İSTANBUL TİCARET ODASI TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ'NDE SERMAYE ŞİRKETLERİ REFORMU SEMİNER 07.06.2007 YAYIN NO: 2007-55 İstanbul, 2007 Copyright © ÎTO Tüm haklar saklıdır. Bu yayının hiç bir bölümü, yazarın ve İTO'nun önceden yazılı izni olmaksızın mekanik olarak, fotokopi yoluyla veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz. Eserin bazı bölümleri veya paragrafları, sadece araştırma veya özel çalışmalar amacıyla, yazarın adı ve İTO belirtilmek suretiyle kullanılabilir. ISBN 978-9944-60-215-0 ÎTO ÇAĞRI MERKEZÎ Tel: (212) 444 0 486 ÎTO yayınları için ayrıntılı bilgi Bilgi ve Doküman Yönetim Şubesi Dokümantasyon Servisi'nden alınabilir. Tel Faks E-posta întemet : (212) 455 63 29 : (212) 512 06 41 : ito.yayin@ito.org.tr : www.ito.org.tr Odamız yayınlarına tam metin ve ücretsiz olarak internetten ulaşabilirsiniz. YAYINA HAZIRLIK, BASKI, CÎLT DUPLICATE Matbaa Çözümleri San. ve Dış Tic. Ştd. Lti. Tel Faks E-posta înternet : (212) 674 39 80 : (212) 565 00 61 : info@duplicate.com.tr : www.duplicate.com.tr ÖNSÖZ 1 Ocak 1957 tarihinde yürüriüğe giren 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu, yapıldığı dönem itibariyle önemli yenilikler getirmiş ve ülkemiz ticaretine yön veren unsurlardan biri olmuştur. Ancak, 50 yıllık bir uygulamanın ardından günümüzün ihtiyaçlarına cevap vermekte zorlanan Türk Ticaret Kanununun yenilenmesi artık bir zaruret halini almış bulunmaktadır. Yaşanan teknolojik gelişmeler alışveriş kültürünü, dünya ticaretini, şirketlerin çalışma düzenini ve denetim mekanizmalarını etkilemiştir. Bu nedenle hazırlık çalışmalanna 1999 yılında başlanan Yeni Türk Ticaret Kanun Tasarısı ile iş haatını çağın gereklerine uyduracak, günün gerektirdiği teknolojik ilerlemelere paralel, uluslararası muhasebe ve fınansal raporlama sistemlerine uygun, şirketlerin denetimini iyileştirecek yeni bir düzenleme hazırlanmıştır. Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ile getirilen değişiklikleri işadamlarına, hukukçulara tanıtmak ve ilgililerce incelenmesini sağlamak amacıyla 7 Haziran 2007 tarihinde Odamızda düzenlemiş olduğumuz "Türkiye ve Avrupa Birliği'nde Sermaye Şirketleri Reformu" konulu seminerde sunulan tebliğlerin derlendiği bu yayınımızın ilgiUlere yararlı olmasını diler, seminere konuşmacı olarak katılan değerli uzmanlara ve seminerin organizasyonunda emeği geçen Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Şubesi Uzman Yardımcısı Enis Kayserilioğlu ve Araştırma Raportörü Sanem Onat'a teşekkür ederim. Dr. Cengiz Ersun Genel Sekreter İÇİNDEKİLER BİRİNCİ OTURUM AÇIŞ KONUŞMASI Sait Kılıç İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kumlu Üyesi 7 OTURUM BAŞKANI Prof. Dr. Hüseyin Ülgen İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 9 Prof. Dr. Ünal Tekinalp Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Hazırlama Komisyonu Başkanı 'Sermaye Şirketleri Reformu" 10 Prof. Dr. Lorenz Fastrich Münih Ludwig Maximilians Üniversitesi Hukuk Fakültesi 'Tek Ortaklı Anonim Şirketler ve Alman Hisse Hukukunda Yem Gelişmeler" 20 SORU-CEVAP 40 İKİNCİ OTURUM Prof. Dr. Veliye Yanlı Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi ''Kummsal Yönetim İlkeleri Açısından Türk Ticaret Kanunu Tasansı'mn Değerlendirilmesi" 45 Prof. Dr. Michael Kort Augsburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi 'Ticaret ve Şirketler Hukuku - Online Ticaret Sicili ve Online Genel Kurul Toplantıları" 67 BİRİNCİ OTURUM AÇIŞ KONUŞMASI İSTANBUL TİCARET ODASI YÖNETİM KURULU ÜYESİ SAİT KILIÇ Sayın Başkan, değerli konuşmacılar, kıymetli katılımcılar ve Odamızın çok kıymetli üyeleri, Türkiye'de ve Avrupa Birliğinde Sermaye Şirketleri Reformu konulu toplantımıza hoş geldiniz. Mevzuatımızdaki en önemli kanunlardan bm olan Ticaret Kanununun iş dünyası için ayrı bir önemi bulunmaktadır. Bunu hepimiz bilmekteyiz. Ülke ekonomisi, piyasalar, şirketler ve istihdam gibi kavramlar Ticaret Kanunu ile doğrudan bağlantılıdır. Bu nedenle, sosyal hayatımızı en çok etkileyen unsurlardan birisinin, ticaret kanunu olduğunu söylemek sanmm ki hiç de yanlış olmaz. Hatta çok doğru olur. Çünkü, ticari hayatımızı düzenleyen en önemli kanunlardan bii' tanesidir. 350 bin üyesi bulunan ve ülkemizin en büyük Odası olan ve hatta Avrupa'nın 3 üncü büyük Odası hükmünde bulunan İstanbul Ticaret Odası açısından da Ticaret Kanunun önemi tabii ki çok daha büyüktür. Halen yürürlükte bulunan kanunumuza baktığımızda, 50 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu görüyoruz. Aradan geçen zaman içinde, bazı değişiklikler yapılarak, güncellemeye çalışılsa da bu çalışmaların artık yeterli olmadığı, mevcut durumu itibariyle ticaret kanununun günümüz ihtiyaçlarına cevap vermediği hepimiz tarafından bilinmektedir. Yarım asırda yaşanan teknolojik gelişmeler, gündelik hayatımızı değiştirdiği gibi, ülke ve dünya ticaretini de etkilemiştir. Ulaşım ve haberleşme imkânlarının artması, internet üzerinden alışveriş ve bilgisayar kullanmaya yaygınlaşması, cep telefonlarının bile internet erişimi sağlaması, bundan böyle ticarete yepyeni boyutlar kazandırmıştır. Bugün ticaretin bazı kural ve teamülleri değiştiği gibi, yeni kurallar da eklenmiştir. Digital teknolojinin gelişmesi ile birlikte elektronik imza ve internet bankacılığı gibi kavramlar, artık gündelik hayatımıza girmiş durumdadır. Doğal olarak aynı gelişmelerin ticaret kanunu ve özellikle şirketler hukukunda yaşanması da uzun sürmeyecektir. Ümit ediyoruz ki, internet üzerinden alışveriş yapmak veya bankadaki hesaplarınıza ulaşmak nasıl sıi'adan bir hale geldiyse, internet üzerinden, şirket Yönetim Kurulu toplantılarının yapılması ve alman kararların tescil ettirilmesi de yakın gelecekte yaygınlaşacaktır. Biliyorsunuz ki. Odamız da bu konuyla ilgili 1 yıh aşkındır bir çalışma yapmakta ve e-ito projesi ile bu çalışmalarını devam ettirmektedir. Bu çalışmalarımızın gayesi, siz değerli üyelerimizin ve şirketlerimizin Odaya gelmeden internet üzerinden bu imkânlardan istifade etmenizi sağlayacağız. Önümüzdeki kısa zaman içerisinde bunlardan istifade edeceksiniz. Ve buna başlamadan önce, tüm üyelerimize gerekli bildirimler ve bilgiler sağlanacakta*. Diğer bir dikkat çeken husus ise, son yıllarda ülkemizin Avrupa Birliği ile uyum çalışmalarının hız kazanmasıdır. Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlanması için, Ticaret Kanunu değişikliği önemli bir adım oluşturmaktadıi'. Bu sebeplerle yeni ticaret kanunu tasarısı hazırlık çahşmalanna 1999 yılında başlanmış ve 5 yıllık bir çahşmanın ardından, 2005 yıh Şubat ayı içinde kamuoyuna duyurulmuştur. Tasarının Adalet Bakanlığı tarafından'kamuoyuna duyurulması ile birlikte, leh ve aleyhinde görüşler ortaya çıkmıştır. Ancak böylesine hacimli bil* tasarının ilk etapta kusursuz ve her kesimi memnun edecek bir şekilde hazıi'lanması tabii ki mümkün değildir. Bu durumun bilincinde olan Odamız ilk andan itibaren, hem Tasarının tanıtımı, hem de eleştiri ve önerilerin dile getirilmesi çabası içinde olmuştur. Nitekim Odamızda 19.4.2005 ve 22.4.2005 tarihlerinde düzenlenen iki toplantıyla Tasarının tanıtılması 15.6.2005 tarihli seminerde ise, hem tanıtım ve hem de eleştiri ve önerilerin dile getirilmesi hedeflenmiştir. İstanbul Ticaret Odası olarak Tasarının bii' bütün olarak görülmesi gerektiğini düşünüyor ve en kısa sürede hayata geçiıilmesini arzu ediyoruz. Bu seminerle Tasarının son hali ve şimdiye kadar alman yol hakkında bilgi verilecek, ayrıca digital teknolojinin ticaret hayatı üzerindeki yansıması hakkında Almanya'da yaşanan gelişmeler hakkında, yine Almanya'dan gelen çok değerli uzmanlar tarafından örneklerle sunulacaktır. Kendilerine de bu yurt dışından gelen arkadaşlarımıza, hakikaten ben huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlar, bu seminer gerçekten gelecekte tabii ki Ticaret Odası tüccarların odası olduğu için yakinen bizi ilgilendirmektedir. Bunun en güzel şekilde çıkması, eksiksiz çıkması hepimizin bii' arzusudur. Dolayısıyla seminerimizin tüm katılımcılara şirketlerimize, üyelerimize yararlar getirmesini ve de bu seminere katkıda bulunan başta sayın Başkana ve üyelere ve de siz değerli katılımcılara bu desteklerinizden ve katıhmmızdan dolayı ayrıca teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. OTURUM BAŞKANI PROF. DR. HÜSEYİN ÜLGEN Teşekkür ederim. Yönetim Kurulumuzun değerli üyesi, sayın konuşmacılar, değerli misafiıierimiz, sizleri en içten duygularımla selamlıyorum. Seminerimizin başarılı ve hayırlı olmasını niyaz ediyorum. Ticaret hukukunda klasik kavram ve kurumlar, geçerhliklerini korurken, gerek evrensel düzeyde, gerek Avrupa Birliği çevresinde önemli yeni açılımlar olmuştur. Bunlar beliıii standartlara ulaşılması, kurumsal yönetim, şeffaflık, bilgi toplumu, merkezileşme, gibi unsurlardır. Bütün bunların Türk Ticaret Hukukuna da yansıması için Ticaret Kanunu Tasarısında bu unsurları yansıtan, bu unsurlara yer veren düzenlemelere yer verilmiştii'. Bu bakımdan şirketler hukuku da özel bir önem taşımaktadır. Bu nedenle bugünkü seminerimiz, şirketler hukuku ve daha da dar olarak sermaye şirketleriyle sınırlandırılmıştır. Konuşmacılarımız Sayın Hocamız Prof Dr. Ünal Tekinalp, Prof Dr. Veliye Yanh, Prof. Dr. Fastrich ve Prof. Dr. Kort'tur. İlk konuşma hocamız Prof. Dr. Ünal Tekinalp tarafından yapılacaktır. Prof Dr. Ünal Tekinalp İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ticaret Hukuku Anabilim Dalı'nm önceki Başkanıdır. Dolayısıyla sayın Tekinalp hocamızla benim aramda, halef selef ilişkisi vardıı\ Aynı zamanda Tekinalp, benim hocamdır. Ben 43 yıldan beri kendisinin yanında her gün bir şeyler öğrenen onun bii' öğrencisiyim. Öte yandan bu 43 yıllık beraberlik lütuf buyurur kabul ederlerse, bir ağabey, kardeş ilişkisine dönülmüştür. Sevgi ve saygı duygularıyla, dönülmüş 43 yıl. Tekinalp hocamız aynı zamanda Türk Ticaret Kanunu Komisyonu'nun Başkanlığmı deruhte etmiştiı\ Böylesi bir kanunun 6.5 yıl içerisinde oluşturulmasında, kendisinin himmetleri büyüktür. Bu Tasarı sadece bilimsel mülahazalarla ve objektif olarak bir değerlendirmeye tabi tutulduğu takdirde gerçekten mükemmel bir eser olduğu görülecektir. Her zaman söylüyorum, tanrısal bir ürün değildir. Kul yapısıdır. Bu nedenle hatalar, eksikler, noksanlar olabilir. Fakat genelinde bakıldığı zaman, böyle bir eser gerçekten mükemmel olarak nitelendirilmelidir. Sayın Hocamızın huzurları bizim için onurdur. Kendisini dinlemek bir zevktir. Ben kendilerini kürsüye davet ediyorum. PROF. DR. ÜNAL TEKİNALP^ "SERMAYE ŞİRKETLERİ REFORMU" Sayın Başkan, İstanbul Ticaret Odası'nın değerli yöneticileri, aziz dinleyiciler. Sözlerime başlarken yakın dostum ve öğrencim Sayın Prof. Dr. Hüseyin Ülgen'in kişiliğimi aşan sözleri için kendisine teşekkür ediyorum. Bugünkü konuşmamda, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı'nın CTasarı") içerdiği köklü yenilikleri ve Tasarı ile Türk sermaye şirketleri hukukunda gerçekleştirilen açılımları ana hatları ve zirve noktalarıyla size açıklamaya çalışacağım. 1. Yorumlarımı ve değerlendirmelerimi başlıca dört noktada toplayacağım. Birinci nokta, oldukça kısa olup Tasarının bugün bulunduğu aşamanın belirtilmesi ve kanunlaşması konusundaki beklentilerin gerçekleşmesi şansının ne olduğudur. İkincisi, sermaye şirketleri bakımından özel bir önem taşıyan ticaret şirketlerine ilişkin genel hükümlerdeki yeniliklerin bilgilerinize sunulmasıdır. Üçüncüsü, anonim şirketler reformuna özgülenmiştir. Dördüncüsü ise, limited şirketlere ilişkin çağdaş yaklaşımların ve ilkelerin temel çizgilerle izahıdır. 2. Sermaye şirketleri arasında yer alan sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketi, konuşmama dahil etmiyorum. Bu konuda Tasarıyla herhangi bir yenilik getirilmemiştir. Zaten uygulamada bugüne kadar hemen hemen hiç kullanılmamış bir şirket türüdür paylı komandit. 3. Tasarı altı kitaptan oluşuyor. Bunlardan, sadece kıymetli evrak hukukuna ilişkin üçüncü kitapta herhangi bir değişiklik olmamıştır. Buna karşılık, birinci kitabı oluşturan ticari işletme, ikinci kitabın konusu olan ticaret şirketleri, dördüncü kitapta düzenlenen taşıma işleri, beşinci kitapta yer alan deniz ticareti hukuku ve altıncı kitaba konulmuş bulunan sigorta sözleşmesi hukukunda büyük değişiklikler yapılmıştır. Bunların çoğu reform niteliğindedii'. Tasarıyı meri kanunda yapılmış bazı değişiklikler, yenileştirmeler şeklinde nitelendirmemek gerekir. Tasarıyla Türk hukukuna, yeni kurumlar ve konseptler gelmiştir. 1535 maddelik bu kanunun bin maddesi yeniden yazılmıştır. Yeniden yazılmıştır derken. 1 Prof Tekinalp konuşmasını düzeltirken yollama ve okuma kolaylığı sağlaması için açıklamalarını paragraflara ayırıp numaralandırmıştır. yeniden kaleme alınmış manasına söylemiyorum. Tasarı yeni hükümler, sistemler ve yaklaşımlar içermektedir. 4. Tasarı 2007 yılmın Nisan ayında, TBMM, Adalet Komisyonunda bazı küçük değişikliklerle ve üç önemli ekle kabul edilmiştir. Tasarı kadük olmamıştır; doğrudan Meclis genel kuruluna sevk edilecektir. Çok yakın bir tarihte yani 3 Haziran'da TBMM iç tüzüğünde bir değişiklik yapılmış Türk hukukunda bugüne kadar geçerli olan kadük olma kavramı, değişikliğe uğramıştır. Değişiklikte büyük ölçüde Tasarı, Tasarının hedef kitlelerde kazandığı destek ve beğeni, nihayet Tasarının reformcu niteliği rol oynamıştır. Yeni değişikliğe göre, eğer Bakanlar Kurulu geri çekmeyecek olursa, bir tasarı kaldığı yerden kanunlaşma sürecine devam edecektir. Bildiğiniz gibi, eski düzenlemede kadük olan kanun tasarıları hükümsüz hale gelirdi. Tasarı bu yeni düzen dolayısıyla sadece Adalet Komisyonunda genel görüşmeye açılacak, yani madde temelinde görüşme yapılmayacaktır. Genel görüşmeyi takiben de genel kurula inecektir. İç tüzük değişikliği AKP ve CHP nin mutabakatı ile yapılmıştır. Onun için seçimlerden sonra yeni Meclis çalışmaya başlayınca, ilk aylarda Tasarmm TBMM Genel Kuruluna gelmesi ve kanunlaşması olasıhğı yüksektir. Altı aylık bir geçiş süresi konulmuştu; bu sürenin kısalması ihtimali de vardır; 2008'de yeni Türk Ticaret Kanunu yürürlüğe girebilir. Kanunun 2008 yılında yürürlüğe girmesi, özellikle muhasebe standartlarına ve denetime ilişkin hükümler bakımından büyük önem taşımaktadır. 5. Şimdi ikinci kısma geliyorum. Biraz evvel söylediğim gibi, bu kısım ticaret şirketlerine ilişkin genel hükümleri içermektedir. Sözkonusu genel hükümlerin bii'çoğu doğrudan doğruya sermaye şii'ketlerini, yani anonim ve limited şirketleri ilgilendirmektedir. Sözkonusu hükümlerin önem taşıyanları üzerinde durmak ve size tam ve net resim vermek istiyorum. 6. Ticaret şirketlerinin genel hükümleri bölümünde yapılan temel değişiklik, ultra vires (esas sözleşmedeki işletme konusu dışındaki işlem hak ehliyeti dışındadır; yoktur) kuramının Tasarıda yer almamış olmasıdır. Sistemimizden çıkarılmış bulunan temel öğreti şudur: Bir ticaret şirketi şii'ket sözleşmesinde yer alan işletme konusunun dışında işlem yapamaz; yapmışsa, bu işlem hukuken yoktur. Geçersizdir demiyorum dikkatinizi çekerim. Yoktur. 7. Bu kural, 1957 TK ile Türkiye'ye gelmişti, 50 yıl süreyle uygulandı. Fakat Avrupa Topluluğunun şirketlere ilişkin birinci yönergesi, ultra vires hükmünün üye devlet kanunlarından kaldırılmasını amirdir. Bu sebeple, Türk hukukunda 50 yıl süreyle uygulanmış olan bu hüküm bütün ticaret şirketleri bakımından kalkmaktadır. Bir yanlış anlamaya meydan vermemek için şunu söyleyeyim. Öğretinin kalkmış olması demek, sadece yapılan işlemin yok olmasının hukukî sonucunun yokluk şeklinde tezahür etmesinin kanundan çıkarılmış olması demektir. Ancak, vurgu yapıyorum, işletme konusu dışında yapılan işlem dolayısıyla bunu yapan yöneticiler bakımından sorumluluk devam etmektedir; iyi niyetli olmayan üçüncü kişi de işlemin, işletme konusu dışında olduğunu ileri sürebilir. Yani ultra vires öğretisinin kalkmış olması, sorumluluğun da kalkması, ve savunmanın iyi niyetli olmayan kişiye ileri sürülememesi manasına gelmemektedir. İştigal konusu dışında işlem yapan ve bu yüzden şirketi zarara uğratan yöneticiler bundan sorumlu olmakta devam edeceklerdir. Fakat şirket iyi niyetli üçüncü kişiye karşı, işlemin kendisini bağlamadığı, yok olduğu şeklinde savunma yapamayacaktıi'. 8. Bir diğer değişiklik sermaye siluetlerine sermaye olarak konulabilecek mal varlığı unsurlarındaki anlamlı ve teknik gelişmelere koşut genişlemedir. Tasarı domain adlarmm, internet sitelerinin, elektronik ortamla ilgili değerlerin anonim ve limited şirketlere sermaye olarak konulmasına olanak tanımıştır. 9. Tasarı, genel hükümler bölümünde, ülkemizde bir yara halini almış bir soruna çözüm oluşturabilecek yeni bir hüküm getirmiştir. Sorunu şöyle ortaya koyabiliriz: Herhangi bir taşınmazın bir şirkete sermaye olarak konulması halinde, şirketin kurulmasından sonra bilhassa Anadolu'da çoğu kez bunların şirket adına tescili yapılmamaktadır. Bu ihmal bazen kasıtlı, bazen de tamamiyle irade dışı olarak cereyan etmektedir. Ancak, daha sonra problemler doğmaktadır. Meselâ, bu sermayeyi koymuş olan kimsenin bunu üçüncü kişilere devretmesi içinden çıkılmaz sorunların doğmasına yol açmaktadıı\ Aynı husus sermaye koyanın vefatı halinde de sözkonusudur. Tasarıda, böyle sorunlarla karşılaşılmaması için ticaret sicili müdürlüklerine, şirkete sermaye olarak konulan taşınmazların resen tapu siciline tescil ettirmek mükellefiyeti getirilmiştir. 10. Bu bölümde üçüncü önemli yenilik yapı değişiklikleridir. Ticaret şirketlerinde yapı değişiklikleri, yani şii'ketlerin birleşmesi, bölünmesi ve tür değiştirmesi reforme edilmiştir. Örnek verirsek, kolektif şirketin anonime, anonim şirketin limitede vs. ye dönüşmesi. Bugünkü kanunumuzda şirketlerin bölünmesi yoktur; şirketlerin tür değiştirmesine bir madde tahsis edilmiştir; birleşme, dağınık hükümlerle düzenlenmiştir; alacakların hakları korunamamakta, hak sahiplerinin konumlarmı koruyan önlemlere yer verilmemiş bulunmaktadır. Yani, yapı değişiklikleri dolayısıyla, pay sahiplerinin veya diğer menfaat sahiplerinin, eskiden sahip oldukları hakların aynen yeni yapıda devam etmesini sağlayıcı hükümler bulunmamaktadır. Gerçi doktrin bunları imkân nispetinde doldurmaya çalışmış, Yargıtay da çeşitli kararlarında bu yönde olumlu ve güzel kararlar vermiştir. Ancak sonuç, tatmin edici olmaktan uzaktır. 11. Tasan bu üç konuya, yaklaşık seksen madde ayırmıştır. Tasarı AT'nin birleşmelere ilişkin Üçüncü Yönergesi ile bölünmelere dair Altıncı Yönergesini aynen Türk hukukuna aktarmıştır. 12. Yapı değişiklikleri dışında, ticaret sicili tüzüğünde düzenlenmiş bulunan, Türkiye'deki bir şirketin merkezinin dış ülkelere nakli hakkındaki mevcut hüküm yanında, dış ülkeden Türkiye'ye merkez nakline ilişkin bir düzenleme sistemimize dahil olunmuştur. Bu yeni hüküm önemli bir eksikliğin giderilmesi niteliğindedir. Sözkonusu açılım, şirketler hukuku bakımından gereklidir ve şirketlerin sınır aşan hareketliliği kavramına dahildir. Bunun önemi şu noktadadır arkadaşlar: Bu düzenleme ile bir şirket, tasfiye edilmeden yurt dışına gidebilmekte veya yurt dışından bir şirket, tasfiye edilmeden Türkiye'ye gelebilmektedir. 13. Genel hükümlerde karşımıza çıkan köklü bir yenilik, Türkiye'de ilk defa Tasarı ile Alman hukukunda konzern diye adlandırılan, bizim şirketler topluluğu diye Türkçeleştirdiğimiz grupların/toplulukların düzenlenmiş olmasıdır. Bu realiteyi hepiniz biliyorsunuz. Yani Sabancı, Koç, Zorlu, Zeytinoğlu, Eczacıbaşı, Anadolu, Yaşar ve Borusan topluluğu gibi. Bu gruplar ticaret, sanayi, hizmet ve finans dünyamızın büyük aktörleridir. Onları hepimiz tanıyoruz. Ancak haklarında sorunları çözücü, koruyucu önlemler koyan bir düzenleme bugün hukukumuzda mevcut değildir. Bu konuya Alman kanununda yanılmıyorsam, 165, 170 madde tahsis edilmiştii'. Tasarı bir ilk adım olarak 20 madde ile esasları koymaya gayret etmiştir. 14. Şirketler topluluğuna ilişkin birçok Avrupa ülkesinde çeşitli hükümler bulunmaktadır. Ama sistematik olarak bunu ilk düzenleyen ülke Almanya'dır, son kanun İtalya'ya aittir. Bu arada Portekiz, Brezilya ve İsveç gibi ülkeler de sorunu bir kanun bağlamında ele almışlardır. 15. Bu hükümler neden önemli? Şu sebeple: ilk olarak topluluk dışında kalan pay sahipleri özel hükümlerle korunacaktır. Bildiğiniz gibi, bir anonim şirket ister halka açık olsun, ister kapalı, eğer küçük paysahibi iseniz, zaten özel bir şekilde korunmayı gerektiren bir konumda bulunuyorsunuz demektir. Küçük paysahibi oy gücünün etkisizliği dolayısıyla şirkette zaten yalnızdır ve dışlanmıştır. Herhangi bir kararın alınmasına karşı koyabilecek durumda değildir. Çoğunluğun aldığı kararlar onu çoğu kez olumsuz etkiler. Bu güçsüzlüğü 30-40 veya daha fazla şirketli bir topluluk düzeyine götürün; yalnızlık, güçsüzlük daha büyüyecektir. Onun için topluluk dışında kalan, yani hakim ortaklar dışında bulunan paysahiplerinin korunması özel bir önem taşımaktadıı*. 16. ikincisi. Bu siluetlerde bağh yönetim kurulları dediğimiz, hareket kabiliyeti olmayan, topluluğun somut politikalarını ve talimatlarını uygulamak zorunda olan yönetim kurulları vardır. Ama TK, sanki bütün şirketler bağımsız, bütün yönetim kurulları tamamıyla kendi iradeleriyle hareket ediyormuş varsayımını kabul etmiş ve bağh şirketlerin yönetim kurullarının bağh şirketin menfaatlerini, diğer menfaatlerinin üstünde tutmasını istemiştir. Aksine hareketi cezalarla, hukuki sorumlulukla müeyyidelendirmiştir. 17. Halbuki gerçek bu değildir. Bu bağh yönetim kurullarının durumlarını dikkate almak icap eder; burada bağh şirket yönünden bir kayıp bir zarar doğarsa, bu zararı, bağh yönetim kurulundan değil, hakim şirketten veya hakim şirketin yönetim kurulundan istemek adil olur. Yeni teori ve anlayış bu yöndedir. Yeni öğreti açılımını nesnel adalet anlayışına dayandırmıştır. 18. Tasarının benim tespit edebildiğim, 5, 6 tane özelliği var. Bu özellikleri kısaca açıklayacağım. Almanya'da iki türlü topluluk kabul edilmiş. Bunlardan bir tanesi, hakimiyetin bazı araçlarla, yani iştii'ak ile yani oy hakkı ile yani yönetim kurulundaki sandalye sayısıyla kurulduğu hallere göre şekillendiği topluluktur. Buna Almanya'da "fiiU topluluk" deniliyor. Topluluk bir sözleşme ile değil fiilen oluşmuş. Diğeri sözleşme ile kurulur. Buna sözleşmesel topluluk denilir. Tasarı sözleşmesel topluluğu reddetmemiş, düzenlememiş ama geçerli saymıştır. Tasarının sözleşmesel topluluğu düzenlememesinin sebebi, Almanya'da olduğunun aksine bizde bu tipten işletme sözleşmelerinin mevcut olmamasıdır. Başka bir deyişle ülkemizde bir şirketin diğer bir şirket veya şirketler üzerinde kontrolü sağlayan hakimiyet sözleşmelerine ilişkin bir uygulama yoktur. Tasarı sözleşmesel topluluk kavramını tanımakla beraber bu konuda ayrıntıya girilmeden bile olsa düzenleme yapmayı bugün için erken bulmuştur. Bu ikinci topluluk kategorisi topluluk hukuku geliştikçe olgunlaşacak ve Türk Ticaret Kanununda yerini de alacaktır. 19. Alman Paylı Ortaklıklar Kanunu konzern kavramını tanımlamış ve bu tanıma işlevler yüklemiştir. Tasarı 'Topluluk"un hukukî sonuçlar doğuracak, belirleyici ve sınıılayıcı bir tanımını vermekten kaçınmış, 'Topluluk"u hukukî bir olgu olarak kabul edip bu olgu bağlamında düzenlemeler yapmıştır. 20. Üçüncü özellik. Tasarıda kontrol ilkesinin kabul edilmiş olmasıdır. 21. Dördüncü özellik, Almanya'da ve birçok ülkede Topluluk işletme bağlamında düzenlenmiştir; şirketler de işletme gibi mütalâa olunmuştur. Tasarıda toplulukların sadece ticaret şirketlerinden ve bazı hallerde de sermaye şirketlerinden meydana gelmesi kabul edilmiştir. İşletmelere istisnaen hüküm bağlanmıştır. 22. Diğer bir önemli nokta da hakim şirketin hakimiyeti kötüye kullanması halinde, bunun sonuçlarmı yüklenmek zorunda olmasıdır. Hakimiyetin kötüye kullanılması da iki şekilde ortaya çıkabilir. Tasarıya göre, hakimiyetin kötüye kullanılması hâllerinden biri bir bağh şirketin, topluluk menfaati için yani diğer bir topluluk şirketinin veya ana şirketin menfaati uğruna belli bir işlemi yapmaya zorlanmasıdır. Meselâ hakimiyet kullanılarak bir bağh şirketin ihaleye girmemesi, kefalet veya garanti vermesi, borç yüklenmesi, elindeki fonu devretmesi, personelinin önemli kısmını devretmesi, bazı üretim kısımlarının kapatılması sağlanabilir. Bu işlemler topluluğa yarar getirebilii' ama sözkonusu bağh şirketi de zarara uğratabilir. Alman hukukunda olduğu gibi, bizde de, bu kaybın, bu dezavantajın telafi edilmesi yani denkleştirilmesi mecburiyeti getirilmiştir. İkinci kötüye kullanma şekli ise, hiç haklı bir sebebi yokken, iki topluluk şirketinin birleştirilmesi, bir şirketin bölünmesi, birinin yüksek hacimli menkul değer çıkarıp diğerinin bunları almak zorunda olması gibi işlemlerdir. Düşününüz, benim şirketim kârlı, ben bir küçük hissedarım. Toplulukta zararh bir şirket var. Aynı topluluk içinde, ikisini birleştiriyorlar. Bu esasında grup politikası açısından doğru bir şey, ama bunun sonucu bana temettümü kaybetme şeklinde yansıyor. Çünkü, bu birleşmeyle bir şirketin kârı diğerinin zararı ile eşleştiriliyor, eşleştiıilmiş oluyor. Tasarı bu halde hakim ortaklar dışında kalan ortakların paylarmı hakim şirkete en iyi fiyatla satarak çıkmaları, zararı telafi ettirici davalar açmaları, işleri iptal ettii'meleri, zararı tazmin ettirmeleri vs. gibi yeni çareler getiriyor. Bu yeni hükümler topluluklar karşısında hem çaresiz küçük paysahiplerini hem çaresiz bağh yönetim kurullarını hem de somut politikalar izlemek isteyen topluluğu koruyucu niteliktedir. 23. Anonim şirketlere ilişkin değişikliklere gelince: Anonim şirket, işleyebilirlik, şeffaflık, paysahipleri demokrasisi, kurumsal yönetim, sermayenin korunması, organların kolay karar alabilmeleri, hesap verilebilii"lik, etkin ve bağımsız denetleme, smır ötesi hareketlilik ve nihayet IFRS bağlamında modernleştirilmiş, köklü bir reforma tabi tutulmuştur. Şirketlerimizin uluslararası piyasalarda rekabet güçlerini artıran bu çağdaş açılımlar stratejiktir. İlk olarak tedrici kuruluş kaldmlmıştır. İkinci yenilik bugüne kadar hukukumuzda sadece halka açık şirketler için tanınan kayıtlı sermaye sistemi olanağının ülkemizde artık kapah şirketlere de açılmasıdır. Avrupa'daki birçok ülkede görülen payın (nominal) değerini kaldırma bunun yerine carî değere/borsa değerine özgülenme eğilimine itibar edilmemiştir. Türk hukukunda nominal değer kaldırılmamıştır. Çünkü komisyon, henüz bu konunun yeterli bir olgunluğa kavuşmadığı görüşündedir. 24. Bugüne kadar mevcut olan sermaye artırımı türlerine yeni bir tür eklenmiştiı\ Bu da şarta bağh sermaye artırımıdır. 25. Arkadaşlar Tasarının yönetim kuruluna ilişkin yenilikleri ''radikal" sözcüğüyle tanımlanabilir. Hepsi de aynı amaçlara yönelmiştir. Karar alabilirlik, hesap verebilirlik, modern tekniklere göre yönetme ve iç denetim. 26. Yönetim kurulunun tek kişiden bile oluşabilmesi imkânı sağlanmıştır. Tüzel kişilerin Yönetim Kurulu üyesi olabilecekleri kabul edilmiş, böylece sorumluluk sisteminde büyük bir değişiklik yapılmıştır. Üçüncüsü, yönetim kalitesiyle ilgilidir. Üyelerin üçte birinin yüksek tahsilli olmaları mecburiyeti getirilmiştir. Avrupa Birliği ve Rocks kısaltmasıyla tanınan ve bir ülkenin uluslararası standartlar ve ölçekler karşısındaki durumunu irdeleyen rapor ve OECD Tasarıyı çok müspet buldukları halde, AB, yönetim kurulunun kalitesine ilişkin düzenlemeleri yetersiz bulmuştur. Aranan yönetim kuruluna akan bilginin, raporlamanın değerlendirmesini, çözümlemesini yapacak, uzmanlarla tartışacak düzeyde yönetim kuruludur, Basel II de aynı düzeyi aramaktadır. Bu düzeyin borsa şirketleri için arandığı doğrudur. Ancak böyle bir cevap aldatıcıdıi'. Çünkü Batıda borsa şirketleri onbinlerle ifade edilkken Türkiye'de bu şirketler 280 adettir. Düzey bu sayı ile sınırlı tutulamaz. Şirkete bilgi akışının sağlanmış olması yetmez. Akan bilgiyi değerlendirecek Yönetim Kurulu üyesine de ihtiyaç vardır. Tasarı yönetim Kurulunun kalitesi bakımından sadece öğrenim, profesyonelleşme önlemlerini getirmiştir. 27. Yeniliklerden biri ilgi çekicidir: yönetim kurulları elektronik ortamda yapılabilecektir. Ayrıca, güvenli elektronik imzayla Yönetim Kurulu karan da alınabilecektir. Bu yenilik karşısında şimdi söyleyeceğim değişiklik bii'az ehemmiyetini kaybetmiştir ama Türk hukuku bakımından önemlidii'. Biliyorsunuz bugünkü kanunumuzun 330 uncu maddesinde Yönetim Kurulunun toplantı nisabı ağırlaştırılmış nisaptır. Yani Yönetim Kurulunun toplanabilmesi, açılabilmesi için yarıdan bir fazla üyenin toplantıda hazır bulunması şarttır. Meselâ yönetim Kurulu 7 kişi ise, nisap beştir. Demek ki 7 kişilik bir yönetim kurulunun toplanabilmesi için 5 üyenin varlığına huzuruna ihtiyaç vardır. Bu Türk hukukunun en çok tenkit edilen noktalarından biriydi. Tasarı ağıı^ nisabı kaldırmıştır. Karar alma mekanizmalarmı güçlendirebilmek bakımından bir diğer yenilik daha yapılmıştır. Biraz teferruat gibi görünüyor ama, iş alemini çok yakından ilgilendirdiği için söylüyorum. Biliyorsunuz ki, bugünkü kanunumuzda yönetim kurulu kararları Yönetim Kurulu toplantısı yapılmadan bir teklifin elden dolaştırılması suretiyle de alınabilir. Bir üye bir karar önerisi hazırlayıp imzaladıktan sonra diğer üyelere, onlar da müzakereye gerek görmeyip bu teklife iltihak etseler, hakim görüşe göre, çoğunluğu sağlayacak sayıda imza sağlanrrsa karar alınır. Ama üyelerden biri veya bazıları toplantı yapılmasmı isterse bu yöntemle karar alınamaz. Türk hukukunda bu düzenleme bağlamında bir tartışma vardı. Acaba imzalar aynı kağıtta mı olmah? Yoksa aynı teklif ayrı kağıtlara atılmış olup da çoğunluk oluşmuşsa karar alınmış olur mu? Yönetim Kurulunda bu halledilmiş durumdadır. Tasarı soruyu olumlu olarak cevaplamıştır. Dikkat ederseniz bütün gayret buralarda karar alabilmeyi, kolaylaştıi'abilmek, çalışabilmek imkânlarını yaratmaktır. 28. Yönetim kurulundaki önemli yeniliklerden bir tanesi, kurumsal yönetim ilkelerinin bir uygulaması olarak riskin erken teşhisi komitesinin kurulması mecburiyetinin getirilmiş olmasıdır. Bu halka açık şirketler için öngörülmüştür. Kapah şirketlerde riskin erken teşhisi komitesi yoktur. Ama denetçi şiı^ketin kötüye gittiği kanatindeyse, bu komitenin kurulmasmı yönetim kurulundan talep eder. Talep varsa. Yönetim Kurulu bunu bir ay içerisinde kurmaya mecburdur. Riskin teşhisi komitesine o derece büyük ehemmiyet verdik ki, riskin teşhisi komitesi biı* risk olmasa bile, iki ayda bir muhakkak surette Yönetim Kuruluna ve denetçiye rapor verecektir. Bağımsız denetçi bu mekanizmanın mevcut olup olmadığım, raporunda, hatta ayrı bir rapor halinde bildirmek zorundadır. Tasarıda bir anonim şirketin kendi hisse senetlerini satın alabilmesine ilişkin yasak, bugünkü sisteme nazaran çok gevşetilmiştir. Bu konuda da Avrupa Topluluğunun İkinci Yönergesine hakim olan model benimsenmiştir. 29. Anonim şirketlerin denetlenmesine ilişkin hükümler de temelden yenilenmiştir. Denetim de radikal bir konsept değişikliğine uğramıştır. Denetim uluslararası denetim standartlarına göre bağımsız denetçi tarafından yapılacak ve uluslararası standartlara uygun rapor ve görüş verilecektii'. TK'nın bir şirket organı olan, ancak meslekî kalite şartı aranmayan "murakıp"ları kaldırılmış, yerine bağımsız denetçinin yapacağı denetleme gelmiştir. Buradaki yenilikleri şöyle sıralayacağım. (1) büyük ölçekli şirketler bağımsız denetçi şirketlerini denetçi seçmek mecburiyetindedir. (2) Orta ve küçük ölçekli şirketler en az bir YMM'yi veya SMM'yi denetçi olarak seçeceklerdir. Demek ki çok önemli bir kalite şartı gelmiştir. Bildiğiniz gibi bu şahıslar 5368 sayıh kanuna göre özel öğretim görmüş, denetçi uzmanlığına sahip olup, bu konuda bir nevi lisans alan kimselerdir. Aitık uluslararası finansal raporlama standartlarının özdeşi olan Türk Muhasebe Standartları uygulanacağı için, bunları uygulayabilecek kalitede bu elemanların kendilerini yetiştirmeleri bakımından özel bir program dönemi başlatılmıştır. Şimdi bunu TÜRMOB yürütmektedir ama bir müddet sonra Dünya Bankası vasıtasıyla finanse edilerek özel denetim programları hazııianacaktır. 30. Adalet Komisyonunun son oturumunda kabul ettiği bir geçici madde uyarınca uluslararası denetleme standartlarını özel bir kanun çıkıncaya kadar denetleme standartları TÜRMOB içerisinde bir karma kurul tarafından konulacaktır. Bu karma kurulda hangi bakanlık temsilcilerinden bulunacağı. Bakanlar Kurulunun yürürlüğe sokacağı bir yönetmelikle hemen tespit edilecektii'. Bu çalışma halihazırda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı nezdinde hemen başlatılacaktır. 31. Bil" son dakika değişikliği daha var arkadaşlar, Enron olayından sonra denetçinin denetlenmesi de birçok ülke tarafından kabul edilmiştir. Yani denetçi, denetlemeyi kanuna, standartlara ve amaca uygun olarak yapıyor mu? Sorun bu. Özel kanunla bu bir özel kuruluşa verilinceye kadar bir boşluk doğmaması için, sözkonusu denetleme de Sanayi ve Ticaret Bakanlığı teftiş kurulu tarafından gerçekleştirilecektir. Teftiş kurulu, bii' yönetmelikle bu denetlemeyi yapacaktır. Bu denetleme aynen Avrupa topluluğunun Yedinci ve Sekizinci Yönergelerindeki denetleme esaslarını kendi denetlemesi yönünden bir nirengi noktası olarak ele alacaktıı*. Denetleme muhakkak surette internet ortamında da yapılacaktır. Şöyle ki, teftiş kurulu, her bir denetçinin sitesine erişim hakkına haizdir ve denetçiler denetlemelerini internete ay be ay aktarmak durumundadırlar. Bütün aşamalarında denetçinin denetlemeyi nasıl yaptığı behrlenecektir. 32. Genel kurul haklarıyla, işleyişiyle, bilgi alma hakkı ve özellikle temsil kurumuyla modernleştirilmiş, durağan, çoğunluğun emrinde çalışan yapısından kurtarılmıştır. 33. Genel kurullardaki köklü değişiklik, elektronik genel kurulların, gelmiş olmasıdır. Komisyon güç boşluğunu amaca uygun bir araçla aşmıştır. Daha sonra diğeri de teşvik edilecektir. 34. Limited şirketler, bugün kolektif şirkete yakın iken. Tasarıda küçük bir anonim şirket konumunda düzenlenmişlerdir. Limited Şirket de aynı denetime tabidir. Aynı uluslar arası muhasebe standartlarının özdeşi olan Türk muhasebe standartlarını uygulayacaklardır. Yalnız, küçük şirketler için özel muhasebe standartları gelecektir. Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim. 35. Konuşmamı bitirirken şu vurgulamayı yapmak istiyorum: Ülkemizin ticaret ve sanayide modernleşme yolunu, uluslararası piyasaların kural ve standartlarına uygun açılımlar ve yaklaşımlarla belirlemiştir. Esin kaynağı çağdaş düzenlemeler ve sistemlerdir. Amaç Türk işletmelerinin uluslararası piyasalarda rekabet gücüne sahip olmasıdır. Ülkemizin ve ulusumuzun büyük devletlere özgü bir özgüven içinde ticaret hukuku reformunu yapıp yenileşme sürecini tamamlaması ve gelecek içinde yaşaması gerektiğinden kimsenin kuşkusu yoktur. BAŞKAN: Değerli Hocam, teşekkürlerimi arz ediyorum. Sayın katıhmcılar ikinci konuşmacımız Prof Dr. Lorenz Fastrich. Kendileri Münih Ludwig Maximilians Üniversitesinde medeni hukuk, ticaret hukuku, ekonomi hukuku ve iş hukuku profesörüdür. Bugün burada tek ortaklı anonim şirketler ve alman hisse hukukunda, yeni gelişmeler konusunda açıklama yapmayı lütfedip kabul buyurmuşlardır. PROF. DR. LORENZ FASTRİCH -TEK ORTAKLI ANONİM ŞİRKETLER VE ALMAN HİSSE HUKUKUNDA YENİ GELİŞMELER"- Sayın Dekan, Sayın Bayan ve Bay meslektaşlarım. Sayın Bayanlar ve Baylar, bugün burada sizlere "Tek ortaklı anonim şirketler ve Hisse senedi hukukundaki yeni gelişmeler" konusu hakkında konuşma yapmak benim için büyük bir onurdur. Alman ve Türk hukuku geleneksel olarak yoğun bir alışveriş ilişkisi içinde bulunmaktadır. Daha birkaç hafta önce her iki ülkenin Adalet bakanları Berlin'de, hedefi kanun yapılması alanında karşılıkh alışverişi teşvik etmek ve Avrupa Birliği hukukunun gelişimi ve onun uygulaması hakkındaki tecrübe alışverişini derinleştirmek olan hukuksal ortak çalışma hakkında bir anlaşmaya varmışlardıi'. Bugünkü konferans da buna hizmet etmektedir. A. ''Sürekli şantiye" olarak Alman Hisse senedi hukuku BaŞ'Unlar ve Baylar, Alman hisse senedi hukuku son 20 yıl içerisine daha önce hiç olmadığı kadar hareketlenmiştii'. Daha önceleri hisse senedi kanunu üzerindeki çalışmalar için zaman aralığı ortalama 30 yıl kadarken, günümüzde Almanya'da biz, hisse senedi kanunumuzun biı^ "sürekli şantiye" görünümünde olduğu bir zamanı yaşamaktayız. Bir değişiklik kanunu diğerini takip etmektedir. Sadece son 10 yıl içerisinde büyük ve küçük 35 değişiklik kanunu hisse senedi hukukumuzun üzerine çökmüştür. Nedenleri çok çeşitlidir. Bunlar bii' taraftan, üye ülkelerin hisse senedi kanunları için asgari standartları ortaya koyan Avrupa hukukunun etkilerinden kaynaklanmaktadır, bunlar ayrıca, ulusal hisse senedi hukukundan yeni taleplerde bulunan küreselleşmeden kaynaklanmaktadır. Burada, her şeyden önce uluslar arası hareket eden yatu'imcıların iyi bir Corporate Governance (Şirket yönetimi) hakkındaki uluslar arası düşüncelere uygun olmaya zorlayan etkisi bir rol oynamaktadır. Ve eğer bu bağlamda iyi bir Corporate Governance (Şirket yönetimi) hakkındaki uluslar arası taleplerden söz edilecekse, o zaman bu ilk etapta, ulusal hisse senedi hukukunun mutlaka yakınlaşması gereken US Amerikah yatu*ımcıların düşünceleridir. Ve son olarak, ulusal tartışmaya hakim olan ve yasa yapıcı tarafından daha sonra ulusal hisse senedi hukukunun değişiklikleri şeklinde uygulamaya sokulan, saf ulusal iyileştirme düşünceleri veya moda eğilimleri de doğal olarak bir rol oynamaktadıi'. Ulusal hisse senedi hukukundaki bu değişikliklere, bugün benimde üzerinde öncelikli olarak konuşmak istediğim konu, yani tek kişilik anonim şirketler, de dahildir. Bu durum gerçekten var olan bir fenomen olarak uzun süreden beri mevcuttur. Ama bunun yasal olarak kabul edilmesi ilk olarak Alman hisse senedi hukukunun çok yönlü bir yeniden yapılandırılması çerçevesinde ortaya çıkmıştır. 1994 yılından beri bir anonim şirketin tek kişilik kuruluşuna izin verilmekte ve 2001 yılından beri bir tek kişilik anonim şirket azınlık hissedarlarının hariç tutulması sayesinde de oluşturulabilir. B. Tek kişilik anonim şirket Bu gelişmeyi kısa bölümler halinde bir kez daha ortaya koymama izin veriniz! 1. Gelişim 1. 1994 yılma kadar olan gelişim 1994 yılma kadar bii" ANONİM ŞİRKET kurulması Almanya'da da sadece en az beş kişi ile mümkündü. Bunun her şeyden önce iki nedeni vardı: a) Tek kişilik kuruluşlara karşı şüphecilik O zaman öncelikle, bii" asgari kurucu sayısı tespit edilmesi ile kuruluşun bu sayede daha sonraki hisse senedi sahipleri ve şirketin alacaklıları için daha güvenilir yapılması düşünülmüştür. Çünkü sermayenin ortaya konulması, eğer en azından 5 kişi bunun için sorumluluk üstelenirse bu sadece bir veya iki kişinin sorumlu olmasına göre daha iyi güvence altına alınmış gözükmektedir. Aynı şekilde, çok kurucunun bir mesuliyet ve cezai sorumluluğunun kuruluş dolandu'icılığmı, sadece bii" mesuliyet ve cezai sorumluluğu olan kişinin mevcut olmasına göre daha etkin bir şekilde engelleyebileceğine inanılmıştı. İkinci neden, anonim şii'ketlerin esas itibari ile tipik olarak çok sayıda hissedar için oluşturulmuş olmasında bulunmaktadu\ Asgari sayı olan beş kurucu ile, işin başından itibaren hisse senetlerinin belirli bir sayıda asgari dağılımı garanti altına alınmak istenmiştiı^ b) Sonradan ortaya çıkan tek kişilik anonim şirketler Aslında asgari şart olan beş hissedar sadece kuruluş için geçerlidir ve mevcut anonim şirketler için geçerli değildir. Daha 1930 yılında, bütün hisse senetlerinin sonradan tek elde toplanması, yani sonradan oluşan biı* tek kişilik anonim şirketin, onun feshedilmesine götürmediği, aksine şirketin mevcudiyetinde hiçbir şeyin değişmediği ^, genel kabul görmüştür. Esas itibari ile 1939 yılında tek kişilik GmbH (Limitet Şirket) larda şirket ortağının sınırsız bir kişisel sorumluluğunu uygulamaya koymayı isteyen bir yasa çıkartma girişimi olmuştur ' . Buradan ama bir şey çıkmamıştır, çünkü ulusal ekonomi nedenlerden dolayı girişimci ticaret için bir sorumluluk sınırlamasını münferit kişiler için de genişletmek istenmemiştir. Tek kişilik anonim şirketler yıllardan beri münferit girişimci kişilerin elinde, her şeyden önce ama birleşik şirketler hukukunda (holding hukuku), yani bir ana şii-ketin bir yavru şirkete ait bütün hisseleri elinde tutması şeklinde, bulunmaktadır. Bu katılım şekli mesela sigorta şirketlerinde oldukça yaygındır. Bu konuda sigortaları denetleme kanunu, her sigorta alanı için mutlaka kendi başına bir sigorta şii'ketinin mevcut olmasını şart koşmaktadır. Yani bir anonim şirketin çatısı akında aynı zamanda bir hayat sigortası, bii' eşya sigortası ve bir sağlık sigortası işletilemez aksine bu sigorta gruplarından her biri için mutlaka kendi başına bir sigorta şirketi kurulması gerekmektedir. Bu durum da Alman sigorta şirketlerinin, içinde mesela hayat sigortası anonim şirketinin sağlık sigortası için bii' % 100 yavru şirketi ve eşya sigortası için bir diğer % 100 yavru silueti işletmekte olduğu sigorta holdingleri olarak oluşturulmuş olmasına götürmektedir. Ve % 100 yavru şirketler tek kişilik anonim şirketlerden başka bil' şey değildir. Sigortacılık sektöründen verilen örnek aslında bir münferit olay değildir. % 100 yavru şirketler bütün girişimci gruplanmalarında bulunmaktadır. Holdinglerin çoğunluğu, sigortacılık sektörünün dışında da, % 100 yavru şirketlere sahiptir, çünkü holding içindeki tek tip yönetim için bir yavru şirket, eğer onlara dikkat edilmesi gerek başka diğer hissedarlar yavru şirkette pay sahibi ise engelleyicidir. Böylece mesela Volkswagen AG Skoda, Seat, Bentley ve diğerleri gibi yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda % 100 yavru şirketlere sahiptir. ^ GropkommAktG/8râA?c/e/, § 2 Rn, 8 mwN in Fn. 6 ^ Schubert Günümüzdeki Alman hisse senedi kanununun hatta teşvik de ettiği tek kişilik anonim şirketlerin mevcudiyeti bu nedenle uzun süreden beri bir ekonomik gerçektir. Çünkü 2002 yılından beri hisse senetlerinin en az % 95 ini elinde bulunduran bir çoğunluk hissedarına, geride kalan azınlık hissedarını bir tazminat veya onun hisse senetlerini satın alma karşılığında şirket dışına çıkartmasına izin verilmiştir. Biz buna Squeeze Out diyoruz, ki böylece fikrin menşei de tanımlamış oluyor. e) Tek kişi kuruluşu yerine paravan şahıs kuruluşu 1994 yıhna kadar yasak olan tek kişi kuruluşuydu. Pratikteki uygulama bu nedenle öyle bir çare buldu ki, tek kişilik bir şirket eğiliminde olan bii' anonim şirket kurucusunun uygun bir ücret ve her türlü sorumluluktan muaf tutulma karşıhnda esas kurucuya kuruluş için katkıda bulunmaya hazır olan başka 4 kişiyi daha bulması gerekiyordu. Burada, kuruluş için gerekh olan diğer hissedarların kendi hisse senetlerini anonim şirketin tescil edilmesinden hemen sonra esas kurucuya devredecekleri anlaşması da yapılmaktaydı. Bu o zaman ''Paravan şahıs kuruluşu" olarak adlandırıldı. Bu durum Alman hukukunda bu durum, böyle bir paravan şahıs kuruluşunun kuruluş şartlarmm izinsiz bir şekilde devre dışı bırakılması olarak değil, aksine bunun kurucu sayısı ön koşulunu şekil yönünden bir sorun olmaksızın yerine getiı*mesinden dolayı, hiçbir zaman şüpheli görülmedi Yani bu 1994 yılma kadar olan durumdu. Tek kişilik anonim şirket izinliydi ama tek kişilik kuruluş yasaktı, ki bu nedenle tek kişilik bir anonim şirket kurmak için paravan şahıs kuruşu yolunu seçmek zorunda kalmaktaydı. 2. Küçük anonim şirketler ve hisse senedi kanununun kontroUü gevşetilmesi için kanun sayesinde tek kişilik kuruluşlara izin verilmesi a) Bugün geçerli olan düzenleme 1994 yılında, hisse senedi kanunun değiştirilmesi suretiyle artık tek kişilik kuruluşlara açıkça izin verilen, "Küçük anonim şirketler ve hisse senedi kanununun kontrollü gevşetilmesi için kanun" yürürlüğe girdi. Alman hisse senedi kanununun 2. madde o zamandan beri aşağıdaki gibidir: "Şirket sözleşmesinin (tüzüğünün) beyan edilmesine mutlaka, karşılığında hisse senedi alan bir veya daha fazla kişi katılmalıdır, yatırım Yasa koyucunun tek kişilik kuruluşlara niçin izin verdiğinin ve yasa koyucunun bununla bağlantılı olan tehlikelere nasıl karşı koyacağının esasları neydi ? b) Tek kişilik kuruluşlara izin verilmesi için nedenler aa) Paravan şahıs kuruluşu üzerinden dolaşmanın gerekliliği Tek kişilik anonim şirketlerin mevcudiyeti için burada kabul edilmesi gereken ekonomik nedenlerin olduğunu ben daha önce sigorta ve otomobil sektörlerinde bulunan holding yapıları örneği ile açıklamıştım. 1994 yıhna kadar bir holding içerisinde ana şirketin, eğer o % 100 bir yavru şirket kurmak istiyorsa, mutlaka her zaman paravan şahıs kuruluşuna sapması gerekiyordu. Bu durum teferruatlı ve pahalıydı, çünkü güvenilii' paravan şahısların bulunması gerekiyordu ve paravan şahıs olarak ortaya çıkan kurucular kendi hizmetleri karşılığında ödeme alıyorlardı. Eğer tek kişilik anonim şiı^ket, şirketin kaydı yapıldıktan sonra bir sorun çıkmadan oluşturulabiliyorsa, o zaman mutlaka, tek kişilik kuruluşlara da izin verilmesi gereğin gelişimin getirdiği bir sonuç olup olmadığı sorusu sorulmalıdır. Yani o zaman soru, paravan şahıs kuruluşu üzerinden dolaşmanın gerçekten alacaklıların korunması için olup olmadı - Ve bu sadece onların korunması olabilir, çünkü tek kişilik kuruluşta başka hissedarlar mevcut değildir ve bu nedenle korunmaları gerekmez - yani bu dolaşmanın anonim şirkette alacaklıların korunması için gerekli olup olmadığıdır. bb) Avrupa hukuku ve Alman GmbH (Limited Şirket) kanunundaki gelişim Burada da görülmelidir ki, tek kişilik kuruluşa izin verme hakkındaki aynı soru daha önce GmbH (Limited Şirket) kanununda da sorulmuştur. GmbHG (Limited Şirket kanunu) ilk halinde kurucu sayısı hakkında biı* şarta sahip değildi. Ama kabul edilmiştir ki, bir şirketin "doğası gereği" kuruluşunda mutlaka en azından iki hissedara sahip olması gerekmektedir, ki bu her zaman mutlaka mantık değildir, çünkü GmbH (Limited Şirked) larda da çok önceden beri şirketin bütün hisselerinin tek elde toplanması yasak değildir ki böylece şirketin tescilinden sonra her zaman tek kişilik şirketler oluşabilir. Sadece kuruluş için önceleri en azından iki kurucunun bulunması istenmiş, bu da AktG kanununda olduğu gibi aynen, tescil işlemi sonrasında kendisi tarafından esas kurucu için emaneten tutulan hisseyi ona devretmesi gereken bir paravan şahsa ihtiyaç duyulmasına götürmüştür. 1980 yılında Alman yasa koyucu, GmbH (Limited Şirket) kuruluşunda mutlaka en azından iki kişinin katılımcı olması gerektiği düşüncesinden ayrılmış ve tek kişilik kuruluşa açıkça izin vermiştir. Bunun nedenleri bir taraftan Avrupa hukukuna, diğer taraftan ekonomik bakış açılarına dayanmaktadır. Avrupa hukuku bu gelişimi, 1989 tarihli bir Avrupa Birliği yönetmeliğinin, tek kişilik şirketler yönetmeliği olarak bilinir, tek kişilik şirketlerde alacaklıların korunması için asgari düzenlemeleri belirlemesi ile ileri götürmüştür, çünkü daha önceden Avrupa Birliğinin bazı üye ülkelerinde böyle tek kişilik kuruluşa GmbH (Limited Şirket) larda izin verilmiştir. Yönetmelik, olabildiğince müşterek bir alacaklı korumasmı sağlamaya yönelik olup, bunu ama kendi önsözünde "Bireysel girişimcilere bütün topluluk içerisinde sorumlulukları sınırlandırılmış bii' şirketin hukuksal enstrümanları sunulmalıdır" isteği ile birleştirmiştir. Bu istek Almanya'da 1980 yılında gerçekleşti ve GmbH (Limited Şirket) için tek kişilik kuruluşa izin verildi ve aynı zamanda Avrupa yönetmeliğinde öngörülen koruma standardı yerine getirildi. Tek kişilik kuruluşa izin verilmesinin ama ekonomik nedenlerden dolayı da zamanı gelmişti. Bir paravan kişinin yardımı ile iki kişilik kuruluşlar öyle yada böyle, çok kişili kuruluş şartmı aşmak için kullanılan, bir genel kabul gören uygulama halini almıştı. Tek kişilik kuruluşa karşı gerçekten önemli tek itiraz sermaye sağlanmasının tek kişilik GmbH (Limited Şirket) da çok kişili kuruluşa göre daha garanti altında olduğudur; Çünkü çok kişili kuruluşta, bir kurucunun ödeme güçlüğüne düşmesi durumunda diğer kurucular hal açık kalan yatmm meblağından hisseleri oranında sorumludur. Bu tek gerçekten önemli itiraz kanun tarafından Avrupa yönetmeliğinin uygulanması ile, kanunun tek kişilik kuruluşlara izin vermesini ya tescil işlemine kadar taahhüt edilen sermayenin hissedarlar tarafından tümüyle ödenmesine veya hala açık kalan ödemeler için hissedarların mesela bir banka teminat mektubu ile bir güvence ortaya koymasına bağh hale getirmesi sayesinde ortadan kalkmıştır. cc) Alman Anonim Şirketi Böylece, bir sermaye şirketinin kuruluşunda mutlaka bir kişiden daha fazlasının bulunmasının gerektiği prensibi kmimış oldu ve bu nedenle tek kişilik kuruluşa anonim şirketlerde de izin verilmesi sorusunun sorulacak olması sadece bir zamanlama sorunuydu. Bu da Avrupa Birhğinin sözü edilen tek kişilik şirketler yönetmeliğinde yer almıştı, ilk etapta GmbH (Limited Şirket) ya yönelik olarak, çünkü yönetmeliğin 6. maddesinde daha önceden, eğer bii' üye ülke anonim şirketlerde tek kişilik kuruluşa izin verirse yönetmelikte talep edilen koruma şartlarının da geçerli olması gerektiği belirlenmişti. Ama yinede bu durum, yasa yapıcı esas itibari ile hisse senedi kanununda oldukça küçük bir kontrollü geri adım ile bağlantılı olarak tek kişilik kuruluşa anonim şirketlerde de izin vermeye hazır oluncaya kadar 14 yıl, yani 1980 yılından 1994 yılma kadar sürdü. Olanağın daha önceden Avrupa Birliğinin tek kişilik şirketler yönetmeliğinde bulunmasına rağmen bu kadar uzun bir süreye ihtiyaç duyulmasının nedeni esas itibari ile ilk etapta ihtiyacın bu kadar acil olarak görülmemesidir. Holdingler geniş ölçüde, yavru anonim şirketler yerine 1980 yılından beri onun yerine yavru GmbH (Limited Şirket) 1ar kurma şeklindeki hukuksal yolla hareket ettiler. Ve toplamda Almanya'da anonim şirket hukuksal şekline ilgi hızla azaldı. GmbH (Limited Şirket) 1ar sayısal olarak rekordan rekora koşarken anonim şirket sayısı uzun yıllar boyunca yaklaşık 3000 şirkette sabit kaldı. Aynı zamanda GmbH (Limited Şirket) ların sayısı çoktan yarım milyonu aşmıştı. Anonim şirketlere olan görünürde düşük ilgi nedeniyle temelde değişiklik yapacak reformları uygulamaya koymak o kadarda acil olarak gözükmüyordu. Geçen zaman içinde ama başka türlü bakılmaya başlandı. Çünkü girişimcilerin hukuksal şekil olarak anonim şirkete olan düşük ilgilerinin nedeni, bu hukuksal şeklin bir yasal üst düzenleme ile pratik olarak sadece büyük girişimciler için dikkate alınabilir olmasında da olabilirdi. Küçük şirketler, özellikle de orta ölçekli şirketler için anonim şirket muhtemelen hiçte esnek olmayan, çok karmaşık ve çok zahmetli hale gelmişti. Bu nedenle bunlar, aslında bu orta ölçekli şirketler için onlara borsaya açılma yolunu kapatan ve bu nedenle kendilerini hiçte kolay olmayan bir şekilde kendi öz sermayeleri ile besleme dezavantajı bulunan GmbH (Limited Şirket) ya yönelmişlerdi. Almanya'da hala en yaygın kapsamıyla en çok iş imkanını sunan orta ölçekli işletmelerde önemli ölçüde öz sermaye darlığının hakim olduğu, bunun da muhtemelen hukuksal şekil olarak GmbH (Limited Şirket) nm seçimi ile ilgili olduğu belirlenmiştir. Burada sadece bir şirketler hukuku yönünden değil aksine bir ulusal ekonomi problemi de görülmektedir. Bu nedenle şimdi anonim şirketi küçük ve orta ölçekli işletmeler için de çekici yapılması istenmiştir. Bu küçük ve orta ölçekli işletmeler için hisse senedi kanunun katı koşullarında bazı kısaltmalar yapılmak istenmiştir ve bu daha önce sözü edilen 1994 tarihli "Küçük anonim şirketler ve hisse senedi kanununun kontrollü gevşetilmesi için kanun" sayesinde gerçekleşmiştir. Bu kanunun çıkartılması sırasında orta kesim için de ilginç olabilecek tek kişilik kuruluşa da izin verilmiştir, bunlara verilen izin ama kurulacak olan bütün anonim şirketler için geçerlidir çünkü bu sayede aynı zamanda holdinglerin yavru şirketlerinin basitleştirilmiş kuruluşları da mümkün kılınmak istenmiştir. Tek kişilik kuruluş bu nedenle "Küçük anonim şirketler ve hisse senedi kanununun kontrollü gevşetilmesi için kanun" sayesinde uygulamaya konulmuştur ama bu sadece küçük anonim şirketler ile sınırlı değildir. "Küçük anonim şirketler ve hisse senedi kanununun kontrollü gevşetilmesi için kanun" başlangıçta Almanya'da bir anonim şirket kuruluşu dalgası ortaya çıkmasına rağmen oldukça başarılıdıı\ Bunun kuruluş dalgası için ne ölçüde bir neden olduğu veya diğer etkilerin ne kadar bu kuruluş dalgasına götürdüğü kesin olarak beliıienemez. Her halükarda anonim şirket sayısı Almanya'daki uzun süreli düşüş sonrasında 3350 anonim şirketin kayıth olduğu 1993 yılından 2003 yıhna kadar 15 000 e kadar artmıştır. Yani sayı neredeyse beş katına çıkmıştır. dd) Yabancı gelişimi Almanya bu gelişimde tek başına değildir. Avusturya 'da yasa yapıcı 2004 yılında anonim şirketlerde tek kişilik kuruluşa izin vermiştir. Aynı şekilde italya, ispanya tek kişilik kuruluşu Sociedad Anonima (S.A.) tanımıştır. Geleneksel düşüncede olan isviçre dahi tek kişilik anonim şirket iznine 2008 ydı başında yürürlüğe girecek olan bir yasa değişikliği ile karar vermiştir. Diğer ülkeler de, örneğin Bulgaristan gibi, kendi hisse senedi kanunlarında tek kişilik kuruluşa izin vermektedir. Buna karşın Fransa şimdiye kadar bir Societe anonyme (SA) kuruluşu için 7 kişinin gerekli olmasına bağh kalmıştır. Ama Fransa "societe par actions simlifıee (SAS)" ile tek kişilik kuruluşa izin veren, anonim şirkete benzer bir hukuksal şekil oluşturmuştur. II. Azınlık hissedarlarının dışarıda tutulması (Squeeze Out) hakkındaki yasal düzenleme sayesinde tek kişilik anonim şirket oluşumunun teşviki Almanya'da tek kişilik anonim şirketlerin oluşumu holding ve sermaye piyasası kanunu sayesinde bir başka ivme kazanmıştıı\ Azınlık hissedarları çoğunluk hissedarları tarafından artan oranda sadece "can sıkıcı" olarak algılanmaktadır. Onlar yeniden yapılanmaları engelleyebilir veya en azından iptal davası ile uzun bir süre için bloke edebilirler, Onların mevcudiyeti, eğer bütün hisseler bir hissedarın elinde olduğunda gereksiz olacak dikkate alma ve masraflı formalitelere uyulmasını gerektirir. Onlar istenmeyen bir şantaj potansiyelini de göstermektedir ki bu pratikte kendisini çok az bii' azınlığın iptal davaları ile anonim şirketin önemli yapısal kararlarını bloke ettikleri davalar olarak göstermiştir. Böyle azınlık hissedarları kendilerine geçmişte, kendilerinin şantaj potansiyeli için haksız derecede yüksek tazminatlar ödemesini sağlamışlardır. Bundan dolayı anonim şiı^ket için oluşan dezavantajlar ve masraflar ve çoğunluk hissedarları, bir çoğunun düşüncesine göre, azınlıkların haklı çıkarları ile bir ilişki içinde olmamıştır eğer azınlık şirketin sermayesinden sadece çok küçük bir payı elinde tutuyorsa. Bu yüzden Alman yasa yapıcı - diğer Avrupa Birliği ülkeleri ve USA örneğini takip ederek - 2001 yılında hisse senedi kanununa bir düzenleme getirmiştir buna göre ana sermayenin en az % 95 ini elinde bulunduran bir çoğunluk hissedarına, geride kalan % 5 lik hissedarı bir tazminat karşılığında şirket dışına çıkartabilir (AktG kanunu madde 327a). Yasa yapıcı burada Avrupa Birhğinin, özellikle bir anonim şirketin bir başka şirket tarafından sermaye piyasası hukukuna göre devralındığı davalar için şart koştuğu böyle bir düzenlemeyi amaçladığı 2001 yılını göz önüne almıştır. Bu durum bu arada Avrupa Birhğinin devralma yönetmeliği ile gerçekleşmiştir. Buda, üye ülkelerden onların, bir teklif veren - bu kişi diğer şirketi devralmak isteyendir - , eğer kendisi serbest irade ile yapılan devirler dolayısıyla önceden hedef şirketin oy hakkına sahip sermayesinin en az % 90 ını satın aldıysa, devralınacak şirketin kalan bütün hissedarlarından kalan diğer hisseleri uygun bir tazminat karşılığında devretmelerini isteyebilir, olmasını garanti altına almalarını istemektedir. Avrupa Hukuku esas itibari ile üye ülkelerin hukuklarına, azınlık hissedarlarının dışarı çıkartılmasına, şu anda Alman hukukunda olduğu gibi (§§ 39a WpÜG, 327a AktG) ilk olarak ana hissedarın % 95 lik bir çoğunluğunda izin verme özgürlüğünü vermektedir. Bu düzenleme ile yasal olarak da bir başka durumda tek kişilik anonim şirket açıkça kabul edilmiş ve bir % 95 e % 5 lik çoğunluk oranında teşvike değer olarak da açıklanmıştır. Tek kişilik anonim şirket yani "moda" olmuştur. III. Tek kişilik anonim şirketin avantajları Tek kişilik anonim şirketin avantajları ortadadır : Burada herhangi bir azınlık hissedarı yoktur. Yani onların korunması için bir çok formalite ve tedbirden vazgeçilebilir. Bu sayede tek kişilik anonim şirket çok daha esnektir. Aynı durum genel kurul toplantısı (= hissedarlar toplantısı) ve karar alınması formaliteleri için de geçerhdir. Burada daha önce birçok kereler sözü edilen 1994 tarihli "Küçük anonim şii'ketler ve hisse senedi kanununun kontrollü gevşetilmesi için kanun" borsaya kota olmamış anonim şirketler için GmbH (Limitet Şirket) lardaki gibi bir düzenlemeye getirmiştir, buda böyle şirketlerde genel kurul toplantısı kararlarının sadece yazıh olarak tutulması ve toplantı yöneticisi tarafından - bu kişi Alman hisse senedi kanununun ikih sisteminde denetleme kurulu başkanıdıı^ - imzalanmasını gerektiriı\ Bu basitleştirme esasen, burada konu edilenin bir tek kişilik şirket veya bir çok kişili anonim şirket olup ' RiL 2004/25/EG - Devralma teklifleri olmamasından bağımsız olarak borsaya kota olmayan bütün anonim şirketler için geçerlidir. Buna tek kişilik anonim şirketin de dahil olması gerekir. Bu da tek kişilik anonim şirketlerde karara bağlamayı çok büyük ölçüde kolaylaştırır, ama tek kişilik anonim şirketler yönetmeliğinin ilgili düzenlemesinin arkasında bulunan hukuksal güvenlik şartlarını için de yeterlidir. Ayrıca buna ek olarak, artık Alman hukukuna göre borsaya kota olmayan şirketler için, eğer tek hissedar bunu onaylarsa, genel kurul daveti için de bütün formalitelerden vazgeçilebilir. Böylece onun onaylaması ile genel kurul toplantısı her yerde, hatta yut dışında da yapılabilii' ki bu özellikle yabancı ana şirketin mülkiyetinde bulunan Alman yavru şirketlerin genel kurul toplantıları için önemlidir. Yavru şirketin genel kurul toplantısı o zaman ana şirketin merkezinde belki Fransa'da veya USA da yapılabilir. Ayrıca davet süresine uyulmasından ve davetin formalitelerinden vazgeçilebilir. Yani eğer bii" Alman yavru şirketin yönetim kurulu üyesi görüşme için Paris de kendi ana şirketindeyse ve görüşmenin çerçevesi kapsamında yavru şirketin bir genel kurul kararı alması gerekliliği ortaya çıkarsa o zaman bu esas itibari ile hemen ve bir davet süresini beklemeden gerçekleşebilir, çünkü ana şirket tek hissedardır. Ve hatta eğer noter onayı gerektiren kararların, mesela sermaye artırımı kararları, alınması gerekiyorsa o zaman alınan karaları yurt dışında protokole geçiren bir yabancı noter çağrılabilir. Bu gereksiz formalitelerden vazgeçme tek kişilik hissedarların kendi haklarım kullanmalarmı aşırı derecede kolay hale getirir. IV. Tek kişilik anonim şirketlerin problemleri 1. Kötüye kullanma tehlikeleri Alman hukuku sayesinde tek kişilik anonim şirkete olumlu yönden bakıldığında, tek kişilik anonim şirketin kayda değer hiçbir sorun çıkartmadığı görüşünde olunabilir. O zaman, tek kişilik anonim şirketlerin istenildiği kadar kurulmasının ve bir hissedar yeter sayısmın dışarıda tutulması sayesinde de oluşturulabilmesinin neden bu kadar uzun sürdüğü sorulmalıdır. Tek kişilik şirketler yönetmeliğinin birkaç formalite düzenlemesinin dışına çıkan herhangi bir sorun gerçekten yok mu veya aslında var mı ve tek kişilik anonim şirketlerin problemleri nerede ? Ben burada sadece, tek kişilik anonim şirketlerde onların mevcudiyeti sırasında diğer hissedarların kontrolünün ortadan kalkması ile meydana gelebilecek kötüye kullanma tehlikesi üzerinde durmak isterim. Sermayenin tedarik edilmesinin garanti altına alınması problemi üzerinde daha önce durmuştum. Bu sorun, hala açık durumda olan sermaye meblağı için bir garantinin ortaya konulması mükellefiyeti sayesinde çözüme kavuşturulur. Eğer bir şirketin sadece bir hissedarı varsa teorik olarak bii' şirketin ayakta kalıp kalamayacağı sorusunu ben burada süre nedeni ile hariç tutmak istiyorum, çünkü bu durum en azından Almanya'da artık ciddi bir şekilde tartışamamaktadır. Bu nedenle burada, her şeyden önce kötüye kullanma tehlikelerine ve bunun için mevcut olan çözümlere bakalım : Kötüye kullanma tehlikeleri açıkça ortadadıi' : Tek kişilik şirketlerde, alacaklıların korunmasının şirketin tek hissedar ile yaptığı içine girilemez bir sözleşmeler örgüsü dolayısıyla, tek hissedara gizli servet akışı dolayısıyla ve yeterli olmayan muhasebe kayıtları dolayısıyla "yarı yolda kalması" (= etkilenecek olması) tehlikesi mevcuttur. Böyle bir tehlike doğal olarak çok kişili şirketlerde de olabilir, ama eğer tek hissedar diğer hissedarların bir kontrolü olmadan, kendisi nasıl isterse "istediği gibi hareket ediyorsa" (= işlem yapıyorsa), o zaman bu çok daha büyük olur. Bu tehlikelere Alman hisse senedi kanunu iki seviyede karşı durmuştur, bir formalite seviyesinde ve bir maddi seviyede. 2. Tek kişilik anonim şirketin tehlikelerine karşı formalite kuruması Ben formalite koruması ile başlıyorum : Avrupa Birliğinin tek kişilik şii'ketler yönetmehği başından beri tek kişilik kuruluşlara izin verilmesini alacaklıların korunması için ulusak hukukun mutlaka garanti altına alması gereken üç ön şartın yerine getirilmesine bağh hale getirmiştir : - Tek kişilik şirket gerçeğinin açıkça ortaya konulması. - Genel kurul toplantısı karalarının denetleme kurulu başkanı tarafından yazıh olarak belgelenmesi, eğer zaten noter tarafından onaylanması gerekmiyorsa. - Tek hissedar ve onun tarafından temsil edilen şirket arasında yapılmış olan sözleşmelerin yazıh olarak hazıılanması. Bu çok değil. Ama en azından hukuksal açıklığa hizmet etmektedir. Bu taleplerin uygulamaya konulması ulusal hukuku işidir. Alman hisse senedi kanununa buna uygun olarak eklemeler yapılmıştır. Detaylara ben burada girmek istemiyorum, çünkü bunlar çok özel olarak tamda Alman formunda anonim şirket için hazırlanmıştır. 3. Maddi alacalilı koruması a) Tek hîssedarm yönetim kurulu ve denetleme kurulu üzerindeki etkisi; diğer hissedarlar sayesinde kontrolün eksikliği Yukarıda sözü edilen açıklama hakkındaki mükellefiyetlerin alacakhiarın, şirket varlıklarının tek hissedar tarafından boşaltılmasından korunması için yeterli olup olamayacağı sorusu doğal olarak açık kalmaktadır. Hisse senedi kanununun esasen kabul ettiği çok kişili anonim şirketlerde yönetim, denetleme kurulu ve genel kurul arasında belirli bir güçler dengesi bulunur. Bu yetki dengesi tek kişilik anonim şirketlerde mevcut değildir, çünkü tek hissedar denetleme kurulu üyelerini atar ve denetleme kurulu üyeleri yönetim kurulu üyelerini atar, bu nedenle de yönetim kurulu, denetleme kurulu ve genel kurulun birbirlerini karşılıkh kontrolü sadece kısıtlı bir şekilde çalışır. Hukuksal olarak bakıldığında, yönetim kurulu ve denetleme kurulunun alacaklıların korunması kaygılarıyla tek hissedara izinsiz servet akışmı mutlaka engellemesi gereği burada da vardır, gerçekte ama her ikisi de tek hissedara bağımlıdır, bu nedenle de kontrolün etkinliği sorgulanmalıdıi'. Gerçekte ama çoğunlukla, tek hissedarın menfaatlerine bağh olan denetleme kurulu ve yönetim kurulu tek hissedarın baskım şekilde ortaya konulan isteklerine beklide her zaman karşı koyamaz. Denetleme kurulu ve yönetim kurulu tarafından yapılacak kontrolün fonksiyonu normal bir anonim şirkete göre, en azından güçlü bir şekilde tehlikeye girmiştir. Esasen bu benzer şekilde, eğer bir hissedar hisselerin çoğunluğunu elinde tutuyorsa da geçerlidir. O zaman hissedar bu çoğunlukla denetleme kurulunu oluşumunu belirler ve böylece buna bağh olarak da yönetim kurulunu. Tek kişilik anonim şirketlerde ama bir diğer kontrol daha ortadan kalkar : Diğer hissedarlar. Onların genel olarak şirket varlıklarının tek bir hissedara akmaması için özel bir ilgileri vardu' ve onlar bu ilgilerini, bu ilgi alacaklı çıkarları ile aynı yönde olduğu sürece, iptal davaları veya sorumluluk davaları ile kabul ettirebilirler. Diğer hissedarların kontrolü sayesinde olan bu koruma tek kişilik anonim şirketlerde ortadan kalkar. b) Maksada aykırı çare olarak tek kişilik anonim şirketlerin yasaklanması Dikkatli bakıldığında esasen, bu problemle tek kişüik anonim şirketlerin yasaklanması vasıtasıyla savaşılamayacağı görülmektedir. Çünkü tek kişilik anonim şirketlerin alternatifi burada, kalan diğer hissedarların yalnızca "paravan şahıslar" olarak çalıştığı çok kişih anonim şirketlerdir. Ve temelinde engellenemeyecek olan bu formda da sonuçta aynı şekilde denetleme kurulu ve yönetim kurulu esas hissedara bağlıdır ve diğer hissedarlar tarafından yapılacak bir kontrol işlemeyecektir. Tek kişilik anonim şirketlerin yasaklanması ile de probleme bir çözüm getirilememektedir. Buna ek olarak, tek kişilik anonim şirket bir % 100 holding içi şirket olarak, çok kişili anonim şirket olma zorlaması dolayısıyla engellenmemesi gereken, çok önemli bir fonksiyona sahiptir. Bu nedenle uzun bir süreden beri, bii' anonim şirketin mevcudiyetini sürdürmesi için de esasen bir asgari sayıda hissedarı talep eden, mesela şimdiye kadar İsviçre, ülkelerde dahi tek kişilik anonim şii'ketlere pratikte tolerans gösterilmiştir, çünkü hiç kimse bir fesih davası olanağını kullanmamıştır. c) Tipik holding tehlikelerinin holding kanununun araçları ile üstesinden gelinmesi Koruma bu nedenle başka türlü kullanılmalıdır : Tek kişilik anonim şirket yasağında değil aksine hem tek kişilik anonim şirketleri hem de bir hissedarın tek başına veya diğer hissedarlar ile anlaşarak şirkete hakim olduğu çok kişili anonim şirketleri de kavrayan tedbirlerde. Hazır formüle edilmiş holding kanununun alacaklıların menfaatine, mesela yavru şirketin zararlarının ana şirket tarafından üstlenilme mükellefiyeti, böylece de ana şirket hala ödeme kabiliyetinde olduğu sürece yavru şirketin ödeme güçlüğü içinde olamayacağı gibi etkin koruma mekanizmaları tanıması Almanya'da gelenekseldir. Alman holding kanununun daha detaylı anlatımı, aynı zamanda bir özel holding kanununu tanımayan ve bunun için çaba göstermeyen aksine mesela İsviçre hisse senedi kanunu gibi - problemi hissedarların kendi şirketlerine karşı sadakat mükellefiyetleri ile çözen diğer hukuksal düzenlemeler de esasen burada bu konferansın görevi olamaz. d) Kalan diğer kötüye kullanma olaylarının müdahale yardımı ile üstesinden gelinmesi sorumluluğu aa) Temel düşünce Holding kanunu esas itibari ile sadece problemin belirli bir bölümünü, yani tek kişilik anonim şirketin bir holding bünyesine katılmış olduğu bölümünü çözmektedir. Holding kanunu, tek hissedarın şirketi yalnızca kendi çıkarları için yağma ettiği davaları çözmez. Senaryo bilinmektedir : Tek hissedar denetim kurulunu atar, denetim kurulu yönetimi atar ve bunlar çoğunlukla tek hissedarın kendisidir. Eğer şirket günün birinde ödeme güçlüğüne düşerse, şirket varlıkları sadece borçlardan oluşurken tek hissedar ve ailesi şahane villaların ve büyük banka hesaplarının sahibi olarak rahat bir geleceğe baktığında kim hayretle karşılar? Bu sorun bütün ülkelerde bilinmektedir. Çözüm öncelikli olarak organ üyelerinin, yani yönetim kurulu ve denetleme kurulu üyeleri için görev ihlali sorumluluğundadıı\ Ama çoğunlukla bu fazla yardım etmez çünkü organ üyeleri, ya hiç servet sahibi değildir veya onlar hiçbir şeyden haberdar değildir. Bu nedenle burada en önemli soru gerekli olan hallerde hangi ön şartlar altında tek hissedar kişisel olarak sorumlu tutulur. Bu problem, tek hissedarın bir iflas durumunda kendi anonim şirketinin borçları için toptan sorumlu tutulması ile çözülemez, çünkü o zaman bu tek kişİli: şirketlere yasak getirme ile aynı olur. Eğer genel olarak hisse senedi kanununun sorumluluk sınırlamasını hissedarlara karşı uygulamadan kaldırılması istenirse o zaman hukuksal şekil olarak anonim şirketin seçilmesinin bir anlamı kalmaz. Onu çekiciliği de tam olarak, şiı^ket kuruluşundaki şekilsel ön şartların yerine getirilmesi ile kişisel sorumluluk üstelenilmez, aksine yalnızca şirkete yatırılan sermaye riske edilir. Bu nedenle bir anonim şirketin iflas edebileceği gerçeği, bir kötüye kullanmadan söz etmeyi ve sorumluluk sınırlamasının hissedarlara karşı uygulamadan kaldırılmasını hakh çıkartmaz. İstisnai olarak hissedarların da sorumlu tutulduğu kötüye kullanma davaları mutlaka ayrılmalıdır. Anglo Amerikan ülkelerde "piercing the corporate veiF vardır, Almanya'da bir "Müdahale sorumluluğundan" bahsedilir. Buradaki problem, bunun için bir taraftan sorumluluk sınırlamasının olabildiğince içini boşaltmamak diğer taraftan ama özellikle kötüye kullanma tehlikelerinden hey şeyden evvel tek kişilik anonim şirketin sorumlu olması için bir genel düzenleme gehştirmektir. Ben bunu burada sadece genel hatları ile anlatabilirim : Kendi anonim şirketlerinin borçları için hissedarların direk sorumlu oldukları iki dava grubu şimdiye kadar Alman hisse senedi kanununda kabul edilmiştir. bb) Mal varlığının karıştırılması, gizlenmesi Bir dava grubunu ilgilendiren tek hissedarın şirket ve özel mal varlığının yetersiz aynlmasıdu". Bu bölüme tek hissedarın kasten gizleme tedbirleri de dahildir mesela eğer istenilen sermaye tutulması böyle gizleme tedbirleri sayesinde kontrol edilemez hale gelmişse \ cc) Varlığı yok edici müdahale İkinci dava grubu oldukça yenidir. Bu, tek hissedarın şirketin çöküşüne, belki de şirketin menfaatlerinin başarısızlıkla sonuçlanan takibi olarak gösterilmeyen aksine şirkete için yabancı amaçların takip edildiği bir veya bir çok işlevine aykııı girişimler dolayısıyla yol açtığı davalar ile ilgilidir. Bu kısa bir açıklama gerektirir. Alman hukuku öncelikli olarak iki çeşit riskin ayrımı kabul eder : Burada operasyonel riskler olarak adlandırılan, riskler vardır, bunlar mesela yönetim hataları veya doğal afetler gibi normal ticari faaliyetin riskleridir.^ Bu operasyonel riskler bir ödeme güçlüğü durumunda mutlaka alacaklılar tarafında taşınmalıdır. Kötü yönetim, hissedarlara, hatta tek hissedara dahi müdahale etmek için bir neden değildir. Bir yönetimin, henüz hala şirketin menfaatlerinin - ama belki de hatalı - takibi girişimi olarak değerlendirilebilecek olan operasyonel risklerinin yanı sıra şirket için, bu şekliyle artık şirket amaçlarının takibine hizmet etmeyen faaliyetlerden oluşan riskler bulunur. ^ Burada konu edilen mesela, tek hissedarın anonim şii'ketin bir krizi durumunda hala alacaklıların zararına şirket varlıklarının en değerli kısımlarını diğer şirketlere devretmeyi denemesi ve bu sayede kendi anonim şirketinin tamamen çöküşüne neden olduğu davalardır. O zaman bunun hukuki sonucu tek hissedarın kendi anonim şirketinin borçlarını mutlaka karşılaması gereğidii'. Varlığı yok edici müdahalenin bu dava grubu, daha öncede söz edildiği gibi, oldukça yenidir. Bu, GmbH (Limited Şirket) 1ar için geliştirilmiştir. Ama bunun ' HüfferAW\G 7, Aufl, § 1 Rn. 20 mN AG Brühl NZG 2002, 584 ^ Banka denetimi için Basel komisyonunun tanımı : "Operatif risk, uygunsuzluk sonucu veya dahili işlemlerin, insanların ve sistemlerin çalışmaması veya harici olayların sonucu olarak ortaya çıkan zarar tehlikesidir." ^ B G H NZG 2005, 214. anonim şirketlere de uygulanabilmesi için fikir birliği vardır. Sadece bu alanda henüz bir yargı içtihadı ile karar verilmiş bir dava bulunmamaktadır, çünkü çoğunlukla tek kişilik anonim şirketler de holding dahilindeki yavru şirketlerdir ve bu durumda idR holding kanunu müdahale eder, ki böylece mevcudiyeti yok edici müdahale figürüne ihtiyaç duyulmaz. Şurası bir gerçek ki er veya geç mevcudiyeti yok edici müdahaleler hakkındaki davalar tek kişilik anonim şiı^ketlerde de olacaktır. Bununla bağlantıh olan müdahale sorumluluğu tek kişilik anonim şirketlerin alacaklıları tehlikeye sokmasına karşı en etkin korumadır. Bu koruma önleyici olarak da etkindii' : Eğer tek hissedar, kendi özel mal varlığı veya kendi anonim şirketi arasındaki mal varlığı ayrımım yeterli derecede yapmadığı veya şirketin mal varlığı değerlerini elinden aldığı veya şirketi taşınamaz mükellefiyetler altına soktuğu, bunun da çöküşe neden olduğu taktirde kişisel sorumluluğu riske edeceğini biliyorsa o zaman kendi anonim şirketi ile böyle başına buyruk işleri, korkulması gereken bir tehditkar müdahale sorumluğu yokmuş gibi yapamayacaktır. Konferansımın çerçevesi içinde ele alamadığım bir çok detay sorusu burada açık kalmaktadır. Onun yerine, açıklandığı üzere, kalan sürede Alman hisse senedi kanunundaki diğer gelişmeler hakkında kısa bir genel bakış vermeme izin veriniz. C. Alman hisse senedi kanunundaki diğer gelişmeler hakkmda kısa bir genel bakış Ben bu konuya bir giriş olarak yukarıda Alman hisse senedi kanunun son yılarda bir "sürekli şantiye" haline geldiğinden bahsetmiş ve bunun önemli nedenlerini daha önce belirtmiştim : Avrupa hukukunun etkileri, yabancı yatmmcıların beklentileri ve hisse senedi kanununda bir modernizasyon için ulusal talepler. 1. AktG (Hisse senedi kanununun) modernizasyonu 2000 yılmm Mayıs ayında o zamanki Almanya Şansölyesi (Başbakanı), Alman şirket yönetimi ve kontrolü sisteminin muhtemel eksiklikleri üzerinde çalışacak olan, hukuk ve ekonomi konularında uzmanlardan oluşan bir hükümet komisyonunu görevlendirmiştir. Bundan başka onlar, sermaye piyasalarmm globalleşme ve uluslar arasılaşması sayesinde gerçekleşmekte olan şirketlerin ve pazar yapılarının dönüşümü yönünden bakarak bizim hukuksal kurallar manzumesinin bir modernizasyonu için öneriler sunacaklardı. Komisyon çalışmasının sonuçlan, daha sonra Alman hisse senedi kanunu hakkında iki değişiklik kanunu şeklinde hazırlanmış olan çok kapsamh komisyon tavsiyeleri olmuştur. Burada kısmen Alman ikih sisteminin özel problemleri, yani burada fazla detayına girmeyeceğim yönetim ve denetleme kurulunun birlikte çalışması konu edilmiştir. Burada ama ayrıca etkinliğin iyileştirilmesi ve genel kurul toplantısında hissedarların haklarının güçlendirilmesi de konu edilmektedii' - bunun üzerine sayın meslektaşım Kort ayrıca konuşacaktır. 2. Avrupa Hukuku Alman hisse senedi kanununun bir değiştirilmiş çevreye uyarlanması için bir diğer itici kuvvet de Avrupa Birliğidir. a) Avrupa Birliği yönetmeliklerinin uygulamaya konulması Aslına bakılırsa Avrupa Birhği yönetmeliklerinin Alman hisse senedi kanununa direk biı^ etkisi, yönetmeliklerin geçmişte kısmen Alman hukuku etkisi akında bulunuyor olmasında dolayı sınırlıdır. Alman hisse senedi kanununa son zamanlarda her şeyden önce, sermaye piyasası kanunu ve muhasebe kanununu ilgilendiren Avrupa Birliği yönetmeliklerinin etkisi olmuştur. Burada, üye ülkeler arasında bir hukuk dengelemesi gerçekleştirilmiştii', bu ama birincil olarak hisse senedi kanununu değil aksine hisse senedi kanununun dışında bulunan muhasebe kanununu ve sermaye piyasası kanunu ilgilendirmektedir. Onun için hisse senedi kanununda sadece bazı ek uyarlamalar gerekh olmuştur. Avrupa yönetmehği tarafından teşvik edilen bir yenilik de tatbik işlemidir. Burada konu edilen, Almanya'daki skandal şirket çöküşlerinin USA da olduğu gibi her zaman muhasebe kayıtlarının kontrolünde zafiyet gösterilmesinden dolaydır. Bütün büyük anonim şirketlerin bilançoları mutlaka bii' bağımsız mah denetçi veya bir mah denetim şirketi tarafından kontrol edilmeli ve onaylanmalıdır. Bunun hakkındaki düzenlemeler, bunlar aynı zamanda büyük GmbH ve diğer şh-ketler için de geçerh olduklarından, hisse senedi kanununda bulunmaz, aksine ticaret kanununda bulunur. Bilanço ve yülık kapanış bilançosunun diğer bölümlerinin böyle bağımsız denetçiler tarafında yapılan bu kontrollerine rağmen geçen yıllarda sistemin çalışmadığı çeşith şiı^ket çöküşleri olmuştur. Bu nedenle Amerikan hukukundan gelen, ya bir neden olmadan rasgele örnekleme yaparak veya ortaya çıkan bir nedenden dolayı borsaya kota olmuş münferit şirketlerin yıllık kapanış bilançolarını inceleyen bir çeşit "Bilanço polisi" düşüncesi benimsenmiştir. Bununun için uygun bir mükellefiyet Avrupa Birliği şeffaflık yönetmeliği 2004 tarafından oluşturulmuş ve Alman yasa yapıcı tarafından Alman ticaret kanununa eklenmiştir (Muhasebe kayıtları için denetleme noktası, § 342b HGB). b) Avrupa Birliği dahilinde hukuk düzenlerinin rekabeti Yönetmeliklerin uygulanması mükellefiyetinin yanı sıra Avrupa Birhği ama bu hususta Alman hisse senedi kanunu üzerine, birlik içerisinde bir "Hukuk* düzenlemelerinin rekabeti" haline gelecek gibi bir dinamik de geliştirmiştir. Uzun bir süreden beri Almanya'da ve diğer Avrupa Ülkelerinde, "Sermaye ve insanların bir araya getirilmesi için en güvenilir, en basit ve en çeşith hukuksal şekillere sahip olan ülke, bundan geride kalan diğer ülkelerin önünde mutlaka bir ekonomik avantaj kazanmalıdır" ^ cümlesi ulusal ekonomi alanında kabul edilmiş bir hükümdür. Alman bu metin 1884 yılmdandır ve GmbH larm kurulması talebi ile ilgilidir. Bu durum ama bugün hala geçerlidir, çünkü yasa yapıcı. Alman hisse senedi kanununun diğer üye ülkelerin hisse senedi kanununa göre gereksiz dezavantajlarını ortadan kaldırmak için çaba sarf etmeye devam etmektedir. Bunun için özellikle de bu nedenle bir sebep mevcuttur, çünkü Avrupa Mahkemesi, Avrupa Birliğine üye ülkelerin birinde kurulan her şirketin bütün üye ülkelerde mutlaka kabul edilmesi gerektiğini ve hatta eğer şirket yalnızca sıkı ulusal koşullardan kaçınmak amacıyla yurt dışında kurulmuş ise bile haksızlığa uğramasına izin verilmemesini istemektedir (Inspire Art). Yani o zaman, eğer yalnızca Almanya içinde çalışmak istense bile İspanya'da veya İngiltere'de bir anonim şirket kurulabilir ve bu şirket ile ardından Almanya'da Alman hisse senedi kanunu tarafından rahatsız edilmeden ticaret yapabilir. Eğer bu durum diğer Avrupa ülkelerine göre daha karmaşık ve daha zahmeth ise, o zaman hala kim Alman anonim şirketi şekline seçecektir ? Bunun sonucunda kontrollü gevşetilmesi için, her şeyden önce verimsiz düzenlemelerin kaldırılması için bir baskı ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda ama Alman hukuku Alman hisse senedi kanununun zayıf noktalarını da gidermeye çahşmaktadır. Daha bundan söz edilmişti. Bu da hukuk düzeni rekabetinin bir sorunudur. Çünkü, Alman hisse senedi piyasasının yabancı yatırımcılar için sadece eğer Alman hisse senedi kanunu yatırımcılara yeterli koruma sunduğunda ilgi çekici olduğu kabul edilmektedir. Ve bu koruma yalnızca direk yatırımcı koruması olarak sınırlı kalmayıp aksine günümüzde ^ Oechelhâuser, Parlamento görüşmeleri hakkındaki stenografik raporlar, V. Yasama dönemi, IV. Sezon, Bd. 82, 24 Mart 1884 tarihli 11. Oturum, S. 2 2 1 . esasen iyi Corporate Governance (Şirket yönetimi) olarak tanımlanan şii'ket yönetiminin yasal çerçevesi üzerine de yayılmaktadır. Eğer Almanya'daki hukuksal çerçeve diğer Avrupa ülkelerinin gerisinde kalırsa, o zaman yabancı yatırımlar Almanya'dan geçerek diğer Avrupa ülkelerine akacaklardır. Bu nedenle Almanya olabildiğince bir modern hisse senedi kanunu rekabeti içine de girmiştir. 3. USA nm dolaylı etkisi Böylece, şimdiden bizim hisse senedi kanunumuzdaki değişikliklerin üçüncü itici gücünden, yani Amerika Birleşik Devletlerinden (USA) gelen sermaye yatırımcılarının beklentilerinden söz edilmiş oldu. Burada konu edilen Alman ulusal ekonomisinin yabancı sermayeye bağh olduğu bilgisidir. Finans merkezi Almanya yabancı yatmmlar için çekici bir hale getirilmelidir ve buna, bir taraftan yabancı yatırımcılar için engellerin kaldırılması sayesinde, ama diğer taraftan da Alman hisse senedi ve sermaye piyasası kanununun uluslar arası bilinen standartlara uyum sağlanması sayesinde ulaşılabilir. Buda öncelikh olarak mesela, yabancıların hisse satın almalarına karşı hisse senedi kanunu yönden engellerin kaldırılmasına götürür. Bu nedenle 1998 yıhnda o zaman kadar yürürlükte bulunan çok oy hakkı ve hatta o zamana kadar yürürlükte olan en yüksek oy hakkı hakkındaki tüzük düzenlemeleri kaldırılmıştır. 2002 yılında Alman Corporate Governance (Şirket yönetimi) kodeksi oluşturulmuştur. Onun hedefi şirket yönetimi ve denetimi ^ için Almanya'da geçerli olan düzenlemeleri, bu sayede Alman şirketlerinin şirket yönetimlerine güveni güçlendirmek için ulusal ve uluslar arası yatmmcılara şeffaf bir hale getirmektir. Bu da, kodeksin yabancı - her şeyden önce US Amerikan - yatmmcılarının bakış açısı ve beklentileri yönünden Alman hisse senedi kanununu göstermesi ve yazıh hukukun, çoğunlukla hatta az veya çok kendi başına olan, iyi şirket yönetiminin diğer düzenlemeleri ile tamamlanması, yabancı yatırımcıların ama onlar tarafından bilinmeyen hisse senedi kanunundan korkularının alınması sayesinde gerçekleşmiştir. Bundan başka kodeks, şimdiye kadar bağlayıcı olarak kabul edilmeyen, komisyon tarafından ama temenni edilen olarak görülen iyi şirket yönetimi kurallarını da içerir. Bu kodeks esas itibari ile bir kanun değil aksine yalnızca, federal hükümet tarafından görevlendirilen bir komisyonun hukukçulara, her şeyden önce ama mesela önceki ve aktif durumdaki şirket yöneticilerinin de dahil oldukları uygulayıcılara bir tavsiyedir. Bu Corporate Governance (Şirket yönetimi) kodeksi anlamını, yasa yapıcının 2002 yılında Alman hisse sendi kanununa bir talimat (§161 AktG) eklemiş olmasından dolayı alır, ona göre borsaya kota her Alman anonim şirketi yılda bir kez resmi olarak kendisinin ne kadar kodeksin tavsiyelerine uyduğunu veya uymadığını, İngilizce'si ile ''comply or disclose'' (comply orexplain), açıklamakla mükelleftir. Bunlar şu sıralarda her şeyden önce Corporate Governance (Şirket yönetimi) kodeksinin sıklıkla bunlara uyulmayan iki düzenlemesidir. Bu nedenle Corporate Governance (Şirket yönetimi) kodeksi - eğer yönetimin biı^ tazminat ödeme sorumluluğu riskine karşı kendisini güvenceye alındığı bii' Directors & Officers sigortası yapılmış ise - yani bu durumda bir uygun şahsi katılım payı üzerinde anlaşılmasını talep etmektedir, ki böylece yönetim en azından kendisi tarafından neden olunan zararın bir kısmını kendi üstüne almak zorundadır. Diğer talimat, Alman ikili sisteminde denetleme kurulu anayasasında yaygın olan şimdiye kadarki yönetim kurulu başkanının denetleme kurulu başkanlığı makamına geçmesi ile ilgilidir. Bu, Corporate Governance (Şirket yönetimi) kodeksinin tavsiyelerine göre genel kural olarak olmamalıdır, ama Almanya'da pratikteki yaygın bir uygulamadır. Corporate Governance (Şirket yönetimi) kodeksinin her iki önerisi sıklıkla kabul edilmemektedir. Uygulama açıklaması hakkındaki bu düzenlemenin arkasındaki fikir, sermaye piyasasının, yani yabancı yatırımcıların, mümkün olduğu kadar geniş bir uygulama açıklaması yapan anonim şirketleri yatırım objesi olarak seçecek olmalarıdır. Bu sayede, böyle ifade edilir, onların fiyatı artarken. Corporate Governance (Şirket yönetimi) kodeksinin tavsiyelerini olabildiğince reddeden şirketler sermaye piyasasının baskısını hissedeceklerdir, çünkü yabancı yatmmcılar kendilerini daha çok böyle bir anonim şirketten uzak tutacaklardır. Saym bayanlar ve baylar, Böylece ben konferansımm sonuna bulunuyorum, gösterdiğiniz sabır için sizlere teşekkür ederim ! gelmiş S O R y - CEVAP Başkan: Değerli katılımcılarımız şimdi soru cevap bölümüne geçiyoruz. Sayın hocamız Prof. Dr. Ünal Tekinalp ve Sayın konuşmacımız Prof. Dr. Lorenz Fastrich'in bölümlerine ihşkin sorularınız varsa, söz sizin. Buyurun. Soru: Ben saha kurumsal yönetim ve kredi derecelendirme şirketi ortağıyım. Sorumu sayın Tekinalp hocama yöneltmek istiyorum. Türk ticaret kanununda yeni çıkacak, sermaye piyasalarında düzenleyici otoriteleri ele aldığımızda, bu mevcut iki başlılığın ortaya çıkardığı sorunları giderici önlemler var mı? Varsa ne yönde? Prof. Dr. Ünal Tekinalp: Teşekkür ederim soru için. Komisyonun görüşü uyarınca, Sermaye Piyasası Kanunu maddi hukuk kanunu değildir. Sermaye Piyasası Kanunu halka arz edilecek olan hisse senetlerini ve diğer sermaye piyasası araçlarını kayda alma ve halka arzedilme kayıt prosedürünü düzenleyen ve bu açıdan denetleme yapan bir kanundur. Oysa özeUikle kanunda yapılan değişikliklerle sermaye piyasası mevzuatı, doğal yatağından uzaklaşmış ve birçok maddî hukuk kuralına bünyesinde yer vermiştir. Komisyon TK/SerPK dengesini yeniden kurabilmek amacıyla SerPK'da şirketlere maddî hukuk yönünden tanınmış avantajları Tasarıyla kapalı şirketlere de getirmiştir. Bunun birkaç örneğini vermek istiyorum. Bunlardan bir tanesi, kayıtlı sermaye sistemidir. İkincisi, bağımsız denetleme ve uluslararası muhasebe standartlarıdır. Üçüncüsü, birikimli oy, dördüncüsü kâr avansıdır. Komisyonun uyguladığı yöntem, bir maddî hukuk düzenlemesini temel kanun olan Türk Ticaret Kanununa da koymak, SerPK'daki hükmü özel hüküm haline getirmek. Esası temel kanunda bulunan bii' düzenlemenin özel şekh SerPK'da bulunabilir. Bu sistem mükerrer madde şeklinde nitelendirilemez. Buna karşılık Komisyon Tasarı aracılığıyla Türk hukukunda "halka açık anonim şirke f terimini kaldırıp onun yerine "borsa şirketi'' veya "hisse senetleri borsada işlem gören" kavramını koymayı başaramamıştır. Bugün uluslararası uygulamada, öğretide ve ilgili yetkih çevrelerde halka açık anonim şirket kavramı kullanılmamaktadır. Onun yerine borsa şirketi dediğimiz, hisse senetleri. borsada işlem gören şirket terimi öne çıkrnaktadır. Komisyon halka açık şirket kavramı yerine, borsa şirketi kavramını hukukumuza getirmeye gayret etmiştir. Ama Sermaye Piyasası Kurulu'nun temsilcileri buna direnç gösterdi. Mevzuatımızda üç sınıf AŞ mevcuttur. Bir kapalı şirket, iki halka açık olup hisse senetleri borsada işlem görmeyen şirket, yani 250 veya daha fazla paysahibi bulunan ve/veya halka açılmış sayılan şirket. Bir de hisse senetleri borsada işlem gören şirket. Bu üçlü ayırım maalesef bizim bütün özenimize rağmen Tasarıda da varlığmı korudu. Biz ise bunu ikiye indirmek istiyorduk. Çok bilinçli olarak, bu konuda Tasarmm gerekçesinde bu üçlü sistemin doğru bir sistem olmadığına ilişkin açıklamalara ve eleştirilere yer verilmiştir. Merkezi kayıt kurumu, acaba borsada işlem gören hisse senetlerini mi, içeriyor. Yoksa halka açık şii'ketlerin hisse senetleri hakkında da geçerli mi? Bu problem bugüne kadar çözülmüş değil. Sorduğunuzda, çok net de cevap alamıyorsunuz. Biz bunu şunun için soruyoruz devamlı olarak. Eğer halka açık şirketler borsada işlem görmüyor olsalar bile, merkezi kayıt sistemine tabi iseler, onlar açısından hazır bulunanlar cetveli değişik düzenlenebilir. Tasarı kanunlaşıi'sa ve Türkiye AB rayında kalıi'sa, Türk Ticaret Kanunu, diğer AB ülkelerinin kanunları gibi sık değişecektir. Bu sorun ileride çözülebilir. Öyle tahmin ediyorum ki, sizin sualinizi cevapladım. Soru: benim sorum Tekinalp hocama olacak. Adım Berhat Tekin. Efesan mali işler müdürüyüm. Sayın hocam müsaade ederseniz sorum birkaç aşamah olacak. Öncelikli olarak bahsetmiş olduğunuz bu tek ortakh anonim şirketlerin, daha doğrusu, ticaret yasasıyla ilgili bu taslağın bakanlar kurulundan geçmesi ve yürürlüğe girmesiyle yürürlüğe girdiği tarihten sonra oluşacak tek ortaklı anonim şirketlerin ve yürürlüğe girmeden önce oluşan en az 5 ortaklı anonim şirketlerle, mevcut sistemde, aralarında bir haksız rekabet olmayacak mı? Birinci sorum bu. İkinci sorum. Mevcut yasanın siz en iyimser haliyle 2008 içerisinde uygulamaya konulacağmı söylemiştiniz. Sanayi ve ticaret bakanlığmm merkez ve taşra teşkilatları, bu yasaya ak yapı olarak ne kadar hazırlar? Yani ellerindeki şu andaki mevcut alt yapılarıyla kurulacak tek ortaklı anonim şirketlerin veya limited şiı^ketlerin özellikle ticaret sicili tüzüğündeki değişiklikleri, diğer merkez taşra teşkilatındaki uygulamalarıyla ne denli hazırlar? Bunları öğrenmek istiyorum. Ünal Tekinalp: İkinci sorunuzun cevaplandırılmasmı öne alıyorum. Hesaplarıma göre. Ticaret Sicili Tüzüğü geniş bir değişikliğe uğrayacak ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 22 yeni yönetmelik çıkaracaktır. Bazı yönetmeliklerin birleştirilmesi düşünülebilir. Ancak bazılarmm bağımsız ve özel olması şarttır. Elektronik genel kurul, elektronik oy; internet sitesi; denetçinin denetlenmesi; ticaret şirketlerinin denetimine ilişkin tüzük gibi. Tüm bu idarî tasarrufların altı ay içinde yetiştirilmesi gerekli. Bu da kolay değil, fakat yapılacak. Bir ekip kurulacak, bakanlıktaki deneyimh ve bilgili arkadaşlarla çalışacağız. Benim bazı hazıılıklarım var. Ayrıca Sayın Bakana bir aksiyon planı sunacağım. İkincisi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığında elektronik banka ile ilgili çalışmalar başlamıştır. Elektronik banka, ticaret sicili bilgilerini içeren bir merkezi sicil başlangıcıdır. Bakanlar Kurulu 2006 yılında böyle bir düzenleme yapma yetkisini Odalar Birliğine değil, Ticaret ve Sanayi Bakanlığına vermiş, tahsisat da ayrılmış ve onlar bu programları başlatmışlar. Üçüncü mesele denetçilerin meselesidir. Sorun önce kadro sorunudur. Bakanlığın müfettiş ve kontrolör kadrosunda 90 civarında eleman var. Bu kadro güçlendirilmeli. Bakanhk da bu büyük açılımın alt yapısını hazırlayacak yolu açacaktır. Devamlı temas halinde olduğum Bakanlık, açıhmlann sorumluluğunun ve misyonlarının ayırdmdadır. Tek kişi şirketlerine, bu çağdaş ve katkıh açılıma gelince... Tek kişi ortaklıklarının iki şekh var. "Şekil" kelimesini "tür" anlamında değil, "sınıf anlamında kullanıyorum. Bugün değerii meslektaşım Profesör Fastricht vukufla temas etti. Şekil I, zaten uzun zamandan beri mevcut. O da şu, 5 ortakla kurulup devirler sonucunda tek ortağa düşen ve faaliyetine devam eden "tek ortaklık şirketler". Biliyorsunuz ki, bugün Türk Ticaret Kanununun 435 inci maddesine göre, paysahibi sayısı asgari sayının altına düşüp bire inerse, şirket ortadan kalkmıyor, sadece paysahiplerine, şirket alacaklılarına ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığına şirketin feshini isteme hakkı veriliyor. Bir fesih hakkı doğuyor. Bu fesih davası açılmadığı sürece şirket yaşıyor, kanunî bir varlık; meşru sayılmayan bir oluşum olarak kabul edilmiyor. Tek kişilik şirket bugün de mevcut ve tatbikatta çok var. Kanunun elastikiyetidir. Şunu söyleyeyim ki, bu şirket 1926 kanunundan beri Türk hukukunda var. Şekil I dediğim şirket eski tip. 1926 tarihli Ticaret Kanununun 443 üncü maddesi, aynen şöyle bir hükmü içeriyordu. "Hissederân 5'ten aşağı tenezzül ederse", tabir aynen böyle, "bir sene geçmedikten sonra fesih davası açılamaz". Bugünkünden daha ileri bir düzenleme. 1918 yılından beri Avrupa'da da Şekil I tanınıyor. Bugün de meslektaşım size uzun uzun anlattı. Her ülke, hemen hemen Avrupa'da her ülkede, Fransız ve Belçika'lılar hariç, .... İsviçre'de 1918'den itibaren, Almanya'da 1930'dan beri Şekil Fi tanınıyor. Yeni olan Şekil IFdir. Benim de bu konuda bir çalışmam var. Uzun bir çalışma. Ve orada tespit ettiğim husus şu: Tek kişilik anonim şirket bir teorik zorunlulukla kurulması yasaklanmış bir şirket değil. Şekil II, Almanya'da 1944'de başladı. 1989 Avrupa yönergesidir. Demek ki 1989'dan itibaren Şekil II de var. Şekil II tek kişilik olarak kurulabilmek. Bu tek kişilik şirketin, öteki şirketten hiçbir farkı yok. Yapı itibariyle de tek korku var. Kötüye kullanılıı* mı bu? Meslektaşım bunu uzun uzadıya anlattı. Bunun için de Avrupa yönergesi, -ki Tasarıya bunlar aynen alındı-, dört şart getiriyor. Birincisi tek kişilik şirket, ister Şekil I ister II olsun, bu niteliği tescil edilecek. İkincisi bu şirketin tek ortakla işlem yapması özel kurallara bağh. Tek kişilik şirket ile onun tek ortağının işlem yapması, yazıh şekle bağlanmıştır. Her ülkenin hukukunda temsilcinin kendisiyle işlem yapması özel kurallarla düzenlenmiştir. Tek ortaklı şirkette bu sorun ayrıksı hükümlere tabi kalınmıştır. Bu hükümler kötüye kullanmaya karşı bir çeşit sigorta. Üçüncü bir sigorta, tek ortağın tek başına genel kurul olması gerçeğine karşı alınan bir önlem nitehğindediı\ Kural şu: Tek ortağın genel kurul olarak alacağı bütün kararların yazıh olması icap eder. Demek ki bu şahıs herhangi bir kararını genel kurul kararı olarak takdim edemez. Tek ortaklı şirketin, kötüye kullanılmasının panzehiri, "perdenin kaldmlmasfdir. Eğer şirket kötüye kullanılıyorsa, birinin mal varlığı diğeriyle karışıyorsa, perdeyi kaldırırız ve doğrudan doğruya o şahsın sorumluluğuna gideriz. Bu şirket, teorik bir sebeple yasaklanmadığı gibi, teorik bir gerekhiikle de canlanmadı. Kanaatime göre, Şekil II pratik sebepler dolayısıyla kabul edildi, desteklendi. Yabancı sermayenin ülkeye çekilmesi (bu tüm dünyada ortak politakadır). Şekil Il'nin AT tarafından teşvik edilmesinin ana gerekçesidir. Şöyle bir örnek düşünelim: Hollanda şirketisiniz, Türkiye'ye gelmek istiyorsunuz, yanınıza partner almak istiyorsanız alırsınız. İstemiyorsanız niçin zorla, sizin yanınıza 4 kişi koyalım? Eğer çok zorlarsanız saman adam dediğimiz bir-iki payı bulunan yapay paysahipleri yaratılacaktır. Tek ortaklı şirket ihtiyacını ortaya koyan bir başka örnek: Üniversite, diyelim ki bir araştırma anonim şirketi kuracak. Bir data bankası anonim şirketi kuracak Üniversite buradaki menfaatini başka kimseyle paylaşmak istemez. Zaten kamu hukuku kuralları da buna olanak tanımıyor. Dernekler ve vakıflar için durum aynı. Bugün dünyadaki en büyük tek kişilik şirketler bu derneklerle, vakıflar. Demek ki bu bir ihtiyaç. Teorik güçlükmüş gibi gösterilen tek kişinin işletmeye hakim olması sebebiyle, o işletmenin borçlarından da sınırsız sorumlu olması öğretisinin temeli yoktur. "KOBİ"lerle birlikte, tek kişi işletmelerinde sorumluluğun sınırlandırılması mecburiyeti ortaya çıkmıştır. Gelişme ve açılım ekonomik menfaatlerden doğmuştur. Türkiye'nin de yabancı sermayeye ihtiyacı vardır; Türkiye de kobileri desteklemek zorundadır. Tek ortağın şirket olması anlayışı hukukî değildir; teorik temeli yoktur. Teşekkür ederim. Başkan: Efendim öğleden sonra da soru cevap bölümü var. Bu bölüme ilişkin sorularınızı öğleden sonraki soru cevap bölümünde de sorabilirsiniz. Organizasyona ilişkin nedenlerle, şimdi ara vermek durumundayız. Öğleden sonra görüşmek üzere, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. İKİNCİ OTURUM BAŞKAN: İkinci bölüme geçiyoruz. Bu bölümün ilk konuşmacısı, Prof. Dr. Veliye Yanlı. Hep hocalarımızı takdim edecek değiliz, biraz da öğrencilerimizi takdim edelim. Veliye Yanlı, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, bizim öğrencimiz. Halihazırda Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesinde, ticaret hukuku öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Gerçekten gelecek vaat eden çok değerli ticaret hukukçularından biri. Kendisi kurumsal yönetim ilkeleri açısından Türk Ticaret Kanunu Tasarısı hakkında değerlendirmeler yapacak. Söz sayın Yanh'nm. Buyurun. PROF. DR. VELİYE YANLI ^'KURUMSAL YÖNETİM İLKELERİ AÇISINDAN TÜRK TİCARET KANUNU TASARISFNIN DEĞERLENDİRİLMESİ'' Sayın Başkan, İstanbul Ticaret Odası'nm değerli yöneticileri ve değerli konuklar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca bir şeyi ifade etmeme müsaade edin. Aşağı yukarı kendileriyle 21 yıl önce tanıştığım ve aşağı yukarı yine 5 yıl birlikte, Münih Üniversitesinin enstitüsünde çalıştığım değerli meslektaşlarım Prof Dr. Lorenz Fastrich ile Prof Dr. Michael Kort'a yeniden hoş geldiniz diyorum ve kendilerini burada görmüş olmaktan dolayı mutluluğumu ifade etmek istiyorum. Programda belirtildiği üzere, ben Türk ticaret kanunu tasarısının kurumsal yönetime ilişkin hükümlerini arz etmeye çalışacağım. Kurumsal yönetim ilkeleri çerçevesinde tespit edebildiğim hükümleri, bugünkü düzenlemeyle ve biraz da sermaye piyasası hükümleriyle karşılaştırmalı olarak size sunmaya gayret edeceğim. Kurumsal Yönetim Genel Olarak Bir anonim şirketin yönetiminde görev alanlar ile hisse sahiplerinin, diğer bir ifade ile şirketin ekonomik anlamda sahibi olanların farklı kişilerden oluşması halinde, yönetim yetkisinin kötüye kullanılması ve çeşitli menfaat çatışmalarmın ortaya çıkması gibi, şirketin işleyişine ilişkin sorunlar doğabilir. "Kurumsal yönetim" bu tür sorunların oluşmasına engel olma veya meydana gelen sorunlara çözüm arama amacı taşıyan bir yönetim sistemidir. Özellikle, sermayenin geniş tabana yayıldığı, hisselerin bir veya birkaç kişide toplanmayıp, parçalanarak çok sayıda kişinin elinde bulunduğu halka açık anonim şii'ketlerde yöneticiler şirket yönetiminde göstermeleri gereken özeni göstermeyebilirler ve kendi menfaatlerini veya bazı paysahiplerinin menfaatlerini şiı^ketin menfaatlerinin önüne geçirebilirler. Bu durumda, şii'ket ve dolayısıyla paysahipleri yanında ayrıca şirket alacaklıları, müşteriler ve şiı^ket çalışanları gibi şirketle ilgili diğer kişiler de zarara uğrayabiliıler. Bu tehlike her zaman mevcuttur. Zira, şirket yönetiminde yer alanlar, aslında kendilerine ait olmayan bir malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunmaktadırlar. Diğer taraftan, payların çok sayıda kişilerin ellerinde bulunduğu şirketlerde, küçük paysahiplerinin şirket yönetimine karşı ilgisizlikleri bu şirketlerde güç boşluğuna diğer bir ifade ile yönetimin kontrolsüz biı^ şekilde yürütülmesine yol açmaktadır. İşte"kurumsal yönetim", şirket yöneticilerinin, bağımsız kişilerce denetlenmesi, ortaklık performansının ve mülkiyet yapısının kamuya açıklanması ve temel kararlara tüm paysahiplerinin katılmasının sağlanmasını amaçlayan bir yönetimi ifade etmektedir. Kısacası "kurumsal yönetim" anonim şirketin en iyi ve adil şekilde yönetilmesidir. Türkiye'deki Gelişim 1. Tüsiad tarafından Aralık 2002'de, "Kurumsal Yönetim En İyi Uygulama Kodu: Yönetim Kurulunun Yapısı ve İşleyişi" başlığı altında bazı kurallar belirlenmiştir. Bu kuralların özellikle yönetim kurulunun oluşumu ve çalışma şekli açısından yönetimde kurumsallaşmayı sağlayacağı düşünülmüştür. 2. SPK nezdinde oluşturulan bir Komisyon tarafından, kurumsal yönetim ilkeleri belirlenmiş, bu ilkeler Temmuz 2003'de yayımlanmıştır. Bu ilkelerin hazıi'lanmasmda hem sistematik hem de içerik açısından OECD ilkeleri esas alınmıştır. Daha sonra bu ilkeler Şubat 2005'de, OECD ilkelerinde yapılan değişiklikler kapsamında gözden geçirilmiştir. OECD ilkeleri ile SPK ilkeleri karşılaştırıldığında görülmektedir ki, OECD ilkelerinde temel kurallar getirilmiş olmasına karşın, SPK ilkelerinde OECD ilkeleri ile belirlenen esasların hayata geçirilmesini sağlamak üzere daha ayrıntıh kurallara yer verilmiştir. 1. Anglo-Sakson Modeli Yönetim kurulu yapısı açısından: tekh yönetim kurulu (one-tier) sistemi Mülkiyet yapısı açısından; yaygın mülkiyet yapısı: Bu nedenle pay sahiplerinin yönetime katılma istekleri zayıftır. Denetim mekanizmaları açısından: ortaklık işleyişinin disiphne edilmesinde, menfaat çatışmalarının çözümlenmesinde ve performans düşüklüğünün önlenmesinde sermaye piyasaları önemli bir role sahiptir. Anonim ortaklığa yaklaşım açısından: ortaklığın amacı olarak "pay sahipliği değeri"nin maksimize edilmesi söz konusudur. Ortaklık yöneticilerinin bu amaç doğrultusunda hareket etmeleri ve pay sahiplerinin hem kâr payı hem de ortaklık pay senedinin piyasa değerinin artması anlamında toplam kazançlarının en üst seviyeye ulaşması için çaba göstermeleri gerekmektedir. 2. Alman-Japon Sistemi Yönetim kurulu yapısı açısından: iki yönetim kurulu (two-tier) yapısı Mülkiyet yapısı açısından; konsantre, toplu mülkiyet yapısı: Pay sahipleri ortaklığın işleyişi hakkında daha fazla ilgiye ve bilgiye sahiptirler. Stratejik kararlarda daha uzun vadeli düşünülmektedir. Denetim mekanizmaları açısından; ortaklığın denetimi kendi içersinde yer alan mekanizmalarla gerçekleştirilmektedir. Anonim ortaklığa yaklaşım açısından; anonim ortaklık sadece pay sahipliği değeri değil, aynı zamanda işçiler, alacaklılar, üreticiler, müşteriler (tüketiciler), vergi makamları gibi diğer ilgililerin de menfaatleri doğrultusunda faaliyette bulunan bir kurum olarak ele ahnmaktadır. Bölüm 1.01 Kurumsal Yönetimin Esaslı Unsurları Her ülkenin kendine has bii' takım özellikleri bulunması dolayısıyla, dünya çapında genel kabul görmüş, diğer bir ifade ile evrensel geçerliliği olan ve dolayısıyla bütün anonim ortaklıklara uygulanabilen tek bir kurumsal yönetim modeli (one-size-fits-all) yoktur. Her ülkenin işletme kültürü, alışkanlıkları, gelenekleri, kanuni düzenlemeleri ve rekabet koşulları farkh olabilir. Bununla birlikte, özellikle son yıllarda küreselleşme sürecinin etkisi ile artan rekabet şartları, yurt dışına sermaye yatırımlarının artması sonucu ülkelere göre temel farklılık arz eden kurumsal yönetim kuralları birbirine yakınlaşmaya başlamıştır. Böylece, bazı ilkeler, kurumsal yönetim anlayışının uluslararası kabul görmüş esaslı unsurları olarak kabul edilmiştir. Bu ilkeler şunlardır: 1. Hakkaniyet (eşitlik-dürüstlük) - Fairness-Integrity Geniş anlamda "eşitlik işlem" ilkesi ile örtüşen bu ilke, kısaca, şirketin iyi bir şekilde yönetimi ve yönetimin denetlenmesi ile menfaatlerin ideal noktada buluşturulması şeklinde ifade edilebilir. Bu ilke tüm pay sahiplerinin kanunen veya esas sözleşme ile tanınan haklarmm gerekli ve yeterli biı* şekilde korunmasını; ortaklığa herhangi bii' yoldan kaynak sağlayanlar ile ortaklık arasındaki sözleşmelerin hukuka uygun bir şekilde uygulanmasının sağlanmasını ve muhtemel çıkar çatışmalarının engellenmesini ifade etmektedir. Bu ilke uyarınca, hem pay sahipleri arasında hem de ortaklık yönetimi ile ilgili olan tüm menfaat grupları arasında, ortaklık işleyişi ile ügili hiçbir faaliyette dürüstlük kurallarına aykırı olarak bir ayrım yapılmayacaktır. Bu ilkenin yöneldiği kişiler sadece pay sahipleri değü, şirketle ilgili tüm menfaat gruplarıdır. 2. Şeffaflık (kamuyu aydınlatma) - Transparency-Openness-Disclosure Şeffaflık ilkesi ile sadece paysahiplerinin değil, şirket ile ilgili olan bütün kişilerin, şirketin mah durumu, performansı, mülkiyet ve yönetim yapıları gibi temel konularında bilgilendirilmesidir. Söz konusu bilgilendirme, her kişinin anlayabileceği bir biçimde, olması gereken zamanda ve mümkün olduğunca düşük maliyetle bu bilgiye ulaşılmasına imkan sağlayacak şekilde yapılmalıdır. Kamuya açıklanan mali raporların ve diğer tüm bilgilerin ortaklığın mevcut durumu ile profihni bir bütün olarak, kapsamlı, anlaşılabilir ve gerçeğe uygun bir biçimde yansıtması gerekmektedir. 3. Hesap verebilirlik - Accountability Bu ilke, yönetimin profesyonel, bağımsız ve şeffaf olmasını, kararlarının açıklanabilh' nitelik taşımasını ve dolayısıyla bunların hakh bir nedene dayanmasını gerekh kılmaktadıi'. Yöneticilerin bağımsızlıklarından beklenen fayda ancak onların her türlü işlemlerinden dolayı hesap vermelerinin zorunlu kılınması ile gerçekleşebilir. Buradaki hesap verme ve kararlarından kaynaklanan zararları tazmin etme zorunluluğu prensip itibariyle ortaklığa ve dolayısıyla pay sahiplerine karşıdır. Örneğin; genel kurulda bilgi verme, yetki devrinde gözetim yükümü gibi. 4. Sorumluluk - Responsibility Bu ilke uyarınca, şii'ket yönetimi sadece ilgili mevzuata değil, toplumsal ve etik değerlere de uygun davranmalı, şirketin ekonomik, politik ve sosyal tüm işlevlerini dikkate almalıdıi'. Dolayısıyla anonim şii'ket, eğitim, insan hakları, çevre kirlihğinin önlenmesi gibi geniş bir alana yayılan sosyal sorumluluğu taşıması gereken bir kurum olmalıdır. Bilindiği üzere, 1999 yılında, OECD bünyesinde oluşturulan bii' çalışma grubu tarafından hazırlanan Kurumsal Yönetim İlkeleri yayımlanmış, 2004 yılında da bu ilkeler gözden geçirilerek,yenilenmiştir. Bu ilkeler bugün ülke düzenlemeleri açısından yol gösterici bir nitelik taşımaktadır ve bir çok düzenlemeye kaynak teşkil etmektedir. Biz de. Ticaret Kanunu Tasarısında yer alan ve yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilebilecek hükümleri incelerken sistematik açıdan bu ilkelerdeki sırayı ve konu başlıklarını esas almayı tercih ettik. Sunum, OECD ilkelerinin ikinci bölümünde yer alan paysahipleri hakları ile sınııiandırılmıştır. OECD İlkelerinin İkinci Bölümün başlığı 'Taysahiplerinin Hakları ve Temel Mülkiyet Fonksiyonları" şeklindedir. Bu bölümde temel ilke şöyle belirlenmiştir: paysahiplerinin haklarını Kurumsal yönetim yapısı, Korumalı ve kullanımını kolaylaştırmalıdır. Bölümde birinci sıı^ada "temel paysahipliği hakları yer almaktadır. Bunları takiben, paysahiplerinin diğer haklarına yer verilmiştir. Burada yer alan tüm haklar, kurumsal yönetimin gerektirdiği asgari standartları oluşturmaktadır. Sunumda özellikle "temel paysahipliği hakları" üzerinde durulacaktıı\ A. Temel paysahibi hakları şunlardır: 1. Mülkiyet tescil yöntemlerini güvence altına almak: Paysahipliği kayıtlarının güvenli olarak tutulması 2. Payları devretmek: Payların kolaylıkla devredilebilmesi 3. Anonim ortaklıkla ilgiH (gerekli ve) esaslı bilgileri zamanında ve düzenli bir şekilde elde etmek 4. Genel kurul toplantılarına katılmak ve oy kullanmak 5. Yönetim kurulu üyelerini seçmek ve azletmek 6. Anonim ortaklık kârını paylaşmak: Kâr payı hakkı Bu hakların "temel haklar" olarak nitelendirilmesinin nedeni, bu hakların anonim ortaklık yapısının ve diğer hakların esasmı oluşturmasıdır. TASARIDA KURUMSAL YÖNETİM İLKELERİ Ticaret Kanunu Tasarısında yer alan ve yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilebilecek hükümlere geçebiliriz. Genel Olarak Kurumsal yönetim ilkeleri (T. 1529): Tasarıda, halka açık anonim şirketlerde kurumsal yönetim ilkelerinin ve yönetim kurulunun buna ilişkin açıklamasının esasları ve şirketlerin bu yönden derecelendirme kural ve sonuçlarının Sermaye Piyasası Kurulu tarafından belirleneceği ifade edilmiştir. Tasarının, bu konuda yetkili bir kurum belirlemesindeki amaç, çeşitli platformlarda tartışma yürütülmesi ve bir çok farklı kurum tarafından çalışılmasının, şirketlerin uyması gereken biı*den çok düzenlemeye yol açmamasıdır. Ayrıca, SPK'nm uygun görüşü alınmak şartıyla, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, sadece kendi alanları için geçerli olabilecek kurumsal yönetim ilkeleriyle ilgili, ayrıntıya ilişkin smırlı düzenlemeler yapabileceği belirtilmiştir. A. Temel paysahibi hakları: 1. Mülkiyet tescil yöntemlerini güvence altına almak, diğer bir ifade ile, paysahipHği kayıtlarının güvenh olarak tutulmasına ihşkin olarak, T.499'da, şirketin, senede bağlanmamış pay ve nama yazıh pay senedi sahiplerini ad, soyad, unvan ve adresleriyle pay defterine kaydetmesi öngörülmüştür. Payın usulüne uygun olarak devredildiği ispat edilmediği sürece, devralan pay defterine yazılmayacaktır. Şirket, kaydın yapıldığını pay senedinin üzerine kaydedecektir. Şirketle ilişkilerde, sadece pay defterinde kayıth bulunan kişi pay sahibi olarak kabul edilecektir. Merkezi Kayıt Kuruluşu tarafından kayden takibi yapılan nama yazıh paylara ilişkin ise Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri ve ilgili diğer düzenlemeler sakh tutulmuştur. Payı devralan kişinin yanlış beyanı sonucu pay defterine yapılan kaydın şirket tarafından silinmesi mümkün kılmmıştıı*. Ancak bunun için ilgililerin görüşü alınacak ve bu kişilere derhal, kaydın silindiğine ilişkin yazıh bilgi verilecektir (T.500). Pay defterinin ticari bir defter olarak, açıhş ve kapanışının noter tarafından yapılması aranmaktadır (T.64/III ve IV). Tasarıda, hamiline yazıh paylar için pay senedi bastırılması ve bunların pay sahiplerine dağıtılması mecburiyeti getiıilmiştir. Bu işlemin, pay bedelinin tamamının ödenmesinden itibaren üç ay içinde yapılması gerekmektedir. Yönetim kurulunun bu konudaki kararı tescil ve ilan edileceği gibi, şirketin internet sitesine de konulacaktır. Pay senedi çıkarılıncaya kadar, ilmühaber çıkarılmasına da imkan tanmmıştıi'. Bunlara kıyas yoluyla nama yazıh pay senetlerine ilişkin hükümler uygulanacaktır. Nama yazılı paylarda ise senet bastırma zorunluluğu, ancak azlığın talep etmesi hali için öngörülmüştür (T.486). T.487'de pay senetlerinin şekli ve içeriği düzenlenmiş ve halka açık. olmayan anonim ortaklıklarda sahtekarlığı engelleyici güvenlik önlemlerinin uygulanması gerektiği ifade edilmiştir. Örneğin, imza baskı şeklinde delikli olabilir. Nama yazıh pay senetlerinde, sahibinin ad ve soyadı veya ticaret unvanı, ikametgahı ve de pay senedi bedelinin ödenmiş olan miktarının da içeriğe ilave edilmesi aranmaktadır. T.488'de de, yıpranmış senet ve ilmühaberlerin yenisi ile değiştirilmesine ilişkin bir hüküm yer almaktadır. 2. Payların kolaylıkla devredilebilmesi açısından. Tasarıda, pay devrini zorlaştıran bağlam hükümlerine smır getirilmiştir: T.492/rde, esas sözleşmeye, nama yazıh payların ancak şirketin onayıyla devredilebileceğine ilişkin bir hüküm konulmasına imkan tanınmış, ancak, böyle biı* sınıi'lamanm, pay senetleri borsaya kote edilmiş ve edilmemiş olmak üzere iki ayrı şirket sınıfında nasıl yazılması gerektiğini T.493 vd. da ayrıca düzenlenmiştir. a) Borsaya kote edilmemiş nama yazılı paylarda Anonim şirket, payların devrine onay vermeyi iki halde reddedebilir. (1) Esas sözleşmesinde öngörülmüş bir haklı sebebe dayanarak (2) devreden kişiye, devre konu payları, başvurma anındaki gerçek değeri ile kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önererek. Bu düzenlemeye göre, anonim şirketler her türlü hakh görülebilecek nedeni "haklı sebep" olarak esas sözleşmeye koyamayacaklardır. Hangi nedenlerin haklı sebep olarak esas sözleşmeye konabileceği hükmün 2. fıkrasında gösterilmiştir. Buna göre, pay sahiplerinin kompozisyonu, şirketin konusu ve işletmenin bağımsızlığına ilişkin olarak haklı sebep getirilebilir. Şii'ket, onaylamaya ilişkin istemi, aldığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde reddetmemişse veya ret haksız ise, onay verilmiş sayılır (T.494/III). Ayrıca hükmün 7. fıkrasında, esas sözleşme ile devredilebilirlik şartlarının ağırlaştırılamayacağı ifade edilmiştir. b) Borsaya kote edilmiş nama yazılı paylarda T.495, nama yazıh payları borsaya kote edilmiş olan anonim şirketlerde, borsadan iktisap halinde, şirketin iktisap edeni paysahibi olarak tanımamak yönünde bir hükmü esas sözleşmesine koymakta serbest olmadığını ifade etmektedir. Esas sözleşmeye, ancak, yüzde ile ifade edilen bir sınır öngören bir hüküm konulabilir. Örneğin; belirh bir yüzdeyi aşan iktisaplarda, pay defterine kayıttan kaçınılabilir. 3. Anonim ortaklıkla ilgih (gerekh ve) esaslı bilgileri zamanında ve düzenli bir şekilde elde etmek hakkı, kısaca bilgi alma hakkı olarak ifade edilmektedii': Bilgi alma hakkı bağımsız bir hak olması yanında, diğer paysahipliği haklarının kullanılabilmesi açısından da büyük önem taşımaktadır. Tasarıda, paysahiplerinin bilgi alma hakkı genişletilmiş ve bilgi alma yolları artırılmıştır (T.437): Tasarıda, pay sahibine, kamuyu aydınlatma, kurumsal denetim ve hesap verme ilkelerine göre düzenlenmiş bulunan kapsamlı bir bilgi alma ve inceleme hakkı tanmmıştıi'. Bu hak kapsamında değerlendirilebilecek düzenlemelere gelince; a) Bilgi alma ve inceleme hakkı (T.437): Tasarıda, Ticaret Kanunundaki, konsolide olanlar dahil finansal tablolar, YK'nm yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve YK'nm kâr dağıtım önerisinin pay sahiplerinin incelemesine hazır tutulması anlamındaki pasif ve geriye dönük (retrospektif) bilgi alma hakkı aynen korunmuştur. Ayrıca, hükmün 2. fıkrasında, paysahibinin genel kurulda, yönetim kurulundan, şirketin işleri, denetçilerden ise denetimin yapılma şekli ve sonuçları hakkında bilgi isteyebileceği düzenlenmiştir. Yönetim kurulu ve denetçilerin bilgi verme yükümü, bağlı şirketleri de kapsar. Ayrıca, paysahibi, GK veya YK izni ile, sorusunu ilgilendiren kısımları ile ilgih olarak şirketin ticari defterleri ile yazışmalarını da inceleyebilir. Ancak, şirket sırları ve korunması gereken diğer menfaatler söz konusu ise bilgi alma ve inceleme hakkının kuhanılması engellenebilir. Bilgi alma ve inceleme hakkı paysahibine tanınan dava hakkı ile güçlendirilmişth'. Talepleri reddedilen paysahipleri şirketin merkezinin bulunduğu asliye ticaret mahkemesine başvurabilirler. Bilgi alma ve inceleme hakkı müktesep ve sınırlandırılamaz bir haktır. Tasarının 195 ve devamı maddelerinde şirketler topluluğu düzenlenmektedir. Şirketler topluluğunda, bağlı şirketin yönetim kurulu, faaliyet yılının ilk üç ayı içinde bir bağlılık raporu düzenler. Bu rapor, şirketin hakim ve bağh şirketlerle ilişkileri ile bu ilişkilerin kayıp ve yarar sonuçlarmı ortaya koyar. Raporun hazııianmaması cezai yaptırıma bağlanmıştır. Bu rapor, paysahiplerini bilgilendirme amacı taşımakta ve onların açabilecekleri sorumluluk davalarına da temel oluşturmaktadır. Raporda, şirketin geçmiş faaliyet yılında hakim şirketle, hakim şirkete bağh bir şirketle, hakim şirketin yönlendirmesiyle veya onun ya da ona bağh bir şirketin yararına yaptığı tüm hukuki işlemlerin ve geçmiş faaliyet yılında hakim şirketin veya onun ya da ona bağh bir şirketin yararına alman veya aimmasından kaçmılan tüm diğer önlemlerin açıklaması yapılır. Hukuki işlemlerde edimler ve karşı edimler, önlemlerde, önlemin sebebi ve şirket yönünden yarar ve zararları belirtilir. Zarar denkleştirilmişse, bunun faaliyet yıh içinde fiilen nasıl gerçekleştiği veya şirketin sağladığı hangi menfaatlere ihşkin olarak bir istem hakkı tanındığı ayrıca bildirilir (T. 199/1). Yönetim kurulu raporun sonunda, hukuki işlemin yapıldığı veya önlemin alındığı veya alınmasından kaçmıldığı anda kendilerince bilinen hal ve şartlara göre, her bir hukuki işlemde uygun bii' karşı edim sağlanıp sağlanmadığmı ve alman veya alınmasından kaçmılan önlemin şirketi zarara uğratıp uğratmadığmı açıklar. Şirket zarara uğramışsa, ayrıca zararın denkleştirilip denkleştirilmediği de belirtüir. Bu açıklama sadece yıllık faaliyet raporunda yer alır. Bu rapor da olağan genel kurulda paysahiplerine bilgilerine sunulur (T.199/III). Hükmün dördüncü fıkrası hakim şirketin yönetim kuruluna sunulacak rapora ihşkindir. b) Özel denetim isteme hakkı: Bu hak bilgi alma hakkı ile bağlantılıdır. Zira, her pay sahibi, pay sahiphği haklarmın kullanılması açısından gerekh olduğu takdirde, belirli olayların özel bil' denetimle açıklığa kavuşturulmasmı isteyebilir. Genel kurulun istemi kabul etmesi halinde, özel denetçi asliye ticaret mahkemesi tarafından atanır. Genel kurulun istemi reddetmesi durumunda ise, azlık mahkemeden böyle bir talepte bulunabilir (T.438). c) internet sitesi oluşturma zorunluluğu getirilmiştir (T. 1524): Şeffaflığın sağlanması amacıyla, her sermaye şirketine bir internet sitesi açma zorunluluğu getirilmiştir. Bu sitenin açıkça belirlenmiş bil' bölümü, içeriği sınırh sayıda olmamak üzere, maddede sayılan hususların ilan edilmesine özgülenecektir. Ayrıca, finansal tablolar, dipnotları, ekleri, YK faaliyet raporu, kurumsal yönetim ilkelerine ne oranda uyulduğuna ilişkin açıklama raporu, denetçilerin raporları, yetkili kurul ve bakanlıkların konulmasını istedikleri, pay sahiplerini ve sermaye piyasasını ilgilendiren diğer hususlar bu sitede yayımlanır. İnternet sitesi ticaret siciline kaydedilecektir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na, internet sitesi ile ilgih hususları bir yönetmelik ile düzenleme yetkisi verilmiştir. İnternet sitesine konulması gereken bir hususun konulmaması, hukuka aykmlığın ve yönetim kurulunun görevini yerine getirmemesinin sonuçlarını doğurur. Örneğin; genel kurul kararı iptal ediliı% YK sorumlu tutulur. d) Kurumsal yönetim açıklaması düzenlenmeh ve genel kurula sunulmalıdır (T.375/1 f): Yıllık faaliyet raporu dışında ayrıca, kurumsal yönetim açıklamasının düzenlenmesi ve genel kurula sunulması yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkileri arasında yer almaktadıı*. e) Kurucular beyanı (T.349): Tasarıda, kurucular tarafından, şirketin kuruluşuna ilişkin bir beyan imzalanması öngörülmüştür. Bu beyanda, ayni sermaye konuluyor, bir ayın ya da işletme devralınıyor ise, bunlara verilecek karşılığın uygunluğuna bu tür sermayenin ve devralmanın gerekliliğine bunların şirkete olan yararlarına ilişkin belgeli, gerekçeh ve kesin ifadeli açıklamalar yer alır. şirket tarafından iktisap edilen menkul kıymetlerle, bunların iktisap fiyatları, söz konusu menkul kıymetleri çıkaranların son üç yıllık (gereğinde konsolide finansal tablolarının) değerlemelerine ve çözümlenmelerine ilişkin bilgiler şirketin yüklendiği önemli taahhütler, makine ve benzeri malların ve herhangi bir aktif değerin alımına ihşkin bağlantılar, fiyatlar, komisyonlar ile her türlü borçlar emsalleriyle karşılaştırılarak açıklanıl*, kuruculara tanınan menfaatler gerekçeleriyle yer alır. kimlerin halka arz amacıyla ne miktarda pay taahhüt ettiği, pay taahhüdünde bulunanların birbiileri ile ihşkileri, bunların dahil bulundukları şirketler topluluğu ile ihşkileri , kuruluşu inceleyen işlem denetçisine ve diğer hizmet verenlere ödenen ücretler emsalleriyle karşılaştırılarak beyanda açıklanıl'. Kuruluşun ayni veya nakdi olması önemli değildir. Kurucular bu beyanı her halükarda vermek zorundadırlar. Bu beyan T.336 uyarınca bir kuruluş belgesi ve denetimin bir parçasıdır. Kurucuları bağla:yıcı niteliktedir. Gerçeğe aykırılık halinde hukuki (T.549 vd.) ve cezai sonuçları bulunmaktadır (T.562). Beyanın amacı, kamuyu aydınlatarak sermayenin korunmasını sağlamak, şii'ketin kurucuların menfaatine, bir anlamda kötüye kullanılmasına engel olmak, kuruluşun denetlenmesini kolaylaştırmak ve sorumluluk davalarına akışkanlık kazandırmaktır. Bu nedenle beyan, "bilgiyi ve hesabı dürüst bir şekilde verme ilkesi"ne göre, doğru ve eksiksiz olarak hazırlanır. Kurucular beyanı gerekçeli olmalı, emsal göstermeh, karşılaştırmalara yer vermeh ve anlaşılabilir bir dille yazılmalıdır. Sadece olaylar sıralanmamah, ayrıntıları ortaya konmalıdır. Bu beyan bütün kurucular tarafından hazırlanacak ve imzalanacaktıi'. Beyan denetçiye verilir, denetçi, çehşkilerin yazıh olarak kendisine açıklanmasını kuruculardan isteyebilir. Beyan, denetçinin incelemesinden sonra sicil memuru tarafından da incelenir ve sicil dosyasında saklanıl*. Beyanın verilmesinden sonra, belirtilen olaylarda değişiklik olmuş ya da yeni gehşmeler meydana gelmişse, bunlarda ek raporda yer alır ya da mevcut beyan güncelleştirilir. f) Kuruluş denetçisi raporu (T.351): Şirketin kuruluşu bir denetçi tarafından denetlenir. Bu denetçi tarafından bir rapor verilir. Burada amaç, sermayenin taahhüdünde ve ödenmesinde, borçlanmalarda, menfaat tahsisinde, tasarruflarda ve diğer işlemlerde mevzuata ve sözleşmelere aykırı hareket edilip, edilmediğini; yanıltma, usulsüzlük ve benzeri işlemlerin yapılıp yapılmadığını tespit etmektir. Kuruluş denetçisi, bir bağımsız denetleme kuruluşu, küçük ölçekh ve halka açık olmayan anonim şirketlerde en az iki yeminli mah müşavir veya serbest muhasebeci mah müşavir olabilir. İşlem denetçisi kuruluş raporunda, payların tamamının taahhüt edildiğini pay bedellerinin Kanunda veya esas sözleşmede öngörülmüş bulunan en az tutarlarının, Kanuna uygun olarak bankaya yatırıldığını ve buna ilişkin banka mektubunun mevcut olduğunu; bu yükümün dolanıldığma ilişkin açık bir belirti bulunmadığı ayni sermaye ve devralman aymlar için mahkemece atanan kişilerce değerleme yapıldığmı (T.343), mahkemece resmiyet verilen raporun dosyaya sunulduğunu kurucu menfaatlerinin Kanuna uygun olduğunu kurucular beyanı ile ilgili açık bir uygunsuzluğun, aşırı bir değerin ve işlemlerde görünür bir yolsuzluğun bulunmadığmı diğer kuruluş belgelerinin mevcut olduğunu gerekh noter onaylarmm ve izinlerinin almdığmı açıklar. T.515 anlamında "dürüst resim ilkesi"ne göre hazırlanması gereken bu rapor T.336'e göre bir kuruluş belgesidir. Bu raporda bulunması gereken konular smırlı sayıda değildir. Kuruluş denetçisi bir işlem denetçisidir ve T.554'e göre, kanuni görevlerinin yerine getirilmesinde kusurlu hareket ettiği takdirde hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdiği zarar dolayısıyla sorumludur. g) Uluslararası kabul görmüş muhasebe ve denetim standartlarmın uygulanması, kamuya açıklanacak mali raporların ve diğer tüm bilgilerin ortaklığm mevcut durumu ile profıhni bir bütün olarak, kapsamlı, anlaşılabilir ve gerçeğe uygun bir biçimde yansıtması açısından çok önemlidir. Finansal tablolara uygulanacak muhasebe standartları (T.515, konsolide finansal tablolar, 517): Anonim şirketlerin finansal tabloları, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığmı borç ve yükümlülüklerini öz kaynaklarmı - faaliyet sonuçlarmı tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bil' şekilde, şeffaf, güvenilir olarak, gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak tarzda, diğer bir ifade ile "dürüst resim ilkesi" uyarınca çıkarılır. Buna göre; (1) yıl sonu finansal tabloları Türkiye Muhasebe Standartları'na göre çıkarılır, (2) finansal tablolardan, şirketin malvarlığı, borç ve yükümlülükleri, öz kaynakları ve de faaliyet sonuçları anlaşılmalıdır, (3) finansal tablolar tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde, şeffaf ve güvenilir olmalıdır, (4) finansal tablolar, şirketin durumunun bir resmini ortaya koymalıdır. Bu resim gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtmalıdır (tme and fair view ilkesi). T.88'de, gerek ticari defterler tutulurken gerekse münferit ve konsolide finansal tablolar düzenlenirken, TMSK tarafından yayımlanan Türkiye Muhasebe Standartlarına, kavramsal çerçevede yer alan muhasebe ilkelerine ve bunların ayrılmaz parçası olan yorumlara aynen uymak ve bunları uygulamak zorunluluğu getirilmiştir. Hükümde bu düzenlemelerin, uygulamada birliği sağlamak ve finansal tablolara milletlerarası pazarlarda geçerlilik kazandırmak amacıyla. Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına tam uyumlu olacak şekilde, sadece Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından belirleneceği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere Tasarı, anonim şirketlerin hesaplarına ilişkin bir düzenleme getirmemiş, bunu Türkiye Muhasebe Standartlarına bırakmıştır. Türkiye Muhasebe Standartları Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ile özdeş olacağı için. Tasarı bu standartların uygulamasını sağlamış olacaktır. 4487 sayıh Kanunla, muhasebe standartlarını oluşturmak ve yayımlamak üzere, idari ve mali özerkliğe sahip, kamu tüzel kişüiğini haiz Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu oluşturulmuştur. TMSK 01.01.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarının bir çevirisi olan Türkiye Muhasebe Standartlarını yayımlamıştır. 4. Genel kurul toplantüarma katılmak ve oy kullanmak hakkına gelince (T.425 vd., 434 vd.); Tasarıda genel kurula katılma ve oy vermenin kolaylaştırılması ve mümkün olduğu kadar bu hakların kullanılabilmesi için çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. a) Tasarının 425. maddesinde, paysahibinin, paylarından doğan haklarını kullanmak için genel kurula kendisi katılabileceği gibi, temsilci de gönderebileceği ifade edilmiş ve temsilcinin paysahibi olmasını öngören esas sözleşme hükmünün de geçersiz olacağı belirtilmiştir. Ayrıca, genel kurula katılma ve oy kullanma hakkının paysahibinin paylarını bir kredi kuruluşu veya herhangi bir başka kuruluş nezdinde depo etmesi şartına bağlanamayacağı vurgulanmıştıı^ (T.415/IV). b) Tasanda Ticaret Kanununda da olduğu gibi, her paysahibinin sadece bir payı bulunsa da en az bir oy hakkına sahip olacağı ifade edilerek, Sermaye Piyasası Kanununun aksine oydan yoksun pay çıkarılmasına imkan tanınmamıştır. Bununla birlikte, oyda imtiyaz tanınması imkanı muhafaza edilmiş, ancak oyda tanınacak imtiyaza bir sınır getirilmiştir (T.479/11): Bir paya en fazla 15 oy hakkı tanınabilecektir. Fakat, iki halde, mahkeme söz konusu sınırlamadan istisna edilme kararı verebilecektir. Bu iki hal şunlardır: (1) kurumsallaşma gereği; kurumsallaşma, profesyonel yönetimi şart kılar. Profesyonel yönetim ise, şirketteki oy gücünden bağımsız yönetimdir. Böyle bir yönetimin gerçekleşmesinde oyda imtiyazlı paylar rol oynayabilir. (2) haklı sebebin mevcudiyeti; özelleştirme veya bu nitelikte olmayan blok satışlarda ülkenin menfaatlerinin korunması, şirketin dar boğazdan çıkarılması gibi nedenler haklı sebep teşkil edebilir. c) Tasarıda ayrıca, oy hakkmm temsilen kullanılmasına ilişkin yeni düzenlemeler yapılmış ve yeni kurumlar getirilmiştir (T.428 vd.): Amaç, bir taraftan paysahipleri demokrasisini oluşturmak, diğer taraftan ise temsili kurumsallaştırılarak, genel kurullarda meydana gelebilecek güç boşluğuna engel olmaktır. Böylece genel kurul toplantılarına önem ve işlev kazandırılacak, paysahipliği hakları daha bihnçli kullanılabilecektir. Vekaletlerin, fazla seçenek bulunmaması nedeniyle biı* veya birkaç kişide toplanmasına engel olmak amacıyla T.428'de "organ temsilcisi, bağımsız temsilci ve kurumsal temsilci" olmak üzere değişik temsilciler belirleme imkanı getirilmiştir. Bu çerçevede, şirket, bir organının bir üyesini veya kendisine herhangi bii' şekilde bağh bulunan diğer bir kişiyi paysahiplerine, genel kurulda kendileri adına oy kullanmaya yetkili temsilci olarak atamalarını önermişse, aynı zamanda, bağımsız bir kişiyi de bu görev için belirleyip ilan etmek ve şirketin internet sitesinde yayımlamak zorundadıı* (T.428/I). Ayrıca, yönetim kurulu, paysahiplerini, önerdikleri kurumsal temsilcilerin kimliklerini ve kendilerine ulaşılma adreslerini şirkete bildirmeye çağu-u". Aynı çağrıda, kurumsal temsilciliğe istekli olanların da aynı şekilde şii'kete başvurmaları istenir (T.428/II). Bu hüküm ile, büyük sayılara varabilecek temsil belgesi toplama örgütlenmesini yapabilecek kişilerin önerilmesi, özellikle bu göreve talip olabilecek kişilerin cesaretlendirilmeleri, bunların şirket yönetiminden tamamen bağımsız hareket edebilmeleri ve özellikle de güç boşluğunun doldurulması amaçlanmaktadır. T.430 uyarınca, burada ifade edilen temsilcilerin, temsil belgelerinin içeriğini ve oylarını hangi yönde kullanacaklarını, radyo, televizyon, gazete veya diğer araçlarla ve gerekçeleriyle birlikte açıklamaları gerekmektedii*. Bildirge içeriği, paysahipleri tarafından bu temsilcilere verilmiş talimat yerine geçecektir. Bu bildii'ge, yapılacak genel kurul gündeminde yer alan maddelerde hangi yönde oy kullanılacağını gösteren ve ilgili temsilci tarafından yapılmış bir taahhüttür. Eğer pay senetleri saklanmak veya yönetilmek üzere, bankalara, portföy yönetim şirketlerine, rehin alacaklısına, avukatlara veya benzer kişilere tevdi edilmişse, bunlar özel olarak yetki verilmedikçe, bu senetlerden doğan GK'ya katılma ve oy haklarmı kullanamazlar. Bu madde anlamındaki tevdi eden temsilcilerinin, bunların bağh olacakları esas ve usullerin, temsil belgesinin içeriğinin bir yönetmelik ile düzenlenme görevi Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na verilmiştir. d) Tasarıda yine ayrıca, on-line oy kullanma imkanı hatta zorunluluğu gethilmiştir (T.1527/V): Tasarıda, anonim şirketlerde genel kurullara elektronik ortamda katılma, öneride bulunma, görüş açıklama ve oy vermenin fiziki katılmanın ve oy vermenin bütün hukuki sonuçlarını doğuracağı ifade edilmiştir. Bu hükmün uygulanması esasları bir tüzük ile düzenlenecektir. Tüzükte, genel kurula elektronik ortamda katılmaya ve oy vermeye ilişkin esas sözleşme hükmünün bir örneği yer alacaktıı*. Anonim şirketler, bu konuda esas sözleşmeye koyacakları hükmü, bir değişiklik yapmadan tüzükten aynen alacaklardır. Tüzükte ayrıca, oyun gerçek sahibi veya temsilcisi tarafından kullanılmasını sağlayan kurallara ve hükümet komiserlerinin (T.407/III) bu hususa ihşkin yetkilerine yer verilecektir. Bu tüzüğün yürürlüğe girmesi ile birlikte, genel kurula elektronik ortamda katılma ve oy verme bazı şirketler açısından zorunlu hale gelecektir. Bu şirketler, pay senetleri borsaya kote edilmiş olan şirketlerdir. Diğerlerinde ise, söz konusu sistem ihtiyaridir. 5. Yönetim kurulu üyelerini seçme ve azletme hakkı a) Yönetim kurulu esas sözleşme ile ya da genel kurul tarafından tayin edilir (T.359/1). Tasarıda, ayrıca, yönetim kurulu üyelerini seçme ve azletme görev ve yetkisinin münhasıran genel kurula ait olduğu açıkça ifade edilmiştir (T.408/11 b). Genel kurul toplantısı için özel bir yetersayı aranmamıştır. T.418'deki toplantı ve karar yetersayıları uygulanacaktıi'. b) Tasarıda, yönetim kurulu üyelerinin, esas sözleşme ile atanmış olsalar dahi, önemli sebeplerin olması halinde gündemde madde bulunmasa bile, her zaman azledilebileceği ifade edilmektedir (T.364/1). Yönetim kurulu üyelerinin her zaman azledebilme imkanı, yönetimi baskı altında tutabilmeyi ve dolayısıyla yönetimde kurumsallaşmayı sağlamaya yardımcı olacaktır. c) Genel kurulda yönetim ve denetim kurulu üyelerinin seçiminde Ticaret Kanununda olduğu gibi Tasarıda da kural olarak "yaygın etkih oy sistemi" kabul edilmiştir. Bunun anlamı şudur: Paysahibinin kullandığı her bir oy ayrı ayrı her bir üye için verilmiş sayılır. Bu durumda, yönetim kuruluna üç üye seçilecekse, bir paysahibinin kullandığı her oy bu paysahibinin seçmek istediği üç aday üzerine yazılır. Her üç aday da bu paysahibinden bir oy almış, paysahibi yüz oy kullanmışsa yüz oy almış olur. Böylece, genel kurulda kullanılacak oyların yarısından bir fazlasına sahip olan bir hissedar, tüm seçilecek yönetim kurulu üyelerini kendisi belirleyebilecek gücü de sahip olur. Zira, lehine oy kullandığı adaylar tüm oyların yarısından bir fazlasını alacağı için, diğer adayların seçilme şansları kalmayacaktır. Buna karşılık Tasarıda birikimh oy kullanılmasına imkan tanınmıştır (T.434/IV): Amerikan hukukunun bir ürünü olan anonim ortaklıkların genel kurullarında yönetim ve denetim kurulu üyelerinin seçimlerine ilişkin olarak kullanılan birikimli oy (cumulative voting) sisteminin özelHği, oy sahibinin oyunu seçilecek üye sayısına göre bir kişide veya sık rastlanmasa da birkaç kişide toplayabilmesidir. Bir örnek vermek gerekirse, bii' şirkette genel kurulda kuUanılacak toplam oy sayısının 1000 olduğunu ve seçilecek yönetim kurulu üye sayısının da 5 olduğunu kabul edelim. Bu durumda 300 tane oy kullanacak bir paysahibi, birikimli değil de yukarıda ifade ettiğimiz gibi yaygın etkili oy sistemine göre oylarını kullanırsa, seçmek istediği kendi adaylarından her biri sadece 300 oy alabilecek ve çoğunluk pay sahibinin adayları karşısında bunların seçilme şansları olmayacaktır. Buna karşılık paysahibi oylarının birikimli oy sistemine göre kullanmak isterse, oylarını tüm üyeler için kullanmaktan vazgeçecek, oy sayısmın yönetim kurulu üyesi ile çarpacak ve elde edilecek oy sayısmı sadece bir veya birden fazla üye için kullanabilecektir. Bu durumda, 300 oy x 5 üye = 1500 oy olacaktır. Bu sayıda oyu sadece iki aday için kullandığmı düşünürsek, bu adaylar kendisinde 750'şer oyların çoğunluğunu almaları dolayısıyla seçilebileceklerdir. Böylece söz konusu paysahibi hiç olmazsa beş yönetim kurulu üyesinden iki tanesini kendisi seçebilecektir. Görüldüğü üzere bu sistem, payların çoğunluğuna sahip hissedarlar karşısında, diğer hissedarlara bir tane de olsa yönetim kuruluna üye seçebilme imkanmı sağlamaktadır. "Birikimli oy" Sermaye Piyasası Kanunun'da düzenlenmiştir. Sermaye Piyasası Kurulu'nun görev ve yetkilerini düzenleyen SerPK m.22'nin (v) hükmünde Kurul'a, bu Kanuna tabi anonim ortaklıkların genel kurullarında yönetim ve denetim kurulu üyelerinin seçimlerine iUşkin olarak kullanılacak birikimli oy konusunda düzenlemeler yapma yetkisi verilmiştir. SPK, bu hükme dayanarak Seri: IV No: 29 "Sermaye Piyasası Kanunu'na Tabi Anonim Ortaklıkların Genel Kurullarında Birikimli Oy Kullanımına İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ" çıkarmıştu'. Tebliğ'de birikimli oy kullanma; genel kurula katılan kişinin yönetim kurulu ve denetim kurulu üyeliği seçiminde kullanacağı oy sayısı, sahip olduğu veya vekil sıfatıyla kullanmaya yetkili olduğu oy sayısı ile seçim yapılacak yönetim kurulu ve denetim kurulu üye sayısmın çarpılması suretiyle bulunan ve bu suretle ulaşılan bii'ikimli oy sayısının tamamı bir aday için veya bii'den fazla adaya bölünerek kullanılabilen oy kullanma yöntemi olarak tanımlanmaktadıi' (m.5 f 1). Bu yöntemin uygulanabilmesi için, ortaklık esas sözleşmesinde bu konuda açık bir hüküm bulunması gerekmektedir (m.5 f 3). Pay senetleri borsada işlem görmeyen ve geçmiş iki yıl içerisinde pay sahibi sayısı sürekli olarak 500'ün üstünde olduğu herhangi bir şekilde anlaşılan ortaklıkların birikimh oy yöntemini uygulamaları ve ana sözleşmelerinde bu yönteme yer vermeleri zorunludur. Diğer ortaklıklar bakımından ise bu yöntemim uygulanması isteğe bağlıdır. Birikimli oyu sadece halka açık anonim şirketlere özgülemenin hakh bir sebebi olmadığı düşüncesiyle. Tasarıda, halka açık olmayan şirketler için de bu kurum getirilmiş, bu konuda düzenleme yapma yetkisi ise Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na verilmiştii'. 6. Anonim ortaklık kârını paylaşmak: Kâr payı hakkı Tasanda, paysahiplerinin kâr payı hakkına ilişkin olarak yapılan ve kurumsal yönetim ilkeleri çerçevesinde ele alman önemli değişiklik "temettü avansı" konusundadır. Böylece temettüünün dönem sonunu beklemeden avans şekhnde dağıtılabilmesine imkan tanınmıştır. Ancak bu konuda ayrmtıh bir düzenleme yapılmamış. Sermaye Piyasası Kanununa tabi olmayan şh'ketler dışındaki şirketler için temettü avansı konusunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığmın tebliğ çıkarması öngörülmüştür. Görüldüğü üzere, STB'ye bu konuda düzenleme yetkisi verilirken Sermaye Piyasası Kanununa tabi şirketler kapsam dışı tutulmuştur. Zira, bu tür şirketler için hem Sermaye Piyasası Kanununda hem de ilgili Tebliğde ayrmtıh bir düzenleme mevcuttur. Sermaye Piyasası Kanunu'nun 15. maddesinde 4487 sayıh Kanun ile 15.12.1999 tarihinde^ bir değişiklik yapılmış ve temettü avansı ödenmesi öngörülmüştür. Bu hükümle HAAO'larm pay sahiplerine, kâr payına mahsuben yılda üç kere avans dağıtabilme imkanı getirilmiştir. Bu düzenlemeye göre HAAO'lar, sermaye piyasası mevzuatına uygun olarak düzenlenmiş ve bağımsız denetimden geçmiş üçer aylık ara dönemler itibariyle hazırladıkları mah tablolarında yer alan kârlarından, kanunlar ve esas sözleşme uyarınca ayırmak zorunda oldukları yedek akçeler ile vergi karşılıkları düşüldükten sonra kalan kısmın yarısmı geçmemesi, esas sözleşmelerinde hüküm bulunması ve genel kurul kararıyla, ilgili yılla smırlı olmak üzere yönetim kuruluna yetki verilmesi koşullarıyla temettü avansı dağıtabilirler. B. Pay sahipleri, ortaklığa ilişkin temel değişiklikler konusundaki kararlara katümak ve bunlar hakkında yeterince bilgilendirilmek hakkına sahip olmalıdırlar. Ortaklığa ihşkin temel değişikliklere aşağıdaki konular örnek olarak gösterilmektedir. RG 18.12.1999. ortaklığın esas sözleşmesindeki veya benzeri anayasal belgelerindeki değişiklikler ek hisse senedi çıkarma yetkisi tüm veya esaslı aktiflerin devri de dahil olmak üzere, gerçekte ortaklığın satışıyla sonuçlanan olağanüstü işlemler Burada ifade edilmek istenen, gösterilen örneklerdeki gibi ortaklığa iHşkin temel nitelikteki kararlarına paysahiplerinin katılmalarını ve bunlar hakkında yeterince bilgi sahibi olmalarını sağlamaktır. Burada, paysahiplerinin söz konusu kararlara katılması ile kastedilen, bu tür kararların genel kurullarda ve mümkün olduğu kadar ağırlaştırılmış yetersayüarla alınmasıdır. Paysahiplerinin bu tür kararlar hakkında bilgilendirilmesi ise, onların hem kararların alınmasından önce hem de sonra ve yeterince aydınlatılması anlamına gelmektedir. Bunlara ilgiU olarak Tasarıdaki düzenlemelere gelince; Tasarıda, bu tür kararlar genel kurulun görev ve yetkileri arasında sayılmış ve hem de bunların diğer bir organa devredilemeyeceği belirtilmiştir (T.408). Tasarıda bu tür kararlar için ağırlaştırılmış toplantı ve karar yetersayıları aranmaktadır (T.421, 461 gibi). Ayrıca; yönetim kurulu tarafından hazııianan ve genel kurulun çalışma esas ve usullerine iHşkin kuralları içeren iç yönetmelik, genel kurulun onayına sunulacak ve bundan sonra yürürlüğe gii'ecektir. Bu iç yönetmelik, ticaret siciline tescil ve ilan edilecektir (T.419). Tasarıda aynı şekilde "önemli miktarda şii'ket varlığının toptan satışı" gerçekte ortaklığın satışıyla sonuçlanan olağanüstü işlem olarak nitelendirilmiş ve T.408/II f de genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Ancak, bir sermaye artırım türü olan kayıth sermaye artırımında ise, bu konudaki kararı yönetim kurulu vereceği için, tüm paysahipleri bu karara katılamayacaklardır. Ancak, paysahiplerine bu kararın iptalini isteme hakkı tanınmıştır (T.460/V). Paysahiplerini bilgilendirme konusuna gehnce; genel kurulun toplantıya çağrı usulü ayrmtdı bir şekilde (T.413, 414) düzenlendiği gibi, bu konulardaki kararların, ticaret siciHne tescü ve ilan edilmekle birlikte, şirketin internet sitesinde yayımlanacağı da hükme bağlanmıştır (T.422, 455, 1524). Esas sözleşme değişikliğinde mevcut metin ile değişiklik önerisi de çağrıda ilan edilecektir (T.453). Kayıtlı sermaye sisteminde de yönetim kurulunun sermaye artmm kararı ayrmtüı bir şekilde, esas sözleşmede öngörüldüğü gibi ilan edilecek ve internet sitesine konulacaktır (T.460). Ayrıca; a) Yukarıda da belirttiğimiz gibi oyda imtiyaz sınırlandırılmıştır (T.479/11). Buna göre bir paya en fazla 15 oy hakkı tanınabilecektir. b) Oyda imtiyazın kullanılamayacağı konuların sayısı artmlmıştır (T.479/III). Bunlar; esas sözleşme değişikliği işlem denetçilerinin seçimi ve ibra ve sorumluluk davası açılmasıdır. C. Paysahipleri genel kurul toplantılarına etkili biı* şekilde katılmak ve oy kullanmak imkanına sahip olmalıdırlar ve oy kullanma usulleri de dahil olmak üzere genel kurul toplantılarını düzenleyen kurallar hakkında bilgilendirilmelidirler. 1. Paysahiplerine hem genel kurulların tarihi, yeri ve gündemi hakkında yeterli ve zamanında bilgi hem de toplantıda karar verilecek konularla bağlantıh tam ve zamanında bilgi verilmelidir. Çağrı usulü ve gündemin ilanı On-line oy kullanma Çağrının da internet sitesi konulması zorunluluğu 2. Paysahipleri, makul smıi'lamalara tabi olarak, yıllık dış denetim ile Ugili sorular da dahil olmak üzere, yönetim kuruluna soru sormak, genel kurul gündemine madde ekletmek ve teklifte bulunmak imkanlarına sahip olmahdıi'lar. Tasarıda, paysahibinin genel kurulda, yönetim kurulundan, şirketin işleri, denetçilerden ise denetimin yapılma şekli ve sonuçları hakkında bilgi isteyebileceği düzenlenmiştir (T.347). - Genel kurul gündemine madde ekletmek (T.411): Tasarıda bu hak, bir azlık hakkı olarak öngörülmüştür. Bu oran HAAO'da % 5 dir. Yönetim kuruluna yapılacak talep noter aracılığı ile olacaktır. 3. Yönetim kurulu üyeliğine aday gösterme ve seçme gibi kurumsal yönetim ile ilgiU temel kararlara paysahiplerinin katılımı kolaylaştırılmalıdır. Paysahipleri, yönetim kurulu üyelerinin ve icrai yetkisi olan idarecilerin (üst düzey yöneticilerin) ücret politikası ile ilgili olarak kendi görüşlerini yansıtabilmelidirler. Yönetim kurulu üyeleri ve çalışanlara hisse edindirme planları paysahiplerinin onayına tabi olmalıdır. Grup imtiyazı (T.360). - Yönetim kurulu üyelerinin ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarmm belirlenmesi kararı genel kurula aittir* ve bu karar genel kurul dışında başka bir organa devredilemez (T.408). Şirketi, işçilerin pay sahibi olmalarını sağlamaya teşvik eden düzenlemeler yapılmıştır (461/11, 467): Bu konuda bazı hükümlere yer verilmiştir. Örneğin; işçilerin şirkete katılmaları, rüçhan hakkının sınırlandmlması için hakh bir sebep olarak gösterilmiştir (T.461/II). Şarta bağh sermaye artmmı sisteminde, sonradan pay senedi alarak, şirkete ortak olma imkanı sağlayan değiştirme ve alım haklarının tanınabileceği kişiler sınırlı sayıda belirlenmiştiı*. Bunlar arasında işçiler de yer almaktadır (T.463 vd.). Bu konulardaki kararlarında genel kurulda alınması gerekmektedir. 4. Paysahipleri bizzat veya gıyaben oy kullanabilmeh ve ister bizzat isterse de gıyaben kullanılmış olsun oylara eşit etki tanınmalıdır. Paysahiplerinin genel kurulda temsiline ilişkin açıklamalarda yukarıda bulunmuştuk. D. Belirli paysahiplerinin, sahip oldukları paylarla orantısız kontrol seviyesi elde etmesini mümkün kılan sermaye yapıları ve düzenlemeler kamuya açıklanmalıdır. Örneğin; anonim şirketlerde belirh gruplara yönetim kurulunda temsil edilme hakkı, diğer bir ifade grup imtiyazı tanmabilmesi (T.360) ya da genel olarak imtiyazlı bu arada oyda imtiyazh payların ihracı (T.478), ancak bu konuda esas sözleşmede hüküm bulunması halinde mümkündür. Esas sözleşme de ticaret siciline tescil ve ilan edihr, ayrıca şirketin internet sitesine konulur (T.455). E. Anonim ortaklığın piyasa kontrolünün etkili ve şeffaf bir tarzda işlemesine olanak tanınmalıdır. 1. Sermaye piyasalarında ortaklık kontrolünü elde etmenin kural ve usulleri ile birleşme ve ortaklık varlıklarının önemli bölümünün satışı gibi olağanüstü işlemler, yatırımcıların haklarmı ve izleyecekleri yolu anlamaları için, açık bir şekilde düzenlenmeli ve kamuya açıklanmalıdır. İşlemler, sınıflarına göre bütün paysahiplerinin haklarmı koruyan şeffaf fiyatlarla ve adil şartlar altında gerçekleşmelidir. 2. Ortaklığı ele geçirmeye karşı savunma araçları, işletme örgütünü ve yönetim kurulunu hesap verme sorumluluğundan korumak için kullanılmamalıdır. F. Kurumsal yatırımcılar da dahil olmak üzere, bütün paysahiplerinin mülkiyet haklarını kullanmaları kolaylaştırılmalıdır. 1. İnanca dayah ehliyetle (yetkiyle) işlemlerde bulunan kurumsal yatmmcılar, oy haklarını kullanma konusundaki karar verme prosedürleri de dahil olmak üzere, yatırımları konusundaki toplam (ayrıntılı) kurumsal yönetim ve oy kullanma politikalarını kamuya açıklamalıdırlar. 2. İnanca dayah ehliyetle (yetkiyle) işlemlerde bulunan kurumsal yatırımcılar, yatırımları hakkındaki temel mülkiyet haklarının kullanımını etkileyebilecek esaslı menfaat ihtilaflarını nasıl çözümlediklerini kamuya açıklamalıdırlar. G. Kurumsal yatırımcılar da dahil olmak üzere, paysahiplerine, suistimal önlenmesine yönelik istisnalar saklı kalmak üzere, İlkeler'de belirlenen temel paysahipliği hakları ile ilgili konularda birbirlerine danışmalarına olanak tanınmalıdır. BAŞKAN: Biz de teşekkürlerimizi sunuyoruz Veliye hanıma. Efendim son konuşmacımız Prof Dr. Michael Kort, Augsburg Üniversitesi medeni hukuk, ekonomi hukuku, fikri mülkiyet hukuku ve iş hukuku Profesörüdür. Kendileri lütfettiler, bugün ticaret ve şirketler hukukunda enformasyon teknikleri, elektronik genel kurul ve elektronik ticaret sicih konularında açıklama yapacaklardıi". PROF. DR. MICHAEL KORT 'TİCARET VE ŞİRKETLER HUKUKU - ONLINE TİCARET SİCİLİ VE ONLINE GENEL KURUL TOPLANTILARI": Sayın Başkan, İstanbul Ticaret Odasmm sayın yönetimi, sayın dinleyiciler, sizlere bugün konuşama yapabilmek benim için bir mutluluk ve onurdur. 1. Elektronik ticaret sicil kaydı 1. Giriş Ticaret ve şirketler hukukunda enformasyon teknolojisi konusu, elektronik ticaret sicil kaydı ve elektronik genel kurul toplantısı örnekleri yardımı ile ulusal hukukun ve Avrupa hukukunun bu arada birbiilerine ne kadar sıkı kenetlenmiş olduklarını göstermektedir. Ticaret sicil kaydı ve hatta Avrupa hukukundaki şiı^ket sicil kaydı hakkındaki Alman ticaret kanununda (HGB) 1.1.2007 tarihinden beri geçerh olan yeni Alman standartları şuna dayanmaktadıi' : Elektronik ticaret sicil kaydı ve kooperatifler sicü kaydı ve hatta şirket sicil kaydı hakkındaki (EHUG) hakkındaki Alman kanunu ile ilk defa bir merkezi elektronik ticaret sicil kaydı ve şirket sicil kaydının tutulması için ön şartlar oluşturulmuştur. Ticaret sicü kaydı uygulamalarındaki farklılıklar sadece Avrupa'da değü aksine uluslara arası boyutta da çok büyük olmuş ve olmaktadır. Bu durum göz önüne alındığında Avrupa yönetmelikleri ve onların ulusal hukukta uygulanmaları en azından belirh bir uyum sağlama için önemlidir, diğerlerinin yanı sıi'a elektronik ticaret sicil kaydı ile ilgiU olarak. 2. Ticaret sicil kaydının elektronik tutulması a) İşlemlerin basitleştirilmesinin hedefi Yeni şekliyle HGB kanununun 8. maddesi 1. paragrafına göre ticaret sicil kaydı 1.1.2007 tarihinden itibaren bütün Almanya çapında elektronik olarak tutulacaktır. Kaydın tutulması için Sulh Mahkemeleri yetküi kalmıştıi'. Aslına bakılırsa birçok eyalette birkaç yıldan beri bir elektronik ticaret sicil kaydı tutulması olanağı kullanılmaktadır. Bu sayede kayıt yaptırma işlemleri çok basitleşmiştir. b) IHK (Sanayi ve Ticaret Odası) nm mütalaası Ticaret odasmın üyeleri veya çalışanları olarak sizlerin özellikle ilgisini çekmesi gereken şu olmalıdıi' : Yeni Alman hukukuna göre kayıt mahkemelerinin şimdiye kadarki uygulaması olan, ticaret sicil kayıtları yapılırken sanayi ve ticaret odasmın (IHK) bir mütalaasmm sadece şüpheli durumlarda alınması kural olarak tespit edilmektedir. Buda işlemlerin hızlandmlmasma hizmet edecektir, çünkü şüpheli bir durumu olmayan şirketleşmelerde IHK (Sanayi ve Ticaret Odası) nm bir mütalaası gereksizdir. IHK (Sanayi ve Ticaret Odası) nm bir mütalaası gerekh olduğunda o zaman IHK (Sanayi ve Ticaret Odası) nm bilirkişi raporu elektronik olarak alınmalı ve ulaştırılmalıdır. Bu da işlemlerin hızlandırılmasına hizmet eder. Girişimcilerin iş kurmaları çerçevesinde isim verme sorularında sanayi ve ticaret odları (IHK) girişimcilere ve noterlere, kayıt mahkemesinin işini basitleştirmek için ticaret sicil kaydı bildirimi ile birlikte teslim edilebilen, firma hukuku yönünden bir ön mütalaa verme servisini de sunmaktadır. c) Resmi ticaret sicil kaydının fonksiyonu Alman HGB kanununun 8. maddesi Ticaret sicil kaydı ibaresinin bir tanımlamasmı içeiTnemesine rağmen HGB kanununun 8. maddesinin yeni 2. paragrafı 'Ticaret sicil kaydı" ibaresinin artık korunmuş olduğunu göstertmektedir. Bu koruma, resmi ticaret sicil kaydmm diğer veri arşivlerinden açıkça ayırt edilebilir olması için çok gereklidir, çünkü beklenti odur ki internet üzerinden erişim, kayıt hukuku ile ilgili verileri hazırlayacak ve özel içerik listelerinde kuHanıma sunacak olan çok sayıda özel hizmet sunucularmı ortaya çıkacaktır. Sadece resmi ticaret sicil kaydı ama resmi doğruluk garantisine ve böylece iyi niyetin korunması (HGB madde 15) garantisine sahiptir. Bu nedenle resmi ticaret sicil kayıtları mutlaka özel veri arşivlerinden belirgin bir şekilde ayrıştıi'ilmış ve açıkça bulunabilir olmalıdır. 3. Girişimci sicil kaydı a) Verilerin bir araya getirilmesi HGB kanunu 8. maddenin uygulamaya konulması ile ticaret sicil kaydına ek olarak bir merkezi girişimci sicil kaydı oluşturulmaktadır. Bu sayede Avrupa Birliğinin açıklık ve şeffaflık koşullarına uygun olarak ve Alman Corporate Governance (Şirket yönetimi) hükümet komisyonunun buna uygun bir önerisine dayanarak, biı* girişimci hakkındaki bütün açıklanması zorunlu verilerin gelecekte merkezi ve elektronik şekilde çağrılabilir olması garanti altına alınmalıdır. Girişimci sicil kaydı, şimdiye kadar çok çeşith veri kaynaklarında bulunan, ticaret sicil kaydından, federal resmi gazeteden ve diğer veri kaynaklarından gelen girişimci bilgilerinin tek elden bir erişim portalmda bir araya getirir. Girişimci sicil kaydı, özellikle yabancı talipler, mesela muhtemel yatmmcılar veya ticaret ortakları, için avantaj sağlar. Yabancı talip çoğunluk ilgih girişimci bilgilerinin nereye kaydedilmiş olduğunu bilmemektedir. Onlar için, girişimci sicil kaydmm oluşturulması ile, önemli bilgilerin tanımlanması oldukça kolaylaşacaktır. b) Girişimci sicil kaydmm organizasyonu Girişimci sicil kaydı, girişimci bilgilerine her zaman erişimi garanti altına alabilmek için federal idare tarafından işletilecektir. Bu federal resmi gazetenin bir bölümü olarak elektronik şekilde tutulacaktıı*. Burada yetkih federal adalet bakanlığıdır ama bu görevin gerçekleştirilmesini üçüncü kişilere, yani özel sektöre, aktarabilir. Alman Sanayi ve Ticaret Odası (DIHK), işin yapılmasının ödünç verildiği bir firmanın (Federal resmi gazete yayın evi) yapılan seçimin bir rekabet ortamında gerçekleştirilmemiş olmasını eleştiı*mektedir. c) Bir iyi niyet koruması yok Teknik nedenlerden dolayı burada genel olarak ticaret sicil kaydı ve girişimci sicil kaydı arasında bir tutarsızlık meydana gelemez çünkü girişimci sicil kaydı yalnızca Alman federal eyaletlerinin ticaret sicil kaydmın orijinal veri mevcuduna erişimi açmaktadır. Bilgiler, çağrı ile eş zamanlı olarak mahkemelerin orijinal kayıt verileri mevcudundan oluşturulmakta ve girişimci sicil kaydına yönlendirilmektedir. Buna rağmen iyi niyet koruması hukuksal anlamda sadece ticaret sicil kaydının kendisini kapsamaktadır. d) Girişimci sicil kaydının içeriği Girişimci sicil kaydı içine, yeni şekliyle HGB kanununun 8b. Maddesi, No. 1 ila 3 e göre ticaret sicil kaydı, kooperatifler sicil kaydı ve ortaklıklar sicil kaydındaki bütün kayıtlar ve bunların ilanları, ayrıca muhasebe kayıtlarının belgeleri ve diğer şirket hukuku, sermaye piyasası hukuku ve iflas hukuku ile ilgih yayınlar kaydedilir. Burada konu edilen sadece gii'işimci sicil kaydının öncelikh olarak öngörülen asgari içeriğidir. HGB kanununun 8b. maddesinin 2. paragrafında sözü edilen verilerin hepsinin mutlaka girişimci sicil kaydının kendisinde muhafaza edilmesi gerekh değildir, aksine eğer verilerin bh* ağ bağlantısı veya link verilmesi gerçekleşirse bu yeterli olur. e) Girişimci sicil kaydının fonksiyonu Giıişimci sicil kaydı, ticaret sicil kaydı veya elektronik federal resmi gazeteden başka bir fonksiyonu yerine getirir : Esas itibari ile girişimci sicil kaydı yalnızca bilgilendirme amaçlarına hizmet eder. Bu nedenle girişimci sicil kaydmm yerleşik hale gelmesi ticaret sicil kaydına ve elektronik federal resmi gazeteye kayıt yaptırma mükellefiyetinden ayrılmayı gerektirmez. Esas itibari ile "Girişimci sicil kaydı" ibaresi yanlış anlaşılmalara da açıktır, çünkü aslında burada konu edilen bir kayıt tutma değil aksine sadece bir merkezi elektronik erişim portalıdır. Bunun sonucu olarak da, ticaret sicil kaydı ve ilgih girişimci sicil kaydı arasında bir uyumsuzluk yalnızca ticaret sicil kaydının içeriği, yani mahkemelerce resmen tebliğ edilen ticaret sicil kaydı, karar vericidir. 4. Kayıt içeriğinin incelenmesi a) ''Herkesin hakkı" içeriğinin incelenmesi Yeni şekliyle HGB kanununun 9. maddesi ticaret sicil kaydının ve girişimci sicil kaydının incelenmesini düzenlemektedir. Ticaret sicil kaydının halka açıklığından dolayı her özel kişi ve resmi daire kayıt yaptırmak için verilmiş olan, mesela sözleşmeler, şirket sirkülerleri ve imza sirkülerleri gibi yazıh belgeleri bilgi edinmek amacı ile inceleme iznine sahiptir. Burada konu edilen Avrupa hukuku olarak da öngörülmüş olan "Herkesin hakkı" dır. Kayıtların incelenmesi kendini veya başkalarını bilgilendirme amaçlarına hizmet edebilir, mesela avukatlar veya mali denetim uzmanları tarafından yapılan inceleme. HGB kanununun 9. maddesi 1. paragrafında bulunan, incelemeye "bilgilendirme amacı için" izin verileceği uyarısı, sadece bir özel bilgilendirme amacının bu bilgilendirme hakkmın kuhanılması için tam olarak yeterli ön şart olmadığını açıklığa kavuşturmayı amaçlamaktadır. b) İncelemenin şekli ve kapsamı İnceleme hakkı HGB kanununun 9. maddesindeki yeni yasal düzenlemeden önce de diğerlerinin yanı sıra teknik röprodüksiyon, örneğin dijital fotoğraflar hazırlama hakkını kapsamaktadır. Artık inceleme hakkı, elektronik çağırma, kopyalama ve hafızaya kaydetmeyi de kapsamaktadır. c) Sicil kaydı verilerinin ticari olarak kullanılması Ticaret sicil kaydı verilerinin ticari olarak kuhamlmasma izin verilmesi çok tartışmalıdır. Ticaret sicil kaydının bütün veri mevcudunun ticari olarak kullanılması BGH (Federal Yargıtay) nm bir kararma göre yasaktır, çünkü bu durum HGB kanunu 9. maddedeki (Bilgilenmenin garanti altına alınması) amaca uymamakta ve bunlar bilgi koruması hukuku ile ilgili kaygılar, ve böylece de kayıtlı olanların bilgi amaçlı kendi kararlarmı kendileri vermeleri hakkına karşı gelmektedir. Ama burada dikkate alınmalıdır ki BGH (Federal Yargıtay) nm bu kararı neredeyse yirmi yıl eskidh*. BGH (Federal Yargıtay) nm orada sözü edilen düşüncesi, şimdi yasal olarak öngörülen ticaret sicil kaydmm ve girişimci sicil kaydının internet aracılığı ile elektronik olarak çağrılabilir olması yönünden bakıldığında artık muhafaza edilemez durumdadır : Bilgiler günümüzde zaten kolaylıkla bütün içeriği ile biılikte elektronik yolla aktarüabilmekte ve daha sonra başka kullanımlara eklenebilmektedir, mesela yeni bakış açüarı yönünden bir başka şekilde sistematik hale getirilmesi suretiyle. 2001 yılından veri gereçh olan şekü ile HGB kanununun 9. maddesi 1. paragrafı da bunu ticaret sicü kaydının bütün veri mevcudunun ticari olarak tekrar kullanılması için üstlenilmesine "yasak" olarak anlamamaktadır. HGB kanununun 9. maddesi 1. paragrafı kendisinin "Bügilendirme amacı için" uyarısı ile geniş düşünülmelidir. "Bilgilendirme amacı için" ibaresi - bir başka anlamda bakıldığında - ticari amaçla işleme ve ilgilenen üçüncü kişilere verme amacı için veri sorgulamasını da kapsamaktadır. Bu dahi esas itibari ile dolaylı olarak bilgilendirme amacına hizmet etmektedir. Bu hatta ticaret sicil kaydı verilerinin bir "tümüyle" çağrılması için de geçerüdir. Ticaret sicil kaydının bütün veri mevcudunun ticari olarak kullanılmasının bir smırı sadece - genelde de olduğu gibi - hukukun suiistimal edilmesidk : Bir sabotaj veya sicil kayıt işletmesinin işlemez duruma getirilmesi ve aynı şekilde ne de bir virüs bulaştırılması yapılmamalıdır. d) Bilgilerin ve belgelerin aktarılması Ticaret sicil kaydının verilerine hızh ve güvenli bir giriş yurt dışından dahi bu sayede garanti altına alınmış olur ki belgeler elektronik olarak da talep edilebilir (yeni şekliyle HGB kanunu 9. madde 2. paragraf) ve aktarüan bilgilerin ve belgelerin ticaret sicil kaydmdaki kayıt ile aynıhğı müracaat edildiğinde mahkemeler tarafından elektronik imza yardımı ile onaylanır (yeni şekhyle HGB kanunu 9. madde 3. paragraf). Bunun yanı sıra ama kopyalarının ve yazıh çıktüarınm verilmesi hakkı sakh kalır (yeni şekliyle HGB kanunu 9. madde 4. paragraf). 5. İlan etme a) Kaydetme ve ilan etme ayrımı Alman sicil kanununda uzun zamandan beri bilinen ikiye ayrılmasını, ticaret sicil kaydının yapılması bir tarafta ve yapüan kaydın ilan edümesi diğer tarafta, yeni kanun da korumuştur. Yeni şekliyle HGB kanununun 8a maddesi 1. paragrafı ticaret sicil kaydmm, bunlar ticaret sicil kaydı için belirlenmiş olan veri depolarına alındığında ve ilerleyen zamanda içerik olarak değiştirilemez, okunabilir şekilde yeniden yayınladığında, etkin hale gelmesini öngörmektedir. Yapılan kayıt yani, bilgilerin girilmesi ve kaydedilmesi ile birlikte etkin hale gelmeyip aksine ilk olarak bunların çağrılabilir olduğu anda etkin olur. Buda ticaret sicil kaydmm yayınlanmaya dayanan fonksiyonuna karşılık gelir. b) Elektronik ilan Yeni şekliyle HGB kanununun 10. maddesi ticaret sicil kaydında bulunan kayıtların ilan edilmesini düzenlemektedir. Yeni olan, ilan etmenin artık elektronik yolla yapılmasıdır. Hala kayıt yaptırma ve ilan etme arasında fark olmasına rağmen kaydın ticaret sicilden çağrılması ve ilan etme aslında "bir madalyonun iki yüzüdür" ve bu nedenle sadece bunların gösterimlerinde fark vardıi'. İlan etme ticaret sicil kaydmm yayınlanmasına hizmet eder. Yeni şekliyle HGB kanununun 10. maddesinin 2. cümlesine göre esas itibari ile yapılan kaydın bütün içeriği ilan edilmehdir. Yeni şekliyle HGB kanununun 10. maddesinin 1. cümlesine göre ilanlar mahkeme tarafından eyalet adliye yönetimince belirlenmiş elektronik bilgi ve iletişim sistemlerinde yapılmalıdır. Eyaletler ticaret sicil kayıtları verilerinin yayımlanmasmı www.Unternehmensregister.de üzerinden de erişilebilen www.Handelsregister.de adlı internet sayfasından alabilirler. Buna karşın, smırlı sorumlu şirketlerin (GmbH) (Limitet Şirket) ve Hisse senedi şirketlerinin (AG) (Anonim Şii'ketler) mükellef oldukları ilanlar, GmbHG kanununun 12. maddesi, AktG kanununun 25. maddesine göre elektronik federal resmi gazetede yayınlanır. Böylece Almanya'da ticaret hukuku yönünden ilan etme organlarmın ayrışması ortaya çıkmaktadır. Girişimci yayınları için tek tip merkezi organ olarak elektronik federal resmi gazetenin yerleşmesi, yani bütün ilanlar için, buna karşın tercih edilmeye değer olabilirdi. c) Geçici çifte ilan zorunluluğu Yeni şekliyle HGB kanununun uygulanması kanununun (EGHGB) 61. maddesi 4. paragrafına göre kayıt mahkemesi mutlaka, ticaret siciline yapılacak kayıtları 31.12.2008 tarihine kadar olan bir geçiş süresi için elektronik ilan vermeye ek olarak bir günlük gazetede veya bir diğer yazıh basında ilan etmek zorundadır. İki yıllık bir geçiş süresi içinde bu yüksek masraflı "çifte ilan verme" mecburiyete karşı - sonucu başarısız olarak - DIHK (Alman Sanayi ve Ticaret Odası) itiraz etmiştir. Geçiş süresi boyunca, yeni şekliyle EGHGB kanununun 61. maddesi 4. paragrafı 4. cümlesine göre ilan etkisinin HGB kanununun 15. maddesine göre yürürlüğe girmesinde yalnızca elektronik ilan ölçüt vericidir. d) İlanların çağrılması Girişimci sicil kaydı, ticaret sicil kaydının yanı sıra ilanlar içinde bir merkezi çağrılabilmeyi sağlar. Ayrıca "Push" olarak adlandırılan hizmetlerin uygulamaya konulması ile bir ticaret ortağı hakkındaki bilgiler güncel olarak E-Mail yolu ile kullanıma sunulabilirler. 6. Müracaatlar Yeni şekliyle HGB kanununun 12. maddesi, ticaret siciline yapılacak kayıtlar için müracaatların elektronik olarak resmi onaylanmış şekilde verilmesini öngörmektedir. Müracaatlar bu nedenle mutlaka elektronik şekilde yapılmalıdu\ Müracaat, belirli bir gerçeğin ticaret siciline kaydedilmesi gerektiğinin açıklamasıdır. Müracaat mutlaka resmi onaylı şekilde yapılmahdıı*. Onaylama basit elektronik belge olarak yapılabilir. Böylece, HGB kanununun 12. maddesine göre hem ticaret sicihne kayıt yaptırmak için müracaatlar hem de esas alınacak olan belgeler elektronik olarak verilir. 7. Muhasebe kayıtları Muhasebe kayıtları hukukunda da elektronik yayınlama alanında yenilikler bulunmaktadır. Daha önceleri ticaret sicihne bir gönderme mükellefiyeti vardı. Yeni şekliyle HGB kanununun 325. maddesine göre artık bütün sermaye şirketlerinin yasal temsilcileri yıllık bilançoları veya konsolide bilançolarım elektronik federal resmi gazetenin işletmecisine, yani artık ticaret siciline değil, ulaştırmakla mükelleftir. Bu sayede mahkemeler adaletle ilgisi olmayan idari işlem zahmetinden kurtulmuş olur. Yıllık bilançolar esas itibari ile elektronik olarak verilmelidir. Bilançonun, kar ve zarar hesaplarının, ilave ve durum raporunun olabildiğince açık olması yönünden bakıldığında gelecekte kredi kuruluşları. Leasing şirketleri ve tedarikçiler ilgili şirketin ödeme kabiliyeti hakkında eskizsiz bir genel bakışı anında online olarak alabileceklerdir. 2007 yılından itibaren yaklaşık olarak 1 milyon girişimci, kendi büançolarını zamanında herkesin kullanımına açık bir hale getirmekle mükellef olacaktır. Burada ama muhtemelen, ulaştırmama, gecikmiş veya yanlış içerikli ulaştırma nedeni ile çok büyük sayıda dava açılacaktır. Hatta ilk halinde planlanmış olan çok süa para cezası uygulanması kanun halini almamasına rağmen bir - hala hakkettiği ölçüde etkin durumda olan - idari para cezası uygulaması öngörülmüştür. 8. EHUG ve Avrupa sicil hukuku daha önce yukarıda açıklandığı gibi. Alman EHUG kanunu Avrupa hukuku temellerine dayanmaktadır. Böylece EU yönetmeliği 2003 / 58 / EG, SLIM - IV yönetmeliği, sınııları aşan bilgilendirme ve yayınlamaların iyileştirilmesi için yeni medyanın kullanılabilir yapılmasını öngörmektedii'. Uzun vadede hedef smırları aşan, özel bir masraf gerektirmeden ve hızlı bir şekilde bütün önemH bilgileri kullanıma hazır hale getirmek için Avrupa çapında, tek tip erişilebilen bir girişimci sicil kaydının oluşturulması ve böylece sermaye yatu'imcıları için bir Avrupa iç pazarı hedefine daha da yaklaşmaktır. Muhasebe kayıtları belgelerinin yayınlanması mükellefiyeti de Avrupa SLIM IV yönetmeliğine dayanmaktadır. Ayrıca EHUG yönetmeli 2004 / 109 / EG, şeffaflık yönetmeliğini uygulamaya koymaktadır. Bu yönetmelik mesela yıllık bilançolar veya diğer başka bilançolar gibi çok sayıda sermaye piyasası hukuku bilgilerine ve ayrıca diğer sermaye piyasası hukuku amaçlamaktadır. yönünden şart koşulan bilgilere sınırları aşan erişimi Buna karşın tek tip bir Avrupa sicil kaydı şimdiye kadar mevcut olmamıştır. Buna rağmen, European Business Register (EBR) ile, bii' tek tip firma sicil kaydı için standartlaştırılmış firma kayıt örnekleri, kişisel kayıt örnekleri ve bilanço kayıt örneklerinin çağrılabildiği bir ön basamak bulunmaktadıı*. Ama EBR hukuksal yönden otonom biı* sicil olmayıp aksine ulusal sicillerden alınmaktadır. 9. Basık medyanın dışarıda tutulması a) Avrupa hukuku yönünden bir dışarıda tutma zorunluluğu yok Alman EHUG kanunu ile ticaret sicil kaydı hukuku alanında elektronik medya lehine, bir medya olarak kağıttan neredeyse tamamen vazgeçme gerçekleşmiştir. Bu durum iletim gönderim masraflarının düşürülmesi bakış açısından verimh olmasına rağmen kısmen "hedeflenenden çok daha ileri" olarak eleştirilmektediı*. Burada eleştirenler, Avrupa hukukunun basıh medyanın tamamen ortadan kaldırılması yönünde hiçbir zorunluluk içermediğine dikkat çekmektedir. Daha çok, EU şeffaflık yönetmeliği bilgilere ayrımcılık yapmayan, hızlı bir erişimi talep etmektedir. EHUG kriterinin bakış açısına göre bu anlamda, elektronik medya yönünden bir teknik bilgiye sahip olmayan veya basitçe elektronik medyaya hiçbk erişimi olmayan insan gruplarının dışarıda tutulması da ayrımcılık olabilir. b) I T kullanımının avantajları Bu argümanlara karşı, esas itibari ile ticaret sicil kaydı veya girişimci sicil kaydında bulunan bilgilere ilgi duyabilecek olan kişilerin genel olarak elektronik medyaya uygun şekilde bir erişime de sahip olacakları, şeklinde itiraz edilebilir. Durumları böyle olmayan, potansiyel olarak girişimci verilerine ilgi duyan küçük bir azınlık, kendi açılarından resmi sicillere, basıh resmi gazetelere, zorunlu yayın organlarına veya basıh medyanın diğer ilgili yayınlarına bakacak olan bir insan grubuna pekte dahil değildir. Elektronik sicil kaydının avantajları açıkça ortadadır : İnternet olabildiğince serbest bir şekilde kullanıma sunulmuştur, o her yerde ve her zaman kullanılabilir. Bilgiler sadece ulusal değil aksine dünya çapında bir erişime açık bulunmaktadır. Buna karşın resmi gazetedeki, borsa zorunlu bültenlerindeki veya günlük gazetelerdeki yayınların her biri potansiyel ilgilenen adreslerin yalnızca çok kısıtlı bir çevresine ulaşırlar. Elektronik sicil kaydının bir diğer avantajı da daha basit ve daha uygun fiyatla arşivleyebilme olanağıdır. İnternet üzerinden bir erişimde bir işlem yapmaya ihtiyaç duyulurken basıh medyanın eve teslim ediliyor olmasmın iddia edilmesi de tereddüt uyandmcıdır. Bu durumun, en iyi ihtimalle abone olunan gazeteler için gerçek olması bir kenara bırakılırsa, diğer bütün basıh medya için ama doğru olmaması dolayısıyla bu argümanda diğerleri gibi dayanaksızdır : Bir gazetede "sayfayı çevirmek" ve "okunacak olanın aranması" internette uygun bir aramayı yapma işinden daha az bir zahmet anlamına gelmemelidir. Günlük gazete okuyucularının çoğunluğu da aslında resmi ilan bölümünü sayfasını atlamaktadır. Özel medyanın yayıncıları sonucu başarısız bir şekilde kanun yapılma işlemini argümanlarla etkilemeye çalışmışlardır. Eleştirenlerin kendileri de yalnızca elektronik ticaret sicil kaydının mevcudiyetinin daha şimdiden veya her halükarda çok yakın bir gelecekte internet yayılımının ve internet erişiminin ilgili basıh medyanın yayılımını ve ona erişimi "sollayıp geçeceğini" kabul etmektedirler. c) Teknik gelişimin hızlıhğı 2007 yılından itibaren yalnızca bir elektronik sicil kaydına dönüşümün istenmekte olup olmadığı ve bu nedenle de sunulup sunulmadığı sorusunun cevaplanması için okuma veya internet erişimi alışkanlıkları hakkındaki eski soruşturmalara başvurulmamalıdır. İnternet kullanımındaki gehşmeler yönünden bakıldığında bir, iki veya üç yıl eski olan soruşturmalar dahi bugün "eskimiştir". d) Güvenlik kuşkuları Hakh olarak, güvenlik şartları ve EHUG kanununun arşivleme şartları yönünden bakıldığında sübjektif algılanmayan internet ile ilgili olarak "inanılırhk eksikliği" veya bilgilerin kaybolması korkusu basıh medyada bir (ek) yayınlamanın gerekliliği için bir argüman olarak öne sürülmektedir. Virüsler, casuslar veya "Phishing" gibi internet "risklerine" karşı uyarılar da tutarlı değildir, çünkü bunlar esas itibari ile potansiyel internet kullanıcılarının önemli bir bölümünü bu risklerden "korkutmaya" yetmeyecektir. dolayı bir internet kullanımından e) Bilgilerin korunması hakkı yönünden kuşkular Çağniabilir bilgilerin elektronik ticaret sicü kaydında Alman hukukuna göre öngörülmüş olan kaydedilme işlemi nedeni ile ticaret sicil kaydı bilgilerinden tümüyle "anonim" bilgilenmenin garanti altına alınmamış olması durumunun yaratacağı sonuçlardan duyulan endişe, bilgilerin korunmasının çok sıkı şartları yönünden bakıldığında aynı şekilde yersizdir. f) Hukuksal yolların güvenliği Ayrıca, hem elektronik sicü kaydında ve hem de basıh medyada "çifte ilan verilmesi" için sürekli bir mükellefiyetin mevcut olmasının teşvik edilmesine karşı, böyle çifte ilan verilmesinin hukuksal yolların güvenhğini etkileyebilecek olan hatalara yatkınlığına itiraz edilmelidir. g) Beklenen kabul görme Elektronik ticaret sicil kaydının pratikte kabul gördüğüne dair - anlaşıldığı kadarı ile - henüz kapsamlı bir değerlendirme bulunmamasına rağmen, AktG kanununun 25. maddesi 1 cümlesine göre hisse senedi şirketleri ve hisse senetli komandit şirketler için ilan verme medyası olan 1.1.2003 tarihinden beri mevcut bulunan elektronik federal resmi gazete için bulunmaktadıi'. Aynı zamanda burada elektronik federal resmi gazetenin uygulamaya konulması sonrasında avantajları kendisini göstermiştir : O hızlıdır, uygun fiyatlıdır, kullanıcı dostudur ve uluslar arasıdır. Aynısı yeni elektronik ticaret sicil kaydından ve güişimci sicil kaydında da beklenmelidir. h) Sadece kısa vadeli "Bürokrasi masrafları" Aslına bakıldığında işin doğrusu, elektronik ticaret siciünin 2007 yılında Almanya çapında uygulamaya konulması dolayısıyla girişimcilerde kısmen yeni ama sadece kısa vadeli meydana gelecek - "Bürokrasi masrafları" oluşacaktır, ki bunlar yaklaşık olarak donanım ve yazılım satın alınması, personelin belgelerin elektronik aktarımında kullanüacak olan şeküsel şartlarla uğraşarak meşgul olması ve yeni şartların uygulanması sırasında muhtemelen yeni bir sicil numarasına geçiş ile ilgili olabilirler. Buna karşın yeni elektronik girişimci sicil kaydmm yerleştirilmesi girişimcilerin büyük bir bölümüne ek bilgi mükellefiyeti ve buna bağh masraf yükü getirmeyecektir çünkü veriler direk olarak girişimciden girişimci sicil kaydına akmayacaktır. Girişimci verileri portalı olarak yeni girişimci sicil kaydı ihtiyaç duyulan bilgileri daha çok ticaret sicil kaydından ve (elektronik) federal resmi gazeteden alacaktır. 10. Yeni yazıh hukukun (EHUG) genel değerlendirilmesi Genel olarak EHUG olumlu olarak değerlendirilmelidir : O, sadece sicil kayıt hakimlerinin ve adli idare memurlarmm değil ticaretle uğraşan insanların ve onların damşmanlarmm da işini oldukça kolaylaştırmaktadır. Yerel ulusal veya uluslar arası iletim gönderim işlemleri yeni kanun nedeni ile daha uygun fiyatlı ve daha güvenilh* olacaktıi'. Yeni kanun iyi bir Corporate Governance (Şirket yönetimi) anlammda fii'malarm şeffaflığına da önemli katkı yapacaktır. I L Elektronik genel kurul toplantısı 1. Giriş a) Bir "Siber'' genel kurul toplantısı değil Bu şekhyle bir "elektronik genel kurul toplantısı" yürürlükte bulunan Alman hisse senedi kanununa göre (henüz) mevcut değildir. Tümüyle hakim durumda olan düşünceye göre tümüyle "cisimleştirilmemiş", hazır bulunulmayan genel kurul toplantısmın, yani gerçek bir "Siber" genel kurul toplantısmm yapılması, de lege lata (geçerli olan kanuna göre) yasaktır. Bu durum yürürlükteki kanuna göre ilgili tüzük düzenlemesi yardımı ile dahi mümkün hale getirilemez. b) Elektronik oylama de lege lata (geçerli olan kanuna göre) yok Hisse senedi sahiplerinin internet aracıhğı ile bir oylama yapması da yürürlükte bulunan Alman hisse senedi kanununa göre ne yasal şartlar temelinde ne de tüzük düzenlemesi yoluyla mümkündür. 2. I T ve yürürlükte olan Alman genel kurul toplantısı kanunu a) Hazır bulunulan genel kurul toplantısının internet aktarımı Şimdiye kadar hisse senedi kanunu daha çok, biı* "elektronik genel kurul toplantısı" için sadece bazı eğilimler içermektediı*. 2002 yılından beri AktG kanununun 118. maddesi 3. paragrafı, genel kurul toplantısmm ses ve görüntü olarak aktarılmasına tüzüğün veya genel kurul toplantısı iç tüzüğünün karar verebileceğini (AktG kanununun 129. maddesi 1. paragrafı) öngörmektedii*. Bu sayede yasa koyucu iletişim medyaları teknolojisindeki gelişimlere ve bunların şirketler tarafından kullanılmasına karşılık vermiş olur : Genel kurul toplantısının şirket televizyonunda ve her şeyden önce internette yayınlanması büyük hisse senedi şirketlerinde hatta 2002 tarihinden önce artan oranlarda standart hale gelmiştir. Yürürlükte olan Alman kanununa (AktG kanununun 118. maddesi 3. paragrafı) göre böylece hazır bulunulan genel kurul toplantısının Online aktarımı mümkündür. Burada ortaya çıkan bilgilerin korunması hukuku ve kişisel haklar hukuku problemlerini AktG kanununun 118. maddesi 3. paragrafı, genel kuml toplantısmm Online aktanlmasmm mümkün olması lehinde çözmüştür. Kendi konuşmasmm kişi olarak elektronik aktarılmasmı istemeyen ilgili hisse senedi sahibi mutlaka kendisi için bir temsilcinin konuşmasmı sağlamalıdır. Önceleri kişilik hakları nedenlerinden dolayı bazı defalar desteklenmiş olan, münferit hisse senedi sahiplerinin kendi konuşmalarmm elektronik aktarımına karşı gelen genel itiraz hakkmı AktG kanununun 118. maddesi 3. paragrafı öngörmemektedir. b) Elektronik oy hakkı vekaletnamesi Ayrıca, AktG kanununun 134. maddesi 3. paragrafı 2 cümlesi hisse senedi sahibi temsilcisinin oy hakkı vekaletnamesi için genel kurul toplantısında (Proxy voting), medeni kanunun (BGB) 126. maddesi 3. paragrafı ve BGB kanununun 126a maddesine göre elektronik şekh kapsayan yazıh şekil öngörmektedir. Bundan başka, AktG kanununun 134. maddesi 3. paragrafı 2 cümlesine göre tüzük bir şekilsel kolaylaştırma öngörebilir. Böylece anonim şirkete vekaletnamenin E-Mail yolu ile verilmesine izin vermesi mümkün kılınmıştır. Hisse senedi sahibinin elektronik olarak "oy kullanması" o zaman yürürlükteki Alman kanununa göre sadece dolayh olarak gerçekleşebilir, yani kendisi yönünden hazır bulunma mükellefiyeti altında bulunan bir temsilcinin devreye sokularak ona elektronik vekaletnamenin verilmesi sayesinde. c) İnternette hisse senedi sahipleri forumu Ayrıca yürürlükte bulunan Alman hisse senedi kanunu 2005 yılından beri "Hisse senedi sahipleri forumu" nu tanımaktadır (AktG kanununun 127a maddesi). AktG kanununun 127a maddesi 1. paragrafına göre hisse senedi sahipleri veya hisse senedi sahipleri dernekleri elektronik federal resmi gazetenin hisse senedi sahipleri forumunda diğer hisse senedi sahiplerini birlikte veya vekaleten AktG kanununa göre bir müracaatta veya bir talepte bulunmaya veya genel kurul toplantısında oy hakkını kullanmaya davet edebilirler. Hisse senedi sahipleri forumunda konu edilen Anonim şirketin internet sayfasında bulunan bir forum değil aksine elektronik federal resmi gazetenin özel bir donanımıdır. Hisse senedi sahipleri forumunun yerleşik hale getirilmesi hisse senedi sahiplerinin idari haklarının etkinhğinin artırılmasına hizmet eder. Hisse senedi sahipleri forumu Almanya'da müşterek mülkiyetin artışına ve Alman Anonim şirketlerinin hisse senedi sahipleri topluluğunun artan uluslar arasılaşmasma anlamlı bir reaksiyondur. Bir "hisse senedi sahipleri forumu" oluşturma olanağı kısa bir süre öncesinden beri mevcut olduğundan, bunun hissedar demokrasisine hizmet eden olumlu değerlendirilmesi gereken bir oluşum olup olmadığı veya bunun muhtemelen şikayetçi hisse senedi sahiplerinin kendileri göstermesini kolaylaştırıp kolaylaştırmadığı hakkında henüz kesin bir karar verilememektedir. AktG kanununun 127a maddesinin yeni standardı bu nedenle hukuk politikası yönünden daha önce olduğu gibi tartışmalıdır. Özellikle Alman Avukatlar Derneğinin ticaret hukuku komisyonu buna karşı şüpheci durmaktadır. Hisse senedi sahipleri forumu bir elektronik genel kurul toplantısının bir ön şekli değildir aksine, daha çok yalnızca hisse senedi sahipleri arasındaki iletişimin kolaylaştmlmasma hizmet eder. Hisse senedi sahiplerinin kendisi hisse senedi sahipleri forumunu organize temek zorunda olduklarından, anonim şirketin hisse senedi sahiplerinin bir "muhalefetini" yerleştirme organizasyonlarını finanse etme mükellefiyeti yoktur. yükü ve bunların Hisse senedi sahiplerinin de anonim şirkete karşı hiçbir şekilde masrafların geri ödenmesini talep etme hakkı yoktur, çünkü onlar hisse senedi sahipleri forumunun yerleştirilmesi ile esasen kendi haklarını takip etmektedirler. AktG kanununun 127a maddesine göre hisse senedi sahipleri forumunda yönetim kurulu hisse senedi sahiplerinin taleplerinin içeriğini ve bunların nedenlerini etkilemek ve bu taleplere hukuksal olarak karşı çıkmak için bir olanağa sahip değildir. Hisse senedi sahipleri forumu bu nedenle "kendi dinamiğini" gehştii'miştir. d) Elektronik toplantı davetiyesi ve elektronik ilan Aynı şekilde "elektronik genel kurul toplantısı" konusuna AktG kanunu 121. maddede bulunan genel kurul toplantısına davetin düzenlenmesi de dahildir. Toplantı davetinin ilan edilmesi genel olarak sadece elektronik federal resmi gazetede yapılır (AktG kanunu 25. madde). Ayrıca AktG kanununun 124. maddesine göre genel kurul toplantısının gündem maddelerinin ilan edilmesi gereklidir, bu da aynı şekilde genel kural olarak sadece elektronik federal resmi gazetede yapılır. Burada konu edilen hala geçerli olan Alman hukukudur. e) Elektronik tebligatlar Tebügatlar da AktG kanununun 125. maddesine göre hisse senedi sahiplerine genel kurul toplantısı hazırlıkları aşamasında mutlaka geçerli olan Alman hisse senedi kanununa göre elektronik yolla yapılmalıdır. Burada, eğer alman kararların açık bh' hizmete sunumu anonim şirketin internet sayfasında yapılıyorsa, genel kurul toplantısında alınan kararların AktG kanununun 125. maddesinin 4. paragrafı anlamında "tebligat" olarak görülmesi gerekip gerekmediği tartışmalıdır. Çünkü o zaman tebligatın ilgilenenlere de ulaşması garanti altına alınmamıştır. Elektronik yolla bir tebligat, bununla ilgili hakim düşünceye göre, daha çok eğer hisse senedi sahiplerine E-Mail yolu ile de ulaştmlabiliyorsa sadece o zaman dikkate almır. f) WpHG kanununun 30b maddesine göre elektronik yayınlar Bir diğer yenilik şeffaflık yönetmeliğinin uygulama kanunu ile 2007 yılında yeni oluşturulan Değerli kağıt ticareti kanununun (WpHG) 30b maddesi ile ilgilidir. Bu maddenin 1. paragrafına göre borsada işlem gören anonim şirketler mutlaka, toplantı gündemi dahü genel kurul toplantısı davetini, genel kurul toplantısına katılma ile ilgili olarak hisse senedi sahiplerinin haklarını ve hisse senetlerinin ve genel kurul toplantısı davetinin yapıldığı tarih itibari ile oy hakkmm toplam sayısmı vakit geçirmeden elektronik federal resmi gazetede yayınlamalıdır. g) Elektronik denetleme kurulu katılımı Ayrıca, AktG kanununun 118. maddesinin 2. paragrafının 2. cümlesi 2002 yılından beri, şirket tüzüğünün, denetleme kurulu üyelerinin katılımının ses ve resim yayınlanması yolu üe gerçekleştirilmesine, yani denetleme kurulunun bir elektronik iletişim yolu ile katılımına izin verilen durumlara karar verebüeceğini. öngörmektedir. 3. Hissedar hakları yönetmeliği a) Gelişim "Elektronik genel kurul toplantısı" konusu hakkındaki yenilikler, özellikle Avrupa Birliği yönetmeliği hissedar haklarının güçlenmesini getirmiştir. Bu yönetmelik ile, daha önce Avrupa Birhği komisyonunun aksiyon planında (21.5.2003 tarihli "Şirketler hukukunu modernleştirilmesi ve Corporate Governance (Şirket yönetimi) m iyüeştirilmesi) sözü edilmiş olan hedefler, bunların arasında yurt dışında oy hakkının kullanılması olanağının iyileştirilmesi, gerçekleştirilecektir. Ayrıca Avrupa Parlamentosu daha önce 21.4.2004 tarihinde verdiği bir kararda Avrupa Birliği komisyonunun görüşünü, hisse senedi sahiplerinin haklarmı, diğerlerinin yanı sıra, genel kurul toplantılarına elektronik yolla katılma olanağı ile ve sınıi'ları aşan oy hakkı kullanımı uygulamasının garanti edilmesi ile, güçlendkmeyi desteklemiştiı\ b) Elektronik oylama Avrupa Parlamentosu tarafından 15.2.2007 tarihinde kabul edilen yönetmeliğin 8. maddesine göre hisse senedi sahibinin haklarını güçlendkmek için Avrupa Birliği üye ülkeleri şirketlere genel kurul toplantüarma her şekildeki katılımı elektronik yolla sunmalarına izin verir, özellikle de aşağıdaki katılım şekillerinden bir veya birkaçmı: - Genel kuml toplantısının bir gerçek zamanlı aktarımı - Hisse senedi sahiplerine uzakta bulunan bir yerden genel kurul toplantısına katılma olanağmı veren gerçek zamanlı iki yollu bağlantı - Genel kurul toplantısında mutlaka cismen hazır bulunması gereken bir oy hakkı temsilcisinin atanmasına gerek kalmaksızın, genel kurul toplantısı öncesinde veya sırasında oy verme hakkının kullanılmasını mümkün kılan bir sistem. Burada hissedar hakları yönetmeliği, genel kurul toplantısına bu şekilde katılımın mümkün kıhnması hakkında şirket tüzüğü içinde karar vermeyi şirketlere bırakmaktadır (Opsiyonmodeli), Eğer ilgili anonim şirketin tüzüğü izin veriyorsa, hisse senedi sahipleri borsaya kota olmuş anonim şirketin genel kurul toplantısında Avrupa Birhğine üye ülkelerde internetten de oy kullanabilirler. Böylece hissedar hakları yönetmeliği ile "Online genel kurul toplantısı" yönünde belirgin bir adım, hisse senedi sahiplerinin internet oylaması olanağının uygulamaya konulması sayesinde gerçekleşmektedir c) Hazır bulunulan genel kurul toplantısının korunması Yeni hissedar hakları yönetmehği de ama bir hazır bulunulan genel kurul toplantısının mevcudiyetini sürdürmesini kabul etmektedir. Bir "Siber" genel kurul toplantısı anlamında saf biı* sanal genel kurul toplantısı daha önce olduğu gibi öngörülmemektedir. Uirich Noack m bir resmi benimsemek için : Hissedar hakları yönetmeliğindeki düzenlemeler sabit nokta olan hazır bulunulan genel kurul toplantısı etrafında dönmektedir. d) Hisse senedi sahiplerinin soru sorma hakkı Hissedar hakları yönetmeliği 9. maddesinde hisse senedi sahiplerinin soru sorma hakkı hakkındaki koşulları da içerir. Kesinleşmiş yönetmelik metninde ilk önce öngörülmüş olan, hisse senedi sahiplerinin tartışmalı her şeyden önce soru sorma hakkı, yani genel kurul toplantısmm yapılmasından önce bir soru sorma hakkı, bunun elektronik yolla da uygulanmasmm mümkün hale getirilmesi, ortadan kalkmıştır. Böylece, ne yürürlükte olan Alman hisse senedi kanununa ne de hissedar hakları yönetmeliğinin gelecekteki taleplerine göre hisse senedi sahiplerinin bir her şeyden önce soru sorma hakkı bulunmaktadıı*, bunun tersine ama yönetim kurulu hisse senedi sahiplerinin "yelkenlerindeki rüzgarı" bir her şeyden önce bilgi verme ile alabilir, çünkü yönetim kurulu AktG kanununun 131. maddesinin 3. paragrafı No. 7 ye göre genel kurul toplantısında bilgi vermeyi, eğer verilecek bilgi anonim şirketin internet sayfasında en azından başlamasından yedi gün önce ve genel kurul toplantısında kesintisiz olarak erişilebilir olursa, reddetme iznine sahiptir. 2005 yılında uygulamaya konulan bu düzenleme yönetim kuruluna, beklenen standart sorular hakkında bilgileri önceden verme ve gerçekten sorulacak olan öncü soruları da daha önceden cevaplama olanağmı vermelidir. e) Yönetmeliğin uygulanması Hissedar hakları yönetmeliğinin 2007 yıh sonbaharında yürürlüğe girmesi gerekmektedir. Üye ülkeler bunun ardından, bunu ulusal hukuklarında uygulamak için iki yıllık bir süreye sahiptir. Uyarlama ihtiyacı hissedar hakları yönetmeliğinin yürürlüğe girmesinden sonra Almanya'da sadece bazı noktalarda olacaktır, mesela oy hakkının genel kurul toplantısı öncesinde veya sırasında elektronik olarak kullanılmasının mümkün kılınması açısından. 4. Hisse senedi sahiplerinin genel kurul toplantısında hazır bulunmaları a) Hukuki fiil yönünden bulgu Uzun bir zaman dilimine yayılmış olarak Almanya'da genel kurulda hazır bulunmanın bir azalması kayda geçirilmekteydi. Genel kurulda hazır bulunmanın azalması, sadece küçük hisse senedi sahiplerinin değil aksine kurumsal hisse senedi sahiplerinin de isteksizliği, ayrıca hisse senetlerinin güçlü bir şekilde uluslar arası dağmıklılığı ile bağlantılıdır. Almanya'da aslında yakın zamanda genel kurulda hazır bulunma tekı^ar artmaktadır. Böylece 2007 yıh başlarında genel kurul toplantılarına oy hakkına sahip sermayenin yaklaşık % 55 i katılmıştır. Bu 1999 yılından beri bu kadar çok olmamıştı ve 2006 yılma göre inanılmaz bir büyüme olmuştur. Bu artış diğerlerinin yanı sıra son yıllarda Almanya'da genel kurul toplantılarında internet kullanımmm genişletilmiş olanağına dayanmaktadıi". Şirketlerin kendi hisse senedi sahiplerine internette sundukları bilgiler hala çok farklı şekilde şekillendirilmiştir. Kısmen sadece yönetim kurulu başkanmm konuşmaları, kısmen de ama tartışmalar, önergeler ve karşı önergeler ve hatta oylamalar da internete girilmiş. Sizin de dikkat ettiğiniz gibi burada şimdiye kadar konu edilen hazır bulunulan genel kurul toplantısının bölümlerinin aktarılmasıdır. İnternet aracılığı ile bir direk oy verme henüz mümkün değildir. Böyle bir olanağı ilk olarak yeni hissedar hakları yönetmeliği borsaya kota olmuş anonim şirketler için açacaktır. Beklenmelidir ki yeni hissedar hakları yönetmehğinin uygulaması çok kez kusur bulunan düşük genel kurul toplantısında hazır bulunmayı artıracaktır, hatta oy verme işleminde elektronik medyanın kullanılması sayesinde de. b) Hisse senedi sahiplerinin sorularının yönlendirilmesi Aslında beklenen hazır bulunma artışı kısmen de kritik bir durum olarak izlenmektedir, özellikle de muhtemelen onların katlanarak aratan genişlemesi ve hisse senedi sahiplerinin sorularının sayısı ve kapsamı nedeniyle. Bu nedenle bilgi alma hakkmm yönlendirilmesi hisse senedi sahiplerinin Online katılımmın artışı karşısında yerindedir. Soru sorma hakkmm böyle bir yönlendirilmesine Almanya'da kısmen de olsa, hisse senedi sahiplerinin soru sorma ve konuşma hakkına bir süre kısıtlaması öngören, yeni şekliyle AktG kanununun 131. maddesi 2. paragrafı 2. satm ile 2005 yılından beri ulaşılmıştır. 5. Avrupa çapındaki yeni düzenlemenin (hissedar hakları yönetmeliği) genel değerlendirmesi Almanya'da ve Avrupa'da görünen, genel kurul toplantılarında bir IT kullanılma olanaklarmın genişlemesi şirketlerin Corporate Governance (Şirket yönetimi) nm iyileştirilmesine hizmet eder. Daha 1999 yılında Corporate Governance (Şiı^ket yönetimi) nm OECD esasları hisse senedi sahiplerinin modern teknolojiler yardımı ile firmanın gidişatına katılımın sağlanmasmı tavsiye etmiştir. Elektronik medyanın kullanılması sayesinde Corporate Governance (Şii'ket yönetimi) nın bii' iyileştirmesi özellikle de bu nedenle öngörülebilir, çünkü sadece hisse senedi sahiplerinin genel kurul toplantılarına katıhmlarmm niceliksel bir güçlenmesi değil aksine hisse senedi sahiplerinin genel kurul toplantılarına katıhmlarmm niteliksel bir güçlenmesi de beklenmektedir. Daha önceleri Corporate Governance (Şirket yönetimi) tartışmalarında da biraz ihmal edilen, genel kurul toplantısmın şirket içindeki karar verme mekanizmaları için anlamı IT nin kullanılması ile artmıştır. Özellikle genel kurul toplantılarına katılım temel değişikliklere neden olacak kararları kolaylaştıracaktır. "Hissedar demokrasisi" elektronik medyanın kullanılması sayesinde kazanmıştu'. 6. "Geleceğin müziği" olarak "Siber" genel kurul toplantısı Almanya'daki ve Avrupa'daki şimdiye kadar yapılan uygulamaların ve planlamaların ötesinde saf bii' sanal genel kurul toplantısının (genel kurul toplantısında herhangi bir hazır bulunma olmaksızın) tavsiye edilip edümeyeceği şüphelidir. Saf sanal bii' genel kurul toplantısı için, bu nedenle oluşacak masraflardan tasarruf onun lehinde olabilir. Teknik gelişimin gidişatı ile de, saf sanal genel kurul toplantüarma karşı giderek artan şekilde öne sürülen argümanlar, büyük kitlelere sahip anonim şirketlerde bunların teknik olarak yapüamazlığı ile zayıflayacaktır. Bir iletişim işleminin "direk" olarak yaşanması ve bu sayede yoğunlaştırılmış tartışma ve bilgilenme kültürü ama saf sanal şekilde oluşturulamaz. Bir video konferans veya internet konferansı ve gerçekten hazır bulunan insanların konferansı arasındaki farkı bilen herkes, çok büyük anonim şirketlerin genel kurul toplantılarında yaşanan direk iletişim "kitlesel gösteri" olarak kendi karakteri yönünden bakıldığında smırh kalacak olsa bile, bunun farkında olacaktır. BAŞKAN: Ben başta değerli misafirlerimiz Prof Dr. Fastrich ve Prof Dr. Kort olmak üzere konuşmacüarımız Prof Dr. Ünal Tekinalp ve Prof. Dr. Veliye Yanlı'ya siz değeıii katılımcüarımıza, içten teşekkürlerimizi, sevgilerimizi, saygüarımızı sunuyor ve toplantıyı kapatıyorum. İTO YAYINLARI (2006) 2006-1 2006-2 2006-3 2006-4 2006-5 2006-6 2006-7 2006-8 2006-9 2006-11 2006-12 2006-14 2006-15 2006-16 2006-17 2006-18 2006-19 2006-20 2006-21 2006-22 2006-23 2006-24 2006-25 2006-26 2006-27 2006-28 2006-29 2006-30 2006-31 Avrupa Birliği Rehberi AB Mesleki Eğitim Programı Leonardo da Vinci İçin Proje Hazırlama Teknikleri Elektronik Ticaret Rehberi İstanbul Ticaret Odası İş Rehberi 2005/2006 Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde Elektronik Tedarik Sistemleri ve Avantajları Gelişmiş Ülkelerde İthalatın ve Dış Rekabetin Kontrolü İşletmelerin Tüketici Odaklı Marka Stratejisi Fiyat İndeksleri Sınai Mülkiyet Hakları ve Ekonomik Değerleri Kırmızı Et Sanayi Sorunları ve Çözüm Önerileri Organik Tarım Analizi ve AB Pazarı Fırsatı Türkiye Lojistik Sektörü Altyapı Analizi 2813 Sayıh Telsiz Kanunun'da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Uygulamaları Türk Yan Sanayi Borsası Üye Profili Araştırması Vergi Rehberi Yurtdışı Fuarlar Rehberi 2006 Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsaları Ekonomik Göstergeler Sosyal Güvenlikte Yeni Yaklaşım: Bireysel Emeklilik Motorlu Taşıtlar Dağıtım ve Servis Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Katı Atıkların Ekonomide Değerlendirilmesi Uluslararası Pazarlarda Türk Gıda Sektörünün Rekabet Gücü ve İhracatta Aranan Kriterler/ Karşılaşılan Engeller Yeniden Yapılanmanın Eşiğinde Sosyal Güvenlik Reformu Unlu Mamul Üreten ve Satan İşyeri Mevzuatı ve Avrupa Birliği Uyumu Raporu Konut Amaçlı Arazi Yatırımlarında Fizibilite ve Pratik Bir Metot Önerisi Yemek Hizmet Alım İhalelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri Kuş Gribi, Merdivenaltı Üretim ve Gıda Terörü Gölgesindeki Gıda Sektörü ve Beklentileri 5084 Sayılı Kanun ve Teşvik Uygulama Rehberi Türkiye'de Yazılım Endüstrisinin Yapısı ve Gelişimi 2006-32 2006-33 2006-34 2006-35 2006-36 2006-37 2006-38 2006-39 2006-40 2006-41 2006-42 2006-43 2006-44 2006-45 2006-46 2006-47 2006-48 2006-49 2006-50 2006-52 Sağlıklı Beslenme, Sağlıklı Yaşam İskandinav Ülkeleri Otomotiv Yan Sanayi Pazar Aı^aştırması Yayıncıların Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile İlgili Sorunları ve Çözüm Önerileri Özel Öğretim Kurumlarının Problemleri ve Çözüm Yolları Türkiye'de Bakliyat Üretimindeki Sorunların Çözümü ve Dışa Bağımlılığı Azaltacak Politikaların Geliştirilmesi (Güncelleştirilmiş 2.bs.) Kağıt Sektörünün Sorunları ve 2006 Yılında Türkiye Ekonomisinin Beklentileri Başarılı İhracatçılar 2005 (rehber + cd-rom) Bitki Sağlığı Önlemlerine Yönelik Ahşap Ambalaj Malzemelerinin İşaretlenmesi 2005 Yılı İstanbul Küçük Sanayi Kapasite Araştırması İş Dünyamızın İhtiyaçları ve İşgücü Arzı Karşısında Mesleki Eğitimimiz-îş Dünyasının Mesleki Eğitime Bakışı Araştırması Rakamlarla Türkiye Ekonomisi Turkey in Figures Otomotiv Sektör Raporu,2006 İşsizlik Sorununun Çözümünde KOBİ'lerin Desteklenmesi İstanbul'un Ekonomik ve Sosyal Göstergeleri Social and Economic Indicators of istanbul Küresel Petrol Stratejilerinin Jeopolitik Açıdan Dünya ve Türkiye Üzerindeki Etkileri Dünden Bugüne İstanbul'un Nüfus ve Demografik Yapısı Ekonomik Rapor Ticaret ve Sanayi Odasında Müteşekkil İstanbul İktisat Komisyonu Tarafından Tanzim Edilen Rapor İTO YAYINLARI (2007) 2007-1 2007-2 2007-3 2007-4 2007-5 2007-6 2007-7 2007-8 2007-9 2007-10 2007-11 2007-12 2007-13 2007-14 2007-15 2007-16 2007-17 2007-18 2007-19 2007-20 2007-21 2007-22 2007-23 2007-24 2007-25 2007-26 2007-27 2007-28 2007-29 2007-30 2007-31 Sigortacılık Yasa Tasarısının Getirdikleri istanbul Tehlikeli Atık Bertaraf Projesi Fizibilite Etüdü Türk Yan Sanayi Borsası Üye Profili Araştırması Kimyasal Ambalaj ve Atıkların Çevreye Etkileri ve Zararlarının Önlenmesi Türkiye'de Kalıpçılık Sektörünün Bugünü ve Yarını Otomotiv Sektöründe Grup Muafiyeti ve Yeni Dönem KOBÎ Borsaları 2007 Yılı İndirimli Kuruluşlar Rehberi Kredi Kartı Kullanımının Tüketici Alışkanlıklarına ve Ahşverişlerin Yer, Zaman ve Marka Tercihlerine Etkisi Fiyat İndeksleri Yeni Zelanda İhracat Pazar Araştırması Müzik Eserleri Üzerindeki Telif Hakları ve Uluslararası Uygulama­ lar Bilirkişi Bilgilendirme Otomotiv Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü Hazır Giyim Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü Ayakkabı Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü Mobilya Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü İnşaat Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü Konfeksiyon Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü Ev Tekstili Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü Makine Sektörü ve Çin Maharıyla Rekabet Gücü Oyuncak Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü Kırtasiye Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü Züccaciye Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü Türkiye Pirinç Piyasasının Sorunları ve Çeltik Üretim Potansiyeli Lisanslı Depoculuğun ve Teslimata Bağlı İşlemlerin Türkiye Tarım Ürünleri Piyasasına ve Vadeli İşlemlere Olası Etkileri Küreselleşen Ekonomi İçerisinde Ortaya Çıkan Yeni Dağıtım Kanalları: Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri Ülkemizde Atık Yönetimi İdaresine İlişkin Düzenlemeler ve Kazançlı Çevre İdaresi Enerji Sektörünün Geleceği, Alternatif Enerji Kaynakları ve Türkiye'nin Önündeki Fırsatlar 100 Soruda Mortgage Uygulamaları Rami Gıda Toptancılarının Rekabet Gücünün Geliştirilmesi 2007-32 2007-33 2007-34 2007-35 2007-36 2007-37 2007-38 2007-39 2007-40 2007-41 2007-42 2007-43 2007-44 2007-45 2007-46 2007-47 2007-48 2007-49 2007-50 2007-51 Ekonomik Göstergeler Türkiye'de Şeker ve Şekerpancarı Üretiminde Kota Sistemine Geçiş, Bugünkü Durum ve Geleceği İstihdam Perspektifinde AB Sürecinde Türk Tarımının Genel Sorunları ve Çözüm Önerileri Müzakere Süreci ve AB Müktesebatma Uyumun İş Dünyasına Etkileri Türkiye'de Kurumsal Sosyal Sorumluluk Anlayışının Gelişiminde Meslek ve Sivil Toplum Kuruluşları İstanbul'un Rekabetçi Sektörleri Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları 1 .İTO Tekstil Şurası İsviçre Medeni Kanunu ve Borçlar Kanunu'nun Alınışının 80.Yılı Yeni Müşteri Eski Eser Binaların Yapımında Yaşanan Bürokratik Zorluklar Rakamlarla Türkiye Ekonomisi Turkey in Figures International Commercial Arbitration Law Comparative Survey Asgari Ücrette Esnek Modelleme: Bölgesel Asgari Ücret Yaklaşımı Avrupa Birliği'nin Türk KOBİ'lerine Yönelik Programları Rehberi Nasıl E-ticaret Yapılır? Yargıtay Kararları Işığında Sorularla 4857 Sayılı İş Yasası Avrupa Birliği Fonları ve Türkiye'nin Kullanım Koşulları Rehberi Türkiye İçin Model Olabilecek Ülkelerde Uygulanan Teşvik Uygulamaları ve Ülkemize Uygulanabüirliği Kasım 2007 itibariyle. Not: 2004 yılı ve sonrası çıkan bütün yayınlarımıza internet sitemizden tam metin olarak ücretsiz ulaşılabilmektedir.