I. İSLAM DÜŞÜNCESi SEMPOZYUMU BİLDİRİLER- TARTIŞMALAR Yayma Hazırlayan Mehmet Bekiroğlu BEYANYAYINLARI, 197 Dizgi: EFOR Masa Üstü Yayıncılık- Organizasyon /Trabzon Kapak ve Ofset Hazırlık: Bey Ajans 512 76 97 ISBN 975-473-116-0 BEYAN YAYINLARI Alayköşkü Cad. No: 12 Cağ;aloğ;lu/İstanbul Tel: 512 76 97 - 526 50 10 Toplumsal Projelerde ~''İki Siyaset" Sorunu ÖmerÇELİK Türkiye'de modem bir devletin kurulmasımn ardından İslam dün~ yönetim tartışmalan. Müslümanıann siyasal organizasyonlanru kaybetmelerinin sebepleri üzerinde yogunlaşmıştır. Fakat bu yogunlaşmada esas belirleyici, geçmişin hatalan konusunda kapsamlı bir külliyat oluşturmaktan çok, modem dünyada geçı:riişteki gibi güç elde edebilmenin imkanlarını araştırmaya yönelik olmuştur. · Modem dünyanın getirllerine baglı olarak tarihsel - İslam'ın siyasal gelenef!inden ilk radikal kopuşlardan birini Şeyh AU Abdurrazık'ta gözlemlemekteyiz. Ezher Üniversitesi mezunu Mısırlı bir yargıç olan Alt Abdurrazık 1925'te yazdıgı "El -islAm ve Usul'ul - Hukm" adlı eseriyle canlı bir tartışmanın başlatıcısı oldu. Ali Abdurrazık'ın tüm eser boyunca tek bir soruya cevap aractıgı görülür. Bu soru da Hilafetin şer'i yönden zorunlu olup olmactıgıctır. Soruya cevap olarak da HUafetin İslam dininin zorunlu cüzlertnden biri olmadıgını söyler. Bu görüş yönetsel açıdan tarihsel . . İslam'ın siyasal gelenegıne tümüyle yabancıdır. Hilafet kurumunu dillin zorunlu cüzlertnden biri sayan siyasal gelenege göre, din'den yönetsel tasarruflan çıkarmak, tamamen reddedilmesi gereken bir tutumdur. Ali Abdurrazık'ın·bu görüşe karşı çıkması, Ezher'deki Yüksek Alimler Konseyi tarafından dış­ lanmasını getirdi. Fakat bu dışlanma gelenege itiraz eden birinin geyasındaki 40 leneksel bir kururnca ömer Çelik dışlanmasının ötesine geÇmedi. Ali Abdurtemas halindeki İslam dün-. razılc'ın görüşleri modernleşmeyle sıcak yasında geniş yankılar buldu. Ali Abdurrazık'ın gelenekten radikal kopuşuna, radikal sayıla­ mayacak daha ıslahatçı bir katkı Cezayirli Şeyh Abdülhamid bin Badis'ten gelmiştir. Abdülhamid bin Badis'in görüşlerinin Ali Abdurrazıle ile aynı kategoride değerlendirilmesinin çok doğru olmayacağını belirtmek gerekir. Çünkü Abdülhamid bin Badis geleneksel kurumlara karşı çıkarken Ali Abdurrazılc gibi yönetsel - siyasi tasarruflan dirıi alanın dışında saymıyordu. Onun itirazı daha çok, sultanlarm ve ümmet iradesinden kendini soyutlamış yönetimlerin, geleneksel kurumların ve hilafet kavramının ardına sığınarak halka yabancılaşmış, meşruiyetini kaybetmiş egemenliklerine yönelikti. Buna karşılık müslümaniann arzulanan düzeyde bir siyasi kavrayışa ve kururolaşmaya kavuşacaklarına olan inancını da belirtiyordu. Bu görüşleri dolayısıyla Abdülhafnid bin Badis, Ali Abdurrazık gibi tarihsel -İslam'ın siyaset geleneğine dolaysız ve radikal bir itirazdan çok dalaylı ve ıslahatçı bir yaklaşım içindeydi. Fakat Müslüman dünyanın düşünürlerinin modernleşme karşısındaki savunma pozisyonları, her iki düşünürün, geleneğe itirazlan ortak paydasında aynı kategoride değerlendirilmelerini doğurmuştur. Böylece Müslüman dünya zihinsel olarak modern siyasi kurum ve kavrarnlara kucağını açmıştır. Bu evreyle birlikte de tarihsel- İslam'ın "metafizik siyaseti" ile modern dünyanın "pozitivist siyaseti" Müslüman dün" yadaki önemli kutuplaşmalardan biri olarak gündeme gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin İslam dünyasında modern bir ulus- devlet örneği olarak kurulmasından sonraki siyasi yaklaşımlar, yeni bir · siyaset tasavvuru peşiqde koşarken, biri İslam dünyasının tarihselliğinden gelen diğeri yoğun olarak gündelik hayatında varolan iki siyasetin çekim alanı dışına çıkamamıştır. Şimdi bu iki siyaseti kısaca tanımladıktan sonra bunlar arasındaki kutuplaşmayı aş­ manın somut projeleri üzerinde konuşabiliriz. Tarihsel - İslam'ın siyasal geleneğini metafizik siyaset olarak Bu kavramıaştırma teorik olarak olmasa da fii.. len geçerlidir. Metaj'ızik siyasetin oluşmasında, İslam dünyasında metafizik düşünme biçiminin yaygınlaşmasında önemli bir yeri olan ve özellikle Ehl-i Sünnet kültür halkasıiçindeki etkinliğinin adı yeterince koyulmamış, Eşari düşünce gelene~i belirleyici olmuştur. Bu düşünce biçiminin genelleşmesinde kuşkusuz dönemin siyasi konjonktürünün gereklilikleri ön planda olmuştur. İslam dünyasının Yunan düşüncesiyle etkileşiminde diyalektik düşüncenin . geri plana çekilip metafizik düşüncenin ön plana çıkması sözkonusudur. Bunkavramlaştırabiliriz. 1. lsla.m Düşüncesi Sempozyumu 41 da dönemin siyaset biçimi ve resmi toplumun genel teaniülleri dominant yer sahibidir. Eşari kelamının Gazali eliyle felsefeyi dışlaması, metafizik düşüncenin hakimiyetini sağlamlaştırmıştır. Bu hakimiyetin ilk sonucu, siyasal düşünce alanında nedeniiliğin reddi ve kainatta cari sünnetullahı göm1ezden gelerek, siyasi tasarruflan doğ­ rudan Allah'ın iradesiyleizah çabasıdır. Böylece siyasal yönetimin ta-· sarruflan, ümmetin denetleyici ve kurucu iradesinden yalıtılmıştır. Aynı düşünce tarzı İslam düşüncesine nakli ilimierin aklın temyiz gücüne üstünlüğünü, değişmenin sadece arazda olduğunu kabullenip değışıneyi inkar etmeyi ve malıiyetın varlığa önceliğini getirmiştir. Tüm bu metafizik argümanlann yegane gerçek gibi kabulüyle, mekanik bir düşünce dünyası kurulmuş, bunun toplumsal siyasal sisteme adaptasyonu ile de siyasal despotizmin taleplerine uygun, siyasal katılmayı dışlayan, siyasal gelişmeyi "resmi toplumun kabul etti~{ iyilerin hakimiyetinin devamlılı~ı" şeklinde sunan, mekanik bir siyasal düzen ortaya çıkmıştır. Neticede, bizzat Müslümanların kamusal hayata katılımı kı­ hukuki özerkliklerine dokunulmamakla birlikte, Müslüman olmayanların kamusal hayata katılmalarına izin verilmemiştir. sıtlanırken, ; Metafizik siyasetin geldiği son noktada, ümmet üzerinde despot yönetimleri meşrulaştıran ve bizzat dini bir iktidar aracı haline getiren sonuçları, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra irdelenmeye başlandı. Bu çerçevede ilk tepki, modem dünya karşısında Müslüman dünyayı güçsüzleştiren geleneğe oldu. Fakat konjonktürden kaynaklanan çeşitli sebeplerle Müslümanlar geleneğe ilirazın sonucunda modem siyasetin kavram ve kurumlarına yaklaştılar. Bu da Müslümanlan zihinsel ve pratik olarak pozitivist siyasetin nüfuz alanına soktu. Pozitivist siyaset, özetleyerek söylersek, bilimsel olmadığına inanılan düşünüş l;>iÇimlerinden siyasal bilimi ayırmak şeklinde bir siya"' set tarzını öngörür. Machiavelli ile modemleştiği söylenen siyaset bilimin! siyaset felsefesinden ayırma çabaları pozitivist siyasette esas;. tır. Bu doğrultuda "siyaset bilimi" doğal olarak "değer yargılarmdan arındırılmış" bir siyasal teori oluşturmayla eşanlamlıdır. Siyaset felsefesinin, siyaset biliminin dışında bırakılmasıyla Aristo ve Platon'dan beri varolan "iyi toplum düzeni" arayışlan sona erdirilmekte, en azından siyaset bUiininin konusu dışına çıkarılarak pozitivisit dayanaklara göre metafizik sayılan siyaset felsefesine terkedilmektedir. Artık klasikleşmiş olan Comte'un "üç hal yasası"nda teolojik - metafizik - bilimsel kategorilerinden, siyaset bilimi "bilimsel" olana denk düşmekte, siyaset felsefesi ise metafizik sınıfında , sayılmaktadır. 42 ÖmerÇelik BU aynştınnanın sonucunda pozitivist siyaset, "olgu" .ile "deger"in kesin aynınma dayanmıştır. Böylece siyaset bilimi "olması gereken"i · degil sadece "olan"ı açıklayan bir bilim olmuştur. David Easton'da açıkça· görülecegi üzere "siyaset bilimi öncesi" sayılan ve pozitivist dayanaklara baglı olarak siyaset biliminden dışlanıp siyaset felsefesi içine hapsedilen "iyi siyasal yönet~ nasıldır?" veya "iyi siyasal topluluk nasıl olmalıdır?" arayışlan modern anlamda bir siyasal teorinin oluşum~ma katkısı olmayacak fikirler kabul edilmiştir. Müslüman dünyada modernleşme ile temas]ıl ilerleyen evrelerinde Ali Abdurrazrk gibi düşünürlerin metafizik siyasetten kaçınma kaygılan düşünsel önderli!'ıln önemli bir kısmını pozitivist dayanaklara yaklaştırdı. Böylece İslam dünyası tarihselliğinden getirdiği metafizik siyaset ile modem zamanlarda kucak açtığı pozitivist siyaset kutuplaşmasının arasında kaldı. İslam'ın politik düzeni ile ilglli fikir yürütmeler, teokrasiden laik devlete kadar çok geniş bir yelpazede toplanabiliyordu. Fakat daha çok tarihsel - İslam'ın siyasal geleneği ile modem şiyasetin kavram ve kurumlarını telife uğraşan eklektik çabalar ortaya çıktı. İslam'da hükümet ve devlet biçimi bir yandan tarihsel - İslam'ın sıyasal katılmaya kapalı, Müslüman olmayanlan kamusal alanın dışında tutan, seçilmiş bir "iyi"nin bunu seçmeyeniere de kamusal alanda sınırlı kalmak kaydıyla egemen kı­ lındığı metafiZik siyaset omurgalarıyla, ümmetin yöneticilerini kendilerinin seçme haklarının varoldugunun söylendıgı, ulus - devlete dayanan, merkeziyetçi ve yasamanın 'resmi olduğu, modern siyaset, yöntem ve kurumlarının düzensiz bir şekilde biraradalığı olarak tanımlanmış oluyordu(Teokrasi ile laik devlet arasında bir yerde duran, şekli yapısı ulus - devlet, yönetim biçimi, "teo.- demokrasi" olarak adlandırılan bu fikirler manzumesi "iki siyaset" arasındaki geri-· lime mahkum olmuştur . .Geleneğin ve modemliğin aynı anda ve körükörüne taklidi ile İslam düşüncesi içindeki siyasal teori oluşturma çabalan eklektik sonuçlardan öte bir şey dogurmamıştır.) Bugün en önemli sorunlardan biri iki siyasetin gerilimini ve nüfuz alanını aşan yeni bir siyasal teori oluşturmakla ilgilldir. Metafizik siyasete dayanarak siyasal katılmayı ve kamusal alanda çoğulculuğu yok saymayan öte yandan pozitivist siyasete mahkum olmayarak "iyi siyasal topluluk". "iyi siyasal yönetim ve 'toplumsal düzen'' arayışlarını dışlamayan bir siyasal bilim oluşturmak yönündeki çabalar, islam dünyasının siyasal teori alanında yaşadığı ~i aşmak yönünde çok ciddi katkılar sağlayaçaktır. Bu çabalardan en önemlilerinden birinin Sayın 'Ali Bulaç tara-: fından Medine Vesikası temel alınarak geliştirilen "alternatif toplumsal proje" olduğunu söyleyebiliriz. Sayın Bulaç'ın projesinde kla- 1. !shim Düşüncesi Sempozyumu 43 sik siyaset'in "iyi" arayışları kamusal alandaki ço~ulcul~k ve katılım uyumlu ve düzenli bir birliktelik içindedir. Tüm dün~ yada derin kriziere yolaçan ulus ~ devlet formuna mahkum olmayan ama aynı zamanda klasik siyasetin metafizik egemenlik biçimini de öngörmeyen bu projenin "iki siyaset" kutuptaşmasını aşmak yönunde kimi özelliklerini kısaca şöyle sıralayabiliriz: 1) Proje, siyasal organizasyonu, .farklı hukuk topluluklarının "iyi" ve "adil" kabullerinin bir konsensusu görerek etik ile siyasetarasmda Machiavelli ile başlatılan ayrımı fl_Şma çabasındadır. Bu yönden si ya~ set ile pratik felsefe arasında 19. yüzyılcia başlayan kopuşu gidermek yönünde önemli bir adımdır. Projede siyaset lle etik ara~ sındaki bağlantı, farklı hukukların ortak iyilik ve adalet arayışları~ nıri, yönetim organım, dolayısıyla siyaseti. oluşturmak yönünde, egemenliğ~ değil katılima ·dayalı bir işleyişe sahip kılınmalarıyla sağ­ lanmaktadır. Böylece siyaset ile pratik felsefe arasındaki kopuşun du.rdurulması mümkün olabilecektir. 2) Sayın Bulaç'ın projesinde herkesin kendine ait "iyi" arayışı, devlet eliyle belirlenmiş bir resmi "iyi" adına yokedilmemekte, farklılıklar korunmaktadır. Öte yandan toplumdaki farklı "iyi" kabullerinden birinin diğerleri üzerindeki mekanizmalaşmış egemenliği reddedilmekte ve devlet siyasal katılma yoluyla farklı hukukların vedalayısıyla iyi düzen arayışlannın ortak bir oluşumu haline getirilmektedir. Bu durumda eski Yunan siyaset felsefesindeki gıbı iyi siyasal yönetim ara~ yışlan lle moqem toplumun kimi kaynaklan aynı anda devrededir. Böylece pozitivizme sığınılarak. siyasal felsefedeki· "iyi" arayışlan siyasal hayatın dışına çıkarılmamaktadır. Bu yönüyle demokrasinin zaaflarını aşma yönünde önemli bir adımdır. Öte yandan siyasal felsefedeki Platon. Aristo, Hobbes, Lockeve bu çerçevedeki sözleşme kuramcılanmn "olması gereken". "ideal" ya da "do~al durum" kavramlarında olduğu gibi metafizik siyasetin ilerde ulaşılacağım öngördüğü hedeflere mahkum olarak mevcut egemenlik ilişkileri görmez~ likten gelinmemişttr. 3) "Alternatif toplumsal proje" de gözlemlenebilecek önemli bir husus iktidar ve özgürlük arasındaki ilişkiye getirdiği farklı boyuttur. Çağa egemen olan liberal özgürlük kavramı, siyasal iktidarın, öz~ gürlüğe karşıt yapısım kabulle.nerek meşrulaştırmıştır. Bu bizzat özgürlükler rejimi olarak adlandırılan demokrasinin en önemli sorunudur. Bugün Batı'da .uygulanan "liberal - demokratik devlet başlangıçta hiç de demokratik olmayan liberal devlet ile, ona son~ radan eklenmiş bulunan demokratik oy hakkının bileşimidir;" Bu devlet özgürlüğe referansılle kendini meşrulaştırmaktadır. Fakat özgürlük sadece rekabetçi kapitalizm çerçevesinde ekonomik dükavramlarıyla 44 ÖmerÇelik zeydedir ama bu siyasal özgürlüğ;ün gerek- şartı sayılmaktadır. Oysa "rekabetçi kapitalizm ile siyasal özgürlük arasındaki mantıksal bağ; kurulamamıştır. ~Bu anlamda özgürlük, kamusal alanın dışında daha çok 'eve' ve özel yaşama' ait bir kavramdır. Özel yaşam ve özel yaşamın dokunulmazlığ;ı, özgürlüğ;ü, kamusal alanin dışında arama ve üretme ile özdeştir., Liberal teorinin bu yaklaşımı negatif özgürlük olarak adlandınlmaktadır. Alternatif toplumsal proje, siyasal iktidarın ayrıcalıklı ve özgürlüğ;e karşı yapılandırılmış tanırnma hakimiyet yerine katılımı öne çıkararak karşı çıktığından, özgürlüğün negatif tanımıyla yetinmemektedir. Negatif Özgürlük kavramı Macpherson'la meşhurdur. Devlet'in e emenlik al ni dı ındaki non - politikon düzlemdeki ·zgür olma hakkını. ifade ,ed~ Fakat ernatlf Toplumsal Proje'deki kavramsal ıtirazın içeriğ; Macpherson'cu negatif özgürlükle özdeş değildir. Macpherson'cu kav~ ramsal şema, tek hukuklu ve.monolitik bir hiyerarşi içinde, non- politikon düzlemde, devlet egemenliğ;inin zayıflaması anlamındadır. Fakat bu özgürluk yine de resmi proje'nin içindedir. Oysa Alternatif Toplumsal Proje tarihsel - İslam pratığ;inde rastlanan, daha geniş özgürlükler!, hukuk seçme hakkını, dil özgürlüğ;ünü, eğitim özerkliğ;ini dahi kamusal alanda tezahür etmedikleri durumda, siyasal katılıma yollan kapalı oldugu takdirde yeterli bulmamakta, reddetmektedir. Böylece İslam tarihinin egemen yorumlannda, Müslümanların siyasal düzendeki monist hakimiyetlerine rağmen, başkalanna hallarını ziyadesiyle verdikleri görüşü, işaret ettiğ;i çoğu haklılıklam rağ;men yeterli bulunmamaktadır. Böylece sadece çoğ;unluğ;un değ;il azınlığ;ın da kamusal yaşam üzerinde söz sahibi olması sağlanabilecektir. Hannah Arendt'in kamu mutıuıugu dediği kavram herkesi kuşatan 'boyutlara ulaşabilmektedir. Liberal özgürlük kavramı, siyasal iktidarı özgürlükle çatışan bir şey olarak anlamakta ve dolayısıyla mutluluğu bütünüyle ev yaşamının özel alanı içine oturtmaktadır. İktidann kesin sınırlannın Çizilmesiyle insanlar, kendi seçtikleri özel mutluluklarının araçla,rını kovalamakta özgür kılınırlar. Arendt aksine, özgürlüğü, siyasal iktidarın sağ;lıklı bölüşümüyle özdeşleştirmekte ve böylece bir kamu alanı'nı başkalarıyla paylaşmanın coşkunluğu (anlamında) bir kamu mutluluğu kavramının sınırlarını çizmektedir. Bir kimsenin başkalarıyla· birleşerek ('beraber yaşama' - ö. Ç.) dünyayı etkilernesi ('insanın anlam arayışı' - ö. Ç.) anlamında iktidarda olma fırsatının yaygınlaşması ('otorite'nin değersizleştirllmesi' - ö. Ç.) ölçüsünde hem siyasal özgürlüğün hem de kamu mutluluğunun etki alanının genişlemesi daha büyük boyutlara ulaşacaktır." Kamu mutluluğunun etki alanı­ nın genişlemesini besleyen dinamikler, beraber yaşamanın etik temellerini de çizer. "Bütün gerçekliklerde, objelerde, fenomenlerde, ı. İslam Düşüncesi Sempozyumu 45 söylem ve kavramlarda içki!l olan hakikat"iıı siyasal alandaki gereği, kamu alanını farklı görüş ve düşünce mensuplarıyla paylaşmaktır. Her arayış, siyasal alandaki Aristo ve Plalon'dan beri var olan. sadece modern zamanlarda kaybedilen iyi siyaset arayışlarına katkıda bulunacaktır. Beraber yaşamanın önündeki en büyük tehdit siyasal iktidar'ın modern biçimidir. Bunun sahip olduğu güç, dışında kalan herkesi buna erismeye zorlamakta, erişen her görüş ise bu forma özgün bir biçim veremeyip form tarafından içselleştirllmektedir. Böylece· kamusal alanı diğerlerinin dışında tutmak. bütün görüş ve düşüncelerin ortak· paydası olmaktadır. Kamusal alanda beraberliği reddetmek ise. otorite kavramına haketmediği bir güç verirken, insanın hakikat arayışını kısırlaştırmakta. erdem'! politize etmektedir. Gerek .modernlik öncesi metafizik siyaset biçimlerinde gerekse modern zamanlarda politivist siyaset teorisinde kamu mutlululunun bir toplumda varolan farklı hukuk ve siyaset geleneklerinden. gücü elinde bulundurana ya da çoğunluk olana ait bir 'ayrıcalık' olduğu hatırlanırsa, Proje'nin, siyasal iktidarı, toplumsal yapıda özerk bir güç odağı olmaktan çıkarmakla. kamusal mutluluğu da özel ve ayncalıklı olmaktan çıkarıp. genel ve yaygın hale getirmenin ipuçlarını verdiği görülür. Kamusal mutluluğa getirilen bu yeni yorum, dolaysız bir biçimde özgürlük kavramına yansımaktadır. Liberal teorideki. siyasal iktidarın kabullenilmiş ve meşrulaştırılmış baskıcı karakterinin zorlamalarından ve sınırlamalarmdan etkilenmemek anlamındaki negatif özgürlük ortadan kalkmaktadır. Böylece sivil toplum ögelerinin. dar özgürlüğü paylaşım ve kendi özgürlüklerini diğerleri aleyhine genişletme mücadeleleri anlamsızlaşmaktadır. Proje'deki özgürlük kategorisinin negatif olmaması, özgürlük kaviktidar- özgürlük ilişkisine getirdiği yeni tanımdan dolayı- pozitif özgürlük olarak adlandırmayı da mümkün kıl­ mamaktadır. Pozitif özgürlük, siyasal iktidarı ayrıcalıklı kabul etmeyi, diğer deyişle negatif özgürlüğün fiili varlığını da beraberinde getirir. Böylece siyasal iktidar, gerçekten özgürlük karşıtı bir yapı­ lanma olarak meşrulaştınlmış olur. Pozitif özgürlük. zaten baskıcılığı meşrulaştırılmış yapıya yönelik çeşitli mücadele imkfullarını ve alan genişletmeyi ifade eden sınırlı bir kavramdır. Bu da sivil toplum politik toplum arasındaki ve sivil toplum - içi ögeler arasındaki çatışmanın besleyicisidir. Bir aradalığın bireyin zihnine kadar inen güvensizlikleri bu çatışmadan kaynaklanmaktadır. Oysa bu çatışma, siyasal otoritenin varoluş biçiminin makul bir toplumsal düzeni destabilize etmeye mahkum doğasından kaynaklanmaktadır. Proje'de. siyasal iktidar. hakimiyet esasında değil katılım esnasında oluş­ turulduğundan, köklü bir tanım değişikliğine uğramaktadır. İktidaramını- Proje'nin 46 ÖmerÇelik rın toplum içinde ayrıcalıklı bir örgüt olma hali kabul edilmemekte, siyasal düzen, toplumun örgütlenmiş biçimi olmaktadır. Böylece.toplum içinde örgütlenmiş bir siyasal iktidarın zorlamalarından bağımsızlaşma anlamında negatif özgürlük .ve bu negatif alanı genişleterek, siyasal iktidara spesifik müdahalelerde bulunmak anlamında ya da 'daha egemen' olma şeklinde pozitif özgürlükten bahsedilemez. Katılım yoluyla sözleşme temelinde siyasal iktidan or:. taklaşa kurmak şeklinde aktif ve yetkin bir özgürlük tanımı belirmektedir. Önü açık, sözleşme ile yeniden tanımlanma Imkanı her ~\· Şl&~!~i~' •~slam'in siyasal geleneğiniiı de· modem· siyasal kavram· ve kurumla~ · nn da dışındadır. Katılım'ın hakimlyete öncelenmesi siyaseti ayrıca­ lıklı bir toplumsal faaliyet olmaktan çıkarmakta ve ayncalığı elde etmek için birlikteliği destabiiize eden mücadele arayışlarının zeminini parçalamaktadır. Negatif ve pozitif özgürlük kısır döngüsünden kurtulmuş bir özgürlük tanımının başkalanyla beraber olmayla ayrılmaz ilişkisi vardır. Bu ilişkiyi Oxjord İdeaUstlerinin önde gelen düşünüderinden Thomas Hill Green şöyle tanımlar: "Muhtemelen hepimiz özgürlüğün, doğru olarak ·anlaşıldığında, en büyük nimet olduğunda birleşiriz; ona erişmek, yurttaş olarak bütün çabalarımızın gerçek amacıdır. Ancak özgürlükten sözettiğimizde, bununla ne anlatmak istediğimizi dikkatlice düşünmeliyiz. (Bununla) sadece sınırlamalardan ve zorlamalardan bağımsız olmayı anlatmayız. Sadece neyi istediğimiz önemli olmaksızın, dilediğimizi yapmayı anlatmayız. Bir insan ya da insan kümesi tarafından başkalannın özgürlüğünün kaybolması pahasına sahip olunan bir özgürlüğü de anlatmayız. Yüksek bir değeri olan özgürlükten sözettiğimizde yapmaya ve zevk almaya'değecek bir şeyi yapmak ve ondan zevk almak konusundaki pozitif bir güç ya da · ··kapasiteye ve de · başkalarıyla· tırtak olarak yapbğllTilZ ve zevk al-·· dığımız bir şeyi ifade ederiz." Buradan ilk elde ve dolaysız çıkan sonuç, siyasal özgürlüğün ancak kamusal alanı başkalarıyla paylaşınıla mümkün olabileceğidir. Siyasal açıdan bir başkasının negatif özgürlüğe 'zorlandığı' bir yerde hiç kimse tam anlamıyla özgür değildir. 5) Proje'de toplum ya da hukuk toplumu yerine hukuk toptemel alınmasının da altı çizilmelidir. Hukuk topluluklan kavramındaki ısrar, toplum kavramının aktüel modem içeriği sebebiyle meflıum-u muhalifinden mükerreren önemlidir. Bu tercih biçiminin demokrasinin kısır döngülerini aşmak yönünde önemli katkıları olacaktır. Modem toplumsal düzende, devlet tai-aluluklarının ı. lslam DO.şO.ncesi Sempozyumu 47 fından tanımlanmış bir hukuk içinde, kamusal mutlulugu elde et~ meye çalışmak, siyasal iktidarın pozitivist dayanaklarını öne çı­ karmakta ve siyasal iktidar'ın 'iyi' kavra~ına göre degerlendirilm:esini imkansız kılmaktadır. Tanımlanmış -resmi bir hukuk- yasama temelinde yükselen toplumsal yapı içinde kamusal mutluluğa ulaşmak, kamusal alanın dışına itilmiş hukuk toplulukları için siyasal iktidara yönelik 'stratejik eylem'! 'iyi siyasal yönetim' arayışlannın önüne geçirmekte, bu da dogal olarak 'iktidar için digerlerini hertaraf etmeye dayanan mücadele şemaları'nı öne çıkarmaktadır. Proje'de toplum .. /~~~~~~~~~~~~~~~~:~~~~~!~~~~~~~tf~~;l ·Eı...jiytsJya.set arayışlarını erteleyen ve kısırlaştırah stratejik eylemi' . ve siyasaliktidar iÇin digerlerini hertaraf etmeye dayanan geleneksel ve modern mücadele biçimlerini belirleyen zemini ortadan kaldırmaktadır. Projenin çok hukuklu bir yapıyı öngörmesi neticesinde, demokrasilerin tek hukuklu yapılarının bir sonucu olarak, farklı hukukların Siyasa.l iktidarın ve kamusal alanın dışında kalmasından gı­ dalanan siyasal iktidarı elde etmenin ve sürdürmenin modern biçimlerini özellikle dışlamaktadır. b-) Siyasa.l toplum, farklı hukuklardan oluşan sivil toplumun ortak iyi arayışı ve katılımıyla oluştuğundan, sivil toplum - siyasal toplum ayrımı, modem toplumdaki katılıgını ve keskinliğinl sivil toplum lehine kaybetmektedir. Bu yeni iktidar biçimine terminolojiye aykın davranınayı göze alarak sivil toplum i;ktidarı diyebiliriz. c-) "Alternatif toplumsal proje" de en önemli açılımlarından birini de siyasal gelişme kavramı çerçevesinde görmekteyiz. Modern toplum ve onun siyasal düzeni olan liberal toplum teorisinin kalkış noktası olan "insanlar toplum halinde varlıklannı nasıl sürdürürler" sorusu sosya.l bilimler alanında "düzen sorunu" diye adlandırılır. '' ,,,.., "·' ·· ";Pa!fstjr:tS ·tarafından ·~.aobpes'cu: ·sorun"·· öhırak·da adlandırılan "düzen"·· .· sorunu"na yönelik "davranışsalcı devrim"den sonra verilen cevaplar, demokrasiyi temel ve bagımsız degişken sayarak böyle bir demokrasinin varlık koşulları olan, uzun sürelilik - meşruiyet, istikrarsızlaştıncı tehditlerden y~ıtılmışlık, gibi unsurları öne çı­ karmışlardır. Demokrasinin bu kavramlarla ifadesi "düzen sorunu"nun cevabı olarak "istikrar" kavramında odaklanmıştır. "istikrarlı demokrasi" kavramlaştırması pozitivist siyasetin düzen sorununa verdiği cevaptır. Pozitivizmin deger - olgu ayrımı ile istikrar kavramı arasındaki açık çelişki, modern siyasetin "siyasal gelişmeyi" tanımlarken kuşatıcılıktan ve nesnel karşılıktan yoksun oldugunun göstergesidir. Pozitivist teori, anti - demokratik yönetimlerin demokrasiye doğru gi- ÖmerÇelik 48 diş içinde olduğ;unu öne sürmektedir. Oysa bu değ;er yüklü bir yakve "de~erden arındırılmış olan"ı açıklamaya dayanan pozitivist teoriye aykırıdır. Ayrıca pozitivist teori, geçiş evresinde anti demokratik rejimierin var' <ımı kaçınılmaz görmektedir. Bunu da "istikrar" k~vramıyla açıklamaktadır. laşımdır Bu açıklama modeli anti- demokratik düzenden, demokrasiye gegörmesiyle demokrasiyi yegane "iyi" toplumsal düzen ve hükümet kurma biçimi saydığ;ından de~er yüklüdür ve pozitivist siyasetin çelişkisi sayılır. Bu çelişkiler yüzünden pozitivist teorinin ·sıyasal gelişmeyi açıklamakta başvurduğ;u "istikrar" kavramının, özünde belli bir ideolojik tercihe dayandığ;ını ve çok anlamlı olmadığ;ı.: nı söylemek gerekir. çişi kaçınılmaz Sayın Bulaç'ın tartışmaya açtığ;ı projede "düzen sorunu" ve bağ;lı olarak "siyasal gelişme''ye denk düşen yaklaşım, katılımın egemenliğ;e öncelenmesi sebebiyle meta{izik siyasetteki "ço~unlu~un kabul etti~i iyinin di~erleri üzerindeki hakimiyetinin devamlılı~ı" ile ilgili değ;ildir. Bu nedenle metafızik siyasetteki gibi bir siyasal gelişme kavramı gözlemlenemez. Öte yandan demokrasiyi a priOTi. bir kabulle ''ba~ımsız de~işken" kabul etmediğ;inden, demokrasinin istikrarına ait kavramıaştırmalarda "siyasal gelişme" içinde belirleyici kılınmamışlardır. Projede siyasal gelişme kavramı "siyasal düzenin s:ınırlandırılmamış bir dil ile toplumun ortak iyiyi arama çabalarına ba~lı gelişimi" şeklinde tanımlanabilir. Habennas'ın "kı• ortaya çıkan oydaşma" dediğ;i ilişki biçimi, projesinde, farklı hukuk topluluklarının siyasal düzen düzeyinde "ortak iyi''yi arama çabalannda, kısıtlanmamış katılım yoluyla toplumsal düzenin oluşturulması biçimindedir. Bu doğ;rultuda hukuki özerkliklere mutlak saygı temelinde sözleşme kanallannın her zaman açık olması alternatif toplumsal projede "siyasal gesıtlanmamış Uetişimde Sayın Bulaç'ın lişmeyi" tanımlar. Farklı okuma yollarıyla Sayın Biı.laç'ın projesinde özgün tarafları çoğ;altmak mümkündür. Fakat ben projeyi iki siyaset kuputlaşmasını · aşma yönünde bir okumayla değ;erlendirmeye çalıştım. Bu değ;erlen­ dirmenin sonuçlanndan yirmi dakikalık sürede ifade edilebilecek bir aktarmak istedim. Kuşkusuz farklı açılardan bu projeye yönelik Okuma faaliyetleri daha verimli sonuçlar doğ;uracaktır. Sayın Bulaç'ın tartışmaya açtığ;ı projenin özellikle "eleştirel siyasal teori" gündemi takip edilerek okunmasının, özelde İslam dünyasının, genelde modem dünyanın siyasal teori alanında yaşadığ;ı krizi aşmak yönünde çok bereketli olacağını düşünüyorum. kısmını