İndir - Turuz

advertisement
T. C.
SELÇUK ÜNVERSTES
SOSYAL BLMLER ENSTTÜSÜ
SLAM TARH VE SANATLARI ANA BLM DALI
SLAM TARH BLM DALI
ABBASÎLERN LK DÖNEMNDE SEYYD VE ERÎFLERN
DNÎ, SOSYAL VE KÜLTÜREL KONUMLARI
DOKTORA TEZ
DANIMAN
PROF. DR. AHMET ÖNKAL
HAZIRLAYAN
MTHAT ESER
.
KONYA-2008
ÇNDEKLER
KISALTMALAR .............................................................................................................. III
ÖNSÖZ .............................................................................................................................. IV
GR ....................................................................................................................................1
1.
Kavram Olarak Seyyidlik ve erîflik ............................................................................. 1
a) Seyyid Kavram.............................................................................................................. 1
b) erîf Kavram................................................................................................................. 6
c) Ehl-i Beyt Kavram ile Seyyidlik ve erîflik Kavramlarnn rtibat........................... 10
2.
Zaman Açsndan Konunun Kapsam .......................................................................... 13
3.
Aratrmann Metodu ve Kaynaklar............................................................................ 14
I.
BÖLÜM ..................................................................................................................22
SEYYD VE ERÎFLERN DNÎ KONUMU.................................................................22
1.
Din Açsndan Seyyid ve erîfliin Konumu............................................................... 22
2.
Toplum Açsndan Seyyid ve erîflerin Dinî Konumu ................................................ 25
3.
Seyyid ve erîflerin Dinî Faaliyetleri........................................................................... 29
II.
BÖLÜM ..................................................................................................................55
SEYYD VE ERÎFLERN SOSYAL KONUMU..........................................................55
1. Seyyid ve erîflerin ctimâî Statüleri ............................................................................... 55
a) Toplum Nezdindeki tibarlar ve Toplumla likileri................................................... 55
b) dareciler Nezdindeki tibarlar ve darecilerle likileri ............................................. 68
2. Evlilik Açsndan Seyyid ve erîflerin Konumu.............................................................. 89
3. Giyim-Kuam Açsndan Seyyid ve erîfler.................................................................. 106
4.
Mesken Açsndan Seyyid ve erîfler ........................................................................ 111
5.
Maîet ve Sosyal Yardmlama Açsndan Seyyid ve erîfler................................... 112
I
III. BÖLÜM......................................................................................................................126
SEYYD VE ERÎFLERN KÜLTÜREL KONUMU .................................................126
1.
Dinî limler Açsndan Seyyid ve erîflerin Konumu................................................ 126
2.
iir ve Edebiyat Alannda Seyyid ve erîfler............................................................. 137
3.
Dier lim Dallarnda Seyyid ve erîfler ................................................................... 141
SONUÇ .............................................................................................................................144
BBLYOGRAFYA................................................................................................................ 149
II
KISALTMALAR
age.
: Ad geçen eser
agm.
: Ad geçen makale/madde
agt.
: Ad geçen tez
as.
: Aleyhi’s-selâtü ve’s-selâm
b.
: Bin, ibn
bt.
: Bint
bkz.
: Baknz
byy.
: Bask yeri yok
çev.
: Çeviren
DA
: Türkiye Diyanet Vakf slâm Ansiklopedisi
ed.
: Editör
El²
: The Encyclopaedia of Islam (New Edition)
Hz.
: Hazreti
hzr.
: Hazrlayan
A
: Milli Eitim Bakanl slâm Ansiklopedisi
ra
: Radyallâhü anh
s.
: Sayfa
TCBAAK
: Türkiye Cumhuriyeti Babakanlk Aile Aratrma Kurumu
thk.
: Tahkik
trs.
: Tarihsiz
vd.
: Ve dierleri
III
ÖNSÖZ
Müslümanlarn slâm Dini’nin peygamberi Hz. Muhammed (as)’e olan sevgi ve
sayglar tarif edilmesi zor olan bir husustur. Onun kutlu ashâbnn, Allah Rasûlü’nün
etrafnda adeta bir pervane olmas rivayetlere yansmtr. Onu görme erefine nail olamayan
Müslümanlar da onun özlemini içlerinde daima hissetmilerdir. Rasûlullah’a kar hissedilen
ak, ona duyulan özlem onun soyundan gelen insanlara da farkl bir gözle bakmay
beraberinde getirmitir.
Ehl-i beyt, evlâd- Rasûl, seyyid ve erîf gibi isimlerle anlan Hz. Muhammed’in soyu,
öncelikle kavram olarak dikkatleri çeken bir husustur. Bu kavramlarn bazlarnn tarihî
süreçleri, akademik çalmalara ve eserlere konu olmu; bundan sonra da konu olmaya devam
edecektir. Hz. Peygamber soyunu ifade eden bu isimlerin öneminin yan sra, onlarn siyasî
tarih içerisindeki rolleri de önem arz etmi ve bu anlamda siyasî alanda seyyid ve erifler
zaman zaman inceleme konusu yaplmtr.
Bütün bunlara ramen bu mümtaz ahsiyetlerin dinî, sosyal ve kültürel konumlar bakir
bir alan olarak görülmektedir. Bu anlamda bir adm olmak üzere elinizdeki çalma, seyyid ve
erîflerin dinî, sosyal ve kültürel konumlarna hasredilmitir.
Hz. Peygamber’in vefatndan itibaren günümüze kadar onun soyunun devam ettii
düünülürse, bu kiilerin dinî, sosyal ve kültürel konumlarnn incelenmesinin zorluu
ortadadr. Üstelik slâm tarihi kitaplarnn genel olarak siyasî olaylar ele ald göz önüne
alnd
takdirde
çalmann
detaylandrlmas
için,
aratrmann
zaman
olarak
snrlandrlmas kaçnlmaz olmutur. Hal böyle olunca seyyid ve erîflerin dinî, sosyal ve
kültürel konumlar ile ilgili bir çalmada zaman snrlamas bir gereklilik halini almtr.
Abbâsîler dönemi, seyyid ve erîflerin dünyann dört bir tarafna yayld ve devletler
kurduklar bir dönemdir. Ehl-i beyt, seyyid, erîf gibi kavramlarn yaygn olarak kullanld
zaman birimi de bu dönemdir. Bu hususlar sebebiyle çalmamz, Abbâsîler dönemiyle ilgili
olmutur. Bununla birlikte Abbâsîler Dönemi yaklak be yüzyllk bir zaman kapsad için,
IV
bu kadar geni bir zaman diliminde seyyid ve erîflerin dinî, sosyal ve kültürel konumlaryla
ilgili bir çalma yapmann zorluu sebebiyle, Abbâsîler döneminde de bir zaman
snrlamasna gidilmitir. On iki imamn da içinde bulunduu Hz. Peygamber soyundan
önemli kiilerin yaad, yine seyyid ve erîf kavramlarnn tarihî seyrini incelemede önem
arz eden bir zaman dilimi olan Abbâsîlerin ilk dönemi, çalma alan olarak seçilmitir.
Böylece tezimizin ismi “Abbâsîlerin lk Döneminde Seyyid ve erîflerin Dinî, Sosyal ve
Kültürel Konumlar” olmutur.
Aratrmann giriinde seyyid ve erîf kavramlar kelime ve stlah anlamlaryla söz
konusu edilmitir. Ehl-i beyt kavram ile seyyidlik ve erîflik kavramlarnn irtibatna ve
zaman açsndan konunun snrlandrmasna dair ksa bilgiler verildikten sonra, aratrmann
metodu ve kaynaklar üzerinde durulmutur. Çalmamz esnasnda sadece tarih ve biyografik
eserler taranmakla kalmam, mümkün olduunca corafya kitaplarndan ve ehir
tarihlerinden yararlanlmtr. Abbâsîleri konu edinen çada eserlerin yorumlarna da
müracaat edilen bu çalmada; gerek îî bak açsn yanstmak, gerekse Sünnîler ile îîler
arasndaki benzerlik ve farkllklar ortaya koymak üzere îa dünyasnn önemli
kaynaklarndan istifade edilmitir.
Seyyid ve erîflerin dinî konumunun ilendii birinci bölümde önce din açsndan seyyid
ve erîflik ortaya konmaya çallmtr. nsanlarn ve toplumlarn bu ahsiyetlere bak ele
alndktan sonra, bir balk halinde onlarn dinî faaliyetleri ele alnmtr.
kinci bölümde öncelikle seyyid ve erîflerin ictimâî statülerini ortaya koymak üzere,
onlarn toplum ve idareciler nezdindeki itibarlar, örneklerle açklanmaya gayret edilmitir.
Evlilik açsndan seyyid ve erîfler incelenirken, onlarn eleri ve çocuklar tablolar halinde
ele alnm ve sonuçlar deerlendirilmeye çallmtr. Giyim-kuam, mesken, maîet ve
sosyal yardmlama açsndan seyyid ve erîfler, bu bölümün dier konu balklar olmutur.
“Seyyid ve erîflerin Kültürel Konumu” ismini tayan üçüncü bölümde, söz konusu
ahsiyetlerin dinî ilimlerdeki konumlarnn yan sra iir, edebiyat ve dier ilim dallarndaki
konumlar derli toplu ekilde sunulmaya çallmtr.
Çalma içinde, seyyid ve erîflerin isimleri ilk geçtii yerin dipnotunda, Hz. Hasan ve
Hz. Hüseyin’e ulaan nesepleri tam olarak verilmitir. Bu dipnotlarda, söz konusu ahsn
hayatyla ilgili geni bilgiye ulamak üzere, kaynaklar ve yerleri verilmeye çallmtr.
Bunun dnda seyyid ve erîflerin isimlerinin geçtii yerlerde, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e
V
ulaan nesepleri, okumay zorlatrmamak ve okuyucuyu skmamak gayesine matuf olarak
verilmemitir.
Eser ismi ve müellif isimlerinin tam künyesinin verildii yerlerde ve bibliyografyada
“el” taksnn kullanmna dikkat edilmeye çallm, onun dnda bu taknn kullanmndan
sarf- nazar edilmitir. Yine dipnotlarda tek eseri verilen müelliflerin sadece ad verilmekle
yetinilmitir. Birden fazla eseri kullanlan yazarlarn ise isimleri verildikten sonra eser adlar,
uygun bir ksaltma ile verilmitir.
Aratrmada seyyid, erîf, kitap, müellif isimleri ve terimler verilirken Arapça asln
yanstmak üzere, uzatma (ˆ) ve kesme (‘) iaretleri kullanlmaya özen gösterilmi, ancak
dilimize yerlemi baz isimlerde Arapça asl dikkate alnmamtr. Bu balamda Arapça
“Huseyn” eklinde ifade edilebilecek bir isim, dilimizde yaygn kullanm sebebiyle Hüseyin
eklinde, çalmada yer almtr.
“Abbâsîlerin lk Döneminde Seyyid ve erîflerin Dinî, Sosyal ve Kültürel Konumlar”
isimli bu çalmada, gerek konu tespiti gerekse içerii hakknda yapt rehberlik ve
aratrmann her aamasnda maddî ve manevî yardmn esirgememesi sebebiyle danman
hocam Prof. Dr. Ahmet ÖNKAL’a, ayrca tez süresince deerli fikirlerinden ve
tavsiyelerinden istifade ettiim dier muhterem hocalarma teekkürü bir borç biliyorum.
Mithat ESER
Konya-2007
VI
GR
1. Kavram Olarak Seyyidlik ve erîflik
a) Seyyid Kavram
Kelime olarak seyyid, ( ) Sâde-yesûdü-siyâdeten, süvdeden, seydûdeten, sûden
) sâid veya seyyid eklinde
sü‘deden fiilinden (
gelir.1 kisi arasndaki fark, seyyid imdiki zaman anlatan bir ifade, sâid ise gelecei anlatan
bir kelimedir.2 Çoulu sâde, sâdât ve seyâyid gelir.3 Bu kelime efendi, mâlik, erîf, faziletli,
kerîm, halîm, kavminin skntsna tahammül eden, e, reis, önde gelen kii manalarnda
kullanlmaktadr. Seyyid akl, mal, zarar def etme, fayda salama, kendiliinden belirli
haklarda maln verme vb. hususlarla insanlar arasnda temayüz eden kiidir. Seyyid,
“hiddetlenmeyendir; ibadet ehli, takva sahibi ve halim selimdir; insanlarn çouna önderlik
yapandr” eklinde baz özelliklerle de ifade edilmitir.4 nsanlarn çounun iini çekip
çevirendir.5
Ulu, soylu ve erefli kiidir.6 Kelime manasna uygun olarak seyyid, ahsî
hususiyetleri veya serveti sebebi ile yahut soyu dolaysyla temayüz eden kii olarak da tarif
edilmitir.7
slâm öncesi döneme baktmzda seyyid kelimesinin lügat anlamna uygun bir ekilde
kullanldn görürüz. Kabile içerisinde seyyid, otoritesi kaltsal olan, bir soy zincirine ve hür
1
bn Ebi Bekr, Muhammed b. Ebi Bekr b. Abdilkâdir er-Râzî (313/925), Muhtâru’s-Shâh, thk: Mahmûd Hâtr,
Beyrut, 1415/1995, I/134; el-Fîrûzâbâdî, Mecdüddîn Muhammed b. Ya‘kûb e-îrâzi (817/1414), el-Kâmûsu’lMuhît, Dmek, Mektebetü’n-Nûr, trs., I/304; ez-Zebîdî, Ebu’l-Feyz Seyyid Muhammed el-Huseynî el-Vâsitî elHanefî (1205/1790), Tâcü’l-Arûs min Cevâhiri’l-Kâmûs-erhu’l-Kâmûs-, byy., Dâru’l-Fikr, 1307, II/384.
2
bn Ebi Bekr, age., I/134.
3
Fîrûzâbâdî, age., I/304; Zebîdî, Tâcü’l-Arûs, II/384.
4
El-Ezherî, Muhammed b. Ahmed (370/980), Tehzîbü’l-Lüga, thk: Ahmed Abdülalîm el-Berdûnî-Abdüsselâm
Muhammed Hârûn, Msr, 1384/1964, XIII/35; bn Manzûr, Muhammed b. Mükrim el-Ifrikyyü’l-Msrî
(711/1311), Lisânü’l-Arab, thk: Mahmûd Hâtr, Beyrut, 1413/1992, III/228-229.
5
bn Manzûr, age., III/229; El-Münâvî, Muhammed Abdürraûf (1031/1622), et-Tevkîf alâ Mühimmâti’t-Teârif,
thk: Muhammed Rdvân ed-Dâye, Beyrut, 1410, I/393.
6
Ez-Zemaherî, Cârullâh Ebu’l-Kâsm Mahmûd b. Ömer (538/1143), Esâsü’l-Belâa, Beyrut, 1385/1965, s. 312;
Cevherî, Ebû Nasr smâîl b. Hammâd (400/1009), Tâcü’l-Lüga ve Shâhu’l-Arabiyye, byy., 1282, I/236;
Feyyûmî, Ahmed b. Muhammed b. Ali (770/1368), el-Misbâhu’l-Münîr, Beyrut, 1987, s. 112.
7
Haig, T.W., “Seyyid” A, stanbul, 1966, X/543.
1
bir ataya sahip bir soya dayalyd. O, hilim, deha, diplomasi ustal, ho görülü olma ve
misafirperverlik gibi özelliklere sahipti.8 slâmiyet’ten önce siyasî, idarî ve sosyal bir
fonksiyonu ifa eden asabe, neseb ve hasebin egemen olduu Arap toplumunda seyyid ve erîf
asil bir soydan, baka bir deyile temiz bir nesepten gelen eref sahibi ve kuvvetli bir
asabiyetle çevresinde nüfuz kazanan kabile reisi kimliiyle karmza çkmaktadr.9 Zaten
slâm öncesi Arap toplumunda kabileler siyasî ve idari yönden ilkel bir yapda idi. Seyyid,
eyh, reis gibi idarecilerin otoriteleriyle idare edilen bu kabilelerde basit bir tekilatlanma
vard.10 Seyyid veya eyh, kabile içinde ehl-i beyt adyla tannan tek bir ailenin üyeleri
arasndan yallarca seçilirdi. Bu onur ayn ailede kalmakla beraber her defasnda bir deneyim
ile yeniden kazanlmas gerekiyordu.11 Kendisine eyh veya seyyid denilen kabile bakannn
seçimi esnasnda onun ya, cömertlik, kahramanlk, sabr, hilim, tevazu ve etkili konuma
kabiliyeti gibi hasletlerine önem verilirdi.12 Mekke’de Hz. Muhammed’in (as) atalar Kusay,
Abdümenaf, Hâim ve Abdülmuttalib, Arab yarmadasnda çok sayg gösterilen kutsal bir yer
olan Kâbe’nin yöneticileri olarak kendi dönemlerinde seyyid olarak isimlendirilmilerdir.13
Kureyliler, Suriye’den Mekke’ye geldiinde Kusay’n kabiliyetini sezmiler, reislik ve
seyyidlii ona vermeyi kararlatrmlardr.14 Abdülmuttalib b. Hâim kendisi için “Seyyidü’lBathâ (Vadinin efendisi)” derken,15 yaad dönemde o, Kurey’in seyyidi ve erîfi olarak
tannyordu.16
8
Bosworth, C.E. “Sayyid”, El², ed: H.A.R. Gbb vd., Leiden, 1995, IX/115.
9
Klç, Rüya, Osmanlda Seyyidler ve erîfler, stanbul, 2005, s. 34.
10
Atar, Fahrettin, “Asr- Saadette Adliye Tekilat”, Bütün Yönleriyle Asr- Saadette slâm, stanbul, 1994,
III/111.
11
Lewis, Bernard, Tarihte Araplar, çev: Hakk Dursun Yldz, stanbul, 1979, s. 27.
12
Sarçam, brahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesaj, Ankara, 2005, s. 36.
13
Jafri, M. Husain, “Sayyid”, The Oxford Encyclopaedia of the Modern Islamic World, Newyork, 1995, IV/11;
“Syed”, Encyclopaedia of the World Muslims, Delhi, 2001, IV/1370.
14
el-Belâzurî, Ebu'l-Abbâs Ahmed b. Yahya b. Câbir (279/892), Ensâbü'l-Erâf, thk: Süheyl Zekkâr-Riyad ez-
Ziriklî, Beyrut, 1417/1996, I/55.
15
El-Ya‘kûbî, Ahmed b. Ebi Ya‘kub b. Ca’fer el-Abbâsî (284/897), Târihu’l-Ya‘kûbî, Beyrut, 1995, I/245; Et-
Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr (310/922), Târîhu’t-Taberî -Târîhu’r-Rusul ve’l-Mülûk-, thk:
Muhammed Ebu’l-Fadl brahim, 2. bask, Kâhira, 1119, II/247; bnü’l-Cevzî, Cemalüddin Ebu’l-Ferac
Abdurrahman b. Cevzî el-Badâdî (597/1201), el-Müntezam fi Târîhi’l-Mülûk ve’l-Ümem, thk: Muhammed ve
Mustafa Abdülkadir Ata, Beyrut, 1412/1992, II/205.
16
bn Sad, Muhammed (230/845), et-Tabakâtü’l-Kübrâ, Beyrut, 1388/1967, I/79-81; Belâzurî, age., I/71.
2
Seyyid kelimesi, Kur‘ân- Kerîm’de iki yerde geçmektedir. Hz. Yahyâ (as) için Cenâb-
Hakk’n seyyid ifadesini kulland ilk âyet-i kerîmede,17 bu kelimeyle ilgili “onun iffet sahibi
olma ve günahlardan uzak durma açsndan bakalarna olan üstünlüü”18 “hayrda kavmine
olan üstünlüü”19 eklinde açklamalar yaplmtr. Dier âyet-i kerîmede ise seyyid, Hz.
Yûsuf (as) ile Azîz’in kars arasnda geçen olayda, “kisi de kapya doru kotuklar anda
kapnn yannda kadnn seyyidine rastladlar.”20 eklinde geçmektedir. Burada seyyid
ifadesinin kadnn kocas anlamnda kullanld21 açktr.
Hz. Peygamber’in sözlerine baktmzda seyyid kelimesinin, slâm öncesi dönemde
olduu gibi, sözlük anlamna uygun bir ekilde kullanldn görmekteyiz. Hz. Peygamber’in
“Ben kyamet günü Âdem oullarnn seyyidiyim. Buna ramen övünme yok.”22 hadîs-i
erîfinde kastedilen, kendisine ilk efaat yetkisi verilecek ve cennet kaps açlacak olan
kiinin Allah Rasûlü olmasdr.23 Ashâb- kiram Hz. Peygamber’e “Kim seyyiddir?” diye
sorunca O, “brahim olu Yâkub olu shâk olu Yûsuf (as)’tur.” cevabn vermi, sahabe-i
kiram “Ey Allah’n Rasûlü! Senin ümmetinin içinde kim seyyiddir?” deyince de öyle
buyurmulardr: “Allah’n kendisine mal verip, bol bol rzk ihsan ettii, buna karlk bu
nimetin ükrünü yerine getiren ve insanlar arasnda ikâyeti az olan kiidir.”24 Yine bir
rivayette “Âdem olunun hepsinin seyyid olduu, erkein evinin seyyidi, hanmn da evinin
seyyidesi olduu”25 ifade edilmektedir. Hz. Peygamber Sa‘d b. Ubâde’yi kastederek Ensar’a
“Seyyidiniz için ayaa kalkn.” buyurmutur.26 Allah Rasûlü’nün torunu Hz. Hasan için
17
Âl-i Imrân, (3) 39
18
bn Manzûr, age., III/229.
19
Ezherî, age., XIII/35.
20
Yûsuf, (12) 25.
21
bn Manzûr, age., III/230; Fîrûzâbâdî, age., I/304; Zebîdî, Tacü’l-Arûs, II/384; Ezherî, age., XIII/35.
22
Buhârî, Enbiyâ, 3; Tefsîru Sûreti’l-srâ, 5; Müslim, man, 327, 328; Fedâil, 3; Tirmîzî, Kyâme, 10; Tefsîru
Sûreti’l-srâ, 19; Dârimî, Mukaddime, 19.
23
24
Ebû Dâvûd, Sünne, 13; bn Manzûr, age., III/229.
Et-Taberânî, Ebü’l-Kâsm Süleyman b. Ahmed (360/971), el-Mu‘cemü’l-Evsat, thk: Târik b. Avdu’llâh-
Abdü’l-muhsin b. brahim, Kâhira, 1415, VII/111; el-Beyhakî, Ebû Bekir Ahmed b. El-Huseyn (458/1066),
üabü’l-mân, thk: Muhammed es-Saîd Besyûnî Zalûl, Beyrut, 1410, VII/440.
25
Ed-Deylemî, Ebû ücâ‘ îrûye b. ehradâr (509/1115), el-Firdevs bi-Me‘sûri’l-Htâb, thk: Saîd b. Besyûn
Zalûl, Beyrut, 1986, III/262.
26
Buhârî, Itk, 17; sti‘zân, 26; Dârimî, Edeb, 144.
3
kulland “Benim bu olum seyyiddir. Kesinlikle Allah Teala onun vastasyla ileride
Müslümanlardan iki büyük grubun arasn bulacaktr.”27 sözlerinde de kelimenin sözlük
manasnn kullanldn görmekteyiz. Hatta ikinci cümle sebebiyle burada seyyid ifadesinin
halîm kii manasna kullanld ifade edilmitir.28 Hz. Peygamber (as), iki torunu için “Hasan
ve Hüseyin cennet gençlerinin seyyidleridir.”29; kz Fâtma için “Ümmetimin kadnlarnn
seyyidelerinden birisidir.”30 ve damad Ali için “Sen bu dünyann bir seyyidi, ahiretin bir
seyyidisin.”31 cümlelerini kullanrken, seyyid/seyyide kelimesini sözlük anlamna göre
kulland görülmektedir. Ebû Hureyre, Hasan b. Ali’ye “Seyyidim” diye hitap etmi ve buna
sebep olarak da Hz. Peygamber’in ona “seyyid” demesini göstermitir.32
Seyyid kelimesi terim olarak ise Hz. Hüseyin’in soyundan gelen kiileri anlatan bir
ifadedir.33 Fakat bu tanmn genel geçer bir tanm olduunu söylemek mümkün deildir. Her
ne kadar seyyid ve erîf kelimeleri Hz. Hasan ve Hüseyin’in soyundan gelen kiileri belirtse
de tarihte seyyid ve erîf kelimeleri ayn bölgede deiik zamanlarda veya ayn zamanda
farkl bölgelerde bir birlerinin yerine kullanlmtr. Hicaz bölgesinde valilik, özellikle Mekke
valilii yapmayan Ali oullarna seyyid ismi kullanlmtr.34 Fâtmîler döneminde Msr’da,
27
Buhârî, Fiten, 20; Fedâilü’s-Sahâbe, 22; Tirmîzî, Menâkbü’l-Hasan ve’l-Huseyn, 30. îa tarafndan Hz.
Hasan’n “Seyyidü’-ühedâ” makamna çkartld ifade edilmektedir. Hitti, Philip K., Siyasal ve Kültürel
slâm Tarihi, çev: Salih Tu, stanbul, 1980, I/302.
28
bn Manzûr, age., III/229.
29
Tirmizî, Menâkb, 60; bn Mâce, Mukaddime, 11.
30
Buhârî, Fedâilü’s-Sahâbe, 29; Tirmizî, Menâkb, 30; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V/391.
31
Muhîbüddin et-Taberî, Ahmet b. Abdillah (694/1295), er-Riyâzu’n-Nazîra fî Menâkbi’l-Aera, Tahric:
Abdülmecîd Ta‘me, Halebî, Beyrut, 1418/1997, III/119, Arendonk, C. Van, “erîf” A., stanbul, 1978, XI/437.
Me‘mûn döneminde Hasan b. Sabbâh Bezzâr, Hz. Ali ile ilgili olarak ‘Sallâ’l-Allâh alâ mevlâye ve seyyidî Ali’
ifadesini kullanmtr. Hatîb Badâdî, Ebûbekir Ahmed b. Ali (463/1071), Târîhu Badâd, Beyrut, Dâru’lKitâbi’l-Arabî, trs., VII/331.
32
bn Kesîr, Ebu’l-Fidâ smâil b. Ömer ed-Dmekî (774/1372), el-Bidâye ve’n-Nihâye, thk: Abdurrahman el-
Lâdkî-Muhammed Beydûn, Beyrut, 1416/1996, VII/405. Hadislerde kendileri için seyyid ifadesi kullanlan
baka sahabiler için bkz. Wensinck, A. J. (1882/1939), El-Mu‘cemü’l-Müfehres li Elfâz’l-Hadîsi’n-Nebevî,
Leiden, 1968, III/16-17.
33
Uzunçarl, smail Hakk (1398/1977), “Osmanllar’da Nakîbü’l-Erâflk”, hzr: Ali Dadan, Marife, -Ehl-i
Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 451.
34
El-Yemânî, Muhammed Abduh, Allimû Evlâdeküm Mehabbete Âl-i Beyti’n-Nebî (as), 2. bask, Beyrut, 1992,
s. 28.
4
seyyid kelimesi, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin evlâdna tahsis edilmitir.35 Osmanl
toplumundaki seyyid ve erîfler ile ilgili çok deerli bir çalma yapan Rüya Klç ise nesebi
baba tarafndan Hz. Peygamber soyuna dayananlarn seyyid, anne tarafndan dayananlarn ise
erîf olduunu düünmektedir.36 Yemânî, asrmzda Hüseyin evlâdna seyyid, Hasan evlâdna
ise erîf denildiini, bunun sebebinin Hz. Hasan’a insanlarn halife olarak biat etmesine
karlk, Hz. Hüseyin’e hiç biat edilmemesi olabileceini söyler. O, günümüzde birçok
bölgede bu iki lakabn birbiri yerine kullanldnn altn da çizmektedir.37 Nitekim
günümüzde Güneydou Anadolu’da hem Hasan hem Hüseyin evlâd için seyyid kavram
kullanlmaktadr.38 Hali hazrda Yemen bölgesinde hem Hasanîler’e hem Hüseynîler’e seyyid
denilmektedir.39
Seyyid kelimesinin kavram olarak ilk defa ne zaman, kim için kullanldn tespit
etmek oldukça güç görünmektedir. Hicri ilk iki buçuk asr içinde es-Seyyid kelimesinin bu
anlamda geçtii metin yok mesabesindedir.40 Kaynaklarda Ali b. Hüseyin b. Ali (94/712),41
Zeyd b. Ali b. Hüseyin b. Ali (123/740),42 Hasan b. Zeyd b. Hasan b. Ali (168/784),43
Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Hasan b. Ali (145/762),44 Yahya b. Abdillah b. Hasan b.
35
Uzunçarl, agm., s. 451; Sarck, Murat, Osmanl mparatorluu’nda Nakîbü’l-Erâflk Müessesesi, Ankara,
2003, s. 2; Adak, Abdurrahman, “Güneydou Anadolu’da Seyyidler” Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Yl: 4,
Say: 3, s. 384.
36
Klç, age., s. 31.
37
Yemânî, age., s. 28.
38
Adak, agm., s. 384.
39
Arendonk, “erîf”, A., XI/437.
40
Uyar, Gülgün, Ehl-i Beyt, slâm Tarihinde Ali Fâtma Evlâd, stanbul, 2004, s. 34.
41
bn Hbbân, Muhammed b. Ahmed Ebû Hâtim et-Temîmî el-Büstî (354/965), es-Sikât, thk: erafüddîn
Ahmed, byy., Dâru’l-Fikr, 1395/1975, V/160; bnü’l-Harîrî, Ahmed b. Halil el-Maribî, Kitâbu Müntehabi’zZeman Târîhu’l-Hulefâ ve’l-Ulemâ ve’l-A‘yân, thk: Abduh Halife, Beyrut, 1993, s. 74.
42
43
Taberî, age., VII/180-181; Hatîb Badâdî, age., VII/205.
Ez-Zehebî, emsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân (748/1347), el-Iber fî Haberi Men aber, thk:
Muhammed es-Saîd b. Besyûnî, Beyrut, 1405/1985, I/194; el-Yâfiî, Ebû Muhammed Abdullah b. Esad elYemenî el-Mekkî (768/1367), Mir‘âtü’l-Cinân ve Ibratü’l-Yakzân fi Ma‘rifeti ma Yu‘teberu min Havâdisi’zZemân, 2. bask, Kâhira, 1413/1993, I/355.
44
Es-Semhûdî, Nuruddîn Ali b. Ahmed (911/1506), Vefâü’l-Vefâ, thk: Muhammed Muhyiddîn Abdülhumeyd,
2. bask, Beyrut, 1393/1971, III/923.
5
Hasan b. Ali,45 sa b. Zeyd b. Ali b. Hüseyin b. Ali (168/784),46 Ali b. Muhammed b. Ali b.
Hüseyin b. Ali,47 Mûsâ Kâzm b. Ca‘fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali (183/799)48
gibi evlâd- Rasûl’e seyyid ifadesi kullanld görülmekle beraber, bu rivayetlerde seyyid
ifadesinin terimsel manada “Hz. Hüseyin’in soyundan geldii veya Hz. Ali’nin soyundan
geldii” inancyla söylenmedii açktr.
Bu bilgilerin altnda cahiliye döneminde, ahsi hususiyetleri, serveti veya soyu
sebebiyle temayüz eden, toplumunda önder konumunda olan kii anlamna gelen ve atalar
Kusay, Abdümenaf ve Abdülmuttalib için seyyid denilen Hz. Peygamber’in evlâdnn,
insanlar nezdindeki özel konumu sebebiyle ve bilhassa Hz. Muhammed’in, torunu Hasan için
kulland
seyyid
ifadesinden
hareketle
zamanla
Ali
oullarna
seyyid
denildii
görülmektedir. Burada hiç üphesiz neseb birinci derecede etkili olmutur.
b) erîf Kavram
erîf ifadesi, () erufe-yerufü-erafen, ürfeten, erfeten, erâfeten ( ) fiilinden gelmektedir. Çoulu erâf ve ürafâ eklindedir.49 Lügat
olarak erîf, atalar sebebiyle bir üstünlüe ve ululua sahip kiidir. Bununla beraber neseb
olarak olmasa da bir deeri ve konumu haiz kiidir.50 Asaleti ve içtimâî mevkii yüksek olan
veya memleketin tannm büyük ailelerine ve bunlardan birisine mensup olan kimselere erâf
denilmitir.51 Erâf, kendilerine kabile veya ehir birliinin maslahatlarnn idaresi tevdi
edilmi bulunan asil ailelerin reisleri idi. Bu sebeple kaynaklarda Kûfe Erâf, Horasan Erâf
45
El-Isfehânî, Ebu'l-Ferac Ali b. Huseyn b. Muhammed (356/967), Mekâtilü't-Tâlibiyyîn, thk: es-Seyyid Ahmed
Sakr, 3. bask, Beyrut, 1408/1987, s. 405.
46
Isfehânî, Mekâtil, s. 354.
47
bn Hbbân, age., V/160.
48
Zehebî, Iber, I/221; Yâfiî, age., I/394.
49
bn Manzûr, age., IX/169; bn Ebi Bekr, age., I/134; ez-Zemaherî, age., s. 326; Cevherî, II/34; Feyyûmî, age.,
s. 118.
50
bn Manzûr, age., IX/169
51
Uzunçarl, agm., s. 451.
6
vb. ifadelere rastlamak mümkündür.52 Soyunda asalet ve eref bulunan anlamnda kullanld
zaman “erâf”, Hz. Muhammed’in soyuna mensup olanlar, özellikle de Mekke emirlerini
ifade ettii zaman ise “ürafâ” kullanlr.53
Cahiliye döneminde seyyid kelimesinin kullanm izah edilirken, erîfin de seyyidle
yakn anlaml bir ekilde kullanld görülmütü.54 slâmiyet’ten evvel cahiliye devrinde
Mekke’de Beyt-i erîf’in pek muteber saylan muhtelif hizmetlerini idare etmi olan Kurey
kabilesinin ileri gelenlerinden on be vazife sahibine erîf denilmitir.55
erîf kelimesi terim olarak ise Hz. Hasan’n soyundan gelen kiileri anlatan bir
ifadedir.56 Fakat seyyid ile ilgili söylediimiz gibi bu tanmn da genel geçer bir tanm
olduunu söylemek mümkün deildir. Her ne kadar seyyid ve erîf kelimeleri Hz. Hasan ve
Hüseyin’in soyundan gelen kiileri belirtse de tarihte seyyid ve erîf kelimeleri ayn bölgede
deiik zamanlarda veya ayn zamanda farkl bölgelerde birbirlerinin yerine kullanlmtr.
Hicaz bölgesinde Mekke valilii yapan Ali oullarna erîf ismi verilmitir.57 hidîler’in son
güçlü valisi Kâfûr döneminde (355-357/966-968), bir Hüseynî’ye erîf denilmesine, Fâtmî
komutan Cevher es-Skllî döneminde (358-362/969-973) 358/969 ylnda bir karlama
törenindeki Hasanî ve Hüseynîler’e Erâf denilmesine baklrsa Msr’da, erîf kelimesi, Hz.
Hasan ve Hz. Hüseyin evlâdna tahsis edilmitir.58 Hatta daha önce erîf ifadesi Abbâs
oullar’n da kapsayacak ekilde kullanlrken ilk defa Fâtmîler döneminde Hasan ve
Hüseynîler için kullanlan bir lakap olmutur.59 am’da bu ifade sadece Hasanî ve
52
El-Heytemî, Ahmed b. Hacer el-Mekkî (974/1566), el-Fetâvâ el-Hadîsiyye, Kahira, 1989, s. 168; Arendonk,
“erîf” A., XI/435; “Sharif”, The Encyclopadia of Islam, (New edition), Leiden, 1996, IX/329.
53
emseddin Sâmî, Kâmûs- Türkî, stanbul, 1989, II/777; Küükaç, brahim Sabri, Abbâsiler’den
Osmanllar’a Mekke-Medine Tarihi, stanbul, 2007, s. 119.
54
Abdilmuttalib b. Hâim için hem seyyid hem erîf ifadesinin kullanld yukarda geçmiti. Bkz. dipnot:16
55
Uzunçarl, agm., s. 451; Küükaç, age., s. 117.
56
Uzunçarl, agm., s. 451; Pakaln, M. Zeki (1392/1972), Tarih Deyimleri ve Terimleri, stanbul, 1983, III/342.
57
Uzunçarl, smail Hakk (1398/1977), Mekke-i Mükerreme Emirleri, Ankara, 1972, s. 6; Yemânî, age., s. 28.
58
Abdülmün‘m Sultan, el-Muctemeu’l-Msrî fi’l-Asri’l-Fâtmî, Msr, 1985, s. 35, 36; Yemânî, age., s. 27.
Msr’da erâf lehine yaplan bir vakf veya vasiyetnameden sadece Hasanîler’in ve Hüseynîler’in yararlanmas
da bu görüü desteklemektedir. Süyûtî, Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr (911/1505), el-Acâcetü’zZernebiyye fi’s-Sülâleti’z-Zeynebiyye, thk: Saîd Muhammed el-Lihâm, Beyrut, 1417/1996, s. 9, 13; Arendonk,
“erîf” A., XI/436; “Sharif”El², IX/331.
59
Süyûtî, Zeynebiyye, s. 9, 13; Heytemî, Fetâvâ, s. 168; Sarck, age., s. 32; Küükaç, age., s. 119.
7
Hüseynîler’i anlatyordu.60 Rüya Klç ise nesebi anne tarafndan Hz. Peygamber soyuna
dayananlarn erîf olduunu düünmektedir.61 Yemânî, asrmzda Hasan evlâdna erîf
denildiini bunun sebebinin Hz. Hasan’a insanlarn halife olarak biat etmesinin olabileceini
söyler. O, günümüzde birçok bölgede seyyid ve erîf lakaplarnn birbiri yerine
kullanldnn altn da çizmektedir.62 Hazracî’nin (812/1410) yaad dönemde IX/XIV.
yüzylda, Yemen bölgesinde Hasanîler’e ve Hüseynîler’e erîf denildii ifade edilmektedir.63
Marib ve Ortadou’da Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin evlâdna ürafâ lakab verilmektedir.64
erîf lakabnn Hz. Hasan soyundan gelenler için ilk defa ne zaman kullanldn tespit
etmek güç görünmektedir. Daha ilk dönemlerde Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Hasan b.
Ali (145/762),65 Muhammedü’l-Cevad b. Ali b. Mûsâ b. Ca‘fer b. Muhammed b. Ali b.
Hüseyin b. Ali (220/835)66 için erîf ifadesinin kullanld kaynaklarda geçmekle beraber
bunlar terimsel manada kullanlmamtr. lk defa 340/951 ylndan sonra, Karmatiler’in
Mekke’den çekilmelerinin akabinde, Ca‘fer b. Muhammed ile Hasanîler Mekke emirliini ele
aldlar ve böylece Uhayzr oullar Mekke’nin idaresine geçtiler.67 Daha sonra, Hâim oullar
60
Yemânî, age., s. 27.
61
Klç, age., s. 31. bn Âbidin ise erefin, erîfe olan bir anneden sabit olmayacan ifade etmektedir. bn
Âbidin, Muhammed Emîn (1252/1836), Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr erhi Tenvîri’l-Ebsâr, Msr,
1308, III/15.
62
Yemânî, age., s. 28.
63
Arendonk, “erîf”, A., XI/437.
64
Provençal, E. Levi, “Shurafa”, El², ed: H.A.R. Gbb vd., Leiden, 1986, IX/507.
65
Taberî, age., VII/593; bnü’l-Esîr, Ebu’l-Hasan Izzüddîn Ali b. Muhammed el-Cezerî (630/1233), el-Kâmil
fi’t-Târîh, 4. bask, Beyrut, 1414/1994, III/576; Semhûdî, age., III/923.
66
Zehebî, Iber, I/300; Yâfiî, age., II/80.
67
bn Hazm, Ebû Muhammed Ali b. Hazm el-Endelüsî ez-Zâhirî (456/1064), Cemheratü Ensâbi’l-Arab, thk:
Abdüsselâm Muhammed Hârûn, 5. bask, Kâhira, Dâru’l-Meârif, trs., s. 47; Ed-Dâvûdî, Seyyid Ahmed b. Ali elHasanî (828/1425), Umdetü’t-Tâlib fi Ensâbi Âl-i Ebi Tâlib, thk: Nezzâr Rdâ, Beyrut, Dâru’l-Mektebi’l-Hayat,
trs., s. 108. Wensinck, bu olayn tarihini 350/961 olarak verir. Wensinck, A.J., “Mekke”, A., stanbul, 1978,
VII/637; Uzunçarl ise Muhammed b. Ca’fer zamannda Mekke’yi Karmatiler’in istila ettiini, onlarn ayn yl
Mekke’yi terk etmelerinden sonra erîf Mûsâ b. Abdullah ile balayan ve 453/1061 ylna kadar devam eden ve
Tacü’l-Meâlî erîf Ebu’l-Futûh ile son bulan ve toplam yüz üç sene süren bir zaman zarfnda Mûsâ oullarnn
Mekke’nin idaresini elinde bulundurduunu ifade eder. Mekke-i Mükerreme Emirleri, s. 70; Küçükaç, age., s.
97.
8
(ve ayn soydan Fuleyta oullar) Mekke’de emirlik yapmlardr.68 Mekke’de IV/X.
yüzyldan balayarak uzun yllar emirlik ve erîflik yapan Hz. Hasan evlâd, erîf olarak
anlmtr. Yukarda slâm öncesi dönemde Mekke’de Beyt-i erîf’in pek muteber saylan
muhtelif hizmetlerini idare etmi olan Kurey kabilesinin ileri gelenlerinden on be vazife
sahibine erîf denildiini görmütük. Bu iki bilgiyi birletirdiimiz zaman idari bir lakap olan
erîfliin, kelime anlamndan ve cahiliye dönemindeki kullanmndan hareketle ve bu
kelimeye en layk bir neseb olmas sebebiyle Hz. Muhammed (as)’in soyundan gelen ve
Mekke’de idarecilik yapan Hz. Hasan evlâdna verildiini söyleyebiliriz. Hz. Peygamber’in
“Bu olum, seyyiddir.” sözüne ramen Hz. Hasan evlâdnn erîf olarak anlmasnn
temelinde bu idari lakabn, söz konusu idareyi deruhte eden Hz. Hasan soyuna verilmesi
görülmektedir. Hz. Hasan soyundan gelen herkesin erîf olarak lakaplandrlmas ve bunun
stlâhî bir anlam kazanmasnn ne zaman olduu, ele aldmz dönemi aan bir husus
olmaktadr. Bununla beraber kendisi bir Hüseynî olan ve Hz. Ali’nin nesebiyle ilgili orijinal
bir eseri olan Dâvûdî’nin naklettii bir rivayet bize bu konuda bir ip ucu vermektedir: Buna
göre bir Hasanî ile bir Hüseynî arasnda geçen konumada birbirlerini tanmak için ilk
sorduklar soru “Sen Alevî misin?”, ikinci soru ise “Hasanî mi Hüseynî misin?” olmutur.69
Olayn yedinci yüzylda geçtiine baklrsa hala Hz. Hasan evlâdna erîf denilmediini,
Hasanîler ve Hüseynîler için seyyid ve erîf ayrmnn kullanlmadn rahatlkla
söyleyebiliriz. VIII/XIV. yüzylda yaayan Zehebi’nin Siyeru A‘lâmi’n-Nübelâ adl
eserinde,70 IX/XV. yüzylda yaayan ve Hüseynî olan Dâvûdî’nin Umdetü’t-Tâlib fî Ensâbi
68
bn Haldûn, Abdurrahman b. Muhammed b. Haldûn el-Hadramî el-Maribî (808/1406), Târîhu bn Haldûn -
Kitâbü’l-Iber ve Divânü’l-Mübtede‘ ve’l-Haber fi Eyyâmi’l-Arab ve’l-Acem ve’l-Berber ve Men Âsârahüm min
Zevi’s-Sultâni’l-Ekber-, Beyrut, 1391/1971, IV/113; Dâvûdî, age., s. 111-112; Uzunçarl, Mekke-i Mükerreme
Emirleri, s. 70; Wensinck, “Mekke”, A, VII/637; Provençal, “urefâ” El², IX/508; Lewis, B. “Alids”, El², ed:
H.A.R. Gbb vd., Leiden, 1986, I/403; Huart, C., “Ali Evlâd”, A., stanbul, 1978, I/320. Söz konusu neseb
eceresi için bkz. Zambaur, Edvard De (1368/1949), Mu‘cemu Ensâbi ve’l-Üsrati’l-Hakîmeti fi’t-Târîhi’l-slâmî,
Arapça’ya çev: Zeki Muhammed Hasan-Hasan Ahmed Mahmûd, Kâhira, 1951, s. 30-31; Manuel de Genealogie
et de Chronologie pour I’histoire de I’Islam, Hanovre, 1927, s. 21. Mekke’de erîflerin idaresi ile ilgili geni
bilgi için bkz. Küçükaç, age., s. 95-114.
69
Dâvûdî, age., s. 114-115.
70
Hüseynî olan Ca’fer Sâdk için “Zamannda Hâim oullarnn seyyidi” (ez-Zehebî, emsüddin Muhammed b.
Ahmed b. Osman (748/1347), Siyeru A‘lâmi'n-Nübelâ, thk: uayb el-Arnavût vd., 7. bask, Beyrut, 1410/1990,
X/105); Mûsâ Kâzm için “Seyyid” (A‘lâm, IX/387; Iber, I/221; Yâfiî, age., I/394); Muhammed Cevad b. Ali
için “erîf” (Iber, I/300; Yâfiî, age., I/394); Muhammed b. Hasan el-Askerî için “erîf” (A‘lâm, XIII/119)
9
Âl-i Ebî Tâlib adl eserinde,71 IX/XV. yüzyln sonlarnda X/XVI. yüzyln balarnda yaayan
Süyûtî’nin Hz. Zeyneb bt. Muhammed’in soyu ile ilgili eserinde seyyid ve erîf ifadelerinin
Hasan ve Hüseyin evlâdn ayrc bir özellikte kullanlmad görülmektedir.72 Söz konusu
kitapta Süyûtî, erîf lakabnn Fâtmîler ile beraber sadece Hasanî ve Hüseynîler’e
kullanldn, onlardan önce Muhammed b. Hanefiyye gibi Hz. Ali’nin dier oullarna veya
amcaoullar Ca‘ferî, Akîlî ya da Abbâsîler’e bu lakabn zaman zaman kullanldn ifade
etmektedir. Bundan dolay Süyûtî’nin yaad dönemde erâf için yaplan bir vakf veya
vasiyet sadece Hasanî ve Hüseynîler’i kapsamaktadr.73 Dolaysyla IV/X. yüzyldan itibaren
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin evlâdna seyyid ve erîf lakaplar kullanlmakla beraber Hz. Hasan
soyundan gelenler için “erîf”, Hz. Hüseyin soyundan gelenler için “seyyid” ifadesinin,
onlarn bulunduu her corafyada ve her zamanda bir kavram olarak kullanldn söylemek
mümkün görünmemektedir. erîf lakabnn çkma sebebi olarak ifade ettiimiz Mekke’deki
siyasî lakap olan erîfliin, Hz. Hasan evlâdna verildii Hicaz bölgesinde bile Mekke
emirlii yapan ve onlarn soyundan gelen Hasanîler’e erîf denildii halde, ayn bölgede
yaayp da Mekke emirlii yapmayanlara seyyid denilmesi74 de bu görüü desteklemektedir.
Ancak Hz. Peygamber döneminde kendilerine seyyid denilen Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in
soyundan gelenler için, yer yer seyyid ve erîf ifadelerinin kullanld da gözden
kaçrlmamaldr.
c) Ehl-i Beyt Kavram ile Seyyidlik ve erîflik Kavramlarnn rtibat
Hz. Hüseyin’in ehit edilmesinden itibaren günümüze kadar, pek çok tartmann odak
noktas olan, zaman zaman istismar arac haline gelen Ehl-i beyt kavram ile ilgili çok deerli
bir doktora çalmas yapan M. Bahaüddin Varol’un aratrmasndan hareketle bu kavram
tanmaya çalalm: “Ehl ve beyt kelimelerinden oluan ehl-i beyt terimi, bir isim tamlamas
kullanlmtr. Buna karlk Hasanî olan Hasan b. Zeyd b. Hasan için “Seyyid” ifadesi kullanlmtr. (Zehebî,
Iber, I/194; Yâfiî, age., I/355).
71
Hüseynî olan Hüseyin b. Mûsâ el-Ebra ile onun iki olu er-Rzâ ve el-Murtezâ için “e-erîf” (Dâvûdî, age.,
s. 167-168) kullanlmtr. Buna karlk Hasanî olan Ca’fer b. Hasan için “es-Seyyid” (age., s. 151); brahim b.
Hasan için “es-Seyyid” (age., s. 132); smail b. brahim’in soyundan gelen ve Msr’da bulunan Mayye oullar
için “es-Seyyid” (age., s. 133) kullanlmtr.
72
Süyûtî, Zeynebiyye, s. 9, 13.
73
Süyûtî, Zeynebiyye, s. 9, 13.
74
Yemânî, age., s. 28.
10
olarak ‘ev halk’, ‘hane halk’ anlamna gelmektedir. Kelime anlam itibariyle evde oturanlar
ve evde bulananlar ifade eden bu tabire kavram olarak daha farkl anlamlar yüklenmitir.”75
Gerek lügatlerde gerekse âyet ve hadislerde, hem kelime ve hem de kavram olarak farkl
anlamlarn verilmesi,76 kavrama iaret eden açk bir nassn olmamas ve slâm’n ilk
dönemlerinden itibaren tarih sahnesine çkan baz siyasî-itikâdî oluumlarn bu kavrama
giydirmek istedikleri anlamlar sebebiyle77 Ehl-i beyt sadece Rasûlullah’n hanmlardr; Hz.
Peygamber, Hz. Ali, Hz. Fâtma, Hz. Hasan ve Hüseyin’dir; Rasûlullah’n çocuklar,
hanmlar ve ehl-i kisâdr; ehl-i kisâ, Ümmü Seleme, Vâsile b. Eska‘ ve Selmân- Fârisî’dir;
kendisine sadakann haram olduu kimselerdir; Hz. Peygamber’in bütün akrabalardr;
müttakî müminlerdir veya Rasûlullah’n ümmetidir eklinde tanmlanmtr.78 Ehl-i beyt
olgusu, slâm’n siyasî tarihinde farkl zaman ve zeminlerde deiik dinî ve siyasî gruplar
tarafndan, kendi görü ve düüncelerine uygun olarak tanmlanmaya ve bu istikamette
kullanlmaya çallmtr. Ortaya çkan bu vaka, ciddi problemleri beraberinde getirmi, her
eyden önce kavramn gerçek ve doru bir tarzda anlalmasnn önüne ciddi engeller
çkarmtr.79 Ehl-i beytin tanm ile ilgili bu problemin yan sra bir baka problem de bu
kavrama dahil olan kiilerin zürriyetlerinin de ehl-i beyt olup olmaddr. Hiç üphesiz ehl-i
beyt kavram içerisinde yer almak, gerek ehl-i beytin faziletiyle ilgili nasslar80 gerekse
Müslümanlarn Hz. Peygamber’e duyduklar sevgi ve sayg kaynakl onlara ayr bir deer
vermeleri sebebiyle büyük bir önemi haiz olmutur. Tabiî olarak, bu deeri istismar etme
gündeme gelmitir. Nitekim Sünnîler ve îîler arasnda siyasal iktidar ele geçirmek ve
mevcut iktidarlarn merulatrmak, insanlar arasnda ayrcalkl bir statü elde etmek veya
75
Varol, M. Bahaüddin, Ehl-i Beyt Kavramsal Boyut, Konya, 2004, s. 38.
76
Varol, Kavramsal Boyut, s. 65.
77
Varol, Kavramsal Boyut, s. 40.
78
Varol, Kavramsal Boyut, s. 65-89.
79
Yldz, Harun, “Ehl-i Beyt nannn Anadolu Alevîleri Üzerindeki zdüümleri”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel
Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 297.
80
Heytemî, ehl-i beytin fazileti ile ilgili 14 âyet-i kerîme ve 44 hadîs-i erîf zikretmitir. El-Heytemî, Ahmed b.
Hacer el-Mekkî (974/1566), es-Savâiku’l-Muhrika fi’r-Reddi alâ Ehli’l-Bide‘ ve’z-Zendeka, stanbul,
1406/1986, s. 143-196. Sharon, “Ehl-i beyti sevmeyi ve ona destek olmay dinî bir görev, onlara dümanl bir
günah ileme olarak kabul eden deiik rivayetler, ayn politik kategoriye girmektedir.” derken bu türlü
rivayetlerin dönemin politik mesajlar olduunu söylemekte, dolaysyla Rasûlullah’a ait olmadn üstü örtülü
ifade etmektedir. Sharon, Moshe, “Ehl-i Beyt-Ev Halk-”, çev: Cem Zorlu, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-,
Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 343.
11
menfaat temin etmek için ehl-i beyti kullanan pek çok ahs, grup, mezhep ve tarikat ortaya
çkmtr, hâlâ da çkmaya devam etmektedir. Tarih boyunca ehl-i beyt üzerinden siyaset
yapm olan îa’nn inanç sisteminin bel kemiini imamet nazariyesi, yani ehl-i beyt
imamlarna itaat oluturmaktadr. Çünkü îa, ehl-i beyti oluturan on iki imama itaati bir
inanç esas haline getirerek, siyasal iktidar ele geçirmenin ve meruiyetin kayna olarak
görmektedir. Sünnî baz tarikatlar, tarikat silsilesini ehl-i beyte dayandrarak prestij
kazanmaya çalmlardr. Hala Sünnîler arasnda, etnik olarak Arap dahi olmayan kimseler,
kendilerini seyyid ve erîf olarak sunmakta, insanlarn Peygamber ve soyuna olan saygsn
istismar etmektedirler. Bir çok Alevî topluluk arasnda da etnik olarak Türk asll olan baz
Alevî dedeleri, prestij ve imtiyaz elde etmek için seyyid olduklarn iddia ederek soylarn ehli beyte dayandrmaktadrlar. Bu yüzden dedelik, babadan oula geçmektedir.81 Bu imtiyaz
pastasndan pay almak isteyenler, ehl-i beyti kendi tekelinde tutmak istemilerdir. Örnein
ehl-i beyt konusu Abbâs oullar ile Ali oullar arasnda büyük tartmalara sebep olmutur.
Alevîler ehl-i beyt kapsamna ehl-i kisadan ve on iki imamdan baka sadece on iki imamn
soyunu dâhil etmiler, dolaysyla Hz. Hasan soyunu ehl-i beyt olarak kabul etmemilerdir.82
Varol, ehl-i beytten ayr olarak ehl-i beytin soyundan gelenler için “ehl-i beyt zürriyeti”
ifadesinin kullanlmasnn daha doru olacan ifade etmektedir.83 Aslnda ehl-i beyt
kavramnn farkl taraflarca kullanlmas, zannmzca öncelikle Hz. Ali soyunu anlatmak
üzere “Alevî”84 ve “Tâlibî”,85 daha sonra Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin soyunu ifade etmek üzere
81
Kutlu, Sönmez, “Ehl-i Beyt Sembolik Kapitalinin Tarihi Süreç çinde Semelendirilmesi”, slâmiyat, Ankara,
2000, Say: 3, Cilt: 3, s. 99-100.
82
Üçer, Cenksu, “Geleneksel Alevîlikte Ehl-i Beyt Anlay -Tokat Yöresi Örnei-”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel
Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 275,278.
83
Varol, Kavramsal Boyut, s. 129; Hilafet Mücadelesinde Ehl-i Beyt Nesli, Konya, 2004, s. 18.
84
El-Aleviyyûn ve el-Alevî nisbeleri Hz. Ali’nin soyuna mensup kiileri kasteden bir ifadedir. Uyar, age., s.
35,36; Sarçam, Emevî, s. 79; Bu tabir “îa” tabiri ile e anlaml olarak da kullanlmtr. Flal, Ethem Ruhi,
Çamzda tikadi slâm Mezhepleri, 3. bask, Ankara, 1986, s. 233.
85
Nisbe olarak genel anlamda Ebû Tâlib’in oullarn ifade etmekle beraber, özel anlamda Ali evlâd için
kullanld variddir. Abbâs oullar ve Ebû Tâlib oullar arasnda Abbâsî ve Tâlibî eklinde ilk defa bir ayrm
ihdas eden Hâimî’nin, halife Ebû Ca’fer el-Mansûr olduu ifade edilmektedir. Uyar, age., s. 36, (Ya‘kûbî,
Müâkeletü’n-Nâs li Zamânihim, s. 22,23’ten naklen).
12
“Seyyid” ve “erîf” kavramlarn dourmutur.86 Dolaysyla kendisine zekatn haram olduu
Hz. Peygamber’in bütün akrabalarna “Hâimî”; Ebû Tâlib’in oullarna “Tâlibî”, Hz. Ali
oullarna “Alevî”, Hz. Hasan soyuna “erîf” ve Hz. Hüseyin soyuna “Seyyid” denildii
takdirde “ehl-i beyt zürriyeti” gibi bir kavrama ihtiyaç söz konusu olmayacaktr. Üstelik
nasslarda kendilerine Hz. Peygamber’in “ehl-i beyt” diye tarif ettii kiiler onun vefatndan
sonra yaklak elli sene içerisinde vefat ettiine göre ehl-i beyt gibi bir kavramn
kullanlmasna da gerek kalmayacak bu da ehl-i beyt kavramnn istismarna günümüz
itibariyle son vermi olacaktr. Gerçi bununla, seyyid ve erîf kavramlarnn istismar
önlenmi olmayacaktr ama bu husus kavramlarn yerine oturmasna biraz daha katkda
bulunmu olacaktr.
2. Zaman Açsndan Konunun Kapsam
slâm tarihi kitaplar genel olarak siyasî olaylar ele almaktadr. Biyografik eserler de bu
husustan nasibini almtr. Biyografik eserlerde, kiilerin hayat hikayeleri yer almaktadr. Bu
sebeplerden dolay tarihte yaayan mümtaz kiilerin dinî, sosyal, kültürel konumlar ile ilgili
bilgileri derli toplu bir ekilde bulmak kolay deildir. Bu mümtaz kiiler Hz. Peygamber nesli
gibi çok önemli ve özellikli kiiler olduunda, doru bilgi sknts da kendini göstermektedir.
Zira böylesi kiiler birileri tarafndan ar sevilirken bazlar tarafndan dümanca tavrlara
maruz kalmlardr. Ayn kiiler yukarda ksaca belirttiimiz gibi tarih boyunca istismara
malzeme olan ahslar olunca, hiç üphesiz durum biraz daha karmak bir hal arz etmitir.
Bütün bu mülahazalar altnda seyyid ve erîflerin dinî, sosyal ve kültürel konumlar ile ilgili
bir çalmada zaman snrlamas bir gereklilik halini almtr.
Abbâsîler dönemi, seyyid ve erîflerin dünyann dört bir tarafna yayld ve devletler
kurduklar bir dönemdir. Ehl-i beyt, seyyid, erîf gibi kavramlarn yaygn olarak kullanld
zaman birimi de bu dönemdir. Bu hususlar sebebiyle çalmamz, Abbâsîler dönemiyle ilgili
86
Ehl-i Beyt içinde Hz. Ali’nin öz oullarnn ön plana çkma sebepleriyle ilgili Adnan Demircan, özetle unlar
söylemektedir: Ca‘fer ve Ali’nin yakn akrabalar arasnda Hz. Peygamber’e ilk inanan kiiler olmas ve
Ca‘fer’in de Mute Sava’nda ehit olmas sebebiyle Ali ön plana çkmtr. Yine Hz. Peygamber’in amcas
Abbâs’n ancak Mekke’nin Fethi öncesinde Müslüman olduunu açklamas ve Ali’nin Hz. Peygamber’in
damad olmas da Hâim oullar arasnda Ali’ye mukayese edilemeyecek bir prestij salamt. Demircan,
Adnan, “Arap Siyasî Geleneinin Ehl-i Beyt Tamlamasnn Kavramlama Sürecine Etkisi”, Marife, -Ehl-i Beyt
Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 101, 102.
13
olacaktr. Bununla birlikte Abbâsîler Dönemi yaklak be yüzyllk bir zaman kapsad için,
bu kadar bir geni zaman diliminde seyyid ve erîflerin dinî, sosyal ve kültürel konumlaryla
ilgili bir çalma yapmann zorluu da ortadadr. Bu sebeple Abbâsîler döneminde de bir
zaman snrlamasna gidilmitir.
Abbâsîleri deiik yönleriyle ele alan son dönem tarihçileri Abbâsî Devleti’nin gücüne,
siyasî durumuna, kültür ve fikir hayatnn parlaklna, topraklarn ve hâkimiyetinin boyutuna
göre87 bu devleti kimileri iki bölümde88 kimileri ise dört bölümde89 ele almlardr. Bu sebeple
baz yazarlar eserlerine “el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel” ismini vermilerdir.90 Bu ise Abbâsîler
Devleti’nin kurulu yl kabul edilen 132/750 ile balamakta, genel kabule göre 232/847
Halife Vask ile sona ermektedir.91
Seyyid ve erîf kavramlarnn tarihteki stlâhî anlamlarn kazanma sürecini tespit
edebilmek bu çalmann bir gayesidir. Söz konusu iki terimin yukarda açklamaya
çaltmz gibi Hasanî ve Hüseynîler’i ifade etmesi IV/X. asrdan itibaren olduu göz önüne
alnrsa, bu terimlerin yerine oturmasnda tarihî süreç itibariyle, Abbâsîler’in ilk dönemi önem
arz etmektedir. Bu sebeple bu aratrmada Abbâsîler’in ilk dönemi seçilmitir.
3. Aratrmann Metodu ve Kaynaklar
Aratrmamzda zaman açsndan bir snrlama yapma zorunluluundan sonra ikinci bir
zorunluluk da inceleyeceimiz ahslar açsndan olmutur. Hz. Peygamber’in manevi
mirasna sahip çkmak isteyen akrabalar hiç üphesiz sadece Hz. Ali ile Hz. Fâtma’nn
çocuklar olmamtr. Abbâsîler de ehl-i beyt olduklarn iddia etmiler, hatta amca Abbâs’n
87
Takkû, Muhammed Suheyl, Târîhu’d-Devleti’l-Abbâsiyye, Beyrut, 1996, s. 32-33; Muhammed Süleyman
Hüseyin, ed-Devletü’l-slâmiyye fi’l-Asri’l-Abbâsî, Riyad, 1404/1984, s. 7.
88
Aykaç, Mehmet, Abbâsî Devleti’nin lk Dönemi dari Tekilatnda Divanlar (132-232/750/847), Ankara,
1997, s. 9-10; Demirayak, Kenan, Abbâsî Edebiyat Tarihi, Erzurum, 1998, s. 2; Muhammed Süleyman Hüseyin,
age., s. 7; brahim Eyyûb, et-Târîhu’l-Arabiyyü –es-Siyasî ve’l-Hadarî-, Beyrut, 1989, s. 26; Ed-Dûrî, Abdülaziz,
el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel, 2. bask, Beyrut, 1988, s. 173.
89
90
Takkû, age., s. 32-33.
Örnek olarak Dûrî’nin el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel, 2. bask, Beyrut, 1988; evkî Dayf’n el-Asru’l-
Abbâsiyyi’l-Evvel, 13. bask, Kâhira, 1994 ve Mahmud Fehmi Abdülcelil’in el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel,
Kâhira, 1413/1993 eserlerini verebiliriz.
91
Aykaç, age., s. 9-10; Demirayak, age., s. 2; brahim Eyyûb, age., s. 26; Muhammed Süleyman Hüseyin, age.,
s. 7; Takkû, age., s. 32-33.
14
yeene varis olmadaki öncelikli konumunu ve soyun erkek tarafndan devam ettirildiini
dolaysyla Hz. Ali’nin soyundan gelenlerin ikinci srada saylabileceini dile getirerek bu
iddialarn desteklemeye çalmlardr. Bu arada ehl-i beyt ifadesi deiik zümreler tarafndan
kullanlmaya balamtr. Ebû Tâlib’in soyunu ifade etmek üzere Tâlibîler ve Ali b. Ebî
Tâlib’in soyunu ifade etmek üzere Alevîler ifadesi zaman zaman kullanlmtr. Ali-Fâtma
evlâdnn dnda Hz. Ali’nin dier hanmlarndan ve ümmü veledlerden olma çocuklar da
ehl-i beyt ve mehdi kavramlarn kullanmlar veya onlar bakalar tarafndan bu kavramlar
kullanmaya tevik edilmilerdir. Daha sonra Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin soyunu ifade etmek
ve dier kavramlar darda brakmak üzere seyyid ve erîf kavramlar domutur. Biz de Hz.
Hasan ve Hz. Hüseyin soyundan gelenlerin dinî, sosyal ve kültürel konumlarn aratrmak
istediimizden dolay dier kiilerle karmasn önlemek açsndan seyyid ve erîfler
ifadesini gerek tez balmzda gerekse çalmamzda kullanmak durumunda kaldk. Her ne
kadar seyyid ve erîf kavramlar Abbâsîler’in ilk döneminde Hasan ve Hüseyin soyundan
gelenleri ifade eden kavramlar olarak kullanlmasa da Hasanî ve Hüseynî olanlar ayrt etmek
amacyla bu kavramlar söz konusu dönem için kullanlmak durumunda kalnmtr. Aslnda
her ilim dalnda kavramlarn ve literatürün oturmas uzun yllar hatta asrlar almtr. Bu
bilinen bir gerçektir. Söz konusu kavramlar tarihî seyir içerisinde incelenirken, onlarn terim
manasnda kullanlmad dönemlerde incelenmesi gerektiinde, her ne kadar söz konusu
zamanlarda
terimler
kullanlmasa
da
olgularn
varlndan
dolay
kavramlar
kullanlagelmitir. Örnein îa kavram terimsel manada III-IV/IX-X. asrlar itibariyle bir
manaya kavumasna ramen ilk dönemdeki olgu ve içerik olarak îî olan hareketler de îî
veya îa olarak adlandrlabilmitir. Seyyid ve erîf ifadelerinin terimsel manaya kavutuu
yllar tespit etme açsndan tez balmzn ve içeriinin “Abbâsîler’in lk Döneminde
Seyyid ve erîflerin Dinî, Sosyal ve Kültürel Konumlar” eklinde olmas bir zorunluluk
haline gelmitir.
Aratrmamz Abbâsîlerin ilk döneminde yaam, elliye yakn seyyid ve erîfin
isimlerini tespit ile balad. Bunun için öncelikle tabakat türü kitaplara müracaat edildi. Bu
konuda ilklerden saylan bn Sad’n Tabakât’92 tarand. Buradaki on kadar seyyid ve erîf
gerek bu eserin erken bir dönemde yazlm olmas gerekse çocuklarnn itinal bir ekilde
verilmesi açsndan önem arz etmitir. Yine ald ahslar tabaka tabaka inceleyen Halife b.
92
bn Sad, Muhammed (230/845), et-Tabakâtü’l-Kübra, Beyrut, 1388/1967.
15
Hayyat’n eserinden93 seyyid ve erîflerin ölüm tarihleri ile ilgili yararlanlmtr. Ayn türde
Zehebî’nin A‘lâm’ndan94 hem daha fazla sayda seyyid ve erîfin hayatyla ilgili malumata
hem de özellikle ilim hayat açsndan daha fazla bilgiye rastlanld. Ziriklî’nin A‘lâm’ndan95
ve bnü’l-Imâd’n ezerât’ndan96 bibliyografya açsndan faydalanld. Tabakat kitaplarna
benzer olan vefeyât türü eserlerden bn Hallikân’n97 ve Safedî’nin98 kitaplarndan istifade
edildi. Özellikle Safedî’nin eserinde, dier tarih kitaplarnda rastlanlmayan orijinal
bilgilerden ve iirlerden büyük ölçüde istifade edildi. Bibliyografi türünden saylabilecek
ancak airlerin hayatn konu edinen mukaddem ve çada eserlerden99 hem air olan seyyid
ve erîflerin hayatlar ve özellikle edebiyat yönleriyle alakal hem de o toplumun bir aynas
niteliinde olan airlerden Hz. Peygamber evlâd taraftar olarak tannan airlerin hayatlaryla
alakal bilgiler elde edildi.
kinci olarak neseb ve ecereleri doru tespit etme açsndan ensab türü eserlere
müracaat edildi. Bunlardan Belâzurî’nin Ensâbu’l-Erâf’, tarih olarak ilklerden olma
açsndan önem arz etmesine ramen, bu eserde alanmz ile ilgili fazla bilgiye
ulalamamtr. bn Hazm’n Cemheratü Ensâbi’l-Arab100 ve Zübeyrî’nin Kitâbü Nesebi
Kuray101 isimli kitaplarndan ise seyyid ve erîflerin eleri ve çocuklar konusunda
93
Halîfe b. Hayyât, Ebû Ömer el-Leysî el-Usfûrî (240/854), et-Tabakât, 2. bask, thk: Ekrem Ziya el-Umerî,
Riyad, 1402/1982.
94
ez-Zehebî, emsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman (748/1347), Siyeru A‘lâmi'n-Nübelâ, thk: uayb el-
Arnavût vd., 7. bask, Beyrut, 1410/1990.
95
Ez-Ziriklî, Hayruddîn (1396/1976), el-A‘lâm, 2. bask, 1373/1954.
96
bnü’l-Imâd, Ebû Felâh Abdülhayy b. el-Imâd el-Hanbelî (1089/1679), ezerâtü’z-Zeheb fi Ahbâri Men
Zeheb, Beyrut, el-Mektebü’t-Ticariyye, trs.
97
bn Hallikân, Ebu’l-Abbâs emsüddîn Ahmed b. Muhammed b. Ebî Bekr (681/1282), Vefeyâtü’l-A‘yân ve
Enbâü Ebnâi’z-Zemân, thk: hsan Abbâs, Beyrut, 1968.
98
Es-Safedî, Salahuddîn Halil b. Aybek (764/1363), Kitabü’l-Vâfi bi’l-Vefeyât, 2. bask, Wesbaden, 1962.
99
El-Isfehânî, Ebu'l-Ferac Ali b. Huseyn b. Muhammed (356/967), el-Eânî, erh: Semir Câbir, Beyrut,
1407/1986; El-Merzubânî, Ebû Ubeydullah Muhammed b. Imrân (384/994), Mu‘cemü’-uarâ, 2. bask, Beyrut,
1402/1982; E-ek‘a, Mustafa, e-i‘ru ve’-uarâ fi’l-Asri’l-Abbâsî, 6. bask, Beyrut, 1986; Atvan, Hüseyin,
uarâü’d-Devleteyn –el-Ümeviyye ve’l-Abbâsiyye-, 2. bask, Beyrut, 1981.
100
bn Hazm, Ebû Muhammed Ali b. Hazm el-Endelüsî ez-Zâhirî (456/1064), Cemheratü Ensâbi’l-Arab, thk:
Abdüsselâm Muhammed Hârûn, 5. bask, Kâhira, Dâru’l-Meârif, trs.
101
Ez-Zübeyrî, Mus‘ab b. Abdillâh b. Mus‘ab (236/850), Kitâbü Nesebi Kuray, thk: E. Levi Provençal, Kâhira,
1982.
16
faydalanlmtr. Isfehâni’nin Mekâtilü’t-Tâlibiyyîn102 isimli eseri, her an kendisine müracaat
ettiimiz temel bir kaynak olmutur. Dier kaynaklarda göremediimiz farkl bilgilerde,
seyyid ve erîflerin annelerinin ve çocuklarnn isimlerini tespitte bizim için çok önemli bir
eserdir. Bu alanda en çok istifade ettiimiz eserler, birbirine benzemekle birlikte
Mervezî’nin103 ve Dâvûdî’nin104 Tâlibîler’in neseblerine hasretmi olduklar eserlerdir. Her iki
eser de seyyid ve erîflerin ecereleri ve hayatlaryla ilgili bilgileri ve ilginç anekdotlar ile
dier eserlerden ayrlmaktadrlar. Kendisi de Hz. Hasan soyundan olmakla erîf olan Dâvûdî,
baz mehur kiilerin Ali-Fâtma soyundan gelmediklerini uzun uzun izah etmesiyle de farkl
bir özellik göstermektedir. Yine bir Hasanî olan erîf drîs b. Ahmed el-Fudaylî’nin edDüraru’l-Behiyye ve’l-Cevâhiru’n-Nebeviyye105 isimli ecere kitab ise Dâvûdî’nin tekrar
niteliindedir. ecerelerin tespiti konusunda Makrîzî’nin ttiâzu’l-Hunefâ’s,106 yine Zambaur,
Wüstenfeld ve Kaj Öhrnberg’e ait Hasanî ve Hüseynîler’in ecerelerini emayla ayr ayr
gösteren çalmalar,107 aratrmamz açsndan çokça istifade edilen çalmalardr. Bunlardan
Öhrnberg ayr bir önemi haizdir çünkü aralarnda Cemheratü’n-Neseb, Nesebü Kuray ve
Cemheratü Ensâbi’l-Arab’n da bulunduu yedi esere dayanarak hazrlanan bu ecerede
seyyid ve erîflerin nesebleri yüz krk ayr tablo halinde gösterilmitir.
102
El-Isfehânî, Ebu'l-Ferac Ali b. Huseyn b. Muhammed (356/967), Mekâtilü't-Tâlibiyyîn, thk: es-Seyyid
Ahmed Sakr, 3. bask, Beyrut, 1408/1987.
103
El-Mervezî, smail b. Hüseyin b. Muhammed b. Hüseyin b. Ahmed el-Ezverkanî (614/1217), el-Fahrî fî
Ensâbi’t-Tâlibiyyîn, thk: Mehdî er-Recai, Kum, 1409.
104
Ed-Dâvûdî, Seyyid Ahmed b. Ali el-Hasanî (828/1425), Umdetü’t-Tâlib fi Ensâbi Âl-i Ebi Tâlib, thk: Nezzâr
Rdâ, Beyrut, Dâru’l-Mektebi’l-Hayat, trs.
105
El-Fudaylî, erîf dris b. Ahmed (1316/1898), ed-Düraru’l-Behiyye ve’l-Cevâhiru’n-Nebeviyye, thk: Ahmed
b. Mehdî-Mustafa b. Ahmed, Marib, 1420/1999.
106
El-Makrîzî, Ebü’l-Abbâs Takiyyüddîn Ahmed b. Ali (845/1442), ttiâzu’l-Hunefâ bi Ahbâri’l-Eimmeti’l-
Fâtmiyyîne’l-Hulefâ‘, thk: Cemalüddîn e-eyyâl, 2. bask, Kâhira, 1416/1996.
107
Zambaur, Edvard De (1368/1949), Mu‘cemu Ensâbi ve’l-Üsrati’l-Hakîmeti fi’t-Târîhi’l-slâmî, Arapça’ya
çev: Zeki Muhammed Hasan-Hasan Ahmed Mahmûd, Kâhira, 1370/1951; Manuel de Genealogie et de
Chronologie pour I’histoire de I’Islam, Hanovre, 1346/1927; Wüstenfeld, Ferdinand (1317/1899), Genealogische
Tabellen der Arabischen Stämme und Familen, Göttingen, 1268/1852; Öhrnberg, Kaj, “The Offspring of Fatma
Dispersal and Ramification”, Studia Orientalia, 54, Helsinki, 1383/1983.
17
Yine slâm tarihinde temel saylabilecek Taberî, bnü’l-Esîr ve bn Kesîr’in eserleri108
tarand. Siyasî bir tarih kayna olmalar hasebiyle bu eserlerden özellikle hurûc eden seyyid
ve erîflerin hareketleri, Abbâsî idarecileriyle ve toplumla olan ilikileri konusunda istifade
edildi. Bunlardan bn Kesîr çok özet bilgiler vermesine karn, ehl-i beyt nesliyle alakal
tafsilatl bilgiler veren Taberî ve bnü’l-Esîr’in, çou zaman birbiriyle noktasna varncaya
kadar ayn rivayetleri naklettii görüldü. Söz konusu müelliflerin eserlerinde Hz. Peygamber
evlâdnn halifelere kar hareketlerine “zuhûr, hurûc, mehrac” gibi ifadeler kullanlmas
dikkat-i câlib idi. Seyyid ve erîflere hürmet dolu bu ifadelerin kullanmnn, daha sonraki
tarihçiler tarafndan da izlendii söylenebilir. Tarih kitaplar içerisinde özellikle Ya‘kûbî,109
Mes’ûdî110 ve bn Tiktakâ111 ehl-i beyt muhibbi kiiler olarak konumuzla ilgili zaman zaman
farkl bilgiler vermilerdir.
Aratrmamz içerisinde ahslarn hayatlaryla alakal hem îî bak açsn yanstmak,
hem de Sünnîlerle îa arasndaki benzerlik ve farkllklar tespit etmek adna îa mezhebinin
375 tane eserini derleyen ve bunu isim isim sayan Meclîsî’nin Bihâru’l-Envâr’ndan112
özellikle istifade edilmitir. 110 ciltlik bu devasa eserde özellikle on iki imamla alakal çok
tafsilatl bilgiler bulunmutur. Onlarn gerek hayatlar, gerekse dinî ve ilmî yönleriyle ilgili bu
eserden yararlanlmtr. Muhsin Emîn’in eseri113 de taranm, her iki eserden istifade edildii
görülen Msrl Seyyid eblencî’den114 de özellikle dinî hayat ve menkbeler konusunda
bilgiler toplanmtr.
108
Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr (310/923), Târîhu’t-Taberî -Târîhu’r-Rusül ve’l-Mülûk-, thk:
Muhammed Ebu’l-Fadl brahim, 2. bask, Kâhira, 1419; bnü’l-Esîr, Ebu’l-Hasan Izzüddîn Ali b. Muhammed elCezerî (630/1233), el-Kâmil fi’t-Târîh, 4. bask, Beyrut, 1414/1994; bn Kesîr, Ebu’l-Fidâ smail b. Ömer edDmekî (774/1372), el-Bidâye ve’n-Nihâye, thk: Abdurrahman el-Lâdkî-Muhammed Beydûn, Beyrut,
1416/1996.
109
Ya‘kûbî, Ahmed b. Ebi Ya‘kub b. Ca’fer el-Abbâsî (284/897), Târihu’l-Ya‘kûbî, Beyrut, 1415/1995.
110
El-Mes‘ûdî, Ebu’l-Hasan Ali b. Hüseyin (345/956), Mürûcü’z-Zeheb ve Meâdinü’l-Cevher, byy., 1283.
111
bn Tiktakâ, Muhammed b. Ali b. Tabâtabâ (709/1309), el-Fahrî fi'l Adâbi's-Sultâniyye ve'd-Düveli'l-
slâmiyye, thk: Memduh Hasan Muhammed, Kâhira,1999.
112
Meclîsî, Allâme Muhammed Bâkr b. Muhammed Takî b. Maksûd Ali (1110/1698), Bihâru’l-Envâr, 4. bask,
Beyrut, 1404.
113
El-Emîn, Seyyid Muhsin, A‘yânü’-îa, thk: Hasan el-Emîn, Beyrut, 1406/1986.
114
eblencî, es-Seyyid Mümin b. Hasan (1298/1881), Nûru’l-Ebsâr fî Menâkbi Âl-i Beyti’n-Nebiyyi’l-Muhtâr,
Msr, 1324.
18
Aratrmamz içerisinde tasnif açsndan yararlanma zorluu bulunan corafya
kitaplarndan ve ehir tarihlerinden ksmî olarak istifade edilebilmitir. Orijinal bilgiler
bulunan bu kitaplardan el-Bekrî’nin Mu‘cemü Me’sta‘cem115 ve Yakut el-Hamevî’nin
Mu‘cemü’l-Büldân’ndan116
yer
isimlerinin
tespitinde
faydalanlmtr.
ehir
tarihi
niteliindeki bn ebbe’nin el-Medinetül’l-Münevvera’snda117 Medine’de yaam seyyid ve
erîflerin ev ve bahçeleriyle ilgili bilgiler, Muhammed ve brahim kardelerin hurûcu ile ilgili
geni bilgiler verilmitir. bn Zûlâk’n, bn Tariberdî’nin ve Süyûtî’nin Msr’la alakal
eserlerinde118 ise Msr’a yerlemi veya gelmi ya da bir ekilde mektupla dahi olsa
Msrllar’n istifade ettii seyyid ve erîflerle ilgili dier tarih kitaplarnda rastlayamadmz
orijinal bilgiler mevcuttur. Berrâkî’nin Kûfe tarihinden119 de istifa edilmitir. Maribi Aksa ve
Endülüs’le alakal tarih kitaplarndan120 özellikle drisîler ile ilgili bilgiler derli toplu bir
ekilde bulunabilmitir.
Seyyid ve erîflerin edebî-ilmî ve kültürel yönleriyle alakal bilgileri elde ederken bn
Abdirabbih’in, Cehiyârî’nin, bn Teymiye’nin, evki Dayf’n, Hasan brahim Hasan’n,
Demirayak’n eserlerinden121 istifade edilmitir. Onlarn malî yaplarn ve maietlerini
115
El-Bekrî, Abdullah b. Abdilazîz el-Endelüsî (487/1094), Mu‘cemü Me’sta‘cem, thk: Mustafa es-Sekkâ, 3.
bask, Beyrut, 1403.
116
El-Hamevî, Ebû Abdillah Yâkût b. Abdillâh (626/1229), Mu‘cemü’l-Büldân, Beyrut, Dâru’l-Fikr, trs.
117
bn ebbe, Ömer (262/876), Kitâbu Târîhi’l-Medîneti’l-Münevvera, thk: Fehim Muhammed eltût, 2. bask,
Cidde, 1399/1979.
118
bn Zûlâk, Hasan b. brahim b. Hüseyin el-Leysî (387/997), Fedâilu Msr ve Ahbâruhâ ve Havâssuhâ, thk: Ali
Muhammed Ömer, Kâhira, 1420/2000; bn Tariberdî, Cemâlüddîn Ebu’l-Mehâsin Yûsuf el-Atabei
(874/1469), en-Nücûmü’z-Zâhira fi Mülûki Msr ve’l-Kâhira, Kâhira, 1383/1963; Es-Süyûtî, Celâlüddîn
Abdurrahmân b. Ebî Bekr (911/1505), Husnü’l-Muhâdara fî Târîhi Msr ve’l-Kâhira, thk: Muhammed Ebu’lFadl brahim, byy., Dâru hyai’l-Kütübi’l-Arabi, 1387/1967.
119
El-Berrâkî, Seyyid Hasan b. Ahmed en-Necefî (1332/1914), Târîhu’l-Kûfe, Ta‘lik: Muhammed Sâdk,
Beyrut, 1407/1987.
120
bnü’l-Kâdî, Ahmed b. Muhammed el-Miknâsî (1025/1616), Cezvetü’l-ktibâs fi Zikri men Halle mine’l-
A‘lâm bi’l-Medîneti Fâs, Rabat, 1973, s. 18-22; en-Nâsrî, Ahmed b. Hâlid (1315/1897), Kitabü’l-stiskâ li
Ahbâri Düveli’l-Maribi’l-Aksâ, thk: Ca’fer en-Nâsrî-Muhammed en-Nâsrî, byy., ed-Dâru’l-Beyzâ, 1997.
121
bn Abdirabbih, Ebû Ömer Ahmed b. Muhammed el-Endelüsî (327/940), Kitâbü’l-Ikdi’l-Ferîd, erh ve
Ta‘lik: Ahmed Emîn vd., 2. bask, Kâhira, 1375/1956; El-Cehiyârî, Ebû Abdullah Muhammed b. Abdus
(331/942), Kitabü’l-Vüzerâ ve’l-Küttâb, thk: Mustafa es-Sekkâ vd., 2. bask, Msr, 1401/1980; bn Teymiye,
Ebu’l-Abbâs Takiyüddîn Ahmed b. Abdilhalîm (728/1328), Minhâcü’s-Sünneti’n-Nebeviyye, thk: Muhammed
Raâ ve Salim, 2. bask, Kâhira, 1409/1989; evkî Dayf, Târîhu’l-Edebi’l-Arabî (III) – el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-
19
aratrrken Ebû Yûsuf’un, Yahya b. Âdem’in ve bn Kudâme’nin Kitâbü’l-Harac’lar, Ebû
Ubeyd’in Kitâbu’l-Emvâl’i ve malî durum ile ilgili çada eserler122 balca yararlanlan
eserler olmutur. Onlarn dinî hayatlaryla alakal menkbe türü bilgileri ve tarikat
silsilelerindeki yerlerini tespit esnasnda tasavvufi eserlere123 de müracaat edilmitir.
Abbâsîler’le ilgili yazlm olan çada eserlerden124 tartma konusu olan Muhammed
Nefsü’z-Zekiyye’ye biat edildii söylenilen Ebvâ toplants, Muhammed b. Hanefiyye’nin
Evvel- 13. bask, Kâhira, 1994; Hasan brahim Hasan, Siyasî-Dinî-Kültürel-Sosyal slâm Târîhi, çev: smail
Yiit, Sadrettin Gümü, 3. bask, stanbul, 1991; Demirayak, Kenan, Abbâsî Edebiyat Tarihi, Erzurum, 1998.
122
Ebû Yûsuf, Ya‘kub b. brahim (182/798), Kitâbu’l-Harâc, çev: Ali Özek, 2. bask, stanbul, 1973; Yahya b.
Âdem, el-Kuraî (203/818), Kitâbü’l-Harâc, erh: Ahmed Muhammed akir, 2. bask, Kâhira, 1347; Ebû Ubeyd,
Kâsm b. Sellâm (224/838), Kitâbu’l-Emvâl, çev: Cemaleddin Saylk, stanbul, 1981; Kudâme b. Ca’fer
(329/941), el-Harâc ve Snaatü’l-Kitâbe, erh: Muhammed Hüseyin ez-Zebîdî, Badad, 1981; El-Hatîb,
Abdülkerim, es-Siyâsetü’l-Mâliyye fi’l-slâm, Beyrut, 1380/1961; Zehrânî, Dayfullah Yahyâ, en-Nefekât ve
dâratühâ fi’d-Devleti’l-Abbâsiyye –min sene 132/749 ilâ 334/945- Mekke, 1406/1986; Sddîkî, S.A., slâm
Devleti’nde Malî Yap, stanbul, 1973; Husarî, Ahmed, es-Siyâsetü’l-Iktisâdiyye ve’n-Nüzumü’l-Mâliyye fi’lFkhi’l-slâmî, Kâhira, 1402/1982.
123
bnü’l-Cevzî, Cemâlüddîn Ebu’l-Ferac Abdurrahman b. Cevzî el-Badâdî (597/1201), Sfatü’s-Safve, thk:
Muhammed Ravvâs Kalacî, Mahmûd Fâhûra, 2. bask, Beyrut, 1399/1979; Vâsitî, Takiyyüddîn b. Abdurrahmân
b. Abdilmuhsin Ebu’l-Ferac (744/1544), Tiryâkü’l-Muhibbîn, Kâhira, 1305; ez-Zebîdî, Ebu’l-Feyz Seyyid
Muhammed el-Huseynî el-Vâsîtî el-Hanefî (1205/1790), Ikdü’l-Cevher, TDV. SAM Kütüphanesi 8062 no’lu
yazma eser; Harîrî, Kemaleddîn (1299/1882), Tibyânu Vesâili’l-Hakâik, Süleymaniye, brahim Efendi
Kütüphanesi 430 No’lu el yazma nüshas; Heytemî, Ahmed b. Hacer el-Mekkî (974/1566), es-Savâiku’lMuhrika fi’r-Reddi alâ Ehli’l-Bide‘ ve’z-Zendeka, stanbul, 1406/1986; Attâr, Feridüddîn (618/1221),
Tezkiratü’l-Evliyâ, Çev. Süleyman Uluda, stanbul, 1985; Hocazâde, Ahmet Hilmi (1332/1913), Hadîkatü’lEvliyâ, stanbul, 1318; En-Nebhânî, Yûsuf b. smail (1350/1932), Câmiu Kerâmâti’l-Evliyâ‘, Beyrut, 1329;
Vicdânî, Sâdk (1357/1939), Tarikatler ve Silsileleri (Tomar- Turuk- Aliye) hzr: rfan Gündüz, stanbul, 1995.
124
El-Hudarîbek, Muhammed (1345/1925), Muhâdaratü Târîhi’l-Ümemi’l-slâmiyye (ed-Devletü’l-Abbâsiyye),
Kâhira, Dâru’l-Fikri’l-Arabi, trs.; el-I, Yûsuf (1387/1967), Asru’l-Hilâfeti’l-Abbâsiyye, Tenkîh: Muhammed
Ebü’l-Ferac el-I, Dmek, 1990; el-Abbâdî, Ahmed Muhtâr, Fi’t-Târîhi’l-Abbâsî ve’l-Endelüsî, Beyrut,
Dâru’n-Nehdati’l-Arabiyye, trs.; Ed-Dûrî, Abdülazîz, el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel, 2. bask, Beyrut, 1988; ElAlûsî, Adil Muhyiddîn, er-Ra‘yü’l-Âm fi’l-Karni’s-Sâlisi’l-Hicrî, Badat, 1987; Ömer Fevzî Faruk, el-Medhal
ila Târîhi Âli’l-Beyti Münzü Fecri’l-slâm, Ammân, 1419/1998; Tabîatü’d-Da‘veti’l-Abbâsiyye, Badad, 1987;
el-Cüzüru’t-Târîhiyye li’l-Vizârati’l-Abbâsiyye, Badad, 1986; Buhûsun fi’t-Târîhi’l-Abbâsi, Beyrut, 1977;
Atvan, Hüseyin, ed-Da‘vetü’l-Abbâsiyye, Târîh ve Tatavvur, Amman, 1984; ed-Da‘vetü’l-Abbâsiyye, Mebâdi‘
ve Esâlib, Beyrut, 1984; el-Beylî, Muhammed Berakât, ed-Da‘vetü’l-Abbâsiyye, Sevrâtü Beni’l-Abbâs ani’lHilâfeti’l-Ümeviyye, Kâhira, 1986; Mahmud Fehmi Abdülcelil, el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel, Kâhira,
1413/1993; brahim Eyyûb, et-Târîhu’l-Abbâsiyyü –es-Siyâsiyyü ve’l-Hadariyyü-, Beyrut, 1989; Fkî,
20
olu Ebû Hâim’in, Abbâsî Muhammed b. Ali’ye imameti vasiyet etmesi, Ali Rzâ’nn Halife
Me‘mûn tarafndan veliaht tayini ve sebebleri, seyyid ve erîflerin hurûc sebepleri ve
sonuçlar ile alakal yorumlar açsndan istifade edilmitir.
Çalmamzla alakal M. Bahaüddin Varol’un “Hilafet Mücadelesi’nde Ehl-i Beyt
Nesli”125 ile Gülgün Uyar’n “Ehl-i Beyt, slâm Tarihi’inde Ali-Fâtma Evlâd”126 isimli
akademik çalmalar bizim için rehber ve ba ucu kitab özellii tamlardr. Varol’un
eserinde Abbâsî Halifeleri ile ehl-i beyt neslinin ilikileri derli toplu bir ekilde sunulmu;
yine ehl-i beyte meyleden devlet adamlar ve airler, balklar altnda verilmi; her iki konuda
da eserden büyük ölçüde istifade edilmitir. Ancak eserin sadece siyasî olaylarla snrl
kalmas, çalmamzla ayrlan temel nokta olmutur. Dier eserin ilk bölümü de Abbâsî
Halifeleri ile seyyid ve erîflerin siyasî ilikilerini ele almtr. kinci ve üçüncü bölümlerde
ictimâî hayatla alakal sadece Ali-Fâtma evlâdnn neseb bilgileri, evlilikleri, gelir kaynaklar,
yayldklar corafya ve mezarlar ele alnmtr. Bu anlamda çokca istifade edilen bu deerli
çalmadan bizim çalmamz ilmî, kültürel ve sosyal açdan farkl balk ve içerikleri ile
ayrlmaktadr.
Isâmüddîn Abdürraûf, ed-Devletü’l-Abbâsiyye, Kâhira, 1987; el-Bââ, Hasan, Dirâsât fî Târîhi’d-Devleti’lAbbâsiyye, Kâhira, 1990; Muhammed Süleymân Hüseyin, ed-Devletü’l-slâmiyye fi’l-Asri’l-Abbâsî, Riyad,
1404/1984; Ahmed Hüseyin Ya‘kûb, el-Hâimiyyûn fi’-erîati ve’t-Târîh, Ürdün-Cera, 1998; Takkû,
Muhammed Suheyl, Târîhu’d-Devleti’l-Abbâsiyye, Beyrut, 1996; Ulyân, Muhammed Abdülfettâh, Kyâmü’dDevleti’l-Abbâsîyye, 2. bask, Kâhira, 1994; el-Ulebî, el-Ahdü’s-Srrî Li’d-Da‘veti’l-Abbâsiyye ev mine’lÜmeviyyîn ile’l-Abbâsiyyîn, Beyrut, 1988; El-Lümeylim, Abdülazîz Muhammed, el-Alâkâtü beyne’l-Aleviyyîn
ve’l-Abbâsiyyîn min sene 98 ilâ sene 232, 5. bask, Beyrut, 1413/1993; Hugh, Kennedy, The Early Abbâsîd
Caliphate, London, 1986; Bozkurt, Nahide, Mutezile’nin Altn Ça –Me‘mûn Dönemi-, Ankara, 2002; Bozkurt,
Nahide, Oluum Sürecinde Abbâsî htilali, Ankara, 2000; Zorlu, Cem, Abbâsîlere Yönelik Dinî ve Siyasî
syanlar, Ankara, 2001.
125
Varol, M. Bahaüddin, Hilafet Mücadelesinde Ehl-i Beyt Nesli, Konya, 2004.
126
Uyar, Gülgün, Ehl-i Beyt, slâm Tarihinde Ali Fâtma Evlâd, stanbul, 2004.
21
I.
BÖLÜM
SEYYD VE ERÎFLERN DNÎ KONUMU
1. Din Açsndan Seyyid ve erîfliin Konumu
slâm gelmeden önce Arap topluluklar arasnda kabileler ve soylar arasnda ayrmclk
söz konusuydu. Üstün kabile anlay ve yönetici kabile anlay vard. Buna bariz bir misal
olmak üzere Hâim oullar ile Ümeyye oullar arasndaki mücadeleler gösterilebilir.127 Hatta
Hz. Peygamber’in vefatndan ksa bir süre sonra tekrar bu iki kabile arasndaki rekabetin
canlandn görmekteyiz. Böyle bir ortamda nazil olan Kur‘ân- Kerîm üstünlüün takvada
yani Allah’a kar kulluk bilincinde olduunu, Ona kar gelmekten saknanlarn daha deerli
olduunu ifade buyurdu.128 Ayn âyet-i kerîmede insanlarn bir erkek ve diiden yaratldklar,
onlarn kabile ve boy olarak ayrlmalarnn sebebinin tanma/tanma olduu ifade edildi.
Hz. Peygamber, amelinin/eyleminin kendisini geri brakp, ileri götürmedii kiiyi,
nesebinin ileri götüremeyeceini ifade etmektedir.129 Hz. Muhammed’in hayat boyunca, belli
bir kabileye, airete, boya atfedilen üstünlüü ykmaya çaltn, Habeî bir köle dahi idareci
olsa ona itaat edilmesi gerektiini130 ve Arab’n Aceme, Acem’in Araba üstünlüünün
olmadn söylediini131 görmekteyiz. Bütün bunlar, slâm Dini’nde her hangi bir soya, gruba
veya zümreye ayrcalk ve kutsallk tannmadn ifade etmektedir.
Ehl-i beyti öven hadîs-i erîflerle ilgili ve özellikle “Ben size iki ey braktm: Allah’n
kitab ve ehl-i beytim (tratî)”132 hadisiyle ilgili olarak, gerek hadisin baz rivayetlerinde ehl-i
beyt yerine sünnet ifadesinin kullanlmas gerekse ahslarla amel edilmesinin mümkün
olmamas sebebiyle bu rivayetlerdeki ehl-i beytten, Hz. Peygamber’in bütün neslinin deil de
127
Bkz. Sarçam, brahim, Emevî-Hâimi likileri, Ankara, 1997. Burada, slâm öncesi ve sonrasnda Emevî-
Hâimî mücadelesi ayrntl bir biçimde anlatlmaktadr.
128
Hucurât, (49) 13.
129
Ebû Dâvûd, lim, 1; Tirmîzî, Kur‘ân, 10; bn Mace, Mukaddime, 17; Dârimî, Mukaddime, 32.
130
Buharî, Ahkâm, 4; Müslim, mâra, 336-37; Ebû Dâvûd, Sünne, 5; Tirmizî, Cihad, 28; lim, 16; Nesâî, Beyat,
26; bn Mace, Cihad, 39.
131
Ahmed b. Hanbel, Müsned, V/411.
132
Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 36; Tirmîzî, Menâkb, 31; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/14, 17.
22
hidayet ve sîretlerinin mutlak surette Kur‘ân ve sahih sünnetin çizgisinde olan neslinin
anlalmas uygun olacaktr.133 Söz konusu rivayet ile ilgili Hayreddin Karaman, u yorumlar
yapmaktadr: “Burada tra ve ehl-i beytin ayn manada kullanld görülüyor. Ayrca
kyamete kadar onun ehl-i beyti ile Kur‘ân’n birbirinden ayrlmayaca ifade ediliyor; buna
göre ehl-i beytin (tra) doru yol rehberi olmasnn art Kur‘ân’dan ayrlmamalar oluyor.
Hadiste geçen iki rehber arasndaki iliki konusunda iki yorum akla geliyor: a) Hz.
Peygamber’in soyundan gelenler daima Kur‘ân yolunu izlerler; bu yorumu tarihî bakmdan
tespit etmek imkansz gibidir, ehl-i beytten geldiklerini iddia ettikleri halde Kur‘ân yolundan
ayrlm kimselerin bulunduu da biliniyor. b) Kur‘ân yolundan ayrlanlar benim soyumdan
gelseler bile rehber olan ehl-i beyte, traya dâhil olamazlar. Bu ikinci yorumun daha uygun
olduunu düünüyorum. Bu taktirde de ‘Kur‘ân var iken, ona uyanlarn ayrca rehber
olmalarnn anlamszl’ ileri sürülebilir. Buna da u cevap verilebilir: “Kur‘ân’ doru
anlamak ve uygulamak için örneklere ihtiyaç vardr, Kur‘ân’ hayatlarna rehber edinen ehl-i
beyt de ideal örnekler arasndadr.”134 Gerçekten Karaman’n yorumlar tarihî realite ile de
örtümektedir. Nitekim özellikle I/VII. asrda ehl-i beyt, Kur‘ân’ yaayan bir rehberler
mektebi haline gelmi ve o mektepte yetien Ali Zeyne’l-Âbidîn, Muhammed Bâkr özellikle
Ca‘fer Sâdk gibi ahsiyetler, yaadklar dönemi her yönden etkilemilerdir. “Hz.
Muhammed, Allah’n iradesini tutana ehl-i beytim demi, bundan dolay akrabalk ba
olmad halde Selman- Fârisî ile ilgili olarak da ayn eyi söylemitir.”135
Ehl-i beytin ilk temsilcilerinden biri olan Hz. Hasan, ar bir taraftarna unlar
söylemitir: “Yazklar olsun size! Bizi Allah için sevin. Biz Allah’a itaat edersek, o zaman
bizi sevin. ayet Allah’a isyan edersek, o zaman bize kin duyun.” Bu sözleri dinleyen kii
“Siz Rasûlullah’n yakn ve hane halksnz.” deyince Hz. Hasan öyle cevap verir: “Yazk
sana! Allah’a itaat olmadan Allah birisi için Rasûlullah’n yaknln özür kabul etse,
bununla ona anne ve baba açsndan bizden daha yakn olan birisi (mesela amcas Ebû Tâlib)
fayda görürdü. Vallahi ben içimizden asi olann azabnn iki kat olacandan korkuyorum.
133
Dölek, Âdem, “Sekaleyn Hadisi ve Deerlendirilmesi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4,
Say: 3, s. 171,172.
134
Karaman, Hayreddin, “Soruturma”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 406.
135
Yldz, agm., s. 316.
23
Aramzdan iyi olann ecrinin iki kat verileceini de umuyorum. Yazklar olsun size! Allah’tan
korkun ve bizim hakkmzda hakikati söyleyin.”136
Hz. Peygamber’in kz Fâtma ve onun soyuyla ilgili “Fâtma iffetini korumutur, Allah
da onun zürriyetini atee haram klmtr.” sözü hadis âlimlerince mevzu kabul edilmitir.137
bn Teymiye u gerekçelerle metin olarak da rivayetin uydurma olduunu söyler: “Rivayette
iffeti korunmu olmak, söz konusu kiinin soyunun atee haram klnmasnn sebebi olarak
ifade edilmektedir ki bu batldr. ffetini korumu pek çok kadn vardr ki onlarn soyundan iyi
olan da vardr, facir olan da; mümin de vardr, kafir de. Nitekim Fâtma’nn soyunun hepsine
ate haram klnm deildir. Aksine aralarnda iyi de kötü de vardr... Hatta Râfizîler/îîler
bile onlardan birçounun küfrüne ve fskna ahitlik etmektedir. Baz îî gruplar, Zeyd b. Ali
ve onu dost edinenleri reddettiler, onlarn küfür ve fskna ahitlik ettiler.”138
Gerçekten pek çok îî grubun kendi imamlar dndaki Hz. Peygamber soyundan gelen
seyyid ve erîfleri kabul etmemesi, onlar yalanclkla, günah ilemekle ve hatta küfürle itham
etmesi bir yana tarihte nesebi Hz. Peygamber’e sahih bir ekilde ulat kesin olan baz
seyyid ve erîflerin Müslümanlkla badamayacak iler yapt sabittir.
Bütün bu bilgiler altnda dinimizin temel kaynaklarnda Hz. Peygamber’in soyu da
dahil herhangi bir soya ayrcalk tannmad ifade edilebilir. Bununla beraber hicri birinci
136
Zübeyrî, age., s. 49; Âmir, Fâtma Mustafa, Târihu’l-Üsrati’t-Tâlibiyye fi’l-Medîneti fi’l-Asri’l-Ümevî,
Kâhira, trs., s. 53.
137
bnü’l-Cevzî, Cemalüddin Ebu’l-Ferac Abdurrahman b. Cevzî el-Badâdî (597/1201), Kitâbü’l-Mevdûât
mine’l-Ehâdîsi’l-Merfûât, thk: Nuruddîn b. ükrî b. Alî Boyaclar, Riyad, 1418/1997, II/227-228; bn Arrâk,
Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Kinânî (963/1556), Tenzîhü’-erîati’l-Merfûa ani’l-Ahbâri’-enîati’lMevdûa, thk: Abdülvehhâb Abdüllatîf-Abdullah Muhammed, Beyrut, 1401/1981, I/417-418; e-evkânî,
Muhammed b. Ali (1250/1834), el-Fevâidü’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, thk: Abdurrahmân b. YahyâAbdülvehhâb Abdüllatîf, Kâhira, 1380/1960, s. 392-393. Hatîb Badâdî’nin bu rivayet ile ilgili u olay
nakletmesi dikkati câlibtir. “Ca’fer b. Muhammed b. Mezyed anlatyor: ‘Badattaydm. Bana Muhammed b.
Mende dedi ki: ‘Seni Muhammed b. Ali Rzâ’nn yanna girdireyim mi?’ Evet, dedim. Beni onun yanna girdirdi,
biz ona selam verdik ve onun yanna oturduk. Ona bn Mende Rasûlullah’n ‘Fâtma iffetini korumu, Allah da
onun soyuna atei haram klmtr.’ hadisiyle ilgili sordu. O da ‘Bu, Hasan ve Hüseyin’e hastr.’ dedi.” Age.,
III/54; Safedî, age., IV/106; Emîn, A‘yân, II/35. Bu rivayetin sahih olmadn kabul etmekle beraber, anlam
olarak Hasan ve Hüseyin’e özgü bir durumun olabilecei, Muhammed Cevad’n sözü nakledilerek muhaddisler
tarafndan da kabul edilmektedir. bnü’l-Cevzî, Mevdûât, II/228; bn Arrâk, age., I/418; evkânî, age., s. 393.
138
bn Teymiye, age., IV/59,62-64.
24
asrda ehl-i beyt mektebinde yetimi olan, ehl-i beyt neslinin kendi çalarna ve daha sonraki
dönemlere her yönüyle iz brakm kiiler olduu söylenebilir. Öncelikle toplumun daha sonra
devletlerin seyyid ve erîflere gösterdii ilgi, salad bir takm imkanlar, zamanla sahte
seyyidlik ve erîflik durumuna sebebiyet vermi, sahteleri gerçeklerden ayrt etmek üzere
nakîbü’l-eraflk müessesesi kurulmutur. Bütün her eye ramen teseyyüdlük/seyyid gibi
görünme tam anlamyla önlenememi ve her dönemde sahte seyyid ve erîflere rastlanm ve
Peygamber neslinden olma istismar edilmitir. Gerek dinin temel kaynaklarnda seyyid ve
erîflere bir ayrcaln tannmamas gerekse gerçek seyyid ve erîfleri ayrt etmenin zorluu
sebebiyle soy iddiasndan daha çok Kur‘ân ve Sünnete baln ön plana alnmas ve bu
mihenge göre deerlendirme yaplmas daha isabetli olsa gerektir.
2. Toplum Açsndan Seyyid ve erîflerin Dinî Konumu
slâm Dini’nin Peygamberi Hz. Muhammed (as), Müslümanlar arasnda çok özel bir
yere sahiptir. Cenâb- Hak onu en güzel örnek olarak vasflandrm, ona itaat edilmesini
emretmi, ona tâbî olmay kendine olan sevginin göstergesi kabul etmitir. O, Allah’n
mesajn ilk olarak yaayan ve bu konuda insanlara örneklik yapan bir ahsiyet olmutur. Bu
sebeple onun sünneti slâm Dini’nde ikinci temel kaynaktr. Hal böyle olunca gerek asr
saadette bu kutlu insan görme ve ona inanma erefine eren kiiler, gerekse daha sonraki
asrlarda yaayan Müslümanlar için o, çok önemli ve özel bir insandr. Ona olan sayg ve
sevgi, onun hane halkna ve soyuna olan sevgiyi beraberinde getirmitir. Hz. Muhammed’i
peygamber olarak kabul eden bir Müslüman’n onun ehl-i beytini sevmesi ve sayg göstermesi
için kanmzca baka bir sebep aramaya gerek yoktur.139 Nitekim Hz. Ebûbekir, “Ey insanlar!
Hz. Muhammed’e olan hürmetinizi onun ehl-i beyti hususunda da muhafaza edin.”140 ve
“Allah’a yemin olsun ki Rasûlullah’n akrabalar benim nazarmda kendi akrabalarmdan daha
sevimli ve üstündür.”141 demitir. Hz. Ebûbekir’in bu düüncelerine Hz. Ömer ve Hz. Osman
bata olmak üzere bütün ashâb- kiram sahip olmutur.142 Hz. Ömer, divan ihdas ettii zaman
“Beytülmalden hisse verme iine kimden balayalm?” diye sorunca ashâbn “Kendinden
bala.” cevabna karlk o öyle cevap verdi: “Hayr, Rasûlullah önderimizdir. Onun ehl-i
139
Varol, M. Bahaüddin, “Soruturma”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 412.
140
Buharî, Fedâilü’s-Sahâbe, 12, 22; Müslim, man, 205.
141
Buharî, Fedâilü’s-Sahâbe, 11, 12.
142
Ya‘kûbî, age., II/153.
25
beytinden balayalm ve en yakndan en uzaa doru bu ii sürdürelim.” Hz. Ömer, söz
konusu hisseleri öncelikle Hz. Peygamber’in hanmlarna, sonra Hz. Ali’ye ve Bedir
Sava’na katlan Hâimilere verdi. Hasan ve Hüseyin’i de babalarna dahil etti ve onlara da
babalarna verdiinin aynsn verdi.143
Hz. Peygamber’in ehl-i beytinin faziletiyle ilgili âyet-i kerîmeler ve hadîs-i erîfler144 hiç
üphesiz bu sevgide temel etkendir. Hz. Muhammed, bize örettii namaz ibadetinde, salli ve
barik dualarn okurken kendisinin ailesine dua etmemizi sünnet olarak brakmtr.145
Dolaysyla Peygamberimizin ailesi, ehl-i beyti ümmet arasnda büyük bir muhabbet ve
sevgiye mazhar olmutur.
Hz. Peygamber sevgisi, sevilenin sevdiklerini de sevmeyi doal olarak beraberinde
getirmitir. Çünkü sevgilinin sevdiklerini sevme ve onlara deer verme psikolojik bir
durumdur.146 Dolaysyla asr saadetten itibaren yüzyllardr insanlar, en sevgilinin sevdii
hanmlarn, aile fertlerini ve torunlarn sevmiler, onlara ayr bir deer vermiler, muhabbet
beslemilerdir.
Cahiliye döneminde, kabile içinde ehl-i beyt adyla tannan ve yöneticilik onuru ayn
ailede devam eden bir yap söz konusuydu.147 Ayn olgu “liderin ailesinin mensuplar”
anlamyla Hz. Peygamber’in vefatndan sonraki siyasî gelimelerde ehl-i beyt tabiriyle
görülmektedir.148 Kutsal Hz. Peygamber ailesi fikri, Hind-Âri fikirlerindeki “seçkin bir ilah
ailesinin bulunduu, bu ailenin sulbünden ilahi nurun nesilden nesile intikal ettii ve beklenen
Mesih’te son bulduu” biçimindeki vb. anlaylarla bütünlemitir.149 ran’daki kutsal aile
anlaynn ve Hz. Hüseyin’in ran Kisras Yezdecird’in kz ile evlenmesinin150 de ksmen
ayn sonucu dourduu söylenebilir. Aslnda benzeri bir yap Hristiyanlk’ta da söz
143
Ebû Yûsuf, age., s. 85-86; Ebû Ubeyd, age., s. 257-258; Hatîb, age., s. 74-75; Sddîkî, age., s. 197.
144
Heytemî’nin ehl-i beytin fazileti ile ilgili 14 âyet-i kerîme ve 44 hadîs-i erîf zikrettii daha önce ifade
edilmiti. Bkz. dipnot: 80.
145
Buharî, Enbiyâ, 10; Müslim, Salat, 65, 66, 69; Nesâî, Sehv, 49, 50-54; bn Mace, kame, 25.
146
Karaman, age., s. 407.
147
Öz, Mustafa, “Ehl-i Beyt”, DA., stanbul, 1994, X/498; Lewis, age., s. 27.
148
Demircan, agm., s. 101
149
Üzüm, lyas, “Soruturma”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 421.
150
Abbâdî, age., s. 23; Nevin Abdülhalik Mustafa, slâm Siyasî Düüncesinde Muhalefet, çev: Vecdi Akyüz,
stanbul, 1990, s. 216.
26
konusudur. Hristiyanlk’ta azizin statüsünün en bariz özellii grup, aile ya da kabilelerden
daha çok bireylere uygulanmasdr. Bunun tersine slâm’da ise aziz sözcüü hem bireyler hem
de topluluklar için kullanlr ki bunlarn deiik tipleri vardr. Birincisi, tarikatlarda kutsal soy
ecereleri vardr. Bütün kabileler bazen kutsal ahsiyetlerin soyundan geldiklerini iddia
edebilir ve bu yolla kabile nüfuzunu ya da lutfunu ortak olarak paylaabilir. Bu nüfuzu olaan
üstü bir dereceyle tevarüs eden bir kii aziz veya seyyiddir.151
Bu sebeplerle beraber Müslüman Türkler için ehl-i beyt sevgisinin farkl bir boyutu
daha söz konusudur. Çünkü soy gütme, ulu tandklar kiilere ve soylarna derin sayg ve
sevgi gösterme geleneine bal olan Türklerde, benimsedikleri dini getiren Ulu Elçi ve Onun
en yaknlarna kar duyduklar sevgi ve ihtiram, bu gelenekle kaynap, Ouzlar’n
Müslümanlnda belirli hatta hakim bir nitelik olarak yer almaktadr.152 Bu sevgi, dinî
edebiyatmzn ilk mahsullerinden olan Satuk Bura Han Destan’nda Türkler’in, slâm
Dünyas içinde bütün safl ile slâmiyet’e sarlm ve kendini bu dine adam bir kahramana,
“Allah’n Arslan” sfatyla mehur Hz. Ali’ye, hayranlk duyularnn ve adn daima
yüceltilerinin tezahürleri eklinde görülür.153 slâm Türk Edebiyatnn bilinen ilk örnei olan
Kutadgu Bilig’de akl temsil eden “Ögdülmü”, zühd ve takvay temsil eden “Ogdurmu”a
Ali evlâd ile ilikilerinin nasl olaca konusunda nasihat ederken öyle der: “Peygamber
nesline hürmet edersen devlet ve saadete kavuursun. Bunlar pek çok ve gönülden sev; onlara
iyi bak ve yardmda bulun; bunlar ehl-i beyttir, Peygamberin uruudur. Ey karde, sen de
onlar sevgili Peygamber hakk için sev.”154 Fuzûlî, Hadîkatü’s-Süedâ isimli eserinde Hz.
Peygamberin âl-i abasna, ashâbna yaplan zulümleri etkileyici bir dille anlatr.155 Yakn
tarihimizin mehur Mevlevî airi eyh Galib, divannda Hz. Ali ve on iki imam
övmektedir.156 Ahmed Yesevî, Hz. Ali’nin kahramanlklarn anlatrken,157 Nizamülmülk’ün
mehur Siyasetnamesinde seyyid ve erîflere, eref ve neseb olarak hürmetin ziyade
151
Turner, Bryan S., Max Weber ve slâm, çev: Yasin Aktay, 2. bask, Ankara, 1997, s. 127,128.
152
Soyyer, Ylmaz, Sosyolojik Açdan Alevî-Bektaî Gelenei, stanbul, 1996, s. 87.
153
Flal, slâm Mezhepleri, s. 237.
154
Yûsuf Has Hacib (470/1077), Kutadgu Bilig, çev: Reîd Rahmeti Arat, 6. bask, Ankara, 1994, s. 313.
155
Fuzûlî (963/1556), Hadîkatü’s-Süedâ (Saadete Ermilerin Bahçesi), 3. bask, stanbul, 1955, s. 151-152, 193-
239, 240-569; Çavuolu, Ali, “Ehl-i Beyt Sevgisinin Tercümanlar”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya,
2004, Yl: 4, Say: 3, s. 320-321.
156
eyh Galib (1213/1799), eyh Galib Divanndan Seçmeler, hzr: Abdülbaki Gölpnarl, stanbul, 1971, s. 96.
157
Yesevî, Ahmed (562/1116), Divan- Hikmet, hzr:Hayati Bice, Ankara, 1993, s. 56.
27
olmasndan ve onlara kötülük yaplamayacandan dolay elçilerin bunlar arasndan
seçilmesinin iyi olacan söylediini görmekteyiz.158 Veli Baba’nn ehl-i beyt olan
dedelerinin Anadolu’ya gelileri,159 Koyun Baba’nn Anadolu’da Hz. Muhammed’in çok
sevdii torunu, Kerbela ehitlerinin serdar Hz. Hüseyin’in bir armaan, Fâtmatü’z-Zehra
annemizin evlâd olarak karlanmas160 hiç üphesiz Türklerdeki bu sevginin sadece tipik iki
örneidir. Anadolu’daki bütün camilerde Hz. Ali, Hasan ve Hüseyin’in isimlerinin levhalar
halinde asl olmas da bu sevginin bir baka tezahürüdür.161
Hz. Peygamberin ailesi ve torunlaryla ilgili olmasa da daha sonraki dönemlerde onun
nesli, siyasî, sosyal ve ekonomik bir menfaat arac haline getirilmeye çallm ve Hz.
Peygamber’in neslinden olmak birileri tarafndan özellikle gündemde tutulmak istenmitir. Bu
konuda, Muhtar es-Sekafî162 ve Ebu’s-Serâyâ163 tipik iki örnektir.
Sünnîler ve îîler arasnda siyasal iktidar ele geçirmek ve mevcut iktidarlarn
merulatrmak, insanlar arasnda ayrcalkl bir statü elde etmek veya menfaat temin etmek
için ehl-i beyti kullanan pek çok kimse, grup, mezhep ve tarikat ortaya çkmtr; hala da
çkmaya devam etmektedir. Tarih boyunca ehl-i beyt üzerinden siyaset yapm olan îa’nn
inanç sisteminin bel kemiini imamet nazariyesi, yani ehl-i beyt imamlarna itaat
oluturmaktadr. Çünkü îa, ehl-i beyti oluturan on iki imama itaati, bir inanç esas haline
getirerek, siyasal iktidar ele geçirmenin ve meruiyetin kayna olarak görmektedir. Sünnî
baz tarikatlar, tarikat silsilesini ehl-i beyte dayandrarak prestij kazanmaya çalmlardr.
Hala Sünnîler arasnda, etnik olarak Arap dahi olmayan kimseler kendilerini seyyid ve erîf
olarak sunmakta, insanlarn Peygamber ve soyuna olan saygsn istismar etmektedirler. Bir
çok Alevî topluluk arasnda da etnik olarak Türk asll olan baz Alevî dedeleri, prestij ve
158
Nizamülmülk (485/1092), Siyasetname (Siyeru’l-Mülûk), çev: Nurettin Bayburtlugil, stanbul, 1981, s. 141.
159
Eri, Osman, “Kültürümüzde Ehl-i Beyt Sevgisi”, Diyanet Aylk Dergi, Ankara, 2005, Say: 171, s. 6.
160
Eri, agm., s. 7.
161
Bozgeyik, Burhan, Oniki mam ve Alevîlik, 2. bask, stanbul, 2000, s. 31.
162
Muhtar, Kûfe’de Muhammed b. Hanefiyye’nin adna hareket ettiini söyleyerek taraftar toplamaya
çalmtr. bnü’l-Esîr, age., II/661; bn Kesîr, age., VIII/292.
163
Etrafna adam toplayarak güçlenmek isteyen Ebu’s-Serâyâ, halk tarafndan sevilen Muhammed b. brahim’in
nüfuzunu kullanmak için ona biat etmi; ganimetler konusunda Muhammed’in tavrn beenmedii için onu
zehirlemitir. bnü’l-Esîr, age., IV/147-149.
28
imtiyaz
elde
etmek
için
seyyid
olduklarn
iddia
ederek
soylarn
ehl-i
beyte
dayandrmaktadrlar. Bu yüzden dedelik, babadan oula geçmektedir.164
Bütün bu sebeplerle seyyid ve erîfler, din açsndan kutsal birer varlk gibi
nitelendirilmilerdir. Bundan dolay toplum onlara çok deer vermitir. Halkn seyyid ve
erîflere deer vermesi devletlerin de onlara deer vermesi sonucunu dourmutur. Evlâd-
Rasûl’ün ekonomik, sosyal ve siyasal bir takm imkanlara sahip olmasn salayan bu
gelimeler, onlarn ayrcalkl yerini daha da pekitirmi ve sonuçta Hz. Peygamber
döneminde olmayan ancak daha sonra ortaya çkan, Serjant’n “Müslüman Aristokrasi” adn
verdii165 bir sosyal grup oluturmutur.
3. Seyyid ve erîflerin Dinî Faaliyetleri
Aratrmamz kapsayan dönem içerisinde her yönüyle temayüz eden ahsiyet hiç
üphesiz Ca‘fer Sâdk b. Muhammed’dir.166 Gerek Sünnîler gerekse îîler için o âlim birisidir.
Zamannn en faziletlisi ve en çok ibadet edeniydi. îa, ona Sâdk lakabn Hz. Peygamber’in
verdii söylese de167 genel kabule göre kendisinden hiç yalan sadr olmad için bu lakab
164
Kutlu, agm., s. 99-100.
165
Serjeant, R.B., slâm ehri, çev: Elif Topçugil, stanbul, 1992, s. 175.
166
Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. 80/699 ylnda Medine’de dodu. Dedesi Ali b. Hüseyin ile 12 sene,
daha sonra babasyla 19 sene yaad. Babasndan sonra ise yaklak 34 yl hayat sürdü. 148/765 ylnda
Medine’de vefat etti ve Baki‘ mezarlna babasnn, dedesinin ve Hz. Hasan’n yanna defnedildi. Onun Mansûr
tarafndan zehirletildiine dair iddialar doru deildir. Çünkü onun vefat, Mansûr’un ileri yoluna koyduu ve
isyanlarn bittii bir dönemde olmutur. Üstelik o, hiçbir zaman halifeye kar bir hareketin içerisinde yer
almad gibi amcaolu olan Hasanîler’i de bu konuda uyarmtr. En-Nevbahtî, Ebû Muhammed el-Hasan b.
Mûsâ (310/922), Firaku’-îa –îî Frkalar-, çev: Hasan Onat vd., Ankara, 2004 (Kummî’nin Kitabü’l-Makâlât
ve’l-Frak ile birlikte), s. 194; bn Sad, age., V/320; Halîfe b. Hayyât, Tabakât, s. 269; Ya‘kûbî, age., II/381;
bnü’l-Cevzî, Sfatü’s-Safve, II/174; Zehebî, Iber, I/160; A‘lâm, X/104; Yâfiî, age., I/304; es-Süveydî,
Muhammed Emîn el-Badâdî (1246/1830), Sebâikü’z-Zeheb fi Marifeti Kabâili’l-Arab, Beyrut, 1406/1986, s.
330; bn Kunfüz, Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Hasan b. Ali (809/1406), el-Vefeyât, thk: Adil Nüveyhz, Beyrut, 1971,
s. 127; Dâvûdî, age., s. 161; Meclîsî, age., XLVII/1-8; bnü’l-Imâd, age., I/220; eblencî, age., s. 139; Ziriklî,
age., II/121; Emîn, A‘yân, I/659; Fudaylî, age., II/202; Ebû Zehrâ, Muhammed (1394/1974), el-mâmü’s-Sâdk –
Hayâtühû ve Asruhû, Ârâühû ve Fkhuhû- byy., Dâru’l-Fikri’l-Arabi, trs., s. 27, 28, 63, 64.; Öz, Mustafa,
“Ca‘fer es-Sâdk”, DA, stanbul, 1993, VII/1-3; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 140.
167
Meclîsî, age., XLVII/8,9 Yine îa’dan, gelecekle ilgili verdii haberlerin doru çkmas sebebiyle bu lakab
almtr, görüü nakledilmitir. bn Teymiye, age., IV/12. Aabeyinin ve ardndan kendisinin halife olacan
önceden bilen Ca’fer’e bundan dolay Sâdk lakabn Ebû Ca’fer Mansûr’un verdii de rivayet edilmitir.
29
almtr.168 Ona atfedilen birçok menkbe vardr.169 Daha sonra dinî ilimler konusunda geniçe
ele alacamz gibi o, dinî ilimlerde hiç üphesiz bir otoriteydi. Kendisinden pek çok kii
hadis rivayet etmitir. mam Ebû Hanife ve mam Malik’in onunla ilikisi söz konusudur. O,
tefsir, hadis, fkh, kelam ve tasavvuf ilminde çann en önde gelen simalarndan biriydi. Bu
açdan o, yaad dönemde dinî ilimlerde bir üstatt. Kendinden önceki ehl-i beyt
kyamlarnn hazin sonuçlar sebebiyle riyaset fikrinden uzak kalmas, kendisini ilme
adamasna sebep olmutu.
Hz. Hasan’n torunu olan Hasan b. Zeyd170 Hâim oullar’nn önde gelenlerinden
biriydi. O, babasndan kalan dört bin dinarlk borcu ödeyinceye kadar bir çatnn gölgesine
ban sokmayacana dair yemin etmi, dedii gibi de yaparak babasnn borcunu tamamen
ödemitir.171 Bu hareketi, onun erefli bir kii olarak tannmasn salayan ilk hadise olarak
Isfehânî, Mekâtîl, s. 226.
Bununla beraber Meclîsî’nin u rivayeti onun gelecekle ilgili gayb bilgisinin
olmadn ifade etmektedir: “Ebû Ca’fer Mansûr, Ca’fer Sâdk’ öldürtmek üzere sarayna çarttnda ‘Seni
niye çarttm, biliyor musun?” der. Ca’fer Sâdk ‘Benim gayb bilgim yok.’ diye cevap verir. age., XLVII/178.
168
169
Yâfiî, age., I/304; Ziriklî, age., II/121.
Ca’fer Sâdk’n kendisini halifeye gammazlayan birisine yemin ettirmesi sonucu, adamn orackta ölüp
kalmas, (eblencî, age., s. 139; Meclîsî, age., XLVII/164; Nebhânî, age., I/379; El-Cündî, Abdülhalîm, elmâmü Ca‘feru’s-Sâdk, Kâhira, 1986, s. 93; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 46.) kölesini öldüren birisine ettii
beddua sonucunda adamn o gece sabaha kar çlk atarak ölmesi, (eblencî, age., s. 139; Meclîsî, age.,
XLVII/110,177,182, Nebhânî, age., I/379) mehur Ebvâ toplantsyla ilgili olarak Ebû Ca’fer Mansûr’u
kastederek gelecekte onun halife olacana dair sözleri, (Belâzurî, age., III/308; Isfehânî, Mekâtil, s. 226; bn
Tiktakâ, age., s. 161; Nebhânî, age., I/379) cübbesini kaybeden kiiye dua ederek cübbesini bulmasn salamas
(eblencî, age., s.140; Meclîsî, age., XLVII/109,147; Nebhânî, age., I/380) Hz. Ali’yi ve Zeyd b. Ali’yi
kötüleyen bir aire yapt beddua sonucu, onu bir aslann parçalamas (eblencî, age., s. 140; Meclîsî,
XLVII/136) ve ölüleri dirilttiine dair menkbelere varncaya kadar pek çok menkbe kendisinden
nakledilmektedir. Meclîsî, age., XLVII/34-87; Attâr, age., s. 54-58.
170
Hasan b. Zeyd b. Hasan. 83/702 ylnda Medine’de dodu. Mansûr döneminde Medine Valilii yapmtr. O
bu yönüyle kaynaklarda siyah giyen ilk Alevî olarak tantlmtr. Hacca giderken 168/784 ylnda Medine’ye 5
mil mesafede bulunan Hâcir’de vefat etti. Es-Sedûsî, Müerric b. Amr (195/810), Kitâbu Hazf min Nesebi
Kuray, thk: Salahuddin Müncid, Beyrut, 1396/1976, s. 16; Halîfe b. Hayyât, Tabakât, s. 272; Hatîb Badâdî,
age., VII/309; Zehebi, Iber, I/194; Yâfiî, age., I/355; Dâvûdî, age., s. 56-57; bnü’l-Imâd, age., I/265; Ziriklî,
age., II/205; eblencî, age., s. 187;
171
eblencî, age., s. 186; Uyar, age., s. 239.
30
deerlendirilmitir.172 Bu bilgiyle dindarl ve ahlak hakknda bir fikir edinebileceimiz
Hasan b. Zeyd hakknda menkbeler rivayet edilmitir.173 Hadis ilmi açsndan önemli bir
ahsiyet olan Hasan’n bir rivayetini Neseî kitabna almtr.174
Ca‘fer Sâdk’n sütkardei olan Davud b. Hasan b. Hasan’n,175 Mansûr’un
hapishanesinde iken sütkardeinin kendisine örettii ve anneleri Ümmü Davud’a nispetle
Ümmü Davud duas diye bilinen bir duayla görünmez olduu, bir müddet sonra ortaya çkt
rivayet edilmektedir.176 Bu tip kaybolma hadiseleri îa’nn çokça naklettii garip
rivayetlerdendir. Seyyid ve erîflerin böyle dualarla görünmez olmas ile onlarn bir ksmnn
çileler çekmesi, hatta öldürülmesini badatrmak mümkün görünmemektedir.
Hz. Hasan soyundan gelen önemli bir sima da Abdullah b. Hasan’dr.177 O her yönüyle
deerli birisiydi. Bu sebeple âlimler ve özellikle Emevî Halifesi Ömer b. Abdilazîz ona çok
deer verirdi. O, Halife Ömer’in yanna geldiinde Halife ona hürmet etmi, onu selamlam,
yanna oturtmu ve onun gösüne eliyle dokunmutu. Bunun sebebini soranlara ise bununla
Hz. Peygamber’in efaatini umduunu söylemitir.178 Musab b. Abdillah onunla ilgili
“Âlimlerimizin ondan daha çok birine hürmet ettiini görmedim.” demitir.179 Abdullah, olu
Muhammed sebebiyle hapishanede kald ve orada vefat etti. Onunla beraber birçok seyyid ve
172
El-Mizzî, Ebü’l-Haccâc Yûsuf b. Zekî (742/1341), Tehzîbü’l-Kemâl, thk: Beâr Marûf, Beyrut, 1400/1980,
VI/153; Uyar, age., s. 239.
173
Çocuunu bir kartal kaçran anne için dua eder ve kartal hemen çocuu yerine brakr. Yine babas Zeyd, olu
Hasan’n elinden tutup Hz. Peygamber’in kabrine getirir ve “Yâ Seyyidî! Yâ Rasûlallah! Bu olum Hasan, ben
ondan razym.” der. Rüyasnda Zeyd, Hz. Peygamber’i görür ve Hz. Peygamber kendisine olu Hasan’dan
kendisinin de Allah’n da raz olduunu söyler. Hasan büyüyünce kz Nefîse ile ayn ekilde Hz. Muhammed’in
kabrine gelir ve ayn olaylar bana gelir. eblencî, age., s. 186.
174
175
eblencî, age., s. 186; bnü’l-Imâd, age., I/265.
Davud b. Hasan b. Hasan. Kardeleriyle ve yeenleriyle beraber Mansûr’un hapsinde kalan erîflerden
birisidir. 60 yanda iken Medine’de vefat etmitir. Dâvûdî, age., s. 155.
176
Dâvûdî, age., s. 155.
177
Abdullah b. Hasan b. Hasan. 70/690 ylnda Medine’de dodu. Babas Hasan b. Hasan, annesi Fâtma bt.
Hüseyin olduu için el-mahz (duru, saf, ar) diye isimlendirilmitir. 145/762 ylnda olu Muhammed sebebiyle
yetmi be yanda iken Kûfe’de Mansûr’un hapsinde öldü. Hayyat, Tabakât, s. 258; Belâzurî, age., III/316;
Isfehânî, Mekâtil, s. 171; bnü’l-Cevzî, Müntezam, VIII/91-93; Zehebi, Iber, I/152; bn Kesîr, age., X/513;
Dâvûdî, age., s. 83; bnü’l-Imâd, age., I/213; Ziriklî, age., IV/207.
178
Isfehânî, Mekâtîl, s. 170.
179
Hatîb Badâdî, age., IX/432.
31
erîf hapishanede kald ve çok sknt çekti. Onlar bu skntda da dindarlklarn gösterdiler.
Nitekim Abdurrahman b. Ebi’l-Mevali, Hz. Peygamber evlâdnn hapishanede nasl
sabrettiklerini, sorunca onlardan birisi öyle cevap verir: “Onlar gerçekten sabrlyd. Hatta
aralarnda altn külçesine benzeyen bir adam vard ki atee tuttukça altn nasl saflayorsa,
smail b. brahim’in180 de sknts artkça sabr artyordu.”181 Ayn hapishanedeki bir baka
erîf Ali b. Hasan idi.182 O, çok abid ve takva sahibi birisiydi. Secde halinde iken öldüü
rivayet edilmitir.183 Bir gün namazda iken elbisesinin üzerinde ylan gören birisinin
heyecanla “Elbisenin üzerinde ylan var!” diye barmasna karn o, son derece sakin bir
ekilde ne namazn bozmu, ne hareket etmi ne de yüzünün renginde en ufak bir deiiklik
olmutur.184
Isfehânî’nin “Mehdî olarak isimlendirilmesi ile ilgili rivayetler” ad altnda kendisine
bir balk att185 Muhammed Nefsü’z-Zekiyye b. Abdillah,186 her yönüyle renkli bir ahsiyet
olduu gibi dinî faaliyetleri açsndan da önemli birisidir. Abbâsî Devleti’ne kar ilk
yllarnda çok önemli bir muhalefet sergilemitir. Bu esnada siyasî amaçl dinî söylemler
kullanan Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’nin mehdi oluu ile ilgili birçok rivayet gündeme
getirilmitir.187 Bunlar arasnda en mehurlar, Hz. Peygamber’e nisbet edilen u sözlerdir:
180
smail b. brahim b. Hasan b. Hasan. Hakknda fazla bilgi sahibi olamadmz smail, brahim el-Gumr’un
oludur. Ed-Dibâc lakabn almtr. Soyundan Tabâtabâîler ve Rassîler gelmitir. Mansûr’un hapishanesinde
vefat etmitir. Isfehânî, Mekâtîl, s. 180; Dâvûdî, age., s. 133.
181
Isfehânî, Mekâtîl, s. 180.
182
Ali b. Hasan b. Hasan b. Hasan. Isfehânî, Mekâtîl, s. 175-177; Dâvûdî, age., s. 149.
183
Dâvûdî, age., s. 149.
184
Isfehânî, Mekâtîl, s. 175.
185
Isfehânî, Mekâtîl, s. 211-217.
186
Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. 100/717 ylnda Medine’de dodu. 145/762 ylnda Medine’de
Halife Ebû Ca’fer Mansûr’un askerleri tarafndan Medine’de öldürüldü. Öldüünde 45 yandayd. Bakî
mezarlna defnedildi. Neneleri içerisinde hiç ümmü veled olmad için kendisine “Sarîhu Kuray/Nesep
olarak saf Kureyli” denilmitir. Halîfe b. Hayyât, Tabakât, s. 269; Belâzurî, age., III/332; Taberî, age., VII/597603; Merzubânî, age., s. 418; Isfehânî, Mekâtil, s. 207; bnü’l-Esîr, age., III-579-580; bn Tiktakâ, age., s. 163;
Zehebî, Iber, I/152-153; Yâfiî, age., I/297; bn Kesîr, age., X/504-509; Dâvûdî, age., s. 84-85; Safedî, age.,
III/297-298.; bnü’l-Imâd, age., I/213; Ziriklî, age., VII/90; Fudaylî, age., s. 78. Onun fiziki özellikleriyle ilgili
çok abartl rivayetler vardr. Safedî, age., III/297; Uyar, age., s. 186; Zorlu, age., s. 220.
187
El-Mes‘ûdî, Ebu’l-Hasan Ali b. Hüseyin (345/956), et-Tenbîh ve’l-râf, Beyrut, Dâru’t-Türâs, trs., s. 295;
bnü’l-Esîr, age., III/579.
32
“Mehdî benim soyumdan gelecektir. smi benim ismime, babasnn ismi babamn ismine
benzeyecektir.”188 “Dünyann son günü olsa dahi Allah o günü uzatr ve mehdimizi gönderir.
Onun ismi benim ismim, babasnn ismi babamn ismi gibidir. O, zulüm ve hakszlk dolu
olan yeryüzünü adalet ve hakkaniyetle doldurur.”189 Muhammed b. Abdillah’n mehdilii
sadece Hz. Peygamber’e söyletilmekle kalmam, yine kendisine kar kyam ettii, zamann
halifesi Ebû Ca‘fer Mansûr’a onun için “Ehl-i beytimizin mehdisi”190 ve Ca‘fer Sâdk’a
“bizim mehdimiz”191 eklinde sözler söyletilmitir. Hatta i daha da ileriye götürülmü ve
Muhammed ile ilgili onun iki omuzu arasnda yumurta eklinde mühür bulunduu,192
mehdinin annesi193 ve mehdinin dilinin kekeme olduu194 ile ilgili rivayetler uydurulmutur.
188
Dâvûdî, age., s. 84. Ölenlerin ahiretten önce tekrar dünyaya döneceini, Muhammed b. Abdillah’n da
döneceini söyleyen Mugire b. Sad el-Iclî bu rivayet senedi içerisinde vardr. Safedî, age., III/299.
189
Ebû Dâvûd, Mehdî, 1; Tirmîzî, Fiten, 52. Bu gibi rivayetlerin îa’nn mamiyye/sna aeriyye kolu tarafndan
on ikinci imam Muhammed Mehdî Muntazar için kabul edildii gözden kaçrlmamaldr. Ayn rivayet sadece
Muhammed Nefsü’z-Zekiyye ve Muhammed Mehdî için kullanlmakla kalmam, Hz. Peygamber’in vefatndan
sonra Muhammed b. Hanefiyye ile balayan ve günümüze kadar devam eden pek çok kii tarafndan söz konusu
edilmitir. bn Teymiye, age., IV/98-101. Bu konuyla ilgili deerli bir çalma yapan Avni lhan içinde mehdi
kelimesi geçmeyen rivayetler ve geçen rivayetler eklinde iki bala ayrd mehdi rivayetlerini hem sened hem
de mana olarak incelemitir. Sonuç olarak o öyle demektedir: “Ehl-i sünnet prensiplerine göre, bunlarn sened
yönünden bile katilii söz konusu edilemeyecei için sadece bu rivayetlerin mehdiliin bir inanç esas olmasna
yetmeyecei açktr.” “Çeitli ülkelerde mehdiliini iddia edenlerin ortaya çklarnn müterek bir sebebi
vardr: Siyaset. Bu gibilerin hepsi kendilerinin mehdi olmadn bilmektedirler. Mehdî adyla çarlmaktan
holanan Muhammed b. Hanefiyye ve Cârûdîler’in Mehdîsi Muhammed b. Abdillah’tan tutun da Sudan ve
Somal Mehdîleri’ne kadar niceleri mehdilii siyasî menfaat kozu olarak kullanmlar ve benimsemilerdir. Yine
bu gibilerin en yakn yardmclarndan akl banda olanlar da bu ii sadece siyasî gayeleri uruna
kabullenmilerdir.” lhan, Avni, Mehdîlik, stanbul, 1976, s. 111-140, 179. Özet olarak mehdi ile ilgili rivayetler
ve deerlendirmesi için bkz. Öz, Mustafa, mamiyye îas’nda Onikinci mam ve Mehdî nanc, stanbul, 1995,
s. 35-37. Mehdîlik ile ilgili güzel bir makale, mehdilik iddia edenler, îî frkalardaki farkl mehdiler için bkz.
Flal, “Mesih ve Mehdî nanc Üzerine (Mezhepler Târîhi Açsndan Bir Bak)” slâm Mezhepleri, 3. bask,
Ankara, 1986, s. 246-288.
190
191
Isfehânî, Mekâtil, s. 212.
Isfehânî, Ebvâ toplantsna sonradan gelen Ca’fer Sâdk’n Muhammed’in mehdi olmadn söyledii
rivayeti naklettikten bir sayfa sonra baka zamanlarda Ca’fer Sâdk’n Nefsü’z-Zekiyye’ye mehdi demesiyle
ilgili rivayetleri yorumsuz olarak verir. Mekâtîl, s. 186-187.
192
Isfehânî, Mekâtîl, s. 211; Fudaylî, age., s. 78.
193
Isfehânî, Mekâtil, s. 212.
33
Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’nin mehdilii babas tarafndan da gündeme getirilmitir.195 Bu
beraberce Emevîler’e kar hareket eden Hz. Peygamber neslinin, ellerinden kaçrdklar
halifelii almaya yönelik, Abbâsî Halifelerine kar kullandklar dinî bir söylem gibi
görünmektedir. Bu yolla halifelie layk olduklarn ispat etmek istemektedirler.196 uras bir
gerçektir ki Muhammed’in mehdi olarak adlandrlmas, Hâim oullar arasnda kabul
görmütür. Bu, Emevîler’in son dönemlerinde Ebvâ’da yaplan ve Muhammed’e biat edildii
iddia edilen kongrede, Muhammed ile Mansûr arasndaki mektuplamalarda gerek Hâim
oullar gerekse Muhammed tarafndan dile getirilmitir.197 Nefsü’z-Zekiyye, siyasî yönünün
yan sra dinî yönüyle de temayüz etmi bir erîftir. Bunu öncelikle Mansûr ile
mektuplamasndaki içerikte görebiliriz.198 Bu mektuplama esnasnda dinî olarak Hz. Ali’nin
vasi ve imamln, Hz. Peygamber’in nesebinden geliini ifade etmitir.199 Bozkurt,
Muhammed b. Abdullah’n bu sözleri gündeme getirmesini dinî deil de siyasî bir bakn
194
Isfehânî, Mekâtil, s. 214. Kekemelik, mam Hasan soyunun bir özellii olarak gösterilmi ve seyyidliin
kant olarak bununla övünülmütür. Klç, age., s. 76.
195
196
Belâzurî, age., III/307; Ya‘kûbî, age., II/371; bn Tiktakâ, age., s. 162
Hüseyin Atvan, Emevîler ve Abbâsîler’de mehdi rivayetlerinin kimler adna kullanldn ve Emevîler
dönemindeki halkn honutsuzluu ve bir kurtarc fikrine sahip olma inançlarn naklettikten sonra öyle bir
deerlendirme yapmaktadr: “te böylece Abbâsîler ile Hasanîler arasnda mehdi lakab üzerinde mevzu hadisler
ve uydurma haberler birleti. Her grup mehdinin kendilerinden olduunu ve hasmnn davasnn doru
olmadn, onun delilini çürüttüünü kesin bir dille yayyordu.” Mebâdi‘, s. 131-139,143-187. Abdülaziz edDûrî de Abbâsîler ile Hasanîler arasnda karlkla söz konusu mehdi rivayetlerinin uydurulduunu ifade ettikten
sonra Mansûr’un olunun Mehdî olduu fikrini yaymas ve bu uurda airleri tevik ediini örnekleriyle anlatr.
“Abbâsî Propagandas Sürecinde ve Abbâsîler’in lk Asrnda Mehdî Tasavvuru”, çev: M. Bahaüddin Varol,
stem, Konya, 2004, Yl: 2, Say: 3, s. 227-229. Bernard Lewis, Mevali (ranllar ve dierleri) îîliin en ar ve
uzlamaz kollarn benimsediler ve ona Hristiyan, Yahudi ve ranl atalarndan kalan bir çok yeni dinî kavramlar
ilave ettiler ki bunlarn en mühimi mehdi kavram idi, demektedir. Age., s. 83-83. Ahmed Hüseyin Yak‘ûb ise
mehdi rivayetleriyle ilgili onlarn mütevatir olduunu, Müslümanlarn bu konuda icmasnn bulunduunu
söylemektedir. Age., s. 348.
197
Zorlu, age., s. 222. Ethem Ruhi Flal ise Nefsü’z-Zekiyye’nin mehdilii ile ilgili öyle demektedir:
“Muhammed b. Abdillah salnda kendi mehdiliine inanm olmal ki, yazlarnda kendisi için mehdi lakabn
kulland görülmektedir. slâm Mezhepleri, s. 28.
198
Belâzurî, age., III/323-325; el-Müberrad, Ebü’l-Abbâs Muhammed b. Yezîd (285/898), el-Kâmil fi’l-Lüga
ve’l-Edeb, , VI/113-117; Taberî, age., VII/566-571; bnü'l-Esîr, age., III/568-571; bn Kesîr, age., X/502-504.
199
Uyar, age., s. 190.
34
neticesi olarak görmektedir.200 Gerçekten de Nefsü’z-Zekiyye’nin sözlerine dikkatlice
bakldnda hilafet meselesinde dini bir referans yerine nesebi gündeme getirdii
görülecektir. Dolaysyla siyaseten Muhammed’in, Abbâsîlerden daha çok hilafete layk
olduklarn düündüü ve bunu dile getirdii söylenebilir. Mektuplamada Nefsü’z-Zekiyye
Mansûr’dan farkl olarak kul hakk ile ilgili konular eman kapsam dnda brakmtr. Bu
siyaseten uygun olmasa bile Muhammed’in dinî hassasiyetini ve eriata balln
göstermektedir.201 Dinî ve ahlakî yönü sebebiyle kyam öncesinde irad ettii hutbede “Size
izin veriyorum; kalmak isteyen kalr, ayrlmak isteyen ise gidebilir.”202 diyerek çözülmelere
sebep olmu,203 hac esnasnda halifeye kar suikast teklifini, davette bulunmadan önce doru
olmayaca gerekçesiyle reddetmi,204 Mansûr’un casusuyla ilgili Ebû Hebbar’n öldürme
fikrini kan dökmekten holanmad için kabul etmemi,205 kyam esnasnda hem Medine’de
kalma hem de hendek kazma görüünü srf sünnete ittiba için benimsemitir.206 Bu yönü
Mansûr’a kar kyamnda baarsz olmasna ve öldürülmesine sebep olmutur. Onun
hareketine mam Malik’in fetva vermesi,207 bata Ebû Hanife208 olmak üzere dier âlimlerin
200
Bozkurt, Nahide, Me‘mûn Dönemi, , s. 63.
201
Zorlu, age., 242.
202
Taberî, age., VII/582-583; bnü’l-Cevzî, Müntezam, VIII/66; bnü’l-Esîr, age., III/574; bn Kesîr, age.,
X/506; bn Haldûn, age., III/192; Dûrî, age., s. 65. bnü’l-Esîr onun sadece verdii hutbesinde deil hurûcunun
deiik safhalarnda ayrlmak isteyenlerin ayrlabileceini söylediini nakleder. Age., III/574-575.
203
Zorlu, age., s. 248,253.
204
Taberî, age., VII/525-526; bnü’l-Esîr, age., III/557.
205
Taberî, age., VII/527-528; bnü’l-Esîr, age., III/555; bn Haldûn, age., III/188.
206
Taberî, age., VII/581; Isfehânî, Mekâtîl, s. 236; bnü’l-Cevzî, Müntezam, VII/66; bnü’l-Esîr, age., III/573;
Zehebî, Iber, I/153; Yâfiî, age., I/292; bn Kesîr, age., X/505; bn Haldûn, age., III/192. Medine’nin servet, adam
ve silah açsndan zayf bir yer olmas, bu noktalarda darya baml bir yer olmas hendein de bu kuatmay
daha da pekitirmi olmas sebebiyle bu fikir Muhammed’e pahalya mal olmutur. I, age., s. 37; Hudarîbek,
age., s. 63; Abbâdî, age., s. 53; Dûrî, age., s. 65; Zorlu, age., s. 247,253.
207
Isfehânî, Mekâtîl, s. 249; bnü’l-Esîr, age., III/565; bn Kesîr, age., X/501; bn Haldûn, age., III/191; Ziriklî,
age., VII/90; Dâvûdî, age., s. 85. Ahmed Emîn bu sebeple mam Malik’in Mansûr tarafndan kamçlatldn
söylemektedir. Ahmed Emîn (1373/1954), Duha’l-slâm, 7. bask, Kâhira, 1355/1936, s. 207-208. Kettânî, mam
Malik ve Ebû Hanife’nin ona meyletme sebebinin Mansûr’un halifeliinden önce Medineliler’in ona biat etmesi
olduuna dair bir rivayet nakletmektedir. Kettânî, Muhammed Abdülhayy (1382/1962), et-Terâtibü’l-dâriyye –
Hz. Peygamber’in Yönetimi-, çev: Ahmet Özel, stanbul, 1990, I/86. Abbâdî, Mansûr’un ve Abbâsîler’in mam
Malik’e eziyet edip dümanlk etmesi sebebiyle mam Malik’in ve mezhebinin Abbâsîler’e düman olan Endülüs
35
destei209 ve Zeydiyye,210 Mutezile,211 Mugiriyye212 frkalarnn213 onunla birlikte hareket
etmesi, faaliyetinin dinî bir çevrede yank bulduunu göstermektedir.214 Dinî yönünün yan
sra dinî ilimlerde de saygn bir yerinin olduunu kaynaklar bize aksettirmektedir. Onun fkh
bilgisinin olup olmad hakkndaki sözlere helal-haram konusunda herhangi bir soru
sorulduunda kendisinin çk kaps olduunu söylemitir.215 Derin ilim seviyesinin216 yan
sra Abdullah b. Tâvus gibi bir hadisçiden hadis de dinlemitir.217 Çünkü babas Abdullah
gerek kendisini gerekse kardei brahim’i ilim talep etmeleri ve dinde anlay sahibi olmalar
Emevî Devleti’nde resmi mezhep haline gelmesinde ve drisîler’in onun mezhebine tâbî olmasnda ve
Muvatta’y okumalarnda etkili olduunu söylemektedir. Age., s. 53.
208
Mansûr’un yakn komutanlarndan Hasan b. Kahtabe, Muhammed b. Abdillah kyam edince Ebû Hanife’ye
geliyor ve ne yapmas gerektiini soruyor. Ebû Hanife onunla savamamas gerektiini söyleyince, Hasan b.
Kahtabe onunla savamaktan vazgeçiyor ve bu sebeple Mansûr tarafndan hapse atlyor. El-Mevdûdî, Ebu’lA‘lâ (1399/1979), Hilafet ve Saltanat, çev: Ali Genceli, stanbul, 1980, s. 385, 386; Nevin Abdülhalik Mustafa,
age., s. 292; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 269. Mahmud Fehmi Abdülcelil, Ebû Hanife ile ilgili bu rivayetleri kabul
etmemekte, sebep olarak Ebû Hanife’nin halife tarafndan kamçlanmas ve Kûfe valisi tarafndan fetvadan men
edilmesinin Emevîler döneminde olmasn, onun Muhammed’in kyamn desteklemesiyle ilgili rivayetlerin
zayf olduunu, Ebû Hanife’nin bu olaydan be yl sonra vefat ettiini ve bu ayet Mansûr’un emriyle olsa
halifenin be yl beklemesinin anlamsz olduunu söylemektedir. Age., s. 212-214.
209
Isfehânî, Mekâtîl, s. 244, 257, 262.
210
Zeyd b. Ali b. Hüseyin b. Ali’yi imam olarak kabul eden ve onun görülerini benimseyen îî frkadr. Onlar
Fâtma oullarnn imametini kabul ederler. E-ehristânî, Ebü’l-Feth Muhammed b. Abdilkerim (548/1153), elMilel ve’n-Nihal, Tashîh: Ahmed Fehmî Muhammed, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, trs., I/153.
211
“Adalet ve Tevhid Ashâb” ve “Kaderiyye” diye de isimlendirilen Mutezile, Vâsl b. Atâ’nn görülerini
benimseyen frkadr. ehristânî, age., I/38.
212
Mugire b. Sad Becelî’nin görülerini benimseyen ve Muhammed Nefsü’z-Zekiyye b. Abdillah’ imam olarak
kabul eden, onun ölmediine inanan îî frkadr. ehristânî, age., I/180.
213
Isfehâni’nin “Ebû Eyyûb b. El-Edber, Vasl b. Ata’nn görülerine davet etmek üzere Muhammed b.
Abdillah’a ve Ali oullarndan bir gruba gelmi onlar da olumlu cevap vermilerdir.” (Mekâtîl, s. 211) rivayetini
esas alarak Muhammed b. Abdillah’n Mutezilî görülerinin olduunu ve isyannn Mutezile isyan olduunu
söyleyenler olmusa da Zorlu’nun dedii gibi Muhammed b. Abdillah’n hareketine Mutezile ve Zeydiyye’den
katlmlar olmutur, ancak bu hiçbir zaman kendisinin Mutezilî olduu anlamna gelmez çünkü o kendisini bu
mezheplerden hiç birisinin taraftar olarak tantmam ve takdim etmemitir. Age., s. 262.
214
Zorlu, age., s. 261.
215
Isfehânî, Mekâtîl, s. 258.
216
Ziriklî, age., VII/90.
217
Isfehânî, Mekâtîl, s. 211.
36
için tevikte bulunurdu.218 Bu, ehl-i beyt medresesinin gelenei olduu üzere Hz. Peygamber
neslinden iki güzide ahsiyetin toplumdaki seçkin yerini almas anlamna gelecekti.
Dier bir erîf brahim b. Abdillah,219 kardei Muhammed b. Abdillah ile birlikte hareket
etmitir. O da kardei gibi dinî hassasiyeti had safhada olan birisiydi. brahim, Basra ve
çevresindeki ehirleri ele geçirince Fars bölgesinin bir ksmn yöneten Mansûr’un valisi
Muhammed b. Atyye’ye elçi göndererek huzuruna çard. Vali, brahim’in yanna girince
brahim ona mal olup olmadn sordu. Vali yemin ederek hiçbir eye sahip olmadn
söyleyince brahim “Onu serbest brakn.” diye emir verdi. bn Atyye onun yanndan
çkarken bir yandan da öyle diyordu: “Bu, Ebû Ca‘fer’in adamlarndan deil, onlara hiç
benzemiyor.”220 brahim kendisine mal vermeyi teklif eden bir toplulua “Yannda mal olan
kimse din kardeine yardm etsin. Benim onu almam teklifine gelince bunu kabul edemem.
Benim için iki k söz konusudur: Ya Ali b. Ebî Tâlib’in yaants ya da ate.”221 Yine
brahim’in Ebû Ca‘fer’in komutanlarndan birinin atn deerinden daha fazlasn ödeyerek
satn almas, Mansûr’un valisinden ikence ile maln almaya çalan adamna “Bizim ikence
ile alnan mala ihtiyacmz yok.” demesi222 hep onun dinî hassasiyetini gösteren örneklerdir.
O, sfehânî’nin ifadesiyle din, ilim, cesaret ve güç konusunda aabeyi Muhammed gibiydi.223
brahim Basra’ya geldikten sonra evlendii Behkene bt. Ömer b. Seleme’nin onun yanna k
218
Isfehânî, Mekâtîl, s. 213.
219
brahim b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. 97/715 ylnda domutur. Kardei Muhammed ile beraber hareket
etmi onun hem davetçisi hem de veliaht olmutur. 145/763 ylnda Kûfe’ye 16 fersahlk mesafedeki Bâhamrâ
köyünde 48 yanda iken öldürülmütür ve oraya defnedilmitir. Ba Halife Mansûr’a gönderilmitir. Bann
daha sonra Msr’a götürüldüüne dair rivayetler vardr. Na ise Kûfe’de, Ebû Kavârîr köyünün yanndadr.
Belâzurî, age., III/345; Taberî, age., VII/647-649; Isfehânî, Mekâtîl, s. 300; bnü'l-Esîr, age., III/589-590; bn
Tiktakâ, age., s. 163; Zehebî, Iber, I/153-155; Yâfiî, age., I/298; Safedî, age., VI/31; bn Kesîr, age., X/512-513;
Dâvûdî, age., s. 89; eblencî, age., s. 189; bnü’l-Imâd, age., I/214; Ziriklî, age., I/41; Fudaylî, age., II/193;
Berrâkî, age., s. 79.
220
Isfehânî, Mekâtîl, s. 287.
221
Isfehânî, Mekâtîl, s. 288.
222
Isfehânî, Mekâtîl, s. 288.
223
Isfehânî, Mekâtîl, s. 273. Onun gücü konusunda ilginç rivayetler de aktarlmaktadr. Belâzurî “Pazular çok
güçlüydü.” (age., III/333) sözleriyle yetinirken, Dâvûdî bu konuda ilginç bir rivayet aktarr. Buna göre kaçan bir
devenin peinden babas ve kardei Muhammed’in tevikiyle giden brahim, bir saat sonra kopard devenin
kuyruu ile geri döner. Age., s. 88.
37
ve haval elbiselerle gelip onu yapaca ilerden alkoymas rivayeti224 ise zevkine ve keyfine
dükün bir brahim portresi çizdii için eletirilmektedir. Bu davas uruna cann feda
edebilen ve pek çok slâm âliminin katld bir hareketi organize eden bir karaktere ters
dümektedir. En azndan böyle bir kritik dönemde brahim’in bu tür davranlar göstermesi
düünülemez.225 Zira orduyu geceleyin tefti eden brahim, çalg aleti ve müzik sesi iitince
bundan holanmam ve böyle bir orduyla baarya ulaacan sanmadn, söylemitir.226
Dinî hassasiyeti siyasetinin önünde tutmay bilen brahim, baz komutanlarnn sa b. Mûsâ’ya
geceleyin baskn yapma fikrini “Önceden ikaz edip uyarmadan geceleyin saldrmay sevmem
ve insanlar öldürmekten nefret ederim.” diye reddetmi;227 hatta adamlarndan birisi
aknln öyle dile getirmitir: “Hem saltanat istiyorsun, hem de öldürmekten nefret
ediyorsun ha!”228 Bu olay da açk bir ekilde onun dinî hayatn gözler önüne sermektedir. Bu
olayda brahim’in dinî duygular ar basm ve “Harp hiledir.” prensibini unutmutur.229
Hatta kendisine “Rasûlullah da seriyye gönderir ve savard, senin holanmadn hususlar
yapard.” denilince; o öyle cevap vermitir: “Onlarn tamam mürikti. Bunlar ise dinimizin,
davetimizin ve kblemizin insanlardr. Onlarn hükmü ile bunlarn hükmü farkldr.”230 bn
Kesîr’in bu olayla ilgili sözleri bu gece basknn brahim’in hareketi için ne kadar önemli
olduunu göstermektedir: “Tabii ki güç ve otorite Allah’a aittir ve O’nun diledii olacaktr.
Fakat brahim Kûfe’ye yürüyüp de sa’nn ordusuna geceleyin anszn saldrsayd veya
ordusunu bölükler halinde düzene koysayd, Allah’n takdiriyle baarya ulard.”231 Aabeyi
ile beraber yola çkan brahim’in kyamn da pek çok âlim desteklemi,232 mam Malik ve
Ebû Hanife fetvalarla harekete destek olmulardr.233 Ebû Hanife’nin brahim’e 4000 dinar
gönderdii de ifade edilmektedir.234
224
Taberî, age., VII/641.
225
Zehebî, Iber, I/154; Yâfiî, age., I/299; Zorlu, age., s. 265.
226
Taberî, age., VII/642.
227
bn Kesîr, age., X/512.
228
Taberî, age., VII/644.
229
Zorlu, age., s. 279.
230
Taberî, age., VII/643-644.
231
bn Kesîr, age., X/512.
232
Isfehânî, Mekâtîl, s. 304-331; Zehebî, Iber, I/156; bnu’l-Imâd, age., I/214.
233
Isfehânî, Mekâtîl, s. 304-331 (Isfehânî, Ebû Hanife’nin brahim’in hareketini desteklediine dair farkl
rivayetler verir, hatta birisinde “Peki sen niye gitmiyorsun?” diyen birisine “Benim yanmda insanlarn
38
Mûsâ b. Abdillah235 bir defasnda halife Hârûn Reîd ile görütükten sonra kalkarken
halya aya taklm ve dümütür. Orada bulunan hizmetliler ve askerler Mûsâ’ya güldüler.
Mûsâ ise kalknca halifeye dönerek, dümesinin herhangi bir sarholuk eseri deil, oruçtan
kaynaklanan bir halsizlik sebebiyle olduunu söyledi.236 Mûsâ bu sözle hem içine dütüü
vaziyetten faydalanarak kendisini hafife almak isteyen kiileri susturmu hem de bir imada
bulunmak istemitir.237 Mûsâ az rivayeti olsa da hadisçilii olan238 ve sika kabul edilen bir
muhaddistir.239 Gerek yukarda zikrettiimiz olay gerekse onun hadis rivayetinin olmas onun
dinî açdan önemli bir ahsiyet olduunu bize göstermektedir.
Abdullah b. Hasan’n bir dier olu dris b. Abdillah,240 Fah Vak‘as241 sonras kaçm,
önce Msr’a oradan Maribi Aksa’ya gitmitir. dris’in gittii yerlerde büyük bir rabet
emanetleri var, o yüzden gidemiyorum.” cevabn verir.); Zehebî, Iber, I/156; bnu’l-Imâd, age., I/214; Heytemî,
Savâik, s. 180; Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, II/178, 184.
234
Dâvûdî, age., s. 88; Ziriklî, age., I/41.
235
Mûsâ b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. air olan erîf Mûsâ, Mansûr tarafndan hapsedilmesine ramen daha
sonra serbest kalm ve Hârûn Reîd zamanna kadar yaamtr. Esmer oluundan dolay el-Cevn lakabyla
anlmtr. 180/796 ylnda vefat etti. Belâzurî, age., III/357; Merzubânî, age., s. 378; Isfehânî, Mekâtîl, s. 333;
Hatîb Badâdî, age., XIII/24; Dâvûdî, age., s. 90; Ziriklî, age., VIII/275; Fudaylî, age., II/179.
236
Isfehânî, Mekâtîl, s. 338; Hatîb Badâdî, age., XIII/27.
237
Uyar, age., s. 265.
238
Ziriklî, age., VIII/270.
239
Hatîb Badâdî, age., XIII/27.
240
dris b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. Fah Vak‘as sonras önce Msr’a ardndan Maribi Aksa’ya vard.
172/789 senesinde Velîle ehrine yerleti ve ayn yl drisîler Devleti’ni kurdu. Hârûn Reîd’in gönderdii bir
adam tarafndan zehirlenerek öldürülmütür. Ölüm tarihiyle ilgili hicri 169-172-174 ve 177 rivayetleri vardr.
Belâzurî, age., III/356; Ya‘kûbî, age., II/405 (Ya‘kûbî, burada Halife Hâdî’nin gönderdii bir kiinin dris’i
zehirlediini söylemektedir ki bu dier rivayetlere ters dümektedir.); bnü’l-Fakîh, Ebû Abdullah Ahmed b.
Muhammed el-Hemezânî (289/902), Kitabü’l-Büldân, thk: Yûsuf el-Hâdî, Beyrut, 1416/1996, s. 133-134;
Taberî, age., VIII/198-199; Isfehânî, Mekâtîl, s. 409; bnü'l-Esîr, age., IV/14; Zehebî, Iber, I/97; Safedî, age.,
VIII/318; bn Haldûn, age., IV/12-13; Dâvûdî, age., s. 129; Ziriklî, age., I/267; bnu’l-Imâd, age., I/339; bnü’lKâdî, age., s. 18-22; Nâsrî, age., I/208-216; Fudaylî, age., s. 7-9.
241
Isfehânî, Mekâtîl, s. 364. Fah, Mekke-Medine yolunda, Mekke’ye yaklak alt mil mesafede bulunan vadinin
addr. Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/237; Bekrî, age., III/1014; Flal, Ethem Ruhi, “Fah”, DA., stanbul,
1995, XII/73. Hüseyin b. Ali, 169/785 ylnda Halife Hâdî döneminde burada kyam etmi ve öldürülmütür. Bu
yüzden bu olay Fah Vak‘as olarak anlmaktadr. Belâzurî, age., III/355; Mes‘ûdî, Mürûc , III/336; Isfehânî,
39
görmesi özellikle Marib-i Aksa’da drisîler isminde bir devlet kurmas hiç üphesiz onun
halk tarafndan sevilmesinden kaynaklanmaktadr. Onun halk tarafndan sevilmesinin bir
sebebi de onun dinî yaants olmaldr.
Ayn ekilde dris’in kardei Yahya242 da Fah Vak‘as’ndan kaçp Deylem’e gitmi ve
orada halk tarafndan büyük bir sayg görmütür. Hz. Peygamber evlâdna yarar bir dinî
hayat, bu sevgi ve saygnn temel sebeplerinden biri olsa gerektir. Hadisçilii ile de maruf
olan Yahya b. Abdillah’a243 Malik b. Enes hürmetle davranmtr.244 bn Tiktakâ, onun
öldürülme sebebini bir kerametine balar ve öyle der: “Hârûn Reîd’in emanndan ve
emann bozmasndan sonra, Yahya’nn bu olaan üstü durumunu gören Hârûn Reîd onu
öldürdü. Zübeyr b. Avvam’n ailesinden bir adam halifenin yanna gelip, Yahya’nn kendisine
biate davet ettiini gammazlad. Halife de Yahya’y hapisten getirtti. Yahya, adamdan yemin
etmesini istedi. Adam yemin eder gibi yapt ama yemin etmedi. Yahya srarla adamn yemin
etmesini ve yemininde de ‘Kendisinin Allah’n güç ve kuvvetinden beri olmasn ve kendi güç
ve kuvvetine girmesini söylemesini’ istedi. Adam ürktü ve yemin etmek istemedi. Halifenin
de sözleriyle adam yemin etti. Oradan çkar çkmaz tökezleyip dütü ve öldü. Rivayet
edildiine göre adam defnetmek istediler ama üzerine her toprak atta toprak kabri
Mekâtîl, s. 371-382; bn Tiktakâ, age., s. 185; Dâvûdî, age., s. 149-150; bnü’l-Kadî, age., s. 17; bnü’l-Imâd,
age., I/269; Ziriklî, age., II/264
242
Yahya b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. Ca’fer Sâdk tarafndan yetitirilmitir. O da Fah Vak‘as’ndan kaçp
Deylem’e gitmitir. Halife Hârûn Reîd’den ald eman üzerine onun yanna geldi. Emann bozulmas üzerine
hapsedildi ve genel kabule göre hapiste zehirle öldürüldü. Belâzurî, age., s. III/153; Ya‘kûbî, age., s. 284
(Ya‘kubi, Yahya’nn hapiste 10 gün aç susuz braklarak öldürüldüüne dair rivayet nakleder.) Mes‘ûdî, Mürûc ,
II/210 (Mes‘ûdî, Yahya’nn yrtc hayvanlarn bulunduu bir yere hapsedildiini fakat hayvanlarn ona
dokunmadn, diri diri üzerine kireç ve tala bina yaplarak öldürüldüünü söyler. Makdisî de onun üzerine
direk ina edilerek öldürüldüünden bahseder. El-Makdisî, Mutahhar b. Tâhir (355/966), el-Bed‘ü ve’t-Târîh,
Kâhira, Mektebetü’s-Sekâfeti’d-Diniyye, trs., VI/100); Isfehânî, Mekâtîl, s. 388-389; Hatîb Badâdî, age.,
XIV/110-111; bn Tiktakâ, age., s. 190; Dâvudi, age., s. 126; Ziriklî, age., IX/190-191; Fudaylî, age., II/194;
Varol, Hârûn Reîd’in dris b. Abdillah’ zehirletmesini delil getirerek, “Onun varlndan tedirgin olan
Halifenin ondan kurtulmak amacyla onu zehirlettii ihtimal dahilindedir.” demektedir. Varol, Ehl-i Beyt Nesli,
s. 179.
243
Isfehânî, Mekâtîl, s. 388; Ziriklî, age., s. IX/190.
244
Isfehânî, Mekâtîl, s. 389.
40
örtmüyordu. Anladlar ki bu semavî bir âyettir. Kabrin üzerine çat yaptlar ve gittiler.”245
Daha önce ayn hususun Ca‘fer Sâdk için anlatlmas dikkat çekicidir. Baka seyyid ve
erîfler için de benzer rivayetlerin varl, olaylarn tekerrüründen ziyade, ehl-i beyti seven
insanlarn yaktrmas gibi görünmektedir. Seven insanlarn sevdiini farkl görmesi ve
göstermeye çalmas hiç üphesiz psikolojik bir durumdur. Böylece o kiinin büyüklüü ispat
edilmi olacaktr. Bu da hem o kiiye balananlar için bir delil olmakta, hem de baka
insanlarn ona balanmas için bir sebep kabul edilmektedir.
Sahbü Fah246 diye mehur olan Hüseyin b. Ali,247 ei Zeyneb ile beraber ez-Zevcü’sSalih diye isimlendirilirlerdi. Bunun sebebi onlarn çok ibadet etmeleriydi.248 Isfehani, Mûsâ
b. Ca‘fer’in onun için “O, çok oruç tutan, namaz klan, iyilii emreden, kötülüü yasaklayan
ehl-i beyt içerisinde bir benzeri bulunmayan salih bir Müslümand.” dediini nakleder.249
Bununla birlikte hurûcu esnasnda onun ve arkadalarnn karargâh olarak Mescidi Nebî’yi
edinmeleri,
ona
saygszlk
göstermeleri
ve
mescidi
kirletmeleri,
Medineliler’in
honutsuzluuna sebep olmu, hatta Medineliler onlara beddua etmilerdir.250
Hüseynîlerin önde gelenlerinden biri olan sa b. Zeyd,251 dinî hayat ve ilim açsndan
ehl-i beytin en faziletlerinden birisiydi.252 Zamann ünlü âlimlerinden olan Süfyan Sevrî ile
karlamas esnasnda Süfyan, ona büyük hürmet etmi ve Fâtma evlâdndan sitayile
245
bn Tiktakâ, age., s. 190. Söz konusu rivayet sadece adamn gammazlamas, yemin etmesi ve ölmesi ile de
rivayet edilmitir. Taberî, age., VIII/245-250; Mes‘ûdî, Mürûc , II/209; Hatîb Badâdî, age., XIV/111; bn Kesîr,
age., X/594; Dâvûdî, age., s. 124-126; Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 287; Hudarîbek, age., s. 123.
246
Fah ile ilgili açklama için bkz. dipnot: 241.
247
Hüseyin b. Ali b. Hasan b. Hasan b. Hasan. Zehebî tam ismini Hüseyin b. Ali b. Hasan b. Hasan olarak, (Iber,
I/197) Yâfiî ise Hüseyin b. Ali b. Hasan b. Hüseyin olarak vermektedir ki (Mirât, I/358) bu hatadr. Hüseyin b.
Ali, 169/785 ylnda Halife Hâdî döneminde Mekke’nin yaknnda Fah mevkiinde kyam etmi ve öldürülmütür.
Belâzurî, age., III/355; Mes‘ûdî, Mürûc , III/336; Isfehânî, Mekâtîl, s. 371-382; bn Tiktakâ, age., s. 185;
Dâvûdî, age., s. 149-150; bnü’l-Kadî, age., s. 17; bnü’l-Imâd, age., I/269; Ziriklî, age., II/264
248
Isfehânî, Mekâtîl, s. 364.
249
Isfehânî, Mekâtîl, s. 370.
250
bn Kesîr, age., X/582.
251
sa b. Zeyd b. Ali b. Hüseyin. Medine’de doan sa, brahim b. Abdillah ile Basra’daki hurûca katld. Oradan
sa kurtuldu ve vefat ettii tarih olan 168/784’e kadar gizlenerek hayatn sürdürdü. Isfehânî, Mekâtîl, s. 342361; Mervezî, age., s. 53; Dâvûdî, age., s. 228; Ziriklî, age., V/286.
252
Isfehânî, Mekâtîl, s. 343; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 157.
41
bahsetmitir.253 lim sahibi olan hatta ilminden dolay Hasan b. Salih’in kzn onunla
evlendirdii sa’nn,254 hadisçilii de maruftur.255
mamiyye îa’snn yedinci imam olan Mûsâ Kâzm,256 dini ve ahlak sebebiyle salih
kul diye isimlendirilmitir.257 Kendisiyle özdeleen mehur lakab ise Kâzm’dr.258 Kendisine
kötülük yapan herkese kar öfke ve kin beslemeksizin iyilik yapt, hatta o kiiye mal
gönderdii için bu lakab almtr.259 Onun çokça ibadet etmesi ve iyilikleriyle ilgili örnekler
kaynaklarmzda yer almaktadr.260 Yine ondan pek çok keramet nakledilmitir.261 Babasnn
253
Isfehânî, Mekâtîl, s. 351-352; Dâvûdî, age., s. 229.
254
Ziriklî, age., V/286.
255
Isfehânî, Mekâtîl, s. 345; Ziriklî, age., V/286; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 157.
256
Mûsâ b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. 128/745 ylnda Medine ile Mekke arasndaki Ebvâ’da
dodu. Mehdî, Hâdî ve Hârûn Reîd zamannda yaad. Hârûn Reîd onu hapsetti. 183/799 tarihinde Badad’da
hapishanede 55 yanda vefat etti. Genel görü Sindî b. âhik tarafndan zehirlendii eklindedir. Mûsâ’nn
cesedinde zehirlenme belirtisi olup olmadn tespit için insanlara Hârûn Reîd’in ve Sindî b. ahik’in onu
göstermesi de bu görüü desteklemektedir. Nevbahtî, age., s. 226-227; Ya‘kûbî, age., II/414; Mes‘ûdî, Mürûc,
II/216; Hatîb Badâdî, age., XIII/27-36; bnü'l-Esîr, age., IV/58-59; bnü’s-Sâî, Ali b. Enceb (674/1275),
Târihu’l-Hulefâi’l-Abbâsiyyîn, Ta‘lik: Abdurrahim Yûsuf, Kâhira, 1413/1993, s. 35-36; bn Hallikân, age.,
I/310; bn Tiktakâ, age., s. 190; bn Teymiye, age., IV/56; Zehebî, Iber, I/222; Yâfiî, age., I/394; bn Kesîr, age.,
X/612-613; Dâvûdî, age., s. 162; bnü’l-Imâd, age., I/304; Meclîsî, age., XLVIII/1-2 ve 206-250; Süveydî, age.,
s. 334; eblencî, age., s. 143-145; Emîn, A‘yân, II/5-12; Ziriklî, age., VIII/270; lhan, Avni, mam Mûsâ Kâzm,
mam Ali Rzâ, mam Muhammed Taki, Ankara, 1996, s. 4-6; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 185.
257
Hatîb Badâdî, age., XIII/27; bnü’l-Cevzî, Sfatü’s-Safve, II/184; bnü’s-Sâî, age., s. 36; bn Hallikân, age.,
V/308; Yâfiî, age., I/394; Meclîsî, age., XLVIII/11.
258
259
Dâvûdî, age., s. 162; Emîn, A‘yân, II/5; eblencî, age., 143; Avni lhan, Mûsâ Kâzm, s. 3
bnü'l-Esîr, age., IV/59; Yâfiî, age., I/394; bn Kesîr, age., X/613; Dâvûdî, age., s. 162; Meclîsî, age.,
XLVIII/11
260
Gece sabaha kadar secdede dua ederek sabahlad (Hatîb Badâdî, age,, XIII/27; bnü'l-Esîr, age., IV/59; bn
Hallikân, age., V/308; Meclîsî, age., XLVIII/101) ve Sindî’nin yannda hapiste iken bir günlük ibadet hayat
(Hatîb Badâdî, age., XIII/31; bnü’s-Sâî, age., s. 35) rivayetleri örnek olarak verilebilir.
261
ekîku’l-Belhî’nin onu hac esnasnda Kadisiyye’de görüp onun kendi adn bilmesi, dualarnn kabul
edilmesi; (bnü’l-Cevzî, Sfatü’s-Safve, II/185; Heytemî, Savâik., s. 203; Nebhânî, age., II/269; Meclîsî, age.,
XLVIII/80,82 ve 149; eblencî, age., s. 143. bn Teymiye, rivayet edilen zamanda Mûsâ’nn Irak’a gelmediini
ve Mûsâ Kâzm gibi birisinin yalnz bana hacca gitmesinin imkan dahilinde olmadn söyleyerek bu rivayeti
reddeder. Age., IV/13) Mehdî’nin adamlarnn onu saraya götürmek üzere gelmesi karsnda yannda endie
eden Ebû Hâlid’e gelecei günü saatiyle söylemesi; (Meclîsî, age., XLVIII/71-71; eblencî, age., s. 143)
Yamurlu bir günde yanna gelen sa isminde birisine evinin ykldn haber vermesi, evinden abdest kabn
42
Ca‘fer Sâdk olmas dolaysyla bir ilim mektebi olan evde yetien Mûsâ Kâzm hem ilmî
yönüyle hem de hadis rivayetleriyle bilinmektedir.262 Kendisinden sonra onu imam tanyan
farkl frkalar ortaya çkm kimisi onu mehdi ilan ederken, Vakfiyye frkas onun ölmediini
savunmutur.263
Muhammed b. Ca‘fer,264 ilmi ve zühdü ile tebarüz etmi,265 bir gün oruç tutan bir gün
tutmayan bir ahsiyet idi.266
Hz. Hüseyin evlâdndan olan, mamiyye tarafndan sekizinci imam kabul edilen Ali b.
Mûsâ,267 kendisi de evlâd- Rasûl olan Dâvûdî’nin ifadesiyle asrnda Tâlibîler içinde benzeri
çkaramayan sa’ya onu nasl bulacan söylemesi; (Meclîsî, age., XLVIII/60; eblencî, age., s. 143) Ali b.
Yaktin’in Hârûn Reîd’in kendisine verdii elbiseyi Mûsâ Kâzm’a hediye etmek istemesi üzerine Mûsâ’nn ona
ihtiyac olacan söyleyerek geri çevirmesi daha sonra Hârûn’un hediye ettii elbiseyi geri istemesi; (Meclîsî,
age., XLVIII/59, 137-138; eblencî, age., s. 143) hapisteyken ilmini ölçmek üzere yanna gelen Ebû Yûsuf ile
Muhammed’e orada bulunan bir adamn gece öleceini haber vermesi ve adamn geceleyin ölmesi; (Meclîsî,
age., XLVIII/64-65; eblencî, age., s. 144) yrtc hayvanlarn kendisine dokunmamas ve bir çok yabanc dil
bilmesi gibi pek çok menkbe kendisinden nakledilmitir. (Meclîsî, age., XLVIII/57-71 ve 154-155)
262
263
bn Teymiye, age., IV/56; eblencî, age., s.143; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 4-5.
ehristânî, age., I/170; Ziriklî, age., VIII/270. Meclîsî, onun ölmediine dair görüü bir çok rivayetle
reddetmektedir. Age., XLVIII/250-276.
264
Muhammed b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. Hayat hakknda fazla bilgi göremediimiz
Muhammed, halim selim, halk tarafndan sevilen bir kiilie sahiptir. 204/818 ylnda Cürcan’da vefat etmitir.
Cenaze namaz Halife Me‘mûn tarafndan klnan Muhammed’in vefat ile ilgili zehirlenme veya öldürülme
iddialarnn olmamas dikkati çeken bir noktadr. Yüzünün güzelliinden dolay ed-Dibâc diye tannmtr.
Isfehânî, Mekâtîl, s. 441; bnü'l-Esîr, age., IV/181; bn Tiktakâ, age., s. 213; Zehebî, Iber, age., I/267; Safedî,
age., II/291; Yâfiî, age., II/8; Dâvûdî, age., s. 198; bnü’l-Imâd, age., II/7; Fudaylî, age., II/203; Ziriklî, age.,
VI/295; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 204.
265
Taberî, age., VIII/537; Isfehânî, Mekâtîl, s. 438; bnü'l-Esîr, age., IV/153; bn Tiktakâ, age., s. 213.
266
Safedî, age., II/291; Zehebî, Iber, I/267; Yâfiî, age., II/8; bnü’l-Imâd, age., II/7.
267
Ali b. Mûsâ b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. 153/770 ylnda Medine’de domutur. Abbâsî
Halifesi Me‘mûn tarafndan veliaht olarak adna biat alnm olmasna ramen 203/818 ylnda Tus ehrinde
Me‘mûn ile birlikte yolculuk yaparken vefat etmitir. Onun ölümüne çok üzülen Me‘mûn, onun cenaze namazn
bizzat kldrmtr. Nevbahtî, age., s. 227-229; Ya‘kûbî, age., II/453; Taberî, age., VIII/568; Mes‘ûdî, Tenbîh, s.
303; Makdisî, age., VI/111; Isfehânî, Mekâtîl, s. 453-458; bnü’s-Sâî, age., s. 51-52; bn Hallikân, age., III/270;
bn Tiktakâ, age., s. 211; Zehebî, Iber, I/266, A‘lâm, IX/387-388; Yâfiî, age., II/12; bn Kesîr, age., X/689;
Dâvûdî, age., s. 163; bnü’l-Imâd, age., II/6; Meclîsî, age., IXL/288-291, 311-313; Süveydî, age., s. 334;
eblencî, age., s. 146-153; Emîn, A‘yân, II/13, 30-31; Ziriklî, age., V/178; Hudarîbek, age., s. 183; lhan, Mûsâ
43
olmayan birisiydi.268 Halife Me‘mûn’un ondan daha faziletli birini bulamad için onun adna
biat almas aslnda onun dinî ve ahlakî yönünü anlatmaya yeterlidir. Onun çokça ibadet
etmesiyle ilgili269 ve menkbeleriyle ilgili270 rivayetleri kaynaklarda görmek mümkündür.
Maruf Kerhî’nin onun eliyle Müslüman olduu rivayeti271 doru ise272 bu olay, yaad çada
dinî anlamda onun ne kadar etkili olduunu açkça ifade eder. Her ne kadar kütüb-ü sittede
rivayeti yok ise de273 onun hadisçilii ve ilmi ile ilgili rivayetler îî kaynaklarda yer
almaktadr.274
Hz. Peygamber neslinden bir kiinin bir bölgeyi dinî olarak etkilemesine örnek olarak,
Mâlikî mezhebinin Marib’te yaylmasna sebep olan dris b. dris’i275 verebiliriz. mam
Malik’in, Muvatta adl eserinde dris’in dedesi Abdullah’tan hadis rivayetinde bulunmas ve
Abbâsî Halifesi Ebû Ca‘fer Mansûr’un hal‘ine fetva vererek amcas Muhammed Nefsü’zZekiyye’ye biat etmesi ve ondan sonra dris’in halifeliini tavsiye etmesi sebebiyle dris b.
dris, mam Malik’in görülerine ve dolaysyla Mâlikî mezhebine tâbî olmu ve Muvatta
isimli eserin o bölgede okutulmasn tevik etmitir. O öyle demitir: “mam Malik’in
Kâzm, s. 35-39, 65-71; Bozkurt, Me‘mûn Dönemi, s. 54-55; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 215-216, 219; Uyar,
age., s. 290. bnü’l-Esîr, onun Me‘mûn tarafndan zehirlenme görüünün çok uzak bir ihtimal olduunu söyler.
Age., IV/178.
268
Dâvûdî, age., s. 163.
269
Meclîsî, age., IXL/91-95, 89-91; eblencî, age., s. 147; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 80-84.
270
Veliaht tayin edildii zaman ona tuzak kurmak isteyenlerin gördükleri olaanüstü olaylar; (bnü’s-Sâî, age., s.
51; Nebhânî, age., II/157; Meclîsî, age., IXL/60-61) Ebû Habîb’in gördüü rüyay ona haber vermesi; (Heytemî,
Savâik, s. 204-205; Nebhânî, age., II/157; Meclîsî, age., IXL/35) gelecekten verdii haberler (Nebhânî, age.,
II/157-158; Meclîsî, age., IXL/38, 43-44, 52, 63) vb. menkbeleri nakledilmektedir.
271
Yâfiî, age., I/361; Heytemî, Savâik., s. 204.
272
“Baz insanlarn zikrettii Maruf Kerhî’nin onun hizmetçisi olduu ve onun eliyle Müslüman olduu bilgileri
bu durumu bilen kiilerin ittifakyla yalandr.” bn Teymiye, age., IV/60-62.
273
bn Teymiye, age., s. 60
274
Meclîsî, age., IXL/120-122, 126; Emîn, A‘yân, II/14, 18, 26; eblencî, age., s. 148; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 47,
74.
275
dris b. dris b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. 177/793 ylnda dodu. Babas dris, annesi ona hamileyken öldü.
Bu yüzden babasnn ismini almtr. drisîler devletinin babasndan sonra asl kurucusu saylr. Marib, Endülüs
ve Ifrikyye bölgelerinde pek çok insan, onun eliyle Müslüman olmutur. 213/828 ylnda doduu yer olan
Velîle’de vefat etti. Safedî, age., VIII/314; bn Haldûn, age., IV/13-14; Dâvûdî, age., s. 129; Fudaylî, age., s. 1014; bnü’l-Kâdî, age., I/162 ve II/24-41; Ziriklî, age., I266; Nâsrî, age., I/217-227.
44
mezhebine tâbî olmaya ve kitab Muvatta’y okumaya biz daha layz.”276 Bu olay seyyid ve
erîf olmalar sebebiyle, kendilerine sayg ve hürmet gösteren kiilerin onlarn dinî
görülerine de deer verdiini ve onlar benimsediini göstermektedir. Hal böyle iken slâm
Dünyas’nda îîliin geni bir alana yaylmamas garip bir durum gibi görülebilir. Bunun bir
sebebi de seyyid ve erîflerin dinî görülerinin, bu mezhebin görüleriyle paralellik
göstermemesi olsa gerektir.
On iki imamdan biri olan Muhammed Cevad277 da daha çok menkbeleriyle anlan
biridir.278 Yirmi be ya gibi erken bir yata vefat etmesi sebebiyle olacak ki dinî ve ahlakî
yönüyle ilgili, kaynaklarmzda fazla bilgi göremiyoruz. lmi yönüyle alakal onun Me‘mûn
tarafndan devrin kads Yahya b. Eksem tarafndan imtihan edilmesi279 ve hrszn elinin
kesilmesinin ekliyle alakal Mutasm’n, Badad bakads Ahmed b. Ebî Duâd’n deil de
onun görüünü kabul etmesi280 rivayetleri nakledilmitir.
276
Kettânî, age., I/86; Abbâdî, age., s. 53.
277
Muhammed b. Ali b. Mûsâ b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. 195/881 ylnda Medine’de domutur.
Halife Me‘mûn onunla kzn evlendirmitir. Halife Mutasm zamannda, 220/835 ylnda 25 yandayken
Badat’ta vefat etmitir. Cenaze namazn Vask’n kldrmas sebebiyle Vask döneminde öldü diyenler olmusa
da bu hatadr. Mes‘ûdî, Mürûc , II/271; Hatîb Badâdî, age., III/55; bn Hallikân, age., IV/175; Safedî, age.,
IV/105; bn Teymiye, age., IV/68; Zehebî, Iber, I/300; Yâfiî, age., II/81; Dâvûdî, age., s. 163; bn Tariberdî,
age., II/231; bnü’l-Imâd, age., II/48; Meclîsî, age., L/12-13, 17; eblencî, age., s. 154-156; Emîn, A‘yân, II/3236; Ziriklî, age., VII/155; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 89, 101-104; Muhammed Süleyman Hüseyin, age., s. 338.
278
Hapishanede peygamberlik iddia eden birisiyle görüüp konumas, adamn Muhammed’i dinlemesi ve
hapishaneden olaanüstü bir ekilde adamn kaybolmas; (eblencî, age., s. 155) Mütevekkil döneminde bir
kadnn erîfe olduunu iddia etmesi üzerine olayn Muhammedü’l-Cevâd’a haber verilmesi, onun Hüseyin
evlâdnn etinin yrtc hayvanlara haram klnmasn söylemesi üzerine kadnn iddiasndan vazgeçmesi, bunun
üzerine halifenin bu olayn doruluunu Muhammed’de denemek istemesi ve ona yrtc hayvanlarn
dokunmamas; (eblencî, age., s. 155. eblencî bu kiinin Muhammed’in olu Hasan olduunu söyleyen
Mes‘ûdî’nin görüünü verir ve bunun doru olmas gerektiini sebep olarak da Mütevekkil’in Hasan ile çada
olduunu zikreder. Heytemî de bu olay Ali Rzâ için anlatr ve sonra Mes‘ûdî’nin sözünü nakleder. Savâik, s.
205) altnda abdest ald hiç meyvesi olmayan kiraz aacnn bir gün sonra meyve ile dolu olmas (eblencî,
age., s. 156; Nebhânî, age., I/100.) vb. pek çok menkbe nakledilmektedir. Meclîsî, age., L/37-73.
279
Heytemî, Savâik, s. 206; Meclîsî, age., L/74-79; eblencî, age., 154-155; Emîn, A‘yân, III/33-34. bn
Teymiye, çok farkl açlardan böyle bir olayn gerçek olmasnn mümkün olmadn izah eder. Age., IV/68-69,
75.
280
Meclîsî, age., L/92; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 102.
45
Önce Nasr b. ebes’in tevikiyle, daha sonra ise Ebu’s-Serâyâ’nn siyasî emellerine alet
olup onun tahrikiyle hurûc eden Muhammed b. brahim,281 hastalanp son anlarn yaad
zamanda Ebu’s-Serâyâ’ya tavsiyelerde bulunmutur. Bu tavsiyeler Muhammed b. brahim’in
dinî yönünü bize göstermektedir. “Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah’a, salat Efendimiz
Muhammed’e, onun temiz ehl-i beytine olsun. Allah’tan saknman tavsiye ediyorum sana.
Çünkü takva en iyi koruyan bir kalkan, günah ilememe konusunda kiiyi en iyi engelleyen
husustur. Sabr da tavsiye ediyorum sana. Çünkü sabr en faziletli snak, güvenilecek
hususlar içerisinde en çok övülecek olandr. Allah için öfkeni bitirsen, dininin yasaklarna
kar sebat göstersen, senden isteyenlere güzel sözle karlk versen, senden kaçp gideni bo
verip sana gelenlere adil davransan, tedbirsiz acele davranan en öne geçirmesen, iini hafife
alanlar olduu gibi brakmasan, dünyay çok da hafife almadan ve seni sevaptan
uzaklatrmayacak olan bir biçimde (dünya ve ahiret dengesini bozmayacak biçimde) çok kan
dökmekten uzak dursan ve zayflara iyi davransan ne iyi olur. Aceleden sakn! Çünkü o, kiiyi
helak eder. Bil ki senin cann ehl-i beytin canna, kann da onlarn kanna baldr. Onlar zafer
kazanrsa sen de kazanrsn, onlar ölürse sen de ölürsün. Onlara teslimiyet içerisinde davran.
Onlarn yok olmamas için çaba göster. Büyüklerine saygyla, küçüklerine sevgiyle davran.
Onlarn ileri gelenlerinin görüünü al. Onlarn cahillerinden bir hata olursa muhtemelen Allah
senin hakkn gözetecektir. Onlara yaknln devam ettir. Böylece Allah sana güzel zaferler
verir. Benim yerime hayrl insanlar, kendileri için Ali oullarndan kimi istiyorlarsa ona
uysunlar. Eer ihtilaf ederlerse emir, Ali b. Ubeydullah olsun. Ben onun dindarln denedim
ve onun gidiatndan honut oldum. Siz de ondan honut olun, ona güzelce itaat edin, onun
görüüne ve cesaretine ükredin.”282 bnü’l-Esîr, bu tavsiyeler içerisinde u sözleri de
nakletmektedir: “Senin yaptklarndan Allah’a snyorum. Onlar davet etmeden geceleyin
baskn yapmak ve onlarla savamak olacak ey deildir. Bize kar kullandklar silahlarn
281
Muhammed b. brahim b. smail b. brahim b. Hasan b. Hasan. Tabâtabâî’nin olu diye mehurdur. 199/885
ylnda Ebu’s-Serâyâ’nn tevikiyle onunla beraber hurûc etmitir. Hastalanm ve Kûfe’de vefat etmitir. Kabri
oradadr. Ebu’s-Serâyâ tarafndan öldürüldüü de nakledilmektedir. Ebu’s-Serâyâ Abbâsî güçlerini yendikten
sonra Muhammed’in yanna geldiinde onu hasta yatanda bulur. Muhammed’in onun yaptklaryla ve yapmas
gerekenlerle ilgili ona tavsiyelerde bulunmutur. Bunun üzerine Ebu’s-Serâyâ’nn onu öldürmesi muhtemeldir.
Halîfe b. Hayyât, Tabakât, I/468-469; Belâzurî, age., III/358; Taberî, age., VIII/530; Isfehânî, Mekâtîl, s. 434;
Zehebî, Iber, I/256; Safedî, age., I/337; Dâvûdî, age., s. 141; bnü’l-Imâd, age., I/356; Berrâkî, age., s. 81; Ziriklî,
age., VI/182; Uyar, age., s. 277; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 191-194.
282
Safedî, age., I/338.
46
dnda onlarn mallarn almak da olacak ey deildir.”283 Haddi zatnda onun Abbâsî
güçleriyle yaplan savatan elde edilen ganimetin datm hususunda Ebu’s-Serâyâ ile
tartt ve bu yüzden Ebu’s-Serâyâ tarafndan öldürüldüü de nakledilmektedir.284
Beyaz yün elbise giymeye dükünlüünden dolay kendisine Sûfî denilen285 Muhammed
b. Kasm,286 Rasûlullah’n mescidine devam eden,287 Kûfe’de ibadet, takva ve zühdün zirvesi
olarak vasflandrlan288 bir seyyiddi. Adalet ve tevhid konusunda Zeydiyye’nin Cârûdiyye
kolunun görülerine kâil idi.289 Onun da mehdi olduu, kendisinin ölmedii ve yeryüzüne
döneceine inanan müntesipleri bulunmaktadr.290
Bütün bu Hz. Peygamber’in ahlakna yakr tarzda hareket eden ve dinî hayat süren
seyyid ve erîflerin dnda az da olsa dinî açdan olumsuz hareketler sergileyen Hz.
Peygamber’in
soyuna
mensup
kiiler
görülmektedir.
Bunlardan
ilki
Hasan
b.
Muhammed’dir.291 Halife Hâdî zamannda o, içki içtii için cezalandrlm, boynuna ip
taklp Medine sokaklarnda tehir edilmitir. Hatta bu ehl-i beyt neslini aalama hareketine
283
Isfehânî, Mekâtîl, s. 434.
284
bnü'l-Esîr, age., IV/149.
285
Isfehânî, Mekâtîl, s. 474; Zehebî, A‘lam, X/191; Dâvûdî, age., s. 244; Ziriklî, age., s. VII/225.
286
Muhammed b. Kasm b. (Ali b.) Ömer b. Ali b. Hüseyin. Tâlikân bölgesinde hurûc ettiinden dolay
kendisine Sahbü’t-Tâlikân denmitir. Mutasm zamannda Tâlikân’daki hareketi baarszlkla sonuçlannca
Badat’a getirildi ve hapsedildi. Kimisine göre hapiste öldü, kimisine göre ise o hapisten kaçp sakland ve
Halife Mütevekkil dönemine kadar yaad. Mes‘ûdî, Mürûc , II/272; Isfehânî, Mekâtîl, s. 471-475; Zehebî,
A‘lam, X/191; Dâvûdî, age., s. 244; Ziriklî, age., s. VII/225.
287
bnü'l-Esîr, age., IV/233.
288
Mes‘ûdî, Mürûc , II/272.
289
Cârûdiyye, Zeydiyye’den Ebu’l-Cârûd Ziyâd b. Münzir’in görülerini benimseyen bir frkadr. Hz. Ali’nin
ismen deil de özellikleri ile ifade edilerek Hz. Peygamber tarafndan tayin edildiini savunurlar. Hz. Ebubekir’i
tekfir ederek, Zeyd b. Ali’nin görüünden ayrlrlar. Isfehânî, Mekâtîl, s. 465; ehristânî, age., I/157. Mutezilî
görülere sahip olduu da ifade edilmektedir. Isfehânî, Mekâtîl, s. 473; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 223.
290
Ziriklî, age., VII/226.
291
Hasan b. Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. Nefsü’z-Zekiyye’nin olu olan bu kiinin hayat ile ilgili
kaynaklarda fazla bilgi bulunmamaktadr. Dâvûdî’nin onunla ilgili hiçbir bilgiyeye yer vermemesi ilginçtir.
Age., s. 84-87. Fah Vak‘as’nda Hüseyin b. Ali ile beraber öldürülmütür. Isfehânî, Mekâtîl, s. 365; Zehebî, Iber,
I/197; Yâfiî, age., I/358; bnü’l-Imâd, age., s. I/269.
47
Hüseyin b. Ali dayanamam, hurûc etmi ve Fah Vak‘as vuku bulmutur.292 Ehl-i beyt
neslinden olan Hüseyin b. Hasan,293 Kabe’nin örtüsünü baka bir örtüyle deitirmi, veda
tavaf yapmakta olan haclarn mallarna el koymu, insanlar onun yüzünden dalara
kaçmtr. O ve beraberindekiler, Mescid-i Haram’n pencere demirlerini, fazla para
etmemesine ramen sütunlarn üzerindeki altnlar ve Kâbe’nin hazinesindekileri aldlar.294
bn Hazm, Mekke’de yaptklar sebebiyle onu yeryüzünde fesat çkaran biri olarak tavsif
etmitir.295 Evli bir kadn zorla kendi evine getirmeye çalt rivayet edilmitir.296
Hüseyin’in Kâbe’nin hazinesini boaltmas daha sonraki dönemleri etkilemi ve ondan sonra
gelen hükümdarlarda “Böyle bir igalci daha ortaya çkarsa gönderilecek hediyeleri alr.”
düüncesi hakim olmu ve Beytullah’n hazinesine kymetli hediyeler ve nefis eyalar
konulmas kesilmitir.297
Hüseyin b. Hasan ile hareket eden dier bir seyyid Ali b. Muhammed298 Kureyli Mekke
Kads’nn genç yataki olunu yannda alkoydu. Bu durum, halkn ayaklanp babas
Muhammed b. Ca‘fer’in kapsna dayanmalarna sebep oldu. Babas Muhammed, genci
olundan alarak ailesine teslim etti.299
292
Halîfe b. Hayyât, Ebû Ömer el-Leysî el-Usfûrî (240/854), Târîhu Halîfe b. Hayyât, thk: Ekrem Ziyâ el-Umeri,
2. bask, Beyrut, 1397, I/445; Belâzurî, age., III/355; Taberî, age., VIII/192; Isfehânî, Mekâtîl, s. 372-373; bnü'lEsîr, age., IV/11; bn Haldûn, Iber, III/215; bnü’l-Kâdî, age., s. 16-17; Ziriklî, age., II/265; Abbâdî, age., s. 75.
293
Hüseyin b. Hasan b. Ali b. Ali b. Hüseyin. Ebu’s-Serâyâ isyan esnasnda 200/816 ylnda onu Mekke’ye vali
tayin etmitir. Babasna Eftas denildii için kaynaklar bazen Hüseyin için de bu lakab kullanmtr. bn Hazm,
Cemhera, s. 53; Dâvûdî, age., s. 273.
294
Taberî, age., VIII/536; bnü'l-Esîr, age., IV/153; bn Kesîr, age., X/685; Dâvûdî, age., s. 273.
295
bn Hazm, Cemhera, s. 53.
296
bnü'l-Esîr, age., IV/153.
297
Eyüb Sabri Paa (1308/1890), Kabe ve Mekke Tarihi, Sadeletiren: Osman Erdem, stanbul, Fatih Yaynevi,
trs., s. 400.
298
Ali b. Muhammed b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. Lakab el-Hârisî’dir. Ebu’s-Serâyâ isyan
ettiinde Basra’dayd. Zeyd b. Mûsâ oraya gelince o da hurûc etti ve Zeyd’e yardm etti. Ehvaz’da Hüseyin b.
Hasan ile de beraber hareket etti. Badat’ta vefat etti. Kabri oradadr. bn Hazm, Cemhera, s. 60; Dâvûdî, age., s.
199.
299
Taberî, age., VIII/538; bnü'l-Esîr, age., IV/154; Alûsî, age., s. 157.
48
Ebu’s-Serâyâ’nn Basra’ya vali tayin ettii Zeyd b. Mûsâ300 ise, Basra’da yakp ykt
evler sebebiyle en-Nâr lakabn almtr.301 Abbâsî tarafndan bir kimse kendisine geldii
zaman onu atee att rivayet edilmitir.302 Hatta Halife Me‘mûn onunla konumas için
kardei Ali Rzâ’y ona göndermitir. Ali Rzâ, onunla konuup Fâtma bt. Rasûlillah’n
torununa bu hareketin yakmadn söylemitir.303
Ebu’s-Serâyâ’nn Yemen’e vali tayin ettii brahim b. Mûsâ,304 Yemen’e giderken
Mekke’ye uram ve orada gasp ve talan yapmtr.305 Yemen’e varnca insanlar esir,
mallarn da ganimet kabul eden brahim pek çok kimseyi öldürmü, çok kan dökmesi
sebebiyle kendisine kasap manasna “Cezzâr” denilmitir.306 brahim, 200/816 senesinde Akîl
b. Ebî Tâlib’in evlâdndan birini hac emiri olarak görevlendirmi o, Mekke’ye girmeden
hacca gelen insanlarn eyalarna ve Kabe’ye getirdikleri örtülere el koymutur.307 Ancak, o
sene hac emiri olan Mutasm, onunla savam ve onu malup etmi; insanlarn eyalarn ve
Kabe’nin örtüsünü alp sahiplerine iade etmitir.308
Van Arendonk, olumsuz tavrlar bulunan evlâd- Rasûl ile ilgili genel olarak unlar
söylemektedir: “Tavr ve harekat ile eriatla tearuz halinde bulunan (fask) bir erîf’e de
günahnn nasl olsa affolunaca kanaat ile hürmet ve riayetten yüz çevirmemelidir. Çünkü
300
Zeyd b. Mûsâ b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. 200/816 ylnda Ebu’s-Serâyâ onu Ehvaz valisi
tayin etti. O, Basra’y da ele geçirdi. Abbâsî birliklerine yenilip Enbar tarafna kaçt. Orada yakaland ve
Me‘mûn’a gönderildi. Me‘mûn’un onu serbest brakt rivayet edilmektedir. Ya‘kûbî, age., II/449; Mervezî,
age., s. 21; Dâvûdî, age., s. 181; Ziriklî, age., III/102.
301
Taberî, age., VII/535; Isfehânî, Mekâtîl, s. 436; bnü'l-Esîr, age., IV/152; bn Kesîr, age., X/684; bn Haldûn,
age., III/244; Dâvûdî, age., s. 181; Ziriklî, age., III/102.
302
bnü'l-Esîr, age., IV/152.
303
Yâfiî, age., II/13. Ali Rzâ ona, yapt masiyetler sebebiyle kendisinin kardei olamayacan söyler ve Hz.
Nuh ile olunun örneini verir. Meclîsî, age., IXL/218.
304
brahim b. Mûsâ b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. Yemen’de ortaya çkmtr. “Hâdî ilallâh” olarak
bilinir. Dâvûdî, age., s. 165-166; bnü’s-Sâî, age., s. 68.
305
306
Taberî, age., VIII/535-536.
Taberî, age., VIII/536; bnü'l-Esîr, age., IV/153; bn Haldûn, age., III/244; bn Hacer, Ahmed b. Ali b.
Muhammed el-Askalânî (852/1449), Nüzhetü’l-Elbâb fi’l-Elkâb, thk: Abdülaziz b. Muhammed el-Sedidi, Riyad,
1409/1989, I/171.
307
bnü'l-Esîr, age., IV/155; bn Haldûn, age., III/244.
308
Taberî, age., VIII/541; bnü'l-Esîr, age., IV/155.
49
hürmet ona menei dolaysyla (unsuru’t-tahir) olup, fsk onun nesebine bulamaz.”309 Sünnî
dünyada bu görüte olan kiilerin varl hiç üphesiz bir aratrma konusudur. u kadar var ki
slâm’n prensipleri ile bu görüleri badatrmak mümkün deildir. “Kzm Fâtma da
hrszlk yapsa onun ellerini keserim.”310 diyen bir Peygamber ile “Bir kii ne yaparsa yapsn
Peygamber soyundan geldii için affedilmitir.” görüünü telif etmek izah kabil deildir.
Kendisi de seyyid olan Ali Rzâ, ehl-i beyt erefine nail olabilmenin artlarn öyle sayar:
“Malumdur ki ümmet Nebisiyle zürriyat da ancak Kitab ve Sünnetle isbat- ahsiyyet eder.
u halde insan bu saadet ve erefe ancak u gelen artlar ile vâsl olabilir:
1. Cenâb- Hakk’n, pis tabiatlardan ve kirli nefsânî hususlardan tamamen
temizledii ehl-i beyt kiram hazeratna sahih sened ile müstenid olmaldr…
2. Amel-i salihtir. Nesebi sahih iken Allah’n Rasûlü ve Kitabnn izine temessük
etmeyen salih olmayan bir amelde bulunduu için Nuh’un mahdumu (olu) gibi
ehl-i beytten hâric kalr…
3. Seyyid, mutlak siret-i ve harekât- Muhammediye (as) üzere bulunmaldr.
4. Kendisini herkesle müvazene edecek olsa, kendisini herkesten aa addedecek
kadar mütevaz olmaldr.
5. Ehl-i beyt hakkndaki (Onlar mal sevgilerine ramen yoksula, yetime ve esire
yedirirler.311) âyet-i celilesi mantûkunca, miskinleri ve fakirleri sevme ve
bunlara yedirme hususunda insanlarn en cömerdi olmaldr.
6. Gerektiinde tam bir ecaat sahibi olduunu ibraz etmelidir.
7. Doruluktan asla ayrlmamaldr…
Ancak bu özelliklere sahip olan ehl-i beytin kadrini bilenler sohbetlere can atmlar ve
onlarn hizmetlerinde pervane olmulardr.”312 Hal böyle olunca bu olumsuz hareketleri
bulunan seyyid ve erîflerin, “Din Açsndan Seyyid ve erîfliin Konumu” balnda daha
geni bir ekilde ele aldmz gibi neseb olarak Hz. Peygamber neslinden olmakla beraber
309
Arendonk, “erîf”, A., XI/441.
310
Buharî, Fedâilü Ashâbi’n-Nebî, 18; Enbiyâ, 45; Hudûd, 12; Müslim, Hudûd, 8, 9; Ebû Dâvûd, Hudûd, 4;
Tirmizî, Hudûd, 6; bn Mace, Hudûd, 6.
311
nsan, (76) 8.
312
Er-Rdâ, Es-Seyyid Ali (1339/1941), Mevâlidü Ehl-i Beyt, stanbul, 1341, s. 7-8.
50
ehl-i beytin faziletleriyle alakal âyet-i kerîme ve hadîs-i erîflerin muhatab olmalarnn
mümkün olmad açktr. Bu da bir kez daha ehl-i beytin faziletinin temelde soya
dayanmadn, Kur‘ân ve Sünnete ballklar ölçüsünde faziletlerinden bahsedilebileceini
ifade etmektedir.
Bu balk altnda ele aldmz seyyid ve erîflerle ilgili dikkati çeken bir baka husus
hiç üphesiz onlarn her faaliyetinin dinî olarak deerlendirilmesinin isabetli olmayacadr.
Özellikle Abbâsî idaresine ba kaldr eklindeki hareketlerin dinî olmaktan çok siyasî olduu
görülmektedir. Dolaysyla neseb, burada bir siyasî malzeme haline getirilmektedir. Nesebin
dolaysyla seyyid ve erîflerin bakalar tarafndan kullanlmaya çallmas daha fazla
görülen bir durumdur. Çok ciddi bir hareket olan Ebu’s-Serâyâ isyannda bu bariz bir ekilde
görülmektedir.
Seyyid ve erîflerin nesebinin istismar arac haline getirilmesi tasavvufi hareketlerde ve
tarikatlerde de gözlenmektedir. Nitekim, “Hz. Ali, tarikatlarn büyük çounluunda silsilenin
ilk ahsiyeti durumundadr. Bu tarikatlara, itikadî yönden Alevîlikle hiç ilgisi olmasa bile
‘Alevî tarikat’ denilmektedir. Bu sebepten Hz. Ali’ye ve nesline tarikat çevrelerinde fazlaca
sevgi ve hürmet beslenir. On iki imama da sayg duyulur. Bilhassa sekizinci imam Ali Rzâ,
hemen bütün silsilelerde yer alr. Mehur sufi Maruf Kerhi de onun müridi olarak
gösterilmektedir. Yine Ca‘fer Sâdk’n tasavvufi çevrelerde apayr bir saygnl olup,
‘mecmeu’l-bahrayn ve mülteka’n-nehrayn’ (iki denizin birletii ve iki nehrin kavutuu yer)
diye anlmaktadr. On iki imamdan herhangi birinin bulunduu tarikat silsilesine de
‘silsiletü’z-zeheb’ (altn silsile) denmektedir.313 tikadi yönden tamamen Sünnî olan
tarikatlarda bile Hz. Ali, ehl-i beyt ve on iki imama kar bu sayg mevcuttur.”314 Ana
tarikatlara315 baktmz zaman Kâdirî tarikatnn eyhi Abdülkadîr Geylânî, soyu baba
tarafndan Hz. Hasan’a ulaan bir erîf, anne tarafndan Hz. Hüseyin’e mensup bir seyyid
313
Kara, Mustafa, Tasavvuf ve Tarikatler Tarihi, 3. bask, stanbul, 1995, s. 234; Akar, Mustafa, Tasavvuf
Tarihi Literatürü, Ankara, 2001, s. 238; Üçer, agm., s. 279.
314
Türer, Osman, Ana Hatlaryla Tasavvuf Tarihi, stanbul, 1998, s. 149.
315
“Kanaatimize göre bu hususta yaplacak bir çalma sonucunda, tasavvuf tarihindeki ana tarikatlarn says on
küsuru geçmeyecektir. Mesela sadece Halvetiye’nin dört ana kolu ve bunlardan türemi krk küsur ubesi
vardr.” Akar, age., s. 216.
51
olduu ifade edilmekte ve silsilesi verilmektedir.316 Bu silsilelerde Maruf Kerhî ile Ali Rzâ
birbirine balanmaktadr.317 Bu iki kiinin ilikisi doru olsa bile neseb olarak bir ilikileri söz
konusu deildir. Maruf Kerhî, Ali Rzâ’nn olu deildir, sadece mürididir. Dier silsilelerle
alakal ise Dâvûdî öyle demektedir: “(Hasanî)Abdullah b. Muhammed b. Yahya b.
Muhammed b. Rumiyye’ye Muhyiddîn Abdilkadir el-Cîlânî’yi nisbet ettiler ve öyle dediler.
O, Abdülkadir b. Muhammed Cenki Dost b. Abdillah zikredilen (Hz. Hasan soyundan bir)
kiidir. Ne eyh Abdülkadir ne de oullarndan birisi bu nesebi iddia etmitir. Bu, torunu Kad
Ebû Salih Nasr b. Ebîbekr b. Abdilkadir ile balamtr. O da bir delil ortaya koymamtr, hiç
kimse onu bu neseple bilmemitir. (Hasanî olan) Abdullah b. Muhammed b. Yahya Hicazldr
ve Hicaz’dan çkmamtr. Bu isim yani Cenk Dost ise gördüün gibi açk bir acem bir
ismidir. Bununla beraber bunlarn hepsi, adil sarih bir beyyine olmakszn bu nesebi isbata
yetmez. Kad Ebû Salih’in yaptna ardm. krar ediyorum ki o ne dedesi Abdülkadir’e ne
de onun oullarna bu konuda muvafk deildir.”318
Naki tarikatnn silsilesinin en önemli simas Ebû Yezîd Bistâmî’nin Ca‘fer Sâdk’la
görümesi manevi olarak kabul edilir.319 Çünkü genel kabul Ebû Yezîd Bistâmi’nin doumu,
Ca‘fer Sâdk’n vefatndan sonradr.320 Mehmet Bahaüddîn Nakîbend’in de Hz. Hüseyin
soyundan olduu ifade edilir.321 Sünnî anlaya ballkta tavizsiz tutumlaryla tannan
Nakîbendiler bile, Hz. Ebûbekir’e dayanan silsilelerinin yansra ikinci koldan silsileyi Hz.
Ali’ye dayandrmlardr.322
316
Vâsitî, age., s. 55; Fudaylî, age., II/181; Zebîdî, Ikdü’l-Cevher, s. 94; Harîrî, age., III/Varak 37b-57a;
Hocazade, age., II/32; Vicdânî, age., s. 90-91; Gürer, Dilaver, Abdülkadir Geylani –Hayat, Eserleri, Görüleri-,
stanbul, 1999, s. 66; Eraydn, Selçuk, Tasavvuf ve Tarikatlar, 4. bask, stanbul, 1994, s. 43; Türer, age., s. 172.
317
Bu iki kii arasnda her hangi bir ilikinin bulunmad ifade edilmektedir. bn Teymiye, age., IV/60-62;
Ocak, Ahmet Yaar, Veysel Kareni ve Üveysîlik, 2.bask, stanbul, 2002, s. 72.
318
Dâvûdî, age., s. 106.
319
Zebîdî, Ikdü’l-Cevher, s. 108. Silsilede geçen bir eyhin, kendinden önce yaam baka bir eyhle fiilen
görümese de onun ruhaniyetinden feyz alarak, manen görüme yolu ile yetimesine Üveysîlik denilmitir.
Küçük, Hülya, Tasavvuf Tarihine Giri, stanbul, 1997, s. 118, dipnot: 119; Akar, age., s. 240; Ocak, age., s.
105.
320
Hocazâde, age., I/5; Eraydn, age., s. 373.
321
Harîrî, age., III/Varak 196a-205b; Hocazade, age., I/44.
322
imek, Halil brahim, “mam Rabbani Ahmed Farukî Sirhindî’nin îa ve Ehl-i Beyt’e Bak”, Marife, -Ehl-i
Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 200.
52
Ahmed Rfâî’nin soyunun Mûsâ Kâzm’a ulat rivayet edilir.323 Dâvûdî, ise nesep
alimlerinin ittifakyla onun söz konusu edilen nesebi iddia etmediini, bu nesebi onun
torunlarnn iddia ettiini söyler.324 Yine Halvetiye tarikatnda Yahya irvânî’nin seyyid
olduu ve nesebinin Mûsâ Kâzm’a dayand ifade edilir.325 Ayn tarikatn eyhi Sirâceddîn
Ömer b. Ekmeliddîn Lahcî Halvetî’nin nesebi de Hz. Ali’ye dayandrlr.326 Mevlevi
tarikatnn bir kolu da Hasanü’l-Basrî ile Hz. Ali’ye dayanr.327 Yesevî tarikatnda iki kol Ebû
Yezîd Bistâmî ile Ca‘fer Sâdk’a balanr. Bundan sonra bir kol Muhammed Bakr, Ali
Zeyne’l-Âbidîn ile Hz. Hüseyin ve Hz. Ali’ye; dier kol ise Hz. Ebûbekir’e balanr.328
Ahmed Yesevî ile ilgili dier bir bilgi ise onun seyyidliinin Muhammed b. Hanefiyye’ye
baland eklindedir.329
Tarikatlar bir ekilde Mûsâ Kâzm, Ca‘fer Sâdk ve dolaysyla Hz. Ali’ye balayan bu
nesep silsilerinin hepsinin doru olaca konusunda bir takm tereddütlerin varl söz
konusudur. Bir ksm manevi olarak görüme dier bir ksm ise eyh mürit ilikisi içerisinde
olan bu silsilelerinin nesep açsndan anlam ifade etmeyecei de bir vakadr. Bunu Süleyman
Ate, öyle deerlendirmektedir: “Bilindii gibi, tarikatlar meruiyetlerini dinî bir mesnede
balamak için tarikat eyhini Hz. Peygamber’e balayan bir silsile ileri sürmülerdir.”330
Sünnî tarikat eyhlerinden bir ksm, temsilcisi olduu tarikatna ve ailesine halkn ilgisini
veya kendi ahsi saygnln artrmak amacyla bal bulundu tarikat silsilesini veya kendi
soy eceresini ehl-i beyte dayandrma gayreti içinde olmutur.331 Peygamber ailesinden
gelmek seyyid olarak kabul edilen kiilerin itibarn sadece güçlendirmekle kalmamakta,
ayrca bu imaj kendilerini daha seçkin bir karizmann parças haline de getirmektedir.332
323
Vâsitî, age., s. 4; Zebîdî, Ikdü’l-Cevher, s. 58; Harîrî, age., II/Varak 51b-61b; Hocazade, age., V/6.
324
Dâvûdî, age., s. 175.
325
Eraydn, age., s. 389. Vicdânî, böyle bir nesep vermez. Age., s. 174.
326
Harîrî, age., I/Varak 342b-377b; Vicdânî, age., s. 173-174.
327
Harîrî, age., III/Varak 147b-169a; Eraydn, age., s. 359.
328
Harîrî, age., III/Varak 265b-267b (Burada Harîrî silsile vermemektedir.) Eraydn, age., s. 322.
329
Klç, age., s. 24, dipnot 62, (Hâzinî, Cevâhiru’l-Ebrâr, Ü., Türkçe yazmas, No: 3893, Varak 33b-25a-b’den
naklen)
330
331
Ate, Süleyman, slâm Tasavvufu, Ankara, Klç Kitabevi, trs., s. 49.
Suba, Necdet, “eyh, Seyyid ve Molla-Dou Anadolu ve Güneydou Anadolu Örneinde Dinsel
Kategorileri-, slâmiyat, Ankara, 1999, Cilt: 2, Say: 3, s. 121, 140.
332
Suba, agm., s. 135.
53
Tarikat silsilelerinin Hz. Ali’ye kadar ulatrlmasnn ilmî bir dayana yoktur, bu silsileler
sonradan ortaya çkarlmtr.333
Seyyid ve erîfler, siyasî amaçlar uruna istismar edildii gibi neseb silsilelerinde yer
aldrlmak suretiyle tasavvufî hareketlerde de istismar edilmitir. Tarikatlarn hemen hemen
hepsinin eyhinin nesep silsilesinde, bir seyyid veya erîf görmek mümkündür. Bu yolla eyhe
büyüleyici bir özellik verilmi, neseb silsilesi tarikata balanmay salayc bir özellik olarak
ifade edilmitir. Oysaki bu nesep silsilelerinin bir ksmnda üphelerin bulunduu
görülmektedir. Bu sebeple tarih olarak birbirlerine bal olmas mümkün olmayan yerlerde
seyyid ve erîflere balanma, Üveysîlik/manevî eitim ad altnda gerçekletirilmitir. Zaten
silsilelerdeki seyyid ve erîflerin bir ksm oul-baba ilikisinden ziyade, eyh-mürit ilikisi
olarak gösterilmitir.
333
Avc, Seyit, “‘Ben lim ehriyim Ali de Onun Kapsdr’ Hadisi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya,
2004, Yl: 4, Say: 3, s. 381.
54
II.
BÖLÜM
SEYYD VE ERÎFLERN SOSYAL KONUMU
1. Seyyid ve erîflerin ctimâî Statüleri
a) Toplum Nezdindeki tibarlar ve Toplumla likileri
Seyyid ve erîflerin toplum nezdindeki itibarlar konusunda ilk ele alacamz husus
genel olarak bölgelerin seyyid ve erîflere bak açs olacaktr. Çünkü aratrmamz içerisinde
kalan dönemde her bölge insannn belli bir siyasî, sosyal, kültürel, ekonomik yap içerisinde
olduunu görmekteyiz. Acaba hangi bölge ehl-i beyte daha fazla önem veriyor, onlara sayg
ve sevgi besliyor? Bölgelere göre ehl-i beyte olan ilgi ve alaka farkllk arz ediyor mu? Bu
sorulara doru cevaplar verebilmek hiç üphesiz onlarn toplum nezdindeki itibarlarn
salkl anlamamza vesile olacaktr.
îa’nn çekirdei olan Hz. Ali hizbi, Muaviye’nin devrinde Irak’n Kûfe ehrinde
merkezilemi hayli küçük bir gruptu. Bunlar, Müslümanlarn birliini ve iktidarn yeniden
tesis eden insan olarak Muaviye’ye destek vermede çounluun ittifak etmesinden sonra da
liderlik için Hz. Ali’nin ve ailesinin aday olmasnda srar ediyorlard.334 Halife Hiam’n
hilafetinden beri Kûfe’deki Zeydî îî grubun varl, hilafetin kendilerine ait olduuna, onu
önce Emevîler’in sonra da Abbâsîler’in gasb ettiine inanan ehl-i beytin arzu sahiplerinden
bazlarnn isyanlar yenilemesi için bir tevikti. II/VIII. asr boyunca Kûfe’de Alevî (Hz. Ali
taraftarl) daveti durmad. Bu yüzyl boyunca Alevî isyanlar bitmedi.335 Hodgson, onlarn
ehl-i beyte meylini, Kûfe’nin slâmiyetin baehri olmas için bir frsat olarak görülmesine
balarken,336 Dûrî, Emevîler tarafndan arazilerinin ele geçirilmesinden rahatsz olan
Kûfeliler’in Ali evlâdna meylettiini, onlar siyasî mücadelelerinde desteklediklerini ifade
etmektedir.337 Fakat bir gerçek var ki Kûfe, daha Hz. Ali halife olup bakenti Kûfe’ye
334
Hodgson, Marshall G.S., slâm’n Serüveni, çev: zzet Akyol vd., stanbul, 1993, I/208.
335
Mahmud Fehmi Abdülcelil, age., s. 137.
336
Hodgson, age., I/208.
337
Dûrî, age., s. 17.
55
tamadan önce az da olsa Hz. Ali taraftarna sahip bir yerdi.338 Muhtemelen bunlar Yemenli
Araplar idi. Çünkü Kûfe’nin sakinlerinin çou Yemenli Araplard.339 Yemenli Araplar’n ehl-i
beyt taraftar oluu bilinen bir gerçektir. Bunlarn yan sra Hz. Ali’nin Medine gibi bir slâm
ehrini brakp da Kûfe’yi bakent yapmas oradaki taraftarlarn çoaltm ve Kûfe artk bir
Alevî ehri (Hz. Ali taraftarlarnn çounlukta olduu bir ehir) haline gelmi olmaldr.
Bununla beraber Kûfeliler önce Hz. Ali’yi, sonra Hz. Hasan’340 daha sonra Hz. Hüseyin’i
yalnz brakmlar ve bu âdetleri daha sonraki seyyid ve erîf hurûclarnda da görülmütür.
Ehl-i beytin ve ehl-i beyt neslinin en fazla madur edildii ve ihanete urad yer buras
olmutur.341 Kûfe’nin ehl-i beyt taraftarln bilen Abbâs oullar, devletlerini kurma
aamasnda Horasan bölgesindeki propagandistlerinin haberlerinin önce Kûfe’ye, oradan
Humeyme’ye gelmesine dikkat etmilerdir. Bu itibarla onlar Kûfe’ye önem vermilerdir.
Kûfe, onlarn davetlerinin merkezidir ve önde gelen davetçilerinin kaldklar yerdir.
Haberlemede önemli bir yerdir. Burada Bükeyr b. Mahan ondan sonra da akrabas Ebû
Seleme Hallâl’n rolü çok büyüktür.342 Bununla beraber Ebu’l-Abbâs Seffâh Abbâsîler
Devleti’ni kurup da halife olur olmaz 134/752 senesinde bakenti Kûfe’den Enbar’a tad.
Çünkü o, Kûfeliler’e güvenmiyordu.343 Onlar Hz. Ali’nin îasyd.344 sa b. Zeyd,345 katld
Muhammed Nefsü’z-Zekiyye hurûcundan kurtulduktan sonra Kûfe’de gizlenmi, Mehdî
döneminde kendisine pek çok kii biat etmi olmasna ramen, Kûfeliler’e güvenip harekete
geçememitir.346 syan esnasnda Muhammed b. brahim’in halk tarafndan çok sevildiini
338
Hasan brahim Hasan, age., II/236.
339
Hasan brahim Hasan, age., II/236.
340
Kapar, Mehmet Ali, Halifeliin Emevîlere Geçii ve Verasete Dönümesi, stanbul, 1998, s. 30-31.
341
Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 34.
342
Abbâdî, age., s. 23.
343
Belâzurî, age., IV/197; Yâfiî, age., I/281; Abbâdî, age., s. 44; Atvan, Mebâdi‘, s. 249.
344
Hudarîbek, age., s. 46.
345
Bkz. dipnot: 251.
346
Ya‘kûbî, age., II/377; Isfehânî, Mekâtîl, s. 353; Ziriklî, age., I/286. Kaynpederi Hasan b. Salih, “On bin insan
sana biat ettii halde niçin hurûc etmiyorsun.” diye sorunca o öyle cevap vermitir: “Yazklar olsun sana! Sen
bu sayya m güveniyorsun? Ben onlar iyi bilirim. Onlarn içinde, Allah rzasn dileyen, canlarn verecek olan
ve dümanla karlamak isteyen üç yüz kiinin var olduunu bilsem sabaha kalmaz hurûc ederim.” Isfehânî,
Mekâtîl, s. 353.
56
bilen Ebu’s-Serâyâ, onu hareketine lider olarak seçiyor,347 Kûfeliler de kolayca ona biat
ediyorlard.348
Hz. Ali bizzat Hz. Peygamber tarafndan Yemen’e kad olarak gönderilmiti.349 Watt,
“Onun bu sebeple orada özel bir muhabbet kazandna dair herhangi bir delil yoktur.” dese
de ayn yerde Yemenli kabilelerin çok önemli bir ksmnn ehl-i beyt taraftar olduunu,
bunun sebebinin de Güney Arabistan’n bin yldan beri krallk düzeniyle yönetilmesi ve
krallarn insan üstü vasflara sahip (karizmatik) kiiler olarak görülmeleri olduunu ifade
eder.350 Adnan Demircan ise, Hz. Ali’ye destek verenlerin çounun güneyli Araplar
olduunun altn çizdikten sonra bunun sebepleri olarak u hususlar sayar: Hz. Ali’nin
seleflerinin
-özellikle
de
Hz.
Osman’n-
kabilelerle
ilikilerinde
beklentileri
karlayamamalar ve Kuzeylilerin hakimiyetine kar duyulan memnuyetsizlii besleyen
icraatlar, Ali’ye köken olarak güneyli olan Ensar’n destek vermesi (Ensar ilk üç halife
döneminde iktidardan uzak kald için veya Abdülmuttalib’in annesinin Hazrecli olmas
hasebiyle Hz. Ali’nin yeenleri olduu için ona destek vermi olabilirler.) ve Yemen kökenli
Araplarn hanedan fikrine yatkn olmas ve son olarak Güneyliler’in iktidar hususunda söz
sahibi olma istekleri.351 Her ne sebeple olursa olsun Yemen’de ehl-i beyt sevgisi slâm’n ilk
dönemlerinde balam ve daha sonra Zeydîler’le beraber bu bölge bu özelliini hep
korumutur.
Hicaz bölgesi, özellikle Medine, ehl-i beytin oturduu ehirdir. Medine, Mekke’nin
peisra gittii bn Abbâs okuluna mensup insanlar barndran yerdi. Bu kiiler, Hz. Ali’nin
soyundan gelenleri Mervanîler’e tercih etme temayülündeydiler.352 Bu bölge Ali oullarnn
davet merkeziydi.353 Ca‘fer Sâdk, Medine’de idi. Pek çok kiinin ona tâbî olduu
bilinmektedir. Hatta vefatndan sonra ona ilahlk iddia edip, haramlar mübah sayan pek çok
347
Isfehânî, Mekâtîl, s. 425; Ziriklî, age., VI/182.
348
Zehebî, Iber, I/257.
349
Watt, W. Montgomery, slâm Düüncesinin Teekkül Devri, çev: Elif Rza, stanbul, 1993, s. 51; Yaman,
Ahmet, “Ehl-i Beyt Fkhnn mam Hz. Ali ve Takip Ettii ctihad Yöntemi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-,
Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 112.
350
Watt, age., s. 51.
351
Demircan, agm., s. 105.
352
Hodgson, age., I/214.
353
I, age., s. 17.
57
ar grub, onun müntesibi olduklarn söylemilerdir.354 Halife Mansûr, Abdullah b. Hasan’
hapse att zaman onun mallarn ve kölelerini satmak istemi, fakat bunlar satn almaya hiç
kimse yanamamtr.355 Medineliler Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’yi çok seviyorlard. Hatta
Hz. Peygamber’den sonra bir peygamber gelmesi mümkün olsa, onlara göre bu kii
Muhammed olurdu.356 Mansûr’un onu ar bir ekilde ele geçirme istei de halkn ona olan
teveccühü sebebiyleydi.357 Onun Mansûr’a kar çknda balangçta Medineliler’in hemen
hemen tamamna yakn, onun etrafnda toplanmlard.358 Hatta çar yerinde Medine Valisi
Ziyad ile Muhammed yan yana durup halk selamladlar, insanlar valinin yannda ona biat
ettiler.359 Daha sonraki vali Riyah, halkn üzerinde bask kurmak maksadna matuf, minberde
Muhammed hakknda ar hakaretlerde bulununca, cemaat kendisini dinlemeyeceklerini
söyleyerek onu taladlar.360 Medineliler’in ona bu derece sevgi ve sayg beslemelerinde, hiç
üphesiz Medine ulemasnn en önemli ahsiyetlerinden olan mam Malik, bn Aclan gibi
kiilerin onun hareketine destek vermesinin361 etkisi büyüktür. 169/785 ylnda harekete geçen
Hüseyin b. Ali, Medine halknn biatini almak istemi, on bir gün Mescid-i Nebevi’de
arkadalaryla beraber kalmtr. Bu süre zarfnda günlük ihtiyaçlarn orada gidermeleri
sebebiyle her yeri kirletmiler, bu sebeple Medineliler namaza gelememilerdir.362 Bu duruma
tepki gösteren Medineliler onlardan uzak durmular, burada gereken ilgiyi göremeyen
Hüseyin, muhtemelen haclarn desteini alabilmek için Mekke’ye gitmitir.363 Orada ona pek
çok kii biat etmitir.364 Bu yüzden Mekke’ye yakn Fah mevkiinde hurûc etmi ama baarl
354
Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 57-59.
355
Taberî, age., VII/525.
356
bnü’l-Imâd, age., I/213.
357
bn Tiktakâ, age., s. 161.
358
Belâzûrî, age., III/321; Zehebî, Iber, I/152; Yâfiî, age., I/297.
359
Belâzûrî, age., III/310 Taberî, age., VII/528-529.
360
Uyar, age., s. 170.
361
Taberî, age., VII/604-608; Isfehânî, Mekâtîl, s. 254-256; bnü'l-Esîr, age., III/565. Es-Süyûtî, Celâlüddîn
Abdurrahmân b. Ebî Bekr (911/1505), Târîhu’l-Hulefâ‘, thk: Muhyiddin Abdülhamid, 3. bask, Kâhira,
1383/1964, s. 261; Ahmet Cevdet (1312/1895), Ksas- Enbiya, hzr: Mahir z, stanbul, 1972, IV/141; Sahnînî,
Isam, el-Abbâsiyyûn fî Senevâti’t-Te‘sîs, Beyrut, 1998, s. 351. mam Malik, Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’ye
biat konusunda fetva vermitir. Taberî, age., VII/560; bnü'l-Esîr, age., IV/565.
362
bnü'l-Esîr, age., IV/12.
363
bn Kesîr, age., X/582.
364
bn Tiktakâ, age., s. 185; Zehebî, Iber, I/197; Yâfiî, age., I/358.
58
olamayarak öldürülmütür. Medine’de yaayan Ca‘fer Sâdk’n olu Mûsâ Kâzm’n,365 Halife
Hârûn Reîd tarafndan Badat’ta hapsedilmesinin ve orada öldürülmesinin sebebi de
muhtemelen potansiyel olarak hurûc etmesinden korkulduu içindir. Baz rivayetlerde onun
halifeye bu yolla gammazland ifade edilmektedir.366 Mûsâ Kâzm yakalannca iki ayr
hevdec ile yola çkarld ve Mûsâ’nn hangisinde olduu bu ekilde halktan gizlenmi oldu.367
Bütün bunlar Hz. Peygamber soyundan olan, Ca‘fer Sâdk gibi birisinin olu olan bir kiinin
halk nezdindeki itibarnn yüksek olmas sebebiyle olsa gerektir. Ca‘fer Sâdk’n dier olu
Muhammed’in de özellikle Mekke ve Medine halk arasnda itibar pek yüksekti.368 Hatta
olumsuz tavrlar sebebiyle halk tarafndan sevilmeyen Hüseyin b. Hasan ile Muhammed’in
olu Ali, onun halk nezdindeki nüfuzuna iltica etmilerdi. Hüseyin b. Hasan, Muhammed’in
yanna gelerek unlar söylemitir: “Halkn arasndaki itibarn biliyorsun. Gel sana halife
olarak biat edelim. Eer bunu kabul edersen bir kii bile sana kar çkmayacaktr.”369
Muhammed b. Ca‘fer’in halk tarafndan bu kadar çok sevilme sebeplerinden birisi de yaad
dönemde ehl-i beyte mensup kiilerin bir ksmnn kötü hareketlerinden uzak kalarak onlar
tasvip etmemesi370 olabilir. Mûsâ Kâzm’n olu, Ali Rzâ’nn Halife Me‘mûn tarafndan
veliaht tayininde farkl sebepler zikredilse de onun her yönüyle halk nezdinde büyük bir
itibarnn olmas önemli bir sebep olmaldr. Ona veliaht olarak biat edildii zaman halkn
çou biat etmitir. Hatta bu sebeple o öldüünde, onu veliaht tayin eden Me‘mûn hakknda
insanlar görü birliine varmlar ve halk ondan memnun ve honut olmutur.371 Mekke’de
hacta bulunduu esnada Horasanl bir kii tarafndan yaants beenilen ve kendisine “Sen
halifelie herkesten daha layksn.” denilen Muhammed b. Kasm’a bu kiinin iaretiyle
Horasanl haclar biat etmilerdir.372 Hapisten kaçp Tâlikân’a giden Muhammed oradakilerin
büyük bir teveccühünü elde etmekle kalmam ayn zamanda civar bölgeler olan Cüzcan ve
Rakka’da da bir çok taraftar toplamtr.373 Bölge insanlar onu gizlemilerdir.374
365
Bkz. Dipnot: 256.
366
Dâvûdî, age., s. 190; Emîn, A‘yân, II/12; eblencî, age., s. 144; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 11.
367
Isfehânî, Mekâtîl, s. 415; eblencî, age., s. 145; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 14.
368
bn Tiktakâ, age., s. 213; Ziriklî, age., VI/295.
369
Taberî, age., VII/537; bnü'l-Esîr, age., IV/153.
370
Taberî, age., VIII/537; bnü'l-Esîr, age., IV/153.
371
Ziriklî, age., V/178.
372
bnü'l-Esîr, age., IV/233-234; bn Kesîr, age., X/725.
373
Isfehânî, Mekâtîl, s. 466.
59
Msr, Muhammed b. Ebî Bekir’den beri îî bir yerdir. Mervan b. Hakem’in Msr’a
girip de Mescidi’l-Ekdam sahiplerine yaptklar esnasnda, önemli sayda îî bir topluluk
Msr’dan kaçmtr. O dönemde, Msr halk fetva olarak sadece Ca‘fer Sâdk’n görülerini
bilmektedir. Msr’a bir grup seyyid ve erîf gelmitir. Buraya gelen ehl-i beyt neslinden ilk
kii, Ali b. Muhammed b. Abdillah’tr.375 Bu, Msr’n valisi Humeyd b. Kahtabe’ye haber
verilince, yaknlndan dolay gizlice onunla mektuplat, onu uyard ve onun gizlenmesini
istedi. Onu Ussame b. Amr’n yanna yerletirdi. Sonra shak b. Ca‘fer376 ei Nefîse bt. Hasan
b. Zeyd ile beraber Msr’a geldi. Orada kald ve çok mal sahibi oldu. Engellilere, müzmin
hastalara, dier hastalara ve bütün insanlara iyilik yapt. Nefîse vefat edince ei onu
Medine’ye götürmek istedi ancak Msr halk onun Msr’da defnedilmesi karlnda shak’a
on iki bin dirhem verdiler, o da raz oldu. Yine Muhammed b. Ca‘fer Sâdk377 Msr’a geldi ve
orada kald.378
Kimilerine göre Horasan Bölgesi ehl-i beyt sevgisine sahip deilse de379 birkaç sebepten
dolay Horasan’n ehl-i beyt yanls bir bölge380 olduu görülmektedir. Her eyden önce
Horasan’da mevali vard ve Emevîlerin mevali politikas herkesçe bilinen bir husustu. Araplar
tarafndan küçümsenen, Müslüman olmalarna ramen cizye vermeye devam eden,381 idari ve
askeri görevlere getirilmeyen, fetih sebebiyle Horasan’a yerleen Araplar tarafndan
memuriyetler paylalarak kendilerine hiçbir pay braklmayan mevali,382 devlete ve idareye
374
bnü'l-Esîr, age., IV/234; Zehebî, A‘lâm, X/191.
375
Ali b. Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. Msr’da hurûc etmitir. Abbâsî güçlerine malup olunca
Ussâme b. Amr, onu Tûh el-Hayl köyünde saklam ve kz ile evlendirmitir. Burada ölmü ve defnedilmitir.
bn Zûlak, age., s. 231. Soyunun devam etmesi ihtilafldr. Dâvûdî, age., s. 86.
376
shak b. Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin. Rasûlullah’a çok benzeyen ve muhaddis olan shak’n soyu
devam etmitir. bn Hazm, Cemhera, s. 60; Dâvûdî, age., s. 201-202; Fudaylî, age., II/202.
377
Bkz. Dipnot: 264.
378
bn Zûlâk, age., 43; bn Kesîr, age., X/703.
379
Dûrî, age., s. 18; Mahmud Fehmi Abdülcelil, age., s. 4. O, Muhammed b. Ali’nin Horasan ile ilgili
sözlerinden dolay bu görütedir.
380
Ed-Dîneverî, Ebû Hanîfe Ahmed b. Dâvûd (282/895), el-Ahbâru’t-Tvâl, thk: Ömer Faruk et-Tabba‘, Beyrut,
1995, s. 198-199.
381
Taberî, VII/55-56; Vloten, Gerlof Van (1321/1903), Emevî Devrinde Arab Hakimiyeti, îa ve Mesih
Akideleri Üzerine Aratrmalar, çev: Mehmed S. Hatipolu, Ankara, 1986, s. 25; Lewis, age., s. 67; Hasan
brahim Hasan, age., II/249-250; Hodgson, age., s. 199; Dûrî, age., s. 11-12; Hudarîbek, age., s. 14, 30.
382
Taberî, VII/30-32; Bozkurt, Nahide, Abbâsî htilali, s. 16-18.
60
kar olularyla bilinmekteydi. dareden memnun olmayan Horasanllar’n, Abbâsiler’e kar
zaman zaman hurûc eden seyyid ve erîfleri desteklemesi ve onlara sevgi göstermesi
normaldi. Yine daha önce ifade ettiimiz son ran Kisra’s Yezdecird’in kznn Hz.
Hüseyin’le evlilii de onlarn ehl-i beyt tarafnda yer almalarnn baka bir sebebi olmutur.383
Hz. Ali’nin Muhammed b. Hanefiyye’den olan torunu Ebû Hâim’in, Abbâs oullarndan
Muhammed b. Ali’ye hareketleri için Horasan’ tavsiye etmesindeki384 sebep, orada Ebû
Hâim’e bal bir grubun var olmasdr.385 Horasan’da Yemenliler de vardr ki Yemenliler’in
ehl-i beyte olan ilgisi bilinmektedir. Hatta Emevîler, Horasan’daki Abbâsî dâîlerinin
hareketini duyduklar zaman çou Yemen’den olan insanlar, Emevîler’den olay tahkik
edenlere onlar tandklarn, onlarn tacir olduklarn söylemilerdir.386 Bu sebeple
Muhammed b. Ali Horasan’a gönderdii propagandistine Yemenliler’de kalmasn ve
Mudarllar’a yumuak davranmasn tavsiye etmitir. O, Nisabur’daki Galib denilen adamdan
Fâtma oullarna ar sevgisinden dolay uzak durmasn istemitir.387 Bütün bu sebeplerden
dolay “er-Rdâ min Âl-i Muhammed/Hz. Muhammed’in ehl-i beytinden raz olunan birisi”
sloganyla hareket eden Abbâsîler’in davetinin balangç noktas Horasan Bölgesi olmutur.388
Ancak Abbâsîler’in kurulmasndan ksa bir süre sonra 140/757 ylnda, Horasan’da bir
karklk çkm ve askerlerden bir grup, Horasan Valisi’nin evini muhasara etmi ve onun
ölümüne sebep olmutur. Yeni vali, Abdülcebbâr b. Abdirrahman baz komutanlar Ali b. Ebî
Tâlib evlâdnn hilafetine davet ettikleri gerekçesiyle öldürtmütür.389 Horasan valisi,
Mansûr’a gönderdii mektupta Horasanllar’n kendisinden uzak durduunu, Muhammed b.
Abdillah’n onlar üzerinde daha etkin olduunu bildirmitir.390
383
384
Nevin Abdülhalik Mustafa, age., s. 216.
Ya‘kubi, age., II/297 (Burada Ebû Hâim gerekçe olarak onlarn ehl-i beyt sevgisine sahip olduklarn
söylemektedir.); bn Abdirabbih, age., IV/476; Beylî, age., s. 47; Atvan, Tatavvur, s. 173.
385
bnü'l-Esîr, age., III/263.
386
bnü'l-Esîr, age., III/294.
387
bnü'l-Esîr, age., III/320.
388
Taberî, age., VII/355; bnü'l-Esîr, age., III/454; bn Kesîr, age., X/444; Abbâdî, age., s. 23. Muhammed b. Ali,
hareketleri için en uygun yerin Horasan olduunu söylemektedir. Age., s. 85.
389
bn Kesîr, age., X/492.
390
Taberî, age., VII/547.
61
Basra bölgesinde Muhammed b. Abdillah’a da geni ölçüde biat edilmitir.391 Kardeiyle
beraber hurûc eden brahim b. Abdillah’a, Basra’da büyük bir çounluk tarafndan biat
edildi.392 Aslnda Basra Hz. Osman yanls bir ehir olarak bilinmesine ramen, kaynpederi de
Hz. Osman soyundan olan brahim’e burada büyük bir rabet gösterilmesi,393 hem kaynpederi
hem de kendisinin ehl-i beyt olmas sebebiyle olsa gerektir.
ki karde hurûclarndan önce Aden, Sind, Kûfe vb. bölgeleri dolamlardr.394 Vast,
Cezire, Musul bölgelerinde de Muhammed b. Abdillah, hareketi esnasnda pek çok taraftara
sahip olmutur.395 Muhammed’in vefatndan sonra Ehvaz, Fars, Vast, Medain, Sevad
bölgeleri brahim’e biat etmi ve onun durumu çok güçlenmitir.396 Görüldüü üzere bu
bölgeler, evlâd- Rasûl olan kiilere çabucak kucak açmtr ve belki de Hz. Peygamber’in
soyu olduklarndan baka herhangi bir bilgi sahibi olmadklar bu kiilere destek vermilerdir.
Fah Vak‘as’ndan kaçp Deylem’e giden Yahya b. Abdillah, sadece Deylem halknn
teveccühünü kazanmakla kalmam,397 hurûcu esnasnda Medine, Mekke, Yemen, Msr,
Basra ve Kûfe halkndan pek çok kii ona biat etmitir.398 Bunda mam afiî, Abdirabbih b.
Alkame, Süleyman b. Cerîr, Bir b. Mu‘temir, Hasan b. Salîh gibi alimlerin ona biat etmesinin
de399 etkisi olduu düünülebilir.
slâm ülkelerinin en batsnda yer alan Marib-i Aksa’da dris b. Abdillah,400 Hz.
Peygamber soyundan olmas hasebiyle toplum tarafndan büyük bir rabet görmü ve
herkesin biati ile ksa sürede drisîler Devletini kurmutur. Marib’te pek çok Mecusi, Yahudi
391
392
Belâzûrî, age., III/333.
Taberî, age., VII/624-629; Makdisî, age., IV/86; Isfehânî, Mekâtîl, s. 327; bnü'l-Esîr, age., IV/585; bn
Tiktakâ, age., s. 163; Zehebî, Iber, I/154; Yâfiî, age., I/299.
393
Azimli, Mehmet, Abbâsî Dönemi îî Karakterli syanlar (750-1000 Yllar Aras), Konya, 1994, (Baslmam
Yüksek Lisans Tezi), s. 54.
394
Taberî, age., VII/522, 622.
395
Belâzurî, age., III/333.
396
bn Kesîr, age., X/511.
397
Bkz. dipnot: 242. Yahya b. Abdilllah, Fah Vak‘as’ndan sonra ran’a giderek burada 4-5 yl gizlice siyasî
faaliyetlerde bulunmu ve bu esnada Mâverâünnehir ve çevresinde bata Türkler olmak üzere çok sayda insann
slâmiyet’i kabul etmesini salamtr. Küçükaç, age., s. 75.
398
bnü’l-Imâd, age., I/338; Ziriklî, age., XI/190.
399
bnü’l-Imâd, age., I/338.
400
Bkz. dipnot: 240.
62
ve Hristiyan onun eliyle Müslüman olmutur.401 dris’in zehirlenmesi sonrasnda henüz anne
karnnda olan ve doduu zaman kendisine babasnn ismi verilen dris b. dris de evlâd-
Rasûl olmas sebebiyle bölge halk tarafndan büyük bir sevgi ve sayg görmü, daha çocuk
yata insanlar kendisine halife olarak biat etmilerdir.402
Seyyid ve erîflerin toplum nezdindeki itibarn, onlara toplumun teveccühünü bilen
Abbâs oullar, bunu siyasî arzularna ulamak için kullanmtr. Davetinde “er-Rdâ min Âl-i
Muhammed/Hz. Muhammed’in ehl-i beytinden raz olunan birisi” slogann kullanan Abbâs
oullar, bununla halk kendi yanlarna çekmeyi amaçlamlardr.403 Bu balamda tarih
kaynaklarnda bu slogan hayata geçirmek için Ebvâ’da bir toplant yapld, toplantya önde
gelen Abbâs oullar ile Ali oullarnn katld ve toplant sonunda Muhammed Nefsü’zZekiyye’ye biat edildii ifade edilmektedir.404 Taberî ve bnü’l-Esîr, “Söylenildiine göre,
Muhammed, Mervan b. Muhammed’in halifelii sarsld zaman halifenin kim olaca ile
ilgili Mekke’deki Hâim oullarnn istiare toplantsnda Mansûr’un da kendisine biat ettiini
iddia etmekteydi.” diyerek olay meçhul bir fiil kalbnda ve bir cümle ile vermektedir.405
Böyle bir toplantnn varl ile ilgili bir takm görüler serdedilmekle beraber406 ayet böyle
401
bn Haldûn, age., III/12-13.
402
Bkz. dipnot: 275.
403
El-mâme ve’s-Siyâse, thk: Tâhâ Muhammed ez-Zeynî, Beyrut, 1378/1967, II/114-115 (Bu kitap bn
Kuteybe’ye nispet edilmekle beraber bu nispet oldukça üphelidir. Bkz. Varol, M. Bahaüddin, “’el-mâme ve’sSiyâse’ simli Eserin Müellifi bn Kuteybe midir?” slamî Aratrmalar, Ankara, 2003, s. 308-321); Ahmed
Cevdet, age., IV/115; Hasan brahim Hasan, age., II/297; Abbâdî, age., s. 17; Beylî, age., s. 43; evkî Dayf,
III/13; Uyar, age., s. 136-138; Bozkurt, Abbâsî htilali, s. 34, 38-39; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 27, 82, 89;
Demircan, agm., s. 109.
404
Belâzurî, age., III/308; Isfehânî, Mekâtil, s. 226; bn Tiktakâ, age., s. 161; bn Haldûn, age., III/187; Ahmed
Cevdet, age., IV/115; Nebhânî, age., I/379; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 49; Durî, age., s. 61; Fki, s. 28; lhan,
Mehdîlik, s. 87-88.
405
Taberî, age., VII/517; bnü'l-Esîr, age., III/554.
406
Abbâs oullarnn daveti bütün hzyla devam ederken Ali oullarna biat etmelerinin anlamszl, Mansûr-
Muhammed mektuplamalarnda gündeme getirilmemesi, toplantda Ca’fer Sâdk’n gelecekten haber vererek
Abbâs oullarnn hilafetini gündeme getirmesi gibi sebeplerle bu olayn varl reddedilmektedir. Atvan,
Mebadi‘, s. 100-101; Mahmud Fehmi Abdülcelil, age., s. 129-130; Ulyân, age., s. 29; I, age., s. 36; Ömer Fevzî
Faruk, Medhal, s. 101-102; Bozkurt, Nahide, “Ali oullarnn Siyasal ktidar stencinde –Abbâsîler Dönemi- lk
Mücadelesi: Muhammed en-Nefsü’z-Zekiyye’nin syan”, Dinî Aratrmalar, Ankara, 2002, Cilt: 5, Say: 13, s.
110-111.
63
bir toplant gerçekletirilmise bu da seyyid ve erîflerin toplum nezdindeki konumunu bize
anlatan bir olay olmaktadr. Zira Hz. Peygamber’in amcas Abbâs’n oullar bile toplumun
ehl-i beyt nesline kendilerinden daha çok hürmet ettiini, kendilerinden ziyade Ali oullarnn
peinden gittiini bu toplantyla kabul etmi olmaktadrlar. Yine ayn amaca matuf olarak
Abbâs oullar, Ali oullarna kar Hz. Ali’nin torunu Ebû Hâim’den halifeliin kendilerine
geçtiini, zira Ebû Hâim’in Muhammed b. Ali’yi kendinden sonra imam tayin ettiini ifade
etmilerdir.407 Gerçi iki olayn da gerçekletiini söylemek bir çeliki olacaktr;408 çünkü Ebû
Hâim’in vasiyetiyle imamn kendilerinden olduunu söyleyen Abbâs oullarnn daha
sonraki bir tarihte Ali oullarndan birine imam olarak biat etmeleri mümkün
görünmemektedir. Abbâs oullarnn ehl-i beyti istismarna dier bir örnek ise; Abbâsî
propagandisti Ebû Müslim’in, Rabîa ve Kahtan kabilelerini Hz. Peygamber’in torunu Yahya
b. Zeyd’in katili olan Mervan’n yardmclar olan Mudar kabilesine tercih etmesidir.409
Dolaysyla Hz. Ali’nin çocuklarnn intikamn almak Abbâs oullarnn kulland dier bir
husus olmutur.410
407
bn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dîneverî (276/889), el-Meârif, Ta‘lik: Muhammed
smail Abdullah es-Sâvî, 2. bask, Beyrut, 1390/1970, s. 95; Ya‘kûbî, age., II/297-298; El-mâme ve’s-Siyâse,
II/109; Mes‘ûdî, Tenbîh, s. 292-293; bn Abdirabbih, age., IV/475-477; bnü'l-Esîr, age., III/257, 263; Yâfiî,
age., I/263; bn Haldûn, age., III/172; Ahmed Cevdet, age., IV/101; Lewis, age., s. 92; Hodgson, age., I/225;
Nicholson, Reynold A. (1364/1945), A Literary History of the Arabs, Cambridge, 1969, s. 251, Abdullah b. Ali
el-Müsned, el-Aleviyyûn fi’l-Hicaz -132-203-, Kahire, 1412/1992, s. 46-48; Hudarîbek, age., s. 13. Abbâsîler’in
hilafete layk olduklarn iddia etmek için bu rivayetin onlar tarafndan uydurulduu, böyle bir vasiyetin aklen
mümkün olmayaca vb. sebeplerle bu olayn varl reddedilmitir. Mantran, Robert, slâm’n Yayl Tarihi,
çev: smet Kayaolu, Ankara, 1981, s. 119; Sharon, agm., s. 344; Watt, age., s. 191-192; Sahnînî, age., s. 48-58;
Abbâdî, age., s. 19-21; Fkî, age., s. 16-17; Ulyân, age., s. 24-33; brahim Eyyûb, age., s. 18-21; Bozkurt, Abbâsî
htilali, s. 24-34; Kutlu, agm., s. 114. Zorlu, iki tarafn görülerini de verir ama tercihte bulunmaz. Age., s. 213215. Erken dönem tarihçilerinden Dîneverî, Abbâsî davetini çok uzun ve ayrntl anlatmasna ramen ne Ebvâ
olayndan ne de bu vasiyetten bahseder. Age., s. 305-339. Balolu, ‘Beyan b. Seman, Mugire b. Sa‘d el-Iclî,
Ebû Mansûr el-Iclî, Zeyd b. Ali ve Abdullah b. Muaviye gibi ilk îî hareketlerin dorudan bir ilikisi
bulunmamasna ramen dolayl da olsa Muhammed b. Ali’nin baarl olmasnda oldukça etkili olduklar da bir
gerçektir.’ demektedir. Balolu, Ahmet, “Abbâsî Devleti’nin Oluum Sürecinde îî Hareketler” Dinî
Aratrmalar Dergisi, Ankara, 2000, Say: 8, s. 96.
408
Lümeylim, age., s. 50.
409
Taberî, VII/377-378.
410
ehbenderzade, Filibeli Ahmed Hilmi (1333/1914), slâm Tarihi, stanbul, 1971, s. 426; I, age., s. 20.
64
Abbâs oullarnn ehl-i beyt itibarn kullanmalarna en güzel örnek ba dâîleri Ebû
Seleme olsa gerektir. Vezîru Âl-i Muhammed diye isimlendirilen411 ve ehl-i beyt muhibbi olan
Ebû Seleme, Abbâs oullarnn önde gelenlerinin Ebu’l-Abbâs liderliinde Kûfe’ye gelmeleri
üzerine idareyi Hz. Peygamber torunlarndan birine vermek için çalm,412 bu amaçla Ca‘fer
Sâdk, Abdullah b. Hasan ve Ömer b. Ali Zeyne’l-Âbidîn’e mektup yazm fakat olumlu bir
cevap alamamtr.413 Bu yapt hareket ona pahalya mal olmu ve bu sebeple Abbâs oullar
tarafndan öldürülmütür.414 Yine Süleyman b. Kesîr’in Ebû Müslim tarafndan Alevîlie
meyletme iddiasyla öldürülmesi,415 Yezid b. Ömer b. Hübeyra’nn Muhammed Nefsü’zZekiyye’ye biat çars416 hep seyyid ve erîflerin toplum nezdinde ne kadar itibarl insanlar
olduunu bize anlatmaktadr. Tabii ki bu itibar bazen yok edilmesi düünülen baz kiiler için
bir gerekçe olarak kullanlyor ve gerçekte Alevî/Hz. Ali taraftar olmadklar halde Alevî
olmakla itham edilen bazlarnn hayatna son veriliyordu. Buna en güzel örnek Hârûn Reîd
zamannda onun tarafndan öldürülen Ca‘fer Bermekî’dir. Onun öldürülmesine sebep
gösterilen bir husus da onun Alevîlie meylidir.417
411
Belâzurî, age., IV/205; Dîneverî, age., s. 339; Ya‘kûbî, age., II/352-353; Taberî, age., VII/450; bn
Abdirabbih, age., V/113; Cehiyârî, age., s. 84; Mes‘ûdî, Mürûc , II/175; Tenbih, s. 293; Makdisî, age., VI/68;
bnü'l-Esîr, age., III/506; Yâfiî, age., I/280; bn Kesîr, age., X/471; Süyûtî, Msr, II/194; Ömer Fevzî Faruk,
Cüzür, s. 27.
412
Taberî, age., VII/423; bnü'l-Esîr, age., III/489; bn Kesîr, age., X/454. Bu kaynaklarda mektup gönderme
hadisesi nakledilmez.
413
El-mâme ve’s-Siyâse, II/118; Belâzurî, age., IV/184; Ya‘kûbî, age., II/349; Cehiyârî, age., s. 86; Mes‘ûdî,
Mürûc , II/166; Makdisî, age., VI/67; bn Tiktakâ, age., s. 152; bn Haldûn, age., III/128; Dâvûdî, age., s. 82-83;
Ahmed Cevdet, age., IV/116; Dûrî, age., s. 43-44; Hodgson, age., I/228; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 237-239.
414
Ulyân, age., s. 137-138; Algül, Hüseyin, slâm Tarihi, stanbul, 1997, III/235; Demircan, Adnan, slâm
Tarihinin lk Döneminde Arap-Mevali likisi, stanbul, 1996, s. 178-179. Ebû Seleme’nin ehl-i beyt nesli ile bir
ilikisinin olmamas, Ebu’l-Abbâs’n onu her frsatta övmesi, onun hareketin Abbâs oullarna olduunu
bilmemesinin mümkün olmamas vb. sebeplerle Ebû Seleme’yle ilgili bu rivayeti kabul etmeyenler de vardr.
Onlara göre Ebû Seleme’nin öldürülmesi tamamen farkl sebeplerledir ama bu ehl-i beyt taraftar olma töhmeti
ile öldürülmütür. Mahmud Fehmi Abdülcelil, age., s. 71-72; Abbâdî, age., s. 43; brahim Eyyûb, age., s. 32;
Bozkurt, Abbâsî htilali, s. 90; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 241.
415
bnü'l-Esîr, age., III/507; Dâvûdî, age., s. 252; Atvan, Tatavvur, s. 357.
416
Ya‘kûbî, age., II/353; Taberî, age., VII/454; bnü’l-Cevzî, Müntezam, VII/314; bnü'l-Esîr, age., III/509; bn
Kesîr, age., X/469; Ahmed Cevdet, age., IV/124; Dûrî, age., s. 48; Fkî, age., s. 28.
417
Taberî, age., VIII/279; bnü'l-Esîr, age., IV/66; bn Hallikân, age., I/334; bn Tiktakâ, age., s. 202; Yâfiî, age.,
I/410; bn Kesîr, age., X/620; Hudarîbek, age., s. 121; I, age., s. 70; Uyar, age., s. 274.
65
Seyyid ve erîflerin toplum nezdindeki itibarlarn bize en iyi aksettirenler hiç üphesiz
dönemin airleridir. O günün medyas durumunda olan airlerden bir ksm “Alevî air”
olarak ün yapmtr. Bunlarn bir ksm taraftarlk psikolojisinden uzak ve o andaki olaylarn
geliimine bal olarak ehl-i beyt nesli açsndan yaanan ac ve skntlar sebebiyle onlar
lehinde iirler söylemilerdir. Genel anlamda halkn duygu ve düüncelerini yanstan bu
airlerin dnda baz airler de vardr ki tamamen bir taraftarlk psikolojisi içerisinde
kendilerini bu gruba hasretmiler ve onlarn görü ve düüncelerinin tercüman olmulardr.418
Bunun karlnda bir gurub da Abbâsîler’in tarafn tutmutur.419
Neseb olarak seyyid olmad halde Seyyid adyla mehur olan, Keysaniye frkasna
mensup420 Seyyid Himyerî, bata Ca‘fer Sâdk olmak üzere dier ehl-i beyt neslini övmü,
zaman zaman ehl-i beyt nesline kar taknd tutum sebebiyle Abbâsîler’i yeren iirler irad
etmitir.421 Ali evlâdn öven iirleri dümanlar tarafndan bile deerli bulunmutur.422 Hz.
Hüseyin için yazd bir mersiye Ca‘fer Sâdk’ alatmtr.423
Muhammed ve brahim kardelerin hurûcu srasnda yanlarnda iki önemli air
görüyoruz. Bunlardan birisi Hârûn b. Sad el-Iclî,424 dieri ise Südeyf b. Me‘mûn’dur. brahim
b. Abdillah bir katrn üstünde, Südeyf hayvann yularndan tutmu bir yandan da iir irad
ediyor425 ve hilafetin Âl-i Hasan’n hakk olduunu savunuyordu.426 Hatta bu sebeple Halife
418
Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 276.
419
Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, III/308. Maddî açdan yararlanmak isteyen baz airler Abbâsîler lehinde ve ehl-i
beyt aleyhinde iirler söylemilerdir. Devaml ehl-i beyti hicveden Mervan b. Ebî Hafsa’ya Muhammed b.
Abdilhamid bunun nedenini sorunca onun verdii “Aslnda ben onlar çok severim. Ancak ben onlardan
herhangi bir menfaat görmedim.” cevab bu hususu ifade etmektedir. bn Abdirabbih, age., V/89; evkî Dayf,
age., III/299; Zeydan, Corci (1332/1914), Târîhu Âdâbi’l-Lügati’l-Arabiyye, Ta‘lik: evkî Dayf, byy., Dâru
Hilâl, trs., III/222; Rfâî, Ahmed Ferîd, Asru’l-Memûn, 4. bask, Kâhira, 1346/1928, s. 287; Demirayak, age., s.
57; Uyar, age., s. 317; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 275.
420
421
evkî Dayf, age., III/311-312; Rfâî, age., s. 339.
Mes‘ûdî, Mürûc , III/24; bn Abdirabbih, age., II/406-407; Isfehânî, Eânî, VII/248-298; Ahmed Emîn,
Duha’l-slâm, III/308-310; evkî Dayf, age., III/309-311.
422
Huart, Clement, Arap ve slâm Edebiyat Tarihi, çev: Cemal Sezgin, Ankara, Tisa Yayn ve Matbaaclk, trs.,
s. 95.
423
Atvan, uarâü’d-Devleteyn, s. 197.
424
evkî Dayf, age., III/306.
425
Ya‘kûbî, age., II/378.
426
bn Abdirabbih, age., V/87-88.
66
Mansûr, onun yakalanmasn ve diri diri topraa gömülmesini emretmi, denildiine göre bu
yerine getirilmitir.427 Yine air brahim b. Ali Fihrî’nin Fâtma oullarna duyduu yaknl
ve onlar öven bir iiri Mansûr’u kzdrm ve bu airi cezalandrmtr.428 Corci Zeydan’n
ifadesine göre “Cimrilii sebebiyle airler Mansûr’a kalben sevgi beslemezlerdi, onun bu
tutumu Araplarn kendilerinden uzaklamalarna ve Alevîlere meyletmelerine yardm etmi,
bu nedenle Mansûr’a kar Medine’de hilafet ilan eden Muhammed b. Abdillah’n mevkii
büyük bir önem kazanmtr.”429 Bu ifadeler airlerin toplumu nasl etkilediini ve ehl-i beytin
toplum nezdindeki itibarn göstermesi açsndan gerçekleri yanstan sözlerdir.
mamî-îî bir air olarak Mansûr Nemerî, zaman zaman ehl-i beyti öven iirler irad etse
de halifeden korktuu için kendini gizlemi ve Abbâsîleri öven iirler söylemitir.430 Bu
sebeple bir iirinde Mansûr’u överken, Hasan oullarn yermitir.431 Onun ehl-i beyti öven
iirleri kendisine ulaan Hârûn Reîd tarafndan yakalanp öldürülmesi emredilmi ama emir
yerine getirilemeden air Mansur Nemerî, eceliyle vefat etmitir.432
Bermekîler özellikle de Fadl b. Yahya ile yakn ilikileri olan Bir b. el-Mutemir433 ile
özellikle Hz. Hüseyin hakknda mersiyeleri ile tannan ve ehl-i beyt öven pek çok iir irad
eden Humuslu air Dîkülcin Abdüsselam b. Raban da434 ehl-i beyt muhibbi iki airdir.
Abbâsîleri en kötü ekilde hicveden ve ar îî olma özellii gösteren435 Di‘bil b. Ali elHuzâî’ye, Me‘mûn’un Ali Rzâ’y veliaht tayin etmesi üzerine “Taiyye” adyla yazd ve ehl-
427
bn Abdirabbih, age., V/88; Isfehânî, Eânî, XVI/142-144; evkî Dayf, age., III/306; Atvan, uarâü’d-
Devleteyn, s. 206; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 276.
428
bn Kesîr, age., X/596.
429
Zeydan, Lügat, III/222; Demirayak, age., s. 48.
430
evkî Dayf, age., III/317; ek‘a, age., s. 601.
431
Isfehânî, Eânî, XVI/331-335.
432
evkî Dayf, age., III/317.
433
evkî Dayf, age., III/426.
434
bnü’l-Harîrî, age., s. 181; evkî Dayf, age., III/324-325; ek‘a, age., s. 577-578; Huart, age., s. 97; Klçl,
Mustafa, Arap Edebiyatnda uûbiyye, stanbul, 1992, s. 298-300; Demirayak, age., s. 17.
435
Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, III/310-312. Onun Enes b. Malik ve Abdullah b. Abbâs gibi sahabîlerden hadis
rivayet etmesi ve Ebu’l-A‘lâ el-Maarrî’nin onu zndk olarak kabul etmesi ve îîliindeki amacn menfaat
olduunu söylemesi gerekçeleriyle Klçl, onun îîliinde samimi olmadn sadece öyle göründüünü
söylemektedir. Klçl, age., s. 177. Me‘mûn’un Ali Rzâ’y veliaht tayininden önce de ehl-i beyti öven ve
67
i beyti övdüü iirinden dolay Me‘mûn, on bin dirhem vermitir.436 Ali Rzâ’y öven bir iir
yazan Ebû Nüvâs,437 ona çok hürmet gösterdiini ifade etmitir.438
Görüldüü üzere seyyid ve erîflerin toplum nezdinde büyük bir itibar söz konusuydu.
Bu itibar sadece Hz. Peygamber’in soyuna olan hürmet ve tazim ile açklamak yeterli
deildir. Bu temel etken olmakla beraber, onlarn mazlum durumunda olmas ve insanlarn
mazlum ve madurun yannda yer alma psikolojisi, onlarn pek çok ehit vermesi,439
dümanmn düman benim dostumdur anlay ile hareket eden ve Abbâsîleri sevmeyen
insanlarn Abbâsîlere kar olan ehl-i beyt nesliyle hareket etme düüncesi, kabilevî etkenler,
siyasî ve maddî çkar salama vb. pek çok sebeple insanlar ehl-i beyt nesline kar büyük bir
teveccüh göstermilerdir.
b) dareciler Nezdindeki tibarlar ve darecilerle likileri
Abbâs oullarnn, Emevîler Devleti’ne son verirken ‘er-Rdâ min Âl-i Muhammed/Hz.
Muhammed’in ehl-i beytinden raz olunan birisi’ slogann kullandn, bununla ehl-i beyt
neslinin toplum nezdindeki itibarn siyasî amaçlar için kullanmay amaçladklarn daha önce
ifade etmitik.440 Abbâsîler, devletlerini kurduktan sonra Ali evlâdndan itirazlar ve kyamlar
balaynca hiç üphesiz onlara kar tavrlar deiti. Kimi halifeler hediye ve ihsanlarla
onlarn gönüllerini alma yoluna giderken bazlar ise çok sert tedbirler kullanmak suretiyle
onlar etkisiz hale getirmeye çalmtr.441 Her iki politikann da manevî derece itibariyle
Abbâsî halifelerinden sonra gelen seyyid ve erîflerin442 devlete zarar verebilecek her hangi
Abbâsîler’i yeren iirler yazm olmas onun menfaat için îî görünmediinin delili gibi görünmektedir. ayet
menfaat için iir irad etmi olsa, Abbâsî halifelerinden yana bir air çizgisinde görünmesi daha makul olurdu.
436
El-Hamevî, Ebû Abdillah Yâkût b. Abdillâh (626/1229), Mu‘cemü’l-Üdebâ, 3. bask, Kâhira, 1400/1980,
XI/99-112; bn Tariberdi, age., II/198; Emîn, A‘yân, II/19; Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, III/310-312; Huart,
age., s. 87-88; evkî Dayf, age., III/320-321; Abbâdî, age., s. 105; Klçl, age., s. 177; Demirayak, age., s. 59,
80.
437
bn Teymiye, age., IV/59, 65-66; ez-Zeyyât, Ahmed Hasan (1388/1968), Târîhu’l-Edebi’l-Arabî, 3. bask,
Beyrut, 1417/1996, s. 198-200.
438
439
Abbâdî, age., s. 103.
Hugh, age., s. 99; Güzel, Ahmet, “Abbâsî Halifesi Mehdî b. Mansûr ve Siyasî Yönü”, Konya, 2002,
(Baslmam Doktora Tezi), s. 238.
440
Bkz. dipnot: 388, 403.
441
Ahmed Hüseyin Ya‘kûb, age., s. 362-365.
442
Zeydan, Lügat, I/366; Uzunçarl, agm., s. 452.
68
bir hareketini engellemeye matuf olduu söylenebilir. Bu esnada Abbâsîler, özellikle ehl-i
beyt nesline kar halifeliin kz yoluyla deil de amca yoluyla intikalinin daha er‘î olduu443
ve “Mansûr”, “Mehdî”, “Hâdî” gibi kutsallatrlm halife lakaplaryla kendilerinin hilafete
hak sahibi olduu fikrini yaymaya çaltlar.444 Bu arada, bu iki grubun arasndaki rekabetten
menfaat elde etmek isteyen baz kiiler, gammazlama faaliyetinden uzak durmadlar ve AliFâtma evlâdnn ismini skça kullandlar.445 Sonuç itibariyle birkaç isim dnda Abbâsî
halifeleri seyyid ve erîflere kar çok dümanca tavrlar taknm, hatta baz tarihçilere göre
onlar bu konuda Emevîler’den daha insafsz davranmlardr.446 Bu tutum, onlarn dünyann
çeitli bölgelerine gitmelerine sebep olmu hatta seyyid ve erîfler oralarda devletler
kurmulardr. Dünyann deiik bölgelerinde insanlarn onlara sayg ve sevgi göstermeleri,
onlara bir takm ayrcalklar tanmalar, devletlerin kendilerine tahsisat balamalar pek çok
insann seyyidlik ve erîflik iddiasnda bulunmasna da sebebiyet vermitir. Bu da onlarn
neseplerinin tahkik edilmesi ve sahtelerinin hakikilerinden ayrt edilmesi çalmalarna sebep
olmutur.447
Abbâsîler’in ilk halifesi Ebu’l-Abbâs Seffâh, Kûfe’de verdii ilk hutbede hilafetin
Abbâsîler’de olduunu ve Abbâsîler’de kalacan, bakalarnn onda hakknn olmadn
söylerken448 Alevîler’i kastediyordu.449 Seffâh, amcaoullarna büyük deer vermi, onlara
443
Hz. Peygamber’in amcas Abbâs vastasyla hilafete Abbâsîler’in geçmesi gerektiini ve bu hakkn veraset
yoluyla onlara geçtiini ilk savunan kii Halife Mehdî olmutur. Ömer Fevzî Faruk, Tabîa, s. 120; Vaglieri,
Laura Veccia, “Abbâsî Hilafeti”, slâm Tarihi ve Kültür Medeniyeti, çev: Hamdi Akta vd., stanbul, 1988,
I/124. Ömer Fevzî Faruk, bu tezin hem dinî hem akli açdan daha tutarl olduunu, bunun sebebinin de eriate
göre yeenin varisinin amca olduunu söyler. Buhûs, s. 106.
444
Hodgson, age., I/242; Sharon, agm., s. 347; Turner, age., s. 160; Duri, agm., s. 229-231; Atvan, Mebadi‘, s.
173-177; Aykaç, age., s. 13; Güzel, agt., s. 237.
445
Uyar, age., s. 245. Gazneli Mahmûd döneminde Niabur’da Alevîler’den kaytsz artsz hükümetin
emirlerine itaat etmeleri istenmi; acmaszca cezalandrlmlar ve mallar müsadere edilmitir ki bunun sebebi
de sadece îîlik itham olmutur. Barthold, V.V. (1349/1930), Mool stilasna Kadar Türkistan, hzr: Hakk
Dursun Yldz, Ankara, 1990, s. 309-310.
446
Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, III/281-282; et-Tabâtabâî, Muhammed Hüseyin, e-îa fi’l-slâm, Beyrut,
Dâru’t-Teâruf, trs., s. 66; ehbenderzade, age., II/426; Hitti, age., II/677; Vloten, age., s. 80; Flal, slâm
Mezhepleri, s. 276; Aykaç, age., s. 173; Güzel, agt., s. 237.
447
Turan, Osman, Türkiye Selçuklular Hakknda Resmi Vesikalar, 2. bask, Ankara, 1988, s. 36.
448
Taberî, VII/424-426.
449
Takkû, age., s. 56.
69
hediyeler ve ikta olarak baz yerlerin gelirlerini vermitir. Enbar ehrini ina ettii zaman
oraya kardei Ebû Ca‘fer ile beraber Abdullah b. Hasan’ da götürmü ve onlara ehri ve
saraylarn göstermitir.450 Bir defasnda Abdullah, ilk halife Seffâh’a “Hakkmz ver.” demi;
ancak halife hiç kimsenin beklemedii ekilde güzel bir cevap vermitir.451 Kimine göre
burada Abdullah b. Hasan’n söyledii bir beyit üzerine,452 kimine göre ise 136/754 ylnda
Mansûr hac emiri iken Abdullah’n iki olu Muhammed ve brahim’in gelip kendisine biat
etmemesi ve Mansûr’un, durumu aabeyine iletmesiyle Seffâh’n,453 sk sk Abdullah’a
oullarnn neden yanna gelmediini sormas üzerine454 ilikiler olumsuz bir seyre girmitir.
Seffâh’n sorularna Abdullah ve kardei Hasan b. Hasan’n kaçamak cevaplarna ramen
halife zor kullanma yoluna gitmemitir.455 Böylece Seffâh hutbelerinde üstü kapal bir ekilde
seyyid ve erîfleri korkutma yoluna gitse de yapt yardmlarla onlar kendi yanna çekme
politikas gütmütür.456
Seffâh’n kardei Ebû Ca‘fer Mansûr hilafete geçince Ali-Fâtma evlâd ile ilikiler çok
farkl bir dönüüme sahne olmutur. Süyûtî’nin ifadesiyle “O, Abbâs oullar ile Ali oullar
arasna ilk fitneyi sokan kii olmutur.”457 Halife olunca, tek düüncesi Muhammed meselesi,
onun durumu ve ne arzulad idi. O, Hâim oullarn tek tek gizlice çarp onlara onu
soruyordu. Herkes yattrc bir cevap verirken Hasan b. Zeyd, Mansûr’a ondan haber verdi.
Hasan, sözleriyle uyumayan kiiyi uyandrd. Mansûr, Abdullah b. Hasan’ çartt. Süleyman
b. Ali ile istiare eden Abdullah, ondan “Halife affetseydi, amcasn affederdi.” sözünü
duyunca oullarnn ortaya çkmasn istemedi.458 Artk, Mansûr rahat uyayamyor, onlarn
harekete geçmesinden korkuyordu. Bu amaçla gözcü ve casuslar vastasyla devaml onlar
450
bn Abdirabbih, age., V/74-75; Hatîb Badâdî, age., IX/432; Atvan, Mebâdi‘, s.107-108. Ubeydullah b.
Hüseyin’e Seffâh, Medain toprandan ikta verdi ve ona her sene 80 bin dinar maa balad. Dâvûdî, age., s. 251.
451
bn Kesîr, age., X/474.
452
bn Abdirabbih, age., V/74-75; Hatîb Badâdî, age., IX/432; Makdisî, age., VI/84.
453
Taberî, age., VII/517; bnü'l-Esîr, age., III/554; Yâfiî, age., I/294; Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 258.
454
Belâzurî, age., III/309; Ya‘kûbî, age., II/358, 361; Isfehânî, Mekâtîl, s. 162-165; Makdisî, age., VI/84;
Dâvûdî, age., s. 132; Ziriklî, age., VII/90.
455
Belâzurî, age., III/309; Ya‘kûbî, age., II/358, 361; bn Abdirabbih, age., V/74-75; Hatîb Badâdî, age.,
VII/294.
456
Abdullah b. Ali, age., s. 97.
457
Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 261.
458
Taberî, age., VII/518.
70
izlemeye çalyordu.459 ki kardein kendilerine biate çaran mektuplarn ele geçiriyor,
bunlar Abdullah b. Hasan’a gösteriyordu. Abdullah’tan srarla oullarn talep ediyordu.460 En
sonunda Mansûr, Abdullah b. Hasan’ oullar sebebiyle hapsetti. Onun hapsedilmesi ile
istediine kavuamayan halife, daha sonra on be kadar seyyid ve erîfi hapsetti. Onlar
ellerinde ve ayaklarnda zincirlerle önce Rebeze’ye, daha sonra Hâimiyye’ye sürgün
edildiler. Hapishanede çok ar artlarda yaayan ehl-i beyt neslinden Abdullah b. Hasan
bata olmak üzere, bir ksm ikence ile yaklak on be kii ölmütür.461 Rivayet edildiine
göre, Muhammed ve brahim kardeler babalar ve yaknlarnn kendileri sebebiyle
hapsedilmesi üzerine teslim olmay düünmüler ama babalar buna müsaade etmemitir.462
Önce Muhammed Medine’de, ardndan brahim Basra’da kyam etmi, ikisinin de hareketi
baarszlkla sonuçlanmtr.463 Her iki hareket Mansûr’u çok zorlam, özellikle brahim’e
kar komutan Kahtabe’nin yenilgi haberini alan Mansûr, Rey’deki olu Mehdî’nin yanna
kaçma plan yapmaya balamt.464 Mansûr çok korkmutu, çünkü baz valileri bile bu
kardeleri destekliyordu. Mesela Mansûr’un Medine Valisi Ziyad, onu yakalama yerine
çarda onunla birlikte halk selamlam ve istedii yere gidebileceini ona söylemitir.465
brahim’in kyam srasnda Basra Valisi Süfyan b. Muaviye, ona yardm etmi ve onun
faaliyetlerine göz yummutur.466 Muhammed, kendisine biat eden Sind Valisi Ömer b. Hafs’n
yanna olu Abdullah’ göndermi, vali ona izzet-i ikramda bulunmu, olaydan haberdar olan
Mansûr, önce Vali Ömer’in gönderdii elçiyi öldürtüp, ardndan valiyi görevinden almtr.467
Muhammed, dier olu Ali’yi de Msr’a göndermi; Msr Valisi Humeyd b. Kahtabe, onun
459
I, age., s. 36.
460
bn Abdirabbih, age., V/75-84.
461
Belâzurî, age., III/315-316; Ya‘kûbî, age., II/369-370; Taberî, age., VII/532-551; bn Abdirabbih, age., 75-84;
Mes‘ûdî, Mürûc , II/189-190; Isfehânî, Mekâtîl, s.; bnü'l-Esîr, age., III/559-562; bn Tiktakâ, age., s. 160-164;
bn Kesîr, age., X/498-500; bn Haldûn, age., III/190; Berrâkî, age., s. 370-372; Uyar, age., s. 170; Varol, Ehl-i
Beyt Nesli, s. 140-142. Mûsâ b. Abdillah’a da kardelerinden dolay bin krbaç vurdurtan Mansûr,
kardelerinden haber getirmek üzere Mûsâ’y Hicaz’a göndermi o da Mekke’ye kaçp saklanmtr. Mehdî
halife olduu zaman Mûsâ b. Abdillah, eman alp kimliini ortaya koymutur. Dâvûdî, age., s. 91.
462
Ya‘kûbî, age., II/370; Dâvûdî, age., s. 84.
463
Halîfe b. Hayyât, Târîh, I/421; Ya‘kûbî, age., II/374-376; Mes‘ûdî, Tenbîh, s. 295; Mürûc , II/187.
464
Ya‘kûbî, age., II/378; bn Haldûn, age., III/196; Ahmed Cevdet, age., IV/141; Takkû, age., s. 60.
465
Belâzurî, age., III/310; Taberî, age., VII/528-529; bnü'l-Esîr, age., III/557.
466
bnü'l-Esîr, age., III/584-585.
467
Taberî, age., VIII/33-37; bnü'l-Esîr, age., III/606-607; bn Kesîr, age., X/527-528.
71
faaliyetlerine göz yummu, onun gizlenmesini istemi, olaydan haberdar olan Mansûr onu
valilikten azletmitir.468 Mansûr, bu sebeple pek çok valiyi görevinden almtr.469 Bütün
bunlar Abdullah’n oullar Muhammed ve brahim kardelerin ahsnda idarecilerin ehl-i
beyte kar teveccühünü anlatmaktadr. Bununla beraber Mansûr’un bütün ehl-i beyt nesli ile
kötü ilikiler içerisinde olduunu söylemek doru deildir. Çünkü onun Ca‘fer Sâdk ile olan
münasebeti iyi bir seyirde devam etmitir. Bunda Ca‘fer Sâdk’n siyasetten uzak durmas
etkili olsa gerektir.470 Ca‘fer Sâdk’n gammazlanmas vb. sebeplerle Mansûr’un onu
müteaddid defalar çarmas üzerine o güzel cevaplar vermi ve her seferinde her hangi bir
problem yaanmadan ayrlma gerçeklemitir.471 Mansûr’un, Ca‘fer’in vefatna alad
rivayet edilmektedir.472 Buna ramen zaman zaman Mansûr’un baskc tutumundan onun da
nasibini aldn görmekteyiz.473 Hasan b. Zeyd ise Halife Mansûr’a yakn durarak, bu konuda
ehl-i beytten çok farkl bir tavr benimsemitir.474 O, mensubu olduu Hasan oullarnn
yapt gibi Abbâsîler’le mücadele yolunu tutmam ama Hüseyin oullarnn halifenin
468
bn Zûlâk, age., s. 43.
469
Belâzurî, age., III/313-314; Taberî, age., VII/517, 531, 532; bnü'l-Esîr, age., III/554, 557, 558; Berrâkî, age.,
s. 369. Yine Mansûr, bir Tâlibî’yi serbest brakt için Mekke Valisi’ni görevden alaca srada vefat etmitir.
Taberî, age., VIII/58-59.
470
Ömer Fevzî Faruk, et-Târîhu’l-slâmî ve Fikri’l-Karni’l-Irîn, Beyrut, 1400/1980, s. 112; Varol, Ehl-i Beyt
Nesli, s. 138. Ca’fer Sâdk’n Bessam b. brahim’in kendisine biat ettiine dair mektubunu Seffâh’a götürmütür.
Belâzurî, age., IV/225-226. Ca’fer Sâdk’n Ebû Seleme’nin biat mektubuna verdii olumsuz cevap daha önce
zikredilmiti. bkz. dipnot: 413.
471
bn Abdirabbih, age., III/224-225; Isfehânî, Mekâtîl, s. 239; bnü’l-Cevzî, Sfatü’s-Safve, II/171-172; Dâvûdî,
age., s. 161; Heytemî, Savâik, s. 202; Meclîsî, age., 47/162-213; Emîn, A‘yân, I/666; eblencî, age., s. 141; Ebû
Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 44-45. Yüzüne birkaç defa konan sinekle ilgili sinirlenip “Allah niçin sinei yaratt?”
diye Ca’fer’e soran Mansûr’a, Ca’fer’in “Kendisiyle Allah zorbalar zelil klsn.” eklinde cevap verdii rivayet
edilmitir. bnü’l-Cevzî, Sfatü’s-Safve, II/170; Meclîsî, age., XLVII/166; eblencî, age., s. 143; Ebû Zehrâ,
mâmü’s-Sâdk, s. 83, Tarih Boyunca slâm Hukuk Okullar ve Sekiz Büyük mam, çev: . E. Dal, stanbul,
1986, I/283; Cündî, age., s. 94. Ca’fer Sâdk’n Halife Mansûr gibi birisine hakaret dolu bu cümleyi söylemesi
aklen mümkün deildir. Zaten baka tarih kitaplarnda bu olay Mukatil b. Süleyman ile ilgili verilmektedir.
Yâfiî, age., I/309; Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 269.
472
Ya‘kûbî, age., II/383.
473
Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’nin hurûcu esnasnda Ca’fer’in Ebû Ziyâd kuyusu müsadere edilmi, Ca’fer
onu Mansûr’dan istedii zaman halife ona olumlu cevap vermemitir. Belâzurî, age., III/315; Isfehânî, Mekâtîl,
s. 241.
474
Taberî, age., VII/518; bnü'l-Esîr, age., IV/553-554.
72
yannda yer almayan tutumunu da benimsememitir.475 Muhammed Nefsü’z-Zekiyye
konusunda halifeyi tahrik edici konumalar da yapan Hasan476 sürdürdüü politika sebebiyle
Mansûr tarafndan 150/767 ylnda Medine’ye vali olarak tayin edilmitir.477 Be yllk
valiliinden sonra Mansûr, bilinmeyen bir sebeple onu görevinden alm;478 Mehdî halife
olduu zaman ona ilk biat eden kii olarak yeniden valilie atanmtr.479 Bütün bunlar,
Mansûr’un hurûc etmesinden korktuu seyyid ve erîflere kar amansz davrandn
göstermektedir. Yoksa Mansûr bütün ehl-i beyt neslini hedef almamtr. Dolaysyla “Ali
oullar ilim ve ticaretle urarken Ebû Ca‘fer onlarn üzerine gitti ve adeta uyuyan ylan
uyandrd.”480 görüü tarihî rivayetlerle örtümemektedir. Abbâs oullar ile Ali oullarnn ilk
kanl bçakl olduu dönem Mansûr dönemidir481 ve bu açdan iki aile arasna ilk fitne sokan
kiinin Mansûr olduu söylenebilir.482 Ancak bunda özellikle Hasan oullarnn hilafete sahip
olma isteinin rolü çok büyüktür.
Ehl-i beyt nesli için bir mihne dönemi olan Halife Mansûr’dan sonra, genel hogörü
siyasetine sahip olan Mehdî’nin483 halife olmasyla beraber seyyid ve erîflerin soluklanmas
söz konusu olmutur. Gerçi Mehdî’nin hogörülü bir siyaset izlemesinin temelinde, hilafete
talip olanlarn babas döneminde sindirilmi olmas ve dolaysyla bu açdan onun rahat bir
ortam bulmas yatmaktadr.484 Nitekim babasnn ona u vasiyeti yapt rivayet edilir: “Sana
üç snf insan braktm: Birincisi, senden kendilerini zenginletirmeni ümit eden fakirler;
ikincisi senden emin olmak isteyen korkan kiiler; üçüncüsü de senden af isteyen
hapsedilenler.”485 Böylece Halife Mehdî, babasnn krd gönülleri tamir edecek, yaralar
saracak bir politika izlemitir.486 Tabii ki seyyid ve erîfler de bu iyi politikann muhatab
475
Uyar, age., s. 238.
476
Isfehânî, Mekâtîl, s. 188.
477
Taberî, age., VIII/32; Ziriklî, age., II/207.
478
Taberî, age., VIII/49; Hatîb Badâdî, age.,VII/309; bnü'l-Esîr, age., III/619; Ziriklî, age., II/207.
479
Taberî, age., VIII/112; bnü'l-Esîr, age., III/635; Ziriklî, age., II/207.
480
Azimli, agt., s. 26.
481
Ahmed Cevdet, age., IV/135.
482
Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 261.
483
I, age., s. 51; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 155.
484
Hudarîbek, age., s. 87.
485
Ya‘kûbî, age., II/395.
486
Abbâdî, age., s. 67.
73
olmulardr. Bu dorultuda Halife Mehdî, hapiste olan Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’nin
hurûcuna katlan Ya‘kûb b. Davud’u hapisten çkarm ve kendisine vezir tayin ederek, onu
geni yetkilerle donatmtr.487 Onun vezir yaplma sebebinin, Alevîlerin/Hz. Ali
taraftarlarnn gönlünü almak ve bu problemi güzel bir ekilde çözmek olduu ifade
edilmitir.488 O da pek çok Zeydî’yi idarî kademelerde görevlendirmitir.489 Hapisteki
Tâlibîler’in ve dierlerinin çkarlmasn emretmi, onlar serbest brakm, onlara hediye ve
erzak verilmesini emretmitir.490 Abdullah b. Hasan ve Muhammed b. Abdillah’n miras ile
alakal olarak çocuklar arasnda çkan bir miras münakaas halifeye bildirilince; halife hem
münakaaya çözüm getirdi hem de sla-i rahimleri ve onlarn akrabalk ban korumak için
onlarn mal varln geri verdiini açklad.491 Babas zamannda kaçp gizlenen sa b. Zeyd’e
Mehdî eman verdi ama o korktuu için ortaya çkmad.492 Mehdî’nin bu lml tavrlar
yansra Hasan b. brahim’in493 hapsinin devamn istediini görmekteyiz.494 Yakub b.
Davud’u görevden almak isteyen Mehdî, Hasan b. brahim’in ortadan kaldrlmasn veziri
Ya‘kûb’tan istemi o da bu ii yerine getirmeyince onu görevden almtr.495 Bazlar onun
Alevî yanls (Hz. Ali taraftar) olmas sebebiyle görevden alndn ifade etse de bu ancak
zahiri bir sebep olabilir. Çünkü Mehdî’nin, onu vezir yapt ilk günde onun fikirlerinden
habersiz olmas uzak bir ihtimaldir. Asl sebep muhtemelen onun devlet ilerinde çok fazla
yetkili ve söz sahibi olmasdr. Nitekim Mehdî onu azlettikten sonra dou ve batdaki onun
487
Taberî, age., VIII/117; Cehiyârî, age., s. 155; Hatîb Badâdî, age., XIV/62; bn Tiktakâ, 184.
488
bn Tiktakâ, age., s. 184-185; Ömer Fevzî Faruk, Cüzür, s. 69.
489
Cehiyârî, age., s. 158; bn Haldûn, age., III/211.
490
Ya‘kûbî, age., II/394.
491
Taberî, VII/604.
492
Isfehânî, Mekâtîl, s. 347-348; Dâvûdî, age., s. 228-229; Ziriklî, age., V/286. Mehdî’nin babas Mansûr,
Mehdî’ye sa b. Zeyd konusunda ona galip gelmek için gerekirse bütün maln harcamasn, gerekirse bu uurda
bütün adamlarnn ölmesini ve ehrinin harap edilmesini tavsiye ediyor. Taberî, age., VIII/106-107.
493
Hasan b. brahim b. Abdillah b. Hasan b. Hasan. Bahamra ehidi olan babasnn soyu sadece Hasan’dan
devam etmitir. Hasan’n soyu da sadece olu Abdullah’tan yürümütür. Dâvûdî, age., s. 89.
494
Taberî, age., VIII/117; bnü'l-Esîr, age., III/637; Fkî, age., s. 33. Ya‘kûb b. Davud, onun için eman istemi ve
onu getirtmitir. Taberî, age., VIII/118-119; bn Kesîr, age., X/554; bn Haldûn, age., III/206.
495
Taberî, age., VIII/158; bnü'l-Esîr, age., III/657; Cehiyârî, age., s. 161-162; Zehebî, Iber, I/189; Yâfiî, age.,
I/417-420; bn Kesîr, age., X/572; bn Haldûn, age., III/211. Ömer Fevzî Faruk, bu rivayetin genel itibariyle
doru olmasna karlk pek çok yerinin uydurma ve hayal ürünü olduunu ifade etmektedir. Cüzür, s. 81. Onu
çekemeyenler devaml onu halifeye gammazlyorlard. Taberî, age., VIII/156; bnü'l-Esîr, age., III/656.
74
atad valilerin azledilmesini, onlarn hane halknn alkonulmasn ve hapsedilmesini
emretmi ve bu emir gerçekletirilmitir.496 Bu arada îîlik de itham konusu edilmi
olmaldr.497 Yine Mehdî, brahim b. Abdillah’a küfrettiini söyleyen birisine be bin dirhem
vererek498 onu ödüllendirmitir. Medine’de bulunan Mûsâ Kâzm’ Badat’a getirterek
hapsettirmi, gördüü bir rüya sonucunda hem onu serbest brakm hem de ona üç bin dinar
para vermitir.499 Bu olay detay verilmeden kaynaklarda zikredilen bir konu olmu,500 Mûsâ
Kâzm’n hapis nedeni ifade edilmemitir. Onun kendi adna biat aldna dair bir
gammazlama söz konusu olabilir. Bu bilgiler dorultusunda Mehdî’nin îa ile ilikilerinde
yumuak, ho görülü bir siyaset izledii, devlet için bir tehlike unsuru oluturmadklar sürece
onlara iyi davrand ve böyle bir tehlikenin oluma ihtimaline kar gerekli müdahaleyi
yaptn söyleyebiliriz.501
Mehdî’nin ho görü yllarndan sonra, halifelie olu Hâdî geçti. On dört ya da on be
ay süren halifelii, sknt ve aclarla dolu bir dönem olmutur. Genel anlamdaki bu
huzursuzluun bir yansmas da ehl-i beyt nesli üzerinde olmutur.502 Ehl-i beyte kar
yumuak siyaset bitmi, sert ve iddet dolu bir siyaset balamtr. Hâdî, babasnn seyyid ve
erîflere verdii hediye ve erzak kesmi, valilerine onlarn sktrlmas emrini vermitir.503
Hüseyin’in ihtiyac olduunda Hâdî’ye ba vurmas ve bir seferinde krk bin dirhem almas
rivayetlerini504 dikkate aldmz zaman ehl-i beyt neslinin erzak ve tahsisatlarnn kesilmesi
olaynn, valilerin bir marifeti olduunu veya Hâdî’nin valilere böyle bir emir vermekle
beraber kendi yanna gelen ehl-i beyt nesline farkl bir tavr takndn akla getirmektedir. Bu
sktrma neticesinde Hasan oullarnn lideri konumundaki Hüseyin b. Ali hurûc etmitir.
496
Taberî, age., VIII/161
497
Mahmud Fehmi Abdülcelil, age., s. 81-82.
498
Taberî, age., VIII/176; Hatîb Badâdî, age.,V/394-395.
499
Mes‘ûdî, Mürûc , II/212; Hatîb Badâdî, age., XIII/27-31; bnü’l-Cevzî, Sfatü’s-Safve, II/184; bnü’s-Sâî,
age., s. 37; bnü'l-Esîr, age., IV/8; bn Hallikân, age., V/308-309; bn Teymiye, age., IV/56; bn Kesîr, age.,
X/613; Meclîsî, age., XLVIII/148; bnü’l-Imâd, age., I/304. Dâvûdî, rüyay gören kii olarak Hâdî’yi
vermektedir ki bu açk bir hatadr. Dâvûdî, age., s. 162.
500
Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 157.
501
Güzel, agt., s. 242.
502
I, age., s. 55; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 161.
503
Ya‘kûbî, age., II/404; Dûrî, age., s. 101; Abbâdî, age., s. 75; I, age., s. 55.
504
Isfehânî, Mekâtîl, s. 368-370; bn Tiktakâ, age., s. 185; Ziriklî, age., II/265.
75
Hüseyin’in kyam etmesinin zahirî sebebi ise içki sofrasnda yakalanan Hasan b.
Muhammed’in hem dövülerek cezalandrlmas hem de boynuna ip geçirilerek sokaklarda
dolatrlmas ve küçük düürülmesi olmutur. Bu olaya Hüseyin b. Ali itiraz etmi ve
Medine Valisi ile oluan problem üzerine Hüseyin 169/785’te hurûc etmitir.505 Herhangi bir
halifelik iddias veya dorudan halifeye yönelik bir söylemi olmayan506 Hüseyin b. Ali’nin
hurûcu ile ilgili bnü’s-Sâî öyle demektedir: “slâm tarihini iyi tetkik eden birisi, Hz.
Peygamber’in ehl-i beytinden hurûc eden kiinin bunu, bana gelen bir musibetten, kendisine
dokunan bir zorluktan, ona ulaan bir ihtiyaçtan ve onu rezil eden bir aalamadan dolay
yaptn kesinlikle bilir.”507 Hüseyin’in ve arkadalarnn508 Fah’taki katliam, yllar sonra
Muhammed Cevad tarafndan öyle tavsif edilmitir: “Bizim için Tuf509/Kerbela’dan sonra en
fazla ölüm Fah’ta gerçeklemitir.”510 Nitekim îîler, Fah Vak’as’n Kerbela Vak‘as’ndan
sonra en dehetli ve elim olay olarak görürler ve bu günü matem olarak kabul ederler.511 Bu
vak’ada kendilerine eman verildii halde komutanlar tarafndan baz Hasan oullar
öldürülmü, Halife Hâdî bu olaya kzmtr.512 Bu faciadan kaçan dris b. Abdillah Marib
taraflarna gitmi ve orada drisîler Devleti’ni kurmu,513 Yahya b. Abdillah ise Taberistan
Bölgesi’nde Deylem’e kaçm ve orada büyük bir teveccühle karlamtr.514 Halife Hâdî’nin
505
Halîfe b. Hayyât, Târîh, I/445; Belâzurî, age., III/355; Taberî, age., VIII/192; Isfehânî, Mekâtîl, s. 372-373;
bnü'l-Esîr, age., IV/11; bn Haldûn, Iber, III/215; bnü’l-Kâdî, age., s. 16-17; Ziriklî, age., II/265; Abbâdî, age.,
s. 75; Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 113-114.
506
Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 161.
507
bnü’s-Sâî, age., s. 32.
508
Süleyman b. Abdillah b. Hasan b. Hasan (Isfehânî, Mekâtîl, s. ; Dâvûdî, age., s. 128; Ziriklî, age., III/190),
Hasan b. Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Hasan (Isfehânî, Mekâtîl, s. 365; Zehebî, Iber, I/197; Yâfiî, age.,
I/358; bnü’l-Imâd, age., s. I/269), Abdullah b. shak b. brahim b. Hasan b. Hasan (Isfehânî, Mekâtîl, s. 365)
öldürülmütür.
509
Tuf, Kerbela olaynn geçtii yerin addr. Bekrî, age., III/89; Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/35-36.
510
Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/238; Dâvûdî, age., s. 150; Meclîsî, age., XLVIII/165.
511
Flal, “Fah”, DA., XII/74.
512
Dâvûdî, Hüseyin b. Ali’nin öldürülmesini Hâdî ho karlamad derken (age., s. 149), Mes‘ûdî, Hüseyin b. Ali
ile beraber Abdullah b. Hasan b. Ali’ye de eman alndn ancak komutanlarn marifetiyle onlarn
öldürüldüünü, Hâdî’nin bu olaya kzdn söylemektedir. Mürûc , II/203. Hâdî kzgnln öyle ifade etmitir:
“Bana bir tautun ban getirmi gibisiniz. Sizin en hafif cezanz size bir ey yapmamamdr.” Taberî, age.,
VIII/203; bnü'l-Esîr, age., IV/14; bn Tiktakâ, age., s. 185.
513
Bkz. Dipnot: 240.
514
Bkz. Dipnot: 242.
76
Hüseyin b. Ali’nin üzerine göndermek istedii komutan Mübarek Türkî’nin bu emir üzerine
Hüseyin b. Ali’ye gönderdii “Vallahi gökten bir ku gelip beni kapp götürse veya rüzgar
beni uzak bir yere atsa, sana bir diken batmasndan veya saçndan bir tel koparmamdan daha
iyidir.” haberi515 Hüseyin b. Ali’nin idareciler nezdindeki itibarna güzel bir örnektir. Halife
Hâdî ile ehl-i beyt neslinin arasnn bozulmasna sebep olan u olay onun, seyyid ve erîflere
kar nasl davrandn göstermesi açsndan ilginç bir rivayettir: “Ali b. Hasan,516 daha önce
Halife Mehdî ile evli olan Rukayye bt. Ömer ile evlenmesi üzerine Hâdî, bunu ho
görmeyerek ondan boamasn istemi ve “Müminlerin emirinin hanmndan baka bir kadn
bulamadn m?” demitir. Ali de “Allah, dedem Rasûlullah’n hanmlarndan baka her hangi
bir hanmla evlenmeyi haram klmad.” diye cevap verince Halife, onu be yüz sopa ile
cezalandrmtr.”517
Hâdî’den sonra halifelie gelen Hârûn Reîd, ilk etapta babasnn zamannda
yaptklaryla Fah Vak‘as’nn asl müsebbibi olan Medine Valisi Ömer b. Abdilaziz’i
görevden almtr.518 Fakat ne gariptir ki seyyid ve erîflere kar kin ve nefreti bulunan
Bekkar b. Abdillah b. Musab b. Zübeyr’i Medine Valisi yapmtr. Taberî’nin ifadesiyle
“Bekkar, Âl-i Ebî Tâlib’e ar bir nefret duyuyordu. Onlarn haber ve gelimelerini halifeye
ulatryor, onlar kötülüyordu. O da valisinden onlar daha fazla sktrmasn istiyordu.”519
O, Badat’ta Abbâs b. Hasan b. Abdullah b. Ali hariç göz altnda tutulan Tâlibîler’in,
Medine’ye gönderilmesini emretmi,520 önceki dönemin basksndan dolay gizlenen brahim
b. smail521 ile Ali b. Hüseyin,522 gizlendikleri yerden çkmlardr.523 Hapishanede seyyid ve
515
Taberî, age., VIII/201; bnü'l-Esîr, age., IV/12. Mübarek Türkî’nin benzeri bir sözü için bkz. Isfehânî,
Mekâtîl, s. 377. Hâdî, ona kzm ve onu hayvan bakcs yapmtr. Taberî, age., VIII/198, 200; bnü'l-Esîr, age.,
IV/13.
516
Söz konusu kiinin nesebini Taberî ve bnü’l-Esîr, Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ali b. Hüseyin olarak verirlerken
(Taberî, age., VIII/219; bnü'l-Esîr, age., IV/20), Dâvûdî, Ali b. Hasan Eftas b. Ali b. Ali b. Hüseyin olarak
vermekte ve Taberî’deki kiinin söz konusu kiiden farkl biri olduunu ifade etmektedir. Age., s. 269.
517
Taberî, age., VIII/219; Dâvûdî, age., s. 269.
518
bnü’l-Esîr, age., IV/23.
519
Taberî, age., VIII/244.
520
Taberî, age., VIII/235, Dûrî, age., s. 110; Hudarîbek, age., s. 103.
521
brahim b. smail b. brahim b. Hasan b. Hasan. Lakab Tabâtabâ idi. Çünkü küçükken babas ona bir elbise
diktirmek istemi, gömlek ve kabâ‘ (bol yenli üst elbisesi) arasnda onu muhayyer brakm o ise kabâ‘ kabâ‘
diyecei yerde tabâtabâ demitir. bn Hallikân, age., I/130; Safedî, age., II/211; Dâvûdî, age., s. 141.
77
erîflerden sadece Abbâs b. Abdillah b. Hasan kalmtr.524 Fah Vak‘as’nda komutan olan
Muhammed b. Süleyman’n, vefat ettiinde brakt altm milyon dirhemi bulan mirasna el
koymu,525 ganimetten Rasûlullah’n akrabalarna düen payn tamamn Hâim oullar
arasnda datmtr.526 Fah Vak‘as’ndan sonra Fadl’n tavsiyesi ve Melikü’t-Türk’ün eman
vermesi üzerine Deylem’e kaçan Yahya b. Abdillah’n etrafnda çok adam toplanmas Hârûn
Reîd’i endielendirdi. Halife bu olay Fadl’a tevdi etti ve para, mal her türlü imkan
kullanmasn ondan istedi. Gerek Hârûn Reîd’in Deylem valisine yazd gerekse Fadl’n
Yahya’ya yazd mektuplar sonucunda eman ile Yahya b. Abdillah teslim olmu ve Badat’a
gelmitir. Bir müddet sonra Hârûn Reîd belirli bir sebep olmakszn Yahya b. Abdillah’
hapsetmitir. Kimilerine göre insanlarn ona biat ettiine dair birilerinin gammazlamas,527
kimilerine göre ise drisîler Devleti’nin Maribi Aksa’da kurulmas üzerine tedirgin olan
Hârûn Reîd böyle bir tutum deiikliine gitmitir. Hârûn Reîd, eman konusunu da baz
alimlerin emann geçerlilii olmad yönünde verdii fetva ile halletmitir.528 Halife,
Yahya’y hapsetmesi için Ca‘fer b. Yahya’ya teslim etmi, o da onu serbest brakm, baz
tarihçilere göre bu Ca‘fer’in vezirliktin azledilme sebebi olmutur.529 Böylece müteeyyi‘
522
Ali b. Hasan b. brahim b. Abdillah b. Hasan ortaya çkmtr. Taberî, age., VIII/234.
523
Taberî, age., VIII/234; bnü'l-Esîr, age., IV/23.
524
Dûrî, age., s. 110; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 172.
525
Taberî, age., VIII/237; bnü'l-Esîr, age., IV/29; bn Kesîr, age., X/588.
526
bn Kesîr, age., X/586.
527
Abdullah b. Musab Zübeyrî (veya Bekar b. Musab b. Sabit Zübeyrî. Her ikisi de valilik yapmtr. Taberî,
age., VIII/346 ), Yahya’nn kendine biate çardna, hilafeti ele geçirmek istediine dair gammazlamas sonucu
Halife ikisini yüzletirmi, Yahya ondan özel bir yemin ile yemin etmesini istemi ve o yemini yapan Abdullah o
gün vefat etmitir. Taberî, age., VIII/245-246; Mes‘ûdî, Mürûc , II/209; bn Kesîr, age., X/594; Dâvûdî, age., s.
124-126; Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 287; Hudarîbek, age., s. 123. Bu kiinin Yahya b. Abdillah deil de Mûsâ
b. Abdillah b. Hasan olduu da rivayet edilmitir. Mes‘ûdî, Mürûc , II/209.
528
Taberî, age., VIII/247; Ya‘kûbî, age., II/408; Cehiyârî, age., s. 190; Isfehânî, Mekâtîl, s. 390-395; Hatîb
Badâdî, age., XIV/111; bnü'l-Esîr, age., IV/32-33; bn Tiktakâ, age., s. 188; bn Kesîr, age., X/593-594; bn
Haldûn, age., III/218; Dâvûdî, age., s. 126; bn Tariberdi, age., II/62; bnü’l-Imâd, age., I/338-339. Hârûn Reîd
tarafndan emann bozulmasn genelletiren Azimli öyle bir yorum yapmaktadr: “Bu olay ile artk Abbâsî
Devleti ile îa’nn barmasnn mümkün olmad ortaya çkmtr. Bundan dolay, bundan sonraki
ayaklanmalarda ne kadar anlama zemini aransa da isyanclar buna yanamamlardr.” Agt., s. 66.
529
Taberî, age., VIII/279; bnü'l-Esîr, age., IV/66; bn Hallikân, age., I/334; Yâfiî, age., I/410; bn Kesîr, age.,
X/620; Dûrî, age., s. 130-131; Baz rivayetlerde teslim edilen kii ile ilgili “Bir Tâlibî”denilmektedir. bn
Tiktakâ, age., s. 202; Hudarîbek, age., s. 121. Kimi rivayetlerde ise teslim edilen kii, Abdullah b. Hasan’dr.
78
ithamyla görevden alnan üçüncü vezir Ca‘fer b. Yahya olmutur.530 Yahya b. Abdillah
kimilerine göre serbest braklm,531 kimilerine göre ise hapiste ölmütür.532 Hârûn Reîd, i
bana geldii zaman hapisteyken serbest brakt Abdullah b. Hasan533 ile ilgili baz
duyumlar alnca onunla görümü, onun Medine’ye dönmesine müsaade etmemitir. Bunun
üzerine Halife Hârûn Reîd kendisine kötü sözler içeren bir mektup yazan Abdullah’,
hapsedilmesi için Ca‘fer’e teslim etmitir. Ca‘fer ise izinsiz bir ekilde onu öldürtmü, Nevruz
Bayram hediyesi olarak onun ban halifeye sunmu, Hârûn Reîd ise buna çok kzmtr.534
Hârûn Reîd ile on iki imamn yedincisi olan Mûsâ Kâzm arasnda farkl diyaloglarn
yaand tarih kitaplarmzda kaydedilmitir. Bunlardan birinde Halife, Mûsâ’ya Fedek
arazisini ona verme teklifinde bulununca Mûsâ Kâzm önce reddeder sonra “Onu ancak tespit
edilen snrlar ile alrm.” der ve snrlar olarak Aden, Semerkant, Ifrkyye ve Ermenistan’,
deniz sahilleri ile ona bal adalar sayar. Halife “Bize bir ey kalmad, gel tahtma otur bari.”
diye cevap verir. Mûsâ Kâzm da “Ben size eer snrlarn sayarsam onu bana vermezsiniz,
diye söyledim.” der. Halife bu sözlere çok kzar hatta onu öldürmeye bile niyetlenir.535 Avni
lhan, hakl olarak “Hârûn Reîd’in mülk ve saltanat konusundaki hassasiyetini bile bile
Isfehânî, Mekâtîl, s. 412-413. Abdullah b. Hasan rivayetlerini ele alan Varol, Yahya’nn Ca’fer’e teslim ediliini,
serbest kaln ve Ca’fer’in bu sebeple azledilmesini kabul etmez. Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 251-252.
530
Uyar, age., s. 272-274.
531
Yüz bin dinar verilmi ve serbest braklmtr. bn Kesîr, age., X/594.
532
Belâzurî, age., s. III/153; Ya‘kûbî, age., s. 284 (Ya‘kubi, Yahya’nn hapiste 10 gün aç susuz braklarak
öldürüldüüne dair rivayet nakleder.) Taberî, age., VIII/247; Mes‘ûdî, Mürûc , II/210 (Mes‘ûdî, Yahya’nn
yrtc hayvanlarn bulunduu bir yere hapsedildiini fakat hayvanlarn ona dokunmadn, diri diri üzerine kireç
ve tala bina yaplarak öldürüldüünü söyler. Makdisî de onun üzerine direk ina edilerek öldürüldüünden
bahseder. Makdisî, age., VI/100); Isfehânî, Mekâtîl, s. 388-389; Hatîb Badâdî, age., XIV/110-111; bnü'l-Esîr,
age., IV/33; bn Tiktakâ, age., s. 190; bn Haldûn, age., III/218; Dâvudi, age., s. 126; bnü’l-Imâd, age., I/339;
Ziriklî, age., IX/190-191; El-Fudaylî, age., II/194; Varol, Hârûn Reîd’in dris b. Abdillah’ zehirletmesini delil
getirerek, onun varlndan tedirgin olan Halifenin ondan kurtulmak amacyla onu zehirlettii ihtimal
dahilindedir, demektedir. Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 179.
533
Abdullah b. Hasan Eftas b. Ali b. Ali b. Hüseyin. Fah Vak‘as’na katlmtr. Bir rivayete göre Hâdî
zamannda yakalanm ve hapse atlm, bir rivayete göre ise Hârûn Reîd zamannda hapse atlmtr. Isfehânî,
Mekâtîl, s. 410-411; Dâvûdî, age., s. 276-277.
534
Isfehânî, Mekâtîl, s. 410-411; Dâvûdî, age., s. 276-277. Mahmud Fehmi Abdülcelil ise öyle demektedir:
“Kendilerine biata çaran ve yardmclar toplayan Alevî ailesinin çocuklarna bile Hârûn Reîd, öldürme
silahn kullanmamtr. Abdullah b. Hasan bunlardandr.” Age., s. 141.
535
bnü’l-Fakîh, age., s. 437; Meclîsî, age., XLVIII/144; Emîn, A‘yân, II/8, 11-12; eblencî, age., s. 144-145.
79
Mûsâ’nn onun yüzüne bu sözleri söylemesi mümkün deildir.”536 diyerek bu rivayeti
reddeder. Gerçekten Abbâsî halifeleri ile Ali oullar arasnda her dönemde yaanan
gerginlikler herkes tarafndan bilinirken, Mûsâ Kâzm’n böyle bir ifadeyi halifenin yüzüne
kar söylemesi makul deildir. Baka bir gün, Halife Reîd, Mûsâ’ya “Siz Ali oullar
olduunuz halde, nasl biz Rasûlullah’n soyundanz dersiniz? Adam sadece baba dedesine
nispet edilir yoksa anne dedesine deil.” deyince Mûsâ Kâzm, Hz. sa’nn annesine nispetle
peygamberlerin soyuna nispet edilmesini delil getirerek cevap verir. Ardndan da mübahele
âyetindeki “Çocuklarmz ve çocuklarnz, kadnlarmz ve kadnlarnz…” ifadesinden kastn
Hz. Ali, Fâtma, Hasan ve Hüseyin olduu eklinde sözlerine devam eder.537 Mûsâ Kâzm,
aabeyi smail’in olu Muhammed tarafndan “Yeryüzünde iki kiiye haraç toplandn;
birisinin Hârûn Reîd, dierinin Mûsâ Kâzm olduunu” söyleyerek Hârûn Reîd’e
gammazlanr.538 Halife derhal emreder ve Mûsâ Kâzm hapsedilir. Mûsâ Kâzm’n bu ilk
hapsinde, emniyet görevlisi Abdullah b. Malik’in rüyas sebebiyle hem de kendisine otuz bin
dirhem verilerek braklr.539 179/795 ylnda hacca gittiinde Hârûn Reîd, Hz. Peygamber’in
kabrini ziyareti esnasnda O’na hitaben “Amca olum” ifadesini kullanmasna karn, Mûsâ
Kâzm’n “Babacm” lafzn kullanmas Hârûn Reîd’i kzdrr ve onun hapsedilmesini ister.
Badat’ta Sindî b. ahek’in yannda o hapsedilir. 183/799 tarihinde o, Sindî’nin hapsinde iken
vefat eder.540 Halife Hârûn Reîd ile seyyid ve erîflerin ilikisi çok farkl özellikleriyle
kendisini göstermektedir. Bazen olumlu bazen olumsuz süren bu ilikiyi bize en iyi özetleyen,
sadece Süyûtî’nin naklettii Hârûn Reîd’in u sözleri olsa gerektir: “Halk benim Ali b. Ebî
536
lhan, Mûsâ Kâzm, s. 9.
537
Heytemî, Savâik, s. 203; Meclîsî, XLVIII/121-125; Emîn, A‘yân, II/8; eblencî, age., s. 143.
538
Dâvûdî, age., s. 190; Meclîsî, age., XLVIII/125, 210; Dûrî, age., s. 111; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 11-13. Ca’fer
Sâdk’n vefatndan sonra iki olu smail ve Mûsâ Kâzm’n imameti konusunda iki farkl grup olutu: Birisi
smailiyye, dieri sna Aeriyye. Görünen o ki bu ayrlk Mûsâ Kâzm’n dümanlarnn, Hârûn Reîd yannda
onu gammazlamasna götürdü. Hârûn Reîd’e onun isyan edeceini, insanlarn mallarnn humusunu ona
götürdüünü ve onun imametine inandklarn anlattlar. Abbâdî, age., s. 103.
539
bn Hallikân, age., V/309; bnü’l-Imâd, age., I/304. Yâfiî, rüyay görenin Hârûn Reîd olduunu nakleder.
Age., I/395.
540
Ya‘kûbî, age., II/414; Mes‘ûdî, Mürûc , II/216; Hatîb Badâdî, age., XIII/31; bnü’s-Sâî, age., s. 35; bnü'l-
Esîr, age., IV/58-59; bn Hallikân, age., V/309; bn Tiktakâ, age., s. 190; bn Teymiye, age., IV/56; bn Kesîr,
age., X/613; Dâvûdî, age., s. 162; Heytemî, Savâik, s. 204; Ahmed Cevdet, age., IV/161; Ziriklî, age., s.
VIII/270; Emîn, A‘yân, II/8; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 7. Yâfiî, hapis olay olmakszn sadece olay nakleder. age.,
I/395.
80
Tâlib’e kin duyduumu zannetmektedir. Vallahi onu sevdiim gibi ben hiç kimseyi
sevmedim. Fakat unlar (Ali oullar) insanlar arasnda bana en çok kin duyan, beni
yaralamaya çalan ve hilafetimizi yok etmeye çalan kiilerdir. Biz onlarn öcünü aldktan ve
onlara müsamaha ile yaklatktan sonra en çok bizim aleyhimizde hareket edenler onlar oldu
ve memlekette karkla sebep oldular. Hatta onlar bizden daha çok Emevîler’e meyilli
hareket ettiler. Oysaki Hz. Ali’nin sulbünden çocuklar ise dünyann efendisidir onlar,
fazilette de en öndedirler.”541 Bu sözlerden de rahatça anlalaca gibi aslnda Hârûn Reîd,
seyyid ve erîflere ayr bir teveccüh göstermesine ramen, onlarn hilafet arzularndan da hep
çekinmi ve bu ona farkl tavrlar taknmasna sebep olmutur. Özellikle onun hilafeti
döneminde dris oullarnn Marib-i Aksa’da güçlenmesi ve Abbâsîlerin aleyhine
genilemesi,542 Yahya b. Abdillah’n Deylem’de büyük bir nüfuz sahibi olmas onu çok
tedirgin etmi, onun bu tedirginlii ehl-i beyt nesli ile olan ilikilerinde hep görülmütür.
Burada unu da ifade edelim ki gerek Hârûn Reîd gerekse dier halifelerin seyyid ve erîfleri
potansiyel suçlu gibi görmeleri, baz menfaatperestlerin bundan faydalanarak gammazlamada
bulunmas sebebiyle onlar suçsuz yere sktrmalar, onlarn dünyann farkl bölgelerine
kaçmalarna sebep olmutur. Tabii ki bunun birçok önemli sonuçlar olmutur. Anadolu’ya
seyyid ve erîflerin gelmesi bunlardan sadece bir tanesidir. Nitekim “Mardin çevresinde Kiki
Aireti’nin reisi Mehmet Ali Bey, Badat’tan gelmi Seyyid Rüstem adnda bir derviin
sülalesine mensuptur. Halk Badat’tan gelme sebebini oradaki bir hükümdarn yapt
zulümlere balamaktadr.”543 Bu bilgiyi deerlendiren Abdurrahman Adak, Hârûn Reîd ile bu
bilgiyi örtütürerek öyle demektedir: “Bu durumda kimi seyyid ailelerinin Hârûn Reîd
döneminin tekabül ettii II/VIII. yüzyln sonlar ile III/IX. yüzyln balarnda Badat’tan
bölgeye göç ettikleri anlalmaktadr.”544 Ancak, Seyyid Rüstem’in Hârûn Reîd dönemindeki
bir seyyid olmas üphelidir çünkü bu dönemde seyyid ve erîfler içerisinde henüz böyle
isimler görülmemektedir. Ayrca seyyid ve erîflerin, zulümlerinden kaçt tek Abbâsî
halifesi Hârûn Reîd de deildir. Dolaysyla Hârûn Reîd döneminde deilse bile ileriki
541
Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 294; Ahmed Cevdet, age., IV/155.
542
Cemalüddin Sürûr bunu öyle ifade eder: “Alevîler içinde Abbâsîler’e en çok zarar dokunan Msr’a kaçan
dris b. Abdillah olmutur.” Muhammed Cemâlüddîn Sürûr, el-Hayâtü’s-Siyâsiyye fi’d-Devleti’l-Arabiyyeti’lslâmiyye, 2. bask, Kâhira, 1964, s. 203.
543
Gökalp, Ziya (1343/1924), Kürt Airetleri Hakknda Sosyolojik Tetkikler, hzr: evket Beysanolu, stanbul,
1992, s. 58, 65.
544
Adak, agm., s. 384.
81
dönemlerde âdet üzere ehl-i beyt neslini sktran baka bir Abbâsî halifesinin zulmünden
kaçan bir seyyidin, Anadolu’ya gelmi olmas muhtemeldir.
Hiç üphesiz seyyid ve erîflerin idareciler nezdindeki itibarlar ve idarecilerle ilikileri
konusunda Abbâsî halifeleri içerisinde ilk ve son olma özelliini gösteren bir kiilie sahip
olan kii Halife Me‘mûn’dur. O, bir ehl-i beyt muhibbi miydi veya bir îa taraftar myd
yoksa îî gibi görünen biri miydi? Gerçekten tarihçilerin kesin bir cevap vermekte zorland
sorulardr bunlar. Her eyden önce Me‘mûn’un “Hz. Ali’nin dier insanlardan daha faziletli
olduuna”545 kâil olduunu görüyoruz. Bu amaçla o, dönemin kâd’l-kudât Yahya b.
Eksem’in de içinde bulunduu krk tane fakihle beraber bir münazara düzenlemi, en sonunda
fakihler Me‘mûn’un görülerinin doru olduunu tasdik etmilerdir.546 O, Hz. Ebûbekir ile
Ömer’e söven birisine had uygulayan Kad Bir b. Velid Kindî’nin on be hata yaptn
söylemi ve kadya had uygulamak istemitir. Kadlarn hakimin yanlsa da görüü olduunu
ve ona had uygulanamayaca sözlerini kabul etmi ve had uygulamaktan vazgeçmitir.
Ancak kadnn hapsedilmesine karar vermitir.547 Halife Me‘mûn, 212/827 ylnda, “Her kim
Muaviye’yi hayr ile anarsa yahut onu Ashab’dan birine üstün tutarsa, ben onlardan deilim.”
diye tellallar vastas ile ilan ettirdi.548 Me‘mûn’la özdeleen ve bu sebeple pek çok alimin
sknt çektii “Halku’l-Kur‘ân” görüü sadece Mutezilî bir görü deil ayn zamanda îa’nn
da görüüdür.549 “Ali soyundan gelen birisinin dedesi olmak istiyorum.”550 diyerek 211/826
545
Taberî, age., VIII/219; bn Abdirabbih, age., V/92-101; bnü'l-Esîr, age., IV/213; bn Kesîr, age., X/708 (bn
Kesîr, Me‘mûn’un bu görüünü eletirir. Age., X/720); Emîn, A‘yân, II/15-16; Ahmed Cevdet, age., IV/190;
Dûrî, age., s. 158; Bozkurt, Me‘mûn Dönemi, s. 101-103. Bu husus ile u rivayet çelimektedir; muhtemelen
sonradan uydurulmu bir rivayettir: “Bir defasnda Me‘mûn, Ali Rzâ’ya ‘Bu ii yani imameti neye dayanarak
iddia ediyorsun?’ deyince o, ‘Hz. Ali ve Hz. Fâtma’nn Hz. Peygamber’e yaknlna.’ diye cevap verir. Bunun
üzerine Me‘mûn ‘Eer iddianzn tek dayana Peygamber’e yaknlk ise, ehl-i beytten Rasûlullah’n halefi
içerisinde, ona Hz. Ali’den daha yakn veya ayn derecede kiiler vardr, eer Fâtma’nn yaknlndan dolay
ise bu taktirde Hz. Fâtma’dan sonra hak, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’indir. Onlar hayatta olduu müddetçe Hz.
Ali’nin bu ite hiçbir hakk yoktur. Bu nedenle Hz. Ali onlarn bu hakkn gasbetmitir.’ demitir. Ali Rzâ bu
sözlere cevap verememitir.” bn Abdirabbih, age., V/102; Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, III/284.
546
bn Abdirabbih, age., V/92-101.
547
Ya‘kûbî, age., II468-469; bn Tayfur, Ahmed b. Tâhir (280/893), Badâd fi Târîhi’l-Hilâfeti’l-Abbâsiyye –
Ekdem ma kütibe fi Târîhi’l-Hilâfeti’l-Me‘mûn ve asrhi’z-Zehebî-, Badad, 1388/1968, s. 9; bnü'l-Esîr, age.,
IV/212; Ahmed Cevdet, age., IV/190.
548
Ahmed Cevdet, age., IV/190.
549
Emîn, A‘yân, II/15-16.
82
ylnda Medine’de bulunan Muhammed Cevad’ Badat’a davet etmi, kzn onunla
evlendirmitir.551 Kardei Mutasm’a unlar vasiyet etmitir: “Onlar, Müminlerin Emiri Ali b.
Ebî Tâlib’in torunlar, senin amcaoullarndr. Onlara dostça davran, iyilik yap, kötülük
yapanlar affet. yilik yapanlar ödüllendir, onlarn bahi ve ihsanlarn her yl düzenli olarak
öde. Çünkü onlarn haklar çeitli yönlerden üzerine borçtur.”552 Fakihlerle istiare eden
Me‘mûn, Fedek arazisini Fâtma oullarna verilmesini emretmitir.553
Bütün bu yaptklaryla beraber Me‘mûn ile Ali oullar arasndaki ilikiyi bize en iyi
aksettirecek husus hiç üphesiz onun 201/817 ylnda Ali Rzâ b. Mûsâ Kâzm’ halifelik için
veliaht tayin etmesidir.554 Bu tayine sebep olarak unlar ifade edilmektedir: “Me‘mûn’un, Ali
Rzâ’dan daha faziletlisini bulamamas,”555 “Me‘mûn’un Zeydî-Mutezilî fikirlere sahip
olmas,”556 “Alevîler’in isyanlarn sona erdirmek,”557 “Vezir Fadl b. Sehl’in tavsiyesi,”558 ve
550
Ya‘kûbî, age., II/454.
551
Ya‘kûbî, age., II/454; Mes‘ûdî, Mürûc , II/259; Isfehânî, Mekâtîl, s. 456; bn Tariberdî, age., II/231; Safedî,
age., IV/105; Zehebî, Iber, I/300; Ziriklî, age., s. VII/155; Emîn, A‘yân, II/33; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 100.
552
Taberî, age., VIII/650; bnü'l-Esîr, age., IV/227; bn Kesîr, age., X/723.
553
Ya‘kûbî, age., II/469.
554
Taberî, age., VIII/554; Isfehânî, Mekâtîl, s. 454-456; bnü’s-Sâî, age., s. 49; bnü'l-Esîr, age., IV/162; bn
Tiktakâ, age., s. 210; bn Kesîr, age., X/685; eblencî, age., s. 150. Mes‘ûdî, 200/816’da demektedir. Mürûc ,
II/259. bn Hallikân, 202/818’de demektedir. age., III/270.
555
Taberî, age., VIII/554; Mes‘ûdî, Mürûc , II/259; Isfehânî, Mekâtîl, s. 454-456; bnü’s-Sâî, age., s. 49; bnü'l-
Esîr, age., IV/162; bn Hallikân, age., III/270; bn Tiktakâ, age., s. 210; bn Kesîr, age., X/685. Varol, bunun
yeterli bir sebep olmadn söylemektedir. Ehl-i Beyt Nesli, s. 210.
556
Takkû, age., s.123; Bozkurt, Me‘mûn Dönemi, s. 51. Varol, “Böyle bir sebeple veliaht tayini gerçeklese,
Ali Rzâ vefat edince Me‘mûn, ehl-i beyt neslinden baka birini veliaht tayin ederdi.” diyerek reddetmektedir.
Ehl-i Beyt Nesli, s. 210.
557
Watt, age., s. 219. Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 211; Fkî, age., s. 37. Watt, ileri bir okuma ile “Olayn daha cin
fikirli bir yannn olduunu, Me‘mûn’un Zeydiyye’nin efdal meselesinden hareketle Ali Rzâ’y efdal olarak
vasfetmi, onu veliaht tayin etmi, bununla daha az faziletli olan kendisinin de halifeliinin meruiyetini
salam olduunu söyler.” Bunu Me‘mûn’un düünmesi biraz zor gibi gözükmektedir. Bu açdan bu görü pek
mantkl görünmemektedir.
558
Cehiyârî, age., s. 313; Dûrî, age., s. 161-162; Ömer Fevzî Faruk, Cüzür, s. 158-159; Medhal, s. 141-147;
Hudarîbek, age., s. 181; Bozkurt, Me‘mûn Dönemi, s. 51-52; Uyar, age., s. 291. Mahmud Fehmi Abdülcelil,
“Fadl’n ve kardei Hasan’n, Ali Rzâ yerine Abbâs oullarn desteklemesi için daha fazla gerekçeleri var: Fadl
ve kardeinin ehl-i beyte meylettiine veya onlarn Alevî isyanlarna katldna dair bir bilgi yok, üstelik Ebu’sSerâyâ’y öldüren Fadl’n kardei Hasan, onu öldürmekle kalmam, ban da Me‘mûn’a göndermitir.” diyerek
83
“slâm Dünya’snn Arabi ve Farisi idarecilere efkatini salamak.”559 Tarihçiler farkl
sebepleri benimserken dier sebeplerin de neden bir gerekçe olamayacan izah etmeye
çalrlar. Ancak, bu saylan sebeplerin hepsinin olmasna engel her hangi bir durum
kanaatimizce söz konusu deildir. Muhtemelen Me‘mûn’un Zeydî-Mutezilî fikirlere sahip
olmas bunda etkilidir. Ali Rzâ öldükten sonra, yeniden seyyid ve erîflerden birisini veliaht
tayin etmemesinin sebebi ise, Abbâs oullarnda ve Irak Bölgesi’nde büyük bir honutsuzlua
sebep olmas olabilir. lk defada tam sonucu kestiremeyen Me‘mûn, ikinci kez böyle bir riske
girmek istememitir. Me‘mûn, ayn zamanda Alevî isyanlarna son vermek istemitir. Gerek
önceki dönemlerde yaanan büyük skntlar, gerekse dönemindeki Ebu’s-Serâyâ hareketini
gören Me‘mûn’un, bir tayin ile bunlar bitirmeyi istemi olmas mümkündür. Ayn zamanda
ranllar’n, evlâd- Rasûlü sevenlerin kendisine olumlu bir bak açsyla bakmasn
düünmü olmas uzak bir ihtimal deildir. Ona göre bu veliaht tayini, isyanlar bitirecek,
Abbâsî idaresine kar kötü bak açsn silecektir. Vezir Fadl b. Sehl’in tavsiyesinin
olmasnn mümkün olmadn düünen tarihçilerin bir ksm, onun Abbâsî yanls olduunu,
îa’ya meyilli olmadn söylemektedirler. Dier bir ksm ise onun îa’ya meyilli olduunu,
ancak o dönemdeki îa’nn bir Arap hareketi olduunu söylemektedirler ki burada bir çeliki
söz konusudur. Genel kabul Fadl’n îa’ya meyilli olduu eklindedir. O dönemde, ehl-i beyt
sevgisi sadece Araplar arasnda deil herkes için söz konusudur. Hatta ranllar ve Horasan
bölgesindekiler için îa’nn ayr bir anlam ifade ettii bir vakadr. Hüseyin b. Ali’nin Sasani
Kral Yezdecird’in kz ile evlenmi olmasnn, bir kutsal aile anlayn dourduu daha önce
ifade edilmiti. Hal böyle olunca ranl Fadl’n îa’ya meyilli olmas ve kendisine Ali Rzâ’y
veliaht tayin etmek istediini söyleyen Me‘mûn’un bu fikrine katlmas, son derece normal
görülmelidir. Son olarak kendi bana bir sebep olmamakla beraber dier sebeplerle beraber,
dönemin en fazilet sahiplerinden biri olan ama özellikle evlâd- Rasûl olan Ali Rzâ’nn
Me‘mûn tarafndan veliaht tayin edilmesi, dier sebepleri tamamlayc bir sebep olabilir.
Baz îî kaynaklarda ilk etapta Ali Rzâ’nn bunu kabul etmedii eklinde rivayetler söz
konusudur. Ayn kaynaklar bunun için bir gerekçe belirtmezler.560 Hiçbir sebep yokken Ali
bu görüü reddeder. Age., s. 110. Bââ da “Fadl’n Farisilie yakn olduunu, îa hareketinin ise Arap meneli
bir hareket olduunu bu sebeple bu ite Fadl’n etkisinin olmasnn mümkün olmadn” söylemektedir. Age.,
1990, s. 40. Varol, daha çok Fadl’n etkisi üzerinde durmaktadr. Ehl-i Beyt Nesli, s. 213.
559
Lümeylim, age., s. 190.
560
Meclîsî, age., IXL/129.
84
Rzâ’nn böyle bir teklifi kabul etmemesi ancak onun kendisine bir tuzak kurulduu fikrine
kaplmas ile açklanabilir. Halife tarafndan denendiini düündüü için böyle bir fikri
reddetmi olabilir. Yine Me‘mûn, Ubeydullah b. Hasan’ Kûfe valisi yapmtr.561
Me‘mûn’un seyyid ve erîflere kar teveccüh göstermesine ramen o, ehl-i beyt
neslinden bazlar ile sorun yaamtr. Özellikle Ebu’s-Serâyâ hareketinde baz seyyid ve
erîfler, Me‘mûn’un karsnda olmulardr. Ebu’s-Serâyâ, önce Muhammed b. brahim ile
birlikte hareket etmi o ölünce, yerine Muhammed b. Muhammed’i seçmitir.562 Ebu’s-Serâyâ,
Hüseyin b. Hasan’ Mekke’ye; brahim b. Mûsâ’y Yemen’e; smail b. Mûsâ’y Fars’a; Zeyd
b. Mûsâ’y ise Ahvaz’a ve Basra’ya vali olarak göndermitir.563 Muhammed b. Ca‘fer,
200/816 ylnda yaklak bir yl süreyle Hicaz’da halifeliini ilan etmi ve Abbâsî güçleriyle
savamtr. Abbâsî güçlerine yenilen Muhammed eman dilemi ve halka çkp Me‘mûn’un
vefat ettii haberini alarak insanlardan biat aldn, onun sa olduunu örenince ona itaate
devam ettiini söylemitir.564 Muhammed b. Ca‘fer, Me‘mûn’a gönderilmi, Me‘mûn da onu
affetmitir.565 Vefat ettiinde onun cenaze namazn bile kldrmtr.566 Me‘mûn’a kar
özellikle Ebu’s-Serâyâ’nn tahriki ile harekete geçen bu seyyid ve erîflerin yannda 202/818
ylnda Ali b. Muhammed b. Ca‘fer ve Kûfe Valisi Abbâs b. Mûsâ b. Ca‘fer, Kûfeliler’le
beraber brahim b. Mehdî’nin güçlerine kar savamtr.567 Varol, “Abbâsî otoritesine kar
mücadele eden ehl-i beyt neslinin, Abbâsî otoritesini simgeleyen Me‘mûn’u savunmak için
mücadele vermesini bir çeliki olduunu ve bu durumu izah etmenin güç olduunu” ifade
etmektedir.568 Bu olayn, Ali Rzâ’nn veliaht tayininden sonra olduunu düündüümüzde
ortada izah güç bir durum kalmamaktadr. Me‘mûn veliaht tayini ile gerek seyyid erîfler
gerekse onlar sevenler üzerinde büyük bir nüfuz elde etmi olmaldr. Üstelik, savalan taraf
561
Dâvûdî, age., s. 153. Ya‘kûbî “Badat Valisi” demektedir. Age., II/455.
562
Belâzûrî, age., III/459; Ya‘kûbî, age., II/445; Taberî, age., VIII/529; bnü'l-Esîr, age., IV/147-149; Berrâkî,
age., s. 373-374.
563
Ya‘kûbî, age., II/445; bnü'l-Esîr, age., IV/149; Mervezî, age., s. 21; Dâvûdî, age., s. 181; Fudaylî, age.,
II/203; Berrâkî, age., s. 375; Ziriklî, age., III/102.
564
Taberî, age., VII/539-540.
565
Mes‘ûdî, Mürûc , II/258-259; bn Tiktakâ, age., s. 213
566
Safedî, age., II/291; Zehebî, Iber, I/267 Yâfiî, age., II/8; bnü’l-Imâd, age., II/7; Ziriklî, age., VI/295;
Mahmud Fehmi Abdülcelil, age., s. 149.
567
bnü'l-Esîr, age., IV/173.
568
Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 203.
85
brahim b. Mehdî, Me‘mûn’un Ali Rzâ’y veliaht tayini üzerine ayaklanm ve Irak’ta
kendisine halife olarak biat edilmitir.569 Onun ayaklanmas Ali Rzâ sebebiyle olduu için
seyyid ve erîflerin Me‘mûn’un yannda yer almalar son derece doaldr. Hatta Me‘mûn’un
komutan Kûfe’ye gelmi ve oraya Abbâs b. Mûsâ b. Ca‘fer’i vali tayin ettiinde ondan yeil
giymesini, Me‘mûn’a ondan sonra da kardei Ali Rzâ’ya biat etmesini emretmi ve ona
yardm olarak yüz bin dirhem vermitir. Ona “Kardein uruna sava. Çünkü Kûfeliler bu
konuda sana icabet ederler. Ben de yanndaym.” demitir. Abbâs b. Mûsâ Kûfeliler’e bu
ekilde çarda bulununca pek çou icabet etmesine ramen bir grup “Önce Me‘mûn’a sonra
kardein Ali Rzâ’ya çarrsan senin davetine ihtiyacmz yok. Sadece kardein Ali Rzâ’ya
veya ehl-i beytten birisine hatta kendi adna çarrsan buna icabet ederiz.” demitir. Abbâs’n
“Önce Me‘mûn, sonra kardeim Ali Rzâ” demesi üzerine, söz konusu grup oturup
kalmtr.570 Bu arada Kûfe Valisi Abbâs’n Ali Rzâ’nn kardei olduu görülmektedir ki
onun amcaolusu Ali b. Muhammed ile beraber Me‘mûn ve Ali Rzâ adna savamalar son
derece normal bir durumdur.
Bütün bunlardan anlalan udur ki, Me‘mûn’un sadece ehl-i beyte sevgisi ve meyli
yoktu,571 ayn zamanda mutezilî fikirlerden kaynaklanan bir çok îî düünceye de sahipti.
Hatta teeyyu‘da ileri bile gitti.572 Bu da onu, Abbâsî halifeleri içerisinde çok farkl bir
konuma oturttu ve ehl-i beyt açsndan Me‘mûn dönemi çok özel bir dönem oldu. Sanki onun
döneminde Abbâsî Devleti, Sünnî bir devlet deil de îî bir devlet haline geldi. Sünnî
alimlerin bu dönemde büyük skntlar çekmesi, onlarn hapsedilmesi bunun bir neticesi
oldu.573
Me‘mûn’dan sonra gelen halifeler, kardei Mutasm ve onun olu Vask da seyyid ve
erîfler konusunda Me‘mûn’un yolunu takip ettiler. Onlarn da mutezilî fikirlerden
569
Taberî, age., VIII/557; bn Kesîr, age., X/686-687.
570
Taberî, age., VIII/557.
571
Ehl-i beyte meyli ve sevgisi vard. Ahmed Cevdet, age., IV/190; Dûrî, age., s. 158; I, age., s. 100. Baz
tarihçiler, bu meylin onun Farsllar’a olan meyli ile örtütüünü söylemektedirler. Çünkü ranllar, Hüseyin b.
Ali’nin ranl Sasani Kral Yezdecird’in kzyla evlenmesinden dolay Ali oullar ile kurulan neseb ba
sebebiyle Alevîler’in hilafete daha fazla hak sahibi olduuna inanmaktadrlar. Abbâdî, age., s. 101; Bââ, age., s.
40.
572
Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 307.
573
Taberî, age., VIII/631.
86
kaynaklanan bir îî düünceleri mevcuttu.574 Me‘mûn’un olu Abbâs’ deil de kardei
Mutasm’ veliaht tayin etmesinin bir sebebinin de kendi dönemindeki özellikle mutezilî
görülerinin daha sert bir ekilde Mutasm’n takip edeceine dair onun inancnn olduu
ifade edilmitir.575 Mutasm’n ehl-i beyt nesli ile alakal ilk yapt ilerden birisi Muhammed
Cevad’ Badat’a davet etmesi olmutur. Muhammed ei Ümmü’l-Fadl ile beraber bu davete
icabet etmi ve Badat’ta iken vefat etmitir.576 slâm tarihçisi alim bir kii olan Zübeyr b.
Bekkar, Alevîler diye isimlendirdii ehl-i beyt nesli problemlerini söz konusu ederek amcas
Musab b. Abdillah’tan bu meseleyle ilgilenmesini istemi, o ilgilenmeyince, amcasn ikna
etmek için Ahmed b. Süleyman’a rica etmi, Ahmed, Musab’la bu konuda görümü ve
Musab ona u sözleri söylemitir: “Zübeyr b. Bekkar’da hem acelecilik hem de cahillik var.
Sen ona, ehl-i beyt nesline kar efkatli olmasn ve onlarn gönüllerindeki besledikleri
kinleri gidermeye çalmasn öütle. Me‘mûn’un ehl-i beyt nesline kar merhametini, onlar
balamasn ve onlara olan temayülünü görmedin mi? Allah’a yemin ederim ki Müminlerin
Emiri Mutasm, bu hususta tpk Me‘mûn gibidir. Hatta onun da üstündedir. unu ifade
edeyim ben bile ehl-i beyt neslini onun huzurunda kötüleyici bir tarzda anma cesaretini
kendimde bulamadm. Git ona bunu söyle de ehl-i beyt neslini yermekten vazgeçsin.”577
Ahmed b. Süleyman’n naklettii bu bilgi Mutasm’n ehl-i beyt nesline kar tavrn
anlatmaktadr. Buna göre Mutasm Ali-Fâtma evlâdna yönelik menfi duygular beslememi,
onlar iktidar için mevcut bir tehlike kabul etmemi aksine yapc bir tutum içerisinde
olmutur.578 Mutasm zamannda seyyid ve erîfler ile idareciler arasnda görülen tek olumsuz
hadise Muhammed b. Kasm’n hurûcudur. Horasanllar’n tevikiyle ve kendisine biat
etmesiyle Muhammed, önce Rakka’ya oradan Cüzcan’a gitmi ve orada hareketini
balatmtr. Asl hurûcu Tâlikân’da olmu ve bu sebeple Sahbü’t-Tâlikân diye anlmtr.579
Onun hareketinin balangcndan hareketle Azimli, ehl-i beyt nesli ile ilgili zaman zaman
gördüümüz bir hususu öyle ifade etmektedir: “Kanaatimizce o yllarda gerek ekonomik
gerek siyasî gerek toplumsal yönden ve gerekse dinî gerekçelerle devletle sürtüen ve
574
I, age., s. 100.
575
Algül, age., III/314.
576
Yâfiî, age., II/81; Emîn, A‘yân, II/35; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 101.
577
bnü'l-Esîr, age., IV/285.
578
Uyar, age., s. 300.
579
Taberî, age., IX/7; bnü'l-Esîr, age., IV/233-234; Isfehânî, Mekâtîl, s. 471-472; Zehebî, A‘lâm, X/191; bn
Kesîr, age., X/725; Dâvûdî, age., s. 244.
87
Abbâsîler’e kar ayaklanmak isteyen her bölge halk Ali oullarnn nüfuzunu kullanmak
istiyordu.”580 Abbâsî kuvvetlerine yenilen Muhammed, yakalanm, Badat’a götürülmü ve
hapsedilmitir.581 in bu noktasnda idarecinin tavr ortaya çkmaktadr. Buna göre halifenin
isyan eden seyyid veya erîfin ölümünden holanacan bilen komutanlar, yakalar yakalamaz
ehl-i beyt neslini öldürmü ve çou kez ban halifeye göndermitir. Burada ise Mutasm’n
muhtemelen bu iten holanmayacan bilen Abdullah b. Tahir onu öldürmek yerine
Badat’a göndermitir. Hapisten kaçan Muhammed ile alakal u sözler de Mutasm’n seyyid
ve erîflere bak açsn anlatmaktadr: “Önemli deil, nereye giderse gitsin artk yapaca bir
ey yok. ayet ortaya çkarsa yakalarz, selameti tercih edip de gizlenirse onu kendi haline
brakz.”582 Bahaüddin Varol, bu dönemi öyle yorumlamaktadr: “Me‘mûn döneminin son on
dört ylndaki ehl-i beytin sessizlii Mutasm döneminde de bir hareket dnda devam
etmitir. Elbette burada siyasî düüncedeki yapsal deiimin de etkisini görmek gerekecektir.
Artk Abbâsî Hilafeti’nin, siyasî ve dinî kimlii farkllamaya ve birbirinden ayrlmaya
balamtr. Siyasî dolaysyla idarî güç daha çok merkezde ordu ve dirayetli komutanlara,
tarada ise çeitli bölgelerdeki farkl hanedanlklara geçmiti. Ancak dinî liderlik, Abbâsî
halifeleri elinde idi. te bu yapsal deiiklik siyasî ve idarî gücü ele geçirmeyi düünüp bu
çerçevede halifelie talip olan ehl-i beyt neslinin de bu talepten vazgeçmeye balad bir
dönem olmutur. Zira güç ve otoriteden yoksun bir halifelik, onlar nezdinde bir anlam ifade
etmiyordu. Çünkü onlar zaten halk nezdinde bir çok frka ve grupla dinî açdan otoriteyi
muhafaza etmekte ve ellerinde tutmakta idiler. te bu süreç artk bir çok açdan
farkllamann balad bir süreç olmutur.”583 Daha Mütevekkil döneminde, Medine
yaknlarnda Süveyka’da Muhammed b. Salih,584 Kûfe’de Yahya b. Ömer,585 hurûc etmitir.
Daha sonraki dönemlerde seyyid ve erîflerin hilafet arzusuyla harekete geçip geçmedikleri
bu çalmann snrlar dnda kalan bir konudur. Gerçekten ehl-i beyt nesli bu dönemden
sonra hilafet talebinden vazgeçtiyse, bunun en önemli sebebi onlarn kurduklar devletler olsa
gerektir. Çünkü bu dönemden itibaren slâm Dünyas’nn çeitli bölgelerinde îî devletler
580
Azimli, agt., s. 71.
581
Ya‘kûbî, age., II/472; Taberî, age., IX/7; bnü'l-Esîr, age., IV/234; Isfehânî, Mekâtîl, s. 471-472; Zehebî,
A‘lâm, X/191; bn Kesîr, age., X/725; Dâvûdî, age., s. 244.
582
Isfehânî, Mekâtîl, s. 471.
583
Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 222.
584
Uyar, age., s. 307.
585
Ziriklî, age., s. XI/200; Uyar, age., s. 303.
88
görmekteyiz. Marib-i Aksa’da drisîler (172-375/788-985), Yemen’de ve Taberistan’da
Zeydîler, Msr’da Fâtmîler (297-567/909-1171), ran ve Irak’ta Büveyhîler (334-447/9461055), Mekke’de Hâimîler, Uhayzr oullar, Abbâsîler’in hem toprak hem nüfuz olarak
alanlarn daraltmlardr.586
Me‘mûn ve Mutasm’dan sonra Vask dönemi seyyid ve erîfler için daha da olumlu bir
dönem olmutur. Çünkü o da amcas ve babas gibi ehl-i beyt nesline iyi davranm, onlara
ikramda bulunmutur.587 Hatta Yahya b. Eksem “Ehl-i beyt nesline Abbâsî halifeleri içerisinde
onun kadar iyi davranan olmamtr. Bu dönemde hiçbir seyyid ve erîf fakir olarak vefat
etmemitir.” demitir.588
2. Evlilik Açsndan Seyyid ve erîflerin Konumu
slâm Dini’nde evlilik önemli bir kurumdur. Bu yolla neslin korunmas salanacak,
böylece salam ve salkl nesiller oluacak, ayn zamanda zina gibi toplumun ve neslin
bozulmasna yol açan bir ahlakî zafiyet önlenmi olacaktr. Bu bakmdan slâm’da evlilik
tevik edilmi, hatta maddî sebeplerle evlenemeyenleri evlendirme sorumluluu topluma
yüklenmitir.
586
bn Haldûn, age., IV/113-116; Zambaur, Genelogie, s. 21, 65, 122; Mu‘cemü’l-Ensab, s. 30-31, 103, 128-129,
137, 187-188 ; Lewis, “Alids”, I/243; Huart, “Ali Evlâd”, I/320; Uzunçarl, age., s. 70; Ömer Fevzî Faruk,
Medhal, s. 280-286, 289, 303, 311; Fkî, age., s. 38; Klç, age., s. 48. “Bu yüzyla (IV/X. yüzyla) îî yüzyl
diyenler vardr.” Hodgson, age., II/38; Azimli, agt., s. 84. Alevîlerin çounlukla baarszlkla sonuçlanan
hareketlerinden sonra, Abbâsî Devleti’nin duraklamaya girdii dönemde, onlarn daha önce yapt bir eyi
örendiler ve bunda baarl oldular: Gizlice davetçiler gönderme yöntemini kullanmak, uzak bölgelerde
yaylmak, özellikle Abbâsîler’e uzak bölgelerde. Muhammed Süleyman Hüseyin, age., s. 31. îîler, Emevî
Ça’nn balamasndan sonra bir an bile duraksamayan büyük bir davet gerçekletirdiler. Bu çar her açdan
yapld: Düüncelerde, kitaplarda, siyasette, iktisatta her eyde… Bu davet çok organizeliydi. O, özel bir sfatla
felsefeye dayand. O, Sünnî düünceyle felsefe yoluyla mücadele etti. Öncelikle Mutezile yoluyla mücadele
etti… Sözün özü, îa iki güçlü unsura dayand: a) Doru strateji b) Baarl felsefi davet. Evet, îa’y siyasî
zafere ulatran esas sebep Abbâsî Devleti’nin zafiyetidir; ancak onun zayfl sadece meydanda deildi. îa’nn
daveti insanlarn içine yerlemeden ve yaylmadan onun Abbâsî’ye galip gelmesi mümkün deildi. I, age., s.
228-231.
587
Isfehânî, Mekâtîl, s. 476; bnü’s-Sâî, age., s. 74; bnü'l-Esîr, age., IV/304; bn Tiktakâ, age., s. 227; Ahmed
Cevdet, age., IV/207.
588
bn Kesîr, age., X/757; Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 342.
89
Evlilikler sosyolojide daha çok iki ayr ölçüte göre iki farkl grupta incelenmitir. Bu
ölçütlerden ilki “çevre”, ikincisi “e says”dr. Birinci ölçüt olan çevrede grup içi
(Endogamy) ve grup d (Exogamy) olmak üzere iki farkl uygulama söz konusu edilmitir.
kinci ölçüt olan e saysnda ise tek elilik (Monogamy) ve çok elilik (Polygamy) olmak
üzere iki ayr tip vardr.589 Grup içi evlilikte daha çok örnein akrabalk, sosyal snf, din, kast
ve millet gibi gruplar baz alnmakla beraber grup içi ve grup d kavramlar toplumlarn
kendi bünyelerine göre göreli kavramlardr.590
Bu balamda seyyid ve erîflerin evlilikleri, hangi kabilelerden kz aldklar, çocuk
saylar, aratrlmaya çallmtr. Önce tablo halinde seyyid ve erîfler verilmi, tablonun
karsna evlendii kiilerin isimleri yazlmtr. Anneden hemen sonra varsa çocuk saylar ve
isimleri ifade edilmitir. Anneleri tespit edilemeyen seyyid ve erîf çocuklar ise çocuklar
eklinde verilmitir. Soyu devam eden çocuklarn isimlerinin altlar çizilmi olarak
gösterilmitir. ncelenen seyyid ve erîflerden hareketle sonuçta bir deerlendirme yoluna
gidilmitir.
erîfler (Hz. Hasan evlâd) ve Evlilikleri:
1-Abdullah b. Hasan 1-Hind bt. Ebî Ubeyde (Kusay)591 (3 E. 2 K.) (Muhammed,
b. Hasan
brahim, Mûsâ, Zeynep, Fâtma)592 2- Âtike bt. Abdilmelik593
(Mahzum)
(2
E.)
(Süleyman,
dris)594
3-
Kureyne/Kureybe/Kureiyye bt. Rakih/Rukec (Kusay) (1 E.)
589
Gökçe, Birsen, “Evlilik Kurumuna Sosyolojik Bir Yaklam”, Aile Yazlar/4, Derleyenler: Beylü Dikeçliil-
Ahmet Çidem, TCBAAK, Ankara, 1990, s. 387, 388; Birekul, Mehmet-Ylmaz Fatih, Peygamber Günlerinde
Sosyal Hayat ve Aile, Konya, 2001, s. 129.
590
Gökçe, age., s. 388; Birekul-Ylmaz, age., s. 130.
591
Zübeyrî, age., s. 53; Isfehânî, Mekâtîl, s. 208.
592
Dâvûdî, age., s. 84; Mervezî, age., s. 85.
593
Zübeyrî, age., s. 54.
594
Zübeyrî, age., s. 54; Isfehânî, Mekâtîl, s. 406; Dâvûdî, age., s. 84.
595
Zübeyrî, age., s. 54; Isfehânî, Mekâtîl, s. 388.
596
bn Hazm, Cemhera, s. 45; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo: Z; Zambaur, Manuel, Tablo:A
90
(Yahya)595 Dier çocuklar: sa, Ca‘fer596
2-Hasan b. Hasan b. 1- Fâtma bt. Âmir (Mudar) (2 E.) (Muhammed, Ali el-Abid)597 2Âie bt. Talha (Mürra) (3 E.) Hasan, Abdullah, Abbâs598 3- Ümmü
Hasan
Abdillah Hubâbe bt. Âmir (Mudar)599 (2 E.) (Ali Ekber,
Abdullah)600 Dier çocuu: Talha601
3-Davud b. Hasan b. 1- Ümmü Gülsüm bt. Ali Zeyne’l-Âbidîn (Tâlibî) (2 E.)
(Süleyman, Abdullah)602
Hasan
4-brahim b. Hasan b. 1- Zebîha bt. Muhammed (Mahzum)603 Çocuklar: smail, shak,
Ali,604 Yakub, Hasan605 2- Ümmü Veled (Âliye) (1 E.)
Hasan
Muhammed606
5-Ca‘fer b. Hasan b. 1- Âie bt. Avf (Evs)607 Çocuklar: brahim, Kasm, Abdullah,
Hasan.608
Hasan
6- Abbâs b. Hasan b. 1- Âie bt. Muhammed (1 E) Ali.609
Hasan
7-Muhammed
b. 1- Tumazr bt. Abdillah (Mudar)610 Soyu devam etmemitir.611
597
Zübeyrî, age., s. 56; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo: Z; Zambaur, Manuel, Tablo: B.
598
Taberî, age., VII/537, 545; bn Hazm, Cemhera, s. 42; Isfehânî, Mekâtîl, s. 179.
599
Isfehânî, Mekâtîl, s. 179.
600
bn Hazm, Cemhera, s. 42.
601
bn Hazm, Cemhera, s. 42; Dâvûdî, age., s. 149-150; Makrîzî, ttiâz, s. 8-13.
602
bn Hazm, Cemhera, s. 43; Mervezî, Fahrî, s. 127; Dâvûdî, age., s. 151.
603
Isfehânî, Mekâtîl, s. 180.
604
bn Hazm, Cemhera, s. 43; Makrîzî, ttiâz, s. 8-13; Dâvûdî, age., s. 132.
605
Mervezî, Fahrî, s. 102; Zambaur, Manuel, Tablo:B.
606
Isfehânî, Mekâtîl, s. 181.
607
Zübeyrî, age., s. 56.
608
bn Hazm, Cemhera, s. 44; Mervezî, Fahrî, s. 85; Dâvûdî, age., s. 151.
609
sfehânî, Mekâtîl, s. 342.
610
Zübeyrî, age., s. 53.
91
Hasan b. Hasan
8-Hasan b. Zeyd b. 1- Ümmü Seleme Zeyneb bt. Hüseyin (Hasanî)612 2- Ümmü
Veled613 3- Ümmü Veled Nevbiyye 4- Ümmü Veled Cerire 5-
Hasan
Ümmü Veled Bahrani.614 Çocuklar: Kasm, Ali, brahim, Zeyd,
Abdullah, shak, smail, Nefîse, Ümmü Gülsüm615
9-Muhammed
b. 1- Humeyde bt. Muhammed (Tâlibî) 2- Hatice bt. Ali (Hüseynî) 3Remle bt. Saîd (Adî)616
Amr/Ömer b. Hasan
10-smail b. brahim b. 1- Benû Hilal (Mudar)617 2- Amat el-Karim618 3- Ümmü Veled (1
E.) ( brahim)619 Çocuu: Hasanü’l-Tenc
Hasan b. Hasan
11-Muhammed
b. 1- Safiyye bt. Abdillah (Hüseynî) 2- Benû Ca‘fer b. Kilab
brahim b. Hasan b. (Mudar)620
Hasan
12-shak b. brahim b. 1- Rukayye bt. Abdillah (Hasanî)621 Çocuu: Abdullah622
Hasan b. Hasan
13-Ya‘kûb b. brahim 1- Ümmü Gülsüm bt. Abdillah (Hasanî)623
611
bn Hazm, Cemhera, s. 42.
612
Mervezî, Fahrî, s. 130; eblencî, age., s. 186.
613
Dâvûdî, age., s. 57; eblencî, age., s. 186.
614
Dâvûdî, age., s. 57-58.
615
Dâvûdî, age., s. 57-58; Mervezî, Fahrî, s. 130; Fudaylî, Dürar, I/73-75; Öhrnberg, The Offspring of Fatma,
Tablo:6; Zambaur, Manuel, Tablo:C.
616
Zübeyrî, age., s. 54. Muhammed’in soyu devam etmemitir. bn Hazm, Cemhera, s. 39.
617
Zübeyrî, age., s. 56.
618
Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z.
619
bn Hazm, Cemhera, s. 43; Mervezî, Fahrî, s. 85; Dâvûdî, age., s. 133, 141; Makrîzî, ttiâz, s. 8-13; Fudaylî,
Dürar, I/73-75; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:20; Zambaur, Manuel, Tablo:B.
620
Zübeyrî, age., s. 55.
621
sfehânî, Mekâtîl, s. 365.
622
bn Hazm, Cemhera, s. 43; sfehânî, Mekâtîl, s. 365.
92
b. Hasan b. Hasan
14-Muhammed
b. 1-Ümmü Seleme bt. Muhammed/Hasan (Hasanî)624 2- Fahite bt.
Abdillah b. Hasan b. Füleyh (Kusay)625 3- Zeyneb626 Çocuklar: Abdullah Eter,
Hasan
Kasm627 Hasan Ebu’z-Zift, Tahir, Ali, Ahmed, brahim628 4Ümmü Veled.629
15-brahim b. Abdillah 1- Rukayye bt. Muhammed (Ümevî)630 2- Ümâme bt. Ismetü’lb. Hasan b. Hasan
Amiriyye (Kusay)631 3- Behkene bt. Ömer (Osmanî)632 Çocuklar:
Hasan, Ahmed, Ali633
16-Mûsâ b. Abdillah 1- Ümmü Seleme bt. Muhammed (Teym)634 (2 E.) (Abdullah,
b. Hasan b. Hasan
brahim)635 Dier çocuu: Ali636
17-dris b. Abdillah b. 1- Ümmü veled Kenze(Berberi) (1 E.) (dris)637
Hasan b. Hasan
18-Yahya b. Abdillah 1- Hatice bt. brahim (Mürra)638 Çocuklar: Muhammed, brahim,
623
Zübeyrî, age., s. 53.
624
sfehânî, Mekâtîl, s. 181; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z.
625
Zübeyrî, age., s. 54.
626
Belâzurî, age., III/331.
627
Fudaylî, Dürar, II/79-80.
628
bn Hazm, Cemhera, s. 45; Mervezî, Fahrî, s. 86; Makrizî, ttiâz, s. 8-13 Öhrnberg, The Offspring of Fatma,
Tablo:27.
629
sfehânî, Mekâtîl, s. 204-205.
630
Belâzurî, age., III/316; Taberî, age., VII/543.
631
Dâvûdî, age., s. 89; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z.
632
Belâzurî, age., III/349.
633
bn Hazm, Cemhera, s. 45; Makrîzî, ttiâz, s. 8-13; Fudaylî, Dürar, s. 143.
634
Taberî, age., VII/603-604; sfehânî, Mekâtîl, s. 498; Dâvûdî, age., s. 91.
635
bn Hazm, Cemhera, s. 46; sfehânî, Mekâtîl, s. 498; Mervezî, Fahrî, s. 87; Dâvûdî, age., s. 91, Makrizî, ttiâz,
s. 8-13; Fudaylî, Dürar, II179.
636
637
Zambaur, Manuel, Tablo:A.
bn Hazm, Cemhera, s. 49; Dâvûdî, age., s. 129; bnü’l-Kâdî, age., s. 24; Wüstenfeld, Genealogische,
Tablo:Z.
93
Salih639
b. Hasan b. Hasan
19-Süleyman
b. 1- Fezariyye640 Çocuklar: Muhammed,641 Davud642
Abdillah b. Hasan b.
Hasan
20-Ali b. Hasan b. 1- Zeyneb bt. Hasan/Abdillah (Hasanî)643 2- Abde bt. Ali
Hasan b. Hasan
(Hüseynî)644 Çocuklar: Hüseyin,645 Fadl/Hasan Mekfûf646
21-Abdullah b. Hasan 1- Fâtma bt. Abdillah (Hasanî)647 Çocuklar: Muhammed,
b. Hasan b. Hasan
brahim, Yakub, Mûsâ, sa, Süleyman, Ca‘fer648
22-Hasan b. brahim b. 1- Fâtma bt. Muhammed (Hasanî)649 2- Müleyke bt. Abdillah (1
Abdillah b. Hasan b. E.) Abdullah650
Hasan
23-Ali b. Muhammed 1- Ussame b. Amr’n kz651
b. Abdillah b. Hasan b.
638
Dâvûdî, age., s. 126; sfehânî, Mekâtîl, s. 411.
639
bn Hazm, Cemhera, s. 46; Mervezî, Fahrî, s. 97; Dâvûdî, age., s. 126; Fudaylî, Dürar, II/194.
640
Zübeyrî, age., s. 55.
641
bn Hazm, Cemhera, s. 38; Mervezî, Fahrî, s. 101; Dâvûdî, age., s. 129; Makrîzî, ttiâz, s. 8-13; Wüstenfeld,
Genealogische, Tablo:Z
642
Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:29.
643
Isfehânî, Mekâtîl, s. 364; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z; Uyar, age., s. 384, 404.
644
bn Hazm, Cemhera, s. 52.
645
bn Hazm, Cemhera, s. 43; Mervezî, Fahrî, s. 115; Dâvûdî, age., s. 149 .
646
bn Hazm, Cemhera, s. 42; Dâvûdî, age., s. 150; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z; Öhrnberg, The
Offspring of Fatma, Tablo:16; Zambaur, Manuel, Tablo:B.
647
Zübeyrî, age., s. 54.
648
bn Hazm, Cemhera, s. 43;
649
Zübeyrî, age., s. 55. Belâzurî, Zeyneb bt. Muhammed olarak vermektedir. Age., III/331.
650
bn Hazm, Cemhera, s. 44; Dâvûdî, age., s. 575; Makrîzî, ttiâz, s. 8-13; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z;
Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:31;
94
Hasan
24-Abdullah b. Mûsâ 1- Fâtma bt. Saîd (Ümevî)652 2-Ümâme bt. Talha653 Çocuklar:
b. Abdillah b. Hasan b. Mûsâ, Süleyman, Salih, Yahya, Ahmed654
Hasan
25-brahim b. Mûsâ b. 1-Kuteybe bt. Âmir (Tufey) Çocuklar: Abdullah, brahim,
Abdillah b. Hasan b. Ahmed, Yûsuf655
Hasan
26-brahim b. smail b. 1- Hind656 Çocuklar: Kasm er-Rassi, Ahmed, Hasan, Abdullah,657
brahim b. Hasan b. smail, Muhammed658
Hasan
27-Abdullah b. Hasan 1- Safiyye bt. Ali659 Çocuklar: Ubeydullah,660 brahim661
b. Ca‘fer b. Hasan b.
Hasan
Aratrmamz dâhilindeki bütün erîflerin isimlerini, elerinin isimlerini ve çocuklarn
tespit etmek mümkün deildir. Gerçekten farkl nesep ecerelerinden hareketle yaptmz
çalmada gerek isimler gerekse çocuklarn isimleri konusunda pek çok farkllklarn olduu
görülmektedir. Bunun en önemli sebeplerinden birisi soyu devam eden çocuklar ile soyu
devam etmeyenlerin ayrlmas esnasnda baz kaynaklarn sadece soyu devam edenlerin
651
bn Zûlak, age., s. 231. Soyunun devam edip etmedii ihtilafldr. Dâvûdî, age., s. 86.
652
Hatîb Badâdî, age., XIII/40.
653
Dâvûdî, age., s. 102.
654
Mervezî, Fahrî, s. 87; Dâvûdî, age., s. 102; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:33; Zambaur, Manuel,
Tablo:A.
655
Mervezî, Fahrî, s. 87; Dâvûdî, age., s. 91; Fudaylî, Dürar, II/179; Zambaur, Manuel, Tablo:A.
656
Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z.
657
Dâvûdî, age., s. 141.
658
bn Hazm, Cemhera, s. 43-44; Mervezî, Fahrî, s. 102; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Z; Öhrnberg, The
Offspring of Fatma, Tablo:22; Zambaur, Manuel, Tablo:B.
659
Uyar, age., s. 384.
660
Dâvûdî, age., s. 153; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:19.
661
Makrîzî, ttiâz, s. 8-13.
95
isimlerini vermi olmasdr. Yine birbirine yakn isimlerin çokca kullanlmas bu farkllklarn
bir dier sebebi olsa gerektir. Yine evlilikler ve eler konusunda kaynaklarmzda bilginin son
derece snrl olduu görülmütür. Hal böyle olunca bu balk altnda bilinenlerden hareketle
olsa bile yüzde hesaplarna girmek veya “u kabileden hiç evlilik olmamtr.” demek
gerçekten ispatlanmas güç iddialar olacaktr. Çünkü pek çok çocuu görünen bir erîfin e
isminin hiç zikredilmemesi kaynaklarmzda çokça görülen bir husus olmutur.
Bu genel deerlendirmelerin altnda, erîflerin daha çok Adnânîler ile evlendiini
söyleyebiliriz. Kahtânîler ile evlilik yok denecek kadar azdr. Bu Kahtânî olan Evs, Hazrec
gibi Medine meneili kabilelerle evliliin son derece az olduunu göstermektedir. Bu da
Adnânî meneli olan Hasanîler’in evlilik konusunda daha çok Adnânî olanlar tercih
ettiklerini göstermektedir. Hasanîler’in yine daha çok Hasanî soyundan gelenlerle evlendii,
bununla beraber Hasanîler kadar olmasa da Hüseynîler, Tâlibîler ve Emevîler ile evlilikler
yapt görülmektedir. Yine erîfler evliliklerinde Kusay oullar, Mudar oullar, Teym ve
Mahzum gibi Mürra oullarndan kz aldklar görülmektedir. Bunlar genelde Kurey
içerisinde nüfuz sahibi, riyaseti elinde bulunduran kabilelerdir. Abbâs oullarndan kz alma
pek görülmemektedir. Bunda Abbâs oullar ile Ali oullar arasnda rekabetin önemli bir
sebep olmas etkili olsa gerektir. Daha önce Mehdî ile evliyken onun ölümünden sonra
Rukayye bt. Amr’n Ali b. Hüseyin ile evlenmesine Halife Hâdî’nin kar çkmas da bunu
desteklemektedir.662 Ümmü veled çocuklarn saysnn fazlal cariyelik olaynn erîflerde
fazla olduu izlenimi vermektedir. Emevî devrinde ebeveynden birinin Arap olmamas ho
karlanmaz iken bu durumun Abbâsîler’de deitii söylenebilir.663 Bu husus hiç üphesiz
aile hayatna da yansmtr. Nitekim baz Abbâsî halifelerinin anneleri de Arap kökenli
deildir. Cariye ve mevaliden doan çocuk saysnn Abbâsîler’de çoaldn gösteren bir
delil de hiç üphesiz erîflerin, çocuk sahibi olduklar ümmü veled saysdr.
662
Taberî, age., VIII/219; Dâvûdî, age., s. 269.
663
Demircan, age., s. 82, 84.
96
Seyyidler (Hz. Hüseyin evlâd) ve Evlilikleri:
1-Hüseyin b. Ali b. 1-Abde/Ümâme bt. Davud (Evs) Süleyman, Hasan 2- Ümmü
Hâlid
Hüseyin
(Kusay)
Abdullah,
Ubeydullah,
Ali,664
Muhammed,
brahim665
2-Ömer
b.
Ali
b. 1- Ümmü Mûsâ (Alevî) 2- Ümmü shak (Abdülmuttalib)666 3Ümmü Veled (1 E.) Ali667 Çocuklar: Muhammed, smail, Mûsâ,
Hüseyin
Abdullah, Hüseyin, Ca‘fer668
3-Ubeydullah
Hüseyin
b.
b. 1- Ümmü Ebîha b. Abdillah (Alevî) 2- Ümmü Ubeydillah b. Talha
Ali
b. (Mürra) 3- Hammâde bt. Abdillah (Ka‘b)669 (2 E.) Ca‘fer, Hamza670
Hüseyin
Çocuklar: Ali, Muhammed,671
4-Ali b. Hüseyin b. Ali 1-Rukayye
b. Hüseyin
bt.
Amr
(Osmanî)672
2-
Zeyneb
bt.
Avn
(Abdülmuttalib)673 Çocuklar: sa, Ahmed, Mûsâ674
5-brahim b. Hüseyin 1-Büreyke bt. Ubeydullah (Kusay) (1 E.) Abdullah675
664
bn Hazm, Cemhera, s. 57; Mervezî, Fahrî, s. 57; Dâvûdî, age., s. 247-250; Wüstenfeld, Genealogische,
Tablo:Y; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:60; Uyar, age., s. 388. Mervezî, Hasan’n annesinin ümmü
veled olduunu söylemektedir. Fahrî, s. 57.
665
bn Hazm, Cemhera, s. 54.
666
Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y ; Uyar, age., s. 388.
667
Mervezî, Fahrî, s. 36; Dâvûdî, age., s. 243; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:47; Zambaur, Manuel,
Tablo:D.
668
bn Hazm, Cemhera, s. 53.
669
Zübeyrî, age., s. 74.
670
bn Hazm, Cemhera, s. 55.
671
Mervezî, Fahrî, s. 58; Dâvûdî, age., s. 252; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y; Öhrnberg, The Offspring of
Fatma, Tablo:66; Zambaur, Manuel, Tablo:D.
672
Taberî, age., VIII/219; Dâvûdî, age., s. 269.
673
Zübeyrî, age., s. 74.
674
Mervezî, Fahrî, s. 76; Dâvûdî, age., s. 249.
97
b. Ali b. Hüseyin
6-Hasan b. Hüseyin b. 1-Huleyde bt. Mervan (Ümevî) (2 E.) Muhammed,676 Abdullah677
Ali b. Hüseyin
7-Abdullah b. Hüseyin 1-Ümmü Amr bt. Amr (Kusay) (2 E.) Ca‘fer,678 Ali679 2- Ümmü
b. Ali b. Hüseyin
Veled Nevbiyye (2 E. 2 K.) Bekr, Kasm, Ümmü Seleme,
Zeyneb680 Dier Çocuu: Ubeydullah681
8-Mûsâ b. Ömer b. Ali 1-Ubeyde bt. Zübeyr (Kusay) (1 E.) Ömer682
b. Hüseyin
9-Ali b. Ömer b. Ali b. 1- Ümmü Nevfel bt. Abdillah683 Çocuklar: Hasan, Ömer, Kasm684
Hüseyin
10-Hüseyin b. Zeyd b. 1- Hatice bt.Ömer (Hüseynî) (1 E. 2 K.) Yahya, Sükeyne, Fâtma
Ali b. Hüseyin
2- Külsüm bt. Abdillah (Hüseynî) (3 K.) Müleyke, Meymune,
Uleyye685 Çocuklar: Hüseyin, Ali,686 Hasan, Hasan 2, Ali, Ca‘fer,
675
bn Hazm, Cemhera, s. 55.
676
Dâvûdî, age., s. 248.
677
bn Hazm, Cemhera, s. 55.
678
Mervezî, Fahrî, s. 71; Dâvûdî, age., s. 250; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:60.
679
bn Hazm, Cemhera, s. 54.
680
bn Hazm, Cemhera, s. 54; Isfehânî, Mekâtîl, s. 491.
681
Dâvûdî, age., s. 250; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:60.
682
bn Hazm, Cemhera, s. 53.
683
Zübeyrî, age., s. 72.
684
Mervezî, Fahrî, s. 36; Dâvûdî, age., s. 243; Fudaylî, Dürar, II/197; Öhrnberg, The Offspring of Fatma,
Tablo:47; Zambaur, Manuel, Tablo:D.
685
bn Sad, Tabakât, V/434.
686
Mervezî, Fahrî, s. 39; Dâvûdî, age., s. 210; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:80; Zambaur, Manuel,
Tablo:D.
687
bn Hazm, Cemhera, s. 57-58; Isfehânî, Mekâtîl, s. 422.
98
Abdullah, Kasm, Muhammed, shak, Zeyd687
11-sa b. Zeyd b. Ali 1- Abde bt. Ömer (Hüseynî) (2 E.) Muhammed, Hüseyin688 2Âtike bt. Fadl (Abdülmuttalib)689 Ahmed690 3- Ali b. Salih’in kz691
b. Hüseyin
Çocuklar: sa, Yahya, Ali, Zeyd692
12-Muhammed
b. 1- Inâde bt. Halef (Mahzum) 2- Fâtma bt. Ali (Tâlibî)693
Zeyd b. Ali b. Hüseyin
Çocuklar: Muhammed,694 Ca‘fer695
13-Hasan b. Ali b. Ali 1- Cüveyriye bt. Hâlid (Adî) (1 E.) Hasan696 2- Ümmü Saîd bt.
b. Hüseyin
Muhammed (Abdümenaf)697 3- Ümmü Veled Abbâde (1 E.) Ali698
Çocuklar: Ömer, Hüseyin, Abdullah,699 Zeyd700
14-shak b. Abdillah b. 1-Âie bt. Ömer (Ümevî) (1 E.) Yahya701 2-Kelsem bt. smail
Ali b. Hüseyin
(Mürra)702 Çocuklar: Muhammed703
688
Mervezî, Fahrî, s. 53; Dâvûdî, age., s. 234.
689
Isfehânî, Mekâtîl, s. 492; Dâvûdî, age., s. 230.
690
Dâvûdî, age., s. 230.
691
Isfehânî, Mekâtîl, s. 345; Ziriklî, age., V/286.
692
bn Hazm, Cemhera, s. 56; Dâvûdî, age., s. 230; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:83.
693
Isfehânî, Mekâtîl, s. 422.
694
Belâzurî, age., III/363; Mervezî, Fahrî, s. 51; Dâvûdî, age., s. 238; Zambaur, Manuel, Tablo:D. bn Hazm,
Muhammed b. Zeyd’in Ca’fer isminde bir çocuu var, onun olunun ismi de Muhammed demektedir. Cemhera,
s. 58.
695
bn Hazm, Cemhera, s. 58; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo: 80;
696
Dâvûdî, age., s. 274.
697
Isfehânî, Mekâtîl, s. 409.
698
Dâvûdî, age., s. 269.
699
Mervezî, Fahrî, s. 80; Dâvûdî, age., s. 269; Fudaylî, Dürar, II/197.
700
bn Hazm, Cemhera, s. 53; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:53.
701
bn Hazm, Cemhera, s. 53; Uyar, age., s. 392.
702
Zübeyrî, age., s. 65.
703
bn Hazm, Cemhera, s. 53; Dâvûdî, age., s. 204; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:51.
99
b. 1- Ümmü Seleme bt. Muhammed(Hüseynî)704 Çocuklar: smail705
15-Muhammed
Abdillah
b.
Ali
b.
Hüseyin
16-Ca‘fer
b. 1- Fâtma bt. Hüseyin (Hasanî)706 (2 E. 1 K.) smail, Abdullah,
Muhammed b. Ali b. Ümmü Ferve 2- Ümmü Veled Hamide (1 E.) Mûsâ 3- Ümmü
Veled (2 E. 1 K.) shak, Muhammed, Fâtma 4- Ümmü Veled (2
Hüseyin
E. 2 K.) Yahya, Abbâs, Esma, Fâtmatü’s-Sura707 Ali
17-Ali
b. 1- Ömer’in kz (Osmanî) Çocuklar: Hasan, Ahmed, Muhammed
Hasan/Hüseyin b. Ali
708
b. Ali b. Hüseyin
18-Mûsâ b. Ca‘fer b. 1- Fâtma bt. Ali (Hüseynî)709
Muhammed b. Ali b.
Hüseyin
19-smail b. Ca‘fer b. 1- Ümmü brahim bt. brahim (Mahzum) (1 E.) Ali710 2- Ümmü
Muhammed b. Ali b. Hakim bt. Abdillah (Adî) 3- Ümmü Cemil bt. Hafs (Adî)711 4-
704
Isfehânî, Mekâtîl, s. 412.
705
Dâvûdî, age., s. 204; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:51.
706
Zübeyrî, age., s. 63.
707
bn Hazm, Cemhera, s. 59; Makrizî, ttiâz, s. 8-13; Meclîsî, age., XLVII/241; Emîn, A‘yân,
I/660;
Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo: 106; Zambaur, Manuel,
Tablo:D.
708
Dâvûdî, age., s. 269-270.
709
Mûsâ Kâzm’n 18 erkek, 19 kz toplam 37 çocuunun var olduu rivayet edilmektedir. 13 tanesinden soyu
devam etmitir. Çocuklarnn çou ümmü veled çocuklardr. bn Hazm, Cemhera, s. 61-61; Mervezî, Fahrî, s. 922; Dâvûdî, age., s. 162; Meclîsî, age., XLVIII/283-287; Emîn, A‘yân, II/5-6; Öhrnberg, The Offspring of
Fatma, Tablo: 106; Zambaur, Manuel, Tablo:D.
710
bn Hazm, Cemhera, s. 60.
100
Ümmü Veled (1 E.) Muhammed,712
Hüseyin
20-Muhammed
b. 1- Ümmü Hasan bt. Hamza (Hasanî)713 Çocuklar: Ali,714 Kasm,
Ca‘fer b Muhammed Hüseyin715
b. Ali b. Hüseyin
21-shak b. Ca‘fer b. 1- Nefîse716 Çocuklar: Muhammed, Hüseyin, Hasan717 Ca‘fer,
Muhammed b. Ali b. Kasm718
Hüseyin
22-Ali b. Ca‘fer b. 1-Fâtma bt. Muhammed (Hüseynî)719 Çocuklar: Muhammed,
Muhammed b. Ali b. Ahmed, Hasan, Ca‘fer,720 brahim, Mûsâ, Hamza, Muhassen, Ali721
Hüseyin
23-Ali b. Mûsâ b. 1-Ümmü Habîbe bt. Me‘mûn (Abbâsî)722 2- Ümmü Veled Sebike
Ca‘fer b. Muhammed (1 E.) Muhammed,723 Çocuklar:Ali724 Hasan, Ca‘fer, brahim,
711
Zübeyrî, age., s. 63.
712
bn Hazm, Cemhera, s. 60; Mervezî, Fahrî, s. 23; Dâvûdî, age., s. 190; Makrizî, ttiâz, s. 15; Wüstenfeld,
Genealogische, Tablo:Y; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:137.
713
Mervezî, Fahrî, s. 27.
714
bn Hazm, Cemhera, s. 62.
715
Mervezî, Fahrî, s. 27; Dâvûdî, age., s. 198; Fudaylî, Dürar, II/203; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:
131.
716
Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y.
717
Dâvûdî, age., s. 201-202; Fudaylî, Dürar, II/202; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:135.
718
bn Hazm, Cemhera, s. 60.
719
Zübeyrî, age., s. 65. .
720
Mervezî, Fahrî, s. 29; Dâvûdî, age., s. 196; Fudaylî, Dürar, II/203; Öhrnberg, The Offspring of Fatma,
Tablo:127.
721
bn Hazm, Cemhera, s. 62.
722
Taberî, age., VIII/566; Mes‘ûdî, Mürûc , ,II/259; bnü'l-Esîr, age., IV/177; bn Hallikân, age., III/269; Yâfiî,
age., II/11; bn Kesîr, age., X/688; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y.
723
Dâvûdî, age., s. 163 Meclîsî, age., L/2; Emîn, A‘yân, II/32.
724
bn Hazm, Cemhera, s. 61.
725
Meclîsî, age., XLVIII/320; eblencî, age., s. 154.
101
b. Ali b. Hüseyin
Hüseyin725
24-smail b. Mûsâ b. 1- Gülsüm bt. Ali Arizi (Hüseynî)726 (1 E.) Mûsâ,727 Ahmed,
Ca‘fer b. Muhammed Ca‘fer728
b. Ali b. Hüseyin
25-Ömer b. Yahya b. 1-
Fâtma
bt.
Hüseyin
(Tâlibî)729
Çocuklar:
Ahmed,
Hüseyin b. Zeyd b. Ali Muhammed,730 Yahya731
b. Hüseyin
26-Muhammed b. Ali 1-Ümmü Fadl Zeyneb bt. Me‘mûn (Abbâsî)732 2- Ümmü Veled
b. Mûsâ b. Ca‘fer b. Sümane (1 E.) Ali733 Çocuklar: Mûsâ734 Fâtma, Ümâme735
Muhammed b. Ali b.
Hüseyin
Aratrmamz dâhilinde envanterimizde yer alan seyyidlerin erîfler gibi daha çok
Adnânîler ile evlendiini söyleyebiliriz. Kahtânîler ile bir evliliin tespit edilebilmesi, Evs
Hazrec gibi Medineliler ile evliliin pek tercih edilmediini göstermektedir. Bu da Adnânî
meneli olan Hüseynîler’in erîfler gibi evlilik konusunda daha çok Adnânî olanlar tercih
ettiklerini göstermektedir. Hüseynîler’in daha çok Hüseynî soyundan gelenlerle evlendii,
726
Mervezî, Fahrî, s. 15.
727
bn Hazm, Cemhera, s. 64; Mervezî, Fahrî, s. 15; Dâvûdî, age., s. 189.
728
bn Hazm, Cemhera, s. 64; Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:120; Zambaur, Manuel, Tablo:D.
729
Uyar, age., s. 393.
730
Dâvûdî, age., s. 219.
731
Öhrnberg, The Offspring of Fatma, Tablo:100;
732
Ya‘kûbî, age., II/454; Taberî, age., VIII/566; Mes‘ûdî, Mürûc , II/259; Isfehânî, Mekâtîl, s. 456; bnü'l-Esîr,
age., IV/177; bn Hallikân, age., III/269; bn Teymiye, age., IV/69; Zehebî, Iber, I/330; Yâfiî, age., II/11; bn
Kesîr, age., X/788; Safedî, age., IV/105; bn Tariberdî, age., II/231; bnü’l-Imâd, age., II/3; Ziriklî, age.,
V//178.
733
734
Dâvûdî, age., s. 163; Avni lhan, Mûsâ Kâzm, s. 99.
bn Hazm, Cemhera, s. 61; Dâvûdî, age., s. 163; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y; Öhrnberg, The
Offspring of Fatma, Tablo:107.
735
Emîn, A‘yân, II/33; eblencî, age., s. 156.
102
bununla beraber Hüseynîler kadar olmasa da Hasanîler, Tâlibîler ve Emevîler ile evlilikleri de
görülmektedir. Yine seyyidlerin evliliklerinde Kusay oullar, Mudar oullar, Teym ve
Mahzum gibi Mürra oullarndan kz aldklar görülmektedir. Hz. Hasan evlâdnda
görülmeyen Abbâs oullarndan kz alma hadisesi ise az da olsa Hz. Hüseyin evlâdnda
görülmektedir. Bunda Abbâs oullar ile Ali oullar arasnda rekabetin daha çok Hasanîler
ile gerçekletii, Hüseynîler’in ise onlarn önde gelen simas Ca‘fer Sâdk siyasetini
izledikleri tarihî gerçeini akla getirmektedir. Ümmü veled çocuklarn saysnn fazlal
cariyelik olaynn erîflerde olduu gibi seyyidlerde de fazla olduu izlenimi vermektedir. Bu
husus hiç üphesiz aile hayatna da yansmtr.
Gerek seyyid gerekse erîflerin evliliklerinde göze çarpan baz hususlar söz konusudur:
Her eyden önce sosyoloji açsndan evliliklerin çevresine göz attmz zaman grup içi
(endogamy) evliliklerin daha tercih edildiini söyleyebiliriz. Burada ilk önce Hasanîler
Hasanîler’i, Hüseynîler Hüseynîler’i tercih etmi, ikinci srada birbirleriyle evlilikler
gerçekletirmilerdir. Yine dier amcaoullar olan Ömer b. Ali b. Ebî Tâlib’in, Ca‘fer b. Ebî
Tâlib’in kzlaryla evlilikler gerçekletirmilerdir. Fakat amcaoullar olmasna karn
Abbâsîler’le hatr saylr bir evlilik yaplmad gözlenmektedir. Üçüncü derecede Abdüluzza
gibi Kusay oullar, Zühre gibi Kilab oullar, Teym, Yakaza gibi Mürra oullar, Adî gibi
Ka‘b oullar ile evlilik balar görülmektedir. Bunlarn önemli Kurey kabileleri olmas da
bir grup içi evlilik tercihinin gözetildiini akla getirmektedir. “Bu ailelerin her biri cahiliye
döneminden itibaren Mekke ve Medine’nin ileri gelenleri arasnda yer almlardr. Kurey,
eref ve riyaset açsndan üstünlüü elinde bulundurmutur. Nübüvvet Benû Hâim içerisinde
zuhur etmi, hilafet de Benû Abdimenâf’ta bulunmutur. Zühre, Teym, Adî, ve Esed de bu
manada söz ve itibar sahibi ailelerdir. Dolaysyla Ali-Fâtma evlâdnn, ayn zamanda tabii
çevresini oluturan bu ailelerle evlilik ba tesisinde küfüv vasfnn dikkate alnd
görülmektedir.”736 Dier bir açdan Gülgün Uyar, seyyid ve erîflerin evliliklerinden hareketle
onlarn kz alp verdikleri ailelerin, Medine’ye muhacir olarak gelen kabileler ile uyum
içerisinde olduunu ifade etmektedir. Ona göre ortaya çkan ilginç bir netice de udur: Hz.
Peygamber’in ezvâc- tâhirât ile Ali-Fâtma evlâd gelinlerinin mensup olduklar ailelerin
gösterdikleri önemli benzerlikler söz konusudur. Hz. Hatice (Abdüluzzâ), Âie (Teym), Hafsa
(Adî), Ümmü Seleme (Yakaza), Ümmü Habîbe (Abdüems), Zeyneb bt. Huzeyme, Zeyneb bt.
736
Uyar, age., s. 417.
103
Cah, Cüveyriye ve Meymune (Mudar-Benû Hilal)’in kabileleri ve boylar ayn zamanda AliFâtma evlâdnn kz aldklar kabile ve boylardr.737 Aslnda bu sonuç bize baka bir gerçei
daha göstermektedir: Abbâsîlerin ilk döneminde seyyid ve erîflerin Hz. Ebûbekir’in, Hz.
Ömer’in ve Hz. Osman’n soyundan kiilerle evlilikleri onlarn üç halifeye bak açsnn
olumlu olduunu göstermektedir. lk üç halifeyi sevmeyen, onlardan nefret eden Ali-Fâtma
evlâdnn onlardan kz almasnn makul bir sebebi görülmemektedir. Hal böyle olunca îa’nn
ilk üç halifeye kar tutumunun, evlâd- Rasûl’ün tutumu olmad göz önünde tutulmaldr.
Seyyid ve erîflerin evlilikleri incelendiinde ortaya çkan dier bir sonuç, ümmü veled
saysnnn çokluudur. Özellikle Emevîler’den farkl olarak Abbâsîler’de hem idarecilerde
hem de Hz. Peygamber torunlarnda mevali ve cariyelerle birliktelik yaygn olarak
görülmekte, bunun sonucu olarak pek çok önde gelen simann annesinin ümmü veled olduu
müahede edilmektedir. Bu, Emevîler’in mevaliye bak açs ile, mevalinin büyük ölçüde
desteiyle devletini kuran Abbâsîler’in mevaliye bak açs arasndaki fark bize
göstermektedir.
Evliliklerin, sosyolojik olarak e says açsndan tek elilik ve çok elilik olarak ikiye
ayrldn daha önce ifade etmitik. Bulabildiimiz e isimleri itibariyle ve yine çocuk
saylarn da dikkate alarak seyyid ve erîflerde çok evliliin yaygn olduunu ifade edebiliriz.
Ancak çok evlilikten kastn, toplum içerisinde seyyid ve erîflerin hiç durmadan evlenen ve
boanan kimseler olmad belirtilmelidir. Seyyid ve erîflerin evlenme ve boanmalarna dair
rivayetlerin az olmas bu hususu desteklemektedir. Hz. Hasan ve baka evlâd- Rasûl için
böyle bir deerlendirme, toplum içerisinde çokça iddia edilen Hz. Peygamber neslinden
gelme iddiasna bir klf salama olsa gerektir. Devaml evlenip boanan evlâd- Rasûl’ün çok
çocuu
olacak,
dolaysyla
toplumdaki
seyyid
ve
erîflerin
saysal
çokluu
yadrganmayacaktr. Bu hususta bakabildiimiz kaynaklarda baz kiilerin tek einin isminin
görülmesinden hareketle bir yüzdelik hesabna girimek ve seyyid ve erîflerin u kadar tek
evli idi demek, pek salkl bir yaklam olmayacaktr. Kaynaklarda e isimlerine yer
verilmedii, bu konuda özel bir çabann olmad bir vaka olarak görülmektedir. Bunun
aksine kaynaklarmzn, soylarn tespiti açsndan çocuklarn isimlerine ve onlarn
çocuklarnn tespitine özel bir itina gösterdikleri söylenebilir. Bu itinaya ramen
737
Uyar, age., s. 417.
104
kaynaklardaki çocuk saylarnn ve isimlerinin farkll bu konularda yüzde hesaplarnn çok
salkl olmayacan bize göstermektedir.
Çok evliliin bir sebebi de seyyid ve erîflere halkn gösterdii teveccüh ve onlara
kzlarn vererek onlarla akrabalk kurma istei olabilir. Çünkü buna dair tarihî rivayetler
kitaplarmzda kaytldr. Abdullah b. Abdilmelik öldüünde Hind, ondan mirasn alarak baba
ocana döner. Abdullah b. Hasan, anas Fâtma’ya Hind’i kendisine istemesini söyleyince
Abdullah’n anas öyle cevap verir: “O, seni reddeder. Abdullah’tan onca miras kendisine
kalmken, onun sana varacan umuyor musun? Üstelik sen mal olmayan çulsuzun birisin.”
Abdullah, bu sözler üzerine Hind’in babas Ebû Ubeyde’ye gider ve kzn kendisi ister. Ebû
Ubeyde “Seve seve olur, i bana kalrsa onu sana veririm. Yerinde kal.” der ve kzyla
konumak üzere yanna girer. Durumu ona anlatnca Hind, babasnn verdii cevab sorar.
Ebû Ubeyde, kendi açsndan durumun olumlu olduunu söyleyince Hind, bu evlilii kabul
eder.738 Basra’ya gelen brahim b. Abdillah’a Muhammed b. Abdillah Osmanî’nin, kz
Behkene’yi vermesi;739 Kûfe’de Ali b. Salih’in evinde gizlenen sa b. Zeyd’in, evin kz ile
evlilii;740 Halife Me‘mûn’un, kz Ümmü Habîbe’yi Mûsâ Kâzm ile,741 Ümmü Fadl’ da
Muhammed Cevad ile evlendirmesi742 bu amaca yönelik evliliklerden sadece birkaç tanesidir.
Bunun tersi bir durum olarak, Ya‘kûbî’nin verdii ve sebep zikretmedii bir rivayete göre
Mûsâ Kâzm b. Ca‘fer 23 kznn hepsinden evlenmemelerini istemitir. Onun kzlarndan
sadece Ümmü Seleme babasnn isteine aykr hareket etmi, evlenmi; o da büyük skntlar
yaamtr.743 Mûsâ Kâzm’n bu isteinin sebebi hakknda bir tahminde bulunmak son derece
güçtür.
738
Isfehânî, Mekâtîl, s. 210.
739
Belâzurî, age., III/349.
740
Isfehânî, Mekâtîl, s. 345-347; Ziriklî, age., V/286.
741
Mes‘ûdî, Mürûc , ,II/259; bn Hallikân, age., III/269; Yâfiî, age., II/11; Wüstenfeld, Genealogische, Tablo:Y.
742
Ya‘kûbî, age., II/454; Mes‘ûdî, Mürûc , II/259; Isfehânî, Mekâtîl, s. 456; bn Hallikân, age., III/269; Safedî,
age., IV/105; bn Teymiye, age., IV/69; Zehebî, Iber, I/330; Yâfiî, age., II/11; bn Tariberdî, age., II/231;
bnü’l-Imâd, age., II/3; Ziriklî, age., V//178.
743
Ya‘kûbî, age., II/415.
105
3. Giyim-Kuam Açsndan Seyyid ve erîfler
Abbâsîler’de siyah renk bir alem haline gelmi ve siyah sancak Abbâsîler’in devletlerini
kurma esnasnda kullandklar bir simge ve iaret olmutur.744 “Er-Rdâ min Âl-i Muhammed”
sloganyla hareket eden Abbâsîler, Emevî Devleti’ni ykp yerine geçmeleri üzerine ehl-i beyt
nesli ile çatmalar balamtr. Bu çatma simge olarak da görülmü ve Abbâsîler’in
siyahna kar Muhammed b. Abdillah, Halife Mansûr’a kar giritii harekette beyaz rengi
simge olarak kullanmtr. O ve taraftarlar beyaz elbiseler giymiler, tarih kitaplar bunu
“tebyîz/beyaza bürünme” tabiri ile ifade etmitir.745 brahim b. Abdilllah hurûcunda da
Basrallar onunla beraber beyaza bürünmüler,746 Muhammed b. Abdillah’n olu Sind
Bölgesi’ne gittiinde valinin emriyle oradakiler de beyaz giyinmilerdir.747
Abbâsîler’in ikinci halifesi zamanndaki bu beyaza bürünme, Fah Vak‘as’nda da devam
etmi,748 ancak Abbâsî Halifesi Me‘mûn zamannda durum deimi ve yeil seyyid ve
erîflerin alameti haline gelmitir. Halife Me‘mûn, Ali Rzâ’nn veliaht olduuna dair ilan
yaptrd zaman bir icraat da halkn yeil giymesini emretmesi oldu.749 bn Tayfur, Me‘mûn
yeil giyme emrini verdikten sonra Badat’a gelince herkesin kalansüveler haricinde yeil
renkli elbiseler giyindiini ve bunun sekiz gün devam ettiini nakleder.750 Me‘mûn’un bu emri
verdii tarihte ya da bunun öncesinde yeil rengin seyyid ve erîflere mahsus bir renk
744
bnü'l-Esîr, age., III/495; bn Kesîr, age., X/444. Abbâsîler’in siyah rengi alem olarak kabul etmelerinin
nedenleri için bkz. Ulebî, age., s. 47-49; Abbâdî, age., s. 25-26; Ulyân, age., s.90-91; Beylî, age., s. 41; Vloten,
age., s. 76
745
Taberî, age., VII/583; bn Kesîr, age., X/506; Ulebî, age., s. 50; Zorlu, age., s. 284. Beyaz renk Mütevekkil
döneminde, ehl-i beyt neslinden olan Muhammed b. Salih ve taraftarlar tarafndan da kullanlmtr. evkî Dayf,
bu rivayetle alakal “Bu, siyah giyen Abbâsîler’in zddna, Alevîler’in iar edindikleri bir renktir.” demektedir.
Age., IV/389. “Daha Abbâsîler hilafete geçer geçmez onlar kabul etmeyen Knnsrîn ve Cezîre halk beyaz
giydiler ve Seffah’a biati terk ettiler.” Taberî, age., VII/443, 446; bnü'l-Esîr, age., III/504-505; bn Kesîr, age.,
X/467-468. Bu rivayetten anlald üzere Muhammed b. Abdillah’tan daha önce beyaz rengi Abbâsîler’in
siyahna kar muhalefet olarak kullanlmtr. Muhammed b. Abdillah bu olaydan etkilenmi olmaldr.
746
Taberî, age., VII/643.
747
Taberî, age., VIII/36; bnü'l-Esîr, age., III/606; bn Kesîr, age., X/528.
748
Taberî, age., VIII/194-195.
749
Taberî, age., VIII/554; Isfehânî, Mekâtîl, s. 455; bnü'l-Esîr, age., IV/162; bn Hallikân, age., III/270; Yâfiî,
age., II/11; bn Kesîr, age., X/685.
750
bn Tayfur, age., s. 2.
106
olduuna dair net tarihî rivayetler göremiyoruz. Bu açdan Ömer Fevzî Faruk, Me‘mûn’un
yeil giyme emrini vermesiyle ilgili olarak, söz konusu rengin ehl-i beyt neslini temsil etiini
söylemenin zor olduunu, o güne kadar ortaya çkan ehl-i beyt nesli hareketlerinde yeil renge
dayal bir propaganda ya da görüntünün olmadn söylemektedir.751 Gerçi Eyüb Sabri,
“Rivayete göre Abbâsî Halifesi Hârûn Reîd ile olu Me‘mûn devirlerinde seyyid ve erîfler
yeil sark sarp, yeil cübbe giyerlerdi; fakat sonradan bu usul terk edilmi olduundan evlâd Ali ile halk fark edilmez olmutu.”752 derken sadece Me‘mûn’un verdii emre dayanarak m
bunu söylüyor yoksa farkl bilgilere mi sahip bunu kestirmek güç görünmektedir. Çünkü
Me‘mûn’un emri dnda yeili ehl-i beyt nesli ile ilikilendirebileceimiz hiçbir tarihî
rivayete sahip deiliz. Gerçi yeil ile ilgili Kur‘ân- Kerîm, cennet ehlinin giyeceklerinin rengi
olduunu söylemekte,753 Allah Rasûlü (as)’nin yeil renkte elbiseler giydiini hadîs-i erîfler
bize haber vermektedir.754 Yine Hz. Peygamber’in en fazla beyaz ve yeil renkli elbiseleri
sevdii, bu renklerin hayr renkleri ve meleklerin renkleri olduu ifade edilmitir.755 Bu
sebeple yeil renk slâmi gelenekte özel bir anlama sahip olmu,756 slâm’a sembol olmutur.757
Belki de bu anlam ile seyyid ve erîflere en uygun renk olarak kabul edilmi ve hatta sadece
onlar tarafndan tanabilecei eklinde bir düünceyi beslemitir.758 Muhtemelen Me‘mûn,
Emevîler’in sembol rengi beyazdan, Abbâsîler’in sembol rengi siyahtan sonra, slâm’da da
özel bir anlam olan bu rengi, ehl-i beyt nesli için farkl bir renk olmak üzere ve baka bir
renk alternatifi görmedii için seçmitir. Böylece ilk defa seyyid ve erîfler ile beraber yeil
renk, Me‘mûn ile birlikte ortaya çkm görünmektedir.
Daha sonra Msr’da Fâtmîler
zamannda seyyid ve erîflerin yeil renkli elbiseler giymesi söz konusu olmaldr.759 Çünkü
751
Ömer Fevzî Faruk, Buhûs, s. 254; Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 218.
752
Eyüb Sabri Paa, age., s. 532; Uzunçarl, agm., s. 452.
753
Kehf, (18) 31; nsan, (76) 21.
754
Ebû Dâvûd, Libas, 19; Tirmîzî, Edeb, 48; Neseî, Zinet, 97, Ideyn, 16.
755
bn Haldûn, age., I/78.
756
Klç, age., s. 77.
757
Canan, brahim, Kütüb-i Sitte Muhtasar, Tercüme ve erhi, Ankara, 1992, XV/77.
758
Klç, age., s. 77.
759
Me‘mûn’dan sonra II/VIII. yüzylda yeil renkli elbiselerin alamet olarak giyilmesinin kesintiye urad,
daha sonra 773/1371 ylnda Sultan Eref aban’n emriyle yeniden yeil giyildii ifade edilmektedir. Süyûtî,
Zeynebiyye, 11; Heytemî, Savâik, s. 185. Ancak Me‘mûn’un vefat ettii tarih 218/835’tir. Bir hadisenin 500 yl
unutulup tekrar gündeme ve hayata girmesi biraz bize garip gelmektedir. Muhtemelen bu arada en azndan bir îî
devlet olan Fâtmîler’de bu adet cârî olmaldr.
107
birkaç yüzyl sonra ayn bölgede Memlüklüler zamannda Melik Eref aban 773/1371’de
erîflerin balarna alamet olarak yeil sark sarmalarn emretmitir.760 1004/1596 ylnda
Msr Valisi, Seyyid Muhammed erîf Paa’nn bir emirnamesi ile seyyid ve erîflerin
mutlaka yeil sark giymeleri emredilmitir.761 Osmanl Devleti’nde de yeil sara emir sar
denilmi ve bu seyyid ve erîflerin için alamet-i mahsûsa olmutur.762 Hatta sâdâttan olan
kadnlar dahi balarna yeil alamet takarlard; seyyid ve erîfler her zaman yeil sarkla
gezmeye mecbur idiler.763 Arendonk, Arabistan’da erafn yeilden ziyade beyaz sark
tadklarn, yeil rengin ran’da tercih edildiini, ran’da bir seyyidin alametinin mavi sark
ve yeil kuak olduunu, Hindistan’da seyyidlerin yeil giymeleri sebebiyle kendilerine
“sabzpûân/yeil giyenler” denildiini baz kaynaklara dayandrarak söylemektedir.764 Deiik
bölgelerde yeil, Hz. Peygamber soyunun az çok alâmet-i fârikas olduu gibi Türk-slâm
kültüründe ve tarikatlerde de bu renk seyyid ve erîflii ifade etmektedir. Mesela Halvetîler’in
halifesi seyyid olursa, yeil sark kullanr ve bunun üzerine beyaz bir tülbent parças sarar.765
Alevî kadnlarnn alnlarndaki yeil çeki (emir) ehl-i beyte mensubiyeti belirtir. Krmz
evlilii, yeil ile krmz çeki ise kadnn evli ve ehl-i beytten olduunu ifade eder.766
Ca‘fer Sâdk’n güzel elbiseler giydiini görmekteyiz.767 Hatta bunu garipseyenlere o,
Cenâb- Hakk’n güzel olup, güzeli sevmesi; O’nun kuluna verdii nimetleri insann üzerinde
görmeyi istemesini bahis konusu ederek güzel giyinmenin doru bir hareket olacan
760
Süyûtî, Zeynebiyye, s. 11; Sabri, age., s. 532; Uzunçarl, agm., s. 452.
761
Arendonk, “erîf”, A., XI/438.
762
Uzunçarl, agm., s. 453; Sakaolu, Necdet, “Seyyidlik Sar Sarmak”, Tarih ve Toplum, stanbul, 1985,
III/108; Klç, age., s. 77. Arendonk, Nebhani’ye dayandrd bilgiye göre “stanbul’da yeil sark bir asalet
nianesi deildi; bu renkte sark orada alimler ve medrese talebesinden baka zanaatkarlar ve sokak satclar
tarafndan da bilhassa kolay kirlenmedii için k aylarnda kullanlmakta idi. Bu sebepten de bir çok erîf yeil
renkten istinkaf etmekte idi.” (“erîf”, A., XI/439) demektedir. Bu bilgiyle genel bilgi çatmaktadr. Sakaolu
da erîflerin yeil, seyyidlerin sar sark sardn söylemektedir ki (agm., s. 108) Rüya Klç’n ifade ettii gibi
(age., s. 157, dipnot: 80) bu bilgiyi dorulayacak rivayetlere sahip deiliz.
763
Uzunçarl, agm., s. 453.
764
Arendonk, “erîf”, A., XI/439.
765
Âgâh, Yahya b. Salih el-stanbûlî, Tarikat Kyafetlerinde Sembolizm –Mecmûatü Zarâif Sandukatü’l-Meârif-,
stanbul, 2002, s. 38.
766
Türkdoan, Orhan, Alevî-Bektai Kimlii, stanbul, 1995, s. 194.
767
Meclîsî, age., XLVII/54, 221; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 102-103.
108
söylemitir.768 Yine Hz. Ali, kaba kumatan yaplm basit bir elbise giymesine karn,
kendisine yeni elbiseler giydiini söyleyen birisine Ca‘fer Sâdk u cevab vermitir: “Hz.
Ali’nin giydii elbise o dönemde yadrganmazd. Ben, bugün böyle bir elbise giysem onunla
mehur olurum. Bu zamann en uygun elbisesi ailemin giydiidir.”769 Onun zaman zaman yün
elbiseler giydii de rivayet edilmitir.770 Onun ayva renginde ipek cübbe giydii de
olmutur.771 Ca‘fer Sâdk’n halk için üstten güzel görünen bir elbise, Hak için onun altnda eli
trmalayan bir aba giydiini söyleyen Attar,772 farkl bir bilgi vermektedir.
Muhammed b. Abdillah hurûc ettiinde üzerinde sar bir Msr/Mudar kalansüvesi ve
sar bir cübbe bulunmaktadr.773 Hendek kazlrken ise üzerinde beyaz bir kabâ‘ vard.774
Kardei brahim ise, yünden veya kldan yaplm bir elbise giymektedir.775 Dier kardei
Yahya’nn giyindii elbiseyi Halife Hârûn Reîd’e tarif eden bir kii öyle demektedir: ‘Onun
üzerinde kaln kaba bir yünden yaplm, önü açk bol bir üst elbise, onun altnda kaln,
krmz bir yün giyecek vard.776 Hizmetlisi Raid, dris b. Abdillah’ halktan gizlemek
amacyla ona kaba bir yünden elbise ile yün bir sark giydirdi.777
Hüseyin b. Ali, insanlar kendisine biat etmek üzere geldiklerinde mescidin minberinde
oturmu, beyaz bir sark giymiti.778
Mûsâ Kâzm da dier ehl-i beyt nesli gibi yün elbiseler giymi,779 hatta bedevi
Araplar’n giydii siyaha yakn renkli elbiseleri tercih etmitir.780 Ca‘fer Sâdk’n dier olu
Muhammed de yün elbise giymitir.781
768
Meclîsî, age., XLVII/54.
769
Meclîsî, age., XLVII/54; Emîn, A‘yân, I/660.
770
Meclîsî, age., XLVII/17.
771
Meclîsî, age., XLVII/17.
772
Attar, age., s. 56.
773
Taberî, age., VII/557; Isfehânî, Mekâtîl, s. 232.
774
Taberî, age., VII/582; bn Kesîr, age., X/506.
775
Dâvûdî, age., s. 88.
776
Isfehânî, Mekâtîl, s. 391.
777
bnü’l-Kâdî, age., s. 18.
778
bnü’l-Kâdî, age., s. 17.
779
eblencî, age., s. 143.
780
Dâvûdî, age., s. 3; Ziriklî, age., VIII/270.
781
Isfehânî, Mekâtîl, s. 439.
109
Me‘mûn tarafndan bayram namaznda imamlk yapmas istenen Ali Rzâ, Hz.
Peygamber’in ve Hz. Ali’nin giyimine benzer bir elbiseyle çkacan söylemi ve beyaz
sarnn bir ucunu gösüne dier ucunu srtna sarktm, koku sürünmü ve eline baston
alarak halkn yanna çkmtr. Ayaklar çplaktr.782 Ali Rzâ Niabur’a girdiinde sufilerden
bir grup ona Me‘mûn’un insanlar arasndan kendisini seçtiini, insanlarn ise basit yiyen, kaba
elbiseler giyen, eee binen, hasta ziyaret eden ve cenazeye katlan birine ihtiyaç duyduunu
söylediler. Ali Rzâ onlara, Yûsuf Peygamberin giydii altn süslü elbiselerden bahsederek,
önemli olann adalet ve hakkaniyet olduunu, konutuunda doru söyleyen, hükmettiinde
adil olan, söz verdiinde yerine getiren kiinin imam olacan belirtti. Daha sonra o, Allah
Teala’nn giyinmeyi ve yemeyi haram klmadn bir âyet-i kerîme ile delillendirerek
anlatt.783 Süfyan Sevrî’nin, Ali Rzâ’nn yanna uradnda onun üzerinde ipek ve yün
karm bir elbise görünce ondan daha az kymetli bir elbise giymesi istei üzerine o, d
elbisenin içindeki kaba yün elbisesini gösterip “Ey Ebâ Süfyan! Yünlü ipekli halk için, kaba
yün de Hak içindir.” cevabn vermitir.784 Onun olu Muhammed Cevad’n da ipekli güzel
elbiseler giyindii rivayet edilmektedir.785
Bütün bu rivayetler bize konumuzla alakal dönemde seyyid ve erîflerin nasl
giyindiklerini hiç üphesiz tam anlamyla göstermemektedir. Kald ki baz rivayetler farkl
hususlar ifade etmektedir. Haddi zatnda Hz. Peygamber Efendimiz bazen güzel elbiseler
giymi, bazen yünden yaplm kaba elbiseler giymitir.786 Yine o, bir idareci ve peygamber
olmasna karn yaad toplumdan çok farkl giyinmemitir, ancak giyim ve kuamda gayri
müslimlere benzemeyi de yasaklamtr. Hz. Muhammed’in giyim-kuam konusundaki tavrn
onun torunlarnda da görmekteyiz, diyebiliriz. Onlar halktan çok farkl, halkn dikkatini
çekecek, kendilerini mehur edecek elbiseler giymemilerdir. Bazen yünlü, kaba elbiseleri
tercih etmiler, bazen de ipekli elbiseler giymilerdir. Böylece onlar giyim-kuam itibariyle
halk adam olmulardr.
Onlarn iki türlü elbise giyerek dtakini halk için, içtekini Hak için giymelerini
gerektirecek bir durum gözükmemektedir. Böyle bir tavr sünnete uygun bir tavr olarak da
782
eblencî, age., s. 151; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 57.
783
eblencî, age., s. 149.
784
lhan, Mûsâ Kâzm, s. 73.
785
Emîn, A‘yân, II/33; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 104.
786
Bkz. Canan, age., XV/66-70.
110
nitelendirilemez. Muhtemelen bu tip rivayetler sonraki bir dönemde, yaanlanlar
merulatrmak, d görünüe göre hüküm vermemek, bâtnn/iç yüzün çok farkl olduunu
hissettirmek maksatl uydurulmu, bâtnî yorumlara kaçanlarn uydurduklar ve ehl-i beyt
nesli gibi toplum tarafndan deer verilen insanlara söyletilmi sözlere benzemektedir.
4. Mesken Açsndan Seyyid ve erîfler
Seyyid ve erîflerin meskenleri ile ilgili malumatmz son derece snrldr. Baz seyyid
ve erîflerin evlerine dair rivayetlerde de evlerin yapsyla ilgili bilgiler söz konusu deildir.
Ca‘fer Sâdk’n Hz. Peygamber’in mescidi’ne çok yakn olan Ebû Eyyüb Ensârî’nin evinin
yannda bir evi vard.787 Onun evinin hemen karsnda da Hasan b. Zeyd’in evi vard.788
Ca‘fer Sâdk’n Mekke’de Mescid-i Haram’n kaplarndan biri olan Babü’s-Südde’den
kendisine
çklan
bir
evinden
bahsedilmektedir.789
Medine
yaknlarnda
bulunan
Süveyka/Fer-i Süveyka genelde Ali oullar’nn ve Ca‘ferîler’in ikametgah, özelde ise
Hasanîler’in yerleim yerlerinden birisiydi.790 Buras özellikle Abdullah b. Hasan’n
çocuklarnn oturduu yerdir. Hatta Abdullah’n olu Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’nin
hurûcu ve öldürülmesi sonrasnda burasnn talan edildii rivayet edilmektedir.791 Medine
nahiyelerinden Cevvü Süveyka denilen bir yer vardr ki buras da Âl-i Ebî Tâlib’e aittir.792
Mekke yolunda, Medine’ye üç mil mesafede bulunan Benû Kilâb mahallesinde bir su olan
Inâbe’de Ali b. Hüseyin b. Ali’nin ikamet ettiine dair bilgi verilmektedir.793 Mekke ve
Medine arasnda, Hamrâü’l-Esed’e yakn bir mevki olan Hâh’ta Muhammed b. Ca‘fer Sâdk
ve Ali Rzâ b. Mûsâ’nn evleri bulunmaktayd.794 Medine-Mekke arasnda Bedir’e yakn bir
mesafede bulunan Safrâ’da795 Hasan evlâdndan erîflerin ikametine hasredilmi bir kökün
787
bn ebbe, age., I/259; Semhûdî, age., II/733.
788
bn ebbe, age., I/260; Semhûdî, age., II/733.
789
Uyar, age., s. 451 (Kâtib Merâkeî, Kitâbü’l-stibsâr fî Acâibi’l-Emsâr, thk: Sa‘d Zalûl Abdülhamid, Dâru’n-
Neri’l-Maribiyye, ed-Dâru’l-Beydâ, 1985, s. 27’den naklen)
790
Bekrî, age., III/767; Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, III/286, IV/250.
791
Bekrî, age., III/768.
792
Semhûdî, age., IV/1239.
793
Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/159; Semhûdî, age., IV/1268.
794
Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, II/335.
795
Safrâ; Medine-Mekke yolu üzerinde, Bedir’e bir merhalelik mesafede hurmas bol olan ve pek çok kuyusu
bulunan bir vadidir. Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, III/412.
111
varlndan bahsedilmektedir.796 Yine Medine’ye yakn olan Yenbu, Hz. Hasan’n oullarna
aittir.797 Safr isimli, Fer-i milel vadisinde krmz bir dada Hasan b. Zeyd’e ait bir binann
olduu bilinmektedir.798
Halife Hârûn Reîd, Deylem bölgesinde bulunan Yahya b. Abdillah’a eman verdikten
sonra, Halife yanna gelen Yahya’ya iki yüz bin dinar vermi ve onu güzel bir eve
yerletirmitir.799 Bu rivayet seyyid ve erîflerin idareciler tarafndan ev verilerek taltif
edildiklerini göstermektedir.
5. Maîet ve Sosyal Yardmlama Açsndan Seyyid ve erîfler
Abbâsîler’in ilk döneminde seyyid ve erîflerin gelir kaynaklar ve gelirlerinin alt
yapsn özellikle dört konu oluturmaktadr: Bunlardan birincisi Hz. Peygamber’den ailesine,
çocuklarna miras olup olmad tartmal Fedek800 arazisi meselesi, ikincisi ganimetlerin
bete birindeki ve fey’lerdeki humus hissesi, üçüncüsü Hz. Ali’nin sadakât (vakflar) ve
dördüncüsü Beytü’l-maldan Ali-Fâtma evlâdna verilen hisse.
Hz. Peygamber vefat ettiinde üzerinde mülkiyeti kendine ait, tasarruf yetkisi elinde
olan gayrimenkuller ve biraz da tanr mal801 mevcuttu. Hz. Peygamber’in miras
brakmayacana, kalanlarn sadaka olduuna dair rivayetler sebebiyle,802 ondan kalanlar
konusunda Fedek arazisi hariç herhangi bir problem yaanmamtr. Çünkü Hz. Ebûbekir, Hz.
Peygamber’in yaptklarn deitirmeyeceine ve onlar aynen uygulayacana dair sözler
söylemi;803 bu minval üzere bir uygulamaya gitmi ve kendisinden babasnn miras olarak
Fedek arazisini isteyen Hz. Fâtma’ya olumlu cevap vermemitir. Hatta Fâtma’nn “Allah
Rasûlü, oray bana verdi; sen de onu bana ver.” sözüne karlk Hz. Ebûbekir, ahit istemitir.
796
bn Battûta (770/1368), Seyahatname-i bni Battûta-Tühfetü’n-Nüzzâr fî Garâibi’l-Emsâr ve Acâibi’l-Emsâr-,
Osmanlca’ya çev: Mehmet erif Paa, stanbul, 1914, I/136.
797
Yenbu; Medine’ye yedi merhalelik bir mesafede, Radvâ Da’nn kenarndaki bir pnarn ismidir. Hamevî,
Mu‘cemü’l-Büldân, V/450.
798
Semhûdî, age., IV/1260.
799
Isfehânî, Mekâtîl, s. 394.
800
Fedek; Medine’ye ve Hayber’e iki günlük mesafede bir yerdir. Bekrî, age., III/1015; Hamevî, Mu‘cemü’l-
Büldân, IV/238.
801
Ebû Ubeyd, age., s. 81-83; Uyar, age., s. 426-427.
802
Buharî, Vesâyâ, 32, Ferâiz, 3, Fadlü’l-Cihad, 1288; Müslim, Cihad, 55, 51, 54, 56.
803
Buharî, Farzu’l-Humus, 1; Müslim, Cihad, 54.
112
Fâtma, Hz. Ali ile Hz. Peygamber’in azatls Ümmü Eymen’i ahit göstermi, baka ahit
gösterememitir. Bunun üzerine Halife, ahitliin bir erkek ve iki kadnnki ile sabit olaca
gerekçesiyle bunu kabul etmemitir.804 Hz. Ömer döneminde, Hz. Ali ile Abbâs, bu arazi ile
ilgili aralarnda çkan bir ihtilaf sonrasnda halifeye müracaat etmiler, ancak Hz. Ömer,
durumu ikisine havale ederek, onlara bilgilerinin az olduu bir konuda ihtiyatl
davranmalarn söylemitir.805 Emevîler döneminde Muaviye, Mervan b. Hakem’e ikta olarak
vermi; Mervan, oullar Abdülmelik ve Abdülaziz’e hibe etmi; onlardan da oullar Ömer,
Velid ve Süleyman’a geçmitir. Velid ve Süleyman’n paylarn Ömer’e balamasnnn
ardndan Ömer b. Abdilaziz halife olunca hutbeye çkm; Fedek arazisinin durumunu
anlattktan sonra “imdi siz ahit olun. Ben onu ilk haline dönderiyorum.” diyerek onu Ali
oullarna vermitir.806 II. Yezid, oray tekrar almtr. Abbâsîler halifelie geçince Ebu’lAbbâs Seffâh, oray tekrar ehl-i beyt nesline vermitir.807 Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’nin ve
kardeinin hurûcu üzerine Halife Mansûr, Fedek’i Ali oullarndan alm; olu Mehdî, yine
onlara vermi; Hâdî tekrar onlardan almtr.808 Me‘mûn, halife olunca 210/825 senesinde
onun Fâtma evlâdna verilmesini emretti ve Fedek arazisi Muhammed b. Yahya b. Hüseyin b.
Zeyd b. Ali b. Hüseyin ve Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Ali b. Hüseyin’e teslim
edildi.809 Ayrca Me‘mûn validen, Muhammed b. Yahya b. Hüseyin b. Zeyd b. Ali b. Hüseyin
ve Muhammed b. Abdillah b. Hasan b. Ali b. Hüseyin’e iyi davranmasn, Fedek’in imar ve
slah, gelirlerinin artrlmas gibi hususlarda onlara yardmc olmasn istemitir.810 Öyle
anlalyor ki Hz. Peygamber ve Hulefa-yi Raidin’den sonra, Ali-Fâtma evlâdna intikal
etmesi gerektiine inanlan, ya da bu aileye aidiyeti tartlan tek arazi, bu olmutur.811
Fedek’in bu ekildeki tarihî seyrinden zaman zaman idarecilerin tavrna göre Fedek’in seyyid
ve erîflerin eline geçtii görülmektedir. Hiç üphesiz bu onlar için bir gelir kayna idi. Uzun
804
el-Belâzurî, Ebu'l-Abbâs Ahmed b. Yahya b. Câbir (279/892), Fütûhu’l-Büldân, thk: Rdvân Muhammed
Rdvân, Beyrut, 1403, s. 44; Kudâme b. Ca‘fer, age., s. 259; Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/239.
805
Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/239.
806
Belâzurî, age., s. 45; Kudâme b. Ca‘fer, age., s. 259-260.
807
Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/239.
808
Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/239.
809
Belâzurî, age., s. 47; Kudâme b. Ca‘fer, age., s. 260; Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, age., IV/240. Ahmed
Cevdet, Yahya b. Hasan b. Zeyd’e verilmitir, demektedir. Age., IV/197.
810
Belâzurî, age., s. 47.
811
Uyar, age., s. 425.
113
yllar boyunca söz konusu arazinin bu kadar el deitirmesi ve ona çok önem verilmesi, onun
deerli ve gelirlerinin bol bir arazi olduu hissini uyandrmaktadr.
Seyyid ve erîflerin ikinci önemli gelir kayna hiç üphesiz ganimetlerin bete birindeki
ve fey’lerdeki812 humus hissesidir. Ganimetlerin datm ile alakal Allah Teala öyle
buyurmaktadr: “Bilin ki ganimet olarak aldnz herhangi bir eyin bete biri (humus)
mutlaka Allah’a, Peygamber’e, onun yaknlarna (zi’l-kurbâ), yetimlere, yoksullara ve yolda
kalmlara aittir.”813 Fey’in (savalmadan elde edilen mallar) datm ile alakal ise Cenâb-
Hak öyle buyurmaktadr: “Allah’n (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savalmakszn
peygamberine kazandrd mallar; Allah’a, Peygambere, onun yaknlarna, yetimlere,
yoksullara ve yolda kalmlara aittir.”814 Görülecei üzere gerek ganimetlerin gerekse fey’in
datm ile ilgili Allah Teala açklamada bulunmu, Hz. Peygamber, âyet-i kerîmenin gerei
söz konusu mallar be parçaya bölmütür. Allah ve Rasûlü’ne bir pay, akrabalara, yetimlere,
fakirlere ve yolda kalmlara birer pay verilmitir.815 Hz. Peygamber’in uygulamasn takip
eden Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman, söz konusu mallar üç parçaya taksim ettiler.
Hz. Peygamber’in ve akrabalarnn sehimleri dütü. Fakat bu iki hissenin at ve silah gibi harp
techizat ve mühimmat için sarf edilmesi konusunda bir ittifakn da olutuu ifade
edilmitir.816 Humus ve fey’, geri kalan üç gruba taksim edildi. Sonra Hz. Ali de ilk üç
halifenin yolunu takip etti.817 Hz. Peygamber’in vefatndan sonra Allah ve Rasûlü’ne ait
812
Fey’, sulh yaplanlardan alnanlardr. Cizye ve harac bunun içindedir. Yine sava yaplmakszn halk
kaçanlarn braktklar mallar da fey’ hükmündedir. Yahya b. Âdem, age., s. 21. Fey’, arazi ve akardr. Fey’de
aslolan bu gelirin anveten (güç kullanarak) alnmasdr, ancak sulh yoluyla elde edilmesi de caiz görülmü,
üstelik fey’ tabiri genel olarak bu yolla yaplan cizye antlamalarndan salanan gelire denilmitir.” Aykaç, age.,
s. 97.
813
Enfal, (8) 41. Âyet-i kerîmenin zahiri, ganimetin alt parça olduunu haber vermektedir. Fakat âyetteki Allah
ifadesinin tefsiri sadece söz balangc içindir. Çünkü her ey Allah’a aittir. Allah’n pay ile Rasûlü’nün pay bir
klnmtr. Kudâme b. Ca‘fer, age., s. 235.
814
Har, (59) 7.
815
Ebû Yûsuf, age., s. 50; Hatîb, age., s. 84. Hz. Peygamber, zi’l-kurbâ hissesini, Hâim ve Muttalib oullarna
vermitir. Akrabalarndan Abdüems oullarna ve Nevfel neden pay verilmediini soran kimselere Hz.
Peygamber, Hâim oullar ile Muttalib oullarnn tek bir el gibi olduklarn, onlarn cahiliye ve slâm’da hep
yanlarnda bulunduklarn söylemitir. Ebû Yûsuf, age., s. 51; Ebû Ubeyd, age., s. 352; Kudâme b. Ca‘fer, age.,
s. 235.
816
Ebû Yûsuf, age., s. 52; Ebû Ubeyd, age., s. 354; Kudâme b. Ca‘fer, age., s. 236.
817
Ebû Yûsuf, age., s. 50; Hatîb, age., s. 85-86.
114
olduu söylenen iki hisse ile zi’l-kurbâ hissesi hakknda varid olan haberlerin farkllk
göstermesi, fakihlerin görülerine de ihtilaf eklinde yansmtr.818 Ebû Hanife ve Hanefîler
de Rait Halifeler gibi taksim edilmesi gerektiine kâil olmulardr.819 Fakat dier mezhepler
farkl görüler benimsemiler820 ve mam afiî, be parçaya bölünmesi gerektiini, Allah ve
Rasûlü’ne ait olan payn bir pay gibi olabileceini söylerken821 Mâlikîler’e göre bu be sehim
halifeye aittir ve o, toplumun genel yarar için kullanma hakkna sahiptir.822 Hanbelîler de
Allah ve Rasûlü’nün hissesinin bir hisse, dierlerinin birer hisse olaca görüündedirler.823
Husari, mam afiî’nin görüünün âyetin zahirine daha uygun olduunu söylemektedir.824
Rasûlullah’n yaknlarnn (zi’l-kurbânn) paynn bazlarna göre Kurey’in tümüne ait
olduu, bazlarna göre Hâim oullarna bazlarna göre ise sadece Abdülmuttalib ve Hâim
oullarna ait olduu ifade edilmitir.825 mamiyye (sna aeriyye) Ekolü, humusun zekattan
ayr vacib bir görev olduunu, bata ganimet olmak üzere yedi çeit maldan humus verilmesi
gerektiini, verilen bu humusun imam mevcutsa ona veya on ikinci imam ortada olmad
süre içerisinde gizli imamn temsilcisi olan adil müctehide verileceini kabul eder. mamiyye
fkh doktrininde sadaka almayan imamlar için, humustan elde edilen gelirin, önemli bir gelir
kayna olduu anlalmaktadr.826 Humus; Allah, Peygamber, Peygamber ailesi, yetimler,
ihtiyaç sahipleri ve yolculardan her birine bir parça verilir.827 Peygamberin vefatndan sonra
818
Fayda, Mustafa , “Hz. Ömer’in Divan Tekilat”, Doutan Günümüze Büyük slâm Tarihi, Redaktörü: Hakk
Dursun Yldz, stanbul, 1986, II/122.
819
Ebû Yûsuf, age., s. 51, 56.
820
Elmall, Muhammed Hamdi Yazr (1361/1942), Hak Dini Kur‘ân Dili, Sadeletirenler: smail Karaçam vd.,
stanbul, 1992, IV/233.
821
afiî, Muhammed b. drîs (204/820), el-Ümm, Beyrut, Dâru’l-Marife, trs., IV/147. Fey’in humusu ise be
hisse olarak ya askerlere harcanmaldr, ya da ümmetin genel menfaatine sarf edilmelidir. Ümm, IV/153.
822
Sahnûn b. Saîd, Ebû Abdillah Muhammed b. Abdisselâm et-Tenûhî (256/870), el-Müdevvenetü’l-Kübrâ,
Beyrut, 1415/1994 (Mukaddemâtü bni Rüd ile birlikte), I/514. Fey’in humusu da ayn ekilde sarf edilir.
Müdevvene, I/514.
823
Fayda, Mustafa, “Hz. Ömer’in Divan Tekilat”, II/122; Erkal, Mustafa, “Ganimet”, DA., stanbul, 1986,
XIII/353.
824
Husarî, Ahmed, age., s. 196.
825
Es-Subhi Salih, slâm Mezhepleri ve Müesseseleri, çev: brahim Sarm, stanbul, 1981, s. 276.
826
Sachedina, Abdülaziz, mamî îî Hukuk Sisteminde Humus/Bete Bir, çev: Menderes Gürkan, Marife, -Ehl-i
Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 356-357.
827
El-Küleynî, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Ya‘kûb (329/940), el-Kâfî, Tahran, 1365, I/540.
115
onun pay bir görüe göre Hâim oullarna, dier bir görüe göre ise ilk iki pay imama
verilir, dierleri Hâim oullarnn yetim, fakir ve yolcularna verilir.828 Bütün bu görülerle
ilgili bir deerlendirme yapan Yaman öyle demektedir: “îî hukukçularla birlikte afiî ve
Hanbelî mezhepleri bu istifadenin sürekli olduunu söylerken Hanefi ve Mâlikîler bu hususta
devletin insiyatif sahibi olduunu belirtmilerdir. Hatta Hanefîler humusun, Hz. Peygamber’e
olan nusret/destek ve sohbet/birlikte olma illetine bal olduunu, onun vefatyla birlikte
illetin sona erdiini, buna bal olarak da humus ve fey’ gelirlerinin devletin uygun bulaca
yerler bata olmak üzere yetim, yoksul ve yolda kalmlara harcanacan söylemilerdir.
Esasen gerek Hz. Peygamber’in humusu her zaman zi’l-kurbâya datmayp ihtiyaç annda
sarf etmek üzere bekletmesi, gerek rait halifeler döneminde mübrem ihtiyaçlar için
harcanmas yönündeki bilgilerimiz, Hanefi ictihadn teyid etmektedir.”829 Humustaki Hz.
Peygamber’in hissesi ile yaknlarnn hissesi konusunda yukarda ksaca verdiimiz farkl
görüler olmasna karn, Hz. Peygamber’in ve yaknlarnn payn düürenler örnein Hz.
Ömer dahi Hâim oullarn gözetmi, onlarn bekarlarn evlendirmi, cariyesi olmayanlara
cariye tutmu, Hz. Hasan ve Hüseyin’e humustan hisse vermitir.830 Dolaysyla çalmamza
konu olan dönem içerisinde de seyyid ve erîflerin en önemli kaynaklarndan birisi humus
gelirleri olmaldr. Ancak bu gelirde de halifenin ehl-i beyt nesline bak açs muhtemelen
önemli bir rol oynam, ehl-i beyt nesline kar olumlu tavr taknan halifeler onlara humustan
pay vermilerdir. Örnein Hârûn Reîd, 170/786 senesinde Hâim oullar arasnda eit olarak
zi’l-kurbâ hissesinin datlmasn emretmitir.831
Hz. Ali’nin sadakât (vakflar) ile ilgili, kaynaklarda söz konusu edilen Medine ve
civarnda Hz. Ali’ye ait olduu bilinen çok sayda vakf bulunmaktadr. Bunlar, Hz. Ali’nin
vakf haline getirdii araziler ve bu araziler üzerinde bulunan kuyulardan olumaktayd. Bu
vakflarn idaresi daha sonra da Ali-Fâtma evlâd tarafndan yaplmtr. Bir rivayete göre
sadece mallarnn sadakas (zekat veya vakf geliri) krk bin dinara ulamt.832 Hz. Ali’den
sonra onun vakflarn Hz. Hasan, ondan sonra Hz. Hüseyin ve olu yürütmütür.833 Hatta Hz.
828
Küleynî, age., I/540.
829
Yaman, Ahmet, “Ehl-i Beyt Hukuku”, Diyanet Aylk Dergi, Ankara, 2005, Say: 171, s. 13.
830
Ebû Ubeyd, age., s. 355.
831
Taberî, age., VIII/234; bn Kesîr, age., X/586.
832
Uyar, age., s. 446-447.
833
eblencî, age., s. 119.
116
Hüseyin, kzn Yezid b. Muaviye ile evlendirmemesi artyla Buaybia’daki834 kuyularn
idaresini Abdullah b. Ca‘fer b. Ebî Tâlib’e vermitir.835 Daha sonra Hasan b. Hasan
yürütmütür.836 Hatta Medine Valisi Haccac, Hasan’n amcas Ömer’i de bu ie zorla ortak
yapmak istemi, Hasan b. Hasan’n Halife Abdülmelik b. Mervan’a gelip durumu haber
vermesiyle bu i sonuçsuz kalmtr.837 Daha sonra Zeyd b. Hasan bu ii deruhte etmi,
Süleyman b. Abdilmelik halife olduunda onun azledilmesi ve ehl-i beyt neslinden baka bir
kimseye bu vazifenin verilmesi için Medine Valisi’ne emir vermitir. Ömer b. Abdilaziz
hilafete geçer geçmez Medine Valisi’ne “Zeyd b. Hasan, Hâim oullarnn erîfi ve naibidir.
Bu mektubum eline geçince onu yeniden Rasûlullah’n sadakâtnn (vakflarnn) bana geçir.
O, yardm istedii sürece ona yardmc ol.” sözlerini içeren bir mektup yazm, vali de bu
emri yerine getirmitir.838 Zeyd b. Ali Hüseynîler adna, Ca‘fer b. Hasan b. Hasan ise
Hasanîler adna söz konusu vazifeyi yürütme konusunda tartmlar,839 yine Zeyd b. Ali ile
Abdullah b. Hasan b. Hasan da ayn konuda bir tartma yaamlardr.840 Görüldüü kadaryla
Zeyd b. Hasan’dan sonra vakflar idare etme hususunda seyyid ve erîfler arasnda problem
yaanm, muhtemelen Abdullah b. Hasan, söz konusu görevi idare eden kii olmutur.
Sönmez Kutlu, bu olaylar söz konusu ederek Ali’nin miras, humus ve ganimetler konusunda
Ali oullar arasnda ciddi anlamazlklarn olduunu; Emevî ve Abbâsîler’in de Hasanîler ve
Hüseynîler arasndaki bu ekonomik ve siyasî çekimeleri körüklediini, kendi menfaatlerine
olacak kimseleri destekleyip muhalefeti zayf düürmek istediklerini, söylemektedir.841
Gerçekten özellikle vakflar konusunda halifelerin müdaheleleri bu yorumu desteklemektedir.
834
Buaybia; Yenbû’daki Hz. Ali’ye ait bir kuyudur. Bekrî, age., I/262; Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, I/469.
Yenbû’daki iyi gelir getiren Hz. Ali’ye ait olan dier bir kuyu, Ebû Neyzer suyudur. Hz. Hüseyin, çok
borçland bir zamanda Muaviye oray iki yüz bin dinara satn alma teklifinde bulunmu, Hz. Hüseyin kabul
etmemitir. Bekrî, age., II/658-659; Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, IV/176.
835
Bekrî, age., I/262; Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, I/469; bn ebbe, age., I/222.
836
bn Kesîr, age., IX/202; eblencî, age., s. 119.
837
bn Kesîr, age., IX/202; eblencî, age., s. 119. Ömer, kendisi Hasan b. Hasan’a bu ite ortaklk teklif ediyor,
Hasan b. Hasan bu teklifi reddedince Ömer, Haccac’tan bu konuda yardm istiyor. Haccac olaya müdahele
edince Hasan, halifeye gidiyor ve halife bir mektupla sadakât Ali’nin, Hasan tarafndan idare edilmesi
gerektiini bildiriyor. Dâvûdî, age., s. 79-80.
838
eblencî, age., s. 119.
839
Belâzurî, Ensâb, III/358 bnü'l-Esîr, age., III/373.
840
Belâzurî, Ensâb, II/421; bnü'l-Esîr, age., III/373; Dâvûdî, age., s. 83.
841
Kutlu, agm., s. 117.
117
Abdullah b. Hasan, Abbâsî Halifesi Seffâh ile görüüp, Hz. Ali’nin vakflarndan olan ve
Abdullah b. Ca‘fer’in Muaviye’ye satt Bugaybia’daki kuyular tekrar almtr.842 Ebû
Ca‘fer Mansûr halife olunca onlar tekrar alm, ancak olu Mehdî halife olunca Hasan b.
Zeyd’in görümesi sonucu onlar yeniden Ali oullarnn idaresine verilmitir.843 Görünen o ki
amcaoullar arasn zaman zaman gerginletiren Hz. Ali’nin vakflar konusu malî açdan
önemli bir mebla tekil etmektedir. Bu sebeple onu yürütme konusunda ihtilaflar yaanm,
Ali oullarn birkaç parçaya bölüp onlar zayflatmak isteyen idareciler ise bu durumdan
istifade etmeye çalmlar ve söz konusu ihtilaf körüklemilerdir.
Hz. Ömer döneminde ilk defa divan tekilat kurulmu, bu tekilattan düzenli ekilde
Müslümanlara aylk ödenmeye balanmtr. Aylk olarak yaplan bu ödemelere “atâ” (atyye)
ad verilmekteydi.844 Hz. Ömer, divan kurduu zaman, “Aylk verme iine kimden
balayalm?” diye çevresindeki ileri gelenlere sorunca, “Onlar kendinden bala.” cevabn
verdiler. Bunu kabul etmeyen Hz. Ömer “Rasûlullah önderimizdir. Onun ehl-i beytinden
balayalm ve en yakndan en uzaa doru bu ii sürdürelim.” dedi. Halife, Hz. Peygamber’in
hanmlarna on iki bin dirhem aylk balad. Daha sonra Hz. Ali’ye ve Bedir Harbi’ne katlan
Hâimîler’e be bin dirhem aylk belirledi. Hz. Ömer, Hasan ve Hüseyin’i de babalarnn
yanna katt ve onlara da beer bin dirhem maa balad.845 Halifelerin tutumuna göre söz
konuu maan daha sonraki dönemlerde zaman zaman seyyid ve erîflere ödendiini
düünebiliriz. Abbâsî toplumunda havas tabakas dört gruptan olumaktadr ve bunlarn
dördüncü tabakasn ürafâ ve bilginler snf oluturmaktadr. ürafâ diye isimlendirilen
snfn içerisinde kiilerin nesep itibariyle ya Hz. Peygamber’e ya da Kurey kabilesine bal
olduu söylenmektedir. Bu nevi ürafâ devlet nezdinde büyük bir hürmet ve riayet görürler,
devlet tarafndan hususi maalar ile geçinirler ve terifatlarda yüksek mevkilerde
bulunurlard.846 Nitekim, Abbâsîler zamannda Ali ve Abbâs soyundan gelen muayyen
ailelere, bir lütuf olmak üzere atiyye verilmeye devam edildii ifade edilmektedir.847
842
bn ebbe, age., I/222.
843
bn ebbe, age., I/222.
844
Fayda, Mustafa, “Atâ”, DA., stanbul, 1991, IV/33.
845
Ebû Yûsuf, age, s. 86; Hatîb, age., s. 74-75; Sddkî, age., s. 197. Ebû Ubeyde, Hasan ve Hüseyin’in babalar
gibi on iki bin dirhem aylk aldklarn söylemektedir. Age., s. 258.
846
Zeydan, Corci (1332/1914), slâm Medeniyeti Tarihi, çev: Zeki Megamiz, stanbul, 1972, V/30-32.
847
Fayda, “Atâ”, DA., IV/33.
118
Divanü’n-Nafakat’n bir günlük tafsilatl gider listesindeki kalemlerden birisi “Abbâsî ve
Tâlibîler’den Benû Hâim’in cumhuruna” bal tamaktadr ve bu kaleme tahsis edilen
günlük miktar yaklak otuz üç dinar olarak belirlenmitir.848 Me‘mûn’un Ali Rzâ adna halife
aday olarak biat ald zaman, onun akrabalarna atâ tahsis ettiine dair bilgi
bulunmaktadr.849
Seyyid ve erîflerin gelir kaynaklar olarak zikredebileceimiz bu genel kalemlerin
dnda, onlara yaknlk gösteren halifelerin zaman zaman ehl-i beyt nesline büyük miktarda
yardm ve ihsanda bulunduklar görülmektedir. Abbâsîler’in ilk halifesi Seffâh, Enbar
ehrindeyken bir grup Ali olu gelip ona biat ettii srada Halife, Abdullah b. Hasan’a bir
milyon dirhem balamtr.850 Ayrca Abdullah’a ve kardei Hasan’a da iktalar vermi; dier
ehl-i beyt neslinin de ihtiyaçlarn karlamtr.851 Hatta halifenin bu iyilikleri karsnda Ali
oullar çok memnun olmu, Abdullah ise “Ey akrabalarm! Sizden daha ahman görmedim.
Bize hakkmzn az bir ksmn verip de çounu vermeyen bir adama teekkür ediyorsunuz.”
diyerek852 durumdan memnun olmadn ifade etmitir. Seffâh bir gün Abdullah ile beraber
iken bir sepet mücevher çkarm ve onunla paylamtr.853 Yine o, Basra valisi Abbâs
oullarndan Süleyman b. Ali’den mektupla yardm talebinde bulunmu; Süleyman da ona bin
dinar göndermitir.854 Görünen o ki Abdullah çok akll davranm ve idarecilerden epey
maddî yardm almtr. Abdullah’n yüklü bir miras olmaldr, zira Muhammed b. Abdillah
hurûc edip öldürüldüü zaman ve Abdullah da vefat ettii zaman Abdullah’n miras
Muhammed’in çocuklar ile Abdullah’n oullar sa, Süleyman ve dris arasnda münakaa
konusu olmutur. Hatta problemi çözmesi için Hasan b. Zeyd’e müracaat edilmi, o da
durumu halifeye bildirmitir. Durumdan haberdar olan halife, Muhammed Nefsü’zZekiyye’nin kyam sonrasnda el konulan Hasan evlâdnn mallarn geri verdiini
848
Aykaç, age., s. 145, 153.
849
bnü’l-Harîrî, age., s. 150.
850
Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 258; Ziriklî, age., IV/207. Yüz bin dirhem olduu da rivayet edilir. Belâzurî,
Ensâb, III/309; bn Kesîr, age., X/513. ki milyon dirhem olduuna dair rivayetler de vardr. Zehrânî, age., s.
190.
851
Belâzurî, Ensâb, III/309; Isfehânî, Mekâtîl, s. 175.
852
bn Abdirabbih, age., V/74-75.
853
Makdisî, age., VI/84.
854
Belâzurî, Ensâb, IV/124.
119
açklamtr.855 Seffâh, Ubeydullah A‘rec b. Hüseyin’e Medain topraklarndan ikta vermi ve
ona yllk seksen bin dinar maa balamtr.856 Görüldüü üzere Abbâsîler’in ilk halifesi
zamannda seyyid ve erîfler, malî açdan idareden epey faydalanmlardr. Ama halifelie
Mansûr geçip de Muhammed ve brahim kardelerin hurûcu söz konusu olunca Abbâs
oullar ile Ali oullarnn ilikileri olumsuz yönde seyretmi, hatta yukardaki rivayette ifade
edildii gibi ehl-i beyt neslinin mallar müsadere edilmitir. Halife Mehdî, eman verdii
Hasan b. brahim b. Abdillah ile hac esnasnda görüünce ona güzel muamelede bulunmu,
ona hediye ihsan etmi ve ikta vermitir.857 Yine o, Hüseyin b. Ali b. Hasan’a krk bin dinar
vermitir. Rivayetlere göre o, ald bu paralar alacakllarna ve dier fakir insanlara datm
ve Medine’ye dönerken paras bitmi bir vaziyette dönmütür.858 Bermekîler’den Yahya b.
Hâlid, sa b. Zeyd’e yetmi bin dinar vermitir.859 Bununla beraber sa b. Zeyd’in durumunun
çok zayf olduunu, öldükten sonra çocuklarnn aç kaldn ve bunu Sabbah Za‘ferânî’nin
Halife Mehdî’ye haber verdiini kaynaklarmz nakletmektedir.860 Yine Mehdî gördüü bir
rüya sebebiyle hapisteki Mûsâ Kâzm’ serbest brakm ve ona üç bin dinar vermitir.861
Halife Hârûn Reîd, eman verdii Yahya b. Abdillah’a iki yüz bin dinar vermi ve onu güzel
bir eve yerletirmitir.862 Halife Me‘mûn’un seyyid ve erîflerle ilikisinin dier bütün Abbâsî
halifelerinden farkl olduunu daha önce görmütük. Bu dönemde ehl-i beyt neslinin her
açdan rahat olduu gibi, malî açdan da refaha kavumalar muhtemeldir. Nitekim Me‘mûn,
855
Taberî, age., VIII/604; Isfehânî, Mekâtîl, s. 338-339.
856
Dâvûdî, age., s. 251.
857
bnü'l-Esîr, age., III/643.
858
Isfehânî, Mekâtîl, s. 368; bnü'l-Esîr, age., IV/14; bn Tiktakâ, age., s. 185; bn Kesîr, age., X/583; Ziriklî,
age., II/265.
859
Cehiyârî, age., s. 243.
860
Isfehânî, Mekâtîl, s. 346, 354, 357.
861
Mes‘ûdî, Mürûc , II/212; Hatîb Badâdî, age., XIII/27-31; bnü’l-Cevzî, Sfatü’s-Safve, II/184; bnü’s-Sâî,
age., s. 37; bn Hallikân, age., V/308-309; bn Teymiye, age., IV/56; Meclîsî, age., XLVIII/148; bnü’l-Imâd,
age., I/304. Baz kaynaklar Hârûn Reîd’in gördüü bir rüya sonucu Mûsâ Kâzm’ hapisten çkarp ona otuz bin
dirhem verdiini naklederler (bn Hallikân, age., V/309; Yâfiî, age., I/395; bnü’l-Imâd, age., I/304) ki bu hata
gibi görünmektedir.
862
Isfehânî, Mekâtîl, s. 394. Yahya’nn bu parayla Sahbü Fah Hüseyin’in borçlarn ödedii rivayet edilir.
Isfehânî, Mekâtîl, s. 404. Yahya b. Hâlid’in Yahya’ya iki yüz bin dinar verdii rivayet edilir (Cehiyârî, age., s.
243) ki bu muhtemelen ayn paradr. Zehrânî, Hârûn Reîd’in Yahya’ya birinde dört yüz bin dinar, dierinde ise
yüz bin dinar verdiini ifade eder. Age., s. 192.
120
Ali Rzâ’ya bir milyon dirhem verilmesini emretmitir.863 Muhammed b. Ca‘fer’in otuz bin
dinarlk borcunu ödemitir.864 Me‘mûn, kz Ümmü Fadl’ kendisine verdii Muhammed
Cevad’a her sene bir milyon dirhem gönderirdi.865
Abbâsî halifelerinin seyyid ve erîflere verdii bu ihsanlar ve dier gelirlerin yükseklii
sebebiyle olacak ki özellikle ehl-i beyt neslinin önde gelenleri ile alakal pek çok rivayette,
onlarn bakalarna yaptklar malî yardmlardan bahsedilir. Bu rivayetler, onlarn yaadklar
dönemde sosyal yardmlama açsndan onlarn önemli rol oynadklarna iaret etmektedir.
Ca‘fer Sâdk, vefat edecei srada Hasan Eftas b. Ali’ye yetmi dinar verilmesini vasiyet eder.
Hatta yanndakiler, “Seni öldürmeyi isteyen birine mal m vasiyet ediyorsun?” deyince sla-i
rahim ile ilgili âyet-i kerîme okuyup, akrabayla ilgiyi kesenin cennete giremeyeceini ifade
eder.866 Abdullah b. Hasan Ümeyye oullarndan bir aire dört yüz dinar, iki olu Muhammed
ve brahim dört yüz dinar, hanm Hind ise iki yüz dinar verir. air onlarn evinden çkarken
yannda bin dinarla çkar.867 Hasan b. Zeyd, çocuk denebilecek bir yata babasn kaybetmi
ve babasndan dört bin dinar borç kalmtr. Bu borcu ödeyinceye kadar bir çatnn gölgesine
ban sokmayacana dair yemin eden Hasan, dedii gibi borcunu ödemitir.868 Hüseyin b.
Ali’nin Mehdî’den ald krk bin dinar borçlarna ve sadaka olarak fakirlere verdiini daha
önce nakletmitik.869 Hüseyin’in, Hasan b. Hüzeyl’e krk bin dinar karlnda bir ekin
öbeini satt, söz konusu paray alan Hüseyin’in hemen evinin önünde gelenlere tasaddukta
bulunduu ifade edilmektedir.870 Yedinci imam kabul edilen Mûsâ Kâzm’n hayr ehli biri
olmas ile ilgili pek çok rivayet kaynaklara yansmtr. Hatta onun aleyhinde konuan kiilere
863
bn Hallikân, age., III/271; Yâfiî, age., II/13; Zehrânî, Nefekât, s. 192. Me‘mûn’un, Ali b. Mûsâ’ya her sene
üç yüz bin dirhem ve arlanmas için de yirmi bin dirhem verdii de rivayet edilir. bnü’l-Cevzî, Müntezam,
XI/62.
864
Isfehânî, Mekâtîl, s. 441.
865
Zehebî, Iber, I/300; Safedî, age., IV/105; bn Tariberdî, age., II/231. Onun Muhammed Cevad’a, evlilik
esnasnda iki milyon dirhem, her yl da elli bin dinar verdii de rivayet edilmektedir. Zehrânî, age., s. 192.
866
Meclîsî, age., XLVII/277.
867
Isfehânî, Mekâtîl, s. 170.
868
Hatîb Badâdî, age., VII/309.
869
Bkz. dipnot: 859.
870
Isfehânî, Mekâtîl, s. 368.
121
içinde iki yüz ile bin dinar arasnda para bulunan kese gönderdii rivayet edilir.871 Nefî
isminde Ali oullarn kötüleyen bir kiiye içinde üç yüz dinar bulunan bir kese
göndermitir.872 Ali evlâdna söven bir kiinin kalbini kazanmak için yüz dirhem deerindeki
bir tarlay üç yüz dinara satn ald ifade edilir.873 Amcaolu smail b. Ca‘fer’e üç yüz dinar
ve dört bin dirhem vermitir.874 Onun Medine’nin fakirlerini aratrd, onlarn evlerine
geceleyin dinar ve dirhemler gönderdii, fakirlerin bu paralarn nereden geldiini bilemedii,
o vefat edince durumun anlald ifade edilir.875 Onun olu Ali Rzâ da bu açdan babasnn
yolunu takip etmitir. Onun air Di‘bil Huzâî’ye alt yüz dinar balad,876 kendisinden
yardm isteyen bir fakire iki yüz dinar tasadduk ettii877 hatta arefe günü Horasan’da malnn
tamamn datt rivayet edilir.878 Seyyid ve erîflerin özellikle on iki imamn
yardmseverliini ifade eden bu rivayetlerin bir ksm abartl gibi görünse de rivayetlerin
genelinden söz konusu kiilerin yaadklar çaa sosyal yardmlama açsndan da damgalarn
vurduklar söylenebilir. Günümüzde sevilen baz insanlarn eliyle pek çok yardmlar
gerçekleebiliyor iken, yaad toplumda büyük bir teveccühe mazhar olan ehl-i beyt neslinin
eliyle böyle yardmlar gerçeklemi olmas yadrganacak bir husus olmasa gerektir.
Seyyid ve erîflerin malî durumlarnn ele alnd bu bahiste ksa da olsa Hz.
Peygamber’in ve onun neslinin zekat ve sadaka alma hususlarna deinmek yerinde olacaktr.
Hz. Peygamber döneminde zengin olan Müslümanlarn nisaba ulaan belirli mallardan
verdikleri zekat, onun eliyle Kur‘ân- Kerîm’de belirlenmi sekiz snfa879 sarf edilirdi. Allah
Rasûlü, bu gelirden kendi ailesinin istifade etmesini yasaklam ve haram olarak
871
Hatîb Badâdî, age., XIII/27-28; bn Hallikân, age., V/308; Yâfiî, age., I/394; Meclîsî, age., XLVIII/104;
bnü’l-Imâd, age., I/304; Emîn, A‘yân, II/7.
872
Hatîb Badâdî, age., XIII/28.
873
Isfehânî, Mekâtîl, s. 413; Emîn, A‘yân, II/7.
874
Isfehânî, Mekâtîl, s. 415.
875
eblencî, age., s. 144. Onun baka yardm ve cömertlik örnekleri için bkz. Meclîsî, age., XLVIII/28-32;
Emîn, A‘yân, II/7; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 26-32.
876
eblencî, age., s. 148; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 75-76.
877
Emîn, A‘yân, II/15; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 76.
878
lhan, Mûsâ Kâzm, s. 75.
879
“Sadakalar (Zekatlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, dükünler, zekat toplayan memurlar, kalpleri
slâm’a sndrlacak olanlarla (özgürlüe kavuturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve
yolda kalm yolcular içindir. Allah hakkyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Tevbe, (9) 60.
122
nitelendirmitir.880 Hz. Peygamber kendisine ve Âl-i Muhammed’e zekatn helal olmaynn
sebebini, onun insanlarn at, kiri oluu, onunla günahlarn temizledikleri eklinde
açklamtr.881 Hatta Hz. Hasan henüz küçük bir çocukken zekat hurmalarndan bir tanesini
azna att zaman Hz. Peygamber hemen müdahale etmi, eliyle hurmay Hasan’n azndan
çkarm ve “Biz sadaka yemeyiz.” diyerek onu uyarmtr.882 Zekat yemesi yasaklanan Hâim
oullarna bunun yerine zi’l-kurbâ ad altnda humusun/bete bir hissenin tahsis edildii ifade
edilmitir. Bu açk rivayetler sebebiyle Benû Hâim’e zekatn haram olduu hususunda görü
birlii olumutur. Ancak, Ebû Hanife’ye göre Hâimîler’e humus verilmedii zaman zekat
verilebilir. Ebû Yûsuf’a göre ise, Hâimi, Hâimi’ye zekat verebilir.883 Hanefî ve Mâlikî
fakihler, birisi asl olmak üzere iki gerekçeye bal olarak bu hususu esnetmilerdir.
Gerekçelerin asl olan, hazineden verilen (humusun) tahsisatn Hz. Peygamber’e olan destek
ve himayelerinden kaynakland; vefatyla birlikte artk buna gerek kalmaddr. kincisi ise
bütçe uygulamalarndaki aksaklklar sebebiyle ehl-i beyte tahsisat ayrlp ödenememesidir. Bu
iki mezhebin dnda afiî ve Hanbelîler de dahil olmak üzere çounluk, zekat alma yasann
daimi olduu kanaatindedirler.884 Hanefi ve Mâlikî mezhebinin bu gerekçeli görüleri ve
baka görüleri de irdeleyen Karadavi, zi’l-kurbâ hissesi onlardan dütüü için onlarn zekat
alabilecei görüünü benimsemitir.885 Zekat almama yasa, Hz. Peygamber’in –dinî
sorumluluklar gerei- Müslümanlardan toplad mallar akrabalarnn çkarna kulland
ithamyla kar karya kalmasn engelledii gibi yaknlarnn da iktidara sahip olan Hz.
Peygamber’den bir beklenti içine girmemelerini hedeflemi olmaldr. Buradan hareketle,
iktidara gelen kiinin ailesinin bu yasaa muhatap olmas, iktidarnn sona ermesiyle birlikte
yasan kaldrlmas gerektii ve dolaysyla Hz. Peygamber’in vefatndan sonra Hz.
Peygamber’in yaknlarnn zekat alma yasann kaldrlmas gerektii ifade edilmitir.886 Yine
“zekatn insanlarn kiri olarak nitelendirildii için olaya sosyal ve psikolojik olarak
880
Buhârî, Lukata, 6; Hibe, 5; Müslim, Zekat, 162, 163, 175; Ebû Dâvûd, Zekat, 29; Tirmîzî, Zekat, 25; Neseî,
Zekat, 27.
881
Müslim, Zekat, 167, 168; Ebû Dâvûd, Harac, 20; Neseî, Zekat, 95.
882
Buhârî, Zekat, 60; Cihâd, 188; Müslim, Zekat, 161.
883
El-Aynî, Abu Muhammed Mahmûd b. Ahmed (855/1451), el-Binâye fi erhi’l-Hidâye, Tashih: Muhammed
Ömer, Beyrut, 1400/1980, III/218-219.
884
Yaman, “Ehl-i Beyt Hukuku”, s. 14.
885
Karadâvî, Yûsuf, Fkhu’z-Zekât, Beyrut, 1969, II/732.
886
Demircan, agm., s. 100.
123
bakldnda, Araplar açsndan ganimetten mal edinmek övünç vesilesi, insanlardan bir eyler
almak ise yerici bir durumdur. Hz. Peygamber’in, sadaka almay baz insanlar gibi küçük
gördüü anlalmaktadr.”887 Bütün bu görüler altnda günümüz açsndan bu yorumlar
önem arz etse de çalmamz kapsayan dönem içerisinde Ali-Fâtma evlâdnn zekat aldna
dair hiçbir örnek görmememiz, zekatn onlar için bir malî kaynak tekil etmediinin delili
olmaktadr.
Acaba seyyid ve erîflerin bu genel malî kaynaklarnn yan sra ahsi gelirleri mevcut
muydu? Ne yazk ki buna dair ayrntl bilgilere sahip deiliz, ancak onlarn arazileriyle ve su
kuyularyla ilgili az da olsa rivayetler göze çarpmaktadr. Bu da öncelikle onlarn tarmla
urat hissini uyandrmaktadr. Bu rivayetlere örnek olarak Ca‘fer Sâdk’n Medine’deki
Ebû Ziyâd ismindeki kuyusunu söyleyebiliriz. Nefsü’z-Zekiyye hareketinden sonra Mansûr,
ehl-i beyt neslinin mallarn müsadere ettii zaman Ca‘fer’in bu kuyusuna da el koymu, hatta
Ca‘fer’in maln geri istemesine karn Mansûr “Malnz mehdiniz ald.” diyerek tariz dolu
bir cevap vermitir.888 Süveyka’da kars Hind’e ait olup Abdullah b. Hasan’n ilettii Besne
isminde bir arazi vard.889 Medine civarnda Feyd yolunda bulunan bir yerleim yerinde,
Fah’ta maktul olan Hüseyin b. Ali’ye ait gösterilen
Nuheyl isminde su kuyusu
bulunmaktadr.890 Yenbu’da bilinen vadilerden Nahlâ’nn aasnda Hasan b. Ali b. Hasan’a
ait kuyularn varlndan söz edilmektedir.891 bn Manzûr, Medine topraklarndan Karâkr’,
Âl-i Hasan’a ait bir yer olarak tanmlarken, Yâkût el-Hamevî ve Semhûdî, Hz. Hüseyin’in
oullarna ait olduunu zikretmektedir.892 Abûd Da’nn Fer-i milel vadisine bakan tarafnda
Hasan b. Zeyd’e ait bir kuyu bulunmaktadr.893 Ancak Mansûr, Hasan b. Zeyd’e kzp da onu
887
Macit, Yüksel, “Ehl-i Beytin Sadaka ve Zekat Almamas”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl:
4, Say: 3, s. 404.
888
Belâzurî, Ensâb, III/315; Taberî, age., VII/579; Isfehânî, Mekâtîl, s. 241; bnü'l-Esîr, age., III/573, 579. Baka
bir zaman Ca‘fer Sâdk, Mansûr ile karlanca Ebû Ziyâd isimli su kuyusunu yine istiyor. Mansûr buna çok
kzp onu öldüreceini söyleyince, Ca‘fer Hz. Peygamber’in ve Hz. Ali’nin vefat tarihi olan altm üç yana
bastn söylüyor. Mansûr biraz yumuuyor ancak yine de su kuyusunu iade etmiyor. Mehdî halife olunca bu
kuyuyu Ca‘fer Sâdk’a iade ediyor. Taberî, age., VIII/603.
889
Bekrî, age., I/227.
890
Hamevî, Mu‘cemü’l-Büldân, V/278; Semhûdî, age., IV/1319.
891
Semhûdî, age., IV/1319.
892
Hamevî, Mu ‘cemü’l-Büldân, IV/318; bn Manzûr, age., V/91; Semhûdî, age., IV/1218.
893
Bekrî, age., IV/1259; Semhûdî, age., IV/1260.
124
valilikten azlettii zaman sadece görevden almakla kalmam, onun sahip olduu ve valilii
esnasnda biriktirdii her eye el koymutur. Mehdî halife olunca onu hapisten çkarm ve
babasnn el koyduu mallar ona iade etmitir.894 Bütün bu arazi ve kuyular, bunlarn
sahiplerinin
894
tarmdan
gelir
saladklarna
dair
bize
ipucu
vermektedir.
bn Kesîr, age., X/703.
125
III. BÖLÜM
SEYYD VE ERÎFLERN KÜLTÜREL KONUMU
1. Dinî limler Açsndan Seyyid ve erîflerin Konumu
II/VIII. asr dinî ilimler açsndan çok önemli bir zaman dilimidir. Bu dönemde tefsir,
hadis, kelam, slâm tarihi, slâm ahlak, tasavvuf gibi dinî ilimlerin tasnif ve tedvini hzl bir
biçimde balamtr. Söz konusu ilimler ile ilgili ilk yazl eserler bu zaman dilimi içerisinde
tedvin edilmitir. Yine ehl-i sünnet dünyasnn muteber kabul ettii dört büyük mezhebin
imamlarnn yaad dönem, bu tarihe isabet etmektedir. Dinî ilimler açsndan çok önemli
olan bu yüzylda, Hz. Peygamber’in torunlar denince akla ilk gelen hususlardan birisi hiç
üphesiz onlarn dinî ilimlerdeki etkinliidir. Çünkü siyasette her seferinde skntyla
karlaan, çok büyük zorluklar yaayan seyyid ve erîflerin büyük çounluu kendisini ilim
hayatna vermi ve dinî ilimler açsndan hatr saylr kiiler ehl-i beyt neslinin arasndan
çkmtr. lim, zühd, takva, fesahat, ve cesaret onlarn müterek vasflar kabul edilmitir.895
Yine ehl-i beyt neslinden önde gelen din alimlerinin çkmasnn bir sebebi de dinî ilimlerin
Hz. Peygamber’den itibaren, babadan oula geçen bir miras eklinde intikal etmesidir. Adeta
ehl-i beyt neslinin baz evleri ilim meclisleri haline gelmi, bu evlerde alim üzerine alim
kiiler yetimitir. Bu evlerde her eyden önemlisi ilim, miras olarak kalmtr. Çünkü slâm
Dini’nin peygamberi Hz. Muhammed onlarn dedesi, ilmî bahislerde derinlii olan bir zat
olduu herkes tarafndan tartmasz kabul edilen Hz. Ali onlarn babas, slâm’n aile içinde
salkl bir ekilde nesilden nesile aktarlabilmesini salayan önemli bir balangç
noktasdr.896 Bu sebeplerden dolay ehl-i beyt nesli, yaadklar her dönemde içlerinde
topluma yön veren, siyasî liderlikten daha ziyade dinî ve ilmî açdan liderler çkarmlardr.897
895
Harun Yldz, agm., s. 299.
896
Uyar, age., s. 500.
897
Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 264.
126
Çalmamzn snrlar içerisinde kalan seyyid ve erîflerin ilmî yönden en önemlisi hiç
üphesiz Ca‘fer Sâdk’tr. Sadece onun ilmî hayat müstakil bir çalma konusu olacak kadar
zengin malzemeye sahiptir.898 Abbâsî Devleti kurulduu zaman Ali oullar içerisinde iki
önemli sima göze çarpmaktadr: Biri mamiyye îas’nn imam Ca‘fer Sâdk, dieri Abdullah
b. Hasan idi. Ca‘fer Sâdk, siyasî haklarnn talebi için artlarn uygun olmad kanaatinde
olup, kendisini tamamen ilmî faaliyetlere vermi ve hayat boyunca Abbâsî Devleti’ne kar
herhangi bir harekete karmamtr. Onun bu tavr, siyasî alanda Abdullah b. Hasan’n önünü
tamamen açmtr.899 Ca‘fer Sâdk babasnn salnda otuz yl onunla birlikte yaamtr.
lmini ve irfann ilk önce babasndan almtr. Dedesi Ali b. Hüseyin vefat ettiinde ise on
be yanda olduu bildirilmitir.900 Dolaysyla ilmini öncelikle Hz. Hüseyin’in olu Ali
Zeyne’l-Âbidîn’den ve torunu Muhammed Bakr’dan almtr. Babasnn Hz. Âie’nin yeeni
olan Urve b. Zübeyr ve Kasm b. Muhammed ile ve Hz. Peygamber’in ei olan Meymune bt.
Haris’in azatls olan Süleyman b. Yesar ile ilmî birliktelii olmutur.901 Anne tarafndan
dedesi Kasm b. Muhammed b. Ebîbekir, anneannesi ise Esma bt. Abdirrahman b.
Ebîbekir’dir.902 Kasm b. Muhammed, Medine’deki yedi fakihten birisidir.903 Hatta onun Hz.
Ebûbekir ve Hz. Ömer’e kar hürmetkar tavrn,904 Hz.Ebûbekir’in soyundan gelmesine
balayanlar olmutur.905 Ca‘fer Sâdk; Muhammed b. Münkedir, bn Ömer’in azatls Nâfi‘,
bn Abbâs’n azatls krime, Hz. Ali’nin azatls Abdullah b. Ebî Rafi‘, Zühri, Atâ b. Ebî
Rabah’dan ders almtr.906 Kendisinden Yahya b. Saîd, Süfyan es-Sevrî, Süfyan b. Uyeyne,
bn Cüreyc, ube, Yahya b. Saîd el-Kattân, Hatim b. smail, Hafs b. Gayyâs, Muhammed b.
898
Ülkemizde en geni biçimde bu konuyu ele alan eser için bkz. Atalan, Mehmet, îîliin Farkllama
Sürecinde Ca’fer es-Sâdk’n Yeri, Ankara, 2005.
899
Zorlu, age., s. 218-219.
900
Zehebî, A‘lâm, VI/255.
901
Cündî, age., s. 132; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 158-172.
902
bn Teymiye, age., IV/52; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 26.
903
Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 165.
904
Süyûtî, ehl-i beyt nesli arasnda ashâbn büyüklerine en çok muhabbeti olann o olduunu ifade etmi ve onun
“Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer hakknda, hayrdan baka bir ey söyleyenlerden ben uzam.” sözünü nakletmitir.
Târîhu’l-Hulefâ‘, s. 122. Onun Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer’den beri olanlardan uzak olduuna dair rivayetler
nakledilmitir. Zehebî, A‘lâm, VI/259-260.
905
Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, III/261.
906
bn Teymiye, age., IV/52; Zehebî, A‘lâm, VI/255; Cündî, age., s. 132.
127
shak ve Malik b. Enes rivayette bulunmutur.907 Onun Sahîh-i Müslim’de rivayeti vardr.908
Kimisine göre Ebû Hanife de ondan rivayette bulunmutur.909 Ca‘fer Sâdk ile Ebû Hanife
arasndaki ilikinin boyutlar hakknda çok net rivayetlere sahip deiliz. Ca‘fer Sâdk, Ebû
Hanife’yi hiç görmediini söylemi ve gyabnda onu özellikle kyas yapmamas hususunda
uyarmtr.910 Bu rivayetten hareketle Bahaüddin Varol, Ebû Hanife ile ehl-i beyt neslinin ileri
gelenleriyle herhangi bir ilikinin varln söylemenin zor olduunu ifade etmitir.911 îî veya
îa yanls kaynaklar ise Ca‘fer Sâdk’n Ebû Hanife ile görütüüne dair pek çok rivayet
verir.912 Bunlarn birisinde Ebû Hanife, Ca‘fer Sâdk’a krk soru sorar. Ca‘fer, hepsini
cevaplaynca, Ebû Hanife onun insanlarn ihtilaf ettikleri hususlar en iyi bilen kii olduunu
itiraf eder.913 Bir baka rivayete göre bir ihramlnn bir geyiin diini krmas ile ilgili Ca‘fer
Sâdk’n sorusunu, Ebû Hanife yantlayamaz.914 “Yine (Ca‘fer ile geçen) iki yl olmasayd
Numan helak olurdu.”915 eklinde Ebû Hanife’nin bir söz söyledii ifade edilerek, Ebû
Hanife’nin iki yl ona talebelik yapt söz konusu edilmitir. Ama bu söz deiik yönlerden
eletirilmitir. Dönemin iki büyük aliminin deiik vesilelerle bir araya gelmesi mümkün
görülmekle beraber, söz konusu rivayetlerde Ebû Hanife’yi Ca‘fer Sâdk’a talebe yapmak gibi
bir eilim hissedilmektedir. Gerçi mam Muhammed ve Ebû Yûsuf’a ait olan Âsâr isimli
eserde, Ebû Hanife’nin Ca‘fer Sâdk’tan bir çok hadis rivayet ettii ifade edilmektedir.916
Bununla birlikte Ebû Hanife’yi Ca‘fer Sâdk’a talebe yapan söz konusu rivayetleri temel
kaynaklardan ziyade îî kaynaklarda görmemiz, bu rivayetlerin mevsuk oluu konusunda
üphe oluturmaktadr. Hatta iin boyutu daha da ileri götürülerek Ca‘fer Sâdk’n Sünnî dört
mezheb imamnn hocas olduu öylece ifade edilmitir: “afiî, ilmini Muhammed
907
Zehebî, A‘lâm, VI/255; bn Teymiye, age., IV/52; Meclîsî, age., XLVII/27; eblencî, age., s. 139; Ziriklî,
age., II/121; Cündî, age., s. 132; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 66; Subhi Salih, age., s. 169.
908
Zehebî, A‘lâm, VI/255.
909
Meclîsî, age., XLVII/27; eblencî, age., s. 139; Ziriklî, age., II/121; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 66.
910
ez-Zübeyr b. Bekkâr (256/870), el-Ahbâru’l-Muvaffakyyât, thk: Sâmi el-Mekkî el-Anî, Badat, 1392/1972,
s. 76-77.
911
Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 266.
912
Meclîsî, age., XLVII/213-240.
913
Zehebî, A‘lâm, VI/255; Meclîsî, age.,XLVII/217-218; Ebû Zehrâ, Sekiz Büyük mam, s. 348-349; Subhi
Salih, age., s. 160.
914
Yâfiî, age., I/305; bnu’l-Imâd, age., I/220; Cündi, age., s. 145.
915
Cündi, age., s. 145. Cündi, bu iki ylda Ebû Hanife’nin îa fkhn örendiini söylemektedir.
916
Ebû Zehrâ, Sekiz Büyük mam, s. 366; mâmü’s-Sâdk, s. 38, 253.
128
eybânî’den ve Malik’ten alrken Ahmed de afiî’den ald. Bunlarn hepsinin ilmi bir ekilde
Ebû Hanife’ye dayanr. O da Ca‘fer b. Muhammed’den istifade etmiti. Ca‘fer Sâdk’n
birikimi de sonuçta Ali’ye döner.”917 Hiç üphesiz bu ifadeler mezheb taassubu içerisinde
söylenmi sözlerdir. Her ne kadar mam Malik ile Ca‘fer Sâdk arasnda bir iliki olsa da
siyasî tavr açsndan bile farkl bir tutum takndklar açktr. Hatta Ca‘fer Sâdk’n siyasî
ilerle ilgili ilgisiz ve isyan hareketlerine destek vermeyen tavrnn, mam Malik’in de tavr
olduunu savunanlar olmu, ancak mam Malik’in Nefsü’z-Zekiyye ve kardei brahim’in
hareketine verdii destek ve fetvann bu görüle çelitii ifade edilmitir.918 Bu da gösteriyor
ki mam Malik, döneminde bir otorite, Ca‘fer Sâdk bir otoritedir. Aralarnda rivayet bann
olmas birinin dierinden daha üstün olduu sonucunu dourmaz. Nitekim sahabiler de
birbirlerinden hadis dinlemilerdi.
Ca‘fer Sâdk’n ilmî yönüyle ilgili Ebû Zehra özetle u deerlendirmede bulunur:
x
Ca‘fer Sâdk, Medine ehlinden de Irak ehlinden de ilim talep etmi, taassup
göstermemitir.
x
Örendii görülerle kyas yapan kendine özgü metodu olan müstakil bir
müctehiddir.
x
mamn, fukahann ihtilaflarna önem vermesi, fkhn pnarlarn kendine
açmtr.919
Ca‘fer Sâdk’n zndklarla ilgili verdii baz cevaplar ve onlarla yapt münazaralar
veren Ebû Zehra, bunlarn onun kelam ilmine vukûfiyetini gösterdiini ifade etmektedir.920
Fkh konusunda onun yeri tartlmazd. Fkhta, dier slâm mezheplerinin imamlar gibi bir
metod takip etmitir. Birinci derecede Kur‘ân ve Sünnete dayanmaktadr.921 Onun fkhtaki
konumunu göstermesi açsndan bn Zulak’n bize verdii u bilgi çok dikkat-i ayandr:
“Msrllar, meselelerini Ca‘fer Sâdk’a yazarlar ve onun verdii fetvalardan ayrlmazlard.
917
bn Ebi’l-Hadîd, el-Mutezilî (656/1258), erhu Nehci’l-Belaa, Kum, 1404, I/18; el-Hllî (726/1335),
Nehcü’l-Hak ve Kefü’s-Sdk, Kum, 1407, s. 237.
918
Nevin Abdülhalik Mustafa, age., s. 270-271.
919
Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 28-29.
920
Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 96-100.
921
Subhi Salih, age., s. 169-170.
129
shak b. Ca‘fer Sâdk Msr’a geldiinde, Kabe gibi onun etrafnda dönüyorlard.”922 O,
îîlerce imamlarn en büyüü özellikle îî fkhn ve itikadn tedvin eden imam olarak
görülür. Nitekim mamiyye îas, kendilerinden bir mezhep olarak bahsederken Ca‘feriyye
ismini kullanrlar.923 Onun hadisçilii konusunda farkl görüler benimsenmitir. mam afiî
ve Yahya b. Maîn onu sika saymlardr.924 Onu kizble/yalanla itham eden hiçbir kimse
olmamtr.925 Ebû Hâtim de onu sika kabul etmitir.926 Bununla birlikte ona nispet edilen
hususlarn çokluu, bunlarn gerçek olan ile olmayann ayrt edilmesinin zorluu sebebiyle,
Buhari onun hadisini rivayet etmemitir. Ehl-i sünnet hadis alimleri onun hakknda ihtilaf
etmilerdir. Tabakat sahibi bn Sad, “O, sikadr, ilmi ve hadis rivayeti çoktur ancak huccet
saylan kiiler ondan rivayette bulunmamtr.”927 derken, Yahya b. Saîd, “çimde onunla ilgili
bir ey (kuku) var.”928 demektedir. Rivayet ettii hadisleri dorudan duymamas, Ebû Bekir
b. Ayya’ ondan rivayet etmemeye sevk etmitir. sminin o dönemde çokça geçmesi ve baz
istismarlar görülmesi ondan rivayet etme konusunda alimleri temkinli davranmaya ittii
görülmektedir. Örnein; Ebu’l-Hattab görülerini Ca‘fer Sâdk’a dayandrmtr ama Ca‘fer
Sâdk’n kendisi bunu reddetmi ve ondan berî olduunu söylemitir. Buna ramen ona ait
olmayan baz görüler, onun ahsyla ilikilendirilmitir.929 Belki de özellikle III/IX. yüzyl
alimlerinin ondan rivayette bulunmamas mezhep taassubundan kaynaklanan bir eksiklik
olabilir.930 “Hadis, hikmet, zühd, öüt kitaplar onun sözünden uzak kalamaz ve ‘Ca‘fer Sâdk
dedi ki:’ derler.”931 sözü aslnda Sünnî alimlerinin tedirginliinin haksz olmadn bize
anlatmaktadr. Anlalan her söz söyleyen, sözünün geçerlilik kazanmas için bunu Ca‘fer
Sâdk’a nispet etmitir. Ona nispet edilen sözün yan sra pek çok eser de nispet edilmi ve
922
bn Zûlâk, age., s. 48.
923
Flal, Ethem Ruhi, mamiyye îas, stanbul, 1984, s. 164.
924
bn Adî, Ebû Ahmed Abdullah b. Muhammed el-Cürcânî (365/976), el-Kâmil fî Duâfâi’r-Ricâl, 3. bask,
Beyrut, 1409/1988, II/131.
925
926
Zehebî, A‘lâm, VI/257; Ahmed Emîn, Duha’l-slâm,III/265.
bn Ebî Hâtim, Abdurrahman b. Muhammed b. dris er-Râzî et-Temîmî (327/940), el-Cerh ve’t-Ta‘dîl,
Beyrut, 1271/1952, II/487; eblencî, age., s. 139.
927
bn Sad, age., V/323.
928
bn Adî, age., II/131.
929
Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 128.
930
Ebû Zehrâ, Sekiz Büyük mam, s. 367.
931
Meclîsî, age., XLVII/30; Emîn, A‘yân, I/661.
130
yirmi dörde yakn kitabnn olduu ifade edilmitir.932
mamiyye’nin kaynaklarna göre
Ca‘fer Sâdk’n kendisine yöneltilen sorulara verdii cevaplar, îa’nn ‘el-Usûl’ adn verdii
dört kitapta toplanmtr. îa’ya ait eserlerin Selçuklular ve Eyyübiler zamannda imhaya
maruz kalmalarna ramen ‘Usûl’ dedikleri külliyatn baz kaynaklar kütüphane
mahzenlerinde varln korumutur. IV/X. asrn balarndan, V/XI. asrn ilk yarsna kadar
îa bilginlerinin eserlerini bu kitaplardan ve ittifak edilen baka eserlerden almalar bize bunu
göstermektedir.933 “îîliin Farkllama Sürecinde Ca‘fer Sâdk’n Yeri” isimli doktora
çalmas yapan Mehmet Atalan konuyla ilgili yazd bir makalede öyle demektedir: “îa,
Ca‘fer Sâdk’a baz vaaz ve nasihatler izafe ettii gibi, kendisine îî doktrini müdafaa eden
çok sayda kitap da izafe edilmektedir. Bu kitaplar kef, sihir, fal ve kimya ile ilgilidir. En
önemlileri de Ca‘fer Sâdk’n gelecee ait verdii haberlerle ilgili cefirdir. lk dönem
kaynaklarna bakldnda ise, red olunmu bir çok mesele hakknda Ca‘fer Sâdk’a izafe
edilen rivayetlerin mevcut olduu görülmektedir. Mesela îî-mamiyye’ye göre Ca‘fer Sâdk
bütün gizli, felsefî, tasavvufî, fkhî, kimyevî ve tabiî ilimlere; Zebur, Tevrat, ncil ve
brahim’in suhufuna, Fâtma mushafna, her türlü helal ve harama, geçmi ve gelecekleri bilgi
ve haberleri ihtiva eden Cefr ilmine vakftr… Aratrmada tespit edilebildii kadar ile Ca‘fer
Sâdk’n Kitabü’t-Tevhid adl eseri hariç, dier bütün eserler ona nispet edilmitir. stanbul
Süleymaniye’de tespit ettiimiz ve kaynaklarda bahsedilen Ca‘fer Sâdk’a nispet edilen
eserler incelendiinde bu sonuca varlmaktadr. Bu nedenle sihir, kimya, fal, zecr ve cefr gibi
ilimlerin ona nispeti ilmen uygun deildir. Çünkü bu iddialar bilimsel temelden yoksun ve
çelikilerle doludur.”934 Birçok eserinin olduu söylenirse de bunlarn ona nispeti ve shhati
oldukça üphelidir.935 îa’nn çou Ca‘fer Sâdk’n mezhebine balanmlar ve onu imamlar
saymlardr. îî ve Sünnî kaynaklar onu o kadar çok övmütür ki bir çok risale ve kitap ona
nispet edilmitir. Onu sûfî kutuplarndan bir kutup, Câbir b. Hayyân ’n kimyada hocas
saymlardr. Gelecekten haber veren ‘Cefr” kitab ona nispet edilmitir ve daha birçok
932
Emîn, A‘yân, I/668-669; Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 132; evkî Dayf, age., III/129, 132; Gölpnarl,
Abdülbâkî, On iki mam (as), 2. bask, stanbul, 1989, s. 106.
933
Subhi Salih, age., s. 169.
934
Atalan, Mehmet, “Ca’fer es-Sâdk’n Eserleri”, Dinî Aratrmalar Dergisi, Ankara, 2001, Say: 11, s. 131-132.
935
Flal, mamiyye, s. 165.
131
hüküm, söz, hadis ona nispet edilmitir. Öyle ki aratrmac muhaddisler için onun gerçek
görülerini bilme konusunda iler birbirine karmtr.936
Abdullah b. Hasan babas, annesi Fâtma bt. Hüseyin ve sahabi Abdullah b. Ca‘fer b.
Ebî Tâlib’ten rivayet etmitir. Kendisinden Süfyan Servî ve Malik rivayette bulunmutur.
Onun ulemann yannda saygn bir yeri vard. Yahya b. Maîn ve Ebû Hâtim, onun için sika ve
sadûk demitir.937
Hasan b. Zeyd, bir muhaddisti; Neseî’nin Süneni’nde onun hadis rivayeti vardr.938 bn
Maîn ve bn Adî onu zayf kabul etmitir, bn Hbban ise onun için sika demitir.939
Ali b. Ömer b. Ali b. Hüseyin bir muhaddisti ve Ca‘fer Sâdk’tan rivayette
bulunmutur.940 bn Hbbân onu sika raviler içerisinde saymtr.941
Siyasetle iç içe olan ve Mansûr zamannda hurûc eden Muhammed Nefsü’z-Zekiyye ve
kardei brahim’i babalar Abdullah, çocukken Abdullah b. Tavus’a götürür ve ona “Bu
ikisine hadis rivayet et. Umulur ki Allah, o ikisini faydalandrr.” derdi.942 Abdullah olu
Muhammed’e ilim talep etmesini ve dinde fkh sahibi olmasn emrederdi.943 O, ilim talep
ediini öyle anlatmaktadr: “Ensar’n evlerinde ilim talep ederdim. Hatta onlarn kap
önlerinde yatar uyurdum. Birisi beni uyandrr ve beni o evin kölesi zannederek, ‘Efendin
namaza çkt.’ derdi.”944 Birileri Muhammed b. Abdillah’n ilmî kapasitesi ile alakal ileri geri
söz söylemiler olacak ki onun arkadalarndan Kasm b. Müslim, ona gelir ve öyle der: “Ey
Ebû Abdillah! nsanlar, sizin arkadanz Muhammed’in fkh bilgisi yoktur, diyorlar.”
Muhammed, yerden bir denek alr ve “Ey Kasm b. Müslim! nsanlar u denein elimde
oluu gibi bana balansnlar ve bana helal ve haram kapsndan sorsunlar da ben onun
cevabn veremiyeyim. Bu hiç ho bir ey deildir. Ey Kasm b. Müslim! nsanlarn en sap
936
Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 132.
937
bn Ebî Hâtim, age., V/33; bn Kesîr, age., X/513; bn Hacer, Ahmed b. Ali b. Muhammed el-Askalânî
(852/1449), Tehzîbü’t-Tehzîb, Beyrut, 1404/1984, V/33.
938
Mizzî, age., VI/152; bn Kesîr, age., X/703; eblencî, age., s. 186.
939
bn Kesîr, age., X/730.
940
Mizzî, age., XXI/78; Dâvûdî, age., s. 243; bn Hacer, Tehzîb, VII/320.
941
bn Hbbân, age., VIII/456.
942
Isfehânî, Mekâtîl, s. 211, 213.
943
Isfehânî, Mekâtîl, s. 213.
944
Isfehânî, Mekâtîl, s. 211.
132
hatta en zalimi daha da ötesi en kafiri bu ümmet içerisinde imamet iddia edip de kendisine
helal ve haramla ilgili bir ey sorulduunda ona kar verecek cevab olmayandr.”945 O, derin
bir ilme sahipti946 ve biz bu dinî bilgiyi en güzel bir biçimde onun Mansûr ile
mektuplamasnda görmekteyiz.947 Söz konusu mektuplar onun dinî ilimlere vukûfiyetini bize
aksettirmektedir.948 Ondan bir grup, hadis rivayet etmitir. Neseî ve bn Hbbân onu sika kabul
etmitir.949
Muhammed’in kardei Mûsâ b. Abdillah rivayeti az olmakla beraber hadisçidir.950
Yahya b. Maîn, onu sika kabul etmitir.951
Muhammed ile Mûsâ’nn kardeleri olan Yahya b. Abdillah da hadis rivayet etmitir.
Onun kendisinden en çok hadis rivayet ettii kii Ca‘fer b. Muhammed Bakr’dr. Yine
babasndan, kardei Muhammed’den, Eban b. Talib’ten hadis rivayetinde bulunmutur.952
Yahya’nn Medine’de mam Malik’in yanna gidince, mam Malik onu ayaa kalkarak
karlad ve yan bana oturttuu rivayet edilmektedir.953
sa b. Zeyd, ehl-i beyt nesli içerisinde ilim olarak en önde gelenlerden biriydi.
Babasndan, Ca‘fer Sâdk’tan, Abdullah b. Muhammed’den, Süfyan Sevrî’den, ube b.
Haccac’tan ve Malik b. Enes’ten hadis rivayet etmitir.954 Süfyan Sevrî’nin ona çok deer
945
Isfehânî, Mekâtîl, s. 258.
946
Ziriklî, age., VII/90.
947
Belâzurî, age., III/323-325; Müberrad, age., VI/113-117; Taberî, age., VII/566-571; bnü'l-Esîr, age., III/568-
571; bn Kesîr, age., X/502-504; Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 105-112; Demirayak, age., s. 158-161.
948
E-elebî, Ahmed, Mevsûâtü Târîhi’l-slâmî ve’l-Hadârati’l-slâmiyye, 7. bask, Kâhira, 1982, III/208; Zorlu,
age., s. 261.
949
Ez-Zehebî, emsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân (748/1347), Mîzânü’l-‘tidâl fî Nakdi’r-Ricâl, thk:
Ali Muhammed-Âdil Ahmed, Beyrut, 1995, VI/198; bn Kesîr, age., X/514.
950
951
Ziriklî, age., VIII/270.
bn Hacer, Ahmed b. Ali b. Muhammed el-Askalânî (852/1449), Lisânü’l-Mîzân, 3. bask, Beyrut,
1406/1986, VI/123.
952
Isfehânî, Mekâtîl, s. 388. O, Medine’de Ca’fer Sâdk’n kucanda büyümü, ondan hadis dinlemi ve fkh
örenmitir. Ziriklî, age., IX/190.
953
Isfehânî, Mekâtîl, s. 389.
954
bn Ebî Hâtim, age., III/60; Isfehânî, Mekâtîl, s. 345.
133
verdii ve elini öptüü ifade edilir.955 Ali b. Salih’in onu kzyla evlendirmesinin bir sebebi
olarak onun ilmî kapasitesi söz konusu edilmitir.956
Babas vefat ettiinde yirmi yanda olan Mûsâ Kâzm’n957 ilk hocas hiç üphesiz
babas Ca‘fer Sâdk olmutur. bn Teymiye, onunla ve babasyla ilgili öyle demektedir:
“Mûsâ Kâzm’n çok rivayeti yoktur. Babas Ca‘fer’den rivayet etmi, kendisinden de kardei
Ali rivayette bulunmutur. Tirmizi ve bn Mace, ondan rivayette bulunmutur… Onun,
babasnn ve dedesinin hadisleri sahihlerde, sünenlerde ve müsnedlerde vardr; fetvalar ise
bnü’l-Mübarek’in, Saîd b. Mansûr’un, Abdürrezzak’n, Ebî Bekr b. eybe’nin kitaplar gibi
selefin fetvalar hakknda yazlan kitaplarda vardr.”958 Zamannn en fakihî, dini en iyi
anlayanlarn banda gelen, Kur‘ân’ en iyi ezberlemi ve manasn en iyi bilen, anlalr bir
dille konuan959 Mûsâ Kâzm’n ilmiyle alakal îî kaynaklar pek çok menkbe ve rivayetler
naklederler. Ona soru soranlara ikna edici cevaplar verdiine, onunla münazara eden
hasmlarn yenilgilerine dair pek çok rivayetler aktarlmtr.960 Onun sika bir ravi olduu
konusunda hadisçiler hem fikirdirler.961
Ca‘fer Sâdk’n dier iki olu Muhammed ve shak da hadis rivayetleriyle marufturlar.
Muhammed, babasndan rivayetlerde bulunmutur.962 Süfyan b. Uyeyne shak b. Ca‘fer’den
rivayet ettii zaman öyle derdi: “Bana sika, raz olunmu shak b. Ca‘fer söyledi.”963
bn Teymiye Mûsâ Kâzm’n ilmi ile ilgili söylediklerinin aksine olu Ali Rzâ’nn ilmi
ile alakal olumlu eyler söylememektedir. Ona göre Mûsâ Kâzm’dan sonra gelen on iki
imam
temsilcilerinin,
ilimle
mehur
kitaplarda
ve
onlarn
tarihlerinde
haberleri
zikredilebilecek bir ilim onlardan alnmamtr. Onlarn ne temel hadis kaynaklarnda
rivayetleri ne selefin fetvalarnn nakledildii bilinen kitaplarda fetvalar ne de tefsir vb.
955
Isfehânî, Mekâtîl, s. 351-352; Dâvûdî, age., s. 229.
956
Ziriklî, age., V/286.
957
lhan, Mûsâ Kâzm, s. 4
958
bn Teymiye, age., IV/56.
959
lhan, Mûsâ Kâzm, 33.
960
Meclîsî, age., XLVIII/189-205; Emîn, A‘yân, II/6; eblencî, age., s. 144 ; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 21-23.
961
bn Ebî Hâtim, age., VIII/139; Mizzî, age., IXXX/43; Zehebî, Mîzânü’l-‘tidâl, VI/538; bn Hacer, Tehzîbü’t-
Tehzîb, X/302.
962
Taberî, age., VIII/537; Isfehânî, Mekâtîl, s. 438; bnü'l-Esîr, age., IV/153; bn Tiktakâ, age., s. 213.
963
Mizzî, age., II/416; Dâvûdî, age., s. 202.
134
kitaplarda bilinen sözleri vardr. Fakat onlara ait, ehlinin arzulad faziletler ve menkbeler
vardr. Ebu’s-Salt Herevî gibilerin, onun babalarndan naklettii, içinde Allah’n, brakn ehl-i
beytin sadklarn ehl-i beytin dndaki sadklardan bile tenzih ettii yalanlarn olduu
rivayetlerden baka her hangi bir rivayeti yoktur. Ondan orta seviyeden daha aada olan
baz fakihler, bilgi almlardr.964 O, babasndan ve bakalarndan hadis rivayet etmitir.
Kendisinden de Me‘mûn, Ebu’s-Selt Herevî, Ebû Osman Mazenî rivayette bulunmutur.965 bn
Hbbân onu sika saymtr.966 Ancak ondan gelen bütün rivayetlere itibar edilemeyecei,
bunun sebebinin ondan pek çok garip nakiller yaplmasnn olduu hadisçiler tarafndan tasrih
edilmitir.967 eblencî, onun Münavi’nin Camiu’s-Sair erhinde yer alan baz hadis
rivayetlerini sralamaktadr.968 Yine îî kaynaklar halkn ona sorduu sorular ve onun verdii
cevaplarla ilgili pek çok rivayette bulunurlar.969 Ona ait olduu ifade edilen eserler
mevcuttur.970 Bütün bu bilgileri deerlendiren lhan, onun babas gibi Medine’de fevkalade
derin bir dinî kültürle, ilimle dopdolu bir çevrede yetitiini, daha yirmi yandayken fetva
makamna yükseldiini ifade etmektedir.971 Halife Me‘mûn’un onu veliaht tayinini ve bu
tayinindeki bir sebebin de onun fazileti olduunu ifade etmitik. Hal böyle olunca onun az
çok bir ilim sahibi olduu anlalmaktadr. Fakat baba ve dedeleri kadar ilim sahibi olmad,
en azndan Sünnî hadis kaynaklarnn onun hadisçiliine, fetva ehlinin onun fetvalarna pek
itibar etmedii de bn Teymiye’nin sözlerinden anlalmaktadr.
bn Teymiye’nin dinî bilgisiyle ilgili îîlerin görüüne katlmad bir dier kii de Ali
Rzâ’nn olu Muhammed’dir. Onun “Mûsâ Kâzm’dan sonra gelen on iki imam
temsilcilerinin ilimle mehur kitaplarda ve onlarn tarihlerinde haberleri zikredilebilecek bir
ilim onlardan alnmamtr. Onlarn ne temel hadis kaynaklarnda rivayetler ne selefin
fetvalarnn nakledildii bilinen kitaplarda fetvalar ne de tefsir vb. kitaplarda bilinen sözleri
964
bn Teymiye, age., IV/56, 58, 60-62.
965
bn Kesîr, age., X/689.
966
bn Hbbân, age., VIII/456.
967
bn Hbbân, age., VIII/456; Zehebî, Mîzânü’l-‘tidâl, V/191, 192.
968
eblencî, age., s. 148. Onun hadis rivayetine dair rivayetler için bkz. Meclîsî, IXL/120-122; Emîn, A‘yân,
II/14, 18.
969
Meclîsî, age., IXL/89-107; Emîn, A‘yân, II/13, 22-23;
970
Emîn, A‘yân, II/26-27; lhan, Mûsâ Kâzm, s. 94-97. evkî Dayf, Tahran’da baslm olan “Fkhu’r-Rdâ”
adl eserinin olduunu söylemektedir. Age., III/132.
971
lhan, Mûsâ Kâzm, s. 40.
135
vardr. Fakat onlara ait, ehlinin arzulad faziletler ve menkbeler vardr. Allah hepsinden raz
olsun”972 sözlerinin bir muhatab da Muhammed Cevad b. Ali Rzâ’dr. Me‘mûn’un, kzn
onunla evlendirmek üzere Abbâs oullarnn ileri gelenlerinin önünde, Kad Yahya b. Eksem
tarafndan kendisine yöneltilen sorularla imtihan edilmesi olay973 bn Teymiye tarafndan pek
çok gerekçeyle reddedilmitir. Ona göre Yahya b. Eksem gibi birinin böyle bir soruyu bu
ekilde sormas makul deildir ve Muhammed’in ilminin göstergesi olarak sorduu sorularn
pek çou basit sorulardr, oysaki onun ayn meselede sorabilecei ilim gerektiren baka
sorular sormas mümkündür. bn Teymiye onun Fâtma’nn mehriyle ilgili sözlerini de
eletirir.974 Bununla birlikte onun Hz. Ali rivayetiyle Hz. Peygamber’den hadis rivayetini
kaynaklarmz vermektedir.975 Avni lhan, bir hrszn elinin nereden kesilecei konusunda
Me‘mûn’un ba kads Ahmed b. Ebî Duâd’n deil de onun görüüyle amel ettiine dair bir
rivayeti nakleder976 ki bu da çok makul görünmemektedir. Me‘mûn’un herkesin ortasnda ba
kadsnn deil de çocuk yata olan Muhammed’in görüüyle amel etmesi, üstelik ba kadnn
da görevine devam etmesi çelikili ve izah güç bir durumdur.
Dinî ilmiyle alakal ilim ve fkh ehlinden olduu ifade edilen Muhammed b. Kasm’n
adalet ve tevhid konusunda mutezilî görülere sahip olan bir zeydî olduu,977 ancak Hz.
Peygamber’in Hz. Ali’yi kendisinden sonra ismen deil de vasf olarak imam tayin ettiini
972
bn Teymiye, age., IV/56.
973
bn Teymiye, age., IV/68; Emîn, A‘yân, III/33-34; Ahmed Hüseyin Ya‘kûb, age., s. 336-337. Rivayete göre
Yahya b. Eksem, Muhammed Cevad’a ‘Av öldüren ihraml hakknda görüün nedir?’ diye sorunca Muhammed,
‘Hll bölgesinde mi harem bölgesinde mi, bilerek mi cahilane mi, ilk defa m birkaç defa m, küçük bir av
hayvan m büyük bir av hayvan m, ihraml köle mi hür mü, büyük mü küçük mü, ku mu yoksa baka bir
hayvan m?’ eklinde soruyla cevap verir. Yahya b. Eksem ve oradakiler buna çok arrlar. Me‘mûn onun
faziletini böylece onlara ispat eder ve orada Fâtma’nn mehri olan 500 dirhemle Me‘mûn’un kzn Muhammed
Cevad kendisine nikahlar.
974
bn Teymiye, age., 69-75.
975
Hz. Ali öyle demitir: “Rasûlullah beni Yemen’e gönderdi. Bana tavsiyede bulunurken öyle dedi: ‘stihare
eden hüsrana uramaz, istiare eden piman olmaz. Ey Ali! Gece yolculuu yap. Çünkü geceleyin yol adeta
ksalr. Gündüz yolculuu ise uzun gelir. Ali! Sabahleyin ie bismillah ile bala. Çünkü ümmetime sabahn erken
vakitleri bereketli klnmtr.’” Hatîb Badâdî, age., III/54; Safedî, age., IV/106; Yâfiî, age., II/81; Emîn, A‘yân,
II/35.
976
lhan, Mûsâ Kâzm, s. 102.
977
Isfehânî, Mekâtîl, s. 465, 473.
136
söyleyerek
dönemindeki
Zeydiyye
imamlarnn
görülerine
muhalefet
ettii
nakledilmektedir.978
Kendi ilmiyle alakal bilgiler bulamadmz dris b. dris b. Abdillah’n, Marib’te
Mâlikî mezhebinin yaylmas konusunda balca etken olduu ifade edilmektedir. mam
Malik’in Muvatta’da dris’in dedesi Abdullah’tan rivayette bulunmas, Abbâsîler’den Halife
Mansûr’un hal‘ine fetva vererek Muhammed ve brahim kardelere biat etmesi ve onlardan
sonra dris’in halifeliini tavsiye etmesi sebebiyle drisîler’in bir yerde yönetimi ele geçirme
sebebi olmutur. Bütün bunlar sebebiyle dris b. dris, “Onun mezhebine tâbî olmaya ve kitab
Muvatta’y okumaya biz herkesten daha laykz.” diyerek tüm hizmetindekilere bunu
emretmitir. Bu da Marib’te Mâlikî mezhebinin yaylmasna sebep olmutur.979 Hiç üphesiz
bu da dinî ilimler açsndan çok önemli bir husustur. Bu olay, bir bölgenin Müslüman olmas
ve Mâlikî mezhebinin görülerini benimsemesinde bir erîfin rolünü bize açk bir ekilde
anlatmaktadr.
Görüldüü üzere seyyid ve erîfler arasnda dinî ilimler açsndan alim diye
nitelendirilen insanlar olmutur. Bunlar özellikle îî dünyada ilimlerinden istifade edilen
kiiler olmulardr. Bununla beraber, Sünnî dünyada bu kiilerin ilminden hakkyla istifa
edilip edilmedii ve onlarn eserleri müstakil aratrma konusu olabilecek bir husustur.
2. iir ve Edebiyat Alannda Seyyid ve erîfler
Toplumu etkileyen, belli kitleleri peinden sürükleyen insanlarn, iir ve edebiyat
alannda ileri olmalar, en azndan iyi birer hatip olmalar sk rastlanlr bir durumdur. Seyyid
ve erîfler de zaman zaman kitleleri pelerinden sürüklemi, karizma sahibi insanlardr.
Onlarn kendilerini, edebiyat alannda yetitirmelerinin gerei ortadadr. Zaten iir ve edebiyat
gerek cahiliye döneminde gerekse Hz. Peygamber döneminde Arap toplumunda önde bir
kültür unsurudur. Özellikle iir o dönemin haberleme unsuru, airler de medyas olarak
görülebilir. Ferdî ve toplumsal hayatn her ögesi iirlerde ilenmitir. Dolaysyla siyasetten
dinî hayata, aktan ekonomik hayata kadar pek çok alanda iirler söz konusudur.
978
Varol, Ehl-i Beyt Nesli, s. 223.
979
Kettânî, age., I/86.
137
Ca‘fer Sâdk, Abdullah b. Hasan ve oullar Muhammed ve brahim, Abbâsîler’in ilk
döneminin en mehur hatipleri olarak saylmtr.980 Bu normal kabul edilmelidir, çünkü söz
konusu ahslar gerçekten toplumlarnda iz brakm kiilie sahip insanlardr. Ca‘fer Sâdk’n
iirlerini, îî kaynaklar derlemitir.981 Abdullah b. Hasan’n Halife Seffâh’a kar söyledii
beyitler982 bana epey i açm görünmektedir. ki oluna vasiyette bulunurken,983 olu
Muhammed’in ba, önüne getirildii zaman söyledii beyitler984 kaynaklarmzda yer
almaktadr.985
Gözü yal biri olduu için zü’d-dem‘a (gözü yal) diye lakab bulunan986 Hüseyin b.
Zeyd b. Ali, babas Zeyd ve kardei Yahya’nn ölümlerinden dolay çok alam ve dizeler
söylemitir.987
Aratrmamz içerisindeki dönemde edebî yönden en parlak ahsiyet hiç üphesiz
Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’dir. Onun hurûcu esnasndaki iirlerini kaynaklarmz bize
nakletmitir.988 Ancak o, airliinden daha çok hutbeleri ve mektuplar ile ün kazanmtr.
Muhammed’in Mansûr’a kar hareketinde Medine’de minbere çkarak halka okuduu hutbe,
Abbâsîler’e muhalif gruplarn irad ettikleri siyasî hutbelere güzel bir örnek tekil eder.989
Onun edebî yönünü bize en iyi aksettiren hiç üphesiz Mansûr’la yaztklar mektuplardr.990
980
Demirayak, age., s. 142.
981
Emîn, A‘yân, I/676.
982
Hatîb Badâdî, age., IX/432 bn Abdirabbih, age., V/74; Dâvûdî, age., s. 82. Seffâh ile mektuplamas
esnasnda irad ettii beyitler için bkz. Belâzurî, age., III/310; Ya‘kûbî, age., II/358; bn Abdirabbih, age., V/86.
983
Ahmed Zeki Safvet, Cemheratü Hutabi’l-Arab fî Usûri’l-Arabiyyeti’z-Zâhira, Kâhira, 1381/1962, III/39.
984
Safedî, age., III/298; Ahmed Zeki Safvet, age., III/40.
985
Bütün iirleri için bkz. Isfehânî, Eanî, XXI/124-138.
986
Mervezî, age., s. 38; Dâvûdî, age., s. 210.
987
Belâzurî, age., III/453; bn Manzûr, age., VIII/91.
988
Cüheyne Da’ndan kaçarken, cariyesi dümü ve ona ait olan çocuu ölmütür. Muhammed bu olay üzerine
bir iir söylemitir. Taberî, age., VII/535; bnü'l-Esîr, age., III/559. Kendisine biat edenlerle ilgili kitaplar
yaktktan ve klcn knndan çkardktan sonra “Gaspçlara kar galip gelmede utanlacak bir ey
yoktur./Arslann sinekten korkmas diye bir ey yoktur.” anlamnda iir irad etmitir. Safedî, age., III/298. Yine
hurûc ettiinde ölüm ile ilgili bir iir söylemitir. Belâzurî, age., III/330.
989
El-Kâlî, Ebû Ali smail b. Kasm el-Badâdî (356/960), el-Emâlî, Beyrut, 1344/1926, III/120; Ahmed Zeki
Safvet, age., III/38; Demirayak, age., s. 14.
990
Belâzurî, age., III/323-325; Müberrad, age., VI/113-117; Taberî, age., VII/566-571; bnü'l-Esîr, age., III/568-
571; bn Kesîr, age., X/502-504; Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 105-112; Demirayak, age., s. 158-161.
138
Mansûr ve Muhammed arasnda karlkl yazlan bu harika mektuplar sebebiyle bu hareket,
dier isyanlardan farkllk göstermektedir. Bu mektuplar, siyasî, mantkî ve dinî delillerle
doludur.991 Bu mektuplar Arap Edebiyat tarihi açsndan da önem arz etmektedir.992 Bu
mektuplar, yazlm siyasî mektuplarn en güzel ve orijinal örneklerindendir.993 Müberrad
onlar “gerçekten çok güzel ve ho”994 diye tavsif etmektedir. Bunlar edebiyat aheserleridir.995
Muhammed ile ayn kaderi paylaan kardei brahim, taraftarlarn alatacak derecede
iyi bir hatip996 ve de bir airdir.997 Onun hanmna sevgisini ifade eden beyitleri,998 aabeyi
Muhammed hastalandnda999 ve aabeyinin vefat haberini aldnda söyledii iirleri,1000
kaynaklarmzda yerini almtr. Mufaddal b. Muhammed, Mansûr’un ordusuna kar
dururken brahim’in yannda olduunu, onun beyitler söylediini, her seferinde brahim’e
beyitlerin kime ait olduunu sorduunu, onun da “Hendek Günü…” “Sffin Günü…” diyerek
onlarn kim tarafndan ne zaman söylendiini haber verdiini anlatr.1001 brahim Basra’da
gizlenirken Mufaddal’n yannda gizlenmiti. brahim ondan mütalaa etmek için Araplarn
divann istedi. Güç yetirebildii kadar ona getirdi. brahim’e seksen kaside öretti. brahim
öldüünde Mufaddal onlar çkartt ve Mufaddaliyat diye isimlendirdi.1002 Isfehanî’nin
rivayetinde ise brahim’in onlar arasndan bir müstakil kitap oluturduu, kendisi ölünce
Mufaddal’n onlar çkarp “htiyâru’l-Mufaddal” ismiyle kendisine nispet ettii, onlarn
yetmi kaside olmasna karn Mufaddal’n sayy yüz yirmi sekize çkard ifade
edilmektedir.1003
991
elebî, age., III/208.
992
Zorlu, age., s. 261.
993
I, age., s. 37; Muhammed Cemâlüddîn Sürûr, age., s. 197.
994
Müberrad, age., III/125.
995
Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 108.
996
Isfehânî, Mekâtîl, s. 289.
997
Ziriklî, age., I/41.
998
Isfehânî, Mekâtîl, s. 273.
999
Safedî, age., VI/32.
1000
Belâzurî, age., III/333; Mes‘ûdî, Mürûc , II/177; Isfehânî, Mekâtîl, s. 268, 294; bnü'l-Esîr, age., III/577;
Dâvûdî, age., s. 84.
1001
Safedî, age., VI/32-33.
1002
Dâvûdî, age., s. 88.
1003
Isfehânî, Mekâtîl, s. 292, 320.
139
Muhammed’in dier kardeleri Mûsâ,1004 Yahya1005 ve dris’in1006 de iirleri vardr.
Mansûr, Medine valisi erîf Hasan b. Zeyd’e, brahim b. Abdillah’n bann kimin olduunu
sorduu zaman o, iirle cevap vermitir.1007 drisîler Devleti’nin II. dris’i, halife olarak
kendisine biat edildii zaman halka bir hutbe irad etmitir.1008 Yine deiik yerlerde ve
zamanlarda dris b. dris iirler irad etmitir.1009 Bu iirlerin bir ksmn veren Safedî, onun
fasih bir air olduunu söylemektedir.1010 Sahbü Fâh Hüseyin b. Ali, kendisine katlacaklarn
söyledikleri halde sözlerinde durmayarak onunla birlikte hareket etmeyen bir topluluk
hakknda baz beyitler söylemitir.1011 Muhammed Nefsü’z-Zekiyye’nin olu Ali, babas ve
ailesinin öldürülmesinden sonra Hind bölgesine gitmi ve orann bir bölgesinin hanna yazd
mektupta bir iire yer vermitir.1012 Mûsâ b. Abdillah’n olu Abdullah, kendisine iir okuyan
birine iirle cevap vermitir.1013 Yine sa b. Zeyd’in bir iiri,1014 Muhammed b. Ca‘fer’in birisi
Nasr b. ebib ile konumas esnasnda irad ettii olmak üzere1015 iirleri1016 kaynaklarmzda
yer almtr. Safedî, Muhammed b. Ca‘fer’e hatîb ve air demektedir.1017 Mûsâ Kâzm’n1018 ve
olu Ali Rzâ’nn iirleri1019 ise îî kaynaklarda yer almaktadr.
1004
Merzubânî, age., s. 378-379; Dâvûdî, age., s. 91; Ziriklî, age., VIII/275.
1005
Kendisine yeeni, hurûcu esnasnda neden baarl olamadn sorduunda o, Huyey b. Ahtab’n iiriyle
cevap vermitir. Isfehânî, Mekâtîl, s. 393.
1006
Safedî, age., VIII/319.
1007
Dâvûdî, age., s. 89.
1008
Fudaylî, age., s. 10; bnü’l-Kâdî, age., s. 25.
1009
Safedî, age., VIII/314-315, 319; Dâvûdî, age., s. 130; bnü’l-Kâdî, age., s. 31.
1010
Safedî, age., VIII/315.
1011
Taberî, age., VIII/202.
1012
Merzubânî, age., s. 283-284.
1013
Merzubânî, age., s. 423.
1014
Isfehânî, Mekâtîl, s. 348; Dâvûdî, age., s. 229.
1015
Isfehânî, Mekâtîl, s. 426.
1016
Safedî, age., II/337-339.
1017
Safedî, age., II/337.
1018
Emîn, A‘yân, II/10.
1019
Meclîsî, age., IXL/107-113; Emîn, A‘yân, II/29-30; eblencî, age., s. 149.
140
3. Dier lim Dallarnda Seyyid ve erîfler
Seyyid ve erîflerin dinî ilimler dnda, dier ilimlerle ilikisine dair detayl rivayetler
bulunmamaktadr. Tarih kitaplarmzn siyasî tarihten müteekkil olmas sebebiyle, ilmî
hayatla ilgili malumatmz yok denecek kadar azdr. Bu konunun tek istisnas Ca‘fer Sâdk’tr.
Çünkü ona pek çok ilim nispet edilmi ve onun pek çok ilim dalnda alim olduu ifade
edilmitir. “Alimlerin ifade ettiine göre Ca‘fer Sâdk bir çok ilimde söz söylemitir. Onun
sözü sadece slâmî ilimlerle snrl deildi. Onun tp ilminde de tabiî ilimlerde de sözleri
vardr. mamiyye’den kardelerimiz onun tbbyla ilgili kitaplar yazmlardr.”1020 Tevhid
risalesindeki ay, güne, gece, gündüzle alakal ifadeleri de nakleden Ebû Zehra, onun tabiî
ilimlerle de ilikisinin olduu söyler ve Abbâsîler’in ilk döneminin Süryani, ran ve Yunan
dillerinden tercümelerin yaygnlat bir dönemde bu söz konusu risalenin, dolaysyla bu
bilgilerin Ca‘fer Sâdk’a ait olmasnn normal olduunu söyler.1021 Bu bilgiye göre Ca‘fer
Sâdk, kozmoloji bilmektedir.1022 Ona, Hemedan bölgesinden gelen bir kii oradaki Râvend
denilen da bilip bilmediini sorunca Ca‘fer Sâdk, “Canm sana kurban olsun, ona Ervend
derler.” diye cevap verir. Üstelik Ca‘fer Sâdk, orada bir pnar olduunu söyler.1023 Yine
Rey’den gelen bir dokumacya memleketiyle ilgili hem sorular sorar, hem açklamalar yapar.
Hatta Sâdk, en sonunda adamdan yapt ii brakmasn ister.1024 Bu rivayetler de onun
corafya bilgisini bize aksettirmektedir. Ca‘fer Sâdk’n kimya ile ilgisi ise tartma
konusudur. Genel kabul edilen görüe göre Câbir b. Hayyân
onun talebesidir.1025 Hatta
konuyla ilgili bir çalma yapan Esin Kahya, kitabna “Modern Kimyann Kurucusu Câbir b.
Hayyân ” ismini vermitir.1026 Fakat bn Nedim, Câbir’in talebeliini îa’nn bir iddias olarak
zikreder, kendi görüünü ise belirtmez.1027 Ca‘fer Sâdk’n örencisi olan Câbir’in kimya ile
1020
Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 246.
1021
Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 31-32.
1022
Esin Kahya da Ca’fer Sâdk’n kozmoloji ve simya ile ilgilendiini söylemektedir. Kahya, Esin, Modern
Kimyann Kurucusu Câbir b. Hayyân , Ankara, 1995, s. 108-109, 111.
1023
bnü’l-Fakîh, age., s. 462
1024
bnü’l-Fakîh, age., s. 544.
1025
bnü’l-Imâd, age., I/220; Goldziher, Ignace (1339/1921), Klasik Arap Literatürü, çev: Azmi Yüksel-Rahmi
Er, Ankara, 1993, s. 122; Hodgson, age., I/386; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 30, 101; Sekiz Büyük mam, s.
352, 355; Fkî, age., s. 166; Kaya, Mahmut, “Câbir b. Hayan”, DA., stanbul, 1992, VI/536.
1026
Kahya, Câbir’in Ca’fer Sâdk’n örencisi olduunu kabul eder. Age., s. 108-109, 111.
1027
bn Nedim, Muhammed b. shak Ebu’l-Ferac (358/995), el-Fihrist, Beyrut, 1398/1978, I/499.
141
ilgili risalelerin sahibi olduu ise üphelidir. Câbir’e nispet edilen risaleler, içerik itibariyle
smailî ve batnî unsurlar tad için, sonradan yazlm olduu ifade edilmitir.1028 Ziriklî,
“Câbir b. Hayyân ’n risaleleri cem‘ ettii söylenilmektedir.”1029 derken, bnü’l-Imâd ise söz
konusu risaleleri Câbir’in telif ettiini söyler.1030 Bu rivayetlerden anlald kadaryla Câbir
b. Hayyân bir kimyac ve simyagerdir. Buradan hareketle onun hocas olan Ca‘fer Sâdk’n
da bu konularda, yüzeysel bile olsa, bilgisinin olduu rahatça düünülebilir. Bu da Ca‘fer
Sâdk’n çok yönlü bir kiilie sahip olduunun, onun dinî ilimlerin dndaki ilimlerde de az
çok bilgi sahibi olduunun göstergesi kabul edilebilir. Ca‘fer Sâdk’a nisbet edilen baka bir
husus ise Cefr/Cifr’dir. Cifr kelime olarak koyunun yavrusu için kullanlrken daha sonra
koyun derisi için kullanlmtr. Cifr, gelecekten haber veren bilgiler içeren bir kitaba isim
olmu; ikinci bir aamada da eitimle elde edilemeyen, peygamberden vasiyet vb. bir yolla
elde edilen Allah katndaki özel bir bilgi için kullanlan bir isim haline gelmitir.1031 Hz.
Ali’nin Câmia isimli cifr içeren eserinin, Muhammed Bakr ve Ca‘fer Sâdk’n elinde
olduuna dair rivayetleri îî kaynaklar zikrederler.1032 bn Haldun, bu kitabn Ca‘fer Sâdk’a
nispeti sahih olduu taktirde, bunda garipsenecek bir durumun olmadn, bunun velilerin
kerameti türünden bir olay olabileceini söyler.1033 Ancak onun da ifade ettii gibi Cifr kitab,
Hârûn b. Saîd el-Iclî’ye1034 ve Hattabîler’e1035 dayanmaktadr. Hattabîler, Ca‘fer Sâdk’a ilahlk
izafe edecek derecede ar bir gruptur.1036 Kur‘ân- Kerîm’i cifr ile tefsir edenlerin îîler
deil, Sünnîler’den Hanefîler’in olduuna dair mamiyye/sna aeriye îas’ndan nakiller
yapan Seber, “Sonuç itibariyle îa literatüründe cifrin teoriiyle ilgili olarak ihtilafl bu ve
benzeri birkaç rivayetin dnda pek fazla malümata rastlam deiliz. Konunun pratiiyle
1028
bn Teymiye, age., IV/54; Goldziher, age., s. 122; Hodgson, age., I/386; Huart, age., s. 303.
1029
Ziriklî, age., II/121.
1030
bnü’l-Imâd, age., I/220.
1031
Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 33; Sekiz Büyük mam, s. 356.
1032
Küleynî, age., I/238-242; Emîn, A‘yân, I/93.
1033
bn Haldûn, age., I/276, 279.
1034
bn Haldûn, age., I/279.
1035
El-Makrîzî, Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Ali (845/1442), el-Mevâz ve’l-‘tibâr bi Zikri’l-Htat ve’l-Âsâr , Bulak-
Msr, 1270, II/352; Ebû Zehrâ, mâmü’s-Sâdk, s. 37; Sekiz Büyük mam, s. 362.
1036
Öztürk, Mustafa, Kur‘ân ve Ar Yorum –Tefsirde Batnilik ve Batni Tefsir Gelenei-, Ankara, 2003, s.
265.
142
ilgili nümuneler ise îî kaynaklarda yok denecek kadar az.”1037 diyerek cifrin ve bu özel gayb
bilgisinin îa’nn en önemli kolu olan mamiyye açsndan bir anlam ifade etmediini
söylemektedir. Ancak, az önce ifade ettiimiz gibi Hz. Ali’nin Câmia isimli eserinin
Muhammed Bakr eliyle Ca‘fer Sâdk’a geçtii îî kaynaklar tarafndan ifade edilir.1038 Bunu
Abdülkerim Seber de nakletmektedir.1039 Yine on iki imamn hayatn îî kaynaklardan
inceleyen bir kimse onlarn gaybî bilgilere sahip olduunu ifade eden pek çok rivayet
görebilir. Nitekim Ca‘fer Sâdk’a da bir takm gaybi bilgiler nispet edilmektedir. Oysaki
Kur‘ân- Kerîm’e göre gayb sadece Allah bilir. Allah Teala’nn gaybî bilgileri baz
peygamberlere bildirebileceine dair iki âyet-i kerîme vardr.1040 Bu anlamda, peygamberler
hatta Hz. Muhammed (as) dahi potansiyel olarak gayb bilen bir kii deil, ancak Allah’n
bildirdii kadar gayb bilgisine sahip bir kiidir. Nitekim o kendi diliyle gayb bilmediini
ifade etmektedir.1041 Cifr de özel gayb bilgisini ifade ettiinden onun Ca‘fer Sâdk’a nispeti
doru görülebilecek bir husus deildir.1042 Bir çok hususta olduu gibi bu hususta da
görülerini, Ca‘fer Sâdk’a söyletmek isteyenler bu bilgiyi ona nispet etmilerdir.
Ali b. Mûsâ, Medine’den Horasan’a giderken Tüster’de bir cami plan yapm, daha
sonra burada onun adyla bir cami yaplmtr.1043 Bu rivayet sadece cami yerinin
planlanmasnda Ali Rzâ’nn rolünü anlatsa bile, bu onun her açdan olduu gibi çevre
planlamas ve mimarisi açsndan da kendine her zaman müracaat edilen bir kiilie sahip
olduunu
1037
ifade
etmektedir.
Seber, Abdülkerim, “Cifr/Ebced Metodunun Kur‘ân’a Tatbiki ve Ehl-i Beyt’le likisi”, Marife, -Ehl-i Beyt
Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 250.
1038
Küleynî, age., I/238-242; Emîn, A‘yân, I/93.
1039
Seber, agm. s. 249.
1040
Âl-i Imran, (2)179; Cin, (72) 26.
1041
Enam (6) 50.
1042
Ömer Fevzî Faruk, Medhal, s. 132 ; Atalan, Mehmet, agm., s. 131-132.
1043
Uyar, age., s. 478 (V. Minorsky, Abu Dulaf Misar b. Mühelhil’s Travels in Iran, s. 411’den naklen).
Minorsky bu caminin 254/868’de el-Mutez-billah döneminde ina edildini, Ebû Dülef’in yaygn bir inanca
istinaden yukardaki bilgiyi aktardn, Ali Rzâ’nn sonradan cami yaplan mevkide sadece ibadet etmi
olabileceini söyler. Hattzatnda metinde yalnz Ali b. Mûsâ’nn camiyi planlamasndan bahsedildiine de iaret
etmektedir.
143
SONUÇ
Bu çalmada, Abbâsîler’in ilk döneminde yüzyllk bir zaman diliminde, Hz. Hasan ve
Hz. Hüseyin evlâdnn dinî, sosyal ve kültürel konumlar incelenmitir. Söz konusu Hz.
Peygamber torunu insanlarn soylarna zaman zaman seyyid ve erîf ismi kullanlmakla
beraber, incelenilen çada onlara terimsel manada “seyyid” ve “erîf” denilmemitir. Cahiliye
döneminde ahsî hususiyetleri, serveti veya soyu ile temayüz eden, toplumunda belli saygn
bir yeri bulunan kiilere seyyid denilirken, slâmî dönemde de gerek ashab birbirleri için bu
lakab kullanm, gerekse Hz. Peygamber baz sahabiler için bu ismi kullanmtr. Hz.
Muhammed, torunu Hasan için seyyid ifadesini kullanmtr. Zamanla Ali oullarna seyyid
denilir hale gelmitir ve neseb bunda birinci derecede etkili olmutur. Yine cahiliye
döneminde toplum içerisinde belli bir yeri olan kiiler için kullanlan erîf ifadesi, daha
sonraki dönemlerde de kullanlmtr. Bu kullanmda Hz. Peygamber evlâd yine dedeleri
sebebiyle öncelikli olarak bu isme layk kiiler olmular ve zaman zaman bu lakab onlar için
kullanlmtr. Hasan oullarnn IV/X. yüzylda balayan Mekke erîflii bu kavram için bir
krlma noktas olmu ve idarî olarak kullanlan bu ifade, bu makam deruhte eden erîflie
layk evlâd- Rasûlle birlikte anlr hale gelmitir. Daha sonraki yüzyllarda zamana ve
mekana göre seyyid ve erîf isimleri Hasan ve Hüseyin evlâd için kullanlan lakaplar haline
gelmi ama Hasanîler’e erîf, Hüseynîler’e seyyid isimlendirmesinin sistemli olarak
kullanld her hangi bir bölgenin olmad farkl çalmalardan anlalmtr. Muhtemelen,
önce Hz. Ali soyunu anlatmak için kullanlan ehl-i beyt, Tâlibî veya Alevî ifadeleri bakalar
tarafndan da kullanld için Hasan ve Hüseyin soyunu ayrt etmek üzere seyyid ve erîf
kavramlar domutur. Bu kavramlar yerli yerinde kullanld zaman ehl-i beyt veya ehl-i
beyt nesli/zürriyeti gibi bir kavrama ihtiyaç duyulmayacak ve bu da ehl-i beyt ifadesinin
istismarn önlemi olacaktr. Zira ehl-i beyti öven âyet-i kerîme ve hadîs-i erîflerin içeriinin
tarih boyunca istismar edildii bir vakadr.
slâm Dini, soy üstünlüünün çok önemsendii Arab toplumunda kiinin yaptklarnn
ve eylemlerinin önemli olduu; bunda da takvann birinci derecede önemli olduu anlayn
getirmitir. slâm’da bu anlamda kutsal soy anlay, Müslüman aristokrasisi söz konusu
deildir. Gerçi I/VII. asrda Hz. Peygamber’in mektebinde yetien Hz. Ali ve torunlar Hz.
Hasan ve Hz. Hüseyin’den tevarüs eden bir nübüvvet ahlak ve yaants öncelikle evlâd-
Rasûl arasnda görülmü, bu da toplumda her dönemde iz brakan seyyid ve erîfler
144
dourmutur. Ancak bu her dönemde ayn minval üzere olmam ve alt kuak gibi yakn bir
tarihte maalesef Hz. Peygamber’in sîretine hiç yakmayan iler yapan, seyyid ve erîfler
görülmütür. Bu husus da din açsndan nesebin tek bana bir mihenk ta olamayacan
ispat etmitir. Ancak Hz. Peygamber’e yakr tarzda yaant süren ve onun soyundan gelen
insanlarn Hz. Peygamber’e olan sevginin tezahürü olarak sevilmesi ve saylmas son derece
normal karlanmaldr. Bununla beraber belli bir zaman sonra gerek toplumun gerekse
devletlerin seyyid ve erîflere salad imtiyazlar sebebiyle teseyyüdlük/seyyid gibi görünme
hadisesi ortaya çkm, bu sebeple sahtesi ile gerçeini ayrt etmek üzere nikâbetü’l-erâf
müessesesi gelitirilmitir. Fakat bu müessesenin çalmas esnasnda baz aksaklklara
rastlanmtr. Hz. Peygamber’e yakmayan bir hayat üzere bulunan seyyid ve erîfler ve
kendilerini Hz. Peygamber evlâd gibi gösteren kiiler bir sorun tekil ederken, bir baka
sorun da bu nesebi istismar etme olmutur. Siyasî, sosyal, ekonomik veya dinî bir takm
menfaatler elde etmek isteyen kiiler bu hususu kullanmlardr. Nitekim çalmamz
kapsayan dönem içerisinde toplumda belli bir yer edinmek isteyen baz insanlarn seyyid ve
erîfleri yönlendirdikleri, onlarn arkasnda kendi emellerini gerçekletirmek için çaltklar
görülmütür. Tarikatlerdeki neseb silsilelerinde en azndan Üveysîlik/manevi eitim adyla
seyyid ve erîflerin isimlerinin yer ald da bilinmektedir.
Seyyid ve erîflerin sosyal konumunu bize en iyi aksettiren husus, onlarn toplum ve
idareciler nezdindeki itibarlarlar olmutur. Hz. Peygamber soyuna olan hürmet ve tazim,
toplumun mazlum ve madur insanlarn yannda yer almas, davalar uruna canlarn veren
seyyid ve erîflerin varl, “Dümanmn düman, benim dostumdur.” anlay ile
Abbâsîler’e kar menfi duygulara sahip olan insanlarn ehl-i beyt nesline yakn durmalar
onlarn toplum nezdindeki itibarlarnn temel sebepleri olmutur. Toplum tarafndan büyük bir
sevgiye mazhar olan bu kiiler, idareciler nezdinde de daima potansiyel bir idare kart gibi
görülmü ve Abbâsî yöneticileri onlara kar daima teyakkuz halinde olmutur. Abbâsî
idarecileri onlar daima kendilerine rakip olarak görmülerdir. Bunda Emevî idaresine son
verirken kendilerinin ‘er-rdâ min Âl-i Muhammed’ slogann, yani Ali oullarn
kullanmalar da etkili olmutur. Kendilerinin yaptna bakalar tarafndan maruz kalmamak
için, daha dikkatli davranmlardr. Bu sebeple bazen gereksiz yere seyyid ve erîfleri
sktrmlar bu da onlarn hurûcuna sebep olmutur. Bazen Abbâsî idarecileri onlara
hürmetle muamele etmi, onlara hediyeler vermi ancak bunun karlnda onlarn kar
hareketleriyle karlamlardr. Bu da idarecilerin seyyid ve erîflere kar daima teyakkuz
halinde olmalarnn gereini ortaya koymutur. lk dönemde Abbâsî idarecileri -Me‘mûn
145
hariç- sistemli bir politika izlercesine hareket etmiler; Seffâh onlara yumuak davranrken
Mansûr çok sert davranm, onun olu Mehdî ilikileri normal seyrine koymu iken, Hâdî
ar sert ve zecrî tedbirler almtr. Hârûn Reîd ilk etapta yumuak bir politika izlerken,
seyyid ve erîflere kar tutumunu daha sonra menfi olarak deitirmitir. Deyim yerindeyse
ilk dönem Abbâsî idarecileri seyyid ve erîflere kar politika olarak bir adm ileri, bir adm
geri anlay benimsemilerdir. Me‘mûn devri ise ehl-i beyt nesli açsndan çok farkl bir
dönem olmu; Me‘mûn’un ehl-i beyt neslinden Ali Rzâ’y veliaht tayini, sebepleri ve
sonuçlar bu güne kadar hep tartlm ve bundan sonra da tartlmaya devam edecei aikar
bir husus olmutur.
Seyyid ve erîflerin evlilikleri de aratrma konusu yaplm, ancak gerek elerinin
gerekse çocuklarnn isim ve saylar hakknda pek çok farkllklar görülmütür. Bunun
sebepleri olarak elerin ve çocuklarn isim ve saylarnn özel olarak kayt altna alnmamas,
çocuklarn isimlerinin birbirine benzemesi, kaynaklarn bazen sadece soyu devam eden
çocuklar vermekle yetinmeleri söylenebilir. Hal böyle olunca onlarn evlilikleri, eleri ve
çocuklar ile ilgili bir takm yüzde hesaplarnn yaplmasnn gerçei yanstmaktan çok uzak
olacan söyleyebiliriz. Ancak bir fikir vermesi açsndan bu konuda u hususlar söylenebilir:
Seyyid ve erîflerin daha çok Adnanîler ile evlendii, Kahtanîler ile evlenmedii dolaysyla
Mekkeli Medineli ayrmnda Mekkeliler ile evlenip Medineliler ile hemen hemen hiç
evlenmedii görülmütür. Mekkeliler içerisinde genel olarak Kurey kabilesi evlilik açsndan
seçilmi; seyyid ve erîfler en çok kendi soylarndan olanlarla evlenmilerdir. Hasanî soyun
erîfler açsndan öncelikli olduu, Hüseynî soyun da seyyidler açsndan öncelikli olduu
görülmütür. kinci srada Hüseynîler Hasanîler’den, Hasanîler Hüseynîler’den kz
almlardr.
Hemen
hemen
bu
younlukta
Tâlibîler
ve
Emevîler
ile
evlilikler
gerçekletirilmitir. Yine Kusay oullar, Mudar oullar, Teym ve Mahzum gibi Mürra
oullarndan kz almlardr. Onlarn Abbâsîlerden kz aldklar pek görülmemektedir. Bunda
Ali oullar ile Abbâs oullar arasndaki rekabetin bir etkisi olsa gerektir. Bu bilgiler,
evliliklerde küfüv/denklik olgusuna az çok riayet edildii anlam tamaktadr. Çünkü saylan
airetler Kurey kabilesinin kollardr. Bu da grup içi bir evlilik anlaynn ön planda olduu
izlenimini vermektedir. lginç bir nokta da Ali-Fâtma evlâdnn gelinlerinin mensup olduklar
aileler ile Hz. Peygamber’in ezvac- tâhiratnn aileleri arasnda bir benzerliin bulunmasdr.
Hz. Hatice (Abdüluzza), Âie (Teym), Hafsa (Adî), Ümmü Seleme (Yakaza), Ümmü Habîbe
(Abdüems), Zeyneb bt. Huzeyme, Zeyneb bt. Cah, Cüveyriye ve Meymune (Mudar-Benû
Hilal)’in kabileleri ve boylar ayn zamanda seyyid ve erîflerin kz aldklar kabile ve
146
boylardr. Yine Peygamber’imizin Arab olmayan Mariye annemizden çocuu olmasna
benzer bir ekilde, seyyid ve erîflerin ümmü veled çocuklarnda bir art gözlemlenmitir.
Ümmü veled çocuk saylarnn fazlalndan dolay, Emevîler’de ebeveyden birinin Arap
olmamas ho karlanmaz iken bu durumun Abbâsîler’de deitii, ayn deiimin Ali
oullarnda da görüldüü söylenebilir. Zaten mevalinin genel olarak seyyid ve erîflere kar
büyük bir hürmet besledii bilinen bir husustur. Seyyid ve erîflerin evliliklerinden çkan bir
baka sonuç ise onlarn ilk üç halifenin soyundan kiilerle de evlendiidir. Bu da bir baka
açdan onlarn ilk üç halifeye bak açlarn göstermektedir. lk üç halifeyi sevmeyen,
onlardan nefret eden Ali-Fâtma evlâdnn onlardan kz almasnn makul bir sebebi
görülmemektedir. Dolaysyla onlarn Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman’a olumlu
baktklar anlalmaktadr. Hal böyle olunca, îa’nn ilk üç halifeye kar tutumunun, evlâd-
Rasûl’ün tutumu ile ayn olmad görülmektedir. Söz konusu evliliklerin sosyolojik olarak e
says açsndan, daha çok “çok evlilikler” eklinde olduu söylenebilir. Çok evliliklerin
sebebi hiç üphesiz o günkü toplumun yapsyla alakaldr. Ancak söz konusu kiiler toplum
tarafndan özellikli kiiler olarak görüldüü için, bu evliliklerin bir sebebi de toplumun
onlarla akrabalk ba kurma istei olmutur. Toplumda belli bir karizmas olan bu insanlara
herkes kzn vermek istemektedir. Onlar, sosyal kimlik açsndan önemli bir unsur tekil
etmitir. Bununla birlikte bir seyyidin ve erîfin, onlarca kadnla evlendiini söylemek
mümkün deildir.
Seyyid ve erîflerin nasl giyindikleri ve meskenleri açsndan ayrntl bilgilere sahip
olmamakla beraber, onlarn halktan kopuk, aristokrat ve ayr bir hayat tarz benimsemedikleri
söylenebilir. Onlar halktan çok farkl, halkn dikkatini çekecek, onlar mehur edecek elbiseler
giymemilerdir. Onlardan bazlar için ifade edilen, iki türlü elbise giydikleri, d elbiselerinin
halk için, iç elbiselerinin ise Hak için olmas durumu makul ve mantkl görülmemektedir.
Muhtemelen bu rivayetler, daha sonra yaplan baz ileri merulatrmak, d görünüe göre
hüküm vermemek, bâtnn/iç yüzün dtan çok farkl olabileceini hissettirmek amaçl
uydurulmu rivayetlerdir. Onlarn meskenleri ile ilgili bilgimiz ise son derece snrldr. Bu
alanda yeterli kanaate ulamak için daha ileri çalmalara ihtiyaç duyulduu aikardr.
Seyyid ve erîflerin maîetini salad farkl kalemler mevcuttur. Onlarn, halifelerin
genel tavrna göre ganimetlerin bete birindeki ve fey’lerdeki humus hissesini aldklar, yine
halifelerden çok büyük meblalarda yardm ve ihsanlar aldklar tarihî rivayetlere yansmtr.
Yine rivayetlerde Hz. Ali’nin sadakât (vakflar) söz konusu edilmi ve muhtemelen büyük
147
geliri olan bu yerlerin halifelerin tutumlarna göre seyyid ve erîfler tarafndan yönetildii ve
onlarn gelirlerini aldklar gözlemlenmitir. Abbâsî halifelerine göre deien bir husus da
onlarn beytülmalden düzenli olarak aylk almalar olmutur. Onlarn su kuyular ve bahçeleri
ile ilgili rivayetlere baklrsa tarla, ba-bahçe gelirlerine sahip olduklar düünülebilir. Bütün
bu farkl kalemlerden gelirleri olan seyyid ve erîflerin ihtiyaç sahibi insanlara pek çok
yardm yaptklar ve sosyal yardmlama açsndan önemli bir ilev gördükleri görülmektedir.
Seyyid ve erîflerin kültürel konumlar ile alakal ilk olarak onlarn dinî ilimler
açsndan yetkinlikleri söz konusu edilmitir. Ca‘fer Sâdk, Mûsâ Kâzm gibi mamiyye’nin
on iki imam içerisinde sayd erîflerin, dinî ilimlere vukûfiyetine dair pek çok rivayet söz
konusudur. Onlarn ilmî seviyesine yakn olan Abdullah b. Hasan, Hasan b. Zeyd vb. ise biraz
arka planda kalm görüntüsü çizmektedir. Ancak özellikle dönemin ilmî zenginliini
yanstacak biçimde baz seyyid ve erîflerin alim denebilecek seviyede olduu görülmekle
beraber, toplum tarafndan özellik atfedilen bu kiilere bilhassa Ca‘fer Sâdk’a, dinî ilimler
adna pek çok hususun nispet edildii dikkat çeken bir husus olmutur. Onlardan hakkyla
istifade edilebilmesi, yine on iki imamn etrafndaki örülen menkbe halelerinden kurtularak
ilmî seviyelerinin tam olarak ortaya konulmas gerekmektedir. Böylelikle sünnî dünyada da
bu alim kiilerden istifade edilebilecei anlalmaktadr. Bir çok toplum kesimini arkasnda
sürükleyebilen seyyid ve erîflerin edebiyat alannda, özellikle hitabet ve iir alannda pek çok
ürün verdii görülmütür. Onlarn bu yöndeki eserlerinin ehl-i vukûf kiilerce
deerlendirilmesi ve bu konuda ehil kiiler tarafndan çalmalara konu edilmesi bir dier
bâkir alan olarak görülmütür.
148
BBLYOGRAFYA
El-Abbâdi, Ahmed Muhtâr, Fi’t-Târîhi’l-Abbâsî ve’l-Endelüsî, Beyrut, Dâru’n-Nehdati’lArabiyye, trs.
Abdullah b. Ali el-Müsned, el-Aleviyyûn fi’l-Hicaz -132-203-, Kahire, 1412/1992.
Abdülmün‘m Sultan, el-Muctemeu’l-Msrî fi’l-Asri’l-Fâtmî, Msr, 1985.
Adak, Abdurrahman, “Güneydou Anadolu’da Seyyidler” Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says,
Yl: 4, Say: 3, s. 384-383-395.
Âgâh, Yahya b. Salih el-stanbûlî, Tarikat Kyafetlerinde Sembolizm –Mecmûatü Zarâif
Sandukatü’l-Meârif-, stanbul, 2002.
Ahmed Emîn (1373/1954), Duha’l-slâm, 7. bask, Kâhira, 1355/1936.
Ahmed Hüseyin Ya‘kûb, el-Hâimiyyûn fi’-erîati ve’t-Târîh, Ürdün-Cera, 1998.
Ahmed Zeki Safvet, Cemheratü Hutabi’l-Arab fî Usûri’l-Arabiyyeti’z-Zâhira, Kâhira,
1381/1962.
Ahmet Cevdet (1312/1895), Ksas- Enbiya, hzr: Mahir z, stanbul, 1972.
Algül, Hüseyin, slâm Tarihi, stanbul, 1997.
El-Alûsî, Adil Muhyiddîn, er-Ra‘yü’l-Âm fi’l-Karni’s-Sâlisi’l-Hicrî, Badat, 1987.
Âmir, Fâtma Mustafa, Târihu’l-Üsrati’t-Tâlibiyye fi’l-Medîneti fi’l-Asri’l-Ümevî, Kâhira,
trs.
Arendonk, C. Van, “erîf” A., stanbul, 1978, XI/435-442.
…………, “Sharif”, The Encyclopadia of Islam, (New edition), Leiden, 1996, IX/329-337.
Akar, Mustafa, Tasavvuf Tarihi Literatürü, Ankara, 2001.
Atalan, Mehmet, îîliin Farkllama Sürecinde Ca’fer es-Sâdk’n Yeri, Ankara, 2005.
………..…, “Ca’fer es-Sâdk’n Eserleri”, Dinî Aratrmalar Dergisi, Ankara, 2001, Say: 11,
s. 113-132.
Atar, Fahrettin, “Asr- Saadette Adliye Tekilat”, Bütün Yönleriyle Asr- Saadette slâm,
stanbul, 1994, III/105.173
149
Ate, Süleyman, slâm Tasavvufu, Ankara, Klç Kitabevi, trs.
Attâr, Feridüddîn (618/1221), Tezkiratü’l-Evliyâ, Çev. Süleyman Uluda, stanbul, 1985.
Atvan, Hüseyin, uarâü’d-Devleteyn –el-Ümeviyye ve’l-Abbâsiyye-, 2. bask, Beyrut, 1981.
…………...., ed-Da‘vetü’l-Abbâsiyye, Târîh ve Tatavvur, Amman, 1984.
…………...., ed-Da‘vetü’l-Abbâsiyye, Mebâdi‘ ve Esâlib, Beyrut, 1984.
Avc, Seyit, “‘Ben lim ehriyim Ali de Onun Kapsdr’ Hadisi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel
Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 371-381.
Aykaç, Mehmet, Abbâsî Devleti’nin lk Dönemi dari Tekilatnda Divanlar (132232/750/847), Ankara, 1997.
El-Aynî, Abu Muhammed Mahmûd b. Ahmed (855/1451), el-Binâye fi erhi’l-Hidâye,
Tashih: Muhammed Ömer, Beyrut, 1400/1980.
Azimli, Mehmet, Abbâsî Dönemi îî Karakterli syanlar (750-1000 Yllar Aras), Konya,
1994, (Baslmam Yüksek Lisans Tezi).
Balolu, Ahmet, “Abbâsî Devleti’nin Oluum Sürecinde îî Hareketler” Dinî Aratrmalar
Dergisi, Ankara, 2000, Say: 8, s. 81-96.
Barthold, V.V. (1349/1930), Mool stilasna Kadar Türkistan, hzr: Hakk Dursun Yldz,
Ankara, 1990
El-Bââ, Hasan, Dirâsât fî Târîhi’d-Devleti’l-Abbâsiyye, Kâhira, 1990.
El-Bekrî, Abdullah b. Abdilazîz el-Endelüsî (487/1094), Mu‘cemü Me’sta‘cem, thk: Mustafa
es-Sekkâ, 3. bask, Beyrut, 1403.
El-Belâzurî, Ebu'l-Abbâs Ahmed b. Yahya b. Câbir (279/892), Ensâbü'l-Erâf, thk: Süheyl
Zekkâr-Riyad ez-Ziriklî, Beyrut, 1417/1996.
….……..…., Fütûhu’l-Büldân, thk: Rdvân Muhammed Rdvân, Beyrut, 1403.
El-Berrâkî, Seyyid Hasan b. Ahmed en-Necefî (1332/1914), Târîhu’l-Kûfe, Ta‘lik:
Muhammed Sâdk, Beyrut, 1407/1987.
El-Beyhakî, Ebû Bekir Ahmed b. El-Huseyn (458/1066), üabü’l-mân, thk: Muhammed esSaîd Besyûnî Zalûl, Beyrut, 1410.
150
El-Beylî, Muhammed Berakât, ed-Da‘vetü’l-Abbâsiyye, Sevrâtü Beni’l-Abbâs ani’lHilâfeti’l-Ümeviyye, Kâhira, 1986.
Birekul, Mehmet-Ylmaz Fatih, Peygamber Günlerinde Sosyal Hayat ve Aile, Konya, 2001.
Bosworth, C.E. “Sayyid”, El², ed: H.A.R. Gbb vd., Leiden, 1995, IX/115-116.
Bozgeyik, Burhan, Oniki mam ve Alevîlik, 2. bask, stanbul, 2000.
Bozkurt, Nahide, Mutezile’nin Altn Ça –Me‘mûn Dönemi-, Ankara, 2002.
……………., Oluum Sürecinde Abbâsî htilali, Ankara, 2000.
……………., “Ali oullarnn Siyasal ktidar stencinde –Abbâsîler Dönemi- lk Mücadelesi:
Muhammed en-Nefsü’z-Zekiyye’nin syan”, Dinî Aratrmalar, Ankara, 2002,
Cilt: 5, Say: 13, s. 107-118.
Canan, brahim, Kütüb-i Sitte Muhtasar, Tercüme ve erhi, Ankara, 1992.
El-Cehiyârî, Ebû Abdullah Muhammed b. Abdus (331/942), Kitabü’l-Vüzerâ ve’l-Küttâb,
thk: Mustafa es-Sekkâ vd., 2. bask, Msr, 1401/1980.
Cevherî, Ebû Nasr smâîl b. Hammâd (400/1009), Tâcü’l-Lüga ve Shâhu’l-Arabiyye, byy.,
1282.
El-Cündî, Abdülhalîm, el-mâmü Ca‘feru’s-Sâdk, Kâhira, 1986.
Çavuolu, Ali, “Ehl-i Beyt Sevgisinin Tercümanlar”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-,
Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 319-340.
Ed-Dâvûdî, Seyyid Ahmed b. Ali el-Hasanî (828/1425), Umdetü’t-Tâlib fi Ensâbi Âl-i Ebi
Tâlib, thk: Nezzâr Rdâ, Beyrut, Dâru’l-Mektebi’l-Hayat, trs.
Demirayak, Kenan, Abbâsî Edebiyat Tarihi, Erzurum, 1998.
Demircan, Adnan, slâm Tarihinin lk Döneminde Arap-Mevali likisi, stanbul, 1996.
…………….., “Arap Siyasî Geleneinin Ehl-i Beyt Tamlamasnn Kavramlama Sürecine
Etkisi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 93-110-.
Ed-Deylemî, Ebû ücâ‘ îrûye b. ehradâr (509/1115), el-Firdevs bi-Me‘sûri’l-Htâb, thk:
Saîd b. Besyûn Zalûl, Beyrut, 1986.
Ed-Dîneverî, Ebû Hanîfe Ahmed b. Dâvûd (282/895), el-Ahbâru’t-Tvâl, thk: Ömer Faruk etTabba‘, Beyrut, 1995.
151
Dölek, Âdem, “Sekaleyn Hadisi ve Deerlendirilmesi”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says,
Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 149-173.
Ed-Dûrî, Abdülazîz, el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel, 2. bask, Beyrut, 1988.
………..….., “Abbâsî Propagandas Sürecinde ve Abbâsîler’in lk Asrnda Mehdî
Tasavvuru”, çev: M. Bahaüddin Varol, stem, Konya, 2004, Yl: 2, Say: 3, s. 219231.
Ebû Ubeyd, Kâsm b. Sellâm (224/838), Kitâbu’l-Emvâl, çev: Cemaleddin Saylk, stanbul,
1981.
Ebû Yûsuf, Ya‘kub b. brahim (182/798), Kitâbu’l-Harâc, çev: Ali Özek, 2. bask, stanbul,
1973.
Ebû Zehrâ, Muhammed (1394/1974), el-mâmü’s-Sâdk –Hayâtühû ve Asruhû, Ârâühû ve
Fkhuhû- byy., Dâru’l-Fikri’l-Arabi, trs.
………….…., Tarih Boyunca slâm Hukuk Okullar ve Sekiz Büyük mam, çev: . E. Dal,
stanbul, 1986.
Eri, Osman, “Kültürümüzde Ehl-i Beyt Sevgisi”, Diyanet Aylk Dergi, Ankara, 2005, Say:
171, s. 5-9.
Elmall, Muhammed Hamdi Yazr (1361/1942), Hak Dini Kur‘ân Dili, Sadeletirenler:
smail Karaçam vd., stanbul, 1992.
El-Emîn, Seyyid Muhsin, A‘yânü’-îa, thk: Hasan el-Emîn, Beyrut, 1406/1986.
Eraydn, Selçuk, Tasavvuf ve Tarikatlar, 4. bask, stanbul, 1994.
Erkal, Mustafa, “Ganimet”, DA., stanbul, 1986, XIII/351-354.
Eyüb Sabri Paa (1308/1890), Kabe ve Mekke Tarihi, Sadeletiren: Osman Erdem, stanbul,
Fatih Yaynevi, trs.
El-Ezherî, Muhammed b. Ahmed (370/980), Tehzîbü’l-Lüga, thk: Ahmed Abdülalîm elBerdûnî-Abdüsselâm Muhammed Hârûn, Msr, 1384/1964.
Fayda, Mustafa , “Hz. Ömer’in Divan Tekilat”, Doutan Günümüze Büyük slâm Tarihi,
Redaktörü: Hakk Dursun Yldz, stanbul, 1986, II/107-176.
………….., “Atâ”, DA., stanbul, 1991, IV/33-34.
152
Feyyûmî, Ahmed b. Muhammed b. Ali (770/1368), el-Misbâhu’l-Münîr, Beyrut, 1987.
Flal, Ethem Ruhi, mamiyye îas, stanbul, 1984.
…………..., Çamzda tikadi slâm Mezhepleri, 3. bask, Ankara, 1986.
………….., “Mesih ve Mehdî nanc Üzerine (Mezhepler Târîhi Açsndan Bir Bak)” slâm
Mezhepleri, 3. bask, Ankara, 1986.
………….., “Fah”, DA., stanbul, 1995, XII/73-74.
Fkî, Isâmüddîn Abdürraûf, ed-Devletü’l-Abbâsiyye, Kâhira, 1987.
El-Fîrûzâbâdî, Mecdüddîn Muhammed b. Ya‘kûb e-îrâzi (817/1414), el-Kâmûsu’l-Muhît,
Dmek, Mektebetü’n-Nûr, trs.
El-Fudaylî, erîf dris b. Ahmed (1316/1898), ed-Düraru’l-Behiyye ve’l-Cevâhiru’nNebeviyye, thk: Ahmed b. Mehdî-Mustafa b. Ahmed, Marib, 1420/1999.
Fuzûlî (963/1556), Hadîkatü’s-Süedâ (Saadete Ermilerin Bahçesi), 3. bask, stanbul, 1955.
Goldziher, Ignace (1339/1921), Klasik Arap Literatürü, çev: Azmi Yüksel-Rahmi Er,
Ankara, 1993.
Gökalp, Ziya (1343/1924), Kürt Airetleri Hakknda Sosyolojik Tetkikler, hzr: evket
Beysanolu, stanbul, 1992.
Gökçe, Birsen, “Evlilik Kurumuna Sosyolojik Bir Yaklam”, Aile Yazlar/4, Derleyenler:
Beylü Dikeçliil-Ahmet Çidem, TCBAAK, Ankara, 1990.
Gölpnarl, Abdülbâkî, On iki mam (as), 2. bask, stanbul, 1989.
Gürer, Dilaver, Abdülkadir Geylani –Hayat, Eserleri, Görüleri-, stanbul, 1999.
Güzel, Ahmet, “Abbâsî Halifesi Mehdî b. Mansûr ve Siyasî Yönü”, Konya, 2002,
(Baslmam Doktora Tezi).
Halîfe b. Hayyât, Ebû Ömer el-Leysî el-Usfûrî (240/854), et-Tabakât, 2. bask, thk: Ekrem
Ziya el-Umerî, Riyad, 1402/1982.
……………….., Târîhu Halîfe b. Hayyât, thk: Ekrem Ziyâ el-Umeri, 2. bask, Beyrut, 1397.
Haig, T.W., “Seyyid” A, stanbul, 1966, X/543.
El-Hamevî, Ebû Abdillah Yâkût b. Abdillâh (626/1229), Mu‘cemü’l-Büldân, Beyrut, Dâru’lFikr, trs.
153
…………..….., Mu‘cemü’l-Üdebâ, 3. bask, Kâhira, 1400/1980.
Harîrî, Kemaleddîn (1299/1882), Tibyânu Vesâili’l-Hakâik, Süleymaniye, brahim Efendi
Kütüphanesi 430 No’lu el yazma nüshas.
Hasan brahim Hasan, Siyasî-Dinî-Kültürel-Sosyal slâm Târîhi, çev: smail Yiit-Sadrettin
Gümü, 3. bask, stanbul, 1991.
El-Hatîb, Abdülkerim, es-Siyâsetü’l-Mâliyye fi’l-slâm, Beyrut, 1380/1961.
Hatîb Badâdî, Ebûbekir Ahmed b. Ali (463/1071), Târîhu Badâd, Beyrut, Dâru’l-Kitâbi’lArabî, trs.
Heytemî, Ahmed b. Hacer el-Mekkî (974/1566), el-Fetâvâ el-Hadîsiyye, Kahira, 1989.
…………..., es-Savâiku’l-Muhrika fi’r-Reddi alâ Ehli’l-Bide‘ ve’z-Zendeka, stanbul,
1406/1986.
El-Hllî (726/1335), Nehcü’l-Hak ve Kefü’s-Sdk, Kum, 1407.
Hitti, Philip K., Siyasal ve Kültürel slâm Tarihi, çev: Salih Tu, stanbul, 1980.
Hocazâde, Ahmet Hilmi (1332/1913), Hadîkatü’l-Evliyâ, stanbul, 1318.
Hodgson, Marshall G.S., slâm’n Serüveni, çev: zzet Akyol vd., stanbul, 1993.
Huart, Clement, Arap ve slâm Edebiyat Tarihi, çev: Cemal Sezgin, Ankara, Tisa Yayn ve
Matbaaclk, trs.
………….., “Ali Evlâd”, A., stanbul, 1978, I/319-320.
El-Hudarîbek, Muhammed (1345/1925), Muhâdaratü Târîhi’l-Ümemi’l-slâmiyye (edDevletü’l-Abbâsiyye), Kâhira, Dâru’l-Fikri’l-Arabi, trs.
Hugh, Kennedy, The Early Abbâsîd Caliphate, London, 1986.
Husarî, Ahmed, es-Siyâsetü’l-Iktisâdiyye ve’n-Nüzumü’l-Mâliyye fi’l-Fkhi’l-slâmî, Kâhira,
1402/1982.
El-Isfehânî, Ebu'l-Ferac Ali b. Huseyn b. Muhammed (356/967), Mekâtilü't-Tâlibiyyîn, thk:
es-Seyyid Ahmed Sakr, 3. bask, Beyrut, 1408/1987.
……………, el-Eânî, erh: Semir Câbir, Beyrut, 1407/1986.
El-I, Yûsuf (1387/1967), Asru’l-Hilâfeti’l-Abbâsiyye, Tenkîh: Muhammed Ebü’l-Ferac elI, Dmek, 1990.
154
bn Abdirabbih, Ebû Ömer Ahmed b. Muhammed el-Endelüsî (327/940), Kitâbü’l-Ikdi’lFerîd, erh ve Ta‘lik: Ahmed Emîn vd., 2. bask, Kâhira, 1375/1956.
bn Âbidin, Muhammed Emîn (1252/1836), Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr erhi
Tenvîri’l-Ebsâr, Msr, 1308
bn Adî, Ebû Ahmed Abdullah b. Muhammed el-Cürcânî (365/976), el-Kâmil fî Duâfâi’rRicâl, 3. bask, Beyrut, 1409/1988.
bn Arrâk, Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Kinânî (963/1556), Tenzîhü’-erîati’l-Merfûa
ani’l-Ahbâri’-enîati’l-Mevdûa,
thk:
Abdülvehhâb
Abdüllatîf-Abdullah
Muhammed, Beyrut, 1401/1981.
bn Battûta (770/1368), Seyahatname-i bni Battûta-Tühfetü’n-Nüzzâr fî Garâibi’l-Emsâr ve
Acâibi’l-Emsâr-, Osmanlca’ya çev: Mehmet erif Paa, stanbul, 1914
bnü’l-Cevzî, Cemalüddin Ebu’l-Ferac Abdurrahman b. Cevzî el-Badâdî (597/1201), elMüntezam fi Târîhi’l-Mülûk ve’l-Ümem, thk: Muhammed ve Mustafa Abdülkadir
Ata, Beyrut, 1412/1992.
……………., Sfatü’s-Safve, thk: Muhammed Ravvâs Kalacî, Mahmûd Fâhûra, 2. bask,
Beyrut, 1399/1979.
……………., Kitâbü’l-Mevdûât mine’l-Ehâdîsi’l-Merfûât, thk: Nuruddîn b. ükrî b. Alî
Boyaclar, Riyad, 1418/1997.
bn Ebi Bekr, Muhammed b. Ebi Bekr b. Abdilkâdir er-Râzî (313/925), Muhtâru’s-Shâh,
thk: Mahmûd Hâtr, Beyrut, 1415/1995.
bn Ebi’l-Hadîd, el-Mutezilî (656/1258), erhu Nehci’l-Belaa, Kum, 1404.
bn Ebî Hâtim, Abdurrahman b. Muhammed b. dris er-Râzî et-Temîmî (327/940), el-Cerh
ve’t-Ta‘dîl, Beyrut, 1271/1952.
bnü’l-Esîr, Ebu’l-Hasan Izzüddîn Ali b. Muhammed el-Cezerî (630/1233), el-Kâmil fi’tTârîh, 4. bask, Beyrut, 1414/1994.
bnü’l-Fakîh, Ebû Abdullah Ahmed b. Muhammed el-Hemezânî (289/902), Kitabü’l-Büldân,
thk: Yûsuf el-Hâdî, Beyrut, 1416/1996.
155
bn Hacer, Ahmed b. Ali b. Muhammed el-Askalânî (852/1449), Nüzhetü’l-Elbâb fi’l-Elkâb,
thk: Abdülaziz b. Muhammed el-Sedidi, Riyad, 1409/1989.
……….…., Tehzîbü’t-Tehzîb, Beyrut, 1404/1984.
………….., Lisânü’l-Mîzân, 3. bask, Beyrut, 1406/1986
bn Haldûn, Abdurrahman b. Muhammed b. Haldûn el-Hadramî el-Maribî (808/1406),
Târîhu bn Haldûn -Kitâbü’l-Iber ve Divânü’l-Mübtede‘ ve’l-Haber fi Eyyâmi’lArab ve’l-Acem ve’l-Berber ve Men Âsârahüm min Zevi’s-Sultâni’l-Ekber-,
Beyrut, 1391/1971
bn Hallikân, Ebu’l-Abbâs emsüddîn Ahmed b. Muhammed b. Ebî Bekr (681/1282),
Vefeyâtü’l-A‘yân ve Enbâü Ebnâi’z-Zemân, thk: hsan Abbâs, Beyrut, 1968.
bnü’l-Harîrî, Ahmed b. Halil el-Maribî, Kitâbu Müntehabi’z-Zeman Târîhu’l-Hulefâ ve’lUlemâ ve’l-A‘yân, thk: Abduh Halife, Beyrut, 1993.
bn Hazm, Ebû Muhammed Ali b. Hazm el-Endelüsî ez-Zâhirî (456/1064), Cemheratü
Ensâbi’l-Arab, thk: Abdüsselâm Muhammed Hârûn, 5. bask, Kâhira, Dâru’lMeârif, trs.
bn Hbbân, Muhammed b. Ahmed Ebû Hâtim et-Temîmî el-Büstî (354/965), es-Sikât, thk:
erafüddîn Ahmed, byy., Dâru’l-Fikr, 1395/1975.
bnü’l-Imâd, Ebû Felâh Abdülhayy b. el-Imâd el-Hanbelî (1089/1679), ezerâtü’z-Zeheb fi
Ahbâri Men Zeheb, Beyrut, el-Mektebü’t-Ticariyye, trs.
bnü’l-Kâdî, Ahmed b. Muhammed el-Miknâsî (1025/1616), Cezvetü’l-ktibâs fi Zikri men
Halle mine’l-A‘lâm bi’l-Medîneti Fâs, Rabat, 1973.
bn Kesîr, Ebu’l-Fidâ smâil b. Ömer ed-Dmekî (774/1372), el-Bidâye ve’n-Nihâye, thk:
Abdurrahman el-Lâdkî-Muhammed Beydûn, Beyrut, 1416/1996.
bn Kunfüz, Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Hasan b. Ali (809/1406), el-Vefeyât, thk: Adil
Nüveyhz, Beyrut, 1971.
bn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dîneverî (276/889), el-Meârif, Ta‘lik:
Muhammed smail Abdullah es-Sâvî, 2. bask, Beyrut, 1390/1970.
bn Manzûr, Muhammed b. Mükrim el-Ifrikyyü’l-Msrî (711/1311), Lisânü’l-Arab, thk:
Mahmûd Hâtr, Beyrut, 1413/1992.
156
bn Nedim, Muhammed b. shak Ebu’l-Ferac (358/995), el-Fihrist, Beyrut, 1398/1978.
bn Sad, Muhammed (230/845), et-Tabakâtü’l-Kübrâ, Beyrut, 1388/1967.
bnü’s-Sâî, Ali b. Enceb (674/1275), Târihu’l-Hulefâi’l-Abbâsiyyîn, Ta‘lik: Abdurrahim
Yûsuf, Kâhira, 1413/1993.
bn ebbe, Ömer (262/876), Kitâbu Târîhi’l-Medîneti’l-Münevvera, thk: Fehim Muhammed
eltût, 2. bask, Cidde, 1399/1979.
bn Tariberdî, Cemâlüddîn Ebu’l-Mehâsin Yûsuf el-Atabei (874/1469), en-Nücûmü’zZâhira fi Mülûki Msr ve’l-Kâhira, Kâhira, 1383/1963.
bn Tayfur, Ahmed b. Tâhir (280/893), Badâd fi Târîhi’l-Hilâfeti’l-Abbâsiyye –Ekdem ma
kütibe fi Târîhi’l-Hilâfeti’l-Me‘mûn ve asrhi’z-Zehebî-, Badad, 1388/1968.
bn Teymiye, Ebu’l-Abbâs Takiyüddîn Ahmed b. Abdilhalîm (728/1328), Minhâcü’sSünneti’n-Nebeviyye, thk: Muhammed Raâ ve Salim, 2. bask, Kâhira,
1409/1989.
bn Tiktakâ, Muhammed b. Ali b. Tabâtabâ (709/1309), el-Fahrî fi'l Adâbi's-Sultâniyye ve'dDüveli'l-slâmiyye, thk: Memduh Hasan Muhammed, Kâhira,1999.
bn Zûlâk, Hasan b. brahim b. Hüseyin el-Leysî (387/997), Fedâilu Msr ve Ahbâruhâ ve
Havâssuhâ, thk: Ali Muhammed Ömer, Kâhira, 1420/2000.
brahim Eyyûb, et-Târîhu’l-Abbâsiyyü –es-Siyâsiyyü ve’l-Hadariyyü-, Beyrut, 1989.
lhan, Avni, Mehdîlik, stanbul, 1976.
…………, mam Mûsâ Kâzm, mam Ali Rzâ, mam Muhammed Taki, Ankara, 1996.
El-mâme ve’s-Siyâse, thk: Tâhâ Muhammed ez-Zeynî, Beyrut, 1378/1967.
Jafri, M. Husain, “Sayyid”, The Oxford Encyclopaedia
of the Modern Islamic World,
Newyork, 1995, IV/11-12.
…………..., “Syed”, Encyclopaedia of the World Muslims, Delhi, 2001, IV/1370-1378.
Kahya, Esin, Modern Kimyann Kurucusu Câbir b. Hayyân , Ankara, 1995.
El-Kâlî, Ebû Ali smail b. Kasm el-Badâdî (356/960), el-Emâlî, Beyrut, 1344/1926.
Kapar, Mehmet Ali, Halifeliin Emevîlere Geçii ve Verasete Dönümesi, stanbul, 1998.
Kara, Mustafa, Tasavvuf ve Tarikatler Tarihi, 3. bask, stanbul, 1995.
157
Karadâvî, Yûsuf, Fkhu’z-Zekât, Beyrut, 1969.
Karaman, Hayreddin, “Soruturma”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4,
Say: 3, s. 405-423.
Kaya, Mahmut, “Câbir b. Hayan”, DA., stanbul, 1992, VI/533-537.
Kettânî, Muhammed Abdülhayy (1382/1962), et-Terâtibü’l-dâriyye –Hz. Peygamber’in
Yönetimi-, çev: Ahmet Özel, stanbul, 1990.
Klç, Rüya, Osmanlda Seyyidler ve erîfler, stanbul, 2005.
Klçl, Mustafa, Arap Edebiyatnda uûbiyye, stanbul, 1992.
Kutlu, Sönmez, “Ehl-i Beyt Sembolik Kapitalinin Tarihi Süreç çinde Semelendirilmesi”,
slâmiyat, Ankara, 2000, Say: 3, Cilt: 3, s. 99-120.
Kudâme b. Ca’fer (329/941), el-Harâc ve Snaatü’l-Kitâbe, erh: Muhammed Hüseyin ezZebîdî, Badad, 1981.
Küçük, Hülya, Tasavvuf Tarihine Giri, stanbul, 1997.
El-Küleynî, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Ya‘kûb (329/940), el-Kâfî, Tahran, 1365.
Küükaç, brahim Sabri, Abbâsiler’den Osmanllar’a Mekke-Medine Tarihi, stanbul, 2007.
Lewis, Bernard, Tarihte Araplar, çev: Hakk Dursun Yldz, stanbul, 1979.
………...., “Alids”, El², ed: H.A.R. Gbb vd., Leiden, 1986, I/400-403.
El-Lümeylim, Abdülazîz Muhammed, el-Alâkâtü beyne’l-Aleviyyîn ve’l-Abbâsiyyîn min
sene 98 ilâ sene 232, 5. bask, Beyrut, 1413/1993.
Macit, Yüksel, “Ehl-i Beytin Sadaka ve Zekat Almamas”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says,
Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 397-404.
Mahmud Fehmi Abdülcelîl, el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel, Kâhira, 1413/1993.
El-Makdisî, Mutahhar b. Tâhir (355/966), el-Bed‘ü ve’t-Târîh, Kâhira, Mektebetü’sSekâfeti’d-Diniyye, trs.
El-Makrîzî, Ebü’l-Abbâs Takiyyüddîn Ahmed b. Ali (845/1442), ttiâzu’l-Hunefâ bi
Ahbâri’l-Eimmeti’l-Fâtmiyyîne’l-Hulefâ‘, thk: Cemalüddîn e-eyyâl, 2. bask,
Kâhira, 1416/1996.
…………., el-Mevâz ve’l-‘tibâr bi Zikri’l-Htat ve’l-Âsâr , Bulak-Msr, 1270.
158
Mantran, Robert, slâm’n Yayl Tarihi, çev: smet Kayaolu, Ankara, 1981.
El-Meclîsî, Allâme Muhammed Bâkr b. Muhammed Takî b. Maksûd Ali (1110/1698),
Bihâru’l-Envâr, 4. bask, Beyrut, 1404.
El-Mervezî, smail b. Hüseyin b. Muhammed b. Hüseyin b. Ahmed el-Ezverkanî (614/1217),
el-Fahrî fî Ensâbi’t-Tâlibiyyîn, thk: Mehdî er-Recai, Kum, 1409.
El-Merzubânî, Ebû Ubeydullah Muhammed b. Imrân (384/994), Mu‘cemü’-uarâ, 2. bask,
Beyrut, 1402/1982.
El-Mes‘ûdî, Ebu’l-Hasan Ali b. Hüseyin (345/956), Mürûcü’z-Zeheb ve Meâdinü’l-Cevher,
byy., 1283.
………….., et-Tenbîh ve’l-râf, Beyrut, Dâru’t-Türâs, trs.
El-Mevdûdî, Ebu’l-A‘lâ (1399/1979), Hilafet ve Saltanat, çev: Ali Genceli, stanbul, 1980.
El-Mizzî, Ebü’l-Haccâc Yûsuf b. Zekî (742/1341), Tehzîbü’l-Kemâl, thk: Beâr Marûf,
Beyrut, 1400/1980.
Muhammed
Cemâlüddîn
Sürûr,
el-Hayâtü’s-Siyâsiyye
fi’d-Devleti’l-Arabiyyeti’l-
slâmiyye, 2. bask, Kâhira, 1964.
Muhammed
Süleyman
Hüseyin,
ed-Devletü’l-slâmiyye
fi’l-Asri’l-Abbâsî,
Riyad,
1404/1984.
Muhîbüddin et-Taberî, Ahmet b. Abdillah (694/1295), er-Riyâzu’n-Nazîra fî Menâkbi’lAera, Tahric: Abdülmecîd Ta‘me Halebî, Beyrut, 1418/1997.
Nevin Abdülhalik Mustafa, slâm Siyasî Düüncesinde Muhalefet, çev: Vecdi Akyüz,
stanbul, 1990.
El-Müberrad, Ebü’l-Abbâs Muhammed b. Yezîd (285/898), el-Kâmil fi’l-Lüga ve’l-Edeb,
Kâhira, 1376/1956.
El-Münâvî, Muhammed Abdürraûf (1031/1622), et-Tevkîf alâ Mühimmâti’t-Teârif, thk:
Muhammed Rdvân ed-Dâye, Beyrut, 1410.
En-Nâsrî, Ahmed b. Hâlid (1315/1897), Kitabü’l-stiskâ li Ahbâri Düveli’l-Maribi’l-Aksâ,
thk: Ca’fer en-Nâsrî-Muhammed en-Nâsrî, byy., ed-Dâru’l-Beyzâ, 1997.
En-Nebhânî, Yûsuf b. smail (1350/1932), Câmiu Kerâmâti’l-Evliyâ‘, Beyrut, 1329.
159
En-Nevbahtî, Ebû Muhammed el-Hasan b. Mûsâ (310/922), Firaku’-îa –îî Frkalar-, çev:
Hasan Onat vd., Ankara, 2004, (Kummî’nin Kitabü’l-Makâlât ve’l-Frak ile
birlikte).
Nicholson, Reynold A. (1364/1945), A Literary History of the Arabs, Cambridge, 1969.
Nizamülmülk (485/1092), Siyasetname (Siyeru’l-Mülûk), çev: Nurettin Bayburtlugil,
stanbul, 1981.
Ocak, Ahmet Yaar, Veysel Kareni ve Üveysîlik, 2. bask, stanbul, 2002.
Öhrnberg, Kaj, “The Offspring of Fatma Dispersal and Ramification”, Studia Orientalia, 54,
Helsinki, 1383/1983, s. 1-167.
Ömer Fevzî Faruk, el-Medhal ila Târîhi Âli’l-Beyti Münzü Fecri’l-slâm, Ammân,
1419/1998.
……………………, Tabîatü’d-Da‘veti’l-Abbâsiyye, Badad, 1987.
……………………, El-Cüzüru’t-Târîhiyye li’l-Vizârati’l-Abbâsiyye, Badad, 1986.
……………………, Buhûsun fi’t-Târîhi’l-Abbâsi, Beyrut, 1977.
……………………, et-Târîhu’l-slâmî ve Fikri’l-Karni’l-Irîn, Beyrut, 1400/1980.
Öz, Mustafa, mamiyye îas’nda Onikinci mam ve Mehdî nanc, stanbul, 1995.
……………, “Ehl-i Beyt”, DA., stanbul, 1994, X/498-501.
……………., “Ca‘fer es-Sâdk”, DA, stanbul, 1993, VII/1-3.
Öztürk, Mustafa, Kur‘ân ve Ar Yorum –Tefsirde Batnilik ve Batni Tefsir Gelenei-,
Ankara, 2003.
Pakaln, M. Zeki (1392/1972), Tarih Deyimleri ve Terimleri, stanbul, 1983.
Provençal, E. Levi, “Shurafa”, El², ed: H.A.R. Gbb vd., Leiden, 1986, IX/507-509.
Er-Rdâ, Es-Seyyid Ali (1339/1941), Mevâlidü Ehl-i Beyt, stanbul, 1341.
Rfâî, Ahmed Ferîd, Asru’l-Memûn, 4. bask, Kâhira, 1346/1928.
Sachedina, Abdülaziz, mamî îî Hukuk Sisteminde Humus/Bete Bir, çev: Menderes
Gürkan, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 355-370.
160
Es-Safedî, Salahuddîn Halil b. Aybek (764/1363), Kitabü’l-Vâfi bi’l-Vefeyât, 2. bask,
Wesbaden, 1962.
Sahnînî, Isam, el-Abbâsiyyûn fî Senevâti’t-Te‘sîs, Beyrut, 1998.
Sahnûn b. Saîd, Ebû Abdillah Muhammed b. Abdisselâm et-Tenûhî (256/870), elMüdevvenetü’l-Kübrâ, Beyrut, 1415/1994 (Mukaddemâtü bni Rüd ile birlikte).
Sakaolu, Necdet, “Seyyidlik Sar Sarmak”, Tarih ve Toplum, stanbul, 1985, s. 107-110.
Es-Subhi Salih, slâm Mezhepleri ve Müesseseleri, çev: brahim Sarm, stanbul, 1981.
Sarck, Murat, Osmanl mparatorluu’nda Nakîbü’l-Erâflk Müessesesi, Ankara, 2003.
Sarçam, brahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesaj, Ankara, 2005.
………………., Emevî-Hâimi likileri, Ankara, 1997.
Seber, Abdülkerim, “Cifr/Ebced Metodunun Kur‘ân’a Tatbiki ve Ehl-i Beyt’le likisi”,
Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 235-267.
Es-Sedûsî, Müerric b. Amr (195/810), Kitâbu Hazf min Nesebi Kuray, thk: Salahuddin
Müncid, Beyrut, 1396/1976
Es-Semhûdî, Nuruddîn Ali b. Ahmed (911/1506), Vefâü’l-Vefâ, thk: Muhammed Muhyiddîn
Abdülhamîd, 2. bask, Beyrut, 1393/1971.
Serjeant, R.B., slâm ehri, çev: Elif Topçugil, stanbul, 1992.
Sharon, Moshe, “Ehl-i Beyt-Ev Halk-”, çev: Cem Zorlu, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-,
Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 341-353.
Sddîkî, S.A., slâm Devleti’nde Malî Yap, stanbul, 1973.
Soyyer, Ylmaz, Sosyolojik Açdan Alevî-Bektaî Gelenei, stanbul, 1996.
Suba, Necdet, “eyh, Seyyid ve Molla-Dou Anadolu ve Güneydou Anadolu Örneinde
Dinsel Kategorileri-, slâmiyat, Ankara, 1999, Cilt: 2, Say: 3, s. 121-140.
Es-Süveydî, Muhammed Emîn el-Badâdî (1246/1830), Sebâikü’z-Zeheb fi Marifeti
Kabâili’l-Arab, Beyrut, 1406/1986.
Es-Süyûtî, Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr (911/1505), el-Acâcetü’z-Zernebiyye fi’sSülâleti’z-Zeynebiyye, thk: Saîd Muhammed el-Lihâm, Beyrut, 1417/1996.
161
…………, Husnü’l-Muhâdara fî Târîhi Msr ve’l-Kâhira, thk: Muhammed Ebu’l-Fadl
brahim, byy., Dâru hyai’l-Kütübi’l-Arabi, 1387/1967.
…………, Târîhu’l-Hulefâ‘, thk: M. Muhyiddin Abdülhamid, 3. bask, Kâhira, 1383/1964.
afiî, Muhammed b. drîs (204/820), el-Ümm, Beyrut, Dâru’l-Marife, trs.
eblencî, es-Seyyid Mümin b. Hasan (1298/1881), Nûru’l-Ebsâr fî Menâkbi Âl-i Beyti’nNebiyyi’l-Muhtâr, Msr, 1324.
ehbenderzade, Filibeli Ahmed Hilmi (1333/1914), slâm Tarihi, stanbul, 1971.
E-ehristânî, Ebü’l-Feth Muhammed b. Abdilkerim (548/1153), el-Milel ve’n-Nihal,
Tashîh: Ahmed Fehmî Muhammed, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, trs.
E-ek‘a, Mustafa, e-i‘ru ve’-uarâ fi’l-Asri’l-Abbâsî, 6. bask, Beyrut, 1986.
E-elebî, Ahmed, Mevsûâtü Târîhi’l-slâmî ve’l-Hadârati’l-slâmiyye, 7. bask, Kâhira,
1982.
emseddin Sâmî, Kâmûs- Türkî, stanbul, 1989.
E-evkânî, Muhammed b. Ali (1250/1834), el-Fevâidü’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa,
thk: Abdurrahmân b. Yahyâ-Abdülvehhâb Abdüllatîf, Kâhira, 1380/1960.
evkî Dayf, Târîhu’l-Edebi’l-Arabî (III) –el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-Evvel- 13. bask, Kâhira,
1994.
eyh Galib (1213/1799), eyh Galib Divanndan Seçmeler, hzr: Abdülbaki Gölpnarl,
stanbul, 1971.
imek, Halil brahim, “mam Rabbani Ahmed Farukî Sirhindî’nin îa ve Ehl-i Beyt’e
Bak”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 199-209.
Et-Tabâtabâî, Muhammed Hüseyin, e-îa fi’l-slâm, Beyrut, Dâru’t-Teâruf, trs.
Et-Taberânî, Ebü’l-Kâsm Süleyman b. Ahmed (360/971), el-Mu‘cemü’l-Evsat, thk: Târik b.
Avdu’llâh-Abdü’l-muhsin b. brahim, Kâhira, 1415.
Et-Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr (310/922), Târîhu’t-Taberî -Târîhu’r-Rusul ve’lMülûk-, thk: Muhammed Ebu’l-Fadl brahim, 2. bask, Kâhira, 1419.
Takkû, Muhammed Suheyl, Târîhu’d-Devleti’l-Abbâsiyye, Beyrut, 1996.
Turan, Osman, Türkiye Selçuklular Hakknda Resmi Vesikalar, 2. bask, Ankara, 1988.
162
Turner, Bryan S., Max Weber ve slâm, çev: Yasin Aktay, 2. bask, Ankara, 1997.
Türer, Osman, Ana Hatlaryla Tasavvuf Tarihi, stanbul, 1998.
Türkdoan, Orhan, Alevî-Bektai Kimlii, stanbul, 1995.
El-Ulebî, el-Ahdü’s-Srrî Li’d-Da‘veti’l-Abbâsiyye ev mine’l-Ümeviyyîn ile’l-Abbâsiyyîn,
Beyrut, 1988.
Ulyân, Muhammed Abdülfettâh, Kyâmü’d-Devleti’l-Abbâsîyye, 2. bask, Kâhira, 1994.
Uyar, Gülgün, Ehl-i Beyt, slâm Tarihinde Ali Fâtma Evlâd, stanbul, 2004.
Uzunçarl, smail Hakk (1398/1977), “Osmanllar’da Nakîbü’l-Erâflk”, Hazrlayan: Ali
Dadan, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 451-458.
…………., Mekke-i Mükerreme Emirleri, Ankara, 1972.
Üçer, Cenksu, “Geleneksel Alevîlikte Ehl-i Beyt Anlay -Tokat Yöresi Örnei-”, Marife, Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 269-285.
Üzüm, lyas, “Soruturma”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s.
421-423.
Vaglieri, Laura Veccia, “Abbâsî Hilafeti”, slâm Tarihi ve Kültür Medeniyeti, çev: Hamdi
Akta vd., stanbul, 1988, I/113-124.
Varol, M. Bahaüddin, Ehl-i Beyt Kavramsal Boyut, Konya, 2004.
……………., Hilafet Mücadelesinde Ehl-i Beyt Nesli, Konya, 2004.
…………….., “Soruturma”, Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s.
409-413.
……………..., “’el-mâme ve’s-Siyâse’ simli Eserin Müellifi bn Kuteybe midir?” slamî
Aratrmalar, Ankara, 2003, s. 308-321.
Vâsitî, Takiyyüddîn b. Abdurrahmân b. Abdilmuhsin Ebu’l-Ferac (744/1544), Tiryâkü’lMuhibbîn, Kâhira, 1305.
Vicdânî, Sâdk (1357/1939), Tarikatler ve Silsileleri (Tomar- Turuk- Aliye) hzr: rfan
Gündüz, stanbul, 1995.
Vloten, Gerlof Van (1321/1903), Emevî Devrinde Arab Hakimiyeti, îa ve Mesih Akideleri
Üzerine Aratrmalar, çev: Mehmed S. Hatipolu, Ankara, 1986.
163
Watt, W. Montgomery, slâm Düüncesinin Teekkül Devri, çev: Elif Rza, stanbul, 1993.
Wensinck, A. J. (1882/1939), El-Mu‘cemü’l-Müfehres li Elfâz’l-Hadîsi’n-Nebevî, Leiden,
1968.
…………, “Mekke”, A., stanbul, 1978, VII/633-644
Wüstenfeld, Ferdinand (1317/1899), Genealogische Tabellen der Arabischen Stämme und
Familen, Göttingen, 1268/1852.
El-Yâfiî, Ebû Muhammed Abdullah b. Esad el-Yemenî el-Mekkî (768/1367), Mir‘âtü’l-Cinân
ve Ibratü’l-Yakzân fi Ma‘rifeti ma Yu‘teberu min Havâdisi’z-Zemân, 2. bask,
Kâhira, 1413/1993.
Yahya b. Âdem, el-Kuraî (203/818), Kitâbü’l-Harâc, erh: Ahmed Muhammed akir, 2.
bask, Kâhira, 1347.
El-Ya‘kûbî, Ahmed b. Ebi Ya‘kub b. Ca’fer el-Abbâsî (284/897), Târihu’l-Ya‘kûbî, Beyrut,
1415/1995.
Yaman, Ahmet, “Ehl-i Beyt Fkhnn mam Hz. Ali ve Takip Ettii ctihad Yöntemi”,
Marife, -Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 111-125.
………, “Ehl-i Beyt Hukuku”, Diyanet Aylk Dergi, Ankara, 2005, Say: 171, s. 10-14.
El-Yemânî, Muhammed Abduh, Allimû Evlâdeküm Mehabbete Âl-i Beyti’n-Nebî (as), 2.
bask, Beyrut, 1992.
Yesevî, Ahmed (562/1116), Divan- Hikmet, hzr: Hayati Bice, Ankara, 1993.
Yldz, Harun, “Ehl-i Beyt nannn Anadolu Alevîleri Üzerindeki zdüümleri”, Marife, Ehl-i Beyt Özel Says-, Konya, 2004, Yl: 4, Say: 3, s. 297-317.
Ylmaz, Fatih-Birekul, Mehmet, Peygamber Günlerinde Sosyal Hayat ve Aile, Konya, 2001.
Yûsuf Has Hacib (470/1077), Kutadgu Bilig, çev: Reîd Rahmeti Arat, 6. bask, Ankara,
1994.
Zambaur, Edvard De (1368/1949), Mu‘cemu Ensâbi ve’l-Üsrati’l-Hakîmeti fi’t-Târîhi’lslâmî, Arapça’ya çev: Zeki Muhammed Hasan-Hasan Ahmed Mahmûd, Kâhira,
1951.
…………, Manuel de Genealogie et de Chronologie pour I’histoire de I’Islam, Hanovre,
1927.
164
Ez-Zebîdî, Ebu’l-Feyz Seyyid Muhammed el-Huseynî el-Vâsitî el-Hanefî (1205/1790),
Tâcü’l-Arûs min Cevâhiri’l-Kâmûs-erhu’l-Kâmûs-, byy., Dâru’l-Fikr, 1307.
………, Ikdü’l-Cevher, TDV. SAM Kütüphanesi 8062 no’lu yazma eser.
Ez-Zehebî, emsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân (748/1347), el-Iber fî Haberi Men
aber, thk: Muhammed es-Saîd b. Besyûnî, Beyrut, 1405/1985.
…………., Siyeru A‘lâmi'n-Nübelâ, thk: uayb el-Arnavût vd., 7. bask, Beyrut, 1410/1990.
…………., Mîzânü’l-‘tidâl fî Nakdi’r-Ricâl, thk: Ali Muhammed-Âdil Ahmed, Beyrut,
1995.
Zehrânî, Dayfullah Yahyâ, en-Nefekât ve dâratühâ fi’d-Devleti’l-Abbâsiyye –min sene
132/749 ilâ 334/945- Mekke, 1406/1986.
Ez-Zemaherî, Cârullâh Ebu’l-Kâsm Mahmûd b. Ömer (538/1143), Esâsü’l-Belâa, Beyrut,
1385/1965.
Zeydan, Corci (1332/1914), Târîhu Âdâbi’l-Lügati’l-Arabiyye, Ta‘lik: evkî Dayf, byy.,
Dâru Hilâl, trs.
……….., slâm Medeniyeti Tarihi, çev: Zeki Megamiz, stanbul, 1972.
ez-Zeyyât, Ahmed Hasan (1388/1968), Târîhu’l-Edebi’l-Arabî, 3. bask, Beyrut, 1417/1996.
Ez-Ziriklî, Hayruddîn (1396/1976), el-A‘lâm, 2. bask, byy., 1373/1954.
Zorlu, Cem, Abbâsîlere Yönelik Dinî ve Siyasî syanlar, Ankara, 2001.
Ez-Zübeyr b. Bekkâr (256/870), el-Ahbâru’l-Muvaffakyyât, thk: Sâmi el-Mekkî el-Anî,
Badat, 1392/1972.
Ez-Zübeyrî, Mus‘ab b. Abdillâh b. Mus‘ab (236/850), Kitâbü Nesebi Kuray, thk: E. Levi
Provençal, Kâhira, 1982.
165
Download