ANADOLU`DA KUVA-YI MĠLLĠYE`NĠN OLUġUMU

advertisement
T.C.
ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
TARĠH ANABĠLĠM DALI
TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ TARĠHĠ BĠLĠM DALI
ANADOLU’DA KUVA-YI MĠLLĠYE’NĠN OLUġUMU
Doktora Tezi
Zeynep KALYONCUOĞLU
Ankara-2011
T.C.
ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
TARĠH ANABĠLĠM DALI
TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ TARĠHĠ BĠLĠM DALI
ANADOLU’DA KUVA-YI MĠLLĠYE’NĠN OLUġUMU
Doktora Tezi
Zeynep KALYONCUOĞLU
Tez DanıĢmanı
Prof. Dr. Ġzzet ÖZTOPRAK
Ankara-2011
T.C.
ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
TARĠH ANABĠLĠM DALI
TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ TARĠHĠ BĠLĠM DALI
ANADOLU’DA KUVA-YI MĠLLĠYE’NĠN OLUġUMU
Doktora Tezi
Tez DanıĢmanı: Prof.Dr. Ġzzet ÖZTOPRAK
Tez Jürisi Üyeleri
Adı ve Soyadı
Ġmzası
Prof.Dr. Ġzzet ÖZTOPRAK
........................................
Prof.Dr. KurtuluĢ KAYALI
........................................
Prof.Dr. Vahdet KELEġYILMAZ
........................................
Prof.Dr. Temuçin Faik ERTAN
.........................................
Prof.Dr. Mehmet ġAHĠNGÖZ
........................................
Tez Sınavı Tarihi 21.09.2011
ĠÇĠNDEKĠLER
KISALTMALAR
VII
ÖNSÖZ
VIII
GĠRĠġ
KUVA-YI MĠLLĠYE’NĠN OLUġUMUNU HAZIRLAYAN ORTAM
A. Osmanlı Devleti’nin PaylaĢımı
1
B. Mondros Mütarekesi ve Anadolu’nun Durumu
8
I. BÖLÜM
PARĠS BARIġ KONFERANSI VE ĠZMĠR’ĠN ĠġGALĠ
A. Paris BarıĢ Konferansı
19
B. Ġzmir’in ĠĢgali
31
I. MaĢatlık Mitingi
37
II. ĠĢgal Olayı
44
III. ĠĢgale KarĢı Tepkiler
50
II. BÖLÜM
KUVA-YI MĠLLĠYE
A. Kuva-yı Milliye Nedir?
60
B. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumunun Fikri Temelleri
62
C. Kuva-yı Milliye’nin Yapısı
68
D. Kuva-yı Milliye’nin Kaynakları
76
I. Kongre Kararlarına Göre Kuva-yı Milliye’nin Mali Finansmanı
I
81
III. BÖLÜM
ANADOLU’DA KUVA-YI MĠLLĠYE’NĠN OLUġUMU
A. Batı Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
87
I. Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti ve Ġzmir Müdafaa-i
Hukuk Kongresi
87
II. Ġzmir Redd-i Ġlhak Heyet-i Milliyesi
95
III. Yunanlıların Ġlerlemesi ve Kuva-yı Milliye’nin Ortaya ÇıkıĢı
96
a. Urla Olayları
96
b. ĠĢgalin GeniĢlemesi
98
c. Ayvalık’ın ĠĢgali
100
d. ÖdemiĢ’in ĠĢgali
111
IV. AlaĢehir’de Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
a. AlaĢehir Kongresi
122
127
V. Salihli’de Kuva-yı Milliye
140
VI. Aydın’ın ĠĢgali ve Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
144
a. Çine’de Kuva-yı Milliye
149
b. Söke’de Kuva-yı Milliye
154
VII. Denizli’de Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
156
a. Isparta’da Kuva-yı Milliye
167
b. Burdur’da Kuva-yı Milliye
169
VIII. Muğla’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
171
IX. Nazilli Kongreleri
175
a. Birinci Nazilli Kongresi
175
b. Ġkinci Nazilli Kongresi
178
II
B. Kuzeybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
I. Balıkesir’de Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
a. Balıkesir Kongreleri
182
182
192
i. Birinci Balıkesir Kongresi
192
ii. Ġkinci Balıkesir Kongresi
197
iii. Üçüncü Balıkesir Kongresi
205
iv. Dördüncü Balıkesir Kongresi
213
v. BeĢinci Balıkesir Kongresi
218
II. Bursa’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
220
a. Ulusal DireniĢ TeĢkilatları
221
b. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
227
III. Kocaeli ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
231
a. Rum ve Ermeni Çetelerinin Faaliyetleri
236
b. Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri
237
c. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
241
d. Yahya Kaptan
245
C. Karadeniz Bölgesi’nde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
I. Trabzon ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
251
251
a. Pontus Sorunu ve Tarihsel GeliĢimi
251
b. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti
259
c. Birinci Trabzon Kongresi
264
d. Bölgede Kurulan Diğer Cemiyetler ve Faaliyetleri
266
e. Ġzmir’in ĠĢgalinin Trabzon ve Çevresinde Yankıları
268
f. Erzurum Kongresi
270
III
g. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
275
h. Giresun’da Kuva-yı Milliye ve Topal Osman
281
D. Güney ve Güneydoğu Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
286
I. ĠĢgaller
287
II. Ġngilizlerin Bölgeyi Fransızlara Terk etme Kararı
288
III. Suriye Ġtilafnamesi
291
IV. Suriye Ġtilafnamesine Tepkiler ve Mustafa Kemal PaĢa
295
V. Sivas Kongresi ve Heyet-i Temsiliye Kararları
299
a. Milli Ordu
304
VI. Adana ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
a. Ġngiliz ĠĢgalleri
307
307
i. Dörtyol’un ĠĢgali
311
ii. Mersin ve Tarsun’un ĠĢgali
313
iii. Adana’nın ĠĢgali
314
iv. Pozantı, Akköprü ve Çiftehan’ın ĠĢgali
315
v. Ceyhan, Osmaniye, Bahçe ve Haruniye’nin ĠĢgali
317
b. Suriye Ġtilafnamesinin Uygulanması, Mülki ve Askeri
Yönetimin Fransızlara Geçmesi
318
c. Gizli Milli TeĢkilatın KuruluĢu ve Faaliyetleri
321
d. Kilikyalılar Cemiyeti
324
e. Kilikya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
326
f. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
328
i. Adana’nın Doğu Cephesinde Kuva-yı Milliye’nin
TeĢkilatlanması
332
IV
1. Develi’de Kuva-yı Milliye
332
2. Komutanlar Toplantısı
337
3. Andırın’da Kuva-yı Milliye
338
4. Kadirli’de Kuva-yı Milliye
340
5. Kozan’da Kuva-yı Milliye
341
ii. Adana’nın Batı Cephesinde Kuva-yı Milliye’nin
TeĢkilatlanması
342
iii. Mersin ve Tarsus’da Kuva-yı Milliye’nin
TeĢkilatlanması
347
iv. Mut ve Silifke’de Kuva-yı Milliye’nin
TeĢkilatlanması
348
VII. MaraĢ’ta Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
353
a. Ġngiliz ĠĢgali
353
b. Fransız ĠĢgali
356
c. Sütçü Ġmam (Uzunoluk) Olayı
362
d. YüzbaĢı Andre’nin MaraĢ’a GeliĢi
364
e. Bayrak Olayı
366
f. MaraĢ Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin KuruluĢu
368
g. Elbistan ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
372
VIII. Antep’te Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
380
a. Ġngiliz ĠĢgali
380
b. Fransız ĠĢgali
383
c. Cemiyet-i Ġslamiye
387
d. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
388
V
e. Kılıç Ali Bey’in Antep Cephesindeki Kuva-yı Milliye
Faaliyetleri
392
IX. Urfa’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
395
a. Ġngiliz ĠĢgalleri
396
b. Ali Ġhsan PaĢa’nın Yöredeki ÇalıĢmaları
397
c. Fransız ĠĢgalleri
402
d. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Kuva-yı Milliye’nin KuruluĢu
404
e. Jandarma Kumandanı Ali Saip Bey’in Urfa’ya Tayini
ve ÇalıĢmaları
408
IV. BÖLÜM
KUVA-YI MĠLLĠYE’DEN DÜZENLĠ ORDUYA GEÇĠġ
A. Düzenli Ordu’ya GeçiĢte Kuva-yı Milliye’de Yapılan Düzenlemeler
410
B. “Düzenli Ordu mu Kuva-yı Milliye mi?” TartıĢmaları
422
C. Çerkez Ethem’in Kuva-yı Milliye’den Düzenli Orduya Geçilmesine
Tepkisi
428
SONUÇ
435
ÖZET
446
ABSTRACT
447
KAYNAKÇA
448
EKLER
463
VI
KISALTMALAR
A.g.e. : Adı geçen eser.
ATASE ArĢivi: Askeri Tarih Stratejik Edüt BaĢkanlığı ArĢivi.
B. : Belge.
BTTD: Belgelerle Türk Tarihi Dergisi
C. : Cilt
G.: Gömlek.
Gnkur. : Genelkurmay.
HTVD: Harp Tarihi Vesikaları Dergisi.
ĠSH: Ġstiklâl Harbi Koleksiyonu.
K. : Kutu.
s. : Sayfa.
S. : Sayı.
TĠTE ArĢivi: Türk Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü ArĢivi.
TTK: Türk Tarih Kurumu.
Yay. :Yayınları.
VII
ÖNSÖZ
Kuva-yı Milliye, KurtuluĢ SavaĢının düzenli ordunun kurulmasına kadar olan
döneminde, Mütarekeden sonra Anadolu’nun iĢgaline ve Rum ve Ermenilerin
saldırılarına karĢı koymak amacıyla oluĢturulan silahlı direniĢ güçleridir. Bu
çalıĢmada Kuva-yı Milliye’nin Anadolu’da oluĢum evresi incelenmiĢtir.
Anadolu’nun her yerinin farklı tarihlerde iĢgal edilmesinden dolayı Kuva-yı
Milliye’nin oluĢumu her bölgede değiĢik tarihlerde gerçekleĢmiĢtir. Anadolu’daki
azınlık gruplarının faaliyetlerinin Ģiddeti, bölgelerdeki orduların gücü, Kuva-yı
Milliye’nin oluĢumunda ve teĢkilatlanmasında bölgelere göre farklılık göstermesine
neden olmuĢtur. Bu çalıĢmada Kuva-yı Milliye’nin oluĢumunda bölgelere göre
ortaya çıkan bu farklılıklar ve aynı zamanda benzerlikler de ortaya konmaya
çalıĢılmıĢtır. KurtuluĢ SavaĢında geliĢen olaylar Kuva-yı Milliye’nin oluĢumuna
etkileri çerçevesinde ele alınmıĢtır. Konu, çok geniĢ bir alanı kapsadığı için
detayların içinde fazla kalarak esas konudan uzaklaĢma veya yüzeysel kalma endiĢesi
ile bazı olaylara Kuva-yı Milliye ile ilgili olduğu ölçüde daha fazla yer verilmiĢ, bazı
konularda da fazla detaya girmekten kaçınılmıĢtır. Kuva-yı Milliye, Anadolu’nun en
küçük yerleĢim birimlerine kadar yaygınlaĢmıĢtır. Ancak Anadolu’nun her
bucağındaki ayrı ayrı Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmalarının ele alınması konunun
geniĢliği itibariyle mümkün olamadığından Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu belli
merkezler etrafında ele alınmıĢtır. Bu çalıĢmada Kuva-yı Milliye’nin sadece oluĢumu
ele alındığı için tek tek cephelerde yaptığı savaĢların tezin kapsamı dıĢında kaldığını
belirtmek gerekir.
Kuva-yı Milliye’nin Anadolu’da nasıl oluĢtuğu, teĢkilatlandığı, yapısı,
KurtuluĢ SavaĢındaki yeri ve konumunun irdelendiği bu çalıĢmada, Genel Kurmay
VIII
Askeri Tarih ve Stratejik Etüd BaĢkanlığı (ATASE) ile Ankara Üniversitesi Türk
Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü (TĠTE) arĢivlerinden, TBMM Zabıt Cerideleri ve Gizli Celse
Zabıtları, gazete ve dergiler ile Kuva-yı Milliye’ye hizmeti geçmiĢ kiĢilerin anıları ve
telif eserlerden yararlanılmıĢtır.
Tez çalıĢmam süresince her zaman ve her konuda benden yardım ve
desteklerini esirgemeyen aileme ve akademik çalıĢmamda bana destek olan tez
danıĢmanım Prof.Dr. Ġzzet Öztoprak’a yardımlarından dolayı sonsuz teĢekkürlerimi
sunarım.
Zeynep KALYONCUOĞLU
IX
GĠRĠġ
KUVA-YI MĠLLĠYE’NĠN OLUġUMUNU HAZIRLAYAN ORTAM
A. Osmanlı Devleti’nin PaylaĢımı
Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin nasıl oluĢtuğunu anlayabilmek için Osmanlı
Devleti üzerindeki dıĢ güçler dengesi ile yürütülen politika ve hesaplaĢmaları
irdelemek gerekir. Bu nedenle, büyük güçlerin I.Dünya SavaĢı döneminde Osmanlı
Devleti’ni paylaĢmak amacıyla aralarında yaptıkları paylaĢım anlaĢmalarına ve
Osmanlı Devleti ile Ġtilaf Devletleri arasında savaĢa son veren Mondros Mütarekesi
öncesi ortama göz atmakta fayda vardır.
Ġtilaf Devletlerinin I.Dünya SavaĢıyla birlikte baĢlayan Osmanlı Devleti’ni
bölme ve paylaĢma giriĢimlerinin ilk ayağı Ġngiltere, Fransa ve Rusya arasında MartNisan 1915 tarihleri arasında Londra’da yapılan gizli anlaĢmadır. Ġstanbul
AntlaĢması adıyla anılan bu gizli anlaĢmaya göre, Ġngiltere ve Fransa savaĢı
kazandıkları takdirde Ġstanbul ve Boğazlar’ın Çarlık Rusyasına verilmesini kabul
etmiĢlerdir. Ayrıca, Çanakkale Boğazları, Marmara Denizi, Gelibolu Yarımadası,
Enez-Midye hattına kadar Trakya, Bozcaada, Ġmroz (Gökçeada) ile Sakarya Irmağına
kadar Kocaeli Yarımadası da Rusya'ya bırakılmıĢtı1.
SavaĢ sırasında bir Ġtalyan-Alman ittifakını önlemek için Osmanlı
topraklarının paylaĢımında Ġtalya’ya da pay vermek amacıyla 26 Nisan 1915'te
1
Yuluğ Tekin Kurat, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun PaylaĢılması, Kalite Matbaası, Ankara 1976.
s.11-12; Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, I.Cilt, Milli Eğitim Basımevi, Ankara
1977, s. 151.
Londra’da Ġngiltere, Fransa, Rusya ve Ġtalya arasında Londra AnlaĢması adı verilen
gizli bir anlaĢma daha yapılmıĢtır. Bu anlaĢmaya göre, Ġtalya savaĢa katılması
durumunda zaten elinde bulundurduğu “Oniki Ada” üzerinde tam hâkimiyet sağlamıĢ
oluyordu. Ġngiltere, Fransa ve Rusya tarafından Türkiye'nin Asya'daki toprakları
"kısmen veya tamamen paylaĢıldığı takdirde" Ġtalya'nın Antalya bölgesinde "adilane
bir pay alması" kabul edilmiĢti. Bu payın sınırları daha sonra çizilecekti.2 Ġtalya bu
anlaĢmadan sonra 20 Ağustos 1915’te Osmanlı Devleti’ne savaĢ ilan etmiĢti.3
26 Nisan 1916'da Fransa ve Rusya arasında imzalanan bir anlaĢma ile SivasKayseri-Mersin çizgisinin doğusunda bir Rus bölgesi belirlendi. 30 Mayıs'ta
Ġngilizlerin de katıldığı anlaĢmaya göre, Rusya, Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis
vilayetleriyle, Van’ın güneyinde Fırat, MuĢ ve Siirt vilayetleri arasında kalan
topraklar ile Trabzon’un batısında sınırı sonradan belirlenecek bir noktaya kadar
Karadeniz kıyılarını alıyordu.4 Basra’dan Bağdat’a kadar güney Mezopotamya, Akka
ve Hayfa Ġngiltere’nin nüfuz bölgesi, Suriye kıyıları, Kilikya, Kayseri dıĢında kalmak
Ģartıyla Sivas, Elazığ (Harput), MaraĢ, Antep ve Mardin Fransa’nın nüfuz bölgesi
olarak paylaĢılmıĢtır. Ġngiliz ve Fransız nüfuz bölgelerinde bir Arap devleti veya
konfederasyonu kurulacaktı. Ayrıca, Ġskenderun’un serbest liman olmasına,
Filistin’in de uluslararası bir idareye tabi tutulmasına karar verilmiĢtir.5
2
Kurat, a.g.e., s.12; Tansel, a.g.e., s. 152-153; Salahi Sonyel, Türk KurtuluĢ SavaĢı ve DıĢ
Politika, TTK Yay., Ankara 1995, s. 2.
3
4
5
Kurat, a.g.e., s. 12.
Fahir Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1983, s.125.
Kurat, a.g.e., s. 13.
2
Bu gizli anlaĢmadan haberdar olan Ġtalya, 26 Nisan 1915 AnlaĢmasında
kendisine bırakılan Antalya’ya Adana bölgesinin, Konya, Ġzmir ve Meis adasının
eklenmesini istemiĢti.6 Rusya, Ġzmir’e sahip olan bir devletin Çanakkale Boğazı’nı
kontrol edebileceği gerekçesiyle Ġzmir’in Türklerde kalmasını istiyordu. Fransa da,
Adana bölgesini kendi nüfuz alanına katmak istiyordu. Görüldüğü gibi, Ġtalya’nın bu
istekleri Ġzmir’in Yunanistan’a verilmesini isteyen Ġngiltere, Rusya ve Fransa’nın
planlarıyla çeliĢiyordu. Buna rağmen 17 Nisan 1917’de St Jean de Maurienne
AntlaĢmasıyla Antalya, MenteĢe sancağı, Konya ilinin büyük bir kısmı ile Ġzmir ve
kuzeyi7 -Sykes-Picot AntlaĢmasını tanıması koĢuluyla8- Ġtalya’ya veriliyordu. Fakat
anlaĢma için Rusya’nın onayı gerekiyordu. O dönemde Rusya’da BolĢevik Ġhtilali
öncesi karıĢıklık hüküm sürüyordu. Ardından 1917 Ekim Devrimiyle iktidara gelen
BolĢevikler, Çarlık Rusyasının emperyalist oyunlarını bütün dünyaya ifĢa etmiĢlerdi.
Böylece yapılan bütün gizli anlaĢmalar geçersiz sayılmıĢtı. Ne kadar geçersiz
sayılırsa sayılsın I.Dünya SavaĢı sonrasında Osmanlı Devleti’nin imzaladığı
Mondros Mütarekesi ve sonrasındaki iĢgaller, yapılan bu gizli anlaĢmaların bir
sonucuydu.
1918 yılının baĢlarında I.Dünya SavaĢının yorgunluğu bütün savaĢan ülkelere
ağır gelmeye baĢlamıĢtı. BarıĢ istekleri ilk kez Amerika BirleĢik Devletleri
CumhurbaĢkanı Woodrow Wilson tarafından dile getirildi. Wilson’un 8 Ocak
1918’de kongreye sunduğu ve barıĢın temel ilkeleri olarak kabul edilen “14
6
Ġlhan Tekeli-Selim Ġlkin, Ege’deki Sivil DireniĢten KurtuluĢ SavaĢına Geçerken UĢak Heyet-i
Merkeziyesi ve Ġbrahim (Tahtakılıç) Bey, TTK Yay., Ankara 1989, s. 8.
7
8
Kurat, a.g.e., s. 13.
Tansel, a.g.e., s. 154.
3
Nokta”nın9 Osmanlı Ġmparatorluğu’nu ilgilendiren kısımları Ģöyleydi: Açık barıĢ
anlaĢmaları ve gelecekte de açık diplomasi (1. madde), Karasuları dıĢında karada ve
denizde tam serbestlik (2.madde), Ekonomik engellerin ortadan kaldırılması
(3.madde), Silahlanmanın azaltılması ve bunun garanti altına alınması (4.madde),
Rusya, Belçika, Ġtalya, Romanya, Sırbistan, Karadağ ve Polonya devletlerinin
sınırları ve statülerinin yeniden belirlenmesi, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun Türk olan
kısımlarının egemenliğinin sağlanması, Türk olmayan uluslara muhtar geliĢme
imkanı verilmesi, Çanakkale Boğazı’nın devamlı olarak bütün ulusların gemilerine
açık olması ve bunun uluslararası garanti altına alınması (12.madde), Büyük ve
küçük bütün devletlerin siyasi bağımsızlıklarının ve toprak bütünlüklerinin karĢılıklı
olarak garanti altına alınması amacıyla uluslararası bir örgüt kurulması (14. madde).
1918 yılı Osmanlı Ġmparatorluğu için içeride ve dıĢarıda zorlu bir yıl
olmuĢtur. Sultan V.Mehmet ReĢat’ın ölümü üzerine Sultan Abdülmecid’in
oğullarından Mehmet Vahdettin 4 Temmuz 1918’de tahta geçmiĢtir.10 Yeni padiĢah,
ordu ve donanmaya hatt-ı hümayun göndererek emir ve komutayı eline aldığını ilan
etmiĢtir. Enver PaĢa, BaĢkumandan Vekili unvanını, BaĢkumandanlık Erkân-ı
Harbiye Reisi Ģekline çevirmiĢtir. Ġttihat ve Terakki Fırkası, Sultan V. Mehmet
ReĢat’ın pasifliğinden faydalanarak yönetime egemen olmuĢtu. Talat PaĢa, Sultan
Vahdettin’in Ġttihatçılara karĢı olmasına rağmen, bir süre daha görevinde kalmıĢtır.11
9
Armaoğlu, a.g.e., s. 138-139; Yusuf Hikmet Bayur, Türk Ġnkılabı Tarihi, TTK Yay., Ankara
1991, s. 625-627.
10
11
Bayur, a.g.e., s. 348.
Tansel, a.g.e., s. 1-6.
4
1917 yılı sonunda Rusya’nın savaĢtan çekilmesinin ardından Mayıs 1918’de
Romanya da savaĢtan çekilmiĢti. Bulgar cephesinin çökmesi üzerine 1918 yılı
sonunda da Bulgaristan barıĢ istemek zorunda kalmıĢ ve 29 Eylül 1918’de
mütarekeyi kabul ederek savaĢtan çekilmiĢti.12
Bu geliĢmeler üzerine kabinedeki bakanların bir kısmı savaĢa devam
edilmesi, diğer bir kısmı da bir an önce barıĢ anlaĢması imzalanması gerektiği
görüĢündeydi. Hükümetin “barıĢ mı yoksa savaĢa devam mı” konusunda karar
veremediği dönemde, müttefikleri Ekim 1918’de Almanya, Ġsviçre aracılığı ile
Avusturya ise Ġsveç aracılığı ile Amerika BirleĢik Devletleri’ne baĢvurarak barıĢ
talebinde bulunmuĢlardı. Durumun gittikçe kötüleĢmesi üzerine, Talat PaĢa istifa
etmeye ve barıĢ talebinde bulunmaya karar vermiĢti. PadiĢah Vahdettin, Talat
PaĢa’nın istifasını kabul etmiĢ ve kabineyi kurma görevini Ġzzet PaĢa’ya vermiĢtir.13
Ġzzet PaĢa, 14 Ekim 1918’de kabineyi kurduktan14 sonra Ġtilaf Devletleriyle
barıĢ anlaĢması yapmanın yollarını aramaya baĢlamıĢtı. Bu dönemde KütülAmare’de
esir edilen Ġngiliz generali General Towshend, sadrazam ile görüĢmek istemiĢti.
Esirliği sırasında kendisine iyi davranılmasına karĢılık Rauf Bey’e mektup
göndererek, Ġngiltere ile müzakerelere giriĢildiği takdirde, Osmanlı Hükümetine
yardım edeceğini bildirmiĢtir.15 Ġzzet PaĢa’nın ile General Towshend görüĢmesinde,
Irak, Suriye, Kafkasya’ya padiĢahın egemenliği altında muhtariyet verilmesi, Ġtilaf
12
13
14
Armaoğlu, a.g.e., s. 141.
Tansel, a.g.e., s. 9, 15.
Sina AkĢin, Ġstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele C.I, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yay.,
Ankara, 1998, s.18.
15
Bayur, a.g.e., s. 722; Tansel, a.g.e., s. 17.
5
Devletlerinin Irak ve Suriye’yi boĢaltması konuları görüĢülmüĢtür. Ġzzet PaĢa,
Ġngiltere’nin Türkiye’yi himaye etmesi durumunda Çanakkale Boğazı’nı Ġtilaf
Devletleri donanmalarına açmaya hazır olduğunu bildirmiĢtir.16 General Towshend
Ġzzet PaĢa ile görüĢtükten sonra aynı gün Rauf Beyle de yaptığı görüĢmesinde Rauf
Bey, kendilerinin istediği bırakıĢma koĢullarını Towshend’e bildirmiĢtir. Bu koĢullar
kısaca, Ġtilaf Devletlerinin iĢgal ettiği yerlerde padiĢahın egemenliği altında toprak
muhtariyeti kabulü, Türkiye’nin siyasi, mali ve iktisadi bağımsızlığa sahip olması,
Ģimdiki buhranın önlenmesi için gerektiğinde Türkiye’ye mali yardım yapılması ve
bu esaslar dahilinde barıĢın yapılabilmesi için Ġngiliz dostluğunun ve “azami
müzaheretinin sağlanmasıydı.”17
General Towshend, deniz yüzbaĢısı Tevfik Bey ile birlikte 20 Ekim’de
Mondros’ta barıĢ görüĢmeleri için kendisine yetki verilen Ġngilizlerin Akdeniz Filosu
Komutanı Amiral Calthorpe ile görüĢtü. YüzbaĢı Tevfik Bey dönüĢünde Amiral
Calthorpe ile Towshend tarafından yazılan mektubu sadrazama iletmiĢtir.18
Mektupta, barıĢ konusunun Ġngiliz Hükümeti tarafından incelendiği, bağlaĢık
devletlere danıĢmadan bir karar verilemeyeceği, ancak bırakıĢma için hazır oldukları
ve yetkili delegelerin gönderilmesi gerektiği belirtilmiĢtir.
PadiĢah, delege olarak Damat Ferit PaĢa’nın seçilmesini istemiĢ ve bu konuda
direnmesine rağmen bu durum Bakanlar Kurulu’nda istifaya varacak boyutta krize
neden olduğu için Damat Ferit Bey’in delegeliğinden vazgeçmiĢ, Rauf Bey ile
16
AkĢin, a.g.e., s.55.
17
Bayur, a.g.e., s. 723; AkĢin, a.g.e., s.55.
18
Bayur, a.g.e., s. 726-727.
6
birlikte Hariciye MüsteĢarı ReĢat Hikmet (ĠçiĢleri Bakanlığı MüsteĢarı) Kurmay
Yarbay Sadullah Beylerin delegeliklerini kabul etmiĢtir.19
Mütareke görüĢmelerine katılacak delegelere 8 maddelik bir talimat
verilmiĢti.20 Bu talimata göre, Boğazlar, Yunan savaĢ gemileri hariç, ticaret ve savaĢ
gemilerine açık olacak, savaĢ gemileri Marmara’da 2 günden fazla kalmayacak,
Boğaz istihkâmları Osmanlı Devleti’nin elinde bulundurulacaktı. Bu son teklif kabul
edilmediği takdirde, barıĢ yapıldıktan sonra çekilmek Ģartıyla kontrolör olarak belli
sayıda Ġngiliz subayının Boğazlarda bulunmasına izin verilecekti. Güvenliği
sağlayacak kuvvetler dıĢındaki Türk kuvvetlerinin terhisi kabul edilecekti.
Mütarekenin imzalandığı gün cephelerdeki savaĢ duracaktı. Osmanlı Devleti’nin
idaresine
karıĢılmayacak,
Türk
topraklarında
herhangi
bir
noktaya
asker
çıkarılmayacaktı. Ġtilaf Devletlerinin Türkiye’ye para yardımında bulunması
sağlanacaktı. PadiĢah bu talimata halifeliğin, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun ve
Osmanoğulları soyunun haklarının korunması gibi hususların da eklenmesini
istemiĢti. Fakat Ġzzet PaĢa, esas amacın bu olduğunu dolayısıyla bundan ayrıca
bahsetmeye gerek olmadığını söyleyerek padiĢahın önerisini kabul etmemiĢti.21
19
20
Bayur, a.g.e., s. 727; Tansel, a.g.e., s. 21.
Ali Fuat Türkgeldi, Mondros ve Mudanya Mütarekelerinin Tarihi, Ankara 1948, s.32;
Bayur, a.g.e., s. 740-741.
21
Tansel, a.g.e., s. 23.
7
B. Mondros Mütarekesi ve Anadolu’nun Durumu
Mütareke
görüĢmelerine
27
Ekim’de
Mondros
limanında,
Ġngiliz
Agamemnon gemisinde baĢlanmıĢtır. Ġlk oturumda, Osmanlı heyetine önceden
verilmeyen mütarekename projesi22 okunmuĢ, ardından müzakerelerine geçilmiĢtir.
GörüĢmelere mütarekenameyi imza etmek için yetkili olan Ġngiliz Akdeniz Filosu
Komutanı Amiral Calthorpe baĢkanlık etmiĢti. Dört gün süren görüĢmeler sonunda
Türk Mütareke Heyeti BaĢkanı Bahriye Nazırı Rauf (Orbay) ile Amiral Calthorpe
arasında 30 Ekim 1918’de Mütareke AnlaĢması imzalanmıĢtır.23
Amiral Calthorpe’un Türk delegelerine sunduğu çok ağır koĢullar içeren ve
25 maddeden oluĢan24 mütareke maddelerinde bir iki küçük değiĢiklik dıĢında bir Ģey
yapılamamıĢtır. Mütarekenin en can alıcı maddesi 7. maddeydi. Buna göre:
“Müttefikler, güvenliklerini tehdit edecek bir durumun doğması halinde herhangi bir
stratejik noktayı işgal hakkına sahip olacaklardır.” Bu madde Ġtilaf Devletlerine
hareket özgürlüğü tanıyarak, Osmanlı Devleti topraklarında istedikleri yerleri iĢgal
etme hakkı ve yetkisi tanıyordu. Mütarekenin en ağır maddelerinden bir diğeri 24.
maddeydi. Bu maddeye göre, Doğudaki altı ilde (Ermeni azınlığın yaĢadığı Erzurum,
Van, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Sivas) bir karıĢıklık çıkması durumunda müttefikler
burayı iĢgal edebilecekti. Mütarekenin 1. maddesiyle Çanakkale ve Ġstanbul
Boğazları’nın müttefikler tarafından iĢgal edilmesi, 5. maddesiyle hudutların
22
Türk Ġstiklal Harbi, C.I, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Gnkur. BĢk. Harb Tarihi Dairesi Resmi
Yay., Ankara 1962, s. 38-41.
23
Ġbrahim Artuç, KurtuluĢ SavaĢı BaĢlarken, KastaĢ Yay., Ġstanbul 1987. s. 21.
24
Mütareke maddeleri için bkz. Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 43-47; Bayur, a.g.e., s. 742-746.
8
korunması ve iç asayiĢin temini gerekli kuvvet dıĢındaki ordunun terhis edilmesi, 20.
maddeyle de silah, cephane ve araç-gerecin teslimi isteniyordu. 10. maddeye göre,
Toros Tünelleri müttefikler tarafından iĢgal ediliyor, 15. maddeye göre de bütün
demiryolları müttefiklerin kontrolüne veriliyordu. 11. madde ile Ġran içlerinde ve
Kafkasya’da bulunan Osmanlı kuvvetlerinin iĢgal ettikleri yerlerden (3 Mart 1918’de
Rusya ile imzalanan Birest-Litovsk AnlaĢması ile Osmanlı Devleti’ne bırakılan Kars,
Ardahan, SarıkamıĢ ve Batum) geri çekilmesi kabul edilmiĢti. Ayrıca, 16. maddeyle,
Hicaz, Yemen, Asir, Suriye ve Irak’taki kuvvetlerin en yakın Ġtilaf Devletlerinin
kumandanlarına teslim olunması, Kilikya’daki kuvvetlerin asayiĢ için gerekli
olandan fazlası 5. maddedeki Ģartlara göre geri çekilmesi kabul edilmiĢti.
Mondros Mütarekesi, Osmanlı Devleti’nin teslimiyetini apaçık ortaya
koymasına rağmen, devlet adamları arasında mütarekenin savaĢı sona erdiren ılımlı
bir anlaĢma olduğunu ileri sürenler bulunuyordu. GörüĢmeler sırasında Ġngiliz
delegelerinin
Türk
delegelerine
gösterdikleri
nazik
tavırlar,
mütarekenin
imzalanmasından sonra Amiral Calthorpe’un Rauf Bey’e, mütareke koĢullarından
doğan bazı anlaĢmazlıklarla ilgili yerine getirilmeyecek vaatleri, Rauf Bey ve diğer
Türk delegelerinin mütarekenin olumlu olduğunu düĢünmelerine neden olarak
gösterilebilir.
Sadrazam Ġzzet PaĢa, mütarekenin imzalandığını öğrendikten sonra Mebusan
Meclisi’nin gizli oturumunda yaptığı konuĢmasında mütarekenin ılımlı bir anlaĢma
olduğunu ileri sürerek, anlaĢmanın onaylanmasını sağlamıĢtır. 2 Kasım 1918’de
bütün vilayetlere, müstakil mutasarrıflıklara ve kolordu komutanlarına genelge
göndererek sevincini dile getirmiĢtir. Genelgede, “çeĢitli unsurlar arasında iyi bir
ahenk, toprak kardeĢliği sevgisi yaratmak ve huzurun devamını sağlamak”
9
konusunda önemle durmuĢtur. Sadrazam Ġzzet PaĢa, Tasvir-i Efkâr gazetesine verdiği
demecinde, mütareke koĢullarının Bulgaristan’a uygulanan Ģartlardan daha hafif
olduğunu, Ġstanbul’un ve herhangi bir Türk ülkesinin askeri bakımdan iĢgalinin
istenmediğini belirtmiĢti.25
Mütarekenin
ardından
Hüseyin
Rauf,
basına
verdiği
demecinde,
“…Mütarekeyi akde memuren İstanbul’dan hareket ederken, bugünkü gibi iftihar ve
sevinçle avdet edeceğimi tasavvur etmiyordum. İngiliz mütareke delegelerinin bize
karşı gösterdikleri hüsnükabul ümidin fevkinde olmuştur. Müzakeratımız gayet
samimi ve son derece açık bir lisanla cereyan etmiş ve suitefehhümü mucip olacak
hiçbir hal ve harekete meydan verilmemiştir. Akdeylediğimiz mütareke neticesinde
devletimizin istiklali, saltanatımızın hukuku tamamiyle kurtarılmıştır. Bu mütareke,
galip ile mağlup arasında münakit bir mütareke değil, belki hal-i harbden çıkmak
isteyen mütevazin iki kuvvet beyninde akdolunabilecek bir tatil-i muhasemat
mahiyetindedir.”26 sözleriyle mütareke görüĢmeleri sırasında Ġngilizlerin nezaket
kurallarının dönemin bazı Osmanlı devlet adamlarının gözlerini nasıl bağladığını bu
nedenle gerçekleri göremediklerini göstermektedir. Rauf Bey, Ġngilizlerin nezaketine
aldanarak o kadar güvenmiĢti ki basına verdiği bu demecinde Ġstanbul’a tek bir
düĢman askerinin çıkmayacağına dair teminatta da bulunuyordu.
Türk basınındaki bu iyimser havadan kuĢku duyan Ġngiliz DıĢiĢleri Bakanı
Arthur James Balfour, Ġstanbul’a büyükelçi seviyesinde yüksek komiser atanan
Amiral Calthorpe’a bir yönerge göndererek kuĢkularını dile getirmiĢti.27 Balfour,
25
26
27
Sonyel, a.g.e., s. 8-9.
A.g.e., s. 9.
A.g.e., s. 10.
10
Türklerin mütareke koĢullarının kendi lehlerinde olduğu izlenimi yaratmalarına fırsat
verilmemesi ve Mısır ve Hindistan’daki Müslüman uyruklarının Türklerin kesin
yenilgiye uğradıklarını anlamaları gerektiğini belirtmiĢtir. Balfour böylece PanĠslamizm, Pan-Turanizme ve Ġslamın siyasi amaçla kullanılmasına darbe indirilmiĢ
olacağını düĢünüyordu.
PadiĢah, Vahdettin de mütareke koĢullarını önce ağır bulmuĢ, Sadrazam Ġzzet
PaĢa’nın Mondros’tan aldığı 27 Ekim 1918 tarihli telyazısını göstermesi üzerine, “Bu
şartları çok ağır olmalarına rağmen kabul edelim. Öyle tahmin ederim ki,
İngilizlerin
doğuda
asırlarca
devam
eden
dostluğu
ve
lütufkâr
siyaseti
değişmeyecektir. Biz onların müsamahasını sonra elde ederiz.”28
Mondros
Mütarekesinin
imzalandığı
gün
Yıldırım
Orduları
Grubu
Kumandanlığı’na tayin edilen Mustafa Kemal PaĢa, mütarekeyi Ģöyle yorumlamıĢtır:
“…Osmanlı Devleti bu mütareke ile kendini kayıtsız şartsız teslim etmeyi uygun
görmüştür. Yalnız uygun bulmuş değil, düşmanların ülkeyi ele geçirmesi ona yardımı
da vaat etmiştir.”29 Mütarekenin teslimiyet olduğunu düĢünen Mustafa Kemal,
maddelerinin bazılarını çok karıĢık ve gelecek için tehlikeli görüyordu. Bu sebeple, 3
Kasım’da Ġzzet PaĢa’ya bir telgraf göndererek, Toros Tünelleri, Suriye sınırı gibi
konularda mütarekenamenin Ģartlarında karıĢıklık olduğunu belirterek, bu konuda
açıklama istemiĢtir.30 Ġzzet PaĢa cevabında, Toros Tünelleri’nin Ġtilaf Devletleri
tarafından sadece “muhafaza” için iĢgal olunacağını, iĢletmenin ordular grubuna ait
28
29
Sonyel, a.g.e., s. 11.
Cihat Akçakayalıoğlu, Atatürk, Komutan, Ġnkılapçı ve Devlet Adamı Yönleriyle, Gnkur.
ATASE BĢk. Yay., Ankara 1988, s.114.
30
HTVD Sayı: 27, Belge: 714.
11
olduğunu, Ġtilaf kuvvetlerinin Amanos tünellerini de iĢgal etmeye hakları olmadığını,
Suriye’deki kuvvetlerin teslim olması maddesinin ihtiyaten konulduğunu ve
cephedeki kuvvetlerin tesliminin söz konusu olmadığını belirtmiĢtir.31
Mustafa Kemal, bu cevaptan tatmin olmayarak bir telgraf daha yazmıĢtır.
Telgrafında, “Suriye’deki garnizonların teslimi ihtiyat olarak yazılmış bir maddedir
diyorsunuz, benim anlayışıma göre bu madde İngilizler tarafından bizi aldatmak için
konmuştur, mütareke şartlarını hükümetin başka türlü, İngilizlerin başka türlü
anladıklarını şüphe etmiyorum, nitekim İngilizler bu gece (5/6-11-1334) raporla
anlatacağımız üzere Suriye kıtasındadır diyerek Yedinci Ordunun teslimini
istemişlerdir. Kilikya sınırını sormaktan maksadım, bu tarihi ismi kabul eden
hükümetin bu bölgeyi gösteren İngilizce atlasa Kilikya sınırının Maraş kuzeyinden
geçtiğini dikkate alıp almadığını anlamaktı, çünkü benim fikrimce Adana ismi yerine
tarihi Kilikya ismini koyan İngilizler Suriye sınırlarını Kilikya kuzey sınırı doğusuna
uzanmaktan ibaret kabul etmektedirler.”32 demiĢtir.
Ġzzet PaĢa, Mustafa Kemal’den mütarekede bazı maddelerin tadil etmesi
konusunda sözlü teminat veren Ġngiliz delegesinin centilmenliğine karĢılık vermek ve
Yunanistan’ın faaliyet sahasına çıkarılmaması için Ġngilizlerin Halep civarındaki
ordularını beslemek amacıyla Ġskenderun’dan faydalanmasına karĢı çıkılmamasını
istemiĢtir. Mustafa Kemal, BaĢkumandanlık Erkân-ı Harbiye Riyaseti’ne çektiği 6
Kasım tarihli telgrafında,33 Ġngilizlerin Ġskenderun’u Halep’teki ordularının iaĢesi
için değil, Yedinci Ordunun geri çekilme yollarını keserek, teslime zorlamak
31
32
33
Falih Rıfkı Atay, Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri, Pozitif Yay., Ġstanbul 2008, s. 8.
A.g.e., s. 8.
HTVD., Sayı: 29, Belge: 743; Atay, a.g.e. s. 10.
12
amacıyla iĢgal etmek istediklerini belirtmiĢtir. Bu nedenle de orduyu geri çekmeye
baĢladığını, Ġngilizlerin Ġskenderun’a çıkması durumunda ateĢle karĢılanmaları için
emir verdiğini Ġstanbul’a bildirmiĢ, Ġzzet PaĢa’nın Ġngiliz yanlısı bu tutumuna karĢı
direneceğini belirterek yerine baĢka bir komutan atanmasını istemiĢtir. Telgrafın
üstüne “Aceledir ve tehir eden idam olunur” Ģeklinde iĢaret koymuĢtur. Mustafa
Kemal’in bu isteği kabul edilmiĢ ve 7 Kasım’da Yıldırım Orduları Grubu ile 7. Ordu
Karargâhı lağvedilmiĢtir. Mustafa Kemal de Harbiye Nezareti emrine girmiĢtir.
Mütarekenin koĢulları konusunda birbirine zıt görüĢler öne sürülürken, Ġtilaf
Devletleri anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden üç gün sonra 7. ve 16. maddelerine
dayanarak Osmanlı topraklarını iĢgale baĢlamıĢlardı. Ġlk olarak 3 Kasım’da Musul,
ardından 9 Kasım’da Ġskenderun limanı Ġngilizler tarafından iĢgal edilmiĢtir.
ĠĢgallerin baĢladığı bu ortamda, Ġzzet PaĢa Hükümeti 8 Kasım 1918’de istifa
etmek zorunda kalmıĢtır.34 Osmanlı Devleti’ni I.Dünya SavaĢına sokmaktan sorumlu
tutulan Talat, Enver ve Cemal PaĢaların Alman vapuruyla yurtdıĢına kaçmaları ve
hükümetin bu kaçıĢa göz yumduğuna iliĢkin söylentiler ile padiĢahın kabinede
değiĢiklik istemesi bu istifaya neden olarak gösterilebilir. Ġzzet PaĢa Hükümetinin
istifasının ardından kabineyi kurma görevi Tevfik PaĢa’ya verilmiĢtir. Yeni kabine
güçlükle güvenoyu alarak görevine baĢlamıĢtır.
12 Kasım 1918’de bir Fransız tugayı, ertesi gün 13 Kasım’da 55 parça
gemiden35 oluĢan donanma, Ġstanbul limanına girerek, Dolmabahçe önlerinde
demirledi. Donanma, çoğu Ġngiliz olmak üzere Fransız, Ġtalyan ve Yunan
34
35
Tansel, a.g.e., s. 41.
Donanmanın sayısı iki gün sonra artırılarak 73’e çıkarılmıĢtır. Türk donanması da Yavuz ve Midilli
baĢta olmak üzere iĢgal kuvvetleri tarafından Gölcük’te limana bağlanmıĢtı. Artuç, a.g.e., s. 32.
13
gemilerinden oluĢuyordu. Mütareke görüĢmelerinde Amiral Calthorpe’un Albay
Rauf Bey’e verdiği söze rağmen, beĢ Yunan savaĢ gemisi de bulunuyordu.36 Türkleri
en çok rahatsız eden konu donanmanın içinde Yunan savaĢ gemilerinin de yer
almasıydı. Bu rahatsızlık Yunanistan’ın Türkiye’de yaĢayan Rumları kıĢkırtmasından
duyulan korkudan kaynaklanıyordu.
Büyük donanmanın gelmesinin ardından gerekli yerlere 3500 kiĢilik bir askeri
kuvvet çıkarılmıĢtır. Bu kuvvetin 2000 kiĢilik bir bölümü Beyoğlu’ndaki askeri
kıĢlalara, yabancı okul ve hastaneler ile bazı özel binalara yerleĢmiĢler, geri kalanlar
da ayrı ayrı yerlere dağılmıĢlardır.37 13 ve 14 Kasım günleri Ġstanbul Boğazı’nın ve
tahkimatının iĢgali tamamlanmıĢ, izleyen günlerde Ġngiliz ve Fransız birlikleri
Boğaz’ın Rumeli ve Anadolu yakasını kontrol altına almıĢlar, toplara el
koymuĢlardır. Çanakkale Boğazı’ndaki toplara da (273 top) el konularak her iki
boğazın kontrolü mütarekenin 1. maddesi gereğince Ġtilaf Devletlerinin kontrolüne
geçmiĢ oldu. Fransızlar 18 Kasım’da Bakırköy’e 4000 kiĢilik büyük bir kuvvet
çıkararak kentin kontrolünü tamamen ele geçirmiĢ oldu. 38
Mondros Mütarekesinin imzalanmasından Anadolu’da ulusal direniĢin ve
örgütlenmelerin baĢladığı Mayıs-Haziran 1919’a kadar olan 8 aylık süre içinde
Ġngiliz, Fransız, Ġtalyan ve Yunan askeri kuvvetleri tarafından iĢgal edilen yerler
Ģöyledir:39
36
Artuç, a.g.e., 31.
37
Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s.122; Tansel, a.g.e., s. 56.
38
Artuç, a.g.e., s. 31.
39
Alev CoĢkun, Kuvayı Milliye’nin KuruluĢu, Cumhuriyet Kitapları, Ġstanbul 2005, s. 46-47.
14
Ġngiliz ĠĢgalleri
Musul, Çanakkale (Fransızlarla birlikte), Ġskenderun, Antakya, Batum, Kilis,
Ankara Ġstasyonu, Ayıntab, Cerablus, HaydarpaĢa Ġstasyonu, Konya Ġstasyonu,
MaraĢ, Turgutlu-Aydın Demiryolu (Fransızlarla birlikte) Birecik, Samsun, Harabnaz
ve Telebyaz Ġstasyonu, Urfa, Merzifon, Kars
Fransız ĠĢgalleri
Doğu Trakya Demiryolları, Çanakkale Boğazı (Ġngilizlerle birlikte), Dörtyol,
Mersin, Toros Tünelleri, Adana Ġli ve Pozantı, Doğu (ġark) Demiryolu, KasabaAydın Demiryolu, Çiftehan- Akköprü, Afyon Ġstasyonu
Ġtalyan ĠĢgalleri
Antalya, Fethiye, Bodrum, Marmaris, AkĢehir (kısmen), Afyon, Malkara,
Burdur
Yunan ĠĢgalleri
Uzunköprü-Hadımköy Demiryolu ve Ġzmir
Osmanlı toprakları dört bir yandan Ġtilaf güçleri tarafından iĢgal edilirken,
ordusu da, mütarekenin 5. maddesinde yer alan “Sınırların korunması ve iç
güvenliğin sağlanması için gerekli kuvvetin dışındaki askeri kuvvetin terhis edilmesi”
koĢuluna uyularak terhis edilmeye baĢlanmıĢtı. Bu amaçla I.Dünya SavaĢında tümen
sayısı 67’e çıkarılan Osmanlı ordusunun mütarekeden sonra sefer teĢkilatı dağıtılmıĢ,
silah altına alınan ikmal erleri terhis edilmiĢti.40 Mütareke imzalandığında ordunun
konuĢlanması ise Ģu Ģekilde belirlenmiĢti:
1.Ordu Ġstanbul’da, 2. Ordu Adana’da, 3. Ordu Ġstanbul’da, 4. Ordu önceden
lağvedildiğinden birlikleri 6. ve 7. Ordular arasında paylaĢılmıĢtı. 5. Ordu
40
Türk Ġstiklal Harbi C.I., s. 175.
15
Gelibolu’da, 6. Ordu Musul’da, 7. Ordu Ġslâhiye’de, 8. Ordu Ġzmir’de ve 9. Ordu
Kars’ta bulunuyordu.41
Ġngilizler Çanakkale Boğazı ve çevresini Türk kuvvetlerinden tecrit etmek
istedikleri için, Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı ve kıtaları Ġstanbul’a
taĢınmıĢ, 5. Ordu birlikleri de Çanakkale bölgesinden uzaklaĢtırılmıĢtır. 5. Ordu daha
sonra lağvedilerek, bünyesindeki 1. ve 14. Kolordular Trakya bölgesinde
konuĢlandırılmıĢtır.42 Ġzmir’de bulunan 8. Ordu da 13 Kasım 1918’de lağvedilerek,
bünyesindeki 17. Kolordu (56. ve 57. Tümenler) Ġzmir’de bırakılmıĢ ve bu kolorduya
23 ve 61. Tümenler ile Tekirdağ’daki 55. Tümen dahil edilmiĢtir.43 Adana’da
bulunan Yıldırım Orduları Grubu Karargâhı ve 7. Ordu 7 Kasım 1918’de
lağvedilmiĢ, bu gruba bağlı olan 3. Kolordu Sivas’ta konuĢlandırılmıĢtı. Yıldırım
Orduları Grup Komutanı olan Mustafa Kemal PaĢa, Erkân-ı Harbiye Nezareti emrine
alındığından ordular grubu ve bölge komutanlığı 2. Ordu Komutanı Nihat (AnılmıĢ)
PaĢa’ya verilmiĢtir. 10 Aralık 1918’de 2. Ordu da lağvedilerek, bu orduya bağlı olan
12. Kolordu Karargâhı Konya’ya, 20. Kolordu karargâhı Ankara’ya ve 15. Kolordu
Karargâhı da Erzurum’a nakledilmiĢti. 6. Ordu, 9 ġubat 1919’da lağvedilerek adı 13.
Kolordu’ya dönüĢtürülmüĢtür. Bu kolordu da Diyarbakır, Siirt ve Mardin’e
yerleĢtirilmiĢtir. Kars’ta bulunan 9. Ordu Ģu tümenlerden oluĢuyordu: 11. Kafkas
Tümeni Hoy’da, 9. Kafkas Tümeni Kamarlı’da (Erzincan’ın güneyi), 3. Kafkas
41
Zekeriya Türkmen, Mütareke Döneminde Ordunun Durumu ve Yeniden Yapılanması (1918-
1920), Türk Tarih Kurumu Ankara, 2001. s.29; Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, C.III/6-1, Gnkur. Harb
Tarihi Dairesi Yay., Ankara 1971, s. 229-230.
42
Türkmen, a.g.e., s. 29.
43
Rahmi Apak, Ġstiklal SavaĢında Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, TTK Yay., Ankara 1990, s. 1.
16
Tümeni Ahıska’da, 10. Kafkas Tümeni Batum’da, 12. Tümen Erivan’ın batısında,
36. Tümen Gümrü’de. Ġngilizler Mütareke Ģartlarını ileri sürerek, Kars, Ardahan ve
Batum’un boĢaltılmasını istedi. 9. Ordu da Erzurum’a nakledildi. 9. Ordu’dan geriye
kalan 15. Kolordu’nun 3. Kafkas Tümeni Tortum’da, 12. Tümeni Horasan’da, 9.
Kafkas
Tümeni
Erzurum’da,
11.
Kafkas
Tümeni
de
Van
çevresinde
konuĢlandırıldı.44
Orduların bu Ģekilde lağvedilmesiyle geriye kalan askeri birlikler 9 Kolordu
ve bunlara bağlı 20 tümen Ģeklinde düzenlendi. Bu düzenlemeye göre
konuĢlandırılan kolordular ve bağlı oldukları tümenler Ģöyleydi:45

1.Kolordu Karargâhı (Edirne): 49. Tümen ve 60. Tümen

25. Kolordu Karargâhı (Ġstanbul): 10. Kafkas Tümeni ve 1. Tümen

14. Kolordu Karargâhı (Tekirdağ): 55. Tümen ve 61. Tümen

17. Kolordu Karargâhı (Ġzmir)46: 56. Tümen ve 57. Tümen

20. Kolordu Karargâhı (Ankara): 24. Tümen ve 23. Tümen

22. Kolordu Karargâhı (Konya): 11.Tümen ve 41. Tümen

3. Kolordu Karargâhı (Sivas): 5. Kafkas Tümeni ve 15. Tümen

13. Kolordu Karargâhı (Diyarbakır): 2. Tümen ve 5. Tümen

15. Kolordu Karargâhı (Erzurum): 3. Kafkas Tümeni, 9. Kafkas Tümeni, 11.
Kafkas Tümeni ve 12. Tümen.
44
Türkmen, a.g.e., s. 30-31.
45
Türk Ġstiklal Harbi, C.I. s. 176-177; Türkmen, a.g.e., s.326.
46
Bu kolordu Ġzmir’in iĢgalinden sonra lağvedilerek, tümenleri 12. ve 14. Kolordulara bağlanmıĢtır.
17
Bu Ģekilde bir düzenlemeye tabi tutularak iskelet kadrosu belirlenen ordu,
askerlerinin terhis edilmesi, silah ve cephanenin Ġtilaf Devletlerine teslim
edilmesinden dolayı güçsüzleĢmiĢti. Nitekim mütarekenin imzalandığı sırada
337.615 kiĢi civarında olan Osmanlı ordusunun mevcudu 1919 Nisan ayında
114.726’ya indirilmiĢtir.47 Osmanlı ordusunun zayıf ve yetersiz askeri kuvvetleriyle
iĢgallere
karĢı
koyması
imkansızdı.
Bu
imkansızlıklar
kazanılmasında önemli rol oynayan unsur, Kuva-yı Milliye idi.
47
Türkmen, a.g.e., s. 35.
18
içerisinde
savaĢın
I. BÖLÜM
PARĠS BARIġ KONFERANSI VE ĠZMĠR’ĠN ĠġGALĠ
A. Paris BarıĢ Konferansı
Paris BarıĢ Konferansı, Osmanlı topraklarının paylaĢılması ve bu paylaĢımda
Yunanistan’a Batı Anadolu’da verilecek pay doğrultusunda Ġzmir’in Yunanlılar
tarafından iĢgali hususundaki kararlar açısından ele alınacaktır.
Yunanistan’ın Ġzmir’in iĢgali ve Batı Anadolu’da istediği yerler için
yürüttüğü politika ve faaliyetlerinin temelinde Yunan BaĢbakanı Venizelos’un
“Megali Ġdea”sı yatmaktadır. Paris BarıĢ Konferansı da Osmanlı topraklarının nasıl
paylaĢılacağının tartıĢılmasının yanı sıra Venizelos’un “Megali Ġdea”sının resmi ve
uluslararası platforma taĢındığı bir yer olarak görülebilir.
Konferans, müttefik, kısmen müttefik ve ortak devlet gibi sınıflandırmaya
tabi tutulmuĢ 32 devletin katılımıyla 18 Ocak 1919’da açılmıĢtır.48 32 ülkeden 70
temsilcinin katılımıyla gerçekleĢen konferansın kararlarına Amerika, Ġngiltere,
Fransa, Ġtalya ve Japonya hakim olmuĢtur.49 Bu devletlerin BaĢbakan ve DıĢiĢleri
Bakanlarından oluĢmuĢ bir “Onlar Konseyi” kurulmuĢtur.50 Ancak Konseye Ġngiltere
ve Fransa hakim olmuĢtur. Onlar Konseyi daha sonra, konuların önemine göre,
hükümet baĢkanlarının katılımıyla “BeĢler Konseyi”ne, Japon BaĢbakanının
48
Armaoğlu, a.g.e., s. 145.
49
Rifat Uçarol, Siyasi Tarih, Harp Akademileri Yay., Ġstanbul 1982, s. 435.
50
Armaoğlu, a.g.e., s .145.
ayrılmasıyla da “Dörtler Konseyi”ne dönüĢmüĢtür.51 Dörtler Konseyinin liderleri ise,
Lloyd George, Clemenceau, Wilson ve Orlando idi. 52
ABD BaĢkanı Wilson, konferansta uluslararası teĢkilatlanma konusu üzerinde
durmuĢ, Avrupa’nın sorunlarına uzak durmuĢtur. Wilson, uluslararası barıĢın
sağlanması için “Milletler Cemiyeti” kurulmasını amaçlıyordu. Ġngiltere ve Fransa
barıĢın nasıl kurulacağından ziyade kendi çıkarlarını nasıl gerçekleĢtirecekleriyle
ilgileniyorlardı. Japonya, konferansta pasif bir rol oynamıĢtır. Ġtalya ise Ġngiltere ve
Fransa tarafından dıĢlanmıĢtır.53
Konferansta ele alınacak iki önemli konu vardı. Bunlardan biri, savaĢ sonrası
Avrupa’nın durumu ve ortaya çıkan yeni devlet sınırlarının belirlenmesi, diğeri de
Osmanlı Ġmparatorluğu’nun nasıl paylaĢılacağı özellikle Yunanistan’a verilecek
toprakların belirlenmesidir.54
Konferans çalıĢmaya baĢlar baĢlamaz ABD BaĢkanı Wilson’un isteği üzerine,
Milletler Cemiyeti’nin kurulmasına öncelik verilmiĢtir.55 Ġngiltere ve Fransa
BaĢbakanları en can alıcı konu olan Osmanlı Devleti’nin paylaĢılması meselesine
geçmek amacıyla bir an önce Wilson’un isteğini yerine getirmek istemiĢlerdir.
Wilson, ġubat 1919’da Milletler Cemiyeti kurulur kurulmaz ülkesinin kamuoyunu
kazanmak için Amerika’ya dönmüĢ, böylece Ġngiltere ve Fransa paylaĢım
konularında daha rahat hareket etme olanağına kavuĢmuĢlardır. 56
51
Ġzzet Öztoprak, Türk ve Batı Kamuoyunda Milli Mücadele, TTK, Ankara 1989, s. 21.
52
Margaret Macmillan, Paris 1919, ODTÜ Yayıncılık, Ankara 2003, s. 57.
53
Armaoğlu, a.g.e., s. 146.
54
CoĢkun, a.g.e., s.56.
55
Uçarol, a.g.e., s 435.
56
Armaoğlu, a.g.e., s. 146.
20
Rusya’nın savaĢtan çekilmesi ile gündeme gelen Boğazlar Sorunu’na bir
çözüm aranması için Mart-Nisan 1919’da çalıĢmalara baĢlanmıĢtır. Ġngiltere ve
Fransa bu konuda anlaĢamayınca, Ġstanbul’un Amerikan mandasıyla yönetilmesi
çözümünü bulmuĢlardır.57
Konferansta yapılan uzun tartıĢmalardan sonra, Ġtilaf Devletleri, Almanya,
Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ile yapılacak barıĢ anlaĢmasının esasları
belirlenmiĢtir. Buna göre, 28 Haziran 1919’da Almanya, 10 Eylül 1919’da
Avusturya, 27 Kasım 1919’da Bulgaristan ve 4 Haziran 1920’de Macaristan ile barıĢ
anlaĢmaları yapılmıĢtır.58 Osmanlı Devleti ile yapılacak barıĢ anlaĢması ise sonraya
bırakılmıĢtır.
Konferans görüĢmeleri sırasında anlaĢmaya varılan diğer konular; Boğazların
Ġstanbul da dahil olmak üzere uluslararası bir komisyonun yönetimine bırakılması,
Arabistan’ın Osmanlı idaresinden koparılması, Fransa’nın Musul’dan vazgeçerek,
Suriye ve Kilikya’nın Ġngiltere’nin ise Filistin ve Irak’ın manda yönetimini
devralması, Ġtalya’ya Antalya ve Konya ile çevresini kapsayan bölgenin
mandaterliğinin verilmesiydi. Ayrıca, doğuda sınırları sonradan belirlenecek bir
Ermeni devletinin kurulması da uygun bulunmuĢtu.59
Paris BarıĢ Konferansında Türkiye’nin paylaĢılması amacıyla Osmanlı
Devleti sınırları içindeki Türk olmayan unsurlar, Ġtilaf Devletlerinin desteğine
dayanarak ve Wilson Ġlkelerini öne sürerek toprak talebinde bulunmuĢlardır. Bu
57
Bige Yavuz, KurtuluĢ SavaĢı Döneminde Türk-Fransız ĠliĢkileri: Fransız ArĢiv Belgeleri
Açısından 1919–1922, TTK Yay., Ankara 1994, s. 28.
58
59
Bilge Umar, Ġzmir’de Yunanlıların Son Günleri, Bilgi Yay., Ankara 1974, s. 88.
Artuç, a.g.e., s. 58.
21
unsurlar, Karadeniz’de Pontus Rum devletini kurmak isteyen Pontusçu Rumlar,
Ermeniler ve Kürtlerdi.
Pontus Rum Cumhuriyeti kurulması amacıyla faaliyette bulunan Pontusçular,
Paris BarıĢ Konferansı üzerinde etki yapmaya çalıĢmıĢlardı. Bu amaçla Trabzon
Metropoliti Hrisantos 25 Mayıs 1919’da o sırada Paris’te bulunan Ġngiltere
BaĢbakanı Lloyd George’a gönderdiği raporda: Pontus bölgesindeki 1.764.000
nüfustan 850.000’nin Rum, 836.000’nin Müslüman ve 78.000’nin Ermeni olduğunu,
Rum nüfusun daha önce Kafkasya ve Güney Rusya’ya sığınarak o sırada vatanlarına
dönen 250.000 Rumu kapsadığını iddia ediyordu. Türk istatistiklerine göre, Trabzon
ilinde 60.000 Hıristiyan ve 317.000 Müslüman; Giresun’da 10.000 Hıristiyan ve
169.000 Müslüman; Samsun’da ise, 60.000 Hıristiyan ve 180.000 Müslüman nüfus
vardı.60 Metropolit Hrisantos, bu uydurma istatistiki verilere dayanarak Paris BarıĢ
Konferansından nüfusu tamamen Müslüman olan Lazistan hariç tek bir devletin
güdümünde ve Pontus Rumlarının oybirliğiyle özerk bir Pontus yönetimi
kurulmasını; Trabzon ili, Samsun, Sinop, Amasya ve Karahisar’ın bu yönetimin
sınırları içine alınmasını istemiĢtir. Bu “özerk devletin” ileride kurulacak Ermenistan
devletiyle
iĢbirliği
yapacağını
belirtmiĢtir.61
Pontusçuların
bu
davranıĢları
konferansta Ġtilaf Devletleri tarafından pek ciddiye alınmamıĢtır.
Venizelos, konferansa sunduğu muhtırasında Yunanistan’ın isteklerini
savunmakla yetinmeyerek, doğuda büyük bir Ermenistan’ın kurulması için Paris
BarıĢ Konferansında Ermeni heyetini de desteklemiĢti. Venizelos, Bogos Nubar PaĢa
baĢkanlığındaki Ermeni heyetinin de istediği gibi, kurulacak Ermeni devletinin
60
Sonyel, a.g.e., s. 40; Apak, a.g.e., s.141.
61
Sonyel, a.g.e., s. 41.
22
Trabzon ve Adana vilayetleriyle bunların doğusunda kalan bütün Doğu Anadolu’yu
ve Kafkasya’daki Ermeni hükümetini içine alması ve bu devletin tam bağımsızlık
seviyesine ulaĢıncaya kadar “Cemiyet-i Akvam” üyelerinden büyük bir devletin
himayesinde kurulmasını savunuyordu.62 Konferansta Ermeniler, Van, Bitlis,
Diyarbakır, Harput, Sivas, Erzurum ve Trabzon’dan oluĢan Türkiye’nin yedi doğu ili
ile Güneydoğuda MaraĢ, Kozan, Cebel-i Bereket ve Ġskenderun limanıyla birlikte
Adana’yı istemiĢlerdi. Ermeniler, 26 ġubat 1919’da Paris BarıĢ Konseyi huzuruna
çıkarak bu sınırlar içerisinde bağımsız bir Ermenistan’ın tanınması isteklerini dile
getirmiĢlerdir.63 Kürtler ise, Güneydoğu Anadolu’da Diyarbakır, Elazığ, Bitlis,
Musul ve Urfa’yı içeren topraklarda bağımsızlıklarını istiyorlardı. Bu amaçla, Yunan
BaĢbakanı Venizelos, Pontus Rumları adına Trabzon Metropoliti Hrisantos, Ermeni
CumhurbaĢkanı Bogos Nubar, Kürtleri temsilen de ġerif PaĢa, Paris’te bir araya
gelerek görüĢmüĢlerdi.64
Yunanlıların istedikleri topraklar daha önce gizli anlaĢmalarla Ġtalyanlara
vaad edilmiĢti. Konferansta özellikle Ġngiltere, Ġzmir ve çevresinde güçlü bir Ġtalya
yerine Yunanistan gibi daha küçük ve maĢa olarak kullanabileceği bir ülkeyi tercih
etmiĢti. Buna ek olarak Ġngiliz devlet adamları Venizelos’a duydukları sempatinin de
etkisiyle, Venizelos’un baĢkenti Ġstanbul olan eski Bizans Ġmparatorluğu’nun
kurulması hayalini yani “Megali Ġdea”sını65 gerçekleĢtirmesi için destek olmuĢlardır.
62
Türk Ġstiklal Harbi, C. II. 1.Kısım, Gnkur. BĢk.Harb Tarihi Dairesi Resmi Yay., Ankara 1963, s. 9.
63
Sonyel, a.g.e., s. 21-22.
64
Artuç, a.g.e., s. 56-57.
65
Venizelos’un Megali Ġdea’sı, Bizans Ġmparatorluğunu, Fatih’ten önceki büyük Hıristiyan Ortodoks
Devletini ve Karadeniz kıyılarında Pontus Devletini yeniden kurmak, Ege’deki bütün adaları ele
geçirerek Anadolu’nun Ege kıyılarına yerleĢmek, Girit ve Kıbrıs adalarını Yunanistan’a katmak,
23
Venizelos’un “Megali Ġdea”sını gerçekleĢtirmek yolundaki faaliyetleri 18961897 yıllarında Osmanlı’ya karĢı giriĢilen Yunan ayaklanmasına kadar gitmektedir.
Venizelos, bu ayaklanmanın lideriydi. Balkan SavaĢları ile birlikte Selanik limanı,
Epir, Makedonya ve Batı Trakya’nın önemli kısımları ile adaların çoğunu
Osmanlılardan alarak Yunan topraklarını geniĢleterek hedeflerinin bir kısmını
gerçekleĢtirmiĢ oldu. I. Dünya SavaĢı, Venizelos’a Anadolu üzerindeki emellerini
gerçekleĢtirebilmesi için büyük bir fırsat sunmasına rağmen, Venizelos Almanya’nın
tarafında olan Yunan Kralının muhalefeti dolayısıyla 1917’e kadar beklemek
zorunda kaldı. 1917’de kral ülkeyi terk ettikten sonra, Yunanistan, Ġngiltere, Fransa
ve Rusya’nın yanında savaĢa katılarak, Osmanlı Ġmparatorluğu ve müttefiklerine
karĢı savaĢ ilan etmiĢ oldu.
Ġngiliz BaĢbakanı Lloyd George, Venizelos’a karĢı duyduğu sempatinin
yanında, Akdeniz’de kendisine rakip olabilecek Ġtalya’yı Batı Anadolu’ya sokmamak
amacıyla “Megali Ġdea”sını gerçekleĢtirmesi için Venizelos’a destek olmuĢtur.
Ġngiltere’nin bu Ģekilde desteğini arkasına alan Yunanistan, Anadolu’daki
faaliyetlerini Etnik-i Eterya,66 Mavri Mira,67 Pontus Rum Cemiyetleri ve Ermeni
Patrikliği vasıtasıyla yürütmüĢtür.
Ayasofya’yı yeniden büyük kilise yapmak, devletin baĢkentini Ġstanbul’a taĢımak Ģeklindeki
amaçlarının bir bütünü olarak tanımlanabilir. Nurettin Tursan, Yunan Sorunu, Harp Akademileri
Yay., Ġstanbul 1980, s. 28.
66
Ġngiltere, Fransa ve Rusya tarafından Rusya’nın Odesa kentinde 1814’te kurulan cemiyetin amacı,
Ġstanbul baĢkent olacak Ģekilde Bizans Ġmparatorluğu’nun yeniden oluĢturulması, Pontus Rum
Hükümetinin kurulması ve Batı Trakya, Ege Adaları ve Batı Anadolu’yu içeren Büyük Yunanistan’ın
kurulması.
24
Yunanistan, 1918’den itibaren Batı Anadolu topraklarını ülkesine katmak için
çalıĢmalarını hızlandırmıĢtır. Yaptığı propaganda ile Batı Anadolu’da yaĢayan
Rumları, Türklere karĢı kıĢkırtmıĢtır. BaĢta Ġzmir olmak üzere, Aydın, Denizli,
Balıkesir ve bütün Batı ve Güney Marmara bölgesinde etkili olmuĢtur. Venizelos,
“Megali Ġdea”sına ulaĢabilmek amacıyla ortaya attığı tezini dünya kamuoyuna
sunabilmek için uygun ortamı Paris BarıĢ Konferansında yakalamıĢtır.
Venizelos, iddialarını 30 Aralık 1918’de BarıĢ Konferansına verdiği
muhtırada belirtmiĢti. Venizelos’un Osmanlı topraklarından istekleri Ġzmir ile sınırlı
kalmıyordu; “Bandırma-Meis” adası çizgisinin batısında kalan bölümü de68 istiyordu.
Venizelos, toprak isteklerini resmi olarak dile getirmek üzere 3-4 ġubat
1919’da Paris BarıĢ Konferansının huzuruna çıkmıĢtır. Konferansa sunduğu 3 ġubat
1919 tarihli ikinci muhtırada isteklerini, Wilson Ġlkelerinin 12. maddesine ve selfdeterminasyona dayandırmıĢtır. Venizelos, daha önce Osmanlı Devleti’ne ait olan
herhangi bir bölgede Türk çoğunluğu bulunmuyorsa o bölgenin Osmanlı Devleti’nin
bir parçası olarak kalmaması gerektiğini savunuyordu. "Türk Küçük Asyası” olarak
67 Mavri Mira Cemiyetinin faaliyetleri Anadolu’da çeteler kurup yönetmek, Mitingler düzenlemek,
Rum okulları arasında gizli örgütler oluĢturmak, Trabzon ve çevresinde Pontusçuluk faaliyetlerini
yönetmek, Ermenilerle birlikte çalıĢarak her türlü açık veya gizli ayrılıkçı hareketlerde bulunmak
Ģeklinde özetlenebilir.
68
Kuzeyde Bandırma’nın 25 km. kadar doğusunda, Marmara sahilindeki KurĢunlu köyünden
baĢlayarak, Karadağ-Demircidağ-UĢak’ın 20 km. batısı- Sarayköy’ün 20 km. batısı- Muğla’nın 10
km.doğusu- Bozdağ güneyi ve Akdağ’dan geçtikten sonra, Kalkan kasabasının 10 km. kadar
doğusunda Akdeniz sahilinde son bulan bir hattın batısındaki Türk toprakları olarak belirlenmiĢti.
Türk Ġstiklal Harbi, C. II. 1. Kısım, s. 8.
25
tanımladığı ve Türklere bırakılmasını istediği Orta Anadolu’dan ayrı olduğunu” iddia
ettiği Batı Anadolu’nun “3000 yıldır Yunanlılar yerleĢtiği için” tarihi, etnik ve
demografik nedenlerden dolayı, Yunanistan’a katılmasını istediği bölge, bağımsız
Çanakkale sancağı ve bütünüyle Türklerin yaĢadığı Denizli sancağı hariç; Aydın
vilayetinin (Ġzmir, Manisa, Aydın Sancakları) tümü ile bağımsız Karesi (Balıkesir)
ve MenteĢe (Muğla) sancaklarını içine alıyordu.69
Venizelos, ortaya attığı tezini ispat için hak iddia ettiği bölgelerde,
Patrikhane’nin hazırladığı düzmece istatistiklere70 dayanarak Rumların çoğunlukta
olduğunu ileri sürüyordu. Bu uydurma verilere göre, istediği bölgede 1.017.398
Türk, 818.221 Rum yaĢıyordu.71 Venizelos, Türk nüfusunu az gösterip aksine Rum
nüfusunu olduğundan fazla göstermesine rağmen Türklerin çoğunlukta olması
69 Engin Berber, Sancılı Yıllar: Ġzmir 1918-1922 Mütareke ve Yunan ĠĢgali Döneminde Ġzmir
Sancağı, Ayraç Yay., Ankara 1997, s. 109.
70 Bu istatistiklerden en önemlileri; Venizelos’un Ġstanbul’daki Rum Patrikhanesinden aldığını
söyleyip, konferansta sürekli kullandığı “1912 Rum Patrikhanesi Ġstatistikleri” ile bu istatistikleri
desteklemek için yine Yunan propagandacılarının uydurduğu ve hiçbir sayım sonucuna dayanmayan
“1910 Resmi Osmanlı Ġstatistikleri” idi. Venizelos’un Yunan isteklerini haklı ve geçerli bir temele
dayandırmak için öne sürdüğü, “1912 Rum Patrikhanesi Ġstatistikleri”nden alınan bu rakamlar, Vital
Cuinet’in 1890-1894 arasında Paris’te “La Turquie d’Asie” baĢlığı altında dört cilt olarak yayımladığı
kitabından, Rumlar dıĢındaki etnik unsurlar için aynen alınmıĢ, ancak aynı kaynakta 57 bin olarak
gösterilen Rum nüfus, dört katından fazla gösterilerek sunulmuĢtur. Berber, a.g.e., s. 109, 112.
71 Kurat, a.g.e., s. 56; Dimitri Kitsikis, Yunan Propagandası, Ġstanbul 1963, s. 33; Berber, a.g.e., s.
109; Salahi Sonyel’in verdiği bilgilere göre ise; Venizelos, Rum Patrikhanesinin hazırladığı rakamlara
dayanarak Batı Anadolu’daki Rum nüfusunun 1.700.000 olduğunu ileri sürmüĢ ve aynı zamanda
Türkiye liselerinde okutulan coğrafya kitaplarında, Anadolu’daki Rum nüfusun 1.300.00 olarak
gösterildiği iddiasında bulunmuĢtur. Sonyel, a.g.e., s.35. Görüldüğü Venizelos’un Patrikhanenin
verilerini dayanak göstererek iddia ettiği rakamlarda bile tutarsızlıklar bulunmaktadır.
26
gerçeğini kabul etmek durumunda kalıyordu. Buna karĢı, istediği bölgeler için
verdiği bu nüfus rakamlarına ekonomik ve coğrafi nedenlerden dolayı Anadolu’nun
devamı sayılması gereken Oniki Ada ile (Ġtalyan iĢgali altındaydı) Ġmroz, Bozcaada
(Osmanlı Devleti’nin elindeydi), Midilli, Sakız, Sisam, Nikarya, Rodos ve Meis
adaları nüfusunun da dahil edilmesini istemiĢti. Bu durumda bölgedeki Rum sayısı
1.188.359’a yükselirken, Türkler, 1.042.052’de kalıyordu.72
Venizelos’un Paris BarıĢ Konferansı’nda Yunanistan’a katılmasını istediği
bölge olan Batı Anadolu’da, Osmanlı Devleti’nin 1914 yılında (bölge Rumlarının
göç ettirilmesinden sonra) yaptırdığı resmi nüfus sayımına göre; 73
Aydın vilayeti (Denizli sancağı hariç); 994.668 Türk, 295.411 Rum,
Karesi sancağı; 359.804 Türk, 97.497 Rum,
MenteĢe sancağı; 188.916 Türk, 19.923 Rum,
Toplam olarak da 1.543.388 Türk ve 412.832 Rum nüfus bulunuyordu.
SavaĢın baĢlamasından sonra Rumların adalara ve içerilere göç ettirilmesi,
söz konusu bölgenin nüfusu içinde Türklerin oranını yükseltmiĢti. Ġttihat ve
Terakki’nin 1917 yılında yaptırdığı sayıma göre Venizelos’un istediği bölge
açısından Batı Anadolu nüfusuna baktığımızda; 74
Aydın vilayeti75: 1.043.937 Türk, 230.711 Rum,
72
Kitsikis, a.g.e., s. 33; Berber, a.g.e., s. 111.
73
Berber, a.g.e., s. 110.
74
Berber, a.g.e., s. 110; Celal Bayar, Ben de Yazdım: Milli Mücadeleye GidiĢ, Baha Matbaası,
Ġstanbul 1966–1972, C.5, s. 1632.
75
Aydın vilayetinin toplam nüfusu (Denizli Sancağı dahil) aslında 1.291.962 Türk ve 233.914
Rum’dur. Venizelos’un istemediği Denizli sancağının Türk ve Rum sakinlerinin sayısı genel
toplamdan çıkarılmıĢtır. Berber, a.g.e., s. 110
27
Karesi sancağı: 368.404 Türk, 85.547 Rum,
MenteĢe sancağı: 134. 767 Türk, 10.192 Rum,
Toplam 1.547.108 Türk, 326.450 Rum nüfus olduğu görünmektedir.
Venizelos, müttefiklerin dikkatini, Batı Anadolu’da Rumların en yoğun
yaĢadıkları Ġzmir sancağı üzerinde toplamak istiyordu. Bu amaçla, merkez kaza
Ġzmir’de 243.879 Rum, 96.250 Türk, 51.872 yabancı, 16.450 Yahudi, 7628 Ermeni
ve 415 Bulgar olmak üzere toplam 416.494 kiĢinin yaĢadığını öne sürmüĢtür.76
Venizelos’un, 1914 Osmanlı nüfus sayımı sonuçlarını kasıtlı olarak
görmezden gelerek ortaya attığı iddialarına göre, I. Dünya SavaĢından önce 250.000
Rum ve savaĢ sırasında, 450.000 Rum Anadolu’dan sürülmüĢ, öldürülmüĢ ve
mallarına el konmuĢtu. Ermeniler ve diğer Hristiyan azınlıklar da Rumların akıbetine
uğramıĢlardı. Bu nedenle, Batı Anadolu (Çanakkale hariç, Balıkesir, Manisa, Ġzmir,
Aydın ve Muğla’yı içeren bölge) Oniki Ada ve Ġstanbul hariç Doğu Trakya
Yunanistan’a verilmeliydi.77
Venizelos’un ortaya koyduğu tutarsız nüfus istatistiklerine karĢılık olarak
Paris BarıĢ Konferansı’na Osmanlı Hükümeti tarafından sunulan 1914 yılı nüfus
istatistiğine göre, Aydın vilayetinde (Ġzmir, Manisa, Aydın, Muğla Mutasarrıflıkları)
Türk nüfusu 1.249.067, 299.097 Rum, 20.287 Ermeni nüfus bunuyordu. 78
Yunanistan’ın öne sürdüğü bu iddialar, Ġngiltere BaĢbakanı Lloyd George’un
çok ilgisini çekmiĢti. Bu nedenle, Yunan BaĢbakanının ileri sürdüğü görüĢlerin ve
verdiği bilgilerin incelenmesi için uzmanlardan oluĢan bir komisyon atanması
76
Kitsikis, a.g.e., s. 34; Berber, a.g.e., s. 111.
77
Artuç, a.g.e., s. 59; Berber, a.g.e., s. 112; Kitsikis, a.g.e., s. 34-35.
78
Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1.Kısım, a.g.e., s. 11.
28
önerisini getirdi ve bu öneri kabul edildi. Bu komisyonda ABD, Ġngiltere, Fransa ve
Ġtalya ikiĢer üye ile temsil edileceklerdi.
Yunanistan’ın istekleri, Batı Anadolu’da Ġtalyanlara daha önce tanınmıĢ olan
haklarla çatıĢma halindeydi. Konferansa hakim ülkeler Ġngiltere, Fransa ve Amerika,
Ġtalyanlara daha önce bulundukları vaatlerinde durmamalarının gerekçesini, gizli
anlaĢmaların aynı dönemde patlak veren Komünist Ġhtilali nedeniyle Rusya
tarafından
onaylanmaması
dolayısıyla
geçersiz
sayılmasını
göstermiĢlerdi.
Müttefiklerin Yunanistan’ı Ġtalya’ya tercih etmelerinin temel nedeni Ġtalya’nın
tehditkâr gücüydü. Ġtalya’nın Trablusgarp’ı ele geçirdikten sonra, Akdeniz’de
stratejik önemi yüksek Oniki Ada’yı elde etmesi, Ġngiltere için kötü bir sürpriz
olmuĢtu. Akdeniz’de güçlü bir Ġtalyan donanmasının varlığı, Amerika’nın da
çıkarlarına ters düĢüyordu. Çünkü Yunanistan ile kıyas yapılamayacak kadar güçlü
bir deniz devleti olan Ġtalya, bölgede geliĢmekte olan Amerikan ticareti için büyük
bir engel oluĢturuyordu. Bu durum ve Ġtalya’nın bölgeye yakınlığı dolayısıyla
Çanakkale Boğazı’nı kolaylıkla ticarete kapatabileceği endiĢesi, BaĢkan Wilson’u
Ġngiltere ve Fransa ile birlikte Yunanistan’ın tarafında yer almaya itmiĢti.
Ġtalya BaĢbakanı Orlando, Ġngiliz BaĢbakanı Lloyd George’un, Akdeniz’de
kendisine rakip olabilecek Ġtalyanların Batı Anadolu’ya girmesine engel olmasına
tepki göstererek, Paris BarıĢ Konferansını 23 Nisan 1919 günü terk etmiĢti. Lloyd
George, Ġtalyan delegelerinin bulunmadığı 5 Mayıs tarihli oturumda Wilson ve
Clemenceau’ya, “Yunanlıların Ġzmir’i iĢgal etmelerine imkân verilmelidir. Özellikle
oradaki ırkdaĢları katliama uğramaktadır. Kendilerine yardım edecek kimseleri
yoktur.” Ģeklinde belirtmiĢti. Lloyd George, ertesi günkü oturumda da Ġtalyanların 28
Mart’ta Antalya, 21 Nisan’da Afyon, 24 Nisan’da Konya’yı iĢgal etmelerini öne
29
sürerek önerisinde ısrar etmiĢtir. ABD BaĢkanı Wilson ve Fransa BaĢbakanı
Clemenceau öneriyi uygun bulmuĢlardır.79 Ancak, Yunanlıların Ġzmir’i iĢgalinin
amacı ve kesin sınırları konusunda bir karara varılmamıĢtır.80
Yunanlıların toprak isteklerinin incelenmesi için görevlendirilen komisyon,
Yunanistan’a Batı Anadolu’da yer verilecekse, Ayvalık, Soma, Kırkağaç, AlaĢehir ve
KuĢadası’nı kapsayacak bir mıntıkanın verilmesini; Ģayet verilmeyecek ve Anadolu
büyük bir devletin mandası altına konulacaksa, adı geçen bölgenin buraya dahil
edilmesini
önermiĢtir.81
Komisyonda
görevli
Amerikalı
uzmanlar,
raporda
Venizelos’un Ġzmir’in iĢgali için Rumların nüfus yoğunluğuna iliĢkin istatistiklerin
yanlıĢ olduğunu ve Ġzmir merkez sancağı hariç, Türklerin Yunanistan’ın hak talep
ettiği yerlerde çoğunlukta olduklarını rakamlarla kanıtlamıĢlardır.82 Bu komisyonun
raporu, Yunanistan üzerinde bir antipati uyandırmasına rağmen, Lloyd George’un
Yunanistan’a arka çıkması sonucu raporun üzerinde yeterince durulmamıĢ ve rapor
bir kenara itilmiĢtir.
Venizelos, konferansın aldığı kararı haber alır almaz, Selanik’teki 1. Tümenin
iĢgal için gerekli hazırlıklara baĢlamasını, yeterli yolcu ve yük gemilerinin 10
Mayıs’a kadar limanda toplanmasını emretmiĢ ve bu konuda gizliliğe önem
verilmesini de eklemiĢti.83
79
Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1. Kısım s. 16; Artuç, a.g.e., s. 60.
80
Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1. Kısım s. 22.
81
Abdurrahman Çaycı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk Milli Bağımsızlık ve ÇağdaĢlaĢma Önderi
(Hayatı ve Eseri) Atatürk AraĢtırma Merkezi Yay., Ankara 2002, s. 46.
82
Bayur, a.g.e., s. 327.
83
Artuç, a.g.e., s. 62; Berber, a.g.e., s. 210.
30
Üçler Konseyinin 7 Mayıs’ta Ġzmir’in iĢgali için kullanacağı kuvvet durumu
ve Türk kuvvetinin ne kadar olduğu konusunda Venizelos ile yaptığı görüĢmesinde
Venizelos, Mondros Mütarekesine dayanarak, müttefiklerin herhangi bir bölgeyi
iĢgal edebilecekleri ve Yunanistan’ın da bu müttefik devletlerin arasında yer aldığına
göre, Türk kuvvetlerinin bu iĢgale engel olmaya haklarının olmadığını belirtmiĢti.
Ayrıca, Türkleri iĢgalden 12 saat önce bilgilendirmenin yeterli olduğunu
söylemiĢti.84
10 Mayıs 1919’da Ġzmir’in nasıl iĢgal edileceği hakkında kesin karara
varılmıĢtı. Buna göre, Ġstanbul’da Ġngiliz Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapan
Ġngiliz Amirali Calthorpe iĢgal sırasında orada bulunacak, Yunan kıtaları 14
Mayıs’tan önce gelmeyecek, Türkler, iĢgal konusunda 12 saat sonra haberdar
edilecek, iĢgalden 36 saat önce Ġzmir tabyalarının müttefiklere teslimi istenecek ve
daha sonra bu tabyalar Yunanistan’a verilecekti.85
12 Mayıs’ta Dörtler Konseyi toplantısında Clemenceau, Ġtalya BaĢbakanı
Orlando’ya Ġzmir’in iĢgali ile ilgili karar açıklanmıĢ86 ve böylece Ġtalya da iĢgal
kararına katılmıĢ oldu.
B. Ġzmir’in ĠĢgali
Paris BarıĢ Konferansında, Venizelos Ġzmir’in iĢgali kararını aldırdıktan
sonra, Selanik’teki Yunan Genel Karargâhına telgraf çekerek, “… Bildirdiğim askeri
84
Tansel, a.g.e. s. 166.
85
Tansel, a.g.e., s. 166; AkĢin, a.g.e., s. 265.
86
Bayur, a.g.e., s. 334.
31
kuvvetler derhal İzmir’e gönderilmelidir.” Ģeklinde emir vermiĢtir.87 Toplanan
Yunan Yüksek Askeri ġurası da 1.Yunan Tümenine bu görevi vermiĢtir.88 Bunun
üzerine Tümen Komutanı Albay Zafiriu da 13 Mayıs 1919 akĢamı yayınladığı
emirde:
“Yönünüz neresi olursa olsun, tutsak yaşayan kardeşlerimizi kurtarmaya
gidiyoruz; heyecanımız yerindedir, fakat çirkin bir harekette bulunmamak lazımdır.
Bu heyecan, göreve bağlılıkla, emirleri yerine getirmekle belli olacaktır.
Kardeşlerimiz, kız kardeşlerimiz, babalarımız, çocuklarımız biraz sonra varacağımız
yerde bulunuyorlar. Unutmayınız ki, gideceğiniz yerde başka dinlerden insanlarla,
yani Türkler ve Yahudilerle de karşılaşacaksınız, bunlara karşı hiçbir hareket
değişikliği olmasın; çünkü biraz sonra bunlar da Yunanlılar gibi kardeşlerimiz
olacaklardır.”89 demekteydi.
13 Mayıs 1919’da mevcudu artırılan Ġtilaf filosu, Ġzmir limanına girerek
çıkarmanın desteklenmesi için gerekli hazırlıkları yapmıĢtı. Yapılan hazırlıklar
çerçevesinde, olması muhtemel bir direniĢin kırılması için Ġzmir’in çepeçevre
kuĢatılması, çıkabilecek çatıĢmaları önlemek amacıyla da Türk ve Rum
mahallelerinin kuĢatılması kararlaĢtırılmıĢtı.90 14 Mayıs’ta Amiral Calthorpe’un
baĢkanlığında toplanan Fransız, Amerikan, Ġtalyan ve Yunan filolarının komutanları
1. Yunan Tümeninin 15 Mayıs 1919 sabahı erkenden Ġzmir’e çıkarılmasını
87
Sıtkı Aydınel, Güneybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Harekâtı, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara
1990, s. 31; Bayar, a.g.e., C.6, s. 1770.
88
Aydınel, a.g.e., s. 32.
89
Akçakayalıoğlu, a.g.e., s. 138; Berber, a.g.e., s. 211.
90
Berber, a.g.e., s. 212.
32
kararlaĢtırmıĢlardır.91 Yapılan bu görüĢmede ayrıca Fransızların Foça’daki
bataryalar,
Ġtalyanların
Karaburun,
Ġngilizlerin
Kösten
adası,
Yunanlıların
Sancakkalesi Tabya’sını 120 kiĢilik müfrezelerle iĢgal etmelerine karar verilmiĢti.92
Ġngiliz ve Yunan savaĢ gemilerinin koruması altında olan Yunan tümeninin
güvenlik içerisinde Ġzmir’e çıkmasını sağlamak amacıyla tümenin korunması için altı
muhrip (iki Yunan dört Ġngiliz) tahsis edilmiĢtir.93 Yunan donanması 15 Mayıs 1919
sabahı saat 7.30’da Ġzmir önlerine ulaĢmıĢtır.94
Amiral Calthorpe, 14 Mayıs ÇarĢamba günü sabahı saat 9.00’da Ġzmir Valisi
Ġzzet Bey ile 17. Kolordu Kumandanı Ali Nadir PaĢa’ya; Foça, Karaburun, Urla ve
Yenikale istihkâmlarının, Ġngiliz, Fransız ve Yunan birlikleri tarafından öğle üzeri
iĢgal edileceğini bildiren notayı vermiĢtir.95 Notayı valiye Ġngiltere’nin Ġzmir
Konsolosu James Morgan, Ali Nadir PaĢa’ya Ġngiliz Yarbayı Ian Smith götürmüĢ,
Babıaliye ise Vis Amiral Richard Webb bildirmiĢtir.
Notada iĢgalin Mondros Mütarekesinin 7. maddesine dayanılarak yapıldığı,
bu kararın Ġstanbul Hükümetine bildirildiği, askeri kafilenin 15 Mayıs’ta mahalli saat
ile 8.00’de Ġzmir’e varması beklendiği bildirilmektedir. Ayrıca, Türk kıtalarının
kıĢlalarında kalmaları, dıĢarı ile haberleĢmenin engellenmesi için telgraf merkezinin
91
Akçakayalıoğlu, a.g.e., s. 138.
92
Berber, a.g.e., s. 213.
93
Nurdoğan Taçalan, Egede KurtuluĢ SavaĢı BaĢlarken, Bilgi Yay., Ankara, 2007, s. 234.
94
Artuç, a.g.e., s. 71.
95
Taçalan, a.g.e., s. 236; Ömer Sami CoĢar, Ġstiklal Harbi Gazetesi, 15 Mayıs 1919.
33
Ġngiliz kıtaları tarafından iĢgal edileceği ve asayiĢin sağlanmasında limandaki
müttefik donanmasının etkin olacağı belirtilmiĢtir. 96
Bu nota üzerine Kolordu Komutanı Ali Nadir PaĢa, hükümete Ģu telgrafı
çekmiĢtir:
“….Buraya gelen Amiral Calthorpe’dan bir nota aldım. Bu notada, İzmir
istihkâmları ve civarında mevki tertibatında yer alan bölgenin, Mondros
Mütarekesinin 7. maddesi gereğince bugün saat 12.00 de işgal edileceğini ve bunun
İtilaf devletleri tarafından Osmanlı hükümetine bildirildiği yazıyor. Emirlerinizi
beklediğimi arz ederim.”97
Kolordu Komutanının Harbiye Nezareti’ne de Amiral Calthorpe’un notasını
bildirmesi üzerine ġakir PaĢa, Babıalinin iĢgal hakkında bilgisinin olmadığını,
Amiral’in notasının mütareke hükümleri gereği sayılıp karĢı gelinmemesini ve halk
arasındaki söylentilere önem verilmemesini söylemiĢtir.98 Kolordu Komutanı Ali
Nadir PaĢa ise Harbiye Nezareti’nden gelen bu emirlere uyarak, iĢgalin
gerçekleĢeceği bölgelerdeki birlik kumandanlarına, Ġtilaf Devletleri tarafından
mütarekenamenin 7. maddesine dayanılarak Ġzmir ve civarındaki istihkâmların iĢgal
edileceğini bildirmiĢ, iĢgale karĢı konulmamasını ve istihkâmlardaki cephanenin
iĢgal birliklerine teslim edilmesini emretmiĢtir.99
Vali Ġzzet Bey, bu belirsiz durum karĢısında Calthorpe’a ricada bulunarak
Ģehrin Yunan askerleri tarafından değil, müttefik askerleri tarafından iĢgal edilmesini
96
Gotthard Jaeschke, KurtuluĢ SavaĢı Ġle Ġlgili Ġngiliz Belgeleri, TTK Yay., Ankara 1991, s. 571572.
97
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı 112, Belge No: 4112.
98
Taçalan, a.g.e., s. 236.
99 A.g.e., s. 237; Tansel, a.g.e., s. 182.
34
istemiĢtir.100 O tarihte, Ġzmir’de bulunan Kazım Özalp Bey, Kolordu Komutanı Ali
Nadir PaĢa’yı ziyaret etmiĢ, Ġzmir’in iĢgali hakkındaki söylentileri aktararak iĢgal
olması durumunda ne yapılacağını sormuĢtur. Ali Nadir PaĢa, “Hükümet ne
emrederse onu yaparım” Ģeklinde cevaplamıĢtır.”101
14 Mayıs akĢamı saat 21.30 civarında Amiral Calthorpe’tan Ġzmir’in Yunan
birlikleri tarafından iĢgal edileceğini bildiren notası Ġngiliz Konsolosu James Morgan
tarafından Vali Ġzzet Bey’e, Yarbay Smith tarafından da Ali Nadir PaĢa’ya
verilmiĢtir.102 Notada, Yunan birliklerinin 15 Mayıs sabahı saat 8.00’de Ġzmir’e
çıkacakları, bunun için önce deniz birliklerinin saat 7.00’de karaya çıkarak, çıkıĢ
yerlerini ve iskeleleri iĢgal edecekleri bildirildikten sonra, sükûn ve asayiĢin
sağlanması için çıkarmanın yapılacağı Pasaport ve karakolların mensupları dıĢında,
bütün askeri birliklerin garnizonlarda toplu bir halde bulunması ve Yunan ĠĢgal
Kuvvetleri Kumandanının vereceği emrin beklenmesi istenmiĢtir. 103
Ali Nadir PaĢa, Amiral Calthorpe’un ikinci notası üzerine durumu yeniden
telgrafla Harbiye Nezareti’ne bildirmiĢ, sükûn ve asayiĢin muhafazası için Ġzmir’deki
bütün birliklere emir vermiĢtir. Emirde, “… esef verici olayların vuku bulmaması
için bütün askeri kıtalar bulundukları askeri garnizonlarda kalacaklardır. Çıkacak
kıtaat ile kıtalarımız ve askerlerimiz arasında en ufak bir hadisenin birçok esef verici
olaylara sebebiyet vereceği muhakkak bulunduğu için sükûnetin muhafaza
100
Jaeschke, a.g.e., s. 78.
101
CoĢkun, a.g.e., s. 150.
102
103
Jaeschke, a.g.e., s. 75.
HTVD., Sayı: 37, Belge: 895.
35
olunmasında lüzum görülür. Bunu her subayın ve erin nazarına kemal-i ehemmiyetle
koyuyorum.” demiĢtir.104
14 Mayıs 1919’da Amiral Webb, Damat Ferit PaĢa’ya bir nota vererek, Paris
Konferansı kararına göre, Ġzmir istihkâmlarının Ġtilaf kuvvetleri tarafından iĢgal
edileceğini bildirmiĢtir.105 Osmanlı Hükümeti bu nota üzerine Ġtilaf Devletleri
komiserlerine cevabi bir nota vererek, Ġzmir’in Ġtilaf kuvvetleri tarafından iĢgali
konusunda Paris Konferansı kararına muhalefet etmeyeceğini, ancak Osmanlı
Devleti’nin hiçbir parçasının ırk, tarih ve coğrafya açısından Yunanistan ile hiçbir
alakasının olmadığını belirtmiĢ ve Yunanistan’ın iĢgale katılmasını protesto
etmiĢtir.106
Görüldüğü gibi, iĢgali oldu-bittiye getirmek için, Türk makamlarına Ġzmir’in
önce Ġtilaf kuvvetleri tarafından iĢgal edileceği söylenmiĢ, ardından iĢgale kısa bir
zaman kala iĢgalin Ġtilaf Devletleri adına Yunan kuvvetleri tarafından yapılacağı
bildirilmiĢtir.
104
Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1. Kısım, s.53.
105
Jaeschke, a.g.e, .s. 75, Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Koronolojisi
1918-1938, TTK Yay., s. 27; M. Tayyip Gökbilgin, Milli Mücadele BaĢlarken, C.I, Ankara 1965, s.
86.
106
Bayar, a.g.e., s. 2000, Belge No: 105.
36
I. MaĢatlık Mitingi
Ġzmir’liler 14 Mayıs 1919’da Ġzmir’in iĢgal edileceğini artık kesin olarak
öğrenmiĢ oldular. Ġzmir’de yaĢayan Rumlar da iĢgal haberini baĢka kaynaklardan
aldılar. Yunan deniz yüzbaĢısı Mavroudis burada yaĢayan Rumlardan bir kısmını
toplayarak Ġzmir’in Yunanlılar tarafından iĢgal edileceği bilgisini vermiĢ ve
Venizelos’un bu konudaki beyannamesini okumuĢtu. Venizelos beyannamesinde,
Yunanistan’ın Ġzmir’i iĢgal etmek üzere barıĢ konferansı tarafından memur
edildiğini, konferansın aldığı bu kararın konferansı idare edenlerin vicdanında
Enosis’in (ilhakın) Ġzmir’in Yunanistan’a ilhakının yer bulmasından sonra
verildiğini, bu kararla yüzyıllarca bekledikleri isteklerinin gerçekleĢtiğini belirterek
duyduğu sevinç ve mutluluğu dile getirmiĢtir. 107
14 Mayıs günü iĢgal haberlerinin artmasıyla birlikte Ġzmirli gençler Vali
Konağı’nın önünde toplanarak, valiye nota veren Ġngiliz yetkilileri Morgan ve
Smith’e Ģöyle seslenmiĢlerdir:
“Ölmedik biz büyük bir milletiz. Uykuda gibi görünüyorsak da uğraş içinde
bulunuyoruz. Ülkemizin peşkeş çekilmesini kabul edemeyiz. Birtakım karışıklıklar
olacaktır. Biz ölebiliriz ama başkaları da beraber ölecektir.”108
Halkta gerilimin artmasıyla birlikte iĢgale karĢı neler yapılabilir düĢüncesi
zihinlerde iyice yer etmeye baĢladı. Bu amaçla, öğretmen Mustafa Necati’nin çağrısı
107
Tansel, a.g.e., s. 185-186; Mehmet ġahingöz, İzmir’de Yapılan Maşatlık Mitingi ve İzmirlilerin
İşgale Tepkisi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Ġncelemeleri Dergisi IV , Ġzmir 1988, s.
53; Ġstiklal Harbi Gazatesi, 15 Mayıs 1919.
108
Turan Feyzioğlu, İzmirin İşgali ve Sultanahmet Mitingi, Türk Solu Gazetesi, S. 53, Yıl: 2004, s. 6
37
üzerine, Ġzmir’in tanınmıĢ kiĢileri, aydınlar, Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti
ile Türk Ocağı üyeleri Sultani Mektebinde çözüm önerileri getirmek amacıyla
toplanmıĢlardır.109 Toplantıya katılanlar arasında, Miralay Süleyman Fethi Bey,
Miralay Kazım Bey, jandarma subaylarından Mümin Bey, Moralızade Halit Bey,
Ragıp Nurettin Bey (Ege), Köylü gazetesi sahibi Mehmet Refet Bey, Mevlevi ġeyhi
Nurettin Efendi, Ahenk gazetesi sahibi Nazmi Bey, aynı gazetenin baĢyazarı Mehmet
ġevki Bey, Eczacı Ferit Bey (EczacıbaĢı), Fesçizade Halim Bey, vilayet
memurlarından Enver Bey (Özgen), Mekteb-i Sultani ikinci müdürü Ġsmail Habib
Sevük Bey, Anadolu Gazetesi sahibi Haydar RüĢtü Bey (Öktem) aynı gazetenin
yazarlarından ReĢat Bey, Kahvecizade Hamdi Bey, Dr. Hüsnü Bey (MenekĢeli)
Osman Nuri Bey; Mekteb-i Sultani öğretmenlerinden Mustafa Necati Bey, Kemal
Bey, Ahmet Naili Bey ve matematik öğretmeni Nazmi Bey; Hukuk-u BeĢer
gazetesinin sahibi ve baĢyazarı Hasan Tahsin Bey de vardı.110
Toplantıda ilk konuĢmayı yapan Mustafa Necati Bey, Yunanlılara karĢı
koymak için eli silah tutan herkesin birleĢip bir direniĢ örgütü kurması gerektiğini
ileri sürmüĢtür. Toplantıda yapılan heyecanlı konuĢmalardan sonra valiye bir heyet
gönderilmesine karar verilmiĢtir. Vali Ġzzet Bey’e gönderilen heyete vali, “Bazı
bedhahlar, Ġzmir’in Yunanlılar tarafından iĢgal edileceği tarzında Ģayialar
çıkarmıĢlar. Yalandır. Tekzip edilir.” Ģeklinde cevap vermiĢtir.111 Ġzzet Bey, heyete;
109
CoĢkun, a.g.e., s. 155-156.
110
Umar, a.g.e., s. 99. Asaf Gökbel, bu toplantıya Celal Bayar Bey ile Ġzmir müftülüğü yapan Ahmet
Hamdi Bey’in de katıldığını belirtmektedir. Asaf Gökbel, Milli Mücadelede Aydın, CoĢkun
Matbaası, Aydın 1964, s. 71.
111
Günver GüneĢ, “İzmir’in İşgali ve Aydın’daki Yankıları” Askeri Tarih AraĢtırmaları Dergisi
s.25.
38
“Boşuna telaş ediyorsunuz. Heyecanınız lüzumsuzdur. Ortada endişe yaratacak bir
durum yok. Bunlar hep İttihatçıların uydurdukları maksatlı söylentilerdir. Merak
etmeyin, hükümet her türlü tedbiri alacaktır.” demiĢtir.112
Toplantıda Ġtilaf Devletlerinin Ġzmir’deki temsilcilerine bir heyet göndererek,
iĢgalin Yunanlılar dıĢındaki birlikler tarafından yapılmasını sağlamaya ve
Anadolu’nun öteki illerine ve Ġtilaf Devletlerine telgraflar çekilmesine, Ġzmir içinde
silahlı bir direniĢin Yunanlıları kıĢkırtıp katliama giriĢmelerine neden olabileceği
korkusuyla eli silah tutanların Ege Bölgesinin iç kesimlerinde örgütler kurarak
düĢmana karĢı koymasına ve hapishanedeki mahkûmların serbest bırakılarak
silahlandırılmalarına karar verilmiĢtir.113 Ayrıca, bütün Anadolu’ya yayılacak “Reddi Ġlhak Heyeti”nin kurulması kararlaĢtırılmıĢtır. Bu cemiyet Batı Anadolu’ya
yayılarak, Kuva-yı Milliye’nin oluĢmasında büyük rol oynamıĢtır. Ġlk iĢ olarak,
Necati, Haydar RüĢtü, Ragıp Nurettin, ReĢat ve Halit Beylerin imzası ile bir
beyanname hazırlamıĢtır. Beyanname çoğaltılarak Ġzmirlilere dağıtılmıĢ, telgraf
çekilerek de bütün Anadolu’ya gönderilmiĢtir. Beyannamede Ģöyle denilmekteydi:
“Ey Bedbaht Türk!
Wilson ilkeleri adı altında hakkın zorla elinden alınıyor ve namusun
parçalanıyor. Buralarda Rumların çok olduğu ve Türklerin Yunan katılmasını
memnuniyetle kabul edeceği söylendi. Bunun sonucunda güzel memleketin Yunana
verildi. Şimdi sana soruyoruz: Rum senden daha mı çoktur? Yunan egemenliğini
kabul ediyor musun? Artık kendini göster. Tüm kardeşlerin Maşatlık’tadır. Oraya
yüzbinlerle toplan ve ezici çoğunluğunu bütün dünyaya orada göster. Burada zengin,
112
Taçalan, a.g.e., s. 245.
113
A.g.e., s. 246; Umar, a.g.e., s. 101.
39
fakir, alim, cahil yok. Yunan egemenliğini istemeyen ezici bir kitle vardır. Bu sana
düşen en büyük görevdir. Geri kalma, düş yıkımı ve kötü kaderine yanmak yarar
getirmez. Binlerle, yüzbinlerle Maşatlık’a koş. Ve Milli Heyetin emrine uy.
Reddi İlhak Heyeti Milliyesi.114
Bildiride de ifade edildiği gibi toplantıda acele bir miting düzenlenmesine
karar verilmiĢtir. Miting yeri olarak MaĢatlık Tepesi olarak bilinen Musevi Mezarlığı
olarak seçilmiĢtir. Mitinge iĢgale karĢı olan binlerce Ġzmirli katılmıĢtır. Ancak
alelacele yapıldığından tam bir program yapılamamıĢtır. Mitingde büyük ateĢler
yakılarak, iĢgale karĢı hazırlıklı olunmasa da coĢkulu konuĢmalar yapılmıĢtır.
KonuĢmacılar arasında Müftü Rahmetullah Efendi, Ahenk gazetesi yazarlarından
ġevki Bey, gazeteci Hasan Tahsin, Hacı Hasan PaĢa, Vasıf (Çınar) ve Mustafa Necati
Beyler yer almaktaydı. MaĢatlık tepesinde heyecanlı konuĢmalar yapılırken, Ġlhak-ı
Red Heyet-i Milliyesi üyeleri, Ġhtiyat Zabitleri Teavün Cemiyeti ve Türk Ocağına
bağlı
gençler,
SarıkıĢla’nın
arkasındaki
hapishanedeki
mahkûmları serbest
bırakmıĢlar ve hapishane yakınındaki silah ve cephane depolarındaki teçhizatları
halka dağıtmıĢlardır.115
Kazım Özalp, MaĢatlık Mitingi’nin yapıldığı geceyi Ģöyle anlatır:116 “O
akĢam, memleketin hamiyetli ve coĢkun gençleri bağırarak, tekbirler getirerek,
heyecanlı sözler söyleyerek Ġzmir sokaklarını dolaĢıyor ve halkı toplantı yeri olan
Yahudi MaĢatlığına davet ediyorlardı. Evimizin kapısına gelen memleket gençleri
heyecanlı sesleriyle haykırıyorlardı: “Vatanını seven Yahudi MaĢatlığına gelsin:”
114
Umar, a.g.e., s. 103; CoĢkun, a.g.e., s. 156; Tansel, a.g.e., s. 184-185; Bayar, a.g.e., C. VI, s. 1784.
115
Taçalan, a.g.e., s. 254-255.
116
Kazım Özalp, Milli Mücadele C.I, TTK Yay., Ankara 1998, s. 6-7.
40
Evde bulunan bütün kardeĢlerimle beraber MaĢatlığa gitmek üzere ayrılırken,
annemiz ağlayarak bizleri gitmeye teĢvik ediyordu. Kadın-erkek, büyük-küçük bütün
Ġzmir halkı bir nehir gbi sokaklardan akıyor, ağlayarak, haykırarak gece karanlığında
MaĢatlığa koĢuyorlardı. Ġstila görecek bir Ģehrin matemi ile karıĢan korkunç bir
karanlık, ortalığa büsbütün dehĢet veriyordu.”
Kaymakam Arif Bey ise Harbiye Nezareti’ne gönderdiği iĢgal günü olan
olayları ve geliĢmeleri anlatan raporunda MaĢatlık Mitingi hakkında Ģu bilgileri
vermiĢtir:
“14-15 Mayıs 35 gecesi yine Calthorpe’dan Kolordu Kumandanı Ali Nadir
PaĢa’ya verilen bir emirle, 15 Mayıs 35 günü Ġzmir’in Yunan askeri tarafından iĢgal
olunacağı ve iĢgal kıtaatının sekiz saat evvelden Ġzmir limanına muvasalatına intizar
olunduğu ve Ģehirde icabeden tedabirinizi katiyenin ittihazıyla bilcümle askerin
kıĢlada bulundurulması ve iĢgali müteakip Yunan kumandanının göstereceği arzuya
göre hareket edeceği ve bu hususda düvel-i muazzama donanmasınında nazar-ı
dikkate alınması tehdidi ile bildirildi… Bu emirden haberdar olan ahalinin kıĢlanın
cenubundaki Yahudi MaĢatlığı’nın Ģarkındaki sırtlarda ictima ederek, ateĢ yakmakta
ve arasıra tekbir getirmekte oldukları görüp iĢitiliyor. Ġtilaf Donanması tarafından bu
içtima mahalli projektörlerle tenvir ve tarussud ediliyordu. Bu haber-i felaleti iĢitip
mahalli içtima’a gelebilen halkın miktarı fecr tulu’ ederken ancak üç dört bin kiĢi
kadar var idi. Ġzmir’i kurtarmak niyetiyle toplanmıĢ olan bu mas’um halka hatt-ı
hareket ira’e edebilecek bir rehber yok idi. Gayet ani olan bu felaket karĢısında
herkes ĢaĢırmıĢ, herkes mütereddid idi.” 117
117
ġahingöz, a.g.m., s. 56-57.
41
MaĢatlık Mitinginin devam ettiği sırada Redd-i Ġlhak Heyeti alınan kararları
hükümete tebliğ ve iĢgal kararını prosteto etmek amacıyla bir telgraf metni
hazırlamıĢlardır. Telgrafın bütün Anadolu’ya çekilmesi için uğraĢmıĢlardır.
Anadolu’ya bir çağrı niteliği taĢıyan telgraf metni Ģöyleydi:
“ Bilumum Vilayet, Sancak, Kaza ve Nahiye Belediye Riyasetlerine..
İzmir ve havalisi Yunana ilhak ediliyor. İşgal başladı. İzmir ve mülhakatı
(çevresi) kâmilen ayakta ve heyecandadır. İzmir son ve tarihi gününü yaşıyor. Son
ümidimiz imdadımız) milletimizin göstereceği muavenete (mukavemete) bağlıdır.
Miting ve telgraflarla her yere başvurunuz. Ve vatan ordusuna iltihaka
hazırlanınız.”118
Vali Ġzzet Bey, telgrafa “Vakar ve sükûnetinizi son derece muhafaza ederek
kimsenin incinmemesine itina ve dikkat olunması.” Ģeklinde son bir cümle ekleyerek
telgrafın çekilmesine izin vermiĢtir.119
Ülkenin her yerine gönderilen bu telgraftan baĢka, Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u
Milliye Cemiyeti Katib-i Umumiliği” vasıtasıyla bilumum cemiyet ve milli
teĢkilatlar adına Amerikan Siyasi Temsilciliği’ne bir muhtıra daha gönderilmiĢtir. Bu
muhtırada:
“Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında harb hali mevcut olmadığından,
mütareke mukavelenamesi yalnız savaĢılan harb ettiğimiz “Ġtilafiye” ile yapılmıĢtır.
Bu defa Yunan askerinin Ġzmir’e çıkarılması, Yunanlıların adı geçen vilayet
üzerindeki haksız ve harisane istila arzularının Ġtilaf Devletlerince kabul ve Osmanlı
118
Hadisat, 19 Mayıs 1919; Kazım Karabekir, Ġstiklal Harbimiz, Türkiye Yayınevi, Ġstanbul 1969, s.
27; KurtuluĢ SavaĢında Muğla, Ġstanbul 1973, s. 252-253 ve belgenin fotokopisi için s. 433.
119
Tansel, a.g.e., 194.
42
Ġmparatorluğu’nun rızasına bile lüzum görülmeyerek icra edilmesine delalet edilen,
yani yaĢadığımız asrın tarihine yakıĢmayan bu hareket zorbalıktan baĢka bir Ģey
değildir.
Binaenaleyh:
Evvela, Milli haklar ve adalet esaslarına müstenid bulunan Wilson
prensiplerinin adaleti namına harb ettiklerinin beĢ senedir ilan eden medeni milletler
tarafından tarafsız tatbik edilecek kibirli ve harisane emellere nihayet verilecek yerli
bir sulh devresinin açılacağı ümidiyle, Osmanlı Devleti’nin harb ettiği devletlere
müracaat ederek mütareke imzalamıĢ bulunduğu,
Saniyen, altıbuçuk asırdan beri imparatorluğumuz dahilinde dini ve kavmi
hürriyetlerine sahip olarak yaĢayan Rum unsuru, Osmanlı Ġmparatorluğunda müstakil
bir Yunanistan teĢekkülü ile bunu daima bizim zararımıza geniĢletmeye gayret
ettiğinden itibaren hakimiyetleri altına düĢen Türklerin maruz kalacağı imha siyaseti,
dindaĢlarımızın
uğradığı
mezalimi
mazlum
Türk
milletinin
geleceği
ve
mevcudiyetini fiilen müdafaaya mecbur edeceği cihetle artık memleketimizin kanlı
ve daimi bir savaĢ sahnesi olacağını beyan ile aĢağıdaki maddeleri arz eyleriz.
Avrupa on milyon Müslüman ve Türk’ün idam ve imhası kararını vermiĢ ise,
milletimiz bu ağır karara boyun eğmeyecel ve ümitsizce ve fakat kahramana ölmeye
hazır olacaktır. Bilakis Avrupa hak ve adalete müstenid Wilson Prensiplerini
hakkımızda tatbik niyetinde ise;
1. Ġzmir Aydın vesair Türk memleketlerinden herhangi bir karıĢ yerin
Yunanistan’a ilhakını kati suretde red ve müdafaa eyleriz.
43
2. Wilson düsturlarının onikinci maddesinin kesin açıklığına göre; Türkler ve
meskun memleketlerin ayrılmaz bir bütün halinde kalması lüzumuna müebbeden
ısrar ederiz.”120
Ġzmir’in iĢgalinin ilhak ile sonuçlanmasını önlemek amacıyla ortaya atılan
Redd-i Ġlhak ilkesinin yayılması için düzenlenen MaĢatlık Mitingi ile arzu edilen
sonuca ulaĢılamamıĢsa da121 Ġzmir halkının Türk milletinin vatanının istiklalini
koruma amacıyla ortak bir fikir etrafında bütünleĢebileceğini göstermektedir.
Özellikle mitingin sonunda gönderilen telgrafla, Anadolu’nun her tarafından doğan
umumi heyecan milletin topyekun mücadeleye karar vermesinde büyük rol
oynamıĢtır. Mitingin ardından sadece birkaç gün içinde Amiral Calthorpe’a 675 adet
protesto telgrafı gelmiĢtir. Calthorpe aldığı bu telgraflar üzerine “Yunan askerinin
karaya çıkması Türk halkı üzerinde baĢtan baĢa Ģok tesiri yaptı ve Anadolu’nun her
tarafına yayıldı. Harb etmek arzusu yeniden kabardı.” 122 diye belirtmiĢtir.
II. ĠĢgal Olayı
Albay Zafiriu komutasında bir gün önce Kavala’dan yola çıkan ve Midilli
Adasının Yero Limanında beklemekte olan 1. Yunan Tümeni, 18 gemiyle (Gemilerde
13.000 er, 4000 hayvan ve 750 adet top yüklenmişti.)123 Ġngiliz Yüksek Komiseri
120
ġahingöz, a.g.m., s. 59; Ġzmir Fecaii (yazarı, basıldığı tarih ve yer yok) Muhtıranın bir özeti için
Türk Ġstiklal Harbi C.II, 1. Kısım, s. 63.
121
122
123
Nutuk, C.I., s. 5.
Jaeschke, a.g.e., s. 80; ġahingöz, a.g.m., s. 60.
CoĢkun, a.g.e., s. 153.
44
Amiral Calthorpe’un gece yarısı notasından sonra 15 Mayıs 1919’da gece yarısı saat
2.00’de Ġzmir’e doğru hareket etmiĢtir. Ġngiliz ve Yunan savaĢ gemilerinin koruması
altında olan konvoy 15 Mayıs sabahı saat 7.30’da Ġzmir önlerine ulaĢmıĢtır.
Ġzmir’in iĢgalinin olaysız bir Ģekilde gerçekleĢmesini isteyen Yunan Tümen
Kumandanı Albay Zafiriu’nun çıkarma birliklerine verdiği emir Ģöyleydi:
“Mukavemete imkân bırakmamak için İzmir şehri süratle abluka altına
alınacaktır. Yabancı unsurların şehir içinde kargaşalık çıkarmalarına imkân
bırakılmayacaktır. Şehir içinde vukua gelecek mukavemetleri kırmak için, Türk ve
Rum mahalleleri birbirinden tecrit edilecektir. Evzon Alayı Karantina, Kadifekale
dahil İzmir’i batıdan ve güneybatıdan çevirecek ve muhafaza altına alacaktır. 4.
Piyade Alayı yerli kılavuzların gösterecekleri sokakları işgal etmeye ve Rum
mahalleleriyle Türk mahallerini birbirinden tecrit etmeye memurdur. 5. Piyade Alayı
şehrin kuzey ve kuzeydoğu bölgesini kuşatmaya memur edilmiştir.124
ĠĢgal tarihinde 17.Kolordu Komutanlığı görevini Ali Nadir PaĢa yürütüyordu.
Kuvvet olarak, Yarbay Hürrem Bey komutasında 56. Tümenin iki alayı mevcuttu. Bu
tümenin bir alayı Ayvalık’ta bulunan ve komutanlığını Yarbay Ali Bey’in yaptığı
172. Alay’dı.125 57. Tümen ise Aydın’da bulunuyordu 57. Tümenin mevcudu ise123
subay ve 1231 erden ibaretti.126
Zafiriu kumandasındaki tümenin mevcudu muharip, destek ve lojistik
birlikleri dahil olmak üzere 12.000 civarındaydı. Buna karĢılık Ġzmir’deki Türk
124
Türkmen Parlak, ĠĢgalden KurtuluĢa :1, Ġzmir Sosyal Hizmetler Vakfı Kültür Yay. Ġzmir 1982.
s.181.
125
Apak, a.g.e., s. 1.
126
Ġstikbal Gazetesi 19 Mayıs 1919 .
45
kuvvetlerinin iaĢe mevcudu 3402 idi. Ancak bu mevcudun sadece 200 kadarı
muharip kıtalarda silahlı er, geri kalanı ise geri hizmette görevliydiler.127
Yeni Kaleden içeri giren birkaç Yunan ve bir Ġngiliz savaĢ gemisinin
himayesinde iki büyük ve iki küçük Ģilep saat 8.00 ile 9.00 arasında Ġzmir Limanına
demirlemiĢlerdir. Bunların gerisinden 8 nakliye gemisi daha gelmiĢtir. Yunan
denizcilerinin bir kısmı Pasaport civarından karaya çıkarak, Alsancak ve Pasaport
karakollarını kontrol altına almıĢlardır.128
Saat 8.55’ten itibaren Yunan birlikleri karaya çıkmaya baĢlamıĢlardır.
Çıkarmayı Efzon Alayını oluĢturan Patris ve Atronitos gemileri Kramer Oteli
önünden, 5. Piyade Alayını oluĢturan Themistoklis gemisi ise Ģimdiki adı Alsancak
olan Punta’dan olmak üzere iki istikametten yapmıĢtır. ĠĢgal böylece fiilen baĢlamıĢ
oluyordu. Bu sırada Türk askerleri Ġngiliz Amirali Calthorpe’un notasına uyarak Ali
Nadir PaĢa’nın verdiği emir doğrultusunda kıĢlalarında beklemiĢtir.129
ĠĢgal birliklerini taĢıyan gemiler daha görünmeden, Kordonboyu ve Pasaport
civarı binlerce Rum ve Yunan uyruklular tarafından bayram yerine çevrilmiĢti.
Ġzmirli Rumlar iĢgal birliklerini Yunan bayrakları, çiçekler ve Zito (YaĢa)
haykırıĢlarıyla karĢılamıĢlardır. Metropolit Hrisostomos Yunan askerlerini takdis
ettikten sonra Venizelos’un “iĢgal birliklerinin taĢkınlık yapmamaları, Ġzmir’deki
Türk, Yahudi, Ermeni toplumlarıyla Avrupalılara iyi davranılması”nı istediği mesajı
okunmuĢtur. Venizelos bu mesajında:
127
Aydınel, a.g.e., s. 32.
128
Taçalan, a.g.e., s. 263.
129
Umar, a.g.e., s. 111.
46
“…Yüzyıllarca beklenen ülkümüz gerçekleşmiştir. Barış Konferansınca
Yunanistan, asayişi sağlamak için İzmir’in işgaline davet olunmuştur. Bunun;
İzmir’in
Yunanistan’a
verilmesi
hakkında
barış
konferansını
yönetenlerin
vicdanlarından doğan bir kararın sonucu olduğunu milletim takdir etmektedir.
Balkan Savaşına kadar tutsaklığın en ağır boyunduruğu altında kalmış olan Batı
Anadolu Rumlarının bugün hissedecekleri büyük sevinci tümüyle anlamakta ve bu
sevinç gösterilerini önlemeyi asla düşünmemekteyim. Ancak bu gösterilerin diğer
unsurlar aleyhine yönelmeyeceğine ve aksine kendilerine kardeşlik duyguları
gösterilmesine yarayacağına güveniyorum…”130
Hrisostomos’un dini töreninden sonra Yarbay Stavriani komutasındaki Efzon
Alayı Kordon boyunca Hükümet Konağı- KıĢla- Güzel Yalı istikametinde Türk
mahallerinin içinden geçerek Karantina’ya doğru yürüyüĢe geçmiĢti. Yerli Rumlar da
askerlerle beraber yürüyorlardı. YürüyüĢ alayı kıĢla hizasını geçip tramvay yoluna
saptıktan sonra bir tabanca sesi duyulması üzerine Efzon Alayı geldiği yönde
kaçmaya baĢlamıĢ, ardından Saat Kulesi hizasına gelince KıĢla’ya karĢı
mevzilenerek KıĢla’nın kapı ve pencerelerini ateĢ altına almıĢ ve KıĢla’yı iĢgal
etmiĢti. Yerli Rumlar çıkan karıĢıklığı fırsat bilerek Türkleri öldürmeye ve
soygunculuğa baĢlamıĢlardır.131 Yunan iĢgaline karĢı silahlı ilk tepkiyi veren bu kiĢi
gazeteci Hasan Tahsin’dir. Hasan Tahsin, Yunan birliklerinin bayrağını taĢıyan
askeri vurmuĢ ardından silahındaki mermiler tükenene kadar Yunan askerlerine ateĢ
130
131
Akçakayalıoğlu, a.g.e., s. 139-140.
Sabahattin Selek, Milli Mücadele (Ulusal KurtuluĢ SavaĢı), Örgün Yayınevi, Ġstanbul 2002,
s.156.
47
etmiĢtir. Hukuk-u BeĢer gazetesi sahibi Hasan Tahsin Bey orada Ģehit edilmiĢ ve
Ġzmir’in iĢgali sırasında ilk Türk Ģehidi olmuĢtur.
Bu sırada iĢgal edilen KıĢla’da Kolordu Kumandanı, 56. Tümen Kumandanı,
Ġzmir Askerlik Dairesi BaĢkanı ve garnizona mensup subayların büyük bir çoğunluğu
teslim alınmıĢtı. Burada subaylar “Zito Venizelos” diye bağırmaya zorlanmıĢlar bunu
kabul etmeyen subaylar ağır yaralanmıĢ ya da öldürülmüĢtür. Ali Nadir PaĢa ile
Kolordu Kurmay BaĢkanı ve Tümen Kumandanı tokatlanmıĢlardır. Yunanlılar, Türk
subaylarının kalpaklarını baĢlarından alıp yere atmıĢlar ve üzerlerini arayarak
paralarını almıĢlardır. Askerlik Dairesi BaĢkanı Miralay Süleyman Fethi Bey,
kendisinden kalpağını almak isteyen ve “Zito Venizelos” diye bağırmaya zorlayan
Yunan askerine direndiği için Ģehit edilmiĢtir. Ardından Dr. Yarbay ġükrü Bey,
YüzbaĢı Nazım Bey, Kolağası Hasan Necati Bey, Dr. Fehmi Bey, YüzbaĢı Ahmet
Bey, Mülazım Faik Bey, Mümeyyiz Nadir Bey ve Mümeyyiz Ahmet Hamdi Bey de
Ģehit edilmiĢlerdir.132 KıĢlada bulunan 150.000 lira ile askerlerin Ģahsi eĢyaları ve her
türlü
teçhizat
soyulmuĢtu.133
KıĢladaki
bazı
askerler
kaçmayı
baĢarmıĢ,
kaçamayanlar ise KıĢlada hapsolunmuĢlardır.134 KurĢunlanan veya süngülenen
askerlerin cesetleri rıhtımda yerlere serilmiĢtir.135 Yunan askerinin sadece kıĢlada
toplu halde 300 kadar Türk askerini Ģehit ettiği 11. Tümen Kalem BaĢkanı Albay
Tevfik’in Harbiye Nezareti’ne verdiği rapordan anlaĢılmaktadır. KıĢladaki vahĢet ve
talan tamamlanınca çarĢıya, Türk mağazalarına ve evlere hücum etmiĢlerdir. Kadın
ve kızlara tecavüz edilmiĢ, ihtiyarlara her türlü iĢkence yapılmıĢtı. Ayrıca vilayet
132
133
Tarih KonuĢuyor Dergisi Cilt:1 Sayı: 4, s. 284.
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi Sayı: 93, Belge No: 2366.
134
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi Sayı: 112, Belge No: 4122.
135
Durusu, a.g.m., s. 11.
48
Konağı’ndaki memurlar baĢta Vali Ġzzet Bey olmak üzere tutuklanıp Konak
Meydanına götürülerek, Türk subaylarına yapılan her türlü iĢkence memurlara da
yapılmıĢtır. Yunan askerlerinin yaptıkları iĢkencelere yerli Rum halkı da katılarak
yapılan katliama destek olmuĢlar böylece olayların vahĢete dönüĢmesine yol
açmıĢlardır. Faciadan ölmeden kurtulanların büyük çoğunluğu rıhtımdaki taĢıma
gemisi Patris ve Alsancak karakolu arkasındaki parmaklıklarla çevrili alana
hapsedilmiĢlerdir.136 Hapsedilenler arasında 28 üst rütbeli subay, 128 subay, 540 er
ve 2000’e yakın sivil vardı.137 Ġzmir’e bağlı Torbalı, Seydiköy, Urla, Cumaovası, Nif
(KemalpaĢa) civarında da Rumlar yetiĢkin erkekleri katletmiĢler ve mallarını
yağmalamıĢlardır.138
16 Mayıs günü akĢamı, gemilerde ve depolarda tutuklanan memurlarla
Ġzmirlilerin ve Sultani öğrencilerinin bir kısmı serbest bırakılmıĢlardır. Subayların
serbest bırakılmamaları üzerine, eĢleri ve yakınlarının Ġtilaf Devletlerine baĢvurması
üzerine aileleriyle görüĢmelerine izin verilmiĢtir. Daha sonra bu tutuklular bir
gemiye doldurularak Mudanya’ya götürülmüĢlerdir. Bu subay ve erler, Kuva-yı
Miliye’nin çekirdeğini oluĢturmuĢtur.
Ġzmir’in iĢgali tamamlanınca Yunan ĠĢgal Kuvvetleri Kumandanı Ģu
beyannameyi yayımlamıĢtır:
“… İşgal dolayısıyla meydana gelen olaylardan sonra, memleketin genel
asayişinin tekrar tamamen sağlandığından bütün dini ve mülki memurları ve halkı
görevleri başına davet ederim. Ülkenin işgalinden itibaren ilan edilen sıkıyönetim
136
Umar, a.g.e., s. 175.
137
CoĢkun, a.g.e., s. 159.
138
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı 93, Belge No: 2365.
49
emirlerine uygun hareket etmelerini, asayişsizlik ve her türlü saldırı hareketlerinden
kesinlikle kaçınmalarını halka tavsiye ederim. Cins ve mezhep ayrımı yapılmadan
ufak bir cebre maruz kalacak olan her şahıs, saldıranın hemen cezalandırılması
konusunda zaman kaybetmeden müracaat etmelidir. Her kimin suçu görülürse
merhamet
gösterilmeden
adalet
çerçevesinde
cezalandırılacağından
silah
taşımamalarını da özellikle halka rica ve tavsiye ederim…”139
III. ĠĢgale KarĢı Tepkiler
Ġzmir’in iĢgaline ilk tepki 15 Mayıs 1919 sabahı Redd-i Ġlhak Heyeti’nin
çektiği telgraflarla gelmiĢtir. Telgrafta:
“…işgal başladı. İzmir ve yöreleri ayakta ve heyecandadır. İzmir, son ve
tarihi gününü yaşıyor. Son umudumuz ulusumuzun göstereceği mukavemete bağlıdır.
Mitingler yaparak, telgraflarla her yere başvurunuz. Vatan ordusuna katılmaya
hazırlanınız.”140 Ģeklinde halk iĢgale karĢı direniĢe geçmeye çağrılıyordu. Bir baĢka
telgrafta, “İzmir, Yunanlılar tarafından işgal olundu. Şehirde katliam bütün
şiddetiyle devam ediyor. Kan gövdeyi götürüyor. Hamiyetli olan, Allahını, vatanını,
dinini seven vatan ordusuna imdat etsin. Bu telgrafı ele geçirmiş olan muhabere
memuru arkadaşlarımızdan Allah aşkına rica ederiz. Açık olan bütün hatlarla
memleketin her tarafına yetiştirsinler. Onlar da gönderdikleri yerlere bizim ricamızı
tekrarlasınlar. Namuslarına, vatanperverliklerine, erkekliklerine havale!”141
139
140
141
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı 112, Belge No: 4117.
Çaycı, a.g.e., s. 48
Umar, a.g.e., s. 189.
50
Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti, Ġstanbul’daki devlet
adamlarına, ülkenin aydınlarına, milli kuruluĢlara ve ABD temsilcisine gönderilen
bildiride ise özetle,
“…Avrupa on milyon Müslüman ve Türk’ün idam ve imhasına karar
vermişse, milletimiz buna uymayacak ve vatan uğrunda, kahramanca çarpışarak
ölmeye hazır bulunacaktır. Tarih, bütün bir milletin varlığını savunmak için nasıl
öldüğünü gösterecektir. Aksine olarak Avrupa hak ve adalete dayanan Wilson
Prensipleri hakkımızda uygulamak niyetindeyse, İzmir, Aydın ve diğer Türk
ülkelerinden herhangi bir karış yerin Yunanistan’a verilmesine kesinlikle karşı çıkar
ve yurdumuzu savunuruz. Wilson Prensiplerinin 12. maddesine uygun olarak,
Türklerin yerleşik bulunduğu bölgelerin ayrılmaz bir bütün halinde kalması gereği
üzerinde kesinlikle ısrar ederiz.”142 deniyordu.
Ġzmir faciası ancak hükümet çevresinde fazla bir endiĢe yaratmamıĢtı.
Dahiliye Nazırı Vekili Mehmet Ali Bey iĢgalden iki gün sonra verdiği demecinde
Ġzmir’de meydana gelen olaylardan hükümetin resmen haberdar olmadığını
söylemiĢtir. Damat Ferit PaĢa ise, Amiral Webb’e verdiği notasında Yunan
kıtalarının Ġzmir istihkâmlarını iĢgal edecekleri yerde Ġzmir Ģehrine girdiklerini,
Osmanlı Hükümetinin Ġtilaf ordularının iĢgali nedeniyle Paris Konferansı kararlarına
herhangi bir muhalefette bulunmayacaklarını, ancak bir Yunan iĢgalini de asla kabul
etmeyeceklerini söyleyerek,143 Ġzmir’in iĢgali karĢısında ne kadar aciz olduğunu
göstermiĢtir. Ġzmir’in iĢgalinden sonra 16 Mayıs’ta Damat Ferit PaĢa Hükümeti istifa
142
143
Akçakayalıoğlu, a.g.e., s. 142.
Jaeschke, a.g.e., s. 81; AkĢin, a.g.e., s. 270.
51
etmiĢ, fakat padiĢah kabineyi kurma görevini tekrar Damat Ferit PaĢa’ya vermiĢtir.144
Damat Ferit PaĢa’nın kurduğu bu kabinede, Harbiye Nezareti’ne ġakir PaĢa yerine
ġevket Turgut PaĢa, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne (Genelkurmay
BaĢkanlığı) Cevat (Çobanlı) PaĢa getirilmiĢtir.145
ĠĢgalin ertesi günü Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti, Ġzmir’de bulunan
17. Kolordu ve bağlı birliklerin dağılmasını önlemek için birliklerin almaları gereken
tedbirleri içeren bir tamim yayınlamıĢtır. Tamimde birliklerin hiçbir Ģekilde yerlerini
terk etmeyerek, silahlarını bırakmamaları belirtilmiĢti.146
16 Mayıs’ta yayınlanan bu emre ek olarak 19 Mayıs’ta Harbiye Nezareti
tarafından Aydın’da bulunan 57. Tümen Komutanlığı’na hitaben bir tamim daha
yayınlanmıĢtır. Bu emirde, iĢgalin baĢlangıçta ilhak gibi göründüğü sonradan alınan
tedbirle iĢgal gibi göründüğü belirtilerek, iĢgalin mahiyetinin ve ilerisinin ne
olacağının bilinemediği ifade ediliyordu. Ġzmir’de iĢgal sırasında ufak tefek bazı
olaylar meydana geldiği, Ġzmir’de bulunan birlik ve karargâhların durumlarının da
meçhul olması nedeniyle her durumda birliklerin bulundukları yerden ayrılmayarak
asayiĢi sağlamaları ve hiçbir koĢulda silahlarını teslim etmemeleri emrediliyordu.147
ĠĢgalin ilk günü Ġzmir’deki 17. Kolordu Karargâhı, Ġzmir Müstahkem Mevki
Komutanlığı, 56. Tümen Komutanı ve komutanlığın subay ve erleri Yunan iĢgal
kuvvetleri tarafından tutuklanmıĢlar, geriye kalan erlerin çoğunluğu ise silahları ile
kaçmıĢlardı. Böylece, 56. Tümenin Ġzmir’deki 174. ve Urla’daki 173. Alayları
144
AkĢin, a.g.e., s.272.
145
Türkgeldi, a.g.e., s. 213.
146
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı 112, Belge No: 4119.
147
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı 112, Belge No: 4125.
52
dağılmıĢtı. Geriye bir tek 56. Tümenin Ayvalık’taki 172. Alayı kalmıĢtı.148 Ġzmir’den
kaçan erlerin gittikleri yerde, Yunanlıların, Ġzmir’de subay ve erleri öldürdüğüne dair
yaydıkları haberler halkı endiĢeye sürüklemiĢti. Öldürülme ve esir olma korkusuyla
Ġzmir’in güneyindeki Gaziemir ve Seydiköy’deki 56. Tümen Topçu Alayı’nın bir
kısmı silahları ile birlikte kaçmıĢ, geri kalanı ise Tire’ye çekilmiĢlerdi.149
Yunan ĠĢgal Kuvvetleri Komutanı Albay Zafiriu, iĢgalden sonra tutuklu
bulunan Ali Nadir PaĢa’dan Kolordu Komutan vekilliğini yaptığı 17. Kolordu’nun
Ġzmir dıĢına çıkmasını istemiĢtir. Ali Nadir PaĢa, durumu Harbiye Nezareti’ne
bildirmiĢ, Harbiye Nezareti de istenenin yapılması gerektiğini söylemiĢtir. Bunun
üzerine Kolordu karargâhına ve Ġzmir’deki birliklerine mensup 88 subay ve 950 er
Mudanya’ya gönderilmiĢtir.150
17. Kolordunun Ġzmir’den ayrılması üzerine, Harbiye Nazırı ġevket Turgut
PaĢa, 29 Mayıs 1919’da 17. Kolorduya bağlı 56. ve 57. Tümen Komutanlıklarına; 17.
Kolordunun kaldırıldığını, bu kolorduya bağlı 56. Tümenin Komutanı Ali Nadir
PaĢa’nın Kolordu Komutanlığı görevini artık yürütmeyeceğini, Tümeni ile 14.
Kolordunun emrine gireceğini bildiren emri göndermiĢtir. Gönderdiği emirde ayrıca,
bundan sonra Ġzmir ve çevresinin sorumluluğunun 14. Kolorduya ait olduğunu, Ġzmir
ve Urla’dan gelecek bütün subay ve erlerin 56. Tümenin karargâhını ve iki alayını
teĢkil etmek üzere 14. Kolordu tarafından Bandırma’ya alınacağını bildirmiĢtir.151
148
149
150
151
Artuç, a.g.e., s. 89.
Artuç, a.g.e., 78.
Umar, a.g.e., s. 182, 183.
A. g.e., s.183.
53
Bu düzenlemelerin ardından ġevket Turgut PaĢa, Albay Bekir Sami Bey’i 56.
Tümen Komutanı ve 17. Kolordu Komutan Vekili olarak atamıĢtır. 61. Tümen
Komutanlığı’na da Albay Kazım Özalp’ı getirmiĢtir. 152
Ġzmir’in iĢgali üzerine askeri alanda bu düzenlemeler olurken, ülkenin dört bir
yanından iĢgali protesto eden, iĢgale karĢı direniĢe geçmeye çağıran telgraflar
çekiliyor, bildiriler yayınlanıyor ve protesto gösterileri düzenleniyordu.
Ġzmir’in iĢgalinin ardından 19 Mayıs’ta 9. Ordu MüfettiĢi göreviyle Samsun’a
hareket eden Mustafa Kemal, iĢgalden duyduğu üzüntüyü 20 Mayıs 1919’da
Sadaret’e gönderdiği telgrafında, iĢgalin, milleti ve orduyu içten yaraladığını, millet
ve ordunun varlığına yapılan bu haksız tecavüzü içine sindirmeyeceğini ve kabul
etmeyeceğini belirtmiĢtir.153 Güvenlik sorunları nedeniyle 24 Mayıs’ta Samsun’dan
Havza’ya geçen Mustafa Kemal, Havza’da kaldığı süre içerisinde Ġzmir’in iĢgali ve
ardından
iĢgallerin
yayılması
üzerine
görev
bölgesindeki
vali,
müstakil
kaymakamlıklar ile kolordu komutanlarına iĢgallere karĢı sessiz kalınmaması
gerektiği yolunda talimatlarda bulunuyordu. Mustafa Kemal’in bu konudaki en
önemli talimatı “Havza Genelgesi” olarak bilinen 28 Mayıs 1919 tarihli genelgedir.
Mustafa Kemal bu genelgede, Ġzmir’in ve ardından diğer bazı Ģehirlerin iĢgal
edilmesi ve bu iĢgal esnasında Türk halkının maruz kaldığı zulüm ve katliamlara
dikkati çekmiĢ ve ülkenin gelecekte daha büyük ve ciddi tehlikelere maruz kalacağını
belirtmiĢtir. Bütün bu iĢgallere ve haksızlıklara karĢı iç ve dıĢ kamuoyunu etkilemek
152
153
Apak, a.g.e., s.17.
Yücel Özkaya, “İzmir’in İşgalinin Anadolu’daki Tepkileri”, Atatürk Yolu Dergisi, I/1 1988 s.
67; (ss. 61-74) Atatürk Ġle Ġlgili ArĢiv Belgeleri, BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi Dairesi Yay., Ankara
1982. s. 26.
54
için çalıĢmalarda bulunulmasını ve özellikle düzenlenecek miting ve protesto
gösterilerinin daha etkili ve geniĢ katılımlı Ģekilde yapılmasını istemiĢtir.154 Nitekim
Havza Genelgesi ülke genelinde çok etkili olmuĢ, birçok yerde miting ve gösteriler
yoğunlaĢmıĢtır. Hatta ÖdemiĢ ve Ayvalık’ta Kuva-yı Milliye adıyla kurulan ilk
silahlı direniĢ birliklerinin Havza Genelgesinden bir gün sonra (29 Mayıs)
oluĢturulmaları tamamen bir rastlantı olmasa gerekir.
3 Haziran’da Sadaret’e gönderdiği baĢka bir telgrafta, Ġzmir, Manisa,
Aydın’ın iĢgalinden dolayı halkın heyecan ve endiĢe içinde olduğunu, ulusal
bağımsızlık için kendisine her yerden telgraflar gönderildiğini, doğudaki halkın
iĢgale
uğrama
tehlikesi
karĢısında
milli
teĢkilatlanmalarda
bulunduklarını
bildirmiĢtir. 9 Haziran’da Ankara’da 20. Kolordu Kumandanlığı, 15. Kolordu
Kumandanlığı ile Ankara vilayeti ve sancakları ile Trabzon vilayeti ve sancaklarının
belediye baĢkanlıklarına gönderdiği telgraflarda, milli teĢkilatın her yerde
kurulmasının zaruri olduğunu belirtmiĢtir.155 Mustafa Kemal, ayrıca bütün vilayet ve
sancak belediye baĢkanları, Müdafaa-i Hukuk-u Milliye ve Redd-i Ġlhak
Cemiyetlerine yolladığı tamimde, “milletin hukuk ve istiklal-i müdafaa gayesiyle
vicdan-ı milliden doğan tezahüratı”na değinerek, kendisine giriĢimde bulunması için
bazı vilayet, sancak ve kazalardaki kiĢilerden, Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak
Cemiyetlerinden sürekli telgraflar geldiğini belirtmekte ve “geçtiğimiz hayat ve
memat günlerinde umum milletçe her taraftaki amal ve tezahürat ile” sağlamaya
çalıĢılan ulusal bağımsızlık için “bu emel-i mukaddes uğrunda milletle berabet
154
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı: 79, Belge No: 1731; Nutuk, C.I, s. 30.
155
Özkaya, a.g.m., s. 68-69.
55
nihayete kadar çalışacağıma da mukaddesatım namına söz veririm.”156 demekteydi.
Mustafa Kemal’in ülkeyi iĢgale karĢı savunmak için Anadolu halkını göreve
çağırması halktaki direniĢ gücünü perçinlemiĢtir. Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak
Cemiyetleri de Mustafa Kemal’in verdiği direktifler doğrultusunda çalıĢmalarda
bulunarak, çalıĢmaları hakkında kendisini bilgilendiriyorlardı. Aynı zamanda
Mustafa Kemal’e Anadolu’nun pek çok yerinden Ġzmir’in iĢgalinden ötürü duyulan
üzüntüyü dile getiren çok sayıda protesto eden telgraflar gelmiĢ, birbiri ardına
kurulan Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyetlerinin protesto gösterileri ve
toplantıları da birbirini izlemiĢtir.
Ġstanbul halkı iĢgale olan tepkisini büyük protesto gösterileri düzenleyerek
göstermiĢti. 17 Mayıs’ta Darülfünun Konferans Salonunda gençler bazı gösterilerde
bulunmuĢlardır. 18 Mayıs’ta Beyazıt’ta bir protesto mitingi düzenlenmiĢ, ardından
Üsküdar’da Doğancılar meydanında çoğunluğu kadın olan binlerce kiĢinin katıldığı
baĢka bir miting daha düzenlenmiĢtir.157 19 Mayıs’ta da Fatih Belediye Dairesi
önünde 50.000 kiĢinin katıldığı “Fatih Mitingi” düzenlenmiĢtir.158 23 Mayıs günü
Sultanahmet Meydanında ortalama 200.000 kiĢinin katıldığı çok büyük bir miting
düzenlenmiĢtir.159 Bu miting halktaki ulusal heyecanın ve birliğin ne derece büyük
olduğunu çok açık bir göstergesidir.
ĠĢgali izleyen günlerde ülke içindeki protesto eylemleri giderek artmıĢtır.
Ġstanbul’daki iĢgal güçleri kumandanlıklarına, Osmanlı arayına ve Hükümetine,
156
157
158
159
Özkaya, a.g.m., s. 69.
Umar, a.g.e., s. 192.
A..g.e., s. 191.
Gökbilgin, a.g.e., s. 89-90; Artuç, a.g.e., s. 81.
56
ülkenin her yanından ve özellikle Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri tarafından telgraflar
çekilmiĢtir. Bu telgraflarda iĢgale karĢı koymak için ulusun kendini savunması
gerektiği ve savunacağı dile getirilmiĢtir. Ġzmir’in iĢgalinden sonra, Ġzmir’deki
Türklere Yunanlılar tarafından yapılan saldırı, tecavüz, katliam, yağma gibi olayların
artması karĢısında Erzurum’daki Albayrak gazetesi müdürü Süleyman Necati,
Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Kâtibi M. Cevat, Erzurum Belediye BaĢkanı
Zahir ve Belediye Meclisi üyesi ile dava vekili, 22 Mayıs 1919’da Ġstanbul’daki
Ġngiliz, Amerika, Fransa, Ġtalya’nın siyasi temsilcilikleri ile matbuat cemiyetlerine
bir telgraf çekmiĢlerdi. Erzurumlular ayrıca sadrazamlığa, Hadisat gazetesine
Yunanlıları protesto eden telgraflar çekerek hükümetten bu konuda kesin ve etkili
tedbir alınmasını istemiĢlerdi. Ayrıca Wilson’a ve Amerikan Kongresi’ne de aynı
Ģekilde telgraf çekmiĢlerdir.160
Ġzmir’in iĢgali basında sansüre karĢı koyabildiği ölçüde yer almıĢtır. Ġstanbul
basını Ġzmir’in iĢgal haberini ancak 17 Mayıs günü okuyucularına verebilmiĢtir.
Tasvir-i Efkar ve Yeni Gazete sansür emrine uymadıkları gerekçesiyle ĠĢgal
kuvvetleri komutanlığı tarafından 24 saat kapatılmıĢlardır.161 Ġzmir’in iĢgal haberi
Hadisat gazetesinin 17 Mayıs tarihli sayısında: “GözyaĢlarımız olsun, bırakınız biraz
aksın. Sevgili Ġzmir’imizin Anadolu’nun gözbebeği, baĢtan ayağa Türk ve Müslüman
olan en büyük Ģehrimizin, can ve siyaset hasmımız olan Yunanistan’ın askeri iĢgali
altına girdiğini öğrendik. 1.239.782 Türk ve Müslümani 298.373 Rum’un zulüm ve
esaretine tevdi edildi.!” Ģeklinde verilmiĢtir.162 Vakit gazetesinde “İşgalin manası:;
160
Özkaya, a.g.m., 67.
161
Zeki Sarıhan, KurtuluĢ SavaĢı Günlüğü, C.I, TTK Yay., Ankara 1993, s. 250.
162
Hadisat, 17 Mayıs 1335.; Sarıhan, a.g.e., s. 250.
57
İşgal efkarıumumiye üzerinde korkunç bir tesir yaptı. Acaba bu işgal bir siyasi
deneme midir? Ģeklinde bir yorum getirilmiĢtir.163 Ġstanbul gazeteleri resmi bir tebliğ
yayınlayarak, halkı sükûnete davet etmiĢ, “milletin ve devletin haklarının korunması
için” gerekli bütün tedbirlerin aldırdığını bildirmiĢtir.164 Tasvir-i Efkâr gazetesi
baĢyazarı Velid Ebuzziya 19 Mayıs tarihli bir yazısında, “Bütün bu gösteriler,
memleketin gerçek evlatlarının vatanın devanı ve varlığına ait meselelerde nasıl
sağlam ve azimli olduğunu göstermektedir. Milli kitlenin gösterdiği birlik öyle bir
kuvvettir ki, o kuvvet herhalde ve her zaman tesir ve hükmünü icra edebilir.”165
sözleriyle yapılan mitinglerin önemini vurgulamıĢtır. Vakit gazetesi 17 Mayıs tarihli
sayısında “ĠĢgalin anlamı: Acaba bu iĢgal siyasi bir deneme midir? konusunu
tartıĢıyordu. Ġleri gazetesi ise “Wilson İlkeleri nerede? Hakkın kuvvete üstün
gelmesini istiyoruz” çağrısında bulunmuĢtu. AkĢam gazetesinin 18 Mayıs tarihli
sayısında, Necmettin Sadak, “Devlet ve hükümet yardımı olmadan yaşamak zorunda
kalabiliriz. Yaşamsal gücümüzü kendimiz kazanmak zorundayız.” Ģeklinde bir yorum
getiriyordu. Alemdar gazetesi aynı tarihli sayısında “genel yas” ilan edildiğini ve
bütün eğlence mekânlarının tatil edildiğini yazıyordu. Ġzmir’deki Türk gazeteleri ise
genel olarak Wilson ilkelerinin uygulanmadığını vurgulayarak halkı direniĢe çağıran
yazılar yazmıĢlardır.166
Sonuç olarak; Ġzmir’in iĢgalinin niteliği ve oluĢ Ģekli Türkleri uyarmıĢ ve
tehlikenin büyüklüğünü göstermiĢtir. ĠĢgale karĢı Anadolu’nun her köĢe bucağından
163
Sarıhan, a.g.e., s. 250.
164
Ġstiklal Harbi Gazetesi, 15 Mayıs 1919.
165
Sarıhan, a.g.e., s. 259; Tasvir-i Efkar, 19 Mayıs 1335.
166
CoĢkun, a.g.e., s. 168.
58
dalga dalga yayılan haykırıĢlar, protesto ve mitingler birleĢerek büyük bir güce
dönüĢmüĢ ve bu güç, halkta düĢmana karĢı kenetlenerek ülkenin iĢgaline karĢı
koyma amacının ve azminin doğmasına sebep olmuĢtur. ĠĢte bu amaç ve azim Kuvayı Milliye’nin oluĢumunda ateĢleyici unsur olmuĢtur.
59
II. BÖLÜM
KUVA-YI MĠLLĠYE
A. Kuva-yı Milliye Nedir?
Mondros AteĢkes AntlaĢması ile birlikte Ġtilaf Devletlerinin ülkeyi iĢgale
baĢlamaları üzerine Anadolu halkı iĢgallere ve iĢgal kuvvetlerinden destek alan Rum
ve Ermenilerin saldırılarına karĢı canını, namusunu, toprağını, yöresini ve yaĢadığı
bölgeyi korumak amacıyla silahlı direniĢ birlikleri oluĢturmuĢtu. OluĢturulan bu
silahlı direniĢ güçleri Kuva-yı Milliye adını almıĢtır.
“Milli kuvvetler” “düzenli olmayan silahlı birlikler ve kuvvetler”, “silahlı
direniĢ güçleri”, “milis kuvvetleri” anlamlarına gelen Kuva-yı Milliye’nin
sözlüklerde geçen tanımını incelersek; Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe
Sözlüğünde “(kuva:yımilliye), I. Dünya SavaĢından sonra Yunanlıların Ġzmir’i iĢgal
etmeleri ve Anadolu’da ilerlemeleri üzerine kurulan ve onlara karĢı savaĢan milli
teĢkilat”167; baĢka bir sözlükte, “KurtuluĢ SavaĢının kazanılmasını sağlayan sivil ve
askeri güçlerin ortak adı; Ulusal Güçler.”168 olarak belirtilmektedir. Kelimenin
yazımı konusunda da kesin bir kural bulunmamaktadır. Kimi sözlüklerde ve yazım
kılavuzlarında
“Kuvâ-yi
Milliye”169,
“Kuvayımilliye”170
Ģeklinde
yazımları
verilmekte ise de konuyla ilgilenen tarihçiler arasında da ortak bir yazım kuralı
167
TDK Türkçe Sözlük, Ankara 2005.
168
Türkçe Sözlük, Dil Derneği Ankara, 2005.
169
Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat.
170
TDK Yazım Kılavuzu; Dil Derneği Yazım Kılavuzu.
mevcut olmadığı için bu tarihsel kavramın “Kuvâ-yı Milliye”, “Kuvayımilliye”,
“Kuvây-ı Milliye”, “Kuvâ-yi Milliye” gibi Ģekillerde yazıldığını görüyoruz. Bu
çalıĢmada Arapça’dan dilimize geçmiĢ bu tarihsel terimi, genel ve alıĢılagelmiĢ
kullanımı olan “Kuva-yı Milliye” Ģeklinde almayı uygun bulduk.
Konuyla
ilgilenen
tarihçiler
Kuva-yı
Milliye’yi
değiĢik
Ģekillerde
tanımlamıĢlardır. Örneğin Yücel Özkaya, Kuva-yı Milliye’yi, “vatanın iĢgali
karĢısında halkın canının, dininin, ırz ve namusunun korunması, kısaca ülkeye karĢı
olabilecek her türlü saldırıya karĢı eski askeri komutan ve askerler ile bunlara katılan
askerlerin kendi aralarında oluĢturdukları savunma birliklerine kuvâ-yı milliye
denilmektedir.”171 Ģeklinde nitelendirmiĢtir. Ancak Özkaya’nın bu ifadesi biraz
yetersiz görünmektedir. ġöyle ki, Kuva-yı Milliye, sadece askerlerin oluĢturduğu
silahlı savunma birlikleri değildir. Halka dayanan bir yapı olan Kuva-yı Milliye’nin
bir de sivil temeli bulunmaktadır. Bu sivil temel de varlığını tüm yurtta kurulan
Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak teĢkilatlarından almaktadır. Bu sebeple, Kuva-yı
Milliye, askeri, idari, sosyal ve toplumsal açılardan çok yönlü bir oluĢumdur.
ġevket Süreyya Aydemir de Kuva-yı Milliye için, “Milli Mücadelede Kuvayı Milliye kavramını hem bir teĢkilat fikri hem de bir halk hareketi olarak iki yönde
almak lazımdır.”172 demektedir.
Yavuz Ercan’ın ifadesi ile “Kuva-yı Milliye, KurtuluĢ SavaĢı sırasında dar ve
geniĢ olmak üzere iki anlamda kullanılmıĢtır. Dar anlamda Kuva-yı Milliye, düzenli
171
Yücel Özkaya, Kuva-yı Milliye, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 24, C.VIII, 1992, s.
451.
172
ġevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal 1919-1922, C.II, Remzi Kitabevi, Ġstanbul
2006, s. 139.
61
ordu birlikleri dıĢında, bir tür gerilla savaĢı ile mücadele veren, sevk ve idareleri
merkezi bir komutanlığa bağlı olmayan silahlı gruplardır. GeniĢ anlamda ise
KurtuluĢ SavaĢının bütününü ifade etmektedir.”173 Bu çalıĢmada, Kuva-yı Milliye bu
iki anlamdan birincisi yani dar anlamıyla ele alınmaktadır. Kuva-yı Milliye’nin
yaklaĢık 3,5 yıl süren KurtuluĢ SavaĢının bir buçuk yıllık bölümünde etkili olduğunu
söyleyebiliriz. Bu da tarihsel olarak 1919 yılı ortalarından 1920 yılı sonlarına kadar
olan süreyi içermektedir.
ĠĢgallere karĢı ilk direniĢ Ġzmir’in iĢgalinden önce Aralık 1918 gibi daha
erken bir tarihte Dörtyol’un Fransızlar tarafından iĢgali sırasında gerçekleĢmiĢtir.
Ancak Kuva-yı Milliye ifadesi Ġzmir’in iĢgalinden sonra Batı Anadolu’da iĢgalin
geniĢlemesi üzerine oluĢan silahlı milis güçlerine verilmiĢtir. Daha sonra bu kavram
Anadolu’daki bütün silahlı direniĢ güçlerini kapsar hale gelmiĢtir. Dolayısıyla bu da
bize Kuva-yı Milliye’nin ilk çıkıĢ yerinin Batı Anadolu olduğunu, Ġzmir’in
iĢgalinden önce Anadolu’nun güneyinde oluĢan direniĢ güçlerinin sonradan Kuva-yı
Milliye olarak nitelendirildiğini göstermektedir.
B. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumunun Fikri Temelleri
ÇalıĢmanın giriĢ bölümünde, Mondros Mütarekesi ile birlikte Anadolu’nun
genel durumu incelenmiĢ, birinci bölümde ise Paris BarıĢ Konferansı ve Ġzmir’in
iĢgali ele alınmıĢtı. Bundan önceki iki bölümde Kuva-yı Milliye’yi hazırlayan ortam
173
Yavuz Ercan, “Kuva-yı Milliye’nin Yapısı ve Niteliği Üzerinde Bir Tahlil”, Ġkinci Askeri Tarih
Semineri, Bildiriler, Gnkur.Askeri Tarih Etüt BĢk.Yay., Ankara 1985, s. 231.
62
daha net olarak ortaya çıkmakta ise de Kuva-yı Milliye’yi ortaya çıkaran nedenlere
kısaca göz atmakta yarar vardır.
I. Dünya SavaĢında yenilmiĢ olan Osmanlı Devleti’nin Ġtilaf Devletleri
tarafından Mondros Mütarekesi ile birlikte iĢgal ve taksime baĢlanılması, Kuva-yı
Milliye’yi doğuran sebeplerin baĢında gelmektedir. Diğer sebepler ise;
- Osmanlı Hükümetinin iĢgaller karĢısında seyirci kalarak halka sükûnet
tavsiye etmekten baĢka bir Ģey yapmaması ve milletin haklarını savunamaması,
- Ġzmir’in Yunanlılar tarafından iĢgali ve iĢgalle birlikte Yunanlı ve Rumların
(daha önceden burada yaĢayanlar ve iĢgal kuvvetleri ile birlikte gelen Rumlar)
Türklere karĢı uyguladıkları iĢkence ve zulümler,
- Mütareke hükümlerine göre, ordunun terhis edilmesi ile birlikte elde kalan
ordunun da ülkeyi savunmada yetersiz oluĢu,
- Ermenilerin, Güney ve Güneydoğu Anadolu’yu iĢgal eden Fransızların
desteğinde bu bölgelerde yaptıkları katliamlardır.
Kuva-yı Milliye’nin oluĢumuna zemin hazırlayan bu koĢullara ek olarak,
dayandığı temel düĢünce hiç kuĢkusuz vatan savunmasını amaçlayan müdafaa-i
hukuk düĢüncesidir.
Nitekim Mustafa Kemal, Mayıs 1920 tarihinde meclis gizli oturumunda
yaptığı konuĢmasında,174 bütün kuvvetin Ġstanbul’da var olan merkezi hükümete
bağlı olduğunu ve bu merkezi hükümetin düĢmanlar tarafından siyasi ve askeri
çember içine alındığını ve bu çember içine sıkıĢmıĢ vaziyette vatanı savunacak milli
güçlere emrederek milleti, devleti ve orduyu asli vazifesini yerine getiremez duruma
düĢürdüklerinden bahsederek, Kuva-yı Milliye’nin tanımını Ģöyle yapmıĢtır: “…İşte
174
TBMM Gizli Celse Zabıtları, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yay., Ankara 1985, s. 6.
63
bunun içindir ki vatanı müdafaa ve muhafazadan ibaret olan vazifei asliye, doğrudan
doğruya milletin kendisine teveccüh etmiş bulunuyordu. Millet orduya; kendi içinden
teslim efradını, düşman tecavüzüne maruz kalan mıntıkaların müdafaasına, düşman
tasallutuna uğrayan kardeşlerinin hayatının muhafazasına memur etmeğe mecbur
olmuştu.
İşte
buna
kuvayı
milliye
diyoruz
ve
bütün
kainat
böyle
diyor...”KonuĢmasının devamında, Kuva-yı Milliye ile Müdafaa-i Hukuk teĢkilatı
arasındaki bağı ve farkı Ģu sözlerle açıklamıĢtır: “Aslında milletin vahdetini vücuda
getiren ve İstanbul’un içinde bulunduğu şeraite rağmen, bu vahdeti dahile ve harice
göstermeğe müteveccih bir maksat için yapılan teşkilat ise yalnız kuvayı milliye
efradından, zikrettiğimiz müsellah efrattan ibaret değildi. Bilakis bütün memlekette
ve memleketin en ücra köşelerinde bile vücuda gelmiş doğrudan doğruya kanuni ve
medeni teşkilattır ki ona “Müdafaai Hukuk” teşkilatı diyoruz. Onda silah mevzu
bahis değildir.” Mustafa Kemal, bütün vilayet ve müstakil livalarda Heyet-i
Merkeziyeler ve Heyet-i Ġdareler yoluyla teĢkilatlanan Müdafaa-i Hukuk teĢkilatının
kuva-yı müsellehayı içine aldığını söyleyerek durumu Ģöyle özetlemektedir:
“…İstanbul’da bir hükümet vardı ve onun zahiren bir ordusu vardı, fakat bir şey
yapmıyordu: Diğer taraftan millet var ve milletin tesanüt ve vahdetini temin eden bir
şebeke var. Sonra yine bir kuvvet var ki bu teşkilata tabi ve bunun ismi de Kuvayı
Milliye…”
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin çalıĢmaları ile ve cemiyetlerin bünyesinde
teĢkilatlanan Kuva-yı Milliye’nin fikri temeli de müdafaa-i hukuk, bir baĢka ifadeyle
de milli müdafaa düĢüncesine dayandığını söyleyebiliriz.
Bu kapsamda vatan savunmasını amaçlayan sivil temelli kuruluĢlar olan
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin köklerini Balkan SavaĢları sırasında (1913 yılında)
64
kurulan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’ne bağlayan görüĢler bulunmaktadır. Bu
konuda,“Müdafaa-i Milliye Cemiyeti” isimli eserin sahibi Nazım Hikmet Polat, bu
cemiyet ile Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti arasındaki bağı Ģöyle ifade etmektedir:
“1918’den itibaren kuva-yı milliyeyi teşekkül edip, Milli Mücadeleyi başarıya
ulaştıran Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetleri, Müdafaa-i Milliye Cemiyetinin
ismen ufak bir değişikliğe uğramış şeklidir. Yani Müdafaa-i Milliye Cemiyeti, değişik
mahalli isimlerle Milli Mücadelenin de öncüsü olmuştur.”175
Tevfik Bıyıklıoğlu da bu konuda; “O vakit ehemmiyet ve manası pek de
anlaşılmayan ve Rumeli’nin elden çıkması gibi bir milli felaket karşısında faaliyete
geçen bu Müdafaa-i Milliye Cemiyetini, altı yıl sonra, I. Dünya Harbi neticesinde,
bütün memleket ve millet varlığının tehlikeye düştüğü günlerde kurulan Vilayat-ı
Şarkiye ve Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti, Trakya Paşaeli Müdafaa-i Heyet-i
Osmaniyesi, İzmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti, Kilikyalılar Cemiyeti,
Trabzon Muhazafa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti ve daha sonra Mustafa Kemal
Paşa’nın liderliğinde kurulan Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti gibi vatani
cemiyetlerin fikir ve isim itibariyle temeli ve öncüsü görmenin yerinde olacağını
sanıyorum.”176 demektedir. Trakya PaĢaeli Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetinin
kurucusu Faik Kaltakkıran’ın Trakya Müdafaa-i Milliye Cemiyetinin reislerinden
olması177 ve aynı Ģekilde 1918 sonlarında kurulan Vilayat-ı ġarkiye Müdafaa-i
Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Müdafaa-i Milliye Cemiyetinin en aktif üyelerinden
175
Nâzım H. Polat, Müdâfaa-i Milliye Cemiyeti, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1991, s. 172.
176
Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, C.I., TTK, Ankara 1987, s.66; Polat, N.H., a.g.e.,
s. 133.
177
Polat, a.g.e., s. 132.
65
Süleyman
Nazif’in
teĢvikleriyle
kurulması178
Bıyıklıoğlu’nun
görüĢlerini
desteklemektedir.
Daha önce de bahsedildiği gibi Balkan SavaĢları sırasında 1 ġubat 1913
tarihinde kurulan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin kuruluĢu, Ġttihat ve Terakki
Cemiyeti’nin 31 Ocak 1913’de Ġstanbul gazeteleri vasıtasıyla, vatanın tehlikede
olduğu ve bu musibet karĢısında, particilik hissiyatından uzak,179 herkesin elele
vereceği milli bir teĢkilat kurulacağını bildirerek belirlenmiĢ gündem maddelerini
görüĢmek üzere herkesi Dâr-ül Fünûn konferans salonuna davet eden beyanname180
yayınlamasından sonraki gün yapılan toplantıda gerçekleĢmiĢtir.
178
Cevat Dursunoğlu, Milli Mücadelede Erzurum, Ankara 1946, s. 17.
179
Nitekim bu husus, cemiyetin nizamnamesinin üçüncü maddesinde de “Müdafaa-i Milliye Cemiyeti
politika ve fırka hissiyatından tamamıyla âzâdedir.” Ģeklinde geçmektedir. Polat, a.g.e., s. 185.
180
“Ġttihad ve Terakki Merkezi-i Umumisi’nden: Osmanlı Devleti üç aydan beri duçar olduğu ahvalin
emsalini altı yüz senelik mühdet-i mevcudiyetinde asla müsadif olmamıĢtır. Bugün vatan tehlikede
bulunuyor. Âbâ ve ecdadımızın miras-ı mukaddesini, yani dinimizi, vatanımızı, müdafaa etmek en
mukaddes vazifemizdir. Bu vazifenin fâriza-i ifasında ihmal edersek, ahlaf ve tarihimizin lanet-i
müebbedesine ihraz-ı istihkak etmiĢ oluruz. Vatanımız tehlikede!... Bu musibet-i müĢtereke önünde,
her Osmanlıya terettüb eden vazife, Ģahsa ait her emel ve her hissi unutmak ve elbirliğiyle vatanı
kurtarmağa çalıĢmaktır. Bu ümniye-i mübeccelenin (yüce umudun) husulünü temin için bir “Müdafaai Milliye Cemiyeti” teĢkil olunarak her meslek ve fırka erbabından zevat-ı hamiyetsimata müracaat
olundu. Edirne ve Adalar’daki hakimiyet-i Osmaniyeyi fiilen ve tamamen muhafaza ile beraber, istiladide (istila görmüĢ) olan mahall-i sairedeki hukuk ve menafi’-i milliyemizi imkanın müsait olduğu
derecede ve hatta en büyük fedakarlıklar ve havârık (harikalar) göstererek müdafaa etmek makarrât-ı
kat’iyemizdendir (kat’i kararlarımızdandır.) Bil-umum Osmanlıların muavenetine arz-ı ihtiyaç
ediyoruz. Vatanı kurtarmak için uzanacak her ele sarılacağız, öpeceğiz ve vatanı kurataracağız.
Cenabı-ı Hak’tan tevfik ve nusret isteriz.” Polat, a.g.e., s. 23-24.
66
Beyannamede ifade edildiği gibi vatan savunmasını amaçlayan181 cemiyet, yapılan
toplantıda aldığı kararlarla kuruluĢunu gerçekleĢtirmiĢ ve vakit kaybetmeden
çalıĢmalarına baĢlamıĢtır. Ġlk olarak, Ġane Heyeti, Tenvir-i Efkar Heyeti (Heyet-i
ĠrĢadiye), Hastaneler Heyeti, Heyet-i Faale ve Gönüllü Alaylar TeĢkili Ġçin Heyet
olmak üzere beĢ ayrı heyet oluĢturulmuĢtur.182 Cemiyet kurulur kurulmaz gönüllü
kaydına baĢlamıĢtır. Hatta cemiyetin kuruluĢundan iki gün sonraki gazetelerde
“Aydın Vilayeti Milli Fedai Alayı” namıyla beĢ taburluk fedai toplanmasına
baĢlandığı haberi verilmiĢtir. Cemiyetin ĠrĢad Heyetleri de vaazlar vererek Gönüllü
Heyetlerinin vazifesini kolaylaĢtırmıĢ, din adamları da eli silah tutanları cepheye
koĢmak için teĢvik etmek için çalıĢmıĢlardır.183 Cemiyetin oluĢturduğu gönüllü
alayları ve din adamlarının çalıĢmaları ve Kuva-yı Milliye’de kurulan gönüllü alay
teĢkilatları ve görev alan din adamlarının halkın ulusal direniĢe teĢvik edilmesinde
önemli roller üstlenmesi iki teĢkilatın da çalıĢma yöntemlerindeki benzerlikleri
göstermektedir.
1 ġubat 1913- 1 Nisan 1919 tarihleri arasında faaliyette olan cemiyet, Balkan
SavaĢlarının son safhasında ve I.Dünya SavaĢında milli bir kuruluĢ sıfatıyla her türlü
cephe gerisi gerisi faaliyette önemli rol oynamıĢ, I.Dünya SavaĢı sırasında orduya
181
Cemiyetin kuruluĢ amacı, Nizamnamesinin 1. maddesinde Ģöyle geçmektedir: “ĠĢbu cemiyet
memâlik-i mütemeddine-i sairedde olduğu gibi terbiye-i milliye ve sıhhat-i umumiyeye ihtimam ile
milletin seviye-i fikriye ve faaliyet-i hayatiyesini inkiĢâf ve takviye ettirecek ve bütün milleti hayat-ı
mesâiye alıĢtıracak ve led-il hâce meydan-ı harbe koĢabilecek kuvveti, idmanı, inĢirahı verecek esbâbı terbiyeyi tehiye ve te’min etmek ve alam ve mesaib-i harbin teskinine muavenet ve milletin refah ve
saadet-i haline âlâ-kadr-il imkan gayret eylemeğe mükelleftir.” Polat, a.g.e., s. 184.
182
183
Polat, a.g.e., s. 26-28.
A.g.e., s. 56, 57.
67
yardımcı bir kuruluĢ olmanın yanısıra ülkenin ilerlemesinde öncü rolü oynayan
kültürel dernek olarak Ģekillendirilmek istenmiĢtir.184
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin kendisinden önce kurulan milli teĢkilatlarla
arasındaki bağ, cemiyetlerin kurucu ve üyelerinin faaliyetleri ve özellikle milli
mücadeledeki etkinlikleri ile ilgilidir. Dolayısıyla, Nazım H. Polat’ın bahsettiği gibi
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin ismen ufak bir
değiĢikliğe uğramıĢ Ģekli olduğu sözüne tam olarak katılmadığımızı belirterek,
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin, Milli Müdafaa Cemiyeti düĢüncesi (milli
müdafaa) ve kaynağından (mensupları) yararlandığını ancak her iki cemiyetin de
farklı dönemlerde oluĢtuğunu ve her iki dönemin de kendine özgü karakteristiklere
sahip olduğunu söyleyebiliriz.
C. Kuva-yı Milliye’nin Yapısı
Düzenli ordu birlikleri dıĢında, gerilla savaĢı yapan, baĢlangıçta sevk ve
idareleri merkezi bir komutanlığa bağlı olmayan bu milis kuvvetleri Enver Behnan
184
Müdafaa-i Milliye Cemiyetinin 6 yıl 2 aylık ömrü zarfında yaptığı faaliyetler kısaca Ģöyle
özetlenebilir: 1) Harp müddetince orduya gönüllü asker toplamak ve yaklaĢık 1.000.000 liralık
(uçaktan, çoraba kadar) çeĢitli askeri levazımat temini. 2) Kurduğu sepet fabrikasıyla cephedeki asker
ailelerine iĢ ve maiĢet temini. 3) ġehit çocukları tarafından iĢletilen bir sinema teĢekkülü. 4) Yaralı
asker, muhacir, harp mağduru ve yoksul vatandaĢlar için pek çok yerde aĢevi açmak. 5) Yaralı
askerlerin ve kimsesizlerin tedavisi için hastaneler kurmak. 6) Renkli kliĢe basabilen bir matbaa tesisi.
7) Osmanlı hukukunu harice karĢı korumak için Le Corrirer de Turquie aslı bir süreli yayın neĢretmek.
8) Tiyatro, kitap neĢri, vaaz, konferans gibi kültürel çalıĢmalar. A.g.e., s. 171.
68
ġapolyo’nun da belirttiği gibi “halk müdafaa teşkilatına dayanmaktadır.”185 Çünkü
bu kuvvetler, genç, yaĢlı, zengin, fakir, erkek- kadın-çocuk gibi ayrımlar yapılmadan
topyekûn halkın verdiği mücadele gücünden doğmuĢlardır.
Kuva-yı Milliye, Anadolu halkının kendi isteği ve özgür iradesi ile
oluĢtuğundan değiĢik kiĢileri ve grupları bünyesinde barındırıyordu. Kuva-yı
Milliye’nin teĢkilatlanmasında önemli roller üstlenen grupları subaylar, bürokratlar,
efeler ve zeybekleri, eĢraf, din adamları ve köylüler olarak sınıflandırabiliriz.
Kuva-yı Milliye’nin gerilla harbi yapan birlikler olması sebebiyle, sevk ve
idaresinin de savaĢmayı bilen ve silah tutan kiĢiler tarafından yapılması doğaldır.
Dolayısıyla, en küçük rütbeden en büyüğüne kadar her rütbede subay, kendiliğinden
veya üst makamlarından aldıkları emirler çerçevesinde Kuva-yı Milliye’de görev
almıĢlardır. Bunlar arasında muvazzaf, emekli, müstafi subaylar ile yedek subaylar
da yer alıyordu. Milis kuvvetlerine doğrudan doğruya kumanda eden subaylardan
baĢka büyük Kuva-yı Milliye teĢekküllerinin asker olmayan kumandanlarının
yanında müĢavir ve kurmay olarak çalıĢan subaylar da bulunuyordu.186 Bürokratlar
ise özellikle teĢkilatlanmada önemli görevler üstlenmiĢlerdir. Bu subay ve
bürokratlar zaman zaman takma isim kullanarak önemli görevler üstlenmiĢlerdir.
Efe’nin bir tanımını yapacak olursak, efe; Anadolu’nun en fazla geliĢmiĢ,
tarımın en fazla ticaretleĢmiĢ, dolayısıyla toplumsal katmanlar arasında eĢitsizliğin
en fazla belirginleĢmiĢ olduğu bölgelerden olan Ege’de var olan çeteciye verilen
addır.187 Sözlük anlamı olarak, yiğit, özellikle Batı Anadolu köy yiğidi, zeybek
185
Enver Behnan ġapolyo, Kuva-yı Milliye Tarihi: Gerilla, Ayyıldız Matbaası, Ankara 1957, s. 7.
186
Sabahattin Selek, Anadolu Ġhtilali, C.1. KastaĢ Yay., Ġstanbul 2004, s. 126.
187
Doğu Ergil, Milli Mücadelenin Sosyal Tarihi, Turhan Kitabevi, Ankara 1981, s. 84.
69
anlamına gelmektedir.188 Efe ve zeybekler, Batı Anadolu’daki Kuva-yı Milliye
oluĢumunda karĢımıza çıkmaktadır.
Doğu Ergil, Milli Mücadelenin Sosyal Tarihi isimli eserinde, “efe”yi “sosyal
haydut” olarak nitelendirmektedir. Efe’yi neden bu Ģekilde tanımladığını Ģöyle
açıklar:189 “Sosyal hayduttan kasıt, yasadışı yollara itilişinde sosyal etkenlerin
bireysel etkenlerden daha ağır basmasıdır. Öte yandan yasadışılığını içinde yaşadığı
sosyal ortam benimsemekte, “yasadışı” ilan edilen eylemini desteklemektedir. Bu
nitelikler sosyal haydutu bireysel hayduttan ya da bireysel amaçlarla yasadışı
eylemler yapan şakilerden ayırmaktadır… Sosyal haydutluk olgusu, toprakların ve
maddi olanakların görece dengeli dağıldığı yörelerde görülmez. Buralarda varsa
bireysel yasadışılık söz konusudur.”
Ergil, efenin nasıl oluĢtuğunu da Ģu Ģekilde anlatmaktadır: “Ege yöresinde
“efe” adını alan sosyal haydut dağa çıktığında derhal var olan bir yasadışı çeteye
girer. Girmek zorundadır da, çünkü çeteler köylerin sınırlı kaynaklarını tüketerek
yaşadıkları için yasağı çiğnemiş olan bir şey tek başına ne hükümetin ya da ağanın,
ne de yarışan ve çekişen çetelerin denetimi alanı dışında yaşayabilir. Böylece
çeteler, sürekli olarak yeni üyelerle beslenerek yaşar giderler. Çeteler dağılır,
yeniden kurulur, isim ve kadro değiştirirler ama çetecilik ya da efelik sürer gider.
Çünkü o sistemsel/yapısal bir olaydır. Çeteler çalışmadıkları için köyün ürettiğini
köylü ile paylaşmak durumundadır. Köylünün çetelere ayıracağı pay daima
sınırlıdır, bu sınır aşıldığı zaman çeteler ile köylü arasındaki ilişki sömürü ya da
188
189
TDK Büyük Türkçe Sözlük.
Ergil, a.g.e., s. 84-85.
70
soygun ilişkisine dönüşür. İşte o zaman olgunun “sosyal” yanı kaybolur ve
haydutluğu kalır.” 190
Ege bölgesinde özellikle Aydın vilayeti ile ÖdemiĢ yörelerinde yaygın olan
efe ve zeybekler, eĢkıyalık, çetecilik ya da Ergil’in de bahsettiği gibi sosyal haydutluk
Ģeklinde ortaya çıkmıĢtı. Uzun savaĢlardan sonra hükümet otoritesinin yok olması,
kaynakların eĢitsiz dağılımı, bozuk ekonomi, sosyal düzende bozulmalar,
asayiĢsizlik, adaletsizlik, Osmanlı’ya karĢı olan güvensizlik gibi nedenler bu
kurumun doğmasına yol açmıĢtır. Kültür düzeyi düĢük olan köylüler de hükümetten
öç almak, Osmanlı emniyet ve asayiĢ güçlerini etkisiz hale getirmek için tek
çözümün efe ve zeybeklik olduğuna inanarak bu grubun mensuplarına yardımcı
olmuĢlardır.191
I. Dünya SavaĢından sonra eĢkıyalığı bırakarak köylerine dönmeğe baĢlayan
efe ve zeybekler savaĢtan sonra Batı Anadolu’da örgütlü ve silahlı olarak varlıklarını
sürdürmüĢlerdi. Ġzmir’in Yunan iĢgalinden sonra Yunan kuvvetlerinin Türklere
saldırmaları üzerine vatanın savunmasız kaldığını görerek silahları ve adamlarıyla
dağlardan inerek kendi istekleriyle Kuva-yı Milliye’ye katılmıĢlardır. Köylü halk da
onları bir kahraman olarak gördüğü için onlara karĢı büyük hayranlık duyuyordu. Bu
düĢünceyle halkın büyük kısmı gönüllü olarak efe ve zeybeklerin emirlerine
girmiĢlerdir. Kimi zaman da Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanması için çalıĢan
askerler, efe ve zeybekleri, onların bulundukları bölgedeki gücünden yararlanmak
için ulusal direniĢe katılmaya çağırmıĢlardır. Ali Orhan ĠlkkurĢun anılarında,
zeybekleri
190
191
Kuva-yı
Milliye’ye
çağırmalarının
Ergil, a.g.e., s. 87.
Aydınel, a.g.e., s. 48.
71
sebeplerini
birkaç
maddede
özetlemiĢtir.192 Buna göre; birinci sebep, silah yoksunluğudur. Zeybek gruplarının
ellerindeki silahlarıyla gelerek zayıf kuvvetlerimize katılmaları o gün için büyük bir
ihtiyaçtı. Ġkinci sebep, eĢkıya zümrelerini eski hallerinde bırakmanın gerilerin
emniyet ve asayiĢi bakımından doğru olmaması ve yeterli olmayan kuvvetlerin bir
kısmını da onların tenkillerine ayırmanın da mantıklı olmamasıdır. Üçüncü sebep,
dünyanın son sistem silahları ile donatılmıĢ iĢgal kuvvetleri ile cephe muharebeleri
vermeye kuvvetlerimiz yetmeyeceği için düĢmanları ancak çete muharebeleri, gece
baskınları ve pusular tertibi ile yıprandırabilme düĢüncesidir. Zeybeklerin de bu
konuda iyi silahĢor olmaları da önemli bir faktördür. Dördüncü sebep de o güne
kadar zeybeklerin etrafa saldıkları korkuyu ve heyecanı Rumlar vasıtasıyla Yunan
askerlerine yönlendirmekti.
BaĢta da belirttiğimiz gibi Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin oluĢumunda ve
teĢkilatlanmasında
etkin
olan
kiĢi
veya
gruplar
bölgelere
göre
farklılık
göstermektedir. Anadolu’nun diğer bölgelerinde efe ve zeybeklerin bulunmaması
diğer bölgelerde çete olmadığı anlamına gelmemektedir. Kuzey Batı Anadolu’da,
Karadeniz’de farklı isimler altında çeteler mevcuttur. Örneğin, Rumeli ve Kocaeli
taraflarında Kuva-yı Milliye reislerine Kaptan maiyetlerine de Uşak, Karadeniz
Bölgesinde ise çete reislerine Ağa adı verilmekteydi.193
EĢraf, “Bir yerin zenginleri, sözü geçenler, ileri gelenler” anlamında
kullanılmaktadır. Kuva-yı Milliye’nin ve onunla birlikte geliĢen Müdafaa-i Hukuk
düĢüncesi ve örgütlerinin oluĢumunda eĢraf ve din adamları önemli rol
oynamıĢlardır. Kuva-yı Milliye bünyesinde büyük bir orana sahip olan bu kesim
192
TĠTE ArĢivi, K:113 G:18 B: 18-001, Ali Orhan İlkkurşun Anıları, s. 39-42.
193
ġapolyo, a.g.e., s. 50.
72
Kuva-yı Milliye birliklerinin teĢkilatlanması ve ihtiyaçlarının karĢılanması
konularında büyük katkı sağlamıĢlardır. Kuva-yı Milliye’nin ilk oluĢmaya baĢladığı
dönemlerde zaman zaman eĢrafın milli kuvvetlere katılmakta tereddüt gösterdiği de
görülmüĢtür. Böyle durumlarda Kuva-yı Milliye’nin komuta kademesinde bulunan
kiĢiler, eĢrafı ikna yoluyla direniĢe çağırma yoluna gitmiĢtir. Gerektiğinde baskı
uyguladıkları da olmuĢtur. EĢraf, doğu ve güneydoğuda, batıdakinden farklı olarak,
bölgenin sosyo-kültürel yapısına uygun Ģekilde, aĢiret reisi, ağa, Ģeyh olarak kendini
göstermiĢtir.
Anadolu’daki ulusal direniĢin liderliğini köylüler yapmasa da esas yükünü
onlar çekmiĢlerdir. Bunlardan askere alınma (mükellef) Ģeklinde veya gönüllü olarak
yararlanılmıĢtır. Bu kitleyi Kuva-yı Milliye’nin içine çekmekte bazı sorunlar
yaĢanmıĢ olsa da köylüler Kuva-yı Milliye’nin ve daha sonra kurulacak düzenli
ordunun isimsiz kahramanları olmuĢlardır.
Kuva-yı Milliye’nin oluĢum ve teĢkilatlanmasında önemli rol oynayan
kesimleri dört ana baĢlık altında toplamamıza rağmen, daha önce de belirttiğimiz gibi
Kuva-yı Milliye, halka dayanan bir güç olduğu için toplumun her kesiminden insanı
içine alıyordu. Kuva-yı Milliye’nin bünyesini sınıflandırırken karĢımıza Ģöyle bir
tablo çıkmaktadır:
a) Halen görevde bulunan üst düzey komutanlar ve subaylar
b) Emekli ve muvazzaf askerler
c) Heyet-i Miliyeler tarafından askere alma yoluyla silah altına alınanlar
d) Efe ve zeybekler
e) YaĢadıkları yörenin iĢgale uğraması sebebiyle göç edenler
f) Asker kaçakları
73
g) Hapishaneden çıkarılan mahkûm ve zanlılar
h) ĠĢledikleri suçlardan dolayı devlet tarafından aranan kiĢiler
i) Macera peĢinde koĢanlar
Kuva-yı Milliye’nin bünyesini inceledikten sonra, belli baĢlı özelliklerine de
değinmekte yarar vardır. Kuva-yı Milliye, düzenli bir ordu değildi. Dolayısıyla
özellikle Batı Anadolu’daki ilk oluĢumda tümen, alay, tabur, bölük teĢkilatları
bulunmuyor, bölgelere göre “çete” olarak kabul ediliyordu. Bu çetelerin bir Umumi
Kumandanı ve Cephe Kumandanları bulunuyordu. Kuva-yı Milliye iki oymağa
ayrılıyordu. Birincisine müfreze, diğerine de Posta deniliyordu. Mevcudu 50 kiĢilik
olan müfrezelerin komutanlarına Müfreze Kumandanı, 15 kiĢiden oluĢan komutanına
Postabaşı adı veriliyordu. Bütün bu oymaklar Umumi Kumandanın emrinde idi.
Müfrezelere dahil olan subaylara Mülhak deniyordu. Bunlar çetenin müĢaviri
oluyorlardı. Her çete birbirinden bağımsız olarak hareket ediyordu. Ancak son söz
efeye aitti ve o ne derse olurdu. Kızanların iaĢesini, silah ve cephanesini o
karĢılıyordu. Bütün çeteler birer Akıncı müfrezesi Ģeklinde dağdan dağa geçerler,
gece gündüz akın ve baskınlar icra ederek, düĢman kuvvetlerinin rahatını
bozarlardı.194
Kuva-yı Milliye çetelerinin kendilerince benimsedikleri belli kurallar vardı.
Ġçki, ırz ve namusa tecavüz, vatana hıyanet (cezası idam), soygunculuk etmek
yasaktı. Bu dört yasak bir yasa olarak kabul edilmiĢti. Müfrezelerin bütün parası
Yazıcı adını verdikleri birinde bulunuyordu ve yazıcı daima efenin yanında yer
alarak, mektupları, tamim ve emirleri yazardı. Bir de iaşeciler vardı. Bunlar da
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinden erzak ve cephane alıp efrada dağıtırlardı. Kuva-yı
194
ġapolyo, a.g.e., s. 50.
74
Milliyecilerde rütbe, niĢan, takdirname yoktu, yalnız görev vardı. Köyleri basarak
soygunculuk etmek Ģiddetle menedilmiĢti. Çapulcu topluluğunu vatan hizmetine
almazlardı. Çeteciler arasında okuma yazma bilen çok azdı. Çoğunluğu köy
delikanlılarıydı, aralarında okuma yazma bilen ancak yedek subaylardı. Bu
müfrezelerde topçu, süvari, makineli tüfek subayları da ayrıca bulunuyordu.195
Kuva-yı Milliye’nin mevcudunu kesin bir sayıyla belirtmek mümkün
olmamaktadır. Herhangi bir dönemde Ģu kadar silahlı birlik vardı Ģeklinde bir
nitelendirme yapmak da söz konusu değildir. Çünkü Kuva-yı Milliye teĢkilatına dahil
olmak “askerlik mükellefiyeti” gibi bir yükümlülüğe bağlı değildi. TeĢkilata mensup
herhangi bir kiĢinin müfrezesini bırakıp köyüne gitmesi orduda olduğu gibi firar
kabul edilmiyordu. Özellikle savaĢta bozguna uğrayan müfrezelerin mensupları
kolayca dağılabiliyordu. Zaferle sonuçlanan muharebelerden sonra bile Kuva-yı
Milliye
müfrezelerinin
dağıldığı
ve
mensuplarının
köylerine
çekildikleri
görülmüĢtür. ĠĢgal kuvvetleri harekâtının durakladığı dönemlerde bazı Kuva-yı
Milliye müfrezelerinin mevcudu özellikle azaltılırdı.196 Dolayısıyla bir gün için
belirlenen sayı ertesi gün değiĢebildiği için mevcutları günü gününe tespit
edilememiĢtir.
195
196
ġapolyo, a.g.e., s. 50-51.
Müdafaa-i Hukuk ve Heyeti Milliye teĢkilatları tarafından oluĢturulan ve kısmen bir nevi
mükellefiyetle takviye edilen müfrezelerde bu usul daha çok uygulanmıĢtır. Bu uygulamaya, milis
kuvvetlerinin ikmal ve iaĢe yükünü hafifletmek ve savaĢçılara bıkkınlık vermemek, iĢinden gücünden
geri kalan savaĢçıları yenileri ile değiĢtirmek için baĢvurulurdu.
75
D. Kuva-yı Milliye’nin Mali Kaynakları
Kuva-yı Milliye teĢkilatının kurulduğu ilk günlerde mali kaynağa gereksinim
duyulmamıĢtı. Mütarekeden sonra terhis edilen ordunun elinde kalan silah ve
cephanenin hepsi teslim edilmemiĢti. Bu silah ve cephane gönüllülere dağıtılmıĢ ve
Batı Anadolu’da ileri harekâta geçen Yunanlıların önüne çıkarılmıĢtı. EĢkıya çeteleri
ve efeler de dağdan inerek Yunanlılara karĢı silaha sarılmıĢlardı. Yunan iĢgalinin
ilerlemesi, iĢgalin kalıcı olduğu düĢüncesinin yerleĢmesine neden olmuĢtu. Bu
düĢünce ile iĢgal kuvvetlerinin karĢısına çıkan Kuva-yı Milliye birliklerinin sürekli
görevlendirilmeleri gerekmiĢtir.
Müdafaa-i Hukuk, Redd-i Ġhak ve Heyet-i Milliye gibi adlarla Anadolu’nun
her yerinde kurulan bu halk kuruluĢları ihtiyaçların artması üzerine daha sistemli ve
örgütlü olarak Kuva-yı Milliye birlikleri oluĢturmaya baĢlamıĢlardır. Bu Ģekilde
oluĢturulan birliklerin mevcudu artmıĢ, silah altına alınanların yiyecek, giyecek gibi
her türlü iaĢesi ile silah ve cephanesi sorun olmaya baĢlamıĢtı.
Kuva-yı Milliye teĢkilatı geliĢip büyüdükçe gereksinimlerini karĢılamak için
“Nakdi ve Ayni Teberru” (Para ve Mal BağıĢı) adı altında halktan para ve mal
toplanmaya baĢlanılmıĢtır.197 Bu bağıĢlar, isminin tersine bir çeĢit vergi
yükümlülüğüydü ve herkes istese de istemese de bağıĢı vermek zorunda kalıyordu.
BağıĢların miktarını ve cinsini; kimden ne zaman ve ne kadar bağıĢ isteneceğini,
Kuva-yı Milliye komutanı ile Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak kuruluĢları
belirliyordu. Önceleri ihtiyaçlar doğrultusunda alınan bu bağıĢlar konusunda
197
Alptekin Müderrisoğlu, KurtuluĢ SavaĢının Mali Kaynakları, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yay.,
Ankara 1990, s. 184.
76
belirlenen herhangi bir kural veya yazılı bir talimatname yoktu. Dolayısıyla, kimden
ne zaman ne kadar bağıĢ isteneceği, verilmediği takdirde zorla almak, ilgili
kuruluĢların ve Kuva-yı Milliye komutanının anlayıĢ ve takdirine kalıyordu. ĠĢte bu
durum bazı aksaklıkların çıkmasına neden oluyordu. Kuva-yı Milliye komutanı,
bazılarından ikinci kez bağıĢ alınırken bazılarına iltimas geçerek hiç vergi almıyordu.
Bunun yanında özellikle bazı Kuva-yı Milliye komutanlarının geleceği düĢünülerek
mali kaynak kazanmak için halkı zorlamaları halk üzerinde olumsuz etkilere neden
olmuĢtur. Bir anlamda bu komutanlar “… ulusal amaçlar uğruna halkı soyar duruma
düĢmüĢlerdir.198
“Nakdi ve Ayni Teberru” ödeme gücüne sahip zenginler ulusal direniĢi
destekleme konusunda adeta bağıĢta bulunma yarıĢına girmiĢlerdi. Çiftlik sahipleri,
soylu aileler ve eĢraf arasında servetine uygun para ve mal bağıĢında bulunmamanın
vatana ihanet sayılacağı görüĢü hâkim olmuĢtur. Bu durum ülke savunmasında
zenginlerimizin bağıĢ yarıĢında bulunmalarının baĢlıca nedeni olmuĢtur. Bazı
zenginler verdikleri bağıĢların yanı sıra kendi servetlerine göre birkaç gönüllüyü
silahlandırıp atlarını da sağlayarak Kuva-yı Milliye birliklerine katmıĢlardır. Ayrıca,
gönüllülerin bakımlarını da üzerlerine alarak her türlü giderlerini karĢılamıĢlardır.
Birçok çiftlik sahibi de birlikleri uzun süre çiftliklerinde barındırıp beslemiĢlerdir. 199
Antep’te…birliğe giren her savaĢçının bir silah bulmakla yükümlü tutulması da ilgi
çekici bir uygulama olarak karĢımıza çıkmaktadır.200
198
Oğuz Aytepe, Milli Mücadele Başında Örgütlenme ve Direnişin Mali Kaynakları, Cumhuriyet
Tarihi AraĢtırmaları Dergisi, Mayıs, 2005. s. 2.
199
200
Müderrisoğlu, a.g.e., s. 187-188.
Aytepe, a.g.m., s. 1.
77
Ayrıca bu dönemde halktan alınan salma vergilerin yanında Düyun-u
Umumiye Ġdarelerinden, mal sandıklarından ve bankalardan zorla alınan paralarla da
giderler karĢılanmaya çalıĢılmıĢtır.201 Aynı zamanda bu dönemde halktan alınan
salma vergilerin yanında Düyun-u Umumiye Ġdarelerinden, mal sandıklarından ve
bankalardan zorla alınan paralarla da giderler karĢılanmaya çalıĢılmıĢtır.202
Her Kuva-yı Milliye birliğinin ne kadar harcama yapacağı, gelir
sağlanmasında olduğu gibi birlik komutanlarının, Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak
kuruluĢlarının takdirlerine bağlıydı. Birliklerin bir bütçesi, bir harcama düzeni
bulunmuyordu. Elde olan para ihtiyaçlar için harcanıyor, para bitince yeniden “Nakdi
Teberru” için halka baĢvuruluyor veya ihtiyaç duyulan mal ve maddeler “Ayni
Teberru” olarak isteniyordu.203 Harcamalardaki bu belirsizlik aksaklıklara neden
olmuĢtu.
Birliklerde
gönüllü
baĢına
günde
ne
kadar
para
harcanacağı
hesaplanmamıĢtır. Birliklerin günlük beslenmeleri için gereken gıda maddeleri
önceden belirlenmemiĢti. Böyle bir durumda süvarilerin atlarına ve yük beygirlerine
verilecek yem miktarları gibi konuların önceden tespit edilmesi beklenemez. Bütün
bu gibi harcamalar birlik komutanının takdirine bırakılmıĢtı. Daha doğrusu savaĢçılar
ne bulurlarsa onunla beslenmiĢ, atlar bulunan yemlerle doyurulmuĢ veya cepheye
yakın otlaklarda otlatılmıĢtır. Bu durum, birlikler arasında farklılıklar doğmasına
neden olmuĢ, dolayısıyla iaĢe konusunda bir düzen sağlanamamıĢtır.
201
Saim Türkman, Kuva-yı Milliye’nin İaşe İkmali ve Heyeti-i Temsiliye’nin Kaynakları”, A.Ü.
TĠTE Dergisi, Atatürk Yolu, Kasım 1918, Yıl: 11, C.6, Sayı: 22, s. 202; Zekeriya Türkmen,
“Mütareke Döneminde Milli Mücadeleye Geçişte Ordunun Yeniden Yapılanması, Askeri Tarih
Bülteni, 4/21, Genelkurmay ATASE Yayınları, s. 26.
202
Türkman, a.g.m., s. 202-203.
203
Müderrisoğlu, a.g.e., s. 188.
78
Kuva-yı Milliye birliklerinin silah ihtiyacının karĢılanması önceleri sorun
oluĢturmamıĢtır. Efe ve zeybeklerin milli kuvvetlere kendi silahları ile katılmaları,
Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak kuruluĢları tarafından silah altına alınanlar ve
gönüllülerin
askeri
silah
depolarından
sağlanan
silah
ve
cephane
ile
donatılmalarından dolayı bu konularda paraya gereksinim duyulmamıĢtır. Ancak,
milli kuvvetlerin sayısı günden güne arttıkça silah bulmak bir problem olarak ortaya
çıkmıĢtır. Buna çözüm olarak da elde bulunan silah sayısı kadar savaĢçının silah
altına alınmasıyla yetinilmiĢtir. Silahların bakım ve tamiri için köy ve kasabalardaki
silah altına alınan tamirci ve ustalardan yararlanılmıĢtır.204
Kuva-yı Milliye’nin ilk zamanlarında savaĢçıların giyimleri herhangi bir
problem yaratmamıĢtır. Çünkü efe ve kızanlar üzerlerindeki giysilerle Kuva-yı
Milliye’nin emrine girmiĢler, Müdafaa-i Hukuk kuruluĢları tarafından silah altına
alınanlar ise günlük giysileri ile gelmiĢlerdir. Birliklerin düzenli ordu gibi askeri
üniformaları olmadığı için giysilerde de birlik ve düzen söz konusu değildir. Ancak
aynı bölgenin Kuva-yı Milliye birlikleri bulundukları yerin geleneksel giysilerini
giydikleri için renk çeĢitliliği hariç, birliklerin giysilerinde kendi içinde bir düzen
mevcuttur. Örneğin, Batı Anadolu’da özellikle efelikten gelme savaĢçıların giysileri
Ģöyledir: Kırmızı fes, fes üzerinde değiĢik renklerden oyalı çember, kollu cepken,
mintan, kuĢak, kuĢak üzerinde deri silahlık, dimidon denilen geniĢ ağlı kısa pantolon,
uzun yün çorap, çizme veya yemeni… Karadeniz Bölgesinin Kuva-yı Milliye
birlikleri o bölgenin geleneksel koyu renk giysilerini giyiyorlardı. Subaylıktan gelme
204
Kuva-yı Milliye’nin top kaması bile dökebilmesi güçlüklere rağmen yeterli bir teknik kadronun
kurulabildiğini göstermektedir. ġapolyo, a.g.e., s. 89.
79
Sarı Efe Edip (Jandarma YüzbaĢısı) birliğindeki savaĢçılara tek tip giysi giydirmiĢ,
böylece düzenli ordu birliklerine benzemiĢlerdir. Bu bir istisna oluĢturabilir.205
Kuva-yı Milliye birlikleri sürekli hareket halinde oldukları için sabit bir
barınma yerleri ve bir kıĢlaları yoktu. DüĢmanla çatıĢmada olmadıkları zaman
cephenin yakınlarındaki köy, kasaba ve çiftliklerde konaklamıĢlardır. Bu nedenle,
birliklerin barınma, yeme, içme gibi ihtiyaçlarını konakladıkları yerin halkı
karĢılıyordu. Genellikle komutanların büyük çoğunluğu konaklamalarında halka yük
olmamak için aldıkları her Ģeyin parasını ödemiĢtir. Paraları yetmedikleri zaman
aldıkları malın değerini belirten imzalı pusula vermiĢler ve bu pusulaların tutarı sonra
Müdafaa-i Hukuk kuruluĢları tarafından ödenmiĢtir. Tabi bunun tersi durumlar da
söz konusu olmuĢ, halka fazlasıyla yük olan insafsız komutanlar da olmuĢtur. Burada
esas sorun, Yunanlıların iĢgal ettikleri yerlerin halkını, Kuva-yı Milliye birliklerini
barındırmalarından dolayı suçlaması ve cezalandırması olmuĢtur. Bundan dolayı,
Kuva-yı Milliye birliklerini barındıran köy ve kasabaları Yunan iĢgaline uğrama
korkusu tedirgin etmiĢtir.206 Kuva-yı Milliye’nin bahsedilen bu sorunları hiçbir
zaman büyük olumsuzluklar yaratacak düzeyde olmamıĢtır. Bütün aksayan yönlerine
rağmen Kuva-yı Milliye görevini yerine getirmiĢ, hatta o günün koĢulları ve kısıtlı
imkânları içerisinde yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalıĢmıĢtır.
Özetle, Kuva-yı Milliye’nin mali kaynakları arasında özellikle ilk oluĢmaya
baĢladığı dönemde yerel eĢrafın yaptığı mal ve para yadımları ile halkın yaptığı
bağıĢlar büyük yer tutar. Bunların yanında düĢmana karĢı yapılan saldırılarda elde
edilen silah ve ganimetler, askere gitmek istemeyenlerden Heyet-i Milliyeler
205
206
Müderrisoğlu, a.g.e., s. 189.
A.g.e., s. 190.
80
tarafından alınan “Bedel-i Nakdiler”, hükümetin “aĢar”, “oktruva resmi” gibi isimler
altında topladığı vergiler ile Kuva-yı Milliye’nin konuĢlandığı yerlerde devlete ait
mallara el konularak veya o yerin yöneticisinden izin alınarak Kuva-yı Milliye’ye
tahsis edilen mallar, Kuva-yı Milliyeci efe ve çetelerin halktan zorla topladıkları mal
ve paraları da belirtebiliriz.
I. Kongre Kararlarına Göre Kuva-yı Milliye’nin Mali Finansmanı
Batı Anadolu’da Yunanlıların gittikçe ilerleyen iĢgal harekâtına karĢı
direniĢin sürekliliğini sağlamak ve savaĢçı sayısı gittikçe artan Kuva-yı Milliye’nin
idari ve mali iĢlerini düzenlemek amacıyla halk temsilcilerinden oluĢan kongreler
toplanmıĢtır.207 Bu amaçla, Yunan iĢgalinin geniĢlemesinden sonra toplanan ilk
kongre 28 Haziran-12 Temmuz 1919 günlerindeki Birinci Balıkesir Kongresi’dir. Bu
kongre, daha sonra toplanacak kongreler için ön hazırlık niteliğindeydi.208 Bülent
Tanör’ün de belirttiği gibi bu kongre kapsadığı alan itibariyle yerel bir kongreydi.209
Ġzmir’in iĢgalinden önce 17-19 Mart 1919 tarihinde toplanan Ġzmir Müdafaa-i Hukuk
Kongresi’ni de belirtmek gerekir. Çünkü Aydın, Denizli, Muğla, Manisa ve
Balıkesir’den temsilcilerin katıldığı kongre Batı Anadolu’da düzenlenen ilk kongre
olma özelliğini taĢır. Bu kongrede iĢgale karĢı silahlı direniĢ kararı alınmıĢ, silahlı
207
Konuyla ilgili detaylı olarak Ahmet Emin Yaman, “Anadolu’daki Kongre Kararlarında Silahlı
Direniş Güçlerinin Mali Finansmanı İle İlgili Hükümler”, Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılap Tarihi
Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 1, Mayıs 1988, 83-96.
208
209
Yaman, (1988) a.g.m., s. 89.
Bülent Tanör, Türkiye’de Yerel Kongre Ġktidarları 1918-1920, Yenigün Haber Ajansı Basın ve
Yay., Ġstanbul 1998, s. 29.
81
güçlerin gelirleri üyelerin verecekleri aidat ve bağıĢlarla sınırlandırılmıĢtır. Birinci
Balıkesir Kongresi’ni Batı Anadolu’da Ġkinci Balıkesir, Nazilli, AlaĢehir Kongreleri
izlemiĢtir.
Kuva-yı Milliye’nin mali finansmanı ile ilgili önemli düzenlemeler getirilen
ilk kongre Ġkinci Balıkesir Kongresi’dir. (26-30 Temmuz 1919) “Hareket-i Milliye
Kongresi” adıyla toplanan kongrede, çeteler ile çeĢitli direniĢ güçleri birleĢtirilmek
istenmiĢtir. Kongrede, silahlı direniĢ güçlerinin giderlerinin daha sonra genel
giderden düĢülmek üzere ilçe ve bucaklara ait olması ilkesi benimsenmiĢtir. Merkez
ve ilçelerin genel giderlere katılma oranlarına göre sağlamaları gereken paranın
“Ayni ve Nakdi Teberru” adıyla halktan toplanması, oluĢturulan heyetlerin kimden
ne kadar para isteneceğini saptaması ve toplanan bağıĢlarla yerel kuvvetlerin
ihtiyaçlarının karĢılanmasına karar verilmiĢtir. Cephelerdeki savaĢçıların yiyecek ve
giyeceklerinin sağlanması, tedavi ve ikmali hizmetleri cephe karargâhları tarafından
karĢılanacaktır. Genel giderlerin her yerin büyüklüğü ve zenginliği oranında
bölünmesi esası getirilmiĢtir. Bununla vergilendirmede adalet sağlanmasına
çalıĢılmıĢtır. Kongre günün koĢullarına göre, harcamaların miktarını kesinlikle tespit
etmekten kaçınmıĢ ve mahalli kurulların takdirine bırakmıĢtır. Kongre, aldığı kararlar
açısından bakıldığında ulusal direniĢi amaçlamasına karĢın Batı Anadolu’nun
kuzeyini kapsadığından yöresel210 bir kongre özelliği taĢıyordu.
Batı Anadolu’nun güneyindeki örgütlenmeyi temsilen toplanan Birinci Nazilli
Kongresi (6-9 Ağustos 1919), aldığı kararlar bakımından Ġkinci Balıkesir
Kongresi'ne benzemektedir. Ondan farklı olarak, cephelere gönderilecek askerin
tespit edilmesi, silahlandırılması, iaĢesinin temini ve cephe gerisindeki düzenin ve iç
210
Tanör, a.g.e., s. 30.
82
güvenliğin sağlanması görevi, oluĢturulan “Heyet-i Milliye”lere verilmiĢtir. Cepheye
“celb ve sevk” edilecek askerin miktarının belirlenmesi görevi de karargâh
komutanlarına bırakılmıĢtır. Kongre kararlarına göre, Ġkinci Balıkesir Kongresi
kararlarında olduğu gibi Kuva-yı Milliye’nin birlikleri ve cephe gerisi için yapılacak
giderlerin halkın para ve mal Ģeklindeki bağıĢları (Ayni ve Nakdi Teberru) ile
karĢılanmasını öngörmektedir. Bu kongre ile Aydın, Muğla, Denizli Burdur, Isparta
ve Antalya’da oluĢan Kuva-yı Milliye teĢkilatlarının merkezi Nazilli olmuĢtur.
Kongre aldığı kararlarla Kuva-yı Milliye’nin idari ve mali düzenini kurmaya
çalıĢmıĢtır. Mali konularda aldığı kararlarla uygulamak istediği vergilendirme tekniği
o günün koĢulları için ileri görüĢlülüğün bir göstergesidir.
Nazilli Kongresi’nden sonra Batı Anadolu’nun en geniĢ kapsamlı kongresi olan
AlaĢehir Kongresi (16-25 Ağustos 1919) toplanmıĢtır. Kongrede Kuva-yı Milliye’nin
idari ve mali ve teĢkilatlanması ile ilgili kararlar alınmıĢtır. II. Balıkesir Kongresi,
aldığı kararlar itibariyle yalnız Balıkesir ve çevresini içine aldığı için sınırlı kalmıĢtır.
Bu bakımdan AlaĢehir Kongresi, Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmasının Bandırma’dan
Denizli’ye kadar Yunanlılarla cephe teması olan bütün bir bölgeyi içine almasını
amaçlamıĢtır. Bu sebeple hazırladığı “Harekât-ı Milliye Talimatnamesi” ile Salihli,
Kula, EĢme, Demirci, UĢak, ÖdemiĢ ilçeleri birer mıntıka kabul edilmiĢtir. Ġmkân
kısıtlılığı nedeni ile Ġkinci Balıkesir Kongresi’nde alınan kararların hepsini uygulama
olanağı bulunamadığından bu kongrede, Ġkinci Balıkesir Kongresi’nde edinilen
tecrübe ile uygulamada ortaya çıkan eksiklikler giderilmeye çalıĢılmıĢtır. Kongrenin
aldığı mali kararlarında Balıkesir Kongresi kararlarını aynen benimsediği
görülmektedir. Kongre, Kuva-yı Milliye birliklerinin iaĢesinin temini ve diğer
ihtiyaçlarının sağlanması ve cephe gerisi hizmetlerinin yürütülmesi konularında o
83
gün için ileri düzeyde sayılabilecek düzenlemeler getirmiĢtir. Kongre tarafından
hazırlanarak yürürlüğe konulan “Kuva-yı Milliye Menzil MüfettiĢliği Vezaifi
Hakkında Talimat” ile menzil müfettiĢlikleri kurulmasına karar verilmiĢtir. Böylece
cephedeki Kuva-yı Milliye birliklerinin iaĢe ve ikmali ile cephe gerisi hizmetlerinin
yürütülmesi
menzil
müfettiĢliklerinin
sorumluluğuna
bırakılmıĢ
oluyordu.
Üçüncü, Dördüncü ve BeĢinci Balıkesir Kongreleri ile Ġkinci Nazilli Kongresi
diğer
bölümlerde
daha
detaylı
olarak
ele
alındığı
için
burada
ayrıca
değinilmeyecektir. Çünkü Kuva-yı Milliye’nin mali ve idari konularında temel
düzenlemeleri bahsettiğimiz bu üç kongrede yapılmıĢtır. Daha sonra yapılan
kongrelerde daha çok idari teĢkilatlanma konusunda bu temelin üstüne eklenen
kararlar alınmıĢtır.
Batı Anadolu Kongrelerinin aldığı kararlar tam anlamıyla uygulanamamıĢtır.
EĢkıya ve çetelerden oluĢan Kuva-yı Milliye birliklerinin kendilerini kongrenin
aldığı kararlara bağlı saymamaları dolayısıyla, bu kesime düzen getirilememiĢtir.
Ancak kongre kararları ile kurulan Kuva-yı Milliye birlikleri belli bir düzenlemeye
tabi tutulmuĢ ve bunda da baĢarı sağlanmıĢtır. Kongreler ile Kuva-yı Milliye için
Balıkesir, Nazilli ve AlaĢehir olarak üç merkez belirlenmiĢ, Kuva-yı Milliye’nin Batı
Anadolu’daki idari ve mali örgütlenmesi gerçekleĢtirilmiĢtir. TeĢkilatlanmaya
yönelik alınan idari kararlar ile gelir ve giderlerde dengeyi sağlayarak, mali yükü
hafifletmiĢtir.
Batı Anadolu Kongreleri dıĢında diğer bölgelerde toplanan kongrelerin Kuva-yı
Milliye’nin mali finansmanı ile ilgili kararlarına kısaca değinmekte yarar vardır.
23 ġubat 1919’da toplanan Birinci Trabzon Kongresi’nde, Trabzon, Rize,
GümüĢhane, Giresun, Ordu il ve ilçe merkezlerinde Muhafaza-i Hukuk-u Milliye
84
Ģubelerinin açılmasına karar verilmiĢtir. Silahlı direniĢ birlikleri oluĢturulması ile
ilgili bir karar alınmamıĢ, çalıĢmalar daha çok propagandaya dayandırılmıĢtır.
Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin 22-28 Mayıs 1919 tarihlerinde
Trabzon’da toplanan Vilayet Kongresi’nde silahlı direniĢ ve örgütlenme kararı
alınmıĢtır.
Doğudaki örgütlenmeyi oluĢturan 17 Haziran 1919’da toplanan Erzurum
Vilayet Kongresi’dir. Kongrede, özellikle Ermeni saldırısına ölümü bile göze alarak
karĢı koymak ve Osmanlı camiasından ayrılmamak için her türlü fedakârlığın göze
alındığı ısrarla savunulmuĢtur. Bu amaca ulaĢabilmek için en küçük yerleĢim
birimlerindeki halkın, özellikle köylünün silahlandırılması için “Bekçi TeĢkilatı” adı
altında gizli bir teĢkilatlanmaya gidilmesine karar verilmiĢtir. Orduya güvenildiği de
ayrıca vurgulanmıĢtır. Bunun için hazırlanan gizli talimatnameye göre:211 savunmada
esas görev ordunun olmakla birlikte, her ihtimale karĢı köy ve mahallelerin erkek
nüfusu üçe ayrılacak; bunlardan 1184-1894 doğumlular “Seyyar Kuvvet”, 1869-1884
doğumlular “Sabit Kuvvet” olarak teĢkilatlanacaklardır. Seyyar kuvvete ayrılmıĢ
olanlardan ailelerine bakacak kimsesi olmayanlar sabit kuvvet birliklerinde görev
alacaklardır.
1894-1899
doğumlular
orduda
olduklarından
bu
teĢkilata
alınmayacaklardır. Bu teĢkilat için her mahalle veya köy bir seyyar cemiyet kuracak,
her cemiyet dört oymak, her oymak dört oba ve her oba on kiĢiden oluĢacak, her
birinin kendi içinden seçeceği bir baĢı ve bunun da bir yardımcısı olacaktır. Seyyar
ve sabit kuvvet erlerinden durumu iyi olanlar silahlarını kendileri sağlayacak,
yoksulları cemiyet donatacak, silahların bakımı ve korunmasından her fert kendisi
sorumlu
211
tutulacaktır.
Bu
teĢkilatlar
idare
heyetlerince
Dursunoğlu, a.g.e., s. 67-69, 53; Yaman (1988) a.g.m., s. 86.
85
denetim
altında
bulundurulacak, iĢgallerin etkisi ile ekonomik bunalıma düĢen halkın karĢılıklı
yardımlaĢmasını sağlamak üzere kooperatifler kurulacaktır. OluĢturulan bu kuvvetler
gerektiğinde
cepheye
sevk
edilebilecek
durumda
kendi
mahallerinde
bulundurulacaklarından günlük iĢleri ile de ilgilenebilecekler, böylece direniĢe yeni
ve önemli bir mali yük getirilmemiĢ olunacaktır. Seyyar cemiyetler daha sonra
varlıklarını ve çalıĢmalarını Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne bağlı
olarak sürdürmüĢlerdir.
Güney ve Güneydoğu Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin mali kaynakları için
farklı yöntemler uygulanmıĢtır. Çünkü güney ve güneydoğuda, batıdakinin tersine
Kuva-yı Milliye birlikleri düĢman iĢgal alanı içinde kurulduğundan gizliliğe önem
verilmiĢtir. Dolayısıyla mali kaynakların finansmanı da gizlilik içinde yürütülmüĢtür.
Bu bakımdan Batı Anadolu’daki kongreler gibi örgütlenme veya toplantılar
gerçekleĢtirilmemiĢtir.212 Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin “Ayni ve Nakdi Teberru”
toplaması da aynı Ģekilde gizlilik içinde yürütülmüĢtür.213
212
Tanör, Pozantı Kongresi hariç tutulduğunda güneyde ve güneydoğuda kongreler yoluyla
örgütlenmenin olmayıĢını baĢka etmenlere dayandırmaktadır. Bunlar; Kilikya’nın iĢgalinin erken ve
aniden olması (Kilikya’da), bölgede feodal yapının aĢiretler dolayısıyla egemen olması, nüfusun etnik
bakımdan çeĢitliliği, Türk ulusçuluğu için objektif zeminin elveriĢsizliği, Erzurum Kongresi’ne
katılma ve Sivas Kongresi ile oluĢan ulusal önderliğe (Heyet-i Temsiliye) bağlanmaktır. Bu hususlar
önemli bir faktör olarak görülebilir, ancak Tanör, faaliyetlerin gizlilik içinde yürütülmesine
değinmemiĢtir. Tanör, a.g.e., s. 24
213
Müderrisoğlu, a.g.e., s. 238
86
III. BÖLÜM
ANADOLU’DA KUVAYI MĠLLĠYENĠN OLUġUMU
A. Batı Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
I. Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti ve Ġzmir Müdafaa-i
Hukuk Kongresi
Mondros
Ġmparatorluğu’nda
AteĢkes
AntlaĢması’nın
Türklerin
çoğunlukta
imzalanmasından
bulunduğu
sonra,
bölgelerin
Osmanlı
Paris
BarıĢ
Konferansı’nda yabancı devletlerin denetimine - özellikle de Ġzmir’in Yunanlılara
verileceğine iliĢkin çıkan söylentiler üzerine, yurtta aydınlar arasında Müdafaa-i
Hukuk fikri oluĢmaya baĢlamıĢtır. Bunda amaç, iĢgali protesto etmek, silahlı
direniĢte bulunmak gibi her türlü yöntemi kullanarak Türk ulusunun geleceğini
kurtarmaktı.
Bu amaçla, kurulan derneklerden biri Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye
Cemiyetidir. Mondros Mütarekesi sonrasında 6 Kasım 1918’de Ġzmirli aydınlar
tarafından önce gayri resmi olarak kurulmuĢtur. Cemiyet’in tüzüğünde kuruluĢ tarihi
belirtilmediği için bu konuda farklı bilgiler verilmektedir.214 Bu bilgiler
214
Cemiyetin kuruluĢ tarihi konusunda farklı ifadeler mevcuttur. Nail Moralı, cemiyetin, mütareke
akdinin yedinci günü gayri resmi olarak kurulduğunu belirtmektedir. Nail Moralı, Mütarekede Ġzmir
Olayları, TTK Yay., Ankara 2009, s. 6; Nurdoğan Taçalan da aynı Ģekilde, 6 Kasım’da Ġngiliz
monitörünün Ġzmir limanına geliĢi sırasında Rumların yaptığı taĢkınlıklar üzerine yapılan toplantıda
cemiyetin kuruluĢuna gayri resmi olarak karar verildiğini belirtmektedir. Ayrıca, kuruluĢ tarihi kesin
olarak belli olmamakla birlikte tüzük ve dilekçenin 1 Ocak 1918’de vilayete verildiğinden
bahsetmektedir. Taçalan, a.g.e., s. 160, 165; Engin Berber de cemiyetin 6 Kasım 1918’de gayri resmi
doğrultusunda, Cemiyet’in resmi olarak kuruluĢ tarihini, tüzük ve dilekçenin Vali
Tahsin Bey zamanında (9 Kasım - 2 Aralık) Valiliğe sunulduğu 1 Aralık 1918 olarak
kabul etmek daha uygun olacaktır.
Cemiyetin kurucuları, Moralızade Halit ve Nail kardeĢler, Menemenlizade
Muvaffak Emekli BinbaĢı Hüseyin Lütfi, Ġtibar-ı Milli Bankası ikinci Müdürü Naci,
Emekli asker Abdurrahman Sami Bey’lerdir. Daha sonra derneğe Maliye eski
müfettiĢlerinden Arif, Dr. Hacı Hasanzade Ethem, Emekli Büyükelçi Hasan Vasfi,
HaĢim Enveri, Nazmi, Tokadizade ġekip, Salepçizade Mithat, Ġsmail Sıtkı (Adliye
Eski Nazırı), Emlakçı ġerif, PaĢazade Remzi Beyler katılmıĢlardır.215
Cemiyet, Wilson Prensiplerini çalıĢmalarına meĢru dayanak noktası olarak
seçmiĢtir. Bilindiği üzere, Amerika BirleĢik Devletleri BaĢkanı Woodrow Wilson, I.
Dünya SavaĢından sonra savaĢa son verecek barıĢın temelleri olarak 8 Ocak 1918’de
14 maddelik ilkelerini tüm dünyaya ilan etmiĢti. Bu ilkelerin doğrudan Osmanlı
Devleti’ni ilgilendiren 12. maddesine göre, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun Türk olan
kısımlarının egemenliği sağlanacak, Türk olmayan uluslara muhtar geliĢme imkânları
verilecekti. Çanakkale Boğazı devamlı olarak bütün ulusların gemilerine açık olacak
ve bu uluslararası garanti altına alınacaktı. 216
olarak kurulduğu, daha sonra Teceddüt Partisi Ġzmir Ģubesinden destek alarak, 9 Kasım - 2 Aralık
tarihleri arasında Ġzmir Valiliği görevinde bulunan Tahsin (Özer) Bey’in valiliği sırasında cemiyetin
resmiyet kazanması için vilayete dilekçe verildiği bilgisini vermektedir. Berber, a.g.e., s. 135, 137138. Tarık Zafer Tunaya ise, G. Jaeschke’den aktardığı Ģekliyle, cemiyetin 14 Aralık 1918’de
kurulduğunu belirtmektedir. Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler, Ġstanbul 1952, s. 481;
Zeki Sarıhan da cemiyetin kuruluĢ tarihini 1 Aralık 1918 olarak vermektedir. Sarıhan, a.g.e., s. 48.
215
Moralı, a.g.e., s. 6.
216
Armaoğlu, a.g.e., s. 138-139.
88
30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandıktan bir hafta sonra 6 Kasım
1918’de BinbaĢı Allan Dickson kumandasındaki Ġngiliz Monitörü Ġzmir’de “Sporting
Klüp” açıklarına demirlemiĢti.217 Ġngiliz gemisinin geliĢi üzerine, Rumlar coĢkun
gösterilerde bulundular. Ġzmir Vali Vekili Nurettin PaĢa’yı ziyaret etmek için karaya
çıkan komutan Dickson, Ortodoks papazlar tarafından karĢılanmıĢtı. Kordon’da Rum
topluluğu Ġtalyan ve Türk mahallelerinde tedhiĢ havası estirmiĢlerdi. Bir grup Rum
da Ayafotini kilisesine giderek Yunan bayrağı çekmiĢler ve Türklerle ölümüne kadar
mücadele edeceklerine yemin etmiĢlerdi.218 7 Kasım’da bir grup Rum da Milaslı
Cemil ve Naim Beylerin iĢlettiği “Splandit Palas”ı basarak, balkondaki Türk
bayrağını yere indirip yerine, Yunan bandırası çekmiĢti. Bu sırada orada bulunan
Vali Vekili Nurettin PaĢa ve Ġngiliz Komutan Dickson bu durum karĢısında seyirci
kalmıĢlardı.219 Ayrıca Yunanlılar, Ġzmir Rum Hastanesine Yunan Kızılhaçı
takmıĢlardı.220 6-7 Kasım 1918’de bu yaĢananlar 15 Mayıs’ta Ġzmir’in iĢgali
sırasında yaĢanacakların bir nevi habercisi sayılabilirdi.
ĠĢte Ġzmir’deki bu ortamda kurulmasına karar verilen Ġzmir Müdafaa-i
Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti, resmi olarak faaliyete geçmek için gerekli yasal
yükümlükleri yerine getirmek üzere çalıĢmalarda bulunmuĢtur. Bu amaçla,
Moralızade Halit ve Nail Bey’lerin Aya Yorgi caddesinde bulunan ticarethanesinde
yapılan toplantıda cemiyetin tüzüğü oluĢturulmuĢtur. Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası
taraftarları ile Ġngiliz ve Fransızların kuĢkularını önlemek için toplantıya çağrılan
217
Taçalan, a.g.e., s. 160.
218
Tekeli-Ġlkin; a.g.e., s. 58.
219
Bayar, a.g.e., C. 5, s. 1602.
220
Mustafa Albayrak, Milli Mücadele Döneminde Batı Anadolu Kongreleri, Atatürk AraĢtırma
Merkezi Yay., Ankara 1998, s. 42.
89
Tokadizade ġekip (ġair) ve Salepçizade Hacı Mithat (Tüccar) Bey’ler toplantıda
alınan kararlarda etkili olmuĢlardır. Cemiyetin adı “Müdafaa-i Hukuk” olarak
belirlenmesine rağmen “fazla iddialı” olduğu gerekçesiyle bu kiĢilerin ısrarı üzerine
“Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. Vatanın müdafaası için
faaliyette bulunmayı düĢünen kurucu üyelerin aksine aynı kiĢilerin ısrarları üzerine
sadece Wilson Ġlkeleri doğrultusunda bilimsel çalıĢmalarda bulunma karar
alınmıĢtı.221
Cemiyetin vilayete sunulan tüzüğü 8 maddeden oluĢmaktadır. KuruluĢ amacı
tüzüğün 2. maddesinde:“Aksam-ı Vatanın maddeten ve manen terakki ve tealisi
esbabını temine çalışmak, efkâr ve hissiyatı memleketi alem-i medeniyete ibla ve isal
eylemek, bu maksadın husulüne mani olacak her türlü teşebbüsata karşı müdafaat-ı
meşrua ve ilmiyede bulunmak ve bu memlekette ekseriyeti teşkil eden anasırın
hukukunu edile-i ve mukniasiyle (inandırıcı ve bilimsel kanıtlarıyla) enzar-ı
medeniyete isbat eylemekten ibarettir.” Ģeklinde belirtilmiĢtir. Cemiyetin siyasetle
ilgilenmeyeceği konusunda da 3. maddede “musarrah ilmi ve içtimai gaye haricinde
olarak siyaset-i dahiliye ve hariciye ve intihabat mesailiyle katiyen iştigal etmeyecek,
teşekkül etmiş ve edecek olan siyasi fırkaların mesaisine iştirak etmeyecektir.”
diyerek güvence verilmiĢtir.222
Yönetimde etkin olan Hürriyet ve Ġtilafçılar, cemiyetin içinde bazı eski
Ġttihatçıların bulunmasından rahatsızlık duyuyorlar ve ittihatçı yuvası olduğunu
düĢünüyorlardı. Ġttihatçı olan Vali Tahsin Bey yerine Hürriyet ve Ġtilafçı Ethem
Bey’in atanması cemiyetin faaliyetlerini kısıtlamıĢtı. Nurettin PaĢa’nın 26 Ocak
221
222
Moralı, a.g.e., s. 6-8; Taçalan, a.g.e., s. 165, 166; Berber, a.g.e., s. 137.
Taçalan, a.g.e., s. 167,168; Tunaya, a.g.e., s. 483, 484.
90
1919’da223 ikinci kez vali ve kumandan olarak Ġzmir’e gelmesinden sonra cemiyetin
çalıĢmalarında canlanma olmuĢtu. Nurettin PaĢa, Ġzmir’deki parti, dernek ve tüccar
kulüplerinin delegelerinden oluĢan bir istiĢare heyeti kurmuĢ ve cemiyetin
çalıĢmalarını desteklemiĢtir.
Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti’nin faaliyetlerinin en önemlisi
Paris BarıĢ Konferansını etkilemek için çalıĢmasıdır. Yunanlıların Batı Anadolu’yu
iĢgalini önlemek amacıyla padiĢaha, sadrazama ve Ġtilaf Devletleri temsilcilerine
birer muhtıra vermek üzere Ġstanbul’a bir heyet göndermiĢtir. Heyet, Moralızade Nail
Bey, Mevlevi ġeyhi Nurettin Efendi, Sükkerizade Tevfik PaĢa, Naci Bey ve Hürriyet
ve Ġtilaf Fırkası yanlısı Müsavat gazetesinin sahibi Avukat Sadık Bey’den oluĢmuĢtu.
Heyetin Ġstanbul’da bulunduğu sırada Tevfik PaĢa Hükümeti düĢmüĢ, yerine I.
Damat Ferit Hükümeti kurulmuĢtu.224 Bu nedenle, Ġstanbul Hükümetine verilmesi
planlanan muhtıra verilememiĢti. Ama Ġstanbul’daki Ġtilaf Devletleri Yüksek
Komiserlerine Paris BarıĢ Konferansında Türklerin haklarının korunması ve Batı
Anadolu’nun Türklerde kalmasını sağlamak amacıyla muhtıra verilmiĢti.
Heyetin 12 Mart 1919’da Ġtilaf Devletleri temsilcilerine verdiği muhtırada;
“… Üzüntüyle şahid oluyoruz ki, kötü durumumuzdan yararlanmaya koyulan
bazı küçük milletler, kendilerine tamamen yabancı olan bu milyonlardan kurulu ırka
hükmetme sevdasına düşmüşlerdir. Biz Türkler, bu topraklar üzerindeki eski ve
kutsal haklarımızın korunmasını isterken, yapılacak ıslahatta azınlıkların hukukunun
gözetileceği gibi bu toprakların anavatana bağlı kalmaları suretiyle de
Yakındoğu’da barış ve sükûnetin en önemli bir amilini teşkil edeceğine inanıyoruz.
223
Taçalan, a.g.e., s.200.
224
A.g.e., s.202.
91
Bu sebeple, ırkımızı tehdit eden tehlikenin önüne geçilerek, bu derece açık milli
haklarmıza ve dolayısıyla dünya barış siyasetine hizmet edilmesi konusunda
saygılarımızı bildiririz.”225 denilmekteydi.
Cemiyet, Ġtilaf Devletleri temsilcileriyle de iliĢki kurarak, Batı Anadolu’yu
temsil edecek bir heyetin konferansa gitmesini sağlamıĢtı. Bu heyet, konferansa
giderek Kont Sforza’ya isteklerini belirtmiĢti. Ayrıca Ġstanbul’da aynı amaçlarla
kurulmuĢ olan “Milli Kongre” heyetiyle iĢbirliği yapmıĢtı.226
Cemiyetin Ġstanbul’daki bu giriĢimleri devam ederken, Ġzmir’de bütün Batı
Anadolu’yu temsil edecek bir kongre düzenlemeye karar vermiĢtir. Bu karar Vali
Nurettin PaĢa’ya bildirilerek, onun yardımı istenmiĢtir. Valinin izni ve desteğiyle,
Aydın vilayetinin bütün sancak ve kazalarına telgraf çekilerek, her sancak ve kazanın
belediye baĢkanları, müftüleri ile bir sancaktan dört, her kazadan iki temsilcinin
Ġzmir’de düzenlenecek kongreye katılmaları istenmiĢtir.227
Cemiyet, kongreden önce 13 Mart’ta Türk Ocağı’nın da desteğiyle Ġzmir
Tiyatrosu’nda bir hazırlık toplantısı yapmıĢtır. Toplantıda üç maddelik bir karar
metni hazırlanarak Ġtilaf temsilcilerine sunulmuĢtur. Bu metinde, Ġzmir ve Aydın
vilayetinde Türklerin nüfus ve arazi açısından çoğunluğu oluĢturduğu için Wilson
Prensiplerinin 12. maddesine göre bu bölgelerde Türk hâkimiyetinin kaldırılması ve
yabancı yönetiminin kabul edilemeyeceği belirtiliyordu.228
225
Berber, a.g.e., s. 142; Taçalan, a.g.e., s. 204.
226
Moralı, a.g.e., s. 9.
227
Taçalan, a.g.e., s.201-202.
228
A.g.e., s. 207
92
Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti’nin Büyük Kongresi 17 Mart
1919’da Milli Kütüphane Sineması salonunda toplanmıĢtır. Kongreye 37 Belediye
BaĢkanı, 37 Müftü olmak üzere 165 delege katılmıĢtır. Kongre baĢkanlığına, Ġzmir
Belediye BaĢkanı Hacı Hasan PaĢa, BaĢkan Vekilliklerine Balıkesir Belediye
BaĢkanı Hafız Mehmet Emin, Manisa Belediye BaĢkanı Bahri, Aydın Belediye
BaĢkanı Emin, Denizli Belediye BaĢkanı Hacı Tevfik Bey, Muğla Belediye BaĢkanı
Zorbazade Ragıp Bey seçilmiĢtir.229
17-19 Mart tarihleri arasında çalıĢmalarını sürdüren kongrede, Wilson
Prensiplerine dayanılarak, yurdun iĢgal edilmemesi, Ġzmir’in Yunan iĢgaline terk
edilmesi durumunda silahla karĢı konulup konulmaması üzerinde hararetli tartıĢmalar
yapılmıĢtır. Bu tartıĢmalar sonunda, Ġzmir’in iĢgaline karĢı silahlı direniĢ kararı
alınmıĢtır.
Kongrenin aldığı diğer karar Ġstanbul’daki Ġtilaf Devletleri temsilcilerine bir
muhtıra verilmesi olmuĢtur. 20 Mart’ta Ġtilaf Devletleri temsilcilerine telgrafla
bildirilen muhtırada:
“1) Türk Milleti galip devletlerin takip ettikleri politikanın, kendilerini
imhaya matuf olmadığına kani olmak ister ve bunun teminini arzu eder.
2) Doğuda mühim bir unsur olan Türk halkının maddi ve moral kalkınması,
onun toprak ve milli istiklaline ve XV. Yüzyıldan beri Türk milletinin kültürel merkezi
olan başkentinin muhafazası ile kabildir.
3) Aydın Vilayeti, Karesi ve Menteşe Sancaklarında % 85’i çoğunluğu teşkil
eden Türkler, mülk ve servet bakımından da % 85’i temsil etmektedirler. Bu itibarla,
bölgede yapılacak olan bir değişiklik veya zorlama milli gayreti dumura uğratacağı
229
Taçalan, a.g.e., s. 207; Berber, a.g.e., s. 149.
93
gibi, Türk milletini ekonomik bakımdan müstevlilerin esaretine sürükleyecek ve
unsurlar arasında da devamlı çarpışmalara yol açacaktır.
4) Büyük Devletler’in adaletine güvenen Türk milleti, kendini felakete
sürükleyen tehlike karşısında, metanetini muhafaza ederek, tabi haklarını kendi
kendine korumasına meydan verilmeyeceğini ve yukarıda arzu edilen nokta-i
nazarların Sulh Konferansı’na telgrafla iblağına tavassutlarını istirham eder.230
Bu telgrafın Paris Konferansı üyelerine iletilmesi, sonucu değiĢtirmese de
aydınların Batı Anadolu’daki iĢgallere karĢı seyirci kalmadıklarını ve her türlü haksız
uygulamaya karĢı mücadele edeceklerini bildirmesi açısından önem taĢımaktadır.
Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti’nin çalıĢmaları Vali Nurettin
PaĢa zamanında desteklenmesine rağmen, kendisinden sonra valiliğe atanan Hürriyet
ve Ġtilaf yanlısı Ġzzet (Kanbur) Bey döneminde zorluklarla karĢılaĢmıĢtır.
Cemiyet, Ġzmir’in iĢgalinden sonra çalıĢmalarını burada sürdüremeyeceği için
dernek merkezinin baĢka bir yere taĢınması düĢünülmüĢtür. Bu konuda AlaĢehir
Kongresi’nde alınan bir kararla dernek merkezinin Ġstanbul’a taĢınması uygun
bulunmuĢtur. Ayrıca, 15 üyeden oluĢan Ġdare Heyeti değiĢtirilerek, Halide Edip
(Adıvar) Hanım, Cami (Baykut), Moralızade Halit, Aydınlı Nazmi ve Ragıp Nurettin
Beylerden oluĢan 5 kiĢilik Ġdare Heyeti oluĢturulmuĢtur. 231
Cemiyet üyeleri Ġzmir’in iĢgalinden sonra çalıĢmalarının bir kısmını
Ġstanbul’da yürütmüĢlerdir. Cemiyet üyelerinin bir kolu da Denizli’ye gitmiĢler,
oradaki Redd-i Ġlhak Heyet-i Milliyesiyle birleĢerek faaliyette bulunmuĢlardır.
230
Moralı, a.g.e., s. 81-83.
231
Balıkesir ve AlaĢehir Kongreleri ve Hacim Muhittin Çarıklı’nın Kuva-yı Milliye Hatıraları
(1919-1920), Türk Ġnkılap Tarihi Enstitüsü Yay., Ank.Üniv.Basımevi, Ankara 1967, s. 45.
94
Ġstanbul’da çalıĢmalarını yürüten grup, bir taraftan Anadolu’ya silah ve cephane
kaçırarak, diğer taraftan milli mücadelenin karĢısında olan örgütlerle mücadele
ederek Kuva-yı Milliye’ye destek olmuĢtur.232 16 Mart 1920’de Ġstanbul’un Ġtilaf
Devletleri tarafından iĢgalinden sonra, cemiyetin üyelerinin Anadolu’daki ulusal
direniĢe katılmalarıyla faaliyetleri de son bulmuĢtur.
II. Ġzmir Redd-i Ġlhak Heyet-i Milliyesi (Müdafaa-i Vatan Heyeti)
Aralık 1919’da Ġzmir Müdafaai-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti merkezinde
kurulan Ġzmir Redd-i Ġlhak Heyet-i Milliyesi faaliyetlerini Türk Ocağı binasında
sürdürmüĢtür. Derneğin kurucuları, Moralızade Halit ve Nail Beyler, Ragıb Nurettin
Bey, Süvari Kolordu Levazım BaĢkanı Kaymakam Faik, Dersim Askerlik ġubesi
eski BaĢkanı BinbaĢı Zekai, Karahisar eski Milletvekili Cami, Ġzmir Mıntıka
Komutanı Mehmet Arif, Saruhan eski Milletvekili Mustafa Necati Bey’lerdir.233
Engin Berber, “Müdafaa-i Vatan”ın, Ġzmir Valisi ve Ġzmir ve Havalisi
Komutanı olan Nurettin PaĢa’nın “olur ve desteğiyle” kurulan “gizli bir örgüt”
olduğunu; adı Redd-i Ġlhak Heyet-i Milliyesi olarak değiĢtirildikten sonra
faaliyetlerini açık bir Ģekilde yürüttüğünü belirtmektedir.234 Berber, Tunaya’nın
aksine Müdafaa-i Vatan Heyeti’ni “dernek” yerine “örgüt” olarak tanımlamayı daha
uygun bulmaktadır. Ancak, örgüt olduğuna dair elimizde bir veri bulunmadığından
dernek olarak nitelendirmek daha uygun görünmektedir.
232
Moralı, a.g.e., s. 16-17.
233
Tunaya, a.g.e., s. 492; Berber, a.g.e., s. 164.
234
Berber, a.g.e., s. 164, 165.
95
Ġzmir’in iĢgalinden bir gün önce, Sultani binasında Ģehrin ileri gelenleri,
muvazzaf ve yedek subaylar, Türk Ocağı ve Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti
üyeleri ile halkın katıldığı bir toplantıda, Mustafa Necati Bey’in önerisiyle Heyet’in
adı “Redd-i Ġlhak Heyet-i Milliyesi” olarak değiĢtirilmiĢ ve baĢkanlığa Moralızade
Halit Bey ve genel sekreterliğe Ragıp Nurettin Bey getirilmiĢtir.235 Dernek, daha
sonra Ġzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti ile birleĢmiĢtir. Faaliyetlerinin
en önemlisi Ġzmir’in iĢgalinden önce, halkı iĢgale karĢı uyarmak ve 14 Mayıs’ta
yapılacak “MaĢatlık Mitingi”ne davet etmek amacıyla bildiri dağıtmak olmuĢtur.236
Ġzmir’in iĢgali konusunda ayrıntılı Ģekilde değinilen bildiride, Wilson ilkeleri adı
altında Türk’ün hakkının zorla elinden alındığı ve namusunun parçalandığından
bahsedilerek, Türk halkından, bu duruma ve Yunan egemenliğine karĢı MaĢatlık’ta
toplanması ve ezici çoğunluğun Türkler’de olduğunu göstermesi isteniyordu. 237
Ġzmir’in iĢgalinden dolayı derneğin Ġzmir’deki faaliyetleri çok kısa sürmüĢ,
iĢgalden kısa bir süre sonra merkezini Ġstanbul’a taĢımıĢtır. Dernek üyelerinin bir
bölümü Denizli’ye giderek faaliyetlerine orada devam etmiĢlerdir.
III. Yunanlıların Ġlerlemesi ve Kuva-yı Milliye’nin Ortaya ÇıkıĢı
a. Urla Olayları
Yunanlılar 18 Mayıs 1919 akĢamına kadar Ġzmir ve Urla’da duruma hakim
olmuĢlar, Bornova, Seydiköy, Cumaovası ve Develi’yi iĢgal etmiĢlerdi. O tarihte
235
236
237
Berber, a.g.e., s. 165.
Tunaya, a.g.e., s.493
CoĢkun, a.g.e., s. 156.
96
Urla kasabası, Rumların çoğunlukta olduğu bir yerleĢim yeriydi. 1914 yılı
istatistiklerine göre Urla’da 9321 Müslüman, 24.711 Rum yaĢıyordu.238
Urla’da Ġzmir’in iĢgali duyulur duyulmaz, silahlanmıĢ olan yerli Rumlar,
iĢgalin ikinci günü çevredeki Türk köylerine ve mahallelerine saldırmaya, tecavüz ve
yağmaya baĢlamıĢlardır.239 O dönemde Urla’da askeri kuvvet olarak Ġzmir’deki 56.
Tümene bağlı 173. Alay bulunuyordu. Mevcudu 100 kiĢi civarında olan alay
cephanelik ve depo gibi yerlere dağılmıĢtı. Rum saldırıları baĢladığında Alay
Komutanı Yarbay Kazım Bey, emrindeki 18 erle birlikte hiçbir yerden emir almadan
birkaç jandarma erini silahlandırarak Rum çetelerine karĢı savunmaya geçmiĢtir.
Yöre halkının da katılımıyla oluĢturulan bu milis kuvvet, Yunan taarruzuna karĢı
koyulmasına yardımcı olmuĢtur. ÇarpıĢma, 17 Mayıs akĢamına kadar sürmüĢ,
Ġzmir’den gelen bir Yunan takviye kuvvetinin duruma el koymasıyla 17 Mayıs
akĢamı ateĢkes yapılmıĢ ve Yunan askeri birlikleri milis güçlerini bastırarak Urla’yı
teslim almıĢlardı. 19 Mayıs’ta bir Yunan muhribi ile buradaki Türk subay ve erleri
Punta iskelesine çıkarıldılar. Buradan da Ġzmir garnizonunda esir alınan subay ve
erlerle birlikte Bandırma’ya götürüldüler.240
Urla’da Türk halkının askerle birleĢerek Rum çetelerine karĢı savaĢması,
Batı’da Yunanlılarla “ilk çarpıĢma” olarak kabul edilmektedir.241 Türklerin bu karĢı
koyması baĢarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen, büyük çoğunluğunu Rumların
oluĢturduğu bir kasabada düĢmana karĢı silahlı direniĢ gücü, istek ve iradesini açıkça
ortaya koymaktadır.
238
CoĢkun, a.g.e., s. 120.
239
Artuç, a.g.e., s. 78.
240
241
Aydınel, a.g.e., s. 70-72.
Artuç, a.g.e., s. 79.
97
b. ĠĢgalin GeniĢlemesi
Yunan kıtaları 21 Mayıs akĢamına kadar, güney yönünde Torbalı’ya, doğuda
KemalpaĢa’ya, kuzeyde Menemen’e kadar olan yerleri iĢgal etmiĢlerdir. Bugünlerde
Paris’te bulunan Venizelos, 20, 21 Mayıs tarihlerinde Yunan ordusuna Paris’ten üç
ayrı emir göndererek iĢgalin ne Ģekilde geliĢeceğini belirtmiĢtir.242
20 Mayıs 1919 tarihli birinci emrinde; Ġzmir’de civar köylerin iĢgali için
emirlerinde bulunan 5 piyade alayını kullanmalarını ayrıca yerli Rumları da
silahlandırmalarını, Aydın’ın iĢgalini gerekli görüyorlarsa yapmalarını, güneyi iĢgal
etmiĢ olan Ġtalyanlarla tartıĢma çıkmaması için daha fazla güneye inmemelerini
belirtmiĢtir. AsayiĢin temini için Aydın, Manisa ve Ayvalık’ın iĢgal edilmesi ve
Denizli’nin Ģimdilik iĢgal mıntıkası dıĢında kalmasını emretmiĢtir. Bu konuya 19
Mayıs tarihli Ġstiklal gazetesinde de değinilmiĢtir. Gazetede, Ġtalyanların 14 Mayıs’ta
KuĢadası’na çıkmasını takiben Aydın’ı iĢgal etmek üzere ilerlediklerinin tespit
edilmesiyle Yunan ĠĢgal Kuvveti Kumandanının buna karĢı tedbir olarak Yunan
birliklerini Aydın’a doğru sevk etmeye hazırlandıkları ifade edilmiĢtir.243 21 Mayıs
1919 tarihli ikinci emrinde: Ayvalık kazası ve Ġzmir sancağı çevresindeki arazinin
iĢgalinden sonra Yunanistan’da bulunan bu bölgeden göçenlerin
buralara
yerleĢtirilmelerini belirtmiĢtir. 21 Mayıs 1919 tarihli üçüncü emrinde, KuĢadası’na
çıkan Ġtalyanların, Yunanlılardan önce iĢgal etmeleri tehlikesine karĢı bir an evvel
Aydın’ı iĢgal etmelerini, Midilli ve Sakız alaylarını acele Ġzmir’e taĢımaları
gerektiğini belirtmiĢtir.
242
243
Selek, a.g.e. s. 160.
Ġstiklal Harbi Gazetesi, 19 Mayıs 1919.
98
Venizelos, emirlerinde görüldüğü gibi, iĢgal kuvvetlerini hızla artırarak yerli
Rumların da yardımını sağlamak istiyordu. Bu amaçla sırf yerli Rumlardan bir tümen
kurulmuĢ ve bu tümene “Ġzmir Tümeni” adı verilmiĢtir.244 Venizelos, ayrıca Ġzmir’in
iĢgali sırasında iĢlenen cinayetlerin, dünya kamuoyunda yarattığı tepkileri göz
önünde bulundurarak, Türklere iyi davranılması gerektiğini belirtmiĢtir. Bunda amaç
Türklerden gelebilecek herhangi bir karĢı koyma hareketini önlemekti.
Venizelos’un bu emirlerinden sonra Yunan orduları, bir koldan Manisa, diğer
koldan Aydın istikametine doğru yayılmaya baĢlamıĢlardı. HazırlanmıĢ olan iĢgal
planına göre üç ayrı yönden Batı Anadolu’nun içlerine doğru istilaya baĢlanmıĢtır:
Birinci yön, Gediz Vadisiydi. Menemen’den baĢlayarak Manisa, Turgutlu, Salihli ve
AlaĢehir çevresini kapsıyordu. Ġkinci yön, Torbalı, Tire, Bayındır ve ÖdemiĢ’i içeren
Küçük Menderes Vadisiydi. Üçüncü yön ise, Aydın ve çevresini kapsayan Büyük
Menderes Vadisiydi. Ayrıca, kuzeyde denizden Ayvalık sahillerine çıkılacaktı.245
Yunan ordusunun bu ilerleyiĢ yönleri, Kuva-yı Milliye birliklerinin nerelerde
kurulacağını göstermektedir.
Yunan iĢgali kısa sürede Ġzmir dıĢına çıkmıĢ, 17 Mayıs’ta ÇeĢme, 18
Mayıs’ta Foça, 20 Mayıs’ta Torbalı, 22 Mayıs’ta Menemen, 25 Mayıs’ta Manisa,
Selçuk, Bayındır, 27 Mayıs’ta Aydın, 28 Mayıs’ta Ayvalık ve Tire, 29 Mayıs’ta
Turgutlu, 1 Haziran’da ÖdemiĢ, 4 Haziran’da Nazilli, 5 Haziran’da Akhisar ve 12
Haziran’da Bergama iĢgal edilmiĢtir.246
244
Selek, a.g.e., s. 161-162.
245
CoĢkun, a.g.e., s.25.
246
Tansel, a.g.e., s. 204.
99
Venizelos’un Paris’ten Ġzmir’deki iĢgal kumandanlığına verdiği emirlerden
Aydın ve Ayvalık’ın iĢgaline verdiği önem anlaĢılıyor. Ġzmir ve çevresini güvenli bir
Ģekilde elde tutabilmek için Yunan ordusunun doğuya doğru Aydın’da kuzeyde
Ayvalık’ta yerleĢmesi gerekiyordu. Bundan dolayı, Yunan orduları iĢgal alanlarını
geniĢletirken, Aydın ve Ayvalık’ı aynı günlerde iĢgal etmiĢti.
c. Ayvalık’ın ĠĢgali
Bu dönemde Ayvalık, Anadolu’nun Ege sahilinde Ġzmir’den sonra en büyük
ve en geliĢmiĢ merkezlerinden biriydi. ġehir nüfusunun büyük bir kısmını Rumlar
oluĢturuyordu. 1900 yılı rakamlarına göre, 21.150 Rum yaĢıyordu. ġehrin 1903
yılındaki toplam nüfusu 23.309 olduğu göz önüne alındığında, Rumların, nüfusun
yaklaĢık % 90’ını oluĢturduğu görülmektedir.247 1914 yılı rakamlarına göre ise,
Ayvalık’ta 31.445 Rum, 454 Türk yaĢamaktaydı.248 Rum nüfusunun fazlalığının
yanında ithalat ve ihracatın yapıldığı bir limana sahip olması da Ayvalık’ı
Yunanistan için özel kılıyordu.
Yunanistan, Ayvalık üzerindeki emellerini buradaki Rumları kıĢkırtarak
gerçekleĢtirme yoluna gitmiĢti. Özellikle Mondros Mütarekesinin imzalanmasından
sonra bu faaliyetlerini artırmıĢ, bunun sonucunda Anadolu’da olduğu gibi Ayvalık’ta
da çetecilik olayları artmıĢtı. Ayrıca nüfus çoğunluğunu sağlayabilmek için
247
Haluk Selvi, Ayvalık’ın İşgali ve Belediye Çeşmesi Protokolü, Atatürk AraĢtırma Merkezi
Dergisi, Sayı: 51, Cilt: XVII, Kasım 2001, s. 843.
248
Bayram Bayraktar, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi, Ankara, 1998, s. 34.
100
adalardan Batı Anadolu’nun sahil kesimine Rumları yerleĢtirmeye baĢlamıĢtı.249
Mondros Mütarekesinden sonra Ayvalık’a bir Yunan Kızılhaç heyeti gelmiĢti.
Ġzmir’in iĢgal edildiği günlerde Yunan Kızılhaç heyetinin kıĢkırtmaları ile Rumlar
Türk evlerine saldırmaya, tecavüz ve yağmaya baĢlamıĢlardı. Yunanlılar Kızılhaç
heyeti vasıtasıyla Ġzmir ve civarındaki hastanelere el koyarak buralardan Anadolu
içlerine gizlice silah sevkiyatı yapmıĢlardır. Böylece tıbbi malzeme adı altında
getirdikleri askeri teçhizatla bölgeyi silahlandırmıĢlardır.250
Bu dönemde Ayvalık’ta kaymakam olarak Osman Bey (daha sonra
yüzellilikler listesinde adı yer almıĢtır) görev yapıyordu. Karesi Mutasarrıflığı
görevinde ise Hilmi Bey bulunuyordu.251 Askeri kuvvet olarak, merkezi Ġzmir’de
olan ve iĢgal sırasında dağılan 56. Tümene bağlı 172. Alay bulunmaktaydı. Alay
Kumandanı Yarbay Ali (Çetinkaya) Bey, Yunan Kızılhaç heyetinin kıĢkırtmaları ile
Rum saldırılarının baĢlaması üzerine, Ayvalık’ta sıkıyönetim ilan etmiĢ, suçlulara
karĢı Ģiddetli tedbirler alarak asayiĢi sağlamaya çalıĢmıĢtır. Ayrıca, alayın fazla silah
ve cephanesini gerilere taĢıtmıĢtır.252
249
1920 yılına kadar Ayvalık Körfezi mıntıkasında 120.000 kadar Rum nüfus toplanmıĢtı. Selvi,
a.g.m., s.845; Mustafa Turan, Yunan Mezalimi (Ġzmir, Manisa, Denizli 1919-1923), Ankara 1999, s.
49.
250
251
Selvi, a.g.m., s. 846.
7 Kasım 1918’de Karesi Mutasarrıflığına Hacim Muhittin (Çarıklı) Bey atanmıĢ, 19 ġubat 1919’da
görevden alınarak yerine Hasan Vassaf Bey getirilmiĢtir. Hilmi Bey ise Nisan ayından bu yana
görevdeydi. Ses, 20 ġubat 1335/1919, No: 19; Hilmi Ergeneli, “1919’da Ayvalık Savunması İle İlgili
Anılar”, Belleten, XVIII/189-190, Ankara 1984, s. 19; Selvi, a.g.m., s. 847.
252
Türk Ġstiklal Harbi Cilt II, 1.Kısım, s.77.
101
Bu sıralarda Alay Kumandanı Yarbay Ali Bey, 17. Kolordu Kumandan Vekili
Albay Bekir Sami Bey’le temas kuruyordu. Yarbay Ali Bey, Bekir Sami Bey’e 24
Mayıs’ta gönderdiği Ayvalık’taki durumu açıklayan telgrafında, alayın subay ve
erlerinin morallerinin iyi olduğunu, ancak alayın takviye edilmesinin gerekliliğini
bildirmiĢti. Albay Bekir Sami Bey, bu telgrafa cevap olarak, takviyenin Ģu an için
mümkün olmadığını, mahalli tedbirlere baĢvurmalarını ve bu konuda Bergama ile
iĢbirliği yapmalarını söylemiĢtir.253 Yarbay Ali Bey, mahalli tedbirlere baĢvurulması
önerisi üzerine milis teĢkilatı kurmaya baĢlamıĢtı. Ali Bey’in emrinde 24 subay ve
150 er bulunuyordu.254 Yarbay Ali Bey ilk olarak, Kozak köyü efeleri, Muradeli,
Altınova, Burhaniye ve çevre köylerden temin ettiği gönüllülerle milis kuvveti
kurmaya çalıĢmıĢtır. Bu konuda özellikle Edremit kaymakamı Hamdi Bey’in desteği
çok büyüktür.255 Bu milis kuvvetlere Dalkıran Mehmet Efe ile ĠbiĢoğlu Ġsmail Efe de
katılmıĢlardır.256 Böylece, 172. Alay’ın kuvvetleri dıĢında 300 kiĢilik ek bir milis
kuvvet oluĢturuldu.257
Ayvalık’ta asayiĢ sağlandıktan sonra Türklere saldırıp evleri yağmalayan
Rumlar tutuklanmıĢlardır. Olayın ertesi günü Ayvalık limanına bir Yunan torpidosu
girmiĢtir. Gemi kaptanı kaymakama müracaat ederek, kendisinin Amiral Calthorpe
tarafından gönderildiğini, tutukluları Ġzmir’deki Yunan Divan-ı Harbine götüreceğini
bildirmiĢtir. Kaymakam bu isteği reddetmiĢ, suçluların Osmanlı kanunlarına göre
253
Selek, a.g.e., s. 187.
254
Mücteba Ġlgürel, Milli Mücadelede Balıkesir Kongreleri, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yay.,
Ġstanbul 1999, s. 30, 31.
255
256
257
Apak, a.g.e., s. 64.
CoĢkun, a.g.e., s. 204.
Hıfzı Erim, Ayvalık Tarihi, Ankara 1948, s. 67.
102
yargılanacaklarını belirtmiĢtir. Bunun üzerine Yunan gemisi gitmiĢ, mahalli güçler
duruma el koyarak, tutukluları Balıkesir’e göndermiĢtir.258
26 Mayıs 1919 günü, bir Ġngiliz ve bir Yunan savaĢ gemisinin himayesinde
Yunan birliklerini taĢıyan vapurlar Ayvalık limanına girmiĢtir. Ġngiliz gemi
komutanı, Ayvalık Kaymakamı Osman Nuri Bey’i gemiye davet ederek, Kaymakam
ile memurların hizmetlerine devam etmeleri ve ilçenin asayiĢi gibi konuları
konuĢmuĢtur. Ġngiliz komutan, 172. Alay Komutanı Yarbay Ali Bey’i de görüĢmek
için davet etmiĢ, ancak Yarbay Ali Bey, bu davetten kuĢkulanarak davete gitmemiĢ
yerine temsilen bir binbaĢıyı göndermiĢtir.259 BinbaĢı görüĢmeden sonra Kolordu
Kumandan Vekili Bekir Sami Bey’e gönderdiği raporunda; Ġngiliz savaĢ gemisi
komutanının Ayvalık’ın asayiĢini sağlamak için geldiği, Yunan askerlerinin sonradan
gelmesinin tesadüfî olduğu ve sulh konferansı kararlarına aykırı olduğu gerekçesiyle
geri gitmeleri için emir verdiğine iliĢkin sözlerini iletmiĢ ve Yunan askerinin
geliĢinin tesadüf olmadığını da eklemiĢtir. Albay Bekir Sami Bey rapora cevap
olarak, görülecek büyük iĢlere karĢı ellerinde çok az muvazzaf kıtanın olduğu ve
Ayvalık’ın iĢgali konusunda yapılması gerekenleri milis kuvvetleri ile yapmalarını
emretmiĢtir.260
Yunanlılar o gün akĢamüzeri limanı terk etmiĢlerdir. Yarbay Ali Bey’in
direneceğinin anlaĢılması üzerine, çıkarma yapacak Yunan birliklerine 8. Girit
Alayından bir ağır makineli tüfek bölüğüyle takviye yapılmıĢtır.261 Böylece, Yunan
çıkarma birlikleri 27 Mayıs gecesi tekrar Ayvalık limanına gelmiĢlerdir. Ertesi sabah
258
Ġlgürel, a.g.e., s. 31.
259
CoĢkun, a.g.e., s. 204.
260
Selek, a.g.e., s. 189.
261
Tekeli-Ġlkin, a.g.e., s. 99.
103
Ġngiliz muhribinin komutanı, Amiral Calthorpe’dan aldığı emir üzerine Ayvalık
limanını terk etmiĢtir.
Kaymakam Osman Nuri Bey, alay komutanını telefonla arayarak,
Yunanlıların Ayvalık’ı iĢgal etmek isteyeceklerini ve kendisinin bunu Ġngiliz
temsilcisi nezdinde protesto edeceğini bildirmiĢtir. Alay komutanı verdiği cevapta
görevinin vatan savunması olduğunu ve bunu da yapacağını bildirmiĢtir. Ancak bu
telefon görüĢmesi Ġngiliz ve Yunanlılar tarafından öğrenilmiĢti.262
Yunan birlikleri Ayvalık’a geldiğinde, birliklerin komutanı Ġngiliz temsilcisi
aracılığıyla,
birliklerin
Ģehri
iĢgal
edeceğini,
sivil
memurların
yerlerinde
kalabileceğini, fakat askeri kuvvetlerin çekilmelerini bildirmiĢtir. Bunun üzerine
Kaymakam Osman Nuri Bey, durumu Dahiliye Nezareti’ne bildirmiĢtir. Dahiliye
Nezareti’nden, Balıkesir Mutasarrıflığı’na gönderilen emirde; merkezden açık bir
emir ve Ġngilizlerden konferansın sonucuna iliĢkin kesin bir bilgi gelmediği
müddetçe asla Yunanlılar tarafından asker ihracına ve iĢgaline izin verilmemesi ve
gerekirse her türlü kuvvetle karĢı konulması gerektiği belirtilmiĢtir.263 Fakat bu
emirden Harbiye Nezareti dahil olmak üzere Erkân-ı Harbiye-i Umumiye’nin ve
XIV. Kolordu Komutanının haberi yoktu. 14. Kolordu Komutanı Yusuf Ġzzet PaĢa bu
emri Balıkesir Mutasarrıflığı aracılığıyla öğrenmiĢ ve Harbiye Nezareti’ne bu konuda
ne yapılması gerektiğini sormuĢtur. Harbiye Nezareti’nden gelen cevapta, Ġtilaf
Devletleri nezdinde giriĢimde bulunulduğu bildirilmiĢ, eldeki kuvvetlerle karĢı
koymanın mümkün olmayacağı için bir çıkarma halinde Ayvalık’taki kuvvetlerin
Soma yönüne, Ayvalık’ın kuzeyindeki kıtaların Edremit’te toplanarak tedricen
262
Türk Ġstiklal Harbi C.II, 1.Kısım, s. 76; Selek, a.g.e., s. 189.
263
Tansel, a.g.e., s.265-266.
104
Edremit-Balıkesir yönünde düĢmanla teması korumak suretiyle güvenli bir bölgeye
çekilmesi istenmiĢtir.264
Harbiye Nezareti, bölgedeki birliklere çekidüzen vermek amacıyla, 28
Mayıs’ta verdiği bir emirle, 172. Alayı 14. Kolordunun 61. Tümenine bağlamıĢtı.265
Ancak bu emir henüz 172. Alaya ulaĢmadan 29 Mayıs 1919 sabahı Yunan birlikleri
iki koldan çıkarma baĢlatmıĢlardır. Çıkarmanın bir kolu Alibey (Cunda) Adası
üzerinden Ayvalık’ın kuzeyindeki tepelere yönelmiĢ, diğer kol ise kente doğru
çıkmıĢtı.266 Kaymakam Osman Nuri Bey ve Ġngiliz temsilciliği tarafından korunmaya
alınan bir iki aile dıĢında Ģehirdeki Türkler Gömeç’e geçerek iĢgali oradan takip
etmiĢlerdir.267 ġehirdeki Rumlar aylardır sahilde demirlemiĢ olan Kızılhaç gemisi
tarafından silahlandırıldıkları için 172. Alay savunma hattını kıyı yerine tepelere
kurmuĢtur. Bu tepelerin de Yunanlılar tarafından tutulması nedeniyle Yarbay Ali Bey
komutasındaki birlikler ile Yunan kuvvetleri arasında geniĢ çapta muharebeler
yaĢanmıĢ, fakat Türk birlikleri, üstün Yunan kuvvetleri karĢısında daha fazla
tutunamayarak, Kozak istikametindeki zeytinliklere doğru çekilmek zorunda
kalmıĢlardır. 268
Yarbay Ali Bey, Kolordu Kumandan Vekili Bekir Sami Bey’e gönderdiği
raporunda durumu Ģöyle özetlemiĢtir:
“…Şehrin vaziyeti göz önünde tutularak savunma tertibatı alınmış ve bunda,
üstün düşman kuvvetleri karşısında icabında Kozak Nahiyesine çekilmek ittihaz
264
HTVD., Sayı:37, Vesika No: 902.
265
HTVD., Sayı: 36, Vesika No: 890.
266
Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1. Kısım, s. 100.
267
Ergeneli, a.g.m., s. 200.
268
Ġstiklal Harbi Gazetesi, 30 Mayıs 1919.
105
edilmiştir. Alayın eratı ve subayları vazifelerini tamamiyle yaptıktan sonra
tasarlanan istikamette çekilmiş ve orada tertiplenmiştir. Düşman, Alayı takip
etmemiştir. Şehir içinde birkaç memur ile birkaç Türk kalmıştır. Diğerleri kâmilen
göç etmişlerdir. Alay karargâhı, Murateli nahiyesinde tesis edilmiştir. Alay,
kuvvetlerini yıpratmamak amacıyla muhafazaya ve işgalin genişlemesini önlemeye
Ayvalık’ı baskı altında tutmaya çalışacaktır.”269
Yunanlılar 29 Mayıs’ta Ayvalık’ı iĢgal etmiĢ bulunuyorlardı. Ġstanbul
Hükümeti tarafından verilen bu tutarsız emirler, milli kuvvetlerin teĢkilatlanmasına
kötü tesir etmesine rağmen, Türk birlikleri direniĢte ellerinden gelen gayreti
göstermiĢlerdir. Böylece, Yunan kuvvetleri Ayvalık çevresinde 1 km’den fazla
ilerleyememiĢlerdir.
Burada ilginç bir durum ortaya çıkıyordu. Askeri kuvvetler Ayvalık’ta
Sadrazam Damat Ferit PaĢa’nın emriyle Yunan iĢgaline karĢı direniĢe geçmiĢ
oluyorlardı. Balıkesir Mutasarrıfı, Ayvalık’ta çatıĢmanın baĢlamasını bildirdikten
sonra, Meclisi Vükela toplanarak direniĢi doğru bulmuĢ ve Harbiye Nezareti
aracılığıyla Karesi ve Aydın bölgesindeki kumandanlara Yunanlıların ilerlemesi
halinde karĢı konulması emrini vermiĢtir.270 Bu kararlar, Yunanlıların Paris
Konferansı kararlarında kendilerine verilen iĢgal sınırlarını aĢtığı varsayımına
dayanıyordu. Paris Konferansı kararlarını öğrendikten sonra hükümetin tutumu
hemen değiĢmiĢtir. Bu nedenle 30 Mayıs 1919’da Dahiliye Nezareti’nden bölgedeki
idarecilere gönderilen yazıda, Hükümetin, Yunanistan ile savaĢ halinde olmaması
nedeniyle iĢgal protesto ediliyor, artık direniĢten vazgeçilip geri çekilmenin gerektiği
269
Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1. Kısım, s. 180.
270
Tansel, a.g.e., s. 272.
106
bildiriliyordu. Aynı gün Harbiye Nazırı ġevket Turgut PaĢa’nın aynı mahiyetteki
emri askeri birliklere gönderilmiĢtir.
Ayvalık iĢgal üzerine, çevredeki kazalardan özellikle Burhaniye ve
Bergama’dan büyük oranda göç olmaya baĢlamıĢtır. Bu durumdan ne derece tedirgin
olunduğunu 61. Tümen Kumandanının Harbiye Nezareti’ne çektiği Ģifreli telgraf
göstermektedir. ġifrede, Burhaniye bölgesinde müthiĢ bir panik havasının hakim
olduğu, vaktiyle bu bölgeden gitmiĢ olan Rumların, Ayvalık’taki Rumlarla birleĢerek
Ġzmir’dekinden daha fazla fenalıklarda bulunacaklarının kesin olduğu, bu nedenle
halkın muhafız asker istediği belirtilmekteydi. Bunun üzerine Ġstanbul Hükümeti,
Balıkesir Mutasarrıfının Ayvalık’ta Yunan iĢgal komutanıyla görüĢüp, “Ayvalık’ta
Osmanlı Haklarının Temini” esası üzerinde bir anlaĢma yapmasına karar vermiĢti. 2
Haziran’da Balıkesir Mutasarrıfı Hilmi Bey, Ayvalık’a giderek böyle bir giriĢimde
bulunmuĢsa da sonuç alamamıĢtır.271
Asker ve milli kuvvetlerin Ayvalık’ı çevrelemesi, Ayvalık’ta bulunan Yunan
kuvvetlerini zor durumda bırakarak fazla ilerleyememelerini sağlamıĢtır.
Ayrıca
burada yaĢayan Rumların, kenti çevreleyen zeytinliklere gidememeleri Midilli’ye
göç etmelerine neden olmuĢtur. Yunanlılar bu duruma bir çözüm bulmak için önce
Balıkesir Mutasarrıflığına baĢvurarak, Türk birliklerinin zeytinlikleri boĢaltmasını
istemiĢlerdir.272 Bundan bir sonuç alınamayınca, Osmanlı Hükümetiyle “Belediye
ÇeĢmesi Protokolü” olarak adlandırılan anlaĢmayı yapmıĢlardır. Bu 5 maddelik
271
Ergeneli, a.g.m., s. 202-213.
272
Tansel, a.g.e., s. 272.
107
protokol,273 5 Haziran 1919’da Gömeç Yolu üzerinde Belediye ÇeĢmesi önünde,
Ayvalık ĠĢgal Kıtası Komutanı Ġngiliz Yarbay Thomas ve yardımcısı Yunanlı Nikola
ile Gömeç Nahiye Müdürü ve Yarbay Ali Bey arasında Ģifahi olarak yapılmıĢtır.274
14. Kolordu Kumandanı Yusuf Ġzzet PaĢa, 172. Alay Kumandanı Yarbay Ali
Bey’e protokol ile ilgili olarak, “Ġngiliz temsilcisi ve Yunan Kumandanlığı ile
görüĢerek mıntıkanızda Yunan harekâtını durdurmaya muvaffak olmanız en büyük
teĢekkürlere layıktır. Müfrezeniz ve beraberinizdeki Kuva-yı Milliye kumandanı için
tarihin kaydedeceği bir muvaffakiyettir.”275 Ģeklinde belirtmiĢtir. Buna karĢın
Dahiliye Nezareti’nden protokol ile ilgili herhangi bir yanıt alamayan Balıkesir
Mutasarrıfı Hilmi Bey, XIV. Kolordu Komutanı Yusuf Ġzzet PaĢa ile görüĢerek
kararları hükümetin menfaatine daha uygun hale getirmek için protokolde bazı
düzeltmeler yapmıĢlardır. Buna göre, Yunanistan’ın Osmanlı sahillerini terk etmesi
273
Protokol maddeleri Ģöyledir: 1) Ayvalık'da evvelce olduğy gibi, Osmanlı Hükümetinin memurları
ve kanunları, hükümlerini yürütecektir. Osmanlı Bayrağı çekilecektir. Ahalinin çektikleri Yunan
bayraklarının kaldırılmasına Yunan komutanu çalıĢacaktır. 2) Yunan iĢgal kuvveti,iddiaları veçhile
sulh konferansının kararı üzerine askeri iĢgal vazifesiyle gelmiĢ olduklarına göre Yunda (Cunda)
Adasında, yahut Ģehrin dıĢında Ayanikola veya Fafa'da ikamet edecek ve Ģehrin haricinde
bulunacaktır. ġehrin inzibatı için Osmanlı polisi ve jandarmalarına icabında iĢgal kuvvetleri yardım
edecektir. 3) Ayvalık kazasına Ģamil olan arazi dahilinde, kaza ahalisi iĢ ve güçleriyle meĢgul
olacaklar ve Ayvalık kazası haricine silahlı olarak kimse çıkmayacağı gibi kimse dahi giremeyecektir.
Silahlı giriĢ ve çıkıĢ emniyeti ihlal mahiyetinde telakki edilecektir. 4) Ayvalık kazası haricine çıkacak
ve hariçten girecek olan iĢ sahiplerine, iki taraf komutanları tarafından vesika verilecektir. 5) Ayvalık
kazasının hududu, her iki tarafça verilecek birer subay ve ikiĢer sivilden mürekkep bir komisyon
tarafından, bir defa daha tesbit olunacaktır. Türk Ġstiklal Harbi C.II, 1. Kısım, s. 104.
274
Ergeneli, a.g.m., s. 215-216.
275
A.g.m., s. 217-218.
108
gerektiği, Ayvalık kazası dahilinde Osmanlı askeri hariç hiçbir silahlı kimsenin
girmesine izin verilmeyeceği, taĢkınlıkta bulunan Rumların affedileceği, Ayvalık
mıntıkasındaki Osmanlı kuvvetlerinin vaziyetini muhafaza edeceği belirtilmiĢti.276
Meclis ve hükümet, Belediye ÇeĢmesi Protokolü konusuna yazılı bir taahhüt altına
girmek istemediği için sıcak bakmıyordu. Bu nedenle Meclis-i Vükela, mahalli
askeri komutanın bahsedilen Ģartlar dahilinde, hiçbir yazılı taahhüde girmeden bir
durum almasına karar vermiĢtir.277 Bu karar üzerine Harbiye Nazırı ġevket Turgut
PaĢa 14. Kolordu Kumandanlığı’na gönderdiği 11 Haziran 1919 tarihli Ģifreli
telgrafta, Ayvalık’ta alınan tedbirlerin uygun olduğu ve durumun muhazafa edilmesi,
Yunanlılara saldırılarak çözüm yollarının kapatılmaması, onların taarruzuna Ģiddetle
müdafaa edilmesi gerektiği belirtilmiĢtir.278 Esasında protokol ile Ayvalık’ın
Yunanistan tarafından iĢgali üstü kapalı Ģekilde kabul edilmiĢ oluyordu.
Uygulanabilirliği az olan bu protokol sadece kağıt üzerinde kalmıĢtır. Yunanlıların
bu protokol ile asıl amacı zaman kazanmaktı. Nitekim protokolün ertesi günü Yunan
kuvvetleri belirlenen kuralara aykırı hareket etmiĢti. Protokol ile birlikte Ayvalık
cephesinde geçici sükûnet sağlanmıĢsa da bir süre sonra Yunan yayılmasına karĢı
yapılan direniĢ güçlenerek devam etmiĢtir.
Mücteba Ġlgürel, Yunan Ordusuna karĢı ilk kurĢunun 29 Mayıs 1919’da
Ayvalık’ta atıldığını ve “Kuva-yı Milliye” teriminin ilk defa yaygın Ģekilde
Ayvalık’ta kurulduğunu belirtmektedir.279 Oysaki aynı günlerde ÖdemiĢ’te de Kuva-
276
Adnan Sofuoğlu, Kuzeybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Hareketi, Ankara 1994, s. 106.
277
Ergeneli, a.g.m., s. 217; Sofuoğlu, a.g.e., s. 106; Ġlgürel, a.g.e., s. 37.
278
Özalp, a.g.e., C.II, Belge No: 22.
279
Ġlgürel, a.g.e., s. 29, 37.
109
yı Milliye adıyla gönüllü birlikler oluĢturulmuĢtur. Yunanlıların aynı anda dört
koldan Batı Anadolu’yu iĢgale baĢlamaları, iĢgallere karĢı oluĢturulan savunma
birliklerinin farklı yerlerde ve birbirlerinden bağımsız olarak kurulmaları sonucunu
doğurmuĢtur. Dolayısıyla milli kuvvetlerin farklı yerlerde oluĢumlarının aynı zamana
rastlaması doğaldır. Bundan dolayı “Kuva-yı Milliye, ilk olarak Ģurada ve Ģu
zamanda oluĢmuĢtur” diyerek belli yer ve zaman tespiti yanıltıcı olabilir. Nitekim
kronolojik açıdan incelersek, Ayvalık’ın iĢgalinden önce 17 Mayıs’ta gerçekleĢen
Urla’nın iĢgali sırasında 173. Alay Komutanı Yarbay Kazım Bey’in emrindeki 18
erine ek olarak yöreden topladığı gönüllü milis güçleriyle birlikte Yunan ordusuna
karĢı yaptığı çarpıĢmada oluĢturduğu kuvvetleri ilk Kuva-yı Milliye birliği olarak
kabul etmemiz gerekir. Oysa Urla’da oluĢturulan kuvvetler, önceden planlanmıĢ
örgütlü ve teĢkilatlı Kuva-yı Milliye birlikleri değildir, daha çok eldeki imkânlarla
iĢgale kısa zamanda karĢı koymayı amaçlayan Alay Komutanının inisiyatifiyle
oluĢturulan kuvvetlerdir.
Ancak Ģunu da belirtmeliyiz ki Ayvalık’ın iĢgali, Yunanlıların Ġzmir’e
çıkıĢından sonra Türk ordusunun ve ordunun desteği ile oluĢturulan milli kuvvetlerin
Ayvalık’ta düĢman iĢgaline karĢı silahla karĢı koyması açısından önem taĢımaktadır.
Yunanlılar, Ayvalık’tan sonra, kuzeyden ve güneyden ilerlemelerini
sürdürerek, ÖdemiĢ ve Nazilli’yi de iĢgal etmiĢlerdir. ÖdemiĢliler, kasabalarının
Yunanlılar tarafından iĢgal edilmesine engel olmak için silahlanarak gönüllü Kuva-yı
Milliye adını alan birliklerini oluĢturmuĢlardır.
110
d. ÖdemiĢ’in ĠĢgali
Batı Anadolu’da ilk Kuva-yı Milliye teĢkilatı adıyla oluĢturulan milli
kuvvetler ÖdemiĢ’te Kaymakam Bekir Sami (Baran) ve Jandarma Komutanı YüzbaĢı
Tahir Fethi’nin çabaları ile kurulmuĢtur. 25–29 Mayıs 1919 tarihinde oluĢturulan
silahlı birliğe ÖdemiĢ Kuva-yı Milliyesi adı verilmiĢtir.
Ġzmir’in iĢgalinden önce, 1919 yılı Mart ayında, olası bir Yunan iĢgaline karĢı
ÖdemiĢ’te bir direniĢ hareketini örgütlemek amacıyla Celal Bey (Bayar) ile Sarı Edip
Efe olarak bilinen Jandarma YüzbaĢısı Edip Bey, ÖdemiĢ Kaymakamı Zühtü Bey
(Durukan), ÖdemiĢ Jandarma Tabur Kumandanı YüzbaĢı Tahir Bey, Mursallı
köyünden Alim oğlu Ġsmail Efe, Kahrat köyünden Gökçen Efe ile toplantı yapmıĢlar
ve Yunanlılara karĢı örgütlenmeye karar vermiĢlerdir.280
O dönemde ÖdemiĢ’te direniĢten yana olan kesim, arkadaĢlarının “Tıklaç”
lakabıyla anılan Koca Mustafa çetesi tarafından pusuya düĢürülerek öldürüldükleri
için korkuya kapılarak direniĢ fikrinden vazgeçmiĢler, ayrıca Celal Bayar ve
arkadaĢlarının çalıĢmalarına engel olmaya çalıĢmıĢlardır.281
Celal Bey’in bu giriĢimlerini haber alan Ġstanbul Hükümeti Ġzmir valiliğine
Celal Bey’in tutuklanmasını emretmiĢti. ÖdemiĢ Kaymakamı Zühtü Bey, Ġzmir
Valisi Ġzzet Bey’in talimatını yerine getirmemiĢti. Bunun üzerine Ġzmir Valisi Ġzzet
Bey, ÖdemiĢ Kaymakamı Zühtü Bey’i görevden alarak yerine Bekir Sami (Baran)’ı
atamıĢtır. (28 Mart 1919)282
280
281
282
Bayar, a.g.e., C.6, s. 1648.
TĠTE ArĢivi,“Ali Orhan İlkkurşun Anıları”
CoĢkun, a.g.e., s. 235.
111
ÖdemiĢ çevresinde oluĢan gizli teĢkilatlanmaları önlemek ve ÖdemiĢ
çevresindeki eĢkıya ve çeteleri takip etmek amacıyla Jandarma Genel Kumandanı,
Ġzmir Jandarma Taburundan Teğmen Ahmet Rifat Bey’i komutasındaki 40 er ile
ardından YüzbaĢı Hüsamettin Bey’i komutasındaki 174. Alayın 1. Tabur ve 1.
Bölüğü ile ÖdemiĢ’e göndermiĢtir. Bu kuvvetler ÖdemiĢ Jandarma Tabur
Kumandanı Tahir Bey’in emrine girmiĢlerdir.283
Bu dönemde Refik ġevket Bey ve kardeĢi Hamit ġevket Bey, Eczacı Tevfik,
Dr. Mustafa ġevket Hakkı PaĢaoğlu, Fahri, Müftü Hacı Hüseyin Efendi, Müderris
Mustafa ve Hacı Mümtaz damadı Kazım Kulalı Softaoğlu Ġbrahim, Adagideli
Hanaylıoğlu Mehmet Emin, Belediye Reisi Ali Bey’in çalıĢmalarıyla “Gizli
Cemiyet” kurulmuĢtur. Hatta Teğmen Ahmet Rifat Bey ile YüzbaĢı Hüsamettin Bey
de bu cemiyete katılmıĢlardır.284 Cemiyetin ilk toplantısında, Jandarma Tabur
Kumandanı Tahir Bey, ÖdemiĢ, Tire, Bayındır ilçeleri mıntıka kumandanlığına tayin
edilmiĢtir.285 Cemiyetin yaptığı toplantılarda, üyeleri arasında Yunanlılara karĢı
mücadele konusunda fikir ayrılıkları doğmuĢtu. Halkta mücadele fikri uyanmaya
baĢlamasına rağmen, Gizli Cemiyetin yaptığı toplantılardan ve çalıĢmalarından gözle
görülür bir sonuç alınamamıĢtı.
Halkta uyanan mücadele fikri ile ÖdemiĢ’te öğretmenler ve yedek
subaylardan oluĢan ikinci bir Gizli Cemiyet daha kuruldu. Ġlk kurucuları Öğretmen
283
284
285
Bayar, a.g.e., C.6, s. 1752.
Bayar, a.g.e., C.6, s. 1752.
TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan İlkkurşun Anıları” s.29.
112
Hamdi Bey, Faik Bey ve Avukat ġükrü Bey idi. Hiçbir yerde toplantı yapmayan
cemiyetin üye sayısı 20’ye kadar yükselmiĢtir. 286
15 Mayıs sabahı, Ġzmir’in iĢgalini haber alan Jandarma Tabur Kumandanı
YüzbaĢı Tahir, eĢraftan Hacı Mümtaz Efendi’yi çağırmıĢ, yanında gelen üç arkadaĢı
“işgal halini görmektense ölmeye hazırız” diyerek mücadeleye hazır olduklarını
belirtmiĢlerdir. Bunu haber alan yedek subaylar da resmi üniformalarını giyerek,
Jandarma Tabur Kumandanından görev istemiĢlerdir.287 Tahir Bey, bu olumlu
geliĢme karĢısında ÖdemiĢ mühimmat depo memuruna, yedek subaylara depodan
silah ve mühimmat verilmesini emretmiĢtir. Emir yerine getirilmemiĢ, depo memuru
durumu Askerlik ġube BaĢkanına iletmiĢ, o da karar veremeyerek Kaymakam Bekir
Sami’ye iletmiĢtir. Kaymakam da depodan silah verilmesine engel olmuĢtur.288
Yunanlılar, Paris Konferansında iĢgal alanı olarak kendilerine çizilen
bölgenin dıĢındaki Manisa (25 Mayıs) ve Aydın’ın (27 Mayıs) iĢgaline öncelik
vermiĢlerdir. Bu iĢgalleri tamamladıktan sonra Küçük Menderes vadisinde yayılmaya
baĢlamıĢlardır. Yunan ordusu 20 Mayıs’ta Torbalı’yı iĢgal ettikten sonra, Bayındır ve
ardından Tire’yi (28 Mayıs) iĢgal etmiĢlerdir.289 Tire’nin iĢgalinden sonra sıra aynı
hat üzerindeki ÖdemiĢ’in iĢgaline gelmiĢti.
20 Mayıs’ta Torbalı’nın iĢgali, ÖdemiĢ’te direniĢ için çaba harcayanlarda
moral bozukluğuna ve endiĢeye neden olmuĢtu. Bu moral bozukluğunu YüzbaĢı
286
287
A.g.arĢiv, s.29.
Bayar, a.g.e., C.6, s. 25.
288
TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan İlkkurşun Anıları” YüzbaĢı Tahir’in anılarına atfen s. 26
289
Sarıhan, a.g.e., s. 275, 280, 260, 282.
113
Tahir Bey, Celal Bayar ile yaptığı görüĢmesinde Ģu sözleriyle net olarak ortaya
koymaktadır. Tahir Bey, Celal Bayar’a hitaben;
“Ödemiş’te mili bir hareket yapmanın şimdilik imkânı yoktur. Böyle bir iş
için müsait bir zaman, eleman lazımdır. Ödemiş ise, şimdilik bundan mahrumdur.
Ödemiş’te bir çok iyi mükemmel seciyeli hamiyetli zatlerin ve gençlerin bulunmasına
rağmen aynı zamanda öyle milli bir harekete iştirak etmekten korkan çekinen ve
bizlere inanmyan ve bu işler için başta büyük rütbeli bir zatı görmek isteyen
şahsiyetler de çoktur. Hususiyle şehir içinde bazı nahiye merkezlerinde hergün
gözlerimiz önünde gelecek Yunan istila kuvvetlerinin karşılanması maksadıyla
ipekten Yunan bayrakları hazırlayan birçok Ermeni ve Rumların bulunmakta olması
ve ayrıca bunlar arasında “siz İttihatçısınız, bunların amaline hizmet için kan
dökmek istiyorsanız” gibi sözlerle muhalefetlerini ve hatta husumetlerini açıkça
söylemekte olan insanlar görülmekte olduğunu söyleyerek, Ödemiş’te böyle milli bir
hareket ve kıyamın mümkün olmayacağını belirterek, siz Nazilli’ye gidiniz ve orada
teşkilatınızı kurunuz, biraz sonra biz de geliriz ve orada hep birlikte çalışırız”
demiĢtir.290
290
TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan İlkkurşun Anıları”Ahmet Rifat Kemerdere’nin anılarından alıntıdır.
s.55, 56; Celal Bayar, Ali Orhan ĠlkkurĢun ile Ankara’daki bir görüĢmesinde bu görüĢmenin, Ahmet
Rifat Bey’in hatıralarında yazdığı Ģekilde olduğunu belirtmiĢti. Ancak, Celal Bayar, o konuĢma
üzerine Nazilli’ye gitmediğini belirterek, birkaç gün sonra Celal Bey’in Gökçen Hüseyin Efe’nin
evinde misafir olduğu sırada, yanında YüzbaĢı Hüsamettin ve daha iki kiĢi olduğu halde Kahrat’a
yanına gelen Tahir Bey’in kati bir ifade ile “mıntıkamda hiçbir milli hareket yaptırmayacağım”
demesinin her Ģeyi alt üst ettiğini ifade etmiĢtir. Gökçen Efe’nin Torbalı önlerinde kendisinin de
yanlarında bulunmasını Ģart koĢarak 80-90 kiĢilik bir kuvvetle Yunanlılarla savaĢacağına söz
vermesine rağmen, bu durum üzerine fikrini değiĢtirdiğini ifade etmiĢtir.
114
29 Mayıs’ta Ġstanbul’dan dönen Avukat Hamit ġevket (Ġnce) ve 17.Kolordu
Kumandanı Albay Bekir Sami Bey tarafından görevlendirilen YüzbaĢı Rasim Bey
ÖdemiĢ’e gelerek halkı Yunan iĢgaline karĢı savunmaya geçmeye teĢvik etmiĢlerdir.
YüzbaĢı Rasim Bey, ÖdemiĢ’te kaymakama, Ģube reisine ve jandarma kumandanına,
17. Kolordu Kumandanı Albay Bekir Sami’nin “Yunan işgaline karşı eldeki
kuvvetlerle savunma yapılmasının gerektiği” konusundaki talimatını iletmiĢti.291 Bu
talimatta, ÖdemiĢ’te milli bir hareketin vücuda getirilmesine çalıĢılması ve
Yunanlıların ellerini kollarını sallayarak ÖdemiĢ’i iĢgal etmelerine imkân
bırakılmaması, ordu ve devlete ait silah ve cephaneler ile harp teçhizatının düĢman
eline geçmesinin önlenmesi için Ģimdiden emin bir yere nakledilmesi veya imha
edilmesi emrediliyordu. Emirler uygulanmazsa ağır cezalar verileceği de
vurgulanmıĢtı.292 Bu talimat üzerine Jandarma Bölük Komutanı, Jandarma Tabur
Kumandanlığına “Biz düşmanla döğüşeceğiz; ya şerefle yaşayacağız ya şerefle
öleceğiz. Geri çekilirsek de bir çok düşmanı yere serdikten sonra şerefimizle
çekileceğiz ve mutlaka döğüşeceğiz.”293 demesi tabur kumandanını direniĢe geçmeye
sevk etmiĢtir.
Bunun üzerine Jandarma Tabur Kumandanı Tahir, Hamit ġevket Beyler
kaymakamlık dairesine gelerek, yedek subaylardan Ali Orhan, Salih Vecdi, Selim
Örsel, Sarıgöllü Selim, Ahmet ġükrü, ġeref, Hamdi, Aziz, Mahmut, Osman ve
muallimlerden Tatar ve Nuri Beyler birlikte bir toplantı yapmıĢlardır. Ve aralarında
oluĢturdukları bu teĢekküle Kuva-yı Milliye adını vermiĢlerdir. KıĢla, esliha ve
291
TĠTE a.g. arĢiv, s.1.
292
TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan ĠlkkurĢun Anıları” s. 79 (Ahmet Rifat Kemerdere’nin anılarından).
293
A.g.arĢiv, s.57.
115
mühimmat deposunda bulunan 240 Alman tüfeğiyle, büyük miktarda cephane ve
birçok bomba ele geçirmiĢlerdir. Bu teçhizatla oluĢturdukları silahlı kuvvete de
“Yiğit Ordusu” adı verilmiĢtir.294
ÖdemiĢ Halkına bir beyanname hazırlamıĢlardır. Yiğit Ordusu Kumandanı
Tahir imzalı beyanname Ģöyleydi:
1) Kuva-yı Milliye namıyla saha-i faaliyet ve milliyete çıkan Türk kuvvetleri
elyevm Ordu halini iktisap ettiğinden işbu ordunun namına Yiğit Ordusu ismi
verilmiştir.
2) Mücahidi muhterem “Edip Bey” maiyeti erkanı ile beraber bugün Kuva-yı
Milliye’ye iltihak ediyor. Kendisi cephede vazifesine başlayacaktır.
3) Bayındır ve Tire civarında ileri karakollarımız vazife-i vataniyelerini ifa
ediyor. Herkes işleriyle güçleriyle meşgul olsunlar.
4) Herkes Kuva-yı Milliye’nin elyevm kesbettiği kuvvet ve şiddeti ve mücahid
dini İslamiyenin kalplerinde yaşattığı azim ve imanı narı dikkate alarak
ticaretgâhlarını açıp evvelki gibi kemali serbesti ile muamelelerine devam
etmelidirler.295
Kurulan bu Kuva-yı Milliye teĢkilatının baĢına ÖdemiĢ Jandarma Tabur
Kumandanı YüzbaĢı Tahir Bey, müĢavir ve emir subaylığına Avukat Hamit ġevket
ve harekât iĢleri reisliğine de Jandarma Üsteğmeni Ahmet Rıfat Bey getirilmiĢtir.
Bu teĢkilat, Ġzmir ve Ġstanbul Hükümeti ile irtibatını kesmeye, ÖdemiĢ
kazasının köy ve semtlerinde eĢkıyalık yapan zeybekleri cephede görevlendirmeye,
mevcut yedek subayları teĢkilata çağırmaya, fazla miktarda silah ve malzeme tedarik
294
TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan ĠlkkurĢun Anıları” s.1, 79-80.
295
A.g.arĢiv.
116
edilinceye kadar gönüllülerle idare edilmesine karar vermiĢti. Ayrıca, Hacı Ġlyas
köyünün batısındaki sırtlarda milli cephe kurmaya, bir seyyar hastane kurarak Doktor
Mustafa ġevket Bey’in nezaretinde ĠlkkurĢun cephesine sevk etme kararı
almıĢlardı.296
Bu kararların alınmasından sonra, bir taraftan Yiğitler Ordusu kurulmasına
baĢlanmıĢ, diğer taraftan ÖdemiĢ’in direniĢ kararını halka, iĢgal kuvvetlerine, Ġzmir
valisine, hükümete ve 17. Kolordu Kumandanlığı’na bildiren telgraflar çekilmiĢ ve
bildiriler yayınlanmıĢtır. Bu amaçla, ÖdemiĢ Kaymakamı Bekir Sami Bey büyük bir
cesaret örneği göstererek, Ġtilaf Devletleri temsilcilerine 29 Mayıs 1919’da çektiği
telgrafta “…artık biliniz ki, kalem değil, silah dönüyor” sözüyle Kuva-yı Milliye’nin
silahlı mücadelesini ilan etmiĢtir.297
Bu geliĢmeler olurken diğer taraftan, askerlik Ģubesi deposundaki silahlara el
konmuĢtur. YüzbaĢı Tahir Fethi, savcının engellemelerine rağmen, Adliye binasının
deposundaki silah ve cephaneyi halka dağıtmıĢtır. Ayrıca, jandarmadan ve 135.
Alayın depolarından da silah ve cephane alınmıĢtır.298 Böylece çeĢitli tip ve modelde
1500-1600 civarı silah dağıtılmıĢ oldu.299 Aslında silah alan köylü ve efelerin çoğu
düĢmana karĢı savaĢmak niyetinde değildi. Bu nedenle, silahları alanların bir kısmı
gözden kaybolmuĢlardı. Geriye kalanlarla birlikte 120 kiĢilik bir kuvvet
oluĢturulmuĢtu.300
296
TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan ĠlkkurĢun Anıları” 79-80.
297
Apak, a.g.e., s. 62.
298
Aydınel, a.g.e., s. 116.
299
Selek, a.g.e., s. 198.
300
Apak, a.g.e., s. 63.
117
Jandarma Kumandanı Tahir Fethi Bey de, 29-30 Mayıs gecesi AlaĢehir’de
bulunan 17. Kolordu Kumandan Vekili Albay Bekir Sami Bey’e telgraf çekerek
yapılan hazırlıkları ve planlarını anlatmıĢtır: Buna göre, Tire, Bayındır cephelerini
bir bölükle iĢgal etmiĢ olan düĢmana karĢı ileri karakollar kurulacaktır. Kuvvet
arttıkça cephe ileri sürülecektir. Toplam onbeĢ nefer olan yedek subaylar silah altına
çağrılmıĢtır. Vilayet makamı ve Ġstanbul’daki Ġtilaf mümessillerine telgraf
çekildikten sonra, Ġzmir’le ÖdemiĢ arasındaki telgraf telleri kesilecektir. 301 Yapılan
bu hazırlıklara ek olarak, Hacı Ġlyas sırtlarında cephe tutulmuĢ, Ali Orhan (ĠlkkurĢun)
Bey, cephe komutanlığına seçilmiĢtir. Reji memuru Ragıp Bey Levazım Reisi, Hacı
Mümtaz Efendi de ĠaĢe Heyeti Reisi olmuĢtur. Bu sırada, Kahrat Köyü’nde Gökçen
Hüseyin Efe ve çevredeki köylerin halkı da silah altına çağrılmıĢtır. Ancak Gökçen
Hüseyin Efe katılmamıĢtır. O gün ancak 25 gönüllü toplanabilmiĢtir. Ragıp Bey,
cepheye yetecek miktarda cephane göndermiĢ, iaĢe heyeti de yiyecek göndermiĢtir.
Efe ve zeybeklerin katılmadığı bu cephe, yedek subayların emir ve komutasında
ÖdemiĢli halk tarafından oluĢturulmuĢtur.302
Ġzmir Jandarma Taburundan ve 174. Piyade Alayı 1. Bölüğünden gelen
erlerin çoğu, Rumların ve Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası üyelerinin propagandalarının
etkisinde kalarak kaçmıĢlardı. Müfrezede iki makineli tüfek, yedi er ile bir yüzbaĢı
ve teğmen kalmıĢtı.303 ÖdemiĢ’te o dönemde bir takip müfrezesi bulunmuyordu.
Makineli tüfek subayı Üsteğmen Mecit Efendi ve ÖdemiĢ Jandarma erleri ise
Aydın’ın iĢgalinden önce 57. Tümene katılmıĢlardı. Piyade bölüğü subayları Aydın
301
Apak, a.g.e., s. 61.
302
TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan ĠlkkurĢun Anıları” s.41 (Tahir Bey’in Anılarına atfen).
303
TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan ĠlkkurĢun Anıları”, s. 48-49.
118
iĢgal edildiğinde, alaya katılmak üzere Ġzmir’e gitmiĢlerdi. Ġzmir iĢgal edilince
ÖdemiĢ’e kaçan 24 subay, 56. Tümenden BinbaĢı Nedim Bey önderliğinde ulusal bir
örgüt kurmak istemiĢler fakat halktan yeterli destek göremedikleri için Aydın’daki
57. Tümene katılmıĢlardı. ÖdemiĢ deposunda, 241 Alman mavzeri, 7 Rus tüfeği, 2
Osmanlı mavzeri, 485 sandık Alman mavzeri cephanesi, 9 Winchester tüfeğiyle
10.000 fiĢeği, 261 ġınayder tüfeği ile 10.000 fiĢeği, 1061 Martin ile 25.000 fiĢeği, 3
Gra tüfeği, 7,5’luk seri sahra topu için 5000 atımlık mevcudu bulunuyordu.304
Böylece “yiğit ordusu” adıyla anılan ÖdemiĢ bölgesindeki milis kuvvet, sahip
olunan bu teknik donanımla 30 Mayıs günü Hacı Ġlyas ve Kayaköy arasındaki sırtları
tutarak, Tire ve Bayındır’ı iĢgal eden Yunan kuvvetlerini karĢılamak üzere
tertiplenmiĢti. Planlandığı gibi, telefon ve telgraf hatları kesilmiĢ, Ģimendifer hattı
trenin geçemeyeceği hale getirilmiĢtir. 30 Mayıs’ta Yunan birliğinin bayraklarla
donatılmıĢ bir trenle ÖdemiĢ’e gönderilmesi üzerine Ali Orhan Bey, Yunan iĢgal
komutanına Rum makasçı aracılığıyla, “…eğer o da benim gibi sivillerin de
kırılmasından hoşlanmazsa askerini trenden indirsin burada askerce döğüşelim. Aksi
halde asker ve sivil demeyerek topyekünû kırmağa hazırım.” demesi trenin manevra
ile geri gitmesine neden olmuĢtur.305
Bu olaydan sonra cephedeki gönüllü sayısı artırılmıĢ, ÖdemiĢ’ten
Kayıkçıoğlu Mola Hüseyin ile birlikte 60 kadar gönüllü gelmiĢtir. 31 Mayıs’ta 50 efe
ve 300 gönüllü de Hacı Ġlyas sırtlarına gitmek için hazırlanmıĢtır. Ancak cepheye
giderken içlerinden biri eĢkıya çetesi reisinin kıĢkırtmasıyla ayrılmıĢ ve diğer
304
Muhittin Ünal, Miralay Bekir Sami Günsav’ın KurtuluĢ SavaĢı Anıları, Cem Yay., Ġstanbul
1994, s.61.
305
TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan İlkkurşun Anıları”, s. 92.
119
gönüllülerin de bir kısmı dağılmıĢlardır.306 Postlu Mestan Efe komutasındaki 100
kadar
zeybek
ÖdemiĢ
Kuva-yı
Milliyecilerinin
arkadan
sarılarak
pusuya
düĢürülmelerini engellemek amacıyla Manisa-Salihli arasında görevlendirilmiĢti.307
Birlikler ĠlkkurĢun’da savunmaya geçmek üzere toparlanırken, Hamit ġevket
ve Ahmet Beyler de Kahrat köyündeki Gökçen Efe’yi Tire’ye baskın yapması için
ikna etmeye çalıĢmıĢlar, ancak Gökçen Efe önce kabul etmesine rağmen, sonradan
fikrini değiĢtirmiĢtir.308
31 Mayıs günü Bekir Sami Bey, Batı Anadolu cephesinin genel durumu
hakkında Genel Kurmay BaĢkanlığı’na Ģu gizli bilgileri göndermiĢtir:309
“1- Yunan birlikleri bugüne kadar, Manisa-Kasaba-Bayındır-Tire-AydınAyvalık kasabalarını işgal etmiştir. İşgalin İzmir vilayetinin tümüne yönelik olduğu
anlaşılıyor. Ödemiş’ten geniş raporlar geldi. Ödemiş de Kuvayı Milliye teşkil
ediliyormuş. Takip müfrezesinin erleri kaçmıştır. 57. Tümene katılmaya niyet eden
subaylar, Aydın işgal edilince İzmir’deki Alaya katılmıştır. 2- İtalyanlar Ayvalık’tan
ayrılıp Kuşadası’na gidince yerlerine Yunanlılar gelmişlerdir. 3- Aydın’da bulunan
silah ve cephane deposu taşınamamış ve halk tarafından yağma edilmiştir.”
ÖdemiĢ Kuvay-ı Milliyesi, 1 Haziran 1919 sabahı Evzon Taburunun
saldırısına karĢı Hacı Ġlyas sırtlarında yaptığı beĢ saat süren çatıĢmada Yunan
birlikleri karĢısında 2 Ģehit, 20 kadar yaralı vererek ÖdemiĢ’e, sonra daha gerilere
çekilmiĢtir. Böylece, ÖdemiĢ 1 Haziran gecesi Yunan kuvvetleri tarafından iĢgal
306
307
308
309
TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan İlkkurşun Anıları”, s. 96
CoĢkun, a.g.e., s. 279.
Bayar, a.g.e., Cilt 6, s. 1906.
Ünal, a.g.e., s. 64.
120
edilmiĢtir. 2 Haziran’da Evzon alayının 3. bölüğü Adagide’yi, Ġzmir Muhafız Taburu
da Birgi’yi iĢgal etmiĢ, böylece Yunan birliklerinin Küçük Menderes havzasındaki
yayılması doğal sınırlarına ulaĢmıĢ oldu.310
Yunanlılarla yapılan bu muharebe sonunda, Yunanlılar Çatal, Hacıilyas,
Karaköy köylerini yakarak, halkı göçe zorlamıĢlardır.311 ÖdemiĢ Kaymakamı Bekir
Sami Bey, YüzbaĢı Tahir Bey ve arkadaĢları da direniĢ örgütlenmesinin olduğu
AlaĢehir’e geçmiĢlerdir. AlaĢehir Kaymakamı Bezmi Nusret (Kaygusuz) bu grubun
geliĢini anılarında Ģöyle anlatmaktadır:
“Bozgun üzerine kaza Kaymakamı Erzurumlu Bekir Sami Bey yayan olarak
Alaşehir’e geçti. Hükümette yanıma geldi. Zavallı pek yorgun ve bitkin halde idi. Bu
işin mantıksız olduğunu o kadar düşman kuvvetine karşı müşkilatla toplanabilen 120
kişilik bir müfreze ile taarruza kalkışmanın hiç de muvafık bulunmadığını
müteessirane anlattı. Çarpışmanın muvaffakiyetle neticelenmemesi dahi, bütün aleme
memleketi memnuniyetle düşmana bırakmadığımızı göstermesi itibariyle lehimizde
olduğunu söyleyerek, kendisini teselli ve takviyeye çalıştım… Alaşehir’e gelenler
arasında bulunan Jandarma kumandanı Yüzbaşı Tahir Fethi ve İnceoğlu Hamit
Şevket Beyler, Alaşehir teşkilatına iltihak ettiler.312
ÖdemiĢ’in iĢgali üzerine Yunanlılarla yapılan bu muharebe, baĢarısızlıkla
sonuçlanmasına rağmen, Batı Anadolu’da oluĢturulan Kuva-yı Milliye birliklerinin
ilk muharebesi olması açısından önem taĢımaktadır.
310
Parlak, a.g.e., s. 469.
311
Ġstiklal Harbi Gazetesi, 2 Haziran 1919.
312
Bezmi Nusret Kaygusuz, Bir Roman Gibi, Ġzmir 1955, s. 175.
121
ÖdemiĢ cephesi Kuva-yı Milliye Kumandanı Tahir Bey’in teklifi ve yedek
subayların seçimi ile ĠlkkurĢun Cephesi Kumandanlığını üzerine alan Ali Orhan
ĠlkkurĢun anılarında, ĠlkkurĢun muharebesi için “İlkkurşun vakasının tarihteki
önemi, Milli Mücadele ateşinin tutuşmasında bir kibrit vazifesi görmesidir.”
sözleriyle vurgular.313
Kuva-yı Milliye Kumandanı YüzbaĢı Tahir ise hatıralarında ĠlkkurĢun
muharebesi için Ģöyle demekteydi: “Türk milletinin ilk tarihi cephesi efeler ve
zeybekler tarafından değil ihtiyat zabitanı emir ve kumandasındaki Ödemiş’in
vatanperver evlatları tarafından tutulmuştur.”314
ÖdemiĢ’te Kuva-yı Milliye’nin oluĢmasından ve yapılan ilk silahlı
muharebeden sonra Yunan ilerleyiĢine karĢı müdafaaya geçme cesareti artmıĢtır.
Diğer bölgelerde de teker teker Kuva-yı Milliye birlikleri birbiri ardına kurulmaya
baĢlanmıĢ, örneğin Mustafa Bey komutasında AlaĢehir, Yörük Ali Efe komutasında
Aydın, Hamdi Bey komutasında Ayvalık, YüzbaĢı Kemal komutasında da Balıkesir
Kuva-yı Milliyeleri kurulmuĢtur.
IV. AlaĢehir’de Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
Manisa’nın bir ilçesi olan AlaĢehir, ulaĢım imkânlarının iyi olması nedeniyle
ekonomik yönden geliĢmiĢ bir yöredir.315 O dönemin kaymakamının ifadesine göre,
313
TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan İlkkurşun Anıları”, s.4.
314
TĠTE ArĢivi, “Ali Orhan İlkkurşun Anıları”, s.4.
315
Aydınel, a.g.e., s. 125.
122
yörede üç bine yakın Rum azınlık yaĢıyordu.316 Mütarekeden sonra AlaĢehir’e
YüzbaĢı Villa komutasında, Cezayirli askerlerden oluĢan demiryolunu korumakla
görevli iĢgal kuvveti gelmiĢti.317
AlaĢehir Kaymakamı Bezmi Nusret (Kaygusuz) Bey’dir. Kaymakamın genç
ve tecrübesiz oluĢu, göreve yeni baĢlaması (10 Mayıs 1919), aniden geliĢen olaylar
karĢısında duruma hakim olamamasına neden olmuĢtur. Ġlçede, Jandarma Komutanı
YüzbaĢı Cemil, Jandarma Takım Komutanı Üsteğmen Tahsin, Askerlik ġubesi
BaĢkanı BinbaĢı Muhtar ve Nokta Komutanı BinbaĢı Halit Sezai olmak üzere dört
subay görev yapmaktadır. 318
Ġzmir’in iĢgal haberi AlaĢehir’de duyulduğu zaman halk, kahvelerde,
camilerde ve bazı evlerde toplantılar yaparak iĢgali önlemek için çareler aramaya
baĢlamıĢlardır. 21 Mayıs’ta kaymakamlık binasında yapılan toplantıya 50 kiĢilik bir
grup katılmıĢtır. Toplantıya katılanların baĢlıcaları Ģunlardır: Belediye Reisi Galip,
Askerlik ġubesi BaĢkanı BinbaĢı Muhtar, Jandarma Bölük Komutanı YüzbaĢı Cemil,
Kadı Mehmet Münif, Müftü, Mahkeme Reisi Ali Rıza, Savcı Yardımcısı Lebip,
Hükümet Doktoru Necati, Polis komiseri Salih, eĢraftan Mütevellizade Akif, Ethem
Beyzade Ömer, Hüseyin PaĢazade Mustafa, KuĢakçızade RaĢit, Hacı Mustafazade
Eyüp, Hasanağası Ömer. Toplantıda kaymakam, AlaĢehir’in durumundan bahsederek
Ģehrin savunulması gerektiğini belirtmiĢ, Hoca Hüseyin Efendi ise bunun mümkün
olamayacağını söylemiĢtir. Toplantıda yapılan tartıĢmalar sonucunda, iĢgale karĢı
316
317
Kaygusuz, a.g.e., s. 179.
Bu kuvvetin sayısı hakkında farklı bilgiler mevcuttur. Bezmi Nusret Kaygusuz bu kuvvetin 800
kadar olduğunu belirtmekte, Kaygusuz, a.g.e., s. 163; Selek ise, “Demiryolu Koruması” adıyla
bahsettiği bu kuvvetin 200 kadar olduğundan bahsetmektedir. Selek, a.g.e., s. 202.
318
Selek, a.g.e., s. 202; Kaygusuz, a.g.e., s. 200.
123
konulabilmesi için yeterli kuvvetin olmadığı, civar kazalardan da mücadeleye destek
verilmesi görüĢü ortaya atılmıĢsa da kesin bir sonuç alınamamıĢtır.319
Belediye Reisi BinbaĢızade Galip Bey, kaymakama AlaĢehir’in bağımsız bir
hükümet olarak çalıĢmasını ve bunun baĢkanlığını yapmasını teklif etmiĢtir.
Kaymakam bu teklife cevap olarak, kendilerine yardımcı olacağını fakat milli
hareketin baĢına hükümetin geçmesinin uygun olmayacağını, bazı yerlerde kurulan
Redd-i Ġlhak ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri gibi bir cemiyet kurulup bu cemiyetin
de Mustafa Bey’in giriĢimini takviye edebileceğini belirtmiĢtir.320 Bunun üzerine,
Belediye Reisi Galip Bey ve Mütavellizade Akif Bey Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni
kurmuĢlardır. Bu cemiyete sonradan Hacı Ali Yağaz, Hasan Hüseyin oğlu Mehmet,
Hasaağasızade Ömer ve KaĢıkçızade Ömer Efendiler de katılmıĢlardır.321 Fakat bu
cemiyet pek faaliyet gösterememiĢtir.
Ġzmir’in iĢgalinden sonra AlaĢehir’in durumu ile ilgili farklı görüĢler ileri
sürülmektedir. Bazı kaynaklarda Kuva-yı Milliye için uygun bir ortam olduğu
belirtilmektedir.322 Aksine, o dönemde durumu yakından gören 17. Kolordu
Kumandanı Albay Bekir Sami, kendisinin kaleme aldığı harp ceridelerinde,
AlaĢehir’in durumunu hiç iyi görmediğini Ģu sözleriyle belirtmektedir: 323 "Herkes
göçe hazırlanmıştı. Kimsede bir ümit veya mukavemet yoktu. Halka rehber olması
319
320
321
Aydınel, a.g.e., s. 127; Kaygusuz, a.g.e., s. 168.
Aydınel, a.g.e., s. 127.
A.g.e., s. 127-128; Kaygusuz, a.g.e., s. 169.
322
Kaygusuz, a.g.e., s. 168; Selek, a.g.e., C.1, s. 203; Tekeli- Ġlkin, a.g.e., s.130.
323
Hamdi Gürler, KurtuluĢ SavaĢı’nda Albay Bekir Sami (Günsav) (Mayıs-Haziran 1919) Gnkur.
Basımevi, Ankara 1994, s. 86.
124
gereken memurlar alçakça hareket ediyorlar, Yunanlılar geldiğinde mevkilerini
korumak istiyorlardı.”
Bekir Sami Bey, 29 Mayıs’ta emrinde bulunan 24 subay ve 80 civarındaki
erden oluĢan birlikle, yörede Kuva-yı Milliye’nin oluĢturulması amacıyla,
Manisa’dan Salihli’ye oradan da AlaĢehir’e gelmiĢtir.324 31 Mayıs’ta AlaĢehir ileri
gelenleri ile iĢgale karĢı direnme konusunda görüĢmüĢtür. Bekir Sami Bey,
AlaĢehir’in ileri gelenlerinin mücadele için hazır olduklarını, ancak silahları
olmadığını belirtmesi üzerine, elinde kendilerine verebileceği 100 kadar silahı
olduğunu söylemiĢtir. 325
YüzbaĢı Süleyman Sururi Bey, AlaĢehir’den UĢak’a geçmiĢ, oradan da
EĢme’ye geçerek, Miralay Bekir Sami Bey’e, AlaĢehir, Salihli ve Kula’da Kuva-yı
Milliye
teĢkilatı
kurmaları
için
birer
Mevki
Kumandanı
sıfatıyla
subay
gönderilmesini önermiĢtir. Bu öneri üzerine, 13 Haziran’da Kula Mevki
Kumandanlığı’na Topçu BinbaĢısı Nedim, Salihli Mevki Kumandanlığı’na YüzbaĢı
Rasim, AlaĢehir Mevki Kumandanlığı’na da Süleyman Sururi Bey tayin edilmiĢtir.326
Miralay Bekir Sami Bey, ayrıca Kula’dan bölgedeki bütün kazalardaki
kaymakam, askerlik Ģube baĢkanları ve mevki komutanlıklarına, gönüllü toplama
faaliyetlerini sürdürmelerini ve bölgelerindeki asker kaçaklarının toplanmasını
emretmiĢtir.327
324
325
A.g.e., s. 87.
A.g.e., s. 89; Ünal, a.g.e., s. 67.
326
Aydınel, a.g.e., s. 130.
327
Aydınel, a.g.e., s. 130.
125
YüzbaĢı Süleyman Sururi Bey Mevki Kumandanlığı görevine baĢladıktan
sonra 16-17 Haziran 1919’da Ulu Camide bir toplantı yapmıĢ ve ardından 310-313
doğumluların firari diyerek resmen, diğer doğumluların gönüllü adı altında
toplanacağına ve bunda gerekirse zor kullanılacağına dair bir beyanname
yayınlayarak halkı mücadeleye çağırmıĢtır. AlaĢehir Kuva-yı Milliye Kumandanı
olan Mustafa Bey de, gönüllü toplama iĢine baĢlamıĢtır.328
Bu sırada Yunan kuvvetleri Turgutlu’da bulunuyordu. Ege Denizi kıyısından
Gediz Vadisi boyunca doğuya doğru uzanan yol üzerinde Manisa, Turgutlu ve
Salihli’den sonra AlaĢehir’in de iĢgal edileceği kesindi. Bu nedenle AlaĢehirliler,
düĢmanı Salihli’nin batısında karĢılamak istiyorlardı. Haziranın ikinci haftasında
Yunanlıların doğuya doğru ilerlemeleri AlaĢehir Kuva-yı Milliye’sini harekete
geçirmiĢtir. Bu amaçla, AlaĢehir Kuva-yı Milliye Kumandanı Mustafa Bey 18–19–20
Haziran tarihlerinde 17. Kolordu Kumandanlığı’na gönderdiği telgraflarda önce 3
subay kumandasında 73 kiĢilik, sonra da 40 kiĢilik iki müfrezenin Salihli’ye hareket
ettiğini bildirmiĢtir.329
Bu geliĢmeler olurken, Yunan kuvvetleri Gediz vadisinde ileri harekete
geçerek, önceden boĢalttıkları Akhisar’ı 22 Haziran 1919’da iĢgal etmiĢlerdir.330 2324 Haziran’da Yunan kuvvetleri yerli Rum çeteleriyle ile beraber Ahmetli’yi iĢgal
etmiĢtir. Bunun üzerine Kuva-yı Milliye, Ahmetli’nin güneyine, piyade taburu ise
Salihli yönünde geri çekilmiĢtir. Ahmetli’den çekilen Kuva-yı Milliye bir gün sonra
328
A.g.e., s. 131.
329
Aydınel, a.g.e., s. 132.
330
Kocatürk, a.g.e., s. 60.
126
25 Haziran’da Ahmetli’yi geri almıĢtır.331 Bu sırada Salihli civarında, 150 kiĢilik bir
Kuva-yı Milliye gücü bulunuyordu. Kula’dan 70 kiĢilik bir Kuva-yı Milliye
birliğiyle, 60 atlı milis Salihli’ye doğru yola çıkmıĢtır.332
AlaĢehir’de Kuva-yı Milliye faaliyetleri özellikle Süleyman Sururi Bey’in
buradan ayrılıĢına kadar devam etmiĢtir. AlaĢehir, Kuva-yı Milliye için gönüllülerin
toplandığı merkez olmuĢ, burada toplanan kuvvetler Salihli ve Ahmetli bölgelerini
desteklemiĢtir.
AlaĢehir’de
oluĢturulan
Kuva-yı
Milliye
bu
açıdan
önem
taĢımaktadır.
a. AlaĢehir Kongresi333
16-25 Ağustos 1919 tarihleri arasında yapılan AlaĢehir Kongresi, AlaĢehir
eĢrafından Halil Hüseyin PaĢazade Mustafa Bey’in evinde baĢlamıĢ, fakat kongrenin
burada yapılmasına gelen tepkilerden dolayı toplantılara 18 Ağustos’tan itibaren
Fevziye Ġlkokulunda devam edilmiĢtir.334 Kongreye 20 kaza ve 3 bucaktan milli
heyetler tarafından seçilen delegeler ile cephe komutanları katılmıĢtır. Ġkinci
Balıkesir Kongresinden fazla olarak 9 kent ve kasaba daha temsil edilmiĢtir.
335
331
Selek, a.g.e., s. 253.
332
Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1. Kısım, s.158.
333
Konuyla ilgili olarak: Balıkesir ve AlaĢehir Kongreleri ve Hacim Muhittin Çarıklı’nın Kuva-yı
Milliye Hatıraları (1919-1920), Türk Ġnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara Üniversitesi
Basımevi, 1967; Enver Konukçu, AlaĢehir Kongresi (16-25 Ağustos 1919), Atatürk AraĢtırma
Merkezi Yay., Ankara 2000; Albayrak, a.g.e., s. 139-157.
334
335
Çarıklı, a.g.e., s. 39.
Albayrak, a.g.e., s. 140.
127
Ancak toplam delege sayısı bakımından Ġkinci Balıkesir Kongresindeki sayıya
ulaĢılamamıĢtır. Kongrenin ilk açıldığı gün 34 kiĢi katılmıĢtır. Kongre devam
ederken katılan temsilcilerle birlikte katılımcı sayısı 45 olmuĢtur.
AlaĢehir Kongresi BaĢkanlığına Hacim Muhittin Bey, BaĢkan vekilliklerine
AlaĢehir Kuva-yı Milliye Komutanı Hüseyin PaĢazade Mustafa Bey ve UĢak
delegesi Ġbrahim Bey; kâtipliklere ise, AlaĢehir delegesi Ethembeyzade Ömer Bey,
Balıkesir delegesi Müftüzade Abdülgafur Efendi seçilmiĢlerdir.
AlaĢehir Harekât-ı Milliye ve Redd-i Ġlhak Kongresi’nde temsil edilen yerler
ve kongreye katılan delegeler Ģöyledir:
AlaĢehir: Belediye BaĢkanı Galip Bey, Ömer Lütfi Bey (Kongre Kâtibi),
Mütevellizade Akif Bey, Cevdet Bey, Ahmet Nazmi Bey, Hacı Ali Bey, Mustafa
Bey (Kongre BaĢkan Vekili, Kuva-yı Milliye Komutanı)
Akhisar Cephesi: Süleyman Sırrı Efendi, Belediye BaĢkanı Kamil Bey
Balıkesir: Hacim Muhittin Bey, Akhisar Belediye BaĢkanı Kamil Efendi,
Müftüzade Abdülgafur Efendi.
Buldan: Hattatzade Mehmet Efendi
Demirci: Müderris Mustafa Efendi
EĢme: Müftü Hacı Nafiz Efendi, Belediye BaĢkanı Yunus Efendi
Ġnegöl: Belediye BaĢkanı Ethem Efendi, Mazlum Bey
Birgi-ÖdemiĢ: Saraçoğlu Salih Efendi, Ġsmail Hakkı Efendi
ÖdemiĢ: Molla Hüseyin Efendi (Kayıkçıoğlu), Müderris Ġbrahim Ethem
Efendi, Ali Efendi, Mehmet Efendi
ÖdemiĢ Bozdağ Cephesi: Postlu Mestan Efe
Ayvalık Cephesi: Mustafa Bey, Hacı Ali Bey
128
Aydın ve Denizli: ġükrü Bey, Ahmet Tahir Bey
Sarayköy: Müftü Ahmet ġükrü Efendi
Soma: Refet Efendi
Sındırgı: Ġzmirli Ethem Bey (Akhisar Cephesi Komutanı).
Salihli: Mehmet Lütfi Efendi (eski Müftü), Zahit Molla Bey (eski Kadı)
UĢak: Ġbrahim Bey (Tahtakılıç)
Kasaba (Turgutlu): Kocaimamoğlu Süleyman Sururi Bey
Kula: Tosun Efendizade RaĢit Efendi, Dramalı Hacı Fehmi Bey
Karahisar-ı Sahip/Afyon: Muallim Ahmed Sami, Mehmet Fakir Bey,
Haydar Bey
Gördes: Ġsmail Hakkı Efendi (eski müftü)
Manisa: Belediye BaĢkanı Bahri Bey, Süleyman Bey, Ramazan Bey
Nazilli: Ġlhami Bey, Ali Enveri Bey.
Birinci ve Ġkinci Balıkesir Kongrelerinin yöresel özelliğine karĢın AlaĢehir
Kongresi, Ege’deki direniĢi birleĢtirip tek bir çatı altında toplayarak bir üst kongre
olma amacını taĢıdığı için bölgesel nitelik göstermektedir.
Kongre, 16-25 Ağustos tarihleri arasındaki 10 günlük sürede toplam 19 celse
toplantı yapmıĢtır. Bu 10 günlük sürenin, 21 Ağustos’ta Denizli-Aydın-Nazilli
temsilcilerinin katılmasına kadar olan 5 günlük zaman diliminde, AlaĢehir
yöresindeki Kuva-yı Milliye örgütlenmesinin düzenlenmesi üzerinde durulmuĢtur. 21
Ağustos’tan sonra ise bütün Batı Anadolu’daki Kuva-yı Milliye’nin örgütlenmesi
konuları görüĢülmüĢtür.
129
26 maddeden oluĢan kongre kararlarında Balıkesir Kongresi kararları esas alınmıĢtır.
Kararların en önemlileri özetle Ģunlardır: 336
Madde 5- Hareket-i Milliye’nin yegane gayesi düĢmanı ülkeden tardetmek
olup, siyasetle alakası bulunmamaktadır.
Madde 7- Balıkesir Kongresince kabul edilen Hareket-i Milliye Redd-i Ġlhak
ismi AlaĢehir Büyük Kongresince aynen kabul edilmiĢtir.
Madde 8- Harekat-ı harbiye-i milliye devam ettiği müddetce AlaĢehir
Kongresi de milli umumi seferberlik kabul eder.
Madde 9- Kongrenin makasad-ı teĢekkülünün en esaslarından birisi de Yunan
mezalim ve cinayatını tetkik ve telfikiyle Ġzmir’deki Muhtelit Tahkikat Komisyonuna
arz olunduğunu ve bu Tahkikat Komisyonu riyasetinde bulunan Ġngiliz Generali
Milne cenaplarına iblağını kabul etmiĢtir.
Madde 11- Kongrenin maksad-ı teĢkili hakkında enzar-ı umumiyeye bir
Beyanname neĢretmesi takarrür etmiĢtir.
Hareket-i Milliye Redd-i Ġlhak heyetleriyle Heyet-i Merkeziyelerinin suret-i
teĢkili ve vezaifinin taksimi talimatnamesi AlaĢehir Kongresinde umumi olarak kabul
edilmiĢtir. (Madde 12)
Madde 13- Merbut Talimatnamede görüleceği veçhile AlaĢehir ve civarında
bir saha-i mesai kabul edilerek burada ayrıca yedi kiĢilik bir Heyet-i Merkeziye
teĢkiline karar verilmiĢtir.
Madde 14- Denizli, Nazilli cihetlerinde saha-i mesai olarak orada da bir
Heyet-i Merkeziye teĢkiline karar verilmiĢtir.
336
Çarıklı, a.g.e., s. 205-221.
130
Madde 16- Kaza menzil müfettiĢlikleri ile Heyet-i Merkeziyeler ile merkez-i
umumi mühürlerinin Balıkesir Kongresi’nce kabul edilen tarzda ve yeknesak olarak
hakkettirilmesi karargir oldu.
Madde 18- Yunanlıların iĢgal sahalarında yaptıkları mezalim hakkında
umumi bir rapor tanzim ve Ġzmir’deki muhtelit komisyonuna iblağ edilmesi kabul
edilmiĢtir.
Madde 22- Harb-i milli devam ettiği müddetçe Yunanlılara hiçbir veçhile
müzakere edilmemesi kabul olunmuĢtur.
Madde 23- Yunanlıları memleketimizden tamamen tard edinceye kadar harb-i
millide devam, Hareket-i Milliyeye atfen kongrece esas olarak telakki edilmiĢtir.
AlaĢehir yöresindeki örgütlenme ile ilgili alınan kararlardan biri “Hareket-i
Milliye Redd-i Ġlhak TeĢkilat Talimatnamesi”nin337 hazırlanıp kabul edilmesidir.
Balıkesir’de oluĢturulan Heyet-i Merkeziye’nin teĢkilatlanmasından örnek alınarak
düzenlenen Talimatname; 1. Kısım -zabıtlarda eksiktir- 2. Kısım Cephe TeĢkilatı, 3.
Kısım Geri TeĢkilatı, 4. Kısım Hareket-i Milliye Redd-i Ġlhak Heyet-i Ġnzibat Kıtası
Talimatnamesi, 5. Kısım Heyet-i Merkeziye Talimatnamesi, 6. Kısım Menzil
MüfettiĢlikleri Talimatnamesi olmak üzere 6 bölümden oluĢmaktadır. Bu
talimatname ile Heyet-i Merkeziye ile Menzil MüfettiĢlikleri’nin görev ve yetkileri
belirlenmiĢtir. Cephe gerisindeki teĢkilatlanma, köylerden baĢlamıĢ ve her köyün
ihtiyar heyeti Hareket-i Milliye’nin birer Ģubesi durumuna getirilmiĢtir. Her kazada
dörder üyesi bulunan Levazım, Maliye ve Teşkilat olmak üzere üç ayrı birim
kurulmuĢtur. TeĢkilat biriminin cephe için asker ve gönüllü toplamak, cepheden
kaçanları yakalayıp cezalandırmak ve sonra tekrar cepheye göndermek, bölgede
337
Çarıklı, a.g.e., s. 231-234; Konukçu, a.g.e., s. 208-209.
131
güvenliği sağlamak, eĢkıyalık ve yolsuzluğu önlemek, Levazım ve Maliye birimlerini
denetlemek, yapılan harcamalarla ilgili Maliye birimine hesap vermek, yabancılarla
iletiĢimi sağlamak, haberleĢme ve ulaĢtırma iĢlerini düzenlemek gibi görev ve
yetkileri vardı. Levazım birimi, Kuva-yı Milliye’nin levazım ihtiyacını karĢılarken,
Maliye birimi, Kuva-yı Milliye’nin parasal konularından sorumluydu.
Hareket-i Milliye Redd-i Ġlhak Heyetlerine bağlı, atlı ve yayalardan meydana
gelecek birer Ġnzibat Kıtasının oluĢturulması için Hareket-i Milliye Redd-i Ġlhak
Heyet-i Ġnzibat Kıtası Talimatnamesi (4. Kısım) hazırlanmıĢtı. Buna göre, bu
kıtaların, cesur, dürüst bölgenin yerli halkından olan kimselerden oluĢmasına dikkat
edilecekti. Kıtada görev alacaklara, bulundukları bölgenin coğrafik yapısına ve mali
durumuna göre belli bir maaĢ ödenmesi ve bunların zorunlu olmadığı sürece cepheye
gönderilmemeleri uygun görülmüĢtür.
OluĢturulan Heyet-i Merkeziye Talimatnamesi’ne göre; (5.Kısım)338 Heyet-i
Merkeziye’nin Salihli, Kula, Demirci, EĢme, UĢak ve ÖdemiĢ’te birer Ģubesinin
açılmasına ve merkezinin AlaĢehir olmasına, daha sonra açılacak diğer Ģubelerle
birlikte bu Ģubelerin AlaĢehir’deki merkeze bağlı olmalarına karar verilmiĢtir.
AlaĢehir’deki Heyet-i Merkeziye’nin her kazadan birer olmak üzere yedi
üyeden oluĢması ve bu üyelerin aralarından birini baĢkan seçmeleri uygun
bulunmuĢtur. Heyet-i Merkeziyeler maaĢlı veya maaĢsız kâtip ve memur
çalıĢtırabilme, emirleri altında Ġnzibat Kıtası kurabilme, kazalar ve cephe gerisi
hizmetleri gibi iĢleri düzenleyebileceklerdi. Cephelerin iaĢesinin sağlanması, idaresi
ve para toplanması gibi her türlü iĢler Heyet-i Merkeziyelere bırakılmıĢtır. Ayrıca,
338
Çarıklı, a.g.e., s. 230; Konukçu, a.g.e., s.207.
132
zorunlu hizmetler için gereken paranın toplanması, kazaların harcamalarının
düzenlenmesi ve bu konularda karar verilmesi de Heyet-i Merkeziyelere aittir.
Heyet-i Merkeziyeler, merkezi Ġzmir’de bulunan Tahkikat Komisyonu,
Ġstanbul Hükümeti ve Ġtilaf Devletleri ile yapılacak olan yazıĢmalarda da tek yetkili
makam kılınmıĢtı.
Heyet-i Merkeziyelere bağlı olarak Salihli ve Bozdağ cephelerinde birer
Menzil MüfettiĢliği kurulmasına ve bunların harcamalarının ve denetiminin Heyet-i
Merkeziyeler tarafından sağlanmasına karar verilmiĢtir. Bu müfettiĢliklere birer
numara ve isim verilmesi, üyelerinin Heyet-i Merkeziye tarafından seçilecek üç
kiĢiden oluĢması ve bu üyelerin de aralarından birini baĢkan seçmeleri uygun
görülmüĢtür. Cephe komutanları bu müfettiĢliklere bağlı olacaklar, cephe için gerekli
iaĢe ve levazımı Menzil MüfettiĢlikleri ile Menzil MüfettiĢlikleri de Heyet-i
Merkeziye ile iliĢki kurarak sağlayacaklardır. Bu Ģekilde, cephe komutanlarının geri
hizmetlere karıĢmaları ve halktan para toplamaları önlenmiĢ oluyordu. Menzil
MüfettiĢliklerinin Harekât-ı Milliye’nin mühürlerine benzer birer mühürlerinin
olmasına ve bu mühürlerin bir örneğinin Heyet-i Merkeziye defterinde bulunmasına
karar verilmiĢtir. Ayrıca, Menzil MüfettiĢliklerinin cepheye gidecek askerlere, hangi
kazadan olursa olsunlar eĢit davranmaları öngörülmüĢtür.
Menzil MüfettiĢliklerinin; Ayvalık Cephesinden sorumlu Bir Numaralı
Menzil MüfettiĢliği, Soma Cephesinden sorumlu Ġki Numaralı Menzil MüfettiĢliği,
Akhisar Cephesinden sorumlu Üç Numaralı Menzil MüfettiĢliği olmak üzere üç
noktada kurulması planlanmıĢtır.
Bu Ģekilde düzenlenen talimatnamelerle Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanması
cephe ve cephe gerisi olarak ikiye ayrılıyordu. Böylece, cephe komutanları cephe
133
gerisindeki iĢlere, cephe gerisindeki yönetim de cephe iĢlerine ve savaĢ stratejilerine
karıĢmayacaklardır. Cephe teĢkilat kadrosu, bir milli alay bulunacak Ģekilde
oluĢturulmuĢtur. Buna göre, cephe, bir “ordu” veya bir “alay” olarak kabul
edilmiĢti. SavaĢılmadığı zamanlarda, 40 kiĢiden veya üç takımdan bir bölük, üç
bölükten bir tabur, üç taburdan da bir alay kurulması kararlaĢtırılmıĢtır. Bölükteki
askerlerin her ay nöbetleĢe cepheye gönderilmesi ve cephelerde sürekli olarak her
taburdan 20 kiĢinin bulundurulması zorunluluğu getirilmiĢti. Böylece, cephede
savaĢanlar için büyük ölçüde tasarrufa gidilmiĢ oluyordu.
Cephe gerisinde de umumi bir ihtiyat teĢkilatı yapılmasına ve bunun için de
her köyde nüfuzlu bir kimsenin veya ayandan birinin mangabaşı tayin edilmesine
karar verilmiĢtir. Bu mangabaĢının bir taarruz veya savaĢ esnasında hemen cepheye
göndereceği bir mangası olması uygun görülmüĢtür. Gerektiğinde üç dört köy ve
manga birleĢtirilerek bir kısım reisi tayin edilecektir. Kısım reisleri manga baĢılarının
amiri olacaktır. Alay komutanlarının kongre, tabur ve bölük komutanlarının ise
Heyet-i Milliyeler tarafından seçilmesine karar verilmiĢtir. Bu komutanların da
eĢraftan veya bölgenin ileri gelenlerinden seçilmesi zorunluluğu getirilmiĢtir. Bu
komutanlıklara seçilenlerin de “vazife-i vataniyeyi” kabul etmeleri gerekiyordu. Alay
komutan yardımcılarının da binbaĢı rütbesinde olmasının tercih nedeni sayılmasına
dikkat edilmiĢtir. Zorunlu seferberlik kararı alınarak, 1300-1309 (1883-1892) yılları
arasında doğanlar zorunlu hizmetle yükümlü tutulmuĢlardır.
Sağlık iĢlerinin düzenlenmesi amacıyla her Menzil MüfettiĢliği’ne bağlı bir
hastanenin kurulmasına ve her hastane için iki doktor ve on sıhhiye neferinin
görevlendirilmesine karar verilmiĢtir.
134
AlaĢehir, Balıkesir ve Nazilli’de oluĢan Kuva-yı Milliye örgütlenmeleri
arasındaki iletiĢimi sağlamak amacıyla bir üst örgütlenmeyi oluĢturmak için
“Encümeni Müdiran”ın kurulmasına ve bir umum komutan seçilmesine karar
verilmiĢtir. Bu amaçla, “Hareket-i Milliye Redd-i Ġlhak Encümeni Müdüran
Talimatnamesi”339 hazırlanmıĢtır. Bu Encümen Ģekil itibariyle Erzurum ve Sivas
Kongrelerinde
seçilen
Heyet-i
Temsiliye’ye
benzetilebilir.
Çünkü
Heyet-i
Milliyelerin üstünde görev ve yetkilere sahiptir. Bu Encümenin merkezinin AlaĢehir
olmasına karar verilmiĢtir. Encümeni Müdiranın haberleĢmenin düzenlenmesi,
kıtaların hazırlanması ve maaĢlarının ödenmesi gibi görevleri vardı. Umum Cephe
Kumandanı (Batı Anadolu Kuva-yı Milliye BaĢkomutanı) olarak Ġttihatçı Kara Vasıf
Bey seçilmiĢtir.340
Kongrede alınan bu kararlar uygulamaya geçirilemese de Batı Anadolu’da
oluĢan Kuva-yı Milliye’nin hangi aĢamaya kadar geldiğini göstermektedir. Bu
kararların uygulanamamasını, Mustafa Kemal’in Sivas Kongresi’nden sonra bütün
yurttaki ulusal direniĢi tek bir çatı altında toplamasına bağlayabiliriz.
Kongrede, Kuva-yı Milliye örgütlenmesinin dıĢında o dönemde ortaya çıkan
geliĢmelerle ilgili izlenecek siyaset saptanmaya çalıĢılmıĢtır. Bu konuları Ģöyle
özetleyebiliriz:
Hükümetin Kuva-yı Milliye’ye ve AlaĢehir Kongresi’nin düzenlenmesini
önlemeye yönelik giriĢimlerine karĢı izlenecek yol üzerinde durulmuĢtur. Bu amaçla,
kongre, 18 Ağustos’ta padiĢaha, sadaret makamına ve General Milne’ye birer
339
340
Çarıklı, a.g.e., s. 234-236; Konukçu, a.g.e., s. 210.
Çarıklı, a.g.e., s.201
135
mektup yazılmasına karar vermiĢtir. PadiĢaha yazılan mektupta Kuva-yı Milliye’nin
amacı üzerinde durulmuĢtur:
“Milli kuvvetlerle icra edilen müdafaa neticesinde; Yunanlıların men-i
tecavüzat-ı hakkında tedabir-i ciddiye ittihazı ve ika olunan fecayiin enzar-ı
medeniyeye arz ve iblağı ve maksatlarını istihdaf etmek üzere, Balıkesir, Saruhan
Livalarıyla Alaşehir, Aydın, Denizli, Uşak ve havalisi ahalisinden müntehap azaların
içtimaile Alaşehir’de akteylediğimiz kongrenin gaye-i amali, sırf asakir-i mezkurenin
(Yunan
askerlerinin)
men-i
tecavüzat
ve
vilayetimizden
ihracı
maksad-ı
vatanperveranesine matuf olup ika olunan mezalim ve şenaiin teesüratından
mütevellit zaruretle ihtiyar olunan bir müdafaa-i vataniyeden ibaret olduğunu arz
eyleriz.341 sözleriyle aynı zamanda padiĢaha güvence verilmek istenmiĢtir. Hacim
Muhittin imzasıyla, 18 Ağustos’ta sadrazamlık makamına gönderilen telgrafta,
Yunanistan’ın hukuka aykırı iĢgaline ve yaptığı her türlü iĢkencelere karĢı meydana
gelen “galeyan-ı milli” sonucunda toplanan kongrenin yapılan haksızlıklara son
vermek amacında olduğuna dikkati çekilmiĢti.
General Milne’ye çekilen telgrafta ise, “…Balıkesir, Alaşehir, Uşak, Aydın ve
havalisi ahalisi taraflarından mürsel murahhasların içtimaiyle Alaşehir’de bir
kongre akdedilmiştir. Kongrenin istihdaf eylediği gaye, memleketin sükun ve
asayişini ihlal edecek çeteler teşkili olmayıp hakk-ı istiklal tarihimizi tanımayarak
vilayetimizi memleketlerine ilhak ve ihraz-ı ekseriyet-i ümmiyesiyle olanca fecaiye
ika eden İslam ve Türk düşmanı Yunan askerinin vilayetimizden ihracı ve Yunan
mezalim ve cinayatını alem-i medeniyeye arz ve enzar-ı hakperveranelerine vaz’ı ve
341
Çarıklı, a.g.e., s. 149-150, 209.
136
sırf bu gayeye matuf ittihaz-ı mukarrerattan bulunduğunu zat-ı asilanelerine arz ve
iblağ ile kesb-i şeref eyleriz.”342 diye belirtilmiĢtir.
Kongrenin siyaset belirlemesi gereken ikinci konu, Milne’nin Yunan
kıtalarının bulunduğu yerlerden daha ileri gitmemesi konusunda verdiği emir ile 16
Ağustos’ta Harbiye Nezareti’ne yazdığı yazıdır. Bu yazıda, 11 Ağustos’ta Osmanlı
kıtaatı veya çetelerin Akhisar’da, 13 Ağustos’ta Marmara çevresinde Yunan
kıtalarına saldırdıkları ve müttefiklerin kıtalarına yapılan bu saldırının hemen
durdurulması emredilmiĢtir. Eğer, Osmanlı kıtaları ve çeteleri bu tahrik edici
hareketlerine devam edecek olurlarsa Yunan kuvvetlerine ilerlemeleri konusunda
emir vereceği yönünde tehdit içeren yazısı kongre düzenleyicilerine 21 Ağustos günü
ulaĢmıĢtır. Ġkinci Ordu Kumandan Vekili Miralay Selahaddin Bey, Redd-i Ġlhak
Heyetlerine ve Kuva-yı Milliye kumandanlarına, Ģimdilik savunmada kalınmasının
bildirilmesini istemiĢtir. Kongrenin belirlemesi gereken siyaset iĢte bu noktada
kendini göstermektedir. Kongrenin sadece pasif direniĢi amaçlaması sorunu üzerinde
Hacim Muhittin, “…terk-i silah hiçbir yerde değil kabul düşünmeye bile değmez…
Terk-i silah yoktur. Tevkif-i taarruz olur mu olmaz mı ? Bu bizim için kabil-i telif
veya değil midir? Kongrenin meşgul olacağı cihet en ziyade buna matuf olacaktır…”
Ģeklinde konuĢmuĢtur. Kongre bu sorunu incelemek için Ġlhami Bey, Zahid Molla,
ġükrü Bey, Hacı Ali Bey, Bahri Bey, Abdülgafur Efendi ve Ömer Bey’den oluĢan bir
encümen kurmuĢtur. Encümen 22 Ağustos’ta General Milne’ye gönderilmek üzere
bir rapor hazırlamıĢtır. Bu raporda, “…İzmir vilayeti ve Karesi müstakil livası Türk
Müslümanlarının müttehiden ve teşkilat-ı muntazamaya tabi Kuva-yı Milliyeleriyle
müdafaa ettikleri cihet sırf Yunanlıların haksız ve hilekar tecavüzat ve esna-yı işgal
342
Çarıklı, a.g.e., s. 148, 209.
137
ve tecavüzatta mürtekibi oldukları şeni cinayata mani olmaktan ibaret olup Düvel-i
Muttelifiye karşı hiçbir fikr-i mahsusları yoktur. Ve Düvel-i Müşarünileyhe mukabele
fikri hiçbir kimsenin hatırından geçmeyen bir vehimedir. Binaenaleyh büyük kongre,
Kuva-yı Milliye’nin -hakkaniyet ve meşruiyeti umum insaniyet-i mütefekkirce karin-i
kabul ve tasdik olacağı kanaatinde bulunduğu- harekâtı mebhusesinden müttefikin
kıtaatına karşı mütearrız manasının istişmam edilmesini şu hakikat-i müsbiteye karşı
azim bir insafsızlık olarak telakki eder. Ve bundan dolayı teessürat-ı amikasını
arzeder.”343
Kuva-yı Milliye’nin faaliyetlerinin Ġtilaf Devletlerine karĢı bir hareket olarak
düĢünülmesinin insafsızlık olduğu Ģeklinde belirtilen bu raporun devamında, Yunan
kıtalarının bulundukları yerden ileri gitmemeleri konusunda verilen emrin sorunu
çözmeyeceği açıklanmaya çalıĢılmıĢtır. Toplantıda yapılan görüĢmeler sonunda
yazıya, General Milne’nin “Yunan kıtalarının bulundukları yerden bir adım
atmamalarını emrettim.” sözüne karĢılık, “bunlar, beyanat-ı vakıaya ittibaen itaat
ettikleri takdirde tatil-i taarruzla mukabele ettik.” ifadesini eklemeye karar vermiĢtir.
Uluslararası
araĢtırmak üzere
Tahkikat
Komisyonu’nun
Yunan
mezaliminin
varlığını
Ġzmir’de çalıĢmalarına baĢlaması aynı döneme denk gelmiĢtir.
Kongre bunu fırsat bilerek, General Milne’ye gönderilen bu yazıyı Tahkikat
Komisyonuna da göndermeye karar vermiĢtir.
Kongrenin gündemindeki politika belirlenmesi gereken üçüncü konu,
AlaĢehir ve UĢak çevresinden Ġzmir’e zahire gönderilmesi ile ilgilidir. Batı
Anadolu’nun ihraç limanı olan Ġzmir’in iĢgal altında bulunması sorun yaratmıĢtır.
Ġzmir’in liman ve hinterlandının birbirine bağımlı olması ve hinterlandın Yunan
343
Çarıklı, a.g.e., s. 172-173, 214.
138
iĢgali altında olmasından dolayı, Ġzmir’in iaĢesinin sağlanması güçleĢmektedir.
AlaĢehir ve çevresinden Ġzmir’e zahire sevk edilmekteydi. Balıkesir Kongresi’nde
Ġzmir’de bulunan Yunanlıların iaĢe sağlamasını güçleĢtirmek için Ġzmir’e zahire
sevki yasaklanmıĢtır. AlaĢehir Kongresi’nde, Balıkesir Kongresi’nde alınan bu
kararın tersine, Ġzmir’e zahire sevki serbest bırakılmıĢtır. Bunun altında yatan neden
tamamen ticaret yoluyla Kuva-yı Milliye’nin masrafları için gerekli olan paranın
sağlanmasıdır.
Kongrenin tartıĢmaya açtığı dördüncü siyasi mesele, Ġzmir-Kasaba demiryolu
Ģirketinin
Yunanlılara
gösterdikleri
kolaylıkları
Kuva-yı
Milliye’ye
de
göstermelerinin istenmesidir. Hacim Muhittin Bey, mütareke döneminde ĠzmirKasaba demiryolu Ģirketinde birçok Türk memurun çalıĢmasına rağmen, Ģimdi
onların yerine Rum ve Ermenilerin çalıĢtıkları ve bunların Türklere karĢı haksızlık
yaptıklarını söyleyerek konuyu gündeme getirir. Sonuç olarak, Ġzmir-Kasaba ve
Temokdi Osmanlı Demiryolları Müdir-i Umumisine bir yazı yazılmasına karar
verilmiĢtir. Yazıda, demiryolu Ģirketinin gayrimüslim memurların Türk ve
Müslümanlara haksızlık yaptığı, bunu önlemek için de Müslüman memurlar
çalıĢtırılması önerilmiĢtir.
Kongrenin gündemindeki beĢinci siyasi konu, Sivas Kongresi’ne delege
gönderip göndermeme konusudur. AlaĢehir Kongresi’ni düzenleyenler Sivas
Kongresi’nin de kendi kongreleri gibi yerel nitelikte bir kongre olduğunu
düĢündükleri için gereken önem ve hassasiyeti göstermemiĢlerdir. Sivas Kongresi’ne
Hakim
Macit
Bey’i
görevlendirmiĢler
ve
baĢka
bir
delegeye
ihtiyaç
duymamıĢlardır.344 Bu nedenle iki kongre arasında iletiĢim kopukluğu söz konusu
344
Çarıklı, a.g.e., s. 180.
139
olmuĢtur. Heyet-i Temsiliye de AlaĢehir Kongresi’nden zamanında haber
alamamıĢtır. Heyet-i Temsiliye’nin (Mustafa Kemal’in) doğu vilayetleri halkının
bütün varlığıyla Batı Anadolu’da geliĢen Balıkesir ve AlaĢehir Kongrelerine destek
olduğunu belirten telgrafı Hacim Muhittin Bey’e kongre bittikten iki gün sonra, 27
Ağustos’ta ulaĢmıĢtır. Hacim Muhittin Bey de, bu telgrafa cevap olarak, “Şark’tan
Garb’a doğru tevessü eden Teşkilat-ı vatanperveranelerile, Garp’ten Şark’a tevessü
edecek Teşkilat-ı naçizanemizin birleştiği gün, gayesi istihlas-ı vatana ma’tuf olan
teşebbüsat-ı vatanperveranemizin en büyük bayramı olacaktır. Balıkesir, Alaşehir,
Nazilli Heyet-i Merkeziyelerinin murahhası olarak kongre kararları ile teşkil edilen
“Hareket-i Milliye Redd-i İlhak Encümeni Müdiranı” Garbi Anadolu’nun bir
merkezi mühimi olacaktır.345 demiĢtir.
Hacim Muhittin Bey bu telgrafında, Balıkesir ve AlaĢehir Kongresi
kararlarının
birer
özetinin
Heyet-i
Temsiliye
BaĢkanı
Mustafa
Kemal’e
gönderileceğini belirtmiĢtir. Bu Ģekilde Mustafa Kemal’in önderliğinde bütün ulusu
bir
merkez
etrafında
toplamayı
amaçlayan
doğu,
güney
ve
güneydoğu
bölgelerimizdeki direniĢ ile batıdaki direniĢ arasında diyalog kurulmasına
çalıĢılmıĢtır.
V. Salihli’de Kuva-yı Milliye
Ġzmir’in iĢgalinden sonra Salihli’nin durumunu Celal Bayar Ģu sözleriyle çok
güzel anlatır: “Salihli’de diğer yerlerde olduğu gibi iki bölüme ayrılmıştı. Halkın bir
bölümü “Başa gelen çekilir” düşüncesiyle düşmana boyun eğmek, yüreği memleket
345
Çarıklı, a.g.e., s. 47.
140
ve istiklal aşkıyla yanan diğer vatanseverler de, ileri atılarak elden gelen müdafaayı
yapmak istiyorlardı. Aralarında çetin münakaşalar oluyordu. Nihayet mukavemet
fikrinin galebe çaldığı görüldü.346
Bekir Sami Bey ise 28 Mayıs’da Salihli’ye geldiğinde, Salihli için “İzmir’in
işgali bütün bura halkı üzerinde kötü tesir etmiş ve tamamen maneviyatını
sarsmıştı.” demiĢti.347 Salihli’de Anadolu’nun bazı yerlerinde olduğu gibi, yörenin
idaresinden sorumlu, özellikle kaymakam, belediye baĢkanı, müftü gibi- kiĢilerin
iĢgale karĢı sergiledikleri tutum, önceleri halkta iĢgale karĢı direniĢte tam bir fikir
birliği sağlanamamasına neden olmuĢtur.
12 Haziran 1919’da Salihli Mevki Kumandanlığı görevine baĢlayan348 Topçu
YüzbaĢısı Rasim, 13 Haziran’da Salihli’den 17. Kolordu Kumandanlığı’na çektiği
telgrafında, Salihli’deki durumun çok kötü olduğunu belirterek bunun için Kula ve
AlaĢehir’den 30 kiĢilik müfreze gönderilmesini istemiĢtir. Bu dönemde, Salihli halkı
mücadele konusunda hala tam olarak teĢkilatlanmıĢ değildi. Ancak, Salihli, Gediz
vadisinin açtığı ana istikamet ve Ġzmir’i Afyon’a bağlayan demiryolu üzerinde
olması nedeniyle stratejik bir öneme sahip bulunuyordu.349 Bu nedenle bu kuvvet
isteği, 5 Haziran’da Akhisar’ı, ardından Ahmetli’yi iĢgal eden Yunanlıların daha
fazla ilerlemelerine engel olmak amacıyla bir önlem olarak düĢünülmüĢ olabilir.
Topçu YüzbaĢısı Rasim’in AlaĢehir’den 30 kiĢilik bir müfreze isteyen telgrafı
üzerine, Bekir Sami Bey buraya bir kuvvet gönderilmesini emretmiĢtir. Buna karĢın,
346
Bayar, a.g.e., C.8, s. 2507, 2508.
347
Gürler, a.g.e., s. 76.
348
Aydınel, a.g.e., s. 134.
349
A.g.e., s. 135.
141
Salihli Kaymakamı Tahsin Bey, Bekir Sami Bey’e, gönderilecek müfrezelerin
iaĢelerinin temin edilmesinde halkın sorunlar yaĢayacağını belirten bir telgraf
göndermiĢtir. Kaymakamın engellemelerine rağmen, Mevki Kumandanı Rasim Bey,
teĢkilatlanma çalıĢmalarına devam etmiĢtir. 14-15 Haziran gecesi Belediye’de yaptığı
toplantıda, iki yüz kiĢilik müfrezenin 10 günlük iaĢesinin karĢılanacağı sözünü almıĢ,
fakat gece verilen bu söz ertesi gün geri alınmıĢtır. 17 Haziran’da ancak 50 kiĢilik bir
kuvvet hazırlanabilmiĢtir.350
Bekir Sami Bey tarafından 20 Haziran 1919’da daha fazla kuvvet toplanması
amacıyla 68. Alayın 1. Taburu ve Kolordu Karargâhının da Salihli’ye gelmesi ve
diğer hazırlıkları içeren bir kolordu emri yayınlanmıĢtır. Albay Bekir Sami Bey bu
görevini yerine getiremeden Bursa’da görevlendirildiği için buradaki görevini Kula
Mevki Kumandanı BinbaĢı Nedim’e devretmiĢtir.351
Salihli ve Ahmetli’de milli kuvvetler toplanırken, Yunanlılar, yerli Rumlar
vasıtasıyla detaylı istihbarat elde etmiĢlerdir. Burada toplanan 80-90 kiĢilik 68.
Alayın 1. Taburu ile yaklaĢık 120 kiĢilik gönüllüye karĢı, yerli Rumlarla birleĢen
Yunanlılar taarruz etmiĢlerdir. Ahmetli’nin savunmasında görevlendirilmiĢ olan
tabura YüzbaĢı Arif komuta etmiĢtir.352 Ahmetli muharebesi olarak kayıtlara geçen
bu muharebede YüzbaĢı Seyit Ali, YüzbaĢı Hasan Fehmi, Kamacı Ustası Kamil
Efendi ile sekiz er Yunanlılar tarafından esir alınmıĢ ve Turgutlu’da idam
350
Aydınel, a.g.e., s. 136.
351
Ünal, a.g.e., s. 132-135.
352
Türk Ġstiklal Harbi, Cilt II, 1. Kısım, s. 157.
142
edilmiĢlerdir. Kuva-yı Milliye bir gün sonra 25 Haziran 1919’da Ahmetli’yi kontrol
altına almıĢtır.353
Bu sırada bölgede kuvvet olarak, Salihli’de 150, Kula’da 70 kiĢilik Kuva-yı
Milliye gücü bulunuyordu. Ayrıca bu güçlere katılmak üzere 60 atlı milis kuvveti de
harekete geçmiĢti.354
Bu muharebeden sonra Salihli’de halk kenti terk etmeye baĢlamıĢtı. Kula
Mevki Kumandanı da ortadan kaybolmuĢtu. Salihli’ye Mustafa Bey komutasında bir
birlik gönderilmiĢ ve bölgedeki kumandayı Süleyman Sururi Bey almıĢtır. Süleyman
Sururi Bey, Rasim Bey’i Kula’da, Teğmen Tahsin Bey’i ise EĢme’de görevlendirmiĢ,
Afyonkarahisar’daki 23. Tümen Komutanı Ömer Lütfi Bey’den 300 silah aldırmıĢ ve
Salihli’ye gelen Çerkez Ethem’in süvarilere, Mustafa Bey’in ise piyadelere komuta
etmesine karar vermiĢtir.355
Çerkez Ethem, buradaki Dramalılarla birleĢerek, Gönen, Balıkesir, Kirmasti,
Bandırma ve Bursa’da tanıdığı Çerkezlere haber göndererek kuvvetlenmeye
baĢlamıĢ, ardından Mustafa Bey’i safdıĢı bırakarak, bölgeye tamamen hakim olmaya
çalıĢmıĢtır.356 Böylece,
Salihli’de Çerkez Ethem’in kuvvetleri büyük güç
kazanmıĢtır. Yeri gelmiĢken Çerkez Ethem’den bahsetmekte yarar vardır. Kuva-yı
Milliye dendiği zaman akla ilk gelen isimlerden biri olan Çerkez Ethem, anılarında357
kendisini Ģöyle tanımlar: “Ben kimim? Ben emlak ve arazi sahibi, mesut ve müreffeh
yaşayan ve aynı zamanda “Ekmeğinin hasmı” denecek kadar cömert bir ailenin
353
Aydınel, a.g.e., s. 137.
354
Türk Ġstiklal Harbi, Cilt II, 1. Kısım, s. 158.
355
Kaygusuz, a.g.e., s. 184-185.
356
A.g.e., s. 185.
357
Çerkez Ethem, Çerkes Ethem’in Ele Geçen Hatıraları, Dünya Yay., 1962, s.11-12.
143
evladıyım. Merhum babam Ali Bey, malikânesinin bulunduğu Bursa vilayetinde şeref
ve haysiyeti ile tanınmış bir kimse idi…Zabit ve erkânıharb değilim. Askerlik
mesleğine girmeği çocuklukta çok istedimse de rahmetli babam iki büyük kardeşimin
asker olmalarını yeter görmüş olacak ki, beni bu şereften mahrum etti.” Çerkez
Ethem, babasının kendisi için bedel-i nakdi vermesini beklemeden ondokuz yaĢında
Ġstanbul’a kaçarak nefer olarak süvariliğe girmiĢ, okuryazar olması dolayısıyla
talimhanelerde staj görmüĢ ve terhis tezkeresini baĢçavuĢ olarak almıĢtır. Balkan
SavaĢları sırasında Ġstanbul’a geçerek Makrıköyünde (Bakırköy) bulunan süvari
zabitan mektebine ayrılmıĢ bir süre sonra süvari zabit vekili olarak Çürüksulu
MahmutpaĢa kolordusunun karargâh muhafız bölüğünde bulunmuĢtur. Filli olarak
askerlik hayatının bundan ibaret olduğunu söyleyen Çerkez Ethem, kuvvetleri için
talim ve terbiye fırsatı bulamadığını ancak onları kahramanca dövüĢtürmeğe
alıĢtırdığını ve devamlı silah elinde yaĢadığını belirtir. Akhisar ve Salihli
mıntıkasında çok güçlenen Çerkez Ethem’in daha sonra Kuva-yı Seyyare adını
taĢıyan birlikleri çarpıĢmalarda Yunan kuvvetlerine büyük korku salmıĢtı. Ayrıca
Kuva-yı Milliye’ye karĢı yapılan iç ayaklanmaları bastırmada önemli yararlılıklar
göstermiĢlerdi.
VI. Aydın’ın ĠĢgali ve Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
O dönemde, Ġzmir, Aydın, Manisa ve Denizli’yi içine alan büyük vilayete
Aydın vilayeti adı verilmekteydi. Ġzmir’in iĢgali ile 17. Kolordu ve 56. Tümenin
dağılmasından sonra, Aydın’da geriye 57. Tümen ve bağlı birlikleri kalmıĢtı. Bu
birlikler Söke’den Antalya sahillerine kadar uzanan geniĢ bir bölgede dağınık bir
144
Ģekilde bulunmaktaydı.358 Tümen komutanlığını ise Albay ġefik (Aker) Bey
yapıyordu.
Albay ġefik Bey, Ġzmir’in iĢgali haberini alır almaz, Tümen Kurmay BaĢkanı
YüzbaĢı Selahattin, Mutasarrıf Vekili ve Hürriyet ve Ġtilaf Fırkasının bazı üyeleriyle
bir görüĢme yapmıĢtır. Bu görüĢmede, Albay ġefik, bu kiĢilerden silahlı mücadeleye
geçilmesi, halkın da bu doğrultuda yönlendirilmesi için önderlik etmelerini istemiĢtir.
ġefik Bey ayrıca, bu silahlı mücadele için, terhis edilmiĢ yedek subaylardan
yararlanılabileceği, sivil halkın da katılımıyla oluĢturulması düĢünülen bu milli
kuvvetler için gerekli olan silah ve cephanenin tümen depolarından temin
edilebileceğini söylemiĢtir.359
Ġzmir’in iĢgalinden itibaren Aydın’da direniĢten yana olan görüĢlerle
teslimiyetçi görüĢler çatıĢma halindeydi. Hakim olan teslimiyetçi görüĢe göre -ki bu
görüĢte olanlar Aydın’ın zengin kesimiydi.- Aydın’ın Ġzmir’in acı akıbetine uğraması
istenmiyorsa direniĢ fikrinden vazgeçilmeliydi. Aydın’daki bu teslimiyetçi görüĢlere,
Müftü ve Belediye Reisi Çakmaklı Büyük Emin Bey’in teslimiyetçi görüĢte olmaları
da katkı sağlamıĢtı. DireniĢten yana olan kesim ise, düĢman eline düĢmemek ve
yabancı bir devletin egemenliğine girmemek için ülkeyi içine düĢtüğü felaketten
kurtarmak istiyordu.360
Yunanlıların Aydın’a doğru ilerlemeleri ihtimaline karĢı Aydın halkının bir
kesiminde varolan mücadele isteği doğrultusunda yapılan görüĢmelere rağmen, bu
358
359
Selek, a.g.e., s. 206.
Gökbel, a.g.e., s. 99-101. Bu görüĢmeler üzerine, Aydın’da Ġzmir’in iĢgalini protesto amacıyla bir
miting düzenlenmiĢtir. Detaylı bilgi için, bkz. A.g.e., s. 102-104.
360
A.g.e., s. 111-114.
145
mücadelenin nasıl teĢkilatlanacağına iliĢkin bir karara varılmıĢ değildi. Buna rağmen,
Tümen Komutanı Albay ġefik, silahlı mücadeleye geçme konusundaki kararını
kendisine bağlı birliklere emirler vererek uygulamaya geçirmiĢtir.361 Bu sıralarda,
iĢgalden dolayı Ġzmir’den kaçan askerlerin iĢgal sırasında yaĢanan olayları
anlatmaları Aydın’daki birliklerden askerlerin toplu olarak kaçmalarına neden
olmuĢtu. Albay ġefik Bey, bu firarlara engel olunması için tümen birlikleri ve
sancaklara genelge yayınlayarak, firar edenlere dur emrini vermiĢ, bu emre
uymayanların da vurulmasını emretmiĢtir.362
Burdur Askerlik ġube BaĢkanı Ġsmail Hakkı Bey’in 17 Mayıs 1919’da 57.
Tümen Komutanı Albay ġefik Bey’e gönderdiği telgrafında: “…devlete sadık olan
ahalinin çoğunluğuna dayanacak şekilde halk arasında teşkilat yapılması ve bu
teşkilatların mümkün olduğunca silahlandırılması”nı istemiĢ ve Ġtilaf Devletleri
nazarında gizli Ģekilde 12.Tümen dairesinde 80.000 kiĢiden oluĢan gönüllü ve fedai
teĢkilatının yapılmasının mümkün olduğunu belirtmiĢtir. Aslında bu belirtilen rakam
o günün koĢullarında kolaylıkla toplanabilecek gönüllü kuvveti sayısı değildi. Ġsmail
Hakkı Bey, bir baĢka telgrafında “her şube dairesinde cihet-i mülkiye ve askeriye
marifetiyle milli mukavemetin çekirdeğinin” oluĢturulmasının gerekli olduğunu
belirtmiĢtir.363
361
Aydınel, ag.e., s. 73, 74.
362
Aydınel, ag.e., s. 74 ; Ġstiklal Harbi Gazetesi, 19 Mayıs 1919.
363
A.g.e., s. 79-80.
146
57. Tümen Komutanı Albay ġefik Bey, Ġsmail Hakkı Bey’in önerilerinden
sonra364 Kuva-yı Milliye kurulması hakkındaki görüĢlerini 23 Mayıs 1919 tarihinde
Harbiye Nezareti’ne bir raporla sunmuĢtur. Raporda bölgedeki halkın durumunu ve
geliĢen olayları anlattıktan sonra Aydın’da Kuva-yı Milliye’nin oluĢturulması
düĢüncesi ve teklifini dile getirmiĢtir.365 Albay ġefik Bey, kendi eserinde “Harbiye
Nezareti’ne bu ahval-i ruhiye-i mahalliyeyi ve hadisatı musavver olmak üzere 23
Mayıs 35 tarihiyle takdim ettiğim raporda arzettim” demektedir.366 Albay ġefik
Bey’in raporunda bahsettiği “Savaşmaya hazır ahalide küçük bir kuvvet varsa da
zamanında düzenli ve gizli bir teşkilat kurulmaması yüzünden bunlardan da
faydalınamamaktadır.” sözünden Kuva-yı Milliye teĢkilatını oluĢturacak potansiyel
kuvvetin var olduğu
ancak
teĢkilatlandırılamadığı
izlenimi
edinilmektedir.
Bahsedilen rapor için Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat PaĢa, Kuva-yı Milliye
ile ilgili fıkrayı kastederek “son fıkra gayet mühimdir, Acele etmek lazımdır”
Ģeklinde raporun altına kayıt koymuĢtur.367
364
Aydınel, a.g.e., s. 80-81; Albay ġefik Bey’in Burdur Askerlik ġube BaĢkanı Ġsmail Hakkı Bey’in
bu önerilerini dikkate almadığını düĢünmektedir. Albay ġefik Bey’in bu önerileri dikkate alıp
almadığı hususunda herhangi bir yorumu bulunmamaktadır. Ama olayın geliĢimine zaman silsilesi
içerisinde bakarsak ve bu telgrafların kendisine ulaĢtığını da varsayarsak, Albay ġefik Bey’in Ġsmail
Hakkı Bey’in önerileri hakkında bilgi sahibi olarak böyle bir raporu yazdığını düĢünmemiz daha
yerinde olur.
365
Rapor metni için bkz. Aydınel, a.g.e., s. 75.
366
M. ġefik Aker, Ġstiklal Harbinde 57. Tümen ve Aydın Milli Cidali, Ankara 1937, C.II. s. 25.
367
Türk Ġstiklal Harbi C.II, 1. Kısım, s. 79; Ġstiklal Harbi Gazetesi, 24 Mayıs 1919.
147
Albay ġefik Bey, Yunanlıların kentin iĢgali ihtimaline karĢı Çine’ye doğru
çekilmeye karar vermiĢtir. Tümenin çekilmesi sırasında, mühimmat deposunda
bulunan silah ve cephane de köylülere yağma ettirilmiĢtir.368
Aydın, Paris BarıĢ Konferansında alınan kararlara göre, Yunan iĢgal sahası
dıĢında bırakılmasına karĢın Venizelos, 23 Mayıs’ta Yunan iĢgal kuvvetlerine,
Ġtalyanlardan önce Aydın’ı iĢgal etme emrini vermiĢtir. Yunan iĢgal kuvvetleri
komutanı, Venizelos’un emri ve bölgedeki asayiĢi sağlamak gerekçesiyle iĢgali
baĢlatmıĢtır. Aydın’a Albay Tserulis kumandasında 4. Piyade Alayı, 8. Girit Alayının
1. Taburu, 1 dağ topçu taburu, 1 jandarma, 1 dağ sıhhiye bölüğü gönderilmiĢtir. Türk
kuvvetlerinin Küçük Menderes üzerindeki demiryolu köprüsü ile Selçuk- Balatçık
arasındaki demiryolu tünellerini tahrip etmesinden korktukları için, bir Evzon taburu
ve bir istihkâm bölüğü demiryolunun korunması için görevlendirilmiĢtir. Buna
karĢın, Aydın’da 175. Piyade Alayının bir taburu, tümen karargâh birliği ve iki dağ
topu ve bunların mürettebatından oluĢmaktaydı. Bu birliklerin toplamı da 10 subay,
43 piyade ve makineli tüfek eriyle, iki topu idare edecek kadar topçu eriydi. 369
Yunan birlikleri 26 Mayıs’ta Aydın demiryolu üzerindeki Germencik’i iĢgal
etmiĢlerdir. 175. Alay, Yunan ilerleyiĢini haber alınca, 26 Mayıs’ta Tümen
kumandanından emir almadan Büyük Menderes köprüsüne çekilmiĢtir. 57. Tümen
karargâhı da Ģehri iĢgalden önce terk etmiĢtir. Yunan iĢgal kuvvetleri 27 Mayıs’ta üç
koldan Ģehre girerek, herhangi bir olay çıkmadan Ģehri ele geçirmiĢlerdir. Silah ve
cephane deposunun memuru, Ģehre zarar vermemesi için depoyu ateĢlememiĢtir.370
368
Aker, a.g.e., C.II. s. 5-7.
369
Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1. Kısım, s. 88.
370
Aker, a.g.e., s. 13, 43.
148
57. Tümen Komutanı Albay ġefik Bey, yetersiz birlikleriyle Yunan
ilerleyiĢine cepheden karĢı koymak yerine, düĢmanı yandan ve arka taraftan baskı
altında tutacak bir konumda bulunmayı daha uygun gördüğü için karargâhı Çine’ye
taĢımaya karar vermiĢtir. Böylece, MenteĢe livasının silah ve cephanelerinden de
yararlanabilecekti. Aynı zamanda Çine, Ġtalyan iĢgal sahası olduğu için halkın
Yunanlılara karĢı örgütlenmesini sağlamak daha kolay olabilecekti.371
a. Çine’de Kuva-yı Milliye
57.Tümen Karargâhının Çine’ye gelmesinden sonra, Aydın’da mücadeleden
yana olan vatansever kesim, burada Kuva-yı Milliye’nin kurulamayacağını anlayarak
Çine’ye gelmiĢlerdir. Ancak Çine’nin yönetici ve ileri gelenleri de Aydın’daki gibi
direniĢten yana değillerdi. Bu dönemde, iyi niyetli olmasına rağmen, aciz bir yönetici
olan Kaymakam Mehmet Kamil Bey bulunuyordu. Belediye BaĢkanı Hafız Hidayet
Eroğlu ile Jandarma Bölük Komutanı Üsteğmen Sait Bey Kuva-yı Milliye’nin
kurulmasına destek olacak kiĢiler değillerdi.372 Fakat Batı Anadolu’da Yunan
iĢgalinden kaçan, direniĢten yana kiĢiler de mevcuttu. Bunlar, Aydın’da herhangi bir
direniĢ söz konusu olmadığı için Çine’ye dönen Asaf Gökbel, terhis edilen yedek
subaylardan Teğmen Necmi (Aydınalay), Ġzmir’den kaçan YüzbaĢı Faik (Cenat),
Teğmen Zekai (Kaur) ile tümen yaveri Aydınlı Ġsmail Hakkı ve tümenin
ağırlıklarının Çine’ye nakledilmesi için görevlendirilen YüzbaĢı Ahmet Beylerdi. Bu
grup direniĢ için çözüm yolları bulmaya çalıĢmıĢlardır. SavaĢtan yorgun düĢen halkın
371
372
Aker, a.g.e., s. 3-4.
A.g.e., s. 23.
149
askeri bir örgütlenmeye gitmeye niyetli olmamaları nedeniyle, çözüm yolu olarak,
bölgede önemli nüfuza sahip olan efe ve çetecileri örgütlemeye karar vermiĢlerdir.
Bu amaçla, Çine bölgesinde ünlenmiĢ Yörük Ali ve Kıllıoğlu Hüseyin Efelerle
Aksekili Hacı Abdurrahman Efendi vasıtasıyla görüĢerek, Yunanlılara karĢı
baskınlarda bulunacak çeteyi oluĢturmaya ikna etmiĢlerdir. Çetenin kurulması
önceleri pek kolay olmamıĢsa da 1 Haziran’dan itibaren efeler faaliyete geçerek
gönüllü toplamaya baĢlamıĢlardır.373 Ġtalyanların Çine’yi iĢgal ettiği 5 Haziran’da
Yörük Ali Efe’nin çetesi 17 kiĢiden oluĢuyordu.374 Bu çetenin büyük bir kısmı efeleri
direniĢe teĢvik eden yedeksubay, subay ve direniĢçi aydınlardı.
Bu günlerde Albay Tserulis komutasındaki Yunan kuvvetleri, Aydın’ın
batısındaki Erbeyli istasyonu bölgesinde toplanmaya baĢlamıĢlardır. Bu kuvvetler,
dört piyade taburu, iki bataryalı dağ topçu taburu, sıhhiye ve jandarma bölüğünden
oluĢmaktaydı. Buna karĢılık Aydın’da kuvvet olarak; 10 subay, 43 er ve 46
hayvandan oluĢan375 57. Tümenin 175. Piyade Alayı ve 1. Taburu bulunuyordu. Bu
Alayın Komutanı BinbaĢı Ethem ve Tabur Komutanı BinbaĢı ġefik Bey idi. Bu iki
subay hiçbir mücadeleye katılmadıkları için görevden alınmıĢtır.376
175. Alay Komutanlığı’na, 135. Alay Komutan Muavini BinbaĢı Hacı ġükrü
Bey atanmıĢtır. Hacı ġükrü Bey, daha sonra Aydın ve Havalisi Kuva-yı Milliye
373
374
375
376
Gökbel, a.g.e., s.141-146.
A.g.e., s. 151.
Aydınel, a.g.e., s. 86.
Aker, a.g.e., s. 12, 22.
150
Kumandanı unvanını alarak, Aydın’da Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu için
çalıĢmıĢtır.377
Tümen birliklerinin Çine’ye çekilmesinden sonra, Yunanlılar bir taburluk
kuvvetle Çine’ye doğru yönelmiĢlerdir. Kuvvetlerinin büyük bir bölümünü Aydın’da
bulunduran Yunanlılar, bir taburluk bir kuvveti Umurlu, Sultanhisar, KöĢk, Atça ve
Nazilli’ye iĢgale yollayarak, 4 Haziran’da Nazilli’yi iĢgal etmiĢlerdir. Yunanlıların
Paris Konferansında kararlaĢtırılan bölgelerin dıĢına çıkarak iĢgal sahalarını
geniĢletmesi, Ġtalyanları da harekete geçirmiĢtir. Bunun üzerine Ġtalyanlar 5
Haziran’da dört makineli tüfek ve 200 piyadeden oluĢan bir kuvvetle Çine’yi iĢgal
etmiĢtir.378
Çine’de Kuva-yı Milliye’nin kurulması kolay olmamıĢtır. 57. Tümen
Kumandanı Albay ġefik Beyin isteği üzerine, Muğla’daki örgütlenmede önemli rol
oynayan Hacı Süleyman Efendi 12 Haziran’da Çine’ye gelmiĢtir.379 Ve bölgenin ileri
gelenleriyle görüĢerek, Çine Heyet-i Milliyesi kurulmuĢtur. Bu heyette kendisi
dıĢında Belediye Reisi Hidayet Efendi, Kadıköylü Mustafa Efendi, Düyun-u
Umumiye memuru birkaç kiĢi bulunuyordu. Bu heyet ile tümen arasında bir de
iĢbölümü yapılmıĢtır. Buna göre, gönüllü toplamak, firari askerleri çevirmek,
gönüllülerin ailelerine harçlık vermek için yardım toplama heyetin; gönüllülere silah
vermek, iaĢesini temin etmek, sevk ve idare tümenin görev alanına girmekteydi.
Yapılan çalıĢmalar sonucunda, Çine’de toplanan yüz gönüllü silahlandırılarak, üç
subayla birlikte, Aydın’a doğru Büyük Menderes köprüsüne sevk edilmiĢtir. Ertesi
377
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 436, G: 30, B: 30-1. (EK-1)
378
Aker, a.g.e., s. 28.
379
A.g.e. s. 26.
151
gün Çine’de bulunan BinbaĢı Hacı ġükrü, komutasında 175. Alay 1. Taburundan
kalanlar ile Söke’deki 135. Alay 3. Taburu KöprübaĢına hareket etti. KöprübaĢı’nda
civar köylerden katılan gönüllülerle birlikte 200 gönüllü toplanmıĢ oldu. Antalya’da
bulunan 176. Alayın silah deposundan ve Muğla deposundan silah ve cephane
gönderilmiĢtir. Bu silah ve cephane bütün gönüllülere dağıtılmıĢtır.380 Böylece
Haziran ayının ortalarında Aydın yakınındaki Büyük Menderes köprüsü ile Çine
çevresinde bir kuvvet toplanmıĢ bulunuyordu.
57. Tümen Kumandanı Albay ġefik Bey, 20 Ağustos 1919’da Harbiye
Nezareti’ne yazdığı Ģifreli telgrafında, Aydın ve çevresinde kurulan Kuva-yı Milliye
için Ģöyle demektedir: “…kuvve-i milliye hükümete tamamen müzahirdir. Hele
makam-ı celil-i hilafete olan merbutiyet ve ubudiyetleri tasvir ve tasavvurun
fevkindedir.” 381
Görüldüğü gibi, 57. Tümen Komutanı Albay ġefik Bey’in Aydın’da
kurulmasını düĢündüğü Kuva-yı Milliye kurulamamıĢ, Çine bu teĢkilatlanma için
daha uygun görülmüĢtür. Ancak, Çine’de de Kuva-yı Milliye teĢkilatının kurulması
kolay olmamıĢtır. Halktan gönüllü toplamak faaliyetinde Hacı Süleyman Efendi’nin
büyük rolü olmuĢtur. Kuva-yı Milliye’nin silahlı müfrezelerini esas olarak efeler
oluĢturmuĢtur. Bu silahlı müfrezelerin liderliğini de Yörük Ali Efe yapmıĢtır.382 Bu
silahlı müfrezelerde gönüllü halk ile subay ve memurlar da yer almıĢtır. Sarayköy’ün
Kavaklı köyünden olan Yörük Ali Efe, bir asker kaçağı idi. Askerliğini kısmen
380
381
382
Aker, a.g.e., s. 71-73.
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 25, G: 63, B: 63-1-4. (EK-2)
Muğla’nın da dahil olduğu cenub cephesi unvanı verilerek teĢekkül eden Aydın ve Numune
Taburları da Yörük Ali Efe’nin komutası altına verilmiĢtir: ATASE ArĢivi ĠSH., K:680, G: 145, B:
145-1.
152
Ġzmir’de yapmıĢ, Kafkas cephesine gönderilirken memleketine döndükten sonra
zeybek olmuĢtur. Yörük Ali Efe, Çine’de 57. Tümen Komutanı Albay ġefik Bey ile
Kuva-yı Milliye’ye katılmak için yaptığı görüĢmesinde “Milleti hep eşraf aldattı. Biz
şimdiye kadar Yunanlılara karşı çıkardık. Hemen gidip adam toplayacağız”383
sözleriyle Kuva-yı Milliye’ye katıldığını dile getirmiĢtir.
20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat PaĢa’nın Batı Anadolu’daki Kuva-yı
Milliye cephelerinin kuvvet ve komuta durumuna iliĢkin Sivas’ta 3. Kolordu
Kumandanlığı’na Ekim 1919’da yazdığı raporda, Aydın vilayetinde Yunanlılara
karĢı üç cephe bulunduğundan bahsetmektedir. Bunlar, 14. Kolordu Cephesi, 14.
Kolordu 23. Fırka’dan emir alan AlaĢehir Cephesi ve diğeri de 57. Fırka mıntıkasına
aid Aydın Cephesidir. Ali Fuat PaĢa, 14. Kolordu Cephesinde teĢkilat ve harekâtın
muntazam olduğunu, diğer iki teĢkilatın kumandanlarının mahalli hükümetlerin
zaafından dolayı halka söz geçiremedikleri için teĢkilatta karıĢıklık olduğunu ifade
etmiĢtir. Ayrıca, Aydın ve çevresinde Kuva-yı Miliye kumandanları arasında oluĢan
ihtilafı ortadan kaldıracak ve bu bölgede hükümetin kaybolan nüfuzunu geri
getirecek büyük rütbeli bir kumandana ihtiyaç olduğunu da eklemiĢtir. 384
Ali Fuat PaĢa’nın bu ifadeleri, Kuva-yı Milliye teĢkilatının kurulması
üzerinden birkaç ay geçmiĢ olmasına rağmen Aydın ve çevresinde kurulan Kuva-yı
Milliye’nin sıkıntılı durumunu açıkça ortaya koymaktadır.
Aydın ve civarında Kuva-yı Milliye’nin istenildiği gibi teĢkilatlanamamasının
önündeki bir engel de daha önce de sözünü ettiğimiz firarlardı. Bu durumu 2. Ordu
MüfettiĢ Vekili tarafından Harbiye Nezareti’ne 6/8/1919’da gönderdiği telgrafta,
383
384
Apak, a.g.e., s. 92.
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 271, G: 62, B: 62-1.
153
“Yunan mezalimi Aydın ile beraber elli kadar karye halkının civar yerlere firar ve
iltica etmelerine sevk etmiş ve bu insanları sefalete maruz bırakmıştır. Bu durumun
ve Yunan gaddar ve şımarıklığının önüne geçilmesi ancak Aydın’ın Yunan işgalinden
kurtarılması ile mümkündür.”385 Ģeklinde belirtmiĢtir.
Aynı konuya 57. Fırka Kumandanı Albay ġefik, Ağustos 1919’da Harbiye
Nezareti’ne yazdığı Ģifreli telgrafında değinmiĢtir. Albay ġefik, Aydın Ģehriyle
beraber yaklaĢık 60 küsür karyeden oluĢan Ġslam halkın civar bölgelere kaçtıklarını
belirtmekte, Aydın Kuva-yı Milliyesinin de bölge halkının erkeklerinden ve civar
yerlerden acele katılanlardan oluĢtuğunu ifade etmektedir. Bu kuvvetin geri
gelmesinin de ancak Aydın’ın Yunan iĢgalinden kurtarılması ile mümkün olacağını
söylemektedir. 386
b. Söke’de Kuva-yı Milliye
57. Tümen Komutanının bir kuvvet oluĢturmaya çalıĢtığı diğer bölge
Söke’dir. Rum nüfusunun fazlalığıyla dikkat çeken Söke, 17 Mayıs 1919’da
KuĢadası’ndan gelen 200 kiĢilik bir Ġtalyan müfrezesi tarafından iĢgal edilmiĢtir.387
57. Tümen Komutanı Ġzmir’in iĢgalinden sonra Söke’deki komutan ve
yetkililere halkı silahlandırarak karĢı koymaları için emirler vermesine rağmen
baĢarılı olunamamıĢtır. Albay ġefik Bey, 6 Haziran’da Söke’deki mevki kumandanı
385
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 22, G: 63, B: 63-1 (EK-3).
386
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 25, G: 63, B: 63-4.
387
Aydınel, a.g.e., s. 82.
154
BinbaĢı Saip Bey’den “milli kuvvetler” oluĢturulmasını istemiĢtir.388 16 Haziran’da
da YüzbaĢı Selahaddin Bey’i Söke’ye göndererek durumu yerinde inceleyip Milli
Heyet ve Kuva-yı Milliye kurmasını emretmiĢtir. Selahaddin Bey, Söke’ye gittikten
3 gün sonra verdiği raporunda, 150 kiĢilik bir milli kuvvetin kurulmasına imkân
bulunduğunu ve BinbaĢı Saip Bey’in bu kuvvete kumanda edebileceğini bildirmiĢtir.
OluĢturulan bu kuvvete ancak 50 silah sağlanabilmiĢ, gereken 100 silah da Milas
deposundan temin edilmiĢtir.389 Bu kuvvetin oluĢmasında, Sisam’dan gelen yerli
Rumların Müslüman köylerini basarak, küçük ve büyükbaĢ hayvanlarına el
koymaları tetikleyici olmuĢtur. Söke’nin eĢraf ve zenginleri de Kuva-yı Milliye’nin
kurulmasında desteklerini esirgememiĢlerdir.390
OluĢturulan bu milli kuvvet, Giritli muhacirlerden Sökeli “Caferaki”
tarafından yönetilmiĢ, bu kuvvete destek olmak amacıyla da Söke Heyet-i Milliyesi
kurulmuĢtur. Bu heyette baĢkanlığa Ömerağazade Mehmet, ikinci baĢkanlığa
Tütüncüzade, üyeliklere de Ömer Ağazade Hasan, Hacı Ziya Beyzade Ġbrahim, Dava
vekillerinden Bekir ve Ali Kahyaoğlu Süleyman Tahir, Giritli Mehmet ve Hacı
Kazımzade Ahmet Fevzi Beyler seçilmiĢtir.391
388
389
390
391
Aker, a.g.e., s. 44.
A.g.e., 75, 81, 82.
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 463, G: 26, B: 26-1.
Aker, a.g.e., s. 88; Bayar, a.g.e., C.6, s. 1956-1958.
155
VII. Denizli’de Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
Mondros Mütarekesi sonrasında Denizli, Aydın vilayetine bağlı 24.000
nüfuslu bir liva (sancak) idi. Sarayköy, Çal, Garbikaraağaç (Acıpayam), Buldan ve
Tavas kazaları da Denizli livasına bağlı bulunuyordu. Askeri bakımdan ise, karargâhı
Aydın’da bulunan 57. Tümene bağlıydı.392
Ġzmir’in iĢgal haberi Denizli’ye ulaĢtığında, Denizli Mutasarrıfı Faik Bey,
Denizli’nin ileri gelenlerinden Küçükağoğlu Ali Bey, Ġzmirlioğlu Hacı Aziz Bey,
Tavaslıoğlu Mustafa Bey, ġirvanlıoğlu Giyasi Efendi, Küçükağaoğlu Mustafa Nail
Beyler ve resmi görevlilerden Belediye Reisi Hacı Tevfik Bey, Askerlik Daire
BaĢkanı Miralay Tevfik Bey, Defterdar Süleyman Bey bir toplantı yaparak miting
yapmaya karar vermiĢlerdir.393 Düzenlenen mitingde, Denizli’de direniĢin önderliğini
yapanlardan Müftü Ahmet Hulusi Efendi halkı mücadeleye çağıran güzel bir
konuĢma yapmıĢtır.394 Bu konuĢmasında, Yunanlıların iĢgaline karĢı kayıtsız
kalmanın dine ve devlete ihanet olduğunu, iĢgal edilen memleketler halklarının silaha
sarılması ve savaĢmasının Ģart olduğunu vurgulamıĢtır. Müftü Ahmet Hulusi Efendi,
392
Aker, a.g.e., s. 27.
393
A.Akif Tütenk, Ġstiklal SavaĢında Denizli, Denizli 1949, s.8.
394
Müftü Ahmet Hulusi Efendi’nin konuĢması Ģöyle idi: “Hemşehrilerim, şimdi İzmir’i Yunan
askerleri işgal etmiştir. Bu işgale muhalefet ve düşmanın taarruzuna mukabele lazımdır. İşgal edilen
memleketler için farz-ı kifayedir, Fetva veriyorum. Silah ve cephane azlığı veya yokluğu hiçbir zaman
mücadeleye mani teşkil etmez. Elinizde hiçbir silah olmasa dahi üçer taş alarak düşman üzerine
atmak suretiyle mutlaka fiili mukabelede bulununuz. Biz birçok ülkelere hükmetmiş fatihlerin
torunlarıyız. (Orada bulunan tandığı Hristiyanları göstererek) Bunlar da bir vediadır, onlara
dokunmayınız.” Bayar, a.g.e., C.6, s. 1948–1949.
156
verdiği fetvasında, silah ve cephane azlığı veya yokluğunun hiçbir zaman
mücadeleye engel olmayacağını belirterek, Denizli halkını silahlı direniĢe
çağırmıĢtır. Müftü Ahmet Hulusi Efendinin verdiği bu fetva Milli Mücadelenin ilk
fetvası olarak kabul edilmektedir.
16 Mayıs’ta yapılan bu toplantıdan sonra Türk Ocağı gençleri halkı heyecana
getiren konuĢmalar yapmıĢlardı. Daha sonra mutasarrıflık dairesinde toplanarak
Ġstanbul’da Ġtilaf Devletleri temsilcilerine protesto telgrafları çekmiĢlerdir.395 Denizli
merkezde yapılan bu miting ve mücadeleye katılma heyecanı Denizli’nin kazalarında
da görülmüĢtür. 16 Mayıs’ta Tavas, 17 Mayıs’ta Çal ve ardından Buldan, Acıpayam
ve Sarayköy mitingleri düzenlenmiĢtir.396
Ġzmir’in iĢgalinden sonra, Yunanlıların ilerlemeleri ve 25 Mayıs’ta Aydın’ı
iĢgal etmeleri üzerine, Denizli’de direniĢ için askeri ve sivil örgütlenmeler artmıĢtır.
Denizli’de askeri kuvvet olarak, 57. Fırkaya bağlı 57. Topçu Alayı bulunuyordu.
Alay Komutanı BinbaĢı Ġsmail Hakkı Bey, Yunanlıların süratle ilerleyerek Denizli’yi
de iĢgal edebilecekleri düĢüncesiyle, askeri bir kuvvet hazırlamak için Müftü ile
birlikte harekete geçmiĢlerdir. Bu amaçla ilk olarak bir önceki konuda bahsettiğimiz
gibi Albay Ġsmail Hakkı Bey, 17 Mayıs’ta 57. Tümen Komutanı Albay ġefik Bey’e
halk arasında bir teĢkilat yapılmasına dair düĢüncelerini telgraflarla iletmiĢtir. Bir
taraftan, Kuva-yı Milliye’nin kurulması için askeri makamlar arasında bu tür
yazıĢmalar yapılırken, diğer taraftan Isparta ve Burdur’da bulunan birçok yedek
395
Tütenk, a.g.e., s. 9-10.
396
Tarhan Toker, Kuva-yı Milliye ve Milli Mücadele’de Denizli, Denizli 1975, s. 30-31.
157
subay Kuva-yı Milliye teĢkilatını oluĢturmak için hazır olduklarını belirterek,
Askerlik ġube BaĢkanlığına baĢvurmuĢlardır.397
Askeri açıdan yapılan bu giriĢimler olurken, Denizli’nin ileri gelenleri de
Kuva-yı Milliye’nin kurulması için faaliyetlerini sürdürmüĢlerdir. Müftü Ahmet
Hulusi Efendi, Tahsildar Ahmet, Hızır Salih, Ispartalı Haliloğlu Eyüp Ağa, Hacı
Ġzzetoğlu Halil Bey, Çakı Ahmet ve Çerkez Mustafa Efendi bir araya gelerek
aralarında iĢbölümü yapmıĢlardır. BinbaĢı Ġsmail Bey de yedek subaylar arasında bir
teĢkilat kurmaya çalıĢmıĢtır. Bu çalıĢmaların sonucunda, 29 Mayıs’ta Denizli’de
Müftü Ahmet Hulusi Efendi baĢkanlığında “Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak
Cemiyeti” kurulmuĢtur. Cemiyetin üyeliklerinde, Belevli Yusuf, Mütfüzade Kazım,
Hamamcı ġeyh Mustafa, Tat Osmanoğlu Emin, Tavaslızade Mustafa, Küçükağazade
Ali, Doktor Kazım, Dalamanlızade ġükrü Bey, Karahacızade Ahmet Ağa görev
almıĢtır.398 Bu cemiyet, Yunanlıların Denizli’yi iĢgalini engelleme ve yerli Rumlara
eziyet edilmemesine karar vermiĢ ve hızlı bir Ģekilde gönüllü ve yardım toplamaya
baĢlamıĢtır. Mutasarrıf Faik Bey’in emriyle oluĢturulan gönüllü müfrezesine
jandarma deposundan alınan tüfek ve cephaneler dağıtılmıĢtır. 399
Denizli’de 10 Haziran 1919’da tekrar bir miting düzenlenmiĢtir. Bu miting
sonrasında Denizli Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyeti bir beyanname
yayınlamıĢtır. Beyannamede, “… Yarın Yunanlıların pis ve murdar ayakları altında
inleye inleye ölmektense bugün ya mertçesine ölmek veya şerefle, namusla yaşamayı
397
Nuri Köstüklü, Milli Mücadelede Denizli, Isparta ve Burdur Sancakları, Atatürk AraĢtırma
Merkezi Yay., Ankara 1999, s. 99.
398
399
Toker, a.g.e., s. 33; Aydınel, a.g.e., s. 143.
Gönüllü toplama iĢiyle tahsildar Karpuzcu Ahmet Efendi görevlendirilmiĢtir: Ġstiklal Harbi
Gazetesi, 4 Haziran 1919.
158
azmeden ve bugünkü çalışmayı din ve namus meselesi bilen kardeşlerimiz son defa
olarak mali ve bedeni her fedakârlıkta bulunmalı” diyerek, Yunanlıları önce
Menderes’te kurulan savunma hattından bu tarafa geçirmemek, daha sonra da
vilayetten temizlemek için zengin ve fakir herkesi mücadeleye çağırmıĢtır. 400
6 Haziran’da Denizli Mutasarrıfı Faik Öztrak ve Denizli Kalem Reisi Tevfik
Beyler 57. Tümen Komutanı ġefik Bey’le telgrafla yaptıkları görüĢmelerinde, Yunan
birliklerinin ilerlemesine karĢı Sarayköy köprüsünün piyade ve topçu kuvveti ile
tutulması, gönüllü ve asker kaçaklarının toplanmasında sivil örgütlerin çalıĢması
konusunda anlaĢmıĢlardır.401 Sarayköy, Aydın-Denizli ana yaklaĢma istikameti ile
kuzeyden AlaĢehir-Buldan-Denizli istikametini kapatan bir kavĢak noktasında
bulunmasından dolayı stratejik bir öneme sahipti. Albay ġefik Bey, Sarayköy
köprüsünün tutulması görevini, 57. Tümenin Topçu Alayının Komutanı BinbaĢı
Hakkı Bey’e vermiĢtir. Topçu alayında yeterli erat olmadığı için, Çal’dan iki seri
sahra topu, Sarayköy köprüsüne nakledilmiĢtir. DireniĢe karĢı olanların zorluk
çıkarmalarına rağmen BinbaĢı Hakkı Bey’in toplanacak gönüllüler için getirdiği 400
kadar Alman silahı ve cephanesi ile bölge silahlandırılmıĢtır.402
Albay ġefik Bey, 8 Haziran’da dört subay, sekiz er, dokuz mekkâre ve yedi
tüfekten ibaret olan 175. Alayın 3. Taburunu Çine’den Sarayköy’de oluĢan kuvveti
yönetmek için göndermiĢtir. Aynı gün, süvari bölüğü ile birlikte Denizlili YüzbaĢı
ġükrü, Yedeksubay Baytar Hocazadeoğlu Ali Tevfik, Yedek Asteğmen ġükrü,
Derebeyoğlu Halil Hilmi, Vasfi, 57. Tümenden YüzbaĢı Baha, Teğmen Kemal,
400
Tütenk, a.g.e., s. 12-15.
401
Aker, a.g.e., s. 44.
402
A.g.e., s. 46.
159
Nazilli Askerlik ġubesinden YüzbaĢı Emin Sarayköy’e hareket etmiĢlerdir.403 Ġlk
kafile, Menderes kıyısında Dalili köyünde yerleĢmiĢtir. Böylece Denizli’nin
“Sarayköy Müfrezesi” olarak adlandırılan, ilk milli teĢkilatı kurulmuĢtur. Ġstasyon
küçük bir müfreze ile tutularak, Ġzmir’den gelip giden trenler kontrol altına alınmıĢ,
bu Ģekilde Sarayköy köprüsünde bir direniĢ birliği oluĢturulmuĢtur. 404
Denizli ve civarında kurulan birçok gönüllü müfrezeden oluĢan Sarayköy
müfrezesi, Aydın’ın geri alınmasında büyük rol oynamıĢtır. Yunan kuvvetleri 3
Temmuz’da Aydın’a yeniden saldırınca, baĢta Sarayköy Müfrezesi olmak üzere
diğer küçük müfrezeler Nazilli istikametine çekilmiĢlerdir. Yunan birliklerinin
Nazilli ve Denizli yönünde ilerlemesine engel olacak Umurlu’da Topçu Alay
Komutanı Ġsmail Hakkı Bey’in komutasında az sayıda kuvvet bulunmaktaydı. Bu
durum üzerine Denizli Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyeti tarafından
“İntikam Bölüğü” adı verilen 100 kiĢilik bir milli kuvvet oluĢturularak,405 Umurlu’ya
gönderilmiĢtir. Ayrıca, Demirci Mehmet Efe de iki yüz kadar kızanıyla Umurlu’ya
gelerek Kuva-yı Milliye’ye katılmıĢtır. Apak, Demirci Mehmet Efe’nin Kuva-yı
Milliye’ye katılıĢını Ģöyle anlatır: “Daha Yunanlılar İzmir’e çıkmazdan önce
Demirci Efe, Nazilli’deki Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Nuri’ye haber
göndererek “Kuyucak mevkiindeki jandarmayı geriye çekersen ben köyüme
geçeceğim.” diyor. Nuri Bey, müfrezeyi çekiyor ve Demirci Efe de sekiz on kişi
maiyetiyle Kuyucak’tan geçerek kendi köyü olan Dualar köyüne gidiyor. Ertesi günü
Yüzbaşı Nuri’yi ve halktan birkaç kişiyi köye istiyor. Bunlar gidiyorlar. “Yunanlılar
403
Aker, a.g.e,. 46; Apak, a.g.e., s. 90.
404
Apak, a.g.e., s. 90.
405
A.g.e., s. 162.
160
İzmir’e çıkacaklar diye bir şayia var, ne dersiniz?” diye soruyor. Onlar da: “Evet
Efem, doğrudur, sizden hizmet bekliyoruz” cevabını veriyorlar…” Bunun üzerine
Demirci Mehmet Efe “Ben hazırlanayım, icap eden şeyi yaparız.” diyor ve köyünde
kalıyor. Yunanlıların İzmir’i işgal etmesi üzerine dağılan kıt’alarından perakende
olarak çekilen ve köyün civarından geçen askerlerin silahlarını alıyor. Fakat Aydın
taarruzuna ve müdafaasına iştirak etmiyor. Temmuzun ilk haftasında 200 kişilik
maiyetiyle gelerek Umurlu ile Aydın arasında müdafaa eden Nazilli Jandarma Bölük
Komutanı Yüzbaşı Nuri’nin cephesine iltihak ediyor.”406
Bazı kaynaklara göre, Demirci Mehmet Efe’nin Kuva-yı Milliye’ye
katılmasında Nazillili Hacı Süleyman Efendi etkili olmuĢtur.407 Kimi kaynaklarda da
Galip
Hoca
takma
adıyla
anılan
Aydın
ve
Denizli
bölgesinde
direniĢ
örgütlenmesinde faaliyet gösteren Celal Bey’in (Bayar) Demirci Mehmet Efe ile
görüĢerek, Kuva-yı Milliye’ye katılması için ikna ettiği belirtilmektedir. 408
Nazilli kazasının Piribeyli köyünden olan409 Demirci Mehmet Efe’nin babası
demirci olduğu için kendisinin de demircilik yaptığı söylenmektedir. Rahmi Apak,
Demirci Mehmet Efe için I. Dünya SavaĢında Ġzmir’de ilk kıtada askerlik yaparken
bir Ermeni subayın tokatına maruz kalmasından duyduğu üzüntü üzerine askerlikten
kaçarak Aydın, Denizli, ÖdemiĢ ve çevresinde eĢkıyalık ve soygunculuğa baĢladığını
406
Apak, a.g.e., s. 103.
407
Sadi Borak, Hacı Süleyman Efendi, Ġstanbul 1974, s. 81.
408
Bayar, a.g.e., C.7, s. 2090.
409
Sındırgılı Süreyya, Demirci Mehmet Efe’nin Aydın vilayetine bağlı Karacasu kazasından olduğunu
söylemektedir. Sındırgılı Süreyya (S. Örge Evren), Denizli Vak’ası ve Demirci Mehmet Efe, Sel
Yayınları, Ġstanbul 1955, s. 7.
161
ve zamanla “maiyetini artırarak kuvvetli zekası ve yüksek cür’et kahramanlığı
sayesinde bütün bu havalide ün saldığını” belirtmektedir.410
Demirci Mehmet Efe’nin Kuva-yı Milliye’ye katılmasından sonra 1919
yılının Temmuz ayında Menderes Cephesi adı verilen mıntıkadaki milli kuvvetlerin
durumuna bakıldığında, Alay Komutanı olarak BinbaĢı Hacı ġükrü’nün Aydın
Zeybek Ordusu Komutanı unvanıyla Umum Komutan, Demirci Mehmet Efe’nin
Aydın Mıntıkası Komutanı ve Yörük Ali Efe’nin Aydın Cenup Mıntıkası Komutanı
(karargâhı Sultanhisar idi) olarak görev aldığını görüyoruz. Bu dönemde Rahmi
Apak’ın verdiği bilgilere göre, aynı mıntıkada oluĢturulan teĢkilat da Ģu
Ģekildeydi:411
Ova mıntıkasında: Süvari Teğmeni Müfahham komutasında sağ cenah
grubu, Nazilli Jandarma Bölük Komutanı YüzbaĢı Nuri komutasında sol cenah
grubu,
Aydın Ģimalindeki dağ mıntıkası: Yörük Ali Efe adına Piyade Teğmen
Giritli Zekai,
Anbarcık Dağemiri Mıntıkası: DaniĢmentli Ġsmail Efe,
BaĢçayır’da: Denizlili Mümtaz Bey komutasında milli bölük,
Bademiye’de: Hasan Hüseyin Efe müfrezesi,
Balyanbolu’da: Koca Mustafa Efe müfrezesi, daha kuzeyde KeleĢ Mehmet
Efe,
Kers Nahiyesinde: Kelaslı Murat ve Musa Beylerle Kara Ahmet Efe,
daha kuzeyde Bozdağ’da Mestan Efe,
410
411
Apak, a.g.e., s.102-103.
A.g.e., s. 108-109.
162
Adagide ile Tire arasında: Gökçen Hüseyin Efe,
Tire karĢısında: Mehmet Efe, batısında DurmuĢ Ali Efe,
Söke’de: BinbaĢı Saip Bey kumandasında 150 kiĢi,
KuĢadası’nda: Mahmut Esat Bey kumandasında 120 mevcutlu milli
müfreze.
Nazilli Heyet-i Milliyesi ve AlaĢehir Havalisi Kumandanı Ömer Lütfü Bey’e
gönderilen raporda, Ġzmir’in Yunanlılar tarafından iĢgalini takiben düĢmanı tart ve
ihrac etmek maksadıyla müdafaa-yı vatan namında bir cemiyet tesis edildiği, bu
maksat uğrunda çalıĢan Nazilli, Denizli ve Havalisinde Kuva-yı Milliye ile teĢrik-i
mesaiye karar vererek ahiren 500 kiĢilik bir tabur ihzar ve teĢekkül edildiği ve aza-yı
heyetten dört zat refakatinde Aydın ve Havalisi Umum Kumandanı Demirci Mehmet
Efe nezdine sevk olunduğu bildirilmektedir. Ayrıca, esas amacın Aydın vilayetini
Yunan iĢgalinden kurtarmak olduğu Ģu sözlerle vurgulanmıĢtır: Cemiyetimizin öteden
beri takib ettiği gaye Yunanlıların Aydın vilayetinden tard ve ihracıyla istiklal-i
milliyemiz için en büyük tehlikeyi teşkil eden ittihatsızlığı bertaraf etmek ve milli bir
vahdet husule getirmek umum Türklük ve İslamiyeti müdafaaya hazırlanmaktır.412
10 Temmuz’da Afyon ve Dinar’dan sağlanan top, tüfek ve cephaneler
Denizli’ye ulaĢmıĢ ve ardından Denizli, Muğla, Burdur ve Isparta’dan gönderilen
gönüllü ve zeybekler Umurlu’ya varmıĢlardır. Böylece, Umurlu-Aydın arasındaki
bölgede, 1000 kadar milis ve 90 kadar nizamiye eri toplanmıĢ ve Yunanlılara karĢı
bir savunma hattı kurulmuĢ oldu. OluĢturulan nizamiye kuvvetlerinin komutası
412
TĠTE ArĢivi K: 111, G: 33, B: 33-3.
163
Ġsmail Hakkı Bey’e, milis kuvvetlerinin komutası BinbaĢı Hacı ġükrü Bey’e, sahra
ve obüs toplarının komutası ise Üsteğmen Gelibolulu Kemal Bey’e verilmiĢtir.413
Umurlu’da
düzenlenmesi
oluĢturulan
için
bu
Denizli’de
Kuva-yı
cephe
Milliye
gerisindeki
birliklerinin
geliĢtirilip
örgütlenmenin
niteliği
değiĢtirilmiĢtir. Bu doğrultuda, Denizli Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyeti”
daha iyi hizmet verebilmek amacıyla 12 Temmuz 1919’da “Denizli Heyet-i
Milliyesi” olarak yeniden teĢkilatlanmıĢtır. Müftü Ahmet Hulusi Efendi’nin
baĢkanlığına getirildiği Denizli Heyet-i Milliyesi, “başkanlık”, “mali işler”,
“istihbarat ve propaganda”, “askerlik işleri”, “muhacirlerin problemleri”, “levazım
işleri”, “inzibat ve güvenlik işleri” olmak üzere altı Ģubeden oluĢmuĢtur.414
Denizli’de oluĢturulan bu yeni düzenlemeye göre, ayrıca, 15 Temmuz’da Çal
Müftüsü Ahmet Ġzzet Efendi baĢkanlığında Çal Heyet-i Milliyesi kurulmuĢtur.415 Çal
Heyet-i Milliyesi kurulur kurulmaz gönüllü toplama iĢine baĢlamıĢtır. Bu
düzenlemeye ek olarak, 1 Ağustos 1919’da Demirci Mehmet Efe,416 Aydın cephesi
Komutanlığı’na, BinbaĢı Hacı ġükrü Bey417 de Aydın Cephesi Genel Komutanlığı’na
getirilmiĢtir.
413 Tekeli, a.g.e., s. 163.
414 Tütenk, a.g.e., s. 23-26, Lütfü Müftüler, Milli Mücadelenin Aydın Cephesinin Kurucusu
Denizli Heyet-i Milliyesi, Türkdili Basımevi, Balıkesir 1947, s. 10-12.
415 Mahmut Goloğlu, Sivas Kongresi, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ġstanbul 2006, s. 49;
Köstüklü, a.g.e., s. 73.
416 Demirci Mehmet Efe, sonradan -yeri geldiğinde kendi adıyla anılacak olan cephelerinde- Yunan
iĢgali altında olan yerlerde düĢmanı arkadan taciz etmek amacıyla “Akıncı Müfrezeleri”nin teĢkiline
de önem vermiĢtir: ATASE ArĢivi ĠSH., K: 271, G: 101, B: 101-1.
417 Tütenk, a.g.e., s. 30; Toker, a.g.e., s. 57.
164
Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi Denizli ve çevresinde oluĢan Kuvayı Milliye teĢkilatlanmaları Ġstanbul Hükümetini rahatsız etmiĢtir. Damat Ferit,
teĢkilatlanma çalıĢmalarının bırakılması ve Kuva-yı Milliye’nin dağıtılması hakkında
Dahiliye Nezareti aracılığıyla her tarafa olduğu gibi Denizli Mutasarrıflığına da
telgraflar göndermiĢtir. Denizli Heyet-i Milliyesi bu telgrafa cevap olarak,
Yunanlıların yaptığı katliamlara dikkat çekerek, Kuva-yı Milliye’nin meĢru bir
müdafaa teĢkilatı olduğu, amacının ise, milletin bağımsızlığı, namus ve dinini
korumak olduğu belirtilmiĢtir. Bu nedenle de Kuva-yı Milliye’nin dağıtılması değil,
desteklenmesi gerektiği belirtilmiĢtir.418
Aynı konuya 5/6 Ağustos 1919 tarihinde Denizli Mutasarrıflığınca
düzenlenmiĢ imzasız bir telgrafta değinilmiĢtir. Telgrafta, Yunanlılara karĢı halkın
gösterdiği direniĢe hükümetin destek vermesi istenmiĢ, hatta daha önce de böyle bir
istekte bulunulmasına rağmen Ģimdiye kadar ne bir asker ne bir nefer jandarma
gönderilmediği belirtilmektedir. Ġkinci Ordu MüfettiĢliğinin de Ahz-ı Asker Kalem-i
Riyaseti’ne yazdığı Ģifreli telgrafta da aynı Ģekilde harekât-ı milliyenin meni değil,
takviye ve tanzim edilmesi gerektiğinin de bildirildiğinden bahsedilmektedir.419 7
418
Köstüklü, a.g.e., s. 68.
419
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 20, G: 92, B: 92-1-2 Aynı belgede, “… Bir kere vatanı adadan
(düĢmandan) sıyanet (koruma) ahalinin vazifesi olduğu gibi bizzat can ve mallarını muhik olan Yunan
tarrruzundan muhafaza en tabii ve en meĢru haklarıdır….Harekât-ı milliyenin meni vatanı müdafaa ve
ırz ve canlarını muhafaza eden kimselerin tenkili menafi-i milliyemiz için muktezi ise emirler ita ve
kafi kuvvetler izam buyurulmasını rica ederim. ġayet menafi alemiye-i milliye ve vataniye bunun
aksini müstelzem ise hükümetin hilafgir bir vaziyet alarak teĢkilat-ı milliyeyi erbab-ı Ģekavete
bırakması katiyen caiz olamaz.” sözleriyle Yunan iĢgaline karĢı konulmasının zorunlu bir vazife
olduğu vurgulanmaktadır. (EK-4).
165
Ağustos 1919’da ise Denizli Mutasarrıflığından Dahiliye Vekaleti’ne gönderilen
telgrafta, milli hareketin sadece Yunan saldırılarına karĢı yapılan meĢru müdafaadan
ibaret olup, buna katılanların hükümete herhangi bir surette karĢı gelme ve güçlük
çıkarma amacından uzak oldukları belirtilmiĢtir.420
Denizli
ve
çevresindeki
Kuva-yı
Milliye
teĢkilatını
geliĢtirmek,
Anadolu’daki diğer Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmaları ve diğer cephelerle iletiĢim ve
iĢbirliğini artırmak amacıyla 6-9 Ağustos 1919’da toplanan Birinci Nazilli
Kongresi’ne ve 16 Ağustos 1919 tarihinde yapılan AlaĢehir Kongresi’ne Denizli’den
temsilciler katılmıĢtır. Bu çalıĢmalar, Denizli ve çevresinde Kuva-yı Milliye’nin ne
kadar etkin olduğunu göstermektedir.
Denizli’de ortaya çıkan Kuva-yı Milliye örgütlenmesi, Ağustos ayı itibariyle
isim ve sayı bakımından Ģu Ģekildeydi:421
Tavas Mücahidi
Sol Cenahtan 3. Bölük
Tavaslı Celil Bey Mücahidi
Arpaz Mücahidi
176. Alay Makinalı Tüfek Bl.
Çal Mücahidleri
Nazilli Milli Mücahidleri
KöprübaĢında Nazilli Milli Mücahidleri
Yenipazar Mücahidleri
Yörük Ali Efe Perakendeleri
Karacasu Mücahidleri Beğ Köyünde
59. Sahra Topçu Al. 5. Obüsü Mücahidleri
Honaz Bölüğü Mücahidleri
Kuva-yı Milliye Süvarisi Mücahidleri
Sökeli Ali Efe Mücahidleri
Koçarlı Mücahidleri
Sol Cenah 2. Bl. 2. Tk. Atça
420
Mithat Sertoğlu, “Milli Mücadelede Kahraman Denizli” Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Ġstanbul
1968, Sayı: 6, s. 3-7.
421
119
154
40
38
35
194
105
15
80
27
30
34
90
29
128
340
77
Köstüklü, a.g.e., s. 105.
166
Sol Cenah 2. Bl. 2. Tk. Bozdoğan
Sol Cenah Kumandanlığı Nuri Bey Maiyeti
135. Al. Makineli Tüfek Bl.
57. Sahra Topçu A. 1. Bl.
Karahayıt Mücahidleri
Buldan Mücahidleri
Mestan Efe Mücahidleri
Kuyucak Mücahidleri
Akçaköy Mücahidleri
Yıldırım Mücahidleri
Ortakçı Mücahidleri
Ġsmail Efe Mücahidleri
Zurnacı Efe Mücahidleri
Pirlibeğ Mücahidleri
Toplam Mücahid Sayısı
46
28
314
112
225
36
152
37
50
206
28
358
49
54
2900
Bu sayılara göre, Denizli bölgesindeki Kuva-yı Milliye kuvvetlerinin %
12’sini, 57. Tümen Kuvvetleri, yaklaĢık % 83’ünü gönüllüler oluĢturmuĢtur.
a. Isparta’da Kuva-yı Milliye
Bu dönemde Isparta ve Burdur livaları Osmanlı ordularında yapılan
düzenleme ile birlikte 20. Kolordu’nun görev alanına dahil edilmiĢti. 20. Kolordu da
kendi içinde üç ayrı mıntıkaya ayrılmıĢtı. Yapılan taksimata göre, Isparta ve Burdur
livaları “üçüncü mıntıka” olarak belirlenmiĢ, komutanlığına da 23. Fırka Komutanı
Ömer Lütfi Bey tayin edilmiĢtir.422 Ömer Lütfi Bey, mıntıkasındaki yerlerdeki Kuvayı Milliye’nin kurulması çalıĢmalarını yakından takip etmiĢ ve destek olmuĢtur.
422
ATASE ArĢivi ĠSH., K:18, G:71, B: 71-1. Harbiye Nezareti’nin gönderdiği 5/6/35 tarihli emrinde
belirtildiği Ģekilde kolordu mıntıkalarında yapılan düzenlemelere göre, “Ankara, Kastamonu
vilayetleriyle, EskiĢehir, Kütahya, Afyon-Karahisar müstakil mutasarrıflıklarıyla Konya vilayetinin
Isparta ve Burdur Livaları Yirminci Kolordu Dairesini teĢkil etmektedir. Bu kolordu da Ģu Ģekilde üç
ayrı mıntıkaya ayrılmıĢtır: Ankara, Kastomunu Vilayetleri “birinci mıntıka” mıntıka kumandanı 24.
167
Isparta’da Kuva-yı Milliye’nin oluĢturulması çalıĢmaları 20 Haziran’dan
sonra baĢlamıĢtır. 20 Haziran’da Isparta’da bir miting düzenlenmiĢ ve ertesi gün, köy
ve ilçelere bir beyanname yayınlanarak halk silahlı direniĢe katılmaya davet
edilmiĢtir. Aynı zamanda Cemiyet-i Ġlmiye BaĢkanı Hafız Ġbrahim, cihadın farz
olduğunu söyleyerek gönüllü mücahid yazmaya baĢlamıĢtır. Böylece, 24 Haziran’da
1000’e yakın gönüllü kaydolmuĢtur. Bu durumdan bilgi sahibi olan 2. Ordu MüfettiĢi
bu faaliyetleri el altından desteklemiĢtir.423
Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu için Denizli’de olduğu gibi Isparta’da da
efelerden destek alınmıĢtır. Demirci Mehmet Efe, 23 Temmuz’da Isparta
Mutasarrıflığı kanalıyla, halka beyanname yayınlatarak, 310-314 arası doğumlu
erkeklerin silah, techizat ve elbiseleriyle 40 saat içerisinde müracaat etmelerini,
etmeyenlerin idam edileceğini, ayrıca, evlatlarını askere göndermeyenlerin
babalarının da idam edileceğini duyurmuĢtur.424
Demirci Mehmet Efe’nin gönüllü toplanması konusundaki çalıĢmaları
yanında, Isparta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Mahmut Efe ve meĢhur eĢkıya Dereli
Hafız’ın çetelerinin, Eğirdir Heyet-i Milliyesi de 47 eĢkıyanın Kuva-yı Milliye’ye
katılmasını sağlamıĢtır.425 Mahmut Efe’nin komutan tayin edildiği bu kuvvetlere
Isparta Mücahidleri adı verilmiĢtir.
Fırka Kumandanı Mehmed Bey; Kütahya, Afyon, Karahisar müstakil sancakları ile Isparta, Burdur
Livaları “üçüncü mıntıka” mıntıka kumandanı 23. Fırka Kumandanı Ömer Lütfi Bey; EskiĢehir
müstakil mutasarrıflığı “ikinci mıntıka” Mıntıka Kumandan Vekili EskiĢehir Ahz-ı Asker Kalem Reisi
Ġbrahim Bey. (EK-5)
423
424
425
Köstüklü, a.g.e., s. 101.
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 20, G: 67, B: 67-1.
Köstüklü, a.g.e., s. 101.
168
Sarayköy cephesinde Yunan kuvvetlerinin üstünlük kurduğu günlerde, Mebus
Hafız Ġbrahim, gönüllü teĢkilatı kurması için, Mustafa Kemal’in emriyle 13 Temmuz
1920’de Isparta’ya gönderilmiĢtir. Hafız Ġbrahim Isparta’da hemen hazırlıklara
baĢlamıĢ ve kısa bir sürede 100 süvari ve 200 piyadeden oluĢan gönüllü teĢkilatı
meydana getirmiĢtir. OluĢturulan bu kuvvete “Demiralay” adı verilmiĢtir.
KuruluĢunu takip eden günlerde sayısı giderek artmıĢtır. Hatta Burdurluların
oluĢturduğu Burdur Milli Taburu da Demiralay’a katılmıĢtır. Ağustos ayının ilk
haftasında Isparta’dan hareket eden Demiralay önce Denizli’ye gelmiĢ, ardından da
cepheye gitmek üzere Sarayköy’e gitmiĢtir. Milis teĢkilatı olmasına rağmen, nizami
bir birlik gibi teĢkilatlanan Demiralay, her biri silahlı 60 kiĢilik 7 müfrezeye
ayrılmıĢ426 ve cephedeki milli kuvvetler içinde önemli rol üstlenmiĢtir.
b. Burdur’da Kuva-yı Milliye
Burdur’da 12. Fırka Ahz-ı Asker Kalem Reisi Ġsmail Bey’in 4 Haziran 1919
tarihinde Harbiye Nezareti’ne gönderdiği telgrafta, Anadolu’da halkı hükümet
menfaati ve milli istiklal doğrultusunda yönlendirecek herhangi bir hükümetin ve
milli bir teĢkilatın bulunmadığından bahsedilmekte, bu nedenle milli istiklal uğrunda
hiçbir fedakârlıktan çekinmeyecek askeri bir hükümet ve milli teĢkilattan baĢka Ģart
olmadığı vurgulanmaktadır.427 Bu telgrafla, Batı Anadolu’da kademe kademe oluĢan
Kuva-yı Milliye’nin Burdur ve çevresindeki teĢkilatlanması konusunda hükümetten
destek istenmektedir.
426
A.g.e., s. 111-112.
427
ATASE ArĢivi ĠSH., K :15, G: 75, B: 75-1 (EK-6).
169
ĠĢgale karĢı direniĢte kararlı olunması ve bu konuda çalıĢmalarda
bulunulmasına rağmen, Dahiliye Nezareti’nin Konya vilayetinden Burdur ve Isparta
Mutasarrıflıklarına -özellikle bu bölgelerde milis kuvvetlerinin ve Müdafaa-i Hukuk
ve Redd-i Ġlhak heyetlerinin teĢkilinde büyük baĢarı elde edildiği sırada- gönderdiği
telgraflarda; Osmanlıların Yunanlılar ve Ġtalyanlarla savaĢamayacağı, varlığını ancak
siyaseten savunabileceği ve milli ordu teĢkili ve iĢgallere karĢı konulmasının felakete
sebep olacağı için katiyen mümkün olmadığı belirtilmektedir. Bu emirnameye
uymayanların ise vatana ihanet suçundan yargılanacakları belirtilmektedir.428 Bu
emirname vatan sevgisinden yoksun bir kısım eĢrafı ürkütmüĢtür. Ancak 23. Fırka
Kumandanı Ömer Lütfü Bey Dahiliye Nezareti’nin bu ihtarına uymayarak, vatan
sevgisinden yoksun olmadığını düĢündüğü bazı kimselerle görüĢerek, Kuva-yı
Milliye teĢkili için çalıĢmalarda bulunmuĢtur. Bu amaçla, Yörüklerden üç yüz elli
dört yüz silahlıyı Mollazade Süleyman Ġsa Bey komutasında her vazifeye hazır hale
getirmiĢtir. Ayrıca, kasabadan dahi lüzumu kadar kuvveti elde etmeye çalıĢmıĢtır.429
Bir
taraftan,
Kuva-yı
Milliye
teĢkilatlanması
hükümet
tarafından
desteklenmek yerine engellenirken, diğer taraftan, Denizli ve Isparta’nın yanı sıra
Burdur’da da milli kuvvetler oluĢturulmuĢtur. Bu kuvvetler, Denizli ve Isparta’daki
gönüllü birliklere katılmıĢlardır. Bunların dıĢında, Burdur’da Ekim 1920 sonlarında
“Çelikalay” adı verilen bir milli kuvvet meydana getirilmiĢtir.430 Bu kuvvet, 12.
Kolordu Komutanının emri ve Demirci Mehmet Efe’nin yardımıyla Burdur eĢrafı
tarafından 300 neferlik kadroyla oluĢturulmuĢtur. Komutanlığına Tabip Teğmen
428
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 257, G: 94, B:94-1 (EK-7).
429
ATASE ĠSH., a.g.arĢiv
430
Köstüklü, a.g.e., s. 115.
170
Salih Zeki tayin edilmiĢtir. Kısa bir süre sonra komutanlığı Baki Beyzade ReĢid Bey
üzerine almıĢtır. 5 yedek subayın bulunduğu bu milli kuvvete, Demirci Efe’nin
emriyle Askerlik ġubesinden 70 silah ve 12.000 cephane verilmiĢtir. Demirci
Mehmet Efe’nin desteğiyle güçlenip, önemli bir kuvvet durumuna gelen Çelikalay,
kurulmasından bir ay sonra, düzenli orduya geçiĢ kararının alındığı bir dönemde,
Demirci Mehmet Efe’nin itirazlarına rağmen lağv edilmiĢtir.431
VIII. Muğla’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
Muğla’da 1916 yılında Müdafaa-i Milliye Heyeti’nin kurulması, Kuva-yı
Milliye’nin oluĢması için uygun zemini hazırlamıĢtır. Ege adalarında yaĢayan
Rumların Muğla’nın sahil yerlerinde karıĢıklık çıkararak huzursuzluğa neden
olmaları Muğla ileri gelenlerini direniĢe geçmeye itmiĢtir. Muğla’da Ġttihat ve
Terakki örgütünün her zaman güçlü olması, Nurettin PaĢa’nın Ġzmir Valiliği
sırasında, Hürriyet ve Ġtilafçı kadrolardan oluĢan ve direniĢten yana olan kiĢiler
tarafından kurulan Cemiyet-i İlmiye ve Muğla Kardeş Yurdu, sonraki adıyla Yeni
Hayat Kulübü bu açıdan önemli bir yere sahiptir. Muğla’nın Ġttihatçı ve Ġtilafçı
aydınlarını bir arada bünyesinde toplayan bu kulüp etkinlikleriyle Muğla’nın direniĢe
geçmesinde ve KurtuluĢ SavaĢına hazırlanmasında büyük rol oynamıĢtır. 432
431
Köstüklü, a.g.e., s. 115.
432
TürkeĢ, a.g.e., s. 250-252; Aydınel, a.g.e., s. 151.
171
Muğla’da direniĢ ruhunun oluĢmasındaki etkenlerden biri de Ġtalyanların 11
Mayıs’ta Fethiye, Bodrum, Marmaris’i iĢgal etmeleridir. Bu iĢgaller Muğla halkının
protestolarına neden olmuĢtur.433
15 Mayıs’ta Ġzmir’in iĢgal haberi Muğla’ya geldiğinde, Belediye BaĢkanı
Ġttihatçı Ragıp Bey, PerĢembe pazarını dolduran halkı Kocahan’da toplantıya
çağırmıĢtır. Toplantıda Bozöyüklü Hacı Süleyman Efendi, Dr. Cemil ġerif (Baydur)
ve Encümen BaĢmümeyyizi Zekai (Eroğlu) konuĢma yapmıĢlar ve halkı direniĢe
çağırmıĢlardır. Alınan kararlardan biri, Ġzmir’deki Redd-i Ġlhak Heyetiyle birlikte
çalıĢmak üzere memleketin eĢraf ve ayanlarından bir heyetin kurulmasıdır.434 Alınan
bu karar üzerine aynı günün akĢamı, Belediye BaĢkanı Zorbazade Ragıp Bey, Dr.
Cemil ġerif (Baydur) (Hastane Operatörü), Hacıkadızadde Hafız Sabri Bey (Sandık
Emini), Zorbazade Emin Kamil Bey (Çiftçi), Sinanzade M. Cemal Bey (Dava
Vekili), Serezlizade MemiĢ Efendi (Belediye Meclisi Üyesi), Selimzade Ġsmail
Efendi (Molla Ġmam), Mestan Efendi (Kereste Tüccarı), Serficeli ReĢit Bey
(Mutasarrıfın kardeĢi) birlikte toplantı yapmıĢlardır. Toplantıda, kuran ve tabanca
üzerine yemin ederek, Muğla, Ege ve ülkenin tamamının silahla korunması, Ġstanbul
dıĢında oluĢacak Redd-i Ġlhak Heyet-i Merkezleriyle birleĢip, ne pahasına olursa
olsun düĢmanın yurttan atılması ilkelerinde anlaĢmıĢlardır.435
16 Mayıs’ta tekrarlanan toplantıya, Bozöyüklü Hacı Süleyman Efendi (Ġl
Genel Meclisi Üyesi), Mehmet Cemal (Karamuğla), (Orman Mühendisi), Dr.
Hüseyin Avni (Ercan) (hastane doktoru), Ġskender Alper (Mektebi Hukuk Öğrencisi),
433
Aydınel, a.g.e., s. 152.
434
TürkeĢ, a.g.e., s. 255.
435
A.g.e., s. 256.
172
Ġbrahim Bey (Muğla Jandarma Mülazımı), Gölcüklüzade ġevket Bey (Çiftçi),
Tokuçzade Ömer Azmi Bey (Ġstatistik memuru), Türidizade Kamil Bey (Tüccar),
Karamollazade Ethem Efendi, Osman Bey (Eczacı), ġekerzade Halil Ġbrahim Efendi
ve Muğla Hapishane Müdürü Mehmet Bey’in katılmasıyla kurucu sayısı 21’e
yükselen MenteĢeliler Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuĢtur.436
Cemiyetin baĢkanlığına Belediye Reisi Ragıp Bey, üyeliklerine ise Dr.
Hüseyin Avni, Sinanzade Mehmet Cemal, Hafız Sabri ve Serficeli ReĢit Beyler
getirilmiĢtir.437 Cemiyet 19 Mayıs’ta bölgedeki efe ve zeybeklerden yararlanmaya
karar vererek, Muğla’nın önde gelen 18 efesiyle438 anlaĢmıĢlardır. Bunların meydana
getirdiği müfreze “Muğla Serdengeçtiler Müfrezesi” adını almıĢtır. Ayrıca, Muğla
çevresindeki birçok müfrezeler de teĢkilatlanmıĢ, kaza ve bucaklarda da direniĢ
örgütleri kurulmuĢtur. Fakat bunlar, Muğla kazalarının genellikle halka iyi davranan
Ġtalyanların iĢgal bölgesi olmasından dolayı tam faaliyete geçememiĢlerdir. Bunun
yerine, Yunan iĢgaline karĢı koymak için Ġtalyanların yardım ve desteğini almaya
çalıĢmıĢlardır. Bu amaçla, 1 Haziran’da bir toplantı yaparak Marmaris’e, Ġtalyanlarla
görüĢmek için bir heyet göndermeye karar vermiĢlerdir. Heyet, “mutasarrıflık
makamı vasıtasıyla muhabere edilmek Ģartıyla” Ġtalyanlarla iliĢki kurmak amacıyla
Marmaris’e gitmiĢtir. Heyet Marmaris’te iken Muğla’yı bağımsız bir prenslik
436
TürkeĢ, a.g.e., s. 257.
437
Tekeli-Ġlkin, a.g.e., s. 144.
438
Bu efeler : Ejderoğlu Muhammet, Topaloğlu Ahmet, Topaloğlu Mehmet, Hangeçicioğlu Hüseyin,
Damgalıoğlu Tahir, Gıvılattı Halil Ġbrahim, Sakaoğlu, Tahsildar Feyzullah, AĢçı Abdurrahmanoğlu
Mehmet Rıfkı, AĢçı Abdurrahmanoğlu Emin, Mutasarrıfoğlu RüĢtü, ÇavuĢ Ġbrahim, Hacıiligoğlu
Mehmet, Helvacıların Mehmet Ali, Dügerekli Cücümün Ali, Çakıcı Mehmet, Kısahasanoğlu Ali Rıza,
Kireçci Yörük Mehmet’tir. TürkeĢ, a.g.e., s. 258
173
yapmak için çalıĢtıkları söylentisinin yayılması üzerine, mutasarrıf 5 Haziran’da, tüm
livanın bucak ve köylerinin katıldığı 120 kiĢilik bir kongre düzenlemiĢtir.
Mutasarrıf,
kongrenin 6 Haziran’daki ikinci oturumunda Muğla’nın muhtariyet
arayıĢlarında bulunduğuna iliĢkin söylentileri yalanlayarak, MenteĢeliler Müdafaa-i
Vatan Cemiyeti’nin kuruluĢunu açıklamıĢtır. Böylece, gizli olarak kurulan cemiyetin
gizliliği kaldırılmıĢtır.439 Kongrede cemiyetin üç haftalık gizli çalıĢması onaylanmıĢ
ve bir Kuva-yı Milliye Komitesi seçilmiĢtir.440
Muğla Yunan iĢgal bölgesi dahilinde olmadığı ve de Ġtalyanlar da Yunanlılara
karĢı alınan önlemleri görmezden geldikleri için, bir destek merkezi olarak iĢlev
görmüĢtür. Muğla’da oluĢan Kuva-yı Milliye örgütü, Batı Anadolu’daki Kuva-yı
Milliye’yi personel ve maddi yönden destekleyen önemli bir merkez olmuĢtur.
439
TürkeĢ, a.g.e., s.208- 214.
440
A.g.e. s. 264; Bu komite, Zorbazade Ragıp Bey (Belediye BaĢkanı), Ulalı Cavit Bey (Mütekait
Jandarma YüzbaĢısı), Müftüzade Sadettin Bey (Eski Sandık Emini), Bozöyüklü Hacı Süleyman
Efendi (Ġl Genel Meclisi Üyesi), Hacıkadızade Hafız Sabri Bey (Sandık Emini), Sinanzade M. Cemal
Bey (Dava Vekil, Ġttihat ve Terakki Murahhası), Zorbazade Emin Kamil Bey’den (ġehir Meclisi
Üyesi) oluĢmuĢtur.
174
IX. Nazilli Kongreleri
a. Birinci Nazilli Kongresi
Cemiyetler Kanunu’na uygun olarak441 Nazilli Heyet-i Milliyesi tarafından 69 Ağustos 1919 tarihleri arasında toplanan Birinci Nazilli Kongresi’nin toplanma
amacı kararlarının 2. maddesinde belirtildiği Ģekilde, “Vilayet dahilinde halihazırda
işgal altında bulunan Osmanlı memleketlerinin Yunan saldırılarından korunması
için; siyasi, idari, fiili savunma ve hükümetin yapacağı girişimlere yardımcı olmak”
tır.442
Kongrenin baĢkanlığını, Karacasu kazası temsilcisi Mustafa Talat Efendi
yapmıĢtır. Kongreye, Denizli’den Helvacızade Emin; Çal’dan Mehmet Tevfik
Efendiler; Tavas’dan ġahalzade Mehmet Kemalettin ve Nakip Mehmet Ziya;
Acıbadem’den Mehmet Kamil, Buldan’dan Müderris Hacı Salih, Nazilli’den Zühtü;
Karacasu’dan Mehmet Lütfi; Güney’den Eyüp Hilmi; Kadıköy (Babadağ)’den
Mehmet Cemal ve Sabri; Gülbeyli’den Mustafa Kazım; Yeni Pazar’dan Ali;
Tavas’tan Hacı Hüseyin ve Mazlum Baba; Bozdoğan’dan Mehmet Bey
katılmıĢlardır.443
Kongrede Heyet-i Milliye’nin genel merkezinin Nazilli’de olması ve kurula
45 üye seçilmesine karar verilmiĢtir. Böylelikle, Aydın, Antalya, Burdur, Denizli,
Isparta ve Muğla illerinin merkezi Nazilli oluyordu. Bu illerde ayrıca Heyet-i
441
Kongre kararlarının birinci maddesinde Yunan iĢgal ve mezalimi sebebiyle yer yer teĢekkül etmiĢ
ve etmekte olan Heyet-i Milliyeler’in Cemiyetler Kanununa tevfikan hükümeti mahalliyeye bir
beyanname vererek kuruluĢlarını tescil ettirecekleri karara bağlanmıĢtır.
442
Tunaya, a.g.e., s. 502.
443
Gökbel, a.g.e., s. 372.
175
Milliye’nin birer Ģubesinin açılmasına karar verilmiĢtir. Ayrıca bu illere bağlı;
Bozdoğan, Buldan, Çal, Çine, Garbi Karaağaç, Karacasu, Sarayköy, Tavas
kazalarında, Atça, Burhaniye, Erle, Gülbeyli, Günay, Honaz, Kadı, Kale, KöĢk,
Kuyucak, Sobuca, Sultanhisar bucaklarında da birer Ģubenin açılması uygun
bulunmuĢtur. (Madde 3) Alınan bu kararla, Heyet-i Milliye teĢkilatlanması köylere
kadar uzanmıĢtır. Heyet-i Milliyelerin siyasi görevleri, kararların 4. maddesinde
“hükümeti hazıranın amal ve maksadına vilayetimizde bulunan Yunanlıların tart ve
tedibine münhasırdır.” Ģeklinde belirtilmiĢtir. Bu kapsamda kongreye göre, Heyet-i
Milliyelerin kurulmasının amacı, Yunan iĢgaline engel olmak için siyasi, idari ve fiili
savunmada bulunmak ve hükümetin bu amaçla yapacağı giriĢimlerine destek
olmaktır. Buradan anlaĢıldığı gibi, kongreyi toplayanlar, Ġstanbul Hükümeti ile iyi
iliĢkiler içinde olmayı amaçlamıĢlardır. Bu bakımdan Nazilli Kongresi’ni diğer
kongrelerden ayıran önemli nokta, Ġstanbul Hükümetine yardım edilmesidir.
Heyet-i Milliyelerin, gerek merkezde ve gerek diğer liva merkezlerinde oniki,
kazalarda dokuz, nahiyelerde yedi ve köylerde beĢ kiĢiyi geçmemek üzere mahallin
ileri gelenleri tarafından gizli oyla seçilmesi ve bu heyetlerin aralarından bir baĢkan
ve ikinci baĢkan seçilmesi ilkesi benimsenmiĢtir. (Madde 18)
Kongrede, cephelere asker ve gönüllü temini ve sevki Heyet-i Milliyelerin
baĢlıca görevi olarak belirlenmiĢtir. AsayiĢ için silahlandırılması gereken kuvvetin
miktarı ve iaĢelerinin Kuva-yı Milliye kumandanları tarafından belirlenmesine karar
verilmiĢtir. (Madde 5) Heyet-i Milliyelerin cephe ve asker masrafları ile mahalli
masraflarının ahalinin yapacağı bağıĢlarla karĢılanması ve bunların miktarlarının
ihtiyar heyetleri ve bilirkiĢilerin verecekleri bilgilere dayanılarak Heyet-i Milliyeler
tarafından belirlenmesi, bu bağıĢtan kaçınanların Kuva-yı Milliye komutanları
176
tarafından cezalandırılmaları kararlaĢtırılmıĢtır. (Madde 7) Heyet-i Milliyelerin bağıĢ
suretiyle temin edecekleri gelirin fazlasının umumi merkeze gönderilmesi ilkesi
benimsenmiĢtir. (Madde 15) Göç etmek zorunda kalan, savaĢta olan askerlerin
ailelerine dağıtılmak üzere aĢar ambarlarındaki hububatın Heyet-i Merkeziye emrine
tahsis edilmesinin hükümetten istenmesine karar verilmiĢtir. (Madde 8)
Heyet-i Milliyeler tarafından silah altına alınanlardan isteyenlerin yüz lira
bağıĢta bulundukları takdirde kendi iĢleri ile meĢgul olmak üzere üç ay süreyle tecil
olunmalarına karar verilmiĢtir. (Madde 9) Bu kararla, Kuva-yı Milliye’nin
finansmanı için ek gelir sağlanması amaçlanmıĢtır. Aynı maddede Heyet-i Milliye
baĢkan ve üyeleri ile müstahdemi ve mükellefiyeti askeriye kanununda istisnaları
yazılı olanlar silah altına alınmayacakları da karara da bağlanmıĢtır.
Heyet-i Milliyelerin görevlerini tetkik ve teftiĢ için kongre umumi heyetinin
nezareti altında ve hiçbir Heyet-i Milliye’ye bağlı olmamak Ģartı ile müfettiĢler tayin
edilerek gereken yerlere gönderilmesine ve kendilerine zaruri masrafları için üç lira
yevmiye verilmesine karar verilmiĢtir. (Madde 11) Heyet-i Milliyelerin çalıĢmalarını
denetleyecek bir organın belirlenerek bunun karara bağlanması çalıĢmalarına ne
kadar ciddiyetle ve titizlikle yaklaĢtıklarının bir göstergesidir.
Merkezi umuminin belirleyeceği yerde her ayın baĢında üç gün devam etmek
üzere kongre toplanması ve olağanüstü hallerde umumi merkezin davetinin yeterli
olduğu ilkesi benimsenmiĢtir. (Madde 12)
Nazilli Merkezi ile Denizli ve Muğla Merkez Ģubelerinde yönetim iĢlerini
düzenlemek ve iĢbölümü için; Gönüllü ve Silah Toplama ġubesi, ĠrĢadiye
(Propaganda) ġubesi, Ġstihbarat ġubesi, Fedakârlara ve Göçmenlere Yardım ġubesi,
UlaĢtırma ġubesi, Mubayaa (Alım) ġubesi, Sağlık ġubesi olmak üzere yedi ayrı Ģube
177
açılmıĢtır. Bu Ģubelerin baĢında bulunacak müdürlerin Heyet-i Milliyelerin asli
üyelerinden olmaları zorunludur. (Madde 13)
Kongrenin kapsadığı alan biraz sınırlıdır. Nitekim kongre, Denizli ve Muğla
livalarıyla, Aydın livasının iĢgal dıĢı alanlarını içine almaktadır. Bu Ģekilde, Aydın,
Muğla, Denizli Burdur, Isparta ve Antalya’da oluĢan Kuva-yı Milliye teĢkilatlarının
merkezi Nazilli olmuĢtur.
Sonuç olarak, Birinci Nazilli Kongresi’nde, Kuva-yı Milliye’nin kurulması,
yönetimi, denetlenmesi, cephelere asker ve gönüllü temini, bunların teçhizatı gibi
konularda Heyet-i Milliyelerin karar alabileceği, cephelerde bulunacak asker ve
gönüllünün miktarı ve bunların yükümlülükleri, terhis ve izin iĢlemlerinin Kuva-yı
Milliye komutanları tarafından belirlenmesi ilkesi benimsenmiĢtir. Kongrede, idari,
mali ve askeri konularda önemli kararlar alınarak; bölgede oluĢan Kuva-yı
Milliye’nin belli bir sisteme oturtulması sağlanmıĢtır. Bu Ģekilde Kuva-yı Milliye’nin
Yunan iĢgaline karĢı koymasının yolları aranmıĢtır. Birinci Nazilli Kongresi,
bölgedeki 57. Tümen ile iĢbirliğine gidilmesini sağlayarak önemli bir baĢarı
göstermiĢtir.
b. Ġkinci Nazilli Kongresi
Ġkinci Nazilli Kongresi, 19 Eylül 1919’da Ali Beyzade Ali Bey’in evinde
yapılmıĢtır. Kongre baĢkanlığına Antalya delegesi Nuri Bey seçilmiĢtir.
Kongrenin toplanma amacı, bölgedeki Kuva-yı Milliye ve Heyet-i Milliye
örgütlenmelerinin AlaĢehir Kongresi’nde alınan kararlar çerçevesinde yeniden
178
düzenlenmesi ve Heyet-i Milliyelerin yönetimlerinin iyileĢtirilmesidir. Özellikle de
cephenin siyasi merkezi olacak Heyet-i Merkeziye’nin oluĢturulmasıdır.
Kongreye, Antalya, Burdur, Isparta, Denizli, MenteĢe Livaları, Apa, Atça,
EĢme, AlaĢehir, Eğridir, Uluborlu, Bademiye, Balyanbolu, Buldan, Bozdoğan, Çal,
Çivril, Çardak, Honaz, Dalama, Sarayköy, Sultanhisar, Keçiborlu, Güney, Sandıklı,
Tavas, Garbi Karaağaç, Kadıköy (Babadağ), Karacasu, Karahayıt, Kuyucak, Nazilli,
Muğla, Bodrum, Fethiye, Köyceğiz, Marmaris, Milas kaza ve nahiyelerinden
temsilciler katılmıĢtır.444 Kongrede yapılan seçimlerle, BaĢkan Vekilliklerine,
Helvacızade Mehmet Emin (Denizli), Müftü Hulusi Efendi (Karacasu); Katipliklere
ise, Müftüzade Mehmet Emin (Çal) ve Ömer Lütfi (Nazilli) Beyler seçilmiĢlerdir.
444 Gökbel, a.ge., s. 375; TürkeĢ, a.g.e., s. 329; Böcüzade Süleyman Sami, Isparta Tarihi, Serenler
Yay., Ġstanbul 1983, s. 346, Tekeli-Ġlkin, a.g.e., s. 219. Bu temsilciler, Hacı Hamdi Efendi (Apa),
Abbas ve Tapucuzade Ali Efendi (Atça), Müftü Hacı Nafiz Efendi (EĢme), Hacı Hüsnü Efendi
(Isparta), Mütevellizade Akif Bey, Mazhar ve Ömer Beyler (AlaĢehir), Nuri ve Tahsin Beyler, Hacı
Ahmet Efendi (Eğirdir), Hacı Ahmet ve Ġbrahim Efendiler (Bademiye), Ġsmail Hakkı ve Abdullah
Efendiler (Balyambolu), ġamdanizade Osman ve Tayyarzade Osman Beyler (Burdur), Hacı Rasih
Efendi ve Karaahmetzade Halil Ağa (Buldan), Ali Bey ve Hacı Ahmetzade Süleyman Efendi
(Bozdoğan), Müftüzade Emin Efendi (Çal), Çorbacızade Mehmet Ali (Çivril), Rıza Bey ve Hüsnü
Efendi (Çardak), Tevfik Bey ve Haraç Ahmet Efendi (Honaz), Mustafa ve Hacı Hüseyin Efendiler
(Dalama), Müftü Ahmet ve Hüseyin Efendiler (Sarayköy), Ahmet ve Ali Zühtü Beyler (Sultanhisar),
Köbekli Sadık ve Hacı Hüseyin Efendiler (Keçiborlu), Üçkoyunizade Ali Efendi (Isparta) Eyüp
Efendi (Güny), Ahmet Efendi (Sandıklı), Mehmet Kemal ve Hacı Ali Efendiler (Tavas), Mehmet ve
Ahmet Latif Efendiler (Garbi Karaağaç), Mehmet ve Ahmet Efendiler (Kadıköy), Mehmet Hulusi
Efendi Tasi ve Emin Beyler (Karacasu), Küçük Mehmet Ağazade Mehmet Efendi (Karahayt), Zihni
ve Ġsmail Hakkı Efendiler (Kuyucak), Ġlhami ve Ömer Beyler (Nazilli)
179
Kongrede, Heyet-i Merkeziye’nin görev yetkilerini belirleyen yedi maddeden
oluĢan bir kanun kabul edilmiĢtir. Nazilli’de kurulacak Heyet-i Merkeziye’ye
kongrede temsil edilen bölgelerden birer üyenin seçilmesine ve gerekli görülürse
diğer merkezlerde de Heyet-i Merkeziyeler kurulmasına karar verilmiĢtir.
Nazilli’deki merkezin 1 Ekim 1919’da bir toplantı yapması ve bu toplantıya kadar da
Nazilli Heyet-i Merkeziyesi’nin yönetim görevini üzerine alması kabul edilmiĢtir.
Kongrenin kaç gün sürdüğü bilinmemekle birlikte, kongrenin Birinci Nazilli
Kongresi’ne nazaran daha geniĢ bir etki alanına sahip olduğu görünmektedir.
Kongrenin kendi nüfuz alanındaki bölgeler dahilinde Kuva-yı Milliye birliği
olmayan yerlerde yeni birlikler oluĢturulmasına çalıĢılması dikkat çekicidir. Örneğin,
Isparta Merkez Kuva-yı Milliye Ģubesini açmak üzere bir heyet seçilmiĢtir. Bu
heyete Isparta delegelerinden baĢka Isparta Cemiyet-i Ġlmiye baĢkanı Hafız Ġbrahim
(Demiralay) ile ulemadan Senirkentli Hacı Emin Efendi katılmıĢtır. Heyet üyelerine
kazalarda Kuva-yı Milliye Ģubeleri açmaları konusunda yetki verilmiĢtir.445
Nazilli Kongreleri, Sivas Kongresi’nin aldığı kararlara ters düĢmüĢtür. ġöyle
ki Sivas Kongresi, Ġstanbul Hükümetine karĢı olan tavrını gittikçe sertleĢtirmiĢ ve
Damat Ferit Hükümetinin istifa etmemesi halinde Ġstanbul ile olan iliĢkilerini
keseceği yolunda karar almıĢ ve uygulamaya koymuĢtur. Aksine, Nazilli Kongresi’ni
düzenleyenler, Ġstanbul Hükümeti ile iyi geçinilmesine ve hatta Sivas Kongresi’nin
Ġstanbul Hükümeti ile iliĢkilerin kesilmesi kararına uymayacağını açıklamıĢlardır.
Ayrıca, Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli’deki bütün Müdafaa-i Hukuk
Cemiyetleri birleĢtirilerek, bütün yetkiler Heyet-i Temsiliye’ye bırakılmıĢtır. Buna
rağmen Nazilli Kongresi, Heyet-i Temsiliye’nin iznini almadan toplanmıĢtır.
445
Böcüzade Süleyman Sami, a.g.e., s. 346; Tekeli-Ġlkin, a.g.e. s. 221.
180
Kongrede kurulan Harekât-ı Milliye Redd-i Ġlhak Aydın ve Havalisi Heyet-i
Merkeziyesi 6 Ekim 1919’da Nazilli’de toplanarak, “Redd-i Ġlhak Harekât-ı Milliye
Heyet-i Merkeziyesi Nizamname-i Dahilisi” adlı bir yönetmelik hazırlamıĢtır.
Yönetmeliğin hazırlandığı bu toplantı bazı kaynaklarda Üçüncü Nazilli Kongresi
olarak geçmesine rağmen, bu toplantı bir kongre niteliği taĢımamaktadır. 446
446
Gökbel, a.g.e., s. 379.
181
B. Kuzeybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
I. Balıkesir’de Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
Ġzmir’in iĢgalinin ardından 16 Mayıs 1919’da Balıkesir Belediyesine “Redd-i
Ġlhak Heyeti” imzasıyla gelen telgrafta, “vatanseverlerin orduya iltihakı,
müttefiklerin ve büyük devletlerin protesto edilmesi” istenmiĢti. Bu telgraf üzerine
yörenin eĢrafı ile Ģehir belediye meclis üyeleri bir araya gelerek geniĢ katılımlı bir
toplantı yapılmasına karar vermiĢlerdir. Yapılacak toplantıya siyasi düĢünce farkı
gözetilmeden, Ģehrin ileri gelenleriyle Rum ve Ermeni cemaatlerinin önde gelen
kiĢilerinin davet edilmesine karar verilmiĢtir.447 Okuma Yurdu’nda yapılan toplantıya
Vehbi (Bolak) Bey baĢkanlık etmiĢtir. Toplantıda dördü gayrimüslim olmak üzere 11
kiĢilik bir protesto heyeti seçilmiĢtir.448 Bu heyet, Sadaret’e ve büyük devletlerin
siyasi temsilciliklerine çekilmek üzere bir protesto telgrafı kaleme alarak ve 16
Mayıs akĢamı ilgili yerlere göndermiĢtir. Heyetteki dört gayrimüslim üyenin protesto
telgrafına imza atmamaları nedeniyle telgraf yedi kiĢinin imzasıyla gönderilmiĢtir.
447
M.Vehbi Bolak, “Milli Mücadele’de Balıkesir, Kuva-yı Milliye Hareketi Nasıl Doğdu? Nasıl
Büyüdü ve Kuva-yı Milliyeciler Nasıl Çalıştı?”, 14-23 Nisan 1950 tarihleri arasında Balıkesir
Postası’nda tefrika edilmiĢ yazıdan Milli Mücadele’de Balıkesir, Türk Petrol Vakfı Lale Mecmuası
NeĢriyatı, Ġstanbul 1986, s. 159; Ġlgürel, a.g.e., s.62.
448
Heyete seçilenler: Mehmed Vehbi Bey (Bolak), Belediye Reisi Keçeci Hafız Mehmed Efendi,
Müftü Abdullah Efendi (Nennici-zade), Hulusi Zarbalı, Maarif Müdürü Sabri Bey, Müfti-zade
Abdülgafur Efendi, Ahmed Vehbi (Çıkrık), Rum Papazı Yani Konstantin, Ermeni papazı Peragen,
Osmanlı Bankası Müdürü Papadaki, Avukat Peron. Mehmed Vehbi Bolak, a.g.m., s. 161.
182
Okuma Yurdu toplantısından sonra Balıkesir Redd-i Ġlhak Heyet-i Milliyesi
büyük çapta bir toplantı daha yapmıĢtır. 18 Mayıs akĢamı Alacamescit’te yapılan
toplantıda Redd-i Ġlhak Cemiyeti adına, bölgede askeri ve idari faaliyetlerde söz
sahibi olacak 41 kiĢilik bir heyet seçilmiĢtir.449 Bu heyetin en önemli yanı, halkın oyu
ile seçilmiĢ olmasıdır. Seçilen bu heyet, Ġstanbul Hükümetinden yardım ve destek
istemek üzere bir heyetin Ġstanbul’a gönderilmesine, Ayvalık ve Edremit’teki
durumun tespiti için dört kiĢinin buraya gönderilmesine, merkezde oluĢturulacak ayrı
bir heyetin de teĢkilat ve hazırlıklara baĢlamasına karar vermiĢtir. Ġstanbul’a giden
heyet, Damat Ferit PaĢa ile görüĢmüĢ ancak bir yanıt alamamıĢtır. Daha sonra bu
449
Mehmed Vehbi Bey, Siverek Mebusu Ahmed Vehbi Bey (Çıkrık-zade), Nennici-zade Abdullah
Efendi, Belediye Reisi Hafız Mehmed Emin Bey (Keçeci Hafız), Abdulgafur Hoca (IĢtın), Zarbalızade Hulusi Bey, Sabri Bey (Tireli), Dava vekili Sadedin Bey, Kocabıyık Mehmed Bey, Abdüsselamzade Cemil Efendi, Arab Sadedin Bey, Beypazarlı Hafız Mehmed Efendi, Ġbrahim Bakır Efendi,
Kuyumcu-zade Ali Efendi, Abdülaziz Mecdi oğlu Ahmed Nur Bey, Dava Vekili Said Bey, Ocakizade Tal’at Bey, Eski Nüfus Müdürü Hakkı Bey, Marmara Nahiyesi Müdürü Ġsmail Hakkı Efendi,
Giritli-zade Muhiddin Bey, Ahmed Vehbi Bey, Gönenli Osman Bey, Kunduracı Nuri Usta, Dava
vekili Süleyman Sadi Bey, Laz Hacı Mustafa Efendi (Kangal), Hoca Asım Efendi, Budak-zade Hafız
Ġsmail Efendi (Melek-zade Hacı Hafız Mehmed Efendi), Hafız Eminiddin Efendi (Çeliköz), Hafız
Haydar Efendi, Muzaffer Efendi, BinbaĢı Mütekaidi Ahmed Bey, Mütekaid Alayebeyi Rıza Bey,
Kadı-zade Mustafa Efendi (Hoca Süleyman Vehbi Efendi), Yürük Ġbrahim Efendi, KeĢkek-zade Hacı
EĢref Efendi, Yırcalı-zade ġükrü Efendi, Basri Bey-zade ġevki Bey, Somalı Hacı Hafız Kazım ġükrü
Efendi, Silahçı ġevki Bey, Arnavut Rasim Bey, Hacı Kamil Efendi. Ġlgürel, a.g.e., s. 68-69.
M. Vehbi Bolak, bu heyetin arasında o gün mücadelenin aleyhinde olanlar da bulunduğunu, ancak
bunların dıĢarıda kalarak tezvirat yapmalarını önlemek için heyete dahil edildiklerini, nitekim
bunlardan bir kısmının devam etmedikleri için yerlerine adları yazılı kiĢilerin getirildiklerini ifade
etmektedir. Bolak, bu kiĢilerin arasında sonradan yüzelliliklere katılanlar olduğunu da belirtmektedir.
Bolak, a.g.m., s. 167.
183
heyet, Balıkesir Heyeti Merkeziyesi’nin düzenlediği AlaĢehir Kongresi’ne baĢkanlık
edecek olan eski Balıkesir Mutasarrıfı Hacim Muhittin (Çarıklı) Bey ile de
Ġstanbul'da görüĢmüĢtür. Alacamescit toplantısı ile Balıkesir’de oluĢacak Kuva-yı
Milliye’nin temelleri atılmıĢtır.
21 Mayıs 1919’da yeni bir toplantı yapılmıĢtır. Bu toplantıda iĢgal tehlikesi
altında olan yerlerden göçün önlenmesi, her ihtimale karĢı “Cemaat-i Ġslamiye”
teĢkilatının yapılması; Ramazan ayı dolayısıyla köylere gidecek vaizlerin halka birlik
ve beraberlik ruhu ile vatan sevgisinin aĢılanması gibi esaslar belirlenmiĢtir. Ayrıca
oluĢturulması düĢünülen teĢkilatın telgrafhane ve jandarmalarla haberleĢerek gerekli
bilgiyi toplamasına da karar verilmiĢtir. Burada varılması istenen hedef milli bir
ordunun kurulmasıydı.450
Harbiye Nezareti 28 Mayıs’ta yayınladığı bir tamimle, Tekirdağ’daki 14.
Kolordu Karargâhını Bandırma’ya nakletmiĢ, bu nakil gerçekleĢene kadar Kolordu
Kumandanının en yakın maiyetiyle Balıkesir’e gitmesini emretmiĢtir.451 Böylece
Ġzmir-Afyon demiryolu hattının kuzeyi, diğer bir deyiĢle 56. Tümen, 14. Kolordunun
bölgesi olmuĢtur.
14. Kolordu Kumandanı Yusuf Ġzzet PaĢa, Haziranın ilk günlerinde
Balıkesir’e geldikten sonra, direniĢten yana olanları bir araya getiren Redd-i Ġlhak
Cemiyeti bünyesinde Kuva-yı Milliye’nin kurulması çalıĢmalarını hızlandırmıĢtır.
Mustafa Kemal’in 19 Mayıs’ta Samsun’a çıktığı ve vatanı kurtarmak üzere
Anadolu’da faaliyetlere baĢladığı haberlerinin alınması üzerine ikinci kez
Alacamescit toplantısı gerçekleĢtirilmiĢtir. 14. Kolordu Komutanı Yusuf Ġzzet
450
451
Bolak, a.g.m., s. 169.
Özalp, a.g.e., s. 15-16; Selek, a.g.e., s. 216- 217.
184
PaĢa’nın da katıldığı, 3 Haziran 1919’da yapılan toplantıda, Yunanlılar tarafından
iĢgal edilen Ayvalık’a yapılacak her türlü acil yardım ve Manisa’dan ilerlemekte olan
iĢgalin nasıl durdurulacağı konuları tartıĢılmıĢtır. Jandarmanın takviye edilmesine,
sahillerin jandarma ile korunmasına, Ayvalık ve Bergama’ya milis birliklerin
gönderilmesine karar verilmiĢtir.452
4 Haziran 1919’da yeni bir toplantı daha yapılmıĢ, bu toplantıda 19 Mayıs’ta
yapılan seçimde merkezde görevlendirilen geçici heyetin görevine son verilerek yeni
ve kalıcı bir Heyet-i Merkeziye453 oluĢturulmuĢtur. Heyet-i Merkeziye kararıyla
esnaf ve tüccardan para tahsil edilmiĢtir. Akademi tahsilini yarıda bırakarak
Balıkesir’e gelen YüzbaĢı Kemal (Kemal Balıkesir) Bey Soma Cephesine kumandan
tayin edilmiĢ ve 5 Haziran 1919’da belediye binasında halkın da katıldığı bir
toplantıda Yunanlılara karĢı silahlı mücadele kararı alınmıĢtır. Alınan bu karar Kuvayı Milliye’nin Balıkesir’de faaliyete geçmesi açısından önem taĢımaktadır. Heyet, 7
Haziran 1919’da yaptığı bir toplantıda cephede görevlendirilecek ihtiyat zabitlerine
verilecek maaĢ ile geride kalan ailelerine yardım konularını görüĢmüĢtür. Ayrıca
kurulacak menzil teĢkilatını tartıĢmaya açmıĢtır. 9 Haziran’da yaptığı bir baĢka
toplantısında Kuva-yı Milliyeci veya muvazzaf asker ayrımı yapmadan ayda 15 lira,
evli olanların ailelerine de 15 lira verilmesine karar verilmiĢtir.454 Alınan bu
kararların kısa bir zaman sonra yapılacak Balıkesir Kongrelerinde alınan kararlara
temel teĢkil ettiği düĢünülebilir.
452
453
Ġlgürel, a.g.e., s. 72; Bolak, a.g.m., s. 172.
Heyet Ģu kiĢilerden oluĢuyordu: Mehmed Vehbi Bey (Bolak), Gönenli Osman Bey, Tireli-zade
Sabri Bey sonra ġevki Bey, Keçeci Hafız Mehmef Emin Bey, Zarbalı-zade Hulusi Bey, Maarif
Müdürü Sabri, Çıkrık-zade Ahmed Vehbi Bey. Ġlgürel, a.g.e., s. 74.
454
Ġlgürel, a.g.e., s.76
185
Kemal Bey, Kolordu Komutanı Yusuf Ġzzet PaĢa’dan aldığı emirle,
Balıkesir’de bulunan 120 er, 4 makineli tüfekten ibaret olan 188. Alaya ek olarak455
Ģehirden topladığı kuvvetlerle 6 Haziran 1919’da Akhisar’a hareket etmiĢtir.
Toplanan kuvvetlerin ertesi gün Soma’ya varmasından sonra 10-11 Haziran 1919
gecesi Yunan kuvvetlerine karĢı taarruza karar verilmiĢtir.456 Soma’ya varan bu birlik
burada kurulacak cephenin çekirdeğini teĢkil etmiĢtir. Kuva-yı Milliyecilerin
Akhisar’ı iĢgalden kurtarması üzerine bölge halkının Kuva-yı Milliye’ye olan ilgisi
artmıĢtır. Akhisar zaferinden sonra Balıkesir Kuva-yı Milliye’si Soma ve Akhisar
cephelerini kurmuĢtur. Ardından kısa zamanda Salihli ve Ġvrindi cepheleri de
oluĢturulmuĢtur.457
Akhisar’ın Yunanlılar tarafından tahliye edilmesinden sonra, burada Belediye
Reisi Ali Bey ve Akhisar’ın ileri gelenleri bir araya gelerek yapılması gerekenleri
görüĢmüĢlerdir. Akhisarlılar, bir Redd-i ĠĢgal Cemiyeti kurarak Yunan iĢgaline karĢı
örgütlenmeye karar vermiĢlerdir. Albay Kazım Bey tarafından silahlı milis örgütü
oluĢturmak amacıyla Akhisar’a gönderilen Ethem Bey’in Redd-i ĠĢgal Cemiyeti’nin
kuruluĢunda önemli rolü vardır. Daha önce Rauf ve Bekir Sami Beyler tarafından
direniĢe teĢvik edilen Çerkez Ethem,458 Albay Kazım Bey’i Soma’dayken ziyaret
etmiĢ, kendisinden bir miktar silah alarak Akhisar’da silahlı bir milis grubu
oluĢturmak için izin almıĢtır.459 10-15 atlı ile birlikte Akhisar’a gelen Ethem Bey’in
455
Türk Ġstiklal Harbi C.II, 1. Kısım, s. 156.
456
Ġlgürel, a.g.e., s. 75; Hasan Basri Çantay, Kara Günler ve Ġbret Levhaları, Ġstanbul 1964, s. 34.
457
Ġlgürel, a.g.e., s. 75; Çantay, a.g.e., s. 34.
458
Özalp, a.g.e., s. 31.
459
A.g.e., s. 31.
186
Ģehrin ileri gelenleri ve eĢrafı ile yaptığı toplantı sonrasında Akhisar Redd-i ĠĢgal
Cemiyeti kurulmuĢtur. Cemiyet üyeleri ise Ģunlardı:460 Akhisar Belediye Reisi Ali
Bey, ahaliden Mehmet Nuri Bey, Hafız Osmanoğlu Hüseyin Bey, Müderriszade
Süleyman Bey, Müderriszade Mehmet Bey, Musazade Rıza Bey ve Mehmet Sait
Bey. Cemiyet kurulunca Akhisar’daki milislerin toplanmaya baĢlamasıyla oluĢan
Akhisar cephesinin kumandası BinbaĢı Hüsnü Bey’e verilmiĢtir. Bu cephe, 188.
Alay’dan bir nizamiye müfrezesiyle Akhisar kazası Marmara nahiyesi halkından
oluĢan milislerden oluĢmaktadır.461 Toplamı 800 kiĢiden oluĢan bu milislerin baĢında
Manisalı Mirimiran Halit PaĢa, Hafız Hüseyin Bey ve Dramalı Rıza Bey
bulunuyordu.462 Akhisar’da Mıntıka Kumandanı olarak görevlendirilen BinbaĢı
Hüsnü Bey, aynı zamanda Redd-i ĠĢgal Cemiyeti halk mümessili olarak teĢkilatı
yönetme görevini de yerine getirmiĢtir. Karaosmanoğlu Halit PaĢa da Akhisar’a
gelmiĢ, 61. Tümen Kumandanı Albay Kazım Bey’le görüĢerek, Harmandalı-TirkeĢ
cephesinden sorumlu olarak çalıĢmaya baĢlamıĢtır.463 Böylece, Akhisar’daki ilk
müfrezeyi Karaosmanoğlu Halit PaĢa oluĢturmuĢ ve Yunanlılarla ilk çarpıĢmayı bu
müfreze yapmıĢtır.
YüzbaĢı Kemal Bey, Yunan kuvvetlerinin Akhisar’ı tahliye ettikten sonra
Bergama’ya doğru yayılmaya baĢlamaları haberini alır almaz, müfrezesini 188. Alay
460
Oktay Gökdemir, KurtuluĢ SavaĢında Akhisar, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, Akhisar,
1990, s. 23; Parlak, a.g.e., s. 544-545.
461
462
Apak, a.g..e, s. 63.
Özalp, a.g.e., C.I s. 34; Osman Akandere, “Dramalı Rıza Bey ve Kuzey Batı Anadolu Kuva-yı
Milliye Mücadelesindeki Hizmetleri”, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 57, C.XIX.
Kasım 2003. ss. 977-1008.
463
Gökdemir, a.g.e., s. 25.
187
emrine bırakarak, Bergama’ya hareket etmiĢtir.464 11–12 Haziran gecesi Bergama’ya
varan Kemal Bey, Kaymakam Mehmet Rasim Bey’den halkın direniĢe hazır
olmadığını öğrenmiĢti. Buna rağmen, Kaymakam Mehmet Rasim Bey, YüzbaĢı
Kemal Bey’in isteği üzerine Bergama halkını silaha sarılmaya teĢvik etmek için
toplantıya çağırmıĢtır. Bunun üzerine, otuzu silahlı iki yüz kiĢi Hükümet Konağı
önünde toplanmıĢtır. YüzbaĢı Kemal Bey bu küçük topluluğa Soma’da Kuva-yı
Milliye kurulduğunu, 188. Alayın Soma’ya yerleĢmeye çalıĢtığını ve Akhisar’ı iĢgal
eden Yunan birliklerinin çekildiğini belirterek, ReĢadiye yönünden ilerleyen
Yunanlılara karĢı Ayvalık ve Balıkesir’den gelecek kuvvet yetiĢinceye kadar bu
topluluğu hep birlikte karĢı koymaya çağırmıĢtır.465 Kemal Bey, oluĢturduğu 30-40
kiĢilik
bir
güçle,
Yunanlıların
mevzilendiği
Eğrigöl
köprüsü
karĢısında
mevzilenmiĢtir. Üsteğmen Nuri Bey ve arkadaĢları da 20 gönüllüyle buraya gelerek
bir baĢka hâkim tepede mevzi tutmuĢlardır.466 Bergama’nın iĢgal edilmesi üzerine
Ayvalık cephesinin yan ve gerileri tehlikeye girmiĢ oldu. ĠĢgale karĢı Balıkesir’de
200 kiĢilik bir milis kuvveti hazırlanarak, 188. Alay Kumandanı ve aslında Soma
Mıntıkası Kaymakamı Miralay Akif Bey’in emrinde 10 Haziran’da Bergama’ya
gönderilmiĢtir.467 Gönderilen bu milis kuvvetinin baĢında komuta heyetinde YüzbaĢı
Selim ve Abdurrahman, Makineli Tüfek Mülazımı Sabri, Parti Pehlivan, Avukat
Süleyman Tali Bey ve HurĢid Bey
464
465
466
ile Hafız Hüseyin bulunuyordu.468 Kuva-yı
Selek, a.g.e., s. 218.
Parlak, a.g.e., s. 525.
Selek, a.g.e., s. 219.
467
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 15, G: 64, B: 64-1.
468
Ġlgürel, a.g.e., s. 77; Apak, a.g.e., s. 61; Özalp, a.g.e., s. 25.
188
Milliye birlikleri iki gün sonra Bergama’ya ulaĢmıĢtı. Ayrıca, Soma ve Kırkağaç’ta
oluĢturulan milli müfrezeler de yardıma gelmiĢlerdi. Bergama’ya düzenlenen ani bir
baskınla, Ģehir 15 Haziran’da geri alınmıĢ ve Yunanlılar çekilmiĢlerdir. Kuva-yı
Milliye’nin bu baĢarısı Yunanlıları ve Ġtilaf Devletleri temsilcilerini çok ĢaĢırtmıĢtı.
Yunanlılar Ģehre tekrar hücum etmiĢse de Miralay Kazım Bey’in emrindeki 61. Fırka
Kumandanlığı kuvvetleri Ģehri savunmuĢtur.469
Selek’in verdiği bilgilere göre; Bergama Baskınına kuvvet olarak, 188. Alay,
172. Alaydan 2 ağır makinalı tüfek ile takviyeli birinci tabur, Ayazmend’li Nazmi
Bey kumandasındaki 100 kiĢilik milli kuvvet ile Bergamalı Ekrem Bey idaresindeki
200 kiĢilik milli kuvvet, Soma yönünden gelen yedek subaylar kumandasındaki 268
kiĢilik milis kuvvetleri katılmıĢtır. Bu kuvvetlerin toplamı 60 nizamiye eri ve 500
milisten oluĢuyordu.470
Bergama baskını ve savunması Balıkesir’de oluĢan Kuva-yı Milliye’nin ve
kolordunun önemli bir baĢarısıdır. Bu baĢarıda Balıkesir halkının maddi ve manevi
desteği de büyük rol oynamıĢtır. Rahmi Apak, Bergama Baskınını Ģöyle
nitelendirmektedir: “Bergama baskını, milli kuvvetlerin ilk hamlesi, müdafaadan
taarruza ilk geçiştir… Milli harekât tarihinde en ön safta yer alacak bir hadisedir.
Ve adeta milli ayaklanmanın ilk şanslı hadisesidir. Onu tertip edenler, ona iştirak
eden subay ve halk çocukları milli tarihimizde yükselmesi lazım gelen
kahramanlardır.”471
469
Ġlgürel, a.g.e., s. 76-77; Apak, a.g.e., s. 61. Kazım Özalp ise bu baskının tarihini 14 Haziran olarak
vermektedir. Özalp, a.g.e., s. 25.
470
471
Selek, a.g.e., 220.
Apak, a.g.e., s.61.
189
14. Kolordu Kumandanı Yusuf Ġzzet PaĢa, baskını Balıkesir’den 13/14
Haziran gecesi Harbiye Nezareti’ne çektiği telgrafla bildirmiĢtir: Kuva-yı Milliye,
Bergama Baskını ile Bergama’yı iĢgalden kurtararak büyük baĢarı sağlamıĢtır. Bu
baĢarılar üzerine, 14. Kolordu Kumandanı Yusuf Ġzzet PaĢa, Bergama’ya gelerek
188. Alay Kumandanı Yarbay Arif Bey’i Bergama Mıntıka Kumandanı olarak
atamıĢtır. Soma’ya gelen 61. Tümen Kumandanı Kazım Bey’i de bu cephenin
kumandanlığına tayin etmiĢtir. 472
19 Haziran’da Yunan kuvvetleri saldırılarına devam ederek, Bergama’yı
ikinci kez iĢgal ettiklerinde Kınık ve Ayas’ı da iĢgal ederek Bergama’daki kuvvetleri
için ileri karakollar oluĢturmuĢlardır.473 Yunan ilerleyiĢinin durmasından sonraki
günlerde, Bergama’daki kuvvetlerin bir kısmı Soma’ya gitmiĢtir. Albay Kazım Bey
ve arkadaĢları da 19-20 Haziran gecesi Bergama’yı terk ederek, Kınık’a gitmiĢlerdi.
Bu sırada, Soma’ya gelmiĢ olan Kolordu Kumandanı Yusuf Ġzzet PaĢa ile KınıkSoma yolu üzerinde görüĢmesinden sonra Kazım Bey, Soma’da kalarak cepheyi
örgütlemeye baĢlamıĢtır. Yunan kuvvetlerine karĢı Göçbeyli, Bölcek, Çerkezköy,
Cumalı,
Hamzalı’ya
milli
müfrezeler
yerleĢtirilerek
Soma’daki
cephe
oluĢturulmuĢtur.474 Albay Kazım Bey, Bergama’da çarpıĢan milli kuvvetler dağıldığı
için Soma’ya ilerleme ihtimali olan Yunan kuvvetlerinin karĢısında 70 kiĢilik bir
kuvvetle tertibat almıĢtır. Böylece Kınık bölgesinde Kuva-yı Milliye cephesi
oluĢturulmuĢ oldu. 475
472
Selek, a.g.e., s. 221, 223.
473
Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 1.Kısım, s. 171.
474
Türk Ġstiklal Harbi, C. VII İdari Faaliyetler, s. 18.
475
Özalp, a.g.e., s. 28.
190
Bu günlerde, Batı Anadolu’nun kuzeyinde 14. Kolordu bölgesinde,
oluĢturulan cepheler Ģu Ģekildeydi:476
Ayvalık Mıntıkası: Kaymakam Ali Bey komutasında, 172. Nizamiye Alayı
ile Edremit, Burhaniye ve Ayvalık kazaları halkının oluĢturduğu milli kuvvetler.
Kuva-yı Milliye’nin komutasında eski Edremit Kaymakamı Köprülülü Hamdi Bey
ve Pelit Köylü Mehmet Bey (sonradan Karesi Mebusu olan Mehmet Cavit Bey’dir.)
bulunuyordu. Bu kuvvetler Ayvalık’ın hemen doğusundaki sırtlarda tertibat almıĢtı.
Ayvalık’taki kuvvetlerin sayısı sivil ve asker olmak üzere toplam 500 ila 600
civarında bulunuyordu.
Soma Mıntıkası: 188. Alay Kumandanı Miralay Mehmet Arif Bey’in
komutasındaydı. 188. Alay dıĢında emrinde, Mülazım Halit Bey tarafından
Bandırma’da oluĢturulan 100 kiĢilik bir nizamiye birliği ile Soma, Kırkağaç,
Bergama kazalarından, Balıkesir merkezinden, Giresun ve Gelenbe nahiyeleri
halkından oluĢturulan milli kuvvetler bulunuyordu. Bu kuvvetlerin baĢında ise
Hulusi Bey (sonradan Karesi Mebusu) ve Kırkağaçlı Emin Efendi bulunuyordu.
Kınık ile Soma arasındaki sırtlarda düĢmana karĢı mevzi almıĢ olan bu kuvvetlerin
toplamı 700 kiĢiydi. Bu mıntıkanın Ġvrindi cephesinde görev alan Süvari Teğmeni
Fikret Bey ile Teğmen Zeki (Doğan) Bey’in cephede gösterdikleri yararlılıkları
takdire değerdir.477
Akhisar Mıntıkası: BinbaĢı Hüsnü Bey (sonradan Konya mebusu)
komutasında idi. 188. Alaydan bir nizamiye müfrezesi ile Akhisar kazası ve
Marmara nahiyesi halkından oluĢan kuvvetlerdi. Bu milli kuvvetlerin baĢında
476
477
Özalp, a.g.e., s. 34; Apak, a.g.e., s. 113-114.
Apak, a.g.e., s. 114
191
Manisalı Mirmiran Halit PaĢa ile Hafız Hüseyin Bey ile Dramalı Rıza Bey
bulunuyordu.478 Kuvvetlerin sayısı 800 civarında idi.
Görüldüğü gibi, Balıkesir Kuva-yı Milliyesi, Ayvalık kuzeyinde Akdeniz
sahilinden, Kasaba yakınında Gediz Nehrine uzanan cephede, baĢlangıçta bir grup
halinde ve az bir kuvvetle muhafaza edilen üç mıntıkaya ayrılmıĢtır. Sonradan bu
mıntıkalar, büyük bir cephe halinde birbiriyle irtibatlı ve aralıksız tertibatlı Ģekilde
düzenlenmiĢtir.479
DüĢman kuvvetlerine karĢı bu Ģekilde tertibat alınırken, cephe gerisindeki
kaza merkezlerinde konunun baĢında da değindiğimiz Ģekilde Redd-i Ġlhak Heyetleri
kuruluyordu. Cepheye kuvvet yollayan her kaza merkezinde, bir Redd-i Ġlhak Heyeti
kurulmuĢ ve böylece teĢkilatın ülkenin daha iç taraflarına yayılması için çalıĢılmıĢtır.
Bu çalıĢmalar devam ederken oluĢturulan Kuva-yı Milliye’nin idari, mali açıdan
teĢkilatlanması gerekliliği doğmuĢtur. Bu amaçla Balıkesir’de birbirini takip eden
kongreler düzenlenmiĢtir.
a. Balıkesir Kongreleri
i. Birinci Balıkesir Kongresi
28 Haziran - 12 Temmuz 1919 tarihlerinde Balıkesir Dar’ül Nafia
Medresesinde düzenlenen Birinci Balıkesir Kongresi’nin toplantı tarihi yanlıĢ olarak
bazı kaynaklarda Ġkinci
Balıkesir Kongresi’nin tarihi ile karıĢtırılmaktadır. Bu
konuda, çalıĢmaları yakından takip etmiĢ bir kiĢi olarak Kazım Özalp’ın eseri en
478
479
A.g.e., s. 67
Özalp, a.g.e., s. 34
192
güvenilir kaynak olarak değerlendirilebilir. Özalp eserinde, depolarda bulunan
silahların
tamamının
cephelere
sevk
edilen
Kuva-yı
Milliye
askerlerine
dağıtılmasından dolayı cephelerin daha fazla takviyesi için silaha ihtiyacı olduğunu,
bu ihtiyacı gidermek için 18 Haziran’da Balıkesir’den Ġstanbul’a silah temin etmek
üzere bir heyet gönderilmiĢse de baĢarılı olunamadığından bahsetmekte ve gece
gündüz çalıĢarak halkın gayretiyle cephedeki kuvvetlerin sayısının artması üzerine
milli kuvvetlerin düzenlenmeleri, iaĢesi, düzenli olarak sevk ve idareleri için gerekli
tedbirlerin alınması gerektiğinden “…Balıkesir’de 28 Haziran 1919 tarihinde bir
kongre toplandı” Ģeklinde belirtmektedir.480 Kuva-yı Milliye çalıĢmalarının bizzat
içinde bulunan Balıkesir eĢrafından Hasan Basri Çantay ise hatıralarında, ġimal
cepheleri dâhilindeki murahhasların tamamen iĢtirak edeceği bu kongrenin 28
Haziran 1919’dan 13 Temmuz 1919 tarihine kadar devam ettiğini ve milli müdafaa
iĢlerini daha sağlam esaslara bağladığını yazmaktadır.481 Mücteba Ġlgürel de Özalp’ın
ve Çantay’ın verdiği bu bilgileri doğrulamaktadır. Ġlgürel, ayrıca bu konuda
Balıkesir’deki Kuva-yı Milliye içinde milis kumandanlığı, seferi kıtaların menzil ve
iaĢe iĢlerinin tanzim ve idaresi görevlerinde bulunan Hayreddin Karan da kongrenin
28 Haziran’da baĢlayıp, 12 Temmuz’da sonlandığını belirterek bu tarihleri
doğruladığını nakletmektedir.482
Ayrıca Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti tarafından hazırlanan ve 1931 yılında
Maarif Vekâleti yayınları lise tarih kitabı olan Tarih IV’de kongre tarihi 28 Haziran
480
Özalp, C.I. a.g.e., s.38; Ġlgürel, a.g.e., s. 88.
481
Çantay, a.g.e., s. 35; Ġlgürel, a.g.e., s. 89.
482
Ġlgürel, a.g.e., s. 90.
193
olarak geçmektedir.483 Rahmi Apak, Hıfzı Erim, Tekeli-Ġlkin ve Utkan Kocatürk de
tarih konusunda hemfikirdirler.484 Bunların aksine, Balıkesir eski Mutasarrıfı Hacim
Muhittin (Çarıklı) Bey anılarında Birinci Balıkesir Kongresi toplantısının 26-30
Temmuz 1919 tarihleri arasında yapıldığını belirterek bu konuda yanıltıcı bilgiler
vermektedir.485 ġerafettin Turan makalesinde486 Birinci Balıkesir Kongresi
toplantılarının Hacim Muhittin Bey’in Hatıratı’na dayanarak 26-30 Temmuz 1919
tarihleri arasında yapıldığını belirtmektedir. Ancak yıllar sonra bir baĢka eserinde487
bu fikrinden vazgeçerek, birinci kongrenin 28 Haziran 1919’da baĢladığına karar
vermiĢtir.
Birinci kongrenin 26 Temmuz 1919’da toplantılara baĢladığını kabul edersek,
toplam olarak dört kongrenin yapıldığı düĢüncesi ortaya çıkmaktadır.488 Bu durumda
483
Tarih IV, Maarif Vekâleti, Ġstanbul 1931, s. 348; Ġlgürel, a.g.e., s. 90.
484
Apak, a.g.e., s. 116; Erim, a.g.e., s. 86; Tekeli-Ġlkin, a.g.e., s. 171; Utkan Kocatürk, Atatürk ve
Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi 1918-1938, TTK Yay., Ankara 1988, s. 63.
485
Balıkesir ve AlaĢehir Kongreleri ve Hacim Muhittin Çarıklı’nın Kuva-yı Milliye Hatıraları (1919-
1920), Türk Ġnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1967.
486
ġerafettin Turan, Kurtuluş Savaşında Kongreler, Cumhuriyetin 50. Yıldönümü Semineri,
Seminere Sunulan Bildiriler, TTK Yay., Ankara 1975, s. 151-152.
487
ġerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi I, Bilgi Yay., Ankara 1991, s. 272-273.
488
Ġzmir’e Doğru gazetesinin birbirleriyle çeliĢik bazı ifadeleri bu yöndedir. 16 Kasım’da yayın
hayatına baĢlayan gazete, 20 TeĢrinisani 335 tarihli sayısında, “Karesi ve Saruhan Livaları Hareket-i
Milliye’sinin ġehri Heyet-i Umumiye ictimalarından üçüncüsü de Kuva-yı Milliye Karargâhında
ba’dezzeval akdedilmiĢtir…” 16 TeĢrinisani 335 tarihli ilk sayısında ise, “Bilumum kaza ve liva
azalarının ictimaiyle Balıkesir ve Suruhan livaları Hareket-i Milliye ve Redd-i Ġlhak Cemiyeti Heyet-i
Umumiyesi yakında Heyet-i Merkeziye Salonunda birinci ictimaını akdedecektir….” haberi
bulunmaktadır. Görüldüğü gibi gazete haberleri karıĢtırmıĢtır.
194
ikinci kongrenin birincinin devamı olduğunu düĢünerek birinci kongre ile ikinci
kongreyi birleĢtirebiliriz. Ancak böyle bir durumda da bir ayı aĢan bir kongrenin
olamayacağını hesaba katmak gerekmektedir. Nitekim diğer kongreler için verilen
tarihler de bunu doğrulamaktadır. Burada Balıkesir’de toplanan kongrelerin
tarihlerinde bir veya iki günlük farklar görüldüğünü de belirtmek gerekir.489
Hacim Muhittin Bey’i böyle düĢünmeye sevk eden düĢünce kongre ile
toplantı arasındaki kavram karmaĢasıdır. Nitekim Hacim Muhittin Bey, Birinci
Balıkesir Kongresi için “kongre” deyimini kullanmamıĢtır. Oysaki yaklaĢık onbeĢ
gün süren ve önemli kararların alındığı bu toplantılara civar kazalardan temsilcilerin
de katıldığını da göz önüne aldığımızda bu toplantıları kongre olarak nitelendirmek
yanlıĢ olmaz.
Kongrede, Balıkesir’de bir Heyet-i Merkeziye kurulmasına karar verilmiĢ ve
bu Heyet-i Merkeziye’de cephelerin ve kazaların ayrı ayrı temsil edilmelerine karar
verilmiĢtir. Yunan kuvvetlerinin ilerlemeleri üzerine para ve gönüllü toplanmasına
karar verilerek, bu iĢleri yürütecek bir de komisyon kurulması düĢünülmüĢtür.
Memur gönderme, teĢkilatlanma ile gönüllü ve iaĢe temini için baĢka bir komisyon
kurulmuĢtur. Soma, Akhisar ve Aydın havalisiyle irtibat sağlamak, kazalarda teĢkilatı
geliĢtirmek ve memur göndermek üzere Vehbi Bey ile Maarif Müdürü Sabri Bey’den
oluĢan bir komisyon daha kurulmuĢtur.490 Ayrıca cephedeki kuvvetlerin iaĢesinin
hangi kazalar tarafından karĢılanacağı, Redd-i Ġlhak Heyetlerinin yetki ve görevleri,
cephelerin takviyesi için hangi kazalardan nerelere insan gücü sevk edileceği
489
Ġlgürel, a.g.e., s. 93.
490
Ġlgürel, a.g.e., s. 95
195
belirlenmiĢtir.491 Kongrede Kuva-yı Milliye heyetiyle kumandanlar iĢbirliğine
giriĢmiĢlerdir. Yedek subaylardan yararlanılmasına karar verilmiĢtir. Heyet-i
Merkeziye Reisi Vehbi Bey, Redd-i Ġlhak Cemiyetinin masrafları için halktan para
toplanması konusunda diğer azalarla anlaĢmazlığa düĢtüğü için istifa etmiĢti. Vehbi
Bey’in yerine Heyet-i Merkeziye’nin baĢkanlığına da Hacim Muhittin Bey
seçilmiĢtir.492
Balıkesir’de bir kongre toplandığı ve birtakım kararlara varıldığını haber
alan Ġstanbul Hükümeti, Mutasarrıf Hilmi Bey’e emir göndererek kongrenin
durdurulması ve iĢtirak edenlerin tevkif edilmelerini emretmiĢti. Hilmi Bey’in de bu
kongrede yer almasından dolayı bu emir yerine getirilmemiĢtir.493
Birinci Balıkesir Kongresi’nde alınan kararlar ile Kuva-yı Milliye’ye asker
sağlanarak, bu askerlere maaĢ ödenmesi, Ģehit ailelerine maaĢ tahsis edilmesi,
vatandaĢın elindeki silahların toplanarak cephelerin silah ihtiyacının karĢılanması
gibi hususlar düzene konulmuĢ ve bu iĢlemler resmi bir nitelik kazanmaya
baĢlamıĢtır. Bu nedenlerden dolayı Ġzmir’in iĢgalinden sonra Batı Anadolu’da
yapılan kongrelerin ilki olması bakımından Birinci Balıkesir Kongresi ayrı bir öneme
sahiptir.
Kuva-yı Milliye teĢkilatı güçlendikçe, teĢkilatın ihtiyaçları da artmıĢtır.
Masrafları karĢılayacak yeni mali kaynakların bulunması gerekiyordu. TeĢkilatın
sivil ve askeri açıdan daha da güçlendirilmesi için gerekli mali tedbirlerin gözden
geçirilmesi amacıyla da ikinci bir kongre yapılmasına gerek duyulmuĢtur.
491
Özalp, a.g.e., s. 38.
492
Ġlgürel, a.g.e., s. 95
493
Özalp, a.g.e., s. 38; Ġlgürel, a.g.e., s. 96.
196
ii. Ġkinci Balıkesir Kongresi
Hacim Muhittin Bey’in Hareket-i Milliye Kongresi” olarak adlandırdığı
Ġkinci Balıkesir Kongresi, 26 Temmuz 1919’da Hacim Muhittin (Çarıklı), 61. Alay
Komutanı Albay Kazım (Özalp), Vasıf (Çınar), Mustafa Necati, Hüsnü ve Kuva-yı
Milliye Komutanlarından Hamdi Bey’lerin öncülüğünde494 Mekteb-i Sultani’de
toplanmıĢtır. Kongreye kaza ve nahiyelerin temsilcilerinden oluĢan 48 delege
katılmıĢtır. Kongrenin 28 Temmuz tarihinde yapılan oturumunda Heyet-i Merkeziye
seçilmiĢtir. Yürütme yetkisine sahip olan Heyet-i Merkeziye, Balıkesir adına Hacim
Muhittin, Yürük-zade Ġbrahim, Bandırma adına Gönenli Osman, Ayvalık adına
Vasıf, Akhisar adına Kamil, Soma adına Hafız Osman Bey’den oluĢuyordu.
Kongrede ülke savunmasını hedefleyen ve vatanın birliğini ön planda tutan birtakım
kararlar alınmıĢtır. Bu kararlar 29 maddeden oluĢmaktadır. Ayrıca padiĢaha,
Sadrazam Damat Ferit PaĢa’ya ve Ġngiltere, Amerika, Fransa ve Ġtalya siyasi
mümessillerine birer telgraf çekilmiĢtir.495
Kongrenin toplanma amacı, karar metninin 4. maddesinde yer aldığı Ģekilde
Balıkesir’de Yunan iĢgaline karĢı direniĢ ve mücadelenin birleĢtirilmesi ve vatanın
kurtuluĢudur: “Madde 4- Kongre’nin maksat ve gayesi, istihlas-ı vatandır. Her ne
suretle olursa olsun siyasetle iştigali nefretle reddeder.”
Kongreye katılan delegeler ve temsil ettikleri yerler Ģöyledir:
494
495
Albayrak, a.g.e., s. 128.
Kararların ve telgrafların tam metinleri için Çarıklı, a.g.e., s. 112-120; Özalp, a.g.e., s. 44-48;
Bayar, a.g.e., C.8, s. 2708-2717; Kararlar hakkında kısa bir tahlil için bkz. Tansel, a.g.e., C.II., s. 5962; Mücteba Ġlgürel, “Balıkesir Redd-i İlhak Cemiyeti ve Kongreleri”, Cumhuriyetin 50. Yılına
Armağan, (Ġ.Ü. Edebiyat Fakültesi), Ġstanbul 1973, s. 35-56.
197
Balıkesir: Hacim Muhittin Bey (Kongre BaĢkanı), EĢraftan Mehmet Vehbi
(Kongre Reis Vekili), EĢraftan Sabri (Kongre Reis Vekili), Keçecizade Hafız
Mehmet Emin (EĢraftan-Belediye Reisi), Yırcalızade ġükrü (EĢraftan), Arabacızade
Hacı Hafız Mehmed (EĢraftan), Kocabıyıkzade Mehmed (EĢraftan), Beypazarızade
Hafız Mehmed (EĢraftan), Kunduracızade Nuri (EĢraftan), Basribeyzade ġevki
(EĢraftan), Gönenli Osman (EĢraftan), KeĢkekzade Hacı Bahattin (EĢraftan),
Barutçuzade Süleyman (EĢraftan)
Bandırma: Yahya Sezai (EĢraftan), Rıza (EĢraftan)
Burhaniye: Hamdi Bey (Burhaniye Kuva-yı Milliye Kumandanı), Katipzade
Osman (EĢraftan), Müftü Hoca Mehmed (EĢraftan)
Edremit: Havranlı Hasan Kamil (EĢraftan), Vasıf (EĢraftan), Mustafa
(EĢraftan)
Gönen: Hasan (EĢraftan), Ġbrahim (EĢraftan)
Balya: Mustafa ÇavuĢ (EĢraftan-Belediye Reisi), Ġsmail (EĢraftan),
Soma: Hafız Osman (eski müftülerden), Müftü Ġsmail
Erdek: Said (EĢraftan), Saib (EĢraftan)
Akhisar: ReĢad (EĢraftan), Kamil (EĢraftan-Akhisar Belediye Reisi), Hüsnü
(Akhisar Kuva-yı Milliye Kumandanı)
Kırkağaç: Ahmet Faik (EĢraftan), Müderris Hüseyin
Sındırgı: Zühtübeyzade Mustafa (EĢraftan), ġatırzade Emin (EĢraftan)
Giresun (Bucak): Müftüzade Abdülgafur (EĢraftan), Hatip Mustafa
(EĢraftan)
Fart: DaniĢ (EĢraftan), Müderris Ġbrahim
Kebsud: Basri (EĢraftan), Hafız Arif (EĢraftan)
198
ġamlı: Hafız Mehmed Efendi (EĢraftan)
Ġvrindi: Hafız Hamit (EĢraftan) ve Mehmet (EĢraftan)
Bigadiç: Emirzade Ali (EĢraftan), Azazade Mustafa Efendi (EĢraftan),
Konakpınarı: Lütfi Bey (EĢraftan)
Yukarıdaki listede görüldüğü gibi, kongreye katılan delegelerin 3’ü sivilasker bürokrat, 5’i din adamı-müderris, 40’ı eĢraftan oluĢmaktadır. Kongrenin
toplandığı günlerde Balıkesir’de bulunan -delege olmadığı halde çalıĢmalara katkıda
bulunan- sivil-asker-bürokratlardan oluĢan bir grup daha vardı. Bunlar; Mutasarrıf
Hilmi, Tümen Komutanı Kazım, Ġzmir Türk Ocağından Vasıf (Çınar), Maliye
MüfettiĢi Muvaffak ve Ġhsan Bey’lerdir.
Kongrede zabıt tutulmamasına rağmen, yayınlanan kongre kararlarından
müzakerelerde hangi konular üzerinde durulduğu anlaĢılmaktadır. Buna göre
kongrenin konularını üç grupta toplayabiliriz:
1) Örgütlenmenin geliĢtirilmesi.
2) OluĢan direniĢ örgütüne padiĢah ve Ġstanbul Hükümeti ile iĢgal
kuvvetlerinin tepkilerini azaltmak için gerekli söylemin oluĢturulması. Bunun için
söylem olarak özellikle “padiĢah ve halifeye sahip çıkarak onları kurtarmak” amacı
kullanılmıĢtır.
3)
DeğiĢik
Kongrenin
konularda
izlenecek
politikaların
belirlenmesi.
BaĢkanlığına, Hacim Muhittin (Çarıklı) Bey,
BaĢkan
Vekilliklerine de Mehmet Vehbi ve Sabri Beyler; Kâtipliklere ise, Abdülgafur ve
Hasan Efendiler seçilmiĢlerdir. (Madde 2)
Kongre, o zamana kadar kullanılmakta olan, “Redd-i Ġlhak” adını Hareketi Milliye Redd-i Ġlhak Heyeti olarak değiĢtirmiĢtir. (Madde 6) Bu isim değiĢikliği,
199
yöresel direniĢ amacıyla kurulan Redd-i Ġlhak Heyeti’nin artık ulusal direniĢi
amaçladığını göstermektedir.
Kongre,
iki
aĢamalı
bir
teĢkilatlanma
modeli
oluĢturarak,
esas
örgütlenmenin kazalar düzeyinde olmasına, Balıkesir’de de bir üst örgüt olarak
Heyet-i Merkeziye’nin bulunmasına karar vermiĢtir. Daha açık bir ifadeyle, livalarda
olduğu gibi kazalarda da “teşkilat”, “maliye”, “levazım” gibi Ģubelerin kurulmasına
karar verilmiĢtir. (Madde 8) 9. maddede belirtildiği Ģekilde, Heyet-i Merkeziye,
“takib edilen gayeye vusul ve bütün harekâtı tevhid ve tesbit etmek için”
kurulmuĢtur. Heyete seçileceklerin saptanması için bölge, Balıkesir, Ayvalık,
Bandırma, Akhisar ve Soma olmak üzere beĢ mıntıkaya ayrılarak, Balıkesir’den iki,
diğer mıntıkalardan birer kiĢinin seçilmesine karar verilmiĢtir. (Madde 10) Bu
Ģekilde oluĢturulan merkez heyetine, Balıkesir adına Hacim Muhittin Bey ve
Yörükzade Ġbrahim Bey, Bandırma adına Gönenli Osman, Ayvalık adına Vasıf
(Çınar) Bey, Akhisar adına Belediye Reisi Hacı Kadirzade Kamil Bey, Soma adına
eski müftü Hafız Osman Efendiler seçilmiĢtir. Yedek üyelikler için, Balıkesir adına
Yırcalızade ġükrü ve KeĢkekzade Hacı Bahattin, Bandırma adına Ömer, Ayvalık
adına Hoca Mehmed, Akhisar adına Sındrgılı Azmi, Soma adına Niyazizade Hüseyin
Bey seçilmiĢtir. OluĢturulan Heyet-i Merkeziye’nin görevleri ise, 12. maddede
belirtilmiĢtir. Bu görevler, bölge ve yerel kurulları denetlemek ve bu kurulların
çözemediği sorunlarını çözmek, bölgenin dıĢındaki milli heyetler ile iliĢki kurmak ve
bunların Heyet-i Merkeziye’ye katılmalarını sağlamak, Yunan iĢgalinin ve
iĢgalcilerinin neden olduğu felaketleri kamuoyuna duyurmak Ģeklinde özetlenebilir.
Kongrede cephelerdeki direniĢ teĢkilatlanması ile ilgili kararlar da
alınmıĢtır. Bu doğrultuda alınan kararlardan en önemlisi, daha önce kurulan Ayvalık,
200
Soma ve Akhisar cephelerinin geri hizmetlerini yapacak Menzil MüfettiĢliğinin
kurulmasıdır. (Madde 13) Menzil MüfettiĢliklerinin görevi, “cephelerdeki umum
askerlerin iaşe, ilbas ve hastalarının tedavisi, techizatlarının ikmali ve ihtiyat
bölükleri bulundurulması…” olarak belirtilmiĢtir. 15. maddeye göre de menzil
teĢkilatı Ayvalık, Soma, Akhisar cephelerinde kurulmasına karar verilmiĢtir.
Cepheye gönderilecek askere verilecek maaĢ ve ikramiyeler ile savaĢta
Ģehit düĢenlerin ailelerine ve yaralananlara verilecek hediyeler konusunda bölge
yönetimleri serbest bırakılmıĢtır. (16. ve 20. maddeler)
Kongre, Yunanlılara karĢı seferberlik devam ettiği sürece milli seferberlik
ilan etmiĢ bulunuyordu. Bundan dolayı herkes vatan hizmeti ile yükümlü tutulmuĢ,
1300–1309 (1884–1893) arasında doğanların askere alınmasına karar verilmiĢtir.
(Madde 7) Bu karara uymamanın cezası da 28. maddede belirtilmiĢtir. Buna göre,
vatan hizmetinden ve cepheden kaçanların ailelerine dokunulmaksızın, kendilerinin
ülke dıĢına çıkarılmasına ve mümkün olursa Yunan tarafına gönderilmesine karar
verilmiĢtir. Kongre kararlarının 23. maddesi ile her kaza kurulunun subay ve erlerine
birer kimlik belgesi verilmesine, kimlik belgesi olmayanların orduya kabul
edilmemesine karar verilmiĢtir. Bu madde ile çeteciliğe engel olunması ve çeteciliğin
Kuva-yı Milliye’den ayrı tutulması amaçlanmıĢtır. Hatta kongrenin çetecilikten
nefret ettiği, hiçbir siyasi partiyle iliĢkisi olmadığı ve Yunanlıları Anadolu’dan
atmanın amaçlandığı 3. maddede belirtilmektedir. Bu maddede belirtilen “hiçbir
siyasi partiyle iliĢkisi olmadığı ifadesinde kastedilen “Ġttihat Terakki” partisidir.
Çünkü o dönemde, Ġstanbul Hükümeti ve Ġttihat-Terakki muhalifleri, Kuva-yı
Milliyecileri Ġttihatçı olarak nitelendirerek, halkı Kuva-yı Milliye’den soğutmaya
çalıĢmıĢtır. Bu nedenlerden dolayı kongrede bu konu vurgulanmıĢtır.
201
Kongrede alınan önemli kararlardan biri de, “Yunanlılarla hiçbir surette
müzakere edilmemesi” kararıdır. (Madde 26) Asıl amacın Yunanlıların iĢgaline
engel olmak ve Yunanlıları ülkeden çıkarmaktır. 27. maddede alınan“Yunanlıları
memleketimizin her tarafından tard edinceye kadar harbe devam etmek, vezaifin en
birincisi olmak üzere kabul edilmiştir.” kararı bir önceki maddeyi desteklemekte ve
Batı Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin esas amacını ortaya koymaktadır.
Kuva-yı Milliye’ye silah sağlanması ile ilgili olarak, ahalinin elinde
bulunan silahların toplanması ve bu iĢle yörelerdeki Hareket-i Milliye Heyetlerinin
görevlendirilmesi kararı alınmıĢtır.( Madde 25)
Kongrede ayrıca mali konularla ilgili kararlar da alınmıĢtır. Bu doğrultuda,
kongrede yapılacak harcamalar ve gelirlerin düzenlenmesi için bir bütçe yapılmasına
karar verilmiĢtir. Genel giderler için kongrenin içine aldığı bölgelerin büyüklüğü ve
zenginliği oranına göre düzenleme yapılmıĢtır. Buna göre, Balıkesir harcamaların %
21’ini, Edremit % 17’sini, Burhaniye % 7’sini, Balya %4’ünü, Bandırma % 10’unu,
Gönen % 6’sını, Sındırgı % 4’ünü, Gördes % 4’ünü, Soma % 5’ini, Bergama %
2’sini karĢılayacaktır. (Madde 14)
Ayrıca, kongrenin bir beyanname hazırlayarak, halkı aydınlatmak için
gerekli görülen yerlere dağıtılmasına karar verilmiĢtir. (Madde 19) Aynı zamanda,
padiĢah ve hükümet ile Ġtilaf Devletleri yetkililerine kongrenin ne amaçla toplandığı
hakkında bilgi vermek amacıyla telgraf çekilmesine karar verilmiĢtir. (Madde 18)
PadiĢaha gönderilen telgrafta “… tahtgah-ı saltanatı etrafında müttehiden
toplanarak, kudsi vatanımızın halasını temin için bir Milli Kongre halinde içtima
202
ettik.” denilerek, padiĢaha olan bağlılık ve amacın sadece ülkeyi iĢgalden kurtarmak
olduğu konusunda padiĢaha güvence verilmek istenmiĢtir.496
Hükümete gönderilen telgrafta ise, Kuva-yı Milliye’nin yurdu kurtarmak
için zorunlu olarak kurulduğu ve bu kongrenin de amacının Yunanlıların iĢgalini
ortadan kaldırmak olduğu belirtilmektedir. Telgrafta kongrenin hükümete arz ettiği
kararlar 4 madde halinde belirtilmiĢtir:
1) Wilson prensiplerinde de kabul edildiği vechile, Anadolu Türk ve İslamdır.
Bu aziz yurda hiçbir düşman ayak basamaz, basmaya mücaseret edecek olan
düşmanların ölünceye kadar kahr etmeye bütün Anadolulular azmetmiştir.
2) Bu esası temin edecek hükümetimize bütün kuva-yi maddiye ve maneviye ile
zahiriz.
3) Milli Kongremiz, hiçbir fırka ve meslek ihtirasıyla hareket etmeyen
vatanperverlerden müteşekkildir. Gayemiz yurdun halasıdır. Bu fiilen temin
edildikten sonra, harekât-ı milliye tavakkuf edecektir.
4) Merkez-i saltanatımıza ebediyen tabi ve sadık kalarak bu gayeye vasıl olmaya
çalışacak ve bu hususta her türlü mevanii ve müşkülatı izale edeceğiz.
Bu telgrafa Ġstanbul Hükümetinden gelen cevap çok olumsuz olmuĢtur.
ĠçiĢleri Bakanı Ali Kemal Bey, Mutasarrıf Hilmi Bey’e bu kongrenin dağıtılması için
emir vermesine rağmen, Kuva-yı Milliye’den yana olan Hilmi Bey, emre
uymamıĢtır.497 Bu giriĢimden bir sonuç çıkmayınca, Hürriyet ve Ġtilaf taraftarı Aydın
Valisi Kambur Ġzzet Bey, Hacim Muhittin Bey’in tutuklanması için emir çıkarmıĢtır.
496 PadiĢah Vahdettin, bu bağlılık içeren ifadeleri önemsemeyerek, Ġngilizlerin baskıları ile KuzeyBatı Anadolu Kuva-yı Milliye’sini ortadan kaldırmak için bölgeye Ahmet Anzavur’u göndermiĢtir.
497
Özalp, C.I, a.g.e., s.39.
203
Ġlk emrinden sonuç alamadığı için emri tekrarlamıĢtır. Artık Balıkesir’de Kuva-yı
Milliye ile halk elele verdiği için Kambur Ġzzet Bey’in emrini uygulayacak kimse
kalmamıĢtır.
Kongre sonunda ayrıca, Ġngiltere, Amerika, Fransa ve Ġtalya’nın siyasi
temsilciliklerine gönderilen telgraflarda Kuva-yı Milliye’nin Yunan iĢgali ve
mezalimine karĢı oluĢturulduğu ve vatan iĢgalden kurtarılana kadar mücadeleye
devam edileceği belirtilerek, Wilson Prensiplerinin uygulanması durumunda,
Anadolu’nun hiçbir yerinin yabancılara verilemeyeceği, eğer gerçekten barıĢ
isteniyorsa, Anadolu topraklarının yabancı devletlerinin iĢgalinden kurtarılması
gerektiği üzerinde durulmuĢtur. Bu telgrafta görüldüğü gibi, Ġkinci Balıkesir
Kongresi’nin Ġtilaf Devletlerine karĢı tutumu çok net ve sert olmuĢtur.
Kongre son olarak, Eylül ayında yüz kiĢilik bir üye topluluğu ile her
bölgenin yapacağı mali yardım oranında üye bulundurması esasına göre Üçüncü
Balıkesir Kongresi’ni düzenlemeye karar vermiĢtir. (Madde 29)
Üç gün arayla toplanan Balıkesir Kongresi ile Erzurum Kongresi
kararlarının en önemli ortak yanı, vatanın bütünlüğünün korunması ve savunmasıdır.
Ancak kararları incelediğimizde Erzurum Kongresi’ni tertipleyenlerin Ġstanbul
Hükümetinden bütün ümitlerini kesmelerine rağmen, Balıkesir Kongresi’ni
tertipleyenlerin hala ümitli göründüğü ortaya çıkmaktır. Balıkesir Kongresi,
çoğunluk itibariyle Batı Anadolu temsilcilerinden oluĢtuğu için kendilerine “biz
garbi Anadolu mümessilleri” demiĢlerdir. Bir süre sonra iki teĢkilat arasında irtibat
kurulduğu görülmektedir. ġarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i
Temsiliyesi’nden Balıkesir’e gelen telgrafta “esasen kalbi kan ağlayan bura halkı bu
teşebbüse bütün ruh ve mevcudiyeti ile müzahirdir.” ifadesi yer almaktadır. Hacim
204
Muhittin Bey ise cevabında, “Şarkdan garba doğru tevessü” eden teşkilat-ı
vatanperveranilerile, garbdan şarka tevessü edecek teşkilat-ı naçizemizin birleştiği
gün, istihlas-ı vatana ma’tuf teşebbüsat-ı vatanperveranenimizin en büyük bir
bayramı olacaktır.” demiĢtir.498
iii. Üçüncü Balıkesir KongresĠ
16-22
Eylül
Kongresi’nin499
1919
gündemini
tarihleri
Kuva-yı
arasında
düzenlenen
Milliye’nin
Üçüncü
örgütlenmesi
ve
Balıkesir
AlaĢehir
Kongresi’nde hazırlanan talimatların uygulanabilmesi için getirilen öneriler
oluĢturmuĢtur. Bu kongre bundan önceki iki kongreye nazaran daha geniĢ bir bölgeyi
içine almıĢtır. Nitekim Bilecik livası da dâhil olmak üzere bütün Bursa vilayeti ile
Ġzmir kuzey cephelerinin siyasi ve askeri temsilcileri, Manisa’dan Marmara
Denizi’ne ve Çanakkale’den EskiĢehir sınırına kadar olan bölgenin temsilcileri de
kongreye katılmıĢlardır.500
Kongre, ilk oturumunu 16 Eylül 1919’da öğleden sonra yapmıĢtır. Kongre
kararlarının kaydı tutulmamıĢtır. Bu nedenle bu kongre ile ilgili bilgiler Hacim
Muhittin Bey’in anılarına dayanmaktadır. Dolayısıyla kongreye kaç kiĢinin katıldığı
tam olarak bilinmemektedir.
Kongrenin baĢkanlığına yine Hacim Muhittin Bey, baĢkan vekilliklerine,
Vehbi ve Hoca Mehmet Beyler; kâtipliklere de; Hilmi ve Vasıf Beyler seçilmiĢtir.
498
Ġlgürel, a.g.e., s. 110.
499
Kongre ile ilgili olarak detaylı bilgi için Çarıklı, a.g.e., s. 58-65; Ġlgürel, a.g.e., 124; Albayrak,
a.g.e., s. 160; Tekeli-Ġlkin, a.g.e., s. 208-218.
500
Ġlgürel, a.g.e., s. 123.
205
Kongre BaĢkanı Hacim Muhittin Bey, toplantıda AlaĢehir Kongresi kararları
hakkında kısa bilgi sunmuĢ, Vasıf Bey ise Balıkesir Heyet-i Merkeziyesi’nin
faaliyetleri hakkında kongreye bilgi vermiĢtir.501 Kongrede, AlaĢehir Kongresi’nde
hazırlanan, Cephe Teşkilatı Kadrosu, Kuva-yı Milliye Menzil Müfettişliği Vezaifi
Hakkında Talimatı ile Hareket-i Milliye Redd-i İlhak Teşkilatı Talimatnamesi ile
Heyet-i Merkeziye Talimatnamesi kabul edilmiĢtir.502
Cephe Alay Komutanlıkları ile Menzil MüfettiĢlikleri için seçimler
yapılmıĢtır. Bu seçimler sonucunda;
Ayvalık Cephesi Milli Alay Komutanlığı’na, Pelit Köylü Emirzade Mehmet
Bey, yardımcılıklarına ise, Burhaniye’den Hacı Ġdris Ağazade Hacı Ali Bey,
Edremitli Emekli Komiser Mustafa Bey,
Soma Cephesi Milli Alay Komutanlığı’na, Kırkağaçlı Hacı Salihzade Emin
Bey, yardımcılıklarına ise, Bergamalı Ahmet Niyazi Efendi, Somalı Hacı RaĢit
Efendi,
Akhisar Cephesi Milli Alay Komutanlığı’na Teceddüt Fırkası Ġzmir Katib-i
Mesulü Mahmut Celal (Bayar) Bey,503 yardımcılıklarına ise, Bahri Bey ve Sındırgılı
Zühtü Beyzade Mustafa Bey seçilmiĢlerdir.
Menzil MüfettiĢliklerine yapılan seçimler sonucunda:
Burhaniye Menzil MüfettiĢliği’ne, Havranlı Mehmet Fevzi Bey, üyeliklere;
Havranlı Hasan ve Edremitli Seyyit Beyler,
501
Çarıklı, a.g.e., s. 58.
502
Her iki talimatın metni için Çarıklı, a.g.e., s. 225-233.
503
Bayar, a.g.e., C.7, 2171, 2234, 2293; C.8, 2467.
206
Soma Menzil MüfettiĢliği’ne Balıkesirli Müftüzade Abdülgafur Efendi,
üyeliklere; Kırkağaç’tan Kamil Efendizade Hilmi ve Somalı Rıfat Beyler,
Akhisar Menzil MüfettiĢliği’ne Sındırgı’dan Azmi Bey, üyeliklere de
Akhisar’dan Hacı ġerif Ağazade Emin Ali ve ReĢat Beyler seçilmiĢlerdir.
Encümen-i Müdüran üyelikleri için de seçim yapılmıĢtır. Yapılan seçim
sonunda, Gönenli Osman Bey üye seçilmiĢtir. Heyet-i Merkeziye üyeliklerine ise,
Hacim Bey, Vasıf Bey, Vehbi Bey, Hulusi Bey, Hamdi Bey, Osman Bey, Hoca
Mehmet Bey seçilmiĢlerdir. Ayrıca, Kuva-yı Milliye’nin Bursa yönüne doğru
yaygınlaĢtırılmasına karar verilmiĢ, bu amaçla bir Encümen kurulmuĢtur.
Kongrede
cephe
teĢkilatı
kadrosu
ile
ilgili
önemli
düzenlemeler
getirilmiĢtir.504 Buna göre, her cephede iskeleti daima hazır halde bulunacak milli bir
alay oluĢturulacak ve savaĢ baĢladığı zaman mevcudu hızla artırılacak Ģekilde
örgütlenecektir. Cephede savaĢ olmadığı zaman bir bölükte 40 kiĢi bulunacak, üç
bölükten bir tabur, üç taburdan da bir alay oluĢturulacaktır. Redd-i Ġlhak heyetleri
tarafından 300-309 doğumluların defterleri tutularak vatan hizmetine alınacaklardır.
Cephedeki efrad birer aylık münavebeyle görev yapacak ancak her taburda 20 kiĢilik
sürekli görev yapan bir grup bulunacaktır. Böyle bir uygulamanın altında yatan
neden ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıdır. Erkek nüfusun sürekli cephede
olması, varolan iĢlerini yapamamalarından ötürü ekonomik açıdan kendisinin ve
ailesinin geçimini sağlayamamasına neden oluyordu. Bu durum tarım, ticaret ve
diğer meslek kollarındaki üretimi olumsuz yönde etkiliyordu. Bir diğer açıdan sürekli
cephede görev yapan efradın cephedeki iaĢesinin, silah ve cephanesinin sağlanması
504
Çarıklı, a.g.e., s. 222-223.
207
da ülkeye ekonomik yük getiriyordu. Alınan bu karar ile bu olumsuzlukların önüne
geçilerek ekonomik sıkıntı hafifletmek hedeflenmiĢtir.
Cephe gerisinde ise genel bir yedek kuvvetin örgütlenmesi kararı alınmıĢtır.
Bunun için de her köyde, Redd-i Ġlhak heyetleri tarafından eĢraftan nüfuz sahibi bir
kiĢi mangabaĢı tayin edilecektir. Bu mangabaĢının savaĢ sırasında cepheye
yetiĢmekle görevli bir mangası olması ilkesi benimsenmiĢtir. Gerekirse üç dört
köyün mangasının bağlı olduğu bir kısım reisi de seçilecektir. Bu karar, Kuva-yı
Milliye teĢkilatında eĢrafın etkinliğini göstermesi açısından dikkat çekicidir.
Alay kumandanlarının kongre, tabur ve bölük komutanlarının bağlı oldukları
Heyet-i Milliye tarafından eĢraftan ve bölgenin ileri gelenlerinden biri olması
koĢuluyla 2/3 çoğunlukla seçilmelerine karar verilmiĢtir. Seçilenlerin bu vatani
görevlerini yerine getirmeleri zorunlu tutulmuĢtur. Bu “milli” kumandanın yanında,
mümkün olduğu kadar binbaĢı rütbesinde askeri bir kumandan muavini bulunması,
tabur ve bölük kumandan muavinlerinin, mahalli heyetlerin 2/3 çoğunlukla seçilmesi
ve Heyet-i Merkeziye tarafından onaylanması kararlaĢtırılmıĢtır.
Her cephenin bir menzil müfettiĢliği ve bir hastanesi olmasına, her hastanenin
de iki doktoru ve on sıhhiye neferinin bulunmasına karar verilmiĢtir. Her kaza Redd-i
Ġlhak heyetleri emrine en fazla yirmi nefer verilmesi, nahiye Redd-i Ġlhak
heyetlerinin emrine en fazla on nefer verilmesi uygun görülmüĢtür. Bu neferler para
toplama ve yerel düzeni sağlamak için kullanılacaktır.
Kongrede
kabul
edilen
Kuva-yı
Milliye
Menzil
MüfettiĢliği
Talimatnamesi’ne göre, Menzil MüfettiĢleri eĢraftan olacak ve kongre tarafından
seçilecektir. Üç kiĢiden meydana gelen ve Redd-i Ġlhak Heyetleri tarafından
seçilecek üyelerden oluĢan bir Menzil Heyetinin bulunmasına ve bu heyetin
208
üyelerinden birinin veznedarlık görevi yapmasına karar verilmiĢtir. Ayrıca subaylara
ve askerlere verilecek günlük iaĢe miktarı ayrıntılı Ģekilde belirlenmiĢ, bu iaĢenin
harcamalarının nasıl
hesaplanacağı
belirlenmiĢtir. Tutulan hesapların
nasıl
denetlenmesi gerektiği de detaylı olarak belirtilmiĢtir.505
Kabul edilen Heyet-i Merkeziye Talimatnamesi’ne göre, Karesi ve Saruhan
Livaları Heyet-i Merkeziyesi, kongre tarafından gizli oyla seçilen yedi kiĢinden
oluĢacaktır. Heyetin görevi, “hareket-i milliye gaye ve maksadının temini için
düĢmanın hareket-i askeriyesine karĢı her türlü tedbir-i ihtiyatiye ve teĢkilat bu babda
mukarrerat ittihaz edebilecektir.” Ģeklinde belirtilmektedir. Heyet-i Merkeziye’ye
geniĢ yetkiler verilmiĢtir. Gerektiğinde kaza heyetlerine ihtar verebilme, onların
değiĢmesini sağlama, milli alay, tabur, bölük komutanlarına, mahalli heyetlere
danıĢarak, görevden alma yetkilerine sahiptir. Merkezi hükümet, yerel yöneticiler ve
yabancılarla iletiĢimde kurmak, yazıĢmak, beyanatta bulunmak da yetkileri
arasındadır. Heyet-i Merkeziye karargâhını gerektiğinde uygun gördüğü yere
nakletme de yetkisine de sahiptir. Bu karargâh için kırk süvari ve otuz piyade efradı
olmak üzere yetmiĢ kiĢilik bir muhafız kadrosu belirlenmiĢtir.506
Üçüncü Balıkesir Kongresi’nin gündemindeki önemli bir sorun Mustafa
Kemal’in Sivas Kongresi sonrasında toplamak istediği Umumi Anadolu Kongresi’ne
delege gönderilmesidir. Bu konu kongrede Ģiddetli tartıĢmalara neden olmuĢtur.
Ġstanbul Hükümeti ve Ġngilizler batıdaki Kuva-yı Milliye oluĢumu ile doğuda
Mustafa
Kemal’in
önderliğinde
oluĢan
direniĢin
birleĢmemesi
için
çaba
harcamıĢlardır. Bu amaçla, Ġstanbul Hükümeti, Sivas Kongresi öncesinde batıdaki
505
506
Çarıklı, a.g.e., s.225-229.
A.g.e., s. 230-231
209
direniĢ hareketini desteklemiĢ, Mustafa Kemal’in önderliğindeki ulusal direniĢe
engel olmaya çalıĢmıĢtır. Mustafa Kemal, Sivas Kongresi’ni dağıtmak için Ġstanbul
Hükümetinin Elazığ Valisi Ali Galip Bey aracılığıyla düzenlediği giriĢimi önledikten
sonra, hükümetin hıyanet içinde olduğunu belirterek padiĢahla direkt iliĢki kurmaya
çalıĢmıĢtır. Fakat bu iliĢkinin önlenmesi üzerine Mustafa Kemal, 12 Eylül’de Umumi
Kongre Heyeti imzasıyla bütün mülki amirlere ve komutanlara telgraf çekerek,
Ġstanbul’la haberleĢmenin kesilmesini emretmiĢtir.507 13 Eylül’de Heyet-i Temsiliye
adına tüm komutanlıklara, mülki makamlara ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i
Merkeziyelerine telgraf göndermiĢtir.508 Mustafa Kemal, telgrafta Damat Ferit PaĢa
Hükümetinin meclisin feshinden sonra seçimleri yapmadığı ve Paris BarıĢ
Konferansına verdiği notada Torosların güneyindeki vilayetlerden vazgeçildiğinin ve
Aydın ilinin batı kıyısı kesimleri ile düĢman iĢgali altında bulunan çeĢitli bölgelerin
yitirilme tehlikesinin açıkça anlaĢıldığını vurgulamıĢtır. Meclis-i Mebusan’ın
seçilerek ülkenin kaderini ele geçirmesi halinde felaketler doğabileceğini belirterek,
felaketlerin önlenmesi için mevcut hükümetin varlığını sürdürdükçe her türlü
iletiĢimin kesilmesini istemiĢtir. Ayrıca, orduyu ve ulusu uyanık olmaya çağırarak,
ulusun varlığı için umumi bir kongrenin toplanması gerektiğini ifade ederek bunun
için her sancaktan kazalarının sayısına göre temsilci seçilmesini istemiĢtir.
Mustafa Kemal, Anadolu’daki ulusal mücadeleyi bir merkezde birleĢtirmek
istiyordu. Bu amaçla toplanan Erzurum ve Sivas Kongreleri bir üst kongre olarak
nitelendiriliyordu. Ancak buna rağmen Batı Anadolu’daki direniĢ, Mustafa Kemal’in
önderliğindeki bütün ulusu birleĢtiren ulusal mücadeleyle bütünleĢme fikrinden
507
508
Nutuk, C. I, s. 191.
Nutuk, C.I s.193; C.III, Vesika: 55.
210
uzaktı. Sivas Kongresi’nden sonra Balıkesir’de üç ayrı, Nazilli’de de bir kongrenin
toplanmıĢ olması bunu göstermektedir. Mustafa Kemal, Anadolu’da oluĢan bu çok
baĢlılığı ortadan kaldırmak için Umumi Anadolu Kongresi fikrini ortaya atmıĢtır.
Mustafa Kemal telgrafında belirttiği gibi önce Ġstanbul’la haberleĢmeyi
kesmiĢ, ardından Sivas Kongresi’nde aldığı yetkilere dayanarak Heyet-i Temsiliye’yi
yeni bir merkez olarak ilan etmiĢtir. Heyet-i Temsiliye’nin aldığı bu karar, bazı
komutanlar ve Heyet-i Merkeziyeler tarafından muhalefetle karĢılaĢmıĢtır. En
Ģiddetli muhalefet, Trabzon’dan gelmiĢtir. Trabzonlular, Sivas Kongresi’ni bir üst
kongre olarak kabul etmemiĢler, bunu Erzurum Kongresi kararlarına aykırı görerek,
Ġstanbul’a bir heyet gönderme giriĢiminde bulunmuĢlardır. Aynı zamanda Erzurum
ve Sivas Heyet-i Temsiliyelerinin ayrı kurullar olduğunu ileri sürmüĢlerdir. Kazım
Karabekir de Sivas Heyet-i Temsiliyesinin bir karar organı haline gelmemesini,
sadece bir haberleĢme merkezi olmasını istemiĢtir.509
Sivas Kongresi’nden sonra, Ġstanbul ile haberleĢmenin kesik olduğu 20
günlük sürede, bir taraftan Anadolu’da yeni Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulmuĢ,
diğer taraftan Kayseri, Samsun, Kastamonu, Elazığ gibi yerlerde Ġstanbul Hükümeti
taraftarı vali ve mülki amirler tevkif edilerek görevden alınmıĢlardır. Böylece
Ġstanbul Hükümetine gizli veya açık yollarla destek olan kiĢiler uzaklaĢtırılarak,
Heyet-i Temsiliye’nin etki alanı geniĢletilmiĢtir. Bu çalıĢmaların sonunda Ġstanbul
Hükümeti de 2 Ekim 1919’da istifasını vermek durumunda kalmıĢtır.
Heyet-i Temsiliye ile Ġstanbul arasındaki çatıĢmanın en yoğun olduğu
günlerde toplanan Üçüncü Balıkesir Kongresi için Umumi Anadolu Kongresi’ne
delege seçmesi konusu Sivas’ın yanında yer alıp almaması bakımından önemliydi.
509
Goloğlu, Sivas Kongresi, s.143-161.
211
Balıkesir Kongresi’ne katılanlar arasında bu konuda iki farklı görüĢ söz konusuydu.
AlaĢehir Kongresi’nde Sivas Kongresi’ne katılması için delege gönderme kararı
alınamamıĢtı. Hacim Muhittin Bey, doğu ve batıdaki iki hareketin birleĢmesinden
yana olduğu için Umumi Anadolu Kongresi’ne delege gönderilmesine karĢı olanların
baĢında gelen Vehbi Bey’in kongrede bulunmadığı bir sırada konuyu gündeme
getirmiĢtir. TartıĢmalı geçen görüĢmelerden sonra Umumi Anadolu Kongresi’ne yedi
delege seçilmesi kabul edilmiĢtir. Vehbi Bey’in kongreye döndüğünde konu tekrar
gündeme alınmıĢtır. Bu görüĢmelerde, seçimle ilgili yapılan itirazlar nedeniyle,
kongrenin 21 Eylül’deki Hacim Muhittin Bey’in kongrede olmadığı bir oturumunda
Umum Anadolu Kongresi’ne delege gönderilmemesine karar verilmiĢ, her kazanın
kendi delegesini seçmesi esası kabul edilmiĢtir.510 Bilindiği gibi böyle bir kongre de
gerçekleĢmemiĢtir.
AlaĢehir Kongresi’nde olduğu gibi bu kongrenin gündeminde önemli bir yer
tutan bir diğer konu;
Ġstanbul’da bulunan Ġngiliz Ordusu BaĢkomutanı General
Milne’nin 11 Ağustos 1919’da Harbiye Nezareti’ne verdiği notasına511 karĢılık
benimsenecek politika konusudur. Milne notasında, Osmanlı kıtalarıyla çetelerin
Akhisar yanında Yunan kıtalarına taarruz ettiklerine ve bu taarruzlar durdurulmadığı
takdirde Yunan kuvvetlerinin harp esaslarına uygun olarak iĢgali ilerletmeleri için
emir vermek zorunda kalacağını belirtiyordu. Milne’nin esas amacı Kuva-yı
Milliye’yi bahane ederek iĢgal alanını geniĢletmektir. Kongrede, Hacim Muhittin
Bey’in, BarıĢ Konferansının sonucunun beklenmesi, Ġtilaf Devletlerine bir saygı
510 Çarıklı, a.g.e., s. 61-66; Umum Anadolu Kongresi hk. Mahmut Goloğlu, Sivas Kongresi, a.g.e., s.
195-203; Ġlgürel, a.g.e., s. 124-125; Tekeli-Ġlkin, a.g.e., s. 215.
511
Özalp a.g.e., C.II, Belge: 74; C.I. s. 55.
212
ifadesi olarak saldırıların geçici olarak durdurulması fakat hiçbir Ģekilde silahların
terk edilmemesi Ģeklindeki önerisi benimsenmiĢtir. Kongrenin bu konudaki kararı 25
Eylül’de Ġtilaf Devletleri temsilcilerine iki muhtıra ile bildirilmiĢtir.512
Ġstanbul ile Sivas arasındaki çatıĢmanın arttığı günlerde toplanan Üçüncü
Balıkesir Kongresi hem Ġstanbul Hükümetinin hem de iĢgal kuvvetlerinin ilgisini
çekmiĢtir. Bu nedenle, kongreyi izlemek üzere kongrenin ikinci günü, Fransız
YüzbaĢı Leksa, Çevirmeni Mösyö Maurice, Ġngiliz yüzbaĢısı Hatkinson ve
Bandırma’da bulunan Richard ve Ġstanbul’dan gelen Cami (Baykut) ve Ġsmail Suphi
ve Necati Beyler de katılmıĢlardır.513
iv. Dördüncü Balıkesir Kongresi
Ġkinci Balıkesir Kongresi’nde alınan karara göre, Heyet-i Merkeziye’nin her
ay toplanması uygun bulunmuĢtu. Bu doğrultuda dördüncü kongrenin 20 Ekim
1919’da toplanması kararlaĢtırılmıĢ ve kongre için delege gönderilmesi için 10
Ekim’de bir bildiri yayınlanarak, Balıkesir Heyet-i Merkeziyesi’nin yetkisi altındaki
kazalara
gönderilmiĢti.
Üçüncü
Balıkesir
Kongresi’nin
Kuva-yı
Milliye
örgütlenmesini Bursa’da da yaygınlaĢtırma kararına uygun olarak Bursa’dan da
delege istenmiĢtir. Bursa’da delege olan Osman Nuri Bey, bu daveti Mustafa
Kemal’e bildirmiĢtir. Mustafa Kemal, Balıkesir’de Heyet-i Temsiliye’den izin
alınmadan, bağımsız hareket ederek kongre düzenlenmesine tepki göstermiĢtir. 14
Ekim’de kongreye katılacak olan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
512
Muhtıraların metni için Çarıklı, a.g.e., s. 68-69.
513
Çarıklı, a.g.e., s.68.
213
Bursa delegesi Osman Nuri Bey’e göndermiĢ, Osman Nuri Bey de telgrafın bir
nüshasını Hacim Muhiddin Bey’e iletmiĢtir.514 Mustafa Kemal, aynı tarihte Heyet-i
Temsiliye adına Balıkesir’de 14. Kolordu Kumandanı Kazım Bey’e biraz daha sert
ifadeler taĢıyan bir telgraf göndermiĢtir. Aynı telgraf 20. Kolordu Kumandanı Ali
Fuat PaĢa ile Bursa’da bulunan 56. Tümen Kumandanı Bekir Sami Bey’e de
gönderilmiĢtir.515 Mustafa Kemal yazısında, Bursa delegesi Osman Nuri Bey’den
aldığı telgraftan bahsederek, Redd-i Ġlhak, Karakol gibi adlar altındaki muhtelif milli
cemiyetlerin uyarılarına rağmen faaliyetlerine devam ettiklerini hatta Balıkesir Reddi Ġlhak Cemiyeti Reisi Hacim imzasıyla ayın 20’sinde yapılacak büyük kongreye
civar kaza ve illerden delege istendiğini belirtmektedir. Mustafa Kemal, bu ve bunun
gibi cemiyetlerin tek çatı altında toplanması isteğini dile getirerek, Sivas Umumi
Kongresi’nin bu cemiyetleri birleĢtireceğini ifade etmektedir. Aynı zamanda Trakya
PaĢaeli Cemiyeti’nin kendilerine katılarak Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti adını aldıklarını bildirmiĢ, Balıkesir Kongresi’nin Heyet-i Temsiliye ile
temas kurmasını ve Balıkesir’deki teĢkilatın Sivas Kongresi Nizamnamesine uygun
olarak değiĢikliğe tabi olacağını önemle vurgulamıĢtır.
Görüldüğü gibi Mustafa Kemal, Sivas Kongresi ile birlikte Anadolu’nun
çeĢitli yerlerinde bulunan Redd-i Ġlhak veya benzeri cemiyetlerin “Anadolu ve
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adıyla tek bir çatı altında toplandığı için
hepsinin tek temsilcisinin Heyet-i Temsiliye olduğu ve bütün Müdafaa-i Hukuk
kuruluĢlarının Heyet-i Temsiliye’ye bağlı olduğu düĢüncesindeydi. Ve bu
düĢüncesini ısrarla vurguluyordu. Ancak buna rağmen Balıkesir Heyet-i Merkeziyesi
514
Çarıklı, a.g.e., s.90.
515
Özalp, a.g.e., s. 61; Çarıklı, a.g.e., s. 158; Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 2.Kısım, s. 35.
214
çalıĢmalarına bir süre daha devam etmek istiyordu. Nitekim Mustafa Kemal’in bu
konudaki düĢüncelerini belirtmesine rağmen, 20 Ekim’de yapmayı planladığı iptal
etmemiĢ, kongreyi 19 Kasım’a ertelemiĢtir.
19 Kasım’da ilk oturumu açılan ve üç gün süren kongrenin baĢkanlığına,
mebus seçilen Hacim Muhittin Bey bulunmadığından, Vehbi Bey seçilmiĢtir.
Kongrede, Doğu ile Batı Anadolu’daki ulusal direniĢ arasında amaç açısından bir
fark olmadığı savunulmuĢtur. Bunu kanıtlamak amacıyla da Redd-i Ġlhak Cemiyeti
adı Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti olarak değiĢtirilmiĢtir.516 Amaç aynı olmakla birlikte
Balıkesir’in Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti çatısı altında fakat
müstakil bir tarzda faaliyet göstermesine karar verilmiĢtir. Kongrede alınan önemli
kararlardan biri de, artık Ġstanbul Hükümetine karĢı kesin bir tavır alınmasıdır.
Böylece Batı Anadolu’da oluĢan Kuva-yı Milliye’nin Anadolu’yu kapsayan ulusal
direniĢle bütünleĢmesi yolunda önemli bir adım atılmıĢ oldu. Kongrede ayrıca
bundan sonra herhangi bir konferans veya mecliste Türkiye aleyhinde alınacak
kararların asla kabul edilmemesi, aksi takdirde sonuna kadar silahla mücadele
edilmesi kararlaĢtırılmıĢtır.
Kongre gündemindeki ikinci konu, 12 Kasım’da çizilen General Milne
Hattı517 konusunda neler yapılacağı idi. Kongrede bu hattın kabul edilmeyeceği,
516
Özalp a.g.e., s. 75.
517
Müttefikler tarafından Yunan ordularına verilen iĢgal izni güneyde Ġzmir-Aydın demiryoluna,
güneydoğuda Aydın’dan Nazilli’ye, doğu ve kuzeydoğuda Manisa ve Kasaba (Turgutlu)’ya, kuzeyde
ise Ayvalık ve Bergama’ya kadar olan geniĢ bölgeyi içeriyordu. Yunan ordusu Kuva-yı Milliye’nin
baĢarılı direniĢi karĢısında bu sınırların dıĢına çıkamıyordu. Müttefikler de Yunanistan’ın daha fazla
açılmasına taraftar değildi. Buna karĢın Yunan Orduları BaĢkumandanı iĢgal ettiği bölgelerde üsler
oluĢturmak istiyordu. Bu planların yapıldığı dönemde (1919 Ağustos’unun ilk haftası) Paris BarıĢ
215
ülkenin bağımsızlığı için silahla mücadeleye devam edileceği ve bu durumun
protesto edilmesi amacıyla büyük bir miting yapılmasına karar verilmiĢtir.518
Kongrenin gündemindeki üçüncü konu ise Ġngilizlerden ve Ġstanbul
Hükümetinden destek alarak silahlı bir güç oluĢturan emekli Jandarma BinbaĢı
Ahmet Anzavur’un Balıkesir çevresinde Kuva-yı Milliye’ye karĢı ayaklanması
olmuĢtur. Ahmet Anzavur, kendisi gibi Kuva-yı Milliye’ye karĢı çıkan EĢkıya Kadir,
ġah Ġsmail ve Davut çeteleri ile iĢbirliğine girerek Susurluk yöresinde Kuva-yı
Milliyecilere karĢı harekete geçmiĢtir.519 Ahmet Anzavur’un bu ilk isyanı Çerkez
Ethem kuvvetleri tarafından bastırılmıĢ, çetesi de 30 Kasım’da dağıtılmasıyla bir süre
için bu olay kapanmıĢ, ancak Anzavur daha sonra tekrar ayaklanmıĢtır. Anzavur
isyanının Yunan saldırılarının arttığı bir döneme denk geldiği veya getirildiği göz
önüne alındığında, isyanın Kuva-yı Milliye’yi ne derece uğraĢtırdığı daha iyi
anlaĢılabilir. Kongrede Anzavur isyanının bastırılması ile ilgili bilgi verildikten
Konferansında Batı Anadolu’nun durumu gözden geçirilerek, Yunan ordusuna yardımcı olmak için
iĢgal kuvvetleri ile Kuva-yı Milliye arasında bir sınır çizmesine karar verilmiĢtir. Sınır çizme görevi
General Milne’ye verilmiĢtir. General Milne’nin belirlediği bu hat, Ayvalık’ın kuzeyinden baĢlayarak
doğudaki Aknaz Dağı’na ve orada güneye dönerek Umurlu’ya kadar devam ediyor, sonra batıya
kıvrılarak Selçuk hizasından Ege denizine ulaĢıyordu. Milne’nin planına Kuva-yı Milliye’nin bu hattın
üç km. doğusuna çekilmesi gerekiyordu. Ayrıca, Ġzmir sancağı güney sınırı boyunca uzanan bir kısım
topraklar, Ġngiliz, Fransız ve Yunan birlikleri tarafından iĢgal edilecekti. Bu bölge içindeki halk silah
taĢımayacaktı. Milne bu Ģekilde iĢgalini meĢrulaĢtırmayı istiyordu. Böylece iki hat arasında kalan
stratejik yerler Yunanlılara bırakılmıĢ olacaktı. Tansel, a.g.e., C.II, s. 193.
518
Özalp a.g.e., s. 75.
519
Türk Ġstiklal Harbi C. VI, İstiklal Harbinde Ayaklanmalar (1919-1921), s. 67.
216
sonra, bu isyanın bastırılması tasvip edilerek, bunun için gayret gösterenler takdir
edilmiĢtir.520
Kongrede ayrıca, Heyet-i Merkeziye üyelikleri için yeniden seçim yapılmıĢ,
Gönen Belediye BaĢkanı Osman Bey, Köprülülü Hamdi Bey (AkbaĢ Kahramanı),
Vehbi Bey (Bolak), Vasıf (Çınar) Bey ve Hulusi Bey seçilmiĢlerdir.521
Kongrede alınan kararlar ve 28 Kasım’da yapılan Balıkesir Mitingi’nin
yayınladığı bildiriler kamuoyuna duyurulmuĢ, birer örneği de Ġtilaf Devletleri
temsilciliklerine gönderilmiĢtir. Bu bildirilerde; Ġzmir’in tarihi, etnik, coğrafi ve
bütün açılardan Türklere ait olduğu, Türklerin hiçbir zaman Yunan idaresi altında
yaĢayamayacağını, 80.000 Müslüman göçmenin sefalet içinde yaĢamak zorunda
bırakıldığı, namuslarına tecavüz edilen binlerce kadının acıları karĢısında, Avrupa
medeniyetinin hala kayıtsız kaldığı sürece “Türk için silahı başında her neye mal
olursa olsun ölmekten başka çare olmadığı” belirtilmiĢtir. Bildirilerde, Paris BarıĢ
Konferansına bağlı Yüksek Konseyin Yunan geçici iĢgalini onaylaması da protesto
edilerek, dünyada milletlerin varlığının ancak kuvvet ve silah ile sağlanabileceği ve
içinde bulunulan bu olumsuz koĢullara rağmen, Türklerin Ġzmir’i kurtarmak için her
türlü fedakârlığa katlanacakları vurgulanmıĢtır.522
520
Özalp, a.g.e., s. 75.
521
Özalp, a.g.e., s. 75; Ġzmir’e Doğru Gazetesi 23 TeĢrin-i Sani 335; Ġlgürel, a.g.e., s. 165.
522
Özalp, a.g.e., s. 76-77; Ġlgürel, a.g.e., s. 168-169.
217
v. BeĢinci Balıkesir Kongresi
Ġzmir ġimal Mıntıkası Kuva-yı Milliye Heyet-i Umumiyesi523 toplantısı
adıyla geçen BeĢinci Balıkesir Kongresi 10 Mart 1920’de baĢlamıĢ ve 23 Mart
1920’de tamamlanmıĢtır. Kongreye Karesi ve Saruhan livaları ile Bursa vilayeti ve
Bilecik Sancağı merkez liva ve bütün kaza ve nahiye delegeleri katılmıĢlardır. 64
delegenin katıldığı kongre geniĢ bir alanı kapsıyordu. Toplantıda yapılan seçimle
kongre baĢkanlığına Mehmed Vehbi Bey seçilmiĢ, baĢkan yardımcılığına da Osman
Bey tayin edilmiĢtir. Kongrede, teĢkilatlanma, cephe örgütlenmesi, kadro ve bütçe ile
ilgili konularda mevcut düzeni geliĢtiren ve eksiklikleri gideren kararlar alınmıĢtır.524
Kongrenin siyasi açıdan gündemine bakıldığında, dördüncü kongrenin
gündeminden farklı olmadığı görülür. Bir taraftan Milne Hattı reddedilmekte ve her
türlü iĢgal ve müdahalesine, özellikle Rumluk ve Ermenilik teĢkili amacına yönelik
hareketlere karĢı müdafaa ve mukavemet esası kabul edilmektedir. Diğer taraftan
Sivas Kongresi’nin “vahdet-i milliye ve istiklalimizin muhafazası uğrunda kabul
ettiği maksatlara ve siyasi emellere tamamen iĢtirak eder…” kararıyla Sivas
Kongresi’nin kararları benimsendiği belirtilmektedir.
Daha önce de belirtildiği gibi Kuva-yı Milliye örgütlenmesi konusunda
Ġkinci, Üçüncü Balıkesir Kongreleri ile AlaĢehir Kongresi’nde ayrıntılı kararlar
alınmıĢ, talimatnameler kabul edilmiĢti. Bu kongrede örgütlenme ile ilgili olarak
523
Ġzmir’e Doğru gazetesinin 10 Mart tarihli sayısında “Heyet-i Umumiye Ġctimaı” baĢlığı altında
“Ġzmir ġimal Mıntıkası Kuva-yı Milliyesi’nin bütün liva ve kaza murahhaslarından terekküb edecek”
toplantının yapılacağı haberi geçmiĢtir. Bu kongre, Türk Ġstiklal Harbi C. II, 2.Kısım 338 adlı eserde
“Balıkesir’e Ġzmir Kuzey bölgesi genel heyet toplantısı” olarak verilmiĢtir.
524
Apak, a.g.e., s. 118.
218
alınan “Teşkilat-ı Milliye, her biri aledderecat yekdiğerine bağlı olmak üzere köy ve
mahallelerden başlayarak nahiye, kaza, liva ve vilayetler taksimatına bağlıdır.”
kararıyla Sivas Kongresi’nin kabul ettiği örgütlenme sistemini benimsediği
görülmektedir. Bu teĢkilat Ģemasına göre, Heyet-i Merkeziye’nin Karesi ve Saruhan
livalarıyla, Bursa vilayeti ve Biga sancağı delegeleri arasından seçilmesi ve Heyet-i
Temsiliye ile iliĢkide bulunması karara bağlanmıĢtır. Buraya kadar, Balıkesir
Kongresi’nin Sivas Kongresi’ne bağlı olduğu izlenimi edinilmektedir. Ancak
kongrenin hazırladığı Ġzmir ġimal Mıntıkası Heyet-i Merkeziye Salahiyet ve
Talimatnamesi, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti örgütlenme
esaslarına uymamaktadır. Talimatnamede yer alan Heyet-i Merkeziye’nin Ġzmir
ġimal Mıntıkası TeĢkilat-ı Milliyesinin üyesi ve Heyet-i Umumiye’ye hesap
vermekle yükümlü olduğunu belirten kararları Balıkesir’deki örgütlenmenin Anadolu
ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin tam olarak bağlı olmadığı, özerk bir yapı
istediğini açıkça ortaya koymaktadır.
Kongrenin cephe örgütlenmesi konusunda aldığı kararlar Üçüncü Balıkesir
Kongresi’nde
kabul
edilen
örgütlenmeye
birkaç
farklılıkla
büyük
ölçüde
benzemektedir. Bu farklılıklardan biri, cephe sayısının üçten dörde çıkarılması (yeni
eklenen cephe Bergama cephesidir) menzil sayısının da bu değiĢikliğe göre dörde
çıkarılmasıdır. (Ġvrindi Menzil MüfettiĢliği eklenmiĢtir.) Diğer farklılık da,
cephelerdeki milli alay ve diğer birliklerin kumandanlarının eĢraftan ve tanınmıĢ
kiĢilerden olması koĢulunun kaldırılmasıdır.
219
II. Bursa’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
Mondros Mütarekesi imzalandığında Bursa’da valilik görevinde Ebubekir
Hazım (Tepeyran) bulunuyordu. Damat Ferit PaĢa Hükümeti kurulunca, 13 Mart
1919’da Hürriyet ve Ġtilaf Partisi kurucularından Gümülcineli Ġsmail Bey Bursa’ya
vali olarak atanmıĢtır. Ebubekir Hazım Bey’in görevde kalması için çaba harcansa da
baĢarılı olunamamıĢtır. Bu durum eski vali taraftarları ile yeni vali taraftarı olan
Hürriyet ve Ġtilaf Partilileri karĢı karĢıya getirmiĢtir. Gümülcineli Ġsmail Bey’in
valiliği döneminde Bursa’da Ġttihat ve Terakki Fırkasının ileri gelenleri tutuklanmıĢ,
milli mücadele yanlıları Bursa’dan sürülmüĢ ve mücadeleden yana olan yerel basın
susturulmaya çalıĢılmıĢtır. Gümülcineli Ġsmail Bey’in valiliği döneminde Hürriyet ve
Ġtilaf Fırkası faaliyetlerini rahatça sürdürmüĢtür. Bu nedenle Müdafaa-i Hukuk
TeĢkilatı oluĢturulamamıĢ ancak bu doğrultudaki faaliyetler gizlice yürütülmüĢtür.525
Gümilcineli Ġsmail Bey’e Bursa Valiliği sırasında en çok yardım ve destekte bulunan
iki kiĢi Bursa Müftüsü Ömer Fevzi Efendi ile Bursa Vali Vekilliğinde bulunan Aziz
Nuri Bey olmuĢtur.
Ġstanbul
Hükümetinin
Anadolu’daki
direniĢi
engellemek
ve
direniĢ
taraftarlarını kendi yanına çekmek için oluĢturduğu Heyet-i Nasiha, ġehzade
Abdürrahim Efendi BaĢkanlığında 20 Nisan 1919’da Bursa’ya gelmiĢti. Vali Ġsmail
Bey de bu heyeti kalabalık bir halk topluluğu ile karĢılamıĢ ve heyet üyelerine büyük
bir ilgi göstermiĢti.526 Bu ortamda Bursa’da iĢgalden önce iki farklı grup dikkati
çekmektedir. Biri, Vali Gümilcineli Ġsmail Bey liderliğindeki Ġstanbul Hükümetini
525
Mümtaz ġükrü Eğilmez, Milli Mücadele’de Bursa, (haz. Ġhsan Ilgar), Ġstanbul 1981, s. 9-21;
Erdeha, a.g.e., s. 333-335.
526
Erdeha, a.g.e., s. 334-335.
220
destekleyen Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası mensupları. Diğeri ise düĢmana karĢı direniĢi
amaçlayan ve bunun için Kuva-yı Milliye’yi kurmaya çalıĢan gruptu.
a. Ulusal DireniĢ TeĢkilatları
Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonraki dönemde Bursa’da kurulan
direniĢ amaçlı ilk cemiyet Ġzmir Yedeksubay YardımlaĢma Kurumu’nun örnek
alınmasıyla kurulan Bursa Yedeksubay YardımlaĢma Kurumu’dur.527 Kurucuları
arasında Mümtaz ġükrü Bey, Yıldırım Okulu Müdürü Süleyman Faik Bey, Tabak
Ahmet Necati Bey, Havacı Teğmen Fuad Bey ve Muhallebici Galip Bey
bulunuyordu. Kurumun baĢkanlığına Süleyman Faik Bey, Murahhas Mes’ullüğüne
Mümtaz ġükrü Bey, Genel Sekreterliğine de Ahmed Necati Bey seçilmiĢtir.
Yedeksubay YardımlaĢma Cemiyeti’nin Bursa’da faaliyetleri hakkında fazla bir bilgi
bulunmamasına rağmen, Redd-i Ġlhak ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin
kurulmasında büyük çabaları olduğu tahmin edilmektedir.
Albay Bekir Sami Bey, Harbiye Nazırı ġevket Turgut PaĢa’nın yazılı emri
arkadan gelecek Ģekilde sözlü emriyle, Ġzmir’in iĢgali sırasında karargâhı dağılmıĢ
olan 17. Kolordu’yu yeniden düzenlemek üzere 56. Fırka Kumandanlığı ve 17.
Kolordu Vekilliği görevine tayin edilmiĢtir. Bekir Sami Bey, 27 Haziran’da Bursa’ya
geldiğinde, Bursa’dan Mustafa Kemal PaĢa’ya çektiği telgraflarda Bursa’da milli
mücadeleyi
teĢkilatlandırmaya
çalıĢtığını
bildirmiĢ
ve
talimalatlara
göre
çalıĢmalarına devam etmiĢtir.
527
Orhan Hülagü, “Mondros Mütarekesi Sonrası Bursa Bölgesindeki Milli Mücadele Hazırlıkları ve
Kuva-yı Milliye’nin TeĢkili”, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 41, Temmuz 1998, s. 453;
Eğilmez, a.g.e., s. 10.
221
Bekir Sami Bey, Harbiye Nazırı ġevket Turgut PaĢa ile görüĢtükten sonra 21
Mayıs 1919’da yaveri YüzbaĢı Selahattin ile birlikte Gülnihal vapuruyla yola çıkarak
Bandırma’ya gitmiĢtir. Bandırma’ya geldiğinde Bandırma’nın Yunan bayrakları ve
zafer takları ile dolu olduğunu görmesi üzerine geldiğinin ertesi günü 61. Tümen
Komutan Vekiline emir vererek Bandırma’nın bu bayraklardan temizlenmesi emrini
vermiĢtir.528 Bunun üzerine halkın da yardımıyla Ģehir Yunan bayraklarından
temizlendikten sonra, Bekir Sami Bey, aynı halka karĢı heyecanlı bir konuĢma
yapmıĢ ve konuĢmasını Ģu sözlerle noktalamıĢtır: “… Müslümanlar! Eğer camide
çan sesleri görmek istemiyorsanız, eğer ailelerimizi Yunan palikaryalarının
kucağında görmek istemiyorsanız, haydi silah başına! Bugün ne hükümet ne devlet
kalmıştır. Devlet de siz, hükümet de sizsiniz. Ya düşmanları öldüreceğiz bu vatan bize
kalacak; Ya biz öleceğiz, bu vatanı alanlar burada tek bir Türk bulamayacak. Her
yabancı bayrak düşmandır. Yırtın ve yakın !”529
Bekir Sami Bey, Bursa’da halkı bilinçlendirerek, iĢgale karĢı direnmeye
teĢvik etmiĢtir. Bu doğrultuda önce merkezdeki inzibat kuvvetlerini ele almıĢtır.
Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası taraftarı Vali Ġsmail Bey’in döneminde Ģehirden
sürülenlerin dönmelerini sağlamıĢ, asılsız suçlamalarla Ermeni taktil ve tehciriyle
iliĢkili görülerek tutuklanan kiĢileri serbest bırakmıĢtır. Milli mücadeleye tavır almıĢ
ve halkı bu yönde etkilemeye çalıĢan Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası Ģubelerini kapatmıĢtır.
Gizli olarak faaliyette bulunan direniĢçilerle iliĢki kurmuĢtur. 56. Fırkanın
ihtiyaçlarını temin etmeye çalıĢmıĢtır.530
528
Ünal, a.g.e., s. 24, 26.
529
Ġlhan Selçuk, YüzbaĢı Selahattin’in Romanı, C. II, Cumhuriyet Kitapları, Ġstanbul 2007, s. 51.
530
Selçuk, a.g.e., s. 115-116.
222
Bursa, çeĢitli etnik grupların birlikte yaĢadığı bir vilayetti. Mütarekeden
hemen sonra Ģehre gelen Ermenilerin faaliyetleri yerli halkı özellikle Türkleri
rahatsız ediyordu. Ayrıca Karadeniz Bölgesi’nde Pontus Rum devletinin kurulacağı
Ģeklindeki söylentiler halktaki milli duyguları artırıyordu. 15 Mayıs 1919’da Ġzmir’in
iĢgali bütün yurtta olduğu gibi Bursa’da da direniĢe geçmenin vaktinin geldiğini
gösteriyordu. Ancak, Bursa, Albay Bekir Sami Bey’in 56. Tümen Komutanı olarak
Ģehre geliĢine kadar Ġstanbul Hükümetinin tesiri altında kalmıĢtı. Bu nedenle de
Bursa’da Redd-i Ġlhak Cemiyeti’nin kuruluĢu gecikmiĢti. Bursa Redd-i Ġlhak
Cemiyeti ancak Temmuz 1919’da kurulabilmiĢtir.531
Redd-i Ġlhak Cemiyeti’nin kurulmasında ve faaliyetlerini gerçekleĢtirmesinde
Albay Bekir Sami Bey’in rolü büyük olmuĢtur. Cemiyet, Bursa’nın SetbaĢı’ndaki
531 Eğilmez, a.g.e., s. 188-189; Rıfat Samih, Tarih Ġçinde Bursa, Bursa BüyükĢehir Belediyesi Yay.,
Ġstanbul 1989, s.32; Saime Yüceer, Bursa’nın ĠĢgal ve KurtuluĢ Süreci (8 Temmuz 1920-11 Eylül
1922), Uludağ Üniv. Ata. Ġlk. ve Ġnk T. Uygulama ve AraĢtırma Merkezi Yay., Bursa 2001, s.43;
Redd-i Ġlhak Cemiyeti’nin üyeleri Ģunlardı: Erzurumlu Salih Hoca, Ġdare Meclisi BaĢkatibi Hami Bey,
Hasan Sami Bey, YeniĢehirli Hafız Abdullah Beyi PaĢa Çiftliği sahibi Ali Ağa, Ali Ruhi Bey, Ġstinaf
Mahkemesi Reisi Hasan (Süleyman Vehbi Bey), Müftü Hafız Ahmed, Gürcü Murtaza, Murat,
Müderris Kara Yusuf, Nasuhzade Saim Bey, Urgancı Abdullah, Fesçi Hafız Halid, Su Müdürü Salih
Bey, Öğretmen Okulu Müdürü Hamid Bey, ġer’iye Mahkemesi BaĢkatibi Nureddin Bey, Dr. Mehmed
Ali Bey, Eczacı ġükrü Bey, Defterdarlıktan emekli Raif Bey, Bu zatın oğlu Celal, Dr. ġefik Hidayet
Bey, Emekli Kurmay BinbaĢı Nevres Bey, Öğretmen Hüsnü (Uluğ), Değirmenci Ömer Ağa, Cemil
Bey, Jandarma Alay Komutanı Albay Ġsmail Hakkı Bey, Muhiddin Baha (Pars) Bey, Hakkı Baha Bey,
DiĢçi Anber, Operatör Emin, Lise öğretmenlerinden Ali Rıza Bey, Debbağ Tevfik Ağa, Soğanlı
Çiftliği sahibi Edhem Bey, Hacı Ġvaz Çiftliği sahibi Mustafa Bey, Debbağ EĢref Bey, Tüccar Hüseyin
Avni Bey, BinbaĢı Mehmed Ali Bey.
223
Avcılar Kulübünde çalıĢmalarına baĢlamıĢ, daha sonra Yeniyol’daki Edremit
Otelinde devam etmiĢtir.532
Redd-i Ġlhak Cemiyeti’nin kurulmasıyla Ģehirde direniĢten yana olan
milliyetçi grup ile liderliğini Gümülcineli Vali Ġsmail Bey’in yaptığı Hürriyet ve
Ġtilaf Fırkasına bağlı grup arasındaki çekiĢmeler artmıĢtır. Ġzmir’in iĢgalinden sonra
Vali Ġsmail Bey, hükümete baĢvurarak silahlı direniĢe geçilmesini istemiĢ fakat
Ġstanbul Hükümeti buna izin vermemiĢti. Vali Ġsmail Bey, Ġstanbul Hükümetinden ve
kendi partisinden bu isteğine iliĢkin bir destek görmeyince, Bursa’da kendi emrinde
çeteler kurmuĢ, fakat bu çeteleri Yunanlılara karĢı değil, kendisine muhalefet eden
Bursalılara karĢı kullanmıĢtır.533 Vali Ġsmail Bey’in direniĢe geçmekteki esas amacı
kendisinin direniĢin baĢına geçerek lider olmak istemesiydi.
Gümülcineli Ġsmail Bey, Osmanlı polis ve inzibat güçlerini elinde
bulundurduğundan, milli mücadele için çalıĢanları ve özellikle genç subayları Ģehir
dıĢına sürmüĢtü. Ayrıca basın üzerinde çok sıkı bir sansür uygulamıĢtı. Vali Ġsmail
Bey’in idaresinden memnun olmayan Bursalılar Ġstanbul Hükümetine telgraf ve
dilekçeler göndererek valilikten alınmasını istemiĢlerdir.534 Kurduğu çetelerle, ulusal
direniĢe engel olamayan polis aracılığıyla tutuklattığı kiĢileri Bursa dıĢına sürgün
etmesine rağmen amacına ulaĢamayan Gümülcineli Ġsmail Bey hükümetten de
istediği desteği alamayınca yapılan baskılarla Bursa’yı terk etmek zorunda kalmıĢtır.
Albay Bekir Sami Bey, Gümülcineli Ġsmail Bey’in valilik görevini nasıl
kötüye kullandığını Ģu sözleriyle ifade etmiĢtir : “Ahlaksızlık, suistimal ve benzeri
532
Hülagü, a.g.m., s. 458; Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 2.Kısım, s. 38.
533
Erdeha, a.g.e. s. 335.
534
A.g.e., s. 336-337.
224
nedenlerle daha önce görevden azledilen kimler varsa bunları Kaymakam, Nahiye
Müdürü, Mektupçu gibi görevlere atamıştı. Hürriyet ve İtilaf Parti sempatizanları
işbaşında ve her taraf Ermeni ve Rum kulüpleri dolmuştu. Fransız sömürge birliğini
Bursa’ya özel olarak davet etmişti. Subaylar, maaş alamıyor, başka işlerde
çalışıyorlardı. Erat kaçmaya teşvik edilmişti. Eşkıya türemiş ve halkı soymaya
başlamış durumdaydı.”535
Gümülcineli Ġsmail Bey’in valilik görevinden ayrılmasından sonra, Damat
Ferit PaĢa Hükümeti Anadolu’da oluĢan direniĢi etkisizleĢtirmek ve kontrolü ele
geçirmek amacıyla, Ağustos 1919’da Bursa’ya direniĢ karĢıtı Nemrut Mustafa
PaĢa’yı536 vali olarak atamıĢtır.537
Müdafaa-i Hukuk ve Kuva-yı Milliye’ye karĢı olan ve Bekir Sami Bey’i
etkisiz hale getirmeyi amaçlayan Vali Mustafa PaĢa, Bursa’ya gelirken Balıkesir
mutasarrıflığına atanacak olan Ġzmit eski Mutasarrıfı Ahmet Anzavur’u da yanında
getirmiĢtir.538
23 Temmuz - 7 Ağustos tarihlerinde gerçekleĢtirilen Erzurum Kongresi
kararları Bursa’ya ulaĢtırıldığında çoğaltılarak Redd-i Ġlhak Cemiyeti üyelerine
dağıtılmıĢtır.539 Erzurum Kongresi’nde Sivas’ta daha kapsamlı bir kongrenin
toplanmasına
535
536
ve
bu
kongreye
Anadolu’daki
bütün
Ģehirlerden
temsilci
Ünal, a.g.e., s. 153.
Mümtaz ġükrü Eğilmez, Nemrut Mustafa PaĢa için, “İstanbul’daki Halife hükümetinin ve
Türkiye’yi yok etmek isteyen İngilizlerin maşasından başka bir şey değildi.” demektedir. Eğilmez,
a.g.e., s. 26.
537
Erdeha, a.g.e., s. 338.
538
Ünal, a.g.e., s. 163.
539
Eğilmez, a.g.e., s. 15, 20.
225
gönderilmesine karar verilmiĢti. 4-11 Eylül tarihleri arasında yapılan Sivas
Kongresi’ne Bursa’dan da temsilciler katılmıĢtır. Bunlar, Osman Nuri Bey, Asaf
Bey, Necati Bey ve eski mutasarrıflardan Ahmed Nuri Bey’di.540
Ulusal direniĢin hukuki bir zemine oturtulması, Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti’nin teĢkilatlanarak Sivas’ta Heyet-i Temsiliye’nin emrine girmesi ile
birlikte Bursa’daki siyasi faaliyetler iyi bir konuma gelmiĢtir.
Nitekim Sivas Kongresi’nden sonra Redd-i Ġlhak Cemiyeti 5 Ekim 1919’da
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne dönüĢtürülmüĢtür.541 Ardından cemiyetin fikirlerini
yaymak amacıyla Gündüz adlı bir gazete çıkarılmaya baĢlanmıĢtır.542 Cemiyetin
geliri, halktan toplanan paralar ve Mudanya’dan alınan aylık 120-130 bin lirayı tutan
iskele vergisinden oluĢuyordu. Bir defasında halktan 139.000 lira bağıĢ toplanmıĢtı.
Bursa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti nizamname gereğince merkeze de para yardımında
bulunmuĢtur.543
Bursa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti544 oluĢturulduktan sonra 13 Ekim’de
Bilecik’te de bir idare heyeti oluĢturulmuĢ ve Bursa Heyet-i Merkeziyesine
bağlanmıĢtır. Ardından, ilçelerde de Müdafaa-i Hukuk Ģubeleri açılmıĢtır. Ekim
540
Goloğlu, Sivas Kongresi, s. 83.
541
Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 2. Kısım, s. 37. Sarıhan, a.g.e., s.148; Kocatürk, a.g.e., s. 103.
542
Yüceer, a.g.e., s.47.
543
Eğilmez, a.g.e., s. 190.
544
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin merkez heyetinde Ģu kiĢiler yer alıyordu: Nasuhzade Sadık Bey,
Urgancı Abdullah Bey, Bursa Kadısı Tahir Efendi, Dava Vekili Osman Nuri Bey, Emekli YüzbaĢı
Hacı Ahmed Bay, BinbaĢı Abdullah Bey, Müderris Kara Yusuf Bey, Müdafaa-i Hukuk Katibi Ahmed
Muhtar Bey, Mümtaz ġükrü Bey, Gemlikli Necati Bey, Mühuddin Baha Bey, Müderris Ali Osman,
Fabrikatör Osman, Memduhoğlu Cemil, Karacabey çiftliği sahibi Emin Bey. Eğilmez, a.g.e., s. 189.
226
ayında Kirmasti’de (Mustafa KemalpaĢa) ve YeniĢehir’de, Kasım ayının ortalarında
da Orhaneli ve Karacabey’de Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti faaliyete geçmiĢtir.545
Ekim ayında Damat Ferit PaĢa kabinesinin düĢmesi üzerine Ali Rıza PaĢa
Hükümeti iĢbaĢına gelmiĢti. Yeni hükümet, Nemrut Mustafa PaĢa’nın yerine, 11
Ekim’de Ebubekir Hazım Bey’i ikinci kez Bursa valiliğine getirmiĢtir.546
b. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
Bursa’da ilk milis teĢkilatının Ġzmir’in iĢgalini takip eden günlerde kurulduğu
bilinmektedir. Kuva-yı Milliye oluĢturulmadan önce Bursa dağlarında bazı çeteler
silahlanarak düĢman iĢgaline karĢı ilk direniĢi baĢlatmıĢlardır. Bu çetelerin baĢında
Ġstanbul hükümetleri tarafından idama mahkûm edilmiĢ çete reisleri vardı ve bu
reislerin maiyetinde de 20-30 çeteci bulunmaktaydı. Bu çeteler arasında Kamber
Çetesi, Aziz Çetesi, Kabaoğlu Çetesi ve Bilal Çetesi bulunuyordu. Bu çeteler Kuvayı Milliye oluĢturulunca dağlardan inip Kuva-yı Milliye ye katılmıĢlardır.547
Bursa’da Kuva-yı Milliye’nin kesin olarak teĢkilatlanması 5 Ekim 1919’dur.
Resneli Mehmet Ali Bey’in 56. Tümen Komutanına 5 Ekim’de gönderdiği
telgrafında:“Ülkenin
kurtuluşu
ve
bağımsızlığı
için
Kuva-yı
Milliye’nin
çalışmalarına Bursa ili olarak biz de katılmak istedik. Onun için Kuva-yı Milliye
kuruluşunu tamamladık, hizmete hazırız.”548 Ģeklinde belirtilmiĢtir. Böylece, Kuva-yı
545
Türk Ġstiklal Harbi, C. II, 2. Kısım, s. 37.
546
Erdeha, a.g.e., s. 342.
547
548
Eğilmez, a.g.e., s.190.
Ünal, a.g.e., s.166.
227
Milliye, Mümtaz ġükrü, Teğmen Fuad ve Manastırlı emekli BinbaĢı Mehmed Ali
Bey’in çalıĢmaları ile oluĢturulmaya baĢlandı.
Mümtaz ġükrü Bey, emrine verilen 10 kiĢi ile Çekirge’den Apolyont gölüne
kadar olan köylerde Kuva-yı Milliye’yi meydana getirmiĢtir. Bursa’da oluĢturulan
Kuva-yı Milliye’nin komutanlığına Manastırlı Emekli BinbaĢı Mehmed Ali Bey,
mali iĢlerine de Erzurumlu Salih Hoca getirilmiĢtir. 549
Bursa’da kurulan ilk milli kuvvetler iki bölükten oluĢmaktaydı. Bölüklerin
her biri 62 kiĢiden ibaretti. Bu kuvvetler Anzavur’a karĢı çarpıĢmıĢtır. Soma, Nazilli
cephelerine ve 200 kiĢilik bir kuvvet de Ayvalık cephesine gönderilmiĢtir. 550
Bursa Kuva-yı Milliyesi, 1919 sonlarına gelindiğinde iyice adından söz
ettirmeye baĢlamıĢtı. Mustafa Kemal PaĢa, Bekir Sami Bey’e gönderdiği 12 Aralık
1919 tarihli telgrafında Ġzmir Kuzey Cephesinin iki bölgeye ayrıldığını, kuzey
bölgesi Kuva-yı Milliyesinin Balıkesir Heyet-i Milliyesine bağlandığını, Bursa
Kuva-yı Milliyesinin bahsedilen kuzey cephesine her konuda yardım etmesini
istemiĢtir.551 Bunun üzerine Kuva-yı Milliye hızla geliĢmeye baĢlamıĢtır.
Bu geliĢmeler doğrultusunda, Bozüyük’te Kereste ticareti yapan Emekli
Süvari BinbaĢı Çolak Ġbrahim Bey tarafından “2. Kuva-yı Seyyare Müfrezesi”
kurulmuĢtur. Ġnegöl ve köylerinden toplanan gönüllülerle I.Dünya SavaĢında esir
düĢmüĢ, ateĢkesten sonra serbest bırakılan askerlerden Ali Bey Köyünden Nabi ve
Ġnegöl’den Cafer Beylerin önderliğinde “İnegöl Milli Taburu” adında bir milis gücü
oluĢturulmuĢtur. Bu taburun kurucuları savaĢ deneyimi olan askerlerden oluĢuyordu.
549
550
551
Eğilmez, a.g.e., s. 20-21, 190.
Yüceer, a.g.e., s. 53.
Yüceer, a.g.e., s. 54.
228
Uludağ’ın güney kısmının sorumluluğu da “Orhaneli Bölge Komutanlığı” adıyla
örgütlenen Haydar Bey komutasındaki kuvvetlere verilmiĢtir. Haydar Bey, iĢgalden
sonra dağa kaçan Gürcü Osman, Laz Ġsmail, Arnavut Aslan ÇavuĢ çeteleriyle,
Bursa’da oluĢturulan Arif Kaptan Çetesinin komutanlığını üstlenmiĢ ve bu birlikleri
yeniden düzenlemiĢtir. 552
Bölgede önemli milis güçlerden biri de Vali Hacim Muhittin Bey ile Albay
Bekir Sami Bey’in kurdurduğu “Gökbayrak Taburu”dur. Taburun kuruluĢunda BeĢir
Pakalın ve Ġnegöl’den Hafız Abdullah da önemli rol oynamıĢtır. Daha sonra “Cemal
Beyin müfrezesi” olarak anılmıĢ olan bu taburun baĢına Cemal Bey getirilmiĢtir.553
Bursa Kuva-yı Milliyesi’nin kaynağını, gönüllüler, çeteler ve hapishaneden
çıkarılan mahkûmlar oluĢturuyordu. Ġkinci Anzavur Ayaklanması sırasında Bursa
Cezaevinden çıkarılmıĢ mahkûmlardan oluĢan 68 kiĢilik bir milis kuvveti
oluĢturulmuĢtur. Bu kuvvetin ayaklanmanın bastırılmasında kullanılmasına rağmen
pek yararlılık gösterememiĢlerdir. Nisan 1920’de Alay Komutanı Yarbay Kasap
Osman tarafından kurulan ve komutanlığına Mehmet Kazım Uluğ Bey’in getirildiği
Akhisar Cephesine gönderilen atlı milis gücü ile Haziran 1920 sonlarında Yunan
ilerleyiĢi baĢladığında yine aynı bölgeye gönderilen Arif Kaptan ve Emekli BinbaĢı
Hamit Ağa müfrezeleri çoğunlukla cezaevinden hükümlü ve tutuklulardan
oluĢmuĢtu.554
Bursa’da
harp
esirlerinin
Kuva-yı
Milliye’ye
katılmaları
yönünde
çalıĢmalarda bulunulması ve harp esirlerinden milis kuvvetleri oluĢturulması
552
A.g.e., s. 54- 55.
553
554
A.g.e., s. 55.
Yüceer, a.g.e., s. 53.
229
Ġngilizleri, Mondros AteĢkes hükümlerine uyulmadığı gerekçesiyle rahatsız etmiĢtir.
Ġngiltere Fevkalade Komiserliği, bu duruma son verilmesini Hariciye Nezareti’nden
talep etmiĢtir. Bu doğrultuda da harp esirlerinin Kuva-yı Milliye’ye katılmak yerine
memleketlerine iade edilmeleri konusunda Kolordulara tamim gönderilmiĢtir.555
Fakat Kuva-yı Milliye oluĢumu hız kazandıktan sonra böyle bir tamim Kuva-yı
Milliye’nin teĢkilatlanması için çalıĢanları yıldırmamıĢtır.
Kuva-yı Milliye’nin gittikçe güçlenmesi ve Sivas Kongresi’nde oluĢturulan
Heyet-i Temsiliye’nin emrine girmesinden Ġstanbul Hükümeti tedirgin olmaya
baĢlamıĢtı. Bunun üzerine Kuva-yı Milliye aleyhinde bazı giriĢimlerde bulunarak
Ahmed Anzavur ve çetesini isyana teĢvik etmiĢtir. Ancak Yunan iĢgalinden önce
Kuva-yı Milliye ve Heyet-i Temsiliye emrindeki milli kuvvetler Ahmet Anzavur’un
isyanını bastırdığı için Damat Ferit PaĢa Hükümeti bu giriĢiminde baĢarılı
olamamıĢtı.
5 Mayıs 1920’de Bursa Kuva-yı Milliyesi Bursa, Bandırma, Karacabey,
Orhangazi ve Akhisar cephesinde bulunmaktaydı.556 Bursa’da oluĢturulan Kuva-yı
Milliye teĢkilatı 87 muvazzaf subay, 321 er, 5 kâtip, 3 memur, 1 telefoncudan
oluĢmaktaydı. Bu kuvvetlerin 379 silahı, 48 bombası ve 56.800 cephanesi
bulunuyordu.557
Dönemin kaynaklarında Bursa’da oluĢan Kuva-yı Milliye hakkında çok kısıtlı
bilgi bulunmaktadır. Bursa’da yönetim kademesinde bulunanların ulusal direniĢi
baltalayıcı faaliyetlerinin Kuva-yı Milliye’nin yeterince etkin olamamasında payı
555
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 535, G: 72, B: 72-1.
556
Yüceer, a.g.e., s.56.
557
A.g.e., s. 57.
230
olduğu düĢünülebilir. Nitekim, Albay Bekir Sami Bey’in Bursa’ya geliĢinden sonra
Kuva-yı Miliye teĢkilatlanması tam olarak gerçekleĢebilmiĢtir.
III. Kocaeli ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
1888
yılında
doğrudan
Dahiliye
Nezareti’ne
bağlanarak
müstakil
mutasarrıflık haline getirilen Kocaeli livası, KurtuluĢ SavaĢı yıllarında Ġzmit,
Adapazarı, Kandıra, Geyve, Ġznik ve Karamürsel kazalarını da içine alıyordu.558
Bu dönemde Kocaeli yarımadası ulaĢım açısından Ġstanbul ile Anadolu
arasında köprü görevini taĢımaktaydı. Ġzmit Körfezi kıyısınca yarımadayı boydan
boya kateden mevcut demiryolu hattı da ulaĢım yönünden yarımadanın önemini
artıran bir faktördü. KurtuluĢ SavaĢının baĢlarında Kocaeli yarımadasının haberleĢme
açısından da büyük önemi vardı. Hatta yarımadanın KuĢçalı köyünde Süleyman
Ağa’nın evinin bir odası telgrafhane haline getirilmiĢti. KuĢçalı Telgrafhanesi
sayesinde Mustafa Kemal PaĢa ile doğrudan haberleĢme imkanı sağlanıyordu.559
KurtuluĢ SavaĢı sırasında Kocaeli yarımadası ulusal direniĢ açısından ne
kadar önemliyse Ġtilaf Devletleri özellikle Ġngiltere için de o kadar önem taĢıyordu.
Ġngiltere, Ġstanbul ve Boğazlar bölgesindeki güvenliğini sağlamak ve yerini
sağlamlaĢtırmak için askeri gücünü Kocaeli yarımadasında yoğunlaĢtırmıĢ ve
bölgede iç ayaklanmaları desteklemiĢtir.
558
559
Ġslam Ansiklopedisi, Kocaeli Maddesi, C. VI, s. 830-831.
Sabahattin Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), Adapazarı
Belediyesi, Ġstanbul 1987, s. 3-4.
231
Mondros Mütarekesi gereğince 9 Kasım’da Çanakkale Boğazı’nın iĢgal
edilmesinden sonra Yunan zırhlısının da içinde bulunduğu Ġtilaf Donanması 13
Kasım’da Ġstanbul’a gelmiĢtir. Aynı gün bir Ġngiliz albayının Karadeniz Müstahkem
Mevkii Kumandanı ile görüĢmesi sonucunda düzenlenen protokole göre, Türk
birlikleri 14 Kasım’dan itibaren yerlerini boĢaltarak, PaĢabahçe, Beykoz, Emirgan,
Bebek ve Rumeli Hisarındaki bataryalarından daha uzak yerlere çekilmesi
kararlaĢtırılmıĢtır. Ġtilaf Devletlerine ait birlikler, 15 Kasım’dan itibaren Ġstanbul
Boğazı’nı iĢgal altına almaya baĢlamıĢtır.560 Ġtilaf donanmasının Boğaz’da
demirlemesinden bir gün sonra 14 Kasım 1918’de 48 parça harp gemisinden oluĢan
bir deniz filosu Ġzmit önünde demirlemiĢtir. Ġtilaf filosu içinde Amiral Kakulidis
komutasında Lemnos ve Averof zırhlılarıyla, dört torpidodan oluĢan Yunan deniz
gücü de bulunuyordu. Donanmanın büyük bir kısmı Derince’de geri kalanı Ġzmit’te
demirlenmiĢti. Bir önlem olarak mayın arama gemileri de faaliyete geçirilmiĢti.
Karaya çıkarılan birlikler telgrafhane ve istasyonu iĢgal etmiĢler, her türlü
haberleĢme denetim altına alınmıĢtı.561 Bir Ġngiliz birliği de Arifiye ve Adapazarı’na
kadar olan bölgede istasyon çevresine yerleĢerek demiryolu hattını kontrol altına
almıĢtı. Ayrca Ġngilizler Ġzmit’ten itibaren Derbent, Sapanca, Geyve ve Mekece
istasyonlarına müfrezeler göndermiĢlerdir.562
Mondros Mütarekesinden sonra Türk askeri birlikleri birçok yerde terhis
edilmiĢ ve birliklerin yerlerinde ayrı bir düzenleme yapılmıĢtır. Bu düzenlemeye
560
Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s.115-116.
561
Sabahatin Özel, Milli Mücadelede Ġzmit-Adapazarı ve Atatürk, Derin Yayınları, Ġstanbul 2009,
s. 15.
562
Adnan Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yay.,
Ankara 2006, s. 19; Özel, Milli Mücadelede Ġzmit-Adapazarı ve Atatürk, s. 17.
232
göre, Konya Ereğli’sinde bulunan 20. Kolordu emrindeki 1.Tümen, Ġstanbul’da
bulunan 25. Kolordu emrine verilmiĢ ve bu tümen Kolordu’nun 2 ġubat 1919 tarihli
emriyle Ġzmit’e gönderilmiĢtir. Karargâhı Ġzmit’te bulunan tümenin alayları Ġzmit,
Ġstanbul ve Üsküdar’da bulunuyordu. Tümenin Kocaeli’ndeki konuĢlanması ise 70.
Alay Karargâhı ile bu Alayın 1. Taburu ve Ağır Makineli Tüfek Bölüğü ile 3. Taburu
kadro halinde Ġzmit’te, yine aynı Alayın 2. Taburu ve Ağır Makineli Tüfek Bölüğü
Derince'dedir. 1919 yılı içinde 1. Tümenin bu bölgedeki birlikleri jandarmaya yedek
kuvvet olmuĢ 14 Mayıs 1920’ye kadar bölgede mahalli güvenliğin sağlanması için
çalıĢmıĢtır.563
Mondros Mütarekesi imzalandığında Kocaeli Mutasarrıfı Ġttihat ve Terakki
Hükümeti tarafından atanan Ġbrahim Süreyya (Yiğit) Bey idi. 564 Ġbrahim Süreyya
Bey, görevini Damat Ferit PaĢa Hükümeti dönemine kadar sürdürmüĢtür. Damat
Ferit Hükümeti 4 Mart 1919’da iĢbaĢına geldiğinde, 8 Mart’ta Ġbrahim Süreyya Bey’i
mutasarrıflık görevinden alarak yerine Mersin Mutasarrıfı Mahmut Mahir Bey’i
atamıĢtır.
Mutasarrıf Mahmut Mahir döneminde, Ġttihat ve Terakki yöneticisi ve ileri
gelenleri takibata alınmıĢtı. Hristiyan kolonileri temsilcilerinin Ģikayetlerine
dayanarak, Ġttihat ve Terakki Fırkasının ileri gelenlerinden, Mümtaz, Rıfat (Yüce),
Hacı Ali Abidin ve EĢref Beylerin içlerinde bulunduğu kiĢiler tutuklanarak Ġstanbul’a
gönderilmiĢtir.565 Ayrıca, azınlık okullarının gönderlerine yabancı bayraklarını
çekmelerine izin verilmiĢtir. Bu tür olaylar halk arasında huzursuzluğa yol açmıĢ
563
Kazım Aras, Ġstiklal SavaĢında Kocaeli Bölgesindeki Harekât, 102 Sayılı Askeri Mecmuanın
Tarih Kısmı, Ġstanbul 1936, s. 3-7; Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s. 20.
564
Kamil Erdeha, Kocaeli Mutasarrıflığı I, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, 1977, s. 48-52.
565
Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s. 21.
233
Ģehirde gösteri ve kundaklamalar baĢ göstermiĢtir. Bu olaylar üzerine hükümet, 23
Nisan 1919’da Mutasarrıf Mahmut Mahir Bey’i566 Gelibolu mutasarrıflığına tayin
etmiĢ, yerine ise Ahmet Anzavur’u mutasarrıf vekili olarak atamıĢtır.
Ahmet Anzavur’u tanıyan Ġstanbul basını ve bazı devlet adamları bu tayini
eleĢtirseler de hükümet eleĢtirileri duymazdan gelmeyi tercih etmiĢtir. Ahmet
Anzavur’un mutasarrıflığa atanmasında bölgede bulunan Çerkez halk önemli rol
oynamıĢtır. Çerkez halk, Adapazarı ve Düzce taraflarında eĢkıya ve hırsızlık
yüzünden bölgede asayiĢin bozulduğu gerekçesiyle kendisi de Çerkez olan Ahmet
Anzavur’un Ġzmit’e mutasarrıf olarak gönderilmesini talep etmiĢlerdir. 567 Hükümet
de bölgedeki kontrolü ele geçirmek ve bölgede Kuva-yı Milliye’nin oluĢmasına
engel olmak amacıyla Ahmet Anzavur’u tayin etmiĢtir. Bundan dolayı da Ġzmit
merkezi ve Adapazarı yöresinde Müdafaa-i Hukuk teĢkilatı ile Kuva-yı Milliye’nin
oluĢması gecikmiĢtir. Ancak, Ġzmir’in iĢgalini protesto etmek amacıyla bir miting
düzenlenebilmiĢtir. Halkın ulusal direniĢten yana tavır almasından dolayı Ahmet
Anzavur da bu görevinde fazla kalamamıĢtır. Hükümet, Anzavur’u 19 Haziran
1919’da, Ġzmir’in iĢgalinden sonra bölgedeki Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak
Cemiyetlerinin merkezi haline gelen Balıkesir’e tayin etmiĢtir.568
566
Milli Mücadelenin karĢısında olan Mahmut Mahir Bey, Ġzmit’ten sonra, Gelibolu, Afyon ve
Çanakkale mutasarrıflığı görevlerinde bulunmuĢ ve görev yaptığı heryerde faaliyetleri ile huzursuzluk
çıkmasına neden olmuĢtur. Bu nedenle de daha sonra, Yüzellilikler Listesinde “Çanakkale Mutasarrıfı
Mahmut Mahir” Ģeklinde yer almıĢtır. TBMM Gizli Celse Zabıtları, C.4, Ankara 1985, s. 442.
567
Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s. 21; Sofuoğlu, Kuva-yı Milliye Döneminde
Kuzeybatı Anadolu 1919-1921, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1994, s. 73.
568
Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s. 22, Sofuoğlu, Kuva-yı Milliye Döneminde
Kuzeybatı Anadolu 1919-1921, s.73-74.
234
Ahmet Anzavur’dan sonra Kocaeli mutasarrıflığını Anzavur’un vekil olarak
bıraktığı Çerkez Ġbrahim Bey yürütmüĢtür. 10 Ağustos 1919’da Kocaeli
Mutasarrıflığına Bitlis eski Vali Vekili ve Wilson Prensipleri Cemiyeti taraftarı Ali
Suat Bey atanmıĢtır.569
Ali Suat Bey, Sivas Kongresi’nin bütün komutanlara ve illere gönderdiği
Ġstanbul Hükümeti ile idari iliĢkilerin ve Ġstanbul ile her türlü haberleĢmenin
tamamen kesilmesini bildiren genel tebliğine rağmen iliĢkileri kesmemiĢtir.570 Oysa,
30 Eylül 1919 tarihine kadar Ġzmit Ģehri hariç bütün kazaları Ġstanbul Hükümeti ile
iliĢkilerini kesmiĢlerdi.571 Ali Suat Bey, Mustafa Kemal PaĢa ile olan
telgraflaĢmalarının sonunda, kendisinden 3 Ekim 1919 günü Cuma namazı içtimaına
kadar süre istemiĢtir. Mustafa Kemal PaĢa da Suat Bey’e “İzmit gibi vatanseverlerin
sığınağı olan bir şehirde ne asker, ne memur ve ne de herhangi bir vatanseverin
hariç kalmasını zaten tasavvur etmiyoruz. Bu konuda fazla açıklama istemeye lüzum
kalmadığı kanaatiyle yarınki Cuma namazı içtimaına kadar beklemeyi uygun
görüyoruz…” cevabını vermiştir.572 Suat Bey, Mustafa Kemal ile yaptığı bu telgraf
görüĢmesinden sonra, Ġstanbul Hükümeti ve Kuva-yı Milliye ile olan iliĢkisini
koparmadan ikisi arasında denge siyaseti izlemeyi tercih etmiĢtir.
Ġzmit’te I. Tümen Komutanı olan Kaymakam Asım Bey, Ali Fuat PaĢa’nın
daveti üzerine Bilecik’te yapılan (aralarında Albay Bekir Sami Bey’in de yer aldığı)
bir toplantıya katılmıĢtır. 14 Ekim 1919’da yapılan bu toplantıda, Bolu ve Ġzmit
livalarının komutanlığını Asım Bey’in yapmasına karar verilmiĢtir. Yapılan
569
Erdeha, a.g.m., s. 34; Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s. 22.
570
Nutuk, C.I, s. 141-142.
571
Nutuk, C.I , s. 191.
572
Nutuk, C.III, Vesika s. 121-122.
235
görevlendirmeye göre, komutanlar asayiĢin sağlanması, milli teĢkilatın takviyesi ve
birliğin sürdürülmesi açısından birbirleriyle iletiĢim halinde bulunacaklar ve iĢbirliği
yapacaklardı. Asım Bey, kara ve denizden birçok vasıta sağlayarak güvenli
konaklama yerleri kuracak, Ġstanbul’un göndereceği silah ve cephanenin Ali Fuat
PaĢa’nın
emirlerine
göre,
iç
bölgelere
ulaĢtırılmasını
sağlayacaktı.573
Bu
görevlendirmeye rağmen, Mustafa Kemal PaĢa, Ġzmit Mutasarrıfı Suat Beyle yaptığı
telgraf görüĢmeleri sırasında I. Tümen Komutanı Asım Bey’le de görüĢmüĢtü. Asım
Bey’in tutumu Suat Bey’in tutumundan farklı olmamıĢtır. 574
a. Rum ve Ermeni Çetelerinin Faaliyetleri
Mondros Mütarekesinden sonra, 13 Kasım’da Ġstanbul’a gelen Ġtilaf
Donanmasında Yunan zırhlısının da bulunması, 18 Kasım’da Yunan Amirali
Kakoladis’in Beyoğlu Yunan Kulübünde tahrik edici konuĢması, Rum kiliselerinde
yapılan ayinlere bir kısım Ġtilaf Devletleri subaylarının da katılması gibi
geliĢmelerden
cesaret
alan
bölgedeki
Rum
ve
Ermeniler
taĢkınlıklarda
bulunmuĢlardır.575
Rum ve Ermenilerin taĢkınlıklarının ardı arkası kesilmemiĢ, iĢgal edilen
bölgelerde çeteler kurarak Türk köylerine saldırmaya baĢlamıĢlardır. Özellikle
Anadolu’ya kaçırılan silah ve cephanenin yolunu kesmek isteyen Ġngiliz kuvvetlerine
yardımcı olmuĢlardır. Ġstanbul’dan itibaren Bakkalköy’le PaĢaköy’ün Hristiyanları
silahlandırılmıĢtı. Rum çetelerinin en zalimleri PaĢaköylü Mitli Kaptan çetesi, Çakır
573
Sabahattin Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s. 27.
574
Nutuk, c. I, 193-194; C.III, Vesika: 123-126.
575
Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s.23.
236
Yorgi çetesi ve Mavri Mira Komitesinin elebaĢısı olan Todori’nin çetesiydi. Rum
çetelerinin saldırılarına karĢı koymak amacıyla “Milli Alemdar Müfrezesi”
kurulmuĢtu ve bu çetecilerin bir kısmını ortadan kaldırmıĢtı. Ġzmit ve çevresinde
Yeniköy Rumlarından oluĢmuĢ çeteler de vardı. Yeniköy Rumları, daha önceden
Ġzmit ve Kandıra köylerinde çobanlık, değirmencilik gibi iĢler yaptıklarından bölgeyi
ve bölge halkını iyi tanıyorlardı. Ġzmit ve çevresinde eĢkıyalık yapan Ermeni
çetelerinden Vahan çetesi, Antranik çetesi ve Karamürselli Artin çetesi Türkler
üzerinde her türlü zalimliği yapıyorlardı.576 Rum ve Ermeni Patrikhaneleri de Rum
ve Ermenilerin örgütlenmesinde büyük rol oynamıĢtır.
Mütarekenin imzalanmasından sonra askerden dönen vatansever Tük
gençleri, Rum ve Ermeni çetelerinin baskın ve tecavüzlerine engel olmak için kendi
aralarından birlikler kurarak bu çetelere karĢı harekete geçmiĢlerdir. Kurulan ilk
birliklerin baĢıbozuk ve düzensiz faaliyetlerde bulunmalarına rağmen, sonradan daha
düzenli hareket etmiĢlerdir. Bu Ģekilde kurulan ilk birlik, Ġzmit’in karĢısındaki
Yeniköy ve Yazlık’ta kurulmuĢ ve bulunduğu bölgeyi çetelerden kurtarmıĢtı.577
b. Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri
Ġzmit-Adapazarı bölgesinde kurulan ilk milli teĢkilat, Trakya PaĢaeli
Müdafaa-i Heyet-i Osmaniyesi’nin Adapazarı ġubesidir. Merkezi Edirne’de olan
cemiyetin Trakya dıĢındaki tek Ģubesi 27 Aralık 1918’de Adapazarı’nda
576
Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s.11-13.
577
Özel, a.g.e., s. 13.
237
kurulmuĢtu.578 Adapazarı’nda ayrıca Ġzmir Redd-i Ġlhak Cemiyeti’nin bir Ģubesi
açılmıĢtı. ġube Ġzmir’in iĢgalini bir telgrafla protesto etmiĢti.
Adapazarı Kaymakamı Tahir Bey vatansever bir kiĢi olmasına rağmen,
baĢlangıçta Kuva-yı Milliye’yi desteklemekten kaçınmıĢ, Anadolu’da toplanan
kongreler aracılığıyla kaymakamlığa gönderilen Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak
Heyetlerinin kurulmasıyla ilgili telgrafları saklamıĢtı. Fakat Adapazarı telgraf
memuru bu telgrafların içeriklerini vatansever kiĢilere iletmiĢti. Erzurum ve Sivas
Kongreleriyle ilgili haberler bu Ģekilde öğrenilmiĢti. 579
Bolu Jandarma Taburu Komutanı BinbaĢı Emin Fikri Bey, Adapazarı
Jandarma Bölüğü Komutanı YüzbaĢı Abdurrahman Bey’e580 bir telgraf göndererek,
Adapazarı’nın milli harekete katılmasını, Ġzmit Mutasarrıfı ile Adapazarı
Kaymakamı engellemeye devam ederlerse, her ikisinin de tutuklanarak Bolu’ya
gönderilmelerini bildirmiĢti. Ayrıca bu konuda Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal
PaĢa’dan da emir alan Abdurrahman Bey, 28 Eylül 1919’da, Adapazarı ileri
gelenlerini çağırarak, Emin Fikri Bey’in telgrafını okumuĢ ve toplantıya katılanların
ulusal direniĢe katılmalarını istemiĢti. Toplantıya katılan Kaymakam Tahir Bey’e ve
o sırada Adapazarı’nda bulunan mutasarrıf Suat Bey’e de aynı isteğini bildirmiĢti.581
578
Özel, Milli Mücadelede Ġzmit-Adapazarı ve Atatürk, s. 48.
579
Özel, a.g.e., s. 49.
580
Adapazarı Jandarma Bölük Komutanı YüzbaĢı Abdurrahman Efendi ile Adapazarı Jandarma
Bölüğü Hendek Takım Komutanı Teğmen Fehmi Efendi’nin adları Kuva-yı Milliye’ye Katılanlar
Listesinde yer almaktadır. Hamdi Atamer, Kuva-yı Milliye’ye Katılanların Listesi, Belgelerle Türk
Tarihi Dergisi, Sayı 4, 1968, s.8.
581
Özel, a.g.e., s.49.
238
Halk bölgede asayiĢin bozulması, eĢkıyalığın artması ve hükümetin kötü
tutumu yüzünden Damat Ferit Hükümetine tepki duyuyordu. Bu nedenle
Abdurrahman Bey’in sözleri topluluk üzerinde etkili olduğu için toplantı daha sonra
birçok kiĢinin katılımıyla devam etmiĢti. Toplantıda tarafsız kalma düĢüncesi de
ortaya atılmıĢtı. Özellikle zenginler Ġstanbul Hükümetini tanımamakla beraber, ulusal
direniĢe katılmaktan çekinmiĢler, bu yüzden Adapazarı’nda tarafsız bir hükümetin
kurulması fikrini
yaymaya çalıĢmıĢlardı.582 Toplantının sonunda “İstanbul
Hükümetini tanımayacağız, bağımsız bir vaziyet alacağız.” Ģeklinde oluĢturulan
telgraf metni, “İstanbul Hükümetini tanımıyoruz. Milli harekete katılacağız” olarak
değiĢtirilmiĢti.
Böylece Adapazarı’nda Kaymakam Tahir Bey’in baĢkanlığında Sırrı Bey,
Fuat Bey, Çerkes Sait Bey, Koçzade Mahmut Bey, tüccardan Hasan Cavit Bey,
Arapzade Cevat Bey, Metozade Hüseyin Bey’den oluĢan bir müdafaa heyeti
kurulmuĢtu. Bu sırada Adapazarlılar padiĢaha bağlılık telgrafı çekmek isteyen
Düzce’lilere “Biz milli harekete katıldık. Sizin böyle bir telgraf çekmenize müsaade
edemeyiz.” diyerek engel olmuĢlardı.583
Adapazarı’nda ilk Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin 4 Mart 1920’den sonra
kurulduğu tahmin edilmektedir. Mustafa Kemal PaĢa’nın aynı tarihli bildirisi üzerine
yurdun her köĢesinden yeni hükümetin milli isteklere uygun nitelikte kurulmasına
iliĢkin saraya ve Meclis-i Mebusan’a telgraf çeken kuruluĢlar arasında Adapazarı
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin adına rastlanmamaktadır. Adapazarı’ndan çekilen 5
Mart 1920 tarihli telgrafta Ģu isimler yer almaktaydı: Adapazarı Belediye Reisi fahri,
582
Özel, a.g.e., s. 49-50.
583
Apak, a.g.e., s.155-156.
239
Müderris Harun, eĢraftan Ali Faik, Adil, Hasan, Mehmet Sıtkı, tüccardan Metozade
Hüseyin, Fikri, Ömer, Faik, fabrika müdürü Necmettin, dava vekili Ġbrahim emekli
BinbaĢı Ġsmail Hakkı 584
Adapazarı’nın Ġstanbul Hükümeti ile bağlantısını keserek Kuva-yı Milliye’ye
katıldığı günlerde Geyve’de de Hafız Fuat Efendi’nin baĢkanlığında Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti kurulmuĢtu. Cemiyet, Kaymakam Hazım Bey, Jandarma Komutanı
Esat Bey, Burhanettin Çelebi, Rıza Bey (ġahin), Safer Bey’den oluĢmuĢtur. Cemiyet
ilk iĢ olarak Ġstanbul Hükümetine ve Ġzmit Mutasarrıflığına birer telgraf göndererek,
meĢru bir hükümet kurulana kadar kendilerini tanımayacaklarını bildirmiĢ ve
Ġstanbul ve Ġzmit ile her türlü haberleĢmeyi kesmiĢti. Geyve’de ayrıca, gayrimüslim
çetelerin saldırılarına karĢı koymak amacıyla “Mehmet Çelebi Taburu” adı altında
milis taburu kurulmuĢ, komutanlığına da Hafız Fuat Efendi getirilmiĢti. 585
Hendek Müdafaa-i Hukuk Kurulu ise sonradan Rize mebusu olan Rauf Bey
tarafından kurulmuĢtur. ġefik Kahvecioğlu baĢkanlığındaki kurulda Hacı Mehmet
(Keskin), Hacı Ali (Dinçer), Molla Mehmet Ardahan, öğretmen Arif Beyler
bulunuyordu. Arif Bey kurulun kâtipliğini yapmıĢtı. Cemiyetin baĢkanlığını Ali Bey
yürütmüĢtü.586
Ġzmit’teki ilk Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ise Ali Suat Bey’in mutasarrıflığı
döneminde Hacı Ali Bey’in baĢkanlığında kurulmuĢtur.587 KuruluĢ tarihi olarak bir
tarih belirtilmemekle birlikte, cemiyetin 6 ġubat 1920 tarihli Hakimiyet-i Milliye
584
585
Özel, Milli Mücadelede Ġzmit-Adapazarı ve Atatürk, s. 51.
Özel, Milli Mücadelede Ġzmit-Adapazarı ve Atatürk, s. 51; Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde
Milli Mücadele (1919-1922), s. 33-34; Rifat Yüce, Kocaeli Tarih ve Rehberi, Ġzmit 1945, s.98-99.
586
Özel, Milli Mücadelede Ġzmit-Adapazarı ve Atatürk, s. 52.
587
Yüce, a.g.e., s. 70.
240
gazetesinde yayımlanan bildirisine dayanarak, en geç ġubat 1920’de kurulduğunu
kabul edebiliriz.
c. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
Kocaeli yarımadası, Ġstanbul ve Boğazlar bölgesine tampon bölge olduğu
için, daha önce de değinildiği gibi mütarekeden sonra Ġstanbul’a donanmalarını
gönderen Ġtilaf Devletleri hemen ardından Ġzmit’e de donanma ve asker göndererek
burayı kontrol altına almaya baĢlamıĢlardı. Ayrıca, Ġngilizler Kocaeli ve çevresindeki
Rum nüfusunu çoğaltma, buradaki Türkleri baskı altına alarak onları göçe zorlama,
bölgedeki asayiĢi bozarak bölgenin iĢgaline zemin hazırlama gibi faaliyetlere
giriĢmiĢlerdir. Bölgede bu amaçla oluĢturulan Rum ve Ermeni çetelerine karĢı
koyacak güçte yeterli bir teĢkilatlanma da bulunmuyordu.
Ġttihat ve Terakki’nin dağılmasını önlemek, faaliyet ve etkinliğini
sürdürebilmek amacıyla Ġstanbul’da kurulan Karakol Cemiyeti588 daha sonra,
Ġstanbul ve çevresinde silahlı teĢkilat oluĢturarak, Rum ve Ermeni çetelerine karĢı
koymak ve Anadolu’da oluĢan ulusal direniĢ için gerekli silah, cephane ve eleman
sağlayarak Anadolu’ya sevk etmek amaçlarını gütmüĢtür. Zürcher’e göre, cemiyetin
“birbiriyle ilintili iki amacı vardı. Bir tanesi Türk halkını ve özellikle liderleri ülkeyi
terk ettikten sonra ülkede kalan Ġttihatçıları Ġtilaf Devletlerinin ve Hıristiyan
588
Bazı kaynaklarda 13 Kasım 1919’da kurulduğu belirtilmekte, Fethi Tevetoğlu’na göre ise tam
kuruluĢ tarihi 1918 yılı Ekim ayı sonu veya Kasım baĢına kadar gitmektedir. Fethi Tevetoğlu, Milli
Mücadele Yıllarındaki KuruluĢlar, TTK Yay., Ankara 1991, s. 1-50; Tarık Zafer Tunaya’ya göre
ise, Ġstanbul’da Müdafaa-i Hukuk davasını desteklemek amacıyla kurulan Karakol Cemiyeti Kasım
1919’da kurulmuĢtur. Tunaya, a.g.e., s. 520.
241
azınlıkların misillemelerinden korumaktı. Bunu yapmanın en emin yolu da bu
kiĢileri,
Ġtilaf
kuvvetlerinin
iĢgalindeki
yörelerden
(özellikle
Ġstanbul’dan)
Anadolu’ya geçirmekti…” Diğer amaç da, “ülkenin iĢgal altında olmayan
kısımlarında bir direniĢ hareketi kurmak ve bir kadro oluĢturacak en yetenekli kiĢileri
Anadolu’ya göndererek bu hareketi olabildiğince güçlendirmek.”589 Karakol
Cemiyeti adlı bu yer altı örgütü, Zürcher’in de ifade ettiği bu amaçlar doğrultusunda
Ġstanbul’dan Anadolu’ya silah kaçırma ve Kuva-yı Milliye için eleman sağlama
konularında önemli rol oynamıĢtır.
Bu cemiyetin kurucuları Kurmay Albay Kara Vasıf Bey, Davavekili Refik
Ġsmail Bey, Emekli YüzbaĢı Baha Said Bey, Kemalettin Sami PaĢa, Kurmay Albay
Galatalı ġevket Bey, Sevkiyatçı Ali Rıza, Albay Edip Servet’tir. 590 Karakol
Cemiyeti’nin Anadolu ile iletiĢim ve haberleĢmesinden Albay Galatalı ġevket Bey
sorumluydu. Albay Kara Vasıf Bey, Kuva-yı Milliye’den yana olan önemli kiĢilerle
Anadolu arasındaki iletiĢimi sağlıyordu. Kemalettin Sami Bey askeri iĢlerden,
Sevkiyatçı Ali Rıza Bey ise mavnacı ve diğer nakliyatçılardan sorumluydu.591
Cemiyet, Ġstanbul’un Anadolu yakasında da teĢkilatlanarak; Maltepe Endaht
(AtıĢ) Mektebi Komutanlığı’na atanan Yenibahçeli ġükrü Bey’in baĢkanlığında
Üsküdar grubunu oluĢturmuĢtur. Üsküdar grubu Ġstanbul ile Anadolu arasındaki silah
ve malzemelerin gizli olarak yapılacak nakil iĢlerinden sorumluydu. ġükrü Bey, bu
589
Erik Jan Zürcher, Milli Mücadelede Ġttihatçılık, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 2003, s. 128.
590
Türk Ġstiklal Harbi C.II, 2. Kısım, s. 62; Tevetoğlu’na göre, Cemiyetin ilk kurucuları: Kurmay
Albay Kara Vasıf Bey, Davavekili Refik Ġsmail Bey, Emekli YüzbaĢı Baha Sait Bey idi. Tevetoğlu,
a.g.e., s. 4.
591
Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 2. Kısım, s. 63.
242
gizli nakil iĢlerini yürütebilmek için Kocaeli Bölgesi Kuva-yı Milliye Komutanlığını
üzerine almıĢtı. 592
Kadıköy, Gebze, Ġzmit ve Adapazarı’nda yapılan teĢkilatlanmaya göre:
Yenibahçeli ġükrü Bey’e bağlı olarak, Kadıköy mıntıkasına Orhan Veysel Bey,
Beykoz Mıntıkasına Korsan Murat Bey, ġile Mıntıkasına Yusuf Ziya (ġahap) Bey,
Kartal Mıntıkasına Topçu BinbaĢı Divitçilerli Ġhsan Bey, Gebze Mıntıkasına Piyade
YüzbaĢı Dayı Mesut (Gürbüz), Kefken Mıntıkasına Ġpsiz Recep Reis, Adapazarı
Mıntıkasına da KuĢçubaĢı EĢref Bey görevlendirilmiĢlerdir. Bunlara bağlı olarak,
seyyar gruplar da oluĢturulmuĢtur. Bu gruplar, Maltepe Endaht Mektebi Talim
Heyetinden YüzbaĢı Fehmi (Yavuz), aynı heyetten YüzbaĢı Hulusi (Demir), Teğmen
Kazım, Kadıköy itfaiyesinden Teğmen Ali, Teğmen Küçük Osman, Süvari Teğmeni
Bedri Kumandanlığında faaliyet göstermiĢlerdir. Gezici kuvvetlerin harekâtında
Üsküdar Jandarma Kumandanı BinbaĢı Remzi, Mülhakı Atıf, Gebze Jandarma
Kumandanı Nail, Kartal Jandarma Kumandanı Ġzzet, Ġzmit Jandarma Kumandanı
Kerim Beyler’in de yardımları olmuĢtur.593
Daha önceden TeĢkilat-ı Mahsusa’da çalıĢmıĢ kiĢilerden Yahya Kaptan,
Bulgar Sadık, Hüsamettin (Ertürk) Bey, Kurmay YüzbaĢı Manisalı Cemal Bey’ler de
milis teĢkilatı kurmak üzere görevlendirilmiĢlerdir.594 Ayrıca Adapazarı’na yerleĢmiĢ
olan YüzbaĢı Ramiz Bey, Trabzon’lu Doktor YüzbaĢı Raif Bey ve Hopa’lı YüzbaĢı
Rauf Bey de Adapazarı’nda görevlendirilmiĢlerdir.
592
Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 2. Kısım, s. 63; Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, Temel
Yayınları, Ġstanbul 2000, s. 416.
593
Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s. 33; Dr. Fahri Can, “İlk Mukavemet Nasıl
Kuruldu”, Yakın Tarihimiz, C.I, Sayı: 11-13, s. 29.
594
Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, s.33.
243
Görevlendirilen bu kiĢiler, bölgelerinin ileri gelenleriyle görüĢerek teĢkilatı
geniĢletmeye çalıĢmıĢlar, Rum ve Ermeni çeteleriyle baĢıbozuk Türk çetelerine karĢı
kendiliğinden oluĢan silahlı gruplardan milis teĢkilatı oluĢturmuĢlardır. Bu Ģekilde
Gebze’de görevli olan Fahri Bey (Can), Kara Aslan ve Sarı Aslan çetelerinden bir
milis örgütü oluĢturmuĢtur.595 Süvari Albayı Atıf ve Doktor YüzbaĢı Raif Beyler de
Karadeniz sahillerinde tuz kaçakçılığı yapan Ġpsiz Recep’i Karasu bölgesinde
görevlendirmiĢlerdir.596
Böylece, Ġstanbul’un Anadolu yakasından Kocaeli’yi içine alan Adapazarı,
Karasu ve Kefken’e kadar olan bölgede YüzbaĢı Nail, Yahya Kaptan, Bulgar Sadık,
Büyük Aslan, Küçük Aslan, Sarı Aslan, Gebzeli Rıfat Kaptan, Dayko, Gebze’de
Yarbay Süleyman Askeri’nin “Osmancık Müfrezeleri” kurulmuĢtur. Ayrıca
Adapazarı’nda YüzbaĢı Ġlyas (Kalkavan), BinbaĢı Hafız Mehmet Ragıp, Halit Molla,
Metozade Hüseyin, Kandıra’da Halit Pehlivan, Rıfat Molla, Geyve’de Hafız Fuat,
Geyveli ġevket, Kocaeli’nden Osmaniye’li ġeref’in Gülbayrak ve Süleyman Kaptan
müfreze ve milis teĢkilatları oluĢturulmuĢtur. Bu milislerden Adapazarı’nda
kurulanlara Adapazarı Jandarma Bölük Kumandanı YüzbaĢı Abdurrahman ve aynı
bölüğün Hendek Takım Komutanı Teğmen Fehmi Efendi yardımcı olmuĢlardır.597
595
Can, a g.m., s. 394.
596
Can, a.g.m., s. 394-395; Sofuoğlu; Kuva-yı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu 1919-1921,
s. 70-71.
597
Enver Behnan ġapolyo, Kuva-yı Milliye Tarihi, Ankara 1957, s. 124-125 Ġhsan Birinci, Mili
Mücadele İçin Kurulan Önemli Cemiyet ve Çeteler, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı:10, 11 Eylül 1971,
s. 55; Atamer, a.g.m., s.8.
244
Hasan KardaĢko, Ġnegöl’ün Mesudiye Köyünden Nuri, Alemdarlı Tahir,
ReĢadiye Köyünden Osman da “Milli Alemdar Müfrezesini” kurmuĢlardır.598
OluĢturulan bu milis örgütlerine silah ve cephane temini ilk etapta Maltepe
Endaht Mektebi, Kadıköy Ġtfaiye Bölüğü ve Nadir Ağa Çiftliği’nden sağlanmıĢtır.
Daha sonra silah ve cephane yetersiz kalınca, Boğaz istihkâmları olan alçak ve
yüksek bataryalı Keçilik, Kılburnu, Poyraz, Fener, Riva, Harmankaya, Alacamağra
Burnu Tabyaları’ndan alınmıĢtır.599 Kurulan bu milis teĢkilatları bölgenin Kuva-yı
Milliye’sini oluĢturmuĢtur.
d. Yahya Kaptan
Sivas Kongresi’nde seçilen Heyet-i Temsiliye de bölgede silahlı müfrezeler
oluĢturulmasına ve oluĢturulan milli müfrezelere güvenilir komutan ve subayların
yardım ederek Rum çeteleriyle mücadele edilmesine karar vermiĢti. 600
Bu amaçla kurulan ve hareket eden müfrezelerden en önemlisi ve en güçlüsü
“Yahya Kaptan Müfrezesi”ydi. Karargâhını TavĢancıl’da kuran Yahya Kaptan kısa
sürede bölgedeki Rum çetelerini temizlemiĢ ve Büyük Arslan çetesini kendisine
bağlayarak bölgenin güvenliğini sağlamıĢtı. Sayısı ikibine yaklaĢan mevcuduyla
Kocaeli Yarımadasında Kuva-yı Milliyenin en büyük gücü haline gelmiĢti.601
598
Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s.17.
599
Can, a.g.m., s.29.
600
Nutuk, C.I, s. 310.
601
Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s. 18.
245
Yahya Kaptan, Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal PaĢa’ya 3-4 Ekim 1919
tarihlerinde çektiği telgraflarla emrinde olduğunu bildirmiĢ,602 bu tarihten yaklaĢık 3
ay sonra 8 Ocak 1920’de Ġstanbul Hükümetinin TavĢancıl’a gönderdiği kuvvetler
tarafından Ģehit edilmiĢti.603
Yenibahçeli ġükrü Bey Gebze’ye, Yahya Kaptan’ın bölgedeki silahlı
kuvvetlerin baĢına getirildiği ve kendisine her türlü yardımın yapılmasını bildiren bir
mektup göndermiĢtir. Ardından Gebze Jandarma Komutanı YüzbaĢı Nail Bey, Yahya
Kaptan’ın oturduğu eve jandarma telefonu çektirmiĢ ve bütün karakollara onu
tanımalarını emretmiĢti. Bu geliĢmeler Yahya Kaptan’ı bölgede önemli bir konuma
getirmiĢti. Yahya Kaptan’ın baĢarıları ve kazandığı ün, baĢlangıçta kendisine yardım
eden YüzbaĢı Nail Bey’i kıskandırmıĢ ve bu durum ikisi arasında bir rekabete neden
olmuĢtur. Aralarındaki bu rekabet ciddi bir anlaĢmazlığa dönüĢmüĢtür. Bu
anlaĢmazlıklar Ġttihatçı olan Nail Bey’le sınırlı kalmamıĢ ve kendisiyle aynı
doğrultudaki arkadaĢları da Yahya Kaptan’a düĢmanca tavır sergilemeye
baĢlamıĢtır.604
Bu kiĢiler, Mustafa Kemal PaĢa’ya telgraf çekerek Yahya Kaptan’a iftirada
bulunmuĢlardır.605 20.11.1919, 24.11.1919, 27.12.1919 tarihlerinde Mustafa Kemal
PaĢa’ya çekilen bu telgraflarda, Yahya Kaptan için özetle Ģu suçlamalar yer alıyordu:
ÇeĢitli fenalıklara cüret etmek, suçsuz adam öldürmek, bucak müdürünü dövmek,
köylerde gasp suçu iĢlemek, Kartal ve Gebze havalisindeki asayiĢsizliğin baĢlıca
602
Nutuk, C.I, s. 310-311.
603
Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s. 18.
604
Özel, a.g.e., s. 19.
605
Bu kiĢiler, Kara Vasıf Bey, Çanakkale Mevki-i Müstahkem Komutanı Albay ġevket ve Anadolu
ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Temsiliyesi Reisi BinbaĢı Ahmet Necati’dir.
246
sebebi olmak, Gebze Ġdare Heyetini tanımamak, hükümetin nüfuzunu kötüye
kullanarak halka zulüm yapmak, son zamanlarda kendisine yapılan nasihatleri
dinlememek, Kuva-yı Milliye aleyhinde olduğu bilinen Üsküdar Mutasarrıfı ile çok
sıkı iliĢkisi bulunan Gebze Kaymakamı ile samimi olmak.606
Buna karĢılık Yahya Kaptan da Mustafa Kemal PaĢa’ya 26.11.1919’da
çektiği telgrafında BinbaĢı Necati Bey’in hareketlerinin Kuva-yı Milliye’yi kötü
duruma düĢürdüğünü bildirmiĢtir.607
I.Tümen Komutanı RüĢtü Bey’in Mustafa
Kemal PaĢa’ya gönderdiği 25.11.1919 ve 5.12.1919 tarihli telgraflarda Yahya
Kaptan’a karĢı yapılan suçlamaların asılsız olduğu ortaya çıkmıĢtır. ĠĢin aslı ise
Ģuydu: BinbaĢı Necati Bey, Ģahsi çıkar sağlamak amacıyla Yahya Kaptan’ı ortadan
kaldırmayı planlamıĢ, ancak Yahya Kaptan durumu fark ederek kendisini kurtarmıĢtı.
Necati Bey, Maltepe AtıĢ Okulunda muvazzaf subay olduğu halde kendisini
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti baĢkanı yapmıĢ ve Kuva-yı Milliye adına Küçük Arslan
Çetesi vasıtasıyla herkesi soydurmuĢtu. YüzbaĢı Nail Bey de Necati Bey’le ortak
hareket ediyordu.608
Mustafa Kemal PaĢa, RüĢtü Bey’in verdiği bilgiler doğrultusunda, durumu
Harbiye Nazırı Cemal PaĢa’ya bildirmiĢ, bu iki subayın zararlı olmayacakları yerlere
atanmalarını istemiĢti.609 Durumu ayrıca Ġstanbul’daki Albay ġevket Bey’e de
bildirmiĢti.610 Kara Vasıf Bey ile Albay ġevket Bey 27.12.1919 tarihli cevabi
telgraflarında: Yahya Kaptan, arkadaĢı Kara Arslan ve Sadık Çeteleri ile birlikte
606
Nutuk, C.I, s. 415-423.
607
Nutuk, C.I. s. 419.
608
Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s. 20.
609
Nutuk, C.III, Vesika: 202.
610
Nutuk, C.III, Vesika: 203.
247
Kartal ve Gebze çevresindeki asayiĢsizliğin sorumlusu olarak gösterilerek, Yahya
Kaptan’a yöneltilen daha önce belirttiğimiz suçlamalar tekrarlanmıĢtı. Ayrıca, Necati
Bey’in bölgede milli teĢkilatı kurmuĢ bir Kuva-yı Milliyeci olduğu ve iki subayın
naklinden vazgeçilmesi, Kuva-yı Milliyeci subayları harcamaya çalıĢan Üsküdar
Mutasarrıfı ile Gebze Kaymakamı’nın baĢka yerlere nakledilmeleri, Yahya Kaptan
ile Büyük Arslan’ın silahlarını iade etmeleri ve cepheye gitmeleri Ģartıyla
affedilmeleri istenmiĢti.611
Mustafa Kemal PaĢa, 2.1.1920’de RüĢtü Bey’e telgraf çekerek, kendisine
Ġstanbul’dan verilen cevabı özetlemiĢ, durumun bir kez daha araĢtırılıp incelenmesini
ve sonucun bildirilmesini istemiĢti. RüĢtü Bey, cevabında önceki görüĢlerinin
doğruluğunda ısrar etmiĢ ve Kuva-yı Milliye’nin aleyhinde olduğu bilinen Gebze
Kaymakamı
Nurettin
Bey
de
Yahya
Kaptan’ın
lehindeki
bu
görüĢleri
doğrulamıĢtır.612 Mustafa Kemal PaĢa’ya RüĢtü Bey’in bu telgrafı ulaĢmadan, Yahya
Kaptan’ın Ġstanbul’dan gelen askeri bir birlik tarafından TavĢancıl’da kuĢatıldığı
haberi gelmiĢti.613 Yahya Kaptan, 8 Ocak 1920’de kendisini kuĢatan kuvvetlere
teslim olmuĢ ve aynı gün öldürülmüĢtü.614
Mustafa Kemal PaĢa Yahya Kaptan’ın kuĢatıldığını öğrendiğinde, Ġzmit’teki
I. Tümen Komutanı RüĢtü Bey’e baĢvurarak kurtarılmasını istemiĢti.615 Ayrıca
611
Nutuk, C.III, Vesika: 203.
612
Nutuk, C. I, s. 419-421.
613
Nutuk, C.I, s. 427.
614
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 58, G: 47, B: 47-2; Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele
(1919-1922), s. 22.
615
Nutuk, C.III, Vesika: 206.
248
Gebze Müdafaa-i Hukuk BaĢkanı Hacı Ali ve Kaymakam Fevzi Bey de Yahya
Kaptan’ı kurtarmak için giriĢimde bulunmuĢlarsa da616 baĢarılı olunamamıĢtır.
Bölgedeki Türk eĢkıya çetelerini de kendi kontrolüne alarak Kuva-yı
Milliye’nin geliĢip büyümesini sağlaması ve Rum çetelerini ortadan kaldırması
Yahya Kaptan’ın önemli bir güç haline gelmesine neden olmuĢtur. Bu durum
Ġstanbul’daki iĢgalcileri özellikle Ġngilizleri telaĢa düĢürmüĢtü. Çünkü
Rum
çetelerinin birer birer ortadan kaldırılmasıyla bölgedeki müttefiklerinden yoksun
kalmıĢ oluyorlardı. Bu nedenle de Yahya Kaptan’ı büyük bir tehlike olarak
görmüĢler ve hükümete baskı yaparak Yahya Kaptan’ın ortadan kaldırılmasını
istemiĢlerdir. Hükümet de Yahya Kaptan’ı yakalamak için harekete geçmiĢ, Nail Bey
ve arkadaĢları da hükümete destek olmuĢlardı.
Yahya Kaptan’ın Ģehit edilmesinin sonuçlarını, Ġzmit Mebusu Sırrı Bey
(Bellioğlu) Mustafa Kemal PaĢa’ya gönderdiği telgrafında Ģöyle belirtmiĢtir: “Bu
olayla Kuva-yı Milliye’ye büyük bir darbe vurulmuş oldu. Gebze’de kurulan Kuva-yı
Milliye’nin başsız kalması bölgenin korku içinde kalmasına neden olacaktır. Bölge
halkının Kuva-yı Milliye’nin dayanağı olarak gördükleri Yahya Kaptan’ın
öldürülmesi kamuoyunu karıştırmıştır. Bu olay, hükümetin bundan sonra Kuva-yı
Milliye’ye karşı alacağı düşmanca tutumun delili sayılmaktadır. Yabancılar da
Kuva-yı Milliye’nin hükümet gözünde bir değeri olmadığı ve yok edilebileceği
kanısına varacaklardır.”617
Yahya Kaptan’ın öldürülmesiyle Kocaeli Yarımadasında Kuva-yı Milliye'nin
gücü önemli ölçüde azalmıĢtı. Çünkü halkın gözünde Yahya Kaptan demek Kuva-yı
616
Nutuk, C.I, s. 435.
617
Özel, Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922), s. 23-24.
249
Milliye demekti. Kocaeli yarımadasında Kuva-yı Milliye’nin zayıflamasıyla Ġtilaf
Devletleri Ġstanbul’da daha rahat hareket etmeye baĢlamıĢlardı. 20 Ocak 1920’de
Kuva-yı Milliye yanlısı olarak gördükleri Cemal ve Cevdet PaĢaların istifalarını
isteyerek bölgedeki güçlerini pekiĢtirmiĢ oldular.
Sonuç olarak, Kocaeli Yarımadasında Kuva-yı Milliye’nin doğuĢuyla
Ġzmit’in batı ve kuzeybatı bölgelerindeki Rum ve Ermeni çeteleri temizlenmiĢ,
eĢkıyalık yapan Türk çeteleri disiplin altına alınarak Kuva-yı Milliye’ye dahil
edilmiĢti. Kocaeli Kuva-yı Milliyesi yarımada boyunca Ġstanbul-Anadolu koridorunu
açık tutmuĢtu. Ġstanbul’dan karayolu ile kaçırılan silah, cephane ve her türlü savaĢ
malzemesini Anadolu’ya kaçırmıĢtı. Özellikle Ġstanbul’un iĢgalinden sonra da
Anadolu’ya geçmek isteyen sivil, asker milli mücadele yanlısı vatanseverlere destek
olmuĢlardı.
250
C. Karadeniz Bölgesi’nde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
I. Trabzon ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu618
Doğu Karadeniz’in ya da bu bölgeyi temsil eden Trabzon vilayetinin ulusal
direniĢteki rolünü ve Kuva-yı Milliye’nin oluĢumunu anlayabilmek için bölgedeki
“Pontus Sorunu” nu ve tarihsel geliĢimini ana hatlarıyla değerlendirmemiz
gerekmektedir.
a. Pontus Sorunu ve Tarihsel GeliĢimi
Karadeniz bölgesinde Pontus Rum devletinin kurulması tasarısının baĢlangıcı
19. Yüzyılın ilk yarısına kadar uzanmaktadır. Etnik-i Eterya (Filik-i Eterya)’nın
ortaya çıkıĢı,619 Yunan ayaklanması ve Yunan devletinin kurulması bu tasarıyı
baĢlatıcı olaylardır.
Anadolu’da, Pontusçuların ilk toplanma yeri Ġnebolu’da halkın Manastır adını
verdiği bir tepede Amerika Rum göçmenlerinden rahip Klematios tarafından
618
Mütareke döneminde, Trabzon Vilayetinin içine Rize ve GümüĢhane livaları ile Giresun ile Ordu
kazaları girmekteydi. Samsun (eski adı ile Canik) müstakil iva idi. 1914 nüfus istatistiğine göre,
Trabzon vilayetinin nüfusu 1 milyon 122 bin civarında idi. Bu nüfusun 921 bini Ġslam, 161 bini Rum
ve 37 bini de Ermeniydi. Bkz. Kamil Erdeha, Milli Mücadelede Vilayetler ve Valiler, Remzi
Kitabevi, Ġstanbul 1975, s. 43-44, 175, Bu çalıĢmada konunun bütünlüğü itibariyle Canik müstakil
livası da Trabzon vilayeti içinde ele alınmıĢtır.
619
1814 yılında Odesa’da ikisi Rum, biri Bulgar olmak üzere üç tüccar tarafından kurulmuĢtur.
Faaliyet programının 7. maddesinde Pontus Rum Devletinin kurulması yer almaktadır.
251
oluĢturulmuĢ,620 ilk Pontus cemiyeti ise 1904 yılında Merzifon Amerikan Kolejinde
gizli olarak kurulmuĢtu. Rumlar, o tarihte Merzifon Amerikan Kolejinde biri “Rum
Ġrfanperver Kulübü” diğeri “Pontus Kulübü” adıyla iki kulüp kurmuĢlar ve daha
sonra buna bir de musiki kısmı eklenerek “Pontus Cemiyeti” adı altında bir dernek
meydana getirmiĢlerdir. Bu ilk gizli dernek Samsun, Merzifon, Trabzon,
GümüĢhane, Amasya, Giresun, Ordu gibi Ģehirlerde yapılacak büyük ve geniĢ
teĢkilatın temeli niteliğindedir.621 Pontus teĢkilatı, Ġkinci MeĢrutiyetle birlikte
Yunanistan ile bölgenin tütünü ve misyonerlik faaliyetleri ile ilgilenen Amerika
BirleĢik Devletlerinin desteğinde daha geniĢ çapta örgütlenmiĢtir. Bu çerçevede
Fatsa, Ġnebolu, Kayseri, KırĢehir, Havza, Bafra, Sinop, Ürgüp, Tokat ve ÇarĢamba
Ģubeleri bulunan “Müdafaa-i MeĢruta Cemiyeti” 1908 yılında Samsun’da
kurulmuĢtur.622 Ayrıca aynı amaçlarla kurulan baĢka cemiyetler de vardır. Bunlar:
Trabzon’da “Pontus Muavenet Cemiyeti” Samsun’da “Muhacirin Cemiyeti” ile
Teceddüd ve Ġhya Cemiyeti”, Amasya’da “Mukaddes Anadolu Rum Cemiyeti”dir.623
Pontus Cemiyeti 1909 yılında Trabzon Metropoliti yoluyla Atina’daki Küçük Asya
620
Nutuk, C.II, s. 836. Nutuk’ta ilk Pontus ictimagahının ne zaman kurulduğuna iliĢkin bir bilgi
verilmemiĢ, buna karĢın Mahmut Goloğlu, Anadolu’nun Milli Devleti Pontus, Ankara 1973, s.
236’da 1904 yılını vermiĢtir.
621
Yılmaz Kurt (Yayına Hazırlayan), Pontus Meselesi, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yay.,
Ankara- 1995, s. 51. Bu eser, 1338 (1922) yılında Matbuat Müdüriyet-i Umumiyesi tarafından
yayınlanan “Pontus Meselesi” adlı eserin günümüz Türkçesine çevrilmiĢ basımıdır.
622
623
Pontus Meselesi, s. 45-46; Türk Ġstiklal Harbi C. VI, s. 138; Tansel, a.g.e., C.I, s. 91.
Pontus Meselesi, s. 64; Rezzan Ünalp, Mondros Mütarekesi Döneminde (1918-1919) Trabzon ve
Yöresinde Yaşanan Ayrılıkçı Rum Faaliyetleri ve Türk Halkının Karşı Mücadelesi, Askeri Tarih
AraĢtırmaları Dergisi, Yıl: 7, Sayı: 13, ġubat 2009, s. 88.
252
(Asya-i Suğra) Cemiyetinin emri altına girmiĢ, ertesi yıl “Pontus” adlı bir risale
yayımlayarak faaliyetlerini daha da geniĢletmiĢti.624
Pontus Rum Devleti’nin kurulması hayali I. Dünya SavaĢının baĢlamasıyla
birlikte Rusya’nın ve Rusya’daki Yunan siyasi temsilcilerin giriĢimleriyle çetecilik
hareketleri Ģekline dönüĢmüĢtü. Askerden kaçan Rumların kurduğu Pontus çeteleri
Türk ve Müslüman nüfusu azaltmak için Türk ve Müslümanları öldürmüĢler,
köylerini yakıp yıkmıĢlardı. Batum’da oluĢturulan gizli bir komite aracılığıyla gizlice
silah ve cephane gönderilerek bölgedeki Rumların çete625 faaliyetlerine destek
olmuĢtur. I. Dünya SavaĢı sırasında, Rusların Nisan 1916’da Trabzon’a girmesiyle
Trabzon için iki yıl sürecek esaret dönemi baĢlamıĢ oldu. Bu dönem aynı zamanda
Rum ve Ermeni çetelerinin mezalimi dolayısıyla Trabzonluların göç etmek zorunda
kaldığı bir dönem olmuĢtur.626
Trabzon’da Pontusçuluk faaliyetleri özellikle Rus iĢgali sırasında açığa
çıkmıĢtı. Silahlanan Rum köylüleri Rus subaylarının komutasında Müslümanların
köylerini yağmalayıp yakmaya ve Müslüman halkı öldürmeye baĢlamıĢlardı.
Rusya’daki Rumlarla bu bölgede yerleĢmiĢ Anadolulu tüccar Rumlar Kafkasya ve
Batum’da toplanarak, Rum asıllı bir subay komutasında bir tümen oluĢturmuĢlardı.
Pontus Hükümetinin kurulması için Trabzon ve yöresine çıkarılacak olan bu tümen
624
Pontus Meselesi, s.51; Bayar, a.g.e., C.V, s. 1457; Sabahattin Özel, Milli Mücadelede Trabzon,
TTK Yay., Ankara 1991, s. 32.
625
I. Dünya SavaĢı yıllarında Rum çetelerinden en önemli iki tanesi Bafra çevresinde görülmüĢtür.
Bafra, Samsun, Alaçam, Kavak mıntıklarına hakim bir mevkide bulunan Nebiyan Dağı Pontusçu
çetelerin merkeziydi. Çete faaliyetlerinin yoğun olduğu bir diğer bölge ÇarĢamba ve Terme
mıntıkasıydı. Ünalp, a.g.m., s. 90.
626
Özel, a.g.e., s. 33.
253
BolĢeviklerin Kafkasya’yı iĢgalleri üzerine dağılmak zorunda kalmıĢ, geriye kalanlar
Anadolu’ya geçerek buradaki çetelerin komutasını devralmıĢlardı. Rusya’daki
Pontus faaliyetleri daha sonra Batum’da Pontus Milli Meclisinin kurulmasıyla
sonuçlanmıĢtı. BolĢeviklerin Kafkasya’yı iĢgali ile Rusların çekilmek zorunda
kalmaları üzerine bölgede Türk egemenliği kurulmuĢtu. Pontusçuluk faaliyetleri, bu
dönemde yeniden gizli olarak yürütülmüĢtü Pontusçu Rumlar eski gizli çalıĢma
Ģekillerine dönmüĢler; faaliyetlerini kilise, okul, ticarethane ve kulüplerde
sürdürmüĢlerdi.627
Venizelos Paris BarıĢ Konferansında Pontus projesini benimsememiĢ
görünmesine karĢın, Pontus Rum devletinin kurulması tasarısı “Megali Idea”nın
amaçları arasında yer alıyordu.628 Bu konuda Yunanistan’ın Anadolu’nun içindeki en
önemli destekçileri Patrikhane, yabancı okullar ve misyonerlik kuruluĢlarıydı.
Yunanistan’ın ve bu kuruluĢların yapmak istediği; Anadolu’da yaĢayan Rumları
ayaklandırarak ülkede karıĢıklık çıkarmak ve böylece Avrupa’nın müdahalesini
sağlamaktı.
I. Dünya SavaĢının sona ermesinden sonra, Mondros AteĢkes AntlaĢması ile
Türk donanması etkisiz hale getirilince Ġtilaf Devletleri ve Yunanistan Karadeniz
kıyılarına serbestçe girip çıkarak bölgedeki Rumları kıĢkırtmıĢlar ve onlara her türlü
yardımı sağlamıĢlardır. Ġtilaf Devletleri, mütarekenin 24. maddesine dayanarak,
Pontus ve Ermeni komitelerini harekete geçirip kargaĢalık çıkartarak Doğu
627
Pontus Meselesi, s. 53, 121; 18 Aralık 1919’da Batum’da Pontus Rum Hükümetinin kurulduğuna
iliĢkin bkz. Nutuk C.II, s. 838.
628
Pontus Meselesi, s. 55-57.
254
Anadolu’yu iĢgal ettikten sonra iç kısımda bir Ermenistan kıyı kesiminde de Pontus
devletini kurmayı amaçlamıĢtı.629
Pontus Sorunu, mütarekeden sonra Paris BarıĢ Konferansının gündemine
alındığından bu sorunla ilgili siyasi faaliyetlerin ağırlık merkezi Avrupa olmuĢtu.
Pontus Rum Cumhuriyeti kurulması tasarısının Paris BarıĢ Konferansında
görüĢülmesi için Pontusçuların yoğun çabalarına rağmen, Yunan BaĢbakanı
Venizelos’un 30 Aralık 1918’de BarıĢ Konferansına verdiği resmi muhtırasında
Pontus Cumhuriyetinin kurulması isteği yer almamaktaydı. Venizelos muhtırasında,
Trabzon’u denize çıkıĢ kapısı olarak Ermenilere bırakmayı ve Ermeni devletinin
Pontus Rumlarını yönetimi altına almasını istemiĢti.630 Venizelos’un, nüfusunun
ancak % 4,5’u Ermeni olan Trabzon vilayetini Ermenilere bırakmak istemesi
Türkiye’ye karĢı giriĢeceği bir savaĢta müttefik kazanmak amacıyla açıklanabilir.631
Venizelos’un BarıĢ Konferansındaki bu tutumu Pontusçuları hayal kırıklığına
uğratsa da Pontus faaliyetlerinde herhangi bir aksamaya neden olmamıĢtı. Hatta
Kostantin Konstantinides 28 Ocak 1919’da Atina’da Pontuslular komitesine bir
mektup göndererek, Yunan Hükümetini Pontus meselesine ilgi göstermemekle
629
Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 35.
630
Venizelos’un muhtırasında Pontus meselesiyle ilgili olarak Ģu hususlar yer almaktaydı: “Ermeni
eyaletleri ile Rus Ermenistan’ı Milletler Cemiyeti’ne bağlı büyük bir devletin mandası altına
konulmak üzere bağımsız bir devlet haline getirilmelidir. Trabzon Vilayeti de bu Ermeni devletine
bağlanabilir. Böylece 350.000 kiĢilik kesif Rum topluluğu kendi sınırları içinde Türk idaresinden
bundan böyle kurtulma imkanına kavuĢmuĢ olacaktır. Aynı Ģekilde 70.000 Rumu ve mühim sayıda
Ermeni ahaliyi barındıran Adana vilayeti de daha haklı sebeplerle bu Ermeni devletine dahil edilebilir.
Harry N. Howard, Paris-San Remo-Sevr’de Türkiye’yi Yok Etme Planları, çev: Müge Yılmaz, BTTD
Sayı: 35, Ġstanbul (Ağustos-1970), 38-39.
631
Türk Ġstiklal Harbi, C. III Doğu Cephesi (1919-1921), Ankara 1965, s. 15.
255
suçlamıĢtı. Karadeniz bölgesindeki bazı Rumlar da ġubat 1919’da Ġstanbul’daki
Ġngiliz Yüksek Komiserine “Rum Karadeniz Cumhuriyeti” kurulmasını isteklerini
açıklayan
bir
önerge
göndermiĢlerdi.632
Ayrıca
Trabzon’da
Pontus
Rum
Cumhuriyetinin kurulmasını amaçlayan “Pontus” adlı Rumca bir gazete633
çıkarılmıĢtı. Ġstanbul’da Rumca yayınlanan gazete ilk sayısında Trabzon vilayetinde
Rum Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlamak amacıyla kurulduğunu açıkça ilan
etmiĢti.
Pontus’la ilgili siyasi faaliyetlerin öncülüğünü Avrupa’da Kostantin
Konstantinides yaparken, Anadolu’da ise Patrikhane ve patrikhaneden sonra
içerideki teĢkilatın baĢkanı olan Hrisantos yürütüyordu.634 Hrisantos, kendilerinin
eski Pontus krallığının mirasçısı oldukları iddiasıyla hareket ederek “Pontus
Cumhuriyeti kurulması için hararetli propaganda yapıyordu. Tasarılarına göre,
kurulacak Pontus devletinin baĢkenti Trabzon olacak, güneyde GümüĢhane’yi içine
alacak ve batıda Kastamonu-Sinop yöresine kadar uzanacaktır. Bu tasarılarını
gerçekleĢtirmek üzere Karadeniz kıyılarında yaĢayan Rum halk arasından
Avrupa’nın çeĢitli merkezlerine heyetler gönderilmiĢtir.635 Hrisantos, Pontus
Cumhuriyeti kurulması ile ilgili tasarısını 2 Mayıs 1919 tarihinde Paris BarıĢ
Konferansına sunmuĢtu. “Karadeniz Meselesi” baĢlığını taĢıyan muhtırada636 özetle,
“…Rusya kıyılarıyla Kafkasya’ya göç edenlerin eklenmesiyle kendisinin belirlediği
632
Sonyel, a.g.e., s. 39.
633
Nutuk, C.II, s. 838.
634
Pontus Meselesi, s. 72.
635
636
Vakit, 25 Mart 1919, 511.
Pontus Meselesi, s. 105-107; Mahmut Goloğlu, Erzurum Kongresi, Türkiye ĠĢ Bankası Kütür
Yayınları, Ġstanbul 2006, Ek 4, s. 161-164; Karabekir, a.g.e., s. 29-30.
256
Pontus mıntıkasında yaĢayan Rumların sayısının 850 bin kiĢiyi bulduğu, buna
karĢılık aynı bölgedeki 836 bin Müslümandan ancak 340 bininin hakiki Türk olduğu
ayrıca 50 bini Trabzon vilayetinde olan 78.000 Ermeninin yaĢadığı ileri
sürülmekteydi. Müslüman nüfus hakiki Türk, Sürmeneli, Kafkasyalı, Oflu,
Sitavriyon gibi kısımlara ayrılarak Türk nüfusu az gösterilmeye çalıĢılmıĢtır. Bu
duruma göre bölgedeki Rum nüfusunun bağımsız bir Rum devleti kurmaya yetecek
kadar ve Türk nüfusuna oranla fazla olduğu belirtilmiĢtir.637 Venizelos’un daha
önceden Paris BarıĢ Konferansına verdiği muhtırasına638 bakıldığında, Yunan
BaĢbakanının çıkarları gereği Pontus projesini yeterince savunmadığı görülmektedir.
637
Trabzon vilayetindeki Türk ve Müslüman nüfusla Rum nüfusun miktarları hakkında çeĢitli
kaynaklarda verilen rakamlar Ģöyledir: 921.128 Müslüman, 201.918 Rum ve Ermeni (Yunanistan’ın
Müddeiyatı Arasında Trabzon, Yenigün, 5 Mart 1919, 181.); 921.128 Müslüman, 161574 Rum
(Tasvir-i Efkar, 24 Aralık 1918, 2600); Ermenilerin Adana ve Trabzon vilayetlerinin bazı kısımları
hakkındaki iddialarına karĢı Osmanlı Hükümeti tarafından 12 ġubat 1919’da Ġtilaf Devletlerine verilen
muhtırada Trabzon vilayetindeki Müslüman nüfus 1.187078’dir. (Vakit, 3 Mart 1919, 489) Türk
Ġstiklal Harbi adlı eserde, günümüz il yapısına dayanarak verdiği Türk istatistiklerine göre Trabzon
vilayetinde 317.000 Müslüman,
Ermeniler de dahil olmak üzere 60.000 Hıristiyan, Giresun’da
190.000 Müslüman, 10.000 Hıristiyan bulunuyordu. Türk Ġstiklal Harbi, C. VI, s. 285-286 Bütün bu
istatistiklere göre, bölgedeki Türk ve Müslüman nüfus Hıristiyan nüfusa oranla ezici bir çoğunluğa
sahiptir.
638
Venizelos, Trabzon, Sivas, Kastamonu vilayetlerinden oluĢan bir Pontus tanımının yapıldığı
muhtırasında Hrisantos’un verdiği bilgilerden farklı bilgiler öne sürmekteydi. Fener Patrikhanesinin
resmi Türk istatistiklerine dayanarak verilen nüfus rakamlarına göre: 353.533’ü Trabzon vilayetinde
olmak üzere 477.828 Rum, 957.866’sı Trabzon vilayetinde olmak üzere 2.735.815 Türk bulunuyordu.
Kitsikis, a.g.e., s. 31.
257
Sonuç olarak ne Hrisantos’un ne de Venizelos’un Paris BarıĢ Konferansına
sundukları Pontus projeleri Ġtilaf Devletleri tarafından ciddiye alınmamıĢtır.
Mütareke
döneminde
Trabzon
ve
çevresinde
önceleri
Rusların
teĢkilatlandırdığı Pontus çeteciliğini örgütleme görevini Yunanistan devralmıĢtı. Bu
amaçla
bölgeye
gönderilen
subay
heyetleri
yabancı
Salibiahmerleriyle
görevlendirilmiĢti.639 Aynı amaçla Ġstanbul Galata’da Minerva Hanında “Rum
Muhacirleri Merkez Komisyonu” adıyla faaliyet gösteren gerçekte Etnik-i Eterya’nın
Ģubesi olarak “Kordos” gizli adını taĢıyan komite kurulmuĢtu.640 Bu dönemde
Pontusçuluk faaliyetlerinden bir diğeri de Trabzon ve çevresine Kafkasya’dan,
Rusya’nın Karadeniz sahillerinden ve Osmanlı Devleti’nin diğer bölgelerinden Rum
göçmenler getirerek iskân ettirip, bölgede Rum nüfusunun artmasını sağlamaya
çalıĢmaktı. Mütarekenin ilk altı ayında Trabzon’a 8000’den fazla Rum göçmeni
gelmiĢti.641 Sonraki dönemde de Trabzon ve yöresine Rum göçmenlerin ve göçmen
kılığındaki çetecilerin çıkarılmasına devam edilmiĢti.
18 Ocak 1919’da açılan Paris BarıĢ Konferansında Türkiye topraklarının
parçalanması ve paylaĢılması gündeme geldiğinde Trabzon üzerinde Ermeni
emellerinin olduğu anlaĢılmıĢtı. Ermenilerin 12 ġubat’ta verdikleri muhtıralarında
Trabzon da yer almaktaydı. Ermenilerin Trabzon’u istemelerinin bir nedeni, Ermeni
muhtırasında bağımsız bir Ermenistan için talep edilen topraklar arasında Trabzon’un
639
640
Nutuk, C.II, s. 838.
Sandragos takma adını kullanan Yunanlı Manul Jozukas’un baĢkanlığında faaliyet gösteren
cemiyet Yunan hükümetinin maddi manevi desteğini görüyordu. Ertuğrul Zekai Ökte, Yunanistan’ın
İstanbul’da Kurduğu Gizli İhtilal Cemiyeti (Kordus) BTTD Sayı: 40 Ġstanbul (Ocak 1971) s. 23;
Tansel, a.g.e., C.I, s. 92; Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 41
641
Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 173.
258
da bulunmasıydı. Bir diğer nedeni ise, kurulması tasarlanan Ermeni Cumhuriyeti’nin
Karadeniz kıyısında bir limana ihtiyacının bulunmasıydı. 642 Trabzon’daki Ermeni
nüfusu doğu illerimizdeki Ermeni nüfusundan da düĢük bir düzeydeydi. Bundan
dolayı Ermeniler de Rumlar gibi çetecilik faaliyetlerinde bulunmuĢlar ve dıĢarıdan
göçmen getirterek bölgedeki Ermeni nüfusunu artırmaya çalıĢmıĢlardı. 643 Ermeniler,
Paris BarıĢ Konferansına sundukları Büyük Ermenistan Projesinde Trabzon
üzerindeki isteklerini açıklamıĢlar ve bu konuda Yunanistan ile anlaĢmıĢlardı. Fakat
bu konuda Pontusçu Rumların tepkisiyle karĢılaĢmıĢlardı.
b. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti
Trabzon ve çevresi KurtuluĢ SavaĢında ulusal direniĢin ilk oluĢtuğu ve
teĢkilatlandığı bölgelerden biri olmuĢtu. Trabzon ve çevresi halkını direniĢe
yönlendiren neden, Mondros Mütarekesi sonrasında Pontus Rum Devleti kurulması
tasarısını gerçekleĢtirmek amacıyla yapılan her türlü siyasi ve çetecilik faaliyetleri ile
Paris BarıĢ Konferansında Ermenilerin Trabzon üzerindeki istekleri olmuĢtur.
I. Dünya SavaĢı sırasında iki yıl süren Rus iĢgali döneminde Rum ve Ermeni
çetecilerin yaptıkları iĢkence ve zulümler yüzünden bölgenin Türk ve Müslüman
halkı çok acı tecrübeler yaĢamıĢtı. Bu durum da halkın direniĢe var gücüyle
642
Sonyel, a.g.e., s. 21.
643
15. Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir PaĢa’nın 30 Temmuz 1919 tarihli Harbiye Nezareti’ne
çektiği Ģifreli telgrafında göçmen kıyafetinde bir çok Ermeni komitecinin Trabzon’a geldiğini ve
bunların sayısının 950.200 olduğunu belirtmektedir. Ermeni ve Rum çetecilerin Trabzon’a girmesine
engel olunmadığı takdirde, Trabzon’da da bir Ġzmir hadisesinin yaĢanabileceğinden endiĢe ettiğini
bildirmiĢtir. HTVD., Sayı: 8, Vesika: 177.
259
katılmasında itici güç olmuĢtur.
Trabzon ve çevresinde ulusal direniĢ fikrini
tetikleyen en büyük etmen ise Ġzmir’in Yunanlılar tarafından iĢgaliydi.
Trabzon, liman Ģehri olması dolayısıyla dıĢa açık bir Ģehir özelliği
taĢımaktaydı. Bu nedenle, bölgede birçoğu yüksek tahsil yapmıĢ aydın bir kesim
bulunuyordu. Bu aydınlar, milletin haklarının korunması için gazeteler çıkararak
halkı aydınlatmaya çalıĢmıĢlar, cemiyetler kurarak kongreler düzenlemiĢlerdi.
Mütareke sonrasında aydınların ulusal direniĢ yolunda attıkları ilk önemli
adım, 10 Aralık 1918’de Ġstikbal gazetesini çıkarmalarıydı. Gazete Faik Ahmet Bey
ve Mehmet Salih (Ongan) kurmuĢlardı.644 Gazete uzun süre Yorgo Mihailidi adlı bir
Rumun matbaasında basılmıĢtı. Bundan dolayı gazete yayınlarının aksamaması için
yazılarında dikkatli bir tutum izlemiĢtir. Aynı matbaada Pontus propagandası yapan
Epuhi gazetesi de basılmaktaydı. Ġzmir’in iĢgaliyle birlikte, Rum yazarların
engellemesiyle gazetenin yayınlarında aksamalar olmuĢtu. Nitekim, bu durum
Ġstikbal gazetesini çıkaranları kendi matbaalarını kurmaya teĢvik etmiĢ ve gazete
1920 yılında Faik Ahmet Bey’in kendi matbaasında basılmaya baĢlanmıĢtı.645
Ġstikbal gazetesi Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin kurulmasına da
öncülük etmiĢti.
Trabzonluların,
ulusal
direniĢin
sözcülüğünü
yapan
bir
gazeteye
kavuĢmalarından sonra, direniĢin teĢkilatlanması yolunda attıkları önem bir adım da
Evliye-i Selase’de yapılan kongreye katılmaları olmuĢtur. Büyük Ardahan
Kongresi’nde (7-9 Ocak 1919) Trabzon’da “Ġstikbal” ve “Ġkbal” adıyla çıkan;
644
Ömer Sami CoĢar, Milli Mücadele Basını, Ġstanbul 1964, s. 217, Faik Ahmet Barutçu, Siyasi
Hatıralar, Milli Mücadeleden Demokrasiye, 21.Yüzyıl Yayınları, Ankara 2001, s. 14.
645
Barutçu, a.g.e., s. 15; CoĢar, a.g.e., s. 219, 221.
260
Batum’da “Sada-yı Millet” ve Erzurum’da “Albayrak” adlarıyla yayınlanacak
gazetelerle ulusal direniĢ yolunda halkı uyarma ve her türlü yayın ve resmi belgelerle
ulusal hakları tanıtma kararı alınmıĢtı. Kars Kongresi’nde (17-18 Ocak 1919)
Trabzon teĢkilatına Alay Komutanı Ali Rıza Bey ile Barutçuzade Hacı Ahmet Efendi
seçilmiĢti. 646
Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti 12 ġubat 1919’da
kurulmuĢtur. Cemiyetin kuruluĢ tarihi konusunda çeĢitli kaynaklarda farklı bilgiler
mevcuttur.647 Cemiyetin kurucuları tarafından 10 ġubat 1919’da yapılan toplantının
ardından valiliğe verilen cemiyetin beyanname ve tüzüğünün üzerinde 12 ġubat 1919
tarihi bulunduğu için tüzüğün onay tarihi olan 12 ġubat tarihini cemiyetin kuruluĢ
tarihi olarak almak daha akla yatkın ve geçerli görünmektedir.
646
647
Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 55.
Cemiyetin kuruluĢ tarihi konusunda konu ile ilgili kaynaklarda farklı ifadelere göz atarsak: Bu
konuda, Tarık Zafer Tunaya 12 ġubat tarihini vermiĢtir. Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler, Ġstanbul
1952, s. 506; Barutçu anılarında cemiyetin nizamnamesinin olduğu gibi vermiĢtir. Burada
nizamnamenin üzerinde tarih olarak 12 ġubat 1919 geçmektedir. Barutçu, a.g.e., s. 80; Ġzzet Öztoprak
da aynı Ģekilde 12 ġubat tarihini vermektedir. Ġzzet Öztoprak, “Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye
Cemiyeti” Birinci Tarih Boyunca Karadeniz Kongresi Bildirileri, 13-17 Ekim 1986, Ondokuz Mayıs
Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Samsun 1988, s. 339; 12 ġubat tarihini veren diğer kaynaklar: Mesut
Çapa, Pontus Meselesi: Trabzon ve Giresun’da Milli Mücadele, Ankara, 1993, s. 65 ve Goloğlu,
Erzurum Kongresi, s.17; ancak Milli Mücadelede Trabzon ve Mustafa Kemal Paşa, adlı eserinde
(s.15) Aralık 1918 olarak farklı bir tarih vermiĢtir. Sabahattin Özel, cemiyetin kuruluĢ tarihi olarak,
cemiyet reisi Ziya (Murathanzade) imzasıyla Trabzon’dan gönderilen ve aynı Ģekliye Ġkdam’da
yayınlanan metne dayanarak 10 ġubat tarihini vermektedir. Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s.62;
Tayyip Gökbilgin de Milli Mücadele Başlarken adlı eserinde, yanlıĢ olarak cemiyetin kuruluĢ tarihini
Mart 1919 olarak göstermiĢtir. (C.I. s. 75).
261
Cemiyet, yerel direniĢ amacıyla kurulmuĢ olmasına rağmen, faaliyetleriyle
ulusal direniĢe destek olmuĢ ve Erzurum Kongresi’nin toplanmasına öncülük eden
iki cemiyetten bir olmuĢtur. Cemiyetin kurucuları: Barutçuzade Ahmet Efendi,
Barutçuzade Faik Bey (Faik Ahmet), Hafız Mehmed, Eyüpzade Ġzzet, Eyüpzade
Ömer Fevzi, Abonozzade Hüseyin, Murathanzade Ziya, Nemlizade Sabri, Nemlizade
ġevki, Çulhazade Kadri, Hatipzade Emin, Hacıalihafızzade Mehmed Salih,
Kazazzade Hüseyin, Mollabekirzade Mehmed Ali, Müftüzade Hacı Mehmed,
SubaĢızade Münir, Zehirzade Zühdü, Hocazade Ġbrahim Cüdi, Kulaksızzade Ġbrahim,
Ustazade Nazmi Bey’dir.648 BaĢkanlığına Barutçuzade Hoca Ahmet Efendi
getirilmiĢtir. Cemiyetin fikirlerini yayma görevini de Barutçuzade Ahmet Efendi’nin
oğlu Faik Ahmet Bey ve sahibi olduğu Ġstikbal gazetesi üstlenmiĢtir.649 Cemiyet
tüzüğünün650 4. maddesi gereğince, 9 kiĢilik bir idare heyeti (yönetim kurulu) ile 11
kiĢiden oluĢan heyet-i merkeziye (merkez kurulu) seçilmiĢtir.651
648
Mahmut Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 18-19; Tarık Zafer Tunaya’nın verdiği kurucu listesi 17
kiĢidir. Bu listede, Barutçuzade Hacı Ahmed Efendi, Hatipzade Emin ve Kazazede Hüseyin adlarına
yer verilmemiĢ, Goloğlu’nun Mollabekirzade olarak verdiği isim Mollabekirzade Mehmed Avni
olarak geçmektedir. Bkz. Tunaya, a.g.e., s. 506.
649
Goloğlu, Erzurum Kongresi, a.g.e., s. 20
650
Cemiyetin tüzüğü için Goloğlu, a.g.e., s. 155-156; Barutçu, a.g.e., s. 79-80; Ġstiklal, 4 Mart 1919,
No: 72, s. 2; Tunaya, a.g.e., s. 508.
651
Cemiyetin merkez kurulu üyeleri: Barutçuzade Ahmed, Eyübzade, Eyübzade Ömer Fevzi,
Abanozzade Hüseyin, Murathanzade Ziya, Nemlizade Sabri, Hatipzade Emin, Kazazzade Hüseyin,
Hacıalihafızzade Mehmed Salih, Mollabekirzade Mehmed Ali, Müftüzade Mehmed; yönetim kurulu
üyeleri: Hafız Mehmed, Barutçuzade Faik, Çulhazade Kadri, Nemlizade ġevki, SubaĢızade Münir,
Zehizade Zühdü, Hocazade Ġbrahim Cüdi, Kulaksızzade Ġbrahim, Ustazade Nazmi, Müftüzade Hacı
Mehmet’tir. Goloğlu, Erzurum Kongresi, s.19-20; Tunaya, a.g.e., s. 506.
262
Cemiyetin kuruluĢ amaçları tüzüğünde Ģöyle belirtilmiĢtir: Trabzon
vilayetinin Osmanlı Devleti’ne bağlılığını korumak amacıyla tarihi, sosyal, iktisadi
ve ilmi belgelere ve istatistiklere dayanarak Ġtilaf hükümetleri ve temsilcilerine
muhtıralar vermek, ulusal haklarımızı korumak için gerekli vasıtaları sağlamak,
Wilson prensiplerine göre BarıĢ Konferansında ulusal haklarımızı korumak için
gerektiğinde muhabir ve vekiller göndermek, eski ulusal haklarımızın ulusların kendi
kaderlerini kendilerinin belirleme hak ve yetkilerine dayanarak ihlal edilmemesi
konusunda etkili giriĢimlerde bulunmak. Ayrıca, cemiyetin kuruluĢ amaçlarından
baĢka siyasetle meĢgul olmaması da karara bağlanmıĢtır.
Cemiyetin kurucuları Trabzon’un güçlü Müslüman-Türk eĢraf kesiminden
oluĢuyordu. Bu kesim ticaret yapmaları dolayısıyla yurtiçi-yurtdıĢı olayları yakında
takip edebiliyorlardı. Aktif politikanın içinde olan eĢrafın büyük kısmı Ġttihatçıydı.
Trabzon vilayetinde eĢraf kendi arasında Ġttihatçı ve Ġtilafçı olarak ikiye ayrılmıĢtı.
Ġttihatçı grup “Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’ni kurmuĢ, Ġtilafçı
grup ise merkezi Ġstanbul’da bulunan Trabzon ve Havalisi Ademi Merkeziyet
Cemiyeti ile iliĢki kurarak onu desteklemiĢtir.
Cemiyet tüzüğünün 9. maddesine göre, Ģube delegelerinden oluĢacak Ģekilde
Trabzon’da altı ayda bir kongre düzenlenmesine karar verilmiĢtir. Bu amaçla,
cemiyetin gerçekleĢtirdiği iki kongreden ilki 23 ġubat 1919’da yapılmıĢtır.
263
c. Birinci Trabzon Kongresi
Birinci Trabzon Kongresi 23 ġubat 1919’da Nemlizadelerin Uzunsokak’taki
evinde Trabzon müftüsü Ġmadeddin Efendinin baĢkanlığında yapılmıĢtır. Kongreye
bütün ilçe delegeleriyle kurucu üyeler katılmıĢtır.
Kongre Cemiyet’in amaçları doğrultusunda neler yapabileceği konusunda
652
görüĢtükten sonra, esas olarak Ģu kararları almıĢtır:
-
Ülkenin tanınmıĢ kimselerinden oluĢan bir heyetin bölgenin haklarını
tarihi, sosyal, iktisadi ve istatistikî belgelere dayanarak savunmak için
propaganda yapmak üzere Avrupa’ya gönderilmesi,
-
Avrupa’ya gönderilecek delegelerin belirlenmesi için beĢ kiĢilik bir
heyetin Ġstanbul’a gönderilmesi (Bu beĢ kiĢilik heyet Ġtilaf Devletlerinin
sempatisini kazanmıĢ kiĢilerden, özellikle eski elçilerden iki-üç kiĢiyi
seçerek Paris’e gönderilmesini sağlayacaktı.)
-
Amaçlanan bu faaliyetlerin gerçekleĢtirilebilmesi için Cemiyet için
toplanacak para ile bütçe ayarlanması.
Cemiyet, kongrede alınan bu kararları uygulamak amacıyla, Ġstanbul’a
gönderilecek beĢ delegenin seçimlerini yapmıĢtır. Buna göre, Hatipzade Emin,
Eyubzade Ömer Fevzi ve Hacı Alizade Ġsmail Beyler’den oluĢan heyet Ġstanbul’a
padiĢahla görüĢmeye gitmiĢlerdir. Delegeler,
652
kongre adına padiĢaha olan
Ayrılan bütçe miktarı konusunda kaynaklarda değiĢik ifadeler bulunmaktadır. Kimi kaynaklara göre,
Ayrılan bütçe 100.000 lira kadardır. Daha fazla harcama yapılması durumunda Merkez Kuruluna
kongreyi toplantıya çağırması için yetki verilmiĢtir. Barutçu, a.g.e., s. 57; Özel, Milli Mücadelede
Trabzon s. 64; Tarık Zafer Tunaya’ya göre ise, üç yüz lira kadar para toplanmıĢtır. Tunaya, a.g.e., s.
506.
264
bağlılıklarını ve Osmanlı Devleti’nden ayrılmama konusundaki kararlarını arz
etmiĢlerdir.653
Cemiyet, kongrede alınan kararlar çerçevesinde sonuna kuruluĢ amaçlarını da
eklediği bir beyanname yayınlamıĢtı. Beyannamede; Trabzon vilayetinin ve tüm
ülkenin uğradığı yıkımdan, büyük çoğunluğu Türk ve Müslüman olan halkının
geliĢmeye karĢı duyduğu isteğinden, bölgedeki Türk ve Müslüman halkın beĢ asırdır
Hıristiyanlarla dostluk içinde yaĢadığından söz edilmiĢ, Wilson Ġlkelerinin
uyandırdığı ümitten, cemiyetin BarıĢ Konferansında Trabzon vilayetini Osmanlı
Devleti’nden ayırmak için çalıĢan Rum ve Ermenilerin haksız iddialarının ilmi belge
ve vasıtalarla çürütülmesi için kurulduğu belirtilmiĢti. Ayrıca, unsurlar arasındaki
sevgi ve dostluğa söz ve hareketle zerre kadar zarar verenlerin vatana ihanet suçunu
iĢlemiĢ sayılacakları ifade edilmiĢti.654
Kongreyi topladıktan sonra cemiyet, bölgede kısa zamanda yaygınlaĢmıĢtı.
Cemiyetin Rize Ģubesini Mataracızade Mehmed, Tuzcuzade Süleyman Tevfik,
Lazoğlu Mustafa, Mataracızade Hakkı, Güvelioğlu Ahmed, Hacıömeroğlu Ahmet
Efendiler kurmuĢlar, Giresun Ģubesini Dizdarzade EĢref Bey BaĢkanlığında,
Öğretmen Niyazi Tayyıb, Mühendis Ġbrahim Hamdi, Doktor Ali Naci ve hukuk
öğrencisi Ethem Nazif Beylerden oluĢmuĢtu. Of Ģubesi Sarıalizade Ömer Ağa ile
yardımcısı Çakır Tahsin Ağa, Sürmene Ģubesi Ġsmail Çebizade Hacı Osman
653
PadiĢahla görüĢen bu heyet sonradan anlaĢıldığı üzere, kendi yetkilerini aĢan faaliyetlerde
bulundukları için Kongre heyeti tarafından 23 Mayıs 1919’da heyetin görevleri sona erdirilmiĢtir.
Aynı zamanda Avrupa’ya gönderilecek heyet için de Hariciye Nezaretine baĢvurulmasına rağmen,
Ġzmir’in iĢgali üzerine Avrupa’ya heyet gönderme fikrinden vazgeçilmiĢtir. Özel, Milli Mücadelede
Trabzon, s. 65.
654
Söz, 26 Mart 1919; Öztoprak, a.g.m., s.342-343.
265
baĢkanlığında kurulmuĢtu. Ordu’daki teĢkilatlanmayı ise ÇamaĢlı Ġsmail Bey’le Ordu
müftüsü Yusuf Ziyaeddin IĢık üstlenmiĢti.655 Nuri Ahmet Bey’in Işık dergisi ile Ali
Naci Bey’in Karadeniz gazetesi yayınlarıyla Trabzon ve çevresinin direniĢine destek
olmuĢlardır.
d. Bölgede Kurulan Diğer Cemiyetler ve Faaliyetleri
Trabzon Muhazafa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti ile çoğu zaman karıĢtırılan
Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti, ulusal direniĢe zararlı cemiyetler
arasında yer almaktadır. Cemiyet, Ocak 1919’da Ġstanbul’da kurulmuĢtu. Ġttihat ve
Terakki ve Müdafaa-i Hukuk hareketine muhalif bir konumdaydı. Merkezi
Ġstanbul’da bulunan Cemiyet, Rize ve Of’ta Ģubeler açmıĢ656 fakat etkili
olamamıĢtı.657
Cemiyetin kurucu üyeleri, ġatırzade Hasan Hicabi Bey (BaĢkan), DerviĢ
Kaptanzade Necati, MemiĢ PaĢazade MemiĢ Edhem, Süleyman Sudi, Esat, Mehmed
Kamil,
ġükrü,
Besim
beylerden
oluĢuyordu.658
Cemiyet,
program
ve
655
Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 21.
656
Cemiyetin Of ġubesi Nazmi Nuri Efendi’nin giriĢimleriyle kurulmuĢtu. Nutuk, Cilt III, vesika: 6
Rize Ģubesi ise Tuzcuzade ġaban Efendi baĢkanlığında Kazancıoğlu Ġbrahim, Turnaoğlu Ġsmail,
Tuzcuzade Hakkı, Taviloğlu Edhem ve Hacı Osman Efendiler kurmuĢtu. Goloğlu, a.g.e., Ek-2, s. 157.
657
Trabzon Valisi Mehmet Galip’in 9 Haziran 1919’da Mustafa Kemal’e gönderdiği cevabi
telgrafında Trabzon’da böyle bir cemiyet olmadığını bildirmesi, cemiyetin Trabzon vilayetinde ne
kadar etkisiz kaldığının bir göstergesidir. Bkz. Nutuk, Cilt III, Vesika: 6.
658
Nutuk, Cilt III, Vesika: 6; Goloğlu, a.g.e., Ek-2, s. 157.
266
beyannamesinde659 belirttiği gibi, yönetimde adem-i merkeziyetçi, saltanata bağlı ve
Ġttihatçılığa karĢı bir politika güdüyordu. Aynı zamanda Hürriyet ve Ġtilaf Fırkasıyla
iĢbirliği içinde olmuĢ ve hatta yan kuruluĢu olarak faaliyet göstermiĢtir.660
Cemiyetin idari adem-i merkeziyet fikri Pontusçu Rumların üzerinde etkili
olmuĢtu. Hatta Pontusçu Rumların bir kısmı bağımsız bir Pontus devleti yerine
Osmanlı Devleti idaresinde içiĢlerinde bağımsız bir Pontus Eyaleti düĢüncesine sıcak
bakmıĢlar ve cemiyetle iĢbirliği içine girmiĢlerdir. Özelikle Giresun Metropoliti
Lavrandiyos bu görüĢü benimsemiĢti. 661
Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti, Trabzon Muhafaza-i
Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin kurulmasından sonra devlet dairelerinde ve basında
bu cemiyetle karıĢtırılmaya baĢlanmıĢtı. Bu nedenle Trabzon ve Havalisi Adem-i
Merkeziyet Cemiyeti 30 Nisan 1919’da bir açıklama yaparak bu cemiyetle bir
ilgisinin olmadığını açıkladı. Cemiyetin, iĢbirliği içinde olduğu Hürriyet ve Ġtilaf
Partisine katılma kararı 26 Eylül 1919 tarihli gazetelerde açıklanmıĢtı.662
Pek bir faaliyet gösteremeyen bir cemiyet de Ġstanbul’da Trabzon ve Havalisi
Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’ydi. Cemiyet, adem-i merkeziyetin değiĢik bir
görüntüsüne sahipti. Cemiyetin 18 kiĢilik merkez kurulunda eski Harbiye Nazırı
Abdullah PaĢa ile Çürüksulu Mahmut PaĢa ve Trabzonlu Doktor Müderris Kerim
Sebati Bey gibi ülkenin tanınmıĢ kimseleri yer alıyordu.663
659
Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 251-258.
660
AkĢin, a.g.e., s. 508, 582; Tunaya, a.g.e. s. 359; CoĢar, Ġstiklal Harbi Gazetesi, 23 Temmuz 1919.
661
Goloğlu, a.g.e., s. 45.
662
Özel, a.g.e., s. 264, Ġkdam, 26 Eylül 1919, 8126; Alemdar, 26 Eylül 1919.
663
Goloğlu, a.g.e., s.67.
267
30 Mart 1919’da Ġstanbul’da kurulmuĢ olan Laz Tekâmül-ı Milliye Cemiyet-i
Hayriyesi ise, hayır ve yardımlaĢma kurumu olarak kurulmuĢtu.664 Cemiyetin
kurucuları Büyük Hasan PaĢazade, Ahmet Bey, Hasan Fikri Bey, Mehmet Kadri
Bey, Hüsnü Efendi, Fahri Efendi’dir. Kurulduktan kısa bir süre sonra kapanmıĢ,
Ġzmir’in iĢgalinden sonra yeniden kurularak faaliyete geçmesine rağmen, aktif
olamamıĢtır. Trabzon-Rize Cemiyet-i Hayriyesi de, Laz Tekâmül-ü Milliye Cemiyeti Hayriyesi gibi savaĢta ailesini kaybetmiĢ yetim ve dullara yardım amacıyla 30
Ağustos 1919’da kurulmuĢtur. Cemiyet hiçbir siyasi partiyle iliĢkisi olmadan,
tamamen yardım amaçlı kurulmuĢtur.665
e. Ġzmir’in ĠĢgalinin Trabzon ve Çevresindeki Yankıları
Ġzmir’in iĢgali bütün yurtta duyulduğunda Anadolu’nun en ücra köĢelerinden
iĢgale karĢı tepkiler geldiği gibi Trabzon ve çevresinden de aynı Ģekilde protestolar
gelmiĢti. 16 Mayıs 1919’da Trabzon’un ileri gelenleri belediye dairesinde bir toplantı
yaparak, Ġzmir’in iĢgalini protesto etmeye karar vermiĢlerdi. 666 Rum gazetecilerin
engellemeleri yüzünden birkaç gün yayınlanamayan Ġstikbal gazetesi Ġzmir’in
iĢgalinden dolayı Trabzon halkının duyduğu büyük acı ve üzüntüyü dile getirmiĢti.667
Trabzon halkı iĢgalin ilhak anlamına geldiğini düĢünerek çok büyük üzüntü ve
endiĢeye kapılmıĢtı. Bu yüzden Ġstanbul’dan iĢgalin ilhak anlamına gelmediğini
664
Tunaya, a.g.e., s. 456.
665
Özel, a.g.e., s. 68.
666
CoĢar, Ġstiklal Harbi Gazetesi, 20 Mayıs 1919.
667
A.g.e., aynı yer.
268
anlatmak için Trabzon’a özel bir kurul gönderilmiĢti.668 15. Kolordu Komutanı
Kazım Karabekir PaĢa, Trabzonluların yapmak istedikleri protesto mitingine
Rumların taĢkınlıklarına yol açmamak için izin vermemiĢti.669
Ordulular 16 Mayıs 1919’da Sadaret makamına “Ordu ilçesi bütün Türk ve
Müslüman ahalisi adına belediye reisi Hacı Ġzzet” imzasıyla çektikleri telgraflarında:
“Ġzmir vilayetinin hangi bir toprağına dikilecek Yunan bandırası Müslüman
kalplerine saplanmıĢ bir hançer demektir. Bunu biz Türkler ve Müslümanlar bütün
varlığımız ile büyük Ģiddetle reddediyor ve bu uğurda canımızı ve kanımızı feda
edeceğimizi arz eyleriz.” Ģeklinde tepkilerini belirtmiĢlerdi.670 Giresunlular ise, 17
Mayıs’ta Belediye Reisi Osman Ağa (Topal Osman)’ın baĢkanlığında büyük bir
miting düzenleyerek Ġzmir’in iĢgalini protesto etmiĢler,671 sadrazama ve padiĢaha
protesto telgrafları göndermiĢlerdi.672 Tirebolulular 19 Mayıs’ta bir miting
düzenleyerek Ġzmir’in iĢgalini protesto etmiĢler, protesto telgraflarında “haklarını son
668
669
Özel, a.g.e., s. 70, Ġkdam, 21 Mayıs 1919, 8003.
Kazım Karabekir PaĢa ile Mustafa Kemal arasındaki yazıĢmalarda görüldüğü gibi, Kazım
Karabekir PaĢa’nın bildirdiği üzere, protesto mitingine izin verilmemesinin nedeni, Rumların
taĢkınlıklarına yol açmamak değil, protesto mitingi görüĢmelerinde bulunan Strati Polidis’in Rumların
hiçbir Ģekilde gösteri yapmalarına izin verilmeyeceği vaadinde bulunmasından kaynaklanmaktadır.
Mustafa Kemal, yurdun heryerinde protesto gösterileri yapılırken böyle bir nedenden dolayı miting
gösterilerine izin verilmemesini ve miting görüĢmelerine Strati Polidis’in katılmasını ciddiyetsizlik
belirtisi saymıĢtır. Nutuk, C.I, s. 33; Nutuk C.III, Vesika:21.
670
Hamdi Atamer, Milli Direnme, BTTD., Sayı: 10, Ġstanbul (Temmuz 1968) s. 23.
671
CoĢar, Ġstiklal Harbi Gazetesi, 20 Mayıs 1919.
672
Goloğlu, a.g.e., s. 44.
269
nefeslerine kadar koruyacaklarını ve bunun için imkân elverdiği her türlü fedakârlığa
hazır olduklarını bildirmiĢlerdi.673
Trabzon ve çevresi halkının Ġzmir’in iĢgaline karĢı mitingler düzenleyerek ve
protesto telgrafları çekerek gösterdikleri tepkiye, bölgede kurulan cemiyetler de
katılmıĢtı. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Ġzmir’in iĢgali üzerine 22
Mayıs’ta Trabzon’da Ġkinci Kongresi’ni toplamıĢtı.674 Kongrede iĢgale karĢı silahla
karĢılık verilmesi, asker toplanması, bütün Doğu Anadolu’yu temsil edecek daha
geniĢ bir kongrenin toplanması kararlaĢtırılmıĢtı. Bu kongrenin toplanmasını
sağlamak için “Vilayat-ı ġarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti” Erzurum
Ģubesi reisliğine, Van, Diyarbakır, Bitlis, Elazığ, Sivas Müdafaa-i Hukuk
Cemiyetlerine telgraflar çekilerek kongreye katılmaları istenmiĢ ve telgraflara
heyecanlı cevaplar alınmıĢtır.675
f. Erzurum Kongresi
Ġkinci Trabzon Kongresi görüĢmeleri sürerken, Vilayat-ı ġarkiye Müdafaa-i
Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Erzurum Ģubesinden gelen 30 Mayıs 1919 tarihli
telgrafta; “…ırki, dini, tarihi vahdet ile beraber mukadderatı müĢterek olan Trabzon
ve Vilayat-ı ġarkiye’nin tevhid-i mesai etmesi… Erzurum’da veya bir diğer vilayette
inikad edecek olan kongreye sizin de iĢtirakinizi teklif ediyoruz…” denilmiĢti. Bu
telgrafa Trabzonlular tarafından aynı gün verilen cevapta “…Birkaç günden beri
673
Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 71; Ġkdam, 22 Mayıs 1919, 8004.
674
Sabahattin Selek, Anadolu Ġhtilali, KastaĢ Yay., Ġstanbul 2004, s. 102; Tunaya, a.g.e., s. 507.
675
Tunaya, a.g.e., s. 507.
270
bilcümle mülhak murahhaslarından mürekkep olarak içtima eden kongre, muazzam
bir kongrenin kısa bir müddet zarfında akdini müttefikan tahtı karara almıĢtır…”
Trabzonluların bu cevabına yine aynı gün 30 Mayıs 1919’da Erzurumlular tarafından
verilen cevapta “artık mukadderatımız gibi amal ve mesaimiz de birdir” deniliyor ve
“umumi kongre esasatının hazırlanmaya baĢladığı” belirtiliyordu.676 Her iki
cemiyetin birbirlerinden habersiz olarak aynı günde ve aynı amaçlarla çektikleri
telgraflar, doğu illerinin birlik ve bütünlüğünün daha da önemlisi ulusal birliğin
sağlanmasında önemli rol oynayan Erzurum Kongresi’ni hazırlamıĢtı. Erzurum ile
yapılan bu telgraf görüĢmeleri üzerine kongre heyeti görüĢmeleri çabuk bitirerek
zaman geçirmeden doğu illerinin bir toplantıya çağrılmasına, doğu illeri
Kongresi’nin Erzurum’da yapılarak, Trabzon’un en geniĢ kadrosu ile kongreye
katılmasına ve bütün ilçelerin en az birer delege göndermesine karar verilmiĢtir. Bu
karar aynı gün telgraflarla Erzurum’a ve diğer doğu illeri olan Sivas, Diyarbakır,
Bitlis, Van ve Elazığ’a bildirilmiĢtir.677
Erzurumlular Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Kongre heyeti
ile yaptıkları görüĢmelerden sonra 17 Haziran’da Vilayat-ı ġarkiye Müdafaa-i
Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Erzurum Ģubesinin Ġl Kongresi’ni düzenlemiĢlerdir. 25
Haziran’a kadar süren kongrede Trabzonluların teklifine uyularak doğu illeri ile
Trabzon vilayetinin 10 Temmuz 1919’da müĢterek bir kongre yapılmasına karar
verilmiĢ ve kararı doğu illeri ile Trabzon’a bildirerek delegelerini seçmelerini
istemiĢler ve Trabzon’da olduğu gibi silahlı gizli teĢkilat kurmanın yollarını
676
KarĢılıklı yazıĢma metinleri için Cevat Dursunoğlu, Milli Mücadelede Erzurum, s. 43; Kazım
Karabekir, a.g.e., s. 39-41, Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 58-60.
677
Goloğlu, a.g.e., s. 59, Ekler: 2-3.
271
aramıĢlardır. Bunun üzerine Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti teĢkilatı
vilayetin her yerinden delege seçilmesi hazırlıklarına baĢlamıĢtır.678
Erzurum Kongresi baĢlamadan delegeler arasında kongre baĢkanının kim
olacağı konusunda anlaĢmazlık çıkmıĢtı. Bu anlaĢmazlık daha çok Trabzon
delegeleri arasında probleme neden olmuĢtur. Mustafa Kemal PaĢa’nın kongreye
baĢkan seçilmesiyle anlaĢmazlığın sona ermesine rağmen bu seçim Trabzon
delegelerinden bazılarının itirazına neden olmuĢtur. Bu konuda en Ģiddetli itiraz
Ömer Fevzi Bey’den gelmiĢti679 Kongre baĢlamadan önce çıkan anlaĢmazlık da
Trabzonluların Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti adına seçilmiĢ
olmalarından dolayı kongrenin Ġstanbul merkeziyle bir bağlılığı olmasını
istememeleri, buna karĢılık Vilayat-ı ġarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti
BaĢkanı Raif Hoca’nın kongrenin Ġstanbul’daki merkez adına açılmasını ve genel
merkezin de temsili dolayısıyla kongreye merkez temsilcisinin baĢkanlık etmesi
hususunda ısrar etmesi konusundaydı. Bu durumda Trabzonlular kongreye
katılmayacaklarını belirtmiĢlerdi. Bunun üzerine Erzurum Ģubesinin Ġstanbul’daki
merkezine baĢka illerin de katılmasıyla kongrenin genel bir nitelik aldığını bildirmesi
ve Mustafa Kemal’e söz, oy hakkı ve yetkisi verilmesini istemesiyle sorun bir
çözüme kavuĢturulmuĢ oldu.680
678
Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 62.
679
Nutuk, C.I, s. 92; Goloğlu, a.g.e., s. 76; Öztoprak, a.g.m., s. 348.
680
Goloğlu, a.g.e., s. 79, Ek:10; Dursunoğlu, a.g.e., s. 103-104.
272
23 Temmuz’da baĢlayan Erzurum Kongresi’ne Trabzon, Rize, Giresun, Ordu,
GümüĢhane’yi kapsayan Trabzon vilayetinden 17 delege katılmıĢtır.681 Böylece
Trabzon, kongrede temsilci sayısı itibariyle Erzurum’dan sonra ikinci sırayı almıĢtır.
Kongrenin 7 Ağustos’ta tamamlanmasından sonra yayınladığı beyannamesine
Trabzon vilayeti ile ilgili kararları açısından bakarsak, kongre kararlarından üçünün
Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti ve dolayısıyla ulusal direniĢte
Trabzon’un yeri ve geleceği ile doğrudan ilgili olduğu görülmektedir. Bu kararlardan
biri aynı zamanda kongre beyannamesinin birinci maddesi olan “Trabzon İli ve
Canik (Samsun) sancağı ile Vilayat-ı Şarkiye namını taşıyan Erzurum, Sivas,
Diyarbekir, Mamüretülaziz, Van, Bitlis Vilayatı ve bu saha dahilindeki evliye-i
müstakille hiçbir sebep ve bahane ile yekdiğerinden ve camia-i Osmaniye’den
ayrılmak imkânı tasavvur edilmeyen bir külldür. Saadet ve felakette iştirak-i tamı
kabul ve mukadderatı hakkında aynı maksadı hedef ittihaz eyler. Bu sahada yaşayan
bilcümle anasır-ı İslamiye yekdiğerine karşı mütekabil bir hiss-i fedakari ile meşhun
ve vaziyet-i ırkiye ve içtimaiyelerine riayetkâr özkardeştirler.” Ģeklindeki kararıdır.
Diğer karar kongre kararlarının 3. maddesiydi: “Her türlü işgal ve müdahale,
681
Delegeler ve temsil edildikleri merkezler Ģöyleydi: Merkez: Hacısalihzade Servet Bey (eski
mebus), Merkez: Abanozzade Hüseyin Efendi (eĢraftan), GümüĢhane: Kadirbeyzade Zeki Bey
(eĢraftan tüccar), Kelkit: Osman Efendi (müftü), ġiran: Hasan Fahri Efendi (Polat) (müftü), Maçka:
Eyübzade Ġzzet Bey (eski mebus), Rize: HemĢinli Hoca Necati Efendi (Sada-yı Millet gazetesi sahibi),
Rize: Abaza Hakkı Efendi (dava vekili), Of: Yunus Efendi (merkez müderrisi), Sürmene: Kulaçzade
Ahmet Efendi (tüccar), Açaabat (Pulathane): Serdarzade Hasan Efendi: çiftçi il genel meclisi üyesi,
Vakfıkebir: Kellecioğlu Abdullah Hasib Efendi (idadi müdürü), Giresun: Ali Naci Bey (Duyduk)
(doktor ve gazeteci), Giresun: Katipzade Ġbrahim Hamdi Bey (mühendis ve gazeteci, Tirebolu: Yusuf
Ziya Efendi (eski bucak müdürü), Ordu: Hasan Efendi (avukat) Goloğlu, a.g.e., s. 87.
273
Rumluk ve Ermenilik teşkili gayesine matuf telakki edileceğinden müttehiden
müdafaa ve mukavemet esası kabul edilmiştir…” Üçüncü karar da “Vatanımızın
maruz kaldığı alam ve hadisat ile ve aynı maksatla vicdan-ı milliden doğan
cemiyetlerin ittihad ve ittifakından hasıl olan kitle-i umumiye bu kere (Şarki Anadolu
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti) unvanıyla tevsim olunmuştur.” kararıdır.682
Erzurum Kongresi, aldığı kararlar açısından ulusal nitelik göstermesine karĢın
temsili niteliği yani ülkenin doğu ve kuzeydoğu illerini kapsamına alması
dolayısıyla, bölgesel bir kongre niteliğine sahiptir. Görüldüğü gibi Trabzon ve
Erzurum’daki Müdafaa-i Hukuk kuruluĢlarının giriĢimleri ile toplanmıĢtır. Mustafa
Kemal PaĢa kongreye sonradan dahil olmuĢ ve kongreye ağırlığını koymuĢtur.
Kongre kararları incelendiğinde, Mustafa Kemal PaĢa’nın ulusal direniĢin önderliğini
iyiden iyiye üstlendiği ve Kuva-yı Milliye’nin bütün ülke sathına yayılmasının
hedeflendiği dikkati çekmektedir. Bunu kararların ikinci maddesinde açık bir Ģekilde
görmekteyiz: “Osmanlı vatanının tamamiyet ve istiklal-i milliyemizin temini ve
makam-ı saltanat ve hilafetin masuniyeti için kuva-yı milliyeyi amil ve irade-i
milliyeyi hakim kılmak esastır.” Erzurum Kongresi kararlarına hakim olan düĢünce
vatanın ulusal bağımsızlığı ve Kuva-yı Milliye’nin ülkenin bütünlüğü açısından ele
alınmasıdır. Kongrede, “Kuva-yı Milliye’yi amil ve milli iradeyi hakim kılmak
esastır” vurgusu Sivas Kongresi’nde bütün Müdafaa-i Hukuk teĢkilatlarının ve Kuvayı Milliye’nin aynı çatı altında ve tek komuta altında birleĢtirilmesinin hazırlık
aĢaması olarak görülebilir. Erzurum Kongresi’ni Batı Anadolu’da Kuva-yı
Milliye’nin oluĢumu ve teĢkilatlanmasında önemli rol oynayan Batı Anadolu
Kongrelerinden ayıran hususlardan biri ve en dikkati çekeni kongrede ulusal
682
Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 227-229, Ek: 17.
274
bağımsızlığı amaçlayan siyasal içerikli kararların alınmıĢ olmasıdır. BaĢka bir husus
da Erzurum Kongresi’nde güçlü bir lider kadrosu ile ordunun kongrede söz ve yetki
sahibi olmasıdır. Kongrenin bu iki ayırıcı özelliği dolayısıyla Batı Anadolu’da
yapılan kongrelerden farklı olarak Kuva-yı Milliye’nin düzenlenmesi, teĢkilatlanması
ve finansmanı konularında kararlar alınmamıĢtır. Bu da bize Erzurum Kongresi’nin
bölgesel amaçlı mücadeleden ulusal mücadeleye geçildiğini ve bu mücadelenin temel
felsefesinin belirlendiğini göstermektedir.
g. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
Mustafa Kemal, Anadolu’ya 9. Ordu MüfettiĢi olarak çıktığı günlerde, Canik
(Samsun) sancağı ve Trabzon vilayetinin genel durumu ile ilgili olarak ErkânHarbiye-i Umumiye Riyaseti’ne gönderdiği raporda (21 Mayıs 1919); Rum, Ermeni
ve Ġslam çeteleri ile ilgili bilgi vermiĢtir. Verdiği bilgilere göre, bölgedeki Rum
çeteleri belirli bir program etrafında siyasi bir biçim almıĢlardır. Bunlar,
Samsun’daki Rum komitası ve özellikle Rum Metropoliti Yermanos tarafından idare
edilmektedir. Samsun sancağında 48 kadar Rum çetesi bulunmaktadır. Ünye
çevresinde bir iki Ermeni çetesinden baĢka Ermeni çeteleri yok denecek kadar azdır.
Rum çetelerinin saldırılarına karĢı koymak amacıyla asker kaçaklarından ve halktan
toplanmıĢ olan altısı Samsun sancağında olmak üzere 13 Ġslam çetesi bulunmaktadır.
Fakat bu çeteler belli bir programa bağlı kalmayarak, gerek Hıristiyanlar aleyhinde
gerekse Müslümanlar aleyhinde hırsızlık, saldırı gibi ya da Rum çetelerinin
saldırısından korunmak amacındaydılar.683
683
HTVD., Sayı: 12, Vesika: 1051.
275
1919 yılı baĢlarındaki askeri duruma göre, 10. ve 15. Tümenlerden bir alay
Trabzon’da geçici olarak, Ardahan, Oltu bölgesinden intikal eden 3. Kafkas Tümeni
ise mücadele süresince Trabzon ve çevresini korumakla görevlendirilmiĢti.684
Mütareke sonrasında, 9. Ordunun baĢında Yakup ġevki PaĢa bulunuyordu. Yakup
ġevki PaĢa, Güney Kafkas ve Erzurum bölgesinde yaptığı gibi Karadeniz kıyılarının
savunması için Kuva-yı Milliye’nin kurulmasını sağlamıĢ ve desteklemiĢti. Trabzon
ve Samsun sahillerinde Pontus çetelerinin yerleĢmesi ve güneye sarkmasını
engellemek için Kuvayı Milliye ile birlikte çalıĢmıĢtı.685
Harbiye Nezareti Nisan 1919’da Yakup ġevki PaĢa’yı görevinden alarak,
yerine Kazım Karabekir PaĢa’yı 15. Kolordu Komutanlığı’na atamıĢtı. Yeni bir
düzenleme yapılarak, 9. Ordu lağvedilmiĢ, Trabzon vilayeti 15. Kolordu’nun görev
ve sorumluluk alanı içinde yer almıĢtı. Trabzon vilayetinde bırakılmıĢ olan 3.
Kolordu’nun 5. Kafkas Tümenine ait dört tabur piyade ve topçuları geçici olarak
Trabzon vilayetinde 15. Kolordu emrinde bırakılmıĢtı.686
Bu dönemde, Trabzon Valiliğini Nisan 1919’da Süleyman Necmi Bey’in
yerine atanan Mehmet Galip Bey yapıyordu. Mustafa Kemal, Mehmet Galip Bey’in,
valiliği sırasında halkı ve Müdafaa-i Hukuk üyelerini ulusal direniĢ aleyhinde
kıĢkırtıcı faaliyetlerinden dolayı, Torul’da bulunan 3. Tümene henüz komuta etmeye
baĢlamamıĢ olan Halit Bey’i (Deli Halit PaĢa) Trabzon ve çevresindeki Kuva-yı
Milliye’nin baĢına getirmeyi uygun görmüĢtü.687
684
Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 173.
685
Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 55.
686
Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 223.
687
Nutuk, C.I, s. 215.
276
Mustafa Kemal’in bu görüĢünü 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir PaĢa
uygun bulmamıĢ, Halit Bey’in sinirli mizacının Trabzon’da düzeltilmesi mümkün
olmayan durumlar yaratabileceği görüĢünü savunmuĢtu.688 Bununla birikte, Kazım
Karabekir PaĢa, Mehmet Galip’in Ġstanbul’la sıkı iliĢkisini fark etmiĢ ve Trabzon’da
daha fazla kalmasını zararlı bularak, 21 Eylül’de Halit Bey’e bir Ģifre göndererek
valinin tutuklanmasını emretmiĢti. Ardından, 9. Tümen Komutanı Albay RüĢtü Bey’i
kurmaylarıyla birlikte 3. Tümen Komutanlığı vekâletiyle görevlendirmiĢti.689
Ağustos 1919’da Vükela Meclisinin aldığı bir karar göre, Anadolu’nun bazı
yerlerinden alınan asayiĢsizlik haberleri üzerine tahkik heyetlerinin görevlendirilmesi
kararlaĢtırılmıĢtı.690 Ağustos 1919’da Trabzon-Erzurum vilayetleri için Rize eski
mutasarrıfı Ziya Bey’le Konya eski valisi Yusuf Rıza PaĢa görevlendirilmiĢti. Daha
sonra bu heyette değiĢiklik yapılarak Yusuf Rıza PaĢa’nın yerine Mirliva Ali Fevzi
PaĢa gönderilmiĢti. Tahkik Heyeti’nin bölgedeki incelemeleri sonucunda hazırladığı
ve Ġstanbul’a gönderdiği raporlarda mevcut durum olduğu gibi aktarılmıĢtı.
Trabzon’dan gönderilen 22 Ağustos tarihli raporda: “Bölge halkının Pontus ve
Ermeni hükümetlerinin teĢkili tehlikesine karĢı resmi izinle cemiyetler kurdukları,
Ġzmir’in iĢgali üzerine Erzurum’da bir kongre toplayarak bazı kararlar aldıkları,
yörede siyasi amaçlarla kurulmuĢ hiçbir Müslüman çetesinin bulunmadığı, buna
karĢılık Rumların teĢkil ettiği çetelerin bulunduğu belirtilmiĢti.691 Aynı rapora ek
olarak gönderilen 25 Ağustos tarihli Ģifrede: yöre halkını hilafet ve saltanat
688
Nutuk, C.III, Vesika: 100.
689
Nutuk, C.I, s. 215, Nutuk, C.III, Vesika: 102.
690
AkĢin, a.g.e., s. 500.
691
Rapor metni için, HTVD., Sayı: 11, Vesika: 260.
277
etrafından uzaklaĢtıracak hiçbir kuvvetin bulunmadığı, Rum çetelerinin birkaçının
ortadan kaldırıldığı ve yollarda asayiĢin mükemmel olduğu belirtilmiĢti.692
Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti, Ġzmir’in iĢgali gerçekleĢene
kadar silahlı mücadeleyi seçmemiĢtir. ĠĢgal üzerine düzenlenen Ġkinci Trabzon
Kongresi’nde, iĢgale karĢı silahlı direniĢe geçmeye, bunun için asker toplanmasına
ve doğu vilayetlerinin katılımıyla ortak bir kongre toplanmasına karar verilmiĢtir.
Kongre toplanması konusunda Erzurum’u da teĢvik etmeye çalıĢmıĢtı.693
Silahlı direniĢ kararı alındıktan sonra, Ayrıca, Ġskele Kâhyası Yahya ile
anlaĢılarak onun komutasında yük ve yolcu iskelelerinde çalıĢan denizcilerin
oluĢturduğu bir müfreze kurulmuĢtur.694 Kars Kongresi’nde (17-18 Ocak 1919)
alınan bir kararla, Kuva-yı Milliye’nin Trabzon teĢkilatını Alay Komutanı Ali Rıza
Bey ve Barutçuzade, Giresun teĢkilatını ise Hacı Ahmet Efendi Topal Osman Ağa
kurmakla görevlendirilmiĢlerdi.695
Giresunlular da gizli ve silahlı bir savunma teĢkilatı kurmak istiyorlardı.
Trabzon vilayeti içinde, Rum çetelerinin en çok faaliyet gösterdikleri yer Giresun’du.
Fakat Giresun halkı fakir ve silahsız olduğundan, Giresun’da açık veya gizli silahlı
692
693
Karabekir, a.g.e., s. 152.
Dursunoğlu, a.g.e., s. 43; 30 Mayıs 1919’da Trabzon Mufaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin
Kongre Heyetiyle, merkezi Ġstanbul’da bulunan Vilayat-ı ġarkıyye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye
Cemiyeti’nin Erzurum Ģubesi doğu illerinin birlik ve bütünlüğünün sağlanması için bir kongrenin
toplanması konusunda birbirlerine karĢılıklı telgraflar çekmiĢlerdir. Her iki cemiyetin birbirlerinden
habersiz olarak aynı günde ve aynı amaçlarla çektikleri telgraf, Doğu illerinin ve daha da önemlisi
ulusal birliğin sağlanmasında önemli rol oynayan Erzurum Kongresi’ni hazırlamıĢtı. Telgraf metinleri
için bkz. Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 58-60, Karabekir, a.g.e., 39-41.
694
Ġlyas Sami Kalkavanoğlu, Milli Mücadele Hatıralarım, Ġstanbul 1957, s. 10-11.
695
Ünalp, a.g.m., s.100.
278
bir teĢkilat kurmak çok zordu. Aksine Rumlara Yunan Kızılhaç heyetleri ilaç
sandıkları içinde silah ve cephane taĢıyordu. Buna karĢın, Türklerden sadece Topal
Osman çetesinde silah bulunduğundan, Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye
Cemiyeti’nin Giresun Ģubesi yetkilileri Topal Osman Ağa ile anlaĢmaya karar
vermiĢlerdir. 696
Ġstanbul’daki Trabzonlular da Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet
Cemiyeti’nin Divanyolundaki merkezinde toplanarak, Ali ġükrü Bey ve BinbaĢı
Osman Bey’i697 Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanma faaliyetlerinde bulunmak üzere
Trabzon’a göndermeye karar vermiĢlerdi.698 Karadenizli denizcilerden kısa zamanda
bir teĢkilat kurulmuĢ, taka, motor ve vapurlarla Trabzon’a silah ve cephane sevki
yapılmıĢtı.699 Ġstanbul’dan baĢlayan bu sevkiyat zincirinin Trabzon limanındaki son
halkasını Trabzonlu kayıkçılar tamamlamıĢlardı. Kayıkçılardan oluĢturulan bu
müfrezenin komutası için Kayıkçılar Kâhyası Yahya görevlendirilmiĢti.
Kuva-yı Milliye’nin Trabzon ve çevresindeki teĢkilatlanmasında 3. Kafkas
Tümeni Komutanı Halit Bey’in de önemli bir rolü olmuĢtu. Halit Bey, Ardahan ve
Ahıska’daki Ermeni meselesi ile ilgili olarak Ġngilizler tarafından arandığından
Torul’da gizlenmekte ve tümenini buradan yönetmekteydi. Halit Bey, burada
Zigana’nın Trabzon ve GümüĢhane taraflarındaki gençlerini toplayarak eğitmiĢti.700
696
Goloğlu, Erzurum Kongresi, s. 26.
697
BinbaĢı Osman Bey daha sonra Adapazarında Kuva-yı Milliye’yi takviye etmesi için Adapazarı’na
gönderilmiĢ, burada milli alay komutanı olarak bir süre çalıĢtıktan sonra EskiĢehir’de Kuva-yı Milliye
teĢkilatı komutanı olmuĢtu. Kalkavanoğlu, a.g.e., s. 19-20.
698
Kalkavanoğlu, a.g.e., s. 10-11.
699
A.g.e., s. 16-17.
700
Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 103.
279
Ġlk etapta resmi ve açık bir Ģekilde görevlendirilemeyen Halit Bey daha sonra Temsil
Heyeti adına Mustafa Kemal PaĢa tarafından Trabzon ve Havalisi Kuva-yı Milliye
Komutanı olarak görevlendirilmiĢti. Bu faaliyetlerin sonunda bölgede güçlü bir
Kuva-yı Milliye teĢkilatı kurulmuĢtu.
Trabzon ve yöresinde Osmanlı ve Rus silahlarıyla silahlandırılmıĢ olan Kuvayı Milliye’nin teĢkilatlanma düzeni genel hatlarıyla Ģöyleydi:701
YüzbaĢı Rahmi komutasında Hopa-Pazar bölgesinde 1. grup ve Çayeli-RizeOf bölgesinde 2. grup. BinbaĢı Bekir’in komuta ettiği her iki grubun toplam
mevcudu 5000 kiĢiydi. Gerektiğinde her iki gruptaki milli kuvvetlere komuta edecek
olan halkın ileri gelenleri Ģunlardı: Rize’den Mataracı Mehmet, Hakkı, Lazoğlu
Mustafa,
Tuzcuoğlu
Halit
Ağa,
Pazar’dan
Talatorzade
Fevzi,
Of’dan
Sarıalioğullarından Ömer, Çakıroğullarından Hüsnü, Rüstem ve Ġsmail Ağalar.
Sürmene-Trabzon-Polathane-Hamsiköy bölgesinde, Haydar Efe komutasında 2500
kiĢilik 3. grup. Grupta yer alan halkın ileri gelenleri Ģunlardı: Trabzon’dan Ömer
Efendi, Kâhya Mehmet, Salih Efendi, Polathane’den Münir Bey, 4.Grup ise,
GümüĢhane-Torul-ġiran-Kelkit bölgesinde Teğmen Ġbrahim komutasında 1000
kiĢiden oluĢan bir gruptu. 4. Grupta halkın ileri gelenleri ise, Osman Ağa, Kâtip
Ahmet Efendi, Hacı Emin Efendi, Kara Ġbrahimzade, DumaĢzade Hüsnü Ağa,
Tokatlı Ziya Bey’dir. 3. ve 4. grupları BinbaĢı Vehbi yönetmekteydi.
Giresun bölgesinde ise, Osman Ağa (Topal Osman) komutasında 3000 kiĢilik
Alparslan grubu bulunuyordu.
701
Türk Ġstiklal Harbi, C.III, s. 55-56.
280
h. Giresun’da Kuva-yı Milliye ve Topal Osman
Fındık tüccarlarından Hacı Mehmet Efendi’nin oğlu olan Feridunzade Osman
1883 yılında Giresun’un Hacı Hüseyin mahallesinde doğmuĢtur. Osman Ağa,
çocukluğundan itibaren Rumların Giresun’da Türklere yaptıkları kötülüklere Ģahit
olmuĢtu. Babasının kendisi için bedel ödeyerek askerlikten muaf olmasına rağmen,
bir müfreze kurup, gönüllü olarak Balkan SavaĢına katılmıĢtı.702 SavaĢ sırasında sağ
dizinden aldığı yara sonucu topal kaldığı için “Topal” lakabı ile anılmıĢtır. I. Dünya
SavaĢında da teĢkilat yapmıĢ ve TeĢkilat-ı Mahsusa’da çalıĢmıĢtı. Bayburt hattında
ordu bozulduğu zaman 700-800 kiĢilik mevcuduyla 37. Tümen emrine verilmiĢti.
Ruslar çekilmeye baĢladığında Kafkas ileri hareketi için gerekli silahları kendi
motorlarıyla naklederek, Batum valisi ve komutanını Batum limanına götürmüĢtü.703
1918 yılı sonlarında Batum’dan dönerken Kafkasya’dan Giresun’a silah sevkiyle ilgi
faaliyetlerde bulunmuĢ, Giresun’a döndüğünde ise törenle karĢılanmıĢtı. Trabzon
Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Giresun Ģubesi yetkilileri Osman Ağa ile
görüĢerek Rum çetelerine karĢı birlikte mücadele etmek için anlaĢmıĢlardı.704 Osman
Ağa Ģehre döndüğünde Belediye BaĢkanı Hacı Bey de görevini Osman Ağa’ya
bırakmıĢtı. Ardından Giresun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti baĢkanlığı görevini de
üstlenmiĢti. 705
702
Ömer Sami CoĢar, Mustafa Kemal’in Muhafızı Osman Ağa “Topal Osman” Ġstanbul 1970. s.
5-6.
703
Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 105.
704
Mesut Çapa, Pontus Meselesi Trabzon ve Giresun’da Milli Mücadele, Ankara 1993. s.76
705
Ömer Sami CoĢar, Mustafa Kemal’in Muhafızı Osman Ağa “Topal Osman”, s. 9.
281
Osman Ağa, mütareke sonrasındaki durumdan endiĢelenerek kırk iki yere
“Trabzon’da bir kongre yapalım, silaha sarılalım. Bizim imhamıza karar verilmiĢtir.
BaĢka çare yoktur.” Ģeklinde telgraflar çekmiĢti.706 Pontus tehlikesi karĢısında
toplayabildiği subaylarla birlikte oluĢturduğu kuvvetin eğitimine baĢlamıĢtı. Ġzmir’in
iĢgalinden sonra bu kuvvet tahliye edilmiĢti.
Giresun Rumları ve Pontusçuların baĢında bulunan Mavridiler ve
Kılıçoğlulları Osman Ağa’yı Giresun’dan uzaklaĢtırabilmek için Patrikhaneye ve
Ġtilaf Devletlerinin yüksek komiserlerine ihbar etmiĢlerdir. Osman Ağa’nın tehcir
suçlusu olarak yargılanmak üzere Ġstanbul’a götürülmesini istemiĢlerdi. Bunun
üzerine Ġstanbul Divan-ı Harbi Osman Ağa’nın tutuklanarak Ġstanbul’a getirilmesini
istemiĢti. Kaymakam Nizamettin Bey de Trabzon valisi Mehmet Galip Bey’in
ısrarları üzerine Osman Ağa’yı Giresun’u terke zorlamıĢtı. Osman Ağa bu durum
üzerine Giresun’u terk ederek dağa çıkmıĢtı. KeĢap bölgesinde Rum çetelerinin Türk
köylerine düzenledikleri baskınlara karĢı, Rum köylerine baskınlar düzenlemiĢ,
adamlarının sayısını kısa sürede artırmıĢtı. Bu sırada, Mehmet Galip Bey, Osman
Ağa’nın yakalanması için tezkere göndermeye devam ediyordu. Mustafa Kemal PaĢa
Anadolu’ya geçtiğinde, Havza’dan Sadaret’e gönderdiği raporda (5 Haziran 1919) bu
konu hakkında tehcir iĢlerinden dolayı kaçak durumda olan Topal Osman Ağa’nın
çetesinin önemli olduğunu, Giresun ve doğusu civarında önemli bir hareketinin
görülmediğini bildirmiĢti. 707
Topal
Osman
Ağa’nın
Trabzon
valisi
tarafından
arandığı
sırada,
Pontusçuların artan baskın ve iĢkenceleri karĢısında Giresun halkı, Topal Osman’dan
706
Vakit, 19 ġubat 1922, 1506.
707
HTVD., Sayı: 4, Vesika: 64.
282
yardım istemiĢlerdi. Topal Osman, bunun üzerine Giresun’a inerek Rum okuluna
asılmıĢ olan Pontus bayrağını atının ayakları dibinde parçalamıĢ, bayrağı asan Rumu
da cezalandırmıĢtı. Ardından Karahisar’a giderek, Sivas, Tokat ve Karahisar
Metropolitlerine baskı yaparak Patrikhaneye ve Ġstanbul Hükümetine tehcirle
ilgisinin olmadığına ve affedilmesine dair mektup yazdırmıĢtı. Bu af isteğine Giresun
Rumları da katılmıĢtı.708 Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Giresun
Ģubesi yetkilileri Kaymakam vekili Pertev Bey’den onay alarak, Topal Osman
Ağa’nın Ģehre gelmesini istemiĢlerdir. Pertev Bey’in olumlu cevabı üzerine bu sırada
KeĢap’ta bulunan Topal Osman Ağa, Giresun’a döner dönmez Belediye BaĢkanlığı
görevine de geri dönmüĢtür.
Topal
Osman Ağa, Giresun’a döndükten
sonra, bölgedeki
Pontus
faaliyetlerine de büyük bir darbe indirilmiĢtir. Gemilerle Giresun sahillerine göçmen
adı altında çıkarılmak istenen Rumlara engel olunmuĢtur.709 Topal Osman710 Mart
1920’de Trabzon’daki tümene baĢvurarak, halkın elinde 5000 silah bulunduğunu,
kendisine verilecek bir emrin olup olmadığını sormuĢtur. 15. Kolordu Komutanı
Kazım Karabekir PaĢa ise kendisinden gerektiğinde yararlanılabileceğini ve
Hıristiyanlarla iyi geçinmesini salık vermiĢtir.711 Ardından, Giresun ve çevresindeki
708
CoĢar, Mustafa Kemal’in Muhafızı Osman Ağa “Topal Osman”, s. 23-24.
709
Özel, Milli Mücadelede Trabzon, s. 107.
710
Topal Osman, Kuva-yı Milliye teĢkilatını geliĢtirmesinin yanında, Ocak 1920’de Gedikkaya adlı
bir gazete çıkarmaya bile baĢlamıĢtır. Ancak, Topal Osman’ın okuma-yazması olup olmadığı
bilinmiyordu. Bu nedenle, gazetede kendi imzasıyla çıkan yazıları ise Bekir Sükuti tarafından kaleme
alındığı tahmin edilmektedir. Ömer Sami CoĢar, Milli Mücadele Basını, s. 234; Ömer Sami CoĢar,
Mustafa Kemal’in Muhafızı Osman Ağa “Topal Osman”, s. 37.
711
Karabekir, a.g.e., s. 525.
283
gençleri teĢkilatlandırarak Kuva-yı Milliye’ye katılmalarını sağlamıĢtır. Giresun
Askerlik ġubesi BaĢkanı Avni Alpaslan Bey ve Jandarma Komutanı Hamdi Bey’le
anlaĢarak baĢta Giresun olmak üzere Tirebolu, Trabzon, Rize ve Ordu’dan birçok
gencin Ağa’nın kuvvetlerine katılması gerçekleĢtirilmiĢtir. Böylece, 1920 yılında
Giresun Gönüllü Taburu oluĢturulmuĢtu. 712
Ġstikbal gazetesi, Eylül 1920’de “Giresun Müdafaa-i Milliye Reisi Osman
Ağa tarafından Ģayan-ı takdir bir gayret-i vatanperverane ile teĢkil olunan Giresun
Gönüllü Taburu”nun cepheye gitmek üzere Trabzon’a geldiğini ve Kavak
meydanında resmi bir törenle karĢılandıklarını yazmaktaydı.713 Giresun gönüllüleri
üç gün sonra Trabzon’dan ayrılırlarken, kendilerini Vali Vekili ve 3. Fırka Komutanı
RüĢtü Bey, Alay Komutanı Rıza Bey, Müftü Mahir Efendi ve Trabzon Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti üyeleri uğurlamıĢtı. Topal Osman Ağa, burada gönüllülere karĢı
yaptığı konuĢmasında “ailelerine her suretle bakacağını ve iaĢelerini temin edeceğini
ve binaenaleyh gözlerinin arkada kalmayarak düĢmanla vuruĢmalarını, arkadan
kendilerine ikinci bir gönüllü müfrezesinin daha yetiĢtirileceğini” belirterek onlarla
vedalaĢmıĢtı.714
Sonuç olarak, Trabzon ve yöresinde Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu ve
faaliyetleri özellikle Ġzmir’in iĢgalinden sonra hız kazanmıĢ, bölgede kısa zamanda
güçlü bir Kuva-yı Milliye teĢkilatı kurulmuĢtur. Komutanlığına Halit Bey’in atandığı
712
Çapa, a.g.e., s. 77.
713
Ġstikbal, 15 Eylül 1920, No: 172.
714
Ġstikbal, 26 Eylül 1920, No: 175.
284
bu teĢkilatın kuruluĢu, muvazzaf subaylarla mahalli liderlerin iĢbirliğiyle
gerçekleĢmiĢti. OluĢturulan Kuva-yı Milliye kuvvetlerinin silah ve cephane
ihtiyaçları 15. Kolordu ve Ġstanbul’daki Doğu Karadenizliler tarafından sağlanmıĢtır.
Ünlü bir çete lideri olan Giresunlu Topal Osman Ağa’nın, Kuva-yı Milliye’nin
oluĢumunda ve teĢkilatlanmasında büyük katkıları olmuĢtur.
285
D. Güney ve Güneydoğu Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
Güney ve Güneydoğu Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin nasıl ve ne Ģekilde
oluĢtuğunu daha iyi görebilmemiz için onu ortaya çıkaran koĢulları incelememiz
gerekmektedir. Bu sebeple Mondros Mütarekesinin ve daha önce bölge üzerinde
yapılan gizli paylaĢım antlaĢmalarının bölge ile ilgili hükümlerine kısaca göz atmak
yerinde olacaktır.
Bu bölgeler, I. Dünya SavaĢında iĢgale uğramadığı halde, Mondros
Mütarekesinin 7. ve 10. maddelerine dayanılarak, 9-16 Mayıs 1916 tarihli SykesPicot AntlaĢması’nı uygulamaya geçirmek amacıyla iĢgal edilmiĢtir.
Bilindiği gibi, Ġtilaf Devletleri Osmanlı Ġmparatorluğu’nu parçalamak ve
paylaĢmak
amacıyla
I.
Dünya
SavaĢı
öncesinden
baĢlayarak,
planlarını
gerçekleĢtirmek için gizli anlaĢmalar yapmıĢlardır. Bu anlaĢmalardan biri olan
Sykes-Picot AntlaĢması, 3 Ocak 1916’da Sykes-Picot SözleĢmesi adı verilen ve
Güney Anadolu ve Arap topraklarının geleceği ile ilgili alınan kararlardan sonra
imza edilmiĢtir. Bu antlaĢmaya göre, Fransa, Suriye’nin tamamı ile Musul Ġli,
Kilikya ve Orta Anadolu’nun Sivas’a kadar uzanan kısmını; Ġngiltere ise, Musul ve
Fransa’ya ayrılan topraklar hariç, bütün Irak toprakları ile Ġran sınırından,
Kızıldeniz’de Akabe’ye kadar olan bölgeyi, Hicaz, Necit ile Filistin’in güneyine
düĢen sınır kesimini alıyordu.715
715
Türk Ġstiklal Harbi, C. IV. Güney Cephesi, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1966, s. 7; E.E.
Adamoff, Sovyet Devlet ArĢivi Gizli Belgelerinde Anadolu’nun Taksimi Planı (Çev. Hüseyin
Rahmi), Belge Yay., Ġstanbul 1926, s. 23.
286
Mondros Mütarekesinin bölge ile ilgili hükümleri, 5. 7. 10. ve 16.
maddeleridir.
ÇalıĢmanın
giriĢ
bölümünde
Mondros
Mütareke
maddeleri
incelendiyse de burada bu maddeleri tekrar ele almakta fayda vardır.
5. madde: Hudutların muhafazası ve iç asayişin devam ettirilmesi lüzum
görülecek askeri kuvvetten maadasının derhal terhisi, askeri kuvvetlerin miktar ve
vaziyetleri, İtilaf hükümetleri tarafından, Osmanlı Devleti ile müzakere edildikten
sonra kararlaştırılacaktır.
7. madde: İtilaf devletleri, emniyetlerini tehdit edecek vaziyet zuhurunda,
herhangi bir sevkulceyş noktasını işgal hakkını haiz olacaklardır.
10. madde: Toros Tünelleri’nin müttefikler tarafından işgali.
16. madde: Hicaz’da, Asir’de, Yemen’de, Suriye’de ve Irak’da bulunan
muhafız kıtaatı, en yakın İtilaf komutanına teslim olunacaktır. Ve Kilikya’daki
kuvvetlerin intizamı muhafaza içim gereken miktarından maadası, 5. maddedeki
şartlara uyularak verilecek kararlar veçhile geri çekilecektir.
Mütarekede iĢgal edilecek yerler için kesin sınırlar belirtilmemesi, bunun
yerine “Kilikya” gibi nereyi kapsadığı tam belli olmayan tarihi isimler konması,
Toros Tünelleri ile bütün demiryollarının Ġtilaf Devletlerinin kontrolüne verilmesi
Ġtilaf Devletlerine büyük imkânlar sağlamıĢtır.716
I. ĠĢgaller
Ġtilaf
Devletleri
mütareke
maddelerindeki
üstü
kapalı
ifadelerden
yararlanarak, mütarekenin hemen ardından bölgeyi iĢgale baĢlamıĢlardır. Ġngilizler 9
716
Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s.45.
287
Kasım 1918’de Ġskenderun’u iĢgal ettikten sonra Amanos dağlarıyla Payas çizgisi
arasındaki bölgeye ilerlemiĢlerdir. 11 Aralık 1918’de Fransız subayları idaresinde
yerli Ermenilerden oluĢan 400 kiĢilik bir Fransız taburu tarafından Dörtyol iĢgal
edildi. 17 Aralık 1918’de 1500 kiĢilik Fransız kuvveti Mersin’e çıkarılmıĢ, bu
kuvvetten ayrılan müfrezeler Tarsus, Adana ve Misis’i iĢgal etmiĢlerdi. 19 Aralık
1918’de Fransız ĠĢgal Komutanı General Hamlin, Mersin’e çıkarak Adana’ya ve
buradan Toros Tünelleri’nin iĢgalini düzenlemek amacıyla Pozantı’ya gelmiĢti.
Böylece Pozantı da iĢgal edilmiĢ oldu.717 1 Kasım 1919’dan itibaren MaraĢ, Antep ve
Urfa tamamen Fransız iĢgali altına girmiĢtir.
II. Ġngilizlerin Bölgeyi Fransızlara Terketme Kararı
Ġngiliz ve Fransızlar arasında M. Sykes - G. Picot Protokolüne göre, iĢgal
bölgesinde Ġngilizler askeri yönetimden, Fransızlar ise mülki yönetimden sorumlu
olacaklardı. Aynı protokole göre, Ġngilizler, Adana ve çevresine demiryolu ile
Suriye’den, savaĢ gemileriyle de Ġskenderun limanına getirdikleri kuvvetlerle Adana
ve çevresini iĢgale baĢlamıĢlardı. Bir süre sonra da Fransızlar, Ġskenderun ve Mersin
limanına çıkardıkları kuvvetlerle bu iĢgali tamamlamıĢlardı.718
I.Dünya SavaĢı sırasında gizli olarak imzalanan Sykes-Picot AntlaĢması
gereğince, Osmanlı Devleti hâkimiyetindeki Basra Körfezi’nden, Musul’a kadar olan
717
Türk Ġstiklal Harbi, C.IV. s. 5.
718
Esat Özoğuz, Adana’nın KurtuluĢ Mücadelesi Hatıraları, Ülkü Matbaası, Ġstanbul 1934, s. 20,
21; Kemal Çelik, Milli Mücadele’de Adana ve Havalisi (1918-1922), TTK Yay., Ankara 1999, s.
67.
288
bölge Ġngiliz nüfuz alanı, Adana, Mersin, Antep, MaraĢ ve Musul vilayetleri ile
Suriye toprakları da Fransız nüfuz alanı olarak kabul edilmiĢti.
Ġngiltere bu bölgeyi, kendi nüfuz bölgesi ile Rusya arasında tampon bölge
oluĢturmak amacıyla, Fransızlara bırakmak istemiĢti. Ġngiltere, eskiden beri Irak ve
özellikle zengin petrol yataklarına sahip olan Musul’u istiyordu. Fakat savaĢ
koĢulları nedeniyle antlaĢma sırasında Musul bölgesini istemeyerek de olsa
Fransa’ya bırakmak zorunda kalmıĢtı. I. Dünya SavaĢı sırasında yapılan gizli
paylaĢım antlaĢmalarının hepsi uygulamaya geçmese de Osmanlı topraklarının
paylaĢılmasında Ġtilaf Devletleri için pusula iĢlevi görmüĢtü. Rusya’nın 1917
BolĢevik Devrimi ile ülkesinde iç karıĢıklıklar çıkması dolayısıyla Rusya’nın
savaĢtan çekilmesi, bu devletlerin arasında paylaĢım anlaĢmaları konusunda
anlaĢmazlıklara neden olmuĢtu.
Ġngiltere, I. Dünya SavaĢında, Filistin, Irak ve Suriye cephelerinde tek baĢına
savaĢarak Osmanlı Devleti’ni yenmiĢti. SavaĢın bütün yükünü kendisinin çektiğini
düĢünen Ġngiltere, Mondros Mütarekesi görüĢmelerine Fransa’yı dahil etmemiĢti.
SavaĢ sonrasında stratejisini değiĢtirmek isteyen Ġngiltere, Fransa’ya vermesi gereken
Musul’u kendi elinde tutmak için Kilikya’yı geçici de olsa iĢgal etmiĢtir. Ayrıca,
tampon bölgenin sınırını daha kuzeye çekmeye çalıĢmıĢtır.719
Fransa, bölgede çıkarları olduğunu sert bir dille belirtmesine rağmen,
Ġngiltere, bölgeden çekilmek için Filistin’de nüfuzunun tanınmasını ve Musul
bölgesinin kendisine bırakılmasını Ģart koĢmuĢtur. Bu konuları görüĢmek üzere
Aralık 1918’de Clemenceau ile Lloyd George bir araya gelmiĢler ve Clemenceau,
719
YaĢar Akbıyık, Milli Mücadelede Güney Cephesi MaraĢ, Atatürk AraĢtırma Merkezi Yay.,
Ankara 1999, s. 48.
289
doğu sorununda anlaĢmaya varılması isteğini dile getirmiĢtir. Lloyd George ise,
Filistin üzerinde Ġngiliz himayesinin tanınması ve Fransa’nın Musul bölgesindeki
haklarından vazgeçmesi karĢılığında, Ġngiltere’nin de Almanya’nın Türk Petrolleri
ġirketi Payından % 25’ini Fransa’ya devredebileceğini belirtmiĢti.720
9 ġubat 1919’da Ġngiliz DıĢiĢleri Bakanlığı’nın Musul ile Suriye’nin önemli
bir bölümünde haklarının tanınması isteğine karĢılık Fransa, Suriye’nin tamamının
mandaterliğini istemiĢtir. Bu görüĢmeler üzerine Ġngiltere ve Fransa ABD’de Ġtalyan
delegelerinin
katıldığı
birtakım
toplantılar
yapmıĢlardır.
Lloyd
George,
Clemenceau’nun 7 Mart 1919’da dile getirdiği Suriye’nin tamamı ve Kilikya’daki
manda isteklerine karĢı çıkarak, Fransa’nın Faysal ile anlaĢmadan Suriye’yi iĢgal
etmesinin kanlı bir savaĢa yol açabileceğini, bu nedenle, sadece kıyı Ģeridini elde
tutmakla yetinmesi gerektiğini belirtmiĢtir. Buna karĢılık Fransa, isteklerinde
herhangi bir değiĢlik yapmamıĢ ve Ġngiltere’yi Sykes-Picot AnlaĢmasına uymamakla
suçlamıĢtır. 721
Fransa, 20 Mart 1919’da toplanan Dörtler Konseyi’nde Arapları Türklerden
ayırmak, Ġngiliz ve Fransız istekleri konusunda daha sonra karar vermek gerektiğini
ileri sürmüĢtür. Ancak o sırada bölgedeki Fransız kuvvetleri, Ġngiliz kuvvetlerine
göre, bölgenin iĢgali için yeterli durumda değildi. Ġngilizler, bu durumu iyi
değerlendirerek, Fransa’ya, Suriye ve Toros geçitlerindeki askerlerini geri
çekeceklerini bildirdiler. Buna karĢılık Fransa’da basın, kamuoyu ve aydınlar, kendi
720
Laurence Evans, Türkiye’nin PaylaĢılması, 1914-1924, çev. Tevfik Alanay, Ġstanbul 1972, s.
114; Akbıyık, a.g.e., s. 49.
721
Evans, a.g.e., s. 134.
290
iĢgal bölgelerindeki yetkilerin Ġngilizlere bırakılmasına tepki göstermiĢlerdi.
Ġngilizler bu ortamdan yararlanarak, Fransa’yı kendi istekleri doğrultusunda bir
antlaĢma imzalamaya zorlamıĢlardır.
26 Nisan 1919’da Ġngiltere ve Fransa arasında yapılan Long-Berencer Petrol
AntlaĢması
ile
Rusya,
Romanya
ve
Ġngiliz
ve
Fransız
sömürgeleriyle
Mezopotamya’da bulunan petrol bölgelerindeki münasebetleri yeniden düzenlendi.
Bu doğrultuda, Fransa, petrolün yüzde yirmi beĢini kullanabilecekti.722 Suriye
Ġtilafnamesini hazırlayan ortam iĢte bu Ģekilde geliĢti.
III. Suriye Ġtilafnamesi
1919 yılı Mayıs ve Haziran aylarında bölgeye Fransız takviye birlikleri sevk
edilmesine rağmen komuta ve otoritenin Ġngilizlerde kalması, Fransa’da hükümet
üzerindeki baskıları yoğunlaĢtırmıĢtı. Temmuz 1919’da Clemenceau ile Lloyd
George arasında yapılan görüĢmeler sonucunda Adana, MaraĢ, Antep ve Urfa ile
Suriye’nin bir kısmında Ġngiliz birliklerinin yerini Fransız kuvvetlerinin almasına
ġam ve Halep Ģehirlerinde Ġngilizlerin yerlerini ġerif Hüseyin’in birliklerine
bırakmasına ilke olarak karar verilmiĢtir.723
Lloyd George, Clemencaeu ile görüĢmeler çerçevesinde Fransız ve Araplara
sunulmak üzere bir muhtıra hazırlatmıĢtı. Lloyd George’un 13 Eylül 1919’da Paris’te
yapılan bir toplantıda Clemenceau’ya verdiği bu muhtıraya göre, Ġngiliz ordusu
722
Harry Howard, Paris-San Remo-Sevr’de Türkiye’yi Yok etme Planları, BTTD, Eylül 1970, Sayı:
36, s. 24.
723
Akbıyık, a.g.e., s 53; Çelik, a.g.e., s.109.
291
Suriye ve Kilikya’yı derhal tahliye edecek ve bölgenin sorumluluğu Arap ve Fransız
kuvvetlerine bırakılacaktı. Ġngiliz kuvvetleri Filistin’de kalacak, aynı zamanda Musul
da dahil olmak üzere Mezopotamya Ġngiltere’ye tabi olacaktı. Ġngiltere buna karĢılık,
Ermenileri himaye sorumluluğunu üstlenen Fransız kuvvetlerinin Kilikya’ya
gönderilmesini kabul etmiĢtir.724
15 Eylül’de Dörtler Konseyi’ne resmen sunulan muhtıra üzerindeki
görüĢmeler sonucunda “Suriye Ġtilafnamesi”725 olarak bilinen Ġngiliz-Fransız
AntlaĢması imzalandı. Buna göre, 1 Kasım 1919 tarihinden itibaren, Ġngiliz
kuvvetlerinin Kilikya ve Suriye’den çekilmesi ve yerlerini Fransızlara terk etmesine,
ġam, Hama, Humus ve Halep Ģehirlerinin Arap devleti sınırları içerisinde yer
almasına, Sykes-Picot çizgisinin batısındaki garnizonların Fransızlara verilmesine
karar verilmiĢti. Ayrıca, antlaĢma gereği sivil yönetim Osmanlılarda kalacak, askeri
otorite Fransızların elinde olacaktı.726
15 Eylül 1919’daki bu antlaĢmayı takiben, MareĢal Foch, Kilikya için
General Dufieux Komutasındaki 156. Piyade Tümeninin tahsisini gerekli
görmüĢtür.727
Ġtilafnameyi haber alan Ġstanbul Hükümeti adına Harbiye Nazırı Cemal PaĢa,
Kolordu Komutanlıklarına birer telgraf çekerek bilgi vermiĢti. Cemal PaĢa, 1916’da
Edvard Grey ile Cambon arasındaki antlaĢma esas alınarak, 17 Eylül 1919’da
724
Evans, a.g.e., s. 215; Akbıyık, a.g.e., s 53; Çelik, a.g.e., s.109.
725
Jaeschke, a.g.e., s. 46’da “Paris UzlaĢması” olarak geçmektedir.
726
Akbıyık, a.g.e., s.54; Çelik, a.g.e., s. 111.
727
Kasım Ener, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara
1996. s. 13.
292
Ġngilizlerle Fransızların “Suriye Ġtilafnamesi” adı verilen bir antlaĢma yaptıklarını
bildirmiĢ ve antlaĢma maddelerini açıklamıĢtır. Harbiye Nezareti’nin Ģifresine göre
antlaĢma maddeleri Ģu Ģekildedir:728
a) ġarkta, Fransız nüfuzuna dahil olması lazımgelen havalide iki mıntıka
tefrik edilmiĢtir. Bunlardan biri, Ģimdiye kadar mevcut bulunan Ġngiliz
kıtaatı yerine, Fransız kıtaatı ikame olunacak mıntıka ve diğeri de Fransa
tarafından iĢgal edilmemek Ģartile Ġngilizler tarafından tahliye olunacak
mıntıkadır. Ġtilafname, bu mıntıkadan birincisi(ni) “Mavi Mıntıka”,
ikincisi(ni) ise “A Mıntıkası” namile tevsim edilecektir.
b) Bu mıntıkalardan birincisi Kilikya’yı, Kürdistan’ın bir kısmını ve
Suriye’nin sahil mıntıkasını ihtiva, binaenaleyh bizi en ziyade alakadar
eder ki, hududu Beyrut’un cenubundan baĢlar. ġarka ve sonra Ģimale
teveccüh eder. ġam, Hama, Humus, Halep Ģehirleri(ni) dahilinde
bulundurmak üzere Sivas’a gider. Ve bu Ģehirleri de dahiline alarak, bir
hatt-ı müstakim üzere cenuba teveccüh ve Mersin’in biraz garbinde
denize müntehi olur.
c) Ġkincisi, Halep, Humus, Hama ve ġam Ģehirlerini ihtiva eder
mıntıkalardır. Birinci Mavi Mıntıkada” Fansız memurini orada teessüs
edecek bir hükümet-i mahalliye ile bil-itilaf arzu ettikleri gibi bir kontrol
veya direkt veya endirekt bir idare tesisine salâhiyettar olacaklar.
d) Ġkinci, “A Mıntıkası’nda, iki Fransız bir Arap Hükümeti veya bir Arap
Hükümet-i Müttehide-i Müstakilesi(ni) tanımaya mecbur bulunacaktır. A
Mıntıkasında, Fransa’nın teĢebbüsat-ı sınaîye ve istikrazat-ı mahalliyede
728
Karabekir, a.g.e., s. 359-360; Akbıyık, a.g.e., s. 57, 58.
293
hakk-ı rüçhanı bulunacak ve Arap Hükümeti, ecnebi müĢavir veya
muallim celbine lüzum görürse, bunları münhasıran Fransa’dan celb
eyleyecektir.
e) Musul ve havalisi, Ģimdilik yine Ġngilizlerin taht-ı iĢgalinde kalacaktır.
f) Bütün bu havalideki Fransız kıtaatı Beyrut’da bulunacak olan Fransız
Generali Gouraud’nun emrinde olacaktır.
g) Mavi Mıntıkada, Fransızlar’ın, Senegalli ve Cezayirliler’den mürekkep
olmak üzere, 30 bin kadar askeri bulunacağını ve bunun cengâver
kabilelerle meskûn olan vasi mıntıkanın iĢgali için kâfi olduğunu ve
Kuva-yı Milliye merkezine yaklaĢtıkça tehlikenin artacağını, Maten
gazetesi 29 TeĢrin tarihli nüshasından yazıyor.
h) General Allenby, Fransızlara Türklerin Araplarla muhtemel ittifakını
beyan ve bu mıntıkayı iĢgal için çetin müsademeler yapmaya mecbur
kalacakları cihetle, Araplarla uzlaĢmalarını tavsiye ediyor.
i) Bu itilafname, Emir Faysal’ın son defa Suriye’den Marsilya’ya
muvasalatından bir gün akdem akdedilmiĢ ve Faysal, bunu tadil
ettirememiĢtir. Bu Ġtilafnameden, bizim kadar, belki bizden daha ziyade
Araplar’ın da müteneffir oldukları muhakkaktır. O cihetlere Emir
Faysal’ın, geçenlerde Paris gazetelerine vaki olan bir beyanatına nazaran,
baĢka hiçbir ümitleri kalmazsa, haklarını müdafaaya Ģitab edecekleri
muhakkaktır. Lloyd George’un son nutku ve Araplar’ın Ġngilizler
tarafından mütemadiyen teslih ve ihzar edilmekte oldukları da Ģayan-ı
dikkattir.
j) ĠĢbu Ģifre XIII, XV, III, XII, XX Kolordulara tebliğ edilmiĢtir.
294
AntlaĢmanın son maddesinde görüldüğü gibi, Ġngiltere bir yandan bölgeyi
Fransızlara devrederken, diğer yandan Suriye’deki Arapları Fransa aleyhine
silahlandırmıĢtı. Ġngilizler, Türklerin Anadolu’daki Fransız iĢgalini kabul etmeyerek
karĢı koyacağını da çok iyi biliyorlardı. Fransızların bölgeyi Ġngilizlerden devralırken
yeterli kuvvete sahip olmadığını da belirtmek gerekir.
IV. Suriye Ġtilafnamesine Tepkiler ve Mustafa Kemal PaĢa
Ġngilizlerin Güney Anadolu’daki vilayetlerimizi Fransızlara devretmesi ve
Fransızların bu bölgeyi iĢgal hazırlıkları ile ilgili olarak Mustafa Kemal PaĢa,“İtilaf
devletleri, Doğu Anadolu’da büyük bir Ermenistan kurulmasının mümkün olmadığını
anlamışlar, Adana, Maraş, Antep ve Urfa havalisinde, Diyarbakır’ın da katılması ile
“Küçük Ermenistan” kurulmasını kararlaştırmışlardı. Bu nedenle, bölge halkı işgale
tepki göstermediği takdirde, Fransızların cüreti artacaktı. Bu cüreti kırmak için, bu
bölgelerde gizli teşkilatlar kurulmalı, halkı işgale karşı teşkilatlandırmalı ve milli
müfrezeler kurularak, Fransız müesseseleri ve kuvvetleri vurulmalı”729 görüĢünde
idi.
Mustafa Kemal, bir tamim yayınlayarak, Suriye Ġtilafnamesinde alınan
kararları bütün Türk milletine ve bölge halkına duyurmuĢtur. Tamimde, 1916 SykesPicot gizli antlaĢması esas alınarak, 15 Eylül 1919’da yeni bir antlaĢma imzalandığı,
milletin Erzurum ve Sivas Kongrelerinde mukaddes ve meĢru hukukunu müdafaada
azimli ve kararlı olduğunu ilan ettiğini ve bu gibi kararlara asla boyun eğmeyeceğini
729
Çelik, a.g.e., s. 114-115.
295
belirttikten sonra, vatanı ve milleti ilgilendiren bu antlaĢmadaki önemli kararları
Ģöyle açıklamıĢtı:730
“a) Vatanımızda, Ġngilizler’in haksız yere iĢgal etmiĢ oldukları
bölgeleri bu defa tahliye ile Fransızlar, haksızlık üzerine haksızlık
olmak üzere iĢgal ederek iĢe baĢlayacaklardır.
b) Halep’i hariçte bırakarak, bu Ģehrin batısından geçen ve Urfa,
Antep, MaraĢ ve Adana vilayetlerini içine alarak, Harput ve Sivas’a
kadar uzanan, Sivas’dan Mersin’in batısına ulaĢan sınır içindeki
çoğunluğu Türk olan topraklar, Fransız nüfuzu ve idaresi altına
girecektir.
c) Ġtilafnamenin, Suriye’ye ait kısmında, Beyrut vilayetinin Fransızlar
tarafından iĢgal edileceği bildirilmektedir. Bu durum, dindaĢlarımızı
en zengin topraklarından mahrum edecektir.”
Mustafa Kemal, Harbiye Nezareti’ni de bu konuda (26 Ekim 1919 tarihli) bir
yazıyla uyarmıĢtı. Bu yazıda, Urfa, MaraĢ ve Antep’in bu defa da Fransızlar
tarafından, mütarekeye aykırı olarak iĢgal edileceği haberinin bütün halkı heyecana
sevkettiğini, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin bu gibi iĢgallere karĢı müdafaa ve
mukavemet fikrini kabul ettiğini tarafsız kalmanın mümkün olmadığını, bölge
halkının önce iĢgali protesto edeceğini, Fransızlar, bu protestolara itibar etmezlerse,
milletin her vasıtaya baĢvurarak, bütün varlığıyla iĢgale karĢı koyacağını belirtmiĢti.
730
Nimet Arsan, Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, C.IV, Ankara, 1964, s. 120; YaĢar
Akbıyık, a.g.e., s. 80.
296
Mustafa Kemal ayrıca, merkezi hükümetin de milleti itham ve mesuliyet altında
bırakmamak üzere, gerekli tedbirleri almasını istiyordu.731
Ali Rıza PaĢa Hükümeti, iĢgal kuvvetlerini mahalli bir silahlı ayaklanma veya
savaĢla uzaklaĢtırmak üzere, memleket içinden silahlı kuvvetler oluĢturmanın baĢarılı
olmayacağı, aksine düĢmanlığı artıracağı ve devleti her açıdan yeni güçlüklere
düĢüreceği görüĢündeydi. Mustafa Kemal, Ġstanbul Hükümetinin bu görüĢüne karĢı
çıkmıĢtır.732 Mustafa Kemal’e göre: Antep, Adana, MaraĢ ve Urfa Ģehirlerini üst üste
haksızlıkla iĢgal eden, mütarekeden sonra Ġstanbul’da, Türk’ün hukukunu ayaklar
altına almakta müttefiklerinden ileri giden, Ģimdi de Ermenistan’ın kurulması
fikrinde Ġngilizlerle anlaĢtıktan sonra, Diyarbakır vilayetine de göz diken Fransızların
hoĢ tutulmasında Türk milletinin ne kazancı olacağına kimsenin aklı ermemektedir.
Batı’nın taassup ve riyakârlığı bir millette herhangi bir tepki görmezse, o milleti
hakir görür ve hain maksatlarını tatbike baĢlar. Bu nedenle, millet avazı çıktığı kadar
bağırmalı ve böylece Türk milletinin hayatına kastetmiĢ olan Avrupa’ya karĢı hayat
hakkına sahip olduğu ispat edilmelidir.733
Suriye Ġtilafnamesinin uygulamaya konularak, Ġngilizlerin Adana, MaraĢ,
Antep ve Urfa’dan çekilmesiyle Fransızların bu bölgeleri mütarekeye aykırı olarak
iĢgale baĢlaması üzerine, tüm yurtta vilayetlere ve Heyet-i Merkeziye idarelerine
gönderdiği 6 Kasım 1919 tarihli tamimde: “Ġngilizlerin, adı geçen bu yerlerden
çekilmesini takiben Fransız iĢgalinin baĢladığını, Ġstanbul Hükümetinin, bu hareketi
731
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 200, G: 136, B: 136-1 (EK-8); Bekir Sıtkı Baykal, Heyet-i Temsiliye
Kararları, TTK Yay., Ankara 1989, s. 35.
732
Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 32; Akbıyık, a.g.e., s. 81; Çelik, a.g.e., s. 116.
733
Baykal, a.g.e., s. 34-53; Akbıyık, a.g.e., s.81; Çelik, a.g.e., s. 116.
297
Ġtilaf Devletleri nezdinde protesto ettiğini, iĢgal edilen bölge halkının da düzenlediği
mitinglerle, Osmanlı vatanının ayrılmaz bir parçası olduklarını dünyaya ilan
ettiklerini” ifade etmiĢtir. Ayrıca, bütün Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti heyetleri ve
idareleri ile belediye baĢkanlarının, Osmanlı Devleti’nin bir parçası olan bu yerlerin
haksız olarak Fransızlar tarafından iĢgal edildiğini, telgraflarla Ġtilaf Devletleri
elçiliklerine, Avrupa ve Amerika kamuoyuna duyurmasını, bununla ilgili
protestolarda bulunulmasını ve bu haksızlığın düzeltilmesinin kararlı bir dille ifade
edilmesini bildirmiĢtir.734
Mustafa Kemal, iĢgaller karĢısında bu kararlı tutumunu dıĢ basına da
duyurmuĢtur. Bu amaçla, Le Temps gazetesine verdiği demecinde, mütareke
hükümlerine göre anavatan hudutları dıĢında bırakılan Aydın, Konya, Adana, Musul
gibi Türk nüfusunun büyük çoğunlukta olduğu vilayetleri, Osmanlı Devleti’nden
ayırmaya imkân olmadığını ve milli hareketin sarsılmadan devam edeceğini ilan
etmiĢtir.735
Mustafa Kemal’in bütün vilayet ve Heyet-i Merkeziyelere gönderdiği, iĢgalin
protesto edilmesini isteyen tamimi üzerine, Türkiye’nin her tarafında protesto ve
mitingler yapılmıĢtır. Ġngiliz kaynaklarına göre, Türkiye’nin çeĢitli il ve ilçelerinden
81 adet protesto telgrafı gelmiĢtir.736
734
Arsan, a.g.e., s. 115; Akbıyık, a.g.e., s. 82; Çelik, a.g.e., s. 116.
735
Akbıyık, a.g.e., s. 82; Çelik, a.g.e., s. 117.
736
Ahmet Hulki Saral-Tosun Saral, Vatan Nasıl Kurtuldu, Türkiye ĠĢ Bankası Yay., Ankara 1970, s.
268; Akbıyık, a.g.e., s. 83-110.
298
V. Sivas Kongresi ve Heyet-i Temsiliye Kararları
Mondros Mütarekesinden sonra tüm yurtta iĢgaller karĢısında kiĢisel, yerel ve
bölgesel olarak baĢlayan direniĢ hareketlerini ulusal direniĢe yönlendirmek amacıyla
yapılan Sivas Kongresi’nde, ülkenin her yerinde ve birbirinden bağımsız olarak
kurulmuĢ olan Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyetleri, tek bir çatı altında
birleĢtirilmiĢtir.
8 Ağustos 1919’da ülkemizi haksız Ģekilde iĢgal eden Ġtilaf Devletlerine karĢı,
Türk bağımsızlığını korumak amacıyla, Kuva-yı Milliye’nin kurulması, devlet ve
milletin kendi iradesine hakim olması gerektiği, bütün Türk Milleti’ne duyurulmuĢtu.
Ordudaki komutanlara da emir verilse bile, yerlerine güvenilir kiĢiler gelmediği
müddetçe, komuta kademelerini bırakmamaları emredilmiĢti. Ayrıca, Ġstanbul
Hükümeti tarafından verilen bazı birliklerin lağvı konusundaki emrinin kesinlikle
uygulanmaması, bütün birlik komutanlarına bildirilmiĢti. Bu emir, bütün kolordu ve
tümen komutanlıklarına, vilayet ve sancaklara, müdafaa-i hukuk teĢkilatlarına ve
memleket ileri gelenlerine duyurulmuĢtu.737
Sivas Kongresi’nde, Erzurum Kongresi’nde alınan “Türk vatanının
tamamının ayrılmaz bir bütün olduğu kararına ek olarak, sadece doğu sınırlarının
değil, bütün Türkiye’nin savunulması kararı alındı. Yine Erzurum Kongresi’nin
kurmuĢ olduğu Doğu Anadolu’yu temsil eden “ġarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti”nin Heyet-i Temsiliyesi yurdun diğer bölgelerinden seçilen yeni üyelerle
vatanın bütününü kapsayacak Ģekilde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
737
Türk Ġstiklal Harbi, C.IV Güney Cephesi, s. 63.
299
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesine738 dönüĢtürüldü. Ayrıca, Türk askerinin kalmadığı
Adana ve çevresinde savunmaya yönelik teĢkilatlar ile kurulması planlanan “Milli
Ordu” hakkında kararlar alınmıĢ ve bunun için bir “Nizamname” yayınlanmıĢtır.
Mondros Mütarekesinden sonra Osmanlı Hükümetinin Adana vilayetiyle,
Antep, MaraĢ, Urfa vilayetlerini tahliye etmesi ile birlikte Ġngiliz ve Fransızların
bölgeyi iĢgal etmeleri, bölgede Ermeni çoğunluğunu sağlamak için çalıĢmaları ve
Ġngiliz ve Fransızların bu desteği ile Ermenilerin saldırıları dolayısıyla Sivas
738
Baykal, a.g.e., s. IX-X; Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi Ģu
kiĢilerden oluĢmaktadır:
1) Mustafa Kemal PaĢa (Üçüncü Ordu MüfettiĢliğinden ve askerlikten ayrılma)
2) Hüseyin Rauf Bey ( Eski Bahriye Nazırı, askerlikten ayrılma)
3) Eyüpzade Ġzzet Bey (Trabzon eski mebuslarından. Sivas Kongresi’ne gelmemiĢtir.)
4) Hoca Raif Efendi (Eski Erzurum Mebuslarından)
5) Hacısalihzade Servet Bey (Trabzon eski mebuslarından. Sivas Kongresi’ne gelmemiĢtir.)
6) Sadullah Efendi (Bitlis eski mebusu. Ne Erzurum, ne de Sivas Kongresi’ne katılmıĢtır.)
7) Hacı Favzi Efendi (Erzincan NakĢibendi ġeyhi)
8) Hacı Musa Bey (Mutki’de aĢiret reisi. Ne Erzurum, ne de Sivas Kongresi’ne katılmıĢtır.)
9) Bekir Sami Bey (Beyrut eski valisi)
10) Refet Bey (3. Kolordu Komutanlığından ayrılma)
11) Kara Vasıf Bey (Gaziantep delegesi. Kurmay albaylıktan ayrılma)
12) Mazhar Müfit Bey (Hakkari delegesi. Eski mutasarrıflardan)
13) Ömer Mümtaz Bey (Ankara eski mebuslarından)
14) Hüsrev Sami Bey (EskiĢehir delegesi. Askerlikten ayrılma)
15) Hakkı Behiç Bey (Denizli delegesi. Eski mutasarrıflardan)
16) Ratipzade Mustafa Bey (Niğde delegesi.)
Bu kiĢilerin ilk dokuzu Erzurum Kongresi’nde, onuncusu Sivas’ta Heyet-i Temsiliye tarafından ve son
altısı da Sivas Kongresi tarafından seçilmiĢlerdir.
300
Kongresi’nde iĢgal edilen bu bölgede milli kuvvetlerin teĢkilatlandırılmasına karar
verildi.
Bu amaçla kongrede oluĢturulan ve “geçici hükümet” görevini üzerine alan
Heyet-i Temsiliye, 11 Eylül 1919’da güvenlik açısından, bölgeyi kolordulara ayırmıĢ
ve bunun gerekçesini Ģöyle açıklamıĢtır:739 “Mütarekeden sonra, Osmanlı
hükümetinin, Adana vilayetiyle Antep, Maraş ve Urfa sancaklarını askeri
kuvvetlerden boşaltmak gafletinde bulunmuş olmasından istifade edilerek, bu
bölgedeki Ermeniler, İngiliz ve Fransız desteği altında bir varlık göstermek hevesiyle
her türlü haksız ve hukuk dışı işlere girişmeye başladılar. Ermeniler, Türklere karşı
akla gelmeyecek insanlık dışı hareketlerde bulunmaktadırlar. Önceleri çeşitli
sebeplerle göç eden Ermenilerin (100 bin kişinin üstünde) bu bölgelere yeniden
yerleştirilmek istenmesi ve bir Ermeni devleti kurmak çabaları bütün hızıyla devam
etmektedir. Buna karşılık, işgal bölgesinde, Fransızların ve İngilizlerin baskısı
altında bulunan ve henüz bir cemaat teşkiline bağlanmamış ve kendi başlarına
kalmış olan Türk varlığı hiçbir şey yapamamaktadır. Yalnız olarak yapılan
fedakârlıklar da ağır şekilde cezalandırılmaktadır. Milli bağımsızlık ve vatanın
bütünlüğü bakımından Türk vatanında yaşayan bütün Müslüman halk, bir inanç
etrafında birleştirilecektir. Mütarekenin imza edildiği 30 Ekim 1918 tarihinde
bayrağımız altında kalan sınırlar içindeki vatan parçaları, her türlü saldırı ve
taarruza karşı, sonuna kadar savunulacaktır. Sivas Kongresi’nde hakiki veçhesini
alan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, geçici bir işgal bahanesiyle
anavatandan zorla koparılmak istenen parçasının işgali gibi kötü sonuçlara seyirci
kalamaz. Bu bölgede gerek yabancı işgali ve istilalar gerekse perde arkasında
739
Türk Ġstiklal Harbi C. IV Güney Cephesi, s. 63-65.
301
uygulanmak istenen Ermenilik gayelerini derhal durdurmak ve çoğunluğu teşkil eden
Türk halkının haklarını koruyarak bu bölgedeki düşmanları kovmak ve işgalden
kurtarmak amacıyla yer yer kurulmak istenen milli teşkillerin 13. 3, 2. ve 12.
Kolordular bölgesine bağlanmak gerekir.
Yapılan teĢkilatlanma Ģu Ģekildedir:740
Birinci bölge: Develi-Niğde-UlukıĢla-Lamas Çayı (dahil) hattı ile BahçecikKozan- Osmaniye-Ġskenderun (dahil) hattı arasında kalan bölge. Bu bölgenin
sorumluluğu 20. Kolordu ile bölge içindeki Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine verildi.
20. Kolordu bölgedeki güvenlik iĢlerini Niğde’deki 11. Tümen ile sağlayacaktı.
Ġkinci bölge: Birinci bölgenin doğu sınırı (hariç)
ile Adıyaman-Samsat-
Birecik (hariç) Antep-Kilis (dahil) hattı arasındaki bölge. Bu bölge, 3. Kolordu ile
bölge içinde bulunan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine verildi. 3. Kolordunun
tümenleri Amasya, Samsun bölgesinde bulunduğundan fiilen yardım etmesi mümkün
değildi.
Üçüncü bölge: Ġkinci bölgenin doğusundan Ġran sınırına kadar uzanan
arazidir. Buranın kontrolü de 13. Kolorduya ve bölge içindeki Müdafaa-i Hukuk
Cemiyetlerine verildi.
Sivas’ta bulunan 3. Kolordu kendi bölgesini oradan, 20. Kolordu bölgesi de
Ankara’dan idare edilecekti. Konya’da bulunan 12. Kolordu’ya da Lamas Çayı
(Mersin hattı)’nın batısı verilmiĢti.
Kolorduların mevcutları çok az ve bunlara bağlı tümenler de Kilikya
bölgesine çok uzaktılar. Ġstanbul Hükümeti tarafından kıtaların Ġtilaf kuvvetlerine
740
Türk Ġstiklal Harbi C. IV, s. 65.
302
silahla karĢı koymamaları emredildiği için bu kolordular kendi bölgeleri içinde ancak
Kuva-yı Milliye’yi takviye edebiliyordu.
Yapılan düzenlemelere göre, her kolordu kendisine verilen bölgeyi ikinci
derecede bölgelere ayıracak, her bölge için en yakın yerde birer teĢkilat merkezi
kuracaktı. Bu merkezler teĢkilatta çalıĢacakların ikmal yeri, gönderilecek silah,
cephane ve diğer malzemelerin deposu ve muhabere merkezi olacaktı. Bir taraftan
merkezler kurulurken diğer taraftan da bölgenin durumu incelenerek iĢlerin güvenle
yürütülmesi sağlanacaktı. Müdafaa-i Hukuk teĢkilatı gizli tutulacak ve teĢkilatın
güvenliği
açısından
emniyet
kuvvetleri
ve
müfrezeler
oluĢturularak
görevlendirilecekti. TeĢkilat nizamnamesinin uygulanmasına iki taraftan baĢlanarak,
bir taraftan Ġslam köy, nahiye ve kasabalardaki mahallelerde teĢkilat yapılacak, diğer
taraftan vilayet, liva, kaza merkezlerinde “heyet-i merkeziye” ve heyet-i idareler741
canlandırılacaktı. Milleti din olgusu etrafında birleĢtirmek için teĢkilata imam,
muhtar, köy hocasından oluĢmuĢ “Cemaat-i Ġslamiye” teĢkili Ģekli verilecekti.
OluĢturulacak mıntıkalara gönderilecek kiĢiler, fedakâr ve namuslu subaylar ve
sivillerden seçilecektir.742
741
Heyet-i merkeziye ve idarelerin esas görevleri: Ahaliyi uyarmak, vatan duygularını uyarmak,
teĢkilatı takviye ve geniĢletme, mevcudiyetini sürdürmek ve korumak, güvensizlik ve suistimale engel
tedbirler almak Ģartıyla yardım parası toplama, muhafaza ve dağıtılması Ģeklinde belirlenmiĢti. Ahmet
Emin Yaman, Milli Ordu, Atatürk Yolu Dergisi I /2, 1988, s.132.
742
Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 65-66; Yaman, Milli Ordu, s. 132-133.
303
a. Milli Ordu
Bu esaslar dahilinde oluĢturulacak “Milli Ordu”nun kurulması için alınacak
tedbirler konusunda özetle Ģu direktifler verildi.”743
“a) Milli ordu teşkil edilecektir. Bu teşkiller ne kadar gizli kalırsa, o kadar
başarılı olur. Bunu da İslam cemaati teşkilleri şeklinde kurmak ve milleti, İslam
mabetleri etrafında birleştirerek, hukukun korunması amacına dini ve ruhani
esaslarla, kutsal bir şekil vermek pek çok başarı sağlar.
b) Bu esasa göre, cami veya mescidi olan her köy ve mahalle bir piyade
takımı sayılarak, bu takımın idaresi mescidin imam ve müezzini veya köyün hocası
gibi din adamlarına veya bu sıfatı takınacak olan gönüllülere teslim edilecektir.
Sayısı fazla olacak takımlara komutan tedariki mümkün olmazsa, terhis edilmiş
kudretli çavuş ve başçavuşlardan faydalanılır.
c) Her nahiye merkezi bir bölük ve her kaza merkezi (vilayet ve sancak
merkezleri dahil) bir tabur heyeti teşkil edecektir. Askerlik şubeleri başkanları tabur
ve askerlik şubelerindeki subaylar ve bölük komutanı olarak atanırlar.
d) Cami ve mescitlere veya buraya yakın ve gizli yerlere veyahut da kontrol
altında olmayan askerlik şubesi depolarına gizlemek üzere, kolordular şimdiden
silahlarla, cephane v.s. gereken gereçleri gönderecek hazırlığa başlamalıdırlar.
e) Milli Ordunun iskeletini takım, bölük, tabur teşkilatı vücuda getirecektir.
Sonra genel bir plan gereğince, bunların seferberliği kolaydır. Bu maksatla
kolordular, bölgenin durumunu göz önünde tutarak bir yönetmelik hazırlamalıdırlar.
743
Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 66- 67; Yaman, Milli Ordu, s. 134-135.
304
f) Gönüllü müfrezeler, saldırıya uğrayan köy ve kasabaları savunamayacak
karda zayıf ise, heyetin kararı ve askerlik şube başkanlıklarının emirleriyle, bu köy
ve kasabalardaki Milli Ordu takımları gizli bir surette silah altına alınabilir.
g) Hükümet ve bölge heyetlerinin ve askeri kurulların, milli teşkillere üstün
derecede yardımda bulunması başarı için şarttır.”
Milli Ordu teĢkiliyle birlikte, özellikle MaraĢ ve Antep bölgelerine verilen
aĢağıdaki direktiflerin Müslümanlara tebliğ edilerek bu kanunlara riayet ettirilmesi
heyet-i merkeziye ve idarelerin önemli görevlerinden biri olarak belirlenmiĢtir:
a)
Göç yasaktır.
b)
Arazi ve emlak yalnız Müslümanlara satılacak ve yabancılarla
Hıristiyanların araziye sahip olmalarına meydan verilmeyecektir.
c)
Müslümanlar arasında gayet samimi bir dayanışma oluşmasına
çalışılacak ve herkes birbirine ve milli amaca malen ve bedenen yardım
etmekle mükellef olacaktır. (Köylerde ve nahiyelerde “muavin” sandıkları
meydana getirmek. Millet uğruna çalışanların şahıslarına ve ailelerine bu
sandıklardan yardım etmek gibi tedbirler alınmalıdır.
d)
Milli amaca hizmet edenler ve ülkü sahihleri celbiyle, okullar tesisine
önem verilecektir.
e)
Gayri Müslim unsurlar hakkında sıkı bir boykot uygulanarak,
alışveriş özellikle Müslümanlar arasında yapılacaktır.
f)
Milli birlik etrafında pek ziyade emniyet ve faaliyetle çalışılarak, bu
amaca hıyanet edenler cezalandırılacaklardır.
g)
Jandarma, polis, orman, köy ve çarşı bekçiliği ve her türlü konuda
kolculuk gibi hizmetlerde Müslümanların kullanılması sağlanacak ve zabıta
305
kuvveti teşkil eden bu unsurların mutlaka elde bulundurulmasına özen
gösterilecektir.
h)
Teşkilatta asıl olan reislerin korunması ve kişisel güvenliklerinin
sağlanmasına pek çok dikkat edilecek ve muhalefet reislerinin etkisiz
bırakılmasına çalışılacaktır.
i)
Milli teşkilatın idaresi; mutlaka ordu ve subay ve astsubaylarının ve
özellikle başkanlık mevkiinde büyük hizmete muktedir tecrübeli diğer
hamiyetli kişilere muhtaç olduğundan bu özelliklere sahip olanlar kolordu
mıntıkalarından seçilerek, tayin ile gönderileceklerdir.
3. 12. 13. ve 20. Kolordulara tebliğ edilen bu kararlarla iĢgal altındaki
bölgelerde milli teĢkilatlar kurulmaya baĢlanmıĢ ve bu kararlar bölgedeki
teĢkilatlanmada etkili olmuĢtur.
Görüldüğü gibi, “Milli Ordu” Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ile birlikte
ülkenin milli ve askeri güçlerinin birlikte hareket etmesini sağlamıĢtır.744 Kuva-yı
Milliye’nin daha örgütlü ve kurallı bir biçimi olan Milli Ordu, düzenli orduya geçiĢi
sağlamıĢtır.
Milli ordu ile ilgili alınan bu kararlar doğrultusunda Adana, MaraĢ, Antep ve
Urfa’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu konularında bahsedileceği üzere güney
cephesine çeĢitli rütbelerde subaylar gönderilmiĢ, daha önce bu bölgelere gönderilen
subaylar da, bulundukları mıntıkanın ait olduğu kolorduya bağlanmıĢtır. Gönderilen
subaylar, sivil kıyafetle ve takma adlarla hareketi kolordulara bağlı olarak sevk ve
idare ederek, bölgedeki Kuva-yı Milliye’yi komuta idaresi altına almıĢlardır.
744
Yaman, Milli Ordu, s. 120.
306
Güney ve Güneydoğu Anadolu’da ulusal direniĢle ilgili düzenlemeler,
kolordulara bağlı olarak 1920 yılı boyunca sürmüĢtür. Adana Cephesi Komutanlığı
ve buna bağlı olarak Kilikya Kuva-yı Milliyesi, Ayıntab Kuva-yı Milliyesi gibi
adlarla “Milli Ordu” nun kuruluĢ prensipleri değiĢmeden uygulanmıĢtır.
VI. Adana ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
a. Ġngiliz ĠĢgalleri
3 Kasım 1918’de Fransız savaĢ gemisi Ġskenderun limanına girdikten sonra
gemideki
Ġngiliz
BinbaĢı
limandaki
mayınları
toplamak
istediklerini
ve
Ġskenderun’un iĢgal edileceğini bildirmiĢti. Bu duruma Harbiye Nezareti’nin cevabı,
“ĠĢgale karĢılık verilmemesi ve Ġngilizlerin protesto ile yetinilmesi” Ģeklinde
olmuĢtu.745 4 Kasım’da Ġskenderun limanına gelen Ġtilaf gemileri mayınları
temizlediler. Ġngilizler bununla yetinmeyerek Ġskenderun-Halep Ģosesini onarmak
için karaya asker çıkaracaklarını ve Ġskenderun’a asker depolayacaklarını
bildirmiĢlerdi. Mustafa Kemal PaĢa, bu isteği reddetmiĢ Ġtilaf askerlerine ateĢ
açılması emrini vermiĢ ve konuyu Ġstanbul’a bildirmiĢti.746 Sadrazam Ġzzet PaĢa,
konuyla ilgili olarak Mustafa Kemal’e “Hakları olmamakla birlikte, İngilizlerin
İskenderun’dan faydalanabileceğini, mütareke bu yüzden bozulamayacağına göre,
İskenderun’un bırakılmasının zorunlu olduğunu”747 bildirmiĢti. Bunun üzerine,
745
HTVD., Sayı: 28, Vesika: 721.
746
HTVD., Sayı: 28, Vesika: 735.
747
Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 62.
307
Ġskenderun, 9 Kasım 1918’de 10-15 kiĢilik bir Ġngiliz müfrezesi tarafından iĢgal
edilmiĢti.748 11 Kasım’da Fransızlar, halkın erzak deposu önünde birikmesini bahane
ederek, Türk memur, polis ve jandarmalarının Ġskenderun’dan hemen ayrılmalarını
istemiĢtir.749
Ġngilizler, Osmanlı Hükümetinden yörenin Adana ve çevresinin iĢgaline
zemin hazırlayacak yeni isteklerde bulunmuĢlardır. Bu isteklere göre: 750
1) Kilis-Ġslâhiye hattının güneyinde ve Misis tren yolu boyunda bulunan Türk
askerleri, 1 Aralık 1918’e kadar Ceyhan Nehri’nin batısına, Adana-Tarsus
demiryolunun kuzeyine, 15 Aralık 1918’de ise Pozantı’nın kuzeyine çekilmiĢ
olacaktı.
2) Çekilmesi istenen bu kuvvetler her çeĢit silahlarını teslim edeceklerdi.
3) Bu kuvvetler terhis edilecekti.
4) Osmanlıların elindeki esirlerden, Halep’in batısındaki yerlerde olanlar teslim
edilmek
üzere
Ġzmir’e,
Halep
doğusundakiler
ise
Müslimiye’ye
gönderileceklerdi.
5) Osmanlı erzak depoları ve çeĢitli müesseseler tahrip edilmeyecek ve koruma
altında bulundurulacaktı.
6) Bütün Türk birlikleri Halep-Katma-Ġskenderun yolunun kuzeyine çekilecek,
bu
yol
ile
Halep-Toprakkale
demiryolundan
faydalanacaktı.”
748
HTVD., Sayı: 29, Vesika: 754; Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 62.
749
HTVD., Sayı: 30, Vesika: 763.
750
HTVD., Sayı: 31, Vesika: 780.
308
Ġngilizler,
serbestçe
Ġngilizler, 22 Kasım 1918’de verdikleri nota ile “Ġsteklerinin yerine
getirilmesini, gerekirse savaĢı yeniden baĢlatabileceklerini ve bu takdirde Osmanlı
Devleti’nin daha zararlı çıkacağını” bildirmiĢlerdi. Bunun üzerine, Osmanlı
Hükümeti, Adana ve çevresinin Pozantı’ya kadar tahliyesini kabul etmiĢtir.751
Harbiye Nezareti de 2. Ordu Komutanlığı’na “Kilikya’nın boĢaltılması
müzakereleri sırasında, hiç değilse eldeki silah ve malzemenin hemen nakledilmesi
ve düĢman eline geçmekten kurtarılması” emrini vermiĢtir.752 2. Ordu Komutanı
Nihat PaĢa, zaman kazanmak ve eldeki silah ve teçhizatı kurtarmak amacıyla, 24
Kasım’da Suriye Ġngiliz Ordusu BaĢkumandanlığı’na Ģu isteklerde bulunmuĢtur:753
“1) Türk kuvvetlerinin geri çekilmeleri konusunda, Ġstanbul ile yapılmıĢ olan
yazıĢmalardan ötürü, 12 günlük bir zaman kaybı olmuĢtur. Bu nedenle, birinci
çekilmenin 1 Aralık yerine 13 Aralık, ikinci çekilmemin 5 Aralık yerine 17 Aralık,
üçüncü safhanın da 15 Aralık yerine 26 Aralık 1918’de gerçekleĢtirilmesinin kabulü.
2) Ayıntap ve Adana’da, asayiĢi sağlamak üzere birer tümen bırakılmasına
müsaade edilmesi.
3) Osmanlı kuvvetleri, Filistin ve Suriye’deki savaĢlarda, silahlarının büyük
bir kısmını kaybettiğinden, silah bakımından çok yetersizdir. Ayrıca, bir asker için,
elindeki silahı teslim etmek pek güçtür. Bu bakımdan, bu istekten vazgeçilmesi.”
Bu isteğe karĢılık, Ġngilizler, oniki günlük zaman kaybının telafisini kabul
etmiĢlerdi. Nihat PaĢa, gerekli tedbirleri alarak, birliklerinin en az kayıpla geri
çekilmesini sağlamaya çalıĢmıĢtır.
751
Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 64; Kemal Çelik, a.g.e., s. 51.
752
HTVD., Sayı: 31, Vesika: 783-785; Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 65.
753
HTVD., Sayı: 31, Vesika: 788; Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 65.
309
Bu dönemde Adana ve çevresinde ordunun durumu Ģöyle idi: 13 Kasım
1918’de 7. Ordu lağvedilmiĢ, bu Ordu’ya bağlı 20. Kolordu 2. Orduya bağlanmıĢ, 2.
Orduya bağlı 15. Kolordu Karargâhı Erzurum’a nakledilmiĢti. Bu kolorduya bağlı
44. Tümen lağvedilmiĢ ve 41. Tümen 12. Kolordu emrine verilmiĢti. Bu
değiĢikliklerle sonunda Adana vilayetini boĢaltmak zorunda kalan 2. Ordu, Kasım
1918’de 12. ve 20. Kolordularla bu Kolordulara bağlı beĢ tümenden oluĢan az
mevcutlu bir orduya dönüĢmüĢtü.754 3 Aralık 1918’de durumu ise Ģöyleydi:755
12. Kolordu (41. ve 23. Tümenler) Adana ve Çamalan arasında
20. Kolordu (1. 11. ve 24. Tümenler) 1. 11. Tümenler Ceyhan ile Misis
arasında, 24. Tümen Ġslâhiye’nin batısında.
2. Ordu Karargâhı ise, Adana’da bulunuyordu. Ġngilizlerin baskısı üzerine 4
Aralık 1918’de silah ve cephanesinin bir kısmını Ġngilizlere teslim etmek zorunda
kalmıĢtı.756
Hava koĢullarının kötüleĢmesiyle karayolu ve demiryolunun bazı kısımları sel
suları tarafından bozulmasından dolayı, erlerin bir kısmı ile kolordu ve tümenlerin
depolarındaki silah, cephane ve erzak Konya’ya nakledilememiĢti.757
7 Aralık 1918’de 23. ve 41. Tümenler, Adana-Gülek-Pozantı ve UlukıĢla
arasında, 1. 11. ve 24. Tümenler ise Hasanbeyli ile Adana’nın batı kesimi arasında
bulunuyorlardı.
755
HTVD., Sayı: 32, Vesika: 798, Vesika: 800; Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 67-68.
756
HTVD., Sayı: 32,Vesika: 814; Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 68.
757
HTVD., Sayı: 33, Vesika: 832 ve 834; Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 68.
310
2. Ordunun karargâhı 13 Aralık 1918’de Adana’dan Pozantı’ya oradan da
Konya’ya taĢındı. 15 Aralık’ta Nihat PaĢa’ya da Yıldırım Ordular Grubu MüfettiĢliği
ile Adana Vali Vekilliği görevleri verilmiĢtir. II. Ordunun birlikleri Ġngilizlerin
verdiği süre içerisinde 26 Aralık 1918’de Pozantı’ya kadar Adana vilayetini
boĢaltmıĢlardı.758
Ġskenderun’u iĢgal eden Ġngilizler, Amanos Geçitleri’nden Payas’a doğru
ilerlemiĢler, Akdeniz kıyıları, Fırat Nehri ve Toroslar arasındaki Türk kuvvetlerinin
çekilmesini beklemeden yöreyi iĢgal etmiĢlerdir. 10 Kasım’da Ġskenderun
limanından Ģehre asker çıkaran Fransızlar, bu kuvvetleri Adana ve Halep taraflarına
sevketmiĢlerdir.759
i. Dörtyol’un ĠĢgali
Adana vilayetine bağlı bir kaza merkezi olan Dörtyol, yörenin ilk iĢgale
uğrayan Ģehirlerinden biridir. 11 Aralık 1918’de Fransızlar tarafından iĢgal
edilmiĢtir. Dörtyol’un iĢgalinde 400 Ermeni’den oluĢan bir Fransız taburundan
yararlanılmıĢtır. Bu iĢgal birliğine bağlı erler, oniki evi basarak, eĢya ve paralarını
gaspetmiĢ, bir kadını boğazından yaralamıĢ ve Osmanlı jandarmasını kasabadan
çıkarmıĢlardır.760
Fransızlar, I. Dünya SavaĢı sırasında Dörtyol’dan Suriye’ye göç ettirilen
Ermenileri savaĢtan sonra yeniden Dörtyol’a naklederek, yerleĢtirmiĢlerdir. Bir süre
758
Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 69.
759
HTVD., Sayı: 30, Vesika: 763; Türk Ġstiklal Harbi C. IV, s. 27.
760
HTVD., Sayı: 33, Vesika: 823; Ener, a.g.e., s. 27.
311
sonra buradaki Ermenilerin sayısı 12 bini geçmiĢtir. Bu Ermeniler Fransız iĢgal
kuvvetlerinin desteğiyle Dörtyol civarındaki köylere baskınlar yaparak halka zulüm
ve iĢkencede bulunmuĢlardır. Bu zulüm ve iĢkenceden bıkan Dörtyol’un Özerli Köyü
halkı, oluĢturdukları üç kiĢilik bir heyetle Ġngiliz Komutanlığı’na baĢvurarak,
köylerinin Fransız ve Ermenilerin zulmünden korunmasını talep etmiĢlerdir. Ġngiliz
Komutanlığı bunun üzerine, Dörtyol’a Hintli Müslümanlardan oluĢan bir müfreze
göndermiĢ ve bölgede geçici de olsa sükûnet sağlanmıĢtır. Ancak
bir
süre
sonra
Fransız ve Ermeniler taĢkınlıklarını daha da artırmıĢlar ve Özerli köyü halkına
saldırmıĢlardır. Bu duruma tahammül edemeyip karĢı koyan Muhtar ġeyhmuszade
(ġeyh Musazade) Mehmet Ağa ile ihtiyar heyeti azası Abdülkadir Ağazade Yusuf
Ağa’yı Fransız ĠĢgal Komutanlığı önünde Ģehit etmiĢlerdir. Bu durum karĢısında
intikam almak isteyen Ömer Hocaoğlu Mehmet (Kara), Ermenilerle çatıĢmaya girmiĢ
ve iki Ermeniyi vurup kaçmıĢtır. Ermeniler bu durumu Fransızlara bildirmiĢler,
bunun üzerine Fransız ve Ermeniler sayıca daha fazla müfreze ile Karakese köyüne
saldırıya geçmiĢlerdir. Bu saldırıya karĢı köylüler, taĢtan kurdukları barikatla yolu
kapatarak ve silahla ateĢ açarak karĢı koymuĢlardır. Fransızlar beklemedikleri bu
direniĢ karĢısında çok ĢaĢırmıĢlar, onbeĢ kayıp vererek, Dörtyol’daki karargâhlarına
çekilmek zorunda kalmıĢlardır.761 (19 Aralık 1918)
Bu çarpıĢmaların devam etmesi, Türk halkını direniĢe sevketmiĢtir. Yöre
halkı, canını ve namusunu korumak için silah almaya baĢlamıĢtır. Kara Hasan,
Fransızlardan kardeĢinin intikamını almak için Kuzuculu köyünde bir teĢkilat
kurarak, direniĢe geçmiĢtir. Mal ve hayvanlarını satarak silahlanan gençler Kara
Hasan’a katılmıĢlardır. Bu Ģekilde, zamanla sayısı 300-400’e varan bir milli teĢkilat
761
Türk Ġstiklal Harbi C. IV, s. 55, 56; Çelik, a.g.e., s. 55.
312
ortaya çıkmıĢtır.762 Dörtyol halkı da bu kuvvetlere maddi ve manevi her açıdan
destek olmuĢtur.
ii. Mersin ve Tarsus’un ĠĢgali
17 Aralık 1918’de Ġngilizler, Suriye Ordusu Komutanı Mc Andrew
komutasındaki Mecusi ve Müslüman Hintli askerlerden oluĢan kuvvetleriyle
Mersin’e çıkarak iĢgali gerçekleĢtirmiĢlerdir. Ġngiliz iĢgalinden bir süre sonra, Ġngiliz
ĠĢgal Komutanlığı, Fransızların da iĢgale katılacağını açıklamıĢtı. Mutasarrıflıktan bu
kuvvetlere yer göstermesi istenmesi üzerine önerilen binalar arasından TaĢhan uygun
bulunmuĢtur.763
Fransızlar iĢgal için kuvvet olarak büyük bir kısmı TaĢnak ve Hınçak
komitelerine mensup Ermeni gençlerinden oluĢan Ermeni Gönüllü Alayını
göndermiĢti. 1500 kiĢilik bu kuvvet 1 Ocak 1919’da Fransız Yarbay Romieu
Komutasında iĢgali gerçekleĢtirmiĢtir. Fransız iĢgali Mersin’in batısında Alata
Çayı’na, Pozantı’nın kuzeyinde Akköprü’ye kadar uzanıyordu. 764
762
Damar Arıkoğlu, Hatıralarım, Ġstanbul 1961, s. 126, 127; Türk Ġstiklal Harbi C.IV. s. 56; “Milli
Mücadele Dönemi’nde ilk direnme hareketleri Dörtyol-Adana bölgesinde baĢladı. 19 Aralık 1918’de
Ermeni milis kuvvetlerinin öncülüğünde ilerleyen Fransız iĢgal kuvvetlerine karĢı, Dörtyol bölgesinde
Kuva-yı Milliye çarpıĢmaya baĢladı. Bu direnme hareketleri geliĢerek, bütün güney bölgesine
yayıldı.” Ertuğrul Zekai Ökte, Milli Mücadele Döneminde Milli Hareketler Ordu ĠĢbirliği, Ġstanbul
1981, s. 12.
763
Çelik, a.g.e., s. 57.
764
Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 5; KurtuluĢ SavaĢında Ġçel, Türkiye Kuva-yı Milliye Mücahit ve
Gazileri Cemiyeti Mersin ġubesi Yayını 1, Ġstanbul 1971, s. 36-44; Çelik, a.g.e., s. 58.
313
Mersin’in iĢgal edilmesinden sonra 19 Aralık 1918’de Tarsus da büyük
çoğunluğu Ermeni lejyonerlerden oluĢan, Yarbay Romieu Komutasındaki Fransız
birlikleri tarafından iĢgal edilmiĢtir. 765
iii. Adana’nın ĠĢgali
Ġngiliz Genel Karargâhının Kilikya’nın boĢaltılması için verdiği emirden bir
süre sonra, 28 Kasım 1918’de, Levant komutasındaki Fransız Kuvvetleri, Ġngiliz 21.
Askeri Birliğine bağlı olarak Ġskenderun’a girerek, burada bulunan 2. Ordu ile 7.
Orduya bağlı Türk kuvvetlerinin geri çekilmesini sağlamıĢlardı. Bunun üzerine Türk
kuvvetleri, Adana’ya kadar silahlarıyla birlikte çekilmiĢlerdir.766
Türk ordusunun geriye çekilmesinden sorumlu olan General Hamelin, Legion
d’Orient (Doğu Lejyonu)’nden üç Ermeni bataryası oluĢturmuĢtur. Birini,
Ġskenderun-Islahiye arasına, diğerini, Toprakkale-Dörtyol çevresine, üçüncüsünü ise
Mersin’e yerleĢtirmiĢti. Bunları da bölüklere ayırarak, Adana, Mersin, Tarsus ve
Pozantı taraflarına dağıtmıĢtı.767
Adana 21 Aralık 1918’de Yarbay Romieu komutasındaki, çoğunluğunu
Ermenilerin oluĢturduğu Fransız kuvvetleri tarafından iĢgal edilmiĢtir.768 Adana’ya
giren iĢgal kuvvetleri, askeri binalara yerleĢtiler. Sykes-Picot Protokolüne göre,
765
Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 5; Çelik, a.g.e., s. 59.
766
Çelik, a.g.e., s. 59.
767
A.g.e., s. 60.
768
Özoğuz, a.g.e., s. 22; Arıkoğlu, a.g.e., s. 74; Ancak Kasım Ener, Çukurova’nın ĠĢgali ve
KurtuluĢ SavaĢı, Ġstanbul 1963, s. 15’de ve Adana’nın iĢgal ediliĢ tarihi 20 Aralık 1918 olarak
geçmektedir. Çelik, a.g.e., s. 60.
314
Fransızların yörede sadece mülki yönetimden sorumlu olması gerekiyordu. Ancak
Fransızlar bu esasa uymayarak, Ermenilerle birlikte askeri iĢgali baĢlatmıĢlardır.769
Ġngilizler ise Fransızlardan çok sonra, Adana’ya kuvvet göndermiĢlerdir. ĠĢgal için
General Leslie Komutasında üç Hintli ve bir Ġngiliz alayından oluĢan Ġngiliz 19.
Piyade Tugayı 15 ġubat 1919’da Adana’ya gelmiĢtir. Yarbay Romieu da üç Ermeni
taburu ile birlikte General Leslie’nin emrine girmiĢtir.770
Adana’nın iĢgali üzerine Vali Nazım Bey, istifa etmesine rağmen, görevini
vekâleten yürütmeye devam etmiĢti. Nazım Bey iĢgal karĢısında sessiz kalmayı
tercih ederek, halka sükûnet tavsiye etmiĢti. ĠĢgalden kısa bir süre sonra, vilayet
Jandarma Alay Komutanı Yarbay HaĢim Bey’in genç subaylar ve emrindeki
jandarmalarla birlikte Adana’ya gelmesi halkın moralini biraz olsun düzeltmiĢti.
Osmanlı Hükümetinin iĢgale karĢı teslimiyetçi tavrına karĢın, iĢgale direnmek
isteyen yöre halkının birçoğu UlukıĢla, Konya, Kayseri, Karaman gibi Orta Anadolu
Ģehir ve kasabaları ile Toros Dağları’na sığınmıĢlar ve buradan Adana’nın durumunu
Ġstanbul’a ve bütün Türk milletine duyurmaya çalıĢmıĢlardır.771
iv. Pozantı, Akköprü ve Çiftehan’ın ĠĢgali
Harbiye Nezareti 15 Aralık 1918’de 2. Orduyu lağvetmiĢti. Adana’nın iĢgali
ve Nazım Bey’in valilikten istifa etmesi üzerine, Nihat PaĢa, 2. Ordu MüfettiĢliği ile
769
Çelik, a.g.e., s. 61; Özoğuz, a.g.e., s. 20.
770
Çelik, a.g.e., s. 61.
771
Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 71.
315
Adana Vali Vekilliği’ne atanmıĢtır. Adana’yı tahliye etmeden önce iĢgale karĢı
direneceğini bildirdiği için iĢgal yöneticileri Nihat PaĢa’nın vali vekilliği yapmasını
uygun görmediler. Adana’daki görevine gitmek üzere Pozantı’ya gelen Nihat PaĢa,
buradan 23 Aralık 1918’de kötü hava koĢulları nedeniyle demiryolu bozulduğu için
Adana’ya karayolu ile geçmek istemiĢti. Ancak, iĢgal yöneticilerinin kendisine “17
Aralık 1918 tarihinden sonra, Adana-Tarsus demiryolu hattının güneyinde bulunacak
ordu mensuplarının tutsak edileceği”772 cevabını vermeleri üzerine UlukıĢla’ya
gitmek zorunda kalmıĢtı. Nihat PaĢa ayrıca, Harbiye Nezareti’ne “Nazım Bey’in
Adana’da görevine vekâleten devam etmesinin daha uygun olacağını bildirmiĢtir.773
23 Aralık’ta Adana gidemeyen Nihat PaĢa, Kelebek, Akköprü ve Çiftehan’daki
malzemenin kuzeye taĢınmasına çalıĢmıĢ, ancak çok az bir kısmı Pozantı ve
UlukıĢla’ya taĢınabilmiĢti. Ancak, o tarihlerde Pozantı’ya gelen Fransız Generali
Hamelin 26 Aralık 1918’de Pozantı’nın iĢgal edileceği ve tahliye edilmesini Nihat
PaĢa’ya bildirdi. O da bu isteği 24-25 Aralık’ta bir Ģifre ile Harbiye Nezareti’ne
bildirdi.774
Çok geçmeden 27 Aralık 1918’de Pozantı, bir Ġtilaf müfrezesi tarafından iĢgal
edildi. Fransızlar Pozantı’dan sonra 3 ġubat 1919’da Pozantı’nın 6 km. kuzeyindeki
Akköprü ile Çiftehan’ı da mütarekeye aykırı olarak iĢgal etmiĢlerdir.775
772
HTVD., Sayı: 33, Vesika: 834; Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 72.
773
HTVD., Sayı: 33, Vesika: 831.
774
HTVD., Sayı: 33, Vesika: 833- 834; Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 72, 73.
775
HTVD., Sayı: 33, Vesika: 830, 832; Türk Ġstiklal Harbi C.I, s.73, 74.
316
v. Ceyhan, Osmaniye, Bahçe ve Haruniye’nin ĠĢgali
Ġngilizler, Ġskenderun limanından karaya çıkardıkları askeri kuvvetlerini
batıya doğru sevkederek, askeri kıĢla ve müesseselerle, Adana hattı üzerindeki tren
istasyonlarını ve Ceyhan’ı iĢgal etmiĢlerdi. Bu birliklerin büyük bir kısmı, Mecusi
Hintli subay ve askerlerdi. Aralarında az sayıda Müslüman Hintli de bulunuyordu.
Bu kuvvetler, yol kavĢaklarını ve Ġstasyon’u tutarak tren hattına el koymuĢlardı.
Fransızlar da Mart 1919’da demiryolu ile gelerek, Ceyhan’ın iĢgaline katılmıĢlardır.
Fransız kuvvetleri de Tunus, Cezayir ve Senegal gibi sömürgelerinden Müslüman
askerlerinden oluĢuyordu. 776
Adana vilayetine bağlı dört sancaktan biri olan Osmaniye’de Dörtyol,
Saimbeyli (Haçin), ve Kozan (Sis)’daki kadar fazla Ermeni nüfus yaĢamıyordu.
Osmaniye’deki Ermenilerin büyük kısmı da Türkiye’de yaĢayan diğer Ermeniler gibi
I. Dünya SavaĢı sırasında Suriye ve Lübnan’a tehcir edilmiĢlerdi. Mondros
Mütarekesinin ardından, Osmaniye ve çevresinden göçeden Ermeniler, geri gelerek
göç ettirilmenin intikamını almak üzere teĢkilatlanmıĢtı. Fransız iĢgal kuvvetlerinin
desteği ile silahlanarak burada yaĢayan Türklere iĢkence etmeye baĢlamıĢlardı.
Fransızların desteğiyle Ermenilerden teĢkil edilen 1000 kiĢilik kuvvet Osmaniye,
Bahçe ve Haruniye’ye yerleĢtirilmiĢti.777
776
777
Çelik, a.g.e., s. 64, 65.
A.g.e., s. 66.
317
b. Suriye Ġtilafnamesinin Uygulanması, Mülki ve Askeri Yönetimin
Fransızlara Geçmesi
15 Eylül 1919’da imzalanan Suriye Ġtilafnamesine göre, Ġngiliz kuvvetlerinin
iĢgali altındaki Suriye, Filistin ve Adana, MaraĢ, Urfa, Antep 1 Kasım 1919’dan
itibaren Ġngilizler tarafından boĢaltılmıĢtır. Fransız iĢgali için gerekli kuvvet olarak
General Foch, daha önce belirlediği Fransız ġark Ordusuna ek olarak, Kilikya için,
156. Piyade Tümenini tahsis etmiĢti.778 Fransız ġark Orduları BaĢkomutanlığı’na da
General Gouraud atanmıĢtı.779
Adana ve çevresi Mondros Mütarekesinin imzalanmasından itibaren,
Ġngiltere’nin askeri, Fransızların da idari yönetim ve denetiminde kalmıĢtır. Kasım
1919’dan sonra yöre topraklarıyla birlikte her türlü yetki Fransızlara bırakılmıĢ
oldu.780 Fransızlar idari yönetimi ele geçirmek için il, sancak ve kazaların idare
amirlerinden kendi isteklerine uymayanları değiĢtirerek yerlerine kendi isteklerini
yaptırabilecekleri Türk veya Ermeni memurları atamıĢlardı. Ayrıca, vilayet, sancak
ve önemli gördükleri kazalara, vali, mutasarrıf ve kaymakamların yanında
778
Ġngiliz kuvvetleri ayrıldığında, Adana ve çevresinde Fransızların üç piyade taburu ile iki süvari
bölüğü bulunuyordu. 1 Kasım 1919’da Fransızların, Ġskenderun ve Mersin’de karaya çıkardıkları
kuvvetlerden, 6. ve yeni 18. Alayın Cezayir Avcı Taburlarını, 412. Alayın son Taburu ile 17. Alayın
Senegal Avcı Taburları izliyordu. 17. Alayın bir Senegal Taburu derhal Tarsus ve Adana’nın iĢgali
için sevkedilmiĢti. 156. Tümenin karargâhı ve bando bölüğü, 21.22. Alayları, 442. Topçu Alayı, ağır
topçu ve istihkâm taburları ile 7. Süvari Alayının karargâhı ile süvari, tank ve uçak bölükleri
Adana’da bulunuyordu. Çelik, a.g.e., s. 118-119.
779
780
A.g.e., s. 118.
Özoğuz, a.g.e., s. 20; Çelik, a.g.e., s. 68.
318
“Gouverneur” adı altında idare amirleri tayin etmiĢlerdi. Uygulamada Türk
memurlar bu müĢavirlerden emir alır duruma gelmiĢlerdi. Bu Ģekilde, Adana’ya 9
Ocak 1919’da Albay Bremond genel vali olarak atandı. Buna bağlı olarak, Kozan
sancağına BinbaĢı Taillardat, Osmaniye (Cebelibereket) sancağına Yarbay Andree,
Mersin sancağına BinbaĢı Anfie ve Tarsus kazasına da BinbaĢı Coustillere askeri
idareci olarak atanmıĢtı. 781
Adana Valisi Nazım Bey iĢgal baĢladığı sırada istifa etmesine karĢın Dahiliye
Nezareti’nin emriyle yerine biri atanıncaya kadar görevine devam etmiĢti. Ancak
Ermenilerin iĢkence ve zulümleri ve iĢgaller karĢısında aciz kalmıĢtı. ĠĢgal
yöneticilerine aĢırı ve sert çıkıĢlar yapmamasına rağmen, olmayacak isteklerine de
boyun eğmiyordu. Bu nedenle, Suriye Ġtilafnamesinin ardından, askeri ve mülki
yönetimi ele geçiren Fransızlar, Vali Nazım Bey’den memnun kalmamıĢlardı. Zulüm
ve haksızlıklara dayanamayan Nazım Bey, yine Dahiliye Nezareti’nin bir telgraf
emri ile 19 Eylül 1919’da Bremond’a vali vekilliğini Mektupçu Esat (Özoğuz) Bey’e
bıraktığını bildirerek, Ġstanbul’a gitmiĢti.782
Esat Bey, göreve baĢladıktan sonra, Bremond, Nazım Bey’e yaptıramadığı
isteklerini, Esat Bey’e yaptırmaya çalıĢmıĢtı. Özellikle, adli-hukuki nitelikteki
kapitülasyon hükümlerinin yeninden yürürlüğe sokulması isteniyordu. Esat Bey,
Fransızların bu ve bunun gibi isteklerini kabul etmedi. Bremond, isteklerini daha
kolay kabul ettirebilmek için, 21 Ekim 1919’da vali vekilliği ve mektupçuluk
görevlerini Esat Bey’den alarak, Kadı Nazif Efendi’yi vali vekilliğine, Genel Valilik
781
Türk Ġstiklal Harbi C.IV. s.18; Türk Ġstiklal Harbi C.I., s. 75.
782
Özoğuz, a.g.e., s. 25; Ener, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, s. 16; Çelik, a.g.e.,
s. 121.
319
Umumi Kâtibi Beyrutlu Kemal Elyafi’yi de “Mektupçuluk” görevine atamıĢtır.783
Kadı Nazif Efendi, Fransızların her isteğini herhangi bir direnme göstermeden kabul
etmiĢti.
Ekim 1919 sonlarına doğru, Adana valiliğine Ġstanbul Hükümetine bağlı ve
Hürriyet ve Ġtilaf Partisi elebaĢlarından Adanalı Zeynelabidin’in atanacağı haberi
ulaĢtı. Fakat bu tayin, Kilikyalılar Cemiyeti’nin giriĢimiyle gerçekleĢmeden
durdurulmuĢtur. Ardından 2 Kasım 1919’da Adana Valiliğine, eski Halep Valisi
Mehmet Celal Bey atanmıĢtır.784 Vali Celal Bey, göreve hemen baĢlamadı. Celal
Bey, Adana’ya 18 Aralık 1919’da gelmiĢtir. Celal Bey, görevi sırasında, milliyetçi
eĢrafla ve Gizli TeĢkilat mensuplarıyla iĢbirliğinde bulunmuĢtur. Ulusal direniĢten
yana zengin ve aydın kesimi cesaretlendirerek onları korumaya çalıĢmıĢtır.
Fransızların, Adana’nın iĢgali sırasında bölgeye yeni askeri birlikler
getirirken, ayrıca 100-120 bin Ermeni göçmeni de getirmesi ve mülki yönetimi
üzerlerine almaları Ermenilerin Fransızlardan aldıkları büyük destekle Ģımarmalarına
neden oluyordu. Ermenilerin bölgedeki Türk halka karĢı yaptıkları aslında sadece
basit bir Ģımarıklıktan ibaret değil bir çeĢit intikam alma duygusuyla yapılan vahĢetti.
Fransızların,
Kilikya
olarak
adlandırdıkları
bu
bölgede
Ermenileri
teĢkilatlandırmasının amacı, bölgede Türk çoğunluğunu yok ederek yerine
güçlendirdiği Ermeni nüfusunu getirip Ermeni yönetimini kurmaktı. Ermenilerin ve
Fransızların iĢkence ve zulümlerine karĢı sessiz kalmayı insanlık onuruna yapılan bir
hakaret olarak gören Türk halkı kısa zamanda teĢkilatlanma yoluna gitmiĢti. Sonraki
783
Özoğuz, a.g.e., s. 53-108; Çelik, a.g.e., s. 122.
784
Ener, Çukurova’nın ĠĢgali ve KurtuluĢ SavaĢı, s. 44, 45; Ener, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında
Adana Cephesi, s. 17; Erdeha, a.g.e., s. 312.
320
bölümlerde anlatılacak olan teĢkilatlanma faaliyetleri kendisini Müdafaa-i Milliye
Cemiyetleri, Kuva-yı Milliye müfrezeleri kurulması Ģeklinde göstermiĢti.
c. Gizli Milli TeĢkilat’ın KuruluĢu ve Faaliyetleri
O dönemde Kilikya olarak adlandırılan Adana ve çevresinin iĢgal edileceği
haberlerinin artması üzerine Adana’nın aydın gençleri aralarında toplanarak, iĢgal
durumunda ne yapılabileceği üzerinde görüĢüyorlardı. ĠĢgalin kesinleĢmesi ve
topraklarının anavatana katılacağı haberleri üzerine telaĢa kapılan Adana halkı 1918
yılı Aralık ayı baĢlarından itibaren “feryadname” adıyla geçen protesto telgraflarını
çeĢitli makamlara ve o dönemde -basındaki sansüre rağmen- Ġstanbul gazetelerine
göndermiĢtir. Bunlardan biri 11 Aralık 1918’de Adana’dan gönderilmiĢ, 13 Aralık
1918’de Ġstanbul gazetelerinde yayınlanmıĢtır. Bu yazıda özetle785 “Bin seneyi
geçkin bir zamandan beri büyük bir çoğunlukla bu vilayette yaşıyoruz. Yüzyıllarca
İslam beldelerinde sınır muhafızlığı yaptıktan dörtyüz küsür sene önce beyimiz
Ramazanoğulları ile birlikte Yavuz Sultan Selim’e tabi olarak Osmanlı camiasına
dahil olduk. O günden beri devletimizi her zaman sevdik ve her zaman en sadık
tebası olarak yaşadık. Bugün de Osmanlı yurdunun bir cüz’i layenfekki bulunuyoruz.
Bin senelik tarihi bir hakkın verdiği selahiyetle ve dünyanın sulh şartları olarak ilan
ve kabul edilen esaslar dairesinde ebediyen Osmanlı kalmak istiyoruz…
Hukukumuzun
sağlanması
ve
savunulmasını
büyüklerimizden
ve
basından
bekliyoruz.” denilmiĢtir. 188 imzanın yer aldığı bu yazı Sadaret makamı, Mebusan ve
785
“Adanalılar’ın Bir Feryad-ı Muhikki”, Hadisat, 13 Kanun-ı Evvel 1334 (1918), Sayı: 55.
321
Ayan Meclisleri, Dahiliye ve Hariciye Nezaretleri, Milli Ajans ve Matbuat
Cemiyeti’ne gönderilmiĢtir.
Bu protesto telgrafında, Ramazanoğullarından bahsedilmesi 2. Ordu
Komutanlığını harekete geçirmiĢ ve 14 Aralık 1918 tarihinde Dahiliye Nezareti’ne
gönderilen yazıda, Adana’daki durum hakkında;786 “Bugün, Adana havalisini tehdit
eden tehlikelerden biri İtilafçıların işgali, ikincisi Ermeni kıyamı ve üçüncüsü de
beyannamede Ramazanoğullarından bahseden, geçici hükümet kurarak mevcut
buhrandan istifade etmek isteyenler bulunduğu konusudur.” denildikten sonra
Dahiliye Nezareti’nden Osmanlı Hükümeti tarafından Adana’da mülki idare, polis ve
jandarmanın kuvvetli bulundurulmasıyla bu ve bunun gibi giriĢimlerin önlenmesi
isteniyordu.
Adanalıların 15 Aralık 1918’de Ġstanbul gazetelerinde yer alan ikinci protesto
yazısı daha ayrıntılı olarak yazılmıĢtır.787 Bütün yöre halkı adına çekildiği belirtilen
protesto telgrafında Adana uleması, eĢraf, zürra, darülfünun mezunları ve bütün ahali
adına Adana Mebusu Suphi PaĢa, Belediye Reisi Kadri Ramazanoğlu, Müftü
Mehmet Tahir, Nakib-ül EĢraf Hüseyin
Ramazanoğlu
Bey’lerin imzaları
bulunuyordu. Yazıda, nüfus sorununa değinilerek, Adana ilinin 426.000 kiĢiye varan
nüfusundan sadece 64.000’nin Hristiyan diğerlerinin Müslüman ve Türk olduğu, bu
786
787
HTVD., Sayı: 33, Vesika: 825.
“Adana Osmanlıdır Osmanlı Kalmalıdır”, Hadisat, 15 Kanun-ı evvel 1334 (1918), Sayı: 57’de
yanlıĢ Ģekilde: Mehmet Tahir Efendi Mebus, Suphi PaĢa Belediye Reisi, Kadri Bey (Ramazanoğlu)
Nakib-ül EĢraf, Hüseyin Ramazanoğlu da Müftü olarak yazılmıĢtır. Bu telgrafın metni için ayrıca,
Çelik, a.g.e., s. 48; Ġzzet Öztoprak, Adana ve Çevresinde Müdafaa-i Hukuk Çalışmaları, Atatürk
AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 22, Ankara 1991, s. 119, 120.
322
sayıya son zamanlarda baĢka taraflardan göç etmiĢ olan Türklerle bu bölgede göçebe
olarak yaĢayan Türklerin dahil bulunmadığı ve yörenin en eski bir Türk yurdu
olduğu kanıtlanarak tarihi haklar belirtiliyordu. Ayrıca, Ġtilaf Devletlerinin
taahhüdüne tezat teĢkil eden Adana vilayetinin iĢgalinden vazgeçileceği ümidi dile
getirilerek Adana’nın Türk topraklarından koparılamayacağı savunulmuĢtu.
Bu protestolar vasıtasıyla seslerini duyurmaya çalıĢan Adana halkının
haklarını koruyacak bir devlet veya hükümet bulunmuyordu. ĠĢgalci güçlerin
kararlarına boyun eğiliyordu. Protesto ve yayın faaliyetlerinin olduğu bu dönemde
Adana’nın gençleri ve aydınlarından oluĢmuĢ bir grup gizli bir teĢkilat kurarak, ülke
toprakları
ve
kendi
yöreleri
iĢgalden
kurtarılıncaya
kadar
Türklerin
ve
Müslümanların haklarını savunmaya karar vermiĢlerdi. Bu teĢkilatın faaliyet
gösterebilmesi için desteğe ihtiyacı vardı. Bu destek, eĢraftan Suphi PaĢa’dan geldi.
Suphi PaĢa, “Memleket için her Ģeyini fedaya hazır olduğunu, sadece destek
vermekle yetinmeyip, teĢkilatta görev almak istediğini” bildirmiĢti. Nitekim Suphi
PaĢa, Gizli Milli TeĢkilat’ın maddi ve manevi destekçisi olmakla kalmamıĢ,
baĢkanlığını da yapmıĢtır.788
788
Ener, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, s. 19-21.
TeĢkilat üyeleri arasında, Fasih Ġncirlioğlu, Turhan Cemal Beriker, Ferit Celal Güven, Mühendis Ziya
Akverdi, Kemal Akverdi, Naci Akverdi, Feyzi Dural, Nazmi Talay, Hasan AtaĢ ile Tarsuslu
Necmettin EliyeĢil , Muvaffak Uygur, Sadi EliyeĢil ve Semih Uygur gibi gençler bulunuyordu. Bu
gençler özellikle ilk zamanlarda birbirinden habersiz çalıĢmıĢlardı. TeĢkilatın haberleĢme iĢleriyle
Suphi PaĢa, Eczacı Basri (Arsoy), Vehbi Necip (SavaĢan) ve Bayındırlık BaĢmühendisi Hilmi
(Emiroğlu) ilgileniyordu. ġehir dıĢı ile haberleĢmeyi Telgraf memuru Hasan (Carıllıoğlu) Bey
sağlıyordu.
323
Bu gizli teĢkilat, iĢgal güçlerine karĢı silahlı direniĢten ziyade propaganda
yolunu tercih etmiĢtir. Amaçları, iĢgal güçlerinin haksız uygulamalarına karĢılık,
dönemin büyük devletlerinin de dikkatini çekerek, haklarının korunmasını sağlamak,
halkın direniĢ gücünü arttırmaktır.
d. Kilikyalılar Cemiyeti
Adana’da iĢgale karĢı direniĢ amacıyla gerçekleĢen bu faaliyet ve
teĢkilatlanmalar olurken, Ġstanbul’da yaĢayan Adanalı bazı gençler tarafından
Ġstanbul’da Kilikyalılar Cemiyeti kurulmuĢtu. Bu gençler 20 Kasım 1918’de bir
araya gelerek bir cemiyet kurmaya karar vermiĢlerdir. Cemiyetin kuruluĢu ile ilgili
çalıĢmalar tamamlandıktan sonra, Dahiliye Nezareti’ne dilekçenin verilmesiyle
cemiyet resmi olarak 21 Aralık 1918’de789 kurulmuĢtur.
Cemiyetin adı, Dahiliye Nezareti’ne verilen nizamnamesindeki Ģekliyle
“Kilikyalılar Cemiyeti”dir. Ancak cemiyet, “Kilikyalılar Derneği, “Adana Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti”, “Kilikya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” gibi birbirinden değiĢik
isimlerle de anılmıĢtır. Dönemin Ġstanbul basını da bu cemiyet için değiĢik isimler
kullanmıĢsa da en çok “Kilikyalılar Cemiyeti” ile “Adanalılar Cemiyetini
kullanılmıĢtır.790
Cemiyetin kurucuları ve yönetim kurulu üyeleri Ģunlardır: “Sabık Ayan Reisi
Menemenlizade Rifat, Sabık Hariciye Nazırı Menemenlizade Nabi, Sabık Nafia
Nazırı Ali Münif, Sabık Ayntab Mebusu Ali Hayati (Ali Cenani olmalı), Sabık Ġçel
789
Tunaya, a.g.e., s. 485; Öztoprak, a.g.m., s. 121.
790
Öztoprak, a.g.m., s. 121.
324
mebusu Hafız Mehmet Emin, Sabık MaraĢ Mebusu Abdülkadir (bazı kaynaklarda
Kadir) Bey, Mahkeme-im Temyiz Hukuk Dairesi Reisi Evliyazade Hacı Evliya,
ġura-yı Osmani Azası Tarsuslu Mısrizade Seyfeddin ve Beyoğlu Daire-i Belediyesi
Müdürü Ramazanoğlu Saffet Beyler idi.791
Cemiyet, çalıĢma yeri olarak Ġstanbul Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin
çalıĢma yerini göstermiĢtir. Hükümet merkezinde kurulma nedeni Ġstanbul’da
yaĢayan Adana eĢrafının milli haklarını daha iyi savunabilme düĢüncesidir.
Kilikyalılar Cemiyeti’nin altı maddelik nizamnamesinde, kuruluĢ nedeni ve
amacı birinci maddede Ģöyle açıklanmıĢtır: “Kilikya namı kadimi altında bulunan
Adana ve mülhakatı ile İçel ve Maraş Sancakları’nda ve buralara mücavir olan
Ayıntab sancağı, Antakya, İskenderun, Beylan ve Reyhaniye kazalarında nüfus-u
umumiyenin %90’ını mütecaviz bir ekseriyet teşkil eden Türkler’i temsil etmek ve
mahallerin efkâr ve amal-i ekseriyete tevfikan kemakan Devlet-i Osmaniye’ye
merbutiyetlerini teyit için dahilen ve haricen lazım gelen teşebbüsat ve neşriyat ve
mesaide bulunmak üzere Dersaadet’te “Kilikyalılar Cemiyeti” namiyle, bir cemiyet
teşkil edilmiştir.”Ayrıca, cemiyetin örgütlenmesi “birinci maddede mezkur vilayet ve
sancaklar merakizinde birer Ģubesi bulunacak” Ģeklinde açıklanmıĢtır. Bu sebepten
cemiyet, geniĢ bir alanı kapsıyordu. Ġçel ilinden baĢlayarak, Adana, Antakya, MaraĢ
ve Antep illerini içine alıyordu.
Cemiyetin nizamnamesinde ve yayın faaliyetlerinde, silahlı direniĢten
bahsedilmemiĢtir. ÇalıĢmaları daha çok yayın ve propaganda faaliyetlerinde
odaklanmıĢtır. Bu faaliyetlerinde, yörenin Türklüğü ve Ġslamlığı, halkın nüfus oranı
791
Tunaya, a.g.e., s. 485; Öztoprak, a.g.m., s. 122.
325
gibi konularda değerlendirmelerde bulunularak, istatistiksel verilerle de bölgenin
“Türk yurdu” olduğu kanıtlanmaya çalıĢılmıĢtır. Cemiyet, gerçekleĢtirdiği yayın
faaliyetleri ile verdiği muhtıraların792 yanı sıra, yörede milli mücadeleye engel teĢkil
edecek kiĢilerin atanmasını da önlemeye çalıĢmıĢtır.
Faaliyetlerini iĢgal ve tehdit altındaki Ġstanbul’da sürdüren Kilikyalılar
Cemiyeti, Ġstanbul hükümetlerine ve Ġtilaf Devletleri makamlarına baĢvurarak
olumsuzlukların düzeltilmesini çekinmeden istemiĢ, Mustafa Kemal ile irtibat
kurarak Adanalı aydınlar ile çalıĢmalarını yürütmüĢtür.
d. Kilikya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Cemiyetin adı bazı belgelerde Adana vilayeti Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Merkeziyesi olarak geçmektedir. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin
Adana Ģubesi olarak, Mustafa Kemal’in direktifleriyle Kasım 1919’da Kayseri’de
kurulmuĢ,
ancak
Adana
ve
çevresi
iĢgal
altında
olduğundan
Niğde’ye
nakledilmiĢtir.793
792
Kilikyalılar Cemiyeti 18 Ocak 1919’da Ġtilaf Devletlerinin Ġstanbul’daki Yüksek Komiserlikleri ile
Amerika BirleĢik Devletleri Komiserine uzun bir muhtıra vermiĢti. Bu muhtırada: “Yörenin iĢgalinin
mütareke hükümlerine aykırı olduğu hatırlatılarak, Torosların güneyinde kalan alanın Basra Körfezine
kadar Osmanlı Devleti’nden koparılarak, mahalli hükümetlere verilmesi ve Kilikya’da bir Ermeni
devletinin kurulması gibi tasarılara karĢı çıkılıyordu. Öztoprak, a.g.m., s. 122-124.
793
Heyet-i Temsiliye’nin 2 Kasım 1919 tarihli kararında “Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin
Kayseri’de teşkilinin muvafık bulunduğu Boğazlıyan’da, Adana Türkgücü Reisi Ahmet Bey’e cevaben
yazıldı.” denilmektedir. 27 Kasım 1919 tarihli Heyet-i Temsiliye Kararında da “Kayseri’ye muvasalat
edecek olan Ali Fuat PaĢa Hazretleri ve Fırka (Tümen) 11. Kumandanı Mümtaz Bey ile görüĢmesi,
326
Cemiyeti’nin ilk faaliyetlerinden biri, yörenin iĢgalini ve iĢlenen cinayetleri
protesto eden bir bildirisinin Kayseri’de çıkan Erciyes gazetesinin 18 Aralık 1919
tarihli sayısında yayınlanmasıydı. Bu bildiri Ġstanbul’da Sadaret’e, Ġngiltere, Fransa,
Amerika ve Ġtalya siyasi temsilciliklerine gönderilmiĢti. 794
Kilikya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti çok yönlü çalıĢmalarda bulunmuĢtur.
Adana’da meydana gelen olayları ve diğer haberleri Mustafa Kemal’e rapor ederek
onun direktifleri doğrultusunda faaliyet göstermiĢtir. Bölgedeki Kuva-yı Milliye
birliklerinin ihtiyaçlarını ve özellikle iaĢesini sağlamaya çalıĢmıĢtır.795 Bunun yanı
sıra çeĢitli protesto telgraflarıyla mütarekeye ve yürürlükteki yasalara aykırı tutum ve
uygulamalara karĢı çıkmıĢtı.
Cemiyet,
Karaisalı
ilçesinin
Kuva-yı
Milliye
tarafından
iĢgalden
kurtarılmasından sonra, Karaisalı’ya taĢınmıĢ ve çalıĢmalarına bir süre burada devam
etmiĢtir. Bir süre sonra merkezini Pozantı’ya nakletmiĢtir.796
Kayseri’de Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni tesis etmek isteyen, Adana Türkgücü Reisi Ahmet
Remzi Bey’e cevaben yazıldı” Ģeklinde geçmektedir. Baykal, a.g.e., s. 42, 65; Öztoprak, a.g.m., s.
130.
794
Yazının içeriği özetle Ģöyleydi: “Kilikya’da iĢgalden beri adalet ve asayiĢin yüzü bile
görülmemiĢtir… Fransızlar Ermenilerin tanıklık ve iftiralarında göre hareket ediyorlar. Türklerin malı
gasp ediliyor, hapse atılıyor ve kurĢuna diziliyordu. Bütün bunlar hangi adaletli mahkemenin
kararlarıyla yapılıyor?.. Bütün bu haksızlıkları, adaletsizlikleri Adana Türklüğü adına bütün
varlığımızla uygar dünyaya karĢı protesto ediyoruz…” Öztoprak, a.g.m., s. 130-132.
795
Adana’nın zenginleri, koyun celepleri ve kasaplardan isimleri açıklanmamak kaydıyla para ve
bedeli sonradan ödenmek üzere koyun vermiĢlerdir. Kuva-yı Milliye için silah alımında bu maddi
yardımlardan yararlanılıĢtır. Arıkoğlu, a.g.e., s. 100.
796
Bu dönemde cemiyetin yönetim kurulunda: Ahmet Remzi (Yüreğir), Sinan (Tekelioğlu) Bey, ġeyh
Saadettin Efendi (Karaisalı Kaymakamı), Kethüdazade Ġbrahim Bey, Manisalı Ali Bey ve Zamir Bey
327
e. Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
Kozan’ın iĢgalinin ardından buradan kaçarak Develi’ye gelen “Emmi
Mustafa” lakabıyla tanınan Dava Vekili Mustafa Faik (Üstün), Sehlikoğlu Hasan,
Belediye Katibi Ali (Arık), Kurtoğlu Hulusi ve Topaloğlu Halil, burada Develi
Müdafaa-i Hukuk teĢkilatından bazı kiĢilerin Sivas Kongresi’ne katılmaları için
teĢvik edilmiĢlerdi. Bunun üzerine bu kiĢilerden Dava Vekili Mustafa, Kurtoğlu
Hulusi ve Topaloğlu Halil, Sivas Kongresi sıralarında çeĢitli giriĢimlerde bulunmuĢ
ve gerekli direktifleri almak için 27 Ekim 1919’da Sivas’a gelmiĢlerdi. Heyet, 30
Ekim 1919’da Sivas Lisesi’nde Heyet-i Temsiliye ile görüĢerek,797 Fransız iĢgal
kuvvetlerine karĢı mücadele etmek istediklerini ancak silahları olmadığını, buna
karĢın
maddeten
ve
bedenen
her
türlü
fedakârlıktan
çekinmeyeceklerini
belirtmiĢlerdi. Ayrıca, Kayseri sancağına bağlı Develi kazası bölgesinde bulunan
Aydınlı
aĢiretinin
çıkarabileceği
5000
kiĢilik
silahlı
kuvvetlerden
yararlanabileceklerini eklemiĢlerdir.798
(Damar Arıkoğlu) görev yapmıĢlardır. Cemiyet merkezinin Pozantı’ya naklinden sonra çalıĢmalarını
burada sürdürürken yaptığı seçimle yönetimde yer alacak kiĢileri belirlemiĢtir: Bu kiĢiler: Ahmet
Remzi, Saadettin Bey, Karaisalı Müftüsü Hacı Mehmet Efendi, Adil (Menemencioğlu) Kırıklı’dan
Süleyman Bey, Karaisalı Belediye Reisi Mustafa (Akdağ), Karaisalı Jandarma Kumandanı Hasan
Akıncı ve Kozan’dan Cevdet (Çamurdan) Beyler’dir. Arıkoğlu, a.g.e., s. 100-171; Öztoprak, a.g.m., s.
130-132.
797
Türk Ġstiklal Harbi, C.IV, s. 68; Ahmet Hulki Saral-Tosun Saral, Vatan Nasıl Kurtarıldı, T.ĠĢ
Bankası Kültür Yay., Ankara 1970, s. 19; Öztoprak, a.g.m., s. 128; Ener, Çukurova KurtuluĢ
SavaĢında Adana Cephesi, s. 26.
798
Türk Ġstiklal Harbi, C.IV, s. 68; Saral, a.g.e., s. 19.
328
Bunun üzerine, yörede silahlı bir teĢkilat kurulmasına karar verilerek, 1
Kasım 1919’da Adana vilayetinin tamamı ile Tarsus ve Mersin’i kapsayan “Kilikya
Kuva-yı Milliye Komutanlığı” kurularak, komutanlığına Topçu BinbaĢısı Kemal799
(Korgeneral Kemal Doğan), yardımcılığına da Piyade YüzbaĢısı Osman Nuri
(Tümgeneral Osman Tufan) atanmıĢlardır.800 Topçu BinbaĢı Kemal“Kozanoğlu
Doğan Bey” Piyade YüzbaĢısı Osman Nuri “Aydınoğlu Tufan Bey” takma adlarıyla
göreve baĢlamıĢlardır.
Mustafa Kemal, komutanlara birer vesika halinde imzaladığı atama kararları
ile birlikte Ģu talimatı vermiĢti:801
1) Halkın, teĢkilatı içten benimsemesi ve bunun sağlanması için çalıĢılması.
2) TeĢkilatın, Sivas Kongresi’nde tesbit edilen nizamnameye uygun
yapılması.
3) Karaisalı tarafında toplanacak büyük bir milli kuvvetin, Adana
istikametinde harekete geçerek, Adana’yı zaptetmesi ve Fransızları denize
dökmesi.
4) Sivas’tan gizlice ayrılmaları, isim ve kıyafetlerini değiĢtirmeleri.
Kozanoğlu Kemal ve Aydınoğlu Tufan Beyler, Sivas’tan ayrılarak, Develi’ye
gelirken, aldıkları emir ve talimata göre iĢgal mıntıkasına giderek teĢkilat
kuracaklardı. Ancak, iĢgal bölgesine girmekte zorluk çektikleri için Develi’de daha
799
ATASE ArĢivi ĠSH., K:272 G:56 B: 56-1. BinbaĢı Kemal Bey’in Ali Fuat PaĢa’ya Adana iĢgal
mıntıkası dahilinde milli kuvvetler teĢkilinde görevlendirildiği belirtilmektedir.
800
Baykal, a.g.e., s. 41; Türk Ġstiklal Harbi, C.IV, s. 68; Saral, a.g.e., s. 20.
801
Osman Tufan PaĢa, KurtuluĢ SavaĢı Hatıraları, Arma Yayınları, 1998, s. 14; Çelik, a.g.e., s.
150.
329
çok kalmak durumunda kaldılar. Bunun üzerine Sivas’ta bulunan Mustafa
Kemal’den destek istediler. Sivas’ta düzenlenen ve kolordu komutanlarının katıldığı
bir toplantıda Kozanoğlu Kemal ve Aydınoğlu Tufan’ın harekâtını kolaylaĢtırmak
amacıyla, kolorduların yardım edeceği bölgeler belirlenmiĢtir. Buna göre: Ankara
Kolordusu’nun Adana tarafındaki bölgeye, Sivas Kolordusu’nun MaraĢ kesimine,
Diyarbakır
Kolordusu’nun
da
Urfa’ya
gizli
yardımlarda
bulunmaları
kararlaĢtırılmıĢtı.802
Ali Fuat PaĢa, Sivas Toplantısı’ndan Ankara’ya dönerken, Kozanoğlu Doğan
ve Aydınoğlu Tufan Beyleri, talimat vermek üzere Kayseri’ye davet etmiĢti. Ali Fuat
PaĢa, 4 Aralık 1919’da Kayseri’de, Kilikya Kuva-yı Milliye Komutanlığı komuta
heyeti ile yaptığı bu görüĢmesinde; geriden gönüllü yedek subaylarla halktan
topladıkları gönüllülerden kuvvet göndereceğini, silah ve cephane vereceğini,
durumun hükümet memurlarına duyurulmaması ve iĢgal bölgesine birinin girmesi
gerektiğini söylemiĢti. Ali Fuat PaĢa’nın iĢgal bölgesine kimin gireceğini sorusu
üzerine Aydınoğlu Tufan Bey kendisinin iĢgal bölgesine gireceğini ancak kendisine
arkadaĢ verilmesi isteğini belirtmiĢtir. Bu iĢ için de “Sinan Tekelioğlu” takma adıyla
Jandarma YüzbaĢısı Al Ratip Bey görevlendirilmiĢtir.803
Bu görevlendirmeden sonra, XX. Kolordu Komutanı Ali Fuat PaĢa, Kilikya
Kuva-yı Milliye Umum Komutanlığı bölgesini ikiye ayırmıĢtır. Zamantı Çayı,
Tumkale, Yumurtalık hattı (dahil) ile Göksun, Andırın, Kaypak hattı (dahil)
arasındaki bölge Kilikya Doğu Bölgesi Komutanlığı olarak belirlenmiĢ ve
komutanlığına Aydınoğlu Tufan Bey; Zamantı Çayı, Tumlukale, Yumurtalık Hattı
802
Cebesoy, a.g.e., s. 294; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 29.
803
Cebesoy, a.g.e., s. 297, 298; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 30.
330
(hariç) ile Maden (Bereketli), Pozantı, Tarsus hattı (dahil) bölgesi de Batı Kilikya
Komutanlığı olmuĢ, komutanlığına da Tekelioğlu Sinan Bey getirilmiĢti.804 Ali Fuat
PaĢa, bu komutanlara 11. Fırka Komutanı ile Kayseri Ahz-ı Asker Reisinin kendi
mıntıkalarında milli teĢkilatı geliĢtirmeye çalıĢacakları bilgisini verdikten sonra, milli
müfrezelerin iĢgal mıntıkasına girmesiyle güçlenecek olan mahalli teĢkilat ile
oluĢturulacak harekete yardımda bulunulması ve belirlenen miktardaki silah ve
cephanenin gösterilen mahallere naklettirilmesi görevini vermiĢtir. Görevlendirilen
komutanlar, kadrolarını tamamladıktan sonra iĢgal mıntıkalarına gizlice girecekler,
buralardaki hazırlıklarını tamamlayarak harekete geçeceklerdi. KurtuluĢ hareketinin
her tarafta birden baĢlatılması amacıyla hazırlıkların ne zaman tamamlanacağını
Ankara’daki Ali Fuat PaĢa’ya bildireceklerdi.805
Mustafa Kemal, 5 Kasım 1919 tarihli gizli bir emirle, Adana ve çevresinde
çete (gerilla) savaĢı yapmak üzere, Aydınoğlu Tufan Bey, Kurtoğlu Hulusi ve Gizik
Duran ile dört arkadaĢını Develi’de; Tekelioğlu Sinan, Kozanlı Sehlikoğlu Hasan ve
Kayseri Numune Ġlkokulu öğretmeni Yedeksubay Kemal Bey’i de Niğde’de
görevlendirmiĢtir.806
Kuva-yı Milliye Umum Komutanlığının doğu ve batı olarak iki bölgeye
ayrılmasıyla birlikte, Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanması Ģu merkezler etrafında
geliĢmiĢtir:
Adana Doğu Cephesi Komutanlığı: Develi, Andırın, Feke, Kadirli
Adana Batı Cephesi Komutanlığı: Niğde, Karaisalı, Pozantı
804
805
806
Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 68-69; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 14.
Cebesoy, a.g.e., s. 297.
Türk Ġstiklal Harbi, C.IV, s. 70; Çelik, a.g.e., s. 152; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 31.
331
Konya, Karaman, Mut, Silifke bölgesi de bir üçüncü merkez oluyordu.
i. Adana’nın Doğu Cephesinde Kuva-yı Milliye’nin TeĢkilatlanması
1. Develi’de Kuva-yı Milliye
I. Dünya SavaĢından önce 20 bin kiĢilik nüfusa sahip olan Kayseri vilayetine
bağlı Develi ilçesi, Erciyes Dağının güney eteklerinde yer alıyordu. Develi halkı ile
Adana vilayetine bağlı Kozan sancağı halkı sıkı iliĢkiler içerisindeydi. Fransızların
ve Ermenilerin saldırı ve iĢkencesine uğrayan Kozan halkı kaçarak Develi’ye
sığınmıĢtı. Memleketlerini düĢman iĢgalinden kurtarmak amacıyla Develi’ye sığınan
bu halkın bir kısmı ilçeye yakın dağlarda düĢmana karĢı direniĢ için hazırlanmaya
baĢlamıĢtı. Sayıları 25-30 civarında olan bu topluluk arasında, Fransız ve Ermeni
iĢgalini takiben, kimi hapishaneden kaçmıĢ, kimi serbest bırakılmıĢ olan ve
Fransızlar tarafından “eĢkıya” olarak nitelendirilen, Gizik Duran, Arap Ali, Ġbrahim
ÇavuĢ, Hacı Ahmet ve Cılaz Ali gibi, tanınmıĢ kiĢiler de bulunuyordu. Bu kiĢiler,
Develi ilçesinin Kılıçkaya köyünde faaliyete geçmiĢlerdi.807
Aynı zamanda Develi, Sivas Kongresi’nde seçilmiĢ olan Heyet-i Temsiliye
tarafından 1 Kasım 1919’da alınan bir kararla Kilikya Kuva-yı Milliye Komutanlığı
Karargâhı olarak belirlenmiĢti.
O dönemde, Develi ilçesinde Kuva-yı Milliye TeĢkilatı’nın kuruluĢunu
gerçekleĢtiren Develi halkının ileri gelenleri arasında, Belediye Reisi Kamberlizade
Osman Bey, CoĢkun Osman, Çıtkırıldım Osman, Doktor Osman ve Develi
Kaymakamı Atıf (Tüzün) Beyler bulunuyordu. Ayrıca, Mustafa Kemal PaĢa, yakın
807
Çelik, a.g.e., s. 156.
332
arkadaĢı olan Kılıç Ali’yi Kilikya’da Kuva-yı Milliye teĢkilatı kurma çalıĢmaları için
Develi’ye göndermiĢti.
Bu dönemde Develi’ye gelen Kozanoğlu Kemal ve Aydınoğlu Tufan Beyler
burada, Kozanlı delegeler ile Develi Kaymakamı Atıf (Tüzün) Bey ve Develili
vatanseverlerin katıldığı bir toplantı yapmıĢlardır.808
Yapılan görüĢmeler sonunda, Kilikya Kuva-yı Milliye Komutanlığı 14 kiĢilik
Gizik Duran Çetesi’ni emrine almıĢtır. Bu çete vasıtasıyla, Kuva-yı Milliye, Fransız
iĢgal sahasında etkisini artırmaya ve özellikle iĢgal bölgesinde görevli Türk
memurlarının, iĢgalcilerin emrini dinlemeyerek Kuva-yı Milliye yanlısı bir tutum
takınmalarını sağlamaya çalıĢmıĢtır.809
Kuva-yı Milliye’nin Develi’deki faaliyetleri Kozan’daki Fransızlar tarafından
öğrenilmiĢti. Bu bilgi akıĢı da Fransızların ajanlığını yapan Feke ilçesi Belediye
Reisi Cezmi (Çetinel) tarafından sağlanıyordu. Cezmi Bey’in Develi’de de iyi
ajanları bulunuyordu. Fransızlara hizmet eden Kozan Jandarma Komutanı Ali Saib810
ile direkt olarak irtibat kurarak Develi ile ilgili bilgileri Fransızlara ulaĢtırıyordu.811
ĠĢgal bölgesinde her yere kolaylıkla nüfuz eden ve geniĢ bir haberleĢme ağı
kuran YüzbaĢı Ali Saib, Kuva-yı Milliye’nin önüne Fransızlardan daha büyük bir
808
Tufan PaĢa, a.g.e., s. 17,18.
809
Çelik, a.g.e., s.158.
810
Ali Saib UrsavaĢ, (Revandiz 1887-1939) Milli Mücadele’de önce Kozan, sonra Urfa Jandarma
Tabur Komutanlığı görevlerinde bulunmuĢtur. Adı geçen bu yerlerden milletvekili seçilmiĢtir. 1935’te
Atatürk’e karĢı bir suikast düzenlemek giriĢiminden dolayı tutuklanmıĢ ve bir süre cezaevinde
kalmıĢtır. Milli Mücadele anılarını “Çukurova Faciaları ve Urfa’nın KurtuluĢu” adlı kitapta
toplamıĢtır. KastaĢ Yay., Ġstanbul 1988.
811
Tufan PaĢa, a.g.e., s. 22-25.
333
engel olarak çıkmıĢtı. Fransızlara kendisini Türk düĢmanı “Revandızlı bir Kürt”
olarak tanıtmıĢ, Türk köylüleriyle çatıĢmaya girmiĢ,812 Andırınlı Baltacı Mustafa
tarafından yaralandığı için, Fransızlar uğruna kan akıtan bir kahraman yerine
konmuĢtu.813
Kuva-yı Milliye Komutanlığı tarafından yayınlanan bildirilerde, Gizik Duran
ve çetesinin öldüreceği kiĢilerin baĢında Cezmi ve Ali Saib Bey’lerin de adının
bulunması korkusundan Fransızlara çalıĢan Cezmi Bey’in Türk tarafına yönelmesine
neden olmuĢtu. Cezmi (Çetinel) Bey, Kuva-yı Milliye tarafını tutarak, Fransızları
atlatmaya ve Ali Saib’i de (UrsavaĢ) Kuva-yı Milliye tarafına çekmeye çalıĢmıĢtır.
Ali Saib Bey de aynı Ģekilde korkuya kapılarak, Kuva-yı Milliye ile irtibat
kurabilmek içim Develi Kaymakamı Atıf (Tüzün) Bey’in aracı olmasını
istemiĢlerdi.814 Ali Saib Bey, önce Kuva-yı Milliye tarafını oyalama taktiği gütmüĢ,
Fransızların verdiği talimata uyarak, Kuva-yı Milliye’yi ve komutanlarını oyuna
getirmeye çalıĢmıĢtır. En sonunda, Kuva-yı Milliye’nin güçlü olduğuna inanarak,
çekinmeye baĢlamıĢtır. Bunda Cezmi Bey’in de Kuva-yı Milliye tarafına geçmesi de
etkili olmuĢtur. Ali Saib Bey, Cezmi Bey’e Kuva-yı Milliye ile kendi adına
görüĢmesi için yetki vermiĢ, ancak Kilikya Kuva-yı Milliye Komutanı Kozanoğlu
Doğan Bey, böyle bir görüĢmeyi uygun bulmamıĢtı. Zaten o sırada Heyet-i Temsiliye
BaĢkanı Mustafa Kemal ile kolordu komutanları arasında 16 Kasım 1919’da Sivas’ta
812
Ali Saib, Ermeni çetelerini emrine almıĢ, Türkler aleyhindeki Çerkezlerle Kürtlerden bir kısmını
milis kıyafetiyle gönüllü yapmıĢtı. Türk memurlarından isteğine uygun davrananları görevde
bırakarak, diğerlerini kovdurmuĢtu. Hayvan nalı çakmakla ün kazanmıĢ olan YüzbaĢı Kürt Mirza ile
birlikte, Türk köylüsüne benzeri duyulmamıĢ zulüm ve iĢkenceler uyguluyordu. Çelik, a.g.e., s. 159.
813
UrsavaĢ, a.g.e., s. 15; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 22.
814
Tufan PaĢa, a.g.e., s. 23-26; Çelik, a.g.e., s. 160.
334
baĢlayan toplantı nedeniyle, Cezmi Bey’in kendisi ve Ali Saib Bey adına yaptığı
görüĢme önerilerini ertelemek durumunda kalmıĢtı.815
Ali Saib ve arkadaĢlarıyla görüĢmeye pek yanaĢmayan Kozanoğlu Doğan Bey
Sivas’taki Komutanlar Toplantısı bittikten sonra, 1919 yılı Aralık ayı sonlarında silah
getirmek için Niğde’ye gittiği sırada, Aydınoğlu Tufan Bey, Kozanoğlu Doğan
Bey’in bilgisi olmaksızın, Ali Saib ve Cezmi Beylerle Develi’nin GümüĢören
(Fıraktın) köyünde görüĢmeyi kabul etmiĢtir. Ali Saib ve Cezmi Beylerin Aydınoğlu
Tufan Bey ile yaptıkları görüĢmede, Aydınoğlu Tufan Bey’in yanında ayrıca Develi
Kaymakamı Atıf Bey, Kamberlizade Osman Bey ile Kozanlı Dava Vekili Emmi
Mustafa (Faik Üstün) bulunuyordu. Yapılan toplantıda, Fransızların kuvvet durumu,
komuta ve yönetim Ģekli, Türk köylüsünün durumu, Kuva-yı Milliye’nin geliĢmesi
gibi konular ele alınmıĢ ve görüĢme sonunda anlaĢılmıĢtır.816 Varılan anlaĢmaya
göre, bundan sonra, Ali Saib ve Cezmi Beyler, Kuva-yı Milliye için çalıĢacaklardı.
Kendisini Fransızlara Türk düĢmanı bir Kürt olarak tanıtan Ali Saib Bey bir süre
daha aynı Ģekilde tanıtacak ve “Namık” takma adını kullanarak, eĢinin el yazısıyla
yazdığı bilgileri, Cezmi Bey’e gönderecekti. Bu görüĢmenin ardından, Ali Saib Bey,
gerçekten Kuva-yı Milliye için çalıĢmıĢtı. Ancak, Gezbel Yolu üzerinden Tufanbeyli
(Mağara) ve Saimbeyli (Haçin)’ye geçtikten sonra Kozan’a dönmüĢ, burada
hakkındaki bir ihbar nedeniyle gözaltına alınmıĢtı. Fransızların, Antep, Urfa veya
MaraĢ Ģehirlerinden birini tercih etmesi veya Kilikya dıĢına çıkarılacağı teklifi
üzerine, Kuva-yı Milliye yetkililerinin de görüĢünü alarak, 29 Aralık 1919’da Urfa
815
816
Tufan PaĢa, a.g.e., s. 23-26; Çelik, a.g.e., s. 161.
UrsavaĢ, a.g.e., s. 33-35; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 27.
335
Jandarma Taburu Komutanlığı görevine baĢlamıĢtır. YüzbaĢı Ali Saib Bey, bu
görevdeyken Kuva-yı Milliye’ye önemli hizmetlerde bulunmuĢtur.817
16-29 Kasım 1919 tarihleri arasında Sivas’ta Mustafa Kemal baĢkanlığında
yapılan toplantıda “Meclis-i Mebusan’ın toplanma yeri, toplantıdan sonra Heyet-i
Temsiliye ve ulusal örgütlerin alacağı biçim ve çalıĢma yolu, Paris BarıĢ
Konferansının Osmanlı Devleti ile ilgili olumlu ya da olumsuz karar vermesi
durumuna karĢı nasıl davranılacağı gibi önemli kararlar üzerinde görüĢ alıĢveriĢinde”
bulunulmuĢtur.818
817
UrsavaĢ, a.g.e., s. 24-28; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 46-48.
818
Nutuk, C.III Vesikalar/Belgeler, Vesika: 185, 186. Toplantıya, Ankara’dan 20. Kolordu Komutanı
Ali Fuat PaĢa, Erzurum’dan 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir PaĢa, Konya’dan 12. Kolordu
Komutanı yerine vekaleten Erkân-ı Harp Reisi BinbaĢı ġemsettin Bey, Sivas’ta bulunan 3. Kolordu
Kumandanı Miralay Hüseyin Selahattin Bey ve ayrıca Heyet-i Temsiliye üyesi olan ve üye olmayıp
toplantıya katılmalarından yararlanılan kiĢiler ve komutanlar da katılmıĢtır. Nutuk, C.I, s. 363-365;
Cebesoy, a.g.e., s. 281-291.
336
2. Komutanlar Toplantısı819
Ġki hafta süren Komutanlar Toplantısında, teĢkilatlanma ve savunma ile ilgili
konularda önemli kararlar alınmıĢtır. Adana ve çevresine yapılması gerekli yardımın
hızlandırılması ile Kilikya’nın önemli ve büyük bölümünü iĢgalden kurtarmak görevi
20. Kolordu’ya, dolayısıyla Ali Fuat PaĢa’ya verilerek, Kilikya Kuva-yı Milliye
Komutanlığı kendisine bağlanmıĢtı. Ali Fuat PaĢa, toplantının ardından Ankara’ya
giderken Kuva-yı Milliye Komutanlığı’nın çalıĢmaları ile ilgili incelemelerde
bulunmak üzere Kayseri’ye uğramıĢtı. 4 Aralık 1919’da820 Kayseri’ye gelen, Ali
Fuat PaĢa, 11. Tümen Komutanı BinbaĢı Mümtaz, Kayseri Askerlik ġubesi BaĢkanı
BinbaĢı Emrullah, Topçu BinbaĢı Mehmet Kemal (Kozanoğlu Doğan) ile ve daha
sonra milli teĢkilat reislerinin katıldığı görüĢmeler sonunda Kilikya’nın kurtuluĢu
için alınması gerekli tedbirler tüm detaylarıyla belirlenmiĢ ve görev taksimi
819
Ali Rıza PaĢa hükümeti Komutanlar toplantısını baltalamak amacıyla Mustafa Kemal ve Ali Fuat
PaĢaları tutuklayıp Ġstanbul’a getirmeleri için Cafer Ġlhami Bey BaĢkanlığı’nda aralarında Fevzi
Çakmak PaĢa’nın da bulunduğu bir heyeti 25 Kasım 1919’da Sivas’a göndermiĢti. 26 Kasım 1919’da
gerçekleĢen Kazım Karabekir- Fevzi (Çakmak) PaĢa görüĢmesinde, Kazım Karabekir PaĢa, Fevzi
PaĢa’ya “milletin kurtuluĢu uğrunda her tehlikeyi göze alarak ortaya atılan arkadaĢlarının tevkifine
razı olamayacağını, bu iĢlerle uğraĢarak Türk Milleti’nin ölümüne sebep olmak yerine kendisinin de
bir an önce Anadolu’ya geçerek, kendi saflarında yer alması gerektiğini” söylemiĢ ve PaĢa’nın fikrini
değiĢtirmesinde etkili olmuĢtur. Cebesoy, a.g.e., s. 286-287.
820
Cebesoy, a.g.e., s. 260- 261; Ali Fuat PaĢa’nın Kayseri’ye geliĢ tarihi olan 4 Aralık 1919, gerek
burada belirtilen kendi hatıratında ve gerekse buna dayanılarak yazılan birçok incelemede yanlıĢ
Ģekilde 4 Kasım 1919 olarak verilmiĢtir.
337
yapılmıĢtı. Adana ve havalisi ile ilgili olarak alınan tedbirler Ģu Ģekilde
özetlenebilir:821
1) 11. Tümen Komutanı ile Kayseri Askerlik Şubesi Başkanı, kendi
mıntıkaları
dahilindeki
Milli
Teşkilat’ın
büyümesine
çalışacaklardır.
Milli
müfrezelerin, Kilikya’nın işgal mıntıkasına girmesiyle kuvvetlenecek mahalli teşkilat
ile icrasına başlanacak olan harekete ayrıca yardımda bulunacaklardı. Belirlenen
miktardaki silah, cephane vesaireyi gösterilen mahallere naklettireceklerdi. Eğer,
ecnebi işgal kuvvetleri, teşebbüslerimizi önlemek isterlerse, bunların ileri
hareketlerini durdurabilmek için gerekli tedbirleri alacaklardı.
2) Kilikya’nın kurtuluş hareketini Topçu Binbaşısı Mehmet Kemal Bey
(Kozanoğlu Doğan), maiyetiyle birlikte doğrudan doğruya idare edecekti. Kozanoğlu
Doğan Bey’in idare edeceği bölge ikiye ayrılmıştı. Doğudakine Piyade Yüzbaşı
Osman Nuri (Aydınoğlu Tufan) ve batıdakine Yüzbaşı Ali Ratıp (Tekelioğlu Sinan)
Beyler komuta edeceklerdi.
3) Kozanoğlu Doğan, Aydınoğlu Tufan ve Tekelioğlu Sinan Beyler’in
matamamiyet kadroları tamamlanır tamamlanmaz, bu komutanlar işgal bölgelerine
girecekler ve oradaki hazırlıkları da bittikten sonra harekete geçeceklerdi.
4) XII. Kolordu mıntıkasına ait olan görev de XX. Kolorduya devredilmişti.
5) Kurtuluş hareketinin her tarafta birden başlatılabilmesi için, hazırlıkların
ne zaman tamamlanacağı Ankara’da Ali Fuat Paşa’ya bildirilecekti.
6) Bütün Kolordu’ların hazırlayacakları Milli Teşkilat ve harekât, Kuva-yı
Milliye Umum Komutanı olarak Ali Fuat Paşa tarafından idare edilecekti.
821
Cebesoy, a.g.e., s. 297, 298; Tufan PaĢa, a.g.e., s. 29, 30.
338
3. Andırın’da Kuva-yı Milliye
Develi’de Kuva-yı Milliye teĢkilatı kurulduktan sonra, Kilikya Kuva-yı
Milliye Umum Komutanı Kozanoğlu Doğan Bey’in yardımcısı ve Kilikya Doğu
Cephesi Komutanı Aydınoğlu Tufan Bey, 1920 yılı ġubat ayı baĢlarında teĢkilat
kurmak için “Hafız Bekir” takma adını kullanarak, Andırın’a gelmiĢti.
Andırın, dağlık ve ormanlık bir bölgede bulunduğu için Fransızlar tarafından
iĢgal edilmemiĢti. Fransızlar, Andırın halkından korunmak için, doğu ve güney
sınırlarına karakollar kurmuĢlardı. Aydınoğlu Tufan Bey, Kuva-yı Milliye’nin güçlü
olduğunu göstermeye çalıĢarak, halkı Kuva-yı Milliye’ye dahil etmek istiyordu.
Andırın halkı silah almak istiyordu ancak fakir olduğundan dolayı alamıyordu. Silah
almak isteyenler öküzünü satmaya baĢlamıĢtı. Aydınoğlu Tufan Bey, önce 15-20
kiĢilik bir kuvvet oluĢturmuĢtu. Andırın’ı kuzey, güney ve doğu bölgelerine ayırarak,
her bölgeye bir komutan atadı ve Yaycıoğlu Ġbrahim Ağa’yı Grup Komutanı tayin
etti. Köylerde faaliyete geçerek, askerlik yapanları ve silahı olanları toplayarak
bunların baĢlarına eski onbaĢı ve çavuĢları getirdi. Manga, takım ve bölük teĢkilatı
kurularak, her mıntıkada teĢkil edilen bölükler talime baĢlatıldı. Müdafaa-i Hukuk
Heyetleri herkesten %3 iaĢe kesintisi yapmaya baĢladı. ĠaĢe, ambar ve tevzi teĢkilatı
ve memurlukları kuruldu. VatandaĢlar makbuz karĢılığında gönül rızasıyla bağıĢta
bulundular. Bir örnek kıyafet ve komutanlara üniforma sağlandı. Andırın’daki Kuvayı Milliye teĢkilatı bu Ģekilde kurulmuĢ oldu.822
822
Çelik, a.g.e., s. 167.
339
4. Kadirli’de Kuva-yı Milliye
Fransızlar, Kadirli ve çevresinde de bu bölgeyi sömürmek amacıyla
silahlandırdıkları Ermenileri kendi askeri birlikleri arasında kullanırken, Kadirli ve
çevresindeki Çerkezleri de kendi taraflarına alarak kullanmaya baĢlamıĢlardı. Bu
amaçla, Aziziye’ye kadar olan bölgede Çerkezlerin lideri veya temsilcisi olarak
kabul ettikleri Çerkez Nuri ÇavuĢ’a büyük önem vermiĢler ve isteklerini daha kolay
kabul ettirebilmek için, oğlu Çako’yu jandarma subayı yapmıĢlardı. Buna karĢılık,
Nuri ÇavuĢ, “Fransızların adamı görüntüsünde” çalıĢırken, çok sayıda masum Türkü
ve
Kozanlıları
haksız
muameleden
korumuĢtur.
Nuri
ÇavuĢ,
Kadirli’nin
kurtuluĢundan sonra, Kuva-yı Milliye’ye katılarak Ceyhan Grup Komutanı olarak
görev yapmıĢtır. Yöredeki Çerkezler birkaçı dıĢında genel olarak Kuva-yı Milliye’ye
katılmıĢlardır.823
Kadirli’deki milli kuvvetler ayrı ayrı müfrezeler halinde silahlanarak
teĢkilatlanmıĢlardı. Aydınoğlu Tufan Bey, Kadirli’ye geldikten sonra burada da
Andırın teĢkilatına benzer bir teĢkilatlanma yapılmıĢ ve silahlandırma çalıĢmalarına
devam edilmiĢtir. Bölük teĢkilatı kurulmuĢ ve Kadirlililerden “Kasaba Bölüğü” adı
verilen bir bölük meydana getirilmiĢtir. Bazı yedek subaylar bölük komutanı olarak
görevlendirilmiĢ, bir kısmı da bir çeĢit danıĢman olarak askerlik yapmamıĢ olan
bölük komutanlarının emrine verilmiĢlerdir. Bu son düzenlemeye göre, mevcut
müfrezelerden kurulan bölükler ve komutanlarının adları Ģöyle idi:824
Tatarlı Bölüğü: Komutanı, Hüsnü CoĢkun
823
Çelik, a.g.e., s. 170-171.
824
Tufan PaĢa, a.g.e., s. 69-70; Çelik, a.g.e., s. 178.
340
Bozdoğan Bölüğü: Komutanı, Hacı Bey (Hacı Bozdoğan’ın babası
Dağkolu Bölüğü: Komutanı, Halil Tekerek
Sumbas Bölüğü: Komutanı, Karabeyzade Mehmet Bey
Çokak Bölüğü: Komutanı, Ahmet PaĢa
Kasaba Bölüğü: Komutanı, Vahit Vaysıoğlu
Bu bölüklerin mevcudu 100-150 kiĢi arasında değiĢiyordu. Yukarıda adı
verilenler dıĢında, mevcutları 30-50 arasında değiĢen, Ali Kahyalar, Mamuk Ağa ve
Savrun Müfrezeleri bulunuyordu.
Aydınoğlu Tufan Bey, Kadirli’de kurulan milli kuvvetlerin komutanlığını
üzerine almıĢ, Remzi Özdemir’i yardımcılığına, bir süre sonra, Tevfik CoĢkun’u “bir
günlük emirle” Kadirli Grup Komutanlığı’na atamıĢtır. Aynı günlük emirle, Ġbrahim
Yaycıoğlu Andırın, Hulusi Kurtoğlu Kozan, Ahmet Cevdet Çamurdan Sırkıntı Grup
Komutanlıklarına atanmıĢtı. Haçin, milli kuvvetler tarafından alındıktan sonra, Saim
Bey, Ceyhan Grup Komutanlığı’na, Nuri ÇavuĢ da yardımcılığına atanmıĢlardı.825
Bölük teĢkilatı ve grup komutanlığının kurulmasıyla milli müfrezeler belli bir
disiplin altına alınmıĢtı.
5. Kozan’da Kuva-yı Milliye
Aydınoğlu Tufan Bey, Fransız ve Ermeni zulmünden kaçarak, Kadirli’ye
sığınan Kozanlı vatandaĢlarla görüĢerek, Kozan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i
Hukuk Heyet-i Merkeziyesi’ni kurulmasını sağlamıĢtı. Bu Heyet-i Merkeziye’de
alınan kararlar doğrultusunda ve Aydınoğlu Tufan Bey’in emriyle Kozan ve
825
Çelik, a.g.e., s. 178.
341
havalisinde Kuva-yı Milliye teĢkilatının kurulması ve denetimi görevi, Sırkıntılar
Grup Komutanı olan ve “Kayhan” takma adını kullanan Müftüzade Ahmet Cevdet
(Çamurdan) Efendiye verilmiĢti. Bu sırada, Fransızlar ve Ermeniler tarafından
cezalandırılmak amacıyla takibe alınan Hakkı (Çamurdan) Efendi de Kozan’dan
ayrılarak geldiği Akdam köyü civarındaki çiftliğinde, Kümeli Göçmenleri’nden
kurduğu 30-40 kiĢilik bir müfreze ile Kadirli’de Aydınoğlu Tufan Bey’in
karargâhına gelmiĢti. Kendisine burada “ġeyh Edebalı” takma adıyla Karargâh
Komutanlığı görevi verilmiĢti.826 Kozan Cephesi Kuva-yı Milliye teĢkilatı gittikçe
geliĢerek, kuzey, güney, doğu ve batı olarak cephelere ayrılmıĢtı. Kozan’da bu
Ģekilde teĢkilatlanan Kuva-yı Milliye 800-1000 kiĢilik mevcuda ulaĢmıĢtı. Bu
sayıdaki kuvvetle Kozan’da bulunan tam teçhizatlı bir Fransız taburu, yerli Ermeniler
ve Kadirli’den Kozan’a sığınan Ermenilerle birlikte, onbine yakın sayıda düĢman
kuvvetine korku salıyordu.827
ii. Adana’nın Batı Cephesinde Kuva-yı Milliye’nin TeĢkilatlanması
16-29 Kasım 1919 tarihleri arasında yapılan Komutanlar Toplantısından
sonra Batı Kilikya Cephesi Komutanlığı’na YüzbaĢı Ali Ratıp (Tekelioğlu Sinan)
atanmıĢtı. 12 Aralık 1919’da Mustafa Kemal PaĢa’dan göreviyle ilgili Ģu talimatı
almıĢtı: 828
826
827
828
Çelik, a.g.e., s. 198.
A.g.e., s. 203.
Çelik, a.g.e., s. 248; Kasım Ener’in, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi adlı eserinde 12
Kasım 1919 tarihi yanlıĢtır. s. 31.
342
“Batı Kilikya Cephesi Kumandanlığı’na:
1) Bölgeniz Seyhan Nehri’nin doğusundan, Mersin batısına kadar uzanır.
2) Bölgeniz içinde, her Ģeyden önce teĢkilat kurulacaktır.
3) Karaisalı’dan iĢe baĢlamak uygun olur.
4) Milli kuvvetler, nizamnameye göre kurulup geniĢletilecek ve milli bir
ordu kurulacak ve hazırlanacaktır.
5) Bölgeniz dahilindeki Müslümanlar’ın silah ve cephane ihtiyacı: a)
Kurulacak bütün Kuva-yı Milliye’ye lazım gelen silahlar, b) Öncelikle
silahlandırılması gereken küçük müfrezeler için gerekli silahlar.
6) Bölge içinde kalmanız mümkün değilse, Bereketlimaden karargâh
yapılacaktır.
7) Takma adınız “Tekelioğlu Sinan’dır.
Tekelioğlu Sinan, bu emri aldıktan sonra 15 Aralık 1919’da, Niğde’ye
gelerek, 11. Tümen Vekili Mümtaz, Mutasarrıf Tevfik Bey ve Niğde Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti Yönetim Kurulu ile görüĢmüĢtür.829 Bu görüĢmeden sonra 11.
Tümen Komutanlığı tarafından kendisine ve yardımcılarına ayrılan beĢ mavzer,
yüzer fiĢek, on bomba ve üç yüz liradan fazla parayı alarak, Yedeksubay Kemal
ġahin, Konya TeĢkilatı’ndan gelen Yedeksubay Süleyman ve Kozanlı Sehlikzade
Hasan
ile
birlikte,
Karaisalı’nın
dağlık
kesimine
varmıĢlardı.
Karaisalı
Kaymakamından Fransızların çok güçlü olduğu, dolayısıyla derhal uzaklaĢmaları
gerektiği haberini alır almaz, düĢmana yakalanmamak için Niğde’ye geri
dönmüĢlerdir. Niğde’de, Sadettin (Beybaba) ve Ahmet Remzi (Yüreğir) Beylerle
buluĢmuĢtu. Niğde Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden ve halktan yardım görerek bir
829
Ener, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, s.32; Çelik, a.g.e., s. 249.
343
grup jandarma eri ve Teğmen Besim (Albayoğlu) ile birlikte Niğde’den,
Bereketlimaden istikametiyle Adana cephesine doğru harekete geçmiĢti. 830
Tekelioğlu Sinan Komutası’ndaki Kilikya Batı Cephesi Kuva-yı Milliyesi,
1920 yılı baĢlarından itibaren, kendi bölgesi olan Orta Toroslar’da Fransızlara karĢı
savaĢ açmıĢ ve çevredeki Türklerin de katılmasıyla, gittikçe kuvvet kazanmıĢtı.
Kuva-yı Milliye’nin geliĢmesi ile sevk ve idare açısından, cephenin
bölümlere ayrılması ihtiyacı doğmuĢtu. Bu durum göz önüne alınarak Batı Kilikya
Cephesi dört gruba ayrılmıĢtır. Buna göre: (Sağcenahta): 1) Tarsus grubu,
(Solcenahta) 2) Merkez 3) Seyhan 4) Kurttepe Grupları kuruldu. Tarsus Grubu’na
Molla Kerim, Merkez Grubu’na Jandarma Subayı Rifat, Seyhan Grubu’na Mahmut
ve Kurttepe Grubu’na da Devecioğlu Ali Ağa komutan olarak atanmıĢlardır.
Bu gruplara bağlı veya bağımsız olarak: Adil Efe (Arslanköylü Hüsnü
ÇavuĢ), KuĢçulu ReĢit, Halil ve Emin Polat, AktaĢlı Ali Ağa ve DerviĢ Ağa
Müfrezeleri ile Seyhan, Besim Albayoğlu, Ġbrahim Kethuda, Tekelioğlu Mustafa,
Kara Hacı, Bucaklı Hasan Ağa, Urgankıranlı Molla Ġzzet Müfrezeleri ve
Karaisalı’da: Karabomba, Seyhan Grubu’nda Pöçük Mehmet ve Molla Nasuh
Komutasındaki Gülek Müfrezesi bulunuyordu.
Karargâhta: Kemal ġahin Grubu’na bağlı Mucurlu Ahmet Müfrezesi ile
Tayyar Komutası’nda bir süvari bölüğü bulunuyordu. Besim Albayoğlu’nun
“Albayrak” adını taĢıyan müfrezesine, daha sonra “Reis” takma adıyla Turgut Reis
830
Ener, a.g.e., s. 32; Çelik, a.g.e., s. 249.
344
komuta etmiĢtir. Tarsus Bölgesinden Veli Haşim kuvvetleri de gerektiğinde sağ
cenahı destekliyordu. 831
Heyet-i Temsiliye, Ġçel cephesinin durumunu göz önüne alarak 1920 yılı
Nisan ortalarına doğru, bu cepheyi Yarbay ġemseddin’in komutasına vermiĢti.
Çamalan, Çatalan, KamıĢlı ve Karahacılı nahiyeleri geçici olarak, Karaisalı ilçesine
nakledilmiĢlerdi.
Bu ikinci gruplandırmada cephe dörde bölünmüĢtü:832
1) Kavaklıhan Grubu: Tarsus Çayı üzerindeki Muhat Köprüsü ile Cırbıklar
Köyü arasıdır. Komutanı Teğmen Cemal (Efe)’dir.
2) Kumdere Grubu: Cırbıklar ve Tepeçaylak Köyleri arasıdır. Komutanı
Teğmen Mehmet’tir.
3) Çakıt Grubu: Tepeçaylak ile Çobankuyusu Köyleri arasıdır. Komutanı
Teğmen Rifat’dır.
4) Seyhan Grubu: Çobankuyusu ile KızıklaĢ Köyleri arasıdır. Komutanı
Teğmen YaĢar (Mebruk)’dır.”
Adana cephesini teĢkil eden Kuva-yı Milliye, batıda Lamas (Limonlu)’dan
Adana’nın kuzeydoğusundaki Kozan Ģosesine kadar, yeniden aĢağıdaki Ģekilde
mıntıka ve gruplara ayrılmıĢtır. 833
1) Emin Arslan Komutasındaki Mersin Grubu mıntıkası: Batıda Lamas’dan
itibaren, Mersin’in kuzeydoğusundaki Deliçay’a kadar olan cephede,
831
832
833
Çelik, a.g.e., s. 287; Ener, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, s. 48.
Ener, a.g.e., s.48, 49.
Çelik, a.g.e., s. 289.
345
2) Jandarma Yüzbaşısı Yaşar (Mebruk) Komutasında Tarsus Grubu
mıntıkası: Deliçay’dan, doğuda Tarsus (Berdan) Çayı’na kadarki cephede,
3) İstihkam teğmeni Cemal (Efe) Komutasındaki Kavaklıhan Grubu
Mıntıkası: Tarsus (Berdan) Çayı’ndan itibaren, doğuda Yenice’ye kadar
olan cephede,
4) Tekelioğlu Sinan Komutasında Solcenah Grubu mıntıkası: Yenice’den
itibaren doğuda Kozan Ģosesine kadar olan cephede.
Bu yeni gruplandırma ile birlikte kurulmuĢ olan yeni müfrezeler, Pozantı,
Çeliktaş, Naili Hürriyet Müfrezesi, İncirgediği Müfrezesi, Şahin, Memişli, Müdafaa-i
Vatan, Dede Ağa, Karayaylalı Yahya ve Tarsuslu İbrahim (Serin) gibi isimlerle
müfrezeler oluĢturulmuĢtur.834
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti, 7 Haziran 1920 tarihli emriyle
Tekelioğlu Sinan ve Emin Arslan komutasındaki milli kuvvetleri, 41. Tümenin
emrine vermiĢti. Bu emre göre, 41. Tümen karargâhı da Pozantı’ya nakledilecek, 11.
Tümenin Kilikya cephesi ile iĢbirliği kesilerek, bu tümenden Tekelioğlu Sinan
emrine verilmiĢ olan birlikler malzemeleriyle birlikte yerlerinde kalarak ve 41.
Tümenin emrine girecekti.835
Kilikya cephesindeki komutanların idaresindeki Kuva-yı Milliye, Müdafaa-i
Hukuk Cemiyetlerinin yardım ve destekleriyle önemli hizmetler vermiĢlerdi. Ancak
bölgenin büyüklüğü ve önemi doğrultusunda tek elden yürütülecek uygun bir
teĢkilatın yapılması için 26 Haziran 1920’de Güney Cephesi Komutanlığı’na
(Mersin’den Fırat Nehrine kadar olan bölge) Selahattin Adil PaĢa tayin edilmiĢtir. Bu
834
Ener, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, s. 50; Çelik, a.g.e., s.289.
835
Ener, a.g.e., s. 51, 53; Çelik, a.g.e., 289-290.
346
bölgedeki bütün askeri birlikler ile Kuvayı Milliye kuvvetleri cephe emrine
verilmiĢlerdir.836 Görüldüğü gibi bu düzenlemeler Kuva-yı Milliye’den düzenli
orduya geçildiğini göstermektedir. Bu düzenlemelere, çalıĢmanın “Kuva-yı
Milliye’den Düzenli Orduya GeçiĢ” bölümünde değinilecektir.
iii. Mersin ve Tarsus’da Kuva-yı Milliye’nin TeĢkilatlanması
Kerkük Mıntıkası Levazım BaĢkanı olan YüzbaĢı Emin Resa, “Emin Arslan”
mütarekenin ardından, buradan ayrılarak Konya’ya, oradan da Ilgın Ilıcalarına
yerleĢmiĢti. Bir milli müfreze kurmak isteyen, Emin Arslan, BeyĢehir’de 7. Süvari
Alayı Komutanı Nazım Bey ile görüĢerek, Ilgın’da kendi baĢkanlığında, Esir oğlu
Ali, Tüccar Ahmet ve Hakimzade Mehmet Beyler ile bir Kuva-yı Milliye heyeti
kurmuĢtur.837
Aynı dönemde, 11. Tümen Komutan Vekili Mümtaz Bey, Mersin Jandarma
Tabur Komutanı YüzbaĢı Haydar Bey’in, “Mersin ve çevresinde savaĢı baĢlatacak ve
yönetecek baĢarılı bir kumandanın gönderilmesi” ile ilgili isteğini Heyet-i Temsiliye
BaĢkanlığı’na bildirmiĢti. Heyet-i Temsiliye, bu konuyla Konya Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Merkez Heyeti BaĢkanı BinbaĢı Hüseyin Hüsnü Bey’i görevlendirmiĢti.
Hüseyin Hüsnü Bey ise, 6 Aralık 1919’da Emin Arslan’a, “Konya Müdafaa-i Hukuk
Heyet-i Merkeziyesi tarafından, Adana’ya mürettep bir numaralı umum Kuva-yı
Milliye Müfrezeleri Komutanlığı’na atandığını,838 talimat almak ve hemen teĢkilata
836
HTVD., Sayı: 54, Vesika: 1235; Ener, a.g.e., s. 55.
837
Çelik, a.g.e., s. 153.
838
Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 68; Çelik, a.g.e., s. 153-154.
347
baĢlamak üzere, acele Konya’ya gelmesini” bildirmiĢtir. YüzbaĢı Emin Arslan,
görevi kendisine bildirildikten sonra, Mersin-Tarsus ile Mut ve Silifke’de Kuva-yı
Milliye’yi teĢkilatlandırmıĢtır.
iv. Mut ve Silifke’de Kuva-yı Milliye’nin TeĢkilatlanması
Mut ve çevresindeki teĢkilatlanma ile merkezi Konya’da bulunan XII.
Kolordu’nun Topçu bataryası Komutanı Yarbay Ġzzet Bey ilgileniyordu. Yarbay
Ġzzet Bey, 12. Kolordu Komutanı Fahrettin (Altay) PaĢa ile görüĢme halinde iĢlerini
hallediyordu.
Mut ve Gülnar çevresindeki milli kuvvetleri teĢkilatlandırmak amacıyla
Koçhisar Müdafaa-i Hukuk Reisi BinbaĢı Emin (Mengenli) Bey, Silifke Askerlik
ġubesi BaĢkanlığı’na atanmıĢtı.839
Bu sıralarda Adana’ya mürettep bir numaralı Umum Kuva-yı Milliye
Müfrezeleri Komutanlığı’na atanan YüzbaĢı Emin Arslan, 6 Aralık 1919’da Tatar
Abdullah ÇavuĢ ve Argıthanlı Ali Efe ile birlikte, Ilgın’dan Konya’ya gelmiĢtir.
Burada teĢkilat konusunda BinbaĢı Hüseyin Hüsnü Bey ve Adana ileri gelenlerinden
Zamir Bey (Damar Arıkoğlu) ile görüĢerek kendilerinden bilgiler aldı.
YüzbaĢı Emin Arslan, milli müfrezelerin kuruluĢuna Konya’dan baĢlanarak,
Çumra, Karaman, Mut, Mağara, Silifke ve çevresinde teĢkilatın biran önce kurularak,
fedai müfrezeleri kadrolarının doldurulması, bu merkezlerle çevre köylerinde
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin kurulması, mili kuvvetlerinin adının Adana ve
839
Çelik, a.g.e, s.306.
348
Havalisine Mürettep Kuva-yı Milliye Fedai Müfrezeleri olması konularında BinbaĢı
Hüseyin Hüsnü Bey’den talimat alarak gerekli çalıĢmalara baĢlamıĢtır.840
Bu doğrultuda YüzbaĢı Emin Arslan, mütareke nedeniyle o sırada trenle
memleketine dönen gençler arasında Adana ve çevresinden olanlar ile 7 Aralık 19193 Ocak 1920 tarihleri arasında Konya istasyonunda görüĢerek, bu gençlerin
kadrosuna katılmalarını sağlamıĢtır. Bu Ģekilde oluĢturulan 85 kiĢilik müfreze
Çumra’ya oradan da Karaman’a gitmiĢlerdir. Karaman’da bu müfrezeye Kozanlı
Yedek Teğmen Mustafa Nail, Adanalı Yedek Teğmen Tevfik (Genç Ġzzet) ile birlikte
yirmiden fazla er ve erbaĢ katılmıĢtır. Bu kuvvetlere Karaman Askerlik ġubesi
BaĢkanı tarafından 139. Piyade Alayı deposundan silah, cephane ve teçhizat
sağlandıktan sonra Mut’a gitmiĢlerdir.841
Konya’daki 12. Kolordunun Topçu Bataryası Komutanı Yarbay Ġzzet Bey,
Sivas’ta Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Temsiliyesi’nden aldığı emir doğrultusunda,
Ekim 1919’da Mut ilçesine gelerek, burada görevli memurları, ilçenin ileri gelenleri
ve aydınlarını toplayarak, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurmuĢtu.842
840
Emin Resa (Aslan KarakaĢ), Ġçel KurtuluĢ SavaĢı Tarihi Hatıraları, C. I, Yeni Mersin Matbaası,
Mersin 1942, s. 7; Arıkoğlu, a.g.e., s. 97; Çelik, a.g.e., s. 307.
841
Emin Resa, a.g.e., s. 8; Arıkoğlu, a.g.e., s. 85; KurtuluĢ SavaĢında Ġçel, s.119; Çelik, a.g.e., s. 308.
842
1 Kasım 1919’da Yarbay Ġzzet Bey’in Kaymakamlığa verdiği dilekçe ile resmi resmen kurulan ve
sonradan değiĢiklikler geçiren Mut Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Heyeti Yönetim Kurulu Ģu
isimlerden oluĢuyordu: Asil Üyeler: BaĢkan: Mahmut Beyzade Mirza Bey, Ġkinci BaĢkan: Müftü
Nadir Bey. Üyeler: Abdullah Beyzade Yakup Bey, Kale Mahallesinden Naip Ali Efendi (Pepe), Reji
(Tekel) Memuru Ġsmail Efendi, Ahmet Efendizade Emin Efendi, Hüseyin Efendizade Tahsin Efendi,
Ġzmirli Ahmet Efendi, Hacı Ġbrahimzade Ġbrahim Efendi, Abdullah Beyzade Ahmet Bey; Yedek
Üyeler: Müftüzade Hüseyin Efendi, Doktor Hamdi Bey, Sarıkavak Müdür-i sabıkı Hakkı Bey, BinbaĢı
349
Mut Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruluĢunun ardından faaliyete geçerek,
cemiyet Ģubelerini köylere kadar yaymaya çalıĢmıĢtır. Bu iĢ için Müftü Nadir ve
Abdullah Beyzade Ahmet Beyler görevlendirilmiĢtir. Çok kısa bir sürede köylerden
toplanan gönüllülerle 130 mevcutlu Mut Bölüğü kurulmuĢtur. Kurulan bu Kuva-yı
Milliye teĢkilatı kısa sürede geniĢlemiĢti. OluĢturulan bu gönüllü birlikler
Karaman’dan getirdikleri silah ve cephaneyle silahlandırılmıĢtır. Bu kuvvetler çok
geçmeden Adana’daki iĢgal kuvvetlerini tehdit eder duruma gelmiĢtir.843
Bu sıralarda Anamur, Gülnar ve Mut ilçelerini kapsayan ve bu çevrenin
merkezi durumunda olan Silifke livasının mutasarrıfı Esat Rauf Bey idi. Askerlik
ġubesi BaĢkanı BinbaĢı Emin (Mengenli), Jandarma Komutanı YüzbaĢı Hüsnü Bey
idi. Liva’da büyük oranda Ermeni ve Rum nüfus bulunuyordu. Bunların en çok toplu
olarak bulundukları yer Silifke’ye bağlı Kırobası (Mara, Mağara) bucağı ve çevresi
idi. Ġzmir’in iĢgalinin ilk günlerinde Mersin’deki Ermeni ve Rum toplulukları
birleĢerek Silifke’nin Kırobası bucağı ve çevresinde teĢkilatlanmıĢ ve bu teĢkilatı
ilçelere kadar yaymıĢtı.844 Mutasarrıf Esat Rauf Bey, padiĢah yanlısı ve milli
mücadeleye karĢı biriydi ve halk üzerinde baskı kuruyordu. Aynı zamanda Mersin’de
Ermeni ve Fransızların yaptıkları katliamlardan dolayı halk endiĢe içindeydi.
Silifke’deki bu ortamda, Yarbay Ġzzet Bey, Mut’ta Müdafaa-i Hukuk
teĢkilatını kurduktan sonra 9 Kasım 1919’da Silifke Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye
Ziya Bey, Mal Müdür-i sabıkı Emin Efendi, Çakır Hüseyin Usta, Ermenekli Hacı Ahmet Efendi, Posta
müdürü Ali Haydar Bey, Müftüzade Ali Efendi. KurtuluĢ SavaĢında Ġçel, s. 112, 113.
843
844
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 273, G: 124, B: 124-1.
Çelik, a.g.e., s. 310.
350
Cemiyeti’ni kurarak, aynı zamanda Kuva-yı Milliye TeĢkilatı’nın çalıĢma
yöntemlerini de belirleyen bir mazbata düzenleterek Konya’ya dönmüĢtür.845
Bu mazbataya göre Kuva-yı Milliye teĢkilatı Ģöyle düzenlenecektir:
a) Merkezi Silifke olmak üzere, liva adına, Silifke, Mut, Gülnar ve
Anamur ilçeleri milli kuvvetlerinden oluĢacak, 4 bölüklü bir “Milli
Alay” kurulacaktır. Ayrıca, Adana sınırında Lamaslı ġıhman
Ağazade Hüsnü Efendi Komutasında bir “Adana Hudut Taburu”
bulunacak ve Tabur Komutanı Hüsnü Efendi, Silifke Heyet-i
Merkeziyesi ve Milli Alay Komutanı ile irtibat kurulacaktır.
b) Milli bölüklerin silah ve cephanesi, kısmen halkın elinde bulunan
ve dıĢarıdan sağlanacak olan ve kısmen de jandarma deposundaki
Rus tüfekleri ile kolordunun Karaman deposundan verilecek veya
sağlanacaktır.
c) Milli bölükleri 100’er mevcutlu 3 takımdan oluĢacak, hareketleri
sırasında ihtiyat cephanesi ile diğer eĢyalarını taĢıyacak hayvanlar,
ilçe heyetlerince sağlanacak ve hazırlanacaktır.
d) Ġçtima halinde veya görev gereği, herhangi bir görevi yerine
getirmek
üzere
sevkedilen
milli
bölüklerle,
ailelerinin,
yiyeceklerinin sağlanması ve beslenmeleri ilçe heyetlerince
sağlanacaktır.
e) Ġlçe heyetleri, milli bölüklerin erlerine belli tip ve renkte elbise ve
birer fiĢeklik sağlayacaktır.
845
KurtuluĢ SavaĢında Ġçel, s. 114-116.
351
f) Bölük komutanlarına günde 100 kuruĢ, takım komutanlarına
günde 60 kuruĢ, çavuĢlara 40, neferlere 20’Ģer kuruĢ ödenecek ve
ayrıca, herkese günde birer çift ekmek verilecektir.
g) Herhangi bir görev sonucu yaralanacak olan milli bölükler
efradına, yaranın önemine göre, 50-100 lira, Ģehit olanların
ailelerine 200 lira verilecektir.
Bu esasların yanı sıra mali düzenleme, yardım ve vergilerin toplanması ile
ilgili konularda çeĢitli düzenlemeler getirilen mazbatada Müdafaa-i Hukuk
teĢkilatının görevi Ģu Ģekilde belirlenmiĢtir:
Silifke sınırının
korunması,
Adana’daki
Müslümanların düĢman ve
Ermenilerin katliamlarından korunması ve Milli TeĢkilat’ın Mersin’e kadar
geniĢletilmesi emredildiği takdirde, Ġzmir Kuva-yı Milliyesi’ne mal yardımında
bulunulması.
Silifke Heyet-i Merkeziyesi’nin düzenlediği bu mazbatanın hükümleri, bazı
nedenlerden dolayı bir süre uygulanamamıĢ, Silifke Kuva-yı Milliye’ye dahil
olduktan sonra uygulanabilmiĢtir.846
846
KurtuluĢ SavaĢında Ġçel, s. 116, 117.
352
VII. MaraĢ’ta Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
a. Ġngiliz ĠĢgali
Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri arasında geçiĢ ili
olan MaraĢ, bu özelliğinden dolayı yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği
yapmıĢtır. Aynı zamanda, Anadolu ve Mezopotamya uygarlıklarının karĢılaĢma
yerinde, Toros dağlarının uzantısı olan yüksek dağların arasındaki geniĢ bir ovada
kurulmuĢtur.847
Ġngilizlerin MaraĢ ve civar bölgelerini iĢgal sebepleri arasında bölgenin
stratejik konumunun yanında coğrafi yapısı da yer almaktadır. Anadolu’nun güney
ve güneydoğu bölgesinin kuzey kesimlerini teĢkil eden MaraĢ bölgesi dağlık olduğu
için serbest harekâta elveriĢli değildi. Bu bölgede geçitler ve yolar tahkim edilirse
bölgeyi güneyden gelecek saldırıya karĢı savunmak oldukça kolaydı. Buna karĢın
Antep ve Halep civarı savunmaya elveriĢli olmadığı için kuzeyden yani MaraĢ
bölgesinden gelecek kuvvetlerin Suriye’ye doğru harekâtı kolaylıkla geliĢebilir bir
durumda bulunuyordu. Ġngilizler, Suriye’deki kuvvetlerini emniyete almak için
MaraĢ’ın bu jeopolitik durumdan faydalanmak istemiĢlerdi. Bundan dolayı süratle
Ġskenderun’dan baĢka Antep, MaraĢ ve Urfa’yı iĢgal etmiĢlerdir.848
Ġngilizler 9 Kasım’da Ġskenderun’u iĢgal ettikten sonra, mütarekeye aykırı
olduğu halde Adana vilayetinin de boĢaltılmasını 2. Ordudan istemiĢtir. 2. Ordu,
bölgeden çekilirken Adana vilayeti ile Antep ve MaraĢ sancaklarında asayiĢi
847
Akbıyık, a.g.e., s.XV.
848
Türk Ġstiklal Harbi C. IV. s. 37-38.
353
korumak için mümkün olan tedbirleri almıĢtı.849 27 Aralık 1918’de Halep’ten Kilis’e
gelen bir Ġngiliz müfrezesi 15 Ocak 1919’da Antep’i, 30 Ocak’ta Cerablus’u iĢgal
etmiĢtir.850
Antep’in iĢgal edilmesiyle iĢgal sırasının MaraĢ’a geldiğinin anlaĢılması
üzerine iĢgalden önce MaraĢ’ta bulunan askeri malzeme Kayseri’ye nakledilmiĢtir.851
Türk askerinin bölgeyi terk etmesinden sonra Ġngilizler mütarekenin 7. maddesini
ileri sürerek 22 ġubat 1919’da MaraĢ’ı iĢgal etmiĢlerdir.852 Ġngilizler MaraĢ’ta
Amerikan Kolejine karargâh kurarak askerlerini bu koleje, AhırbaĢı kilisesi ile
Ermeni ve Katolik kiliselerine ve Alman çiftliği binalarına yerleĢtirmiĢtir.853
Ġngilizlerin MaraĢ’ı iĢgalinden sonra 13. Kolordu Kumandanlığından alınan
ilk bilgilere göre, MaraĢ’a altı bin Ġngiliz süvarisi ile dört makineli tüfek gelmiĢ ve
Ġngilizler sanılanın aksine hiçbir Ģeye müdahale etmemiĢlerdir. Ayrıca, aynı bilgilere
göre, Antep’te de üçbin Ġngiliz askeri bulunuyordu, suçlu görülen Türkler Halep ve
Sudan tarafına sürülmek isteniyordu. 8 Mart 1919 tarihli yazıda da iĢgal
kuvvetlerinin altı bin değil altı yüz civarında olduğunun anlaĢıldığı bildirilmiĢtir.
849
Akbıyık, a.g.e., s. 5; 2. Ordu da 15 Aralıkta lağvedilmiĢ ve birlikleri 26 Aralık 1918’de Pozantı’ya
kadar çekilmiĢtir.
850
Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 77; Türk Ġstiklal Harbi C.IV’de yanlıĢ olarak, Kilis’in iĢgali 6 Aralık
1918, Antep’in iĢgali ise 17 Aralık 1918 olarak geçmektedir. s. 48.
851
Akbıyık, a.g.e., s. 6.
852
Türk Ġstiklal Harbi IV, S. 50; Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 78; Bazı kaynaklarda MaraĢ’ın iĢgal tarihi
23 ġubat 1919 olarak geçmektedir: Hüsamettin Karadağ, Ġstiklal SavaĢında MaraĢ, Mersin 1943, s.
5; Celal Çoğalan-Halit Kurtaran, Her Yönü ile MaraĢ, Ġstanbul 1969. s. 17.
853
Adil Bağdatlılar, Uzunoluk Ġstiklal Harbinde Kahraman MaraĢ, 1974, s. 25.
354
MaraĢ Mutasarrıflığının verdiği bilgilerde ise altı yüz kiĢilik kuvvetin 360’ının
süvari, geri kalanının piyade olduğu belirtilmiĢti. 854
I. Dünya SavaĢı sırasında MaraĢ’ta ve özellikle Süleymanlı (Zeytun)’da
bulunan Ermeniler de göçe tabi tutulmuĢlardı. Ancak Ġngilizler MaraĢ’ı iĢgal
ettiklerinde yanlarında Ermeniler de gelmiĢti. ĠĢgal sırasında geri dönen bu
Ermenileri özelikle Süleymanlı ve MaraĢ’a yerleĢtirmiĢlerdi. Ġngilizlerden maddi ve
manevi güç alan Ermeniler MaraĢ’ın iĢgalinden sonra faaliyete geçerek Türklere
karĢı yalan ve iftiralarla saldırmaya baĢlamıĢlardır. Ermenilerin saldırıları Fransız
iĢgaliyle daha da artmıĢtır.855
Ġngiliz ĠĢgal Kuvvetleri Kumandanı, MaraĢ’ı iĢgal için Ģehre geldiğinde ilk iĢ
olarak hükümet binasına giderek Mutasarrıf Ata Bey’e bölgede asayiĢin
bulunmadığını bu nedenle Ģehri iĢgal etmek üzere geldiğini bildirmiĢ ve dört
maddelik bir muhtıra vermiĢtir. Bu muhtırada, bölgede asayiĢin bulunmadığına dair
raporların bulunduğu dile getirilerek Ermenilere karĢı yapılan tecavüzlerin
durdurulması, halkın sükûnet içinde günlük hayatlarına devam etmesi isteniyordu.
Bunun üzerine Mutasarrıf Ata Bey, Ģehirde asayiĢin yerinde olduğunu, hiçbir olayın
meydana gelmediğini, bundan sonra da gelmeyeceğini, bu sebeple mütarekenin
yedinci maddesinin bahane edilerek, Ģehrin iĢgal edilmesini kesinlikle kabul
edemeyeceklerini, bu hareketin Mondros Mütarekesine aykırı olduğu için kuvvetlerin
geri alınmasının gerektiğini dile getirmiĢtir. Kendilerini barıĢ antlaĢması yapılıncaya
kadar kalacak bir misafir olarak gördüklerini de eklemiĢtir.
854
855
Akbıyık, a.g.e., s. 9.
A.g.e., s. 10, 11.
355
Mutasarrıf Bey’in ve MaraĢ halkının iĢgal kuvvetlerine karĢı takındıkları
kesin ve kararlı tavır üzerine, Ġngiliz iĢgal kuvvetleri sekiz aylık iĢgalleri döneminde
idareye hiçbir müdahalede bulunmamıĢlar, geri çekilene kadar bir gözcü durumunda
kalmıĢlardır.856 ĠĢgalin ilk günlerinde Ermenilerin Ģikâyetlerini değerlendiren
Ġngilizler, daha sonra bu Ģikâyetlerin yalan, entrika ve iftiradan ibaret olduğunun
anlaĢılması üzerine bu tavırlarından vazgeçmiĢler, Ermenileri desteklemekle birlikte
aĢırı saldırgan hareketlerine izin vermemiĢlerdir. Bundan sonra Ermeniler, Türkler
üzerinde oynadıkları ve oynamak istedikleri oyunlara Fransız iĢgaline kadar son
vermek durumunda kalmıĢlardır. Bu durum ve Ġngiliz iĢgal kuvvetleri içindeki Hintli
Müslüman erlerin olumlu tutumları iĢgal döneminin olaysız geçmesini sağlamıĢtır.857
b. Fransız ĠĢgali
Suriye Ġtilafnamesinin imzalanmasıyla Ġngilizlerin MaraĢ’ı Fransızlara
devredeceğine iliĢkin haberlerin Adana vilayetinden gelen kiĢiler tarafından
yayılması ile birlikte MaraĢ halkı endiĢeye düĢmüĢtü.
Bu haberlerin yayıldığı günlerde, Kadızade Hacı Hasan Fehmi Efendi ile
Elbistan ileri gelenlerinden Doktor Mustafa, baĢkâtip Mehmet Efendi, Beyazıtzade
856
Akbıyık, a.g.e., s. 35.
857
Ġngiliz iĢgal kuvvetleri siyasi memuru Mısırlı YüzbaĢı Hasan Rüfai’nin de katkıları olmuĢtur.
Hasan Rufai Ermenilerin yalan ve iftiralarına kanmamıĢ, Ģikayetlerini kendilerine değil, Osmanlı adli
mercilerine yapmalarını istemiĢtir. Ġngiliz iĢgal kuvvetleri kumandanı da halkın taleplerini gözönünde
tutmuĢtur. Hintli Müslüman erler ile diyalog kurulması havayı yumuĢatmıĢtır. Bu durumu gören
Ġngilizler silah toplama iĢine halkın karĢı gelmesi üzerine bu tutumlarından vazgeçmiĢlerdir. Akbıyık,
a.g.e., s. 47.
356
Yaver ve Osman Bey ve Ali Sezai Bey toplanarak, Ġngiliz iĢgal kuvvetleri siyasi
memuru YüzbaĢı Hasan Rufai’ye iĢgal haberlerinin doğru olup olmadığını sormaya
karar vermiĢlerdir. Bu iĢ için de Ali Sezai Bey görevlendirilmiĢtir. Ali Sezai Bey
yanına Doktor Mustafa ve Kazım Bey’i alarak YüzbaĢı Hasan Rufai’ye gitmiĢtir.
GörüĢmelerinde Hasan Rufai, Ġngiliz kuvvetleri ile Fransız kuvvetlerinin
değiĢmesi
haberinin
gerçek
olduğunu
ve
bunun
Ermenilerin
Ģikâyet
ve
müracaatlarından kaynaklandığını söylemiĢtir. YüzbaĢı Hasan Rüfai ayrıca, iĢgal
süresince elinden geldiği kadar durumu idare ettiğini, Ermenilerin Türkler aleyhine
olan düĢmanlıklarına ve faaliyetlerine fırsat vermemeye çalıĢtığını belirterek Ali
Sezai Bey’e bazı tavsiyelerde bulunmuĢtur. Hasan Rufai, bir telgraf yazılarak bu
telgrafın bir nüshasının yabancı devletler elçiliklerine ve Osmanlı Hükümetine
gönderilmesini önermiĢtir.858 Bunun üzerine bir telgraf yazılmıĢ ve Ģehrin ileri
gelenleri tarafından imzalanmıĢtır. Yazılan telgraf, Ulu Cami’de halka okunmuĢtur.
16 Ekim 1919’da yapılan mitingde imzalanan telgraf Osmanlı Sultanına, Ġtilaf
Devletleri elçiliklerine ve Mısır’da bulunan Ġngiliz Kuvvetleri Kumandanı General
Allenby’e gönderilmiĢtir. 859
858
YüzbaĢı Rufai, bu telgrafta Ġngiliz kuvvetlerinin yerine geçecek olan Fransız iĢgal kuvvetlerinin
arasında Ermeni fedailerinin de bulunduğu, bu Ermeni fedailerinin bulundukları mahallerde Türklere
karĢı çeĢitli iĢkencelerle zulmettikleri, ileride bu kiĢilerin MaraĢ’ta çıkaracakları olaylardan
sorumluluk kabul etmeyeceklerini, eğer burası askeri iĢgal altında tutulacaksa bunun sevindirici
olduğunu aksi halde önceden beri tarafsız olarak Ġngiliz kuvvetlerinin yerinde kalmasının uygun
olacağının belirtilmesini önermiĢtir. Akbıyık, a.g.e., s. 66.
859
A.g.e., s. 67.
357
Fransız kuvvetlerinin 29 Ekim 1919’da Antep’i iĢgalinin ertesi günü 30 Ekim
1919’da Fransız ve Ġngilizler bir toplantı yaparak halka duyurulmak üzere bir
beyanname hazırlamaya karar vermiĢlerdir. Dahiliye Nezareti’ne ve MaraĢ
Mutasarrıflığına gönderilmek üzere hazırlanan ve üzerlerinde Ġngiliz Generali ve
Fransız Albayı Flye Sainte-Marie’nin imzalarının bulunduğu, Antep Ģehrindeki
Ġngiliz kuvvetleri yerine Fransız kuvvetlerinin geçeceği bildirilen beyannamede Ģu
hususlara değinilmiĢtir:
a) Fransız kuvvetleri, Ġngiliz kuvvetleri gibi Ġtilaf Devletlerinin sahip oldukları
yetki ve görevlerin tamamıyla aynısına sahiptir.
b) Fransız kuvvetlerinin görevi iĢgal edilen bölgede, Ġngiliz kuvvetlerinin bir
seneden beri yaptıkları gibi asayiĢi sağlamaktan ibaret olacaktır. ġimdi,
Antep, Urfa, MaraĢ havalisinde herkes Müslüman olsun Hıristiyan olsun veya
baĢka mezhepten olsun huzur içinde yaĢayıp rahat bir Ģekilde iĢlerine devam
edebilirler.
c) Mütarekede açıklandığı gibi iĢgal kuvvetleri, iĢgal ettikleri yerlerde Osmanlı
hükümetini icraatlarında serbest bırakacaklardır. ĠĢgal kuvvetlerinin vazifesi
yalnız bunu kontrol etmektir. AsayiĢ ve adaletin devamı temin edildiği
takdirde hükümetin Ģeklinde değiĢiklik olmayacaktır. Mütareke hükümlerine
göre bu düzenleme esas olup, Fransız askeri idaresinin Ġngilizlerin yerine
geçmesi münasebetiyle değiĢikliğe uğramaz. Gerçek durumda bu iki askeri
idare yetkilerini aynı kaynaktan almıĢ olduklarından bir sayılırlar. Bu
açıklamanın sağlığından Ģüphe edenler yalnız asayiĢin düĢmanı olanlardır.
d) Genelde herkes hangi kavim veyahut mensub olursa olsun en ufak endiĢeden
uzak olarak günlük hayatlarına devam edip, müttefik devletler tarafından,
358
BarıĢ Konferansında verilecek olan kararı sakin bir Ģekilde beklemelidirler.
Bunu yapmak herkesin görevidir.
e) Bu beyanname, iki büyük Ġtilaf Devleti, yani Ġngiltere ve Fransa tarafından
açık ve kesin bir Ģekilde, iki devlet arasındaki mevcut ittifaka örnek
temsilcileri tarafından hazırlanmıĢ ve imza edilmiĢtir.860
Aynı dönemde 13. Kolordu Kumandanlığı, Dahiliye Nezareti’ne gönderdiği bir
telgrafta Ġngilizlerin tahliye edecekleri mıntıkayı Fransızların iĢgal edeceğinin
anlaĢıldığını, Urfa’da Ġngilizlerin Fransızlar gelene kadar Ģehirden ayrılmak
istemediklerini belirttikten sonra Türklerin asker sevkine izin verilmediğini,
Suriye’den gelenlerden alınan bilgilere göre, Suriye ve Filistin’deki Ermenilerin
Kilikya’ya nakledilmeye baĢlandığını bildirmiĢtir. Fransızların Adana, MaraĢ Antep
ve Urfa gibi vilayetlerde kendi kontrollerinde küçük bir Ermeni devleti kurmaya
karar
verdiklerinin
anlaĢıldığı,
Ġngilizlerin
Zaho’da bulundurdukları askeri
birliklerini Musul’a naklettikleri, Fransızların Diyarbakır vilayetini de iĢgal
edeceklerine dair Arapça gazetelerde yazılar çıktığını belirtmiĢ ve Fransızların iĢgal
sahasını kuzeye doğru geniĢletmelerini önlemek için Malatya’dan XII. Süvari alayını
iki cebel topu ve iki mitralyöz ile takviye ederek Besni’ye gönderdiğini açıklamıĢtır.
Ayrıca, Diyarbakır’ın iĢgalini önlemek için de Karacurun’da (Urfa’nın Hilvan ilçesi)
ve ViranĢehir’de hazır kuvvetler bulundurduğunu, Elbistan’da da 3. Kolordudan
hazır bir kuvvet bulundurulmasının uygun olduğunu belirtmiĢtir.861
Merkezi Sivas’ta bulunan 3. Kolordu Kumandanı Albay Selahattin da
Sivas’tan Elbistan’a geldi. MaraĢ’ın Fransızlar tarafından iĢgal edileceğini anlayan
860
Gökbilgin, a.g.e., C.II, s. 184-185.
861
Akbıyık, a.g.e., s. 70-71.
359
Albay Selahattin Bey Sivas’taki vekiline bu hususta Elbistan’dan bazı emirler
vermiĢtir. Talimatında: MaraĢ, Antep, Urfa vilayetlerinden Ġngiliz kuvvetlerinin
çekilip yerine Fransız kuvvetlerinin geleceğinin anlaĢıldığını belirterek Ģunları ifade
etmiĢti: “İngilizlerin bölgeyi işgali aslında Mondros Mütarekesi hükümlerine aykırı
idi. Bu sebeple bölgeyi başka bir devlete devretmesi, milletin haklarına ve hükümetin
haysiyetine vurulmuş bir darbe olacaktır. Bölgeye Fransız kuvvetleri gelmeden
orada fiilen milli teşkilatın kurularak, milletin haklarına sahip çıkılması ve işgale
karşı koyması kutsal bir vazifedir. Maraş’ı ve bunun yanında Antep’i mümkün
olduğu takdirde III. Kolordu koruyacaktır. Elbistan, Maraş ve Antep’te milli direniş
teşkilatı düzenlenecek ve tertip edilecektir. Malatya’dan Maraş’a bir askeri müfreze
gönderilmesi düşünülmektedir. III. Kolordunun Maraş’taki milli kuvvetleri ele
alması ve organize etmesi için acele olarak Aziziye’den bir süvari takımının güneye
yollanması gereklidir. Sivas’tan bir subay ile iki hafif makineli tüfek bu birliğe
yetişmek üzere yollanmalı ve birliğin masrafları verilmelidir. Birlik subayı Elbistan
ve
Maraş’taki
durumdan
telgrafla
Kolorduya
devamlı
bilgi
verilecektir.
Hıristiyanların mal ve canlarına dokunulmaması, birliğin en kısa zamanda hareket
etmesi ve hareketinin gizli tutulması gereklidir.”862
Dahiliye Nazırı ġerif PaĢa da aynı konuyla ilgili olarak Sadaret’e bilgi
vermiĢtir. ġerif PaĢa’ya göre, iĢgal edilen bu sahalar Mütarekenin 24. maddesinin863
dıĢında kalmaktadır. 7. maddenin de bu bölgede karıĢıklık olmadığından
uygulanması mümkün değildir. Fransız iĢgal kuvvetlerinin çoğunluğu Ermeni
862
Türk Ġstiklal Harbi, C. IV, s. 51-52.
863
24. Madde: “Vilayet-i Sitte’de karıĢıklık durumunda bu vilayetlerin herhangi bir kısmının iĢgali
hakkını Ġtilaf Devletleri muhafaza eder.” Bıyıklıoğlu, a.g.e., s.13.
360
fedailerinden oluĢtuğu için bu mütecaviz Ermeniler Türklerin onurunu rencide
edecek ve asayiĢi bozacak hareketlerden geri kalmayacaktır. AsayiĢin korunması için
Ermenilerin
Fransız
askeri
kıtalarından
çıkarılması
için
gereken
çaba
gösterilmelidir.864
Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal, MaraĢ Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına
Hayrullah Bey’den Salı günü MaraĢ’ın iĢgalinin kesinleĢtiği haberini aldıktan sonra
13. Kolordu Kumandanlığı’na talimat vererek, “MaraĢ, Antep ve Urfa’nın Fransızlar
tarafından iĢgal edilmesinin engellenmeye çalıĢılmasını, bu yapılmadığı takdirde
Fransız Kuvvetlerinin bölgede barındırılmaması için her çareye baĢvurulmasının
gerekli olduğunu bildirmiĢtir.865
MaraĢ Mutasarrıfı Ata Bey de Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesine Fransız iĢgali ile ilgili olarak telgraf göndermiĢtir.
Mutasarrıf telgrafında, Ġngilizlerin iĢgali süresince hükümetin tavsiye ettiği Ģekilde
tedbirler aldığını, bu kez MaraĢ’tan Ġngiliz kuvvetlerinin çekilerek Fransız
kuvvetlerinin geleceğinin söylendiğini, Fransız kuvvetlerinin üç gün önce Antep’e
geldiklerinin ve oradan MaraĢ’a hareket ettiklerinin anlaĢıldığını, hatta bir kısım
Fransız subay ve askerinin Ģehre geldiğini bildirmiĢtir. Ayrıca Ġngiliz kuvvetlerinin
henüz Ģehri terk etmediğini belirterek, durumdan Ġstanbul Hükümetine de bilgi
verildiğini, Heyet-i Temsiliye tarafından alınması tavsiye edilen tedbirlerin ve
hareket hattının tesbit edilerek kendisine bildirilmesini istemiĢtir.866
864
Gökbilgin, a.g.e., C.II., s. 186.
865
Tevfik Bıyıklıoğlu, Atatürk Anadolu’da 1919-1921, Ankara 1959, s. 58.
866
Akbıyık, a.g.e., s. 74-75.
361
MaraĢ Ģehri YüzbaĢı Fouquet komutasında 412. Alaydan yarım bölük ile
Ermeni alayının birinci taburu ve bir sipahi takımı ile 30 Ekim 1919’da iĢgal
edildi.867
c. Sütçü Ġmam (Uzunoluk) Olayı
Fransız iĢgalini dört gözle bekleyen Ermeniler iĢgal olduğu gün Fransız
birliklerini bayraklarla bayram havası içinde karĢılamıĢlardı. ĠĢgalin ilk günlerinde de
Fransızlardan güç alarak saldırganlıklarını artırarak, MaraĢ sokaklarında karĢılarına
çıkan Türklere milli ve dini duyguları rencide edici hakaretlerde bulunmuĢlardır. Bu
olayların bir örneği tarihe Uzunoluk Olayı (Sütçü Ġmam)’dır. Olay Ģöyle cereyan
etmiĢti:
Fransız iĢgalinin ertesi günü Fransız askerleri arasında bulunan birkaç Ermeni
Uzunoluk Hamamından çıkan bir Türk kadının çarĢaf ve peçelerini açarak sözlü ve
fiili tacizde bulunmuĢtur. Bunun üzerine kadının yardım çığlıklarını duyan TürkMüslüman halktan birkaç kiĢi yardıma koĢmuĢtu. Silahlı Ermenilerle çıkan çatıĢma
sırasında iki kiĢi yaralanmıĢ, bu yararlılardan biri Ģehit olmuĢtu. Bu çatıĢmayı gören
Sütçü Ġmam868 adında biri silahıyla Ermeniyi kafasından vurmuĢtur. Henüz Ģehri terk
867
ATASE, ArĢivi ĠSH., K: 273, G: 43, B: 43-1. Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 57.
868
Karadağ, a.g.e., s. 12. Sütçü Ġmam, Uzunoluk caddesindeki Uzunoluk camiinde ücretsiz olarak
imamlık yapan Sütçü Ġmam’ın asıl adı Ali’dir. MaraĢ’ın FevzipaĢa mahallesindendir. Babası Ömer
Kireçci, annesi ise Emine’dir. Bugün yıkılmıĢ olan Uzunoluk mescidinde imamlık ederken, geçimini
sağlamak için buraya yakın bir dükkanda sütçülük yapıyordu. MaraĢ’ın kurtuluĢundan sonra
Belediye’ye alınmıĢ olan kaledeki topun idaresi ona verilmiĢti. Abdülmecit halife olunca 101 pare top
atmak için kaleye çıktığında daha yarısını atamadan barutun ateĢ alması sonucu yandı. Ġki gün sonra
362
etmemiĢ olan Ġngiliz askerleri silah seslerini duyarak Fransız askerlerini oradan
uzaklaĢtırmıĢlardır. Sütçü Ġmam da olay yerinden uzaklaĢmıĢtır.
Sütçü Ġmam, MaraĢ’ta iĢgal kuvvetlerine karĢı silah çeken ilk kiĢi olması
nedeniyle MaraĢ ve milli mücadele tarihinde önem taĢımaktadır. ReĢit Tankut’a göre,
“Sütçü İmam’ın attığı kurşun tek bir Ermeniyi öldürdü, ancak bu bütün halkın birden
ayaklanmasına yol açtı. Sütçü İmam istiklal savaşımızın müjdecisi oldu. Onunla
Maraş bir şey yapmanın mümkün olduğuna inandı. İşgal kuvvetleri Maraşlıların
gözünde küçüldü.”869
Bu olay üzerine, Ermeniler Türklerin elindeki silahların toplattırılması için
Fransız ĠĢgal Kuvvetleri Kumandanlığı’na baĢvurmuĢlardır. MaraĢ halkı da saldırılar
karĢısında her an hazırlıklı bulunuyordu. Ermeniler bu olaydan sonra faaliyetlerini
daha da artırarak kuvvetlerini çoğaltmaya baĢlamıĢlardı. Fransızlar MaraĢ kalesi ile
YarbaĢındaki
Katolik
kilisesini
tahkim
etmiĢler,
Zeytun
Ermenilerini
silahlandırmıĢlardır. Bu olayları haber alan Darende halkı herhangi bir yardıma
ihtiyaç duyulduğu takdirde bütün varlıklarıyla malen ve bedenen yardım etmek için
emre hazır olduklarını belirtmiĢlerdir.870
Ermenilerin çıkardığı bu olaylar üzerine Diyarbakır’daki 13. Kolordu
Kumandanlığından Harbiye Nezareti’ne gönderilen MaraĢ, Antep ve Urfa’nın
Ġngilizler tarafından Fransızlara teslim edildiğini bildiren yazıda, Fransız askerleri
arasında yer alan çok sayıdaki Ermeninin “hissiyat-ı milliyeyi rencide edecek tavır ve
25 Kasım 1922’de vefat etmiĢtir.” Yalçın Özalp, Gazilerin Dilinden Milli Mücadelemiz, Ankara
1986, s. 24.
869
Hasan ReĢit Tankut, MaraĢ Yollarında, Ankara 1944, s. 20.
870
Akbıyık, a.g.e., s. 130.
363
hareketlerinde ileri giderlerse” iĢgal mıntıkalarında üzücü olaylar çıkacağını
belirtilmektedir. Özellikle iĢgalin geniĢlemesi ahalinin fiilen mukavemet etmesini
gerektireceği ve bundan dolayı kolordunun Kuva-yı Milliye’nin harekâtına karĢı
gelmeyeceği açıklanmıĢtır. Ayrıca bu iĢgaller ve Ermenilerin saldırıları üzerine
Ģimdiden Diyarbakır vilayeti ile Malatya livasındaki halkın ve aĢiretlerin Kuva-yı
Milliye’ye katıldığı belirtilmiĢtir.871
d. YüzbaĢı Andre’nin MaraĢ’a GeliĢi
Uzunoluk (Sütçü Ġmam) olayı ve onun takip eden olaylar üzerine MaraĢ ileri
gelenleri, Antep’te bulunan Fransız Kuvvetleri Kumandanlığı’na 2 Kasım 1919’da
bir protesto telgrafı çekmiĢlerdi. Telgrafta, sekiz aylık Ġngiliz iĢgalinden sonra
memleketin Fransızların eline geçtiğini, Ġngilizlerin iĢgalleri esnasında milletin
hislerini ve dini görüĢlerini rencide edecek hiçbir olaya meydan vermediklerini,
fakat çoğunluğunu Adana civarı Ermenilerinin teĢkil ettiği Fransız kuvvetlerinin
MaraĢ’a gelmelerinin ertesi günü Türkler aleyhinde faaliyetlere baĢlandığını,
bunların polis raporları ile sabit olduğunu belirterek Türklere kaĢı yapılan saldırıları
anlatmıĢlardır.872
871
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 109, G:112, B:112-1 (EK-9)
872
Bu saldırılar Ģöyle sıralanmıĢtır: “1) Ermeniler, sokak ve çarĢılardan geçerlerken tesadüf ettikleri
Müslümanların dinine küfretmektedirler. Bunlar arasında bir din görevlisi bulunmaktadır. 2)
Uzunoluk hamamı civarında toplanan silahlı Ermeniler Türk kadınlarının çarĢaflarını sırtlarından
almaya teĢebbüs etmiĢtir. Kadınların imdadına koĢan Hacı Ġmam, Sait Efendi ve Gafur Kabuloğlu
Osman adında üç Türk, Ermeniler tarafından dipçikle ve kurĢunla ağır surette yaralandı. Aynı
zamanda medrese üzerine ateĢ ederek Zülfikar ÇavuĢoğlu Hüseyin’i Ģehit ettiler. 3) Türkleri öldürüp
364
Mustafa Kemal, hukuk kurallarına ve mütareke Ģartlarına aykırı olarak iĢgal
edilen Antep, Urfa ve MaraĢ’ın Ġngilizler tarafından tahliyesinden sonra Fransızlar
tarafından iĢgal edilmesi üzerine, bölge ahalisi tarafından iĢgalin, mitingler
düzenlenmesi, Müdafaa-i Hukuk Cemiyet-i Heyet-i Merkeziyeleri ve idarelerinin
Ġtilaf Devletleri ve Avrupa komuoyuna telgraflar göndererek iĢgalin protesto
edilmesi yoluyla bu haksızlığın kati surette düzeltilmesini isteyen tamim
yayınlamıĢtır.873 Bu tamim üzerine hareket eden MaraĢ ileri gelenlerinin protestoları
üzerine Fransızlar yerinde inceleme yapmak amacıyla Osmaniye Valisi YüzbaĢı
Andre’yi MaraĢ’a göndermeye karar vermiĢlerdir.874 Bu sırada 16-17 Kasım
tarihlerinde MaraĢ’tan bütün Çerkezler adına Antep Fransız ĠĢgal Kumandanlığı’na
telgraf çekilerek Osmaniye Valisi YüzbaĢı Andre’nin MaraĢ’a vali olarak tayin
edilmesi istenmiĢti.875
Bunu haber alan Mustafa Kemal, Heyet-i Temsiliye adına MaraĢ
Mutasarrıflığına çektiği telgrafta, Fransız iĢgalinin bütün yurtta protesto edildiği bir
sırada yurdun her yerinde Kuva-yı Milliye, silahlı müdafaaya karar vermiĢken, böyle
bir telgrafın çekilmesine izin verilmesinin üzüntü verici olduğunu, bu telgrafı
çekenlerin
Ermeniler
olduğunun
haber
alındığını
ve
olayın
araĢtırılarak
sorumlularının cezalandırılmasını istemiĢtir. Mustafa Kemal, MaraĢ, Göksun,
kadınlarını alacaklarını kıĢla yolu üzerinde bağıra bağıra ilan ettiler. 4) Fransız kuvvetleri komutanlığı
tarafından verilen talimatın akabinde bir Türk alçakça Ģehit edildi. Ermeniler milli ve dini duygulara
hakaret ederek Türklerin katli sonucunu nahoĢ olayların çıkmasına çalıĢıyorlar.” Akbıyık, a.g.e., s.
130-131; Özalp, a.g.e., s. 47.
873
TĠTE ArĢivi K: 28, G: 148, B: 148-2 (06.11.1335).
874
Akbıyık, a.g.e., s. 132.
875
A.g.e., s. 132.
365
Süleymanlı ve Andırın ileri gelenlerine de gönderdiği bir telgrafta, 26 Kasım’da
MaraĢ’a gelecek olan Fransız Askeri Valisi Andre’nin kendilerini davet ettiğini haber
aldığını, milletimizin haksız yere topraklarımızı iĢgal eden Fransızlar ve askerleri ile
hiçbir ilgisinin olmadığı, bu nedenle Andre’nin davetine uymayacaklarına emin
olduğunu ifade etmiĢ ve Osmanlı memleketinin ayrılmaz bir parçası olan MaraĢ,
Urfa ve Antep’teki halkın yegâne emelinin, iĢgali reddederek, milli teĢkilatlarını
takviye ile fiilen müdafaaya hazır olmak gerektiğini bildirmiĢti.876
YüzbaĢı Andre,877 26 Kasım’da yanında bulunan Osmaniye Mutasarrıfı
Hüsnü, Jandarma Kumandanı Sıtkı, Dörtyol Müftüsü Mustafa Remzi Efendi ve
Osmaniye’nin zenginlerinden birkaç kiĢi ile MaraĢ’a gelmiĢtir. YüzbaĢı Andre’nin
maiyetinde 125’i Müslüman, 25’i Ermeniden oluĢan 150 kiĢilik jandarma kuvveti
bulunuyordu.878
e. Bayrak Olayı
YüzbaĢı Andre, MaraĢ’a geldiğinde, kaleye Türk bayrağının çekilmesini
kabul etmemiĢti. Andre’nin geliĢinden birkaç gün önce hükümete gelen Fransız
876
877
Akbıyık, a.g.e., s. 132-134.
MaraĢ valiliğine atanan YüzbaĢı Andre’nin bu görevine baĢlayabilmesi için Fransız Yüksek
Komiserinin Türk makamlarını bu değiĢiklikten haberdar etmesi, Ġstanbul hükümetinin de durumu
MaraĢ Mutasarrıflığına bildirmesi gerekiyordu. YüzbaĢı Andre, bu cevabın gelmesini beklemeden
yola çıkmıĢtır. General Gouraud, 28 Kasım tarihli telgrafı ile YüzbaĢı Andre’yi bu görevden aldığını
bildirmesine rağmen Andre yola çıktığı için bu emir kendisine tebliğ edilememiĢtir. Akbıyık, a.g.e., s.
133.
878
A.g.e., s. 133.
366
subayı da kapıda asılı olan Türk bayrağının indirilmesini Mutasarrıf Ata Bey’den
istemiĢti. Mutasarrıf bunun kötü sonuçlar doğuracağını kendisine anlatmıĢ ve
bayrağın geçici olarak çekilmesine izin verilmiĢtir.879
Andre, 27 Kasım 1919 günü MaraĢ’ın ileri gelenlerini Abdülkadir PaĢa’nın
konağında toplantıya çağırmıĢtır. Fakat Ģehrin ileri gelenleri toplantıya katılmanın
tehlikeli olacağı düĢüncesiyle bu davete katılmak istememiĢlerdi. Hatta davete
katılmak isteyenleri de geri çevirmiĢlerdi. Toplantının yapılacağı yere YüzbaĢı
Andre, maiyetindeki Jandarma Kumandanı Sıtkı, YüzbaĢı Mithat, Tercüman Vahan,
Agop Hırlakyan ve oğulları Hovsep, Setrek ve 25 süvariyle birlikte gitmiĢtir. Ancak
davetlilerin toplantıya katılmadığını görünce çok sinirlenmiĢtir. Fakat durum
kendisine uygun bir dille anlatılarak toplantı ertelenmiĢtir.880
Ermeniler, Andre’nin bu davetine Türklerin katılmamasına çok kızmıĢlar ve
bunun intikamını MaraĢ kalesindeki Türk bayrağını indirmek suretiyle almak
istemiĢlerdir. YüzbaĢı Andre, aynı günün akĢamı Ermenilerin ileri gelen ve zengin
ailelerinden olan Hırlakyanların evinde verilen ziyafete davet edilmiĢti. YüzbaĢı
Andre, Hırlakyan’ın torunlarından Helena’yı dansa davet etmesinin karĢılığında
Helena, “Ne Fransız ne de Ermeni bayrağının bulunmadığı bir şehirde dans etmeyi
sevmem” Ģeklinde verdiği cevaptan sonra, YüzbaĢı Andre askerlerine emir vererek
MaraĢ kalesindeki Türk bayrağının indirilmesini istemiĢtir.881
YüzbaĢı Andre’nin emri üzerine ertesi gün yani 30 Kasım 1919 günü kaledeki
Türk bayrağı indirildi. Bayrağın yerinde olmadığını gören ve duyan halk büyük
879
Karadağ, a.g.e., s. 14; Bağdatlılar, a.g.e., s. 57; Özalp, a.g.e., s. 52.
880
Bağdatlılar, a.g.e., s. 56; Özalp, a.g.e., s. 53.
881
Türk Ġstiklal Harbi C. IV, s. 59; Bağdatlılar, a.g.e., s. 58; Özalp, a.g.e., s. 53.
367
üzüntüye kapıldı. Kısaküreklerden Halil’in oğlu Mehmet Ali Bey, bu duyguyla bir
bildiri hazırlayarak, iki nüshasını Cuma namazından önce Ulu Camii’nin avlusuna,
birer nüshasını da ÇarĢıbaĢı, Sarayaltı ve Arasa camilerinde cemaatin göreceği
yerlere koydurttu. Türk bayrağının yerinde olmadığını gören, Cuma namazı için
camiye gelen halk, okunan bildiriden çok etkilenmiĢti. Cemaat, namazı kılmadan
önce, vatani duygularla cami minberindeki sancağı alarak kaleye çıkıp Türk
bayrağını yerine dikti. Daha sonra halk, mutasarrıftan Fransız askeri valisinin
hükümetten çıkarılmasını, Fransız jandarmalarının hükümeti terk etmesini, Cuma
günü Türk bayrağının kaleye ve valilik binasına çekilmesini istedi. Bunun üzerine
Andre, kuvvetleri ile birlikte hükümeti terk etti ve halk da dağıldı.882
f. MaraĢ Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Ġngilizlerin MaraĢ’tan çekilerek yerlerine Fransızları bırakacaklarının haber
alınması ile birlikte Ermenilerin Türklere karĢı uyguladıkları zulüm ve iĢkencenin
artması, “Uzunoluk” ve “Bayrak” gibi olayların baĢ göstermesi karĢısında halk,
direniĢe geçme ve bunun için teĢkilat kurmanın gerekli olduğunu düĢünmeye
baĢlamıĢtı.
TeĢkilat kurma fikri Dr. Mustafa tarafından ortaya atılmıĢtı. Fransız
iĢgalinden bir iki gün önce Ulu Cami’de bir konuĢma yaparak, MaraĢ’ın da
Fransızlar tarafından bugün yarın iĢgal edileceğini, Adana’da olduğu gibi burada da
çeĢitli iĢkenceler yapacaklarını söylemiĢ ve halkı direniĢe ve silahlanmaya davet
882
Bağdatlılar, a.g.e., s. 63; Karadağ, a.g.e., s. 17; Özalp, a.g.e., s. 55.
368
etmiĢti. Bu konuĢma üzerine, teĢkilatlanma için hemen bir çalıĢmaya giriĢilmemiĢ,
çalıĢmalar Bayrak olayından sonra hızlanmıĢtır. 883
MaraĢ’ın ileri gelenleri Bayrak olayından iki gün sonra cemiyetin kurulması
için bir toplantı yaparak,884 güvenilir bazı kiĢileri bu teĢebbüsten haberdar etmek
üzere bir heyet seçmiĢlerdir. Ġlyas Efendizade Refet Bey’in baĢkanlığı altındaki
heyet, Belediye BaĢkanı Bekir Sıtkı, KocabaĢzade Arif, Hacı Naci ve Hacı Ahmet,
ġiĢmanzade Arif, Dedezade Mehmet; BeĢen Beyzade Hacı Nuri, Hancızade Hafız
Ali ve Mühendis Abdüllatif Bey’lerden oluĢuyordu.885
Yapılan ikinci toplantıda, güvenilir olmayan birkaç kiĢinin de aralarında
bulunduğu Ģüphesi üzerine mevlit okutturularak toplantıya son verilmiĢtir. Bunun
üzerine 35 kiĢinin katıldığı bir toplantı daha yapılmıĢtır. Toplantıda bütün
mahallelerde teĢkilat kurulması görüĢülmüĢ, mutasarrıflığa gönderilen Müdafaa-i
Hukuk tüzüğü ile beyannamesi okunarak buna göre talimatname hazırlanmıĢ ve
örnekleri semtlere dağıtılmak üzere çoğaltılmıĢtır.886
Aynı zamanda MaraĢ’ın KayabaĢı ve Hatuniye (ġekerli) mahallelerinde
birbirinden habersiz olarak çok gizli bir Ģekilde teĢkilatlanma çalıĢmaları yapılmıĢtır.
Daha sonra bu iki grup birleĢmiĢtir. Böylece MaraĢ Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
kurulmuĢ oldu.887 BaĢkanlığına Arslan Bey, ikinci baĢkanlığa Tapu Memuru Faik
883
Karadağ, a.g.e., s. 23.
884
Toplantıya katılanlar; Veziroğlu Mehmet, Sandal Osman, Haraçoğlu Zekeriya, BaĢkatip Rıza,
Hacı Yahyaoğlu Hacı, Hocaoğlu Evliya, Veli Efendioğlu Ziya, Hatice Hocaoğlu Nuri olmak üzere 8
kiĢiydi. Saral, a.g.e., s.166.
885
Karadağ, a.g.e., s. 23.
886
Bağdatlılar, a.g.e., s. 69; Beyanname hakkında geniĢ bilgi için Özalp, a.g.e., s. 27.
887
Özalp, a.g.e., s. 81.
369
Bey, baĢkâtipliğe de Kırmacı Hacı Efendi seçildi.888 BaĢka bir kaynakta baĢkan
Arslan Bey, ikinci baĢkan Refet Hoca, kâtip Faik Bey olarak verilmektedir. MaraĢ
gazilerinden Mustafa KuĢçu’ya göre ise, ilk teĢkilat Hatuniye (KayabaĢı)
Mahallesinde kurulmuĢ, Cemiyet BaĢkanı Bayındırlık Müdürü Abdullah Bey, kâtibi
ise Tapu BaĢkâtibi Faik Bey’dir.889 Cemiyetin toplantı yeri Ulu Camii olarak
belirlenmiĢtir. ġehrin zenginleri cemiyete bağıĢta bulunmuĢlardır. Çevre illere ve
Antep’e mektuplar yazılarak teĢkilatlanmaları istenmiĢtir. 890
Cemiyet bir teĢkilat planı yaparak Ģehri 10 bölgeye (semte) ayırmıĢtı. Her bölge
için birer Ģube heyeti oluĢturulmuĢtur. Ayrıca Ģube heyeti baĢkanlarından oluĢan
Heyet-i Merkeziye kurulmuĢtu. Bu teĢkilat kazalara ve Antep’e bildirilerek buna
benzer teĢkilat yapılması tavsiye edilmiĢtir.891 Merkeze bağlı köyler de grup grup bu
bölgelerin emrine verilmiĢ, Yenicekale ve Bertiz köyleri doğrudan Heyet-i
Merkeziye’ye bağlı birer bağımsız heyet tarafından idare edilmiĢtir. Kaza
merkezlerinde de birer yönetim kurulu oluĢturulmuĢtur.892
OluĢturulan on idare bölgesi ve baĢkanlarının isimleri Ģöyledir: 893
1) ÇavuĢ Mahallesi
Çuhadarzade Mustafa Efendi
2) Bektutiye
Ahmet Efendi
3) Restebaiye
Baba Halil Zade Ahmet Efendi
888
Karadağ, a.g.e., s. 23.
889
Özalp, a.g.e., s. 177.
890
891
A.g.e., s. 84.
Saral, a.g.e., s. 167.
892
Karadağ, a.g.e., s. 23.
893
Özalp, a.g.e., s. 84.
370
4) Acemli
Evkaf müdürü Evliya Efendi
5) KayabaĢı
Tapu memuru Faik Efendi
6) Divanlı
Hasan Nebil Bey
7) Ekmekçi
Sapsız Hacı Efendi
8) Çığcığı (Nahırönü)
Muhacir memuru Nasrullah Efendi
9) Alemli
Zülkadiroğlu Süleyman Bey
10) Hatuniye (ġekerli)
Ali Sezai Efendi
Bu idare heyetleri ile Heyet-i Merkeziye’nin kurulmasından sonra para
toplanmaya, erzak biriktirilmeye ve silah ve cephane temin edilmeye baĢlandı.
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ayrıca, MaraĢ’ta oluĢturulan Kuva-yı Milliye
teĢkilatlanması için belli kurallar belirlemiĢti. Buna göre;894
-
MaraĢ’taki merkez teĢkilatına bağlı olmak üzere yeteri kadar Ģube
teĢkilatı kurulacaktı. Bu Ģube teĢkilat, mıntıkalarındaki bütün Ġslam
halkı davet etmek mecburiyetindeydi.
-
Halktan birinci derecede itimat edilenler, celbedilerek kayıtları
yapılacak, ikinci derecede zenginler, üçüncü derecede kendilerinden
Ģüphe edilen kimseler Ģubeye getirilerek memleketin kurtuluĢu için
çalıĢıp çalıĢmayacaklarına dair fikirleri alındıktan sonra; ülkenin
iĢgalden kurtulması uğrunda çalıĢacaklarına dair yemin edenlerin
isimleri
alınarak
bırakılacak
ve
bunlar
devamlı
gözaltında
bulundurulacaktı.
-
OluĢturulan heyetler, bölgede mevcut silah, cephane ile eli silah tutan
kiĢilerin kayıtlarını tutacaktı. Bu kayıtlara göre, mevcutlar gruplara
894
Saral, a.g.e., s. 168; Türk Ġstiklal Harbi, C. IV., s. 76.
371
ayrılacak ve her gruba komutan olarak bir çavuĢ ve iki onbaĢı tayin
edilecekti. ÇavuĢlar grup komutanı, onbaĢılar da muavini olacaklardı.
Her dört grup birleĢtirilerek, yedek subay veya nüfuzlu kiĢilerden
seçilen gruplar komutanlığı teĢkil edilecekti.
-
Silahsız halk, gerektiğinde evlerine çekilerek Müdafaa-i Hukuk
merkezlerinden veya Ģubelerden alacakları emirleri bekleyeceklerdi.
-
Silahlı erler silah baĢına emrini aldığı zaman bu emri büyük bir
titizlikle yerine getirmeye mecburdu.
TeĢkilatlanma tamamlandıktan sonra Heyeti Merkeziye ve hükümete
müracaat edilerek, vatanın iĢgalden kurtarılması için her türlü mücadeleye hazır
olunduğu bildirilmiĢti. ġubeler ve gruplar arasında da tam bir anlaĢma sağlanmıĢ,
birbirleriyle irtibat kurabilmeleri için yollar ve ulaĢım araçları hakkında ellerine
krokiler verilmiĢti. ġunu da belirtmekte yarar vardır; oluĢturulan bu teĢkilat,
Anadolu’nun diğer yerlerinde olduğu gibi burada da memleketin resmi gelirleri ile
değil, daha çok halkın yaptığı yardımlarıyla finanse edilmiĢtir.
g. Elbistan ve Çevresinde Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
Sivas Kongresi’nde Elbistan ve MaraĢ havalisi, 3. Kolordu Kumandanlığı
mıntıkasına dahil edilmiĢ ve bu bölgelerdeki asker alma Ģubeleri de aynı kolorduya
bağlanmıĢtı. Nitekim Sivas Kongresi’nde Kuva-yı Milliye’nin geliĢtirilmesi amacıyla
“Milli Ordu” kurulmasına iliĢkin kararlar, Elbistan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
372
Riyaseti ile 13.20. ve 15. Kolordulara gönderilen (29/11/1335 tarihli) raporda Ģu
Ģekilde belirtilmiĢtir: 895
“1) Maraş ve Ayıntab Livaları dahilinde milli teşkilatı vücud ettirmek için
(Elbistan) teşkilat merkezi olacaktır. Elbistan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Reisi Ali Rıza Bey ile Selim ve Vasıf Beyler bu teşkilatı ve taazzuvuna idare
edeceklerdir. Elbistan Şube Reisi Binbaşı Suzi Bey aza-i daimi sıfatıyla
bulunacak ve teşkilatın taazzuvuna muavenet ve kolordu ile muhaberede
vesayet ettirecektir.
2) Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı işgal altında bulunmayan yerlerde serbest
yapılacak ve idaremizin fiilen cari olmadığı veya işgal altındaki yerlerde
cemaat-i islamiye teşkilatı namıyla ve mükerrem surette yapılacaktır.
(Maraş’ta, Ayıntab’ta)
3) Her mahaldeki ahz-ı asker şube rüesası o kazanın Müdafaa-i Hukuk
cemiyetinin aza-i tabiyesindendir. Sıfat-ı resmiyesi mükerrem olmak üzere
heyetin teşebbüsat ve icraatını takib ve idareye muavenet ve delalet eder.
4) Ahz-ı asker şuebat zabitanı muayene bahanesiyle şube dairelerinde milli
bir orduya kuvve-i müselleha (silahlı kuvvet) olacak efrad ve esliha
mevcudunu tesbit edecektir. Her mahallin müdafaa-i hukuk cemiyetinin
delaleti ve eşraf ve ayan-ı mahalliyenin şahıs muavenetiyle şuebatın
nezaretinde olarak milli taburların esas hazırlamak yani efrad ve esliha
mevcudu ile ihtiyaç derecesi tespit ve işar olunacaktır. Her şube mevcudu
ile ihtiyaç derecesi tespit ve işar olunacaktır. Her şube mevcudu muhtelif
895
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 352, G: 166, B: 166-1. (EK-10)
373
kuvvetlere bir tabur çıkaracaktır. Zabitanın sureti ikmali mahallin işarına
nazaran buradan tesbit olunacaktır.
5) Milli taburların icabında toplanabilmesini temin için ayrıca emre
müheyya (amade) mili müfrezeler bulundurulur. Bu cihet; her mahaldeki
müdafaa-i hukuk cemiyetinin göreceği lüzum ve ihtiyaca göre takdir
olunur. Ve bunların suret-i idare ve iaşeleri mahallerince temin olunur.
6) Şimdiye kadar Maraş ve Ayıntab livalarını teşkil eden Elbistan, Maraş,
Ayıntab, Pazarcık, Çardaklı, Behramkala, Kilis kazalarında mevcud veya
derdest-i teşekkül Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri evvela kimlerden
mürekkepdir. Esamilerinin tahkiki ve kendileriyle muhabere temin
olunarak ahvale dair malumat istihsal ve işarı.”
Görüldüğü gibi, Elbistan Kuva-yı Milliyesi, MaraĢ ve Antep livalarının
teĢkilat merkezi olarak belirlenmiĢtir. Aynı zamanda 3. Kolordu Kumandanlığı
tarafından BinbaĢı Suzi Bey komutasında bir kısım kuvvet de Elbistan’a
gönderilmiĢtir. Ayrıca Mustafa Kemal, istifa etmiĢ subaylardan Selim Bey (“Yörük
Selim” olarak bilinen Ġnebolulu Kurtoğlu Selim Bey) ve Asaf Bey’i (Kılıç Ali Bey)
bu
bölgeye
Kuva-yı
Milliye’yi
teĢkilatlandırmaları
için
görevlendirmiĢtir.
TeĢkilatlanmada gizliliğe -özellikle de MaraĢ ve Antep’te- önem verildiğinden,
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti iĢgal altında bulunmayan yerlerde serbest olarak, iĢgal
altındaki yerlerde ise “Cemiyet-i Ġslamiye” adı altında ve gizli Ģekilde çalıĢması
vurgulanmıĢtır. Asker alma Ģube baĢkanlarına, bulunduğu kazanın Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti'nin çalıĢmalarını takip etmesi ve idareye yardımda bulunması; asker alma
Ģubesi subaylarına da muayene bahanesi ile Ģube dairelerinde, milli bir orduyu
oluĢturacak erlerin ve silahların mevcudunu belirleme görevleri verilmiĢti. Müdafaa-i
374
Hukuk Cemiyetinin öncülüğünde, her yerde asker alma Ģubelerinin nezaretinde ve
halkın ileri gelenlerinin Ģahsi yardımları ile milli taburların esasının hazırlanması,
asker ve silah mevcudu ile ihtiyaç derecesi tespit edilerek 3. Kolorduya bildirilmesi
istenmiĢti. Maddeler halinde belirtilen bu kurallara ek olarak, milli ordu teĢkilat
defterlerinin, Ģubelerce bir an evvel hazırlanması ve bir nüshasının 3. Kolorduya
gönderilmesi istenmiĢtir. Özel haberleĢmenin Elbistan Müdafaa-i Hukuk Heyet-i
Merkeziyesi vasıtası ile yapılacağı ve sonuçtan 3. Kolordu Kumandanlığı’na bilgi
verileceği de belirtilmiĢtir.
Mustafa Kemal PaĢa, Elbistan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti BaĢkanı Ali Rıza
Bey’e gönderdiği bir yazısında; Fransızların Adana havalisi de dahil olmak üzere
Urfa, Antep ve MaraĢ’ta küçük bir Ermenistan oluĢturmayı amaçladıklarını, milli
teĢkilatın yaygınlaĢmasının dıĢarıya karĢı çok önemli ve iyi yönde etki ettiğini, Ģu
anda en önemli iĢin, iĢgal altında bulunan yerlerdeki teĢkilatı geniĢletmek ve ahaliyi
iĢgal aleyhine teĢvik etmek, düĢmanları zora sokmak olduğunu belirterek,
Malatya’dan bir süvari bölüğü ile iki mitralyöz bölüğünün Elbistan’a doğru hareket
ettiğini, bu kuvvetin milli teĢkilatın dayanağı olacağını ve Elbistan deposundaki silah
ve teçhizatın Kuva-yı Milliye’ye dağıtılmasına karar verildiğini bildirmiĢtir.896
Elbistan’da Sulh Hakimi Ali Rıza Bey’in ve arkadaĢlarının çabaları ile
kuvvetli bir Heyet-i Merkeziye teĢkili ile Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulması
Kuva-yı Milliye’nin oluĢmasını sağlamıĢtır.
MaraĢ’ın Fransızlar tarafından iĢgalinden bir gün önce Ģehrin ileri
gelenlerinden Kadızade Hacı Hasan Efendi büyük oğlu Mehmet Ziya, Doktor
Mustafa, Eczacı Ömer Lütfi, Katipzade Mehmet, Vehbizade Hasip, KocabaĢzade
896
Akbıyık, a.g.e., s. 161.
375
Ömer, Tapağın Oğlu Mustafa, Islahiyeli Nazım Bey gibi kiĢiler, teĢkilat
çalıĢmalarında bulunmak üzere MaraĢ’tan ayrılarak Elbistan’a giderek orada Kuva-yı
Milliye’nin güçlendirilmesi için çalıĢmıĢlardır. 897
Yapılan görevlendirmeyle Elbistan’a gönderilen Kılıç Ali, Yörük Selim ve
BinbaĢı Suzi Beyler ile MaraĢ’tan gelenler çalıĢmalara baĢladılar. Daha sonra
BinbaĢı Suzi Bey’in Sivas’a dönmesi üzerine, onun yerine gönderilen BinbaĢı Ali
Bey de bu faaliyetlere katılmıĢtır. BinbaĢı Ali Bey ile Heyet-i Merkeziye üyeleri
Elbistan ve MaraĢ’tan gelen beĢer onar kiĢilik kafileler ile silah ve cephane
göndermeye baĢlamıĢlardır.
Kılıç Ali Bey Pazarcık’a, Yörük Selim Göksun’a giderek milis teĢkilatı
oluĢturmak için çalıĢmıĢlardır. Bu çalıĢmalar sonucunda, Elbistan, Göksun, Pazarcık
Kuva-yı Milliye teĢkilatları kurulmuĢtur. Kurulan milis kuvvetlerinin baĢlıcaları bu
üç merkezde olmakla birlikte, Bertiz müfrezesinin gerçekleĢtirdiği faaliyetlerle
büyük önemi bulunmaktadır.898
Mustafa Kemal, Kılıç Ali Bey’e bu görevini tebliğ ettiği gün önce Antep’in
Fransızlar tarafından iĢgal edildiğini haber veren ve baĢlarına teĢkilat yapacak
yetenekte subaylar gönderilmesini isteyen Antep’ten gönderilen telgrafı okutmuĢtur.
Ardından, Kılıç Ali Bey’e “Seni, Maraş-Antep havalisinde milli kuvvetler teşkilatını
yapman için oraya gönderiyorum. Biliyorsun, her savunma beldesi bir cephedir ve
burada görev alanlar, cephe komutanlığı yetki ve sorumluluğuna sahiptirler. Hizmet
birliklerinden mümkün olan yardım yapılacaktır. Düşmanların amacı, Ege’de Yunan
işgalini serbest bırakırken, kendi ellerindeki toprakları bizden koparacaklarıyla
897
Karadağ, a.g.e., s. 10; Bağdatlılar, a.g.e., s. 35; Akbıyık, a.g.e., s. 77.
898
Akbıyık, a.g.e., s. 163.
376
genişletmek ve bağımsız Türk Devleti’ne imkân vermemek… İlk anda Fransızları
karşımızda buluyoruz. Telgrafı okudun. Bu millet esir olur mu? Her yer, arkasından
gidebileceği asker-sivil insan arıyor. Bu gün için en buhranlı bölge Urfa-MaraşAntep… Bu konuda tecrüben var. O bölgenin halkını bilirim. Yiğit, sadık, fedakâr
insanlardır.”899 diyerek, MaraĢ-Antep havalisi Kuva-yı Milliye Kumandanlığı’na
tayin edildiğini ve bu göreviyle ilgili neler yapacağını bildirmiĢtir. Bu görevleri Ģöyle
özetleyebiliriz: “Elbistan’daki Sulh Hakimi Ali Rıza Bey ile temas edip onunla
ortaklaĢa çalıĢarak, milli teĢkilatın kurulduğu yerlerde halkın maneviyatını
yükseltmek. TeĢkilat kurulmamıĢ yerlerde ise, teĢkilatın kurulmasını sağlayarak,
küçük müfrezeler vücuda getirmek ve idare etmek. Bu suretle teĢkilat tamamlanır
tamamlanmaz, henüz dağınık halde bulunan Fransız kuvvetlerine nerede görülürse
görülsün taarruz etmek ve onları taciz etmek.” 900
Kılıç Ali Bey, emri aldığının ertesi günü, maiyetine verilen iki hafif makineli
tüfek, iki süvari ve Üsteğmen Ġhsan Bey’den oluĢan bir müfreze ile 901 Sivas’tan
Elbistan’a hareket etmiĢtir. Elbistan’a giderken yanında ayrıca, Mavera-yı Kafkas
Ordu Kumandanı BaĢyaveri Kaymakam Yarbay Mümtaz Bey’in bilgi almak üzere
gönderdiği Batumlu mücahit Ali ÇavuĢ902 da bulunuyordu.903
899
Hulusi Turgut (Derleyen), Atatürkün SırdaĢı Kılıç Ali’nin Anıları, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür
Yayınları, Ġstanbul 2005, s.83.
900
901
Akbıyık, a.g.e., s. 163.
A.g.e., s. 163.
902
Ali ÇavuĢ, gerilla savaĢlarında usta bir TeĢkilat-ı Mahsusa’cıdır.
903
Atatürk’ün SırdaĢı Kılıç Ali’nin Anıları, s. 85.
377
Kılıç Ali Bey, Elbistan’a geldiğinde ilk iĢ olarak, teĢkilatı oluĢturabilmek için
düĢman tarafından kandırılarak ulusal mücadele aleyhine çevrilen Çerkez ve Kürt
ileri gelenlerinin ve ulusal mücadeleye karĢı gibi görünen Elbistan Kaymakamının
oradan uzaklaĢtırılması için gerekli önlemleri almıĢtır. Fransız müfrezesiyle birlikte
Pazarcık’a gelen MaraĢ Mebusu Hırlakyan’ın damadı Ohannes’i de müfrezesiyle
birlikte tutuklamıĢtır.904 Bu çalıĢmaların ardından, bölgenin genel Kuva-yı Milliye
kumandanı olarak duruma el koymuĢ ve halkı silahlanmaya çağıran bir bildiri
yayınlayarak, askerlik Ģubesindeki silahları halka dağıtmıĢtır. TeĢkilatlanmanın
sağlıklı Ģekilde yürütülmesi için, MaraĢlı ve Antepli üçer kiĢiden oluĢan bir heyet
kurmuĢtur. MaraĢ’tan eski milletvekili Arslan, Ģehit merhum evliya ve ulemadan
Hafız Ali Efendilerle, Antep Heyet-i Merkeziyesi’nden Sadık, Kasım ve Mülazım
(Teğmen) Mustafa Efendileri çağırtarak, küçük kongre niteliğinde bir toplantı
yapmıĢtır. Toplantıda yeni semt ve mahalle savunma teĢkilatları ile herhangi bir
kuĢatmaya karĢı alınacak önlemleri ve hareket tarzını belirlemiĢtir.905
MaraĢ’ta olayların artması ve Bayrak Olayı’nın kendisine haber verilmesi
üzerine iki mitralyöz, piyade ve süvariden oluĢan küçük müfrezesi ile karargâhını
Pazarcık’a nakletmiĢtir.906 Burada da aynı Ģekilde depolardaki mevcut silah ve
cephaneyi de halka dağıtarak Kuva-yı Milliye teĢkilatını kurma faaliyetlerine
giriĢmiĢ ve teĢkilatı özellikle köylerde, aĢiretler arasında güçlendirmiĢtir. Kılıç Ali
Bey’in bu özverili çalıĢmalarına halk da sessiz kalmıyor, öküzünü, hububatını
satarak silah ve cephane temin ediyordu. Milli kuvvetlerin ihtiyaçlarını sağlamak için
904
905
906
Atatürk’ün SırdaĢı Kılıç Ali’nin Anıları, s. 85.
A.g.e., s. 87.
Akbıyık, a.g.e., s. 164.
378
bölgenin ağaları ve ileri gelenleri aralarından seçilen heyetler aracılığıyla yardım
toplamıĢlardır.907 Aynı zamanda halk, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurmak için
çalıĢmalara baĢlamıĢ ve Kasaba halkından Batumlu Hançeroğlu muhacir Ali
baĢkanlığında on yedi kiĢilik bir heyet oluĢturmuĢtu. Cemiyeti kuran bu heyetteki
kiĢiler Ģunlardır:908
Tilko AĢiretinden Silo Ağa, Uzun Yusuf Ağa, Bozağazade PaĢa Yakup
Hamd, BeĢenli Cuma Kâhya, Büyük Neccar köyünden Karpuzcuoğlu Ali Kâhya,
Batumlu Hançeroğlu Muhacir Ali Efendi, Ufacıklı köyünden Kara Ali Ağazade, Ali
Efendi, Helete köyünden Mehmet Ağa, Büyük Salma Ağa, Pazarcık savcısı Abdullah
Beyazıt, Jandarma Kumandanı Ramazan Efendi, Ziraat Bankası Memuru Muhlis
Efendi, Muallim Mehmet Cebe, Helete köyü Jandarma Karakol Kumandanı Hafız
Mehmet Efendi, Helete’den Salman ÇavuĢ, Nüfus Kâtibi Mülazimoğlu Mehmet Sait
Efendi.
YüzbaĢı Kılıç Ali, Pazarcık’ta bir taraftan Kuva-yı Milliye teĢkilatını
geliĢtirirken, bir taraftan da Fransız komutanını makine baĢına isteyerek
postahanelerden sansürün kaldırılmasını ve Ermenilerin silahlandırılmasını protesto
ediyordu. Aynı zamanda MaraĢ ve Elbistan’dan yanına çağırdığı yedek subaylara
görev vererek çalıĢmalara devam ediyordu. Bu amaçla, MaraĢ Heyet-i Merkeziye
BaĢkanı Komiser Arslan da Pazarcık’a giderek YüzbaĢı Kılıç Ali ile görüĢmüĢ ve
gerekli talimatı alarak iĢbirliği yapmıĢtı. Ayrıca, Pazarcık’taki bu faaliyetlerin
emniyetinin sağlanması için MaraĢ ve Antep bölgelerinde gerekli bilgiler toplamak
907
Atatürk’ün SırdaĢı Kılıç Ali’nin Anıları, s. 89.
908
Akbıyık, a.g.e., s. 164-165.
379
üzere Ufacıklı, AĢağı ve Dehliz mevkilerine subaylar komutasında müfrezeler
gönderilmiĢti.909
MaraĢ halkının gece-gündüz çalıĢmaları sonucunda Kuva-yı Milliye teĢkilatı
kurulmuĢ, güçlenmiĢ ve Fransızlarla girilen çetin mücadelelerle MaraĢ düĢman
elinden kurtarılmıĢtır.
VIII. Antep’te Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
a. Ġngiliz ĠĢgali
Mondros Mütarekesi Antep sancağını Türk hakimiyetine bırakmasına karĢın
Mütarekenin 7. maddesi de güvenliklerini tehdit etmesi durumunda emniyetlerini
temin için gerekli olan yerlere asker sevk ederek iĢgal etmek hakkını bahane ederek
17 Aralık 1918’de Antep’e girmiĢlerdir.910 Ġngilizlerin iskan mıntıkasını geniĢletmek
istemesinin bir nedeni de çok miktarda süvariyi iyi Ģartlar altında iskan
ettirebilmekti.911 Görünürde sadece kıĢlamak ve yalnız iaĢelerinin temin edilmesi
amacıyla Antep’e gelen Ġngilizlere herhangi bir tepkinin gösterilmemesi üzerine
Ġngilizler Antep’te kuvvetlerini artırmaya baĢladılar. Bu durum memur ve aydın
kesimin endiĢe etmesine neden olsa da halkı telaĢlandırmamak ses çıkarmamıĢladır.
909
910
Saral, a.g.e., s. 172.
Türk Ġstiklal Harbi C. IV.s. 49; Ayhan Öztürk, Milli Mücadele’de Gaziantep, Geçit Yayınları,
Kayseri 1994, s. 27.
911
ABADĠ, Türk Verdünü Gaziantep (Antep’in Dört Muhasarası), Gaziantep Kültür Derneği
Kitap ve BroĢür Yayınları, Gaziantep 1959; s. 17; ABADĠ, Gaziantep Fedaileri (Gaziantep’in dört
muhasarası), Ġstanbul 1970, s. 19; Öztürk, a.g.e., s. 27.
380
Ġngilizler resmi olarak iĢgalin gerçekleĢtiği 15 Ocak’a kadar Ġngilizler de hiçbir Ģeye
müdahale etmemiĢlerdi. ĠĢgalden bir gün önce Ġngiliz iĢgal kuvvetleri komutanı
General Mc Andrew Antep’e gelerek, Antep’in ileri gelenleri ve genç aydınlarından
tanınmıĢ kiĢileri yanına çağırtarak, Ģehirde herhangi bir asayiĢi duruma sebebiyet
verilmemesini ve Ģayet böyle bir durum meydana gelirse buna sebep olanların
cezalandırılacaklarına iliĢkin tehditte bulunmuĢtu.
Ertesi gün Ġngilizler, 15 Ocak 1919’da Mondros Mütarekesini gerekçe
göstererek Antep’i, 3. Hintli süvari tugayı, kuvvetli bir süvari müfrezesi, bir batarya
top ve otomobilli makinalı tüfek birlikleriyle iĢgal etmiĢtir.912 ĠĢgal gerçekleĢir
gerçekleĢmez Ġngilizler telgrafhaneye sansür koymuĢlar, resmi ve gayri resmi her
türlü haberleĢmeyi sansüre tabi tutmuĢlardır.913 Ġngilizler, iĢgal günü Antep’te
Ermeniler tarafından büyük bir sevinç içinde törenlerle karĢılanmıĢlardı. ĠĢgalle
birlikte I. Dünya SavaĢı sırasında Suriye’ye sürülmüĢ olan Antepli Ermeniler Ģehre
gelmeye baĢlamıĢlardı. Bunlara, Anadolu içleriyle Sivas, Kayseri gibi diğer illerden
Suriye’ye sürülmüĢ olan Ermeniler de katılmıĢtı.914 Böylece 50.000’e yaklaĢan
sayıda Ermeni, Antep’te toplanmıĢ oldu. Türklere karĢı kin ve düĢmanlık besleyen bu
kalabalık Ermeni topluluğu ellerine geçen her fırsatta Türklere hakaret, zulüm ve
iĢkence de bulunuyorlardı. Tercümanlarının hepsi Ermeni olan Ġngiliz iĢgal güçleri,
Ermenilerin Türkler hakkında attıkları yalan ve iftiralarına inanıyorlardı. Buna karĢın
her türlü hakaret, iftira ve zulme uğrayan Türklerin Ģikâyetlerine aldırıĢ etmiyorlardı.
912
Ali Nadi Ünler, Türk’ün KurtuluĢ SavaĢında Gaziantep Savunması, KardeĢler Matbaacılık,
Ġstanbul 1969, s. 11-12.
913
Öztürk, a.g.e., s. 29.
914
Ünler, a.g.e., s. 11-12.
381
23 Ocak 1919’da ĠĢgal Kumandanı General Mc. Andrew, mutasarrıf baĢta
olmak üzere Ģehrin ileri gelenlerini karargâhına çağırarak iĢgali bildiren notasını
okumuĢtur. Ardından bu kiĢiler, Ermeni tehcirinden sorumlu oldukları bahanesiyle
tutuklanarak sorgusuz sualsiz Halep’e oradan da Mısır’daki esirler kampına
gönderilmiĢlerdir.915
Ermenilerin iftiralarıyla hareket eden Ġngiliz ĠĢgal Kumandanlığı, 8 Mart
1919’da halkın elindeki bütün silah ve cephanenin teslimini isteyen bir beyanname
yayınlayarak, evinde ve elinde silah bulunduranların idam edileceklerini ve
ailelerinden yüz altın lira alınacağını bildirmiĢtir. Ayrıca, beyannamenin ilanının
ertesi günü Ģehrin belli noktalarına makineli tüfekler yerleĢtirerek silahların derhal
teslim edilmesini istemiĢlerdir. Herkes bu yıldırma politikası karĢısında elindeki
bütün ateĢli ve kesici silahları o gün akĢama kadar Ġngilizlere teslim etmiĢlerdi.916
Ġngilizler bununla da yetinmemiĢler, 15 Mart 1919’da ikinci bir beyanname
yayınlayarak halkın elindeki silahların hepsi teslim edilmediğinden 17 Mart’tan
itibaren bütün mağaza, dükkân, han ve kahvelerin gece-gündüz kapatılmasını
emretmiĢler, camilerde ibadet dıĢındaki toplantıları yasaklamıĢlardı. Ekmekçiler, un
değirmenleri, eczaneler, buğday ve süt satanlar yasağın dıĢında tutulmuĢtur. Kasaplar
yasağa tabi olduğundan günlerce kapalı kalan dükkânlarda etler kokmuĢ, çarĢı ve
sokaklar pis kokudan geçilemez olmuĢtu. Yasaklar 15 gün devam etmiĢ, 30 Mart’ta
yayınlanan üçüncü bir beyanname ile 31 Mart’tan itibaren dükkân ve kahvehanelerin
akĢam saat yedide kapatılması, halkın akĢam saat dokuzdan sabahın dördüne kadar
evlerinden çıkmamaları istenmiĢti. Bu dönemde Türk halkı öyle bir baskıya tabi
915
916
Ünler, a.g.e., s. 11-13.
A.g.e., s. 14; Öztürk, a.g.e., s. 31.
382
tutulmuĢtu ki sokakta iki kiĢi karĢılıklı konuĢmak bir yana selamlaĢamaz hale
gelmiĢti.
Ermenilerin bu tahrik ve baskıları arttıkça halktaki savunma azmi de
artıyordu. Bu durum Ġngilizlerin gözünden kaçmamıĢ, bir süre sonra Ġngilizler,
Ermenilerin Türkler hakkındaki iftira ve tahriklerine kanmamaya baĢlamıĢlardı.
Ġngiliz ĠĢgal Kumandanlığı, iĢgalin son günlerinde Türklere karĢı daha iyi
davranmaya baĢlamıĢ, hatta Hintli Müslüman askerler aracılığıyla Türklere silah ve
cephane dağıtmak için teĢebbüse bile geçmiĢlerdi.917 Hatta Ġngilizler, asayiĢi
otomobilli keĢif kollarıyla birlikte memleket içindeki asker tarafından temin etmiĢler
ve hiçbir suretle Türk idaresine müdahale etmemiĢlerdi. Polis ve jandarmayı
tamamen serbest bırakarak hiçbir iç iĢine karıĢmamıĢlar “istihbarat Ģubesi”
vasıtasıyla siyasi durumu takip ederek telgrafların sansür edilmesine de göz
yummuĢlardır.
Fakirlere de yardım teklifinde bulunmuĢlardır.918 Ancak, Türkler
bunun bir tuzak olduğunu düĢünerek, Ġngilizlerin bu yardımına yanaĢmamıĢlardı.919
Ġngilizlerin böyle bir giriĢimde bulunmalarının nedeni, kendilerinden sonra orayı
iĢgal edecek Fransızların iĢini zorlaĢtırmaktı.
b. Fransız ĠĢgali
Suriye Ġtilafnamesi gereğince, Ġngilizlerin Antep’i terk etmesinden sonra yeni
bir yabancı iĢgalini istemeyen Antep halkı, nasıl bir hareket tarzı takip etmeleri
917
Ünler, a.g.e., s. 14-15; Saral, a.g.e., s. 266.
918
ABADĠ, Türk Verdünü Gaziantep, s. 17; ABADĠ,Gaziantep Fedaileri, s. 20; Öztürk, a.g.e., s. 33.
919
Ünler, a.g.e., s. 15.
383
gerektiği konusunda Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal PaĢa’ya müracaatta
bulunmuĢlardı. Mustafa Kemal PaĢa’nın direktifleri doğrultusunda faaliyetlere
baĢlanmıĢtı. Bu amaçla 22 Ekim 1919 Cuma günü Cami-i Kebir’de bir toplantı
düzenlenerek
İngilizler
gittikten
sonra
hiçbir
devletin
memleketi
işgali,
mütarekenameye muvafık olmadığına iliĢkin bir metin, Ġstanbul’daki Ġtilaf Devletleri
mümessillerine, Antep’teki Ġngiliz irtibat subaylarına ve Sadarete gönderilmiĢtir.920
25 Ekim 1919’da Antep’te otuz bin kiĢinin katıldığı büyük bir miting
düzenlenmiĢtir. Mitingte alınan kararlar miting heyeti adına Belediye Reisi Mehmet
Lütfi imzasıyla ilgili makamlara duyurularak, Sulh Konferansına ulaĢtırılması
istenmiĢtir: Metinde Ģöyle denilmektedir:
“Mütareke zamanında Ayıntab şehri hiçbir devlet tarafından işgal edilmemiş
idi. Fakat İngilizlerin Halep’teki kuvvetleri emniyet altında bulundurmak için
mütarekeden iki ay sonra şehrimize bir miktar asker sevketmişlerdi. Ahalimiz öteden
beri kanunlara bağlı ve itaatlı olduklarını ve aramızda bulunan Hristiyan
vatandaşlarımızın mal, can ve ırzını, kendi can ve ırzımız gibi muhafaza etmekte
olduğumuzu İngilizler kendi gözleri ile görmüşlerdir. Bu defa Halep’teki askeri
kuvvetlerini kaldırdıkları için , burada kuvvet bulundurulmasına lüzum kalmadığına
kanat getirerek, yakında Ayıntab’dan çekilmeye karar verdiklerini işitiyoruz.
İngilizlerin de işgal ve meşru haklarımıza gösterdikleri hürmetten dolayı teşekkül
ederiz.
İngiltere’nin burada bulunduğu müddet zarfında müşahede ettikleri vechile,
Ayıntab şehri nüfusunun yüzde doksanı ve binden fazla köyleri kemalen Türk ve
Müslüman olduğu gibi, emlak ve arazinin büyük çoğunluğu dahi Müslümanlar’a ait
920
Öztürk, a.g.e., s. 53, 54
384
olduğundan, tarihen ve muhiten Suriye ile bir alakamız yoktur. Wilson Prensipleri
mucibinde bizi kendi mukadderatımıza hakim kılmak insaniyet ve vicdan nokta-i
nazarından Birleşik Devletler’in borcu olduğundan İngilizlerden sonra herhangi bir
devlet işgale teşebbüs ederse izzet-i nefsimizi rencide edeceği cihetle, olabilecek bu
işgali bütün mevcudiyetimizle reddeder ve katiyen kabul edemeyeceğimizi beyan ile
beraber yakın bir zamanda Paris’de karar altına alınacak olan mukadderatımızın
kayıtsız şartsız milli istiklalimizin korunmasını, meşru haklarımızın müdafaasını
insanlık ve medeniyet namına rica eyler ve iş bu milli arzumuzun Sulh Kongresi’ne
izahını istirham eyleriz.”921
26 Ekim 1919’da Ġngilizler birliklerini Antep’ten çekmeye baĢlarken, aynı
gün iki Fransız subayı Antep’e gelerek telgrafhaneye sansür koymuĢlardır. 27 Ekim
1919’da Ermeni ve Fransızlardan teĢkil edilmiĢ 200 kiĢilik Fransız kuvveti Antep’e
gelmiĢtir. 922 Fransızlar, Antep ve çevresinin iĢgali için oluĢturdukları 2000 kiĢilik iki
Fransız fırkası923 ile 29 Ekim 1919’da Antep’e girmiĢ ve buradaki Ermenilerin sevinç
gösterileri arasında karĢılanmıĢtır. 924
30 Ekim1919’da Ġngiliz iĢgal birlikleri komutanı ile Fransız iĢgal birlikleri
komutanı bir toplantı yaparak, Antep halkı için yayınlayacakları beyannamenin
esaslarını hazırlamıĢlardır. Beyannamede, Paris’teki Ġtilaf Meclisinin kararıyla
921
Öztürk, a.g.e., s. 54-55; Ġrade-i Milliye Gazetesi, 27 TeĢrin-i evvel 1919 ; Ġzmir’e Doğru Gazetesi
20 TeĢrin-i Sani 1335, No.2; ABADĠ, Türk Verdünü Gaziantep, s. 108-109; Ünler, a.g.e., s.176177.
922
923
924
Öztürk, a.g.e., s. 60.
A.g.e., s. 61.
Öztürk, a.g.e., s. 61; ABADĠ, Türk Verdünü Gaziantep, s. 22; ABADĠ, Gaziantep Fedaileri, s.
22;
385
Antep’i iĢgal eden Ġngiliz birlikleri yerine Ġtilaf kuvvetlerini temsilen Fransız
birliklerinin geçeceği, din ve milliyet farkı gözetilmeyeceği, halkın güven ve huzur
içinde iĢlerine devam etmeleri ve bu iĢgal ile Osmanlı idaresinin tasarruflarına
müdahale edilmeyeceği belirtiliyordu.925 Oysaki uygulamalar bunun aksini
göstermiĢtir.
Diyarbakır’daki 13. Kolordu Kumandanlığı da Fransız ĠĢgal Kumandanlığı’na
telgrafla iĢgali protesto ettiğini, iĢgal devam ettiği takdirde Fransız menfaatlerine
uygun gelmeyecek elim hadiselere sebep olacağını bildirmiĢti.926
5 Kasım 1919’da son Ġngiliz birlikleri Antep’ten çekilirken, Fransız birlikleri
Ermenilerin taĢkın gösterileri arasında Ģehir dıĢındaki Kolej’i, Zerdalilik’teki ve
diğer semtlerdeki Ġngilizlerin bıraktıkları yerleri iĢgal etmiĢlerdi. Bu sırada, binlerce
Ermeni çılgın sevinç gösterileriyle Fransız birliklerini karĢılıyordu. Antep’i iĢgal
eden Fransız birlikleri, Milli Ermeni Alayının 3. Taburuyla 412. Piyade Alayından
bir takım ve bir Afrika avcı takımından oluĢmaktaydı. ĠĢgal kuvvetlerinin arasında
milli Ermeni alayının olması, Ermenilerin taĢkınlıklarını artırıyordu. Bir önceki
konuda da bahsettiğimiz gibi aynı zamanda MaraĢ’ı da 412. alaydan yarım bölük ile
Milli Ermeni Alayının 1. Taburu ve bir sipahi takımı iĢgal etmiĢti. Antep ve MaraĢ
sancakları Kilikya’daki Fransız Komutanlığı’na bağlı olarak Kolonel- SaintMarie’nin emir ve komutasında bulunuyordu.927
925
Sahir Uzel, Gaziantep SavaĢının Ġç Yüzü, DoğuĢ Ltd. O. Matbaası, Ankara 1952, s. 8; Ünler,
a.g.e., s. 23.
926
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 273, G: 126, B: 126-1; Ünler, a.g.e., s. 177-178; Saral, a.g.e., s. 267.
927
Ünler, a.g.e., s. 24.
386
c. Cemiyet-i Ġslamiye
Bu cemiyet, Antep’te Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmadan önce Ġngiliz
iĢgali sırasında Türklerin haklarını savunmak amacıyla eĢraf, ayan ve ulema
tarafından kurulmuĢtur. Toplantılarını NakĢibendi tekkesinde yapan cemiyetin
kuruluĢ tarihi tam olarak bilinmemektedir. ĠĢgal sırasında Türklere karĢı yapılan
saldırı ve haksız uygulamalar karĢısında toplantılar düzenlemiĢ, protestolarda
bulunmuĢtur.928 Cemiyet-i Ġslamiye, gayri siyasi bir cemiyet olmasına rağmen her
türlü faaliyetini açık olarak yürütmüĢtür. Bu nedenle, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti,
önceleri gizli faaliyette bulunduğu için aldığı siyasi ve idari kararları Cemiyet-i
Ġslamiye’ye mal etmiĢtir.929 Bu uygulama, Sivas Kongresi’nde Heyet-i Temsiliye’nin
aldığı kararlar arasında yer alan Müdafaa-i Hukuk teĢkilatlarının gizlilik ilkesine
dayanmaktadır.
Müdafaa-i
Hukuk
Cemiyeti
teĢkilatlanıp
kuvvetlenince,
Cemiyet-i
Ġslamiye’nin halkın gözünde gücü ve iktidarı azalmıĢ bundan sonra iĢgal
kuvvetlerine karĢı Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti için bir maske görevi görmüĢtür.
Nitekim Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyesi, Cemiyet-i Ġslamiye’yi kendi
amaçlarının gerçekleĢmesi yolunda kullanmak amacı ile kendi üyelerinden Ahmet
Muhtar (GöğüĢ) Bey’in de bu cemiyete girmesini sağlamıĢtır.930
928
929
930
Ünler, a.g.e., s. 21.
Uzel, a.g.e., s. 12.
Ünler, a.g.e., s. 22.
387
ġehir içinde savaĢın baĢlamasıyla birlikte, cemiyetin üyelerinden 931 bir kısmı
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne girmiĢ, bir kısmı da Antep’i terk ederek, Halep’e veya
çevre Ģehir ve köylere çekilmiĢlerdir.932
d. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Mustafa Kemal, Sivas Kongresi’nin yapılmasının ardından Heyet-i Temsiliye
baĢkanı olarak bütün vali, kolordu ve mutasarrıflıklara Sivas Kongresi kararlarını
tebliğ ederek, iĢgallere karĢı direnilmesini, “Müdafaa-i Hukuk Cemiyet”lerinin her il
ve ilçede kurularak kongre kararlarının gerçekleĢmesi için çalıĢılmasını istemiĢti.
Ancak, o dönemde bir taraftan, Antep’in ileri gelenleri iĢgaller karĢısında çözüm
yolları düĢünürken, diğer taraftan Mutasarrıf Celal Bey, Mustafa Kemal’in
gönderdiği bu genelgeleri saklamıĢ ve kimseye göstermemiĢti. Mutasarrıfla aynı
931
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile birleĢmeden önce cemiyetin Ģehirler itibariyle belli baĢlı üyeleri
Ģunlardı: Antep’te: Bülbülzade Hacı Abdullah Efendinin baĢkanlığında Hoca Fahreddin Efendi, Hoca
Arif Efendi, ġeyh Mustafa Efendi, ġuayyipzade Ubeydullah, Efendi, Büyük Nuri Bey, Abdullah
Namık, Ahmet Muhtar, Misri zade Nur, Seyyafzade Abdo, Müftüzade Hayri, Mazlum Efendi, Ġzrap
Zade ġefik, Kepkep Zade ġakir, Übeyrizade Kamil Bey, Doktor Mecit, Kepkepzade Abdürrezzak,
Ferit, Doktor Hamit, PazarbaĢı Nuri Bey ve Efendilerdi. Kilis’te: eski mebuslardan ve ulemadan Hacı
Mustafa Efendinin baĢkanlığında: Aslan, Ġslam, Ġsmet, NeĢet, Canbolat Zade Nuri, Ali ve Tahir
Beyler, Düyun-u Umumiye memuru Kani, Emin Ağa Zade Mahmut, Abdullah (AbuĢ Ağa) Kazaz
Zade Mustafa, Bedestan ġehi Zade Hüseyin, Orman Memuru Mazhar, Burhan, Hulusi, gazeteci Ragıp,
Müslüman, YüzbaĢı mütekaidi Mehmet, Muallim Ahmet Mahir Bey. Nizipte: Hacı Ahmet, Hacı
Mehmet, HabeĢ ġakir Bey ve Efendiler. Uzel, a.g.e., s. 10.
932
Ünler, a.g.e., s. 22.
388
görüĢte olmayan ve iyi bir vatansever olan Tahrirat Müdürü Ragıp Bey bu
genelgeleri arkadaĢlarına göstererek cemiyetin Antep’te kurulması için çalıĢmıĢtır.933
O günlerde, Ragıp Bey’in yakın arkadaĢlarından belediye hekimi Dr. Hamit
(Uras) Bey, dönemin Belediye BaĢkanı ġeyh Mustafa Efendi’ye konuyu açarak
cemiyetin kurulması hakkındaki görüĢünü sormuĢtu. Bunun üzerine, ġeyh Mustafa
Efendi bir gün Ģehrin ulema ve eĢrafını Belediye’ye davet etmiĢ ve Dr. Hamit Bey’e
bu konuyu açtırmıĢtı. Yapılan toplantı sırasında Antep müftüsü BulaĢıkzade Hoca
Arif Efendi, “Mustafa Kemal Paşa, Halife-i Müslimine karşı gelmiş, rütbe ve
nişanları alınarak baği ilan edilmiştir. Böyle bir asinin arkasına düşmek şer’an caiz
değildir.” diyerek tartıĢmaya son vermiĢti. Toplantıdan bir sonuç alınamaması
üzerine Ģehrin aydın ve vatansever gençleri cemiyetin kurulması için kendi aralarında
teĢebbüse geçmiĢlerdi. Bir gece Meclis-i Ġdare BaĢkâtibi EĢref Bey’in evinde, Dr.
Hamit, Tahrirat Müdürü Ragıp, Alay Kâtibi Avni, Telgraf Muhabere Memuru Mahir,
Hâkim KuĢçuzade Hamdi Beyler toplanarak Sivas Beyannamesini okumuĢlar ve
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Antep Ģubesini kurmuĢlardır. Daha sonra Mısrizade
Nuri (Kutlar) Bey, Kepkepzade Mustafa ve Abdülrezzak Efendiler, ulemadan eski
Müftü Rifat Teymür Efendi, Hafız ġahin Hoca Efendi (eski milletvekili),
Kahramanzade Süleyman Ağa, Kanevetçizade Mahmut Efendi, Merakzade ġerif
Ağa, Hacı Halit Ağazade Sadık Efendi, Hacı Ömerzade M. Ali Efendi (Kayaalp),
Hocazade Ferit Efendi (eski milletvekili), Kilisli komiser Halil Efendi cemiyete
girmiĢ ve yemin etmiĢlerdi. Bu sırada Ġstanbul’dan dönen Ahmet Muhtar (GöğüĢ)
Bey de cemiyete katılmıĢtır.934
933
Ünler, a.g.e., s. 16-17.
934
Saral, a.g.e., s. 269-270; Ünler, a.g.e., s. 17.
389
Cemiyet kurulduktan sonra, telgraf memuru Mahir Bey, Sivas’ta bulunan
Mustafa Kemal PaĢa’ya cemiyetin kurulduğu haberini vermiĢtir.935 Cemiyet,
Sivas’tan gelen emirlere göre üyelerden birinin evinde toplanarak kararlar almaya
baĢlamıĢtır. Gizli çalıĢan cemiyetin üye sayısı artınca dıĢarıdan duyulması tehlikesine
karĢı önlem olarak Heyet-i Merkeziye adı altında toplanarak karar alması ve bu
kararlardan cemiyet üyelerine haber vermesi uygun görülmüĢ ve karar bu Ģekilde
uygulanmıĢtı.936
Fransız iĢgaliyle birlikte Ermenilerin taĢkınlıkları ve Türklere yaptıkları baskı
zulüm ve iĢkenceler, cemiyetin çok hızlı büyüyüp geliĢmesini sağlamıĢ ve silahlı
direniĢin ortamını hazırlamıĢtı.
Her semtte cemiyete mensup hoca efendilerden kurulu “yemin” heyetleri
oluĢturulmuĢtur. Bu heyetler, cemiyete giren vatandaĢları “Memleketin kurtuluĢu,
din ve milletimizin bekası için malen ve bedenen hiçbir fedakârlıktan
kaçınmayacaklarına, cemiyetin bütün emirlerini yerine getireceklerine ve cemiyetin
kuruluĢ amacını açıklamayacaklarına” dair yemin ettiriyorlardı. 937
Cemiyetin Ģehir içinde yayılıp geniĢlemesinde Müftü Rifat (Teymür) Efendi,
ġahin Hafız, Kürd Ahmet Hoca, Bostancı Esnafı Reisi Hacı Abdullah, Solakoğlu Ali,
Merakzade ġarif Ağalar önem rol oynamıĢlardır. Cemiyetin köylerde yayılmasına
ise, Merkez Jandarma Bölük Komutanı Esat Bey’in büyük hizmeti geçmiĢtir.
Cemiyet geniĢledikçe yeni yeni örgütlere ihtiyaç duyulmuĢ, para ve hesap iĢleriyle
935
ATASE ArĢivi ĠSH., K: 270, G: 20, B: 20-4 (25.10.1335)
936
Saral, a.g.e., 270; Ünler, a.g.e., s. 18.
937
Ünler, a.g.e., s 18.
390
uğraĢmak üzere PazarbaĢızade Nuri Bey’in baĢkanlığında bir idare heyeti938
oluĢturulmuĢtur. Ġdare Heyetine bağlı maliye ve satınalma komisyonları kurulmuĢtur.
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyelerinde sonradan bazı değiĢiklikler olmuĢsa
da, Antep’te savaĢ baĢladığı zaman bu heyet939 savaĢın sonuna kadar bu vazifeden
ayrılmamıĢ, savaĢın bütün yükünü üstlenmiĢtir. Cemiyet bir taraftan Antep Ģehir ve
köylerinin dıĢında Kilis’te940 ve Halfeti’de örgütlenmiĢtir.
1919 Aralık ayında cemiyet üyeleri artarken, bir taraftan da silahlı direniĢ için
para, silah ve cephane tedarikine çalıĢılıyordu. TeĢkilata giren herkes, fakir değilse,
silah almaya mecburdu. Durumu iyi olanlardan da yardım parası alınıyordu. Silah
almaya gücü yetmeyen fakirlere yardım Ģeklinde toplanan paralarla silah alınıyordu.
Çiftçiler çift hayvanlarını, rençberler yatak yorganlarını satarak silah alıyorlardı. Bu
Ģekilde Halep, Birecik ve MaraĢ’tan941 satın alınan tüfek ve cephaneler iĢgal
kuvvetlerine rağmen, geceleri kafileler halinde Ģehre sokuluyordu.942
938
Bu heyet, Hocazade Ferit Bey, Hacı Ömerzade Mehmet Ali Bey, Kahramanzade Hacı Mehmet
Efendi, Kilisli Komiser Halil Efendi, Ġncizade Hüseyin Efendi ve Mahmut Bedri Efendilerden
oluĢuyordu. Lohanizade M. Nurettin, Gaziantep Savunması, KastaĢ Yay., Ġstanbul 1989, s. 31;
Ancak Ünler, a.g.e., s. 19; Uzel, a.g.e., s. 77’de Hacı Halid Ağazade Sadık isminin de bu heyette yer
aldığını belirtmektedirler.
939
Heyet-i Merkeziye bu dönemde; Hocazade Ferit Bey’in baĢkanlığında Hacıömerzade Mehmet Ali,
Kepkepzade Abdürrezzak, Karamanzade Hacı Mehmet, Mahmut Büdeyri hesap memuru Avni
Beylerden oluĢuyordu. Ünler, a.g.e., s. 19.
940
Askerlik ġubesi BaĢkanı YüzbaĢı Mehmet (Molla Recep), Hacı ġerif Zade Mehmet (Ġslam Bey),
Müslüman ve Mücahit Beylerden müteĢekkil Kaza Ġdare Heyeti oluĢturulmuĢtur. Ünler, a.g.e., s. 19.
941
942
Lohanizade, a.g.e., s. 33-34.
Ünler, a.g.e., s. 19.
391
Bu çalıĢmalar sonucunda Ģehir içinde muharebe birlikleri oluĢturulmasına
baĢlandı. Birkaç mahalle birleĢtirilerek “Semt”lere ayrılmıĢtı. Her semtin ileri
gelenlerinden biri “Semt Reisi”, o semtte oturan yedek subaylardan savaĢ görmüĢ
çavuĢlardan biri de “Kısım Kumandanı” oluyordu. Her semt bir milis askeri kıtasını
oluĢturuyordu ve her birinin kadrosu 100 silahlı ve takviye amaçlı 50 silahsız943
olmak üzere 150 kiĢi idi. Silahlılar savaĢacak, silahsızlar tahkimatta çalıĢarak,
silahlılardan yaralanmak veya Ģehit olmak suretiyle boĢalacak yerleri iĢgal edecek
Ģekilde ayarlanmıĢtı. Bu Ģekilde Ģehir 27 semte ayrılmıĢtı. 944 (bkz. Ek-11)
e. Kılıç Ali Bey’in Antep Cephesindeki Kuva-yı Milliye Faaliyetleri
MaraĢ-Antep havalisi Umum Kuva-yı Milliye Kumandanlığı’na Kılıç Ali Bey
atandığı sırada, bu bölgede yer yer birbirinden kopuk milli kuvvetler mevcuttu.
Antep’te oluĢturulan milli kuvvetlerin dıĢında Kilis’te Kilis gençlerinden oluĢan
Kamil Polat’ın baĢında bulunduğu Kilis Kuva-yı Milliyesi, Nizip civarında Nizipli
HabeĢ’in önderliğinde Nizip Kuva-yı Milliyesi, Urfa civarında Pehlivanzade
Nuri’nin milli kuvvetleri bulunuyordu.945 ĠĢte bu birbirinden bağımsız direniĢ
teĢkilatlarını bir araya getirip, sevk ve idare edecek kiĢi Kılıç Ali Bey idi.
Kılıç Ali Bey, Antep’te ilk iĢ olarak, MaraĢ-Antep-FevzipaĢa-Ġslâhiye
arasında stratejik öneme sahip bir mevkide bulunan Sakçagöz köyünün sahibi ve o
mıntıkanın nüfuzlu ağalarından HurĢit Ağa’yı ortadan kaldırmayı düĢündü. Adana ile
943
944
945
Saral, a.g.e., 271.
Ünler, a.g.e., s. 20, 181-182; Lohanizade, a.g.e., s. 32.
Uzel, a.g.e., s. 22.
392
güney vilayetleri arasındaki bütün irtibat yolları buradan geçtiği için bu köyün
güvenliği çok önemliydi. Aksine Sakçagöz köyü, HurĢit Ağa gibi birkaç ağanın hırs
ve çıkarlarının çatıĢtığı bir alan olduğu için devamlı anarĢi içindeydi. Dolayısıyla
bütün kavuĢma yollarının ortasında olan bu köy HurĢit Ağa tarafından geliĢ-gidiĢe
kapatılmıĢtı. Maiyetinde her zaman 200’den fazla silahlı kuvvet bulunduran HurĢit
Ağa’nın Fransızlar veya Kuva-yı Milliye tarafından birine katılması o taraf için
büyük çıkarlar sağlayacaktı. Oysa HurĢit Ağa, Kuva-yı Milliye’e hiç sıcak
bakmamıĢ, hatta Fransızlara taraftar olmuĢtur. Hatta HurĢit Ağa’nın “PaĢa Bey”
lakabı ile tanınan büyük oğlu Ġsmail Hakkı, Fransız subaylarına mahsus kıyafetiyle
Antep’te Ermeni ve Fransızlarla birlikte çalıĢıyordu. HurĢit Ağa ile oğlunun takip
ettikleri bu olumsuz siyaset Kuva-yı Milliye için çok tehlikeli idi. ĠĢte bu nedenlerle
harekete geçen Kılıç Ali Bey, Antep’e gelmeden önce maiyetiyle birlikte Sakçagöz’e
gelmiĢ, HurĢit Ağa ile görüĢmüĢtü. Kılıç Ali Bey, tehdit ve telkinlerle HurĢit Ağa’yı
bitaraf kalacağına dair söz verdirmiĢti. HurĢit Ağa, Kılıç Ali’nin Sakçagöz’e
geliĢinden birkaç gün sonra oğlu Ġsmail Hakkı’yı Antep’ten getirterek Kılıç Ali’nin
maiyetine vermiĢti.946
Kılıç Ali Bey, Sakçagöz’den sonra Antep’in Burç köyüne giderek, Burç’taki
dağınık halde bulunan teĢkilatları düzenlemiĢ ve bunların hepsini kendi üzerine
almıĢtı. Böylece Antep içindeki kötü olayları önlemeye çalıĢmıĢtı.
Antepliler arasında Fransız iĢgaline karĢı mücadele etmek istemeyen hiç
kimse yoktu. Ancak Antep’in bazı zenginleri mevki ve servetlerini kaybetmek
istemedikleri için oluĢturulan semt teĢkilatları ile Ģehir içinde Fransızlarla savaĢmayı
istemiyorlardı. Bu kiĢilerin az da olsa bulunuĢu Antep savunması açısından
946
Uzel, a.g.e., s. 24.
393
tehlikeliydi. Bu nedenle bu kiĢilerin ortadan kaldırılması veya mücadeleye
katılmaları için ikna edilmeleri gerekiyordu. Kılıç Ali Bey, bu amaçla bu kiĢilerden
bazılarını görüĢmek ve anlaĢmak üzere Burç’a davet etti.947 Gelenler Ģunlardır:
Ahmet Muhtar, Hacı Abdullah Edip, Fazlı Ağa Zade Nuri, ġefik, Mazlum, ġeyh
Ubeydullah, Müftü Zade Hayri, ġıh Mustafa, Abdullah Namık, Celal Kadri, Hacı
Arif Bey’lerdir. Bu görüĢmeden sonra, Kılıç Ali Bey, bu kiĢilerin Antep’te savaĢ
bitene kadar MaraĢ’ta veya baĢka bir mahalde ikamet etmelerinin memleketin
geleceği açısından daha uygun olacağına karar vermiĢ ve bu kararını Ahmet Muhtar
Bey’e bildirmiĢtir. Ahmet Muhtar Bey, bu kiĢilerin ulusal direniĢ aleyhinde
olmadıklarını, ellerinden geldiği kadar mali yardımı esirgemediklerini, baĢka
mahalde ikamet ettirilmelerinin Ģeref ve onurlarına dokunacağını dile getirerek
bundan dolayı bu durumun ikilik yaratacağını dile getirmiĢtir. Bunun üzerine, bu
kiĢilerin Ģehre dönmeleri ve Ģehri tahliye etmelerine dair Fransızlara kendi imzaları
ile bir protesto göndermeleri Ģeklinde bir formül bulunmuĢtur. Bu protestoda bütün
halka
Antep
savunmasında
Kuva-yı
Milliye
ile
birlikte
çalıĢacaklarını
bildirmiĢlerdir.948
Kılıç Ali Bey, bu çalıĢmaları ile bölgedeki bütün milli kuvvetleri bir çatı
altında toplamıĢ ve Kuva-yı Milliye’ye zarar verecek güçleri ya etkisiz hale getirmiĢ
ya da milli kuvvetler için çalıĢmaya yönlendirmiĢtir.
947
Bu görüĢmeye gelenler: Ahmet Muhtar, Hacı Abdullah Edip, Fazlı Ağa Zade Nuri, ġefik,
Mazlum, ġeyh Ubeydullah, Müftü Zade Hayri, ġıh Mustafa, Abdullah Namık, Celal Kadri, Hacı Arif
Bey’lerdir. Uzel, a.g.e., s. 26.
948
Uzel, a.g.e., s. 26.
394
IX. Urfa’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu
Önceleri, Halep vilayetine bağlı bir sancak olan ve 1919 yılında bağımsız bir
sancak durumuna getirilen Urfa’da ekonomik ve ticari faaliyetlerin büyük bir kısmını
azınlıkta olan gayri-müslimler yürütüyordu. Hatta zanaatkârların çoğunluğu Ermeni
veya Süryani idi. Müslümanlar ise kendi ihtiyaçlarını karĢılayacak ölçüde ziraatle
uğraĢıyordu. Genç nüfusunun büyük çoğunluğunun askerde olması dolayısıyla
Türkler ekonomik hayatta faal rol oynamıyordu. 949
Urfa ve çevresinde bir kısmı göçebe olan birçok aĢiret bulunuyordu. Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’da Tanzimat dönemiyle birlikte Ģehirlerde oluĢmaya baĢlayan
yeni bir eĢraf kesimi mahalli idarecileri etki altına alarak, aĢiretler üzerinde baskı
kurmuĢlardı. Bu baskı, aĢiretler ile eĢrafın aralarının açılmasına sebep olmuĢ, bundan
dolayı da aĢiretler devletten kopuk, hiçbir yükümlülüğü olmayan topluluklar halinde,
kan davaları ve kavga içinde yaĢamıĢlardır.950
Urfa ve çevresinde aĢiretlerin ve azınlıkların bölgede etkin olmalarının
getirdiği sorunların yanında, yabancı devletler de ajanları vasıtasıyla yaptıkları siyasi
propagandalarla Hıristiyan azınlıkları tahrik etmiĢlerdir. Özellikle iĢgaller sırasında
949
Ġsmail Özçelik, Milli Mücadele’de Güney Cephesi Urfa (30 Ekim 1918-11 Temmuz 1920),
Atatürk AraĢtırma Merkezi, Ankara 2003, s. 27.
950
Urfa ve çevresinde yaĢayan bu aĢiretlerin belli baĢlıları Ģunlardı: Harran kazası ve çevresinde Kars
ve Za’yin aĢiretleri, Suruç kazasında, Berazi, Urfa Ģehir merkezinin güneybatısında Mersavi, Payamlı
nahiyesinde Haltanlı, Urfa ve Siverek arasında Karakeçili ve Baziki aĢiretleri, Hilvan ve havalisinde
Döğerli ve Badıllı (Beğdilli) aĢiretleri, Siverek ve ViranĢehir çevresinde Milli aĢireti (bu aĢiretin
önemli bir kısmı Diyarbakır havalisinde bulunuyordu.) Karacadağ’da Türkan aĢireti, Siverek ve
çevresinde ayrıca Karahan, Kalender, Dismave Karavar aĢiretleri ve Arap Aneze aĢireti de kalabalık
kollar halinde bulunuyordu. Özçelik, a.g.e., s. 28-29.
395
mahalli
idareye
müdahale
ederek,
merkezi
idarenin
kuvvetlenmesini
engellemiĢlerdir. Ayrıca yörenin özellikle güney kısmında hem Arap milliyetçiliğini
kıĢkırtmıĢlar hem de buradaki aĢiretleri isyana teĢvik etmiĢlerdir. 951
a. Ġngiliz ĠĢgalleri
11 Ekim 1918’de Halep’in iĢgal edilmesiyle birlikte ekonomik açıdan ona
bağlı ve yakın olan Urfa ve çevresinin de yakında iĢgal edileceği söylentileri de
artmaya baĢlamıĢtı.952 Gerçekten Ġngiliz iĢgali adım adım Urfa’ya doğru
yaklaĢıyordu. Halep’ten sonra Antep de Ġngilizler tarafından iĢgal edilmiĢti.
Urfa’nın güneyinde bulunan demiryolu hattı ve istasyonları ulaĢım ve
haberleĢme açısından büyük bir öneme sahip olduğu için Ġngilizler, istasyonların
iĢgaline öncelik vermiĢlerdi. Nitekim Antep’in iĢgalinden sonra Cerablus iĢgal
edilmiĢ (30 Ocak 1919) ardından, Siftek ve Suruç kasabasının güneyinde yer alan
Arappınar istasyonları ele geçirilmiĢti.953 Ġngilizler, bu istasyonlara ek olarak, doğu
ve kuzey yönünde harekete geçerek iĢgal hareketlerini ilerletmiĢlerdi. Bunun
sonucunda, Harabnas ve Tel-abyad istasyonları ile Birecik iĢgal edilmiĢ oldu.954
Cerablus’un ve arkasından diğer istasyonların iĢgali Ġngilizlerin Urfa sancağını
951
Bayram Kodaman, ġark Meselesinin IĢığı Altında Sultan II. Abdülhamid’in Doğu Anadolu
Politikası, Orkun Yay., Ġstanbul 1983, s. 126.
952
Özçelik, a.g.e., s. 30.
953
Türk Ġstiklal Harbi, C.I, s. 98.
954
Tansel, a.g.e., C.I, s. 67.
396
iĢgalini kolaylaĢtırmıĢtı. Nitekim Urfa Ģehir merkezi kısa bir zaman sonra 24 Mart’ta
iĢgal edilmiĢtir. 955
Urfa Ģehir merkezinin iĢgalinden önce, Cerablus’un iĢgali üzerine Urfa’dan
Harbiye Nezareti’ne çekilen bir telgrafta;956 Mütareke Ģartları gereğince Urfa
livasının iĢgal mıntıkası haricinde olmasına rağmen, tamamı Türklerle meskûn olan
livanın hiçbir ferdinin birbirinden ayrılmayacağı vurgulanarak, Kilikya ve Arabistan
ile hiçbir tarihi münasebeti bulunmayan Cerablus nahiyesinin Ġngiliz ve Fransız
hükümetleri adına bedevilerden oluĢan kuvvetler tarafından iĢgal edildiği
belirtilmektedir. ĠĢgal sırasında ambarların yağma edildiği, nahiye halkının ve
hastanenin saldırıya uğradığı, hükümet yetkililerin kovulduğundan bahsedilerek,
iĢgal protesto edilmiĢ, iĢgalciler çekilmedikleri takdirde silahlı mücadeleye
geçecekleri bildirilmiĢtir. Ġstasyonların iĢgali dolayısıyla Urfalılar iĢgale karĢı
tedbirler almaya baĢlamıĢtır. Bu konuda, 6. Ordu Komutanı Ali Ġhsan PaĢa’nın
çalıĢmaları iĢgallere karĢı Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanması açısından önem
taĢımaktadır.
b. Ali Ġhsan PaĢa’nın Yöredeki ÇalıĢmaları
6. Ordu Komutanı Ali Ġhsan PaĢa, mütarekenin imzalanmasından itibaren,
Ġngilizlerin mütareke ilkelerine aykırı gelen isteklerine karĢı çıkmıĢ, iĢgallerine karĢı
protestolarda bulunmuĢ ve gerekli tedbirleri almaya çalıĢmıĢtı. Ġngilizlerin
faaliyetlerine karĢı Urfa ve çevresi içinde alınmasını gerekli gördüğü tedbirleri
955
Türk Ġstiklal Harbi C. IV, s. 53.
956
ATASE ArĢivi ĠSH., K:81, G:29, B: 29-1.
397
Harbiye Nezareti’ne gönderdiği bir telgrafla belirtmiĢtir. Ali Ġhsan PaĢa telgrafında,
iĢgallerle ve Ġngilizlerin Arap ve Kürt aĢiretleri üzerinde propaganda yaparak,
Türkler aleyhine kıĢkırtarak isyana teĢvik ettikleri ile ilgili bilgi vermiĢtir. Alınması
gerekli önlem olarak, Cerablus ve Arappınar’da mütarekeye aykırı olarak gaspedilen
silah ve yiyeceklerin iadesi için ve Arap ve Kürt aĢiretlerinin yarattığı asayiĢsizliğe
karĢı Urfa, Suruç, Harapnas mevkilerinde yeterli kuvvet bulundurmak ve Ġngiliz
propagandalarına karĢı halkı uyarmak suretiyle önlemler aldıklarını ancak bunun
yeterli gelmemesi dolayısıyla, Urfa Sancağının kurtarılması ve Cerablus’un tahliye
ettirilmesi mümkün olmazsa en azından Arappınar’da bulunan Ġngiliz müfrezesinin
Fırat’ın batısına çekilmesi için gerekli giriĢimlerde bulunulmasını istemiĢtir. 957
Ali Ġhsan PaĢa, Harbiye Nezareti’ne verdiği bilgilerin yanı sıra, kendisi de
aktif Ģekilde çalıĢarak iĢgaller karĢısında gerekli önlemleri almıĢtır. Bu amaçla,
ordunun elinde menzil arabalarında bulunan fazla cephane ve mühimmatı silahlarla
beraber Elazığ, Malatya ve Sivas’a naklettirmiĢtir. Ayrıca, Ġngilizlerin mütarekenin
verdiği yetkilerden yararlanmalarının önüne geçilmediği takdirde, her kasabanın ve
Ģehrin Müslüman halkın hukukunu muhafaza için Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ve
mahalli milis teĢkilatı kurmalarını valilere ve müstakil mutasarrıflıklara tavsiye etmiĢ
ve bunun için gerekli olan silah ve cephaneyi 6. Ordu’nun kaynaklarından vereceğini
belirtmiĢtir. Bu amaçla Urfa’nın ileri gelenleriyle görüĢmeler yapmak üzere, Urfa’ya
gitmiĢ ve burada Müdafaa-i Hukuk teĢkilatının temelini atmıĢtır.958
Mütarekeden sonra terhis olması gereken erlerin bir türlü gönderilememesi
üzerine 6. Ordu ve Harbiye Nezareti, Hariciye Nezareti’ne müracaat ederek Ġngiliz
957
Türk Ġstiklal Harbi, C.I, Ekler Kısmı.
958
Ali Ġhsan Sabis, Harb Hatıralarım, Ġnkılap Kitabevi, Ġstanbul 1943, s.9.
398
temsilcisi
kanalıyla
giriĢimlerde
bulunmuĢtur.
Bunun
sonucunda
Hariciye
Nezareti’nden, bu iĢ için Ġngiliz komutanları ile temasa geçilmesi Harbiye
Nezareti’ne bildirilmiĢti. Bu sırada Halep’teki Ġngiliz komutanından 6. Ordu
komutanına terhis erlerinin nakil iĢlerini görüĢmek amacıyla, 30 Ocak 1919’da
yapılan Arappınar görüĢmesine 5. Tümen Komutanı Kenan Bey ve Ordu Kurmay
BaĢkanı Halit Bey görevlendirilmiĢlerdir. Yapılan görüĢmelerden sonra Ġngilizler,
Halep’ten gönderecekleri – haftada iki trenle- terhis erlerini Arappınar’dan Adana
yönüne taĢımayı kabul etmiĢlerdi. Buna göre, her trenle 450 er taĢınacak ve 6. Ordu
için gerekli orduyu Arappınar’da hazırlayacaktı. Böylece istasyonda periĢan halde
bekleyen terhis erlerinin problemi de halledilmiĢ oldu.959
Bu problemin çözülmesine destek oldularsa da, Ġngilizlerin esas amaçları 6.
Ordu bölgesinde daha rahat hareket edebilmekti. Bunun için de 6. Orduyu ve onunla
birlikte ordu komutanını ortadan kaldırmayı ve bütün silah ve cephaneyi
toplattırmayı hedeflemiĢlerdi. Ġngiltere’nin Suriye Komutanı MareĢal Allenby, bu
konudaki isteklerini960 Ġstanbul’a gelerek Osmanlı Devleti’ne kabul ettirmiĢti.
959
Özçelik, a.g.e., s. 40.
960
MareĢal Allenby’nin Osmanlı Hükümetine kabul ettirdiği istekleri Ģunlardır:
1) 6. Ordu komutanı Ali Ġhsan PaĢa’nın görevine son verilmesi,
2) 6. Ordunun bütün silahlarını teslim etmesi,
3) Emir verildiğinde ahalinin elinde bulunan silahların toplanması,
4) Kendi mıntıkası dahilinde ihtiyacı olmayan Türk jandarmasının silahlarını teslim ederek,
emrine göre terhis olması, idaresi altında bulunan mıntıkalar dahilinde bulunan Türk
jandarması terhis oluncaya kadar emrine tabi olması,
5) Durumun müsaadesine göre, Ermenilerin kendi memleketlerine geri gönderilerek bunların
imkanları temin arazi ve emlakları hemen kendilerine iade olunması. Ermenilerin kendi
399
MareĢal Allenby’in baskıları sonucunda 6. Ordu lağvedilerek, 13. Kolorduya
dönüĢtürülmüĢtür. (15 ġubat 1919) 6. Ordu Komutanı Ali Ġhsan PaĢa da özel bir
trenle Ġstanbul’a götürülmüĢ ve orada Ġngilizler tarafından tutuklanarak Malta
adasına gönderilmiĢtir. 13. Kolordu Komutanlığı’na da Ahmet Cevdet Bey
atanmıĢtır. Bir gün sonra da Allenby’nin istekleri 13. Kolorduya bildirilmiĢtir. 961
Diyarbakır’a çekilen 13. Kolordu ise MareĢal Allenby’nin isteklerine karĢı
herhangi bir güçlük çıkarmamıĢ; ilerleyen Ġngiliz iĢgalleri karĢısında filli hiçbir
savunmada bulunmadan protesto ile yetinerek birliklerini kuzeye doğru çekmiĢtir.962
Urfa’nın iĢgali için gelen iĢgal komutanının askerlerini yerleĢtirmek için bina
istemesi üzerine, kendisine boĢ bulunan süvari kıĢlası gösterilmiĢ, ancak burasını
beğenmeyen komutan, Gureba Hastanesindeki hastaları dıĢarı atarak, hastaneyi iĢgal
etmiĢ, kırk nefer aileden oluĢan ve gözleri görmeyen Mahmut Nedim Efendi’yi ve
ailesini konağından atarak burayı iĢgal etmiĢtir. ĠĢgalin gerçekleĢmesinden sonra
Ġngilizler Ģehrin resmi haberleĢmelerini kontrol altına almıĢlar, gizli ve özel Ģifrelerle
haberleĢmeyi kalmıĢlardır.963
Harbiye Nezareti iĢgalle ilgili olarak 27 Mart 1919’da hükümete, 13. Kolordu
bölgesinde Ġngilizlerin Ģimale doğru hareketlerinin muntazam ve kararlaĢtırılmıĢ bir
memleketlerine gönderilmeleri hususunda yardımı ve mallarına verilmiĢ olan zarar ve ziyanı
tahmin etmek üzere icap eden yerleri ziyaret etmesi, bütün subaylara kolaylık gösterilmesi,
6) Genel asayiĢi ihlal edecek kiĢilerin tevkif edilmesi,
7) Konya’nın doğusunda bulunan bütün Ģimedifer hattının kendisi tarafından kontrol edilmesi,
8) Ġdaresi altındaki mıntıkanın genel telgraf ve telefon hatlarının tarafından kontrol edilmesi.
961
Sabis, a.g.e., s. 20.
962
Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 106.
963
Özçelik, a.g.e., s. 48.
400
plana göre devam ettiği, bugün Urfa’ya giren Ġngilizlerin, büyük ihtimalle Mardin ve
Siverek’e daha sonra da Diyarbakır ve daha kuzeye doğru ilerleyeceklerini bildiren
bir yazı göndererek, hükümetin bu saldırılar karĢısında komutanlarına hareket
tarzlarını belirleyecek talimat verebilmek üzere kararını bildirmesini istemiĢtir.
Ancak Osmanlı Hükümetinden herhangi bir cevap gelmemiĢtir.964
Urfa’da Ġngiliz iĢgalinin tamamlanmasından sonra Mutasarrıf Nusret Bey,
Dahiliye Nezareti’nin emri doğrultusunda “tehcir” ile ilgisi olduğu gerekçesiyle
Ġstanbul’a çağrılmıĢtır. Nusret Bey’in yerine mutasarrıflığa Ali Bey atanmıĢtır.965
ĠĢgalden bir gün sonra, Ġngilizler, 1. Süvari Alayı Komutanı Hüseyin Bey’den
alayını derhal Urfa’dan çekmesini istemiĢlerdir. Alay Komutanı Hüseyin Bey,
Urfa’yı terk etmesi için kendisine emir verilmediği için buradan çekilmeyeceğini
söyleyerek direndiyse de, Ġngilizler isteklerinde ısrarcı davranmıĢlardır. Hüseyin
Bey, ordugâhta (bir subay komutasında) bir süvari takımı bırakarak alayını bütün
mevcuduyla 25 Mart 1919’da Urfa’nın 5 km. kuzeyinde bulunan Karaköprü Köyüne
çekilmiĢtir.966 Ancak, Ġngiliz ĠĢgal Birlikleri Komutanı, alayın Karaköprü’de
bulunmasını uygun görmediğini ve Siverek’e çekilmesini istediğini bildirmiĢtir.
Süvari Alay Komutanı Karacurun’da (Bugünkü Hilvan ilçesi) bir takım bırakarak
alayını Siverek’e çekmiĢtir.967 Türk kuvvetlerinin bölgeden çekilmesiyle Ġngilizler
Urfa ve çevresinde daha rahat hareket edebilme olanağına kavuĢmuĢlardı.
964
Türk Ġstiklal Harbi C.I, s. 105.
965
Özçelik, a.g.e., s. 48.
966
967
Saral, a.g.e., s. 21.
Türk Ġstiklal Harbi C. IV, s. 55.
401
Ġngiliz iĢgal kuvvetleri iĢgal alanlarını geniĢleterek, Tel-Abyad ve Harabnas
istasyonlarını ardından Rasül’ayn’ın br nahiyesi olan Hosiçe’yi ele geçirmiĢlerdir.
Böylece Mardin Sancağına bağlı topraklar da iĢgal edilmiĢtir.968
Ġngilizler iĢgalin
yanı
sıra, Urfa ve Diyarbakır çevresinde siyasi
propagandalar ile Arap aĢiretleri baĢta olmak üzere bazı aĢiretleri kıĢkırtarak
Osmanlı Hükümetine karĢı isyana teĢvik etmeye çalıĢmıĢlardır. Özellikle bölgede en
kuvvetli ve kalabalık aĢiret olan Milli AĢireti’ne büyük bir önem vermiĢlerdir.
Ancak, Milli AĢireti Reisi, Osmanlı Devleti’nden ve Türk kardeĢlerinden ayrılmak
istemediği için Ġngilizlerin tahriklerine kapılmamıĢtır. Buna rağmen, Ġngilizler
bölgede Milli AĢireti’ni elde ettikleri dedikodusunu yaymıĢlardı. 969 AĢiretler
üzerinde
istedikleri
ölçüde
etkili
olamayan
Ġngilizler,
Musul’da
kurmayı
tasarladıkları Ġngiliz hâkimiyetini sağlamlaĢtırmak için yörede müstakil bir Kürdistan
devleti teĢkile edileceğine dair propaganda yürütmüĢlerdir.
AĢiretler üzerinde yürütülen siyasi propagandalar devam ederken, Urfa’ya
Ġngilizlerle birlikte gelen gönüllü Ermeniler Ġngilizleri Türkler aleyhine tahrik
ediyorlardı. Ancak Ġngilizler bir süre sonra bu tahriklere kapılmayarak,
Müslümanlarla daha iyi iliĢkiler kurmaya baĢlamıĢlardı.
c. Fransız ĠĢgalleri
Suriye Ġtilafnamesinin imzalanmasından sonra, bölgede bulunan MareĢal
Allenby’nin emrindeki Ġngiliz askerleri Fransız birliklerini beklemeden Sykes-Picot
968
969
Özçelik, a.g.e., s. 52.
A.g.e., s. 54- 56.
402
çizgisinin batısında kalan garnizonları boĢaltmıĢlardır.970 Ardından YüzbaĢı Saju’nun
komutasında bulunan 300 kiĢilik Fransız birlikleri971 30 Ekim 1919’da Urfa’yı iĢgal
etmiĢlerdi. 972
Urfa’daki Fransız Siyasi Komiserliği görevini de yürüten YüzbaĢı Saju,
iĢgalden sonra Ģehrin adli ve idari iĢlerine el atmıĢtır. Bu amaçla ilk olarak bütün
memurların sicilleri ile ilgili bilgileri öğrenmek istemiĢti. Ardından, Suruç’taki ilçe
kaymakamı ile jandarma tabur komutanına iĢten el çektirerek Adana’ya sürmüĢtür.
Daha sonra adliye iĢlerine müdahale ederek, çevredeki aĢiretlerden kendi yanına
çekebileceğini düĢündüğü akrabalarını hapishaneden salıvermiĢti. Ayrıca, hükümleri
kesinleĢmemiĢ olan bazı sanıklar ile adam öldürme, kasten yangın çıkarma, cebir ve
ırza tecavüz gibi suçlardan suçu sabit olmuĢ Ermenileri tahliye ettirmiĢti.973
Urfa Postahanesi de iĢgal edilmiĢ, haberleĢmeye sansür konulmuĢtu. Urfa
çevresindeki istasyonlar ve demiryolu da Fransız kontrolü altına girmiĢtir. 974
Fransızlar da Ġngilizler gibi, aĢiretleri yanlarına çekmek ve bölgede karıĢıklık
çıkarmak için tahrik etmeye çalıĢmıĢlardır. Bu amaçla, Urfa’daki Süryani ileri
gelenlerinden Abdülgani Gamye’yi kullandılar. Bu kiĢi aracılığı ile Milli AĢireti
Reisleri ve Harran’daki Seyale AĢireti reisi Salih’ül Abdullah ile temas kurmuĢlardı.
Bu görüĢmeler sonucunda Milli AĢireti reislerinden Abdurrahman Bey ile Seyale
970
Özçelik, a.g.e., s. 64.
971
Türk Ġstiklal Harbi C.IV, s. 61.
972
Saral, a.g.e., s. 214.
973
Türk Ġstiklal Harbi C.IV s. 61; Saral, a.g.e., s. 214; Ġsmail Özçelik, a.g.e., s. 67-68.
974
Özçelik, a.g.e., s. 68-69.
403
AĢireti reisi Salih’ül Abdullah Fransızların tarafına geçmiĢti.975 Jandarma Komutanı
BinbaĢı Ali Rıza Bey diğer aĢiretlerin de Fransızların tarafına geçmesini önlemek
için gizlice aĢiretleri bir araya getirmeye çalıĢtı. Bu amaçla, çevrede hükümete sadık
aĢiret reisleriyle temas kurarak onları Fransızlara karĢı birlik oluĢturmaya çağırmıĢ
ve baĢarılı olmuĢtur.
Fransızlar, aĢiretler arasında yaptıkları propaganda çalıĢmalarında baĢarılı
olamayınca, Ģehirdeki Ermeni ve Süryanilerle olan iliĢkilerini artırmaya çalıĢtılar.
Zaten, Adana, MaraĢ ve Antep’te olduğu gibi Urfa’da da Fransız iĢgaliyle birlikte
Ģımaran Ermeniler Fransızlardan aldıkları destekle Türklere sataĢıyor, sarhoĢ
dolaĢarak bazı kadınlara sarkıntılık ediyorlardı. Türklerin elinde bulunan malların da
kendilerine ait olduğunu ileri sürüyorlardı. 976
d. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Kuva-yı Milliye’nin KuruluĢu
Urfa halkı, 11 Ekim 1918’de Halep’in iĢgal edilmesi üzerine yakında kendi
memleketlerinin de iĢgal edileceği söylentilerinden heyecana kapılmıĢtı. Müdafaa-i
Hukuk Cemiyetinin ve Kuva-yı Milliye’nin kurulması için çalıĢmalar bu sıralarda
baĢlatılmıĢtır. 6. Ordu Komutanı Ali Ġhsan PaĢa, Musul’un da iĢgal edilmesi ve 6.
Ordu bölgesinde sınır ihlallerinin meydana gelmesi üzerine, kendi sorumluluk
bölgesinin977 de iĢgal edilebileceği düĢüncesiyle bu ihtimale karĢı tedbirler almaya
975
A.g.e., s. 72-73.
976
Ali Saib UrsavaĢ, Çukurova Faciaları ve Urfa’nın KurtuluĢu, KastaĢ Yay., Ġstanbul 1988, s. 51.
977
6. Ordunun sorumluluk bölgesi Bitlis, Diyarbakır, Elazığ vilayetleri ile Urfa, MaraĢ, Elbistan ve
Antep bağımsız sancaklarını kapsıyordu.
404
baĢlamıĢtır. Bu amaçla, Güneydoğu Anadolu Bölgesi vilayetlerinin iĢgaline engel
olmak için vali ve mutasarrıflıklarla görüĢerek
Ġngiliz iĢgal
harekâtının
engellenememesi durumunda yörede sivil bir direniĢi teĢvik etmek üzere
çalıĢmalarda bulunmuĢtur. Ali Ġhsan PaĢa, milli kuvvetlerin oluĢturulması
çalıĢmalarını o sırada Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey ile birlikte yürütmüĢtür. Ali Ġhsan
PaĢa, 10 Ocak 1919’da Urfa’ya gelerek, Mutasarrıf Nusret Bey ve Urfa’nın ileri
gelenleriyle görüĢmüĢ, ihtiyaçları olan malzeme, silah ve cephanenin ordu
kaynaklarından temin edilebileceğini anlatmıĢtır. Bunun üzerine Nusret Bey, Urfa
Jandarma Tabur Kumandanı BinbaĢı Ali Rıza Bey’i yanına alarak Urfa’nın ileri
gelenleriyle bir toplantı yapmıĢtır. Urfa’nın yakında iĢgal edilebileceği ihtimaline
karĢı tedbir olarak, Jandarma Tabur Kumandanı BinbaĢı Ali Rıza Bey’in idaresinde
halktan gönüllü bir milis taburunun oluĢturulması gerektiğini belirtmiĢtir. Bu kuvvet
iĢgal kuvvetlerine karĢı savaĢmaktan çok, Ģehir ve civarında olabilecek
asayiĢsizlikleri önleyecek ve dıĢarıdan Ģehre yapılabilecek herhangi bir saldırıya
karĢı koyacaktı.978
Böylece, Ģehrin ileri gelenleri ve eĢraf bu öneriyi uygun bulmuĢlar, Jandarma
Tabur Kumandanı Ali Rıza Bey baĢkanlığında Belediye Reisi Hacı Kamilzade Hacı
Mustafa ve eĢraftan Hacı Mustafa ReĢit ve ileri gelenlerin yardımları ile 600’e
yaklaĢan sayıda bir milis kuvveti meydana getirilmiĢtir.979
Kuva-yı Milliye’nin bu Ģekilde kurulmasından sonra Urfa, Ġngilizler
tarafından iĢgal edildi. Urfa Kuva-yı Milliyesi’nin mümkün olduğunca gizli
kalmasına çalıĢılmıĢtır. Ancak Mutasarrıf Nusret Bey, Ġngiliz ĠĢgal Kuvvetleri
978
979
Özçelik, a.g.e., s. 122.
A.g.e., s. 123.
405
Kumandanlığı tarafından “tehcir suçlusu” olduğu gerekçesiyle tutuklanarak,
Ġstanbul’a gönderilmiĢtir. Nusret Bey’in yerine mutasarrıflığa Jandarma Kumandanı
Ali Rıza Bey vekâlet etmiĢti. Bu sırada kurulan milis taburu dağıtılmıĢtı. Milis
taburunun dağıtılmıĢ olmasına rağmen milis kuvvetlerinin ellerinden tedbir amacıyla
silahlar geri alınmamıĢtı. Bir süre sonra Mutasarrıf Ali Rıza Bey, mutasarrıflık
görevini vekâleten yürüten Jandarma Tabur Kumandanı BinbaĢı Ali Rıza Bey’den
devralmıĢtı.980
Mutasarrıf Ali Rıza Bey zamanında, Urfa’da kendisinden önce baĢlanmıĢ
olan milli teĢkilatlanma çalıĢmaları, Erzurum Kongresi’ne gidecek Urfa delegelerinin
belirlenmesi için yapılan toplantı vesilesiyle artmıĢ ve Jandarma Tabur Kumandanı
BinbaĢı Ali Rıza Bey’in önderliğinde tekrar hızlanmıĢtı.
Bu sıralarda Ġngilizler, Urfa çevresinde özellikle güneyindeki aĢiretleri
birbirlerine düĢürmek için propaganda yapıyorlardı. Bu sebepten Ġngiliz taraftarı olan
aĢiretlerle devletten yana olan aĢiretler arasında çatıĢmalar oluyordu. BinbaĢı Ali
Rıza Bey, aĢiretler üzerinde yapılan propagandayı etkisiz bırakmak ve bu
çatıĢmaların Ģehre sıçramasını önlemek amacıyla Urfa Ģehir merkezinde gizli bir
cemiyet kurmak için faaliyete geçmiĢti. BinbaĢı Ali Rıza Bey’in çalıĢmaları devam
ederken, Sancak Ġdare Meclisi Üyesi olan Hacı Kamilzade Hacı Mustafa Efendi,
BinbaĢı Ali Rıza Bey ve Urfa ileri gelenleri arasında Güllüzade Osman Efendi’nin
evinde bir toplantı yapılmıĢtır.981 Bu toplantıda Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Urfa
Ģubesi gizli olarak kuruldu. On iki kiĢinin katılımıyla yapılan toplantıda üyeler
yurdun iĢgalden kurtarılması için Urfa’da Jandarma Tabur Kumandanı Ali Rıza
980
Müslüm Akalın, Milli Mücadelede Urfa Anılar-Belgeler, Özlem Kitabevi, Urfa 1985, s. 9.
981
Akalın, a.g.e., s. 9-10.
406
Bey’in baĢkanlığında ve idaresinde çalıĢacaklarına dair Kuran’a el basarak yemin
etmiĢlerdir. Bu Ģekilde kurulan cemiyetin baĢkanlığını BinbaĢı Ali Rıza Bey, baĢkan
yardımcılığını Hacı Kamilzade Hacı Mustafa (Büyük Hacı Mustafa) ve katipliğini de
Jandarma Tabur Mülhakı Hulusi Efendi yapmıĢtır. 982
Cemiyetin kurulduğuna iliĢkin haber Mutasarrıf Ali Rıza Bey aracılığı ile
Mustafa Kemal’e bildirilmiĢtir. ÇalıĢma programını hazırlayan cemiyet, milis
sayısını artırma ve ani bir saldırı karĢısında iaĢe ve cephane sağlamaya yönelik
tedbirleri düĢündükten sonra, Urfa Mutasarrıfı Ali Rıza Bey’i bu hareket için ikna
etmeye çalıĢmıĢtı.983 Bu sırada gizli olarak çalıĢmalarına devam eden cemiyete,
Mustafa Kemal PaĢa’dan Urfa, MaraĢ ve Antep’in Ġngiliz iĢgalinden sonra bu defa
Fransızlar tarafından iĢgalinin Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kanalıyla Ġtilaf
Devletleri temsilcilikleriyle, Avrupa ve Amerika kamuoylarında protesto edilmesini
isteyen telgrafı gelmiĢtir. ĠĢgal altında bulunulması dolayısıyla miting ve protesto
yapılamayacağını düĢünen cemiyet üyeleri cemiyetin açık olarak faaliyette
bulunmasına karar vermiĢtir. Bundan sonra milli teĢkilatlanma hızla geniĢlemiĢ
982 Cemiyetin üyeleri Ģu kiĢilerdi: Jandarma Tabur Kumandanı BinbaĢı Ali Rıza Bey, (BaĢkan)
Belediye Reisi Hacı Kamilzade Hacı Mustafa Efendi (Büyük Hacı Mustafa) (baĢkan yardımcısı),
EĢraftan Mollazade Hacı Mahmut Efendi, EĢraftan Hacı Kamilzade ReĢit Efendi mahdumu Hacı
Mustafa Efendi (Küçük Hacı Mustafa), Polis Komiserliğinden müstafi Arabizade ġakir Efendi,
Tüccardan Barutçuzade Hacı Ġmam Efendi, Güllüzade Osman Efendi, Esnaftan ġellizade Ali Ağa,
Tüccardan Nebozade Hacı Ġmam Efendi, Jandarma Tabur Mülhakı Mülazım Hulusi Efendi, Jandarma
Takım Kumandanlarından Mülazım Pertev Efendi, Jandarma ÇavuĢu Sofi oğlu Hacı Mustafa ÇavuĢ,
EĢraftan Bedir Ağazade Halil Ağa. Özçelik, a.g.e, s. 125-126.
983
Özçelik, a.g.e., s. 126.
407
Fransız iĢgali ile birlikte aĢiretleri de kapsayacak Ģekilde geniĢ çaplı bir örgütlenme
yapılmıĢtır.
d. Jandarma Kumandanı Ali Saip Bey’in Urfa’ya Tayini ve ÇalıĢmaları
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti çalıĢmalarını sürdürürken, Fransız iĢgaliyle
birlikte, Fransızlar tarafından görevden alınan Jandarma BinbaĢısı Ali Rıza Bey’in
yerine eski Deyrizor Seyyar Jandarma Müfrezesi Kumandanı olan daha sonra
Kadirli’de ve Urfa’da Jandarma Tabur Kumandanlığı görevinde bulunan Revandizli
Ali Saip Bey atanmıĢtır. Ali Saip Bey, 29 Aralık 1919’da Urfa’ya gelerek, Urfa
Jandarma Tabur Kumandanlığı görevine baĢlamıĢtı. Ġlk iĢ olarak, Urfa’da görev
yapan Maliye MüfettiĢi Faik Bey, Ceza Reisi Ġsmail Hakkı Bey ve Sulh hakimi Fevzi
Beylerle ve Ģehrin ileri gelen kiĢileriyle görüĢerek, “Urfa’da milli bir teĢkilat kurmak
ve bir ayaklanma hazırlamak için görevlendirildiğini” söylemiĢtir.984 Daha sonra,
burada nasıl bir örgütlenmeye gidilebileceğine dair bilgileri toplamıĢtır. Bu
çalıĢmaları sırasında Urfa Mutasarrıfı Ali Rıza Bey’den destek almıĢtır.
Ali Saip Bey, milli kuvvetlerin oluĢup geliĢmesinde eĢraf ve aĢiret reislerinin
önemli rol oynayacağını düĢünüyordu. Bu sebeple ilk olarak Badıllı AĢireti Reisi Sait
Bey ile ardından diğer aĢiretlerle de görüĢmüĢtür. Urfa ileri gelenleriyle de tanıĢarak
bir “DanıĢma Heyeti” oluĢturmaya karar vermiĢtir. Bu amaçla Belediye BaĢkanı Hacı
Mustafa’nın da yardımlarıyla cemiyetin eski üyeleriyle tanıĢmıĢtır. Onlar da yemin
ederek oluĢturulan yeni kurula katılmıĢlardır. Bu heyette, BinbaĢı emeklisi Ġhsan
Bey, Urfa asker alma ġubesi BaĢkanı BinbaĢı Ġlyas Bey, Mülkiye kaymakamlarından
984
UrsavaĢ, a.g.e., s. 51.
408
ġevket Bey, Baytar müfettiĢi Adil ve Jandarma Teğmeni Hulusi Beyler bulunuyordu.
Urfa Belediye BaĢkanı Hacı Mustafa, Barutçu Hacı Ġmam ve Hacı Bedir Ağazade
Halil Ağa da sonradan heyete katılmıĢlardı. Bu katılmalardan sonra YüzbaĢı Ali
Saip, Urfa Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin baĢkanlığına getirilmiĢtir.985
Ali Saip Bey, bu heyet oluĢturulduktan sonra aĢiret reislerine mektuplar
yazarak hazırlıklı olmalarını ve Fransızlara karĢı milli bir ayaklanma yapılmasının
tasarlandığı haberini vermiĢtir.986 Ali Saip Bey, bu çalıĢmalarla aĢiretlerin büyük bir
kısmını milli kuvvetlere dahil etmiĢ oldu.
Bazı kaynaklarda, Kuva-yı Milliye’nin YüzbaĢı Ali Saip Bey’in Urfa’ya
geliĢinden sonra kurulduğu belirtilmektedir.987 Oysa kendisinden önce Jandarma
Tabur Komutanı BinbaĢı Ali Rıza Bey ve Mutasarrıf Nusret Bey zamanında yaklaĢık
600 mevcutluk milis kuvvetleri oluĢturulmuĢtur. Urfa Kuva-yı Milliyesi YüzbaĢı Ali
Saip Bey’in çalıĢmaları ile güçlenmiĢ ve halk ile elele vererek iĢgalcilere karĢı
Urfa’yı savunmuĢtur.
985
986
987
A.g.e., s. 53.
A.g.e., s. 54-70.
Türk Ġstiklal Harbi C.IV. s. 78; Saral, a.g.e., s. 217.
409
IV. BÖLÜM
KUVA-YI MĠLLĠYE’DEN DÜZENLĠ ORDUYA GEÇĠġ
A. Düzenli Ordu’ya GeçiĢte Kuva-yı Milliye’de Yapılan Düzenlemeler
ĠĢgallere karĢı yerel ve bölgesel olarak oluĢan Kuva-yı Milliye, Mustafa
Kemal’in direniĢin önderliğini ele almasıyla birlikte, giderek artan bir biçimde bütün
yurdu kapsayacak Ģekilde ulusal direniĢe dönüĢmüĢtür. Kuva-yı Milliye, iĢgallere
karĢı verdiği muharebelerde her ne kadar baĢarılar elde ettiyse de, düzenli askeri
birliklerin disiplinine sahip olmamasından ötürü istenilen sonuç alınamamıĢtır.
Dolayısıyla Kuva-yı Milliye’nin düzensiz gönüllü birlikleriyle askeri açıdan tam
donanımlı iĢgal güçlerine karĢı ulusal kurtuluĢ savaĢını kazanması mümkün
görünmüyordu. Bu durum iyice gün yüzüne çıkınca Kuva-yı Milliye’den düzenli
orduya geçme fikri ağırlık kazanmaya baĢlamıĢtır.
Bu düĢünce zihinlerde yer etmeden önce, Anadolu’nun her yerinde
birbirinden bağımsız Ģekilde oluĢan ve oluĢturulan Kuva-yı Milliye’nin bölgeler
bazında belli bir komutaya bağlanması düĢünülmüĢtür. Bu doğrultuda Sivas
Kongresi’nde ve sonrasında belli düzenlemeler yapılmıĢtır.
Bu amaçla, bir önceki bölümde Sivas Kongresi’nde Kuva-yı Milliye’nin
güney ve güneydoğu bölgelerimizdeki teĢkilatlanması ile ilgili alınan kararlar ve
örgütlenme Ģekli incelenmiĢti. Burada o konuya tekrar değinmeden sadece
Anadolu’nun genelinde nasıl düzenlemeler yapıldığına bakmak yerinde olacaktır.
Sivas Kongresi’nde güney ve güneydoğu bölgelerimizdeki teĢkilatlanmalar için
yapılan düzenlemeler yanında Batı Anadolu’daki Kuva-yı Milliye için de önemli
kararlar alınmıĢtı. Buna göre, daha kongre kararları açıklanmadan, 9 Eylül 1919’da
Ali Fuat PaĢa, Garbi Anadolu Kuva-yı Milliye Kumandanlığı’na oybirliği ile
atanmıĢtır. Harekât ve giriĢimlerinde Heyet-i Temsiliye ile iliĢki kurmasına karar
verilen Ali Fuat PaĢa, Aydın cephesi Kuva-yı Milliye’sine güçlü bir kumandan tayin
etmekle yetkili kılınmıĢtı. Ayrıca, Afyon ve EskiĢehir’de birer bölge komutanlığı
kurması onaylanmıĢ ve kendisine ulusal amaçlar için sivil memur atama yetkisi
verilmiĢti.988 Ali Fuat PaĢa, göreve baĢladıktan sonra, EskiĢehir ve çevresini ulusal
bir bölge olarak belirleyip komutanlığına Süvari Kaymakamı Atıf Bey’i,
Afyonkarahisar ve çevresini de ulusal bir bölge olarak belirleyip komutanlığına 23.
Tümen Komutanı Ömer Lütfi Bey’i atamıĢtır. 989
Güney Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu konusunu incelerken, Sivas
Kongresi’nde, “Milli Ordu”nun kurulmasına değinmiĢtik. Amasya Genelgesinden
sonra ortaya çıkan ve uygulamaya konan Milli Ordu, düzenli orduya geçiĢin ilk
basamağı olarak görülebilir.990 BaĢlangıçta Mustafa Kemal PaĢa tarafından “Vatan
Ordusu”, Erzurum Vilayet Kongresi tarafından da “Bekçi Teşkilatı” adı altında
ortaya atılan Milli Ordu kavramı, Amasya Genelgesinde gündeme getirilmiĢ ve Sivas
Kongresi’nde kabul edilmiĢtir. Milli Ordu’nun ortaya atılmasındaki temel nedenin
ulusal direniĢi tek komuta merkezinden yönetmek olduğu düĢünülebilir. Milli
Ordunun, düzenli orduya geçiĢte ortaya çıkması muhtemel sıkıntıları hafifletmek
amacını taĢıdığını da eklemek gerekir. Nitekim Milli Ordu’nun kolorduların desteği
988
989
990
Baykal, a.g.e., s. 1-2; Türk Ġstiklal Harbi C.II, 2. Kısım, s. 18.
Nutuk, C.I, s. 226.
Yaman, Milli Ordu, s. 140.
411
ve bölge halkının katkıları ile oluĢmasına ve düzenli orduya ek bir kuvvet Ģeklinde ve
onun gibi örgütlenmesine önem verilmiĢtir.
Sivas Kongresi’nde seçilen Heyet-i Temsiliye, milli kuvvetleri düzenlemek
üzere alınan kararları Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Tüzüğüne ek olarak hazırladığı
yönetmelikle belirlemiĢtir.991 28 Ekim 1919’da yayınlanan yönetmelikte, özellikle
Batı Anadolu’daki silahlı örgütlenme konusunda özel ve gizli olarak önemli kararlar
alındığı görülmektedir. Buna göre; Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Heyet-i Ġdare ve
Heyet-i Merkeziyeleri tarafından “Milli Müfrezeler” adıyla silahlı direniĢ örgütleri
oluĢturulmasına karar verilmiĢtir. Milli kuvvetlerin her türlü saldırıdan korunduğu,
ordunun milli iradeye bağlı ve onun hizmetinde olduğu, herhangi bir saldırı
karĢısında planına göre hareket edeceği belirtilmiĢtir. “Milli Müfrezeler”, seyyar ve
sabit olmak üzere iki kuvvete ayrılmıĢ; silah altında görev yapan erlerin dıĢında, eli
silah tutan kiĢileri de kapsamına almıĢtır. Benimsenen kararlara göre; müfrezelerin
teĢkili, kumandası, idaresi, manga, takım, bölük esasına dayanacaktır. Ġhtiyaçlarının
karĢılanması, özellikle silahlandırılması önemli görülerek, bu konuda halkın ve
ordunun ve yardımı istenecektir. Silah sağlanmasında zenginler tarafından verilecek
parayla eĢkıyalardan silah alınabileceği de belirtilmiĢtir. Silah dağıtımı askeri
kıtalardaki usule göre yapılacak, dağıtım kefaletle ve düzenli numara ile kaydedilip,
müfreze
baĢkanlarının
sorumluluğunda
yapılacaktır.
Sağlık
hizmetleri
ve
ödüllendirilmede de askeri kurallar esas alınmıĢtır. Milli teĢkilatla ordu arasındaki
iliĢkiyi Heyet-i Temsiliye koruyacak, tehlike anında her merkez çevresinde bulunan
991
Nutuk Vesikalar/Belgeler C.III, Vesika No: 188, Türk Ġstiklal Harbi, C.II, 2. Kısım, s. 26-27;
Yaman, Milli Ordu’dan Düzenli Orduya, Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk
Yolu Dergisi, Sayı: 6, Ankara 1990, s. 378. (ss. 377-401).
412
kumandanlarla da iliĢkide bulunacaktır. Müfrezelerin yalnız kendi mıntıkalarında
değil, gerektiği zaman komĢu mıntıkadaki birlikler ile iĢbirliği yapmaları dikkati
çekmektedir. Milli Müfrezeler, daha önce sözünü ettiğimiz, Bekçi Teşkilatı, Milli
Ordu gibi örgütlerden farklı değildir. Milli Ordu güney bölgelerimizin yapısına ve
ihtiyaçlarına göre, Bekçi Teşkilatı992 Erzurum Vilayet Kongresi’nde alınan kararla
doğu bölgelerimizin ihtiyaçlarına göre ĢekillenmiĢti. Milli Müfrezeler de batı
bölgelerinin koĢulları göz önünde bulundurularak düzenlenmiĢtir.
Görüldüğü gibi, Sivas Kongresi’nde Ģekillenen Milli Ordu, Anadolu ve
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Tüzüğüne yapılan ekle “Milli Müfrezeler”e
dönüĢtürülmüĢtür. Büyük Millet Meclisinin açılmasından sonra ise “Gönüllü
Müfrezeleri” adıyla anılmaya baĢlanmıĢtır.993
Sivas Kongresi’nde oluĢturulan Heyet-i Temsiliye, Nisan 1920’de meclisin
açılıĢına kadar Kuva-yı Milliye’nin ve ordunun kontrolünü eline almıĢtı. Bu
doğrultuda, Mustafa Kemal PaĢa, 16 Kasım 1919'da 12. ve 14. Kolordulara, 23. ve
57. ve 61. Tümen Komutanlıklarına, Refet Bey'e ve 56. Tümen Komutanı Albay
Bekir Sami Bey'e gönderdiği Ģifre ile Batı Anadolu’daki milli kuvvetlerin
teĢkilatlandırılmasını, gayri resmi olarak ordu birlikleri tarafından desteklenmelerini
992
Gizli talimatname ile oluĢturulan bekçi teĢkilatı, savunmada esas görevin ordunun olmasıyla
birlikte özellikle köylüyü silahlandırmayı amaçlamıĢtır. Köy ve mahallelerin erkek nüfusu üçe
ayrılmıĢ, orduda görev yapanların dıĢında kalanlardan “seyyar” ve “sabit” kuvvetler oluĢturulması
ilkesi benimsenmiĢtir. Mahalle ve köylerin oluĢturacakları bu kuvvetlerin kendi idare heyetlerinin ve
merkezin denetimi altında bulundurulması uygun görülmüĢtür. Dursunoğlu, a.g.e., s. 66-68; Yaman,
Milli Ordu, s. 121.
993
Yaman, Milli Ordu, s. 140.
413
bildirmiĢti.994 Bunun üzerine milli müfrezelerin oluĢturulması kararı ile birlikte Batı
Anadolu’daki milli kuvvetler bölük, tabur ve alay haline getirilmeye baĢlanmıĢtır.
Yapılan çalıĢmalar sonucunda 1920 yılı baĢlarında Ģu teĢkiller kurulmuĢ oldu:
57. Tümen bölgesinde: Milli Aydın ve Milli Menderes Alaylarıyla, Milli
Aydın Dağ, Milli Adagide ve birkaç efe süvari bölüğü,
23. Tümen bölgesinde: Milli Salihli Piyade Alayı, Milli Kiraz (Kelas) ve
UĢak Hücum Taburları ile birkaç efe bölüğü,
61. Tümen bölgesinde: Milli Akhisar NiĢancı, Milli Soma, Milli Ayvalık
Alayları ile Belen, Saruhan, Yayaköy, Korucu, Ġvrindi Taburları ve bazı bağımsız
bölükleri,
6 ġubat 1920'de Küçük ve Büyük Menderesler çevresindeki bütün kuvvetleri
Menderesler Grubu adı altında birleĢtirilmiĢtir. Bu kuvvetlerden Büyük Menderes
Havzasındaki Milli Aydın ve Milli Menderes Alaylarıyla Milli Aydın Dağ
Taburundan oluĢan kuvvetlere 3. Milli Tümen adı verilmiĢ ve komutanlığına Kurmay
BinbaĢı Nazım Bey atanmıĢtır. Bu tümen birlikleri, Aydın-KöĢk Ģosesiyle bu Ģosenin
kuzeyindeki dağlık bölgede yerleĢmiĢ olup karargâhı KöĢk bucağında bulunuyordu.
Menderesler
Grubu
Komutanlığı’nın
karargâhı
ise
Nazilli'deydi.
Birlikleri
Balyanbolu (Beydağı)’dan Söke’ye kadar uzanan alanda 6 cepheye ayrılmıĢtı.995
Mustafa Kemal PaĢa, Heyet-i Temsiliye adına yine 16 Kasım 1919’da
kolordu ve tümenlere milli kuvvetlerin iaĢe, ilbas ve harp malzemelerinin, orduca
yerine getirilmesinin uygun görüldüğüne iliĢkin yazı göndererek, kolordu ve tümen
994
Türk Ġstiklal Harbi C.II, 2. Kısım, s. 141-143.
995
Menderesler Grubu; Balyanbolu (Beydağı), Adagide, Aydın, Koçarlı, Söke ve KuĢadası olmak
üzere 6 cepheye ayrılmıĢtı. Türk Ġstiklal Harbi C.II, 2. Kısım, s.143.
414
komutanlarının bu konudaki düĢüncelerini bildirmelerini istemiĢtir.996 Ayrıca, 16-29
Kasım 1919 tarihleri arasında Sivas’ta komutanlarla yaptığı toplantıda güneydeki
milli kuvvetlerin teĢkilatlanması konusunda birtakım düzenlemeler yapılmıĢtır. Buna
göre, doğuda Karabekir PaĢa, batıda Ali Fuat (Cebesoy) PaĢa bulunacaktı.
Mustafa Kemal PaĢa, 31 Aralık 1919’da Batı Anadolu’da bulunan kolordu ve
birlik komutanlarına bir yazı gönderdi. Konya’da bulunan 12. Kolordu Komutanı
Fahrettin, Nazilli’de bulunan Miralay Refet, Bandırma’da bulunan 14. Kolordu
Komutanı Yusuf Ġzzet PaĢa, Balıkesir’de ġimal Cephesi Kumandanı Kazım,
Bursa’da 56. Fırka Komutanı Bekir Sami ve Salihli cephesinde Ömer Lütfi Beyler’e
gönderilen yazıda; Yunanlıların milli bir ordu vücuda getirerek iĢgale devam etmeye
karar verdikleri bildirilmiĢti. Yunanistan’ın Ġzmir’i resmen ilhak etme olasılığına
karĢı Yunanlıları ülkeden uzaklaĢtırmak için Kuva-yı Milliye’nin yeterli gelmeyeceği
düĢünülerek bazı tedbirler alınmasının gerekli olduğu belirtiliyordu. Bu tedbirlere
göre, 12. ve 14. Kolorduların tamamı zamanı geldiğinde, Ġstanbul Hükümeti ile
iliĢkilerini keserek Kuva-yı Milliye Ģekline gireceklerdi. Bu kolorduların fırkaları
mümkün mertebe personel ikmali ile sayıca artırılacaktı. Ayrıca kıtaların ihtiyaçlarını
temin için her türlü tedbire baĢvurulacağı da açıklanmıĢtı. Belirlenen bu hususlar
ayrıca bütün kolordulara bildirilecekti.997
Düzenli orduların Kuva-yı Milliye’ye dönüĢmesi fikrine Kazım Karabekir
PaĢa karĢı çıkmıĢtı. Ona göre bu durumun bazı sakıncaları vardı. En baĢta, böyle bir
uygulama hükümete isyan Ģeklinde algılanabilirdi. Kuva-yı Milliye’nin bu kadar
geniĢlemesi ilerde kontrol altına alınamayacak duruma gelmesine neden olabilirdi.
996
Ahmet Emin Yaman, Milli Ordudan Düzenli Orduya, s. 381.
997
HTVD., Sayı: 20, Vesika: 511.
415
Aynı zamanda baĢkentten gelen ve gelecek olan paranın ancak düzenli orduyu temsil
eden birliklere verilebileceğinden birtakım sorunlar ortaya çıkarabilirdi. Kazım
Karabekir PaĢa, sonuç olarak, bu gibi ihtimaller dolayısıyla konunun çok iyi tahlil
edilmesi ve düzenli ordu birliklerinin hiçbir zaman kaldırılmaması gerektiğini
belirtmiĢti.998 Mustafa Kemal’in düzenli orduların kalıcı olarak kaldırılması gibi bir
düĢüncesi olmadığı açıktır. Ġlhak tehlikesine karĢı düzenli orduların Kuva-yı Milliye
bünyesine girerek onun Ģekline bürünmesindeki esas amacın, donanımlı Yunan
ordusu karĢısında savunma ve güvenlik sorunlarını en aza indirmek ve düĢman
ordusunu ĢaĢırtmak olduğu düĢünülebilir.
Belirtildiği gibi, ilhak olasılığına karĢı alınacak tedbirler, ilgili diğer
komutanlıklara da iletilmiĢ; her tarafta mitingler yapılarak protestolarda bulunulması
ve Aydın Cephesi Kuva-yı Milliyesi’nin protesto mahiyetinde saldırıya geçmesi
istenmiĢtir. “Ġzmir ġimal Cephesi Umum Kumandanı Kazım” imzasıyla, 7 Ocak
1920’de gelen cevap niteliğindeki yazıda;999 ilhak karĢısında bütün kuzey cephesinde
saldırıya geçileceği ve Ġzmir ve Manisa’ya gönderilen fedakâr subayların, bölgede
karıĢıklık çıkararak cüretkarane hareketlerde bulunacakları bildirilmiĢti. Ayrıca
Bergama Cephesi, Soma, Akhisar mıntıkaları, Salihli Cephesi akıncı müfrezeleri ile
Bozdağ akıncı müfrezelerinin Manisa çevresinde, Manisa-Ġzmir çevresinde Ģiddetli
saldırılarda bulunacakları da belirtilmiĢti.
Mustafa Kemal PaĢa, ilhak tehlikesine karĢı hükümetin ve milli meclisin
hiçbir önlem alamaması durumunda son önlem olarak uygulanmak üzere, 9 Ocak
998
HTVD., Sayı: 20, Vesika: 513
999
HTVD., Sayı: 16, Vesika: 410 (5.1.1920); ve Vesika: 416 (7.1.1920) Sayı: 34, Vesika: 848, ve
845; Yaman, Milli Ordu’dan Düzenli Orduya Geçiş, s. 383.
416
1920’de kolordulara “taarruz planı” göndermiĢtir. Ve ikinci bir emre göre
uygulanmasını istenmiĢtir.1000 Bu plana göre; kolordular hazırlıklara giriĢmiĢler,
ilhak giriĢiminin olmaması üzerine durum bildirilmiĢ, gerekli düzenlemeler ve Kuvayı Milliye’nin ihtiyaç fazlalarının yerlerine yavaĢ yavaĢ iadesi emredilmiĢtir.
Bilindiği gibi, mütarekeden sonra Ġstanbul Hükümeti, Nasihat Heyetleri ve
Askeri MüfettiĢlikler oluĢturarak orduyu kontrol altına almak istemiĢti. Fakat istediği
baĢarıyı elde edememiĢti. Bunun üzerine, Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanması ve
geliĢmesini önlemek için Kuva-yı Milliye liderlerini kontrol etmek üzere Tahkik
Heyetleri oluĢturulmuĢtu. Bu heyetlerle de baĢarı sağlanamayınca, Damat Ferit PaĢa
Hükümeti Kuva-yı Milliye liderlerini gıyaben mahkûm etmiĢti. Ancak bütün bu
çabalara rağmen, Ġstanbul Hükümeti, Anadolu’daki orduyu ve Kuva-yı Milliye’yi
kontrolü altına alamamıĢtı. Alması da mümkün görünmüyordu. Genç-yaĢlı, zenginfakir, erkek-kadın-çocuk ayrımı olmadan topyekûn bütün halkın oluĢturduğu gücü
kontrol etmesi imkânsızdı. Nitekim Damat Ferit PaĢa, bu büyük güce dayanan
kamuoyunun baskısı sonucu istifa etmek zorunda kalmıĢtı. Yerine geçen Ali Rıza
PaĢa, Kuva-yı Milliye’nin gücünü kabul ederek, onun istek ve dileklerine karĢı
kayıtsız kalamadı. Ali Rıza PaĢa Hükümeti, Kuva-yı Milliye’yi meĢru bir müdafaa
1000
Bu saldırı planına göre; 3., 12., 13., 14. ve 20. Kolordular seferberlik yapacak, bu seferberlik ve
harekâtın baĢarıya ulaĢması için bazı demiryolu hatlarına el konulacaktır. Seferberliğin düzenli
geliĢmesinden önce ordu komutanları sonra da askerlik Ģubesi baĢkanları sorumludurlar. Yunan
kuvvetlerine karĢı getirilen yeni düzenlemelerde milli kuvvetler de dâhil edilmiĢtir. Genel seferberliği
kolaylaĢtırmak, iç güvenlik, ihtiyaçların sağlanması depo kıtalarının hazırlanması amacı ile bölgeler
oluĢturulmuĢ, sorumluluk alanları belirlenmiĢ, BaĢkomutanlık karargâhı teĢkil olunarak, “Umum
Anadolu Komutanı” sıfatını alacak Mustafa Kemal PaĢa’ya bağlı olmaları öngörülmüĢtür. HTVD.,
Sayı: 17, Vesika: 439-440 (17 Ocak 1920).
417
olarak kabul etmiĢ ve gizli yollarla desteklemeye karar vermiĢti. Ali Rıza PaĢa
Hükümetinden sonra göreve gelen Salih PaĢa Hükümeti döneminde de aynı politika
benimsenmiĢti. Ancak, hükümetin bu Ģekilde Kuva-yı Milliye’den yana tavır alması
Ġtilaf Devletlerinin pek hoĢuna gitmemiĢti. Bu durum Ġngilizlerin Ġstanbul’u iĢgal
etmeleri sonucunu doğurdu.
Ġstanbul’un iĢgal edilmesi ve meclisin çalıĢamaz duruma gelmesi üzerine,
Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk-u
Milliye Cemiyeti tüzüğünün 4. maddesinin uygulamaya geçirilmesini yani yönetimi
üstlenmesini istemiĢti.1001 Mustafa Kemal PaĢa, 19 Mart 1920’de kolordu
komutanları ve valilere gönderdiği tamimde, Ankara’da kurucu bir meclisin
toplanmasına ve meclis üyelerinin seçiminde uyulması gereken esaslara iliĢkin
görüĢlerini iletti.1002 Gereken hazırlıklar yapıldıktan sonra Ankara’da 23 Nisan
1920’de
olağanüstü
yetkilerle
donatılmıĢ
olan
Büyük
Millet
Meclisi’nin
açılmasından sonra Kuva-yı Milliye’nin tasfiye edilmesi konusu gündeme geldi.
Büyük Millet Meclisi, çalıĢmaya baĢlar baĢlamaz Kuva-yı Milliye’nin
ihtiyaçlarının karĢılanması konusunu gündemine almıĢtı. Kuva-yı Milliye’nin bütün
ihtiyaçlarının bölge halkı tarafından karĢılanması, kimi zaman da ordunun yardım
etmesi, halkın ve ordunun üzerinde büyük bir mali külfet oluĢturuyordu. Bu sebeple,
mecliste Kuva-yı Milliye’nin düzenli bir Ģekilde yönetilmesi ve mali bakımdan
meclise bağlı tutulması düĢüncesi ağırlık kazanmıĢtı. Bunun üzerine TBMM, 16
1001
1002
Türkmen, a.g.e., s. 269.
Nutuk, C.I, s. 560-564.
418
Mayıs 1920’de aldığı bir kararla, Kuva-yı Milliye’yi Milli Müdafaa Vekâleti'ne1003
bağlamıĢ ve iaĢe ve ikmalinin hükümet tarafından karĢılanmasına karar vermiĢti.
Kararın uygulanması için Milli Müdafaa ve Maliye Vekâletleri görevlendirilmiĢti.
Kuva-yı Milliye’nin Milli Müdafaa Vekâletine bağlanmasından sonra
cephelerdeki komuta merkezlerinde düzenlemeler yapılmıĢtır. 26.6.1920 tarihli
TBMM Reisi imzalı yazıda, yeni oluĢturulan Batı Cephesi1004 Kumandanlığı’na
seferde ordu kumandanı yetki ve göreviyle Ali Fuat PaĢa’nın atandığı bildirilmiĢ, 12.
ve 20. Kolordularla Ġzmir Kuzey Kolordusu adını alan Ġzmir kuzey cephesinin de adı
geçen
kumandanlığa
bağlandığı
eklenmiĢtir.
Ardından
Adana
Cephesi
Kumandanlığı’na da Selahaddin Adil Bey tayin edilmiĢtir. Bu cephe, Mersin’den
baĢlamak üzere Fırat Nehrine kadar uzanıyordu. Silifke, Kayseri, Niğde livalarıyla
Konya vilayetinin Ereğli kazası, MaraĢ ve Ayıntab livaları ikmal, ahzıasker bölgeleri
olarak Adana Cephesi Kumandanlığı’na bağlanıyordu. Adana cephesindeki ġar,
Haçin ve Sis bölgelerini kapsayan Kilikya Kuva-yı Milliyesi ile Ġslâhiye, Ayıntab,
MaraĢ bölgelerini içeren Antep Kuva-yı Milliyesi doğrudan doğruya adı geçen cephe
kumandanlığına verilmiĢti. 11 Temmuz 1920’de oluĢturulan Adana Cephesi
1003
2 Mayıs 1920 tarihinde Ġcra Vekilleri Heyetinin oluĢturulmasının ardından Milli Müdafaa
Vekâleti’ne Fevzi (Çakmak) PaĢa getirilmiĢtir. 14. Kolordu, Milli Müdafaa Vekâleti’nin Ģube ve diğer
alt birimlerini teĢkil etmek üzere lağvedilmiĢ ve Bandırma’dan Ankara’ya nakledilmiĢtir.
KuruluĢundan sonra Milli Müdafaa Vekâletinin görevleri Ordunun idare, iaĢe, silah, cephane, araç,
gereç ikmali yanında her türlü eksiğini gidermek olarak belirlenmiĢtir. Türkmen, a.g.e., s. 273.
1004
Kastamonu ve Ankara’yı dıĢarıda bırakan fakat Konya’yı, Sivas’ı içine alan Akdeniz ile
Karadeniz arasındaki büyük bir savunma bölgesini kapsıyordu. Ġzzet Öztoprak, Düzenli Ordunun
Kuruluşu, Ġkinci Askeri Tarih Semineri, Bildiriler, Gnkur. ATASE BĢk. Yay., Ankara 1985, s. 264.
419
Kumandanlığı, Heyet-i Vekile kararı ile 9 Aralık 1920 tarihinde 2. Kolordu
Kumandanlığı’na çevrilmiĢtir.1005
PeĢ peĢe gelen savaĢlar yüzünden ülke ekonomik açıdan yitik durumdaydı.
Önceleri bağıĢ adı altında halktan alınan vergilerle finanse edilen Kuva-yı Milliye,
Büyük Millet Meclisi’nin kurulması ile birlikte düzenli ordu Ģekli verilmesine
çalıĢıldıkça mali kaynağa daha çok ihtiyaç duyuyordu. En önemlisi askerin
giydirilmesi sorunu bir türlü çözülememiĢti.1006 Bu sebeplerden, Haziran 1920’de
Yunan saldırısı karĢısında, ordunun ihtiyaçlarının karĢılanması için Müdafaa-i
Milliye Vekâleti halka duyurulmak üzere bir tamim yayınlayarak, halkın adeta yarıĢ
içerisinde yardımcı olmasını istemiĢti.1007
TBMM Hükümeti milli kuvvetlerin finansmanı sorununu çeĢitli kaynaklara el
koyarak çözümlemeye çalıĢmıĢtı. Ordunun iaĢe ve ikmalinin yetersizliğine ek olarak
personel eksikliği de ayrı bir sorundu. Bunu çözmek için TBMM Hükümeti
hazırladığı bir kanun teklifi ile 310-315 (1894-1899) doğumluların da askere celbini
istemiĢtir.1008 Bundan kısa bir süre sonra da (5 Temmuz’da) Batı Cephesi Komutanı
Ali Fuat PaĢa da 308-309 (1892-1893) doğumluları da askere çağırmıĢ, bu çağrıya
subayları da katmıĢtır.1009 Burada amaçlanan, ordunun personel ihtiyacını karĢılamak
ve Kuva-yı Milliye’nin düzenli ordu birlikleri Ģeklinde örgütlenmesini sağlamaktı.
1005
Ġzzet Öztoprak, a.g.b., s. 264-265.
1006
Bu konuda Fevzi PaĢa’nın beyanatı için bkz. TBMM Gizli Celse Zabıtları, C.I, s. 123.
1007
HTVD., Sayı: 14, Vesika: 378.
1008
HTVD., Sayı: 50, Vesika: 1155.
1009
HTVD., Sayı: 50, Vesika: 1150.
420
Bu faaliyetler yürütülürken, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Ġsmet Bey,
gönüllü birliklerden ziyade bütün askeri teĢkilatın düzenli orduya dönüĢtürülmesini
teklif ediyordu.1010 Ġsmet Bey, hiçbir Ģekilde gönüllü kıt’a teĢkil edilmemesini, eğer
teĢkil edilmek istenirse Müdafaa-i Milliye Vekâletinden izin alınmasını istiyordu.
Bir süre sonra Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti, 21 Ağustos 1920’de
cephe
komutanlarına
bir
telgraf
göndererek
gönüllü
teĢkilatının
tümüyle
lağvedildiğini açıklamıĢtı.1011 Mevcut gönüllü teĢkilatlarından Erkân-ı Harbiye-i
Umumiye tarafından yerinde bırakılacak olanların bir kadroya ve muntazam bütçeye
uydurulmasına karar verilmiĢtir. Telgrafta, cephede bulunan Kuva-yı Milliye
teĢkilatının tamamının isim, yer ve mevcutları ile hangi tarihte ve nerede kurulmuĢ
bulunduklarının ve hangilerinin nasıl bir kadro ile yerinde bırakılacağı veya yerinden
alınacağı, kaldırılacağı konusunda cephe komutanlarının düĢünceleri istenmiĢtir.1012
Tamim, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi tarafından cephe ve kolordu
komutanlıklarına ulaĢtırılmıĢ ve gerekli iĢlemin yapılması istenmiĢtir. 1013 Tamimin
yayınlanmasından sonra, bazı direnmeler ve karĢı çıkıĢlar olmasına rağmen, milli
kuvvetlerin düzenli orduya dönüĢtürülmesi çalıĢmaları hız kazanmıĢtır. Bundan sonra
yeni kurulacak veya takviye edilecek askeri birlikler için Müdafaa-i Milliye
Vekâleti’nden izin alınıp, askere alma iĢinin Askerlik ġubesi BaĢkanlıklarınca
yürütülmekte olduğu dikkati çekmektedir.
1010
HTVD., Sayı: 52, Vesika: 1194 .
1011
HTVD., Sayı: 52, Vesika: 1194.
1012
HTVD., Sayı: 52, Vesika: 1194.
1013
Yaman, Milli Ordudan Düzenli Orduya, s. 392.
421
B. “Düzenli Ordu mu Kuva-yı Milliye mi?” TartıĢmaları
Meclisin açılmasının ardından “Düzenli Ordu mu? Kuva-yı Milliye mi?”
konusu meclisin gündeminde de yoğun bir Ģekilde tartıĢılmıĢtı. Bu konuya
kaldığımız yerden dönmek yerinde olacaktır.
TBMM’nin 28 Mayıs 1920 tarihli gizli oturumunda “vaziyet-i siyasiye ve
askeriye hakkında istizah” konusunun görüĢülmesi sırasında Müdafaa-i Milliye
Vekili Fevzi PaĢa bu konuda önemli açıklamalarda bulunmuĢtu. Fevzi PaĢa, yaptığı
konuĢmasında askerin talim ve terbiyesi konusundan bahsederken, gönüllü birliklerin
kıĢlalarda toplu olarak talim ve terbiyeden geçirilmeden, iaĢe ve elbiseleri temin
edilmeden mahalli kıyafetleriyle cepheye sevk edildikleri için düzenli ordunun
göstereceği kabiliyeti gösteremediklerini söyleyerek, bundan dolayı seyyar jandarma
kıtaları oluĢturduklarını belirtmiĢtir. Bu kıtaların ülke içinde meydana gelebilecek
olaylarda istihdam edileceğini ve gerekirse cephelere de sevk edilebileceğini de
eklemiĢtir. Fevzi PaĢa, ülkenin her yerine dağılmıĢ olan nizami kıta ve birlikleri alay
veya tabur halinde düzenli birlikler Ģekline getirerek bunlara “muntazam bir askerlik
hayatı” öğreteceklerini açıklamıĢ ve ardından düzenli orduya geçiĢ konusundaki
kararlılığını, Ģu sözlerle dile getirmiĢtir: “…Cephelerde şimdiye kadar Kuva-yı
Milliye tarafından istihsal edilen muvaffakiyet şayanı şükran olmakla beraber kat’i
bir netice istihsal için herhalde kuvayı muntazamaya ihtiyaç vardır ve bilhassa emir
ve kumandanın müselsel ve muntazam olması lazımdır…” Fevzi PaĢa, bu sözlerin
ardından düzenli orduya geçiĢ için biraz zamana ihtiyaç olduğunu da eklemiĢtir.1014
1014
TBMM Gizli Celse Zabıtları, C.I, s. 45.
422
Mustafa Kemal PaĢa, 3 Temmuz 1920 tarihinde yapılan meclis gizli
oturumunda, halkın elinde bulunan silahları ellerinden almanın mümkün olmaması
dolayısıyla elinde silah bulunan halkı iyi yönde kullanmanın daha doğru olduğu
görüĢünü belirttikten sonra Ģöyle demektedir. “… Halkı ordu olarak toplayıp sevk
etmek mümkün değildir. Olsa olsa halktan ufak ufak kuvvetler vücuda getirmek ve
onları büyük hedeflerin tarafeyninde istimal etmek, yani yanlarına, gerilerine
tecavüz ettirmek. İşte mevzbahis olan harb-i sagir de bundan ibarettir. Eğer elinde
silahı olan halkı bu suretle harb-i sagire sevkedebilirsek elbette kuvayi
muntazamanın vazifesini teshil ve muvaffakiyetlerini temin etmiş oluruz…”1015
Mustafa Kemal PaĢa’nın bu sözleri milli kuvvetlere neden ihtiyaç duyulduğunu ve
milli kuvvetlerden düzenli ordu birliklerine geçiĢin yolunu göstermektedir.
Hükümette düzenli ordu tartıĢmaları yapıldığı sıralarda, Yunanlılar ileri
harekâta devam ederek, Bursa ve Balıkesir’i iĢgal etmiĢlerdi. Bunun üzerine düzenli
ordu birliklerine ihtiyaç daha çok kendini göstermiĢti. Diğer taraftan iç isyanların
bastırılmasında Kuva-yı Milliye’nin büyük baĢarı göstermesi, bunun aksine Yunan
ilerleyiĢi karĢısında düzenli ordunun yetersiz kalması düzenli ordu aleyhine bir
durum ortaya çıkarmıĢtı. Bu birbiriyle çeliĢen iki düĢünce mecliste ve kamuoyunda
dile getirilmeye baĢlandı. Bir grup, “Düzenli ordudan hayır yok!”
1016
, “… ordudan
fayda yoktur, inhilal etsin! Hepimiz kuva-yı milliye olalım”1017 sözleriyle Kuva-yı
1015
TBMM Gizli Celse Zabıtları C.I, s. 71.
1016
Düzenli ordunun ilk dönemlerindeki bu baĢarısızlıkları üzerine EskiĢehir sokaklarında subaylığın
ve mecburi askerliğin kaldırılması yolunda herkesin bir Ģeyleri bağıra çağıra söylediği ifade
edilmekteydi. Apak, a.g.e., s. 195.
1017
Nutuk, C.II, s. 65; Öztoprak, a.g.b., s. 268.
423
Milliye lehine tezahürat yaparak düzenli orduya karĢı olduğunu dile getiriyordu.
Düzenli ordunun kurulmasının bir ihtiyaç olduğu görüĢünde olan diğer grup ise emir
kumanda teĢkilatından mahrum bulunan Kuva-yı Milliye ile bir baĢarı elde etmenin
mümkün olmadığını belirterek, cephelerin muntazam kuvvetlerle takviyesini
istiyordu.1018
Düzenli ordunun kurulmasında son derece kararlı olan TBMM Hükümeti,
subay ihtiyacını karĢılamak amacıyla Ankara’da AbidinpaĢa KöĢkünde 1 Temmuz
1920 tarihinde “Sunuf-ı Muhtelife Zabitan Namzetleri Talimgâhı”nı açmıĢtı. Bu
talimgâh, Mustafa Kemal’in 24 Haziran 1920 tarihinde Ġstanbul’dan kaçıp Ankara’ya
gelen Kuleli Askeri Ġdadisi (Lisesi) öğrencilerini ziyareti sırasında vermiĢ olduğu
emir gereği kurulmuĢtu. Dört aylık sıkı bir eğitimin ardından buradan mezun olan
zabit adaylarının diploma töreninde, ordunun münevver, kahraman ve fedakâr
zabitanın ordudaki inzibatın yegâne tecellisi olduğu dile getirilmiĢ, bu yetiĢen genç
zabitlerin istikbal için kuvvetli ümitler bahĢettiği vurgulanmıĢtı.1019
Düzenli orduya geçiĢ aĢamasındaki olaylar bu Ģekilde cereyan ederken,
düzenli orduya geçilmesini hızlandıran bir diğer mesele de Gediz Taarruzu’dur. Bu
taarruz 24 Ekim 1920 tarihinde Çerkez Ethem’in teĢviki ile yapılmıĢ fakat
baĢarısızlıkla sonuçlanmıĢtı. Bu harekâta Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti karĢı
çıkmıĢtı. Harekâtın baĢarısızlıkla sonuçlanması, meclis içinde ve dıĢında uzun süren
tartıĢmalara neden oldu. Düzenli ordu komutanları ve subaylar bu baĢarısızlıktan
1018
TBMM Zabıt Ceridesi, C.III, s. 137.
1019
Kuleli Askeri lisesinden Ġstiklal Harbi yıllarında pek çok öğrenci Ġstanbul’dan Ankara’ya giderek
milli orduya katılmıĢlar; ilk subay Talimgahının öğrencileri olmuĢlar ve bu vatanperver gençlerin
büyük bir kısmı bu uğurda Ģehid düĢmüĢlerdi. Türkmen, a.g.e., s. 278; Öztoprak, a.g.b., s. 270.
424
Kuva-yı Seyyare’nin (Çerkez Ethem kuvvetlerinin) düĢman karĢısında tehlikeye
atılmaması ve savaĢta verilen emirlere uymaması dolayısıyla Kuva-yı Milliye’yi
suçlu buluyor ve bunu kanıtlıyorlardı. Çerkez Ethem de düzenli ordu birliklerinin iyi
muharebe edemediği için baĢarısız olduğunu ileri sürüyordu.1020
Bu tartıĢmalar yaĢanırken Ali Fuat PaĢa, tartıĢmalara cephe kumandanı
sıfatıyla müdahale ederek, düzenli ordu birliklerinin ve Kuva-yı Seyyare’nin (Çerkez
Ethem kuvvetleri) görevlerini baĢarıyla yerine getirdiklerini belirtmiĢti.1021 Ali Fuat
PaĢa’nın yaptığı bu açıklama olaylar karĢısında kayıtsız kaldığı izlenimi edinilmesine
neden oldu. Nitekim bunun üzerine Mustafa Kemal PaĢa, Ali Fuat PaĢa’nın cephe
üzerindeki komutanlık etki ve nüfuzunun sarsılması dolayısıyla Batı Cephesi
Kumandanlığından çekilmesinin gerekli olduğunu belirtmiĢti.1022 Ali Fuat PaĢa,
kendisine teklif edilen Moskova Büyükelçiliği görevini kabul etmiĢti.
Bunun üzerine Batı Cephesi Kumandanlığında değiĢiklik yapmak gerekmiĢti.
8 Kasım 1920 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla batı cephesi ikiye ayrılarak önemli
kısmı Garp Cephesi olarak adlandırılmıĢ, bunun güneyinde kalan kısım ise Cenup
Cephesini meydana getirmiĢti. Batı Cephesinin kuzey kısmı Karadeniz’den
Kütahya’ya kadar olan alanı, güney kısmı ise Afyonkarahisar’dan baĢlayarak Isparta,
Burdur, Denizli, Aydın, Antalya sancakları ile Konya vilayetini ve Niğde, Silifke
Sancağı’nı, Adana Merkez sancağını kapsıyordu. Kuzey kısmının kumandanlığına
seferde ordu kumandanlığı yetkisiyle Ġsmet Bey, güney kısmının kumandanlığına ise,
seferde ordu kumandanlığı yetkisiyle Dâhiliye Vekili Refet Bey atanmıĢtır. Erkân-ı
1020
TBMM Gizli Celse Zabıtları, C.I, s. 276; Nutuk C.II, s. 665-671.
1021
Özalp, a.g.e., C.I, s. 166
1022
TBMM Gizli Celse Zabıtları, C.I, s. 276; Nutuk, C.II, s. 675.
425
Harbiye-i Umumiye Reisliği Ġsmet Bey’in üzerinde kalmıĢtı. Her iki cephe
kumandanlıkları ile 2. Kolordu Kumandanlığı (Adana Cephesi Kumandanlığı)
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne bağlanmıĢtı. Ġsmet Bey cephede bulunduğu
sırada Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne Müdafaa-i Milliye Vekili Fevzi
PaĢa’nın vekâlet etmesi, Refet Bey cephede olduğu zaman ise Dâhiliye Vekâletine
Sıhhiye Vekili Doktor Adnan Bey’in vekâlet etmesi kararlaĢtırılmıĢtı.1023
Ali Fuat PaĢa zamanında batı cephesinin Sivas’a kadar uzanan yerlerde geri
bölgesi bulunuyordu. Ali Fuat PaĢa bu bölgeyi yönetebilmek için “Cephe
Kumandanlığı Vekâleti” makamını kurmak zorunda kalmıĢtı. Mustafa Kemal, bu
durumu olanaksız görmüĢ ve bu sebeple bu cephelerin yeniden düzenlenmesine karar
vermiĢti. Yapılan düzenlemeyle bu geri bölge kısmen menzil sahası olarak cepheye
bırakıldıktan sonra Müdafaa-i Milliye Vekâletine bağlanmıĢtı.1024
Mustafa Kemal PaĢa, batı cephesiyle ilgili olarak Büyük Millet Meclisinde
yapılan görüĢmelerde Ģu önemli açıklamalarda bulunmuĢtur. “…garp cephesinde işte
kuvayı milliye diyoruz, hâlbuki hepimiz kuvayı miliyeyiz. Malumu aliniz ordu kuvayı
milliyedir. Ekseriya düşünülen şey şunun bunun teşebbüsü şahsisi ile şuradan
buradan toplanmış, mahpushaneden çıkarılmış evsaf ve mahiyetine dikkat edilmeye
lüzum görülmemiş birtakım insanlardan mürekkep kuvvetler, istersek çete diyelim,
bittabi bu mahiyetteki kuvvetler maksadımızı, halkımızı ve siyasetimizi izrar etmiştir.
Bunu itiraf etmiş olmakla bu noksanın telafisi de elimizde değildir… Garp
cephesi’nde arz ettiğim esas yani muntazam, mazbut, hükümetin Büyük Millet
Meclisi’nin evamirini bile kaydüşart infaz eden kuvvet vücuda getirmek prensibinde
1023
1024
Nutuk, C.II, s. 675.
Nutuk, C.II, s. 675.
426
biraz tekâsül edilmiştir ve benim bizzat gördüğüme göre; o kadar tekâsül edilmiştir
ki, bu tekâsül neticesinde bir vaz’ı acze düşüldüğü görülmüştür. Hepimiz Kuva-yı
Milliye olalım, ordu inhilal etsin, başka çare yoktur… ordu kumandanlarıyla ve bazı
kumandanlarla münakaşa edilmiş mesaildir bu. Tabii bunun yanlış olduğunu ve
behemal tashih icabettiğini birçok defalar söyledim…”1025 Mustafa Kemal PaĢa’nın
bu sözlerinden, Kuva-yı Milliye’nin o günün koĢullarından ve halkın içindeki güçten
doğduğu ve düzenli orduya geçilmesinde de geç kalındığı düĢüncesinde olduğu
görülür.
Mustafa Kemal PaĢa aynı oturumda yaptığı konuĢmasında, Kuva-yı
Milliye’den düzenli orduya geçmenin neden gerekli olduğunu Ģu sözlerle dile
getirmiĢtir: “…o mahiyetteki kuvvetlerle bir milletin istiklali tahtı emniyete alınamaz.
Kuvvet mutlaka her türlü emre münkad, inzibatı tammeye malik ordu halinde
bulunandır. Memleketi ve milleti izrar etmeyecek kuvvet ancak o’dur. Halbuki bizim
için menbaı kuvvet, millettir. Milleti izrar ve nefretini kazanan bir kuvvet elbette
maksadın derhal sükûtunu icabettirecek bir kuvvettir. Memleketin her cephesinde ve
merkezinde bu evsafı haiz ordu yapmakla iştigal ettik.”
Mustafa Kemal PaĢa’nın 8 Kasım 1920’de Ali Fuat PaĢa ile görüĢmeleri
sırasında Ali Fuat PaĢa’nın tarzı, Mustafa Kemal PaĢa’nın düzenli ordu kurma
kararını almasında tetikleyici unsur olmuĢtur. GörüĢmeleri sırasında Ali Fuat
PaĢa’nın Kuva-yı Milliyecilere has kıyafetle olması, Mustafa Kemal PaĢa’nın
sözleriyle, “Garp Cephesi Kumandanını bu kıyafete rağbet ettiren fikir ve zihniyet
cereyanının bütün Garp Cephesi üzerinde ne derece ileri bir tesir yapmış olduğunu”
göstermektedir. ĠĢte bunun üzerine Mustafa Kemal PaĢa’nın kendi ifadesiyle, “1920
1025
TBMM Gizli Celse Zabıtları; C.I, s. 275.
427
yılı Teşrinisanisinin sekizinci günü gayrimuntazam teşkilat fikrini ve siyasetini
yıkmak kararı fiil ve tatbik sahasına vaz’edilmiş oldu.” 1026
C. Çerkez Ethem’in Kuva-yı Milliye’den Düzenli Orduya Geçilmesine
Tepkisi
Düzenli ordu kurulmasına en büyük tepki Çerkez Ethem ve kardeĢlerinden
yani Kuva-yı Seyyare’den gelmiĢtir. Tepkiler Ġsmet PaĢa’nın (Ġnönü) yeni görevi
Batı Cephesi Kumandanlığı’na baĢlamasıyla birlikte kendini göstermiĢtir. Ġsmet
PaĢa’nın göreve baĢladıktan sonra Simav bölgesine idari bir kumandan göndermesi
ve bu konuda halka bir beyanname yayınlaması Kuva-yı Seyyare’nin düzenli ordu
kurulması kararına verdikleri tepkiyi daha net olarak ortaya çıkarmıĢtır. O günlerde
Yunanlıların Simav bölgesini boĢaltmaları dolayısıyla, bu bölge o civarda bulunan
Kuva-yı Seyyare tarafından iĢgal edilmiĢti. Bu kuvvetlerin bölgedeki bazı keyfi
hareketleri, halkın Ģikâyetlerine neden olmuĢtu. Ġsmet PaĢa’nın, Simav Bölgesi
Kumandanlığı kurulduğuna ve bundan sonra Kuva-yı Seyyare’nin Garp Cephesi
Kumandanlığının bilgisi ve izni olmadan keyfi hiçbir harekette bulunamayacağına
iliĢkin 23 Kasım 1920’de Kuva-yı Seyyare Kumandanlığı’na gönderdiği yazı
Ģöyleydi:
“1) Düşmanın boşalttığı topraklarda, Dâhiliye Vekâletinden tayin edilmiş
memurlar gelinceye kadar, muntazaman hükümet idaresini kurmak ve bu memurların
varışından sonra da onlara kuvvetli yardımcı olacak askeri idareyi devam ettirmek
ve Dâhiliye Vekâletinin memurları gelinceye kadar halen geçici hükümet kurulmuş
1026
Nutuk, C.II, s. 676.
428
olan yerlerde, bu hükümetleri emri altına almak vazifesile “Simav ve Havalisi
Kumandanlığı” tesis olunmuştur.
2) Bölge kumandanlığının şimdilik hududu Gediz, Emet, Demirci, Gördes
kazalarını ihtiva eder. Bu bölgelerde harekât yapan veya yapacak olan nizamiye
veya seyyar birlikleri yalnız askeri hareketlerden mes’ul olup dâhili işlere
karışamazlar; harekât için halktan veya hükümetten isteyecekleri yardımları bölge
kumandanlığına bildirirler. İcap ederse, bu taleplerinin bir aynını cephe
kumandanlığına da bildirirler.
3) Düşmandan kurtulan halkımıza karşı adalet tevziinin esaslı olmasını,
hiçbir ferdin gadre ve zulme uğramasına meydan verilmemesini, en ufak bir haksızlık
yapanların en şiddetli cezalara çarptırılmalarını bütün mesul memurlardan talep
ederim…”1027
Ġsmet PaĢa, aynı tarihte Gediz, Simav, Demirci ve Gördes havalisi halkına
hitaben yayınladığı beyannamede, “…Sizin her türlü dertlerinizi dinlemek, adli bir
idare kurmak vazifesi ile Simavda bir bölge kumandanlığı teşkil ediyorum. O bölgede
bütün mülki idarelerin mercii, bölge kumandanlığıdır. Adalet ve emniyet içinde hayat
sürmeniz, bölge kumandanlığı tarafından temin olunacaktır.”1028 demekteydi. Cephe
kumandanının bu uygulaması ve beyannamesi, düzenli orduya geçiĢteki kararlılığının
yalnız sözde kalmadığının faaliyete de döküldüğünün ve uygulamalarında yasal
kurallara bağlı kaldığının bir göstergesidir.
Çerkez Ethem ve kardeĢi Tevfik Bey, Ġsmet PaĢa’nın bu genelgesini
kendilerine yöneltilmiĢ bir tertip olarak değerlendirmiĢlerdir. Bundan dolayıdır ki
1027
1028
Yunus Nadi, Çerkes Ethem Kuvvetlerinin Ġhaneti, Sel Yayınları, Ġstanbul 1955, s. 24.
A.g.e., s. 25.
429
Ġsmet PaĢa, ordu bütçesini düzenlemek amacıyla Kuva-yı Seyyare’ye bağlı
kuvvetlerin sayısını, cephane durumunu öğrenmek istediğinde, Kuva-yı Seyyare
Kumandan Vekili Tevfik Bey, kendisine bilgi vermemiĢ ve bununla ilgili olarak
Ģöyle demiĢtir: “…Kuva-yı Seyyare ne bir fırka, ne de bir kuve-i muntazama halinde
ifrağ edilemez… Bu serserilerin başına ne bir zabit, ne de hesap memuru koymak
mümkün olmamakla beraber kabul ettirilmesi imkânı da yoktur. Çünkü zabit
gördüler mi, Azrail görmüşcesine isyan ediyorlar… Kuva-yı Seyyare’nin şimdiye
kadar olduğu gibi gelişigüzel idare edilmesi zaruridir… Esasen Kuva-yı Seyyareyi
zapt ü rapt ve intizama koymak değil, bu fikrin meydan almakta olduğunu hissettiği
anda inhilal eder.”1029
Kuva-yı Seyyare Kumandanlığı Batı cephesinin haberleĢmesini denetime
alarak, cephe ile haberleĢmeyi yasaklamıĢtı. ReĢit ve Ethem Beyler de Ankara’da
sürekli olarak düzenli ordunun iĢe yaramadığı ve yaramayacağı, esas olanın Kuva-yı
Milliye olduğu propagandasını yapıyordu. Kuva-yı Seyyare’nin EskiĢehir’de
çıkardığı Yenidünya gazetesi vasıtasıyla da “Nizami kuvvet, muntazam ordu fikri
bütün dünyada iflas etmiştir. Artık bundan sonra numunesi eldeki milli kuvvetler
olmak üzere millet orduları lazımdır.” sözlerini etrafa yayıyordu.1030 Ayrıca, Demirci
Mehmet Efe ve Gökbayrak Taburu gibi Kuva-yı Milliye’nin önde gelen isimlerine
Kuva-yı Milliye’nin hükümet tarafından imha edileceğini bildirerek, düzenli ordu
aleyhine kıĢkırtmaya baĢlamıĢlardı. 1031
1029
1030
1031
Nutuk, C.II, s. 690.
Nadi, a.g.e., s. 13.
Nutuk, C.II., s. 696; Öztoprak, a.g.b., s. 275; Özalp, C.I, a.g.e., s 169-170.
430
Kuva-yı Seyyare ileri giderek daha çok karıĢıklık çıkarmıĢ, birçok kiĢiyi
astırmıĢ, ileri gelenlerden bazılarını casus veya asker kaçağı ilan etmiĢti. Bazı aileleri
de cezalandırarak, evlerini basmıĢtı. Bu durum karĢısında Batı Cephesi Kumandanı,
suçluların mahkemeye verilmesi gerektiğini belirten bir genelge yayınlamıĢtı.
Mustafa Kemal bu sorunu çözmek için Ankara’da bulunan Ethem ve ReĢit Beylerle,
Eyüp Sabri, Hakkı ve Celal Beyleri yanına alarak cepheye gitmiĢ, 4 Aralık 1920’de
EskiĢehir’de bir toplantı yapmıĢtır. Toplantıya katılanlar Mustafa Kemal, Ġsmet Bey,
Celal Bey, Hakkı Bey, ReĢit Bey ve Kazım Bey idi. Çerkez Ethem rahatsızlığını ileri
sürerek toplantıya katılmamıĢtır. Toplantıda Mustafa Kemal, her iki tarafı dinledikten
sonra ReĢit Bey’e hitaben “…Reis-i devlet sıfatıyla Garp Cephesi Kumandanına
halin icabını tatbikte salahiyetini kullanmasını emrediyorum.”1032 demiĢtir. Batı
Cephesi Kumandanı, Mustafa Kemal’in bu konuĢması ile yetki ve salahiyetini
kullanarak harekete geçecekti. EskiĢehir toplantısında Kazım Bey, ReĢit Bey’den
Kütahya’ya giderek orada Çerkez Ethem’in cephe kumandanının emrine girmesini
sağlamak için gerekli çalıĢmalarda bulunmasını istemiĢti. Bunun üzerine, Çerkez
Ethem, cephe kumandanının emirlerine uyacağını, artık bu anlaĢmazlıklara son
vereceğini açıklamıĢ ve bu konuda güvence vermiĢti. Ardından Batı Cephesi ile
Kuva-yı Seyyare arasındaki haberleĢme açılmıĢtı. Fakat bu durum uzun sürmemiĢti.
Çerkez Ethem açıklamalarının aksine hareket etmeye baĢladı. Ethem Bey’in
faaliyetleri cephe kumandanına karĢı gelmenin ötesinde TBMM’nin kurduğu
yönetimi tehdit eder bir duruma gelmiĢti. Mustafa Kemal, bu konuda meclis gizli
oturumunda Ģöyle diyordu: “Ethem Bey ve rüfekası ve kardaşları bir hükümet
1032
TBMM Gizli Celse Zabıtları; C.I, s. 283-284; Nutuk, C.II, s. 698; Özalp a.g.e. C.I, s. 170;
Öztoprak, a.g.b., s. 276.
431
teşkiline karar vermişlerdir ve hakikaten Ethem Bey, bunu şayanı itimat olan ve
kendisiyle
görüşen
bir
arkadaşımıza
demiştir.
Bunu
binaenaleyh
yıkmak
lazımdır…”1033
Mustafa Kemal, Kuva-yı Seyyare’yi düzenli ordunun ve hükümetin
karĢısında bir sorun olmaktan çıkarmak amacıyla bir giriĢimde daha bulunmuĢtu. Bu
amaçla, Ethem Bey’le görüĢmek üzere, 1920 yılı Aralık ayı sonlarına doğru
Ankara’da milletvekilleri arasından bir nasihat heyeti seçilerek Kütahya’ya
gönderildi. 23 Aralık 1920’de Ankara’dan ayrılan heyete verilen talimat, hükümetin
son ve kati isteklerini içeriyordu. Buna göre: Kuva-yı Seyyare, emir ve kumandaya
tamamen uyacaktı, kuvvetlerini artırmak için hiçbir suretle adam toplamayacaktı.
Firarileri Kuva-yı Seyyare’de değil, cephe kumandanlığınca cezalandırılacaktı. Bu
koĢullar yerine getirildiği takdirde Kuva-yı Seyyare, bugüne kadar olduğu gibi,
uygun bir kadro dâhilinde yine görevine devam edecekti.1034 Nasihat heyetinin bu
görüĢmesinden bir sonuç çıkmamıĢ, tam aksine, heyet daha Kütahya’dan Ankara’ya
dönmeden, Çerkez Ethem fiili olarak isyan etmiĢtir.
Bunun üzerine Mustafa Kemal, TBMM Reisi sıfatıyla bütün kaza, nahiye,
mülkiye, belediye,
askeriye
Kumandanlıklarına
hitaben
ile
25-26
Müdafaa-i
Aralık
Hukuk Riyasetleri
ve Mevki
1920
beyanname
tarihli
bir
yayınlayarak,“Hiçbir kimse hiçbir sebep ve suretle hükümet-i merkeziyenin malumatı
olmaksızın kuvvet toplamaya mezun değildir. Bu beyannamenin tebliği tarihinden
evvel bu yolda teşebbüste bulunmuş olanlar varsa derhal kendilerini ve maksad-ı
teşebbüslerini doğrudan doğruya bana bildireceklerdir. Aksi takdirde bu gibi
1033
TBMM Gizli Celse Zabıtları; C.I, s. 286.
1034
Nutuk, C.II, s. 720; TBMM Gizli Celse Zabıtları; C.I, s. 287.
432
müteşebbislerin asayiş-i dahil-i memleketi ihlal ve TBMM hükümetini ızrar (zarara
uğratma) ve ahali-i masume-i memleketi iğfal töhmetleriyle itham olunacaklarını
beyan ve ilan eylerim.”1035 hükümetin izni olmadan asker toplamayı yasakladığını
duyurmuĢtur.
Bunun ardından hükümet, Kuva-yı Milliye’nin tasfiyesini emreden 27 Aralık
1920 tarihli aĢağıdaki kararını ilgili yerlere tebliğ etmiĢtir:
“1. Birinci Kuva-yı Seyyare, diğer bütün kıtaat-ı askeriye gibi bila kayıd ve
şart BMM’nin kavaninine ve nizamat ve evamir-i hükümete tebaiyet ve itaatle
mükellef ve zaptu raptı askeri ile mukayyettir.
2. Birinci Kuva-yı Seyyare Kumandanlığı’nın vezaif ve hususatı askeriyeden
dolayı bilcümle teklifat ve mütalaatı, ancak tahtı emrinde bulunduğu kumandanlığa
ve mezkûr kumandanlık vasıtası ile icap eden makamata iblağ olunur.
3. Hususat-ı mezkure ilke iştigal Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne
aittir.”1036
Bu kararın ilgili yerlere duyurulmasının ardından 29 Aralık 1920’de Kuva-yı
Seyyare’ye karĢı harekât baĢlatılmıĢ ve bir aya yakın bir süre devam etmiĢtir. Ancak,
araya I. Ġnönü SavaĢının girmesi dolayısıyla harekât uzamıĢtı. 30 Aralık 1920’de
hiçbir direnmeyle karĢılaĢmadan Kütahya’ya girilmiĢtir. Kuva-yı Seyyare’nin
tasfiyesinde en büyük yükü 61. Tümen ve Komutanı Ġzzettin (ÇalıĢlar) taĢımıĢtır.
Yapılan çarpıĢmalar sonucunda Ethem’in emrindeki müfrezelerden bir kısmı
1035
TĠTE ArĢivi, K: 100, G: 44, B: 44-2. (EK-11).
1036
TBMM Gizli Celse Zabıtları; C.I, s. 287; Nutuk, C.II, s. 724.
433
dağılmıĢ, bazı küçük gruplar da orduya katılmıĢtır. Süvari kuvvetleriyle izlenen
Ethem ve kardeĢleri de Yunanlılara sığınmıĢlardır.1037
Ethem ve kardeĢleri üzerine yapılan bu askeri harekâttan önce, ayaklanan
Demirci Mehmet Efe kuvvetleri tasfiye edilmiĢti. Refet Bey’in 1. ve 2. süvari
gruplarını kurmasıyla, düzenli ordunun kuruluĢunda ihtiyaç duyulan büyük süvari
birlikleri
ortaya
çıkmaya
baĢlamıĢtı.
Demirci
Mehmet
Efe,
Ethem
ve
çevresindekilerin tahriklerine kapılarak bu tür çalıĢmaları benimsememiĢti. Yarısı
piyade ve yarısı süvari olmak üzere 800 kadar kuvveti bulunan Demirci Mehmet
Efe’nin birliklerinin büyük bir kısmı 16 Aralık 1920 tarihinde yapılan baskınla
dağılmıĢ, bir kısmı da ordu birliklerinin içine alınmıĢtı. Demirci Mehmet Efe,
arazinin engebeli oluĢundan yararlanarak kaçmasına rağmen 30 Aralık 1920
tarihinde teslim olmak zorunda kalmıĢtır. Cephe komutanı tarafından belli bir yerde
oturmasına izin verilen Demirci Mehmet Efe sorunu böylece çözülmüĢ oldu.1038
1920-1921 yılları arasındaki bir yıllık sürede düzenli orduya geçiĢ sürecinin
tamamlandığı görülmektedir. Düzenli ordu birliklerinin kazandığı bir savaĢ olan I.
Ġnönü Zaferinden sonra da ordunun takviyesine ve güçlendirilmesi çalıĢmalarına
devam edilmiĢtir.
1037
1038
Nutuk, C.II, s. 728-732.
Öztoprak, a.g.b., s. 279.
434
SONUÇ
Mondros Mütarekesinden sonra askerlerin terhis edilerek silah ve cephanenin
Ġtilaf Devletlerine teslim edilmesinden dolayı ordu ve donanma güçsüzleĢmiĢ, etkisiz
duruma getirilmiĢti. ĠĢgalleri, Mondros Mütarekesinin uygulanması olarak gören
merkezi otoritenin ve özellikle Damat Ferit hükümetlerinin Ġtilaf Devletlerine karĢı
teslimiyetçi tutumlarını da göz önüne aldığımızda, iĢlevini hemen hemen bütünüyle
yitirmiĢ olan ordunun tüm yurttaki iĢgallere tek baĢına karĢı koyması imkânsızdı. ĠĢte
bu imkânsızlık Kuva-yı Milliye’nin oluĢmasına zemin hazırlamıĢtır.
Kuva-yı Milliye’nin ortaya çıkıĢındaki tetikleyici unsurların baĢında hiç
Ģüphesiz Ġzmir’in iĢgali gelmektedir. Ġzmir’in iĢgali halkta düĢmana karĢı
kenetlenerek ülkenin iĢgaline karĢı koyma amacının ve azminin doğmasına sebep
olmuĢtur. ĠĢgalin giderek Batı Anadolu’ya yayılması ve bölgede iĢgal devletlerinden
destek alan Rumların saldırıları; Güney ve Güneydoğu Anadolu’nun Ġngilizler
tarafından iĢgali, ardından Fransızlara devri ile iĢgaller sırasında bölgedeki
Ermenilerin saldırganca tutumları da Kuva-yı Milliye’nin oluĢumundaki diğer
tetikleyici etmenler olarak değerlendirilebilir. Bu etmenler göz önüne alındığında
bütün Anadolu’yu kapsayan Ģekilde halka nüfuz eden bir yapıya ve güce sahip olan
Kuva-yı Milliye’yi, KurtuluĢ SavaĢının düzenli ordunun kurulmasına kadar olan
döneminde, Mondros Mütarekesinden sonra gerçekleĢen Anadolu’nun iĢgaline ve
iĢgaller sırasında Rum ve Ermenilerin Ģiddetli saldırılarına karĢı oluĢturulan silahlı
savunma birlikleri olarak nitelendirebiliriz.
Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonra Osmanlı Devleti’nde
Türklerin çoğunluk teĢkil ettiği bölgelerin Paris BarıĢ Konferansında yabancı
devletlerin denetimine ve özellikle Ġzmir’in Yunanistan’a verileceğine dair çıkan
haberler üzerine, bu haberlerin gerçekleĢmesi durumunda ülkenin bağımsızlığı için
neler yapılabileceği konusunda fikirler ortaya atılarak bütün yurtta özellikle aydınlar
arasında Müdafaa-i Hukuk fikri oluĢmaya baĢlamıĢtır. Kuva-yı Milliye iĢte bu
düĢüncenin eyleme dönüĢtürülmüĢ biçimidir. Bir diğer ifadeyle, Kuva-yı Milliye,
Müdafaa-i Hukuk düĢüncesinden doğmuĢ, silahlı savunma birlikleridir. Müdafaa-i
Hukuk düĢüncesi temelinde ilk silahlı direniĢ kararı Ġzmir’in iĢgalinden önce 17-19
Mart 1919 tarihinde toplanan Ġzmir Müdafaa-i Hukuk Kongresi’nde ortaya atılmıĢtır.
Bu karardan yaklaĢık iki ay sonra gerçekleĢen Ġzmir’in iĢgali ile birlikte Müdafaa-i
Hukuk ve Redd-i Ġlhak teĢkilatları tüm yurtta yaygınlaĢmıĢtır. Ġzmir’in iĢgali, halkta
düĢmana karĢı kenetlenerek ülkenin iĢgaline karĢı koyma amacının doğmasını
sağlamıĢtır. Bu amaç, Kuva-yı Milliye’nin oluĢumunda ateĢleyici bir unsur olmuĢtur.
Kuva-yı Milliye, Batı Anadolu’da Ġzmir’in iĢgalinden sonra Yunan iĢgalleri
doğrultusunda oluĢmaya baĢlamıĢtır. Daha açık ifadeyle, Batı Anadolu’da Kuva-yı
Milliye birlikleri Yunanlıların iĢgal planlarına göre belli cepheler tespit edilerek
teĢkil edilmiĢtir. Yunanlıların ülkeyi üç koldan iĢgale baĢlamaları Kuva-yı
Milliye’nin Batı Anadolu’da nerelerde etkin olduğunu göstermektedir. Bu demek
değildir ki iĢgale uğramayan yerde Kuva-yı Milliye oluĢmamıĢtır. Bu tür yerlerde
oluĢturulan Kuva-yı Milliye birlikleri belli cephelere lojistik ve insan gücü
açılarından destek görevi görmüĢtür.
Ġzmir’in iĢgalinden sonra Batı Anadolu’da Yunanlılara karĢı ilk silahlı direniĢ
17 Mayıs’ta Urla’nın iĢgali sırasında gerçekleĢmiĢtir. Ordunun halktan topladığı
birkaç gönüllüyle birlikte iĢgalci Yunanlılara ve Rum çetelerine karĢı verdiği
mücadele,
batıda
Yunanlılara
karĢı
verilen
ilk
silahlı
çarpıĢma
olarak
nitelendirilebilir. Tabii burada oluĢturulan gönüllü kuvvetler önceden planlanmıĢ
436
örgütlü Kuva-yı Milliye birlikleri değildir. Yunan iĢgalinin aynı anda dört koldan
Batı Anadolu’da yayılması, iĢgallere karĢı teĢkil edilen savunma birliklerinin farklı
yerlerde ve birbirlerinden bağımsız olarak kurulmaları sonucunu doğurmuĢtur. Bu
açıdan 29 Mayıs’ta Ayvalık’ın iĢgali sırasında 172. Alay Komutanı Yarbay Ali
Bey’in öncülüğünde oluĢturulan milli kuvvetler ile aynı günlerde ÖdemiĢ’in iĢgali
tehlikesine karĢı ÖdemiĢ Kaymakamı Bekir Sami Bey (Baran) ve Jandarma Tabur
Komutanı YüzbaĢı Tahir Bey’in çabalarıyla oluĢturulan kuvvetler Kuva-yı
Milliye’nin Batı Anadolu’daki ilk oluĢumlarıdır. ÖdemiĢ’te kurulan “Yiğit Ordusu”
olarak da adlandırılan kuvvetler, Kuva-yı Milliye adıyla kurulması açısından
önemlidir.
Kuva-yı Milliye adıyla oluĢan ilk silahlı direniĢ güçleri, silah ve cephanesini,
ya ordunun Ġtilaf Devletlerine teslim edilmemiĢ askeri depolarından ya da o dönemde
silah altında bulunan askeri birlikler ile efeler ve çetelerin kendi silahlarıyla
katılmalarıyla sağlamıĢlardır. Kuvvetlerin iaĢesi de bulundukları yerin halkı
tarafından sağlanmıĢtır. Bu sebeple ilk zamanlar bu gönüllü birliklerin silah ve
cephanesi ile iaĢesi bir sorun teĢkil etmemiĢtir. Ancak Yunan iĢgalinin gün geçtikçe
yayılması cephelerin büyümesine neden olmuĢ, bu durum da yeni silahlı birliklere
olan ihtiyacı doğurmuĢtur. Bu ihtiyaçtan dolayı cephedeki kuvvetlerin gün geçtikçe
artması Kuva-yı Milliye’nin asker toplaması, toplanan birliklerin silah ve cephanesi,
iaĢesi, giydirilmesi, sevk ve idareleri sorunlara neden olmuĢtur. Bu sorunları çözmek
amacıyla Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyetleri tarafından kongreler
düzenlenmiĢtir.
Batı Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin idari ve mali açıdan teĢkilatlanması
kongreler yoluyla gerçekleĢmiĢtir. Bu amaçla düzenlenen ilk kongre Birinci Balıkesir
437
Kongresi’dir. 28 Haziran-12 Temmuz 1919 tarihinde toplanan kongre, Ġzmir’in
iĢgalinden sonra Batı Anadolu’da toplanan ilk kongre olması açısından önem
taĢımaktadır. Kongrede Kuva-yı Milliye için asker sağlanması, oluĢturulan
cephelerin silah ihtiyacının karĢılanması konularında kararlar alınmıĢtır. Bu kongre,
Kuva-yı Milliye’nin belli bir merkezden yönetilmesini sağlamıĢ ve kendisinden sonra
toplanacak diğer kongrelere de temel teĢkil etmiĢtir. Ardından 26-30 Temmuz 1919
tarihinde “Hareket-i Milliye Kongresi” adıyla toplanan Ġkinci Balıkesir Kongresi,
Kuva-yı Milliye’nin Ġzmir kuzey cephesi olarak adlandırılan Balıkesir ve çevresinin
idari ve mali teĢkilatlanmasını sağlamıĢtır. Buna göre, Balıkesir; Ayvalık, Soma,
Akhisar Ģeklinde üç ayrı cepheye ayrılmıĢtır. Ġkinci Balıkesir Kongresi’nden sonra
Batı Anadolu’nun güneyindeki Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmasını sağlayan kongre, 69 Ağustos 1919 tarihlerinde toplanan Birinci Nazilli Kongresi’dir. Bu kongre de
Ġkinci Balıkesir Kongresi kararlarına benzer kararlar almıĢtır. Bu kongre ile Aydın,
Muğla, Denizli, Burdur, Isparta ve Antalya’daki Kuva-yı Milliye teĢkilatının merkezi
Nazilli olmuĢtur. Batı Anadolu’nun en geniĢ katılıma sahip kongresi, 16-25 Ağustos
1919 tarihlerinde toplanan AlaĢehir Kongresi’dir. Kongrede Kuva-yı Milliye’nin
idari ve mali ve teĢkilatlanmasına iliĢkin kararlar alınmıĢtır. Ġkinci Balıkesir
Kongresi, aldığı kararlar itibariyle yalnız Balıkesir ve çevresiyle sınırlı kaldığı için
AlaĢehir Kongresi, Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmasının Bandırma’dan Denizli’ye
kadar Yunanlılarla cephe savaĢı veren bütün bir bölgeyi kapsamına almayı
amaçlamıĢtır. Bu kongrede, Ġkinci Balıkesir Kongresi kararları çerçevesinde
uygulamada yaĢanan aksaklıkların giderilmesi doğrultusunda kararlar alınmıĢtır.
TeĢkilatlanma da, AlaĢehir; Salihli, Kula, EĢme, Demirci, UĢak, ÖdemiĢ
mıntıkalarını içerecek Ģekilde merkez olarak belirlenmiĢtir. Ġkinci Balıkesir, AlaĢehir
438
ve Birinci Nazilli Kongreleri cephedeki Kuva-yı Milliye birliklerinin iaĢe ve ikmali,
cephe gerisi hizmetlerinin yürütülmesi konularında önemli düzenlemeler getirmiĢtir.
TeĢkilatlanmasını cephe ve cephe gerisi olmak üzere iki kısımda yapan kongreler,
cephe teĢkilatını bölük, tabur ve alay sistemine göre düzenlemiĢtir. AlaĢehir
Kongresi’nden sonra düzenlenen üç ayrı Balıkesir Kongresi ve Ġkinci Nazilli
Kongresi ile Kuva-yı Milliye teĢkilatı daha geniĢ bir alana yayılmıĢtır. Kendilerinden
önce yapılan kongrelerde alınan kararlar daha da geliĢtirilmiĢtir. Batı Anadolu
Kongreleri Kuva-yı Milliye’nin Balıkesir, Nazilli, AlaĢehir merkezleri çevresinde
teĢkilatlanmasını sağlamıĢtır. Bu kapsamda diyebiliriz ki Batı Anadolu Kongreleri
Kuva-yı Milliye’nin sadece teĢkilat yapısını oluĢturmamıĢ, aynı zamanda Batı
Anadolu’daki merkezlerinin belirlenmesini sağlamıĢtır.
Batı Anadolu Kongreleri her ne kadar yerel ve bölgesel direniĢ amaçlı olsalar
da batıdaki Kuva-yı Milliye örgütlenmesinde çok önemli bir yer tutmaktadır.
Kongrelerde hazırlanan talimatnameler ve yönetmelikler Kuva-yı Milliye’nin
teĢkilatlanmasını hukuki bir zemine dayandırmaktadır. Bu kongrelerin aldığı
kararlarda çeteciliğin reddedilmesinin önemle vurgulanması Kuva-yı Milliye’nin
basit bir çete topluluğu olmadığını göstermektedir.
Kuzeybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye örgütlenmesi içinde Balıkesir ve
çevresinin haricinde, çalıĢmada ele alınan Bursa ve Kocaeli örneklerine gelince,
Bursa yöresinde Ġzmir’in iĢgalinden sonra direniĢ amaçlı silahlı milis güçleri ortaya
çıkmıĢsa da Kuva-yı Milliye’nin tam anlamıyla teĢkilatlanması, Bursa’daki mahalli
idarecilerin ulusal direniĢe karĢı olan tutumları yüzünden Ekim 1919 gibi geç bir
tarihte gerçekleĢmiĢtir. Bu da bize Bursa’da Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanmasının
Sivas Kongresiyle Anadolu’daki bütün bölgesel direniĢ teĢkilatlarının tek bir merkez
439
etrafında
toplanmasından sonra
gerçekleĢtiğini
göstermektedir. Kocaeli
ve
çevresinde faaliyette olan Rum ve Ermeni çetelerine karĢı çete düzeyinde
örgütlenmeler mevcutsa da Kuva-yı Milliye teĢkilatının aynı Bursa gibi Sivas
Kongresi’nden sonra etkinlik kazandığını söyleyebiliriz.
Karadeniz Bölgesinde Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu Trabzon vilayeti
temelinde ele alınmıĢtır. Trabzon vilayeti halkını ulusal direniĢe yönlendiren en
büyük etmen Ġzmir’in Yunanlılar tarafından iĢgalidir. Nitekim Ġzmir’in iĢgalinden
sonra 22 Mayıs’ta Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin düzenlediği
Ġkinci Trabzon Kongresi’nde silahlı direniĢ ve bunun için asker toplanması kararı
alınmıĢtır. Ancak bundan sonra Kuva-yı Milliye teĢkilatlanması gerçekleĢebilmiĢtir.
Kuva-yı Milliye kurulmadan önce, Pontus Rum Cumhuriyeti’nin kurulması tasarısını
gerçekleĢtirmek için Birinci Dünya SavaĢı yıllarında baĢlayan Pontus çetelerinin
faaliyetlerine karĢı Karadeniz Bölgesinde yerel ve bölgesel amaçlı direniĢ güçleri
bulunuyor ise de bunlar çete düzeyinde kaldığı için örgütlü ve teĢkilatlı değillerdi.
Ġkinci Trabzon Kongresi’nde ayrıca bütün Doğu Anadolu’yu temsil edecek daha
geniĢ bir kongrenin toplanması kararlaĢtırılmıĢtı. Bu karar, Trabzon’un kendisiyle
çok benzer bir tehlikeye maruz bulunan Doğu Anadolu ile dayanıĢma, yardımlaĢma
ve iĢbirliği içinde bulunma arzu ve isteğinin yanı sıra, ulusal nitelikli bütünleĢme ve
iradesini de ortaya koymaktadır. Ġkinci Trabzon Kongresi’nde silahlı direniĢ
kararının alınmasından sonra Erzurum Vilayet Kongresi’nde “Bekçi TeĢkilatı”nın
kurulmasına karar verilmesi, Trabzon vilayetinin doğu illerimizle kurduğu karĢılıklı
etkileĢim ve iĢbirliğine önemli bir örnek teĢkil etmektedir.
Güney illerimizden olan Adana ve çevresinde ilk silahlı direniĢ Dörtyol’da 19
Aralık 1918 gibi erken tarihte olmuĢtur. Bilindiği gibi Ġskenderun’un 9 Kasım
440
1918’de Ġngilizler tarafından iĢgal edilmesinin ardından 19 Aralık 1918’de Dörtyol
Fransızlar tarafından iĢgal edilmiĢti. Fransızların Dörtyol’un iĢgali sırasında Ermeni
gönüllerinden yararlanmaları taĢkınlıkların daha da artmasına neden olmuĢtu. ĠĢgal
sırasında gönüllü Ermeni taburları ile Fransızların Özerli köyü halkına saldırmaları
üzerine bu duruma tahammül edemeyerek karĢı koyan birkaç vatansever Fransızlar
tarafından Ģehit edilmiĢtir. Bu durum üzerine intikam almak isteyen Ömer Hocaoğlu
Mehmet (Kara)’in Ermenilerle girdiği çatıĢmada iki Ermeniyi vurup kaçması üzerine
Fransız ve Ermeniler Karakese köyüne saldırmıĢlardır. Bu saldırı üzerine olaylar
giderek büyümüĢ çevre köylerin de katılımıyla sayıları 300-400’e varan milis gücü
oluĢturularak Fransız ve Ermenilere karĢı çatıĢmaya girmiĢlerdir. Dörtyol’da kurulan
ilk milis kuvveti bu Ģekilde Ermeni ve Fransızların zulmünden kendi canlarını,
mallarını ve köylerini korumak için oluĢturulmuĢtu. Bu milis kuvveti yöresel küçük
çaplı bir direniĢi amaçlasa da saldırılara karĢı halkın boyun eğmeyeceğini, daha
sonraki dönemde geliĢerek ve geniĢleyerek daha büyük bir güce dönüĢebileceğini
göstermesi açısından önemlidir.
Ġngilizler, Mondros Mütarekesinin imzalanmasının ardından mütareke
hükümlerine
baĢlamıĢlardır.
dayanarak
Ġtilaf
bölgenin
Devletlerinin
iĢgaline
Mondros
Kasım
1918’de
Mütarekesinde
Ġskenderun’dan
Kilikya
olarak
adlandırdıkları bölgenin sınırları içerisine giren Adana ve çevresinde Kuva-yı
Milliye’nin tam olarak teĢkilatlanması Kasım 1919’da gerçekleĢmiĢse de bundan
önce Ġngiliz iĢgallerine karĢı birtakım karĢı koymalar olmuĢtur. Adana’nın Ġngilizler
tarafından iĢgali üzerine Osmanlı Hükümetinin teslimiyetçi politikasının aksine yöre
halkı iĢgale karĢı sessiz kalmak istemediği için Niğde, UlukıĢla, Konya, Kayseri,
Karaman gibi Orta Anadolu Ģehir ve kasabaları ile Toros dağları gibi iĢgale
441
uğramamıĢ, daha güvenli yerlerde iĢgallere karĢı tepkilerini dile getirmeye
çalıĢmıĢtır. Bu çalıĢmalar daha sonra Mersin, Tarsus, Mut ve Silifke’de oluĢan Kuvayı Milliye birliklerinin temellerini ve çıkıĢ noktasını oluĢturmuĢtur.
Ġngiltere ve Fransa, Kilikya olarak adlandırdıkları bölgede çıkarları çatıĢtığı
için 15 Eylül 1919 tarihinde Suriye Ġtilafnamesini imzalayarak Kasım 1919’dan
sonra Kilikya bölgesi topraklarıyla birlikte her türlü yetkinin Fransızlara devrine
karar vermiĢlerdir. ĠĢte bu aĢamada yöreden Ġngilizlerin çekilip yerlerine Fransızların
gelmesinden sonra Türkler tarafından iĢgallere karĢı tepkiler artmaya baĢlamıĢtır.
Çünkü Fransızlar iĢgal kuvveti olarak Dörtyol’un iĢgalinde olduğu gibi bölgede
kendisine bırakılan Adana, MaraĢ, Antep ve Urfa’da Ermenileri kullanmıĢlardır.
Fransızlardan aldıkları destekle her türlü vahĢeti yapmaktan geri durmayan
Ermeniler, Türklerdeki mücadele azminin oluĢmasında tetikleyici rol oynamıĢlardır.
Ermenilerin ve Fransızların iĢkence ve zulümlerine karĢı sessiz kalmayı insanlık
onuruna yapılan bir hakaret olarak gören Türk halkı kısa zamanda teĢkilatlanma
yoluna gitmiĢtir.
Bu sıralarda Mustafa Kemal’in ulusal direniĢin önderliğini ele alması,
Erzurum ve Sivas Kongreleri ile ulusal mücadelenin plan ve programı ile amacının
belirlenmesiyle birlikte bugüne kadar Anadolu’nun tamamında iĢgallere karĢı
oluĢturulan mücadele farklı bir boyut kazanmıĢtır. Sivas Kongresi’nde, Mondros
Mütarekesinden sonra tüm yurtta iĢgaller karĢısında kiĢisel, yerel ve bölgesel olarak
baĢlayan direniĢ hareketleri bir merkez etrafında birleĢtirilmiĢtir. Güney ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerimizdeki Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmaları ulusal
direniĢ doğrultusunda gerçekleĢmiĢtir. Sivas Kongresi’nde oluĢturulan Heyet-i
Temsiliye’nin aldığı kararlar çerçevesinde milli teĢkilatlanmalar “Milli Ordu” adı
442
altında yapılmıĢtır. Kuva-yı Milliye’nin daha sistemli ve kurallı bir biçimi olan Milli
Ordu, güney ve güneydoğu bölgelerimizde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti bünyesinde kurulmuĢtur. Milli Ordu adıyla oluĢturulan Kuva-yı Milliye
teĢkilatı; bölük, tabur ve alay sistemine göre düzenlenmesi, en küçük idari birimler
olan köylere kadar teĢkilatın yayılmasına önem verilmesi açısından bir yönüyle,
batıda kongrelerle oluĢturulan Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmalarına benzemektedir.
Bir yönüyle de güneydoğu illerimizdeki Kuva-yı Milliye örgütlenmesi, iĢgallerin
oluĢ Ģekillerinden dolayı diğer bölgelerimizden farklıdır. Batı Anadolu’da cephe
savaĢları verildiği için cephe sistemine göre bir teĢkilatlanma modeli benimsenmiĢtir.
Güneydoğuda özellikle MaraĢ ve Antep’te Kuva-yı Milliye birlikleri düĢman iĢgal
alanı içinde kurulduğundan semt teĢkilatlanmasına gidilmiĢtir. Bu açıdan
bakıldığında Antep ve MaraĢ’ta oluĢan teĢkilatlanma karakteristik özelliğe sahiptir.
Güney ve güneydoğu bölgelerimizde Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kanalıyla
gerçekleĢtirilen teĢkilatlanmada gizliliğe önem verilmiĢtir. Bu gizlilik dolayısıyla
Batı Anadolu örneğinde olduğu gibi kongreler yoluyla teĢkilatlanma söz konusu
olmamıĢtır.
Kuva-yı Milliye’ye katılanların sosyal yapıları açısından bakıldığında,
bölgesel bazı farklılıklar olduğu görülmektedir. Kuva-yı Milliye, en temel unsur olan
halka dayanarak asker (halen görevde bulunan üst düzey komutan ve subaylar ile
terhis olmuĢ, emekli ve muvazzaf askerler), eĢraf, efeler ve çeteleri Ģeklinde dört
temel sosyal sınıfı içine almaktadır. Kuva-yı Milliye, bu dört temel yapının dıĢında
asker kaçakları, hapishaneden çıkarılan mahkum ve zanlılar, iĢledikleri suçlardan
dolayı devlet tarafından aranan kiĢiler ile macera peĢinde koĢanlar gibi değiĢik
grupları da bünyesinde barındırıyordu. Bahsedilen dört temel sosyal yapıdan asker,
443
eĢraf ve çetelerin etkinlikleri bölgelere göre değiĢiklik göstermektedir. Diğer
bölgelere nazaran Batı Anadolu’da eĢrafın etkin rolü yoğun olarak göze
çarpmaktadır. EĢraf, kongreler örneğinde de görüldüğü gibi Kuva-yı Milliye’nin
teĢkilatlanmasını sağlayan gruptur. Batı Anadolu’ya has bir sosyal yapı olan efelerin
halk üzerindeki korkuya dayanan güçlü nüfuzları Kuva-yı Milliye’yi, Güney ve
Güneydoğu Anadolu’daki Kuva-yı Milliye’den farklı kılmaktadır. Kocaeli ve çevresi
ile Karadeniz Bölgesindeki Kuva-yı Milliye teĢkilatları, çetelerin etkinliği
bakımından Batı Anadolu’daki Kuva-yı Milliye’nin yapısına benzemektedir. Esas
farklılık güney ve güneydoğu ile batıdaki örgütlenme arasında belirmektedir. Güney
ve Güneydoğu Anadolu’daki Kuva-yı Milliye teĢkilatlanmasında askerin rolünün
batıdakine nazaran daha fazla olması ve burada güçlü çete reislerinin olmaması
önemli bir yapısal farklılık olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu iki temel yapısal
farklılığa ek olarak, Güney ve Güneydoğu Anadolu’daki Kuva-yı Milliye’nin
Mustafa
Kemal’in
önderliğinde
gerçekleĢen
ulusal
direniĢ
doğrultusunda
teĢkilatlanması bu bölgelerdeki Kuva-yı Milliye’nin baĢarısını önemli ölçüde
etkileyen faktörlerdir.
Kuva-yı Milliye’nin oluĢumunda bölgeler arasındaki bu farklılık ve
benzerlikler ıĢığında bakıldığı zaman, bütün bölgelerde amacın tek olduğu
görülmektedir. Amaç, uygulamada ister yerel, ister bölgesel olsun vatanın düĢman
iĢgalinden kurtarılmasıdır. Bu amaçla kendi içinden güç alan halk, Kuva-yı
Milliye’nin ana kaynağıdır. Asker ve eĢrafın öncülük ettiği, efe ve çetecilerin de
büyük ölçüde etkin olduğu Kuva-yı Milliye, 1919 Mayıs ayından 1920 yılı sonuna
kadar olan döneminde etkin olmuĢsa da Mondros Mütarekesinin imzalanmasından
sonra iĢgallerin baĢlaması ile birlikte direniĢ amaçlı örgütlenmeler de baĢlamıĢtır.
444
Sonuç olarak, Kuva-yı Milliye, KurtuluĢ SavaĢında düzenli ordunun kurulmasına
kadar olan dönemde etkin olmuĢ, savaĢın kaderinin belirlenmesinde önemli rol
oynamıĢtır.
445
ÖZET
Kalyoncuoğlu, Zeynep, Anadolu’da Kuva-yı Milliye’nin OluĢumu,
Doktora Tezi, DanıĢman: Prof.Dr. Ġzzet Öztoprak, 491 s.
Kuva-yı Milliye, Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonra
gerçekleĢen Anadolu’nun iĢgaline ve iĢgaller sırasında Ġtilaf Devletlerinden
destek alan Rum ve
Ermenilerin saldırılarına karĢı koymak amacıyla
oluĢturulan silahlı savunma güçleridir. Kuva-yı Milliye’nin fikri temeli
Müdafaa-i Hukuk düĢüncesine dayanmaktadır. Bu sebeple teĢkilatlanması da
Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i Ġlhak Cemiyetleri bünyesinde ve onlar aracılığıyla
gerçekleĢmiĢtir. Hiçbir emir komuta zincirine bağlı olmadan halk tarafından
teĢkil edilen Kuva-yı Milliye birlikleri, KurtuluĢ SavaĢının düzenli ordunun
kurulmasına kadar olan döneminde etkili olmuĢtur.
Mütarekeden sonra Anadolu’nun ardı ardına iĢgale uğraması sonucu
Kuva-yı Milliye örgütlenmeleri bütün Anadolu’ya yayılmıĢtır. Anadolu’nun her
yerinin farklı tarihlerde iĢgal edilmesinden dolayı Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu
her bölgede değiĢik tarihlerde gerçekleĢmiĢtir. Anadolu’daki azınlık gruplarının
saldırgan ve bölücü faaliyetleri, iĢgallerin oluĢ Ģekilleri ve bölgelerdeki
orduların durumu, Kuva-yı Milliye’nin teĢkilatlanmasının bölgelere göre
farklılık göstermesine neden olmuĢtur.
Bu çalıĢmada, Kuva-yı Milliye’nin oluĢumu, KurtuluĢ SavaĢında geliĢen
olaylar ıĢığında bölgeler bazında ortaya çıkan karakteristik yapı ile birlikte
farklılık ve benzerlikler ortaya konularak irdelenmiĢtir.
446
ABSTRACT
Kalyoncuoğlu, Zeynep, The Formation of National Forces (Kuva-yı
Milliye) in Anatolia, Ph.D. Thesis, Advisor: Prof.Dr. Ġzzet Öztoprak, 491 p.
National Forces (Kuva-yı Milliye) are the armed defense forces formed
for the purposes of struggling against Greeks and Armenian minorities
supported by Allied Powers during occupation of Anatolia and other
occupations occurring after the signing of Mondros Ceasefire Agreement. Basis
of National Forces bases on opinion of Müdafaa-i Hukuk. Therefore, its
organization has happened in structure of Müdafaa-i Hukuk and Redd-i Ġlhak
Societies and by means of their. Having been constituted by the public without
being affiliated with any command chain, National Forces were effective until
the organization of regular army of Independence War.
After the Mondros Ceasefire Agreement as a result of consecutive
occupations of Anatolia, organizations of National Forces (Kuva-yı Milliye)
spread to the entire of Anatolia. Owing to the fact that each region of Anatolia
was occupied on different dates, formation of National Forces was realized on
different dated in each region. Besides, militant and disruptive activities of
minor groups in Anatolia and the status of armies in regions caused
organizations of National Forces to differ from one another according to
regions.
In this thesis study, formation of National Forces (Kuva-yı Milliye) is dealt
with by revealing factors mentioned, in view of regions arising from
characteristic structure along with differences and similarities among the
regions under the light of events occurring during the Independence War.
447
KAYNAKÇA
I. ARġĠVLER
Genelkurmay BaĢkanlığı ATASE ArĢivi
Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü ArĢivi
II. RESMĠ YAYIN VE TUTANAKLAR
TBMM, Zabıt Ceridesi
TBMM Gizli Celse Zabıtları
III. SÜRELĠ YAYINLAR
A. Gazeteler
Vakit
Ġkdam
Ġstikbal
Ġzmir’e Doğru
Hadisat
B. Dergiler
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi
Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi
Belgelerle Türk Tarihi Dergisi
Atatürk Yolu Dergisi
Askeri Tarih AraĢtırmaları Dergisi
448
IV. MÜRACAAT ESERLER
Ġslam Ansiklopedisi
TDK Büyük Türkçe Sözlük
Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat.
V. TELĠF ESERLER
A. KĠTAPLAR
ABADĠ, Türk Verdünü Gaziantep (Antep’in Dört Muhasarası), Gaziantep Kültür
Derneği Kitap ve BroĢür Yayınları, Gaziantep 1959.
………., Gaziantep Fedaileri (Gaziantep’in dört muhasarası), Ġstanbul 1970.
ADAMOFF, E.E. Sovyet Devlet ArĢivi Gizli Belgelerinde Anadolu’nun Taksimi
Planı (Çev. Hüseyin Rahmi), Belge Yayınları, Ġstanbul 1972.
AKALIN, Müslüm, Milli Mücadelede Urfa Anılar-Belgeler, Özlem Kitabevi, Urfa
1985.
AKBIYIK, YaĢar, Milli Mücadelede Güney Cephesi MaraĢ, Atatürk AraĢtırma
Merkezi Yayını, Ankara 1999.
AKÇAKAYALIOĞLU, Cihat, Atatürk, Komutan, Ġnkılâpçı ve Devlet Adamı
Yönleriyle, Genelkurmay ATASE BaĢkanlığı Yayınları, Ankara 1988.
AKER, M. ġefik, Ġstiklal Harbinde 57. Tümen ve Aydın Milli Cidali, C.I-II
Ankara 1937.
AKġĠN, Sina, Ġstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele C.I, Türkiye ĠĢ Bankası
Kültür Yayınları, Ankara 1998.
449
AKYÜZ, Yahya, Türk KurtuluĢ SavaĢı ve Fransız Kamuoyu (1919–1922), Türk
Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1988.
ALBAYRAK, Mustafa, Milli Mücadele Döneminde Batı Anadolu Kongreleri,
Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını Ankara, 1998.
APAK, Rahmi, Ġstiklal SavaĢında Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara 1990.
ARAS, Kazım, Ġstiklal SavaĢında Kocaeli Bölgesindeki Harekât, 102 Sayılı
Askeri Mecmuanın Tarih Kısmı, Ġstanbul 1936.
ARIKOĞLU, Damar, Hatıralarım, Ġstanbul 1961.
ARMAOĞLU, Fahir 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları,
Ankara 1983.
ARSAN, Nimet, Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, C.IV, Ankara
1964.
ARTUÇ, Ġbrahim, KurtuluĢ SavaĢı BaĢlarken, KastaĢ Yayınları, Ġstanbul 1987.
ATAY, Falih Rıfkı, Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri, Pozitif Yayınevi,
Ġstanbul 2008.
ATATÜRK, Mustafa Kemal, Nutuk, C. I-III, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara
1989.
Atatürk Ġle Ġlgili ArĢiv Belgeleri, BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi Dairesi Yayını,
Ankara 1982.
AYDINEL, Sıtkı, Güneybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Harekâtı, Kültür
Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990.
AYDEMĠR, ġevket Süreyya, Tek Adam Mustafa Kemal 1919-1922, C.II, Remzi
Kitabevi, Ġstanbul 2006.
450
BAĞDATLILAR, Adil, Uzunoluk Ġstiklal Harbinde Kahraman MaraĢ, 1974.
BALCIOĞLU, Mustafa, TeĢkilat-ı Mahsusa’dan Cumhuriyet’e, Ġstanbul 1996.
Balıkesir ve AlaĢehir Kongreleri ve Hacim Muhittin Çarıklı’nın Kuva-yı Milliye
Hatıraları 1919-1920), Türk Ġnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara 1967.
BARUTÇU, Faik Ahmet, Siyasi Hatıralar, Milli Mücadeleden Demokrasiye,
21.Yüzyıl Yayınları, Ankara 2001.
BAYAR, Celal, Ben de Yazdım: Milli Mücadeleye GidiĢ, Baha Matbaası, Ġstanbul
1966–1972.
BAYKAL, Bekir Sıtkı, Heyet-i Temsiliye Kararları, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara 1989.
BAYRAKTAR, Bayram, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi, Ankara
1998.
BAYUR, Yusuf Hikmet, Türk Ġnkılâbı Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara 1991.
BERBER, Engin, Sancılı Yıllar: Ġzmir 1918-1922 Mütareke ve Yunan ĠĢgali
Döneminde Ġzmir Sancağı, Ayraç Yayınları, Ankara 1997.
BIYIKLIOĞLU, Tevfik, Atatürk Anadolu’da 1919-1921, Ankara 1959.
……………………….., Trakya’da Milli Mücadele, C.I., Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara 1987.
BORAK, Sadi, Hacı Süleyman Efendi, Ġstanbul 1974,
BÖCÜZADE, Süleyman Sami, Isparta Tarihi, Serenler Yayınevi, Ġstanbul 1983.
CEBESOY, Ali Fuat Milli Mücadele Hatıraları, Temel Yayınları, Ġstanbul 2000.
COġAR, Ömer Sami, Ġstiklal Harbi Gazetesi, Günümüz Türkçesine çeviri. Ankara
Ticaret Odası.
451
……………………., Milli Mücadele Basını, Ġstanbul 1964.
…………………….., Mustafa Kemal’in Muhafızı Osman Ağa “Topal Osman”,
Ġstanbul 1970
COġKUN, Alev, Kuvayı Milliye’nin KuruluĢu, Cumhuriyet Kitapları, Ġstanbul
2005.
ÇANTAY, Hasan Basri, Kara Günler ve Ġbret Levhaları, Ġstanbul 1964.
ÇAPA, Mesut, Pontus Meselesi Trabzon ve Giresun’da Milli Mücadele, Türk
Kültürünü AraĢtırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1993.
ÇAYCI, Abdurrahman, Gazi Mustafa Kemal Atatürk Milli Bağımsızlık ve
ÇağdaĢlaĢma Önderi (Hayatı ve Eseri) Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını,
Ankara 2002.
ÇELĠK, Kemal, Milli Mücadele’de Adana ve Havalisi (1918-1922), Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara 1999.
ÇERKEZ, Ethem, Çerkes Ethem’in Ele Geçen Hatıraları, Dünya Yayınları,
Ankara 1962.
ÇOĞALAN, Celal- Halit KURTARAN, Her Yönü ile MaraĢ, Ġstanbul 1969.
DURSUNOĞLU, Cevat, Milli Mücadelede Erzurum, Ankara 1946.
EĞĠLMEZ, Mümtaz ġükrü, Milli Mücadele’de Bursa, (Hazırlayan: Ġhsan Ilgar),
Ġstanbul 1981.
ENER, Kasım, Çukurova KurtuluĢ SavaĢında Adana Cephesi, Kültür Bakanlığı
Yayınları, Ankara 1996.
ENER, Kasım, Çukurova’nın ĠĢgali ve KurtuluĢ SavaĢı, Ġstanbul 1963.
ĠLGÜREL, Mücteba, Milli Mücadelede Balıkesir Kongreleri, Atatürk AraĢtırma
Merkezi Yayını, Ġstanbul 1999.
452
ERDEHA, Kamil, Milli Mücadelede Vilayetler ve Valiler, Remzi Kitabevi,
Ġstanbul 1975.
ERGĠL, Doğu, Milli Mücadelenin Sosyal Tarihi, Turhan Kitabevi, Ankara 1981.
ERĠM, Hıfzı, Ayvalık Tarihi, Ankara 1948.
EVANS, Laurence, Türkiye’nin PaylaĢılması, 1914-1924, (Çev. Tevfik Alanay),
Ġstanbul 1972.
GOLOĞLU, Mahmut, Erzurum Kongresi, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları,
Ġstanbul, 2006.
GOLOĞLU, Mahmut, Sivas Kongresi, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları,
Ġstanbul 2008.
GÖKBEL, Asaf, Milli Mücadelede Aydın, CoĢkun Matbaası, Aydın 1964.
GÖKBĠLGĠN, M. Tayyib, Milli Mücadele BaĢlarken, C.II, Türkiye ĠĢ Bankası
Yayınları, Ankara 1965.
GÖKDEMĠR, Oktay, KurtuluĢ SavaĢında Akhisar, Dokuz Eylül Üniversitesi
Yayınları, Akhisar 1990.
GÜRLER, Hamdi, KurtuluĢ SavaĢı’nda Albay Bekir Sami (Günsav) (MayısHaziran 1919) Genelkurmay Basımevi, Ankara 1994.
JAESCHKE, Gotthard, KurtuluĢ SavaĢı Ġle Ġlgili Ġngiliz Belgeleri, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara 1991.
KALKAVANOĞLU, Ġlyas Sami, Milli Mücadele Hatıralarım, Ġstanbul 1957.
KARABEKĠR, Kazım, Ġstiklal Harbimiz, Türkiye Yayınevi, Ġstanbul 1969.
KARADAĞ, Hüsamettin, Ġstiklal SavaĢında MaraĢ, Mersin 1943.
KAYGUSUZ, Bezmi Nusret, Bir Roman Gibi, Ġzmir, 1955.
KĠTSĠKĠS, Dimitri, Yunan Propagandası, Ġstanbul 1963.
453
KOCATÜRK, Utkan, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi 19181938, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1988.
KODAMAN, Bayram, ġark Meselesinin IĢığı Altında Sultan II. Abdülhamid’in
Doğu Anadolu Politikası, Orkun Yayınları, Ġstanbul 1983.
KONUKÇU, Enver, AlaĢehir Kongresi (16-25 Ağustos 1919), Atatürk AraĢtırma
Merkezi Yayınları, Ankara 2000.
KÖSTÜKLÜ, Nuri, Milli Mücadelede Denizli, Isparta ve Burdur Sancakları,
Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını, Ankara 1999.
KURAT, Yuluğ Tekin, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun PaylaĢılması, Kalite
Matbaası, Ankara 1976.
KurtuluĢ SavaĢında Ġçel, Türkiye Kuva-yı Milliye Mücahit ve Gazileri Cemiyeti
Mersin ġubesi Yayını 1, Ġstanbul 1971.
LOHANĠZADE, Mustafa Nurettin, Gaziantep Savunması, KastaĢ Yayınları,
Ġstanbul 1989.
MACMĠLLAN, Margaret, Paris 1919, ODTÜ Yayıncılık, Ankara 2003.
MORALI, Nail, Mütarekede Ġzmir Olayları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
2009.
MÜDERRĠSOĞLU, Alptekin, KurtuluĢ SavaĢının Mali Kaynakları, Atatürk
AraĢtırma Merkezi Yayını, Ankara 1990.
MÜFTÜLER, Lütfü, Milli Mücadelenin Aydın Cephesinin Kurucusu Denizli
Heyet-i Milliyesi, Türkdili Basımevi, Balıkesir 1947.
NADĠ, Yunus, Çerkes Ethem Kuvvetlerinin Ġhaneti, Sel Yayınları, Ġstanbul, 1955.
ÖZALP, Kazım, Milli Mücadele C.I-II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
1998.
454
ÖZALP, Yalçın, Gazilerin Dilinden Milli Mücadelemiz, Ankara 1986.
ÖZÇELĠK, Ġsmail, Milli Mücadele’de Güney Cephesi Urfa (30 Ekim 1918-11
Temmuz 1920), Atatürk AraĢtırma Merkezi Yayını, Ankara 2003.
ÖZEL, Sabahatin, Milli Mücadelede Ġzmit-Adapazarı ve Atatürk,
Derin
Yayınları, Ġstanbul 2009.
…………………., Kocaeli ve Sakarya Ġllerinde Milli Mücadele (1919-1922),
Adapazarı Belediyesi Yayını, Ġstanbul 1987.
…………………., Milli Mücadelede Trabzon, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara 1991.
ÖZOĞUZ, Esat Adana’nın KurtuluĢ Mücadelesi Hatıraları, Ülkü Matbaası,
Ġstanbul 1934.
ÖZTOPRAK, Ġzzet, Türk ve Batı Kamuoyunda Milli Mücadele, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara 1989.
ÖZTÜRK, Ayhan Milli Mücadele’de Gaziantep, Geçit Yayınları, Kayseri 1994.
PARLAK, Türkmen, ĠĢgalden KurtuluĢa: 1, Ġzmir Sosyal Hizmetler Vakfı Kültür
Yayını, Ġzmir 1982.
POLAT, Nâzım H., Müdâfaa-i Milliye Cemiyeti, Kültür Bakanlığı Yayınları,
Ankara 1991.
Pontus Meselesi, Hazırlayan: Yılmaz Kurt, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu
Yayınları, Ankara 1995.
RESA, Emin, (Aslan KarakaĢ), Ġçel KurtuluĢ SavaĢı Tarihi Hatıraları, C.I, Yeni
Mersin Matbaası, Mersin 1942.
SABĠS, Ali Ġhsan Harb Hatıralarım, Ġnkılâp Kitabevi, Ġstanbul 1943.
455
SAMĠH, Rıfat, Tarih Ġçinde Bursa, Bursa BüyükĢehir Belediyesi Yayını, Ġstanbul
1989.
SARAL, Ahmet Hulki- SARAL, Tosun, Vatan Nasıl Kurtarıldı, Türkiye ĠĢ Bankası
Kültür Yayınları, Ankara 1970.
SARIHAN, Zeki, KurtuluĢ SavaĢı Günlüğü, C.I-II, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara 1994.
SELEK, Sabahattin, Anadolu Ġhtilali, C.I, KastaĢ Yayınları, Ġstanbul 2004.
…………………..., Milli Mücadele (Ulusal KurtuluĢ SavaĢı), C.I, Örgün
Yayınları, Ġstanbul 2002.
SELÇUK, Ġlhan, YüzbaĢı Selahattin’in Romanı, C. I- II, Cumhuriyet Kitapları,
Ġstaanbu, 2007.
SOFUOĞLU, Adnan, Kuva-yı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu 1919-1921,
Genelkurmay Basımevi, Ankara 1994.
…………………….., Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, Atatürk AraĢtırma
Merkezi Yayını, Ankara 2006.
SONYEL, Salahi, Türk KurtuluĢ SavaĢı ve DıĢ Politika, C.I-II, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara 1995.
SINDIRGILI Süreyya (S. Örge Evren), Denizli Vak’ası ve Demirci Mehmet Efe,
Sel Yayınları, Ġstanbul, 1955
ġAPOLYO, Enver Behnan, Kuva-yı Milliye Tarihi: Gerilla, Ayyıldız Matbaası,
Ankara 1957.
TAÇALAN, Nurdoğan, Egede KurtuluĢ SavaĢı BaĢlarken, Bilgi Yayınevi, Ankara
2007.
TANKUT, Hasan ReĢit, MaraĢ Yollarında, Ankara 1944.
456
TANÖR, Bülent, Türkiye’de Yerel Kongre Ġktidarları 1918-1920, Yenigün Haber
Ajansı Basın ve Yayıncılık, Ġstanbul 1998.
TANSEL, Selahattin, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, Milli Eğitim Basımevi,
C.I, Ankara 1977, C.II, Ankara 1978.
Tarih IV, Maarif Vekâleti, Ġstanbul 1931.
TEKELĠ, Ġlhan -Selim ĠLKĠN, Ege’deki Sivil DireniĢten KurtuluĢ SavaĢına
Geçerken UĢak Heyet-i Merkeziyesi ve Ġbrahim (Tahtakılıç) Bey, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara 1989.
TOKER, Tarhan, Kuva-yı Milliye ve Milli Mücadele’de Denizli, Denizli 1975.
TUFAN PAġA, Osman, KurtuluĢ SavaĢı Hatıraları, Arma Yayınları, 1998.
TUNAYA, Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasi Partiler, Ġstanbul 1952.
TURAN, Mustafa, Yunan Mezalimi (Ġzmir, Manisa, Denizli 1919-1923), Ankara
1999.
TURAN, ġerafettin, Türk Devrim Tarihi I, Bilgi Yayınevi, Ankara 1991.
TURSAN, Nurettin, Yunan Sorunu, Harp Akademileri Yayınları, Ġstanbul 1980.
Türk Ġstiklal Harbi, C.I Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Genelkurmay
BaĢkanlığı Harb Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1962.
Türk Ġstiklal Harbi, C. II Batı Cephesi 1.-2. Kısımlar, Genelkurmay BaĢkanlığı
Harb Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1963.
Türk Ġstiklal Harbi, C. III Doğu Cephesi, Genelkurmay BaĢkanlığı Harb Tarihi
Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1963.
Türk Ġstiklal Harbi, C. IV Güney Cephesi, Genelkurmay BaĢkanlığı Harb Tarihi
Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1966.
457
Türk Ġstiklal Harbi, C. VI Ġstiklal Harbinde Ayaklanmalar (1919-1921),
Genelkurmay BaĢkanlığı Harb Tarihi Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1974.
Türk Ġstiklal Harbi, C. VII Ġdari Faaliyetler, Genelkurmay BaĢkanlığı Harb Tarihi
Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1975.
Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, C.III/6-1, Genelkurmay BaĢkanlığı Harb Tarihi
Dairesi Resmi Yayınları, Ankara 1971.
TÜRKEġ, Ünal, KurtuluĢ SavaĢında Muğla, Ġstanbul 1973.
TÜRKGELDĠ, Ali Fuat, Mondros ve Mudanya Mütarekelerinin Tarihi, Ankara
1948.
TÜRKMEN, Zekeriya, Mütareke Döneminde Ordunun Durumu ve Yeniden
Yapılanması (1918-1920), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2001.
TÜTENK, A.Akif, Ġstiklal SavaĢında Denizli, Denizli 1949.
TEKELĠ, Ġlhan- Selim ĠLKĠN, Ege’deki Sivil DireniĢten KurtuluĢ SavaĢına
Geçerken UĢak Heyet-i Merkeziyesi ve Ġbrahim (Tahtakılıç) Bey, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara 1989.
TEVETOĞLU, Fethi, Milli Mücadele Yıllarındaki KuruluĢlar, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara 1991.
TOKER, Tarhan, Kuva-yı Milliye ve Milli Mücadele’de Denizli, Denizli 1975.
TURGUT, Hulusi (Derleyen), Atatürk’ün SırdaĢı Kılıç Ali’nin Anıları, Türkiye ĠĢ
Bankası Kültür Yayınları, Ġstanbul 2005.
UÇAROL, Rifat, Siyasi Tarih, Harp Akademileri Yayınları, Ġstanbul, 1982.
UMAR, Bilge, Ġzmir’de Yunanlıların Son Günleri, Bilgi Yayınları, Ankara 1974.
URSAVAġ, Ali Saib, Çukurova Faciaları ve Urfa’nın KurtuluĢu, KastaĢ
Yayınları, Ġstanbul, 1988.
458
UZEL, Sahir, Gaziantep SavaĢının Ġç Yüzü, DoğuĢ Matbaası, Ankara 1952.
ÜNAL, Muhittin, Miralay Bekir Sami Günsav’ın KurtuluĢ SavaĢı Anıları, Cem
Yayınevi, Ġstanbul 1994.
ÜNLER, Ali Nadi, Türk’ün KurtuluĢ SavaĢında Gaziantep Savunması, KardeĢler
Matbaacılık, Ġstanbul 1969.
YAVUZ, Bige, KurtuluĢ SavaĢı Döneminde Türk-Fransız ĠliĢkileri: Fransız
ArĢiv Belgeleri Açısından 1919–1922, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
1994.
YÜCE, Rifat, Kocaeli Tarih ve Rehberi, Ġzmit 1945.
YÜCEER, Saime, Bursa’nın ĠĢgal ve KurtuluĢ Süreci (8 Temmuz 1920-11 Eylül
1922), Uludağ Üniversitesi Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılâp Tarihi Uygulama ve
AraĢtırma Merkezi Yayını, Bursa 2001.
ZÜRCHER, Erik Jan Zürcher, Milli Mücadelede Ġttihatçılık, ĠletiĢim Yayınları,
Ġstanbul 2003.
B. MAKALELER
AKANDERE, Osman, Dramalı Rıza Bey ve Kuzey Batı Anadolu Kuva-yı Milliye
Mücadelesindeki Hizmetleri, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 57,
Kasım 2003, ss. 977-1008.
ATAMER, Hamdi, Kuva-yı Milliye’ye Katılanların Listesi, Belgelerle Türk Tarihi
Dergisi, Sayı: 4, 1968, ss. 4-9; Sayı:5, ss.4-7.
ATAMER, Hamdi, Milli Direnme, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 10,
Temmuz 1968, ss. 22-23.
459
AYTEPE, Oğuz, Milli Mücadele Başında Örgütlenme ve Direnişin Mali Kaynakları,
Cumhuriyet Tarihi AraĢtırmaları Dergisi, Mayıs, 2005.
BĠRĠNCĠ, Ġhsan, Mili Mücadele İçin Kurulan Önemli Cemiyet ve Çeteler, Hayat
Tarih Mecmuası, Sayı:10, Eylül 1971. ss. 55-61.
BOLAK, M.Vehbi, Milli Mücadele’de Balıkesir, Kuva-yı Milliye Hareketi Nasıl
Doğdu?
Nasıl
Büyüdü
ve
Kuva-yı
Milliyeciler
Nasıl
Çalıştı?,
Milli
Mücadele’de Balıkesir, Türk Petrol Vakfı Lale Mecmuası NeĢriyatı, Ġstanbul
1986, ss. 157-177.
CAN, Fahri, İlk Mukavemet Nasıl Kuruldu,, Yakın Tarihimiz, C.I, Sayı: 11-13.
ERCAN, Yavuz, Kuva-yı Milliye’nin Yapısı ve Niteliği Üzerinde Bir Tahlil, Ġkinci
Askeri Tarih Semineri, Genelkurmay Askeri Tarih Etüt BaĢkanlığı Yayınları
Ankara 1985, ss. 229-238.
ERDEHA, Kamil, Kocaeli Mutasarrıflığı I, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, 1977. ss.
48-52.
ERGENELĠ, Hilmi, 1919’da Ayvalık Savunması İle İlgili Anılar, Belleten,
XVIII/189-190, Ankara 1984, s. 167-240.
FEYZĠOĞLU, Turan, İzmir’in İşgali ve Sultanahmet Mitingi, Türk Solu Gazetesi,
Sayı: 53, 2004.
GÜNEġ, Günver, İzmir’in İşgali ve Aydındaki Yankıları, Askeri Tarih
AraĢtırmaları Dergisi, Sayı:9 ġubat 2007, ss.23-55.
HOWARD, Harry, Paris-San Remo-Sevr’de Türkiye’yi Yok Etme Planları-I, çev:
Müge Yılmaz, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 35, Ağustos 1970. ss.3549, Sayı: 36, Eylül 1970, s. 20-27.
460
HÜLAGÜ, Orhan, Mondros Mütarekesi Sonrası Bursa Bölgesindeki Milli Mücadele
Hazırlıkları ve Kuva-yı Milliye’nin Teşkili,, Atatürk AraĢtırma Merkezi
Dergisi, Sayı: 41, Temmuz 1998, ss. 449-476.
ĠLGÜREL, Mücteba, Balıkesir Redd-i İlhak Cemiyeti ve Kongreleri, Cumhuriyetin
50. Yılına Armağan, Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Ġstanbul 1973, s.
35-56.
ÖKTE, Ertuğrul Zekai, Milli Mücadele Döneminde Milli Hareketler Ordu İşbirliği,
(Konferans Metni), Ġstanbul 1981, s. 12.
ÖKTE, Ertuğrul Zekai, Yunanistan’ın İstanbul’da Kurduğu Gizli İhtilal Cemiyeti
(Kordus) Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 40, Ocak 1971.
ÖZKAYA, Yücel, İzmir’in İşgalinin Anadolu’daki Tepkileri, A Ankara Üniversitesi
Türk Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü tatürk Yolu Dergisi, I/1 1988, ss. 61-74
..............................., Kuva-yı Milliye, Atatürk AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı:
24, C.VIII, 1992, ss.
ÖZTOPRAK, Ġzzet, Adana ve Çevresinde Müdafaa-i Hukuk Çalışmaları, Atatürk
AraĢtırma Merkezi Dergisi, Sayı: 22, 1991, ss. 117-139.
ÖZTOPRAK, Ġzzet, Düzenli Ordunun Kuruluşu, Ġkinci Askeri Tarih Semineri,
Bildiriler, Genelkurmay ATASE BĢk. Yayını, Ankara 1985. ss. 261-284.
SELVĠ, Haluk, Ayvalık’ın İşgali ve Belediye Çeşmesi Protokolü, Atatürk AraĢtırma
Merkezi Dergisi, Sayı: 51, Kasım 2001, ss. 843-863.
SERTOĞLU, Mithat, Milli Mücadelede Kahraman Denizli, Belgelerle Türk Tarihi
Dergisi, Sayı: 6, 1968, ss. 3-7.
461
ġAHĠNGÖZ, Mehmet, İzmir’de Yapılan Maşatlık Mitingi ve İzmirlilerin İşgale
Tepkisi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Ġncelemeleri Dergisi IV ,
Ġzmir 1988, ss. 53-60.
TEKELĠ, Ġlhan - Selim ĠLKĠN: “Bölgesel Kurtuluş Savaşından Ulusal Kurtuluş
Savaşına”, Cumhuriyetin Harcı: Köktenci Modernitenin DoğuĢu, Ġstanbul
Bilgi Üniversitesi Yayını, Ġstanbul 2003. ss. 165-229.
TURAN, ġerafettin, Kurtuluş Savaşında Kongreler, Türk Tarih Kurumu
Cumhuriyetin 50. Yıldönümü Semineri, Seminere Sunulan Bildiriler, Ankara
1975. ss. 147-157.
TÜRKMAN, Saim, Kuva-yı Milliye’nin İaşe İkmali ve Heyeti-i Temsiliye’nin
Kaynakları”, Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk
Yolu Dergisi, Kasım 1998, Sayı: 22, ss. 201-210.
ÜNALP, Rezzan, Mondros Mütarekesi Döneminde (1918-1919) Trabzon ve
Yöresinde Yaşanan Ayrılıkçı Rum Faaliyetleri ve Türk Halkının Karşı
Mücadelesi, Askeri Tarih AraĢtırmaları Dergisi, Sayı: 13, ġubat 2009, ss. 87116.
YAMAN, Ahmet Emin, Anadolu’daki Kongre Kararlarında Silahlı Direniş
Güçlerinin Mali Finansmanı İle İlgili Hükümler, Ankara Üniversitesi Türk
Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 1, Mayıs 1988, ss. 83-96.
YAMAN, Ahmet Emin, Milli Ordu, Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılâp Tarihi
Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı:2, Kasım 1988, ss. 115-140.
YAMAN, Ahmet Emin, Milli Ordudan Düzenli Orduya, Ankara Üniversitesi Türk
Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi Sayı: 6, 1990, ss. 377-401.
462
EK-1-A
ATASE ArĢivi ĠSH, K: 436, G: 30, B: 30-1.
9 Ağustos 1335 tarihinde Çine’den Harbiye Nezareti’ne gönderilen Kuva-yı Milliye’nin silaha
sarılmıĢ Aydın halkından olduğu ve Yunan istilası hakkındaki yazı.
463
EK-1-B
ATASE ArĢivi ĠSH, K: 436, G: 30, B: 30-1-a.
464
EK- 2-A
ATASE ArĢivi ĠSH, K: 25, G:63, B: 63-1.
20 Ağustos 1335 tarihinde Albay ġefik Bey’den Aydın Kuva-yı Milliyesi’nin durumu ile ilgili
Harbiye Nezareti’ne gönderilen yazının sureti.
465
EK- 2-B
ATASE ArĢivi ĠSH, K: 25, G: 63, B: 63-2.
466
EK- 2-C
ATASE ArĢivi ĠSH, K:25, G: 63, B: 63-3.
467
EK- 2-D
ATASE ArĢivi ĠSH, K: 25, G: 63, B: 63-4.
468
EK- 3
ATASE ArĢivi ĠSH, K:22, G: 63, B: 63-1.
Yunanlıların Ġslam halka karĢı gaddar ve Ģımarık davranmasından dolayı halkın silaha sarıldığı hk.
469
EK- 4-A
ATASE ArĢivi ĠSH K: 20 G: 92 B: 92-1.
Yunanlılara karĢı halkın gösterdiği milli harekâtın hükümet tarafından desteklenmesinin Denizli
Mutasarrıflığı tarafından istenmesi hakkında 5/6 Ağustos 1335 tarihli telgrafname.
470
EK-4-B
ATASE ArĢivi ĠSH K: 20 G: 92 B: 92-2
471
EK- 5-A
ATASE ArĢivi ĠSH, K: 18, B: 71, B: 71-1.
Ankara’dan 27/6/1335 tarihinde 20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat PaĢa tarafından gönderilen
Mütarekenin ardından mevcut durum karĢısında iĢlerin düzene girmesi için ordu müfettiĢleriyle
kolordu kumandanlarının askeri görevlerinden ayrı memleketin genel durumları ile ilgilenmeleri için
verilen talimat ile memleketin asayiĢi için Müdafaa-i Hukuk-u Milliye ve Redd-i Ġlhak Cemiyetlerinin
kurulması hakkındaki yazısı.
472
EK- 5-B
ATASE ArĢivi ĠSH K: 18, B: 71, B: 71-2.
473
EK- 5-C
ATASE ArĢivi ĠSH K: 18, B: 71, B: 71-3.
474
EK- 5-D
ATASE ArĢivi ĠSH K: 18, B: 71, B: 71-4.
475
EK- 6
ATASE ArĢivi ĠSH K: 15, G: 75, B: 75-1.
Burdur’da 12. Fırka Ahz-ı Asker Kalemi Reisi Miralay Ġsmail Bey tarafından 4 Haziran 1919
tarihinde Harbiye Nezareti’ne gönderilen telgraf.
476
EK- 7
ATASE ArĢivi ĠSH K: 257, G: 94, B: 94-1.
23. Fırka Kumandanı Kaymakam Ömer Lütfi Bey’den Konya 2. Ordu MüfettiĢliği’ne, Dahiliye
Nezareti’nin vilayetlere yaptığı tamim ve oluĢturulan milli kuvvetler hk.
477
EK- 8-A
ATASE ArĢivi ĠSH K: 200, G: 136, B: 136-1.
Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal PaĢa tarafından 26 Ekim 1335 tarihinde Harbiye Nazırı
Cemal PaĢa’ya hitaben Urfa, MaraĢ, Antep’in Fransızlar tarafından mütarekeye aykırı olarak iĢgal
edileceği ve iĢgale karĢı konulacağı hakkındaki yazısı.
478
EK- 8-B
ATASE ArĢivi ĠSH K: 200, G: 136, B: 136-2.
479
EK- 9
ATASE ĠSH K: 109, G: 112, B: 112-1. 13.
Kolordu Komutanı Ahmet Cevdet’in Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne hitaben MaraĢ, Urfa ve
Antep’in 1 Kasım 1335 tarihindeki durumu hakkındaki yazısı.
480
EK- 10
ATASE Arşivi İSH, K: 352, G: 166, B. 166-1.
29/11/1335 tarihinde Elbistan Müdafaa-i Hukuk Cemiyet-i Riyaseti’ne ve 13, 20 ve 15. Kolordu
Komutanlıklarına Milli Ordu kurulması hakkında Heyet-i Temsiliye tarafından gönderilen talimat.
481
EK-11
ANTEP’TEKĠ SEMT TEġKĠLATI
SIRA NO
1.
2.
3.
4.
SEMT ADI
Akyol
Çınarlı
Tövbe Mahallesi
Tabakhane
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
Küçük Tabakhane
ġekeroğlu
ÇukurbaĢı
Yazıcık
Bekirbey
MağarabaĢı
Boyacı Mahallesi
Kara Sakal
13.
Kozluca
SEMT REĠSĠ
Beyazın oğlu Ali Ağa
Recepağa Zade Mahmut Efendi
Baba Mustafa
Kepkepzade Mustafa
sonra Kepkepzade Abdullah Efendi
Deli Koyunun oğlu Mehmet Ağa
Apo ağazade Hüseyin Efendi
Ġncozade Hüseyin Efendi
Ġncozade Hüseyin Efendi
Seyfettin oğlu OkkaĢ Efendi
Attar oğlu Abdullah Efendi
Kabakzade ġakir Efendi
Selahın oğlu Hamo (Ģehit)
Yerine H. ġerif Hacı zade Mehmet
Tevfik Efendi
Kahramanzade Süleyman Ağa
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
BiĢici BaĢı
Gaffarhane
Kabasakal
Kaya Sokağı
Aydınbaba
Karatarla
Ehl-i Cefa
Musullu
Alaybeyi
Tarlay-i atik
Kozanlı
Eyyupoğlu
Balıklı
Kazaz
Bilal Efendi
Mütevellizade Ramazan Efendi
Uncunun oğlu Mehmet Ağa
Yeni KomĢunun oğlu Ahmet
Nazlıoğlu Sakıp Efendi
Hacı Fazlının Oğlu Bekir Ağa
Kasap Karaca
Durdunun oğlu Süleyman Ağa
Aliveli oğlu Ali Efendi
Küçük ağanın oğlu Ahmet Ağa
Sait OnbaĢı
Hasan Hoca oğlu Tahir Efendi
Abdi Beyin oğlu Ali Efendi
Araptarlı Hasan Ağa
482
EK- 12
TĠTE K: 100 G: 44 B: 2001
TBMM Reisi namıyla Mustafa Kemal PaĢa’nın hiçbir kimsenin hükümet-i merkeziyenin izni olmadan
kuvvet toplayamayacağı hakkındaki 25/26 Kanun-ı Evvel 1336 tarihli yazısı.
483
EK- 13
TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 36, Belge No: 67. Milis kuvvetleri
484
EK- 14
TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 36, Belge No: 66. Atlı milis kuvvetleri
485
EK- 15
TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 38, Belge No: 69. Ġstiklal Harbinde Türk milis kuvvetleri
486
EK- 16
TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 45, Belge No: 8. Efeler
487
EK- 17
TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 46, Belge No: 30. Garp cephesi milli kuvvetleri
488
EK- 18
TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 49, Belge No: 84. AlaĢehir Kongresi Hatırası Sarı Edip Efe, Çerkez
Ethem, Miralay Refet PaĢa, Demirci Mehmet Efe.
489
EK- 19
TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 13, Belge No: 29. Çerkez Ethem
490
EK- 20
TĠTE Fotoğraf ArĢivi, Kutu No: 40, Belge No: 70. Demirci Mehmet Efe
491
Download