Gökçen ALPKAYA * ULUSLARARASI İNSAN HAKLARI HUKUKU BAGLAMıNDA AZıNLıKLARA İLİşKİN BAZI GELİşMELER Azınlıklara ilişkin düzenlemeler, uluslararası hukukun insan hakları alanında 1945'ten 1990'lara gösterdiği dönüşümün en dikkat çekici bo­ yutlarından birini oluşturmaktadır. Uluslararası belgelerin, insan hakları konusunu esas olarak devletlerin iç hukukuna bırakarak, uluslararası düzeyde yalnızca" asgari" kuralları saptamaya yöneldiği 1945 sonrasın­ dan, insan haklarının evrensel normları, uluslararası yargısal ve diğer de­ netim yolları ve yaptırımlarıyla bir iç sorun olmaktan çıkarak uluslarara­ sılaştığı 1990'lı yıllara kadar, azınlıklara ilişkin düzenlemeler de bu çizgiye uygun bir gelişim göstermiştir. Bu yazıda, uluslararası insan hakları hukukunda bugün azınlıkların ele alındığı aktarılmaya çalışılacaktır. Kuşkusuz, azınlıklar sorunu­ nun, hukuk düzenine yansıdığından çok daha köklü tarihsel, siyasaL, top­ lumsal, ekonomik, kültürel ve ideolojik boyutları vardır ve bu boyutlar­ dan bağımsız bir değerlendirmenin de eksik kalması kaçınılmazdır. 1 Bununla birlikte, bugün artık insan hakları çerçevesinde azınlıklara iliş­ kin soyut ve genel kuralların gelişmekte olması, konunun uluslararası insan hakları hukuku bağlamında ve hukuk-dışı verilerden olabildiğince soyutlanarak İncelenmesini mümkün ve hatta gerekli kılmaktadır. 2 nasıl AZıNLıKLARA İLİşKİN KURALLARIN GELİşİMİ Dil, din ya da etnik köken nedeniyle içinde yaşadıkları toplumdan olan azınlık gruplarının korunması sorunu uluslararası hukuk çer­ farklı * A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Araştırma görevlisi. 1. Türkçede, hukukla sınırlı kalmayan bir inceleme içİn bkz: Türkkaya Ataöv, "Azın­ lıklar Üstüne Bazı Düşünceler", SBF Dergisi, Cilt XLII, No. 1-4, Ocak-Aralık 1987, s. 49-66. 2. "Le droit international des droits de l'homme" ve "International Human Rights Law" karşılığı olarak kullanılmaktadır. Bu yeni disiplin Türkçede 'Ulusalüstü İnsan Hakları Hukuku' olarak da adlandırılmaktadır; bkz: Mehmet Semih Gemal­ maz, Olağanüstü Rejim Standartları (Ulusalüstü İnsan Hakları Hukukunda), İstan­ bul BDS Yayınları, 1991, s. 5-6. İNSAN HAKLARI YILLIGI 148 çevesinde esas olarak 19. yüzyılda ortaya çıkmış bir konudur. Bu dönem­ deki düzenlemelerin en önemli özelliği, bu grupların uyruğu bulundukları devlete karşı korunması sorununun, kendileriyle din, dil, etni vb. gibi çe­ şitli bağları bulunan diğer devletler tarafından gündeme getirilmesi ve bu devletler arasındaki anlaşmalarla güvence altına alınmasıdır. Diğer bir deyişle, bu dönemde azınlıkların korunması sorunu esas olarak siyasi bir nitelik taşımaktadır; genelolarak azınlıkların korunması değil, belirli azınlık grupların korunması biçiminde gündeme gelmiş ve sorun buna ilişkin özel anlaşmalarla düzenlenmeye çalışılmıştır. 3 1919 sonrasında da esas olarak bu temel özelliklerin devam ettiği,4 Milletler Cemiyeti çerçevesinde bir güvence sistemi oluşturulmasının bu karakteristikleri ortadan kaldırmadığı görülmektedir. Bu dönemde, azın­ lıklara ilişkin düzenlemelerin temelinde yeryüzündeki bütün azınlıklar için geçerli evrensel kurallar oluşturma kaygısı değil, savaş sonrasının si­ yasi düzenlemelerini tamamlama amacı yatmaktadır; bu nedenle bu dö­ nemde geliştirilen kuralların birer yapılageliş kuralı olmadığı kabul edilmektedir. 5 Birleşmiş Milletler'in kuruluşuyla birlikte azınlıklara yaklaşımda önemli bir farklılık görülmektedir. Öncelikle, sorunun yerel ya da bölge­ sel değil, evrenselolduğu kabul edilmiştir. Bunun yanısıra, özel siyasi düzenlemeler ne olursa olsun, sorunun bir insan hakları sorunu olduğu anlayışı benimsenmiştir. Bu temel üzerinde, 1945'ten bu yana, iki ayrı anlayışla belirlenen içiçe geçmiş iki süreçten söz etmek mümkündür. Uzun bir süre boyunca egemen olan ilk anlayış, temelinde eşitlik ve gözetmeme ilkelerinin yer aldığı insan haklarına saygının gerçek­ leştirilmesinin, azınlıklara özel haklar tanınmasını gereksiz kılacağı anla­ yışıdır. BM Genel Sekreterliği'nin Azınlıklara ilişkin Üstlenimlerin Hu­ kuksal Geçerliliği çalışmasında bu görüş şöyle dile getirilmektedir: ayrım "Soruna bir bütün olarak bakıldığında, azınlıkların korunması rejiminin bütününün 1919'da i. Dünya Savaşı'nın sonuçlarını düzen­ 3. Patrick Thornberry, International Lawand the Rights of Minorities. Oxford, Cla­ rendon Press, 1991, s. 25-37. 4. Bu dönemde azınlıklara ilişkin anlaşmalara ve azınlık rejimIerine ilişkin olarak bkz. Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk Dersleri, II. Kitap 2. Bası, Ankara, Tur­ han Kitabevi, 1990, s. 177-192. 5. Hüseyin Pazarcı, a.g.y., s. 181; Patrick Thornberry, a.g.y., s. 113. AZıNLıK HAKLARI 149 lemek ve uluslararası bir örgütü, Milletler Cemiyeti'ni kurmak üzere oluşturulan bir sistemin parçası olduğu kuşkusuzdur. Bu sistemin bir ilkesi, bazı devletlerin ve yalnızca bazı devletlerin (özellikle yeni ku­ rulan ya da büyük ölçüde genişleyen devletlerin) azınlıklar konusun­ da bazı yükümlülüklere ve uluslararası denetime bağlı kılınmasıdır. Ama bütün bu sistem II. Dünya Savaşı ile aşılmıştır. 1944'ten bu yana alınan bütün uluslararası kararlar farklı bir felsefeden esinlen­ mektedir. İnsan haklarının ve temel özgürlüklerin genel ve evrensel korunması düşüncesi doğmaktadır. Artık yalnızca bazı ülkelerdeki azınlıklar korunmayacak, ama bütün ülkelerdeki bütün insanlar be­ lirli bir uluslararası korumadan yararlanacaklardır."6 Bu anlayış uyarınca BM Andıaşması'nda azınlıklara değinilmemiş, Evrensel Bildirge'nin hazırlık çalışmaları sırasında ise başlangıçta azın­ lıklara ilişkin bir madde de yer almakla birlikte daha sonra bu öneri tas­ laktan çıkarılmış ve sonraki girişimler de sonuçsuz kalmıştır. 7 Dolayısıyla, evrensel düzeyde tanınan ve güvence altına alınan insan mensup kişiler için de geçerli olduğu görüşü, azınlıkların korunmasını eşitlik ve ayrım gözetmeme ilkelerinin tam olarak gerçekleştirilmesiyle sınırlandırmıştır. Bu dönemdeki bazı sözleşmeler de bu anlayışı yansıtmaktadır. "Ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel" bir grubun fiziksel varlığını ortadan kaldırmaya yönelik eylemleri önlemeye ve cezalandırmaya yönelik olan 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi,8 dolaylı bir biçimde, bir grup haklarının azınlık gruplarına 6. Study of the Legal Validity of the Undertakings Concerning Minorities, UN Doc E/CNA/367'den aktaran, Patrick Thornberry, a.g.y., s. 53-54. 7. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Öncelikle, devlet temsilcilerinden oluşan Insan Hakları Komisyonu'nun o dönemdeki bileşimi, ulusal kaygılarla hareket eden Latin Amerika ülkelerinin özellikle sosyalist ülkeler tarafından desteklenen azın­ lık haklarını kabul etmek istememeleri, vb. Bu arada, Türkiye'nin de Bildirge'de azınlık haklarına yer verilmesini savunan ülkeler arasında yer aldığı görülmekte­ dir. Hazırlık çalışmalarının kısa bir özeti için bkz: Patrick Thornberry, a.g.y., s. 133-137. 8. Sözleşmenin Fransızca metni için bkz: Nations Unies, Droİts de I'homme, Recueil d'instruments internationaux, New York, 1988, s. 143-147; Ingilizce metni için bkz: United Nations, Human Rights, A Compilation of International Instruments, New York, 1988, s. 143-147; Türkiye sözleşmeye taraftır; resmi çeviri için bkz: Resmi Gazete, 29 Mart 1950. 150 İNSAN HAKLARI YILLILi! olarak azınlıkların 'varolma hakkı'nı tanımaktadır,9 ama ethnocide ola­ rak adlandırılan kültürel soykırım sözleşme kapsamına alınmamıştır; bu ise azınlık kimliğinin sürdürülmesi sorununun insan hakları çerçevesinde düzenlendiği görüşünün ağır bastığını göstermektedir. Yine bu dönemde 'ırk, renk, ulusal ya da etnik soy ya da köken' teme­ lindeki ayrımcılık 1965 tarihli Irk Ayrımının Bütün Biçimleriyle Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi ileyasaklanmıştır. 1o 1960 tarihli Eğitimde Ay­ rımcılığa Karşı Sözleşme de azınlıklara karşı ayrım gözetilmesini yasak­ lamaktadır. 11 Egemen anlayış bu olmakla birlikte, yine Birleşmiş Milletler'in kuru­ evrensel düzeyde tanınan insan hakları arasında azınlıkların haklarına ayrıca yer 'verilmesi gerektiği düşüncesi gelişmeye başlamıştır. Evrensel Bildirge'de azınlıkların haklarına ilişkin bir madde yer almamış olmakla birlikte, Genel KuruL, Bildirge'yle aynı gün, 10 Ara­ lık 1948'de, BM'in azınlıkların durumuna kayıtsız kalamayacağına ilişkin 217 C (III) sayılı kararı kabul etmiştir. Kararda, bu sorunun bulunduğu her devlette özel bir durum arzeden böylesine karmaşık ve hassas bir ko­ nuda birörnek bir çözüm benimsemenin güçlüğü vurgulanarak Ekonomik ve Sosyal Konsey' e bu konuya ilişkin çeşitli öneriler yapılmış ve İnsan Hakları Komisyonu ile Ayrımcılığın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunma­ sı Alt-Komisyonu'ndan bu konuda çalışmalar yürütmesi istenmiş­ luşundan başlayarak, tİr. 12 Bu çalışmaların ilk somut sonucu 1966'da Genel Kurul tarafından kabul edilen Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin 27. maddesi olmuş­ tur. 13 Sözleşmenin 1976'da yürürlüğe girmesiyle, ilk kez, belirli bir ülke­ 9. Patrİck Thornberry, a.g.y., s. 57-58. 10. Sözleşmenin Fransızca metni için bkz: N .U., Droits de l'homme, s. 55-69; İngiliz­ ce metni için bkz: U.N., Human Rights, s. 56-69; Türkçe çevirisi için bkz: Muzaf­ fer Sencer, Belgelerle Insan Hakları, İstanbul, 1988, s. 97-106; Türkiye sözleş­ meye taraf olmamıştır. 11. Fransızca metin için bkz: N.U., Droits de l'homme, s. 88-95; İngilizce metin için bkz: U.N., Human Rights, s. 88-95; Türkçe çevirisi için bkz: Muzaffer Sencer, Belgelerle İnsan Hakları, s. 276-281; Türkiye sözleşmeye taraf değildir. 12. United Nations, United Nations Action in the Field of Human Rights, New York, 1988, s. 245-247. 13. Fransızca metin için bkz: Nations Unies, Droİts de l'homme, s. 18-37; İngilizce metin için bkz: United Nations, Human Rights, s. 18-37; Türkçe çevirisi için bkz: Muzaffer Sencer, Belgelerle Insan Hakları, s. 61-76; Türkiye sözleşmeye taraf değildir. AZıNLıK 151 HAKLARI de bulunan belirli bir azınlığa mensup kişilerin değiL, sözleşmeye taraf olan bütün devletlerdeki etnik, dinsel ve dilsel azınlıklara mensup kişile­ rin hakları tanınmış ve güvence kapsamına alınmış olmaktadır. 27. madde bir süre için uygulanan hukukun bu konudaki tek bağlayı­ hükmü olarak kalmıştır. Ancak 1989 tarihli Çocuk Hakları Sözleşme­ si l4 bu alanda yeni bir dönemin başladığını göstermektedir. Sözleşme, 30. maddesinde, 27. maddede tanınan hakları, azınlık grubu mensubu olan çocuklar bakımından yinelemektedir. Bu gelişme, Alt-Komisyon'un et­ nik, dinsel ve dilsel azınlıklara ilişkin özel raportörü Capotorti'nİn, 27. maddeye azınlık mensuplarına tanınan hakların, BM tarafından oluştu­ rulan insan haklarını koruma sistemİnİn ayrılmaz bir parçası haline gel­ diği görüşünü desteklemektedir. lS cı Öte yandan, Alt-Komisyon gerek azınlık tanımına, gerekse azınlık­ ların haklarına ilişkin olarak çalışmalarını sürdürmüştür. Bu çalışmala­ rın en son ürünü İnsan Hakları Komisyonu tarafından 1992'de kabul edi­ len Ulusal ya da Etnik, Dinsel ve Dilsel Azmllklara Mensup Kişilerin Haklarına İlişkin Bildiri tasarısı olmuştur. l6 Avrupa insan haklarını koruma sistemi içinde de benzer bir gelişim gözlenmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 14. maddesinde ayrım gözetmeme ilkesi çerçevesinde 'ulusal bir azınlığa mensup olma' ölçütünü de getirmiş, ancak azınlıklar bakımından özel haklara yer ver­ me miştir . Azınlıkların korunması ve azınlıklara mensup kişilere bazı özel haklar tanınması eğilimi zamanla güçlenince sözleşmeye ek bir protokol­ le azınlık haklarının insan haklarını koruma sistemine katılması için çe­ şitli girişimlerde bulunulmuş ancak bunlar sonuçsuz kalmıştır. Bugün 17 14. Fransızca metin için bkz: Nations Unies, Droits de l'homme. Les droits de l'en­ fant, Fiche d'information no. 10; İngilizce metin için bkz: United Nations, Human Rights, The Rights of the Child, Fact Sheet no. 10. Türkiye sözleşmeye taraf değildir. 15. Uniteq Nations, Study on the Rights of Persons belonging to Ethnic, Religious and Linguistic Minorities, by Francesco Capotorti, Special Rapporteur of the Sub­ Commİssİon on Prevention of Discrimİnation and Protectİon of Minorİties, New York, 1991, s. 57, par. 327. 16. Fransızca metin iç İn bkz: Nations Unİes, Droits des minorites, s. 16-20. Bildirİnin çevirisi ekte sunulmuştur. 17. Jacques Velu et Ruşen Ergeç, La Convention europeenne des droits de l'homme, 152 İNSAN HAKlARI YILllGI ise azınlıklara ilişkin ayrı bir güvence sistemi oluşturma yolu yeğlenmiş görünmektedir. Avrupa Konseyi'nin bir danışma organı olan Hukuk Yo­ luyla Demokrasi Komisyonu'nun l8 hazırlayıp 8 Şubat 1991 'de kabul etti­ ği Azınlıkların Korunması için Avrupa Sözleşmesi tasarısı 19 sözleşmeye dönüştürülmesi durumunda, azınlıklara ilişkin en kapsamlı bağlayıcı belge olacaktır. Bunun yanısıra, 5 Kasım 1992' de imzaya açılan Bölgesel Diller ve Azınlık Dilleri için Avrupa Şartı da, dil azınlıklarının bu kimlik­ lerinin korunması yönünde önemli bir adımdır. 20 Öte yandan, AGİK çerçevesinde bu konudaki gelişmelere de kısaca göz atmak yerinde olacaktır. AGİK geleneksel anlamda bir uluslararası örgüt değildir ve bu çerçevede kabul edilen belgeler andla şma niteliği ta­ şımamaktadır; bununla birlikte, bugün bütün Avrupa devletlerini bünye­ sinde birleştiren ve kararlarını oydaşmayla alan bir yapı olarak AGİK'in azınlıklar konusundaki tutumu gözardı edilemeyecek bir önem taşımak­ tadır. Başlangıçta azınlıklar AGİK çerçevesinde yalnızca kültürel işbirli­ ğine katkıda bulunabilecek unsurlar olarak görülürken bugün azınlık hakları insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkeleri çerçeve­ sinde ele alınmaktadır. AGİK çerçevesinde azınlık mensuplarına yasa önünde eşitlik sağlanması amacından azınlıkların etnik, kültürel, dinsel ve dilsel kimliklerin tanınmasına ve korunup geliştirilmesine geçişin en önemli dönüm noktası 1990 tarihli Kopenhag Belgesi olmuş,21 bunu Ko­ penhag Belgesinin ilkelerini tekrarlayan ve azınlıklara bazı siyasal haklar tanınmasını öneren 1991 tarihli Ulusal Azınlıklara ilişkin Uzmanlar Top­ lantısı Raporu izlemiştir. 22 Dolayısıyla, AGİK belgeleri, hukuksal bağlayı­ cılık taşımamakla birlikte, azınlıkların ve bunların kendine özgü hakla- Bruxelles, Bruylant. 1990, s. 71. Bu yönde yeni bir öneri için bkz: Stephan Brei­ tenmoser and Dagmar Richter, "Proposal for an Additional Protocol to the Euro­ pean Convention on Human Rights Concerning the Protection of Minorities in the Participating States of the CSCE", Human Rights Law Journal, 1991, Vol. 12, No. 6-7, s. 262-265. 18. Türkiye de 3.9.199 tarihli ve 90/867 sayılı Bakanlar Kurulu kararı uyarınca bu komisyona bir temsilci atamıştır; bkz: R.G., 29 Eylül 1990, sayı 20650. 19. Fransızca metin için bkz: Revue universelle des droits de I'homme (RUDH), 1991, Vol. 3, no. 5, s. 189-192; İngilizce metin için bkz: Human Rights Law Jour­ nal (HRU), 1991, Vol. 12, No. 6-7, s. 269-273. 20. Resmi metnine ulaşmak henüz mümkün olmadığından sözleşme hükümleri bu yazıda değerlendirilmemiştir. 21. Belgenin Fransızca metni için bkz: RUDH, 1990, Vol. 2, No. 9, s. 339-347. 22. Raporun İngilizce metni için bkz: HRU, Vol. 12, No. 8-9, s. 332-334. AZıNLıK rının tanınması HAKLARI yönünde giderek güçlenen evrensel ve bölgesel düzeyde buna öncülük etmektedir. 153 eğilimi yansıtmakta Kısaca özetlemek gerekirse, Birleşmiş Milletler'in kuruluşuyla bir­ likte azınlıklar konusu BM öncesi dönemden farklı bir nitelik kazanmış­ tır: BM öncesi dönemde bir azınlık grubun korunması ve bu grubun men­ suplarının haklarının güvence altına alınması ancak ilgili devletler arasında yapılan anlaşmalara bağlı iken, BM döneminde bütün azınlıkla­ rın korunması ve insan hakları temelinde bütün azınlıkların mensupları­ nın bu haklardan ayrım gözetilmeden yararlanması ilkesi geçerlilik ka­ zanmıştır. Bununla birlikte, insan haklarının gelişimi içinde eşitlik ve ayrım gözetmeme ilkelerinin yeterli olmadığı görülmüş ve bugün, azınlık­ 1ara mensup kişilerin bazı haklarının ayrıca tanınması ve güvence altına alınması noktasına ulaşılmıştır. AZıNLıK HAKLARI Azınlıkların Tanımlanması BM çerçevesinde azınlıkların tanımlanması sorunu daha 1948' de gündeme gelmekle birlikte, Alt-Komisyon'un bu konudaki çalışmaları, devletlerin temsilcilerinden oluşan İnsan Hakları Komisyonu tarafından uzun bir süre adeta 'kösteklenmiştir'. 23 Bunda, sorunun karmaşıklığı kadar, bazı devletlerin, bu tanımı, kendi ülkelerinde hiçbir azınlık grubu bulunmadığı sonucunu yaratacak şekilde sınırlandırma ya da ayrıntılan­ dırma isteğinin payı da büyüktür. 24 Bununla birlikte, tek bir belgede üze­ rinde uzlaşılan tek bir tanım bulunmaması, azınlıklara ilişkin düzenleme­ lerin yapılmasını engellememiştir. 25 Öte yandan, azınlıklara ilişkin çeşitli düzenlemelerde başvurulan ölçütlerin birörnekliği, gerek bölgesel, ge­ rekse evrensel düzeyde üzerinde uzlaşılan bir azınlık kavramının ortaya çıktığını göstermektedir. 23. United Nations, United Nations Action in the Field of Human Rights, New York, 1988, s. 145-147. 24. Francesco Capotorti, a.g.y., s. 96, par. 564. 25. N itekim, 'halk' kavramının da hala tanımlanamamış olmasına karşın, halkların kendini belirleme (self-determination) hakkı bugün gerek uluslararası hukukun, gerekse insan hakları hukukunun temel ilkelerinden biridir. İNSAN HAKLARI YILllGI 154 Milletler Cemiyeti döneminde, Uluslararası Sürekli Adalet Divanı 31 Temmuz 1930 tarihli danışma görüşünde, ele aldığı sözleşmede "top­ luluk" olarak adlandırılan azınlığı şöyle tanımlamıştır: "Gelenekselolarak, ... "topluluk" belirli bir ülkede ya da bölge­ de yaşayan, kendisine özgü bir ırkı, dini, dili ve gelenekleri bulunan ve ırk, din, dil ve gelenek özdeşliğiyle, geleneklerini korumak, tapı­ nış biçimlerini sürdürmek, çocuklarının öğretim ve yetiştirilmesini ırkıarına özgü anlayış ve geleneklerle sağlamak ve birbirlerine karşı­ lıklı yardım etmek amacıyla bir dayanışma duygusunda birleşen bir insan grubudur."26 Önemli eksiklerine karşın bu tanımın içerdiği ölçütler BM dönemin­ deki çalışmalara da aktarılmıştır. BM çerçevesinde, Komisyon ve Alt- . Komisyon'da yürütülen çalışmalarda, çok çeşitli tanımlar önerilmiş ol­ makla birlikte, temelolarak alınan iki tanım vardır. Bunlardan birisi, Capotorti'nin raporunda önerdiği tanım, diğeri ise yine Alt-Komisyon'un bir üyesi olan Deschenes'in Alt-Komisyon'un görevlendirmesi üzerine hazırladığı "Direktifler" çerçevesinde sunduğu tanımdır. Özel raportör Capotorti bir azınlık grubunu şöyle tanımlamaktadır: " ... sayısalolarak bir devletin nüfusunun geri kalanına göre az (inferior) olan, egemen-olmayan konumda bulunan, [o devletin va­ tandaşları olan] üyeleri etnik, dinsel ya da dinsel açıdan nüfusun geri kalanından ayrılan özellikler taşıyan ve kültürlerini, geleneklerini, dinlerİni ya da dillerini korumak amacıyla üstü örtülü bir dayanışma duygusu gösteren bir gruptur."27 Deschenes ise tanımında, 'sayısalolarak aşağı' ifadesinin yaratabile­ önlemek amacıyla, 'sayısalolarak azınlık' ifadesini kul­ lanmış ve Capotorti'nin tanımında üstü örtülü olarak yer aldığı kabul edi­ len 'fiili ve hukuksal eşitlik' amacını açıkça belirtmiştir. 28 ceği çağrışımları 26. P.C.LJ., Series B, No. lTden aktaran, Francesco Capotorti, a.g.y., s. 5, par. 21. 27. Francesco Capotorti, a.g.y., s. 96, par. 568. 28. Proposal concerning aDelinition of the term 'Minority',UN Doc E/CN. 4/Sub. 2/1985/31 par. 181 'den aktaran, Thornberry, a.g.y., 8.7. AZıNLıK HAKLARI Capotorti'nin tanımını temel alan Avrupa Konseyi'nin ise şu tanıma yer verilmiştir. 155 sözleşme tasarı­ sında "Bu sözleşmenin amaçları bakımından, "azınlık" terimi, bir devletin nüfusunun geri kalanından sayısalolarak az (inferior) olan; üyeleri bu devletin vatandaşı olan ve üyeleri nüfusun geri kalanından farklı etnik, dinsel ya da dilsel özelliklere sahip olan ve kültürlerini, geleneklerini, dinlerini ya da dillerini koruma isteğiyle hareket eden bir grubu belirtir" (madde 2/1). Dolayısıyla, bugün başvurulan her üç tanım da, ifade farklılıkları bu­ lunmakla birlikte, esas olarak aynı ölçütleri içermektedir. Capotorti bir azınlık grubunu tanımlamada başvurulacak ölçütleri objektif ve sübjektif olarak ikiye ayırmaktadır. 29 Bu ayrım diğer tanımlar bakımından da ge­ çerlilik taşımaktadır. Objektif Ölçütler 1. İlk ve en temel ölçüt, bir devletin ülkesinde, nüfusun geri kalanın­ dan farklı etnik, dinsel ya da dilsel özellikler taşıyan bir grubun varlığıdır. Bu ölçüt her üç tanımda da açıkça yer almaktadır. Bu noktada, bu grupla­ rın, ilgili devlet tarafından hukuksalolarak tanınıp tanınmamasının önem taşımadığını belirtmek gerekmektedir. Uluslararası Sürekli Adalet Divanı'nın yukarıda değinilen kararında yer alan "Toplulukların varlığı hukuksal bir sorun değil, olgusal bir sorundur" görüşü bugün de geçerlili­ ğini korumaktadır. 30 Dolayısıyla, azınlık tanımına yer verilen ıııetinlerde, bunların ilgili devlet tarafından tanınmış olması ölçütüne yer verilmediği gibi, bu grupların ilgili devlet tarafından resmen inkar edilmesi de azınlık grupların varlığı bakımından gözönüne alınmamaktadır. 2. Objektif ölçütlerin ikincisi sayısal ölçüttür. Buna göre, etnik, din­ sel ya da dilsel özellikleri nedeniyle nüfusun geri kalanından ayrılan grup­ ların, sayısalolarak da nüfusun geri kalanından az olması gerekmektedir. Her üç tanımda da yer alan bu ölçüt, kimi özel durumlarda yetersiz kala­ bilmektedir. Bunun en bilinen örneği, küçük bir azınlığın egemen olduğu 29. Francesco Capotorti, a.g.y., s. 96, par. 565. 30. Francesco Capotorti, a.g.y., s. 96, par. 566. 156 İNSAN HAKLARI YILLlGI Güney Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerdir. Bu gibi durumlarda egemen azınlığın azınlık haklarına sahip olamayacağı açıktır. 31 3. Üçüncü ölçüt ise, bu grupların, nüfusun geri kalanı karşısındaki egemen-olmayan konumudur. Avrupa Konseyi'nin sözleşme tasarısında bu ölçüte açıkça yer verilmemiş olmakla birlikte, tanımın doğası gereği bu ölçütün de üstü kapalı olarak yer aldığını kabul etmek yanlış olmaya­ caktır; çünkü aksi takdirde yukarıda verilen Güney Afrika örneğinde ol­ duğu gibi egemen azınlıkların azınlık haklarından yararlanması gibi an­ lamsız bir sonuç çıkacaktır. Capotorti'nin de belirttiği gibi, halkların kendini belirleme hakkını çiğneyen bu grupların korunması sözkonusu değildir. 32 4. Objektif ölçütlerin sonuncusu, bu grupların mensuplarının üzerİn­ de yaşadıkları ülkenin devletinin vatandaşı olmalarıdır. Her üç tanımda da yer alan bu ölçüt, yabancılar, göçmen işçiler, sığınmacılar, vb. gibi grupların azınlık kapsamının dışında tutulduğunu ifade etmektedir. "Toplumsal azınlık" olarak da adlandırılan bu gruplar geçici bir süre için bir başka devletin ülkesinde bulunmakta ve uluslararası hukukun bu gruplara tanıdığı statüye bağlı haklardan yararlanmaktadır. 33 Sübjektif ölçüt Her üç tanım da, objektif ölçütlerin yanısıra, sübjektif bir ölçütü de içermektedir. Bu ölçüt, objektif ölçütler uyarınca azınlık kabul edilen gruplara mensup kişilerin kendilerine özgü özelliklerini koruma isteğidir. Sübjektif olarak nitelenmekle birlikte, bu unsurun da nesnel yönü ağır basmakta ve bu isteğin, grubun ayırıcı özelliklerinin zaman içinde korun­ muş olmasıyla kanıtlandığı kabul edilmektedir. Aksi takdirde, objektif unsurların varlığını reddedememekle birlikte, böyle bir isteğin bulunma­ dığını, dolayısıyla azınlık haklarından söz edilemeyeceğini ileri süren devletlerin bu iddiaları meşru görülebilecektir. 34 31. Daha sorunlu bir durum ise, birden çok azınlık grubunun bulunduğu ülkelerde bu grupların sayısalolarak birbirine yakın olmasıdır; bu durumda bütün azınlık grupların aynı haklardan yararlanacağı kabul edilmektedir. Öte yandan, azınlık grubunun sayısalolarak çok küçük olması da özellikle ekonomik kaynakların kul­ lanımı bakımından sorun yaratabilmektedir. 32. Francesco Capotorti, a.g.y., s. 96, par. 566. 33. Patrick Thornberry, a.g.y., s. 8. 34. Francesco Capotorti, a.g.y., s. 96, par. 567. AZINLlK HAKLARI 157 Bu nedenle, azınlıkların devlet tarafından resmen tanınmadığı ülke­ lerde, azınlık grubunun mensupları günlük yaşamlarında bir özdeşlik, birlik ve dayanışma duygusu gösteriyorsa, geleneklerini ve kültürlerini korumak için mücadele ediyorsa, bütün engel ve güçlüklere karşın dilleri­ ni konuşmakta direniyorsa, kendilerini ayrı bir grup olarak görüyor ve başkaları tarafından da ayrı bir grup olarak görülüyorsa, bu genel tutum, kendilerine özgü karakteristikleri koruma ve geliştirme isteklerinin açık bir doğrulaması olarak kabul edilmektedir. 35 Bu ölçütler uyarınca azınlık olarak nitelenen grupların, eşitlik ve gözetmeme ilkeleri temelinde, azınlık gruplarına tanınan haklar­ dan yararlanacakları kabul edilmektedir. Devletlerin bu grupların varlı­ ğını tanımamasının, gerek bu konudaki bağlayıcı belgeler, gerekse öğreti tarafından önem taşımadığını bir kez daha vurgulamak yerinde olacaktır. Nitekim, Avrupa Konseyi sözleşme tasarısında, "Bu tanımın unsurlarına uygun her gruba, etnik, dinsel ya dilsel azınlık olarak davranılacaktır" hükmü yer almaktadır (madde 2/2). Dolayısıyla, ileride incelenecek olan hakların objektif ve sübjektif ölçütlere uygun bütün etnik, dinsel ve dilsel azınlık gruplarına tanınması gerektiği kabul edilmektedir. ayrım Azınlık Haklannın Niteliği Genelolarak insan hakları öğretisinde henüz çözüme kavuşmamış olan birey hakları ve kollektivite hakları ikilempe azınlık hakları bakımın~ dan da geçerliliğini korumaktadır. Diğer bir deyişle, azınlık hakları ola­ rak anılan hakların birer grup olarak azınlıklara tanınan haklar olduğunu savunanlar bulunduğu gibi, bunların gerçekte bu gruplara mensup birey­ lere tanınan haklar olduğunu savunanlar da vardır. Bu konudaki uluslar­ arası belgeler ise her iki görüşü de destekleyen hükümler içermektedir. Bireylerin Hakları Gerek 27. maddede, gerekse Bildiri ve sözleşme tasarısında, esas olarak 'azınlıklara mensup kişilerin hakları' ifadesine yer verilmektedir. 35. Francesco Capotorti, a.g.y., s. 97, par. 57l. 36. Bu soruna ilişkin önemli bir yaklaşım için bkz: Jean-Bernard Marie, "Relations between People's Rights and Human Rights: Semantic and Methodological Dis­ tinctions," People's Rights and Human Rights, Klingenthal Symposium, 15-16 May 1986, Human Rights Law Journal, vol. 7, 1986, s. 195-204. 158 İNSAN HAKLARI YILllGI Capotorti, 27. madde bakımından bu ifadenin seçilmesinin nedenlerinin başında, ı. DS sonrasında oluşturulan azınlıkları koruma sisteminde hak­ ların azınlıklara değil, bireylere tanınmış olmasının geldiğini belirtmek­ tedir. Bunun yanısıra, bireysel haklara yer veren sözleşmenin bütünlü­ ğünü bozmamak kaygısı da etkili olmuştur. Nedenlerin sonuncusu ise si­ yasidir; azınlık gruplarına haklar tanınması, toplumun bütününün çıkar­ larını temsil eden devletin karşısına belirli bir grubun çıkarlarını temsil eden birimlerin çıkmasına yol açacaktır. 37 Dolayısıyla, madde tasarısında azınlıklara bir grup olarak haklar tanınması öngörülürken, bu, hazırlık çalışmaları sırasında, azınlıklara mensup kişilerin haklarına dönüştü­ rülmüştür. Bildiri de 27. maddenin formülünü benimseyerek, "Azınlıkla­ ra mensup kişiler haklarını, özellikle bu Bildiride tanınanları, hiçbir ayrım gözetilmeden, bireyselolarak ya da gruplarının diğer üyeleriyle toplu olarak kullanabilirler" hükmünü içermektedir. (madde 3/1). 'Azınlıklara mensup kişiler' ifadesini seçilmiş olmakla birlikte bu haklar kollektif haklar olarak düzenlenmektedir. 38 Gerek 27. madde ge­ rekse Bildiri, etnik, dinsel ya da dilsel azınlıklara mensup kişilerin belirti­ len haklardan 'gruplarındaki öteki üyelerle birlikte topluluk olarak' ya­ rarlanacaklarını belirtmektedir. Avrupa Konseyi sözleşme tasarısında ise esas olarak azınlıklara mensup kişilerin hakları düzenlenmekle birlikte birer kollektivite olarak azınlıkların haklarından da söz edilmektedir. Tasarının ilk maddesinde, "Etnik, dinsel ve dilsel azınlıkların hakları kadar bu azınlıklara mensup kişilerin bu sözleşmede güvence altına alınan haklarının korunması da İnsan Haklarının uluslararası korunmasının temel bir bileşkesidir ve böy­ lece uluslararası işbirliğinin bir alanıdır" denmektedir (madde 1/1). Do­ layısıyla, sözleşme tasarısı, azınlıklara mensup kişilerin yanısıra, bir grup olarak azınlıkların haklarını da ilke olarak tanımaktadır. Bir başka sorun ise kimlerin azınlık grubu mensubu sayılacağı, diğer bir deyişle objektif olarak azınlık grubu mensubu olan bütün bireylerin zorunlu olarak bu statüde bulunup bulunmayacağıdır. 27. madde bu ko­ nuda herhangi bir açıklık içermezken Bildiri ve sözleşme tasarısı açık hükümler getirmektedir. Bildiriye göre "Bu Bildiride tanınan hakların 37. Francesco Capotorti, a.g.y., s. 35, par. 209. 38. Bireyin hakları/kollektivitenin hakları ikilemi ile bireysel haklar/kollektif haklar ayrımı arasındaki fark için bkz: Jean-Bernard Marie, a.g.m., s. 197-200. AZıNlıK 159 HAKLARI kullanılması ya da kullanılmaması bir azınlığa mensup hiç kimse için dez­ avantaj yaratmamalıdır" (madde 3/2). Dolayısıyla, bu madde ile, azınlık­ lara mensup olan ve bu kimliğini korumak isteyen bireyler kadar, azınlık­ lara mensup olmakla birlikte, bu kimliğini yadsıyan bireyler de korun­ maktadır. Sözleşme tasarısı ise aynı ilkeyi daha farklı bir ifadeyle belirt­ mektedir. Buna göre, "Bir azınlığa mensup olma kişisel tercihe bağlı bir sorundur ve bu tür bir tercih hiçbir dezavantaja neden olamaz" (madde 2/3). Maddeyle, azınlık kimliğini korumayı tercih eden bireyler kadar, bunu yadsıyan bireylerin de korunmasının amaçlandığı açıktır. 39 Azınlıkların Hakları Azınlık Grubu Olarak Varolma Hakkı 27. maddede ve Bildiride ayrıca belirtilmemekle birlikte bu hak ve azınlık grubu mensubu olan kişilerin hakları­ nın temelini oluşturmaktadır. Nitekim, "ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel" bir grubun fizikselolarak ortadan kaldırılmasına yönelik eylemler gerek yapılageliş, gerekse 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırıl­ ması Sözleşmesi ile uluslararası suç olarak kabul edilmektedir. doğalolarak azınlıkların Avrupa Konseyi sözleşme tasarısı ise, "Azınlıklar, varlıklarını tehdit edebilecek her türlü eyleme karşı korunma hakkına sahiptir" (madde 3/1) hükmüyle, azınlıkların yalnızca fiziksel varlıklarının ortadan kaldı­ rılmasına karşı değil, aynı zamanda bu sonucu doğurabilecek eylemlere karşı da korunmalarını güvence altına almayı amaçlamaktadır. Azınlık Kimliğinin Tanınması ve Asimilasyana Uğramama Etnik, dinsel ya da dilsel azınlıkların 'azınlık' olarak tanındığı devlet­ ler dışında, bazı devletlerin, azınlık olarak nitelemeseler de, bu grupların farklı kimliklerini kabul etme ve korunmasını sağlamaya yönelik düzenle­ melere gittikleri görülmektedir. Ancak, özellikle asimilasyonun resmi po­ litika olarak uygulandığı devletlerde, azınlık grupların varlığı yadsınmak­ ta, çoğunlukla ırkçılıkla eşanlamlı olan bu politika uyarınca azınlık 39. G iorgio Malinverni, "Le projet de Convention pour la protection des minorites elabore par la Commİssion europeenne pour la democratie par le droit", Revue unİverseııe des droits de I'homme, 1991, Vol. 3 No. 5, s. 163. İNSAN HAKLARI YILLlGI 160 grupların farklılığı ya 'ilkellik' veya 'geri kalmışlık'la açıklanarak ortadan kaldırılmaya çalışılmakta, ya da 'folklorik' özelliklere indirgenmektedir. Bu bakımdan, azınlık kimliğinin tanınması ve asimilasyonun ya~aklan­ ması, bu gruplara mensup kişilerin haklarının tam olarak güvenceye alı­ nabilmesi için bir zorunluluktur. Bildiride bu zorunluluk devletlerin ödevi olarak ifade edilmiştir. Buna göre dQvletler ülkeleri üzerinde azınlıkların varlığını ve ulusal ya da etnik, kültürel, dinsel ve dilsel kimliğini tanıyacak ve bunu ilerletmeye özgü koşulların yerleştirilmesini kolaylaştıracak; bu amaçla gereken yasal ve diğer önlemleri alacaklardır (madde 1/1). Avrupa Konseyi sözleşme tasarısında ise, devletlere etnik, dinsel ya da dilsel azınlıkların bu kimliğini tanıma yükümlülüğünün yanısıra, asi­ milasyon politikaları uygulamama veya bunları desteklerneme ödevi geti­ rilmektedir. 40 Yine, azınlıklara mensup kişilerin, kültürel kimliklerini ko­ ruma, ifade etme ve geliştirme hakkı çerçevesinde, hiçbir türlü asi­ milasyon girişimiyle karşılaşmama hakkı da tanınmaktadır (madde 6/1). Öte yandan, sözleşme tasarısında devletlere bu yükümlülüğün geti­ rilmesiyle yetinilmemiş, ayrıca azınlıkların "etnik, dinsel ya da dilsel kim­ liklerine saygı gösterilmesine, bu kimliklerinin korunmasına ve geliştiril­ mesine" hakları olduğu da hükme bağlanmıştır (madde 3/2). Azınlık kimliğinin tanınması ilkesi ile asimilasyon yasağı birarada ele alındığında, bunların resmi bir tanımadan daha fazlasını gerektirdiği ortaya çıkmaktadır. Her somut duruma göre değişmekle birlikte, azınlık­ ların varlığını yadsıyan ve asimilasyon politikasını uygulayan devletlerin ortak tutumları gözönüne alındığında 41 bu ilkelerin, toplumsal ve kültürel yaşamın azınlıkların yadsınmasını içeren alanlarının, bu politikanın 40. Madde 13: "Devletler, azınlıkların asimilasyonuna yönelen ya da azınlıkların ya­ şadığı bölgelerde nüfus oranlarını kasıtlı olarak değiştirmeyi amaçlayan politika­ lar izlemekten ya da bu politikaları desteklemekten kaçınacaklardır." 41. Üçüncü dünya ülkelerinde Batılı devletlerin çok daha önce tamamladığı bir süreç örnek alınarak yürütülen ve uluslararası hukukta egemen eşitlik, ülkesel bütünlük, siyasal bağımsızlık ve içişlerine karışmama gibi temel ilkelerle güvence altına alınan 'nation-building' süreci ve bunun azınlıklar üzerindeki etkisi için bkz: Rodolfo Stavenhagen, The Ethnic Question. Conflicts, Development and Human Rights, United Nations University Press, 1990. AZıNLıK 161 HAKLARI ürünlerinden arındırılmasını da gerektirdiği açıktır. Bu bakımdan örne­ ğin ders kitaplarında azınlıkları yok sayan veya haklarında yanlış bilgi veren ya da aşağılayan ifadeler; ulusal birliği yansıttığı varsayımına kar­ şın azınlıkları dışlayan hatta bazen aşağılayan simgeler; azınlık grupları­ nı yok sayan resmi bayram, anma günleri, vb. gibi sayısız gizli ve açık -ve çoğu zaman ırkçı- tutumlar da bu kapsamda yer almaktadır. 42 Kendin; Belirleme Ha.kkı Azınlıkların kendini belirleme (self-determination) hakkına sahip olup olmadığı sorunu öğretide tartışılmakla birlikte uluslararası belgeler­ de azınlıklara bu hak tanınmamaktadır. Diğer belgelerin yanısıra, BM Ki­ şisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik, Toplumsal, Kültürel Haklar Sözleşmesinin ortak 1. maddelerinde düzenlenen kendini belirle­ me hakkı, 'halklar'a tanınan bir haktır; azınlıklar ise bu kapsamda değil­ dir. Nitekim, bulundukları ülkelerde azınlık konumunda bulunan yerli halklar, kendilerine tanınan azınlık statüsünü reddederek kendini belir­ leme hakkını talep etmektedir. 43 Öte yandan bağlayıcı olan ya da henüz olmayan hiçbir belgede kendini belirleme hakkı azınlık hakları arasında sayılmamaktadır. Üstelik, bu belgeler, tanınan hakların devletlerin ege­ men eşitliği, ülkesel bütünlüğü ve siyasi bağımsızlığı da dahil, Birleşmiş Milletler'in amaç ve ilkelerine aykırı herhangi bir faaliyete yetki verir bi­ çiminde yorumlanmayacağını da açıkça belirtmektedir (örneğin, Bildiri, madde 8/4, sözleşme tasarısı, madde 1/2). Bununla birlikte, kendini be­ lirleme hakkının yorumlanması ve uygulanması süreci içinde bu olasılığın da varolabileceği kabul edilmektedir. 44 42. Gerçekte bu gibi tutumların ortadan kaldırılması, zaten 1965 tarihli Irk Ayrımı­ nın Bütün Biçimleriyle Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi ile öngörülmektedir. 1 Ocak 1992 tarihi itibariyle 130 devletin taraf olduğu sözleşme, ırk ayrımcılığını, "siyasal, ekonomik, toplumsal, kültürel alanda ya da toplum yaşamının başka bir alanında, insan hakları ve temel özgürlüklerin eşitlik temeli üzerİnde tanınması­ nı, kullanılmasını ve bunlardan yararlanmayı önlemek ya da zedelemek amaç ya da sonucuyla ırk, renk, soy ya da ulusal veya etnik kökene dayalı herhangi bir ayrım, dışlama, kısıtlama ya da tercihte bulunma" olarak tanımlamaktadır· (madde 1/1). Bu geniş kapsamlı tanım, ırk ayrımcılığının çeşitli biçim ve görü­ nümleri hakkında yeterince fikir vermektedir. 43. Bkz: Rodolfo Stavenhagen, a.g.y., s. 117-118. 44. Patriek Thornberry, agy, s. 218. Bu konuda öğretide savunulan görüşler için bkz: A. Füsun Arsava, "Azınlık Hakları ve Bu çerçevede Ortaya Çıkan Düzenleme­ ler", SBF Dergisi, Gündüz Ökçün'e Armağan, Cilt 47, sayı 1-2, s. 51-62. İNSAN HAKLARI YILllGI 162 Devletlerin Yüküm lülükleri Kişisel mensup ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin 27. maddesi azınlıklara kişilerin haklarını şöyle tanımlamaktadır: "Etnik, dinsel ya da dilsel azınlıkların bulunduğu devletlerde bu azınlıklara mensup kişiler, gruplarındaki öteki üyelerle birlikte top­ luluk olarak kendi kültürlerinden yararlanmak, kendi dinlerini açık­ lamak ve uygulamak ya da kendi dillerini kullanmak haklarından yoksun bırakılamaz." Devletlere bu konuda getirilen yükümlülüğü açıklığa kavuşturmak gerekirse, taraf devletlerin, her koşulda, azınlık mensuplarının, grupla­ rındaki öteki üyelerle birlikte, topluluk olarak kendi dillerini kullanma, kendi dinlerini açıklama ve uygulama ve kendi kültürlerinden yararlan­ ma hakkını tanımasının asgari bir yükümlülük olduğu görülmektedir. Maddede benimsenen 'yoksun bırakılamaz' ifadesi, bazı devletlerin, ha­ zırlık çalışmalarını da destek alarak, maddede getirilen yükümlülüğün, yalnızca azınlık mensuplarının bu haklardan yararlanmasını reddetme­ me ya da engellememe olduğunu savunmasına neden olmuştur, Ancak bir yandan sözkonusu hakların zaten sözleşmede yer alan ve herkese ta­ nınan hakların tekrarı olması, diğer yandan da devletlerin bu konudaki pasif tutumunun bu hakları işlevsiz kılması dar ve sınırlayıcı olan bu yo­ rumun benimsenmesini engellemektedir, 4S 27. maddenin devletlerin aktif ve sürekli bir müdahalesini gerektirdiği yorumu ise, gerek madde­ nin amacına, gerekse somut olgulara daha uygun düşmektedir. 46 Bu pozi­ tif yorum, bir yandan devletlerin azınlıkların kendi kültürlerini, dinlerini, dillerini koruma ve geliştirme girişimlerine hiçbir biçimde karışma­ ması, diğer yandan da çoğunlukla azınlıklar arasında gerçek eşitliği sağla­ ma amacı uyarınca, azınlıkların kimliklerini koruyup geliştirmelerine yardımcı olacak önlemleri alması gerektiğini ifade etmektedir. 47 Nitekim, son gelişmeler, bu yorumu destekler yöndedir,· Bildiri, 27. maddenİn negatif anlatımını benimsememiş, bir yandan doğrudan hakla­ rı tanırken, öte yandan da devletlerin bu konudaki ödevlerini açıklığa ka­ 45. Patriek Thornberry. a.g.y., s. 178-181. 46. Franeeseo Capotorti, a.g.y., s. 98-99, par. 588. 47. Patriek Thornberry, a.g.y., s. 185-186. AZıNlıK HAKLARI 163 vuşturmuştur. (madde 1/1 ve madde 2/1 ve 2/2). Dolayısıyla, 27. mad­ deye ilişkin olarak başlangıçta karşılaşılan belirsizlik bugün gegerli değildir; zaten diğer uluslararası belgeler de azınlıklara mensup kişilerin hakları bakımından devletlerin aktif desteğini öngörmektedir. Nitekim, Avrupa Konseyi sözleşme tasarısında hiç kuşkuya yer bırakmayacak bi­ çimde azınlıklara mensup kişilerin hakları ve devletlerin bu konudaki yükümlülükleri ayrıntılarıyla düzenlenmektedir; bunlar aşağıda ayrı ayrı ele alınacaktır. AZıNLıKLARA MENSUP KIşİLERİN HAKLARI Eşitlik ve Ayrım Gözetilmemesi Hakkı Eşitlik ve ayrım gözetmeme ilkeleri, insan hakları sözleşmelerinde biçimlerde yer almakta ve çeşitli sınırlamalar sonucu bu ilkelerin kapsamı çok daralabilmektedir. Bu nedenle, azınlık mensuplarının hak­ larına ilişkin belgelerde bu ilkelere ayrıca yer verilmektedir. farklı Bildiri bunu, "Devletler, gerektiğinde, azınlıklara mensup kişiler için bütün insan haklarının ve bütün temel özgürlüklerin, hiçbir ayrım göze­ tilmeden ve yasa önünde tam eşitlik koşullarında tam ve etkili kullanımı­ nı güvence altına almak için önlemler alırlar" (madde 4/1) biçiminde ifade etmektedir. Sözleşme tasarısında ise, daha farklı bir ifadeyle, "Azınlıklara mensup kişiler, hiçbir ayrım yapılmadan ve eşitlik temelin­ de, diğer vatandaşlarla aynı haklardan yararlanma hakkına sahiptir" denmektedir (madde 4/1). Öte yandan, fiili eşitsizlikleri gidermek ve azınlıklara mensup kişile­ rin kendi kimliklerini koruyup geliştirmesini kolaylaştırmak amacıyla alı­ nacak geçici önlemlerin ayrım gözetme olarak kabul edilmeyeceği de hükme bağlanmaktadır (Bildiri, madde 8/3; sözleşme tasarısı madde 4/2). Kendi Dilini Kullanma Hakkı Kendi dilini ya da diğer bir deyişle anadilini kullanma hakkı, azınlık­ lara mensup kişilerin haklarının temelinde yer alır: gerek yalnızca dilsel azınlıklar, gerekse farklı bir dil konuşan etnik azınlıklar bakımından kendi kültürel kimliğini korumanın yolu kendi dilini kullanabilmekten geçmektedir. Nitekim, dil, asimilasyon politikasının en belirgin olduğu İNSAN HAKLARI YILllGI 164 alanların başında gelmektedir: azınlıkların konuştuğu dillerin y,asaklan­ bir yana, tek resmi dilin nüfusun çoğunluğu tarafından konuşulan dil olması bu politikanın göstergesi olarak kabul edilmektedir. 48 ması 1960 tarihli Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme, oldukça sınırlayı­ cı koşullar getirmekle birlikte, ulusal azınlıkların kendi eğitim etkinlikle­ rini yerine getirme ve kendi dillerini kullanma ya da öğretme haklarını ilke olarak tanımıştır (madde Sic). Kendi dilini kullanma hakkı BM Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşme­ si'nin 27. maddesinde "Etnik, dinsel ya da dilsel azınlıkların bulunduğu devletlerde bu azınlıklardan olan kişiler, gruplarındaki öteki üyelerle bir­ likte topluluk olarak .. kendi dillerini kullanmak haklarından yoksun bı­ rakılamaz" biçiminde ifade edilmektedir. Bu hakkın diğer belgelerde açıklığa kavuşturulan uygulanma alanlarına geçmeden önce 27. madde­ de, azınlıkların dillerini konuşma değil, dillerini gruplarındaki öteki üye­ lerle birlikte topluluk olarak kullanma haklarının güvence altına alındığı­ nı vurgulamak gerekmektedir. Dolayısıyla, 27. madde çerçevesinde, dilsel azınlıklar bakımından aile içinde anadilin kullanımına izin vermek­ le bu yükümlülüğünü yerine getirdiğini ileri süren bir taraf devletin bu tu­ tumu sözleşmeye aykırı 0lacaktır. 49 0 Bildirge kendi dilini kullanma belirtmektedir. Buna göre; hakkının çeşitli uygulanma alanlarını Ulusal, etnik, dinsel ve dilsel azınlıklara mensup kişiler ... özel ya da kamuya açık olarak, özgürce ve karışma ya da herhangi bir ay­ rımcılık olmadan, ... kendi dillerini kullanma hakkına sahiptir" (madde 2/1) Sözleşme tasarısında da "Dilsel azınlıklara mensup kişiler özel ola­ rak olduğu kadar açıkça da dillerini özgürce kullanma hakkına sahiptir" (madde 7) hükmü yer almaktadır. so 48. Francesco Capotorti, a.g.y., s. 98, par. 578. 49. Patrick Thornberry, a.g.y., s. 189. 50. Bu noktada, 27. maddede de varolan bir özelliği açıklığa kavuşturmak gerekmek­ tedir. Gerek bu maddenin kaleme alınışından, gerekse sözleşme tasarısındaki hükümlerden, dinsel azınlıkların dinsel kimliklerinin, dilsel azınlıkların dilsel kimliklerinin ve etnik azınlıkların da kültürel kimliklerinin korunacağı sonucu AZıNLıK HAKLARI 165 Bu çerçevede, azınlıkların kendi dillerini yalnızca özel yaşamlarında ama düşünce ve anlatım özgürlüğü, kültürel ve bilimsel yaşama ka­ tılma hakkı gibi haklar bağlamında, kamusal alanlarda da, karışma ve ay­ rımcılık olmadan kullanabileceği ortaya çıkmaktadır. değiL, Öte yandan, kendi dilini kullanma hakkı, doğalolarak kendi dilinde öğretim görme hakkını da içermektedir. Ancak bu hak, azınlık mensupla­ rının oranı, dağılımı, ilgili devletin eğitim alanındaki altyapısı, vb. gibi çe­ şitli verilere bağlı olarak, her zaman ve her koşulda ileri sürülebilecek bir hak olarak tanınmamaktadır. Nitekim, Bildiri de, azınlıklara mensup ki­ şilerin anadillerini öğrenmeleri ya da anadillerinde eğitim görmelerine yönelik önlemler alınmasını öngörürken, Ilmümkün olan her yerde" koşu­ lunu getirmektedir (madde 4). Ancak bu esneklik, kuşkusuz bu yükümlü­ lüklerden keyfi olarak kaçınılmasına izin verilecek biçimde yorumlana­ maz. Öte yandan, Bildiri devletlerin, ülkelerinde bulunan azınlıkların dil­ lerini tanımalarını cesaretlendirmek için eğitim alanında önlemler alma­ sı gerektiğini belirtmektedir (madde 4/4). Avrupa Konseyi sözleşme tasarısında da kendi dilini konuşma hakkı­ nın kullanılmasının somut biçimlerine yer verilmiştir. Tasarının 8. mad­ desinde, bir azınlık grubunun belirli bir bölgenin ya da toplam nüfusun önemli bir oranına ulaşması durumunda, bu azınlık grubuna mensup kişi­ lerin, mümkün olduğu ölçüde, bu bölgenin ya da gerektiğinde devletin sı­ yasi, idari ya da yargısal makamlarına kendi dillerinde hitap etme hakları tanınmaktadır. Aynı maddeye göre, bu durumda sözkonusu makamlar da ilgili işlemlerini bu dille yürütmekle yükümlüdür. 9. maddede ise, yukarı­ da belirtilen koşullar gerçekleştiğinde, devlet okullarında zorunlu eğiti­ min, azınlık grubu mensubu çocuklar bakımından anadillerinin öğretimi­ ni de içereceği bildirilmektedir. Yine aynı maddede, mümkün olduğu ölçüde, öğretim programının, tamamen ya da kısmen, azınlık grubuna mensup öğrencilerin anadilinde yapılması öngörülmektedir. Bununla bir­ likte eğer devlet bu olanağı sağlamıyorsa, isteyen çocukların özel okullara çıkmaktadır. Ancak bir grubun hem etnik, hem de dilsel azınlık oluşturması duru­ munda, bu grubun mensuplarının her iki kategorideki haklardan da yararlana­ cakları açıktır. Öte yandan, kültür ve dil hatta din arasında ayrım yapmak her zaman kolay değildir; bkz: Francesco Capotorti, a.g.y., s. 99, par. 590. Dolayısıy­ la, bu maddede olduğu gibi, dilsel azınlıklara mensup kişilerin haklarından söze­ dildiğinde, bunun aynı zamanda bazı durumlarda etnik azınlıklara mensup kişile­ rin hakları anlamına geldiği hatırlanmalıdır. İNSAN 166 HAKLARI YILllGI devam etmelerine izin vermek zorundadır. Bu durumda devletin bu okul­ larda resmi dilin ya da dillerin de okutulmasını zorunlu tutma hakkı vardır. Kendi Dinini Açıklama ve Uygulama Hakkı Etnik ya da dilsel azınlık özelliğini taşımayan, başka bir deyişle, ço­ ğunluktan yalnızca din açısından ayrılan dinsel azınlıklar bakımından, din ve inanç özgürlüğünün bugün evrensel düzeyde tanınan bir hak olma­ sı nedeniyle, genelolarak önemli bir sorun bulunmadığı kabul edilmekte­ dir. St Bununla birlikte, bir dinsel azınlığın aynı zamanda etnik ya da dilsel azınlık da oluşturması durumunda, kendi dinini açıklama ve uygulama hakkı büyük ölçüde ihlal edilebilmektedir. Bunun gibi, azınlık mensupla­ rının dininin yasaklanmış olması ya da resmen tanınan ~ ayrıcalıklı' dinle­ rin varlığı durumunda da bu hakkın büyük ölçüde ihlal edilebildiği gö­ rülmektedir. 27. madde uyarınca, "Etnik, dinsel ya da dilsel azınlıkların bulundu­ ğu devletlerde bu azınlıklardan olan kişiler, gruplarındaki öteki üyelerle birlikte topluluk olarak kendi dinlerini açıklamak ve uygulamak ... hakla­ rından yoksun bırakılamaz." Bildiriye göre" Azınlıklara mensup kişiler, özel ya da kamuya açık olarak, özgürce ve karışma ya da herhangi bir ayrımcılık olmadan, ... kendi dinlerinİ açıklama ve uygulama ... hakkına sahiptir" (madde 2/1). Öte yandan, Bildiri, devletlerin, ulusal mevzuatın çiğnenmesini oluşturan ve uluslararası normlara aykırı olan özel pratiklerin durumu dışında, azınlıkların, diğer özelliklerinin yanısıra, dinlerinİ de geliştirmelerini sağlamaya yönelik koşulları yaratmak için önlemler alacaklarını belirt­ mektedir (madde 4/2). Sözleşme tasarısında bu konuda biraz daha ayrıntılı olarak, "Dinsel mensup kişiler, din ve inançlarını, bireysel ya da topluca, açık­ ta ya da özelolarak, tapınma, öğretim, uygulama ve törenlerle açıklama hakkına sahiptir" hükmü yer almaktadır (madde 10). azınlıklara 51. Francesco Capotorti, a.g.y., s. 51, par. 294. AZıNlıK Kendi Kültüründen Yararlanma HAKLARI 167 Hakkı 27. maddeye göre, "Etnik, dinsel ya da dilsel azınlıkların bulunduğu devletlerde bu azınlıklardan olan kişiler gruplarındaki öteki üyelerle bir­ likte topluluk olarak kendi kültürlerinden yararlanmak ... haklarından yoksun bırakılamaz." Bildiriye göre, "Ulusal, etnik, dinsel ve dilsel azınlıklara mensup kişi­ ler, özel ya da kamuya açık olarak, özgürce ve karışma ya da herhangi bir ayrımcılık olmadan, kendi kültürlerinden yararlanma ... hakkına sahip­ tir" (madde 2/1). Yine, Bildiri, yukarıda belirtildiği gibi, ulusal ve uluslar­ arası normlara aykırı olmamak koşuluyla, azınlıkların kendi özelliklerini ifade etmelerini, kendi kültürlerini, geleneklerini ve adetlerini geliştir­ melerini sağlamaya yönelikkoşulların yaratılması için devletler tarafın­ dan önlemler alınmasını öngörmektedir (madde 4/2). Öte yandan, Bildiride, devletlerin, ülkelerinde bulunan azınlıkların tarihlerini, geleneklerini, dillerini ve kültürlerini tanımalarını cesaret­ lendirmek için eğitim alanında önlemler alması gerektiğini belirtmekte­ dir. Yine aynı maddeye göre, azınlıklara mensup kişiler toplumu kendi bütünlüğü içinde tanımayı öğrenme olanağına sahip olmalıdır (madde 4/4). Sözleşme tasarısı mensup kişilerin, iradelerine karşı her türlü asimilasyon girişiminden uzak olarak, kültürel kimliklerini bütün biçimleriyle tam özgürlük içinde korumak, ifade etmek ve geliştir­ mek hakkına sahip olduğunu hükme bağlamakta (madde 6/1) ve bu hak çerçevesinde bu kişilerin kendilerine özgü iletişim araçlarıyla, bilgi ve düşünceleri ifade etmek, almak ve yaymak hakkına yer vermektedir (madde 6/2). ise azınlıklara Kendi kültürlerinden yararlanma hakkının kapsamına gelince, bu temelinde öncelikle etnik azınlıklara mensup kişilerin kendi eği­ tim/öğretim kurumlarını kurma ve bunlara devam etme hakkı bulunmak­ tadır. Buna bağlı olarak, kendi tarihini, dilini ve kültürünü özgürce araş­ tırma ve ürünlerini yayma; edebiyat ve diğer sanat dallarında özgürce ürün verme; geleneksel bayram ve festivaHerini karışmasız kutlama; ki­ taplık, müze, tiyatro, konser, basın-yayın, radyo-TV gibi çeşitli araçlarla kültürünü yayma ve bütün bu amaçlarla ayrım gözetilmeden örgütlenme hakkın İNSAN HAKLARI YILLlGI 168 özgürlüğünden nın doğal yararlanma hakkı, kendi kültüründen yararlanma uygulanma alanları olarak belirmektedir. hakkı­ Devletlerin bu konudaki ödevleri ise, öncelikle bu hakkın kullanıl­ masına müdahale etmemek ve bunun yanısıra, mümkün olduğu ölçüde bu hakkın kullanımını kolaylaştıracak önlemler almaktır. Bu çerçevede, parasal desteğin yanısıra diğer maddi olanakların sağlanması ve bu faali­ yetlerin, toplumun bütününün kültürel yaşamına katkı biçiminde gerçek­ leştirebilmesi için gereken önlemlerin alınması sözkonusudur. Azınlık mensuplarının yaşam tarzının ayrılmaz bir parçası olan gele­ nek ve göreneklerinin korunmasına gelince, bunların korunmasının temel önemde olduğu, ancak hukuk düzenine aykırı olan bazı gelenek ve pratiklerin yasaklanabileceği kabul edilmektedir. Ancak bu, keyfi ve ay­ rımcı sınırlamalar bakımından değil, insan haklarının genelolarak meşru kabul edilen kamu düzeni, sağlığı, başkalarının hakları vb. gibi ölçütlere dayalı sınırlamaları bakımından geçerlidir. Diğer Haklar Bildiri ve sözleşme tasarısı, 27. maddenin tanıdığı hakları ayrıntılı olarak düzenlerken bunlarla bağlantılı yeni haklara da yer vermektedir. Bildiride bu anlamda yeni bir hak, azınlıklara mensup kişilerin kültürel, dinsel, toplumsal, ekonomik ve kamusal yaşama tam olarak ka­ tılma hakkıdır (madde 2/2). Öte yandan, azınlıklara mensup kişilerin kendi şirketlerini kurmak ve yönetmek hakkı da açıkça tanınmaktadır (madde 2/4). Hak olarak belirtilmemekle birlikte, devletlerin azınlıklara mensup ülkelerinin ekonomik ilerleme ve gelişmesine tam olarak katıla­ bilmeleri için uygun önlemleri gözetmeleri gerektiği ilkesi de bu açıdan bir yenilik niteliğindedir (madde 2/S). Öte yandan, Bildiri, ulusal politika ve programların azınlıklara mensup kişilerin yasal çıkarları gereğince gö­ zönüne alınarak hazırlanıp uygulanacağını (madde S/l) ve devletler ara­ sındaki işbirliği ve yardım programlarının azınlıklara mensup kişilerin yasal çıkarları gereğince gözönüne alınarak hazırlanıp uygulanması ge­ rektiğini (madde S/2) belirterek bu alanda önemli bir perspektif genişliği kişilerin sunmaktadır. AZıNlıK HAKLARI 169 Gerek Bildiride, gerekse sözleşme tasarısında tanınan önemli bir diğer yeni hak ise, azınlıklara mensup kişilerin, hiçbir ayrım gözetilme­ den, kendi gruplarının üyeleriyle ve başka azınlıklara mensup kişilerle, bunun gibi sınırların ötesinde başka devletlerin ulusal ya da etnik köken­ leriyle ya da dinleri veya dilleriyle bağlı oldukları yurttaşlarıyla özgür ve barışçı ilişkiler kurma ve sürdürme hakkıdır (Bildiri, madde 2/5). Bu hak, sözleşme tasarısında, azınlıklara mensup kişilerin, ortak özellikleri­ ni geliştirmek ya da güçlendirmek için, özellikle gruplarının ulusal sınır­ ların ötesindekiler de dahil diğer üyeleriyle biraraya gelme ve ilişkiler kurma hakkı olarak yer almaktadır. Tasarıya göre bu hak özgürce ülke­ den ayrılmayı ve oraya geri dönmeyi de içermektedir (madde 5). Tasarıda yer alan yeni haklardan bir diğeri de, bu sözleşmede tanı­ nan hakları çiğnenen azınlık mensubu herkesin, ulusal bir makama etkili bir başvuru hakkıdır (madde 11). Son olarak, devletlere, azınlıkların kamu hizmetlerine, özellikle de bölgelere ya da kendilerini ilgilendiren işlere ilişkin kararlara etkili katılmalarını kolaylaştırma ödevi getirilmektedir (madde 14/1). Bunun gibi devletler, ülkenin siyasi, idari ve ayrıca seçim amaçlarıyla bölümlere ayrılmasında, mümkün olduğu ölçüde azınlıkları dikkate ala­ caklardır (madde 14/2). yaşadıkları Azınlıklann Ödevleri Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin Başlangıç bölümünde "Baş­ kalarına ve üyesi olduğu topluluğa karşı ödevleri olan bireyin, bu Sözleş­ mede tanınan hakların geliştirilip gözetilmesi yolunda çaba gösterme so­ rumluluğu"ndan söz edilmekle birlikte, sözleşmede azınlıklara mensup kişilerin ödevlerine ilişkin özel bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak, aşa­ ğıda değinildiği gibi, Sözleşmenin 5. maddesi çerçevesinde, diğer bütün bireyler ve birey grupları gibi azınlıklara mensup kişilerin de haklarını kötüye kullanması önlenmektedir. Avrupa Konseyi sözleşme tasarısında ise azınlıkların ödevlerine ilişkin doğrudan bir hüküm yer almaktadır. Buna göre, azınlıklara mensup kişiler, devletlerinin vatandaşlık statüsü­ nden kaynaklanan yükümlülükleri sadakatle yerine getireceklerdir (madde 15/1). Öte yandan, bu sözleşmeyle kendilerine tanınan hakları kullanırken, azınlıklara mensup kişiler, ulusal mevzuata, başkalarının haklarına ve özellikle de çoğunluğun ve diğer azınlık grupların mensupla­ rının haklarına saygı göstereceklerdir (madde 15/2). İNSAN HAKLARI YILLIGI 170 Hakların Sınırlandırılması ve Askıya Alınması Azınlıklara mensup kişilerin haklarının sınırlandırılıp sınırlandırıla­ sorununa gelince, öncelikle 27. maddede, tanınan haklara iliş­ kin herhangi bir sınırlama hükmünün yer almadığı görülmektedir. Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nde din ve inanç özgürlüğü (madde 18), an­ latım özgürlüğü (madde 19) gibi belirli haklar bakımından özel sınırla­ malar getirildiği gözönüne alınırsa, 27. maddeye özgü bir sınırlama bu­ lunmamasının, bu maddeyle tanınan hakların sınırlanamayacağı biçi­ minde yorumlanması olanağı vardır. Bununla birlikte, Sözleşmenin 5. maddesinin getirdiği hakların kötüye kullanılmaması ilkesi doğalolarak 27. maddedeki haklar bakımından da geçerlidir. Buna göre, Sözleşmenin hiçbir hükmü, herhangi bir devlet, grup ya da kişiye, bu Sözleşmede tanı­ nan hak ve özgürlüklerden herhangi birini ortadan kaldırmaya ya da Söz­ leşmenin öngördüğünden daha kapsamlı bir sınırlamaya yönelik herhan­ gi bir eylem ya da davranışta bulunma hakkını verecek biçimde yorum­ lanamayacaktır (madde 5/1). Dolayısıyla, 27. maddede tanınan haklar da ancak bu çerçevede kullanılabilir. Bu bakımdan örneğin, bir azınlık grubunun ülkenin belirli bir bölgesinde çoğunluk oluşturması durumun­ da, kendi okullarında eğitim yapmalarının ya da resmi işlemlerinde kendi dillerini kullanmalarının bu azınlık grubuna dahilolmayan kişilerin hak­ larını sınırlamaması gerekmektedir. 52 mayacağı Sözleşme tasarısında ise açık bir sınırlama hükmüne yer verilmekte­ dir. Tasarıda, azınlıklara mensup kişilerin biraraya gelme (madde 5), dil­ lerini kullanma (madde 7) ve dinlerini açıklama (madde 10) haklarının, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, sağlığının ya da ahlakının korunması ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla gerekli önlemleri oluşturan sınır­ lamalara tabi tutulabileceği bildirilmektedir (madde 12).53 Sınırlamadan farklı olan ve ancak geçici olarak başvurulabilen bir uygulama ise, genellikle 'askıya alma' olarak anılan durumdur. 'Ulusun yaşamını tehdit eden ve varlığı resmen ilan edilen olağanüstü durumlar­ da' taraf devletlere, uluslararası hukuk uyarınca üstlendikleri diğer yükümlülüklerle bağdaşmak ve ırk, renk, cinsiyet, dil, din ya da toplum­ sal köken bakımından ayrım gözetmemek koşuluyla durumun gerektirdi­ 52. Patrick Thornberry, a.g.y., s. 205. 53. Bu sınırlama hükmü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin düşünce, din ve inanç özgürlüğüne ilişkin 8. maddesiyle aynı ölçütleri içermektedir. AZıNLıK ği HAKLARI 171 üstlendikleri yükümlülüklere aykırı önlemler alma olanağı tanıyan 4. madde, hiçbir koşulda aykırı önlem alınamayacak maddeler arasında 27. maddeyi saymamaktadır. Dolayısıyla, yukarıdaki koşullarla, geçici olarak, azınlıklara mensup kişilerin 27. maddede tanı­ nan haklarına aykırı önlemler alınması mümkündür. Ancak, gerek hiçbir koşulda aykırı önlem alınamayacak haklar, gerekse diğerleri bakımın­ dan, yine 4. maddede belirtilen ayrım gözetmeme koşulu geçerliliğini ko­ ölçüde Sözleşmeyle ruyacaktır. SONUÇ Daha önce belirtildiği gibi, etnik, dinsel ve dilsel azınlıkların varlığı hukuksal değil, fiili bir sorundur. Bununla birlikte, bugün insan hakları bağlamında bu olgunun soyut ve genel kurallarla düzenlenmesi noktasına ulaşılmıştır. Yeryüzünde bugün sayıları 200'ü geçmeyen devletlerin sı­ nırları içinde yaşayan ve üyeleri bu devletlerin vatandaşı olan 8.000 dola­ yında etnik grubun bulunduğu sanılmaktadır. 54 Dinsel ve dilsel azınlıkla­ rın da katılması, kuşkusuz bu sayıyı daha da yükseltecektir. Ancak devletlerin önemli bir bölümü, üniter devlet düzenine ya da 'ulusal birlik' veya 'ülkesel bütünlük' gibi uluslararası hukukça meşru kabul edilen ilke­ lere tehdit oluşturduğu iddiasıyla ülkelerindeki azınlıkların varlığını inkar etmeyi sürdürmektedir. Bunun son derece önemli iki sonucu vardır. ilk olarak, insanlık kültürünün eşit değerindeki parçalarını oluşturan ve zaten ekonomik bütünleşme ve kalkınma politikaları nedeniyle tehdit altında bulunan sa­ yısız kültür, devletler tarafından yürütülen asimilasyon politikalarıyla bi­ linçli olarak yok edilmektedir. Bu, ülkenin 'mülk', insanların ise 'kul' ola­ rak görüldüğü dönemlerde bile karşılaşılmayan bir kültür tahribatıdır. Diğer önemli sonuç ise, etnik, dinsel ve dilsel kimliklerini korumakta bu direnişinin baskı ve şiddet ile bastırılmaya çalışıl­ masının en ağır insan hakları ihlallerine ortam hazırlayan silahlı çatışma­ lara yol açmasıdır. direnen azınlıkların Uluslararası insan hakları hukuku, bugün, bu sonuçları önlemek ve her insanın özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğması ve birbirleri­ ne karşı kardeşlik anlayışıyla davranması ilkesini hayata geçirebilmek için azınlık haklarını tanımaktadır. 54. Azınlıkların varlığının sını engellediğinden reddedilmesi bu konuda tam ve sağlıklı verilere ulaşılma­ bu tahmini bir sayıdır; bkz: Rodolfo Stavenhagen, a.g.y., s. 2. İNSAN HAKLARI YILllGI 172 EK ULUSAL YADA ETNiK, DiNSEL VE DiLSEL AZıNLıKLARA MENSUP KıŞiLERİN HAKLARıNA iLişKİN BiLDiRİ Genel Kurul, Birleşmiş Milletler'in, BM Andıaşması'nın bildirdiği başlıca amaçla­ birinin, ırk, cinsiyet, dil ya da din ayrımı gözetilmeksizin herkes için insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı ilerletmek ve güçlen­ dirmek olduğunu yeniden doğrulayarak, rından Temel insan haklarına, insan kişiliğinin onur ve değerine, erkek ve kadınların ve büyük ve küçük ulusların hak eşitliğine inancını yeniden doğrulayarak, BM Andıaşması'nda, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde, Soykı­ rım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nde, Irk Ayrımı­ nın Bütün Biçimleriyle Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi'nde, Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nde, Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi'nde, Din ya da İnanç Temelindeki Bütün Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılık Biçimlerinin Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Bildiri'de ve Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde, bunların yanısıra evrensel ve bölgesel düzeyde kabul edilmiş ve BM Örgütü'nün çeşitli üye devletleri arasında yapılmış diğer ilgili uluslararası belgelerde yer alan ilkelerin hayata geçi­ rilmesini ilerletmek isteğiyle, Kişisel azınlıkların ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin etnik, dinsel ya da dilsel haklarını içeren 27. maddesinin hükümlerinden esinlenerek, Ulusal ya da etnik, dinsel ve dilsel azınlıklara mensup kişilerin hakla­ ilerletilmesinin ve korunmasının, yaşadıkları devletlerdeki siyasi ve toplumsal istikrara katkıda bulunacağı düşüncesiyle, rının Ulusal ya da etnik, dinsel ve dilsel azınlıklara mensup kişilerin hakla­ rının toplumun kendi bütünlüğü içinde ilerlemesinin tamamlayıcı parçası olan ve hukuk devleti temelindeki demokratik bir çerçeve içine yerleşen sürekli iyileştirilmesinin ve geliştirilmesinin, halklar ve devletler arasın­ da dostluk ve işbirliğinin güçlendirilmesine katkıda bulunacağını vurgula­ yarak, AZıNlıK 173 HAKLARI Birleşmiş Milletler'in azınlıkların korunması konusunda oynayacak önemli bir rolü bulunduğu düşüncesiyle, Birleşmiş Milletler sistemi içinde, özellikle İnsan Hakları Komisyo­ nu, Ayrımcı Önlemlere Karşı Mücadele ve Azınlıkların Korunması Alt­ Kornisyonu ile İnsan Haklarına İlişkin Uluslararası Sözleşmelerin ve ulu­ sal, etnik, dinsel ve dilsel azınlıklara mensup kişilerin haklarını ilerletmek ve korumak amacıyla insan haklarına İlişkin uygun diğer ulus­ lararası belgelerin hükümlerinin uygulanmasıyla yaratılan organlar tara­ fından bugüne kadar yapılan çalışmaları hatırda tutarak, Azınlıkları korumak ve ulusal, etnik, dinsel ve dilsel azınlıklara men­ ilerletmek ve korumak için uluslararası örgütlerle hükümetlerdışı örgütler tarafından gerçekleştirilen önemli,çalışmayı gö­ zönüne alarak, sup kişilerin haklarını Uluslararası belgelerin, ulusal, etnik, dinsel ve dilsel azınlıklara mensup kişilerin hakları bakımından daha etkin gerçekleştirilmesini sağ­ lama gerekliliğinin bilinci içinde, Aşağıdaki Ulusal, Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup rin Haklarına İlişkin Bildiri'yi ilan eder: Kişile­ Birinci Madde 1. Devletler karşılıklı ülkeleri üzerinde azınlıkların varlığını ve ulusal ya da etnik, kültürel, dinsel ve dilsel kimliğini tanır ve bu kimliği ilerI et­ meye özgü koşulların yerleştirilmesini kolaylaştırırlar. 2. Devletler bu amaçlara önlemleri alırlar. ulaşmak için gereken yasal ya da diğer uygun 2. Madde 1. Ulusal, etnik, dinsel ve dilsel azınlıklara mensup kişiler (bundan sonra "azınlıklara mensup kişiler" olarak anılacaktır), özel ya da kamuya açık olarak, özgürce ve karışma ya da herhangi bir ayrımcılık olmadan, kendi kültürlerinden yararlanma, kendi dinlerini açıklama ve uygula­ ma ve kendi dillerini kullanma hakkına sahiptir. İNSAN HAKLARI YILllGI 174 2. Azınlıklara mensup kişiler kültürel, dinsel, toplumsal, ekonomik ve ka­ musal yaşama tam olarak katılma hakkına sahiptir. 3. Azınlıklara mensup kişiler, ulusal mevzuatla bağdaşmaz olmayan usul­ ler uyarınca, ulusal düzeyde ve gerektiğinde bölgesel düzeyde, mensup oldukları azınlığa ya da yaşadıkları bölgeye ilişkin kararlarda etkili bir yer alma hakkına sahiptir. 4. Azınlıklara kına 5. mensup kişiler kendi şirketlerini kurmak ve yönetmek hak­ sahiptir. Azınlıklara mensup kişiler, hiçbir ayrım gözetilmeden, kendi grupları­ üyeleriyle ve başka azınlıklara mensup kişilerle, bunun gibi sınırla­ rın ötesinde başka devletlerin ulusal ya da etnik kökenleriyle ya da din­ leri veya dilleriyle bağlı oldukları yurttaşlarıyla özgür ve barışçı ilişkiler kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. nın Madde 3 1. Azınlıklara mensup kişiler haklarını, özellikle bu Bildiride tanınanları, hiçbir ayrım gözetilmeden, bireyselolarak ya da gruplarının diğer üye­ leriyle toplu olarak kullanabilirler. 2. Bu B ildiride tanınan hakların kullanılması ya da kullanılmaması bir azınlığa mensup hiç kimse için dezavantaj yaratmamalıdır. Madde 4 mensup kişiler için bütün insan haklarının ve bütün temel özgürlüklerin, hiçbir ayrım gözetilmeden ve yasa önünde tam eşitlik koşullarında tam ve etkili kullanımını güvence altına almak için önlemler alırlar. 1. Devletler, gerektiğinde, azınlıklara azınlıklara mensup kişilere, ulusal mevzuatın çiğnenmesini ve uluslararası normlara aykırı olan özel pratiklerin durumu dışında, kendi özelliklerini ifade etmelerini ve kendi kültürlerini, dille­ rini, dinlerini, geleneklerini ve adetlerini geliştirmelerini sağlamaya yönelik koşulları yaratmak için önlemler alırlar. 2. Devletler oluşturan AZıNLıK 175 HAKLARI 3. Devletler, mümkün olduğu her yerde, azınlıklara mensup kişilerin ana­ dillerini öğrenmelerine ya da anadillerinde öğretim görmelerine yöne­ lik uygun olanaklara sahip olmaları için uygun önlemler almalı­ dırlar. 4. Devletler, gerektiğinde, ülkelerinde bulunan azınlıkların tarihlerini, geleneklerini, dillerini ve kültürlerini tanımalarını cesaretlendirrnek için eğitim alanında önlemler almalıdırlar. Azınlıklara mensup kişiler toplumu kendi bütünlüğü içinde tanımayı öğrenme olanağına sahip olmalıdır. 5. Devletler azınlıklara mensup kişilerin ülkelerinin ekonomik ilerleme ve gelişmesine tam olarak katılabilmeleri için uygun önlemleri gözet­ melidirler. Madde 5 1. Ulusal politika ve programlar azınlıklara mensup kişilerin yasal ları gereğince gözönüne alınarak hazırlanır ve uygulanır. çıkar­ 2. Devletler arasındaki işbirliği ve yardım programları azınlıklara men­ sup kişilerin yasal çıkarları gereğince gözönüne alınarak hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. Madde 6 Devletler azınlıklara mensup kişilere ilişkin sorunlarda işbirliği yap­ özellikle karşılıklı anlayış ve güveni geliştirmek için bilgi ve de­ neyim değişiminde bulunmalıdır. malı, Madde 7 Devletler bu Bildiride tanınan haklara mek için işbirliği yapmalıdır. saygı gösterilmesini ilerlet­ Madde 8 1. Bu Bildirideki hiçbir mından uluslararası şey devletlerin azınlıklara mensup kişiler bakı­ yükümlülüklerini yerine getirmesini engellemez. İNSAN HAKlARI YILllGI 176 Özellikle, devletler, taraf oldukları uluslararası andıaşma ya da anlaş­ malarla üstlendikleri yükümlülük ve üstlenimleri iyiniyetle yerine getirmelidir. 2. Bu Bildiride tanınan hakların kullanılması evrenselolarak tanınan insan hakları ve temel özgürlüklerden herkesin yararlanmasına zarar getirmeyecektir. 3. Devletler tarafından bu Bildiride tanınan haklardan etkili yararlanma­ yı güvence altına almak için alınan önlemler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde yer alan eşitlik ilkesine aykırı olarak değerlendirilme­ melidir. 4. Bu Bildirinin hiçbir hükmü, devletlerin egemen eşitliği, ülkesel bütünlüğü ve siyasi bağımsızlığı da dahil, Birleşmiş Milletler'in amaç ve ilkelerine aykırı herhangi bir faaliyete yetki verir biçiminde yorum­ lanmayacaktır. Madde 9 Birleşmiş Milletler sisteminin organları ve uzmanlık kuruluşları, yetki alanları içinde, bu Bildiride tanınan hakların ve ilkelerin tam olarak gerçekleştirilmesine katkıda bulunacaktır. * karşılıklı * Ulusal ya da Etnik. Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup Kişilerin Haklarına İlişkin Bildiri. B.M. Genel Kurulu tarafından 18 Aralık 1992 tarihinde. 47/135 sayılı ka­ rarla kabul edilmiştir.