PATENT MEVZUATI YÖNÜNDEN “ÜNİVERSİTE MENSUBU” KAVRAMI Ve VAKIF ÜNİVERSİTELERİNDE ÇALIŞANLARIN BULUŞLARI Doç. Dr. Ahmet Battal battal@gazi.edu tr Gazi Üniversitesi Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi TEŞEKKÜR Saygıdeğer hocam, değerli bilim adamı, Prof. Dr. Ünal TEKİNALP’in hukuk sahasındaki eşsiz hizmetleri anısına yayınlanmış olan bu armağana bir makale ile katkıda bulunmak, bendeniz için büyük bir onurdur. Bu nedenle, katkı davetini aldığımda yaşadığım tatlı heyecanı anlatmam mümkün değil. Zira; 1979-1983 yılları arasında lisans öğrenciliğimde, ardından 1983-1989 yıllarında lisansüstü eğitimim döneminde ve son olarak doçentlik tezi hazırlıklarım sırasında, kendilerinden, bir öğrencisi olarak gerçekten çok çok destek ve güç aldım. Belirtmeliyim ki daha çok istifade etmemi engelleyen tek sebep, bendenizden kaynaklanan eksikliklerdir. Ticaret Hukuku doçentlik ünvanımı, 1999’da kendilerinin başkanı bulunduğu değerli jürinin elinden almış olmam da bendeniz için ayrıca büyük bir gurur ve onurdur. Saygıdeğer hocam TEKİNALP’e, hatalarımızı örtmekte gösterdiği hoşgörü ve düzeltmekte gösterdiği sabır yanında, yetişmemiz için yaptıkları her tür katkı nedeniyle, en derin saygılarımı ve teşekkürlerimi sunar, hukuk bilimine ve hukuk uygulamalarına katkılarının daha uzun yıllar sürmesi için kendisine, ailesi ve dostları ile birlikte, uzun ve sağlıklı bir ömür dilerim. Bu vesileyle, armağanın organizasyonunu yaparak bize bu teşekkür yazısını yazma imkanını sağlayan, çok değerli hocam Prof. Dr. Hüseyin ÜLGEN’e de içten teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum. 1 GİRİŞ Patent Haklarının Korunması Hakkında 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (PatKHK) “Çalışanların Buluşları” başlıklı üçüncü kısmında, (m.16-41) bir işverene ya da devlete bağımlı çalışanların buluşları üzerindeki haklar düzenlenmektedir. Bu yönden çalışanların buluşları, serbest buluş ve işçi buluşları olmak üzere iki gruba ayrılmıştır (m.17,19): İşçinin yaptığı buluş hizmet buluşu niteliğindeyse, buluş üzerindeki haklar işverene ait olur. Buluş hizmet buluşu değilse, serbest işçi buluşu sayılır ve buluş üzerindeki haklar işçiye ait olur. İşçilerin buluşları için bu şekilde bir ayrım yapmış olan kanun koyucu, devlet memurlarının buluşlarını da aynı statüye tabi tutmuş ve böylece ikili ayrımı benimsemiştir. Buna karşılık kanun koyucu (m. 41), “üniversite mensuplarının buluşları”nı, bunların da memur olmalarına rağmen, ikili ayrıma tabi tutmamış ve tümüyle serbest buluş olarak kabul etmiştir: “... Üniversitelere bağlı fakülte ve yüksek okullarda bilimsel çalışma yapmakta olan öğretim elemanlarının yaptığı buluşlar serbest buluş sayılır.” Bu hükümde, üniversite türlerine ilişkin bir ayrım ve vakıf üniversiteleri ile ilgili açık bir düzenleme yoktur. Ancak bilindiği üzere ülkemizde devlet üniversitelerinden başka, bir de vakıf üniversiteleri vardır ve bu kurumlarda çalışan öğretim elemanları memur statüsünde değildirler. Vakıf üniversitelerinde, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde kurulan bir çalışma ilişkisinin tarafı olarak akademik faaliyet yürüten öğretim elemanlarının buluşlarının, serbest buluş mu yoksa hizmet buluşu mu sayılacağı ve sözleşmeyle aksinin kararlaştırılıp kararlaştırılamayacağı (serbest buluş ya da hizmet buluşu haline getirilmesi imkanının olup olmadığı) hususları, PatKHK.’den anlaşılamamaktadır. Aşağıda, önce vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarının yaptıkları buluşların ne tür buluş (hizmet buluşu - serbest buluş) sayılması gerektiği sorusuna ve ardından da bu konudaki hükümlerin emredici nitelik taşıyıp taşımadıkları sorusuna cevap arayacağız. 2 A. VAKIF ÜNİVERSİTELERİNDE GÖREV YAPAN ÖĞRETİM ELEMANLARININ BULUŞLARININ NİTELİĞİ Vakıf üniversitelerinde görevli öğretim elemanlarının buluşları ile ilgili açık bir özel hüküm bulunmamaktadır. Genel olarak üniversite öğretim elemanlarının buluşlarını düzenleyen 41. maddenin lafzının ve amacının yorumlanması yoluyla elde edeceğimiz yargılardan PatKHK.nun genel amaçlarından ve üniversite sisteminin niteliklerinden yola çıkarak bir sonuca ulaşmaya çalışacağız. 1. Lafzi yorum serbest buluş sayılması gereğini desteklemektedir. KHK.nin, üniversite mensuplarının buluşları ile ilgili 41. maddesinde, devlet üniversitesi ve vakıf üniversitesi ayrımı yapılmaksızın, bütün üniversitelerin öğretim elemanları için geçerli genel bir kural konulmuştur. Kanun koyucu vakıf üniversiteleri için özel ve farklı bir kural koymak isteseydi, bunu açıkça yapma imkanına sahip idi. Zira bu KHK.nin yürürlüğe girdiği tarihten (27.7.1995 tarihli Resmi Gazete) çok önce, 1983’te, vakıf üniversitesi kavramı Türk yüksek öğretim sistemine dahil edilmiş idi. 2. Kanun koyucunun bu maddedeki düzenleme yönünden özel amacı, serbest buluş varsayımına yöneliktir. KHK.de, öğretim üyelerinin buluşları serbest buluş kabul edilirken, bu kişilerin memur ya da işçi olmalarından yola çıkılmış değildir. Diğer deyişle kanun koyucu, bağlı çalışanların hangi tür bir hukuki ilişki kapsamında çalıştıkları hususu üzerinde durmamıştır. Gerçekten, devlet memurlarının yaptıkları buluşlar işçilerin yaptıkları buluşlar gibi kabul edilmiştir. O halde üniversite öğretim üyelerinin memur mu yoksa işçi mi olduklarının bu sorun ile doğrudan ilişkisi yoktur. Dolayısıyla kanun koyucunun, bilinçli bir tercih olarak, vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim üyeleri ile devlet üniversitelerinde çalışanlar arasında buluş üzerindeki hak yönünden bir fark oluşturmaya gerek görmediği kabul edilmelidir. Bu bakış açısı, aslında, her iki tür üniversitenin, gerek amaçları, gerekse nitelikleri yönünden, temelde birbiriyle aynı olduğu varsayımına dayanmaktadır. Üniversite öğretim elemanları, kendi buluşları üzerindeki hakların sahibi kişiler olarak kabul edilmişlerdir. 3. Kanun koyucunun PatKHK.ye yansıyan genel amacı da serbest buluş varsayımını desteklemektedir. 3 PatKHK.nin “amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesine göre bu KHK.in bir amacı, “buluş yapma faaliyetini özendirmek”tir. Bu amacı, “marifet iltifata tabidir” özdeyişi ile ifade etmek mümkündür. Her hangi bir organizasyona bağlı çalışan bilim adamlarının, salt bilim adamlığı kimliğinin gereği olarak ve bir manevi tatmin duygusu içinde buluş yapmaya özendirilmesi için, kendi fikrî ürünleri üzerindeki hakların da kendilerine ait olması gereklidir. Üniversitelerde çalışan bilim adamları ise bu grubun başında gelmektedirler. O halde üniversite öğretim elemanlarının buluşlarının hizmet buluşu sayılarak devlete ait olduğunun kabul edilmesi halinde, üniversite alanında bilimsel ilerlemeye öncülükten bahsetmek mümkün olmayacaktır. Bu durumda üniversitelerin bir bütün olarak düşünülmesi ve devlet üniversitelerinde olduğu gibi, vakıf üniversitelerinde çalışanların buluşlarının da serbest buluş olarak kabul edilmesi gerekmektedir. 4. Türk üniversite sistemi, bu buluşların serbest buluş sayılması varsayımını desteklemektedir. Vakıf üniversitelerinde çalışanların hukuki statüsü, vakıf üniversitelerinin kurumsal statüsü ile doğrudan ilişki halindedir. (Belirtelim ki; vakıf üniversitelerinin hukuki durumu, Türkiye’ye özgü ihtiyaçların ve hassasiyetlerin sonucunda şekillenmiş olduğundan, gelişmiş ülkelerde benzerine rastlanmayan, özgün bir niteliktedir.) Devlet üniversitelerinde çalışan öğretim elemanları özlük hakları ve hukuki statüleri yönünden önce 2914 sayılı Yüksek Öğretim Personel Kanunu ve burada hüküm bulunmayan hallerde ise (20. maddedeki atıf nedeniyle) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidirler. Buna göre; doçent ve profesörler daimi kadroya atanabilmektedirlerdir. Ancak diğer öğretim elemanları geçici kadroda istihdam edilmektedirler. Ancak her iki halde de ilişki, pazarlığa kapalı ve işi veren taraf yönünden alternatifi bulunmayan, bir kamusal ilişki niteliğindedir. Vakıf üniversitelerinde görev yapanların hukuki statüsü memur değildir. Ancak kanaatimizce, bu kişilerin klasik anlamıyla işçi sayılmaları da mümkün değildir. Zira işi veren taraf herhangi bir özel sektör kuruluşu değildir. Aşağıdaki özelliklere sahip bir kendine özgü işveren durumundadır: a) Kamu hizmeti yürütmek üzere kurulmuş olmaları nedeniyle, Anayasanın 130/1. maddesi gereğince, vakıf üniversiteleri de kamu tüzel kişiliğine sahiptirler. Sadece, kuruluştaki mali kaynak yönünden, devlet bütçesi dışında bırakılmış olan bir kamu kurumu 4 niteliğindedirler. Nitekim Anayasanın 130. maddesinin son fıkrasına göre, “Vakıflar tarafından kurulan yüksek öğretim kurumları, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yüksek öğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabidir.” b) Adından da anlaşılacağı üzere, vakıf üniversiteleri, kamu sektörü ve özel sektör dışında bir üçüncü sektör olarak tanımlanan, devlet dışı (non-government) sivil örgütlenmeler niteliğindeki vakıflar tarafından kurulmakta ve 2547 sayılı YÖK Kanununun ek 7. maddesi gereğince, kendilerini kuran özel hukuk tüzel kişisinden (kurucu vakıftan) ayrı bağımsız bir kamu tüzel kişisi haline gelmektedirler. Ek madde 8 gereğince, öğretim elemanlarının nitelikleri, devlet üniversitelerindeki öğretim elemanlarının niteliklerinin aynısıdır. Buradaki “aynı”lık ile kasdedilen, kanaatimizce, bilimsel standartlara uygunluk itibariyle bir denkliğin gözetilmesidir. Bilimsel çalışmanın gereği olan “teşvikler” ve disiplin işleri de temelde bu “aynı”lık üzerine şekillenmelidir. (Ancak belirtmek gerekir ki, bu öğretim elemanları ve bütün çalışanlar, özlük hakları yönünden kamu personel rejimine tabi olmayıp, ek madde 5/2 gereğince, vakıf üniversitesinin üst yönetim ve karar organı durumundaki Mütevelli Heyet ile, temelde pazarlığa açık, alternatiflere dayalı ve sözleşme özgürlüğünden yararlanan, bir özel hukuk sözleşmesi yapmaktadırlar.) O halde vakıf üniversitelerinde çalışan akademik personelin bilimsel çalışmasının ürünleri olan buluşlar yönünden de devlet üniversitelerine nazaran farklı bir düzenlemeye gerek yoktur. c) Vakıf üniversitelerinin amacı kâr elde etmek değildir. Bu husus, hem Anayasanın 131/2. maddesinde hem de 2547 sayılı YÖK Kanununun ek 2. maddesinde açıkça belirtilmiştir. Vakıf üniversiteleri, kâr amacıyla hareket ederek bir işletme kurup çalıştıran ve bu kapsamda işçilerinden buluş yapmasını isteyen -ya da en azından bekleyen- bir özel sektör kurumu değildirler. Her ne kadar, vakıf üniversitelerini, üniversiteyi kuran ve mali kaynağı tahsis eden vakfın yönetimi tarafından belirlenmiş olan bir kadro yönetmekte ise de, bu kadronun yönetim biçimi ve yaklaşımı, basit bir işletme yönetimi değildir. Diğer ifadeyle kurucu vakıf, aslında, “kamu yararına tahsis ettiği bağışı yöneten” kişi durumundadır. Yoksa “cebini - mamelekini menfaatini” yöneten bir profesyonel işletmeci durumunda değildir. 5 O halde, bu kurumların öğretim elemanlarının üniversite tüzel kişisi ile ilişkileri, hiç değilse bilimsel faaliyetler ve sonuçları yönünden, özel hukuk ilişkisi benzeri bir ilişki olarak nitelendirilmemelidir. 5. Vakıf üniversitelerinin öğretim üyelerinin çalışma amacı ve biçimi, buluşlarının serbest buluş sayılması gerekliliğini desteklemektedir. Vakıf üniversitelerinin öğretim üyeleri de kamu üniversitelerinde çalışanlar gibi, başlıca iki tür faaliyet göstermekle yükümlüdürler. Birincisi eğitim ve öğrenci yetiştirme, ikincisi de bilimsel araştırma ve yayın yapma faaliyetidir. Eğitim faaliyetinin niteliği ve sonucu (diploma) yönünden, iki tür üniversite arasında herhangi bir fark yoktur. Araştırma ve yayın faaliyeti yönünden de teorik planda bir farklılık bulunmamaktadır. Ancak vakıf üniversitelerinin, görev zararı, devlet angaryası gibi kavramların uzağında kalarak, kârlılık ve verimlilik gibi özel sektöre özgü ilkeleri uygulamak ve öğrencilerinden alacakları öğrenim ücretlerini ve diğer gelir kaynaklarını verimli kullanmak suretiyle, devlet üniversitelerine nazaran daha iyi bir alt yapıya sahip olabileceğini varsaymak mümkündür. Bununla birlikte yine de, vakıf üniversitelerinin öğretim elemanlarının amacı ve görevlendirilmelerinin sebebi, işi veren kamu kurumuna gelir kazandırmak olmadığı gibi, üniversite imkanlarını ve kaynaklarını kullanarak buluş yapmak da değildir. PatKHK. 17/2’de hizmet buluşu tanımlanırken, bir ipucu oluşturabilecek biçimde, buluş üzerindeki hakkın işverene ait olmasının sebepleri de gösterilmiştir: “Hizmet buluşları, işçinin bir işletme veya kamu idaresinde yükümlü olduğu faaliyeti gereği gerçekleştirdiği veya işletmenin veya kamu idaresinin büyük ölçüde deneyim ve çalışmalarına dayanan, işçinin iş ilişkisi sırasında yaptığı buluşlardır.” Bu tanıma göre hizmet buluşunun unsurları şunlardır1: a) Buluş iş ilişkisi sırasında yapılmış olmalıdır. Burada kastedilen, mesai saatleri içinde veya dışında buluş yapılmış olması değildir. Amaç, buluşun yapıldığı sırada, taraflar arasında önceden kurulmuş olan ve sürekli edim niteliği taşıyan, çalışma yükümlülüğüne yol açan ilişkinin, halen devam ediyor (herhangi bir sebeple sona ermemiş) olmasıdır. b) Buluş işçinin “yükümlü olduğu faaliyeti gereği gerçekleştirdiği” bir buluş ya da “işletmenin büyük ölçüde deneyim ve çalışmalarına dayanan” bir buluş olmalıdır. Burada iki 1 Ayrıntılı bilgi için bkz. Tekinalp Ünal, Fikrî Mülkiyet Hukuku, İstanbul-1999, s. 521, § 33, No. 13 vd. 6 ihtimal vardır. Buluş ile bu buluşa yol açan faaliyet arasında, işçinin işverene karşı aslî ediminin niteliğinden yola çıkılarak bir irtibat kurulabiliyorsa, birinci ihtimal gerçekleşmiş demektir. İşçinin buluşu işletmenin birikimlerinin sonucu ise ikinci ihtimal söz konusu olmuş olacaktır. Vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim görevlilerinin asli görevleri ve sözleşmeden doğan asli edimleri, kural olarak, buluş yapmak değildir. Ayrıca yaptıkları buluşların, salt bu üniversitenin birikimlerinin sonucu değil, genel olarak bilim çevrelerinde mevcut bilgi birikiminin sonucu olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak belirtelim ki, bazı buluşlarda, bu iki ihtimalden birinin ya da her ikisinin söz konusu olması da mümkündür. Örneğin üniversite tarafından yürütülmekte olan bir araştırma projesinde görevlendirilmek üzere işe alınan bir öğretim görevlisinin, bu proje kapsamında gerçekleştirdiği buluş, bu maddenin belirlediği unsurlar kapsamında hizmet buluşu sayılabilir. O halde üniversite öğretim üyelerinin buluşları bir an için işçi buluşu kabul edilecek olsa dahi, yukarıdaki ölçütlere kural olarak uymayacak ve serbest işçi buluşu olarak kabul edilecektir. Ancak istisnai bazı hallerde hizmet buluşu olarak değerlendirilebilecektir. Bu durumda, kanun koyucunun vakıf üniversitelerinin öğretim görevlileri için istisnayı bir kenara bıraktığı, hatta görmezden geldiği ve bütün buluşlarını serbest buluş sayma eğilimine girdiği söylenebilir. Sonuç olarak, vakıf üniversitelerinde görevli öğretim elemanlarının buluşlarının serbest buluş sayılması gereklidir. B. PatKHK. 41 KAPSAMINDAKİ BULUŞLAR HAKKINDA SÖZLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜ GEÇERLİ MİDİR? Yukarıda sonuç olarak vakıf üniversitelerindeki öğretim elemanlarının buluşlarını serbest buluş olarak kabul etmiş bulunuyoruz. Ayrıca işi veren ve çalışan tarafların, ilişkinin niteliği gereği sözleşme özgürlüğüne sahip oldukları da açıktır. Bu durumda, sözleşme özgürlüğünün bu alanda geçerli olup olmadığı ve dolayısıyla taraflar arasında, ileride yapılacak buluşun hizmet buluşu olacağının kararlaştırılabilmesinin mümkün olup olmadığı sorusu cevaplandırılmalıdır. PatKHK.nun, çalışanların buluşlarının ele alındığı 3. kısmının, “Çalışanların Buluşları ile İlgili Genel Hükümler” başlıklı 2. bölümünde yer alan, “İşçilerle İlgili Hükümlerin Emredici Niteliği” başlıklı 34. maddeye göre “Bu KHK.nin işçilerle ilgili hükümleri işçilerin 7 aleyhine olacak şekilde değiştirilemez.2 Tarafların işçi buluşlarına ilişkin sözleşme yapma serbestliği, ... başvurudan, ...bildirim yükümünden sonra başlar.” Bu hüküm, bölüm başlığında her ne kadar çalışanların buluşları ile ilgili bir genel hüküm şeklinde takdim edilmiş ise de madde başlığından da anlaşılacağı üzere sadece işçilerle ilgili hükümlerin emredici niteliği üzerinde durmaktadır.3 Dolayısıyla bu hüküm 41. maddede ele alınmış olan “üniversite mensuplarının buluşları” hakkında uygulanmamalıdır. Diğer ifadeyle 41. maddedeki buluşlar ile ilgili hükümler emredici nitelikte değildir, aksi sözleşme ile kararlaştırılabilir. Ancak bu imkan fiilen sadece vakıf üniversiteleri için geçerlidir. Zira, -çoğunlukla sözleşmeli personel olarak da atansalar- devlet üniversitelerinde kadro ve görev verilen öğretim görevlilerinin üniversite ile ilişkileri kamusal bir niteliktedir. Bu nedenle üniversite yönetiminin, personeliyle, ileride yapacakları buluş ile ilgili olarak herhangi bir sözleşme yapma şansları ya da imkanları bulunmamaktadır. Vakıf üniversitelerinde çalışanlar ise bir özel hukuk ilişkisinin taraflarıdırlar. Sözleşmenin tarafları ve genel içeriği hakkında sözleşme özgürlüğü geçerli olduğu gibi, kanaatimizce, buluşlar üzerindeki haklara yönelik olarak sözleşme yapmak da mümkündür. Özellikle araştırma projelerinde görevlendirilmek üzere işe alınmış olan öğretim görevlileri ile başlangıçta kurulacak sözleşmede, yapılacak buluşlar üzerindeki hakların vakıf üniversitesine ait olacağı kararlaştırılabilmelidir. Aksi halde vakıf üniversitelerinin, bilimsel üretime, kendilerinden beklenen ölçüde yüksek katkı yapmaları mümkün olmayacak ve bunlar, salt bir eğitim kurumu olarak varlıklarını sürdürmeye çalışacaklardır. Oysa bu kurumların öncelikli amaçlarından bir de özel sektörün genel yaklaşımı çerçevesinde, rekabete dayalı kârlılık ve verimlilik ilkelerini uygulayarak bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetleri yapmaktır. Diğer ifadeyle, bir ileri teknoloji tesisinde çalışanların buluşları üzerinde işverenin sahip olduğu hakların benzeri, sözleşme özgürlüğü yardımıyla vakıf üniversitelerinde çalışanlara da tanınmalıdır. 2 Bu cümle tam bir kanun yapma derbederliği örneğidir. Gerçekten “KHK.nin ... hükümleri ... değiştirilemez” demek, olsa olsa, mevcut bir anlamsızlığı, değiştirilemez bir anlamsızlık (!) olarak kabul etmek demek olabilir. Zira bir kuralı koyan otorite, bu hükmü, dilediği zaman, dilediği yönde değiştirebilir. Bu cümle ile kasdedilen, madde başlığında da doğru şekilde ifade edilmiş olduğu üzere, sadece “işçiler lehine hükümlerin aksinin sözleşmeyle kararlaştırılamayacağı” kuralıdır. 3 Ayrıntılı bilgi için bkz. Tekinalp, s. 518, § 33, No. 11. 8 SONUÇ Sonuç olarak, vakıf üniversitelerindeki öğretim elemanlarının buluşları kanunen serbest işçi buluşu niteliğinde olmakla birlikte, sözleşmeyle aksi kararlaştırılarak, hizmet buluşu haline getirilmesi ve buluş üzerindeki hakların üniversiteye ait olduğunun kararlaştırılması mümkün olmalıdır. Bu yaklaşım hem üniversite mensuplarının buluşları ile ilgili genel anlayışa, hem de vakıf üniversitelerinde çalışanların işverenle aralarındaki sözleşmede geçerli olan sözleşme özgürlüğü anlayışına uygundur. Son olarak belirtelim ki; ele aldığımız konu aslında daha geniş kapsamlı başka bir konunun, bilimsel üretim kavramının, bir parçası durumundadır: Zira üniversite öğretim elemanlarının buluşları, bu kişilerin bilimsel üretimlerinin sadece bir türü ve parçasıdır. Devlet ya da vakıf üniversitelerinde görev yapan akademisyenlerin; buluş, fikir ve sanat eseri, endüstriyel tasarım ve diğer fikrî ürünler şeklinde kendisini gösteren bilimsel üretimlerinin nasıl korunacağı ve bu ürünlerden doğan hangi hakların hangi kişilere ait olacağı hususu, kanun koyucu tarafından genel olarak ele alınmalı, ayrıntılı bir biçimde belirlenmeli ve konu dağınıklıktan kurtarılmalıdır. 9