Bölgesel Güvenlik Denkleminde Türkiye-Azerbaycan

advertisement
Bölgesel Güvenlik Denkleminde
Türkiye-Azerbaycan Enerji İlişkisinin Önemi*
The Importance of Turkey-Azerbaijan Energy Relations within the
Context of Regional Security Balance
Emre Çıtak
Özet
Basit anlamda güvenlik, korunması gereken değerli bir nesnenin (birey,
toplum, devlet, bölge, uluslararası alan gibi) tehdit ve tehlikelerden uzakta
olması durumunu ifade etmektedir. Bölgesel güvenlik ise ulusal güvenlik ve
uluslararası güvenlik düzeyleri arasında bulunan güvenlik analizini temsil
etmekle birlikte, coğrafi yakınlıkları nedeniyle aralarında özgü bir alt sistem
oluşturan devletlerin güvenlik ilişkilerini ele almaktadır. Enerji politikası,
modern toplumsal yaşamın ve kalkınmanın temelindeki en önemli unsurlardan
olan enerji konusuna yönelik devletlerin izledikleri siyaseti tanımlamaktadır.
Devletlerin yürüttükleri enerji politikaları zaman zaman çatışabilmekte ve bu
doğrultuda güvenlik sorunları meydana gelebilmektedir. Tam tersi şekilde de
devletler arasında kurulan enerji işbirliği güvenlik sağlayıcı bir etki
yaratabilmektedir. Bu durumu bölgesel bazda daha net şekilde gözlemlemek
mümkündür. Aynı bölgeyi paylaşan devletlerin somut projeler bağlamında
kazan-kazan mantığına dayanan ilişkiler kurmaları bölgesel güvenliğin
güçlenmesini sağlayıcı olumlu bir hava oluşturabilmektedir.
Türkiye ve Azerbaycan arasında kurulan enerji ilişkisinin bölgesel
güvenlik üzerinde önemli bir etkisinin olduğunu ileri sürmek mümkündür.
Kafkasya, donmuş hâlde bekleyen çeşitli sorunları barındıran bir bölge
niteliğindedir. Bölge ülkelerini bir araya getiren ve ekonomik canlanmayı
sağlayan projeler bölge içi sorun alanlarının yeniden ele alınması ve tarihsel
önyargıların yıkılması açısından faydalıdır. Ülkeler arasındaki ekonomik
bağımlılığın artması, bölgesel savaşların ve çatışmaların önlenmesinde pek
çok örnekte de gözlendiği üzere belirleyici olmaktadır. Fakat diğer yönden de
belirtilmelidir ki Türkiye-Azerbaycan ilişkisine benzer şekilde, kurulan enerji
yakınlaşmasından duyulan rahatsızlıklar da bölgede yeni güvenlik
sorunlarının oluşmasına neden olabilmektedir.
Çalışmada öncelikle bölgesel güvenlik, enerji politikaları ve bölgesel
güvenlik ile enerji politikalarının arasındaki ilişkiye kavramsal boyutta
bakılacaktır. Daha sonra Türkiye ve Azerbaycan arasındaki yakın enerji
ilişkisine değinilecek ve bu ilişkinin Kafkasya Bölgesi'nin güvenliğine olumlu
*

Makalenin Geliş Tarihi: 19 Nisan 2016 Kabul Tarihi: 2 Mayıs 2016
Dr, Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara, E-Posta: emrecitakemre@gmail.com
117
Emre Çıtak
ve olumsuz etkileri ele alınacaktır. Son olarak ise geleceğe dair bir
değerlendirmede bulunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Bölgesel Güvenlik, Kafkasya Güvenliği, Enerjipolitik, Türkiye, Azerbaycan.
118
Abstract
To its simple meaning security refers the situation that a valuable object to be
protected (such as individual, society, state, region, international area etc.)
being away from threats and dangers. Representing the analysis level between
national security and international security, regional security handles the
security issues of the states forming a unique subsystem among themselves
because of their geographical closeness. Also, energy politics define the
policies carried by states towards energy issue which is one of the
fundamental factors in the basement of social life and development. Energy
policies of states sometimes can conflict and therefore, there may occur
security problems. Just the contrary, good energy relations between states
may create a security providing effect. In regional basis that situation can be
observed more clearly. There can be a positive atmosphere to strengthen the
regional security when the states sharing the same region set relations on
concrete projects based on win-win logic.
It can be uttered that Turkey-Azerbaijan energy relations have
important impress on regional security. The Caucasus is a region harboring
different deep- frozen problems. The projects throwing the states together and
providing economical recovery are beneficial in terms of handling the
regional problems and overcoming the historical prejudices. Increase in
economic interdependence among states, as it happened in lots of cases, can
be a determinant in preventing regional conflicts and wars. But, on the other
hand, it has to be expressed that the unrest of others deriving from energy
relations may cause new security problems within the region, as it has been
observed in Turkey-Azerbaijan case.
In the study, first of all, regional security, energy politics and
relationship between regional security and energy politics will be dealt in
conceptual terms. Then, close energy relations between Turkey and
Azerbaijan will be the issue to be handled, and positive and negative effects
of that relation on the security of Caucasus will be examined. Finally, a future
projection for the region will be expressed.
Keywords: Regional Security, Security of the Caucasus, Energy
Politics, Turkey, Azerbaijan.
Bölgesel Güvenlik Denkleminde Türkiye-Azerbaycan Enerji İlişkisinin Önemi
Giriş
Sahip oldukları tarihsel, kültürel, coğrafi, etnik ve dini temelli pek çok bağ,
Türkiye ve Azerbaycan'ın doğal müttefik oldukları yönünde bir algı
yaratmaktadır. Azerbaycan'ın bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte iki ülkenin
"kardeşlik" seviyesinde yakın bir ilişki kurma yönündeki iradeleri olumlu bir
hava yaratsa da salt söylemler ve duygusallık üzerinden uluslararası alanda
devletler arası ilişkilerin yürütülemeyeceği kısa zaman sonra belli olmuştur.
İlişkilerini üst seviyeye taşıyabilmeleri için Türkiye ve Azerbaycan'ın somut
adımlar sergilemeleri gerekmiş ve enerji siyaseti bu bağlamda öne çıkan konu
olmuştur. Azerbaycan'ın doğalgaz ve petrol rezervlerinin araştırılması,
çıkarılması, taşınması ve pazarlanması konusundaki ihtiyacı, Türkiye'nin ise
iç piyasadaki enerji talebini karşılama ve projeler üreterek enerji dünyasında
merkezi bir rol elde etme isteği iki ülke arasındaki enerji politikalarının özünü
oluşturmuştur. İki ülkeyi enerji bağlarıyla bir araya getirecek pek çok proje
gündeme gelmiş ve bunlardan Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) ve Bakü-TiflisErzurum (BTE) boru hatları olmak üzere iki tanesi de hayata geçirilmiştir.
Hâlihazırda yapımı ve plan aşamaları devam projeler de bulunmaktadır.
Türkiye ve Azerbaycan arasında kurulan enerji ilişkisinin bölgesel
güvenlik üzerinde önemli bir etkisinin olduğunu ileri sürmek mümkündür.
Kafkasya, donmuş hâlde bekleyen çeşitli sorunları barındıran bir bölge
niteliğindedir. Bölge ülkelerini bir araya getiren ve ekonomik canlanmayı
sağlayan projeler bölge içi sorun alanlarının yeniden ele alınması ve tarihsel
önyargıların yıkılması açısından faydalıdır. Ülkeler arasındaki ekonomik
bağımlılığın artması, bölgesel savaşların ve çatışmaların önlenmesinde pek
çok örnekte de gözlendiği üzere belirleyici olmaktadır. Fakat diğer yönden de
belirtilmelidir ki Türkiye-Azerbaycan durumundakine benzer şekilde, kurulan
enerji yakınlaşmasından duyulan rahatsızlıklar da bölgede yeni güvenlik
sorunlarının oluşmasına neden olabilmektedir.
1- Bölgesel Güvenlik ve Enerji Politikası
1.1. Bölgesel Güvenlik
Güvenlik herhangi bir kişiye, topluluğa, nesneye, yapıya veya oluşuma
yönelik var olan ya da oluşabilecek tehditlerin bertaraf edilmesi ve bu
unsurların korunmasıyla olumlu bir ortamın yaratılması sürecini temsil
etmektedir. Kavram; merkeze alınan birey, devlet, ulus, bölge ve uluslararası
alan gibi referans nesneleri bağlamında daha derin anlamlar kazanan bir
niteliktedir. Uluslararası sistem ve devlet güvenliklerinin arasında bulunan
düzey olan bölgesel güvenliğe yönelik analizler de güvenliğin derinleşme
eğilimine katkı bulunmaktadır. Uluslararası alanın bir alt sistemi olarak
bölgelerin incelenmesi ülkelerin kümelenme eğilimlerinin neden olduğunu ve
böylece neden benzer şekilde davrandıklarını ortaya koymada önemli bir
119
Emre Çıtak
120
analiz çerçevesini oluşturmakta ve birbirine komşu olan unsurlar arasında
geçişliliğin daha fazla olması nedeniyle güvenlik gibi bağımlılık üzerine
kurulu bir kavramın daha net anlaşılmasını sağlamaktadır.1 Güvenlik
kapsamında ele alındığında bölge, coğrafî yakınlıkları nedeniyle ortak pek çok
yönleri olan devletlerin oluşturduğu farklı bir güvenlik ilişkisini ve alt sistemi
ifade etmektedir. Bölgesel güvenliğin anlaşılması, hem bölge devletlerin
birbirleriyle hem de bölge dışı büyük güçlerle ilişkilerini ortaya koymada
faydalı olmaktadır.2
Coğrafya bölgeleri açıklamakta tek başına yeterli değildir; bölge hem
yerel ülkelerin kimlik ve ilişkileri tarafından hem de dış aktörlerin bölgeye
yönelik tutumlarıyla şekillenen siyasî ve tasarımsal bir yapıyı ifade
etmektedir.3 Bu nedenle de bu yapılar içerisinde özgü güvenlik bağımlılıkları
oluşmaktadır. Buradaki devletler arasında daha yoğun ve özel güvenlik
ilişkileri var olmakta, küresel bazdaki gelişmelerin bölgenin aktörleri
üzerindeki etkilerinde büyük benzerlikler görülmekte ve bölge paydaşlarının
güvenlik algılarında çok sayıda ortak nokta bulunmaktadır.4
Tecrübe edilen dönemde güvenlik sorunları giderek çeşitlenmekte ve
güvenlik kaynakları da gün geçtikçe belirsizleşmektedir. Bu nedenle mevcut
dönemde geleneksel tehditlerin yanına eklenen yeni tehditlerle birlikte
güvenliğin daha geniş bir anlamda ele alınması ve bütüncül bir yaklaşımın
sergilenmesi gerekmektedir.5 Uluslararası aktörler birbirleriyle yakından
ilişkilidirler; bu bağlamda birinin yaşadığı güvenlik sorununun aynı düzeyde
ve aynı zamanda olmasa da diğerleri için de bir endişe kaynağı olduğunu
belirtmek gerekmektedir. Bu durum aynı bölge sistemi içinde olan devletler
açısından bakıldığında daha yoğun bir şekilde hissedilmektedir. Coğrafi
yakınlık ve diğer bağlar bölge aktörlerinin benzer endişeler, sorunlar
paylaşmalarına ve güvenlik politikaları izlemelerine neden olabilmekte ve bu
bağlamda birbirilerini etkileyebilmektedirler.
Bölgesel güvenliğin temel özelliğini iki başlık altında ele almak
mümkündür. Öncelikle küresel düzeyde meydana gelen gelişmeler bölge
devletleri üzerinde benzer baskılar yaratmakta, bölge devletleri benzer
tehditlerin saldırısına maruz kalmakta ve sınırları aşan suçlar kısa zamanda
1
Barry Buzan vd., Security: A Framework for Analysis, Lynne Rienner Publishers, Boulder
1998, s. 9-15.
2 Barry Buzan, People, States, and Fear: An Agenda For International Security Studies in the
Post-Cold War Era, ECPR Press, Colchester 2009, s. 158.
3 Alyson J. K. Bailes- Andrew Cottey, Regional Security Cooperation in the Early 21st
Century, SIPRI Yearbook 2006: Armaments, Disarmament and International Security,
Stockholm International Peace Research Institute, Stockholm 2006, s. 198.
4 Barry Buzan-Ole Wæver, Regions and Powers: The Structure of International Security,
Cambridge University Press, Cambridge 2003, s. 4-44.
5 Dan Caldwell-Robert E. Williams Jr., Seeking Security in a Insecure World, Royman and
Littlefield Publishers, Plymouth 2012, s. 1-20.
Bölgesel Güvenlik Denkleminde Türkiye-Azerbaycan Enerji İlişkisinin Önemi
etkilerini bu bağlamda göstermektedir. Örneğin Soğuk Savaş'ın sona ermesi
sonrasında ortaya çıkan yeni güvenlik gündeminin Balkan ülkeleri üzerinde
pek çok ortak etkisinin olduğunu, 11 Eylül sonrası dönemde Orta Doğu
ülkelerinin benzer bir güvenlik girdabına girdiğini ileri sürmek yanlış
olmayacaktır. İkinci olarak da aynı bölgeyi paylaşan devletler tarihsel kökleri
olan dostluk ya da düşmanlık, işbirliği ya da rekabet, iyi komşuluk ya da
çekişme, güven ya da güvensizlik temelli algılara sahiptirler. Bu bağlamda da
bölgenin güvende olması ya da küresel güvensizlik kaynaklarına etkin bir
cevap verilebilmesi bölge aktörlerinin birbirilerine olan olumlu algı
geliştirmelerine bağlıdır.
Küresel bazdaki gelişmeler dışarıdan, devletler arası husumetler
içerden bölge güvenliğini tehlikeye düşüren etki yaratmaktadır. Bu nedenle de
sınırları aşan uluslararası tehditlere korunmasız olan bölgeler daha fazla risk
içermektedir. Örneğin; uluslararası terör örgütlerinin ve suç şebekelerinin
hareketliliğine yönelik etkin önlemlerin alınmadığı ve devletler arası
işbirliğinin olmadığı bir bölgenin güvenlik sorunlarının üst düzeyde olması
kuvvetle muhtemeldir. Diğer yandan da özel bir yapı oluşturan bölge
devletleri aralarındaki kronik çatışma konularını çözemediklerinde bölge,
herhangi bir zamanda patlak verebilecek bir savaş olasılığıyla birlikte
tanımlanmaktadır. Bu gibi durumlar bölge aktörlerinin ortak hareket
etmelerinin ve işbirliği yapmalarının gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Özellikle ekonomi temelli somut projeler bağlamında ortaya çıkan karşılıklı
bağımlılık, bölge devletlerinin çatışma yerine uyuşma yolunu tercih
etmelerinin önünü açmaktadır.
1.2. Enerji Politikası
Enerjinin devletler arası ilişkilerin içinde önemli bir başlık haline gelmesi ve
bu yönde politikaların hazırlanmasıyla birlikte enerji siyaseti gündeme
gelmiştir. Enerjinin üretilebildiği kaynaklara sahip olma ya da bir şekilde
kaynaklara ulaşma bu siyasetin temelinde yer almaktadır. Ülkeler tarafından
enerjinin kalkınmayla, gelişmeyle ve güvenlikle yakından ilişkilendirilmesi
konuyu bambaşka bir boyuta taşımakta6 ve uluslararası alanda ciddi bir
işbirliği/rekabet alanı doğmaktadır.
Enerji günlük hayatın sürdürülmesi açısından olmazsa
olmazlardandır. Sanayi tesislerinden konutlara kadar uzanan kullanım yeri ve
ısınmadan aydınlatmaya kadar çeşitlenen kullanım alanı olan enerjinin
devletlerin temel eğilim alanlarından biri durumundadır. Enerji dünyasında
devletler petrol, doğalgaz ve kömür gibi geleneksel enerji kaynaklarının
ticareti bağlamında üç genel grubu oluşturmaktadırlar. Kaynak sahibi olan ve
6
David A. Deese, "Energy: Economic, Politics and Security", International Security, Vol.4
No.3, Winter 1979-1980, s. 140-153.
121
Emre Çıtak
bunları pazarlamak isteyen, modern toplumsal yaşamı ve gelişmelerini devam
ettirmek için enerji kaynaklarını ithal etmek zorunda olan ve de enerji
piyasasında projeler üreterek alıcı ve satıcılar arasında köprü kuran ülkelerin
kurduğu karışık bir ilişki bağı bulunmaktadır. Birinci gruptaki ülkeler
kaynaklarını en maliyetsiz şekilde çıkarıp olabilecek en yüksek fiyattan
satabilme, ikinci gruptaki ülkeler en makul fiyatlarla en güvenli yollardan
kaynaklara ulaşabilme, üçüncü gruptaki ülkeler ise uluslararası alandaki
etkinliklerini ve coğrafi stratejik konumlarını kullanarak projelerin içinde
gerek özel gerek devlet şirketleriyle var olarak ya da enerji kaynaklarının nakli
için kendi topraklarını kullandırarak gelir elde edebilme yönünde politikalar
geliştirmektedirler.
Enerji siyasetinin önemini kavramış olan devletler siyasî yapılarına,
askerî olanın başta olduğu millî güç unsurlarına, enerji arz veya talep
miktarlarına, büyüme oranlarına, coğrafi stratejik konumlarına, ihtiyaç ve
beklentilerine, uluslararası gelişmelere ve teknolojik yeniliklere uyumlu enerji
politikaları ve stratejileri oluşturmaktadırlar.7 Oluşturulan politikaların
başarılı bir şekilde uygulanması, uluslararası alanda bu bağlamda kurulan
işbirlikleriyle ve ortaya konulan mücadeleyle mümkün olmaktadır. Bu
nedenle de enerji politik, devlet-devlet, devlet-uluslararası şirket ve
uluslararası şirket-uluslararası şirket gibi ilişkilerin çerçevesinde
düşünülmektedir.
122
1.3. Güvenlik ve Enerji Politikaları İlişkisi
Günlük yaşamın ve ekonomik gelişmenin temelinde yer alan enerjiye yönelik
devletler ve uluslararası şirketler nazarındaki ilgi öncelikle enerji güvenliğini,
daha sonra da enerjinin güvenlik alanında yarattığı etkiyi gündeme
getirmektedir. Enerji güvenliğinin birkaç boyutu bulunmaktadır. Enerji
güvenliği; altyapılar, varlıklar, tesisler, nakil hatları gibi fiziksel yapıların
güvenliği, enerji kaynaklarına erişimin devamı, enerji akışının yani arzının
devamı, enerjiye ilişkin yatırımların ve teknolojinin sürdürülmesi gibi
boyutlar kapsamında düşünülmektedir.8 Enerji güvenliği konusu, salt
enerjiyle ilgili her şeyin korunmasından öte uluslararası alandaki ilişkilerin
ciddi bir belirleyicisi olarak kendini göstermektedir. Ayrıca belirtmek
gerekmektedir ki enerji güvenliği konusu; coğrafi konumlarına, jeolojik
A. Arif Aktürk, "Ulusal Çıkar ve Uluslararası Güç Dengesi: Enerjiye Dair Politikalar", Yelda
Demirağ ve Özlen Çelebi, der., Türk Dış Politikası: Son On Yıl, Palme Yayıncılık, Ankara
2011, s. 361.
8 Daniel Yergin, The Quest: Energy, Security and the Remaking of the Moderm World, The
Pengiun Press, New York 2011, s. 268-270.
7
Bölgesel Güvenlik Denkleminde Türkiye-Azerbaycan Enerji İlişkisinin Önemi
özelliklerine, uluslararası ilişkilerine, siyasî yapılarına ve ekonomik
düzenlerine göre farklı devletler için farklı anlamlar ifade edebilmektedir.9
Enerji ve bölgesel güvenlik ilişkisine basitçe değinmek gerektiğinde
öncelikle söylenmesi gerekir ki bölge temelli enerji politikaları güvenlik,
sürdürülebilir kalkınma ve çevre koruma gibi önemli konularda küresel
politikalarının tamamlayıcısı niteliğindedir. Bölgesel düzeyde ortaya konulan
farklı politikalar ve orijinal görüşler bu bağlamda önem arz etmektedir. Ayrıca
enerji ticareti farklı bölgeler arasında olmaktadır; bu nedenle hem enerji
kaynaklarının çıkarıldığı hem enerjinin naklinin gerçekleştiği hem de enerji
kaynaklarının tüketildiği yerlerdeki güvenlik sorunları birbirlerini
etkilemektedir. Son olarak da enerji güvenliğinin sağlanmasının toplumsal
istikrarın sağlanması ve ülkesel gelişmelerin devamından geçtiğini dile
getirmek gerekmektedir.10
Enerji politikalarının güvenlik üzerindeki etkisi iki şekilde kendini
göstermektedir. Tedarikçi, ithalatçı ve projeci ülkelerin izledikleri enerji
politikaları aktörler arasında ortak bir anlayış gelişmesine ve toplu kazanç elde
edilmesine yardımcı olduğunda güvenlik sağlayıcı bir etki doğururken, kimi
zaman da oluşan enerji grubunun dışında kalanların girişebilecekleri
güvensizlik yaratacak eylemleri tetikleyebilmektedir. Kaynak sahibi ülkenin
yer altı zenginliklerini pazarlayabildiği, proje yürüten ve transit ülkelerin
kazanç elde edebildiği ve talepçi devletlerin istedikleri enerji kaynağına
ulaşabildiği bir enerji ilişkisi bölgesel ve uluslararası güvenliklerin
sağlanmasına katkıda bulunmaktadır. Zira bu ilişki sonrası paydaş ülkeler
ciddi ekonomik gelir elde etmekte, kalkınmalarının devamını garanti altına
almakta, uluslararası alandaki saygınlıkları artmakta; diğer yönden de
birbirlerine karşı olumlu bir tutum geliştirmektedirler. Ülkeler arasında
gelişen ve somut projelere dayanan bağların savaşları, çatışmaları ve tarihi
gerginlikleri azaltan bir yönünün olduğunu belirtmek gerekmektedir. Kazankazan ilişkisine dayanan bir enerji projesine bir bölgedeki tüm devletlerin ya
da büyük bir kısmının destek vermesinin, bölgenin güvenliğini artıran
doğrudan bir etken olduğunu ileri sürmek doğru olacaktır. Diğer yönden ise
uluslararası alanın doğası gereği bir grup devletin yakınlaşmasını ve
kendilerini ekonomik ve siyasi güçlendirecek projeler yürütmesini tehdit
olarak niteleyebilecek devlet ya da devlet grupları doğal olarak var olacaktır.
9
Gal Luft-Anne Korin, "Energy Security: In the Eyes of the Beholder", Gal Luft - Anne Korin,
der., Energy Security Challanges for the 21st Century: A Reference Handbook, Praeger
Security International, California 2009, s. 5-6.
10 Frano Barbir-Sergio Ulgati, "Önsöz", der., Energy Option Impact on Regional Security,
Springer, Dordrecht 2009. Kitabın ön sözünde derleyenler, 17-20 Haziran 2009 tarihinde
Split'te gerçekleştirilen Energy Option Impact on Regional Security isimli çalıştayın enerji
seçenekleri
ve onların bölgesel güvenlik etkisi konusundaki genel sonuçlarından
bahsetmektedirler.
123
Emre Çıtak
Bu nedenle başarılı enerji politikalarının bölge güvenliği sağlayıcı yönünün
yanı sıra tepki çekici özelliğinin de hesaba katılması gerekmektedir.
124
2- Türkiye-Azerbaycan Enerji İlişkisinin Bölgesel Güvenlik Açısından
Değerlendirmesi
2.1. Kafkasya Güvenliğinde Temel Noktalar
Coğrafi tanımı üzerinde bir takım tartışmalar olan Kafkasya; uluslararası
politikalar kapsamında ele alındığında Azerbaycan, Gürcistan ve
Ermenistan'ın oluşturduğu Kafkas Dağları'nın güneyinde yer alan (Güney
Kafkasya) ve Türkiye, İran ve Hazar Havzası tarafından sınırlanan bölgeyi
ifade etmektedir. Her ne kadar Orta Doğu kadar bilinir ve dikkat çekici olmasa
da bölge kendine has özellikleriyle önemli bir alt sistemi temsil etmektedir.
Bu durum da güvenlik çalışmaları açısından yararlı bir örneklemi
oluşturmaktadır.
Sahip oldukları pek çok ayrım noktasına rağmen bölge ülkeleri bir
dizi ortak sorunu paylaşmaktadır. Şüphesiz ki bölgenin en önemli sorununu
Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte bağımsızlıklarına kavuşan bölge
devletlerinin yeni konjonktüre uyum sağlamada yaşadıkları sıkıntılar
oluşturmaktadır. Ekonomik, toplumsal, kültürel başta olmak üzere ülkesel
sorunların yanı sıra dünyanın geri kalanıyla kurulacak dış ilişkiler yürütülmesi
ve serbest pazar ekonomisine geçiş oldukça sıkıntılı bir süreci oluşturmuştur.11
Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan'ın uzun süre iç sorunlarını ve
uluslararası alana uyum sıkıntılarını halledememeleri gelişmelerini ve
kalkınmalarını engellemiş ve bu bağlamda da bölgede ciddi bir güç boşluğu
doğmuştur. Güç boşluğunun olduğu bir bölgenin de güvenlik sorunları
üretmesi ve dışarıdan müdahalelere maruz kalması kaçınılmaz olarak
görülmektedir.
Stratejik önem ve fosil yakıtların varlığı, çıkarları doğrultusunda bir
grup devletin Kafkasya'da etkin olma rekabetini tetiklemektedir. Bölgedeki
gelişmelerden doğrudan etkilenen Rusya, İran ve Türkiye gibi yakın güçlerin
yanı sıra ABD ve AB ülkelerinin de Kafkasya ile doğrudan bir ilişki içerisinde
olduğunu söylemek mümkündür. Hem bölge ülkelerinin hem de bölge dışı
ülkelerinin çıkar arayışında olmaları da bölgede bir rekabet ve çekişme ortamı
yaratmakta, devletler arasında kamplaşmalar olmaktadır. Özellikle 2008
Gürcistan-Rusya Savaşı yaşanana kadar Kafkasya'da belirgin şekilde ABDTürkiye-Azerbaycan-Gürcistan'ın bir yanda, Rusya-Ermenistan-İran'ın ise
diğer yanda olduğu bloklar ortaya çıkmıştır. Böylesi bir gerilimin de bölgede
11
Margaret Kaetar, Nations In Transtion: The Caucasian Republic, Facts on File, New York
2004, s. 137-141.
Bölgesel Güvenlik Denkleminde Türkiye-Azerbaycan Enerji İlişkisinin Önemi
istikrarsızlığın, ülkeler arasındaki gerilimin ve güvensizliğin, ciddi sorunların
kaynağını oluşturduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Bölgeye karakterini veren ikinci sorunu ise, Azerbaycan ve
Ermenistan arasında Dağlık Karabağ üzerinde yaşanan 1991-1994 yılları
arasındaki savaş ve sonrasında devam eden çatışma hali oluşturmaktadır.
Öncesinde bir süredir devam eden sorun, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının
ardından iki ülke arasında ciddi sonuçları olan bir savaşa yol açmıştır. Dağlık
Karabağ'da yaşayan Ermenilerin Azerbaycan'dan ayrılıp Ermenistan'a
bağlanma yönünde bir karar almalarıyla birlikte iki ülke askerleri karşı karşıya
gelmiştir. 1994'te imzalanan ateşkes sıcak savaşı sona erdirmiştir; fakat bu
süreçte 20.000'den fazla insan hayatını kaybederken, bir milyondan fazla kişi
de evlerini terk etmek zorunda kalmıştır.12 Ayrıca Karabağ ile birlikte
Azerbaycan topraklarının 1/5'i de Ermenistan işgali altına girmiştir ve bu
durum hâlen devam etmektedir. Sonrasındaki süreçte de iki ülke arasındaki
sorunların konuşulmasına yönelik AGİT Minsk Grubu başta olmak üzere kimi
girişimler olmuşsa da bir anlaşma zemini oluşturulamamıştır. İki ülke arasında
zaman zaman sınırda sınırlı çatışmalar yaşana gelmiştir ve son olarak Nisan
2016'da ateşkes tamamen bozulmuştur. Çeşitli ülkelerin devreye girmesine
rağmen iki taraf da kayıplar vererek kapsamlı bir çatışma sürecine
girmişlerdir.
Bölgenin güvenlik denklemini etkileyen diğer bir savaş da 2008
yılında gerçekleşmiştir. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Acaristan,
Abhazya ve Güney Osetya özerk cumhuriyetler olarak Gürcistan sınırları
içerisinde kalmıştır. Fakat Güney Osetya'nın Rus toprakları içindeki Kuzey
Osetya ile birleşme arzusu ve Gürcistan yönetiminin bu durum karşısındaki
tepkisi bölge dinamiklerini sarsacak bir savaşın altyapısını oluşturmuştur.
Gürcistan'ın Güney Osetya'nın başkentine yönelik yaptığı askeri hareketin
ardından, Rusya'nın savaşa dahil olması Gürcistan'ın yenilgisine yol açmıştır.
Ateşkesin yapılmasının ardından da Güney Osetya ve Abhazya
bağımsızlıklarını ilan etmişler ve Rusya tarafından tanınmışlardır. Bu savaşın
bölgenin geleceği üzerinde bir takım yansımaları olmuştur. Öncelikle Rusya
şüpheye mahal bırakmayacak şekilde bölge üzerindeki etkisini ortaya
koymuştur. İkinci olarak Gürcistan'ın 2000'li yıllarda Batı ile yakından
kurduğu yakın ilişkiye rağmen savaşta Rusya karşısında yalnız kalması hem
Gürcistan hem de Azerbaycan ve Ermenistan açısından Batı'nın güvenirliliği
sorgulanması sonucunu doğurmuştur. Son olarak da Kuzey ve Güney
Kafkasya'da pek çok etnik unsurun olması gelecekte de yeni bağımsızlık
hareketlerinin olabileceği ihtimalini güçlü bir şekilde ön plana taşımıştır.
Özetle 2008 Savaşı Kafkasya'da uzun bir süredir oluşmaya başlayan dengenin
12
Svante E. Cornell, Small Nations and Great Powers: A Study of Ethnopolitical Conflict in
the Caucasus, Curzon Press, Londra 2001, s. 47.
125
Emre Çıtak
değişmesi ve bu bağlamda bölgesel güvenliğin tekrardan tanımlanması gibi
önemli sonuçlar doğurmuştur.13
Bölgeyi ilgilendiren diğer bir sorun da Türkiye ve Ermenistan
arasındaki gerilimdir. Ermenistan'ın Türkiye'ye yönelttiği soykırım iddiaları
ve toprak talebi iki ülke arasında ilişkilerin gelişmesini engellemektedir. Her
ne kadar Türkiye'nin sıfır sorunlu dış politika anlayışı kapsamında ilişkilerin
yumuşamasına yönelik kimi girişimler yapılmış olsa da önemli bir sonuç
alınamamıştır. Hem Azerbaycan hem de Türkiye ile düşmanlığa varan bir
ilişki yürüten Ermenistan, bölgenin güvenliğinin sağlanması adına
oluşturulacak ortak platformların önündeki en büyük engel olarak
görülmektedir.
Diğer bir sorun alanını da bölgenin bir geçiş güzergâhı olma özelliği
oluşturmaktadır. Kimi grupların insan ve uyuşturucu başta olmak üzere mal
kaçakçılığı için bu rotayı izlediği bilinmektedir. Bu durum da ülkelerin
sınırlarının şeffaflaşmasının içinde bulunduğu bir takım güvenlik sorunları
yaratmaktadır. Ayrıca terör örgütlerinin ve suç şebekelerinin bölgede daha
rahat hareket etmeleri ve maddi yönden güçlenmeleri de kaçınılmaz şekilde
ortaya çıkmaktadır.
Bölgede bir güvenlik yapılanmasının ya da hükümetler arası örgütün
olmayışı da güvenlik gündeminde önemli bir başlığı oluşturmaktadır. Kendi
girişimleriyle inşa edemedikleri ortak savunma ve güvenlik düzleminden
yoksun olmaları bölge ülkelerini Rusya'nın ya da Avrupa'nın ortaya
koydukları bu türden yapıların tarafı olmaya zorlamaktadır.14 Kafkasya
özelinde olmaktan öte daha farklı gündemi olan güvenlik yapılanmalarının ise
bölgenin güvenlik sorunlarını çözmede başarısız olacağını öngörmek zor
değildir.
126
2.2. Türkiye- Azerbaycan Enerji İlişkisi
Azerbaycan'ın sahip olduğu petrol ve doğal gaz rezervleri üzerine yapılan
araştırmaların uzun bir tarihi bulunmaktadır. Fakat bu kaynakların ticari
amaçlarla yoğun bir şekilde gündeme gelmesi Azerbaycan'ın bağımsızlığıyla
birlikte olmuştur. Petrol ve doğal gaz rezervleri konusunda çeşitli raporlarda
farklı veriler olsa da, Azerbaycan'ın fosil kaynak yönünden orta-zengin
olduğunu belirtmek yanlış olmayacaktır. Örneğin; British Petroleum
verilerine göre Azerbaycan'ın 1 milyar ton petrol, 1.2 trilyon m3 doğal gaz
Bilal Karabulut, "Rusya-Gürcistan Savaşı (Beş Gün Savaşı) ve Kafkasya'da Değişen
Dengeler", Mehmet Seyfettin Erol, der., Küresel Güç Mücadelesinde Avrasya'nın Değişen
Jeopolitiği, Barış Kitap, Ankara 2011, s.196-204.
14 Ahat Andican, "Kafkasya İle İlişkiler", Haydar Çakmak, der., Türk Dış Politikası: 19192008, Platin, Ankara 2008, s. 956.
13
Bölgesel Güvenlik Denkleminde Türkiye-Azerbaycan Enerji İlişkisinin Önemi
rezervi bulunmaktadır.15 Ayrıca SOCAR verilerine göre Azerbaycan 2014
yılında 42 milyon ton petrol ve 29.6 milyar m3 doğal gaz üretmiştir.16 Yeni
petrol ve doğal gaz sahaların keşfedilmesine yönelik çalışmalar ve daha fazla
üretim için ortaya konulan irade bu rakamların gelecek yıllarda artabileceği
yönünde bir görüşü beraberinde getirmektedir. Kaynak zenginliği de hem
Azerbaycan'a hem de Kafkasya'ya yönelik ilgiyi artırmaktadır.
Bağımsızlığının ardından Türkiye'nin Azerbaycan ile kurduğu yakın
ilişkinin en önemli ayaklarından birini enerji oluşturmaktadır. İki ülkenin
enerji ticareti üzerine olan görüşmeleri, farklı zamanlarda farklı projelerin
gündeme gelmesini sağlamıştır. Ortaya konulan fikirlerden ön plana ise BaküTiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı,
Nabbucco ve TANAP çıkmıştır. Bunlardan ilk ikisi hayata geçirilmiş,
üçüncüsü sürüncemede kalmış ve sonuncusunun ise temeli atılmıştır.
Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi'nin (SOCAR) ülkenin
fosil rezervlerinin araştırılması, çıkarılması, işlenmesi, pazarlanması ve
nakledilmesi konusunda başlattığı girişim ve uluslararası şirketlerin
Azerbaycan'ın potansiyelini keşfederek giriştikleri yarış Türkiye'nin de enerji
siyasetini şekillendiren bir etki yaratmıştır. Hâlihazırda yakın bir ilişki
sürdürmeleri için pek çok nedenleri olan iki ülkenin enerji yakınlaşması
kolaylaştırıcı bir rol oynamıştır. Öncelikle "Asrın Projesi" olarak anılan
Azerbaycan'ın Azeri-Çırak-Güneşli sahalarından çıkarılan petrolün dünya
pazarlarına ulaştırılması için ortaya konulan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru
Hattı Projesi 2005 yılında hayata geçirilmiştir. 8 ülkeden 11 şirketin pay sahibi
olduğu projenin boru hattına 2008 yılıyla birlikte Kazakistan da petrol
sağlamaya başlamıştır. Kapasitesi yıllık 50 milyon ton olan boru hattının 249
kilometresi Gürcistan'dan, 443 kilometresi Azerbaycan'dan ve 1076
kilometresi ise Türkiye'den geçmektedir.17 Boru hattı ile belirtilmesi gereken
diğer bir nokta da Rusya'nın, Ermenistan'ın ve bir nebze de İran'ın karşıtlığına
rağmen Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan'ın önemli bir projeyi hayata
geçirebilmeleri ve bağımsız politika izleyebileceklerini göstermeleri dikkate
değerdir.18
Ülkeler arasındaki ikinci büyük proje de Azerbaycan'ın Şah Deniz
sahasından çıkarılan doğal gazın Türkiye'nin iç pazarına taşınmasını ele alan
Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı olmuştur. 2001 yılında üzerinde
anlaşma sağlanan ve 2007 yılında hayata geçirilen bu proje ile Azerbaycan
15
BP Statistical Review of World Energy 2015, British Petroleum, Haziran 2015, s. 6; s. 20.
2014 Annual Report of the SOCAR, State Oil Company of Azerbaijan Republic (SOCAR),
Bakü 2015, s.18.
17 BTC hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: Bakü-Tiflis-Ceyhan HPBH Proje Direktörlüğü resmi
ağ sayfası, http://www.btc.com.tr/index.html, 24.04.2016.
18 Ceyhun Haydaroğlu, "Türkiye Avrasya İlişkileri Bağlamında Enerjinin Jeopolitiği", Murat
Ercan, der., Değişen Dünyada Türk Dış Politikası, Nobel Yayınları, Ankara 2011, s.395.
16
127
Emre Çıtak
128
Türkiye'ye 15 yıl süreyle 6.6 milyar m3 doğal gaz transfer etmeyi kabul
etmiştir. 2014 verilerine göre Azerbaycan Türkiye'nin doğal gaz ithalatının
%12,33'ünü karşılamıştır.19
Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye'nin aralarındaki yakın ilişki ve
uluslararası alanda sağlanan destek sayesinde gerçekleştirilen bu iki projenin
ardından Nabucco gündeme gelmiştir. Avrupa devletlerinin artan gaz ihtiyacı
ve bu bağlamda Rusya dışında bir alternatif rota bulma arayışları karşısında,
Azerbaycan yeni sahalarından elde ettiği gazı pazarlama ve Türkiye'nin
uluslararası projeler üretme istekleri bu girişimin temelini oluşturmuştur. Bu
bağlamda boru hattının geçiş güzergâhını oluşturacak olan Türkiye,
Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya'dan enerji şirketlerinin
katılımıyla ortak bir şirket kurulmuş ve daha sonra da Almanya'dan RWE bu
yapıya dahil olmuştur. Kısa sürede hem şirketler hem de ülkeler arasında
çeşitli anlaşmalar imzalanmıştır. İnşa edilecek boru hattının gaz tedarikinin ilk
etapta Azerbaycan, sonraki süreçte ise Türkmenistan, İran ve Mısır gibi
ülkeler tarafından karşılanması planlanmıştır. İlk planlamalara göre 2013
yılında yapım çalışmalarının başlaması ve 2017 yılında ilk gaz akışının
sağlanması yönünde bir program yapılsa da bu proje hayata geçirilememiştir.
Çeşitli nedenler ve rakip projeler nedeniyle Nabucco'nun iptal edildiği
yönünde
üst
düzey
açıklamalar
gelmiştir.
Nabucco'nun
gerçekleşemeyeceğinin anlaşılması üzerine Nabbuco-Batı projesi gündeme
gelmiştir. Bu proje ile Azerbaycan'dan Türkiye'ye iletilecek gazın, Avrupa'ya
taşınılması öngörülmektedir.
Azeri gazının Nabucco ile taşınmayacağının ortaya çıkmasıyla
birlikte, Azerbaycan ve Türkiye ikili bir proje üretme yoluna gitmişlerdir.
Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Azerbaycan'ın sahip
olduğu doğal gazın Gürcistan üzerinden önce Türkiye'ye getirilmesi, ardından
da Avrupa'ya ulaştırılmasını konu edinmektedir. 16 milyar m3 ile başlayacak
olan gaz miktarının kademeli olarak önce 24 milyar m3'e, daha sonra ise 31
milyar m3'e çıkarılması planlanmaktadır. 2015 yılında temeli atılan boru hattı
inşasının 2018 yılında tamamlanması beklenmektedir.20 TANAP ile
Türkiye'ye gelecek gazın, Trans-Adriyatik Boru Hattı ( TAP) üzerinden
Avrupa'ya taşınması öne çıkan seçenek olarak görülmektedir.
Doğal Gaz Piyasası Sektör Raporu-2014, T.C. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK),
Ankara 2015, s. 7.
20 TANAP hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: TANAP resmi ağ sayfası http://www.tanap.com/,
18.01.2016.
19
Bölgesel Güvenlik Denkleminde Türkiye-Azerbaycan Enerji İlişkisinin Önemi
2.3. Türkiye-Azerbaycan Enerji İlişkisinin Kafkasya Güvenliği
Bağlamında Değerlendirilmesi
Bağımsızlığını pekiştirmek, toplumsal kalkınmayı sürdürmek ve işgal altında
bulunan topraklarını geri almak gibi amaçları hedefleyen Azerbaycan enerji
politikası, bölgede etkili olmak isteyen Türkiye nazarında karşılık bulmuştur.
Genel anlamda Hazar Bölgesi'nin, özelde de Azerbaycan'ın enerji
kaynaklarına ulaşmak Türkiye için birkaç açıdan önemli olarak
görülmektedir. Öncelikle kendi iç pazar ihtiyacını karşılamak ve uluslararası
projelerde yer alarak alternatif bir güzergâh olarak jeopolitik önemini
ispatlamak, sonrasında da Rusya ve İran gibi ülkelerin bölgedeki nüfuzunu
azaltmak21 Türkiye'nin yöneliminin temelini oluşturmaktadır.22 Hayata
geçirilen ve inşa aşaması devam eden boru hatlarına ek olarak üzerinde
tartışılan yeni projeler bölgede yoğun bir enerji hareketliliği doğurmaktadır.
Bu enerji hareketliliği de kaçınılmaz olarak Kafkasya Bölgesi genelinde
güvenlikle ilgili bir takım olumlu ve olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.
2.3.1. İlişkinin Güvenlik İnşacı Yönü
Türkiye ile Azerbaycan arasındaki enerji işbirliği uluslararası ilişkilerin ve
enerji politikalarının doğası gereği iki taraflı bir ilişki olmanın çok ötesindedir.
Hem enerji ticaretinin uygun koşullarda yapılabilmesi için istikrarlı ve
sorunsuz bir ortamın var olması gerekliliğini hem de enerji ticaretinin
sağladığı artıları bölgede güven yapıcı bir etken olarak ifade etmek
mümkündür. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Azerbaycan'ın
merkezde olduğu çeşitli projelerin konuşulması ve hayata geçirilmesi için
Azerbaycan-Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ Savaşı'nın bitişinin
beklenilmesi gerekmiştir. Ancak ateşkesin ardından bölgede somut projeler
gündeme gelmiştir. Bağımsızlığının hemen arkasından Ermenistan ile
yaşadığı savaş, toprak kaybı ve yerinden olan vatandaşlar sorunu hâlihazırda
sıkıntıda olan ekonomiyi daha da kötü bir hale getirmiştir. Fakat özellikle
enerji projelerinin hayata geçirilmesinin ardından 2000'li yıllarla beraber ülke
dünyanın en hızla büyüyen ekonomilerinden biri haline gelmiştir.23 Buradan
21
Gareth M. Winrow, "Turkish National Interests", Yelena Kalyuzhnova, Amy Myers Jaffe,
Dov Lynch - Robin C. Sickles, der., Energy in the Caspian Region: Present and Future,
Palgrave, New York 2002, s. 235.
22 Ayrıca Türkiye'nin Kafkasya'ya yönelik yoğun ilgisinde bölgenin Orta Asya ile bir geçiş
güzargahı oluşturması, jeopolitik ve stratejik önemi, bölgenin güvenliğinin Türkiye güvenliği
üzerindeki dolaylı ve doğrudan etkisi gibi etkenler de göz önünde bulundurulmalıdır.
Bölgenin Türkiye için tarihsel önemini anlatan bir makale için bkz: Mehmet Seyfettin ErolAbdurrahim Fahimi Aydın, " 'Kafkas Seddi' Projesi ve Türkiye", Karadeniz Araştırmaları
Dergisi, Sayı: 7, Güz 2005, s. 19-35.
23 Mehmet Seyfettin Erol- Mehmet Şahin, "Bağımsızlıklarının 20. Yılında Orta Asya ve
Kafkasya'daki Türk Cumhuriyetlerinin Entegrasyon Süreci (1991-2011)", Karadeniz
Araştırmaları Dergisi, Sayı: 37, Bahar 2013, s. 117.
129
Emre Çıtak
130
çıkarımla bölgede enerji ticaretinin yapılabilmesi için istikrar ve sakinliğin
tamamen sağlanması tüm paydaşların desteklediği bir durumu
oluşturmaktadır. Bakü-Tiflis-Ceyhan projesine başlanılmadan önce bölgenin
istikrara kavuşması için pek çok farklı aktör tarafından güven inşa edici
söylem ve eylemlerin ortaya konulduğu gözlemlenmiştir. Özellikle boru
hatlarının geçtiği güzergâhların güvende olması tüm paydaşların önceliği
olmuş ve bölgedeki barış ortamının devamına yönelik irade ortaya
konulmuştur. Bu nedenle Kafkasya'daki güvenliğin bugünün ve yarınının,
bölgedeki enerji politikalarının sağlıklı şekilde uygulanması niyetinde olan
tarafların çabalarına da bağlı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bölgedeki ekonomik canlılık bölge ülkelerinin kalkınmasını,
güçlenmesini ve egemenleşmesini beraberinde getirecektir. Zira
bağımsızlıklarının ardından bölge ülkeleri ekonomik yönden oldukça sıkıntılı
bir süreç yaşamışlardır ve ekonomik zayıflık siyasi, toplumsal, demografik
alanlarda görülen sorunların daha etkili olmalarına neden olmuştur.24 Böylece
enerji ticaretinden elde edilen gelir bölgedeki güç boşluğunun aşılması adına
kolaylaştırıcı bir etmen olarak görülmektedir. Teorik olarak ekonomisi
büyüyen devletlerin daha etkin ve bağımsız politikalar izleyebilecekleri genel
kabul görmektedir. Böylece enerji ticaretinin kazandırdıkları bölgeye dış
müdahalenin azalmasına, bölge ülkelerinin nispeten yeni bağımsızlık
süreçlerinin devam ettirilmesine ve ülkelerin bağımsız politikalar
sürdürmesine katkı sağlaması beklenmektedir. Örneğin; enerji ilişkilerinde
etkin bir rol üstlenen Azerbaycan bağımsız politikalar izleme imkânı bulurken
dışarıda kalan Ermenistan tamamen Rusya'nın etkisi altında kalmaktadır.
Bölge devletlerinin uyum içinde ve işbirliği çerçevesinde güçlenmelerinin,
güvenlik sorunlarının azaltılmasına ve diğer devletlerin bölgede güç
mücadelesi yapmalarının önlenmesine hizmet edeceği düşünülmektedir.
Türkiye-Azerbaycan ve Gürcistan temel aktörler olarak öne çıksalar
da hayata geçirilen ikiz boru hatları projelerinde ve TANAP'ta pek çok farklı
ülkeden paydaşlar yer almaktadır. Enerji projelerinin içerisinde devlet ya da
özel sektör alanlarından farklı çıkar gruplarının olması bölgeye yönelik
olumlu bir bakış oluşturmaktadır. Enerji akışının devamlılığından fayda
sağlayan tüm paydaşlar bölgeyle yakından ilgilenmektedirler. Bu durum da
öncelikle enerji ticaretinde olumlu bir rol oynayan Azerbaycan ve Gürcistan'a
yönelik saygıyı artırmakta ve bu iki ülke uluslararası alanda kendilerini
tanıtma fırsatı bulmaktadır. İkinci olarak da projelerin paydaşları bölgenin
güvenliğini ve istikrarını doğal olarak desteklemektedirler ve oluşabilecek
sorunlar karşısında etkin rol alabileceklerdir. Kafkasya'nın istikrarının Avrupa
güvenliğiyle, bölgedeki enerji nakil hatları güvenliğini Avrupa'nın enerji arz
24
Konuyla ilgili bkz. Haydar Çakmak, "AB'nin Kafkasya Politikası", Karadeniz Araştırmaları
Dergisi, Sayı: 3, Güz 2004, s. 143-144.
Bölgesel Güvenlik Denkleminde Türkiye-Azerbaycan Enerji İlişkisinin Önemi
güvenliğiyle bağdaştıran AB'nin izlediği politika açıklayıcı bir örneği
yansıtmaktadır.25
Enerji işbirliği ayrıca bölge ülkelerinin arasında var olan sorunların
çözülmesi konusunda bir kolaylaştırıcı rol üstlenirken aynı zamanda ortak bir
anlayışın gelişmesiyle gelecekte oluşabilecek sorunların önleyicisi
olabilmektedir. BTC, BTE ve hâlihazırda yapım çalışması devam eden
TANAP; Azerbaycan ve Gürcistan'ı birbirlerine ekonomik olduğu kadar
mantıksal ve duygusal olarak da bağlamaktadır. Böylece her iki ülke de
aralarında var olan ya da var olabilecek sorunların çözümünde barışçıl yollara
başvuracak ve enerji ticaretinin sağlıklı şekilde gerçekleşmesini engellemek
istemeyeceklerdir. Bu nedenle bölgenin üç aktöründen ikisinin sağlam bir
ortak çıkar üzerine kurulu dostlukların oluştuğunu ileri sürmek mümkündür.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bölgeye yönelen Türkiye'nin de
amacının tam olarak bu durumu sağlayarak hem enerji arzının güvenliğini
hem de komşu bölgesinin istikrarını sağlamak olduğunu belirtmek
gerekmektedir.26 Fakat izlediği politikalar nedeniyle Ermenistan'ın enerji
projelerinin dışına itilmesi bu planın bir parçasını eksik bırakmaktadır.
Söz konusu enerji ilişkisinin refah sağlayıcı ve dolayısıyla toplumsal
güvenlik oluşturucu rolüne de değinilmesi gerekmektedir. Sovyetler
Birliği'nin dağılmasının ardından doğal olarak bölge ülkeleri ekonominin
başta olduğu bir takım sorunlarla karşılaşmışlardır. Bu sorunların aşılmasında
enerji ticareti önemli bir rol oynamaktadır. Enerji projelerinin hayata
geçirilmesi; ekonomik kalkınma, istihdam, yeni iş kollarının oluşturulması,
sağlık ve eğitim gibi temel alanların desteklenmesi, dış bağımlılığın
azaltılması, para kurunun güçlendirilmesi, sanayileşmenin artması gibi olumlu
sonuçları beraberinde getirmektedir. Özellikle Azerbaycan ve bir nebze de
Gürcistan bu bağlamda toplumsal ihtiyaçların karşılanması ve böylece sosyal
güvenliğin sağlanabilmesi için önemli bir fırsat elde etmişlerdir.
Kafkasya temelli enerji projelerinin hayata geçirilmesi uluslararası
güvenliğe de katkı sağlamaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin enerji
ihtiyaçlarının karşılanması, petrol ve doğal gaz fiyatlarının makul seviyede
kalması, enerji kaynağı çeşitliliği yaratarak kimi ülkelerin uluslararası alanda
enerji kartı oynamasının engellenmesi, Orta Asya ve Orta Doğu gibi yakın
coğrafyalarda domino etkisi yaratması muhtemel bölge sorunlarının
25
Bu konuda bkz. Licinia Simao, "EU-South Caucasus Relations: Do the Good Governance
and Security Go Together?", Political Perspectives, Vol.2, 2011, s. 33-57. Richard Youngs,
Energy Security: Europe's New Foreign Policy Challange, Routledge, Oxon 2009, s. 100126.
26 M. Fatih Tayfur- Korel Göymen, "Desicion Making In Turkish Foreign Policy: The Caspian
Oil Pipeline Issue", Middle Eastern Studies, Vol.38 No.2, Nisan 2002, s. 105-106.
131
Emre Çıtak
yayılmasının önlenmesi gibi olumlu sonuçların dünya güvenliğine ve barışına
katkı sağladığı düşünülmektedir.27
132
2.3.2. Enerji İlişkisinin Bölge Güvenliğini Olumsuz Etkileyebilecek
Yönü
Her ne kadar Türkiye ve Azerbaycan arasındaki enerji ilişkisi bölgenin
güvensizliğini değil doğrudan güvenliğini artırıcı amaçlarla gerçekleşse de bir
takım sorunların ortaya çıkmasında etkili olduğu görülmektedir. Bölge hem
coğrafi politik önemi hem de enerji oyunlarında önemli bir çekim merkezi
oluşturan yönü nedeniyle Rusya ve İran gibi komşu güçlerin, kürsel politikalar
yürütmesi sebebiyle ABD'nin, AB ve Çin gibi enerji talepleri sürekli artış
gösteren ülkelerin çıkarlarının çatışma noktası haline gelebilmektedir. Bu
duruma bölge aktörü olan Ermenistan'ın mevcut durumdan duyduğu
rahatsızlığı da eklemek gerekmektedir. Bu nedenle de bölgenin enerji ve
güvenlik konuları, söz konusu aktörlerin politikalarından, çıkarlarından,
uyumlarından ve çekişmelerinden bağımsız değildir.28
Enerji ilişkileri temelde devlet ya da özel sektörden pek çok tarafın
kazandığı bir işbirliğine dayansa da dışarıda kalanların, yapılan işlerden
rahatsız olanların ve çıkarlarının aleyhine bir durumun oluştuğunu
düşünenlerin var olması doğal kabul edilmektedir. Kafkasya özelinde de bölge
içinden ve dışından tüm ilgili aktörlerin politikalarının örtüşeceği ve herkesi
memnun edecek bir enerji ilişkisinin kurulması mümkün olmamıştır. Bölgede
etkinliğini tekrardan kabul ettirmek ve çevreleyen bölgelerdeki tüm enerji
ilişkilerinin merkezinde olmak isteyen Rusya ile kısa vadede alternatif bir
güzergâh, orta vadede ise bir enerji merkezi merkezi olmak isteyen
Türkiye'nin Kafkasya üzerinde ortak bir politika kapsamında faaliyet
yürütmeleri oldukça zor görünmektedir. Diğer taraftan küresel ekonomi
rekabeti yaşayan ABD ve Çin'in bölge güvenliğine ve bölgesel enerji
ilişkilerine yönelik benzer okuma yapmaları ya da Azerbaycan ile
Ermenistan'ın kazan-kazan ilişkisiyle aynı masada yer almaları en azından
yakın gelecekte olası değildir.29 Bu durum da ortaya konulan enerji
projelerinin karşısında çeşitli blokların oluşmasına, engelleme girişimlerinin
doğmasına ve açık ya da gizli bir şekilde düşmanlık faaliyetlerinin
Bu konuyla ilgili yapılmış bir değerlendirme ve öngörü yazısı için bkz. Richard SokolskyTanya Charlick-Paley, NATO and Caspian Security: A Mission Too Far?, RAND, Santa
Monica 1999, s. 69-80.
28 Necdet Pamir, "Güney Kafkasya ve Enerji", Cavid Veliev ve Araz Aslanlı, der., Güney
Kafkasya: Toprak Bütünlüğü, Jeopolitik Mücadeleler ve Enerji, Berikan Yayınevi, Ankara
2011, s.394.
29 Farklı aktörlerin bölgeye yönelik enerji hedefleri için bkz: Mert Bilgin, "Orta Asya ve
Kafkasya'da Enerji Stratejileri: Rekabet, İşbirliği ve Bölgesel Sorunlar", Tayyar Arı, der.,
Orta Asya ve Kafkasya: Rekabetten İşbirliğine, MKM Yayıncılık, Bursa 2010, s. 170-189.
27
Bölgesel Güvenlik Denkleminde Türkiye-Azerbaycan Enerji İlişkisinin Önemi
yürütülmesine sebep olmaktadır. Bu bağlamda mevcut ve olası enerji
projelerinin dışında kalan, enerji ilişkisinin bölgeye getirdiği refah ve istikrar
ortamından rahatsız olan, toplu kazanç yerine göreceli kazanç bağlamında
hareket eden devlet ya da devlet dışı aktörlerin bölgede uyguladıkları kimi
bozucu, yıpratıcı ve baskıcı politikalar güvenliğin olumsuz yönde
etkilenmesine sebep olmaktadır. Örneğin Rusya'nın ve ona bağlı şirketlerin;
bölgede bazı Batılı devletlerin desteğini de kazanan Türkiye-AzerbaycanGürcistan arasındaki enerji üçgeninden rahatsız oldukları ve bu bağlamda
bölge içi politikaları etkilemeye çalışmaktan karşı projeler geliştirmeye kadar
bir dizi uygulama gösterdikleri bilinmektedir.
Azerbaycan ve Türkiye ile olan sorunları ve uzlaşmaz tavrı nedeniyle
Ermenistan'ın enerji ilişkisinin dışında kalması bütüncül bölge projelerinin
geliştirilebilmesini engellemektedir. Dünyaya açılmasını sağlayacak
komşularıyla sınır kapıları kapalı olan ve enerji ticaretinden pay alamayan
Ermenistan'ın tecrübe ettiği ekonomik, siyasi ve toplumsal zayıflık bu ülkenin
saldırgan politikalar izlemesini istemeyen aktörlerce olumlu karşılansa da bu
durum ciddi bir sorunu beraberinde getirmektedir. Esasında bölge ilişkilerinin
dışarısında kalan ve ekonomik kalemleri kısıtlanan ülkenin daha düşmanca
politikalar geliştireceği ve Rusya başta olmak üzere bölge dışı aktörlere daha
bağımlı hale geleceği yüksek bir olasılıktır. Ermenistan'ın bölgeye yönelik
olumsuz tanımlamaları, projelere karşı direnci ve bölge dışı aktörlerin etkisi
altında kalması potansiyel bir problem alanını oluşturmaktadır.
Var olan hidrokarbon enerji kaynakları Kafkasya için bir taraftan
önemli bir şansken diğer taraftan da bir dezavantaj olarak tanımlanmaktadır.
Orta Doğu örneğinde görüldüğü üzere enerji kaynaklarının oluşturduğu
çekicilik bölgeye yönelik olumlu ilgiyi artırırken aynı zamanda da bölge
üzerinde uluslararası bir çekişmeyi de sahneye koymaktadır. Enerji
politikalarında Kafkasya'nın giderek artan önemi uluslararası bir iştah
oluşturmuştur ve özellikle çok uluslu enerji şirketlerinin çıkar mücadelelerinin
ilerleyen yıllarda bölge üzerinde yaratabileceği sorunların da "petrol'ün kan
ile anılması" durumunu beraberinde getirebileceğini tahmin etmek güç
değildir. Bu nedenle enerji ilişkisinin paydaşlarının politikalarını bu bağlamda
ele almalarında fayda görülmektedir.
3- Sonuç Yerine: Yeni Projelerin Bölgesel Güvenliğe Etkisi
Kafkasya Bölgesi enerji politikalarının geleceğinde daha fazla söz konusu
olabilecek bir niteliktedir. Bölgenin Asya ile Avrupa arasında önemli bir geçiş
noktası olması, kanıtlanmış rezervlerin miktarının her yapılan araştırma ile
artması, Azerbaycan ve Gürcistan'ın enerji projelerine etkin katılım yönünde
gösterdikleri irade bu durumu yaratan temel etkenler olarak görülmektedir.
Dünyada enerjiye ve özellikle fosil yakıtlara olan ihtiyacın devamlı olarak
133
Emre Çıtak
134
arttığı gerçeğinden hareketle bölgenin merkezde olduğu yeni projeler
gündeme gelmeye devam edecektir.
Sovyetler Birliği'nin ardından bağımsızlıklarını kazanan devletlerin
var olduğu bölge çalışmanın ilgili bölümünde de bahsedildiği üzere bir takım
mevcut ve potansiyel güvenlik sorunlarını barındırmaktadır. Bu sorunların
bazılarının bölgede bir sıcak savaşa yol açması ve kurulmaya çalışılan barış
ortamını bozması oldukça olasıdır. Öyle ki Nisan 2016'da Azerbaycan ile
Ermenistan arasındaki sınır çatışması dondurulmuş halde bekleyen ciddi bir
sorunu tekrar bölge politikalarının temeline koymuştur. Bu nedenle Kafkasya
güvenlik denklemi oldukça kırılgan olarak tanımlanmaktadır. Oluşabilecek
devletler arası bir savaşın veya herhangi bir iç çatışmanın bölgeyi tamamen
olumsuz etkilemesi de şaşırtıcı olmayacaktır. Böylece de bölgede güven
artırıcı ilişkilerin kurulması ve devletleri ortak bir düzlemde bir araya
getirecek politikaların hayata geçirilmesi önemli bir gerekliliği ifade
etmektedir.
Başarılı bir enerji siyasetinin pek çok tarafı kapsayan ve kazan-kazan
ilişkisine dayanan projelerin üretilmesini sağlayabilecek etkiye sahip olduğu
örneklerle mevcuttur. Bu nedenle de Kafkasya'da ortaya konulan enerji
politikalarının mümkün olduğunca kapsayıcı ve kar dağıtıcı olması uygun
olacaktır. Böylece bölge güvenliğinin sağlanabilmesi adına, ortada duran
sorunların en azından olumlu bir havada ve tarafları bir araya getiren ortak
düzlemlerde konuşulmasının önü açılabilecektir. Azerbaycan ile Gürcistan
arasında kurulan ilişkinin benzerinin, mevcut sorunların görüşülmesini ve
barışçıl yollarla ele alınmasını kabul eden bir Ermenistan ile üçlü olarak
oluşturulmasının Kafkasya'daki güvenlik anlayışını, algılamalarını ve
yöntemlerini tamamen değiştireceği oldukça açıktır. Ayrıca Azerbaycan'ın
rezervlerinin ticarileştirilmesinin yanı sıra Hazar Havza'sının diğer ülkelere
ait enerji kaynaklarının ithalatçı bölgelere taşınması ile ilgili projelerin
gelecekte ortaya konulması ve hayata geçirilmeleri ile Kafkasya'nın
uluslararası alandaki değerinin kat kat artacağını öngörmek mümkündür.
BTC, BTE ve TANAP projelerinin tecrübesinde bölge yeni projelerinin
oluşturulmasına tamamen açıktır.
Son olarak ifade etmek gerekir ki Kafkasya enerji ilişkilerinde bugün
giderek çekim merkezi haline gelen ve gelecekte de daha büyük etkiye sahip
olması beklenen bir bölgedir; fakat bir takım mevcut ve olası güvenlik
sorunları enerji siyasetinin alacağı şeklin temel belirleyicilerindendir. Başarılı
bir enerji siyasetinin güvenlik ve istikrar yaratıcı rolüne karşın, ortaya çıkan
güvenlik sorunlarının da enerji projelerini erteleyici, pahalılaştırıcı hatta
ortadan kaldırıcı özelliğinin olduğunu söylemek doğru olacaktır. Bu nedenle
Kafkasya'nın yeni enerji projelerinin geleceği Kafkasya'nın güvenlik
durumuna, Kafkasya'nın güvenliğinin geleceği de enerji politikalarını başarılı
şekilde uygulanmasına bağlı olduğunu ileri sürmek mümkündür.
Bölgesel Güvenlik Denkleminde Türkiye-Azerbaycan Enerji İlişkisinin Önemi
KAYNAKÇA
ANDİCAN Ahat, "Kafkasya İle İlişkiler", Haydar Çakmak, der., Türk Dış
Politikası: 1919-2008, Platin, Ankara 2008.
Annual Report of the SOCAR 2014, State Oil Company of Azerbaijan
Republic (SOCAR), Bakü 2015.
AKTÜRK A. Arif, "Ulusal Çıkar ve Uluslararası Güç Dengesi: Enerjiye Dair
Politikalar", Yelda Demirağ ve Özlen Çelebi, der., Türk Dış Politikası: Son
On Yıl, Palme Yayıncılık, Ankara 2011.
BAILES Alyson J. K. – Cottey Andrew, Regional Security Cooperation in the
Early 21st Century, SIPRI Yearbook 2006: Armaments, Disarmament and
International Security, Stockholm International Peace Research Institute,
Stockholm 2006.
BARBIR Frano- Ulgati Sergio, “ÖNSÖZ”, der., Energy Option Impact on
Regional Security, Springer, Dordrecht 2009.
BİLGİN Mert, "Orta Asya ve Kafkasya'da Enerji Stratejileri: Rekabet,
İşbirliği ve Bölgesel Sorunlar", Tayyar Arı, der., Orta Asya ve Kafkasya:
Rekabetten İşbirliğine, MKM Yayıncılık, Bursa 2010.
BP Statistical Review of World Energy 2015, British Petroleum, Haziran 2015.
BUZAN Barry- Wæver Ole, Regions and Powers: The Structure of
International Security, Cambridge University Press, Cambridge 2003.
BUZAN Barry vd., Security: A Framework for Analysis, Lynne Rienner
Publishers, Boulder 1998.
BUZAN Barry. People, States, and Fear: An Agenda For International
Security Studies in the Post-Cold War Era, ECPR Press, Colchester 2009.
CALDWELL Dan- Robert E. Williams Jr., Seeking Security in a Insecure
World, Royman and Littlefield Publishers, Plymouth 2012.
CORNELL Svante E. Small Nations and Great Powers: A Study of
Ethnopolitical Conflict in the Caucasus, Curzon Press, Londra 2001.
ÇAKMAK Haydar, "AB'nin Kafkasya Politikası", Karadeniz Araştırmaları
Dergisi, Sayı: 3, Güz 2004, s. 139-146.
135
Emre Çıtak
DEESE David A. "Energy: Economic, Politics and Security", International
Security, Vol. 4 No.3, Winter 1979-1980, s. 140-153.
Doğal Gaz Piyasası Sektör Raporu-2014, T.C. Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu (EPDK), Ankara 2015.
EROL Mehmet Seyfettin- Aydın Abdurrahim Fahimi, " 'Kafkas Seddi' Projesi
ve Türkiye", Karadeniz Araştırmaları Dergisi, Sayı: 7, Güz 2005, s. 19-35.
EROL Mehmet Seyfettin- Şahin Mehmet, "Bağımsızlıklarının 20. Yılında
Orta Asya ve Kafkasya'daki Türk Cumhuriyetlerinin Entegrasyon Süreci
(1991-2011)", Karadeniz Araştırmaları Dergisi, Sayı: 37, Bahar 2013, s. 11136.
HAYDAROĞLU Ceyhun, "Türkiye Avrasya İlişkileri Bağlamında Enerjinin
Jeopolitiği", Murat Ercan, der., Değişen Dünyada Türk Dış Politikası, Nobel
Yayınları, Ankara 2011.
KAETAR Margaret, Nations In Transtion: The Caucasian Republic, Facts on
File, New York 2004.
KARABULUT Bilal, "Rusya-Gürcistan Savaşı (Beş Gün Savaşı) ve
Kafkasya'da Değişen Dengeler", Mehmet Seyfettin Erol, der., Küresel Güç
Mücadelesinde Avrasya'nın Değişen Jeopolitiği, Barış Kitap, Ankara 2011.
LUFT Gal- Korin Anne, "Energy Security: In the Eyes of the Beholder", Gal
Luft ve Anne Korin, der., Energy Security Challanges for the 21st Century: A
Reference Handbook, Praeger Security International, California 2009.
PAMİR Necdet, "Güney Kafkasya ve Enerji", Cavid Veliev - Araz Aslanlı,
der., Güney Kafkasya: Toprak Bütünlüğü, Jeopolitik Mücadeleler ve Enerji,
Berikan Yayınevi, Ankara 2011.
136
SIMAO Licinia, "EU-South Caucasus Relations: Do the Good Governance
and Security Go Together?", Political Perspectives, Vol.2, 2011, s. 33-57.
SOKOLSKY Richard- Charlick-Paley Tanya, NATO and Caspian Security: A
Mission Too Far?, RAND, Santa Monica 1999.
TAYFUR M. Fatih- Göymen Korel, "Desicion Making In Turkish Foreign
Policy: The Caspian Oil Pipeline Issue", Middle Eastern Studies, Vol.37 No.2,
Nisan 2002, s. 101-122.
Bölgesel Güvenlik Denkleminde Türkiye-Azerbaycan Enerji İlişkisinin Önemi
WINROW Gareth M, "Turkish National Interests", Yelena Kalyuzhnova,
Amy Myers Jaffe, Dov Lynch - Robin C. Sickles, der., Energy in the Caspian
Region: Present and Future, Palgrave, New York 2002.
YERGIN Daniel, The Quest: Energy, Security and the Remaking of the
Moderm World, The Pengiun Press, New York 2011.
YOUNGS Richard, Energy Security: Europe's New Foreign Policy
Challange, Routledge, Oxon 2009.
137
Emre Çıtak
138
Structured Abstract
The term regional security takes up a great and gradually important place
within the discussions on security. Representing the analysis level between
national security and international security, regional security handles the
security issues of the states forming a unique subsystem among themselves
because of their geographical closeness. Besides its decisive role on lots of
things, geography is also a strong determiner on state-state relations.
Countries sharing same region have common historical bounds, cultural ties,
grief and bliss, perceptions and fears which also constitutes their
understanding of security.
Energy politics define the policies carried by states towards energy
issue which is one of the fundamental factors in the basement of social life
and development. Energy policies of states sometimes can conflict and
therefore, there may occur security problems. Just the contrary, good energy
relations between states may create a security providing effect. So it can be
said that energy issue represents an important factor on interstate relations
either with its facilitating or aggravating role. Moreover, security relations in
international area are not free from energy discussions. Either supplier or
importer and transit ones, countries shapes their policies in the context of
conjuncture in energy area or energy itself shapes their policies, especially
policies related to security issues. In regional basis that situation can be
observed more clearly. There can be a positive atmosphere to strengthen the
regional security when the states sharing the same region set relations on
concrete projects based on win-win logic.
It can be uttered that Turkey-Azerbaijan energy relations have
important impress on regional security. The Caucasus is harboring different
problems that could give harm security and stability of the region any time.
Power gap after the disintegration of the USSR, difficulty of the regional states
to adapt new international and regional conjuncture in post-Cold War time,
rivalry among outer powers on the Caucasus such as USA, Russia, the EU,
Iran and Turkey, conflicts and the war between Azerbaijan and Armenia,
ethnical problems one of which also led 2008 war between Russia and
Georgia, deficiency in control over terrorist and illegal groups' mobility in the
region, economical and social problems, and lack of a regional security
organization can be counted security issues in the Caucasus' agenda.
In a region like Caucasus containing lots of problems that bears the
possibility of leading serious security problems energy-based relations and
projects can be a determining factor in regional security. The projects
throwing the states together and providing economical recovery are beneficial
in terms of handling the regional problems and overcoming the historical
prejudices. Increase in economic interdependence among states, as it
happened in lots of cases, can be a determinant in preventing regional conflicts
Bölgesel Güvenlik Denkleminde Türkiye-Azerbaycan Enerji İlişkisinin Önemi
and wars. But, on the other hand, it has to be expressed that the unrest of others
deriving from energy relations may cause new security problems within the
region, as it has been observed in Turkey-Azerbaijan case.
In the study, first of all, regional security, energy politics and
relationship between regional security and energy politics will be dealt in
conceptual terms, and relationship among them will be expressed. Then, close
energy relations between Turkey and Azerbaijan will be the issue to be
handled, and positive and negative effects of that relation on the security of
Caucasus will be examined. Finally, a future projection for the region will be
expressed in terms of security-energy politics view.
139
Download