Page 1 46 DEM DERGİ | YI L 1 SAY I 3 dünyada bir mesele olarak

advertisement
DOSYA
İslâm Anlayışında
“Eğitim” Üzerine
Düşünceler
dünyada
bir mesele olarak
islam dini
eğitimi
Hayati HÖKELEKLİ*
D
inimizi çocuklarımıza nasıl öğretelim? Müslümanca bir hayata kaynaklık edecek bir
eğitim nasıl olabilir? İçinde yaşadığımız modern dünyada, inançlı bir insan için bu
sorular en temel arayışlardan birini oluşturuyor. Cevabını aradığımız sorunun aslında, şu veya bu eğitim yöntemini uygulamak, şu yahut bu materyali kullanmakla ilgili teknik
bir boyutu olmanın ötesinde, öncelikle din anlayışımız üzerinde düşünmek ve bağlısı olduğumuz İslam dininin nasıl bir insan tipi öngördüğü ile ilgili olduğunu tespit etmek gerekiyor.
>>
“Terbiyenin aslı dindir” diyen M. İkbal’in bu sözü, din ile eğitimin amaç ve hedeflerinin birleştiği bir noktayı işaret eder. Bu bakış açısı ile en büyük eğitimci şüphesiz ki Yüce Allah’dır. Kur’an’ın ifadesi ile Allah “âlemlerin Rabbi”dir. (Fatiha
1/1) Kuran’da Allah isminden sonra en çok zikredilen ilâhi isim Rabb’dır. Rabb
kelimesinin asıl anlamı “terbiye”dir. Sonra bundan tasarruf, taahhüt, ıslah etme,
tamamlama, kemâle erdirme manaları çıkmıştır. Bütün bunlardan da kelimede
yücelik, riyaset, mâlik olmak ve efendilik manaları vücut bulmuştur.1 Rabbin
Allah ismi olarak terim anlamı; “bir şeyi halden hale, nitelikten niteliğe geçirerek, derece derece, olgunluk amacına erişinceye kadar yetiştiren yaratıcı mutlak
kudret sahibi”dir.2 Bundan dolayı denebilir ki Kur’an, Allah’ın insanı terbiye
ederek erdemli insana dönüştürmek için düzenlemiş bulunduğu bir eğitim ve
rehberlik kitabıdır. Dinin temel konusu varlık, yaşam, ölüm, ölüm ötesi, özgürlük ve nihaî anlamdır. Bu konuda dile getirilen inanç ve öğretiler, bilgi ve değerler bireysel ve toplumsal tutum ve davranışlarımızın konusunu ve pratiğini
oluşturmasına bağlı olarak dindarlık yaşantısı ortaya çıkar. Böylece din, insanın
eğitim çabasına anlamlı bir hedef belirler. Kendini tanıma, çevresindeki dünyayı
tanıma ve kendi varoluşunu anlamlandırma açısından Yaratıcı’yı tanıma bütün
* Prof. Dr., Uludağ
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Din Psikolojisi bilim dalı,
hhokelekli@uludag.edu.tr
46
DEM DERGİ | YIL 1
1
2
Bkz.İbn ManzurLisânü’l-Arab, Beyrut ts. c. I, s.-399-405 (Rabb md.)
R.el-Isfahani, el-Müfredât, Mısır ts., s.269; Elmalılı H.Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul
ts.,c. I,s.63-64; Nevzat Ayasbeyoğlu, İslamiyetin Eğimöimize Getirdiği Değerler Ve Kurân-ı
Kerim’in Eğitim İle İlgili Âyetlarinin Tahlili, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1968, s.17.
S AY I 3
Eğer din eğitimi kendi içine kapalı, tek yönlü, diğer hayat alanlarından kopuk bir yetişme tarzı olarak anlaşılır ve uygulanırsa “fanatik”, “köktenci” dindar bireyler ve gruplara kaynaklık etmesi kaçınılmazdır. Aynı şey şüphesiz ki aşırı “lâik”
ve “seküler” karakterli bir eğitim anlayışı için de geçerlidir.
eğitim çalışmalarının odak noktasını oluşturur.
Bu noktada eğitimin hangi alanlara uzandığını ve
nasıl bir süreç olarak anlaşılması gerektiğini biraz
daha açmamız gerekmektedir.
Günümüzde insanın eğitimi en geniş anlamda
çoğu zaman insan kişiliğinin her yönünü ve varoluşun tüm süreçlerini kapsayan bir etkinlik, hayat
boyu süren bir süreç olarak kabul edilir. Bireyin
gelişim ve sosyal yeterliliklerin kazanılmasına yönelik amaçlı bir eylem olarak eğitim, insana, kendi içsel doğasını gerçekleştirmeye çalıştığı süreçte
birtakım zihinsel, bedensel, duygusal ve toplumsal
yetenekler, davranışlar ve bilgiler kazandırılması
yönündeki etkinliklerin tümü olarak ortaya çıkar.
Gerçekten de insanın eğitime, eğitilmeye olan ihtiyacı her yönüyle hep sürüp gitmekte, belli bir aşamada son bulmamaktadır. Kabiliyetler öğrenimle
gelişir. İnsan bu yönü ile başkalarının yardımına
her zaman muhtaçtır. Bunun için insan, hayatının
sonuna kadar öğrenmek, kendisinin ve başkalarının tecrübelerini toplamak, onları değerlendirmek,
onlardan faydalanmak zorunda olan bir varlıktır.
İslam eğitimcilerinin hadis olarak naklettikleri“
Beşikten mezara kadar ilim talep edin”3 sözü onların
eğitimi hayat boyu süren bir süreç olarak anladıklarını ortaya koyar.
Hayat Boyu Eğitim (Long Life Education), Hayat
Çatalı (Life Span) gibi kavramlar bugün batı eğitim anlayışının şimdilerde keşfettikleri bakış açı3
İsmail İbn Osman, Şerhu Ta’limu’l-Müteallim, İstanbul
1319, s.115; Muhammed Hayrullah, Zübdetü’l-Ahlâk,
İstanbul 1320, s.10
larıdır. Son zamanlarda yaşam boyu gelişme psikolojisi (life-span developmental psychology) bir alan
olarak Amerikan psikolojisine girmiştir. Bu alanı
inceleme konusu olarak seçen psikologlar, gelişme sürecinin çocuktaki kadar belirgin olmasa da
yetişkinde de kendine özgü bir biçimde devam ettiğini kabul ederler.4 İnsanın bu hayat boyu süren
gelişim serüvenini Kur’ân şöyle ifade eder: “Sizi
güçsüz olarak yaratan, güçsüzlükten sonra kuvvetli kılan, sonra da kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar
yapan Allah’tır. O, dilediğini yaratır. O, bilendir. O,
kudretli olandır.’ (Rum,30/54)
1977 de Mekke’de toplanan Dünya İslam Eğitimi
1. Konferansında bir araya gelen İslam âlimleri de
eğitimi bu çerçevede ele almışlar ve eğitimin hedeflerini şu şekilde belirlemişlerdir: Eğitim, kişinin
ruh, zeka ve duygularının terbiye edilmesiyle birlikte bütün bir şahsiyetinin dengeli olarak büyüyüp gelişmesini hedef almalıdır. Buna bağlı olarak
eğitimin tüm yönlerden, ruhi, akli, fiziki, ilmi ve
dilbilimsel alanlarda kişisel ya da kolektif olarak insanın gelişip büyümesinde gerekli olan her
türlü gıdayı vermesi gerekmektedir. Zikredilen
bütün sahalarda insanı en iyiye, en mükemmele
doğru sevk etmelidir.5 Eğitime çeşitli yaklaşımlar
ve farklı eğitim anlayışlarını bir tarafa bırakarak
ifade etmek gerekirse, hayat boyu bir süreç olan
4
5
Bkz. Doğan Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, İstanbul 1991, s. 331-367; Bekir Onur, Gelişim
Psikolojisi, Yetişkinlik. Yaşlılık. Ölüm., Verso Yayıncılık
Ankara 1991.
Seyyid Ali Şerif, İslam Eğitiminde Yeni Ufuklar (çev.Osman Tuna) Fikir Yay., İstanbul 1991, s.13, 40, 66.
YIL 1
S AY I 3 | D E M D E R G İ
47
eğitim aynı zamanda insanın bilişsel, duyuşsal ve
davranışsal bütün yönlerini geliştirmeyi amaçlar.6
Kısacası eğitim, hayat boyu süren bir süreç ve insanın bütün kişilik güçlerini tam ve dengeli olarak
geliştirmeyi hedefleyen bir etkinlikler bütünü olarak özetlenebilir.
Yukarıda “din” ile “eğitim”in özdeşliğinden söz
edilmişti. Bu durumda “din eğitimi” kavramı içine neyin dâhil olduğunu da açmamız gerekmektedir. Bilindiği gibi günümüzde dinin diğer hayat
alanlarıyla bağı koparılmıştır. İlim, ahlak, eğitim,
ekonomi, siyaset, insan ilişkileri dinden tamamen
bağımsız kendi varlıklarını sürdürmektedir. Din de
bu anlamda bağımsız bir alan olarak tasarlanmakta, dini yetişme ve eğitim daha çok kişisel, özel ve
öznel bir durum olarak değerlendirilmektedir. Eğer
din eğitimi bu hayat alanlarının ayrıştırılmasına uygun olarak kendi içine kapalı, tek yönlü, diğer hayat
Bu yüzden, toplumsal hayatta barış ve uzlaşma,
tahammül ve hoşgörü, iletişim ve adalet, güven ve
saygıya dayalı bir düzenin yerleşmesi için temel
gelişim ve yetişme basamağında din ile birlikte tabiat ve sosyal bilimlerin birlikte yeterli ve dengeli
düzeyde öğretimine dayalı bir sisteme ihtiyaç vardır. Aslında sözünü ettiğimiz tarz bir eğitim, yani
dini bilgiler ile tabiat ve sosyal bilimleri bütünleştiren bir eğitim, ülkemizde İmam-Hatip Liselerini
akla getirmektedir. İmam-Hatip Liseleri böyle bir
din ve hayat algısının ürünü olup, dinin modern
hayatta yaşanırlığına ilişkin fikrin yerleşmesine,
bu yönde bir zihniyet değişimine de önemli katkılarda bulunmuştur. İmam-Hatip Liselerinin bu
haliyle muhafaza edilmesi, günün şartlarına göre
programının geliştirilerek varlığının sürdürülmesi
bunun için önemlidir. İmam-Hatip Lisesi modelinin, hayatın bütünü içinde var olan bir gerçeklik
olarak ele alması bakımından dini doğru bir şekil-
Toplumsal hayatta barış ve uzlaşma, tahammül ve hoşgörü, iletişim ve adalet, güven ve saygıya dayalı bir düzenin yerleşmesi için
temel gelişim ve yetişme basamağında din ile birlikte tabiat ve
sosyal bilimlerin birlikte yeterli ve dengeli düzeyde öğretimine
dayalı bir sisteme ihtiyaç var.
alanlarından kopuk bir yetişme tarzı olarak anlaşılır ve uygulanırsa “fanatik”, “köktenci” dindar bireyler ve gruplara kaynaklık etmesi kaçınılmazdır.
Aynı şey şüphesiz ki aşırı “lâik” ve “seküler” karakterli bir eğitim anlayışı için de geçerlidir. Dini
bilgi ve değerlerden yoksun bir eğitim düzeninin
laik ve seküler fanatik ve dogmatiklerden başka bir
şey üretmesi beklenemez. Dini ya da din dışı her tür
dogmatikliğin ortak özelliği ve çıkış kaynağı parçalı, dar bir alana indirgenmiş hayat anlayışında aranmalıdır. Dengeli ve tutarlı kişilikler ancak bütüncü
bir hayat görüşünün gelişmesine imkân veren bir
yetişme ortamında ortaya çıkar.
6
Bkz.Yurdagül Mehmedoğlu, Erişkin Bireyin Kendilik
Bilinci ve Din Eğitimi,Rağbet Yayınları, İstanbul 2001;
Mustafa Köylü, Yetişkinlik Dönemi Din Eğitimi, Dem
Yayınları, 2.bas., İstanbul 2004; M. Akif Kılavuz, Yaşlanma Dönemi Din Eğitimi, Arasta Yayınları, Bursa 2003.
48
DEM DERGİ | YIL 1
S AY I 3
de anlamanın ve din eğitiminin günümüzdeki en
iyi ve başarılı örneği olduğunu söylemek aşırı bir
iddia değildir.
İHL’nin bir diğer önemi de şudur: Dinî tarihin
yüzyılları bulan gelişimine bağlı olarak, mahalli
kültürlerin, yabancı inanç ye felsefelerin, donuklaşmış anlayış ve yorumların tanınmaz hâle soktuğu Allah’ın son dininin, yeniden bütün saflığı
ve berraklığı ile anlaşılıp yaşanması noktasında
bu okullar kitle çapında bir zihniyet değişikliğinin
öncüsü durumundadırlar. İslâmî değerlerin çağdaş bilgi ve anlayışla buluşması bu okulların çatısı altında mümkün olmuştur. Bunun sonucu da,
İslâm’ın güncelliğinin ve etkinliğinin gittikçe daha
fazla hissedilir olmasıdır. İHL dinin ana kaynağına,
öze dönüşün, İslâm’ın bünyesinde zaten mevcut
olan «ihyâ ve tecdîd» müessesesinin günümüzde-
ki somut temsilcisi olarak değerlendirilebilir. Öte
yandan bu okullar, milletimizin dünü, bugünü ve
yarını arasında kurulmuş olan çok önemli bir köprü durumundadırlar
Burada açıklığa kavuşturulması gereken bir husus
da dinî bilgilerin güncelleştirilmesi, çağdaşlaştırılması meselesidir. Çünkü din eğitim-öğretimi
öğrencilerin sosyal hayata uyum ve toplumsal
gelişmelere açıklık yeteneklerini de geliştirmek
zorundadır. Bu eğitim sürecinde elde edilen bilgi,
değer ve davranışların bireyler için anlamlı olması, onların işlevsellikleri ile yakından ilgilidir. Bu
da dinimizin günümüze uyarlanmış yeni kavram
ve yorumlar eşliğinde öğretimini zorunlu kılar.
Bu hususta öncelikle din ile dinin ilminin farklı
şeyler olduğunu ifade etmek gerekmektedir. Yani
dinin kendisi ile onun hayatın içerisine nüfuzuna,
yaşanıp uygulanmasına imkân veren anlama modellerinin kaynağını oluşturan din ilimleri farklı
şeylerdir. Dini alan, kutsallıklar alanıdır, onun bazı
sabiteleri vardır. Dinin insan hayatına katılması ise
ilmi disiplinler yoluyla olur. Bu disiplinler, dinin
insan hayatına katılmasının nasıl olacağını ve hangi yollarla gerçekleşeceğini bir yöntem ve sistem
dâhilinde ortaya koyan anlama ve yorumlama modelleridir. Bu sebeple dinin değişmezliğine karşın,
dini ilimler alanı tartışmaya ve gelişmeye açıktır.
Dinin bilimsel bir sistem halinde organize edilmesi durumunda kişisel perspektiflerin buna dâhil
olması kaçınılmaz olur. Bu konuda ortaya konan
çabaların yoğunluğu ve zenginliği ölçüsünde din
eğitim-öğretimi de kalite ve kıvam kazanır.
Kısaca ifade etmek gerekirse, din hayatın bütünü
ile ilgilidir, tek başına ve ayrı bir yaşam alanı değildir. Eğitim faaliyetlerimiz dinin belli bir yorumu üzerine kurulmuş ilmi disiplinler çerçevesin-
de gerçekleşir ve yürür. Bu alan, dini yaşayan ve
dünyaya bütüncül bir görüş açısıyla bakan insanların elinde gelişir. Bu sebeple din eğitimi de ancak
hayatın bütünlüğü içinde verilebilir. Kişi öğrendiği dini bilgiler ile yaşadığı hayat arasında irtibat
kurabilmelidir. Sekülerleşmenin yaptığı şey, bu
irtibatı koparmaktır; dinin hayattan çıkarılmasıdır.
Tek yönlü bakış açıları dini olduğu kadar hayat
tarzımızı da zaafa uğratan, toplumda kutuplaşma
ve çatışmaya sebep olan fanatizmlerden başka bir
şey üretmez.
YIL 1
S AY I 3 | D E M D E R G İ
49
Download