reisi Ali Bey, ahaliden Mehmet Nuri Bey, Hafız Osmanoğlu Hüseyin Bey, Müderriszade Süleyman Bey, Müderriszade Mehmet Bey, Musazade Rıza Bey ve Mehmet Sait Bey. Cemiyet kurulunca Akhisar’daki milislerin toplanmaya baĢlamasıyla oluĢan Akhisar cephesinin kumandası BinbaĢı Hüsnü Bey’e verilmiĢtir. Bu cephe, 188. Alay’dan bir nizamiye müfrezesiyle Akhisar kazası Marmara nahiyesi halkından oluĢan milislerden oluĢmaktadır.461 Toplamı 800 kiĢiden oluĢan bu milislerin baĢında Manisalı Mirimiran Halit PaĢa, Hafız Hüseyin Bey ve Dramalı Rıza Bey bulunuyordu.462 Akhisar’da Mıntıka Kumandanı olarak görevlendirilen BinbaĢı Hüsnü Bey, aynı zamanda Redd-i ĠĢgal Cemiyeti halk mümessili olarak teĢkilatı yönetme görevini de yerine getirmiĢtir. Karaosmanoğlu Halit PaĢa da Akhisar’a gelmiĢ, 61. Tümen Kumandanı Albay Kazım Bey’le görüĢerek, Harmandalı-TirkeĢ cephesinden sorumlu olarak çalıĢmaya baĢlamıĢtır.463 Böylece, Akhisar’daki ilk müfrezeyi Karaosmanoğlu Halit PaĢa oluĢturmuĢ ve Yunanlılarla ilk çarpıĢmayı bu müfreze yapmıĢtır. YüzbaĢı Kemal Bey, Yunan kuvvetlerinin Akhisar’ı tahliye ettikten sonra Bergama’ya doğru yayılmaya baĢlamaları haberini alır almaz, müfrezesini 188. Alay 460 Oktay Gökdemir, KurtuluĢ SavaĢında Akhisar, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, Akhisar, 1990, s. 23; Parlak, a.g.e., s. 544-545. 461 462 Apak, a.g..e, s. 63. Özalp, a.g.e., C.I s. 34; Osman Akandere, “Dramalı Rıza Bey ve Kuzey Batı Anadolu Kuva-yı Milliye Mücadelesindeki Hizmetleri”, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 57, C.XIX. Kasım 2003. ss. 977-1008. 463 Gökdemir, a.g.e., s. 25. 187 emrine bırakarak, Bergama’ya hareket etmiĢtir.464 11–12 Haziran gecesi Bergama’ya varan Kemal Bey, Kaymakam Mehmet Rasim Bey’den halkın direniĢe hazır olmadığını öğrenmiĢti. Buna rağmen, Kaymakam Mehmet Rasim Bey, YüzbaĢı Kemal Bey’in isteği üzerine Bergama halkını silaha sarılmaya teĢvik etmek için toplantıya çağırmıĢtır. Bunun üzerine, otuzu silahlı iki yüz kiĢi Hükümet Konağı önünde toplanmıĢtır. YüzbaĢı Kemal Bey bu küçük topluluğa Soma’da Kuva-yı Milliye kurulduğunu, 188. Alayın Soma’ya yerleĢmeye çalıĢtığını ve Akhisar’ı iĢgal eden Yunan birliklerinin çekildiğini belirterek, ReĢadiye yönünden ilerleyen Yunanlılara karĢı Ayvalık ve Balıkesir’den gelecek kuvvet yetiĢinceye kadar bu topluluğu hep birlikte karĢı koymaya çağırmıĢtır.465 Kemal Bey, oluĢturduğu 30-40 kiĢilik bir güçle, Yunanlıların mevzilendiği Eğrigöl köprüsü karĢısında mevzilenmiĢtir. Üsteğmen Nuri Bey ve arkadaĢları da 20 gönüllüyle buraya gelerek bir baĢka hâkim tepede mevzi tutmuĢlardır.466 Bergama’nın iĢgal edilmesi üzerine Ayvalık cephesinin yan ve gerileri tehlikeye girmiĢ oldu. ĠĢgale karĢı Balıkesir’de 200 kiĢilik bir milis kuvveti hazırlanarak, 188. Alay Kumandanı ve aslında Soma Mıntıkası Kaymakamı Miralay Akif Bey’in emrinde 10 Haziran’da Bergama’ya gönderilmiĢtir.467 Gönderilen bu milis kuvvetinin baĢında komuta heyetinde YüzbaĢı Selim ve Abdurrahman, Makineli Tüfek Mülazımı Sabri, Parti Pehlivan, Avukat Süleyman Tali Bey ve HurĢid Bey 464 465 466 ile Hafız Hüseyin bulunuyordu.468 Kuva-yı Selek, a.g.e., s. 218. Parlak, a.g.e., s. 525. Selek, a.g.e., s. 219. 467 ATASE ArĢivi ĠSH., K: 15, G: 64, B: 64-1. 468 Ġlgürel, a.g.e., s. 77; Apak, a.g.e., s. 61; Özalp, a.g.e., s. 25. 188 Milliye birlikleri iki gün sonra Bergama’ya ulaĢmıĢtı. Ayrıca, Soma ve Kırkağaç’ta oluĢturulan milli müfrezeler de yardıma gelmiĢlerdi. Bergama’ya düzenlenen ani bir baskınla, Ģehir 15 Haziran’da geri alınmıĢ ve Yunanlılar çekilmiĢlerdir. Kuva-yı Milliye’nin bu baĢarısı Yunanlıları ve Ġtilaf Devletleri temsilcilerini çok ĢaĢırtmıĢtı. Yunanlılar Ģehre tekrar hücum etmiĢse de Miralay Kazım Bey’in emrindeki 61. Fırka Kumandanlığı kuvvetleri Ģehri savunmuĢtur.469 Selek’in verdiği bilgilere göre; Bergama Baskınına kuvvet olarak, 188. Alay, 172. Alaydan 2 ağır makinalı tüfek ile takviyeli birinci tabur, Ayazmend’li Nazmi Bey kumandasındaki 100 kiĢilik milli kuvvet ile Bergamalı Ekrem Bey idaresindeki 200 kiĢilik milli kuvvet, Soma yönünden gelen yedek subaylar kumandasındaki 268 kiĢilik milis kuvvetleri katılmıĢtır. Bu kuvvetlerin toplamı 60 nizamiye eri ve 500 milisten oluĢuyordu.470 Bergama baskını ve savunması Balıkesir’de oluĢan Kuva-yı Milliye’nin ve kolordunun önemli bir baĢarısıdır. Bu baĢarıda Balıkesir halkının maddi ve manevi desteği de büyük rol oynamıĢtır. Rahmi Apak, Bergama Baskınını Ģöyle nitelendirmektedir: “Bergama baskını, milli kuvvetlerin ilk hamlesi, müdafaadan taarruza ilk geçiştir… Milli harekât tarihinde en ön safta yer alacak bir hadisedir. Ve adeta milli ayaklanmanın ilk şanslı hadisesidir. Onu tertip edenler, ona iştirak eden subay ve halk çocukları milli tarihimizde yükselmesi lazım gelen kahramanlardır.”471 469 Ġlgürel, a.g.e., s. 76-77; Apak, a.g.e., s. 61. Kazım Özalp ise bu baskının tarihini 14 Haziran olarak vermektedir. Özalp, a.g.e., s. 25. 470 471 Selek, a.g.e., 220. Apak, a.g.e., s.61. 189 14. Kolordu Kumandanı Yusuf Ġzzet PaĢa, baskını Balıkesir’den 13/14 Haziran gecesi Harbiye Nezareti’ne çektiği telgrafla bildirmiĢtir: Kuva-yı Milliye, Bergama Baskını ile Bergama’yı iĢgalden kurtararak büyük baĢarı sağlamıĢtır. Bu baĢarılar üzerine, 14. Kolordu Kumandanı Yusuf Ġzzet PaĢa, Bergama’ya gelerek 188. Alay Kumandanı Yarbay Arif Bey’i Bergama Mıntıka Kumandanı olarak atamıĢtır. Soma’ya gelen 61. Tümen Kumandanı Kazım Bey’i de bu cephenin kumandanlığına tayin etmiĢtir. 472 19 Haziran’da Yunan kuvvetleri saldırılarına devam ederek, Bergama’yı ikinci kez iĢgal ettiklerinde Kınık ve Ayas’ı da iĢgal ederek Bergama’daki kuvvetleri için ileri karakollar oluĢturmuĢlardır.473 Yunan ilerleyiĢinin durmasından sonraki günlerde, Bergama’daki kuvvetlerin bir kısmı Soma’ya gitmiĢtir. Albay Kazım Bey ve arkadaĢları da 19-20 Haziran gecesi Bergama’yı terk ederek, Kınık’a gitmiĢlerdi. Bu sırada, Soma’ya gelmiĢ olan Kolordu Kumandanı Yusuf Ġzzet PaĢa ile KınıkSoma yolu üzerinde görüĢmesinden sonra Kazım Bey, Soma’da kalarak cepheyi örgütlemeye baĢlamıĢtır. Yunan kuvvetlerine karĢı Göçbeyli, Bölcek, Çerkezköy, Cumalı, Hamzalı’ya milli müfrezeler yerleĢtirilerek Soma’daki cephe oluĢturulmuĢtur.474 Albay Kazım Bey, Bergama’da çarpıĢan milli kuvvetler dağıldığı için Soma’ya ilerleme ihtimali olan Yunan kuvvetlerinin karĢısında 70 kiĢilik bir kuvvetle tertibat almıĢtır. Böylece Kınık bölgesinde Kuva-yı Milliye cephesi oluĢturulmuĢ oldu. 475 472 Selek, a.g.e., s. 221, 223. 473 Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1.Kısım, s. 171. 474 Türk Ġstiklal Harbi, C. VII İdari Faaliyetler, s. 18. 475 Özalp, a.g.e., s. 28. 190 Bu günlerde, Batı Anadolu’nun kuzeyinde 14. Kolordu bölgesinde, oluĢturulan cepheler Ģu Ģekildeydi:476 Ayvalık Mıntıkası: Kaymakam Ali Bey komutasında, 172. Nizamiye Alayı ile Edremit, Burhaniye ve Ayvalık kazaları halkının oluĢturduğu milli kuvvetler. Kuva-yı Milliye’nin komutasında eski Edremit Kaymakamı Köprülülü Hamdi Bey ve Pelit Köylü Mehmet Bey (sonradan Karesi Mebusu olan Mehmet Cavit Bey’dir.) bulunuyordu. Bu kuvvetler Ayvalık’ın hemen doğusundaki sırtlarda tertibat almıĢtı. Ayvalık’taki kuvvetlerin sayısı sivil ve asker olmak üzere toplam 500 ila 600 civarında bulunuyordu. Soma Mıntıkası: 188. Alay Kumandanı Miralay Mehmet Arif Bey’in komutasındaydı. 188. Alay dıĢında emrinde, Mülazım Halit Bey tarafından Bandırma’da oluĢturulan 100 kiĢilik bir nizamiye birliği ile Soma, Kırkağaç, Bergama kazalarından, Balıkesir merkezinden, Giresun ve Gelenbe nahiyeleri halkından oluĢturulan milli kuvvetler bulunuyordu. Bu kuvvetlerin baĢında ise Hulusi Bey (sonradan Karesi Mebusu) ve Kırkağaçlı Emin Efendi bulunuyordu. Kınık ile Soma arasındaki sırtlarda düĢmana karĢı mevzi almıĢ olan bu kuvvetlerin toplamı 700 kiĢiydi. Bu mıntıkanın Ġvrindi cephesinde görev alan Süvari Teğmeni Fikret Bey ile Teğmen Zeki (Doğan) Bey’in cephede gösterdikleri yararlılıkları takdire değerdir.477 Akhisar Mıntıkası: BinbaĢı Hüsnü Bey (sonradan Konya mebusu) komutasında idi. 188. Alaydan bir nizamiye müfrezesi ile Akhisar kazası ve Marmara nahiyesi halkından oluĢan kuvvetlerdi. Bu milli kuvvetlerin baĢında 476 477 Özalp, a.g.e., s. 34; Apak, a.g.e., s. 113-114. Apak, a.g.e., s. 114 191 Manisalı Mirmiran Halit PaĢa ile Hafız Hüseyin Bey ile Dramalı Rıza Bey bulunuyordu.478 Kuvvetlerin sayısı 800 civarında idi. Görüldüğü gibi, Balıkesir Kuva-yı Milliyesi, Ayvalık kuzeyinde Akdeniz sahilinden, Kasaba yakınında Gediz Nehrine uzanan cephede, baĢlangıçta bir grup halinde ve az bir kuvvetle muhafaza edilen üç mıntıkaya ayrılmıĢtır. Sonradan bu mıntıkalar, büyük bir cephe halinde birbiriyle irtibatlı ve aralıksız tertibatlı Ģekilde düzenlenmiĢtir.479 DüĢman kuvvetlerine karĢı bu Ģekilde tertibat alınırken, cephe gerisindeki kaza merkezlerinde konunun baĢında da değindiğimiz Ģekilde Redd-i Ġlhak Heyetleri kuruluyordu. Cepheye kuvvet yollayan her kaza merkezinde, bir Redd-i Ġlhak Heyeti kurulmuĢ ve böylece teĢkilatın ülkenin daha iç taraflarına yayılması için çalıĢılmıĢtır. Bu çalıĢmalar devam ederken oluĢturulan Kuva-yı Milliye’nin idari, mali açıdan teĢkilatlanması gerekliliği doğmuĢtur. Bu amaçla Balıkesir’de birbirini takip eden kongreler düzenlenmiĢtir. a. Balıkesir Kongreleri i. Birinci Balıkesir Kongresi 28 Haziran - 12 Temmuz 1919 tarihlerinde Balıkesir Dar’ül Nafia Medresesinde düzenlenen Birinci Balıkesir Kongresi’nin toplantı tarihi yanlıĢ olarak bazı kaynaklarda Ġkinci Balıkesir Kongresi’nin tarihi ile karıĢtırılmaktadır. Bu konuda, çalıĢmaları yakından takip etmiĢ bir kiĢi olarak Kazım Özalp’ın eseri en 478 479 A.g.e., s. 67 Özalp, a.g.e., s. 34 192 güvenilir kaynak olarak değerlendirilebilir. Özalp eserinde, depolarda bulunan silahların tamamının cephelere sevk edilen Kuva-yı Milliye askerlerine dağıtılmasından dolayı cephelerin daha fazla takviyesi için silaha ihtiyacı olduğunu, bu ihtiyacı gidermek için 18 Haziran’da Balıkesir’den Ġstanbul’a silah temin etmek üzere bir heyet gönderilmiĢse de baĢarılı olunamadığından bahsetmekte ve gece gündüz çalıĢarak halkın gayretiyle cephedeki kuvvetlerin sayısının artması üzerine milli kuvvetlerin düzenlenmeleri, iaĢesi, düzenli olarak sevk ve idareleri için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğinden “…Balıkesir’de 28 Haziran 1919 tarihinde bir kongre toplandı” Ģeklinde belirtmektedir.480 Kuva-yı Milliye çalıĢmalarının bizzat içinde bulunan Balıkesir eĢrafından Hasan Basri Çantay ise hatıralarında, ġimal cepheleri dâhilindeki murahhasların tamamen iĢtirak edeceği bu kongrenin 28 Haziran 1919’dan 13 Temmuz 1919 tarihine kadar devam ettiğini ve milli müdafaa iĢlerini daha sağlam esaslara bağladığını yazmaktadır.481 Mücteba Ġlgürel de Özalp’ın ve Çantay’ın verdiği bu bilgileri doğrulamaktadır. Ġlgürel, ayrıca bu konuda Balıkesir’deki Kuva-yı Milliye içinde milis kumandanlığı, seferi kıtaların menzil ve iaĢe iĢlerinin tanzim ve idaresi görevlerinde bulunan Hayreddin Karan da kongrenin 28 Haziran’da baĢlayıp, 12 Temmuz’da sonlandığını belirterek bu tarihleri doğruladığını nakletmektedir.482 Ayrıca Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti tarafından hazırlanan ve 1931 yılında Maarif Vekâleti yayınları lise tarih kitabı olan Tarih IV’de kongre tarihi 28 Haziran 480 Özalp, C.I. a.g.e., s.38; Ġlgürel, a.g.e., s. 88. 481 Çantay, a.g.e., s. 35; Ġlgürel, a.g.e., s. 89. 482 Ġlgürel, a.g.e., s. 90. 193 olarak geçmektedir.483 Rahmi Apak, Hıfzı Erim, Tekeli-Ġlkin ve Utkan Kocatürk de tarih konusunda hemfikirdirler.484 Bunların aksine, Balıkesir eski Mutasarrıfı Hacim Muhittin (Çarıklı) Bey anılarında Birinci Balıkesir Kongresi toplantısının 26-30 Temmuz 1919 tarihleri arasında yapıldığını belirterek bu konuda yanıltıcı bilgiler vermektedir.485 ġerafettin Turan makalesinde486 Birinci Balıkesir Kongresi toplantılarının Hacim Muhittin Bey’in Hatıratı’na dayanarak 26-30 Temmuz 1919 tarihleri arasında yapıldığını belirtmektedir. Ancak yıllar sonra bir baĢka eserinde487 bu fikrinden vazgeçerek, birinci kongrenin 28 Haziran 1919’da baĢladığına karar vermiĢtir. Birinci kongrenin 26 Temmuz 1919’da toplantılara baĢladığını kabul edersek, toplam olarak dört kongrenin yapıldığı düĢüncesi ortaya çıkmaktadır.488 Bu durumda 483 Tarih IV, Maarif Vekâleti, Ġstanbul 1931, s. 348; Ġlgürel, a.g.e., s. 90. 484 Apak, a.g.e., s. 116; Erim, a.g.e., s. 86; Tekeli-Ġlkin, a.g.e., s. 171; Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi 1918-1938, TTK Yay., Ankara 1988, s. 63. 485 Balıkesir ve AlaĢehir Kongreleri ve Hacim Muhittin Çarıklı’nın Kuva-yı Milliye Hatıraları (1919- 1920), Türk Ġnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1967. 486 ġerafettin Turan, Kurtuluş Savaşında Kongreler, Cumhuriyetin 50. Yıldönümü Semineri, Seminere Sunulan Bildiriler, TTK Yay., Ankara 1975, s. 151-152. 487 ġerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi I, Bilgi Yay., Ankara 1991, s. 272-273. 488 Ġzmir’e Doğru gazetesinin birbirleriyle çeliĢik bazı ifadeleri bu yöndedir. 16 Kasım’da yayın hayatına baĢlayan gazete, 20 TeĢrinisani 335 tarihli sayısında, “Karesi ve Saruhan Livaları Hareket-i Milliye’sinin ġehri Heyet-i Umumiye ictimalarından üçüncüsü de Kuva-yı Milliye Karargâhında ba’dezzeval akdedilmiĢtir…” 16 TeĢrinisani 335 tarihli ilk sayısında ise, “Bilumum kaza ve liva azalarının ictimaiyle Balıkesir ve Suruhan livaları Hareket-i Milliye ve Redd-i Ġlhak Cemiyeti Heyet-i Umumiyesi yakında Heyet-i Merkeziye Salonunda birinci ictimaını akdedecektir….” haberi bulunmaktadır. Görüldüğü gibi gazete haberleri karıĢtırmıĢtır. 194 ikinci kongrenin birincinin devamı olduğunu düĢünerek birinci kongre ile ikinci kongreyi birleĢtirebiliriz. Ancak böyle bir durumda da bir ayı aĢan bir kongrenin olamayacağını hesaba katmak gerekmektedir. Nitekim diğer kongreler için verilen tarihler de bunu doğrulamaktadır. Burada Balıkesir’de toplanan kongrelerin tarihlerinde bir veya iki günlük farklar görüldüğünü de belirtmek gerekir.489 Hacim Muhittin Bey’i böyle düĢünmeye sevk eden düĢünce kongre ile toplantı arasındaki kavram karmaĢasıdır. Nitekim Hacim Muhittin Bey, Birinci Balıkesir Kongresi için “kongre” deyimini kullanmamıĢtır. Oysaki yaklaĢık onbeĢ gün süren ve önemli kararların alındığı bu toplantılara civar kazalardan temsilcilerin de katıldığını da göz önüne aldığımızda bu toplantıları kongre olarak nitelendirmek yanlıĢ olmaz. Kongrede, Balıkesir’de bir Heyet-i Merkeziye kurulmasına karar verilmiĢ ve bu Heyet-i Merkeziye’de cephelerin ve kazaların ayrı ayrı temsil edilmelerine karar verilmiĢtir. Yunan kuvvetlerinin ilerlemeleri üzerine para ve gönüllü toplanmasına karar verilerek, bu iĢleri yürütecek bir de komisyon kurulması düĢünülmüĢtür. Memur gönderme, teĢkilatlanma ile gönüllü ve iaĢe temini için baĢka bir komisyon kurulmuĢtur. Soma, Akhisar ve Aydın havalisiyle irtibat sağlamak, kazalarda teĢkilatı geliĢtirmek ve memur göndermek üzere Vehbi Bey ile Maarif Müdürü Sabri Bey’den oluĢan bir komisyon daha kurulmuĢtur.490 Ayrıca cephedeki kuvvetlerin iaĢesinin hangi kazalar tarafından karĢılanacağı, Redd-i Ġlhak Heyetlerinin yetki ve görevleri, cephelerin takviyesi için hangi kazalardan nerelere insan gücü sevk edileceği 489 Ġlgürel, a.g.e., s. 93. 490 Ġlgürel, a.g.e., s. 95 195 belirlenmiĢtir.491 Kongrede Kuva-yı Milliye heyetiyle kumandanlar iĢbirliğine giriĢmiĢlerdir. Yedek subaylardan yararlanılmasına karar verilmiĢtir. Heyet-i Merkeziye Reisi Vehbi Bey, Redd-i Ġlhak Cemiyetinin masrafları için halktan para toplanması konusunda diğer azalarla anlaĢmazlığa düĢtüğü için istifa etmiĢti. Vehbi Bey’in yerine Heyet-i Merkeziye’nin baĢkanlığına da Hacim Muhittin Bey seçilmiĢtir.492 Balıkesir’de bir kongre toplandığı ve birtakım kararlara varıldığını haber alan Ġstanbul Hükümeti, Mutasarrıf Hilmi Bey’e emir göndererek kongrenin durdurulması ve iĢtirak edenlerin tevkif edilmelerini emretmiĢti. Hilmi Bey’in de bu kongrede yer almasından dolayı bu emir yerine getirilmemiĢtir.493 Birinci Balıkesir Kongresi’nde alınan kararlar ile Kuva-yı Milliye’ye asker sağlanarak, bu askerlere maaĢ ödenmesi, Ģehit ailelerine maaĢ tahsis edilmesi, vatandaĢın elindeki silahların toplanarak cephelerin silah ihtiyacının karĢılanması gibi hususlar düzene konulmuĢ ve bu iĢlemler resmi bir nitelik kazanmaya baĢlamıĢtır. Bu nedenlerden dolayı Ġzmir’in iĢgalinden sonra Batı Anadolu’da yapılan kongrelerin ilki olması bakımından Birinci Balıkesir Kongresi ayrı bir öneme sahiptir. Kuva-yı Milliye teĢkilatı güçlendikçe, teĢkilatın ihtiyaçları da artmıĢtır. Masrafları karĢılayacak yeni mali kaynakların bulunması gerekiyordu. TeĢkilatın sivil ve askeri açıdan daha da güçlendirilmesi için gerekli mali tedbirlerin gözden geçirilmesi amacıyla da ikinci bir kongre yapılmasına gerek duyulmuĢtur. 491 Özalp, a.g.e., s. 38. 492 Ġlgürel, a.g.e., s. 95 493 Özalp, a.g.e., s. 38; Ġlgürel, a.g.e., s. 96. 196 ii. Ġkinci Balıkesir Kongresi Hacim Muhittin Bey’in Hareket-i Milliye Kongresi” olarak adlandırdığı Ġkinci Balıkesir Kongresi, 26 Temmuz 1919’da Hacim Muhittin (Çarıklı), 61. Alay Komutanı Albay Kazım (Özalp), Vasıf (Çınar), Mustafa Necati, Hüsnü ve Kuva-yı Milliye Komutanlarından Hamdi Bey’lerin öncülüğünde494 Mekteb-i Sultani’de toplanmıĢtır. Kongreye kaza ve nahiyelerin temsilcilerinden oluĢan 48 delege katılmıĢtır. Kongrenin 28 Temmuz tarihinde yapılan oturumunda Heyet-i Merkeziye seçilmiĢtir. Yürütme yetkisine sahip olan Heyet-i Merkeziye, Balıkesir adına Hacim Muhittin, Yürük-zade Ġbrahim, Bandırma adına Gönenli Osman, Ayvalık adına Vasıf, Akhisar adına Kamil, Soma adına Hafız Osman Bey’den oluĢuyordu. Kongrede ülke savunmasını hedefleyen ve vatanın birliğini ön planda tutan birtakım kararlar alınmıĢtır. Bu kararlar 29 maddeden oluĢmaktadır. Ayrıca padiĢaha, Sadrazam Damat Ferit PaĢa’ya ve Ġngiltere, Amerika, Fransa ve Ġtalya siyasi mümessillerine birer telgraf çekilmiĢtir.495 Kongrenin toplanma amacı, karar metninin 4. maddesinde yer aldığı Ģekilde Balıkesir’de Yunan iĢgaline karĢı direniĢ ve mücadelenin birleĢtirilmesi ve vatanın kurtuluĢudur: “Madde 4- Kongre’nin maksat ve gayesi, istihlas-ı vatandır. Her ne suretle olursa olsun siyasetle iştigali nefretle reddeder.” Kongreye katılan delegeler ve temsil ettikleri yerler Ģöyledir: 494 495 Albayrak, a.g.e., s. 128. Kararların ve telgrafların tam metinleri için Çarıklı, a.g.e., s. 112-120; Özalp, a.g.e., s. 44-48; Bayar, a.g.e., C.8, s. 2708-2717; Kararlar hakkında kısa bir tahlil için bkz. Tansel, a.g.e., C.II., s. 5962; Mücteba Ġlgürel, “Balıkesir Redd-i İlhak Cemiyeti ve Kongreleri”, Cumhuriyetin 50. Yılına Armağan, (Ġ.Ü. Edebiyat Fakültesi), Ġstanbul 1973, s. 35-56. 197 Balıkesir: Hacim Muhittin Bey (Kongre BaĢkanı), EĢraftan Mehmet Vehbi (Kongre Reis Vekili), EĢraftan Sabri (Kongre Reis Vekili), Keçecizade Hafız Mehmet Emin (EĢraftan-Belediye Reisi), Yırcalızade ġükrü (EĢraftan), Arabacızade Hacı Hafız Mehmed (EĢraftan), Kocabıyıkzade Mehmed (EĢraftan), Beypazarızade Hafız Mehmed (EĢraftan), Kunduracızade Nuri (EĢraftan), Basribeyzade ġevki (EĢraftan), Gönenli Osman (EĢraftan), KeĢkekzade Hacı Bahattin (EĢraftan), Barutçuzade Süleyman (EĢraftan) Bandırma: Yahya Sezai (EĢraftan), Rıza (EĢraftan) Burhaniye: Hamdi Bey (Burhaniye Kuva-yı Milliye Kumandanı), Katipzade Osman (EĢraftan), Müftü Hoca Mehmed (EĢraftan) Edremit: Havranlı Hasan Kamil (EĢraftan), Vasıf (EĢraftan), Mustafa (EĢraftan) Gönen: Hasan (EĢraftan), Ġbrahim (EĢraftan) Balya: Mustafa ÇavuĢ (EĢraftan-Belediye Reisi), Ġsmail (EĢraftan), Soma: Hafız Osman (eski müftülerden), Müftü Ġsmail Erdek: Said (EĢraftan), Saib (EĢraftan) Akhisar: ReĢad (EĢraftan), Kamil (EĢraftan-Akhisar Belediye Reisi), Hüsnü (Akhisar Kuva-yı Milliye Kumandanı) Kırkağaç: Ahmet Faik (EĢraftan), Müderris Hüseyin Sındırgı: Zühtübeyzade Mustafa (EĢraftan), ġatırzade Emin (EĢraftan) Giresun (Bucak): Müftüzade Abdülgafur (EĢraftan), Hatip Mustafa (EĢraftan) Fart: DaniĢ (EĢraftan), Müderris Ġbrahim Kebsud: Basri (EĢraftan), Hafız Arif (EĢraftan) 198 ġamlı: Hafız Mehmed Efendi (EĢraftan) Ġvrindi: Hafız Hamit (EĢraftan) ve Mehmet (EĢraftan) Bigadiç: Emirzade Ali (EĢraftan), Azazade Mustafa Efendi (EĢraftan), Konakpınarı: Lütfi Bey (EĢraftan) Yukarıdaki listede görüldüğü gibi, kongreye katılan delegelerin 3’ü sivilasker bürokrat, 5’i din adamı-müderris, 40’ı eĢraftan oluĢmaktadır. Kongrenin toplandığı günlerde Balıkesir’de bulunan -delege olmadığı halde çalıĢmalara katkıda bulunan- sivil-asker-bürokratlardan oluĢan bir grup daha vardı. Bunlar; Mutasarrıf Hilmi, Tümen Komutanı Kazım, Ġzmir Türk Ocağından Vasıf (Çınar), Maliye MüfettiĢi Muvaffak ve Ġhsan Bey’lerdir. Kongrede zabıt tutulmamasına rağmen, yayınlanan kongre kararlarından müzakerelerde hangi konular üzerinde durulduğu anlaĢılmaktadır. Buna göre kongrenin konularını üç grupta toplayabiliriz: 1) Örgütlenmenin geliĢtirilmesi. 2) OluĢan direniĢ örgütüne padiĢah ve Ġstanbul Hükümeti ile iĢgal kuvvetlerinin tepkilerini azaltmak için gerekli söylemin oluĢturulması. Bunun için söylem olarak özellikle “padiĢah ve halifeye sahip çıkarak onları kurtarmak” amacı kullanılmıĢtır. 3) DeğiĢik Kongrenin konularda izlenecek politikaların belirlenmesi. BaĢkanlığına, Hacim Muhittin (Çarıklı) Bey, BaĢkan Vekilliklerine de Mehmet Vehbi ve Sabri Beyler; Kâtipliklere ise, Abdülgafur ve Hasan Efendiler seçilmiĢlerdir. (Madde 2) Kongre, o zamana kadar kullanılmakta olan, “Redd-i Ġlhak” adını Hareketi Milliye Redd-i Ġlhak Heyeti olarak değiĢtirmiĢtir. (Madde 6) Bu isim değiĢikliği, 199 yöresel direniĢ amacıyla kurulan Redd-i Ġlhak Heyeti’nin artık ulusal direniĢi amaçladığını göstermektedir. Kongre, iki aĢamalı bir teĢkilatlanma modeli oluĢturarak, esas örgütlenmenin kazalar düzeyinde olmasına, Balıkesir’de de bir üst örgüt olarak Heyet-i Merkeziye’nin bulunmasına karar vermiĢtir. Daha açık bir ifadeyle, livalarda olduğu gibi kazalarda da “teşkilat”, “maliye”, “levazım” gibi Ģubelerin kurulmasına karar verilmiĢtir. (Madde 8) 9. maddede belirtildiği Ģekilde, Heyet-i Merkeziye, “takib edilen gayeye vusul ve bütün harekâtı tevhid ve tesbit etmek için” kurulmuĢtur. Heyete seçileceklerin saptanması için bölge, Balıkesir, Ayvalık, Bandırma, Akhisar ve Soma olmak üzere beĢ mıntıkaya ayrılarak, Balıkesir’den iki, diğer mıntıkalardan birer kiĢinin seçilmesine karar verilmiĢtir. (Madde 10) Bu Ģekilde oluĢturulan merkez heyetine, Balıkesir adına Hacim Muhittin Bey ve Yörükzade Ġbrahim Bey, Bandırma adına Gönenli Osman, Ayvalık adına Vasıf (Çınar) Bey, Akhisar adına Belediye Reisi Hacı Kadirzade Kamil Bey, Soma adına eski müftü Hafız Osman Efendiler seçilmiĢtir. Yedek üyelikler için, Balıkesir adına Yırcalızade ġükrü ve KeĢkekzade Hacı Bahattin, Bandırma adına Ömer, Ayvalık adına Hoca Mehmed, Akhisar adına Sındrgılı Azmi, Soma adına Niyazizade Hüseyin Bey seçilmiĢtir. OluĢturulan Heyet-i Merkeziye’nin görevleri ise, 12. maddede belirtilmiĢtir. Bu görevler, bölge ve yerel kurulları denetlemek ve bu kurulların çözemediği sorunlarını çözmek, bölgenin dıĢındaki milli heyetler ile iliĢki kurmak ve bunların Heyet-i Merkeziye’ye katılmalarını sağlamak, Yunan iĢgalinin ve iĢgalcilerinin neden olduğu felaketleri kamuoyuna duyurmak Ģeklinde özetlenebilir. Kongrede cephelerdeki direniĢ teĢkilatlanması ile ilgili kararlar da alınmıĢtır. Bu doğrultuda alınan kararlardan en önemlisi, daha önce kurulan Ayvalık, 200 Soma ve Akhisar cephelerinin geri hizmetlerini yapacak Menzil MüfettiĢliğinin kurulmasıdır. (Madde 13) Menzil MüfettiĢliklerinin görevi, “cephelerdeki umum askerlerin iaşe, ilbas ve hastalarının tedavisi, techizatlarının ikmali ve ihtiyat bölükleri bulundurulması…” olarak belirtilmiĢtir. 15. maddeye göre de menzil teĢkilatı Ayvalık, Soma, Akhisar cephelerinde kurulmasına karar verilmiĢtir. Cepheye gönderilecek askere verilecek maaĢ ve ikramiyeler ile savaĢta Ģehit düĢenlerin ailelerine ve yaralananlara verilecek hediyeler konusunda bölge yönetimleri serbest bırakılmıĢtır. (16. ve 20. maddeler) Kongre, Yunanlılara karĢı seferberlik devam ettiği sürece milli seferberlik ilan etmiĢ bulunuyordu. Bundan dolayı herkes vatan hizmeti ile yükümlü tutulmuĢ, 1300–1309 (1884–1893) arasında doğanların askere alınmasına karar verilmiĢtir. (Madde 7) Bu karara uymamanın cezası da 28. maddede belirtilmiĢtir. Buna göre, vatan hizmetinden ve cepheden kaçanların ailelerine dokunulmaksızın, kendilerinin ülke dıĢına çıkarılmasına ve mümkün olursa Yunan tarafına gönderilmesine karar verilmiĢtir. Kongre kararlarının 23. maddesi ile her kaza kurulunun subay ve erlerine birer kimlik belgesi verilmesine, kimlik belgesi olmayanların orduya kabul edilmemesine karar verilmiĢtir. Bu madde ile çeteciliğe engel olunması ve çeteciliğin Kuva-yı Milliye’den ayrı tutulması amaçlanmıĢtır. Hatta kongrenin çetecilikten nefret ettiği, hiçbir siyasi partiyle iliĢkisi olmadığı ve Yunanlıları Anadolu’dan atmanın amaçlandığı 3. maddede belirtilmektedir. Bu maddede belirtilen “hiçbir siyasi partiyle iliĢkisi olmadığı ifadesinde kastedilen “Ġttihat Terakki” partisidir. Çünkü o dönemde, Ġstanbul Hükümeti ve Ġttihat-Terakki muhalifleri, Kuva-yı Milliyecileri Ġttihatçı olarak nitelendirerek, halkı Kuva-yı Milliye’den soğutmaya çalıĢmıĢtır. Bu nedenlerden dolayı kongrede bu konu vurgulanmıĢtır. 201 Kongrede alınan önemli kararlardan biri de, “Yunanlılarla hiçbir surette müzakere edilmemesi” kararıdır. (Madde 26) Asıl amacın Yunanlıların iĢgaline engel olmak ve Yunanlıları ülkeden çıkarmaktır. 27. maddede alınan“Yunanlıları memleketimizin her tarafından tard edinceye kadar harbe devam etmek, vezaifin en birincisi olmak üzere kabul edilmiştir.” kararı bir önceki maddeyi desteklemekte ve Batı Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin esas amacını ortaya koymaktadır. Kuva-yı Milliye’ye silah sağlanması ile ilgili olarak, ahalinin elinde bulunan silahların toplanması ve bu iĢle yörelerdeki Hareket-i Milliye Heyetlerinin görevlendirilmesi kararı alınmıĢtır.( Madde 25) Kongrede ayrıca mali konularla ilgili kararlar da alınmıĢtır. Bu doğrultuda, kongrede yapılacak harcamalar ve gelirlerin düzenlenmesi için bir bütçe yapılmasına karar verilmiĢtir. Genel giderler için kongrenin içine aldığı bölgelerin büyüklüğü ve zenginliği oranına göre düzenleme yapılmıĢtır. Buna göre, Balıkesir harcamaların % 21’ini, Edremit % 17’sini, Burhaniye % 7’sini, Balya %4’ünü, Bandırma % 10’unu, Gönen % 6’sını, Sındırgı % 4’ünü, Gördes % 4’ünü, Soma % 5’ini, Bergama % 2’sini karĢılayacaktır. (Madde 14) Ayrıca, kongrenin bir beyanname hazırlayarak, halkı aydınlatmak için gerekli görülen yerlere dağıtılmasına karar verilmiĢtir. (Madde 19) Aynı zamanda, padiĢah ve hükümet ile Ġtilaf Devletleri yetkililerine kongrenin ne amaçla toplandığı hakkında bilgi vermek amacıyla telgraf çekilmesine karar verilmiĢtir. (Madde 18) PadiĢaha gönderilen telgrafta “… tahtgah-ı saltanatı etrafında müttehiden toplanarak, kudsi vatanımızın halasını temin için bir Milli Kongre halinde içtima 202 ettik.” denilerek, padiĢaha olan bağlılık ve amacın sadece ülkeyi iĢgalden kurtarmak olduğu konusunda padiĢaha güvence verilmek istenmiĢtir.496 Hükümete gönderilen telgrafta ise, Kuva-yı Milliye’nin yurdu kurtarmak için zorunlu olarak kurulduğu ve bu kongrenin de amacının Yunanlıların iĢgalini ortadan kaldırmak olduğu belirtilmektedir. Telgrafta kongrenin hükümete arz ettiği kararlar 4 madde halinde belirtilmiĢtir: 1) Wilson prensiplerinde de kabul edildiği vechile, Anadolu Türk ve İslamdır. Bu aziz yurda hiçbir düşman ayak basamaz, basmaya mücaseret edecek olan düşmanların ölünceye kadar kahr etmeye bütün Anadolulular azmetmiştir. 2) Bu esası temin edecek hükümetimize bütün kuva-yi maddiye ve maneviye ile zahiriz. 3) Milli Kongremiz, hiçbir fırka ve meslek ihtirasıyla hareket etmeyen vatanperverlerden müteşekkildir. Gayemiz yurdun halasıdır. Bu fiilen temin edildikten sonra, harekât-ı milliye tavakkuf edecektir. 4) Merkez-i saltanatımıza ebediyen tabi ve sadık kalarak bu gayeye vasıl olmaya çalışacak ve bu hususta her türlü mevanii ve müşkülatı izale edeceğiz. Bu telgrafa Ġstanbul Hükümetinden gelen cevap çok olumsuz olmuĢtur. ĠçiĢleri Bakanı Ali Kemal Bey, Mutasarrıf Hilmi Bey’e bu kongrenin dağıtılması için emir vermesine rağmen, Kuva-yı Milliye’den yana olan Hilmi Bey, emre uymamıĢtır.497 Bu giriĢimden bir sonuç çıkmayınca, Hürriyet ve Ġtilaf taraftarı Aydın Valisi Kambur Ġzzet Bey, Hacim Muhittin Bey’in tutuklanması için emir çıkarmıĢtır. 496 PadiĢah Vahdettin, bu bağlılık içeren ifadeleri önemsemeyerek, Ġngilizlerin baskıları ile KuzeyBatı Anadolu Kuva-yı Milliye’sini ortadan kaldırmak için bölgeye Ahmet Anzavur’u göndermiĢtir. 497 Özalp, C.I, a.g.e., s.39. 203 Ġlk emrinden sonuç alamadığı için emri tekrarlamıĢtır. Artık Balıkesir’de Kuva-yı Milliye ile halk elele verdiği için Kambur Ġzzet Bey’in emrini uygulayacak kimse kalmamıĢtır. Kongre sonunda ayrıca, Ġngiltere, Amerika, Fransa ve Ġtalya’nın siyasi temsilciliklerine gönderilen telgraflarda Kuva-yı Milliye’nin Yunan iĢgali ve mezalimine karĢı oluĢturulduğu ve vatan iĢgalden kurtarılana kadar mücadeleye devam edileceği belirtilerek, Wilson Prensiplerinin uygulanması durumunda, Anadolu’nun hiçbir yerinin yabancılara verilemeyeceği, eğer gerçekten barıĢ isteniyorsa, Anadolu topraklarının yabancı devletlerinin iĢgalinden kurtarılması gerektiği üzerinde durulmuĢtur. Bu telgrafta görüldüğü gibi, Ġkinci Balıkesir Kongresi’nin Ġtilaf Devletlerine karĢı tutumu çok net ve sert olmuĢtur. Kongre son olarak, Eylül ayında yüz kiĢilik bir üye topluluğu ile her bölgenin yapacağı mali yardım oranında üye bulundurması esasına göre Üçüncü Balıkesir Kongresi’ni düzenlemeye karar vermiĢtir. (Madde 29) Üç gün arayla toplanan Balıkesir Kongresi ile Erzurum Kongresi kararlarının en önemli ortak yanı, vatanın bütünlüğünün korunması ve savunmasıdır. Ancak kararları incelediğimizde Erzurum Kongresi’ni tertipleyenlerin Ġstanbul Hükümetinden bütün ümitlerini kesmelerine rağmen, Balıkesir Kongresi’ni tertipleyenlerin hala ümitli göründüğü ortaya çıkmaktır. Balıkesir Kongresi, çoğunluk itibariyle Batı Anadolu temsilcilerinden oluĢtuğu için kendilerine “biz garbi Anadolu mümessilleri” demiĢlerdir. Bir süre sonra iki teĢkilat arasında irtibat kurulduğu görülmektedir. ġarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi’nden Balıkesir’e gelen telgrafta “esasen kalbi kan ağlayan bura halkı bu teşebbüse bütün ruh ve mevcudiyeti ile müzahirdir.” ifadesi yer almaktadır. Hacim 204 Muhittin Bey ise cevabında, “Şarkdan garba doğru tevessü” eden teşkilat-ı vatanperveranilerile, garbdan şarka tevessü edecek teşkilat-ı naçizemizin birleştiği gün, istihlas-ı vatana ma’tuf teşebbüsat-ı vatanperveranenimizin en büyük bir bayramı olacaktır.” demiĢtir.498 iii. Üçüncü Balıkesir KongresĠ 16-22 Eylül Kongresi’nin499 1919 gündemini tarihleri Kuva-yı arasında düzenlenen Milliye’nin Üçüncü örgütlenmesi ve Balıkesir AlaĢehir Kongresi’nde hazırlanan talimatların uygulanabilmesi için getirilen öneriler oluĢturmuĢtur. Bu kongre bundan önceki iki kongreye nazaran daha geniĢ bir bölgeyi içine almıĢtır. Nitekim Bilecik livası da dâhil olmak üzere bütün Bursa vilayeti ile Ġzmir kuzey cephelerinin siyasi ve askeri temsilcileri, Manisa’dan Marmara Denizi’ne ve Çanakkale’den EskiĢehir sınırına kadar olan bölgenin temsilcileri de kongreye katılmıĢlardır.500 Kongre, ilk oturumunu 16 Eylül 1919’da öğleden sonra yapmıĢtır. Kongre kararlarının kaydı tutulmamıĢtır. Bu nedenle bu kongre ile ilgili bilgiler Hacim Muhittin Bey’in anılarına dayanmaktadır. Dolayısıyla kongreye kaç kiĢinin katıldığı tam olarak bilinmemektedir. Kongrenin baĢkanlığına yine Hacim Muhittin Bey, baĢkan vekilliklerine, Vehbi ve Hoca Mehmet Beyler; kâtipliklere de; Hilmi ve Vasıf Beyler seçilmiĢtir. 498 Ġlgürel, a.g.e., s. 110. 499 Kongre ile ilgili olarak detaylı bilgi için Çarıklı, a.g.e., s. 58-65; Ġlgürel, a.g.e., 124; Albayrak, a.g.e., s. 160; Tekeli-Ġlkin, a.g.e., s. 208-218. 500 Ġlgürel, a.g.e., s. 123. 205 Kongre BaĢkanı Hacim Muhittin Bey, toplantıda AlaĢehir Kongresi kararları hakkında kısa bilgi sunmuĢ, Vasıf Bey ise Balıkesir Heyet-i Merkeziyesi’nin faaliyetleri hakkında kongreye bilgi vermiĢtir.501 Kongrede, AlaĢehir Kongresi’nde hazırlanan, Cephe Teşkilatı Kadrosu, Kuva-yı Milliye Menzil Müfettişliği Vezaifi Hakkında Talimatı ile Hareket-i Milliye Redd-i İlhak Teşkilatı Talimatnamesi ile Heyet-i Merkeziye Talimatnamesi kabul edilmiĢtir.502 Cephe Alay Komutanlıkları ile Menzil MüfettiĢlikleri için seçimler yapılmıĢtır. Bu seçimler sonucunda; Ayvalık Cephesi Milli Alay Komutanlığı’na, Pelit Köylü Emirzade Mehmet Bey, yardımcılıklarına ise, Burhaniye’den Hacı Ġdris Ağazade Hacı Ali Bey, Edremitli Emekli Komiser Mustafa Bey, Soma Cephesi Milli Alay Komutanlığı’na, Kırkağaçlı Hacı Salihzade Emin Bey, yardımcılıklarına ise, Bergamalı Ahmet Niyazi Efendi, Somalı Hacı RaĢit Efendi, Akhisar Cephesi Milli Alay Komutanlığı’na Teceddüt Fırkası Ġzmir Katib-i Mesulü Mahmut Celal (Bayar) Bey,503 yardımcılıklarına ise, Bahri Bey ve Sındırgılı Zühtü Beyzade Mustafa Bey seçilmiĢlerdir. Menzil MüfettiĢliklerine yapılan seçimler sonucunda: Burhaniye Menzil MüfettiĢliği’ne, Havranlı Mehmet Fevzi Bey, üyeliklere; Havranlı Hasan ve Edremitli Seyyit Beyler, 501 Çarıklı, a.g.e., s. 58. 502 Her iki talimatın metni için Çarıklı, a.g.e., s. 225-233. 503 Bayar, a.g.e., C.7, 2171, 2234, 2293; C.8, 2467. 206 Soma Menzil MüfettiĢliği’ne Balıkesirli Müftüzade Abdülgafur Efendi, üyeliklere; Kırkağaç’tan Kamil Efendizade Hilmi ve Somalı Rıfat Beyler, Akhisar Menzil MüfettiĢliği’ne Sındırgı’dan Azmi Bey, üyeliklere de Akhisar’dan Hacı ġerif Ağazade Emin Ali ve ReĢat Beyler seçilmiĢlerdir. Encümen-i Müdüran üyelikleri için de seçim yapılmıĢtır. Yapılan seçim sonunda, Gönenli Osman Bey üye seçilmiĢtir. Heyet-i Merkeziye üyeliklerine ise, Hacim Bey, Vasıf Bey, Vehbi Bey, Hulusi Bey, Hamdi Bey, Osman Bey, Hoca Mehmet Bey seçilmiĢlerdir. Ayrıca, Kuva-yı Milliye’nin Bursa yönüne doğru yaygınlaĢtırılmasına karar verilmiĢ, bu amaçla bir Encümen kurulmuĢtur. Kongrede cephe teĢkilatı kadrosu ile ilgili önemli düzenlemeler getirilmiĢtir.504 Buna göre, her cephede iskeleti daima hazır halde bulunacak milli bir alay oluĢturulacak ve savaĢ baĢladığı zaman mevcudu hızla artırılacak Ģekilde örgütlenecektir. Cephede savaĢ olmadığı zaman bir bölükte 40 kiĢi bulunacak, üç bölükten bir tabur, üç taburdan da bir alay oluĢturulacaktır. Redd-i Ġlhak heyetleri tarafından 300-309 doğumluların defterleri tutularak vatan hizmetine alınacaklardır. Cephedeki efrad birer aylık münavebeyle görev yapacak ancak her taburda 20 kiĢilik sürekli görev yapan bir grup bulunacaktır. Böyle bir uygulamanın altında yatan neden ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıdır. Erkek nüfusun sürekli cephede olması, varolan iĢlerini yapamamalarından ötürü ekonomik açıdan kendisinin ve ailesinin geçimini sağlayamamasına neden oluyordu. Bu durum tarım, ticaret ve diğer meslek kollarındaki üretimi olumsuz yönde etkiliyordu. Bir diğer açıdan sürekli cephede görev yapan efradın cephedeki iaĢesinin, silah ve cephanesinin sağlanması 504 Çarıklı, a.g.e., s. 222-223. 207 da ülkeye ekonomik yük getiriyordu. Alınan bu karar ile bu olumsuzlukların önüne geçilerek ekonomik sıkıntı hafifletmek hedeflenmiĢtir. Cephe gerisinde ise genel bir yedek kuvvetin örgütlenmesi kararı alınmıĢtır. Bunun için de her köyde, Redd-i Ġlhak heyetleri tarafından eĢraftan nüfuz sahibi bir kiĢi mangabaĢı tayin edilecektir. Bu mangabaĢının savaĢ sırasında cepheye yetiĢmekle görevli bir mangası olması ilkesi benimsenmiĢtir. Gerekirse üç dört köyün mangasının bağlı olduğu bir kısım reisi de seçilecektir. Bu karar, Kuva-yı Milliye teĢkilatında eĢrafın etkinliğini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Alay kumandanlarının kongre, tabur ve bölük komutanlarının bağlı oldukları Heyet-i Milliye tarafından eĢraftan ve bölgenin ileri gelenlerinden biri olması koĢuluyla 2/3 çoğunlukla seçilmelerine karar verilmiĢtir. Seçilenlerin bu vatani görevlerini yerine getirmeleri zorunlu tutulmuĢtur. Bu “milli” kumandanın yanında, mümkün olduğu kadar binbaĢı rütbesinde askeri bir kumandan muavini bulunması, tabur ve bölük kumandan muavinlerinin, mahalli heyetlerin 2/3 çoğunlukla seçilmesi ve Heyet-i Merkeziye tarafından onaylanması kararlaĢtırılmıĢtır. Her cephenin bir menzil müfettiĢliği ve bir hastanesi olmasına, her hastanenin de iki doktoru ve on sıhhiye neferinin bulunmasına karar verilmiĢtir. Her kaza Redd-i Ġlhak heyetleri emrine en fazla yirmi nefer verilmesi, nahiye Redd-i Ġlhak heyetlerinin emrine en fazla on nefer verilmesi uygun görülmüĢtür. Bu neferler para toplama ve yerel düzeni sağlamak için kullanılacaktır. Kongrede kabul edilen Kuva-yı Milliye Menzil MüfettiĢliği Talimatnamesi’ne göre, Menzil MüfettiĢleri eĢraftan olacak ve kongre tarafından seçilecektir. Üç kiĢiden meydana gelen ve Redd-i Ġlhak Heyetleri tarafından seçilecek üyelerden oluĢan bir Menzil Heyetinin bulunmasına ve bu heyetin 208 üyelerinden birinin veznedarlık görevi yapmasına karar verilmiĢtir. Ayrıca subaylara ve askerlere verilecek günlük iaĢe miktarı ayrıntılı Ģekilde belirlenmiĢ, bu iaĢenin harcamalarının nasıl hesaplanacağı belirlenmiĢtir. Tutulan hesapların nasıl denetlenmesi gerektiği de detaylı olarak belirtilmiĢtir.505 Kabul edilen Heyet-i Merkeziye Talimatnamesi’ne göre, Karesi ve Saruhan Livaları Heyet-i Merkeziyesi, kongre tarafından gizli oyla seçilen yedi kiĢinden oluĢacaktır. Heyetin görevi, “hareket-i milliye gaye ve maksadının temini için düĢmanın hareket-i askeriyesine karĢı her türlü tedbir-i ihtiyatiye ve teĢkilat bu babda mukarrerat ittihaz edebilecektir.” Ģeklinde belirtilmektedir. Heyet-i Merkeziye’ye geniĢ yetkiler verilmiĢtir. Gerektiğinde kaza heyetlerine ihtar verebilme, onların değiĢmesini sağlama, milli alay, tabur, bölük komutanlarına, mahalli heyetlere danıĢarak, görevden alma yetkilerine sahiptir. Merkezi hükümet, yerel yöneticiler ve yabancılarla iletiĢimde kurmak, yazıĢmak, beyanatta bulunmak da yetkileri arasındadır. Heyet-i Merkeziye karargâhını gerektiğinde uygun gördüğü yere nakletme de yetkisine de sahiptir. Bu karargâh için kırk süvari ve otuz piyade efradı olmak üzere yetmiĢ kiĢilik bir muhafız kadrosu belirlenmiĢtir.506 Üçüncü Balıkesir Kongresi’nin gündemindeki önemli bir sorun Mustafa Kemal’in Sivas Kongresi sonrasında toplamak istediği Umumi Anadolu Kongresi’ne delege gönderilmesidir. Bu konu kongrede Ģiddetli tartıĢmalara neden olmuĢtur. Ġstanbul Hükümeti ve Ġngilizler batıdaki Kuva-yı Milliye oluĢumu ile doğuda Mustafa Kemal’in önderliğinde oluĢan direniĢin birleĢmemesi için çaba harcamıĢlardır. Bu amaçla, Ġstanbul Hükümeti, Sivas Kongresi öncesinde batıdaki 505 506 Çarıklı, a.g.e., s.225-229. A.g.e., s. 230-231 209 direniĢ hareketini desteklemiĢ, Mustafa Kemal’in önderliğindeki ulusal direniĢe engel olmaya çalıĢmıĢtır. Mustafa Kemal, Sivas Kongresi’ni dağıtmak için Ġstanbul Hükümetinin Elazığ Valisi Ali Galip Bey aracılığıyla düzenlediği giriĢimi önledikten sonra, hükümetin hıyanet içinde olduğunu belirterek padiĢahla direkt iliĢki kurmaya çalıĢmıĢtır. Fakat bu iliĢkinin önlenmesi üzerine Mustafa Kemal, 12 Eylül’de Umumi Kongre Heyeti imzasıyla bütün mülki amirlere ve komutanlara telgraf çekerek, Ġstanbul’la haberleĢmenin kesilmesini emretmiĢtir.507 13 Eylül’de Heyet-i Temsiliye adına tüm komutanlıklara, mülki makamlara ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Merkeziyelerine telgraf göndermiĢtir.508 Mustafa Kemal, telgrafta Damat Ferit PaĢa Hükümetinin meclisin feshinden sonra seçimleri yapmadığı ve Paris BarıĢ Konferansına verdiği notada Torosların güneyindeki vilayetlerden vazgeçildiğinin ve Aydın ilinin batı kıyısı kesimleri ile düĢman iĢgali altında bulunan çeĢitli bölgelerin yitirilme tehlikesinin açıkça anlaĢıldığını vurgulamıĢtır. Meclis-i Mebusan’ın seçilerek ülkenin kaderini ele geçirmesi halinde felaketler doğabileceğini belirterek, felaketlerin önlenmesi için mevcut hükümetin varlığını sürdürdükçe her türlü iletiĢimin kesilmesini istemiĢtir. Ayrıca, orduyu ve ulusu uyanık olmaya çağırarak, ulusun varlığı için umumi bir kongrenin toplanması gerektiğini ifade ederek bunun için her sancaktan kazalarının sayısına göre temsilci seçilmesini istemiĢtir. Mustafa Kemal, Anadolu’daki ulusal mücadeleyi bir merkezde birleĢtirmek istiyordu. Bu amaçla toplanan Erzurum ve Sivas Kongreleri bir üst kongre olarak nitelendiriliyordu. Ancak buna rağmen Batı Anadolu’daki direniĢ, Mustafa Kemal’in önderliğindeki bütün ulusu birleĢtiren ulusal mücadeleyle bütünleĢme fikrinden 507 508 Nutuk, C. I, s. 191. Nutuk, C.I s.193; C.III, Vesika: 55. 210 uzaktı. Sivas Kongresi’nden sonra Balıkesir’de üç ayrı, Nazilli’de de bir kongrenin toplanmıĢ olması bunu göstermektedir. Mustafa Kemal, Anadolu’da oluĢan bu çok baĢlılığı ortadan kaldırmak için Umumi Anadolu Kongresi fikrini ortaya atmıĢtır. Mustafa Kemal telgrafında belirttiği gibi önce Ġstanbul’la haberleĢmeyi kesmiĢ, ardından Sivas Kongresi’nde aldığı yetkilere dayanarak Heyet-i Temsiliye’yi yeni bir merkez olarak ilan etmiĢtir. Heyet-i Temsiliye’nin aldığı bu karar, bazı komutanlar ve Heyet-i Merkeziyeler tarafından muhalefetle karĢılaĢmıĢtır. En Ģiddetli muhalefet, Trabzon’dan gelmiĢtir. Trabzonlular, Sivas Kongresi’ni bir üst kongre olarak kabul etmemiĢler, bunu Erzurum Kongresi kararlarına aykırı görerek, Ġstanbul’a bir heyet gönderme giriĢiminde bulunmuĢlardır. Aynı zamanda Erzurum ve Sivas Heyet-i Temsiliyelerinin ayrı kurullar olduğunu ileri sürmüĢlerdir. Kazım Karabekir de Sivas Heyet-i Temsiliyesinin bir karar organı haline gelmemesini, sadece bir haberleĢme merkezi olmasını istemiĢtir.509 Sivas Kongresi’nden sonra, Ġstanbul ile haberleĢmenin kesik olduğu 20 günlük sürede, bir taraftan Anadolu’da yeni Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulmuĢ, diğer taraftan Kayseri, Samsun, Kastamonu, Elazığ gibi yerlerde Ġstanbul Hükümeti taraftarı vali ve mülki amirler tevkif edilerek görevden alınmıĢlardır. Böylece Ġstanbul Hükümetine gizli veya açık yollarla destek olan kiĢiler uzaklaĢtırılarak, Heyet-i Temsiliye’nin etki alanı geniĢletilmiĢtir. Bu çalıĢmaların sonunda Ġstanbul Hükümeti de 2 Ekim 1919’da istifasını vermek durumunda kalmıĢtır. Heyet-i Temsiliye ile Ġstanbul arasındaki çatıĢmanın en yoğun olduğu günlerde toplanan Üçüncü Balıkesir Kongresi için Umumi Anadolu Kongresi’ne delege seçmesi konusu Sivas’ın yanında yer alıp almaması bakımından önemliydi. 509 Goloğlu, Sivas Kongresi, s.143-161. 211 Balıkesir Kongresi’ne katılanlar arasında bu konuda iki farklı görüĢ söz konusuydu. AlaĢehir Kongresi’nde Sivas Kongresi’ne katılması için delege gönderme kararı alınamamıĢtı. Hacim Muhittin Bey, doğu ve batıdaki iki hareketin birleĢmesinden yana olduğu için Umumi Anadolu Kongresi’ne delege gönderilmesine karĢı olanların baĢında gelen Vehbi Bey’in kongrede bulunmadığı bir sırada konuyu gündeme getirmiĢtir. TartıĢmalı geçen görüĢmelerden sonra Umumi Anadolu Kongresi’ne yedi delege seçilmesi kabul edilmiĢtir. Vehbi Bey’in kongreye döndüğünde konu tekrar gündeme alınmıĢtır. Bu görüĢmelerde, seçimle ilgili yapılan itirazlar nedeniyle, kongrenin 21 Eylül’deki Hacim Muhittin Bey’in kongrede olmadığı bir oturumunda Umum Anadolu Kongresi’ne delege gönderilmemesine karar verilmiĢ, her kazanın kendi delegesini seçmesi esası kabul edilmiĢtir.510 Bilindiği gibi böyle bir kongre de gerçekleĢmemiĢtir. AlaĢehir Kongresi’nde olduğu gibi bu kongrenin gündeminde önemli bir yer tutan bir diğer konu; Ġstanbul’da bulunan Ġngiliz Ordusu BaĢkomutanı General Milne’nin 11 Ağustos 1919’da Harbiye Nezareti’ne verdiği notasına511 karĢılık benimsenecek politika konusudur. Milne notasında, Osmanlı kıtalarıyla çetelerin Akhisar yanında Yunan kıtalarına taarruz ettiklerine ve bu taarruzlar durdurulmadığı takdirde Yunan kuvvetlerinin harp esaslarına uygun olarak iĢgali ilerletmeleri için emir vermek zorunda kalacağını belirtiyordu. Milne’nin esas amacı Kuva-yı Milliye’yi bahane ederek iĢgal alanını geniĢletmektir. Kongrede, Hacim Muhittin Bey’in, BarıĢ Konferansının sonucunun beklenmesi, Ġtilaf Devletlerine bir saygı 510 Çarıklı, a.g.e., s. 61-66; Umum Anadolu Kongresi hk. Mahmut Goloğlu, Sivas Kongresi, a.g.e., s. 195-203; Ġlgürel, a.g.e., s. 124-125; Tekeli-Ġlkin, a.g.e., s. 215. 511 Özalp a.g.e., C.II, Belge: 74; C.I. s. 55. 212 ifadesi olarak saldırıların geçici olarak durdurulması fakat hiçbir Ģekilde silahların terk edilmemesi Ģeklindeki önerisi benimsenmiĢtir. Kongrenin bu konudaki kararı 25 Eylül’de Ġtilaf Devletleri temsilcilerine iki muhtıra ile bildirilmiĢtir.512 Ġstanbul ile Sivas arasındaki çatıĢmanın arttığı günlerde toplanan Üçüncü Balıkesir Kongresi hem Ġstanbul Hükümetinin hem de iĢgal kuvvetlerinin ilgisini çekmiĢtir. Bu nedenle, kongreyi izlemek üzere kongrenin ikinci günü, Fransız YüzbaĢı Leksa, Çevirmeni Mösyö Maurice, Ġngiliz yüzbaĢısı Hatkinson ve Bandırma’da bulunan Richard ve Ġstanbul’dan gelen Cami (Baykut) ve Ġsmail Suphi ve Necati Beyler de katılmıĢlardır.513 iv. Dördüncü Balıkesir Kongresi Ġkinci Balıkesir Kongresi’nde alınan karara göre, Heyet-i Merkeziye’nin her ay toplanması uygun bulunmuĢtu. Bu doğrultuda dördüncü kongrenin 20 Ekim 1919’da toplanması kararlaĢtırılmıĢ ve kongre için delege gönderilmesi için 10 Ekim’de bir bildiri yayınlanarak, Balıkesir Heyet-i Merkeziyesi’nin yetkisi altındaki kazalara gönderilmiĢti. Üçüncü Balıkesir Kongresi’nin Kuva-yı Milliye örgütlenmesini Bursa’da da yaygınlaĢtırma kararına uygun olarak Bursa’dan da delege istenmiĢtir. Bursa’da delege olan Osman Nuri Bey, bu daveti Mustafa Kemal’e bildirmiĢtir. Mustafa Kemal, Balıkesir’de Heyet-i Temsiliye’den izin alınmadan, bağımsız hareket ederek kongre düzenlenmesine tepki göstermiĢtir. 14 Ekim’de kongreye katılacak olan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti 512 Muhtıraların metni için Çarıklı, a.g.e., s. 68-69. 513 Çarıklı, a.g.e., s.68. 213 Bursa delegesi Osman Nuri Bey’e göndermiĢ, Osman Nuri Bey de telgrafın bir nüshasını Hacim Muhiddin Bey’e iletmiĢtir.514 Mustafa Kemal, aynı tarihte Heyet-i Temsiliye adına Balıkesir’de 14. Kolordu Kumandanı Kazım Bey’e biraz daha sert ifadeler taĢıyan bir telgraf göndermiĢtir. Aynı telgraf 20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat PaĢa ile Bursa’da bulunan 56. Tümen Kumandanı Bekir Sami Bey’e de gönderilmiĢtir.515 Mustafa Kemal yazısında, Bursa delegesi Osman Nuri Bey’den aldığı telgraftan bahsederek, Redd-i Ġlhak, Karakol gibi adlar altındaki muhtelif milli cemiyetlerin uyarılarına rağmen faaliyetlerine devam ettiklerini hatta Balıkesir Reddi Ġlhak Cemiyeti Reisi Hacim imzasıyla ayın 20’sinde yapılacak büyük kongreye civar kaza ve illerden delege istendiğini belirtmektedir. Mustafa Kemal, bu ve bunun gibi cemiyetlerin tek çatı altında toplanması isteğini dile getirerek, Sivas Umumi Kongresi’nin bu cemiyetleri birleĢtireceğini ifade etmektedir. Aynı zamanda Trakya PaĢaeli Cemiyeti’nin kendilerine katılarak Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adını aldıklarını bildirmiĢ, Balıkesir Kongresi’nin Heyet-i Temsiliye ile temas kurmasını ve Balıkesir’deki teĢkilatın Sivas Kongresi Nizamnamesine uygun olarak değiĢikliğe tabi olacağını önemle vurgulamıĢtır. Görüldüğü gibi Mustafa Kemal, Sivas Kongresi ile birlikte Anadolu’nun çeĢitli yerlerinde bulunan Redd-i Ġlhak veya benzeri cemiyetlerin “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adıyla tek bir çatı altında toplandığı için hepsinin tek temsilcisinin Heyet-i Temsiliye olduğu ve bütün Müdafaa-i Hukuk kuruluĢlarının Heyet-i Temsiliye’ye bağlı olduğu düĢüncesindeydi. Ve bu düĢüncesini ısrarla vurguluyordu. Ancak buna rağmen Balıkesir Heyet-i Merkeziyesi 514 Çarıklı, a.g.e., s.90. 515 Özalp, a.g.e., s. 61; Çarıklı, a.g.e., s. 158; Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 2.Kısım, s. 35. 214 çalıĢmalarına bir süre daha devam etmek istiyordu. Nitekim Mustafa Kemal’in bu konudaki düĢüncelerini belirtmesine rağmen, 20 Ekim’de yapmayı planladığı iptal etmemiĢ, kongreyi 19 Kasım’a ertelemiĢtir. 19 Kasım’da ilk oturumu açılan ve üç gün süren kongrenin baĢkanlığına, mebus seçilen Hacim Muhittin Bey bulunmadığından, Vehbi Bey seçilmiĢtir. Kongrede, Doğu ile Batı Anadolu’daki ulusal direniĢ arasında amaç açısından bir fark olmadığı savunulmuĢtur. Bunu kanıtlamak amacıyla da Redd-i Ġlhak Cemiyeti adı Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti olarak değiĢtirilmiĢtir.516 Amaç aynı olmakla birlikte Balıkesir’in Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti çatısı altında fakat müstakil bir tarzda faaliyet göstermesine karar verilmiĢtir. Kongrede alınan önemli kararlardan biri de, artık Ġstanbul Hükümetine karĢı kesin bir tavır alınmasıdır. Böylece Batı Anadolu’da oluĢan Kuva-yı Milliye’nin Anadolu’yu kapsayan ulusal direniĢle bütünleĢmesi yolunda önemli bir adım atılmıĢ oldu. Kongrede ayrıca bundan sonra herhangi bir konferans veya mecliste Türkiye aleyhinde alınacak kararların asla kabul edilmemesi, aksi takdirde sonuna kadar silahla mücadele edilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. Kongre gündemindeki ikinci konu, 12 Kasım’da çizilen General Milne Hattı517 konusunda neler yapılacağı idi. Kongrede bu hattın kabul edilmeyeceği, 516 Özalp a.g.e., s. 75. 517 Müttefikler tarafından Yunan ordularına verilen iĢgal izni güneyde Ġzmir-Aydın demiryoluna, güneydoğuda Aydın’dan Nazilli’ye, doğu ve kuzeydoğuda Manisa ve Kasaba (Turgutlu)’ya, kuzeyde ise Ayvalık ve Bergama’ya kadar olan geniĢ bölgeyi içeriyordu. Yunan ordusu Kuva-yı Milliye’nin baĢarılı direniĢi karĢısında bu sınırların dıĢına çıkamıyordu. Müttefikler de Yunanistan’ın daha fazla açılmasına taraftar değildi. Buna karĢın Yunan Orduları BaĢkumandanı iĢgal ettiği bölgelerde üsler oluĢturmak istiyordu. Bu planların yapıldığı dönemde (1919 Ağustos’unun ilk haftası) Paris BarıĢ 215 ülkenin bağımsızlığı için silahla mücadeleye devam edileceği ve bu durumun protesto edilmesi amacıyla büyük bir miting yapılmasına karar verilmiĢtir.518 Kongrenin gündemindeki üçüncü konu ise Ġngilizlerden ve Ġstanbul Hükümetinden destek alarak silahlı bir güç oluĢturan emekli Jandarma BinbaĢı Ahmet Anzavur’un Balıkesir çevresinde Kuva-yı Milliye’ye karĢı ayaklanması olmuĢtur. Ahmet Anzavur, kendisi gibi Kuva-yı Milliye’ye karĢı çıkan EĢkıya Kadir, ġah Ġsmail ve Davut çeteleri ile iĢbirliğine girerek Susurluk yöresinde Kuva-yı Milliyecilere karĢı harekete geçmiĢtir.519 Ahmet Anzavur’un bu ilk isyanı Çerkez Ethem kuvvetleri tarafından bastırılmıĢ, çetesi de 30 Kasım’da dağıtılmasıyla bir süre için bu olay kapanmıĢ, ancak Anzavur daha sonra tekrar ayaklanmıĢtır. Anzavur isyanının Yunan saldırılarının arttığı bir döneme denk geldiği veya getirildiği göz önüne alındığında, isyanın Kuva-yı Milliye’yi ne derece uğraĢtırdığı daha iyi anlaĢılabilir. Kongrede Anzavur isyanının bastırılması ile ilgili bilgi verildikten Konferansında Batı Anadolu’nun durumu gözden geçirilerek, Yunan ordusuna yardımcı olmak için iĢgal kuvvetleri ile Kuva-yı Milliye arasında bir sınır çizmesine karar verilmiĢtir. Sınır çizme görevi General Milne’ye verilmiĢtir. General Milne’nin belirlediği bu hat, Ayvalık’ın kuzeyinden baĢlayarak doğudaki Aknaz Dağı’na ve orada güneye dönerek Umurlu’ya kadar devam ediyor, sonra batıya kıvrılarak Selçuk hizasından Ege denizine ulaĢıyordu. Milne’nin planına Kuva-yı Milliye’nin bu hattın üç km. doğusuna çekilmesi gerekiyordu. Ayrıca, Ġzmir sancağı güney sınırı boyunca uzanan bir kısım topraklar, Ġngiliz, Fransız ve Yunan birlikleri tarafından iĢgal edilecekti. Bu bölge içindeki halk silah taĢımayacaktı. Milne bu Ģekilde iĢgalini meĢrulaĢtırmayı istiyordu. Böylece iki hat arasında kalan stratejik yerler Yunanlılara bırakılmıĢ olacaktı. Tansel, a.g.e., C.II, s. 193. 518 Özalp a.g.e., s. 75. 519 Türk Ġstiklal Harbi C. VI, İstiklal Harbinde Ayaklanmalar (1919-1921), s. 67. 216 sonra, bu isyanın bastırılması tasvip edilerek, bunun için gayret gösterenler takdir edilmiĢtir.520 Kongrede ayrıca, Heyet-i Merkeziye üyelikleri için yeniden seçim yapılmıĢ, Gönen Belediye BaĢkanı Osman Bey, Köprülülü Hamdi Bey (AkbaĢ Kahramanı), Vehbi Bey (Bolak), Vasıf (Çınar) Bey ve Hulusi Bey seçilmiĢlerdir.521 Kongrede alınan kararlar ve 28 Kasım’da yapılan Balıkesir Mitingi’nin yayınladığı bildiriler kamuoyuna duyurulmuĢ, birer örneği de Ġtilaf Devletleri temsilciliklerine gönderilmiĢtir. Bu bildirilerde; Ġzmir’in tarihi, etnik, coğrafi ve bütün açılardan Türklere ait olduğu, Türklerin hiçbir zaman Yunan idaresi altında yaĢayamayacağını, 80.000 Müslüman göçmenin sefalet içinde yaĢamak zorunda bırakıldığı, namuslarına tecavüz edilen binlerce kadının acıları karĢısında, Avrupa medeniyetinin hala kayıtsız kaldığı sürece “Türk için silahı başında her neye mal olursa olsun ölmekten başka çare olmadığı” belirtilmiĢtir. Bildirilerde, Paris BarıĢ Konferansına bağlı Yüksek Konseyin Yunan geçici iĢgalini onaylaması da protesto edilerek, dünyada milletlerin varlığının ancak kuvvet ve silah ile sağlanabileceği ve içinde bulunulan bu olumsuz koĢullara rağmen, Türklerin Ġzmir’i kurtarmak için her türlü fedakârlığa katlanacakları vurgulanmıĢtır.522 520 Özalp, a.g.e., s. 75. 521 Özalp, a.g.e., s. 75; Ġzmir’e Doğru Gazetesi 23 TeĢrin-i Sani 335; Ġlgürel, a.g.e., s. 165. 522 Özalp, a.g.e., s. 76-77; Ġlgürel, a.g.e., s. 168-169. 217 v. BeĢinci Balıkesir Kongresi Ġzmir ġimal Mıntıkası Kuva-yı Milliye Heyet-i Umumiyesi523 toplantısı adıyla geçen BeĢinci Balıkesir Kongresi 10 Mart 1920’de baĢlamıĢ ve 23 Mart 1920’de tamamlanmıĢtır. Kongreye Karesi ve Saruhan livaları ile Bursa vilayeti ve Bilecik Sancağı merkez liva ve bütün kaza ve nahiye delegeleri katılmıĢlardır. 64 delegenin katıldığı kongre geniĢ bir alanı kapsıyordu. Toplantıda yapılan seçimle kongre baĢkanlığına Mehmed Vehbi Bey seçilmiĢ, baĢkan yardımcılığına da Osman Bey tayin edilmiĢtir. Kongrede, teĢkilatlanma, cephe örgütlenmesi, kadro ve bütçe ile ilgili konularda mevcut düzeni geliĢtiren ve eksiklikleri gideren kararlar alınmıĢtır.524 Kongrenin siyasi açıdan gündemine bakıldığında, dördüncü kongrenin gündeminden farklı olmadığı görülür. Bir taraftan Milne Hattı reddedilmekte ve her türlü iĢgal ve müdahalesine, özellikle Rumluk ve Ermenilik teĢkili amacına yönelik hareketlere karĢı müdafaa ve mukavemet esası kabul edilmektedir. Diğer taraftan Sivas Kongresi’nin “vahdet-i milliye ve istiklalimizin muhafazası uğrunda kabul ettiği maksatlara ve siyasi emellere tamamen iĢtirak eder…” kararıyla Sivas Kongresi’nin kararları benimsendiği belirtilmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi Kuva-yı Milliye örgütlenmesi konusunda Ġkinci, Üçüncü Balıkesir Kongreleri ile AlaĢehir Kongresi’nde ayrıntılı kararlar alınmıĢ, talimatnameler kabul edilmiĢti. Bu kongrede örgütlenme ile ilgili olarak 523 Ġzmir’e Doğru gazetesinin 10 Mart tarihli sayısında “Heyet-i Umumiye Ġctimaı” baĢlığı altında “Ġzmir ġimal Mıntıkası Kuva-yı Milliyesi’nin bütün liva ve kaza murahhaslarından terekküb edecek” toplantının yapılacağı haberi geçmiĢtir. Bu kongre, Türk Ġstiklal Harbi C. II, 2.Kısım 338 adlı eserde “Balıkesir’e Ġzmir Kuzey bölgesi genel heyet toplantısı” olarak verilmiĢtir. 524 Apak, a.g.e., s. 118. 218 alınan “Teşkilat-ı Milliye, her biri aledderecat yekdiğerine bağlı olmak üzere köy ve mahallelerden başlayarak nahiye, kaza, liva ve vilayetler taksimatına bağlıdır.” kararıyla Sivas Kongresi’nin kabul ettiği örgütlenme sistemini benimsediği görülmektedir. Bu teĢkilat Ģemasına göre, Heyet-i Merkeziye’nin Karesi ve Saruhan livalarıyla, Bursa vilayeti ve Biga sancağı delegeleri arasından seçilmesi ve Heyet-i Temsiliye ile iliĢkide bulunması karara bağlanmıĢtır. Buraya kadar, Balıkesir Kongresi’nin Sivas Kongresi’ne bağlı olduğu izlenimi edinilmektedir. Ancak kongrenin hazırladığı Ġzmir ġimal Mıntıkası Heyet-i Merkeziye Salahiyet ve Talimatnamesi, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti örgütlenme esaslarına uymamaktadır. Talimatnamede yer alan Heyet-i Merkeziye’nin Ġzmir ġimal Mıntıkası TeĢkilat-ı Milliyesinin üyesi ve Heyet-i Umumiye’ye hesap vermekle yükümlü olduğunu belirten kararları Balıkesir’deki örgütlenmenin Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin tam olarak bağlı olmadığı, özerk bir yapı istediğini açıkça ortaya koymaktadır. Kongrenin cephe örgütlenmesi konusunda aldığı kararlar Üçüncü Balıkesir Kongresi’nde kabul edilen örgütlenmeye birkaç farklılıkla büyük ölçüde benzemektedir. Bu farklılıklardan biri, cephe sayısının üçten dörde çıkarılması (yeni eklenen cephe Bergama cephesidir) menzil sayısının da bu değiĢikliğe göre dörde çıkarılmasıdır. (Ġvrindi Menzil MüfettiĢliği eklenmiĢtir.) Diğer farklılık da, cephelerdeki milli alay ve diğer birliklerin kumandanlarının eĢraftan ve tanınmıĢ kiĢilerden olması koĢulunun kaldırılmasıdır. 219 II. Bursa’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu Mondros Mütarekesi imzalandığında Bursa’da valilik görevinde Ebubekir Hazım (Tepeyran) bulunuyordu. Damat Ferit PaĢa Hükümeti kurulunca, 13 Mart 1919’da Hürriyet ve Ġtilaf Partisi kurucularından Gümülcineli Ġsmail Bey Bursa’ya vali olarak atanmıĢtır. Ebubekir Hazım Bey’in görevde kalması için çaba harcansa da baĢarılı olunamamıĢtır. Bu durum eski vali taraftarları ile yeni vali taraftarı olan Hürriyet ve Ġtilaf Partilileri karĢı karĢıya getirmiĢtir. Gümülcineli Ġsmail Bey’in valiliği döneminde Bursa’da Ġttihat ve Terakki Fırkasının ileri gelenleri tutuklanmıĢ, milli mücadele yanlıları Bursa’dan sürülmüĢ ve mücadeleden yana olan yerel basın susturulmaya çalıĢılmıĢtır. Gümülcineli Ġsmail Bey’in valiliği döneminde Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası faaliyetlerini rahatça sürdürmüĢtür. Bu nedenle Müdafaa-i Hukuk TeĢkilatı oluĢturulamamıĢ ancak bu doğrultudaki faaliyetler gizlice yürütülmüĢtür.525 Gümilcineli Ġsmail Bey’e Bursa Valiliği sırasında en çok yardım ve destekte bulunan iki kiĢi Bursa Müftüsü Ömer Fevzi Efendi ile Bursa Vali Vekilliğinde bulunan Aziz Nuri Bey olmuĢtur. Ġstanbul Hükümetinin Anadolu’daki direniĢi engellemek ve direniĢ taraftarlarını kendi yanına çekmek için oluĢturduğu Heyet-i Nasiha, ġehzade Abdürrahim Efendi BaĢkanlığında 20 Nisan 1919’da Bursa’ya gelmiĢti. Vali Ġsmail Bey de bu heyeti kalabalık bir halk topluluğu ile karĢılamıĢ ve heyet üyelerine büyük bir ilgi göstermiĢti.526 Bu ortamda Bursa’da iĢgalden önce iki farklı grup dikkati çekmektedir. Biri, Vali Gümilcineli Ġsmail Bey liderliğindeki Ġstanbul Hükümetini 525 Mümtaz ġükrü Eğilmez, Milli Mücadele’de Bursa, (haz. Ġhsan Ilgar), Ġstanbul 1981, s. 9-21; Erdeha, a.g.e., s. 333-335. 526 Erdeha, a.g.e., s. 334-335. 220 destekleyen Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası mensupları. Diğeri ise düĢmana karĢı direniĢi amaçlayan ve bunun için Kuva-yı Milliye’yi kurmaya çalıĢan gruptu. a. Ulusal DireniĢ TeĢkilatları Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonraki dönemde Bursa’da kurulan direniĢ amaçlı ilk cemiyet Ġzmir Yedeksubay YardımlaĢma Kurumu’nun örnek alınmasıyla kurulan Bursa Yedeksubay YardımlaĢma Kurumu’dur.527 Kurucuları arasında Mümtaz ġükrü Bey, Yıldırım Okulu Müdürü Süleyman Faik Bey, Tabak Ahmet Necati Bey, Havacı Teğmen Fuad Bey ve Muhallebici Galip Bey bulunuyordu. Kurumun baĢkanlığına Süleyman Faik Bey, Murahhas Mes’ullüğüne Mümtaz ġükrü Bey, Genel Sekreterliğine de Ahmed Necati Bey seçilmiĢtir. Yedeksubay YardımlaĢma Cemiyeti’nin Bursa’da faaliyetleri hakkında fazla bir bilgi bulunmamasına rağmen, Redd-i Ġlhak ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulmasında büyük çabaları olduğu tahmin edilmektedir. Albay Bekir Sami Bey, Harbiye Nazırı ġevket Turgut PaĢa’nın yazılı emri arkadan gelecek Ģekilde sözlü emriyle, Ġzmir’in iĢgali sırasında karargâhı dağılmıĢ olan 17. Kolordu’yu yeniden düzenlemek üzere 56. Fırka Kumandanlığı ve 17. Kolordu Vekilliği görevine tayin edilmiĢtir. Bekir Sami Bey, 27 Haziran’da Bursa’ya geldiğinde, Bursa’dan Mustafa Kemal PaĢa’ya çektiği telgraflarda Bursa’da milli mücadeleyi teĢkilatlandırmaya çalıĢtığını bildirmiĢ ve talimalatlara göre çalıĢmalarına devam etmiĢtir. 527 Orhan Hülagü, “Mondros Mütarekesi Sonrası Bursa Bölgesindeki Milli Mücadele Hazırlıkları ve Kuva-yı Milliye’nin TeĢkili”, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 41, Temmuz 1998, s. 453; Eğilmez, a.g.e., s. 10. 221 Bekir Sami Bey, Harbiye Nazırı ġevket Turgut PaĢa ile görüĢtükten sonra 21 Mayıs 1919’da yaveri YüzbaĢı Selahattin ile birlikte Gülnihal vapuruyla yola çıkarak Bandırma’ya gitmiĢtir. Bandırma’ya geldiğinde Bandırma’nın Yunan bayrakları ve zafer takları ile dolu olduğunu görmesi üzerine geldiğinin ertesi günü 61. Tümen Komutan Vekiline emir vererek Bandırma’nın bu bayraklardan temizlenmesi emrini vermiĢtir.528 Bunun üzerine halkın da yardımıyla Ģehir Yunan bayraklarından temizlendikten sonra, Bekir Sami Bey, aynı halka karĢı heyecanlı bir konuĢma yapmıĢ ve konuĢmasını Ģu sözlerle noktalamıĢtır: “… Müslümanlar! Eğer camide çan sesleri görmek istemiyorsanız, eğer ailelerimizi Yunan palikaryalarının kucağında görmek istemiyorsanız, haydi silah başına! Bugün ne hükümet ne devlet kalmıştır. Devlet de siz, hükümet de sizsiniz. Ya düşmanları öldüreceğiz bu vatan bize kalacak; Ya biz öleceğiz, bu vatanı alanlar burada tek bir Türk bulamayacak. Her yabancı bayrak düşmandır. Yırtın ve yakın !”529 Bekir Sami Bey, Bursa’da halkı bilinçlendirerek, iĢgale karĢı direnmeye teĢvik etmiĢtir. Bu doğrultuda önce merkezdeki inzibat kuvvetlerini ele almıĢtır. Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası taraftarı Vali Ġsmail Bey’in döneminde Ģehirden sürülenlerin dönmelerini sağlamıĢ, asılsız suçlamalarla Ermeni taktil ve tehciriyle iliĢkili görülerek tutuklanan kiĢileri serbest bırakmıĢtır. Milli mücadeleye tavır almıĢ ve halkı bu yönde etkilemeye çalıĢan Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası Ģubelerini kapatmıĢtır. Gizli olarak faaliyette bulunan direniĢçilerle iliĢki kurmuĢtur. 56. Fırkanın ihtiyaçlarını temin etmeye çalıĢmıĢtır.530 528 Ünal, a.g.e., s. 24, 26. 529 Ġlhan Selçuk, YüzbaĢı Selahattin’in Romanı, C. II, Cumhuriyet Kitapları, Ġstanbul 2007, s. 51. 530 Selçuk, a.g.e., s. 115-116. 222 Bursa, çeĢitli etnik grupların birlikte yaĢadığı bir vilayetti. Mütarekeden hemen sonra Ģehre gelen Ermenilerin faaliyetleri yerli halkı özellikle Türkleri rahatsız ediyordu. Ayrıca Karadeniz Bölgesi’nde Pontus Rum devletinin kurulacağı Ģeklindeki söylentiler halktaki milli duyguları artırıyordu. 15 Mayıs 1919’da Ġzmir’in iĢgali bütün yurtta olduğu gibi Bursa’da da direniĢe geçmenin vaktinin geldiğini gösteriyordu. Ancak, Bursa, Albay Bekir Sami Bey’in 56. Tümen Komutanı olarak Ģehre geliĢine kadar Ġstanbul Hükümetinin tesiri altında kalmıĢtı. Bu nedenle de Bursa’da Redd-i Ġlhak Cemiyeti’nin kuruluĢu gecikmiĢti. Bursa Redd-i Ġlhak Cemiyeti ancak Temmuz 1919’da kurulabilmiĢtir.531 Redd-i Ġlhak Cemiyeti’nin kurulmasında ve faaliyetlerini gerçekleĢtirmesinde Albay Bekir Sami Bey’in rolü büyük olmuĢtur. Cemiyet, Bursa’nın SetbaĢı’ndaki 531 Eğilmez, a.g.e., s. 188-189; Rıfat Samih, Tarih Ġçinde Bursa, Bursa BüyükĢehir Belediyesi Yay., Ġstanbul 1989, s.32; Saime Yüceer, Bursa’nın ĠĢgal ve KurtuluĢ Süreci (8 Temmuz 1920-11 Eylül 1922), Uludağ Üniv. Ata. Ġlk. ve Ġnk T. Uygulama ve AraĢtırma Merkezi Yay., Bursa 2001, s.43; Redd-i Ġlhak Cemiyeti’nin üyeleri Ģunlardı: Erzurumlu Salih Hoca, Ġdare Meclisi BaĢkatibi Hami Bey, Hasan Sami Bey, YeniĢehirli Hafız Abdullah Beyi PaĢa Çiftliği sahibi Ali Ağa, Ali Ruhi Bey, Ġstinaf Mahkemesi Reisi Hasan (Süleyman Vehbi Bey), Müftü Hafız Ahmed, Gürcü Murtaza, Murat, Müderris Kara Yusuf, Nasuhzade Saim Bey, Urgancı Abdullah, Fesçi Hafız Halid, Su Müdürü Salih Bey, Öğretmen Okulu Müdürü Hamid Bey, ġer’iye Mahkemesi BaĢkatibi Nureddin Bey, Dr. Mehmed Ali Bey, Eczacı ġükrü Bey, Defterdarlıktan emekli Raif Bey, Bu zatın oğlu Celal, Dr. ġefik Hidayet Bey, Emekli Kurmay BinbaĢı Nevres Bey, Öğretmen Hüsnü (Uluğ), Değirmenci Ömer Ağa, Cemil Bey, Jandarma Alay Komutanı Albay Ġsmail Hakkı Bey, Muhiddin Baha (Pars) Bey, Hakkı Baha Bey, DiĢçi Anber, Operatör Emin, Lise öğretmenlerinden Ali Rıza Bey, Debbağ Tevfik Ağa, Soğanlı Çiftliği sahibi Edhem Bey, Hacı Ġvaz Çiftliği sahibi Mustafa Bey, Debbağ EĢref Bey, Tüccar Hüseyin Avni Bey, BinbaĢı Mehmed Ali Bey. 223 Avcılar Kulübünde çalıĢmalarına baĢlamıĢ, daha sonra Yeniyol’daki Edremit Otelinde devam etmiĢtir.532 Redd-i Ġlhak Cemiyeti’nin kurulmasıyla Ģehirde direniĢten yana olan milliyetçi grup ile liderliğini Gümülcineli Vali Ġsmail Bey’in yaptığı Hürriyet ve Ġtilaf Fırkasına bağlı grup arasındaki çekiĢmeler artmıĢtır. Ġzmir’in iĢgalinden sonra Vali Ġsmail Bey, hükümete baĢvurarak silahlı direniĢe geçilmesini istemiĢ fakat Ġstanbul Hükümeti buna izin vermemiĢti. Vali Ġsmail Bey, Ġstanbul Hükümetinden ve kendi partisinden bu isteğine iliĢkin bir destek görmeyince, Bursa’da kendi emrinde çeteler kurmuĢ, fakat bu çeteleri Yunanlılara karĢı değil, kendisine muhalefet eden Bursalılara karĢı kullanmıĢtır.533 Vali Ġsmail Bey’in direniĢe geçmekteki esas amacı kendisinin direniĢin baĢına geçerek lider olmak istemesiydi. Gümülcineli Ġsmail Bey, Osmanlı polis ve inzibat güçlerini elinde bulundurduğundan, milli mücadele için çalıĢanları ve özellikle genç subayları Ģehir dıĢına sürmüĢtü. Ayrıca basın üzerinde çok sıkı bir sansür uygulamıĢtı. Vali Ġsmail Bey’in idaresinden memnun olmayan Bursalılar Ġstanbul Hükümetine telgraf ve dilekçeler göndererek valilikten alınmasını istemiĢlerdir.534 Kurduğu çetelerle, ulusal direniĢe engel olamayan polis aracılığıyla tutuklattığı kiĢileri Bursa dıĢına sürgün etmesine rağmen amacına ulaĢamayan Gümülcineli Ġsmail Bey hükümetten de istediği desteği alamayınca yapılan baskılarla Bursa’yı terk etmek zorunda kalmıĢtır. Albay Bekir Sami Bey, Gümülcineli Ġsmail Bey’in valilik görevini nasıl kötüye kullandığını Ģu sözleriyle ifade etmiĢtir : “Ahlaksızlık, suistimal ve benzeri 532 Hülagü, a.g.m., s. 458; Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 2.Kısım, s. 38. 533 Erdeha, a.g.e. s. 335. 534 A.g.e., s. 336-337. 224 nedenlerle daha önce görevden azledilen kimler varsa bunları Kaymakam, Nahiye Müdürü, Mektupçu gibi görevlere atamıştı. Hürriyet ve İtilaf Parti sempatizanları işbaşında ve her taraf Ermeni ve Rum kulüpleri dolmuştu. Fransız sömürge birliğini Bursa’ya özel olarak davet etmişti. Subaylar, maaş alamıyor, başka işlerde çalışıyorlardı. Erat kaçmaya teşvik edilmişti. Eşkıya türemiş ve halkı soymaya başlamış durumdaydı.”535 Gümülcineli Ġsmail Bey’in valilik görevinden ayrılmasından sonra, Damat Ferit PaĢa Hükümeti Anadolu’da oluĢan direniĢi etkisizleĢtirmek ve kontrolü ele geçirmek amacıyla, Ağustos 1919’da Bursa’ya direniĢ karĢıtı Nemrut Mustafa PaĢa’yı536 vali olarak atamıĢtır.537 Müdafaa-i Hukuk ve Kuva-yı Milliye’ye karĢı olan ve Bekir Sami Bey’i etkisiz hale getirmeyi amaçlayan Vali Mustafa PaĢa, Bursa’ya gelirken Balıkesir mutasarrıflığına atanacak olan Ġzmit eski Mutasarrıfı Ahmet Anzavur’u da yanında getirmiĢtir.538 23 Temmuz - 7 Ağustos tarihlerinde gerçekleĢtirilen Erzurum Kongresi kararları Bursa’ya ulaĢtırıldığında çoğaltılarak Redd-i Ġlhak Cemiyeti üyelerine dağıtılmıĢtır.539 Erzurum Kongresi’nde Sivas’ta daha kapsamlı bir kongrenin toplanmasına 535 536 ve bu kongreye Anadolu’daki bütün Ģehirlerden temsilci Ünal, a.g.e., s. 153. Mümtaz ġükrü Eğilmez, Nemrut Mustafa PaĢa için, “İstanbul’daki Halife hükümetinin ve Türkiye’yi yok etmek isteyen İngilizlerin maşasından başka bir şey değildi.” demektedir. Eğilmez, a.g.e., s. 26. 537 Erdeha, a.g.e., s. 338. 538 Ünal, a.g.e., s. 163. 539 Eğilmez, a.g.e., s. 15, 20. 225 gönderilmesine karar verilmiĢti. 4-11 Eylül tarihleri arasında yapılan Sivas Kongresi’ne Bursa’dan da temsilciler katılmıĢtır. Bunlar, Osman Nuri Bey, Asaf Bey, Necati Bey ve eski mutasarrıflardan Ahmed Nuri Bey’di.540 Ulusal direniĢin hukuki bir zemine oturtulması, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin teĢkilatlanarak Sivas’ta Heyet-i Temsiliye’nin emrine girmesi ile birlikte Bursa’daki siyasi faaliyetler iyi bir konuma gelmiĢtir. Nitekim Sivas Kongresi’nden sonra Redd-i Ġlhak Cemiyeti 5 Ekim 1919’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne dönüĢtürülmüĢtür.541 Ardından cemiyetin fikirlerini yaymak amacıyla Gündüz adlı bir gazete çıkarılmaya baĢlanmıĢtır.542 Cemiyetin geliri, halktan toplanan paralar ve Mudanya’dan alınan aylık 120-130 bin lirayı tutan iskele vergisinden oluĢuyordu. Bir defasında halktan 139.000 lira bağıĢ toplanmıĢtı. Bursa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti nizamname gereğince merkeze de para yardımında bulunmuĢtur.543 Bursa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti544 oluĢturulduktan sonra 13 Ekim’de Bilecik’te de bir idare heyeti oluĢturulmuĢ ve Bursa Heyet-i Merkeziyesine bağlanmıĢtır. Ardından, ilçelerde de Müdafaa-i Hukuk Ģubeleri açılmıĢtır. Ekim 540 Goloğlu, Sivas Kongresi, s. 83. 541 Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 2. Kısım, s. 37. Sarıhan, a.g.e., s.148; Kocatürk, a.g.e., s. 103. 542 Yüceer, a.g.e., s.47. 543 Eğilmez, a.g.e., s. 190. 544 Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin merkez heyetinde Ģu kiĢiler yer alıyordu: Nasuhzade Sadık Bey, Urgancı Abdullah Bey, Bursa Kadısı Tahir Efendi, Dava Vekili Osman Nuri Bey, Emekli YüzbaĢı Hacı Ahmed Bay, BinbaĢı Abdullah Bey, Müderris Kara Yusuf Bey, Müdafaa-i Hukuk Katibi Ahmed Muhtar Bey, Mümtaz ġükrü Bey, Gemlikli Necati Bey, Mühuddin Baha Bey, Müderris Ali Osman, Fabrikatör Osman, Memduhoğlu Cemil, Karacabey çiftliği sahibi Emin Bey. Eğilmez, a.g.e., s. 189. 226 ayında Kirmasti’de (Mustafa KemalpaĢa) ve YeniĢehir’de, Kasım ayının ortalarında da Orhaneli ve Karacabey’de Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti faaliyete geçmiĢtir.545 Ekim ayında Damat Ferit PaĢa kabinesinin düĢmesi üzerine Ali Rıza PaĢa Hükümeti iĢbaĢına gelmiĢti. Yeni hükümet, Nemrut Mustafa PaĢa’nın yerine, 11 Ekim’de Ebubekir Hazım Bey’i ikinci kez Bursa valiliğine getirmiĢtir.546 b. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu Bursa’da ilk milis teĢkilatının Ġzmir’in iĢgalini takip eden günlerde kurulduğu bilinmektedir. Kuva-yı Milliye oluĢturulmadan önce Bursa dağlarında bazı çeteler silahlanarak düĢman iĢgaline karĢı ilk direniĢi baĢlatmıĢlardır. Bu çetelerin baĢında Ġstanbul hükümetleri tarafından idama mahkûm edilmiĢ çete reisleri vardı ve bu reislerin maiyetinde de 20-30 çeteci bulunmaktaydı. Bu çeteler arasında Kamber Çetesi, Aziz Çetesi, Kabaoğlu Çetesi ve Bilal Çetesi bulunuyordu. Bu çeteler Kuvayı Milliye oluĢturulunca dağlardan inip Kuva-yı Milliye ye katılmıĢlardır.547 Bursa’da Kuva-yı Milliye’nin kesin olarak teĢkilatlanması 5 Ekim 1919’dur. Resneli Mehmet Ali Bey’in 56. Tümen Komutanına 5 Ekim’de gönderdiği telgrafında:“Ülkenin kurtuluşu ve bağımsızlığı için Kuva-yı Milliye’nin çalışmalarına Bursa ili olarak biz de katılmak istedik. Onun için Kuva-yı Milliye kuruluşunu tamamladık, hizmete hazırız.”548 Ģeklinde belirtilmiĢtir. Böylece, Kuva-yı 545 Türk Ġstiklal Harbi, C. II, 2. Kısım, s. 37. 546 Erdeha, a.g.e., s. 342. 547 548 Eğilmez, a.g.e., s.190. Ünal, a.g.e., s.166. 227 Milliye, Mümtaz ġükrü, Teğmen Fuad ve Manastırlı emekli BinbaĢı Mehmed Ali Bey’in çalıĢmaları ile oluĢturulmaya baĢlandı. Mümtaz ġükrü Bey, emrine verilen 10 kiĢi ile Çekirge’den Apolyont gölüne kadar olan köylerde Kuva-yı Milliye’yi meydana getirmiĢtir. Bursa’da oluĢturulan Kuva-yı Milliye’nin komutanlığına Manastırlı Emekli BinbaĢı Mehmed Ali Bey, mali iĢlerine de Erzurumlu Salih Hoca getirilmiĢtir. 549 Bursa’da kurulan ilk milli kuvvetler iki bölükten oluĢmaktaydı. Bölüklerin her biri 62 kiĢiden ibaretti. Bu kuvvetler Anzavur’a karĢı çarpıĢmıĢtır. Soma, Nazilli cephelerine ve 200 kiĢilik bir kuvvet de Ayvalık cephesine gönderilmiĢtir. 550 Bursa Kuva-yı Milliyesi, 1919 sonlarına gelindiğinde iyice adından söz ettirmeye baĢlamıĢtı. Mustafa Kemal PaĢa, Bekir Sami Bey’e gönderdiği 12 Aralık 1919 tarihli telgrafında Ġzmir Kuzey Cephesinin iki bölgeye ayrıldığını, kuzey bölgesi Kuva-yı Milliyesinin Balıkesir Heyet-i Milliyesine bağlandığını, Bursa Kuva-yı Milliyesinin bahsedilen kuzey cephesine her konuda yardım etmesini istemiĢtir.551 Bunun üzerine Kuva-yı Milliye hızla geliĢmeye baĢlamıĢtır. Bu geliĢmeler doğrultusunda, Bozüyük’te Kereste ticareti yapan Emekli Süvari BinbaĢı Çolak Ġbrahim Bey tarafından “2. Kuva-yı Seyyare Müfrezesi” kurulmuĢtur. Ġnegöl ve köylerinden toplanan gönüllülerle I.Dünya SavaĢında esir düĢmüĢ, ateĢkesten sonra serbest bırakılan askerlerden Ali Bey Köyünden Nabi ve Ġnegöl’den Cafer Beylerin önderliğinde “İnegöl Milli Taburu” adında bir milis gücü oluĢturulmuĢtur. Bu taburun kurucuları savaĢ deneyimi olan askerlerden oluĢuyordu. 549 550 551 Eğilmez, a.g.e., s. 20-21, 190. Yüceer, a.g.e., s. 53. Yüceer, a.g.e., s. 54. 228 Uludağ’ın güney kısmının sorumluluğu da “Orhaneli Bölge Komutanlığı” adıyla örgütlenen Haydar Bey komutasındaki kuvvetlere verilmiĢtir. Haydar Bey, iĢgalden sonra dağa kaçan Gürcü Osman, Laz Ġsmail, Arnavut Aslan ÇavuĢ çeteleriyle, Bursa’da oluĢturulan Arif Kaptan Çetesinin komutanlığını üstlenmiĢ ve bu birlikleri yeniden düzenlemiĢtir. 552 Bölgede önemli milis güçlerden biri de Vali Hacim Muhittin Bey ile Albay Bekir Sami Bey’in kurdurduğu “Gökbayrak Taburu”dur. Taburun kuruluĢunda BeĢir Pakalın ve Ġnegöl’den Hafız Abdullah da önemli rol oynamıĢtır. Daha sonra “Cemal Beyin müfrezesi” olarak anılmıĢ olan bu taburun baĢına Cemal Bey getirilmiĢtir.553 Bursa Kuva-yı Milliyesi’nin kaynağını, gönüllüler, çeteler ve hapishaneden çıkarılan mahkûmlar oluĢturuyordu. Ġkinci Anzavur Ayaklanması sırasında Bursa Cezaevinden çıkarılmıĢ mahkûmlardan oluĢan 68 kiĢilik bir milis kuvveti oluĢturulmuĢtur. Bu kuvvetin ayaklanmanın bastırılmasında kullanılmasına rağmen pek yararlılık gösterememiĢlerdir. Nisan 1920’de Alay Komutanı Yarbay Kasap Osman tarafından kurulan ve komutanlığına Mehmet Kazım Uluğ Bey’in getirildiği Akhisar Cephesine gönderilen atlı milis gücü ile Haziran 1920 sonlarında Yunan ilerleyiĢi baĢladığında yine aynı bölgeye gönderilen Arif Kaptan ve Emekli BinbaĢı Hamit Ağa müfrezeleri çoğunlukla cezaevinden hükümlü ve tutuklulardan oluĢmuĢtu.554 Bursa’da harp esirlerinin Kuva-yı Milliye’ye katılmaları yönünde çalıĢmalarda bulunulması ve harp esirlerinden milis kuvvetleri oluĢturulması 552 A.g.e., s. 54- 55. 553 554 A.g.e., s. 55. Yüceer, a.g.e., s. 53. 229 Ġngilizleri, Mondros AteĢkes hükümlerine uyulmadığı gerekçesiyle rahatsız etmiĢtir. Ġngiltere Fevkalade Komiserliği, bu duruma son verilmesini Hariciye Nezareti’nden talep etmiĢtir. Bu doğrultuda da harp esirlerinin Kuva-yı Milliye’ye katılmak yerine memleketlerine iade edilmeleri konusunda Kolordulara tamim gönderilmiĢtir.555 Fakat Kuva-yı Milliye oluĢumu hız kazandıktan sonra böyle bir tamim Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanması için çalıĢanları yıldırmamıĢtır. Kuva-yı Milliye’nin gittikçe güçlenmesi ve Sivas Kongresi’nde oluĢturulan Heyet-i Temsiliye’nin emrine girmesinden Ġstanbul Hükümeti tedirgin olmaya baĢlamıĢtı. Bunun üzerine Kuva-yı Milliye aleyhinde bazı giriĢimlerde bulunarak Ahmed Anzavur ve çetesini isyana teĢvik etmiĢtir. Ancak Yunan iĢgalinden önce Kuva-yı Milliye ve Heyet-i Temsiliye emrindeki milli kuvvetler Ahmet Anzavur’un isyanını bastırdığı için Damat Ferit PaĢa Hükümeti bu giriĢiminde baĢarılı olamamıĢtı. 5 Mayıs 1920’de Bursa Kuva-yı Milliyesi Bursa, Bandırma, Karacabey, Orhangazi ve Akhisar cephesinde bulunmaktaydı.556 Bursa’da oluĢturulan Kuva-yı Milliye teĢkilatı 87 muvazzaf subay, 321 er, 5 kâtip, 3 memur, 1 telefoncudan oluĢmaktaydı. Bu kuvvetlerin 379 silahı, 48 bombası ve 56.800 cephanesi bulunuyordu.557 Dönemin kaynaklarında Bursa’da oluĢan Kuva-yı Milliye hakkında çok kısıtlı bilgi bulunmaktadır. Bursa’da yönetim kademesinde bulunanların ulusal direniĢi baltalayıcı faaliyetlerinin Kuva-yı Milliye’nin yeterince etkin olamamasında payı 555 ATASE ArĢivi ĠSH., K: 535, G: 72, B: 72-1. 556 Yüceer, a.g.e., s.56. 557 A.g.e., s. 57. 230 olduğu düĢünülebilir. Nitekim, Albay Bekir Sami Bey’in Bursa’ya geliĢinden sonra Kuva-yı Miliye teĢkilatlanması tam olarak gerçekleĢebilmiĢtir. III. Kocaeli ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu 1888 yılında doğrudan Dahiliye Nezareti’ne bağlanarak müstakil mutasarrıflık haline getirilen Kocaeli livası, KurtuluĢ SavaĢı yıllarında Ġzmit, Adapazarı, Kandıra, Geyve, Ġznik ve Karamürsel kazalarını da içine alıyordu.558 Bu dönemde Kocaeli yarımadası ulaĢım açısından Ġstanbul ile Anadolu arasında köprü görevini taĢımaktaydı. Ġzmit Körfezi kıyısınca yarımadayı boydan boya kateden mevcut demiryolu hattı da ulaĢım yönünden yarımadanın önemini artıran bir faktördü. KurtuluĢ SavaĢının baĢlarında Kocaeli yarımadasının haberleĢme açısından da büyük önemi vardı. Hatta yarımadanın KuĢçalı köyünde Süleyman Ağa’nın evinin bir odası telgrafhane haline getirilmiĢti. KuĢçalı Telgrafhanesi sayesinde Mustafa Kemal PaĢa ile doğrudan haberleĢme imkanı sağlanıyordu.559 KurtuluĢ SavaĢı sırasında Kocaeli yarımadası ulusal direniĢ açısından ne kadar önemliyse Ġtilaf Devletleri özellikle Ġngiltere için de o kadar önem taĢıyordu. Ġngiltere, Ġstanbul ve Boğazlar bölgesindeki güvenliğini sağlamak ve yerini sağlamlaĢtırmak için askeri gücünü Kocaeli yarımadasında yoğunlaĢtırmıĢ ve bölgede iç ayaklanmaları desteklemiĢtir. 558 559 Ġslam Ansiklopedisi, Kocaeli Maddesi, C. VI, s. 830-831. Sabahattin Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), Adapazarı Belediyesi, Ġstanbul 1987, s. 3-4. 231 Mondros Mütarekesi gereğince 9 Kasım’da Çanakkale Boğazı’nın iĢgal edilmesinden sonra Yunan zırhlısının da içinde bulunduğu Ġtilaf Donanması 13 Kasım’da Ġstanbul’a gelmiĢtir. Aynı gün bir Ġngiliz albayının Karadeniz Müstahkem Mevkii Kumandanı ile görüĢmesi sonucunda düzenlenen protokole göre, Türk birlikleri 14 Kasım’dan itibaren yerlerini boĢaltarak, PaĢabahçe, Beykoz, Emirgan, Bebek ve Rumeli Hisarındaki bataryalarından daha uzak yerlere çekilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. Ġtilaf Devletlerine ait birlikler, 15 Kasım’dan itibaren Ġstanbul Boğazı’nı iĢgal altına almaya baĢlamıĢtır.560 Ġtilaf donanmasının Boğaz’da demirlemesinden bir gün sonra 14 Kasım 1918’de 48 parça harp gemisinden oluĢan bir deniz filosu Ġzmit önünde demirlemiĢtir. Ġtilaf filosu içinde Amiral Kakulidis komutasında Lemnos ve Averof zırhlılarıyla, dört torpidodan oluĢan Yunan deniz gücü de bulunuyordu. Donanmanın büyük bir kısmı Derince’de geri kalanı Ġzmit’te demirlenmiĢti. Bir önlem olarak mayın arama gemileri de faaliyete geçirilmiĢti. Karaya çıkarılan birlikler telgrafhane ve istasyonu iĢgal etmiĢler, her türlü haberleĢme denetim altına alınmıĢtı.561 Bir Ġngiliz birliği de Arifiye ve Adapazarı’na kadar olan bölgede istasyon çevresine yerleĢerek demiryolu hattını kontrol altına almıĢtı. Ayrca Ġngilizler Ġzmit’ten itibaren Derbent, Sapanca, Geyve ve Mekece istasyonlarına müfrezeler göndermiĢlerdir.562 Mondros Mütarekesinden sonra Türk askeri birlikleri birçok yerde terhis edilmiĢ ve birliklerin yerlerinde ayrı bir düzenleme yapılmıĢtır. Bu düzenlemeye 560 Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s.115-116. 561 Sabahatin Özel, Milli Mücadelede Ġzmit-Adapazarı ve Atatürk, Derin Yayınları, Ġstanbul 2009, s. 15. 562 Adnan Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yay., Ankara 2006, s. 19; Özel, Milli Mücadelede Ġzmit-Adapazarı ve Atatürk, s. 17. 232 göre, Konya Ereğli’sinde bulunan 20. Kolordu emrindeki 1.Tümen, Ġstanbul’da bulunan 25. Kolordu emrine verilmiĢ ve bu tümen Kolordu’nun 2 ġubat 1919 tarihli emriyle Ġzmit’e gönderilmiĢtir. Karargâhı Ġzmit’te bulunan tümenin alayları Ġzmit, Ġstanbul ve Üsküdar’da bulunuyordu. Tümenin Kocaeli’ndeki konuĢlanması ise 70. Alay Karargâhı ile bu Alayın 1. Taburu ve Ağır Makineli Tüfek Bölüğü ile 3. Taburu kadro halinde Ġzmit’te, yine aynı Alayın 2. Taburu ve Ağır Makineli Tüfek Bölüğü Derince'dedir. 1919 yılı içinde 1. Tümenin bu bölgedeki birlikleri jandarmaya yedek kuvvet olmuĢ 14 Mayıs 1920’ye kadar bölgede mahalli güvenliğin sağlanması için çalıĢmıĢtır.563 Mondros Mütarekesi imzalandığında Kocaeli Mutasarrıfı Ġttihat ve Terakki Hükümeti tarafından atanan Ġbrahim Süreyya (Yiğit) Bey idi. 564 Ġbrahim Süreyya Bey, görevini Damat Ferit PaĢa Hükümeti dönemine kadar sürdürmüĢtür. Damat Ferit Hükümeti 4 Mart 1919’da iĢbaĢına geldiğinde, 8 Mart’ta Ġbrahim Süreyya Bey’i mutasarrıflık görevinden alarak yerine Mersin Mutasarrıfı Mahmut Mahir Bey’i atamıĢtır. Mutasarrıf Mahmut Mahir döneminde, Ġttihat ve Terakki yöneticisi ve ileri gelenleri takibata alınmıĢtı. Hristiyan kolonileri temsilcilerinin Ģikayetlerine dayanarak, Ġttihat ve Terakki Fırkasının ileri gelenlerinden, Mümtaz, Rıfat (Yüce), Hacı Ali Abidin ve EĢref Beylerin içlerinde bulunduğu kiĢiler tutuklanarak Ġstanbul’a gönderilmiĢtir.565 Ayrıca, azınlık okullarının gönderlerine yabancı bayraklarını çekmelerine izin verilmiĢtir. Bu tür olaylar halk arasında huzursuzluğa yol açmıĢ 563 Kazım Aras, Ġstiklal SavaĢında Kocaeli Bölgesindeki Harekât, 102 Sayılı Askeri Mecmuanın Tarih Kısmı, Ġstanbul 1936, s. 3-7; Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s. 20. 564 Kamil Erdeha, Kocaeli Mutasarrıflığı I, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, 1977, s. 48-52. 565 Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s. 21. 233 Ģehirde gösteri ve kundaklamalar baĢ göstermiĢtir. Bu olaylar üzerine hükümet, 23 Nisan 1919’da Mutasarrıf Mahmut Mahir Bey’i566 Gelibolu mutasarrıflığına tayin etmiĢ, yerine ise Ahmet Anzavur’u mutasarrıf vekili olarak atamıĢtır. Ahmet Anzavur’u tanıyan Ġstanbul basını ve bazı devlet adamları bu tayini eleĢtirseler de hükümet eleĢtirileri duymazdan gelmeyi tercih etmiĢtir. Ahmet Anzavur’un mutasarrıflığa atanmasında bölgede bulunan Çerkez halk önemli rol oynamıĢtır. Çerkez halk, Adapazarı ve Düzce taraflarında eĢkıya ve hırsızlık yüzünden bölgede asayiĢin bozulduğu gerekçesiyle kendisi de Çerkez olan Ahmet Anzavur’un Ġzmit’e mutasarrıf olarak gönderilmesini talep etmiĢlerdir. 567 Hükümet de bölgedeki kontrolü ele geçirmek ve bölgede Kuva-yı Milliye’nin oluĢmasına engel olmak amacıyla Ahmet Anzavur’u tayin etmiĢtir. Bundan dolayı da Ġzmit merkezi ve Adapazarı yöresinde Müdafaa-i Hukuk teĢkilatı ile Kuva-yı Milliye’nin oluĢması gecikmiĢtir. Ancak, Ġzmir’in iĢgalini protesto etmek amacıyla bir miting düzenlenebilmiĢtir. Halkın ulusal direniĢten yana tavır almasından dolayı Ahmet Anzavur da bu görevinde fazla kalamamıĢtır. Hükümet, Anzavur’u 19 Haziran 1919’da, Ġzmir’in iĢgalinden sonra bölgedeki Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyetlerinin merkezi haline gelen Balıkesir’e tayin etmiĢtir.568 566 Milli Mücadelenin karĢısında olan Mahmut Mahir Bey, Ġzmit’ten sonra, Gelibolu, Afyon ve Çanakkale mutasarrıflığı görevlerinde bulunmuĢ ve görev yaptığı heryerde faaliyetleri ile huzursuzluk çıkmasına neden olmuĢtur. Bu nedenle de daha sonra, Yüzellilikler Listesinde “Çanakkale Mutasarrıfı Mahmut Mahir” Ģeklinde yer almıĢtır. TBMM Gizli Celse Zabıtları, C.4, Ankara 1985, s. 442. 567 Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s. 21; Sofuoğlu, Kuva-yı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu 1919-1921, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1994, s. 73. 568 Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s. 22, Sofuoğlu, Kuva-yı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu 1919-1921, s.73-74. 234 Ahmet Anzavur’dan sonra Kocaeli mutasarrıflığını Anzavur’un vekil olarak bıraktığı Çerkez Ġbrahim Bey yürütmüĢtür. 10 Ağustos 1919’da Kocaeli Mutasarrıflığına Bitlis eski Vali Vekili ve Wilson Prensipleri Cemiyeti taraftarı Ali Suat Bey atanmıĢtır.569 Ali Suat Bey, Sivas Kongresi’nin bütün komutanlara ve illere gönderdiği Ġstanbul Hükümeti ile idari iliĢkilerin ve Ġstanbul ile her türlü haberleĢmenin tamamen kesilmesini bildiren genel tebliğine rağmen iliĢkileri kesmemiĢtir.570 Oysa, 30 Eylül 1919 tarihine kadar Ġzmit Ģehri hariç bütün kazaları Ġstanbul Hükümeti ile iliĢkilerini kesmiĢlerdi.571 Ali Suat Bey, Mustafa Kemal PaĢa ile olan telgraflaĢmalarının sonunda, kendisinden 3 Ekim 1919 günü Cuma namazı içtimaına kadar süre istemiĢtir. Mustafa Kemal PaĢa da Suat Bey’e “İzmit gibi vatanseverlerin sığınağı olan bir şehirde ne asker, ne memur ve ne de herhangi bir vatanseverin hariç kalmasını zaten tasavvur etmiyoruz. Bu konuda fazla açıklama istemeye lüzum kalmadığı kanaatiyle yarınki Cuma namazı içtimaına kadar beklemeyi uygun görüyoruz…” cevabını vermiştir.572 Suat Bey, Mustafa Kemal ile yaptığı bu telgraf görüĢmesinden sonra, Ġstanbul Hükümeti ve Kuva-yı Milliye ile olan iliĢkisini koparmadan ikisi arasında denge siyaseti izlemeyi tercih etmiĢtir. Ġzmit’te I. Tümen Komutanı olan Kaymakam Asım Bey, Ali Fuat PaĢa’nın daveti üzerine Bilecik’te yapılan (aralarında Albay Bekir Sami Bey’in de yer aldığı) bir toplantıya katılmıĢtır. 14 Ekim 1919’da yapılan bu toplantıda, Bolu ve Ġzmit livalarının komutanlığını Asım Bey’in yapmasına karar verilmiĢtir. Yapılan 569 Erdeha, a.g.m., s. 34; Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s. 22. 570 Nutuk, C.I, s. 141-142. 571 Nutuk, C.I , s. 191. 572 Nutuk, C.III, Vesika s. 121-122. 235 görevlendirmeye göre, komutanlar asayiĢin sağlanması, milli teĢkilatın takviyesi ve birliğin sürdürülmesi açısından birbirleriyle iletiĢim halinde bulunacaklar ve iĢbirliği yapacaklardı. Asım Bey, kara ve denizden birçok vasıta sağlayarak güvenli konaklama yerleri kuracak, Ġstanbul’un göndereceği silah ve cephanenin Ali Fuat PaĢa’nın emirlerine göre, iç bölgelere ulaĢtırılmasını sağlayacaktı.573 Bu görevlendirmeye rağmen, Mustafa Kemal PaĢa, Ġzmit Mutasarrıfı Suat Beyle yaptığı telgraf görüĢmeleri sırasında I. Tümen Komutanı Asım Bey’le de görüĢmüĢtü. Asım Bey’in tutumu Suat Bey’in tutumundan farklı olmamıĢtır. 574 a. Rum ve Ermeni Çetelerinin Faaliyetleri Mondros Mütarekesinden sonra, 13 Kasım’da Ġstanbul’a gelen Ġtilaf Donanmasında Yunan zırhlısının da bulunması, 18 Kasım’da Yunan Amirali Kakoladis’in Beyoğlu Yunan Kulübünde tahrik edici konuĢması, Rum kiliselerinde yapılan ayinlere bir kısım Ġtilaf Devletleri subaylarının da katılması gibi geliĢmelerden cesaret alan bölgedeki Rum ve Ermeniler taĢkınlıklarda bulunmuĢlardır.575 Rum ve Ermenilerin taĢkınlıklarının ardı arkası kesilmemiĢ, iĢgal edilen bölgelerde çeteler kurarak Türk köylerine saldırmaya baĢlamıĢlardır. Özellikle Anadolu’ya kaçırılan silah ve cephanenin yolunu kesmek isteyen Ġngiliz kuvvetlerine yardımcı olmuĢlardır. Ġstanbul’dan itibaren Bakkalköy’le PaĢaköy’ün Hristiyanları silahlandırılmıĢtı. Rum çetelerinin en zalimleri PaĢaköylü Mitli Kaptan çetesi, Çakır 573 Sabahattin Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s. 27. 574 Nutuk, c. I, 193-194; C.III, Vesika: 123-126. 575 Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s.23. 236 Yorgi çetesi ve Mavri Mira Komitesinin elebaĢısı olan Todori’nin çetesiydi. Rum çetelerinin saldırılarına karĢı koymak amacıyla “Milli Alemdar Müfrezesi” kurulmuĢtu ve bu çetecilerin bir kısmını ortadan kaldırmıĢtı. Ġzmit ve çevresinde Yeniköy Rumlarından oluĢmuĢ çeteler de vardı. Yeniköy Rumları, daha önceden Ġzmit ve Kandıra köylerinde çobanlık, değirmencilik gibi iĢler yaptıklarından bölgeyi ve bölge halkını iyi tanıyorlardı. Ġzmit ve çevresinde eĢkıyalık yapan Ermeni çetelerinden Vahan çetesi, Antranik çetesi ve Karamürselli Artin çetesi Türkler üzerinde her türlü zalimliği yapıyorlardı.576 Rum ve Ermeni Patrikhaneleri de Rum ve Ermenilerin örgütlenmesinde büyük rol oynamıĢtır. Mütarekenin imzalanmasından sonra askerden dönen vatansever Tük gençleri, Rum ve Ermeni çetelerinin baskın ve tecavüzlerine engel olmak için kendi aralarından birlikler kurarak bu çetelere karĢı harekete geçmiĢlerdir. Kurulan ilk birliklerin baĢıbozuk ve düzensiz faaliyetlerde bulunmalarına rağmen, sonradan daha düzenli hareket etmiĢlerdir. Bu Ģekilde kurulan ilk birlik, Ġzmit’in karĢısındaki Yeniköy ve Yazlık’ta kurulmuĢ ve bulunduğu bölgeyi çetelerden kurtarmıĢtı.577 b. Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri Ġzmit-Adapazarı bölgesinde kurulan ilk milli teĢkilat, Trakya PaĢaeli Müdafaa-i Heyet-i Osmaniyesi’nin Adapazarı ġubesidir. Merkezi Edirne’de olan cemiyetin Trakya dıĢındaki tek Ģubesi 27 Aralık 1918’de Adapazarı’nda 576 Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s.11-13. 577 Özel, a.g.e., s. 13. 237 kurulmuĢtu.578 Adapazarı’nda ayrıca Ġzmir Redd-i Ġlhak Cemiyeti’nin bir Ģubesi açılmıĢtı. ġube Ġzmir’in iĢgalini bir telgrafla protesto etmiĢti. Adapazarı Kaymakamı Tahir Bey vatansever bir kiĢi olmasına rağmen, baĢlangıçta Kuva-yı Milliye’yi desteklemekten kaçınmıĢ, Anadolu’da toplanan kongreler aracılığıyla kaymakamlığa gönderilen Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Heyetlerinin kurulmasıyla ilgili telgrafları saklamıĢtı. Fakat Adapazarı telgraf memuru bu telgrafların içeriklerini vatansever kiĢilere iletmiĢti. Erzurum ve Sivas Kongreleriyle ilgili haberler bu Ģekilde öğrenilmiĢti. 579 Bolu Jandarma Taburu Komutanı BinbaĢı Emin Fikri Bey, Adapazarı Jandarma Bölüğü Komutanı YüzbaĢı Abdurrahman Bey’e580 bir telgraf göndererek, Adapazarı’nın milli harekete katılmasını, Ġzmit Mutasarrıfı ile Adapazarı Kaymakamı engellemeye devam ederlerse, her ikisinin de tutuklanarak Bolu’ya gönderilmelerini bildirmiĢti. Ayrıca bu konuda Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal PaĢa’dan da emir alan Abdurrahman Bey, 28 Eylül 1919’da, Adapazarı ileri gelenlerini çağırarak, Emin Fikri Bey’in telgrafını okumuĢ ve toplantıya katılanların ulusal direniĢe katılmalarını istemiĢti. Toplantıya katılan Kaymakam Tahir Bey’e ve o sırada Adapazarı’nda bulunan mutasarrıf Suat Bey’e de aynı isteğini bildirmiĢti.581 578 Özel, Milli Mücadelede Ġzmit-Adapazarı ve Atatürk, s. 48. 579 Özel, a.g.e., s. 49. 580 Adapazarı Jandarma Bölük Komutanı YüzbaĢı Abdurrahman Efendi ile Adapazarı Jandarma Bölüğü Hendek Takım Komutanı Teğmen Fehmi Efendi’nin adları Kuva-yı Milliye’ye Katılanlar Listesinde yer almaktadır. Hamdi Atamer, Kuva-yı Milliye’ye Katılanların Listesi, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı 4, 1968, s.8. 581 Özel, a.g.e., s.49. 238 Halk bölgede asayiĢin bozulması, eĢkıyalığın artması ve hükümetin kötü tutumu yüzünden Damat Ferit Hükümetine tepki duyuyordu. Bu nedenle Abdurrahman Bey’in sözleri topluluk üzerinde etkili olduğu için toplantı daha sonra birçok kiĢinin katılımıyla devam etmiĢti. Toplantıda tarafsız kalma düĢüncesi de ortaya atılmıĢtı. Özellikle zenginler Ġstanbul Hükümetini tanımamakla beraber, ulusal direniĢe katılmaktan çekinmiĢler, bu yüzden Adapazarı’nda tarafsız bir hükümetin kurulması fikrini yaymaya çalıĢmıĢlardı.582 Toplantının sonunda “İstanbul Hükümetini tanımayacağız, bağımsız bir vaziyet alacağız.” Ģeklinde oluĢturulan telgraf metni, “İstanbul Hükümetini tanımıyoruz. Milli harekete katılacağız” olarak değiĢtirilmiĢti. Böylece Adapazarı’nda Kaymakam Tahir Bey’in baĢkanlığında Sırrı Bey, Fuat Bey, Çerkes Sait Bey, Koçzade Mahmut Bey, tüccardan Hasan Cavit Bey, Arapzade Cevat Bey, Metozade Hüseyin Bey’den oluĢan bir müdafaa heyeti kurulmuĢtu. Bu sırada Adapazarlılar padiĢaha bağlılık telgrafı çekmek isteyen Düzce’lilere “Biz milli harekete katıldık. Sizin böyle bir telgraf çekmenize müsaade edemeyiz.” diyerek engel olmuĢlardı.583 Adapazarı’nda ilk Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin 4 Mart 1920’den sonra kurulduğu tahmin edilmektedir. Mustafa Kemal PaĢa’nın aynı tarihli bildirisi üzerine yurdun her köĢesinden yeni hükümetin milli isteklere uygun nitelikte kurulmasına iliĢkin saraya ve Meclis-i Mebusan’a telgraf çeken kuruluĢlar arasında Adapazarı Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin adına rastlanmamaktadır. Adapazarı’ndan çekilen 5 Mart 1920 tarihli telgrafta Ģu isimler yer almaktaydı: Adapazarı Belediye Reisi fahri, 582 Özel, a.g.e., s. 49-50. 583 Apak, a.g.e., s.155-156. 239 Müderris Harun, eĢraftan Ali Faik, Adil, Hasan, Mehmet Sıtkı, tüccardan Metozade Hüseyin, Fikri, Ömer, Faik, fabrika müdürü Necmettin, dava vekili Ġbrahim emekli BinbaĢı Ġsmail Hakkı 584 Adapazarı’nın Ġstanbul Hükümeti ile bağlantısını keserek Kuva-yı Milliye’ye katıldığı günlerde Geyve’de de Hafız Fuat Efendi’nin baĢkanlığında Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuĢtu. Cemiyet, Kaymakam Hazım Bey, Jandarma Komutanı Esat Bey, Burhanettin Çelebi, Rıza Bey (ġahin), Safer Bey’den oluĢmuĢtur. Cemiyet ilk iĢ olarak Ġstanbul Hükümetine ve Ġzmit Mutasarrıflığına birer telgraf göndererek, meĢru bir hükümet kurulana kadar kendilerini tanımayacaklarını bildirmiĢ ve Ġstanbul ve Ġzmit ile her türlü haberleĢmeyi kesmiĢti. Geyve’de ayrıca, gayrimüslim çetelerin saldırılarına karĢı koymak amacıyla “Mehmet Çelebi Taburu” adı altında milis taburu kurulmuĢ, komutanlığına da Hafız Fuat Efendi getirilmiĢti. 585 Hendek Müdafaa-i Hukuk Kurulu ise sonradan Rize mebusu olan Rauf Bey tarafından kurulmuĢtur. ġefik Kahvecioğlu baĢkanlığındaki kurulda Hacı Mehmet (Keskin), Hacı Ali (Dinçer), Molla Mehmet Ardahan, öğretmen Arif Beyler bulunuyordu. Arif Bey kurulun kâtipliğini yapmıĢtı. Cemiyetin baĢkanlığını Ali Bey yürütmüĢtü.586 Ġzmit’teki ilk Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ise Ali Suat Bey’in mutasarrıflığı döneminde Hacı Ali Bey’in baĢkanlığında kurulmuĢtur.587 KuruluĢ tarihi olarak bir tarih belirtilmemekle birlikte, cemiyetin 6 ġubat 1920 tarihli Hakimiyet-i Milliye 584 585 Özel, Milli Mücadelede Ġzmit-Adapazarı ve Atatürk, s. 51. Özel, Milli Mücadelede Ġzmit-Adapazarı ve Atatürk, s. 51; Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s. 33-34; Rifat Yüce, Kocaeli Tarih ve Rehberi, Ġzmit 1945, s.98-99. 586 Özel, Milli Mücadelede Ġzmit-Adapazarı ve Atatürk, s. 52. 587 Yüce, a.g.e., s. 70. 240 gazetesinde yayımlanan bildirisine dayanarak, en geç ġubat 1920’de kurulduğunu kabul edebiliriz. c. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu Kocaeli yarımadası, Ġstanbul ve Boğazlar bölgesine tampon bölge olduğu için, daha önce de değinildiği gibi mütarekeden sonra Ġstanbul’a donanmalarını gönderen Ġtilaf Devletleri hemen ardından Ġzmit’e de donanma ve asker göndererek burayı kontrol altına almaya baĢlamıĢlardı. Ayrıca, Ġngilizler Kocaeli ve çevresindeki Rum nüfusunu çoğaltma, buradaki Türkleri baskı altına alarak onları göçe zorlama, bölgedeki asayiĢi bozarak bölgenin iĢgaline zemin hazırlama gibi faaliyetlere giriĢmiĢlerdir. Bölgede bu amaçla oluĢturulan Rum ve Ermeni çetelerine karĢı koyacak güçte yeterli bir teĢkilatlanma da bulunmuyordu. Ġttihat ve Terakki’nin dağılmasını önlemek, faaliyet ve etkinliğini sürdürebilmek amacıyla Ġstanbul’da kurulan Karakol Cemiyeti588 daha sonra, Ġstanbul ve çevresinde silahlı teĢkilat oluĢturarak, Rum ve Ermeni çetelerine karĢı koymak ve Anadolu’da oluĢan ulusal direniĢ için gerekli silah, cephane ve eleman sağlayarak Anadolu’ya sevk etmek amaçlarını gütmüĢtür. Zürcher’e göre, cemiyetin “birbiriyle ilintili iki amacı vardı. Bir tanesi Türk halkını ve özellikle liderleri ülkeyi terk ettikten sonra ülkede kalan Ġttihatçıları Ġtilaf Devletlerinin ve Hıristiyan 588 Bazı kaynaklarda 13 Kasım 1919’da kurulduğu belirtilmekte, Fethi Tevetoğlu’na göre ise tam kuruluĢ tarihi 1918 yılı Ekim ayı sonu veya Kasım baĢına kadar gitmektedir. Fethi Tevetoğlu, Milli Mücadele Yıllarındaki KuruluĢlar, TTK Yay., Ankara 1991, s. 1-50; Tarık Zafer Tunaya’ya göre ise, Ġstanbul’da Müdafaa-i Hukuk davasını desteklemek amacıyla kurulan Karakol Cemiyeti Kasım 1919’da kurulmuĢtur. Tunaya, a.g.e., s. 520. 241 azınlıkların misillemelerinden korumaktı. Bunu yapmanın en emin yolu da bu kiĢileri, Ġtilaf kuvvetlerinin iĢgalindeki yörelerden (özellikle Ġstanbul’dan) Anadolu’ya geçirmekti…” Diğer amaç da, “ülkenin iĢgal altında olmayan kısımlarında bir direniĢ hareketi kurmak ve bir kadro oluĢturacak en yetenekli kiĢileri Anadolu’ya göndererek bu hareketi olabildiğince güçlendirmek.”589 Karakol Cemiyeti adlı bu yer altı örgütü, Zürcher’in de ifade ettiği bu amaçlar doğrultusunda Ġstanbul’dan Anadolu’ya silah kaçırma ve Kuva-yı Milliye için eleman sağlama konularında önemli rol oynamıĢtır. Bu cemiyetin kurucuları Kurmay Albay Kara Vasıf Bey, Davavekili Refik Ġsmail Bey, Emekli YüzbaĢı Baha Said Bey, Kemalettin Sami PaĢa, Kurmay Albay Galatalı ġevket Bey, Sevkiyatçı Ali Rıza, Albay Edip Servet’tir. 590 Karakol Cemiyeti’nin Anadolu ile iletiĢim ve haberleĢmesinden Albay Galatalı ġevket Bey sorumluydu. Albay Kara Vasıf Bey, Kuva-yı Milliye’den yana olan önemli kiĢilerle Anadolu arasındaki iletiĢimi sağlıyordu. Kemalettin Sami Bey askeri iĢlerden, Sevkiyatçı Ali Rıza Bey ise mavnacı ve diğer nakliyatçılardan sorumluydu.591 Cemiyet, Ġstanbul’un Anadolu yakasında da teĢkilatlanarak; Maltepe Endaht (AtıĢ) Mektebi Komutanlığı’na atanan Yenibahçeli ġükrü Bey’in baĢkanlığında Üsküdar grubunu oluĢturmuĢtur. Üsküdar grubu Ġstanbul ile Anadolu arasındaki silah ve malzemelerin gizli olarak yapılacak nakil iĢlerinden sorumluydu. ġükrü Bey, bu 589 Erik Jan Zürcher, Milli Mücadelede Ġttihatçılık, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 2003, s. 128. 590 Türk Ġstiklal Harbi C.II, 2. Kısım, s. 62; Tevetoğlu’na göre, Cemiyetin ilk kurucuları: Kurmay Albay Kara Vasıf Bey, Davavekili Refik Ġsmail Bey, Emekli YüzbaĢı Baha Sait Bey idi. Tevetoğlu, a.g.e., s. 4. 591 Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 2. Kısım, s. 63. 242 gizli nakil iĢlerini yürütebilmek için Kocaeli Bölgesi Kuva-yı Milliye Komutanlığını üzerine almıĢtı. 592 Kadıköy, Gebze, Ġzmit ve Adapazarı’nda yapılan teĢkilatlanmaya göre: Yenibahçeli ġükrü Bey’e bağlı olarak, Kadıköy mıntıkasına Orhan Veysel Bey, Beykoz Mıntıkasına Korsan Murat Bey, ġile Mıntıkasına Yusuf Ziya (ġahap) Bey, Kartal Mıntıkasına Topçu BinbaĢı Divitçilerli Ġhsan Bey, Gebze Mıntıkasına Piyade YüzbaĢı Dayı Mesut (Gürbüz), Kefken Mıntıkasına Ġpsiz Recep Reis, Adapazarı Mıntıkasına da KuĢçubaĢı EĢref Bey görevlendirilmiĢlerdir. Bunlara bağlı olarak, seyyar gruplar da oluĢturulmuĢtur. Bu gruplar, Maltepe Endaht Mektebi Talim Heyetinden YüzbaĢı Fehmi (Yavuz), aynı heyetten YüzbaĢı Hulusi (Demir), Teğmen Kazım, Kadıköy itfaiyesinden Teğmen Ali, Teğmen Küçük Osman, Süvari Teğmeni Bedri Kumandanlığında faaliyet göstermiĢlerdir. Gezici kuvvetlerin harekâtında Üsküdar Jandarma Kumandanı BinbaĢı Remzi, Mülhakı Atıf, Gebze Jandarma Kumandanı Nail, Kartal Jandarma Kumandanı Ġzzet, Ġzmit Jandarma Kumandanı Kerim Beyler’in de yardımları olmuĢtur.593 Daha önceden TeĢkilat-ı Mahsusa’da çalıĢmıĢ kiĢilerden Yahya Kaptan, Bulgar Sadık, Hüsamettin (Ertürk) Bey, Kurmay YüzbaĢı Manisalı Cemal Bey’ler de milis teĢkilatı kurmak üzere görevlendirilmiĢlerdir.594 Ayrıca Adapazarı’na yerleĢmiĢ olan YüzbaĢı Ramiz Bey, Trabzon’lu Doktor YüzbaĢı Raif Bey ve Hopa’lı YüzbaĢı Rauf Bey de Adapazarı’nda görevlendirilmiĢlerdir. 592 Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 2. Kısım, s. 63; Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, Temel Yayınları, Ġstanbul 2000, s. 416. 593 Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s. 33; Dr. Fahri Can, “İlk Mukavemet Nasıl Kuruldu”, Yakın Tarihimiz, C.I, Sayı: 11-13, s. 29. 594 Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s.33. 243 Görevlendirilen bu kiĢiler, bölgelerinin ileri gelenleriyle görüĢerek teĢkilatı geniĢletmeye çalıĢmıĢlar, Rum ve Ermeni çeteleriyle baĢıbozuk Türk çetelerine karĢı kendiliğinden oluĢan silahlı gruplardan milis teĢkilatı oluĢturmuĢlardır. Bu Ģekilde Gebze’de görevli olan Fahri Bey (Can), Kara Aslan ve Sarı Aslan çetelerinden bir milis örgütü oluĢturmuĢtur.595 Süvari Albayı Atıf ve Doktor YüzbaĢı Raif Beyler de Karadeniz sahillerinde tuz kaçakçılığı yapan Ġpsiz Recep’i Karasu bölgesinde görevlendirmiĢlerdir.596 Böylece, Ġstanbul’un Anadolu yakasından Kocaeli’yi içine alan Adapazarı, Karasu ve Kefken’e kadar olan bölgede YüzbaĢı Nail, Yahya Kaptan, Bulgar Sadık, Büyük Aslan, Küçük Aslan, Sarı Aslan, Gebzeli Rıfat Kaptan, Dayko, Gebze’de Yarbay Süleyman Askeri’nin “Osmancık Müfrezeleri” kurulmuĢtur. Ayrıca Adapazarı’nda YüzbaĢı Ġlyas (Kalkavan), BinbaĢı Hafız Mehmet Ragıp, Halit Molla, Metozade Hüseyin, Kandıra’da Halit Pehlivan, Rıfat Molla, Geyve’de Hafız Fuat, Geyveli ġevket, Kocaeli’nden Osmaniye’li ġeref’in Gülbayrak ve Süleyman Kaptan müfreze ve milis teĢkilatları oluĢturulmuĢtur. Bu milislerden Adapazarı’nda kurulanlara Adapazarı Jandarma Bölük Kumandanı YüzbaĢı Abdurrahman ve aynı bölüğün Hendek Takım Komutanı Teğmen Fehmi Efendi yardımcı olmuĢlardır.597 595 Can, a g.m., s. 394. 596 Can, a.g.m., s. 394-395; Sofuoğlu; Kuva-yı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu 1919-1921, s. 70-71. 597 Enver Behnan ġapolyo, Kuva-yı Milliye Tarihi, Ankara 1957, s. 124-125 Ġhsan Birinci, Mili Mücadele İçin Kurulan Önemli Cemiyet ve Çeteler, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı:10, 11 Eylül 1971, s. 55; Atamer, a.g.m., s.8. 244 Hasan KardaĢko, Ġnegöl’ün Mesudiye Köyünden Nuri, Alemdarlı Tahir, ReĢadiye Köyünden Osman da “Milli Alemdar Müfrezesini” kurmuĢlardır.598 OluĢturulan bu milis örgütlerine silah ve cephane temini ilk etapta Maltepe Endaht Mektebi, Kadıköy Ġtfaiye Bölüğü ve Nadir Ağa Çiftliği’nden sağlanmıĢtır. Daha sonra silah ve cephane yetersiz kalınca, Boğaz istihkâmları olan alçak ve yüksek bataryalı Keçilik, Kılburnu, Poyraz, Fener, Riva, Harmankaya, Alacamağra Burnu Tabyaları’ndan alınmıĢtır.599 Kurulan bu milis teĢkilatları bölgenin Kuva-yı Milliye’sini oluĢturmuĢtur. d. Yahya Kaptan Sivas Kongresi’nde seçilen Heyet-i Temsiliye de bölgede silahlı müfrezeler oluĢturulmasına ve oluĢturulan milli müfrezelere güvenilir komutan ve subayların yardım ederek Rum çeteleriyle mücadele edilmesine karar vermiĢti. 600 Bu amaçla kurulan ve hareket eden müfrezelerden en önemlisi ve en güçlüsü “Yahya Kaptan Müfrezesi”ydi. Karargâhını TavĢancıl’da kuran Yahya Kaptan kısa sürede bölgedeki Rum çetelerini temizlemiĢ ve Büyük Arslan çetesini kendisine bağlayarak bölgenin güvenliğini sağlamıĢtı. Sayısı ikibine yaklaĢan mevcuduyla Kocaeli Yarımadasında Kuva-yı Milliyenin en büyük gücü haline gelmiĢti.601 598 Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s.17. 599 Can, a.g.m., s.29. 600 Nutuk, C.I, s. 310. 601 Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s. 18. 245 Yahya Kaptan, Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal PaĢa’ya 3-4 Ekim 1919 tarihlerinde çektiği telgraflarla emrinde olduğunu bildirmiĢ,602 bu tarihten yaklaĢık 3 ay sonra 8 Ocak 1920’de Ġstanbul Hükümetinin TavĢancıl’a gönderdiği kuvvetler tarafından Ģehit edilmiĢti.603 Yenibahçeli ġükrü Bey Gebze’ye, Yahya Kaptan’ın bölgedeki silahlı kuvvetlerin baĢına getirildiği ve kendisine her türlü yardımın yapılmasını bildiren bir mektup göndermiĢtir. Ardından Gebze Jandarma Komutanı YüzbaĢı Nail Bey, Yahya Kaptan’ın oturduğu eve jandarma telefonu çektirmiĢ ve bütün karakollara onu tanımalarını emretmiĢti. Bu geliĢmeler Yahya Kaptan’ı bölgede önemli bir konuma getirmiĢti. Yahya Kaptan’ın baĢarıları ve kazandığı ün, baĢlangıçta kendisine yardım eden YüzbaĢı Nail Bey’i kıskandırmıĢ ve bu durum ikisi arasında bir rekabete neden olmuĢtur. Aralarındaki bu rekabet ciddi bir anlaĢmazlığa dönüĢmüĢtür. Bu anlaĢmazlıklar Ġttihatçı olan Nail Bey’le sınırlı kalmamıĢ ve kendisiyle aynı doğrultudaki arkadaĢları da Yahya Kaptan’a düĢmanca tavır sergilemeye baĢlamıĢtır.604 Bu kiĢiler, Mustafa Kemal PaĢa’ya telgraf çekerek Yahya Kaptan’a iftirada bulunmuĢlardır.605 20.11.1919, 24.11.1919, 27.12.1919 tarihlerinde Mustafa Kemal PaĢa’ya çekilen bu telgraflarda, Yahya Kaptan için özetle Ģu suçlamalar yer alıyordu: ÇeĢitli fenalıklara cüret etmek, suçsuz adam öldürmek, bucak müdürünü dövmek, köylerde gasp suçu iĢlemek, Kartal ve Gebze havalisindeki asayiĢsizliğin baĢlıca 602 Nutuk, C.I, s. 310-311. 603 Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s. 18. 604 Özel, a.g.e., s. 19. 605 Bu kiĢiler, Kara Vasıf Bey, Çanakkale Mevki-i Müstahkem Komutanı Albay ġevket ve Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Temsiliyesi Reisi BinbaĢı Ahmet Necati’dir. 246 sebebi olmak, Gebze Ġdare Heyetini tanımamak, hükümetin nüfuzunu kötüye kullanarak halka zulüm yapmak, son zamanlarda kendisine yapılan nasihatleri dinlememek, Kuva-yı Milliye aleyhinde olduğu bilinen Üsküdar Mutasarrıfı ile çok sıkı iliĢkisi bulunan Gebze Kaymakamı ile samimi olmak.606 Buna karĢılık Yahya Kaptan da Mustafa Kemal PaĢa’ya 26.11.1919’da çektiği telgrafında BinbaĢı Necati Bey’in hareketlerinin Kuva-yı Milliye’yi kötü duruma düĢürdüğünü bildirmiĢtir.607 I.Tümen Komutanı RüĢtü Bey’in Mustafa Kemal PaĢa’ya gönderdiği 25.11.1919 ve 5.12.1919 tarihli telgraflarda Yahya Kaptan’a karĢı yapılan suçlamaların asılsız olduğu ortaya çıkmıĢtır. ĠĢin aslı ise Ģuydu: BinbaĢı Necati Bey, Ģahsi çıkar sağlamak amacıyla Yahya Kaptan’ı ortadan kaldırmayı planlamıĢ, ancak Yahya Kaptan durumu fark ederek kendisini kurtarmıĢtı. Necati Bey, Maltepe AtıĢ Okulunda muvazzaf subay olduğu halde kendisini Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti baĢkanı yapmıĢ ve Kuva-yı Milliye adına Küçük Arslan Çetesi vasıtasıyla herkesi soydurmuĢtu. YüzbaĢı Nail Bey de Necati Bey’le ortak hareket ediyordu.608 Mustafa Kemal PaĢa, RüĢtü Bey’in verdiği bilgiler doğrultusunda, durumu Harbiye Nazırı Cemal PaĢa’ya bildirmiĢ, bu iki subayın zararlı olmayacakları yerlere atanmalarını istemiĢti.609 Durumu ayrıca Ġstanbul’daki Albay ġevket Bey’e de bildirmiĢti.610 Kara Vasıf Bey ile Albay ġevket Bey 27.12.1919 tarihli cevabi telgraflarında: Yahya Kaptan, arkadaĢı Kara Arslan ve Sadık Çeteleri ile birlikte 606 Nutuk, C.I, s. 415-423. 607 Nutuk, C.I. s. 419. 608 Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s. 20. 609 Nutuk, C.III, Vesika: 202. 610 Nutuk, C.III, Vesika: 203. 247 Kartal ve Gebze çevresindeki asayiĢsizliğin sorumlusu olarak gösterilerek, Yahya Kaptan’a yöneltilen daha önce belirttiğimiz suçlamalar tekrarlanmıĢtı. Ayrıca, Necati Bey’in bölgede milli teĢkilatı kurmuĢ bir Kuva-yı Milliyeci olduğu ve iki subayın naklinden vazgeçilmesi, Kuva-yı Milliyeci subayları harcamaya çalıĢan Üsküdar Mutasarrıfı ile Gebze Kaymakamı’nın baĢka yerlere nakledilmeleri, Yahya Kaptan ile Büyük Arslan’ın silahlarını iade etmeleri ve cepheye gitmeleri Ģartıyla affedilmeleri istenmiĢti.611 Mustafa Kemal PaĢa, 2.1.1920’de RüĢtü Bey’e telgraf çekerek, kendisine Ġstanbul’dan verilen cevabı özetlemiĢ, durumun bir kez daha araĢtırılıp incelenmesini ve sonucun bildirilmesini istemiĢti. RüĢtü Bey, cevabında önceki görüĢlerinin doğruluğunda ısrar etmiĢ ve Kuva-yı Milliye’nin aleyhinde olduğu bilinen Gebze Kaymakamı Nurettin Bey de Yahya Kaptan’ın lehindeki bu görüĢleri doğrulamıĢtır.612 Mustafa Kemal PaĢa’ya RüĢtü Bey’in bu telgrafı ulaĢmadan, Yahya Kaptan’ın Ġstanbul’dan gelen askeri bir birlik tarafından TavĢancıl’da kuĢatıldığı haberi gelmiĢti.613 Yahya Kaptan, 8 Ocak 1920’de kendisini kuĢatan kuvvetlere teslim olmuĢ ve aynı gün öldürülmüĢtü.614 Mustafa Kemal PaĢa Yahya Kaptan’ın kuĢatıldığını öğrendiğinde, Ġzmit’teki I. Tümen Komutanı RüĢtü Bey’e baĢvurarak kurtarılmasını istemiĢti.615 Ayrıca 611 Nutuk, C.III, Vesika: 203. 612 Nutuk, C. I, s. 419-421. 613 Nutuk, C.I, s. 427. 614 ATASE ArĢivi ĠSH., K: 58, G: 47, B: 47-2; Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s. 22. 615 Nutuk, C.III, Vesika: 206. 248 Gebze Müdafaa-i Hukuk BaĢkanı Hacı Ali ve Kaymakam Fevzi Bey de Yahya Kaptan’ı kurtarmak için giriĢimde bulunmuĢlarsa da616 baĢarılı olunamamıĢtır. Bölgedeki Türk eĢkıya çetelerini de kendi kontrolüne alarak Kuva-yı Milliye’nin geliĢip büyümesini sağlaması ve Rum çetelerini ortadan kaldırması Yahya Kaptan’ın önemli bir güç haline gelmesine neden olmuĢtur. Bu durum Ġstanbul’daki iĢgalcileri özellikle Ġngilizleri telaĢa düĢürmüĢtü. Çünkü Rum çetelerinin birer birer ortadan kaldırılmasıyla bölgedeki müttefiklerinden yoksun kalmıĢ oluyorlardı. Bu nedenle de Yahya Kaptan’ı büyük bir tehlike olarak görmüĢler ve hükümete baskı yaparak Yahya Kaptan’ın ortadan kaldırılmasını istemiĢlerdir. Hükümet de Yahya Kaptan’ı yakalamak için harekete geçmiĢ, Nail Bey ve arkadaĢları da hükümete destek olmuĢlardı. Yahya Kaptan’ın Ģehit edilmesinin sonuçlarını, Ġzmit Mebusu Sırrı Bey (Bellioğlu) Mustafa Kemal PaĢa’ya gönderdiği telgrafında Ģöyle belirtmiĢtir: “Bu olayla Kuva-yı Milliye’ye büyük bir darbe vurulmuş oldu. Gebze’de kurulan Kuva-yı Milliye’nin başsız kalması bölgenin korku içinde kalmasına neden olacaktır. Bölge halkının Kuva-yı Milliye’nin dayanağı olarak gördükleri Yahya Kaptan’ın öldürülmesi kamuoyunu karıştırmıştır. Bu olay, hükümetin bundan sonra Kuva-yı Milliye’ye karşı alacağı düşmanca tutumun delili sayılmaktadır. Yabancılar da Kuva-yı Milliye’nin hükümet gözünde bir değeri olmadığı ve yok edilebileceği kanısına varacaklardır.”617 Yahya Kaptan’ın öldürülmesiyle Kocaeli Yarımadasında Kuva-yı Milliye'nin gücü önemli ölçüde azalmıĢtı. Çünkü halkın gözünde Yahya Kaptan demek Kuva-yı 616 Nutuk, C.I, s. 435. 617 Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s. 23-24. 249 Milliye demekti. Kocaeli yarımadasında Kuva-yı Milliye’nin zayıflamasıyla Ġtilaf Devletleri Ġstanbul’da daha rahat hareket etmeye baĢlamıĢlardı. 20 Ocak 1920’de Kuva-yı Milliye yanlısı olarak gördükleri Cemal ve Cevdet PaĢaların istifalarını isteyerek bölgedeki güçlerini pekiĢtirmiĢ oldular. Sonuç olarak, Kocaeli Yarımadasında Kuva-yı Milliye’nin doğuĢuyla Ġzmit’in batı ve kuzeybatı bölgelerindeki Rum ve Ermeni çeteleri temizlenmiĢ, eĢkıyalık yapan Türk çeteleri disiplin altına alınarak Kuva-yı Milliye’ye dahil edilmiĢti. Kocaeli Kuva-yı Milliyesi yarımada boyunca Ġstanbul-Anadolu koridorunu açık tutmuĢtu. Ġstanbul’dan karayolu ile kaçırılan silah, cephane ve her türlü savaĢ malzemesini Anadolu’ya kaçırmıĢtı. Özellikle Ġstanbul’un iĢgalinden sonra da Anadolu’ya geçmek isteyen sivil, asker milli mücadele yanlısı vatanseverlere destek olmuĢlardı. 250 C. Karadeniz Bölgesi’nde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu I. Trabzon ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu618 Doğu Karadeniz’in ya da bu bölgeyi temsil eden Trabzon vilayetinin ulusal direniĢteki rolünü ve Kuva-yı Milliye’nin oluĢumunu anlayabilmek için bölgedeki “Pontus Sorunu” nu ve tarihsel geliĢimini ana hatlarıyla değerlendirmemiz gerekmektedir. a. Pontus Sorunu ve Tarihsel GeliĢimi Karadeniz bölgesinde Pontus Rum devletinin kurulması tasarısının baĢlangıcı 19. Yüzyılın ilk yarısına kadar uzanmaktadır. Etnik-i Eterya (Filik-i Eterya)’nın ortaya çıkıĢı,619 Yunan ayaklanması ve Yunan devletinin kurulması bu tasarıyı baĢlatıcı olaylardır. Anadolu’da, Pontusçuların ilk toplanma yeri Ġnebolu’da halkın Manastır adını verdiği bir tepede Amerika Rum göçmenlerinden rahip Klematios tarafından 618 Mütareke döneminde, Trabzon Vilayetinin içine Rize ve GümüĢhane livaları ile Giresun ile Ordu kazaları girmekteydi. Samsun (eski adı ile Canik) müstakil iva idi. 1914 nüfus istatistiğine göre, Trabzon vilayetinin nüfusu 1 milyon 122 bin civarında idi. Bu nüfusun 921 bini Ġslam, 161 bini Rum ve 37 bini de Ermeniydi. Bkz. Kamil Erdeha, Milli Mücadelede Vilayetler ve Valiler, Remzi Kitabevi, Ġstanbul 1975, s. 43-44, 175, Bu çalıĢmada konunun bütünlüğü itibariyle Canik müstakil livası da Trabzon vilayeti içinde ele alınmıĢtır. 619 1814 yılında Odesa’da ikisi Rum, biri Bulgar olmak üzere üç tüccar tarafından kurulmuĢtur. Faaliyet programının 7. maddesinde Pontus Rum Devletinin kurulması yer almaktadır. 251 oluĢturulmuĢ,620 ilk Pontus cemiyeti ise 1904 yılında Merzifon Amerikan Kolejinde gizli olarak kurulmuĢtu. Rumlar, o tarihte Merzifon Amerikan Kolejinde biri “Rum Ġrfanperver Kulübü” diğeri “Pontus Kulübü” adıyla iki kulüp kurmuĢlar ve daha sonra buna bir de musiki kısmı eklenerek “Pontus Cemiyeti” adı altında bir dernek meydana getirmiĢlerdir. Bu ilk gizli dernek Samsun, Merzifon, Trabzon, GümüĢhane, Amasya, Giresun, Ordu gibi Ģehirlerde yapılacak büyük ve geniĢ teĢkilatın temeli niteliğindedir.621 Pontus teĢkilatı, Ġkinci MeĢrutiyetle birlikte Yunanistan ile bölgenin tütünü ve misyonerlik faaliyetleri ile ilgilenen Amerika BirleĢik Devletlerinin desteğinde daha geniĢ çapta örgütlenmiĢtir. Bu çerçevede Fatsa, Ġnebolu, Kayseri, KırĢehir, Havza, Bafra, Sinop, Ürgüp, Tokat ve ÇarĢamba Ģubeleri bulunan “Müdafaa-i MeĢruta Cemiyeti” 1908 yılında Samsun’da kurulmuĢtur.622 Ayrıca aynı amaçlarla kurulan baĢka cemiyetler de vardır. Bunlar: Trabzon’da “Pontus Muavenet Cemiyeti” Samsun’da “Muhacirin Cemiyeti” ile Teceddüd ve Ġhya Cemiyeti”, Amasya’da “Mukaddes Anadolu Rum Cemiyeti”dir.623 Pontus Cemiyeti 1909 yılında Trabzon Metropoliti yoluyla Atina’daki Küçük Asya 620 Nutuk, C.II, s. 836. Nutuk’ta ilk Pontus ictimagahının ne zaman kurulduğuna iliĢkin bir bilgi verilmemiĢ, buna karĢın Mahmut Goloğlu, Anadolu’nun Milli Devleti Pontus, Ankara 1973, s. 236’da 1904 yılını vermiĢtir. 621 Yılmaz Kurt (Yayına Hazırlayan), Pontus Meselesi, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yay., Ankara- 1995, s. 51. Bu eser, 1338 (1922) yılında Matbuat Müdüriyet-i Umumiyesi tarafından yayınlanan “Pontus Meselesi” adlı eserin günümüz Türkçesine çevrilmiĢ basımıdır. 622 623 Pontus Meselesi, s. 45-46; Türk Ġstiklal Harbi C. VI, s. 138; Tansel, a.g.e., C.I, s. 91. Pontus Meselesi, s. 64; Rezzan Ünalp, Mondros Mütarekesi Döneminde (1918-1919) Trabzon ve Yöresinde Yaşanan Ayrılıkçı Rum Faaliyetleri ve Türk Halkının Karşı Mücadelesi, Askeri Tarih AraĢtırmaları Dergisi, Yıl: 7, Sayı: 13, ġubat 2009, s. 88. 252 (Asya-i Suğra) Cemiyetinin emri altına girmiĢ, ertesi yıl “Pontus” adlı bir risale yayımlayarak faaliyetlerini daha da geniĢletmiĢti.624 Pontus Rum Devleti’nin kurulması hayali I. Dünya SavaĢının baĢlamasıyla birlikte Rusya’nın ve Rusya’daki Yunan siyasi temsilcilerin giriĢimleriyle çetecilik hareketleri Ģekline dönüĢmüĢtü. Askerden kaçan Rumların kurduğu Pontus çeteleri Türk ve Müslüman nüfusu azaltmak için Türk ve Müslümanları öldürmüĢler, köylerini yakıp yıkmıĢlardı. Batum’da oluĢturulan gizli bir komite aracılığıyla gizlice silah ve cephane gönderilerek bölgedeki Rumların çete625 faaliyetlerine destek olmuĢtur. I. Dünya SavaĢı sırasında, Rusların Nisan 1916’da Trabzon’a girmesiyle Trabzon için iki yıl sürecek esaret dönemi baĢlamıĢ oldu. Bu dönem aynı zamanda Rum ve Ermeni çetelerinin mezalimi dolayısıyla Trabzonluların göç etmek zorunda kaldığı bir dönem olmuĢtur.626 Trabzon’da Pontusçuluk faaliyetleri özellikle Rus iĢgali sırasında açığa çıkmıĢtı. Silahlanan Rum köylüleri Rus subaylarının komutasında Müslümanların köylerini yağmalayıp yakmaya ve Müslüman halkı öldürmeye baĢlamıĢlardı. Rusya’daki Rumlarla bu bölgede yerleĢmiĢ Anadolulu tüccar Rumlar Kafkasya ve Batum’da toplanarak, Rum asıllı bir subay komutasında bir tümen oluĢturmuĢlardı. Pontus Hükümetinin kurulması için Trabzon ve yöresine çıkarılacak olan bu tümen 624 Pontus Meselesi, s.51; Bayar, a.g.e., C.V, s. 1457; Sabahattin Özel, Milli Mücadelede Trabzon, TTK Yay., Ankara 1991, s. 32. 625 I. Dünya SavaĢı yıllarında Rum çetelerinden en önemli iki tanesi Bafra çevresinde görülmüĢtür. Bafra, Samsun, Alaçam, Kavak mıntıklarına hakim bir mevkide bulunan Nebiyan Dağı Pontusçu çetelerin merkeziydi. Çete faaliyetlerinin yoğun olduğu bir diğer bölge ÇarĢamba ve Terme mıntıkasıydı. Ünalp, a.g.m., s. 90. 626 Özel, a.g.e., s. 33. 253 BolĢeviklerin Kafkasya’yı iĢgalleri üzerine dağılmak zorunda kalmıĢ, geriye kalanlar Anadolu’ya geçerek buradaki çetelerin komutasını devralmıĢlardı. Rusya’daki Pontus faaliyetleri daha sonra Batum’da Pontus Milli Meclisinin kurulmasıyla sonuçlanmıĢtı. BolĢeviklerin Kafkasya’yı iĢgali ile Rusların çekilmek zorunda kalmaları üzerine bölgede Türk egemenliği kurulmuĢtu. Pontusçuluk faaliyetleri, bu dönemde yeniden gizli olarak yürütülmüĢtü Pontusçu Rumlar eski gizli çalıĢma Ģekillerine dönmüĢler; faaliyetlerini kilise, okul, ticarethane ve kulüplerde sürdürmüĢlerdi.627 Venizelos Paris BarıĢ Konferansında Pontus projesini benimsememiĢ görünmesine karĢın, Pontus Rum devletinin kurulması tasarısı “Megali Idea”nın amaçları arasında yer alıyordu.628 Bu konuda Yunanistan’ın Anadolu’nun içindeki en önemli destekçileri Patrikhane, yabancı okullar ve misyonerlik kuruluĢlarıydı. Yunanistan’ın ve bu kuruluĢların yapmak istediği; Anadolu’da yaĢayan Rumları ayaklandırarak ülkede karıĢıklık çıkarmak ve böylece Avrupa’nın müdahalesini sağlamaktı. I. Dünya SavaĢının sona ermesinden sonra, Mondros AteĢkes AntlaĢması ile Türk donanması etkisiz hale getirilince Ġtilaf Devletleri ve Yunanistan Karadeniz kıyılarına serbestçe girip çıkarak bölgedeki Rumları kıĢkırtmıĢlar ve onlara her türlü yardımı sağlamıĢlardır. Ġtilaf Devletleri, mütarekenin 24. maddesine dayanarak, Pontus ve Ermeni komitelerini harekete geçirip kargaĢalık çıkartarak Doğu 627 Pontus Meselesi, s. 53, 121; 18 Aralık 1919’da Batum’da Pontus Rum Hükümetinin kurulduğuna iliĢkin bkz. Nutuk C.II, s. 838. 628 Pontus Meselesi, s. 55-57. 254 Anadolu’yu iĢgal ettikten sonra iç kısımda bir Ermenistan kıyı kesiminde de Pontus devletini kurmayı amaçlamıĢtı.629 Pontus Sorunu, mütarekeden sonra Paris BarıĢ Konferansının gündemine alındığından bu sorunla ilgili siyasi faaliyetlerin ağırlık merkezi Avrupa olmuĢtu. Pontus Rum Cumhuriyeti kurulması tasarısının Paris BarıĢ Konferansında görüĢülmesi için Pontusçuların yoğun çabalarına rağmen, Yunan BaĢbakanı Venizelos’un 30 Aralık 1918’de BarıĢ Konferansına verdiği resmi muhtırasında Pontus Cumhuriyetinin kurulması isteği yer almamaktaydı. Venizelos muhtırasında, Trabzon’u denize çıkıĢ kapısı olarak Ermenilere bırakmayı ve Ermeni devletinin Pontus Rumlarını yönetimi altına almasını istemiĢti.630 Venizelos’un, nüfusunun ancak % 4,5’u Ermeni olan Trabzon vilayetini Ermenilere bırakmak istemesi Türkiye’ye karĢı giriĢeceği bir savaĢta müttefik kazanmak amacıyla açıklanabilir.631 Venizelos’un BarıĢ Konferansındaki bu tutumu Pontusçuları hayal kırıklığına uğratsa da Pontus faaliyetlerinde herhangi bir aksamaya neden olmamıĢtı. Hatta Kostantin Konstantinides 28 Ocak 1919’da Atina’da Pontuslular komitesine bir mektup göndererek, Yunan Hükümetini Pontus meselesine ilgi göstermemekle 629 Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 35. 630 Venizelos’un muhtırasında Pontus meselesiyle ilgili olarak Ģu hususlar yer almaktaydı: “Ermeni eyaletleri ile Rus Ermenistan’ı Milletler Cemiyeti’ne bağlı büyük bir devletin mandası altına konulmak üzere bağımsız bir devlet haline getirilmelidir. Trabzon Vilayeti de bu Ermeni devletine bağlanabilir. Böylece 350.000 kiĢilik kesif Rum topluluğu kendi sınırları içinde Türk idaresinden bundan böyle kurtulma imkanına kavuĢmuĢ olacaktır. Aynı Ģekilde 70.000 Rumu ve mühim sayıda Ermeni ahaliyi barındıran Adana vilayeti de daha haklı sebeplerle bu Ermeni devletine dahil edilebilir. Harry N. Howard, Paris-San Remo-Sevr’de Türkiye’yi Yok Etme Planları, çev: Müge Yılmaz, BTTD Sayı: 35, Ġstanbul (Ağustos-1970), 38-39. 631 Türk Ġstiklal Harbi, C. III Doğu Cephesi (1919-1921), Ankara 1965, s. 15. 255 suçlamıĢtı. Karadeniz bölgesindeki bazı Rumlar da ġubat 1919’da Ġstanbul’daki Ġngiliz Yüksek Komiserine “Rum Karadeniz Cumhuriyeti” kurulmasını isteklerini açıklayan bir önerge göndermiĢlerdi.632 Ayrıca Trabzon’da Pontus Rum Cumhuriyetinin kurulmasını amaçlayan “Pontus” adlı Rumca bir gazete633 çıkarılmıĢtı. Ġstanbul’da Rumca yayınlanan gazete ilk sayısında Trabzon vilayetinde Rum Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlamak amacıyla kurulduğunu açıkça ilan etmiĢti. Pontus’la ilgili siyasi faaliyetlerin öncülüğünü Avrupa’da Kostantin Konstantinides yaparken, Anadolu’da ise Patrikhane ve patrikhaneden sonra içerideki teĢkilatın baĢkanı olan Hrisantos yürütüyordu.634 Hrisantos, kendilerinin eski Pontus krallığının mirasçısı oldukları iddiasıyla hareket ederek “Pontus Cumhuriyeti kurulması için hararetli propaganda yapıyordu. Tasarılarına göre, kurulacak Pontus devletinin baĢkenti Trabzon olacak, güneyde GümüĢhane’yi içine alacak ve batıda Kastamonu-Sinop yöresine kadar uzanacaktır. Bu tasarılarını gerçekleĢtirmek üzere Karadeniz kıyılarında yaĢayan Rum halk arasından Avrupa’nın çeĢitli merkezlerine heyetler gönderilmiĢtir.635 Hrisantos, Pontus Cumhuriyeti kurulması ile ilgili tasarısını 2 Mayıs 1919 tarihinde Paris BarıĢ Konferansına sunmuĢtu. “Karadeniz Meselesi” baĢlığını taĢıyan muhtırada636 özetle, “…Rusya kıyılarıyla Kafkasya’ya göç edenlerin eklenmesiyle kendisinin belirlediği 632 Sonyel, a.g.e., s. 39. 633 Nutuk, C.II, s. 838. 634 Pontus Meselesi, s. 72. 635 636 Vakit, 25 Mart 1919, 511. Pontus Meselesi, s. 105-107; Mahmut Goloğlu, Erzurum Kongresi, Türkiye ĠĢ Bankası Kütür Yayınları, Ġstanbul 2006, Ek 4, s. 161-164; Karabekir, a.g.e., s. 29-30. 256 Pontus mıntıkasında yaĢayan Rumların sayısının 850 bin kiĢiyi bulduğu, buna karĢılık aynı bölgedeki 836 bin Müslümandan ancak 340 bininin hakiki Türk olduğu ayrıca 50 bini Trabzon vilayetinde olan 78.000 Ermeninin yaĢadığı ileri sürülmekteydi. Müslüman nüfus hakiki Türk, Sürmeneli, Kafkasyalı, Oflu, Sitavriyon gibi kısımlara ayrılarak Türk nüfusu az gösterilmeye çalıĢılmıĢtır. Bu duruma göre bölgedeki Rum nüfusunun bağımsız bir Rum devleti kurmaya yetecek kadar ve Türk nüfusuna oranla fazla olduğu belirtilmiĢtir.637 Venizelos’un daha önceden Paris BarıĢ Konferansına verdiği muhtırasına638 bakıldığında, Yunan BaĢbakanının çıkarları gereği Pontus projesini yeterince savunmadığı görülmektedir. 637 Trabzon vilayetindeki Türk ve Müslüman nüfusla Rum nüfusun miktarları hakkında çeĢitli kaynaklarda verilen rakamlar Ģöyledir: 921.128 Müslüman, 201.918 Rum ve Ermeni (Yunanistan’ın Müddeiyatı Arasında Trabzon, Yenigün, 5 Mart 1919, 181.); 921.128 Müslüman, 161574 Rum (Tasvir-i Efkar, 24 Aralık 1918, 2600); Ermenilerin Adana ve Trabzon vilayetlerinin bazı kısımları hakkındaki iddialarına karĢı Osmanlı Hükümeti tarafından 12 ġubat 1919’da Ġtilaf Devletlerine verilen muhtırada Trabzon vilayetindeki Müslüman nüfus 1.187078’dir. (Vakit, 3 Mart 1919, 489) Türk Ġstiklal Harbi adlı eserde, günümüz il yapısına dayanarak verdiği Türk istatistiklerine göre Trabzon vilayetinde 317.000 Müslüman, Ermeniler de dahil olmak üzere 60.000 Hıristiyan, Giresun’da 190.000 Müslüman, 10.000 Hıristiyan bulunuyordu. Türk Ġstiklal Harbi, C. VI, s. 285-286 Bütün bu istatistiklere göre, bölgedeki Türk ve Müslüman nüfus Hıristiyan nüfusa oranla ezici bir çoğunluğa sahiptir. 638 Venizelos, Trabzon, Sivas, Kastamonu vilayetlerinden oluĢan bir Pontus tanımının yapıldığı muhtırasında Hrisantos’un verdiği bilgilerden farklı bilgiler öne sürmekteydi. Fener Patrikhanesinin resmi Türk istatistiklerine dayanarak verilen nüfus rakamlarına göre: 353.533’ü Trabzon vilayetinde olmak üzere 477.828 Rum, 957.866’sı Trabzon vilayetinde olmak üzere 2.735.815 Türk bulunuyordu. Kitsikis, a.g.e., s. 31. 257 Sonuç olarak ne Hrisantos’un ne de Venizelos’un Paris BarıĢ Konferansına sundukları Pontus projeleri Ġtilaf Devletleri tarafından ciddiye alınmamıĢtır. Mütareke döneminde Trabzon ve çevresinde önceleri Rusların teĢkilatlandırdığı Pontus çeteciliğini örgütleme görevini Yunanistan devralmıĢtı. Bu amaçla bölgeye gönderilen subay heyetleri yabancı Salibiahmerleriyle görevlendirilmiĢti.639 Aynı amaçla Ġstanbul Galata’da Minerva Hanında “Rum Muhacirleri Merkez Komisyonu” adıyla faaliyet gösteren gerçekte Etnik-i Eterya’nın Ģubesi olarak “Kordos” gizli adını taĢıyan komite kurulmuĢtu.640 Bu dönemde Pontusçuluk faaliyetlerinden bir diğeri de Trabzon ve çevresine Kafkasya’dan, Rusya’nın Karadeniz sahillerinden ve Osmanlı Devleti’nin diğer bölgelerinden Rum göçmenler getirerek iskân ettirip, bölgede Rum nüfusunun artmasını sağlamaya çalıĢmaktı. Mütarekenin ilk altı ayında Trabzon’a 8000’den fazla Rum göçmeni gelmiĢti.641 Sonraki dönemde de Trabzon ve yöresine Rum göçmenlerin ve göçmen kılığındaki çetecilerin çıkarılmasına devam edilmiĢti. 18 Ocak 1919’da açılan Paris BarıĢ Konferansında Türkiye topraklarının parçalanması ve paylaĢılması gündeme geldiğinde Trabzon üzerinde Ermeni emellerinin olduğu anlaĢılmıĢtı. Ermenilerin 12 ġubat’ta verdikleri muhtıralarında Trabzon da yer almaktaydı. Ermenilerin Trabzon’u istemelerinin bir nedeni, Ermeni muhtırasında bağımsız bir Ermenistan için talep edilen topraklar arasında Trabzon’un 639 640 Nutuk, C.II, s. 838. Sandragos takma adını kullanan Yunanlı Manul Jozukas’un baĢkanlığında faaliyet gösteren cemiyet Yunan hükümetinin maddi manevi desteğini görüyordu. Ertuğrul Zekai Ökte, Yunanistan’ın İstanbul’da Kurduğu Gizli İhtilal Cemiyeti (Kordus) BTTD Sayı: 40 Ġstanbul (Ocak 1971) s. 23; Tansel, a.g.e., C.I, s. 92; Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 41 641 Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 173. 258 da bulunmasıydı. Bir diğer nedeni ise, kurulması tasarlanan Ermeni Cumhuriyeti’nin Karadeniz kıyısında bir limana ihtiyacının bulunmasıydı. 642 Trabzon’daki Ermeni nüfusu doğu illerimizdeki Ermeni nüfusundan da düĢük bir düzeydeydi. Bundan dolayı Ermeniler de Rumlar gibi çetecilik faaliyetlerinde bulunmuĢlar ve dıĢarıdan göçmen getirterek bölgedeki Ermeni nüfusunu artırmaya çalıĢmıĢlardı. 643 Ermeniler, Paris BarıĢ Konferansına sundukları Büyük Ermenistan Projesinde Trabzon üzerindeki isteklerini açıklamıĢlar ve bu konuda Yunanistan ile anlaĢmıĢlardı. Fakat bu konuda Pontusçu Rumların tepkisiyle karĢılaĢmıĢlardı. b. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Trabzon ve çevresi KurtuluĢ SavaĢında ulusal direniĢin ilk oluĢtuğu ve teĢkilatlandığı bölgelerden biri olmuĢtu. Trabzon ve çevresi halkını direniĢe yönlendiren neden, Mondros Mütarekesi sonrasında Pontus Rum Devleti kurulması tasarısını gerçekleĢtirmek amacıyla yapılan her türlü siyasi ve çetecilik faaliyetleri ile Paris BarıĢ Konferansında Ermenilerin Trabzon üzerindeki istekleri olmuĢtur. I. Dünya SavaĢı sırasında iki yıl süren Rus iĢgali döneminde Rum ve Ermeni çetecilerin yaptıkları iĢkence ve zulümler yüzünden bölgenin Türk ve Müslüman halkı çok acı tecrübeler yaĢamıĢtı. Bu durum da halkın direniĢe var gücüyle 642 Sonyel, a.g.e., s. 21. 643 15. Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir PaĢa’nın 30 Temmuz 1919 tarihli Harbiye Nezareti’ne çektiği Ģifreli telgrafında göçmen kıyafetinde bir çok Ermeni komitecinin Trabzon’a geldiğini ve bunların sayısının 950.200 olduğunu belirtmektedir. Ermeni ve Rum çetecilerin Trabzon’a girmesine engel olunmadığı takdirde, Trabzon’da da bir Ġzmir hadisesinin yaĢanabileceğinden endiĢe ettiğini bildirmiĢtir. HTVD., Sayı: 8, Vesika: 177. 259 katılmasında itici güç olmuĢtur. Trabzon ve çevresinde ulusal direniĢ fikrini tetikleyen en büyük etmen ise Ġzmir’in Yunanlılar tarafından iĢgaliydi. Trabzon, liman Ģehri olması dolayısıyla dıĢa açık bir Ģehir özelliği taĢımaktaydı. Bu nedenle, bölgede birçoğu yüksek tahsil yapmıĢ aydın bir kesim bulunuyordu. Bu aydınlar, milletin haklarının korunması için gazeteler çıkararak halkı aydınlatmaya çalıĢmıĢlar, cemiyetler kurarak kongreler düzenlemiĢlerdi. Mütareke sonrasında aydınların ulusal direniĢ yolunda attıkları ilk önemli adım, 10 Aralık 1918’de Ġstikbal gazetesini çıkarmalarıydı. Gazete Faik Ahmet Bey ve Mehmet Salih (Ongan) kurmuĢlardı.644 Gazete uzun süre Yorgo Mihailidi adlı bir Rumun matbaasında basılmıĢtı. Bundan dolayı gazete yayınlarının aksamaması için yazılarında dikkatli bir tutum izlemiĢtir. Aynı matbaada Pontus propagandası yapan Epuhi gazetesi de basılmaktaydı. Ġzmir’in iĢgaliyle birlikte, Rum yazarların engellemesiyle gazetenin yayınlarında aksamalar olmuĢtu. Nitekim, bu durum Ġstikbal gazetesini çıkaranları kendi matbaalarını kurmaya teĢvik etmiĢ ve gazete 1920 yılında Faik Ahmet Bey’in kendi matbaasında basılmaya baĢlanmıĢtı.645 Ġstikbal gazetesi Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin kurulmasına da öncülük etmiĢti. Trabzonluların, ulusal direniĢin sözcülüğünü yapan bir gazeteye kavuĢmalarından sonra, direniĢin teĢkilatlanması yolunda attıkları önem bir adım da Evliye-i Selase’de yapılan kongreye katılmaları olmuĢtur. Büyük Ardahan Kongresi’nde (7-9 Ocak 1919) Trabzon’da “Ġstikbal” ve “Ġkbal” adıyla çıkan; 644 Ömer Sami CoĢar, Milli Mücadele Basını, Ġstanbul 1964, s. 217, Faik Ahmet Barutçu, Siyasi Hatıralar, Milli Mücadeleden Demokrasiye, 21.Yüzyıl Yayınları, Ankara 2001, s. 14. 645 Barutçu, a.g.e., s. 15; CoĢar, a.g.e., s. 219, 221. 260 Batum’da “Sada-yı Millet” ve Erzurum’da “Albayrak” adlarıyla yayınlanacak gazetelerle ulusal direniĢ yolunda halkı uyarma ve her türlü yayın ve resmi belgelerle ulusal hakları tanıtma kararı alınmıĢtı. Kars Kongresi’nde (17-18 Ocak 1919) Trabzon teĢkilatına Alay Komutanı Ali Rıza Bey ile Barutçuzade Hacı Ahmet Efendi seçilmiĢti. 646 Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti 12 ġubat 1919’da kurulmuĢtur. Cemiyetin kuruluĢ tarihi konusunda çeĢitli kaynaklarda farklı bilgiler mevcuttur.647 Cemiyetin kurucuları tarafından 10 ġubat 1919’da yapılan toplantının ardından valiliğe verilen cemiyetin beyanname ve tüzüğünün üzerinde 12 ġubat 1919 tarihi bulunduğu için tüzüğün onay tarihi olan 12 ġubat tarihini cemiyetin kuruluĢ tarihi olarak almak daha akla yatkın ve geçerli görünmektedir. 646 647 Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 55. Cemiyetin kuruluĢ tarihi konusunda konu ile ilgili kaynaklarda farklı ifadelere göz atarsak: Bu konuda, Tarık Zafer Tunaya 12 ġubat tarihini vermiĢtir. Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler, Ġstanbul 1952, s. 506; Barutçu anılarında cemiyetin nizamnamesinin olduğu gibi vermiĢtir. Burada nizamnamenin üzerinde tarih olarak 12 ġubat 1919 geçmektedir. Barutçu, a.g.e., s. 80; Ġzzet Öztoprak da aynı Ģekilde 12 ġubat tarihini vermektedir. Ġzzet Öztoprak, “Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti” Birinci Tarih Boyunca Karadeniz Kongresi Bildirileri, 13-17 Ekim 1986, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Samsun 1988, s. 339; 12 ġubat tarihini veren diğer kaynaklar: Mesut Çapa, Pontus Meselesi: Trabzon ve Giresun’da Milli Mücadele, Ankara, 1993, s. 65 ve Goloğlu, Erzurum Kongresi, s.17; ancak Milli Mücadelede Trabzon ve Mustafa Kemal Paşa, adlı eserinde (s.15) Aralık 1918 olarak farklı bir tarih vermiĢtir. Sabahattin Özel, cemiyetin kuruluĢ tarihi olarak, cemiyet reisi Ziya (Murathanzade) imzasıyla Trabzon’dan gönderilen ve aynı Ģekliye Ġkdam’da yayınlanan metne dayanarak 10 ġubat tarihini vermektedir. Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s.62; Tayyip Gökbilgin de Milli Mücadele Başlarken adlı eserinde, yanlıĢ olarak cemiyetin kuruluĢ tarihini Mart 1919 olarak göstermiĢtir. (C.I. s. 75). 261 Cemiyet, yerel direniĢ amacıyla kurulmuĢ olmasına rağmen, faaliyetleriyle ulusal direniĢe destek olmuĢ ve Erzurum Kongresi’nin toplanmasına öncülük eden iki cemiyetten bir olmuĢtur. Cemiyetin kurucuları: Barutçuzade Ahmet Efendi, Barutçuzade Faik Bey (Faik Ahmet), Hafız Mehmed, Eyüpzade Ġzzet, Eyüpzade Ömer Fevzi, Abonozzade Hüseyin, Murathanzade Ziya, Nemlizade Sabri, Nemlizade ġevki, Çulhazade Kadri, Hatipzade Emin, Hacıalihafızzade Mehmed Salih, Kazazzade Hüseyin, Mollabekirzade Mehmed Ali, Müftüzade Hacı Mehmed, SubaĢızade Münir, Zehirzade Zühdü, Hocazade Ġbrahim Cüdi, Kulaksızzade Ġbrahim, Ustazade Nazmi Bey’dir.648 BaĢkanlığına Barutçuzade Hoca Ahmet Efendi getirilmiĢtir. Cemiyetin fikirlerini yayma görevini de Barutçuzade Ahmet Efendi’nin oğlu Faik Ahmet Bey ve sahibi olduğu Ġstikbal gazetesi üstlenmiĢtir.649 Cemiyet tüzüğünün650 4. maddesi gereğince, 9 kiĢilik bir idare heyeti (yönetim kurulu) ile 11 kiĢiden oluĢan heyet-i merkeziye (merkez kurulu) seçilmiĢtir.651 648 Mahmut Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 18-19; Tarık Zafer Tunaya’nın verdiği kurucu listesi 17 kiĢidir. Bu listede, Barutçuzade Hacı Ahmed Efendi, Hatipzade Emin ve Kazazede Hüseyin adlarına yer verilmemiĢ, Goloğlu’nun Mollabekirzade olarak verdiği isim Mollabekirzade Mehmed Avni olarak geçmektedir. Bkz. Tunaya, a.g.e., s. 506. 649 Goloğlu, Erzurum Kongresi, a.g.e., s. 20 650 Cemiyetin tüzüğü için Goloğlu, a.g.e., s. 155-156; Barutçu, a.g.e., s. 79-80; Ġstiklal, 4 Mart 1919, No: 72, s. 2; Tunaya, a.g.e., s. 508. 651 Cemiyetin merkez kurulu üyeleri: Barutçuzade Ahmed, Eyübzade, Eyübzade Ömer Fevzi, Abanozzade Hüseyin, Murathanzade Ziya, Nemlizade Sabri, Hatipzade Emin, Kazazzade Hüseyin, Hacıalihafızzade Mehmed Salih, Mollabekirzade Mehmed Ali, Müftüzade Mehmed; yönetim kurulu üyeleri: Hafız Mehmed, Barutçuzade Faik, Çulhazade Kadri, Nemlizade ġevki, SubaĢızade Münir, Zehizade Zühdü, Hocazade Ġbrahim Cüdi, Kulaksızzade Ġbrahim, Ustazade Nazmi, Müftüzade Hacı Mehmet’tir. Goloğlu, Erzurum Kongresi, s.19-20; Tunaya, a.g.e., s. 506. 262 Cemiyetin kuruluĢ amaçları tüzüğünde Ģöyle belirtilmiĢtir: Trabzon vilayetinin Osmanlı Devleti’ne bağlılığını korumak amacıyla tarihi, sosyal, iktisadi ve ilmi belgelere ve istatistiklere dayanarak Ġtilaf hükümetleri ve temsilcilerine muhtıralar vermek, ulusal haklarımızı korumak için gerekli vasıtaları sağlamak, Wilson prensiplerine göre BarıĢ Konferansında ulusal haklarımızı korumak için gerektiğinde muhabir ve vekiller göndermek, eski ulusal haklarımızın ulusların kendi kaderlerini kendilerinin belirleme hak ve yetkilerine dayanarak ihlal edilmemesi konusunda etkili giriĢimlerde bulunmak. Ayrıca, cemiyetin kuruluĢ amaçlarından baĢka siyasetle meĢgul olmaması da karara bağlanmıĢtır. Cemiyetin kurucuları Trabzon’un güçlü Müslüman-Türk eĢraf kesiminden oluĢuyordu. Bu kesim ticaret yapmaları dolayısıyla yurtiçi-yurtdıĢı olayları yakında takip edebiliyorlardı. Aktif politikanın içinde olan eĢrafın büyük kısmı Ġttihatçıydı. Trabzon vilayetinde eĢraf kendi arasında Ġttihatçı ve Ġtilafçı olarak ikiye ayrılmıĢtı. Ġttihatçı grup “Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’ni kurmuĢ, Ġtilafçı grup ise merkezi Ġstanbul’da bulunan Trabzon ve Havalisi Ademi Merkeziyet Cemiyeti ile iliĢki kurarak onu desteklemiĢtir. Cemiyet tüzüğünün 9. maddesine göre, Ģube delegelerinden oluĢacak Ģekilde Trabzon’da altı ayda bir kongre düzenlenmesine karar verilmiĢtir. Bu amaçla, cemiyetin gerçekleĢtirdiği iki kongreden ilki 23 ġubat 1919’da yapılmıĢtır. 263 c. Birinci Trabzon Kongresi Birinci Trabzon Kongresi 23 ġubat 1919’da Nemlizadelerin Uzunsokak’taki evinde Trabzon müftüsü Ġmadeddin Efendinin baĢkanlığında yapılmıĢtır. Kongreye bütün ilçe delegeleriyle kurucu üyeler katılmıĢtır. Kongre Cemiyet’in amaçları doğrultusunda neler yapabileceği konusunda 652 görüĢtükten sonra, esas olarak Ģu kararları almıĢtır: - Ülkenin tanınmıĢ kimselerinden oluĢan bir heyetin bölgenin haklarını tarihi, sosyal, iktisadi ve istatistikî belgelere dayanarak savunmak için propaganda yapmak üzere Avrupa’ya gönderilmesi, - Avrupa’ya gönderilecek delegelerin belirlenmesi için beĢ kiĢilik bir heyetin Ġstanbul’a gönderilmesi (Bu beĢ kiĢilik heyet Ġtilaf Devletlerinin sempatisini kazanmıĢ kiĢilerden, özellikle eski elçilerden iki-üç kiĢiyi seçerek Paris’e gönderilmesini sağlayacaktı.) - Amaçlanan bu faaliyetlerin gerçekleĢtirilebilmesi için Cemiyet için toplanacak para ile bütçe ayarlanması. Cemiyet, kongrede alınan bu kararları uygulamak amacıyla, Ġstanbul’a gönderilecek beĢ delegenin seçimlerini yapmıĢtır. Buna göre, Hatipzade Emin, Eyubzade Ömer Fevzi ve Hacı Alizade Ġsmail Beyler’den oluĢan heyet Ġstanbul’a padiĢahla görüĢmeye gitmiĢlerdir. Delegeler, 652 kongre adına padiĢaha olan Ayrılan bütçe miktarı konusunda kaynaklarda değiĢik ifadeler bulunmaktadır. Kimi kaynaklara göre, Ayrılan bütçe 100.000 lira kadardır. Daha fazla harcama yapılması durumunda Merkez Kuruluna kongreyi toplantıya çağırması için yetki verilmiĢtir. Barutçu, a.g.e., s. 57; Özel, Milli Mücadelede Trabzon s. 64; Tarık Zafer Tunaya’ya göre ise, üç yüz lira kadar para toplanmıĢtır. Tunaya, a.g.e., s. 506. 264 bağlılıklarını ve Osmanlı Devleti’nden ayrılmama konusundaki kararlarını arz etmiĢlerdir.653 Cemiyet, kongrede alınan kararlar çerçevesinde sonuna kuruluĢ amaçlarını da eklediği bir beyanname yayınlamıĢtı. Beyannamede; Trabzon vilayetinin ve tüm ülkenin uğradığı yıkımdan, büyük çoğunluğu Türk ve Müslüman olan halkının geliĢmeye karĢı duyduğu isteğinden, bölgedeki Türk ve Müslüman halkın beĢ asırdır Hıristiyanlarla dostluk içinde yaĢadığından söz edilmiĢ, Wilson Ġlkelerinin uyandırdığı ümitten, cemiyetin BarıĢ Konferansında Trabzon vilayetini Osmanlı Devleti’nden ayırmak için çalıĢan Rum ve Ermenilerin haksız iddialarının ilmi belge ve vasıtalarla çürütülmesi için kurulduğu belirtilmiĢti. Ayrıca, unsurlar arasındaki sevgi ve dostluğa söz ve hareketle zerre kadar zarar verenlerin vatana ihanet suçunu iĢlemiĢ sayılacakları ifade edilmiĢti.654 Kongreyi topladıktan sonra cemiyet, bölgede kısa zamanda yaygınlaĢmıĢtı. Cemiyetin Rize Ģubesini Mataracızade Mehmed, Tuzcuzade Süleyman Tevfik, Lazoğlu Mustafa, Mataracızade Hakkı, Güvelioğlu Ahmed, Hacıömeroğlu Ahmet Efendiler kurmuĢlar, Giresun Ģubesini Dizdarzade EĢref Bey BaĢkanlığında, Öğretmen Niyazi Tayyıb, Mühendis Ġbrahim Hamdi, Doktor Ali Naci ve hukuk öğrencisi Ethem Nazif Beylerden oluĢmuĢtu. Of Ģubesi Sarıalizade Ömer Ağa ile yardımcısı Çakır Tahsin Ağa, Sürmene Ģubesi Ġsmail Çebizade Hacı Osman 653 PadiĢahla görüĢen bu heyet sonradan anlaĢıldığı üzere, kendi yetkilerini aĢan faaliyetlerde bulundukları için Kongre heyeti tarafından 23 Mayıs 1919’da heyetin görevleri sona erdirilmiĢtir. Aynı zamanda Avrupa’ya gönderilecek heyet için de Hariciye Nezaretine baĢvurulmasına rağmen, Ġzmir’in iĢgali üzerine Avrupa’ya heyet gönderme fikrinden vazgeçilmiĢtir. Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 65. 654 Söz, 26 Mart 1919; Öztoprak, a.g.m., s.342-343. 265 baĢkanlığında kurulmuĢtu. Ordu’daki teĢkilatlanmayı ise ÇamaĢlı Ġsmail Bey’le Ordu müftüsü Yusuf Ziyaeddin IĢık üstlenmiĢti.655 Nuri Ahmet Bey’in Işık dergisi ile Ali Naci Bey’in Karadeniz gazetesi yayınlarıyla Trabzon ve çevresinin direniĢine destek olmuĢlardır. d. Bölgede Kurulan Diğer Cemiyetler ve Faaliyetleri Trabzon Muhazafa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti ile çoğu zaman karıĢtırılan Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti, ulusal direniĢe zararlı cemiyetler arasında yer almaktadır. Cemiyet, Ocak 1919’da Ġstanbul’da kurulmuĢtu. Ġttihat ve Terakki ve Müdafaa-i Hukuk hareketine muhalif bir konumdaydı. Merkezi Ġstanbul’da bulunan Cemiyet, Rize ve Of’ta Ģubeler açmıĢ656 fakat etkili olamamıĢtı.657 Cemiyetin kurucu üyeleri, ġatırzade Hasan Hicabi Bey (BaĢkan), DerviĢ Kaptanzade Necati, MemiĢ PaĢazade MemiĢ Edhem, Süleyman Sudi, Esat, Mehmed Kamil, ġükrü, Besim beylerden oluĢuyordu.658 Cemiyet, program ve 655 Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 21. 656 Cemiyetin Of ġubesi Nazmi Nuri Efendi’nin giriĢimleriyle kurulmuĢtu. Nutuk, Cilt III, vesika: 6 Rize Ģubesi ise Tuzcuzade ġaban Efendi baĢkanlığında Kazancıoğlu Ġbrahim, Turnaoğlu Ġsmail, Tuzcuzade Hakkı, Taviloğlu Edhem ve Hacı Osman Efendiler kurmuĢtu. Goloğlu, a.g.e., Ek-2, s. 157. 657 Trabzon Valisi Mehmet Galip’in 9 Haziran 1919’da Mustafa Kemal’e gönderdiği cevabi telgrafında Trabzon’da böyle bir cemiyet olmadığını bildirmesi, cemiyetin Trabzon vilayetinde ne kadar etkisiz kaldığının bir göstergesidir. Bkz. Nutuk, Cilt III, Vesika: 6. 658 Nutuk, Cilt III, Vesika: 6; Goloğlu, a.g.e., Ek-2, s. 157. 266 beyannamesinde659 belirttiği gibi, yönetimde adem-i merkeziyetçi, saltanata bağlı ve Ġttihatçılığa karĢı bir politika güdüyordu. Aynı zamanda Hürriyet ve Ġtilaf Fırkasıyla iĢbirliği içinde olmuĢ ve hatta yan kuruluĢu olarak faaliyet göstermiĢtir.660 Cemiyetin idari adem-i merkeziyet fikri Pontusçu Rumların üzerinde etkili olmuĢtu. Hatta Pontusçu Rumların bir kısmı bağımsız bir Pontus devleti yerine Osmanlı Devleti idaresinde içiĢlerinde bağımsız bir Pontus Eyaleti düĢüncesine sıcak bakmıĢlar ve cemiyetle iĢbirliği içine girmiĢlerdir. Özelikle Giresun Metropoliti Lavrandiyos bu görüĢü benimsemiĢti. 661 Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti, Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin kurulmasından sonra devlet dairelerinde ve basında bu cemiyetle karıĢtırılmaya baĢlanmıĢtı. Bu nedenle Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti 30 Nisan 1919’da bir açıklama yaparak bu cemiyetle bir ilgisinin olmadığını açıkladı. Cemiyetin, iĢbirliği içinde olduğu Hürriyet ve Ġtilaf Partisine katılma kararı 26 Eylül 1919 tarihli gazetelerde açıklanmıĢtı.662 Pek bir faaliyet gösteremeyen bir cemiyet de Ġstanbul’da Trabzon ve Havalisi Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’ydi. Cemiyet, adem-i merkeziyetin değiĢik bir görüntüsüne sahipti. Cemiyetin 18 kiĢilik merkez kurulunda eski Harbiye Nazırı Abdullah PaĢa ile Çürüksulu Mahmut PaĢa ve Trabzonlu Doktor Müderris Kerim Sebati Bey gibi ülkenin tanınmıĢ kimseleri yer alıyordu.663 659 Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 251-258. 660 AkĢin, a.g.e., s. 508, 582; Tunaya, a.g.e. s. 359; CoĢar, Ġstiklal Harbi Gazetesi, 23 Temmuz 1919. 661 Goloğlu, a.g.e., s. 45. 662 Özel, a.g.e., s. 264, Ġkdam, 26 Eylül 1919, 8126; Alemdar, 26 Eylül 1919. 663 Goloğlu, a.g.e., s.67. 267 30 Mart 1919’da Ġstanbul’da kurulmuĢ olan Laz Tekâmül-ı Milliye Cemiyet-i Hayriyesi ise, hayır ve yardımlaĢma kurumu olarak kurulmuĢtu.664 Cemiyetin kurucuları Büyük Hasan PaĢazade, Ahmet Bey, Hasan Fikri Bey, Mehmet Kadri Bey, Hüsnü Efendi, Fahri Efendi’dir. Kurulduktan kısa bir süre sonra kapanmıĢ, Ġzmir’in iĢgalinden sonra yeniden kurularak faaliyete geçmesine rağmen, aktif olamamıĢtır. Trabzon-Rize Cemiyet-i Hayriyesi de, Laz Tekâmül-ü Milliye Cemiyeti Hayriyesi gibi savaĢta ailesini kaybetmiĢ yetim ve dullara yardım amacıyla 30 Ağustos 1919’da kurulmuĢtur. Cemiyet hiçbir siyasi partiyle iliĢkisi olmadan, tamamen yardım amaçlı kurulmuĢtur.665 e. Ġzmir’in ĠĢgalinin Trabzon ve Çevresindeki Yankıları Ġzmir’in iĢgali bütün yurtta duyulduğunda Anadolu’nun en ücra köĢelerinden iĢgale karĢı tepkiler geldiği gibi Trabzon ve çevresinden de aynı Ģekilde protestolar gelmiĢti. 16 Mayıs 1919’da Trabzon’un ileri gelenleri belediye dairesinde bir toplantı yaparak, Ġzmir’in iĢgalini protesto etmeye karar vermiĢlerdi. 666 Rum gazetecilerin engellemeleri yüzünden birkaç gün yayınlanamayan Ġstikbal gazetesi Ġzmir’in iĢgalinden dolayı Trabzon halkının duyduğu büyük acı ve üzüntüyü dile getirmiĢti.667 Trabzon halkı iĢgalin ilhak anlamına geldiğini düĢünerek çok büyük üzüntü ve endiĢeye kapılmıĢtı. Bu yüzden Ġstanbul’dan iĢgalin ilhak anlamına gelmediğini 664 Tunaya, a.g.e., s. 456. 665 Özel, a.g.e., s. 68. 666 CoĢar, Ġstiklal Harbi Gazetesi, 20 Mayıs 1919. 667 A.g.e., aynı yer. 268 anlatmak için Trabzon’a özel bir kurul gönderilmiĢti.668 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir PaĢa, Trabzonluların yapmak istedikleri protesto mitingine Rumların taĢkınlıklarına yol açmamak için izin vermemiĢti.669 Ordulular 16 Mayıs 1919’da Sadaret makamına “Ordu ilçesi bütün Türk ve Müslüman ahalisi adına belediye reisi Hacı Ġzzet” imzasıyla çektikleri telgraflarında: “Ġzmir vilayetinin hangi bir toprağına dikilecek Yunan bandırası Müslüman kalplerine saplanmıĢ bir hançer demektir. Bunu biz Türkler ve Müslümanlar bütün varlığımız ile büyük Ģiddetle reddediyor ve bu uğurda canımızı ve kanımızı feda edeceğimizi arz eyleriz.” Ģeklinde tepkilerini belirtmiĢlerdi.670 Giresunlular ise, 17 Mayıs’ta Belediye Reisi Osman Ağa (Topal Osman)’ın baĢkanlığında büyük bir miting düzenleyerek Ġzmir’in iĢgalini protesto etmiĢler,671 sadrazama ve padiĢaha protesto telgrafları göndermiĢlerdi.672 Tirebolulular 19 Mayıs’ta bir miting düzenleyerek Ġzmir’in iĢgalini protesto etmiĢler, protesto telgraflarında “haklarını son 668 669 Özel, a.g.e., s. 70, Ġkdam, 21 Mayıs 1919, 8003. Kazım Karabekir PaĢa ile Mustafa Kemal arasındaki yazıĢmalarda görüldüğü gibi, Kazım Karabekir PaĢa’nın bildirdiği üzere, protesto mitingine izin verilmemesinin nedeni, Rumların taĢkınlıklarına yol açmamak değil, protesto mitingi görüĢmelerinde bulunan Strati Polidis’in Rumların hiçbir Ģekilde gösteri yapmalarına izin verilmeyeceği vaadinde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Mustafa Kemal, yurdun heryerinde protesto gösterileri yapılırken böyle bir nedenden dolayı miting gösterilerine izin verilmemesini ve miting görüĢmelerine Strati Polidis’in katılmasını ciddiyetsizlik belirtisi saymıĢtır. Nutuk, C.I, s. 33; Nutuk C.III, Vesika:21. 670 Hamdi Atamer, Milli Direnme, BTTD., Sayı: 10, Ġstanbul (Temmuz 1968) s. 23. 671 CoĢar, Ġstiklal Harbi Gazetesi, 20 Mayıs 1919. 672 Goloğlu, a.g.e., s. 44. 269 nefeslerine kadar koruyacaklarını ve bunun için imkân elverdiği her türlü fedakârlığa hazır olduklarını bildirmiĢlerdi.673 Trabzon ve çevresi halkının Ġzmir’in iĢgaline karĢı mitingler düzenleyerek ve protesto telgrafları çekerek gösterdikleri tepkiye, bölgede kurulan cemiyetler de katılmıĢtı. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Ġzmir’in iĢgali üzerine 22 Mayıs’ta Trabzon’da Ġkinci Kongresi’ni toplamıĢtı.674 Kongrede iĢgale karĢı silahla karĢılık verilmesi, asker toplanması, bütün Doğu Anadolu’yu temsil edecek daha geniĢ bir kongrenin toplanması kararlaĢtırılmıĢtı. Bu kongrenin toplanmasını sağlamak için “Vilayat-ı ġarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti” Erzurum Ģubesi reisliğine, Van, Diyarbakır, Bitlis, Elazığ, Sivas Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine telgraflar çekilerek kongreye katılmaları istenmiĢ ve telgraflara heyecanlı cevaplar alınmıĢtır.675 f. Erzurum Kongresi Ġkinci Trabzon Kongresi görüĢmeleri sürerken, Vilayat-ı ġarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Erzurum Ģubesinden gelen 30 Mayıs 1919 tarihli telgrafta; “…ırki, dini, tarihi vahdet ile beraber mukadderatı müĢterek olan Trabzon ve Vilayat-ı ġarkiye’nin tevhid-i mesai etmesi… Erzurum’da veya bir diğer vilayette inikad edecek olan kongreye sizin de iĢtirakinizi teklif ediyoruz…” denilmiĢti. Bu telgrafa Trabzonlular tarafından aynı gün verilen cevapta “…Birkaç günden beri 673 Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 71; Ġkdam, 22 Mayıs 1919, 8004. 674 Sabahattin Selek, Anadolu Ġhtilali, KastaĢ Yay., Ġstanbul 2004, s. 102; Tunaya, a.g.e., s. 507. 675 Tunaya, a.g.e., s. 507. 270 bilcümle mülhak murahhaslarından mürekkep olarak içtima eden kongre, muazzam bir kongrenin kısa bir müddet zarfında akdini müttefikan tahtı karara almıĢtır…” Trabzonluların bu cevabına yine aynı gün 30 Mayıs 1919’da Erzurumlular tarafından verilen cevapta “artık mukadderatımız gibi amal ve mesaimiz de birdir” deniliyor ve “umumi kongre esasatının hazırlanmaya baĢladığı” belirtiliyordu.676 Her iki cemiyetin birbirlerinden habersiz olarak aynı günde ve aynı amaçlarla çektikleri telgraflar, doğu illerinin birlik ve bütünlüğünün daha da önemlisi ulusal birliğin sağlanmasında önemli rol oynayan Erzurum Kongresi’ni hazırlamıĢtı. Erzurum ile yapılan bu telgraf görüĢmeleri üzerine kongre heyeti görüĢmeleri çabuk bitirerek zaman geçirmeden doğu illerinin bir toplantıya çağrılmasına, doğu illeri Kongresi’nin Erzurum’da yapılarak, Trabzon’un en geniĢ kadrosu ile kongreye katılmasına ve bütün ilçelerin en az birer delege göndermesine karar verilmiĢtir. Bu karar aynı gün telgraflarla Erzurum’a ve diğer doğu illeri olan Sivas, Diyarbakır, Bitlis, Van ve Elazığ’a bildirilmiĢtir.677 Erzurumlular Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Kongre heyeti ile yaptıkları görüĢmelerden sonra 17 Haziran’da Vilayat-ı ġarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Erzurum Ģubesinin Ġl Kongresi’ni düzenlemiĢlerdir. 25 Haziran’a kadar süren kongrede Trabzonluların teklifine uyularak doğu illeri ile Trabzon vilayetinin 10 Temmuz 1919’da müĢterek bir kongre yapılmasına karar verilmiĢ ve kararı doğu illeri ile Trabzon’a bildirerek delegelerini seçmelerini istemiĢler ve Trabzon’da olduğu gibi silahlı gizli teĢkilat kurmanın yollarını 676 KarĢılıklı yazıĢma metinleri için Cevat Dursunoğlu, Milli Mücadelede Erzurum, s. 43; Kazım Karabekir, a.g.e., s. 39-41, Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 58-60. 677 Goloğlu, a.g.e., s. 59, Ekler: 2-3. 271 aramıĢlardır. Bunun üzerine Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti teĢkilatı vilayetin her yerinden delege seçilmesi hazırlıklarına baĢlamıĢtır.678 Erzurum Kongresi baĢlamadan delegeler arasında kongre baĢkanının kim olacağı konusunda anlaĢmazlık çıkmıĢtı. Bu anlaĢmazlık daha çok Trabzon delegeleri arasında probleme neden olmuĢtur. Mustafa Kemal PaĢa’nın kongreye baĢkan seçilmesiyle anlaĢmazlığın sona ermesine rağmen bu seçim Trabzon delegelerinden bazılarının itirazına neden olmuĢtur. Bu konuda en Ģiddetli itiraz Ömer Fevzi Bey’den gelmiĢti679 Kongre baĢlamadan önce çıkan anlaĢmazlık da Trabzonluların Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti adına seçilmiĢ olmalarından dolayı kongrenin Ġstanbul merkeziyle bir bağlılığı olmasını istememeleri, buna karĢılık Vilayat-ı ġarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti BaĢkanı Raif Hoca’nın kongrenin Ġstanbul’daki merkez adına açılmasını ve genel merkezin de temsili dolayısıyla kongreye merkez temsilcisinin baĢkanlık etmesi hususunda ısrar etmesi konusundaydı. Bu durumda Trabzonlular kongreye katılmayacaklarını belirtmiĢlerdi. Bunun üzerine Erzurum Ģubesinin Ġstanbul’daki merkezine baĢka illerin de katılmasıyla kongrenin genel bir nitelik aldığını bildirmesi ve Mustafa Kemal’e söz, oy hakkı ve yetkisi verilmesini istemesiyle sorun bir çözüme kavuĢturulmuĢ oldu.680 678 Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 62. 679 Nutuk, C.I, s. 92; Goloğlu, a.g.e., s. 76; Öztoprak, a.g.m., s. 348. 680 Goloğlu, a.g.e., s. 79, Ek:10; Dursunoğlu, a.g.e., s. 103-104. 272 23 Temmuz’da baĢlayan Erzurum Kongresi’ne Trabzon, Rize, Giresun, Ordu, GümüĢhane’yi kapsayan Trabzon vilayetinden 17 delege katılmıĢtır.681 Böylece Trabzon, kongrede temsilci sayısı itibariyle Erzurum’dan sonra ikinci sırayı almıĢtır. Kongrenin 7 Ağustos’ta tamamlanmasından sonra yayınladığı beyannamesine Trabzon vilayeti ile ilgili kararları açısından bakarsak, kongre kararlarından üçünün Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti ve dolayısıyla ulusal direniĢte Trabzon’un yeri ve geleceği ile doğrudan ilgili olduğu görülmektedir. Bu kararlardan biri aynı zamanda kongre beyannamesinin birinci maddesi olan “Trabzon İli ve Canik (Samsun) sancağı ile Vilayat-ı Şarkiye namını taşıyan Erzurum, Sivas, Diyarbekir, Mamüretülaziz, Van, Bitlis Vilayatı ve bu saha dahilindeki evliye-i müstakille hiçbir sebep ve bahane ile yekdiğerinden ve camia-i Osmaniye’den ayrılmak imkânı tasavvur edilmeyen bir külldür. Saadet ve felakette iştirak-i tamı kabul ve mukadderatı hakkında aynı maksadı hedef ittihaz eyler. Bu sahada yaşayan bilcümle anasır-ı İslamiye yekdiğerine karşı mütekabil bir hiss-i fedakari ile meşhun ve vaziyet-i ırkiye ve içtimaiyelerine riayetkâr özkardeştirler.” Ģeklindeki kararıdır. Diğer karar kongre kararlarının 3. maddesiydi: “Her türlü işgal ve müdahale, 681 Delegeler ve temsil edildikleri merkezler Ģöyleydi: Merkez: Hacısalihzade Servet Bey (eski mebus), Merkez: Abanozzade Hüseyin Efendi (eĢraftan), GümüĢhane: Kadirbeyzade Zeki Bey (eĢraftan tüccar), Kelkit: Osman Efendi (müftü), ġiran: Hasan Fahri Efendi (Polat) (müftü), Maçka: Eyübzade Ġzzet Bey (eski mebus), Rize: HemĢinli Hoca Necati Efendi (Sada-yı Millet gazetesi sahibi), Rize: Abaza Hakkı Efendi (dava vekili), Of: Yunus Efendi (merkez müderrisi), Sürmene: Kulaçzade Ahmet Efendi (tüccar), Açaabat (Pulathane): Serdarzade Hasan Efendi: çiftçi il genel meclisi üyesi, Vakfıkebir: Kellecioğlu Abdullah Hasib Efendi (idadi müdürü), Giresun: Ali Naci Bey (Duyduk) (doktor ve gazeteci), Giresun: Katipzade Ġbrahim Hamdi Bey (mühendis ve gazeteci, Tirebolu: Yusuf Ziya Efendi (eski bucak müdürü), Ordu: Hasan Efendi (avukat) Goloğlu, a.g.e., s. 87. 273 Rumluk ve Ermenilik teşkili gayesine matuf telakki edileceğinden müttehiden müdafaa ve mukavemet esası kabul edilmiştir…” Üçüncü karar da “Vatanımızın maruz kaldığı alam ve hadisat ile ve aynı maksatla vicdan-ı milliden doğan cemiyetlerin ittihad ve ittifakından hasıl olan kitle-i umumiye bu kere (Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti) unvanıyla tevsim olunmuştur.” kararıdır.682 Erzurum Kongresi, aldığı kararlar açısından ulusal nitelik göstermesine karĢın temsili niteliği yani ülkenin doğu ve kuzeydoğu illerini kapsamına alması dolayısıyla, bölgesel bir kongre niteliğine sahiptir. Görüldüğü gibi Trabzon ve Erzurum’daki Müdafaa-i Hukuk kuruluĢlarının giriĢimleri ile toplanmıĢtır. Mustafa Kemal PaĢa kongreye sonradan dahil olmuĢ ve kongreye ağırlığını koymuĢtur. Kongre kararları incelendiğinde, Mustafa Kemal PaĢa’nın ulusal direniĢin önderliğini iyiden iyiye üstlendiği ve Kuva-yı Milliye’nin bütün ülke sathına yayılmasının hedeflendiği dikkati çekmektedir. Bunu kararların ikinci maddesinde açık bir Ģekilde görmekteyiz: “Osmanlı vatanının tamamiyet ve istiklal-i milliyemizin temini ve makam-ı saltanat ve hilafetin masuniyeti için kuva-yı milliyeyi amil ve irade-i milliyeyi hakim kılmak esastır.” Erzurum Kongresi kararlarına hakim olan düĢünce vatanın ulusal bağımsızlığı ve Kuva-yı Milliye’nin ülkenin bütünlüğü açısından ele alınmasıdır. Kongrede, “Kuva-yı Milliye’yi amil ve milli iradeyi hakim kılmak esastır” vurgusu Sivas Kongresi’nde bütün Müdafaa-i Hukuk teĢkilatlarının ve Kuvayı Milliye’nin aynı çatı altında ve tek komuta altında birleĢtirilmesinin hazırlık aĢaması olarak görülebilir. Erzurum Kongresi’ni Batı Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu ve teĢkilatlanmasında önemli rol oynayan Batı Anadolu Kongrelerinden ayıran hususlardan biri ve en dikkati çekeni kongrede ulusal 682 Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 227-229, Ek: 17. 274 bağımsızlığı amaçlayan siyasal içerikli kararların alınmıĢ olmasıdır. BaĢka bir husus da Erzurum Kongresi’nde güçlü bir lider kadrosu ile ordunun kongrede söz ve yetki sahibi olmasıdır. Kongrenin bu iki ayırıcı özelliği dolayısıyla Batı Anadolu’da yapılan kongrelerden farklı olarak Kuva-yı Milliye’nin düzenlenmesi, teĢkilatlanması ve finansmanı konularında kararlar alınmamıĢtır. Bu da bize Erzurum Kongresi’nin bölgesel amaçlı mücadeleden ulusal mücadeleye geçildiğini ve bu mücadelenin temel felsefesinin belirlendiğini göstermektedir. g. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu Mustafa Kemal, Anadolu’ya 9. Ordu MüfettiĢi olarak çıktığı günlerde, Canik (Samsun) sancağı ve Trabzon vilayetinin genel durumu ile ilgili olarak ErkânHarbiye-i Umumiye Riyaseti’ne gönderdiği raporda (21 Mayıs 1919); Rum, Ermeni ve Ġslam çeteleri ile ilgili bilgi vermiĢtir. Verdiği bilgilere göre, bölgedeki Rum çeteleri belirli bir program etrafında siyasi bir biçim almıĢlardır. Bunlar, Samsun’daki Rum komitası ve özellikle Rum Metropoliti Yermanos tarafından idare edilmektedir. Samsun sancağında 48 kadar Rum çetesi bulunmaktadır. Ünye çevresinde bir iki Ermeni çetesinden baĢka Ermeni çeteleri yok denecek kadar azdır. Rum çetelerinin saldırılarına karĢı koymak amacıyla asker kaçaklarından ve halktan toplanmıĢ olan altısı Samsun sancağında olmak üzere 13 Ġslam çetesi bulunmaktadır. Fakat bu çeteler belli bir programa bağlı kalmayarak, gerek Hıristiyanlar aleyhinde gerekse Müslümanlar aleyhinde hırsızlık, saldırı gibi ya da Rum çetelerinin saldırısından korunmak amacındaydılar.683 683 HTVD., Sayı: 12, Vesika: 1051. 275 1919 yılı baĢlarındaki askeri duruma göre, 10. ve 15. Tümenlerden bir alay Trabzon’da geçici olarak, Ardahan, Oltu bölgesinden intikal eden 3. Kafkas Tümeni ise mücadele süresince Trabzon ve çevresini korumakla görevlendirilmiĢti.684 Mütareke sonrasında, 9. Ordunun baĢında Yakup ġevki PaĢa bulunuyordu. Yakup ġevki PaĢa, Güney Kafkas ve Erzurum bölgesinde yaptığı gibi Karadeniz kıyılarının savunması için Kuva-yı Milliye’nin kurulmasını sağlamıĢ ve desteklemiĢti. Trabzon ve Samsun sahillerinde Pontus çetelerinin yerleĢmesi ve güneye sarkmasını engellemek için Kuvayı Milliye ile birlikte çalıĢmıĢtı.685 Harbiye Nezareti Nisan 1919’da Yakup ġevki PaĢa’yı görevinden alarak, yerine Kazım Karabekir PaĢa’yı 15. Kolordu Komutanlığı’na atamıĢtı. Yeni bir düzenleme yapılarak, 9. Ordu lağvedilmiĢ, Trabzon vilayeti 15. Kolordu’nun görev ve sorumluluk alanı içinde yer almıĢtı. Trabzon vilayetinde bırakılmıĢ olan 3. Kolordu’nun 5. Kafkas Tümenine ait dört tabur piyade ve topçuları geçici olarak Trabzon vilayetinde 15. Kolordu emrinde bırakılmıĢtı.686 Bu dönemde, Trabzon Valiliğini Nisan 1919’da Süleyman Necmi Bey’in yerine atanan Mehmet Galip Bey yapıyordu. Mustafa Kemal, Mehmet Galip Bey’in, valiliği sırasında halkı ve Müdafaa-i Hukuk üyelerini ulusal direniĢ aleyhinde kıĢkırtıcı faaliyetlerinden dolayı, Torul’da bulunan 3. Tümene henüz komuta etmeye baĢlamamıĢ olan Halit Bey’i (Deli Halit PaĢa) Trabzon ve çevresindeki Kuva-yı Milliye’nin baĢına getirmeyi uygun görmüĢtü.687 684 Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 173. 685 Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 55. 686 Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 223. 687 Nutuk, C.I, s. 215. 276 Mustafa Kemal’in bu görüĢünü 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir PaĢa uygun bulmamıĢ, Halit Bey’in sinirli mizacının Trabzon’da düzeltilmesi mümkün olmayan durumlar yaratabileceği görüĢünü savunmuĢtu.688 Bununla birikte, Kazım Karabekir PaĢa, Mehmet Galip’in Ġstanbul’la sıkı iliĢkisini fark etmiĢ ve Trabzon’da daha fazla kalmasını zararlı bularak, 21 Eylül’de Halit Bey’e bir Ģifre göndererek valinin tutuklanmasını emretmiĢti. Ardından, 9. Tümen Komutanı Albay RüĢtü Bey’i kurmaylarıyla birlikte 3. Tümen Komutanlığı vekâletiyle görevlendirmiĢti.689 Ağustos 1919’da Vükela Meclisinin aldığı bir karar göre, Anadolu’nun bazı yerlerinden alınan asayiĢsizlik haberleri üzerine tahkik heyetlerinin görevlendirilmesi kararlaĢtırılmıĢtı.690 Ağustos 1919’da Trabzon-Erzurum vilayetleri için Rize eski mutasarrıfı Ziya Bey’le Konya eski valisi Yusuf Rıza PaĢa görevlendirilmiĢti. Daha sonra bu heyette değiĢiklik yapılarak Yusuf Rıza PaĢa’nın yerine Mirliva Ali Fevzi PaĢa gönderilmiĢti. Tahkik Heyeti’nin bölgedeki incelemeleri sonucunda hazırladığı ve Ġstanbul’a gönderdiği raporlarda mevcut durum olduğu gibi aktarılmıĢtı. Trabzon’dan gönderilen 22 Ağustos tarihli raporda: “Bölge halkının Pontus ve Ermeni hükümetlerinin teĢkili tehlikesine karĢı resmi izinle cemiyetler kurdukları, Ġzmir’in iĢgali üzerine Erzurum’da bir kongre toplayarak bazı kararlar aldıkları, yörede siyasi amaçlarla kurulmuĢ hiçbir Müslüman çetesinin bulunmadığı, buna karĢılık Rumların teĢkil ettiği çetelerin bulunduğu belirtilmiĢti.691 Aynı rapora ek olarak gönderilen 25 Ağustos tarihli Ģifrede: yöre halkını hilafet ve saltanat 688 Nutuk, C.III, Vesika: 100. 689 Nutuk, C.I, s. 215, Nutuk, C.III, Vesika: 102. 690 AkĢin, a.g.e., s. 500. 691 Rapor metni için, HTVD., Sayı: 11, Vesika: 260. 277 etrafından uzaklaĢtıracak hiçbir kuvvetin bulunmadığı, Rum çetelerinin birkaçının ortadan kaldırıldığı ve yollarda asayiĢin mükemmel olduğu belirtilmiĢti.692 Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti, Ġzmir’in iĢgali gerçekleĢene kadar silahlı mücadeleyi seçmemiĢtir. ĠĢgal üzerine düzenlenen Ġkinci Trabzon Kongresi’nde, iĢgale karĢı silahlı direniĢe geçmeye, bunun için asker toplanmasına ve doğu vilayetlerinin katılımıyla ortak bir kongre toplanmasına karar verilmiĢtir. Kongre toplanması konusunda Erzurum’u da teĢvik etmeye çalıĢmıĢtı.693 Silahlı direniĢ kararı alındıktan sonra, Ayrıca, Ġskele Kâhyası Yahya ile anlaĢılarak onun komutasında yük ve yolcu iskelelerinde çalıĢan denizcilerin oluĢturduğu bir müfreze kurulmuĢtur.694 Kars Kongresi’nde (17-18 Ocak 1919) alınan bir kararla, Kuva-yı Milliye’nin Trabzon teĢkilatını Alay Komutanı Ali Rıza Bey ve Barutçuzade, Giresun teĢkilatını ise Hacı Ahmet Efendi Topal Osman Ağa kurmakla görevlendirilmiĢlerdi.695 Giresunlular da gizli ve silahlı bir savunma teĢkilatı kurmak istiyorlardı. Trabzon vilayeti içinde, Rum çetelerinin en çok faaliyet gösterdikleri yer Giresun’du. Fakat Giresun halkı fakir ve silahsız olduğundan, Giresun’da açık veya gizli silahlı 692 693 Karabekir, a.g.e., s. 152. Dursunoğlu, a.g.e., s. 43; 30 Mayıs 1919’da Trabzon Mufaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Kongre Heyetiyle, merkezi Ġstanbul’da bulunan Vilayat-ı ġarkıyye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Erzurum Ģubesi doğu illerinin birlik ve bütünlüğünün sağlanması için bir kongrenin toplanması konusunda birbirlerine karĢılıklı telgraflar çekmiĢlerdir. Her iki cemiyetin birbirlerinden habersiz olarak aynı günde ve aynı amaçlarla çektikleri telgraf, Doğu illerinin ve daha da önemlisi ulusal birliğin sağlanmasında önemli rol oynayan Erzurum Kongresi’ni hazırlamıĢtı. Telgraf metinleri için bkz. Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 58-60, Karabekir, a.g.e., 39-41. 694 Ġlyas Sami Kalkavanoğlu, Milli Mücadele Hatıralarım, Ġstanbul 1957, s. 10-11. 695 Ünalp, a.g.m., s.100. 278 bir teĢkilat kurmak çok zordu. Aksine Rumlara Yunan Kızılhaç heyetleri ilaç sandıkları içinde silah ve cephane taĢıyordu. Buna karĢın, Türklerden sadece Topal Osman çetesinde silah bulunduğundan, Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Giresun Ģubesi yetkilileri Topal Osman Ağa ile anlaĢmaya karar vermiĢlerdir. 696 Ġstanbul’daki Trabzonlular da Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’nin Divanyolundaki merkezinde toplanarak, Ali ġükrü Bey ve BinbaĢı Osman Bey’i697 Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanma faaliyetlerinde bulunmak üzere Trabzon’a göndermeye karar vermiĢlerdi.698 Karadenizli denizcilerden kısa zamanda bir teĢkilat kurulmuĢ, taka, motor ve vapurlarla Trabzon’a silah ve cephane sevki yapılmıĢtı.699 Ġstanbul’dan baĢlayan bu sevkiyat zincirinin Trabzon limanındaki son halkasını Trabzonlu kayıkçılar tamamlamıĢlardı. Kayıkçılardan oluĢturulan bu müfrezenin komutası için Kayıkçılar Kâhyası Yahya görevlendirilmiĢti. Kuva-yı Milliye’nin Trabzon ve çevresindeki teĢkilatlanmasında 3. Kafkas Tümeni Komutanı Halit Bey’in de önemli bir rolü olmuĢtu. Halit Bey, Ardahan ve Ahıska’daki Ermeni meselesi ile ilgili olarak Ġngilizler tarafından arandığından Torul’da gizlenmekte ve tümenini buradan yönetmekteydi. Halit Bey, burada Zigana’nın Trabzon ve GümüĢhane taraflarındaki gençlerini toplayarak eğitmiĢti.700 696 Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 26. 697 BinbaĢı Osman Bey daha sonra Adapazarında Kuva-yı Milliye’yi takviye etmesi için Adapazarı’na gönderilmiĢ, burada milli alay komutanı olarak bir süre çalıĢtıktan sonra EskiĢehir’de Kuva-yı Milliye teĢkilatı komutanı olmuĢtu. Kalkavanoğlu, a.g.e., s. 19-20. 698 Kalkavanoğlu, a.g.e., s. 10-11. 699 A.g.e., s. 16-17. 700 Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 103. 279 Ġlk etapta resmi ve açık bir Ģekilde görevlendirilemeyen Halit Bey daha sonra Temsil Heyeti adına Mustafa Kemal PaĢa tarafından Trabzon ve Havalisi Kuva-yı Milliye Komutanı olarak görevlendirilmiĢti. Bu faaliyetlerin sonunda bölgede güçlü bir Kuva-yı Milliye teĢkilatı kurulmuĢtu. Trabzon ve yöresinde Osmanlı ve Rus silahlarıyla silahlandırılmıĢ olan Kuvayı Milliye’nin teĢkilatlanma düzeni genel hatlarıyla Ģöyleydi:701 YüzbaĢı Rahmi komutasında Hopa-Pazar bölgesinde 1. grup ve Çayeli-RizeOf bölgesinde 2. grup. BinbaĢı Bekir’in komuta ettiği her iki grubun toplam mevcudu 5000 kiĢiydi. Gerektiğinde her iki gruptaki milli kuvvetlere komuta edecek olan halkın ileri gelenleri Ģunlardı: Rize’den Mataracı Mehmet, Hakkı, Lazoğlu Mustafa, Tuzcuoğlu Halit Ağa, Pazar’dan Talatorzade Fevzi, Of’dan Sarıalioğullarından Ömer, Çakıroğullarından Hüsnü, Rüstem ve Ġsmail Ağalar. Sürmene-Trabzon-Polathane-Hamsiköy bölgesinde, Haydar Efe komutasında 2500 kiĢilik 3. grup. Grupta yer alan halkın ileri gelenleri Ģunlardı: Trabzon’dan Ömer Efendi, Kâhya Mehmet, Salih Efendi, Polathane’den Münir Bey, 4.Grup ise, GümüĢhane-Torul-ġiran-Kelkit bölgesinde Teğmen Ġbrahim komutasında 1000 kiĢiden oluĢan bir gruptu. 4. Grupta halkın ileri gelenleri ise, Osman Ağa, Kâtip Ahmet Efendi, Hacı Emin Efendi, Kara Ġbrahimzade, DumaĢzade Hüsnü Ağa, Tokatlı Ziya Bey’dir. 3. ve 4. grupları BinbaĢı Vehbi yönetmekteydi. Giresun bölgesinde ise, Osman Ağa (Topal Osman) komutasında 3000 kiĢilik Alparslan grubu bulunuyordu. 701 Türk Ġstiklal Harbi, C.III, s. 55-56. 280 h. Giresun’da Kuva-yı Milliye ve Topal Osman Fındık tüccarlarından Hacı Mehmet Efendi’nin oğlu olan Feridunzade Osman 1883 yılında Giresun’un Hacı Hüseyin mahallesinde doğmuĢtur. Osman Ağa, çocukluğundan itibaren Rumların Giresun’da Türklere yaptıkları kötülüklere Ģahit olmuĢtu. Babasının kendisi için bedel ödeyerek askerlikten muaf olmasına rağmen, bir müfreze kurup, gönüllü olarak Balkan SavaĢına katılmıĢtı.702 SavaĢ sırasında sağ dizinden aldığı yara sonucu topal kaldığı için “Topal” lakabı ile anılmıĢtır. I. Dünya SavaĢında da teĢkilat yapmıĢ ve TeĢkilat-ı Mahsusa’da çalıĢmıĢtı. Bayburt hattında ordu bozulduğu zaman 700-800 kiĢilik mevcuduyla 37. Tümen emrine verilmiĢti. Ruslar çekilmeye baĢladığında Kafkas ileri hareketi için gerekli silahları kendi motorlarıyla naklederek, Batum valisi ve komutanını Batum limanına götürmüĢtü.703 1918 yılı sonlarında Batum’dan dönerken Kafkasya’dan Giresun’a silah sevkiyle ilgi faaliyetlerde bulunmuĢ, Giresun’a döndüğünde ise törenle karĢılanmıĢtı. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Giresun Ģubesi yetkilileri Osman Ağa ile görüĢerek Rum çetelerine karĢı birlikte mücadele etmek için anlaĢmıĢlardı.704 Osman Ağa Ģehre döndüğünde Belediye BaĢkanı Hacı Bey de görevini Osman Ağa’ya bırakmıĢtı. Ardından Giresun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti baĢkanlığı görevini de üstlenmiĢti. 705 702 Ömer Sami CoĢar, Mustafa Kemal’in Muhafızı Osman Ağa “Topal Osman” Ġstanbul 1970. s. 5-6. 703 Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 105. 704 Mesut Çapa, Pontus Meselesi Trabzon ve Giresun’da Milli Mücadele, Ankara 1993. s.76 705 Ömer Sami CoĢar, Mustafa Kemal’in Muhafızı Osman Ağa “Topal Osman”, s. 9. 281 Osman Ağa, mütareke sonrasındaki durumdan endiĢelenerek kırk iki yere “Trabzon’da bir kongre yapalım, silaha sarılalım. Bizim imhamıza karar verilmiĢtir. BaĢka çare yoktur.” Ģeklinde telgraflar çekmiĢti.706 Pontus tehlikesi karĢısında toplayabildiği subaylarla birlikte oluĢturduğu kuvvetin eğitimine baĢlamıĢtı. Ġzmir’in iĢgalinden sonra bu kuvvet tahliye edilmiĢti. Giresun Rumları ve Pontusçuların baĢında bulunan Mavridiler ve Kılıçoğlulları Osman Ağa’yı Giresun’dan uzaklaĢtırabilmek için Patrikhaneye ve Ġtilaf Devletlerinin yüksek komiserlerine ihbar etmiĢlerdir. Osman Ağa’nın tehcir suçlusu olarak yargılanmak üzere Ġstanbul’a götürülmesini istemiĢlerdi. Bunun üzerine Ġstanbul Divan-ı Harbi Osman Ağa’nın tutuklanarak Ġstanbul’a getirilmesini istemiĢti. Kaymakam Nizamettin Bey de Trabzon valisi Mehmet Galip Bey’in ısrarları üzerine Osman Ağa’yı Giresun’u terke zorlamıĢtı. Osman Ağa bu durum üzerine Giresun’u terk ederek dağa çıkmıĢtı. KeĢap bölgesinde Rum çetelerinin Türk köylerine düzenledikleri baskınlara karĢı, Rum köylerine baskınlar düzenlemiĢ, adamlarının sayısını kısa sürede artırmıĢtı. Bu sırada, Mehmet Galip Bey, Osman Ağa’nın yakalanması için tezkere göndermeye devam ediyordu. Mustafa Kemal PaĢa Anadolu’ya geçtiğinde, Havza’dan Sadaret’e gönderdiği raporda (5 Haziran 1919) bu konu hakkında tehcir iĢlerinden dolayı kaçak durumda olan Topal Osman Ağa’nın çetesinin önemli olduğunu, Giresun ve doğusu civarında önemli bir hareketinin görülmediğini bildirmiĢti. 707 Topal Osman Ağa’nın Trabzon valisi tarafından arandığı sırada, Pontusçuların artan baskın ve iĢkenceleri karĢısında Giresun halkı, Topal Osman’dan 706 Vakit, 19 ġubat 1922, 1506. 707 HTVD., Sayı: 4, Vesika: 64. 282 yardım istemiĢlerdi. Topal Osman, bunun üzerine Giresun’a inerek Rum okuluna asılmıĢ olan Pontus bayrağını atının ayakları dibinde parçalamıĢ, bayrağı asan Rumu da cezalandırmıĢtı. Ardından Karahisar’a giderek, Sivas, Tokat ve Karahisar Metropolitlerine baskı yaparak Patrikhaneye ve Ġstanbul Hükümetine tehcirle ilgisinin olmadığına ve affedilmesine dair mektup yazdırmıĢtı. Bu af isteğine Giresun Rumları da katılmıĢtı.708 Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Giresun Ģubesi yetkilileri Kaymakam vekili Pertev Bey’den onay alarak, Topal Osman Ağa’nın Ģehre gelmesini istemiĢlerdir. Pertev Bey’in olumlu cevabı üzerine bu sırada KeĢap’ta bulunan Topal Osman Ağa, Giresun’a döner dönmez Belediye BaĢkanlığı görevine de geri dönmüĢtür. Topal Osman Ağa, Giresun’a döndükten sonra, bölgedeki Pontus faaliyetlerine de büyük bir darbe indirilmiĢtir. Gemilerle Giresun sahillerine göçmen adı altında çıkarılmak istenen Rumlara engel olunmuĢtur.709 Topal Osman710 Mart 1920’de Trabzon’daki tümene baĢvurarak, halkın elinde 5000 silah bulunduğunu, kendisine verilecek bir emrin olup olmadığını sormuĢtur. 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir PaĢa ise kendisinden gerektiğinde yararlanılabileceğini ve Hıristiyanlarla iyi geçinmesini salık vermiĢtir.711 Ardından, Giresun ve çevresindeki 708 CoĢar, Mustafa Kemal’in Muhafızı Osman Ağa “Topal Osman”, s. 23-24. 709 Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 107. 710 Topal Osman, Kuva-yı Milliye teĢkilatını geliĢtirmesinin yanında, Ocak 1920’de Gedikkaya adlı bir gazete çıkarmaya bile baĢlamıĢtır. Ancak, Topal Osman’ın okuma-yazması olup olmadığı bilinmiyordu. Bu nedenle, gazetede kendi imzasıyla çıkan yazıları ise Bekir Sükuti tarafından kaleme alındığı tahmin edilmektedir. Ömer Sami CoĢar, Milli Mücadele Basını, s. 234; Ömer Sami CoĢar, Mustafa Kemal’in Muhafızı Osman Ağa “Topal Osman”, s. 37. 711 Karabekir, a.g.e., s. 525. 283 gençleri teĢkilatlandırarak Kuva-yı Milliye’ye katılmalarını sağlamıĢtır. Giresun Askerlik ġubesi BaĢkanı Avni Alpaslan Bey ve Jandarma Komutanı Hamdi Bey’le anlaĢarak baĢta Giresun olmak üzere Tirebolu, Trabzon, Rize ve Ordu’dan birçok gencin Ağa’nın kuvvetlerine katılması gerçekleĢtirilmiĢtir. Böylece, 1920 yılında Giresun Gönüllü Taburu oluĢturulmuĢtu. 712 Ġstikbal gazetesi, Eylül 1920’de “Giresun Müdafaa-i Milliye Reisi Osman Ağa tarafından Ģayan-ı takdir bir gayret-i vatanperverane ile teĢkil olunan Giresun Gönüllü Taburu”nun cepheye gitmek üzere Trabzon’a geldiğini ve Kavak meydanında resmi bir törenle karĢılandıklarını yazmaktaydı.713 Giresun gönüllüleri üç gün sonra Trabzon’dan ayrılırlarken, kendilerini Vali Vekili ve 3. Fırka Komutanı RüĢtü Bey, Alay Komutanı Rıza Bey, Müftü Mahir Efendi ve Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri uğurlamıĢtı. Topal Osman Ağa, burada gönüllülere karĢı yaptığı konuĢmasında “ailelerine her suretle bakacağını ve iaĢelerini temin edeceğini ve binaenaleyh gözlerinin arkada kalmayarak düĢmanla vuruĢmalarını, arkadan kendilerine ikinci bir gönüllü müfrezesinin daha yetiĢtirileceğini” belirterek onlarla vedalaĢmıĢtı.714 Sonuç olarak, Trabzon ve yöresinde Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu ve faaliyetleri özellikle Ġzmir’in iĢgalinden sonra hız kazanmıĢ, bölgede kısa zamanda güçlü bir Kuva-yı Milliye teĢkilatı kurulmuĢtur. Komutanlığına Halit Bey’in atandığı 712 Çapa, a.g.e., s. 77. 713 Ġstikbal, 15 Eylül 1920, No: 172. 714 Ġstikbal, 26 Eylül 1920, No: 175. 284 bu teĢkilatın kuruluĢu, muvazzaf subaylarla mahalli liderlerin iĢbirliğiyle gerçekleĢmiĢti. OluĢturulan Kuva-yı Milliye kuvvetlerinin silah ve cephane ihtiyaçları 15. Kolordu ve Ġstanbul’daki Doğu Karadenizliler tarafından sağlanmıĢtır. Ünlü bir çete lideri olan Giresunlu Topal Osman Ağa’nın, Kuva-yı Milliye’nin oluĢumunda ve teĢkilatlanmasında büyük katkıları olmuĢtur. 285 D. Güney ve Güneydoğu Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu Güney ve Güneydoğu Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin nasıl ve ne Ģekilde oluĢtuğunu daha iyi görebilmemiz için onu ortaya çıkaran koĢulları incelememiz gerekmektedir. Bu sebeple Mondros Mütarekesinin ve daha önce bölge üzerinde yapılan gizli paylaĢım antlaĢmalarının bölge ile ilgili hükümlerine kısaca göz atmak yerinde olacaktır. Bu bölgeler, I. Dünya SavaĢında iĢgale uğramadığı halde, Mondros Mütarekesinin 7. ve 10. maddelerine dayanılarak, 9-16 Mayıs 1916 tarihli SykesPicot AntlaĢması’nı uygulamaya geçirmek amacıyla iĢgal edilmiĢtir. Bilindiği gibi, Ġtilaf Devletleri Osmanlı Ġmparatorluğu’nu parçalamak ve paylaĢmak amacıyla I. Dünya SavaĢı öncesinden baĢlayarak, planlarını gerçekleĢtirmek için gizli anlaĢmalar yapmıĢlardır. Bu anlaĢmalardan biri olan Sykes-Picot AntlaĢması, 3 Ocak 1916’da Sykes-Picot SözleĢmesi adı verilen ve Güney Anadolu ve Arap topraklarının geleceği ile ilgili alınan kararlardan sonra imza edilmiĢtir. Bu antlaĢmaya göre, Fransa, Suriye’nin tamamı ile Musul Ġli, Kilikya ve Orta Anadolu’nun Sivas’a kadar uzanan kısmını; Ġngiltere ise, Musul ve Fransa’ya ayrılan topraklar hariç, bütün Irak toprakları ile Ġran sınırından, Kızıldeniz’de Akabe’ye kadar olan bölgeyi, Hicaz, Necit ile Filistin’in güneyine düĢen sınır kesimini alıyordu.715 715 Türk Ġstiklal Harbi, C. IV. Güney Cephesi, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1966, s. 7; E.E. Adamoff, Sovyet Devlet ArĢivi Gizli Belgelerinde Anadolu’nun Taksimi Planı (Çev. Hüseyin Rahmi), Belge Yay., Ġstanbul 1926, s. 23. 286 Mondros Mütarekesinin bölge ile ilgili hükümleri, 5. 7. 10. ve 16. maddeleridir. ÇalıĢmanın giriĢ bölümünde Mondros Mütareke maddeleri incelendiyse de burada bu maddeleri tekrar ele almakta fayda vardır. 5. madde: Hudutların muhafazası ve iç asayişin devam ettirilmesi lüzum görülecek askeri kuvvetten maadasının derhal terhisi, askeri kuvvetlerin miktar ve vaziyetleri, İtilaf hükümetleri tarafından, Osmanlı Devleti ile müzakere edildikten sonra kararlaştırılacaktır. 7. madde: İtilaf devletleri, emniyetlerini tehdit edecek vaziyet zuhurunda, herhangi bir sevkulceyş noktasını işgal hakkını haiz olacaklardır. 10. madde: Toros Tünelleri’nin müttefikler tarafından işgali. 16. madde: Hicaz’da, Asir’de, Yemen’de, Suriye’de ve Irak’da bulunan muhafız kıtaatı, en yakın İtilaf komutanına teslim olunacaktır. Ve Kilikya’daki kuvvetlerin intizamı muhafaza içim gereken miktarından maadası, 5. maddedeki şartlara uyularak verilecek kararlar veçhile geri çekilecektir. Mütarekede iĢgal edilecek yerler için kesin sınırlar belirtilmemesi, bunun yerine “Kilikya” gibi nereyi kapsadığı tam belli olmayan tarihi isimler konması, Toros Tünelleri ile bütün demiryollarının Ġtilaf Devletlerinin kontrolüne verilmesi Ġtilaf Devletlerine büyük imkânlar sağlamıĢtır.716 I. ĠĢgaller Ġtilaf Devletleri mütareke maddelerindeki üstü kapalı ifadelerden yararlanarak, mütarekenin hemen ardından bölgeyi iĢgale baĢlamıĢlardır. Ġngilizler 9 716 Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s.45. 287 Kasım 1918’de Ġskenderun’u iĢgal ettikten sonra Amanos dağlarıyla Payas çizgisi arasındaki bölgeye ilerlemiĢlerdir. 11 Aralık 1918’de Fransız subayları idaresinde yerli Ermenilerden oluĢan 400 kiĢilik bir Fransız taburu tarafından Dörtyol iĢgal edildi. 17 Aralık 1918’de 1500 kiĢilik Fransız kuvveti Mersin’e çıkarılmıĢ, bu kuvvetten ayrılan müfrezeler Tarsus, Adana ve Misis’i iĢgal etmiĢlerdi. 19 Aralık 1918’de Fransız ĠĢgal Komutanı General Hamlin, Mersin’e çıkarak Adana’ya ve buradan Toros Tünelleri’nin iĢgalini düzenlemek amacıyla Pozantı’ya gelmiĢti. Böylece Pozantı da iĢgal edilmiĢ oldu.717 1 Kasım 1919’dan itibaren MaraĢ, Antep ve Urfa tamamen Fransız iĢgali altına girmiĢtir. II. Ġngilizlerin Bölgeyi Fransızlara Terketme Kararı Ġngiliz ve Fransızlar arasında M. Sykes - G. Picot Protokolüne göre, iĢgal bölgesinde Ġngilizler askeri yönetimden, Fransızlar ise mülki yönetimden sorumlu olacaklardı. Aynı protokole göre, Ġngilizler, Adana ve çevresine demiryolu ile Suriye’den, savaĢ gemileriyle de Ġskenderun limanına getirdikleri kuvvetlerle Adana ve çevresini iĢgale baĢlamıĢlardı. Bir süre sonra da Fransızlar, Ġskenderun ve Mersin limanına çıkardıkları kuvvetlerle bu iĢgali tamamlamıĢlardı.718 I.Dünya SavaĢı sırasında gizli olarak imzalanan Sykes-Picot AntlaĢması gereğince, Osmanlı Devleti hâkimiyetindeki Basra Körfezi’nden, Musul’a kadar olan 717 Türk Ġstiklal Harbi, C.IV. s. 5. 718 Esat Özoğuz, Adana’nın KurtuluĢ Mücadelesi Hatıraları, Ülkü Matbaası, Ġstanbul 1934, s. 20, 21; Kemal Çelik, Milli Mücadele’de Adana ve Havalisi (1918-1922), TTK Yay., Ankara 1999, s. 67. 288 bölge Ġngiliz nüfuz alanı, Adana, Mersin, Antep, MaraĢ ve Musul vilayetleri ile Suriye toprakları da Fransız nüfuz alanı olarak kabul edilmiĢti. Ġngiltere bu bölgeyi, kendi nüfuz bölgesi ile Rusya arasında tampon bölge oluĢturmak amacıyla, Fransızlara bırakmak istemiĢti. Ġngiltere, eskiden beri Irak ve özellikle zengin petrol yataklarına sahip olan Musul’u istiyordu. Fakat savaĢ koĢulları nedeniyle antlaĢma sırasında Musul bölgesini istemeyerek de olsa Fransa’ya bırakmak zorunda kalmıĢtı. I. Dünya SavaĢı sırasında yapılan gizli paylaĢım antlaĢmalarının hepsi uygulamaya geçmese de Osmanlı topraklarının paylaĢılmasında Ġtilaf Devletleri için pusula iĢlevi görmüĢtü. Rusya’nın 1917 BolĢevik Devrimi ile ülkesinde iç karıĢıklıklar çıkması dolayısıyla Rusya’nın savaĢtan çekilmesi, bu devletlerin arasında paylaĢım anlaĢmaları konusunda anlaĢmazlıklara neden olmuĢtu. Ġngiltere, I. Dünya SavaĢında, Filistin, Irak ve Suriye cephelerinde tek baĢına savaĢarak Osmanlı Devleti’ni yenmiĢti. SavaĢın bütün yükünü kendisinin çektiğini düĢünen Ġngiltere, Mondros Mütarekesi görüĢmelerine Fransa’yı dahil etmemiĢti. SavaĢ sonrasında stratejisini değiĢtirmek isteyen Ġngiltere, Fransa’ya vermesi gereken Musul’u kendi elinde tutmak için Kilikya’yı geçici de olsa iĢgal etmiĢtir. Ayrıca, tampon bölgenin sınırını daha kuzeye çekmeye çalıĢmıĢtır.719 Fransa, bölgede çıkarları olduğunu sert bir dille belirtmesine rağmen, Ġngiltere, bölgeden çekilmek için Filistin’de nüfuzunun tanınmasını ve Musul bölgesinin kendisine bırakılmasını Ģart koĢmuĢtur. Bu konuları görüĢmek üzere Aralık 1918’de Clemenceau ile Lloyd George bir araya gelmiĢler ve Clemenceau, 719 YaĢar Akbıyık, Milli Mücadelede Güney Cephesi MaraĢ, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yay., Ankara 1999, s. 48. 289 doğu sorununda anlaĢmaya varılması isteğini dile getirmiĢtir. Lloyd George ise, Filistin üzerinde Ġngiliz himayesinin tanınması ve Fransa’nın Musul bölgesindeki haklarından vazgeçmesi karĢılığında, Ġngiltere’nin de Almanya’nın Türk Petrolleri ġirketi Payından % 25’ini Fransa’ya devredebileceğini belirtmiĢti.720 9 ġubat 1919’da Ġngiliz DıĢiĢleri Bakanlığı’nın Musul ile Suriye’nin önemli bir bölümünde haklarının tanınması isteğine karĢılık Fransa, Suriye’nin tamamının mandaterliğini istemiĢtir. Bu görüĢmeler üzerine Ġngiltere ve Fransa ABD’de Ġtalyan delegelerinin katıldığı birtakım toplantılar yapmıĢlardır. Lloyd George, Clemenceau’nun 7 Mart 1919’da dile getirdiği Suriye’nin tamamı ve Kilikya’daki manda isteklerine karĢı çıkarak, Fransa’nın Faysal ile anlaĢmadan Suriye’yi iĢgal etmesinin kanlı bir savaĢa yol açabileceğini, bu nedenle, sadece kıyı Ģeridini elde tutmakla yetinmesi gerektiğini belirtmiĢtir. Buna karĢılık Fransa, isteklerinde herhangi bir değiĢlik yapmamıĢ ve Ġngiltere’yi Sykes-Picot AnlaĢmasına uymamakla suçlamıĢtır. 721 Fransa, 20 Mart 1919’da toplanan Dörtler Konseyi’nde Arapları Türklerden ayırmak, Ġngiliz ve Fransız istekleri konusunda daha sonra karar vermek gerektiğini ileri sürmüĢtür. Ancak o sırada bölgedeki Fransız kuvvetleri, Ġngiliz kuvvetlerine göre, bölgenin iĢgali için yeterli durumda değildi. Ġngilizler, bu durumu iyi değerlendirerek, Fransa’ya, Suriye ve Toros geçitlerindeki askerlerini geri çekeceklerini bildirdiler. Buna karĢılık Fransa’da basın, kamuoyu ve aydınlar, kendi 720 Laurence Evans, Türkiye’nin PaylaĢılması, 1914-1924, çev. Tevfik Alanay, Ġstanbul 1972, s. 114; Akbıyık, a.g.e., s. 49. 721 Evans, a.g.e., s. 134. 290 iĢgal bölgelerindeki yetkilerin Ġngilizlere bırakılmasına tepki göstermiĢlerdi. Ġngilizler bu ortamdan yararlanarak, Fransa’yı kendi istekleri doğrultusunda bir antlaĢma imzalamaya zorlamıĢlardır. 26 Nisan 1919’da Ġngiltere ve Fransa arasında yapılan Long-Berencer Petrol AntlaĢması ile Rusya, Romanya ve Ġngiliz ve Fransız sömürgeleriyle Mezopotamya’da bulunan petrol bölgelerindeki münasebetleri yeniden düzenlendi. Bu doğrultuda, Fransa, petrolün yüzde yirmi beĢini kullanabilecekti.722 Suriye Ġtilafnamesini hazırlayan ortam iĢte bu Ģekilde geliĢti. III. Suriye Ġtilafnamesi 1919 yılı Mayıs ve Haziran aylarında bölgeye Fransız takviye birlikleri sevk edilmesine rağmen komuta ve otoritenin Ġngilizlerde kalması, Fransa’da hükümet üzerindeki baskıları yoğunlaĢtırmıĢtı. Temmuz 1919’da Clemenceau ile Lloyd George arasında yapılan görüĢmeler sonucunda Adana, MaraĢ, Antep ve Urfa ile Suriye’nin bir kısmında Ġngiliz birliklerinin yerini Fransız kuvvetlerinin almasına ġam ve Halep Ģehirlerinde Ġngilizlerin yerlerini ġerif Hüseyin’in birliklerine bırakmasına ilke olarak karar verilmiĢtir.723 Lloyd George, Clemencaeu ile görüĢmeler çerçevesinde Fransız ve Araplara sunulmak üzere bir muhtıra hazırlatmıĢtı. Lloyd George’un 13 Eylül 1919’da Paris’te yapılan bir toplantıda Clemenceau’ya verdiği bu muhtıraya göre, Ġngiliz ordusu 722 Harry Howard, Paris-San Remo-Sevr’de Türkiye’yi Yok etme Planları, BTTD, Eylül 1970, Sayı: 36, s. 24. 723 Akbıyık, a.g.e., s 53; Çelik, a.g.e., s.109. 291 Suriye ve Kilikya’yı derhal tahliye edecek ve bölgenin sorumluluğu Arap ve Fransız kuvvetlerine bırakılacaktı. Ġngiliz kuvvetleri Filistin’de kalacak, aynı zamanda Musul da dahil olmak üzere Mezopotamya Ġngiltere’ye tabi olacaktı. Ġngiltere buna karĢılık, Ermenileri himaye sorumluluğunu üstlenen Fransız kuvvetlerinin Kilikya’ya gönderilmesini kabul etmiĢtir.724 15 Eylül’de Dörtler Konseyi’ne resmen sunulan muhtıra üzerindeki görüĢmeler sonucunda “Suriye Ġtilafnamesi”725 olarak bilinen Ġngiliz-Fransız AntlaĢması imzalandı. Buna göre, 1 Kasım 1919 tarihinden itibaren, Ġngiliz kuvvetlerinin Kilikya ve Suriye’den çekilmesi ve yerlerini Fransızlara terk etmesine, ġam, Hama, Humus ve Halep Ģehirlerinin Arap devleti sınırları içerisinde yer almasına, Sykes-Picot çizgisinin batısındaki garnizonların Fransızlara verilmesine karar verilmiĢti. Ayrıca, antlaĢma gereği sivil yönetim Osmanlılarda kalacak, askeri otorite Fransızların elinde olacaktı.726 15 Eylül 1919’daki bu antlaĢmayı takiben, MareĢal Foch, Kilikya için General Dufieux Komutasındaki 156. Piyade Tümeninin tahsisini gerekli görmüĢtür.727 Ġtilafnameyi haber alan Ġstanbul Hükümeti adına Harbiye Nazırı Cemal PaĢa, Kolordu Komutanlıklarına birer telgraf çekerek bilgi vermiĢti. Cemal PaĢa, 1916’da Edvard Grey ile Cambon arasındaki antlaĢma esas alınarak, 17 Eylül 1919’da 724 Evans, a.g.e., s. 215; Akbıyık, a.g.e., s 53; Çelik, a.g.e., s.109. 725 Jaeschke, a.g.e., s. 46’da “Paris UzlaĢması” olarak geçmektedir. 726 Akbıyık, a.g.e., s.54; Çelik, a.g.e., s. 111. 727 Kasım Ener, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1996. s. 13. 292 Ġngilizlerle Fransızların “Suriye Ġtilafnamesi” adı verilen bir antlaĢma yaptıklarını bildirmiĢ ve antlaĢma maddelerini açıklamıĢtır. Harbiye Nezareti’nin Ģifresine göre antlaĢma maddeleri Ģu Ģekildedir:728 a) ġarkta, Fransız nüfuzuna dahil olması lazımgelen havalide iki mıntıka tefrik edilmiĢtir. Bunlardan biri, Ģimdiye kadar mevcut bulunan Ġngiliz kıtaatı yerine, Fransız kıtaatı ikame olunacak mıntıka ve diğeri de Fransa tarafından iĢgal edilmemek Ģartile Ġngilizler tarafından tahliye olunacak mıntıkadır. Ġtilafname, bu mıntıkadan birincisi(ni) “Mavi Mıntıka”, ikincisi(ni) ise “A Mıntıkası” namile tevsim edilecektir. b) Bu mıntıkalardan birincisi Kilikya’yı, Kürdistan’ın bir kısmını ve Suriye’nin sahil mıntıkasını ihtiva, binaenaleyh bizi en ziyade alakadar eder ki, hududu Beyrut’un cenubundan baĢlar. ġarka ve sonra Ģimale teveccüh eder. ġam, Hama, Humus, Halep Ģehirleri(ni) dahilinde bulundurmak üzere Sivas’a gider. Ve bu Ģehirleri de dahiline alarak, bir hatt-ı müstakim üzere cenuba teveccüh ve Mersin’in biraz garbinde denize müntehi olur. c) Ġkincisi, Halep, Humus, Hama ve ġam Ģehirlerini ihtiva eder mıntıkalardır. Birinci Mavi Mıntıkada” Fansız memurini orada teessüs edecek bir hükümet-i mahalliye ile bil-itilaf arzu ettikleri gibi bir kontrol veya direkt veya endirekt bir idare tesisine salâhiyettar olacaklar. d) Ġkinci, “A Mıntıkası’nda, iki Fransız bir Arap Hükümeti veya bir Arap Hükümet-i Müttehide-i Müstakilesi(ni) tanımaya mecbur bulunacaktır. A Mıntıkasında, Fransa’nın teĢebbüsat-ı sınaîye ve istikrazat-ı mahalliyede 728 Karabekir, a.g.e., s. 359-360; Akbıyık, a.g.e., s. 57, 58. 293 hakk-ı rüçhanı bulunacak ve Arap Hükümeti, ecnebi müĢavir veya muallim celbine lüzum görürse, bunları münhasıran Fransa’dan celb eyleyecektir. e) Musul ve havalisi, Ģimdilik yine Ġngilizlerin taht-ı iĢgalinde kalacaktır. f) Bütün bu havalideki Fransız kıtaatı Beyrut’da bulunacak olan Fransız Generali Gouraud’nun emrinde olacaktır. g) Mavi Mıntıkada, Fransızlar’ın, Senegalli ve Cezayirliler’den mürekkep olmak üzere, 30 bin kadar askeri bulunacağını ve bunun cengâver kabilelerle meskûn olan vasi mıntıkanın iĢgali için kâfi olduğunu ve Kuva-yı Milliye merkezine yaklaĢtıkça tehlikenin artacağını, Maten gazetesi 29 TeĢrin tarihli nüshasından yazıyor. h) General Allenby, Fransızlara Türklerin Araplarla muhtemel ittifakını beyan ve bu mıntıkayı iĢgal için çetin müsademeler yapmaya mecbur kalacakları cihetle, Araplarla uzlaĢmalarını tavsiye ediyor. i) Bu itilafname, Emir Faysal’ın son defa Suriye’den Marsilya’ya muvasalatından bir gün akdem akdedilmiĢ ve Faysal, bunu tadil ettirememiĢtir. Bu Ġtilafnameden, bizim kadar, belki bizden daha ziyade Araplar’ın da müteneffir oldukları muhakkaktır. O cihetlere Emir Faysal’ın, geçenlerde Paris gazetelerine vaki olan bir beyanatına nazaran, baĢka hiçbir ümitleri kalmazsa, haklarını müdafaaya Ģitab edecekleri muhakkaktır. Lloyd George’un son nutku ve Araplar’ın Ġngilizler tarafından mütemadiyen teslih ve ihzar edilmekte oldukları da Ģayan-ı dikkattir. j) ĠĢbu Ģifre XIII, XV, III, XII, XX Kolordulara tebliğ edilmiĢtir. 294 AntlaĢmanın son maddesinde görüldüğü gibi, Ġngiltere bir yandan bölgeyi Fransızlara devrederken, diğer yandan Suriye’deki Arapları Fransa aleyhine silahlandırmıĢtı. Ġngilizler, Türklerin Anadolu’daki Fransız iĢgalini kabul etmeyerek karĢı koyacağını da çok iyi biliyorlardı. Fransızların bölgeyi Ġngilizlerden devralırken yeterli kuvvete sahip olmadığını da belirtmek gerekir. IV. Suriye Ġtilafnamesine Tepkiler ve Mustafa Kemal PaĢa Ġngilizlerin Güney Anadolu’daki vilayetlerimizi Fransızlara devretmesi ve Fransızların bu bölgeyi iĢgal hazırlıkları ile ilgili olarak Mustafa Kemal PaĢa,“İtilaf devletleri, Doğu Anadolu’da büyük bir Ermenistan kurulmasının mümkün olmadığını anlamışlar, Adana, Maraş, Antep ve Urfa havalisinde, Diyarbakır’ın da katılması ile “Küçük Ermenistan” kurulmasını kararlaştırmışlardı. Bu nedenle, bölge halkı işgale tepki göstermediği takdirde, Fransızların cüreti artacaktı. Bu cüreti kırmak için, bu bölgelerde gizli teşkilatlar kurulmalı, halkı işgale karşı teşkilatlandırmalı ve milli müfrezeler kurularak, Fransız müesseseleri ve kuvvetleri vurulmalı”729 görüĢünde idi. Mustafa Kemal, bir tamim yayınlayarak, Suriye Ġtilafnamesinde alınan kararları bütün Türk milletine ve bölge halkına duyurmuĢtur. Tamimde, 1916 SykesPicot gizli antlaĢması esas alınarak, 15 Eylül 1919’da yeni bir antlaĢma imzalandığı, milletin Erzurum ve Sivas Kongrelerinde mukaddes ve meĢru hukukunu müdafaada azimli ve kararlı olduğunu ilan ettiğini ve bu gibi kararlara asla boyun eğmeyeceğini 729 Çelik, a.g.e., s. 114-115. 295 belirttikten sonra, vatanı ve milleti ilgilendiren bu antlaĢmadaki önemli kararları Ģöyle açıklamıĢtı:730 “a) Vatanımızda, Ġngilizler’in haksız yere iĢgal etmiĢ oldukları bölgeleri bu defa tahliye ile Fransızlar, haksızlık üzerine haksızlık olmak üzere iĢgal ederek iĢe baĢlayacaklardır. b) Halep’i hariçte bırakarak, bu Ģehrin batısından geçen ve Urfa, Antep, MaraĢ ve Adana vilayetlerini içine alarak, Harput ve Sivas’a kadar uzanan, Sivas’dan Mersin’in batısına ulaĢan sınır içindeki çoğunluğu Türk olan topraklar, Fransız nüfuzu ve idaresi altına girecektir. c) Ġtilafnamenin, Suriye’ye ait kısmında, Beyrut vilayetinin Fransızlar tarafından iĢgal edileceği bildirilmektedir. Bu durum, dindaĢlarımızı en zengin topraklarından mahrum edecektir.” Mustafa Kemal, Harbiye Nezareti’ni de bu konuda (26 Ekim 1919 tarihli) bir yazıyla uyarmıĢtı. Bu yazıda, Urfa, MaraĢ ve Antep’in bu defa da Fransızlar tarafından, mütarekeye aykırı olarak iĢgal edileceği haberinin bütün halkı heyecana sevkettiğini, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin bu gibi iĢgallere karĢı müdafaa ve mukavemet fikrini kabul ettiğini tarafsız kalmanın mümkün olmadığını, bölge halkının önce iĢgali protesto edeceğini, Fransızlar, bu protestolara itibar etmezlerse, milletin her vasıtaya baĢvurarak, bütün varlığıyla iĢgale karĢı koyacağını belirtmiĢti. 730 Nimet Arsan, Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, C.IV, Ankara, 1964, s. 120; YaĢar Akbıyık, a.g.e., s. 80. 296 Mustafa Kemal ayrıca, merkezi hükümetin de milleti itham ve mesuliyet altında bırakmamak üzere, gerekli tedbirleri almasını istiyordu.731 Ali Rıza PaĢa Hükümeti, iĢgal kuvvetlerini mahalli bir silahlı ayaklanma veya savaĢla uzaklaĢtırmak üzere, memleket içinden silahlı kuvvetler oluĢturmanın baĢarılı olmayacağı, aksine düĢmanlığı artıracağı ve devleti her açıdan yeni güçlüklere düĢüreceği görüĢündeydi. Mustafa Kemal, Ġstanbul Hükümetinin bu görüĢüne karĢı çıkmıĢtır.732 Mustafa Kemal’e göre: Antep, Adana, MaraĢ ve Urfa Ģehirlerini üst üste haksızlıkla iĢgal eden, mütarekeden sonra Ġstanbul’da, Türk’ün hukukunu ayaklar altına almakta müttefiklerinden ileri giden, Ģimdi de Ermenistan’ın kurulması fikrinde Ġngilizlerle anlaĢtıktan sonra, Diyarbakır vilayetine de göz diken Fransızların hoĢ tutulmasında Türk milletinin ne kazancı olacağına kimsenin aklı ermemektedir. Batı’nın taassup ve riyakârlığı bir millette herhangi bir tepki görmezse, o milleti hakir görür ve hain maksatlarını tatbike baĢlar. Bu nedenle, millet avazı çıktığı kadar bağırmalı ve böylece Türk milletinin hayatına kastetmiĢ olan Avrupa’ya karĢı hayat hakkına sahip olduğu ispat edilmelidir.733 Suriye Ġtilafnamesinin uygulamaya konularak, Ġngilizlerin Adana, MaraĢ, Antep ve Urfa’dan çekilmesiyle Fransızların bu bölgeleri mütarekeye aykırı olarak iĢgale baĢlaması üzerine, tüm yurtta vilayetlere ve Heyet-i Merkeziye idarelerine gönderdiği 6 Kasım 1919 tarihli tamimde: “Ġngilizlerin, adı geçen bu yerlerden çekilmesini takiben Fransız iĢgalinin baĢladığını, Ġstanbul Hükümetinin, bu hareketi 731 ATASE ArĢivi ĠSH., K: 200, G: 136, B: 136-1 (EK-8); Bekir Sıtkı Baykal, Heyet-i Temsiliye Kararları, TTK Yay., Ankara 1989, s. 35. 732 Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 32; Akbıyık, a.g.e., s. 81; Çelik, a.g.e., s. 116. 733 Baykal, a.g.e., s. 34-53; Akbıyık, a.g.e., s.81; Çelik, a.g.e., s. 116. 297 Ġtilaf Devletleri nezdinde protesto ettiğini, iĢgal edilen bölge halkının da düzenlediği mitinglerle, Osmanlı vatanının ayrılmaz bir parçası olduklarını dünyaya ilan ettiklerini” ifade etmiĢtir. Ayrıca, bütün Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti heyetleri ve idareleri ile belediye baĢkanlarının, Osmanlı Devleti’nin bir parçası olan bu yerlerin haksız olarak Fransızlar tarafından iĢgal edildiğini, telgraflarla Ġtilaf Devletleri elçiliklerine, Avrupa ve Amerika kamuoyuna duyurmasını, bununla ilgili protestolarda bulunulmasını ve bu haksızlığın düzeltilmesinin kararlı bir dille ifade edilmesini bildirmiĢtir.734 Mustafa Kemal, iĢgaller karĢısında bu kararlı tutumunu dıĢ basına da duyurmuĢtur. Bu amaçla, Le Temps gazetesine verdiği demecinde, mütareke hükümlerine göre anavatan hudutları dıĢında bırakılan Aydın, Konya, Adana, Musul gibi Türk nüfusunun büyük çoğunlukta olduğu vilayetleri, Osmanlı Devleti’nden ayırmaya imkân olmadığını ve milli hareketin sarsılmadan devam edeceğini ilan etmiĢtir.735 Mustafa Kemal’in bütün vilayet ve Heyet-i Merkeziyelere gönderdiği, iĢgalin protesto edilmesini isteyen tamimi üzerine, Türkiye’nin her tarafında protesto ve mitingler yapılmıĢtır. Ġngiliz kaynaklarına göre, Türkiye’nin çeĢitli il ve ilçelerinden 81 adet protesto telgrafı gelmiĢtir.736 734 Arsan, a.g.e., s. 115; Akbıyık, a.g.e., s. 82; Çelik, a.g.e., s. 116. 735 Akbıyık, a.g.e., s. 82; Çelik, a.g.e., s. 117. 736 Ahmet Hulki Saral-Tosun Saral, Vatan Nasıl Kurtuldu, Türkiye ĠĢ Bankası Yay., Ankara 1970, s. 268; Akbıyık, a.g.e., s. 83-110. 298 V. Sivas Kongresi ve Heyet-i Temsiliye Kararları Mondros Mütarekesinden sonra tüm yurtta iĢgaller karĢısında kiĢisel, yerel ve bölgesel olarak baĢlayan direniĢ hareketlerini ulusal direniĢe yönlendirmek amacıyla yapılan Sivas Kongresi’nde, ülkenin her yerinde ve birbirinden bağımsız olarak kurulmuĢ olan Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyetleri, tek bir çatı altında birleĢtirilmiĢtir. 8 Ağustos 1919’da ülkemizi haksız Ģekilde iĢgal eden Ġtilaf Devletlerine karĢı, Türk bağımsızlığını korumak amacıyla, Kuva-yı Milliye’nin kurulması, devlet ve milletin kendi iradesine hakim olması gerektiği, bütün Türk Milleti’ne duyurulmuĢtu. Ordudaki komutanlara da emir verilse bile, yerlerine güvenilir kiĢiler gelmediği müddetçe, komuta kademelerini bırakmamaları emredilmiĢti. Ayrıca, Ġstanbul Hükümeti tarafından verilen bazı birliklerin lağvı konusundaki emrinin kesinlikle uygulanmaması, bütün birlik komutanlarına bildirilmiĢti. Bu emir, bütün kolordu ve tümen komutanlıklarına, vilayet ve sancaklara, müdafaa-i hukuk teĢkilatlarına ve memleket ileri gelenlerine duyurulmuĢtu.737 Sivas Kongresi’nde, Erzurum Kongresi’nde alınan “Türk vatanının tamamının ayrılmaz bir bütün olduğu kararına ek olarak, sadece doğu sınırlarının değil, bütün Türkiye’nin savunulması kararı alındı. Yine Erzurum Kongresi’nin kurmuĢ olduğu Doğu Anadolu’yu temsil eden “ġarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”nin Heyet-i Temsiliyesi yurdun diğer bölgelerinden seçilen yeni üyelerle vatanın bütününü kapsayacak Ģekilde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk 737 Türk Ġstiklal Harbi, C.IV Güney Cephesi, s. 63. 299 Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesine738 dönüĢtürüldü. Ayrıca, Türk askerinin kalmadığı Adana ve çevresinde savunmaya yönelik teĢkilatlar ile kurulması planlanan “Milli Ordu” hakkında kararlar alınmıĢ ve bunun için bir “Nizamname” yayınlanmıĢtır. Mondros Mütarekesinden sonra Osmanlı Hükümetinin Adana vilayetiyle, Antep, MaraĢ, Urfa vilayetlerini tahliye etmesi ile birlikte Ġngiliz ve Fransızların bölgeyi iĢgal etmeleri, bölgede Ermeni çoğunluğunu sağlamak için çalıĢmaları ve Ġngiliz ve Fransızların bu desteği ile Ermenilerin saldırıları dolayısıyla Sivas 738 Baykal, a.g.e., s. IX-X; Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi Ģu kiĢilerden oluĢmaktadır: 1) Mustafa Kemal PaĢa (Üçüncü Ordu MüfettiĢliğinden ve askerlikten ayrılma) 2) Hüseyin Rauf Bey ( Eski Bahriye Nazırı, askerlikten ayrılma) 3) Eyüpzade Ġzzet Bey (Trabzon eski mebuslarından. Sivas Kongresi’ne gelmemiĢtir.) 4) Hoca Raif Efendi (Eski Erzurum Mebuslarından) 5) Hacısalihzade Servet Bey (Trabzon eski mebuslarından. Sivas Kongresi’ne gelmemiĢtir.) 6) Sadullah Efendi (Bitlis eski mebusu. Ne Erzurum, ne de Sivas Kongresi’ne katılmıĢtır.) 7) Hacı Favzi Efendi (Erzincan NakĢibendi ġeyhi) 8) Hacı Musa Bey (Mutki’de aĢiret reisi. Ne Erzurum, ne de Sivas Kongresi’ne katılmıĢtır.) 9) Bekir Sami Bey (Beyrut eski valisi) 10) Refet Bey (3. Kolordu Komutanlığından ayrılma) 11) Kara Vasıf Bey (Gaziantep delegesi. Kurmay albaylıktan ayrılma) 12) Mazhar Müfit Bey (Hakkari delegesi. Eski mutasarrıflardan) 13) Ömer Mümtaz Bey (Ankara eski mebuslarından) 14) Hüsrev Sami Bey (EskiĢehir delegesi. Askerlikten ayrılma) 15) Hakkı Behiç Bey (Denizli delegesi. Eski mutasarrıflardan) 16) Ratipzade Mustafa Bey (Niğde delegesi.) Bu kiĢilerin ilk dokuzu Erzurum Kongresi’nde, onuncusu Sivas’ta Heyet-i Temsiliye tarafından ve son altısı da Sivas Kongresi tarafından seçilmiĢlerdir. 300 Kongresi’nde iĢgal edilen bu bölgede milli kuvvetlerin teĢkilatlandırılmasına karar verildi. Bu amaçla kongrede oluĢturulan ve “geçici hükümet” görevini üzerine alan Heyet-i Temsiliye, 11 Eylül 1919’da güvenlik açısından, bölgeyi kolordulara ayırmıĢ ve bunun gerekçesini Ģöyle açıklamıĢtır:739 “Mütarekeden sonra, Osmanlı hükümetinin, Adana vilayetiyle Antep, Maraş ve Urfa sancaklarını askeri kuvvetlerden boşaltmak gafletinde bulunmuş olmasından istifade edilerek, bu bölgedeki Ermeniler, İngiliz ve Fransız desteği altında bir varlık göstermek hevesiyle her türlü haksız ve hukuk dışı işlere girişmeye başladılar. Ermeniler, Türklere karşı akla gelmeyecek insanlık dışı hareketlerde bulunmaktadırlar. Önceleri çeşitli sebeplerle göç eden Ermenilerin (100 bin kişinin üstünde) bu bölgelere yeniden yerleştirilmek istenmesi ve bir Ermeni devleti kurmak çabaları bütün hızıyla devam etmektedir. Buna karşılık, işgal bölgesinde, Fransızların ve İngilizlerin baskısı altında bulunan ve henüz bir cemaat teşkiline bağlanmamış ve kendi başlarına kalmış olan Türk varlığı hiçbir şey yapamamaktadır. Yalnız olarak yapılan fedakârlıklar da ağır şekilde cezalandırılmaktadır. Milli bağımsızlık ve vatanın bütünlüğü bakımından Türk vatanında yaşayan bütün Müslüman halk, bir inanç etrafında birleştirilecektir. Mütarekenin imza edildiği 30 Ekim 1918 tarihinde bayrağımız altında kalan sınırlar içindeki vatan parçaları, her türlü saldırı ve taarruza karşı, sonuna kadar savunulacaktır. Sivas Kongresi’nde hakiki veçhesini alan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, geçici bir işgal bahanesiyle anavatandan zorla koparılmak istenen parçasının işgali gibi kötü sonuçlara seyirci kalamaz. Bu bölgede gerek yabancı işgali ve istilalar gerekse perde arkasında 739 Türk Ġstiklal Harbi C. IV Güney Cephesi, s. 63-65. 301 uygulanmak istenen Ermenilik gayelerini derhal durdurmak ve çoğunluğu teşkil eden Türk halkının haklarını koruyarak bu bölgedeki düşmanları kovmak ve işgalden kurtarmak amacıyla yer yer kurulmak istenen milli teşkillerin 13. 3, 2. ve 12. Kolordular bölgesine bağlanmak gerekir. Yapılan teĢkilatlanma Ģu Ģekildedir:740 Birinci bölge: Develi-Niğde-UlukıĢla-Lamas Çayı (dahil) hattı ile BahçecikKozan- Osmaniye-Ġskenderun (dahil) hattı arasında kalan bölge. Bu bölgenin sorumluluğu 20. Kolordu ile bölge içindeki Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine verildi. 20. Kolordu bölgedeki güvenlik iĢlerini Niğde’deki 11. Tümen ile sağlayacaktı. Ġkinci bölge: Birinci bölgenin doğu sınırı (hariç) ile Adıyaman-Samsat- Birecik (hariç) Antep-Kilis (dahil) hattı arasındaki bölge. Bu bölge, 3. Kolordu ile bölge içinde bulunan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine verildi. 3. Kolordunun tümenleri Amasya, Samsun bölgesinde bulunduğundan fiilen yardım etmesi mümkün değildi. Üçüncü bölge: Ġkinci bölgenin doğusundan Ġran sınırına kadar uzanan arazidir. Buranın kontrolü de 13. Kolorduya ve bölge içindeki Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine verildi. Sivas’ta bulunan 3. Kolordu kendi bölgesini oradan, 20. Kolordu bölgesi de Ankara’dan idare edilecekti. Konya’da bulunan 12. Kolordu’ya da Lamas Çayı (Mersin hattı)’nın batısı verilmiĢti. Kolorduların mevcutları çok az ve bunlara bağlı tümenler de Kilikya bölgesine çok uzaktılar. Ġstanbul Hükümeti tarafından kıtaların Ġtilaf kuvvetlerine 740 Türk Ġstiklal Harbi C. IV, s. 65. 302 silahla karĢı koymamaları emredildiği için bu kolordular kendi bölgeleri içinde ancak Kuva-yı Milliye’yi takviye edebiliyordu. Yapılan düzenlemelere göre, her kolordu kendisine verilen bölgeyi ikinci derecede bölgelere ayıracak, her bölge için en yakın yerde birer teĢkilat merkezi kuracaktı. Bu merkezler teĢkilatta çalıĢacakların ikmal yeri, gönderilecek silah, cephane ve diğer malzemelerin deposu ve muhabere merkezi olacaktı. Bir taraftan merkezler kurulurken diğer taraftan da bölgenin durumu incelenerek iĢlerin güvenle yürütülmesi sağlanacaktı. Müdafaa-i Hukuk teĢkilatı gizli tutulacak ve teĢkilatın güvenliği açısından emniyet kuvvetleri ve müfrezeler oluĢturularak görevlendirilecekti. TeĢkilat nizamnamesinin uygulanmasına iki taraftan baĢlanarak, bir taraftan Ġslam köy, nahiye ve kasabalardaki mahallelerde teĢkilat yapılacak, diğer taraftan vilayet, liva, kaza merkezlerinde “heyet-i merkeziye” ve heyet-i idareler741 canlandırılacaktı. Milleti din olgusu etrafında birleĢtirmek için teĢkilata imam, muhtar, köy hocasından oluĢmuĢ “Cemaat-i Ġslamiye” teĢkili Ģekli verilecekti. OluĢturulacak mıntıkalara gönderilecek kiĢiler, fedakâr ve namuslu subaylar ve sivillerden seçilecektir.742 741 Heyet-i merkeziye ve idarelerin esas görevleri: Ahaliyi uyarmak, vatan duygularını uyarmak, teĢkilatı takviye ve geniĢletme, mevcudiyetini sürdürmek ve korumak, güvensizlik ve suistimale engel tedbirler almak Ģartıyla yardım parası toplama, muhafaza ve dağıtılması Ģeklinde belirlenmiĢti. Ahmet Emin Yaman, Milli Ordu, Atatürk Yolu Dergisi I /2, 1988, s.132. 742 Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 65-66; Yaman, Milli Ordu, s. 132-133. 303 a. Milli Ordu Bu esaslar dahilinde oluĢturulacak “Milli Ordu”nun kurulması için alınacak tedbirler konusunda özetle Ģu direktifler verildi.”743 “a) Milli ordu teşkil edilecektir. Bu teşkiller ne kadar gizli kalırsa, o kadar başarılı olur. Bunu da İslam cemaati teşkilleri şeklinde kurmak ve milleti, İslam mabetleri etrafında birleştirerek, hukukun korunması amacına dini ve ruhani esaslarla, kutsal bir şekil vermek pek çok başarı sağlar. b) Bu esasa göre, cami veya mescidi olan her köy ve mahalle bir piyade takımı sayılarak, bu takımın idaresi mescidin imam ve müezzini veya köyün hocası gibi din adamlarına veya bu sıfatı takınacak olan gönüllülere teslim edilecektir. Sayısı fazla olacak takımlara komutan tedariki mümkün olmazsa, terhis edilmiş kudretli çavuş ve başçavuşlardan faydalanılır. c) Her nahiye merkezi bir bölük ve her kaza merkezi (vilayet ve sancak merkezleri dahil) bir tabur heyeti teşkil edecektir. Askerlik şubeleri başkanları tabur ve askerlik şubelerindeki subaylar ve bölük komutanı olarak atanırlar. d) Cami ve mescitlere veya buraya yakın ve gizli yerlere veyahut da kontrol altında olmayan askerlik şubesi depolarına gizlemek üzere, kolordular şimdiden silahlarla, cephane v.s. gereken gereçleri gönderecek hazırlığa başlamalıdırlar. e) Milli Ordunun iskeletini takım, bölük, tabur teşkilatı vücuda getirecektir. Sonra genel bir plan gereğince, bunların seferberliği kolaydır. Bu maksatla kolordular, bölgenin durumunu göz önünde tutarak bir yönetmelik hazırlamalıdırlar. 743 Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 66- 67; Yaman, Milli Ordu, s. 134-135. 304 f) Gönüllü müfrezeler, saldırıya uğrayan köy ve kasabaları savunamayacak karda zayıf ise, heyetin kararı ve askerlik şube başkanlıklarının emirleriyle, bu köy ve kasabalardaki Milli Ordu takımları gizli bir surette silah altına alınabilir. g) Hükümet ve bölge heyetlerinin ve askeri kurulların, milli teşkillere üstün derecede yardımda bulunması başarı için şarttır.” Milli Ordu teĢkiliyle birlikte, özellikle MaraĢ ve Antep bölgelerine verilen aĢağıdaki direktiflerin Müslümanlara tebliğ edilerek bu kanunlara riayet ettirilmesi heyet-i merkeziye ve idarelerin önemli görevlerinden biri olarak belirlenmiĢtir: a) Göç yasaktır. b) Arazi ve emlak yalnız Müslümanlara satılacak ve yabancılarla Hıristiyanların araziye sahip olmalarına meydan verilmeyecektir. c) Müslümanlar arasında gayet samimi bir dayanışma oluşmasına çalışılacak ve herkes birbirine ve milli amaca malen ve bedenen yardım etmekle mükellef olacaktır. (Köylerde ve nahiyelerde “muavin” sandıkları meydana getirmek. Millet uğruna çalışanların şahıslarına ve ailelerine bu sandıklardan yardım etmek gibi tedbirler alınmalıdır. d) Milli amaca hizmet edenler ve ülkü sahihleri celbiyle, okullar tesisine önem verilecektir. e) Gayri Müslim unsurlar hakkında sıkı bir boykot uygulanarak, alışveriş özellikle Müslümanlar arasında yapılacaktır. f) Milli birlik etrafında pek ziyade emniyet ve faaliyetle çalışılarak, bu amaca hıyanet edenler cezalandırılacaklardır. g) Jandarma, polis, orman, köy ve çarşı bekçiliği ve her türlü konuda kolculuk gibi hizmetlerde Müslümanların kullanılması sağlanacak ve zabıta 305 kuvveti teşkil eden bu unsurların mutlaka elde bulundurulmasına özen gösterilecektir. h) Teşkilatta asıl olan reislerin korunması ve kişisel güvenliklerinin sağlanmasına pek çok dikkat edilecek ve muhalefet reislerinin etkisiz bırakılmasına çalışılacaktır. i) Milli teşkilatın idaresi; mutlaka ordu ve subay ve astsubaylarının ve özellikle başkanlık mevkiinde büyük hizmete muktedir tecrübeli diğer hamiyetli kişilere muhtaç olduğundan bu özelliklere sahip olanlar kolordu mıntıkalarından seçilerek, tayin ile gönderileceklerdir. 3. 12. 13. ve 20. Kolordulara tebliğ edilen bu kararlarla iĢgal altındaki bölgelerde milli teĢkilatlar kurulmaya baĢlanmıĢ ve bu kararlar bölgedeki teĢkilatlanmada etkili olmuĢtur. Görüldüğü gibi, “Milli Ordu” Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ile birlikte ülkenin milli ve askeri güçlerinin birlikte hareket etmesini sağlamıĢtır.744 Kuva-yı Milliye’nin daha örgütlü ve kurallı bir biçimi olan Milli Ordu, düzenli orduya geçiĢi sağlamıĢtır. Milli ordu ile ilgili alınan bu kararlar doğrultusunda Adana, MaraĢ, Antep ve Urfa’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu konularında bahsedileceği üzere güney cephesine çeĢitli rütbelerde subaylar gönderilmiĢ, daha önce bu bölgelere gönderilen subaylar da, bulundukları mıntıkanın ait olduğu kolorduya bağlanmıĢtır. Gönderilen subaylar, sivil kıyafetle ve takma adlarla hareketi kolordulara bağlı olarak sevk ve idare ederek, bölgedeki Kuva-yı Milliye’yi komuta idaresi altına almıĢlardır. 744 Yaman, Milli Ordu, s. 120. 306 Güney ve Güneydoğu Anadolu’da ulusal direniĢle ilgili düzenlemeler, kolordulara bağlı olarak 1920 yılı boyunca sürmüĢtür. Adana Cephesi Komutanlığı ve buna bağlı olarak Kilikya Kuva-yı Milliyesi, Ayıntab Kuva-yı Milliyesi gibi adlarla “Milli Ordu” nun kuruluĢ prensipleri değiĢmeden uygulanmıĢtır. VI. Adana ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu a. Ġngiliz ĠĢgalleri 3 Kasım 1918’de Fransız savaĢ gemisi Ġskenderun limanına girdikten sonra gemideki Ġngiliz BinbaĢı limandaki mayınları toplamak istediklerini ve Ġskenderun’un iĢgal edileceğini bildirmiĢti. Bu duruma Harbiye Nezareti’nin cevabı, “ĠĢgale karĢılık verilmemesi ve Ġngilizlerin protesto ile yetinilmesi” Ģeklinde olmuĢtu.745 4 Kasım’da Ġskenderun limanına gelen Ġtilaf gemileri mayınları temizlediler. Ġngilizler bununla yetinmeyerek Ġskenderun-Halep Ģosesini onarmak için karaya asker çıkaracaklarını ve Ġskenderun’a asker depolayacaklarını bildirmiĢlerdi. Mustafa Kemal PaĢa, bu isteği reddetmiĢ Ġtilaf askerlerine ateĢ açılması emrini vermiĢ ve konuyu Ġstanbul’a bildirmiĢti.746 Sadrazam Ġzzet PaĢa, konuyla ilgili olarak Mustafa Kemal’e “Hakları olmamakla birlikte, İngilizlerin İskenderun’dan faydalanabileceğini, mütareke bu yüzden bozulamayacağına göre, İskenderun’un bırakılmasının zorunlu olduğunu”747 bildirmiĢti. Bunun üzerine, 745 HTVD., Sayı: 28, Vesika: 721. 746 HTVD., Sayı: 28, Vesika: 735. 747 Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 62. 307 Ġskenderun, 9 Kasım 1918’de 10-15 kiĢilik bir Ġngiliz müfrezesi tarafından iĢgal edilmiĢti.748 11 Kasım’da Fransızlar, halkın erzak deposu önünde birikmesini bahane ederek, Türk memur, polis ve jandarmalarının Ġskenderun’dan hemen ayrılmalarını istemiĢtir.749 Ġngilizler, Osmanlı Hükümetinden yörenin Adana ve çevresinin iĢgaline zemin hazırlayacak yeni isteklerde bulunmuĢlardır. Bu isteklere göre: 750 1) Kilis-Ġslâhiye hattının güneyinde ve Misis tren yolu boyunda bulunan Türk askerleri, 1 Aralık 1918’e kadar Ceyhan Nehri’nin batısına, Adana-Tarsus demiryolunun kuzeyine, 15 Aralık 1918’de ise Pozantı’nın kuzeyine çekilmiĢ olacaktı. 2) Çekilmesi istenen bu kuvvetler her çeĢit silahlarını teslim edeceklerdi. 3) Bu kuvvetler terhis edilecekti. 4) Osmanlıların elindeki esirlerden, Halep’in batısındaki yerlerde olanlar teslim edilmek üzere Ġzmir’e, Halep doğusundakiler ise Müslimiye’ye gönderileceklerdi. 5) Osmanlı erzak depoları ve çeĢitli müesseseler tahrip edilmeyecek ve koruma altında bulundurulacaktı. 6) Bütün Türk birlikleri Halep-Katma-Ġskenderun yolunun kuzeyine çekilecek, bu yol ile Halep-Toprakkale demiryolundan faydalanacaktı.” 748 HTVD., Sayı: 29, Vesika: 754; Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 62. 749 HTVD., Sayı: 30, Vesika: 763. 750 HTVD., Sayı: 31, Vesika: 780. 308 Ġngilizler, serbestçe Ġngilizler, 22 Kasım 1918’de verdikleri nota ile “Ġsteklerinin yerine getirilmesini, gerekirse savaĢı yeniden baĢlatabileceklerini ve bu takdirde Osmanlı Devleti’nin daha zararlı çıkacağını” bildirmiĢlerdi. Bunun üzerine, Osmanlı Hükümeti, Adana ve çevresinin Pozantı’ya kadar tahliyesini kabul etmiĢtir.751 Harbiye Nezareti de 2. Ordu Komutanlığı’na “Kilikya’nın boĢaltılması müzakereleri sırasında, hiç değilse eldeki silah ve malzemenin hemen nakledilmesi ve düĢman eline geçmekten kurtarılması” emrini vermiĢtir.752 2. Ordu Komutanı Nihat PaĢa, zaman kazanmak ve eldeki silah ve teçhizatı kurtarmak amacıyla, 24 Kasım’da Suriye Ġngiliz Ordusu BaĢkumandanlığı’na Ģu isteklerde bulunmuĢtur:753 “1) Türk kuvvetlerinin geri çekilmeleri konusunda, Ġstanbul ile yapılmıĢ olan yazıĢmalardan ötürü, 12 günlük bir zaman kaybı olmuĢtur. Bu nedenle, birinci çekilmenin 1 Aralık yerine 13 Aralık, ikinci çekilmemin 5 Aralık yerine 17 Aralık, üçüncü safhanın da 15 Aralık yerine 26 Aralık 1918’de gerçekleĢtirilmesinin kabulü. 2) Ayıntap ve Adana’da, asayiĢi sağlamak üzere birer tümen bırakılmasına müsaade edilmesi. 3) Osmanlı kuvvetleri, Filistin ve Suriye’deki savaĢlarda, silahlarının büyük bir kısmını kaybettiğinden, silah bakımından çok yetersizdir. Ayrıca, bir asker için, elindeki silahı teslim etmek pek güçtür. Bu bakımdan, bu istekten vazgeçilmesi.” Bu isteğe karĢılık, Ġngilizler, oniki günlük zaman kaybının telafisini kabul etmiĢlerdi. Nihat PaĢa, gerekli tedbirleri alarak, birliklerinin en az kayıpla geri çekilmesini sağlamaya çalıĢmıĢtır. 751 Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 64; Kemal Çelik, a.g.e., s. 51. 752 HTVD., Sayı: 31, Vesika: 783-785; Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 65. 753 HTVD., Sayı: 31, Vesika: 788; Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 65. 309 Bu dönemde Adana ve çevresinde ordunun durumu Ģöyle idi: 13 Kasım 1918’de 7. Ordu lağvedilmiĢ, bu Ordu’ya bağlı 20. Kolordu 2. Orduya bağlanmıĢ, 2. Orduya bağlı 15. Kolordu Karargâhı Erzurum’a nakledilmiĢti. Bu kolorduya bağlı 44. Tümen lağvedilmiĢ ve 41. Tümen 12. Kolordu emrine verilmiĢti. Bu değiĢikliklerle sonunda Adana vilayetini boĢaltmak zorunda kalan 2. Ordu, Kasım 1918’de 12. ve 20. Kolordularla bu Kolordulara bağlı beĢ tümenden oluĢan az mevcutlu bir orduya dönüĢmüĢtü.754 3 Aralık 1918’de durumu ise Ģöyleydi:755 12. Kolordu (41. ve 23. Tümenler) Adana ve Çamalan arasında 20. Kolordu (1. 11. ve 24. Tümenler) 1. 11. Tümenler Ceyhan ile Misis arasında, 24. Tümen Ġslâhiye’nin batısında. 2. Ordu Karargâhı ise, Adana’da bulunuyordu. Ġngilizlerin baskısı üzerine 4 Aralık 1918’de silah ve cephanesinin bir kısmını Ġngilizlere teslim etmek zorunda kalmıĢtı.756 Hava koĢullarının kötüleĢmesiyle karayolu ve demiryolunun bazı kısımları sel suları tarafından bozulmasından dolayı, erlerin bir kısmı ile kolordu ve tümenlerin depolarındaki silah, cephane ve erzak Konya’ya nakledilememiĢti.757 7 Aralık 1918’de 23. ve 41. Tümenler, Adana-Gülek-Pozantı ve UlukıĢla arasında, 1. 11. ve 24. Tümenler ise Hasanbeyli ile Adana’nın batı kesimi arasında bulunuyorlardı. 755 HTVD., Sayı: 32, Vesika: 798, Vesika: 800; Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 67-68. 756 HTVD., Sayı: 32,Vesika: 814; Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 68. 757 HTVD., Sayı: 33, Vesika: 832 ve 834; Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 68. 310 2. Ordunun karargâhı 13 Aralık 1918’de Adana’dan Pozantı’ya oradan da Konya’ya taĢındı. 15 Aralık’ta Nihat PaĢa’ya da Yıldırım Ordular Grubu MüfettiĢliği ile Adana Vali Vekilliği görevleri verilmiĢtir. II. Ordunun birlikleri Ġngilizlerin verdiği süre içerisinde 26 Aralık 1918’de Pozantı’ya kadar Adana vilayetini boĢaltmıĢlardı.758 Ġskenderun’u iĢgal eden Ġngilizler, Amanos Geçitleri’nden Payas’a doğru ilerlemiĢler, Akdeniz kıyıları, Fırat Nehri ve Toroslar arasındaki Türk kuvvetlerinin çekilmesini beklemeden yöreyi iĢgal etmiĢlerdir. 10 Kasım’da Ġskenderun limanından Ģehre asker çıkaran Fransızlar, bu kuvvetleri Adana ve Halep taraflarına sevketmiĢlerdir.759 i. Dörtyol’un ĠĢgali Adana vilayetine bağlı bir kaza merkezi olan Dörtyol, yörenin ilk iĢgale uğrayan Ģehirlerinden biridir. 11 Aralık 1918’de Fransızlar tarafından iĢgal edilmiĢtir. Dörtyol’un iĢgalinde 400 Ermeni’den oluĢan bir Fransız taburundan yararlanılmıĢtır. Bu iĢgal birliğine bağlı erler, oniki evi basarak, eĢya ve paralarını gaspetmiĢ, bir kadını boğazından yaralamıĢ ve Osmanlı jandarmasını kasabadan çıkarmıĢlardır.760 Fransızlar, I. Dünya SavaĢı sırasında Dörtyol’dan Suriye’ye göç ettirilen Ermenileri savaĢtan sonra yeniden Dörtyol’a naklederek, yerleĢtirmiĢlerdir. Bir süre 758 Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 69. 759 HTVD., Sayı: 30, Vesika: 763; Türk Ġstiklal Harbi C. IV, s. 27. 760 HTVD., Sayı: 33, Vesika: 823; Ener, a.g.e., s. 27. 311 sonra buradaki Ermenilerin sayısı 12 bini geçmiĢtir. Bu Ermeniler Fransız iĢgal kuvvetlerinin desteğiyle Dörtyol civarındaki köylere baskınlar yaparak halka zulüm ve iĢkencede bulunmuĢlardır. Bu zulüm ve iĢkenceden bıkan Dörtyol’un Özerli Köyü halkı, oluĢturdukları üç kiĢilik bir heyetle Ġngiliz Komutanlığı’na baĢvurarak, köylerinin Fransız ve Ermenilerin zulmünden korunmasını talep etmiĢlerdir. Ġngiliz Komutanlığı bunun üzerine, Dörtyol’a Hintli Müslümanlardan oluĢan bir müfreze göndermiĢ ve bölgede geçici de olsa sükûnet sağlanmıĢtır. Ancak bir süre sonra Fransız ve Ermeniler taĢkınlıklarını daha da artırmıĢlar ve Özerli köyü halkına saldırmıĢlardır. Bu duruma tahammül edemeyip karĢı koyan Muhtar ġeyhmuszade (ġeyh Musazade) Mehmet Ağa ile ihtiyar heyeti azası Abdülkadir Ağazade Yusuf Ağa’yı Fransız ĠĢgal Komutanlığı önünde Ģehit etmiĢlerdir. Bu durum karĢısında intikam almak isteyen Ömer Hocaoğlu Mehmet (Kara), Ermenilerle çatıĢmaya girmiĢ ve iki Ermeniyi vurup kaçmıĢtır. Ermeniler bu durumu Fransızlara bildirmiĢler, bunun üzerine Fransız ve Ermeniler sayıca daha fazla müfreze ile Karakese köyüne saldırıya geçmiĢlerdir. Bu saldırıya karĢı köylüler, taĢtan kurdukları barikatla yolu kapatarak ve silahla ateĢ açarak karĢı koymuĢlardır. Fransızlar beklemedikleri bu direniĢ karĢısında çok ĢaĢırmıĢlar, onbeĢ kayıp vererek, Dörtyol’daki karargâhlarına çekilmek zorunda kalmıĢlardır.761 (19 Aralık 1918) Bu çarpıĢmaların devam etmesi, Türk halkını direniĢe sevketmiĢtir. Yöre halkı, canını ve namusunu korumak için silah almaya baĢlamıĢtır. Kara Hasan, Fransızlardan kardeĢinin intikamını almak için Kuzuculu köyünde bir teĢkilat kurarak, direniĢe geçmiĢtir. Mal ve hayvanlarını satarak silahlanan gençler Kara Hasan’a katılmıĢlardır. Bu Ģekilde, zamanla sayısı 300-400’e varan bir milli teĢkilat 761 Türk Ġstiklal Harbi C. IV, s. 55, 56; Çelik, a.g.e., s. 55. 312 ortaya çıkmıĢtır.762 Dörtyol halkı da bu kuvvetlere maddi ve manevi her açıdan destek olmuĢtur. ii. Mersin ve Tarsus’un ĠĢgali 17 Aralık 1918’de Ġngilizler, Suriye Ordusu Komutanı Mc Andrew komutasındaki Mecusi ve Müslüman Hintli askerlerden oluĢan kuvvetleriyle Mersin’e çıkarak iĢgali gerçekleĢtirmiĢlerdir. Ġngiliz iĢgalinden bir süre sonra, Ġngiliz ĠĢgal Komutanlığı, Fransızların da iĢgale katılacağını açıklamıĢtı. Mutasarrıflıktan bu kuvvetlere yer göstermesi istenmesi üzerine önerilen binalar arasından TaĢhan uygun bulunmuĢtur.763 Fransızlar iĢgal için kuvvet olarak büyük bir kısmı TaĢnak ve Hınçak komitelerine mensup Ermeni gençlerinden oluĢan Ermeni Gönüllü Alayını göndermiĢti. 1500 kiĢilik bu kuvvet 1 Ocak 1919’da Fransız Yarbay Romieu Komutasında iĢgali gerçekleĢtirmiĢtir. Fransız iĢgali Mersin’in batısında Alata Çayı’na, Pozantı’nın kuzeyinde Akköprü’ye kadar uzanıyordu. 764 762 Damar Arıkoğlu, Hatıralarım, Ġstanbul 1961, s. 126, 127; Türk Ġstiklal Harbi C.IV. s. 56; “Milli Mücadele Dönemi’nde ilk direnme hareketleri Dörtyol-Adana bölgesinde baĢladı. 19 Aralık 1918’de Ermeni milis kuvvetlerinin öncülüğünde ilerleyen Fransız iĢgal kuvvetlerine karĢı, Dörtyol bölgesinde Kuva-yı Milliye çarpıĢmaya baĢladı. Bu direnme hareketleri geliĢerek, bütün güney bölgesine yayıldı.” Ertuğrul Zekai Ökte, Milli Mücadele Döneminde Milli Hareketler Ordu ĠĢbirliği, Ġstanbul 1981, s. 12. 763 Çelik, a.g.e., s. 57. 764 Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 5; KurtuluĢ SavaĢında Ġçel, Türkiye Kuva-yı Milliye Mücahit ve Gazileri Cemiyeti Mersin ġubesi Yayını 1, Ġstanbul 1971, s. 36-44; Çelik, a.g.e., s. 58. 313 Mersin’in iĢgal edilmesinden sonra 19 Aralık 1918’de Tarsus da büyük çoğunluğu Ermeni lejyonerlerden oluĢan, Yarbay Romieu Komutasındaki Fransız birlikleri tarafından iĢgal edilmiĢtir. 765 iii. Adana’nın ĠĢgali Ġngiliz Genel Karargâhının Kilikya’nın boĢaltılması için verdiği emirden bir süre sonra, 28 Kasım 1918’de, Levant komutasındaki Fransız Kuvvetleri, Ġngiliz 21. Askeri Birliğine bağlı olarak Ġskenderun’a girerek, burada bulunan 2. Ordu ile 7. Orduya bağlı Türk kuvvetlerinin geri çekilmesini sağlamıĢlardı. Bunun üzerine Türk kuvvetleri, Adana’ya kadar silahlarıyla birlikte çekilmiĢlerdir.766 Türk ordusunun geriye çekilmesinden sorumlu olan General Hamelin, Legion d’Orient (Doğu Lejyonu)’nden üç Ermeni bataryası oluĢturmuĢtur. Birini, Ġskenderun-Islahiye arasına, diğerini, Toprakkale-Dörtyol çevresine, üçüncüsünü ise Mersin’e yerleĢtirmiĢti. Bunları da bölüklere ayırarak, Adana, Mersin, Tarsus ve Pozantı taraflarına dağıtmıĢtı.767 Adana 21 Aralık 1918’de Yarbay Romieu komutasındaki, çoğunluğunu Ermenilerin oluĢturduğu Fransız kuvvetleri tarafından iĢgal edilmiĢtir.768 Adana’ya giren iĢgal kuvvetleri, askeri binalara yerleĢtiler. Sykes-Picot Protokolüne göre, 765 Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 5; Çelik, a.g.e., s. 59. 766 Çelik, a.g.e., s. 59. 767 A.g.e., s. 60. 768 Özoğuz, a.g.e., s. 22; Arıkoğlu, a.g.e., s. 74; Ancak Kasım Ener, Çukurova’nın ĠĢgali ve KurtuluĢ SavaĢı, Ġstanbul 1963, s. 15’de ve Adana’nın iĢgal ediliĢ tarihi 20 Aralık 1918 olarak geçmektedir. Çelik, a.g.e., s. 60. 314 Fransızların yörede sadece mülki yönetimden sorumlu olması gerekiyordu. Ancak Fransızlar bu esasa uymayarak, Ermenilerle birlikte askeri iĢgali baĢlatmıĢlardır.769 Ġngilizler ise Fransızlardan çok sonra, Adana’ya kuvvet göndermiĢlerdir. ĠĢgal için General Leslie Komutasında üç Hintli ve bir Ġngiliz alayından oluĢan Ġngiliz 19. Piyade Tugayı 15 ġubat 1919’da Adana’ya gelmiĢtir. Yarbay Romieu da üç Ermeni taburu ile birlikte General Leslie’nin emrine girmiĢtir.770 Adana’nın iĢgali üzerine Vali Nazım Bey, istifa etmesine rağmen, görevini vekâleten yürütmeye devam etmiĢti. Nazım Bey iĢgal karĢısında sessiz kalmayı tercih ederek, halka sükûnet tavsiye etmiĢti. ĠĢgalden kısa bir süre sonra, vilayet Jandarma Alay Komutanı Yarbay HaĢim Bey’in genç subaylar ve emrindeki jandarmalarla birlikte Adana’ya gelmesi halkın moralini biraz olsun düzeltmiĢti. Osmanlı Hükümetinin iĢgale karĢı teslimiyetçi tavrına karĢın, iĢgale direnmek isteyen yöre halkının birçoğu UlukıĢla, Konya, Kayseri, Karaman gibi Orta Anadolu Ģehir ve kasabaları ile Toros Dağları’na sığınmıĢlar ve buradan Adana’nın durumunu Ġstanbul’a ve bütün Türk milletine duyurmaya çalıĢmıĢlardır.771 iv. Pozantı, Akköprü ve Çiftehan’ın ĠĢgali Harbiye Nezareti 15 Aralık 1918’de 2. Orduyu lağvetmiĢti. Adana’nın iĢgali ve Nazım Bey’in valilikten istifa etmesi üzerine, Nihat PaĢa, 2. Ordu MüfettiĢliği ile 769 Çelik, a.g.e., s. 61; Özoğuz, a.g.e., s. 20. 770 Çelik, a.g.e., s. 61. 771 Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 71. 315 Adana Vali Vekilliği’ne atanmıĢtır. Adana’yı tahliye etmeden önce iĢgale karĢı direneceğini bildirdiği için iĢgal yöneticileri Nihat PaĢa’nın vali vekilliği yapmasını uygun görmediler. Adana’daki görevine gitmek üzere Pozantı’ya gelen Nihat PaĢa, buradan 23 Aralık 1918’de kötü hava koĢulları nedeniyle demiryolu bozulduğu için Adana’ya karayolu ile geçmek istemiĢti. Ancak, iĢgal yöneticilerinin kendisine “17 Aralık 1918 tarihinden sonra, Adana-Tarsus demiryolu hattının güneyinde bulunacak ordu mensuplarının tutsak edileceği”772 cevabını vermeleri üzerine UlukıĢla’ya gitmek zorunda kalmıĢtı. Nihat PaĢa ayrıca, Harbiye Nezareti’ne “Nazım Bey’in Adana’da görevine vekâleten devam etmesinin daha uygun olacağını bildirmiĢtir.773 23 Aralık’ta Adana gidemeyen Nihat PaĢa, Kelebek, Akköprü ve Çiftehan’daki malzemenin kuzeye taĢınmasına çalıĢmıĢ, ancak çok az bir kısmı Pozantı ve UlukıĢla’ya taĢınabilmiĢti. Ancak, o tarihlerde Pozantı’ya gelen Fransız Generali Hamelin 26 Aralık 1918’de Pozantı’nın iĢgal edileceği ve tahliye edilmesini Nihat PaĢa’ya bildirdi. O da bu isteği 24-25 Aralık’ta bir Ģifre ile Harbiye Nezareti’ne bildirdi.774 Çok geçmeden 27 Aralık 1918’de Pozantı, bir Ġtilaf müfrezesi tarafından iĢgal edildi. Fransızlar Pozantı’dan sonra 3 ġubat 1919’da Pozantı’nın 6 km. kuzeyindeki Akköprü ile Çiftehan’ı da mütarekeye aykırı olarak iĢgal etmiĢlerdir.775 772 HTVD., Sayı: 33, Vesika: 834; Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 72. 773 HTVD., Sayı: 33, Vesika: 831. 774 HTVD., Sayı: 33, Vesika: 833- 834; Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 72, 73. 775 HTVD., Sayı: 33, Vesika: 830, 832; Türk Ġstiklal Harbi C.I, s.73, 74. 316 v. Ceyhan, Osmaniye, Bahçe ve Haruniye’nin ĠĢgali Ġngilizler, Ġskenderun limanından karaya çıkardıkları askeri kuvvetlerini batıya doğru sevkederek, askeri kıĢla ve müesseselerle, Adana hattı üzerindeki tren istasyonlarını ve Ceyhan’ı iĢgal etmiĢlerdi. Bu birliklerin büyük bir kısmı, Mecusi Hintli subay ve askerlerdi. Aralarında az sayıda Müslüman Hintli de bulunuyordu. Bu kuvvetler, yol kavĢaklarını ve Ġstasyon’u tutarak tren hattına el koymuĢlardı. Fransızlar da Mart 1919’da demiryolu ile gelerek, Ceyhan’ın iĢgaline katılmıĢlardır. Fransız kuvvetleri de Tunus, Cezayir ve Senegal gibi sömürgelerinden Müslüman askerlerinden oluĢuyordu. 776 Adana vilayetine bağlı dört sancaktan biri olan Osmaniye’de Dörtyol, Saimbeyli (Haçin), ve Kozan (Sis)’daki kadar fazla Ermeni nüfus yaĢamıyordu. Osmaniye’deki Ermenilerin büyük kısmı da Türkiye’de yaĢayan diğer Ermeniler gibi I. Dünya SavaĢı sırasında Suriye ve Lübnan’a tehcir edilmiĢlerdi. Mondros Mütarekesinin ardından, Osmaniye ve çevresinden göçeden Ermeniler, geri gelerek göç ettirilmenin intikamını almak üzere teĢkilatlanmıĢtı. Fransız iĢgal kuvvetlerinin desteği ile silahlanarak burada yaĢayan Türklere iĢkence etmeye baĢlamıĢlardı. Fransızların desteğiyle Ermenilerden teĢkil edilen 1000 kiĢilik kuvvet Osmaniye, Bahçe ve Haruniye’ye yerleĢtirilmiĢti.777 776 777 Çelik, a.g.e., s. 64, 65. A.g.e., s. 66. 317 b. Suriye Ġtilafnamesinin Uygulanması, Mülki ve Askeri Yönetimin Fransızlara Geçmesi 15 Eylül 1919’da imzalanan Suriye Ġtilafnamesine göre, Ġngiliz kuvvetlerinin iĢgali altındaki Suriye, Filistin ve Adana, MaraĢ, Urfa, Antep 1 Kasım 1919’dan itibaren Ġngilizler tarafından boĢaltılmıĢtır. Fransız iĢgali için gerekli kuvvet olarak General Foch, daha önce belirlediği Fransız ġark Ordusuna ek olarak, Kilikya için, 156. Piyade Tümenini tahsis etmiĢti.778 Fransız ġark Orduları BaĢkomutanlığı’na da General Gouraud atanmıĢtı.779 Adana ve çevresi Mondros Mütarekesinin imzalanmasından itibaren, Ġngiltere’nin askeri, Fransızların da idari yönetim ve denetiminde kalmıĢtır. Kasım 1919’dan sonra yöre topraklarıyla birlikte her türlü yetki Fransızlara bırakılmıĢ oldu.780 Fransızlar idari yönetimi ele geçirmek için il, sancak ve kazaların idare amirlerinden kendi isteklerine uymayanları değiĢtirerek yerlerine kendi isteklerini yaptırabilecekleri Türk veya Ermeni memurları atamıĢlardı. Ayrıca, vilayet, sancak ve önemli gördükleri kazalara, vali, mutasarrıf ve kaymakamların yanında 778 Ġngiliz kuvvetleri ayrıldığında, Adana ve çevresinde Fransızların üç piyade taburu ile iki süvari bölüğü bulunuyordu. 1 Kasım 1919’da Fransızların, Ġskenderun ve Mersin’de karaya çıkardıkları kuvvetlerden, 6. ve yeni 18. Alayın Cezayir Avcı Taburlarını, 412. Alayın son Taburu ile 17. Alayın Senegal Avcı Taburları izliyordu. 17. Alayın bir Senegal Taburu derhal Tarsus ve Adana’nın iĢgali için sevkedilmiĢti. 156. Tümenin karargâhı ve bando bölüğü, 21.22. Alayları, 442. Topçu Alayı, ağır topçu ve istihkâm taburları ile 7. Süvari Alayının karargâhı ile süvari, tank ve uçak bölükleri Adana’da bulunuyordu. Çelik, a.g.e., s. 118-119. 779 780 A.g.e., s. 118. Özoğuz, a.g.e., s. 20; Çelik, a.g.e., s. 68. 318 “Gouverneur” adı altında idare amirleri tayin etmiĢlerdi. Uygulamada Türk memurlar bu müĢavirlerden emir alır duruma gelmiĢlerdi. Bu Ģekilde, Adana’ya 9 Ocak 1919’da Albay Bremond genel vali olarak atandı. Buna bağlı olarak, Kozan sancağına BinbaĢı Taillardat, Osmaniye (Cebelibereket) sancağına Yarbay Andree, Mersin sancağına BinbaĢı Anfie ve Tarsus kazasına da BinbaĢı Coustillere askeri idareci olarak atanmıĢtı. 781 Adana Valisi Nazım Bey iĢgal baĢladığı sırada istifa etmesine karĢın Dahiliye Nezareti’nin emriyle yerine biri atanıncaya kadar görevine devam etmiĢti. Ancak Ermenilerin iĢkence ve zulümleri ve iĢgaller karĢısında aciz kalmıĢtı. ĠĢgal yöneticilerine aĢırı ve sert çıkıĢlar yapmamasına rağmen, olmayacak isteklerine de boyun eğmiyordu. Bu nedenle, Suriye Ġtilafnamesinin ardından, askeri ve mülki yönetimi ele geçiren Fransızlar, Vali Nazım Bey’den memnun kalmamıĢlardı. Zulüm ve haksızlıklara dayanamayan Nazım Bey, yine Dahiliye Nezareti’nin bir telgraf emri ile 19 Eylül 1919’da Bremond’a vali vekilliğini Mektupçu Esat (Özoğuz) Bey’e bıraktığını bildirerek, Ġstanbul’a gitmiĢti.782 Esat Bey, göreve baĢladıktan sonra, Bremond, Nazım Bey’e yaptıramadığı isteklerini, Esat Bey’e yaptırmaya çalıĢmıĢtı. Özellikle, adli-hukuki nitelikteki kapitülasyon hükümlerinin yeninden yürürlüğe sokulması isteniyordu. Esat Bey, Fransızların bu ve bunun gibi isteklerini kabul etmedi. Bremond, isteklerini daha kolay kabul ettirebilmek için, 21 Ekim 1919’da vali vekilliği ve mektupçuluk görevlerini Esat Bey’den alarak, Kadı Nazif Efendi’yi vali vekilliğine, Genel Valilik 781 Türk Ġstiklal Harbi C.IV. s.18; Türk Ġstiklal Harbi C.I., s. 75. 782 Özoğuz, a.g.e., s. 25; Ener, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, s. 16; Çelik, a.g.e., s. 121. 319 Umumi Kâtibi Beyrutlu Kemal Elyafi’yi de “Mektupçuluk” görevine atamıĢtır.783 Kadı Nazif Efendi, Fransızların her isteğini herhangi bir direnme göstermeden kabul etmiĢti. Ekim 1919 sonlarına doğru, Adana valiliğine Ġstanbul Hükümetine bağlı ve Hürriyet ve Ġtilaf Partisi elebaĢlarından Adanalı Zeynelabidin’in atanacağı haberi ulaĢtı. Fakat bu tayin, Kilikyalılar Cemiyeti’nin giriĢimiyle gerçekleĢmeden durdurulmuĢtur. Ardından 2 Kasım 1919’da Adana Valiliğine, eski Halep Valisi Mehmet Celal Bey atanmıĢtır.784 Vali Celal Bey, göreve hemen baĢlamadı. Celal Bey, Adana’ya 18 Aralık 1919’da gelmiĢtir. Celal Bey, görevi sırasında, milliyetçi eĢrafla ve Gizli TeĢkilat mensuplarıyla iĢbirliğinde bulunmuĢtur. Ulusal direniĢten yana zengin ve aydın kesimi cesaretlendirerek onları korumaya çalıĢmıĢtır. Fransızların, Adana’nın iĢgali sırasında bölgeye yeni askeri birlikler getirirken, ayrıca 100-120 bin Ermeni göçmeni de getirmesi ve mülki yönetimi üzerlerine almaları Ermenilerin Fransızlardan aldıkları büyük destekle Ģımarmalarına neden oluyordu. Ermenilerin bölgedeki Türk halka karĢı yaptıkları aslında sadece basit bir Ģımarıklıktan ibaret değil bir çeĢit intikam alma duygusuyla yapılan vahĢetti. Fransızların, Kilikya olarak adlandırdıkları bu bölgede Ermenileri teĢkilatlandırmasının amacı, bölgede Türk çoğunluğunu yok ederek yerine güçlendirdiği Ermeni nüfusunu getirip Ermeni yönetimini kurmaktı. Ermenilerin ve Fransızların iĢkence ve zulümlerine karĢı sessiz kalmayı insanlık onuruna yapılan bir hakaret olarak gören Türk halkı kısa zamanda teĢkilatlanma yoluna gitmiĢti. Sonraki 783 Özoğuz, a.g.e., s. 53-108; Çelik, a.g.e., s. 122. 784 Ener, Çukurova’nın ĠĢgali ve KurtuluĢ SavaĢı, s. 44, 45; Ener, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, s. 17; Erdeha, a.g.e., s. 312. 320 bölümlerde anlatılacak olan teĢkilatlanma faaliyetleri kendisini Müdafaa-i Milliye Cemiyetleri, Kuva-yı Milliye müfrezeleri kurulması Ģeklinde göstermiĢti. c. Gizli Milli TeĢkilat’ın KuruluĢu ve Faaliyetleri O dönemde Kilikya olarak adlandırılan Adana ve çevresinin iĢgal edileceği haberlerinin artması üzerine Adana’nın aydın gençleri aralarında toplanarak, iĢgal durumunda ne yapılabileceği üzerinde görüĢüyorlardı. ĠĢgalin kesinleĢmesi ve topraklarının anavatana katılacağı haberleri üzerine telaĢa kapılan Adana halkı 1918 yılı Aralık ayı baĢlarından itibaren “feryadname” adıyla geçen protesto telgraflarını çeĢitli makamlara ve o dönemde -basındaki sansüre rağmen- Ġstanbul gazetelerine göndermiĢtir. Bunlardan biri 11 Aralık 1918’de Adana’dan gönderilmiĢ, 13 Aralık 1918’de Ġstanbul gazetelerinde yayınlanmıĢtır. Bu yazıda özetle785 “Bin seneyi geçkin bir zamandan beri büyük bir çoğunlukla bu vilayette yaşıyoruz. Yüzyıllarca İslam beldelerinde sınır muhafızlığı yaptıktan dörtyüz küsür sene önce beyimiz Ramazanoğulları ile birlikte Yavuz Sultan Selim’e tabi olarak Osmanlı camiasına dahil olduk. O günden beri devletimizi her zaman sevdik ve her zaman en sadık tebası olarak yaşadık. Bugün de Osmanlı yurdunun bir cüz’i layenfekki bulunuyoruz. Bin senelik tarihi bir hakkın verdiği selahiyetle ve dünyanın sulh şartları olarak ilan ve kabul edilen esaslar dairesinde ebediyen Osmanlı kalmak istiyoruz… Hukukumuzun sağlanması ve savunulmasını büyüklerimizden ve basından bekliyoruz.” denilmiĢtir. 188 imzanın yer aldığı bu yazı Sadaret makamı, Mebusan ve 785 “Adanalılar’ın Bir Feryad-ı Muhikki”, Hadisat, 13 Kanun-ı Evvel 1334 (1918), Sayı: 55. 321 Ayan Meclisleri, Dahiliye ve Hariciye Nezaretleri, Milli Ajans ve Matbuat Cemiyeti’ne gönderilmiĢtir. Bu protesto telgrafında, Ramazanoğullarından bahsedilmesi 2. Ordu Komutanlığını harekete geçirmiĢ ve 14 Aralık 1918 tarihinde Dahiliye Nezareti’ne gönderilen yazıda, Adana’daki durum hakkında;786 “Bugün, Adana havalisini tehdit eden tehlikelerden biri İtilafçıların işgali, ikincisi Ermeni kıyamı ve üçüncüsü de beyannamede Ramazanoğullarından bahseden, geçici hükümet kurarak mevcut buhrandan istifade etmek isteyenler bulunduğu konusudur.” denildikten sonra Dahiliye Nezareti’nden Osmanlı Hükümeti tarafından Adana’da mülki idare, polis ve jandarmanın kuvvetli bulundurulmasıyla bu ve bunun gibi giriĢimlerin önlenmesi isteniyordu. Adanalıların 15 Aralık 1918’de Ġstanbul gazetelerinde yer alan ikinci protesto yazısı daha ayrıntılı olarak yazılmıĢtır.787 Bütün yöre halkı adına çekildiği belirtilen protesto telgrafında Adana uleması, eĢraf, zürra, darülfünun mezunları ve bütün ahali adına Adana Mebusu Suphi PaĢa, Belediye Reisi Kadri Ramazanoğlu, Müftü Mehmet Tahir, Nakib-ül EĢraf Hüseyin Ramazanoğlu Bey’lerin imzaları bulunuyordu. Yazıda, nüfus sorununa değinilerek, Adana ilinin 426.000 kiĢiye varan nüfusundan sadece 64.000’nin Hristiyan diğerlerinin Müslüman ve Türk olduğu, bu 786 787 HTVD., Sayı: 33, Vesika: 825. “Adana Osmanlıdır Osmanlı Kalmalıdır”, Hadisat, 15 Kanun-ı evvel 1334 (1918), Sayı: 57’de yanlıĢ Ģekilde: Mehmet Tahir Efendi Mebus, Suphi PaĢa Belediye Reisi, Kadri Bey (Ramazanoğlu) Nakib-ül EĢraf, Hüseyin Ramazanoğlu da Müftü olarak yazılmıĢtır. Bu telgrafın metni için ayrıca, Çelik, a.g.e., s. 48; Ġzzet Öztoprak, Adana ve Çevresinde Müdafaa-i Hukuk Çalışmaları, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 22, Ankara 1991, s. 119, 120. 322 sayıya son zamanlarda baĢka taraflardan göç etmiĢ olan Türklerle bu bölgede göçebe olarak yaĢayan Türklerin dahil bulunmadığı ve yörenin en eski bir Türk yurdu olduğu kanıtlanarak tarihi haklar belirtiliyordu. Ayrıca, Ġtilaf Devletlerinin taahhüdüne tezat teĢkil eden Adana vilayetinin iĢgalinden vazgeçileceği ümidi dile getirilerek Adana’nın Türk topraklarından koparılamayacağı savunulmuĢtu. Bu protestolar vasıtasıyla seslerini duyurmaya çalıĢan Adana halkının haklarını koruyacak bir devlet veya hükümet bulunmuyordu. ĠĢgalci güçlerin kararlarına boyun eğiliyordu. Protesto ve yayın faaliyetlerinin olduğu bu dönemde Adana’nın gençleri ve aydınlarından oluĢmuĢ bir grup gizli bir teĢkilat kurarak, ülke toprakları ve kendi yöreleri iĢgalden kurtarılıncaya kadar Türklerin ve Müslümanların haklarını savunmaya karar vermiĢlerdi. Bu teĢkilatın faaliyet gösterebilmesi için desteğe ihtiyacı vardı. Bu destek, eĢraftan Suphi PaĢa’dan geldi. Suphi PaĢa, “Memleket için her Ģeyini fedaya hazır olduğunu, sadece destek vermekle yetinmeyip, teĢkilatta görev almak istediğini” bildirmiĢti. Nitekim Suphi PaĢa, Gizli Milli TeĢkilat’ın maddi ve manevi destekçisi olmakla kalmamıĢ, baĢkanlığını da yapmıĢtır.788 788 Ener, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, s. 19-21. TeĢkilat üyeleri arasında, Fasih Ġncirlioğlu, Turhan Cemal Beriker, Ferit Celal Güven, Mühendis Ziya Akverdi, Kemal Akverdi, Naci Akverdi, Feyzi Dural, Nazmi Talay, Hasan AtaĢ ile Tarsuslu Necmettin EliyeĢil , Muvaffak Uygur, Sadi EliyeĢil ve Semih Uygur gibi gençler bulunuyordu. Bu gençler özellikle ilk zamanlarda birbirinden habersiz çalıĢmıĢlardı. TeĢkilatın haberleĢme iĢleriyle Suphi PaĢa, Eczacı Basri (Arsoy), Vehbi Necip (SavaĢan) ve Bayındırlık BaĢmühendisi Hilmi (Emiroğlu) ilgileniyordu. ġehir dıĢı ile haberleĢmeyi Telgraf memuru Hasan (Carıllıoğlu) Bey sağlıyordu. 323 Bu gizli teĢkilat, iĢgal güçlerine karĢı silahlı direniĢten ziyade propaganda yolunu tercih etmiĢtir. Amaçları, iĢgal güçlerinin haksız uygulamalarına karĢılık, dönemin büyük devletlerinin de dikkatini çekerek, haklarının korunmasını sağlamak, halkın direniĢ gücünü arttırmaktır. d. Kilikyalılar Cemiyeti Adana’da iĢgale karĢı direniĢ amacıyla gerçekleĢen bu faaliyet ve teĢkilatlanmalar olurken, Ġstanbul’da yaĢayan Adanalı bazı gençler tarafından Ġstanbul’da Kilikyalılar Cemiyeti kurulmuĢtu. Bu gençler 20 Kasım 1918’de bir araya gelerek bir cemiyet kurmaya karar vermiĢlerdir. Cemiyetin kuruluĢu ile ilgili çalıĢmalar tamamlandıktan sonra, Dahiliye Nezareti’ne dilekçenin verilmesiyle cemiyet resmi olarak 21 Aralık 1918’de789 kurulmuĢtur. Cemiyetin adı, Dahiliye Nezareti’ne verilen nizamnamesindeki Ģekliyle “Kilikyalılar Cemiyeti”dir. Ancak cemiyet, “Kilikyalılar Derneği, “Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”, “Kilikya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” gibi birbirinden değiĢik isimlerle de anılmıĢtır. Dönemin Ġstanbul basını da bu cemiyet için değiĢik isimler kullanmıĢsa da en çok “Kilikyalılar Cemiyeti” ile “Adanalılar Cemiyetini kullanılmıĢtır.790 Cemiyetin kurucuları ve yönetim kurulu üyeleri Ģunlardır: “Sabık Ayan Reisi Menemenlizade Rifat, Sabık Hariciye Nazırı Menemenlizade Nabi, Sabık Nafia Nazırı Ali Münif, Sabık Ayntab Mebusu Ali Hayati (Ali Cenani olmalı), Sabık Ġçel 789 Tunaya, a.g.e., s. 485; Öztoprak, a.g.m., s. 121. 790 Öztoprak, a.g.m., s. 121. 324 mebusu Hafız Mehmet Emin, Sabık MaraĢ Mebusu Abdülkadir (bazı kaynaklarda Kadir) Bey, Mahkeme-im Temyiz Hukuk Dairesi Reisi Evliyazade Hacı Evliya, ġura-yı Osmani Azası Tarsuslu Mısrizade Seyfeddin ve Beyoğlu Daire-i Belediyesi Müdürü Ramazanoğlu Saffet Beyler idi.791 Cemiyet, çalıĢma yeri olarak Ġstanbul Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin çalıĢma yerini göstermiĢtir. Hükümet merkezinde kurulma nedeni Ġstanbul’da yaĢayan Adana eĢrafının milli haklarını daha iyi savunabilme düĢüncesidir. Kilikyalılar Cemiyeti’nin altı maddelik nizamnamesinde, kuruluĢ nedeni ve amacı birinci maddede Ģöyle açıklanmıĢtır: “Kilikya namı kadimi altında bulunan Adana ve mülhakatı ile İçel ve Maraş Sancakları’nda ve buralara mücavir olan Ayıntab sancağı, Antakya, İskenderun, Beylan ve Reyhaniye kazalarında nüfus-u umumiyenin %90’ını mütecaviz bir ekseriyet teşkil eden Türkler’i temsil etmek ve mahallerin efkâr ve amal-i ekseriyete tevfikan kemakan Devlet-i Osmaniye’ye merbutiyetlerini teyit için dahilen ve haricen lazım gelen teşebbüsat ve neşriyat ve mesaide bulunmak üzere Dersaadet’te “Kilikyalılar Cemiyeti” namiyle, bir cemiyet teşkil edilmiştir.”Ayrıca, cemiyetin örgütlenmesi “birinci maddede mezkur vilayet ve sancaklar merakizinde birer Ģubesi bulunacak” Ģeklinde açıklanmıĢtır. Bu sebepten cemiyet, geniĢ bir alanı kapsıyordu. Ġçel ilinden baĢlayarak, Adana, Antakya, MaraĢ ve Antep illerini içine alıyordu. Cemiyetin nizamnamesinde ve yayın faaliyetlerinde, silahlı direniĢten bahsedilmemiĢtir. ÇalıĢmaları daha çok yayın ve propaganda faaliyetlerinde odaklanmıĢtır. Bu faaliyetlerinde, yörenin Türklüğü ve Ġslamlığı, halkın nüfus oranı 791 Tunaya, a.g.e., s. 485; Öztoprak, a.g.m., s. 122. 325 gibi konularda değerlendirmelerde bulunularak, istatistiksel verilerle de bölgenin “Türk yurdu” olduğu kanıtlanmaya çalıĢılmıĢtır. Cemiyet, gerçekleĢtirdiği yayın faaliyetleri ile verdiği muhtıraların792 yanı sıra, yörede milli mücadeleye engel teĢkil edecek kiĢilerin atanmasını da önlemeye çalıĢmıĢtır. Faaliyetlerini iĢgal ve tehdit altındaki Ġstanbul’da sürdüren Kilikyalılar Cemiyeti, Ġstanbul hükümetlerine ve Ġtilaf Devletleri makamlarına baĢvurarak olumsuzlukların düzeltilmesini çekinmeden istemiĢ, Mustafa Kemal ile irtibat kurarak Adanalı aydınlar ile çalıĢmalarını yürütmüĢtür. d. Kilikya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Cemiyetin adı bazı belgelerde Adana vilayeti Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkeziyesi olarak geçmektedir. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Adana Ģubesi olarak, Mustafa Kemal’in direktifleriyle Kasım 1919’da Kayseri’de kurulmuĢ, ancak Adana ve çevresi iĢgal altında olduğundan Niğde’ye nakledilmiĢtir.793 792 Kilikyalılar Cemiyeti 18 Ocak 1919’da Ġtilaf Devletlerinin Ġstanbul’daki Yüksek Komiserlikleri ile Amerika BirleĢik Devletleri Komiserine uzun bir muhtıra vermiĢti. Bu muhtırada: “Yörenin iĢgalinin mütareke hükümlerine aykırı olduğu hatırlatılarak, Torosların güneyinde kalan alanın Basra Körfezine kadar Osmanlı Devleti’nden koparılarak, mahalli hükümetlere verilmesi ve Kilikya’da bir Ermeni devletinin kurulması gibi tasarılara karĢı çıkılıyordu. Öztoprak, a.g.m., s. 122-124. 793 Heyet-i Temsiliye’nin 2 Kasım 1919 tarihli kararında “Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Kayseri’de teşkilinin muvafık bulunduğu Boğazlıyan’da, Adana Türkgücü Reisi Ahmet Bey’e cevaben yazıldı.” denilmektedir. 27 Kasım 1919 tarihli Heyet-i Temsiliye Kararında da “Kayseri’ye muvasalat edecek olan Ali Fuat PaĢa Hazretleri ve Fırka (Tümen) 11. Kumandanı Mümtaz Bey ile görüĢmesi, 326 Cemiyeti’nin ilk faaliyetlerinden biri, yörenin iĢgalini ve iĢlenen cinayetleri protesto eden bir bildirisinin Kayseri’de çıkan Erciyes gazetesinin 18 Aralık 1919 tarihli sayısında yayınlanmasıydı. Bu bildiri Ġstanbul’da Sadaret’e, Ġngiltere, Fransa, Amerika ve Ġtalya siyasi temsilciliklerine gönderilmiĢti. 794 Kilikya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti çok yönlü çalıĢmalarda bulunmuĢtur. Adana’da meydana gelen olayları ve diğer haberleri Mustafa Kemal’e rapor ederek onun direktifleri doğrultusunda faaliyet göstermiĢtir. Bölgedeki Kuva-yı Milliye birliklerinin ihtiyaçlarını ve özellikle iaĢesini sağlamaya çalıĢmıĢtır.795 Bunun yanı sıra çeĢitli protesto telgraflarıyla mütarekeye ve yürürlükteki yasalara aykırı tutum ve uygulamalara karĢı çıkmıĢtı. Cemiyet, Karaisalı ilçesinin Kuva-yı Milliye tarafından iĢgalden kurtarılmasından sonra, Karaisalı’ya taĢınmıĢ ve çalıĢmalarına bir süre burada devam etmiĢtir. Bir süre sonra merkezini Pozantı’ya nakletmiĢtir.796 Kayseri’de Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni tesis etmek isteyen, Adana Türkgücü Reisi Ahmet Remzi Bey’e cevaben yazıldı” Ģeklinde geçmektedir. Baykal, a.g.e., s. 42, 65; Öztoprak, a.g.m., s. 130. 794 Yazının içeriği özetle Ģöyleydi: “Kilikya’da iĢgalden beri adalet ve asayiĢin yüzü bile görülmemiĢtir… Fransızlar Ermenilerin tanıklık ve iftiralarında göre hareket ediyorlar. Türklerin malı gasp ediliyor, hapse atılıyor ve kurĢuna diziliyordu. Bütün bunlar hangi adaletli mahkemenin kararlarıyla yapılıyor?.. Bütün bu haksızlıkları, adaletsizlikleri Adana Türklüğü adına bütün varlığımızla uygar dünyaya karĢı protesto ediyoruz…” Öztoprak, a.g.m., s. 130-132. 795 Adana’nın zenginleri, koyun celepleri ve kasaplardan isimleri açıklanmamak kaydıyla para ve bedeli sonradan ödenmek üzere koyun vermiĢlerdir. Kuva-yı Milliye için silah alımında bu maddi yardımlardan yararlanılıĢtır. Arıkoğlu, a.g.e., s. 100. 796 Bu dönemde cemiyetin yönetim kurulunda: Ahmet Remzi (Yüreğir), Sinan (Tekelioğlu) Bey, ġeyh Saadettin Efendi (Karaisalı Kaymakamı), Kethüdazade Ġbrahim Bey, Manisalı Ali Bey ve Zamir Bey 327 e. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu Kozan’ın iĢgalinin ardından buradan kaçarak Develi’ye gelen “Emmi Mustafa” lakabıyla tanınan Dava Vekili Mustafa Faik (Üstün), Sehlikoğlu Hasan, Belediye Katibi Ali (Arık), Kurtoğlu Hulusi ve Topaloğlu Halil, burada Develi Müdafaa-i Hukuk teĢkilatından bazı kiĢilerin Sivas Kongresi’ne katılmaları için teĢvik edilmiĢlerdi. Bunun üzerine bu kiĢilerden Dava Vekili Mustafa, Kurtoğlu Hulusi ve Topaloğlu Halil, Sivas Kongresi sıralarında çeĢitli giriĢimlerde bulunmuĢ ve gerekli direktifleri almak için 27 Ekim 1919’da Sivas’a gelmiĢlerdi. Heyet, 30 Ekim 1919’da Sivas Lisesi’nde Heyet-i Temsiliye ile görüĢerek,797 Fransız iĢgal kuvvetlerine karĢı mücadele etmek istediklerini ancak silahları olmadığını, buna karĢın maddeten ve bedenen her türlü fedakârlıktan çekinmeyeceklerini belirtmiĢlerdi. Ayrıca, Kayseri sancağına bağlı Develi kazası bölgesinde bulunan Aydınlı aĢiretinin çıkarabileceği 5000 kiĢilik silahlı kuvvetlerden yararlanabileceklerini eklemiĢlerdir.798 (Damar Arıkoğlu) görev yapmıĢlardır. Cemiyet merkezinin Pozantı’ya naklinden sonra çalıĢmalarını burada sürdürürken yaptığı seçimle yönetimde yer alacak kiĢileri belirlemiĢtir: Bu kiĢiler: Ahmet Remzi, Saadettin Bey, Karaisalı Müftüsü Hacı Mehmet Efendi, Adil (Menemencioğlu) Kırıklı’dan Süleyman Bey, Karaisalı Belediye Reisi Mustafa (Akdağ), Karaisalı Jandarma Kumandanı Hasan Akıncı ve Kozan’dan Cevdet (Çamurdan) Beyler’dir. Arıkoğlu, a.g.e., s. 100-171; Öztoprak, a.g.m., s. 130-132. 797 Türk Ġstiklal Harbi, C.IV, s. 68; Ahmet Hulki Saral-Tosun Saral, Vatan Nasıl Kurtarıldı, T.ĠĢ Bankası Kültür Yay., Ankara 1970, s. 19; Öztoprak, a.g.m., s. 128; Ener, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, s. 26. 798 Türk Ġstiklal Harbi, C.IV, s. 68; Saral, a.g.e., s. 19. 328 Bunun üzerine, yörede silahlı bir teĢkilat kurulmasına karar verilerek, 1 Kasım 1919’da Adana vilayetinin tamamı ile Tarsus ve Mersin’i kapsayan “Kilikya Kuva-yı Milliye Komutanlığı” kurularak, komutanlığına Topçu BinbaĢısı Kemal799 (Korgeneral Kemal Doğan), yardımcılığına da Piyade YüzbaĢısı Osman Nuri (Tümgeneral Osman Tufan) atanmıĢlardır.800 Topçu BinbaĢı Kemal“Kozanoğlu Doğan Bey” Piyade YüzbaĢısı Osman Nuri “Aydınoğlu Tufan Bey” takma adlarıyla göreve baĢlamıĢlardır. Mustafa Kemal, komutanlara birer vesika halinde imzaladığı atama kararları ile birlikte Ģu talimatı vermiĢti:801 1) Halkın, teĢkilatı içten benimsemesi ve bunun sağlanması için çalıĢılması. 2) TeĢkilatın, Sivas Kongresi’nde tesbit edilen nizamnameye uygun yapılması. 3) Karaisalı tarafında toplanacak büyük bir milli kuvvetin, Adana istikametinde harekete geçerek, Adana’yı zaptetmesi ve Fransızları denize dökmesi. 4) Sivas’tan gizlice ayrılmaları, isim ve kıyafetlerini değiĢtirmeleri. Kozanoğlu Kemal ve Aydınoğlu Tufan Beyler, Sivas’tan ayrılarak, Develi’ye gelirken, aldıkları emir ve talimata göre iĢgal mıntıkasına giderek teĢkilat kuracaklardı. Ancak, iĢgal bölgesine girmekte zorluk çektikleri için Develi’de daha 799 ATASE ArĢivi ĠSH., K:272 G:56 B: 56-1. BinbaĢı Kemal Bey’in Ali Fuat PaĢa’ya Adana iĢgal mıntıkası dahilinde milli kuvvetler teĢkilinde görevlendirildiği belirtilmektedir. 800 Baykal, a.g.e., s. 41; Türk Ġstiklal Harbi, C.IV, s. 68; Saral, a.g.e., s. 20. 801 Osman Tufan PaĢa, KurtuluĢ SavaĢı Hatıraları, Arma Yayınları, 1998, s. 14; Çelik, a.g.e., s. 150. 329 çok kalmak durumunda kaldılar. Bunun üzerine Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal’den destek istediler. Sivas’ta düzenlenen ve kolordu komutanlarının katıldığı bir toplantıda Kozanoğlu Kemal ve Aydınoğlu Tufan’ın harekâtını kolaylaĢtırmak amacıyla, kolorduların yardım edeceği bölgeler belirlenmiĢtir. Buna göre: Ankara Kolordusu’nun Adana tarafındaki bölgeye, Sivas Kolordusu’nun MaraĢ kesimine, Diyarbakır Kolordusu’nun da Urfa’ya gizli yardımlarda bulunmaları kararlaĢtırılmıĢtı.802 Ali Fuat PaĢa, Sivas Toplantısı’ndan Ankara’ya dönerken, Kozanoğlu Doğan ve Aydınoğlu Tufan Beyleri, talimat vermek üzere Kayseri’ye davet etmiĢti. Ali Fuat PaĢa, 4 Aralık 1919’da Kayseri’de, Kilikya Kuva-yı Milliye Komutanlığı komuta heyeti ile yaptığı bu görüĢmesinde; geriden gönüllü yedek subaylarla halktan topladıkları gönüllülerden kuvvet göndereceğini, silah ve cephane vereceğini, durumun hükümet memurlarına duyurulmaması ve iĢgal bölgesine birinin girmesi gerektiğini söylemiĢti. Ali Fuat PaĢa’nın iĢgal bölgesine kimin gireceğini sorusu üzerine Aydınoğlu Tufan Bey kendisinin iĢgal bölgesine gireceğini ancak kendisine arkadaĢ verilmesi isteğini belirtmiĢtir. Bu iĢ için de “Sinan Tekelioğlu” takma adıyla Jandarma YüzbaĢısı Al Ratip Bey görevlendirilmiĢtir.803 Bu görevlendirmeden sonra, XX. Kolordu Komutanı Ali Fuat PaĢa, Kilikya Kuva-yı Milliye Umum Komutanlığı bölgesini ikiye ayırmıĢtır. Zamantı Çayı, Tumkale, Yumurtalık hattı (dahil) ile Göksun, Andırın, Kaypak hattı (dahil) arasındaki bölge Kilikya Doğu Bölgesi Komutanlığı olarak belirlenmiĢ ve komutanlığına Aydınoğlu Tufan Bey; Zamantı Çayı, Tumlukale, Yumurtalık Hattı 802 Cebesoy, a.g.e., s. 294; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 29. 803 Cebesoy, a.g.e., s. 297, 298; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 30. 330 (hariç) ile Maden (Bereketli), Pozantı, Tarsus hattı (dahil) bölgesi de Batı Kilikya Komutanlığı olmuĢ, komutanlığına da Tekelioğlu Sinan Bey getirilmiĢti.804 Ali Fuat PaĢa, bu komutanlara 11. Fırka Komutanı ile Kayseri Ahz-ı Asker Reisinin kendi mıntıkalarında milli teĢkilatı geliĢtirmeye çalıĢacakları bilgisini verdikten sonra, milli müfrezelerin iĢgal mıntıkasına girmesiyle güçlenecek olan mahalli teĢkilat ile oluĢturulacak harekete yardımda bulunulması ve belirlenen miktardaki silah ve cephanenin gösterilen mahallere naklettirilmesi görevini vermiĢtir. Görevlendirilen komutanlar, kadrolarını tamamladıktan sonra iĢgal mıntıkalarına gizlice girecekler, buralardaki hazırlıklarını tamamlayarak harekete geçeceklerdi. KurtuluĢ hareketinin her tarafta birden baĢlatılması amacıyla hazırlıkların ne zaman tamamlanacağını Ankara’daki Ali Fuat PaĢa’ya bildireceklerdi.805 Mustafa Kemal, 5 Kasım 1919 tarihli gizli bir emirle, Adana ve çevresinde çete (gerilla) savaĢı yapmak üzere, Aydınoğlu Tufan Bey, Kurtoğlu Hulusi ve Gizik Duran ile dört arkadaĢını Develi’de; Tekelioğlu Sinan, Kozanlı Sehlikoğlu Hasan ve Kayseri Numune Ġlkokulu öğretmeni Yedeksubay Kemal Bey’i de Niğde’de görevlendirmiĢtir.806 Kuva-yı Milliye Umum Komutanlığının doğu ve batı olarak iki bölgeye ayrılmasıyla birlikte, Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanması Ģu merkezler etrafında geliĢmiĢtir: Adana Doğu Cephesi Komutanlığı: Develi, Andırın, Feke, Kadirli Adana Batı Cephesi Komutanlığı: Niğde, Karaisalı, Pozantı 804 805 806 Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 68-69; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 14. Cebesoy, a.g.e., s. 297. Türk Ġstiklal Harbi, C.IV, s. 70; Çelik, a.g.e., s. 152; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 31. 331 Konya, Karaman, Mut, Silifke bölgesi de bir üçüncü merkez oluyordu. i. Adana’nın Doğu Cephesinde Kuva-yı Milliye’nin TeĢkilatlanması 1. Develi’de Kuva-yı Milliye I. Dünya SavaĢından önce 20 bin kiĢilik nüfusa sahip olan Kayseri vilayetine bağlı Develi ilçesi, Erciyes Dağının güney eteklerinde yer alıyordu. Develi halkı ile Adana vilayetine bağlı Kozan sancağı halkı sıkı iliĢkiler içerisindeydi. Fransızların ve Ermenilerin saldırı ve iĢkencesine uğrayan Kozan halkı kaçarak Develi’ye sığınmıĢtı. Memleketlerini düĢman iĢgalinden kurtarmak amacıyla Develi’ye sığınan bu halkın bir kısmı ilçeye yakın dağlarda düĢmana karĢı direniĢ için hazırlanmaya baĢlamıĢtı. Sayıları 25-30 civarında olan bu topluluk arasında, Fransız ve Ermeni iĢgalini takiben, kimi hapishaneden kaçmıĢ, kimi serbest bırakılmıĢ olan ve Fransızlar tarafından “eĢkıya” olarak nitelendirilen, Gizik Duran, Arap Ali, Ġbrahim ÇavuĢ, Hacı Ahmet ve Cılaz Ali gibi, tanınmıĢ kiĢiler de bulunuyordu. Bu kiĢiler, Develi ilçesinin Kılıçkaya köyünde faaliyete geçmiĢlerdi.807 Aynı zamanda Develi, Sivas Kongresi’nde seçilmiĢ olan Heyet-i Temsiliye tarafından 1 Kasım 1919’da alınan bir kararla Kilikya Kuva-yı Milliye Komutanlığı Karargâhı olarak belirlenmiĢti. O dönemde, Develi ilçesinde Kuva-yı Milliye TeĢkilatı’nın kuruluĢunu gerçekleĢtiren Develi halkının ileri gelenleri arasında, Belediye Reisi Kamberlizade Osman Bey, CoĢkun Osman, Çıtkırıldım Osman, Doktor Osman ve Develi Kaymakamı Atıf (Tüzün) Beyler bulunuyordu. Ayrıca, Mustafa Kemal PaĢa, yakın 807 Çelik, a.g.e., s. 156. 332 arkadaĢı olan Kılıç Ali’yi Kilikya’da Kuva-yı Milliye teĢkilatı kurma çalıĢmaları için Develi’ye göndermiĢti. Bu dönemde Develi’ye gelen Kozanoğlu Kemal ve Aydınoğlu Tufan Beyler burada, Kozanlı delegeler ile Develi Kaymakamı Atıf (Tüzün) Bey ve Develili vatanseverlerin katıldığı bir toplantı yapmıĢlardır.808 Yapılan görüĢmeler sonunda, Kilikya Kuva-yı Milliye Komutanlığı 14 kiĢilik Gizik Duran Çetesi’ni emrine almıĢtır. Bu çete vasıtasıyla, Kuva-yı Milliye, Fransız iĢgal sahasında etkisini artırmaya ve özellikle iĢgal bölgesinde görevli Türk memurlarının, iĢgalcilerin emrini dinlemeyerek Kuva-yı Milliye yanlısı bir tutum takınmalarını sağlamaya çalıĢmıĢtır.809 Kuva-yı Milliye’nin Develi’deki faaliyetleri Kozan’daki Fransızlar tarafından öğrenilmiĢti. Bu bilgi akıĢı da Fransızların ajanlığını yapan Feke ilçesi Belediye Reisi Cezmi (Çetinel) tarafından sağlanıyordu. Cezmi Bey’in Develi’de de iyi ajanları bulunuyordu. Fransızlara hizmet eden Kozan Jandarma Komutanı Ali Saib810 ile direkt olarak irtibat kurarak Develi ile ilgili bilgileri Fransızlara ulaĢtırıyordu.811 ĠĢgal bölgesinde her yere kolaylıkla nüfuz eden ve geniĢ bir haberleĢme ağı kuran YüzbaĢı Ali Saib, Kuva-yı Milliye’nin önüne Fransızlardan daha büyük bir 808 Tufan PaĢa, a.g.e., s. 17,18. 809 Çelik, a.g.e., s.158. 810 Ali Saib UrsavaĢ, (Revandiz 1887-1939) Milli Mücadele’de önce Kozan, sonra Urfa Jandarma Tabur Komutanlığı görevlerinde bulunmuĢtur. Adı geçen bu yerlerden milletvekili seçilmiĢtir. 1935’te Atatürk’e karĢı bir suikast düzenlemek giriĢiminden dolayı tutuklanmıĢ ve bir süre cezaevinde kalmıĢtır. Milli Mücadele anılarını “Çukurova Faciaları ve Urfa’nın KurtuluĢu” adlı kitapta toplamıĢtır. KastaĢ Yay., Ġstanbul 1988. 811 Tufan PaĢa, a.g.e., s. 22-25. 333 engel olarak çıkmıĢtı. Fransızlara kendisini Türk düĢmanı “Revandızlı bir Kürt” olarak tanıtmıĢ, Türk köylüleriyle çatıĢmaya girmiĢ,812 Andırınlı Baltacı Mustafa tarafından yaralandığı için, Fransızlar uğruna kan akıtan bir kahraman yerine konmuĢtu.813 Kuva-yı Milliye Komutanlığı tarafından yayınlanan bildirilerde, Gizik Duran ve çetesinin öldüreceği kiĢilerin baĢında Cezmi ve Ali Saib Bey’lerin de adının bulunması korkusundan Fransızlara çalıĢan Cezmi Bey’in Türk tarafına yönelmesine neden olmuĢtu. Cezmi (Çetinel) Bey, Kuva-yı Milliye tarafını tutarak, Fransızları atlatmaya ve Ali Saib’i de (UrsavaĢ) Kuva-yı Milliye tarafına çekmeye çalıĢmıĢtır. Ali Saib Bey de aynı Ģekilde korkuya kapılarak, Kuva-yı Milliye ile irtibat kurabilmek içim Develi Kaymakamı Atıf (Tüzün) Bey’in aracı olmasını istemiĢlerdi.814 Ali Saib Bey, önce Kuva-yı Milliye tarafını oyalama taktiği gütmüĢ, Fransızların verdiği talimata uyarak, Kuva-yı Milliye’yi ve komutanlarını oyuna getirmeye çalıĢmıĢtır. En sonunda, Kuva-yı Milliye’nin güçlü olduğuna inanarak, çekinmeye baĢlamıĢtır. Bunda Cezmi Bey’in de Kuva-yı Milliye tarafına geçmesi de etkili olmuĢtur. Ali Saib Bey, Cezmi Bey’e Kuva-yı Milliye ile kendi adına görüĢmesi için yetki vermiĢ, ancak Kilikya Kuva-yı Milliye Komutanı Kozanoğlu Doğan Bey, böyle bir görüĢmeyi uygun bulmamıĢtı. Zaten o sırada Heyet-i Temsiliye BaĢkanı Mustafa Kemal ile kolordu komutanları arasında 16 Kasım 1919’da Sivas’ta 812 Ali Saib, Ermeni çetelerini emrine almıĢ, Türkler aleyhindeki Çerkezlerle Kürtlerden bir kısmını milis kıyafetiyle gönüllü yapmıĢtı. Türk memurlarından isteğine uygun davrananları görevde bırakarak, diğerlerini kovdurmuĢtu. Hayvan nalı çakmakla ün kazanmıĢ olan YüzbaĢı Kürt Mirza ile birlikte, Türk köylüsüne benzeri duyulmamıĢ zulüm ve iĢkenceler uyguluyordu. Çelik, a.g.e., s. 159. 813 UrsavaĢ, a.g.e., s. 15; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 22. 814 Tufan PaĢa, a.g.e., s. 23-26; Çelik, a.g.e., s. 160. 334 baĢlayan toplantı nedeniyle, Cezmi Bey’in kendisi ve Ali Saib Bey adına yaptığı görüĢme önerilerini ertelemek durumunda kalmıĢtı.815 Ali Saib ve arkadaĢlarıyla görüĢmeye pek yanaĢmayan Kozanoğlu Doğan Bey Sivas’taki Komutanlar Toplantısı bittikten sonra, 1919 yılı Aralık ayı sonlarında silah getirmek için Niğde’ye gittiği sırada, Aydınoğlu Tufan Bey, Kozanoğlu Doğan Bey’in bilgisi olmaksızın, Ali Saib ve Cezmi Beylerle Develi’nin GümüĢören (Fıraktın) köyünde görüĢmeyi kabul etmiĢtir. Ali Saib ve Cezmi Beylerin Aydınoğlu Tufan Bey ile yaptıkları görüĢmede, Aydınoğlu Tufan Bey’in yanında ayrıca Develi Kaymakamı Atıf Bey, Kamberlizade Osman Bey ile Kozanlı Dava Vekili Emmi Mustafa (Faik Üstün) bulunuyordu. Yapılan toplantıda, Fransızların kuvvet durumu, komuta ve yönetim Ģekli, Türk köylüsünün durumu, Kuva-yı Milliye’nin geliĢmesi gibi konular ele alınmıĢ ve görüĢme sonunda anlaĢılmıĢtır.816 Varılan anlaĢmaya göre, bundan sonra, Ali Saib ve Cezmi Beyler, Kuva-yı Milliye için çalıĢacaklardı. Kendisini Fransızlara Türk düĢmanı bir Kürt olarak tanıtan Ali Saib Bey bir süre daha aynı Ģekilde tanıtacak ve “Namık” takma adını kullanarak, eĢinin el yazısıyla yazdığı bilgileri, Cezmi Bey’e gönderecekti. Bu görüĢmenin ardından, Ali Saib Bey, gerçekten Kuva-yı Milliye için çalıĢmıĢtı. Ancak, Gezbel Yolu üzerinden Tufanbeyli (Mağara) ve Saimbeyli (Haçin)’ye geçtikten sonra Kozan’a dönmüĢ, burada hakkındaki bir ihbar nedeniyle gözaltına alınmıĢtı. Fransızların, Antep, Urfa veya MaraĢ Ģehirlerinden birini tercih etmesi veya Kilikya dıĢına çıkarılacağı teklifi üzerine, Kuva-yı Milliye yetkililerinin de görüĢünü alarak, 29 Aralık 1919’da Urfa 815 816 Tufan PaĢa, a.g.e., s. 23-26; Çelik, a.g.e., s. 161. UrsavaĢ, a.g.e., s. 33-35; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 27. 335 Jandarma Taburu Komutanlığı görevine baĢlamıĢtır. YüzbaĢı Ali Saib Bey, bu görevdeyken Kuva-yı Milliye’ye önemli hizmetlerde bulunmuĢtur.817 16-29 Kasım 1919 tarihleri arasında Sivas’ta Mustafa Kemal baĢkanlığında yapılan toplantıda “Meclis-i Mebusan’ın toplanma yeri, toplantıdan sonra Heyet-i Temsiliye ve ulusal örgütlerin alacağı biçim ve çalıĢma yolu, Paris BarıĢ Konferansının Osmanlı Devleti ile ilgili olumlu ya da olumsuz karar vermesi durumuna karĢı nasıl davranılacağı gibi önemli kararlar üzerinde görüĢ alıĢveriĢinde” bulunulmuĢtur.818 817 UrsavaĢ, a.g.e., s. 24-28; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 46-48. 818 Nutuk, C.III Vesikalar/Belgeler, Vesika: 185, 186. Toplantıya, Ankara’dan 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat PaĢa, Erzurum’dan 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir PaĢa, Konya’dan 12. Kolordu Komutanı yerine vekaleten Erkân-ı Harp Reisi BinbaĢı ġemsettin Bey, Sivas’ta bulunan 3. Kolordu Kumandanı Miralay Hüseyin Selahattin Bey ve ayrıca Heyet-i Temsiliye üyesi olan ve üye olmayıp toplantıya katılmalarından yararlanılan kiĢiler ve komutanlar da katılmıĢtır. Nutuk, C.I, s. 363-365; Cebesoy, a.g.e., s. 281-291. 336 2. Komutanlar Toplantısı819 Ġki hafta süren Komutanlar Toplantısında, teĢkilatlanma ve savunma ile ilgili konularda önemli kararlar alınmıĢtır. Adana ve çevresine yapılması gerekli yardımın hızlandırılması ile Kilikya’nın önemli ve büyük bölümünü iĢgalden kurtarmak görevi 20. Kolordu’ya, dolayısıyla Ali Fuat PaĢa’ya verilerek, Kilikya Kuva-yı Milliye Komutanlığı kendisine bağlanmıĢtı. Ali Fuat PaĢa, toplantının ardından Ankara’ya giderken Kuva-yı Milliye Komutanlığı’nın çalıĢmaları ile ilgili incelemelerde bulunmak üzere Kayseri’ye uğramıĢtı. 4 Aralık 1919’da820 Kayseri’ye gelen, Ali Fuat PaĢa, 11. Tümen Komutanı BinbaĢı Mümtaz, Kayseri Askerlik ġubesi BaĢkanı BinbaĢı Emrullah, Topçu BinbaĢı Mehmet Kemal (Kozanoğlu Doğan) ile ve daha sonra milli teĢkilat reislerinin katıldığı görüĢmeler sonunda Kilikya’nın kurtuluĢu için alınması gerekli tedbirler tüm detaylarıyla belirlenmiĢ ve görev taksimi 819 Ali Rıza PaĢa hükümeti Komutanlar toplantısını baltalamak amacıyla Mustafa Kemal ve Ali Fuat PaĢaları tutuklayıp Ġstanbul’a getirmeleri için Cafer Ġlhami Bey BaĢkanlığı’nda aralarında Fevzi Çakmak PaĢa’nın da bulunduğu bir heyeti 25 Kasım 1919’da Sivas’a göndermiĢti. 26 Kasım 1919’da gerçekleĢen Kazım Karabekir- Fevzi (Çakmak) PaĢa görüĢmesinde, Kazım Karabekir PaĢa, Fevzi PaĢa’ya “milletin kurtuluĢu uğrunda her tehlikeyi göze alarak ortaya atılan arkadaĢlarının tevkifine razı olamayacağını, bu iĢlerle uğraĢarak Türk Milleti’nin ölümüne sebep olmak yerine kendisinin de bir an önce Anadolu’ya geçerek, kendi saflarında yer alması gerektiğini” söylemiĢ ve PaĢa’nın fikrini değiĢtirmesinde etkili olmuĢtur. Cebesoy, a.g.e., s. 286-287. 820 Cebesoy, a.g.e., s. 260- 261; Ali Fuat PaĢa’nın Kayseri’ye geliĢ tarihi olan 4 Aralık 1919, gerek burada belirtilen kendi hatıratında ve gerekse buna dayanılarak yazılan birçok incelemede yanlıĢ Ģekilde 4 Kasım 1919 olarak verilmiĢtir. 337 yapılmıĢtı. Adana ve havalisi ile ilgili olarak alınan tedbirler Ģu Ģekilde özetlenebilir:821 1) 11. Tümen Komutanı ile Kayseri Askerlik Şubesi Başkanı, kendi mıntıkaları dahilindeki Milli Teşkilat’ın büyümesine çalışacaklardır. Milli müfrezelerin, Kilikya’nın işgal mıntıkasına girmesiyle kuvvetlenecek mahalli teşkilat ile icrasına başlanacak olan harekete ayrıca yardımda bulunacaklardı. Belirlenen miktardaki silah, cephane vesaireyi gösterilen mahallere naklettireceklerdi. Eğer, ecnebi işgal kuvvetleri, teşebbüslerimizi önlemek isterlerse, bunların ileri hareketlerini durdurabilmek için gerekli tedbirleri alacaklardı. 2) Kilikya’nın kurtuluş hareketini Topçu Binbaşısı Mehmet Kemal Bey (Kozanoğlu Doğan), maiyetiyle birlikte doğrudan doğruya idare edecekti. Kozanoğlu Doğan Bey’in idare edeceği bölge ikiye ayrılmıştı. Doğudakine Piyade Yüzbaşı Osman Nuri (Aydınoğlu Tufan) ve batıdakine Yüzbaşı Ali Ratıp (Tekelioğlu Sinan) Beyler komuta edeceklerdi. 3) Kozanoğlu Doğan, Aydınoğlu Tufan ve Tekelioğlu Sinan Beyler’in matamamiyet kadroları tamamlanır tamamlanmaz, bu komutanlar işgal bölgelerine girecekler ve oradaki hazırlıkları da bittikten sonra harekete geçeceklerdi. 4) XII. Kolordu mıntıkasına ait olan görev de XX. Kolorduya devredilmişti. 5) Kurtuluş hareketinin her tarafta birden başlatılabilmesi için, hazırlıkların ne zaman tamamlanacağı Ankara’da Ali Fuat Paşa’ya bildirilecekti. 6) Bütün Kolordu’ların hazırlayacakları Milli Teşkilat ve harekât, Kuva-yı Milliye Umum Komutanı olarak Ali Fuat Paşa tarafından idare edilecekti. 821 Cebesoy, a.g.e., s. 297, 298; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 29, 30. 338 3. Andırın’da Kuva-yı Milliye Develi’de Kuva-yı Milliye teĢkilatı kurulduktan sonra, Kilikya Kuva-yı Milliye Umum Komutanı Kozanoğlu Doğan Bey’in yardımcısı ve Kilikya Doğu Cephesi Komutanı Aydınoğlu Tufan Bey, 1920 yılı ġubat ayı baĢlarında teĢkilat kurmak için “Hafız Bekir” takma adını kullanarak, Andırın’a gelmiĢti. Andırın, dağlık ve ormanlık bir bölgede bulunduğu için Fransızlar tarafından iĢgal edilmemiĢti. Fransızlar, Andırın halkından korunmak için, doğu ve güney sınırlarına karakollar kurmuĢlardı. Aydınoğlu Tufan Bey, Kuva-yı Milliye’nin güçlü olduğunu göstermeye çalıĢarak, halkı Kuva-yı Milliye’ye dahil etmek istiyordu. Andırın halkı silah almak istiyordu ancak fakir olduğundan dolayı alamıyordu. Silah almak isteyenler öküzünü satmaya baĢlamıĢtı. Aydınoğlu Tufan Bey, önce 15-20 kiĢilik bir kuvvet oluĢturmuĢtu. Andırın’ı kuzey, güney ve doğu bölgelerine ayırarak, her bölgeye bir komutan atadı ve Yaycıoğlu Ġbrahim Ağa’yı Grup Komutanı tayin etti. Köylerde faaliyete geçerek, askerlik yapanları ve silahı olanları toplayarak bunların baĢlarına eski onbaĢı ve çavuĢları getirdi. Manga, takım ve bölük teĢkilatı kurularak, her mıntıkada teĢkil edilen bölükler talime baĢlatıldı. Müdafaa-i Hukuk Heyetleri herkesten %3 iaĢe kesintisi yapmaya baĢladı. ĠaĢe, ambar ve tevzi teĢkilatı ve memurlukları kuruldu. VatandaĢlar makbuz karĢılığında gönül rızasıyla bağıĢta bulundular. Bir örnek kıyafet ve komutanlara üniforma sağlandı. Andırın’daki Kuvayı Milliye teĢkilatı bu Ģekilde kurulmuĢ oldu.822 822 Çelik, a.g.e., s. 167. 339 4. Kadirli’de Kuva-yı Milliye Fransızlar, Kadirli ve çevresinde de bu bölgeyi sömürmek amacıyla silahlandırdıkları Ermenileri kendi askeri birlikleri arasında kullanırken, Kadirli ve çevresindeki Çerkezleri de kendi taraflarına alarak kullanmaya baĢlamıĢlardı. Bu amaçla, Aziziye’ye kadar olan bölgede Çerkezlerin lideri veya temsilcisi olarak kabul ettikleri Çerkez Nuri ÇavuĢ’a büyük önem vermiĢler ve isteklerini daha kolay kabul ettirebilmek için, oğlu Çako’yu jandarma subayı yapmıĢlardı. Buna karĢılık, Nuri ÇavuĢ, “Fransızların adamı görüntüsünde” çalıĢırken, çok sayıda masum Türkü ve Kozanlıları haksız muameleden korumuĢtur. Nuri ÇavuĢ, Kadirli’nin kurtuluĢundan sonra, Kuva-yı Milliye’ye katılarak Ceyhan Grup Komutanı olarak görev yapmıĢtır. Yöredeki Çerkezler birkaçı dıĢında genel olarak Kuva-yı Milliye’ye katılmıĢlardır.823 Kadirli’deki milli kuvvetler ayrı ayrı müfrezeler halinde silahlanarak teĢkilatlanmıĢlardı. Aydınoğlu Tufan Bey, Kadirli’ye geldikten sonra burada da Andırın teĢkilatına benzer bir teĢkilatlanma yapılmıĢ ve silahlandırma çalıĢmalarına devam edilmiĢtir. Bölük teĢkilatı kurulmuĢ ve Kadirlililerden “Kasaba Bölüğü” adı verilen bir bölük meydana getirilmiĢtir. Bazı yedek subaylar bölük komutanı olarak görevlendirilmiĢ, bir kısmı da bir çeĢit danıĢman olarak askerlik yapmamıĢ olan bölük komutanlarının emrine verilmiĢlerdir. Bu son düzenlemeye göre, mevcut müfrezelerden kurulan bölükler ve komutanlarının adları Ģöyle idi:824 Tatarlı Bölüğü: Komutanı, Hüsnü CoĢkun 823 Çelik, a.g.e., s. 170-171. 824 Tufan PaĢa, a.g.e., s. 69-70; Çelik, a.g.e., s. 178. 340 Bozdoğan Bölüğü: Komutanı, Hacı Bey (Hacı Bozdoğan’ın babası Dağkolu Bölüğü: Komutanı, Halil Tekerek Sumbas Bölüğü: Komutanı, Karabeyzade Mehmet Bey Çokak Bölüğü: Komutanı, Ahmet PaĢa Kasaba Bölüğü: Komutanı, Vahit Vaysıoğlu Bu bölüklerin mevcudu 100-150 kiĢi arasında değiĢiyordu. Yukarıda adı verilenler dıĢında, mevcutları 30-50 arasında değiĢen, Ali Kahyalar, Mamuk Ağa ve Savrun Müfrezeleri bulunuyordu. Aydınoğlu Tufan Bey, Kadirli’de kurulan milli kuvvetlerin komutanlığını üzerine almıĢ, Remzi Özdemir’i yardımcılığına, bir süre sonra, Tevfik CoĢkun’u “bir günlük emirle” Kadirli Grup Komutanlığı’na atamıĢtır. Aynı günlük emirle, Ġbrahim Yaycıoğlu Andırın, Hulusi Kurtoğlu Kozan, Ahmet Cevdet Çamurdan Sırkıntı Grup Komutanlıklarına atanmıĢtı. Haçin, milli kuvvetler tarafından alındıktan sonra, Saim Bey, Ceyhan Grup Komutanlığı’na, Nuri ÇavuĢ da yardımcılığına atanmıĢlardı.825 Bölük teĢkilatı ve grup komutanlığının kurulmasıyla milli müfrezeler belli bir disiplin altına alınmıĢtı. 5. Kozan’da Kuva-yı Milliye Aydınoğlu Tufan Bey, Fransız ve Ermeni zulmünden kaçarak, Kadirli’ye sığınan Kozanlı vatandaĢlarla görüĢerek, Kozan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyesi’ni kurulmasını sağlamıĢtı. Bu Heyet-i Merkeziye’de alınan kararlar doğrultusunda ve Aydınoğlu Tufan Bey’in emriyle Kozan ve 825 Çelik, a.g.e., s. 178. 341 havalisinde Kuva-yı Milliye teĢkilatının kurulması ve denetimi görevi, Sırkıntılar Grup Komutanı olan ve “Kayhan” takma adını kullanan Müftüzade Ahmet Cevdet (Çamurdan) Efendiye verilmiĢti. Bu sırada, Fransızlar ve Ermeniler tarafından cezalandırılmak amacıyla takibe alınan Hakkı (Çamurdan) Efendi de Kozan’dan ayrılarak geldiği Akdam köyü civarındaki çiftliğinde, Kümeli Göçmenleri’nden kurduğu 30-40 kiĢilik bir müfreze ile Kadirli’de Aydınoğlu Tufan Bey’in karargâhına gelmiĢti. Kendisine burada “ġeyh Edebalı” takma adıyla Karargâh Komutanlığı görevi verilmiĢti.826 Kozan Cephesi Kuva-yı Milliye teĢkilatı gittikçe geliĢerek, kuzey, güney, doğu ve batı olarak cephelere ayrılmıĢtı. Kozan’da bu Ģekilde teĢkilatlanan Kuva-yı Milliye 800-1000 kiĢilik mevcuda ulaĢmıĢtı. Bu sayıdaki kuvvetle Kozan’da bulunan tam teçhizatlı bir Fransız taburu, yerli Ermeniler ve Kadirli’den Kozan’a sığınan Ermenilerle birlikte, onbine yakın sayıda düĢman kuvvetine korku salıyordu.827 ii. Adana’nın Batı Cephesinde Kuva-yı Milliye’nin TeĢkilatlanması 16-29 Kasım 1919 tarihleri arasında yapılan Komutanlar Toplantısından sonra Batı Kilikya Cephesi Komutanlığı’na YüzbaĢı Ali Ratıp (Tekelioğlu Sinan) atanmıĢtı. 12 Aralık 1919’da Mustafa Kemal PaĢa’dan göreviyle ilgili Ģu talimatı almıĢtı: 828 826 827 828 Çelik, a.g.e., s. 198. A.g.e., s. 203. Çelik, a.g.e., s. 248; Kasım Ener’in, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi adlı eserinde 12 Kasım 1919 tarihi yanlıĢtır. s. 31. 342 “Batı Kilikya Cephesi Kumandanlığı’na: 1) Bölgeniz Seyhan Nehri’nin doğusundan, Mersin batısına kadar uzanır. 2) Bölgeniz içinde, her Ģeyden önce teĢkilat kurulacaktır. 3) Karaisalı’dan iĢe baĢlamak uygun olur. 4) Milli kuvvetler, nizamnameye göre kurulup geniĢletilecek ve milli bir ordu kurulacak ve hazırlanacaktır. 5) Bölgeniz dahilindeki Müslümanlar’ın silah ve cephane ihtiyacı: a) Kurulacak bütün Kuva-yı Milliye’ye lazım gelen silahlar, b) Öncelikle silahlandırılması gereken küçük müfrezeler için gerekli silahlar. 6) Bölge içinde kalmanız mümkün değilse, Bereketlimaden karargâh yapılacaktır. 7) Takma adınız “Tekelioğlu Sinan’dır. Tekelioğlu Sinan, bu emri aldıktan sonra 15 Aralık 1919’da, Niğde’ye gelerek, 11. Tümen Vekili Mümtaz, Mutasarrıf Tevfik Bey ve Niğde Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Yönetim Kurulu ile görüĢmüĢtür.829 Bu görüĢmeden sonra 11. Tümen Komutanlığı tarafından kendisine ve yardımcılarına ayrılan beĢ mavzer, yüzer fiĢek, on bomba ve üç yüz liradan fazla parayı alarak, Yedeksubay Kemal ġahin, Konya TeĢkilatı’ndan gelen Yedeksubay Süleyman ve Kozanlı Sehlikzade Hasan ile birlikte, Karaisalı’nın dağlık kesimine varmıĢlardı. Karaisalı Kaymakamından Fransızların çok güçlü olduğu, dolayısıyla derhal uzaklaĢmaları gerektiği haberini alır almaz, düĢmana yakalanmamak için Niğde’ye geri dönmüĢlerdir. Niğde’de, Sadettin (Beybaba) ve Ahmet Remzi (Yüreğir) Beylerle buluĢmuĢtu. Niğde Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden ve halktan yardım görerek bir 829 Ener, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, s.32; Çelik, a.g.e., s. 249. 343 grup jandarma eri ve Teğmen Besim (Albayoğlu) ile birlikte Niğde’den, Bereketlimaden istikametiyle Adana cephesine doğru harekete geçmiĢti. 830 Tekelioğlu Sinan Komutası’ndaki Kilikya Batı Cephesi Kuva-yı Milliyesi, 1920 yılı baĢlarından itibaren, kendi bölgesi olan Orta Toroslar’da Fransızlara karĢı savaĢ açmıĢ ve çevredeki Türklerin de katılmasıyla, gittikçe kuvvet kazanmıĢtı. Kuva-yı Milliye’nin geliĢmesi ile sevk ve idare açısından, cephenin bölümlere ayrılması ihtiyacı doğmuĢtu. Bu durum göz önüne alınarak Batı Kilikya Cephesi dört gruba ayrılmıĢtır. Buna göre: (Sağcenahta): 1) Tarsus grubu, (Solcenahta) 2) Merkez 3) Seyhan 4) Kurttepe Grupları kuruldu. Tarsus Grubu’na Molla Kerim, Merkez Grubu’na Jandarma Subayı Rifat, Seyhan Grubu’na Mahmut ve Kurttepe Grubu’na da Devecioğlu Ali Ağa komutan olarak atanmıĢlardır. Bu gruplara bağlı veya bağımsız olarak: Adil Efe (Arslanköylü Hüsnü ÇavuĢ), KuĢçulu ReĢit, Halil ve Emin Polat, AktaĢlı Ali Ağa ve DerviĢ Ağa Müfrezeleri ile Seyhan, Besim Albayoğlu, Ġbrahim Kethuda, Tekelioğlu Mustafa, Kara Hacı, Bucaklı Hasan Ağa, Urgankıranlı Molla Ġzzet Müfrezeleri ve Karaisalı’da: Karabomba, Seyhan Grubu’nda Pöçük Mehmet ve Molla Nasuh Komutasındaki Gülek Müfrezesi bulunuyordu. Karargâhta: Kemal ġahin Grubu’na bağlı Mucurlu Ahmet Müfrezesi ile Tayyar Komutası’nda bir süvari bölüğü bulunuyordu. Besim Albayoğlu’nun “Albayrak” adını taĢıyan müfrezesine, daha sonra “Reis” takma adıyla Turgut Reis 830 Ener, a.g.e., s. 32; Çelik, a.g.e., s. 249. 344 komuta etmiĢtir. Tarsus Bölgesinden Veli Haşim kuvvetleri de gerektiğinde sağ cenahı destekliyordu. 831 Heyet-i Temsiliye, Ġçel cephesinin durumunu göz önüne alarak 1920 yılı Nisan ortalarına doğru, bu cepheyi Yarbay ġemseddin’in komutasına vermiĢti. Çamalan, Çatalan, KamıĢlı ve Karahacılı nahiyeleri geçici olarak, Karaisalı ilçesine nakledilmiĢlerdi. Bu ikinci gruplandırmada cephe dörde bölünmüĢtü:832 1) Kavaklıhan Grubu: Tarsus Çayı üzerindeki Muhat Köprüsü ile Cırbıklar Köyü arasıdır. Komutanı Teğmen Cemal (Efe)’dir. 2) Kumdere Grubu: Cırbıklar ve Tepeçaylak Köyleri arasıdır. Komutanı Teğmen Mehmet’tir. 3) Çakıt Grubu: Tepeçaylak ile Çobankuyusu Köyleri arasıdır. Komutanı Teğmen Rifat’dır. 4) Seyhan Grubu: Çobankuyusu ile KızıklaĢ Köyleri arasıdır. Komutanı Teğmen YaĢar (Mebruk)’dır.” Adana cephesini teĢkil eden Kuva-yı Milliye, batıda Lamas (Limonlu)’dan Adana’nın kuzeydoğusundaki Kozan Ģosesine kadar, yeniden aĢağıdaki Ģekilde mıntıka ve gruplara ayrılmıĢtır. 833 1) Emin Arslan Komutasındaki Mersin Grubu mıntıkası: Batıda Lamas’dan itibaren, Mersin’in kuzeydoğusundaki Deliçay’a kadar olan cephede, 831 832 833 Çelik, a.g.e., s. 287; Ener, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, s. 48. Ener, a.g.e., s.48, 49. Çelik, a.g.e., s. 289. 345 2) Jandarma Yüzbaşısı Yaşar (Mebruk) Komutasında Tarsus Grubu mıntıkası: Deliçay’dan, doğuda Tarsus (Berdan) Çayı’na kadarki cephede, 3) İstihkam teğmeni Cemal (Efe) Komutasındaki Kavaklıhan Grubu Mıntıkası: Tarsus (Berdan) Çayı’ndan itibaren, doğuda Yenice’ye kadar olan cephede, 4) Tekelioğlu Sinan Komutasında Solcenah Grubu mıntıkası: Yenice’den itibaren doğuda Kozan Ģosesine kadar olan cephede. Bu yeni gruplandırma ile birlikte kurulmuĢ olan yeni müfrezeler, Pozantı, Çeliktaş, Naili Hürriyet Müfrezesi, İncirgediği Müfrezesi, Şahin, Memişli, Müdafaa-i Vatan, Dede Ağa, Karayaylalı Yahya ve Tarsuslu İbrahim (Serin) gibi isimlerle müfrezeler oluĢturulmuĢtur.834 Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti, 7 Haziran 1920 tarihli emriyle Tekelioğlu Sinan ve Emin Arslan komutasındaki milli kuvvetleri, 41. Tümenin emrine vermiĢti. Bu emre göre, 41. Tümen karargâhı da Pozantı’ya nakledilecek, 11. Tümenin Kilikya cephesi ile iĢbirliği kesilerek, bu tümenden Tekelioğlu Sinan emrine verilmiĢ olan birlikler malzemeleriyle birlikte yerlerinde kalarak ve 41. Tümenin emrine girecekti.835 Kilikya cephesindeki komutanların idaresindeki Kuva-yı Milliye, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin yardım ve destekleriyle önemli hizmetler vermiĢlerdi. Ancak bölgenin büyüklüğü ve önemi doğrultusunda tek elden yürütülecek uygun bir teĢkilatın yapılması için 26 Haziran 1920’de Güney Cephesi Komutanlığı’na (Mersin’den Fırat Nehrine kadar olan bölge) Selahattin Adil PaĢa tayin edilmiĢtir. Bu 834 Ener, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, s. 50; Çelik, a.g.e., s.289. 835 Ener, a.g.e., s. 51, 53; Çelik, a.g.e., 289-290. 346 bölgedeki bütün askeri birlikler ile Kuvayı Milliye kuvvetleri cephe emrine verilmiĢlerdir.836 Görüldüğü gibi bu düzenlemeler Kuva-yı Milliye’den düzenli orduya geçildiğini göstermektedir. Bu düzenlemelere, çalıĢmanın “Kuva-yı Milliye’den Düzenli Orduya GeçiĢ” bölümünde değinilecektir. iii. Mersin ve Tarsus’da Kuva-yı Milliye’nin TeĢkilatlanması Kerkük Mıntıkası Levazım BaĢkanı olan YüzbaĢı Emin Resa, “Emin Arslan” mütarekenin ardından, buradan ayrılarak Konya’ya, oradan da Ilgın Ilıcalarına yerleĢmiĢti. Bir milli müfreze kurmak isteyen, Emin Arslan, BeyĢehir’de 7. Süvari Alayı Komutanı Nazım Bey ile görüĢerek, Ilgın’da kendi baĢkanlığında, Esir oğlu Ali, Tüccar Ahmet ve Hakimzade Mehmet Beyler ile bir Kuva-yı Milliye heyeti kurmuĢtur.837 Aynı dönemde, 11. Tümen Komutan Vekili Mümtaz Bey, Mersin Jandarma Tabur Komutanı YüzbaĢı Haydar Bey’in, “Mersin ve çevresinde savaĢı baĢlatacak ve yönetecek baĢarılı bir kumandanın gönderilmesi” ile ilgili isteğini Heyet-i Temsiliye BaĢkanlığı’na bildirmiĢti. Heyet-i Temsiliye, bu konuyla Konya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Heyeti BaĢkanı BinbaĢı Hüseyin Hüsnü Bey’i görevlendirmiĢti. Hüseyin Hüsnü Bey ise, 6 Aralık 1919’da Emin Arslan’a, “Konya Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyesi tarafından, Adana’ya mürettep bir numaralı umum Kuva-yı Milliye Müfrezeleri Komutanlığı’na atandığını,838 talimat almak ve hemen teĢkilata 836 HTVD., Sayı: 54, Vesika: 1235; Ener, a.g.e., s. 55. 837 Çelik, a.g.e., s. 153. 838 Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 68; Çelik, a.g.e., s. 153-154. 347 baĢlamak üzere, acele Konya’ya gelmesini” bildirmiĢtir. YüzbaĢı Emin Arslan, görevi kendisine bildirildikten sonra, Mersin-Tarsus ile Mut ve Silifke’de Kuva-yı Milliye’yi teĢkilatlandırmıĢtır. iv. Mut ve Silifke’de Kuva-yı Milliye’nin TeĢkilatlanması Mut ve çevresindeki teĢkilatlanma ile merkezi Konya’da bulunan XII. Kolordu’nun Topçu bataryası Komutanı Yarbay Ġzzet Bey ilgileniyordu. Yarbay Ġzzet Bey, 12. Kolordu Komutanı Fahrettin (Altay) PaĢa ile görüĢme halinde iĢlerini hallediyordu. Mut ve Gülnar çevresindeki milli kuvvetleri teĢkilatlandırmak amacıyla Koçhisar Müdafaa-i Hukuk Reisi BinbaĢı Emin (Mengenli) Bey, Silifke Askerlik ġubesi BaĢkanlığı’na atanmıĢtı.839 Bu sıralarda Adana’ya mürettep bir numaralı Umum Kuva-yı Milliye Müfrezeleri Komutanlığı’na atanan YüzbaĢı Emin Arslan, 6 Aralık 1919’da Tatar Abdullah ÇavuĢ ve Argıthanlı Ali Efe ile birlikte, Ilgın’dan Konya’ya gelmiĢtir. Burada teĢkilat konusunda BinbaĢı Hüseyin Hüsnü Bey ve Adana ileri gelenlerinden Zamir Bey (Damar Arıkoğlu) ile görüĢerek kendilerinden bilgiler aldı. YüzbaĢı Emin Arslan, milli müfrezelerin kuruluĢuna Konya’dan baĢlanarak, Çumra, Karaman, Mut, Mağara, Silifke ve çevresinde teĢkilatın biran önce kurularak, fedai müfrezeleri kadrolarının doldurulması, bu merkezlerle çevre köylerinde Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin kurulması, mili kuvvetlerinin adının Adana ve 839 Çelik, a.g.e, s.306. 348 Havalisine Mürettep Kuva-yı Milliye Fedai Müfrezeleri olması konularında BinbaĢı Hüseyin Hüsnü Bey’den talimat alarak gerekli çalıĢmalara baĢlamıĢtır.840 Bu doğrultuda YüzbaĢı Emin Arslan, mütareke nedeniyle o sırada trenle memleketine dönen gençler arasında Adana ve çevresinden olanlar ile 7 Aralık 19193 Ocak 1920 tarihleri arasında Konya istasyonunda görüĢerek, bu gençlerin kadrosuna katılmalarını sağlamıĢtır. Bu Ģekilde oluĢturulan 85 kiĢilik müfreze Çumra’ya oradan da Karaman’a gitmiĢlerdir. Karaman’da bu müfrezeye Kozanlı Yedek Teğmen Mustafa Nail, Adanalı Yedek Teğmen Tevfik (Genç Ġzzet) ile birlikte yirmiden fazla er ve erbaĢ katılmıĢtır. Bu kuvvetlere Karaman Askerlik ġubesi BaĢkanı tarafından 139. Piyade Alayı deposundan silah, cephane ve teçhizat sağlandıktan sonra Mut’a gitmiĢlerdir.841 Konya’daki 12. Kolordunun Topçu Bataryası Komutanı Yarbay Ġzzet Bey, Sivas’ta Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Temsiliyesi’nden aldığı emir doğrultusunda, Ekim 1919’da Mut ilçesine gelerek, burada görevli memurları, ilçenin ileri gelenleri ve aydınlarını toplayarak, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurmuĢtu.842 840 Emin Resa (Aslan KarakaĢ), Ġçel KurtuluĢ SavaĢı Tarihi Hatıraları, C. I, Yeni Mersin Matbaası, Mersin 1942, s. 7; Arıkoğlu, a.g.e., s. 97; Çelik, a.g.e., s. 307. 841 Emin Resa, a.g.e., s. 8; Arıkoğlu, a.g.e., s. 85; KurtuluĢ SavaĢında Ġçel, s.119; Çelik, a.g.e., s. 308. 842 1 Kasım 1919’da Yarbay Ġzzet Bey’in Kaymakamlığa verdiği dilekçe ile resmi resmen kurulan ve sonradan değiĢiklikler geçiren Mut Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Heyeti Yönetim Kurulu Ģu isimlerden oluĢuyordu: Asil Üyeler: BaĢkan: Mahmut Beyzade Mirza Bey, Ġkinci BaĢkan: Müftü Nadir Bey. Üyeler: Abdullah Beyzade Yakup Bey, Kale Mahallesinden Naip Ali Efendi (Pepe), Reji (Tekel) Memuru Ġsmail Efendi, Ahmet Efendizade Emin Efendi, Hüseyin Efendizade Tahsin Efendi, Ġzmirli Ahmet Efendi, Hacı Ġbrahimzade Ġbrahim Efendi, Abdullah Beyzade Ahmet Bey; Yedek Üyeler: Müftüzade Hüseyin Efendi, Doktor Hamdi Bey, Sarıkavak Müdür-i sabıkı Hakkı Bey, BinbaĢı 349 Mut Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruluĢunun ardından faaliyete geçerek, cemiyet Ģubelerini köylere kadar yaymaya çalıĢmıĢtır. Bu iĢ için Müftü Nadir ve Abdullah Beyzade Ahmet Beyler görevlendirilmiĢtir. Çok kısa bir sürede köylerden toplanan gönüllülerle 130 mevcutlu Mut Bölüğü kurulmuĢtur. Kurulan bu Kuva-yı Milliye teĢkilatı kısa sürede geniĢlemiĢti. OluĢturulan bu gönüllü birlikler Karaman’dan getirdikleri silah ve cephaneyle silahlandırılmıĢtır. Bu kuvvetler çok geçmeden Adana’daki iĢgal kuvvetlerini tehdit eder duruma gelmiĢtir.843 Bu sıralarda Anamur, Gülnar ve Mut ilçelerini kapsayan ve bu çevrenin merkezi durumunda olan Silifke livasının mutasarrıfı Esat Rauf Bey idi. Askerlik ġubesi BaĢkanı BinbaĢı Emin (Mengenli), Jandarma Komutanı YüzbaĢı Hüsnü Bey idi. Liva’da büyük oranda Ermeni ve Rum nüfus bulunuyordu. Bunların en çok toplu olarak bulundukları yer Silifke’ye bağlı Kırobası (Mara, Mağara) bucağı ve çevresi idi. Ġzmir’in iĢgalinin ilk günlerinde Mersin’deki Ermeni ve Rum toplulukları birleĢerek Silifke’nin Kırobası bucağı ve çevresinde teĢkilatlanmıĢ ve bu teĢkilatı ilçelere kadar yaymıĢtı.844 Mutasarrıf Esat Rauf Bey, padiĢah yanlısı ve milli mücadeleye karĢı biriydi ve halk üzerinde baskı kuruyordu. Aynı zamanda Mersin’de Ermeni ve Fransızların yaptıkları katliamlardan dolayı halk endiĢe içindeydi. Silifke’deki bu ortamda, Yarbay Ġzzet Bey, Mut’ta Müdafaa-i Hukuk teĢkilatını kurduktan sonra 9 Kasım 1919’da Silifke Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Ziya Bey, Mal Müdür-i sabıkı Emin Efendi, Çakır Hüseyin Usta, Ermenekli Hacı Ahmet Efendi, Posta müdürü Ali Haydar Bey, Müftüzade Ali Efendi. KurtuluĢ SavaĢında Ġçel, s. 112, 113. 843 844 ATASE ArĢivi ĠSH., K: 273, G: 124, B: 124-1. Çelik, a.g.e., s. 310. 350 Cemiyeti’ni kurarak, aynı zamanda Kuva-yı Milliye TeĢkilatı’nın çalıĢma yöntemlerini de belirleyen bir mazbata düzenleterek Konya’ya dönmüĢtür.845 Bu mazbataya göre Kuva-yı Milliye teĢkilatı Ģöyle düzenlenecektir: a) Merkezi Silifke olmak üzere, liva adına, Silifke, Mut, Gülnar ve Anamur ilçeleri milli kuvvetlerinden oluĢacak, 4 bölüklü bir “Milli Alay” kurulacaktır. Ayrıca, Adana sınırında Lamaslı ġıhman Ağazade Hüsnü Efendi Komutasında bir “Adana Hudut Taburu” bulunacak ve Tabur Komutanı Hüsnü Efendi, Silifke Heyet-i Merkeziyesi ve Milli Alay Komutanı ile irtibat kurulacaktır. b) Milli bölüklerin silah ve cephanesi, kısmen halkın elinde bulunan ve dıĢarıdan sağlanacak olan ve kısmen de jandarma deposundaki Rus tüfekleri ile kolordunun Karaman deposundan verilecek veya sağlanacaktır. c) Milli bölükleri 100’er mevcutlu 3 takımdan oluĢacak, hareketleri sırasında ihtiyat cephanesi ile diğer eĢyalarını taĢıyacak hayvanlar, ilçe heyetlerince sağlanacak ve hazırlanacaktır. d) Ġçtima halinde veya görev gereği, herhangi bir görevi yerine getirmek üzere sevkedilen milli bölüklerle, ailelerinin, yiyeceklerinin sağlanması ve beslenmeleri ilçe heyetlerince sağlanacaktır. e) Ġlçe heyetleri, milli bölüklerin erlerine belli tip ve renkte elbise ve birer fiĢeklik sağlayacaktır. 845 KurtuluĢ SavaĢında Ġçel, s. 114-116. 351 f) Bölük komutanlarına günde 100 kuruĢ, takım komutanlarına günde 60 kuruĢ, çavuĢlara 40, neferlere 20’Ģer kuruĢ ödenecek ve ayrıca, herkese günde birer çift ekmek verilecektir. g) Herhangi bir görev sonucu yaralanacak olan milli bölükler efradına, yaranın önemine göre, 50-100 lira, Ģehit olanların ailelerine 200 lira verilecektir. Bu esasların yanı sıra mali düzenleme, yardım ve vergilerin toplanması ile ilgili konularda çeĢitli düzenlemeler getirilen mazbatada Müdafaa-i Hukuk teĢkilatının görevi Ģu Ģekilde belirlenmiĢtir: Silifke sınırının korunması, Adana’daki Müslümanların düĢman ve Ermenilerin katliamlarından korunması ve Milli TeĢkilat’ın Mersin’e kadar geniĢletilmesi emredildiği takdirde, Ġzmir Kuva-yı Milliyesi’ne mal yardımında bulunulması. Silifke Heyet-i Merkeziyesi’nin düzenlediği bu mazbatanın hükümleri, bazı nedenlerden dolayı bir süre uygulanamamıĢ, Silifke Kuva-yı Milliye’ye dahil olduktan sonra uygulanabilmiĢtir.846 846 KurtuluĢ SavaĢında Ġçel, s. 116, 117. 352 VII. MaraĢ’ta Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu a. Ġngiliz ĠĢgali Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri arasında geçiĢ ili olan MaraĢ, bu özelliğinden dolayı yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıĢtır. Aynı zamanda, Anadolu ve Mezopotamya uygarlıklarının karĢılaĢma yerinde, Toros dağlarının uzantısı olan yüksek dağların arasındaki geniĢ bir ovada kurulmuĢtur.847 Ġngilizlerin MaraĢ ve civar bölgelerini iĢgal sebepleri arasında bölgenin stratejik konumunun yanında coğrafi yapısı da yer almaktadır. Anadolu’nun güney ve güneydoğu bölgesinin kuzey kesimlerini teĢkil eden MaraĢ bölgesi dağlık olduğu için serbest harekâta elveriĢli değildi. Bu bölgede geçitler ve yolar tahkim edilirse bölgeyi güneyden gelecek saldırıya karĢı savunmak oldukça kolaydı. Buna karĢın Antep ve Halep civarı savunmaya elveriĢli olmadığı için kuzeyden yani MaraĢ bölgesinden gelecek kuvvetlerin Suriye’ye doğru harekâtı kolaylıkla geliĢebilir bir durumda bulunuyordu. Ġngilizler, Suriye’deki kuvvetlerini emniyete almak için MaraĢ’ın bu jeopolitik durumdan faydalanmak istemiĢlerdi. Bundan dolayı süratle Ġskenderun’dan baĢka Antep, MaraĢ ve Urfa’yı iĢgal etmiĢlerdir.848 Ġngilizler 9 Kasım’da Ġskenderun’u iĢgal ettikten sonra, mütarekeye aykırı olduğu halde Adana vilayetinin de boĢaltılmasını 2. Ordudan istemiĢtir. 2. Ordu, bölgeden çekilirken Adana vilayeti ile Antep ve MaraĢ sancaklarında asayiĢi 847 Akbıyık, a.g.e., s.XV. 848 Türk Ġstiklal Harbi C. IV. s. 37-38. 353 korumak için mümkün olan tedbirleri almıĢtı.849 27 Aralık 1918’de Halep’ten Kilis’e gelen bir Ġngiliz müfrezesi 15 Ocak 1919’da Antep’i, 30 Ocak’ta Cerablus’u iĢgal etmiĢtir.850 Antep’in iĢgal edilmesiyle iĢgal sırasının MaraĢ’a geldiğinin anlaĢılması üzerine iĢgalden önce MaraĢ’ta bulunan askeri malzeme Kayseri’ye nakledilmiĢtir.851 Türk askerinin bölgeyi terk etmesinden sonra Ġngilizler mütarekenin 7. maddesini ileri sürerek 22 ġubat 1919’da MaraĢ’ı iĢgal etmiĢlerdir.852 Ġngilizler MaraĢ’ta Amerikan Kolejine karargâh kurarak askerlerini bu koleje, AhırbaĢı kilisesi ile Ermeni ve Katolik kiliselerine ve Alman çiftliği binalarına yerleĢtirmiĢtir.853 Ġngilizlerin MaraĢ’ı iĢgalinden sonra 13. Kolordu Kumandanlığından alınan ilk bilgilere göre, MaraĢ’a altı bin Ġngiliz süvarisi ile dört makineli tüfek gelmiĢ ve Ġngilizler sanılanın aksine hiçbir Ģeye müdahale etmemiĢlerdir. Ayrıca, aynı bilgilere göre, Antep’te de üçbin Ġngiliz askeri bulunuyordu, suçlu görülen Türkler Halep ve Sudan tarafına sürülmek isteniyordu. 8 Mart 1919 tarihli yazıda da iĢgal kuvvetlerinin altı bin değil altı yüz civarında olduğunun anlaĢıldığı bildirilmiĢtir. 849 Akbıyık, a.g.e., s. 5; 2. Ordu da 15 Aralıkta lağvedilmiĢ ve birlikleri 26 Aralık 1918’de Pozantı’ya kadar çekilmiĢtir. 850 Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 77; Türk Ġstiklal Harbi C.IV’de yanlıĢ olarak, Kilis’in iĢgali 6 Aralık 1918, Antep’in iĢgali ise 17 Aralık 1918 olarak geçmektedir. s. 48. 851 Akbıyık, a.g.e., s. 6. 852 Türk Ġstiklal Harbi IV, S. 50; Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 78; Bazı kaynaklarda MaraĢ’ın iĢgal tarihi 23 ġubat 1919 olarak geçmektedir: Hüsamettin Karadağ, Ġstiklal SavaĢında MaraĢ, Mersin 1943, s. 5; Celal Çoğalan-Halit Kurtaran, Her Yönü ile MaraĢ, Ġstanbul 1969. s. 17. 853 Adil Bağdatlılar, Uzunoluk Ġstiklal Harbinde Kahraman MaraĢ, 1974, s. 25. 354 MaraĢ Mutasarrıflığının verdiği bilgilerde ise altı yüz kiĢilik kuvvetin 360’ının süvari, geri kalanının piyade olduğu belirtilmiĢti. 854 I. Dünya SavaĢı sırasında MaraĢ’ta ve özellikle Süleymanlı (Zeytun)’da bulunan Ermeniler de göçe tabi tutulmuĢlardı. Ancak Ġngilizler MaraĢ’ı iĢgal ettiklerinde yanlarında Ermeniler de gelmiĢti. ĠĢgal sırasında geri dönen bu Ermenileri özelikle Süleymanlı ve MaraĢ’a yerleĢtirmiĢlerdi. Ġngilizlerden maddi ve manevi güç alan Ermeniler MaraĢ’ın iĢgalinden sonra faaliyete geçerek Türklere karĢı yalan ve iftiralarla saldırmaya baĢlamıĢlardır. Ermenilerin saldırıları Fransız iĢgaliyle daha da artmıĢtır.855 Ġngiliz ĠĢgal Kuvvetleri Kumandanı, MaraĢ’ı iĢgal için Ģehre geldiğinde ilk iĢ olarak hükümet binasına giderek Mutasarrıf Ata Bey’e bölgede asayiĢin bulunmadığını bu nedenle Ģehri iĢgal etmek üzere geldiğini bildirmiĢ ve dört maddelik bir muhtıra vermiĢtir. Bu muhtırada, bölgede asayiĢin bulunmadığına dair raporların bulunduğu dile getirilerek Ermenilere karĢı yapılan tecavüzlerin durdurulması, halkın sükûnet içinde günlük hayatlarına devam etmesi isteniyordu. Bunun üzerine Mutasarrıf Ata Bey, Ģehirde asayiĢin yerinde olduğunu, hiçbir olayın meydana gelmediğini, bundan sonra da gelmeyeceğini, bu sebeple mütarekenin yedinci maddesinin bahane edilerek, Ģehrin iĢgal edilmesini kesinlikle kabul edemeyeceklerini, bu hareketin Mondros Mütarekesine aykırı olduğu için kuvvetlerin geri alınmasının gerektiğini dile getirmiĢtir. Kendilerini barıĢ antlaĢması yapılıncaya kadar kalacak bir misafir olarak gördüklerini de eklemiĢtir. 854 855 Akbıyık, a.g.e., s. 9. A.g.e., s. 10, 11. 355 Mutasarrıf Bey’in ve MaraĢ halkının iĢgal kuvvetlerine karĢı takındıkları kesin ve kararlı tavır üzerine, Ġngiliz iĢgal kuvvetleri sekiz aylık iĢgalleri döneminde idareye hiçbir müdahalede bulunmamıĢlar, geri çekilene kadar bir gözcü durumunda kalmıĢlardır.856 ĠĢgalin ilk günlerinde Ermenilerin Ģikâyetlerini değerlendiren Ġngilizler, daha sonra bu Ģikâyetlerin yalan, entrika ve iftiradan ibaret olduğunun anlaĢılması üzerine bu tavırlarından vazgeçmiĢler, Ermenileri desteklemekle birlikte aĢırı saldırgan hareketlerine izin vermemiĢlerdir. Bundan sonra Ermeniler, Türkler üzerinde oynadıkları ve oynamak istedikleri oyunlara Fransız iĢgaline kadar son vermek durumunda kalmıĢlardır. Bu durum ve Ġngiliz iĢgal kuvvetleri içindeki Hintli Müslüman erlerin olumlu tutumları iĢgal döneminin olaysız geçmesini sağlamıĢtır.857 b. Fransız ĠĢgali Suriye Ġtilafnamesinin imzalanmasıyla Ġngilizlerin MaraĢ’ı Fransızlara devredeceğine iliĢkin haberlerin Adana vilayetinden gelen kiĢiler tarafından yayılması ile birlikte MaraĢ halkı endiĢeye düĢmüĢtü. Bu haberlerin yayıldığı günlerde, Kadızade Hacı Hasan Fehmi Efendi ile Elbistan ileri gelenlerinden Doktor Mustafa, baĢkâtip Mehmet Efendi, Beyazıtzade 856 Akbıyık, a.g.e., s. 35. 857 Ġngiliz iĢgal kuvvetleri siyasi memuru Mısırlı YüzbaĢı Hasan Rüfai’nin de katkıları olmuĢtur. Hasan Rufai Ermenilerin yalan ve iftiralarına kanmamıĢ, Ģikayetlerini kendilerine değil, Osmanlı adli mercilerine yapmalarını istemiĢtir. Ġngiliz iĢgal kuvvetleri kumandanı da halkın taleplerini gözönünde tutmuĢtur. Hintli Müslüman erler ile diyalog kurulması havayı yumuĢatmıĢtır. Bu durumu gören Ġngilizler silah toplama iĢine halkın karĢı gelmesi üzerine bu tutumlarından vazgeçmiĢlerdir. Akbıyık, a.g.e., s. 47. 356 Yaver ve Osman Bey ve Ali Sezai Bey toplanarak, Ġngiliz iĢgal kuvvetleri siyasi memuru YüzbaĢı Hasan Rufai’ye iĢgal haberlerinin doğru olup olmadığını sormaya karar vermiĢlerdir. Bu iĢ için de Ali Sezai Bey görevlendirilmiĢtir. Ali Sezai Bey yanına Doktor Mustafa ve Kazım Bey’i alarak YüzbaĢı Hasan Rufai’ye gitmiĢtir. GörüĢmelerinde Hasan Rufai, Ġngiliz kuvvetleri ile Fransız kuvvetlerinin değiĢmesi haberinin gerçek olduğunu ve bunun Ermenilerin Ģikâyet ve müracaatlarından kaynaklandığını söylemiĢtir. YüzbaĢı Hasan Rüfai ayrıca, iĢgal süresince elinden geldiği kadar durumu idare ettiğini, Ermenilerin Türkler aleyhine olan düĢmanlıklarına ve faaliyetlerine fırsat vermemeye çalıĢtığını belirterek Ali Sezai Bey’e bazı tavsiyelerde bulunmuĢtur. Hasan Rufai, bir telgraf yazılarak bu telgrafın bir nüshasının yabancı devletler elçiliklerine ve Osmanlı Hükümetine gönderilmesini önermiĢtir.858 Bunun üzerine bir telgraf yazılmıĢ ve Ģehrin ileri gelenleri tarafından imzalanmıĢtır. Yazılan telgraf, Ulu Cami’de halka okunmuĢtur. 16 Ekim 1919’da yapılan mitingde imzalanan telgraf Osmanlı Sultanına, Ġtilaf Devletleri elçiliklerine ve Mısır’da bulunan Ġngiliz Kuvvetleri Kumandanı General Allenby’e gönderilmiĢtir. 859 858 YüzbaĢı Rufai, bu telgrafta Ġngiliz kuvvetlerinin yerine geçecek olan Fransız iĢgal kuvvetlerinin arasında Ermeni fedailerinin de bulunduğu, bu Ermeni fedailerinin bulundukları mahallerde Türklere karĢı çeĢitli iĢkencelerle zulmettikleri, ileride bu kiĢilerin MaraĢ’ta çıkaracakları olaylardan sorumluluk kabul etmeyeceklerini, eğer burası askeri iĢgal altında tutulacaksa bunun sevindirici olduğunu aksi halde önceden beri tarafsız olarak Ġngiliz kuvvetlerinin yerinde kalmasının uygun olacağının belirtilmesini önermiĢtir. Akbıyık, a.g.e., s. 66. 859 A.g.e., s. 67. 357 Fransız kuvvetlerinin 29 Ekim 1919’da Antep’i iĢgalinin ertesi günü 30 Ekim 1919’da Fransız ve Ġngilizler bir toplantı yaparak halka duyurulmak üzere bir beyanname hazırlamaya karar vermiĢlerdir. Dahiliye Nezareti’ne ve MaraĢ Mutasarrıflığına gönderilmek üzere hazırlanan ve üzerlerinde Ġngiliz Generali ve Fransız Albayı Flye Sainte-Marie’nin imzalarının bulunduğu, Antep Ģehrindeki Ġngiliz kuvvetleri yerine Fransız kuvvetlerinin geçeceği bildirilen beyannamede Ģu hususlara değinilmiĢtir: a) Fransız kuvvetleri, Ġngiliz kuvvetleri gibi Ġtilaf Devletlerinin sahip oldukları yetki ve görevlerin tamamıyla aynısına sahiptir. b) Fransız kuvvetlerinin görevi iĢgal edilen bölgede, Ġngiliz kuvvetlerinin bir seneden beri yaptıkları gibi asayiĢi sağlamaktan ibaret olacaktır. ġimdi, Antep, Urfa, MaraĢ havalisinde herkes Müslüman olsun Hıristiyan olsun veya baĢka mezhepten olsun huzur içinde yaĢayıp rahat bir Ģekilde iĢlerine devam edebilirler. c) Mütarekede açıklandığı gibi iĢgal kuvvetleri, iĢgal ettikleri yerlerde Osmanlı hükümetini icraatlarında serbest bırakacaklardır. ĠĢgal kuvvetlerinin vazifesi yalnız bunu kontrol etmektir. AsayiĢ ve adaletin devamı temin edildiği takdirde hükümetin Ģeklinde değiĢiklik olmayacaktır. Mütareke hükümlerine göre bu düzenleme esas olup, Fransız askeri idaresinin Ġngilizlerin yerine geçmesi münasebetiyle değiĢikliğe uğramaz. Gerçek durumda bu iki askeri idare yetkilerini aynı kaynaktan almıĢ olduklarından bir sayılırlar. Bu açıklamanın sağlığından Ģüphe edenler yalnız asayiĢin düĢmanı olanlardır. d) Genelde herkes hangi kavim veyahut mensub olursa olsun en ufak endiĢeden uzak olarak günlük hayatlarına devam edip, müttefik devletler tarafından, 358 BarıĢ Konferansında verilecek olan kararı sakin bir Ģekilde beklemelidirler. Bunu yapmak herkesin görevidir. e) Bu beyanname, iki büyük Ġtilaf Devleti, yani Ġngiltere ve Fransa tarafından açık ve kesin bir Ģekilde, iki devlet arasındaki mevcut ittifaka örnek temsilcileri tarafından hazırlanmıĢ ve imza edilmiĢtir.860 Aynı dönemde 13. Kolordu Kumandanlığı, Dahiliye Nezareti’ne gönderdiği bir telgrafta Ġngilizlerin tahliye edecekleri mıntıkayı Fransızların iĢgal edeceğinin anlaĢıldığını, Urfa’da Ġngilizlerin Fransızlar gelene kadar Ģehirden ayrılmak istemediklerini belirttikten sonra Türklerin asker sevkine izin verilmediğini, Suriye’den gelenlerden alınan bilgilere göre, Suriye ve Filistin’deki Ermenilerin Kilikya’ya nakledilmeye baĢlandığını bildirmiĢtir. Fransızların Adana, MaraĢ Antep ve Urfa gibi vilayetlerde kendi kontrollerinde küçük bir Ermeni devleti kurmaya karar verdiklerinin anlaĢıldığı, Ġngilizlerin Zaho’da bulundurdukları askeri birliklerini Musul’a naklettikleri, Fransızların Diyarbakır vilayetini de iĢgal edeceklerine dair Arapça gazetelerde yazılar çıktığını belirtmiĢ ve Fransızların iĢgal sahasını kuzeye doğru geniĢletmelerini önlemek için Malatya’dan XII. Süvari alayını iki cebel topu ve iki mitralyöz ile takviye ederek Besni’ye gönderdiğini açıklamıĢtır. Ayrıca, Diyarbakır’ın iĢgalini önlemek için de Karacurun’da (Urfa’nın Hilvan ilçesi) ve ViranĢehir’de hazır kuvvetler bulundurduğunu, Elbistan’da da 3. Kolordudan hazır bir kuvvet bulundurulmasının uygun olduğunu belirtmiĢtir.861 Merkezi Sivas’ta bulunan 3. Kolordu Kumandanı Albay Selahattin da Sivas’tan Elbistan’a geldi. MaraĢ’ın Fransızlar tarafından iĢgal edileceğini anlayan 860 Gökbilgin, a.g.e., C.II, s. 184-185. 861 Akbıyık, a.g.e., s. 70-71. 359 Albay Selahattin Bey Sivas’taki vekiline bu hususta Elbistan’dan bazı emirler vermiĢtir. Talimatında: MaraĢ, Antep, Urfa vilayetlerinden Ġngiliz kuvvetlerinin çekilip yerine Fransız kuvvetlerinin geleceğinin anlaĢıldığını belirterek Ģunları ifade etmiĢti: “İngilizlerin bölgeyi işgali aslında Mondros Mütarekesi hükümlerine aykırı idi. Bu sebeple bölgeyi başka bir devlete devretmesi, milletin haklarına ve hükümetin haysiyetine vurulmuş bir darbe olacaktır. Bölgeye Fransız kuvvetleri gelmeden orada fiilen milli teşkilatın kurularak, milletin haklarına sahip çıkılması ve işgale karşı koyması kutsal bir vazifedir. Maraş’ı ve bunun yanında Antep’i mümkün olduğu takdirde III. Kolordu koruyacaktır. Elbistan, Maraş ve Antep’te milli direniş teşkilatı düzenlenecek ve tertip edilecektir. Malatya’dan Maraş’a bir askeri müfreze gönderilmesi düşünülmektedir. III. Kolordunun Maraş’taki milli kuvvetleri ele alması ve organize etmesi için acele olarak Aziziye’den bir süvari takımının güneye yollanması gereklidir. Sivas’tan bir subay ile iki hafif makineli tüfek bu birliğe yetişmek üzere yollanmalı ve birliğin masrafları verilmelidir. Birlik subayı Elbistan ve Maraş’taki durumdan telgrafla Kolorduya devamlı bilgi verilecektir. Hıristiyanların mal ve canlarına dokunulmaması, birliğin en kısa zamanda hareket etmesi ve hareketinin gizli tutulması gereklidir.”862 Dahiliye Nazırı ġerif PaĢa da aynı konuyla ilgili olarak Sadaret’e bilgi vermiĢtir. ġerif PaĢa’ya göre, iĢgal edilen bu sahalar Mütarekenin 24. maddesinin863 dıĢında kalmaktadır. 7. maddenin de bu bölgede karıĢıklık olmadığından uygulanması mümkün değildir. Fransız iĢgal kuvvetlerinin çoğunluğu Ermeni 862 Türk Ġstiklal Harbi, C. IV, s. 51-52. 863 24. Madde: “Vilayet-i Sitte’de karıĢıklık durumunda bu vilayetlerin herhangi bir kısmının iĢgali hakkını Ġtilaf Devletleri muhafaza eder.” Bıyıklıoğlu, a.g.e., s.13. 360 fedailerinden oluĢtuğu için bu mütecaviz Ermeniler Türklerin onurunu rencide edecek ve asayiĢi bozacak hareketlerden geri kalmayacaktır. AsayiĢin korunması için Ermenilerin Fransız askeri kıtalarından çıkarılması için gereken çaba gösterilmelidir.864 Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal, MaraĢ Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına Hayrullah Bey’den Salı günü MaraĢ’ın iĢgalinin kesinleĢtiği haberini aldıktan sonra 13. Kolordu Kumandanlığı’na talimat vererek, “MaraĢ, Antep ve Urfa’nın Fransızlar tarafından iĢgal edilmesinin engellenmeye çalıĢılmasını, bu yapılmadığı takdirde Fransız Kuvvetlerinin bölgede barındırılmaması için her çareye baĢvurulmasının gerekli olduğunu bildirmiĢtir.865 MaraĢ Mutasarrıfı Ata Bey de Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesine Fransız iĢgali ile ilgili olarak telgraf göndermiĢtir. Mutasarrıf telgrafında, Ġngilizlerin iĢgali süresince hükümetin tavsiye ettiği Ģekilde tedbirler aldığını, bu kez MaraĢ’tan Ġngiliz kuvvetlerinin çekilerek Fransız kuvvetlerinin geleceğinin söylendiğini, Fransız kuvvetlerinin üç gün önce Antep’e geldiklerinin ve oradan MaraĢ’a hareket ettiklerinin anlaĢıldığını, hatta bir kısım Fransız subay ve askerinin Ģehre geldiğini bildirmiĢtir. Ayrıca Ġngiliz kuvvetlerinin henüz Ģehri terk etmediğini belirterek, durumdan Ġstanbul Hükümetine de bilgi verildiğini, Heyet-i Temsiliye tarafından alınması tavsiye edilen tedbirlerin ve hareket hattının tesbit edilerek kendisine bildirilmesini istemiĢtir.866 864 Gökbilgin, a.g.e., C.II., s. 186. 865 Tevfik Bıyıklıoğlu, Atatürk Anadolu’da 1919-1921, Ankara 1959, s. 58. 866 Akbıyık, a.g.e., s. 74-75. 361 MaraĢ Ģehri YüzbaĢı Fouquet komutasında 412. Alaydan yarım bölük ile Ermeni alayının birinci taburu ve bir sipahi takımı ile 30 Ekim 1919’da iĢgal edildi.867 c. Sütçü Ġmam (Uzunoluk) Olayı Fransız iĢgalini dört gözle bekleyen Ermeniler iĢgal olduğu gün Fransız birliklerini bayraklarla bayram havası içinde karĢılamıĢlardı. ĠĢgalin ilk günlerinde de Fransızlardan güç alarak saldırganlıklarını artırarak, MaraĢ sokaklarında karĢılarına çıkan Türklere milli ve dini duyguları rencide edici hakaretlerde bulunmuĢlardır. Bu olayların bir örneği tarihe Uzunoluk Olayı (Sütçü Ġmam)’dır. Olay Ģöyle cereyan etmiĢti: Fransız iĢgalinin ertesi günü Fransız askerleri arasında bulunan birkaç Ermeni Uzunoluk Hamamından çıkan bir Türk kadının çarĢaf ve peçelerini açarak sözlü ve fiili tacizde bulunmuĢtur. Bunun üzerine kadının yardım çığlıklarını duyan TürkMüslüman halktan birkaç kiĢi yardıma koĢmuĢtu. Silahlı Ermenilerle çıkan çatıĢma sırasında iki kiĢi yaralanmıĢ, bu yararlılardan biri Ģehit olmuĢtu. Bu çatıĢmayı gören Sütçü Ġmam868 adında biri silahıyla Ermeniyi kafasından vurmuĢtur. Henüz Ģehri terk 867 ATASE, ArĢivi ĠSH., K: 273, G: 43, B: 43-1. Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 57. 868 Karadağ, a.g.e., s. 12. Sütçü Ġmam, Uzunoluk caddesindeki Uzunoluk camiinde ücretsiz olarak imamlık yapan Sütçü Ġmam’ın asıl adı Ali’dir. MaraĢ’ın FevzipaĢa mahallesindendir. Babası Ömer Kireçci, annesi ise Emine’dir. Bugün yıkılmıĢ olan Uzunoluk mescidinde imamlık ederken, geçimini sağlamak için buraya yakın bir dükkanda sütçülük yapıyordu. MaraĢ’ın kurtuluĢundan sonra Belediye’ye alınmıĢ olan kaledeki topun idaresi ona verilmiĢti. Abdülmecit halife olunca 101 pare top atmak için kaleye çıktığında daha yarısını atamadan barutun ateĢ alması sonucu yandı. Ġki gün sonra 362 etmemiĢ olan Ġngiliz askerleri silah seslerini duyarak Fransız askerlerini oradan uzaklaĢtırmıĢlardır. Sütçü Ġmam da olay yerinden uzaklaĢmıĢtır. Sütçü Ġmam, MaraĢ’ta iĢgal kuvvetlerine karĢı silah çeken ilk kiĢi olması nedeniyle MaraĢ ve milli mücadele tarihinde önem taĢımaktadır. ReĢit Tankut’a göre, “Sütçü İmam’ın attığı kurşun tek bir Ermeniyi öldürdü, ancak bu bütün halkın birden ayaklanmasına yol açtı. Sütçü İmam istiklal savaşımızın müjdecisi oldu. Onunla Maraş bir şey yapmanın mümkün olduğuna inandı. İşgal kuvvetleri Maraşlıların gözünde küçüldü.”869 Bu olay üzerine, Ermeniler Türklerin elindeki silahların toplattırılması için Fransız ĠĢgal Kuvvetleri Kumandanlığı’na baĢvurmuĢlardır. MaraĢ halkı da saldırılar karĢısında her an hazırlıklı bulunuyordu. Ermeniler bu olaydan sonra faaliyetlerini daha da artırarak kuvvetlerini çoğaltmaya baĢlamıĢlardı. Fransızlar MaraĢ kalesi ile YarbaĢındaki Katolik kilisesini tahkim etmiĢler, Zeytun Ermenilerini silahlandırmıĢlardır. Bu olayları haber alan Darende halkı herhangi bir yardıma ihtiyaç duyulduğu takdirde bütün varlıklarıyla malen ve bedenen yardım etmek için emre hazır olduklarını belirtmiĢlerdir.870 Ermenilerin çıkardığı bu olaylar üzerine Diyarbakır’daki 13. Kolordu Kumandanlığından Harbiye Nezareti’ne gönderilen MaraĢ, Antep ve Urfa’nın Ġngilizler tarafından Fransızlara teslim edildiğini bildiren yazıda, Fransız askerleri arasında yer alan çok sayıdaki Ermeninin “hissiyat-ı milliyeyi rencide edecek tavır ve 25 Kasım 1922’de vefat etmiĢtir.” Yalçın Özalp, Gazilerin Dilinden Milli Mücadelemiz, Ankara 1986, s. 24. 869 Hasan ReĢit Tankut, MaraĢ Yollarında, Ankara 1944, s. 20. 870 Akbıyık, a.g.e., s. 130. 363 hareketlerinde ileri giderlerse” iĢgal mıntıkalarında üzücü olaylar çıkacağını belirtilmektedir. Özellikle iĢgalin geniĢlemesi ahalinin fiilen mukavemet etmesini gerektireceği ve bundan dolayı kolordunun Kuva-yı Milliye’nin harekâtına karĢı gelmeyeceği açıklanmıĢtır. Ayrıca bu iĢgaller ve Ermenilerin saldırıları üzerine Ģimdiden Diyarbakır vilayeti ile Malatya livasındaki halkın ve aĢiretlerin Kuva-yı Milliye’ye katıldığı belirtilmiĢtir.871 d. YüzbaĢı Andre’nin MaraĢ’a GeliĢi Uzunoluk (Sütçü Ġmam) olayı ve onun takip eden olaylar üzerine MaraĢ ileri gelenleri, Antep’te bulunan Fransız Kuvvetleri Kumandanlığı’na 2 Kasım 1919’da bir protesto telgrafı çekmiĢlerdi. Telgrafta, sekiz aylık Ġngiliz iĢgalinden sonra memleketin Fransızların eline geçtiğini, Ġngilizlerin iĢgalleri esnasında milletin hislerini ve dini görüĢlerini rencide edecek hiçbir olaya meydan vermediklerini, fakat çoğunluğunu Adana civarı Ermenilerinin teĢkil ettiği Fransız kuvvetlerinin MaraĢ’a gelmelerinin ertesi günü Türkler aleyhinde faaliyetlere baĢlandığını, bunların polis raporları ile sabit olduğunu belirterek Türklere kaĢı yapılan saldırıları anlatmıĢlardır.872 871 ATASE ArĢivi ĠSH., K: 109, G:112, B:112-1 (EK-9) 872 Bu saldırılar Ģöyle sıralanmıĢtır: “1) Ermeniler, sokak ve çarĢılardan geçerlerken tesadüf ettikleri Müslümanların dinine küfretmektedirler. Bunlar arasında bir din görevlisi bulunmaktadır. 2) Uzunoluk hamamı civarında toplanan silahlı Ermeniler Türk kadınlarının çarĢaflarını sırtlarından almaya teĢebbüs etmiĢtir. Kadınların imdadına koĢan Hacı Ġmam, Sait Efendi ve Gafur Kabuloğlu Osman adında üç Türk, Ermeniler tarafından dipçikle ve kurĢunla ağır surette yaralandı. Aynı zamanda medrese üzerine ateĢ ederek Zülfikar ÇavuĢoğlu Hüseyin’i Ģehit ettiler. 3) Türkleri öldürüp 364 Mustafa Kemal, hukuk kurallarına ve mütareke Ģartlarına aykırı olarak iĢgal edilen Antep, Urfa ve MaraĢ’ın Ġngilizler tarafından tahliyesinden sonra Fransızlar tarafından iĢgal edilmesi üzerine, bölge ahalisi tarafından iĢgalin, mitingler düzenlenmesi, Müdafaa-i Hukuk Cemiyet-i Heyet-i Merkeziyeleri ve idarelerinin Ġtilaf Devletleri ve Avrupa komuoyuna telgraflar göndererek iĢgalin protesto edilmesi yoluyla bu haksızlığın kati surette düzeltilmesini isteyen tamim yayınlamıĢtır.873 Bu tamim üzerine hareket eden MaraĢ ileri gelenlerinin protestoları üzerine Fransızlar yerinde inceleme yapmak amacıyla Osmaniye Valisi YüzbaĢı Andre’yi MaraĢ’a göndermeye karar vermiĢlerdir.874 Bu sırada 16-17 Kasım tarihlerinde MaraĢ’tan bütün Çerkezler adına Antep Fransız ĠĢgal Kumandanlığı’na telgraf çekilerek Osmaniye Valisi YüzbaĢı Andre’nin MaraĢ’a vali olarak tayin edilmesi istenmiĢti.875 Bunu haber alan Mustafa Kemal, Heyet-i Temsiliye adına MaraĢ Mutasarrıflığına çektiği telgrafta, Fransız iĢgalinin bütün yurtta protesto edildiği bir sırada yurdun her yerinde Kuva-yı Milliye, silahlı müdafaaya karar vermiĢken, böyle bir telgrafın çekilmesine izin verilmesinin üzüntü verici olduğunu, bu telgrafı çekenlerin Ermeniler olduğunun haber alındığını ve olayın araĢtırılarak sorumlularının cezalandırılmasını istemiĢtir. Mustafa Kemal, MaraĢ, Göksun, kadınlarını alacaklarını kıĢla yolu üzerinde bağıra bağıra ilan ettiler. 4) Fransız kuvvetleri komutanlığı tarafından verilen talimatın akabinde bir Türk alçakça Ģehit edildi. Ermeniler milli ve dini duygulara hakaret ederek Türklerin katli sonucunu nahoĢ olayların çıkmasına çalıĢıyorlar.” Akbıyık, a.g.e., s. 130-131; Özalp, a.g.e., s. 47. 873 TĠTE ArĢivi K: 28, G: 148, B: 148-2 (06.11.1335). 874 Akbıyık, a.g.e., s. 132. 875 A.g.e., s. 132. 365 Süleymanlı ve Andırın ileri gelenlerine de gönderdiği bir telgrafta, 26 Kasım’da MaraĢ’a gelecek olan Fransız Askeri Valisi Andre’nin kendilerini davet ettiğini haber aldığını, milletimizin haksız yere topraklarımızı iĢgal eden Fransızlar ve askerleri ile hiçbir ilgisinin olmadığı, bu nedenle Andre’nin davetine uymayacaklarına emin olduğunu ifade etmiĢ ve Osmanlı memleketinin ayrılmaz bir parçası olan MaraĢ, Urfa ve Antep’teki halkın yegâne emelinin, iĢgali reddederek, milli teĢkilatlarını takviye ile fiilen müdafaaya hazır olmak gerektiğini bildirmiĢti.876 YüzbaĢı Andre,877 26 Kasım’da yanında bulunan Osmaniye Mutasarrıfı Hüsnü, Jandarma Kumandanı Sıtkı, Dörtyol Müftüsü Mustafa Remzi Efendi ve Osmaniye’nin zenginlerinden birkaç kiĢi ile MaraĢ’a gelmiĢtir. YüzbaĢı Andre’nin maiyetinde 125’i Müslüman, 25’i Ermeniden oluĢan 150 kiĢilik jandarma kuvveti bulunuyordu.878 e. Bayrak Olayı YüzbaĢı Andre, MaraĢ’a geldiğinde, kaleye Türk bayrağının çekilmesini kabul etmemiĢti. Andre’nin geliĢinden birkaç gün önce hükümete gelen Fransız 876 877 Akbıyık, a.g.e., s. 132-134. MaraĢ valiliğine atanan YüzbaĢı Andre’nin bu görevine baĢlayabilmesi için Fransız Yüksek Komiserinin Türk makamlarını bu değiĢiklikten haberdar etmesi, Ġstanbul hükümetinin de durumu MaraĢ Mutasarrıflığına bildirmesi gerekiyordu. YüzbaĢı Andre, bu cevabın gelmesini beklemeden yola çıkmıĢtır. General Gouraud, 28 Kasım tarihli telgrafı ile YüzbaĢı Andre’yi bu görevden aldığını bildirmesine rağmen Andre yola çıktığı için bu emir kendisine tebliğ edilememiĢtir. Akbıyık, a.g.e., s. 133. 878 A.g.e., s. 133. 366 subayı da kapıda asılı olan Türk bayrağının indirilmesini Mutasarrıf Ata Bey’den istemiĢti. Mutasarrıf bunun kötü sonuçlar doğuracağını kendisine anlatmıĢ ve bayrağın geçici olarak çekilmesine izin verilmiĢtir.879 Andre, 27 Kasım 1919 günü MaraĢ’ın ileri gelenlerini Abdülkadir PaĢa’nın konağında toplantıya çağırmıĢtır. Fakat Ģehrin ileri gelenleri toplantıya katılmanın tehlikeli olacağı düĢüncesiyle bu davete katılmak istememiĢlerdi. Hatta davete katılmak isteyenleri de geri çevirmiĢlerdi. Toplantının yapılacağı yere YüzbaĢı Andre, maiyetindeki Jandarma Kumandanı Sıtkı, YüzbaĢı Mithat, Tercüman Vahan, Agop Hırlakyan ve oğulları Hovsep, Setrek ve 25 süvariyle birlikte gitmiĢtir. Ancak davetlilerin toplantıya katılmadığını görünce çok sinirlenmiĢtir. Fakat durum kendisine uygun bir dille anlatılarak toplantı ertelenmiĢtir.880 Ermeniler, Andre’nin bu davetine Türklerin katılmamasına çok kızmıĢlar ve bunun intikamını MaraĢ kalesindeki Türk bayrağını indirmek suretiyle almak istemiĢlerdir. YüzbaĢı Andre, aynı günün akĢamı Ermenilerin ileri gelen ve zengin ailelerinden olan Hırlakyanların evinde verilen ziyafete davet edilmiĢti. YüzbaĢı Andre, Hırlakyan’ın torunlarından Helena’yı dansa davet etmesinin karĢılığında Helena, “Ne Fransız ne de Ermeni bayrağının bulunmadığı bir şehirde dans etmeyi sevmem” Ģeklinde verdiği cevaptan sonra, YüzbaĢı Andre askerlerine emir vererek MaraĢ kalesindeki Türk bayrağının indirilmesini istemiĢtir.881 YüzbaĢı Andre’nin emri üzerine ertesi gün yani 30 Kasım 1919 günü kaledeki Türk bayrağı indirildi. Bayrağın yerinde olmadığını gören ve duyan halk büyük 879 Karadağ, a.g.e., s. 14; Bağdatlılar, a.g.e., s. 57; Özalp, a.g.e., s. 52. 880 Bağdatlılar, a.g.e., s. 56; Özalp, a.g.e., s. 53. 881 Türk Ġstiklal Harbi C. IV, s. 59; Bağdatlılar, a.g.e., s. 58; Özalp, a.g.e., s. 53. 367 üzüntüye kapıldı. Kısaküreklerden Halil’in oğlu Mehmet Ali Bey, bu duyguyla bir bildiri hazırlayarak, iki nüshasını Cuma namazından önce Ulu Camii’nin avlusuna, birer nüshasını da ÇarĢıbaĢı, Sarayaltı ve Arasa camilerinde cemaatin göreceği yerlere koydurttu. Türk bayrağının yerinde olmadığını gören, Cuma namazı için camiye gelen halk, okunan bildiriden çok etkilenmiĢti. Cemaat, namazı kılmadan önce, vatani duygularla cami minberindeki sancağı alarak kaleye çıkıp Türk bayrağını yerine dikti. Daha sonra halk, mutasarrıftan Fransız askeri valisinin hükümetten çıkarılmasını, Fransız jandarmalarının hükümeti terk etmesini, Cuma günü Türk bayrağının kaleye ve valilik binasına çekilmesini istedi. Bunun üzerine Andre, kuvvetleri ile birlikte hükümeti terk etti ve halk da dağıldı.882 f. MaraĢ Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Ġngilizlerin MaraĢ’tan çekilerek yerlerine Fransızları bırakacaklarının haber alınması ile birlikte Ermenilerin Türklere karĢı uyguladıkları zulüm ve iĢkencenin artması, “Uzunoluk” ve “Bayrak” gibi olayların baĢ göstermesi karĢısında halk, direniĢe geçme ve bunun için teĢkilat kurmanın gerekli olduğunu düĢünmeye baĢlamıĢtı. TeĢkilat kurma fikri Dr. Mustafa tarafından ortaya atılmıĢtı. Fransız iĢgalinden bir iki gün önce Ulu Cami’de bir konuĢma yaparak, MaraĢ’ın da Fransızlar tarafından bugün yarın iĢgal edileceğini, Adana’da olduğu gibi burada da çeĢitli iĢkenceler yapacaklarını söylemiĢ ve halkı direniĢe ve silahlanmaya davet 882 Bağdatlılar, a.g.e., s. 63; Karadağ, a.g.e., s. 17; Özalp, a.g.e., s. 55. 368 etmiĢti. Bu konuĢma üzerine, teĢkilatlanma için hemen bir çalıĢmaya giriĢilmemiĢ, çalıĢmalar Bayrak olayından sonra hızlanmıĢtır. 883 MaraĢ’ın ileri gelenleri Bayrak olayından iki gün sonra cemiyetin kurulması için bir toplantı yaparak,884 güvenilir bazı kiĢileri bu teĢebbüsten haberdar etmek üzere bir heyet seçmiĢlerdir. Ġlyas Efendizade Refet Bey’in baĢkanlığı altındaki heyet, Belediye BaĢkanı Bekir Sıtkı, KocabaĢzade Arif, Hacı Naci ve Hacı Ahmet, ġiĢmanzade Arif, Dedezade Mehmet; BeĢen Beyzade Hacı Nuri, Hancızade Hafız Ali ve Mühendis Abdüllatif Bey’lerden oluĢuyordu.885 Yapılan ikinci toplantıda, güvenilir olmayan birkaç kiĢinin de aralarında bulunduğu Ģüphesi üzerine mevlit okutturularak toplantıya son verilmiĢtir. Bunun üzerine 35 kiĢinin katıldığı bir toplantı daha yapılmıĢtır. Toplantıda bütün mahallelerde teĢkilat kurulması görüĢülmüĢ, mutasarrıflığa gönderilen Müdafaa-i Hukuk tüzüğü ile beyannamesi okunarak buna göre talimatname hazırlanmıĢ ve örnekleri semtlere dağıtılmak üzere çoğaltılmıĢtır.886 Aynı zamanda MaraĢ’ın KayabaĢı ve Hatuniye (ġekerli) mahallelerinde birbirinden habersiz olarak çok gizli bir Ģekilde teĢkilatlanma çalıĢmaları yapılmıĢtır. Daha sonra bu iki grup birleĢmiĢtir. Böylece MaraĢ Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuĢ oldu.887 BaĢkanlığına Arslan Bey, ikinci baĢkanlığa Tapu Memuru Faik 883 Karadağ, a.g.e., s. 23. 884 Toplantıya katılanlar; Veziroğlu Mehmet, Sandal Osman, Haraçoğlu Zekeriya, BaĢkatip Rıza, Hacı Yahyaoğlu Hacı, Hocaoğlu Evliya, Veli Efendioğlu Ziya, Hatice Hocaoğlu Nuri olmak üzere 8 kiĢiydi. Saral, a.g.e., s.166. 885 Karadağ, a.g.e., s. 23. 886 Bağdatlılar, a.g.e., s. 69; Beyanname hakkında geniĢ bilgi için Özalp, a.g.e., s. 27. 887 Özalp, a.g.e., s. 81. 369 Bey, baĢkâtipliğe de Kırmacı Hacı Efendi seçildi.888 BaĢka bir kaynakta baĢkan Arslan Bey, ikinci baĢkan Refet Hoca, kâtip Faik Bey olarak verilmektedir. MaraĢ gazilerinden Mustafa KuĢçu’ya göre ise, ilk teĢkilat Hatuniye (KayabaĢı) Mahallesinde kurulmuĢ, Cemiyet BaĢkanı Bayındırlık Müdürü Abdullah Bey, kâtibi ise Tapu BaĢkâtibi Faik Bey’dir.889 Cemiyetin toplantı yeri Ulu Camii olarak belirlenmiĢtir. ġehrin zenginleri cemiyete bağıĢta bulunmuĢlardır. Çevre illere ve Antep’e mektuplar yazılarak teĢkilatlanmaları istenmiĢtir. 890 Cemiyet bir teĢkilat planı yaparak Ģehri 10 bölgeye (semte) ayırmıĢtı. Her bölge için birer Ģube heyeti oluĢturulmuĢtur. Ayrıca Ģube heyeti baĢkanlarından oluĢan Heyet-i Merkeziye kurulmuĢtu. Bu teĢkilat kazalara ve Antep’e bildirilerek buna benzer teĢkilat yapılması tavsiye edilmiĢtir.891 Merkeze bağlı köyler de grup grup bu bölgelerin emrine verilmiĢ, Yenicekale ve Bertiz köyleri doğrudan Heyet-i Merkeziye’ye bağlı birer bağımsız heyet tarafından idare edilmiĢtir. Kaza merkezlerinde de birer yönetim kurulu oluĢturulmuĢtur.892 OluĢturulan on idare bölgesi ve baĢkanlarının isimleri Ģöyledir: 893 1) ÇavuĢ Mahallesi Çuhadarzade Mustafa Efendi 2) Bektutiye Ahmet Efendi 3) Restebaiye Baba Halil Zade Ahmet Efendi 888 Karadağ, a.g.e., s. 23. 889 Özalp, a.g.e., s. 177. 890 891 A.g.e., s. 84. Saral, a.g.e., s. 167. 892 Karadağ, a.g.e., s. 23. 893 Özalp, a.g.e., s. 84. 370 4) Acemli Evkaf müdürü Evliya Efendi 5) KayabaĢı Tapu memuru Faik Efendi 6) Divanlı Hasan Nebil Bey 7) Ekmekçi Sapsız Hacı Efendi 8) Çığcığı (Nahırönü) Muhacir memuru Nasrullah Efendi 9) Alemli Zülkadiroğlu Süleyman Bey 10) Hatuniye (ġekerli) Ali Sezai Efendi Bu idare heyetleri ile Heyet-i Merkeziye’nin kurulmasından sonra para toplanmaya, erzak biriktirilmeye ve silah ve cephane temin edilmeye baĢlandı. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ayrıca, MaraĢ’ta oluĢturulan Kuva-yı Milliye teĢkilatlanması için belli kurallar belirlemiĢti. Buna göre;894 - MaraĢ’taki merkez teĢkilatına bağlı olmak üzere yeteri kadar Ģube teĢkilatı kurulacaktı. Bu Ģube teĢkilat, mıntıkalarındaki bütün Ġslam halkı davet etmek mecburiyetindeydi. - Halktan birinci derecede itimat edilenler, celbedilerek kayıtları yapılacak, ikinci derecede zenginler, üçüncü derecede kendilerinden Ģüphe edilen kimseler Ģubeye getirilerek memleketin kurtuluĢu için çalıĢıp çalıĢmayacaklarına dair fikirleri alındıktan sonra; ülkenin iĢgalden kurtulması uğrunda çalıĢacaklarına dair yemin edenlerin isimleri alınarak bırakılacak ve bunlar devamlı gözaltında bulundurulacaktı. - OluĢturulan heyetler, bölgede mevcut silah, cephane ile eli silah tutan kiĢilerin kayıtlarını tutacaktı. Bu kayıtlara göre, mevcutlar gruplara 894 Saral, a.g.e., s. 168; Türk Ġstiklal Harbi, C. IV., s. 76. 371 ayrılacak ve her gruba komutan olarak bir çavuĢ ve iki onbaĢı tayin edilecekti. ÇavuĢlar grup komutanı, onbaĢılar da muavini olacaklardı. Her dört grup birleĢtirilerek, yedek subay veya nüfuzlu kiĢilerden seçilen gruplar komutanlığı teĢkil edilecekti. - Silahsız halk, gerektiğinde evlerine çekilerek Müdafaa-i Hukuk merkezlerinden veya Ģubelerden alacakları emirleri bekleyeceklerdi. - Silahlı erler silah baĢına emrini aldığı zaman bu emri büyük bir titizlikle yerine getirmeye mecburdu. TeĢkilatlanma tamamlandıktan sonra Heyeti Merkeziye ve hükümete müracaat edilerek, vatanın iĢgalden kurtarılması için her türlü mücadeleye hazır olunduğu bildirilmiĢti. ġubeler ve gruplar arasında da tam bir anlaĢma sağlanmıĢ, birbirleriyle irtibat kurabilmeleri için yollar ve ulaĢım araçları hakkında ellerine krokiler verilmiĢti. ġunu da belirtmekte yarar vardır; oluĢturulan bu teĢkilat, Anadolu’nun diğer yerlerinde olduğu gibi burada da memleketin resmi gelirleri ile değil, daha çok halkın yaptığı yardımlarıyla finanse edilmiĢtir. g. Elbistan ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu Sivas Kongresi’nde Elbistan ve MaraĢ havalisi, 3. Kolordu Kumandanlığı mıntıkasına dahil edilmiĢ ve bu bölgelerdeki asker alma Ģubeleri de aynı kolorduya bağlanmıĢtı. Nitekim Sivas Kongresi’nde Kuva-yı Milliye’nin geliĢtirilmesi amacıyla “Milli Ordu” kurulmasına iliĢkin kararlar, Elbistan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti 372 Riyaseti ile 13.20. ve 15. Kolordulara gönderilen (29/11/1335 tarihli) raporda Ģu Ģekilde belirtilmiĢtir: 895 “1) Maraş ve Ayıntab Livaları dahilinde milli teşkilatı vücud ettirmek için (Elbistan) teşkilat merkezi olacaktır. Elbistan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Ali Rıza Bey ile Selim ve Vasıf Beyler bu teşkilatı ve taazzuvuna idare edeceklerdir. Elbistan Şube Reisi Binbaşı Suzi Bey aza-i daimi sıfatıyla bulunacak ve teşkilatın taazzuvuna muavenet ve kolordu ile muhaberede vesayet ettirecektir. 2) Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı işgal altında bulunmayan yerlerde serbest yapılacak ve idaremizin fiilen cari olmadığı veya işgal altındaki yerlerde cemaat-i islamiye teşkilatı namıyla ve mükerrem surette yapılacaktır. (Maraş’ta, Ayıntab’ta) 3) Her mahaldeki ahz-ı asker şube rüesası o kazanın Müdafaa-i Hukuk cemiyetinin aza-i tabiyesindendir. Sıfat-ı resmiyesi mükerrem olmak üzere heyetin teşebbüsat ve icraatını takib ve idareye muavenet ve delalet eder. 4) Ahz-ı asker şuebat zabitanı muayene bahanesiyle şube dairelerinde milli bir orduya kuvve-i müselleha (silahlı kuvvet) olacak efrad ve esliha mevcudunu tesbit edecektir. Her mahallin müdafaa-i hukuk cemiyetinin delaleti ve eşraf ve ayan-ı mahalliyenin şahıs muavenetiyle şuebatın nezaretinde olarak milli taburların esas hazırlamak yani efrad ve esliha mevcudu ile ihtiyaç derecesi tespit ve işar olunacaktır. Her şube mevcudu ile ihtiyaç derecesi tespit ve işar olunacaktır. Her şube mevcudu muhtelif 895 ATASE ArĢivi ĠSH., K: 352, G: 166, B: 166-1. (EK-10) 373 kuvvetlere bir tabur çıkaracaktır. Zabitanın sureti ikmali mahallin işarına nazaran buradan tesbit olunacaktır. 5) Milli taburların icabında toplanabilmesini temin için ayrıca emre müheyya (amade) mili müfrezeler bulundurulur. Bu cihet; her mahaldeki müdafaa-i hukuk cemiyetinin göreceği lüzum ve ihtiyaca göre takdir olunur. Ve bunların suret-i idare ve iaşeleri mahallerince temin olunur. 6) Şimdiye kadar Maraş ve Ayıntab livalarını teşkil eden Elbistan, Maraş, Ayıntab, Pazarcık, Çardaklı, Behramkala, Kilis kazalarında mevcud veya derdest-i teşekkül Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri evvela kimlerden mürekkepdir. Esamilerinin tahkiki ve kendileriyle muhabere temin olunarak ahvale dair malumat istihsal ve işarı.” Görüldüğü gibi, Elbistan Kuva-yı Milliyesi, MaraĢ ve Antep livalarının teĢkilat merkezi olarak belirlenmiĢtir. Aynı zamanda 3. Kolordu Kumandanlığı tarafından BinbaĢı Suzi Bey komutasında bir kısım kuvvet de Elbistan’a gönderilmiĢtir. Ayrıca Mustafa Kemal, istifa etmiĢ subaylardan Selim Bey (“Yörük Selim” olarak bilinen Ġnebolulu Kurtoğlu Selim Bey) ve Asaf Bey’i (Kılıç Ali Bey) bu bölgeye Kuva-yı Milliye’yi teĢkilatlandırmaları için görevlendirmiĢtir. TeĢkilatlanmada gizliliğe -özellikle de MaraĢ ve Antep’te- önem verildiğinden, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti iĢgal altında bulunmayan yerlerde serbest olarak, iĢgal altındaki yerlerde ise “Cemiyet-i Ġslamiye” adı altında ve gizli Ģekilde çalıĢması vurgulanmıĢtır. Asker alma Ģube baĢkanlarına, bulunduğu kazanın Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin çalıĢmalarını takip etmesi ve idareye yardımda bulunması; asker alma Ģubesi subaylarına da muayene bahanesi ile Ģube dairelerinde, milli bir orduyu oluĢturacak erlerin ve silahların mevcudunu belirleme görevleri verilmiĢti. Müdafaa-i 374 Hukuk Cemiyetinin öncülüğünde, her yerde asker alma Ģubelerinin nezaretinde ve halkın ileri gelenlerinin Ģahsi yardımları ile milli taburların esasının hazırlanması, asker ve silah mevcudu ile ihtiyaç derecesi tespit edilerek 3. Kolorduya bildirilmesi istenmiĢti. Maddeler halinde belirtilen bu kurallara ek olarak, milli ordu teĢkilat defterlerinin, Ģubelerce bir an evvel hazırlanması ve bir nüshasının 3. Kolorduya gönderilmesi istenmiĢtir. Özel haberleĢmenin Elbistan Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyesi vasıtası ile yapılacağı ve sonuçtan 3. Kolordu Kumandanlığı’na bilgi verileceği de belirtilmiĢtir. Mustafa Kemal PaĢa, Elbistan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti BaĢkanı Ali Rıza Bey’e gönderdiği bir yazısında; Fransızların Adana havalisi de dahil olmak üzere Urfa, Antep ve MaraĢ’ta küçük bir Ermenistan oluĢturmayı amaçladıklarını, milli teĢkilatın yaygınlaĢmasının dıĢarıya karĢı çok önemli ve iyi yönde etki ettiğini, Ģu anda en önemli iĢin, iĢgal altında bulunan yerlerdeki teĢkilatı geniĢletmek ve ahaliyi iĢgal aleyhine teĢvik etmek, düĢmanları zora sokmak olduğunu belirterek, Malatya’dan bir süvari bölüğü ile iki mitralyöz bölüğünün Elbistan’a doğru hareket ettiğini, bu kuvvetin milli teĢkilatın dayanağı olacağını ve Elbistan deposundaki silah ve teçhizatın Kuva-yı Milliye’ye dağıtılmasına karar verildiğini bildirmiĢtir.896 Elbistan’da Sulh Hakimi Ali Rıza Bey’in ve arkadaĢlarının çabaları ile kuvvetli bir Heyet-i Merkeziye teĢkili ile Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulması Kuva-yı Milliye’nin oluĢmasını sağlamıĢtır. MaraĢ’ın Fransızlar tarafından iĢgalinden bir gün önce Ģehrin ileri gelenlerinden Kadızade Hacı Hasan Efendi büyük oğlu Mehmet Ziya, Doktor Mustafa, Eczacı Ömer Lütfi, Katipzade Mehmet, Vehbizade Hasip, KocabaĢzade 896 Akbıyık, a.g.e., s. 161. 375 Ömer, Tapağın Oğlu Mustafa, Islahiyeli Nazım Bey gibi kiĢiler, teĢkilat çalıĢmalarında bulunmak üzere MaraĢ’tan ayrılarak Elbistan’a giderek orada Kuva-yı Milliye’nin güçlendirilmesi için çalıĢmıĢlardır. 897 Yapılan görevlendirmeyle Elbistan’a gönderilen Kılıç Ali, Yörük Selim ve BinbaĢı Suzi Beyler ile MaraĢ’tan gelenler çalıĢmalara baĢladılar. Daha sonra BinbaĢı Suzi Bey’in Sivas’a dönmesi üzerine, onun yerine gönderilen BinbaĢı Ali Bey de bu faaliyetlere katılmıĢtır. BinbaĢı Ali Bey ile Heyet-i Merkeziye üyeleri Elbistan ve MaraĢ’tan gelen beĢer onar kiĢilik kafileler ile silah ve cephane göndermeye baĢlamıĢlardır. Kılıç Ali Bey Pazarcık’a, Yörük Selim Göksun’a giderek milis teĢkilatı oluĢturmak için çalıĢmıĢlardır. Bu çalıĢmalar sonucunda, Elbistan, Göksun, Pazarcık Kuva-yı Milliye teĢkilatları kurulmuĢtur. Kurulan milis kuvvetlerinin baĢlıcaları bu üç merkezde olmakla birlikte, Bertiz müfrezesinin gerçekleĢtirdiği faaliyetlerle büyük önemi bulunmaktadır.898 Mustafa Kemal, Kılıç Ali Bey’e bu görevini tebliğ ettiği gün önce Antep’in Fransızlar tarafından iĢgal edildiğini haber veren ve baĢlarına teĢkilat yapacak yetenekte subaylar gönderilmesini isteyen Antep’ten gönderilen telgrafı okutmuĢtur. Ardından, Kılıç Ali Bey’e “Seni, Maraş-Antep havalisinde milli kuvvetler teşkilatını yapman için oraya gönderiyorum. Biliyorsun, her savunma beldesi bir cephedir ve burada görev alanlar, cephe komutanlığı yetki ve sorumluluğuna sahiptirler. Hizmet birliklerinden mümkün olan yardım yapılacaktır. Düşmanların amacı, Ege’de Yunan işgalini serbest bırakırken, kendi ellerindeki toprakları bizden koparacaklarıyla 897 Karadağ, a.g.e., s. 10; Bağdatlılar, a.g.e., s. 35; Akbıyık, a.g.e., s. 77. 898 Akbıyık, a.g.e., s. 163. 376 genişletmek ve bağımsız Türk Devleti’ne imkân vermemek… İlk anda Fransızları karşımızda buluyoruz. Telgrafı okudun. Bu millet esir olur mu? Her yer, arkasından gidebileceği asker-sivil insan arıyor. Bu gün için en buhranlı bölge Urfa-MaraşAntep… Bu konuda tecrüben var. O bölgenin halkını bilirim. Yiğit, sadık, fedakâr insanlardır.”899 diyerek, MaraĢ-Antep havalisi Kuva-yı Milliye Kumandanlığı’na tayin edildiğini ve bu göreviyle ilgili neler yapacağını bildirmiĢtir. Bu görevleri Ģöyle özetleyebiliriz: “Elbistan’daki Sulh Hakimi Ali Rıza Bey ile temas edip onunla ortaklaĢa çalıĢarak, milli teĢkilatın kurulduğu yerlerde halkın maneviyatını yükseltmek. TeĢkilat kurulmamıĢ yerlerde ise, teĢkilatın kurulmasını sağlayarak, küçük müfrezeler vücuda getirmek ve idare etmek. Bu suretle teĢkilat tamamlanır tamamlanmaz, henüz dağınık halde bulunan Fransız kuvvetlerine nerede görülürse görülsün taarruz etmek ve onları taciz etmek.” 900 Kılıç Ali Bey, emri aldığının ertesi günü, maiyetine verilen iki hafif makineli tüfek, iki süvari ve Üsteğmen Ġhsan Bey’den oluĢan bir müfreze ile 901 Sivas’tan Elbistan’a hareket etmiĢtir. Elbistan’a giderken yanında ayrıca, Mavera-yı Kafkas Ordu Kumandanı BaĢyaveri Kaymakam Yarbay Mümtaz Bey’in bilgi almak üzere gönderdiği Batumlu mücahit Ali ÇavuĢ902 da bulunuyordu.903 899 Hulusi Turgut (Derleyen), Atatürkün SırdaĢı Kılıç Ali’nin Anıları, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ġstanbul 2005, s.83. 900 901 Akbıyık, a.g.e., s. 163. A.g.e., s. 163. 902 Ali ÇavuĢ, gerilla savaĢlarında usta bir TeĢkilat-ı Mahsusa’cıdır. 903 Atatürk’ün SırdaĢı Kılıç Ali’nin Anıları, s. 85. 377 Kılıç Ali Bey, Elbistan’a geldiğinde ilk iĢ olarak, teĢkilatı oluĢturabilmek için düĢman tarafından kandırılarak ulusal mücadele aleyhine çevrilen Çerkez ve Kürt ileri gelenlerinin ve ulusal mücadeleye karĢı gibi görünen Elbistan Kaymakamının oradan uzaklaĢtırılması için gerekli önlemleri almıĢtır. Fransız müfrezesiyle birlikte Pazarcık’a gelen MaraĢ Mebusu Hırlakyan’ın damadı Ohannes’i de müfrezesiyle birlikte tutuklamıĢtır.904 Bu çalıĢmaların ardından, bölgenin genel Kuva-yı Milliye kumandanı olarak duruma el koymuĢ ve halkı silahlanmaya çağıran bir bildiri yayınlayarak, askerlik Ģubesindeki silahları halka dağıtmıĢtır. TeĢkilatlanmanın sağlıklı Ģekilde yürütülmesi için, MaraĢlı ve Antepli üçer kiĢiden oluĢan bir heyet kurmuĢtur. MaraĢ’tan eski milletvekili Arslan, Ģehit merhum evliya ve ulemadan Hafız Ali Efendilerle, Antep Heyet-i Merkeziyesi’nden Sadık, Kasım ve Mülazım (Teğmen) Mustafa Efendileri çağırtarak, küçük kongre niteliğinde bir toplantı yapmıĢtır. Toplantıda yeni semt ve mahalle savunma teĢkilatları ile herhangi bir kuĢatmaya karĢı alınacak önlemleri ve hareket tarzını belirlemiĢtir.905 MaraĢ’ta olayların artması ve Bayrak Olayı’nın kendisine haber verilmesi üzerine iki mitralyöz, piyade ve süvariden oluĢan küçük müfrezesi ile karargâhını Pazarcık’a nakletmiĢtir.906 Burada da aynı Ģekilde depolardaki mevcut silah ve cephaneyi de halka dağıtarak Kuva-yı Milliye teĢkilatını kurma faaliyetlerine giriĢmiĢ ve teĢkilatı özellikle köylerde, aĢiretler arasında güçlendirmiĢtir. Kılıç Ali Bey’in bu özverili çalıĢmalarına halk da sessiz kalmıyor, öküzünü, hububatını satarak silah ve cephane temin ediyordu. Milli kuvvetlerin ihtiyaçlarını sağlamak için 904 905 906 Atatürk’ün SırdaĢı Kılıç Ali’nin Anıları, s. 85. A.g.e., s. 87. Akbıyık, a.g.e., s. 164. 378 bölgenin ağaları ve ileri gelenleri aralarından seçilen heyetler aracılığıyla yardım toplamıĢlardır.907 Aynı zamanda halk, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurmak için çalıĢmalara baĢlamıĢ ve Kasaba halkından Batumlu Hançeroğlu muhacir Ali baĢkanlığında on yedi kiĢilik bir heyet oluĢturmuĢtu. Cemiyeti kuran bu heyetteki kiĢiler Ģunlardır:908 Tilko AĢiretinden Silo Ağa, Uzun Yusuf Ağa, Bozağazade PaĢa Yakup Hamd, BeĢenli Cuma Kâhya, Büyük Neccar köyünden Karpuzcuoğlu Ali Kâhya, Batumlu Hançeroğlu Muhacir Ali Efendi, Ufacıklı köyünden Kara Ali Ağazade, Ali Efendi, Helete köyünden Mehmet Ağa, Büyük Salma Ağa, Pazarcık savcısı Abdullah Beyazıt, Jandarma Kumandanı Ramazan Efendi, Ziraat Bankası Memuru Muhlis Efendi, Muallim Mehmet Cebe, Helete köyü Jandarma Karakol Kumandanı Hafız Mehmet Efendi, Helete’den Salman ÇavuĢ, Nüfus Kâtibi Mülazimoğlu Mehmet Sait Efendi. YüzbaĢı Kılıç Ali, Pazarcık’ta bir taraftan Kuva-yı Milliye teĢkilatını geliĢtirirken, bir taraftan da Fransız komutanını makine baĢına isteyerek postahanelerden sansürün kaldırılmasını ve Ermenilerin silahlandırılmasını protesto ediyordu. Aynı zamanda MaraĢ ve Elbistan’dan yanına çağırdığı yedek subaylara görev vererek çalıĢmalara devam ediyordu. Bu amaçla, MaraĢ Heyet-i Merkeziye BaĢkanı Komiser Arslan da Pazarcık’a giderek YüzbaĢı Kılıç Ali ile görüĢmüĢ ve gerekli talimatı alarak iĢbirliği yapmıĢtı. Ayrıca, Pazarcık’taki bu faaliyetlerin emniyetinin sağlanması için MaraĢ ve Antep bölgelerinde gerekli bilgiler toplamak 907 Atatürk’ün SırdaĢı Kılıç Ali’nin Anıları, s. 89. 908 Akbıyık, a.g.e., s. 164-165. 379 üzere Ufacıklı, AĢağı ve Dehliz mevkilerine subaylar komutasında müfrezeler gönderilmiĢti.909 MaraĢ halkının gece-gündüz çalıĢmaları sonucunda Kuva-yı Milliye teĢkilatı kurulmuĢ, güçlenmiĢ ve Fransızlarla girilen çetin mücadelelerle MaraĢ düĢman elinden kurtarılmıĢtır. VIII. Antep’te Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu a. Ġngiliz ĠĢgali Mondros Mütarekesi Antep sancağını Türk hakimiyetine bırakmasına karĢın Mütarekenin 7. maddesi de güvenliklerini tehdit etmesi durumunda emniyetlerini temin için gerekli olan yerlere asker sevk ederek iĢgal etmek hakkını bahane ederek 17 Aralık 1918’de Antep’e girmiĢlerdir.910 Ġngilizlerin iskan mıntıkasını geniĢletmek istemesinin bir nedeni de çok miktarda süvariyi iyi Ģartlar altında iskan ettirebilmekti.911 Görünürde sadece kıĢlamak ve yalnız iaĢelerinin temin edilmesi amacıyla Antep’e gelen Ġngilizlere herhangi bir tepkinin gösterilmemesi üzerine Ġngilizler Antep’te kuvvetlerini artırmaya baĢladılar. Bu durum memur ve aydın kesimin endiĢe etmesine neden olsa da halkı telaĢlandırmamak ses çıkarmamıĢladır. 909 910 Saral, a.g.e., s. 172. Türk Ġstiklal Harbi C. IV.s. 49; Ayhan Öztürk, Milli Mücadele’de Gaziantep, Geçit Yayınları, Kayseri 1994, s. 27. 911 ABADĠ, Türk Verdünü Gaziantep (Antep’in Dört Muhasarası), Gaziantep Kültür Derneği Kitap ve BroĢür Yayınları, Gaziantep 1959; s. 17; ABADĠ, Gaziantep Fedaileri (Gaziantep’in dört muhasarası), Ġstanbul 1970, s. 19; Öztürk, a.g.e., s. 27. 380 Ġngilizler resmi olarak iĢgalin gerçekleĢtiği 15 Ocak’a kadar Ġngilizler de hiçbir Ģeye müdahale etmemiĢlerdi. ĠĢgalden bir gün önce Ġngiliz iĢgal kuvvetleri komutanı General Mc Andrew Antep’e gelerek, Antep’in ileri gelenleri ve genç aydınlarından tanınmıĢ kiĢileri yanına çağırtarak, Ģehirde herhangi bir asayiĢi duruma sebebiyet verilmemesini ve Ģayet böyle bir durum meydana gelirse buna sebep olanların cezalandırılacaklarına iliĢkin tehditte bulunmuĢtu. Ertesi gün Ġngilizler, 15 Ocak 1919’da Mondros Mütarekesini gerekçe göstererek Antep’i, 3. Hintli süvari tugayı, kuvvetli bir süvari müfrezesi, bir batarya top ve otomobilli makinalı tüfek birlikleriyle iĢgal etmiĢtir.912 ĠĢgal gerçekleĢir gerçekleĢmez Ġngilizler telgrafhaneye sansür koymuĢlar, resmi ve gayri resmi her türlü haberleĢmeyi sansüre tabi tutmuĢlardır.913 Ġngilizler, iĢgal günü Antep’te Ermeniler tarafından büyük bir sevinç içinde törenlerle karĢılanmıĢlardı. ĠĢgalle birlikte I. Dünya SavaĢı sırasında Suriye’ye sürülmüĢ olan Antepli Ermeniler Ģehre gelmeye baĢlamıĢlardı. Bunlara, Anadolu içleriyle Sivas, Kayseri gibi diğer illerden Suriye’ye sürülmüĢ olan Ermeniler de katılmıĢtı.914 Böylece 50.000’e yaklaĢan sayıda Ermeni, Antep’te toplanmıĢ oldu. Türklere karĢı kin ve düĢmanlık besleyen bu kalabalık Ermeni topluluğu ellerine geçen her fırsatta Türklere hakaret, zulüm ve iĢkence de bulunuyorlardı. Tercümanlarının hepsi Ermeni olan Ġngiliz iĢgal güçleri, Ermenilerin Türkler hakkında attıkları yalan ve iftiralarına inanıyorlardı. Buna karĢın her türlü hakaret, iftira ve zulme uğrayan Türklerin Ģikâyetlerine aldırıĢ etmiyorlardı. 912 Ali Nadi Ünler, Türk’ün KurtuluĢ SavaĢında Gaziantep Savunması, KardeĢler Matbaacılık, Ġstanbul 1969, s. 11-12. 913 Öztürk, a.g.e., s. 29. 914 Ünler, a.g.e., s. 11-12. 381 23 Ocak 1919’da ĠĢgal Kumandanı General Mc. Andrew, mutasarrıf baĢta olmak üzere Ģehrin ileri gelenlerini karargâhına çağırarak iĢgali bildiren notasını okumuĢtur. Ardından bu kiĢiler, Ermeni tehcirinden sorumlu oldukları bahanesiyle tutuklanarak sorgusuz sualsiz Halep’e oradan da Mısır’daki esirler kampına gönderilmiĢlerdir.915 Ermenilerin iftiralarıyla hareket eden Ġngiliz ĠĢgal Kumandanlığı, 8 Mart 1919’da halkın elindeki bütün silah ve cephanenin teslimini isteyen bir beyanname yayınlayarak, evinde ve elinde silah bulunduranların idam edileceklerini ve ailelerinden yüz altın lira alınacağını bildirmiĢtir. Ayrıca, beyannamenin ilanının ertesi günü Ģehrin belli noktalarına makineli tüfekler yerleĢtirerek silahların derhal teslim edilmesini istemiĢlerdir. Herkes bu yıldırma politikası karĢısında elindeki bütün ateĢli ve kesici silahları o gün akĢama kadar Ġngilizlere teslim etmiĢlerdi.916 Ġngilizler bununla da yetinmemiĢler, 15 Mart 1919’da ikinci bir beyanname yayınlayarak halkın elindeki silahların hepsi teslim edilmediğinden 17 Mart’tan itibaren bütün mağaza, dükkân, han ve kahvelerin gece-gündüz kapatılmasını emretmiĢler, camilerde ibadet dıĢındaki toplantıları yasaklamıĢlardı. Ekmekçiler, un değirmenleri, eczaneler, buğday ve süt satanlar yasağın dıĢında tutulmuĢtur. Kasaplar yasağa tabi olduğundan günlerce kapalı kalan dükkânlarda etler kokmuĢ, çarĢı ve sokaklar pis kokudan geçilemez olmuĢtu. Yasaklar 15 gün devam etmiĢ, 30 Mart’ta yayınlanan üçüncü bir beyanname ile 31 Mart’tan itibaren dükkân ve kahvehanelerin akĢam saat yedide kapatılması, halkın akĢam saat dokuzdan sabahın dördüne kadar evlerinden çıkmamaları istenmiĢti. Bu dönemde Türk halkı öyle bir baskıya tabi 915 916 Ünler, a.g.e., s. 11-13. A.g.e., s. 14; Öztürk, a.g.e., s. 31. 382 tutulmuĢtu ki sokakta iki kiĢi karĢılıklı konuĢmak bir yana selamlaĢamaz hale gelmiĢti. Ermenilerin bu tahrik ve baskıları arttıkça halktaki savunma azmi de artıyordu. Bu durum Ġngilizlerin gözünden kaçmamıĢ, bir süre sonra Ġngilizler, Ermenilerin Türkler hakkındaki iftira ve tahriklerine kanmamaya baĢlamıĢlardı. Ġngiliz ĠĢgal Kumandanlığı, iĢgalin son günlerinde Türklere karĢı daha iyi davranmaya baĢlamıĢ, hatta Hintli Müslüman askerler aracılığıyla Türklere silah ve cephane dağıtmak için teĢebbüse bile geçmiĢlerdi.917 Hatta Ġngilizler, asayiĢi otomobilli keĢif kollarıyla birlikte memleket içindeki asker tarafından temin etmiĢler ve hiçbir suretle Türk idaresine müdahale etmemiĢlerdi. Polis ve jandarmayı tamamen serbest bırakarak hiçbir iç iĢine karıĢmamıĢlar “istihbarat Ģubesi” vasıtasıyla siyasi durumu takip ederek telgrafların sansür edilmesine de göz yummuĢlardır. Fakirlere de yardım teklifinde bulunmuĢlardır.918 Ancak, Türkler bunun bir tuzak olduğunu düĢünerek, Ġngilizlerin bu yardımına yanaĢmamıĢlardı.919 Ġngilizlerin böyle bir giriĢimde bulunmalarının nedeni, kendilerinden sonra orayı iĢgal edecek Fransızların iĢini zorlaĢtırmaktı. b. Fransız ĠĢgali Suriye Ġtilafnamesi gereğince, Ġngilizlerin Antep’i terk etmesinden sonra yeni bir yabancı iĢgalini istemeyen Antep halkı, nasıl bir hareket tarzı takip etmeleri 917 Ünler, a.g.e., s. 14-15; Saral, a.g.e., s. 266. 918 ABADĠ, Türk Verdünü Gaziantep, s. 17; ABADĠ,Gaziantep Fedaileri, s. 20; Öztürk, a.g.e., s. 33. 919 Ünler, a.g.e., s. 15. 383 gerektiği konusunda Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal PaĢa’ya müracaatta bulunmuĢlardı. Mustafa Kemal PaĢa’nın direktifleri doğrultusunda faaliyetlere baĢlanmıĢtı. Bu amaçla 22 Ekim 1919 Cuma günü Cami-i Kebir’de bir toplantı düzenlenerek İngilizler gittikten sonra hiçbir devletin memleketi işgali, mütarekenameye muvafık olmadığına iliĢkin bir metin, Ġstanbul’daki Ġtilaf Devletleri mümessillerine, Antep’teki Ġngiliz irtibat subaylarına ve Sadarete gönderilmiĢtir.920 25 Ekim 1919’da Antep’te otuz bin kiĢinin katıldığı büyük bir miting düzenlenmiĢtir. Mitingte alınan kararlar miting heyeti adına Belediye Reisi Mehmet Lütfi imzasıyla ilgili makamlara duyurularak, Sulh Konferansına ulaĢtırılması istenmiĢtir: Metinde Ģöyle denilmektedir: “Mütareke zamanında Ayıntab şehri hiçbir devlet tarafından işgal edilmemiş idi. Fakat İngilizlerin Halep’teki kuvvetleri emniyet altında bulundurmak için mütarekeden iki ay sonra şehrimize bir miktar asker sevketmişlerdi. Ahalimiz öteden beri kanunlara bağlı ve itaatlı olduklarını ve aramızda bulunan Hristiyan vatandaşlarımızın mal, can ve ırzını, kendi can ve ırzımız gibi muhafaza etmekte olduğumuzu İngilizler kendi gözleri ile görmüşlerdir. Bu defa Halep’teki askeri kuvvetlerini kaldırdıkları için , burada kuvvet bulundurulmasına lüzum kalmadığına kanat getirerek, yakında Ayıntab’dan çekilmeye karar verdiklerini işitiyoruz. İngilizlerin de işgal ve meşru haklarımıza gösterdikleri hürmetten dolayı teşekkül ederiz. İngiltere’nin burada bulunduğu müddet zarfında müşahede ettikleri vechile, Ayıntab şehri nüfusunun yüzde doksanı ve binden fazla köyleri kemalen Türk ve Müslüman olduğu gibi, emlak ve arazinin büyük çoğunluğu dahi Müslümanlar’a ait 920 Öztürk, a.g.e., s. 53, 54 384 olduğundan, tarihen ve muhiten Suriye ile bir alakamız yoktur. Wilson Prensipleri mucibinde bizi kendi mukadderatımıza hakim kılmak insaniyet ve vicdan nokta-i nazarından Birleşik Devletler’in borcu olduğundan İngilizlerden sonra herhangi bir devlet işgale teşebbüs ederse izzet-i nefsimizi rencide edeceği cihetle, olabilecek bu işgali bütün mevcudiyetimizle reddeder ve katiyen kabul edemeyeceğimizi beyan ile beraber yakın bir zamanda Paris’de karar altına alınacak olan mukadderatımızın kayıtsız şartsız milli istiklalimizin korunmasını, meşru haklarımızın müdafaasını insanlık ve medeniyet namına rica eyler ve iş bu milli arzumuzun Sulh Kongresi’ne izahını istirham eyleriz.”921 26 Ekim 1919’da Ġngilizler birliklerini Antep’ten çekmeye baĢlarken, aynı gün iki Fransız subayı Antep’e gelerek telgrafhaneye sansür koymuĢlardır. 27 Ekim 1919’da Ermeni ve Fransızlardan teĢkil edilmiĢ 200 kiĢilik Fransız kuvveti Antep’e gelmiĢtir. 922 Fransızlar, Antep ve çevresinin iĢgali için oluĢturdukları 2000 kiĢilik iki Fransız fırkası923 ile 29 Ekim 1919’da Antep’e girmiĢ ve buradaki Ermenilerin sevinç gösterileri arasında karĢılanmıĢtır. 924 30 Ekim1919’da Ġngiliz iĢgal birlikleri komutanı ile Fransız iĢgal birlikleri komutanı bir toplantı yaparak, Antep halkı için yayınlayacakları beyannamenin esaslarını hazırlamıĢlardır. Beyannamede, Paris’teki Ġtilaf Meclisinin kararıyla 921 Öztürk, a.g.e., s. 54-55; Ġrade-i Milliye Gazetesi, 27 TeĢrin-i evvel 1919 ; Ġzmir’e Doğru Gazetesi 20 TeĢrin-i Sani 1335, No.2; ABADĠ, Türk Verdünü Gaziantep, s. 108-109; Ünler, a.g.e., s.176177. 922 923 924 Öztürk, a.g.e., s. 60. A.g.e., s. 61. Öztürk, a.g.e., s. 61; ABADĠ, Türk Verdünü Gaziantep, s. 22; ABADĠ, Gaziantep Fedaileri, s. 22; 385 Antep’i iĢgal eden Ġngiliz birlikleri yerine Ġtilaf kuvvetlerini temsilen Fransız birliklerinin geçeceği, din ve milliyet farkı gözetilmeyeceği, halkın güven ve huzur içinde iĢlerine devam etmeleri ve bu iĢgal ile Osmanlı idaresinin tasarruflarına müdahale edilmeyeceği belirtiliyordu.925 Oysaki uygulamalar bunun aksini göstermiĢtir. Diyarbakır’daki 13. Kolordu Kumandanlığı da Fransız ĠĢgal Kumandanlığı’na telgrafla iĢgali protesto ettiğini, iĢgal devam ettiği takdirde Fransız menfaatlerine uygun gelmeyecek elim hadiselere sebep olacağını bildirmiĢti.926 5 Kasım 1919’da son Ġngiliz birlikleri Antep’ten çekilirken, Fransız birlikleri Ermenilerin taĢkın gösterileri arasında Ģehir dıĢındaki Kolej’i, Zerdalilik’teki ve diğer semtlerdeki Ġngilizlerin bıraktıkları yerleri iĢgal etmiĢlerdi. Bu sırada, binlerce Ermeni çılgın sevinç gösterileriyle Fransız birliklerini karĢılıyordu. Antep’i iĢgal eden Fransız birlikleri, Milli Ermeni Alayının 3. Taburuyla 412. Piyade Alayından bir takım ve bir Afrika avcı takımından oluĢmaktaydı. ĠĢgal kuvvetlerinin arasında milli Ermeni alayının olması, Ermenilerin taĢkınlıklarını artırıyordu. Bir önceki konuda da bahsettiğimiz gibi aynı zamanda MaraĢ’ı da 412. alaydan yarım bölük ile Milli Ermeni Alayının 1. Taburu ve bir sipahi takımı iĢgal etmiĢti. Antep ve MaraĢ sancakları Kilikya’daki Fransız Komutanlığı’na bağlı olarak Kolonel- SaintMarie’nin emir ve komutasında bulunuyordu.927 925 Sahir Uzel, Gaziantep SavaĢının Ġç Yüzü, DoğuĢ Ltd. O. Matbaası, Ankara 1952, s. 8; Ünler, a.g.e., s. 23. 926 ATASE ArĢivi ĠSH., K: 273, G: 126, B: 126-1; Ünler, a.g.e., s. 177-178; Saral, a.g.e., s. 267. 927 Ünler, a.g.e., s. 24. 386 c. Cemiyet-i Ġslamiye Bu cemiyet, Antep’te Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmadan önce Ġngiliz iĢgali sırasında Türklerin haklarını savunmak amacıyla eĢraf, ayan ve ulema tarafından kurulmuĢtur. Toplantılarını NakĢibendi tekkesinde yapan cemiyetin kuruluĢ tarihi tam olarak bilinmemektedir. ĠĢgal sırasında Türklere karĢı yapılan saldırı ve haksız uygulamalar karĢısında toplantılar düzenlemiĢ, protestolarda bulunmuĢtur.928 Cemiyet-i Ġslamiye, gayri siyasi bir cemiyet olmasına rağmen her türlü faaliyetini açık olarak yürütmüĢtür. Bu nedenle, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, önceleri gizli faaliyette bulunduğu için aldığı siyasi ve idari kararları Cemiyet-i Ġslamiye’ye mal etmiĢtir.929 Bu uygulama, Sivas Kongresi’nde Heyet-i Temsiliye’nin aldığı kararlar arasında yer alan Müdafaa-i Hukuk teĢkilatlarının gizlilik ilkesine dayanmaktadır. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti teĢkilatlanıp kuvvetlenince, Cemiyet-i Ġslamiye’nin halkın gözünde gücü ve iktidarı azalmıĢ bundan sonra iĢgal kuvvetlerine karĢı Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti için bir maske görevi görmüĢtür. Nitekim Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyesi, Cemiyet-i Ġslamiye’yi kendi amaçlarının gerçekleĢmesi yolunda kullanmak amacı ile kendi üyelerinden Ahmet Muhtar (GöğüĢ) Bey’in de bu cemiyete girmesini sağlamıĢtır.930 928 929 930 Ünler, a.g.e., s. 21. Uzel, a.g.e., s. 12. Ünler, a.g.e., s. 22. 387 ġehir içinde savaĢın baĢlamasıyla birlikte, cemiyetin üyelerinden 931 bir kısmı Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne girmiĢ, bir kısmı da Antep’i terk ederek, Halep’e veya çevre Ģehir ve köylere çekilmiĢlerdir.932 d. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Mustafa Kemal, Sivas Kongresi’nin yapılmasının ardından Heyet-i Temsiliye baĢkanı olarak bütün vali, kolordu ve mutasarrıflıklara Sivas Kongresi kararlarını tebliğ ederek, iĢgallere karĢı direnilmesini, “Müdafaa-i Hukuk Cemiyet”lerinin her il ve ilçede kurularak kongre kararlarının gerçekleĢmesi için çalıĢılmasını istemiĢti. Ancak, o dönemde bir taraftan, Antep’in ileri gelenleri iĢgaller karĢısında çözüm yolları düĢünürken, diğer taraftan Mutasarrıf Celal Bey, Mustafa Kemal’in gönderdiği bu genelgeleri saklamıĢ ve kimseye göstermemiĢti. Mutasarrıfla aynı 931 Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile birleĢmeden önce cemiyetin Ģehirler itibariyle belli baĢlı üyeleri Ģunlardı: Antep’te: Bülbülzade Hacı Abdullah Efendinin baĢkanlığında Hoca Fahreddin Efendi, Hoca Arif Efendi, ġeyh Mustafa Efendi, ġuayyipzade Ubeydullah, Efendi, Büyük Nuri Bey, Abdullah Namık, Ahmet Muhtar, Misri zade Nur, Seyyafzade Abdo, Müftüzade Hayri, Mazlum Efendi, Ġzrap Zade ġefik, Kepkep Zade ġakir, Übeyrizade Kamil Bey, Doktor Mecit, Kepkepzade Abdürrezzak, Ferit, Doktor Hamit, PazarbaĢı Nuri Bey ve Efendilerdi. Kilis’te: eski mebuslardan ve ulemadan Hacı Mustafa Efendinin baĢkanlığında: Aslan, Ġslam, Ġsmet, NeĢet, Canbolat Zade Nuri, Ali ve Tahir Beyler, Düyun-u Umumiye memuru Kani, Emin Ağa Zade Mahmut, Abdullah (AbuĢ Ağa) Kazaz Zade Mustafa, Bedestan ġehi Zade Hüseyin, Orman Memuru Mazhar, Burhan, Hulusi, gazeteci Ragıp, Müslüman, YüzbaĢı mütekaidi Mehmet, Muallim Ahmet Mahir Bey. Nizipte: Hacı Ahmet, Hacı Mehmet, HabeĢ ġakir Bey ve Efendiler. Uzel, a.g.e., s. 10. 932 Ünler, a.g.e., s. 22. 388 görüĢte olmayan ve iyi bir vatansever olan Tahrirat Müdürü Ragıp Bey bu genelgeleri arkadaĢlarına göstererek cemiyetin Antep’te kurulması için çalıĢmıĢtır.933 O günlerde, Ragıp Bey’in yakın arkadaĢlarından belediye hekimi Dr. Hamit (Uras) Bey, dönemin Belediye BaĢkanı ġeyh Mustafa Efendi’ye konuyu açarak cemiyetin kurulması hakkındaki görüĢünü sormuĢtu. Bunun üzerine, ġeyh Mustafa Efendi bir gün Ģehrin ulema ve eĢrafını Belediye’ye davet etmiĢ ve Dr. Hamit Bey’e bu konuyu açtırmıĢtı. Yapılan toplantı sırasında Antep müftüsü BulaĢıkzade Hoca Arif Efendi, “Mustafa Kemal Paşa, Halife-i Müslimine karşı gelmiş, rütbe ve nişanları alınarak baği ilan edilmiştir. Böyle bir asinin arkasına düşmek şer’an caiz değildir.” diyerek tartıĢmaya son vermiĢti. Toplantıdan bir sonuç alınamaması üzerine Ģehrin aydın ve vatansever gençleri cemiyetin kurulması için kendi aralarında teĢebbüse geçmiĢlerdi. Bir gece Meclis-i Ġdare BaĢkâtibi EĢref Bey’in evinde, Dr. Hamit, Tahrirat Müdürü Ragıp, Alay Kâtibi Avni, Telgraf Muhabere Memuru Mahir, Hâkim KuĢçuzade Hamdi Beyler toplanarak Sivas Beyannamesini okumuĢlar ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Antep Ģubesini kurmuĢlardır. Daha sonra Mısrizade Nuri (Kutlar) Bey, Kepkepzade Mustafa ve Abdülrezzak Efendiler, ulemadan eski Müftü Rifat Teymür Efendi, Hafız ġahin Hoca Efendi (eski milletvekili), Kahramanzade Süleyman Ağa, Kanevetçizade Mahmut Efendi, Merakzade ġerif Ağa, Hacı Halit Ağazade Sadık Efendi, Hacı Ömerzade M. Ali Efendi (Kayaalp), Hocazade Ferit Efendi (eski milletvekili), Kilisli komiser Halil Efendi cemiyete girmiĢ ve yemin etmiĢlerdi. Bu sırada Ġstanbul’dan dönen Ahmet Muhtar (GöğüĢ) Bey de cemiyete katılmıĢtır.934 933 Ünler, a.g.e., s. 16-17. 934 Saral, a.g.e., s. 269-270; Ünler, a.g.e., s. 17. 389 Cemiyet kurulduktan sonra, telgraf memuru Mahir Bey, Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal PaĢa’ya cemiyetin kurulduğu haberini vermiĢtir.935 Cemiyet, Sivas’tan gelen emirlere göre üyelerden birinin evinde toplanarak kararlar almaya baĢlamıĢtır. Gizli çalıĢan cemiyetin üye sayısı artınca dıĢarıdan duyulması tehlikesine karĢı önlem olarak Heyet-i Merkeziye adı altında toplanarak karar alması ve bu kararlardan cemiyet üyelerine haber vermesi uygun görülmüĢ ve karar bu Ģekilde uygulanmıĢtı.936 Fransız iĢgaliyle birlikte Ermenilerin taĢkınlıkları ve Türklere yaptıkları baskı zulüm ve iĢkenceler, cemiyetin çok hızlı büyüyüp geliĢmesini sağlamıĢ ve silahlı direniĢin ortamını hazırlamıĢtı. Her semtte cemiyete mensup hoca efendilerden kurulu “yemin” heyetleri oluĢturulmuĢtur. Bu heyetler, cemiyete giren vatandaĢları “Memleketin kurtuluĢu, din ve milletimizin bekası için malen ve bedenen hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacaklarına, cemiyetin bütün emirlerini yerine getireceklerine ve cemiyetin kuruluĢ amacını açıklamayacaklarına” dair yemin ettiriyorlardı. 937 Cemiyetin Ģehir içinde yayılıp geniĢlemesinde Müftü Rifat (Teymür) Efendi, ġahin Hafız, Kürd Ahmet Hoca, Bostancı Esnafı Reisi Hacı Abdullah, Solakoğlu Ali, Merakzade ġarif Ağalar önem rol oynamıĢlardır. Cemiyetin köylerde yayılmasına ise, Merkez Jandarma Bölük Komutanı Esat Bey’in büyük hizmeti geçmiĢtir. Cemiyet geniĢledikçe yeni yeni örgütlere ihtiyaç duyulmuĢ, para ve hesap iĢleriyle 935 ATASE ArĢivi ĠSH., K: 270, G: 20, B: 20-4 (25.10.1335) 936 Saral, a.g.e., 270; Ünler, a.g.e., s. 18. 937 Ünler, a.g.e., s 18. 390 uğraĢmak üzere PazarbaĢızade Nuri Bey’in baĢkanlığında bir idare heyeti938 oluĢturulmuĢtur. Ġdare Heyetine bağlı maliye ve satınalma komisyonları kurulmuĢtur. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyelerinde sonradan bazı değiĢiklikler olmuĢsa da, Antep’te savaĢ baĢladığı zaman bu heyet939 savaĢın sonuna kadar bu vazifeden ayrılmamıĢ, savaĢın bütün yükünü üstlenmiĢtir. Cemiyet bir taraftan Antep Ģehir ve köylerinin dıĢında Kilis’te940 ve Halfeti’de örgütlenmiĢtir. 1919 Aralık ayında cemiyet üyeleri artarken, bir taraftan da silahlı direniĢ için para, silah ve cephane tedarikine çalıĢılıyordu. TeĢkilata giren herkes, fakir değilse, silah almaya mecburdu. Durumu iyi olanlardan da yardım parası alınıyordu. Silah almaya gücü yetmeyen fakirlere yardım Ģeklinde toplanan paralarla silah alınıyordu. Çiftçiler çift hayvanlarını, rençberler yatak yorganlarını satarak silah alıyorlardı. Bu Ģekilde Halep, Birecik ve MaraĢ’tan941 satın alınan tüfek ve cephaneler iĢgal kuvvetlerine rağmen, geceleri kafileler halinde Ģehre sokuluyordu.942 938 Bu heyet, Hocazade Ferit Bey, Hacı Ömerzade Mehmet Ali Bey, Kahramanzade Hacı Mehmet Efendi, Kilisli Komiser Halil Efendi, Ġncizade Hüseyin Efendi ve Mahmut Bedri Efendilerden oluĢuyordu. Lohanizade M. Nurettin, Gaziantep Savunması, KastaĢ Yay., Ġstanbul 1989, s. 31; Ancak Ünler, a.g.e., s. 19; Uzel, a.g.e., s. 77’de Hacı Halid Ağazade Sadık isminin de bu heyette yer aldığını belirtmektedirler. 939 Heyet-i Merkeziye bu dönemde; Hocazade Ferit Bey’in baĢkanlığında Hacıömerzade Mehmet Ali, Kepkepzade Abdürrezzak, Karamanzade Hacı Mehmet, Mahmut Büdeyri hesap memuru Avni Beylerden oluĢuyordu. Ünler, a.g.e., s. 19. 940 Askerlik ġubesi BaĢkanı YüzbaĢı Mehmet (Molla Recep), Hacı ġerif Zade Mehmet (Ġslam Bey), Müslüman ve Mücahit Beylerden müteĢekkil Kaza Ġdare Heyeti oluĢturulmuĢtur. Ünler, a.g.e., s. 19. 941 942 Lohanizade, a.g.e., s. 33-34. Ünler, a.g.e., s. 19. 391 Bu çalıĢmalar sonucunda Ģehir içinde muharebe birlikleri oluĢturulmasına baĢlandı. Birkaç mahalle birleĢtirilerek “Semt”lere ayrılmıĢtı. Her semtin ileri gelenlerinden biri “Semt Reisi”, o semtte oturan yedek subaylardan savaĢ görmüĢ çavuĢlardan biri de “Kısım Kumandanı” oluyordu. Her semt bir milis askeri kıtasını oluĢturuyordu ve her birinin kadrosu 100 silahlı ve takviye amaçlı 50 silahsız943 olmak üzere 150 kiĢi idi. Silahlılar savaĢacak, silahsızlar tahkimatta çalıĢarak, silahlılardan yaralanmak veya Ģehit olmak suretiyle boĢalacak yerleri iĢgal edecek Ģekilde ayarlanmıĢtı. Bu Ģekilde Ģehir 27 semte ayrılmıĢtı. 944 (bkz. Ek-11) e. Kılıç Ali Bey’in Antep Cephesindeki Kuva-yı Milliye Faaliyetleri MaraĢ-Antep havalisi Umum Kuva-yı Milliye Kumandanlığı’na Kılıç Ali Bey atandığı sırada, bu bölgede yer yer birbirinden kopuk milli kuvvetler mevcuttu. Antep’te oluĢturulan milli kuvvetlerin dıĢında Kilis’te Kilis gençlerinden oluĢan Kamil Polat’ın baĢında bulunduğu Kilis Kuva-yı Milliyesi, Nizip civarında Nizipli HabeĢ’in önderliğinde Nizip Kuva-yı Milliyesi, Urfa civarında Pehlivanzade Nuri’nin milli kuvvetleri bulunuyordu.945 ĠĢte bu birbirinden bağımsız direniĢ teĢkilatlarını bir araya getirip, sevk ve idare edecek kiĢi Kılıç Ali Bey idi. Kılıç Ali Bey, Antep’te ilk iĢ olarak, MaraĢ-Antep-FevzipaĢa-Ġslâhiye arasında stratejik öneme sahip bir mevkide bulunan Sakçagöz köyünün sahibi ve o mıntıkanın nüfuzlu ağalarından HurĢit Ağa’yı ortadan kaldırmayı düĢündü. Adana ile 943 944 945 Saral, a.g.e., 271. Ünler, a.g.e., s. 20, 181-182; Lohanizade, a.g.e., s. 32. Uzel, a.g.e., s. 22. 392 güney vilayetleri arasındaki bütün irtibat yolları buradan geçtiği için bu köyün güvenliği çok önemliydi. Aksine Sakçagöz köyü, HurĢit Ağa gibi birkaç ağanın hırs ve çıkarlarının çatıĢtığı bir alan olduğu için devamlı anarĢi içindeydi. Dolayısıyla bütün kavuĢma yollarının ortasında olan bu köy HurĢit Ağa tarafından geliĢ-gidiĢe kapatılmıĢtı. Maiyetinde her zaman 200’den fazla silahlı kuvvet bulunduran HurĢit Ağa’nın Fransızlar veya Kuva-yı Milliye tarafından birine katılması o taraf için büyük çıkarlar sağlayacaktı. Oysa HurĢit Ağa, Kuva-yı Milliye’e hiç sıcak bakmamıĢ, hatta Fransızlara taraftar olmuĢtur. Hatta HurĢit Ağa’nın “PaĢa Bey” lakabı ile tanınan büyük oğlu Ġsmail Hakkı, Fransız subaylarına mahsus kıyafetiyle Antep’te Ermeni ve Fransızlarla birlikte çalıĢıyordu. HurĢit Ağa ile oğlunun takip ettikleri bu olumsuz siyaset Kuva-yı Milliye için çok tehlikeli idi. ĠĢte bu nedenlerle harekete geçen Kılıç Ali Bey, Antep’e gelmeden önce maiyetiyle birlikte Sakçagöz’e gelmiĢ, HurĢit Ağa ile görüĢmüĢtü. Kılıç Ali Bey, tehdit ve telkinlerle HurĢit Ağa’yı bitaraf kalacağına dair söz verdirmiĢti. HurĢit Ağa, Kılıç Ali’nin Sakçagöz’e geliĢinden birkaç gün sonra oğlu Ġsmail Hakkı’yı Antep’ten getirterek Kılıç Ali’nin maiyetine vermiĢti.946 Kılıç Ali Bey, Sakçagöz’den sonra Antep’in Burç köyüne giderek, Burç’taki dağınık halde bulunan teĢkilatları düzenlemiĢ ve bunların hepsini kendi üzerine almıĢtı. Böylece Antep içindeki kötü olayları önlemeye çalıĢmıĢtı. Antepliler arasında Fransız iĢgaline karĢı mücadele etmek istemeyen hiç kimse yoktu. Ancak Antep’in bazı zenginleri mevki ve servetlerini kaybetmek istemedikleri için oluĢturulan semt teĢkilatları ile Ģehir içinde Fransızlarla savaĢmayı istemiyorlardı. Bu kiĢilerin az da olsa bulunuĢu Antep savunması açısından 946 Uzel, a.g.e., s. 24. 393 tehlikeliydi. Bu nedenle bu kiĢilerin ortadan kaldırılması veya mücadeleye katılmaları için ikna edilmeleri gerekiyordu. Kılıç Ali Bey, bu amaçla bu kiĢilerden bazılarını görüĢmek ve anlaĢmak üzere Burç’a davet etti.947 Gelenler Ģunlardır: Ahmet Muhtar, Hacı Abdullah Edip, Fazlı Ağa Zade Nuri, ġefik, Mazlum, ġeyh Ubeydullah, Müftü Zade Hayri, ġıh Mustafa, Abdullah Namık, Celal Kadri, Hacı Arif Bey’lerdir. Bu görüĢmeden sonra, Kılıç Ali Bey, bu kiĢilerin Antep’te savaĢ bitene kadar MaraĢ’ta veya baĢka bir mahalde ikamet etmelerinin memleketin geleceği açısından daha uygun olacağına karar vermiĢ ve bu kararını Ahmet Muhtar Bey’e bildirmiĢtir. Ahmet Muhtar Bey, bu kiĢilerin ulusal direniĢ aleyhinde olmadıklarını, ellerinden geldiği kadar mali yardımı esirgemediklerini, baĢka mahalde ikamet ettirilmelerinin Ģeref ve onurlarına dokunacağını dile getirerek bundan dolayı bu durumun ikilik yaratacağını dile getirmiĢtir. Bunun üzerine, bu kiĢilerin Ģehre dönmeleri ve Ģehri tahliye etmelerine dair Fransızlara kendi imzaları ile bir protesto göndermeleri Ģeklinde bir formül bulunmuĢtur. Bu protestoda bütün halka Antep savunmasında Kuva-yı Milliye ile birlikte çalıĢacaklarını bildirmiĢlerdir.948 Kılıç Ali Bey, bu çalıĢmaları ile bölgedeki bütün milli kuvvetleri bir çatı altında toplamıĢ ve Kuva-yı Milliye’ye zarar verecek güçleri ya etkisiz hale getirmiĢ ya da milli kuvvetler için çalıĢmaya yönlendirmiĢtir. 947 Bu görüĢmeye gelenler: Ahmet Muhtar, Hacı Abdullah Edip, Fazlı Ağa Zade Nuri, ġefik, Mazlum, ġeyh Ubeydullah, Müftü Zade Hayri, ġıh Mustafa, Abdullah Namık, Celal Kadri, Hacı Arif Bey’lerdir. Uzel, a.g.e., s. 26. 948 Uzel, a.g.e., s. 26. 394 IX. Urfa’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu Önceleri, Halep vilayetine bağlı bir sancak olan ve 1919 yılında bağımsız bir sancak durumuna getirilen Urfa’da ekonomik ve ticari faaliyetlerin büyük bir kısmını azınlıkta olan gayri-müslimler yürütüyordu. Hatta zanaatkârların çoğunluğu Ermeni veya Süryani idi. Müslümanlar ise kendi ihtiyaçlarını karĢılayacak ölçüde ziraatle uğraĢıyordu. Genç nüfusunun büyük çoğunluğunun askerde olması dolayısıyla Türkler ekonomik hayatta faal rol oynamıyordu. 949 Urfa ve çevresinde bir kısmı göçebe olan birçok aĢiret bulunuyordu. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Tanzimat dönemiyle birlikte Ģehirlerde oluĢmaya baĢlayan yeni bir eĢraf kesimi mahalli idarecileri etki altına alarak, aĢiretler üzerinde baskı kurmuĢlardı. Bu baskı, aĢiretler ile eĢrafın aralarının açılmasına sebep olmuĢ, bundan dolayı da aĢiretler devletten kopuk, hiçbir yükümlülüğü olmayan topluluklar halinde, kan davaları ve kavga içinde yaĢamıĢlardır.950 Urfa ve çevresinde aĢiretlerin ve azınlıkların bölgede etkin olmalarının getirdiği sorunların yanında, yabancı devletler de ajanları vasıtasıyla yaptıkları siyasi propagandalarla Hıristiyan azınlıkları tahrik etmiĢlerdir. Özellikle iĢgaller sırasında 949 Ġsmail Özçelik, Milli Mücadele’de Güney Cephesi Urfa (30 Ekim 1918-11 Temmuz 1920), Atatürk AraĢtırma Merkezi, Ankara 2003, s. 27. 950 Urfa ve çevresinde yaĢayan bu aĢiretlerin belli baĢlıları Ģunlardı: Harran kazası ve çevresinde Kars ve Za’yin aĢiretleri, Suruç kazasında, Berazi, Urfa Ģehir merkezinin güneybatısında Mersavi, Payamlı nahiyesinde Haltanlı, Urfa ve Siverek arasında Karakeçili ve Baziki aĢiretleri, Hilvan ve havalisinde Döğerli ve Badıllı (Beğdilli) aĢiretleri, Siverek ve ViranĢehir çevresinde Milli aĢireti (bu aĢiretin önemli bir kısmı Diyarbakır havalisinde bulunuyordu.) Karacadağ’da Türkan aĢireti, Siverek ve çevresinde ayrıca Karahan, Kalender, Dismave Karavar aĢiretleri ve Arap Aneze aĢireti de kalabalık kollar halinde bulunuyordu. Özçelik, a.g.e., s. 28-29. 395 mahalli idareye müdahale ederek, merkezi idarenin kuvvetlenmesini engellemiĢlerdir. Ayrıca yörenin özellikle güney kısmında hem Arap milliyetçiliğini kıĢkırtmıĢlar hem de buradaki aĢiretleri isyana teĢvik etmiĢlerdir. 951 a. Ġngiliz ĠĢgalleri 11 Ekim 1918’de Halep’in iĢgal edilmesiyle birlikte ekonomik açıdan ona bağlı ve yakın olan Urfa ve çevresinin de yakında iĢgal edileceği söylentileri de artmaya baĢlamıĢtı.952 Gerçekten Ġngiliz iĢgali adım adım Urfa’ya doğru yaklaĢıyordu. Halep’ten sonra Antep de Ġngilizler tarafından iĢgal edilmiĢti. Urfa’nın güneyinde bulunan demiryolu hattı ve istasyonları ulaĢım ve haberleĢme açısından büyük bir öneme sahip olduğu için Ġngilizler, istasyonların iĢgaline öncelik vermiĢlerdi. Nitekim Antep’in iĢgalinden sonra Cerablus iĢgal edilmiĢ (30 Ocak 1919) ardından, Siftek ve Suruç kasabasının güneyinde yer alan Arappınar istasyonları ele geçirilmiĢti.953 Ġngilizler, bu istasyonlara ek olarak, doğu ve kuzey yönünde harekete geçerek iĢgal hareketlerini ilerletmiĢlerdi. Bunun sonucunda, Harabnas ve Tel-abyad istasyonları ile Birecik iĢgal edilmiĢ oldu.954 Cerablus’un ve arkasından diğer istasyonların iĢgali Ġngilizlerin Urfa sancağını 951 Bayram Kodaman, ġark Meselesinin IĢığı Altında Sultan II. Abdülhamid’in Doğu Anadolu Politikası, Orkun Yay., Ġstanbul 1983, s. 126. 952 Özçelik, a.g.e., s. 30. 953 Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 98. 954 Tansel, a.g.e., C.I, s. 67. 396 iĢgalini kolaylaĢtırmıĢtı. Nitekim Urfa Ģehir merkezi kısa bir zaman sonra 24 Mart’ta iĢgal edilmiĢtir. 955 Urfa Ģehir merkezinin iĢgalinden önce, Cerablus’un iĢgali üzerine Urfa’dan Harbiye Nezareti’ne çekilen bir telgrafta;956 Mütareke Ģartları gereğince Urfa livasının iĢgal mıntıkası haricinde olmasına rağmen, tamamı Türklerle meskûn olan livanın hiçbir ferdinin birbirinden ayrılmayacağı vurgulanarak, Kilikya ve Arabistan ile hiçbir tarihi münasebeti bulunmayan Cerablus nahiyesinin Ġngiliz ve Fransız hükümetleri adına bedevilerden oluĢan kuvvetler tarafından iĢgal edildiği belirtilmektedir. ĠĢgal sırasında ambarların yağma edildiği, nahiye halkının ve hastanenin saldırıya uğradığı, hükümet yetkililerin kovulduğundan bahsedilerek, iĢgal protesto edilmiĢ, iĢgalciler çekilmedikleri takdirde silahlı mücadeleye geçecekleri bildirilmiĢtir. Ġstasyonların iĢgali dolayısıyla Urfalılar iĢgale karĢı tedbirler almaya baĢlamıĢtır. Bu konuda, 6. Ordu Komutanı Ali Ġhsan PaĢa’nın çalıĢmaları iĢgallere karĢı Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanması açısından önem taĢımaktadır. b. Ali Ġhsan PaĢa’nın Yöredeki ÇalıĢmaları 6. Ordu Komutanı Ali Ġhsan PaĢa, mütarekenin imzalanmasından itibaren, Ġngilizlerin mütareke ilkelerine aykırı gelen isteklerine karĢı çıkmıĢ, iĢgallerine karĢı protestolarda bulunmuĢ ve gerekli tedbirleri almaya çalıĢmıĢtı. Ġngilizlerin faaliyetlerine karĢı Urfa ve çevresi içinde alınmasını gerekli gördüğü tedbirleri 955 Türk Ġstiklal Harbi C. IV, s. 53. 956 ATASE ArĢivi ĠSH., K:81, G:29, B: 29-1. 397 Harbiye Nezareti’ne gönderdiği bir telgrafla belirtmiĢtir. Ali Ġhsan PaĢa telgrafında, iĢgallerle ve Ġngilizlerin Arap ve Kürt aĢiretleri üzerinde propaganda yaparak, Türkler aleyhine kıĢkırtarak isyana teĢvik ettikleri ile ilgili bilgi vermiĢtir. Alınması gerekli önlem olarak, Cerablus ve Arappınar’da mütarekeye aykırı olarak gaspedilen silah ve yiyeceklerin iadesi için ve Arap ve Kürt aĢiretlerinin yarattığı asayiĢsizliğe karĢı Urfa, Suruç, Harapnas mevkilerinde yeterli kuvvet bulundurmak ve Ġngiliz propagandalarına karĢı halkı uyarmak suretiyle önlemler aldıklarını ancak bunun yeterli gelmemesi dolayısıyla, Urfa Sancağının kurtarılması ve Cerablus’un tahliye ettirilmesi mümkün olmazsa en azından Arappınar’da bulunan Ġngiliz müfrezesinin Fırat’ın batısına çekilmesi için gerekli giriĢimlerde bulunulmasını istemiĢtir. 957 Ali Ġhsan PaĢa, Harbiye Nezareti’ne verdiği bilgilerin yanı sıra, kendisi de aktif Ģekilde çalıĢarak iĢgaller karĢısında gerekli önlemleri almıĢtır. Bu amaçla, ordunun elinde menzil arabalarında bulunan fazla cephane ve mühimmatı silahlarla beraber Elazığ, Malatya ve Sivas’a naklettirmiĢtir. Ayrıca, Ġngilizlerin mütarekenin verdiği yetkilerden yararlanmalarının önüne geçilmediği takdirde, her kasabanın ve Ģehrin Müslüman halkın hukukunu muhafaza için Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ve mahalli milis teĢkilatı kurmalarını valilere ve müstakil mutasarrıflıklara tavsiye etmiĢ ve bunun için gerekli olan silah ve cephaneyi 6. Ordu’nun kaynaklarından vereceğini belirtmiĢtir. Bu amaçla Urfa’nın ileri gelenleriyle görüĢmeler yapmak üzere, Urfa’ya gitmiĢ ve burada Müdafaa-i Hukuk teĢkilatının temelini atmıĢtır.958 Mütarekeden sonra terhis olması gereken erlerin bir türlü gönderilememesi üzerine 6. Ordu ve Harbiye Nezareti, Hariciye Nezareti’ne müracaat ederek Ġngiliz 957 Türk Ġstiklal Harbi, C.I, Ekler Kısmı. 958 Ali Ġhsan Sabis, Harb Hatıralarım, Ġnkılap Kitabevi, Ġstanbul 1943, s.9. 398 temsilcisi kanalıyla giriĢimlerde bulunmuĢtur. Bunun sonucunda Hariciye Nezareti’nden, bu iĢ için Ġngiliz komutanları ile temasa geçilmesi Harbiye Nezareti’ne bildirilmiĢti. Bu sırada Halep’teki Ġngiliz komutanından 6. Ordu komutanına terhis erlerinin nakil iĢlerini görüĢmek amacıyla, 30 Ocak 1919’da yapılan Arappınar görüĢmesine 5. Tümen Komutanı Kenan Bey ve Ordu Kurmay BaĢkanı Halit Bey görevlendirilmiĢlerdir. Yapılan görüĢmelerden sonra Ġngilizler, Halep’ten gönderecekleri – haftada iki trenle- terhis erlerini Arappınar’dan Adana yönüne taĢımayı kabul etmiĢlerdi. Buna göre, her trenle 450 er taĢınacak ve 6. Ordu için gerekli orduyu Arappınar’da hazırlayacaktı. Böylece istasyonda periĢan halde bekleyen terhis erlerinin problemi de halledilmiĢ oldu.959 Bu problemin çözülmesine destek oldularsa da, Ġngilizlerin esas amaçları 6. Ordu bölgesinde daha rahat hareket edebilmekti. Bunun için de 6. Orduyu ve onunla birlikte ordu komutanını ortadan kaldırmayı ve bütün silah ve cephaneyi toplattırmayı hedeflemiĢlerdi. Ġngiltere’nin Suriye Komutanı MareĢal Allenby, bu konudaki isteklerini960 Ġstanbul’a gelerek Osmanlı Devleti’ne kabul ettirmiĢti. 959 Özçelik, a.g.e., s. 40. 960 MareĢal Allenby’nin Osmanlı Hükümetine kabul ettirdiği istekleri Ģunlardır: 1) 6. Ordu komutanı Ali Ġhsan PaĢa’nın görevine son verilmesi, 2) 6. Ordunun bütün silahlarını teslim etmesi, 3) Emir verildiğinde ahalinin elinde bulunan silahların toplanması, 4) Kendi mıntıkası dahilinde ihtiyacı olmayan Türk jandarmasının silahlarını teslim ederek, emrine göre terhis olması, idaresi altında bulunan mıntıkalar dahilinde bulunan Türk jandarması terhis oluncaya kadar emrine tabi olması, 5) Durumun müsaadesine göre, Ermenilerin kendi memleketlerine geri gönderilerek bunların imkanları temin arazi ve emlakları hemen kendilerine iade olunması. Ermenilerin kendi 399 MareĢal Allenby’in baskıları sonucunda 6. Ordu lağvedilerek, 13. Kolorduya dönüĢtürülmüĢtür. (15 ġubat 1919) 6. Ordu Komutanı Ali Ġhsan PaĢa da özel bir trenle Ġstanbul’a götürülmüĢ ve orada Ġngilizler tarafından tutuklanarak Malta adasına gönderilmiĢtir. 13. Kolordu Komutanlığı’na da Ahmet Cevdet Bey atanmıĢtır. Bir gün sonra da Allenby’nin istekleri 13. Kolorduya bildirilmiĢtir. 961 Diyarbakır’a çekilen 13. Kolordu ise MareĢal Allenby’nin isteklerine karĢı herhangi bir güçlük çıkarmamıĢ; ilerleyen Ġngiliz iĢgalleri karĢısında filli hiçbir savunmada bulunmadan protesto ile yetinerek birliklerini kuzeye doğru çekmiĢtir.962 Urfa’nın iĢgali için gelen iĢgal komutanının askerlerini yerleĢtirmek için bina istemesi üzerine, kendisine boĢ bulunan süvari kıĢlası gösterilmiĢ, ancak burasını beğenmeyen komutan, Gureba Hastanesindeki hastaları dıĢarı atarak, hastaneyi iĢgal etmiĢ, kırk nefer aileden oluĢan ve gözleri görmeyen Mahmut Nedim Efendi’yi ve ailesini konağından atarak burayı iĢgal etmiĢtir. ĠĢgalin gerçekleĢmesinden sonra Ġngilizler Ģehrin resmi haberleĢmelerini kontrol altına almıĢlar, gizli ve özel Ģifrelerle haberleĢmeyi kalmıĢlardır.963 Harbiye Nezareti iĢgalle ilgili olarak 27 Mart 1919’da hükümete, 13. Kolordu bölgesinde Ġngilizlerin Ģimale doğru hareketlerinin muntazam ve kararlaĢtırılmıĢ bir memleketlerine gönderilmeleri hususunda yardımı ve mallarına verilmiĢ olan zarar ve ziyanı tahmin etmek üzere icap eden yerleri ziyaret etmesi, bütün subaylara kolaylık gösterilmesi, 6) Genel asayiĢi ihlal edecek kiĢilerin tevkif edilmesi, 7) Konya’nın doğusunda bulunan bütün Ģimedifer hattının kendisi tarafından kontrol edilmesi, 8) Ġdaresi altındaki mıntıkanın genel telgraf ve telefon hatlarının tarafından kontrol edilmesi. 961 Sabis, a.g.e., s. 20. 962 Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 106. 963 Özçelik, a.g.e., s. 48. 400 plana göre devam ettiği, bugün Urfa’ya giren Ġngilizlerin, büyük ihtimalle Mardin ve Siverek’e daha sonra da Diyarbakır ve daha kuzeye doğru ilerleyeceklerini bildiren bir yazı göndererek, hükümetin bu saldırılar karĢısında komutanlarına hareket tarzlarını belirleyecek talimat verebilmek üzere kararını bildirmesini istemiĢtir. Ancak Osmanlı Hükümetinden herhangi bir cevap gelmemiĢtir.964 Urfa’da Ġngiliz iĢgalinin tamamlanmasından sonra Mutasarrıf Nusret Bey, Dahiliye Nezareti’nin emri doğrultusunda “tehcir” ile ilgisi olduğu gerekçesiyle Ġstanbul’a çağrılmıĢtır. Nusret Bey’in yerine mutasarrıflığa Ali Bey atanmıĢtır.965 ĠĢgalden bir gün sonra, Ġngilizler, 1. Süvari Alayı Komutanı Hüseyin Bey’den alayını derhal Urfa’dan çekmesini istemiĢlerdir. Alay Komutanı Hüseyin Bey, Urfa’yı terk etmesi için kendisine emir verilmediği için buradan çekilmeyeceğini söyleyerek direndiyse de, Ġngilizler isteklerinde ısrarcı davranmıĢlardır. Hüseyin Bey, ordugâhta (bir subay komutasında) bir süvari takımı bırakarak alayını bütün mevcuduyla 25 Mart 1919’da Urfa’nın 5 km. kuzeyinde bulunan Karaköprü Köyüne çekilmiĢtir.966 Ancak, Ġngiliz ĠĢgal Birlikleri Komutanı, alayın Karaköprü’de bulunmasını uygun görmediğini ve Siverek’e çekilmesini istediğini bildirmiĢtir. Süvari Alay Komutanı Karacurun’da (Bugünkü Hilvan ilçesi) bir takım bırakarak alayını Siverek’e çekmiĢtir.967 Türk kuvvetlerinin bölgeden çekilmesiyle Ġngilizler Urfa ve çevresinde daha rahat hareket edebilme olanağına kavuĢmuĢlardı. 964 Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 105. 965 Özçelik, a.g.e., s. 48. 966 967 Saral, a.g.e., s. 21. Türk Ġstiklal Harbi C. IV, s. 55. 401 Ġngiliz iĢgal kuvvetleri iĢgal alanlarını geniĢleterek, Tel-Abyad ve Harabnas istasyonlarını ardından Rasül’ayn’ın br nahiyesi olan Hosiçe’yi ele geçirmiĢlerdir. Böylece Mardin Sancağına bağlı topraklar da iĢgal edilmiĢtir.968 Ġngilizler iĢgalin yanı sıra, Urfa ve Diyarbakır çevresinde siyasi propagandalar ile Arap aĢiretleri baĢta olmak üzere bazı aĢiretleri kıĢkırtarak Osmanlı Hükümetine karĢı isyana teĢvik etmeye çalıĢmıĢlardır. Özellikle bölgede en kuvvetli ve kalabalık aĢiret olan Milli AĢireti’ne büyük bir önem vermiĢlerdir. Ancak, Milli AĢireti Reisi, Osmanlı Devleti’nden ve Türk kardeĢlerinden ayrılmak istemediği için Ġngilizlerin tahriklerine kapılmamıĢtır. Buna rağmen, Ġngilizler bölgede Milli AĢireti’ni elde ettikleri dedikodusunu yaymıĢlardı. 969 AĢiretler üzerinde istedikleri ölçüde etkili olamayan Ġngilizler, Musul’da kurmayı tasarladıkları Ġngiliz hâkimiyetini sağlamlaĢtırmak için yörede müstakil bir Kürdistan devleti teĢkile edileceğine dair propaganda yürütmüĢlerdir. AĢiretler üzerinde yürütülen siyasi propagandalar devam ederken, Urfa’ya Ġngilizlerle birlikte gelen gönüllü Ermeniler Ġngilizleri Türkler aleyhine tahrik ediyorlardı. Ancak Ġngilizler bir süre sonra bu tahriklere kapılmayarak, Müslümanlarla daha iyi iliĢkiler kurmaya baĢlamıĢlardı. c. Fransız ĠĢgalleri Suriye Ġtilafnamesinin imzalanmasından sonra, bölgede bulunan MareĢal Allenby’nin emrindeki Ġngiliz askerleri Fransız birliklerini beklemeden Sykes-Picot 968 969 Özçelik, a.g.e., s. 52. A.g.e., s. 54- 56. 402 çizgisinin batısında kalan garnizonları boĢaltmıĢlardır.970 Ardından YüzbaĢı Saju’nun komutasında bulunan 300 kiĢilik Fransız birlikleri971 30 Ekim 1919’da Urfa’yı iĢgal etmiĢlerdi. 972 Urfa’daki Fransız Siyasi Komiserliği görevini de yürüten YüzbaĢı Saju, iĢgalden sonra Ģehrin adli ve idari iĢlerine el atmıĢtır. Bu amaçla ilk olarak bütün memurların sicilleri ile ilgili bilgileri öğrenmek istemiĢti. Ardından, Suruç’taki ilçe kaymakamı ile jandarma tabur komutanına iĢten el çektirerek Adana’ya sürmüĢtür. Daha sonra adliye iĢlerine müdahale ederek, çevredeki aĢiretlerden kendi yanına çekebileceğini düĢündüğü akrabalarını hapishaneden salıvermiĢti. Ayrıca, hükümleri kesinleĢmemiĢ olan bazı sanıklar ile adam öldürme, kasten yangın çıkarma, cebir ve ırza tecavüz gibi suçlardan suçu sabit olmuĢ Ermenileri tahliye ettirmiĢti.973 Urfa Postahanesi de iĢgal edilmiĢ, haberleĢmeye sansür konulmuĢtu. Urfa çevresindeki istasyonlar ve demiryolu da Fransız kontrolü altına girmiĢtir. 974 Fransızlar da Ġngilizler gibi, aĢiretleri yanlarına çekmek ve bölgede karıĢıklık çıkarmak için tahrik etmeye çalıĢmıĢlardır. Bu amaçla, Urfa’daki Süryani ileri gelenlerinden Abdülgani Gamye’yi kullandılar. Bu kiĢi aracılığı ile Milli AĢireti Reisleri ve Harran’daki Seyale AĢireti reisi Salih’ül Abdullah ile temas kurmuĢlardı. Bu görüĢmeler sonucunda Milli AĢireti reislerinden Abdurrahman Bey ile Seyale 970 Özçelik, a.g.e., s. 64. 971 Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 61. 972 Saral, a.g.e., s. 214. 973 Türk Ġstiklal Harbi C.IV s. 61; Saral, a.g.e., s. 214; Ġsmail Özçelik, a.g.e., s. 67-68. 974 Özçelik, a.g.e., s. 68-69. 403 AĢireti reisi Salih’ül Abdullah Fransızların tarafına geçmiĢti.975 Jandarma Komutanı BinbaĢı Ali Rıza Bey diğer aĢiretlerin de Fransızların tarafına geçmesini önlemek için gizlice aĢiretleri bir araya getirmeye çalıĢtı. Bu amaçla, çevrede hükümete sadık aĢiret reisleriyle temas kurarak onları Fransızlara karĢı birlik oluĢturmaya çağırmıĢ ve baĢarılı olmuĢtur. Fransızlar, aĢiretler arasında yaptıkları propaganda çalıĢmalarında baĢarılı olamayınca, Ģehirdeki Ermeni ve Süryanilerle olan iliĢkilerini artırmaya çalıĢtılar. Zaten, Adana, MaraĢ ve Antep’te olduğu gibi Urfa’da da Fransız iĢgaliyle birlikte Ģımaran Ermeniler Fransızlardan aldıkları destekle Türklere sataĢıyor, sarhoĢ dolaĢarak bazı kadınlara sarkıntılık ediyorlardı. Türklerin elinde bulunan malların da kendilerine ait olduğunu ileri sürüyorlardı. 976 d. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Kuva-yı Milliye’nin KuruluĢu Urfa halkı, 11 Ekim 1918’de Halep’in iĢgal edilmesi üzerine yakında kendi memleketlerinin de iĢgal edileceği söylentilerinden heyecana kapılmıĢtı. Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin ve Kuva-yı Milliye’nin kurulması için çalıĢmalar bu sıralarda baĢlatılmıĢtır. 6. Ordu Komutanı Ali Ġhsan PaĢa, Musul’un da iĢgal edilmesi ve 6. Ordu bölgesinde sınır ihlallerinin meydana gelmesi üzerine, kendi sorumluluk bölgesinin977 de iĢgal edilebileceği düĢüncesiyle bu ihtimale karĢı tedbirler almaya 975 A.g.e., s. 72-73. 976 Ali Saib UrsavaĢ, Çukurova Faciaları ve Urfa’nın KurtuluĢu, KastaĢ Yay., Ġstanbul 1988, s. 51. 977 6. Ordunun sorumluluk bölgesi Bitlis, Diyarbakır, Elazığ vilayetleri ile Urfa, MaraĢ, Elbistan ve Antep bağımsız sancaklarını kapsıyordu. 404 baĢlamıĢtır. Bu amaçla, Güneydoğu Anadolu Bölgesi vilayetlerinin iĢgaline engel olmak için vali ve mutasarrıflıklarla görüĢerek Ġngiliz iĢgal harekâtının engellenememesi durumunda yörede sivil bir direniĢi teĢvik etmek üzere çalıĢmalarda bulunmuĢtur. Ali Ġhsan PaĢa, milli kuvvetlerin oluĢturulması çalıĢmalarını o sırada Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey ile birlikte yürütmüĢtür. Ali Ġhsan PaĢa, 10 Ocak 1919’da Urfa’ya gelerek, Mutasarrıf Nusret Bey ve Urfa’nın ileri gelenleriyle görüĢmüĢ, ihtiyaçları olan malzeme, silah ve cephanenin ordu kaynaklarından temin edilebileceğini anlatmıĢtır. Bunun üzerine Nusret Bey, Urfa Jandarma Tabur Kumandanı BinbaĢı Ali Rıza Bey’i yanına alarak Urfa’nın ileri gelenleriyle bir toplantı yapmıĢtır. Urfa’nın yakında iĢgal edilebileceği ihtimaline karĢı tedbir olarak, Jandarma Tabur Kumandanı BinbaĢı Ali Rıza Bey’in idaresinde halktan gönüllü bir milis taburunun oluĢturulması gerektiğini belirtmiĢtir. Bu kuvvet iĢgal kuvvetlerine karĢı savaĢmaktan çok, Ģehir ve civarında olabilecek asayiĢsizlikleri önleyecek ve dıĢarıdan Ģehre yapılabilecek herhangi bir saldırıya karĢı koyacaktı.978 Böylece, Ģehrin ileri gelenleri ve eĢraf bu öneriyi uygun bulmuĢlar, Jandarma Tabur Kumandanı Ali Rıza Bey baĢkanlığında Belediye Reisi Hacı Kamilzade Hacı Mustafa ve eĢraftan Hacı Mustafa ReĢit ve ileri gelenlerin yardımları ile 600’e yaklaĢan sayıda bir milis kuvveti meydana getirilmiĢtir.979 Kuva-yı Milliye’nin bu Ģekilde kurulmasından sonra Urfa, Ġngilizler tarafından iĢgal edildi. Urfa Kuva-yı Milliyesi’nin mümkün olduğunca gizli kalmasına çalıĢılmıĢtır. Ancak Mutasarrıf Nusret Bey, Ġngiliz ĠĢgal Kuvvetleri 978 979 Özçelik, a.g.e., s. 122. A.g.e., s. 123. 405 Kumandanlığı tarafından “tehcir suçlusu” olduğu gerekçesiyle tutuklanarak, Ġstanbul’a gönderilmiĢtir. Nusret Bey’in yerine mutasarrıflığa Jandarma Kumandanı Ali Rıza Bey vekâlet etmiĢti. Bu sırada kurulan milis taburu dağıtılmıĢtı. Milis taburunun dağıtılmıĢ olmasına rağmen milis kuvvetlerinin ellerinden tedbir amacıyla silahlar geri alınmamıĢtı. Bir süre sonra Mutasarrıf Ali Rıza Bey, mutasarrıflık görevini vekâleten yürüten Jandarma Tabur Kumandanı BinbaĢı Ali Rıza Bey’den devralmıĢtı.980 Mutasarrıf Ali Rıza Bey zamanında, Urfa’da kendisinden önce baĢlanmıĢ olan milli teĢkilatlanma çalıĢmaları, Erzurum Kongresi’ne gidecek Urfa delegelerinin belirlenmesi için yapılan toplantı vesilesiyle artmıĢ ve Jandarma Tabur Kumandanı BinbaĢı Ali Rıza Bey’in önderliğinde tekrar hızlanmıĢtı. Bu sıralarda Ġngilizler, Urfa çevresinde özellikle güneyindeki aĢiretleri birbirlerine düĢürmek için propaganda yapıyorlardı. Bu sebepten Ġngiliz taraftarı olan aĢiretlerle devletten yana olan aĢiretler arasında çatıĢmalar oluyordu. BinbaĢı Ali Rıza Bey, aĢiretler üzerinde yapılan propagandayı etkisiz bırakmak ve bu çatıĢmaların Ģehre sıçramasını önlemek amacıyla Urfa Ģehir merkezinde gizli bir cemiyet kurmak için faaliyete geçmiĢti. BinbaĢı Ali Rıza Bey’in çalıĢmaları devam ederken, Sancak Ġdare Meclisi Üyesi olan Hacı Kamilzade Hacı Mustafa Efendi, BinbaĢı Ali Rıza Bey ve Urfa ileri gelenleri arasında Güllüzade Osman Efendi’nin evinde bir toplantı yapılmıĢtır.981 Bu toplantıda Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Urfa Ģubesi gizli olarak kuruldu. On iki kiĢinin katılımıyla yapılan toplantıda üyeler yurdun iĢgalden kurtarılması için Urfa’da Jandarma Tabur Kumandanı Ali Rıza 980 Müslüm Akalın, Milli Mücadelede Urfa Anılar-Belgeler, Özlem Kitabevi, Urfa 1985, s. 9. 981 Akalın, a.g.e., s. 9-10. 406 Bey’in baĢkanlığında ve idaresinde çalıĢacaklarına dair Kuran’a el basarak yemin etmiĢlerdir. Bu Ģekilde kurulan cemiyetin baĢkanlığını BinbaĢı Ali Rıza Bey, baĢkan yardımcılığını Hacı Kamilzade Hacı Mustafa (Büyük Hacı Mustafa) ve katipliğini de Jandarma Tabur Mülhakı Hulusi Efendi yapmıĢtır. 982 Cemiyetin kurulduğuna iliĢkin haber Mutasarrıf Ali Rıza Bey aracılığı ile Mustafa Kemal’e bildirilmiĢtir. ÇalıĢma programını hazırlayan cemiyet, milis sayısını artırma ve ani bir saldırı karĢısında iaĢe ve cephane sağlamaya yönelik tedbirleri düĢündükten sonra, Urfa Mutasarrıfı Ali Rıza Bey’i bu hareket için ikna etmeye çalıĢmıĢtı.983 Bu sırada gizli olarak çalıĢmalarına devam eden cemiyete, Mustafa Kemal PaĢa’dan Urfa, MaraĢ ve Antep’in Ġngiliz iĢgalinden sonra bu defa Fransızlar tarafından iĢgalinin Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kanalıyla Ġtilaf Devletleri temsilcilikleriyle, Avrupa ve Amerika kamuoylarında protesto edilmesini isteyen telgrafı gelmiĢtir. ĠĢgal altında bulunulması dolayısıyla miting ve protesto yapılamayacağını düĢünen cemiyet üyeleri cemiyetin açık olarak faaliyette bulunmasına karar vermiĢtir. Bundan sonra milli teĢkilatlanma hızla geniĢlemiĢ 982 Cemiyetin üyeleri Ģu kiĢilerdi: Jandarma Tabur Kumandanı BinbaĢı Ali Rıza Bey, (BaĢkan) Belediye Reisi Hacı Kamilzade Hacı Mustafa Efendi (Büyük Hacı Mustafa) (baĢkan yardımcısı), EĢraftan Mollazade Hacı Mahmut Efendi, EĢraftan Hacı Kamilzade ReĢit Efendi mahdumu Hacı Mustafa Efendi (Küçük Hacı Mustafa), Polis Komiserliğinden müstafi Arabizade ġakir Efendi, Tüccardan Barutçuzade Hacı Ġmam Efendi, Güllüzade Osman Efendi, Esnaftan ġellizade Ali Ağa, Tüccardan Nebozade Hacı Ġmam Efendi, Jandarma Tabur Mülhakı Mülazım Hulusi Efendi, Jandarma Takım Kumandanlarından Mülazım Pertev Efendi, Jandarma ÇavuĢu Sofi oğlu Hacı Mustafa ÇavuĢ, EĢraftan Bedir Ağazade Halil Ağa. Özçelik, a.g.e, s. 125-126. 983 Özçelik, a.g.e., s. 126. 407 Fransız iĢgali ile birlikte aĢiretleri de kapsayacak Ģekilde geniĢ çaplı bir örgütlenme yapılmıĢtır. d. Jandarma Kumandanı Ali Saip Bey’in Urfa’ya Tayini ve ÇalıĢmaları Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti çalıĢmalarını sürdürürken, Fransız iĢgaliyle birlikte, Fransızlar tarafından görevden alınan Jandarma BinbaĢısı Ali Rıza Bey’in yerine eski Deyrizor Seyyar Jandarma Müfrezesi Kumandanı olan daha sonra Kadirli’de ve Urfa’da Jandarma Tabur Kumandanlığı görevinde bulunan Revandizli Ali Saip Bey atanmıĢtır. Ali Saip Bey, 29 Aralık 1919’da Urfa’ya gelerek, Urfa Jandarma Tabur Kumandanlığı görevine baĢlamıĢtı. Ġlk iĢ olarak, Urfa’da görev yapan Maliye MüfettiĢi Faik Bey, Ceza Reisi Ġsmail Hakkı Bey ve Sulh hakimi Fevzi Beylerle ve Ģehrin ileri gelen kiĢileriyle görüĢerek, “Urfa’da milli bir teĢkilat kurmak ve bir ayaklanma hazırlamak için görevlendirildiğini” söylemiĢtir.984 Daha sonra, burada nasıl bir örgütlenmeye gidilebileceğine dair bilgileri toplamıĢtır. Bu çalıĢmaları sırasında Urfa Mutasarrıfı Ali Rıza Bey’den destek almıĢtır. Ali Saip Bey, milli kuvvetlerin oluĢup geliĢmesinde eĢraf ve aĢiret reislerinin önemli rol oynayacağını düĢünüyordu. Bu sebeple ilk olarak Badıllı AĢireti Reisi Sait Bey ile ardından diğer aĢiretlerle de görüĢmüĢtür. Urfa ileri gelenleriyle de tanıĢarak bir “DanıĢma Heyeti” oluĢturmaya karar vermiĢtir. Bu amaçla Belediye BaĢkanı Hacı Mustafa’nın da yardımlarıyla cemiyetin eski üyeleriyle tanıĢmıĢtır. Onlar da yemin ederek oluĢturulan yeni kurula katılmıĢlardır. Bu heyette, BinbaĢı emeklisi Ġhsan Bey, Urfa asker alma ġubesi BaĢkanı BinbaĢı Ġlyas Bey, Mülkiye kaymakamlarından 984 UrsavaĢ, a.g.e., s. 51. 408 ġevket Bey, Baytar müfettiĢi Adil ve Jandarma Teğmeni Hulusi Beyler bulunuyordu. Urfa Belediye BaĢkanı Hacı Mustafa, Barutçu Hacı Ġmam ve Hacı Bedir Ağazade Halil Ağa da sonradan heyete katılmıĢlardı. Bu katılmalardan sonra YüzbaĢı Ali Saip, Urfa Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin baĢkanlığına getirilmiĢtir.985 Ali Saip Bey, bu heyet oluĢturulduktan sonra aĢiret reislerine mektuplar yazarak hazırlıklı olmalarını ve Fransızlara karĢı milli bir ayaklanma yapılmasının tasarlandığı haberini vermiĢtir.986 Ali Saip Bey, bu çalıĢmalarla aĢiretlerin büyük bir kısmını milli kuvvetlere dahil etmiĢ oldu. Bazı kaynaklarda, Kuva-yı Milliye’nin YüzbaĢı Ali Saip Bey’in Urfa’ya geliĢinden sonra kurulduğu belirtilmektedir.987 Oysa kendisinden önce Jandarma Tabur Komutanı BinbaĢı Ali Rıza Bey ve Mutasarrıf Nusret Bey zamanında yaklaĢık 600 mevcutluk milis kuvvetleri oluĢturulmuĢtur. Urfa Kuva-yı Milliyesi YüzbaĢı Ali Saip Bey’in çalıĢmaları ile güçlenmiĢ ve halk ile elele vererek iĢgalcilere karĢı Urfa’yı savunmuĢtur. 985 986 987 A.g.e., s. 53. A.g.e., s. 54-70. Türk Ġstiklal Harbi C.IV. s. 78; Saral, a.g.e., s. 217. 409 IV. BÖLÜM KUVA-YI MĠLLĠYE’DEN DÜZENLĠ ORDUYA GEÇĠġ A. Düzenli Ordu’ya GeçiĢte Kuva-yı Milliye’de Yapılan Düzenlemeler ĠĢgallere karĢı yerel ve bölgesel olarak oluĢan Kuva-yı Milliye, Mustafa Kemal’in direniĢin önderliğini ele almasıyla birlikte, giderek artan bir biçimde bütün yurdu kapsayacak Ģekilde ulusal direniĢe dönüĢmüĢtür. Kuva-yı Milliye, iĢgallere karĢı verdiği muharebelerde her ne kadar baĢarılar elde ettiyse de, düzenli askeri birliklerin disiplinine sahip olmamasından ötürü istenilen sonuç alınamamıĢtır. Dolayısıyla Kuva-yı Milliye’nin düzensiz gönüllü birlikleriyle askeri açıdan tam donanımlı iĢgal güçlerine karĢı ulusal kurtuluĢ savaĢını kazanması mümkün görünmüyordu. Bu durum iyice gün yüzüne çıkınca Kuva-yı Milliye’den düzenli orduya geçme fikri ağırlık kazanmaya baĢlamıĢtır. Bu düĢünce zihinlerde yer etmeden önce, Anadolu’nun her yerinde birbirinden bağımsız Ģekilde oluĢan ve oluĢturulan Kuva-yı Milliye’nin bölgeler bazında belli bir komutaya bağlanması düĢünülmüĢtür. Bu doğrultuda Sivas Kongresi’nde ve sonrasında belli düzenlemeler yapılmıĢtır. Bu amaçla, bir önceki bölümde Sivas Kongresi’nde Kuva-yı Milliye’nin güney ve güneydoğu bölgelerimizdeki teĢkilatlanması ile ilgili alınan kararlar ve örgütlenme Ģekli incelenmiĢti. Burada o konuya tekrar değinmeden sadece Anadolu’nun genelinde nasıl düzenlemeler yapıldığına bakmak yerinde olacaktır. Sivas Kongresi’nde güney ve güneydoğu bölgelerimizdeki teĢkilatlanmalar için yapılan düzenlemeler yanında Batı Anadolu’daki Kuva-yı Milliye için de önemli kararlar alınmıĢtı. Buna göre, daha kongre kararları açıklanmadan, 9 Eylül 1919’da Ali Fuat PaĢa, Garbi Anadolu Kuva-yı Milliye Kumandanlığı’na oybirliği ile atanmıĢtır. Harekât ve giriĢimlerinde Heyet-i Temsiliye ile iliĢki kurmasına karar verilen Ali Fuat PaĢa, Aydın cephesi Kuva-yı Milliye’sine güçlü bir kumandan tayin etmekle yetkili kılınmıĢtı. Ayrıca, Afyon ve EskiĢehir’de birer bölge komutanlığı kurması onaylanmıĢ ve kendisine ulusal amaçlar için sivil memur atama yetkisi verilmiĢti.988 Ali Fuat PaĢa, göreve baĢladıktan sonra, EskiĢehir ve çevresini ulusal bir bölge olarak belirleyip komutanlığına Süvari Kaymakamı Atıf Bey’i, Afyonkarahisar ve çevresini de ulusal bir bölge olarak belirleyip komutanlığına 23. Tümen Komutanı Ömer Lütfi Bey’i atamıĢtır. 989 Güney Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu konusunu incelerken, Sivas Kongresi’nde, “Milli Ordu”nun kurulmasına değinmiĢtik. Amasya Genelgesinden sonra ortaya çıkan ve uygulamaya konan Milli Ordu, düzenli orduya geçiĢin ilk basamağı olarak görülebilir.990 BaĢlangıçta Mustafa Kemal PaĢa tarafından “Vatan Ordusu”, Erzurum Vilayet Kongresi tarafından da “Bekçi Teşkilatı” adı altında ortaya atılan Milli Ordu kavramı, Amasya Genelgesinde gündeme getirilmiĢ ve Sivas Kongresi’nde kabul edilmiĢtir. Milli Ordu’nun ortaya atılmasındaki temel nedenin ulusal direniĢi tek komuta merkezinden yönetmek olduğu düĢünülebilir. Milli Ordunun, düzenli orduya geçiĢte ortaya çıkması muhtemel sıkıntıları hafifletmek amacını taĢıdığını da eklemek gerekir. Nitekim Milli Ordu’nun kolorduların desteği 988 989 990 Baykal, a.g.e., s. 1-2; Türk Ġstiklal Harbi C.II, 2. Kısım, s. 18. Nutuk, C.I, s. 226. Yaman, Milli Ordu, s. 140. 411 ve bölge halkının katkıları ile oluĢmasına ve düzenli orduya ek bir kuvvet Ģeklinde ve onun gibi örgütlenmesine önem verilmiĢtir. Sivas Kongresi’nde seçilen Heyet-i Temsiliye, milli kuvvetleri düzenlemek üzere alınan kararları Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Tüzüğüne ek olarak hazırladığı yönetmelikle belirlemiĢtir.991 28 Ekim 1919’da yayınlanan yönetmelikte, özellikle Batı Anadolu’daki silahlı örgütlenme konusunda özel ve gizli olarak önemli kararlar alındığı görülmektedir. Buna göre; Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Heyet-i Ġdare ve Heyet-i Merkeziyeleri tarafından “Milli Müfrezeler” adıyla silahlı direniĢ örgütleri oluĢturulmasına karar verilmiĢtir. Milli kuvvetlerin her türlü saldırıdan korunduğu, ordunun milli iradeye bağlı ve onun hizmetinde olduğu, herhangi bir saldırı karĢısında planına göre hareket edeceği belirtilmiĢtir. “Milli Müfrezeler”, seyyar ve sabit olmak üzere iki kuvvete ayrılmıĢ; silah altında görev yapan erlerin dıĢında, eli silah tutan kiĢileri de kapsamına almıĢtır. Benimsenen kararlara göre; müfrezelerin teĢkili, kumandası, idaresi, manga, takım, bölük esasına dayanacaktır. Ġhtiyaçlarının karĢılanması, özellikle silahlandırılması önemli görülerek, bu konuda halkın ve ordunun ve yardımı istenecektir. Silah sağlanmasında zenginler tarafından verilecek parayla eĢkıyalardan silah alınabileceği de belirtilmiĢtir. Silah dağıtımı askeri kıtalardaki usule göre yapılacak, dağıtım kefaletle ve düzenli numara ile kaydedilip, müfreze baĢkanlarının sorumluluğunda yapılacaktır. Sağlık hizmetleri ve ödüllendirilmede de askeri kurallar esas alınmıĢtır. Milli teĢkilatla ordu arasındaki iliĢkiyi Heyet-i Temsiliye koruyacak, tehlike anında her merkez çevresinde bulunan 991 Nutuk Vesikalar/Belgeler C.III, Vesika No: 188, Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 2. Kısım, s. 26-27; Yaman, Milli Ordu’dan Düzenli Orduya, Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 6, Ankara 1990, s. 378. (ss. 377-401). 412 kumandanlarla da iliĢkide bulunacaktır. Müfrezelerin yalnız kendi mıntıkalarında değil, gerektiği zaman komĢu mıntıkadaki birlikler ile iĢbirliği yapmaları dikkati çekmektedir. Milli Müfrezeler, daha önce sözünü ettiğimiz, Bekçi Teşkilatı, Milli Ordu gibi örgütlerden farklı değildir. Milli Ordu güney bölgelerimizin yapısına ve ihtiyaçlarına göre, Bekçi Teşkilatı992 Erzurum Vilayet Kongresi’nde alınan kararla doğu bölgelerimizin ihtiyaçlarına göre ĢekillenmiĢti. Milli Müfrezeler de batı bölgelerinin koĢulları göz önünde bulundurularak düzenlenmiĢtir. Görüldüğü gibi, Sivas Kongresi’nde Ģekillenen Milli Ordu, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Tüzüğüne yapılan ekle “Milli Müfrezeler”e dönüĢtürülmüĢtür. Büyük Millet Meclisinin açılmasından sonra ise “Gönüllü Müfrezeleri” adıyla anılmaya baĢlanmıĢtır.993 Sivas Kongresi’nde oluĢturulan Heyet-i Temsiliye, Nisan 1920’de meclisin açılıĢına kadar Kuva-yı Milliye’nin ve ordunun kontrolünü eline almıĢtı. Bu doğrultuda, Mustafa Kemal PaĢa, 16 Kasım 1919'da 12. ve 14. Kolordulara, 23. ve 57. ve 61. Tümen Komutanlıklarına, Refet Bey'e ve 56. Tümen Komutanı Albay Bekir Sami Bey'e gönderdiği Ģifre ile Batı Anadolu’daki milli kuvvetlerin teĢkilatlandırılmasını, gayri resmi olarak ordu birlikleri tarafından desteklenmelerini 992 Gizli talimatname ile oluĢturulan bekçi teĢkilatı, savunmada esas görevin ordunun olmasıyla birlikte özellikle köylüyü silahlandırmayı amaçlamıĢtır. Köy ve mahallelerin erkek nüfusu üçe ayrılmıĢ, orduda görev yapanların dıĢında kalanlardan “seyyar” ve “sabit” kuvvetler oluĢturulması ilkesi benimsenmiĢtir. Mahalle ve köylerin oluĢturacakları bu kuvvetlerin kendi idare heyetlerinin ve merkezin denetimi altında bulundurulması uygun görülmüĢtür. Dursunoğlu, a.g.e., s. 66-68; Yaman, Milli Ordu, s. 121. 993 Yaman, Milli Ordu, s. 140. 413 bildirmiĢti.994 Bunun üzerine milli müfrezelerin oluĢturulması kararı ile birlikte Batı Anadolu’daki milli kuvvetler bölük, tabur ve alay haline getirilmeye baĢlanmıĢtır. Yapılan çalıĢmalar sonucunda 1920 yılı baĢlarında Ģu teĢkiller kurulmuĢ oldu: 57. Tümen bölgesinde: Milli Aydın ve Milli Menderes Alaylarıyla, Milli Aydın Dağ, Milli Adagide ve birkaç efe süvari bölüğü, 23. Tümen bölgesinde: Milli Salihli Piyade Alayı, Milli Kiraz (Kelas) ve UĢak Hücum Taburları ile birkaç efe bölüğü, 61. Tümen bölgesinde: Milli Akhisar NiĢancı, Milli Soma, Milli Ayvalık Alayları ile Belen, Saruhan, Yayaköy, Korucu, Ġvrindi Taburları ve bazı bağımsız bölükleri, 6 ġubat 1920'de Küçük ve Büyük Menderesler çevresindeki bütün kuvvetleri Menderesler Grubu adı altında birleĢtirilmiĢtir. Bu kuvvetlerden Büyük Menderes Havzasındaki Milli Aydın ve Milli Menderes Alaylarıyla Milli Aydın Dağ Taburundan oluĢan kuvvetlere 3. Milli Tümen adı verilmiĢ ve komutanlığına Kurmay BinbaĢı Nazım Bey atanmıĢtır. Bu tümen birlikleri, Aydın-KöĢk Ģosesiyle bu Ģosenin kuzeyindeki dağlık bölgede yerleĢmiĢ olup karargâhı KöĢk bucağında bulunuyordu. Menderesler Grubu Komutanlığı’nın karargâhı ise Nazilli'deydi. Birlikleri Balyanbolu (Beydağı)’dan Söke’ye kadar uzanan alanda 6 cepheye ayrılmıĢtı.995 Mustafa Kemal PaĢa, Heyet-i Temsiliye adına yine 16 Kasım 1919’da kolordu ve tümenlere milli kuvvetlerin iaĢe, ilbas ve harp malzemelerinin, orduca yerine getirilmesinin uygun görüldüğüne iliĢkin yazı göndererek, kolordu ve tümen 994 Türk Ġstiklal Harbi C.II, 2. Kısım, s. 141-143. 995 Menderesler Grubu; Balyanbolu (Beydağı), Adagide, Aydın, Koçarlı, Söke ve KuĢadası olmak üzere 6 cepheye ayrılmıĢtı. Türk Ġstiklal Harbi C.II, 2. Kısım, s.143. 414 komutanlarının bu konudaki düĢüncelerini bildirmelerini istemiĢtir.996 Ayrıca, 16-29 Kasım 1919 tarihleri arasında Sivas’ta komutanlarla yaptığı toplantıda güneydeki milli kuvvetlerin teĢkilatlanması konusunda birtakım düzenlemeler yapılmıĢtır. Buna göre, doğuda Karabekir PaĢa, batıda Ali Fuat (Cebesoy) PaĢa bulunacaktı. Mustafa Kemal PaĢa, 31 Aralık 1919’da Batı Anadolu’da bulunan kolordu ve birlik komutanlarına bir yazı gönderdi. Konya’da bulunan 12. Kolordu Komutanı Fahrettin, Nazilli’de bulunan Miralay Refet, Bandırma’da bulunan 14. Kolordu Komutanı Yusuf Ġzzet PaĢa, Balıkesir’de ġimal Cephesi Kumandanı Kazım, Bursa’da 56. Fırka Komutanı Bekir Sami ve Salihli cephesinde Ömer Lütfi Beyler’e gönderilen yazıda; Yunanlıların milli bir ordu vücuda getirerek iĢgale devam etmeye karar verdikleri bildirilmiĢti. Yunanistan’ın Ġzmir’i resmen ilhak etme olasılığına karĢı Yunanlıları ülkeden uzaklaĢtırmak için Kuva-yı Milliye’nin yeterli gelmeyeceği düĢünülerek bazı tedbirler alınmasının gerekli olduğu belirtiliyordu. Bu tedbirlere göre, 12. ve 14. Kolorduların tamamı zamanı geldiğinde, Ġstanbul Hükümeti ile iliĢkilerini keserek Kuva-yı Milliye Ģekline gireceklerdi. Bu kolorduların fırkaları mümkün mertebe personel ikmali ile sayıca artırılacaktı. Ayrıca kıtaların ihtiyaçlarını temin için her türlü tedbire baĢvurulacağı da açıklanmıĢtı. Belirlenen bu hususlar ayrıca bütün kolordulara bildirilecekti.997 Düzenli orduların Kuva-yı Milliye’ye dönüĢmesi fikrine Kazım Karabekir PaĢa karĢı çıkmıĢtı. Ona göre bu durumun bazı sakıncaları vardı. En baĢta, böyle bir uygulama hükümete isyan Ģeklinde algılanabilirdi. Kuva-yı Milliye’nin bu kadar geniĢlemesi ilerde kontrol altına alınamayacak duruma gelmesine neden olabilirdi. 996 Ahmet Emin Yaman, Milli Ordudan Düzenli Orduya, s. 381. 997 HTVD., Sayı: 20, Vesika: 511. 415 Aynı zamanda baĢkentten gelen ve gelecek olan paranın ancak düzenli orduyu temsil eden birliklere verilebileceğinden birtakım sorunlar ortaya çıkarabilirdi. Kazım Karabekir PaĢa, sonuç olarak, bu gibi ihtimaller dolayısıyla konunun çok iyi tahlil edilmesi ve düzenli ordu birliklerinin hiçbir zaman kaldırılmaması gerektiğini belirtmiĢti.998 Mustafa Kemal’in düzenli orduların kalıcı olarak kaldırılması gibi bir düĢüncesi olmadığı açıktır. Ġlhak tehlikesine karĢı düzenli orduların Kuva-yı Milliye bünyesine girerek onun Ģekline bürünmesindeki esas amacın, donanımlı Yunan ordusu karĢısında savunma ve güvenlik sorunlarını en aza indirmek ve düĢman ordusunu ĢaĢırtmak olduğu düĢünülebilir. Belirtildiği gibi, ilhak olasılığına karĢı alınacak tedbirler, ilgili diğer komutanlıklara da iletilmiĢ; her tarafta mitingler yapılarak protestolarda bulunulması ve Aydın Cephesi Kuva-yı Milliyesi’nin protesto mahiyetinde saldırıya geçmesi istenmiĢtir. “Ġzmir ġimal Cephesi Umum Kumandanı Kazım” imzasıyla, 7 Ocak 1920’de gelen cevap niteliğindeki yazıda;999 ilhak karĢısında bütün kuzey cephesinde saldırıya geçileceği ve Ġzmir ve Manisa’ya gönderilen fedakâr subayların, bölgede karıĢıklık çıkararak cüretkarane hareketlerde bulunacakları bildirilmiĢti. Ayrıca Bergama Cephesi, Soma, Akhisar mıntıkaları, Salihli Cephesi akıncı müfrezeleri ile Bozdağ akıncı müfrezelerinin Manisa çevresinde, Manisa-Ġzmir çevresinde Ģiddetli saldırılarda bulunacakları da belirtilmiĢti. Mustafa Kemal PaĢa, ilhak tehlikesine karĢı hükümetin ve milli meclisin hiçbir önlem alamaması durumunda son önlem olarak uygulanmak üzere, 9 Ocak 998 HTVD., Sayı: 20, Vesika: 513 999 HTVD., Sayı: 16, Vesika: 410 (5.1.1920); ve Vesika: 416 (7.1.1920) Sayı: 34, Vesika: 848, ve 845; Yaman, Milli Ordu’dan Düzenli Orduya Geçiş, s. 383. 416 1920’de kolordulara “taarruz planı” göndermiĢtir. Ve ikinci bir emre göre uygulanmasını istenmiĢtir.1000 Bu plana göre; kolordular hazırlıklara giriĢmiĢler, ilhak giriĢiminin olmaması üzerine durum bildirilmiĢ, gerekli düzenlemeler ve Kuvayı Milliye’nin ihtiyaç fazlalarının yerlerine yavaĢ yavaĢ iadesi emredilmiĢtir. Bilindiği gibi, mütarekeden sonra Ġstanbul Hükümeti, Nasihat Heyetleri ve Askeri MüfettiĢlikler oluĢturarak orduyu kontrol altına almak istemiĢti. Fakat istediği baĢarıyı elde edememiĢti. Bunun üzerine, Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanması ve geliĢmesini önlemek için Kuva-yı Milliye liderlerini kontrol etmek üzere Tahkik Heyetleri oluĢturulmuĢtu. Bu heyetlerle de baĢarı sağlanamayınca, Damat Ferit PaĢa Hükümeti Kuva-yı Milliye liderlerini gıyaben mahkûm etmiĢti. Ancak bütün bu çabalara rağmen, Ġstanbul Hükümeti, Anadolu’daki orduyu ve Kuva-yı Milliye’yi kontrolü altına alamamıĢtı. Alması da mümkün görünmüyordu. Genç-yaĢlı, zenginfakir, erkek-kadın-çocuk ayrımı olmadan topyekûn bütün halkın oluĢturduğu gücü kontrol etmesi imkânsızdı. Nitekim Damat Ferit PaĢa, bu büyük güce dayanan kamuoyunun baskısı sonucu istifa etmek zorunda kalmıĢtı. Yerine geçen Ali Rıza PaĢa, Kuva-yı Milliye’nin gücünü kabul ederek, onun istek ve dileklerine karĢı kayıtsız kalamadı. Ali Rıza PaĢa Hükümeti, Kuva-yı Milliye’yi meĢru bir müdafaa 1000 Bu saldırı planına göre; 3., 12., 13., 14. ve 20. Kolordular seferberlik yapacak, bu seferberlik ve harekâtın baĢarıya ulaĢması için bazı demiryolu hatlarına el konulacaktır. Seferberliğin düzenli geliĢmesinden önce ordu komutanları sonra da askerlik Ģubesi baĢkanları sorumludurlar. Yunan kuvvetlerine karĢı getirilen yeni düzenlemelerde milli kuvvetler de dâhil edilmiĢtir. Genel seferberliği kolaylaĢtırmak, iç güvenlik, ihtiyaçların sağlanması depo kıtalarının hazırlanması amacı ile bölgeler oluĢturulmuĢ, sorumluluk alanları belirlenmiĢ, BaĢkomutanlık karargâhı teĢkil olunarak, “Umum Anadolu Komutanı” sıfatını alacak Mustafa Kemal PaĢa’ya bağlı olmaları öngörülmüĢtür. HTVD., Sayı: 17, Vesika: 439-440 (17 Ocak 1920). 417 olarak kabul etmiĢ ve gizli yollarla desteklemeye karar vermiĢti. Ali Rıza PaĢa Hükümetinden sonra göreve gelen Salih PaĢa Hükümeti döneminde de aynı politika benimsenmiĢti. Ancak, hükümetin bu Ģekilde Kuva-yı Milliye’den yana tavır alması Ġtilaf Devletlerinin pek hoĢuna gitmemiĢti. Bu durum Ġngilizlerin Ġstanbul’u iĢgal etmeleri sonucunu doğurdu. Ġstanbul’un iĢgal edilmesi ve meclisin çalıĢamaz duruma gelmesi üzerine, Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti tüzüğünün 4. maddesinin uygulamaya geçirilmesini yani yönetimi üstlenmesini istemiĢti.1001 Mustafa Kemal PaĢa, 19 Mart 1920’de kolordu komutanları ve valilere gönderdiği tamimde, Ankara’da kurucu bir meclisin toplanmasına ve meclis üyelerinin seçiminde uyulması gereken esaslara iliĢkin görüĢlerini iletti.1002 Gereken hazırlıklar yapıldıktan sonra Ankara’da 23 Nisan 1920’de olağanüstü yetkilerle donatılmıĢ olan Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından sonra Kuva-yı Milliye’nin tasfiye edilmesi konusu gündeme geldi. Büyük Millet Meclisi, çalıĢmaya baĢlar baĢlamaz Kuva-yı Milliye’nin ihtiyaçlarının karĢılanması konusunu gündemine almıĢtı. Kuva-yı Milliye’nin bütün ihtiyaçlarının bölge halkı tarafından karĢılanması, kimi zaman da ordunun yardım etmesi, halkın ve ordunun üzerinde büyük bir mali külfet oluĢturuyordu. Bu sebeple, mecliste Kuva-yı Milliye’nin düzenli bir Ģekilde yönetilmesi ve mali bakımdan meclise bağlı tutulması düĢüncesi ağırlık kazanmıĢtı. Bunun üzerine TBMM, 16 1001 1002 Türkmen, a.g.e., s. 269. Nutuk, C.I, s. 560-564. 418 Mayıs 1920’de aldığı bir kararla, Kuva-yı Milliye’yi Milli Müdafaa Vekâleti'ne1003 bağlamıĢ ve iaĢe ve ikmalinin hükümet tarafından karĢılanmasına karar vermiĢti. Kararın uygulanması için Milli Müdafaa ve Maliye Vekâletleri görevlendirilmiĢti. Kuva-yı Milliye’nin Milli Müdafaa Vekâletine bağlanmasından sonra cephelerdeki komuta merkezlerinde düzenlemeler yapılmıĢtır. 26.6.1920 tarihli TBMM Reisi imzalı yazıda, yeni oluĢturulan Batı Cephesi1004 Kumandanlığı’na seferde ordu kumandanı yetki ve göreviyle Ali Fuat PaĢa’nın atandığı bildirilmiĢ, 12. ve 20. Kolordularla Ġzmir Kuzey Kolordusu adını alan Ġzmir kuzey cephesinin de adı geçen kumandanlığa bağlandığı eklenmiĢtir. Ardından Adana Cephesi Kumandanlığı’na da Selahaddin Adil Bey tayin edilmiĢtir. Bu cephe, Mersin’den baĢlamak üzere Fırat Nehrine kadar uzanıyordu. Silifke, Kayseri, Niğde livalarıyla Konya vilayetinin Ereğli kazası, MaraĢ ve Ayıntab livaları ikmal, ahzıasker bölgeleri olarak Adana Cephesi Kumandanlığı’na bağlanıyordu. Adana cephesindeki ġar, Haçin ve Sis bölgelerini kapsayan Kilikya Kuva-yı Milliyesi ile Ġslâhiye, Ayıntab, MaraĢ bölgelerini içeren Antep Kuva-yı Milliyesi doğrudan doğruya adı geçen cephe kumandanlığına verilmiĢti. 11 Temmuz 1920’de oluĢturulan Adana Cephesi 1003 2 Mayıs 1920 tarihinde Ġcra Vekilleri Heyetinin oluĢturulmasının ardından Milli Müdafaa Vekâleti’ne Fevzi (Çakmak) PaĢa getirilmiĢtir. 14. Kolordu, Milli Müdafaa Vekâleti’nin Ģube ve diğer alt birimlerini teĢkil etmek üzere lağvedilmiĢ ve Bandırma’dan Ankara’ya nakledilmiĢtir. KuruluĢundan sonra Milli Müdafaa Vekâletinin görevleri Ordunun idare, iaĢe, silah, cephane, araç, gereç ikmali yanında her türlü eksiğini gidermek olarak belirlenmiĢtir. Türkmen, a.g.e., s. 273. 1004 Kastamonu ve Ankara’yı dıĢarıda bırakan fakat Konya’yı, Sivas’ı içine alan Akdeniz ile Karadeniz arasındaki büyük bir savunma bölgesini kapsıyordu. Ġzzet Öztoprak, Düzenli Ordunun Kuruluşu, Ġkinci Askeri Tarih Semineri, Bildiriler, Gnkur. ATASE BĢk. Yay., Ankara 1985, s. 264. 419 Kumandanlığı, Heyet-i Vekile kararı ile 9 Aralık 1920 tarihinde 2. Kolordu Kumandanlığı’na çevrilmiĢtir.1005 PeĢ peĢe gelen savaĢlar yüzünden ülke ekonomik açıdan yitik durumdaydı. Önceleri bağıĢ adı altında halktan alınan vergilerle finanse edilen Kuva-yı Milliye, Büyük Millet Meclisi’nin kurulması ile birlikte düzenli ordu Ģekli verilmesine çalıĢıldıkça mali kaynağa daha çok ihtiyaç duyuyordu. En önemlisi askerin giydirilmesi sorunu bir türlü çözülememiĢti.1006 Bu sebeplerden, Haziran 1920’de Yunan saldırısı karĢısında, ordunun ihtiyaçlarının karĢılanması için Müdafaa-i Milliye Vekâleti halka duyurulmak üzere bir tamim yayınlayarak, halkın adeta yarıĢ içerisinde yardımcı olmasını istemiĢti.1007 TBMM Hükümeti milli kuvvetlerin finansmanı sorununu çeĢitli kaynaklara el koyarak çözümlemeye çalıĢmıĢtı. Ordunun iaĢe ve ikmalinin yetersizliğine ek olarak personel eksikliği de ayrı bir sorundu. Bunu çözmek için TBMM Hükümeti hazırladığı bir kanun teklifi ile 310-315 (1894-1899) doğumluların da askere celbini istemiĢtir.1008 Bundan kısa bir süre sonra da (5 Temmuz’da) Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat PaĢa da 308-309 (1892-1893) doğumluları da askere çağırmıĢ, bu çağrıya subayları da katmıĢtır.1009 Burada amaçlanan, ordunun personel ihtiyacını karĢılamak ve Kuva-yı Milliye’nin düzenli ordu birlikleri Ģeklinde örgütlenmesini sağlamaktı. 1005 Ġzzet Öztoprak, a.g.b., s. 264-265. 1006 Bu konuda Fevzi PaĢa’nın beyanatı için bkz. TBMM Gizli Celse Zabıtları, C.I, s. 123. 1007 HTVD., Sayı: 14, Vesika: 378. 1008 HTVD., Sayı: 50, Vesika: 1155. 1009 HTVD., Sayı: 50, Vesika: 1150. 420 Bu faaliyetler yürütülürken, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Ġsmet Bey, gönüllü birliklerden ziyade bütün askeri teĢkilatın düzenli orduya dönüĢtürülmesini teklif ediyordu.1010 Ġsmet Bey, hiçbir Ģekilde gönüllü kıt’a teĢkil edilmemesini, eğer teĢkil edilmek istenirse Müdafaa-i Milliye Vekâletinden izin alınmasını istiyordu. Bir süre sonra Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti, 21 Ağustos 1920’de cephe komutanlarına bir telgraf göndererek gönüllü teĢkilatının tümüyle lağvedildiğini açıklamıĢtı.1011 Mevcut gönüllü teĢkilatlarından Erkân-ı Harbiye-i Umumiye tarafından yerinde bırakılacak olanların bir kadroya ve muntazam bütçeye uydurulmasına karar verilmiĢtir. Telgrafta, cephede bulunan Kuva-yı Milliye teĢkilatının tamamının isim, yer ve mevcutları ile hangi tarihte ve nerede kurulmuĢ bulunduklarının ve hangilerinin nasıl bir kadro ile yerinde bırakılacağı veya yerinden alınacağı, kaldırılacağı konusunda cephe komutanlarının düĢünceleri istenmiĢtir.1012 Tamim, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi tarafından cephe ve kolordu komutanlıklarına ulaĢtırılmıĢ ve gerekli iĢlemin yapılması istenmiĢtir. 1013 Tamimin yayınlanmasından sonra, bazı direnmeler ve karĢı çıkıĢlar olmasına rağmen, milli kuvvetlerin düzenli orduya dönüĢtürülmesi çalıĢmaları hız kazanmıĢtır. Bundan sonra yeni kurulacak veya takviye edilecek askeri birlikler için Müdafaa-i Milliye Vekâleti’nden izin alınıp, askere alma iĢinin Askerlik ġubesi BaĢkanlıklarınca yürütülmekte olduğu dikkati çekmektedir. 1010 HTVD., Sayı: 52, Vesika: 1194 . 1011 HTVD., Sayı: 52, Vesika: 1194. 1012 HTVD., Sayı: 52, Vesika: 1194. 1013 Yaman, Milli Ordudan Düzenli Orduya, s. 392. 421 B. “Düzenli Ordu mu Kuva-yı Milliye mi?” TartıĢmaları Meclisin açılmasının ardından “Düzenli Ordu mu? Kuva-yı Milliye mi?” konusu meclisin gündeminde de yoğun bir Ģekilde tartıĢılmıĢtı. Bu konuya kaldığımız yerden dönmek yerinde olacaktır. TBMM’nin 28 Mayıs 1920 tarihli gizli oturumunda “vaziyet-i siyasiye ve askeriye hakkında istizah” konusunun görüĢülmesi sırasında Müdafaa-i Milliye Vekili Fevzi PaĢa bu konuda önemli açıklamalarda bulunmuĢtu. Fevzi PaĢa, yaptığı konuĢmasında askerin talim ve terbiyesi konusundan bahsederken, gönüllü birliklerin kıĢlalarda toplu olarak talim ve terbiyeden geçirilmeden, iaĢe ve elbiseleri temin edilmeden mahalli kıyafetleriyle cepheye sevk edildikleri için düzenli ordunun göstereceği kabiliyeti gösteremediklerini söyleyerek, bundan dolayı seyyar jandarma kıtaları oluĢturduklarını belirtmiĢtir. Bu kıtaların ülke içinde meydana gelebilecek olaylarda istihdam edileceğini ve gerekirse cephelere de sevk edilebileceğini de eklemiĢtir. Fevzi PaĢa, ülkenin her yerine dağılmıĢ olan nizami kıta ve birlikleri alay veya tabur halinde düzenli birlikler Ģekline getirerek bunlara “muntazam bir askerlik hayatı” öğreteceklerini açıklamıĢ ve ardından düzenli orduya geçiĢ konusundaki kararlılığını, Ģu sözlerle dile getirmiĢtir: “…Cephelerde şimdiye kadar Kuva-yı Milliye tarafından istihsal edilen muvaffakiyet şayanı şükran olmakla beraber kat’i bir netice istihsal için herhalde kuvayı muntazamaya ihtiyaç vardır ve bilhassa emir ve kumandanın müselsel ve muntazam olması lazımdır…” Fevzi PaĢa, bu sözlerin ardından düzenli orduya geçiĢ için biraz zamana ihtiyaç olduğunu da eklemiĢtir.1014 1014 TBMM Gizli Celse Zabıtları, C.I, s. 45. 422 Mustafa Kemal PaĢa, 3 Temmuz 1920 tarihinde yapılan meclis gizli oturumunda, halkın elinde bulunan silahları ellerinden almanın mümkün olmaması dolayısıyla elinde silah bulunan halkı iyi yönde kullanmanın daha doğru olduğu görüĢünü belirttikten sonra Ģöyle demektedir. “… Halkı ordu olarak toplayıp sevk etmek mümkün değildir. Olsa olsa halktan ufak ufak kuvvetler vücuda getirmek ve onları büyük hedeflerin tarafeyninde istimal etmek, yani yanlarına, gerilerine tecavüz ettirmek. İşte mevzbahis olan harb-i sagir de bundan ibarettir. Eğer elinde silahı olan halkı bu suretle harb-i sagire sevkedebilirsek elbette kuvayi muntazamanın vazifesini teshil ve muvaffakiyetlerini temin etmiş oluruz…”1015 Mustafa Kemal PaĢa’nın bu sözleri milli kuvvetlere neden ihtiyaç duyulduğunu ve milli kuvvetlerden düzenli ordu birliklerine geçiĢin yolunu göstermektedir. Hükümette düzenli ordu tartıĢmaları yapıldığı sıralarda, Yunanlılar ileri harekâta devam ederek, Bursa ve Balıkesir’i iĢgal etmiĢlerdi. Bunun üzerine düzenli ordu birliklerine ihtiyaç daha çok kendini göstermiĢti. Diğer taraftan iç isyanların bastırılmasında Kuva-yı Milliye’nin büyük baĢarı göstermesi, bunun aksine Yunan ilerleyiĢi karĢısında düzenli ordunun yetersiz kalması düzenli ordu aleyhine bir durum ortaya çıkarmıĢtı. Bu birbiriyle çeliĢen iki düĢünce mecliste ve kamuoyunda dile getirilmeye baĢlandı. Bir grup, “Düzenli ordudan hayır yok!” 1016 , “… ordudan fayda yoktur, inhilal etsin! Hepimiz kuva-yı milliye olalım”1017 sözleriyle Kuva-yı 1015 TBMM Gizli Celse Zabıtları C.I, s. 71. 1016 Düzenli ordunun ilk dönemlerindeki bu baĢarısızlıkları üzerine EskiĢehir sokaklarında subaylığın ve mecburi askerliğin kaldırılması yolunda herkesin bir Ģeyleri bağıra çağıra söylediği ifade edilmekteydi. Apak, a.g.e., s. 195. 1017 Nutuk, C.II, s. 65; Öztoprak, a.g.b., s. 268. 423 Milliye lehine tezahürat yaparak düzenli orduya karĢı olduğunu dile getiriyordu. Düzenli ordunun kurulmasının bir ihtiyaç olduğu görüĢünde olan diğer grup ise emir kumanda teĢkilatından mahrum bulunan Kuva-yı Milliye ile bir baĢarı elde etmenin mümkün olmadığını belirterek, cephelerin muntazam kuvvetlerle takviyesini istiyordu.1018 Düzenli ordunun kurulmasında son derece kararlı olan TBMM Hükümeti, subay ihtiyacını karĢılamak amacıyla Ankara’da AbidinpaĢa KöĢkünde 1 Temmuz 1920 tarihinde “Sunuf-ı Muhtelife Zabitan Namzetleri Talimgâhı”nı açmıĢtı. Bu talimgâh, Mustafa Kemal’in 24 Haziran 1920 tarihinde Ġstanbul’dan kaçıp Ankara’ya gelen Kuleli Askeri Ġdadisi (Lisesi) öğrencilerini ziyareti sırasında vermiĢ olduğu emir gereği kurulmuĢtu. Dört aylık sıkı bir eğitimin ardından buradan mezun olan zabit adaylarının diploma töreninde, ordunun münevver, kahraman ve fedakâr zabitanın ordudaki inzibatın yegâne tecellisi olduğu dile getirilmiĢ, bu yetiĢen genç zabitlerin istikbal için kuvvetli ümitler bahĢettiği vurgulanmıĢtı.1019 Düzenli orduya geçiĢ aĢamasındaki olaylar bu Ģekilde cereyan ederken, düzenli orduya geçilmesini hızlandıran bir diğer mesele de Gediz Taarruzu’dur. Bu taarruz 24 Ekim 1920 tarihinde Çerkez Ethem’in teĢviki ile yapılmıĢ fakat baĢarısızlıkla sonuçlanmıĢtı. Bu harekâta Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti karĢı çıkmıĢtı. Harekâtın baĢarısızlıkla sonuçlanması, meclis içinde ve dıĢında uzun süren tartıĢmalara neden oldu. Düzenli ordu komutanları ve subaylar bu baĢarısızlıktan 1018 TBMM Zabıt Ceridesi, C.III, s. 137. 1019 Kuleli Askeri lisesinden Ġstiklal Harbi yıllarında pek çok öğrenci Ġstanbul’dan Ankara’ya giderek milli orduya katılmıĢlar; ilk subay Talimgahının öğrencileri olmuĢlar ve bu vatanperver gençlerin büyük bir kısmı bu uğurda Ģehid düĢmüĢlerdi. Türkmen, a.g.e., s. 278; Öztoprak, a.g.b., s. 270. 424 Kuva-yı Seyyare’nin (Çerkez Ethem kuvvetlerinin) düĢman karĢısında tehlikeye atılmaması ve savaĢta verilen emirlere uymaması dolayısıyla Kuva-yı Milliye’yi suçlu buluyor ve bunu kanıtlıyorlardı. Çerkez Ethem de düzenli ordu birliklerinin iyi muharebe edemediği için baĢarısız olduğunu ileri sürüyordu.1020 Bu tartıĢmalar yaĢanırken Ali Fuat PaĢa, tartıĢmalara cephe kumandanı sıfatıyla müdahale ederek, düzenli ordu birliklerinin ve Kuva-yı Seyyare’nin (Çerkez Ethem kuvvetleri) görevlerini baĢarıyla yerine getirdiklerini belirtmiĢti.1021 Ali Fuat PaĢa’nın yaptığı bu açıklama olaylar karĢısında kayıtsız kaldığı izlenimi edinilmesine neden oldu. Nitekim bunun üzerine Mustafa Kemal PaĢa, Ali Fuat PaĢa’nın cephe üzerindeki komutanlık etki ve nüfuzunun sarsılması dolayısıyla Batı Cephesi Kumandanlığından çekilmesinin gerekli olduğunu belirtmiĢti.1022 Ali Fuat PaĢa, kendisine teklif edilen Moskova Büyükelçiliği görevini kabul etmiĢti. Bunun üzerine Batı Cephesi Kumandanlığında değiĢiklik yapmak gerekmiĢti. 8 Kasım 1920 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla batı cephesi ikiye ayrılarak önemli kısmı Garp Cephesi olarak adlandırılmıĢ, bunun güneyinde kalan kısım ise Cenup Cephesini meydana getirmiĢti. Batı Cephesinin kuzey kısmı Karadeniz’den Kütahya’ya kadar olan alanı, güney kısmı ise Afyonkarahisar’dan baĢlayarak Isparta, Burdur, Denizli, Aydın, Antalya sancakları ile Konya vilayetini ve Niğde, Silifke Sancağı’nı, Adana Merkez sancağını kapsıyordu. Kuzey kısmının kumandanlığına seferde ordu kumandanlığı yetkisiyle Ġsmet Bey, güney kısmının kumandanlığına ise, seferde ordu kumandanlığı yetkisiyle Dâhiliye Vekili Refet Bey atanmıĢtır. Erkân-ı 1020 TBMM Gizli Celse Zabıtları, C.I, s. 276; Nutuk C.II, s. 665-671. 1021 Özalp, a.g.e., C.I, s. 166 1022 TBMM Gizli Celse Zabıtları, C.I, s. 276; Nutuk, C.II, s. 675. 425 Harbiye-i Umumiye Reisliği Ġsmet Bey’in üzerinde kalmıĢtı. Her iki cephe kumandanlıkları ile 2. Kolordu Kumandanlığı (Adana Cephesi Kumandanlığı) Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne bağlanmıĢtı. Ġsmet Bey cephede bulunduğu sırada Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne Müdafaa-i Milliye Vekili Fevzi PaĢa’nın vekâlet etmesi, Refet Bey cephede olduğu zaman ise Dâhiliye Vekâletine Sıhhiye Vekili Doktor Adnan Bey’in vekâlet etmesi kararlaĢtırılmıĢtı.1023 Ali Fuat PaĢa zamanında batı cephesinin Sivas’a kadar uzanan yerlerde geri bölgesi bulunuyordu. Ali Fuat PaĢa bu bölgeyi yönetebilmek için “Cephe Kumandanlığı Vekâleti” makamını kurmak zorunda kalmıĢtı. Mustafa Kemal, bu durumu olanaksız görmüĢ ve bu sebeple bu cephelerin yeniden düzenlenmesine karar vermiĢti. Yapılan düzenlemeyle bu geri bölge kısmen menzil sahası olarak cepheye bırakıldıktan sonra Müdafaa-i Milliye Vekâletine bağlanmıĢtı.1024 Mustafa Kemal PaĢa, batı cephesiyle ilgili olarak Büyük Millet Meclisinde yapılan görüĢmelerde Ģu önemli açıklamalarda bulunmuĢtur. “…garp cephesinde işte kuvayı milliye diyoruz, hâlbuki hepimiz kuvayı miliyeyiz. Malumu aliniz ordu kuvayı milliyedir. Ekseriya düşünülen şey şunun bunun teşebbüsü şahsisi ile şuradan buradan toplanmış, mahpushaneden çıkarılmış evsaf ve mahiyetine dikkat edilmeye lüzum görülmemiş birtakım insanlardan mürekkep kuvvetler, istersek çete diyelim, bittabi bu mahiyetteki kuvvetler maksadımızı, halkımızı ve siyasetimizi izrar etmiştir. Bunu itiraf etmiş olmakla bu noksanın telafisi de elimizde değildir… Garp cephesi’nde arz ettiğim esas yani muntazam, mazbut, hükümetin Büyük Millet Meclisi’nin evamirini bile kaydüşart infaz eden kuvvet vücuda getirmek prensibinde 1023 1024 Nutuk, C.II, s. 675. Nutuk, C.II, s. 675. 426 biraz tekâsül edilmiştir ve benim bizzat gördüğüme göre; o kadar tekâsül edilmiştir ki, bu tekâsül neticesinde bir vaz’ı acze düşüldüğü görülmüştür. Hepimiz Kuva-yı Milliye olalım, ordu inhilal etsin, başka çare yoktur… ordu kumandanlarıyla ve bazı kumandanlarla münakaşa edilmiş mesaildir bu. Tabii bunun yanlış olduğunu ve behemal tashih icabettiğini birçok defalar söyledim…”1025 Mustafa Kemal PaĢa’nın bu sözlerinden, Kuva-yı Milliye’nin o günün koĢullarından ve halkın içindeki güçten doğduğu ve düzenli orduya geçilmesinde de geç kalındığı düĢüncesinde olduğu görülür. Mustafa Kemal PaĢa aynı oturumda yaptığı konuĢmasında, Kuva-yı Milliye’den düzenli orduya geçmenin neden gerekli olduğunu Ģu sözlerle dile getirmiĢtir: “…o mahiyetteki kuvvetlerle bir milletin istiklali tahtı emniyete alınamaz. Kuvvet mutlaka her türlü emre münkad, inzibatı tammeye malik ordu halinde bulunandır. Memleketi ve milleti izrar etmeyecek kuvvet ancak o’dur. Halbuki bizim için menbaı kuvvet, millettir. Milleti izrar ve nefretini kazanan bir kuvvet elbette maksadın derhal sükûtunu icabettirecek bir kuvvettir. Memleketin her cephesinde ve merkezinde bu evsafı haiz ordu yapmakla iştigal ettik.” Mustafa Kemal PaĢa’nın 8 Kasım 1920’de Ali Fuat PaĢa ile görüĢmeleri sırasında Ali Fuat PaĢa’nın tarzı, Mustafa Kemal PaĢa’nın düzenli ordu kurma kararını almasında tetikleyici unsur olmuĢtur. GörüĢmeleri sırasında Ali Fuat PaĢa’nın Kuva-yı Milliyecilere has kıyafetle olması, Mustafa Kemal PaĢa’nın sözleriyle, “Garp Cephesi Kumandanını bu kıyafete rağbet ettiren fikir ve zihniyet cereyanının bütün Garp Cephesi üzerinde ne derece ileri bir tesir yapmış olduğunu” göstermektedir. ĠĢte bunun üzerine Mustafa Kemal PaĢa’nın kendi ifadesiyle, “1920 1025 TBMM Gizli Celse Zabıtları; C.I, s. 275. 427 yılı Teşrinisanisinin sekizinci günü gayrimuntazam teşkilat fikrini ve siyasetini yıkmak kararı fiil ve tatbik sahasına vaz’edilmiş oldu.” 1026 C. Çerkez Ethem’in Kuva-yı Milliye’den Düzenli Orduya Geçilmesine Tepkisi Düzenli ordu kurulmasına en büyük tepki Çerkez Ethem ve kardeĢlerinden yani Kuva-yı Seyyare’den gelmiĢtir. Tepkiler Ġsmet PaĢa’nın (Ġnönü) yeni görevi Batı Cephesi Kumandanlığı’na baĢlamasıyla birlikte kendini göstermiĢtir. Ġsmet PaĢa’nın göreve baĢladıktan sonra Simav bölgesine idari bir kumandan göndermesi ve bu konuda halka bir beyanname yayınlaması Kuva-yı Seyyare’nin düzenli ordu kurulması kararına verdikleri tepkiyi daha net olarak ortaya çıkarmıĢtır. O günlerde Yunanlıların Simav bölgesini boĢaltmaları dolayısıyla, bu bölge o civarda bulunan Kuva-yı Seyyare tarafından iĢgal edilmiĢti. Bu kuvvetlerin bölgedeki bazı keyfi hareketleri, halkın Ģikâyetlerine neden olmuĢtu. Ġsmet PaĢa’nın, Simav Bölgesi Kumandanlığı kurulduğuna ve bundan sonra Kuva-yı Seyyare’nin Garp Cephesi Kumandanlığının bilgisi ve izni olmadan keyfi hiçbir harekette bulunamayacağına iliĢkin 23 Kasım 1920’de Kuva-yı Seyyare Kumandanlığı’na gönderdiği yazı Ģöyleydi: “1) Düşmanın boşalttığı topraklarda, Dâhiliye Vekâletinden tayin edilmiş memurlar gelinceye kadar, muntazaman hükümet idaresini kurmak ve bu memurların varışından sonra da onlara kuvvetli yardımcı olacak askeri idareyi devam ettirmek ve Dâhiliye Vekâletinin memurları gelinceye kadar halen geçici hükümet kurulmuş 1026 Nutuk, C.II, s. 676. 428 olan yerlerde, bu hükümetleri emri altına almak vazifesile “Simav ve Havalisi Kumandanlığı” tesis olunmuştur. 2) Bölge kumandanlığının şimdilik hududu Gediz, Emet, Demirci, Gördes kazalarını ihtiva eder. Bu bölgelerde harekât yapan veya yapacak olan nizamiye veya seyyar birlikleri yalnız askeri hareketlerden mes’ul olup dâhili işlere karışamazlar; harekât için halktan veya hükümetten isteyecekleri yardımları bölge kumandanlığına bildirirler. İcap ederse, bu taleplerinin bir aynını cephe kumandanlığına da bildirirler. 3) Düşmandan kurtulan halkımıza karşı adalet tevziinin esaslı olmasını, hiçbir ferdin gadre ve zulme uğramasına meydan verilmemesini, en ufak bir haksızlık yapanların en şiddetli cezalara çarptırılmalarını bütün mesul memurlardan talep ederim…”1027 Ġsmet PaĢa, aynı tarihte Gediz, Simav, Demirci ve Gördes havalisi halkına hitaben yayınladığı beyannamede, “…Sizin her türlü dertlerinizi dinlemek, adli bir idare kurmak vazifesi ile Simavda bir bölge kumandanlığı teşkil ediyorum. O bölgede bütün mülki idarelerin mercii, bölge kumandanlığıdır. Adalet ve emniyet içinde hayat sürmeniz, bölge kumandanlığı tarafından temin olunacaktır.”1028 demekteydi. Cephe kumandanının bu uygulaması ve beyannamesi, düzenli orduya geçiĢteki kararlılığının yalnız sözde kalmadığının faaliyete de döküldüğünün ve uygulamalarında yasal kurallara bağlı kaldığının bir göstergesidir. Çerkez Ethem ve kardeĢi Tevfik Bey, Ġsmet PaĢa’nın bu genelgesini kendilerine yöneltilmiĢ bir tertip olarak değerlendirmiĢlerdir. Bundan dolayıdır ki 1027 1028 Yunus Nadi, Çerkes Ethem Kuvvetlerinin Ġhaneti, Sel Yayınları, Ġstanbul 1955, s. 24. A.g.e., s. 25. 429 Ġsmet PaĢa, ordu bütçesini düzenlemek amacıyla Kuva-yı Seyyare’ye bağlı kuvvetlerin sayısını, cephane durumunu öğrenmek istediğinde, Kuva-yı Seyyare Kumandan Vekili Tevfik Bey, kendisine bilgi vermemiĢ ve bununla ilgili olarak Ģöyle demiĢtir: “…Kuva-yı Seyyare ne bir fırka, ne de bir kuve-i muntazama halinde ifrağ edilemez… Bu serserilerin başına ne bir zabit, ne de hesap memuru koymak mümkün olmamakla beraber kabul ettirilmesi imkânı da yoktur. Çünkü zabit gördüler mi, Azrail görmüşcesine isyan ediyorlar… Kuva-yı Seyyare’nin şimdiye kadar olduğu gibi gelişigüzel idare edilmesi zaruridir… Esasen Kuva-yı Seyyareyi zapt ü rapt ve intizama koymak değil, bu fikrin meydan almakta olduğunu hissettiği anda inhilal eder.”1029 Kuva-yı Seyyare Kumandanlığı Batı cephesinin haberleĢmesini denetime alarak, cephe ile haberleĢmeyi yasaklamıĢtı. ReĢit ve Ethem Beyler de Ankara’da sürekli olarak düzenli ordunun iĢe yaramadığı ve yaramayacağı, esas olanın Kuva-yı Milliye olduğu propagandasını yapıyordu. Kuva-yı Seyyare’nin EskiĢehir’de çıkardığı Yenidünya gazetesi vasıtasıyla da “Nizami kuvvet, muntazam ordu fikri bütün dünyada iflas etmiştir. Artık bundan sonra numunesi eldeki milli kuvvetler olmak üzere millet orduları lazımdır.” sözlerini etrafa yayıyordu.1030 Ayrıca, Demirci Mehmet Efe ve Gökbayrak Taburu gibi Kuva-yı Milliye’nin önde gelen isimlerine Kuva-yı Milliye’nin hükümet tarafından imha edileceğini bildirerek, düzenli ordu aleyhine kıĢkırtmaya baĢlamıĢlardı. 1031 1029 1030 1031 Nutuk, C.II, s. 690. Nadi, a.g.e., s. 13. Nutuk, C.II., s. 696; Öztoprak, a.g.b., s. 275; Özalp, C.I, a.g.e., s 169-170. 430 Kuva-yı Seyyare ileri giderek daha çok karıĢıklık çıkarmıĢ, birçok kiĢiyi astırmıĢ, ileri gelenlerden bazılarını casus veya asker kaçağı ilan etmiĢti. Bazı aileleri de cezalandırarak, evlerini basmıĢtı. Bu durum karĢısında Batı Cephesi Kumandanı, suçluların mahkemeye verilmesi gerektiğini belirten bir genelge yayınlamıĢtı. Mustafa Kemal bu sorunu çözmek için Ankara’da bulunan Ethem ve ReĢit Beylerle, Eyüp Sabri, Hakkı ve Celal Beyleri yanına alarak cepheye gitmiĢ, 4 Aralık 1920’de EskiĢehir’de bir toplantı yapmıĢtır. Toplantıya katılanlar Mustafa Kemal, Ġsmet Bey, Celal Bey, Hakkı Bey, ReĢit Bey ve Kazım Bey idi. Çerkez Ethem rahatsızlığını ileri sürerek toplantıya katılmamıĢtır. Toplantıda Mustafa Kemal, her iki tarafı dinledikten sonra ReĢit Bey’e hitaben “…Reis-i devlet sıfatıyla Garp Cephesi Kumandanına halin icabını tatbikte salahiyetini kullanmasını emrediyorum.”1032 demiĢtir. Batı Cephesi Kumandanı, Mustafa Kemal’in bu konuĢması ile yetki ve salahiyetini kullanarak harekete geçecekti. EskiĢehir toplantısında Kazım Bey, ReĢit Bey’den Kütahya’ya giderek orada Çerkez Ethem’in cephe kumandanının emrine girmesini sağlamak için gerekli çalıĢmalarda bulunmasını istemiĢti. Bunun üzerine, Çerkez Ethem, cephe kumandanının emirlerine uyacağını, artık bu anlaĢmazlıklara son vereceğini açıklamıĢ ve bu konuda güvence vermiĢti. Ardından Batı Cephesi ile Kuva-yı Seyyare arasındaki haberleĢme açılmıĢtı. Fakat bu durum uzun sürmemiĢti. Çerkez Ethem açıklamalarının aksine hareket etmeye baĢladı. Ethem Bey’in faaliyetleri cephe kumandanına karĢı gelmenin ötesinde TBMM’nin kurduğu yönetimi tehdit eder bir duruma gelmiĢti. Mustafa Kemal, bu konuda meclis gizli oturumunda Ģöyle diyordu: “Ethem Bey ve rüfekası ve kardaşları bir hükümet 1032 TBMM Gizli Celse Zabıtları; C.I, s. 283-284; Nutuk, C.II, s. 698; Özalp a.g.e. C.I, s. 170; Öztoprak, a.g.b., s. 276. 431 teşkiline karar vermişlerdir ve hakikaten Ethem Bey, bunu şayanı itimat olan ve kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza demiştir. Bunu binaenaleyh yıkmak lazımdır…”1033 Mustafa Kemal, Kuva-yı Seyyare’yi düzenli ordunun ve hükümetin karĢısında bir sorun olmaktan çıkarmak amacıyla bir giriĢimde daha bulunmuĢtu. Bu amaçla, Ethem Bey’le görüĢmek üzere, 1920 yılı Aralık ayı sonlarına doğru Ankara’da milletvekilleri arasından bir nasihat heyeti seçilerek Kütahya’ya gönderildi. 23 Aralık 1920’de Ankara’dan ayrılan heyete verilen talimat, hükümetin son ve kati isteklerini içeriyordu. Buna göre: Kuva-yı Seyyare, emir ve kumandaya tamamen uyacaktı, kuvvetlerini artırmak için hiçbir suretle adam toplamayacaktı. Firarileri Kuva-yı Seyyare’de değil, cephe kumandanlığınca cezalandırılacaktı. Bu koĢullar yerine getirildiği takdirde Kuva-yı Seyyare, bugüne kadar olduğu gibi, uygun bir kadro dâhilinde yine görevine devam edecekti.1034 Nasihat heyetinin bu görüĢmesinden bir sonuç çıkmamıĢ, tam aksine, heyet daha Kütahya’dan Ankara’ya dönmeden, Çerkez Ethem fiili olarak isyan etmiĢtir. Bunun üzerine Mustafa Kemal, TBMM Reisi sıfatıyla bütün kaza, nahiye, mülkiye, belediye, askeriye Kumandanlıklarına hitaben ile 25-26 Müdafaa-i Aralık Hukuk Riyasetleri ve Mevki 1920 beyanname tarihli bir yayınlayarak,“Hiçbir kimse hiçbir sebep ve suretle hükümet-i merkeziyenin malumatı olmaksızın kuvvet toplamaya mezun değildir. Bu beyannamenin tebliği tarihinden evvel bu yolda teşebbüste bulunmuş olanlar varsa derhal kendilerini ve maksad-ı teşebbüslerini doğrudan doğruya bana bildireceklerdir. Aksi takdirde bu gibi 1033 TBMM Gizli Celse Zabıtları; C.I, s. 286. 1034 Nutuk, C.II, s. 720; TBMM Gizli Celse Zabıtları; C.I, s. 287. 432 müteşebbislerin asayiş-i dahil-i memleketi ihlal ve TBMM hükümetini ızrar (zarara uğratma) ve ahali-i masume-i memleketi iğfal töhmetleriyle itham olunacaklarını beyan ve ilan eylerim.”1035 hükümetin izni olmadan asker toplamayı yasakladığını duyurmuĢtur. Bunun ardından hükümet, Kuva-yı Milliye’nin tasfiyesini emreden 27 Aralık 1920 tarihli aĢağıdaki kararını ilgili yerlere tebliğ etmiĢtir: “1. Birinci Kuva-yı Seyyare, diğer bütün kıtaat-ı askeriye gibi bila kayıd ve şart BMM’nin kavaninine ve nizamat ve evamir-i hükümete tebaiyet ve itaatle mükellef ve zaptu raptı askeri ile mukayyettir. 2. Birinci Kuva-yı Seyyare Kumandanlığı’nın vezaif ve hususatı askeriyeden dolayı bilcümle teklifat ve mütalaatı, ancak tahtı emrinde bulunduğu kumandanlığa ve mezkûr kumandanlık vasıtası ile icap eden makamata iblağ olunur. 3. Hususat-ı mezkure ilke iştigal Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne aittir.”1036 Bu kararın ilgili yerlere duyurulmasının ardından 29 Aralık 1920’de Kuva-yı Seyyare’ye karĢı harekât baĢlatılmıĢ ve bir aya yakın bir süre devam etmiĢtir. Ancak, araya I. Ġnönü SavaĢının girmesi dolayısıyla harekât uzamıĢtı. 30 Aralık 1920’de hiçbir direnmeyle karĢılaĢmadan Kütahya’ya girilmiĢtir. Kuva-yı Seyyare’nin tasfiyesinde en büyük yükü 61. Tümen ve Komutanı Ġzzettin (ÇalıĢlar) taĢımıĢtır. Yapılan çarpıĢmalar sonucunda Ethem’in emrindeki müfrezelerden bir kısmı 1035 TĠTE ArĢivi, K: 100, G: 44, B: 44-2. (EK-11). 1036 TBMM Gizli Celse Zabıtları; C.I, s. 287; Nutuk, C.II, s. 724. 433 dağılmıĢ, bazı küçük gruplar da orduya katılmıĢtır. Süvari kuvvetleriyle izlenen Ethem ve kardeĢleri de Yunanlılara sığınmıĢlardır.1037 Ethem ve kardeĢleri üzerine yapılan bu askeri harekâttan önce, ayaklanan Demirci Mehmet Efe kuvvetleri tasfiye edilmiĢti. Refet Bey’in 1. ve 2. süvari gruplarını kurmasıyla, düzenli ordunun kuruluĢunda ihtiyaç duyulan büyük süvari birlikleri ortaya çıkmaya baĢlamıĢtı. Demirci Mehmet Efe, Ethem ve çevresindekilerin tahriklerine kapılarak bu tür çalıĢmaları benimsememiĢti. Yarısı piyade ve yarısı süvari olmak üzere 800 kadar kuvveti bulunan Demirci Mehmet Efe’nin birliklerinin büyük bir kısmı 16 Aralık 1920 tarihinde yapılan baskınla dağılmıĢ, bir kısmı da ordu birliklerinin içine alınmıĢtı. Demirci Mehmet Efe, arazinin engebeli oluĢundan yararlanarak kaçmasına rağmen 30 Aralık 1920 tarihinde teslim olmak zorunda kalmıĢtır. Cephe komutanı tarafından belli bir yerde oturmasına izin verilen Demirci Mehmet Efe sorunu böylece çözülmüĢ oldu.1038 1920-1921 yılları arasındaki bir yıllık sürede düzenli orduya geçiĢ sürecinin tamamlandığı görülmektedir. Düzenli ordu birliklerinin kazandığı bir savaĢ olan I. Ġnönü Zaferinden sonra da ordunun takviyesine ve güçlendirilmesi çalıĢmalarına devam edilmiĢtir. 1037 1038 Nutuk, C.II, s. 728-732. Öztoprak, a.g.b., s. 279. 434 SONUÇ Mondros Mütarekesinden sonra askerlerin terhis edilerek silah ve cephanenin Ġtilaf Devletlerine teslim edilmesinden dolayı ordu ve donanma güçsüzleĢmiĢ, etkisiz duruma getirilmiĢti. ĠĢgalleri, Mondros Mütarekesinin uygulanması olarak gören merkezi otoritenin ve özellikle Damat Ferit hükümetlerinin Ġtilaf Devletlerine karĢı teslimiyetçi tutumlarını da göz önüne aldığımızda, iĢlevini hemen hemen bütünüyle yitirmiĢ olan ordunun tüm yurttaki iĢgallere tek baĢına karĢı koyması imkânsızdı. ĠĢte bu imkânsızlık Kuva-yı Milliye’nin oluĢmasına zemin hazırlamıĢtır. Kuva-yı Milliye’nin ortaya çıkıĢındaki tetikleyici unsurların baĢında hiç Ģüphesiz Ġzmir’in iĢgali gelmektedir. Ġzmir’in iĢgali halkta düĢmana karĢı kenetlenerek ülkenin iĢgaline karĢı koyma amacının ve azminin doğmasına sebep olmuĢtur. ĠĢgalin giderek Batı Anadolu’ya yayılması ve bölgede iĢgal devletlerinden destek alan Rumların saldırıları; Güney ve Güneydoğu Anadolu’nun Ġngilizler tarafından iĢgali, ardından Fransızlara devri ile iĢgaller sırasında bölgedeki Ermenilerin saldırganca tutumları da Kuva-yı Milliye’nin oluĢumundaki diğer tetikleyici etmenler olarak değerlendirilebilir. Bu etmenler göz önüne alındığında bütün Anadolu’yu kapsayan Ģekilde halka nüfuz eden bir yapıya ve güce sahip olan Kuva-yı Milliye’yi, KurtuluĢ SavaĢının düzenli ordunun kurulmasına kadar olan döneminde, Mondros Mütarekesinden sonra gerçekleĢen Anadolu’nun iĢgaline ve iĢgaller sırasında Rum ve Ermenilerin Ģiddetli saldırılarına karĢı oluĢturulan silahlı savunma birlikleri olarak nitelendirebiliriz. Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonra Osmanlı Devleti’nde Türklerin çoğunluk teĢkil ettiği bölgelerin Paris BarıĢ Konferansında yabancı devletlerin denetimine ve özellikle Ġzmir’in Yunanistan’a verileceğine dair çıkan haberler üzerine, bu haberlerin gerçekleĢmesi durumunda ülkenin bağımsızlığı için neler yapılabileceği konusunda fikirler ortaya atılarak bütün yurtta özellikle aydınlar arasında Müdafaa-i Hukuk fikri oluĢmaya baĢlamıĢtır. Kuva-yı Milliye iĢte bu düĢüncenin eyleme dönüĢtürülmüĢ biçimidir. Bir diğer ifadeyle, Kuva-yı Milliye, Müdafaa-i Hukuk düĢüncesinden doğmuĢ, silahlı savunma birlikleridir. Müdafaa-i Hukuk düĢüncesi temelinde ilk silahlı direniĢ kararı Ġzmir’in iĢgalinden önce 17-19 Mart 1919 tarihinde toplanan Ġzmir Müdafaa-i Hukuk Kongresi’nde ortaya atılmıĢtır. Bu karardan yaklaĢık iki ay sonra gerçekleĢen Ġzmir’in iĢgali ile birlikte Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak teĢkilatları tüm yurtta yaygınlaĢmıĢtır. Ġzmir’in iĢgali, halkta düĢmana karĢı kenetlenerek ülkenin iĢgaline karĢı koyma amacının doğmasını sağlamıĢtır. Bu amaç, Kuva-yı Milliye’nin oluĢumunda ateĢleyici bir unsur olmuĢtur. Kuva-yı Milliye, Batı Anadolu’da Ġzmir’in iĢgalinden sonra Yunan iĢgalleri doğrultusunda oluĢmaya baĢlamıĢtır. Daha açık ifadeyle, Batı Anadolu’da Kuva-yı Milliye birlikleri Yunanlıların iĢgal planlarına göre belli cepheler tespit edilerek teĢkil edilmiĢtir. Yunanlıların ülkeyi üç koldan iĢgale baĢlamaları Kuva-yı Milliye’nin Batı Anadolu’da nerelerde etkin olduğunu göstermektedir. Bu demek değildir ki iĢgale uğramayan yerde Kuva-yı Milliye oluĢmamıĢtır. Bu tür yerlerde oluĢturulan Kuva-yı Milliye birlikleri belli cephelere lojistik ve insan gücü açılarından destek görevi görmüĢtür. Ġzmir’in iĢgalinden sonra Batı Anadolu’da Yunanlılara karĢı ilk silahlı direniĢ 17 Mayıs’ta Urla’nın iĢgali sırasında gerçekleĢmiĢtir. Ordunun halktan topladığı birkaç gönüllüyle birlikte iĢgalci Yunanlılara ve Rum çetelerine karĢı verdiği mücadele, batıda Yunanlılara karĢı verilen ilk silahlı çarpıĢma olarak nitelendirilebilir. Tabii burada oluĢturulan gönüllü kuvvetler önceden planlanmıĢ 436 örgütlü Kuva-yı Milliye birlikleri değildir. Yunan iĢgalinin aynı anda dört koldan Batı Anadolu’da yayılması, iĢgallere karĢı teĢkil edilen savunma birliklerinin farklı yerlerde ve birbirlerinden bağımsız olarak kurulmaları sonucunu doğurmuĢtur. Bu açıdan 29 Mayıs’ta Ayvalık’ın iĢgali sırasında 172. Alay Komutanı Yarbay Ali Bey’in öncülüğünde oluĢturulan milli kuvvetler ile aynı günlerde ÖdemiĢ’in iĢgali tehlikesine karĢı ÖdemiĢ Kaymakamı Bekir Sami Bey (Baran) ve Jandarma Tabur Komutanı YüzbaĢı Tahir Bey’in çabalarıyla oluĢturulan kuvvetler Kuva-yı Milliye’nin Batı Anadolu’daki ilk oluĢumlarıdır. ÖdemiĢ’te kurulan “Yiğit Ordusu” olarak da adlandırılan kuvvetler, Kuva-yı Milliye adıyla kurulması açısından önemlidir. Kuva-yı Milliye adıyla oluĢan ilk silahlı direniĢ güçleri, silah ve cephanesini, ya ordunun Ġtilaf Devletlerine teslim edilmemiĢ askeri depolarından ya da o dönemde silah altında bulunan askeri birlikler ile efeler ve çetelerin kendi silahlarıyla katılmalarıyla sağlamıĢlardır. Kuvvetlerin iaĢesi de bulundukları yerin halkı tarafından sağlanmıĢtır. Bu sebeple ilk zamanlar bu gönüllü birliklerin silah ve cephanesi ile iaĢesi bir sorun teĢkil etmemiĢtir. Ancak Yunan iĢgalinin gün geçtikçe yayılması cephelerin büyümesine neden olmuĢ, bu durum da yeni silahlı birliklere olan ihtiyacı doğurmuĢtur. Bu ihtiyaçtan dolayı cephedeki kuvvetlerin gün geçtikçe artması Kuva-yı Milliye’nin asker toplaması, toplanan birliklerin silah ve cephanesi, iaĢesi, giydirilmesi, sevk ve idareleri sorunlara neden olmuĢtur. Bu sorunları çözmek amacıyla Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyetleri tarafından kongreler düzenlenmiĢtir. Batı Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin idari ve mali açıdan teĢkilatlanması kongreler yoluyla gerçekleĢmiĢtir. Bu amaçla düzenlenen ilk kongre Birinci Balıkesir 437 Kongresi’dir. 28 Haziran-12 Temmuz 1919 tarihinde toplanan kongre, Ġzmir’in iĢgalinden sonra Batı Anadolu’da toplanan ilk kongre olması açısından önem taĢımaktadır. Kongrede Kuva-yı Milliye için asker sağlanması, oluĢturulan cephelerin silah ihtiyacının karĢılanması konularında kararlar alınmıĢtır. Bu kongre, Kuva-yı Milliye’nin belli bir merkezden yönetilmesini sağlamıĢ ve kendisinden sonra toplanacak diğer kongrelere de temel teĢkil etmiĢtir. Ardından 26-30 Temmuz 1919 tarihinde “Hareket-i Milliye Kongresi” adıyla toplanan Ġkinci Balıkesir Kongresi, Kuva-yı Milliye’nin Ġzmir kuzey cephesi olarak adlandırılan Balıkesir ve çevresinin idari ve mali teĢkilatlanmasını sağlamıĢtır. Buna göre, Balıkesir; Ayvalık, Soma, Akhisar Ģeklinde üç ayrı cepheye ayrılmıĢtır. Ġkinci Balıkesir Kongresi’nden sonra Batı Anadolu’nun güneyindeki Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmasını sağlayan kongre, 69 Ağustos 1919 tarihlerinde toplanan Birinci Nazilli Kongresi’dir. Bu kongre de Ġkinci Balıkesir Kongresi kararlarına benzer kararlar almıĢtır. Bu kongre ile Aydın, Muğla, Denizli, Burdur, Isparta ve Antalya’daki Kuva-yı Milliye teĢkilatının merkezi Nazilli olmuĢtur. Batı Anadolu’nun en geniĢ katılıma sahip kongresi, 16-25 Ağustos 1919 tarihlerinde toplanan AlaĢehir Kongresi’dir. Kongrede Kuva-yı Milliye’nin idari ve mali ve teĢkilatlanmasına iliĢkin kararlar alınmıĢtır. Ġkinci Balıkesir Kongresi, aldığı kararlar itibariyle yalnız Balıkesir ve çevresiyle sınırlı kaldığı için AlaĢehir Kongresi, Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmasının Bandırma’dan Denizli’ye kadar Yunanlılarla cephe savaĢı veren bütün bir bölgeyi kapsamına almayı amaçlamıĢtır. Bu kongrede, Ġkinci Balıkesir Kongresi kararları çerçevesinde uygulamada yaĢanan aksaklıkların giderilmesi doğrultusunda kararlar alınmıĢtır. TeĢkilatlanma da, AlaĢehir; Salihli, Kula, EĢme, Demirci, UĢak, ÖdemiĢ mıntıkalarını içerecek Ģekilde merkez olarak belirlenmiĢtir. Ġkinci Balıkesir, AlaĢehir 438 ve Birinci Nazilli Kongreleri cephedeki Kuva-yı Milliye birliklerinin iaĢe ve ikmali, cephe gerisi hizmetlerinin yürütülmesi konularında önemli düzenlemeler getirmiĢtir. TeĢkilatlanmasını cephe ve cephe gerisi olmak üzere iki kısımda yapan kongreler, cephe teĢkilatını bölük, tabur ve alay sistemine göre düzenlemiĢtir. AlaĢehir Kongresi’nden sonra düzenlenen üç ayrı Balıkesir Kongresi ve Ġkinci Nazilli Kongresi ile Kuva-yı Milliye teĢkilatı daha geniĢ bir alana yayılmıĢtır. Kendilerinden önce yapılan kongrelerde alınan kararlar daha da geliĢtirilmiĢtir. Batı Anadolu Kongreleri Kuva-yı Milliye’nin Balıkesir, Nazilli, AlaĢehir merkezleri çevresinde teĢkilatlanmasını sağlamıĢtır. Bu kapsamda diyebiliriz ki Batı Anadolu Kongreleri Kuva-yı Milliye’nin sadece teĢkilat yapısını oluĢturmamıĢ, aynı zamanda Batı Anadolu’daki merkezlerinin belirlenmesini sağlamıĢtır. Batı Anadolu Kongreleri her ne kadar yerel ve bölgesel direniĢ amaçlı olsalar da batıdaki Kuva-yı Milliye örgütlenmesinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Kongrelerde hazırlanan talimatnameler ve yönetmelikler Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanmasını hukuki bir zemine dayandırmaktadır. Bu kongrelerin aldığı kararlarda çeteciliğin reddedilmesinin önemle vurgulanması Kuva-yı Milliye’nin basit bir çete topluluğu olmadığını göstermektedir. Kuzeybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye örgütlenmesi içinde Balıkesir ve çevresinin haricinde, çalıĢmada ele alınan Bursa ve Kocaeli örneklerine gelince, Bursa yöresinde Ġzmir’in iĢgalinden sonra direniĢ amaçlı silahlı milis güçleri ortaya çıkmıĢsa da Kuva-yı Milliye’nin tam anlamıyla teĢkilatlanması, Bursa’daki mahalli idarecilerin ulusal direniĢe karĢı olan tutumları yüzünden Ekim 1919 gibi geç bir tarihte gerçekleĢmiĢtir. Bu da bize Bursa’da Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanmasının Sivas Kongresiyle Anadolu’daki bütün bölgesel direniĢ teĢkilatlarının tek bir merkez 439 etrafında toplanmasından sonra gerçekleĢtiğini göstermektedir. Kocaeli ve çevresinde faaliyette olan Rum ve Ermeni çetelerine karĢı çete düzeyinde örgütlenmeler mevcutsa da Kuva-yı Milliye teĢkilatının aynı Bursa gibi Sivas Kongresi’nden sonra etkinlik kazandığını söyleyebiliriz. Karadeniz Bölgesinde Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu Trabzon vilayeti temelinde ele alınmıĢtır. Trabzon vilayeti halkını ulusal direniĢe yönlendiren en büyük etmen Ġzmir’in Yunanlılar tarafından iĢgalidir. Nitekim Ġzmir’in iĢgalinden sonra 22 Mayıs’ta Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin düzenlediği Ġkinci Trabzon Kongresi’nde silahlı direniĢ ve bunun için asker toplanması kararı alınmıĢtır. Ancak bundan sonra Kuva-yı Milliye teĢkilatlanması gerçekleĢebilmiĢtir. Kuva-yı Milliye kurulmadan önce, Pontus Rum Cumhuriyeti’nin kurulması tasarısını gerçekleĢtirmek için Birinci Dünya SavaĢı yıllarında baĢlayan Pontus çetelerinin faaliyetlerine karĢı Karadeniz Bölgesinde yerel ve bölgesel amaçlı direniĢ güçleri bulunuyor ise de bunlar çete düzeyinde kaldığı için örgütlü ve teĢkilatlı değillerdi. Ġkinci Trabzon Kongresi’nde ayrıca bütün Doğu Anadolu’yu temsil edecek daha geniĢ bir kongrenin toplanması kararlaĢtırılmıĢtı. Bu karar, Trabzon’un kendisiyle çok benzer bir tehlikeye maruz bulunan Doğu Anadolu ile dayanıĢma, yardımlaĢma ve iĢbirliği içinde bulunma arzu ve isteğinin yanı sıra, ulusal nitelikli bütünleĢme ve iradesini de ortaya koymaktadır. Ġkinci Trabzon Kongresi’nde silahlı direniĢ kararının alınmasından sonra Erzurum Vilayet Kongresi’nde “Bekçi TeĢkilatı”nın kurulmasına karar verilmesi, Trabzon vilayetinin doğu illerimizle kurduğu karĢılıklı etkileĢim ve iĢbirliğine önemli bir örnek teĢkil etmektedir. Güney illerimizden olan Adana ve çevresinde ilk silahlı direniĢ Dörtyol’da 19 Aralık 1918 gibi erken tarihte olmuĢtur. Bilindiği gibi Ġskenderun’un 9 Kasım 440 1918’de Ġngilizler tarafından iĢgal edilmesinin ardından 19 Aralık 1918’de Dörtyol Fransızlar tarafından iĢgal edilmiĢti. Fransızların Dörtyol’un iĢgali sırasında Ermeni gönüllerinden yararlanmaları taĢkınlıkların daha da artmasına neden olmuĢtu. ĠĢgal sırasında gönüllü Ermeni taburları ile Fransızların Özerli köyü halkına saldırmaları üzerine bu duruma tahammül edemeyerek karĢı koyan birkaç vatansever Fransızlar tarafından Ģehit edilmiĢtir. Bu durum üzerine intikam almak isteyen Ömer Hocaoğlu Mehmet (Kara)’in Ermenilerle girdiği çatıĢmada iki Ermeniyi vurup kaçması üzerine Fransız ve Ermeniler Karakese köyüne saldırmıĢlardır. Bu saldırı üzerine olaylar giderek büyümüĢ çevre köylerin de katılımıyla sayıları 300-400’e varan milis gücü oluĢturularak Fransız ve Ermenilere karĢı çatıĢmaya girmiĢlerdir. Dörtyol’da kurulan ilk milis kuvveti bu Ģekilde Ermeni ve Fransızların zulmünden kendi canlarını, mallarını ve köylerini korumak için oluĢturulmuĢtu. Bu milis kuvveti yöresel küçük çaplı bir direniĢi amaçlasa da saldırılara karĢı halkın boyun eğmeyeceğini, daha sonraki dönemde geliĢerek ve geniĢleyerek daha büyük bir güce dönüĢebileceğini göstermesi açısından önemlidir. Ġngilizler, Mondros Mütarekesinin imzalanmasının ardından mütareke hükümlerine baĢlamıĢlardır. dayanarak Ġtilaf bölgenin Devletlerinin iĢgaline Mondros Kasım 1918’de Mütarekesinde Ġskenderun’dan Kilikya olarak adlandırdıkları bölgenin sınırları içerisine giren Adana ve çevresinde Kuva-yı Milliye’nin tam olarak teĢkilatlanması Kasım 1919’da gerçekleĢmiĢse de bundan önce Ġngiliz iĢgallerine karĢı birtakım karĢı koymalar olmuĢtur. Adana’nın Ġngilizler tarafından iĢgali üzerine Osmanlı Hükümetinin teslimiyetçi politikasının aksine yöre halkı iĢgale karĢı sessiz kalmak istemediği için Niğde, UlukıĢla, Konya, Kayseri, Karaman gibi Orta Anadolu Ģehir ve kasabaları ile Toros dağları gibi iĢgale 441 uğramamıĢ, daha güvenli yerlerde iĢgallere karĢı tepkilerini dile getirmeye çalıĢmıĢtır. Bu çalıĢmalar daha sonra Mersin, Tarsus, Mut ve Silifke’de oluĢan Kuvayı Milliye birliklerinin temellerini ve çıkıĢ noktasını oluĢturmuĢtur. Ġngiltere ve Fransa, Kilikya olarak adlandırdıkları bölgede çıkarları çatıĢtığı için 15 Eylül 1919 tarihinde Suriye Ġtilafnamesini imzalayarak Kasım 1919’dan sonra Kilikya bölgesi topraklarıyla birlikte her türlü yetkinin Fransızlara devrine karar vermiĢlerdir. ĠĢte bu aĢamada yöreden Ġngilizlerin çekilip yerlerine Fransızların gelmesinden sonra Türkler tarafından iĢgallere karĢı tepkiler artmaya baĢlamıĢtır. Çünkü Fransızlar iĢgal kuvveti olarak Dörtyol’un iĢgalinde olduğu gibi bölgede kendisine bırakılan Adana, MaraĢ, Antep ve Urfa’da Ermenileri kullanmıĢlardır. Fransızlardan aldıkları destekle her türlü vahĢeti yapmaktan geri durmayan Ermeniler, Türklerdeki mücadele azminin oluĢmasında tetikleyici rol oynamıĢlardır. Ermenilerin ve Fransızların iĢkence ve zulümlerine karĢı sessiz kalmayı insanlık onuruna yapılan bir hakaret olarak gören Türk halkı kısa zamanda teĢkilatlanma yoluna gitmiĢtir. Bu sıralarda Mustafa Kemal’in ulusal direniĢin önderliğini ele alması, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile ulusal mücadelenin plan ve programı ile amacının belirlenmesiyle birlikte bugüne kadar Anadolu’nun tamamında iĢgallere karĢı oluĢturulan mücadele farklı bir boyut kazanmıĢtır. Sivas Kongresi’nde, Mondros Mütarekesinden sonra tüm yurtta iĢgaller karĢısında kiĢisel, yerel ve bölgesel olarak baĢlayan direniĢ hareketleri bir merkez etrafında birleĢtirilmiĢtir. Güney ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizdeki Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmaları ulusal direniĢ doğrultusunda gerçekleĢmiĢtir. Sivas Kongresi’nde oluĢturulan Heyet-i Temsiliye’nin aldığı kararlar çerçevesinde milli teĢkilatlanmalar “Milli Ordu” adı 442 altında yapılmıĢtır. Kuva-yı Milliye’nin daha sistemli ve kurallı bir biçimi olan Milli Ordu, güney ve güneydoğu bölgelerimizde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bünyesinde kurulmuĢtur. Milli Ordu adıyla oluĢturulan Kuva-yı Milliye teĢkilatı; bölük, tabur ve alay sistemine göre düzenlenmesi, en küçük idari birimler olan köylere kadar teĢkilatın yayılmasına önem verilmesi açısından bir yönüyle, batıda kongrelerle oluĢturulan Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmalarına benzemektedir. Bir yönüyle de güneydoğu illerimizdeki Kuva-yı Milliye örgütlenmesi, iĢgallerin oluĢ Ģekillerinden dolayı diğer bölgelerimizden farklıdır. Batı Anadolu’da cephe savaĢları verildiği için cephe sistemine göre bir teĢkilatlanma modeli benimsenmiĢtir. Güneydoğuda özellikle MaraĢ ve Antep’te Kuva-yı Milliye birlikleri düĢman iĢgal alanı içinde kurulduğundan semt teĢkilatlanmasına gidilmiĢtir. Bu açıdan bakıldığında Antep ve MaraĢ’ta oluĢan teĢkilatlanma karakteristik özelliğe sahiptir. Güney ve güneydoğu bölgelerimizde Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kanalıyla gerçekleĢtirilen teĢkilatlanmada gizliliğe önem verilmiĢtir. Bu gizlilik dolayısıyla Batı Anadolu örneğinde olduğu gibi kongreler yoluyla teĢkilatlanma söz konusu olmamıĢtır. Kuva-yı Milliye’ye katılanların sosyal yapıları açısından bakıldığında, bölgesel bazı farklılıklar olduğu görülmektedir. Kuva-yı Milliye, en temel unsur olan halka dayanarak asker (halen görevde bulunan üst düzey komutan ve subaylar ile terhis olmuĢ, emekli ve muvazzaf askerler), eĢraf, efeler ve çeteleri Ģeklinde dört temel sosyal sınıfı içine almaktadır. Kuva-yı Milliye, bu dört temel yapının dıĢında asker kaçakları, hapishaneden çıkarılan mahkum ve zanlılar, iĢledikleri suçlardan dolayı devlet tarafından aranan kiĢiler ile macera peĢinde koĢanlar gibi değiĢik grupları da bünyesinde barındırıyordu. Bahsedilen dört temel sosyal yapıdan asker, 443 eĢraf ve çetelerin etkinlikleri bölgelere göre değiĢiklik göstermektedir. Diğer bölgelere nazaran Batı Anadolu’da eĢrafın etkin rolü yoğun olarak göze çarpmaktadır. EĢraf, kongreler örneğinde de görüldüğü gibi Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanmasını sağlayan gruptur. Batı Anadolu’ya has bir sosyal yapı olan efelerin halk üzerindeki korkuya dayanan güçlü nüfuzları Kuva-yı Milliye’yi, Güney ve Güneydoğu Anadolu’daki Kuva-yı Milliye’den farklı kılmaktadır. Kocaeli ve çevresi ile Karadeniz Bölgesindeki Kuva-yı Milliye teĢkilatları, çetelerin etkinliği bakımından Batı Anadolu’daki Kuva-yı Milliye’nin yapısına benzemektedir. Esas farklılık güney ve güneydoğu ile batıdaki örgütlenme arasında belirmektedir. Güney ve Güneydoğu Anadolu’daki Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmasında askerin rolünün batıdakine nazaran daha fazla olması ve burada güçlü çete reislerinin olmaması önemli bir yapısal farklılık olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu iki temel yapısal farklılığa ek olarak, Güney ve Güneydoğu Anadolu’daki Kuva-yı Milliye’nin Mustafa Kemal’in önderliğinde gerçekleĢen ulusal direniĢ doğrultusunda teĢkilatlanması bu bölgelerdeki Kuva-yı Milliye’nin baĢarısını önemli ölçüde etkileyen faktörlerdir. Kuva-yı Milliye’nin oluĢumunda bölgeler arasındaki bu farklılık ve benzerlikler ıĢığında bakıldığı zaman, bütün bölgelerde amacın tek olduğu görülmektedir. Amaç, uygulamada ister yerel, ister bölgesel olsun vatanın düĢman iĢgalinden kurtarılmasıdır. Bu amaçla kendi içinden güç alan halk, Kuva-yı Milliye’nin ana kaynağıdır. Asker ve eĢrafın öncülük ettiği, efe ve çetecilerin de büyük ölçüde etkin olduğu Kuva-yı Milliye, 1919 Mayıs ayından 1920 yılı sonuna kadar olan döneminde etkin olmuĢsa da Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonra iĢgallerin baĢlaması ile birlikte direniĢ amaçlı örgütlenmeler de baĢlamıĢtır. 444 Sonuç olarak, Kuva-yı Milliye, KurtuluĢ SavaĢında düzenli ordunun kurulmasına kadar olan dönemde etkin olmuĢ, savaĢın kaderinin belirlenmesinde önemli rol oynamıĢtır. 445 ÖZET Kalyoncuoğlu, Zeynep, Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu, Doktora Tezi, DanıĢman: Prof.Dr. Ġzzet Öztoprak, 491 s. Kuva-yı Milliye, Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonra gerçekleĢen Anadolu’nun iĢgaline ve iĢgaller sırasında Ġtilaf Devletlerinden destek alan Rum ve Ermenilerin saldırılarına karĢı koymak amacıyla oluĢturulan silahlı savunma güçleridir. Kuva-yı Milliye’nin fikri temeli Müdafaa-i Hukuk düĢüncesine dayanmaktadır. Bu sebeple teĢkilatlanması da Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyetleri bünyesinde ve onlar aracılığıyla gerçekleĢmiĢtir. Hiçbir emir komuta zincirine bağlı olmadan halk tarafından teĢkil edilen Kuva-yı Milliye birlikleri, KurtuluĢ SavaĢının düzenli ordunun kurulmasına kadar olan döneminde etkili olmuĢtur. Mütarekeden sonra Anadolu’nun ardı ardına iĢgale uğraması sonucu Kuva-yı Milliye örgütlenmeleri bütün Anadolu’ya yayılmıĢtır. Anadolu’nun her yerinin farklı tarihlerde iĢgal edilmesinden dolayı Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu her bölgede değiĢik tarihlerde gerçekleĢmiĢtir. Anadolu’daki azınlık gruplarının saldırgan ve bölücü faaliyetleri, iĢgallerin oluĢ Ģekilleri ve bölgelerdeki orduların durumu, Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanmasının bölgelere göre farklılık göstermesine neden olmuĢtur. Bu çalıĢmada, Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu, KurtuluĢ SavaĢında geliĢen olaylar ıĢığında bölgeler bazında ortaya çıkan karakteristik yapı ile birlikte farklılık ve benzerlikler ortaya konularak irdelenmiĢtir. 446 ABSTRACT Kalyoncuoğlu, Zeynep, The Formation of National Forces (Kuva-yı Milliye) in Anatolia, Ph.D. Thesis, Advisor: Prof.Dr. Ġzzet Öztoprak, 491 p. National Forces (Kuva-yı Milliye) are the armed defense forces formed for the purposes of struggling against Greeks and Armenian minorities supported by Allied Powers during occupation of Anatolia and other occupations occurring after the signing of Mondros Ceasefire Agreement. Basis of National Forces bases on opinion of Müdafaa-i Hukuk. Therefore, its organization has happened in structure of Müdafaa-i Hukuk and Redd-i Ġlhak Societies and by means of their. Having been constituted by the public without being affiliated with any command chain, National Forces were effective until the organization of regular army of Independence War. After the Mondros Ceasefire Agreement as a result of consecutive occupations of Anatolia, organizations of National Forces (Kuva-yı Milliye) spread to the entire of Anatolia. Owing to the fact that each region of Anatolia was occupied on different dates, formation of National Forces was realized on different dated in each region. Besides, militant and disruptive activities of minor groups in Anatolia and the status of armies in regions caused organizations of National Forces to differ from one another according to regions. In this thesis study, formation of National Forces (Kuva-yı Milliye) is dealt with by revealing factors mentioned, in view of regions arising from characteristic structure along with differences and similarities among the regions under the light of events occurring during the Independence War. 447 KAYNAKÇA I. ARġĠVLER Genelkurmay BaĢkanlığı ATASE ArĢivi Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü ArĢivi II. RESMĠ YAYIN VE TUTANAKLAR TBMM, Zabıt Ceridesi TBMM Gizli Celse Zabıtları III. SÜRELĠ YAYINLAR A. Gazeteler Vakit Ġkdam Ġstikbal Ġzmir’e Doğru Hadisat B. Dergiler Harp Tarihi Vesikaları Dergisi Askeri Tarih Belgeleri Dergisi Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Atatürk Yolu Dergisi Askeri Tarih AraĢtırmaları Dergisi 448 IV. MÜRACAAT ESERLER Ġslam Ansiklopedisi TDK Büyük Türkçe Sözlük Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat. V. TELĠF ESERLER A. KĠTAPLAR ABADĠ, Türk Verdünü Gaziantep (Antep’in Dört Muhasarası), Gaziantep Kültür Derneği Kitap ve BroĢür Yayınları, Gaziantep 1959. ………., Gaziantep Fedaileri (Gaziantep’in dört muhasarası), Ġstanbul 1970. ADAMOFF, E.E. Sovyet Devlet ArĢivi Gizli Belgelerinde Anadolu’nun Taksimi Planı (Çev. Hüseyin Rahmi), Belge Yayınları, Ġstanbul 1972. AKALIN, Müslüm, Milli Mücadelede Urfa Anılar-Belgeler, Özlem Kitabevi, Urfa 1985. AKBIYIK, YaĢar, Milli Mücadelede Güney Cephesi MaraĢ, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını, Ankara 1999. AKÇAKAYALIOĞLU, Cihat, Atatürk, Komutan, Ġnkılâpçı ve Devlet Adamı Yönleriyle, Genelkurmay ATASE BaĢkanlığı Yayınları, Ankara 1988. AKER, M. ġefik, Ġstiklal Harbinde 57. Tümen ve Aydın Milli Cidali, C.I-II Ankara 1937. AKġĠN, Sina, Ġstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele C.I, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1998. 449 AKYÜZ, Yahya, Türk KurtuluĢ SavaĢı ve Fransız Kamuoyu (1919–1922), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1988. ALBAYRAK, Mustafa, Milli Mücadele Döneminde Batı Anadolu Kongreleri, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını Ankara, 1998. APAK, Rahmi, Ġstiklal SavaĢında Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1990. ARAS, Kazım, Ġstiklal SavaĢında Kocaeli Bölgesindeki Harekât, 102 Sayılı Askeri Mecmuanın Tarih Kısmı, Ġstanbul 1936. ARIKOĞLU, Damar, Hatıralarım, Ġstanbul 1961. ARMAOĞLU, Fahir 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1983. ARSAN, Nimet, Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, C.IV, Ankara 1964. ARTUÇ, Ġbrahim, KurtuluĢ SavaĢı BaĢlarken, KastaĢ Yayınları, Ġstanbul 1987. ATAY, Falih Rıfkı, Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri, Pozitif Yayınevi, Ġstanbul 2008. ATATÜRK, Mustafa Kemal, Nutuk, C. I-III, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara 1989. Atatürk Ġle Ġlgili ArĢiv Belgeleri, BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi Dairesi Yayını, Ankara 1982. AYDINEL, Sıtkı, Güneybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Harekâtı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990. AYDEMĠR, ġevket Süreyya, Tek Adam Mustafa Kemal 1919-1922, C.II, Remzi Kitabevi, Ġstanbul 2006. 450 BAĞDATLILAR, Adil, Uzunoluk Ġstiklal Harbinde Kahraman MaraĢ, 1974. BALCIOĞLU, Mustafa, TeĢkilat-ı Mahsusa’dan Cumhuriyet’e, Ġstanbul 1996. Balıkesir ve AlaĢehir Kongreleri ve Hacim Muhittin Çarıklı’nın Kuva-yı Milliye Hatıraları 1919-1920), Türk Ġnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara 1967. BARUTÇU, Faik Ahmet, Siyasi Hatıralar, Milli Mücadeleden Demokrasiye, 21.Yüzyıl Yayınları, Ankara 2001. BAYAR, Celal, Ben de Yazdım: Milli Mücadeleye GidiĢ, Baha Matbaası, Ġstanbul 1966–1972. BAYKAL, Bekir Sıtkı, Heyet-i Temsiliye Kararları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1989. BAYRAKTAR, Bayram, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi, Ankara 1998. BAYUR, Yusuf Hikmet, Türk Ġnkılâbı Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1991. BERBER, Engin, Sancılı Yıllar: Ġzmir 1918-1922 Mütareke ve Yunan ĠĢgali Döneminde Ġzmir Sancağı, Ayraç Yayınları, Ankara 1997. BIYIKLIOĞLU, Tevfik, Atatürk Anadolu’da 1919-1921, Ankara 1959. ……………………….., Trakya’da Milli Mücadele, C.I., Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1987. BORAK, Sadi, Hacı Süleyman Efendi, Ġstanbul 1974, BÖCÜZADE, Süleyman Sami, Isparta Tarihi, Serenler Yayınevi, Ġstanbul 1983. CEBESOY, Ali Fuat Milli Mücadele Hatıraları, Temel Yayınları, Ġstanbul 2000. COġAR, Ömer Sami, Ġstiklal Harbi Gazetesi, Günümüz Türkçesine çeviri. Ankara Ticaret Odası. 451 ……………………., Milli Mücadele Basını, Ġstanbul 1964. …………………….., Mustafa Kemal’in Muhafızı Osman Ağa “Topal Osman”, Ġstanbul 1970 COġKUN, Alev, Kuvayı Milliye’nin KuruluĢu, Cumhuriyet Kitapları, Ġstanbul 2005. ÇANTAY, Hasan Basri, Kara Günler ve Ġbret Levhaları, Ġstanbul 1964. ÇAPA, Mesut, Pontus Meselesi Trabzon ve Giresun’da Milli Mücadele, Türk Kültürünü AraĢtırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1993. ÇAYCI, Abdurrahman, Gazi Mustafa Kemal Atatürk Milli Bağımsızlık ve ÇağdaĢlaĢma Önderi (Hayatı ve Eseri) Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını, Ankara 2002. ÇELĠK, Kemal, Milli Mücadele’de Adana ve Havalisi (1918-1922), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999. ÇERKEZ, Ethem, Çerkes Ethem’in Ele Geçen Hatıraları, Dünya Yayınları, Ankara 1962. ÇOĞALAN, Celal- Halit KURTARAN, Her Yönü ile MaraĢ, Ġstanbul 1969. DURSUNOĞLU, Cevat, Milli Mücadelede Erzurum, Ankara 1946. EĞĠLMEZ, Mümtaz ġükrü, Milli Mücadele’de Bursa, (Hazırlayan: Ġhsan Ilgar), Ġstanbul 1981. ENER, Kasım, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1996. ENER, Kasım, Çukurova’nın ĠĢgali ve KurtuluĢ SavaĢı, Ġstanbul 1963. ĠLGÜREL, Mücteba, Milli Mücadelede Balıkesir Kongreleri, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını, Ġstanbul 1999. 452 ERDEHA, Kamil, Milli Mücadelede Vilayetler ve Valiler, Remzi Kitabevi, Ġstanbul 1975. ERGĠL, Doğu, Milli Mücadelenin Sosyal Tarihi, Turhan Kitabevi, Ankara 1981. ERĠM, Hıfzı, Ayvalık Tarihi, Ankara 1948. EVANS, Laurence, Türkiye’nin PaylaĢılması, 1914-1924, (Çev. Tevfik Alanay), Ġstanbul 1972. GOLOĞLU, Mahmut, Erzurum Kongresi, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ġstanbul, 2006. GOLOĞLU, Mahmut, Sivas Kongresi, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ġstanbul 2008. GÖKBEL, Asaf, Milli Mücadelede Aydın, CoĢkun Matbaası, Aydın 1964. GÖKBĠLGĠN, M. Tayyib, Milli Mücadele BaĢlarken, C.II, Türkiye ĠĢ Bankası Yayınları, Ankara 1965. GÖKDEMĠR, Oktay, KurtuluĢ SavaĢında Akhisar, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, Akhisar 1990. GÜRLER, Hamdi, KurtuluĢ SavaĢı’nda Albay Bekir Sami (Günsav) (MayısHaziran 1919) Genelkurmay Basımevi, Ankara 1994. JAESCHKE, Gotthard, KurtuluĢ SavaĢı Ġle Ġlgili Ġngiliz Belgeleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1991. KALKAVANOĞLU, Ġlyas Sami, Milli Mücadele Hatıralarım, Ġstanbul 1957. KARABEKĠR, Kazım, Ġstiklal Harbimiz, Türkiye Yayınevi, Ġstanbul 1969. KARADAĞ, Hüsamettin, Ġstiklal SavaĢında MaraĢ, Mersin 1943. KAYGUSUZ, Bezmi Nusret, Bir Roman Gibi, Ġzmir, 1955. KĠTSĠKĠS, Dimitri, Yunan Propagandası, Ġstanbul 1963. 453 KOCATÜRK, Utkan, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi 19181938, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1988. KODAMAN, Bayram, ġark Meselesinin IĢığı Altında Sultan II. Abdülhamid’in Doğu Anadolu Politikası, Orkun Yayınları, Ġstanbul 1983. KONUKÇU, Enver, AlaĢehir Kongresi (16-25 Ağustos 1919), Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayınları, Ankara 2000. KÖSTÜKLÜ, Nuri, Milli Mücadelede Denizli, Isparta ve Burdur Sancakları, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını, Ankara 1999. KURAT, Yuluğ Tekin, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun PaylaĢılması, Kalite Matbaası, Ankara 1976. KurtuluĢ SavaĢında Ġçel, Türkiye Kuva-yı Milliye Mücahit ve Gazileri Cemiyeti Mersin ġubesi Yayını 1, Ġstanbul 1971. LOHANĠZADE, Mustafa Nurettin, Gaziantep Savunması, KastaĢ Yayınları, Ġstanbul 1989. MACMĠLLAN, Margaret, Paris 1919, ODTÜ Yayıncılık, Ankara 2003. MORALI, Nail, Mütarekede Ġzmir Olayları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2009. MÜDERRĠSOĞLU, Alptekin, KurtuluĢ SavaĢının Mali Kaynakları, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını, Ankara 1990. MÜFTÜLER, Lütfü, Milli Mücadelenin Aydın Cephesinin Kurucusu Denizli Heyet-i Milliyesi, Türkdili Basımevi, Balıkesir 1947. NADĠ, Yunus, Çerkes Ethem Kuvvetlerinin Ġhaneti, Sel Yayınları, Ġstanbul, 1955. ÖZALP, Kazım, Milli Mücadele C.I-II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1998. 454 ÖZALP, Yalçın, Gazilerin Dilinden Milli Mücadelemiz, Ankara 1986. ÖZÇELĠK, Ġsmail, Milli Mücadele’de Güney Cephesi Urfa (30 Ekim 1918-11 Temmuz 1920), Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını, Ankara 2003. ÖZEL, Sabahatin, Milli Mücadelede Ġzmit-Adapazarı ve Atatürk, Derin Yayınları, Ġstanbul 2009. …………………., Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), Adapazarı Belediyesi Yayını, Ġstanbul 1987. …………………., Milli Mücadelede Trabzon, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1991. ÖZOĞUZ, Esat Adana’nın KurtuluĢ Mücadelesi Hatıraları, Ülkü Matbaası, Ġstanbul 1934. ÖZTOPRAK, Ġzzet, Türk ve Batı Kamuoyunda Milli Mücadele, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1989. ÖZTÜRK, Ayhan Milli Mücadele’de Gaziantep, Geçit Yayınları, Kayseri 1994. PARLAK, Türkmen, ĠĢgalden KurtuluĢa: 1, Ġzmir Sosyal Hizmetler Vakfı Kültür Yayını, Ġzmir 1982. POLAT, Nâzım H., Müdâfaa-i Milliye Cemiyeti, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1991. Pontus Meselesi, Hazırlayan: Yılmaz Kurt, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara 1995. RESA, Emin, (Aslan KarakaĢ), Ġçel KurtuluĢ SavaĢı Tarihi Hatıraları, C.I, Yeni Mersin Matbaası, Mersin 1942. SABĠS, Ali Ġhsan Harb Hatıralarım, Ġnkılâp Kitabevi, Ġstanbul 1943. 455 SAMĠH, Rıfat, Tarih Ġçinde Bursa, Bursa BüyükĢehir Belediyesi Yayını, Ġstanbul 1989. SARAL, Ahmet Hulki- SARAL, Tosun, Vatan Nasıl Kurtarıldı, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1970. SARIHAN, Zeki, KurtuluĢ SavaĢı Günlüğü, C.I-II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1994. SELEK, Sabahattin, Anadolu Ġhtilali, C.I, KastaĢ Yayınları, Ġstanbul 2004. …………………..., Milli Mücadele (Ulusal KurtuluĢ SavaĢı), C.I, Örgün Yayınları, Ġstanbul 2002. SELÇUK, Ġlhan, YüzbaĢı Selahattin’in Romanı, C. I- II, Cumhuriyet Kitapları, Ġstaanbu, 2007. SOFUOĞLU, Adnan, Kuva-yı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu 1919-1921, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1994. …………………….., Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını, Ankara 2006. SONYEL, Salahi, Türk KurtuluĢ SavaĢı ve DıĢ Politika, C.I-II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1995. SINDIRGILI Süreyya (S. Örge Evren), Denizli Vak’ası ve Demirci Mehmet Efe, Sel Yayınları, Ġstanbul, 1955 ġAPOLYO, Enver Behnan, Kuva-yı Milliye Tarihi: Gerilla, Ayyıldız Matbaası, Ankara 1957. TAÇALAN, Nurdoğan, Egede KurtuluĢ SavaĢı BaĢlarken, Bilgi Yayınevi, Ankara 2007. TANKUT, Hasan ReĢit, MaraĢ Yollarında, Ankara 1944. 456 TANÖR, Bülent, Türkiye’de Yerel Kongre Ġktidarları 1918-1920, Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık, Ġstanbul 1998. TANSEL, Selahattin, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, Milli Eğitim Basımevi, C.I, Ankara 1977, C.II, Ankara 1978. Tarih IV, Maarif Vekâleti, Ġstanbul 1931. TEKELĠ, Ġlhan -Selim ĠLKĠN, Ege’deki Sivil DireniĢten KurtuluĢ SavaĢına Geçerken UĢak Heyet-i Merkeziyesi ve Ġbrahim (Tahtakılıç) Bey, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1989. TOKER, Tarhan, Kuva-yı Milliye ve Milli Mücadele’de Denizli, Denizli 1975. TUFAN PAġA, Osman, KurtuluĢ SavaĢı Hatıraları, Arma Yayınları, 1998. TUNAYA, Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasi Partiler, Ġstanbul 1952. TURAN, Mustafa, Yunan Mezalimi (Ġzmir, Manisa, Denizli 1919-1923), Ankara 1999. TURAN, ġerafettin, Türk Devrim Tarihi I, Bilgi Yayınevi, Ankara 1991. TURSAN, Nurettin, Yunan Sorunu, Harp Akademileri Yayınları, Ġstanbul 1980. Türk Ġstiklal Harbi, C.I Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Genelkurmay BaĢkanlığı Harb Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1962. Türk Ġstiklal Harbi, C. II Batı Cephesi 1.-2. Kısımlar, Genelkurmay BaĢkanlığı Harb Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1963. Türk Ġstiklal Harbi, C. III Doğu Cephesi, Genelkurmay BaĢkanlığı Harb Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1963. Türk Ġstiklal Harbi, C. IV Güney Cephesi, Genelkurmay BaĢkanlığı Harb Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1966. 457 Türk Ġstiklal Harbi, C. VI Ġstiklal Harbinde Ayaklanmalar (1919-1921), Genelkurmay BaĢkanlığı Harb Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1974. Türk Ġstiklal Harbi, C. VII Ġdari Faaliyetler, Genelkurmay BaĢkanlığı Harb Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1975. Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, C.III/6-1, Genelkurmay BaĢkanlığı Harb Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1971. TÜRKEġ, Ünal, KurtuluĢ SavaĢında Muğla, Ġstanbul 1973. TÜRKGELDĠ, Ali Fuat, Mondros ve Mudanya Mütarekelerinin Tarihi, Ankara 1948. TÜRKMEN, Zekeriya, Mütareke Döneminde Ordunun Durumu ve Yeniden Yapılanması (1918-1920), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2001. TÜTENK, A.Akif, Ġstiklal SavaĢında Denizli, Denizli 1949. TEKELĠ, Ġlhan- Selim ĠLKĠN, Ege’deki Sivil DireniĢten KurtuluĢ SavaĢına Geçerken UĢak Heyet-i Merkeziyesi ve Ġbrahim (Tahtakılıç) Bey, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1989. TEVETOĞLU, Fethi, Milli Mücadele Yıllarındaki KuruluĢlar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1991. TOKER, Tarhan, Kuva-yı Milliye ve Milli Mücadele’de Denizli, Denizli 1975. TURGUT, Hulusi (Derleyen), Atatürk’ün SırdaĢı Kılıç Ali’nin Anıları, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ġstanbul 2005. UÇAROL, Rifat, Siyasi Tarih, Harp Akademileri Yayınları, Ġstanbul, 1982. UMAR, Bilge, Ġzmir’de Yunanlıların Son Günleri, Bilgi Yayınları, Ankara 1974. URSAVAġ, Ali Saib, Çukurova Faciaları ve Urfa’nın KurtuluĢu, KastaĢ Yayınları, Ġstanbul, 1988. 458 UZEL, Sahir, Gaziantep SavaĢının Ġç Yüzü, DoğuĢ Matbaası, Ankara 1952. ÜNAL, Muhittin, Miralay Bekir Sami Günsav’ın KurtuluĢ SavaĢı Anıları, Cem Yayınevi, Ġstanbul 1994. ÜNLER, Ali Nadi, Türk’ün KurtuluĢ SavaĢında Gaziantep Savunması, KardeĢler Matbaacılık, Ġstanbul 1969. YAVUZ, Bige, KurtuluĢ SavaĢı Döneminde Türk-Fransız ĠliĢkileri: Fransız ArĢiv Belgeleri Açısından 1919–1922, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1994. YÜCE, Rifat, Kocaeli Tarih ve Rehberi, Ġzmit 1945. YÜCEER, Saime, Bursa’nın ĠĢgal ve KurtuluĢ Süreci (8 Temmuz 1920-11 Eylül 1922), Uludağ Üniversitesi Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılâp Tarihi Uygulama ve AraĢtırma Merkezi Yayını, Bursa 2001. ZÜRCHER, Erik Jan Zürcher, Milli Mücadelede Ġttihatçılık, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 2003. B. MAKALELER AKANDERE, Osman, Dramalı Rıza Bey ve Kuzey Batı Anadolu Kuva-yı Milliye Mücadelesindeki Hizmetleri, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 57, Kasım 2003, ss. 977-1008. ATAMER, Hamdi, Kuva-yı Milliye’ye Katılanların Listesi, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 4, 1968, ss. 4-9; Sayı:5, ss.4-7. ATAMER, Hamdi, Milli Direnme, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 10, Temmuz 1968, ss. 22-23. 459 AYTEPE, Oğuz, Milli Mücadele Başında Örgütlenme ve Direnişin Mali Kaynakları, Cumhuriyet Tarihi AraĢtırmaları Dergisi, Mayıs, 2005. BĠRĠNCĠ, Ġhsan, Mili Mücadele İçin Kurulan Önemli Cemiyet ve Çeteler, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı:10, Eylül 1971. ss. 55-61. BOLAK, M.Vehbi, Milli Mücadele’de Balıkesir, Kuva-yı Milliye Hareketi Nasıl Doğdu? Nasıl Büyüdü ve Kuva-yı Milliyeciler Nasıl Çalıştı?, Milli Mücadele’de Balıkesir, Türk Petrol Vakfı Lale Mecmuası NeĢriyatı, Ġstanbul 1986, ss. 157-177. CAN, Fahri, İlk Mukavemet Nasıl Kuruldu,, Yakın Tarihimiz, C.I, Sayı: 11-13. ERCAN, Yavuz, Kuva-yı Milliye’nin Yapısı ve Niteliği Üzerinde Bir Tahlil, Ġkinci Askeri Tarih Semineri, Genelkurmay Askeri Tarih Etüt BaĢkanlığı Yayınları Ankara 1985, ss. 229-238. ERDEHA, Kamil, Kocaeli Mutasarrıflığı I, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, 1977. ss. 48-52. ERGENELĠ, Hilmi, 1919’da Ayvalık Savunması İle İlgili Anılar, Belleten, XVIII/189-190, Ankara 1984, s. 167-240. FEYZĠOĞLU, Turan, İzmir’in İşgali ve Sultanahmet Mitingi, Türk Solu Gazetesi, Sayı: 53, 2004. GÜNEġ, Günver, İzmir’in İşgali ve Aydındaki Yankıları, Askeri Tarih AraĢtırmaları Dergisi, Sayı:9 ġubat 2007, ss.23-55. HOWARD, Harry, Paris-San Remo-Sevr’de Türkiye’yi Yok Etme Planları-I, çev: Müge Yılmaz, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 35, Ağustos 1970. ss.3549, Sayı: 36, Eylül 1970, s. 20-27. 460 HÜLAGÜ, Orhan, Mondros Mütarekesi Sonrası Bursa Bölgesindeki Milli Mücadele Hazırlıkları ve Kuva-yı Milliye’nin Teşkili,, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 41, Temmuz 1998, ss. 449-476. ĠLGÜREL, Mücteba, Balıkesir Redd-i İlhak Cemiyeti ve Kongreleri, Cumhuriyetin 50. Yılına Armağan, Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Ġstanbul 1973, s. 35-56. ÖKTE, Ertuğrul Zekai, Milli Mücadele Döneminde Milli Hareketler Ordu İşbirliği, (Konferans Metni), Ġstanbul 1981, s. 12. ÖKTE, Ertuğrul Zekai, Yunanistan’ın İstanbul’da Kurduğu Gizli İhtilal Cemiyeti (Kordus) Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 40, Ocak 1971. ÖZKAYA, Yücel, İzmir’in İşgalinin Anadolu’daki Tepkileri, A Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü tatürk Yolu Dergisi, I/1 1988, ss. 61-74 ..............................., Kuva-yı Milliye, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 24, C.VIII, 1992, ss. ÖZTOPRAK, Ġzzet, Adana ve Çevresinde Müdafaa-i Hukuk Çalışmaları, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 22, 1991, ss. 117-139. ÖZTOPRAK, Ġzzet, Düzenli Ordunun Kuruluşu, Ġkinci Askeri Tarih Semineri, Bildiriler, Genelkurmay ATASE BĢk. Yayını, Ankara 1985. ss. 261-284. SELVĠ, Haluk, Ayvalık’ın İşgali ve Belediye Çeşmesi Protokolü, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 51, Kasım 2001, ss. 843-863. SERTOĞLU, Mithat, Milli Mücadelede Kahraman Denizli, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 6, 1968, ss. 3-7. 461 ġAHĠNGÖZ, Mehmet, İzmir’de Yapılan Maşatlık Mitingi ve İzmirlilerin İşgale Tepkisi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Ġncelemeleri Dergisi IV , Ġzmir 1988, ss. 53-60. TEKELĠ, Ġlhan - Selim ĠLKĠN: “Bölgesel Kurtuluş Savaşından Ulusal Kurtuluş Savaşına”, Cumhuriyetin Harcı: Köktenci Modernitenin DoğuĢu, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayını, Ġstanbul 2003. ss. 165-229. TURAN, ġerafettin, Kurtuluş Savaşında Kongreler, Türk Tarih Kurumu Cumhuriyetin 50. Yıldönümü Semineri, Seminere Sunulan Bildiriler, Ankara 1975. ss. 147-157. TÜRKMAN, Saim, Kuva-yı Milliye’nin İaşe İkmali ve Heyeti-i Temsiliye’nin Kaynakları”, Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Kasım 1998, Sayı: 22, ss. 201-210. ÜNALP, Rezzan, Mondros Mütarekesi Döneminde (1918-1919) Trabzon ve Yöresinde Yaşanan Ayrılıkçı Rum Faaliyetleri ve Türk Halkının Karşı Mücadelesi, Askeri Tarih AraĢtırmaları Dergisi, Sayı: 13, ġubat 2009, ss. 87116. YAMAN, Ahmet Emin, Anadolu’daki Kongre Kararlarında Silahlı Direniş Güçlerinin Mali Finansmanı İle İlgili Hükümler, Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 1, Mayıs 1988, ss. 83-96. YAMAN, Ahmet Emin, Milli Ordu, Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı:2, Kasım 1988, ss. 115-140. YAMAN, Ahmet Emin, Milli Ordudan Düzenli Orduya, Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi Sayı: 6, 1990, ss. 377-401. 462 EK-1-A ATASE ArĢivi ĠSH, K: 436, G: 30, B: 30-1. 9 Ağustos 1335 tarihinde Çine’den Harbiye Nezareti’ne gönderilen Kuva-yı Milliye’nin silaha sarılmıĢ Aydın halkından olduğu ve Yunan istilası hakkındaki yazı. 463 EK-1-B ATASE ArĢivi ĠSH, K: 436, G: 30, B: 30-1-a. 464 EK- 2-A ATASE ArĢivi ĠSH, K: 25, G:63, B: 63-1. 20 Ağustos 1335 tarihinde Albay ġefik Bey’den Aydın Kuva-yı Milliyesi’nin durumu ile ilgili Harbiye Nezareti’ne gönderilen yazının sureti. 465 EK- 2-B ATASE ArĢivi ĠSH, K: 25, G: 63, B: 63-2. 466 EK- 2-C ATASE ArĢivi ĠSH, K:25, G: 63, B: 63-3. 467 EK- 2-D ATASE ArĢivi ĠSH, K: 25, G: 63, B: 63-4. 468 EK- 3 ATASE ArĢivi ĠSH, K:22, G: 63, B: 63-1. Yunanlıların Ġslam halka karĢı gaddar ve Ģımarık davranmasından dolayı halkın silaha sarıldığı hk. 469 EK- 4-A ATASE ArĢivi ĠSH K: 20 G: 92 B: 92-1. Yunanlılara karĢı halkın gösterdiği milli harekâtın hükümet tarafından desteklenmesinin Denizli Mutasarrıflığı tarafından istenmesi hakkında 5/6 Ağustos 1335 tarihli telgrafname. 470 EK-4-B ATASE ArĢivi ĠSH K: 20 G: 92 B: 92-2 471 EK- 5-A ATASE ArĢivi ĠSH, K: 18, B: 71, B: 71-1. Ankara’dan 27/6/1335 tarihinde 20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat PaĢa tarafından gönderilen Mütarekenin ardından mevcut durum karĢısında iĢlerin düzene girmesi için ordu müfettiĢleriyle kolordu kumandanlarının askeri görevlerinden ayrı memleketin genel durumları ile ilgilenmeleri için verilen talimat ile memleketin asayiĢi için Müdafaa-i Hukuk-u Milliye ve Redd-i Ġlhak Cemiyetlerinin kurulması hakkındaki yazısı. 472 EK- 5-B ATASE ArĢivi ĠSH K: 18, B: 71, B: 71-2. 473 EK- 5-C ATASE ArĢivi ĠSH K: 18, B: 71, B: 71-3. 474 EK- 5-D ATASE ArĢivi ĠSH K: 18, B: 71, B: 71-4. 475 EK- 6 ATASE ArĢivi ĠSH K: 15, G: 75, B: 75-1. Burdur’da 12. Fırka Ahz-ı Asker Kalemi Reisi Miralay Ġsmail Bey tarafından 4 Haziran 1919 tarihinde Harbiye Nezareti’ne gönderilen telgraf. 476 EK- 7 ATASE ArĢivi ĠSH K: 257, G: 94, B: 94-1. 23. Fırka Kumandanı Kaymakam Ömer Lütfi Bey’den Konya 2. Ordu MüfettiĢliği’ne, Dahiliye Nezareti’nin vilayetlere yaptığı tamim ve oluĢturulan milli kuvvetler hk. 477 EK- 8-A ATASE ArĢivi ĠSH K: 200, G: 136, B: 136-1. Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal PaĢa tarafından 26 Ekim 1335 tarihinde Harbiye Nazırı Cemal PaĢa’ya hitaben Urfa, MaraĢ, Antep’in Fransızlar tarafından mütarekeye aykırı olarak iĢgal edileceği ve iĢgale karĢı konulacağı hakkındaki yazısı. 478 EK- 8-B ATASE ArĢivi ĠSH K: 200, G: 136, B: 136-2. 479 EK- 9 ATASE ĠSH K: 109, G: 112, B: 112-1. 13. Kolordu Komutanı Ahmet Cevdet’in Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne hitaben MaraĢ, Urfa ve Antep’in 1 Kasım 1335 tarihindeki durumu hakkındaki yazısı. 480 EK- 10 ATASE Arşivi İSH, K: 352, G: 166, B. 166-1. 29/11/1335 tarihinde Elbistan Müdafaa-i Hukuk Cemiyet-i Riyaseti’ne ve 13, 20 ve 15. Kolordu Komutanlıklarına Milli Ordu kurulması hakkında Heyet-i Temsiliye tarafından gönderilen talimat. 481 EK-11 ANTEP’TEKĠ SEMT TEġKĠLATI SIRA NO 1. 2. 3. 4. SEMT ADI Akyol Çınarlı Tövbe Mahallesi Tabakhane 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. Küçük Tabakhane ġekeroğlu ÇukurbaĢı Yazıcık Bekirbey MağarabaĢı Boyacı Mahallesi Kara Sakal 13. Kozluca SEMT REĠSĠ Beyazın oğlu Ali Ağa Recepağa Zade Mahmut Efendi Baba Mustafa Kepkepzade Mustafa sonra Kepkepzade Abdullah Efendi Deli Koyunun oğlu Mehmet Ağa Apo ağazade Hüseyin Efendi Ġncozade Hüseyin Efendi Ġncozade Hüseyin Efendi Seyfettin oğlu OkkaĢ Efendi Attar oğlu Abdullah Efendi Kabakzade ġakir Efendi Selahın oğlu Hamo (Ģehit) Yerine H. ġerif Hacı zade Mehmet Tevfik Efendi Kahramanzade Süleyman Ağa 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. BiĢici BaĢı Gaffarhane Kabasakal Kaya Sokağı Aydınbaba Karatarla Ehl-i Cefa Musullu Alaybeyi Tarlay-i atik Kozanlı Eyyupoğlu Balıklı Kazaz Bilal Efendi Mütevellizade Ramazan Efendi Uncunun oğlu Mehmet Ağa Yeni KomĢunun oğlu Ahmet Nazlıoğlu Sakıp Efendi Hacı Fazlının Oğlu Bekir Ağa Kasap Karaca Durdunun oğlu Süleyman Ağa Aliveli oğlu Ali Efendi Küçük ağanın oğlu Ahmet Ağa Sait OnbaĢı Hasan Hoca oğlu Tahir Efendi Abdi Beyin oğlu Ali Efendi Araptarlı Hasan Ağa 482 EK- 12 TĠTE K: 100 G: 44 B: 2001 TBMM Reisi namıyla Mustafa Kemal PaĢa’nın hiçbir kimsenin hükümet-i merkeziyenin izni olmadan kuvvet toplayamayacağı hakkındaki 25/26 Kanun-ı Evvel 1336 tarihli yazısı. 483 EK- 13 TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 36, Belge No: 67. Milis kuvvetleri 484 EK- 14 TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 36, Belge No: 66. Atlı milis kuvvetleri 485 EK- 15 TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 38, Belge No: 69. Ġstiklal Harbinde Türk milis kuvvetleri 486 EK- 16 TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 45, Belge No: 8. Efeler 487 EK- 17 TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 46, Belge No: 30. Garp cephesi milli kuvvetleri 488 EK- 18 TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 49, Belge No: 84. AlaĢehir Kongresi Hatırası Sarı Edip Efe, Çerkez Ethem, Miralay Refet PaĢa, Demirci Mehmet Efe. 489 EK- 19 TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 13, Belge No: 29. Çerkez Ethem 490 EK- 20 TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 40, Belge No: 70. Demirci Mehmet Efe 491