Prof.Dr.Recep Akdur: REİCHSTAG, KANLI PAZAR, İKİZ KULELER VE OLİMPİYAT STADYUMU Haberler - Recep Akdur 26 Eylül 2013 Avrupa’daki komünist hareket çok güçlenmişti. Başı çeken Alman komünistleri en güçlü iktidar adayı idi. Kapitalist-emperyalist kamp bunu engellemenin çaresini arıyor ve komünistlerin genel bir grevle “devrimci durum” yaratacakları, ülkede iç savaş çıkararak iktidara el koyacakları dedikodusunu yayıyordu. Cumhurbaşkanı Paul Von Hindenburg Katolik Merkez Partisi’yle koalisyon yaparak istikrarlı bir hükumet kurması ve komünistlerin iktidara gelişini önlemesi için Hitler’i başbakan olarak atadı. Tek başına iktidar olmak isteyen Hitler, atandıktan kısa bir süre sonra Parlamentodan erken genel seçim kararı çıkardı. Tüm partilerin hararetli seçim çalışmalarına yoğunlaşmış olduğu bir sırada, 27 Şubat 1933 akşamı Parlamento (Reichstag) binasında yangın çıktı. Hitler, yangının ertesi günü anayasanın kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili maddelerini ortadan kaldıran bir kararnameyi Cumhurbaşkanı Hindenburg’a imzalattı. İzleyen günlerde Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi ve Alman Ulusal Halk Partisi dışındaki tüm partilerin yayınları ve seçim çalışmaları durduruldu. Alman Komünist Partisi’nin 181 milletvekili ile yüzlerce parti ileri geleni tutuklandı. Böylece Hitler’in12 yıl süren kanlı iktidarı 30 Nisan 1945’de intihar edinceye dek sürdü.Reichstag Yangını’nın üzerinden 80 yıl geçti. Gerek Alman halkının gerekse insanlığın önemli bir kısmı bu yangını Hitler emri ile adamlarının çıkardığına inanmaktadır. 1960 İhtilali sonrasında oluşan demokratik ortam, Türkiye’deki ilerici ve antiemperyalist haraketlere büyük bir ivme kazandırdı. Bu harekerler içinde solcu gençlik çok önemli bir role sahipti. Egemenler bu gelişmenin önüne geçmek ve gençleri engellemek için sarı/ sağcı /muhafazakar gençlik örgütleri kurdular. Bir yandan gençlik bölünerek güçsüzleştirildi, öte yandan çeşitli çatışma ve komplolarla solcu gençlik yıldırılmaya çalışıldı. Böyle bir ortamda ABD’nin 6.Filo’su adeta gençlere nisbet yaparcasına/ antiemperyalist güçlere göz dağı verircesine İstanbul Boğazı’na demirledi. Bunun üzerine 76 gençlik örgütü 16 Şubat 1969 Pazar günü ABD’yi ve 6. Filoyu protesto etmek üzere Beyazıt Meydanı’ndan başlayan, Taksim’de sona eren bir yürüyüş ve miting düzenledi. Komünizmle Mücadele Derneği ve Milli Türk Talebe Birliği’nde örgütlenen sağcılar 14 Şubat Cuma namazından sonra “Bayrağa saygı” mitingi yaptılar. Mitingde komünistlere karşı savaş ilan edilerek, iki gün sonra düzenlenecek yürüyüş ve mitinginde onlara bir ders verme çağrısı yapıldı. Gençlik Taksim’e doğru yürüyüşe geçmek üzere Beyazıt Meydanı’nda toplanırken “komünistlere ders verme” çağrısına uyanlar Taksim Meydanı’nda toplandı. Kılınan namazın ardından taş, sopa ve bıçaklarını hazırlayarak beklemeye başladılar. Taksim Meydanı’na ulaşan gençlerin önünü kesen polis,onların alana küçük gruplar halinde girmelerini sağladı. Alanda hazır ve hazırlıklı bekleyenler; tekbir getirerek saldırdı. Gençlerin yüzlercesini darp ettiler yaraladılar. Aldıkları bıçak yarası sonunda iki genç öldü. Polisin saldırganları engellememesi, onun da ötesinde onlara yardınmcı bir rol oynaması dikkat çekti. Kanlı Pazar, 12 Eylül 1980 ihtilaline dek süren çatışmaların önemli dönemeçlerinden biri oldu. Aradan 44 yıl geçti Türk halkının önemli bir kısmı, Kanlı Pazar’ın egemenlerce düzenlendiğine ve baş aktörlerinin bazılarının hala iktidarda/önemli mevkilerde olduğunu bilmekte ve inanmaktadır. Sovyet Bloğu’nun 1990’larda yıkılmasından sonra üç kutuplu dünyadan tek kutuplu dünyaya doğru hızlı bir süreç başladı. Ancak gerek Sovyet bakiyesi ülkeler ve gerekse üçüncü dünya ülkeleri ABD’nin mutlak egemenliğine direnmeye devam ediyor, dikte edilen emirlere uymuyorlardı. Onun da ötesinde gelişmekte olan birçok ülkede güçlü ABD karşıtı hareketler gelişiyordu. Küresel egemenliğini pekiştirmek, karşı çıkanlara anında güç kullanmak isteyen yönetimin bu isteklerine Amerika Birleşik Devletleri’nin içindeki gelişkin demokrasi ayak bağı oluyordu. Oysa ki artık soğuk savaş ortamının bir zorunluluğu olan gelişkin demokrasiye de gerek kalmamıştı. 11 Eylül 2001 günü dört yolcu uçağı kaçırıldı. Bunlardan ikisi New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kulelerine iki ayrı noktadan çakıldı. Meydana gelen patlamalar sonucu kuleler çöktü. Üçüncü uçak Washington’daki Pentagon binasına çakılarak binanın bir bölümünü yıktı. Dördüncüsü ise yolcularla kaçıranlar arasında gerçekleştiği iddia edilen mücadele sonucunda 150 mil ötede Pensilvanya kırsalına düştü. Olaylarda 2,974 kişi öldü 24 kişi kayıp oldu. Olaydan hemen sonra yapılan resmi açıklamada uçakların 19 El Kaide üyesi tarafından bıçak, biber gazı ve sahte patlayıcılar kullanılarak ele geçirdiği ve bunlar arasındaki özel uçuş eğitimi almış kişilerin yönlendirmesiyle uçakların hedeflerine çakıldığı söylenmiştir. Olayı bahane eden ABD yönetimi içerde ve dışarıda bir dizi operasyona başladı. İçeride birçok federal yasada değişiklik yapılarak ABD demokrasisinde büyük bir gerileme sağlandı toplum kotrol altına alındı. Terörizme karşı dünya çapında bir kampanya başlatıldı. Önce Afganistan arkasında da Irak işgal edildi. Suriye, İran ve Kuzey Kore ise tehdit altına alındı. Daha sonra Arap Baharı süreci ile bu ülkeler mutlak bir egemenlik altına alındı ve dünyaya iyi bir göz dağı verildi. İkiz kulelerin üzerinden 12 yıl geçti. ABD yurttaşlarının ve insanlığın önemli bir kısmı olayın ABD yönetimince gerçekleştirilmiş olduğunu düşünüyor. Türkiye’de “sivil dikta” ve “tek parti faşizmi” her geçen gün koyulaşmakta ve saldırganlaşmakta. Gezi olayları ile başlayan direniş bunun sona ereceği ümidini doğurdu ve direniş gittikçe yayılıyor.“Her yer Taksim, her yer direniş” haykırışları yalnızca mahalleleri değil stadyumları da inletmektedir. İktidarı 2013 sonbaharı korkusu sardı. Özelde “Çarşı Grubu” genelde ise Beşiktaş taraftarları bu protestolarda bir simge ve öncü. Bunu silmek ve sindirmek için; önce taraftarların bölündüğü sonra da çatıştığı görüntüsü yaratmak gerek. İşte sana bir grup daha “Kara Kartal 1453”. Olimpiyat Stadyumu’ndaki GS-BJK karşılaşması ise iyi bir fırsat. Çok ayrıntılı düşünülmüş ve planlanmış. Bedava dağıtılan biletler. Kontrolsüz ve üst baş aramasız girilen kapılar. Beşiktaş forması giymiş ve eline plastik sandalye almış adamlar karşısında saklanacak delik arayan polisler.! Oysa bu aslanlar dört liseli genç kız karşısında sergiledikleri orantısız güç nedeniyle ödül almışlardı. Bu olayı anlamak ve yorumlamak için ne akil adam olmaya gerek var ne de yıllar geçmesi gerekli. Hitler iktidarını pekiştirmek, faşizmi koyulaştırmak için ne yaptıysa bunlar da onu yapıyor. Hitler ne kadar dayanabildiyse bunlar da o kadar dayanabilecek. İLK KURŞUN 370