Book 1.indb

advertisement
7
B Ö L Ü M
AKCİĞER
MALİGNİTELERİ
24
Prof. Dr. Tuncay Göksel
AKCİĞER KANSERİ
Epidemiyoloji
Bu yüzyılın başında akciğer kanseri nadir bir
hastalık iken şu an tüm dünyada en çok ölüme
yol açan kanserdir. Dünyada tüm kanserlerin
%12.7’sini, kanser ölümlerinin %18.2’sini akciğer
kanseri oluşturmaktadır. Akciğer kanseri dünyada
halen erkeklerde en sık görülen kanser tipi olup,
erkeklerde tüm kanserlerin %16,5’ini oluşturmaktadır. Kadınlarda ise %8.5’lik oranla dördüncü en
sık görülen kanser tipidir.
Kanser Savaş Dairesine bağlı çalışan İzmir
Kanser İzlem ve Denetim Merkezinin 2009 yılı verilerine göre akciğer kanseri ülkemizde toplamda
ve erkeklerde en sık görülen kanser tipidir; kadınlarda ise 5. sıklıktadır. Erkeklerde tüm kanserlerin
%25.7’sini, kadınlarda ise %4.8’ini oluşturur.
Türk Toraks Derneğinin gerçekleştirdiği
“Türkiye’nin akciğer kanseri haritası” projesinde
Türkiye’de akciğer kanseri insidens hızı erkeklerde 74.2/100.000, kadınlarda ise 9.3/100.000 bulunmuştur. Her yıl Türkiye’de 29.314 tane yeni akciğer kanseri olgusu ortaya çıktığı hesaplanmıştır.
İnsidans hızı hem erkeklerde hem de kadınlarda
yaş ilerledikçe artmaktadır. Türkiye’de akciğer
kanserine yakalanan hastaların yaş ortalaması 60
olup, %90.4’ü erkektir.
Etiyolojik faktörler
Sigara
Bronş karsinomu ve sigara ilişkisi tüm kanserler ve
nedenleri arasında en net şekilde belirlenmiş olanıdır. Akciğer kanserli olguların %90’ından fazlasında
sigara öyküsü bulunmaktadır. Akciğer kanseri geliş-
Bronş Karsinomu ve Soliter Pulmoner Nodül
Bronş Karsinomu
ve Soliter
Pulmoner Nodül
me riski ve şeklini sigara içme süresi, başlama yaşı,
içilen sigara tipi ve günlük tüketilen sigara sayısı
etkilemektedir. Sigara kullanım anamnezi paket-yıl
olarak belirlenir ve özellikle 20 paket-yıl’dan sonra
rölatif risk belirgin olarak artış gösterir. Sigara içme
süresi ve miktarı arttıkça risk katlanarak artmaktadır. Sigarayı bırakmak hiçbir zaman riski tamamen ortadan kaldırmamakla birlikte, riskin giderek azalmasını sağlamaktadır. Filtreli ya da düşük
tar içeren “light” sigaraları içenlerde kanser riski
azalmamaktadır. Bu tür duman ve nikotin miktarı azaltılmış sigaraları tüketen kişiler, daha sık ve
daha derin sigara dumanını inhale ederek akciğerin
periferik kısımlarının kanserojen maddelerle daha
fazla temasına neden olurlar ve bunun sonucunda
da adenokanser riski artmaktadır.
Sigara yakıldığında tütünle birlikte kağıdın da
yanma ürünleri inhale edilir. İçe çekme sırasında
(ana duman) sıcaklık 950oC’ye kadar çıkar. Nefes
aralarındaki beklemede ise daha düşük ısı (yan
duman) 350oC civarındadır. Sigara dumanında
4000’den fazla kimyasal ve partikül mevcuttur. 5060 kadarı karsinojen olup maddelerin en önemlileri polisiklik aromatik hidrokarbonlar; nitrozaminler; radon, bizmut, polonyum, kadmiyum gibi radyoaktif maddeler ile krom, arsenik, civa, kurşun,
nikel gibi ağır metallerdir.
Endüstriyel ve çevresel maruziyet
Bronş karsinomu etyolojisinde rol oynayan önemli
bir mineral asbesttir. Gerek endüstriyel olarak (gemicilik, izolasyon, otomativ sanayi gibi) gerekse
çevresel (tremolit içeren ak toprak ve zeolit) maruziyet sonucunda başta mezotelyoma olmak üzere
akciğer ve GİS malignitelerine neden olur. Ak toprak adı verilen asbest içeren toprak yurdumuzun
207
7
AKCİĞER MALİGNİTELERİ
çeşitli bölgelerinde yer kabuğunun yüzeyinde bulunmakta olup, kırsal alanda sıva ve boya amacıyla kullanılmaktadır. Zeolit ise Kapodokya’da peri
bacalarında yer alan kanserojen bir mineraldir.
Sigara içmeyen asbest işçisinde bronş karsinomu
gelişme riski 10 kat artarken, sigara içimi sinerjitik
etki yapar ve riski çok daha fazla arttırır.
Silisyum maruziyeti ile ortaya çıkan silikozis
gibi akciğer hastalıkları ve akciğer dokusunda fibrozis ile seyreden hastalıklar, skar dokusunun kanserojen etkisi nedeniyle kanser insidansını arttırır.
Radyasyon maruziyeti önemli bir kanserojen
nedendir. İki tip radyasyon maruziyeti söz konusudur. X ya da gama ışınlarına medikal tanı veya
tedavi sırasında ya da atom bombası patlaması
sonrasında gerçekleşen maruziyete düşük lineer enerji transferi adı verilir. Yüksek lineer enerji
transferi şeklinde olan ikinci radyasyon maruziyeti
ise uranyum madenlerinde ya da evlerde topraktan kaynaklan radon gazı ile gerçekleşir.
Atmosferik hava kirliliği büyük şehirlerde
önemli bir kanserojen kaynağıdır. Yanmış petrol
ürünlerinden ortaya çıkan polisiklik aromatik hidrokarbonlar ile krom, arsenik, civa gibi ağır metalleri solumak akciğer kanserine yol açmaktadır. Ayrıca
ev içi hava kirliliği kanserojen mekanizmada rol oynamaktadır. Bunlar ev içi sigara dumanı, yemek pişirme ya da ısınma sırasında ortaya çıkan duman, ev
yapımında kullanılan materyallerden kaynaklanan
kanserojenlerdir (asbestos ya da radon gazı gibi).
Endüstriyel ortamlardaki iyi izole edilemeyen
duman ve partiküller de (nikel, nikel bileşenleri,
polisiklik aromatik hidrokarbonlar, krom, berilyum, kadmiyum ve formaldehid, ağır metalleri
içerebilir) kanserojen kaynağıdır.
Genetik yatkınlık
Akciğer kanserli olguların %10’nun sigara içmeyen kişilerden oluşması, 20 paket yılı sigara içenlerin %10-15’inde akciğer kanseri gelişmesi genetik
yatkınlığın söz konusu olabileceğini düşündüren
nedenlerdendir. Birinci derece akrabalarında akciğer kanseri olan kişilerde sigara içmeseler de akciğer kanser riski en az 2 kat artmaktadır. Ancak
bunun tamamen genetik faktörlere ilişkili olmayabileceği, aynı ortamın paylaşılmasının da önemli
rol oynayacağı unutulmamalıdır.
Beslenme alışkanlığı ve yaşam tarzı
208
Antioksidandan zengin diyet oksidatif DNA hasarını engeller ve kansere karşı koruyucu etki
sağlar. Antioksidanlar meyva ve sebzelerde bolca
bulunur. Beslenmenin etkisi kesin aydınlatılamayan kompleks bir süreç olmakla birlikte, meyva ve
sebzeden zengin beslenme tarzı olanlarda akciğer
kanserinin daha az görüldüğünü gözlemleyen çalışmalar bulunmaktadır. Ama sigara tüketiliyorsa
meyva sebzeden zengin beslenmek akciğer kanserinden korumada etkisiz kalmaktadır.
Fiziksel olarak aktif yaşam tarzı olanlarda, sedenter yaşamı olanlara göre akciğer kanseri gelişme riski daha azdır.
Karsinojenezis
Kronik karsinojen maruziyeti bronş epitelinde ve
genetik yapıda hasara neden olur. Hücreyi kanserleşmeye götüren hasarın temelinde hücre çoğalmasını kontrol eden genlerdeki değişiklik yatar.
Mutasyon iki ana gen sınıfını hedef alır. Hücre
çoğalmasını uyaran genler (onkogenler) ve tümör
baskılayıcı genler. Tümör baskılayıcı genler DNA
hasarı oluşmuş hücrelerin, programlı hücre ölümü
olan apopitozis sürecine girmesini sağlar. Tümör
baskılayıcı genlerde karsinojen maruziyeti sonucu
oluşan mutasyon, bu genlerde fonksiyon kaybına
neden olur. Tümör baskılayıcı genlerdeki fonksiyon
kaybı baskılayıcı/uyaran gen dengesini bozar ve bu
durum kritik onkogenlerin etkinliğinin iyice artmasına neden olur. Bunun sonucunda da kontrolsüz
hücre çoğalması yani kanserojen süreç başlar.
Tarama ve erken tanı
Asemptomatik akciğer kanserli olguların erken evrede yakalanması amacıyla risk gruplarında tarama
yapılmasına yönelik araştırmalarda akciğer grafisi
ve veya balgam sitolojisi taramalarda ne yazık ki
akciğer kanserine bağlı mortalite oranlarında azalma saptanmamıştır. Son yıllarda düşük doz spiral
BT ile riskli grupların taranmasına yönelik çalışmalarda önemli gelişmeler olmuştur. 2011 yılında
50.000 üzerinde olgunun katıldığı çok büyük çalışmanın sonuçları yayınlanmış ve riskli gruplarda
yılda bir yapılan düşük doz spiral BT ile mortalitenin ilk kez %20 oranında azaldığı gösterilmiştir. Bu
çok önemli gelişme sonucunda ABD ve Kanada’da
riskli gruplarda yılda bir yapılan düşük doz spiral
BT ulusal tarama programları içerisine alınmıştır.
Ciddi bir maliyet gerektirmesi ve yanlış pozitiflik
oranının yüksek olması bu yöntemin her ülkede
önerilmesinin önünde ciddi bir engel oluşturmakta olup, başarı oranını arttıracak yeni yöntemlerle
çalışmalar sürmektedir.
Semptom ve bulgular
Akciğer ve bronş sisteminin ağrı siniri içermemesi
ve ilk semptom olan öksürüğün sigara içen kişiler
tarafından çoğunlukla hastalık belirtisi olarak de-
Tablo 1. Akciğer kanserli olgularda gözlenen semptomlar
Semptomlar
Görülme yüzdesi
59.3
Halsizlik-iştahsızlık
46.4
Nefes darlığı
42.5
Göğüs ağrısı
35.1
Lokalize ağrı
26.8
Balgamda kan
24.6
Ateş
12.7
Ses kısıklığı
8.7
Nörolojik semptomlar
5.7
Balgam
3.4
Vena Cava Superior Sendromu
2.9
Horner sendromu
0.4
ğerlendirilmemesi, akciğer kanserli olgulara ileri
evrelerde tanı konmasına neden olmaktadır. Semptomlar tümörün lokal büyümesine bağlı olabileceği
gibi, metastatik hastalığa veya non-metastatik paraneoplastik sendromlara bağlı olabilir. Tablo-1 de akciğer kanseri olgularında ortaya çıkan semptomlar
ve görülme sıklığı gösterilmiştir.
Akciğer kanseri direkt yolla veya lenfatik yolla
mediastene ulaşarak bu bölgedeki büyük damar ve
sinirlere invazyon yaparak çeşitli klinik tablolara neden olur. Vena cava superior basısı sonucu üst ekstremite ve baş bölgesindeki venöz dönüş bozulur. Baş
ve supraklaviküler bölgede şişlik, konjunktivalarda
24
Bronş Karsinomu ve Soliter Pulmoner Nodül
Öksürük
hiperemi, baş ağrısı, göğüs duvarında anormal venöz
yapıların belirginleşmesi ile karakterize tablo “Vena
Cava Superior Sendromu” olarak isimlendirilir.
Akciğer en üst kısmında (cupula-apeks) yerleşen tümörler “Pancoast tümörü” olarak isimlendirilir. Bu tip tümörler hemen her zaman yumuşak
dokulara ve bu bölgedeki sinirlere invazyon gösterir. Sempatik pleksus tutulumuna bağlı ipsilateral terleme kusuru, enoftalmi, pitozis ve myozis
izlenir. Bu klinik tablo “Claude-Bernard-Horner
Sendromu” olarak anılır. Brakial pleksus tutulumuna bağlı ulnar sinirin innerve ettiği alanlarda
güç kaybı ve kas atrofisi gelişebilir. Pancoast yerleşimi gösteren tümörlerin büyük bölümü skuamöz
tipte histopatolojik özellik gösterir.
Mediasten tutulumu sonucunda frenik sinirde
fonksiyon kaybı gelişerek tek taraflı diafragma felci
gelişebilir. Radyolojik olarak tek taraflı diafragma
yüksekliği izlenen bu olgularda frenik sinir tutuluşu skopik tetkik ile paradoksal diafragma hareketi
izlenmesi ile tanımlanır.
Bronş karsinomunda bazen pulmoner semptomlar silik olurken ekstra-pulmoner bulgular ön
plana geçebilir. Akciğer kanserinde en sık metastaz
izlenen organlar kemik, santral sinir sistemi, karaciğer, sürrenal bezler ve karşı akciğerdir. Şiddetli,
lokalize kemik ağrıları kemik metastazını; epilepsi
nöbeti, sürekli baş ağrısı, denge bozukluğu, lokalize
güç kaybı gibi nörolojik belirtiler kranial metastazı düşündürmelidir. Karaciğer, sürrenal ve akciğer
metastazları genellikle asemptomatiktir. Nadiren
batında künt ağrı, bulantı ve hazımsızlık karaciğer
ve sürrenal metastazlarında ortaya çıkabilir.
Ekstra-pulmoner bulgular içinde non-metastatik
paraneoplastik sendromlar da uyarıcı olabilir.
Tablo 2. Paraneoplastik sendromlar
Sık Olanlar
Nadir Olanlar
Genel bulgular
Anoreksi, kaşeksi, kilo kaybı
Ateş, Endokardit
İskelet sistemi bulguları
Çomak parmak, Hipertrofik pulmoner osteartropati
Endokrin sistemi bulguları
Hiperkalsemi, Uygunsuz ADH
sendromu, Ektopik ACTH üretimi
Akromegali, Karsinoid sendrom, hipokalaemik alkaloz, Jinekomasti, Laktik asidoz, Hipofosfatomi,
Hipoglisemi, Hipertiroidi, LH ve FSH yükselmesi
Hematolojik bulgular
Anemi, Polisitemi
Amiloidoz, Lökoeritroblastik reaksiyon, Eozinofili,
Trombositopeni
Nörolojik bulgular
Periferik nöropati, Serebellar dejenerasyon, Lambert-Eaton myastenik sendrom
Mononöritis multipleks, Ensefalomyelit, Nekrotizan
myelopati, Kanser-ilişkili retinopati
Dermatolojik bulgular
Akantozis nigrikans
Hipertrikozis, Eritema multiforme, eritroderma,
Eksfoliative dermatit, Prurit, Urtiker
Konnektif doku bulguları
Dermatomyozit
Sistemik lupus eritematozis, Vaskulit
Renal bulgular
Koagulopati
Glomerulonefrit, Nefrotik sendrom
Venöz tromboembolizm
Tromboflebit, Dissemine intravaskular koagulasyon
209
7
AKCİĞER MALİGNİTELERİ
Bunlar direkt olarak tümörün kendisinin veya
metastazının fiziksel etkisine bağlı olmaksızın, tümör hücrelerinden salınan bir takım maddeler ile
ortaya çıkan klinik tablolardır. Akciğer kanserine
bağlı gelişen paraneoplastik sendromlar Tablo 2’de
özetlenmiştir. Bu klinik bulgular genellikle primer
tümörün tedavisi ile gerileyebilir ve nüks durumlarında tekrarlayabilir.
Tanısal yaklaşım
Akciğer kanseri genelikle öncelikle akciğer grafisinde tespit edilir. Bulguları çok değişik olabilmekle
birlikte en sık rastlanan bulgu kitle imajıdır. Kitle
tümörün yerleşimine göre santral (hilus çevresi)
veya periferik olabilir. Santral tümörler tipik olarak
akciğer grafisinde hilus üzerine oturan perifere doğ-
A
ru spiküler çıkıntıları olan homojen dansiteler olarak izlenir. Santral yerleşimli tümörler büyük havayollarına bası yaparak post-obstrüktif pnömonilere
veya tam tıkayarak atelektazilere neden olabilirler.
Skuamöz veya küçük hücreli tümörlerde santral
yerleşim yaygındır. Periferik yerleşimi olan tümörler genelde adeno karsinom tipindedir. Şekil 1’de
akciğer kanserli olgulara ait grafiler görülmektedir.
Akciğer kanserlerinin yaklaşık %10-15 kadarında plevral effüzyon eşlik eder. İpsilateral veya
kontrolateral sıvı toplanması metastaza bağlı olabileceği gibi pnömoniye, atelektaziye veya hipoproteinemiye bağlı olarak da gelişebilir.
Akciğer grafisinde kitle lezyonu olan her hastada bilgisayarlı tomografi (BT) çekilmelidir. BT
mediastinal lenf bezlerini, mediastinal invazyonu
ve pulmoner nodülleri göstermesiyle hem evrele-
B
Şekil 1. A. Sağ hiler kitleye bağlı sağ üst lob atelektazisi. B. Sol üst lobda düzgün sınırlı homojen kitle görünümü.
Nekrotik tümör kitlesi
210
Şekil 2. Toraks BT’de akciğer kanserine ilişkin görünümler.
24
Bronş Karsinomu ve Soliter Pulmoner Nodül
Şekil 3. Bronkoskopi ile endobronşiyal tümör görünümleri.
mede hem de histopatolojik örnekleme için hangi
yöntemin kullanılması konusunda en önemli bilgiyi verir. Şekil 2’de akciğer kanserli olgulara toraks BT görüntüleri izlenmektedir.
Radyolojik olarak akciğer kanseri düşünüldüğünde yapılması gereken histopatolojik olarak tanıyı koymaktır. Bunun için tümöre ulaşılması ve
örnek alınması gerekir. Bu amaçla en sık kullanılan yöntem bronkoskopidir. Bronkoskopi fiberoptik/fleksibl cihazlarla genellikle sedasyon eşliğinde
lokal anestezi ile burun ya da ağızdan uygulanabilir. Rijid bronkoskopi genel anestezi eşliğinde daha
çok girişim amacıyla kullanılır. Bronş karsinomu
olgularından santral yerleşen ve endobronşial
komponenti bulunan olgularda tanı değeri %90’ın
üzerindedir. Periferik yerleşen tümörlerde ise tanı
oranı düşer. Bronkoskopide tümörler yüzeyi nekrotik veya ileri derecede vasküler, kanamalı endobronşial lezyonlar veya mukozal infiltrasyonlar
şeklinde görülür. Direkt tümör görülmeden bronşa yapılan bası ya da submukozal tümörün yaptığı
mukozal ödem indirekt tümör bulguları olarak adlandırılır (Şekil 3).
Periferik tümörlerde BT ya da ultrason eşliğinde ince iğne aspirasyonu çok sık kullanılan etkili
bir yöntemdir.
Balgam sitolojisi etkinliği çok düşük bir tanı
aracı olup ancak invaziv yöntemlerin kullanılamadığı ileri dönem tümörlerde gereksinim duyulabil-
mektedir. Yukarıdaki yöntemlerle tanı koyulamayan olgularda video eşliğinde torakoskopik cerrahi
(VATS), torakotomi ya da mediastinoskopi gibi
cerrahi uygulamalara ihtiyaç duyulabilir.
Akciğer kanserinin histolojik tanıları Dünya
Sağlık Örgütü tarafından 2004’de revize edilmiştir. Akciğer kanseri küçük hücreli dışı (KHDAK)
ve küçük hücreli (KHAK) olarak ikiye ayrılır.
KHDAK başlığı altında skuamöz hücreli, adenokanser, büyük hücreli ve adenoskuamöz hücreli tip
yer alır. Son yıllara kadar KHDAK’nin altgrupları
arasında prognoz ve tedavi şekilleri açısından fark
olmaması nedeniyle “küçük biyopsi örneklerinde
ayrım yapılmasa da olur” şeklinde düşünülürdü.
Son yıllarda yeni geliştirilen kemoterapi rejimlerine histolojik tiplere göre farklı yanıt alınması alt
grup ayrımını zorunlu kılmaya başlamıştır. 2004
sınıflamasında 2011 yılında (adenokarsinom alt
grup sınıflaması) ve 2015 yılında (immunohistokimya ve genetik testlerle ilişkili) değişiklikler
yapılmıştır. Histolojik tipler arasında Türkiye’de
en sık rastlanan skuamöz hücreli karsinomdur.
Adenokarsinom A.B.D, Kuzey Avrupa ülkelerinde
ve Japonya da en sık saptanan tip olmasına rağmen ülkemizde ve gelişmekte olan ülkelerde 2. ya
da 3 sıklıkta yer alır. Büyük hücreli karsinom oldukça nadir izlenen bir tiptir. Küçük hücreli karsinom nöroendokrin hücrelerden köken alır ve bu
yönde diferansiyasyon gösterir. Diğer histolojik
211
7
Tablo 3. Türkiye’de histolojik tiplerin dağılımı
AKCİĞER MALİGNİTELERİ
Histolojik tipler
Yüzde (%)
Skumöz hücreli
29,2
Adenokarsinom
16,9
Büyük hücreli
1,4
Adenoskuamoz
0,3
Alt tipi belirlenememiş KHDAK
23,3
Küçük hücreli
15,4
Sarkomatoid karsinom
0,3
Karsinoid tümör
0,5
Tükürük bezi tipindeki tümörler
0,1
Histolojik tip ayırımı yapılamış akciğer
kanseri
2,3
Radyolojik olarak akciğer kanseri
(histolojik çalışma yapılmamış ya da
sonuç alınmamış)
10,3
türlere göre daha agresif seyreder, tümör hücre
sayısı hızla ikiye katlanır ve bu nedenle de erken
dönemde metastazlara yol açar. KHAK prognoz,
evrelendirme özellikleri ve tedavi yaklaşımı açısından KHDAK’den farklılık gösterir. Ana histolojik
grupların Türkiye’de yaygınlığı Tablo 3’de verilmiştir.
Bu histopatolojik tipler dışında nöroendokrin differansiyasyon gösteren karsinoid tümörler
de nadir olarak izlenir. Daha çok santral olarak
yerleşen ve polip benzeri bir yapı ile bronşa tutunan, vaskülaritesi fazla tümörlerdir. Seratonin
salgılayarak ani başlayan hipertansiyon, flushing,
terleme, diyare ile izlenen karsinoid sendroma da
neden olabilirler.
Akciğer kanserinde 3 önemli prognostik faktör vardır; Hücre tipi (KHDAK ya da KHAK ve
KHDAK’nın alt grupları), yönlendiri tümör mutasyonlarının varlığı, evre ve performans durumu. Performans durumu hastanın yaşından, ek
hastalıklarından ve vücudun fiziksel durumundan etkilenir. Hastanın perfomans durumu bazı
özel skalalar tarafından gruplandırılır. Bu 4 prognostik faktör tanı ve tedavi planlanırken her aşamada dikkatle irdelenmelidir.
Evreleme
212
Evreleme hastalığın yaygınlığını ortaya koyma
yaklaşımıdır. Hastalığın lokal yayılımını en iyi
gösteren yöntem toraks BT’dir. Toraks BT’de
tümörün toraks duvarına ya da mediastane in-
Şekil 4. PET BT’de hipermetabolik kitle ve sağ alt
paratrakeal LAP görünümü.
vazyonu olup olmadığı büyük oranda anlaşılır.
Süperior sulkus tümörlerinde (Pancoast tümörü)
toraks duvarı invazyonu olup olmadığını göstermede toraks MR daha yardımcıdır. Onun dışında
torasik evrelemede MR’ın BT’ye ek katkısı olmamaktadır. Mediastinal lenf bezi metastazı prognozu ve tedavi kararını belirleyen önemli faktörlerden biridir. Mediastinal lenf bezi metastazı
varsa cerrahinin tek başına sağkalıma katkısı olmamaktadır. Her lenf bezi büyümesi lenf bezinde
metastaz anlamına gelmemektedir.
Mediastinal evrelemede kullanılan diğer çok
önemli yöntem PET-BT adı verilen pozitron
emisyon tomografisi ve toraks BT kombinasyonudur. Bu yöntemle lenf bezleri hem anatomik
hem de metabolik olarak değerlendirilir. F-18
işaretli florodeoksiglükoz (FDG) farmakositiğinin tümör hücrelerindeki aktivitesi ölçülür.
PET-BT’de FDG aktivitesinin pozitif olmasının
lenf bezlerindeki metastazı gösterme ihtimali
(duyarlılık) %83, metastazı ekarte etme ihtimali
(özgüllük) %92’dır. Mediastinal lenf bezlerinden
histolojik doğrulama için en etkili yöntem mediastinoskopidir.Son yıllarda geliştirilen daha az invaziv yöntem olan endobronşiyal ultrasonografi,
lenf bezi örneklenmesinde mediastinoskopinin
yerini almaya başlamıştır.
Uzak metastaz taramada en etkili yöntem
PET-BT’dir (Şekil 4). PET-BT akciğer kanserinin en sık metastaz yaptığı bölgeler olan kemik,
karaciğer, sürrenal ve karşı akciğerdeki metastaz
alanlarını göstermede çok başarılıdır. Diğer sık
metastaz alanı olan beyini değerlendirmede PETBT yetersizdir. Beyin metastazları en iyi kraniyal
MRG ile değerlendirilir.
Akciğer kanserinin evrelendirmesi için TNM
sistemi kullanılır. TNM sisteminin mevcut hali
(7.sınıflama) Tablo 4’de; 2017’de yürürlüğe girme-
24
Tablo 4. Yürürlükte olan 7. TNM sınıflaması
Bronş Karsinomu ve Soliter Pulmoner Nodül
T: Primer tümör
Tx: Primer tümör değerlendirilemedi, ya da balgam sitolojisinde veya bronsiyal lavajda malign hücreler tespit edildi
ancak görüntüleme yöntemleriyle veya bronkoskopiyle gösterilemedi.
T0: Primer tümöre ait bir bulgu yok.
T1: Tümörün en büyük çapı 3 cm veya daha küçük, akciğer veya visseral plevrayla çevrilmiş, bronkoskopide lober bronştan daha proksimale ulaşmamış (ana bronşta tümör yok).
T1a: Tümörün en büyük çapı 2 cm veya daha küçük.
T1b: Tümörün en büyük çapı 2 cm’den daha büyük, ancak 3 cm’den daha büyük değil
T2: Tümörün en büyük çapı 3 cm’den büyük fakat 7 cm’den daha büyük değil; veya tümör aşağıdaki durumlardan birine
sahip
• Karinadan 2 cm veya daha uzak noktada ana bronş tutulmuş.
• Visseral plevra invazyonu var.
• Hiler bölgeye ulaşan ancak tüm akciğeri kapsamayan atelektazi veya obstrüktif pnömoni.
T2a: Tümörün en büyük çapı 3 cm’den daha büyük fakat 5 cm’den değil.
T2b: Tümörün en büyük çapı 5 cm’den daha büyük fakat 7 cm’den değil.
T3: Tümörün çapı 7 cm’den büyük veya aşağıdaki aşağıdaki durumlardan birine sahip.
• Göğüs duvarı (superior sulkus tümörleri dahil), diyafragma, frenik sinir, mediastinal plevra, parietal perikard invazyonu.
• Tümör ana bronşta karinayı tutmadan 2 cm’den daha yakın mesafede.
• Akciğerin tamamını kapsayan atelektazi veya obstrüktif pnömoni.
• Tümörle aynı lobta satellit nodül.
T4: Aşağıdaki yapıları invaze eden herhangi bir büyüklükteki tümör.
• Mediasten, kalp, büyük damarlar, trakea, rekürren laringeal sinir, özefagus, vertebra gövdesi, karina.
• Primer tümörle aynı akciğerde fakat ayrı lobta satellit nodül.
N: Bölgesel lenf nodları
NX: Bölgesel lenf nodları değerlendirilemiyor.
N0: Bölgesel lenf nodu metastazı yok.
N1: İpsilateral peribronşial ve/veya ipsilateral hiler ve intrapulmoner lenf nodlarında metastaz.
N2: İpsilateral mediastinal ve/veya subkarinal lenf nodlarında metastaz.
N3: Kontrlateral mediastinal ve/veya hiler, ipsilateral yada kontrlateral skalen veya supraklaviküler lenf nodlarında metastaz.
M: Uzak metastaz
M0: Uzak metastaz yok.
M1: Uzak metastaz var.
M1a: Kontrlateral akciğerde metastatik nodül; malign plevral veya perikardial effüzyon veya
plevrada tümör nodülleri.
M1b: Uzak organ metastazı.
Evre Grupları
Gizli karsinom
TX
N0
M0
Evre 0
Tis
N0
M0
Evre IA
T1a,1b
N0
M0
Evre IB
T2a
N0
M0
Evre IIA
T1a,1b
N1
M0
T2a
N1
M0
T2b
N0
M0
T2b
N1
M0
T3
N0
M0
T1a,1b, T2a,2b
N2
M0
T3
N1, N2
M0
T4
N0, N1
M0
T4
N2
M0
Herhangi bir T
N3
M0
Herhangi bir T
Herhangi bir N
M1
Evre IIB
Evre IIIA
Evre IIIB
Evre IV
213
7
Tablo 5. 2017’de yürürlüğe girmesi beklenen 8. TNM sınıflaması önerisi
AKCİĞER MALİGNİTELERİ
T: Primer tümör
Tx: Primer tümör değerlendirilemedi, ya da balgam sitolojisinde veya bronşiyal lavajda malign hücreler tespit edildi
ancak görüntüleme yöntemleriyle veya bronkoskopiyle gösterilemedi.
T0: Primer tümöre ait bir bulgu yok.
T1: Tümörün en büyük çapı 3 cm veya daha küçük, akciğer veya visseral plevrayla çevrilmiş, bronkoskopide lober bronştan daha proksimale ulaşmamış (ana bronşta tümör yok).
T1a: Tümörün en büyük çapı 1 cm veya daha küçük.
T1b: Tümörün en büyük çapı 1 cm’den daha büyük, ancak 2 cm’den daha büyük değil.
T1b: Tümörün en büyük çapı 2 cm’den daha büyük, ancak 3 cm’den daha büyük değil.
T2: Tümörün en büyük çapı 3 cm’den büyük fakat 5 cm’den daha büyük değil; veya tümör aşağıdaki durumlardan birine sahip
• Karina invazyonu olmadan ana bronş tutulmuş
• Visseral plevra invazyonu var
• Lobar ya da total, atelektazi veya obstrüktif pnömoni var
T2a: Tümörün en büyük çapı 3 cm’den daha büyük, ancak 4 cm’den daha büyük değil
T2b: Tümörün en büyük çapı 4 cm’den daha büyük, ancak 5 cm’den daha büyük değil
T3: Tümörün en büyük çapı 5 cm’den daha büyük, ancak 7 cm’den daha büyük değil veya aşağıdaki durumlardan birine sahip.
• Göğüs duvarı (superior sulkus tümörleri dahil), frenik sinir, parietal perikard invazyonu.
• Tümörle aynı lobta satellit nodül.
T4: Tümörün en büyük çapı 7 cm’den daha büyük veya aşağıdaki durumlardan birine sahip.
• Mediasten, kalp, büyük damarlar, trakea, rekürren laringeal sinir, özefagus, vertebra gövdesi, karina, diafragma
invazyonu.
• Primer tümörle aynı akciğerde fakat ayrı lobta satellit nodül.
N: Bölgesel lenf nodları
NX: Bölgesel lenf nodları değerlendirilemiyor.
N0: Bölgesel lenf nodu metastazı yok.
N1: Ipsilateral peribronsial ve/veya ipsilateral hiler ve intrapulmoner lenf nodlarında metastaz.
N2: Ipsilateral mediastinal ve/veya subkarinal lenf nodlarında metastaz.
N3: Kontrlateral mediastinal ve/veya hiler, ipsilateral yada kontrlateral skalen veya supraklaviküler lenf nodlarında metastaz.
Patolojik bölgesel lenf bezi metastazı
pN1: Ipsilateral peribronşial ve/veya ipsilateral hiler ve intrapulmoner lenf nodlarında metastaz.
pN1a: Tek N1 lenf bezi metastazı.
pN1b: Multipl N1 lenf bezi metastazı.
pN2: Ipsilateral mediastinal ve/veya subkarinal lenf nodlarında metastaz.
pN2a1: Tek N2 lenf bezi metastazı, pN1 lenf bezi metastazı olmadan (skip metastaz).
pN2a2: Tek N2 lenf bezi metastazı, pN1 lenf bezi metastazı ile birlikte.
pN2b: Multipl N2 lenf bezi metastazı.
M: Uzak metastaz.
M0: Uzak metastaz yok.
M1: Uzak metastaz var.
M1a: Kontrlateral akciğerde metastatik nodül; malign plevral veya perikardial efüzyon veya plevrada
tümör nodülleri.
M1b: Tek bir organda tek metastazı.
M1c: Tek bir organda multipl metastaz ya da multipl organda multipl metastaz.
Evre Grupları
214
N0
N1
N2
N3
M1a veya
herhangi N
M1b veya
herhangi N
M1c veya
herhangi N
T1a
IA1
IIB
IIIA
IIIB
IVA
IVA
IVB
T1b
IA2
IIB
IIIA
IIIB
IVA
IVA
IVB
T1c
IA3
IIB
IIIA
IIIB
IVA
IVA
IVB
T2a
IB
IIB
IIIA
IIIB
IVA
IVA
IVB
T2b
IIA
IIB
IIIA
IIIB
IVA
IVA
IVB
T3
IIB
IIIA
IIIB
IIIC
IVA
IVA
IVB
T4
IIIA
IIIA
IIIB
IIIC
IVA
IVA
IVB
Tedavi
KHDAK’da tedavi
Akciğer kanserinde 4 ana tedavi yöntemi söz konusudur. Cerrahi ve radyoterapi lokal etki, kemoterapi ve yönlendirici mutasyonlara yönelik hedefe
yönelik tedaviler ise sistemik etki sağlar. Cerrahi
tedavi akciğerin rezeksiyon cerrahisidir ve standart rezeksiyon lobektomi ve pnömonektomidir.
Solunum rezervi kısıtlı Evre I olgularda segmentektomi de yapılabilmektedir. Akciğer kanserli
hastaların büyük çoğunluğu sigara içen hastalar
olması dolayısı ile başta KOAH olmak üzere koroner damar hastalığı gibi birçok ek hastalık bulunmaktadır. Bu nedenle pre-operatif olarak hastalar
solunum fonksiyon testleri ve kardiyolojik yönden
çok iyi incelenmelidir. Solunum fonksiyon testlerinde FEV1 değeri 2000 ml’nin üzerinde olan olgular pnömonektomi, 1500 ml’nin üzerinde olan
olgular ise lobektomi için yeterli solunum rezervine sahip oldukları kabul edilir.
Klinik olarak evre I ve II olgular, eğer eşlik eden
hastalıklar yönünden kontrendikasyon yoksa cerrahiye verilir. Evre II olgularda cerrahi sonrası,
tedaviye kemoterapi (adjuvan uygulama) eklenir.
Evre IIIA karışık bir gruptur. T3N1M0 olgularda önerilen tedavi cerrahi ve arkasından adjuvan kemoterapidir. Mediastinal lenf bezi metastazı
(N2) olan Evre IIIA olgularda standart tedavi eş
zamanlı kemoterapi ve radyoterapi uygulamasıdır.
Diğer bir yaklaşım ise pre-operatif (neo-adjuvan)
2-3 kür kemoterapi (ya da eş zamanlı kemoterapi
radyoterapi) uygulanması sonrası olguların tekrar
değerlendirilmesidir. Bu olgularda mediastinal lenf
bezlerindeki tümör tamamen geçerse operasyon
uygulaması bir seçenek oluşturmaktadır. T4N0-1
M0 Evre IIIA olgularda standart yaklaşım radyoterapi ve kemoterapinin birlikte uygulanmasıdır.
Evre IIIB KHDAK olgularda da standart yaklaşım radyoterapi ve kemoterapinin birlikte uygulanmasıdır.
Evre IV KHDAK olguları inoperabl ve küratif
tedavi şansı olmayan hastalardır. Evre IV olgularda
tedavinin amacı sağkalımı uzatmak ve semptomların palyasyonunu sağlamaktır. Genel durumu iyi
olan olgularda kemoterapi tek tedavi seçeneğidir.
Performans durumu iyi olmayan olgularda sadece
semptomların palyasyonu hedeflenir. En önemli
palyasyon gerektiren tablolardan biri beyin metastazıdır ve hastanın yaşam kalitesini önemli derecede bozar. Bu olgulara palyatif kranial radyoterapi
ve anti-ödem tedavi ile birlikte uygulanır. Kan beyin bariyerini geçmemesi nedeniyle bu olgularda
kemoterapinin yararı yetersizdir.
Kemik metastazı olan olgularda şiddetli ağrı ya
da fraktür riski yüksek olduğu için metastaza yönelik palyatif radyoterapi uygulanır. Şiddetli ağrısı
olan olgularda ayrıca etkili analjezik tedavi uygulanması gerekir. Basamak tedavisi adı verilen yöntemle parasetamol ya da non-steroid antienflamatuvar ilaçlarla başlayan tedaviye ihtiyaca göre önce
zayıf etkili sonra da kuvvetli narkotik analjezikler
eklenir.
Ana bronşlarda daralmaya neden olan tümörlerde eksternal ve/veya endoskopik radyoterapi
(brakiterapi) önemli bir tedavi seçeneğidir. Bu
olgularda diğer palyatif tedavi seçenekleri; endobronşiyal tümörün LASER, elektrokoter, argon
koter ya da kriyoterapi ile elimine edilerek ya da
küçültülerek pasajın açılmasıdır. Bronşa dıştan
bası olan olgularda stent takılması zaman zaman
gereksinim duyulan bir yöntemdir. Semptomatik
malign plevral sıvısı olan olgularda sıvı boşaltılmalıdır; inatçı sıvılarda plevral boşluğa dren yerleştirerek boşaltmak gerekebilir. Bu olgularda sıvı
tamamen boşaldıktan sonra, kimyasal inflamasyon yaratarak plevral boşluğu ortadan kaldırmak
amacıyla intraplevral ajan uygulamak gerekebilir.
Plöredez adı verilen bu işlem için en çok steril talk
kullanılır.
KHDAK’de hangi evrede olursa olsun kemoterapi uygulanacaksa platin (cisplatin veya carboplatin) içeren kombinasyon tedavileri uygulanır. Bu
ikili kombinasyon tedavilerinde bir platin ajanla
beraber vinorelbin, gemsitabin, dosetaksel ya da
paklitaksel ilaçlarından biri kullanılır. Skuamöz
hücreli olmayan KHDAK’ler de platin pemetrexed
daha etkili bir tedavi seçeneği oluşturmaktadır.
Son yıllarda üzerinde en çok çalışılan konu
tümöral hücrelerin kontrolsüz çoğalmasına neden olan genetik mutasyonların saptanması ve bu
24
Bronş Karsinomu ve Soliter Pulmoner Nodül
si beklenen 8.TNM sınıflaması önerisi Tablo 5’de
görülmektedir. TNM sisteminin hem KHDAK
hem de KHAK’de kullanılması önerilmektedir.
Ancak KHAK hızlı ikiye katlanma süresi nedeniyle tanı anında %60-80 oranında metastaz yapmış olarak bulunur. Bu nedenle cerrahi tedavinin
yeri yok denecek kadar kısıtlıdır. Bu olgularda
ana tedaviyi iyi yanıt vermesi nedeniyle kemoterapi oluşturur. Metastazı olmayan lokal olgularda kemoterapiye radyoterapi eklenmesi prognoza
çok önemli katkı sağlamaktadır. KHAK’de evrelemenin amacı bir nevi kemoterapiye radyoterapi
eklenip eklenemeyeceğini belirlemek olmaktadır.
Bu nedenlerden dolayı KHAK’de ayrıntılı bir
TNM evrelemesi yapmadan sınırlı hastalık (Evre
I-III) veya yaygın hastalık (Evre IV) olarak şematize edilen ikili evreleme sistemi de kullanılmaktadır. Tümörün evresi histolojik tiple beraber prognoz üzerine en etkili faktördür.
215
7
AKCİĞER MALİGNİTELERİ
hedeflere yönelik yeni ilaçların gelişitirilmesidir.
Şimdiye kadar EGFR ve ALK mutasyonuna yönelik etkili ilaçlar tanımlanmış ve rutin kullanıma
girmiştir. Pek çok genetik mutasyonun söz konusu
olduğu kanser patolojisinde, tüm muatsyonları tanımlamak ve bunlara yönelik ilaç geliştirmek şu an
için en önemli iki araştırma konusundan biridir.
Diğeri ise kansere yönelik immunoterapi yöntemlerinin geliştirilmesidir.
KHAK’da tedavi
KHAK olguları uzak metastazın sıklığı ve erken
dönemlerde ortaya çıkması nedeni ile genellikle
sistemik bir hastalık olarak kabul edilir. Genellikle
soliter pulmoner nodül şeklinde izlenen ve preoperatif tanı konamayan hastalar ile çok erken evrede
(IA) olgular opere edilir ve bu olgularda cerrahi
tedaviden yarar sağlar. Ancak arkasından mutlaka
kemoterapi ve radyoterapi (torakal ve koruyucu
kraniyal radyoterapi) uygulanmalıdır.
Diğer sınırlı hastalık (Evre I-III) düzeyindeki
olgularda kemoterapiye radyoterapinin eklenmesi başarıyı arttırır. Performansı iyi olan olgularda
kemoterapi ve radyoterapinin eş zamanlı uygulanması tercih edilir.
Yaygın hastalıkta (Evre IV) tek tedavi seçeneği
kemoterapidir. Kemoterapinin etkisi KHDAK’na
göre belirgin yüksektir.
Standart kemoterapi seçeneği sınırlı hastalıkta
da yaygın hastalıkta da platin (cisplatin ya da carboplatin) ve etoposidden oluşan kombinasyon rejimidir.
Hem sınırlı hem de yaygın hastalık düzeyindeki olgularda tam yanıt alınması durumunda, gizli
beyin metastazı riskinin yüksek olması nedeniyle
koruyucu kraniyal radyoterapi uygulanır.
Metastazlara bağlı yakınması olan olgularda
KHDAK bölümünde bahsedilen palyatif yaklaşımlar uygulanır.
SOLİTER PULMONER NODÜL
216
Atelektazi ve lenfadenopati olmaksızın 3 cm’den
küçük, normal akciğer parankimi ve/veya visseral plevrayla çevrili nodül soliter pulmoner nodül
(SPN) olarak adlandırılır. Üç santimetreden büyük
lezyonlar ise kitle lezyonu olarak tanımlanır. SPN
malign, enfeksiyöz, enflamatuvar, vasküler, travmatik, konjenital kaynaklı olabilir. Olguların %
35’inde neden primer akciğer kanseri, % 23’ünde
soliter metastaz gibi malign bir patolojidir. Sigara
öyküsü, ileri yaş, altta yatan bir neoplastik hastalık
malignite olasılığını artırır. Soliter pulmoner nodül saptanan hastalarda ilk yapılması gereken uygulama, eski filmlerin gözden geçirilmesidir. Eğer
lezyon en az 2 yıllık bir stabilite gösteriyorsa ya da
ikiye katlanma zamanı 1 aydan daha kısa ise benign kabul edilir. Akciğer radyografisinde benign
kalsifikasyon paternleri olan santral, diffüz, laminer, patlamış mısır tarzında olan kalsifikasyonlar varsa nispeten maligniteden uzaklaşılır. Tipik
santral ya da diffüz kalsifikasyon, lezyonun benign
olması konusunda güvenilir bulgular olmakla birlikte, kuşkuda kalınan olgularda ileri inceleme yapılmalıdır. SPN saptanan tüm olgularda kontrastlı
toraks BT çekilmelidir. Lezyonun yüksek kontrast
tutması malignite açısından uyarıcıdır.
PET’in soliter pulmoner nodülde tanısal duyarlılığı %96,8, özgüllüğü %77,8’dir. Bununla birlikte, 1 cm’nin altındaki lezyonlarda, karsinoid tümörde, bronkoalveolar karsinomda PET’in yararı
düşüktür. Ayrıca tüberküloz, histoplazmozis ve
romatoid nodül gibi enfeksiyöz ve enflamatuvar
lezyonlarda yanlış pozitif sonuçlar olabilmektedir.
Bir santimetreden büyük lezyonu olan ve görüntüleme yöntemlerine göre benign özelliklere
sahip olmayan ve malignite açısından yüksek riskli
kişiler tanı ve tedavi amacıyla direkt cerrahiye verilebilir.
Kaynaklar
1. Kanser Daire Başkanlığı; http://www.kanser.gov.tr
2. Türk Toraks Derneği / Akciğer ve Plevra Maligniteleri
Çalışma Grubu. Akkoçlu A, Savaş İ, Göksel T, Yılmaz
U (Editörler). Akciğer Kanseri Tanı ve Tedavi Rehberi.
Toraks Dergisi 2006; 7 (Ek2).
3. Spiro SG, Huber RM, Janes SM (Editörler). Thoracic
Malignancies, European Respiratory Monograph 2009.
4. Rami-Porta R, Crowley JJ, Goldstraw P. The revised
TNM staging system for lung cancer. Ann Thorac Cardiovasc Surg 2009;15:4-9
5. ACCP. Evidenced-based clinical practice guidelines
(2nd edition). Chest 2013; 143(5)(Suppl).
6. NCCN. Clinical practice guidelines in oncology, 2015.
7. Rami-Porta R, Bolejack V, Crowley J. The IASLC Lung
Cancer Staging Project. Proposals for the Revisions of
the T Descriptors in the Forthcoming Eighth Edition of
the TNM Classification for Lung Cancer. J Thorac Oncol. 2015;10: 990–1003
8. Asamura H, Chansky K, Crowley J. The lASLCLungCancerStagingProject: Proposals for the Revision of the
N Descriptors in the Forthcoming Eighth Edition Of
theTNM Classification for Lung Cancer. J Thorac Oncol. 2015; September 3, Publish Ahead of Print DOI:
10.1097/JTO.0000000000000678
9. Eberhardt WEE, Mitchell A, Crowley J. The IASLC Lung
Cancer Staging Project: Proposals for the Revision of
the M Descriptors in the Forthcoming Eighth Edition
of the TNM Classification of Lung Cancer. J Thorac Oncol. 2015; September 3, Publish Ahead of Print, DOI:
10.1097/JTO.0000000000000673
10. Travis WD, Brambilla E, Nicholson AG. The 2015 World
Health Organization Classification Of Lung Tumors:
Impact Of Genetic, Clinical And Radiologic Advances
Since The 2004 Classification. J Thorac Oncol. 2015; August 27, Publish Ahead of Print.
Download