İLAHİYAT FAKÜLTESi İslam Felsefesi Ana bmm D~!l! VI. KUTLU DOGUM SEMPOZYUMU f(EBLİGLER) 21 NİSAN 2003 ISPARTA S.D.Ü. İLAHİYAT FAKÜLTESi İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanlığı Bilimsel Toplantılar Yayın No: 1 TERTİP HEYETi Prof. Dr. İsmail YAKIT (Başkan) Doç. Dr. Saffet SARIKAYA Doç. Dr. Kemal SÖZEN Dr. Nejdet DURAK Dursun KNRAK EDİTÖR Prof. Dr. İsmail YAKIT ISBN 975~7929-93-X ÇÖZÜMLEME Ahmet YILDIRIM, B. Bengü TORTUK, Huzeyfe ALKAN Kapak ve İç Düzen Nejdet DURAK BASKI Tuğra Matbaası, (0246) 224 14 68 Yayınlanan tebliğierin Yayınlanan dil, üslfip ve ilmi sorumluluğu yazarianna aittir. tebliğlefka"Y!lak gösterilmek şartıyla iktihas ve atıf şeklinde kullanılabilir. ©SDÜ ilahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Ana Bilim Dalı-2006 iSTEME ADRESi S.D.Ü. ilahiyat Fakültesi ISPARTA Tel: (0246) 211 45 50 İSLAM HUKUKÇULARININ, KUR' AN' DA GEÇEN "MA'RÜF'' KA VRAMI HAKKINDAKi GÖRÜŞLERİ aEşlerin Hak ve Vazifeleri BağlamındaYrd. Doç. Dr. Hasan Ali GÖRGÜLü* I. Ma'ruf Kavramının Tanım ve Kaynağı A. Ma'rufun Tanımı "Ma'rfif' kavramının tanımını yaparken, "örf' ve "adet" kavramlannın tammlannı da yapmak yerinde olacaktır. Zira "rna'rfif' ve "örf' kelimeleri arasmda iştikak ve anlam ortaklığı bulunmakta; "adet" kelimesiyle ma'rfif ve örf kelimeleri arasmda iştikak ortaklığı olmamakla beraber, anlam ortaklığı bulunduğundan, onun da tanımının verilmesi gerekmektedir. Ma'rôf ve Örf: İbnu'l-Cevzi ı 11 (ö. 597/1201), her akıllı insanın doğru bildiği şeyin ma'rfif, zıttmın münker olduğunu söyler. 1 İbnu'l-Esir (ö. 606/1210) de ma'rfifun zıttının münker olduğunu zikreder ve şunlan ekler: "Ma'rfif; Allah'a itaatı, O'na yaklaşmayı, insanlara iyilik olarak bilinen her şeyi ve dinin yapılmasını mendup kıldığı bütün iyilikleri, yasakladığı tüm kötülüklerden kaçınınayı kapsayan bir isim olup, insanlar onu gördükleri zaman ret ve inkar etmezler. (Diğer bir ifade ile ma'rfif); adalet, ev halkı ve diğer insanlar ile iyi ilişki kurmaktır." 2 * S.D.Ü. ilahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. 1 İbnu'l-Cevzi, Ebu'l-Ferec Abdurrahman b. Ali, Zadu'l-Mesfr fı İlmi't-Tefsfr, I-IX, 4. tb .• el-Mektebetu'l-İslfuni, Beyrut 140711987, I, 435. 2 İbnu'l-Esir, Mecduddin Ebu's-Sll.dat el-Mübarek el-Cezeri (ö.60611210), en-Nihaye fı Garibi'I-Hadis ve'l-Eser, I-V, Daru'l-Baz, Mekke, bty. , II, 216. El-Maverdi, Ebu'I-Hasan Ali b. Muhammed (ö. 450/1058)'e göre ma'rfif, birr (iyilik) çeşidi olup söz ile rna'rfif, arnel ile ma'rfif olmak üzere ikiye aynlır. Söz ile ma'rfif, kişinin muhatabına güler yüzle ve içten sevgi ile iyi ve güzel sözlerle hitap etmesidir. Amel ile ma'rfif ise, insanlara fiilen iyiliklerde bulunmak ve yardım etmektir. Aynntı çin bkz. Edebu'd-Dünya ve'd-Din, tahkik ve ta'lik: Mustafa es-Saka, Daru'l-Fikr, tyty. , s. 200 vd. Ma'rfif kavramının yorumuyla Ma'rfif ve örf kelimelerinin her ikisinin de kökleri A-R-F olup, aynı anlarnlara delalet ederler. Nitekim el-Ciyyani (ö. 672/1274) örfün; ma'rfif, itiraf etme, sabırlı olma, hayvan yelesi, bir çeşit hurma, turunç ağacı, gidip gelmede birbirini takip etme, yüksek yer (tepe) vb. anlarnlara geldiğini kaydetıniştir. 3 ElFeyyumi (ö.??0/1368) ise, ma'rfif ve örf kelimelerinin hayır, yumuşaklık ve iyilik anlarnlannı ifade ettiklerini zikreder. Gerçekten: "Onlarla (anne-baba) 4 dünyada maruf vechile geçin! "5 ayetindeki "ma' rfif'' lafzı, Zeccac b. es-Sim Ebu İshak'a (ö.311/923) göre "örf'' karşılığı olup "iyi fiiller" anlamındadır. 6 Binaenaleyh ayetin geçin!" demek olur. manası: "Anne ve babanla dünyada örfe uygun olarak İbn Manzur (ö. 71111311) ma'rfifun/örf; nefsin hayır olarak bildiği, kendisine ısınıp rahatladığı şey vb. anlarnlara geldiğini söyler ve İbnu'l-Esir'in zikrettiklerini harfiyyen kaydeder. 7 Yukandaki tespitlerden, ma'rfif ve örf kelimelerinin müteradif (eşanlarnlı) kelimeler olduğu anlaşılmaktadır.Dolayısıyla örf sözlükte; insanlar arasında tanınmış, güzel görülmüş, ret ve inkar edilmeksizin tekrarlanarak yapıla gelmiş olan şeydir. Buna ''ma'rôf'' da denir. 8 Terim olarak örf; insaniann benimseyip alışkanlık haline getirdikleri 9 işler veya duyulduğunda zihne başka anlam gelmeyecek derecede özel bir anlamda kullanmayı itiyad edindikleri lafızlardır. 10 ilgili aynca bkz. Çağıncı, Mustafa; "Emir bi'l-Ma'ruf Nehiy ani'l-Münker" maddesi , Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1995, Xl, 138-141. 3 el-Ciyyam, Muhammed b. Abdiilah b. Malik et-TO.si (ö. 672/1274), İkmalu'l-İ'lam bi Teslfsi'l-Keliim, 1-/l, tahkik: Sa'd b. Hamdan el-Gfunidi, Camiatu Ummi'l-Kura, Mekke, Mektebetu'l-Medeni, Cidde, II, 422. 4 el-Feyyümi, Ebu'I-Abbas ei-Hamevi (ö.770/1368), el-Misbahu'l-Münfr, tahkik: Abdulazim eş-Şinavi, Danı'l-Maarif, Kahire, bty, s. 404. 5 Lokman 31/15. 6 İbn Manzur, Muahammed b. Manzur Ebu'l-fadl el-Afriki (ö.711/1311), Lisanu'l-Arab, IXV, Dar Sadır, Beyrut, bty. , IX, 239. 7 İbn Manzur, IX, 239-240. 8 Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuku İsliimiyye ve Jstılahati Fıkhiyye Kamusu, 1-Vlll, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1968, I, 197, paragrafno: 502. 9 Şa'ban, Zekiyüddin, İsitım Hukuk İlminin Esasları, Çeviren: Dönmez, İbrahim Kafi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınlan, Ankara 1999, s. 175. 10 İbn Emir el-Hac (ö. 879/474-75), et-Tahrir ve't-Tahbfr Şarhu't-Tahnr fi İlmi'l-Usulli'l­ Kemal b. el-Hümam (ö. 681/1457), ı. tb. , I-III, Matbaatu'l-Kübra el-Emiriyye, Bulak!Mısır, 1316 H. , I, 282; İbn Abidin, Muhammed Emin (ö. 1252/1836), Mecuatu Resiiili İbn Abidfn, l-ll, Alemu'l-Kütüb, tbyy. II, 114. 134 Tanımdan anlaşıldığı gibi örf, arneli ve kavll (sözlü) olmak üzere iki kısma aynlmaktadır. İnsaniann bir çok şeyi sözlü ifade kullanmaksızın sadece teslim-tesellüm şeklinde alıp arneli örfün örneklerindendir. eti ifade edip, kavli balığı veya vermeleri (beyu't-teat!) 11 almasını emretse, o yörede teamülleri, Halkın teamülünde "et" lafzının, örfen bilinen halkın örfün örneklerindendir. hakkındaki 12 teamülünde olmayan eti ifade etmemesi ise Bu nedenle, bir kimse vekiline "et" satın halkın örfünde bilinen etin koyun eti olması durumunda, koyun eti anlaşılır; zira zihne ilk gelen et meflıumu budur. 13 Dolayısıyla vekil, başka bir hayvan eti satın alıp getirse veya balık satın örfe binaen görevini yapmış sayılmaz. Oysa bir ayet-i kerimede gibi lügat itibariyle balık için de "et (lahm)" Sözlükte geri gelmek, hasta ziyaret etmek gibi türetilmiş bir isimdir. 15 peş peşe çeşitli 14 alsa, ifade edildiği lafzı kullanılmaktadır. gelmek, bir şeyi tekrar tekrar yapmak, anlarnlara gelen adet, A-V-D kökünden Başka bir ifade ile adet; bilinen, aşina olunan şey dernek olup, çoğulu "ad", "adat" ve "avfiid"dir. "Adet" olarak isimlendirilmesinin nedeni, kişinin yaptığı şeyi tekrar tekrar, dönüp dönüp yapmasındandır 16 ki, buna teamül de denir. 17 Örf ve adet kavramlan, kimi fakihler tarafından eşanlamlı kabul edilmiş olduğundan adet; İnsaniann özünde yer etmiş ve sağduyu sahiplerince benimsenmiş itiyatlardır, 18 şeklinde tanımlanmıştır. Binaenaleyh bir şeyin adet olabilmesi için tekrarlanarak yapıla gelmesi şarttır. 19 Kimi islam hukukçulan ise adetin hem akıl ve iradeden kaynaklanan, hem de fertlere ve topluma ait tasarruflan kapsayan bir terim ederek, örften daha kapsamlı bir anlam içerdiğini ileri olduğunu sürmüşler kabul ve iki terim Bkz. Hallfıf, Abdulvehhab; İlmu Usuli'l-Fıkh,14. tb., Daru'l-İlm, Kuveyt 1401/1981, s. 89; Şaban, age. , çeviren: Dönmez, s. 175. 12 ibn Abidln, II, 114-115. 13 İbn el- Eınlr, I, 282. 14 en-Nahl 16/14.: "İçinden taze et (balık) yemeniz ve takacağınız bir süs (eşyası) çıkarmanız için denizi emrinize veren O' dur. " 15 İbn Manzur, III, 315 vd. 16 el-Feyyuınl, s. 436. 17 Bilmen, I, 197, paragraf no: 502. 18 Bkz. İbn Nüceym, Zeynüddin b. İbrahim (ö. 970/1563), el-Eşbah ve'n-Nezair, thk. Abdulazim Muhammed, Müessetü'l-Halebi ve Şürakah, Kahire 1387/1968, s. 93. (Hindl'nin Şarhu'l-Muğnf'sinden naklen.); İbn Abidln, II, 114; Bilmen, I, 197. 19 Bilmen, age. 11 135 arasında kavram bakımından farklılık olduğu görüşü ile örfü; "Toplumun söz veya fiil halinde ortaya çıkan adetidir." 20 tarzında tanırnlamışlardır. Buna göre örf, adetin bir dayanmaktadır. çeşidi akıl kabul edilmekte olup Fakat mefhum itibariyle örf ve adet arasında ve iradeye her ne kadar fark var ise de hukuki bir kaynak olarak aralarında bir fark yoktur. 2 ı "Bu sebeple Mecelle: 'Adet muhakkemdir. Yani hükm-i şer'iyi ispat için örf ve adet hakem kılınır' 22 maddesini sevk ederek bu iki terimi aynı manada kullanmıştır.'m Adetler, "adet-i hasene (güzel adet)", ve "adet-i kabiha (çirkin adet)" olmak üzere iki yaran açık olduğunu kısma aynlmakta olup, birincisi dine ve akla bulunan güzel ve iyi adettir ki, fakihle.rin aykın şer'! olmayan, hükme neden kabul ettikleri adettir; ikincisi ise din ve akla aylan olan adettir ki bu, çirkin ve kötü adet olup, bunun dinen bir değeri olmadığından, toplumda devamının engellenmesi gerekir. 24 Ma'ruf ve örf kavramlannın tanırnlarından ilgili verilen bilgilerden sonra, ma'rufun kaynağı ve örfıin hukuki değeriyle üzerinde durabiliriz. B. Marufun Kaynağı Yeryüzünde bugüne kadar yaşamış ve halen bütün toplumlarda iyilik-kötülük tabiatının gereğidir kavrarnlarının yaşamını bilinmesi ve sürdürmekte olan yaşatılması, beşer ve sosyal bir olgudur. Bunun nedeninin veya kaynağının iki esasa dayandığı söylenebilir: Birincisi; her toplumda onlann iyi görüp kabul ettikleri uygulanması sürekliliği, ° 2 21 22 23 24 sağduyunun örf ve adeti aklı ve şeylerin gereğidir. mizacı toplum İşte yerinde insanlar bulunur ve tarafından da benimsenmesi ve bu uygularnanın o toplumdaki oluşturmaktadır. Karaman, Hayreddin; "Adet" Türkiye Diyanet Vakfı İslamAnsiklopedisi, İstanbul 1988, I, 370. İbn Abidin, II, 114; Hallaf, s. 89; Miras, Kfunil, Sahihi Buhari Muhtasarı ve Tecridi Sarih Tercemesi, 1-X/1, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 8. bs. , Ankara, bty. ,V, 117; Ebu Sünne, Alımed Fehmi, el-Örfu ve'l-Adehfi Ra'yi'l-Fukahil, Matbaatu Ezher, Kahire 1947, s. 1 L Md. 36. Karaman, age. ve md. Bilmen, I, 197, paragrafno: 502. 136 İkincisi; Kur'an'da belirtildiği gibi her topluma ilahi mesajı getiren peygamberler gönderilmiştir. 25 Nitekim ilk insan Adem aleyhisselam da peygamberdir. 26 Binaenaleyh insanlar her ne kadar peygamberlerin getirmiş olduklan ilahi mesajı inanç, ibadet, ahlak ve muamele yönlerinden tahrif etmiş olsalar da, onlann iHihi mesaj kapsamında olduklan etkilerin bütünüyle silinip öğrettikleri ümmetierine gittiği iyiliklerden bir kavimleri üzerinde icra söylenemez. kısmının Dolayısıyla etmiş onlann her toplumda nesilden nesile sürüp gittiğini kabul etmek gerekir. Nitekim İslam'ın, daha önceki semavi dinlerin getirmiş olduğu hükümlerden bir kısmını nesh etmeyip ibka etmiş olduğu da bilinmektedir. 27 Bu nedenle son peygamber Hz. Muhammed'den önce gelmiş olan peygamberlerin toplumlanna tebliğ ettikleri ilahi mesajın bir kısmının toplumlarda devam etticilmiş olması sosyal bir olgudur ve bu, o toplumun ört ve adetini oluşturan iki unsurdan biridir. arasından, Toplumlar son peygamberin içinden çıkmış olduğu Arap toplumunu ele alacak olursak, bu toplumun da sözünü ettiğimiz iki yoldan örf ve adetlerini oluşturduklan ve bunun Hz. Muhammed' e peygamberlik verildiği dönemde yaşamakta olduğu anlaşılır. İşte bunun içindir ki, Kur' an Arap toplumunun yaşatıp geldiği iyi alışkanlıklara (geleneklere) itibar " ...ma'nlfa göre" uyulmasını istemiş, etmiş ve muhataplanna çeşitli konularda önererek, ma'rufa vurgu yapmış, onlara kötü gelenekleri yasaklamış ve terk edilmesini emretmiştir. Bu cümleden olarak davranmalannı Şari'in alım-satım, rehin, kira, selem, kasame, evlilik, eşler arasındaki denkFk gibi İslam' dan önceki Arap adetlerinden bir çoğunu bazı yeni düzeltmelere tabi tutarak yürürlüiüklerini onayladığı bilinmektedir. 28 Ma'rufun kaynağı şunlan da ekleyebiliriz: . hakkındaki bu tespitimize, konuınuzla ilgili olarak Cahiliye Devri Arap toplumu ailelerinin kimilerinde kan-koca ilişkilerinin, selim akıl ve selim tabiatın onayladığı düzeyde iyi olduğu, kimilerinde ise aksi yaşantının mevcudiyeti klasik İslam kaynaklannın en-Nahl 16/36; Fatır 35/24. Bkz. İbn en-Neccar, Muh~ed b. Ahm~d elEbu Bekr (ö. 972/1564), Şarhu '1-Kevkebi'l-Münfr,l-IV, tahkik: Muhammed ez-Zuhayli ve Nezih Hammad, Camiatıı'l-Melik Abdilaziz, Mekke 1400/1980, I, 323-325. 26 Bkz. en-Neccar, Abdulvahhab; Kısasu 'i-Enbiya, Daru'l-Fikr, Beyrut, bty., s. 10. 27 Bkz. Ebu Zehra, Muhammed; Usulu '1-Fıkh, Dariı'1-fıkr, byy. , 137711958, s. 305 vd. , paragrafno: 291, "Şer'u men kablena." 28 Bkz. Şaban, çeviren: Dönmez, s. 176-177. 25 Fetühl/Tekıyyuddin, 137 tetkikinden anlaşılmaktadır. İ şaret edilen birinci aile yaşantı biçiminin Allah' ın hoşnutluğuna mazhar olduğu, onların yaşantılarının Kur' an' da ''nıa'rôf' olarak nitelendirilmiş olmasından anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Arap toplumuna kendi dilleriyle hitap eden Kur'an, müslümaniann aile münasebetlerinde, toplumda uygulamasını devam edip gelmekte olan ve anlam ve yolu tutmalarını, kaçınmalannı marufun istemektedir. zıttı olan "münker'' da bildikleri ''nıa'rôf' münasebetlerden ise Kur'an'da otuz sekiz yerde "ma'ru.r', iki yerde de "örr' kelimesi geçmektedir. 29 Hadislerde de aynı kavramlann sık sık tekrarlanmış olduğu görülmektedir. 30 Bu durum, müslümaniann hayatında ma'ruf (ört)un ahlaki ve hukuki yönlerden ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulamaktadır. Nitekim Rasillullah (sav.), daha önce de işaret edildiği gibi Kur'an'ın belirlediği çerçevede sahih örfe itibar etmiş ve işlevinin sürdürülmesini sağlamıştır. Kendisinden sonra müslümaniann yönetimini üstlenen Raşit Halifeler de örfe göre hükümler bina etmişlerdir. 31 Müctehit imamlar ve onlara tabi' olan fakihler de aynı yolu izlemişler, örf ve adetle ilgili kaideler vazetmişler ve onu, hakkında Kitap ve Sünnet'te delil bulunmayan konularda insaniann sorunlarını çözmede bir yöntem olarak kabul etmişlerdir. 32 Ma'ruf, örf ve adet terimlerinin belli ölçüde bilgi verdikten sonra, Vazifeleri" ma'rufun Kur'an'da yer alan "ma'rur' söz edebiliriz. İslam kaynağı hakkında İslam hukukçularının, ''Eşlerin bağlamında görüşlerinden H. tanımları, Hukukçuiarınm, ''Ma'rm" kavramı Kavramı Hak ve üzerindeki Hakkındaki Görüşleri Çalışmamızın suresinin 19. ayeti hareket noktasını, oluşturmaktadır. Bakara suresinin 228. ayeti ile, Nisa Birinci ayette mealen şöyle buyrulur: "... Erkeklerin kadınlar üzerindeki haklan gibi, kadıniann da erkekler üzerinde ma 'rufa göre haklan vardır... " Yani erkeklerin kadınlar üzerinde ne hakları 29 30 31 32 Bkz Abdulbaki, Muhammed Fuad; el-Mu'cemü'l-Müfehres li Elfazı'l-Kur'ani'l-Kerfm, 2. tb., Daru'l-Fikr, 1401!1981, bty., s. 458-459. Bkz. A.J. Wensınec; Concordance (el-Mu'cemu'l-Müfehres), I-VII, Leiden E.J. Brill 1936.-1969, IV, 192-194. Karaman, age., I, 369. İbn Nüceym, s. 93 vd. , "el-kfude es-sadise. "; es-SuyOtl, Abdurrahman Celalurldin (ö. 91111505), el-Eşbah ve'n-Nezfur, Mustafa el-Bab! el-Halebi ve Evladuh, et-taba'tu'lahire, Mısır 137811959, s. 89, lll; İbn Abidin,, II. Cilt; Mecelle, md.: 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45; Ebu Sünne, s. 23 vd.; Karaman, age. ve md. 138 1 l J varsa, kadıniann da erkekler üzerinde vazifeleri mukabilinde ma' ~f .. .... ru o1çusunde haklan vardır. Diğer ayetin meali ise: "... Onlarla (eşleriniz ile) m , -ır. •• a ruJa gore geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız (bile geçinmeyi sürdürünJJ), olabüir ki, bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda bir çok hayır takdir etmiş bulunur." şeklindedir. Mevcut Türkçe Kur'an meallerinde, genelde birinci ayetteki "ma'rüj'' kavramı "meşru hak',3 , ikinci ayetteki "ma'rof' kavramı ise "iyi/güzel/hoş 5 geçinin',3 olarak tercüme edilmiştir. Oysa dipnot 34 ve 35'de kaydedildiği üzere Ömer Rıza Doğru!, Ö. N. Bilmen ve Hüseyin Atay gibi kimi mealcilerin yaptıklan şekilde bu kavramiann ''ma'rôfa göre, ma'rôf gereğince veya örfe göre, örfe uygun olarak, örf gereğince" şeklinde tercüme edilmelerinin ayetlerin siyak ve sibaklanna daha uygun olciııi?;ıı ciii~iinü!ı>bi!ir. 4 Kanımızca her iki ayette gelmiş olan "ma 'ruf' teriminin anlam ve kapsamının tetkik edilmesi, İslam Aile Hukuku açısından yararlı olacaktır. Önce Bakara suresindeki: " ... Erkeklerin kadınlar üzerindeki haklan gib~ kadıniann da erkekler üzerinde ma'rufa göre haklan vardır... " ayeti üzerinde duralım. Allah Telila bu ayette, bulunduğunu haber vermiş eşierden her birinin diğeri olmakla beraber, her birinin üzerinde diğeri hakkı üzerindeki haklannın nelerden ibaret olduğunu belirtmemiş; fakat bu konudaki gerekli açıklamayı başka ayetlerde ve RasUlü vasıtasıyla yapmıştır 36 Yalnız ayeti kerimede, her iki tarafın "ma'rof' lafzı ile vurgulanmıştır. 33 34 35 da birbirleri üzerindeki haklannın öıfe göre olduğu, Kadından hoşlanmamakla beraber, kocasının onu boşarnayıp geçinmeyi sürdürmesi, bu ayetin delaletiyle menduptur. (el-Cassas, Ebu Bekr Ahmed b. Ali er-Razi (ö. 370/981), Ahkamu'l-Kur'an, l-V, thk. Muhammed Sadık Kamhavi, Daru'l-Mushaf, Kahire, bty., III, 47; et-Tabersi, Ebu Ali el-Fadl b. el-Hasen (ö. 548/l 153), Mecmeu '[-Beyan fi Tefsiri 'lKur'an 1-X, Daru'l-Fikr, Beyrut-Lübnan, 1414/1994, II, 101; el-Buhfiti, Mansur b. Yunus (ö. 105111641), Keşşafu'l-Kına', I-VI, Alem'l-Kütüb, Beyrut, 1403/1983, V, 216. Örnek olarak bkz. Yazır, Elmalı'lı Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili; Çantay, Hasan Basri, Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim; Bilmen Ömer Nasuhl, Kur'an-ı Kerim 'in Türkçe Meal-i Alisi. Anılan kavramı Ömer Rıza Doğru!, Tanrı Buyruğu'unda, "ma'ril.f vechile", Hüseyin Atay, Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali'nde "örfe uygun olarak" şeklinde tercüme etmişlerdir. Bkz. Yazır; Çantay; Doğrul, Ö. Rıza; Süleyman Ateş, Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali. Ömer Nasuhi Bilmen ise aynı kavramı, "Onlarla ma'ruf vechile geçinin!" diye tercüme etmiştir. 36 ei-Cassas, II, 68. 139 Daha önce de dinin tanımladığımız reddetmediği şeydir. Başka gibi örf, insaniann kabullendikleri ve bir anlatımla örf, tanıdıklan ve Şari'in onayladığı şeydir. Kur'an'da gelen "ma'rilf'' akıl sahiplerinin güzel olarak 37 lafzının anlamını ve uygulama biçimini, Kur'an'ın indiği zamandaki muhataplan olan Araplar biliyordu. "Zira Kur'an'da tekrarlanan her ma'n2/lafız, 'o kadınlarla ma'rilfa göre geçinin,38 ayetindeki ':ma'n2/'' lafzında olduğu gibi, ondan kastedilen mana, o günkü insaniann bildiği şeydir." 39 Nitekim İmam Şafil (ö.204/819) bu konuda şöyle der: "Allah, koca için kadın üzerine, kadın için de koca üzerine Kitab'ında ve Rasfılü'nün dilinde mücmel ve mufassal olarak belirttiği haklar koymuştur ki, kendi dilleriyle hitap olunan Araplar, bu lafızlan anlamıştır." 40 Daha önce de belirtildiği gibL "ma'n2f" lafzı Kur'an-ı "Boşama iki defadır. Bundan sonra mealierini buraya (yapılacak şey), ya ma' ruf vechile (nikfıh altında) tutmak, ya da iyilikle salıvermektir. " onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri vakit, ya yahut iyilikle salıverin!" 42 anlaştıklan 41 "Kadınları boşadığınız ve onları ma'ruf vechile tutun, "Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri vakit, (kendilerini m 'mf vechile Kerim'de pek kaçının çok ayette geçmektedir. Bunlardan örnek olarak bir almak istiyorum: takdirde, boşamış onların olan kocalan ile) aralarında kocalanyla evlenmelerine engel olmayın/' 43 "Onların (annelerin) ma'mf vechile beslenme ve giyimi babaya · aittir. " 44 kadınları) "İddet sürelerini doldurduklarında onları (ric'f talakla boşadığınız ya ma'ruf vechile vechile ayrılın! " 37 45 38 40 41 42 43 44 45 tutun veya onlardan ma'ruf "Erkeklerin kadınlar üzerindeki haklan gibi, kadınların da Birinci tanım İbn Atıyye'nin, ikincisi İbn Zafer'indir. Bkz. İbn en-Neccar (ö. 972/ 1564), IV, 448. En-Nisa4/19. İbn en-Neccar, IV, 449 eş-Şafii, Muhammed b. İdris (ö.204/819), el-Ümm, I-VIII, Daru'l-Marife, Beyrut-Lübnan, bty., V, 106, "Cim!ıu ı'şrati'n-Nisa" el-Bakara 2/229. el-Bakara 2/231. el-Bakara 2/232. el-Bakara 2/233. et-Ta! ak 65/2. Şarhu'l-Kevkebi'l-Münfr, 39 (nikahınız altında) 140 erkekler üzerinde ma'n1f vechile hakları vardır. ,,46 "Onlarla ( eşleriniz ile) ma'rufvechile geçinin/'.47 Yüce Allah, mealleri sunulan ayetlerde, kan-koca nza ve haklann, ve kadının kadını nikah nafakasının, altında tutmanın, birlikte olmasını ma'rtif üzere arasındaki karşılıklı yaşamanın, boşamanın bildirmiştir. Dolayısıyla Kur'an'da evlilik hükümleri ve kan-koca haklanyla ilgili zikredilenlerin hepsi ve aynca kadının kocası tümü ma' rfif üzeredir. üzerindeki nafaka hakkının hükmü vacip olup, bunlann 48 O halde ayetlerde ifade edilen "ma'ruf'un anlam ve kapsamı nedir? Ma'ruf, daha önce ifade edildiği ve İbn Teymiye (ö. 728/1328)'nin de beliıttigl eşierin gibi Kur'an'ın irıişi sırasında vahyirı muhataplarırım durumlan hakkında durumlanna, ikamet ettikleri yere, ş;;;ydir miktar ve nitelik olarak bildikleri eşierin fakirlik zenginlik gibi ekonomik kış yaz, gece gündüz gibi zaman faktörleri gereğince çeşitlilik arz etse bile; her belde ehlinin örfü olan adete göre yedirir, içirir. Keza hanımı mut'ayı (boşanan kadına yanında ile birlikte eşya) verilen geeelemesi ve onun cinsel göre- örf gereğincedir. ki o, çeşit, insaniann örften ibarettir. Her ne kadar bu, bildigi yaşamayı hanımını sürdürmesi, üzerine vacip olan vermesi de yine örfe göredir. ihtiyacım karşılaması da -en Hanımının doğru görüşe 49 Ayetlerde geçen "ma'rtif' kavramlan hakkında klasik İslam kaynaklanndaki yorumlardan, İslam öncesi ve vahyin indiği sırada Arap toplumunda ma'rufun insanlara ona bilindiği, yaşatıldığı uymayı önerdiği, yerdiği, yasakladığı ma'r:lf ve karşıtı ve onun terk edilmesini yaşantılannı Şan'in olan münker emrettiği Aişe'nin, RasUlullah'a aile kadınının, aile ilişkileriyle ilgili anlattıklan da bu fikri hikaye ettiği ve davranışlan ise buna itibar anlaşılmaktadır. etmiş olduğu Hz. on bir cahiliye doğrulamaktadır. Rivayete göre, on bir Arap kadını, aralannda kocalan hakkında hiçbir şey 46 47 48 49 gizlemeyip her şeyi açıkça anlatmak üzere anlaşırlar ve her biri kocasıyla el-Bakara 2/228. en-Nisa 4/19. İbn Teymiyye, Ebu'I-Abbas b. Teymiyye Takıyyuddin (ö.728/1328), Mecmuu 'l-Fetava,IXXXVII, cem ve tanzim: Abdurrahman b. Muhammed en-Necdi, 1398, byy., IVXXX, 85. İbn Teymiyye, IVXXX, 84-85. 141 ilgili yaşantısını hiçbir şey gizlerneden anlatır. Bu hadis, "Ümmü Zer' Hadisi"50 olarak bilinmekte olup, hadisten aşağıdaki hususlar anlaşılmaktadır: 1. Ebu Zer', nafaka ile ilgili olarak hanımı Ümmü Zer' e rahat edebileceği konut, kendisine hizmet eden hizmetçi, yeterli besin, giyim ve zinet ternin etmiştir. 2. Ebu Zer', kocalık görevini yapan, karşılıklı ilişkilerde anlayışlı, güler yüt1ü, Ümmü Zer'in hoşuna gitmeyen söz ve davranışlardan kaçınan, onun arzularını yerine getirip sözünü reddetmeyen ve aile içinde, ailenin üyelerine onu ezdirmeyen ve ona -nafakanın bolluğu yanında- diğer maddi ihsanlan da çok olan biridir. 3. Ebu Zer'in aile ilişkilerindeki tutum ve davranışllli-ı hanınıı Ün1.~ü . Zer' i mutlu kılmaktadır. Olayı RasUlullah' ın rivayet eden Hz. Aişe, on bir kadınla ilgili sözlerini bitirince şöyle dediğini rivayet etmiştir:" Ey Aişe, ben sana, Ebu Zer' in Ümmü Zer'e nisbeti gibiyim. Şu farkla ki, Ebu Zer', Ümmü Zer'i boşamış; ben seni boşamayacağım." Rasillullah'ın sözü üzerine Hz. Aişe de; "Anam, babam sanafeda olsun! Sen bana göre Ebu Zer'den daha üstünsün" demiştir. Hadisten, Hz. Peygamber'in cahiliye ehlinden Ebu Zer'in aile ilişkilerini olumlu bulduğu ve onaylamış olduğu anlaşılmaktadır. 51 eşi ile olan 52 Hadiste Ümmü Zer' dışında beş kadın daha kocalanyla ilgili güzel hasletler ve iyi huylardan, olumlu aile ilişkilerinden ve kocalannın kendilerine yeterli -hatta daha ziyade- nafaka sağladıklanndan övgü ile söz etmişlerdir. Aynca Ümmü Zer', Ebu Zer' kendisini boşadıktan sonra yapmış olduğu ikinci evlilikte, ikinci kocasının da -Ebu Zer' seviyesinde olmasa bile- iyi geçimliliğinden, 50 51 52 nafaka ve ihsanının genişliğinden söz etmiştir. Hadis, farklı lafızlarla rivayet edilmiştir. Bkz. Buharf, Nikah, Husnu'l-Işre Maa'l-ehl; Müslim, Fadailu's-Sahabe, Zikru Hadisi Ümmi Zer'; Zebidi, Kfunil Miras tercemesi ile beraber (Sahihi Buhari Muhtasan, DİB, XI, 306-312). Hadisin şarhı için bkz. el-Ayni, Bedruddin b. Ahmed (ö. 8551145l),Umdetü'l-Kilri Şarhu Sahihi'l-Buharf, I-XXV, Dar İhyai't-Turasi'l-Arabi, Beyrut-Lübnan, bty. , XX, 169; İbn Hacer, Ahmed b. Ali elAskalani (ö.852/1449), Fethu'l-Bari bi Şarhı Sahihi'l-Buharf, I-XXVIII, Dabt ve ta'lik: Taha Abdurrauf Sa'd ve Mustafa el-Havan, Mektebetu'I-Külliyyati'l-Ezheriyye, Mısır 1398/1978, IX, 331; en-Nevevi, Ebu Zekeriyya Muhyiddin b. Şeref (ö. 67711278), Şarhu Sahihi Müslim, I-XVIII, Dar İhyai't-Turasi'l-Arabi, 2. tb. , Beyrut-Lübnan, 1392/1972, XV, 217-218. el-Ayni, XX, 169; İbn Hacer, IX, 329. el-Ayni, XX, 169. 142 On bir kocalık kadından beşi hakkıyla görevini temin etmeyip cimrilik ve kocalannın ise yerine getirmediklerinden, nafakalanm yeterince yaptıklanndan, kaba sözlü ve ve aile yaşantılannın anlaşıldığına Olaydan asık suratlı dolayısıyla hatta kendilerini dövdüklerinden, olmadıklanndan kendileriyle ilgilenmediklerinden, olduklanndan kocalanndan memnun mutsuz geçtiğinden söz etmişlerdir. kadınlanndan altısı göre, sözü edilen cahiliye yani çoğunluğu (Ümmü Zer' ikinci kocasının da iyi olduğunu söylemiştir ki, bu durumda yedi aile demek olur), kocalannın Dolayısıyla 12 dersek yedisi ve her iki durumda da çoğunluk, on bir aile dersek nanköriük selim hayatlannın evlilik bildirmişlerdir. yapınama ve iyi kadınlar, Ve bu (sağduyu) altısı, faziletini tab-ı olduğunu iyiliğini kocalannın ve etmişlerdir. ikrar dürüstlüklerini kocalannda gördükleri nimetleri inkar edip göstermişierdir selim (temiz ki, bu, Arap i.opiumunda fıtrat) olduğu gibi Raslılullah'ın şu sözü sahibi erkeklerin kadıniannda bulunduğunu kamtlamaktadır. Diğer yandan, aki-ı de bunu desteklemektedir: "Kureyş kadınlan, en hayırlı kadınlardır; onlar deveye binerler, küçük çocuklanna en çok şefkat gösteren, kocasına ait şeyleri en iyi koruyanlardır. ,,sJ Binaenaleyh bu tespitten sonra şunlan söyleyebiliriz: Cahiliye dönemi Arap toplumunda, kimi müelliflerin de belirttikleri gibi çoğunluk ailelerde kadına saygı gösterilmekte, onun görüşlerine edilmekte ve kendisiyle olaylar ve hayat problemleri hakkında olduğu ve 54 müracaat İstişare edilmekte ve bu dayanışmanın ailede kan-koca ilişkilerinin sağduyuya dayandığı başta eşler olmak üzere aile bireylerine mutluluk toplumda var olan bu geleneğin getirdiği anlaşılmaktadır nesilden nesile devam edip geldiği ki, tarihi bir olgu olarak kabul edilmelidir. Dolayısiyla İslam öncesi Arap toplumunda, iyi geçimli ailelerin bulunduğunu yerinde insaniann kabul ve bu ailelerin geçim ettiğini ve bunun insaniann tarzını akıl beğenisine ve mizacı mazhar olup nesilden nesile aktanlarak ve tekrarlanarak örfleştiğini kabul etmek gerekir ki, işte bu, ma'ruftur. tanıtılmış Zıttı ve toplumda ise münkerdir ki, bu da nesilden nesile kötü olarak yaşatılmakla beraber, beğenitınemiş ve kötü olarak kabul edilmiştir. Kur'an-ı ma'rufa vurgu 53 54 Kerim, herhangi bir konuda "ma'rilfa göre yapıyorsa, o konudaki örfleşmiş yapınız" diye olan hususlann dikkate Buhari, Ehadisu'l-Enbiya, Bab kavlillahi: "İzii kaleti'l-meliiikeıu yii Meryem"; Müslim, Fedailu's-sahabe, Bab fedaili nisai Kureyş, Müslim, Nevevi Şerhi, XVI, 80. Bkz. Hasan, İbrahim Hasan; Tarihu '1-İsliim, I-11, 7. tb. , el-Cfze, 1964, I, 64. 143 alınmasını istemektedir. Çünkü Arap toplumuna kendi dilleri ile hitap eden Kur'an'ın "ma'rof" lafzını kullanınasında Binaenaleyh Arap aile istenmektedir. Kur' an, örfün emrederken, ma'rfıfun anlaşılınasına nafakasıyla amacın bulunması gerekir. yapısında Şari'in doğru bulduğu ilişkiler bulunmaktadır ki, onlann uygulamaya geçirilmesi, kötü uyulmasını bir belirlediği Rasfılullah ve uygulaınalann kriteriere ve ise terk edilmesi yaşantı biçimlerine da bu yolda söz ve uygulamalanyla uygulanınasına yardımcı olmuştur. Nitekim o, kan ilgili Kur'an'da gelen ayetlerin (el-Bakara 2/233, et-Talak 65/6-7) tefsiri mahiyetinde kannın olmasını önermiştir. 55 Buraya kadar beslenme ve giyimi (nafaka) nin yapılan açıklaınalardan Nisa suresinin 19. ayetlerinde geçen ulemanın görüşlerine ma'rfıfa/örfe göre sonra, Bakara suresinin 228. ve ";r.a'ıuj'' kavramlannın yorumuyla ilgili geçebiliriz. İmam Şafii'ye (ö. 204/819) göre Bakara suresinin anılan ayetindeki ma'rfıf; hak sahibini, hakkını isterneğe mecbur etmeden, istemesi halinde ise, ona edada külfet yuklerneden ve isteksizlik belirtisi göstermeksizin gönül boşluğu ile ve geciktinneden tam olarak hakkı eda etmektir. Buna göre karşı tarafın hakkını hangisi, etmezse, hak sahibine zulmetmiş edayı geeiktirmesi zulümdür. 56 eşierden mazeretsiz olarak geciktirir ve vaktinde eda olur. Çünkü hakkı edaya muktedir kimsenin Nitekim Hz. Peygamber de bir hadislerinde: "Varlıklı kimsenin borcunu ödemeye yanaşmaması zulümdür." diye buyurmuştur ki, hadisteki "varlıklı kimse" lafzı amın olup, tahsis söz konusu olmadığından, hadisin şumulüne, başka mükellefler dahil olduğu gibi eşierin de dahil olması gerekir. Taberi (ö. 310/923), ilgili ayetteki ına'rfıfun yorumu hakkında iki görüş zikretmektedir. 55 56 Bkz. Buhari, Nafakat 9, ll, 14, Buyu' 95, Alıkarn 14, 38; Müslim, Akdıye 7; Ebu Davud, Buyu' 79, Menasik 56; İbn Mace, Ticarat 65, Menasik 84; Darimi, Nikah 45, Menasik 38; Ahmed, el-Müsned, V, 72; VI, 50, 206, 280. eş-Şafii, Muharnmaed b. İdris (ö.204/819); Ahkamu'l-Kur'an, 1-11, Cem: el-Beyhaki (ö.456/1066), tarifve takdim: el-Kevseri, Daru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, Lübnan, 1400/1980, I, 203-204. "Varlıklı kimsenin borcunu ödemeye yanaşmaması zulümdür." Hadisi için bkz. Buhari, İstikraz 12, Havfılat I, 2; Müslim, Musakat 34; Ebu Davud, Buyu' 10; Tirmizi, Buyu' 100, 101; İbn Mace, Sadakat 8; Darimi, Buyu' 48; Muvatta, Buyu' 84; Ahmed, III, 71,245,254, 260,315,370,377,463,464,465. 144 Birincisi; kadının, kocasının haklannı eda etme konusunda ona itaat etmekle yükümlü bulunması, kocanın da buna mukabil kansıyla iyi geçinmekle yükümlü olmasıdır. Bu, Dalıhak ve İbn Zeyd'in görüşüdür. İkincisi; İbn Abbas'ın görüşüdür ki, kadının kocası için süslenmesi nasıl üzerinde bir hakkı ise, kocası üzerindeki hakkıdır. ki kocanın eşi kocanın da hanımı için süslenmesi, kadının olarak, eşierin birbirlerine zarar veren şeylerden kaçınınalan gerektiğini söylemiş ve İbn Abbas'ın görüşünün tercihe Taberi de daha uygun ına'ruf kapsamında olduğunu belirtmekle beraber, kapsamında bulunduğunu vurgulamıştır. diğer görüşün de ayetin delaleti 57 Tabersi (ü.S48il153) ise, ayetteki ma'rfifun; eşier arasında iyi geçim yapılması, zarar vermekten sakınılması, (birden fazla eş bulunması halinde) eşler arası geceleme, nafaka ve giyimde adaletin sağlanması demek olduğunu söylemiştir. 58 Hanefi fakibierinden Kasani (ö. 587/1191), ına'ruftan maksadın, kocanın eşine güzel sözler söylemek ve onunla iyi geçim yapmak suretiyle iyilikte bulunması olduğunu ifade etmiştir. 59 Hanbeli fakibierinden İbn Kudame (ö. 620/1223) ise, İmam Şafii'nin tanımına uygun olarak ma'ruftan muradın; alacaklıya hakkını üzerinde hak bulunan tarafın, gönül hoşnutluğu ve güler yüzle, vaktini geciktirmeden, kakınadan ve eziyet etmeden eda etmesi olduğunu kaydetmiştir. 60 başa Nisa suresi 19. ayetteki " ma'rufa göre geçinme" hakkındaki yorumlara geçmeden önce, konunun daha iyi anlaşılması için ayetin iniş sebebini zikretmek yerinde olacaktır. Ayetin iniş sebebiyle ilgili olarak Fahruddin 57 58 59 60 er-RaZı (ö. 606/1210) şöyle demektedir: "Kavm (erkeklerden bir et-Taberi Ebu Cafer Muhammed b. Cerir (Ö.310/923), Camiu'l-Beyan an Te'vili'lKur'an, I-XXX, takdim: eş-Şeyh Halil el-Meys, dapt ve tevsik: Sıdkı Humeyd ei-Attar, Daru'l-Fikr, Beyrut-Lübnan 141511995, II, 614-615; Bkz. ei-Kurtubi, Ebu Abdiilah Muhammed b. Ahmedel-Ensari (ö. 67111273), el-Cami' li Ahkamu'l-Kur'an, I-XX, thk. Ahmed Abdulalim el-Berdfii, Daru'l-Kütübi'l-Arabi, Kahire 1387/1967, III, 123. et-Tabersi, II, 101. el-Kasani, Ebu Bekr Alaurldin b. Mesud (ö.58711191), Bedaiu's-Sanai', 1-X, naşir: Zekeriyya Ali Yusuf, Matbaatu'l-İmam, Mısır, bty. , III, 1553. İbn Kudame, Ebu Muhammed AbdiHalı b. Ahmed (ö. 620/1223), el-Muğnf, 1. tb. , thk. Mahmud Abdullah Fayid ve Abdulkadir Ahmed Ata, Mektebetu'l-Kahire, Mısır 19691958, VII, 293; bkz. el-Buhfiti (ö. 1051/1641), V, 184. 145 grup), kadınlarla kötü geçindiklerinden onlara: 'Onlarla (kadınlarla) ma'rof üzere geçinin' denildi. " 61 Yüce Allah bu ayeti kerime ile, erkekler tarafından kadınlara yapılan zulmü,, onlara zarar vermeyi yasaklamış ve kadınların, mal gibi erkeklerden kalan mirasa dahil edilmesini önlemiştir. 62 Kimi alimiere göre,"Onlarla ma'rilfa göre geçinin!''hitabı, velileredir. Hitabın, kadınların mirasına heves ederek, onlarla iyi geçinmeyen veya mehirlerinin bir kısmını alabilmek için onları evde alıkoyan kocalar hakkında olduğu da söylenmiştir. Bu, İbn Atıyye'nin tercihi olup Kurtubi de aynı görüşün "esah" olduğunu kaydetmiştir. 63 Söz konusu ayetle ilgili verilen bu bilgilerden sonra, İslam bilginlerinin ;'Ma :riija gore geçinme" hakkındaki görüşlerine geçebiliriz: Taberi (ö.310/923), ayetteki ma'rufa göre geçinmekten maksadın; kocanın, Allah'ın kadın için üzerine farz kılmış olduğu haklarını yerine getirerek evliliği sürdürmesi veya eğer kadını boşamak istiyorsa, onu iyilikle boşaması olduğunu söyler. 64 Cassas'a (ö. 370/981) göre bu ayet, kocaların hanımlan ile ma'ruf/örf üzere geçinmeleri gerektiği hakkında bir emir olup, kadının mehir ve nafaka haklannın tam olarak verilmesi, (çok eşlilik durumunda, eşler arasında) ikamet etme taksiminin adil yapılması, kötü ve kaba sözlerle ona eziyet edilmemesi, ondan yüz çevirerek başka bir kadına meyledilmemesi, suçsuzken ona karşı surat asılıp tavır alınmaması anlamlarını içerir. 65 Tabersi (ö.548/1153 ) de ayeti 61 er-Razi, Fahruddin Muhammed b. Ömer, et-Tefsiru'l-Kebfr (Mefatihu'l-Gayb), I-XXXII, . Daru'l-Kütübi'I-İlmiyye, Beyrut-Lübnan 1411/1990, X, 1I. Ilgili ayetin nüzul sebebi hakkında şunlar da rivayet edilmiştir: Arap erkekleri, ailelerinden evli bir adam öldüğü zaman onun malına varis oldukları gibi kansına da varis olurlardı. Bu nedenle velilerden dileyen o kadınla evlenir, dileyen onu başkası ile evlendirir, dileyen de evlenmesine engel olurdu. Bu cümleden olarak cahiliye Araplarının adetine göre, bir kimse öldüğünde onun başka bir kadından olan oğlu veya asabesinden en yakın olan bir hısımı dul kadının üzerine elbisesini atar ve ona kadının kendisinden ve velilerinden daha fazla hak sahibi olurdu ve dilerse o kadınla mehir vermeden evlenirdi, dilerse onu başka bir erkekle evlenditir mehrini kendisi alır ve kadına vermezdi, dilerse ölüden kalan mirasa malik olmak veya kadın ölünce ona varis olmak için onu evde ölünceye kadar alıkoyar ve başkası ile evlenmesine engel olurdu. Bu nedenle Allah ilgili ayeti indirdi ve bu cahiliye adetini kaldırdı. (el-Kurtubi, V, 94. Aynca bkz. et-Tabersi, Mecmeu'l-Beyan, lll, 44). 62 el-Kurtubi, V, 94. 63 el-Kurtubi, V, 95. 64 Camiu'l-Beyan, III, 414. 65 Ahkamu'l-Kur'an, III, 47. 146 benzeri anlamlarda yorumlaınış, aynca kılık kıyafet ve edilmesini, kadının dövülmemesini de ma'rfıftan sayınıştır. 66 Cassas, yukandakilere ilaveten maruf kapsaınında olduğunu kaydeder: aşağıdaki temizliğe hususlann da ayetin dikkat önerdiği 1. Hamının nikah altında tutulması halinde, onunla ma'rfıf üzere geçinmek, boşama durumunda ise, onu iyilikle (eziyetsiz) boşamak. 67 Bu, Tabeti'nin de görüşüdür. 68 2. Kocanın, hanımından hoşlanmaması durumunda bile onu geçinmeyi sürdürmesi. 69 Taberside aynı görüştedir. 70 evlilik boşarnayıp Cassas, bu ayetin kocanın eşinden hoşlanmasa bile onu boşarnayıp sürdürmesinin koca üzerine mendup olduğuna delalet ettiğini birliğini söyler ve RasUlullah'tan bu manaya muvafık hadis rivayet edildiğini kaydeder ve İbn Ömer' den: "Allah nezdinde en sevimsiz mubah, talaktır. " 71 hadisi ile Ebu Musa el-Eşaıi'den: "Evleniniz, (fakat) boşanmayınız! Çünkü Allah, zevkine düşkün erkekleri ve zevkine düşkün kadınlan sevmez" 72 hadisini zikreder ve Hz. Peygamber'in bu sözünün, talakın rnekruh olduğuna ve kocanın hanımından hoşlanmasa bile onunla maruf üzere geçinmeyi sürdürmesinin mendup olduğuna delalet eden anılan ayete uygunluğunu ifade ettikten sonra sözlerine şunlan ekler: "Çünkü Allah, belki de bizim için haynn, hoşlanrnadığırnız şeye sabretmekte olduğunu (ayetin sonundaki) 'Olabilir ki bir şey sizin hoşunuza hayır takdir etmiş bulunur' ayeti ile haber ki bu, Allah'ın şu ayeti gibidir: 'Olur ki bir şey hoşunuza gitmezken o, 73 sizin için hayırlı olur, bir şeyi de sevdiğiniz halde o da hakkınızda şer olur. ' " gitmez de Allah onda bir çok vermiştir 66 Mecmeu'l-Beyan, III, 46. Kurtubi, hanım ile iyi geçinme konusunda şöyle der: "Allah, evlilik yapıldığında, eşler arasında birliktelik ve arkadaşlığın kemal derecesinde gerçekleşebilmesi için kadınla sohbeti (arkadaşlığı) emretti. Zira onunla olan iyi arkadaşlık nefis için daha sükunet verici, yaşarn için daha mutluluk getincidir ve hanım ile iyi ve hoş birliktelik sağlarnakliyi geçinmek, kazaenfhukuken olmamakla beraber dinen koca üzerine vaciptir." Ahkamu'lKur'an, V, 97. 67 el-Bakara 2/228. 68 Camiu'l-Beyan,III, 414. 69 en-Nisa 4/19. 70 Mecmeu'l-Beyan, Il, 1019. 71 Ebu Davud, Talak 3; İbn Mace, Talak 1. 72 el-Cassas, Ahkamu'l-Kur'an, III, 47. 73 el-Bakara 2/216. 147 3. Kocanın, hanımını boşayıp başka boşadığı hanımına vermiş olduğu halinde, almasının yasak edilmesi, evliliği bir hanıınla evlenmeyi istemesi mehri -ne kadar çok olsa dahi- geri maruf kapsamında olduğu gibi, onu boşarnayıp sürdürmesi durumunda da kadının nzası olmaksızın mehrinin hepsini 74 veya bir miktarını almaması da maruftandır. Dolayısıyla ilgili ayet gereğince kocanın hanımına vermiş olduğu mehrin onayı olmadan alması yasaklanmıştır. Diğer nedeniyle yandan, anılan kocanın hanımına Çünkü ayette ona verilen şamildir. şey ayette, hibe tahsis tamamını veya bir bölümünü onun 75 "venniş olsanız" ettiği şeyi geri alması lafzının umumiliği da yasaklanmıştır. edilmemiş olduğundan mehre de hibeye de lafzın nedeniyle, 76 Aynca ayet, yine nafakasını belli bir müddet kimsenin karısına delalet eder. 77 anılan umumi oluşu verdiği peşin ödeyen, sonra da müddet bitmeden ölen nafakayı (varislerinin) geri alamayacağına da Kasani (ö.587/1191), ilgili ayetteki ma'rufa göre geçinme şunları karısına peşin hakkında söyler: Hz. Peygamber'in, "Sizin en hayırlınzz, ailesine en hayırlı olanınızdır. " 78 hadisine göre kocanın; söz, davranış ve ahlaki yönlerden eşine lutuf ve ihsanda bulunarak evlilik birliğini sürdürmesi menduptur. Diğer bir ifade ile maruf; kocanın, benzeri kendisine yapılmış olsa karşı gelmeyeceği, aksine benimseyip kabul edeceği ve razı olacağı şeylerle eşine muamelede \ bulunmasıdır. Aynı şekilde kadının tarzda güzel sözlerle iyilikte menduptur. 79 74 75 76 77 78 79 da kocasına karşı, onun gönlünü hoş edecek ve örf gereğince iyi geçinmesi de bulunması en-Nisa 4/20. el-Cassas, Ahkıımu'l-Kur'an, III, 47. Age. , III, 48. Age. , III, 48. Tirmizi, hadisi Ebu Hüreyre'den rivayet etmiş, hasen ve sahlh olduğunu bildirmiş; aynı konuda Hz. Aişe ve İbn Abbas'tan da rivayet geldiğini kaydetmiştir. (Tirmizi (ö.279/892), es-Sünen, I-V, thk. Abdurrahman Osman, Daru'l-Fikr, Beyrut 1400/1980, Il, 315, rakam: 1172, "Ebvabu 'r-Radfi '." el-Bedai', III, 1552. 148 İbn Kudame (ö.620/1223) ve Buhı1ti (ö. 1051/1641) de ayette sözü edilen ma'rufa göre geçinmeyi, benzer şekilde izah etmişlerdir. 80 Reşit Rıza, kocanın hanımı üzere olmasının hükmünün vacip ile olan arkadaşlık ve olduğunu vurguladıktan birlikteliğinin ma'rı1f sonra, üstadı Abduh'a atfen ayet-i celiledeki ma'rı1ftan maksadın kadın tıynetinin uyuşup kabul ettiği, onun fıtrat ve mürüetinin, örf ve dinin reddetmediği ve her iki eşin sosyal seviyelerine uygun düşen şeyler tatlı söz, güler yüz ve olumlu ma'rı1f edilmesinin karşılanmamasının, hallerinde kaşların olduğunu ve mutlu sayıldığını; nafakanın yeterince eziyet verilmesinin, karşılaşma surat asılmasının ise ma'rı1fa muhalefet davranışlarla çatılmasının, oldugunu ifade eder. Yine nafakanın yeterliliğinin, davranışlarla karşı tarafın hoşnut kapsamında söz veya belirtir ve Reşit Rıza'nm if<ldesine gere b!!'i f!!i!!'Jt"r; kadının kişisel işlerini hizmetçiye yaptıranlardan olması durumunda ve kocasının da hizmetçi ücretini vermeye muktedir olması halinde, hanımına hizmetçi tutması vaciptir ve bu da ma'ruftandır, denıişlerdir. 81 Reşit Rıza'nın hocasına atfen "ma'rı1f' kavramına getirmiş olduğu tanım, kimi fakihlerin, örf (maruf)ün tarifinde yer verdikleri "sağduyu ve fıtratın kabul ettiği şeyler" 82 unsurlarına ve Hz. Peygamber' in kadınlarla olan ilişkilerde ve onlardan yararlanmada, önerdiği hadisinin kadınlann yaratılış özelliklerine dikkat edilmesini ruhuna uygunluğu bakımlanndan dikkat çekicidir. Nitekim 84 İbn Atıyye de ma'rı1fun yorumunda Rasülullah'ın bu hadisine işaret etmiştir. 83 Verilen bilgilerden anlaşıldığına göre hakkın, sahibine eda edilmesinde ma'rı1fun gerçekleşebilmesi için; geciktirilmeden, hak sahibi rencide edilmeden ve ona herhangi bir mali külfet yükletilmeden güler yüz ve gönül hoşnutluğu ile sahibine edası gerekir. Aksi halde Şari' tarafından eşler arasında, hakkın eda edilmesiyle ilgili gerçekleştirilmesi istenilen ma'rı1fa göre hareket edilmemiş olur. 85 Diğer yandan, kocanın hanımı ile ma'rufa göre geçim yapmayı temin 80 81 82 83 84 85 İbn Kudame, VII, 293; el-Buhüti, V, 184. es-Seyyid Reşid Rıza; Tefsiru'l-Kur'ani'l-Hakfm eş-Şehir bi Tefsiri'l-Menar, 1. tb. , Daru'l-Fikr, byty. , III, 456-457. Benzeri yorumlar için bkz. el-Alüs!, Şihabuddin, Ebus'Sena, (ö. 1270/1854), Ruhu'l-Mefinf fi Tefsiri'l-Kur'ani'l-Azim, I-XVI, Tashih: Muhammed Huseyn el-Arab, Daru'l-Fikr, Beyrut-lübnan, 1414/1993, III, 397. Bkz. İbn Abidin, er-Resail, II, 114; Ebu Sünne, el-Örfü ve'l-Adeh, s. 8. Bkz. Buharl, Nikah 79, Mudaratu'n-Nisa; Müslim, Rada' 61; Darimi, Nikah 35. Bkz. el- Kurtuhl, V, 97. el-Maverdi, Ebu'I-Hasan Ali b. Muhammed el-Basri (ö. 450/1058), el-Havi'l-Kebfr, IXXII, 1. tb. , thk. Mahmut Mataracı, Hasan Ali Görgülü ve diğerleri, Daru'l-Fikr, BeyrutLübnan 1414/1994, XII, 207. 149 edebilmesi için de onayladığı kadın fıtratına eşierin ölçüde ve uygun, sağduyu, temiz karakter ve dinin sosyal seviyeleriyle mütenasip olarak söz ve davranışlanyla karşı tarafın hoşnut ve mutlu kılınması ve nafakanın da yeterli hakkında fakihlerin görüşleri miktarda karşılanması gerekmektedir. Sunulan ayetlerle ilgili fıkhi hükümler şöyledir: 1. Hanefi fakihi Kasani'ye göre, rna'ruf üzere geçinmenin hükmü, "onlarla ma'rlifa göre geçinin" ayetiyle teşvik edilmiş olup müstehaptır86 • Hanbeli fakihi İbn Kudame (ö. 620/1223) de ma'rı1f üzere geçinmenin hükmünün müstehap göstermiştir. olduğunu söylemiş bazı ve delil olarak Nisa suresini 36. ayetini alimiere göre ayetin " .•. Yakın arkadaşada ihsan (iyilik) edin." bölürr..ündeki "yakın arkatla~"tan murat, eş lerden h~r birisidir. 87 Zira 2. Malikilerden Kurtubi 88 (ö. 671/1273) ile Şafiilerden Fahruddin 9 er'RazıB (ö.606/1210), ma'rı1fa göre geçinmenin dini hükmünün vacip olduğunu söylemişlerdir. 3, İmam eş-Şafii (ö. 204/819) 90 ve İbn Hazm (ö. 456/1064 )91 , karşılıklı hakiann rna'rı1f gereğince edasımn, eşierden her ikisi için de farz olduğu görüşünü savunmuşlardır. ma 'rilfa göre hakların eda edilmesi ve yine ma 'rofa göre eşierin birbiriyle geçinmeleri hususundaki İslam hukukçulannın görüşlerini verdikten sonra, karşılıklı hak ve görevlerinin neler olduğu üzerinde kısaca durulabilir. Ancak eşierin karşılıklı hak ve görevleriyle ilgili varit olan naslar ve bu konuda fakihler arasında meydana gelen tartışmalar, çalışrnamızm sınırlarını zorlayacak niteliktedir. Eş ler arasında, III. Eşierin Hak ve Ödevleri Nikah sözleşmesi birliği kurulmuş 86 87 88 89 90 91 sahih ve olduğundan, nafız olarak gerçekleşince, eşler arasında evlilik hukuki sonuçlarını doğurur ve evlilik eşler el-Bed/ii', III, 1552. İbn Kudame, IV, 36. Ahkamu'l-Kur'an, III, 123-124; V, 97. et-Tefsiru 'l-Kebfr, VI, 81. Ahkamu '1-Kur'an, I, 203. İbn Hazm, Ebu Muhammed b. Ahmed (ö. 456111064), el-Muhallii bi'l-Asiir, I-XII, thk. Abdulgaffar Süleyman Bendan, Danı'l-Kütübi'l-İlmiyye, Lübnan 1408/1988, IX, 224, rakam: 1904. 150 arasında karşılıklı hak ve Kur' an' da: "Erkeklerin ödevlere riayet edilmesi meşruiyet kazanır. 92 kadınlar üzerindeki hakları üzerinde ma'rufa 1 öife göre hakları vardır." vurgu yapılmıştır. bulunduğu Dolayısıyla gibi, Ancak bu hak ve yükümlülüklerin karşı kadınların da erkekler ayetiyle bu hak ve ödevlere karşı kaniann kocalanna gibi, kocalann da kanianna eşierin yaratılış 93 yükümlülükleri benzer yükümlülükleri eşler arasında vardır. taksiminde gözetilen prensip, özellikleri, örf ve (bir de): "Her hakkın karşılığında bir yükümlülük vardır." ilkesidir. 94 Bu haklar; eşler arsında müşterek haklar, kannın kocası ve kocanın kansı üzerindeki haklan olmak üzere üç kısımdır. Eşler arasında müşterek bınnın dığennden cınsel evlilik yönden hısımlığından gerçekleşmesi, eşler babasına ait olması 96 olan haklar; (kayın arasında eşierin taydalanmasımn hısımlığı) miras birlikte helal doğan hakkının üzerindeki haklan 95 yaşamalannın olması, her biri çocuğun ve : "Onlarla ma'ruf üzere geçinin. " 97 nesebinin ayeti gereğince eşlerden her biri üzerine örfe göre geçinmelerinin vacip olmasıdır. Kadının kocası hakkında haramlığının evlenme sübutu, ve her 98 üzerindeki hakianna gelince bunlar, maddi haklar ve manevi haklar olmak üzere ikiye aynhr99 ve özetle şunlardan ibarettir: Kadının kocası üzerindeki maddi haklan; mehiruxı, konut ve nafakasmın 101 tam olarak sağlanması almamasıdır. 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 103 102 ve boşanma halinde, ona vermiş olduğu mehri geri Manevi haklan ise; kendisine iyi muamele edilmesini ve maruf es-Seyyid Sabık; Fıkhu 's-Sünneh, I-III, 3. tb. , Daru'l-Küttabi'l-Arabi, Beyrut-Lübnan 1398711977, II, 153. el-Bakara 2/228. ez-Zuhayli, Vehbe; el-Fıkhu'l-İsliimf ve Edilletuh, 1-Vlll, 3. tb. , Daru'l-Fikr, Dımeşk 1409/1998, VII, 327. İslam Aile Hukukuna Örlün Etkisi hakkında bkz. Bardakoğlu, "İslam Aile Hukukunun Oluşumuna Toplumsal Şartların Etkisi." (Yayırnlanmamış makale). es-Seyyid Sabık, II, 153. el-Kasam, III, 1545 vd. en-Nisa 4/19. es-Seyyid Sabık; H, 153-154. es-Seyyid Sabık, II, 154; ez-Zuhayli, VII, 327. en-Nisa 4/4; el-Cassas, II, 68. el-Bakara 2/233; en-Nisa 4/34. el-Kasant, III, 1547. en-Nisa 4/20. Geçirnsizlik kocada olmak şartıyla, koca kansını boşarsa, kansına vermiş olduğu mehri, boşama karşılığında geri almaması kadının kocası üzerindeki hakkıdır. (elCassas, II, 68). 151 üzere . . . 105 k 104, başamak ısterse . . 'l'kl ıyı ı e b oşamak ve ona zarar için nikah altında geçınmeyı ısterne vermek karşılamak 107 tutmayı sürdürmemekı 06 , cinsel ihtiyacını , birden fazla kadınla evli olması halinde geeelecin eşler arasında eşit paylaşılması 108 , anne baba ve yakın akrabalannı ziyaret edebilmesidir. 109 Kocanın hanımı üzerindeki en önemli ihtiyacının karşılanması 110 haklannı kocanın da; cinsel , evden çıkışıyla ilgili kontrol hakkının kabulü ı, 11 kocaya karşı sadık olması ve onun gıyabında evini, malını, çocuğunu ve • k oruması 112, k ocasıy ı a rnaru f..uzere geçım . yapması 113 , k ocanın meşru ' namusunu isteklerine karşı çıkıp serkeşlik etmesi halinde te'dip hakkını kabul etmesi kılık kıyafet ve ternizliğe özen göstermesi olarak özetlenebilir.ı Eşierin birbirlerine karşı ödevlerine gelince, her bir yaranna olarak üzerinde bulunan haklannı 114 , 15 eşin karşı tarafın gönüllü ve tam olarak zamanında eda etmesinden ibarettir. Bu münasebetle burada hakiann yapmak gerekir. başkalannın Zira haklannı kullanırken karşı tarafın hakkına 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 kullanılması saygılı da vurgu mutlak olmayıp, esasıyla sınırlı olduğundan, eşler karşı veya ondan hakkının edasını zarar getirmemelidir. Çünkü kişi başkasının hakkına mecburdur. hakiann hakianna zarar vermeme taraf üzerindeki olsa) İslam'da kullanılmasının sınırlı olduğuna isterken, hakkını kullanırken (eş olmaya ve onun hakkını de zedelememeye 116 en-Nisfı 4/19. Bkz. el-Cassas, II, 68; el-Kfısfıni, II, 1552; el-Alusi, III, 379; el-Kurtubi, II. 123-124, V, 97; eş-Şafii, Ahkamu'l-Kur'an, I, 203; er-Razi, VI, 81; İbn Kudaıne, VII, 293; el-Buhüti, V, 184; İbn Hazm, IX, 224, rakam: 1904. el-Bakara 2/229. el-Bakara 2/231-232. en-Nisfı 4/129. en-Nisfı 4/129. Bkz. el-Kfısfıni, III, 1547; ei-Mfıverdi, XII, 206 vd. ez-Zuhayll, VII, 336. ei-Bakara 2/229. Konu hakkında hadisler için bkz. eş-Şevkfıni, Muhammed b. Ali (ö. 1255/1839), Neylü'l-Evtar Şarhu Münteka'l-Ahbar, 1-Vll/, et-tabatu'I-ahira, Mısır, bty., VI, 233 vd. ei-Ahzab 33/33; et-Talak 65/1, 6. Bkz. el-Kfısfıni, III, 1549. Konuyla ilgili hadis için bkz. Ebu Davud et-Tayalisl'nin İbn Ömer'den rivayet ettiği hadis .. (ez-Zulıayll, VII, 335-336). Bu konuda hadisler için bkz. Buhar!, İstikrad 30, Vasaya 9, Nikah 851, 90, Alıkarn 1; Müslim, İmara 30, Hac 147; Ahmed, Müsned, III, lll; Tirmizi, Rada' ll; İbn Mace, Nikah 3, Menasik 84; Ahmed, V, 73. el-Kfısfıni, III, 1551. en-Nisa 4/34. Bkz. el-Kfısfıni, III, 1551; el-Maverdi, XII, 238 vd. ez-Zuhayli, VII, 341. ez-Zuhayli, IV, 10. 152 Sonuç Çalışmamız esnasında aşağıdaki ulaşmamız sonuçlara mümkün olmuştur: 1. Ma'ruf, örfün müteradifi olup, toplumun söz veya fiil halinde ortaya çıkan adetidir. Adetler, güzel veya çirkin olabileceğinden, islam hukukçularının şer'i hükme neden olduğunu kabul ettikleri adet, güzel olan adettir (adet-i hasene). Ma'ruf/örfün 2. sağduyu toplumdaki değerlerin toplum kaynağının iki fıtrat ve temiz tarafından söylenebilir. Birincisi, sahiplerinin iyi görüp kabul ettikleri benimsenerek kesintisiz uygulana gelmesi; ikincisi kapsamında ise, peygamberlerin ilahi mesaj olduklan ethlerinin bir olduğu kısrrımm kavimleri üzerinde icra toplumlarda nesilden nesile intikal etmiş ettirilmiş olmasıdır. 3. Hz. Muhammed (sav)'in içinden yoldan örf ve adetlerini yaşatılmakta oluşturmuş çıktığı anılan Arap toplumu da ve ona peygamberlik verildiği sırada iki bunlar idi. 4. Ma'ruf, İslam öncesi ve vahyin indiği sırada Arap toplumunda yaşatılmaktaydı. bilinmekte ve muhataplanna çeşitli Şiiri' etmiş de buna itibar ve vahyin konularda "ma'rufa göre" davranmalanm önererek bilinen iyiliklere (ma'ruf/örf) vurgu olan kötü gelenekleri (münker) ise yapmış, uyulmasını önermiş, ma'rufun zıttı yasaklamıştır. 5. Cahiliye Devri Arap Toplumu ailelerinin kimilerinde, kan-koca ilişkilennın sağduyu bunun ve temiz Allah'ın hoşnutluğuna ''ma'rôr' olarak durumuna uygunlukla endişe olduğu, onlann aklına, yaşantılannın Kur'an'da değerlendirme Bu izahı, kadınlar açısından bir geriye Çünkü metinde verilen örneklerden de toplumun tüm örf ve adetlerini kökten silip gidiş olur," şeklinde yer olmadığı endişeye anlaşılacağı atmamış, üzere Kur' an, aksine kimilerini ilga ederken, kimilerini gerekli düzenlemeleri yaparak, kimilerini de gibi korumuştur. Aile hayatının edilen endişeye yer olmadığı ve "ma'rufun cahiliye dönemindeki fiili aile getirebilir. Ancak bu konuda böyle bir kanısındayız. indiği mazhar bulunduğu düzeyde iyi nitelendirilmiş olmasından anlaşılmaktadır. -belki- kimi okuyuculann bir fıtratm onayiadığı olduğu da bu çerçevede mütalaa edilmesi halinde işaret anlaşılır. 153 ilişkileriyle 6. Kur'an'da, kan-koca kadın tıynetinin uyuşup kastedilen; dinin reddetmediği eşin ve her iki tarafın hoşnut söz veya kaşlann çatılması, Eşierin onun fıtrat ve mürüetinin, örf ve düşen şeylerdir. davranışlarla kapsamındadır; nafakanın eziyet verilmesi, Bu davranışlarla karşı söz, güler yüz ve olumlu ve mutlu edilmesi, ma'rfif karşılanmaması, 7. ettiği, kabul sosyal seviyelerine uygun nafakanın yeterliliği, tatlı nedenle ilgili olarak varit olan ma'rfiftan karşılaşma yeterince hallerinde surat asılması, ma'rfifa muhalefet olduğundan münkerdir. ilişkilerinin birbiriyle olan ma'rfifa göre gerçekleştirilmesinin dini hükmü vaciptir. 8. ma'rfifun Hakkın, hak sahibine eda edilmesinde -:-hak sahibi eş de olsagerçekleşmesi için; hakkın geciktirilmeden, hak sahibi rencide lıir edilmeden ve m1a herhangi hoşluğu ile sahibine 9. edası Kur'an'ın aileyi, eşler arasında karşılıklı anlayışla yürütülecek medeni bir kurum hak ve görevlerini üzerinde açık saydığı, evliliğin hukuki Hikin bu hususta sabn, ahiili ve eşler arası hakiann edasında anlaşılmaktadır. Ancak aile yaşantısı ve hukukuyla ilgili detayı, çatısı doğan ve sonuçlan erdemliği, Allah'tan çekinmeyi adaletli önerdiği Kur'an'ın vermediği Sünnet'te ve müçtehitlerin içtihatlannda bulmak mümkündür. 10. Kur'an'ın dürüst aile tipi geçen gün te'sis edilmesini ve sayısının, çeşitli azaldığı, ve onu boyutlannın yaşatılmasını önerdiği sağlam ve siyasi ve ideolojik propagandalann etkisiyle her bu nedenle yeni küçüklere sevgi, büyüklere çıkma ma'rfifa/örfe göre bu nedenle tarafiann evlilikten olarak belirtmeyip aynntıya girmediği, davranınayı mali külfet yükletilmt:den güler yüz ve gönül gerekir. saygı, yetişen adalete ve bağlılık, yetişmekte hakka nza, olan nesillerin dürüstlüğe sahip yaşatma gibi yüce değerlere olan ilgilerinin azaldığının ve bunun giderek endişe verecek düzeyde genişlediğinin düşünülmesi halinde, konunun önem ve güncelliği anlaşılır. ayakta tutan aile kurumunun asıl Bu sebeple, toplum ve devleti üyeleri olan kan kocanın, birbirlerine karşı olan hak ve ödevlerini iyi bilmeleri ve uygulamaya geçirmeleri, kendilerinin mutluluk ve başanlannın garantisi bekasının da garantisidir. 154 olduğu kadar, toplum ve devletin huzur ve