SS re, ‹talya, Kazakistan ve M›s›r’da çeflitli flirketleri ve temsilcilikleri bulunmaktad›r. Sabanc› Toplulu¤u 1974’te kurulan Hac› Ömer Sabanc› Vakf› (VAKSA) arac›l›¤›yla sosyal hizmetler alan›nda da önemli bir yer edinmifltir. VAKSA 47 yerleflim merkezinde oluflturdu¤u 100’e yak›n kurumla e¤itim, sa¤l›k ve kültür hizmetleri vermektedir. fi. Özgencil/N. Elhüseyni Sabit Esasl› ‹ndeks [Alm. Indexzahlen mit festes Basisjahr] [Fr. Endeq à base fixe] [‹ng. Index with a fixed base] Bir indeks serisini oluflturan her de¤er sabit tutulan bir devreye göre hesaplanm›fl nispi de¤iflmeleri gösterdi¤inde, bu seriye sabit esasl› indeks serisi denir. Gerek tek maddeyi dikkate alan basit indeksler, gerekse birden fazla maddeyi bir arada dikkate alan bileflik indeksler, sabit esasl› olarak ifade edilebilir. Sabit esasl› basit indekslerde seriye ait bir de¤er, 100 olarak kabul edilen esas devreden indeksi hesaplanm›fl olan devreye kadar bir maddenin fiyat, miktar ya da de¤erindeki geliflmeyi nispi olarak ölçer. Bileflik indekslerde ise birden fazla maddenin fiyat, miktar ya da de¤erlerindeki geliflmeler esas (temel) devreye göre ve toplu olarak yans›t›l›r. ‹ndeksin hesaplanmas›nda orijinal serideki de¤erler, k›yaslanmak istenen devre (esas devre) de¤erlerine bölünerek 100 ile çarp›l›r. Bu ifllem sonucunda esas devrenin indeks de¤eri 100 olarak saptanm›fl olur. (X 0) ile sabit tutulan esas devre de¤eri ve (Xi) ile indeksi hesaplanacak devreye ait de¤er gösterilirse, sabit esasl› indeksin formülü, Sabanc› Toplulu¤u Kökeni Sabanc› ailesinin 1940’larda giriflti¤i sanayi yat›r›mlar›na dayanan ve 1967’de çeflitli flirketlerin Hac› Ömer Sabanc› Holding A.fi. çat›s› alt›nda bir araya getirilmesiyle ortaya ç›kan Sabanc› Toplulu¤u, günümüzde tekstilden bankac›l›k ve sigortac›l›¤a, kimyadan tar›ma, lastikten otomotive, g›dadan k⤛da, elektronikten turizme kadar birçok alanda etkinlik gösteren dev bir flirketler toplulu¤udur. Elliyi aflk›n modern entegre sanayii tesisinde 26 bin kiflilik personeliyle hammaddeden mamul maddelera kadar uzanan genifl bir sanayii üretimi zinciri oluflturmufltur. 1995 y›l› itibariyle Sabanc› Toplulu¤u’nun toplam varl›klar› 384 trilyon TL, cirosu da yaklafl›k 373 trilyon TL’dir. Sabanc› Toplulu¤u’na ba¤l› flirketler flunlard›r: Akbank, BNP-Ak-Dresdner Bank, BNP-Ak-Deresdner Leasing, Sabanc› Bank, Aksigorta, Akhayat, Brisa, Kordsa, Dusa Beksa, Nile Kordsa, Enerjisa, Hoechstsa, Sasa, ‹nsa, Exsa U.K. Garforth, Bossa, Yünsa, F.Hefti, Akçansa, Çimsa, Oysa-Ni¤de Çimento, Oysa-‹skenderun Çimento, Oralitsa, Philsa, Philip Morrissa, Marsa KJS, Dononesa, Carrefoursa, Türk Pihilips, Pilsa, Toyotasa, Temsa, Akkardansa, Yazakisa, Olmuksa, Sapeksa, Tursa (Parksa Hilton ‹stanbul, Ankara Hiltonsa, Mersin Hiltonsa), Exsa, Exsa ‹talia, Exxsa U.K., Universal, Holsa, I-BIMSA, Aknet. Sabanc› Toplulu¤u bu flirketler a¤› içinde Mitsubishi Motor Co., Komatsu Ltd., Komatsu Forklift Ltd., Sharp Co., Mitsubishi Heavy Industries, Limagrain Hybrid Seeds, Inoac, Takashimaya, Nippatsu Kogyo ile uluslararas› iflbirli¤i içindedir. Sabanc› Toplulu¤u her biri konular›nda dünya lideri olan 16 dev kuruluflla ço¤unlu¤u yüzde 50/50 ortakl›klar kurarak, yabanc› sermayeyi Türkiye’ye getirmede de öncülük etmifltir. Bu yabanc› ortakl›klar s›ras›yla Japon Toyota ve Mitsui ile Toyotasa, Japon Bridgestone ile Brisa, Amerikan Du Pont ile Dusa, Amerikan IBM ile I-Bimsa, Amerikan Kraft Jacobs Suchard ile MarsaKJS, Belçikal› Bekaert ile Beksa, Belçikal› CBR ile Akçansa, Frans›z Danone ile Danonesa, Alman Hoechst ile Hoechstsa’d›r. Sabanc› Toplulu¤u’nun Amerika, ‹ngilte- Sabit Esasl› ‹ndeks = Xi x 100 Xo olacakt›r. ‹ndeksin düzenlenmesinde herhangi bir devre esas devre olarak al›nabilece¤i gibi indeks serisinin hesaplanmas›ndan sonra da esas devrenin de¤ifltirilmesi mümkündür. Bunun için yap›lmas› gereken ifllem serideki indeks de¤erlerinin yeni esas devrenin indeks de¤erine bölünerek sonucun 100 ile çarp›lmas›d›r. Y›llar Mamul mal ihracat› ‹ndeks (1965=100) ‹ndeks (1975=100) 1965 1966 1967 1968 1969 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 83 79 77 68 103 108 150 246 446 601 502 595 585 621 785 83/83x100 = 100,0 79/83x100 = 95,2 77/83x100 = 92,8 68/83x100 = 81,9 103/83x100 = 124,1 108/83x100 = 130,1 150/83x100 = 180,7 246/83x100 = 296,4 446/83x100 = 537,3 601/83x100 = 724,1 502/83x100 = 604,8 595/83x100 = 716,9 585/83x100 = 704,8 621/83x100 = 748,2 785/83x100 = 945,8 100 /604,8 x 100 = 16,5 95,2/604,8 x 100 = 15,7 92,8/604,8 x 100 = 15,3 81,9/604,8 x 100 = 13,5 124,1/604,8 x 100 = 20,5 130,1/604,8 x 100 = 21,5 180,7/604,8 x 100 = 29,9 296,4/604,8 x 100 = 49,0 537,3/604,8 x 100 = 88,8 724,1/604,8 x 100 =119,7 604,8/604,8 x 100 =100,0 716,9/604,8 x 100 =118,5 704,8/604,8 x 100 =116,5 748,2/604,8 x 100 =123,7 945,8/604,8 x 100 =156,4 Tablonun ilk sütununda 1965-1979 döneminde Türkiye’nin mamul mal ihracat› milyon dolar olarak 1111 Sabit Fiyat Sabit Gider verilifltir. Tablonun ikinci sütunuda 1965 y›l›n›n esas devre olarak al›nmas› ile basit de¤er indeksinin hesaplanmas› ve indeks serisi yer almaktad›r. Üçüncü sütunda ise ikinci sütundaki verilerden yararlanarak esas devrenin 1975=100 olarak de¤ifltirilmesi ifllemleri ve bu yolla elde edilen sabit esasl› indeks serisi görülmektedir. 1965=100 olarak hesaplanm›fl sabit esasl› indeks serisindeki 100’ün üzerindeki de¤erler o y›ldaki ihracat›n 1965 y›l›na oranla yüzde kaç artm›fl oldu¤unu belirtmekte, 100’ün alt›ndaki de¤erler ise o y›ldaki ihracat›n 1965 y›l› ihracat›n›n yüzde kaç›n› oluflturdu¤unu göstermektedir. 1975=100 serisindeki de¤erler de ayn› do¤rultuda yorumlanabilir. Sabit esasl› indeks serilerinden yararlanarak bir önceki devreye göre geliflmeleri gösteren zincirleme indeks serileri elde edilebilir. (Bkz. ‹ndeksler, Basit ‹n deks, Bileflik ‹ndeks, Fiyat ‹ndeksleri, Miktar ‹ndeksleri, Zincirleme ‹ndeks). B.A. Köksal Sabit Fiyat [Alm. Konstanter Preis ] [Fr. Prix constants] [‹ng. Cons tant price ] Çeflitli nedenlerle, özellikle de uygulanan iktisat politikalar›na ba¤l› olarak, mal ve hizmetlerin fiyatlar› y›ldan y›la de¤iflir. Buna ba¤l› olarak “fiyat x miktar”dan oluflan de¤er serilerinin zaman içindeki de¤iflim seyri farkl›lafl›r. Oysa ço¤u kez iktisadi analizlerde gerçek de¤iflmeler, yani miktar hareketleri izlenmek istenir. Bunu görebilmek için, de¤er serilerindeki fiyat de¤iflmeleri kanal›ndan ileri gelen etkileri bertaraf edip mal ve hizmet lerin üretilen, al›n›p sat›lan, ifllem gören miktarlar›n›n anlafl›lmas› sa¤lan›r. ‹flte bu nedenle mal ve hizmetleri belirli bir y›ldaki fiyatlarla de¤erlersek, esas al›nan y›ldaki fiyatlar sabit fiyatlar olur ve -di¤er y›llarda fiyatlar de¤iflmifl olsa bile- de¤er serilerindeki de¤iflmeler sadece miktarlardaki de¤iflmelere atfedilebilir. Bazen bunu gerçeklefltirebilmek için de¤er serileri bir fiyat indeksiyle deflate edilir. Bu amaçla kullan›lan fiyat indeksleri, bir mal›n ya da bir mal grubunun belli bir y›ldaki ortalama fiyatlar› ile di¤er y›llardaki fiyatlar› aras›nda bir oranlama yap›larak elde edilir. Burada temel al›nan y›l fiyat› sabit fiyatt›r. Böylece fiyat de¤iflmelerinin oran›n› saptay›nca, de¤er serisini fiyat indeksine bölüm yüzle çarparak fiyat de¤iflmelerinin etkisini gidermifl, seriyi “sabit fiyatlarla” ifade etmifl oluruz. T. Çubukçu ifade edilmesi zorunlu olmaktad›r. Bu ortak ölçü birimi de mal ve hizmetlerin fiyatlar›d›r. Ancak fiyatlar zaman içinde az çok de¤iflmektedir. Bu durumda üretilen toplam mal ve hizmet miktar› hiç de¤iflmedi¤i ya da az de¤iflti¤i halde, fiyatlarda büyük de¤iflmeler oldu¤u zaman milli gelirde de önemli de¤iflmeler olmufl gibi bir görünüm ortaya ç›kar. Çünkü milli gelir, yarat›lan bütün mal ve hizmetlerin “fiyat x miktar”dan oluflan de¤erlerinin bir toplam›d›r. ‹ktisadi refah›n ne ölçüde geliflti¤i ya da uygulanan iktisat politikalar›n›n ne ölçüde baflar›l› oldu¤u incelenirken, dikkatlerin topland›¤› as›l nokta, üretilen toplam mal ve hizmetlerin miktar›nda ne ölçüde bir art›fl ya da azal›fl oldu¤udur. Çünkü ihtiyaçlar›n daha ço¤unun giderilmesi, tatmin ve refah düzeyinin yükselmesi, bu mal ve hizmetlerden daha yüksek fiyatlardan yararlanmakla de¤il, miktar olarak fazla yararlanmakla gerçekleflir. fiu halde ölçüm zorunlulu¤u dolay›s›yla kullan›lan fiyatlar›n milli gelirin ulaflt›¤› düzey üzerindeki etkilerinin yok edilmesi ve y›ldan y›la de¤iflmelerin yaln›z miktar hareketlerini yans›t›c› olmas› gerekmektedir. Bunu sa¤layabilmek için mal ve hizmetler de¤erlendirilerek toplan›rken onlar›n istikrarl› bir y›ldaki fiyatlar› esas al›n›r. Yani üretilen mal ve hizmetlerin y›ldan y›la de¤iflen miktarlar›, hep esas al›nan ve de¤imeyen belli bir y›ldaki fiyatlar› ile çarp›larak toplan›r. Böylece elde edilen sonuca sabit fiyatlarla milli gelir ya da reel milli gelir denir. ‹ktisadi analiz yap›l›rken nominal milli gelirden sabit fiyatlarla milli gelire geçmek gerekirse ve elimizde sabit fiyatlarla milli gelir rakamlar› yoksa, uygun bir fiyat indeksinin kullan›lmas› yoluyla nominal milli gelir deflate edilerek de sabit fiyatlarla milli gelir de¤erine ulafl›labilir. (Bkz. Milli Gelir, Nominal Milli Gelir) T. Çubukçu Sabit Gider [Alm. Fixe Kosten, Fixkosten] [Fr. Dépenses fixes] [‹ng. Fixed expense] Sabit gider deyimi genellikle sabit maliyet deyimi yerine kullan›l›r. Sabit maliyet, üretim hacmindeki de¤iflmeler karfl›s›nda duyars›z kalan, di¤er bir deyiflle de¤iflme den kalan maliyetlerdir. Sabit maliyetler genellikle üretim hacminin geniflçe bir aral›¤›nda sabit kalan maliyetlerdir (grafikte A-B aral›¤›). Grafikte de görüldü¤ü gibi, sabit olarak tan›mlanm›fl bir maliyette üretim hacminin çk düflük veya çok yüksek dükeylerinde bir de¤iflme söz konusu olabilir. Sabit Fiyatlarla Milli Gelir [Alm. Volkseinkommen in konstanten Preisen] [Fr. Reve nu national à prix constants ] [‹ng. National income at constant price ] Milli gelir hesab›na bir y›l içinde bir ülke ekonomisinde yarat›lan bütün mal ve hizmetler dahil edilmektedir. Bu mal ve hizmetlerin çok çeflitli oluflu dolay›s›yla, hesaplama yapabilmek için, bunlar›n ortak bir ölçü birimiyle 1112 0 A B Üretim Hacmi Sabit Kur Sabit Sermaye Teflekkülü Maliyet analizlerinde sabit maliyet kavram›n› kullan›rken, ilgilenilen sabit maliyet kaleminin, üretim hacminin hangi aral›¤› üzerinde “sabit” olarak tan›mland›¤›n›n bilinmesi yanl›fl sonuçlara ulafl›lmas›n› önleme aç›s›ndan gereklidir. Sabit maliyet kavram› aç›s›ndan önemli olan bir di¤er husus da, bir maliyetin sabit olarak s›n›fland›r›lmas›nda esas al›nm›fl olan dönemin uzunlu¤udur. Belli bir maliyet kalemi k›sa dönemde sabit kalabilirse de, uzun dönemde de¤iflmeye u¤rayabilir. Örne¤in y›ll›k bir analizde amortisman usta bafl› ayl›klar› veya kira gibi maliyet kalemleri sabit olarak s›n›flanabilirse de, mevcut sabit varl›¤›n ömrünü aflan bir süre için amorisman›n, iki üç y›ll›k süreyi kapsayan bir analizde de ustabafl› ayl›klar› veya kiran›n sabit maliyet olarak s›n›flanmas› hatal› sonuçlara yol açabilir. Terminoloji aç›s›ndan dikkatli davran›lmak istenirse, sabit giderler, sabit maliyetlerin gelir tablosunda yer alan k›sm› olarak tan›mlanabilir. Örne¤in belli bir y›lda makinelerin amortisman maliyetinin, sat›lan mallar›n maliyeti içinde kalan k›sm› gider haline gelir, stoklarda kalan k›sm› ise maliyet olarak (stok maliyetlerinin bir parças› olarak) kalmaya devam eder. Bununla birlikte bir sabit maliyetin tümünün dönem gideri say›ld›¤› veya dönem zarf›nda yap›lan üretimin tamam›n›n sat›ld›¤› bir durumda dönemin sabit maliyeti ile sabit gideri birbirine eflit olur. (Bkz. Gider) Y. Ercan Bankas›’n›n tespit etti¤i cari kur, o günkü uluslararas› döviz borsas›ndaki cari kur oldu¤undan k›smen sabit kur politikas›ndan uzaklafl›lm›flt›r. Sabit kur sistemi sadece geliflmekte olan ekonomilerde de¤il, geliflmifl ekonomilerde de uygulama alan› bulmaktad›r. Örne¤in, ‹ngiltere’de 1947’den bafllayarak yak›n zamana de¤in sabit kur politikas› uygulanm›flt›r. Buna göre ‹ngiliz yurttafllar› döviz al›m›nda serbest b›rak›lmakta, ancak elde döviz tutma hakk› s›n›rlanmaktayd›. Ayr›ca bu ifller için de döviz pozisyonu tutmaya yetkili bankalar görevliydi. Kuflkusuz buna duyulan neden ‹ngiltere’deki d›fl ticaret dengesinin aç›k vermesiydi. K. Mortan Sabit Maliyet [Alm. Fixe Kosten] [Fr. Coûts fixes] [‹ng. Fixed cost] Maliyetler üretim miktar›yla olan iliflkilerine göre, sabit ve de¤iflken olarak iki gruba ayr›l›r. Belirli bir zaman parças› içinde, üretim miktar›n›n azal›p ço¤almas›na ra¤men ayn› kalan maliyetler sabit veya dura¤an maliyetler diye adland›r›l›r. ‹flyerinin kiras›, makinelerin amortisman›, ustabafl›n›n ücreti gibi kalemler sabit niteliktedir. Konuya birim maliyet aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, üretim miktar›ndan ba¤›ms›z olan sabit maliyetler, üretim artt›kça birim bafl›na düflen sabit maliyetlerde bir azalma olur; üretim azalmas›nda ise birim bafl›na sabit maliyet pay› yükselir. F. Bilgino¤lu Sabit Kur [Alm. Fester Wechselkurs, Konstanter Devinsenkurs] [Fr. Taux fixe] [‹ng. Fixed exchange rate ] Bu sistemde yabanc› paralar›n, yani dövizin al›m ve sat›m› ve hangi kurdan ne oranda yurtd›fl›na sat›laca¤›na devlet karar vermektedir. Bunun bir hükümet politikas› olarak benimsenmesinde özellikle d›fl ödemeler dengesinin durumu çok etken olmaktad›r. Hükümetler bu yolla ithalat›n s›n›rlanmas›n› sa¤lar ve d›fl ticaret dengesinin oluflmas›na çaba gösterirler. Ayr›ca, ithalat›n s›n›rlanmas› yoluyla istenen, daha do¤rusu arzulanan mallar›n ithaline de yol açarak, ithalat›n bir baflka biçimde denetlenmesini sa¤larlar. Bu sistemde devlet kendi ulusal paras›n›n uluslararas› de¤erini de belirleme çabas›ndad›r. Burada serbest piyasa rejiminden uzaklafl›larak, özellikle bir dalgal› kur politikas›ndan kaç›n›l›r. Yani, milli paran›n yabanc› paralar karfl›s›nda dalgalanmas› ve belli piyasa de¤eri içinde de¤erinin oluflmas› önlenir. Bugün bu sistemden, yani kat› haliyle bu sistemden önemli bir sapma görülmektedir. Ve özellikle sabit kur politikas› sadece sermaye hareketlerinin kontrolünde uygulanmaktad›r. Bunun d›fl›nda normal dövizle yap›lan girifl-ç›k›fllarda ve di¤er ifllemlerde piyasa de¤erine dayanan bir kur politikas› izlenir. Nitekim Türkiye’de de 25 Aral›k 1983’te uygulamaya konan ve “pencere sistemi” ad› verilen kur politikas›nda bankalar›n Merkez Bankas›’n›n tespit etti¤i tayin etti¤i günlük kura belirli bir kâr katarak ifllem yapmas›na izin verilmifltir. Merkez Sabit Sermaye Teflekkülü [Alm. Anlagevermögensbildung, Anlageinvestitionen] [Fr. Formation du capital fixe ] [‹ng. Fixed capital formation] Bir ekonomide mal ve hizmet üretimi yapabilmek için bir araya gelen üretim faktörleri baz› vas›talardan yararlanmak zorundad›r. Üretim s›ras›nda yararlan›lan, kullan›lan vas›talar üretim yönünden yararl›ysa ve üretimde kullan›lma süreleri de bir y›l› afl›yorsa, bunlar sermaye eflyas› olarak kabul edilir. ‹flte bu sermaye eflyas›na yap›lan harcamalar sabit sermaye teflekkülünü ya da yat›r›m harcamalar›n› oluflturur. Yap›lan harcaman›n yat›r›m harcamas› olabilmesi için yukar›da belirtti¤imiz iki flart›n, üretime yararl› olmak ve kullan›m süresinin bir y›l› aflmas› flartlar›n›n birlikte gerçekleflmesi gerekmektedir. Sermaye eflyas›n› oluflturan mallar kullan›fl yerlerine göre ifllem görür. Bir dikifl makinesi evde, atölye ya da fabrikada d›fla dönük bir üretim faaliyetinde kâr amac›yla bulunduruluyorsa, bu makine yat›r›m mal›d›r. Dikifl makinesi hane halk›n›n evifllerinde kullan›l›yorsa dayan›kl› tüketim mal› olarak s›n›fland›r›l›r ve “sermaye mal›” niteli¤i tafl›maz. Sermaye mallar›n›n ömür süresi kriterinde, ömrü bir y›l› aflan sermaye eflyas›na yap›lan harcamalar yat›r›m harcamalar› olarak kabul edilir. Sermaye mal› olarak kabul edilen mallar›n bir y›l içinde amortize edilemeyece¤i öngörülür. Bir sermaye mal›n›n 1113 Sabit Varl›klar Safi Has›la ömrünü ve verimini art›ran harcamalar da yat›r›m harca mas› olarak kabul edilir. Sermaye mallar›n›n “idamesi”ni sa¤lamak için yap›lan harcamalar ise küçük tamir ve bak›m masraflar› olup, yat›r›m harcamas› de¤ildir. Yat›r›mlar, milli muhasebe hesaplar› içinde gayri safi ve net olarak hesaplan›r. Gayri safi sabit sermaye teflekkülü (gayri safi yat›r›m), belirli bir dönemde bir ekonomide yap›lan yat›r›m harcamalar›n›n tümünü oluflturur. Yat›r›m harcamalar› sadece yurtiçi yat›r›m harcamalar›n› oluflturuyorsa, bunlar gayri safi yurtiçi sabit sermaye teflekkülü diye adland›r›l›r. Ekonominin ülke d›fl›nda yat›r›mlar› varsa, tüm yat›r›mlar gayri safi sabit sermaye teflekkülü ad›n› al›r. Milli hesaplarda “gayri safi” terimi amortisman› da içeren k›ymetlerde kullan›lmaktad›r. Mevcut sermaye teçhizat›na belirli bir dönemde ayr›lan amortismanlar, o dönemdeki gayri safi sermaye teflekkülü k›ymetinden düflülünce net sabit sermaye teflekkülü (net yat›r›mlar) elde edilir. Yat›r›mlar hesaplan›rken iki yol kullan›l›r: Yat›r›m mallar›n›n mal ak›m› (malzeme) yolundan ekonomideki kullan›m yerlerine malolufl de¤erlerini saptama ya da yat›r›m harcamalar›n›, harcamay› yapanlardan do¤rudan saptama. Milli muhasebe sisteminde ise yat›r›mlar afla¤›daki gibi s›n›fland›r›l›r: I- Yat›r›mlar›n mal gruplar›na göre s›n›fland›r›lmas› (devlet-özel sektör ay›r›m›nda) a) Konutlar b) Di¤er binalar c) Di¤er inflaat (arazi düzeltmesi hariç) d) Arazi düzeltmesi, fidanl›k ve meyve bahçesi tesisi e) Ulaflt›rma vasat›lar› ve teçhizat› 1) Binek arabalar› 2) Di¤er f) Makine ve teçhizat g) Süt, dam›zl›k ve çeki hayvanlar› II- Yat›r›mlar›n ekonomik faaliyet kollar› itibariyle da¤›l›m› 1) Tar›m 2) Madencilik ve taflocakç›l›¤› 3) ‹malat sanayi, 4) Elektrik, gaz ve su 5) ‹nflaat 6) Toptan ve perakende ticaret ve otel ve lokantac›l›k 7) Ulaflt›rma, depolama ve haberleflme 8) Mali müesseseler 9) Konut 10) Serbest meslek ve hizmetler 11) Kamu hizmetleri (Bkz. Milli Gelir, Milli Muhasebe Sistemi). E. Özötün Sabit Varl›klar [Alm. Anlagevermögen, Sachanlagevermögen] [Fr. Actif immobilisé] [‹ng. Fixed assets] 1114 ‹flletmenin varl›klar› ile bu varl›klar› elde etmek için yararlan›lan kaynaklar› belirten mali raporlardan bilançoda, “dönen (cari) varl›klar” ve “sabit varl›klar” (daha do¤ru bir deyifl olarak “duran varl›klar”, ayr›m› yap›l›r. Bu ayr›m›n ilkesi, tahmin edilen hizmet süresinin bir y›l veya daha k›sa olmas› halinde dönen varl›k kalemi gösterilmesidir. Duran varl›klar, dönen varl›klar içine girmeyecek olan bütün iflletme varl›klar›n› içine alan bir kavram olarak kullan›ld›¤›nda; uzun vadeli alacaklar, depozitolar, avanslar, peflin ödemeler, ifltirakler gibi mali, fabrika makine ve teçhizat›, demirbafllar, tafl›t araçlar› gibi maddi, pefltemall›k, kurulufl giderleri gibi maddi olmayan varl›klar› kapsayacakt›r. Sabit varl›klar kavram›, duran varl›klar içinde faaliyetlerde kullan›lan bina, teçhizat ve do¤al kaynaklar gibi maddi varl›klar için kullan›lan bir kavramd›r. Duran varl›klar› oluflturan di¤er gruplar› ise ba¤l› k›ymetli ve maddi olmayan varl›klar oluflturur. F. Bilgino¤lu • • • Safha Maliyeti Sistemi [Alm. Divisionskalkulation,Kostenrechnung für Massenfertigung] [Fr. Coût de phase] [‹ng. Process costing, Process cost system] Maliyet muhasebesinde maliyet tafl›y›c›lar› konusu birim maliyetleme sistemlerine ayr›lm›flt›r. Bir s›nai iflletmede uygulanacak olan birim maliyetleme sistemini belirleyen en önemli etmen, üretim tipidir. Üretimin birbirini izleyen, birbirine ba¤l› safhalarda cereyan etti¤i ve belirli hammaddelerden devaml› flekilde ve kütle halinde bir tek veya birbirine benzer birkaç mamul üretildi¤i takdirde, safha maliyeti sistemi uygulan›r. En önemli uygulama alanlar› madencilik, çimento, fleker, tekstil, bira, petrol gibi daha çok proses üretime dayal› sanayi kollar›d›r. Safha maliyeti sisteminin temeli, üretimin gerçekleflti¤i her safhan›n maliyetlerini ayr› ayr› toplamak ve bu toplamlar› o safhalarda üretilen birimlere bölerek birim maliyetleri hesaplamakt›r. F. Bilgino¤lu Safi Has›la [Alm. Nettoertrag, Reinertrag ] [Fr. Produit net ] [‹ng. Net product] Fizyokratlardan François Quesnay’n›n tar›mda safi bir has›lan›n meydana geldi¤ini iddia etti¤i teori ile ilgili bir kavramd›r. Her üretken faaliyet, belirli baz› harcamalar› gerektirmektedir. Bunlar kay›pt›r. Di¤er bir deyiflle yeni servetin üretiminde bir miktar servet imha edilmektedir. Yarat›lan yeni servet ile imha edilen servet aras›ndaki fark, servetin net art›fl›n› oluflturmaktad›r. Fizyokratlar buna net has›la ad›n› vermekteydi. Fizyokratlara göre net has›la, yaln›z bir üretim kategorisinde meydana gelmekteydi ve bu da tar›md›. Ancak Safi Milli Has›la Sa¤l›k Sigortas› tar›mda üretilen servet, tüketilen servetten büyüktü. ‹stisnalar hariç çiftçi tüketti¤inden daha fazlas›n› hasat etmekteydi. Çiftçinin bütün y›l boyunca yapt›¤› tüketim karfl›lanmakta ve tar›m›n safi has›la meydana getirme kudreti sayesinde ekonomi ve uygarl›k mümkün olmak tayd›. Di¤er üretim s›n›flar›nda net has›la meydana gelmemekteydi; ticarette veya ulaflt›rmada insan eme¤i fazla bir fley üretmemekteydi; yaln›zca üretilmifl mallar›n yerine yenileri konmakta veya bunlar tafl›nmaktayd›. ‹malat sanayiinde zanaatkâr hammaddeleri bir araya getirmekte veya fleklini de¤ifltirmekteydi. Tar›m d›fl›ndaki faaliyetler k›s›rd›, çünkü ilave bir servet yaratmamaktayd›. Asl›nda imalat sanayiinde ve ticarette tar›mdan daha fazla kazanç elde edilmektedir. Fizyokratlara göre bu türlü kazançlar tar›m s›n›f›ndan sanayi s›n›flar›na yap›lan servet transferi idi. D. Demirgil leri, bu kiflilerin bazen bofl kalmalar›na neden olmakta ve onlardan en iyi flekilde yararlan›lmamaktad›r. Saf proje örgütünde, iflletmenin gelece¤i de¤il, projelerin geliflimi daha önemli yer tutmakta ve bu nedenle iflletmenin ald›¤› riskler fazlalaflmaktad›r. Bunun yan›nda, saf proje örgütünün proje faaliyetleri üzerinde emir-komuta birli¤ine uygun bir yönetim otoritesi kurmas› bu tip proje örgütünün yarar›n› oluflturmaktad›r. E. Eren Sa¤l›k Sigortas› Safi Milli Has›la (Faktör fiyatlar› ile) [Alm. Netto sozialproduct zu faktorkosten] [Fr. Produit national net aux coûts des facteurs ] [‹ng. Net national product at factor cost ] Faktör fiyatlar› ile safi milli has›la teorik olarak afla¤›da belirtilenflekilde hesaplan›r. Ücret + Faiz + Kâr + Kira = SMH (F.F.) Bunu biraz daha ayr›nt›l› olarak flöyle ifade etmek de mümkündür: + Ücret ve maafllar + Faizler + Kiralar + Kârlar A) Anonim flirket kârlar› a) Da¤›t›lmam›fl kârlar b) Kurumlar vergisi c) Dividantlar (kâr pay› ödemeleri) B) fiah›s flirketleri kârlar› + S M H (F.F.) Bu hesaplama tarz›ma göre, ABD Ticaret Bakanl›¤› dar anlamda milli geliri, faktör fiyatlar› ile safi milli has›laya özdefl saymaktad›r. A. Kal›n Saf Proje Örgütü [Alm. Einzelnes Projekt-Management] [Fr. Administra tion unitaire des projets ] [‹ng. Unitary project manage ment] Saf proje örgütü proje yöneticilerinin emir kumanda ba¤› ile kuruluflun genel müdürüne do¤rudan ba¤land›¤› bir yap›land›rma fleklidir. Burada her proje yöneticisi kuruluflun di¤er fonksiyonel faaliyetlerinden tamamen ayr›lm›flt›r. Ancak, bu tür proje örgütünün sak›ncalar›ndan biri, birden fazla projeyi üstlenen iflletmelerde, baz› ifllemlerin her proje için ayr› ayr› tekrarlanmas› ve bu durumun maliyetlerin yükselmesine sebep olmas›d›r. Ayr›ca baz› ifllerde uzmanlaflm›fl kiflilerin sadece belirli proje bölümlerinde bafltan sona kadar görevlendirilme- 1115 [Alm. Krankenversicherung] [Fr. Assurance santé] [‹ng. Health insurance ] Kifliyi hastal›k nedeniyle u¤rayaca¤› maddi zararlara karfl› koruyan kamusal ya da özel sigorta sistemidir. ‹lk sa¤l›k sigortas› Almanya’da 1883’te kurulmufltur. Almanya’daki sa¤l›k sigortas›n›n özelli¤i zorunlu oluflu ve kifliye do¤rudan yap›lan sa¤l›k hizmetinin hükümet iflveren ve iflçi taraf›ndan karfl›lanmas›d›r. ABD’de 1910 da bafllayan sa¤l›k sigortas› kurma çal›flmalar› baflar›ya ulaflmam›flt›r. ABD’de sigortac›l›k özel flirketlerin elindedir; ancak 1964’te fakir yurttafllar›n bak›m›n› devlet üstlenmifltir. Türkiye’de son verilere göre ba¤l› olduklar› sosyal güvenlik kurumlar› arac›l›¤›yla sa¤l›k sigortas›ndan yararlananlar›n ancak yüzde 60’› bulmaktad›r. Özellikle 1980’lerin sonlar›nda gündeme gelen, genel sa¤l›k sigortas›nda bir ara aflama olarak getirilen ve ödeme gücü olmayanlara paras›z tedavi olana¤›n› sa¤lamay› amaçlayan “Yeflil Kart” uygulamas› gerçek anlamda baflar›l› olmam›flt›r. Halen sürmekte olan genel sa¤l›k sigortas› oluflturma çal›flmalar›nda henüz yasalaflmam›fl çeflitli tasar›lar bulunmaktad›r. Bu tasar›larda yurttafllar›n do¤umdan itibaren sigortalanmas› ve sa¤l›k hizmetlerinden eflit ve adil olarak yararlanmas› amaçlanmaktad›r. Çözüme kavuflturulamayan en önemli nokta genel sa¤l›k sigortas›n›n giderlerinin karfl›lanaca¤› kayna¤›n ve prim sisteminin belirlenmesidir. Genel sa¤l›k sigortas›n›n yararlar› flunlard›r: 1) Hükümet ek bir finansman kayna¤› sa¤lar. 2) Halk sigortalanarak daha iyi bir sa¤l›k hizmetine kavuflabilir. 3) Hekimler ve sa¤l›k personeli için yeni istihdam olanaklar› do¤ar. Genel sa¤l›k sigortas›n›n sak›ncalar› ise flunlard›r: 1) Tesislerin yetersiz oldu¤u yörelerde halk prim ödemesine ra¤men yeterince sa¤l›k hizmeti bulamayacakt›r. 2) Hastalanan halk sigorta olanaklar›n› israf edebilir. Böylece hizmet maliyeti artar ve ekonomiye yeni yük getirir. 3) Sigorta sadece tedavi edici hizmetlere yat›r›m yapaca¤›ndan, koruyucu sa¤l›k hizmetleri ihmale u¤rar. Bu da geliflmekte olan ülkeler için son derece büyük kay›pt›r. (Bkz. Sosyal Sigortalar, Sosyal Sigortalar Kurumu). N. Sözen/N. Elhüseyni Sa¤ Para Sair Kazanç ve ‹ratlar Sa¤ Para [Alm. Gesunde Währung, Stabile Währung] [Fr. Mon naie droite, Monnaie stable ] [‹ng. Hard currency, Sound money] Resmi de¤eri ile fiili sat›n alma gücü az-çok denklik gösteren ödeme arac›d›r. Ekonomilerinin dengesini koruyabilen ülkelerde, ödeme araçlar› ço¤u kez sa¤ para nitelindedir. (Bkz. Zay›f Para ). F. Ergin Saint-Simon, Claude Henri de Rouvroy (1760-1825) Asil bir ailenin en küçük o¤lu olarak 1760 y›l›nda Paris’te dünyaya geldi. 19 yafl›nda Amerikan Ba¤›ms›zl›k Savafl›’na kat›ld› ve Washington’un ordusunda savaflt›. Fransa’ya döndü¤ünde imparatorluk ordusuna, daha sonra Frans›z Devrimi’ne kat›ld›. Asalet unvanlar›ndan vazgeçmesi, tutuklanmas›na engel olmad›. Serbest b›rak›ld›ktan sonra baflar›s›z bir ifl hayat›na at›ld›. Vaktini okumaya ve yazmaya ay›rd›. Fakirlik içinde yaflam›n› sürdürdü. 1825’te ölene kadar çok say›da kitap ve broflür yay›nlad›. Ülke servetinin kayna¤›n› siyaset adamlar› ve tan›nm›fl kimseler de¤il, beceri sahibi kimselerin oluflturdu¤unu savundu. Ona göre sanayi her fleyin esas›n› oluflturmaktayd›. Savundu¤u sistemde s›n›flar olmayacakt›. Çal›flanlar ve aylaklar olacakt› ve zamanla aylak olanlar ortadan kalkacakt›. Öngördü¤ü toplumda iflçiler, çiftçiler, zanaatkârlar, imalatç›lar, bankac›lar, bilim adamlar› ve sanatla u¤raflanlar yer alacakt›. Her fley beceri ve eme¤e ba¤l› olacakt›. Bütün kuvvetin topland›¤› Millet Meclisi’nde ticaret, sanayi ve tar›m temsil edilecekti. Hükümet insanlar› de ¤il, iflleri yönetecekti. Siyasete de¤il, ekonomiye önem verilmeliydi. Ütopik fikirlere sahip olmakla beraber Saint Simon’un sosyalist oldu¤u söylenemez. Yaz›lar›nda özel mülkiyetin kald›r›lmas›n› savunmam›flt›r. Toplumun en çok insana en fazla iyilik sa¤layacak flekilde örgütlenmesi gerekti¤ini belirtmifltir. Ana amac›n›n fakirlerin durumunu düzeltmek olmas›na karfl›n, bunu kendilerinin yapamayaca¤› düflüncesindeydi. Fakirlerin durumunu, bilim adamlar› ve mühendislerin dan›flmanl›¤› ile sanayiciler düzeltecekti. Saint-Simon’un ö¤retileri kendisini izleyen ö¤rencileri taraf›ndan sola sapt›r›ld›. Savundu¤u sanayi sistemi, topluma karfl› hücumlar›n kayna¤› oldu. Yaz›lar›n›n okuyucu kitlesi s›n›rl› kald›ysa da, bir arkadafl grubu üzerindeki etkisi çok kuvvetliydi. Fikirlerini popülarize edip yayanlar bu arkadafllaryd›. Ölümünden sonra kendisine ba¤l› olanlar örgütlenerek Le Producteur adl› bir dergi ç›kard›lar ve onun fikirlerini yaymaya çal›flt›lar. K›sa zamanda Saint-Simon’un basit doktrinini gözden geçirerek sosyalizme yönelttiler. D. Demirgil Sair Aktifler [Alm. Sonstige Vermögensgegenstände] [Fr. Autres ac tifs, Actif minor] [‹ng. Order assets ] Özellikle kendi bölümlerinde tan›mlanmayan varl›k ka- 1116 lemlerine ait hesaplar “sair” veya “di¤er aktifler” kavram› alt›nda toplan›r. Bilançolarda “sair dönen varl›klar” ve “sair duran varl›klar” ayr›m› da yap›labilir. Sair aktifler bafll›¤› alt›nda, gelecek dönemlere ait giderler, gelir tahakkuklar›, gelecek y›llar ihtiyac› stoklar, elden ç›kar›lacak stoklar ve maddi duran varl›klar kalemleri yer alabilir. F. Bilgino¤lu Sair Kazanç ve ‹ratlar [Alm. Sonstige Einkünfte] [Fr. Revenus divers] [‹ng. Miscellaneous earnings and incomes, other incomes] Gelir vergisi ile vergilenecek “gelir”i oluflturan yedinci gelir unsuru sair kazanç ve iratlard›r. (Di¤er ilk alt› unsur ticari kazançlar, tar›msal kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançlar›, gayrimenkul sermaye iratlar›, menkul sermaye iratlar›d›r.) Sair kazanç ve iratlar için genel bir tan›m verilemez. Ancak bir olumlu, bir de olumsuz özelli¤e dikkat etmek gerekir. Sair kazanç ve iratlar kategorisine girecek menfaatler, temelde ya bir kazanç ya da bir irat görünümünde olmal›d›r. Di¤er taraftan, sair kazanç ve iratlar ilk alt› gelir unsuru çerçevesine sokulmayan, para ile ölçülür menfaatlerin otomatik olarak getirilip dahil edildi¤i bir torba kategori de de¤ildir. Gelir Vergisi Kanunu’na göre sair kazanç ve iratlar iki gruptan oluflur: De¤er art›fl› kazançlar›: 1) Borsada kay›tl› olanlar ile ivazs›z olarak iktisap edilenler hariç menkul k›ymetlerin iktisap tarihinden itibaren her bir y›l içinde ya da iktisap tarihinden önce elden ç›kar›lmas›ndan do¤an kazançlar›n 3 200 000 TL’lik k›sm› vergi d›fl›d›r. 2) ‹htira beratlar› d›fl›ndaki s›nai haklar›n (marka, ticaret unvan›, alameti farika gibi) elden ç›kar›lmas›ndan do¤an kazançlar. Bu kazançlar›n da 3 200 000 TL’lik k›sm› vergi d›fl› tutulmufltur. 3) Telif haklar›n›n ve ihtira beratlar›n›n müellifleri, mucitleri ve bunlar›n kanuni mirasç›lar› d›fl›nda kalan kimseler taraf›ndan elden ç›kar›lmas›ndan do¤an kazançlar. Bu kazançlarda da 3 200 000 liral›k istisna bulunmaktad›r. 4) Ortakl›k haklar›n›n ya da hisselerinin elden ç›kar›lmas›ndan do¤an kazançlar. 5) Faaliyeti durdurulan bir iflletmenin k›smen veya tamamen elden ç›kar›lmas›ndan do¤an kazançlar. 6) ‹ktisap flekli ne olursa olsun, GVK’n›n 70. maddesinin birinci f›kras›nda 1,2,4 ve 7 numaral› bentlerinde belirtilen mal ve haklar›n iktisap tarihinden bafllayarak dört y›l içinde elden ç›kar›lmas›ndan do¤an kazançlar. Ar›zi kazançlar: 1) Ar›zi olarak ticari ifllemlerin icras›ndan ya da bu nitelikteki ifllemlere arac›l›ktan elde edilen kazançlar. 2) Ticari ya da zirai bir iflletmenin faaliyetiyle serbest meslek faaliyetinin durdurulmas› veya terk edilmesi, henüz bafllamam›fl olan böyle bir faaliyete giriflilmemesi, ihale, art›rma ve eksiltmelere kat›l›nmamas› karfl›l›¤›nda elde edilen has›lat. 3) Gayrimenkullerin tahliyesi veya kirac›l›k hakk›n›n devri karfl›l›¤›nda al›nan tazminatlar ile pefltemall›klar. 4) Ar›zi olarak yap›lan serbest meslek faaliyetleri dolay›s›yla tahsil edilen has›lat. Henüz bafllamam›fl olan ticari, tar›msal ya da mesleki bir faaliyete hiç giriflilmemesi ile ihale, art›rma ve eksiltmelere kat›l›nmamas› karfl›l›¤›nda elde edilen Sair Pasifler Sar› Sözleflme kazançlar hariç olmak üzere, yukar›da yer alan kazançlar›n 100 000 liras› vergiden istisna edilmifltir. 5) Gerçek usulde vergiye tabi yükümlülerin terk ettikleri iflleriyle ilgili olarak zarar yaz›lan de¤ersiz alacaklar ile karfl›l›k ayr›lan flüpheli alacaklar›n tahsili dahil sonradan elde ettikleri kazançlar. 6) Dar mükellefiyete tabi olan mükelleflerin Türkiye ile yabanc› ülkeler aras›nda ar›zi olarak yapt›klar› ulaflt›rma ifllerinden sa¤lad›klar› kazançlar. (Bkz. Ticari Kazançlar, Zirai Kazançlar, Serbest Meslek Kazançlar›, Menkul Sermaye ‹ratlar›, Gayrimenkul Ser maye ‹ratlar› ). A. Tezel/fi. Akkaya Sair Pasifler [Alm. Sonstige Verbindlichkeiten] [Fr. Autres passifs] [‹ng. Other liabilities ] Bilançolar›n pasifinde borçlar ve öz sermaye bölümlerinde tan›mlanmayan pasif nitelikle hesaplar bu ad alt›nda toplan›r. F. Bilgino¤lu Sakura Bank Ltd. Sanayi Devrimi Merkezi Tokyo kentindedir. Nisan 1990’da Mitsui Bank Ltd. (1876) ile Taiyo Kobe Bank Ltd.’in (1937) birleflmesiyle Mitsui Taiyo Kobe Bank Ltd. olarak kuruldu. Nisan 1992’de flimdiki ad›n› ald›. Ülkenin ikinci büyük bankas›d›r. 1995 itibariyle sermayesi 424,4 milyar, mevduat toplam› 37,233 trilyon, bilanço toplam› 52,466 trilyon Yen’dir. Japonya’da 446, yurtd›fl›nda 21 flubesi vard›r. N. Elhüseyni (Bkz. Endüstri Devrimi). Sanayileflme (Bkz. Kalk›nma). Sanwa Bank, Ltd. Sakl› Pay Merkezi Japonya’n›n Osaka flehrindedir. 1933 y›l›nda, Konoike Bank Ltd. (kuruluflu 1877), Bank of Yamaguchi Ltd. (kuruluflu 1879) ve The 34th Bank Ltd.’in (kuruluflu 1878) birleflmesiyle kurulmufltur. 1995 itibariyle sermayesi 466 milyar, mevduat toplam› 39,696 trilyon, bilanço toplam› 51,849 trilyon Yen’dir. Japonya’da 1,042, di¤er ülkelerde 30 flubesi vard›r. S. Abaç/N. Elhüseyni (Bkz. Mahfuz Hisse). Samuelson, Paul A. (1915- Refah ekonomisinde refah›n belirli bir de¤iflme sonucunda düzelmesini tespit edebilmek gayesiyle Samuelson testlerini gelifltirmifltir. Bu suretle di¤er bütün k›s taslar Samuelson testlerinin özel halleri olmaktad›r. D›fl ticarette Samuelson, Stolper ile beraber serbest ticaretin üretimdeki k›t faktörün geliri azaltt›¤›n› göstermifltir. Heckscher, Ohlin teorisi çerçevesinde faktör fiyatlar›n›n eflitlendirilmesi için gerekli flartlar› belirlemifltir. Transfer sorunu ve ticaret kazançlar› konusunda bugüne kadar genel kabul görmüfl bir klasik yaklafl›m gelifltirmifltir. Kamu mahiyesinde kamu harcamalar› teorisinde optimum kaynak da¤›l›m›n›n kamu ve özel mallar›n bulundu¤u bir dünyada nas›l olufltu¤unu belirlemifltir. Samuelson’un birçok bask›s› yap›lan Economics (1945) ve The Foundations of Economic Analysis (1948) adl› kitaplar› vard›r. D. Demirgil ) Amerikal› ekonomist Paul Samuelson, Massachusetts Institute of Technology’nin profesörlerinden olup 1970’te Ekonomi Nobel Ödülü’nü kazanm›flt›r. Ödülün verilifl nedeni matematik araçlarla ekonomi biliminin genel analitik ve metodolojik düzeyini yükseltmesidir. Samuelson’un çal›flmalar› ekonominin bütün sahalar›n› kapsamaktad›r. Genellikle dergilerde makaleler fleklinde yay›nlanan çal›flmalar›nda dinamik ekonomide, bir ekonomik sistemin denge d›fl›nda nas›l hareket etti¤ini, bir ekonominin geliflme safhalar› zincirinde dönemden döneme nas›l geliflti¤ini incelemifltir. Bir ekonomik sistemin hangi flartlar alt›nda istikrarda oldu¤unu belirlemifltir. Mukayeseli statik ile dinamik aras›ndaki s›k› formel ba¤›ml›l›¤› incelemifl ve buna uygunluk prensibi ad›n› vermifltir. Çarpan analiziyle h›zland›rma prensibinin karfl›l›kl› etkileflimi hakk›nda 1939 y›l›ndaki bir makalede gelifltirmifl oldu¤u analiz, konjonktür dalgalanmalar›nda önemli bir geliflme yaratm›flt›r. Zaman içinde ekonomik etkinlik flartlar›n› inceleyen Samuelson, mak simum büyüme flartlar›na da aç›kl›k getirmifltir. Tüketicinin talep teorisinde birçok ekonomist dedüktif metotlara ba¤l› olarak tüketici davran›fllar› hakk›nda teoremler gelifltirirken, Samuelson gözlemlenen davran›fla ba¤l› tercihleri tan›mlam›fl ve bunlar› iffla edilen tercihler olarak nitelemifltir. Sar› Sözleflme [Alm. Anstellungsvertrag In dem Arbeitnehmer sich verpflichtet Keiner Gewerkschaft beizutreten] [Fr. Cont rat jaune ] [‹ng. Yellow-dog contract] ‹flçilerden ifle al›n›rken sendikaya girmeyeceklerine dair al›nan taahhütnameye verilen add›r. Sendika özgörlü¤ünün geçerli oldu¤u ülkelerde bu gibi sözleflmelerin yap›lmas› yasakt›r. Çünkü sendika özgürlü¤ünü gere¤ince iflçi diledi¤i sendikaya, hiçbir bask› alt›nda kalmadan, serbestçe girme, sendikal faaliyet gösterebilme ve serbestçe sendikadan çekilme haklar›na sahiptir. Sar› sözleflme iflçinin elinden sen-dikalaflma hakk›n› ald›¤›ndan günümüzde birçok ulusal ve uluslararas› belgeyle yasaklanm›flt›r. Hatta birçok ülke anayasas›nda sendika kurma, serbestçe sendikaya üye olma hakk› zikredildi¤inden, sar› sözleflme yapan iflverenlerin hukuki ve cezai sorumlulu¤u yasalarla dü-zenlenmifltir. Ayr›ca uluslararas› düzeyde imzalanan birçok sözleflmede de sendika özgürlü¤ü belirtilmifltir. Bunlar›n en ünlüsü Uluslararas› Çal›flma Örgütü’nün (ILO) 1948 y›l›nda kabul etti¤i 87 say›l› sözleflmedir. 1117 Sarkuysan Elektrolitik Bak›r Sanayii ve Ticaret A.fi. Sat›n Alma Gücü Paritesi Sat›c› Rant› Türk mevzuat›nda da sendika özgürlü¤ü hem anayasam›zda (m. 51), hem de yasalar›m›zda (2821 say›l› yasa, m.31) güvence alt›na al›nd›¤›nda, sar› sözleflme yap›lmas› yasakt›r. (Bkz. Sendika, Uluslararas› Çal›flma Örgütü) M. Kutal Sarkuysan Elektrolitik Bak›r Sanayii ve T caret A.fi. (Bkz. Sat›c› Piyasas› ). Sat›lan Mal›n Maliyeti [Alm. Kosten der verkauften Erzeugnisse] [Fr. Coût des biens vendus] [‹ng. Cost of goods sold, Cost of sales] Bir hesap döneminin maliyetleri hesapland›ktan sonra, bunlar› çeflitli bak›mlardan ve çeflitli amaçla de¤erlendirebilmek için “sat›lan mallar›n maliyeti ” hesab› tutulur. Ayr›ca bu hesab›n daha genifl bir dökümü, gelir tablosunun bir bölümünü oluflturan “sat›lan mallar›n maliyeti tablosu” nda yer al›r. Belirli bir dönem içinde sat›lan mallar›n maliyetini saptamak gerekir. Bu maliyet, imalata baflland›¤› andan, dönem sonuna kadar imalata yüklenen tüm maliyetlerin toplam› ile dönem sonu elde kalan mallar›n maliyeti aras›ndaki farka eflittir. Bu dönemden daha önce oluflmufl bulunan maliyetler de dönem bafl› stoklar olarak hesaba dahil edilir. Buna göre sat›lan mallar›n maliyetinin bulunmas› flöyle olur: Dönem bafl›ndaki stoklar›n hesaba girifli yap›l›r. Dönem içinde oluflan tüm maliyetlerin veya mal al›mlar›n›n hesaba girifli yap›l›r. Dönem sonu eldeki mevcutlar hesaptan düflülür. i- Sarkuysan 1972 y›l›nda 100 kadar kuyumcu, sarraf ve sanatkâr›n ortak giriflimiyle kurulmufltur. Ad› da kurucular›n›n meslek tan›mlamas›ndan (SARraf-KUYumcuSANantâr) gelmektedir. Bafll›ca kurulufl amaçlar› bak›r madenlerini ar›tarak ülke ihtiyac›n› karfl›lamak, alt›n ve gümüflün ham bak›rla birlikte kullan›lmas›n› önleyerek ar›tma ifllemi s›ras›nda elde edilen bu de¤erli metalleri ülkeye kazand›rmak ve bak›r ihracat›yla ülke ekonomisine katk›da bulunmakt›r. Halka aç›k ilk anonim flirketlerden biri olan Sarkuysan’›n 3 000’i aflk›n orta¤› ve 1996 y›l› itibariyle 1,134 trilyon TL’lik sermayesi vard›r. Hisse senetleri borsada ifllem görmektedir ve hiçbir orta¤›n›n pay› %10’u aflmamaktad›r. ‹liflkili sanayi dallar›nda da etkinlik gösteren Sarkuysan’›n bafll›ca ifltirakleri flunlard›r: Pik döküm üreten DEM‹SAfi, emaye tel üreten BEKTAfi, makine tesis ve yedek parça üreten SARMAK‹NA, yurtiçi pazarlama faaliyetlerini yürüten SARDA, d›fl ticaret ve finansman konular›nda çal›flan ve Liechtenstein’de kurulu INTERNATIONAL SARKUYSAN (INTSAR). Sarkuysan’›n modern tesislerinde lister bak›r›n ergitilmesi, pirometalurjik ve elektrokimyasal yollarla rafinasyonu, sürekli dökümü, s›cak ve so¤uk haddeleme ve çekme teknolojisi ile flekillendirilmesi, ç›plak ve kaplamal› çeflitli ebatta yuvarlak ve profil tel haline getirilmesi ifllemleri yap›lmaktad›r. fiirketin merkez ofisleri ve Gebze’de bulunan fabrika tesislerinde toplam 440 personel çal›flmaktad›r (1996). Sarkuysan’›n bafllang›çta 10 000 ton/y›l olan kapasitesi günümüzde 70 000 ton/y›la ç›km›flt›r. ASTM, DIN, BS, TS vb. normlara uygun olarak üretilen ürünler hem yurtiçine, hem de yurtd›fl›na pazarlanmaktad›r. Sarkuysan’›n ürünleri Avrupa, Amerika, Kuzey ve Güney Afrika, Uzakdo¤u ve Ortado¤u’daki yaklafl›k 60 ülkeye ihraç edilmektedir. fiirket 1995 y›l›nda 114 milyon dolarl›k ihracat gerçeklefltirmifltir. fi. Özgencil/N. Elhüseyni • • • Sat›lan Mallar›n Maliyeti D.B. Stok + Tamamlanan mallar›n maliyeti (veya al›fllar) D. Sonu Stok - Sat›lan mallar›n maliyeti=FARK F. Bilgino¤lu Sat›n Alma Gücü [Alm. Kaufkraft] [Fr. Puvoir d’achat ] [‹ng. Purchasing power] Paran›n mübadeledeki de¤er derecesine “sat›n alma gü cü” denir. Bu güç paran›n sat›n ald›¤› mal miktar›na göre belirlenir. Ayn› para miktar›yla sat›n al›nabilen mal miktar›nda bir eksilme varsa, paran›n sat›n alma gücü azalm›fl, artma varsa paran›n sat›n alma gücü yükselmifldemektir. Baz› hallerde bir ulusal paran›n zaman veya mekân içinde yabanc› paralardan ne kadar sat›n alabilece¤ini belirlemek için de kullan›l›r. D. Demirgil Sat›c› Piyasas› Sat›n Alma Gücü Paritesi [Alm. Verkäufermarkt] [Fr. Marché du vendeur] [‹ng. Sellers’ market] Geçici bir dönem için belirli fiyatta talebin arzdan fazla olmas› durumudur. Sat›c›lar›n lehine oluflan bu durum, fiyatlarda art›fl e¤ilimini yarat›r. Fiyat art›fllar›n›n ötesinde, sat›c› piyasas›, talepteki kaymalardan yararlanarak sat›fl flartlar›, teslim tarihi, garanti flartlar›, bak›m imkânlar› konular›nda sat›c›n›n lehinde, tüketicinin aleyhinde bir durum yarat›lmas›na f›rsat verir. D. Demirgil [Alm. Kaufkraftparität ] [Fr. Parité du pouoir d’achat ] [‹ng. Purchasing pojer parity ] ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra uygulanan uluslararas› para sistemi, 1944 y›l›nda toplanan Bretton Woods Konferans›’nda kabul edilen ilkelere dayan›r. Bu ilkelere göre sistem içindeki her ülke, paras›n›n d›fl de¤erini dolar türünden tan›mlam›fl ve ABD de dolar› de¤iflmez bir fiyattan alt›na ba¤l›yarak bu de¤iflmez fiyattan di¤er ülkelerin merkez bankalar›na alt›n satmay› kabul etmifltir. Böylece sistem içindeki her ulusal para dolar arac›l›¤›y- 1118 Sat›fl Giderleri Say›fltay la adeta alt›na ba¤lanm›fl olmaktad›r. Sistem asl›nda bir de¤iflmez kur düzenidir. Ancak çeflitli nedenlerle ülkeler ulusal paralar›n›n dolar karfl›s›ndaki de¤erini zaman zaman ayarlayabilirler. Burada akla flöyle bir soru gelebilir: Paras›n› dolar türünden tan›mlayacak ülkeler bu tan›m› hangi temele dayand›racaklard›r? Neden bir ülkenin paras› flu kadar dolar olarak tan›mlanacakt›r da, di¤erininki bu kadar dolar olacakt›r? Asl›nda bu sorun yaln›zca Bretton Woods sisteminin getirdi¤i bir sorun de¤ildir. Savafl öncesi dönemde de döviz kurlar›n›n tespitinde benzer sorunlar ve çeflitli çözümler tart›fl›lagelmifltir. Çözümlerden en ilginç olan› ve en çok tart›fl›lan› Gustav Cassel’in sat›n alma gücü paritesi diye an›lan görüflüdür. Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra tekrar alt›n standard›na dönme giriflimleri s›ras›nda ulusal paralar›n alt›n karfl›l›klar›n›n tespiti s›ras›nda ortaya at›lan bu görüfle göre özel olarak döviz kurlar›ndaki de¤iflmeler ulusal paralar›n yurtiçi sat›n alma gücündeki de¤ifl-meleri yans›tmal›d›r. Bu görüfle yöneltilebilecek en önemli sorular flunlar olabilir. Ulusal paralar›n yurtiçi sat›n alma gücündeki de¤iflmeler toptan eflya fiyatlar› endeksi, geçinme endeksi, gayri safi milli has›la deflatörü gibi çeflitli göstergelerle ölçülebilir. Sat›n alma gücündeki de¤iflmeler hangi göstergeye göre belirlenecektir? Ülkeler aras›nda nispi fiyatlar, tüketici tercihleri, d›fl ticarete konu olan mallar vs. aç›s›ndan önemli farklar varsa, sat›n alma gücündeki de¤iflmeler kur de¤iflmelerine nas›l ölçü olabilecektir? Döviz yaln›zca mal hareketleri nedeniyle arz ve taleb edilmedi¤ine göre, sat›n alma gücündeki de¤iflmelerle döviz kurunu belirleme eksik bir yöntem olacakt›r. (Bkz. Alt›n Standard›, Bretton Woods Anlaflmas›). E. Alkin Sat›fl vergileri iki gruba ayr›l›r: Genel sat›fl vergileri (sa les taxes) ve özel sat›fl (tüketim) vergileri (excises). Genel sat›fl vergileri üretim aflamalar›nda mallar›n el de¤ifltirmesi s›ras›nda al›nan vergilerdir. Üretim aflamalar› ilk madde istihsal, imalat, toptan ticaret ve perakende sat›fl olarak s›ralanabilir. Belirli bir mal grubu, say›lan bütün bu üretim aflamalar›nda vergileni-yorsa yay›l› sat›fl (mu amele) vergileri (turnover taxes) ortaya ç›kar. Yay›l› muamele vergilerinin matrah›, mallar›n sat›fl fiyat›d›r. Vergi üretimin belli bir aflamas›nda al›n›yorsa, toplu sa t›fl vergilerinden söz edilir. Toplu sat›fl vergileri, al›nd›klar› aflamaya göre adland›r›l›r. ‹stihsal vergisi, imalat vergisi, toptan ticaret vergisi ve perakende sat›fl vergisi gibi. Yay›l› mua-melelerinde matrah olarak her aflamadaki katma de¤erin seçilmesi sonucunda birçok ülkede katma de¤er vergisi al›nmaktad›r. Özel sat›fl vergileri belirli bir mal› genellikle tüketim aflamas›nda vergileyen dolayl› vergi türüdür. Sosyal maliyeti yüksek ya da kamusal nitelikte hizmetleri faydalanana ödettirmek, lüks tüketimi k›smak, devlete gelir sa¤lamak amac›yla, bu amaçlara uygun mallar vergi konusu yap›l›r. Gümrük vergileri de özel sat›fl vergileri kategorisi içinde ele al›nabilmektedir. Sat›fl vergileri, harcamalar üzerinden al›nan bir vergi türüdür. Bu nedenle kaynak da¤›l›m›n› (emek arz›n›) olumlu flekilde etkiledi¤i, tüketimle tasarruf aras›ndaki tercihleri tasarruf lehine de¤ifltirdi¤i savunulmufltur. Gelir da¤›l›m› yönünden de tüketicilerin geliri kazanmaktan de¤il, bu geliri tüketmekten fayda ve tatmin sa¤lad›klar› varsay›m›yla daha adil oldu¤u ileri sürülmüfltür. Bu vergilerin yans›mas› al›nd›klar› mal ya da mal grubunun piyasas›na, arz ve talep esnekliklerine ba¤l›d›r. Türkiye’de sat›fl vergileri bafll›¤› alt›nda katma de¤er vergisi, akaryak›t tüketim vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi ve tafl›t al›m vergisi say›labilir. (Bkz. Gider Vergileri, Muamele Vergisi, Katma De¤er Vergi si). Ö.F. Bat›rel/fi. Akkaya Sat›fl Giderleri [Alm. Verkaufskosten, Vertriebskosten] [Fr. Coûts de vente] [‹ng. Selling expenses] Bir iflletmenin belirli bir dönemde elde etti¤i gelirlere karfl›l›k ayn› dönemde oluflan giderleri de söz konusudur. Bu giderler üç grupta ele al›nabilir: Sat›lan mallar›n maliyeti, faaliyet giderleri ve faaliyet d›fl› giderler. Sat›fl giderleri ise, sat›fl has›lat›n›n elde edilmesi ile ilgili fonksiyona ait giderlere verilen add›r ve reklam giderleri, sat›c› komisyonlar›, sat›c› yolluklar› gibi kalemlerden oluflur. F. Bilgino¤lu Saudi Cairo Bank 1979 y›l›nda Banque de Caire’nin (kuruluflu 1954) flubelerini devralarak kurulmufltur. 1994 sonu itibariyle sermayesi 1,2 milyar, mevduat toplam› 5,6 milyar, bilanço toplam› 18,096 milyar Riyal’dir. 72 fiubesi vard›r. Savafl Ekonomisi Sat›fl Has›lat› [Alm. Umsatzerträge ] [Fr. Revenu de vente] [‹ng. Sales revenue] Sat›fllar bir firman›n esas faaliyet konusunu oluflturan mal ve hizmet sat›fllar›n› ifade eder. Genel olarak bir firman›n en önemli gelir (has›lat) kalemini sat›fllar oluflturur. (Bkz. Gayri Safi Sat›fl Geliri, Gelirin Gerçekleflme si). Y. Ercan Sat›fl Vergisi [Alm. Umsatzsteuer] [Fr. Impôt sur le chiffre d’affaires.] [‹ng. Sales taxes] 1119 S. Abaç/N. Elhüseyni (Bkz. Harp Ekonomisi) Say›fltay [Alm. Rechnungsprüfungsamt] [Fr. Cour des Comptes] [‹ng. Court of Account, Audit Court] Say›fltay, Türkiye’de genel ve katma bütçeli dairelerin bütün gelir ve giderleri ile mallar›n›, yasama organ› (TBMM) ad›na denetlemek ve sorumluluklar›n hesap ve ifllemlerini kesin hükme ba¤lamak, kanunlarla kendisine verilen inceleme, denetleme ve hükme ba¤lama görevlerini yapmakla görevli yüksek dereceli denetleme ve yarg› organ›d›r . Say, Jean Baptiste Say Kanunu Say›fltay’›n bafll›ca fonksiyonu bütçenin denetimidir. ‹dari denetime kat›larak bütçenin uygulanmas› s›ras›nda, harcamalarla ilgili sözleflmelerle ba¤›tlar› tescile, kadro ve ödenek da¤›t›m ifllemlerini vizeye tabi tutar. Bütçe uygulamas›ndan sonra, saymanlar›n hesap ve ifllemlerini, denetçileri arac›l›¤›yla inceleyerek, bütçe uygulamas›ndan sorumlu memurlar› (sayman, tahakkuk memuru ve ita amiri) yarg›lar ve beraat, zimmet ve tazmin kararlar› vererek kesin hükme ba¤lar. Ayr›ca, yasama organ› ad›na yapt›¤› yönetsel ve yarg›sal denetime ek olarak, sayman hesaplar› ile bakan kesin hesaplar›n› ve hazine genel hesab›n› karfl›laflt›rarak bu hesaplar›n birbiriyle uygunlu¤unu tespit eder ve haz›rlayaca¤› uygunluk bildirimini (mutabakat beyannamesi), kesin hesap kanun tasar›s› ile birlikte yasama organ›na sunar. Son olarak, çeflitli zamanlarda ve gerekli görülen hallerde, TBMM’ye rapor verir ve yürütme organ›na verilen harcama yetkisinin denetimine yard›mc› faaliyetler yapar. Türkiye’de Say›fltay’›n yerine getirdi¤i ifller Osman l› ‹mparatorlu¤u döneminde Bak› kullar› teflkilat›nca yürütülürdü. Yasama organ›n›n yürütme organ›na harcama yetkisi vermesi anlam›nda bütçeden söz edilemeyece¤inden, bu görevlilerin bafll›ca fonksiyonu devlet hesaplar›n›n denetimiydi. Parlamenter sistemdeki anlam›yla ilk Say›fltay teflkilat› 1864’te Divan-› Muhasebât ad›yla kuruldu. Günümüzde Say›fltay, yap› bak›m›ndan yarg› ve karar organlar› ile Say›fltay mensuplar› olarak iki ana bölümü kapsar. Yarg› ve karar organlar›; Daireler Kurulu, Temyiz Kurulu, Genel Kurul, Yüksek Disiplin Kurulu ve Memurlar› Seçim ve Disiplin Kurulu’dur. Say›fltay mensuplar› içinde birinci baflkan, daire baflkan ve üyeleri, raportörler, Say›fltay denetçileri ve yönetim mensuplar› yer al›r. Ö. F. Bat›rel di¤erinde eksik ürün söz konusudur. Bu yarg›ya kendi ad›yla an›lan kanunlardan hareket ederek var›r. Keynes, Say Kanunu’nu fliddetle elefltirmifl ve tüm klasik ve neo-klasik ekolü bu kanunu kabul ederek yanl›fl sonuçlara varmakla suçlam›flt›r. (Bkz. J.M. Keynes, Say Kanunu) fi. Özgencil Say Kanunu [Alm. Saysches Gesetz] [Fr. Loi des débouchés de Say] [‹ng. Say’s law of markets] ‹ktisadi liberalizmi benimseyen Jean Baptiste Say (1767-1832) iyimser iktisat okulunun temsilcilerindendir. Bu iyimserli¤ini de özünü “her arz kendi talebini ya rat›r ” deyiflinde bulan pazarlar (mahreçler) yasas› ile ortaya koyarak fazla üretimin iktisadi buhranlara neden olmayaca¤›n› savunmufltur. Say Kanunu’na göre, yaln›z mal ve hizmetler di¤er mal ve hizmetlere pazar açabilir. Para ise mübadele s›ras›nda kullan›lan bir araçt›r. Di¤er bir deyiflle, bir mal›n sat›c›s› satt›¤› bu mal›n karfl›l›¤›nda kazand›¤› para ile baflka bir mal sat›n alacakt›r. Böylelikle bir mal›n üretimi di¤er mallara olan talebi do¤urmakta, dolay›s›yla piyasada sürüm t›kan›kl›¤› olmamaktad›r. Pazara arz edilen her mal›n bir talebi ve tüketicinin her talebi karfl›l›¤›nda üretilmifl bir ürün bulunmaktad›r. Talep ve sat›n alma gücünün arza göre belirlendi¤i bu mekanizmada sat›fllar› sadece di¤er mallar›n k›t olup olmamas› belirlemektedir. Para ise yaln›z mübadele fonksiyonu görmekte ve paran›n k›t veya bol olmas› sonucu etkilememektedir. Çünkü paran›n de¤erini yine arz edilen mal miktar›, dolay›s›yla mübadele say›s› belirlemektedir. Örne¤in sat›c›n›n ayn› miktar mal için daha az para istemesi paran›n de¤erini yükseltmekte, aksi bir durum ise paran›n de¤erini düflürmektedir. Dolay›s›yla fiyatlar arz ve talebe göre belirlenmektedir. Say, pazarlar yasas›n› üç varsay›ma dayand›rmaktad›r. Fiyatlar, maliyetlere eflittir. Maliyetler, gelirlere eflittir. Bütün gelirler harcanmaktad›r. Bu varsay›mlara göre, üretilen mallar›n maliyeti üretime kat›lan faktörlerin gelirini teflkil etmektedir. Bireyler elde ettikleri bu gelirleri di¤er mallar› sat›n almak için kullan›rlar. Gelirlerin hepsi harcand›¤›ndan bütün mallar sat›lmakta, k›saca her arz kendi talebini yaratmaktad›r. Bu durumda arz ve talep eflitli¤i gerçekleflirken, toplam üretim arza, dolay›s›yla toplam tüketime eflit olmaktad›r. Pazarlar yasas›n›n sonuçlar›n› flu flekilde aç›klayabiliriz: Pazar›n çoklu¤u ve geniflli¤i ülkedeki üreticilerin ve üretiminin çoklu¤una ba¤l›d›r. Paray› elde tutmaktan do¤acak maliyeti yüksek olaca¤›ndan, üretici elde etti¤i gelirini hemen harcama yoluna gitmelidir. Kesimlerden birinin baflar›l› olmas› di¤er kesimlerin geliflmesine, dolay›s›yla bir üretim kesiminin refah› di¤er kesimlerin refah›na ba¤l›d›r. Say, Jean Baptiste (1767-1832) Jean Baptiste Say, Protestan bir tüccar ailenin çocu¤uydu. 1767 y›l›nda Fransa’n›n Lyon flehrinde do¤du. ‹yi bir ö¤renim gördü. ‹ngiltere’deki iki y›l kald›ktan sonra Fransa’ya dönüp bir sigorta flirketine girdi. Frans›z Devrimi’nin ateflli bir savunucusuydu. Halka ayd›nlatmac› düflünceyi tan›tmaya çal›flt›. 1799 y›l›nda “Tribün”de yer ald›. Ancak bir süre sonra Napoleon’un kurdu¤u rejimi onaylamay›nca buradan ç›kar›ld›. Kuzey Fransa’da küçük bir kasabaya giderek pamuk iflleyen bir fabrika kurdu. Yedi y›l sonra 1813’te fabrikay› sat›p Paris’e döndü. 1815’te ekonomi politik dersleri vermeye bafllad›. Bu s›ralarda Catéchisme d’économie Politique adl› eserini yay›nlad›. 1830’da Collége de France’da profesör oldu. 1828-29 y›llar›da yedi ciltlik Cours Complet d’économie Politique adl› eserini bitirdi. Ekonomik fikirleri, büyük ölçüde Adam Smith’in ünlü eseri Uluslar›n Zenginli¤i’ndeki fikirlerden esinlenmifltir.Buna ra¤men Smith’in eserlerindeki ampirik olaylar y›¤›n›na ve baz› tezatlara karfl›yd›. Ona göre yap›lmas› gereken, gözlemleri az say›da genel prensiplere indirgemekti. Öyle ki bu gözlemler ve prensipler mant›ksal olarak birbiri içinden ç›ks›n. Say, eserlerinde genel olarak pazarlarda bir eksik tüketim ya da bir afl›r› üretim olamayaca¤›n› öne sürer. Bir piyasada fazla ürün varsa, • • • • • • 1120 Schmoller, Gustav Schumpeter, Joseph A. •d›r.Ekonomideki dengesizliklerin nedeni üretimin k›tl›¤›• Ülkeleri tar›m, sanayi ve ticaret ülkeleri diye ay›rmak gereksizdir. Çünkü bir ülke tar›mda ileri ise, bunun ne- olarak ilk kez ABD’ye gitti. 1925 y›l›nda Bonn Üniversitesi’nde kamu maliyesi dersleri veren Schumpeter, 1932 y›l›na de¤in bu görevde kald›. Bu süre içinde yaln›zca bir y›l Japonya ve Harvard’da ders vermek için Bonn’dan uzaklaflt›. 1932’de Nazilerin bask›s› yüzünden ABD’ye göç etti. Yine Harvard Üniversitesi’ne girdi, ölümüne de¤in orada ders vermeyi sürdürdü. (Bkz. Kon jonktür Dalgalanmalar›, ‹novasyon ) fi. Özgencil deni ticaret ve sanayiinin geliflmifl olmas›d›r. ‹ktisadi büyümeyi h›zl› sanayileflme sa¤layabilir. Sanayii gelifltirmek için ise yeni ihtiyaç ve zevklerin uyar›lmas› gereklidir. Ticaret mallar›n mübadelesidir ve para sadece bu mübadelede s›ras›nda kullan›lan bir araçt›r. Dolay›s›yla uluslararas› mübadele, karfl›l›¤› para ile ödenen mallar›n mallarla mübadelesidir. Bu nedenle d›fl ticaret bilançosu aç›k veren bir ülke ihracat yoluyla borcunu her zaman ödeyebilir. A. ‹lkin • • Schumpeter’in “Yenilik” Modeli [Alm. Innovationsmodell von Schumpeter] [Fr. Modèle d’innovation de Schumpeter] [‹ng. Schumpeter’s inno vation model] J. Schumpeter kapitalist sistemin, dinami¤i gere¤i ekonomik bunal›mla karfl›laflacak yerde devaml› geliflece¤ini savunmufltur. Sistemin yaratt›¤› has›la art›fl› istismara de¤il, emekçi s›n›f›n refah›n›n yükselmesine yol açacakt›r. Asl›nda kapitalist sistemin sonunu getirecek olan, ekonomik bunal›mlar de¤il, bu refah art›fl› olabilir. Yaflama düzeyi yükselmifl emekçilerde ve liberal ortam içinde yetiflan ayd›nlarda maddi tatminsizlik yerini manevi tatminsizli¤e b›rakacakt›r. Kendi kaderlerini kendileri tayin etmek isteyen bu s›n›flar, kapitalist sisteme ve kapitalist giriflimcilere karfl› bir tutum alacaklard›r. Kapitalist sistem böylece kendini savunan taraftar bulamay›p ihtilalsiz bir flekilde yerini sosyalist sisteme terk edecektir. Schumpeter, kapitalist sistemin büyümesinde giriflimcilerin rolünü ve teknik ilerlemelerin giriflimciler taraf›ndan üretime uygulanmas›n›, yani kendi deyimi ile yenilikleri (innovations) en önemli etken olarak görmüfltür. Yazar, befl de¤iflik tür yenilik oldu¤unu söylemektedir: Piyasaya yeni bir mal›n, yeni bir tipin veya kalitenin sürülmesi Üretime yeni bir tekni¤in uygulanmas› Yeni piyasalar›n keflfedilmesi ve yarat›lmas› Yeni bir hammadde veya yar› mamul kayna¤›n›n bulunmas› Endüstrinin reorganizasyonu (tröst ve kartelleflme, monopolleflme veya aksine tröst, kartel ve monopollerin engellenmesi) Kapitalist sistemin büyümesiyle azalan kâr haddini yeniden canland›racak olan, yukar›da say›lan yeniliklerdir. Schumpeter bu görüflüyle, kapitalist giriflimcinin elde etti¤i kârlar›n da bir çeflit aç›klamas›n› yapmaktad›r. Yukar›daki aç›klamalardan anlafl›ld›¤› üzere, büyümenin devam›, giriflimcilerin ço¤almas›na elveriflli sosyal ve ekonomik koflullara ba¤l›d›r. Bununla birlikte büyümenin sosyal ve ekonomik koflullarla aç›klanmas› bir bak›ma çeliflme içine düflülmesine neden olmaktad›r. Geliflmifl bir ülke hakk›nda hüküm verirken, kolayca ad› geçen ülkenin sosyal ve ekonomik koflullar› elveriflli oldu¤u için geliflti¤i söylenebilir. Oysa önce büyümenin süregeldi¤i ekonomilerde, büyümeyi yaratan sosyal ve ekonomik etkenlerin neler olduklar› tespit edilmeli ve daha sonra büyümenin ekonomik ve sosyal koflullar› Schmoller, Gustav (1838-1917) Alman ekonomistidir. Kamu maliyesi, istatistik, ekonomi, idari bilimler, taih ve sosyoloji kar›fl›m› bir e¤itim görmüfl ve ayn› konularda Hall, Strasburg ve Berlin üniversitelerinde hocal›k yapm›flt›r. Sosyal bilimlere yönelik araflt›rmalar›yla tan›nan Schmoller, Genç Tarihçi Okul olarak bilinen bir hareketin de önderli¤ini yapm›flt›r. Bunlara kürsü sosyalistleri veya akademik sosyalistler ad› da verilmifltir. Siyasi faaliyetlerinde Schmoller tutucu bir sosyal reform taraftar› olarak bilinmektedir. Viyana Üniversitesi profesörlerinden Carl Menger ile toplumsal bilimlerde metodoloji konular›nda uzun sürecek bir tart›flmaya giriflmifltir. Schmoller, Alman ekonomi teorisinin 1870 ile 1920 aras›nda gerilemesinden ve 20. yüzy›lda iktisat tarihinin ihmal edilmesinden sorumlu tutulmaktad›r. D. Demirgil • • • • • Schumpeter, Joseph A. (1883-1950) Avusturya as›ll›, ünlü bir Amerikal› ekonomisttir. Konjonktür dalgalanmalar› ve inovasyon ad›n› verdi¤i her tür yeni buluflu aç›klayan kuramlar›yla tan›n›r. Joseph Alois Schumpeter, Moravya’da orta s›n›f bir ailenin çocu¤u olarak do¤du. Viyana’da oldukça iyi bir e¤itim gördü. Hayat›n›n büyük bir bölümünü akademisyen olarak geçirmesine karfl›n bir dönem özel sektör ve devlete bürokrat olarak çal›flt›. 1907’de bir hukuk dan›flmanl›k flirketine ortak oldu. 1918’de Alman kamulaflt›rma komisyonunda çal›flt›, 1919’da yeni Avusturya hükümetine mali ifllerden sorumlu bakan olarak görev ald›. Daha sonra ise küçük bir Avusturya bankas›n› yönetti. Hukuk flirketi d›fl›ndaki akademi d›fl› faaliyetleri pek baflar›l› olamad›. Akademik hayat›na Avusturya-Macaristan ‹mparatorlu¤u’nda bafllad›. ‹lk görevli oldu¤u yer, bugün Ukrayna topraklar›nda kalan Çernovtsi’ydi. Buras› Avusturya ‹mparatorlu¤u’nun liberal fikirli rejimi muhalif genç ayd›nlar› siyasi çevrelerden uzak tutmak için kulland›¤› bir cins sürgün yeriydi. Daha sonra Graz’da çal›flmaya bafllad›. Burada iken misafir profesör 1121 Sedüler Vergiler Sendika hakk›nda genellemelere gidilmelidir. Ayr›ca Schumpeter’in ileri sürdü¤ü görüflleri ampirik olarak araflt›rmak da çok güçtür. Buna karfl›l›k, Schumpeter’in tezi baz› geliflmekte olan ülkelerin içine düfltükleri k›s›r döngüyü aç›klamakta yard›mc› olmaktad›r. Az geliflmifllik, giriflimcilerin ço¤almas›na elveriflli ortam›n belirmesine engel olmakta, bu durum ise yine dönüp dolafl›p azgeliflmifllikten kurtulma sürecini yavafllatmaktad›r. E. Alkin Sedüler Vergiler [Alm. Zedularstuern ] [Fr. Impôts cédulairs] [‹ng. Sche dular taxes ] Gelir vergisinin bafll›ca iki uygulama fleklinden biridir. Esas›, bir gerçek kiflinin çeflitli kaynaklardan elde etti¤i ticari kazanç, tar›msal kazanç, faiz, kira, ücret vb. gelir türlerinin toplanmaks›z›n ve birbirleriyle irtibatland›r›lmaks›z›n ayr› ayr› vergilendirilmesidir. Bu gelirlerin her biri vergicilikteki deyimiyle ayr› birer sedüldür. Bunun aksi, tüm gelirlerin toplanmas›n› va aralar›nda irtibat kurulmas›n› -zarar mahsubu gibi- öngören ünite gelir vergisi sistemidir. Sedüler sistemde çeflitli kaynaklardan elde edilen gelirlerin her biri ayr› bir nispi vergiye tabi tutulmaktad›r. Bu durumda sedüler vergiler gayri safi ve nispi objektif bir rand›man vergisi niteli¤ine bürünmektedir. Gelir vergisinin 18. yüzy›lda ilk ortaya ç›kt›¤› ‹ngiltere’de, dana sonra da 20. yüzy›l›n ikinci yar›s›na kadar Fransa’da uygulanan sedüler vergiler zaman›m›zda geliflmifl ülkelerin hemen hiçbirinde uygulanmamaktad›r. Sebebi, sedüler yöntemin vergi ödeme gücünü iyi bir biçimde yans›tmamas›d›r. Çünkü, bir kimsenin iktisadi iktidar› toplam gelirine ba¤l›d›r. Tar›msal iflletmesinden zarar eden, fakat ticari iflletmesinden kazanç sa¤layan bir kimsenin zarar› flayet kazanc›ndan fazla ise, onun asl›nda vergi ödeme gücü yoktur. Sedüler sistemde sözü geçen örnekteki kimsenin ticari iflletmesindeki zarar› hiç nazara al›nmamakta ve ticari iflletmesindeki kazanc› vergilendirilmektedir. Türk gelir vergisi üniter sisteme göre düzenlenmifltir. (Bkz. Üniter Gelir Vergisi) H. Nadaro¤lu Sendika [Alm. Geverkschaft] [Fr. Syadical] [Union] Sendikalar, üyelerinin ekonomik ve sosyal hak ve ç›karlar›n› korumak ve gelifltirmek amac›n› güden tüzel kiflili¤i haiz anasayal kurulufllar d›r. Sendika kurma hakk› bugün anayasalarla kabul edilmifl temel haklardan say›l›r. Türkiye’de 1961 ve 1982 anayasalar› sendika kurma hakk›na yer vermifltir. Sendikalar, herfleyden önce, iflçi ve iflveren sendikalar› olmak üzere ikiye ayr›l›r. ‹flçi sendikalar›, özellikle sanayileflmifl ülkelerde iflkolu sendikalar›n›n geliflmesi, endüstri merkezlerinin ço¤almas›, baflta toplu ifl sözleflmesi olmak üzere sendikal faaliyetlerin ço¤almas› ve üye iflçi say›s›n›n da artmas›yla toplumda gittikçe artan bir önem kazanm›flt›r. 1122 Sendikac›l›¤a özgü sorunlar›n incelenmesi ifl hukuku kadar, sosyal politika ve sosyal ekonomiyi de yak›ndan ilgilendirir. Bu arada uluslararas› kurulufllara üyelik dolay›s›yla bugün sendikalar, uluslararas› ifl hukukunun da bafll›ca inceleme konular›ndan biri olmufl ve akit devletler taraf›ndan uyulmas› gerekli bitak›m uluslararas› sözleflmeler yürürlü¤e konmufltur. Bu konuda 1948 tarihinde kabul edilen 87 say›l› sendika hürriyeti ve sendikalaflma hakk›n›n korunmas› hakk›ndaki uluslararas› sözleflme ile 1949 tarihli ve 98 say›l› örgütlenme ve toplu pazarl›k ilkelerinin uygulanmas›na iliflkin uluslararas› sözleflme örnek gösterilebilir. Türkiye 98 say›l› sözleflmeyi 1951’de onaylam›fl bulunmaktad›r. Sendikalar›n eski bir tarihe dayanan geliflimi vard›r. Bat› ülkelerinde sendikalar genel olarak 19. yüzy›lda geliflme göstermifltir. Türkiye’de sendikac›l›k hareketlerinin esas›n› teflkil eden sanayileflmenin gecikmesi nedeniyle, sendikalar›n kurulmas›na iliflkin ilk yasal düzenleme, 1947 tarihli ve 5018 say›l› “‹flçi ve ‹flveren Sendikalar› ve Sendika Birlikleri Hakk›ndaki Kanun”un yürürlü¤e girmesiyle gerçekleflti. Sendikalar›n büyük ölçüde geliflmesi, 1963 y›l›nda yürürlü¤e giren 274 say›l› “Sendikalar Kanunu” döneminde meydana geldi. Ancak iflyeri sendikac›l›¤›n›n sendika say›s›n›n çok fazla artmas›na neden olmas›, güçsüz sendikalar›n ortaya ç›kmas›, sendikaya üye olma ve üyelikten ayr›lma konular›nda ortaya ç›kan sahtecilik iddialar›n›n yayg›nlaflmas› ve sendikalar aras› yetki mücadelesinin sosyal bar›fl› zedelemesi, sendikalar›n denetiminin gere¤i gibi yap›lmam›fl olmas› yüzünden sendika fonlar›n›n kullan›l›fl flekli üzerinde baz› söylentilerin ortaya at›lmas› gibi gerçeklerden hareketle 1983’te 274 say›l› Sendikalar Kanunu yürürlükten kald›r›larak yerine 2821 say›l› Sendikalar Kanunu yürürlü¤e kondu. Bireysel aç›dan ele al›nd›¤›nda ekonomik yönden zay›f durumda olan iflçilerin, ortak ekonomik ve sosyal yararlar› do¤rultusunda durumlar›n› düzeltmek amac›yla kurduklar› sendikalar bak›m›ndan, sendika hürriyeti ilkesinin büyük önemi vard›r. Bu hakk›n kapsam›, her ülkenin siyasi rejimine, ekonomik sistem ve durumuna göre de¤ifliklik gösterir. Sendika hürriyeti ilkesinin sonuçlar› flu flekilde özetlenebilir: 1) Sendika kurma serbestisi: Bu ilkeye göre iflçiler serbestçe, önceden izin almaks›z›n, sendika ve üst kurulufllar› kurabilmelidir. Anayasam›z›n 51. maddesine ve 2821 say›l› Sendikalar Kanunu’nun (SK) 6. maddesine göre de, sendika ve konfederasyonlar önceden izin almaks›z›n kurulabilir. Kanunumuz sendikalar›n kurulmas›nda öngörülen izin sistemi, normatif sistem ve serbest kurulufl sisteminden üçüncüsünü kabul etmifltir. Sendika kurucular›nda aranacak niteliklere iliflkin 5. maddede yer alan ilgili iflkolunda 10 y›ldan beri fiilen çal›fl›r olma hükmü 1988’de kald›r›lm›flt›r. Sendikalar iflkolu esas›na göre bu iflkolunda ve Türkiye çap›nda faaliyette bulunmak amac›yla bir iflkolundaki iflyerlerinde çal›flan iflçiler taraf›ndan kurulabilir. (m. 3/1) O halde iflçi sendikalar› sadece iflçiler taraf›ndan kurulabilir. ‹flçi ve iflverenler birlikte karma sendika Sendika Serbest Bölge kuramazlar. ‹flkolunda kurulu sendikalar iflyeri ve iflletme düzeyinde yetki verilmifl olmak kayd› ile toplu ifl sözleflme akdedebileceklerdir. Böyle bir sistem içerisinde, iflyeri sendikalar›n›n meydan getirdi¤i bir üst kurulufl olan federasyona hukuk tekni¤i aç›s›ndan yer kalmam›flt›r. ‹flyeri ve meslek esas›na göre sendika kurulamaz, buna karfl›l›k, bir iflkolunda birden fazla sendika kurulabilir. (SK m. 3/3) Sendikalar kurul karar›yla istedikleri kadar flube açabilirler. 2) Üye olma serbestisi: Sendika hürriyeti ilkesinin ikinci sonucu üye olma veya olmama özgürlü¤ü ile üyelikten ayr›lman›n serbest olufludur. Anayasa’n›n 51. ve SK’n›n 22. maddesinde aç›kland›¤› üzere sendikaya üye olmak ve üyelikten ayr›lmak serbesttir. Hiç kimse sendikaya üye olmaya, üye kalmaya üyelikten ayr›lmaya zorlanamaz. O halde iflçiler, iflçi sendikalar›na istedikleri takdirde üye olacaklard›r. Sendikaya üye olmak veya olmamak hakk›, iflçiyi ilgilendiren kiflisel bir hakt›r. Sendikaya girmeme özgürlü¤ü konusunda, Anglosakson ülkelerinde muhtelif sistemler öngörülmüfltür. a) Kapal› iflyeri flart› (closed shop) : Bu flarta göre iflveren, akit sendikaya üye olanlar› ifle almay›, iflyerinde çal›flanlardan belirli bir süre içerisinde üye olmay› kabul etmeyenleri iflten ç›karmay› kabul eder. Bu flart Amerika’da 1935 tarihli Wagner Kanunu ile kabul edilmifl, 1947’de de Taft-Hartley Kanunu ile yasak edilmifltir. b) Sendikal› iflyeri flart› (union shop): Bu sisteme göre, iflveren istedi¤i iflçileri ifle almakta serbest olmakla beraber, iflçiler ifle girmelerinden itibaren 30 gün içerisinde sendikaya üye olmak zorundad›r. c) Union shop’un de¤iflik flekilleri: aa) Üyeli¤in korunmas› flart› (maintainance of mem bership): ‹flveren, sendikaya üye olan iflçileri çal›flt›rmaya devam edecek, sendikalardan ayr›lan iflçilerin ifllerine ise son verecektir. bb) Tercihli ifle al›nma flart› (preferential hiring cla use): Bu flarta göre, iflveren, sendikan›n sa¤lad›¤› iflçileri tercihen ifle alacakt›r. cc) Sendikan›n iflçilerin tek temsilcisi olarak tan›nmas› flart› (sole bargaining ): Bu flarta göre de iflveren yaln›z akit sendikan›n temsilcileriyle görüflmeyi kabul eder. dd) Sendikas›z iflçilerin, sendikaya bir aidat ödemelerini öngören flart (agency ship): Bu flart, Tür hukukunda sendikas›z iflçilerin toplu sözleflmeden yararlanabilmek için toplu sözleflmenin iflçi taraf›n› teflkil eden sendikaya bir dayan›flma aidat› ödemelerini öngören sisteme benzer. SK’n›n kabul etti¤i sistemde iflçilerin istedikleri sendikaya üye olabilmeleri esas› kabul edilmifl olmakla beraber, m. 21’de say›ld›¤› üzere askeri flah›slar, genel ve katma bütçeli idarelerle, mahalli idareler, iktisadi kurulufl, kurum, banka ve sigorta flirketlerinde çal›flan müfettifller, kontrolörler ile müdürler ve buna eflit ve üst kademelerindeki di¤er yöneticiler; özel okullarda ö¤retmenlik yapanlar, hizmet akdine göre çal›flt›klar› için iflçi ni- 1123 teli¤ini haiz olsalar bile sendikaya üye olamazlar. Sendikaya üye olabilme yafl› 16’d›r. (SK m. 20) Üyeli¤in kazan›lmas› için eskiden üye kay›t fiflinin veya üye kay›t defterinin imzalanmas› flart› yeterliyken, yeni düzenlemede imzal› ve noterden tasdikli üye kay›t fiflinin sendikaya verilmesi flart› aranmaktad›r. (SK m. 22/3) Her üye önceden bildirimde bulunarak sendikadan ayr›labilir. Çekilme bildirimi noter huzurunda kimli¤in saptanmas› ve çekilen kiflinin imzas›n›n onaylanmas› ile olur. Çekilme bildirimi noterlikçe engeç üç iflgünü içinde sendikaya, iflverene ve Bölge Çal›flma Müdürlü¤ü’ne bildirilir. (SK m. 25/2) 3) ‹flçi sendikas› üyeli¤i teminat›: Sendika hürriyeti ilkesinin üçüncü sonucu, iflverenin bir sendikaya üye olan iflçiye s›rf sendikaya girmifl olmas› sebebiyle farkl› muamele yapmas›n›n önlenmesidir. ‹flveren, bir sendikaya üye olan iflçilerle sendika üyesi olmayan iflçiler veya ayr› sendikalara üye olan iflçiler aras›nda, iflin sevk ve da¤›t›m›nda, iflçinin mesleki ilerlemesinde, iflçinin ücret, ikramiye ve primlerinde, sosyal yard›m ve disiplin hükümlerinde ve di¤er hususlara iliflkin hükümlerin uygulanmas› veya çal›flmaya son verilmesi bak›m›ndan herhangi bir ayr›m yapamaz. (SK m. 31/2) ‹flçiler, ifl saatleri d›fl›nda veya iflverenin r›zas› ile ifl saatleri içinde, iflçi sendika veya konfedarasyonlar›n›n faaliyetlerine kat›lmalar›ndan dolay› iflten ç›kar›lamaz veya herhangi bir nedenle farkl› muameleye tabi tutulamazlar. (SK m. 31/3) ‹flveren bu hükümlere ayk›r› hareket etmesi halinde, iflçinin ücretinin bir y›ll›k tutar›ndan az olmamak üzere bir tazminata (sendikac›l›k tazminat›) mahkûm edilir. 4) Sendikal faaliyetlerde bulunmak: Sendikalar›n faaliyetleri SK’n›n 32 ve 33. maddelerinde say›lm›flt›r. Buna karfl›l›k 37. maddedede yasak faaliyetler gösterilmifltir. Buna göre sendikalar siyasi amaç güdemezler, siyasi faaliyette bulunamazlar, siyasi partilerle iliflki kuramaz, iflbirli¤i yapamaz, destek olamaz, bunlardan yard›m ve ba¤›fl alamaz ve bunlara yard›m ve ba¤›flda bulunamazlar. Ancak 37. maddenin 2. f›kras›n›n sonuncu cümlesine göre, sendikalar›n üyelerinin münhas›ran ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerinin korunmas› ve gelifltirilmesi amac›yla yapacaklar› mesleki faaliyetler siyasi faaliyet say›lmayacakt›r. Sendikalar ticaretle u¤raflamaz. (SK m. 39) (Bkz. U luslararas› ‹fl Hukuku, Closed Shop) T. Esener Serbest Bölge [Alm. Freihandelszone, Freihandelsgebiet ] [Fr. Zone libre] [‹ng. Free zone] Ba¤›ms›z bir ülkeyi di¤er ülkelerden ay›ran siyasal s›n›rlar ayn› zamanda o ülkenin gümrük s›n›rlar›n› oluflturur. Bir yasa veya kararname yoluyla ülkenin bir bölge veya liman›n›n gümrük s›n›rlar› d›fl›nda say›lmas›yla serbest bölge do¤ar. “Serbest bölge” ilan edilen ve uluslararas› ticarete a- Serbest Bölge Serbestlik Derecesi ç›lan bölgede sadece mali mevzuat tamamen veya k›smen uygulanmaz. Di¤er yasalar aç›s›ndan “serbest bölge” ülkenin siyasal s›n›rlar› içindedir. Uygulamada yayg›n olan “serbest bölge”lerin serbest ticaret merkezi durumunda olmalar›d›r. Birçok geliflmifl ülkede baz› liman kentlerinin h›zla geliflmesinde serbest bölge olmalar› birinci derecede etkili olmufltur. New York, San Fransisco, Hamburg, Kopenhag, Marsilya ve Hong Kong kentleri örnek olarak say›labilir. Son y›llarda serbest ticaretten çok “serbest üretime” yönelik “serbest bölge”ler kurulmaktad›r. Eskiden ileri sanayi ülkelerinde bulunan birçok s›nai üretim dal› baz› geliflmekte olan ülkelere tafl›nmaktad›r. Bu yeni serbest üretim bölgelerinde gümrük ve vergi kolayl›klar› yan›n da ucuz iflgücü bulunmas› önem tafl›maktad›r. Dünyada serbest bölgelerin say›s› y›ldan y›la artmaktad›r. 1980 y›l› sonunda yaln›zca ABD’de 60 olan serbest bölge say›s› 1996’da 500 dolay›na ulaflm›flt›r. Türkiye’de serbest bölge konusu 1927 tarih ve 1132 say›l› “Serbest M›nt›ka Hakk›nda Kanun”la düzenlendi. Konu 1953 tarih ve 6209 say›l› “Serbest Bölge Kanunu”nda yeniden ele al›nd›. Bu ikinci yasan›n birinci maddesi Bakanlar Kurulu’na istenen bölgede ve uygun görülecek büyüklükte serbest bölge kurma yetkisi vermekteydi. Bu yasaya dayanarak 1956 y›l›nda 7713 say›l› kararnameyle ‹skenderun’da bir “serbest bölge” kurulmas› öngörüldü. ‹ki y›l sonra 10305 say›l› kararnameyle ‹stanbul’un Tuzla kesiminde bir “serbest bölge” kurulmas› istendi. Fakat bu yasal düzenlemelere ra¤men uygulamada beklenen geliflme olmad›. Nihayet 3 Kas›m 1983 tarihinde yürürlü¤e giren 151 say›l› “Serbest Bölgeler Teflkilat› Hakk›nda Kanun Hükmünde Kararname” çerçevesinde 7285 say›l› Bakanlar Kurulu karar›yla An talya ve Mersin limanlar› “serbest bölge” ilân edildi. 1988’de hizmete giren bu bölgelere 1990’da Ege Serbest Bölgesi, ‹stanbul Atatürk Havaliman› Serbest Bölgesi eklendi. Ard›ndan 1992’de Trabzon Serbest Bölgesi, 1995’te ‹stanbul Deri, Erzurum-Do¤u Anadolu ve Mardin serbest bölgeleri faaliyete geçti. Bunlar›n d›fl›nda dünyada ilk kez serbest bölge statüsünde borsa ifllemleri yapacak olan ‹stanbul Menkul K›ymetler Borsa s› Uluslararas› Menkul K›ymetler Serbest Bölgesi, 1996 sonunda aç›l›fla haz›r bir aflamaya gelmifl bulunmaktad›r. Özel bir kuruluflça iflletilmesi kararlaflt›r›lan Samsun Serbest Bölgesi’nin yak›n zamanda hizmete girmesi ve Türkiye’nin Karadeniz Ekonomik ‹flbirli¤i çerçevesindeki ticaretini art›rmas› beklenmektedir. Adana-Yumurtal›k Serbest Bölgesi’ni faaliyete geçirmeye yönelik çal›flmalar sürmektedir. 6 Haziran 1985 tarihli ve 3218 say›l› Serbest Bölgeler Kanunu uyar›nca serbest bölgelerin yerlerini ve s›n›rlar›n› belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Serbest bölgelerde Yüksek Planlama Kurulu’nca uygun görülecek her türlü sanayi, ticaret ve hizmet etkinli¤i yap›labilir. Fiyat, kalite ve standartlarla ilgili olarak kamu kurum ve kurulufllar›na verilmifl yetkiler ile vergi, resim, harç, gümrük ve kambiyo yükümlülüklerine iliflkin mevzuat hükümleri serbest bölgelerde uygulanmaz. Serbest böl- ge rejiminin uyguland›¤› mal ve hizmetler katma de¤er vergisinden istisna tutulmaktad›r. Serbest bölge faaliyetlerinden elde edilen kazanç ve gelirler hiçbir izne ve vergiye tâbi olmaks›z›n Türkiye’nin di¤er yerleri aras›ndaki ticari iliflkiler d›fl ticaret rejimine tabidir. Baflka ülkelerdeki uygulamadan farkl› olarak, Türkiye serbest bölgelerinden Türkiye’ye yönelik mal sat›fllar›na ve takas ticaretine herhangi bir k›s›tlama getirilmemifltir. Temmuz 1996 itibariyle toplam 2,03 milyar dolarl›k ticaret hacminin gerçeklefltirildi¤i mevcut serbest bölgelerde 883’ü yerli olmak üzere 1 100 firma faaliyet göstermekte ve yaklafl›k 6 500 kifli çal›flmaktad›r. (Bkz. An trepo Rejimi) E. Tokgöz/N. Elhüseyni Serbest Döviz [Alm. Freie Devisen] [Fr. Devises etrangeres libres ] [‹ng. Free exchange rate ] Yabanc› piyasalarda ödeme arac› olarak normal de¤eriyle kabul edilen ve ülke d›fl›na transferi resmi makamlar›n iznine ba¤l› olmayan paralar serbest dövizlerdir. F. Ergin Serbestlik Derecesi [Alm. Freiheitsgrade] [Fr. Degré de liberté] [‹ng. Degree of freedom] Bir istatisti¤in serbestlik derecesi, o istatisti¤in hesaplanabilmesi için tahmin edilmesi gereken ana kitle parametresi say›s›n›n (k’n›n) örnekte bulunan ba¤›ms›z göz lem say›s›ndan (n’den) ç›kar›lmas› yoluyla elde edilir ve genellikle (v) harfi ile belirtilir. v=n-k Hesaplanmas› istenen istatistik (t) istatisti¤i t= X-µ s √n-1 ise örnek verileri yard›m›yla örnek aritmetik ortalamas› (X), örnek mevcudu (n) ve örnek standart sapmas› (s) do¤rudan elde edilebilir. Ancak ana kitle ortalamas› (µ) örnek verileri ile do¤rudan belirlenemedi¤inden bu parametrenin örnek verilerine dayanarak tahmin edilmesi gerekmektedir. t istatisti¤i için tahmin edilmesi gereken parametre say›s› bir oldu¤undan (k = 1) bu istatisti¤e iliflkin serbestlik derecesi n - k = n - 1 olacakt›r. Benzer do¤rultudaki kare ve F istatistikleri için de serbestlik dereceleri saptanabilir. Ana kitle içinde seçilmifl bir örne¤e ait varyans ve standart sapman›n daha kesin ve sistematik hataya yol açmayacak biçimde hesaplanmas›nda da serbestlik derecesi kavram›na baflvurulmaktad›r. Örne¤in befl gözlemden oluflan bir serinin varyans›n›n belirlenmesinden ortalamadan sapmalar›n say›s› 5 olacakt›r. Ancak sapmalar›n toplam›n›n s›f›r oldu¤u bilindi¤inden ilk dört sapman›n de¤erinin (n-1’inci ile n’inci sapman›n de¤erini belirlemek mümkündür. Bu nedenle serbestlik derecesi 1124 Serbest Liman Serbest Mübadele n-1 = 5-1 = 4 olacak ve varyans formülü, 2 S= ∑(Xi - X) n-1 2 fleklini alacakt›r. n’in büyük oldu¤u durumlarda n ve n1 aras›ndaki fark küçülece¤inden n-1 yerine n’in kullan›lmas› önemli bir sistematik hataya yol açmayacakt›r. (Bkz. Ana Kitle, ‹statistik, Örnek, Gözlem, t Bölünmesi, Hata, Da¤›lma, F Bölünmesi, Ki-Kare Bölünmesi) B. A. Köksal Serbest Liman [Alm. Freihafen] [Fr. Port libr e] [‹ng. Free port ] Bir ülkenin siyasal s›n›rlar› içinde, ama gümrük s›n›rlar› d›fl›nda olan, d›fl ticaretteki gereksiz ifllemleri azaltarak özellikle ihracat› ve imalat sanayiini teflvik etmeyi amaçlayan ve genellikle sahillerde oluflturulan özel bölgelerdir. (Bkz. Serbest Bölge) E. Alkin bir tek ameliyat yapan emekli t›p profesörünün ald›¤› para gösterilebilir. Gelir Vergisi Kanunu’nda baz› faaliyetlerden elde edilen kazançlar›n serbest meslek kazanc› say›laca¤› vurgulanarak belirtilmektedir. Buna göre, tahkim iflleri dolay›s›yla hakemlerin ald›klar› paralar; serbest meslek faaliyetinde bulunan adi ortakl›k ve kollektif flirket ortaklar›n›n ve ayn› flekildeki adi komandit flirketlerin komandite ortaklar›n›n ald›klar› kâr paylar›; gümrük komisyoncular›n›n, bilumum borsa ajan ve acentalar›n›n, noterlerin ve noterlik görevini ifa ile yükümlü olan mahkeme baflkâtiplerinin; kendileri flahsen serbest meslek erbab› tan›m›na girmemekle beraber, serbest meslek erbab›n› bir araya getirip organize eden ve sermaye temin ederek bu müflterek faaliyetin kazanc›ndan hisse alanlar›n elde ettikleri kazançlar serbest meslek kazanc› say› lacakt›r. (Bkz. Sair Kazançlar ve ‹ratlar ) A. Tezel/fi. Akkaya Serbest Meslekler Serbest Meslek Kazançlar› [Alm. Einkünfte aus selbständi¤er Arbeil] [Fr. Revenus des professions libérales ] [‹ng. Professional earnings ] “Serbest meslek kazançlar›”, gelir vergisi ile vergilenecek geliri oluflturan yedi gelir unsurundan biridir. (Di¤er alt› gelir unusuru, ticari kazançlar, tar›msal kazançlar, ücretler, gayrimenkul sermaye iratlar›, menkul sermaye iratlar›, sair kazançlar ve iratlard›r.) Serbest meslek kazançlar›, “serbest meslek faaliyeti”nden elde edilen kazançlard›r. Serbest meslek faaliyetinde bulunan kifli, ser best meslek erbab›d›r. Serbest meslek faaliyeti a) sermayeden daha çok kiflisel eme¤e, b) bilimsel veya mesleki bilgiye veya uzmanlaflmaya dayanan, c) ticari mahiyette olmayan ifllerin, d) iflverene tabi olmaks›z›n flahsi sorumluluk alt›nda, kendi nam ve hesab›na yap›lmas›d›r. Yukar›daki belirleme, serbest meslek faaliyetinde bulunman›n genel bir ifade olmad›¤›n›, vergi hukuku çerçevesinde flartlar› belli ve s›n›rl› faaliyetlerden olufltu¤unu ortaya koyar. Böyle olunca, serbest meslek kazançlar›n› özellikle ticari kazançlardan, ücretlerden ve sair kazanç ve iratlardan dikkatle ay›rt etmek gerekir. Genel konuflmada geçen “serbest çal›flmak”, serbest meslek faaliyetinde bulunmak olmayabilir. Keza, uzmanlaflmaya dayanan ifllerin de mutlaka serbest meslek faaliyeti olmas› gerekmez. Örnek olarak, diplomaya dayanan eczac›l›k iflinden sa¤lanan kazanç, temelde bir imalat ve sat›fl ifline dayand›¤› için ticari kazançt›r. Di¤er yönde, tan›m olarak serbest meslek faaliyetine giren doktorluk veya avukatl›ktan sa¤lanan kazanç bir iflverene ba¤l›l›k sonucu elde ediliyor ise, art›k serbest meslek kazanc› de¤il, ücret olacakt›r. Serbest meslek faaliyeti, mutad ve devaml›l›k göste ren bir mesleki faaliyet olmal›d›r. Bu özellikleri göstermeyen ve ar›zi olarak elde edilen ve serbest meslek faaliyeti görünümündeki bir çal›flmadan elde edilen kazanç, sair kazanç ve irat unsurunu oluflturacakt›r. Bu duruma örnek olarak, muayenehane sahibi olmayan ve y›l içinde 1125 [Alm. Freie Berufe] [Fr. Professions libérales ] [‹ng. Free professions] Gelir Vergisi Kanunu’na göre, serbest meslek faaliyetini sürekli bir ifl halinde sürdürenlere “serbest meslek erba b›” denir. Serbest meslek faaliyeti, sermayeden çok kiflisel çal›flmaya, bilimsel ya da mesleki bilgiye dayanan ve ticari nitelikte olmayan ifllerin, bir iflverene ba¤l› olmaks›z›n, kendi nam ve hesab›na yap›lmas›d›r. Bir avukat›n yaz›hane, bir doktorun muayenehane açmas› ve ifle bafllad›¤›n› vergi dairesine bildirmesi, bu kiflilerin serbest meslek faaliyeti yürüttüklerini gösterir. Kendi hesab›na ve bir iflverene ba¤l› olmas›z›n çal›flan avukat, mühendis, mimar, doktor, difl hekimi, mali müflavir, ebe, sünnetçi, sa¤l›k memuru, gümrük komisyoncusu, arzuhalci vb. serbest meslek mensubu say›lmaktad›r. K›sa ad› “Ba¤-kur” olan “Esnaf ve Sanatkârlar ve Di¤er Ba¤›ms›z Çal›flanlar Sosyal Sigortalar Kurumu”nun kurulufl yasas›, serbest meslek mensuplar›n›, çal›flmaya bafllad›klar› tarihten itibaren meslek kurulufllar› arac›l›¤›yla ya da do¤rudan do¤ruya en geç üç ay içinde kuruma baflvurarak “kay›t ve tescillerini yapt›rmakla” yükümlü tutmaktad›r. E. Tokgöz Serbest Mübadele [Alm. Freihandel ] [Fr. Libre échange] [‹ng. Free trade ] Serbest mübadele doktrini, d›fl ticarette Merkantilizm, himayecilik, Neo-Merkantilizm ve benzeri ak›mlar›n antitezidir. On sekizinci yüzy›l bafllang›c›nda, serbest müdadelenin yararlar›n› ilk belirten iktisatç› Isaac Gervaise’dir. Fizyokratlar, yaklafl›k otuz y›l sonra, serbest mübadele doktrinini Avrupa’ya duyurmufllard›r. Klasikler, bu tezi sistemlerinin temel ilkesi olarak benimsemifllerdir. Manchester Okulu, azimli ve güçlü bir kampanya ile d›fl ticaret politikalar›n› serbest mübadele ilkesi do¤rultusunda etkilemifltir. Serbest Piyasa Sermaye D›flal›m k›s›tlamalar›n›n kald›r›lmas› ve gümrük vergilerinin indirilmesi, serbest mübadele doktrinini temsil edenlerin gerçeklefltirmeye çal›flt›klar› hedeflerdir. (Bkz. Himayecilik, Isaac Gervaise, Klasikler, Manchester O kulu, Fizyokratlar) F. Ergin Serbest Piyasa [Alm. Freie Markt ] [Fr. Marché libr e] [‹ng. Free mar ket] Al›flveriflin tam rekabet flartlar› içinde serbestçe yap›ld›¤› piyasad›r. Mal piyasalar› için kullan›ld›¤› gibi üretim faktörleri piyasalar› için de kullan›lmaktad›r. Fiyatlar›n resmi olarak tespit edildi¤i durumlarda resmi kurun d›fl›nda oluflan piyasalara paralel piyasa veya serbest pi yasa ismi verilmektedir. Yabanc› paralar için serbest kur sistemi olarak bilinmektedir. Serbest kur sisteminde yabanc› paralar piyasada serbestçe al›n›p sat›l›r ve fiyatlar› arz ve taleple belirlenir. Ekonomide hükümet veya Merkez Bankas› taraf›ndan tespit edilen resmi bir kur belirleniyorsa, bunun d›fl›nda serbestçe oluflan kura serbest piyasa denir. D. Demirgil Serbest Ticaret [Alm. Freihandel ] [Fr. Commerce libre] [‹ng. Free tra de] Devletin müdahalesi olmaks›z›n yap›lan ticarettir. Uluslararas› ticarete uyguland›¤› takdirde , uluslararas›nda ticaret iflbölümüne ve mukayeseli üstünlük teorisine göre cereyan etmektedir. Serbest ticaret politikas› dünya çap›nda en etkin kaynak da¤›l›m›na ve dünya gelirinin maksimizasyonuna imkân vermektedir. Kuvvetli teorik temeline ra¤men serbest ticaret çok az ülke taraf›ndan ve uzun olmayan süreler için uygulanm›flt›r. Genellikle devletler milli savunma veya sosyal bir s›n›f›n destek lenmesi gibi ekonomi d›fl› nedenlerle veya ekonomik nedenlerle müdahale ederler. Ekonomik nedenler birkaç k›sma ayr›labilir. Kurulmufl sanayileri ithalat›n tehdidine karfl› himaye etmek, yeni do¤an sanayileri himaye etmek, d›fl ticaret hadlerinin bozulmas›n› önlemek maksad›yla optimum gümrük tarifesi uygulamak veya ucuz eme¤e karfl› iç üretimi korumak için uygulan›r. Serbest ticaretin bir anlam› da birçok ülkeden oluflan bir toplulukla öbür ülkeler aras›nda gümrük tarifeleri ve di¤er ticaret engellerinin kald›r›lmas›d›r. Bu durumda, her ülke, toplulu¤un d›fl›ndaki ülkelere karfl› kendi d›fl ticaret politikas›n› uygulayabilmektedir. D. Demirgil Seriler lemlerin uygulanmas›na elveriflli hale getirilmifl olmaktad›r. Seriler, zaman serileri, mekân serileri ve bölünme serileri olmak üzere bafll›ca üç grupta incelenebilirler: 1) Zaman serileri Zaman vasf›n›n gün, ay, y›l vb. fl›klar›na göre bir de¤iflkende ortaya ç›kan say›sal geliflmelerle ilgili gözlem sonuçlar› zaman serilerini oluflturmaktad›r. Y›llar itibariyle GSMH’da ya da ihracattaki geliflmeler, günlere göre bir bitkinin kaydetti¤i büyüme ya da mevsimlere göre belirli bir ürünün sat›fllar› bu tür serilere örnek gösterilebilir. Zaman serilerinin grafik anlat›m›nda, zaman de¤iflkeni X ekseninde gösterilmek üzere, kartezyen koordinatl› grafiklerden yararlan›lmaktad›r. 2) Mekân serileri Bir de¤iflkene ait say›sal gözlemlerin mekân (yer) vasf›n›n çeflitli fl›klar›na göre düzenlenmesi ile mekân serileri oluflturulur. ‹llere göre enerji tüketimini, ülkelere göre bu¤day üretimini ya da bölgelere göre belirli mallar›n fiyatlar›n› gösteren seriler mekân serileridir. Bu serilerin grafik anlat›m›nda kartogram ad› verilen harital› grafiklerden yararlan›lmaktad›r. 3) Bölünme serileri Bir de¤iflkenin fl›klar›na göre düzenlenmifl olan ve her fl›kta kaç gözlem bulundu¤unu gösteren seriler bölünme serisi ya da k›saca bölünme olarak tan›mlanmaktad›r. Bölünmeler cinsiyet, medeni hal gibi nitel vas›flarla ilgili olabilecekleri gibi, sabit sermaye, ücret, gelir vb. nicel (say›sal) de¤iflkenlere göre de düzenlenebilirler. Araflt›rma konusu birimlerin iki ayr› özelli¤iyle ilgili gözlemler bir arada düzenlenerek bileflik bölünme serileri de oluflturulabilmektedir. Her fl›kka tekabül eden frekans› gösteren bölünmelere tasnif edilmifl seri ad› verilmekte, birbirine yak›n fl›klar›n s›n›flar halinde bir araya getirilerek her s›n›fta kaç gözlemin bulundu¤unun belirtildi¤i durumda ise gruplanm›fl seriler söz konusu olmakta d›r. Bir bölünme serisindeki frekanslar›n afla¤›dan yukar›ya ya da yukar›dan afla¤›ya do¤ru kümüle edilmesiyle belirli bir de¤erinin alt›nda ve üstünde kaç gözlem bulundu¤unu gösteren kümülatif bölünme serileri elde edilebilmektedir. Bölünme serilerinin grafikle anlat›m›nda X ekseninde de¤iflkenin fl›klar›, Y ekseninde ise frekanslar ya da frekans yo¤unluklar› gösterilebilir. Bileflik bölünme serilerinin anlat›m›nda baflvurulan serpilme diyagramlar›nda her de¤iflken ayr› eksende gösterilerek her iki özelli¤e sahip birimler grafik üzerine noktalar halinde ifllenir. (Bkz. Bileflik Seri, Bölünme, Frekans, Fre kans Yo¤unlu¤u, Kartogram, Kartezyen Koordinatl› Grafikler, Kümülatif Bölünme Serileri, Grafikler, Serpil me Diyagram›, Zaman Serilerinin Analizi) B.A. Köksal Sermaye [Alm. Rcihen] [Fr. Séries] [‹ng. Series] Bir olayla ilgili olarak elde edilmifl birden fazla gözlemin belirli bir esasa göre s›ralanmas› sonucunda ortaya ç›kan ve oran ya da de¤erlerden oluflan rakam topluluklar›na istatistikte seri ad› verilmektedir. Ham verilerin seriler halinde düzenlenmesi sonucunda hem anlat›m kolayl›¤› sa¤lanmakta, hem de veriler çeflitli istatistik ifl- [Alm. Kapital] [Fr. Capital ] [‹ng. Capital ] Günlük yaflamda sermayeden anlafl›lan genellikle parad›r. Kifliler bunu ya kendi tasarruflar› ile gerçeklefltirmifl (öz sermaye) ya da baflkalar›ndan borç alm›fllard›r (yabanc› sermaye). Ancak iktisat biliminde para, sermaye anlam›nda kullan›lmaz. Para sadece sermaye mallar›n› sat›n alabilen bir araçt›r. 1126 Sermaye Art›r›m› Sermaye Birikimi Sermaye iktisat biliminde, mal ve hizmet üretmek için kullan›lan üretim araçlar›d›r. Bunlar sonradan üretilmifl, do¤al olmayan araçlard›r. Kazma, kürek, fabrikalardaki makineler ya da bal›k a¤› hep birer sermaye olarak nitelendirilir. Sermayenin en önemli özelli¤i emek verimini art›rmas›d›r. Sermayeyi “döner sermaye” ve “sabit sermaye” olarak ikiye ay›rmak da mümkündür. Döner sermaye bir üretim sürecinde kullan›l›p tüketilen sermayedir. Hammadde stoklar›, ücretleri ödemek üzere saklanan para bu türden bir sermayedir. Sabit sermaye ise, makineler, binalar ve di¤er sabit tesisler gibi uzun zaman kullan›labilen ve amortisman olarak maliyetlere giren sermayedir. Bütün bu niteliklerine ilave olarak sermayenin bir özelli¤i de, sahibine emek harcamadan gelir getirmesidir. Servet birikimi ve yüksek gelir ancak sermaye ile mümkün olur. Eldeki parasal varl›klar sermaye mallar›na dönüfltürülürken, yani sermaye mallar› talep edilirken amaçlanan, belli bir yat›r›m sonucunda üretim yap›lmas›d›r. Yap›lacak yat›r›m sonucunda üretilecek mallar›n sat›fl›ndan bir gelir elde edilecektir. Ancak bu gelirin, yap›lan yat›r›m ve üretimin sürdürülebilmesi için katlan›lan maliyetleri aflmas› gerekir. Firman›n amac› maliyetlerini en düflük düzeyde tutabilmek ve dolay›s›yla mallar›n sat›fl› sonucunda en fazla kâr› elde edebilmektir. Firmalar bunu yaparken üretim sonucunda elde edecekleri getiriyi piyasada geçerli faiz haddi ile k›yaslamak zorundad›r. E¤er piyasada geçerli faiz haddi yat›r›m sonucunda elde edilecek getiriyi afl›yor ise, parasal sermaye sahipleri yat›r›m ve üretim yapmak yerine paralar›n› bankaya yat›rmay› ye¤leyebilirler. K›sa dönemde iç verim oran›, bir baflka deyiflle sermayenin marjinal etkinli¤inde önemli de¤iflmeler beklenemez. Zira bu de¤iflmeler, üretim fonksiyonlar›ndaki ve teknolojideki de¤iflmelere ba¤l›d›r. ‹flte bu nedenle k›sa dönemde sermaye mallar› talebi piyasas› faiz oran›ndaki de¤iflmelere ba¤l› olacakt›r. (Bkz. Sermayenin Marjinal Etkinli¤i, ‹ç Verim Oran›) Z. Tunca hükümleri uygulan›r. Ancak bilirkifli taraf›ndan verilmesi gerekli raporlar› yönetim kurulu verir. Sermaye art›r›m› ifllemi temelde ana sözleflme de¤iflikli¤i anlam›n› tafl›d›¤› için, TK’n›n “Esas Mukavelenin De¤ifltirilmesi” prosedürü takip edilir ve bu konuda Sanayi ve Ticaret Bakanl›¤›’ndan gerekli izni alma ifllemi sermaye art›r›m›nda da uygulan›r. Sermaye maddesine ait ana sözleflme metninin eski ve yeni düzenlenmifl flekli bakanl›ktan izin al›nd›ktan sonra genel kurula davet fleklinde Ticaret Sicili gazetesinde ilan edilerek ilgililere tebli¤ edilir. Toplant› nisab› sa¤lanabilmesi için ilk toplant›da, flirket sermayesinin en az yar›s›na sahip olan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin haz›r bulunmas› gereklidir. ‹lk toplant›da ço¤unluk sa¤lanamad›¤› takdirde, ikinci toplant› flirket sermayesinin en az yar›s›n›n temsil edilmesiyle yap›l›r. Her iki toplant›da da karar, kat›lanlar›n ço¤unlu¤uyla al›n›r. Esas sermayenin art›r›lan k›sm›na halk›n davet edilmesi halinde de bu davet bir “izahname” ile yap›l›r. ‹zahnamede bulunmas› gerekli hususlar TK 393. maddesinde belirtilmifltir. Genel kurulun sermayenin art›r›lmas›na ait karar›nda aksine flart olmad›kça, pay sahiplerinden her biri yeni hisse senetlerinden flirket sermayesindeki pay› ile orant›l› miktar›n› alabilir. 2499 say›l› Sermaye Piyasas› Kanunu’na göre sermaye art›rmak suretiyle hisse senetlerini halka arz edecek olan anonim flirketlerden, Sermaye Piyasas› Kurulu’ndan izin almak suretiyle kay›tl› sermaye sistemini seçenler TK’n›n sermayenin art›r›lmas›na iliflkin hükümlerine ba¤l› kal›nmaks›z›n da sermayelerini art›rrabilirler. (Bkz. Sermayenin Azalt›lmas›) C. Ersoy/N. Elhüseyni Sermaye Birikimi [Alm. Kapitalakkumulation] [Fr. Formation du capital ] [‹ng. Capital accumulation ] Bir ülkenin reel sermaye stokunun art›r›lmas›d›r. Her ülkede mevcut olan üretim faktörleri s›n›rl› oldu¤una göre, sermaye mallar›n›n üretimini art›rmak için tüketim mallar› üretiminin s›n›rland›r›lmas› gerekmektedir. Bu itibarla tüketicilerin tüketimlerinden bir k›sm›n› feda etmeleri gerekmektedir. Di¤er bir ifade ile üretim faktörlerini serbest b›rak›p bunlar›n sermaye mallar› üretmelerine olanak vermek için tasarruf etmeleri gerekmektedir. Zaten sermayenin bir k›sm› eskidi¤i ve afl›nd›¤› için, sermaye stokunun ayn› kalmas›, afl›nan sermayenin yenilenmesiyle mümkündür. Öyleyse sermaye birikiminin meydana gelmesi için sermaye mallar› üretiminin, yenilenmesi gereken sermayeden daha fazla olmas› gerekmektedir. Ekonomik ilerleme sermaye birikimi oran›na ba¤l›d›r. Geliflmekte olan ülkelerde sermaye birikimi daha yavafl meydana gelmektedir. Ancak belirli bir sermaye stoku olufltuktan sonra sermaye birikimini art›rmak daha kolay olmaktad›r. D. Demirgil Sermaye Art›r›m› [Alm. Kapitalerhöhung ] [Fr. Accroissement de capital] [‹ng. Increases in capital ] TK’da “Esas Sermayenin Art›r›lmas›” bafll›¤› alt›nda 391-395. maddelerle düzenlenmifltir. Esas sermayeye karfl›l›k olan hisse senetleri bedellerinin tamamen ödenmesinden sonra, genel kurul yeni hisse senetleri ç›karmak suretiyle sermayenin art›r›lmas›na karar verebilir. ‹mtiyazl› hisse senetleri mevcut ise sahiplerinin de ayr› özel toplant› yaparak sermaye art›r›m›na karar vermeleri gereklidir. Genel kurul sermayenin art›r›lmas›na karar verdi¤i takdirde kurulufla ait hükümler geçerli olur. Özellikle artan sermayenin dörtte birinin yat›r›lmas›na ait hüküm ile ayn› neviden bir sermayenin konmas›, mallar›n devral›nmas› ve özel ç›karlar›n sa¤lanmas› ile ilgili kararlar›n da bulunmas› halinde bu hususlara ait kurulufl 1127 Sermaye Gelirleri Sermaye Maliyeti Sermaye Gelirleri rimlili¤i yerine, onun tersi olan sermaye/has›la kullan›lmaktad›r. Yat›r›m ülkedeki sermaye stokuna yap›lan ilaveleri belirtmektedir. Sermaye stokunu K, yat›r›mlar› I ve K’ya yap›lan ilaveleri ∆K ile gösterecek olursak, I= ∆K yazabiliriz. Toplam-sermaye stoku ile yarat›lan has›la aras›nda oran (K/Y) ortalama sermaye/has›la oran› ad›n› tafl›r. E. Alkin [Alm. Kapitaleinkünfte] [Fr. Revenus de capital] [‹ng. Capital gain ] Sermayeden elde edilen gelir olarak tan›mlanabilir. Genelde vergicilik anlam›nda eme¤in katk›s›yla sa¤lanan getiri kazanç, sermayenin getirisi ise irat olarak kullan›l›r. Bu nedenle vergi hukukumuzda sermaye gelirleri “irat” olarak ifade edilir. Sermayenin nevine göre ise “menkul sermaye irad›”, “gayrimenkul sermaye irad›” olarak an›l›r. Menkul sermaye geliri faiz ya da kâr pay› olarak, gayrimenkul sermaye geliri ise genelde kira olarak adland›r›l›r. Ancak vergicilikte “gayrimenkul sermaye” kavram› genel hukukta kullan›lan “gayrimenkul” tan›m›ndan çok daha genifl kapsaml› yap›lmaktad›r. (Bkz. Gayrimenkul Sermaye ‹rad›, Menkul Sermaye ‹rad›) C. Ersoy Sermaye Kazançlar› Vergisi Sermaye Giderleri [Alm. Finanzierungskosten] [Fr. Frais financiers ] [‹ng. Financial expenses ] Günümüzdeki yayg›n deyifliyle finansman giderleri öncelikle bankalara, finansal kurumlara ve borç para al›nan üçüncü kiflilere ödenen faizleri kapsar. Ayr›ca finansman hizmetleri dolay›s›yla ödenen komisyon ve giderler de finansman giderleri ad› alt›nda toplan›r. F. Bilgino¤lu Sermaye Hareketleri [Alm. Kapitallbewegungen, Kapitalverkehr] [Fr. Mou vements des capitaux] [‹ng. Capital movements] Sermaye hareketleri genellikle cari ifllemlerdeki fazlal›klar›n nas›l eritildi¤ini veya kullan›ld›¤›n›, yahut cari ifllemlerdeki a盤›n nas›l kapat›ld›¤›n›, üstü kapal› da olsa gösteren kalemlerdir. Örne¤in, bir ülkenin cari ifllemler dengesi fazlal›k gösteriyorsa, bu fazlal›k genellikle bir sermaye ç›k›fl›na neden olacakt›r. Cari ifllemlerde aç›k varsa bu a盤›n söz konusu hesap y›l›nda mutlaka kapat›lm›fl olmas› gerekir. Bu a盤›n kapat›lmas› veya baflka bir deyiflle aç›k kadar beliren fazla döviz gere¤inin finansman› bir sermaye giriflini gerektirecektir. E. Alkin Sermaye Has›la Oran› [Alm. Kapitalkoeffizient] [Fr.Coefficient de capital] [‹ng. Capital-autput ratio ] Büyüme en aç›k flekilde milli gelirdeki art›fllarla ölçülebilir. Milli gelir Y, milli gelirdeki art›fl ∆Y ile gösterilecek olursa büyüme h›z› ∆Y y= y ifadesi ile belirtilebilir. Örne¤in, 1990 y›l›nda Y= 100 trilyon TL iken 1991 y›l›nda Y= 107 trilyon TL. olmuflsa, ∆Y=7 trilyon TL ve büyüme h›z› 7/100 = %7 demektir. Sermayenin verimlili¤i 1/3 ise, yani üç birim sermaye bir birim has›la yaratabiliyorsa, %7 büyüme h›z›na varmak için milli gelirin %21’i kadar yat›r›m yapmak gerekecektir. Harrod-Domar nodelinde sermayenin ve- [Alm. Kapitalertragssteuer ] [Fr. Impôt surles plusvalu es] [‹ng. Capital gains tax ] Menkul ve gayrimenkul sermaye unsurlar›n›n sat›fl›ndan elde edilen de¤er art›fl kazançlardan al›nan vergi. Sermaye kazançlar›, servetteki net art›fl yaklafl›m› kullan›ld›¤›nda vergilenecek gelir kapsam› içine girer. Dolay›s›yle ayr› bir vergi konusu yap›lmad›¤›nda, sermaye kazançlar› gelir vergisi kadrosu içinde vergilendirilir. Kurumlar›n aktiflerinde yer alan sermaye unsurlar›n›n sat›fl›ndan elde edilen kazançlar ise kurumlar vergisi konusudur. Verginin ödeme gücüne göre al›nmas› yaklafl›m› benimsendi¤inde, sermaye kazançlar›n›n gelir ya da kurum kazanc› olarak vergiye tabi olmas› tart›flmas›zd›r. Tart›flmal› olan gerçekleflmemifl kabul edilen de¤er art›fllar›n›n vergilenip, vergilenmeyece¤idir. Sözgelimi, gayrimenkul mevki rant›, hisse senedi ve tahvil fiyatlar›nda piyasa koflullar›n›n (enflasyon, faiz haddinin yükselmesi vb.) ortaya ç›kard›¤› kazan›lmam›fl de¤er art›fllar›n›n gelir kategorileri içine al›nmas› ya da ayr› bir vergi ile vergilendirilmesi savunulmaktad›r. Sermaye kazançlar›, genelde menkul ya da gayrimenkul sermayenin elde tutulma süresine ve kazanc›n miktar›na ba¤l› olarak vergiye tabi tutulur. Uzun vadeli hisse senedi yat›r›mlar›n› özendirmek, gayrimenkul spekülasyonunu önlemek amac›yla, menkul ve gayrimenkul sermayenin iktisap tarihinden itibaren belirli bir süre içinde sat›lmas› halinde elde edilen kazançlar (k›sa vadeli sermaye kazançlar›), uzun vadeli (genellikle bir y›l› aflk›n olarak elde tutulan) kazançlardan daha a¤›r flekilde vergilenir. Hatta uzun vadeli kazançlar›n vergi d›fl› b›rak›lmas› dahi söz konusudur. Türkiye’de sermaye kazançlar› gerçekleflme esas›na göre vergilendirilmektedir. Gayrimenkul de¤er art›fl kazançlar› 1982 sonundan itibaren vergi d›fl› b›rak›lm›flt›r; k›sa vadeli (bir y›l) menkul sermaye kazançlar› ise vergiye tabi bulunmaktad›r. Ö. F. Bat›rel Sermaye Maliyeti [Alm. Kapitalkosten] [Fr. Cout de capital ] [‹ng. Cost of capital ] Sermaye maliyeti, iflletmenin karfl›laflt›¤› yat›r›m f›rsatlar›n› finanse etmenin gerçek maliyetini ölçmek için hesaplanan bir orand›r. Yat›r›m projelerini de¤erlemede, sermaye maliyeti ya do¤rudan bir iskonto oran› olarak kullan›l›r, ya da yat›r›m›n iç verim oran›n›n karfl›laflt›r›- 1128 Sermaye Maliyeti Sermaye Maliyeti laca¤› bir standart olarak kullan›l›r. Bir yat›r›m projesinin nakit girifl ve ç›k›fllar› sermaye maliyetiyle iskonto edildi¤inde projenin net bugünkü de¤eri prozitif ise proje kabul edilir. Projenin iç verim oran› sermaye maliyetinden büyük ise, proje yine kabul edilir. Bu iki karar kriteri, baz› istisnai durumlar d›fl›nda, projenin kabulü veya reddi konusunda ayn› sonucu verir. Bu kriterlere uygun karar verildi¤i takdirde, firman›n hisse senetlerinin piyasa fiyat›n›n uzun dönemde azamileflece¤i kabul edilir. Bu nedenle de, verimi sermaye maliyetinden düflük olan yat›r›mlara sermaye tahsis edilmemesi gerekir. Teorik olarak, sermaye maliyeti firman›n hisse senetlerinin piyasa fiyat›n› de¤iflmeden b›rakan yat›r›m projesi verimidir. Bununla birlikte, uygulamada, bu oran›n nas›l hesaplanmas› gerekti¤i konusunda de¤iflik görüfller mevcuttur. Firma bir bütün olarak de¤erlendi¤ine göre, belli yat›r›m projelerinin, belli finanslama yöntemleriyle iliflkilendirilip de¤erlenmesi uygun de¤ildir. Firma bir projeyi yaln›z borçla finanse ediyor olsa da, projenin yaln›z borçlanman›n maliyetiyle de¤il yine firman›n bütünü için geçerli olan sermaye maliyetiyle de¤erlenmesi gerekir. Firman›n bütününe ait sermaye maliyeti, spesifik finanslama yöntemlerinin maliyetinin ayr› ayr› hesaplanmas› ve sonra birlefltirilmesi (ortalamas›n›n al›nmas›) suretiyle hesaplan›r. Afla¤›da spesifik finanslama yöntemlerinin maliyeti ayr› ayr› incelenmifltir: Borç maliyeti: Borçlanman›n vergiden sonraki maliyeti (m b) afla¤›daki formülle ifade edilebilir: mb = m (1-v) Formülde v, marjinal vergi oran›n› ifade eder. “m” ise, borç için hesaplanan iç verim oran›d›r. Örne¤in tahvil sat›fl›nda elde edilen net tutar›, faiz ve ana para ödemelerinin bugünkü de¤erleri toplam›na eflitleyen iskonto oran›, tahvil borçlanmas›n›n iç verim oran›d›r. ‹mtiyazl› hisse senetlerinin maliyeti: Bu maliyet (m i) afla¤›daki formülle ifade edilir: D mi = I D, imtiyazl› hisse senedinin y›ll›k dividand›, I ise bu hisse senetlerinin ç›kar›lmas›yla elde edilen net tutard›r. Dikkat edilmelidir ki, (m i) borçta oldu¤u gibi, vergi için düzeltilmemektedir, çünkü bu dividant vergiden sonraki kârdan ödenmektedir. Adi hisse senetlerinin maliyeti: Maliyetinin hesab› en tart›flmal› olan finanslama yöntemi adi hisse senetleridir. Bu maliyet (ma) genel olarak flu flekilde tan›mlan›r: Hisse senedinin cari piyasa de¤erini (Po), gelecekte beklenen bütün hisse bafl›na dividantlar›n (D t) bugünkü de¤erine eflitleyen iskonto oran› (ma) Adi hisse senetlerinin maliyeti afla¤›daki formül m a için çözülerek bulunur: E¤er hisse bafl›na dividantlar›n, “g” gibi sabit bir oranla, ilelebet artaca¤› varsay›labiliyorsa, adi hisse senedi maliyeti afla¤›daki formülle hesaplan›r: ma = D1 Po +g Formülde D1 birinci dönemin sonunda hisse bafl›na ödenmesi beklenen dividantt›r. Da¤›t›lmam›fl kârlar›n maliyeti : Da¤›t›lmam›fl kârlar maliyeti s›f›r olan bir finanslama kayna¤› olarak görünürse de, bu finanslama yönteminin bir f›rsat maliyeti vard›r, ki o da hissedarlar›n mahrum kald›¤› dividantt›r. Adi hisse senetlerinin maliyeti, da¤›t›lm›fl kârlar›n maliyetinin en alt düzeyini temsil eder. Baz› hissedarlar›n, ald›klar› dividantlar üzerinden vergi ödemek ve ayr›ca baflka flirketlerin hisselerine yat›r›m yaparken komisyon ödemek zorunda kalaca¤›n› nazara alarak, baz› yazarlar da¤›t›lmam›fl kârlar›n maliyetinin (m d) afla¤›daki gibi hesaplanmas› gerekti¤ini savunur: md = ma (1-v) (1-k) Formülde ma adi hisse senetlerinin maliyetini, (v) hissedarlar›n a¤›rl›kl› ortalama marjinal vergi oran›n› ve (k) yüzde cinsinden ödenecek komisyonlar›n a¤›rl›kl› ortalamas›n› temsil etmektedir. Baz› yazarlara göre ise kârlar›n da¤›t›lmamas›yla mahrum kal›nan f›rsat ayn› risk kategorisindeki di¤er bir firmaya yat›r›m yap›lamamas›d›r. O halde da¤›t›lmam›fl kârlar›n maliyeti de böyle bir firman›n sat›n al›nmas›yla sa¤lanacak olan verimdir. Bu yaklafl›m, hissedarlar için a¤›rl›kl› vergi yükü ortalamas› ve komisyonlar için a¤›rl›kl› bir ortalama hesaplanmas› gibi güçlüklerden kaç›nma olana¤› sa¤lamaktad›r. ‹lk yaklafl›m soruna hissedarlar›n d›flarda, baflka firmalar›n hisselerine yat›r›m yapmas› aç›s›ndan bakarken, bu ikinci yaklafl›m firman›n do¤rudan do¤ruya yapaca¤› yat›r›m›n verimi aç›s›ndan bakmaktad›r. Ortalama sermaye maliyeti : Yukar›da spesifik finanslama yöntemlerinin maliyeti ayr› ayr› incelendi. Firman›n bütünü için geçerli sermaye maliyeti ise bu maliyetlerin bir a¤›rl›kl› ortalamas› olarak ifade edilir. Bu bir örnekle aç›klanabilir. Son bilançoya göre iflletmenin sermaye yap›s› ile sermaye kalemlerinden her biri için hesaplanm›fl maliyetin (vergiden sonra) afla¤›daki gibi oldu¤u varsay›ls›n: Borç ‹mtiyazl› His. Sen. Adi His. Senetleri Da¤›t›lmam›fl Kârlar Dt Po = ∑ t = 1 (1+m a)t Tutar Oran Maliyet 40 milyar TL. 5 milyar TL. 15 milyar TL. 40 milyar TL. 100 milyar TL. % 40 %5 % 15 % 40 % 100 % 20 % 28 % 30 % 30 A¤›rl›kl› ortalama sermaye maliyeti, sermaye kalemlerinin toplam sermaye yap›s› içindeki oranlar› ile maliyetleri çarp›larak afla¤›daki gibi hesaplan›r. 1129 Sermaye Mallar› Sermayenin Marjinal Etkinli¤i Oran Borç ‹mtiyazl› His. Sen. Adi His. Sen. Da¤. Kârlar % 40 5 15 40 Maliyet % 20 28 30 30 gari sermaye miktar›ndan (en son düzenlemeye göre 5 milyar TL) afla¤›ya indirilemez. (Bkz. Sermaye Art›r›m›) C. Ersoy/N. Elhüseyni A¤›rl›kl› Maliyet % 8,0 1,4 4,5 12,0 % 25,9 Sermayenin Marjinal Etkinli¤i Bu yöntemde dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, sermaye yap›s›n› ifade etmek üzere, hesaplamada kullan›lan oranlar›n, halihaz›rdaki fiili sermaye yap›s›n› de¤il, firman›n öngördü¤ü sermaye yap›s›n› yans›tan oranlar olmas› gerekti¤idir. (Bkz. ‹ç Verim Oran›) Y. Ercan Sermaye Mallar› [Alm. Kapitalgüter, Investitionsgüter] [Fr. Biens de ca pital] [‹ng. Capital goods ] Baflka mallar›n üretiminde kullan›lan mallar olup makine, her türlü sermaye teçhizat›, fabrika binalar› ve atölyeleri, hammadde gibi mallardan oluflur. Sermaye mallar›na üretici mallar› da denir. D. Demirgil Sermayenin Azalt›lmas› [Alm. Kapitalschmälerung] [Fr. Décroissement de capi tal] [‹ng. Decreases in capital ] TK’da “Esas Sermayenin Azalt›lmas›” bafll›¤› alt›nda 396-398. maddelerle düzenlenmifltir. Anonim flirket genel kurulu esas sermayenin itibari k›ymetine dair sözleflme hükümlerinin de¤ifltirilmesine karar verebilir. Ancak flirketin sermayesini azaltarak, azalan k›sm›n yerine geçmek üzere tamamen ödenecek yeni hisse senetleri ç›karmak niyetinde olmamas› gerekir. Sermayesini azaltmak isteyen flirket yönetim kurulu mahkemeye müracaatla birlirkifli tayini ister. Mahkemece tayin edilecek üç kiflilik bilirkifli heyeti müflterek bir raporla, esas sermayenin azalt›lmas›na ra¤men flirket alacakl›lar›n›n haklar›n› tamamen karfl›layacak miktarda aktif mevcut oldu¤unun tespitini yapt›ktan sonra sermaye azalt›lmas›na karar verilebilir. Sermayenin azalt›lmas›yla ilgili genel kurulun toplanabilmesi için esas sermayenin en az yar›s› oran›ndaki pay sahiplerinin toplant›da haz›r bulunmalar› ya da temsil edilmeleri gerekmektedir. ‹lk toplant›da ço¤unluk sa¤lanamazsa, en geç bir ay içinde ikinci toplant› yap›labilir. Bu toplant›da flirket sermayesinin en az üçte birini elinde tutan pay sahipleri veya temsilcileri haz›r bulunmal›d›r. Her iki toplant›da da karar kat›lanlar›n ço¤unlu¤uyla al›n›r. Genel kurulca sermayenin azalt›lmas›na karar verildikten sonra, bu karar ana sözleflme ile birlikte ve üç kez Ticaret Sicili gazetesinde ilan edilir. Bu ilanda alacakl›lara iki ay içinde alacaklar›n› beyan etmek suretiyle ödeme ve teminat isteyebilecekleri bildirilir. Alacakl›lara verilen müddetin bitmesinden ve beyan edilen alacaklar›n ödenmesinden ya da temin edilmesinden sonra sermaye fiilen azalt›labilir. Esas sermaye hiçbir biçimde as- 1130 [Alm. Grenzleistungsfähigkeit des Kapitals] [Fr. Effica cité marginal du capital ] [‹ng. Marginal efficiency of ca pital] Di¤er faktörlerin talebi gibi sermaye mallar› talebi de tüketim mallar› talebine ba¤l› olarak belirmektedir. Tek firma taraf›ndan sermaye mallar› talep edilirken, bunlar›n kullan›lmalar›yla üretilen mallar›n (tüketim ve di¤er sermaye mallar›) sat›fl›ndan elde edilen toplam gelirin, ad› geçen sermaye mallar›n›n sat›n al›nmas›yla yüklenilen toplam maliyeti aflaca¤› umulmaktad›r. Etkin veya en düflük maliyetli üretim için hangi sermaye mallar›n›n ne miktarda kullan›laca¤›na karar vermek amac›yla yap›lan hesap basit bir ifllem de¤ildir. Firma bu hesaplama s›ras›nda üretece¤i çeflitli mal miktarlar›n› hangi fiyatlardan satabilece¤ini, en düflük maliyetle çal›flmak için gerekli olan faktör bileflimini ve fizik sermaye mallar›n› sat›n almak için kullanaca¤› parasal sermayenin yürürlükteki faiz haddini dikkate almak zorundad›r. Örne¤in firma bir y›ll›k ömrü olan bir makineyi sat›n almak için C kadar maliyet yükü alt›na girmifl olsun. Firma ad› geçen makineyi kullanarak üretece¤i mallar›n sat›fl›ndan elde edece¤i geliri ve makineyle birlikte kulland›¤› di¤er üretim faktörlerine yapaca¤› toplam ödemeleri tahmin etmek zorundad›r. 100 milyar liral›k bir makineyi kullanma sonunda 125 milyar liral›k bir gelir elde edilece¤i ve di¤er faktörlere 200 milyar lira ödenece¤i tahmin ediliyorsa, geriye 105 milyar lira kalmaktad›r. Yani bugün sarfedilen 100 milyar liran›n ilerde 100 milyar art› 5 milyar lira getirece¤i umulmaktad›r. fiu halde y›l sonunda elde edilece¤i tahmin olunan net gelir 5 milyar lira olup bu da makine maliyetinin % 5’i kadard›r. Tahmin edilen gayrisafi gelirden di¤er faktörlere yap›lacak ödemeler ç›kt›ktan sonra kalan mebla¤a R, net gelirin makine maliyetine oran›na r dersek, R C= 1+r eflitli¤i yaz›labilir. Burada (r), R yi C ye eflit k›lan bir iskonto haddi olmaktad›r. (r) ye sermayenin marjinal etkinli¤i ad› verilmektedir. Makinenin ömrü bir y›ldan uzunsa, birbiri ard›nca gelen y›llar boyunca tahmin edilen R1, R2, R 3, ... Rn toplam›n› C’ye eflit k›lan (r) için R1 R2 R3 Rn C= + + + ... + 2 3 n (1+r) (1+r) (1+r) (1+r) eflitli¤ini yazmak gerekecektir. Öte yandan firma kulland›¤› makinenin halihaz›r de¤erini de dikkate alacakt›r. Halihaz›r de¤eri P ile gösterecek olursak y›llar boyunca tahmin edilen R1, R2, R3, ... Rn toplam›n› P’ye eflit k›l›cak iskonto haddi de yürürlükteki piyasa faiz haddidir. R1 R2 R3 Rn P= + + + ... + 2 3 n (1+i) (1+i) (1+i) (1+i) Sermayenin Organik Bileflimi Sermaye Piyasas› Üretim faaliyetinde kullan›lacak makinenin halihaz›r de¤eri maliyetini afl›yorsa, yani P > C ise firman›n bu makineyi sermaye stokuna ilave etmesi rasyonel olacakt›r. Aksi halde ad› geçen makine talebedilmeyecektir. de, istihdam azal›rken teçhizat ayn› kald›¤› için, çal›flan bafl›na sermaye artmaktad›r. Birikim süreci, belirli bir kullan›m düzeyinde çal›flan bafl›na sermayeyi art›rmaktad›r. Nihayet teknik ilerleme ve faiz oran›nda ve reel ücretlerdeki de¤iflmeler, belirli kullan›mda, çal›flan bafl›na sermayeyi her iki yönde de¤ifltirebilir. Sermayenin organik bilefliminin yükselmesi, sömürü oran›n›n ayn› kalmas› durumunda, kâr oran›n› azaltmaktad›r. Çal›flan bafl›na sermayenin artmas›, çal›flan›n marjinal verimlili¤ini art›rd›¤› için, ücretlerde art›fl e¤ilimi meydana getirmektedir. Ancak bu iddia Marx’a de¤il, ortodoks ekonomistlere aittir. D. Demirgil ‹ ‹0 Sermaye Piyasas› I 0 I0 I fiekilde yatay eksende firman›n yat›r›m talebi, dikey eksende ise piyasa faiz oran› gösterilmifltir. Görüldü¤ü gibi faiz oran› artt›kça yat›r›mlar azalmaktad›r. Tek firman›n sermaye mallar› talebini etkileyen husus C ile P nin karfl›laflt›r›lmas›d›r. Asl›nda C ile P nin karfl›laflt›r›lmas› demek (r) ile (i) nin karfl›laflt›r›lmas› demektir. P > C ise r > i dir. fiu halde k›sa dönemde r de¤iflmez varsay›ld›¤›nda firman›n sermaye mallar› talebi piyasa faiz haddindeki de¤iflmelerin fonksiyonu olacakt›r. Firma taraf›ndan kullan›lan fizik sermaye (sermaye mallar›) türdefl de¤ildir. Bu nedenle sermaye stokuna yap›lan fiziksel eklemeleri de¤il, parasal eklemeleri dikkate almal›y›z. Böyle bir ifllem sonunda sermayenin ölçülebilirlik niteli¤ini kazand›¤›n› varsay›yoruz. E. Alkin Sermayenin Organik Bileflimi [Alm. Organische Zusammensetzung des Kapitals] [Fr. Compasition organique du capital ] [‹ng. Organic com position of capital] Marksist ekonomik analize göre sabit sermayenin de¤iflken sermayeye oran›d›r. Amortisman ve hammaddelerden ibaret olan sabit sermayeyi (C) ile, üretim süreci içinde hem kendine eflit bir de¤er, hem de art›k bir de¤er yaratan de¤iflken sermayeyi (V) ile gösterirsek, (C/V) sermayenin organik bileflimidir. Marx, analizini üç oranla yürütmektedir: (C/V) sermayenin organik bileflimi, (S/V) sömürü oran› ve (S/C+V) kâr oran›. Bunlardan sömürü oran›nda (S) art›¤›, yani bir iflçinin iflvereni için kaç saat çal›flt›¤›n›, (V) ise kendisi için kaç saat çal›flt›¤›n› göstermektedir. S/V = 3/2 ise, 10 saatlik bir ifl gününde 6 saat ödenmemifl, fazla emektir, 4 saat ise gerekli veya ödenmifl emektir. (S) ve (V) toplamlar veya global de¤erlerle ilgili de¤ildir. Buna karfl›n sermayenin organik beliflimi toplam sermaye stoku ile ilgilidir. Bunu ak›ma çevirmek için (C) sabit sermayeyi, amortisman (d) ve hammadde (r)’ye ay›rmak gerekir. Bu suretle (r+v) ve (d)’yi uygun zaman dönemleriyle çarpmak ve sermayenin organik bileflimini çal›flan kifli bafl›na ifade etmek gerekir. Çal›flan bafl›na sermaye, üç flekilde de¤iflmektedir. Talebin azalmas› halin- 1131 [Alm. Kapitalmarkt] [ Fr. Marché financier ] [‹ng. Capi tal market] Sermaye piyasas›, uzun vadeli kredi arz›yla kredi talebinin karfl›laflt›¤› piyasalard›r. Dar anlamda bu piyasay› pay senetleriyle (hisse) tahvillerin al›n›p sat›ld›¤› örgütlenmifl ve uzmanlaflm›fl bir piyasa olarak nitelemek mümkündür. Bu tan›mdan hareket ederek sermaye piyasas›n› “birincil” ve “ikincil” piyasalar olmak üzere iki aflamada belirlemek ve incelemek ola¤and›r. Piyasaya yeni sürülen hisse senetleri ve tahvillerin al›n›p sat›ld›¤› piyasa “birincil”: önceden ç›kar›lm›fl menkul de¤erlerin ifllem gördü¤ü piyasa da “ikincil” sermaye piyasas›n› oluflturmaktad›r. Genifl anlamda, sermaye piyasas› her türlü sermaye hareketlerine, yani kredi, döviz, alt›n, pay senedi ve tahvil gibi sermaye hareketlerine neden olan tüm al›m sat›mlar› kapsamaktad›r. Türkçe’de “sermaye piyasas›” kavram›yla daha çok hisse senedi ve tahvil al›m sat›m›n›n yap›ld›¤› piyasa ifade edilmektedir. Ülkemiz-de son y›llarda h›zla geliflen menkul de¤erler piyasas›, Bat› Avrupa ülkelerinde oldu¤u gibi her yönüyle geliflmifl ve modern haberleflme araçlar›yla donat›lm›fl bir yap›ya kavuflma çabas› içindedir. Baz› yazarlar “sermaye piyasas›yla menkul de¤erler piyasas›ndaki hareketlerin gerçekte ters yönlü oldu¤u” noktas›na dikkati çekmektedir. Örne¤in, bir tasarruf sahibi 100 milyon liral›k menkul de¤er sat›n alma girifliminde bulundu¤unda, “sermaye piyasas› aç›s›ndan bir sermaye arz› ortaya ç›km›fl olur. Fakat “menkul de¤erler piyasas›” yönünden bu giriflim menkul de¤er talebi anlam›na gelir. Derinli¤ine bir çözümlemede önem tafl›yan bu noktaya karfl›n, “sermaye piyasas›” kavram›n›n “menkul de¤erler piyasas›”n› kapsad›¤›n› söylemek mümkündür. Günümüzün geliflmifl serbest piyasa ekonomilerinde sermaye piyasas› sanayileflme sürecine paralel olarak kendili¤inden oluflmufl ve bugünkü modern iflleyifl düzenine kavuflmufltur. Bu nedenle geliflmekte olan ülkelerde sanayileflme ve serbest piyasa düzeni kuruldu¤u ölçüde sermaye piyasas›n›n da ifllerlik kazanaca¤›n› belirlemek mümkündür. Bu ülkelerde yasal ve idari önlemlerle sermaye piyasas›n›n k›sa sürede kurulmas› ve ifller hale getirilmesi beklenmemelidir. Kalk›nma süreci içinde ulaflt›rma, haberleflme, bas›m ve yay›m gibi toplumsal bü- Sermaye Piyasas› Kurulu Sermaye Piyasas› tünleflmeyi ve bilinçlenmeyi sa¤layan sistemlerin kurulmas›, sermaye piyasas›n›n iflterlik kazanmas›n›n ön kofluludur. Geliflmifl ve düzenli iflleyen bir sermaye piyasas›, ülkede biriken tasarruflar›n en verimli yat›r›mlara dönüflmesine ortam yaratmaktad›r. Sermaye piyasas›n›n bu temel ifllevi yan›nda özellikle belirtilmesi gereken flu yararlar› vard›r: 1) Yat›r›mc› kurulufllar›n tahvil ve pay senetlerinin sat›fl›n› kolaylaflt›r›r: Böylece öz kaynaklar› yetersiz olan yat›r›mc›lar ek kaynak sa¤lam›fl olurlar. 2) Özellikle küçük tasarruf sahiplerine güvenilir ve cazip kazançlar sa¤lama olanaklar› sunarak tasarruflar›n artmas›na neden olur. Bu yoldan üretim araçlar› üzerindeki mülkiyetin yayg›nlaflt›r›lmas› gerçekleflmifl olur. 3) Piyasa koflullar› içinde baflar›l› kurulufllar›n tahvil ve pay senetleri daha çok ilgi görece¤inden, tasarruflar›n yani ülke kaynaklar›n›n en verimli alanlara yönelmesi gerçekleflir. Türkiye’de küçük çapta, fakat uzun zamandan beri fiilen iflleyen bir “sermaye piyasas›”vard›r. 1960’l› y›llarda yo¤unlaflan bir yasa ç›karma çal›flmalar›, 12/2/1969 tarihinde Millet Meclisi Baflkanl›¤›’na bir yasa tasar›s›n›n sunulmas›yla sonuçland›. Ancak yasama dönemi sona erdi¤inden tasar› hükümden düfltü. Bir ara dönem olan Ulusu Hükümeti zaman›nda ç›kar›lan, 30/7/1981 tarihli ve 2499 say›l› “Sermaye Piyasas› Kanunu” ile bu piyasa bir çerçeve yasas›na kavuflmufl oldu. ‹zleyen dönemde sermaye piyasas› alan›ndaki geliflmelere ve yeni ihtiyaçlara uygun olarak yasada bir dizi de¤ifliklik yap›ld›. An›lan yasan›n birinci maddesi sermaye piyasas›n›n konu ve amaç boyutlar›n› “..tasarruflar›n menkul k›ymetlere yat›r›lacak halk›n iktisadi kalk›nmaya etkin ve yayg›n bir flekilde kat›lmas›n sa¤lamak amac›yla; sermaye piyasas›n›n güven, aç›kl›k ve kararl›l›k içinde çal›flmas›n›, tasarruf sahiplerinin hak ve yararlar›n›n korunmas›n› düzenlemek ve denetlemek” fleklinde belirlemektedir. 1992’de de¤ifltirilen 2. maddeye göre yasan›n kapsam›na “sermaye piyasas› araçlar›, bu araçlar›n ihrac›, halka arz› ve sat›fl›, bunlar› ihraç veya halka arz edenler, ... borsalar ve teflkilatlanm›fl di¤er piyasalar, sermaye piyasas› faaliyetleri, sermaye piyasas› kurumlar› ve Sermaye Piyasas› Kurulu” girmektedir. Çizilen bu çerçeve içinde piyasan›n iflleyiflini düzenlemek, denetlemek ve öngörülen di¤er görevleri yerine getirmek üzere, yasan›n 17. maddesi uyar›nca “Sermaye Piyasas› Kurulu ” kurulmufltur. (Bkz. Menkul K›ymetler Borsas›, Sermaye Piyasas› Kurulu ) E. Tokgöz/N. Elhüseyni Sermaye Piyasas› Kurulu [Alm. Zentraler Kapitalmarktausschuss, Kapitalmarktkommission] [Fr. Commité du marché des capitaux] [‹ng. Securities and Exchange Commission] Türkiye’de sermaye piyasas›n› düzenleyen ve 30 Temmuz 1981 tarihinde yürürlü¤e giren 2499 say›l› “Sermaye Piyasas› Kanunu”nun getirdi¤i bir kamu tüzel kiflisi dir. Yetkilerini kendi sorumlulu¤u alt›nda ba¤›ms›z ola- 1132 rak kullanan bu kurulun merkezi Ankara’dad›r. Ancak kurulun gerekli gördü¤ü yerlerde büro açma yetkisi vard›r. Kurul biri baflkan, biri baflkan vekili olmak üzere yedi üyeden oluflur. Kurul üyeleri Maliye Bakanl›¤›’nca gösterilen alt› aday aras›ndan üç, Adalet Bakanl›¤›, Ticaret Bakanl›¤›, Merkez Bankas› ve Bankalar Birli¤i’nce gösterilecek ikifler adaydan birer kifli olarak Bakanlar Kurulu taraf›ndan seçilir. Bütün üyeler üç y›l için kararnameyle atan›r. Herhangi bir nedenle boflalan yerlere esas hükümlere göre atama yap›l›r. Atanma koflullar›n› kaybeden, yasaya ayk›r› davran›fllar› görülen ya da kusur ve ihmalleri belirlenen üyeler süreleri dolmadan Bakanlar Kurulu’nca görevden al›n›r. Kurulun baflkan ve di¤er üyeleri özel bir kanuna dayanmad›kça resmi veya özel hiçbir görev alamaz. ticaretle u¤raflamaz, ortakl›klarda pay sahibi olamazlar. Maliye Bakanl›¤› kurulun y›ll›k hesaplar›n›, her türlü ifllemlerini denetlemeye ve gerekli gördü¤ü önlemleri almaya yetkilidir. Ayr›ca kurulun ifllemleri ve faaliyetleri hakk›nda Bakanlar Kurulu’na rapor sunmakla görevlidir. Kurul günlük çal›flmalar›n› kurulufl yasas›n›n 29. maddesince öngörülen ve Bakanlar Kurulu taraf›ndan haz›rlanm›fl olan “Sermaye Piyasas› Kurulu Teflkilat, Görev ve Çal›flma Esaslar› Yönetmeli¤i”ne göre yürütmektedir. 24 Haziran 1982 tarihinde yürürlü¤e giren bu yönetmeli¤e göre, kurulun “faaliyetlerinin yönetimine iliflkin ana teflkilat›” Baflkanl›k, Genel Sekreterlik ve Hizmet Birimleri’nden oluflmaktad›r. Sermaye Piyasas› Kurul’nun görev ve yetkileri 2499 say›l› yasan›n 22. maddesinde ve an›lan yönetmeli¤in 9. maddesinde ayr›nt›l› olarak belirlenmifltir. Bunlar› sekiz bafll›k alt›nda toplamak mümkündür: 1) Denetleme: Menkul k›ymetleri halka arzedilen ve sermaye piyasas›nda faaliyet gösteren kurulufllar nezdinde ya da bu kurulufllardan gelen periyodik bildirimler üzerinden merkezde, bu kurulufllar›n faaliyetlerini mevzuat ve mali bünye aç›s›ndan denetlemek, denetim kurulufllar›na iliflkin kurulufl flartlar›n› ve çal›flma esaslar›n› belirlemek. 2) ‹zleme: Sermaye piyasas›nda izinli ya da izinsiz faaliyet gösteren kurulufllar›, bu piyasada ifllem gören menkul de¤erleri ve sermaye piyasas›n› ilgilendiren her türlü yay›n, duyuru ve reklamlar› izlemek, bu amaçla arfliv oluflturmak. 3) Kay›t tutma: Sermaye Piyasas› Kanunu’na tabi kurulufllar›n ve halka arz edilen her türlü menkul de¤erlerin kayd›n› tutmak. 4) Araflt›rma yapma: Yurt ve dünya ekonomisinin gidifli ve e¤ilimlerinin sermaye piyasas› üzerine etkileri, sermaye piyasas› uygulamas›nda ortaya ç›kan sorunlar ve Maliye Bakanl›¤›’nca istenecek di¤er konularda araflt›rma yaparak, al›nmas› gereken ekonomik ve mali önlemler ile mevzuatta yap›lmas› gereken de¤ifliklikler konusunda Maliye Bakanl›¤›’na öneride bulunmak. 5) ‹nceleme: Kurula yap›lan baflvurular› incelemek, izin vermek, baflvuruyu reddetmek, özel kural ve koflullar koymak, ek bilgi ve belgeler istemek, süre vermek, süre uzatmak. Sermaye Üstesi Serpilme Diyagram› 6) De¤erlendirme: Al›nan, derlenen ve kendisine tevdi edilen bilgi ve belgelerden, denetim ve izlemelerden elde edilen sonuçlar› inceleyip de¤erlendirmek, yap›lacak ifllemleri, al›nacak önlemleri kararlaflt›rmak, halka izinsiz arz ve sat›fl› durdurmak, yan›lt›c› ilan ve reklamlar› yasaklamak, daha önce verilmifl izin ve belgeleri iptal etmek, finansman durumu zay›flayan ortakl›klar› uyarmak, bu konularda yetkili mercilere yap›lacak önerileri saptamak ve özel idari nitelikli bu tür kararlar›n› ilgililere, yetkili kamu kurulufllar›na, gerekirse yarg› organlar›na ve kamuya duyurmak. 7) Menkul k›ymetlerin halka arz ve sat›fl›n› düzenle mek, denetlemek ve yönlendirmekamac›yla; menkul k›ymetleri halka arzolunan anonim ortakl›klar›n ve arac› kurulufllar›n uyacaklar› esaslar›, bunlar›n kurula baflvurular›n›n ve bildirimlerinin kural, yöntem, biçim ve koflullar›n› belirlemek, 8) Kamunun ayd›nlat›lmas›n› sa¤lamak amac›yla; Sermaye Piyasas› Kanunu’na tabi kurulufllar taraf›ndan halka aç›klanacak bilanço, kâr ve zarar tablosu, y›ll›k rapor, denetim raporu ve di¤er bilgiler için standart tablolar saptamak, kamuya yap›lacak her türlü davet ve duyurular›n biçim, kapsam ve içeri¤ini belirlemek. (Bkz. Ser maye Piyasas›) E. Tokgöz/N. Elhüseyni de¤iflkenli (X1Y1Z1), (X2Y2Z2), (X3Y3Z3) . . . (XnYnZn), gözlemlerden oluflan bileflik serilerin kartezyen koordinatl› sisteme ifllenmesi sonucu ortaya ç›kan grafikler serpilme diyagram› olarak tan›mlanmaktad›r. Bu diyagramlarla bir grup birimin birden fazla özelli¤ini birarada yans›tan bileflik bölünme serileri ya da zaman vasf›n›n fl›klar›na göre bir de¤iflkenin izledi¤i seyri belirten zaman serileri ifade edilmektedir. Ancak bileflik bölünme serilerinde her X de¤erine birden fazla Y de¤eri tekabül edebilece¤inden serpilme diyagram› üzerindeki noktalar çizgilerle birlefltirilemez. Zaman serilerinde ise zaman vasf›n›n (X)’in her fl›kk›na sadece bir Y de¤eri tekabül edece¤inden istenirse noktalar birlefltirilebilir. Sermaye Üstesi [Alm. Kapitalüberschuss ] [Fr. Surplus de capital, Prime d’emission] [‹ng. Capital surplus ] Sermaye üstesi, hisse senetleriyle temsil edilmeyen ödenmifl sermaye k›sm›n› ifade eder. Sermaye üstesinin en s›k rastlanan flekli hisse senetlerinin sat›fl tutar›n›n nominal de¤erlerini aflan k›sm›d›r ki, bu farka ihraç primi de denir. Y. Ercan Sermaye Yo¤un Endüstri [Alm. Kapitalintensive Industrie ] [Fr. Industrie intensi ve en capital ] [‹ng. Capital intensive industry] Amortisman maliyetinin toplam maliyete oran› belirli bir endüstride, bütün endüstrilerin ortalamas›ndan yüksekse, buna “sermaye yo¤un endüstri” denir. Bir endüstrinin sermaye yo¤unlu¤u sermaye girdisinin emek girdisine oran›ndan da belirlenebilir. Sermaye girdisi emek girdisinden fazla olan endüstrilere sermaye yo¤un, emek girdisi sermaye girdisinden fazla olan endüstriler emek yo¤un endüstriler yas›lmaktad›r. Bu konuda üzerinde dikkatle durulacak nokta yo¤unluk kavram›n›n nispi veya mukayeseli bir kavram oldu¤udur. Sermaye yo¤un endüstrilere örnekler petrol, tütün, kimya ve temel madenlerdir. Emek yo¤un endüstrilere örnekler tekstil, deri ürünleri, mobilya ve hizmetlerdir. (Bkz. Emek Yo¤un) D. Demirgil Serpilme Diyagram› [Alm. Streuungsdiagramm, Streubild] [Fr. Nuage de po ints-graphique de dispersion ] [‹ng. Scatter diagram ] ‹ki de¤iflkenli (X1Y1), X 2Y2), (X 3Y3),... (X nYn), ya da üç 1133 Serpilme diyagramlar› de¤iflkenler aras›ndaki iliflkinin yönünü belirlemede yard›mc› olabilmelerinin yan› s›ra, iliflkiyi yans›tmada kullan›lacak matematiksel fonksiyon tipinin belirlenmesinde de yararl› olabilmektedir. fiöyle ki, noktalar bir do¤ru etraf›nda toplanm›fl ise do¤rusal, bükülme noktalar› seçilebiliyorsa parabolik bir fonksiyonun kullan›lmas› gerekti¤ine hükmedilecektir. Tabloda 1970-1977 döneminde Türkiye’nin petrol ithalat› milyar dolar olarak verilmifltir. fiekilde ise bu verilere iliflkin serpilme diyagram› yer almaktad›r. Y›llar 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 ‹thalat .95 1.17 1.56 2.08 3.78 4.74 5.13 5.80 Serpilme diyagram›ndaki noktalar›n konumunda Türkiye’nin petrol ithalat›n›n 1970-1977 aras›ndaki geliflmesinin ikinci dereceden bir parabolle yans›t›lmas›n›n daha uygun olabilece¤i anlafl›lmaktad›r. Bir ba¤›ml› ve iki ba¤›ms›z de¤iflkenle ilgili üçlü gözlemler stereogram ad› verilen üç boyutlu diyagramlarla yans›t›labilirler. Bu durumda her üçlü gözlem (XiYiZi) X, Y ve Z düzlemlerinin oluflturdu¤u uzay içinde birer noktay› belirtecektir. (Bkz. Bileflik Seri, Birlikte De ¤iflim, Korelasyon, Regresyon Analizi, Stereogram) B. A. Köksal Servet Beyan› Servet Vergileri Servet Beyan› [Alm. Vermögenserklärung ] [Fr. Déclaration de la for tune] [‹ng. Declaration of wealth, Declaration of pr o petry] Servet beyan›, beyan edilmesi gereken gelir vergisi matrah›n›n gerçe¤e uygunlu¤unu sa¤lay›c› araçlardan bir tanesidir. Mükellef bir takvim y›l› içinde elde etti¤i kazanç ve iratlar›n safi tutar›n› y›l sonu itibariyle gelir olarak beyan eder; ayr›ca y›l içinde, gelirin elde edilmesi ile ilgili olmayan kiflisel giderlerini de bildirir. Mükellef ayr›ca y›l sonu itibar› ile, sahibi bulundu¤u serveti de beyan edecektir. Ayn› ifllemler bir sonraki takvim y›l› için de tekrarlanacakt›r. Bu durumda ilk y›l›n serveti ile bir sonraki y›l›n serveti aras›ndaki art›fl›n, beyan edilen gelir ve gider fark› ile tutarl› olmas› gerekir; aksi halde servette meydana gelen art›fl gelir olarak beyan edilmemifl demektir ve bu miktar›n gelir vergisinin, cezal› olarak ödenmesi istenir. Servet fark›na göre ek gelir vergisi tarh edilebilmesi için, incelemenin, servet beyan›n› incelemeye yetkili olanlar taraf›ndan yap›lm›fl olmas› flartt›r. Mükellef, servetinde meydana gelen art›fl›n gelir vergisi konusu d›fl›ndaki kaynaklardan geldi¤ini kan›tlar ise sorun yoktur. Servet beyan›nda bulunmad›klar› için veya bulunmak zorunda olmamakla beraber servetlerinin belirlenmesi için beyana yaz›l› olarak davet edildikleri halde beyanda bulunmayanlar, vergi kayb› do¤mazsa bile kaçakç›l›¤a teflebbüs etmifl say›l›rlar. Türkiye’de gelir vergisi mükellefleri için servet beyan› uygulamas› 1984’te 193 say›l› Gelir Vergisi Kanunu’nun ve 213 say›l› Vergi Usul Kanunu’nun “Servet Beyan›” ve “Gider Esas›” ile ilgili maddelerinin kald›r›lmas›yla sona ermifltir. Bu bak›mdan servet beyan› ve gider esas› mekanizmalar› birer vergi güvenlik tedbiri olarak vergi hukukumuzdaki mevcut ifllevlerini tamamen kaybetmifl durumdad›r. A. Tezel/fi. Akkaya Servet Vergileri [Alm. Vermögenssteuer] [Fr. Impôt sur la fortune, Prélèvement sur la fortune ] [‹ng. Wealth taxes] S›n›rl› say›da, kullan›labilir ve mübadele edilebilir iktisadi mallardan oluflan servetleri, vergi mükellefiyeti alt›na alan vergilere “servet vergileri” denir. Bu türe giren vergiler çok çeflitlidir ve de¤iflik bafll›klar alt›nda toplanabilir. Servet vergilerinin baz›lar› bir defaya mahsus olmak üzere al›n›r; baz›lar› ise her y›l al›nan bir vergi halindedir. Günümüzde servet vergilerinin ço¤u her y›l al›nan vergiler halindedir. Türkiye’de bir defal›k al›nan servet vergisine en iyi örnek, 1942’de kabul edilen Varl›k Ver gisi’dir. Servet vergilerinin her y›l al›nanlar›na nominal servet vergisi, bir defal›k al›nanlar›na ise gerçek servet vergisi denir. Öte yandan, servet vergileri bazen mükellefin bina veya arsa gibi tek servet unsurunu hedef al›r; buna özel servet vergisi denir. Bazen de mükelleflerin tüm servet unsurlar› hedef al›n›r; buna da genel servet vergisi denir. 1134 Ayr›ca, servet vergileri dura¤an servet üzerine sal›n›yor ise servet vergisi, servet unsurunun mülkiyet de¤ifltirmesini esas al›yorsa servet transfer vergisi dir. Emlak vergisi birinci türe, veraset ve intikal vergisi ise ikinci türe örnektir. Uygulamada görülen bafll›ca servet vergileri flunlard›r: a) Net servet vergisi: Bu vergiye genel servet vergisi de denir ve servetin sahibi vergi mükellefiyetine tabidir. Bu durumda, söz konusu vergi flahsileflmektedir ve bu nedenle de bütün flahsi vergilerde oldu¤u gibi, artan o ranl› bir vergi tarifesi uygulanmaktad›r. Tafl›n›r, tafl›nmaz, para ve alacaklardan oluflan her türlü varl›klar›n ve mevcutlar›n sahibi olan yükümlüler bu vergiye tabi olmaktad›r. Yaln›z bu türlü varl›k ve mevcutlar›n sahibi olan vergi yükümlülerinin her türlü borçlar› yükümlülük d›fl›nda tutulmaktad›r. Bu nedenledir ki, bu vergiye net servet vergisi denmektedir. Y›ll›k bir vergi olan net servet vergisinin tarifesi genellikle mutedildir ve verginin konusu ve matrah› servet olmas›na ra¤men, verginin kayna¤› gelirdir. b) Mülkiyet vergisi: Burada mülkün bizzet kendisinin vergilenmesi söz konusudur. Mülkiyet vergisi, net servet vergisinin tersine, objektif niteliktedir. Bu nedenle de tek oranl›, yani düz oranl› bir vergi tarifesi uygulan›r. Mülkiyet vergisinin dünyadaki uygulamas› farkl›l›klar gösterir. fiöyle ki; bu vergi baz› ülkelerde sadece tafl›nmazlar ve özellikle binalar üzerine konulmas›na karfl›l›k, baz› ülkelerde baz› tafl›n›r de¤er üzerine konulmaktad›r. c) Arazi vergisi: Bu vergi, yaln›zca bofl topraklar› yükümlülü¤e tabi tutar. Arazinin de mülkiyet vergisi kapsam›na dahil oldu¤u ülkelerde, ayr›ca bu tür bir arazi vergisi söz konusu de¤ildir. Gerek mülkiyet, gerekse arazi vergisi yerel yönetim vergisi niteli¤indedir. d) Veraset ve intikal vergisi: Her ne kadar bu iki vergi bir arada söz konusu ediliyor ise de, burada iki ayr› vergi ile karfl› karfl›ya bulunuyoruz. Veraset vergisi ölen bir kiflinin b›rakt›¤› servete ve bu servetten yararlanan mirasç›lara uyguland›¤› halde, intikal vergisi yaflayan kifliler aras›nda herhangi bir karfl›l›k olmaks›z›n yap›lan servet transferinden faydalanan kiflilere uygulan›r. Yani veraset vergisinde ya kalan servetin bütününe veya mirasç›lar›n her birine ayr› ayr› yükümlülük getirilebilir. E¤er mirastan yararlananlara bak›lmaks›z›n, ölümle kalan servetin bütününün vergilenmesi söz konusu ise, bu vergiye tereke vergisi denir. Bu vergi de objektif niteliktedir, bu nedenle de vergi oran› tektir. E¤er mirasç›lar›n her birinin ayr› ayr› vergi mükellefi olmas› söz konusu ise, burada art›k vergi sübjektif bir nitelik kazanmaktad›r, yani mirastan faydalanan kiflilerin özellikleri göz önüne al›nacakt›r ve art›k vergi tarifesi de artan oranl› olacakt›r. Hemen belirtilmelidir ki, bu artan oranl›l›k, mirasç›n›n ölen kifliyle olan akrabal›k derecesine göre farkl› olacak›tr. Dünya ülkelerindeki uygulama göz önüne al›n›nca dikkate çarpacak olan nokta, di¤er servet vergileri gibi, veraset ve intikal vergisinde de mutedil tarifelerin uygulan›yor olmas›d›r. Set Teorisi Sherman Act Yukar›da belirtilen servet vergileri gibi veraset ve intikal vergisi de, konusu servet olmakla birlikte, kayna¤› gelir olan bir vergi türüdür. (Bkz. Emlak Vergisi, Veraset ve ‹ntikal Vergisi) N. Falay Gruplama hatas›n›n ortaya ç›k›fl nedeni varyans ve standart sapma hesaplan›rken bir s›n›fa dahil tüm gözlem de¤erlerinin o s›n›f›n orta noktas›na eflit oldu¤unun varsay›lmas› ve aritmetik ortalamadan uzakl›klar›n s›n›f orta noktas›na göre belirlenmesidir. Sürekli de¤iflkenlerle ilgili olan ve normal ya da normale yak›n flekle sahip (bölünmenin her iki ucunun s›f›ra yaklaflt›¤›) bölünmelerde gruplama ifllemi varyans› yukar› do¤ru sapt›rmakta ve bu nedenle ortaya ç›kabilecek sistematik hatay› belirginlefltirmektedir. Bu gibi hallerde varyans de¤erinden s›n›f aral›¤›n›n karesinin on ikide biri (c2/12) ç›kar›larak düzeltilmifl varyans elde edilmektedir. Set Teorisi [Alm. Theorie der mengen] [Fr. Théorie des ensembles] [‹ng. Set theory] Belirli özelliklere göre kurulmufl s›n›rl› ya da s›n›rs›z say›da elemanlar toplulu¤udur. “Cümle teoorisi” de denir. Setler meydana gelifllerine göre alt, üst, ara kesit, birleflim, ayr›k ve tamamlay›c› gibi baz› tiplere ayr›l›rlar. Bir setin elemanlar› baflka bir setin bir k›s›m elemanlar›ndan olufluyorsa birinci sete ikincisinin alt seti denir. Set veya cümle “S” ile gösterilir; a ES ifadesi, a’n›n S setinin bir eleman› oldu¤u anlam›na gelir ve S ={a} fleklinde yaz›l›r. a E n S ifadesi ise a’n›n S setinin bir eleman› olmad›¤›n› gösterir. a,b,c elemanlar›ndan oluflan bir set S = [a,b,c] fleklinde ifade edilir. Set kavram› Venn diyagramlar› yard›m›yla daha iyi anlafl›l›r. Bu diyagramlarda bir setin elemanlar› bir çember, kare ya da kapal› bir geometrik flekil içinde gösterilir. Bunlara Euler diyagram› da denir. fi. Ba¤›rkan Düzeltilmifl varyans = Gruplanm›fl serinin varyans›-c 2 / 12 Örne¤in gruplanm›fl bir seriye ait varyans ve standart sapma 9 ve 3, serinin s›n›f aral›¤› 2 ise, Sheppard düzeltmesi, c2 (2)2 = =.333 12 12 düzeltilmifl varyans=9-.333= 8.667 ve standart sapma= 8.667=2.9 olarak hesaplanacakt›r. √ Seyahat Çeki [Alm. Reisescheck, Travellerscheck] [Fr. Chéque de vo yage] [‹ng. Travellers cheque ] Yurt içinde ya da d›fl›nda geziye ç›kacak kimseler, hangi flehirlere u¤rayacaklar›n› önceden kestiremezler. Turistler, geziye ç›kacaklar› zaman belli kupürlü ve bas›l› seyahat çeklerinden yararlan›rlar. Bunlar 5, 10, 25, 100 vb. kupürlü, Dolar, Sterlin, Mark ve Frank gibi uluslararas› paralar üzerinden düzenlenmifl bas›l› çeklerdir. Tafl›d›¤› paralar hep yuvarlak rakaml›d›r. Bununla beraber iflin güvenli¤i bak›m›ndan hamiline de¤il, nama (ada) yaz›l›d›r. Kaybolma ve çal›nma gibi olaylar›n neden olaca¤› tehlikeleri önlemek için, seyahat çeki verilirken, kimin lehine veriliyorsa onun, yani lehdar›n imzas› al›n›r. Çekin sol üst köflesine al›nan bi imza, yabanc› bir ülkede ödeme yap›l›rken al›nacak ikinci bir imza ile karfl›laflt›r›l›r. Bu çeklerin bir özelli¤i de keflideci ile muhatab›n ayn› banka olmas›ndad›r. Sehayat çeklerini ç›karan bankalar›n dünyan›n her taraf›nda muhabirleri vard›r. Bu muhabir bankalar taraf›ndan al›n›p sat›lan çekler ya önceden kararlaflt›r›lm›fl kambiyo üzerinden ya da günün rayici (resmi kur) üzerinden mahalli para ile ifllem görür. S. Kocaimamo¤lu Sheppard Düzeltmesi Varyans ayn› zamanda bir serinin aritmetik ortalama etraf›ndaki ikinci momenti olarak da tan›mlanmaktad›r. Aritmetik ortalama etraf›ndaki dördüncü moment için de gruplama hatas›n› gidermek üzere Sheppard düzeltmesinden yararlan›lmaktad›r. Ancak bu durumda düzeltilmifl dördüncü moment m2= ikinci moment ve m4=dördüncü moment olmak üzere), 1 7 Düzeltilmifl m4 = m4c2m2 c4 2 240 fleklini alacakt›r. Birinci ve üçüncü momentler için ise düzeltmeye ihtiyaç yoktur. Sheppard düzeltmesinin gerek hangi hallerde uygulanaca¤›, gerekse kullan›lmas›n›n gerekli olup olmad›¤› konusunda istatistikçiler aras›nda fikir birli¤i yoktur. Bunun nedeni düzeltmenin baz› hallerde varyans de¤erini gere¤inden fazla küçülterek yeni sapmalara yol açmas›d›r. Dolay›s›yla uygulamaya giriflmeden önce özellikle bölünmenin fleklinin dikkatle araflt›r›lmas› gerekmektedir. (Bkz. Da¤›lma, Gruplama, Hata, Moment, S›n›f A ral›¤›, Laplace-Gauss Kanunu .) B. A. Köksal Sherman Act [Alm. Sherman-Gesetz] [Fr. Loi de Sherman] [‹ng. Sher man Act] Amerikal› senatör John Sherman’›n giriflimiyle 1890’da ABD’de yürürlü¤e giren bu kanun tröstlerin monopol kurma e¤ilimini sert hükümlerle önlemeyi hedef tutmufltur. (Bkz. Sherman Gümüfl Kanunu] F. Ergin [Alm. Sheppardsche Korrektur] [Fr. Correction de Sheppar] [‹ng. Sheppard’s correction ] Gruplanm›fl (de¤iflkenin fl›klar› s›n›flar halinde bir araya getirilmifl) serilerle ilgili varyans ve standart sapman›n hesaplanmas›nda gruplamadan dolay› ortaya ç›kan hata Sheppard düzeltmesi ile giderilebilmektedir. 1135 Sherman Gümüfl Kanunu S›f›r Esasl› Bütçe Sherman Gümüfl Kanunu S›f›r - Esasl› Bütçe [Alm. Shermansches Silbergezets] [Fr. Loi d’argent de Sherman] [‹ng. Sherman Silver Purchase Act] 1890’da ç›kar›lan bu kanunun amac›, devletin düzenleyici al›mlarla gümüfl fiyatlar›na istikrar kazand›rmas›n› temin etmekti. (Bkz. Sherman Act] F. Ergin [Alm. Budgetierung mit Nullprinzip] [Fr. Méthode budgétaire de réduction à zér o] [‹ng. Zero Budgeting] S›f›r-esasl› bütçe sistemi, planlama-programlama-büt çeleme sistemi ile birlikte olmak üzere, bütçelemede ekonomik rasyonalite kavram›na dayanmaktad›r. S›f›r-esasl› bütçelemeye göre; her kamu hizmeti program› yeniden de¤erlenmeye tabi tutulmakta ve buna göre mevcut bir program azalt›labilmekte, tamamen iptal edilebilmekte ve hatta artt›r›labilmektedir. Bu sistem, her program sorumlusuna, bütçe ödenek ve taleplerine iliflkin olarak, istenen ödene¤in hakl› nedenlerini belirtmek görevini yükler. Sistemin temel amac›, bütün kamusal programlar› ayn› zamanda ve temelden gözden geçirmek ve yöneticileri, fonlar› kendilerinin en uygun gördükleri gibi yeniden tahsis etmeye yöneltmektir. Bundan do¤acak fayda, program› oluflturan faaliyetler aras› k›yaslamalar› yapabilmek ve programlar aras›ndaki almafl›k ödenek tahsisini daha belirgin hale getirebilmektir. Bu yolla da sadece tek bütçe önerisi sunulmamakta, fakat farkl› alternatifler belirtilmektedir. S›f›r-esasl› bütçe sisteminin ilk haz›rl›k çal›flmalar› ve uygulamas› ABD’de olmufltur. ‹lk defa 1964 mali y›l›nda ABD Tar›m Bakanl›¤› bütçesi bu esasa göre haz›rlanm›flt›r. Öte yandan özel kesimde de 1970 y›l›ndan beri bu sistemin uyguland›¤› görülmektedir. ABD bütçesi 1978 y›l›ndan beri bütünüyle bu esasa dayal›d›r. S›f›r-esasl› bütçe sisteminde öngörülen faydalar ve amaçlar flunlard›r: Bütçe fonlar›nda gerekli k›s›tlamalara gitmek, kaynaklar›n daha öncelikli alanlara do¤ru yeniden da¤›l›m›n› sa¤lamak, bütçe ödenek taleplerine iliflkin daha yeterli gerekçeleri ve bilgileri gelifltirmek, bütçeleme, planlama ve kontrol süreçleri aras›ndaki iliflkiyi kuvvetlendirmek, yöneticiler taraf›ndan kamu faaliyetleri ve kurulufllar› hakk›nda daha yeterli bilgi edinmek. S›f›r-esasl› bütçede, s›f›r-esasl›l›¤›n anlam› ; bütün kamu faaliyeti ve harcamalar›n›n temel gerçeklerini yeniden ve bafltan belirlemektir. Yap›lan fley, bütçedeki her harcama maddesinin de¤erlendirilmesi, bütçe kaynaklar›ndan pay talep eden harcama alternatiflerinin birbiriyle k›yaslanmas› ve programlar›n ve maliyetlerin belirlenmesidir. Böylece hiçbir harcama türü her bütçede otomatik olarak yer almayacak ve her harcama türü di¤er harcamalara k›yasla nispi öncelik ›fl›¤› alt›nda yeniden gözden geçirilecektir. Bunun için izlenen yol, yeni ve eski programlara ayn› k›staslar›n uygulanmas›d›r. Sonuçta; faydas› azalan, süresi dolan ve önemi artan mal ve hizmetler belirlenecektir. Masrafç› daireler, daha önceki y›ldaki bütçe tekli¤ine dayal› taleplerde bulunamayacak, yani ilgili yönetici, bir anlamda s›f›r lira ile analize bafllayacakt›r. Tamamen pratik nedenlerle s›f›r-esasl› de¤erleme her 2-3 y›lda bir yap›labilir. Önemli de¤ifliklikler gösteren programlar için gerekince bu süreç tekrarlanabilir. Yönetimde de¤ifliklik olunca, yeni yöneticiler program ve faaliyetleri tamamen s›f›r-esasl› de¤erlemeye gidebilir. S›f›r Ekonomik Büyüme [Alm. Null-Wirtschaftwachstum] [Fr. Croissance écono mique zéro] [‹ng. Zero economic growth] Ad›ndan da anlafl›laca¤› üzere s›f›r ekonomik büyüme taraftarlar› kontrolsüz büyümenin milletin refah› üzerindeki olumsuz etkilerinden dolay› milli ekonomik has›lada art›fl olmamas›n› savunmaktad›r. Milli gelir hesaplar›nda tan›mland›¤› flekliyle safi milli has›lan›n (SMH) ekonomik performans› ölçmek için en etrafl› ölçü oldu¤unda ekonomistlerin büyük ço¤unlu¤u birleflmektedir. Fakat ayn› kimseler SMH’n›n ekonomik refah düzeyinin uygun bir göstergesi olmad›¤›nda da birleflmektedir. Bu gün hesapland›¤› flekliyle SMH, piyasada al›flverifle konu olmayan mal ve hizmetlerin atfedilen de¤erlerini içermemektedir. Bunlar›n bafl›nda bofl vakit gelmektedir. Tüketicinin refah›n› olmsuz etkileyen d›flsall›klar hesaba kat›lmamaktad›r. D›flsall›klar›n miktar› di¤er ürünlerin üretimiyle bir arada artmaktad›r. Etik, ahlaki ve dini görüfllerden kaynaklanan psiflik gelir de d›flta b›rak›lmaktad›r. S›f›r ekonomik büyüme taraftarlar› global bir toplumsal gösterge olarak gayri safi milli refah› (GSMR) kullanmay› teklif etmektedir. GSMR al›fl›lm›fl gelir ve has›la hesaplar›n›n ötesine giderek yaln›z madde fleyleri de¤il, hayat›n manevi taraflar›n› da kapsayacakt›r. S›f›r ekonomi büyüme taraftarlar› SMH ile GSMR aras›nda önemli bir negatif iliflki oldu¤unu, bu iliflkiyi durdurmak için SMH’daki büyümeyi durdurmaktan baflka bir çare olmad›¤›n› iddia etmektedir. S›f›r ekonomik büyüme taraftarlar›n›n iki önemli iddias› vard›r. Birincisine göre, s›n›rl› bir dünyada, kontrol edilmedi¤i sürece nüfusta fiziki üretimde ve maddi tüketimdeki sürekli eksponansiyel büyüme gelecek yüzy›lda bütün ekolojik ve sosyo-ekonomik sistemin çöküflüne yol açacakt›r. O zamana kadar dünyan›n kaynaklar›n› o derecede tüketmifl ve çevreyi o kadar kirletmifl olaca¤›z ki, hayat devam etse bile sefalet içinde bir hayat olacakt›r. Bu iddiada bir varsay›m daha yer almaktad›r: Büyüme lehindeki e¤ilim o kadar kuvvetlidir ki, dünyam›z›n fiziki olanaklar›n› ergeç aflmaktad›r. Bu nedenle çöküflün kuvveti o kadar fazla olacak ki, bunu durdurmak için al›nacak tedbirler etkisiz kalacakt›r. Teknolojik ilerleme ve yenilikler tarihi performanslar›na ra¤men kötüye gidifli durdurmayacakt›r. Sosyo-ekonomik sistemin otomatik istikrar kuvvetlerini seferber etmesi de mümkün olmayacakt›r. Etkili olabilecek ve felâketi önleyebilecek tek yol de¤er sistemini bugün de¤ifltirerek s›f›r büyüme h›z› uygulamay› kabul etmektir. D. Demirgil 1136 S›f›r Hipotezi S›nai Yat›r›m ve Kredi Bankas› A.O. S›f›r-esasl› bütçede; program paketlerinin oluflturul mas›, s›ralanmas› ve önceliklerin saptanmas› gibi temel süreçler söz konusudur. Bu bütçelemede program paketlerinin oluflturulmas›, sistemin en önemli aflamas›d›r. Burada sürecin bafllama noktas›; ola¤an ifl düzeyi ve gayretinin alternatifi olarak, farkl› düzey ve yap›daki faaliyet türlerinin gelifltirilmesidir. Program paketlerinin s›ralanmas›n›n amac›, öncelikli programlar›n ortaya konulmas›d›r. Bu yolla, her harcama düzeyinde elde edilecek faydalar ve program›n gerçekleflmemesi halinde do¤abilecek maliyetler ortaya konulur. Her yöneticinin ayr› ayr› yapt›¤› bu s›ralama, bir üst idari birime ve yöneticiye gönderilir. Böylece, giderek, en üst düzeyde bütün program paketleri tek ve birlefltirilmifl bir bütün haline gelir ve önceliklerin bir listesi oluflur. S›f›r-esasl› bütçeleme sisteminde, yasama organ›na etkin bir rol verilmifltir. ABD’de yasama organ›n›n bütçeleme üzerindeki yetkisi Günbat›m› Kanunu (Sunset Law) ile belirtilmifltir. Buna göre “her faaliyet üzerindeki günefl, her üç veya yedi y›lda batacakt›r” Bu süreler sonunda her program›n, yeni bafll›yormufl gibi, gerekli bütün testlerden geçmesi öngörülmektedir, yani programlar yeniden de¤erlendirilmektedir. Ancak böylece faydal›l›¤›n› yitirmifl ve ifllerli¤ini kaybetmifl bulunan kamusal programlar belirlenmektedir. Yasama organ›, s›f›r-esasl› bütçelemenin bulgular›n› sadece onaylaman›n ötesinde, bütün programlar› ve idari birimleri de¤ifltirme yetkisine sahiptir. N. Falay S›f›r Hipotezi [Alm. Nulhypothese] [Fr. Hypothèse nulle] [‹ng. Null hypothesis] ‹statistik kararlar›n verilmesinde baz› iddia ve varsay›mlar ileri sürülerek bunlar›n do¤rulu¤u çeflitli metotlar yard›m›yla araflt›r›lmaktad›r. Do¤rulu¤u teste tabi tutulan varsay›m s›f›r hipotezi olarak tan›mlanmakta ve s›f›r hipotezinin belirlenmesi ile istatistik hipotez testinin ilk aflamas› gerçeklefltirilmifl olmaktad›r. Ancak, istatistik hipotezler di¤er hipotezlerden farkl› olarak, ortalamas› belirli bir de¤ere eflit olan bölünmeleri temsil etmektedir. Bu do¤rultuda örne¤in ana kitle ortalamas› ile ilgili µ = 150 cm fleklinde bir hipotez ileri sürüldü¤ünde, bunun anlam› bir örnekleme bölünmesinin ortalamas›n›n 150 cm’ye eflit oldu¤udur. Teste tabi tutulacak olan s›f›r hipotezi Ho ile gösterilmekte ve test sonucunda örnek de¤erinin, ortalamas› s›f›r hipotezine eflit olan örnekleme bölünmesine ait oldu¤una karar verilmiflse Ho kabul edilmekte, aksi halde reddedilmektedir. Yap›lan testte önceden belirlenen bir hata pay› bulunmaktad›r ki, bu hata alfa hatas› olarak bilinmekte ve s›f›r hipotezinin do¤ru olmas›na ra¤men reddedilmesi ihtimalini (yanl›fl karar verme ihtimalini) belirtmektedir. S›f›r hipotezinin reddi halinde kabul edilecek olan hipotez, alternatif hipotez olarak tan›mlanmakta ve H 1 ile belirtilmektedir. Araflt›r›lan konunun niteli¤ine ba¤l› olarak alternatif hipotez µ’nun ileri sürülen de¤ere eflit olmad›¤›, bu de¤erden büyük oldu¤u ya da küçük oldu¤u fleklinde olabilir. Örne¤in s›f›r hipotezi, Ho: µ= 150 cm olarak belirlenmifl ise, alternatif hipotez, H1 : µ ≠ 150 cm H1 : µ > 150 cm ya da H1 : µ < 150 cm fleklinde olacakt›r. S›f›r hipotezi ana kitlenin ortalamas›na iliflkin olarak ileri sürülebilece¤i gibi ana kitlenin oran, varyans vb. di¤er parametreleri hakk›nda da hipotezler test edilebilir. Bu gibi hallerde örnek yard›m›yla hesaplanan oran, varyans vb. istatistik de¤erlere dayan›larak hipotez testi gerçeklefltirilecektir. (Bkz. Alfa Hatas›, Ana Kitle, An laml›l›k, Hipotez Testleri, Örnekleme Teorisi) B. A. Köksal S›nai Kapitalizm [Alm. Industrielle Kaptalismus] [Fr. Capitalisme indus triel] [‹ng. Industrial capitalism ] Onsekizinci yüzy›l›n ikinci yar›s›nda Sanayi Devrimi’nin yaratt›¤› imkânlar sonucunda sermayenin a¤›rl›¤›n› ticaretten sanayiye kayd›rmas›d›r. S›nai kapitalizm ondokuzuncu yüzy›lda en yüksek geliflme düzeyine ulaflm›flt›r. Bu döneme yüksek kapita lizm ça¤› da denir. Baflta madencilik, dokuma, olmak üzere imalat sanayiinin çeflitli dallar›na sermaye akm›fl ve yo¤un sermaye birikimine yol açm›flt›r. S›nai faaliyetin olufltu¤u piyasa serbest rekabet piyasas›d›r. Devlet müdahalesi bu piyasada asgari düzeydedir. Yeni müteflebbis tipi daha önceki ticari kapitalizmdekinden daha rasyoneldir. (Bkz. Ticari Kapitalizm) D. Demirgil S›nai Yat›r›m ve Kredi Bankas› A.O. S›nai Yat›r›m ve Kredi Bankas› 16 Mart 1963’te befl banka taraf›ndan ‹stanbul’da kurulmufltur. Günümüzde ana ortaklar› Türkiye ‹fl Bankas›, D›fl Ticaret Bankas›, Akbank, Vak›flar Bankas› ve Garanti Bankas› olan bankan›n kurulufl amaçlar› flu flekilde özetlenebilir: Mevcut ve yeni kurulacak özel sanayie orta vadeli yat›r›m ve iflletme kredisi sa¤lamak. Yerli ve yabanc› özel sermayenin sanayie yat›r›m yapmas›n› teflvik etmek. Menkul k›ymetler piyasas›n›n kurulmas›na ve geliflmesine hizmette bulunmak. Bankan›n 1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermaye ve ihtiyat akçeleri toplam› 657 milyar TL’dir. Bir kalk›nma ve yat›r›m bankas› olan S›nai Yat›r›m ve Kredi Bankas› mevduat kabul etmemektedir. Buna karfl›l›k kurulufl halindeki s›nai teflebbüslere iflletme kredisi ve orta vadeli yat›r›m kredisi vermektedir. 1995 y›l› sonunda bankan›n verdi¤i toplam krediler miktar› 7,94 trilyon TL’dir. Merkezi ‹stanbul’da bulunan bankada toplam 126 • • • 1137 S›n›f S›n›f personel istihdam edilmektedir. A. ‹lkin/N. Elhüseyni S›n›f [Alm. Klasse] [Fr. Classe sociale ] [‹ng. Class, Social class] Sosyal (toplumsal) s›n›f kavram›, toplumsal bilimlerin tüm dallar›nca her toplum içinde varolan eflitsizlikleri, farkl›l›klar› anlamaya ve aç›klamaya yarayan bir kavram olarak kullan›lmaktad›r. “Toplumlardaki tabakalaflma (katmanlaflma, stratifikasyon) neye, hangi ölçütlere göre oluflmaktad›r?” sorusuna verilen yan›tlarda “s›n›f” kavram› önemli bir yer tutmaktad›r. Toplumlarda, insanlar aras›nda hemen gözlenebilir farklar vard›r. Cinsiyet, yafl ve ›rk bunlardan bafll›calar›d›r. Ayn› cins, yafl ya da ›rk grubuna giren bireyler hem kendileri, hem de baflkalar› taraf›ndan “farkl›” alg›lan›rlar. Alg›lanan bu farkl›l›k, do¤ruluk derecesi araflt›r›lmadan yap›lm›fl, bütün grubu ba¤layan genellemelerde ifadesini bulur. “Kad›nlar duygusald›r”, “erkekler mant›kl›d›r”, “zenciler geridir” gibi. Bu farkl› alg›lamalara göre insanlar›n ve gruplar›n birbirlerine davran›fllar› da de¤iflir. O halde, insanlar›n herhangi bir flekilde s›n›fland›r›lmas› alg›lamay› etkileyecek ve davran›fllar› düzenleyecektir. De¤inilen gözlemlenebilir farklar d›fl›nda hemen gözlenmeyecek, ama yine de varl›¤› bilinen, davran›flla r› düzenleyen ayr›mlar da var. ‹nsanlar aras› eflitsizlik sadece bireysel yetenek ve zekâ farklar› sorunu de¤ildir; bu, herfleyin ötesinde, toplumsal bir gerçektir. Bireyin toplum içinde varolma ve yükselme olana¤›, hatta yetenekleri, büyük ölçüde toplumdaki yeri (sosyal mevkii, statüsü) ile belirlenir. Bu nedenle insanlar aras› eflitsizlik toplumsal mevkilerinin bir ürünüdür. Geleneksel olarak toplumbilimciler, eflitsizli¤in üç kayna¤› üzerinde durmufllard›r: 1) Gelir ve servet farklar›, 2) Sayg›nl›k (prestij) ve namus kavramlar›na iliflkin farklar, 3) Toplumsal gücün (iktidar›n) bölüflümünden do¤an farklar. MaxWeber’e göre toplumsal eflitsizli¤in bu üç boyutu birbirle riyle ilintilidir; ancak bunlar birbirlerine indirgenemezler. Toplumsal eflitsizli¤in bu üç boyutu, bir bölüm Bat›l› ve Amerikal› toplumbilimciye göre, “s›n›f” tan›m›n›n temelini oluflturur. Bu tan›ma göre toplumsal s›n›f, “gelir düzeyleri, yaflama biçimleri ve toplumda gördükleri sayg›ya göre birbirlerinden ayr›lan genifl insan kümeleri”dir. Bu tan›ma göre, s›n›flar aras› hareketlilik (sosyal mobilite) söz konusu olabilir. Bir baflka deyiflle, kifli için gelirini art›rma, yaflama biçimini iyilefltirme ve bunlardan dolay› toplumda daha çok sayg›nl›k görme kap›lar› aç›kt›r ve bunlar gerçekleflti¤inde kifli bir üst “s›n›f”a, tabakaya geçmifl olur. Bu üç temel boyut ile (gelir, yaflama biçimi, sayg›nl›k) s›n›f kavram›, toplumdaki üretim biçimi ve iliflkilerinden ba¤›ms›z olarak tan›mlan›r. Kiflinin üretim sürecinde ald›¤› yer, s›n›f›n› belirlemede önemli bir ölçüt say›lmaz. Ayn› gelir, e¤itim, toplumsal mevki vb. düzeylerinin çak›flt›¤› noktalarda belli s›n›flar oluflur. Bu neden- 1138 le, do¤ald›r ki, bu tür bir tan›m ço¤ulcu (plüralist) bir toplum yap›s›n› yans›t›r. Toplum alt, orta ve üst tabakalara (ya da s›n›flara) bölünür. Daha ayr›nt›l› bir ölçüm yap›ld›¤›na ise, toplumsal tabakalanma (afla¤›dan yukar›ya do¤ru) alt-alt, üst-alt; alt-orta, üst-orta; alt-üst, üstüst biçiminde gösterilir. Böyle bir toplumsal s›n›fland›rmada kiflinin yeri saptan›rken, de¤iflik ölçütlere göre farkl› s›n›flara (ya da tabakalara) yerlefltirilebilece¤i aç›kt›r. Örne¤in, bir ö¤retmen gelir düzeyine göre alt s›n›f üyesidir. Ancak toplumdaki sayg›nl›¤› ve yaflam biçimi aç›s›ndan orta s›n›fa girer. Ayn› flekilde, gelir düzeyi ö¤retmeninkinin çok üstünde olabilen becerili bir iflçi, sayg›nl›k ve yaflama biçimi aç›s›ndan ö¤retmene göre daha alt bir s›n›fa girer. Bu gerçek, bir yandan tabaka kavram›n› s›n›f kavram› ile yer de¤ifltirebilir biçimde kullanman›n sorunlar›na iflaret ederken, di¤er yandan da dikey hareketlilik (ya da s›n›f de¤ifltirme) savlar›n›n geçerlili¤i konusunda kuflku do¤urabilir. Çünkü, gelir düzeyi ne denli artarsa arts›n, becerili bir iflçi alt s›n›f›n bir üyesi olarak kal›r; gelir düzeyi ne denli düflük olursa olsun, bir ö¤retmen orta s›n›f üyesidir. Ancak, yaflam biçimini de¤ifltirerek kiflilerin tabaka de¤ifltirmesi olas›d›r. Yukar›da, toplumsal s›n›flaflma sisteminin insanlar aras› iliflkileri belirledi¤ine de¤inilmiflti. Toplumsal s›n›flaflma sistemi, kime nas›l davran›laca¤›n› ve kimden nas›l bir davran›fl türü beklenilebilece¤ini belirledi¤i gibi, kimin kiminle, yani hangi s›n›f (ya da tabaka) üyelerinin baflka hangi s›n›f (ya da tabaka) üyeleri ile iliflki kurabilece¤ini de önceden belirler. Yap›lan araflt›rmalar, insanlar›n en az bir alt ve en çok iki-üç üst tabakan›n bireyleri ile dolays›z iliflkide oldu¤unu, di¤erleriyle dolays›z hiçbir toplumsal iliflkide bulunmad›¤›n› göstermifltir. Toplumsal s›n›f, kiflinin üretim iliflkileri içindeki yerine göre tan›mlan›r. Marksist kurama göre yap›lan bu tan›m, tüm toplumbilimcileri etkilemifl ve yayg›n düzeyde günlük dilde kullan›lagelen bir tan›m olmufltur. Buna göre s›n›f, “üretim araçlar›na sahip olup olmad›klar›na; üretici güçler üzerinde denetim güçlerinin olup olmad›¤›na; toplumsal iflbölümü düzeninde ald›klar› yere; toplumsal zenginli¤in bölüflümünde ve yönetiminde söz sahibi olup olmad›klar›na göre birbirlerinden ayr›lan genifl insan kümeleridir.” Bu tan›ma göre, üretim düzeni kapitalist (anamalc›) biçimde olan bir toplumda iki temel s›n›f vard›r: Üretim araçlar›na sahip olan, üretimde fiilen yer almad›klar› halde üretimi ve bölüflümü denetleyen, iktidarda söz sahibi olan burjuvazi (kapitalist, kentsyolu s›n›f) ile üretim araçlar›na sahip olmad›klar› halde onlar› kullanarak üreten, üretim ve bölüflümü denetlemeyen, iktidarda yer almayan ve iflgücünü satarak geçinen pro letarya (iflçi s›n›f›). Bu ba¤lamda kullan›lan di¤er kavramlar egemen (hakim) s›n›f-iflçi s›n›f›, yöneten ve yönetilen s›n›flard›r. Bu iki temel s›n›f d›fl›nda bir orta s› n›f ya da küçük burjuvaziden söz edilir. Toplumsal konumu, önemi ve üyelerinin say›s› aç›s›ndan marjinal olarak nitelendirilen bu ara s›n›f, küçük sermaye (anamal) sahiplerinden oluflur. Küçük toprak sahipleri, kendi iflinde çal›flan küçük giriflimciler bu s›n›f› oluflturur. Kapitalist geliflme süreci içinde bu s›n›f üyeleri büyük endüstriyel S›n›f S›ra Korelasyonu sermaye ile rekabet edemeyece¤inden, orta s›n›f›n giderek yok olaca¤› varsay›lm›flt›r. Kapitalist toplumda kitleler giderek mülksüzleflece¤inden ve toplumsal zenginlik çok az say›da kifli ya da kümenin elinde toplanaca¤›ndan, toplum giderek yukar›da tan›mlanan iki ana s›n›fa bölünür. Yukar›da verilen birinci tan›ma göre ayr› s›n›fa (ya da tabakaya) düflen üretici ve mühendis, bu tan›ma göre ayn› s›n›f›n üyeleri say›lmaktad›r. Üretici ve mühendis, yaflam biçimleri, e¤itim e¤itim ve gelir düzeyleri, toplumdaki sayg›nl›klar› (yani toplumsal tabakalar›) aç›s›ndan farkl› yerlerde olmalar›na karfl›n, üretim araçlar› sahipli¤i konusunda ayn› konumdad›rlar. Her ikisi de üretim araçlar›na sahip de¤ildir ve iflgüçlerini satarak geçinirler. Birinci tan›mda s›n›flar (ya da tabakalar) aras›nda dikey hareketlilik içinde bir yar›flma söz konusu olabilir. ‹kinci tan›mda ise, iki s›n›f aras›nda ç›kar çat›flmas› vard›r ve bu da uzlaflmaz bir çeliflkidir. Çünka, burjuvazinin (egemen s›n›f›n) varl›¤›n› sürdürmesi, proletaryan›n (iflçi s›n›f›n›n) sömürüsüne ba¤l›d›r. Birinin refah›n›n artmas›, di¤erinin daha da yoksullaflmas› anlam›na gelece¤i için, ç›kar çat›flmas›, dolay›s›yla da s›n›f çat›flmas› kaç›n›lmaz olmaktad›r. Bu da bizi iki “s›n›f” tan›m›n›n, yola ç›k›fl noktas› ve s›n›f kavram›na verilen önem aç›s›ndan hangi noktalarda farkl› oldu¤unu irdeleme aflamas›na getirir. Birinci tan›mda insan kümelerinin varolan farklar› belli bir sistem içinde kavramlaflt›r›lm›flt›r. Bir baflka deyiflle, toplumu gözlemledi¤imizde fark› zenginlikte vb. insanlar bulundu¤unu kavrad›¤›m›z için, bu fark› kuramsal düzeyde sistematiklefltirme gereksiniminden yola ç›k›lm›flt›r. S›n›f (ya da tabaka) kavram›na, insanlar aras› eflitsizli¤i kategoriklefltirme d›fl›nda bir anlam ya da ifllev yüklenemez. ‹kinci tan›mda ise, toplum s›n›flara bölünmüfl oldu¤u için, zenginler, yoksullar vb. gibi farkl›laflm›fl gruplar bulundu¤u için, bunlar›n kendilerini yeniden üretecekleri öngörülmektedir. Bu yaklafl›m›n s›n›f ve ondan türeyen s›n›f çat›flmas› kavramlar›na, toplumsal de¤iflmenin motor gücü olma anlam ve önemi yüklenmifltir. Buna göre insanl›k tarihi, bir toplum düzeninin yerini bir baflka toplum düzenine b›rakmas›n›n, s› n›f mücadelelerinin tarihi olarak aç›klanabilir. Toplumsal s›n›flar›n tarih yapma gücü, onlar›n nesnel (objektif) s›n›f konumlar› ile öznel (subjektif) s›n›f konumlar›n›n çak›flmas› sayesinde gerçekleflmektedir. Nesnel s›n›f konumu, yukar›da de¤inilen üretim araçlar›n›n sahipli¤i ve üretim sürecinde al›nan yere göre belirlenen konumdur. Yaln›zca bu ölçülere göre oluflan s›n›fa kendili¤inden-s› n›f denmektedir. Baflka bir deyiflle, herhangi bir s›n›fa ait bireyler, bu ait olma durumunun bilincinde olsalar da olmasalar da, nesnel olarak o s›n›f›n üyeleri say›l›rlar. Öte yandan, kendisi-için-s›n›f kavram›, üyelerin öznel olarak da kendilerini, “nesnel olarak ait olduklar› s›n›f›n üyesi olarak” alg›lamalar› gere¤ini öngörür. Yani, “kendili¤inden-s›n›f” olma durumundan “kendisi-için-s›n›f” olmaya geçifl s›n›f bilincini gerektirir. Ayn› yaklafl›ma göre, s›n›f bilincinin oluflabilmesi için dört koflul vard›r: 1) S›n›f kimli¤i: Bireyin kendisinin belli bir s›n›fa ait ol du¤unu kavramas›d›r. 1139 2) S›n›f muhalefeti: Bireyin, kendi s›n›f›na muhalif bir s›n›f›n varl›¤›n› kavramas›d›r. 3) S›n›f bütünlü¤ü: “S›n›f kimli¤i” ve “s›n›f muhalefeti”nin, bireyin toplum içindeki durumunun tamam›n› ve içinde yaflad›¤› toplumun bütününü tan›mlad›¤› gerçe¤inin kavranmas›d›r. 4) Almafl›k(alternatif ) bir toplum biçiminin hedef olarak kavranmas›. Aralar›ndaki farklar bir yana, ister geleneksel toplumbilim kuram›na göre, ister Marksist kurama göre tan›mlans›n, s›n›f (ya da tabaka, katman) kavram›, ayn› toplumda yaflayan insanlar›n gözlenebilir ya da gözlenemez, ama yorumlanabilir (kavranabilir) farklar›n› aç›klamaya yöneliktir. Bilinen hemen tüm toplum biçimlerinde (avc› ve toplay›c›lar d›fl›nda) belirli bir toplumsal tabakalanma (s›n›flaflma) düzeninin varl›¤›, bireylerin içinde bulunduklar› s›n›fa (ya da tabakaya) göre yaflam› ve toplum düzenini farkl› alg›lad›klar› ve yaflad›klar› anlam›na gelir. S›n›f kavram›n›n toplumbilimsel düflündeki önemi, bu olgunun kavranmas›na olanak tan›mas›ndad›r. (Bkz. Orta S›n›f) D. Ulucan S›ra Korelasyonu [Alm. Rangkorrelation] [Fr. Corrélatino d’ordr e] [‹ng. Rank correlation] De¤iflkenler aras›ndaki iliflkilerin incelenmesinde kullan›lan s›ra korelasyonu yönteminde; de¤iflkenlerin de¤erleri yerine de¤erlerinin büyüklük s›ralar›n›n analizi söz konusu oldu¤unda s›ra korelasyonu katsay›s› hesaplan›r. S›ra korelasyonu (rs) parametrik olmayan bir analiz yöntemidir. Önce 1904’te Carl Spearman taraf›ndan ortaya at›lm›fl, daha sonra 1938’de Maurice G. Kendall taraf›ndan ikinci bir yöntemide gelifltirilmifltir. 1) Spearman S›ra Korelasyon Katsay›s›: Bu yöntemde de¤iflkenlere de¤erlerinin büyüklük s›ras›na göre (n) de¤erli bir seri için 1’den n’e kadar tam say›lar (s›ra numaras›) verilir. Daha sonra s›ra numaralar›n›n farklar›n›n (d) kareleri al›n›r ve katsay› n G ∑ di 2 i-› rs = 1n(n2-1) olarak hesaplan›r. Bu katsay› ile bulunan sonucun yorumu korelasyon katsay›s› gibi yap›l›r. 2) Kendall S›ra Korelasyon Katsay›s›: Kendall s›ra korelasyon katsay›s›nda, önce de¤iflkenlere di¤er metotta oldu¤u gibi s›ra numaralar› verilir. Daha sonra bu de¤iflkenlerden birinin s›ra numaralar› 1’den n’e kadar s›ralan›r (1,2,3...,n) Bu s›ralanan de¤erlerin karfl›l›¤› olan di¤er s›ra numaralar› aynen yerine yaz›l›r. Daha sonra 1’in karfl›s›ndaki ikinci de¤iflkenin s›ra numaras›ndan bafllanarak S de¤erleri bulunur. Birinci de¤erden sonra gelen de¤erlere bak›l›r. Örne¤in n=S ise ve ikinci de¤iflkenin ilk say›s› 2 ise, 2’den sonra yer alan kendinden büyük 3, kendinden küçük bir de¤er vard›r ve S1=3-1=+2’ dir. Yani, her de¤erden sonra gelen ve kendinden büyük Sibernetik Sibernetik rakamlar›n say›s› (+), küçüklerin say›s› (-) al›narak S de¤erleri bulunur. Böylece katsay› S rs= n(n-1) 2 (S= S1 + S2 + .....+Sn) olarak hesaplan›r ve yorum korelasyon katsay›s› gibi yap›l›r. fi. Ba¤›rkan Sibernetik [Alm. Kibernetik] [Fr. Cybernétique] [‹ng. Cybernetic] Yunanca kybernan (yönetmek), kybernetes (gemi kaptan›, dümenci) kelimelerinden türetilen ve Türkçe karfl›l›¤›yla güdümbilim olarak da bilinen kibernetik ya da si bernetik, canl›larda ve makinelerde denetim ve iletiflim düzeneklerini inceleyen bilgi alan›d›r. ‹letilerin ya da bilgi tafl›yan imlerden (iflaretlerden, sinyallerden) oluflan mesajlar›n iletilmesiyle ilgili elektrik mühendisli¤i kuram› çerçevesinde, yaln›zca insanlar aras›nda dil arac›l›¤›yla gerçekleflen iletiflim olgusunu de¤il, makinelerin ve toplumun denetimini, güdümünü sa¤lamada kullan›lan iletileri, her türlü otomatik makinenin ya da düzenin gelifltirilmesini ve bunlar› kullanmada ortaya ç›kan insan-makine etkileflimlerini de kapsayan genifl bir bilimsel yöntem kuram›d›r. Canl›lar›n, amaçlar›n› sa¤lamak, yaflamlar›n› sürdürmek üzere kendi organlar›n› kullanmada ve do¤al çevreleriyle etkileflimlerini yönlendirmede yararland›klar› iletiflim ve denetim süreçlerini incelerken sibernetikçinin güttü¤ü amaç, bu süreçlerin alt›nda yatan temel yap›lar› bulup ç›karmak, böylece, bugünkünden daha karmafl›k ve daha yetkin otomatik makineler ve düzenler gelifltirmede benzer yap›lar› kullanmaya çal›flmakt›r. ‹letiflim ve denetim sorunlar›n› birlikte incelenmesi, herhangi bir denetim ya da güdüm düzene¤inin ifllevsel olarak iletiflimle birlikte oluflmas›ndan dolay›d›r. Bir kimseye bir ifl buyururken ona bir ileti gönderiyoruz. Buyru¤umuzun do¤ru olarak yerine getirilmesini denetlemek bak›m›ndan, karfl›m›zdakinden yap›lacak ifli do¤ru anlay›p anlamad›¤›n› bildiren yeni bir iletiyi bize göndermesini bekleriz. Geribildirim (‹ng. feedback, Fr. rétroaction ) niteli¤indeki bu ikinci ileti, buyurdu¤umuz iflin istedi¤imiz biçimde yap›lma olas›l›¤› bulunup bulunmad›¤› konusunda bize bilgi verir. ‹flin gere¤ince denetlenmesi için bir süre sonra iflin bitip bitmedi¤ini sormak üzere yeni bir ileti göndermemiz ve bunun olumlu yan›t›n› içeren iletiyi yeni bir geribildirim olarak beklememiz gerekir. Bir makineyi herhangi bir ifle koflarken de makineyle aram›zda bu tür bir iletiflimi gerçeklefltirmek zorunday›z. Otomatik makinelerde ya da baflka bir makinenin güdümünde çal›flt›r›lan makine ve düzenlerde de denetim ya da güdüm, benzer biçimde, komut niteli¤i tafl›yan iletilerle, geribildirim niteli¤i tafl›yan iletilerin karfl›l›¤› olarak gönderilmesiyle gerçekleflir. Wiener’e göre, “bizim genel olarak denetim ve iletiflim sorunlar›m›z› çözmemiz için, bir dil ve tekni¤in gelifltiril- 1140 mesi ve bunun d›fl›nda elde edilebilecek sonuçlar›n, belirli kavramlar içinde s›n›flan›p uygulama yollar›n›n bu lunmas› siberneti¤in amac›d›r.” Sibernetik sözcü¤ünü bugün kullan›ld›¤› anlamda ilk kez 1948’de Amerikal› Norbert Wiener “Sibernetik ya da Canl›larda ve Makinelerde Denetim ve ‹letiflim” bafll›kl› kitab›nda kullanm›flt›r. Sibernetik sözcü¤ünü, ondokuzuncu yüzy›l›n bafllar›nda Ampére’in bilim konular›n› s›n›flarken “toplumun yönetimi” ya da “siyasal yönetim” konusu için kullanm›fl oldu¤u sonradan an›msanm›flt›r. Platon da “yönetim” için kybernetes sözcü¤ünü kullanm›flt›r. ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra bir yandan ilk elektronik bilgisayar›n, güdümlü füzelerin, radar›n öte yandan iletiflim alan›nda flifreleme ve flifre çözme yöntemlerinin gelifltirildi¤i, askeri amaçlarla iliflkili sorunlar›n çözümü için tüm bilimlerin uzmanlar›n›n kat›ld›¤› yö neylem araflt›rmas› tak›mlar›n›n olufltu¤u, Genel Dizge ler Kuram› gibi yaklafl›mlarla kimi sistemler aras›ndaki eflbiçimlilikten yararlan›larak benzetim (simülasyon) tekniklerinin gelifltirildi¤i, olas›l›klara dayal› iletiflim kuram›, biliflim kuram›, oyunlar kuram› gibi matematiksel araçlar›n ortaya ç›kt›¤› bir dönemde güdümlü makinelerden toplumsal olaylar›n yönetimine kadar geniflletilebilen yöntemsel yenilikleriyle sibernetik büyük ilgi gördü. Özellikle bilgisayara dayal› süreç denetim (pro cess control) uygulamalar› ve otomasyon, endüstriyel üretimde büyük verim art›fl› sa¤lad›. Bütün bu çal›flmalar›n belli bir dönemde odaklaflmas› sonucunda elde edilen uygulama deneyimi ile savafl sonras›n›n toplumsal aray›fllar› bu ilgiyi art›rd›. Sibernetik yönetiminin içerdi¤i ö¤eler, benimsedi¤i ilkeler pek de¤iflik amaçlarla yorumlanageldi. Bu ö¤e ve ilkelerden bafll›calar› flöyle say›labilir: Teknik olarak tan›mlanabilen bir amac›n gerçekleflme olas›l›¤› söz konusudur; d›fl iletiflim yollar› bulunmayan kapal› sistemlerde do¤an›n genel e¤ilimi dizgenin zamanla çürümesi, da¤›lmas› yönündedir, baflka bir deyiflle bir dizgedeki ö¤elerin rasgele da¤›l›m›n›n ya da belirsizli¤in ölçüsü olan entropi hep artar; artan belirsizli¤i gidermek, yap›sal düzeni gelifltirmek ve sürdürmek için gerekli bilgi miktar›, ters iflaretli olmak üzere, belirsizli¤in ölçüsü olan entropi miktar›na eflittir (negentropi: negatif entropi); iletiflimde, gürültü ö¤esine ba¤l› olarak, bir ölçüde bilgi yitimi kaç›n›lmaz bir olas›l›kt›r; bir sistemin amac›n› gerçeklefltirebilmesi için gerekli denetim ve güdüm özellikle olumsuz geribildirim ö¤esini de içeren iletiflimle gerçekleflir; dizgenin denetim ve güdümü için, sistemin bulunabilece¤i tüm durumlara iliflkin bilgi, bir bellek biriminde saklan›r, durumlara iliflkin bilgi görüntüleri oluflturulur, çevreden al›nan girifl bilgileri bellekteki bu bilgiler ve bilgi görüntüleriyle birlefltirilerek, dizgenin davran›fl›n› belirler; karmafl›k ifller, çözümleme yönetimiyle ö¤esel düzeyde yal›n ifllemlere indirgenerek aç›k-seçik yordamlar ya da algoritmalar biçiminde tan›mlanabilir; tan›mlanan yordamlar (algoritmalar) bilgisayar programlar›na dönüfltürülerek çok karmafl›k düzenlerin otomatik olarak denetimi ya da güdümü sa¤lanabilir. Sigorta Sigorta Bütün bu ö¤e ve ilkeler ad›m ad›m geliflen yeni bir mühendislik ve yönetim anlay›fl›n› do¤urmufltur. Sibernetik ya da güdümbilim, ayr› bir bilm alan› olmaktan çok, birçok bilim alan›yla etkileflimi olan ve bir kez amaç saptand›ktan sonra bu amac› gerçeklefltirebilecek düzenleri kurup çal›flt›racak, denetimi ya da güdümü sa¤layabilecek, çözümsel ve ussal bir bilimsel yöntem kuram›d›r. Günümüzde, yeryüzündeki tüm bilimsel teknik yay›nlara istenilen konuya göre eriflim olana¤› veren bilgi eriflim sistemleri, ekonomik birimlerin geliflmesini denetim alt›na alarak h›zland›rabilecek nitelikte etkin bir planlama olana¤› sa¤layan yönetimsel ve ekonomik veri taban› ve bilgi bankalar›, endüstriyel tasar›m ve üretim süreçleri gitikçe daha verimli k›lan bilgisayar destekli tasar›m ve bilgisayar destekli yap›m olanaklar›, geliflken süreç denetim vb. otomasyon uygulamalar›, bilimsel ve teknik bilginin ö¤ritiminde ö¤rencinin ö¤renme h›z›na ve ilgisine göre davran›fl gösteren bilgisayar destekli ö¤retim olanaklar›, flimdilik s›n›rl›da olsa alg›lama ve anlay›fl olanaklar› bulunan robotlar›n üretim endüstrilerinde kullan›lmaya bafllanmas› gibi örnekler sibernetik düflüncesindeki herhangi bir amac›n, olas›l›kla, gerçeklefltirebilece¤i ilkesini mühendisçe anlafl›l›r k›lmaktad›r. Ancak burada, amaç kavram›nda var olan özgür düflünce ile bunu gerçeklefltirmenin araçlar› olan güdümlü (servo, Lat. “köle”) düflünce aras›ndaki ayr›m iyice kavranmal›, yar›n›n toplumsal düzeni içinde yer alacak insan kendi konumunu iyi alg›lamal›, bir yandan egemen oldu¤u güdümlü olanaklar› en verimli biçimde kullanmay› ö¤renirken, öte yandan köleleflmemeli, tersine, ço¤ulcu ve özgürlükçü bir toplumsal yap› içinde, kiflisel ekonomik özgürlü¤ünü de kazanarak, ola¤anüstü artan bilgi ve iletiflim olanaklar›yla kiflisel olarak da, toplumsal olarak da çevresini çok daha iyi denetleyebilmelidir. Tüm mühendislik dallar›n›n ve öteki bilim dallar›n›n sa¤layageldikleri baflar›lar›n ortak çal›flma ilkelerini alg›lamadan bunun baflar›lmas› güçtür. Sibernetik ya da güdümbilim düflüncesi bu alg›lamay› sa¤layacak verileri de içermektedir. A. Köksal Bu sebebten rizikonun kollektiviteye da¤›t›lmas› ve primlerin toplanmas›n› temin edecek bir kurumun ortaya ç›kmas› zorunlu¤u do¤mufltur ki, bu da sigortac› ya da sigorta flirketi dir. Sigorta flirketleri mevzuat› Türkiye’de sigortac›l›k mevzuat› özellikle 1994’te kapsaml› biçimde de¤ifltirilen 21.12.1959 tarihli ve 7397 say›l› Sigorta fiirketlerinin Murakebesi Hakk›nda Kanun’la düzenlenmifltir. Buna göre sigortac›l›k sadece anonim ve kooperatif flirketler taraf›ndan yap›labilir. (SfiMHK m. 2) Ancak bir anonim flirketin sigortac›l›k yapabilmesi için ödenmifl sermayesinin en az 200 milyar TL olmas› gerekir. Türkiye’de sigorta flirketleri kurulmalar›ndan sona ermelerine kadar s›k› bir devlet kontrolü alt›ndad›r. Sigorta flirketi kurmak için Hazine Müsteflarl›¤›’ndan ruhsat al›nmas› gerekir. Sigorta flirketlerine faaliyet göstermek istedikleri her branfl için ayr› ayr› ruhsat verilir. Yasada belirtilen durumlarda Hazine Müflteflarl›¤› ruhsatlar› sürekli ya da bir y›ldan fazla olmamak üzere geçici olarak iptal edebilir. Yabanc› sigorta flirketleri Türkiye’de ancak flube açarak faaliyet gösterebilir. Bu flirketlerin Türkiye’ye ayr›lan ödenmifl sermayelerinin de 200 milyar TL’den az olmamas› gerekir. Sigorta flirketleri ile sigortac›l›k ifllemi yapan ve bu alanda faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kifliler Sigorta Denetleme Kurulu’nun denetimine ba¤l›d›r. Kurulun uzman ve görevlileri flirketlerin faaliyetleri, varl›klar›, ifltirakleri, alacaklar›, öz kaynaklar›, borçlar› ve mali bünye ile idari yap›y› etkileyecek bütün di¤er unsurlar› konusunda tespit ve inceleme yaparlar. Sigorta flirketleri sigorta sözleflmelerinden do¤an taahütlerine karfl›l›k olmak üzere sigorta primleriyle orant›l› olarak teminat göstermek zorundad›r. Hazine Müflteflarl›¤› hastal›k ve ferdi kaza sigortalar› ile di¤er hayat d›fl› sigortalarda, her hesap dönemi sonu itibariyle safi prim tutar›n›n yüzde 20’sini geçmemek üzere bir teminat belirler. Sigorta flirketlerinin hayat branfl›nda gösterecekleri teminat, hayat sözleflmeleri üzerinden yap›lm›fl ikrazlar›n düflürülmesinden sonra kalan net prim tutar› ile gerçekleflmifl kâr paylar› ihtiyat toplam›d›r. Yeni kurulan flirketler teminat belirleme dönemine kadar ödenmifl sermayelerinin yüzde 20’si oran›nda teminat gösterirler. Belirlenecek teminatlar her durumda ödenmifl sermayenin yüzde 20’sinden az olmaz. (SfiMHK, m.12) Teminat, sigortal›lar›n alacaklar›na karfl›l›k oluflturur ve flirketin tasfiyesi veya iflâs› durumunda alacaklar›n ödenmesine ayr›l›r. (SfiMHK m. 14) Sigorta flirketlerinin ana sözleflmelerinde yap›lacak de¤iflikliklerde Hazine Müflteflarl›¤›’n›n uygun görüflü aran›r. Sigorta flirketleri hesaplar›n›, y›ll›k bilançolar›n›, kâr ve zarar cetvellerini ilgili hükümlere uygun olarak tutmak zorundad›r. Denetlenip onaylanm›fl hesap özetleri her y›l belirlenen süreler içinde Hazine Müflteflarl›¤›’na gönderilir. Hazine Müflteflarl›¤› sigorta flirketlerinin Sigorta [Alm. Versichenung] [Fr. Assurance] [‹ng. Insurance ] Ayn› ya da benzer rizikolara maruz bulunan kifliler toplulu¤unda rizikonun gerçekleflmesi sonucunda ortaya ç›kacak ihtiyac›n billi bir prim karfl›l›¤›nda giderilmesine yönelik ba¤›ms›z bir hukuki talebe sahip olmay› temin eden kurum ve sözleflme. Sigortan›n amac›, tesadüflerle ortaya ç›kacak zararl› sonuçlar›n, yani rizikonun önceden al›nacak tedbirlerle ortadan kald›r›lmas›d›r. Bu rizikonun sonuçlar› ço¤u zaman zarara u¤rayan kimse taraf›ndan karfl›lanamaz. Böyle olunca da zarar›n kollektiviteye da¤›t›lmas› zorunlulu¤u ortaya ç›km›fl ve bu da sigorta kurumunu do¤urmufltur. Riziko ortaya ç›k›nca, bunu sigorta karfl›lar. Sigortac› bunu di¤er sigortal›lardan ald›¤› primlerle yapar. Böylece zarar sigortal›lar toplulu¤una, yani kollektiviteye da¤›t›lm›fl olur. 1141 Sigorta Sigorta • • • • • mali bünyeleri ve kaynaklar›n›n kullan›m›yla ilgili düzenlemeler yapmaya ve oranlar belirlemeye, gerekli öz kaynak miktar›n› belirlemeye, çeflitli alanlara yat›rabilicekleri kaynaklar›n›n miktar ve oranlar›n› belirlemeye, her türlü bilgi, cetvel, rapor ve mali tablolar istemeye, gerekti¤inde prim ve hasarla orant›l› teminat ay›rtmaya yetkilidir. (SfiMHK m. 39) min alaca¤›n› sözleflmede belirtmiflse, bu durumda sigorta ettiren yan›nda bir de lehdar vard›r. Örne¤in, hayat sigortas› yapt›ran A, ölümü halinde tazminat›n o¤lu B taraf›ndan al›nmas›n› belirtmiflse, A sigorta ettiren, B ise lehdard›r. 3) Sigorta menfaati: Sigorta edilen ç›kar anlam›na gelir. Bir baflka deyiflle, sigorta edilen, eflya de¤il, eflya üzerindeki ç›kard›r. Her menfaatin belirli bir de¤eri vard›r ki, buna sigortac›l›kta “sigorta de¤eri ” denir. Bir menfaatin sigorta edebilmesi için meflru ve maddi bir de¤erinin olmas› gerekir. Menfaat unsurundan yoksun olan sigorta sözleflmesi geçersizdir. 4) Prim: Rizikonun gerçekleflmesi halinde, sigorta taraf›ndan ödenecek tazminat karfl›l›¤›nda sigorta ettiren taraf›ndan sigortac›ya ödenen parad›r. Bu, kural olarak peflin ve defaten ödenir. Prim, safi prim ve sigorta yükü (chargment) olarak iki k›s›mdan oluflur. Safi prim sigorta ettirene ödenecek olan sigorta bedeli ya da tazminat›n karfl›l›¤›d›r. Sigorta yükü, sigortac› taraf›ndan yap›lan giderleri karfl›lamak üzere prime ek olarak sigorta ettirenden al›nan parad›r. Safi prim, hayat sigortalar›nda “tasarruf primi” ve “sigorta primi” olmak üzere ikiye ayr›l›r. Tasarruf primi, ileride mutlaka gerçekleflecek olan rizikoya karfl› ayr›lan ve bileflik faize tabi olan mebla¤d›r. Riziko primi ise muhtemel rizikolar› karfl›lamak üzere safi primden ayr›lan mebla¤d›r. Safi primin sigorta menfaat de¤erinden hareket edilir. ‹dare harc› ve gider vergisi de sigorta yükünü oluflturur. 5) Riziko: ‹leride, gerçekleflip gerçekleflmeyece¤i kuflkulu malvarl›¤› ya da kifliyi tehdit eden olayd›r. Gerçekleflmenin kuflkulu say›lmas› iki halden birinin varl›¤› durumunda söz konusu olur. Ya rizikonun fiilen gerçekleflmesi kuflkuludur ya da olay›n gerçekleflece¤i kesin olmakla beraber, gerçekleflme zaman› belli de¤ildir. Rizikonun kural olarak ileride gerçekleflebilecek bir olay olmas› gerekir. ‹stisna olarak, sigorta ettirenin bilmemesi flart›yla gerçekleflmifl bir olay da riziko say›labilir. (TK m. 1279) Gerçekleflmesi imkâns›z, ahlaka ve adaba ayk›r› olaylar riziko say›lmad›klar› gibi, kast ya da hile ile gerçeklefltirilen olaylar da ödemeye esas olacak riziko say›lmazlar. Riziko genel ya da özel olabilir. Genel rizikoda yer ve zaman yönünden bir s›n›rlama yoktur. Buna karfl›l›k rizikonun gerçekleflmesi ihtimali belli tarihler aras›ndaysa zaman; belli yerle s›n›rl› ise yer yönünden özel rizikodan söz edilir. Sigorta belli bir rizikoya karfl› yapabilece¤i gibi, bütün rizikolara karfl› da yap›labilir. Rizikonun gerçekleflmesi tamamen bir taraf›n iradesine ba¤l› ise, bu, sigorta hukuku anlam›nda riziko say›lmaz. (TK m. 1278,1378) Rizikonun gerçekleflmesi tesadüfe ya da üçüncü kiflinin fiiline ba¤l› ise bir tesadüfi riziko vard›r. 6) Sigorta tazminat› (sigorta bedeli ): Poliçede gösterilen ve rizikonun gerçekleflmesi halinde sigortal›ya ödenecek olan azami mebla¤d›r. Mal sigortalar›nda ödenecek olan sigorta tazminat› u¤ran›lan zarara eflit olur. Buna karfl›l›k hayat sigortalar›nda poliçede gösterilen mebla¤ ödenir. Sigorta sözleflmeleri Hazine Müflteflarl›¤›’nca onaylanan genel flartlara uygun olarak yap›l›r. Sigorta poliçeleri bu genel flartlar› kapsayacak flekilde düzenlenir. Sigorta flirketleri kifli ve kurulufllar› sigorta sözleflmesi yapmaya özendirmek için gerçe¤e ayk›r›, yan›lt›c› veya aldat›c› beyanda bulunamaz. Hayat sigortalar› ve süresi bir y›l› aflan sa¤l›k sigortalar› ile zorunlu sigortalar d›fl›nda kalan sigorta sözleflmelerinde uygulanacak tarifeler sigorta flirketi taraf›ndan serbestçe belirlenir. ‹lgili bakanl›k sigorta tarife ve talimatlar› ile arac›l›k komisyon hadlerini saptamaya, sigorta tarifelerini onaya ba¤lamaya ve zorunlu sigortalar›n tarifelerini serbest b›rakmaya yetkilidir. Yasalarda zorunlu k›l›nm›fl sigortalar›n prim, tarife ve talimatlar› ilgili bakanl›kça saptan›r. Hayat sigortas› ile süresi bir y›l› aflan sa¤l›k sigortas›na iliflkin prim, tarife, formül ve cetvellerin uygulamaya konmas› Hazine Müflteflarl›¤›’n›n onay›na ba¤l›d›r. Prim taksit ve ödeme esaslar› Hazine Müflteflarl›¤› taraf›ndan belirlenir. (SfiMHK m.26) Sigorta flirketleri faaliyetlerine son vermek ve ifllemlerini tasfiye etmek için ilgili bakanl›ktan izin almal›d›r. (SfiMHK m. 22) Bir sigorta flirketinin iflâs› halinde, Hazine Müfltesarl›¤›’n›n izniyle sigorta portföyü bütün hak ve yükümlülükleriyle birlikte bir veya birkaç flirkete devredilebilir. (SfiMHK m. 23) Sigorta flirketlerinin birleflmesi, baflka bir flirkete kat›lmas›, sigorta portföylerini k›smen veya tamamen baflka bir sigorta flirketine devretmesi ilgili bakanl›¤›n iznine ba¤l›d›r. (SfiMHK m. 24) Sigorta sözleflmesi Sigorta, sigorta sözleflmesi denen bir sözleflme ile kurulur. Bu sözleflmenin unsurlar› Tk m. 1263 uyar›nca flunlard›r: 1) Sigortac›: SfiMHK’n›n arad›¤› flartlar› yerine getirmifl ve tüm ya da belirli sigorta dallar›nda çal›flmaya yetkili anonim ya da kooparatif flirket fleklinde kurulmufl sigorta ortakl›¤›d›r. 2) Sigorta ettiren: Sigorta sözleflmesinin di¤er taraf›d›r. Genellikle sigortal› ile sigorta ettiren ayn› kiflilerdir. Örne¤in A, mal›n› yang›na karfl› sigorta ettirmiflse, hem sigortal›, hem de sigorta ettiren A’d›r. Buna karfl›l›k sigorta baflkas› hesab›na yapt›r›l›yorsa, sigortal› ile sigorta ettiren ayr› ayr› kiflilerdir. Örne¤in A, evini ve evinin içindeki mallar› yang›na karfl› sigorta ettirmiflse, evde bulunan hizmetçi de kendi eflyalar› yönünden bu sigortadan yararlan›r. Bu durumda A sigorta ettiren, hizmetçi ise kendi eflyalar› yönünden sigortal›d›r. Sigorta ettiren rizikonun gerçekleflmesi halinde sigorta tazminat›n› ki- 1142 Sigorta Sigorta Sigorta sözleflmesi herhangi bir flekle ba¤l› de¤ildir. ‹cap ve kabul ile kurulmufl olur. Sonradan verilen poliçe ispat yönünden rol oynar. Sözleflmenin kurulmufl say›lmas› için, bütün esas unsurlar› içermesi gerekir. Ancak sigorta edilen riziko belli ise, prim, sözleflmede belirtilmemifl olsa bile, tayini mümkün oldu¤u için sözleflme yine kurulmufl say›l›r. Sigorta sözleflmesinin esasl› unsurlar›, her sigorta türü için düzenlenmifl sigorta genel flartlar›nda belirtilir. Bunlar sigorta poliçesine eklenmelidir. Ayr›ca poliçeye, kanunun emredici hükümlerine ayk›r› olmamas› flart›yla, taraflarca kabul edilen ek flartlar da konulabilir. Kurulmufl olan sigorta sözleflmesi poliçe ad› verilen bir senede ba¤lan›r. (TK m. 1265) Poliçe (sigorta ilmuhaberi ) flu hususlar içerir: (TK m. 1266) 1) Sigortac›, sigorta ettiren ve varsa lehdarlar›n ad› soyad› ya da ticaret unvanlar› ile adresleri. 2) Sigortan›n konusu. 3) Sigortac›n›n üstlendi¤i rizikonun bafllang›c› ve sona erme tarihleri. 4) Sigorta bedeli. 5) Primin tutar›, ödeme zaman› ve yeri. 6) Sigortac›n›n yüklendi¤i rizikonun gerçek niteliklerini belirlemeye yarayacak hususlar. 7) Düzenleme tarihi. 8) Genel sigorta flartlar›. Sigorta genel flartlar›n›n zahmetsizce okunacak flekilde yaz›lmas› gerekir. Aksi halde sigorta ettirenin aleyhine olanlar›n yerine kanun hükümleri uygulan›r. (TK m. 1266) 9) Emredici sigorta kurallar›na ayk›r› olmayan ve taraflarca kararlaflt›r›lan ek flartlar. Bu flartlar varsa, bunlar özel hüküm niteli¤inde olduklar› için genel flartlardan önce uygulan›rlar. 10) Sigortac›n›n imzas›. Sigorta sözleflmesi sigorta ettiren ya da temsilcisi ile yap›lm›flsa en geç 24 saat içinde; tellal arac›l›¤›yla yap›lm›flsa en geç 10 gün içinde düzenlenip verilmesi gerekir. (TK m. 1267) Baz› hallerde sigorta ettirene, poliçe yerine muvakkat (geçici) sigorta ilmuhaberi verilir. Muvakkat ilmuhaberde de yukar›da say›lan hususlar yaz›l›r. Ancak genel sigorta flartlar› yaz›lmay›p, sadece bunlara at›fla yetinilir. Sigortac›n›n sorumlulu¤u, primin ya da ilk taksidinin ödenmesiyle bafllar. Aksine bir anlaflma yoksa, prim ya da ilk taksidi, sözleflme yap›l›r yap›lmaz ve poliçe teslim edilince ödenir. Sigortac›n›n sorumlulu¤u da bu anda bafllar. (TK m. 1282) Bu hüküm sigortal› aleyhine de¤ifltirilmez, fakat lehine de¤ifltirilebilir. (TKm. 1264) Örne¤in sigortac›n›n sorumlulu¤unun son taksidin ödenmesiyle bafllayaca¤› kararlaflt›r›lamaz. Çünkü bu sigortal›n›n aleyhinedir. Buna karfl›l›k sorumlulu¤un sözleflme kurulur kurulmaz daha prim ödemeden bafllayaca¤› kararlaflt›r›labilir. Çünkü bu sigortal›n›n lehinedir. Kara ve deniz tafl›malar›nda durum farkl›d›r. Bu durumda sigortac›n›n sorumlulu¤u sigorta sözleflmesinin kurulmas›yla bafllar, sigorta primi de poliçe düzenlenmemifl olsa bile o anda muaccel olur. (TK m. 1295 f. 4) Sigortac›n›n sorumlulu¤unun süresi sözleflme ile saptanmam›fl ise, taraflar›n ortak amac›, muhalli örf ve âdet göz önünde tutularak mahkemece tespit edilir. Sigorta sözleflmesinden do¤an bütün alacaklar iki y›lda zamanafl›m›na u¤rar. (TK m. 1268) Zamanafl›m› süresinin k›sat›lmas› geçerli de¤ildir. Sigorta sözleflmesi flu hallerde sona erer: 1) Sürenin dolmas›. 2) Rizikonun gerçekleflmesi. E¤er riziko k›smen gerçekleflmiflse, ödenen tazminat kadar›yla eksilir. Bunun yan›nda böyle bir durumda, taraflar›n sözleflmeyi feshetme haklar› da do¤ar. 3) Sigortan›n konusunun ortadan kalkmas›. 4) Kanunda gösterilen sebeplerden biriyle taraflardan birinin sözleflmeye son vermesi. (TK m. 1290, 1392, 1302, 1303, 1331) 5) Taraflar›n anlaflmas›. 6) Sözleflmedan cayma. Cayma hayat sigortas›nda söz konusu olur. Sigortac›n›n sorumlulu¤u bafllamadan, sigorta ettiren, kararlaflt›r›lan primin yar›s›n› ödeyerek sözleflmeden cayabilir. (TK m. 1295 f. 5) TK m. 1301’e göre, rizikoyu tazmin eden sigortac› sigortal›ya helef olarak üçüncü kifliye rücu eder. Ancak bunun için tazminat› ödemifl olmas›n›n yan›nda, sigortal›n›n üçüncü kiflilere karfl› bir tazminat talep hakk› da olmal›d›r. Sigorta dallar› Sigorta dallar› üç ana grupta toplan›r: Bunlar, can (hayat) sigortas›, mal sigortas› ve mesuliyet (sorumluluk) sigortas›d›r. Can (hayat) sigortalar›: Bu sigorta ile sigorta ettiren kendisinin ya da üçüncü kiflinin hayat›n› sigorta ettirir. Ancak üçüncü kiflinin hayat›n›n sigorta ettirebilmesi için sigorta ettirenin üçüncü kiflinin hayat›n›n devam›nda maddi ya da manevi bir ç›kar›n›n bulunmas› gerekir. Can sigortalar›nda sigorta bedelinin sigorta de¤erine eflit olmas› gerekmedi¤i için, bir kimse birden fazla can sigortas› yapt›rabilir. Hayat sigortalar›, ölüm için sigorta, hayat için sigorta ve karma can sigortas› olmak üzere üç flekilde yap›labilir. Ölüm hali için sigortada ölümün olaca¤› kesindir, fakat zaman› belli de¤ildir. E¤er sigorta bedeli, sigortal› ne zaman ölürse ölsün ödenecekse , buna ölünceye kadar sigorta denir. Can sigortas›, ölümün belli bir süre içinde meydana gelmesi hali için yap›l›yorsa, bu, ölüm hali için sigorta ad›n› al›r. Bu süre içinde ölüm gerçekleflmezse, sigortac› tazminat borcundan kurtulur. Baz› hallerde, sigorta lehdar›n hayatta olmas› flart›yla da yap›l›r. Bu durumda lehdar, sigortal›dan önce ölürse, sigorta sözleflmesi sona erer. Hayat hali için sigortada ise can sigortas›, sigortal›n›n belli bir süre sonuna kadar yaflamas› flart› ile yap›l›r. Bu süre dolmadan sigortal› ölecek olursa, sigortac› da tazminat ödeme borcundan kurtulur. Karma sigortada, sigortac›, belli bir süre sonunda sigortal› hayatta olsun ya da ölmüfl bulunsun tazminat ödeme borcu alt›na girer. Can sigortas›, ödenecek tazminat›n biçimine göre kapital sigortas› ya da irat sigortas› biçiminde yap›labilir. Kapital sigortas›nda, sigortac›, kararlaflt›r›lan bir kapita- 1143 Sigorta Sigorta li bir defada öder. ‹rat sigortas›nda ise, sigortac›, belirli süreler içinde düzenli olarak ödemede bulunur. Can sigortalar›nda, mal sigortalar›ndan farkl› olarak, sigortal›n›n primi ödememesi, sigortal›ya icra takibinde bulunma hakk› vermez. Böyle bir durumda ancak sözleflme feshedilebilir. (TK m. 1325) Bunun için daha önce sigortac›n›n sigortal›ya taahütlü bir ihbarname göndermesi gerekir. Can sigortas›nda sigortal› eksik ya da gerçe¤e ayk›r› beyanda bulunmufl ve bunu kas›tl› olarak yapm›flsa; ne sigorta bedelini isteyebilir, ne de ödedi¤i primlerin geri verilmesini. Ancak kas›tl› yanl›fl ya da eksik bilgi verilmesine ra¤men, sigortac›, poliçenin düzenlenmesinden itibaren iki y›l içinde bir itirazla bulunmam›flsa, art›k sigorta flirketi buna dayanarak itiraz ileri süremez. Tehlikenin gerçekleflmesiyle, sigortal›n›n ya da lehdar›n durumu sigorta flirketine bildirme borcu do¤ar. Bu bildirimin tehlikenin gerçekleflti¤inin ö¤renilmesinden itibaren befl gün içinde yap›lmas› gerekir. Sigorta alaca¤› bu sürenin geçmesiyle muaccel olur. Bu süre içinde ihbar yap›lmaz ise, sigortaya karfl› olan alacak hakk› sona erer. Eksik ya da yanl›fl bilgi vermede sigortal›n›n kast› yoksa, o zaman kusuru oran›nda tazminatta indirim yap›l›r. ‹ntihar halinde sigortada yaz›l› bedelin tamam›n›n ödenebilmesi için sigorta sözleflmesinin en az üç y›l sürekli olarak devam etmifl ve intihar›n da bu süreden sonra gerçekleflmifl olmas› gerekir. Savafl hali sigorta sözleflmesinin ask›ya al›nmas› sonucunu do¤urur. Savafl süresi içinde prim ödenmez, buna karfl›l›k bu süre içinde meydana gelen ölüm için de sigortac› tazminat ödemez. Lehdar›n sigortal›y› öldürmesi halinde tazminat ona ödenmez, fakat sigortal›n›n kanuni mirasc›lar›na ödenir. Can sigortas› bir üçüncü kifli yarar›na yap›lm›fl ise, bunun sigorta poliçesinde gösterilmesi gerekir. Bu durumda tazminat sigortal›n›n mirasç›lar›na de¤il, fakat poliçede lehdar olarak gösterilen kimseye ödenir. (TK m. 1339, 1330) Lehdar›n tazminat›n kendisine ödenmesine iliflkin sigortaya karfl› do¤rudan bir talep hakk› vard›r. Can sigortas›n›n bir baflka türü de kaza sigortas›d›r. Bu sigortada, sigortal› kendisini ya da bir üçüncü kifliyi hastal›k, yaralanma, sakatlanma gibi tehlikelerden do¤acak zararlara karfl› sigorta ettirir. Mal (eflya) sigortalar›: Bir kimsenin malvarl›¤›nda meydana gelecek rizikolara ya da tehlikeli sonuçlara karfl› yapt›rd›¤› sigorta türüdür. Amaç zarar› karfl›lamak oldu¤u için tazminat sigortas› da denir. Bu tür sigortay› mal üzerinde do¤rudan ç›kar› olan kifliler yapt›rabilir. Bunlar›n bafl›nda malik gelir. Ancak bunun yan›nda rehin hakk›, intifa hakk› gibi s›n›rl› aynî hak sahipleri de do¤rudan ç›karlar› oldu¤u için mal sigortas› yapt›rabilirler. Mal sigortalar›nda sigortal›n›n prim ödeme borcu yan›nda, malî muayene ettirme ve tehlikenin artmas› halinde bunu bildirme yükümü vard›r. Bunlara uymamas›, zarar›n meydana gelmesi halinde tazminat isteme hakk›na son verdi¤i gibi, sigortac›ya da sözleflmeyi feshetme hakk› verir. Mal›n muayenesine izin yükümü, sigorta sözleflmesi yap›l›rken var oldu¤u gibi, sözleflme devam ederken de vard›r. Sözleflme devam etti¤i sürece de si- gortac› mal› her zaman muayene edebilir. Muayene yükümünü ortadan kald›ran anlaflmalar, emredici kurallara ayk›r› olduklar› için geçersizdir. (TK m. 1264, 1283) Tehlikenin art›¤›n› ya da tehlikenin büyüdü¤ünü bildirme yükümüne ihbar yükümü de denir. Sigortal›, sigortac›n›n sigorta sözleflmesini yapmas›n› etkileyecek ya da tehlikenin niteli¤i dolay›s›yla primlerde de¤ifliklik yap›lmas›n› gerektirecek her türlü de¤ifliklik ya da tehlike türünü bildirme yükümü alt›ndad›r. Bunlar›n yap›lmamas› halinde, gerçek durumu bilmeyen sigortac› sözleflmeyi bir ay içinde feshedebilir. Bu süre içinde hakk›n› kullanmaz ise, hakk› düfler. Sigorta sözleflmesinin devam› s›ras›nda ihbar yükümü sadece sigortal› mal›n yerinin de¤ifltirilmesi ya da mal›n sözleflme zaman›ndaki durumunda sigorta ettiren taraf›ndan de¤ifliklik yap›lmas› halinde vard›r. Bunlar e¤er tehlikeyi art›r›yorsa ihbar yap›l›r. ‹hbardan itibaren sigortac› isterse sekiz gün içinde sözleflmeyi feshedebilir. Bildirim yap›lmam›flsa fesih hakk› sigortac›n›n durumu ö¤renmesiyle bafllar. Ayr›ca fesih tarihine kadar prim de istenebilir. (TK m. 1291) Sigortal›n›n di¤er bir yükümü de koruma yükümüdür. Sigortal› sigorta edilen fleyin zarara u¤ramamas› için gerekli özeni göstermek zorundad›r. Sigortal› zarar› engellemek ya da azaltmak için yapm›fl oldu¤u masraflar› sonuç baflar›l› olmazsa bile sigortac›dan isteyebilir. Kasden tedbirlerin al›nmamas› halinde, tazminat› isteme hakk› sona erer. Buna karfl›l›k ihmal varsa, ihmal oran›nda azal›r. Sigorta edilen mal›n malikinin de¤iflmesi halinde, sözleflmede aksine bir hüküm bulunmad›¤› sürece kural, sigortan›n yeni malik ile devam etmesidir. Böylece sözleflmeden do¤an hak ve borçlar yeni malike geçer ve yeni malik sigorta sözleflmesinin devam etmesini isterse, sigortac› buna engel olamaz. Mal, de¤erinin üzerinde bir bedelle sigorta ettirilemez. Bu durumda aflk›n sigortadan söz edilir. Türk hukukunda aflk›n sigorta yapt›r›lmas› yasaklanm›flt›r. Bunun tersi eksik sigortad›r. Bu durumda sigorta bedeli, sigorta menfaatinin alt›nda kararlaflt›r›lm›flt›r. Böyle bir sigortada zarar meydana gelirse, sigortac› gerçek de¤erle sigorta edilen de¤er aras›ndaki orana göre tazminat öder. Ancak k›smi hasar halinde, taraflar orant›l› bir ödemenin de¤il de, sigorta bedeline kadar olan tüm zarar›n ödenmesini kararlaflt›rabilirler. Aflk›n sigortan›n bir istisnas› takseli sigortad›r. Buna yang›n sigortas›nda mutabakatl› k›ymet üzerinden sigorta denir. Takseli sigortada taraflar sigorta sözleflmesi yap›lmadan önce sigorta menfaatinin de¤eri üzerinde anlafl›rlar ve kural olarak riziko gerçeklefltikten sonra buna art›k itiraz edilemez. Ancak deniz sigortalar›nda yap›lan takseli sigortada, takse esasl› olarak fahifl ise sigortac› bunun indirlmesini isteyebilir. (TK m. 1350) Mal›n ayn› süre içinde ayn› rizikolara karfl› birden çok sigorta edilmesi halinde müteaddit sigorta ya da birden çok sigorta denir. Birden çok sigorta iki flekilde ortaya ç›kabilir. Müflterek sigorta ve mükerer (çifte) sigor ta. Müflterek sigortada, toplamlar› sigorta menfaatini aflmamak üzere, bir mal ayn› süre için ve ayn› tehlikelere 1144 Sigorta Sigorta karfl› birden çok sigorta flirketine sigorta ettirilir. Örne¤in 100 milyon TL de¤erindeki bir sigorta menfaati, 25 milyon TL için A, 50 milyon TL için B ve 25 milyon TL için de C sigorta flirketine sigorta ettirilirse, müflterek sigorta vard›r. Çünkü mal yine toplam de¤eri karfl›l›¤› 100 milyon TL için de¤iflik sigorta flirketlerine sigorta ettirilmifltir. Bu durumda mal tamamen ziyana u¤rarsa, her flirket sigorta etti¤i miktar› tam olarak öder. Aksi kararlaflt›r›lmam›flsa, sigorta flirketleri aras›nda teselsül yoktur. Çifte sigorta halinde, bir mal de¤erinin üstünde olarak birden fazla sigorta flirketine sigorta ettirilmektedir. Baz› istisnalar d›fl›nda çifte sigorta yap›lmas› kanun taraf›ndan yasaklanm›flt›r. Müflterek sigortan›n bir türü de k›smi sigortad›r. Bu durumda bir mal gerçek de¤erini aflmamak kayd› ile k›s›m k›s›m ayr› ayr› tarihlerde ayn› ya da birden çok sigorta flirketine sigorta ettirilmektedir. (TK m. 1287) Mal sigortas›n›n çeflitleri flunlard›r: 1) Tafl›ma tehlikelerine karfl› sigorta. Burada tafl›nan mallar›n ya da tafl›yan arac›n u¤rayaca¤› tehlikelere karfl› sigorta yap›lmaktad›r. Bunladan mal için yap›lana kargo sigortas›; araç için yap›lana ise kasko sigortas› denir. Tafl›ma tehlikelerine karfl› yap›lan sigortalar›n bafll›calar›, denizcilik tehlikelerine karfl› sigortalar (gemi, yap›lmakta olan gemi, navlun ve yolcu tafl›ma ücretinden do¤an alacaklar, yük, deniz ödüncü paralar›, müflterek ve k›smi avarya paralar›, gemi, navlun ya da yükün karfl›l›k teflkil etti¤i di¤er alacaklar› sigortas› ile yükün gönderildi¤i yerde elde edilece¤i umulan kâr›n, kazan›lacak komisyonun ve sigortac›n›n üzerine ald›¤› rizikonun sigortas›), kara ve içsulardaki tafl›ma tehlikelerine karfl› sigortalard›r. 2) H›rs›zl›k sigortas› . Tafl›n›r (menkul) mallar›n çal›nmas› rizikosuna karfl› yap›lan sigorta türüdür. Zarar tafl›n›r›n elden ç›kmas›ndan do¤uyorsa, h›rs›zl›¤a karfl› sigorta; buna karfl›l›k zarar, mal›n elden ç›kmas›ndan dolay› bir üçüncü kifliye karfl› sorumlu olmadan do¤uyorsa, h›rs›zl›k sebebiyle sigortadan söz edilir. Sigortan›n kapsam›na sadece çal›nmadan dolay› de¤il, çalmaya teflebbüsten dolay› meydana gelen zararlar da girer. 3) Cam sigortas› . Cam›n k›r›lmas›ndan dolay› do¤rudan meydana gelen zararlar ya da bu sebeple meydana gelen baflka zararlar›n karfl›lanmas› için yap›l›r. 4) ‹nflaat sigortas› . ‹nflaat ve müfltemilat›nda meydana gelen zararlar ya da inflaat dolay›s›yla meydana gelen zararlar› karfl›lamak amac›yla yap›l›r. 5) Makine ve montaj sigortas›. Makinede birden meydana gelen zararlar ile makinelerin montaj› s›ras›nda ortaya ç›kacak zararlar› karfl›lamak amac›yla yap›lan sigortad›r. 6) F›rt›na hasarlar›na karfl› sigorta . F›rt›na sonucu tafl›n›r ve tafl›nmazlarda meydana gelecek zararlar› karfl›layacak sigorta türüdür. 7) Su yükselmesi ve su bask›n›na karfl› sigorta. Sel, baraj vb. gibi yerlerden taflan sular›n verece¤i zararlara karfl› yap›lan sigortad›r. 8) Kara motorlu ulaflt›rma araçlar› kasko sigortas› . Otomobil sigortas› denen bu sigorta türünde, kara tafl›t arac› ve teferruat› ile tak›mlar› belli zararlara karfl› sigorta ettirilir. Arac›n dururken ya da çarpma, yuvarlanma, yanma sonucu u¤rad›¤› zararlar ile çal›nmas› sonunda ortaya ç›kan zararlar› karfl›lar. Anarflik olaylar ya da halk hareketleri sonucu ortaya ç›kan zararlar›n karfl›lanmas› için özel kayd›n bulunmas› gerekir. Sadece tekerlek, lastik ya da parçalar›n çal›nmas› sigorta kapsam›n›n d›fl›nda kal›r. Araç, ehliyetsiz bir kimse taraf›ndan ya da sarhofl bir kimse taraf›ndan kullan›l›yorsa, kullanan uyuflturucu madde alm›flsa, bu sebeple bir zarar›n meydana gelmesi halinde, sigortac›n›n tazmin yükümü yoktur. Ayn› flekilde, eskime, arac›n giderken sars›lmas› sonucu ortaya ç›kan zararlar, araç sahibinin müstahdeminin ya da birlikte yaflad›¤› kimselerin kasden sebep olduklar› zararlar, tafl›tta yar›fl, iddia ve müsabaka sonucu meydana gelen zararlar, do¤al afetler sonucu meydana gelen zararlarla savafl halinde meydana gelen zararlar kural olarak sigorta kapsam›n›n d›fl›nda kald›¤› gibi, arac›n yedekte çekilmesi ya da bir arac› yedekte çekmesi s›ras›nda meydana gelen zararlar da kapsam d›fl› kal›r. Bunun gibi istiap haddini aflarak yolcu tafl›nmas› s›ras›nda meydana gelen zararlar da kasko sigortas› kapsam› d›fl›nda kal›r. Ancak taraflar›n anlaflmayla ek prim ödeyerek, bu zararlar› ya da bunlar›n bir k›sm›n› sigorta tazminat› kapsam›na almalar› mümkündür. Parlay›c› ve patlay›c› madde tafl›nmas›ndan do¤an zararlar ancak sigorta sözleflmesinde aç›k olarak kararlaflt›r›lm›flsa, sigortac› taraf›ndan ödenir. Karayollar› Trafik Kanunu’nun yasaklad›¤› fiillerin sigortalanmas› halinde, bu sigorta sözleflmesi geçersizdir. Zarar›n meydana gelmesinden itibaren sigortal› befl gün içinde durumu sigortaya bildirmek zorundad›r. Çal›nma halinde durumun zab›taya bildirilmesi de zorunludur. Hasar›n miktar› üzerinde taraflar anlaflamazlarsa, zarar›n miktar›n› hakem bilirkifliler tespit eder. Onar›m masraflar› sigortal› arac›n hasar an›daki de¤erini aflacak olursa, araç tam hasara u¤ram›fl say›l›r (per total zarar). Onar›m sonunda, araçta bir de¤er art›fl› meydana gelirse bu miktar sigortan›n ödeyece¤i tazminattan indirilir. K›smi hasar halinde sigortac› tamir masraflar› ile arac›n tamir yerine çekilmesi için yap›lan masraflar› karfl›lar. Onar›m› mümkün olmayan parçalar›n tamir an›ndaki de¤erleri ödenir. Çal›nma halinde sigortac›n›n tazminat ödemesi için zab›taya haber verilmifl olmas› ve bundan sonra 45 günün sonuçsuz geçmesi gerekir. Sigortac› arac›n çal›nma günündeki de¤erini öder. Araç 45 gün içinde bulunursa, sigortal› arac› almak zorundad›r. Ancak çal›nmadan dolay› bir zarar meydana gelmiflse, sigortac› bunu tazmin eder. Araç 45 gün geçtikten sonra bulunursa, sigortac› durumu sigortal›ya bildirir ve sigortal› isterse ald›¤› tazminat› geri vererek arac› alabilir. Sigortac› araç türlerine göre, belli bir orana kadar olan zarardan sorumlu olmaz. Buna muafiyet denir. 9) Yang›n sigortas› : Yang›n sigortas› bir mal›n zarar 1145 Sigorta Simetri l› atefl sonucu u¤rad›¤› zararlar›n tazmini amac›n› güder. Zararl› atefl (ya da düflman atefl) kendine has yanma yeri, yani ocak d›fl›nda yanan ve kendi gücü ile geliflme imkân› bulan atefltir. Sigortac› yang›n sonucu meydana gelen her türlü zarar› karfl›lamak zorunda oldu¤u gibi, tafl›n›r ya da tafl›nmaz malda yang›n› durdurmak ve söndürmek için kullan›lan araçlar›n meydana getirdi¤i hasarlar› da tazmin eder. Ancak grev, lokavt, ayaklanma s›ras›nda meydana gelen yang›nlardan do¤an zararlar ile depremin sebep oldu¤u yang›ndan do¤an zararlar›n ödenmesi için özel flart›n bulunmas› gerekir. Aksi halde sigortac› bunu ödemez. 10) Zirai sigorta : Bu her türlü biçilmifl ve biçilmemifl ürün ile zirai hayvanlar›n sigortas›d›r. Ürün burada genifl anlamda al›nmal›d›r. Sadece tah›l de¤il, otlak, meyve, çiçek, sebze gibi fleyler de zirai sigortan›n kapsam›na girer. (TK m. 1316) Kural olarak mal sigortan›n›n bir türü oldu¤u için ürün sigortas›na, mal sigortas›na iliflkin hükümler uygulan›r. Ancak ürünün özelli¤i gere¤i baz› özel durumlar söz konusu olur. Örne¤in, ürünün sigortas› yap›ld›klar› süre için geçerlidir. Süre içinde meydana gelen bir zarar ile sigorta sona ermez, süre içinde meydana gelecek di¤er zararlar için yine devam eder. (TK m. 1317) Ürün sigortas› genellikle do¤al afetlere karfl› yapt›r›l›r. Zirai sigorta hayvanlar için yap›l›yorsa, bunun kapsam›n› ürününden, kuvvetinden yararlan›lan hayvanlar (at, eflek, kat›, koyun, keçi, inek, öküz vb.) oluflturur. Burada genellikle hayvanlar teker teker de¤il, sürü halinde sigorta ettirilir. Sigorta tazminat› ölen ya da öldürülen hayvan›n ölüm an›ndaki de¤erine göre saptan›r. Ölen hayvan›n tüketime yarayan k›s›mlar› tazminattan indirilir. Mesuliyet (sorumluluk) sigortalar›: Sigorta ettireni, herhangi bir olay sebebiyle sorumlu olmas›ndan dolay› malvarl›¤›nda meydana gelecek eksilmelere karfl› korur. Bu sigorta, sigortal›n›n sorumlulu¤unu ortadan kald›rmaz, sadece onun malvarl›¤›nda meydana gelecek azalmaya engel olur. Zarar gören kifliyi zarar veren kiflinin ödemedeki aczine karfl› korudu¤u için, sorumluluk sigortas› üçüncü kifliler yönünden de bir garanti meydana getirir. Sorumluluk sigortas›n›n en önemli türü; motorlu kara nakil araçlar› için zorunlu olan mali mesuliyet sigortas›d›r (trafik sigortas›). Karayollar› Trafik Kanunu’na göre, her araç iflleten arac›n iflletilmesinden dolay› üçnücü kiflilere ya da mallar›na verilecek zararlar için mali mesuliyet sigortas› yapt›rmak zorundad›r. Bu mali mesuliyet sigortas›n›n asgari hadleri Sanayi ve Ticaret Bakanl›¤›’nca saptan›r. Kural olarak mali mesuliyet sigortas› primlerinin peflin ödenmesi gerekir. Zorunlu mali mesuliyet sigortas› yapt›rmam›fl araçlar trafi¤e ç›kamaz. Devlet ve kamu tüzel kifliliklerine ait araçlar için zorun lu sigorta yapt›rma yükümü yoktur. Sigortac› ile sigorta ettiren aras›nda kararlaflt›r›lan ve sigortac›n›n sorumlulu¤unu kald›ran ya da k›s›tlayan anlaflmalar üçüncü kiflilere karfl› ileri sürülemez. Zarar görenin do¤rudan do¤ruya sigortac›ya karfl› dava hakk› vard›r. Sigortac› trafik kazas› sonucunda meydana gelen zarar› kendisine baflvurulmas›ndan itibaren sekiz gün içinde ödemek zorundad›r. ‹flleten, isterse zorunlu mali mesuliyet sigortas› s›n›rlar›n› aflan ihtiyari mali mesuliyet sigortas› yapt›rabilir. Bu durumda zorunlu mali mesuliyet sigortas›na iliflkin hükümler örnekseme yoluyla ihtiyari mali mesuliyet sigortas›na da uygulan›r. Motorlu araç kazalar›ndan dolay› ortaya ç›kan talepler iki y›l içinde zamanafl›m›na u¤rar. Bu sürenin bafllang›c›, zarar›n ve tazminat yükümlüsünün ö¤renilmesidir. Tazminat yükümlülerinden birine karfl› aç›lan dava di¤erlerine de karfl› da zamanafl›m›n› keser. Tazminat yükümlülerinin birbirlerine karfl› olan rücu haklar› da ödemeyi yapmalar› ve rücu edilecek kimseyi ö¤renmelerinden itibaren iki y›l geçince zamanafl›m›na u¤rar. (Bkz. Türkiye’de Sigortac›l›¤›n Geliflmesi, Sosyal Sigortalar) M. Dural/N. Elhüseyni Simetri [Alm. Symmetrie] [Fr. Symétrie] [‹ng. Symmetry] Simetrik frekans ya da ihtimal bölünmelerinin ortak özelli¤i en fazla tekerrür eden de¤erin (mod) bölünmenin ortas›nda bulunmas› ve bu orta noktadan eflit uzakl›kta bulunan de¤erlerin frekanslar›n›n eflit olmas›d›r. Simetrik bölünmelerde, önemli ortalama ölçülerinden olan aritmetik ortalama, medyan ve mod de¤erleri flekilde de belirtildi¤i gibi birbirine eflittir: Mod = Medyan = Aritmetik Ortalama ‹statistikteki önemli ihtimal bölünmelerinden normal olan normal bölünme ve t bölünmesi simetrik bölünmelere örnektir. Ayr›ca, Poisson, binom, ki-kare ve F bölünmeleri de gözlem say›s› (n) ya da Poisson bölünmesinde oldu¤u gibi, bölünmenin ortalamas› (λ) büyüdükçe simetrik bir görünüm kazanmaktad›r. Simetrik olmayan bölünmeler asimetrik olarak adland›r›lmakta ve asimetrilerinin derecesinin belirlenmesinde çeflitli ölçüler kullan›lmaktad›r. (Bkz. Aritmetik Ortalama, Asimetri, Binom Bölünmesi, F Bölünmesi, Frekans, ‹htimal Bö lünmesi, Laplace-Gauss Kanunu, Pearson Katsay›lar›, Poisson Bölünmesi, t Bölünmesi, Mod, Medyan, Ki-Kare Bölünmesi) B. A. Köksal 1146 Sistem Analizi Slutsky, Eugen Sistem Analizi Skolastikler [Alm. Systemanalyse] [Fr. Analyses des systèmes] [‹ng. Systems analysis] Günümüzde çeflitli bilim dallar›nda sistem yaklafl›m›n›n kullan›lmas›, sistem analizi kavram›n›n yerleflmesine neden olmufltur. Sistem analizi, bir sisteme ve onun iflledi¤i çevreye iliflkin faktörlerin toplanmas›, düzenlenmesi ve de¤erlendirilmesi faaliyetlerini kapsar. Sistem analizi ile amaçlanan, daha iyi bir sistem tasarlamak ve gelifltirmek için, sistemi oluflturan tüm unsurlar›n incelenmesidir. Örne¤in, bir sistem olarak iflletmenin, personel, üretim süreci, talep koflullar›, teçhizat gibi ögelerinin incelenmesi gibi. F. Bilgino¤lu [Alm. Scholastiker] [Fr. Scolastiques] [‹ng. Scholas tics] Skolastik düflünce Avrupa Ortaça¤›’na damgas›n› vurmufl bir düflüncedir. Temel olarak Aristoculu¤un yeni çerçeveler içinde ortaya konulmas›ndan baflka birfley de¤ildir. Sözcük olarak Latince’deki scola (okul) sözcü¤ünden gelir. O ça¤lar›n din adam› yetifltirme amac›na yönelik okullar›n a¤›rl›k ve etkisinden ötürü bu ad› alm›flt›r. Gökberk’in de belirtmifl oldu¤u gibi skolastik düflüncenin gerçeklefltirmek istedi¤i, felsefenin (dolay›s›yla felsefenin organ› olan akl›n) yard›m›yla inanç konular›n› kavranabilir bir durumda sunmak ve bunlar› tam Aristocu bir yaklafl›mla “kan›tlamakt›r”. Sklastik düflünce üç döneme ayr›l›r ya da üç dönem içinde incelenir. Birinci dönem 800-1200 y›llar› aras›ndaki dönemdir. Bu dönem sonlar›nda Avrupa’n›n düflün yaflam›nda önemli de¤iflmeler oldu. Gerçekten Bat› dünyas› Eski Yunan düflünürlerinin ve bu arada Aristo’nun yitirilmifl olan kimi eserlerini bu kez Arapça çevirilerinden yeniden elde etti. Böylece skolasti¤in ikinci en parlak dönemine geçildi. Skolasti¤in üçüncü dönemi ise Ortaça¤’›n sonlar›na denk düflen dönemde bafllad›. Dinle felsefe aras›ndaki uzlaflt›rma çabalar› gittikçe yavafllad› ve sonunda ilk amaçlanan›n tam tersine din ve felsefenin yollar› birbirinden tümüyle ayr›ld›. Zaten bu flekliyle bu dönem Ayd›nlanma’n›n ilk iflaretlerini de tafl›maktayd›. Skolasti¤in ilk döneminin en önemli düflünürü Anselmus (1035-1109), ikinci döneminin en önemli düflünürü Aquino’lu Thomas (1225-1274) ve üçüncü döneminin en önemli düflünürleri Duns Scotus (1270-1308) ve Ockham’l› William’d›r (1300-1349). T.Atefl Sistem Kuram› [Alm. Systemtheorie] [Fr. Thèorie des systemes] [‹ng. Systems theory] Bilimsel geliflimin ilk aflamas›n› oluflturan analiz devresi, bilimin k›s›mlara ve elemanlara ayr›larak incelenmesini ifade eder. Bu dönemde “bütün”ü oluflturan elemanlar araflt›rma konusu olmufltur. Bütünlefltirme ve sistem kavramlar› ise, elemanlar› bir araya getirip inceleme yapmay› gerektirir. Çeflitli bilimlerde yer alan “sistem” kavram›, bir düzenin özelliklerinin, durumunun veya davran›fllar›n›n tan›mlanmas›nda kullan›lmaktad›r. Çok say›daki sistem tan›mlar›ndan, “aralar›nda herhangi bir iliflki olan veya iliflki kurulabilen elemanlar›n bütünü” sonucu ç›kmaktad›r. Bu tan›mdan sistem kavram›n›n “elemanlar” ve “ba¤lant›lar”dan olufltu¤u anlafl›lmaktad›r. Di¤er bir deyiflle sistemi meydana getiren her eleman›n davran›fl›, di¤er elemanlar›n davran›fllar›na da ba¤l›d›r. ‹ster sosyal, ister biyolojik veya fiziki sistem olsun her sistemin modelini oluflturan temel yap›s› vard›r; bunlar girdi, iflleyici ve ç›kt› diye özetlenebilir. Sistemin ç›kt›lar›n› kontrol edip çevreye uyum sa¤lamas›, geri beslemeli bir sistemin varl›¤›n› gösterir. Sistem kuram›n›n, iflletme yönetimi çerçevesinde, sorunlar›n çözümü için s›n›rl› da olsa kullan›labilmesi olana¤› günümüzde yarat›lm›flt›r. Bu da sorunu çözücü karar sürecinde uygulanan düflünce yap›s›n›n, sistem kavram› ile yans›t›lmas› yoluyla olmaktad›r. ‹flletmelerin karfl› karfl›ya bulunduklar› sorunlar, artan iflletme irili¤i ve iflbölümü, çevre iliflkilerinin dinamikli¤i nedeni ile karmafl›k bir görünüm alm›flt›r; bu nedenle iflletme bir sistem olarak tan›mlanarak sorunlara sistem kavram› ile yaklafl›lmaktad›r. F. Bilgino¤lu Slutsky, Eugen (1880-1948) Ünlü bir Rus ekonomist, istatistikçi ve matematikçisidir. Eknomi bilimine en önemli katk›lar›, tüketici davran›fl› teorisi ile matematiksel ekonomi ve ekonometri üzerinde olmufltur. Rusya’n›n Yaroslav ilinde do¤du. Babas› bir ö¤retmendi.Yüsek ö¤renimine Kive Üniversitesi’nde matematik okuyarak bafllad›. Fakat devrimci faaliyetlerde bulundu¤u gerekçesiyle üç y›l sürgün cezas›na çarpt›r›ld›. 1903-1905 aras›nda Münih Teknoloji Enstitüsü’nde mühendislk e¤itimi gördü. 1905 Devrimi’nden sonra Rusya’ya döndü. Kiev Üniversitesi’nde hukuk okumaya bafllad›. 1911’de mezun oldu. Bu y›llarda ekonomi-politik ilgisini çekmeye bafllad›. Bu konuda Kiev Üniversitesi’nde ö¤renim gördü. Ayn› üniversitede Ticaret Enstitüsü’ne profesör oldu. 1926’da Moskova’ya giderek Konjonktür Dalgalanmalar› Enstitüsü’nde çal›flmaya bafllad›. 1931-34 aras›nda Merkezi Meteoroloji Enstitüsü’nde görev ald›. 1934’te Moskova Devlet Üniversitesi’nde matematik konusundaki üstün baflar›lar›ndan dolay› terfi ettirildi. O tarihten ölümüne de¤in ise Sovyetler Birli¤i Bilimler Akademisi Matematik Enstitüsü’de çal›flt›. Skandinaviska Enskilda Banken AB Merkezi Stockholm’dedir. 1972’de Skandinaviska Banken (kuruluflu 1864) ile Stockkholms Enskilda Bank’›n (kuruluflu 1856) birleflmesiyle meydana gelmifltir. 1995 sonu itibariyle sermayesi 5,27 milyar, mevduat toplam› 341,23 milyar, bilanço toplam› 438,78 milyar Kron’dur. ‹sveç’te 300 flubesi, yurtd›fl›nda 7 flube ve 5 temsilcili¤i vard›r. S. Abaç/N. Elhüseyni 1147 Smith, Adam Smithisonian Anlaflmas› Salt ekonomiye en büyük katk›s›, tüketici davran›fllar› teorisinde olmufltur. Edgeworth ve Pareto’un fikirlerini gelifltirerek ikame etkisi ve gelir etkisini birbirinden ay›rm›flt›r. Ona göre, parasal gelir sabit tutulursa, fiyatlardaki de¤iflme ya ikame etkisinden ya da gelir etkisinden dolay›d›r. Birinci halde tüketici ayn› kay›ts›zl›k e¤risinde kal›rken, ikincisinde farkl› bir kay›ts›zl›k e¤risine kayar. Ona göre bu iki etki birbirinden ba¤›ms›zd›r. Bu fikirleri aç›klad›¤› makalesi 1915’te yay›mlanmas›na karfl›n, R.D.G. Allen’in 1936’da önemine de¤inmesine kadar pek yank› uyand›rmad›. Gerçekte bu makale tüketici teorisi için Pareto’nun fikirleri kadar önemliydi. Daha sonraki y›llarda Slutsky salt iktisatla pek u¤raflmad›. Çal›flmalar›n› daha çok matematiksel iktisat ve ekonmetriye kayd›rd›. Zaten ilk çal›flmalar› da bu konuyla ilgiliydi. Regresyon analizleriyle ilgili 1913 tarihli yaz›s›, R. A. Fisher’in ayn› konudaki ünlü eserinden tam 8 y›l önce kaleme al›nm›flt›. Slutsky, özellikle olas›l›k teorisini formüllefltirme çal›flmalar›na büyük önem verdi. Tüm bu çal›flmalar› onun stokastik süreçlerle ilgili kuramlar›n önde gelen kurucular›ndan biri olmas›n› sa¤lad›. fi. Özgencil rifesiyle himayesine ve devletin üç ana fonksiyonu olan emniyet, adalet ve altyap› yat›r›mlar›na a¤›rl›k vermektedir. Büyümenin d›fl›nda Smith mikroekonomik sorunlar üzerinde de durmufltur. Ona göne fiyatlar› tayin eden üretim maliyetidir. Rant fiyat› tayin etmemekte, fiyat taraf›ndan tayin edilmektedir. Smith ücretleri aç›klamak için çeflitli teoriler öne sürmüfltür. Ücretlerin asgari geçim düzeyinde oluflmas› bunlardan biridir. Smith’e göre kâr zamanla rekabet ve kârl› ifller bulma güçlü¤ü sonucunda düflecektir. Merkantilist ve fizyokrat düflünce sistemlerine karfl› ç›kan ve d›fl ticareti savunan Smith’in en önemli teorik katk›s›, tam rekabet alt›nda kaynaklar›n optimal etkin da¤›l›m› hakk›nda ilk analizi gelifltirmifl olmas›d›r. Smith’den önce ekonomik tart›flmalar vard›, Smith’den sonra ise insanlar ekonomiyi tart›flmaya bafllad›. D. Demirgil Smithisonian Anlaflmas› [Alm. Smithsonian-Abkommen] [Fr. Accord Smithsoni en] [‹ng. Smithsonian Agreement] 1971 y›l›nda imzalanan Smithsonian Anlaflmas› uluslararas› para sisteminin dolar›n hakim oldu¤u sabit döviz kurlu Bretton Woods Anlaflmas›’ndan güdümlü dalga lanma sistemine geçiflini kapsamaktad›r. 1944 tarihinde Bretton Woods Anlaflmas›’nda bütün üye ülkeler kendi paralar›n›n de¤erini alt›nla ifade etmifllerdi. Buna ilaveten ABD, dolar›n alt›na konvertibilitesini taahhüt etmiflti. Bu suretle dolar uluslararas› de¤er ölçüsü ve uluslararas› ödemelerde kabul edilen bir varl›k olmufltu. Baz› paralar›n zaman zaman devalüasyona u¤ramas› d›fl›nda, sistem çeyrek yüzy›l boyunca oldukça etkin bir flekilde iflledi. Ancak 1970’li y›llar›n bafl›nda dünya ticareti kal›plar›ndaki de¤iflmeler ve ABD’nin artan a盤› ile Bretton Woods Anlaflmas› ifllemez hale geldi. 1950’li ve 1960’l› y›llarda d›fl ekonomik iliflkilerinde fazlal›k olmas›na ra¤men, ABD alt›n kaybetmekteydi. 1965 y›l›nda ABD dolar karfl›l›¤› herkese alt›n ödemeyece¤ini, yabanc› milli para otoritelerine ödeme yapaca¤›n› ilan etti. Uluslararas› ödemelerde meydana gelen güçlükler paralar›n parite de¤erlerinin, di¤er bir ifadeyle alt›na karfl› oranlar›n›n de¤ifltirilmesiyle ilgiliydi. Bretton Woods Anlaflmas›’na göre paralar›n parite de¤erlerinin yüzde 1 yukar›s›na veya yüzde 1 alt›na kadar de¤iflmesine müsaade edilmekteydi. 1971 y›l›n›n ilkbahar ve yaz›nda Bretton Woods sisteminin prensipleri önemli zorluklarla karfl›laflt›. Alman Mark›’na karfl› Dolar arz› tekliflerinin artmas› Almanya’n›n geçici olarak dalgal› döviz kuruna geçmesine yol açt›. Japonya Merkez Bankas› pariteden uzaklaflmamak için milyarlarca dolar çekti. ABD’nin parasal borçlar›n› alt›nla mübadele etmesi için bask›lar yo¤unlaflt›. ABD’de iflsizli¤in artma e¤ilimi göstermesini ve dolarlar›n d›fla akmas›n› önlemek için, Amerikan sermaye ihrac›n› s›n›rland›rmak, askeri müdahaleleri ve ilgili harcamalar› azaltmak ve alt›n dolar fiyat›n› yükseltmek yani dolar› alt›na karfl› devalüe etmek gerekti. ABD, 15 A¤ustos 1971’de Bretton Woods Anlaflma- Smith, Adam (1723-1790) ‹skoçyal› ekonomist ve filozof olan Adam Smith, Glasgow ve Oxford üniversitelerinde ö¤renim görmüfl ve daha sonra Glasgow Üniversitesi’nde ahlak felsefesi profesörü olmufltur. Çok geanifl sahaya yay›lan çeflitli yaz›lar› vard›r. Ekonomi bunlar aras›nda en önemlisidir. Ekonomi örgütü hakk›ndaki görüfllerini etkileyen, do¤al hukuka iliflkin inanc›d›r. Do¤al olaylarda bir düzen mevcuttur; bunu gözlem ve ahlak hissi ile tespit etmek mümkündür. Sosyal örgüt ve pozitif hukuk bu düzene karfl› ç›kaca¤›na, ona uymal›d›r. Smith’in 1776 y›l›nda yay›nlad›¤› Inquiry into the Nature and Causes of the Wealth of Nations adl› kitab› üretim ve gelir da¤›l›m› teorisini içermekte ve bu prensiplerin ›fl›¤›nda geçmifli de¤erlendirmektedir. Politika uygulamalar›na da yer verdi¤i bu kitapta üzerinde önemle durdu¤u konu ekonomik büyümedir. Büyümenin itici gücünü, iflbölümü oluflturmaktad›r. ‹flbölümü üretim art›fl›na, teknik ilerlemeye ve sermaye birikimine yol açmaktad›r. ‹flbölümü mübadele gerektirmekte ve piyasan›n büyüklü¤ü taraf›ndan s›n›rlanmaktad›r. Her insan baflkalar›n›n elindeki mallar› arzu etti¤i, ç›karlar›na göre hareket etti¤i için mübadele meydana gelmektedir. Büyümeyi sa¤layan di¤er bir unsur sermaye birikimidir. Büyümenin baflar›l› olmas› için toplumsal, kurumsal ve hukuksal çerçevenin do¤ru yap›da olmas› gerekmektedir. Simith’e göre do¤al hürriyet sisteminde her insan kendi ç›karlar›n› izlerken, istemeden toplumun ç›kar›n› da sa¤lamaktad›r. Asl›nda Smith tam rekabet sistemine güvenmekte ve bu sistemin, kaynaklar›n optimum da¤›l›m›na yol açaca¤›na inanmaktad›r. Laissez-faire sistemini savunmas›na ra¤men, devlet müdahalesinin gere¤ine de yer vermekte, yeni kurulan sanayilerin gümrük ta- 1148 Sociéte de Banque Suisse So¤urma s›’ndaki taahhütlerinden vazgeçerek dolar›n alt›na karfl› konvertibilitesini kald›rd›. ‹thalat›na yüzde 10 oran›nda ek vergi koydu. Dört ay boyunca finansal merkezler ve uluslararas› döviz piyasalar›nda kar›fl›kl›k hüküm sürdü. Uluslararas› para sisteminin standard› olan dolar›n de¤erinin tan›mlanmamas›, ülkeleri paralar›n›n uluslararas› de¤erini çeflitli yollarla himaye etmeye zorlad›. Bat› Almanya ve Hollanda paralar›n› dalgalanmaya b›rakt›lar. ‹ngiltere’ve Japonya paralar›n›n daha önceki alt›n ve dolar paritelerini konuma politikas›n› izlediler. Fransa iki de¤erli bir kambiyo sistemi kurdu; ticari muamelelere sabit dolar kuru , di¤er bütün muamelelere dalgal› döviz kuru uygulad›. Ülkelerin farkl› ç›karlar› Avrupa Ekonomik Toplulu¤u, ülkelerinin tek görüflte birleflmelerine engel oldu. Uluslararas› Para Fonu’nda ve hür dünyan›n sana-yileflmifl ülkelerinin maliye bakanlar›ndan oluflan Onlar Gru bu’nda yap›lan konferanslar görüfl ayr›l›klar›n› gideremedi. 1971 y›l› Aral›k ay› ortas›nda Baflkan Nixon ve Baflkan Pompidou para de¤erleri hakk›nda bir anlaflmaya vard›. Onlar Grubu 17 ve 18 Aral›k 1971’de Washington’daki Smithsonian Enstitüsü’nde geçici bir çözüm getirmeyi baflard›lar. Dolar›n devalüe edilmesine karar verildi. Bir ons alt›n›n dolar fiyat› 35 dolardan 38 dolara inerken, dolar da Bretton Woods’daki paritesinden yüzde 8,55 oran›nda geriledi. ABD ithalat›na koymufl oldu¤u yüzde 10’luk ek vergiyi kald›rd›. Smithsonian Anlaflmas› Bretton Woods’taki parite etraf›ndaki band›, yüzde puanlar› 2,25’e yükseltti. Ancak bütün bu tedbirler k›sa bir süre için uygulanabildi. Sabit döviz kuru sistemi ABD’nin büyük çaptaki ödemeler dengesi a盤›n›n a¤›rl›¤› alt›nda çöktü. 1973 y›l›n›n Mart ay›nda güdümlü döviz kuru dalgalanmalar› sistemi Bretton-Woods ve Smithsonian anlaflmalar›n›n yerini ald›. Smithsonian Anlaflmas› uluslararas› anlaflmalar›n en kuvvetli eklemler kadar kuvvetli olabilece¤ini gösterdi. ABD ticari ortaklar›na dan›flmadan uluslararas› ödemeler a¤›nda önemli de¤iflmeler yapt›. Smithsonian Anlaflmas› bir bak›ma Bretton Woods Anlaflmas›’n›n de¤iflen ticaret kal›plar›na uyum sa¤lamadaki baflar›s›zl›¤›n› vurgulad›. 1970’li y›llardaki ekonomik iliflkilerle yönetilemeyece¤i anlafl›lm›fl oldu. (Bkz. Bretton Woods Anlafl mas›, On’lar Grubu, Uluslararas› Para Fonu ) D.Demirgil Sociéte de Banque Suisse Merkezi ‹sviçre’nin Basel flehrindedir. 1872 y›l›nda kurulmufltur. 1995 sonu itibariyle sermayesi 3,856 milyar, mevduat toplam› 229,483 milyar, bilanço toplam› 288,276 milyar ‹sviçre Frang›’d›r. ‹sviçre’de ve befl k›tada olmak üzere 314 flubesi vard›r. S. Abaç/N. Elhüseyni So¤urma, yahut massetme yaklafl›m› d›fl dengeyi gelir etkileriyle aç›klamaya çal›flan bir görüfltür. Aç›k bir ekonomide gelir denklemi Y=C+I+X+M fleklinde yaz›labilir. Gelir denklemi iki bölüm halinde yorumlanabilir. D›fl dengeyi belirten B=X-M bölümü ile, toplam iç harcamalar› veya massetmeyi gösteren A=C+I bölümü. Buna göre gelir denklemi Y=A+B fleklinde ve d›fl denge de B=Y-A olarak yaz›labilir. fiu halde bir ülkede Y>A ise, yani toplam üretim iç talebi afl›yorsa d›fl denge lehtedir. Tersine Y<A ise, yani ülke halk› üretti¤inden fazlas›n› talep ediyorsa d›fl denge aleyhtedir. Masetme yaklafl›m›na göre, sözgelimi devalüasyonun d›fl dengeyi nas›l etkiledi¤ini inceleyelim. Devalüasyon gelir denkleminin ögeleri üzerinde üç tür etki yarat›r: Reel gelir etkisi, uyar›lm›fl harcama etkisi, dolays›z harcama etkisi. Devalüasyonun yurtiçi üretiminde kaç›n›lmaz bir etkisi olacakt›r; bu etki sonunda reel gelirde belirecek de¤ifliklik ∆Y ile gösterilsin. Tüketim ve yat›r›m harcamalar› milli gelirin fonksiyonu ise, gelirdeki de¤iflme bu harcamalar›, yani toplam talebi de art›racakt›r. C=Co+cY I=Io+iY ise gelirdeki art›fl tüketim ve yat›r›m harcamalar›nda ∆C=c∆Y ∆I=i∆Y kadar, sonuç olarak toplam talepte de ∆C+∆I=(c+i)∆Y kadar bir de¤ifliklik yaratacakt›r. Marjinal tüketim e¤ilimi ile marjinal yat›r›m e¤iliminin toplam›na α diyelim; α koefisyan› harcama e¤ilimi veya massetme e¤ilimi olarak adland›r›labilir. Çünkü üretim art›fl›n›n hangi oranda talep genifllemesiyle massoldu¤unu belirtmektedir. Devalüasyonun reel gelir de¤iflimi yoluyla de¤il de, do¤rudan toplam talep veya massetme üzerindeki etkileri de dA ile gösterilsin. Bu takdirde devalüasyon sonunda d›fl dengede belirecek de¤ifliklik B=Y-A So¤urma d›fl denge denkleminden faydalanarak [Alm. Absorption, Absorptionstheorie] [Fr. Absorption] [‹ng. Absorption, Absorption approach] ∆B=∆Y- α ∆ Y - dA 1149 Solow ‹stikrarl› Denge Modeli Solow ‹stikrarl› Denge Modeli fleklinde yaz›labilir. Reel gelir ya da üretimde meydana gelen art›fl›n d›fl denge üzerindeki etkisinin olumlu, harcamalardaki art›fllar›n etkisininise olumsuz niteli¤i nedeniyle ∆Y pozitif α ∆Y ve dA negatif iflaret tafl›maktad›r. Son denklem ∆r r ∆K K - ∆L L fleklinde yaz›labilir. ∆K yerine yat›r›m denklemi, ∆L/L yerine de nüfus art›fl h›z› P yerlefltirildi¤inde bu denklem flu flekildedir: ∆B=(1- α) Y - dA ∆r fleklinde de yaz›labilir. fiu halde dA etkisi flimdilik bir tarafa b›rak›lacak olursa, devalüasyon sonunda d›fl dengenin lehte geliflmesi için r = s.f (K.L) K P ∆r = s.f (r, 1) - pr (1- α) ∆Y >O ya da = Son denklemden görülüyor ki kararl› büyümeyi devam ettirecek emek ünitesi bafl›na sermaye birikim h›z›, sermaye/emek oran›n›n kendisi ile nüfus art›fl h›z›na ba¤l›d›r. Denklemin sonuçlar›n› bir flekil yard›m›yla görmek daha kolay olacakt›r. fiekilde dik eksende emek ünitesi bafl›na sermaye birikimi, yatay eksende sermaye/emek oran› yer almaktad›r. fiimdi s.f (r, 1) fonksiyonunu yorumlamaya çal›flal›m. ‹fadenin f (r, 1) k›sm›, ba¤›ms›z sermaye/emek de¤iflkenine göre emek ünitesi bafl›na üretim fonksiyonudur. Bunun tasarruf meyli s ile çarp›m› sermaye/emek oran›na göre emek ünitesi bafl›na sermaye birikimini gösterir. Yani, s.f(r, 1) fonksiyonu sermaye/emek oran›na göre emek ünitesi bafl›na sermaye birikim fonksiyonudur. Sermaye/emek oran› artarken, sermayede azalan verim kanunu iflleyecektir. Bu durumda ölçe¤e göre sabit getiri varsay›m› dikkate al›nd›¤›nda; emek ünitesi bafl›na üretimin ve dolay›s›yla emek ünitesi bafl›na birikiminin gitgide yavafllayan bir h›zla yükselece¤i anlafl›l›r. Bu husus, s.f(r, 1) e¤risi dik eksene do¤ru d›fl bükey çizilerek gösterilmektedir. α< 1 olmas› gerekecektir. Massetme e¤iliminin ya da marjinal tüketim e¤ilimi ile marjinal yat›r›m e¤iliminin toplam›n›n üniteden büyük olmas› halinde ise d›fl denge aleyhte de¤iflecektir. Devalüasyonun toplam talep üzerindeki etkisi, yani dA dikkate al›nd›¤›nda de¤iflik bir yorum yapmak gerekir. Bu durumda d›fl dengede bir geliflme olmas› için yaln›zca massetme e¤iliminin üniteden küçük olmas› de¤il, ayr›ca (1- α) ∆Y >dA olmas› da gerekir. Di¤er bir alternatif de α > 1 olsa bile, dA < O I dAα Ι >I (1-α) ∆YI olmas› halinde d›fl dengenin yine de lehte geliflme olas› l›¤›n›n belirmesidir. Özetlenecek olursa, devalüasyon sonucunda massetme e¤ilimi, yani marjinal tüketim e¤ilimi ile marjinal yat›r›m e¤ilimi toplam› üniteden küçükse ve gelir etkisi do¤rudan massetme etkisini afl›yorsa d›fl denge lehte, aksi halde aleyhte geliflir. Massetme e¤iliminin üniteden büyük olmas› halinde de d›fl dengenin lehte geliflmesi olas›l›¤› vard›r. Ancak, bu takdirde do¤rudan massetme etkisi negatif ve mutlak de¤er olarak gelir etkisinden büyük olmal›d›r. E. Alkin Solow ‹stikrarl› Denge Modeli [Alm. Stabiles Gleichgewichtmodell von Solov] [Fr. Mo dèle d’équilibre stable de Solow] [‹ng. Stable equilibri um model of Solow] Solow, istikrarl› dengeyi kan›tlamak için bu dengeye nas›l ulafl›ld›¤›n› ve dengeden ayr›ld›¤›nda ekonominin nas›l zorunlu olarak tekrar dengeye dönece¤ini aç›k bir flekilde anlatm›flt›r. Ekonomide emek bafl›na serbaye flöyle gösterilebilir: r = K/I Emek bafl›na sermaye oran›n›n zaman içindeki de¤iflimi 1150 Neo-Klasik Ayn› Karar Büyüme Orijinden geçen ∆r = pr do¤rusunun e¤imi p’ye, yani nüfus art›fl h›z›na eflittir. Bu do¤ru, nüfus ve dolay›s›yla emek arz› sabit bir h›zla artarken emek ünitesi bafl›na sermaye birikiminin de sabit nüfus art›fl h›z›na eflit bir h›zla artmas› halini belirtmektedir. ∆r = s.f(r, 1) e¤risi ile ∆r=pr do¤rusunun kesiflti¤i E Solow’un Büyüme Modeli Solow’un Büyüme Modeli noktas›nda sermaye birikim h›z› ile nüfus art›fl h›z› birbirine eflit olmaktad›r. Bu duruma tekabül eden sermaye/emek oran›n› r* ile gösterelim. Ekonomi r* ile gösterilen sermaye/emek oran›na ulaflt›¤›nda, sermaye ile eme¤in ayn› h›zla artt›¤› ayn› karar denge halinde büyümeye var›lacakt›r. Bu denge halinin kararl› olup olmad›¤›n› kan›tlamak için r ≠ r* hallerinin varl›¤›n› tart›flmak gerekir. Ekonomide r>r* ise, pr>s.f(r,1) demektir. Böyle bir durumda sermaye birikimi gerekenden fazla olaca¤›ndan r düfler ve r* noktas›na dönülür. r<r* ise bu sefer pr<s.f(r,1) olur; yani sermaye birikimi gerekli birikimin alt›nda kal›r, r yükselir ve r* noktas›na tekrar gelinir. fiu halde, bafllang›çta emek ünitesi bafl›na sermaye ne olursa olsun, ekonomi ayn› karar dengeyle büyüdü¤ü bir noktaya ulaflacakt›r. Bu noktadan ayr›ld›¤›nda kararl›l›k koflullar› ekonomiyi tekrar ayn› karar büyüme noktas›na getirir. Neo-klasik büyüme modeli varsay›mlar› ve kulland›¤› aletler aç›s›ndan kendi içinde tutarl›d›r. Bununla beraber bu varsay›mlar ve aletler, tart›fl›labilecek nitelikler tafl›maktad›r. Üretim fonksiyonunun birinci dereceden homojen varsay›lmas› oldukça kat› bir yorumdur. Hem sermaye, hem de emek girdisinde bir art›fl meydana geldi¤i zaman toplam üretim, d›flsal ekonomiler, teknik ilerleme vs. gibi nedenlerle daha h›zl› yükselebilir. Ayr›ca azalan verim varsay›m› da özellikle k›sa dönemde geçersiz olabilir. Neo-klasik modelin karfl›laflt›¤› en önemli güçlük üretim fonksiyonunda yatmaktad›r. Sermayenin bir üretim faktörü olarak tan›m ve anlam›, birçok pürüzlü noktan›n belirmesine neden olmaktad›r. Örne¤in, toprak y›lhektar, emek ise adam-saat gibi birimlerde ölçülebildi¤i halde, sermaye faktörü, sermaye mallar›ndan ayr› bir kavram olarak fiziksel birimlerle ölçülemez. Sermaye mallar›n›n ise bir üretim faktörü olarak denge modeline sokulmalar› olanaks›zd›r. Çeflitlili¤in yaratt›¤› sorunlar yan›nda ayn› de¤iflken hem eksojen, hem de endojen de¤iflken olarak sistem içinde yer alacakt›r. Bu sorunu çözmek için, sermayeyi iki boyutlu bir faktör olarak ela almak düflünülebilir. Bu iki boyut, zaman ve emektir. Zaman boyutu, yat›r›m veya bekleme süresi olup, faktörlerin kullan›lmaya baflland›¤› andan, nihai mal›n ç›kt›¤› ana kadar geçen fas›lay› kapsamaktad›r. Fakat burada da iki güçlük belirmektedir. Bu zaman süresinin herhangi bir ortalama ölçü birimi ile ölçülmesine imkân olmad›¤› gibi, çeflitli faktörlerin yat›r›m sürelerini bir araya getirecek bir ölçü bulmak da mümkün de¤ildir. Üretim fonksiyonunda toprak faktörünün yer almamas›, toprak arz›n›n sabit varsay›lmas›na ba¤lanabilir. Fakat bu takdirde de emek ve sermaye beraberce de¤iflti¤inde ölçe¤e göre sabit getiri yerine azalan getiri söz konusu olabilir. (Bkz. Neo-Klasik Da¤›l›m Modeli) E. Alkin D›fla aç›k olmayan kapal› bir ekonomide, geliflmeyi gösteren en basit neo-klasik tek sektörlü bir modeldir. Matematiksel olarak problem, tek diferansiyel denklemin çözümünün davran›fl›n› incelemektedir. K = S(K) f(K) - f (K) Bu denklemde s, f, ve g fonksiyonlar›n›n belirli özellikleri vard›r ve mekanizman›n bafllang›c›ndaki sermaye/emek oran› veri olarak al›nmaktad›r. Ürününün önceden tahmin edilebilen bir k›sm›n› sermaye birikimi için bir tarafa koyan bir geliflen ekonomide, sermaye amortisman› ve büyüyen iflgücünü teçhiz etmek için gerekli kaynaklar, birikim için sa¤lanan kaynaklar› massetme e¤ilimi göstermektedir. Bu duruma eriflildikten sonra, durumun devam etme e¤ilimi ortaya ç›kmaktad›r. Model oldukça idealize edilmifltir, zor agregasyon ve de¤erlendirme sorunlar› yoktur. Eknomide bir tek üretilen mal oldu¤u farzedilmifltir. Emek mevcut olup, üretim faktörü olarak kullan›lmaktad›r; fakat iflçiler ne üretilmekte, ne sat›lmakta; ne de onlara aç›k olarak de¤er biçilmektedir. Sermaye, üretilen tek mal›n stokundan ibarettir. Ürün ak›m›n›n tüketilmeyen k›sm› birikmekte ve sermaye stokunu art›rmaktad›r. Bir tek mal mevcut oldu¤u için nispi fiyatlarda de¤iflme sorunu veya sermayenin bileflimi sorunu ç›kmamaktad›r. Ürün piyasalar› ve faktör piyasalar›nda durum ayr›nt›l› olarak flu flekilde gösterilebilir: Üretim piyasas›: Firman›n arz› Q s = F (K d , Id Firman›n talebi Qd = Cd + Id = C d + Sd = (Qs - Cd ) Denge durumu O d = Os Sermaye hizmetleri piyasas›: Firman›n talebi: ∂T R= (Kd, Ld) ∂K Hane halk›n›n arz› Ks = K Denge durumu K s = Kd Emek hizmetleri piyasas›: Firman›n talebi ∂F W= (Kd, Id) ∂L Hane halk›n›n arz› Denge durumu Ls = L Ls = L d Ayn› durumu milli muhasebe unsurlar›yla da göstermek mümkündür. Milli gelir ve Milli Has›la W.L R.K. Qs=F(K,L) Solow’un Büyüme Modeli [Alm. Wachstumsmodell von Solow] [Fr. Modèle de cro issance de solow] [‹ng. Solow’s growth model] 1151 C I(=S) Qd K ve L verildi¤i takdirde, yukar›daki piyasa ayarlamas› ak›m dengesini belirleyebilir. K ve L’nin zaman i- Solow’un Büyüme Modeli Solow’un Büyüme Modeli çinde nas›l geliflti¤i Solow’un 1956 y›l›nda yapm›fl oldu¤u katk›n›n esas›n› oluflturmaktad›r. Solow ile ayn› zamanda Meade ve Swan da benzer sonuçlara varan benzer modeller gelifltirmifllerdir. Neo-klasik F(K, L) üretim fonksiyonuna ek bir varsay›m getirmek gerekir: K ve L üretim için flartt›r ve her ikisininin de marjinal ürünleri pozitiftir. Bunlara iki varsay›m daha eklenmifltir: ‹flgücü (g) sabit nispi oranda büyümektedir. Bu oran sistemdeki herhangi bir orandan ba¤›ms›zd›r. Buna göre sahada eksi yat›r›m, di¤er bir sahada art› yat›r›m olmak üzere birbirini götüren iki yat›r›m tespit edecektir. Bunlara ra¤men, toplum geçerli tüketim mallar›nda bir de¤ifliklik yapmadan, sermaye stokunun fiziki yap›s›n› de¤ifltirmeyi baflarm›fl olacakt›r. Sermaye yo¤unlaflmas›n›n etkileri. Eme¤e nispetle sermaye miktar› artarsa, fert bafl›na has›la ne flekilde de¤iflecektir? Faktörlerden biri (örne¤in sermaye) di¤er faktöre (örne¤in emek) nispetle daha çabuk artarsa, azalan rand›manlar kanunu ifllemeye bafllamaktad›r. 1) Has›la, sermaye stokundaki art›flla orant›l› olarak artmayacakt›r. 2) Sermayenin verimi, y›ll›k faiz haddi veya riziko ve teknik de¤iflmeyi hariçte tuttu¤umuz takdirde ortaya ç›kan kâr haddi sermaye yo¤unlaflt›kça azalacakt›r. 3) Her insan, daha fazla sermaye mal›yla veya daha düflük bir faiz haddi ve kâr haddinin imkân verdi¤i daha hassas sermaye mallar›yla çal›flt›¤›na göre, ücret haddi nas›l bir seyir takip edecektir? ‹nsanlar›n, kapitalistlerin nezdindeki de¤eri artarsa ve piyasa ücret hadlerine rekabet hakimse, nispeten nadir olan eme¤e isabet eden ücret fleklinde ifade edilen verim yükselecektir. 4) Daha yüksek ücret hadleri ve daha düflük faiz hadleri, eme¤in sermayeye nispetle milli hissesinin yükseldi¤ini göstermeyebilir. Neden? Çünkü sermayenin eme¤e nispetle artmas›, faiz haddindeki azalmay› veya reel ücretlerdeki yükselmeyi telafi edebilir ve hatta aflabilir. 5) Nihayet, has›la (fert bafl›na veya toplam), sermaye (fert bafl›na veya toplam) ile orant›l› olarak de¤il, daha az artt›¤›na göre, sermaye / has›la oran› yükselmektedir; örne¤in sermaye SMH’n›n 3 misli iken 3,5 misline ç›km›flt›r. Özet olarak: Sermayenin yo¤unlaflmas› sonucunda (teknoloji de¤iflmedi¤i takdirde) sermaye/emek artm›fl, faiz ve kâr haddi düflmüfl, ücret haddi yükselmifl, sermaye/has›la yükselmifltir. (a) ve (b) flekillerinin çiziminde tabloya ihtiyaç duyulmamaktad›r. Ücreti (b) fleklinin yatay ekseninde gösteriyoruz. Sermaye nispi olarak artmaktad›r; flekil (a)’da sermayenin fert bafl›na miktar›n› yatay eksende, sermayenin kâr veya faiz olarak verimini dikey eksende göstermekteyiz. Teknik geliflme olmad›¤› takdirde sermaye birikimi sonucu TT e¤risi üzerinde, (A)’dan (B)’ye, (D)’ye kadar inilecektir. (D) noktas›nda insanlar gelecekteki tüketimlerini art›rmak amac›yla gelirlerinin bir bölümünü tasarruf etmekte bir fayda görmemektedir. fiekil (b)’deki FF faktör fiyat› s›n›r› üzerinde, toplum, flu noktalar›n birinden di¤erine geçebilir: Sermaye stokunun art›r›lmas› sonucunda (fert bafl›na daha fazla ve daha çeflitli makinenin mevcut oldu¤u) daha yüksek ücret haddine ve daha düflük faiz haddine tekabül eden (a) veya (b) noktas› veya daha da yüksek sermaye / has›la ve sermaye / iflgücü oranlar›na tekabül eden (d) noktas›. Sermayenin yo¤unlaflmas›n›n etkileri hakk›ndaki aç›klama grafiklerle de do¤rulanmaktad›r. • L= g L, L(O) = L o > O (1) K= s Q, K(0) = K 0 > 0 (2) Toplam ürün ak›m›n›n s oran› tasarruf edilmekte ve •sermaye stokuna ilave edilmek üzere ayr›lmakta Q = F(K, L) üretim fonksiyonunu (2)’ye dahil edersek sistem tamamlanm›fl ve basit hale getirilmifl olur. Tasarruf fonksiyonu talebin bileflimini, üretimin tüketilecek k›sm›yla birikim için ayr›lacak k›sm› belirlemektedir. Bu suretle sermayenin büyümesi aç›klanm›fl bulunmaktad›r. ‹flgücünün büyümesi eksojen olarak de¤iflmektedir. Belirli K ve L miktarlar›ndan hareketle, her iki faktörün büyümesi ve dolay›s›yla gelecekteki üretim büyümesi ve faktör büyümesi belirlenmektedir. Modelde nüfus, stasyoner veya sosyolojik sebeplerden dolay› yavafl büyüyen iktisat d›fl› bir de¤iflken olarak ele al›nmaktad›r. Sermaye birikiminden dolay› sermaye, de¤iflken faktör olacakt›r. Burada da azalan verimler kanunu geçerlidir. Miktar› artan faktörün verimi azalmakta, nispi olarak daha nadir olan emek faktörünün verimi artmaktad›r. Teknik de¤iflme olmad›¤› takdirde stasyoner bir dengeye ulafl›lacakt›r. Sermayenin yo¤unlaflmas›. (S) ile gösterdi¤imiz ser maye, (E) ile gösterdi¤imiz eme¤e nispetle artmaktad›r. Sermaye mallar› birçok mal çeflidini içine almaktad›r: Muhtelif cinste makineler ve evler, aletler, hammaddeler, üretim süreci içinde bulunan mallar (tohumluk bu¤day, tarlada büyümekte olan bu¤day, biçilmifl bu¤day, un, hamur, f›r›ndan yeni ç›km›fl ekmek, paketlenmifl ekmek), konserveler, dondurulmufl g›dalar, Bütün bu fiziki mallar›n piyasa de¤erlerini toplad›¤›m›z zaman, toplam servet veya toplam sermaye de¤erini elde ederiz. Fakat bu toplam›n yap›s›n› de¤ifltiremeyiz; örne¤in bir milyon dolarl›k elektrik jeneratörünün fleklini de¤ifltirerek, bir milyon dolarl›k petrol tasfiye teçhizat› haline gelmesini bekleyemeyiz. Fakat baflka bir fley yapabiliriz; jeneratörler eskidikçe ve y›prand›kça bunlar›n yenilenmesi için kullan›lan kaynaklar ek tasfiye teçhizat› yap›m›na kayd›r›labilir. Bu fiziki iflleme tekabül eden finansman muamelesi, paralar›n› jeneratör endüstrisine yat›rm›fl olanlar›n, amortismandan dolay› ba¤lanm›fl olan para mebla¤lar›n› çekerek, bunlar› teçhizat endüstrisindeki ek yat›r›m› finanse etmek için transfer etmeleri fleklinde gözükecektir. Para sermayenin genel bilançosu, toplamda bir de¤ifliklik göstermeyecektir; milli gelir istatistikçisi ise bir 1152 Solvabilite Sermaye (iflçi bafl›na) (a) Sermayenin Net Verimlili¤i Son Fayda Reel ücret (iflçi bafl›na) (b) Faktör Fiyat S›n›r› Modele teknolojik ilerleme varsay›mlar›n› ilave etti ¤imiz takdirde, TT ve FF e¤rileri, d›fla do¤ru T´T´ ve F´F´’ye kayacakt›r. (B) noktas›ndan (D) noktas›na inece¤ine, azalan rand›manlar›n telafi edilmesi sonucunda, zaman içinde (B)’den (B´)’ye hareket ederek, Ricardo Marx’›n öne sürmüfl olduklar› azalan kâr haddinin geçerli olmad›¤›n› göstermektedir. fiekil (b)’den de anlafl›ld›¤› gibi, kâr haddi ayn› kald›¤› veya azald›¤› müddetçe, teknik ilerleme olsun veya olmas›n reel ücret haddi yükselecektir. D. Demirgil Solvabilite [Alm. Zahlungsfähigkeit, Solvenz] [Fr. Solvabilite] [‹ng. Solvency] Bir iflletmenin sermaye d›fl›ndaki pasif varl›klar›n›n (borçlulu¤unun) toplam varl›klar›ndan (aktifinden) az oldu¤u durumdur. Örnek olarak afla¤›da verilen durumda sermaye d›fl›nda kalan pasif k›ymetler (8 milyar TL) aktif varl›klardan (20 milyar TL) küçük oldu¤u için sol vabilite koflulu bulunmaktad›r. (milyon TL) Aktif Sabit Sermaye 15 000 5 000 20 000 Pasif Borçlular Sermaye 8 000 12 000 20 000 Solvent rim say›s›na göre k›smi ve tam olarak ikiye ayr›l›r. Hakk›nda bilgi edinilecek topluluk birimlerinin tümü incelenirse “tam röleve”, tümünden daha az bir k›sm› incelenirse “k›smi röleve” söz konusudur. Sondaj k›smi röleve çeflitlerindendir. Sondajda birimler tesadüfi olarak seçilmektedir. ‹ncelenecek birimlerin oluflturdu¤u topluluk ana kütle, tesadüfi olarak al›narak incelenen az say›da birim ise örnek (numune) olarak adland›r›l›r. Ana kütle birimlerinin tümünün incelenmesi maliyet ve zaman bak›m›ndan mümkün olmad›¤›ndan, mümkün olsa bile daha k›sa sürede ve daha az maliyetle bilgi edinilmesi gerekti¤inde sondaja baflvurulmaktad›r. Sondaj›n oldukça genifl bir uygulama alan› vard›r. Sondaj, incelenecek ana kütleden az say›da birimin tesadüfi olarak seçilmesi ve bu az say›daki birimden elde edilen bilgilerle ana kütle hakk›nda tahminler yap›lmas› yöntemidir. Sondaj ve örnekleme kelimeleri Türkçe literatürde ayn› anlamda kullan›lmaktad›r. Sondaj, ihtimali ve iradi olarak ikiye ayr›l›r. ‹radi sondajda örne¤i oluflturacak birimler araflt›rmac› taraf›ndan belirlenir ve seçilir. Araflt›rmac› istedi¤i birimleri örne¤e dahil eder. ‹htimali sondajda ise birimler tesadüfi olarak seçilir. Sondaj veya örnekleme dendi¤inde ihtimali sondaj ya da örnekleme akla gelir. Yani, “ihtimali sondaj” yerine sadece”sondaj” denebilir. ‹radi sondaj söz konusu ise, “iradi” oldu¤u belirtilerek kullan›l›r. Sondaj seçmi, tesadüfilik ilkesini bozmadan farkl› flekillerde yap›l›r. Bafll›ca sondaj yöntemleri flöyle özetlenebilir: Basit tesadüfi sondaj: Bu yöntemde örne¤e seçilmek için ana kütlenin tüm birimlerine eflit flans verilir. Zümrelere göre sondaj : Ana kütle, zümre (tabaka) ad› verilen daha homojen alt gruplara ayr›l›r ve her tabakadan ayr› ayr› birimler çekilerek örnek oluflturulur. Kademeli sondaj: Tek ve çok kademeli olarak yap›labilir. Ana kütle belirli say›da alt gruba ayr›l›r. Bunlardan tek kademeli sondajda, küme ad› verilen alt gruplardan birkaç› seçilir ve seçilen kümelerin tüm birimleri örne¤i oluflturur. Tek kademeli sondaj, kümelere göre son daj olarak da adland›r›l›r. Çok kademeli sondajda ise ayn› ifllem bir defadan çok tekrarlan›r. Örne¤in iki safhal› kademeli sondajda, ilk kademede belirli alt gruplar seçilir; bunlar yine alt gruplara ayr›larak ikinci safhada birkaç› seçilir ve örnek oluflturulur. Sistematik sondaj: Bu yöntemde ana kütle birimleri numaralan›r ve sondaj aral›¤› bulunur. Örne¤e al›nacak ilk terim belirlendikten sonra sondaj aral›¤›yla (eflit aral›klarla) sistematik biçimde di¤er birimler seçilerek örnek oluflturulur. fi. Ba¤›rkan Son Fayda (Bkz. Solvabilite) [Alm. Endnutzen] [Fr. Utilité finale] [‹ng. Final utility] Bir tüketici bir mal› kendisini tatmin etti¤i veya kendisine fayda verdi¤i için al›r. Bir mal›n ilk birimi kendisine belli miktarlarda psikolojik fayda verir, bu maldan ikinci bir birim tüketti¤inde toplam fayda artar. Çünkü mal›n ikinci birimi kendisine ek bir fayda verir; Üçüncü ve Sondaj [Alm. Stichprobenverfahren] [Fr. Échantillonega] [‹ng. Sampling] ‹statistiksel analizler için yap›lan röleveler, incelenen bi- 1153 Son Fayda Teorisi Sonuç Hesaplar› dördüncü birimler eklenirse durum devam eder. Ekonomistler toplam faydaya yap›lan katk›lar›n azalmas› olay›n› flu flekilde açklamaktad›r: Bir mal›n tüketilen miktar› artt›kça mal›n son faydas› veya mal›n son biriminin sa¤lad›¤› ek fayda azalma e¤ilimi gösterir. Tüketilen her mal›n getirdi¤i son fayda, fiyat› ile orant›l› ise, her mal›n son faydas› bölü fiyat› aras›nda eflitlik oldu¤unu göstermektedir. Son fayda bölü fiyat oranlar›na, tüketicinin paras›n› bir mala harcarken lira bafl›na elde etti¤i son fayda denmektedir. D. Demirgil larla de¤erlenmifl stoklar bulunmas›na yol açabilir. Bilançolarda uzun süre düflük de¤erlerle yer alan bu stoklar, gizli yedek anlam›na gelmektedir. Çünkü stoklar gerçek de¤erinden daha düflük bir düzeyde hesap edilmifl bulunmaktad›r. Örnek: ‹flletme üç farkl› tarihte hammadde sat›n alm›fl olsun. Tarih 10.1.1994 15.2.1994 20.2.1994 Son Fayda Teorisi [Alm. Endnutzentheorie] [Fr. Thérie de l’utilité finale] [‹ng. Theory of final utility] 1870’li y›llardaki ekonomistlerin gelifltirmifl oldu¤u bir teoridir. Psikolojinin geliflmesiyle doygunluk (iflba) kavram› ile ekonomideki fayda kavram› aras›nda bir iliflki kurmufllard›r. Son faydan›n azalmas› bu ekonomistler için, akla yatk›n geliyordu. Çünkü et tüketim konusunda kendi psikolojik davran›fllar›n› esas alm›fllard›. Psikologlar›n laboratuvar deneylerini esas alarak kendilerine dönüfl yolu ile varm›fl olduklar› sonuçlar kuvvet kazanm›flt›r. Buna göre kifliler tükettikleri mal birimlerini art›r›p fizyolojik veya psikolojik doygunluk noktas›na yaklaflt›kça tükettikleri her yeni mal birimine bir öncekine göre daha az önem verirler. Çünkü doygunlu¤a yaklaflma her yeni mal biriminin getirdi¤i ve toplam faydaya ekledi¤i ek fayday› (son fayday›) giderek azaltmaktad›r. Mal›n fazlal›¤› karfl›s›nda insan›n psiklojik kabiliyeti keskinli¤ini kaybetme e¤ilimi göstermektedir. Bir mal›n tüketilen miktar› artt›kça, mal›n son faydas› azalma e¤ilimi gösterir ve doygunlu¤a ulafl›ld›¤›nda ek mal biriminin toplam faydaya kat›lan son faydas› s›f›r olur. (Bkz. Azalan Marjinal Fayda Kanunu ) D. Demirgil Miktar Birim Fiyat 100 8 milyon TL 50 10 milyon TL 50 12 milyon TL De¤er Toplam De¤er 800 milyon 800 milyon 500 milyon 1 300 milyon 600 milyon 1 900 milyon Görüldü¤ü gibi burada yap›lan üç al›m ayr› fiyatlardan yap›lm›flt›r. Stoklar›m›zda 200 adet toplam de¤eri 1 900 milyon TL olan hammadde mevcuttur. 25.2.1994 tarihinde gerçeklefltirilen üretimde kullan›lan hammadde say›s› 25 ise, kullan›lan hammaddenin toplam de¤eri 25 x 12 = 300 milyon TL olmaktad›r. Çünkü sat›n al›nan en son hammaddenin birim fiyat› 12 milyon TL’dir. 28.2.1994 tarihinde üretimde kullan›lan hammadde say›s› 35 ise, kullan›lan hammaddenin de¤eri 25x12=300 ve 10x10=100, yani toplam olarak 100+300=400 milyon TL olacakt›r. (Bu ifllemde en son girende 25 adet kald›¤› için, ikinci girenden 10 adet al›nm›flt›r.) (Bkz. ‹lk Giren ‹lk Ç›kar Yöntemi) D. Tuncer Son Mallar Yönünden GSMH [Alm. Bruttosozialprodukt nach Berücksichtigung der Endgüter] [Fr. Produit national brut comme valeur des produits finaux] [‹ng. GNP as value of final products ] Bir ülkenin toplam has›las›n›n, son mallar›n de¤erinin toplam› olarak ölçülmesidir. Piyasada muamele görmeyen baz› nihai (son) mallar emsal de¤erleri üzerinden hesaplanmaktad›r: Ayn› ücret ve maafl, çiftliklerde üretilen mallar›n bir k›sm›n›n ayn› yerde tüketilmesi, kendi evinde oturanlar›n yaratt›¤› konut hizmetleri gibi. D. Demirgil Son Giren ‹lk Ç›kar Yöntemi [Alm. L‹FO-Verfahren] [Fr. Méthode LIFO] [‹ng. LIFO Last in first out method] Bu yönteme LIFO (Last In-First Out ) yöntemi de denmektedir. Ticari iflletmelerde sat›lan mal maliyetleri belirlenirken, stok de¤erlemelerinde, üretim iflletmelerinde de üretime giren hammaddelerin de¤erlendirilmelerinde kullan›lan bir yöntemdir. Bu yöntem, ticari iflletmelerde mal sat›fllar› yap›l›rken stoktan ç›kan malla›n en son sat›n al›nan mallar oldu¤u varsay›m›na dayanmaktad›r. Bu tür hesaplamayla fiyatlar›n yükseldi¤i dönemlerde, stoklar en eski al›fl fiyatlar›yla de¤erlendi¤i için, iflletmenin faaliyet kâr› düflük, zarar› ise yüksek hesaplanm›fl olmaktad›r. Üretim iflletmelerinde ise, son giren ilk ç›kar yöntemi, üretime verilen hammaddelerin en son al›nan partilerden oldu¤u varsay›m›na dayanmaktad›r. Bu yöntemin amac›, üretim maliyetini mümkün oldu¤u kadar cari fiyatlar üzerinden hesaplamak, eldeki stoklar› ise eski fiyatlarla de¤erlemektir. Fiyatlar›n sürekli olarak yükseldi¤i dönemlerde, son giren ilk ç›kar yönteminin kullan›lmas› iflletmede çok eski ve dolay›s›yla çok düflük fiyat- Sonuç Hesaplar› [Alm. Erfolgrechnungen, Ertragsr echnungen] [Fr. Comptes du résultat] [‹ng. Nominal accounts] Sonuç hesaplar› k›saca iflletmenin gelirlerinin veya giderlerinin kaydedildi¤i tüm hesaplara verilen bir add›r. Bilanço hesaplar›ndan farkl› olarak sonuç hesaplar›, öz sermaye rakam›n› azalt›r veya art›r›r. Gelir niteli¤indeki sonuç hesaplar›, alacakland›r›larak öz sermaye art›fl› gerçeklefltirilir; sat›fllar, kira geliri, faiz geliri hesaplar›n›n alacakland›r›lmas› gibi. Gider niteli¤i olan sonuç hesaplar› ise öz sermayeyi azalt›r ve bu azal›fl bu tür hesaplar›n borçland›r›lmas› ile belirtilir. Genel giderler, ücret giderleri hesaplar› gibi. Sonuç hesaplar›n›n bakiye veya tutarlar› “kâr ve zarar hesab›”n›n kalemlerini oluflturur; böylece bir dönem içinde oluflan tüm giderler ve gelirler karfl›laflt›r›larak zarar m›, yoksa kâr m› edildi¤i belirlenir. Kâr ve zarar hesab›n›n bakiyesi de -kâr veya zarar olabilir- öz sermayenin art›fl veya azal›fl›ndan baflka bir fley de¤ildir. F. Bilgino¤lu 1154 Sonuçlara Göre Yönetim Sorumluluk Muhasebesi Sonuçlara Göre Yönetim [Alm. Zielgesteurte Unternehmensführung] [Fr. Admi nistration suivant les résultats ] [‹ng. Management by re sults] Bir kuruluflta faaliyetlere giriflmeden önce, onun ekonomik bir sistem olarak bütün güçlü ve zay›f taraflar›n› iyice araflt›rma, üretim kapasitesini do¤ru olarak bilme ve eldeki araçlarla sa¤lanacak faaliyet sonuçlar›n›n ne olabilece¤ini öngörmeye dayanan bir yönetim biçimidir. Yöneticinin gerçekçi olmas›na, tutumunu da eldeki güç ve kaynaklarla elde edilmesi gereken sonuçlar aras›nda iliflki kurarak ortaya koymas› gerekti¤ine iflaret eder. Sonuçlara göre yönetim felsefesinde kuruluflun k›sa dönemde mümkün oldu¤u ölçüde verimli çal›flt›r›lmas› onun tüm güç ve olanaklar›n›n eksiksiz ortaya ç›kar›lmas› ve bunlardan eksiksiz yararlan›lmas› ile gelecekte meydana gelecek de¤iflme ve geliflmelere intibak ettirilmesi fikirleri mevcuttur. Sonuçlara göre yönetim belirlilik koflullar›n› esas almaktad›r. Bu nedenle kuruluflun halihaz›r güç ve olanaklar›n›n mutlak etkileyece¤i sonuçlar araflt›r›ld›¤› ve bunlar aras› fonksiyonel iliflkiler kuruldu¤u için k›sa dönemli bir yönetim felsefesine daha uygun bir modeldir. E. Eren Sorumluluk [Alm. Verantwortlichkeit] [Fr. Responsabilité] [‹ng. Res ponsability] Faaliyetlerden veya baflkalar›n›n faaliyetlerinden yahutta herhangi bir fleye teminat (inanca) olmaktan do¤an hesap verme zorunlulu¤una “sorumluluk” denir. Bu tan›mdan anlafl›laca¤› üzere sorumluluk, bir yöneticinin kendisinin yapm›fl oldu¤u ifllerin sonuçlar›ndan do¤du¤u gibi, kendine ba¤l› astlar›n yapm›fl olduklar› faaliyetlerin sonucundan da do¤ar. Bu takdirde yönetici ifli kendi yapmad›¤› halde sorumludur. fiu halde yüksek yönetim kademelerindeki yöneticiler kendilerine ba¤l› astlar›n faaliyetlerinden de sorumlu olacaklar›ndan, sorumluluklar› kümülatif olarak artm›fl olacakt›r. Bu yüzdendir ki, organizasyonun tepe yöneticisi iflletmede yap›lan bütün faaliyetlerin sonuçlar›ndan sorumlu olur. Sorumlulu¤un kayna¤› sahip olunan ifl yapma ve ifl yapt›rma yetkisidir. Biri olmaks›z›n di¤eri mevcut de¤ildir. Bu sebeple yetki çeflitleri afla¤›daki tabloda göstermifl oldu¤umuz anlamda sorumlulu¤u gerektirirler. ‹liflkinin ad› Sorumluluk tipi Yetki Tipi Hiyerarflik Genel Direkt Fonksiyonel Özellefltirilmifl Dolayl› (Endirekt) Dan›flma Devredilmifl Kurmay Yetki ve Sorumluluk ‹liflkileri Tablosu 1155 Burada hiyerarflik iliflkilerde do¤rudan do¤ruya yetkiye sahip olundu¤undan genel sorumluluk do¤maktad›r. Fonksiyonel yetki iliflkisi ise özel bir uzmanl›k alan›na iliflkin oldu¤u için dolayl› olarak görülen bir yetki tipidir ve emri veren fonksiyonel amir, konusu ile ilgili olarak özel bir sorumluluk yüklenir. Kurmay iliflkileri ancak hireyarflik amirin sahip bulundu¤u karar yetkisini onlara devretmesi sonucunda ortaya ç›kar, fakat verdi¤i fikirler ihtiyari vas›fta oldu¤u için dan›flma sorumlulu¤u do¤urur. Yöneticinin, astlar›n›n fiillerinden de sorumlu olmas›n› baz› yazarlar kararlar al›p planlamay› yapmalar›na ve sadece icray› astlara b›rakmalar›na, baz› yazarlar ise astlar› seçerek ifle alma yetkilerine sahip olmalar›na ba¤lam›fllard›r. (Bkz. Komuta Yetkisi, Kurmay Yetkisi, Fonksiyonel Yetki) E. Eren Sorumluluk Muhasebesi [Alm. Verantwortungshezogene Erfassung] [Fr. Comp tabilite de responsabilité ] [‹ng. Responsibility accoun ting] Yönetim muhasebesinin temel amac›, yöneticilere özellikle planlama ve kontrol ifllevlerinin baflar›lmas›nda yard›mc› olabilecek bilgiler sa¤lamakt›r. Planlama, amaçlar›n ve bu amaçlara ulaflt›racak araçlar›n, yollar›n kararlaflt›r›lmas›; kontrol de, bu amaçlara ulaflmada kaynaklar›n verimli ve etkin bir biçimde elde edilmesi ve kullan›lmas›n›n yöneticiler taraf›ndan sa¤lanmas›d›r. Bu tan›ma uygun bir yönetim, kontrol sisteminin baflta gelen iki ilgi alan›n› programlar ve sorumluluk birimlerini oluflturur. Bir program, örgütün amaçlar›na ulaflmas› için yürütülen ve/veya karar konusu olan herhangi bir faaliyeti (bir mamul, bir mamul hatt›, bir yat›r›m projesi, bir araflt›rma gelifltirme projesi ya da özel bir siparifl vb.) ifade eder. Bir sorumluluk birimi ya da merkezi ise, bir yöneticinin yönetimdeki bir örgüt birimi olarak tan›mlan›r. Sorumluluk merkezleri, programlar›n belli yöneticilerin sorumluluklar› olarak tan›mlanmas›na olanak verir. Yönetim muhasebesi çerçevesindeki bafll›ca faaliyetleri, yönetsel amaçlarla fiili muhasebe verilerinin ve bunlar› besleyecek di¤er bilgilerin (pazar fiyatlar› ya da gelece¤e iliflkin baz› tahminler gibi) toplanmas›, yorumlanmas› ve raporlanmas› oluflturur. Bu faaliyetlerin sorumluluk merkezleri itibariyle yap›lanlar da sorumluluk muhasebesinin kapsam›na girer. Sorumluluk muhasebesinde, sorumluluk merkezlerinin girdileri ve/veya ç›kt›lar›yla ilgili fiili ve planlanm›fl muhasebe verileri, bu sorumluluk birimleri itibariyle toplan›r ve rapor edilir. Yönetim muhasebesi bir bütün olarak muhasebe sisteminin bir alt sistemini olufltururken, sorumluluk muhasebesi de yönetim muhasebesinin bir alt sistemini oluflturur. Bir sorumluluk merkezinin yöneticisi, biriminin girdileri ve/veya ç›kt›lar› ile ilgili belli kararlar› vermekten sorumludur. Bu nedenle, bir sorumluluk merkezi bir karar merkezidir de. Yöneticilerin hakk›nda karar verebil- Sorumluluk Muhasebesi Sorumluluk Muhasebesi di¤i, di¤er bir deyiflle kontrol edebildi¤i, dolay›s›yla sorumlu oldu¤u faktörlerle ilgili muhasebe bilgilerinin (maliyetler, varl›klar, gelirler vb.) o yöneticiler itibariyle toplanmas› ve rapor edilmesi, sorumluluk muhasebesinin temel ifllevini oluflturur. Sorumluluk merkezleri: Bir sorumluluk merkezinin görevi, örgütün tüm amaçlar›n› gerçeklefltirmeye yönelik olarak belli amaçlara ulaflmak oldu¤una göre, sorumluluk merkezi yöneticisinin bu amaçlara ulaflmadaki ba flar›s›n›n ölçülmesi ve de¤erlenmesi, yönetim kontrolü sürecinin ayr›lmaz bir parças›n› oluflturur. Baflar›n›n ölçülmesi ve de¤erlenmesi, yöneticinin yeteneklerinin de¤erlenmesine, gelecekte verilebilecek kararlar›n tahmin edilmesine, baflar›s› de¤erlenen yöneticiye baflar› hakk›nda bilg isa¤lanmas›na, bu yönetici ile ilgili olarak verilecek baz› kararlar (terfi, baflka göreve atama, ödüllendirme gibi) için temel elde edilmesine ve sorumluluk merkezinin ekonomik bir birim olarak etkinli¤inin ve verimlili¤inin yarg›lanmas›na yard›mc› olur. Muhasebe bilgilerinin genel özelli¤ine uygun olarak, sorumluluk muhasebesinde de, sorumluluk merkezleri faaliyetlerinin özellikle finansal yönüyle ilgili bilgiler toplan›r ve rapor edilir. Bu nedenle, sorumluluk merkezleri için düzenlenen baflar› raporlar›, genellikle finansal baflar›n›n ölçülmesine yöneliktir. Sorumluluk muhasebesi aç›s›ndan sorumluluk merkezlerini birbirinden ay›ran temel özellik, bu sorumluluk birimlerine uygulanan finansal baflar› ölçüleriyle ilgilidir. Uygulanan finansal baflar› ölçüsüne göre, sorumluluk merkezleri genellikle üç grupta toplan›r ve bu gruplar›n birinden ötekine geçerken finansal baflar› ölçüsünün kapsam› da önemli ölçüde genifller. 1) Maliyet merkezleri: Bir maliyet merkezi, girdileri maliyetler cinsinden ölçülen, fakat ç›kt›lar› gelir cinsinden ölçülmeyen bir sorumluluk birimidir. Her sorumluluk merkezi bir fley üretir; fakat bu üretim bazen finansal olarak, hatta bazen de nicel olarak ölçülmeyebilir ya da ölçülmesi çok güç olabilir. Bir muhasebe veya halkla iliflkiler k›sm›n›n hizmetleri bunun bir örne¤ini oluflturur. Bir üretim departman›n›n ç›kt›lar› parasal olarak ölçülürse de, bu ölçme gelirler cinsinden de¤il, üretim için katlan›lan maliyetler cinsinden yap›l›r. Di¤er bir deyiflle, bir maliyet merkezinin ç›kt›lar› ile bu ç›kt›lar›n pazar de¤erleri aras›nda bir ba¤lant› kurulmaz. Bir maliyet merkezi yöneticisinin finansal baflar›s›, maliyetler üzerindeki kontrolü ile ölçülür. Maliyet kontrolunun yarg›lanabilmesi aç›s›ndan da, maliyetler için uygun say›lacak düzeyin ne oldu¤unun bilinmesi gerekir. Bu gereksinmeyi özellikle standart maliyetlerle birlikte esnek bütçeler karfl›lar ve oldukça yararl› kontrol araçlar› olufltururlar. Bir üretim k›sm› için düzenlenmifl bir baflar› raporu örne¤i tabloda sunulmufltur. Tablo, maliyet merkezi yöneticisi taraf›ndan kontrol edilebilir maliyetleri içermektedir. Son sütunda hesaplanm›fl farklar, fark nedenlerini ortaya ç›karabilmek için, daha ayr›nt›l› olarak incelenir. Metal Kaplar Üretim K›sm› Baflar› Raporu 1996 Ekim Ay› (000 TL olarak) Hammaddeler Dolays›z iflçilik Yard›mc› malzeme Dolayl› iflçilik Bak›m ve onar›m Enerji Fiili 226 000 149 500 8 900 45 600 13 400 35 250 479 650 Bütçe* 200 000a 153 000 9 600 44 500 10 000 38 000 455100 Fark (26 000) 3 500 700 (1 100) (3 400) 1 750 (24 500) * Eylül ay› fiili üretim miktar› için gerekli standart dolays›z iflçilik saatlerine dayan›r. a Eylül ay› üretiminin standart hammadde maliyeti. Baz› maliyet merkezleri için, maliyetlerin olmas› gereken düzeyini saptamak çok güç olabilece¤i gibi, tümüyle olanaks›z da olabilir. Birçok yönetsel k›s›m (muhasebe, personel vb.) için durum budur. Bu güçlük ya da olanaks›zl›¤›n nedeni, girdiler (maliyetler) ile ç›kt›lar aras›nda bir iliflki kurmadaki güçlük ya da olanaks›zl›kt›r. Literatürde bu tür sorumluluk birimleri için ihtiyari gider merkezleri terimi kullan›lmaktad›r. Böyle bir sorumluluk merkezi yöneticisinin baflar›s›n›n de¤erlenmesi, büyük ölçüde yap›lan hizmetin alg›lanan hacmine ve niteli¤ine iliflkin yarg›lara dayand›r›l›r. Maliyet merkezleriyle ilgili bu s›n›rl› aç›klamay› bitirmeden önce, maliyet yeri ve maliyet merkezi terimleri aras›ndaki farka de¤inmek gerekir. Bir maliyet merkezi, bir sorumluluk merkezi türüdür. Bir maliyet yeri ise, mamul maliyetlerini hesaplamak (maliyetleri mamullere da¤›tmak) amac›yla maliyetlerin yüklendi¤i bir hesap birimidir. Bu hesap birimleri her zaman örgüt birimlerine karfl›l›k gelmeyebilir. Örne¤in bir üretim k›sm›, belli bir yöneticinin sorumlulu¤undaki bir sorumluluk birimi, yani bir maliyet merkezi olabilir; fakat bu k›s›mdaki faaliyetleri oluflturan iki temel üretim sürecinden (birer makineden oluflabilir) her biri bir maliyet yeri olarak benimsenmifl olabilir. 2) Kâr merkezleri: Bir kâr merkezi, finansal baflar›s› kâr› ile ölçülen bir sorumluluk birimidir. Kâr, gelirler ile giderler (maliyetlerin giderleflen k›sm›) aras›ndaki fark olarak tan›mland›¤›na göre, bir kâr merkezi, girdileri maliyetler cinsinden, ç›kt›lar› gelirler cinsinden ölçülen bir sorumluluk birimidir. Gelirleri de kapsamas› nedeniyle kâr, bir maliyet merkezininkinden (maliyetler) daha kapsaml› bir finansal baflar› ölçüsü oluflturur. 3) Yat›r›m merkezleri: Sorumluluk muhasebesi aç›s›ndan tan›mlanan bir di¤er sorumluluk merkezi türü de yat›r›m merkezleridir. Kâr, kâr›n elde edilmesinde kullan›lan yat›r›m (varl›klar) ile iliflkilendirili¤inde daha anlaml› bir baflar› ölçüsü elde edilir. 10 milyar TL’lik bir kâr ilk anda doyurucu görünebilir; fakat bu kâr›n 100 milyar TL’lik bir yat›r›m temeli (varl›klar) kullan›larak elde edildi¤inin ö¤renilmesi, ilk izlenimi oldukça de¤ifl- 1156 Sosyal Adalet Sosyal Demokrasi tirebilir. Yat›r›m merkezi kavram›n›n gelifltirilmesinin temelindeki neden, kâr sorumlulu¤u olan bir sorumluluk merkezinin finansal baflar› ölçüsüne, kâr ile yat›r›m aras›ndaki iliflkinin de yans›t›lmas› için duyulan gereksinmedir. Bir yat›r›m merkezi için hem kâr (gelirler ve giderler), hem de yat›r›m ölçülür. Bu sorumluluk merkezinin, finansal baflar› ölçüsü, kâr› ile yat›r›m› aras›ndaki iliflki cinsinden ifade edilir. Finansal baflar› ölçüsünün bu özelli¤inden dolay›d›r ki, bir yat›r›m merkezi yöneticisi, çeflitli kâr ve yat›r›mlar›n birleflimi seçenekleri aras›ndan seçimler yapmaya özendirilmifl olur. Bir kâr merkezinin temel finansal baflar› ölçüsü kârd›r. Bir yat›r›m merkezinin finansal baflar›s› ölçülürken ise, sorumluluk merkezinin kâr› ile yat›r›m› aras›nda bir iliflki kurulur. Di¤er bir deyiflle, bir kâr merkezi için yaln›z kâr ölçülürken, bir yat›r›m merkezi için kâr›n yan› s›ra yat›r›m da ölçülür ve rapor edilir. Kâr ve yat›r›m merkezleri aras›nda bunun d›fl›nda bir fark yoktur. Parasal olmayan baflar› ölçüleri : Sorumluluk muhasebesinin sorumluluk merkezlerinin finansal baflar›s›n› ölçmeye yönelik oldu¤u yukar›da belirtilmiflti. Bir yöneticinin verdi¤i kararlar›n tüm sonuçlar› finansal olarak ölçülemez. Birçok karar›n sonuçlar› da k›sa dönemli finansal ölçülerle kavranamaz. Bu nedenlerle sorumluluk muhasebesinde kullan›lan finansal baflar› ölçüleri, yönetsel baflar›y› her yönüyle, hatta bafll›ca yönleriyle de¤erleme aç›s›ndan yetersiz kal›r. Bir yönetim kontrol sistemi çerçevesinde, k›sa dönemli finansal ölçülere ek olarak, yönetsel baflar›n›n finansal olmayan ve uzun dönemle ilgili bulunan yönlerinin de göz önüne al›nmas› gerekir. Örne¤in bir maliyet merkezi yöneticisinin baflar›s›n›n yaln›zca maliyet kontrolu aç›s›ndan de¤erlenmesi, mamullerin kalitesinin ihmal edilmesine yol açabilir. Bir kâr ya da yat›r›m merkezi yönetiminin baflar›s› da, yaln›zca kâr veya kârla yat›r›m aras›ndaki iliflki kurularak saptanm›fl bir ölçüyle aç›klanamaz. Çünkü böyle bir sorumluluk merkezi yönetiminin, örgütün uzun dönemli amaçlar›na ve uzun dönemdeki kârl›l›¤›na yapmas› beklenen katk›, k›sa dönem kârl›l›¤› yan›nda, di¤er baz› de¤iflkenlerle de ilgilidir. Yöneticinin baflar›s› de¤erlenirken bu de¤iflkenlerin de göz önüne al›nmas› gerekir. “Anahtar de¤iflkenler”, “stratejik faktörler”, “anahtar baflar› faktörleri”, “anahtar sonuç alanlar›” adlar›yla an›lan bu de¤iflkenler farkl› endüstriler, farkl› firmalar, hatta ayn› firmada farkl› bölümler için farkl› olabilir. General Electric ortakl›¤›n›n tan›nm›fl anahtar sonuç alanlar› listesi flu ö¤elerden oluflur: 1) Kârl›l›k, 2) Pazar durumu (pazar pay›), 3) Verimlilik, 4) Mamul önderli¤i, 5) Personeli gelifltirme, 6) ‹flgörenlerin tav›rlar›, 7) Kamuya karfl› sorumluluk, 8) K›sa dönemli ve uzun dönemli amaçlar aras›nda denge. Y. Ercan Ça¤›m›z›n özgürlükçü ve ço¤ulcu demokrasilerinde devletin temel görevlerinden biri de sosyal adaleti sa¤lamakt›r. Sosyal devlet anlay›fl›na ba¤l› olarak insan›n bedensel ve ruhsal geliflmesi, maddi refah›, yeteneklerini gelifltirmesi ve sahip oldu¤u olanaklar› serbestçe kullanabilmesi sosyal adalet in gere¤i say›lmaktad›r. Sanayileflmeyle birlikte belirgin hale gelen “sosyal s›n›flar” aras›ndaki çeliflkileri asgariye indirmek, özellikle iflçileri iflverenlere karfl› koruyan yasalar ç›karmak, “sosyal adalet”i sa¤lama yönünde at›lmas› gereken en önemli ad›m olmaktad›r. Baz› düflünürler “sosyal adalet”i farkl› iki kavramla, f›rsat eflitli¤i ve sosyal güvenlikle aç›klamaktad›r. Ça¤ dafl toplum düzeni içinde f›rsat eflitli¤iyle bütün bireylere fark gözetmeksizin, yeteneklerini gelifltirmek için ülkenin sahip oldu¤u bütün olanaklar›n aç›k tutulmas› ifade edilmektedir. Özellikle kamu yönetiminde görev almada yetenekliler aras›nda adil bir rekabet düzenin kurulmas› büyük önem tafl›maktad›r. Sosyal adaletin ikinci önemli ve belirleyici ö¤esi sosyal güvenliktir. Bu kavram modern toplum düzeninin çal›flma yafl›na gelmifl kiflilere ifl bulmas›n›, iflsizlere yard›m etmesini, her türlü sa¤l›k ve bak›m hizmetlerinden asgari düzeyde bütün bireylerin eflit ve ücretsiz yararlanmalar›n› sa¤lamas›n› öngörmektedir. Sosyalist ülkelerde bu, devlet için bir temel görev, Bat› ülkelerindeyse dolayl› yollardan gerçeklefltirilmesine çal›fl›lan bir amaç durumundad›r. (Bkz. F›rsat Eflitli¤i, Sosyal Güvenlik) E. Tokgöz Sosyal Ak›c›l›k [Alm. Soziale Mobilität] [Fr. Mobüté sociale] [‹ng. Soci al mobility] Sosyal gruplar›n dalgalanmas›na, di¤er bir deyiflle devaml› hareket halinde bulunmas›na sosyal ak›c›l›k ya da sosyal mobilizasyon denir. ‹nsanlar hep ayn› flehirde yaflamaz veya ayn› meslekte çal›flmaz. Kendilerine uygun yerleflim merkezini veya ifli buluncaya kadar mevcut durumlar›n› de¤ifltirirler. Sosyal ak›c›l›k geliflen ekonomik yap›lar›n en belirgin özelliklerinden birisidir. ‹flverenlerce iflyerlerine en yüksek verimle çal›flan emek sahiplerinin bulunabilmesi ya da iflgücünün kendisine en uygun ifli bulabilmesi istekleri sosyal ak›c›l›¤›n bafll›ca nedenidir. Böylelikle iflgücü hareketlili¤i ile ifl piyasas›nda çeflitli bölgeler iflkollar› ve meslekler aras›nda en yüksek verimin sa¤lanmas› için bir ak›flkanl›k do¤ar. (Bkz. ‹flgücü Hareketlili ¤i) C. Ersoy Sosyal Demokrasi [Alm. Sozial demokratie] [Fr. La Démocratie sociale] [‹ng. Social democracy] Gerek geçmiflte, gerekse günümüzde farkl› kifliler taraf›ndan sosyal demokrasi kavram›ndan, çok farkl› fleyler anlafl›l›yorsa da, sosyal demokrasi ortaya ç›kt›¤› dönem, yani 19. yüzy›l sonlar› aç›s›ndan “siyasal demokrasi içinde emekçi s›n›flar›n sosyal ve ekonomik haklar›n›n Sosyal Adalet [Alm. Soziale Gerechtigkeit] [Fr. Justice sociale ] [‹ng. Social justice] 1157 Sosyal Adalet Sosyal Güvenlik geniflletilmesi amac›na yönelik tüm savafl›mlar› kapsayan bir ö¤reti” olarak tan›mlanabilir. Fakat ayr›nt›lara girildi¤i zaman meselenin böylesine kolay aç›klanabilir ve yal›n olmad›¤› görülecektir. Örne¤in daha sonra Bolflevik Parti ad›n› alan ve Rus Çarl›¤›’nda bir devrim gerçeklefltirerek SSCB’yi kuran partinin ad› da Rus Sosyal Demokrat ‹flçi Partisi’ydi. Buna karfl›l›k Almanya’da Rosa Luxemburg yönetimin de benzer bir eylem yapmak isteyenleri engelleyen parti de Almanya Sosyal Demokrat Partisi ad›n› tafl›yordu. Ayn› ad alt›nda çok farkl› beklentiler olabilmektedir. Kald› ki günümüz dünyas›nda farkl› ülkelerdeki sosyal demokrat partiler çok daha kesin s›n›rlarla birbirinden ayr›labilmektedir. Tüm bunlar›n d›fl›nda ayn› ülke içinde öylesi sosyal demokrat hareketler olabilmektedir ki, aralar›nda ad ayn›l›¤›ndan baflka ortak bir nokta bulmak mümkün olmamaktad›r. Tarihsel olarak sosyal demokrasinin geliflimine bakt›¤›m›z zaman öncelikle 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda Avrupa k›tas›nda sanayi iflçilerinin say›ca ve toplum içindeki oran olarak h›zla büyüdükleri noktas›ndan hare kete geçmek gerekir. ‹flte sosyal demokrasi bu sanayi iflçilerinin taleplerinin dile gelmesinden baflka bir fley de¤ildir. Fakat burada bir hususun bafltan aç›klanmas› gerekir. ‹flin o aflamas›nda sosyalizmle sosyal demokrasi aras›nda kuramsal bir farkl›l›k gözetilmedi¤i gibi, talepler aç›s›ndan bir farkl›l›k gözlenmesi de mümkün de¤ildi. Kapitalist toplumun kurumlar›n›, yap›s›n› ve inanc›n›, iflçi s›n›f›n›n yarar›na de¤ifltirmek isteyen tüm görüfller sosyal demokrasi olarak adland›r›l›yordu. Günümüzde “sa¤” ve “sol” ayr›m› o günlere oranla çok de¤iflmifl bulunmaktad›r. Gerçekten o dönemde sa¤ dendi¤i zaman anlafl›lan mutlak›yetçiler, monarflistler ve çok ufak bir k›s›m liberallerdi. Sol dendi¤i zaman ise liberallerin büyük bir bölümü ve sosyal demokratlar anlafl›l›rd›. Günümüzde ise sa¤› liberalistler temsil ederken, sosyal demokratlar›n bir bölümü de sa¤ içinde görülebilmektedir. Buna karfl›l›k sol, sosyalistler ile di¤er sosyal demokratlardan oluflmaktad›r. Pek çok yazar›n özenle vurgulad›klar› gibi liberallerle sosyal demokratlar aras›ndaki ayr›m bundan elli sene önce oldukça fazlayd›. Ancak günümüzde bu ayr›m çok azalm›flt›r. Belki de birçok kuflak sonra tüm olarak kaybolacakt›r. Zira liberaller gitgide sosyal bir nitelik kaza n›rken, sosyal demokratlar mülkiyet ve ekonominin devlet tekelinde bulunmas› konusundaki düflüncelerini önemli ölçüde yumuflatm›fllard›r. Hatta ilginç bir nokta olarak, günümüz ABD’sinde “liberal” olarak adland›r›lan bir kiflinin görüflleri, Avrupa’da sosyal demokrat olarak adland›r›lan kiflilerin görüflleriyle ayn›d›r. Yani Avrupa’da sosyal demokrat olarak nitelenen görüfller ABD’de liberal olarak nitelenmektedir. Ayr›ca günümüzde sosyal demokrat partilerden pek ço¤unun ekonomik alanda savunduklar›n›n liberalizmden baflka bir fley olmamas› çok ilginçtir. Sosyal demokrasinin sosyalizmden gitgide uzaklafl- mas› ve liberal görüflleri savunmaya bafllamas› yönündeki geliflmeler 20. yüzy›l›n bafllar›na denk düflmektedir. Yani sosyalizmle sosyal demokrasi aras›nda bafllayan uzaklaflman›n kristalleflmesi ancak 20. yüzy›l›n bafllar›nda olmufltur. Zira gerek I. Enternasyonal’de (1864, 1876) ve gerekse II. Enternasyonel’de (1889-1914) sol düflüncenin tüm farkl› anlay›fllar› temsil edilmifltir. Ancak devrimden sonra SSCB’de toplanan III. Enternasyonel’le yollar›n iyice ayr›ld›¤› ortaya konmufltur. Sosyal demokrasi devletin ödevlerini art›rd›¤› gibi, halk›n ödevlerini de art›rmaktad›r. Burada siyasetin kapsam› genifllemektedir. Devletin temel görevi var olan özgürlükleri korumak de¤il, var olmas› gereken özgürlüklerin ortam›n› haz›rlamakt›r. Servetin belirli ellerde toplanmas›, farkl› gelir gruplar› aras›ndaki büyük farklar, f›rsat eflitli¤inin yoklu¤u, iflsizlik vb. hususlar sosyal demokrasinin ilk mücadele hedefleri olmaktad›r. T. Atefl Sosyal Demokratlar [Alm. Sozialdemokraten] [Fr. Social démocrates] [‹ng. social democrates ] Sosyal demokrasi taraflar›n› ifade etmek için kullan›lan bir terimdir. 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda Marksist e¤ilimli parti mensuplar› için kullan›lan bu kavram daha sonralar› ›l›ml› sosyalistler için kullan›lm›flt›r. Bugün ise sosyal demokrasi, kavram›n tafl›d›¤› belirsizlik paralelinde sosyal görüfllü liberaller için kullan›ld›¤› gibi ›l›ml› sosyalistler için de kullan›lmaktad›r. (Bkz. Sosyal De mokrasi) C. Ersoy Sosyal Fayda [Alm. Soziale Nutzen, Sozialnutzen] [Fr. Bénéfice soci al] [‹ng. Social benefits] ‹ki anlamda kullan›lmaktad›r. Birincisi, belirli bir ekonomik karardan kaynaklanan refah kazançlar›d›r. Bu kazançlar›n, karar› alan kifliye veya kuruma geçmesi flart de¤ildir. Önemli olan, bütün toplumun refah›nda, karar› veren dahil olmak üzere, meydana gelen art›flt›r. ‹kinci bir tan›m, karar› veren kifliyi veya kurumu d›flta tutmakta, karar› verenin d›fl›ndakilere sa¤lanan kazanç esas al›nmaktad›r. Sosyal kazançlarla özel kazançlar karfl›laflt›r›lmaktad›r. Bu bak›mdan sosyal kazançlar faydal› d›fl sall›klara eflittir. D. Demirgil Sosyal Güvenlik [Alm. soziale Sicherheit] [Fr. Sésurité sociale] [‹ng. so cial security] Kiflileri, iradeleri d›fl›nda u¤rad›klar› fiziki veya iktisadi tehlikelerin zararlar›ndan kurtarmak veya bu tehlikelerin zararlar›n› azaltmak, kifliye bu zararlar karfl›l›¤›nda inzanl›k onuruna yarafl›r asgari bir yaflam düzeyi sa¤lamay› amaçlayan sosyal devletin görevleri aras›nda yer alan bir insan hakk›, bu alanda kurulan kurumlar›n ve al›nan önlemlerin tümüdür. 1158 Sosyal Güvenlik Sosyalizm Sosyal güvenlik ihtiyac› insanl›k tarihi kadar eskidir. Gerçekten kifli tarihin her döneminde, kendisini her an tehdit eden tehlikelere karfl› korunma ihtiyac› duymufltur. Bu tehlikeler hastal›k, anal›k, malûliyet, kaza ve ölüm gibi fiziki nitelikte olabilecekleri gibi; iflsizlik, çocuk sahibi olmaktan dolay› aile yükünün artmas› gibi iktisadi nitelikte de olabilmektedir. Kiflileri tehdit eden bu tehlikeler üretim tekniklerindeki de¤iflmelere ba¤l› olarak de¤iflik biçimlerde ortaya ç›km›flt›r. Örne¤in, Ortaça¤’›n geleneksel küçük sanayiinin yerini fabrika sanayii al›nca ifl kazalar› ve meslek hastal›klar› çal›flanlar› en fazla tehdit eden tehlikeler aras›na girmifltir. Tehlikelere karfl› kiflinin kendini korumak için baflvurdu¤u araçlar da tarih boyunca çok çeflitli olmufltur. Kiflisel tasarruflardan, aile içi dayan›flmalara, insanc›l ve dini duygulardan kaynaklanan hay›r kurumlar›na kadar birçok önlemlerden yararlan›lm›flt›r. Ancak bunlar kiflilerin giderek artan sosyal güvenlik ihtiyac›na cevap veremedi¤i gibi, bir hak olarak talep edilmeleri de mümkün de¤ildi. Günümüzün sosyal devletlerinde anayasalara girmifl bulunan sosyal güvenlik kavram› ise bir insanl›k hakk› olarak herkese tan›nan bir hakt›r. Bu hakk› sa¤lama görevi ise devlete verilmifltir. Devlet, bu görevi yerine getirirken esas itibariyle iki araçtan yararlanmaktad›r. Bunlardan birincisi kiflilerin ödedikleri prim karfl›l›¤› olarak tehlikelere karfl› korunmalar›d›r. Buna genifl anlam›yla sosyal sigortalar denmektedir. Prim ödeme gücüne sahip olan kiflilerin sosyal güvenlik harcamalar›na katk›da bulunmalar› bu hizmetlerin finansman›n› kolaylaflt›rmaktad›r. Ancak sosyal güvenlik herkese tan›nm›fl bir hak oldu¤undan, devlet gelir getirici bir iktisadi faaliyet göstermeyen kiflilere kamu harcamalar› yoluyla asgari düzeyde olanaklar sa¤lamaktad›r. Nitekim iflçi, memur, ba¤›ms›z çal›flanlar prim karfl›l›¤› sosyal güvenlik haklar›ndan yararlan›rlarken, kimsesiz çocuklar,bak›ma muhtaç yafll›lar do¤ufltan sakatlar ve malûller kamu sosyal güvenlik harcamalar› ile korunmaktad›r. Sosyal güvenlik ihtiyac› çok eski devirlerden beri mevcut oldu¤u halde, bu terim oldukça yak›n bir tarihte kullan›lm›flt›r. Amerika Birleflik Devletleri’nde 1935 y›l›nda kabul edilen bir yasada (Social Security Act) ilk kez bu terime yer verilmifltir. Gerçekte bu yasa çok s›n›rl› bir vatandafl grubuna baz› sosyal garantiler sa¤lad›¤›ndan modern anlamda bir sosyal güvenlik yasas› de¤ildi. Ancak bu terim h›zla yayg›nlaflm›fl, özellikle ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra birçok uluslararas› belgeye girmifl, çok say›da anayasada aç›k ifadesini bulmufltur. Sosyal güvenli¤in herkese tan›nan bir hak oldu¤u ülkemizde de ilk kez 1961 T.C. Anayasas›’nda öngörülmüfltür. (m. 48) Bu hakk› sa¤lamak için devletin sosyal sigorta ve sosyal yard›m teflkilat›n› kuraca¤› veya kurduraca¤› da ayn› anayasada ifade edilmifltir. 1982 T.C. Anayasas›’nda ise sosyal güvenlik daha ayr›nt›l› hükümlerle düzenlenmifltir. Gerçekten yeni anayasada genel olarak sosyal güvenlik hakk› (m. 60) dü- zenlendiken sonra, sosyal güvenlik bak›m›ndan özel olarak korunmas› gerekenler (m. 61) ve yabanc› ülkelerde çal›flan Türk vatandafllar›n›n (m. 62) durumu ayr›ca ele al›nm›flt›r. Yeni anayasada da herkesin sosyal güvenlik hakk›na sahip oldu¤u öngörülmüfl, bu hususta devlete görev verilmifltir. Anayasaya göre devlet, bu güvenli¤i sa¤layacak gerekli tedbirleri alacak ve teflkilat› kuracakt›r. Sosyal güvenlik bak›m›ndan özel olarak korunmalar› öngörülen harp ve vazife flehitlerinin dul ve yetimleri, malûl gaziler, yafll›lar, sakatlar ve korunmaya muhtaç çocuklar için gerekli teflkilat› bizzat kurabilece¤i gibi, bunlar›n kurulmas›n› di¤er kurum veya kurulufllara da b›rakabilecektir. Getirilen yeni bir düzenleme de yabanc› ülkelerde çal›flan Türk vatandafllar›n›n aile birli¤inin, çocuklar›n›n e¤itiminin, kültürel ihtiyaçlar›n›n ve sosyal güvenliklerinin sa¤lanmas›, anavatanla ba¤lar›n›n korunmas› ve yurda dönüfllerinde yard›mc› olunmas›d›r. (Bkz. Sos yal Sigortalar ) M. Kutal Sosyalist Enternasyonal [Alm. Sozialist indernational ] [Fr. L’›nterationale Soci aliste] [‹ng. Socialist international ] I. Enternasyonal (1864-1876) ve II. Enternasyonal (1889-1914) içinde yer alan sosyalist partiler, Sovyet Devrimi (1917) sonras›nda SSCB’de toplanan III. Enternasyonel’e (Komintern) kat›lmad›. Böylece iki dünya savafl› aras›nda kalan dönemde sosyal demokrat, bir baflka deyiflle Komintern’e ba¤l› olmayan sosyalist partiler uluslararas› bir örgütten yoksun kald›. Savafl sonras›nda bu konuda ilk ad›mlar at›lmaya bafllad›. 1947’de Anvers’te “Sosyalist Enternasyonal Haz›rlama Komitesi” (COMISCO) oluflturuldu. Bu örgütün çabalar›yla Bat› ve kimi Do¤u ülkelerinin sosyal demokrat partileri bir araya geldiler. Daha sonra “Sosyalist Enternasyonal Konseyi” ad›n› alan bu örgütte Avru pa, Asya, Afrika, Okyanusya, Kuzey, Orta ve Güney Amerika’da yer almaktad›r. Türkiye’den de Cumhuriyet Halk Partisi (eskiden Sosyal Demokrat Halkç› Parti) Haziran 1989’da örgüte üye olmufltur. Sosyalist Enternasyonal III. Enternoqasyonal’i reddetmekte ve I. ve II. Enternasyonel’lerin devam› oldu¤unu savunmaktad›r. ‹lk kongresi say›labilecek 1951 Frankfurt Kongresi’nde yay›nlanan bildiri Sosyalist Enternasyonal’in ana çizgilerini belirlemektedir. Buna göre demokratik sosyalizm kapitalizmin karfl›s›ndad›r. S›n›f mücadelesini kabul eder, ancak bunun ihtilal yoluyla olmas›na karfl›d›r. Totaliterli¤i ve her türlü dikta rejimlerini reddeder. Sosyalizmi, komünizme götürücü bir araç olarak de¤il, bir amaç olarak görür ve de¤erlendirir. Bu bildiriye göre Sosyalist Enternasyonal Marksist’tir. Fakat tek sosyalizmin Marksizm oldu¤u görüflünü de reddetmektedir. Yani Marksist olmadan sosyal demokrat olunabilece¤ini kabul etmektedir. (Bkz. Enternasyonel ler) T.Atefl/N. Elhüseyni Sosyalizm [Alm. Sozialismus] [Fr. Socialisme] [‹ng. Socialism] 1159 Sosyal Kay›ts›zl›k E¤risi Sosyal Refah Sosyalizm gerek ekonomik bir doktrin olarak, gerek siyasal bir doktrin olarak, gerek bir ideoloji olarak tan›mlanmas› son derece güç bir kavramd›r. Zira ça¤lar boyunca çok farkl› kural ve uygulamalar sosyalizm olarak adland›r›ld›¤› gibi; günümüzdeki birbirinden çok farkl› uygulamalar da ayn› biçimde adland›r›lmakta ya da en az›ndan sosyalizm olduklar› iddias›n› tafl›maktad›r. “Toplumculuk”, “sosyal-demokratl›k”, “demokratik solculuk”, “komünistlik”, “sosyalistlik” gibi bir dizi kavram›n ifade etmek istedikleri fleyin ne oldu¤u ancak uygulaman›n gözlenmesiyle anlafl›labilmektedir. Tüm bu tart›flmalar›n d›fl›nda kalarak çok genel çizgiler içinde bir tan›mlama verilmek istenirse, üretim araçlar›n›n (ya da en az›ndan temel endüstrinin önemli bir bölününün) devlet tekelinde (ya da en az›ndan denetiminde) bulundu¤u ve söz konusu bu devletin çal›flan kitleler taraf›ndan denetlendi¤i ülkelerdeki ekonomik sisteme sosyalist denebilir. Ancak yukardaki tan›mlamam›zda da çok eksikler ve tart›flma götürebilecek çok noktalar vard›r. Örne¤in, devlet üretimi denetledi¤i gibi tüketimi de denetleyecek midir? Hangi temel endüstri alanlar› devletin elinde ya da denetimde olacakt›r? Bu ekonomi içinde fiyatlar neye göre ve nas›l belirlenecektir? Üretim ve tüketim ve uygulanacak teknikler için kim karar verecektir, nas›l karar verecektir? Çal›flan kitlelerin devleti denetlemesi nas›l olacakt›r, hangi s›n›rlar içinde kal›nacakt›r? vs., vs. ‹flte tüm yukardaki hususlarda herkesin anlaflabilece¤i ortak tan›mlara varmak mümkün olamad›¤› için, sosyalizmi doyurucu bir biçimde tan›mlamak da mümkün olmamaktad›r. Asl›nda sosyalizm hemen hemen her ülkede farkl› uyguland›¤› için, tek bir sosyalizmden söz etmek yerine farkl› “sosyalizmler”den söz etmek daha do¤ru olur. T. Atefl fiekilde HH dönüflüm e¤risi optimal üretimin s›n›r›n› çizmektedir. Dönüflüm e¤risiyle, S2 toplumsal kay›ts›z l›k e¤risinin de¤me noktas› E, veri üretim koflullar›na göre toplumun varabilece¤i en yüksek refah düzeyini, yani optimum çözümü verir. (Bkz. Efl-Fayda Analizi) E. Alkin Sosyal Maliyet [Alm. Sozialkosten] [Fr. Coût social ] [‹ng. Social cost] Bir faaliyetin veya bir üretimin maliyetleri olup toplumun bütünü için bir yük oluflturmaktad›r. Sosyal maliyetin, faaliyeti yapan veya üretimi meydana getiren kiflinin veya firman›n maliyetine eflit olmas› flart de¤ildir. Bu itibarla, sosyal maliyet, belirli bir faaliyet için kullan›lan kaynaklar›n f›rsat maliyetlerinin ve bu faaliyetin ekonomideki di¤er kiflilere veya firmalara yükledi¤i maliyet art›fllar›yla refah azalmas›n›n de¤erine eflittir. Bir otomobil seyahat›n›n sosyal maliyeti, trafi¤in t›kanmas›ndan di¤er otomobilcilere yüklenen maliyet ile yolun maliyeti toplam›n›n özel maliyetten ne kadar fazla oldu¤u ile ilgilidir. ‹flsizli¤in yüksek oldu¤u bir yerde infla edilen bir fabrikan›n sosyal maliyeti, özel maliyetinden da ha yüksektir, çünkü istihdam edilen bu iflçiler fabrika infla edilmemifl olsayd› iflsiz olacaklar› için f›rsat maliyetleri s›f›r olacakt›. Sosyal maliyet fikri, d›flsall›klar fikri ile yak›ndan ilgilidir. Kaynaklar›n f›rsat maliyetleri, piyasa fiyatlar›na do¤ru olarak yans›t›l›rsa, sosyal maliyetlerle özel maliyetler aras›ndaki pozitif veya negatif d›flsal ekonomilere ba¤l›d›r. D. Demirgil Sosyal Muhasebe [Alm. Soziale Gesamtreechnung, Volkswirtschaftliche Gesamtrechnung] [Fr. Comptabilité sociale ] [‹ng. Soci al accounting ] Milli gelir ve milli harcama hesaplar›n›n ekonomideki çeflitli sektörler aras›ndaki muameleleri gösterme yoluyla sunulmas›d›r. Bu konuda haz›rlanan tablolar matriks halinde olup, bunlarda her sektörün veya sektörün bir k›sm›n›n girdi kayna¤› ve ç›kt›lar›n da¤›l›m› gösterilmektedir. Örnek olarak üretim sektörünü al›rsak, burada her endüstrinin ne kadar yerli girdi kulland›¤›, ne kadar girdiyi ithal etti¤i, ücretlere, maafllara ve temettülere ne kadar ödeme yap›ld›¤›, ayn› zamanda ç›kt›n›n ne kadar›n›n di¤er sanayilere sat›ld›¤›, ne kadar›n›n ihraç edildi¤i, ne kadar›n›n kifliler taraf›ndan, ne kadar›n›n devlet sektörü taraf›ndan tüketildi¤i yer almaktad›r. Üretici sektörlerin bu muameleleri di¤er sektörlerdeki muamelelerle dengelenmektedir. D. Demirgil Sosyal Kay›ts›zl›k E¤risi [Alm. Gesellschaftliche Indifferenzkurve] [Fr. Courbe d’indifféence sociale] [‹ng. Social indifference curve] Sosyal veya toplumsal kay›ts›zl›k e¤risi iki mal›n çeflitli bileflimlerinin toplumda ayn› refah› sa¤layabilece¤ini gösterir. Samuelson taraf›ndan gelifltirilen bu analize göre, daha sa¤daki kay›ts›zl›k e¤risinde toplumsal refah da daha yüksek olacakt›r. ‹ki mal aras›ndaki dönüflüm e¤risi belli iken, toplum için optimum refah çözümü, toplumsal kay›ts›zl›k e¤rileri bak›m›ndan birinin, dönüflüm e¤risine, de¤me noktas› verir. Sosyal Refah [Alm. Soziale Wohlfahrt] [Fr. Bien étre social] [‹ng. So cial welfare] Toplumun bir bütün olarak refah›d›r. Ekonomi genel olarak sosyal refah›n bir toplumdaki kiflilerin tercihleri ta- Sosyal Kay›ts›zl›k Analizi 1160 Sosyal Sabit Sermaye Sosyal Sigortalar raf›ndan belirlendi¤ini varsayar. Sosyal refah›n ölçülmesinin mümkün olmad›¤› iddia edilir; çünkü kiflinin faydas› ölçülemezse, bir grubun faydas› da ölçülemez. Bu konuda söylenebilecek fley, toplumun iki durum aras›nda birini tercih etti¤i veya ikisi aras›nda kay›ts›z oldu¤udur. Sosyal refah›n bir durumda di¤er bir durumdan büyük oldu¤unu veya ayn› oldu¤unu söyleyebiliriz. Ancak bu, sosyal refah›n ölçülebilece¤i anlam›na gelmez. Asl›nda toplumun bir durumu baflka bir duruma tercih etti¤ini veya iki durum aras›nda kay›ts›z oldu¤unu söyleyebilmek için k›staslar›n saptanmas› gerekmektedir. D. Demirgil Sosyal Sabit Sermaye [Alm. Festes Sozialkapital] [Fr. Capital social fixe] [‹ng. Social fixed capital] Ekonomide mevcut olan sermaye stokunu kapsamaktad›r. Piyasa için üretilen mallar›n üretiminde kullan›lan makine ve binalardan baflka, piyasa için üretim yapmayan hastane, okul, savunma tesisleri gibi sermayeyi de kapsamaktad›r. D. Demirgil Sosyal Sermaye [Alm. Gesellschaftskapital] [Fr. Capital social ] [‹ng. So cial Social capital ] Ekonominin tümünde mevcut olan toplam sermaye stokudur. Bu toplama, piyasaya arzedilen has›lan›n üretiminde kullan›lan bina ve makineler de¤il, fakat hastahane, okul, savunma tesisleri gibi piyasada al›n›p sat›lmayan mal ve hizmetleri üretenler de dahildir. D. Demirgil. Sosyal Sigortalar [Alm. Szialversicherung] [Fr. Assurance sociales ] [‹ng. Social insurance ] Sosyal güvenli¤in gerçekleflmesinde temel araçt›r ve bu yönde önemli ifllevleri vard›r.Ülkemizde sosyal güvenli¤in sa¤lanmas› için zorunlu önlemlerin al›nmas› ve bu konuda gerekli örgütün kurulmas› 1982 Anayasas›’n›n 60. maddesinde devlete verilmifl bir görevdir. Gene ayn› maddede herkesin sosyal güvenlik hakk›na sahip oldu¤u belirtilmektedir. Anayasa, sosyal güvenlik bak›m›ndan kimlerin özel olarak korunaca¤›n› ve sosyal güvenli¤in sa¤lanmas› bak›m›ndan bafll›ca ödevleri 61. maddesinde düzenlemifl bulunmaktad›r. Buna göre: Devlet, harp ve vazife flehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yarafl›r bir hayat seviyesi sa¤lar. Devlet, sakatlar›n korunmalar›n› ve toplum hayat›na intibaklar›n› sa¤lay›c› tedbirleri al›r. Yafll›lar, devletçe korunur. Yafll›lara devlet yard›m› ve sa¤lanacak di¤er haklar ve kolayl›klar kanunla düzenlenir. Devlet, korunmaya muhtaç çocuklar›n topluma kazand›r›lmas› için her türlü tedbirleri al›r. Bu amaçlarla gerekli teflkilat ve tesisleri kurar ve kurdurur. • • • • • 1161 Di¤er yandan, sosyal sigortalar arac›l›¤›yla karfl›lanmas› gereken sosyal güvenli¤in en önemli alanlar›, uluslararas› Çal›flma Örgütü’nün 1952 tarih ve 102 say›l›, Türkiye’nin de onaylad›¤› “Sosyal Güvenli¤in Asgari Normlar› Sözleflmesi”nde somut olarak saptanm›flt›r. Bunlar s›ras›yla hastal›k, bak›m giderlerinin karfl›lanmas› ve yitirilene kazanc›n giderilmesi ile anal›k, sakatl›k, yafll›l›k, ifl kazas› ve meslek hastal›¤›, ölüm, aile yard›mlar› ve iflsizlik sigortalar›d›r. Sosyal güvenli¤in sa¤lanmas› için gerekli ödevler, sosyal sigortalar ve sosyal yard›mlar arac›l›¤›yla yerine getirilir. Bu bak›mdan sosyal güvenlik bir amaç, sosyal sigortalar ile sosyal yard›mlar ise birer araçt›r . Sosyal sigortalar ilgilinin, yani yard›mdan yararlanacak olan›n maddi katk›s›yla (primlerle) çal›fl›rken, sosyal yard›mlar böyle bir katk› olmaks›z›n tamamen devlet bütçesinden sa¤lan›r. Sosyal güvenli¤i bozan riskleri, yukar›daki aç›klamalar çerçevesinde mesleki riskler, fizyolojik riskler ve sosyo-ekonomik riskler olarak s›n›fland›rabiliriz. Mesleki riskler, ifl kazalar› ve meslek hastal›klar›d›r. Çal›flanlar›n yap›lan ifl ve meslekle do¤rudan ilgili olan bu risklere karfl› korunmas› bugün sosyal güvenlik sisteninin özünü oluflturmaktad›r. Fizyolojik riskler, kiflinin kendi bünyesinde meydana gelen, fakat mesleki riskler d›fl›nda kalan risklerdir. Bunlar hastal›k, anal›k, sakatl›k, yafll›l›k ve ölümdür. Sosyo-ekonomik riskler, toplum, aile ve iflletme yaflam›nda ortaya ç›kan risklerdir. Bunlar› iflsizlik, evlenme, çocuk sahibi olma fleklinde belirleyebiliriz. “Sosyal güvenlik” kavram› ilk olarak Amerika Birleflik Devletleri’nde, 1935 tarihli Social Security Act’da yer alm›flt›r. Bu yasa, hem yard›mlar› prim ödenmesine ba¤l› tutan (sakatl›k ve yafll›l›k gibi) klasik sosyal sigortalar›n bir bölümünü, hem de vergilerle karfl›lanan ve gereksinim esas›na göre verilen (yafll›lar, körler ve iflsizler için yard›m tedbirleri gibi) sosyal yard›mlar› kapsamaktad›r. Sözü geçen yasa, 1930 y›l›ndaki dünya iktisat bunal›m›n›n sonuçlar›n› haififletmek için öngörülmüfltür ve Baflkan Roosevelt taraf›ndan yürütülen müdahaleci sosyal politikan›n bir ürünüdür. Sosyal güvenli¤i sa¤laman›n temel arac› olan sosyal sigortalar›n genel anlamda görevi, rizikonun belirsizli¤ini ve bunun kifliler üzerindeki olumsuz etkisini belli bir kiflinin omuzlar›ndan kald›r›p, toplumun sorumlulu¤u ve yükümlülü¤ü alt›na almakt›r. ‹ster özel, ister sosyal olsun, tüm sigortalar›n amac› ayn› ya da benzer tehlikelerle karfl› karfl›ya bulunan kiflilerin böyle bir tehlikenin gerçekleflmesi halinde ortaya ç›kan risklerin organize bir ço¤unluk içinde beraberce karfl›lanmas›d›r. Ço¤unlu¤a dahil bireyler bunun için önceden belili bir prim öderler. Ancak, sosyal sigortalar›n özel sigortalardan ayr›lan yanlar› da vard›r. Özel sigortalar iste¤e ba¤l› olarak kurulurken, sosyal sigortalar kanunla zorunlu olarak kurulur. Sosyal sigortalarda edim ve karfl› edim aras›nda bir karfl›l›kl›k (denklik) yoktur. Çünkü sosyal sigorta yard›mlar›, baz› durumlarda sigorta primleri ödenmeden de yerine getirile- Sosyal Sigortalar Kurumu Sosyal Siyaset bilir. Burada rizikonun denklefltirilmesi (bölünmesi) yan›nda sosyal denklefltirme de önem tafl›r. Zaten bu yüzden, primlerin ve yap›lacak yard›mlar›n miktar›, sosyal görüfller esas tutularak saptanm›flt›r. Sosyal sigorta primlerinin yüksekli¤i, kural olarak, sigorta edilen riske göre de¤il, sigortal›n›n ödeme gücüne göre saptan›r. Özel sigorta iliflkisi sözleflme ile iste¤e ba¤l› olarak; sosyal sigorta iliflkisi ise kanun yoluyla zorunlu olarak kurulur. Sosyal sigorta sürekli bir hukuki iliflki kurar; oysa özel sigorta sözleflmelerinde sigorta süresi belirlidir. Özel sigorta kâr amac› güderken, sosyal sigortalar kamu hizmeti anlay›fl› içinde çal›fl›rlar. Sosyal sigortalar ancak kanunla belirlenen riskleri güvence alt›na al›r. Oysa özel sigorta sözleflmeleri say›s›z riskleri karfl›lamak üzere yap›labilir. Özel sigortalar, gerçekleflen rizikonun yaratt›¤› zarar›n giderilmesi esas›na dayan›r. Sosyal sigortalar ise sosyal politikaya iliflkin tehlikelerin meydana gelmesini engelleyici önlemler al›r. Türk sosyal sigorta sistemi de ayn› ilkelere uygun olarak geliflmifltir. Baflta “iflçi sigortalar›” terimi kullan›lm›fl, 1965 y›l›nda ilk olarak “sosyal sigortalar” terimi kabul edilmifl ve ilgili kanunun 136. maddesi uyar›nca kurumun ad› “Sosyal Sigortalar Kurumu” olarak de¤ifltirilmifltir. Türkiye’de yürürlükte olan Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre sosyal sigortalar, “ifl kazalar› ve meslek hastal›klar›”, “hastal›k sigortas›”, “anal›k sigortas›”, “malûllük sigortas›”, “yafll›l›k sigortas›” ile “ölüm sigortas›”n› kapsamaktad›r. Görüldü¤ü gibi, Türk sosyal sigortalar sistemi mesleki ve fizyolojik riskleri göz önünde tutarak bu risklerden do¤an zararlar› önleme ve karfl›lama yollar›na giderken, sosyo-ekonomik riskleri henüz tam anlam›yla kapsamamaktad›r. Sadece “iflsizlik sigortas›”n›n bir ölçüde karfl›lanmas› ve düzenlenmesi yoluna gidilmifltir. ‹flsizlik sigortas›n›n genel ve kapsaml› bir yap›ya kavuflturulmas› yönündeki yasal çal›flmalar halen sürmektedir. (Bkz. Sosyal Sigortalar Kurumu ) D. Ulucan/N. Elhüseyni hallerde sadece iflverenlerden al›nan primlerdir. Bunlar›n yan› s›ra iflçi ücretlerinden kesilen ceza kesintileri, Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤›’nca kuruma verilmesi uygun görülecek paralar, sosyal sigortalar mevzuat› hükümlerine göre iflverenler ve iflçiler hakk›nda hükmedilecek para cezalar› ile gerçek ya da tüzel kifliler taraf›ndan yap›lacak ba¤›fllar ve vasiyetler, kurumun menkul ve gayrimenkul mallar›n›n gelirleri ve genel bütçeden yap›lacak yard›mlar da gelir kalemleridir. Ancak devletin bu konuda bir yükümlülü¤ü yoktur. Bu aç›dan Sosyal Sigortalar Kurumu’nun genellikle böyle bir yükümlülük öngören di¤er ülkelerden farkl› bir durumu vard›r. Kurumun organlar›, Genel Müdürlük, Yönetim Kurulu ve Genel Kurul’dur. Genel Müdürlük, kurumun en yüksek yürütme merciidir. Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakan›’n›n önerisi üzerine “müflterek kararname” ile atan›r. Kurumun bütün ifllerini Yönetim Kurulu’nun gözetimi alt›nda yürütür. Yönetim Kurulu, kurumun en yüksek yönetim ve karar organ›d›r. Bir baflkan ile dört üyeden oluflur. Yönetim Kurulu’nda iflveren ve iflçilerin birer temsilcisi bulunur. Genel Müdür, Yönetim Kurulu’nun baflkan›d›r. Genel Kurul, dan›flma ve denetleme organ›d›r. ‹flkollar›na göre eflit say›da seçilen en az 50’fler iflçi ve iflveren temsilcisi ile ilgili bakanl›k ve devlet dairelerinden görevlendirilecek olan yürütme organ› temsilcilerinden, akademisyen üyelerden ve kurumdan malûllük, yafll›l›k ayl›¤› ve sürekli ifl göremezlik geliri almakta olanlar›n temsilcilerinden (10 kifli) oluflur. Genel Kurul, SSK’n›n y›ll›k bilanço ve çal›flma raporu ile denetleme raporlar› hakk›nda karar verir. Ayr›ca sosyal sigortalar konusunda görüfl oluflturur ve aç›klar. (Bkz. Sosyal Sigortalar ) D.Ulucan/N. Elhüseyni Sosyal Siyaset Sosyal Sigortalar Kurumu [Alm. Sozialversicherunganstalt ] [Fr. Institution des as surances sociales ] [‹ng. Social Insurance ›nstitution ] Türkiye’de sosyal sigortalar›n ifllevini üstlenen kurumdur. 1945 tarihinde 4792 say›l› ‹flçi Sigortalar› Kurumu Kanunu’yla ilk kez “‹flçi Sigortalar› Kurumu” ad›yla kurulmufl, 1964 tarihli ve 506 say›l› Sosyal Sigortalar Kanunu’yla ad› “Sosyal Sigortalar Kurumu” (SSK) olarak de¤ifltirilmifltir. Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤›’na ba¤l› olan Sosyal Sigortalar Kurumu, mali ve idari bak›mdan özerk, tüzel kiflili¤e sahip bir devlet kurumudur. Di¤er bir deyiflle, yap›s› itibariyle özerk bir kamu kurulufludur; ancak ifllem ve eylemlerin bir k›sm› kamu hukuku, bir k›sm› da özel hukuk hükümlerine tabidir. Kurumun gelirleri, sigortal› ve iflverenlerden, baz› 1162 [Alm. Sozial politik] [Fr. Politique sociale ] [‹ng. Social policy] Sosyal s›n›flar›n, özellikle iflçi ve iflverenlerin aralar›ndaki iliflkilerden do¤an sorunlar› sosyal adalet ilkelerine göre çözümleyerek mevcut hukuk düzenini ayakta tutmaya yönelik politikalar›n bütünü ve bu konuyu inceleyen bilim dal›d›r. Son yüzy›l içinde devlet, toplumu oluflturan sosyal s›n›flar aras›ndaki çekiflmelere kay›ts›z kalmam›fl, bu konuda aktif bir rol oynamay› tercih etmifltir. Zira devletin dayand›¤› temel hukuk düzeninin bu çekiflmelerden zarar gördü¤ü anlafl›lm›flt›r. ‹lk kez 19. yüzy›l›n ilk yar›s›nda Prof. Riehl taraf›ndan kullan›lan sosyal siyaset deyimi Latince socius ve politeia kelimelerinden meydana gelmifltir. Sosyal siyaset, uzun süre bir bilim dal› olmaktan çok, ahlâki de¤er yarg›lar›na dayand›r›lm›fl, hümanist a k›m›n etkisiyle ampirik uygulamalardan ibaret kalm›flt›r. Alman bilim adam› Otto von Zwidereck Südenhorst, 1911 y›l›nda yazd›¤› Sozialpolitik adl› eseriyle bir bilim dal› olarak sosyal siyasetin teorik esaslar›n› ortaya koymufltur. Sosyal Siyaset Sosyal Yard›mlar Sosyal siyasetin, niteli¤i ve içeri¤i bak›m›ndan birbirinden farkl› iki anlam› oldu¤u kabul edilmektedir. Bunlardan birincisi genifl anlamda, ikincisi ise dar anlamda sosyal siyasettir. Genifl anlam›yla sosyal siyaset, toplumun bütün s›n›f ve zümreleri aras›ndaki çeliflki ve çekiflmeleri ortadan kald›rmay› amaçlamaktad›r. Önemli olan sosyal s›n›flar aras›ndaki çat›flmalar› önleyerek, bunlar aras›ndaki iliflkileri ahenkli bir duruma getirmek, böylece sosyal bütünlü¤ü parçalama e¤ilimlerini, gerginlikle ri, çeliflkileri ortadan kald›rmakt›r. Genifl kapsaml› bu amaç sadece sanayi devrimi sonras›nda ortaya ç›kan sosyal s›n›f çeliflkilerini de¤il, tarih boyunca var olan çekiflmeleri, ç›kar iliflkilerini de gidermeyi amaçlamaktad›r. Örne¤in, hayat pahal›l›¤› nedeniyle giderek silinmeye bafllayan bir orta s›n›f, topraks›z köylülerin durumu, vergi reformu, tar›msal krediler, esnaf ve küçük zanaatkârlar›n sorunlar› genifl anlamda sosyal siyasetin konusuna girmektedir. Özellikle iktisat, maliye, sosyoloji ile bu anlamda sosyal siyasetin iç içe bulundu¤u görülmektedir. Dar anlamda sosyal siyaset ise kapitalist bir ekonomik düzende, sanayileflmenin kaç›n›lmaz bir sonucu olarak ortaya ç›kan iflçi ve iflverenler aras›ndaki iliflkileri sosyal adalet esaslar›na göre düzenlemeyi, bunlar aras›ndaki ç›kar çeliflkilerini mümkün oldu¤u kadar gidererek çekiflmeleri hafiflemeyi, böylece yürürlükteki ekonomik ve sosyal düzeni sürdürmeyi amaçlayan politika lar› ifade etmektedir. Dar anlam›yla iflçi-iflveren iliflkileriyle sosyal siyasetin ilgilenmesinin çeflitli nedenleri vard›r. ‹flçi s›n›f›n›n sanayileflme ile birlikte iflgücü içinde giderek önemli bir yer tutmas›, iflçilerin özel yasalarla korunmamalar› halinde toplum düzeninde meydana gelen vahim kar›fl›kl›klar devletin iflçi-iflveren iliflkilerine art›k kay›ts›z kalmayaca¤›n› aç›kça göstermektedir. ‹leri sanayi toplumlar›nda üçret karfl›l›¤› çal›flanlar›n faal nüfus içindeki oranlar› %90’lar›n üzerine ç›kmaktad›r. Baflka bir deyiflle ba¤›ms›z çal›flanlar›n (esnaf, küçük zanaatkâr, serbest meslek sahipleri, çiftçiler ve iflverenler) faal nüfus içindeki oranlar› iflçilere k›yasla çok düflük kalmaktad›r. Bu yüzden devletin, eme¤i ile ba¤›ml› çal›flarak ve ücretleri ile geçinen kiflilerin, onlar› çal›flt›ranlarla iliflkilerine yön vermesi kaç›n›lmaz olmaktad›r. Devletin sosyal iliflkileri düzenleme ifllevi, özellikle ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra daha büyük bir önem kazanm›flt›r. Devletin klasik fonksiyonlar› yan›nda ekonomik gücü az olanlar›, bu arada iflçileri korumas› “sos yal devlet” kavam›n›n do¤mas›na neden olmufltur. Sosyal devletin amac›na ulaflabilmesi için çok yönlü sosyal siyaset önlemlerine baflvurmas› gerekmektedir. Özellikle istihdam ve gelir garantisi, ücret karfl›l›¤› çal›flan iflçiler için hayati bir önem tafl›maktad›r. Ayr›ca iflçilerin ifl hayat›nda korunmalar›, kad›n ve çocuklar›n özel koruyucu hükümlere kavuflturulmalar› modern devletin sosyal politikas›n›n vazgeçilmez unsurlar›n› teflkil etmektedir. Eme¤i ile geçinenlerin korunmas› yoluyla sosyal dengenin sa¤lanmas› ve toplumsal bar›fla ulafl›lmas›nda sosyal siyaset bafll›ca iki araçtan yararlanmaktad›r. Bi- 1163 rincisi yüzy›l›n ortalar›ndan itibaren bafllayan sosyal içerikli yasalard›r. Devlet, emek sahiplerini korumak üzere ifl sürelerini s›n›rlamakta, ücretlerin en alt düzeyini belirlemekte, iflçinin iflten ç›kar›lmas›n› düzenlemekte, ifl kazalar›na engel olabilmek için iflverenin almas› gereken önlemleri ayr›nt›l› biçimde belirlemektedir. Günümüzde iflçileri koruyucu sosyal içerikli yasalar çok çeflitli alanlar› ilgilendirmektedir. Bu kurallar› iflçi aleyhine sözleflmelerle de¤ifltirmek mümkün olmad›¤› halde, iflçi yarar›na de¤ifltirmek mümkün k›l›nm›flt›r. Amaç eme¤i ile çal›flanlara giderek daha iyi çal›flma ve yaflama koflullar›n› sa¤lamak, sosyal gerilimleri gidermek, toplumsal huzuru ve siyasal rejimi güvence alt›na almakt›r. Günümüzde sosyal içerikli yasalar hemen hemen bütün ülkelerde çok önemli ifllevler görmektedir. Ülkemizde de, Cumhuriyet döneminde Bat›l› anlamda birçok sosyal yasa kabul edilmifltir. Bunlar›n en önemlisi ifl yasalar›d›r. Sosyal siyasetin ikinci önemli arac› iflçi ve iflverenlerin kendi çabalar› ile kurduklar› sendikalard›r. Yasalar›n sa¤lad›¤› sosyal haklar bu sayede iflçiler yarar›na h›zla geliflmektedir. Bu alanda özellikle iflçi sendikalar› ile iflverenler veya iflveren sendikalar› aras›nda cereyan eden serbest toplu pazarl›k sistemi çok büyük bir önem tafl›maktad›r. Sanayileflme düzeyi ileri Bat› ülkelerinde iflçi ve iflveren sendikalar› klasik demokrasinin vazgeçilmez kurumlar› olarak kabul edilmekte, toplu pazarl›k bu sistemin önemli bir parças›n› oluflturmaktad›r. Sosyal siyaset önlemlerinin sadece ulusal düzeyde al›nmas›n›n yeterli olmad›¤› daha 20. yüzy›l›n bafllar›nda anlafl›lm›fl ve Birinci Dünya Savafl›’ndan hemen sonra Versailles Bar›fl Antlaflmas› ile Uluslararas› Çal›flma Örgütü (II.O) kurulmufltur. Böylece, ulusal resmi teflkilatlar yan›nda uluslararas› resmi bir teflkilat da dünya çap›nda sosyal siyaset önlemlerinin yayg›nlaflt›r›lmas› görevini yüklenmifltir. Türkiye Cumhuriyeti 1932 y›l›ndan beri bu örgütün de üyesidir. Ülkemizde sosyal siyaset, bir bilim dal› olarak 193334 Üniversite Reformu s›ras›nda gelen ünlü Alman bilim ve fikir adam› Prof. Gerhard Kessler taraf›ndan kurulmufl ve üniversitelerimizde ö¤retilmeye bafllanm›flt›r. (Bkz. Sendika, Toplu Pazarl›k, Kad›n ‹flçiler, Uluslara ras› Çal›flma Örgütü ) M. Kutal Sosyal Yard›mlar [Alm. Sozialfürsorge] [Fr. Assistance publique] [‹ng. Public relief] ‹ktisadi ve sosyal bak›mdan korunmaya muhtaç kiflilere, kendilerinden herhangi bir katk›da bulunmalar› beklenmeksizin insani veya sosyal amaçlarla yap›lan yard›mlar, sa¤lanan maddi desteklerdir. Sosyal güvenlik sisteminin bir parças› olan sosyal yard›mlar› sosyal sigortalardan ay›ran en önemli özellik bu yard›mlardan yararlananlar›n daha önce herhangi bir prim ödemek zorunda olmamalar›d›r. Sosyal yard›mlar günümüzde baz› kamu kurumlar› ve hay›r dernekleri taraf›ndan yap›lmaktad›r. Tarihsel olarak sosyal yard›mlar dini, ailevi, insani veya mesleki Sovhozlar Spesifik Gümrük Vergileri Sözleflme düflüncelerle uzun süreden beri uygulanm›fllard›r. Özellikle yoksullara, kimsesizlere, yetimlere, hastalara yard›m amac›n› güden birçok kurum Türk-‹slâm dünyas›nda yüzy›llar boyunca mevcut olmufltur. Günümüzde sosyal yard›mlar il özel idareleri, belediyeler gibi kamu kurulufllar› taraf›ndan da yap›lmaktad›r. Sosyal güvenlik sistemi içinde sosyal yard›mlar›n yeri ve önemi ülkeden ülkeye de¤iflmekte ve bu konuda de¤iflik görüfller ileri sürülmektedir. Sosyal yard›mlar›n tembelli¤i teflvik etti¤i, çal›flanlar›n s›rt›ndan geçinen asalak bir zümrenin türemesine yol açt›¤› ileri sürülmektedir. Buna karfl›l›k sosyal yard›mlar›n, sosyal sigortalar›n henüz ulaflamad›¤› gruplara sosyal güvence sa¤lad›¤›, vatandafllar aras›nda dayan›flma duygusunu gelifltirdi¤i, sosyal güvenlik teflkilat›n›n yükünü hafifletti¤i ifade edilmektedir. 1982 T.C. Anayasas›’nda sakatlar, yafll›lar ve korunmaya muhtaç çocuklar›n sosyal güvenlik bak›m›ndan ö zel olarak korunacaklar› hükme ba¤lanm›fl (m. 61), bu amaçla devletin gerekli teflkilat ve tesisleri kuraca¤› veya kurduraca¤› öngörülmüfltür. Böylece sosyal sigorta niteli¤indeki kurumlar sadece devlet taraf›ndan kurulacak iken, sosyal yard›m amac› ile faaliyet gösteren kurumlar dernek, vak›f gibi özel kurulufllar da olabileceklerdir. Muhtaç durumdaki vatandafllara yard›m etme yönünde at›lm›fl olan en önemli ad›m Haziran 1986’da oluflturulan Sosyal Yard›mlaflma ve Dayan›flmay› Teflvik Fonu’dur. Halk aras›nda “Fak-Fuk-Fon” (Fakir Fukara Fonu) olarak bilinen bu fonun kaynaklar› ilgili kurulun karar› ve baflbakan›n onay›yla il ve ilçelerdeki vak›flara aktar›lmakta ve bu vak›flar arac›l›¤›yla da¤›t›lmaktad›r. (Bkz. Akit) Spearman Korelasyon Katsay›s› (Bkz. Birlikte De¤iflim Basit Ölçüleri) Spekülasyon [Alm. Spekülation] [Fr. Spéculation] [‹ng. Speculation] Spekülasyon, en basit flekliyle, ileride fiyat de¤iflikli¤ine u¤rayacak mallar›n, aradaki fiyat fark›ndan yararlanarak kâr etmek amac›yla önceden sat›n al›nmas›d›r. Özellikle bireyler, tahvil faizlerinin düflük ve gelecekteki fiyatlar›n belirsiz oldu¤u dönemlerde, ileride tahvil fiyatlar›n›n düflece¤ini, dolay›s›yla faizlerin yükselebilme olas›l›¤›n› düflünerek paralar›n› ellerinde tutmay› tercih ederler. Spekülatif amaçla tutulan para miktar›n›n f›rsat maliyeti düflük oldu¤undan, faiz oranlar› ile aras›nda tersine bir iliflki vard›r. Di¤er bir deyiflle, faiz oranlar› düfltü¤ünde, spekülatif para talebi yükselir. Spekülasyonun bafll›ca nedenleri flunlard›r: Savafl, k›tl›k, enflasyon gibi nedenlerle gelecekteki fiyat art›fllar›ndaki belirsizlikler Tahvil fiyatlar›ndaki belirsizlikler Piyasadaki para miktar›n›n artmas› Görüldü¤ü gibi spekülasyon gelecekle ilgili tahminlere ve büyük ölçüde tesadüflere ba¤l› bulunmaktad›r. F›rsatlar› de¤erlendirmek amac›yla faaliyet gösteren kiflilere ise spekülatör denir. A. ‹lkin • • • Spekülasyon Güdüsüyle Para Talebi M. Kutal/N. Elhüseyni [Alm. Geldnachfrage mit Spekulationsmotiv] [Fr. De mande de monnaie pour motifs spéculatifs] [‹ng. money demand for speculative motives] Spekülasyon güdüsüyle tutulan para talebi fertlerin faiz gelirlerinden vazgeçmeleri, di¤er bir deyiflle faiz geliri sa¤layan fonlar yerine likiditeyi tercih etmeleridir. Gelecekte yat›r›m f›rsatlar›n›n ne olaca¤›n›n bilinmemesi nedeniyle, fertler sat›n alma güçlerini likit halinde bekletmektedir. Dolay›s›yla faiz oranlar›ndaki de¤iflmeler spekülasyon güdüsüyle talep edilen para miktar› üzerinde etkili olmaktad›r. Faiz oranlar› düflünce, yani tahvil fiyatlar› yükselirken, spekülasyon güdüsüyle talep edilen para miktar› da artmaktad›r. Faiz oranlar› yükseldi¤inde ise bunun tersi olmaktad›r. Görüldü¤ü gibi faiz haddi ile at›l tutulan para talebi aras›nda ters orant›l› bir iliflki vard›r. (Bkz. Spekülasyon) A. ‹lkin Sovhozlar [Alm. Sowchose] [Fr. Sovkhoze] [‹ng. Soviet State Farms ] Eski SSCB’de devlet mülkiyeti alt›nda olan ve devlet görevlilerince yönetilen toplu çiftlikler. Sovhozlar›n üretim ve çal›flma biçimi 5 y›ll›k planlara ba¤l›yd›. ‹kinci Dünya Savafl›’ndan önce 4 000 kadar sovhozda 12 milyon hektar toprak ekilmekteydi ve bu topraklar Sovyetler Birli¤i’nin toplam ekilebilir arazisinin % 10’unu oluflturmaktayd›. Savafltan sonra toplam etin % 15’inin, sütün % 14’ünün ve yünün % 16’s›n›n sovhozlardan sa¤lanmas› planlanm›flt›. Amaç tar›msal üretimin bütününe yak›n bir k›sm›n›n sovhozlarda üretilmesini sa¤lamakt›. Sovhozlara, traktör ve makine bak›m›ndan kollektif çiftlikler olan kolhozlardan daha fazla a¤›rl›k verilmiflti. Ancak sovhozlar›n baflar›l› olmad›¤› görüldü¤ünden, kolhozlar›n aleyhinde geniflletilmeleri yoluna gidilmedi. Sovhozlar›n yar›s› Devlet Çiftlikleri Bakanl›¤›’na, di¤er yar›s›n›n büyük bir k›sm› ise G›da Sanayileri Bakanl›¤›’na ve D›fl Ticaret Bakanl›¤›’na ba¤l›yd›. Sovhozlarda verimlili¤i art›rmak için vas›fl› iflgücünü art›rma politikas› izleniyor, çok say›da teknisyen, mühendis, tar›m ve hayvanc›l›k uzman› kentlerden sovhozlara gönderiliyordu. D. Demirgil Spesifik Gümrük Vergileri [Alm. Gewichtszölle, Stückzölle] [Fr. Impôt spécific de douane] [‹ng. Specific duties] Vergi borcunun hesaplanmas› için, verginin konusunun yan› s›ra vergi matrah›n›n saptanmas›nda temel olarak al›nacak büyüklük bazen teknik, bazen de ekonomik nitelikte olabilir. E¤er bu büyüklük teknik nitelikte ise, o 1164 Spesifik Vergiler Stabilizasyon zaman vergi a¤›rl›k, say›, hacim, yüzölçümü, uzunluk, litre gibi miktarlar üzerinden hesaplan›r. Bu nitelikteki vergiler spesifik vergilerdir. Bunun yan›nda bir de ekonomik miktarlara, yani de¤ere dayal› ad valorem vergi ler vard›r. Gümrük vergileri de¤er gibi ekonomik nitelikte olmay›p, onun yerine belli ve önceden saptanm›fl miktarlar üzerinden al›nan vergiler niteli¤inde olursa, bu tür vergilere spesifik gümrük vergileri denir. Spesifik gümrük vergilerinde miktarlar eflyan›n niteli¤ine göre de¤iflik birimlerle ölçülür. Yani, eflyan›n maddi niteli¤i ve ticari flekli esas al›n›r. Bu k›staslara göre s›n›fland›r›lan spesifik gümrük vergileri, bu bak›mdan ad valorem gümrük vergilerinin tam tersi niteliktedir. Spesifik vergilerde söz konusu teknik miktarlar aras›nda en çok kullan›lan birim, eflyan›n a¤›rl›¤›d›r. Spesifik gümrük vergileri, ad valorem vergilerde oldu¤u gibi de¤ere ba¤l› olmad›klar› için, vergi matrah›ndaki de¤ifliklikleri izleyemezler, bu nedenle de verimlilik derecesi pek yüksek olmayan vergilerdir. Buna karfl›l›k, düzenli bir vergi geliri sa¤larlar ve vergi gelirlerinin belirleyici olmalar› dolay›s›yla da ad valorem gümrük vergilere k›yasla daha istikrarl› vergilerdir. Ne var ki, spesifik gümrük vergileri, düzenli bir vergi sa¤lamakla birlikte, matrah› izleyememeleri nedeniyle çok az ülke taraf›ndan uygulanmaktad›r. Türkiye de dahil, ülkelerin ço¤unda ad valorem gümrük vergileri uygulanmaktad›r. (Bkz. Spesifik Vergiler, Ad Valorem Vergi) N. Falay Spesifik Vergiler [Alm. Mengenzoll, Stückzoll] [Fr. Droit spécifique] [‹ng. Specific duty] K›ymet üzerinden al›nan ad valorem vergilerin karfl›t›d›r. Matrah› a¤›rl›k, uzunluk, hacim vb. fiziki ölçüler olan vergilere verilen add›r. Bu tür vergilerin en ilginç örne¤i 20. yüzy›l›n ilk çeyrek y›llar›na kadar Fransa’da uygulanm›fl olan kap› ve pencere vergisidir. 18. yüzy›lda ‹ngiltere’de de uygulanm›fl olan bu verginin matrah› kap› ve pencere say›s›d›r. Spesifik vergilerin yerini ça¤›m›zda giderek ad valo rem vergiler almaktad›r. Çünkü, spesifik vergiler adil ve verimli de¤ildir. Adil de¤ildir; çünkü fiziki ölçüler mükellefin vergi iktidar›n› temsil edemez. Verimli de¤ildir; çünkü, konjonktürdeki de¤iflmeler fiziki ölçüleri etkilemez. Dolay›s›yla has›lat da de¤iflmez. Tek avantaj› sa¤lad›¤› gelirin istikrarl› oluflu ve verg ihtilaf›na sebebiyet vermeyiflidir. (Bkz. Ad Valorem Vergi, Spesifik Gümrük Vergileri) H. Nadaro¤lu Spot Market [Alm. Spotmarkt] [Fr. Marché spot ] [‹ng. Spot market, market, Spot price] Al›m sat›m›n yap›ld›¤› yerin o andaki peflin kuru yahut fiyat›d›r. (Bkz. Vadeli Borsa ‹fllemleri ) F. Ergin 1165 Sraffa, Piero (1898-1993) Ünlü ‹talyan as›ll› ‹ngiliz iktisatç› Piero Sraffa, Kuzey ‹talya’da Torino flehrinde 5 A¤ustos 1898’de do¤du. Babas› ticaret hukuku konusunda ün yapm›fl bir profesördü, annesi ile Yahudi as›ll›yd›. Sraffa lise ve üniversiteyi Torino’da okudu. Hocalar›ndan Umberto Cosma sosyalist e¤ilimleri olan biriydi. ‹talyan Komünist Partisi’nin kurucusu olarak tan›nan Antonio Gramsci de bu hocan›n edebiyat› üzerine verdi¤i seminerlere kat›l›rd›. Böylece Sraffa ve Gramsci yak›n arkadafl oldular. Sraffa’n›n tezi “Savafl S›ras›nda ve Sonras›nda ‹talya’da Enflasyon” konusundayd›. 1921’de Cambridge’i ziyareti s›rasn›da Keynes ile tan›flt›. Keynes ‹talyan mali piyasalar› ve banka krizleri üstüne bir makale yazmas›n› önerdi. Sraffa makaleyi yazd› ve bu ‹talya’da bafl›na bir sürü dert gelmesine neden oldu. Makale Mussolini’nin flimfleklerini üzerine çekmiflti. Sraffa 1924’te Peruglia, 1926’da Cagliari üniversitelerinde ekonomi politik profesörü oldu. Ancak Faflist rejimin ona düflmanl›¤› gün geçtikçe art›yordu. Keynes’in Cambridge Üniversitesi’nde görev almas› yolundaki teklifini kabul etti. 1927’de ‹ngiltere’ye yerleflti. Daha 29 yafl›nda uluslararas› platformda teorik iktisat alan›nda önemli bir yer edindi. ‹ngiltere’de tam rekabetçi piyasa varsay›m› ve ölçek ekonomisi konusunda marjinalist okul yanl›lar›yla girdi¤i tart›flmayla ad›n› derhal duyurdu. Bu s›rada Cambridge Üniversitesi ona David Ricardo’nun tüm eserleri ve yaz›flmalar›n› derleme görevini verdi. Sraffa zaten Ricardo’ya büyük hayranl›k duyard›. Bu çal›flmaya dört elle sar›ld›. 1930 bafllar›nda giriflti¤i bu çaba ‹kinci Dünya Savafl› süresince devam etti. Girifllerde yapt›¤› analizler ile editör notlar›n›n zenginli¤i derhal dikkat çekiyordu. Eser çok büyük bir yank› uyand›rd›. Bu eserden sonra pek az kimse Sraffa’dan bunu aflacak bir eser umuyordu. Ancak bu dev hacimli eseri aflan bafleseri 1960’ta yay›mland›. Yeni kitap ise sadece 90 sayfayd›. ‹smi de oldukça ilgi çekiciydi: Mallar›n Mallarla Üretimi : Ekono mik Teorinin Elefltirisine Girifl. Sraffa bu eseriyle yüzy›l› aflk›n bir süre iktisat teorisini tümüyle egemenli¤ine alan marjinalist teoriye çok büyük bir darbe indiriyordu. Eserinde 19. yüzy›l klasik iktisatç›lar›n›n etkisi çok büyüktü. Bu eser üzerine aç›lan tart›flmalar, Yeni Ricardocu ya da Yeni Keynesçi ad›yla an›lan iktisat ekolünü do¤urdu ve eksik rekabet teorisinin temelini oluflturdu. Kitap salt ortodoks iktisat teorisinde de¤il, Marksist iktisat teorisinde de büyük iç tart›flmalara neden oldu. fi. Özgencil Stabilizasyon [Alm. Stabilisierung] [Fr. Stabilisation] [‹ng. Stabiliza tion] Devri dalgalanmalar›n fliddetini azaltmak için devlet taraf›ndan al›nan istikrar tedbirleridir. Müdahale edilmedi¤i takdirde, serbest piyasa kapitalist ekonomileri, milli gelir ve istihdamda devri dalgalanmalara yol açma e¤ilimini gösterir. Devri dalgalanmalar›n zamanlamas› ve fliddeti konjonktür teorisinde incelenmektedir. Buna gö- Stagflasyon Stand-by Kredisi re ekonomi, dalgalanman›n pikine (zirvesine) yaklaflt›k ça, süratli ücret ve fiyat enflasyonu olmakta, ithalat ihracata k›yasla artmakta ve ödemeler bilançosu aç›klar› meydana gelmektedir. Di¤er taraftan, dalgan›n dibinde iflsizlik, özellikle iflsizlik oranlar› milli ortalaman›n üstünde olan bölgeler için, afl›r› derecede yüksektir. Buradan flu sonuçlar› ç›karabiliriz: ‹stikrar politikas›n›n gayesi, ekonomiyi zirveye yaklaflt›kça s›n›rland›rmak, dalgalanman›n dibine yaklaflt›kça canland›rmakt›r. ‹stikrar politikas›n›n ana araçlar› para politikas›yla maliye politikas›d›r. Ekonomide mevcut olan otomatik stabilizatörler politikalara yard›m etmektedir. ‹stikar politikas› zannedildi¤i kadar direkt ve basit de¤ildir. S›n›rlamalar, kullan›lan araçlar›n kabal›¤›ndan de¤ildir. Ayn› zamanda ekonomiyi yönetenlere verilen bilgilerin aksakl›¤›na ve eksikli¤ine ba¤l›d›r. Bu aksakl›klar ve eksikliklerin sistemde mevcut olan baz› zaman gecikmeleriyle karfl›l›kl› etkileflim içine girmeleri sonucunda istikrar politikas›n›n istikrars›zl›k yarat›r hale gelmesi muhtemeldir. Düzeltme gerektiren olay›n meydana gelmesiyle düzeltici tedbirlerin etkilerini göstermesi aras›nda geçen zaman› üç safhaya ay›rabiliriz. a) Olay›n meydana gelmesiyle düzeltici aksiyonun gerekli oldu¤unun anlafl›lmas› aras›nda geçen zaman. Birçok faktör aras›nda etki yapan önemli bir faktör, bilgi ak›m›n›n zaman gecikmeleridir. b) Aksiyon gere¤inin anlafl›lmas›ndan aksiyonun bilfiil al›nmas›na kadar geçen zaman. Bu gecikme, politika yapma sürecinin süratine, politikay› uygulamaya koyman›n idari-bürokratik muamelelerine ba¤l›d›r. c) Aksiyonla aksiyonun söz konusu de¤iflkenler üzerindeki etkileri aras›nda geçen zaman. Bu zaman›n uzunlu¤u, ekonomide mevcut kurumsal ve davran›flsal iliflkilerdeki zaman gecikmelerine ba¤l›d›r. Bu zaman gecikmeleri esas al›n›rsa, halihaz›rda cereyan eden bir fleyi düzeltmek için aksiyona geçmek sonuç vermez. Cari olaylar›n, gelecekteki olaylar›n tahmin edilmesinde kul lan›lmas› ve ç›kan sonuca göre bunlar› etkilemek için ekonomi politikas› tedbirlerinin haz›rlanmas› gerekmektedir. Ancak gelece¤in do¤ru olarak tahmin edilmesi çok güçtür. Fakat bundan daha kötüsü, bugünün bilgileri, tüketim, yat›r›m, ihracat, ithalat gibi milli gelir büyüklükleri tahminlerine dayanmaktad›r. Bu tür tahminler, bazen önemli hatalar içerdikleri için, bugüne ait bilgiler de çok eksik bulunmaktad›r. Buna göre belirsiz bir gelece¤e ait tahminlerin, eksik bilinen bir halihaz›r zamana ait tahminlere göre yap›lmas› gerekmektedir. Yanl›fl politikalar›n maliyetleri çok yüksek olabilir. Farzedelim ki ekonomiyi yavafllatmak için al›nan kararlar uygulamaya konulurken, ekonomi dalgalanman›n doruk noktas›n› geride b›rakm›fl ve inifle geçmifltir. Uygulanmakta olan tedbirler inifli h›zland›racak, gelir ve istihdam›n daha h›zl› azalma›na yol açacakt›r. Bu tür mülahazalar, stabilizasyon politikas›n›n halihaz›r zamanda bir bilimden ziyade bir sanat say›lmas›na yol açmaktad›r. Stagflasyon ‹ngilizce stagnation (durgunluk) kelimesinin ilk yar›s› olan “stag” ile inflation (enflasyon) kelimesinin ikinci yar›s› “flation”›n birleflmesinden oluflan “stagflation” (stagflasyon) kelimesi, k›saca iktisadi durgunluk içinde enflasyon anlam›na gelmektedir. Makroekonomi teorisi, milli gelirin oluflumu ve geliflmesi yan›nda iktisadi durgunluk dönemlerinde yayg›nlaflan aç›k iflsizli¤in, di¤er bir deyiflle istihdam sorununun nas›l çözümlenece¤ine geleneksel olarak daha fazla a¤›rl›k tan›m›fl, di¤er bir sorun olan enflasyon konusuna ikincil bir önem vermifltir. Ancak bütün dünyada 1970’li y›llarda yayg›nlaflan yüksek oranl› ve sürekli fiyat art›fllar› (enflasyon), bu husustaki teorik çal›flmalar› h›zland›rm›flt›r. Ancak bu dönemdeki enflasyon olay›, daha önceleri rastlanan fleklinin aksine, kendi bafl›na or taya ç›kmam›fl, yüksek oranl› bir iflsizlikle ve yayg›n bir iktisadi durgunlukla beraber görülmüfltür. Yani 1970’li y›llar›n makroekonomik sorunu enflasyon de¤il, stagflasyon olmufltur. Monetarist (parasal) görüfle göre stagflasyona yol açan faktör, para arz›n›n artan oranlarda geniflletilmesi ve bu yolla istihdam› art›r›p iktisadi geliflmeyi h›zland›rma iste¤idir. Bir baflka görüfl, sorunun kökeninde üretimi olumsuz yönde etkileyen ve toplam arz› k›san çeflitli maliyet art›fllar›n›n ve üretim darbo¤azlar›n›n bulundu¤unu ileri sürmektedir. (Bkz. Enflasyon, ‹flsizlik) T. Çubukcu Stahanovests Eski Sovyet Rusya’da Stahanovizm’i benimsemifl olan ve bu yöntemle çal›flan iflçilere verilen add›r. Verimli çal›flma yöntemini ilk kez uygulayan maden iflçisi Girigoriviç Stahanov’un ad›ndan esinlenerek ayn› yöntemi izleyen iflçilere Stahanovests denmifltir. (Bkz. Stakhhanovizm) M. Kutal Stahanovizm [Alm. Stakhanovismus] [Fr. Stakhanovisme] [‹ng. Stak hanovism] Eski Sovyet Rusya’da uygulanm›fl olan ve iflçi verimini art›rmaya yönelik bir tür rasyonalizasyon sistemidir. Üstün gayretiyle normal iflçilere göre üretimini 4-5 kat art›ran maden iflçisi Stahanov bu sisteme ad›n› vermifltir. Sovyet iktisatç›lar Stahanovizm’in sadece bir yöntem de¤il, ayn› zamanda bir sistem oldu¤unu ileri sürmüfllerdir. Üretimi art›rabilmek için eski Sovyet Rusya’da bu yöntemi benimseyen iflçiler teflvik ediliyor ve ödüllendiriliyordu. (Bkz. Stahanovests) M. Kutal Stand-by Kredisi [Alm. Bereitschaftskredit] [Fr. Crédit stand-by] [‹ng. Stand-by credit] Stand-by kredisi, bir firman›n likidite s›k›nt›s›yla karfl›laflmas› halinde, bankadan gerekli fonlar› derhal almas›- D. Demirgil [Alm. Stagflation] [Fr. Stagflation] [‹ng. Stagflation] 1166 Stand-by Teorileri Standart Genel Hesap Plan› n› sa¤layan önceden yap›lm›fl bir anlaflmad›r. Uluslararas› Para Fonu’nun üye ülkelerle imzalad›¤› stand-by anlaflmalar›, d›fl ödeme aç›klar›n› karfl›lamay› hedef tutan ayn› mahiyette destek kredileridir. F. Ergin (µ’dan) uzakl›kl›¤› standart hata (σx = örnekleme bölünmesinin standart sapmas›) cinsinden (z) de¤erleri yard›m›yla ölçülebilir: – X- µ z= σx Stand-by Teorileri Örnekleme bölünmesinin fleklinin belirli ihtimal bölünmesi türlerine (normal bölünme gibi) uymas›ndan yararlanarak örnekle ilgili bir özelli¤in belirli de¤erlere sahip olma ihtimalleri hesaplanabilmekte ve böylece istatistikler tahminler ve hipotez testleri gerçeklefltirilebilmektedir. (Bkz. Aritmetik Ortalama, Ana Kitle, Da¤›lma, Ör nek, Örnekleme Teorisi, Laplace-Gauss Kanunu, ‹statis tik, Örnekleme Hatas›, Hipotez Testi, Tahmin.) B. A. Köksal [Alm. Bereitschaftstheorien der Zentralbanken ] [Fr. Théories de stand-by de la Banque Centrale ] [‹ng. Stand-by theories of central banking] Stand-by teorilerine göre, normal zamanlarda merkez bankalar›n›n piyasa istikrar›n› ve iktisadi dengeyi ön planda tutmalar› gerekir. Ancak merkez bankalar›, önemli bir noktada, öbür kredi müesseselerinden ayr›l›rlar. Onlar kazanç amac›yla çal›flmazlar, kamuya hizmetle görevlidir ve sorumluluklar› vard›r. Likidite krizlerinde ve finansman darbo¤azlar›nda, merkez bankalar› aktif ve etkili müdahalelerle bankalara ve piyasaya yard›mc› olmal›d›r. F. Ergin Standart Genel Hesap Plan› Standart De¤iflken [Alm. Standardnormalvariable ] [Fr. Variable standar disé] [‹ng. Standardized variable ] Bir serideki de¤erlerin (Xi), o serinin aritmetik ortalamas›ndan (X’dan) uzakl›klar›n› standart sapma birimleri (σ)’ ile ölçen Xi - X z= σ de¤iflkeni standart de¤iflken olarak tan›mlanmakta, bu yolla elde edilen her bir (z) ise standart birim ya da de¤er olarak bilinmektedir. Uzakl›klar›n standart sapmaya bölünmesi sonucu ortaya ç›kan (z) de¤erleri, mutlak de ¤erlerden ba¤›ms›z (nispi) olaca¤›ndan, bölünmeler aras›nda k›yaslama yap›lmas›na olanak vermektedir. Bir bölünmenin de¤erlerinin standart birimlerle belirtilmesi sonucu bölünmenin aritmetik ortalamas› s›f›r (X = 0), standart sapmas› ise bire eflit olmaktad›r (σ = 1). Ayn› do¤rultuda, ortalamadan art› ya da eksi yönde standart sapma cinsinden uzakl›klar (+) ve (-) iflaret tafl›yan (z) de¤erleri ile gösterilebilecektir. Örne¤in, ortalamas› 200 ve standart sapmas› 20 olan bir bölünmeye ait 160 de¤eri standart birimlerle, 160 - 200 z= = -2 20 [Alm. Standardizierte Kontenrahmen, Kontenplan ] [Fr. Charte standarte des comptes ] [‹ng. Standart chart of account] Sermaye Piyasas› Kanunu kapsam›na giren ortakl›klar›n ve arac› kurumlar›n hesaplar›n›n tutulmas›nda ve düzenlemek zorunda olduklar› mali tablolar›n ç›kar›lmas›nda yararlan›labilen hesap plan›, “Standart Genel Hesap Plan›” (SGHP) diye adland›r›lmaktad›r. Ortakl›klar›n ve arac› kurumlar›n özelliklerine ve gereksinimlerine göre, ayr›nt›lar› bak›m›ndan uygulama esnekli¤i olan söz konusu hesap plan›, mali tablolar›n düzenlenmesi s›ras›nda yararlan›labilecek hesaplar›n asgari s›n›r›n› belirlemektedir. SGHP’yi kabul eden ortakl›¤›n ve arac› kurumun, burada yer al›p da iflletmesinin niteli¤i bak›m›ndan kullan›lmas› gerekmeyen hesaplar› açmas› gerekmektedir. SGHP’nin sistemati¤ini bozmamak bak›m›ndan ana hesaplar›n kodlar›n›n de¤ifltirilmemesi uygun olur. Yard›mc› defterlerde yer alacak tali hesaplar, ortakl›¤›n ve arac› kurumun gereksinimine göre, desimal sistem kullan›larak ve gerekti¤inde daha alt hesaplar aç›larak tutulabilecektir. SGHP’e yer alan hesaplar ondal›k ve numara bloklar› sistemi birlikte kullan›larak kodlanm›flt›r; böylece her bir numara blo¤una ayr›ca romen rakam› ile grup numaras› verilmifltir. Hesap plan›nda yer alan hesap gruplar› ve her grupa ait ana hesap kodlar› flu flekildedir: I II III IV V VI VII VIII IX X XI XII olacak ve 160 de¤erinin aritmetik ortalamadan eksi yönde 2 standart sapma kadar uzakl›kta bulundu¤unu belirtecektir. Örnekten elde edilen bilgiler yard›m›yla ana kitle hakk›nda tahmin yapma ve karar verme konular›nda da standart de¤erlere baflvurulmaktad›r. Bir örnekleme bölünmesini oluflturan de¤erler örnekle ilgili olarak elde edilmifl aritmetik ortalama, oran vb. istatistikler olup bölünmenin ortalamas› ana kitlenin ortalama, oran vb. ilgili parametrelerine eflittir. Bu prensipten hareketle örne¤in bir örnek ortalamas›n›n ana kitle ortalamas›ndan 1167 (100-199) Dönen Varl›klar (200-289) Duran Varl›klar (290-299) Di¤er Varl›klar (300-399) K›sa Vadeli Kaynaklar (400-449) Uzun ve orta Vadeli Yabanc› Kaynaklar (450-489) Öz Kaynaklar (490-499) Di¤er Kaynaklar (500-599) Gideler (600-699) Gider Yerleri (700-799) Sonuç Hesaplar› (800-899) Yans›tma ve Fark Hesaplar› (900-999) ‹statistik Hesaplar (Naz›m Hesaplar) F. Bilgino¤lu Standart Hata Standart Maliyet Sistemi Standart Hata Standart Maliyetler [Alm. Standardfehler] [Fr. Erreur normale ] [‹ng. Stan dard error ] Bir ana kütleden iadeli ve iadesiz seçimlerle farkl› örnekler seçilebilir. Bu farkl› örneklerin ortalamalar› bir tesadüfi de¤iflken olacakt›r. Örnek ortalamalar›n›n standart sapmas› örnekleme bölünmesinin (örnekleme da¤›l›m›n›n) de¤iflkenli¤inin bir ölçüsü olacakt›r. Bu ölçü standart hata olarak adland›r›l›r. Örnek ortalamalar›n›n standart hatas› genellikle σx sembolü ile ifade edilir. Ana kütle varyans› (standart sapmas›) σ2 biliniyorsa σ σx = √n [Alm. Plankosten] [Fr. Coût normal] [‹ng. Standard cost] Maliyetlerin önceden ve bilimsel hesaplara dayan›larak, olmas› gereken düzeyde ele al›nmas› ve birim maliyetlemede fiili rakamlar yerine bunlar›n kullan›lmas› standart maliyet diye adland›r›l›r. (Bkz. Standart Maliyet Siste mi) F. Bilgino¤lu olarak hesaplan›r. σ bilinmedi¤inde, örnekten ana kütle varyans› bir serbestlik derecesi ile tahmin edilir ve bu S2 ile gösterilir. n – ∑ (Xi-X) S2 = i=› n-1 dir. Bu durumda standart hata S σx = √n olarak hesaplan›r. Bu formüller örnek seçiminin iadeli (tekrarl› ) olmas› halinde veya örnekleme oran› 0.05’ten küçükse geçerlidir. Seçim iadesiz ise ve örnekleme oran› 0,05’ten büyükse, standart hata; n σx = σ √ √n N-n N-1 • • • • • • • • veya σx = √ S √n N-n N-1 olacakt›r. N-n N-1 sonlu ana kütle düzeltme faktörü (Bassel faktörü) veya k›saca düzeltme faktörü olarak adland›r›l›r. Örnek oranlar› söz konusu oldu¤unda standart hata σp ile ifade edilir ve σp = √ • • • • • • • • Pq ; (q = 1-P) n veya iadesiz seçim ve örnekleme oran› 0,05’ten büyük ise; σp = √ Pq √ n Standart Maliyet Sistemi [Alm. Standartkostencerechnung, Plankostenrechnung ] [Fr. Systéme du coût normal, Coût standart] [‹ng. Stan dart cost system, Standard costing ] Standart maliyetler, mamullerin önceden ve bilimsel yöntemlerle saptanan maliyetleridir. Bir standart maliyet sisteminde standart maliyetler, hem yan mamul ve mamuller itibariyle, hem de maliyet merkezleri itibariyle takip edilir. Bu durum, fiili maliyetlerin takip ve kaydedilmedi¤i anlam›na gelmez. Fiili maliyetler yine takip ve kaydedilirse de, bu maliyetlerin yar› mamuller ve mamuller itibariyle takibine gerek kalmaz. Fiili maliyetler, maliyet türleri ve maliyet merkezleri itibariyle takip edilir. Böylece gerek standart maliyetler, gerek fiili maliyetler, maliyetlerden sorumlu olan birimler (maliyet merkezleri) itibariyle takip edilmifl olur. Bu durum da, maliyetlerin, maliyetlerden sorumlu olan birimler itibariyle planlanmas›n› ve kontrolünü mümkün k›lar. Standart maliyet sisteminin fiili maliyet sistemine üstünlü¤ü özellikle bu noktada, yani maliyetlerin sorumluluk birimleri itibariyle planlanmas› ve kontrolü aç›s›ndan ortaya ç›kar. Standart maliyetlerin, dolay›s›yla standart maliyet sisteminin kullan›m alanlar› ve sa¤lad›¤› yararlar afla¤›daki gibi s›ralanabilir: Bütçelerin oluflturulmas› Maliyetlerin kontrolü ve verimlili¤in ölçülmesi Maliyetlerin düflürülmesi çabalar›na katk› Maliyetleme yöntemlerinin basitlefltirilmesi Maliyet raporlar›n›n zamanl› olarak haz›rlanabilmesi Hammadde, malzeme, yar› mamul ve mamul stoklar›n›n maliyetlenmesi Kontratlar, ihaleler ve çeflitli teklif vermeler için temel oluflturma Sat›fl fiyatlar›n›n saptanmas› Standart maliyet sistemi, özellikle afla¤›daki koflullar›n varl›¤› halinde daha yararl› olur: Büyük miktarlarda üretim yap›lmaktad›r. Ayn› mamul için tekrarlanan siparifller al›nmaktad›r. Üretim yöntemleri önceden belirlenmifltir. Teflvikli ücret sistemi kullan›lmaktad›r. Önemli miktarlarda bozuk ürün elde etme ihtimali mevcuttur. ‹flçilik verimi düflüktür veya dalgalanmaktad›r. Mamullerin düzeltilmesi veya üzerinde tekrar çal›fl›lmas› gerekmektedir. Mühendislik spesifikasyonlar› ve üretim k›s›mlar›na verilen talimat formel (resmi) niteliktedir veya formel hale getirilebilir. N-n N-1 olarak hesaplan›r. (Bkz. Örnekleme Hatas›) fi. Ba¤›rkan 1168 Standart Maliyet Sistemi Standart Sapma (para de¤erleri 000 TL) Mamul STANDART MAL‹YET KARTI Standard›n Saptand›¤› Tarih: 10 fiubat 19 KOD No. 1-182 3-189 4-463 5-268 Standart Birim Fiyat› Miktar 5 2 8 6 Departmanlar 1 125 TL/Kg. 26 TL/düz. 8 TL/Ad. 11 TL/Ad. 2 3 4 5 625 TL 52 TL 64 TL 66 TL Toplam Malzeme Maliyeti ‹fllem No. 1-28 3-12 4-18 5-3 Standart Saatler 807 TL Standart Ücret Haddi 1.2 0.6 0.8 2.0 Toplam Departmanlar 240 TL 240 310 240 288 TL 144 TL 248 TL 480 TL Toplam Direkt ‹flçilik Maliyeti 1 160 Departmanlar Standart Saatler 1,2 0,6 0,8 2,0 Direkt ‹flçilik Saati Bafl›na Yükleme Haddi 250 TL 185 210 380 300 TL 111 TL 168 TL 760 TL Toplam Genel ‹malat Maliyetleri 1 339 Birim Bafl›na Toplam ‹malat Maliyeti 3 306 Hammadde ve Malzemelerle ‹lgili Farklar: Fiyat fark› Kullan›m fark› (miktar, verim, kar›fl›m farklar› gibi) Direkt ‹flçilikle ‹lgili Farklar: Ücret fark› Verim (veya zaman) fark› Genel ‹malat Maliyetleriyle ‹lgili Farklar Harcama fark› Hacim fark› Verim fark› Yukardaki farklar çeflitli maddelerde aç›klanm›fl bulunmaktad›r. Standart maliyetler sürekli olarak gözden geçirilmelidir. Baz› standartlar hatal› olarak saptanm›fl olabilece¤i gibi, baz›lar› da fiyat ve ücret, üretim yöntemleri, mamul spesifikasyonlar› veya di¤er faktör ve koflullardaki de¤iflmeler nedeniyle geçerlili¤ini yitirmifl olabilir. Dolay›s›yla hatal› standartlar›n düzeltilmesi, geçerlili¤ini yitirmifl olanlar›n yeniden saptanmas› veya yeni standartlar›n gelifltirilmesi gerekebilir. (Bkz. Ham madde Miktar Fark›, Hammadde Fiyat Fark›, Hacim Fark›, Harcama Fark›, Genel ‹malat Maliyetleri Farkla r›) Y. Ercan Bir standart maliyet sisteminin baflar›s›, güvenilirli¤ine, do¤rulu¤una ve benimsenmesine ba¤l›d›r. Standartlar›n tespiti, iflletmede çeflitli bölümlerin koordineli çal›flmalar›yla baflar›l›r. Fiziki standartlar›n, kullan›m haddi standartlar›n›n (enerji ve iflçilikte oldu¤u gibi) ve kalite standartlar›n›n tespiti, genellikle mühendislik çal›flmalar›yla baflar›l›r. Fiyat ve ücret standartlar›n›n tespiti ise, sat›n alma, personel ve üretim departmanlar›n› ilgilendirir. Maliyetlere iliflkin bilgilerin, maliyetleme ve kontrol amaçlar›yla birlefltirilmesi ise maliyet muhasebecisinin fonksiyonudur. Standart maliyet sisteminde kullan›lan formlar›n flekil ve içeri¤i, sistemi kullanan iflletmenin ihtiyaçlar›na ba¤l› olarak de¤iflir. Yukar›da belli bir mamulün standart maliyetine iliflkin ayr›nt›y› bir araya getiren bir “standart maliyet kart›” örne¤i görülmektedir. Standart maliyet sisteminin en önemli fonksiyonlar›ndan birinin maliyet kontrolü oldu¤u yukarda belirtilmiflti. Standart maliyet sistemi kullan›ld›¤›nda, maliyetlerin, hem ne oldu¤u, hem de ne olmas› gerekti¤i belirlenir. Böylece, maliyetlerde ortaya ç›kan afl›r›l›klar, sapmalar nedenleriyle birlikte teflhis edilir. Bu da iflletmede bir maliyet bilincinin geliflmesine katk›da bulunur. Standart maliyetler, fiili maliyetlerin yarg›lanmas›nda bir ölçü oluflturur. Standart maliyet sisteminin kontrol fonksiyonuna ifllerlik kazand›rmak amac›yla çeflitli fark (varyans) analizleri gelifltirilmifltir. Bafll›ca maliyet farklar› afla¤›daki gibi gruplanabilir: Standart Sapma [Alm. Standardabweichung] [Fr. Déviation normale] [‹ng. Standard deviation ] 1169 Statik Analiz Stereogram Serileri ortalamalar›n› hesaplayarak bir tek de¤erle (rakamla) ifade edebilirsek de, ortalamalar bir serinin da¤›lma fleklini ve de¤iflkenli¤ini aç›klamazlar. Serilerin de¤iflkenli¤i incelenmek istendi¤inde en çok kullan›lan ölçü standart sapmad›r. Yani, standart sapma bir de¤iflkenlik ölçüsüdür. Standart sapma, seri terimlerinin aritmetik ortalamas›ndan sapmalar›n›n (ortalamaya göre farklar›n) kareli ortalamas›d›r. Standart sapma (σ) sembolü ile gösterilmektedir. Standart sapman›n hesaplanmas›nda farkl› formüller kullan›lmaktad›r. Burada iki genel formül verilecektir. Bunlardan basit seriler için kullan›lan standart sapma formülü; – – – σ = (X1-X)2 + (X2-X )2 +.....+ (Xn-X )2 n √ fleklinde veya daha k›sa bir flekilde n – ∑ (Xi-X)2 i-› σ= n • olarak aç›klanmaktad›r. Di¤er taraftan, frekansl› veya grupland›r›lm›fl (s›n›fland›r›lm›fl) frekans serileri için standart sapma formülü – s= ∑fi (Xi-X)2 √ εfi fleklinde olacakt›r. Standart sapmas› küçük olan serilerde seri terimleri serinin aritmetik ortalamas› etraf›nda, standart sapmas› büyük olan serilerden daha yo¤undur. Yani standart sapma seri terimlerinin aritmetik ortalama etraf›nda yo¤unlaflmalar›n› ifade eder. E¤er iki serinin aritmetik ortalamalar› eflit ise standart sapmas› küçük olan seride aritmetik ortalama etraf›nda yo¤unlaflma fazlad›r. Seri aritmetik ortalamalar› farkl› ise de¤iflme (de¤iflim) kat say›s› ile yo¤unlaflma karfl›laflt›r›labilir. Standart sapman›n karesi varyans olarak adlandr›l›r ve σ2 veya V(x) sembolleri ile ifade edilir. s= √ V(x) = sorunlara uygulanm›flt›r. Birçok mikro-ekonomik sorunda, ekonomide büyümeyi hesaba katmadan denge sa¤land›ktan sonra dönemden döneme de¤iflmeyen bir model ile çal›flma yap›labilir. Bu tür bir dengeye stasyoner durum denmektedir. Bundan baflka, birçok hallerde modelin vergi veya fiyat gibi bir parametredeki de¤iflmenin nihai etkileriyle ilgilenmekteyiz. Bu gibi problemlerde dengeyi herhangi bir zaman kesitinde inceleyebiliriz, çünkü denge herhangi baflka bir zamanda ayn›d›r. Mukayeseli statik analiz, modelin parametrelerinde meydana gelen spesifik de¤iflmelerin nihai denge üzerindeki de¤iflmelerini incelemektedir. Mukayeseli statik analiz, modelin parametrelerinde meydana gelen spesifik de¤iflmelerin nihai denge üzerindeki de¤iflmelerini incelemektedir. Mukayeseli statik sorunlar iki ayr› tip oluflturmaktad›r: Tüketiciler, firmalar gibi münferit ekonomik ajanlar›n optimizasyon davran›fllar›n›, ajanlar›n f›rsatlar›n›n bir fonksiyonu olarak aç›klamaktad›r. Bu tür problemlerin çözümü, f›rsat setinin oluflturdu¤u tahditlere ba¤l› olarak, bir objektif fonksiyonunun maksimum veya minimumunu bulmakt›r. Birkaç ekonomik ajan›n genellikle piyasalar aras› karfl›l›kl› etkilerinin sonucu oluflan dengeyi incelemektedir. Bu durumlarda meydana gelen denge, bir fonksiyonun minimum veya maksimumu fleklinde tan›mlanamaz. Dengenin istikrar flartlar›n›n saptanmas› gerekmektedir. Statik analizin uzun bir geçmifli vard›r. Marshall 1920 y›l›nda, John Hicks 1939 y›l›nda bu metodu kullanm›flt›r. Samuelson Foundations adl› kitab›nda formel tekniklerin yarar›n› aç›kça göstermifltir. (Bkz. IS-LM Modeli) D. Demirgil √σ 2 fi. Ba¤›rkan Statik Analiz [Alm. Statische Analyse] [Fr. Analyse statiqué] [‹ng. Static analysis] Zaman›n önemli bir rol oynamad›¤› analize verilen add›r. Statik bir analiz, ak›m de¤iflkenlerine de uygulanabilir; ancak bu ak›mlar›n dengeyi etkileyebilecek stoklar› de¤ifltirmemesi gerekmektedir. Bundan baflka, dinamik analizin karma bir flekli, dönem zarf›ndaki ak›mlardan etkilenerek, her dönemin sonunda stok de¤iflmeleri gösteren, k›sa dönemli bir modeli incelemek için statik analizin araçlar›n› kullanmakad›r. IS - LM modeli istisna edilirse, statik analiz baflar›l› bir flekilde mikro-ekonomik 1170 • Statik Bilanço [Alm. Statische Bilanz] [Fr. Bilan statique ] [‹ng. Static balance-sheet ] Bilançonun yaln›zca varl›k unsurlar›n› göstermesine dayanan statik bilanço kuram›n›n temelini, öz sermayenin nominal olarak korunmas› oluflturur. Böylece fiktif kâr kavram›ndan uzaklafl›l›r. Nickliseh’in görüflü olarak bilinen bu kuram, bilançoyu, iflletmenin belirli bir andaki varl›k ve sermaye durumunu gösteren bir araç olarak tan›mlar. (Bkz. Organik Bilanço) F. Bilgino¤lu Stereogram [Alm. Steregramm] [Fr. Stéréogramme] [‹ng. Stereog ram] Üç ayr› de¤iflkende ortaya ç›kan geliflmelerin bir arada yans›t›ld›¤› üç boyutlu grafiklere verilen add›r. Örne¤in, sermaye (K) ve iflgücündeki (L) de¤iflmelerin üretim (Q) üzerindeki etkilerinin araflt›r›ld›¤› üretim fonksiyonlar›, ya da fiyat (P$) ve gelir düzeyinin (Y) talep edilen miktar (Q) üzerindeki etkilerini yans›tan talep fonksiyonlar› stereogramlara konu olabilir. Stok De¤erleme Yöntemleri Stok [Alm. Vorräte, Lagerbestand ] [Fr. Inventaire, stock] [‹ng. Stock-in trade, Inventory] ‹flletmenin varl›klar› içinde yer alan “stok” kavram› genifl anlam› ile tüm mallar› kapsar. Ancak bu mallar bir ticari iflletmede al›m-sat›m konusu olan mallar olabilece¤i gibi, bir imalat iflletmesinde hammadde, yar›mamul ve mamul olabilir. (Bkz. Stok De¤erleme Yöntemleri) F. Bilgino¤lu Stokastik De¤iflken ‹ki ba¤›ms›z (X 1, X2) ve ba¤›ml› (Y) de¤iflkenin söz konusu oldu¤u verilerde her bir üçlü gözlem (Y, X1, X2) stereogram›n oluflturdu¤u uzay içinde bir noktay› belirtecek, verilerin bir çoklu regresyon fonksiyonuna indirgenmesi sonucunda, fonksiyon iki koordinatl› grafiklerden farkl› olarak bir e¤ri ya da do¤ru yerine bir yüzeyi ifade edecektir. Y=a1+a2X1+a3X2 fleklindeki üç de¤iflkenli do¤rusal fonksiyonun stereogram yard›m›yla anlat›m› flekilde yer almaktad›r. (Bkz. Diyagram, Grafik, Kartezyen Koordinatl› Grafikler, Ser pilme Diyagram›, Regresyon Analizi, Gözlem) B.A. Köksal Sterilizasyon [Alm. Inaktivierung] [Fr. Sterilisation] [‹ng. Sterilisati on] Alt›n›n ve dövizin milli para miktar› ve dolay›s›yla fiyatlar genel düzeyi üzerindeki etkilerini nötralize etmek için izlenen politikad›r. Alt›n standard›n›n kurallar›ndan biri, bir ülkeye alt›n girifli oldu¤u zaman para miktar›nda bir geniflleme olaca¤›n› ve fiyatlar›n yükselece¤ini ifade etmektedir. ‹ngiltere ve ABD bu kural›n ifllememesi için tahvil ç›karmak suretiyle alt›n giriflini k›s›rlaflt›rmak, sterilize etmek politikas›n› izlemifllerdir. Döviz rezervlerinin artmas› da piyasada para miktar›n›n artmas›na yol açmaktad›r. Para miktar›n›n fiyatlar üzerindeki etkisini engellemek gayesiyle piyasadan ayn› miktarda paray› çekmek için devlet tahvilat› ihraç etmek döviz art›fl›n›n etkilerini sterilize etmektedir. D. Demirgil Stockbroker [Alm. Effektenmakler, Effektenhändler] [Fr. Commision naire de bourse ] [‹ng. Stockbroker] Müflteri hesab›na menkul de¤er al›p satan arac›ya, “stockbroker” denir. “Stockbroker” , sermaye piyasas› sisteminin mali arac›lar›ndand›r. Komisyon karfl›l›¤›nda çal›fl›r. Yeni ç›kar›lan menkul de¤erlerin pazarlanmas›n› üstelenebilir. Borsa faaliyetiyle ilgili cari hesap açarak müflterisinin mevduat›n› kabul edebilir veya ona ikrazda bulunabilir. (Bkz. Borsa, Borsa Organizasyonu ) F. Ergin 1171 [Alm. Zufallsvariable] [Fr. Variable stockhastic ] [‹ng. Random variable, Stochastic variable, Chance variable ] Bir de¤iflkenin sahip olabilece¤i de¤erler (fl›klar) kesin olarak önceden belirlenememekte ve ancak bu de¤erlerin ortaya ç›kma ihtimalleri saptanabilmekte ise, bu de¤iflken stokastik ya da tesadüfi de¤iflken olarak tan›mlanmaktad›r. Bir olayla ilgili olarak birbirinden farkl› gözlemlerin ortaya ç›kabildi¤i bütün durumlar ve bu do¤rultuda istatistiksel analizlere konu olan kollektif nitelikteki (tesadüfi etkenlere maruz) olaylar birer tesadüfi de¤iflken olarak kabul edildiklerinden, kavram çok çeflitli olaylar› aç›klamada kullan›labilmektedir. Örne¤in, bir zar at›fl› deneyinin sonuçlar›n›n yan› s›ra hava ›s›s›, firmalara göre ortalama ücretler, y›llara göre bu¤day üretimi ya da ailelerin ayl›k tüketim harcamalar› birer tesadüfi de¤iflken olmaktad›r. Bunun nedeni söz konusu de¤iflkenlerin alabilece¤i de¤erlerin kesin olarak önceden bilinmemesi ve ancak sonuçlar›n ortaya ç›kma flanslar› ile ilgili fikir yürütülebilmesidir. Bu durum de¤iflkenin flans de¤iflkeni olarak da adland›r›lmas›na yol açm›flt›r. Bir de¤iflkenin tüm fl›klar›, bir deneyin tüm sonuçlar› ile ayn› anlama geldi¤inden bu sonuçlar inceleme konusu tesadüfi de¤iflkenin olaylar uzay›n› oluflturmaktad›r. Tüm sonuçlar›n ihtimallerinin hesaplanmas› ile de de¤iflkenin ihtimal bölünmesi elde edilmektedir. (Bkz. ‹htimal, ‹htimal Bölünmesi, Olaylar Uzay›) B.A. Köksal Stok De¤erleme Yöntemleri [Alm. Vorrätebewertungsmethde ] [Fr. Méthodes d’ éva luation des stocks] [‹ng. Methods of inventory valuation, Methods of stock valuation] ‹flletmelerin dönem sonlar›nda faaliyet sonuçlar›n› saptayabilmesi, dönem sonunda iflletmede kalan mal stoklar›n›n envanterinin yap›lmas›na ba¤l›d›r. Sat›lan mallar›n maliyeti, dönem bafl› stoku ile al›fllar tutar› toplam›ndan dönem sonu stok düflülerek bulundu¤undan, dönem sonu stokun tutar›n›n saptanmas› gerekir. Muhasebe dönemi sonunda iflletmenin mülkiyetinde bulunan mal miktar›n›n say›larak, tart›larak, ölçülerek saptanmas›n› takiben, bu saptanan stok miktar›n›n birim fiyatlar› ile çarp›lmas› gerekir. Söz konusu birim fiyatlar her bir stok çefliti için farkl› oldu¤u gibi, de¤iflik zamanlarda al›nm›fl olmalar› durumunda birim fiyatlarda farkl›l›k gösterebilir. Stok tutar›n›n hesaplanmas›nda kullan›lacak birim Stok De¤iflimi Stopaj fiyat›n belirlenmesi “stok de¤erleme yöntemleri” diye adland›r›lmakta ve bunlar da flu gruplamaya tabi tutulmaktad›r: A- Maliyet De¤eri ‹le Stok De¤erleme Yöntemleri Has maliyetle de¤erleme Son fatura fiyat›yla de¤erleme Ortalama maliyetle de¤erleme - Basit ortalama - A¤›rl›kl› ortalama - Hareketli ortalama ‹lk giren ilk ç›kar (FIFO) Son giren ilk ç›kar (LIFO) Temel stok de¤erleme B- Piyasa veya Maliyet De¤erlerinden Düflük Ola n›yla De¤erleme. C- Tahmini De¤erlerle Stok De¤erleme. F. Bilgino¤lu • • • • • • bi, sabit fiyatlarla stok de¤iflimini bulmak için de ayn› ifllemlerin yap›lmas› gerekmektedir. ‹flletmelerin muhasebe kay›tlar›ndan (kitap de¤eri) elde edilen stok farklar› ile milli gelir anlam›nda bulunan stok de¤iflmeleri aras›ndaki farka “stok de¤erlendirme fark›” denmektedir. Faaliyet kollar›nda hesaplanan katma de¤erlerinin toplanmas› ile bulunan gayri safi milli gelire var›rken stok de¤erlendirme fark› ± de¤er olarak toplama eklenmektedir. E. Özötün Stok Devir H›z› [Alm. Lagerumschlagshäufrgkeit] [Fr. Rotations du stock] [‹ng. Inventory turnover, Stock turnover] Stok dönme çabuklu¤u diye de an›lan stok devir h›z›, stoklarla sat›lan mallar›n maliyeti aras›ndaki iliflkiyi gösterir. Sat›lan mallar›n maliyeti ortalama stoklara bölünerek hesaplan›r: Stok De¤iflimi [Alm. Vorratsveränderung ] [Fr. Variations des stocks ] [‹ng. Change in stocks] Milli muhasebe sisteminde sermaye teflekkülü iki kalemden oluflmaktad›r: 1) Gayri safi sabit sermaye teflekkülü, 2) Stok de¤iflimi. Sermaye teflekkülü ekonomide nihai talebin bir bölümünü oluflturmaktad›r. Sermaye teflekkülünün bir bölümü olan stok de¤iflimi (milli gelir anlam›nda), ekonomide imal ve hizmet üretimini kâr amac› ile gerçeklefltiren faaliyet kollar›ndaki iflyerlerinin, ellerinde y›l bafl› ve y›l sonlar›nda bulunan satamad›klar› ve tüketemedikleri (ara mal olarak) hammadde ve yard›mc› mallar, yar› mamuller ve mamul mallar›n stoklar› aras›ndaki fiziki de¤iflimin parasal de¤eridir. Ekonomideki nihai tüketim birimi olan hanehalklar›, kâr amac› gütmeyen kurulufllar ve devlet hizmetleri üreticileri, mallar› ald›klar› anda tüketmifl kabul edilirler. Bu birimler için stok söz konusu de¤ildir. Ancak, devlette stratejik önemi olan mallar›n bulunmas›nda stok de¤iflimi söz konusu olur. Y›l sonu ile y›l bafl› stoklar› aras›ndaki fiziki de¤iflimden yukar›da söz etmifltik. ‹flletmelerin muhasebe kay›tlar›ndaki y›l sonu ile y›l bafl› stok de¤erleri aras›ndaki fark, milli gelir anlam›nda stok de¤iflimini, yani fiziki de¤iflmeyi vermez. Muhasebe kay›tlar›nda stoklar de¤erlendirilirken fiyat art›fl ve eksiliflleri de göz önünde bulundurulur. Bu nedenle söz konusu kay›tlara göre bulunan de¤er (kitap de¤eri) ± sermaye kazanc›n› kapsar. Bu fark› ortadan kald›rmak için stoklar› oluflturan mallar›n ortalama üretim de¤eri, yani üretime konu ol duklar›nda de¤erlendirildikleri ortalama üretim birim de¤eri ile de¤erlendirilmeleri gerekir. Bu yoldan hesap lama uygulamada çok zor oldu¤undan yap›lamaz. Bu nedenle fiziki art›fla varabilmek için y›l bafl› ve y›l sonu stoklar› uygun deflatörlerle düzeltilip, yeniden bulunan stok de¤erlerinin fark› al›narak stok de¤iflimine var›l›r. Stok de¤ifliminde fiziki de¤iflmenin esas al›naca¤› belir tilirken, mallar›n miktar›nda adet ya da a¤›rl›k olarak de¤iflme olmad›¤› da yukar›daki aç›klamam›zda görülmektedir. Cari fiyatlarla de¤iflim hesaplan›rken yap›ld›¤› gi- 1172 SDH= Sat›lan Mallar›n Maliyeti 1/2 (Dönem Sonu + Dönem Bafl›) Stok Stok Stok devir h›z›, oran›n ait oldu¤u dönem gözönünde bulundurularak yorumlanmal›d›r. Stok devir h›z› yüksek bir oran olarak bulunursa, bu ayn› stokla daha büyük bir ifl hacmi ya da daha az stokla ayn› ifl hacmini gerçeklefl tirmek fleklinde yorumlan›r. ‹malat iflletmelerinde hammadde ve mamuller için ayr› stok devir h›zlar› hesaplanmas› gerekir. F. Bilgino¤lu Stok Kontrol [Alm. Lagerbestandskontrolle] [Fr. Contrôlle de l’in ventaire] [‹ng. Stock control, Inventory control] ‹stenilen mal› istenilen zamanda haz›r bulundurmak ve bunu en ekonomik biçimde gerçeklefltirmek stok kontrol kavram›n›n amac›n› oluflturur. Sanayi iflletmelerinde kullan›lan malzemelerin binlerce kaleme ulaflmas› ve eldeki stoklar›n de¤erinin büyük tutarlara ulaflmas› konunun önemini k›saca aç›klamaktad›r. Stoklara ba¤l› olarak ortaya ç›kan ve stok kontrol ile çözümü gereken sorunlar flöyle özetlenebilir: Sürekli ve aksamas›z bir üretim için elde yeterli miktarda malzeme bulundurmak Eldeki stoklara asgari sermaye ba¤lamak Eldeki malzemeyi zaman ve emek bak›m›ndan en kolay kullan›labilecek bir flekilde depolamak Bir stok kontrol sisteminin kurulabilmesi için, bir partide ne miktar sat›n al›nmas› gerekti¤i, asgari ne kadar depolanaca¤›, tüketim h›z›, sat›n alma süresi gibi verilerin belirlenmifl olmas› gerekir. Bu verilerin belirlenmesi için çeflitli yöntemler gelifltirilmifltir. F. Bilgino¤lu • • • Stopaj [Alm. Quellensteuer] [Fr. Stopage] [‹ng. Witholding tax] Bir vergi borcu do¤du¤unda, bunun ilgili mükellef taraf›ndan ödenmesi genel kurald›r. Ancak, bazen kanun ko- Stopaj Stratejide Seçenekler yucu taraf›ndan as›l mükellef yerine üçüncü flah›slar›n da vergiden sorumlu tutulmas› öngörülebilir. Zaten çeflitli vergi kanunlar›nda da, as›l mükellef olmad›klar› halde, üçüncü flah›slar›n, ilgili vergiyi ödemekten sorumlu tutulduklar› görülmektedir. Esas olarak gelir vergisinde ve özellikle maafl ve ücretlerin vergi borcunu ödemesi aç›s›ndan baflvurulan bu usule stopaj veya kay nakta tevkif usulü denir. Burada vergi borcu, vergi mükellefi olan iflçi ve memur taraf›ndan bizzat de¤il, fakat vergi sorumlusu denen üçüncü flah›s taraf›ndan ödenir. Yine, mükellefin yerine getirmekle yükümlü oldu¤u flekle ve usule iliflkin flartlar›n vergi sorumlusu taraf›ndan yerine getirilmesi söz konusudur. Yani, vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bak›m›ndan, alacakl› vergi dairesine karfl› muhatap ve sorumlu kifli durumundad›r. Bu vergi sorumlusuna baz› yazarlar mutavass›t ödeyici de demektedir. Stopaj usulünde vergi, as›l borçludan de¤il, vergi sorumlusundan talep edilir. Bu yolla, gelir daha sahibinin eline geçmeden önce vergilendirilmifl olmaktad›r. Yani, iflçiye veya memura ücret veya maafl ödeyen iflveren, daha bu ödemeyi yapmadan önce, iflçi veya memurun ald›¤› ücret veya maafltan kanunen ödemesi gerekli olan gelir vergisini kesecek ve bu kesti¤i vergileri yasal süre içinde bir muhtasar beyanname düzenleyerek vergi dairesine ödeyecektir. Anlafl›laca¤› üzere burada iflçi veya memur kanuni mükelleftir, fakat onlar›n ad›na ve hesab›na vergilerini ödeyen ve muhtasar beyanname veren iflveren vergi sorumlusudur veya mutavass›t ödeyicidir. Bu uygulaman›n amac› ve fayadalar› flunlard›r: Vergilerin tahsilini daha kolay ve garantili flekilde gerçeklefltirmek, küçük matrahlar›n vergiden kaç›r›lmas›n› önlemek, maliye idaresinin ve vergi mükellefinin ifllem yükünü azaltmak, verginin, gelirin do¤uflundan çok k›sa bir süre içinde maliye dairesine geçmesini sa¤lamak ve nihayet verginin mükellef üzerindeki psikolojik etkisini gidermektir. Türkiye’de stopaj usulüne göre, maafl ve ücretlerden kesilen vergi tutar›n›n, ertesi ay›n 20. günü akflam›na kadar ilgili vergi dairesine muhtasar beyanname ile birlikte verilmesi genel kurald›r. Ayn› flekilde Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre, dar mükellefiyete tabi olan kurumlarda ücretler, serbest meslek kazançlar›, gayrimenkul sermaye iratlar›, menkul sermaye iratlar›, gayri maddi haklar›n sat›fl›, devri ve temlikinden al›nan de¤erler, kurumlar vergisi tevkifat›na tabidir. ‹flte bu kanunlardaki hükümlere göre vergi sorumlular›n›n ödedi¤i vergi borcu, kendilerinin borcu de¤ildir, ama gerçek vergi mükelleflerinin vergi borcunu kesip vergi dairesine yat›rmalar› söz konusudur. Gelir Vergisi Kanunu’na göre; vergi sorumlusu olup stopaj usulü gere¤ince vergi mükelleflerinin vergi borcunu ilgili vergi dairesine yat›rmas› gereken kurum ve kifliler flunlard›r: Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar,ticaret flirketleri, ifl ortakl›klar›, dernekler, vak›flar, dernek ve vak›flar›n iktisadi iflletmeleri, kooperatifler, yat›r›m fonlar›n› yönetenler, gerçek gelirlerini beyana mecbur olan ticaret ve ser- 1173 best meslek erbab›, zirai kazançlar›n› bilanço veya zirai iflletme hesab›na göre tespit eden çiftçiler. (Bkz. Vengi Tevkifat›) N. Falay/fi. Akkaya Stratejide Seçenekler [Alm. Strategische Alternativen] [Fr. Strategies alterna tives] [‹ng. Alternative strategies] Askerlik alan›nda bir savafl› kazanmak için de¤iflik stratejilerin varl›¤›ndan söz edilebildi¤i gibi, firma yöneti minde de firman›n h›zla büyümesini, bir ekonomik krizi en az zararla atlatmas›n› ya da rakiplerini en k›sa zamanda yar›fl d›fl› b›rakmas›n› sa¤layacak alternatif strateji lerden söz edilebilir. Yine, benzer nedenlerle bir ulusal ekonominin yönetiminde, de¤iflik büyüme stratejileri uygulan›r. Sanayileflmeyi öne alarak büyüme sa¤lanmak isteniyorsa, a¤›r sanayi ile bafllayan veya hafif tüketim mallar› sanayileriyle yetinen çok de¤iflik “sanayileflme stratejileri” söz konusu olabilir. Ayn› flekilde içe dönük ve ithal ikamesine a¤›rl›k veren bir geliflme stratejisi ile d›fla aç›lan ve d›flsat›m› gelifltirmeyi önde tutan bir geliflme stratejisi aras›nda seçim yapmak gerekebilir. Ayr›ca, h›zl› enflasyon ile yüksek oranda iflsizli¤i bir arada yaflamak durumunda kalan bir ekonomide genel dengeyi sa¤layacak politika demetlerini seçerken ülkeyi istikrar hedefine yaklaflt›racak de¤iflik stratejiler tart›flma konusu olabilir. Tüm bu örneklerde strateji, hedefe ulaflabilmemiz için izleyebilece¤imiz yol veya benimsememiz gereken temel yaklafl›m anlam›na gelir. Hedefe ulaflmam›z› sa¤layacak birden fazla yol varsa ve bunlardan herhangi birinin gerektirdi¤i temel yaklafl›m›benimsedi¤imiz ve gere¤ini yerine getirdi¤imiz zaman bizi gerçekten hedefe ulaflt›rabiliyorsa, o zaman de¤iflik stratejilerden birini seçmek, yani alternatiflerden birini tercih etmek gerekecektir. Bu seçimi yaparken, bizi hedefe ulaflt›rmas› söz konusu olmayan, ama çok çekici ve kolay gözüken sözde çözümlerin tuza¤›na düflmemek gerekir. Ancak gerçekçi ve tutarl› çözümler aras›nda yap›lacak ak›lc› bir seçim bir ülkeyi ya da bir firmay› yönetenleri baflar›ya ulaflt›rabilir. H›zl› enflasyon dönemlerinde ekonominin genel dengesini sa¤lamak amac›yla izlenebilecek alternatif stratejiler, yumuflak-inifl ve sert-tutum yaklafl›mlar›d›r. Yumuflak-inifl ve sert-tutum yaklafl›mlar›: Çift haneli enflasyon dönemine girmifl ekonomilerin ço¤unda iflsiz lik oran›n›n da oldukça yüksek düzeylere ç›kt›¤› ve ciddi bir stagflasyon döneminin yafland›¤›, 1973 petrol krizini izleyen on y›l içinde çok s›k görülmüfltür. Ekonomik büyümenin çok yavafllad›¤›, hatta baz› ülkelerde negatif büyümeye geçildi¤i bu dönemde, ekonomilerin enflasyo na karfl› savafl konusunda nas›l baflar›l› olabilecekleri, iflsizli¤i daha da art›rmadan ve ekonomiyi daha derin bir durgunluk dönemine sokmadan, enflasyon oran›n› nas›l afla¤›ya çekebilecekleri yo¤un biçimde tart›fl›l›r olmufltur. Uzun dönemde enflasyon h›z›n› düflürmeyi amaçlayan bu ülkelerin ço¤u, ekonomik büyümeyi geri plana iterek, öncelikle ekonomilerinin istikrara yaklaflmas› he- Stratejide Seçenekler Stratejide Seçenekler defini öne almak zorunda kalm›fllard›r. Bu anlamda he def seçimi yap›ld›ktan sonra ise, eknomiyi bu hedefe ulaflt›rmak için “nas›l bir yol” izlenece¤i, hangi araçlarla, nas›l bir yöntem izlenece¤i, flok tedavisi mi, yoksa afla mal› bir yol mu izlenece¤i tart›fl›lm›flt›r. Bu tart›flmalarda söz konusu olabilen iki de¤iflik strateji den biri yumu flak-inifl ya da aflamal› yaklafl›m (gradualist-approach ), di¤eri sert-tutum ya da so¤uk-hindi (cold-turkey) yaklafl›m› ad›n› almaktad›r. Uzun dönemde enflasyon h›z›n› düflürmeyi amaçlayan istikrar politikalar› söz konusu oldu¤u zaman iki de¤iflik strateji den hangisinin seçilece¤ine karar vermeden önce; (1) istikrar politikas›n›n kaç y›l sürece¤i ve bu süre içinde (2) toplam ekonomik kay›plar›nne olabilece¤i konusunda yaklafl›k olarak baz› bilgilere sahip olmak gerekiyor. Bu bilgilerin ›fl›¤›nda birinci yol, yani yumu flak-inifl stratejisi seçildi¤i takdirde, ekonomide fiyat is tikrar› na uzunca bir dönemde ve aflamal› olarak ulafl›labilecektir. Böyle olmas› önceden kabul edildi¤i için de daralt›c› para ve kredi politikas› gelir ve harcama politikalar› birdenbire yüksek dozlarda de¤il, tedricen, daha yumuflak bir tutum içinde uygulan›r. Böylece, parasal daralman›n yaratabilece¤i üretim ve istihdam kay›plar›n›n birdenbire çok yüksek düzeylere ç›kmas› önlenebilir. Afla¤›daki diyagramda yumuflak-inifl stratejisi izlenirse yüksek enflasyon düzeyinde gerçekleflen (E) denge noktas›ndan, daha düflük bir enflasyon h›z›n› içeren yeni denge noktas›na (E´) geçerken, toplam-talep (AD) e¤risinin birdenbire (AD´) düzeyine geriletilmeyip afla mal› olarak daralt›lmas› halinde, ara denge noktalar›n›n (B gibi), nas›l bir yol izleyebilece¤i ve bu yolun gelir düzeyine (Y) önemli kay›plara katlanmadan bizi daha düflük enflasyon düzeyine götürebilece¤i gösterilmifltir. Gelir düzeyi So¤uk-hindi stratejisi, yani sert-tutum yaklafl›m› benimsendi¤i takdirde, amaçlanan düflük enflasyon düzeyine en k›sa zamanda ulaflmak karar› bilinçli olarak al›nm›fl demektir. Bu nedenle toplam talep (AD) e¤risinin, 1174 hedeflenen düflük enflasyon düzeyi ile ba¤daflabilecek denge noktas›na (B´) en k›sa zamanda çekilebilmesi gerekecektir. Bu ise, para arz›n› derhal ve büyük ölçüde k›smaya yönelik önlemler baflta olmak üzere, reel ücretlerin, gelir ve harcamalar›n, hatta yat›r›mlar›n geriletilmesiyle sonuçlanacak bir seri daralt›c› önlemlerin, kat› ve ac›mas›z bir tutum içinde al›nmas› ve uygulanmas› kaç›n›lmaz olacakt›r. Böyle bir tutum benimsendi¤i ve ciddi biçimde uygulanabildi¤i takdirde, enflasyon h›z›, hiç kuflkusuz, çok daha k›sa sürede afla¤›ya çekilebilecektir. Ama, bu stratejiyi izlemenin yol açaca¤› üretim ve gelir kay›plar› çok büyük olabilir. Birden bire artan iflsizlik, söz konusu stratejinin toplumsal maliyetini yükselterek, istikrar›n bedelini toplumun daha pahal›ya ödemesine yol açabilir. Anti-enflasyonist politikan›n yüksek dozlarda ve kat› bir tutum içinde uygulanmas› bir anlamda flok tedavisi yönteminin benimsenmesi anlam›na gelir. Bu nedenle buna so¤uk-hindi, yani hastay› bir süre için donuklaflt›r ma pahas›na da olsa kesin tedavi etme yöntemi de denmektedir. Bu deyim ekonomiye t›p biliminden aktar›lm›flt›r. Amerika’da t›p bilimcileri sürekli alkol, sigara veya uyuflturucu alma al›flkanl›¤›na kendilerini kapt›ranlar› yüksek dozda ilaçlar ve floklarla tedavi ettikleri zaman, hasta bir süre duyarl›l›¤›n› yitirip donuklafl›yor ve adeta so¤uk-hindi budu görünümüne giriyor. Bu nedenle bir ekonomide fiyat istikrar›n› k›sa sürede sa¤lamak için yüksek dozda ve kat› reçetelerle tedaviye gidildi¤i zaman, ekonomik yaflam›n donuklaflmas›, durgunlu¤un derinleflmesi için de ayn› deyim kullan›l›yor. ‹ki de¤iflik strateji aras›ndaki farklar› daha aç›k seçik ortaya koyabilmek için, istikrar politikas› n›n uyguland›¤› süre içinde iflsizlik oranlar›n›n nas›l de¤iflece¤ini gösteren bir diyagram ile, enflasyon h›z›n›n nas›l de¤iflece¤ini ortaya koyan bir diyagramdan yararlanmak mümkündür. Stratejik Planlama Sümerbank Enflasyon h›z›ndaki de¤iflmeleri gösteren diyagramdan aç›kça görülmektedir ki sert-tutum stratejisi izlenirse enflasyon h›z› k›sa sürede hedef al›nan düzeye inmekte, oysa yumuflak-inifl stratejisi izlenirse bu düflüfl çok daha uzun sürede ve dalgalanmalara yol açarak sa¤lanabilmektedir. Öte yandan, iflsizlik oran›ndaki de¤iflmeler,her iki stratejide, bu kez ters yönde geliflmeler göstermektedir. Yani, yumuflak-inifl stratejisi benimsenirse iflsizlik ora n›nda önemli dalgalanmalar olmadan istikrar hedefine var›labilmekte, oysa sert tutum stratejisi benimsenip ekonominin donuklaflt›r›lmas› göze al›n›nca iflsizlik ora n›nda k›sa dönemde büyük dalgalanmalarla karfl›lafl›lmaktad›r. Bu iki alternatif stratejiden hangisinin seçilece¤i konusunda do¤ru bir karar verebilmek için, öncelikle ülkenin ekonomik yap›s›n›n, siyasal ve toplumsal verilerinin gerçekçi bir gözle de¤erlendirilmesi gerekecektir. Ayr›ca, k›sa ve uzun-dönem Phillips e¤rilerinin o ülkede o dönem için nas›l bir e¤ime sahip olabilece¤inin - dolay›s›yla iflsizlik ile enflasyon aras›nda nas›l bir de¤iflim oran›n›n (tradeoff) geçerli olabilece¤inin - araflt›r›lmas› ve elde edilecek sonuçlar›n de¤erlendirilmesi gerekecektir. Ayr›ca, seçilen strateji ne olursa olsun istikrar politi kas›n›n daha baflar›l› olabilmesi ve toplumsal maliyeti nin daha düflük düzeylerde tutulabilmesi için, baflar›y› s›n›rlay›c› kurumsal ve yap›sal engelleri azaltmay› veya tamamen ortadan kald›rmay› amaçlayan uzun dönemli önlemlerin destekleyici etkilerinden yararlanmak gerekebilecektir. B. Üstünel Stratejik Planlama [Alm. Strategische Planung ] [Fr. Planification stratégi que] [‹ng. Strategic planning ] Stratejik planlama, iflletmenin hangi faaliyet sahalar›nda ve hangi pazarlarda çal›flaca¤›n›n saptanmas›d›r. Kuflkusuz, bu planlamay› yapmadan önce iflletmenin tepe yönetimi, hangi amaçlar› gerçeklefltirmek zorunda oldu¤unu aç›k ve kesin bir biçimde belirlemelidir. Stratejik planlama, iflletmenin faaliyette bulundu¤u çevre içinde baflar›l› olabilece¤i çal›flma konular›n›n saptanmas›n› ilgilendirdi¤ine göre, iflletme ile çevresi aras›ndaki iliflkileri düzenleme niteli¤indedir. Bu nitelik, ona d›fla dönük bir özellik kazand›r›rken, yaflamak ve geliflmek için içinde bulundu¤u ortam› ve tehlikelerini bilmek zorunda olan iflletmenin de önemli bir arac› olmaktad›r. K›saca, stratejik planlama iflletmenin yaflad›¤› ortama aç›lan penceresidir. ‹flletme, stratejik planlama gere¤i, yaflad›¤› ortam›, ortam›n tehlike ve f›rsatlar›n› de¤erlendirirken, kendi araç ve olanaklar›n› da dikkate alarak kendisine en iyi durumu sa¤layacak kaynaklar›n›n tahsisini yapacakt›r. E.Eren Student Bölünmesi (Bkz. t Bölünmesi) 1175 Sübvansiyon [Alm. Staatliche Subventionen] [Fr. Subvention] [‹ng. Subsidy] Devlet taraf›ndan, çok nadir hallerde kifliler taraf›ndan yap›lan bir ödemedir. Bu ödeme sayesinde tüketicilerin ödedikleri fiyat ile üreticilerin maliyetleri aras›ndaki fark, fiyat›n marjinal maliyetten düflük olmas›na imkân verir. Bu tür ödemeler flu amaçlardan birine hizmet eder: 1) Vergi ödeyenden bir mal› üreten veya tüketene yap›lan bir transfer. Örnek: Çiftçilerin gelirlerini yükseltmek. 2) Arz veya talep esnekli¤i mekanizmas› sayesinde al›c›n›n veya sat›c›n›n davran›fl›n› etkilemek. Örnek: D›flsal ekonomiler. 3) Baz› mallar›n fiyatlar›n› düflük veya istikrarl› tutmak. Örnek: Anti enflasyonist bir politika gere¤i. Baz› hallerde sübvansiyonlar çok say›da ürün üreten firmalar›n çapraz sübvansiyon uygulamalar›nda da görülür. (Bkz. Mali Yard›m) D. Demirgil Sükna Hakk› [Alm. Wohnrecht] [Fr. Droit d’habitation ] [‹ng. Right of habitation] Sükna hakk› bir kifliye bir evde veya evin belirli bir bölününde oturma yetkisi veren, kifliye ba¤l› olarak kurulan, devri ve mirasç›ya geçmesi mümkün olmayan bir kiflisel irtifak hakk›d›r. (MK. m. 748) Tersine bir hüküm bulunmad›kça, sükna hakk›n›n kazan›lmas› ve sona ermesine, intifa hakk›n›n hükümleri uygulanacakt›r. (MK. m. 748) Sükna hakk› aksine bir hüküm bulunmad›kça, hak sahibine hakka konu teflkil eden tafl›nmazda ailesiyle veya ev halk›yla birlikte oturma yetkisini verir. (MK. m. 749) Hak sahibi evin tamam›n› kullan›yorsa, ola¤an masraflar kendisine aittir. Malik ile birlikte kullan›m varsa, koruma masraflar›n› malik öder. ‹. Ulusan Sümerbank Sümerbank 1933 y›l›nda daha önce kurulan Türkiye Sanayi Kredi Bankas› ile Devlet Sanayi Ofisi’nin yerine bir iktisadi devlet teflekkülü olarak kuruldu. Bafll›ca kurulufl amaçlar› flu flekilde özetlenebilir. Devlet Sanayi Ofisinden devral›nan fabrikalar› iflletmek. Devlet sanayii alan›ndaki iflletmeleri kurmak, iflletmek, özel kurulufllardaki devletin ifltirak hisselerini idare etmek. Verimlilik ve kârl›l›k ilkelerini gözönünde tutarak imalat sanayiini kurmak ve bunlar›n iflletmecili¤ini yapmak. Üretim ve mamulleri için sat›fl ma¤azalar› kurmak. Ülke kalk›nmas›nda gerekli olan s›nai kurulufllara yard›m etmek. • • • • • Süper Çarpan fiark Sigorta A.fi. müesseselere kredi vermek ve her türlü bankac›•l›kS›nai ifllemi yapmak. k=1/1-b=1/1-0.8=5’tir. Süper çarpan ise kx=1/1b-b-y=1/1-(0.8+0.05)=6.66 Yerli hammaddeye dayal› ve iç pazara dönük ulusal sanayiyi gelifltirmeyi amaçlayan Sümerbank’›n kurdu¤u kurulufllardan baz›lar› flunlard›r: Defterdar Yünlü Sanayii; Hereke, Bünyan ve Bursa Merinos ‹pekli ve Yünlü Dokuma; Bak›rköy Pamuklu Dokuma; Nazilli Basma; Erzincan ‹plik, Gemlik Suni ‹plik; Deri ve Kundura Sanayii; Denizli Kendir Sanayii; Kütahya Seramik; Filyos Atefl Tu¤las›; Y›ld›z Porselen. Bu ba¤l› fabrikalar› sonradan birer müesseseye dönüfltürülen ve Haziran 1984’te kamu iktisadi teflebbüsü statüsü kazanan Sümerbank, karfl›laflt›¤› mali s›k›nt›lar nedeniyle Eylül 1987’de özellefltirme kapsam›na al›nd›. Mülkiyet ve yönetimi Toplu Konut ve Kamu Ortakl›¤› ‹daresi’ne verildi ve ad› da Sümerbank Holding A.fi. olarak de¤ifltirildi. Haziran 1993’te bankac›l›k biriminin ayr›lmas›yla Sümer Holding A.fi. ad›n› alan kuruluflun toplam 37 bin kifliyi istihdam eden 33 iflletme, 7 ortakl›k ve 29 ifltirakinin özellefltirme ifllemleri belli programa ba¤land›. Sümerbank’›n bankac›l›k birimi Ekim 1995’te Garipo¤lu Grubu taraf›ndan 103,5 milyon dolara sat›n al›nd›. Bu sat›fl iflleminin ard›ndan yeni bir yap›lanmaya giren Sümerbank k›sa sürede h›zl› bir geliflme içine girdi. 1996 sonu itibariyle ödenmifl sermaye ve yedek akçeler toplam› 5,8 trilyon, toplam mevduat› 61 trilyon ve açt›¤› krediler 22 trilyon TL olan Sümerbank’›n flube say›s› 69 ve personel say›s› 1 040’t›r. d›r. F. Ergin Süpranasyonal Kurulufllar [Alm. Surranationale Organisation ] [Fr. organisation supranationale ] [‹ng. Supranational organization ] Üye devletlerden ayr› siyasi ve idari hüviyetleri olan ve bütünleflme hareketini temsil eden organlard›r. Fonksiyonel ba¤›ms›zl›¤a sahiptirler ve kendi konular›nda ka uverain’dirler. D. Demirgil Sürekli Enflasyon [Alm. Anhaltende Inflation] [Fr. Inflation causée par l’i nercie] [‹ng. Intertial inflation ] Geçmiflteki fiyat art›fllar›n› devam ettirme iste¤inden kaynaklanan enflasyondur. Yak›n geçmiflte, yak›n sahalarda, sektörlerde veya mallarda yap›lan fiyat art›fllar›n› emsal alan müteflebbis veya yönetici kendi mallar›n›n fiyatlar›n› art›rabilmektedir. Son bir iki ay zarf›nda kendi üretti¤i mala yak›n mallara zam yap›ld›¤›n› gören müteflebbis veya yönetici yak›n oranlarda zam yapmaktad›r. Zam yap›labilmesi için piyasalar›n oligopolcu olmas› gerekmektedir. Oligopol piyasalar›nda tek üreticinin fiyat art›rmas›ndan çok, ayn› mal› üreten 3 veya 4 oligopolcunun birden ve ayn› oranda fiyatlar›n› art›rmalar› beklenmelidir. Sürekli enflasyon, beklentilere ba¤l› enflasyondan (sonuç bak›m›ndan ayn› olmakla beraber) kullan›lan k›stas›n zamanlamas› bak›m›ndan farkl›d›r. Beklentilere ba¤l› enflasyon geriye bakarak ve yap›lan zamlar› emsal alarak de¤il, ileride meydana gelmesi muhtemel fiyat art›fllar›n› esas alarak yap›lan fiyat art›fllar›d›r. Sürekli (in tertial ) enflasyon Neo-Keynesçiler taraf›ndan, beklentilere ba¤l› (expectational) enflasyon monetaristler taraf›ndan öne sürülmüfltür. (Bkz. Enflasyon, Gizli Enflas yon, Talep Enflasyonu, Maliyet Enflasyonu) D. Demirgil A. ‹lkin/N. Elhüseyni Süper Çarpan [Alm. Süpermultiplikator] [Fr. Supermultiplicateur] [‹ng. Super-multiplier] Süper çarpan terimi, J.R.Hick taraf›ndan 1950’de iktisat literatürüne sokulmufltur. Keynes’in yat›r›m çarpan›, net yat›r›mlar ile sermaye stokundaki eksilifli telafi eden yat›r›mlar aras›nda ay›r›m gözetmemektedir. Oysa, her yat›r›m, ülkenin toplam üretim kapasitesine net bir katk› sa¤lamaz. Eskime, demode olma veya tahrip olma gibi çeflitli nedenlerle eksilen sermaye stokunun yerini tutmak üzere de yat›r›mlar yap›l›r. Ayr›ca, iktisadi yarar› olmayan sosyal amaçl› yat›r›m harcamalar› da vard›r. Süper çarpan, üretim kapasitesini art›r›c› nitelik tafl›mayan bu tür yat›r›mlar›n gelirlere etkisini de kapsamaktad›r. Süper çarpan›n formülü fludur: kx=1/1-b-γ Bu formülde; b, marjinal tüketim e¤ilimidir. γ yahut “gamma”n›n de¤eri ise, Ip/Ydir. Y, gelirdir. Ip, sermaye stokunu yenileyici nitelikte yani üretim art›r›c› olmayan yat›r›md›r. Rakamlarla bir örnek verelim. Marjinal tüketim e¤ilimi 0.8 olsun. “Gamma”n›n de¤erini 0.05 olarak kabul edelim. Keynes sistemindeki yat›r›m çarpan› Svenska Handelsbanken AB (publ) Merkezi Stckholm’dedir. 1871’de Stockholm Handelshanken ad›yla kuruldu. 1919’da A.B. Svenska Handelsbanken ad›n›, 1956’da flimdiki ad›n› ald›. 1990-91 y›llar›nda Skänska Banken ile birleflti. 1995 sonu itibariyle sermayesi 2,5 milyar, mevduat toplam› 245,6 milyar, bilanço toplam› 476,3 milyar ‹sveç Kronu’dur. ‹sveç’te 487, yurtd›fl›nda 7 flubesi vard›r. S. Abaç/N. Elhüseyni Swiss Bank Corporation (Bkz. Société de Banque Suissse) fiark Sigorta A.fi. Bütün sigorta dallar›nda faaliyet gösteren fiark Sigorta, 1923 y›l›nda kurulmufltur. Sermayesi 500 milyar TL olup, bafll›ca ortaklar› ve sermaye paylar› flöyledir: Koç 1176 fiartizm fierefiye fabrikalar›na ortak olmak. • fieker Hazine bono ve tahvilleri, hisse senetleri al›p satmak, • Pancar kooperatiflerinin ve ortaklar›n›n fleker fabrika• Holding (%47,09), Allianz (%37,09) ve Tokio Marine (%10). fi. Özgencil/N. Elhüseyni lar›, bankalar ve baflka flirketlerle olan kredi ifllerinde arac›l›k etmek. Bankan›n kredilendirme politikas›, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, TÜGSAfi ve Ere¤li Demir Çelik gibi kamu iktisadi teflebbüslerinin finanse edilmesi do¤rultusundad›r. 1995 y›l› sonu itibariyle toplam mevduat› 23,847 trilyon TL’dir; 11,672 trilyon TL tutan toplam kredilerinin büyük bölümü k›sa vadelidir. Baflta fleker sanayii olmak üzere çeflitli sanayi dallar›nda faaliyet gösteren fiekerbank’›n 38 kuruluflta ifltiraki bulunmaktad›r. Merkezi Ankara’da bulunan bankan›n 190 flubesinde 3 393 personel çal›flmakta›r. fiartizm [Alm. Chartismus] [Fr. Chartisme] [‹ng. Chartism] fiartizm, ‹ngiltere’de 19. yüzy›l›n ilk yar›s›nda gözledi¤imiz siyasal ve ekonomik k›p›rdan›fllara genel olarak verilen add›r. Gerçekten 1838’de iflveren dernekleri artan iflçi talepleri nedeniyle örgüt üyesi iflçileri iflten ç›karacaklar›n› aç›klay›nca, iflçi dernekleri toplu bir bildiri yay›nlad›lar. “The People’s Charter” ad›n› tafl›yan bu bildiriden ötürü, bu ve bunu izleyen geliflmeler “chartist (flartist) hareket” olarak adland›r›ld›. Bu geliflmelerin nedenlerini daha iyi anlayabilmek için 19. yüzy›l›n ilk yar›s›ndaki geliflmelere bir göz atmak gerekir. 1820’lerde örgütlenmeye bafllayan ‹ngiliz iflçileri 1830’larda, art›k salt ekonomik de¤il, ayn› zamanda siyasal taleplerle ortaya ç›kmaya bafllam›fllard›. 1832 Seçim Yasas› oy veren kitleyi geniflletmesine karfl›n, seçim çevrelerini de¤ifltirmemiflti. Bu ise, k›rsal kesime nazaran iflçilerin yaflamakta oldu¤u kentlerin aleyhinde bir durum ortaya ç›kar›yordu. ‹flçilerin siyasal taleplerinin yo¤unlu¤u bu noktadayd›. fiartist bildiride yer alan talepler aras›nda; tüm erkekleri kapsayan bir genel oy hakk›, oy vermede gizlilik yöntemi, temsilcilere maafl ödenmesi gibi hususlar vard›. Parlamento 1839’da bir milyon ikiyüz bin imza ile verilen dilekçeyi görüflmeye bile gerek duymaks›z›n reddetti. Bas›n ve kimi ayd›n çevrelerin tepkisi bofla ç›kt›. 1842’de üç milyon imza topland›. Ancak bildirideki talepler parlamento taraf›ndan gene dik kate al›nmad›. Sadece yiyecek maddelerinden al›nmakta olan vergiler biraz düflürüldü. ‹ngiltere’de 1848 k›fl› çok zorlu geçti. Yiyecek ve yakacak bulma konusunda güçlük çeken kitleler umutlar›n› yeniden flarsist harekete ba¤lad›lar. Fakat büyük törenlerle ve alt› milyon imza ile verilen dilekçe gene etkili olmad›. ‹ngiltere’de flartistlerin bildirisinde yer alan talepler ancak sonraki altm›fl y›l içinde gerçekleflebildi. T. Atefl fieker Sigorta A.fi. A. ‹lkin/N. Elhüseyni Bütün sigorta dallar›nda faaliyet gösteren fieker Sigorta, 1954’te kurulmufltur. Sermayesi 119,2 milyar TL olup, bafll›ca ortaklar› ve sermaye paylar› flöyledir: Sert Holding (%37,89), Adapazar› fieker Fabrikas› A.fi. (%17,32), Konya fieker Fabrikas› A.fi. (%16,07). fieker Sigorta’n›n 1995 sonu itibar›yla acente say›s› 430, personel say›s› 186’d›r. fi. Özgencil/N. Elhüseyni fierefiye [Alm. Sonderumlage] [Fr. Cote immobiliere] [‹ng. Spe cial assessment] Merkezi yönetimlerle özellikle belediye gibi yerel yönetimler taraf›ndan yap›lan altyap› mal ve hizmetleri dolay›s›yla tafl›nmazlar›n de¤erinde ortaya ç›kan yükselme nedeniyle, o tafl›nmazlar›n sahiplerine sal›nan yükümlülü¤e denir. fiehrin bir bölgesinde yeni bir yol yap›m›na giriflilmesi ya da mevcut bir sokak veya caddenin iyilefltirilmesi halinde, söz konusu inflaat nedeniyle o sokak veya caddede bulunan arsa, dükkân, ev gibi yap›lar›n de¤erinde bir art›fl olacakt›r. fierefiye, iflte bu de¤er kazanma olay›n› temel al›r. Ortaya ç›kan de¤er kazanma olay›nda, merkezi ya da yerel yönetimin yapt›¤› bu altyap› hizmetinin do¤rudan etkisi vard›r. Dolay›s›yla, bu sonucun elde edilmesinde ve söz konusu tafl›nmazlar›n de¤erinin art›fl›nda rol oynayan devletin, bu de¤er art›fl› nedeniyle bir tasarrufta bulunma hakk› da do¤maktad›r. Yani, elde edilen de¤erin bir bölümünün devletçe veya hizmeti gerçeklefltiren kamu tüzel kiflisi taraf›ndan al›nmas› hakk› do¤maktad›r. Bu genel özellikleriyle flerefiye, giriflilen altyap› ve bay›nd›rl›k hizmetlerinin finansman›na yönelik olarak getirilmifl bir yükümlülüktür. Çünkü ancak flerefiye almak yoluyla, belirtilen altyap› hizmetlerinin bütünüyle veya k›smen yerine getirilmesi mümkün olmakta ya da kolaylaflmaktad›r. Bu haliyle flerefiye, vergi gibi ödenmesi zorunlu olan bir yükümlülük niteli¤ini tafl›r. Di¤er bir deyiflle ihtiyari bir ödeme de¤ildir. Ancak, vergi karfl›l›ks›z bir yüküm- fiekerbank T.A.fi. Her türlü bankac›l›k ifllerini yapmak ve ana sözleflmesinde belirtilen ticari faaliyetleri yürütmek üzere 1953 y›l›nda Pancar Kooperatifleri Bankas› ad›yla Eskiflehir’de kuruldu. Merkezinin 1956 y›l›nda Ankara’ya tafl›nmas›ndan sonra fiekerbank ad›n› ald›. Halen hisselerinin büyük bölümü pancar kooperatiflerine aittir. 1995 y›l› sonu itibar›yla ödenmifl sermaye ve ihtiyat akçeleri toplam› 1,546 trilyon TL’dir. fiekerbank, bankac›l›k ifllemlerinin yan› s›ra flu faaliyetleri yürütmektedir: Sanayi, tar›m ve madenlerle ilgili teflebbüs ve taahhütlere giriflmek. Mümessillik, vekâlet, nakliyecik, sigorta ve acentelik iflleriyle u¤raflmak. • • 1177 fiili Deneyi fiüpheli Alacaklar lülük iken, flerefiye bir hizmet karfl›l›¤›nda al›nmaktad›r. Yaln›z, flerefiye ödeme yükümlülü¤ünü getiren, hizmetin yap›lmas›na karar veren yine devlettir. (Bkz. Vergi) N. Falay fiili Deneyi [Alm. Chile-Experiment] [Fr. Model de Chili] [‹ng. Chi li experiment] fiili modeli, Friedmanc› para politikas›n›n kötü örne¤i olarak iktisat literatüründe sk s›k kullan›l›r. Ancak fiili’nin istikrar› sa¤layabilmek için gerçekten s›k› para politikas› uygulamas›na karfl›n, kur politikas›nda aksama nedeniyle ihracat uyar›lamad›¤›ndan, talepteki daralma do¤al olarak durgunluk ve iflsizli¤e yol açm›flt›r. Üstelik bunlar yeteri kadar düzeltilmedi¤inden ithalat da h›zla artm›fl, d›fl aç›k genifllemifl ve sonuç olarak da d›fl borçlar yükselmifltir. Olumsuz sonuçlar ortada iken yönetim bu kez ithalat› miktar s›n›rlamalar›yla daraltmay› denemifl ve durgunlu¤u daha da yo¤unlaflt›rm›flt›r. K›sacas› fiili ak›lc› bir istikrar politikas› uygulayaca¤›na, ilkel bir müdahalecili¤i tercih etti¤inden ekonomi politikas›nda baflar›s›zl›¤a u¤ram›flt›r. E. Alkin fiok Tepkileri [Alm. Schockrückstosse] [Fr. Réactions contre chôques inflationistes] [‹ng. Reactions against inflationary shocks] Bir sektörde faktör ve mal fiyatlar› ile maliyetlerinin afl›r› ve ani art›fllar göstermesine “enflasyon floku” denmektedir. Devalüasyonlar, petrol fiyatlar›n›n yükseltilmesi, taban fiyatlar›na yüklü zamlar yap›lmas›, devlet bütçesi ile kamu iktisadi kurumlar›n›n finansman aç›klar›, belediyelerin normal gelirleri üstünde harcama yapmalar›, d›flal›m t›kan›kl›¤›na ba¤l› karaborsac›l›k, piya- san›n kartelleflmesi, yat›r›mlar›n tasarrufu aflmas›, ücret art›fllar›n›n prodüktivite art›fl› üstünde bulunmas› enflasyon floklar›na gösterilebilecek örneklerdir. Enflasyon floklar›na tepki, reel gelirleri azalan gruplardan gelir. fiok tepkileri, ayn› zamanda sosyal huzursuzluk kayna¤› olabilir. Reel geliri azalan grup ücretliler ise, grevler ve ifl yavafllatmas› ile karfl›lafl›labilir. Memurlar›n reel geliri düfltü¤ünde rüflvet ve k›rtasiyecilik yayg›nlafl›r. Tar›m sektöründe ürünün piyasaya arzedilmedi¤i ve üretimin darald›¤› görülebilir. Tepkilerin bask›s›yla, enflasyon flokun bafllad›¤› kesimden öbür sektörlere yay›labilir. Fiyat-kâr-ücretin birbirini kovalad›¤› bir helezon yahut spiral meydana gelir. F. Ergin fiüpheli Alacak Karfl›l›¤› [Alm. Einzelwertberichtigung zu Forderungen] [Fr. Provision contre créances ] [‹ng. Provision for doubtful debts, allowance fr bad debts ] Sat›fllar›n peflin olmamas› halinde, tahsil edilmeyecek olanlar›n neden olaca¤› kay›plar için, faaliyet dönemine gider olarak yüklenecek tutar, bilançolarda “alacak hesaplar›”ndan ayr›larak karfl›l›k olarak gösterilir. fiüpheli alacak karfl›l›klar› n›n alacaklar tutar›ndan düflülmesi ile, alacaklar›n tahmini elde edilir, de¤eri gösterilmifl olur. (Bkz. fiüpheli Alacaklar) F. Bilgino¤lu fiüpheli Alacaklar [Alm. Zweifelhafte Forderrungen] [Fr. Créances doute uses] [‹ng. Bad debts, Doubtful accounts] Sat›fllar›n peflin olmamas› halinde, tahsil edilemeyecek alacaklar›n yaratt›¤› kayb›n, ilgili dönemin faaliyet sonuçlar›na aktar›lmas›, flüpheli alacak gideri hesab› aç›larak gerçeklefltirilir. (Bkz. fiüpheli Alacak Karfl›l›¤›) F. Bilgino¤lu 1178