Ç. Ü. ilahiyat Fakaltesi Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, Temmuz-Aralık 2003 İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR DÖNEMİNDE KUR' AN-I KERİM'İN ARAPÇA'YA KAZANDlRDIKLARI Dr. BiHU TEMiz" The Aids of the Qur'an for Arabic in the Early Philology Terms The fastidiousness given for the recital of Qur'an and its writting and written forrns had started philolojic movements in the Arab Language which has chosen as the last human language for the Verses ofGod. And Qur'an had affected Arabic in positive meaning in the areas below : Before all else Qur'an had collected Arabic in one dialect (Quraish) and hardened its unitity. The poetry competitions were been made at Ukaz Bazaar in the llliterated (Cahiliye) Terrn couldn't obtain Arabic Unitıty but Qur'an had made it completely. Qur'an had made Arabic legally recognized language of Arabia and became the first example of all, source and guide in rhetoric and clearity. Thanks to the clearist (mubeen) expressions of Qur'an a comman and clear language for literature is being continue without changing or being spoiled. Qur'an'd made a lot of Arabic words developed in different meanings, and added an enormous list to its vocabulary. Finally, Qur'an is the couse of existence of Arabic and its guarantity until the end of the world. Anahtar Kelimeler: Etimoloji, labn, bedeviler, miliiv-sarf ... • Dokuz Eylül Üniversitesi ilahiyat Fakültesi. İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kertm 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları I. FİLOLOJİK ÇALIŞMALAR ÖNCESiNDE ARAPÇA' YA KISA BİR BAKlŞ Dünya üzerindeki diller, sayıda teoriler ortaya çeşitli yönlerden atılmıştır. sınıflandınlmış Dillerin ve bu konuda çok sınıflandınlmasında en meşhur nazariyelerden biri Max Muller'in fıkridir. Dilleri gruplara ayınrken Muller, cümle kuruluşlarındaki yakınlıklara, asılları arasındaki dikkate alarak bir fikir yürütür ve dünya dillerini ı. alakaya, şu akrabalık vb. hususları üç grupta toplar : Hint - Avrupa Dilleri, 2. Hami - Sa.mi Dilleri, 3. Ural - Altay (Turan) Dilleri. Bu sınıflandiı;maya göre Arapça, "Sami Diller"in "Güneyde konuşulanlar" dalının ilk sırasında bulunur 1 ve Hz. Nüh'un çocuklarından Sam'ın oğullarının konuştuğu dillerin başında gelir. Diğer kardeşleri Süryanca, İbranca, Biibilce (artık yaşamıyor) ve Habeşçe'nirı asıllarını kurmuşlardır. Arapça'nın nasıl doğduğunu kesin olarak bilemiyoruz. İbn 'Abbas (ö. 68/687-88) Arapça'yı liifız ve dil mantığı olarak ilk defa ortaya atanın ve yazanın Hz. İsmli'il olduğunu söyler. 2 Yiilp1tu'l-Hamevi (ö.626/1228), Mu'cemu'l-Buldan' adlı eserinin "Arabe .. . de, _,_<:.,ı.,.,. ··1.1.::..5'·'''·:- 1 ı:uiı4:ıı:...J'>ı·-:.ı . .~t··· 'flrı yy:., madd esın .JA.J 1...1""::' Y. .JA.J. u eY. Y..)'L;! ~..?-' • • • .w ~ (.).4 UJ ".~<)~.ll yyil diyerek Arapça'nın etimolojisini açıklar3 ve daha sonra şu riviiyeti nakl eder: ·:c;''-t::.:...l'j'fl~·-·'-·':lı·h~rı .~ ~ • .J . (.).JY:.. U"' ·.;c::~.·.·•ıı:-•.1 ·~ 11\'ı·,A.:.,ı·.~··. ı..;-- (.).4 u;:. (.), • 1..5". ~ ~ (..lt" ı,# .J f'!'. • ı.....ı:ıt:Jı··~···'~J\.S 'LLı" 1 JJ ,LJ::.1ı"·ı·.ı··t·G..ııL·-:.ı...:- ._;::.11~- ·· .. • eY.. eY.{' • .J . '.llı ~- . f""' •. Y:. .J-"'-'1 • ..?-' ~ ~ u .. ~.J •• ..?-' Y...?.- • ı.~ u.:;ı ı.:.,s- .J .. ~-t..j~ • ll t..j • -~ .11 ~ı.~ ı.::.:!:; ~ u.:;ı ". u... J! ~~ c.N. .. ~~..>ll" ll ~ - - ll ı,FY:. ._; .:. 11 • . Y""": - ı.~ ~UA. •. u.:;ı • (..lt".J ' :cı.Y:. - - ~ ..~.,_;..>"-' ::.11 ~-Y...?..- .. ır- ~..>UlJ 1 Hüseyin Küçükkalay, Kur'an Dili Arapça, Konya 1969,69-71. 2 Ahmed b. Paris, es-Slihibtj'ifılf}ıi'l-luga, tahk.: Ahmed Sakar, Kahire 1977, 6; Muharrem Çelebi, f!.utrub (Hayatı, Eserleri ve Kitab al-Azmina), Basılmamış Doçentlik Tezi, Erzurum 1981, 1. 3 Yiil}ütu'l-Hamevi, Mu'cemu'l-buldiin, Beyrut, 1957, IV, 96; Muharrem ÇELEBİ, "Arapça'da Ezdad Meselesi", D.E.Ü İliihiyiit Fak Dergisi, N, İzmir 1996,35. Cümlenin anlamı: Allah'ın, dilini Arapça ile ilk konuşturduğu kimse Ya'rub b. I):ahtan'dır. O da, öz Arap olan Yemeniiierin babasıdır. 304 Dr. Biltil Temiz Bu rivayette ise Y~utu'l-Hamevi, Hz. İsma'il'in, Tihame bölgesinden olan 'Arabe'de doğup büyüdüğünü, dolayısıyla soyunun, Hintli ya da İranlıların isimlerinde olduğu gibi, belirtmektedir. yerleştiideri Bu nakillerden, "Arap" ismi ve öğreniyoruz : Arapların 1. "Arap" ismi, bölgeden dolayı Arapların aslı babası "Arap" ismini konusunda şu aldıklarını iki ihtimali olan "Ya'rubu"dan bozularak ortaya çıkmıştır. 2. Araplar bu ismi 'Arabe'de oturdukları, yani o bölgeye mensup almışlardır. oldukları için 4 adı Peki "Arabe" nereden geliyor? Kaynaklarda bu ismin tarihçesi açıklanmıyor. Ancak Arapça'yı ilk konuşan kişinin Ya'rub'un babası Yal}.tan b.' Amir olduğu, "Yal}.tan" isminin Arapçalaşarak " ~Jb~.!'' olduğu ve oğlunun da, Arapça'yı ilk defa konuştuğu için "Ya'rub y'j.:j' adını aldığı ifa:de edilir. 5 asıl Sami Dilleri (kök)leri bilinmeyen kardeş dillerdir. Bazıları Babilce ve Asurca'nın, bunların anaları olduğunu ileri sürer; tıpkı Latince'nin İtalyanca ve Portekizce'nin anası olduğu gibi. Fakat Arap dilini desteklemezler. Onlara göre Sami dillerinin olmuştur. anası, araştıranlar bu görüşü tarih öncesinde tamamen yok Dilciler ayrıca Sami dillerini, Sam'ın oğullarından Aram'a nisbet ederek, Arami Dili diye de isimlendirirler. 6 Sami Dilleri, Doğu Sami Dilleri (Babil, Asur dilleri ve bunların aslı Akadça) ile Batı Sami Dilleri (Finike, Nabat ve İbran Dillerinden oluşan Ken'an Dili, kuzeybatıdaki Suriye ve Lübnan'da Aram, Habeş dilleri ve bir de güneybatıdaki Yemen Dili) olmak üzere ikiye (Yemen) Arapçası ayrılır. Arapça olan "Klasik Arapça" ve ona denildiği bağlı zaman aslı, güneybatı lehçeler manzumesi kaste- 4 Çelebi, "Arapça'da Ezdiid Meselesi", IV, s. 35. 5 Y~tü'l-Hamevr, a.g.e, N, 97. 6 Corci Zeydan, Tiirtfiu iidiibi'l-lugati'l- 'arabiyye", III. Basım, MatbaatU'l-hih11, I, 33. 305 İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları dilir. 7 Güney Arabistan dili ise, yazıda olduğu gibi, Main, Seba ve Himyer SWiilelerine göre lehçelere ayrılırdı. 8 Güneyde hüküm süren Himyeıiler "Müsned Harfleri", kuzeyde nüfuz kazanan Nabatlılar da "Nabat Harfleri" ile Arapça'yı yazıyorlardı. Müsned yazısı, herhalde Güney Arabistan Medeniyetinin yıkılmasından sonra çok yaşamaınış olmalı ki, İslam'ın ortaya çıktığı dönemde artık kullanılmıyordu ve Nabat yazısı buralara da hakim olmuştu. Hicaz Bölgesi Arapları ise yazıyı, ticaret için gittikleri memleketlerden öğrendiler. İslam'ın zuhurundan önce Nabat yazısını Şam Bölgesindeki Havran şehrinden öğrenip ticaret ve haberleşmede, Irak'taki Küfe kaynaklı Kı1fi yazıyı da Kur'an'ı Kerlın nazil 'olduktan sonra, onun ve diğer d1n1 kitapların yazıınında kullandılar. 9 Daha sonraları Nabat harflerinden Nesih, Kı1fi harflerden de Sülüs yazısı gelişmiş, yetıniştir. makinelerle yazma imkarn kadar bu daha az yer kaplar. yazı kullandıkları hattı sanki bir s~enodur; diğer yazılardan dile "Klasik Arapça" yan yani sayıda daha hızlı yazılır ve diliyle yazan milletierin hemen hemen bütün eserlerinde adı verilir. Bu tür ticaret, din, politika vb. herhangi bir de çok az Arapça'ya 10 Arapça'nın lerine Cahiliye Devri'nde rastlayabiliyoruz. Bu devirde Arapları yazılar Çünkü bu yazı, güzellikte ve mükemmellikte tektir ve kağıttan tasarrufta benzeri yoktur. Arap Arap doğuncaya dağınık en eski metinbir hayat süren bağ birleştirmiş değildi. Bu sebeple okuma-yazma bilenler vardı. Genel olarak okuma yazması olma- ümınl kişilerdi, dil ve edebiyat da sözlü anlatım ve aktarıma dayanıyordu. 7 Nihat Çetin, "Arabistan", Küçük Türk-İslam Ansiklopedisi, I. Basım, İstanbul 1978, IL Fasikül, 134. 8 Neşet Çağatay, İslam Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliyye Çağı, Ankara Üniversitesi ilahiyat Fak. Yayınları, Ankara 1982, ss. 35-36. 9 Çağatay, a.g.e, ss. 141-142. 10 Muhammed Hamtdullah, "Kitfl.bet San'atı ", Terc. Yusuf Ziya Kavakçı, İslam Medeniyeti Mecmuası, İstanbul bty., sayı: XXV, 2. 306 Dr. Biliii Temiz Arapça'nın kendi grubu· içinde büyük bir üstünlüğe sahip olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Mesela, Sami Dillerinin çoğunda kısa sıralamak mecburiyeti olduğu halde, Arapça' da cümleleri asli cümleye bağlamak mümkündür. çeşitli cümleleri yan yana edatlar kullanarak tall Bunlardan başka, i'rap 11 , eş anlamlı ve zıt anlamlıların çokluğu, dilin genişli­ ğini gösteren seci' gibi sebepler ile seslerin taklldi olan kelimelerin yine Arapça'nın kendine has bazı'vasıflarıdır. 12 Diğer kabiliyeti, dilleri ile taraftan çok zengin kelime haznesi ve en ince diğer bulunuşu manaları vb. irade etme dillerin hemen hepsinde bulunmayan bir özelliktir. Hint-Avrupa karşılaştırarak, bazı Batılı kaynakların ortaya attığı gibi, Arapça'nın bir çok kusurunun olduğunu iddia etmek yersizdir. İnsan bilmediğine ya da tanımarlığına -bu bir dil de olabilir- düşmandır. Arap Diline hangi cephesirtden bakılırsa bakılsın, çok güzellikler görülür. En beliğ ve edeb1 tabirler insanın ondadır. gönlünü fetbeden bir Allah (c.c.) tarafindan, sonuncu ve en mükemmel İlahi' Kitab'ımıza dil olarak seçilmesi, bunun en tartı­ şılmaz delilidir. Ayetlerde kısmen noktalama işaretlerinin yerini tutan "secavend" denilen küçük harflerin yerleştirilmesirtdeki rahatlık masına rağmen anlamlarının ve ayetlerin birbirinden girift ve ahenkli biçimde devamlılık ayrıl­ arz etmesi, ancak Arapça' da tecelll edebilirdi. Genel olarak ve hangi dilde olursa olsun, mealierin tatsızhğının, o dili konuşanlarca itiraf edilmesi de bunu desteklemektedir. A. Filoloji ve Dillerin Doğuşu: Yunanca "philos: dost" ve "logos: kelime, söz" parçalarından oluşan "fıloloji", önce "Bir dilin tarihinin "Bir dilde yazılı yazılmış bazı lanması" diye tanırnlanır. belgelere dayanarak araştırılması", eski metinlerin incelenerek ve ikinci olarak da, değerlendirilerek yayın­ 13 ı ı İ'rap (YJ:.';11), kelimelerin sonlarının, cümledeki görevlerine göre ya da başlarına getirilen edat, harf vb. sebeplerden dolayı aldıkları harfveya hareke değişiklikleri demektir. ı 2 Corci Zeydan, a.g.e, I, ss. 42-46. 13 Ş em s ettin Sami, "Filoloji ", Kiimiis-ı Türki (Fürla;e Temel Sözlük), I. Basım, İstanbul 1985. 307 İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerfm 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları Filolojiyle yakından çalışmalara yardımcı olur ilgili bir terim de "etimoloji"dir. Arapça ile ilgili düşüncesiyle, bu terime de yer vermek gerekir: Bugünkü bilime göre etimoloji, bir kelimenin bütün bulundurarak, onun ses ve mana bakımından varmak, yani bir kelimenin içinde değerini saklı (türevlerini) göz önünde kabul edilebilecek en eski bulunan "anlam şekline çekirdeği"nin sernantİk ortaya koymak demektir. izahı, Filoloji kelimesinin göre müştaklarını değişegelmiştir. muhtelif asırların ve milletierin Filolojinin yukarıdaki tanırnma farklı anlayışlanna paralel bir dil araştırmacılığı -özellikle Avrupa' ya- Arap ve İslam alimlerinden intikal etıniştir. Aşağıdaki terimierin karşılaştıı;ması bunu ifade eder: Terimin Arapça 'Orijinali: Türkçe Karşılığı: Batıdaki Karşılığı ~y...JI~ Kelime Bilgisi Morfologie ~~~ Cümle Bilgisi Syntax ~~~~ Üslup Bilgisi Stylistic '· lj •4:iill ..<...ıl ~i c;-ı...J Dil Tarihi Çalışmaları : Philologie Arapça'da İslamiyet'ten önce dil ile ilgili bazı münferit fıkirler ortaya atılmışsa çalışması da, bunlara bir dil demek ması, Müslümanlığın gelişmesinden doğru öğretilmesi doğru değildir. hemen sonra gayretleri ile önemli boyutlara Gerçek anlamda bir dil ilerlemiş ve Kur'an-ı ulaşmıştır. Batıdaki dil çalış­ Kerim'in çalışma­ ları ise, İslam Alemine nazaran çok daha sonraları hayat bulmuştur. İlk filolojik hareketlerden önce de şüphesiz ki Arapça vardı ve bir dil olma özelliğine sahipti. Peki "dil" nedir ve nasıl bir fonksiyona sahiptir? Dil, pek çok kişi tarafından meşhurlarından bazıları, ve değişik tarih sırasıyla şöyledir : 308 biçimlerde tanımlanmıştır. En Dr. Biltil Temiz ı. Ebu'l-Feth 'Osman İbnu Cinıll (ö.392/1002) el-Ma5ais adlı eserinde dili, "Her kavmin kendi demek istediği şeyleri anlattığı seslerdir : tı ~ ~ ~1:;....:.1 !i.i..:l.li ~1)::.1 0l:- f'"_}, " 14 diye tanımlar. 2. 'Osman b. 'ümer İbnu'l-Hacib (ö. 658/1357): "Bir anlam için ortaya konan her bir lafızdır : ~ ~j ~US" der. 3. el-Esnevi (ö. 772/1370-71) de, "Dil, anlamlar için ortaya konmuş sözlerden ibarettir: ~G:JJ ~j..;d_;JI ,l;.Ul\11. 0c- (;~ 4.i.lll " diye tarif eder. 15 Dilbilimci Muharrem Ergin, yukarıdaki sıraladıktan üç tarifi adına sonra, kendi şöyle dili tanımlar: 4. "Dil, insanlar kanunları arasında anlaşmayı sağlayan tabli bir gelişen canlı olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli vasıta, anlaşmalar kendine mahsus bir varlık; sistemi ve seslerden temeli, örülmüş içtimai bir müessesedir" ı • 6 5. Bunlardan başka Arapça'nın Kur'an-ı Kerim'le ilgisini ortaya koyan tanımlar da yapılmıştır. Mesela, "Simaru's-Sına'a" adlı eserin sahibi Nahv'i, "Allah'ın Kitabı'ndan sonuç çıkararak, fasih konuşan Arapların alarak ve kıyas ile elde edilen bir ilimdir." diye tanımlar. Dilin, Allah'ın gerçekleştiği sözlerini örnek 17 (c.c.) ortaya koymasıyla mı yoksa insanın ortaya konusu birkaç itikadi mezhep Mezhebi bunun Allah Terua'nın ortaya arasında ihtilaflıdır. koyması dogma olduğunu ileri sürer. Ancak bize kadar nasıl ile atması ile mi Bunlardan Eş'ari yerleştiğini, ulaştığı tevl}Ifl yani bir konusu: a) Peygamberlerirıden birine vahyederek mi, b) Bazı cisimler hakkında, onları gösteren bazı sesler yaratıp, tarif ettiği kişi­ lere duyurması ve nakletmesiyle mi, Abdurrahman b. Ebi Bekr es-Süyüti, el-İqtirtih fl 'Ilmi usuli'n-nahv, Tahk.: Ahmed Subhl Furat, İstanbul Üniv. Yayınları, İstanbul 1975, 26. 15 Muharrem Ergin, TürkDil Bilgisi, II. Basım, İstanbull962, 3, 5. 14 16 17 Ergin, aynı yer. Abdurrahman b. Ebi Bekr es-Süyütr, el-İqtirtih ... , 26. 309 İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerfm 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları c) Bazı yaratmasıyla mı, kullarda zarilri' ilmi malı dır. Bunların en üstünü, birincisi olup bu görüş diye üç görüşün ve adı halinde tartış­ geçen mezhebin asıl dayanağı, "Allah Adem'e (adı konulan şeylerin) isimlerini bütünüyle öğretti. ~:., \i.lS ~~tyı f'~l" ayetidir. 18 İbn 'Abbas bu ayeti tefsir ederken, "Sayfayı, tencereyi, kazanı, hatta sesli-sessiz yellenme isimlerini bile ona öğretmiştir." der. 19 Bir başka rivayette ise ona çocuklarının bu da at' denmiştir." 20 ve hayvanların adları arzedilmiş 'Bu eşek, bu deve, İbn Cinni, hacası Ebü 'Ali el-Farisi'den bunu benimseyip nakletmiştir ki, ikisi de Mu'tezile Mezhebindendir. İbn Cinni daha sonra söz konusu ayeti, "Allah, Adem'i isimleri ortaya koymaya güçlü kıldı." şeklinde te'vil etmiş, son olarak ~a, "Bu konuda kesin bir delil olmadığı ortaya koydu, insan:mı; bilinemez." görüşünü seçmiştir? Dil maddi ve sun'! bir vasıta değil, insanlar dili kullanırken ona tam tabii ve anlamıyla canlı için, isimleri Allah mı 1 bir vasıtadır. Dolayısıyla hükmedemezler. Onu olduğu gibi kabul etmeye, özelliklerini kollamaya ve yerine göre onun tabiatma uymaya mecburdurlar. Konu şöyle bir benzetme ile izah edilebilir: At da otomobil de birer ulaşım vasıtasıdır. İnsanoğlu otomobili istediği biçimde yapıp, istediği tarzda kullanabilir; isterse uçuruma bile yuvarlar. Ama kendine göre organik bir varlığı, bir bütünlüğü olan atı, ürktüğü zaman veya istemediği yere bir adım bile götüremez. Öyleyse dilin de at gibi tabii bir varlığı vardır. 22 Nasıl ki at tarih öncesinden beri insana hizmet ediyorsa, dil de filolojik hareketlerden önce vardı ve iletişim görevini yapıyordu. Dil insanla beraber ortaya çıktığına göre, önceki neslin sonrakine dili çabaları, bu konuda örnek olmaları, şüphesiz 18 ki ilk insana kadar gider. öğretme Yalnız bu el-Bakara, 2/31. Celiiluddin el-Mahallr- Celiiluddin es-Süyüti Tefs[nı '1-celiileyn, Salalı Bilici Kitabevi, İstanbul bty. I, 6. 20 es-Süyüti, el-İlj:tiriih., 9; el-Mahalli -es-SüyüH, a.g.e., I, 6. 21 es-Süyüti, el-İ!piriih. .. , 9. 22 Ergin, a.g.e., 5. 19 310 : i ,, 1 Dr. Bilal Temiz ilk anlaşma ya da iletişimierin uygulanması mahiyeti ve bizce bilinemez durumdadır. Bizce dilin bütünü değilse de kök kısmı, Allah tarafından Hz. Adem'e vahiy ve ilham yoluyla öğretilmiş, şartlar zamanla ve genişleyerek iletişimi sağlayan olduğu uygun gelişip oranda da sesler mecmuası haline gelmiştir. Bütün dillerin Allah Teala tarafından vahiy ve ilham yoluyla öğretiimiş olduğuna kesin bir delil yoksa d~" (..)\1a' ~\ ~ ~Y:. ~ ~ ~ı::.:.}ıl\ i.li ~J ~,)L.:. ~ 0! y."}.'jb. y.t:.:...t.,ı ~jı.;JI" ayeti23 Hz. Adem'e dillerin temelini öğretliğine mutlak surette bir delildir. Dillerin nasıl büyüyüp geliştiği, durumu, kelime ve terkipierin doğuşu sesli bir oluşumu ve anlaşma geçirdiği biçimini almadan önceki merhaleler, kısaca dillerin ve gelişmesi konusu metafizik bir durum arz etmektedir. Ahmed İbnu Faris, bu konuda şu fikirlere yer verir : "Arap dili tevi}Ifidir (yani orijinalliği tartışılamaz); buna delil, mezkur ayettir. İbn 'Abbas (ö. 68/687-88) bu konuda, Allah'ın, isirolerin hepsini öğretiDesinden sonra ancak insanlar yer, ova, dağ, hayvan, eşek, millet vb. şeyleri kendi isimleriyle tanıyorlardı." der. 24 "Bir kimse tevi}Ifi olduğuna işaret ettiğimiz dilin toptan ve bir zamanda geldiğini sanabilir ama iş öyle değildir. Allah (c.c.) Adem (a.s.)'e, kendi zamanın­ da ihtiyacı olduğu kadarını, Kendi istediği şekilde kalıcı öğretmiş ve ondan da Allah'ın dilediği konuşan nebilerden her birine vermek Peygamberimiz Muhammed (s.a.v.)'e vermediği kadar yayılmıştır. ve değişmez istediği kadarını öğretmiş dayanmış, biçimde Adem'den sonra fasih ve iş gelip ona da öncekilerden hiç birine ölçüde ve önceki lügatierden daha iyisini vermiştir. Ondan da sonra 23 el-Bakara, 2/3 ı. Meali : "Ve Adem'e isiınierin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere gösterip, 'İddianızda sadıksan ız haydi şunları isimleriyle bana haber verin.' dedi." 24 İbnu Faris, a.g,e., 6. 311 İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'iin-z Kerim 'in Arapça ya Kazandırdık/arz ortaya çıkan birinin olduğunu 25 bilmiyoruz; çıkan olursa karşısında epeyce tenkit ve reddeden kişileri bulur." "İlk müfessirlerden Müca.J:ıid (ö. 104/722)'e göre, 'Öğretilen isimler her şeyin isimleriydi.' diyenler olduğu gibi, 'Adem (a.s)'ın bütün nesillerinin isimleriydi,' diyenler de vardır. Bize göre İbn Abbas'ın, 'Allah her şeyin ismini öğretti.' sözü doğrudur."26 Çağdaş alimlerden Fazlur Ralıman bu noktada, Hz. Adem'in, Allah (c.c.)'ın eşyanın insanın bilgi öğretip isimlerini ona öğrenip tekrar sayması isteğini başarmasıyla, yeteneğini sergilediğini uygulama meleklerden üstün hale geldiğini belirtir. ve bu yetenek sayede 27 İnanç açısından 'ortaya çıkan ve bir bakıma "İslam Rasyonalistleri" sayılan Mu'tezile Mezhebine göre adı geçen ayetin tefsiri şöyledir: Allah Teala Hz. Adem' e bütün yaratıkların adlarını Farsça, Arapça, Süryanca, İbranca, Rumca vb. bütün dillerden öğretti. Hz. Adem ve çocukları bütün bu dilleri konuşuyorlardı. Sonra çocuklar etrafa dağıldılar ve her biri o lisanlardan birini dillerinde tutup çokça kullandılar. Kullanılmayanlar zayıfladı ve gitgide unutuldu. 28 B. Arapça'nın Tarihi Safbaları: Arapça'nın tarihi gelişme karşılaştırmak açısından, ve yayılma safhaları, çok sade olarak şöyle Kur'an öncesi ve sıralanabilir sonrasını : 1. Eski Arapça ( ~ı ~_;..ll ), 2. Klasik Arapça ( ~,§Jll ~_;=.ll ) ve ona kaynak olan edebi lehçeler (VI. ve VII. asırlaı:), 25 İbnu Paris, a.g.e., ss. 8-10. 26 Söz konusu ayetteki " ~j:. " ibaresinde, isimleri, yani irade ettikleri kadın-erkek bütün belirtmek için " ;.A : o erkekler" zamirinin kullanılması, Arapça'nın genel irade tarzı olan "müzekkeri tağl'ib: erkeği veya eril'i esas alma" iidetiyledir. Bkz. Celiiludd'in 'Abdurrahman b. Ebibekr es-Süyüti, el-Müzhir fi 'u/üm i 'l-luğati ve enva 'zha, Tahk.: Fuii.d 'Ali Mansür, Diiru'l-Kütübi'l-'İlmiyye, I. Baskı, Beyrut 1988, I, 13. insanları 27 Bkz. Fazlur Rahman, Ana Konularzyla Kur'an, Terc. Alpaslan Açıkgenç, Fecr Yay. Ankara 1987, 70. 28 es-Süyütr, el-Müzhir, aynı yer. 312 Dr. Biltil Temiz 3. Ortak Arapça (tr~\ ~jJI ), 4. Modern (Yeni) Arapça( ~'\§,.11 ~jJI ), 5. Ortak ve Modern Arapça safhalarına paralel olarak gelişen mahalli lehçeler. Bu beş Ar~pçası safha ile arasında konumuza Kur'an-ı Ker"ım beşiklik sayesinde eden Kadim Arapça, yani C§hiliyye başlayan fılolojik hareketlere uygun bir çevre oluşturan Klasik Arapça saf4alarına dikkat çekmek gerekmektedir. Eski Arapça'nın orijinal özelliklerini. bazı eski kitabelerde29, bir derece de eski çağlarda Araplar la sosyal isimlerden ilişkiler kurmuş öğrenebiliyoruz; çünkü yazı kavimlerle ilgili metinlerde yer alan özel dili henüz yeterince -belki de hiç- gelişip yerleşmiş değildi. Arapça'nın teşekkülünde etkili olan Aram kültürünün IV. asırdan itibaren tesirini kaybetmeye başlamasıyla, bitişikNabat yazısı şeklinde ve Nabat Dilinin yerini Arapça almaya İmru'l-Kays'ın yansıtması olmak anlamında "ümmilik" ile damgalarırnış onların bakımından yazıyı ve övüncil son derece önemli nasıl yazıldığını görmemiş olduğu yaygındır. Kur'an-ı ümmi olmasından bahsedilir ve "O (Allah), ümmi den, onlara Kendi ayetlerini okuyan, öğreten Arapların Bütün 30 C§hiliyye Döneminde Arap toplumunun, de doğmuş mezar taşında da yer alan 328m. tarihli "en-Namara" adlı kitabe, söz konusu devrin özelliklerini sayı lmaktadır. başlamıştır. Arap yazısı bir peygamber gönderendir. onları kişilere temizleyen, onlara Kuşkusuz ki onlar, önceleri Kerim'de kendi içlerin- Kitab'ı apaçık ve hikmeti bir şaşkın­ lık içindeydiler." buyurulur. 31 Nihat Çetin'in "Arabistan" maddesinde belirttiğine göre, bugün en eski Arapça vestka, Milattan önce 843-626 tarihleri arasında Aribi (Arubu veya Urbu)larla Asurluların yaptığı savaşlara dair Asurca metinlerde geçen kırk kadar özel isimi içeren belgedir. Klasik Arapça'ya örnek, şu iki kitabede açıkça görülür: a) Haleb'in doğusunda Zabad'da bulunmuş 512 tarihli Yunanca, Süryanca ve Arapça yazılmış kitabe. b) Harran'da bulunmuş 568 tarihi Yunanca ve Arapça yazılmış kitabe. 30 Çetin, a.g.m, s.l35 31 el-Cum'a, 62/2. 29 313 İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'lin-ı Kerim 'in Arapça ya Kazandırdıkları Fakat Kureyş'ten, yazıyı İslam'dan az önce öğrenip öğretmeye başlayan birkaç kişi bu kuralın dışında kalıyordu. Sanki bu, Hz. Peygamber'in gönderilmesi, Kur'an ile ona indirilen vahyin tescil edilmesi_ve İslam Dini'nin yerleşmesi için kolaylık sağlamaydı. Allah'tan bir irhas yani mesini ve korunmasını sağlamış, kaybolup Çünkü yazma işi vahyin kaydedil- unutulmasını önlemiştir. Tarihçiler Kureyş'in Mekke'de yazı yazmayı yalnızca Harb b. Ümeyye b. 'Abdişems kimden öğrendikleri yoluyla öğrendiği doğru yazıyı şiir Arapça'nın yayıldığı koruyarak ancak Harb'in Dolayısıyla Ebfı Abdullah b. Ced'an'dan kişi olarak Peygamber el-Mühim'den öğrendiğini hatırlatır? Mevcut en eski etmişler, 'Amr ed- öğrendiğini, sonra bu Ziyad b. En' am, el-Enbar halkı, Yemenlilerden Kinde kablle- sinden rastgele biri Ve ilk çatısını dü-şmüşler. konusunda ihtilafa Dani'nin rivayeti, onun da zincirin geriye konusunda sanki ittifak Hfıd (a.s.)'ın katibi el-Halacan b. 2 metinleriyle Kur'an ve Hadislerde görülen, daha her yerde din, kullanılışını şiir, sonraları edebiyat ve ilim dili olarak kullanılan, ana sürdüren, lehçeler üstü Arapça'ya "Klasik Arapça" denir. C. Arapça'nın Lehçeleri ve Kureyş Lehçesi: Arapça'nın tarihi seyri içinde Ortak Arapça, VI. miladi gramer ve Jügat bakımından oluşan farklılık gösteren lehçelerden kablleler arasında ortak bir edebi lehçe (coin) demektir. Cahiliye devrinde haznesi olarak kendi kabile lehçelerini lehçeden de faydalanıyorlardı Yarımadası 'na yayılmış "Kitabu'l-Ezmine" adlı kullandıkları ve bu lehçe, eserinde, fasih Arapça yanında Basım, şairler, kelime gibi, eserlerinde bu ortak ravtleri sayesinde bütün Arap edebiyatçısı konuşan Yerbü' Muaınmed ez-Zerl,<1ini, Menahilu'l- 'irfon dirasat, Dfuu'l-fikr, I. şiir bulunuyordu. Arap ve Esed Kabllelerinin lehçeleri 32 başka, asrın ortalarında I}.utrub (ö. 2 I 0), kabllelerden Kays, Temim I}.uşeyr ve I}.uza'a lehçelerinin fi 'ulümi '!-!}ur 'an, tahk.: Mektebu'l-buhüs ve'dBeyrut 1996, I, 250. 314 Dr. Bi/al Temiz fesahatinden de yararlanmıŞtır. Kureyş Lehçesi'nde kendini Araplarda bölgelere olmaları değişik yerleşmeleri yüzünden dil, Kişinin ağzına nasıl şiyor, 33 İslam illimlerine göre Ortak Arapça'nın esası bulmuştur. doğmasının başlıca lehçelerin ve sık sık göçmeleridir. insanların ağızlarına kolay geliyorsa o ve Diğer sebebi, farklı ve dağınık taraftan o zamanlar ümmi konuşma tarziarına bağlı kalıyordu. şekilde konuşuldukça da durmadan tabii bir taklit yoluyla variığını sürdürüyordu. Çünkü Arap bunu deği­ ecdadından kalma bir miras kabul edip başkalarıyla kıyas etmeye gerek görmüyordu. Arap toplumu kabilelerden, kabileler çeşitli batınlardan meydana geliyordu; sonra boylar (~G.ll), aşiretler ve nihayet aileler... Bu bölünmelerde aileİer arasında bile esaslı farkların (~;/1 ;.;..;.u) alınası da kaçınılmazdı. İbnu Side (ö.458/1 066) "el-Muhassas" adlı kitabında şunları nakl eder: "Ebü 'Ubeyde (ö.21 0/825), nahiv alimi el-Kisai' den (ö.182/798), "gelişti: W" fiilinin muziiriinin "~" olduğunu nakleder. Ancak, el-Kisiii, "Süleymoğul­ larından iki kardeşin bu kelimeyi "~ " diye söylediklerini, ancak onlardan bir başka grubun ".l' ile"~" şeklini bilmediklerini belirtir. Bu hal Arapça'nın, Arap halkına Kur'an ve şiirle yayıldığı görülecek durumdaydı. 34 hatası) şeklinde değildi. günlerdeydi. O halde ihtilaf, bir ailede bile Ancak bu lehçe ayrılıkları hiçbir zaman lahn (yani i'rab Hareke ve okunuşa ait değişiklikler yanında, kelime anlamlarında da büyük farklar görülınekteydi. Mesela, "~ " kelimesi, Himyer kabllesinde "Otur." manasında, ama Kureyş kabilesinde "Atla!" anlamındaydı". Kabileler arasında uzaklık arttıkça lehçeler arası farklılıklar da 35 artıyordu. Meselii, 'Adni:iniler, kendilerine uzak olan Kahtanilerin lügatini ayrı bir dil sayıyorlardı. 33 Çelebi, Arapça 'da Ezdad Meselesi, 103. 34 Mustafa Sadık er-Ra·fi't, Tiir[hu iidlıbi'l-'arab[, Diiru'l-Kütübi'I-'Arabi yayınlarından, Beyrut 1974, I, 128. 35 Çelebi, Kutrub ... , 2, 3. 315 İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerfm 'in Arapça ya Kazandırdıkları VI. miladi asırda Himyeriler, Habeşlilerin ve İranlıların iki yandan hücumlarıyla zayıfladılar. 'Adniinller ise bunun tam aksine pazarlar, hac işleri, İranlılar Habeşlilerle ile rekabet, ticaret ve savaş temasları neticesinde kuvvetlendiler; lügatieri de gelişti. Nihayet İslamiyet'in de Kııreyş Lehçesini desteklemesiyle Himyeri Lehçesi kayboldu. Bundan sorıra Kureyş Lehçesinin diğer lehçelerle dini, iktisadi ve ticari sebep- lerle üstünlük sağladığını görüyoruz. Zamanımızın fuarlarına benzeyen panayırlar, şiir yarışmalarına, kültür mübadelelerine ve diğer edebi ve ticari faaliyetlere sahne olurdu. Dini merkez olan Kabe etrafında İranlıiar, Babeşliler ve Yemenliler ticaret için toplanırlardı. : Kısacası, başında, Kııreyş önceleri Kureyş'in lığından dolayı diğer gelişinden sorıra Arap Lehçesinin gelişmesini sağlayan en önemli sebeplerio medeniyetteki üstün yeri, hac işleri ve Ukil.z başkan­ kablleterin onlarla fazlaca ilgileruneleri gelirken, İslamiyet'in ise Kur'an-ı Ke:nm yegane sebep idi. Edebiyatçtiarı arasında kendi dilinin lügatini hazırlamakla övünmek, o dilin seviyeli lehçesi üzerinde titizlik gösteren bir sembol haline gelmişti. Öyle ki, Hz. Peygamber (s.a.v) de, şu hadisinde Kendisinin Kureyşte doğmuş, Sa'd Oğulları içinde büyümüş ve Arapların en fasihi olmakla övünürdü: ~ '·._ili , '· _ı--. (..)"'-'-' '-? U.J->:ı ·ı !.s-l 36 ' •~ ı.,?!.-·" " ~ bt:.i:ı ' ı.fo.') ~ \JI Arapça'nın başlıca şu iki lehçeye ayrıldığını görürüz 37 : · a) Yarımadanın kuzeyine yerleşenterin lehçesi, b) Yarımadanın güneyine yerleşenterin lehçesi. Arapça'nın ilk gramer kaidelerini (Nahv) tesbit eden dil alimlerince İslam'ın doğuşu sırasında, yaşayan dilleri fasih kabul edilen lehçeler, Hicaz ve Necd'in kabilelerle, bunlara komşu olanların lehçeleri idi. Fakat 36 Ahmed Abdulgafiir 'Attar, Mu/f.addemetu 's-sıhiih, II. Basım, Beyrut 1979, 27. 37 Çelebi, Kutnıb... , 3. 316 doğusunda Kureyş ile Dr. Biliii Temiz Temim'e bağlı kabHelerin lehçeleri arasında farklar vardı. Dolayısıyla "Klasik Arap Dili" bazan bir grubun, bazan da diğerinin husı1siyetleriiıi taşımaktaydı. 38 Ancak tekrar belirtelim ki, lehçeler arasındaki farklar· biİer konUşma hatası, birer kelime yaniışı sayılmıyordu. çıkmayan coğrafya bakımından kapalı ve Denebilir ki, etrafıyla belirli ilişkileri dışına bir sisteme sahip Arabistan'da, özellikle l:)edevi hayatındaki Arapça, bozucu dış tesirlerden uzak kaldığı için yazılı gramer kaidelerine (fıloloji) pek ihtiyaç duymuyor ve kendi kendine yeterli bir halde, konuşanları arasında yaşayıp gidiyordu. II. ARAP FİLOLOJİSİNİN GEREKÇELERİ VE KUR' AN İLE İLİŞKİLERİ A. Arapça'da Lahnların Ortaya Çıkışı ve Örnekleri: Yukarıda Arapça'nın kendine has özellikleri arasında "i'rap: yi)::. ).ll" özelliği ilk sırada belirtilmişti. Modern dünyada, şu üçünden Almanca. başka i'raplı Görünüşe zaınanımızda yaşayan dil yoktur: Arapça, bundan o kadar dil doğan Habeşçe arasında ve. bir de göre i'rap, eski medeniyetin özelliklerindendir. Çünkü o medeniyetlerin dillerinin çoğu i'raplıydı. Latince ve Sanskritçe de böyledir. Farklı Babilce, Asurca, Arapça, Yunanca, köklerden gelen diğer diller i'rap özelliğinden uzaktı. Aynı şekilde Avrupa'da Latince'den, Hindistan ve İranda Sanskritçe'den türemiş diller i'rapsızdır. Yine Babilce'den türeyen Süryanca ve Keldanca'da da i'raptan bir şey kalmamıştır. "İ'rap bir dilin tabii akışına bırakılırsa, yani i!adede serbestlik halinde kalırsa sanki uzun müddet yaşamıyor; ancak badiye vb. sert ve kavi yerlerde yaşıyabiliyor. · Bu arada bir dilin konuşanları kendi dillerini kaidelere bağlamak isterlerse Arapların ve Almanların yaptıkları gibi- o dil, i'raplı kalabiliyor, ama Arapça, halkın dilinde kendi seyrine bırakılırsa i'rap terkediliyor." 39 38 39 Çetin, a.g.e, 136. Corci Zeydan. a.g.e., I, ss. 42-43. 317 İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'iin-ı Kerfm 'in Arapça ya Kazandırdıkları Arapça'da fılolojik çalışmanın sebeplerinin başında, i'rap özelliğinden dolayı _yapılan hataların çoğalması gelmektedir.. İ'rap hatalarma genel anlamda "lalın: 0=Jll" deniliyordu. Tarihi seyri içinde "lalın"ın manalarından şunları zikredebiliriz : ı. İslamiyetten önce lalın, 40 " JJill ı:FJ ı) ~~-' " ayetinde olduğu gibi. bir sözün manasını ifade ediyordu. 2. Şu hadis-i şerifte lalın, fetfuıet ve zeka anlamındadır : İki kişi ortaya konan mirası bölüşmede anlaşamayınca Hz. Peygamber'in haberi olmuş ve onlara, -.L.l:i' ~4.]'.1..!\Wil.ı..ı.:i..t'·- ·. 4.]:-.·;,;..,;~·-· c- . -.- '-""" ı.Jt' f ··• ~ • 0...S 41 ' "UJJ ····.~-.·'If·. r.··ı·.t··-~-. ~ L.l:i' - - • • l..l"'-' 1 LJ.J->':! u ~ ~Gl! "buyurmuştur. 3. Şu hadiste nci~e veya lügat anlamındadır: 42 "~Y-11 u;J.ı ~)Ylll_,jjil" 4. Daha önce yer verdiğimiz, "Kureyş'te doğup Sa'd Oğulları içinde büyüdüm; hatalı konuşma bende neden olsun ki?! "hadisi ile, Hz. 'Omer'in" (.):o p.;.-:_; " 43 sözünde lalını "telaffuz hatası" anlamında görüyoruz. 5. Ebu'l-Esved ed-Dueli (ö. 69/688)nin, sözünde de "cümle bu anlamı, 40 1_;...1 ~ 44 " f:Jll ~ 1:.;.,1 tJ:jJ ~t.; <)! " hatası" manasında kullanıldığına şiibit diğerlerinden oluyoruz. Anlaşılıyor ki daha meşhur ve yaygındır. Muhammed, 47/30. Meaii: "Andolsun ki sen, onları konuştukları sözün manasından (üsh1p ve gelişinden) tanırsın." 41 el-I,<.ali, Ebü 'Ali İsmi'il b. el-I,<.asım, el-Bagdadi, el-Emali, Darul-kütübi'I-'IImiyye, Beyrut bty., I, 5; Çelebi, Kutnıb, 4; Anlamı: "Belki biriniz delilini diğerinizden daha iyi ileri sürer. Böyle bir durumda kimin lehine kardeşinin hakkından birşey hükmetmişsem, ona ateşten bir parça kesmişindir." 42 İsma'il b. Hammad el-Cevherf, es-Sıhiih (Tiicu '1-luga ve sıfiahu '!- 'arabiyye, Tahk. Ahmed Abdulgafiir 'Attar, Daru'I-'Ilm li'l-Melayin, II. Basım, Beyrut 1979. "(:F.l" maddesi, Anlamı: Kur'fuı'ı Arapların lügat (ya da nağme)leriyle okuyunuz." 43 Ebu'l-Feth O§man İbnu Cinni, el-ffasiiis, neşr. Muhammed 'Ali en-Neccar, Beyrut 1952, III, 246; Çelebi, Kutnıb.. , 4; Anlamı: "Konuşmadaki hatanız, ok atmadaki başarısızlığınızdan da kötü!" 44 Ebu Bekr Muhammed b. el-Kasım b. Beşşar en-N ahvi, İziifiu '/-valf ve 'l-ibtidii 'fi kitiibi 'lliihi 'azze ve ce/le, tahk. Muhyidd'in 'Abdurrahman Ramai:an, Mecme'ui-Luğ;a ei-'Arabiyye, Dimeşk 1971, 32; Ebü Said Hasen b. Abdiilah es-Siran, Ahbiint 'n-nahviyy[ne '1-basriyy[n, neşr. F. Krenkow, Paris 1936, 14; Çelebi, Kutntb .. , 4; Anlamı: "Ben konuşmadaki hatada, bozulmuş etteki koku gibi bir tiksindiricilik hissediyorum." 318 Dr. Bildi Temiz Arap fılologların çoğuna· hatalı konuşmalar, göre Cahiliye Devrinde ve İslamiyet'in ilk zamanlarında yoktu. Hatalı konuşmalar, İslam ile müşerref olan Acemlerin yani Arap olmayanların, Arapların arasına karışıp İslamiyet sayesinde tek vücut haline gelmelerinden doğan samimi kaynaşmanın bir sonucudur. Hz. Ali, "Beyaz ırktan yabancıların (w.J'_Y;:..YI) Araplara karışması ile Arapça'nın borulacağından endişelendim" dediği rivayet edilir. 45 Demek ki, Arapça'daki dil çalışma­ larının sebeplerinin başında, yabancı unsurların İslam'ı kabul edip Araptarla bir arada yaşamaları ve de Arapça'nın tabi'i gelişimi sonucu ortaya çıkan lahnlardır. 46 Hatalı konuşmaların tesbit etmek mümkün kesin olarak hangi tarihte ortaya değilse çıkmaya başladığını de, tahmine dayanarak bir zaman belirlemek mümkündür. Tabi' ki bu zaman, İslam'ın gelişinden sonraki bir zamana rastlayacaktır. islam alemindeki dil çalışmalarına ışık tutan olaylar, rivayetlere göre, Hz. Ali (r.a.) zamanına rastlar. İslam'ın ortaya çıkışından sonra bir çok Arap kablleleri müslümanlığı kabul etmişler, daha sonra da Acemierden İslam' ı benimseyenler olmuştu. Ancak bu çok büyük tesirleri ya çıkması gelir. saınlmi kaynaşmanın olmuştu. Bunların başında dil üzerinde hiç da yer yer şüphe yok ki, hatalı konuşmaların orta- 47 "Bazı ilim adamlarının hatalı konuşmaları İslamiyet öncesi deviriere teşmil etmek istediklerini görmekteyiz. Bize göre bu yanlıştır ve hatalı konuşmaların bilinen başlangıç devresi İslam'ın gelişinden sonradır. Cahiliye Devri ile yakından ilgili bulunan "Mu'allel}at-ı Seb'a"yı inkar etmek gibi bir mahiyet taşıyan bu fikir, cılız bir tahminden ileri gidememiştir. " 45 48 Ebu'l-Berakiit Kemiiluddin 'Abdurrahman İbnu'l-Enbiiri, Nuzhetu'l-elibbli' üdebli ', tahk. Muhammed Ebu'l-FııZI İbrahim, Diiru'n-nehza, Kahire bty. 8. 46 İslam Ansiklopedisi, IX, 36. 47 Küçükkalay, a.g.e., 50, 137. 48 Çelebi, Kutrub ... , 4. 319 fi tabal}iiti'l- İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça ya Kazandırdıkları B. Valq Lahnlardan Bazı Örnekler : Arapça'daki cümle kuruluşu hatalarını konuşmada, yazıda ve (Kur'an) okumada olmak üzere üç bölümde misallendirmek doğru olacaktır : a) Konuşmada ilk lahn Hz. Peygamber zamanında görüldü. O, sahabileriyle birlikte iken, yanlarına gelen bir heyetin başkanı, heyeti temsllen konuşmaya başlar ve hata yapar. Bunu üzerine Hz. Peygamber üzülür ve oradaki heyete, "Kardeşi­ nize doğruyu gösteriniz, konuşurken hata yaptı: ~ ~ !d!S ~1.1.1 l.J'.l;:ı") "buyurur. 49 b) Hz. Ömer (r.a.) kendi hil§feti zamanında ok atma talimi yapan bir gruba rastlar. Hedefi vuramactıklarını belirtmek için, "Ok atışınız ne kadar da kötü!" der. Onlar da cevap ol~fik, "Öğrenmeye çalışan kişileriz." demek için,"~ ~'_,i 0=J" derler. Hz. Ömer, "u~' yerine, hata ederek "U..t..!~f4 " demesine kızarak, "Konuşmadaki hatanız ok atmadaki vuramayışınızdan da betermiş!: (),.. IY.,I ~ •_ı::: "d (""'::""-> er. c) Lahnlar özellikle Irak, Hicaz ve Şam'da olmayanlar Araplarla en çok bu ·bölgelerde ezanda, "~~\ ~ (~) ~ " 50 daha çok karışmışlardı. yayılmıştı. Çünkü Arap Irak'ta görülen ilk lahn şeklindedir. Çölde ise ilk lahnı, "Bu hastanurodur (~L..:.l:. ~~) ~L..:.l:. \~" şeklinde, meşhur Arap edibi el-Cahız (ö. 255/869) duymuştur. d) Fasih konuşan Arap ailelerde bile lahn görülmüştür. Bunlardan Ebu'l-Esved ed-Düell'nin evinde vuku bulan lahnı, es-Sirafi (ö. 368/979) şöyle anlatır: gün Ebu'l-Esved ile kızı ~_)ı ·_1 ~, • i.::..ıl\.9 f"'ı.F., • arasında şu konuşma , ~, ·• :tı.rı.c.;, · ı. J\.9 , ,._,_ 'T"'.J'?'-1 49 "Bir geçer: s. ~c· t:..:.ııı ~~c.''Jf- t:..:.ııı ~~c., w:ıı l.::.ılt...ı , - , •• ;. •.-. ı ı·.~- • -· \ııı- t:..:.ııı ~~[.,ll ı.··~\. (JL952 ~ rı.r' c.; . ;. . ı.!"..J9 w •. 'T"':f' 51 . l Müslim b. el-Haccac en-Nisabüri, Sahflıu Müslim, Tahk.: Muhammed Fuad 'Abdülbii\<i, I. Basım, Mısır 1955, Kitiibu'l-libas, 2; Ayrıca, "AL:- ;ili ~ı !fo).} iJ:.,yl ~ı.::.:.ıı j: Şaşırdığı yerde bir adamı irşad etmen sana sadaka olur." hadisi de konuyla ilgilidir. Bkz. Muhammed b. 'Isa et-Tirmizi, Siinenıı't-Tirmii[, Daru ihyai't-türasi'l-'arab[, Beyrüt bty, Kitabu'l-birr, 36 (IV. 339). 50 Doğru itadeler parantez içinde verilmiştir. 51 es-Siriifi, a.g.e., 14; el-I}.ıfti, İnbahu 'r-ruvat, I, 16; Çelebi, Kutrub ... , 5. 320 --, Dr. Biliii Temiz e) Hz. Ali zamanında Ba5ra valisi olan Ziyad b. Ebi.hi'ye bir miras davası getirilir. Davacı lahn yaparak şu ifadelerle konuşur: .(~)Cı):ı~_;:., (Cı.Jil) Cıyl-;j.'jı • u~ (llı.ıl) ı.::ıı:ıı• - 53 . ur•- "i....Jjr ~.::.ıı.:. cı.::ıı:ıl) . .J cı.::ıı::..l) \lı.:o..l ~ •· U,J . ı.::ıY.'1 ··ı U. " h!..1'"" t) Yüsuf llalid es-SımtT anlatıyor: "İbnu'l-M~affa' (ö. 143/760), 'Ensesinden kesilen bir tavuk için ne dersin?: ~w u,.,;<.. /) ~~J t,i-ı u~ ı.:.• sorusundaki yanlış iradeye, ' lAw U,., deyiver de kurtul!' diyerek çıkışrruştır." g) Arapça'yı ikinci bir dil olarak öğrenenlerin ne dedikleri lahn yüzünden bazan anlaşılmıyordu. Mesela İran'lı bir koyun tüccarı, " Cı1~~:., I.Aji:.,A t,i-ı Cı1~~ . 0.fo ı-... ~~ ~ ·"e":"'_,.,..._, J J h) J ~1-:ı::.. t,i-ı" derken şunu demek istemişti: .ı:.,ı;ır:ı::Jij jljA\tt,ı Cı)~y " 54 ... ı-.~,:\'·. ,. ,\_ır ~1 o.- \.Yıli'· ~- ·ur-~~ -~ u~ . _, ·- Konuşmadaki hataları i'rap yanında, manada da şu türden hatalar görülüyordu : llalef b. Ahmer (ö. 180/796) bir bedeviye, "Sana sakin vezninde bir beyit okuyacağım: ~G.. ~ 4- <)ll " deyince, bedevi "beyt"i yanlış anlamış ve "Sen o evi kendi başına yık! : :41~ :~ı:,,ij; 4-" demiştir. 55 i) Sa'd isminde bir İranlının lahnı ise şöyledir: Bir gün atını yedeğe almış, Ebu'l-Esved'in yanından da, "( ~ll:.) ~t:.;.. y;J~ Çünkü "Atım topal." geçerken, kendisine atma niçin binmediği sorulmuş. 0! " deyince orada bulunanların bir kısmı diyeceği yerde, "Atım eğridir." demiş. O ona gülmüşler. Ebu'l-Esved ise şunu söyler: "Bu yabancılar İslam'ı benimsediler ve bizlere kardeş oldular. Onlara (Arapça'yı düzgün) konuşmayı öğretsek ya! .. " 56 52 Anlamı: Kızı sordu: "Babacığım, semanın en güzel şeyi nedir?" Babası: "Canım kızım, ben, 'Oranın nesi güzel?' demek istemedim; sadece güzelliğine hayran kaldım." deyince Babası: 'Öyleyse "Gökyüzü ne kadar güzel!' desene!" yıldızlarıdır." Kızı: "Doğrusu SJ Anlamı: "Babamız öldü, ardında oğullar bıraktı. Babamız ölünce kardeşimiz babamızın malına gerçekten kondu ve onu tüketti." s4 Anlamı: "Ortaklarımız Ehvaz ve Medain'dedir. Bize bu hayvanları gönderiyorlar, biz de onları nasıl gelmişse öylece satıyoruz." ss Çelebi, Kutrub ... , 6. s6 Çelebi, Kutrub ... , 8. 321 İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları İşte bu bozuk Arapça, Arapların kendilerini de etkilerneye başlamıştı ki, nahvin doğuşuna en büyük sebep bu husustur. Yazıdaki ilk lahn ise Hz. Ömer Devrinde KılfeValisi Ebü Müsa el-Eş'ari'nin (ö. 44/664) katibinde görülmüştür. Adı geçen validen Hz. Ömer'e gelen bir mektupta, " ... ~~':lı ~_;., ( ı,F!) ).li):.." yazılmıştı. Bunun üzerine" i):.." harfii cerrinin arnelini (sonraki isme etkisini) bilmeyen katibin işinden de aziedilmesini eınretti. C. Lahn Sayılmayan Bazı Yapılan hata~ar cezalandırılmasını ve 57 Hatalar : konusunda ender rastlanan bazı farklı kullanımları gerçekten hatalı kelime ve'Y,a terkiplerle karıştırmamak lazımdır; bunlar lahn sayılmaz. Mesela, muzari bir fiili nasbeden " wl " edatına, şu beyitteki gibi, bazen bu görevinin yaptınlmadığı ve hatta cezm ertirildiği görülmektedir : 58 " ı~lı~ \ll J ~ı ~ - t:.&:ı J ~ı.:.:.ıl ~ dJI.ı wl " Yine "Ernzirmeyi tamamlamak isteyenler için ... :d..C.t.:..::.yı ayetinde 59 f;Y wl ::ıı) w:.J'' fiilin, " ~ wl " şeklinde merfil, yani son harfinin ötreli okunınası muteber bir okuyuş türü (vecih) sayılmaktadır. 60 Bir rivayete göre İmam 'Azam Ebü Hanife bir soruya verdiği cevapta, " ~ ~~ ~:il ~" ifadesini kullanmıştır. "yl" !di Jl kelimesinin "altı isim"den biri olduğu ve cer halinde " ~~ " şeklinde kullanılması bir hata değildir. Çünkü bu kelimeyi, üç i'rap halinde de elifile kullanan lehçeler vardır. 61 57 el-EnbarT, a.g.e., 25; Çelebi, Kutrub ... , 6. 58 Küçükkalay, a.g.e., 149 vd. Anlamı : Esma'ya benden selarn söyleyip (benim yerime) ısrar etmeni ama kimseye hissettirmemeni (isterim). 59 el-Bakara, 2/233. Ebu' 1-Fa.Zl Mahmüd el-AlüsT, Rühu'l-Me 'ani fi tefo iri '!-~ur'ani'!- 'aiim ve 's-seb 'i '1-mesant, Daru ihyai türasi'l-'arabi., Beyrut bty., XIII,l97; Küçükkalay, a.g.e., 149 vd. 60 61 Küçtikkalay, a.g.e., 152. 322 Dr. Biliii Temiz D. Lahnlardan Duyulan Endişe ve Araplarm Dillerine Özen Göstermeleri: lahnların çoğaldığını Söz konusu gören Araplar, bundan ciddi şekilde endişe duydular. Kendi dillerine önem vermeleri, yeni müslüman olanlara öğretme imkanı sağlama temin etmeleri ve özellikle de alma gayreti, onları fıloloji Kur'an-ı Kerim'in Arapça'yı doğru okunuşunu konusunda harekete sevkeden sebepler olarak sayabiliriz. Bu özen C3hiliye Devrinde başlar, İslam'ın gelmesiyle artar. Çünkü Arapça, Kur'an'ın yani yeni dillin Arapça olmayan çeşitli sadık ve emin Peygamberi'nin dili haline kelimeler Arap beldelerinde duyulup gelmişti. Artık yayılıyor, yanlış ifadelere rastlanıyer ve Arapça bozulmaya yüz tutuyordu. İslami fetihler sonucu Arap olmayanların da topluma karışması, Arapça daha da bozuldu ve örnek yabancılaşmaktan hata ve bu alınamaz asıl uzak kalan bozulmayı hızlandırdı. Şehirlerdeki oldu. Dilciler fasili Arapça'yı, dilleri Araplardan alabilmek için hadiyelere gitmek zorunda kaldılar. Bu fedakarlıklar sonucunda : el-t=Ialil b. Ahmed (ö.170/786), t=Ialefu'l-Ahmer (ö.l80/796), Yünus b. Habib ez-Zaby (182/798), el-Kisai (ö.l89/804), en-Na:Zr b. Şumeyl Ebü Zeydel-Ensari (ö.215/830), (ö.204/819), İbn Dureyd (ö.321/933), el-Esma'i (ö.215/830), el-Ezheri (ö.370/980-81) lügat alimlerini ve el-Cevheri (ö.395/1005) gibi ve başka uğraşanları görüyoruz. Bu önderler ve büyük diğerleri Arapça'yı güvenilir kaynaklardan almak için şu yönlerde gayret sarfettiler : Çeşitli görüşüyor yörelerin Arap sakinleriyle kelamları hakkıyla değerlendiriyorlardı. bir deyime veya nefls bir ibareye vilerden dukları çoğu, çeşitli ihtiyaçların fasih kullanılan ve bunlardan duydukları Nahiv ve lügat ilmine dair az rastladıklarında çok sevinirlerdi. Arap sakinleriyle kelamları hakkıyla değerlendiriyorlardı. bir deyime veya nefls bir ibareye 323 görüşüyor fasih kullaıulan Ayrıca bede- ve bunlardan duy- Nahiv ve lügat ilmine dair az rastladıklarında sevinirlerdi. Ayrıca İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur'an-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları bedevilerden çoğu, "Keşke insanlar bunu başkalarına duyururken bozmasalar... " derlerdi. Bu deyim"! uAı...>JJ ~ı~~ C." manasında ender kullanılan bir teaccüp fiili cümlesiydi. 62 Basra ve Küfe Ekallerinin .ilimleri, söz konusu "fas!h malzeme toplama" yarışıyorlardı. konusunda sanki birbirleriyle yazdıkları için 15 şişe mürekkep harcamıştı. Araplardan söylenir. topladığı dışında, el-Kisiii'nin, ezberledikleri 63 Ayrıca, Ebü 'Amr b. el-E'la'nın edebi malzemeyle evinin bir odasını doldurduğu tamamen 64 Fi!olojik mevzularını yazılmıştır. çalışmaların başladığı vecl.Z. bir şekilde devirde Nahvin ilk planda öğretilmesi özetleyen mukaddemeler veya muhtasar gereken kitapçıklar Gramer öğrenmeye yeni başlayanları bıktırmadan, onların kolaylıkla kavrayıp öğrenebilecekleri kilideler manzumesi sunmak, dil öğretiminde en iyi metodu uygulama gayesidir, denebilir. Mesela, adı geçen el-tfalefu'I-Ahmer bütün Arap fılologların, mübtedllerin muhtaç olduğu muhtasar gramer eserleri yerine, detaylara gördüğünü ifade eder. Bundan başlayanları yeni uzun dolayı şerhlerden ve boğulan kavramaları kolay gelecek bir metod uyguladıklarını kendisinin, Nahvin kurtaran bir kitap esaslarını yazmayı düşündüğünü sonuçta Nahvin özeti şeklinde" ~~ı" adlı eserini yazdığım belirtir. İlk kapsayan ve ve 65 dönemlerde lalın yapanlar toplum içinde gözden düşüyor, kendilerine önem verilmez hale geliyorlardı. Bu durum dilin bozuimasına karşı durmayı teşvik, nahvi tesbit ve tasnif etme sebeplerinden biriydi. Dillerine son derece önem veren Arapların, Arap onun bozulmasını önlemek için gayret göstermeleri de tabii idi. düşüncesinin gelişmesini hesaba katmak gerekir. Ama ve zinili faaliyetlerinin artarak diğer Ayrıca güçlenınesini taraftan müsta'rabe (sonradan de Araplaşmış) 62 Çorci Zeydan, a.g.e., II. 103. 63 Alimed 'Abdulğaffır 'Attar, a.g.e.., I, 278. 64 İbnu'l-Enbil.ri, Nıızhe, 69; Mehmet Reşit Özbalıkçı, Arap Gramerinde Kur'an ve Hadis/e İstişhiid, İzmir 2001, 16. 65 Muharrem Çelebi, "Muhtasar Nahiv Kitaplarına Bir Bakış", D.E.Ü. İlalıiyat Fakültesi Dergisi, İzmir 1989, V, I, 4. 324 Dr. Bi/al Temiz Araplar bu kaidelere daha çok ihtiyaç duyuyorlardı. Araplar kendi dillerini inceleme ve araştırmaya diğerleri kadar lüzum görmediklerinden dolayı, bu iş ile daha çok "mevall" denilenler66 meşgul olmuşlardır. Meşhur sahabi eş-Şa'bi bir gün mevaliden bir grubun Arapça öğrendiklerini görür ve onlara, edin, çünkü onu sizler bozmuştunuz." der. "Arapların dilini islah 67 Araplar bile anadillerindeki her kelimenin anlamını bilemiyorlardı. Ashab'a göre, anlamı bilinmeyen bir çok kelimeyi Hz. Peygamber (s.a.v) konuşuyordu. Ama bununla beraber aralarında 'ümer b. el-Hattab, Ali b. Ebi Talib ve Abdullah b. 'Abbas (r. a) gibi Arapça'nın inceliklerine vakıf ve bu konuda söz sahibi kimseler de bir vardı. Nitekim Hz. Ali bir gün Hz. Peygamber'e, "Ey babanın oğullarıyız. Ama seni, konuşurken görüyoruz." demişti. bazı anlayamadığımız Allah'ın Resülü! Biz kelimeleri Araplarla 68 Kur'an tefsirleri ve hadislerin garip kelimelerinin izahı, Hz. Peygamber ve İlk Dört Halife Devrinde modem lügatierin tertip ve kapasitesinde olmasa da bir "mu'cer.ı"in varlığını gösterir. Emevller Devrinde dedir. Bazı Bınevi Halifeleri edebilecek çabaların 66 Arapça'nın geçirdiği şeyleri safhalar daha çetin ve bu konuda çok hassas önlemeye gayret ediyorlerdı. davranıyor Nahvin geniş ölçü- ve Arapça'ya sirayet işte bu tür gayret ve bir eseri olarak doğmuş olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Arap asıllı olmayıp, genellikle savaş esiri veya kölelik sebebiyle Araplara karışan ve soyca kalan müslümanlara mevrul (tekili "dost, azatlı" anlamında mevla) deniyordu. Bıneviler ve sonraki yıllarada sayıları epeyce artmış, hatta idareye karşı problem olmaya başlamışlardı. Bkz. Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğfi, azınlıkla Devlet Kitapları, İstanbull971, "mevali" madd. 67 Ebü 'O§man 'Amr b. Bahr, el-Bey/in ve 't-tebyin, Tahk.: el-Muhiimi Fevzi 'Atvi, Beyrut 1968, I, 68 Ahmed 'Abdulga.J:Ur 'Attar, a.g.e., 27, 28. 246. 325 İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları E. İlk Filolojik Hareketler ve Öncüleri : Araplarda İslamiyet'in geldiği zamana kadar teriın anlamıyla bir "mu'cem" yapılmış değildi. Ancak o zanıandan sonra bazı yeni kelimeleri ve terim sözlü olarak sorma gereği Başlangıçta fılolojik ınımalarını duymuşlardı. hareketler şu üç unsur etrafında toplanmıştı : 1. İlk fıloloji hareketleri Kur'an-ı Ker!m'i ve hadis-i şerifleri doğru okutmak için kullanılan basit ve iptidai bazı kaidelerin vaz' ı şeklinde ortaya çıkmıştır. Diğer bir iradeyle, İslamiyet'in doğuşundan sonra yayılmaya başlayan hatalı konuş­ maların önüne geçmek için "dar salıalı bir bilgi derlemesi" şeklinde de görülebilir. 2. Daha sonraArap Diline yabancı kelime ve terkipierin akın etmesi nedeniyle mu'cemlere ihtiyaç cağı endişesi 3. hasıl olmuştur. Ayrıca Arap Dilinden bazı müfredatın kaybola- de mu'cemler için ikinci bir sebep olarak mütalaa edilebilir. Yukarıdaki iki gayeye cevap vermekle birlikte, kelimelerini açık­ ilk tefsir ve edebiyat kitapları da zikredilmeye Filoloji hareketlerine ilk ve en kuvvetli sebep, Kur'an-ı Kerim'i anlama arzusu lamaya yönelik hazırlanan Kur'an'ın değer niteliktedir. idi. Filolojik çalışmaların toplandığı Nahiv, çoğu alim tarafından Kur'an ile ilgili olarak tanımlanmıştır. Mesela İbn Babşiiz, Nahvi şöyle tanımlar: "Alliih'ın -O'nu tenzih ederimçıkarılan kitabından ve fasih kelamdan kıyas bir ilimdir. Bundan maksat, sözün varım) yoluyla yanlışını ayırt ederek ve istikra (tüme doğrusu ile Allah'ın (c.c.) kelamının manalarını ve pratik faydalarını anlamaktır." 69 İlk fılologlar bu gaye için eski şiiriere de müracaat eder, Arapça'ya dair çok şeyler öğrenmeye gayret gösterirlerdi. Şiirlerden aldıkları bu bilgilerin, Kerim'i anlama yolunda kendilerine yardımcı olmasını isterlerdi. Kur'an-ı 70 69 Çelebi, "Muhtasar Nalıiv Kitaplarına Bir Bakış", 7 (İbn Babşaz, el-Mukaddinıe, neşr. Huslim Sa'id en-Nli'imi, Bağdat 1970, 124'ten nakleder.). 70 ibn Paris, es-Siihıbf... , 467. 326 Dr. Biltil Temiz Kısacası filolojik çalışmalar, Kur'an-ı Kerim'in kitap haline getirilmesi ve yazılmasıyla başlamış ve bu arada gramer, kıraat Nitekim gramere sıkı sıkıya bağlı Kur'an ayetterindeki kelimelerin konmasıy la başlamıştır. ilk çalışma, sonlarına ilmine bağlı olarak doğmuştur. Ebu'l-Esved (ö. 69/688) tarafından şeklinde i'rap hareketerinin nokta 71 '· Nahvin kurucusu hakkında çokça ihtilaf vardır. Bu konuda Ebu'l-Esved edDueli72, Nasr b. 'Asım (ö. 89!7o"8), Abdurrahman b. Hürmüz73 gibi isimler geçer. Nahvin kurulmasını emredenterin adları olarak da 'ümer b. el-Hattab (ö. 23/644), 'Ali b. Ebü Talib (ö. 40/660) ve Ziyad b. Ebi.hi (ö. 53/ 673)'nin isimleri geçer. Bu konudaki anlaşmazlık Ebu'l-Esved ve olduğu anlaşılmaktadır. ler ile anlatılmaktadır ki, a) Ebu'l-Esved girdim; tartışmaların başını eğmiş : "Hz. Ali'nin Irak'ta halde gördüm. 'Ne olduğu sıralarda yanına düşünüyorsunuz emiri?' dedim. 'Beldenizde lahn duydum. Bunun için ey Mü'minlerin Arapça'nın ihtiva eden bir kitap ortaya koymak istedim.' dedi. Ben de, 'Bunu dili aramızda yaşatmış olursunuz!' (ya da 'Bizi diriltmiş ve bu dili kılmış olursunuz') dedim." kişinin Onu bu işe sevkeden kişiler ise çeşitli rivayet- bazıları şunlardır şöyle anlatıyor: önüne sonucunda, nahvi ilk ortaya koyan ana hatlarını yaparsanız, aramızda bu baki 74 Bir kaç gün sonra, huzuruna giren Ebu'l-Esved'in önüne Hz. Ali, içinde Arapça'nın kelam yani cümle bilgisi kurallarını ihtiva eden bir kağıt koyar ve 'İşte bu şekilde devam et.' anlamında (~~)"demek sfuetiyle ilk teşvikte bulunur. Ebu'lEsved aldığı kendisine, " bu talimat ile tesbit Ol ve kardeşlerine" ettiği esasları ona sunarken, bir defasında "tş.l "yi de ilave etmesini hatırlatır. 71 Çetin, a, g, e., 150 vd. es-Srriifi, a.g.. e, 13; Özbalıkçı, a.g.e., 18. 73 İbnu'n-Nedrm, el-Fihrist, 39; İbnu'l-Enbiirf, a.g.e., 10; Özbalıkçı, a.g.e., 18. 74 el-l}.ıftr, İnbahu 'r-Ruviit, I, 4 vd. 72 327 Hz. Ali İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça ya Kazandırdıkları Ebu'l-Esved'e aldın?" diye derlediği sorulması, onun da mesi, bu görüşü destekler. başka b) Bir Nahiv kaideleri kastedilerek, "Bu kadar ilmi nereden "Anahtarlannı Hz. Ali'den aldım." cevabını ver- 75 rivayete dayanarak Hz. Ali'nin bizzat "ilk ortaya koyan" olduğunu ileri sürenler, bir bedevinin "(j),bGJı ~! !ill;~ 'J " ayetindeki 76 sonunu "~\1JI" okuduğunu görünce Nahvi ortaya koyduğunu ileri sürerler. 77 c) Diğer bir rivayete göre de Nahvin vaz'ını emreden Hz. Ömer (r.a.)'dır. Bu rivayete göre Tevbe Suresi'nin 3. ayetinin bir bedeviye, "0:§~1;;. ~':?_;. 4111 (... :ı..:!Y..,j_,) kasının ~_;.;j_, Kur'an " şeklinde 01 ... yanlış öğretilmesi üzerine, "Dil alimlerinden baş­ '9ğretmemesini Ebu'l-Esved'in de Nahiv ilmini vaz' etmesini emretmiştir. d) Hz. Ömer'in gördüğü ya da duyduğu lahnı anında düzetmedeki titizliğine bir diğer örnek: Bir gün" ... ~(~) ı).J.c. ~1-'q.:,Gl" ayetini okuduğunu duyar duymaz ona, "Bunu sana kim okuttu?" diye sorar. "İbn Mes'ud okuttu." cevabı üzerine, okuyuşunu "~~... "diye düzelttikten sonra İbn Mes'ı1d'a, "Selam sana. Demek istediğim şüphesiz diliyle apaçık ki Allah, Kur'an'ı indirmiş ve onu Kureyş'ten bu çevrenin bir Arapça kılmıştır. Bu mektubum sana gelir gelmez insanlara (Kur'an'ı) Kureyş lügatiyle okut, Hüzeyl lügatiyle değil." diye yazar. 78 e) Başka bir rivayette ise, Ebu'l-Esved'i Arapça'nın esaslarını tesbite sevkeden zat, Ziyad b. Ebihl'dir. Basra valisi iken Ziyad'a bir adam gelir, babasının öldüğünü, arkasında çocuklar bıraktığını ifade etmek için, " ll~~jlj (GY,l) üt~l 'Jı'Y (~) " der. Bu bozuk konuşmayı işiten Ziyiid, ona doğrusunu söyler; Ebu'l- Esved'e de Nabiv ilminin esaslarını vaz' etmesini emreder. 79 Ya da Ziyad, Ebu'lEsved yanındayken ona, "Ey Ebe'l-Esved! Bu pembe tenliler ((.J_,'j.t:=.."ıl) çoğaldı ve 75 İbnu'l-Enbart, a.g.e., 8, I 1; Özbalıkçı, a.g.e., 19. 76 el-H~a, 69/37. Meiili :"O (kanlı koyu irin)i ancak (bile bile) hata işleyenler yer!" 77 el-I}.ıfti, a.g.e., I, 15; Özbalıkçı, a.g.e., 18. 78 el-Enbari, a.g.e.,l3. 79 el-Enbart, a.g.e., 40, 43. 328 Dr. Biliii Temiz Arapların dilini bozdular. İnsanların, kelfunlarını düzelteceği ve Allah'ın Kitabını i'rab edeceği bir şey vaz 'etsen... lahn duyduğundan · bahsederek, bunun yayılmasını önlemek için bir rehber hazırlamasını emreder. Fakat o, nedense bunu kabul etmeyip Vali Ziyii.d'dan affını ister. Daha sonra bir kişinin Tevbe Süresi'nin üçüncü ayetini yanlış okuduğunu duyunca, kabul etmediği emri yerine getirmeye karar verir ve Kur' an' ı da harekeler. Yine bir rivayete göre, Ebıi'l-Esved'in Nahve dair yazmak istediği esere li Ziyad'dan affını ister. Daha sonra bir yanlış okuduğunu Kur'an'ı duyunca, kabul kişinin etmediği Tevbe Suresi'nin üçüncü ayetini emri yerine getirmeye karar verir ve da harekeler. Yine bir rivayete göre, Ebu'l-Esved'in Nahve dair yazmak istediği esere onu teaccüb fiili konusudur. 81 Ebu'l-Esved'in kızının" ! r.r..:.ıı ~~C. " deyimini yanlış söylemesi üzerine Nahiv ilmini vaz' bunun, Nahvin vaz'ına "bardağı taşıran son damla" olması mümkündür. tek Bütün bu rivayetlerden başına sebep bir gerçek olarak görülmektedir. olarak, de rivayet edilir. Ama olmaz, deyim yerindeyse, : Nahvin vaz'ını emreden koyduğu ve Dolayısıyla olduğunu kabul edenler de az değildir. Arapça'nın olması doğru anlaşılan şudur ise de, bu ilmi Ebu'l-Esved'in ortaya ettiği esaslannı farklı kişiler da Hz. Ali'den aldığı Nahvi ilk vaz' edenin Hz. Ali 82 ilk fılologları arasında İbn Abbas'a (ö. 68/687-88) ve buna bağlı fılolojinin şiirle ilgisine de burada yer vermek gerekir : İlk fıloloji hareketlerinde dini gayenin hakim olduğu düşünülür ve bu gaye içinde tefsrre de yer verilirse, örnek getirmenin görülür. fılolojik Şiirle istişMd şiirle istişMdın hareketler arasında yani Nahiv kurallarına şiirlerden çok önemli bir yer işgal ettiği açıklamak başlamıştır. Kur'an'daki garip kelimeleri için Mesela İbn Abbas, hem epeyce şiir okumuş, hem de ayetlerdeki bazı garip Abdurrahman b. Ebi Bekr es-Süyüti, Sebebu Vat'ı 'Ilmi"/ -'Arabiyye, Tahk.: Merviin eiI. Basım, Daru'I-Hicra, Dimeşl,< 1988, 29-3 ı. 81 Ebu'l-Ferec İsfehiini, e/-Egiini, Tahk.: Semir Cabir, Dii:rü'I-Fikir, II. Basım, Beyrut Bty., XII, 349. 82 Özbalıkçı, a.g.e., 20. 80 'Atıyye, 329 İlk FiZolajik Çalışmalar Döneminde Kur 'iin-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları açıklamak kelimeleri için şiirlerden deliller getirmiştir. Lügat ve gramer sahalarına ait ilk bilgileri, Arap fılolojisini Kur'an araştırmalarına bağlı olarak başlatan İbn Abbas'a borçluyuz. Kur'an'da yer verilen fakat günlük hayatta nadir kullanılan veya tefsire ait kelimelere dair, ancak tamamlanmamış olan çalışması, diğer Jelıçelerin klasik Arapça'ya yakınlıklarını tayine yardım edecek en mühim kaynaklardan biridir. 83 Ebü Na8r el-Farabi (ö. 330/942)'nin "e/-Elfoi ve 'l-hurı?f' adlı eserinden esSuyüti (ö. 905/lSOO)'nin naklettiğine göre, Arap Dili'nin Temim ve Esed Kabilelerinin lehçeleri esas alınmış; I}.ays, Huzeyl, Kinane ve Taiflilerin bir kısmından dı:ı alınmakla birlikte, şehirlerle yab'ancılarla münasebetleri bulunan çöl ve diğer toparlanmasında kablleterin sözleri kabul halkından edilmemiş, kelime yine alınma­ mıştır.84 en-Na.Zr b. Şumeyl (ö. 204/819-20)'in de uzun slire çölde kalıp fasih konuşan Araplardan kelime topladığı kabul edilmektedir. Önceleri notlar halinde kaydedilen kelimeler, daha sonra halkın küçük mecmualar halinde olmuştur. İlk Birinci bazı kullandığı şeylerin toplanmış ad ve vasıflarını içeren ve bunlar Arap dilinin ilk sözlükleri 85 zamanlarda bütün çalışmalar Nahiv çalışmaları adı altında toplanmıştı. asrın sonlarına hususlar girmeye Ancak en çok Sarfı kadar devam eden bu durumdan sonra, araya Sarf ile ilgili başladı ve o da zamanla müstakil bir ilim haline geldi. Nahiv'den tamamen ayırmak ve ayrı mütala etmek mümkün değildir. Sarf ın pek çok konuları Nahv'in içinde zikredilir. Ebu'l-Esved'in başlattığı Nahiv çalışmaları, onun talebeleri tarafından sürdü- rülmüştür. İlk planda ondan ders alan Nasr b. 'Asım (ö. 89/708), 'Anbesetu'l-fll (ö. 100/18-19), Yahya b. Ya'mer (ö. 129/747) ve Ebu'l-Esved'in Esved'i görebiliyoruz. Bunlar ve akranları arasında 83 hangisinin Çetin, a.g.e., 135. es-Suyütr, el-Müzhir... , I, 2ı ı vd. 85 Ahmed Emin, Zulia '1-İs/iim, Beyrut bty, I, 302; Özbahkçı, a.g.e., ı 6. 84 330 oğlu 'Ata b. Ebi'l- diğerlerinden üstün Dr. Biliii Temiz olduğu veya önce geldiği hususu ihtilaflıdır. Bu ihtilaflar birlikte değerlendirilirse, adı geçen öğrencilerin Nahve ne tür hizmet ettikleri şöyle sıralanabilir: ı. 86 Ebu'l-Esved'in eserine kendisinden sonra Yahya b. Ya'mer ilaveler yapılmıştır. Onun bu işi Ebu'l-Esved'in oğlu 'Ata ile tarafından gerçekleştirdiği de rivayet edilir. / 2. Ebu'l-Esved'in Nahvine ikinci ilave Meymün b. Akriin, üçüncüsü de 'Anbesetu'l-fil tarafından yapılmıştır. 3. Ebu'l-Esved'in talebeleri 'Asım' ın verdiği arasında Nahve dair müstakil bir eseri Na.Sr b. belirtilir. F. Filolojik Hareketlerin Gelişmesi : Ebu'l-Esved'in talebelerinden sonra dil lemiş, çalışmaları daha da önem kazanıp eldeki dökümanlar maktıkl esaslara göre değerlendirilerek Nahiv ilmi iler- geniş­ letilmiştir. Önceleri Basra'da, sonraları Kufede de gerçekleştirilen Dil-Edebiyat çalışmaları, farklı prensipleri ve meseleleri kendilerine mahsus bir leyişleri, dolayısıyla dağınasına yol da İlıtilatları açtı. Basralılar ve buna bağlı münakaşaları ile onlardan istifade ederek yetişen görüşle ince- olan iki ekolün Kufe'liler hara- retli bir yarış içindeydiler. Basra Ekolü (mektebi) fasih konuşan bedevilerden kıyasa başvurmuşlardı ve mensupları aldıkları duydukları şekilde dolayısıyla kıyasları nakilleri, titizlikle seçtikleri ve kabul daha etmişler, sağlıklı ancak güç hallerde idi. Mesela, Abdullah b. Ebi İshak (ö. 117/735) Nahv'i olgunlaştırmış, kelime ve cümleleri kıyaslayarak kullanmayı geliştirmiştir. Böylece onunla, özellikle kıyas konusunda, çok mühim bir merhale aşılmıştır. Ebu'l-Esved ve talebelerinden sonraki devrede Nahiv konulu ilk eserleri, "~~1" ve " (JG.S';ı'l" adlı eserleriyle isa b. 'ümer es-Sal}afi vermiş, gelişen ve ilerleyen dil çalışmalarını zirveye doğru tırmandırmış, onun talebesi el-rtal11 b. Ahmed (v.175/791) ise en mükemmel şeklini kazandırmıştır. Arapçanın ilk 86 Çelebi, Kutnıb ... , ss. 29-30. 331 İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları karnusu sayılan "~\ y~"i te'lif eden bu büyük ilim ile, hem Lügat hem de Nahiv çalışmaları olgunlaşmıştır. Sonuçta bize ulaşan ilk Nahiv kitabı "y~l"ın sahibi ve el-J=Ialil'in talabesi Sibeveyh (ö. 1801796) sayesinde Arapça'nın düzgün bir şekilde tesbit edilmiştir. kılideleri 87 Sibeveyh aslında Hadis ilmiyle meşgul olmaktaydı. Ancak hacası Hammad b. Selerne (ö. 167/783-84)'nin huzurunda bir hadisi ettin Sibeveyh!" diye bağınnca çok üzülmüştü. yanlış okumuş, hacası da, "Hata Ondan sonra bütün gücüyle Nahiv ilmine çalışmaya başladı. Hacası Hanıriıad'ı bir derece terk eden Sibeveyh, o zamanlar Nahiv'de şöbret bulmuş olan el-ttalil ya da (Büyük) el-Ahfeş'in öğren­ cisi olmuş, daha '-sonraları kendisi de pek çok ünlülere hocalık etmiştir. Sibeveyh'in doğruyu savunma konusundaki titizliğini 88 "Zenbüriyye" diye ün kazanan şu olay gösterir: Sibeveyh ile Küfe ekolünden el-Kisru (ö. 181/797) arasında bir tartışma çıkar. el-Kisi:ii "~ '.}. 1~)1 '.J~)lı 0,- ~ ~~ y_;;JI 0101=1 ~, "loYJ -_;, cümlesinin89 son kısmını, 1~)1" olması gerektiğini savunur. Sonuçta haklı olduğu halde hakarete uğramış, kederinden hastalanıp İran'a dönmüştür. Basra Ekolünün başkanlığına kadar yükselen Sibeveyh, bütün Nahiv illimlerinin hacası 90 olarak tanınmaktadır. Bu şöhrete kavuştuğunun en büyük delil i, telif ettiği " yt'ı,$l\" adlı eseridir. Ebu'l-Esved ile başlayan dil çalışmaları benzeri bir kareket görülmemektedir. Nahiv masının çeşitli merkezi tuğu sebepleri vardır. Bunların olmasıdır. Çeşitli kültür akimiarına sayıda çalışmalarının önce Basra'da başla­ Basranın ticaret ve kültür millet ve mezheplere mensup alim ve şahısların buluş­ yer olan Basra, gramer Küfe'de ise çok Basra'da devam ederken Küfe'de de en önemlisi çalışmalarının gelişmesi sahabe ve tabiiler Basra kadar açık değildi. için münasip bir yerdi. bulunduğundan, yabancı Sonuçta Arapların ve etkilere ve yabancılarla 87 Çelebi, Kutrub ... , ss. 30-31. 88 Mehmet Çakır, Sibeveyh Öğretim Yöntemi ve Bazı Koyduğu Kurallar, İzmir 1994, 13, 15. 89 Cümlenin aniarnı : Akrebin eşek arısından daha zehirli olduğunu sanırdım. Anladım ki ha o, ha diğeri. 90 Çakır, a.g.e., 15. 332 Bilfı/ Dr. buluştuğu akımı gelişti. bir kültür merkezi olan Basrada Mu'tezile Mezhebi'nden olanlar başarılı Temiz görüşlerini açıkça olabilmek için bu Mu'tezile karşı izah edebilmek ve rakiplerine lisanı öğrenmeye çalışıyorlardı. Bu ve benzeri sebep- lerden dolayı, "ihtiyaçlar yeni yeni keşif ve icatları doğurur." gerçeği bir kez daha ortaya çıkmış ve dil çalışmaları başlamış, Basra'da Küfe'den önce ancak iki şehir arasında irtibat kesilmemişti. Üstelik çeşitli nedenlerle birinden diğerine devamlı dolayısıyla hicretler oluyor, diğerinde birinde meydana gelen bir olay, kısa zamanda de duyuluyordu. İşte Nahv'in Küfe'ye geçmesi böyle olmuştu. Küfe'de Nahv'in öncüleri, Mu'az el-Herra (ö. 187/803) ve Ebü Ca'fer er-Ruesi (ö. 187/803)dir. Ebu Ca'fer er-Ruesi., Nahv'i Basra'da 'İsa b. 'Umer ile EbU 'Amr b. el-A'la'dan öğrenmiştir. Daha sonra Kufe'ye dönerek Basra Nahv'ini öğretmeye başlar. Bunun için Ebu Ca'fer Kufe Ekolü'nün kurucusu olarak gösterilir. Daha sonra gelen el-Halil b. Ahmed' in, onun yazdığı bir kitaptan faydalandığı, Basra ve arsındaki ihtilafların Küfe Dil Ekolleri başladığı öne sürülür. Gerçekte Kufe ile Basra er-Ruesi'nin ekol el-Halil ile EbU Ca'fer öğrencisi el-Kisai ile Sibeveyh arasındaki farklılıklar el-Kisai ile arasındaki arasında başladığına ilk arasında tartışma, meydana sessizce Ebu Ca'fer çıkmıştır. Her iki göre, KUfe Ekolünün kurucusu olarak el-Kisai'yi görmek daha doğru olur. Kufe ile Basra bedevi Araplarla buluşup Küfe'lilerden daha fasih ve şanslı beliğ konuşan Ekolü daha deleler arasında sıhhatli karşısında tartışmalar Nahiv ile ilgili her türlü müşkillerini halletme idiler. Küfe'liler için böyle bir çöl Arapları ve güvenilir ile buluşmaları durumdaydı. huzursuzluk duyan çok imkanları olduğundan, kolaylık çok zordu. Bu iki ekol Bağdat'ta gelişti. Basralıların sanki hiç yoktu; Dolayısıyla arasındaki Basra çetin müca- üçüncü bir ''Nahiv ekolü" ortaya çıktı ki, Basra ve Kı1fe Ekollerini birleştirme gayretindeydi. 91 Daha sonra Moğollar Arapça'ya büyük bir darbe vurdular. Cahiliye Devri'nden beri süregelen "dilin tasfiyesi" ve 91 Küçükkalay, a.g.e., 88. 333 diğer dil çalışmaları, Bağdat'ın onlar İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'iin-z Kerim 'in Arapça ya Kazandırdık/arz tarafından istila edilmesiyle son buldu, denebilir. Ancak bu darbe, dil Mısır'a kaydırmış çalışmalarını ve hizmet sahaları burada açılmıştır. Bugün de Arap Dil Kurumu'nun etmektedir. Ancak bazı çalışmaları Arap ülkelerinde Arapça'yı yenileştirmek çıkmıştır. leriyle yazmak isteyenler ortaya çok verimli bir Bu isteğe şekilde devam ve Latin harf- taraftar olmak imkansızdır. Çünkü yeni bulunacak usUl, telafisi mümkün olmayacak madd1 ve manevi pek çok zarariara sebep olacak, yalnız Araplar değil, bütün İslam Dünya'sı derinden etkitenecek ve huzursuz olacaktır. Arapça'nın bu şekliyle muhafaza edilmesi en doğru ve en salim yoldur. lll. KUR'AN~oiKERİM'İN ARAPÇA'NIN GELİŞMESİNE KATKILARI A. Kur'an-ı Kerim'in Dil Özellikleri: Kur'an-ı Şu ayetlere örnek Kerim'in dil özelliklerine önce kendi Kur'an-ı Kerim'in alınması gereği apaçık muhtevasından bir Arapça ile ifade bakmak gerekir. eşşizliği ve bu açıdan da belirtilir : "Allah sözün en güzelini (~j;,JI ~1), birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap (~Ir.. tf:~ Y~ olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab'ın etkisinden tüyleri ürperir; derken hem bedenleri ve hem de gönülleri Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, Allah'ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği olmaz." hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona hiç rehber 92 "Kendilerine geldiğinde Kitap onu inkar edenler (elbette sonucuna katlanacak.lar)!. .. Halbuki o, eşsiz bir kitaptır ard ınd an d a ~ ı b atı ge ı emez övülen Allah'tan (y.Ji:. Y~ 4Jl). Ona önünden de (.ut;,. •. ..., . .w-. •. ) ll Wll .. (.),O ı_, ...l:l ı.:.ı:ı: (.),O UP . •4..ı..ı""t _ ~ "') ı . o , hikın et s ah'b' ı ı, çok kısım kısım indirilmiştir. (Resı1lüm!) Sana söylenen, senden önceki peygamberlere söylenmiş olandan başka bir şey değildir. Elbette ki senin Rabbin hem bir bağışlama, hem de ellm bir azap sahibidir. dilden bir Kur'an kılsaydık : 92 l•?i-l ~i:J ~~ :,:ı:,, 1 ez-Zümer, 39/23. 334 Eğer biz onu, yabancı 'Ayetleri tafsilatlı şekilde Dr. Biltil Temiz açıklanmalı değil miydi: ~yi :.::..ıt...9 '1') ? Arab'a yabancı dilde (kitap) olur mu : ~j:.J "y,_;:;ıoC: 1)?' diyeceklerdi. De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren bir rehber ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara uzak bir yerden buyurduklarını anlarnıyorlar.)" bağınlıyor (da Kur'an'ın 93 "Biz, anlayıp düşünesiniz diye onu Arapça bir Kur' an: korunan bir kitapta hak.ikaten çok değerli bir Yfj:. ~\:) kıldık" 94 "Bu, Kur'an'dır. Oiıa temizlenenlerden başkası el süremez. Alemierin Rabbi'nden indirilmiştir. Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?"95 Hz. Peygamber (s.a.v.) de Hz. Ali'den nakledilen bir hadisinde ileride büyük bir fitne sapasağlam sırasında Kur'an-ı ipi, hikmet dolu zikri, Kerim'in, özetle, dosdoğru Allah'ın yolu vb. her derde çıkacak şita vasıflarını saydıktan olan sonra, "Onun sayesinde arzular kötüye kaymaz, diller sürçmez, iilimler ona doyamaz ... " buyurmuştur. 96 Dilin cümle erken devirlerde noktalarına B. yapısında ideal modelleri verişi yanında, üslubunun analizine dair Kur' an bedi' beyan ve başlayan çalışmalarla belligatın kadar araştırılmasına kadar uzanan bir gayrete yol açmıştır. Kur'an'ın Yazılması Bakımından Katkıları: Bir dilin gelişmesi ve kalıcı olmasında onun yazısının kullanılması önemlidir. Ciihiliye Döneminde yazı yok denecek kadar az bilinir ve Kur'an niizil olmaya hadis-i en ince başlayınca, şerifterin yazılınayıp da benzer bir titizlikle kullanılırken, iiyetlere gerekli dikkat ve özen gösterilsin diye sadece iiyetlerin yazıya çok çok geçirilmesi yazılması, aynı zamanda Arapça'nın anlamını taşıyordu. Şu dilin zaptı ve yayılmasındaki önemi vurgularunaktadır : 93 Fussilet, 41/41-44. ez-Zuhruf, 43/3. 95 el-Vakı'a, 56177-80 96 et-Tirmizi, VIII, 112-1 13; el-Enbari, a.g.e., 6 94 335 iiyette yazının, İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları "Nun... Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarınaandolsun ki, sen Rabb'inin nimeti (ezberlenen ve yazıya da geçirilen Kur' an97) sayesinde, deli değilsin. Doğrusu senin için tükenmez bir ecir var."98 Mukattaa harflerden olan "ıJ' harfi, söz ve yazının yaratılış ilk ve gayesine yazabilenlerin kıyınetine dikkat çeker. "Benden Kur'an işaret 99 ve bunlara yemin ederek yazının ve Diğer taraftan Hz. Peygamber (s.a.v.)in, dışında birşey yazmayın; kim böyle birşey yazmışsa imha etsin" 10 buyurması ° Kur'an'ın yazılmasında uygulanan titizliği belirtir. Demek ki Kur'an, önceki semavi Peygamber' in kitapların hayatında suhufların ve ve gözetimi fazla vahiy katibinin elleriyle kaynağıdır. ıoı . Kur' an-ı Kerim, yazının altında bugün isimleri tek tek bilinen yazıya geçirilmiş kullanma ilk kaynak olan Hz. sahasını olup Arapça'nın genişleten en esaslı yanında için Arap nizamın en önemli tesbit, tescil, telkin ve neşir vasıtası oldu. Hicri ilk yanın asırda birden bire yepyeni ve asırlık hayatından aydınlık arniiieri kırktan getirdiği daha önceki üç yazısı beşeri aksine, bir safhaya girdi; ictimal daha fazla tekamül etti. Artık :(Vledine hattın gelişme merkezi oldu. Ancak ·bu devrede Arapça'yı henüz tesbit ve ifadede yetersiz olan çarelerin yazının kusurları yakından hissedilmiş, aranmasına, önleyecek şekilde birbirinden ayıncı eklenmişti. önce Kuran .metininin korurrup doğru doğru okunmasını vasıf olarak, bu kusurları giderecek tespiti, her türlü bozulmayı sağlamak için gerek harfleri gerekse bugünkü harekelerin ilk şekli olan noktalar 102 97 Tefsirlerde nübUvvet veya risalet olarak yorumlanan "Rabb'in nimeti", konteks içinde ezberlenmek ve yazılmak suretiyle tesbit edilen Kur'an olarak yorumlanabilir. 98 el-Kalem, 68/l-3 99 Elmalılı Harndi Yazır, Hak Dini Kur 'an Dili, İstanbul bty. VIII, 5254. MUslim b. Haccac el-~uraşi en-Nisabüri, Salitfiu Müslim, Tahk.: M. Fuad 'Abdülb~i, Mısır 1955, N, 2298. 101 Ni had M. Çetin, "Arap" Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, istanbul 1991, III, 283. 102 Çetin, a.g. madde, III, 276, 279, 296. 100 336 Dr. Biliii Temiz C. Kur'an 'ın Okunmruiı Yönünden: Daha önce de belirtildiği gibi, Arapların ve Arap olmayanların yaptıkları lahnlara geçici bir hoşgörü ile bakılıyordu. Bu tür bir lahn ile karşılaşıldığında, önceleri, "Kardeşinizi irşad ediniz, konuşurken hata yaptı."· buyuran Hz. Peygamber, "Konuşmadaki hatanız, ok ile vuramayışınızdan da betermiş!" diyen Hz. Ömer ve bunları örnek alan Sahabe, Tabifuı ve sonraki nesiller, İslam'a girip de Kur'an ve hadislerle dinini öğrenmek isteyenlere her türlü kolaylığı sağlamayı görev bilmişlerdir. Lahnların Çünkü fasih göre bazı yapması zuhfuuyla en çok konuşmada ayetterin ün Kur'an'ın yanlış okunmasından endişe edilmişti. salmış okunuşunda el-Haccac (ö. 95/714) vb. lahn yapıyorlardı. kişiler Buna göre daha da imkan dahilindeydi. Durum böyle olunca bile, rivayete diğerlerinin çıkar yol, lahn Kur'an-ı Ker'im 'in harekelenmesi ve Arapça'nın kilidelerinin tesbit ve tasnif edilmesiydi. 103 Kur'an-ı Ker'im'e hürmetten dolayı Arap olmayan talebeler, Arapça'ya hizmeti ibadet sayıyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.v.) "Kur'an ifadelerinin hak'ikatini ilginç kelimelerini araştırınız: ~1:.? I~I:J l)i:)lii;...;C-1" buyurmuştur. 105 104 ve Hz. Ömer (r.a.), "Kur'an'ı ezberlediğiniz gibi, i'rabını da öğreniniz." İbn Mes'ud, "Kur'an'ı tahlil edip yorumlayınız, çünkü Arapça'dır; Allah onun tahlil 06 edilmesini sever" demişı , İbn 'Abbas ise, "Şiir Arab'ın divanıdır, Allah'ın 103 Corci Zeydan, a.g.e., Il, 13; Özbalıkç1, a.g.e, 17. "İ'rap" kavramının dalıa önce geçen, "kelime sonlarının cümledeki kullanımına göre gösterdiği hareke veya harf değişikliği" anlamından başka, "Hak bildiği delili pervasızca ortaya koymak, açıkça yorumlamak" anlamı da vardır. Bkz. Muhammed b. Ebtbekr b. 'Abdill}iidir er-Razi, Mulitaru 's-sıfiaii. Talık. Malımüd Hlit1r, Beyrut 1995, I, 177. 105 el-Buhar!, el-Camiu 's-Sah[h, I, 46; Muhammed b. Ahmed b. Ebtbekr el-~urtubi, el-Cami 'u li 104 afiklimi'l-f}.ur'an, Tahk. Ahmed 'Abdul'altm, el-Berdüni, Dliru'ş-Şa'b, II. Basım, Kaltire 1954, I, 23; Mustafa Sadık er-Riill'i, "İ'cazu'l-Kur'an", Tahk.: Malımüd Sa'id el-'Uryiin, VIII. Basım, Mısır 1965, 75. 106 el-~urtubr, a.g.e, I, 23; el-Enbiiri, a.g.e., 16. 337 İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'iin-ı Kerim 'in Arapça ya Kazandırdıkları onların indirdiği diliyle müracaat ederler, açıklamasını orada araştırırlar."ı Bütün bunlar teşvik müslümanları, Kur'an'ın lafız bakımdan ediyordu. Bu kapalı Kur'an'dan bir yer kendilerine ilk 07 gelirse divanlarına diyerek yol göstermiştir. ve manasını fılologlar Arapça'yı birlikte öğrenmeye incelemeye koyulmadan önce, kilidelerini tesbit edip ilginç kelimelerinin anlamlarını topladılar. Özellikle yakın edebi dile en lehçeler hakkındaki eserlerde bulunmaktadır. VI. ve VII. malzeme asırlardaki Kur'an'ın okurlması konulu lehçeler h~ında eski müelliflerin müşahedelerini umumiyetle az bilinen ve kullanılan kelime ve tabiriere Gaıi_bu'l­ Kur'an (Kur'an'ın denilebilecek mektedir. ilginç kelimeleri) b~ çalışmaları, adlı raslıyoruz. eserlerde Arapça'ya ilgi duyan herkesin Çünkü:Kur'an-ı Kerım, Arap nesir hayatının Onların hayranlığını ilk ve ebedi basit celbet- şaheseri olup, stil ve üslupça taklldi mümkün değildir. Daha sonraki devirde Kur'an-ı Kerım'in çıkan tilavetinde ortaya hatalara ve hemen düzelmek için gösterilen ttinalara şunlar örnek verilebilir : a) Hz. Ömer zamanında bir bedevi Kur'an tilavet etmeyi öğrenmek için şehre gelir ve bir adamdan J) ayetini "(!U_;.;_) bedevi, şaşkınlık Peygamber'den yanına çağırtıp öğrenmeye başlar. ~_;..;..) J ~j.:.t.ll Hocasının, (:;,.. ~'-?it :dıl Tevbe suresinin dokuzuncu 0J " şeklinde uzaklaştı. Ben de kulağına ulaşınca, bedeviyi içinde, "Madem ki Allah, ResUlü'nden uzağım!" der. Hz. 'ümer bu haber ona bu okuyuşun hatalı olduğunu izah ettikten sonra şöyle bir emir verir: "Kur'an'ı sadece dilde alim olan okutsun. ~\,ı 'IJI.C. b) Bedevi bir Arap birine Kur' iin geçen hatalı okuyuşu öğrettiğini okuduğunu duyan okumayı öğreten Yl ~J)lı r.s.J.ı "} "108 bir adama rastlar; yukarıda görünce, "Yemin ederim, Allah elçisi Muhammed'e bunu böyle indirmemiştir." der. Öğreten kişi, bedevinin yakasına yapışır, Halife Hz. Ömer'in hakemliğine başvururlar. Hz. Ömer nasıl okuttuğunu Bedruddin Muhammed b. 'Abdiilah ez-ZerkeşT, ei-Burhiin fi 'ulılmi '1-fi.ur 'lin, Tahk.: Mustafa 'Abdülkadir 'Atii, Diiru'l-fikir, Beyrut 1988, I, 369; es-SüyüH, el-İt/,din, I, 19; Çelebi, elKutrub... , 20; Özbalıkçı, a.g.e., 16. 107 108 el-EnbiirT, a.g.e., 38-39; Muhammed b. Ahmed e1-KurtubT, el-Ciimi'u li ahkiimi'l-fi.ur'iin, Tahk. Ahmed 'Abdül'alim el-Berdüni, II. Basım, Diiruşşa'b, Kiihire 137211952, I, 24. 338 Dr. Biltil Temiz sorunca, "~_;..::_, "J... " hatasınİ tekrarlar. O da, "Vallilhi Allah Muhammed'e böyle indirmemiştir, doğrusu "~;;.J "J .. .''olacak." der.ı 09 c) Bir 110 " .. 1;,.~ başka bedevi Arap asıllı bir imarnın namazda şöyle okuduğunu işitir: ~ 0.§.;:tJI (1~) I.J~Ş'fi "l"J" (Anlamı, "Siz müslüman erkekler, müşrik erkeklerle iman edinceye kadar evlenıneyin (?! .. )" Bunun üzerine bedevi Arap, "Fesübhanallah! Bu, İslamiyetten önce büyük bir suçtu. Nasıl olur da bala devam eder?!" der. Bu okuyuşun bir lhlın (hata) olduğu ve doğrusunun " .. .1~ evlendirmeyin." biçiminde olduğu "l"J : kendisine söylenince "AIIah kahretsin! Bundan sonra onu imam seçmeyin." diye çıkışır. 111 D. Kur'an Metninin Analizi ve Yorumu Kur'an-ı Açısından: Kerlm'in, gerek ifade biçimi, gerekse yer verdiği kelimeleri ile muhataplarının düşünce ufuklarını açtığı ve zorladığı bir gerçektir. İbn Cinni bu konuda şu örneği verir : "All§.h .. ~j.L•U r.:.ı~ bi~I"J', .. ;.A~t· 113 112 Teala'nın, 'Gökler de sağ elinde dürülmüştür 'All8.h'ın eli onların elinin üstündedir: : J'j. ~~ ~... vb. ifadeler ve 'Allah Adem'i Kendi suretinde yarattı.' hadisini anlarken All8.h'ı (h§.şa) bir beden gibi düşünmüşler, hatta bu c8.hillerin bazıları, 'Baldır açılacağı (zor işler için paçaların sıvanacağı) ve secdeye da'vet edilecekleri gün (secde) edemezler: 0}.tb''i,ıj ~ _,ı~l ı))0Jc':fi..J JG...ı ;_;:.: q;~·,ı:;j ~'_,J ' 114 ayetinde yer verilen baldırın, Rabb'lerinin baldırı olduğunda hiç şüphe etmemişlerdir. Sathl fikir ve iz' an yoksunluğundan All§.h'a sığınırız, bu kişilerin bu şerefli dil ile bir yakınlık veya ilgileri olsaydı, bu tür sıkıntılara düşmezler, dili bilmeleri saadet iÇinde kendilerini korurdu. ,ı 15 109 110 el-Enbarr, a.g.e., 37; el-Kurtubi, a.g.e., I, 24. el-Bakara, 2/221. Meali: "Mtişrik erkeklere, -onlar lman edinceye kadar- (imanlı hanımları) nikahlamayın." ııı Çelebi, Kutrub ... , 7. 112 l!J ez-Ztimer, 39/67. el-Fetfi, 48/1 O. ıı 4 el-I}.alem, 68/42. 115 İbn Cinnl, el-Hastiis, III, 246. 339 İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça ya Kazandırdıkları Kur'fuı'ı yorumlamanın üstünlüğü ve öğretmeye teşvik, hatalı okuyuşun çirkinliği ashabı vb. konularda Hz. Peygamber (s.a.v.) nakledilir :1ı 6 ve tabiinden Ebu Hüreyre'den nakledilir ki: "Hz. Peygamber (s.a.v.) dikkat çekici kelimelerini araştırınız." Kur'an'ı şu ifadeler i'rab ediniz, buyurur. Nafi' ve İbn Ömer'den, Rasfı:lullah (s.a.v) buyurur ki; "Kim Kur'an'ı tahlil etmeden okursa, indirildiği haliyle her harfe on sevap yazan bir melek, bir kısmını tamamını çözümlerse her harfe yirmi sevap yazan iki melek, analiz ederse her harfe kırk sevap yazan dört melek vekil tayin edilir." Abdurrahman b. Zeyd'den, "Ebu Bekir ve Ömer (r.a.), 'Kur'an yorumlarının bazıları bize harfl6rinin ezberlenınesinden daha hoş gelir.' derlerdi." Abullah b. Mes'ud, "Kur'fuı'a ayrı ile okuyunuz ve tahlil ediniz; çünkü değer bir veriniz, onu seslerin en güzelleri Arapçadır ve Allah onun yorumlanmasını sever." der. Eş-Şa'bi de Hz. Ömer'in 'Kim Kur'fuı'ı okur ve yorumunu da yaparsa Allah katında ona yüz şehit sev~bı verilir.' dediğini anlatır. Son İlahi Kelam'a beşeri dil olarak Arapça seçilmiş, buna karşılık Arapça'nın ilk filolojik hareketlerini, Kur'an'ın doğru öğretilmesine okurrup başlatmıştır. Ayrıca Kur'an Arapça'yı şu açılardan gösterilen titizlik müsbet manada etkilemiştir: 1) Öncelikle Arapça'yı tek lehçe etrafında toplayarak onun birliğini perçinlemiştir. Cahiliye Devrinde maları, meşhur şair en-Nabigatu'z-iubyani.nin yapılan şiir yarışmaları olamamış olduğu çeşitli panayırlarda haraketlerdi. Arapça' da dil Kur'an-ı Kerlın görülen hararetli dil hakemliğinde ve 'Ukaz birliğini sağlamaya çalışmış bunu tam Çarşısında fakat manasıyla sağlayarak tartış­ başarılı her şeyde gibi dilde de birlik ve beraberliği kurmuştur. 2) Kur'an bir çok dillerde görülen bozulma ve korumuş, bir çok kelimeyi mana yıpranmaya karşı Arapça'yı bakımından geliştirmiş, çok sayıda yepyeni Cel1ilüddin 'Abdurra6.man es-Süyüti, el-İtlflinfi 'ulümi'l-Kur 'an, Tahk.: Mustafa Dibü'l-Bugil, Diiru'bni Kesi_r, II. Basım, Dimeşl,< 1993, II, 1194. 116 340 l Dr. Biltil Temiz kelimeler de ağaçlar kazandırmıştır. Çünkü Kur'an'ın kelimelerle ifade ettiği anlamlar; kalem, denizler mürekkep olsa ve bir o kadar daha getirilseydi, Rabb'in Kur' an' daki sözleri tükenıneden yine tükenirdi. 117 Mesela şu kelimeler İslam' da, Cahiliye Devrindekinden bambaşka manalar kazanmıştır : İslami Anlamı : Kelime : Cahiliye Anlamı : pl : fmansızlık, inkar. Örtüp gizleme . ~~~ : Örterek gizleyen gece Dfne inanmayan kişi ~~~:Dua Dua ve namaz ~~~: Başı öne eğmek Allah 'a secde etmek. ~l.tJI : Toprakta gizli yol ve İnanmış görünen iki yüzlü kims yuva açan köstebek 3) Önceleri Arap Yarımadası'na münhasır kalan Arapça, Kur'an'ın nüzı1lün­ den sonra her yöne, müslümanların gidebildiği yakından müslüman Kur'an ile de kendini göstermiş hale gelmesine edebiyat dili 5) değişip Kur'an-ı dolayısıyla Arapça dünyanın her yerin- ve yerleşmiş oluyordu. 4) Hemen her ülkede farklı ilgileniyor, her yere yayılmaya başladı. Zira her halkın konuştuğu rağmen, Kur'an-ı avam Arapçası Kerim sayesinde birbirinden epeyce müşterek ve fasih bir bozulmadan varlığını sürdürmektedir. Kerim Arapça'yı resmi dil haline konusunda ona örnek, kaynak ve delil kabul dilin zamanla gerileyip getirmiş, edilmiştir. bozulmasının Arapça'nın fesahat ve Böylece birçok da başına gelmesi beHiğat gelişmiş önlenmiş oldu. Kur' an-ı Kerim' in Allah tarafından kıyamete kadar korunacağı garantisi sayesinde Arapça da varlığını sürdürecek demektir. 117 118 Bkz. el-Kehf, 29/103. Bkz. el-Hıcr, 15/9. Meali: "Kur'iin'ı Bizinirdik Biz. Onu koruyacak olan da yine Biziz." 341 118 İlk FiZolajik Çalışmalar Döneminde Kur 'an-ı Kerim 'in Arapça ya Kazandırdıkları SONUÇ Ortaçağda Arapça'nın kısacası Kur'an'a ilk fılologlarının inançlarından aldıkları düşünce dini ve duygulanndan, bitmek bilmeyen enerjiyle çalışma ve tartışma gayretleri her milleti imrendirecek üstün sonuçlar vermiştir. 119 Derli toplu bir lügata ilk olarak, İslam Alemi'nde el-Halll b. Ahmed'in Kitabü'l-'Ayn'ı ile rastlıyoruz. Halife Hz. Ali zamanında Ebu'l-Esved ile başlayan fılolojik çalışmalar, Bıneviler Devri'nde gelişmiş ve Abbasiler zamanında en hararetli devrini yaşa­ mıştır. İlk Abbasi Halifeleri bile bizzat Nahlv ve Lügat alimleriyle sohbete zaman ayırıyorlardı. O halde Arap Dili'ne dair bilgileri hayli çoğalmış, konuşma hata- larıyla mücadel~ ve araştırma daha da artmıştı. Dilin bu gelişmeleri Halife el- Me'mfin zamanında çalışmalar çok ve aynı sonucunda çok şerefli minval üzere Selçuklular Devrinde de sürdürülen şöhretli fılologlar adamları yetişti. Demek ki, Arap Dili ve zengin bir maziye sahiptir. Ancak elimizde çocukluk ve gençlik çağlarına dair pek az bilgi vardır. İlahi Kelam'a son beşeri dil olarak seçilen Arapça'nın ilk fılolojik hare- ketlerini, Kur'an'ın doğru şiı açılardan Kur'an en toplayarak okunup öğretilmesine başta Arapça'nın yazıya birliğini kurup perçinlemiş, geçirilmesini müşterek sağlamış, resmi dil haline konusunda ona örnek, kaynak ve delil kabul sayesinde gösterilen titizlik başlatmış ve onu müsbet manada etkilemiştir: getirmiş, tek lehçe fesahat ve edilmiştir. Apaçık ve fasih bir edebiyat dili, değişip etrafında belağat (mübin) dili bozulmadan varlığını sürdürmektedir. Kur'an bir çok Arapça kelimeyi mana dağarcığına çok sayıda bakımından geliştirmiş, aynca kelime yeni kelimeler kazandırmıştır. Arapça, Kur'an sayesinde onun götürillebildiği her yere yayılıp yerleşmiş ve bunu bala sürdürmektedir. Öyleyse Kur'an-ı Kerim Arapça'nın varlık sebebi ve 119 Tahir Nejat Gencan, Dilbilgisi, Ankara 1966, 5. 342 Dr. Biliii Temiz kıyfunete yegane kadar sapasağlam bir şekilde hayatını sürdürmesirıi garanti edecek desteğidir. KAYNAKÇA el-Alüsi, Ebu'l-FaZl Malımüd (ö. 1270/11854), Rüiiu 'l-Me 'iini ii tefstri'll}:ur 'ani 'l- 'aiim ve 's-se b 'i 'l-mesani Daru ifiyai türasi'l-'arabi, Beyrut bty. 'Att:ar, Afimed Abdulgaffir, MufJaddwnetu 's-Sıhah, II. Basım, Beyrut 1979. el-Buhar!, Ebü 'Abdil!ah Muhammed b. İsmail el-Cu'fi (ö.256/870), el-Camiu's- Sahih, İstanbul 1981. el-Cevheri, İsma'il b. Hammad (ö. 390/1 000) es-Szhiih (Tacu 'l-Luga ve Szhafıu 'l- 'Arabiyye), Tahk.: Ahmed Abdulgafür 'Att:ar, Diiru'l-'Ilim li'l-Melayin, II. Basım, Beyrut 1979. Çağatay, Neşet, İslam Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliyye Çağı, Ankara Üniv. İl§hiyat Fak. Yayınları, Ankara 1982. Çakır, Mehmet, Sibeveyh, Öğretim Yöntemi ve Bazı Koyduğu Kw·allar, İzmir 1994. Çelebi, Muharrem, "Arapça'da Ezdiid Meselesi", D. E. ü ilahiyat Fakültesi Dergisi IV, İzmir 1988. -----, "Muhtasar Nahiv Kitaplarına Bir Bakış", D.E. U İlahiyat Fakültesi Dergisi V, İzmir 1989. -----, Kutrub (Hayatı, Eserleri ve Kitab al-Azmina), Basılmamış Doçentlik Tezi, Erzurum 1981. Çetin, Nihat, "Arabistan", Küçük Türk-İslam Ansiklopedisi, I. Basım, İstanbul 1978. Çetin, Nihad M., "Arap". Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1991. Ebü 'Osman 'Amr b. Bahr (ö. 255/869), el-Beyan ve 't-tebyin, Tahk.: el-Muhami Fevzi 'Atvi., Beyrut 1968. 343 İlk FiZolajik Çalışmalar Döneminde Kur 'lin-ı Kerim 'in Arapça ya Kazandırdıkları Elmalılı Harndi Yazır (ö. 1361/1942), Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul bty. Emin, Ahmed, Zufia'l-İsliim, Beyrut bty. el~Enbari, Ebfı Bekr Muhammed b. el-Kasım b. Beşşar en-Nahvi (ö.328/ 940), ltafiu 'I-valf ve 'l-ibtidii' fi. kitiibi 'lliihi 'azze ve eel/e, tahk.: Muhyiddin 'Abdurrahman Rama.Zan, Mecme'ul-Luga el-'Arabiyye, Dimeşk 1971. Ergin, Muharrem, Türk Dil Bilgisi, II. Basım, İstanbul 1962. Fazlur Rahman,(ö. 1408/1988, Ana Konularıyla Kur'an, Terc. Alpaslan Açıkgenç, Fecr Yay. Ankara 1987. Gencan, Tahir Nejat, Di/bilgisi, Ankara 1966. Hamidullah, Muh;ınıı:ned, "Kitabet San'atı", Terc.Yusuf Ziya Kavakçı, İsitim Medeniyeti Mecmuası, İstanbul bty. İbn Cinni, Ebu'l-Feth 'Usmiin (ö. 392/1002), el-Hasiiis, tahk. : Muhammed 'Ali en-Neccar, 'Alemu'l-Kütüb, Beyrut 1952. İbnu'l-EnbarT, Ebu'l-Berakat Kemalurldin 'Abdurrahman (ö. 577/1181), Nuzhetu'l- elibbii' fi tabalçiiti'l-üdeba'; tahk. Muhammed Ebu'l-Fa.Zl İbrahim, Daru'nnehi:a, Kahire bty. İbn Faris, Ahmed (ö. 395/1005) es-Siihzbifi.filçhi'l-lüga, tahk. : Ahmed S~ar, 'Isa Babi e1-Halebi ve Şurakahu, Kiihire 1977. İbnu'n-Nedim, Ebu'l-Ferec, Muhammed b. İshal,< (ö.384/994), el-Fihrist, Mektebetu Hayyat, Beyrut bty. el-İsbehani, Ebu'l-Ferec (ö. 356/967),el-Egiin[, tahk.: Semir Cabir, Darü'l-Fikr, II. Basım, I-XXIV, Beyrut bty. el-I}:ali, Ebü 'Ali İsma'il b. el-I}:asirn, el-Bagdadi (ö. 376/986), el-Emiil[, Darulkütübi'l-'Ilmiyye, Beyrut bty. el-I}:ıfti, el-Vezir Cemalurldin Ebu'I-Hasen 'Ali b. Yüsuf (ö.724/1324), İnbahu 'r- ruviit 'ala enbahi'n-nufiat, kütübi'l-mısriyye, tahk.: Muhammed Ebu'l-Fa.Zl İbrahim, Daru'l- Kahire 1950. 344 Dr. Biltil Temiz el-I}.urtubf, Muhammed b. Ahmed b. Ebibekr (ö. 67111272-73), el-Ciimi'u li ahkiimi'l-J}.ur'iin, Tahk. Ahmed 'Abdul'alim, el-Berdüni, Daru'ş-şa'b, II. Basım, Kahire 1373/1954. Küçükkalay, Hüseyin, Kur'an Dili Arapça, Denizkuşları Matbaası Konya 1969. el-Mehalli, CeHiluddin (ö. 864/1460) - es-Suyüti, Cela.Iuddin (ö. 911/ 1505) Tefs[ru 'l-Celiileyn, Salalı Bilici Kitabevi, İstanbul bty. Müslim b. Haccac el-I}.uraşi en-Nisabüri (ö. 261/824), Safi[fiu Müslim, Tahk.: M. Fuad 'Abdülbal}i, Mısır 1955. Özbalıkçı, Mehmet Reşit, Arap Gramerinde Kur 'iin ve Hadis le İstişhiid, İzmir 2001. Pakalın, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Devlet Kitapları, II. Basım, İstanbul 1971. er-Rafı 'I, Must:a.Ia yayınlarından, S adı!}, "Tiir[liu '!-edebi 'l- 'arab[", Daru' 1-kütübi 'I-' arabi Beyrut 1974. er-Razi, Muhammed b. Ebibekr b. 'Abdill}adir (ö. 721113 21 ), Mulitiiru 's-sıfiafi, Tahk. Mahmüd rtat:ır, Beyrut 1995. es-Sirafi, Ebü Said Hasen b.' Abdiilah (ö. 368h)A'tıbiiru'n-Nahviyy[ne'l-Basriyyin, neşr. F. Krenkow, Paris 1936. es-Süyı1H, Celaluddin 'Abdurrahman b. Ebi Bekr (ö. 911/1505), el-İlfliriihii 'ılmi usüli'n-nafiv, tahk.: Ahmed Subhi Furat, İstanbul Üniv. Yayınları, istanbul 1975. -----, el-Müzhir ii 'Ulümi'l-Lugati ve Envii'ıhii, Tahk.: Fuad 'Ali Mansür, Daru'lKütübi'l-'İlmiyye, I. Baskı, Beyrut 1988. -----, Sebebu Hicra, vat'ı 'ılmi1-'arabiyye, Dimeşl} tahk.: Mervan el-'At:ıyye, I. Basım, Daru'l- 1988. -----, el-İtlj:iin ii 'u/üm i '!-Kur 'iin, Tahk.: Mustara Dibü'l-Buga, Daru'bni Kesir, II. Basım, Dimeşl} 1993. Şemsettin Sami, J}.iimüs-ı Türki_ (Fürkçe Temel Sözlük), I. Basım, İstanbul 1985. 345 İlk Filolojik Çalışmalar Döneminde Kur 'iin-ı Kerim 'in Arapça 'ya Kazandırdıkları et-TirmiZI, Muhammed b. 'Isa es-Sülemi (ö. 279/892), Sünenu't-tirmiii, Tahk.: Ahmed Muhammed Şakir ve diğerleri, Daru ihyai't-Türasi'l-'arabi, Beyrut bty. Yaküt el-Hamevi (ö. 626/1229), Mu'cemu'l-buldiin, Beyrut 1957. ez-Zerl}aru, Muhammed (ö. 1367/1948), Menö.hilu'l-'irfon Tahk.: Mektebu'l-buhüs ve'd-dirasat, I. fi. Basım, Daru'l-fıkr, 'ulümi'l-~ur'ö.n, Beyrut 1996. ez-Zerkeşi, Bedruddin Muhammed b. 'Abdillah (ö. 794/1392), el-Burhan 'ulümi'l-~ur'!ın, fi. Tahk.: Mustafa' Abdiilkadir 'Ata, Daru'l-fıkir, Beyrut 1988. Zeydan, Corci, Tö.r[fiu ö.dö.bi'l-lugati'l- 'arabiyye ", III. Basım, Matbaatü'l-Hilal. ·: 346