sosyal bilgiler 7

advertisement
BU DERS NOTLARI,
SOSYAL BİLGİLER DERS KİTAPLARI
VE WEB ORTAMINDAKĠ BĠLGĠLERDEN DERLENEREK,
TAMAMEN ÖĞRENCĠLERĠN YARARLANMASI AMACIYLA
HAZIRLANMIġTIR.
TĠCARĠ AMAÇLI KULLANILMASI YASAKTIR.
ZEKĠ DOĞAN
SOSYAL BĠLGĠLER ÖĞRETMENĠ
sosyalciniz.wordpress.com
ĠÇĠNDEKĠLER
1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ………………………………………………………………………………….2
ĠLETĠġĠM BĠR SANATTIR………………………………………………………………………………………………..…………………………………….2
BĠR TUġLA DÜNYA EVĠMĠZE GELDĠ…………………………………………………………………………………..………………………………...3
ÖZGÜR BASIN DEMOKRASĠNĠN TEMELĠDĠR…………………………………………………………………………………………………….…4
HERKESĠ AYRI AYRI DĠNLEMEKTEN ZEVK ALIRIM……………………………………………………………….………………………………5
2.ÜNĠTE – ÜLKEMĠZDE NÜFUS……………………………………………………………………………………….……….7
YAġADIĞIMIZ YERLER…………………………………………………………………………………………………………………………………………7
TÜRKĠYE NÜFUSUNUN ÖZELLĠKLERĠ……………………………………………………………………………………………………………..……8
GÖÇÜN NEDEN VE SONUÇLARI………………………………………………………………………………………………………………………..11
EĞĠTĠM VE ÇALIġMA HAKKI………………………………………………………………….……………………………………………………………11
YERLEġME VE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ………………………………………………………………………………………………………..……..12
3.ÜNĠTE-TÜRK TARĠHĠNDE YOLCULUK…………………………………………………………………………………...13
TÜRKLERĠN YENĠ YURDU ANADOLU………………………………………………………………………………………………………….……..13
BEYLĠKTEN DEVLETE: OSMANLININ KURULUġU………………………………………………………………………………………………18
KARALARIN VE DENĠZLERĠN HAKĠMĠ OSMANLI-SINIRLAR GENĠġLĠYOR…………………………………………………………..23
FARKLILIKLARA RAĞMEN…………………………………………………………………………………………………………………………………25
GEZ DÜNYAYI GÖR KONYAYI……………………………………………………………………………………………………………………..……25
NASIL ETKĠLEDĠK, ETKĠLENDĠK…………………………………………………………………………………………………………………………..26
SEYYAHLARIN DĠLĠNDEN OSMANLI KÜLTÜRÜ…………………………………………………………………………………………………27
YENĠ KURUMLARLA DEĞĠġEN TOPLUM HAYATI………………………………………………………………………………………………27
4.ÜNĠTE – ZAMAN ĠÇĠNDE BĠLĠM …………………………………………………………………………………………………………………30
HER BĠLĠMSEL BULUġ YENĠ BĠR BAġARIDIR……………………………………………………………………………………………….……..30
SÖZ UÇAR YAZI KALIR……………………………………………………………………………………………………………………………………..31
TÜRK VE ĠSLAM DEVLETLERĠNDE YETĠġEN BĠLGĠNLER……………………………………………………………………………………..32
BĠLĠMSEL BĠRĠKĠM NASIL OLUġTU…………………………………………………………………………………………………………………....33
DÜġÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ VE BĠLĠM……………………………………………………………………………………………………………………35
5.ÜNĠTE – EKONOMĠ VE SOSYAL HAYAT……………………………………………………………………………………………….…...36
TOPRAĞIN GÜCÜ………………………………………………………………………………………....................................................................36
DEVLETLER GELĠġĠYOR……………………………………………………………………………………………………………………......................37
ĠNSAN GÜCÜNDEN MAKĠNEYE……………………………………………………………………………………………………………………….39
SOSYAL YAġAMDA VAKIFLAR………………………………………………………………………………………………………………………….39
NASIL EĞĠTĠM GÖRDÜLER………………………………………………………………………………………………………………………………..40
MESLEĞĠMĠ NASIL SEÇMELĠYĠM………………………………………………………………………………………………………………….……41
6.ÜNĠTE – YAġAYAN DEMOKRASĠ………………………………………………………………………………………………………………...43
KURULTAYDAN MECLĠSE……………………………………………………………………………………………………………............................43
YÖNETĠMĠN ÖZÜ……………………………………………………………………………………………………………………………………………..44
KUVVETLER AYRILIĞI……………………………………………………………………………….………………………………………………….……44
KAMUOYU VE BASIN …….…………………………………………………………………………………………………………………………..…. 46
7.ÜNĠTE – ÜLKELER ARASI KÖPRÜLER………………………………………………………………………………………………………….42
BĠR DÜNYA DAVAġI………………………………………………………………………………………………………………………………….……...42
KÜRESEL SORUNLARA KÜRESEL ÇÖZÜMLER………………………………………………………………………………………….………..46
ĠNSANLIĞIN SORUMLULUĞU………………………………………………………………………………………….…..…………………………...46
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Sayfa 1
SOSYAL BĠLGĠLER 7
ÜNĠTE 1 - ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ
ĠLETĠġĠM BENĠMLE BAġLAR
ĠLETĠġĠM BĠR SANATTIR
 ĠletiĢim: Duygu, düĢünce veya bilgilerin akla
gelebilecek her türlü yolla baĢkalarına
aktarılmasıdır.


Her canlı değiĢik yöntemlerle iletiĢim kurar,
Örneğin hayvanlar kimi zaman birbirlerini
koklayarak kimi zaman da çeĢitli sesler çıkartarak
iletiĢim kurarlar.
Diğer canlılardan farklı olarak insanlar konuĢma ve
dinleme yeteneğine sahip olduğundan iletiĢimi
geliĢtirme Ģansına sahiptir.
BAġLICA ĠLETĠġĠM YOLLARI
1-Sözlü ĠletiĢim: KarĢılıklı konuĢmaya dayalı
iletiĢimdir.
2-Yazılı ĠletiĢim: Yazı yoluyla sağlanan iletiĢimdir. Not,
mektup, gazete, dergi ve kitaplardaki yazılar veya yazılı
iĢaretler aracılığı ile yapılan iletiĢimdir.
3-Hareketlerle ĠletiĢim: Jest, mimik ve çeĢitli
hareketlerle sağlanan iletiĢimdir. Sözsüz veya beden dili
ile iletiĢim de denilebilir. Hareketlerle iletiĢim sağlarken
insanlarla aynı kültürden olmamız gerekir. Aksi takdirde
yapacağımız hareketlerin yanlıĢ anlaĢılması
kaçınılmazdır. Bu tür iletiĢim yolunu genellikle iĢitme
engelli insanlarımız kullandığı gibi iĢitme problemi
olmayan insanlarımız da kullanabilmektedir. Selam
veren bir insana baĢımızı sallamamız gibi.
Jest: Bir duyguyu, düĢünceyi ya da bir konuyu
anlatırken el, kol, ayak veya baĢ ile yapılan hareketler
ve beden hareketlerinin tamamına verilen isimdir.
Mimik: Bir duyguyu, düĢünceyi ya da bir konuyu
anlatırken kaĢ, göz, ağız, yüz hareketleriyle
anlatılmasıdır.
Etkili bir iletiĢimde dikkat edilmesi gerekenler
1-Bireyin Kendini Tanıması: Kendisini tanıyan ve
sahip olduğu özelliklerin farkında olan bir kiĢi
çevresindeki insanları daha kolay algılar ve tanır, onlarla
daha kolay ve uyumlu bir iletiĢim sağlar.
2-Etkili Anlatım: KarĢımızdaki insanlarla konuĢurken;
 KonuĢurken doğal olmalıyız, yapmacık konuĢma ve
hareketlerden kaçınmalıyız.
 Dinleyici ile göz teması kurmalıyız.
 Ses tonumuzu sürekli olarak konuĢmamızın
içeriğine göre ayarlamalıyız, tek düze bir konuĢma
insanın dikkatini çekmez.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
 Kullandığımız kelime ve cümlelerin karĢımızdaki
insanların anlayabileceği düzeyde olmasına dikkat
etmeliyiz.
 Jest ve mimiklerimizi, bedenimizi konuĢmamızın
içeriğine uygun olarak kullanmalıyız.
 KonuĢma süresini uzun tutmamalıyız.
3-Etkili Dinleme: Etkili bir dinleme yapabilme için;
 KonuĢmacı ile göz teması sağlamalıyız.
 Kendimizi rahat ve hafif tutmalıyız.
 KarĢımızdaki insan konuĢurken ona çeĢitli tepkiler
vererek onu dinlediğimizi ona hissettirmeliyiz.
 KonuĢmacıyı dinlerken empati kurmalı, kendimizi
onun yerine koymalıyız.
 Asla konuĢmacının sözlerini kesmemeliyiz,
sorularımızı ve eleĢtirilerimizi sona saklamalıyız,
 Dikkat dağıtacak davranıĢlardan kaçınmalıyız,
dikkat dağıtacak unsurları da ortadan kaldırmalıyız.
4-Empati Kurma: DıĢ dünyayı karĢımızdaki insanın
penceresinden, görmeye çalıĢmak demektir. Bir baĢka
deyiĢle kendimizi onun yerine koymak demektir.
Empati kurmak, baĢka insanlarla iletiĢimimizin gücünü
artırır.
Empati: Bir insanın kendisini karĢısındakinin yerine
koyarak onun duygularını ve düĢüncelerini anlamaya
çalıĢmasıdır.
ĠletiĢimi ZorlaĢtıran DavranıĢlar
1- KarĢımızdaki insanı yönlendirmeye çalıĢmak.
2- KarĢımızdaki insanı eleĢtirmek, suçlayıcı davranmak
ve yargılamak.
3- Çok veya alakasız sorular sormak.
4- Teselli etmek, konuyu değiĢtirmeye çalıĢmak.
5- TeĢhis, tanı koymak.
6- KonuĢtuğumuz kiĢinin adını öğrenmeye çalıĢmamak
veya adını hiç kullanmamak.
7- KarĢımızdaki insanlara takma isimleriyle hitap etmek,
8- Argo (düĢük seviyeli sokak ağzı) ve hakaret içerikli
konuĢmalar yapmak.
9- Kendi düĢünce ve fikirlerimizi tek doğru olarak kabul
etmek, baĢkalarının duygu ve düĢüncelerini
önemsememek ve saygı göstermemek.
10- Ön yargılı davranmak, Ġnsanları oldukları gibi kabul
etmemek.
11- Sözünden dönmek, alay etmek, oyalayıcı
davranmak.
Sayfa 2
ĠletiĢimi Olumsuz Etkileyen DavranıĢlar
 Çok konuĢmak ve cevap hakkı vermemek
 Her zaman “sen dili” ile konuĢmak.
 Emir vermek.
 Suçlayıcı bir tavırda olmak
 Yönlendirmek, öğüt vermek, teselli etmek.
ĠletiĢimi Olumlu Etkileyen DavranıĢlar:
 “Ben dili” ile konuĢmaya özen göstermek.
 Suçlayıcı ve kırıcı olmamak
 KonuĢmaktan çok dinlemeyi tercih etmek
 Sabırlı olmak.
 BaĢarılı ve iyi iĢ yapanları tebrik etmek
 Açık ve net olmak
 Ülkemizin geneli göz önüne alındığında ülkemizde
en yaygın ve en etkili kitle iletiĢim aracının
televizyon olduğu söylenebilir. Çünkü televizyon
diğer kitle iletiĢim araçlarından farklı olarak
herkesin evinde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Kamuoyu OluĢumunda Kitle ĠletiĢim Araçlarının
Önemi
 Ġnsanları ilgilendiren ortak konularda,
genellikle sorunlarda yine insanlar tarafından
üretilen ortak çözüm yoluna, ortak düĢünceye
kamuoyu denir.

ĠletiĢim engelleri: Önyargılı olmak, isim takmak,
tehdit etmek, sıkça soru sormak, emir vermek,
eleĢtirmek, sen dili kullanmak vb.
BEN DĠLĠ
 “Ben” ile baĢlar “ben” ile biter.
 ĠletiĢim engeli oluĢturmaz.
 KiĢinin/bireyin kendi duygularını ifade eder.
 KarĢımızdakinin davranıĢlarını hedef alır.
Örnek: Bugün seni derste görmeyince meraklandım.
Derslerine yeterince çalıĢmamana üzülüyorum.
SEN DĠLĠ
 “Sen” ile baĢlar “sen” ile biter.
 ĠletiĢim engeli oluĢturur.
 Yargılar, suçlar, eleĢtirir.
 KarĢımızdakinin kiĢiliğini hedef alır.
Örnek: Bugün yine derste yoktun?
Derslerine hiç çalıĢmıyorsun!

ÇatıĢma: Bir ya da birden çok kiĢinin herhangi bir
konu üzerinde anlaĢamadığı zaman ortaya çıkan
gerginlik halidir. Ġnsanların gereksinimleri, istekleri
birbirleriyle ters düĢtüğü zaman çatıĢma yaĢanır.

UzlaĢma: KiĢiler arasındaki çatıĢma halinin sona
ermesi ve çatıĢma durumunun sona ermesidir.
UlaĢmanın gerçekleĢmesi için karĢılıklı iletiĢim
kanallarının açık olması gerekir.
BĠR TUġLA DÜNYA EVĠMĠZE GELDĠ
KĠTLE ĠLETĠġĠM ARAÇLARI
 Kitle ĠletiĢim Araçları: Yazılı, sesli ya da görsel
yapıtların dağıtımını ya da yayımını sağlayan her
türlü teknik iletiĢim aracına kitle iletiĢim araçları
denir. Gazete, radyo, televizyon, internet kitle
iletiĢim araçlarından bazılarıdır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Herhangi bir sorunun çözümünde insanların
geneline ulaĢmak, onları bu konu hakkında yüz
yüze bilgilendirmek oldukça zordur. Oysa kitle
iletiĢim araçlarını kullanarak çok sayıda insana
ulaĢmak, bilgilendirmek, görüĢlerini ve desteklerini
almak daha kolaydır.
Kitle iletiĢim araçlarının iĢlevleri Ģunlardır.
1-Bilgilendirir: Kitle iletiĢim araçları sayesinde insanlar
ve toplumlar arasında etkileĢim ve iletiĢim sağlanır.
Dünyada neler olup bittiği daha kolay öğrenilir.
2-Kamuoyu oluĢturur: Kitle iletiĢim araçları toplumu
ilgilendiren konularda insanları harekete geçirerek
kamuoyu oluĢturulmasını sağlarlar.
3-Eğlendirir: Etkinlikler, spor, yarıĢma, film vb.
programlar insanlara hoĢça vakit geçirmektedirler.
4-Bilgiyi üretir ve paylaĢır: Günümüzde hayatımızın
her alanına giren bilgisayar ve internet, radyo ve
televizyonların yerini alarak, iletiĢimin çok yönlü olarak
yapılmasını sağlamıĢtır. Ġnsanlar bilgisayar aracılığıyla
hem bilgi üretme hem de bilgiyi yayma imkanı elde
etmiĢlerdir. Ġnternet aracılığıyla dünyanın dört bir
yanına çok kısa bir sürede iletiĢim sağlanabilmektedir.
Ġnsanlar her konuda istedikleri kadar bilgi sahibi olma
imkanına sahip olmuĢlardır.
Kitle ĠletiĢim Araçlarının Olumsuz Yönleri
 KiĢiler arası iliĢkilerde yüz yüze etkileĢimi bir
anlamda ortadan kaldırdığı için sosyalleĢmeyi
engeller.
 Uzun süre takip edildiği durumlarda sağlık
sorunlarına yol açabilir.
 Kontrolü sağlanmazsa zaman kaybına yol açan
araçlar haline gelebilirler.
 Özellikle küçük yaĢtaki çocuklarda Ģiddet, korku ve
uygun olmayan içerikli programlar ruhsal
bozukluklara yol açabilir.
Sayfa 3
RADYO TELEVĠZYON ÜST KURULU (RTÜK)



1994 yılında iletiĢim alanının yeniden
düzenlenmesi amacıyla Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu (RTÜK) kurulmuĢtur.
Ülkemizde yayın yapan kuruluĢların belli ilkeler
doğrultusunda yayın yapmalarını sağlamak
amacıyla radyo ve televizyonların yayınlarını
düzenlemek ve denetlemekle görevli kuruldur.
RTÜK radyo ve televizyon kanallarına kurallara
aykırı yayın yapmaları halinde uyarı, yayın
durdurma ve para cezası verebilir.
Osmanlı Devleti Döneminde;
 Ġlk resmi matbaa kuruldu. (1727)
 Takvim-i Vakayi adlı ilk resmi gazete
çıkarıldı.(1831)
 Ġlk sivil gazete Ceride-i Havadis çıkarıldı.(1840)
 Telgraf kullanılmaya baĢlandı. (1855)
 Tercüman-ı Ahval gazetesi çıkarıldı. (1860)
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu(TRT)
o
o
o
o
o
1927 yılında yurdumuzda ilk radyo yayınları
baĢladı.
1927‟de Atatürk‟ün emri ile Ankara radyosu
yayınına baĢladı.
Mayıs 1964 TRT kuruldu.
Ocak 1968„de TRT Ankara televizyonu deneme
yayınlarına baĢladı.
Temmuz 1984„te TRT renkli yayına geçti.
ÖZGÜR BASIN DEMOKRASĠNĠN TEMELĠDĠR
ÖZGÜRLÜKLER ÜZERĠNE PANEL YAPIYORUZ
Basın Özgürlüğü: Ġnsanların düĢüncelerini, görüĢlerini,
gazete, dergi, kitap, radyo, televizyon vb. diğer
insanlara iletme serbestliğine denir. Buna kitle iletiĢim
özgürlüğü de denir.
 Farklı düĢüncelerin çeĢitli yollarla insanlara
ulaĢmasını sağlamak demokrasinin de ön
koĢuludur. Basın özgürlüğünün olmadığı bir
demokrasi de düĢünülemez. Basın özgürlüğü
anayasamızla ve uluslararası belgelerle güvence
altın alınmıĢtır.
ĠLETĠġĠM HAK VE ÖZGÜRLÜKLERĠ
 Doğru Bilgi Alma Hakkı: Kitle iletiĢim araçlarının
“doğru bilgi verme sorumluluğu” vatandaĢların ise
“doğru bilgi alma hakkı” vardır.
 Bu yüzden kitle iletiĢim araçları bilgi verirken
doğru, temiz, özgür, ilkeli ve dürüst haber
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni

vermelidirler. Haberi çarpıtmadan, yanıltmadan
tarafsız olarak yayınlamalıdır.
Kimsenin konutuna girilmemelidir. Yani konut
dokunulmazlığı ihlal edilmemelidir. Devlet, aile ve
kiĢi sırları açıklamamalıdır.
 Özel Hayatın Gizliliği: Kitle ĠletiĢim araçları özel
hayatın gizliliğine saygı duymalıdır. Kimsenin gizli
görüntüleri, telefon görüĢmeleri, mektupları
yayınlanmamalıdır.
 DüĢünceyi Açıklama Özgürlüğü: Herkes düĢünce
ve kanaatlerini özgürce ifade etme ve yayma
özgürlüğüne sahiptir.
 Kitle ĠletiĢim Özgürlüğü: Kitle iletiĢim araçları
yayınlarında suça teĢvik ya da suçlulara destek
verici yayın yapmamalıdır. Ulusal çıkarlara aykırı
davranıĢların karĢısında olmalıdır.
 DüĢünce Özgürlüğü: DüĢünce ve kanaatlerin
çeĢitli araç ve yollarla serbestçe açıklanması ve
yayılmasıdır. DüĢünce özgürlüğü sosyal geliĢmenin
temel koĢulu, toplumun demokratik yapısının
önemli göstergelerindendir. Bu özgürlük, birçok
devletin anayasasında özgürlükler kapsamında
güvence altına alınmıĢtır.
 Tekzip ve Düzeltme Hakkı: Yayın organları, yanlıĢ
haber, resim ve bilgilerde düzeltme yapmak
(tekzip yayımlama) ve haksızlığa uğrayan kiĢilerin
düzeltme cevaplarını yayınlamak zorundadır.
Bunun yanında hakların ihlal edildiği durumlarda
yetkili kurumlara baĢvurmak bir vatandaĢlık
görevidir.
TEKZĠP: Yalanlama, düzenleme ve düzeltme
demektir. Herhangi bir kiĢi veya bir kurum hakkında
herhangi bir basın yayın organında gerçeğe aykırı,
asılsız bir haber ve bilgi yayınladığı zaman o kiĢi veya
kuruluĢun isteği üzerine direkt veya mahkeme
kararıyla dolaylı yönden o basın yayın kuruluĢunun
yanlıĢ, asılsız ve gerçeğe aykırı olarak yaptığı haberi,
yalanlama ve düzeltme yayınına tekzip denir.
SANSÜR: Gazete, dergi gibi basın organlarındaki
yazı, resim, karikatür gibi unsurların önceden devlet
makamları tarafından incelenerek basım ve yayının
yasaklanmasıdır.
ASPARAGAS: Yalan veya gerçek dıĢı yapılan
haberlere denir.
Sayfa 4
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 1982
22. Madde: Herkes haberleĢme hürriyetine sahiptir.
26. Madde: Herkes düĢünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya baĢka yollarla tek baĢına veya toplu
olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.
28. Madde: Basın hürdür, sansür edilemez.
 Kitle iletiĢim araçları özel hayatın gizliliğine ve
konut dokunulmazlığına saygı göstermek
zorundadır. Çünkü özel hayatın gizliliği ve konut
dokunulmazlığı anayasada güvence altına
alınmıĢtır.
20. Madde: Herkes, özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel
hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
21. Madde: Kimsenin konutuna dokunulamaz.
Bazı durumlarda hak ve özgürlükler
sınırlandırılabilir. Bunlar:
 SavaĢ hali
 Seferberlik ve sıkıyönetim
 Suç iĢlenmesini önlemek
 Genel ahlakın korunması
 Kamu güvenliğinin sağlanması
 Kamu sağlığının korunması
Basın Ahlak Yasası
 Yayınlarda hiç kimse ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi ve
dini inançları nedeniyle kınanamaz, aĢağılanamaz.
 KiĢilerin özel yaĢamı, kamu çıkarının gerektirdiği
durumlar dıĢında yayın konusu olamaz.
 Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleĢemedikçe hiç
kimse “suçlu” ilan edilemez.
 Basın organları yanlıĢ yayınlardan kaynaklanan
cevap ve tekzip hakkına saygı duyarlar.
ÖZGÜRLÜK: BaĢkalarının haklarına zarar vermeden
istediğimizi yapabilmektir. Özgürlükler sınırsız değildir.
Bir baĢka deyiĢle baĢkalarının haklarının baĢladığı yerde
bizim özgürlüğümüz sona erer.
HAK: Ġnsanların herhangi bir iĢi yapma yetkisine hak
denir.
PANEL: Dinleyiciler önünde, seçilmiĢ bir konuĢmacı
grubun bir konuyu tartıĢmak amacıyla düzenlediği
toplantı ya da açık oturumdur.
o
Kitle iletiĢim özgürlüğü bireylerin sağlıklı
bilgilenmesi açısından önemlidir. Ancak kitle
iletiĢim özgürlüğü sınırsız olmamalıdır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
o




Kitle iletiĢim araçları Ģu konularda dikkatli
davranmak zorundadır. Bunlar;
Özel yaĢamın gizliliği
Konut dokunulmazlığı
Doğru bilgi verme
Diğer kiĢi hak ve özgürlükleri
ATATÜRK VE ĠLETĠġĠM
HERKESĠ AYRI AYRI DĠNLEMEKTEN ZEVK ALIRIM
o
o
Milli mücadelenin ilk yıllarında bugün sahip
olduğumuz radyo, televizyon gibi birçok iletiĢim
aracı bulunmamaktaydı.
Atatürk milli mücadele yıllarında kamuoyu
oluĢturmak ve halkın doğru bilgilendirilmesini ve
bilinçlendirilmesini sağlamak için, kitle iletiĢim
araçlarının kullanılması gerektiğine inanılmıĢ ve bu
amaçla bazı çalıĢmalar yapmıĢtır.
Bunlar;
 Ġrade-i Milliye Gazetesi (Eylül 1919):
Sivas Kongresinde alınan bir kararla çıkarılmasına
karar verilen gazetedir. Milli mücadelenin gidiĢatı
hakkında halkı bilinçlendirmeyi amaçlayan bu
gazete, milli mücadelenin yayın organı olmuĢtur.
 Hakimiyet-i Milliye Gazetesi (Ocak 1920):
Atatürk‟ün kurduğu gazetenin üçüncüsüdür. Milli
mücadelenin sözcülüğünü yapmıĢtır. Her sayısında
Atatürk‟ün bir genelgesi veya beyannamesine yer
vermiĢtir.
 Anadolu Ajansı‟nın Kurulması (6 Nisan 1920):
 Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk resmî ajansıdır.
 Mustafa Kemalin emriyle Yunus Nadi ve Halide
Edip Adıvar gibi Cumhuriyet tarihinin aydınları
tarafından milli mücadele davasını bütün
memlekete ve dünyaya duyurmak amacıyla 6 Nisan
1920‟de kurulmuĢtur.
 Anadolu Ajansı günümüzde çalıĢmalarına devam
etmektedir. Yeni Türk devletinin ilk ulusal kurumu
olma özelliğini taĢır.
 Günümüzde bilgisayar sistemi ve uydu hattıyla
çeĢitli haber ve fotoğrafları abonelerine hızlı bir
Ģekilde ulaĢtırmaktadır.
 Ceride-i Resmiye (Ekim 1920)
Ankara‟da kurulan T.B.M.M. Hükümetinin resmi
gazetesi olarak 07.10.1920 tarihinde yayınlanmaya
baĢlanan Ceride-i Resmiye, Takvim-i Vakayi‟nin
devamı olarak kabul edilmektedir.
 Ceride-i Resmiye adı 1922‟de Resmi Ceride
olmuĢtur. Resmi Ceride adı da 1928 tarihinde
Resmi Gazete olmuĢ ve o tarihten beri bu ad ile
yayınlanmaktadır.
Sayfa 5
 Telsiz Telgraf Hakkındaki Kanunun Kabul
Edilmesi(1925)
KurtuluĢ savaĢı sırasında iletiĢimin önemi anlaĢılmıĢ
ve bu boĢluğu doldurmak için 1925 de Telsiz
Tesisi Hakkında Kanun adlı bir yasa çıkarılarak
Türkiye genelinde bir telsiz Ģebekesi kurulması ön
görülmüĢtür.
 Telsiz, Telgraf vericilerinin hizmete girmesi
(1927)
1927 de hizmete giren telsiz-telgraf vericileriyle
Berlin, New York, Moskova, Tahran, Viyana, Londra
gibi merkezlerle bağlantı kurulmuĢtur.
 Ġstanbul ve Ankara Radyosunun yayına
baĢlaması (1927)















ÜLKEMĠZDE ĠLETĠġĠM KRONOLOJĠSĠ
14 Eylül 1919 Ġrade-i Milliye gazetesi çıkarıldı.
10 Ocak 1920 Hakimiyet-i Milliye Gazetesi
çıkarıldı.
6 Nisan 1920 Anadolu Ajansı kuruldu.
7 Ekim 1920 Ceride-i Resmiye (Resmi Gazete)
çıkarıldı.
1925 Telsiz Telgraf Hakkında Kanun çıkarıldı.
1927 Telsiz Telgraf vericileri hizmete girdi.
6 Mayıs 1927 Ġstanbul Radyosu yayına baĢladı.
Kasım 1927 Ankara Radyosu yayına baĢladı.
1 Mayıs 1964 TRT kuruldu.
13 Nisan 1994 Radyo Televizyon Üst Kurulu
(RTÜK) kuruldu.
Atatürk'ün KuruluĢunda Rol Aldığı Kitle
ĠletiĢim Araçları
El yazısı ile yazdığı dergi - Ġstanbul Harp Okulu1901
Minber - Ali Fethi Okyar ile Ġstanbul 1918
Ġrade-i Milliye Sivas 1919
Hakimiyet-i Milliye Ankara 1920
Anadolu Ajansı (AA) Ankara 1920
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Sayfa 6
SOSYAL BĠLGĠLER 7
ÜNĠTE 2 – ÜLKEMĠZDE NÜFUS
NERELERDE YAġIYORUZ
YAġADIĞIMIZ YERLER
 Nüfus, geçmiĢte olduğu gibi günümüzde de tüm
dünya ülkeleri için önemli bir güç kaynağı ve
devamlılıklarını sağlamada gerekli bir unsurdur.
 Ülkemiz nüfusunun hızlı artmasıyla her geçen gün
birim alana düĢen insan sayısı da artmaktadır.
Ülkemizin coğrafi özellikleri bölgeden bölgeye
hatta aynı bölge içinde bile farklılıklar
göstermektedir. Bu farklılıklar, yerleĢme ve nüfus
dağılıĢını etkilemektedir.
 Bir yerde nüfusun az ya da çok olmasında çeĢitli
faktörler etkili olur. Ġnsan yaĢamı ve çeĢitli
faaliyetlerine elveriĢli alanlar nüfus bakımından
daha kalabalıkken elveriĢli olmayan alanlar ise daha
seyrek ve az nüfusludur.
NÜFUS: Belirli bir alanda, belirli bir süre içinde
yaĢayan insan sayısına denir.



Ülkemizde nüfus sayımları Türkiye Ġstatistik
Kurumu (TÜĠK) tarafından yapmaktadır.
Ġlk düzenli nüfus sayımı 1927, ikincisi 1935 yılında
yapılmıĢtır.
Nüfus sayımları ülkemizdeki insan sayısının
bilinmesi ve ona göre bazı planlamaların yapılması
için önemlidir. (Eğitim-sağlık-yatırım-iĢ olanağı vb.)
Toprak özellikleri: Verimli toprakların bulunduğu
alanlar (Çukurova, Gediz, B. Menderes) nüfusça
kalabalık iken, Tuz Gölü çevresi gibi yerlerde verimsiz
topraklar bulunduğundan nüfus çok azdır.
Su kaynakları: Su kaynağının olduğu yerler insanlar
için her zaman gözde olmuĢtur.(Akarsu kenarları gibi)
BEġERÎ FAKTÖRLER
SanayileĢme: Bütün Dünya'da olduğu gibi Türkiye'de
de, sanayileĢmenin arttığı yerlerde nüfus yoğunluğu
artmıĢtır, Ġstanbul, Ġzmit, Adapazarı, Bursa, Adana ve
Ġzmir buna örnektir.
Tarım: Tarımın geliĢtiği yerler yoğun nüfusludur.
Çukurova, Gediz, Bafra ve ÇarĢamba ovaları çevresi gibi
Yeraltı kaynakları: Madenlerin veya enerji kaynaklarının iĢletilmesinde yoğun nüfusa ihtiyaç olduğundan, bu alanlarda da nüfus fazladır. Zonguldak,
Soma, Elbistan buna örnektir.
Turizm: Ülkemizde, Ege ve Akdeniz kıyılarındaki
merkezlerde turizmden dolayı nüfus yoğunlaĢmıĢtır.
UlaĢım: UlaĢım yolları kavĢağında bulunan illerimizin
nüfusu artmıĢtır. EskiĢehir, Ankara, Kayseri, Ġstanbul gibi
illerin geliĢmesinde, ulaĢım yolları üzerinde bulunmaları
da etkili olmuĢtur. Ya da Ġzmir, Ġstanbul, Mersin, gibi
ithalat ve ihracat yapılan limanlar nüfusu arttırmıĢtır.
NÜFUSUN DAĞILIġINI ETKĠLEYEN FAKTÖRLER
Türkiye'de nüfusun farklı dağılıĢında etkili olan faktörler
Ģunlardır:
DOĞAL FAKTÖRLER
Ġklim özellikleri: Ülkemizde nüfusun yoğun olduğu
yerlerin, genelde kıyı bölgeler olmasında ılıman iklimin
büyük etkisi vardır. Kurak ve kıĢları aĢırı soğuk geçen
yerlerde nüfus fazla yoğun değildir.
Yer Ģekilleri: Ülkemizde yüksek ve engebeli yerlerde
nüfus azdır. Doğu Anadolu Bölgesi, TaĢeli platosu,
MenteĢe yöresi gibi yerler bunlara örnek verilebilir.
Sosyal Kültürel Etkenler: Eğitim ve sağlık
hizmetlerinin geliĢtiği yerler doğal olarak nüfusu
arttırır.
NOT: Yeraltı kaynakları, bazı kaynaklarda doğal faktörler
arasında, bazı kaynaklarda beĢerî faktörler arasında
gösterilmektedir.
Burada dikkat etmemiz gereken ekonomik faaliyet
olarak mı doğal kaynak olarak mı gösterildiğidir.
Ekonomik faaliyet olarak (Madencilik) olarak verilmiĢse
beĢerî faktör, doğal kaynak olarak gösterilmiĢse doğal
faktör olarak sayılır.( Z.D.)
Bitki örtüsü: Gür ormanların bulunduğu alanlarda
insanların yerleĢmesi ve çeĢitli faaliyetlerde bulunması
zordur. Karadeniz Bölgesinin doğusu ve batısında
nüfusun seyrek olmasında ormanların geniĢ yer
kaplamasının etkisi vardır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Sayfa 7
TÜRKĠYE NÜFUSUNUN ÖZELLĠKLERĠ
NÜFUS YOĞUNLUĞU VE NÜFUSUN DAĞILIġI
 Kilometre kareye düĢen insan sayısına nüfus
yoğunluğu denir.
Nüfus (Ġnsan sayısı)
Nüfus yoğunluğu= -------------------------Yüzölçümü (Alan)
Yoğun Nüfuslu Yerler
 Doğu Karadeniz kıyıları
 Marmara Denizi kıyıları
 Ege Bölgesi'nin kıyıları ile iç kesimlere uzanan
ovalar
 Çukurova(Adana) çevresi ve Antalya körfezi kıyıları
4-Akdeniz Bölgesi
5-Ġç Anadolu Bölgesi
6-Karadeniz Bölgesi
7-Doğu Anadolu Bölgesi
Türkiye'de kilometrekareye 101 kiĢi düĢmektedir.
YOĞUN NÜFUSLU ĠLLER
 Ġstanbul, Kocaeli, Ġzmir, Hatay, Bursa, Ankara,
Gaziantep, Trabzon, Ordu, Samsun, Sakarya
SEYREK NÜFUSLU ĠLLER
 Tunceli, Hakkari, Sivas, Erzincan, Kars, ġırnak,
Kastamonu, Yozgat.
NÜFUSU EN FAZLA OLAN ĠLLER
 Ġstanbul, Ankara, Ġzmir, Bursa, Antalya, Adana,
Konya, Antep, Urfa, Mersin, Ġzmit
NÜFUS ARTIġI
Seyrek Nüfuslu Yerler
 Yıldız Dağları(Kırklareli)
 Karadeniz Bölgesi'nin dağlık alanları
 MenteĢe Yöresi (Muğla-dağlık)
 TaĢeli Platosu (Antalya-karstik arazi)
 Teke Yarımadası (Antalya-dağlık)
 Tuz Gölü çevresi(Konya-kurak-verimsiz topraklar)
 Hakkari dağlık bölgesi
 Genel olarak yağıĢlı yöreler yoğun nüfusludur.
Ancak MenteĢe, Yıldız, Teke ve TaĢeli yöreleri
yağıĢlı olmasına rağmen dağlık olduğu için
seyrek nüfusludur.
 Ülkelerin veya bölgelerin nüfus sayısı az, yüz
ölçümü geniĢ olursa nüfus yoğunluğu azalır.
Mesela yüzölçümü en büyük olan bölgemiz Doğu
Anadolu Bölgesinde nüfus yoğunluğu azdır. Eğer
yüz ölçümü küçük, yaĢayan insan sayısı fazla olursa
nüfus yoğunluğu fazla olur. Marmara Bölgesi gibi
 Nüfus yoğunluğu ve nüfus miktarı en fazla olan
bölge Marmara bölgesidir.
 Nüfus yoğunluğu ve nüfus miktarı en az olan
bölge Doğu Anadolu bölgesidir.
Ankara‟nın nüfusu en fazla olan 2. Ġlimiz olmasına
rağmen, nüfus yoğunluğu en yukarılarda değildir.
Çünkü yüzölçümü çok büyüktür. Ya da Hatay nüfusu en
fazla olan illerden biri olmamasına rağmen nüfus
yoğunluğu fazladır.
NÜFUS YOĞUNLUĞUNA GÖRE BÖLGELERĠMĠZ
1-Marmara Bölgesi
2-Güneydoğu Anadolu Bölgesi
3-Ege Bölgesi
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni

Doğum oranı ile ölüm oranı arasındaki fark, nüfus
artıĢını gösterir. Bir ülkede doğum oranı fazla, ölüm
oranı az ise nüfus artıĢı meydana gelir. Ölüm oranı
doğum oranından fazla olursa, nüfusta azalma
meydana gelir.
 Az geliĢmiĢ ülkelerde nüfus artıĢ hızı
yüksek, geliĢmiĢ ülkelerde ise nüfus artıĢ
hızı düĢüktür.
Doğal Nüfus ArtıĢı: Doğumların ölümlerden fazla
olmasıyla meydana gelen artıĢa doğal nüfus artıĢı
denir.






Nüfus ArtıĢının Olumlu Sonuçları
Üretim artar.
Vergi gelirleri artar.
Mal ve hizmetlere talep artar.
Yeni endüstri dalları doğar.
ĠĢçi ücretleri(iĢgücü) ucuzlar.
Ġhracatta rekabet kolaylaĢır.









Nüfus ArtıĢının Olumsuz Sonuçları
ĠĢsizlik artar.
Kalkınma hızı düĢer.
KiĢi baĢına düĢen milli gelir azalır.
Tasarruflar azalır, tüketim artar.
Ġç ve dıĢ göçler artar.
Ġnsanların temel ihtiyaçlarının karĢılaması zorlaĢır.
Ġhracat azalır.
Demografik(nüfusa bağlı) yatırımlar artar
Çevre kirliliği artar ve belediye hizmetleri zorlaĢır.
Sayfa 8
1927 - 2000 yılları arasında ülkemiz nüfusundaki
değiĢiklik
o Nüfusumuz hızlı bir Ģekilde artmaktadır.
o Erkek nüfus kadın nüfustan daha fazladır.
o Nüfusun eğitim düzeyi giderek yükselmektedir.
o Ortalama yaĢam süresi giderek artmaktadır.
o Kentsel nüfus giderek artmaktadır.
o Ġç ve dıĢ göçler giderek yoğunlaĢmaktadır.
o 1927 - 2015 yılları arasında nüfusumuz yaklaĢık 6
kat artarak 13,6 milyondan 80 milyona ulaĢmıĢtır.
 1927 den 2015‟e kadar ülkemizin nüfusu sürekli
artmasına rağmen, en düĢük nüfus artıĢ hızı 1945
yılında olmuĢtur. (II. Dünya SavaĢı tehlikesi nedeniyle erkek nüfusun askere alınması.)
 Nüfus artıĢ hızının düĢmesi nüfus miktarını
azaltmaz.
NĠÇĠN SAYILIYORUZ
NÜFUS SAYIMI

Bir ülkede yaĢayan insan sayısı çok çeĢitli amaçlar
için tespit edilir. Tarihte, özellikle askere alınacak ve
vergi verecek nüfusu belirlemek amacıyla nüfus
sayımları yapılmıĢtır.
 Bu amaçla Osmanlı Devleti‟nde ilk nüfus sayımı II.
Mahmut döneminde 1831 yılında yapılmıĢtı.
 Ülkemizde Cumhuriyet ilanından sonra ilk nüfus
sayımı 1927 yılında yapılmıĢtır.



Daha sonraki nüfus sayımı 1935‟te ve bundan
sonra sonu sıfır ve beĢ ile biten yıllarda yapılmıĢtır.
1990 yılından sonra 10 yılda bir sayım yapılması
kararlaĢtırılmıĢtır. Ancak ihtiyaca bağlı olarak 1997
yılında ara sayım, 2000 yılında son kez genel sayım
yapılmıĢtır.
2007 yılından itibaren de Adrese Dayalı Nüfus
Kayıt Sistemi‟ne (ADNKS) geçilmiĢtir. Artık
nüfusumuzun özellikleri TC Kimlik Numarası ile
elektronik ortamda tespit edilmektedir.
TÜRKĠYE NÜFUSUNUN ÖZELLĠKLERĠ
NÜFUSUMUZUN YAPISI
Nüfus sayımları sonucunda, nüfusun yapısal özellikleri
tespit edilir. Bunlar;
 Nüfusun yaĢ yapısı, eğitim durumu, nüfusun
cinsiyet yapısı, çalıĢan nüfus oranı, kır ve
Ģehirde yaĢayan nüfus oranı, geliĢmiĢlik
düzeyi, ortalama insan ömrü belirlenir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Nüfusun YaĢ Gruplarına Dağılımı: YaĢ grupları
nüfusun genel yapısı ve doğurganlık oranı hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlar. Ayrıca iĢ, eğitim,
sağlık vb. ihtiyaçların belirlenmesinde ve geleceğe
yönelik planlamanın yapılmasında önemli rol oynar.
 Nüfusumuzun en önemli özelliği genç nüfusun
çok olmasıdır. 0-25 yaĢ grubu toplam nüfusun
yaklaĢık yarısını oluĢturur.
NOT: Nüfus yaĢ durumuna göre; Çocuk, genç ve yaĢlı
olmak üzere 3 gruba ayrılır.
 0 – 14 yaĢ - çocuk nüfus,
 15 – 64 arası - çalıĢabilir nüfus ( faal),
 65 yaĢ ve üzeri - yaĢlı nüfus olarak kabul edilir.
 15 – 64 yaĢ arası nüfus üretime katkı
sağladığından, üretken nüfus olarak tanımlanır.
 0–14 yaĢ arasındaki çocuk nüfus ve 65 üzeri nüfus
yaĢlı nüfus genel olarak ekonomik anlamda
bağımlı nüfus (tüketici nüfus) olarak kabul
edilmektedir.
Nüfusun Cinsiyete Göre Dağıtımı: Nüfusun
cinsiyet durumu bir ülkedeki kadın ve erkek nüfusu
ifade eder. Bir Ģehirde kadın ve erkek nüfus
arasındaki farkı; sanayi, askeri birlik, Ģehrin göç alıp
vermesi gibi faktörler etkiler.
 Sanayi, ulaĢım ve ticaretin geliĢtiği göç alan
Ģehirlerde genel olarak erkek nüfus fazladır.
Göç veren kırsal yörelerde ise genel olarak kadın
nüfus fazladır.
Nüfusun Eğitim Durumu:1927 yılında
nüfusumuzun % 11' i okur – yazarken, 2000'de bu
oran % 90'a yaklaĢmıĢtır. Okur - yazar olmayan
nüfusun % 70'ten fazlasını kadınlar
oluĢturmaktadır.
 Okur - yazarlık oranı artan toplumlarda gelir
düzeyi, tarımsal üretim ve çevre duyarlılığı
artmıĢtır.
 Ülkemizde ÇalıĢan Nüfus: ÇalıĢma çağındaki
nüfus dilimi içinde bulunan ve belirli bir iĢi olan
nüfusa “çalıĢan nüfus” veya “aktif nüfus” denir.
ÇalıĢma çağındaki nüfus dilimi içerisine girdiği
halde iĢi olmayan nüfusa da “iĢsiz nüfus” adı
verilmektedir. 15-64 yaĢları arasındaki nüfus
çalıĢma çağındaki nüfus olarak kabul edilir.
Sayfa 9
 Bir ülkede 20-65 yaĢ grubundaki insanların ne
kadarının çalıĢtığı, o ülkenin kalkınmıĢlığını
gösterir.
 Genellikle, sanayileĢmiĢ ve buna bağlı olarak
geliĢmiĢ ülkelerde iĢsizlik az iken, az geliĢmiĢ
ülkelerde iĢsizlik fazladır. Türkiye‟de tüketici
nüfusun fazla olması ve orta yaĢ grubundaki
iĢsizlik, ülkemizin kalkınma hızını
yavaĢlatmaktadır.
 Türkiye‟de çalıĢan nüfusun; % 48‟i hizmet,
% 27‟si sanayi, % 25‟i tarım sektöründe
çalıĢmaktadır.
kadın-erkek miktarı, ortalama yaĢam süresi vb.
hakkında bize ipuçları verir.







Bir ülkenin nüfus piramidi, o ülkenin;
Nüfus miktarı,
Cinsiyet durumu,
Nüfusun yaĢ gruplarına dağılımı,
Ortalama yaĢam süresi,
Doğum ve ölüm oranları,
Nüfustaki hareketlenmeleri gibi konularda bilgi
verir.
 Ülkemizin Kır ve Kent Nüfusu: Nüfusu 10.000'in
altında bulunan yerleĢmelerde yaĢayan nüfusa
“kırsal nüfus” denir. Kırsal nüfusun geçimi önemli
ölçüde tarıma ve hayvancılığa dayanmaktadır.
Kırsal alanlardan Ģehirlere yapılan göçler nedeniyle
günümüzde Ģehir nüfusu kır nüfusundan
fazladır.
 Ülkemizin geliĢmiĢlik düzeyi: Bir ülkede genç
nüfus (bağımlı nüfus) fazla ise o ülke geri kalmıĢtır.
ÇalıĢan nüfus fazla ise o ülke geliĢmiĢ demektir.
 Ülkemiz geliĢmekte olan bir ülkedir.
 Ortalama yaĢam süresi: GeliĢmiĢ ülkelerde
ortalama yaĢam süresi fazladır. (Az yıpranma,
beslenme, sağlık hizmetleri gibi). Geri kalmıĢ
ülkelerde ortalama ömür azdır.
Ülkemiz ise geliĢmekte olan bir ülke olduğu için
ortalama ömür 75‟lere kadar çıkmıĢtır.
 Sanayi-Tarım-Hizmet: Bir ülkede çalıĢmayan
nüfus fazla ise (geri kalmıĢ ülke) o ülke de temel
geçim kaynağı tarımdır.
 GeliĢmiĢ ülkelerde ise sanayi ve hizmet
sektörlerinde çalıĢanların oranı fazladır.
 GeliĢmiĢ ülkelerde nüfus piramidi alta doğru
daralır. Çünkü nüfus artıĢ hızı yavaĢlamıĢtır.
GeliĢmemiĢ ya da geliĢmekte olan ülkelerde ise
piramit alta doğru geniĢler. Çünkü nüfus artıĢ hızı
yüksektir.
Türkiye‟nin Nüfus Piramidine baktığımızda;
o Türkiye‟de kadın ve erkek nüfus miktarlarının
birbirine yakın olduğu,
o Nüfus piramidinin taban kısmının geniĢ
olmasından dolayı Türkiye‟de doğurganlığın
yüksek olduğu,
o En fazla nüfusun kadın ve erkeklerde 10-14 yaĢ
grubunda toplandığı,
o Nüfusumuzun yarıdan fazlasının 30 yaĢından
küçük olduğu,
o YaĢlı nüfus oranının düĢük olduğu,
o Türkiye nüfusunun genç ve dinamik bir yapıya
sahip olduğu görülür.
 GeliĢmiĢ ülkelerde tarımın payının az olması
demek, tarım miktarının az olması demek değildir.
Örneğin Hollanda da modern tarım yöntemleri
geliĢmiĢ olduğu için geri kalmıĢ ülkelerden bile
fazla tarım geliri vardır.
NÜFUS PĠRAMĠDĠ: Nüfusun cinsiyete göre yaĢ
gruplarının dağılımını gösteren grafiklerdir.
 Nüfus piramitleri, ülkelerin geliĢmiĢlik düzeyleri
hakkında bilgi verir. Bu piramitlere bakarak o
ülkenin ekonomik düzeyi, okur-yazarlık oranı,
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Sayfa 10
MERHABA DOYDUĞUM TOPRAK
GÖÇÜN NEDEN VE SONUÇLARI




Ġnsanların, doğdukları yerden baĢka yerlere geçici
ya da sürekli olmak üzere taĢınmasına göç denir.
Göçler iç göçler ve dıĢ göçler olmak üzere ikiye
ayrılır.
ĠÇ GÖÇLER
Ülke içerisinde, nüfusun yer değiĢtirmesine iç göç
denir. Ġç göçlerle bir ülkenin toplam nüfusunda değiĢme olmaz. Sadece bölgelerin ve illerin nüfusunda artma ya da azalma meydana gelir.
Ġç göçler, sürekli ve mevsimlik göçler olmak üzere ikiye ayrılır.
 Ġç göçler ülke nüfusunu arttırmaz, değiĢtirmez.
 Sürekli Ġç Göçler
 Ülke içerisinde meydana gelen göçlerdir.
Türkiye'de, özellikle kırsal alanlardan kentlere
doğru hızlı bir göç olayı görülmektedir.
Ġç göçün nedenleri
 Kırsal alanlardaki hızlı nüfus artıĢı
 Miras yoluyla tarım alanlarının daralması ve ailelerin geçimini karĢılamaması
 Tarım alanlarının yetersiz gelmesi ve erozyonun
artmasıyla toprağın verimsiz hale gelmesi
 Tarımda makineleĢmenin artması ve buna bağlı
olarak tarımsal iĢgücünün azalması
 Kırsal kesimde iĢ imkânlarının sınırlı olması
 Eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği
 Ġklim ve yer Ģekillerinin olumsuz etkileri
 Kentlerde sanayinin geliĢmiĢ olmasından dolayı iĢ
imkânlarının fazlalığı
 Kentlerde eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygınlığı
 Kan davaları, töre vb.
 Mevsimlik Ġç Göçler
 Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük Ģehirlere, tarımın yoğun olarak yapıldığı yerlere, yaz
turizminin geliĢtiği yerlere bir müddet çalıĢmak
üzere göç etmeleri ile gerçekleĢir. Yaylaya çıkma
olayı da mevsimlik göçler içerisinde yer alır.
 Mevsimlik göçlerle Adana, Mersin, Hatay, Aydın,
Muğla, Antalya, Ġzmir gibi merkezlerde, yaz ile kıĢ
mevsimleri arasındaki nüfus miktarlarında önemli
değiĢmeler olmaktadır.

DıĢ göçlerin baĢlıca nedenleri
 Ekonomik nedenlerle çalıĢmaya gidilmesi
 Tabii afetler
 SavaĢlar
 Etnik nedenler
 Sınırların değiĢmesi
 Uluslararası anlaĢmalarla sağlanan nüfus değiĢimi
DıĢ göçlerin sonuçları
 Göç eden ülkede nüfus artar, göç veren ülkede ise
azalır.
 Ülkeler arasında ekonomik kültürel iliĢkiler geliĢir.
Beyin göçü: Kendi alanında uzman, yetiĢmiĢ, nitelikli
bilim insanlarının geliĢmiĢ ülkelere göçüne denir.
Doktor, mühendis, bilim adamı vb.
DEVLET VATANDAġ ELE ELE
EĞĠTĠM VE ÇALIġMA HAKKI


Ġç göçlerin sonuçları
o Ülke genelinde nüfusun dağılıĢında dengesizlik
görülür.
o Yatırımlar dengesiz dağılır.
o Düzensiz kentleĢme görülür.(GecekondulaĢma)
o Sanayi tesisleri kent içinde kalır.
o Kentlerde konut sıkıntısı çekilir.
o Kent nüfusunda aĢırı artıĢ meydana gelir.
o Alt yapı hizmetlerinde (yol, su, elektrik) yetersizlik
görülür.
o Kentlerde iĢsizlik artar.
o Belediye hizmetleri aksar, Ģehirlerde çevre kirliliği
artar.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
DIġ GÖÇLER
Bir ülkeden diğer bir ülkeye yapılan göçlere dıĢ
göç denir.


Eğitim ve öğrenim hakkı ve bu hakkın nasıl
kullanılacağı, yasal düzenlemeler ile ayrıntılı olarak
belirlenmiĢtir. Yasalarımıza göre eğitim herkes için
önemli bir haktır.
Ülkemizde eğitim bütün çocuklar için 12 yıl
zorunlu olup devlet okullarında parasızdır.
Devlet, yardıma muhtaç baĢarılı öğrencilerin
eğitimini tamamlayabilmeleri için burs ve benzeri
yardımlar yapar. Özel eğitime ihtiyacı olan
çocukları topluma kazandırmak için gerekli
önlemleri alır.
Devletimiz, her seviyede eğitim kurumu açarak
vatandaĢlarının hizmetine sunmuĢtur. Bunun yanı
sıra hayırsever vatandaĢlarımız ve sivil toplum
kuruluĢları da eğitim ve öğretim hizmetlerine katkı
sağlamaktadırlar.
Sayfa 11

DarüĢĢafaka Eğitim Kurumları: Babası ölmüĢ ve
maddi yetersizlikleri olan kız ve erkek çocuklara
1863 yılından beri hizmet veren bir okuldur.
Öğrencilerin; giyim, yemek, barınma, kitap ve sağlık
gibi tüm ihtiyaçları DarüĢĢafaka Cemiyeti
tarafından karĢılanmaktadır. Devletten yardım
almadan hizmet veren cemiyetin çalıĢmaları,
hayırseverlerin yardımları ve kendi gelir getiren
malları ile yürümektedir.
 ÇalıĢma hakkı Anayasa ile güvence altına
alınmıĢtır. Anayasamıza göre çalıĢma herkesin
hakkı ve ödevidir.
 ÇATOM (Çok Amaçlı Toplum Merkezi):
BaĢbakanlık GAP idaresi tarafından Güneydoğu
Anadolu Bölgesi‟nde, ekonomik, sosyal kalkınma ve
yoksulluğu azaltma amacıyla kurulmuĢ
merkezlerdir. Bu amaçla genç kız ve kadınlara çok
çeĢitli alanlarda kurslar verilmektedir.
YERLEġME VE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ
 YerleĢme ve seyahat hürriyeti Anayasa ile güvence
altına alınmıĢtır.




Anayasamıza göre "Herkes, yerleĢme ve seyahat
özgürlüğüne sahiptir." Ancak
Suç iĢlenmesini önlemek,
Sosyal ve ekonomik geliĢmeyi sağlamak,
Sağlıklı ve düzenli kentleĢmeyi gerçekleĢtirmek
Kamu mallarını korumak amacıyla yerleĢme
özgürlüğü sınırlandırılabilir.
 Seyahat hürriyeti ise suç soruĢturma ve
kovuĢturması sebebiyle ve suç iĢlemesini önlemek
amaçlarıyla kanunla sınırlandırılabilir.
 VatandaĢ sınır dıĢı edilemez ve yurda girme
hakkından yoksun bırakılamaz.
SOSYAL GÜVENLĠK KURULUġLARI
Devlet vatandaĢlarının sosyal güvenliğini de
sağlamaktadır. Bu amaçla;

Emekli Sandığı: Tüm devlet kurumlarındaki memurların ve bunların bakmakla yükümlü oldukları
kiĢilerin sosyal güvencesini sağlamak amacıyla
kurulmuĢtur.

Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK): Özel iĢletme ve
fabrikalarda çalıĢanların ve bunların bakmakla
yükümlü olduğu kiĢilerin sosyal güvenliklerini
sağlamak amacıyla kurulmuĢtur.

Bağ-Kur: Devletin belirli bir prim karĢılığında esnaf,
sanatkâr ve serbest meslekte çalıĢanlar için
sağladığı sosyal güvenlik kurumudur.

Bu kurumlar Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) çatısı
altında birleĢtirilmiĢlerdir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Sayfa 12
SOSYAL BĠLGĠLER 7
ÜNĠTE 3 – TÜRK TARĠHĠNDE YOLCULUK
TÜRKLERĠN YENĠ YURDU: ANADOLU
Anadolu‟ya ilk Türk akınları:
 Anadolu‟ya ilk Türk akınları 4. yüzyılda Hunlar, 6.
yüzyılda da Sabir Türkleri gerçekleĢtirmiĢtir. Fakat
bunlar Anadolu‟yu yurt edinmek amaçlı akınlar
değildir.
 Karahanlılar ve Gazneliler tarafından sıkıĢtırılan
Selçuklular kendilerine yerleĢebilecekleri yeni
topraklar aramaya baĢladılar. Anadolu‟da o
zamanlar hüküm süren devlet Bizanslılar idi.
 Anadolu‟yu yurt edinmek amaçlı ilk Türk akınlarını
1015-1021 yılları arasında Büyük Selçuklu Devleti
komutanlarından Çağrı Bey yapmıĢtır.
 Anadolu‟ya yerleĢme niyeti taĢıyan ilk Türk
akınlarının amacı; Anadolu‟yu tanıma, keĢfetme
ve ganimet ( ekonomik ve askeri kaynak ) elde
etmekti. Yapılan seferler sonucunda Anadolu‟nun
Türkler için yerleĢmeye elveriĢli bir toprak olduğu
anlaĢılmıĢtır.
 Orta Asya‟dan sonra ikinci Anayurdumuz olan ve Ģu
an üzerinde yaĢadığımız Anadolu‟yu bir Türk yurdu
haline getiren Oğuz Türkleridir. Avrupalılar
Anadolu‟yu 12. yüzyıldan itibaren “Türkiye”
olarak adlandırmaya baĢlamıĢlardır.
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETĠ ( 1040-1157 )

Büyük Selçuklu Devleti, 1040 yılında
Gazneliler ile yapılan Dandanakan SavaĢı
sonunda resmen kurulmuĢtur.

Büyük Selçuklu Devleti, 1141 yılında Moğol kökenli
bir devlet olan Karahitaylar ile yapılan “Katvan
SavaĢını” kaybedince dağılma dönemine girdi.
1157 yılında son Büyük Selçuklu Sultanı Sencer‟in
ölümü ile resmen yıkıldı.

Büyük Selçuklular Anadolu‟ya geldikten sonra
Bizans Ġmparatorluğu ile iki büyük savaĢ yaptılar:
1- Pasinler SavaĢı ( 1048 )
o Türklerin Anadolu‟ya olan akınlarını durdurmak
isteyen Bizans Devleti ile Büyük Selçuklu Devleti
arasında Erzurum‟un bir ilçesi olan Pasinler
mevkiinde yapılmıĢtır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
o
o
o
ÖNEMĠ
Büyük Selçuklular ile Bizanslılar arasındaki ilk
savaĢtır.
Büyük Selçukluların Bizans‟a karĢı kazandığı ilk
zaferdir.
Bizans‟ın zayıf durumda olduğunun anlaĢılması
nedeniyle Anadolu‟ya olan Selçuklu akınlarını da
artırmıĢtır.
2- Malazgirt SavaĢı ( 1071 )
Nedenleri:
 Büyük Selçuklu Devletinin Anadolu‟ya yaptığı
akınları durdurmak isteyen Bizans Ġmparatoru
Romen Diyojen, Türkleri Anadolu‟dan çıkarmak
için büyük bir ordu hazırladı.

26 Ağustos 1071‟de Malazgirt ovasında Büyük
Selçuklular (Alparslan) ile Bizans Ġmparatorluğu
(Romen Diyojen) arasında yapılan savaĢı Büyük
Selçuklu Devleti kazandı.
Önemi ve sonuçları:
 Bizans‟ın savunma gücü kırıldı ve Anadolu‟nun
kapıları Türklere açıldı.
 Doğu‟dan gelen Türk boyları önemli bir engelle
karĢılaĢmadan Anadolu‟ya yerleĢmeye baĢladı.
 Malazgirt Zaferi, Türkiye tarihinin baĢlangıç
noktası olarak kabul edilir.
 Bu zafer ile birlikte Anadolu‟nun TürkleĢme süreci
hızlanmıĢ ve Anadolu topraklarından Türkiye adıyla
söz edilmeye baĢlanmıĢtır.
 Malazgirt SavaĢı‟nı kazanan Alparslan komutanlarını
Anadolu‟nun fethiyle görevlendirdiler. Bu
komutanlar fethettikleri yerlerde kendi adlarını
taĢıyan ilk Anadolu Türk beyliklerini kurdular.
 Bizans, Türklerle mücadele edemeyeceğini
anlayınca Avrupalı devletlerden yardım istemiĢ ve
bu durum Haçlı seferlerinin baĢlamasına neden
olmuĢtur.
 Bizans‟ın Ġslam dünyası üzerindeki baskısı sona
ermiĢtir.
 Malazgirt SavaĢında, Bizans ordusunda paralı
askerlik yapan Türk kökenli Oğuz ( Uz ) ve
Peçenek Türklerinin, Selçukluların tarafına
geçmesi savaĢı Türklerin/Selçukluların
kazanmasında etkili olmuĢtur.
Sayfa 13
 En parlak ve güçlü dönemlerini MelikĢah
zamanında yaĢayan Büyük Selçuklu Devleti
1157 yılında yıkıldı.
 DaniĢment Gazi Destanı, Anadolu‟nun fethi
sırasında yapılan kahramanlıkları anlatır.
 Tokat Yağıbasan Medresesi, Kayseri Ulu Camii,
Niksar Ulu Camii DaniĢmentliler‟den kalmadır.
ANADOLU‟DA TÜRKĠYE TARĠHĠNĠN DÖNEMLERĠ
1-Anadolu‟da Ġlk Türk Beylikleri dönemi
2-Anadolu Selçuklu Devleti dönemi
3-Anadolu‟da Ġkinci Türk Beylikleri dönemi
4-Osmanlı Devleti dönemi
5-Türkiye Cumhuriyeti Devleti dönemi
ANADOLU‟DA ĠLK TÜRK BEYLĠKLERĠ(1072-1409 )

Alparslan, Malazgirt SavaĢı‟ndan sonra
komutanlarını Anadolu‟nun fethi için
görevlendirmiĢtir. Bu komutanlar fethettikleri
bölgelerde Büyük Selçuklu Devleti‟ne bağlı olarak
beylikler kurdular.
Anadolu‟da kurulan ilk Türk beylikleri Ģunlardır:
1-Saltuklular (1072 – 1202)
2-DaniĢmetliler (1080 – 1178)
3-Mengücekler (1080 – 1228)
4-Çaka Beyliği (1081 – 1093)
5-Artuklular (1102 – 1409)
1-SALTUKLULAR ( 1072-1202 )
 Yağıbasan Medresesi, Anadolu‟da kurulan ilk
medresedir ve tıp eğitimi verilen bir yerdir.
3-MENGÜCEKLĠLER ( 1080-1228 )
 Erzincan merkez olmak üzere, Kemah, Divriği,
kurulmuĢtur.
 Kurucusu Mengücek Gazi'dir.
 Kemah ve Divriği olmak üzere iki kola ayrılan
Mengücekliler‟e Türkiye Selçuklu Sultanı Alaeddin
Keykubat son vermiĢtir.
 UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine alınan
Sivas Divriği Ulu Cami ve DarüĢĢifası, Divriği Kale
Cami, Melike Sultan ġifahanesi Mengücekliler‟den
kalmadır.
4-ARTUKLULAR ( 1102-1409 )
 Elazığ ( Harput ), Diyarbakır, Mardin, Batman,
Hasankeyf çevresinde kurulmuĢtur.
 Kurucusu Artuk Bey‟dir.
 Sonradan Harput, Mardin ve Hasankeyf Artukluları
olmak üzere 3 kola ayrılmıĢtır.
 Anadolu‟da kurulan ilk Türk beyliğidir.
 Kurucusu Ebul Kasım Saltuk Bey'dir.
 1072 yılında Erzurum merkez olmak üzere
kurulmuĢtur.
 Haçlı seferlerine karĢı Anadolu‟yu savunmuĢlardır.
 Anadolu Selçuklu Devleti tarafından yıkılmıĢtır.
 Mama Hatun Külliyesi, Erzurum Ulu Cami,
Erzurum Kale Cami, Saltuklular‟dan kalmadır.
2-DANĠġMENTLĠLER ( 1080-1178 )

Anadolu‟da kurulan en güçlü Türk beyliğidir.
 Sivas, Çorum, Tokat, Niksar, Amasya, Malatya,
Kayseri civarında kurulmuĢtur.
 Kurucusu DaniĢment Gazi‟dir.
 Haçlı seferlerine karĢı Anadolu‟yu savunmuĢlardır.
 Anadolu Selçuklu devleti hükümdarı II. Kılıç Arslan
tarafından yıkılmıĢtır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
 Dünyanın en büyük taĢ kemerli köprüsü olan
Malabadi Köprüsü, Mardin Ulu Cami, Harput
Ulu Cami Artuklular‟dan kalmadır
5-ÇAKA BEYLĠĞĠ ( 1081-1093 )
 Çaka Bey, tarafından Ġzmir ve çevresinde
kurulmuĢtur.
 Çaka Beyliği, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan
tarafından ortadan kaldırılmıĢtır.
 Çaka Bey, ilk Türk denizcisidir.
 Türk tarihinde ilk donanma Çaka Bey
tarafından kurulmuĢtur. Bu nedenle Çaka Bey
tarihteki ilk Türk amirali olarak kabul
edilmektedir.
Amiral: Deniz kuvvetlerinde en yüksek rütbeli deniz
subaylarına verilen unvandır.
Sayfa 14
Anadolu Türk Beylikleri ile Türkiye Selçuklu
Devletinin Anadolu‟nun TürkleĢmesine ve
ĠslamlaĢmasına yaptığı katkılar





Bizanslılar, Haçlılar ve Gürcülerle mücadele ederek
Anadolu'nun Türk yurdu olmasına büyük katkı
sağlamıĢlardır.
Türklerin düzenli ve güvenli bir Ģekilde Anadolu'ya
yerleĢmesini sağlamıĢlardır.
Anadolu'da cami, medrese, türbe, kümbet,
kervansaray, darüĢĢifa gibi mimari eserler yaparak
Anadolu'yu bayındır hale getirmiĢler ve Türk
kültürünün yerleĢmesini sağlamıĢlardır.
Ele geçirdikleri yerlere Türkçe adlar vererek
Anadolu'ya Türkiye denmesini sağlamıĢlardır.
Mevlana, Yunus Emre, Hacı BektaĢ-i Veli gibi
Türk-Ġslam düĢünürleri toplumu eğiterek,
Anadolu‟nun TürkleĢmesine ve ĠslamlaĢmasına
katkı sağlamıĢlardır.
Bazı mimari yapılar ve anlamları
Saray: Hükümdar, kral ve padiĢahların oturdukları ve
ülkeyi yönettikleri yerdir.
Kale: Savunma amaçlı yapılardır.
Cami: Müslümanların ibadet yerlerine denir.
Kilise: Hıristiyanların ibadethanesidir.
Sinagog ( Havra ) : Yahudilerin ibadet ettiği
tapınaklara denir
Manastır: Genellikle Hristiyanlıkta din görevlilerinin ve
kendini dine adayan kimselerin bir arada yaĢadığı dinî
yapıdır.
Kümbet: Anıt mezarlara kümbet denir. Selçuklulara has
mimari yapılardır.
Türbe: Önemli kiĢiler için yapılmıĢ anıt mezar
niteliğinde olan ve içinde mescit de bulunan yapıdır.
Medrese: Müslüman ülkelerde orta ve yüksek eğitimin
yapıldığı eğitim kurumlarına medrese denir.
Külliye: Bir caminin çevresinde cami ile birlikte
kurulmuĢ medrese, imaret ( aĢevi ), sebil, kitaplık,
hastane vb. yapıların bütünü.
Kervansaray (Han) : Kervanların ticaret yolları
üzerindeki kurulan konak yeridir. Günümüzün dinlenme
tesisleri ya da otellerine benzemektedir.
DarüĢĢifa: Eskiden hastanelere verilen addır.
Hisar: Bir Ģehrin veya önemli bir yerin korunması için
taĢtan yapılmıĢ, yüksek duvarlı ve kuleli, çevresinde
hendekler bulunan küçük kalelere hisar denir.
Harabe: YıkılmıĢ veya yıkılmaya yüz tutmuĢ yapılara
harabe denir.
Ġmarethane: Yoksullara ve yolculara ücretsiz yemek
dağıtılan aĢevi
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
TÜRKĠYE (ANADOLU) SELÇUKLU DEVLETĠ
(1075-1308 )
 KutalmıĢoğlu Süleyman ġah, tarafından baĢkent
Ġznik olmak üzere 1075 yılında kuruldu.
 KutalmıĢoğlu Süleyman ġah, Güney Marmara
kıyılarını, Kocaeli Yarımadası‟nı ve Ġstanbul‟un
Anadolu yakasını ele geçirdi. Ardından Doğu ve
Güney Anadolu‟ya yönelerek Adana, Tarsus, Kozan,
MaraĢ, Antep ve Antakya‟yı aldı.
 Süleyman ġah 1086 yılında Suriye‟de giriĢtiği bir
savaĢta hayatını kaybetti.
 I. Kılıç Arslan döneminde I. Haçlı Seferi nedeniyle
baĢkent Ġznik Haçlıların eline geçti. Bu nedenle
devletin baĢkenti Konya'ya taĢındı.
 I. Mesut, II. Haçlı Seferi'ne baĢarıyla karĢı
koymuĢtur.
 Sultan I. Mesut kendi adına bakır para bastıran
ilk Anadolu Selçuklu Sultanıdır.
 II. Kılıç Arslan döneminde ise Anadolu‟nun Türk
yurdu olduğunu kesinleĢtiren bir savaĢ yaĢandı.
MĠRYOKEFALON SAVAġI ( 1176 )
Nedenleri:
 II. Kılıç Arslan‟ın Anadolu‟da birliği sağlayarak
güçlenmesi.
 Bizans‟ın Türkleri Anadolu‟dan çıkararak
Anadolu‟ya tamamen hakim olmak istemesi.
 Türkiye Selçukluları ile Bizans Ġmparatorluğu
arasında yapılan Miryokefalon SavaĢını Selçuklular
kazanmıĢtır.
Önemi:
o
o
o
o
o
Türklerin Anadolu‟dan atılamayacağı ve
Anadolu‟nun kesin bir Türk yurdu olduğu
anlaĢılmıĢtır.
Bizans‟ın son saldırı savaĢıdır. (Bu savaĢtan sonra
Türkler artık taarruza, Bizans ise savunmaya geçti.)
Haçlı seferleri ile Bizans‟ın eline geçen
Anadolu‟daki siyasi üstünlük, tekrar Selçukluların
eline geçmiĢtir.
Bizanslılar ve Batılılar, Anadolu‟ya bu savaĢtan
itibaren “Türkiye” demeye baĢladılar.
II. Kılıç Arslan daha hayatta iken ülkeyi 11 oğlu
arasında paylaĢtırdı. Ölümünden sonra oğulları
arasında taht kavgaları baĢlayınca devletin
geniĢlemesi bir süre de olsa durmuĢtur.
(Veraset sistemi- Devletin hanedan ailesinin ortak
malı sayılması nedeniyle)
Sayfa 15
 Miryokefalon SavaĢı‟ndan sonra, Bizans tehdidinin
ortadan kalkmasıyla Selçuklular daha rahat hareket
etmeye baĢladılar. Anadolu‟daki Türk beyliklerini
fethederek, Türkiye Selçuklu Devleti‟ne kattılar.

Son Selçuklu hükümdarı II. Mesud‟un ölümü ile
Türkiye Selçuklu Devleti son buldu (1308).

Kısa sürede Bizans‟a ait toprakları fetheden Türk
beylikleri Marmara ve Ege Denizi‟ne ulaĢtılar.
Beylikler Anadolu‟da düzen ve asayiĢi yeniden
sağladılar. Bu beylikler: Karamanoğulları,
Germiyanoğulları, Karesioğulları, Candaroğulları,
MenteĢeoğulları, Ramazanoğulları, Saruhanoğulları,
Hamitoğulları, Dulkadiroğulları vb.
 Akdeniz (Antalya) ve Karadeniz‟in (Sinop,
Samsun) önemli liman kentleri ele geçirildi.
Böylece Anadolu ticareti, bu limanlarla ülkeler arası
bir ticarete dönüĢtü.
 Selçuklular ülkede huzur ve asayiĢi sağladılar. Halk
zenginlik içinde yaĢamaya baĢladı.
HAÇLI SEFERLERĠ(1096-1270)





Alaeddin Keykubad Dönemi
Türkiye Selçuklu Devleti Alaeddin Keykubad
döneminde en güçlü zamanını yaĢadı.
Anadolu‟da ticaret, sanat, bilim ve kültür merkezi
olan büyük Ģehirler inĢa edildi. Bu Ģehirleri kale,
cami, konut, han, hamam, medrese ve türbe gibi
mimari eserlerle donattılar.
HarzemĢahlar ile yapılan Yassıçemen SavaĢı
kazanıldı.(1230)
Alanya (Kandelor Kalesi) alınarak devletin kıĢlık
baĢkenti haline getirildi.
Kırım‟ın Suğdak limanı fethedildi.
 Türkiye Selçuklu Sultanlarının, Anadolu Türk
Beyliklerini ele geçirmesi, Anadolu‟da Türk siyasi
birliğini sağlama amacına yöneliktir.
 Alaeddin Keykubad‟ın ölümünden sonra baĢa
geçen hükümdarlar ülkeyi iyi yönetemedi. Bu
durum Moğolların Anadolu‟ya gelmesine yol açtı.
Kösedağ SavaĢı (1243)
Sebebi:
 Alaeddin Keykubad‟ın ölümünden sonra ülke
içinde karıĢıklıklar baĢ göstermesi ve Asya‟nın
büyük bölümünü ele geçiren Moğollar, Anadolu‟yu
ele geçirmek istemesi.
 Selçuklu ve Moğol orduları Sivas‟ın doğusunda
Kösedağ SavaĢı‟nda karĢılaĢtılar. Selçuklu ordusu
sayıca daha kalabalık olmasına rağmen Moğol
ordusunun saldırısı karĢısında dağıldı (1243).
Sonucu:
 Kösedağ SavaĢı‟ndan sonra Anadolu‟da Moğol
hâkimiyeti baĢladı. Türkiye Selçuklu Devleti
yıkılma sürecine girdi.
 Anadolu‟da siyasi birlik bozuldu; beylikler
yeniden kuruldu.
 Moğollar, Anadolu‟ya gönderdikleri vali ve
komutanlarla ülkeyi yönetmeye baĢladılar.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
o
Avrupalıların, Papa‟nın önderliğinde birleĢerek
Hıristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs, Antakya gibi
yerleri Müslümanlardan almak amacıyla
düzenledikleri seferlere “Haçlı Seferleri” denir.
 Bu seferlere katılanların elbiselerinin ve
kalkanlarının üzerinde Haç iĢareti olduğu için
bunlara Haçlı denilmiĢtir.
o
1096 – 1270 yılları arasında sekiz sefer
düzenlemiĢtir. Bunlardan ilk dördü Anadolu
üzerinden, diğerleri ise deniz yolu ile
gerçekleĢtirilmiĢtir.
HAÇLI SEFERLERĠ'NĠN SEBEPLERĠ
DĠNĠ SEBEPLER
1. Hıristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs, Antakya ve
Ġznik'in Müslümanlardan geri alınmak istenmesi.
2. Papa tarafından kurulan Kluni Tarikatı'nın çalıĢmaları.
3. Papanın, sefere katılanlara cennet vaat etmesi.
4. Ġslâmiyet‟in batıya yayılmasını engelleyerek
Hristiyanlığı tekrar doğuya yayma düĢüncesi.
SĠYASĠ SEBEPLER
1. Bizans'ın, Türkler‟e karĢı Papadan yardım istemesi.
2. Orta Doğu'da Hıristiyan devletler kurma düĢüncesi.
3. ġövalyelerin ve asillerin macera arayıĢları.
4. Kralların ve senyörlerin topraklarını geniĢletme
düĢüncesi.
EKONOMĠK SEBEPLER
1. Avrupa'nın fakirliği karĢısında Ġslâm dünyasının
zenginliği.
2. ġövalyelerin ve asillerin zenginliklerini artırma
düĢüncesi.
3. Fakir Hıristiyan halkın bu seferlerle zengin olma
düĢüncesi.
4. Müslümanların kontrolündeki Ġpek ve Baharat
yollarının kontrolünü ele geçirme düĢüncesi.
Sayfa 16
 I. Haçlı Seferi (1096 - 1099): Haçlılar Bizans'ın
yardımıyla Anadolu'ya geçerek Ġznik'i aldılar.
I. Kılıçarslan, Haçlı ordusuna ağır kayıplar verdirdi.
Haçlılar Anadolu'da ağır kayıplar vermelerine
rağmen Kudüs, Antakya, Urfa ve Suriye'nin büyük
bir kısmını ele geçirdiler.
I. Haçlı Seferi sonunda;
 Ġznik ve Batı Anadolu, Bizans'ın eline geçti.
 Türklerin batıya ilerleyiĢi bir süre için durduruldu.
 Bizans'ın ömrü uzadı. Bizans Anadolu'yu yeniden
alma ümidine kapıldı.
 Haçlıların ele geçirdikleri Kudüs, Antakya ve
Suriye'de, Avrupa'da olduğu gibi kontluk ve
derebeylik kurdular.
 II. Haçlı Seferi (1147 - 1149): Musul Atabeyi
Ġmadedin Zengi'nin Urfa'yı geri alması üzerine II.
seferi baĢladı. II. Kılıçarslan, Haçlı ordusunu Konya
önlerinde yenilgiye uğrattı. Haçlıların bir kısmı
deniz yoluyla Kudüs'e ulaĢtıysa da önemli bir baĢarı
elde edemediler.
 III. Haçlı Seferi (1189-1192): Bu sefer, Eyyubi
Devleti hükümdarı Selâhaddin Eyyubi'nin Hıttin
SavaĢı ile Kudüs'ü Haçlılardan geri alması üzerine
baĢladı. Haçlılar Kudüs'ü alamadan geri döndüler.
 IV. Haçlı Seferi (1202-1204): Tahttan indirilen
Bizans imparatorunun yardım istemesi üzerine
Ġstanbul‟a yapılan bir seferdir. Haçlılar Ġstanbul'u
alarak burada bir Latin Devleti kurdular.
Ġstanbul'dan Bizanslılar ise Ġznik ve Trabzon'da birer
devlet kurdular.
Haçlı Seferleri'nin Sonuçları
Dinî sonuçları
• Kilise ve din adamlarına olan güven ilk defa sarsıldı.
• Kilise ve papalık ilk defa güç kaybetmeye baĢladı.
• Kilise düĢüncesi ilk defa zayıflamaya baĢladı.
Siyasî sonuçları
• Bu seferlerde pek çok derebeyin ölmesi üzerine
derebeylik rejimi ilk kez gücünü kaybetmeye, buna
karĢılık merkezî krallıklar ilk kez güçlenmeye baĢladı.
• Anadolu'daki Türk ilerleyiĢi bir süre durdu.
• Ġslâm dünyası Anadolu Selçukluları ve Eyyubiler
etrafında toplandı.
• Bizans'ın ömrü uzadı.
Ekonomik, teknik ve kültürel sonuçları
• Doğu-Batı arasındaki ticaret geliĢti.
• Cenova, Marsilya gibi Akdeniz kıyılarındaki
limanların önemleri arttı.
• Anadolu, Suriye ve Filistin toprakları zarar gördü.
• Avrupalılar Ġslâm medeniyetini yakından tanıdılar.
• Barut, pusula, kâğıt, matbaa gibi teknik buluĢlar
Avrupa'ya taĢındı. Bunlar Avrupa medeniyetinin
geliĢmesini sağladı.
• Ticaret sonucunda Avrupa'da hayat standartları
yükseldi. Ticaretle uğraĢan ve burjuva olarak
adlandırılan toplum kesimi güçlendi.
ANADOLU SELÇUKLULARI ve BEYLĠKLER
DÖNEMĠNDE KÜLTÜR VE MEDENĠYET
 Anadolu Selçuklularında devletin baĢında Sultan
adı verilen hükümdarlar bulunurdu.
 ġehzadelerin yetiĢmesine önem verilirdi.
ġehzadelere Melik adı verilirdi.
 Meliklerin en iyi Ģekilde yetiĢmesi için Atabey adı
verilen tecrübeli devlet adamları görevlendirilirdi.
 Devlet iĢleri Divan adı verilen kurulda
görüĢülürdü. Divana hükümdar veya vezir
baĢkanlık ederdi.
 Ülke yönetim bakımından eyaletlere ayrılırdı.
Eyaletlere yönetici olarak Melik (ġehzade) veya vali
atanırdı. Eyaletlerde askerlik iĢlerine SubaĢılar,
adalet iĢlerine de Kadılar bakardı.
 Sınırlarda yarı bağımsız uç beyleri vardı.
 Halk Ģehirli, köylü ve göçebe olmak üzere üçe
ayrılırdı. Göçebeler hayvancılık, köylüler tarım,
Ģehirlerde yaĢayanlar ise ticaret ve zanaat ile uğraĢırlardı.
 ġehirlerde yaĢayan esnaf ve sanatkârlar bir araya
gelerek dini ve ekonomik bir kuruluĢ olan Ahilik
teĢkilatını oluĢturmuĢlardır. Her meslek grubu
bir loncaya sahipti. Loncalar, büyük bir mesleki
dayanıĢma gösterirlerdi.
 Anadolu Selçuklularında ticaret önemli bir geçim
kaynağı idi.
 Ticareti geliĢtirmek için han ve kervansaraylar
yapmıĢlar, yabancı tüccarlara gümrük vergisinde
indirim yapmıĢlar, eĢkıya ve korsanların
baskınlarından zarar gören tüccarların zararlarının
karĢılanması gibi tedbirler almıĢlardır.
 Hastaların tedavisi için darüĢĢifalar(hastaneler),
yoksul ve kimsesizlerin ihtiyacını karĢılamak için
imarethaneler (aĢevleri) açmıĢlardır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Sayfa 17
 Anadolu Selçuklu Devleti'nde resmi dil ve edebiyat
dili Farsça idi. Halk ve beylikler Türkçe
konuĢmuĢlardır.
 Eğitimin temel kurumları medreselerdir.
Anadolu'da ilk medrese Niksar'da DaniĢmentliler
tarafından açılmıĢtır.
 Bu dönemde, Mevlana Celaleddin-i Rumi,
HacıbektaĢ-ı Veli, Yunus Emre ve Ahi Evran
gibi birçok düĢünür yetiĢmiĢtir.
 Anadolu Selçukluları ve beylikler bilimin geliĢmesi
için çaba göstermiĢlerdir.
 Türkler Anadolu'nun imarı için Anadolu'yu eserlerle
donatmıĢlardır. Ticaret yolları üzerine hanlar ve
kervansaraylar, Ģehirlere cami, medrese, kümbet,
türbe, han, hamam, darüĢĢifa ve aĢevleri gibi birçok
eserler yapmıĢlardır.
 Konya'daki Alaaddin Cami, Sırçalı Medrese,
Sultan Hanı, Ġnce Minare, Karatay Medresesi,
Kayseri'deki Çifte Kümbet, Döner Kümbet, Ulu
Cami ve DarüĢĢifa, Aksaray'da Sultan Hanı,
Sivas'ta Gök Medrese, Erzurum'da Çifte Minare.
BEYLĠKTEN DEVLETE:
OSMANLI‟NIN KURULUġU
KAYILAR SÖĞÜT‟TE





Osmanlı Devleti‟ni kuranlar Oğuzların Bozok
kolunun Kayı boyuna mensuptur.
Türk boylarından olan Kayılar, Malazgirt
Zaferi‟nden sonra birçok Türk boyu ile beraber
Anadolu‟ya gelmiĢlerdi. BaĢlarından boy beyi
olarak Ertuğrul Gazi vardı.
Türkiye Selçuklu Devleti hükümdarı Alaaddin
Keykubad, Kayılar‟ı Bizans sınırında bulunan Söğüt
ve Domaniç‟e yerleĢtirdi. Kayıları Selçuklu sınırını
Bizans‟a karĢı korumak ve bu devlete karĢı fetih ve
gaza yapmakla görevlendirdi. (Uç beyliği)
Bizans güçlü bir devlet olma özelliğini çoktan
kaybetmiĢti. Siyasi birliğini yitirmiĢ, taht
kavgalarıyla çalkalanıyordu. Bizans
Ġmparatorluğu‟nun Ģehir ve kasabaları her biri
kendi baĢına buyruk tekfur denilen yöneticilerin
elindeydi.
Kayıların temel geçim kaynağı hayvancılık olup
sürüleriyle yazın Domaniç yaylasına kıĢın ise
Söğüt‟e göç ediyorlardı. Ertuğrul Gazi‟den sonra
beyliğin baĢına Osman Bey geçti.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Osmanlı Devleti‟nin Kısa Sürede Büyümesinin
Nedenleri
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o
o

Osmanlı Devleti kurulduğu sırada Anadolu ve
Balkanlarda güçlü bir devletin olmaması
Osmanlıların ele geçirdikleri yerlerde adil ve
hoĢgörülü bir yönetim kurmaları.
Osman Bey'in, Ahi ġeyhi Edebâli'nin kızıyla
evlenerek Ahilerin desteğini alması.
Anadolu'da siyasi birliğin olmayıĢı
Anadolu Türk beylikleri ile iyi geçinilmesi
Bizans'ın zayıf ve iç karıĢıklıklar içinde olması.
Balkanlar'da siyasi birliğin ve güçlü bir devletin
olmaması
Ġskân politikasının uygulanması
Güçlü bir merkezi otoritenin kurulması
Gaza ve cihât düĢüncesi
Coğrafi konumu (Bizans sınırında kurulmuĢ
olması)
Devletin merkezi otoritesinin güçlü tutulması ve
Eski Türk devletlerinde olduğu gibi ülkenin
kardeĢler arsında paylaĢılmaması
Gaza, Ġslam dinini korumak veya yaymak amacıyla
Müslüman olmayanlara karĢı ( gayrimüslim )
yapılan kutsal savaĢa denir. Katılanlara gazi denir.
Bu savaĢta ele geçirilen mallara ganimet denir.
OSMANLI DEVLETĠ DÖNEMLERĠ
1-KuruluĢ Dönemi ( 1299-1453 )
2-Yükselme Dönemi ( 1453-1579 )
3-Duraklama Dönemi ( 1579-1699 )
4-Gerileme Dönemi ( 1699-1792 )
5-Dağılma Dönemi ( 1792-1922 )
KURULUġ DÖNEMĠ PADĠġAHLARI ( 1299-1453 )






Osman Gazi ( 1299-1326 )
Orhan Bey (1326-1362 )
I. Murat (Hüdavendigar) (1362-1389 )
I. Beyazıt (Yıldırım) ( 1389-1402 )
I. Mehmet (Çelebi) ( 1413-1421)
II. Murat ( 1421-1451 )
 Osman Bey bağımsızlığını ilan ettikten sonra Bizans
üzerindeki baskısını daha arttırdı.
 1302 yılında büyük bir Bizans ordusu ile Osmanlılar
arasında Koyunhisar ( Bafeon ) SavaĢı yapıldı.
 Osmanlı ile Bizans arasındaki ilk büyük savaĢtır.
 Osman Bey, Koyunhisar SavaĢını kazanınca, Moğol
baskısından kaçarak Batı Anadolu‟ya doğru göç
eden Türkmenler de Osman Bey‟in etrafında
toplandı.
Sayfa 18
ĠSKÂN ( YERLEġTĠRME ) POLĠTĠKASI
 Osman Bey‟den sonra yerine oğlu Orhan Bey
geçti. Orhan Bey, ilk iĢ olarak Bursa‟yı fethetti ve
burayı baĢkent yaptı.
 Orhan Bey, Bizans imparatorluğu ile 1329 yılında
yaptığı Maltepe SavaĢı‟nı kazandı. 1331‟de Ġznik‟i,
1337‟de de Ġzmit‟i alarak Kocaeli Yarımadası‟nın
fethini tamamladı.
Anadolu‟dan Rumeli‟ye GeçiĢ
 Osmanlılar Rumeli‟ye öncelikle Bizans Ġmparatoru
Kantakuzen‟e yardım amacıyla geçti. Bizans
Ġmparatoru Sırp Krallığına karĢı, o dönemde kızıyla
evli olan Orhan Gazi‟den yardım istedi. Orhan Gazi
de oğlu Süleyman PaĢa idaresindeki bir kuvveti
imparatorun yardımına gönderdi.
 Ġmparator bu yardım karĢılığında Gelibolu
Yarımadasındaki Çimpe kalesini Osmanlılara verdi.
Çimpe Kalesi, Osmanlıların Rumeli fetihleri için
önemli bir üs hâline geldi.
 Osmanlıların Rumeli‟yi fethetmelerinde denizci bir
beylik olan Karesioğulları Beyliği”nin alınması da
etkili oldu.
 Ġskân, insanların bir bölgede yaĢamak için
yerleĢmesi anlamına gelmektedir.
 Osmanlı Devleti, Balkanlarda fethettiği toprakları
TürkleĢtirmek ve ĠslamlaĢtırmak için iskan politikası
uygulamıĢ, Anadolu‟daki göçebe Türkmenleri
yeni fethettiği bölgelere yerleĢtirmiĢtir.
 Ġskan edilerek Balkanlara yerleĢtirilen Türklerin;
ihtiyaçları devlet tarafından karĢılanır, verimli
tarım toprakları verilir ve belli bir süre vergi
alınmazdı. Böylece iskan faaliyeti Türkler arasında
teĢvik edilmeye çalıĢılmıĢtır. Buna karĢılık
göçmenlerin yerleĢtirildikleri yerlerden izinsiz
olarak ayrılmalarına da müsaade etmiyordu.
 Ayrıca iskan politikasıyla birbirine ve devlete
düĢman olan toplulukların, düzeni bozmaya
yönelik hareket edenlerin sürgün edilmesi
sağlanarak devletin otoritesi güçlendirilmeye
çalıĢılmıĢtır.
Ġskân politikası sayesinde;





I. Murat ilk olarak Balkanlara açılan kapı
konumundaki Edirne‟yi fethetti ve burayı devletin
yeni baĢkenti yaptı.
Edirne‟yi askeri bir üs olarak kullanan I. Murat,
Filibe ve Gümülcine‟yi alarak buralara Anadolu‟dan
getirdiği Türkleri yerleĢtirdi.
Osmanlıların Balkanlarda hızlı bir Ģekilde ilerleyerek
fetihlerini artırmaları sonucunda Türkleri tek baĢına
atamayacakları anlayan Avrupalı Hıristiyan güçler
birleĢerek Osmanlı devletine karĢı sefer düzenleyip
Türkleri Balkanlardan atmak istediler.
1364 yılında yapılan Sırpsındığı SavaĢı,
Osmanlılarla-Haçlılar arasında yapılan ilk savaĢtır.



I. Kosova SavaĢında Osmanlılar ilk kez top
kullanmıĢ, bu savaĢın sonun I. Murat Ģehit
düĢmüĢtür.
1448 1389 yılında Osmanlı Devleti ile Haçlılar
arasında yapılan I. Kosova SavaĢını Osmanlılar
kazandı.
II. Kosova SavaĢı ise Balkanları Türk yurdu
haline getiren savaĢtır. Uzun yıllar devam edecek
Türk hakimiyeti neticesinde Türk kültürü Avrupa‟da
yayılmıĢtır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni




Balkanların TürkleĢmesi ve ĠslamlaĢması
sağlanarak buralarda uzun yıllar kalıcı
egemenlik kuruldu.
BoĢ ve verimsiz araziler tarıma açılarak üretim ve
vergi gelirleri artmıĢtır.
Anadolu‟da konargöçer yaĢayarak devletin vergi
almakta zorlandığı ve güvenlik sorunu çıkardığı
göçebe Türkmenlerin bazıları Balkanlara
yerleĢtirildi.
Balkanlarda Türk-Ġslam kültürü yayıldı.
Müslüman-Türk nüfusu Balkanlarda artırılarak
devlete isyan hareketlerinin önüne kısmen de
olsa geçildi.
Diğer yandan;
 Osman Bey döneminde ilk Osmanlı parasını
bastırıldı. Bu durum ekonomik bağımsızlığın
göstergesidir






Orhan Bey Dönemi'nde
Yaya ve müsellem adıyla ilk düzenli ordu
kuruldu.
Ele geçirilen yerlere kadı ve subaĢılar atandı.
Ġlk kez divan teĢkilatı kuruldu.
Ġlk kez vezir atandı.
Ġznik'te ilk medrese açıldı.
Karamürsel'de ilk kez tersane kuruldu.
Sayfa 19
Murat Döneminde
Ġlk kez Yeniçeri Ocağı, Topçu Ocağı kuruldu.
Ġlk kez Pençik Sistemi uygulandı.
Rumeli Beylerbeyliği kuruldu.
Ġlk kez Tımar Sistemi uygulandı ve Tımarlı
Sipahiler oluĢturuldu.
 Ġlk kez Kazaskerlik ve Defterdarlık makamı
kuruldu.
 Ġlk kez Vezir-i azam atandı.
 Ülkenin hanedanın ortak malı anlayıĢı, "Ülke
hükümdar ve oğullarının ortak malıdır."
Ģeklinde değiĢtirildi. Böylece merkezi otorite
güçlendirildi.










Yıldırım Bayezıd döneminde;
Ġstanbul kuĢatıldı.
Anadolu Hisarı yapıldı.
Halife tarafından Yıldırım Bayezıd‟a "Sultan-ı
Ġklim-i Rum" unvanı verildi.
Osmanlı Devleti ile Timur Devleti arasında Ankara
SavaĢı(1402) yapıldı. Osmanlılar savaĢı kaybetti.
Ankara SavaĢının Sonuçları
o Osmanlı Devleti dağılma tehlikesi geçirdi.
o Ġstanbul'un alınması gecikti.
o Türkler'in Avrupa'daki ilerleyiĢi durdu.
o Anadolu'da siyasi birlik bozuldu, beylikler
tekrar kuruldu.
o Taht kavgaları yaĢandı ve Fetret Devri baĢladı.
FETRET DEVRĠ (1402 - 1413)
 Ankara SavaĢı'ndan sonra Yıldırım Bayezid'ın
oğulları (Süleyman, Mehmet, Musa, Ġsa) arasında
taht mücadeleleri baĢladı.
 1402'den 1413'e kadar devam eden Osmanlı
Devletinin karıĢıklık içinde kalmasına neden
olan bu döneme Fetret (Bunalım) Devri denir.
 KardeĢler arasındaki taht mücadelesine son veren
Çelebi Mehmet, devleti yıkılmaktan kurtarmıĢtır.
Bu nedenle devletin ikinci kurucusu sayılır.
 I. Mehmet döneminde Ġlk deniz savaĢı
Venediklilerle yapılmıĢ ancak kaybedilmiĢtir.
 II. Murat döneminde;
o Macarlarla Edirne - Segedin AntlaĢması yapıldı
(1444)
o Haçlılarla yapılan II. Kosova SavaĢı‟ndan sonra
Türkler Balkanlara kesin olarak yerleĢti.
o Türkler, Avrupa karĢısında savunmadan taarruza;
Avrupalılar ise taarruzdan savunmaya geçti.
o Avrupalıların Türkleri Balkanlar'dan atma ümidi
sona erdi.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Anadolu Türk Siyasi Birliğini Sağlama
ÇalıĢmaları
 Osmanlı Devleti ilk yıllarda Anadolu beylikleri ile
savaĢmak yerine güçsüz Bizans devleti üzerine
yürüyerek sınırlarını geniĢletmeye çalıĢmıĢtır. Belli
bir siyasi ve askeri güce ulaĢtıktan sonra yönünü
Anadolu Türk beylikleri üzerine çevirmiĢtir.
 Anadolu Türk siyasi birliğini sağlamak için atılan
ilk adım; denizcilik alanında çalıĢmalar yapan
Karesioğulları beyliğinin Orhan Bey tarafından ele
geçirilmesidir. Osmanlılar bu sayede hem donanma
sahibi olmuĢlar hem de sınırlarını geniĢletmiĢlerdir.
 Yıldırım Beyazıt; Anadolu beylikleri üzerine
yürüyerek Saruhan, Aydın, MenteĢe, Candar,
Karaman ve Germiyanoğulları beyliklerini
Osmanlıya bağladı. 1390 yılında Kütahya merkez
olmak üzere Anadolu Beylerbeyliğini kurdu. Ayrıca
Kadı Burhaneddin Beyliğine son vererek, Anadolu
Türk Birliğini ilk kez büyük ölçüde sağlayan
padiĢah oldu.
 Sınırların geniĢlemesi ile birlikte ülke içinde farklı
milletler yaĢamaya baĢladı.
ġehirli ve köylülerden oluĢan ve halkın büyük
bölümünü meydana getiren kesime “Reaya”
denilirdi.
 Yönetici, asker, din adamları ve ilim adamları ise
“askerî” denilen kesimi oluĢturuyordu.
 Köylüler tarım ve hayvancılıkla, konargöçer yaĢayan
halk da yaylak ve kıĢlaklarda hayvancılık yapıyordu.
 ġehirlerde yaĢayanlar imalat iĢleri ve ticaretle
geçimlerini sağlıyorlardı.
 Osman Bey Döneminde gaza ve fetihler eli silah
tutan kimselerle gerçekleĢtiriliyordu.
 Orhan Bey sınırların geniĢlemesiyle Türk
gençlerinden sürekli savaĢa hazır bir ordu
oluĢturdu. Bu orduda atsız askere “yaya”, atlı
askere “müsellem” adı verildi.
 Rumeli‟de fetihlerin geniĢlemesiyle “yaya ve
“müsellem”ler ihtiyacı karĢılayamaz oldu. Bunun
üzerine Hristiyan ailelerin erkek çocukları asker
olarak yetiĢtirilmek amacıyla toplanmaya baĢladı.
“DevĢirme sistemi” ile yetiĢtirilen askerlerle
“Kapıkulu” ordusu meydana getirildi.
Sayfa 20
OSMANLI DEVLETĠ‟NDE ORDU TEġKĠLATI
 Osmanlı Devleti‟nde ordu, Kara Kuvvetleri ve Deniz
Kuvvetleri (donanma) olmak üzere iki bölümden
oluĢuyordu.
KARA KUVVETLERĠ: Kara Kuvvetleri de
A- Kapıkulu Askerleri,
B- Eyalet Askerleri,
C-Yardımcı Kuvvetler olmak üzere üç bölüme
ayrılmıĢtı.
A-KAPIKULU ASKERLERĠ
 Kapıkulu Askerleri: PadiĢaha bağlı, baĢkentte
oturan, sürekli ve üç ayda bir maaĢ (ulufe) alan
askerlerdir. Kapıkulu Piyadeleri ve Kapıkulu
Süvarileri olarak iki kısma ayrılırdı.
KAPIKULU PĠYADELERĠ
1- Acemi Ocağı: DevĢirme Sistemine göre alınan
çocukların eğitildiği ilk ocaktır. Yetenekliler Enderun
Mektebine gönderilirken diğerleri Kapıkulu Ocaklarına
gönderilirlerdi.
2- Yeniçeri Ocağı: I. Murat zamanında kurulmuĢtur.
Yeniçeriler savaĢ zamanında padiĢahın yanında yer
alırlardı. BarıĢ zamanında Ġstanbul'un güvenliğini
sağlarlardı.
3-Cebeci Ocağı: Yeniçerilerin silahlarını yapan, tamir
eden ve saklayan ocaktı.
4-Topçu Ocağı: Orduya ait topların yapımı, bakımı ve
savaĢlarda kullanılması ile görevli ocaktı.
5-Top Arabacıları Ocağı: Topların sefer sırasında
taĢınmasıyla görevli idi.
6-Lağımcı Ocağı: Kale kuĢatmalarında tünel kazarak
surların altına patlayıcılar koyan ve patlatan ocaktır.
7-Humbaracı Ocağı: Dinamit, bomba, havan topu
yapan ve kullanan ocaktır.
KAPIKULU SÜVARĠLERĠ
1-Sipah-Silahtar: SavaĢta padiĢahın yanında durup
padiĢahı ve çadırı korurlardı.
2-Sağ garipler-Sol garipler: SavaĢta ordunun
ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı.
3-Sağ ulufeciler-Sol ulufeciler: SavaĢta saltanat
sancaklarını korurlardı.
B-EYALET ASKERLERĠ
Eyalet askerleri;
Tımarlı Sipahiler, Akıncılar ve Azaplar gibi bölümlere
ayrılmıĢtır.
1-Tımarlı Sipahiler: Dirlik arazi sahipleri (has, zeamet
ve tımar) tarafından yetiĢtirilen atlı askerlerdir. Osmanlı
ordusunun asıl gücünü oluĢtururlardı.
2-Akıncılar: Sınırlardaki eyaletlerde bulunurlar, düĢman
ülkelerine akınlar yaparak askeri hedefler ve düĢman
kuvvetleri hakkında bilgi toplarlardı.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
3-Azaplar: Orduya sefer sırasında yol açarlar ve köprü
kurarlardı.
C-YARDIMCI KUVVETLER
 Bir savaĢ zamanında bağlı beylik ve devletlerin
(Kırım-Eflak-Boğdan) askerleri de Osmanlı
ordusuna yardım ederlerdi. Bunlar içinde en
önemlisi Kırım kuvvetleriydi.
DENĠZ KUVVETLERĠ (DONANMA)
 Osmanlılarda ilk denizcilik faaliyetleri Karesi
Beyliğinin alınmasıyla baĢladı. Bu donanma ile
Osmanlılar Rumeli‟ye geçme imkanı elde ettiler.
 I. Bayezıt zamanında Gelibolu‟da bir tersane
kuruldu. Ġlk ciddi deniz savaĢı I. Mehmet
zamanında Venedik‟le yapıldı.
 Osmanlı donanması Kanuni döneminde Ege ve
Akdeniz‟in en önemli gücü haline gelmiĢtir.
 Osmanlıda donanma komutanına Kaptan-ı Derya,
gemi komutanlarına Reis ve deniz askerlerine de
Levent denirdi.
 Donanmada Karamürsel, Kalite, Kadırga ve Mavna
adı verilen küçük gemiler yanında Fırkateyn ve
Kalyon denilen büyük gemiler de bulunurdu.
 Barbaros Hayrettin Pasa, Turgut Reis, Salih Reis,
Pirî Reis, Murat Reis, Seydi Ali Reis, Kılıç Ali Reis
meĢhur Türk denizcileridir.
OSMANLI DEVLET TEġKĠLATI
Osmanlı Devleti'nde devlet yönetimi, Merkezi Yönetim
ve TaĢra Yönetimi olarak ikiye ayrılırdı.
A. MERKEZĠ YÖNETĠM
 Osmanlı Devleti merkeziyetçi ve mutlak otoriteye
dayalı bir yönetim anlayıĢı ile yönetiliyordu.
 Devletin baĢında PadiĢah adı verilen bir hükümdar
bulunurdu.
 PadiĢahlar, Bey, Gazi, Hünkar, Hüdavendigar ve
Sultan gibi unvanlar kullanırlardı.
 PadiĢah erkek çocuklarına Ģehzade denirdi.
 ġehzadeler, yetiĢmeleri için sancaklara vali olarak
gönderilirlerdi. Buna "Sancağa Çıkma" denilirdi.
Devlet yönetiminde tecrübe kazanmaları için
yanlarına "Lala" adı verilen tecrübeli devlet
adamları verilirdi.
 I. Ahmet 1603 yılında Sancağa Çıkma usulünü
kaldırarak "Kafes Usulü"nü getirdi. Bu tarihten
itibaren Ģehzadeler sarayda yetiĢtirilmeye baĢlandı.
Bu durum Ģehzadelerin devlet tecrübesinden
yoksun yetiĢmelerine neden olmuĢtur.
Sayfa 21
 I. Ahmet devrine kadar Osmanlı Devleti'nde
padiĢah öldüğü zaman yerine kimin geçeceği
belirlenmemiĢti. Her Ģehzadenin padiĢah olma
hakkı bulunduğundan bu durum Ģehzadeler
arasında taht kavgalarının çıkmasına neden
olmuĢtur.
 I. Ahmet döneminde Ekber ve ErĢed Kuralı
çıkarılarak Osmanlı ailesinin en büyük ve en akıllı
olanının tahta geçmesi kuralını getirdi. Böylece
taht kavgaları ve kardeĢ katli önlendi.
 Divan-ı Hümayun: Osmanlı Devleti‟nde, devlet
iĢlerinin görüĢülerek karara bağlandığı en
yüksek kurula Divan-ı Hümayun denilirdi.
 Divan teĢkilatı Orhan Bey zamanında kurulmuĢtur.
II. Mahmut döneminde Divan kaldırılarak yerine
Bakanlar Kurulu kurulmuĢtur.
 Divanda alınan kararlarda son söz padiĢaha ait
olduğu için, divan bir danıĢma meclisi
niteliğindedir. Divan, hem yönetim kurumudur,
hem de en yüksek mahkemedir.
Divan üyeleri ve görevleri
 PadiĢah: PadiĢahlar Fatih'e kadar (1475) divanın
baĢkanı idiler. Fatih'ten sonra padiĢahlar divan
toplantılarına katılmadılar.
 Vezir-i Azam (Sadrazam): PadiĢahın mutlak vekili
olup günümüzdeki BaĢbakan' in konumundadır.
PadiĢah mührünü taĢır, padiĢah adına tayin ve
terfiler yapar ve devlet iĢlerini yürütürdü.
Sadrazamlar padiĢah yerine sefere çıktıkları zaman
orduya komuta ederlerdi.
 Vezirler: Günümüzde Devlet Bakanları konumunda
olan vezirler daha çok askeri ve siyasi iĢlerden
sorumlu idiler. Tecrübeli birer devlet adamı olup
vezir-i azamın yardımcısı idiler. Osmanlı Devleti
büyüdükçe sayıları artmıĢtır.
 Kazaskerler: Anadolu ve Rumeli Kazaskeri olmak
üzere sayıları ikidir. Adalet, eğitim, kültür ve
diyanet iĢlerine bakarlardı. Divandaki büyük
davalara bakan kazaskerler ayrıca kadı ve
müderrislerin (profesör) tayin ve terfilerine
bakarlardı. Günümüzdeki hem Milli Eğitim hem
Adalet Bakanı konumundaydılar.
 Defterdarlar: Günümüzdeki Maliye Bakanı'nın
konumunda olup, devletin bütün mali iĢlerinden
sorumludur. Anadolu ve Rumeli defterdarları olmak
üzere sayıları ikidir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
 NiĢancı: Protokol, yazı ve tapu iĢlerinde sorumlu
idi. PadiĢah adına yazılan ferman, berat ve diğer
belgelere padiĢahın tuğrasını (imzasını) çekerdi.
Osmanlı kanunlarını çok iyi bilen niĢancılar
gerektiği zaman Divana bilgi verirlerdi.
 Reis‟ül-küttap: Günümüzün DıĢiĢleri Bakanıdır.
 ġeyhülislam: Divanda alınan kararların Ġslam
dinine uygun olup olmadığına bakardı.
 Kaptan-ı Derya: Donanmanın en büyük
komutanıdır. Gerektiğinde divana çağrılırdı.

B. TAġRA YÖNETĠMĠ
Osmanlı Devleti'nde, ülke eyaletlere, eyaletler
sancaklara, sancaklar kazalara ve kazalar da köylere
ayrılmıĢtır. Eyaletler idari bakımdan kendi içinde
üçe ayrılıyordu.
1. Merkeze Bağlı Eyaletler: Anadolu ve Rumeli
Beylerbeyliği olmak üzere ikiye ayrılıyordu. BaĢında
Beylerbeyi bulunurdu. Bu eyaletlerin halkı daha çok
Müslüman Türklerden oluĢuyordu.
2. Özel Yönetimi Olan Eyaletler: Trablusgarp,
Cezayir, Tunus, Mısır, Basra, Bağdat, gibi
eyaletlerdir. Bu eyaletlerden yıllık belirli bir vergi
alınmaktadır. Dirlik Sistemi uygulanmamaktadır. Bu
eyaletlerin vergi gelirleri açık artırma yoluyla
Mültezim adı verilen Ģahıslar tarafından toplanırdı
(iltizam usûlü).
3. Ġmtiyazlı Eyaletler (Bağlı Beylikler): Ġç iĢlerinde
serbest, dıĢ iĢlerinde Osmanlı Devleti'ne bağlı Eflak,
Boğdan, Kırım ve Erdel gibi eyaletlerdir. Bu
eyaletler Osmanlı Devleti'ne vergi öderler,
gerektiğinde orduya asker gönderirlerdi.
OSMANLI DEVLETĠ YENĠ BAġKENTĠNDE
II. MEHMET (FATĠH SULTAN MEHMET) DÖNEMĠ
(1451-1481)
A. ĠSTANBUL'UN FETHĠ (1453)
1. Fethin Nedenleri
 Bizans'ın Osmanlı Ģehzadelerini devlete karĢı
kıĢkırtması.
 Bizans'ın Avrupa devletlerini Osmanlılar'a karĢı
kıĢkırtması ve Haçlı Seferlerini teĢvik etmesi.
 Bizans'ın Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünü
bozması ve Osmanlı Devleti için sürekli tehdit
oluĢturması.
 Ġstanbul'un coğrafi konumu ve önemli ticaret yolları üzerinde bulunması
 Peygamber efendimizin (S.A.V) Ġstanbul'un fethi ile
ilgili hadisinin II. Mehmet'i fetih için teĢvik etmesi.
Sayfa 22
2. Fetih için yapılan hazırlıklar
 Anadolu Hisarı'nın karĢısına Rumeli Hisarı
yaptırıldı.
 Dönemin en büyük topları (ġahi) döktürüldü. Havan topları icad edildi.
 Surlara yaklaĢmak için tekerlekli kuleler yapıldı.
 Ġstanbul'u denizden kuĢatmak için 400 parçalık
donanma hazırlandı.
 Avrupa'dan, karadan gelecek yardımları engellemek için Balkanlarda bir ordu hazır tutuldu.
Bizans'ın Aldığı Tedbirler
 Surlar tamir edilerek asker yerleĢtirildi.
 Haliç'in giriĢi eski gemiler ve kalın zincirlerle
kapatıldı.
 Avrupalı devletlerden yardım istendi.
 Rum ateĢi (grejuva) denilen silahların sayısı artırıldı.
Ġstanbul'un Fethi
 II. Mehmet gerekli hazırlıkları tamamlayarak Ģehri
karadan ve denizden 6 Nisan 1453'te kuĢattı. 72
parçalık bir donanma kızaklardan kaydırılarak
Haliç'e indirildi. 53 gün süren kuĢatmadan sonra 29
Mayıs 1453 tarihinde Ġstanbul fethedildi.
Ġstanbul'un Fethinin Türk Tarihi Açısından
Sonuçları
1. Osmanlı Devleti imparatorluk hâline geldi ve
Ġstanbul devletin baĢkenti oldu.
2. Osmanlı Devleti toprak bütünlüğüne kavuĢtu.
3. Ġstanbul Boğazı, Karadeniz Ticaret Yolu Osmanlı
Devleti'nin denetimine geçti.
4. II. Mehmet'e "Fatih" unvanı verildi.
5. Osmanlı Devleti'nin KuruluĢ Dönemi sona erdi,
Yükselme Dönemi baĢladı.
Ġstanbul'un Fethinin Dünya Tarihi Açısından
Sonuçları
1. Doğu Roma (Bizans) Devleti yıkıldı.
2. Orta Çağ sona erdi, Yeni Çağ baĢladı.
3. Karadeniz ticaret yolunun Osmanlı Devleti'nin
eline geçmesi üzerine Batı Avrupa kıyısındaki
devletlerin açık denizlere çıkarak yeni yollar aramaları
Coğrafi KeĢiflerin baĢlamasında etkili oldu.
4. Ġstanbul'un fethinden sonra buradan ayrılan bilim
adamları Ġtalya'ya yerleĢerek Avrupa'da Rönesans'ın
baĢlamasında etkili oldular.
5. Ġstanbul'un fethiyle kale ve surların top gülleleriyle
yıkılabileceği anlaĢıldı. Bu geliĢme, Avrupa'da
feodalite (derebeylik) rejiminin yıkılmasında ve
mutlak krallıkların güçlenmesinde etkili oldu.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
 Ġstanbul'un fethinden sonra Ortodoks
Patrikhanesi Osmanlı Devleti'nin koruyuculuğu
altına alınarak varlığını devam ettirmesi sağlandı.
 Fatih Sultan Mehmet, Ġstanbul'u fethettikten sonra
Ortodoks Kilisesi'nin Ġstanbul'da kalmasına izin
vermiĢtir. Böylece;
 Ortodoksları kendi yanına çekerek Avrupa Hıristiyan birliğini parçalamayı,
 Balkanlardaki fetihlerde Ortodoksların desteğini
kazanmayı,
 Ortodoksları kontrol altında tutmayı amaçlamıĢtır.
SINIRLAR GENĠġLĠYOR
Balkanlardaki GeliĢmeler
 Ġstanbul'un fethinden sonra Fatih, Hristiyan
dünyasının birleĢmesini engellemek ve
Balkanlardaki Osmanlı egemenliğini kalıcı hâle
getirmek için fetih hareketlerine baĢladı.
 Sırbistan, Mora Yarımadası, Eflâk, Boğdan,
Bosna, Hersek ve Arnavutluk fethedildi.
Anadolu'daki GeliĢmeler
 Ġstanbul'un fethinden sonra Fatih, Karadeniz
kıyılarını denetim altına almak, Karadeniz ticaret
yolu üzerindeki Osmanlı egemenliğini güçlendirmek ve Anadolu Türk birliğini sağlamak
için Anadolu'da fetihlere yöneldi.
 1459'da Batı Karadeniz'de önemli bir ticaret
merkezi olan Amasra Cenevizlilerden alındı.
 1460'ta Candaroğullarından Sinop alınarak bu
beylik Osmanlı topraklarına katıldı.
 1461'de Trabzon fethedilerek Trabzon Rum
Ġmparatorluğu'na son verildi.
 1466'da Karamanoğulları‟ndan Konya ve Karaman
alındı.
 Fatih'in Mora ve Trabzon'u alması Bizans'ı
yeniden canlandırma umutlarını sona
erdirmiĢtir.
 Osmanlı Devleti ile Akkoyunlu Devleti arasında
Otlukbeli SavaĢı (1473) yapıldı.
 Böylece Doğu Anadolu'nun güvenliği sağlandı ve
Osmanlı Devleti'nin sınırları Fırat Nehri'ne kadar
geniĢledi.
 Anadolu'da Türk siyasi birliğini sağlama yolunda
önemli bir adım atıldı.
II. Bayezid Dönemi (1481 -1512)
 Bu dönem Cem Olayı, Safevi tehlikesi, çocukları
arasındaki mücadeleler ve II. Bayezıd‟ın savaĢtan
hoĢlanmayan kiĢiliği nedeniyle fetihler açısından
biraz sönük geçmiĢtir.
Sayfa 23
Cem Sultan Olayı;
 Osmanlı Devleti'nde fetih hareketlerinin
yavaĢlamasına neden oldu.
 Ġspanya'da zor durumda kalan Müslümanlara
gerekli yardım yapılamadı.
 Anadolu'da yayılan Ġran tehlikesine gereken
karĢılık verilemedi.
 Cem Sultan'ın Rodos Ģövalyeleri ve Papaya
sığınması, Cem Sultan Olayının bir dıĢ sorun
hâline gelmesine neden olmuĢtur.
OSMANLI DENĠZ ĠMPARATORLUĞU
 ORHAN GAZĠ: Osmanlıların denizcilik deneyimleri
olmamasına rağmen küçük gemilerden oluĢan bir
donanma kurarak Marmara Denizi'ne açıldılar. Bu
dönemde Osmanlılar sınırlarına kattığı Karesi
Beyliği donanmasından faydalandılar.
 YILDIRIM BEYAZID döneminde Gelibolu'da
tersane kuruldu ve Gelibolu donanmanın üssü
oldu.
 FATĠH SULTAN MEHMET: Karadeniz kıyılarında
güvenliğin sağlanması ve Karadeniz ticaret yolları
üzerinde güvenliğin kurulmasını istiyordu. Bu
amaçla;
 1459'da Cenevizlilerden Amasra'yı aldı.
 1460'ta Candaroğullarından Sinop‟u aldı.
 1461'de Trabzon Rum Devleti'ne son verdi ve
Trabzon'u aldı.
 1477'de Kırım Hanlığı'nı Osmanlı Devletine bağladı.
 Kırım‟ın alınması ile Karadeniz bir Türk Gölü
haline geldi. Doğu ticaret yolları (Ġpek Yolu)
güvenlik altına alındı.
 Kanuni Avrupalıların Barbaros dedikleri Hızır Reis'i
Ġstanbul'a davet etti ve onu Kaptan-ı Derya olarak
donanma komutanlığına atadı (1533). Böylece
onun yönetiminde olan Cezayir Osmanlı
yönetimine geçti.
PREVEZE DENĠZ SAVAġI (1538)
 Barbaros Hayrettin PaĢa'nın Akdeniz'de kazandığı
baĢarılar Avrupalıları telaĢlandırdı. Preveze
önlerinde Andrea Dorya komutasındaki Haçlı
donanması ile Barbaros Hayrettin PaĢa
komutasındaki Osmanlı Donanması karĢılaĢtı.
Preveze zaferiyle;
 Akdeniz bir Türk gölü haline geldi.
 Venedikliler Osmanlı Devleti'ne vergi vermeyi kabul
etti.
 Kanuni'nin görevlendirdiği Turgut Reis,
Trablusgarp ve Bingazi‟yi Osmanlı topraklarına
kattı. 1560 yılında Ġspanyolların elinde bulunan
"Cerbe" adasını da aldı.
KIBRIS'IN FETHĠ (1571)
 Lala Mustafa PaĢa komutasındaki donanma, Kıbrıs'ı
Venediklilerden aldı.
Kıbrıs'ın alınmasıyla;
 Anadolu, Suriye ve Mısır arasındaki deniz
yolları güvenlik altına alındı.
 Doğu Akdeniz'de Osmanlı hakimiyeti güçlendi.
 Ġnebahtı Deniz SavaĢı‟na neden oldu.


II. BEYAZID: Karadeniz'in kıyısında bulunan Kili ve
Akkerman kaleleri fethedildi. Venediklilerden
Ġnebahtı, Modon ve Koron kaleleri alındı.
YAVUZ SULTAN SELĠM:
 Osmanlı donanmasını büyüttü.
 Yavuz‟‟un baĢarıları ve Osmanlı Ġmparatorluğu'nun
Kuzey Afrika'da bir güç merkezi haline gelmesi,
Akdeniz'de bağımsız olarak faaliyet gösteren Türk
ve Müslüman denizcileri Osmanlı Devleti ile
kaynaĢtırmıĢtır.
KANUNĠ SULTAN SÜLEYMAN:
 Rodos adası fethedildi (1522). Rodos'un fethiyle
Suriye ve Mısır ticaret yolunun güvenliği sağlandı.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
ĠNEBAHTI DENĠZ SAVAġI (1571)
Kıbrıs'ın alınması üzerine Venedik, Ceneviz,
Ġspanya, Portekiz ve Malta donanmalarından
oluĢan Haçlı donanması Osmanlı donanmasını
Ġnebahtı körfezinde yendi (1571).
Ġnebahtı yenilgisiyle Osmanlı Devleti'nin
Akdeniz'deki hakimiyeti sarsılmıĢsa da, kısa sürede
kurduğu bir donanma ile üstünlüğü yeniden
sağlamıĢtır.
 Osmanlı donanması XVI. yüzyıldaki baĢarılı deniz
fetihlerini sonraki yüzyıllarda devam ettiremedi.
Gemi teknolojisindeki ilerlemeleri takip
edememesi, gemicilerin eğitimine yeterince
önem vermemesi donanmanın eski gücünü
yitirmesine neden oldu. Sonuçta Akdeniz‟deki
hâkimiyetini kaybeden Osmanlı, güçlü bir deniz
gücü olmaktan çıktı.
 Girit‟in Fethi: Girit, Venedik‟e bağlı korsanların
elindeydi. Bu korsanlar Osmanlı Devleti‟nin
gemilerine zarar vererek ticaret yapmalarını
Sayfa 24
engelliyordu. Ada 25 yıl süren bir seferin ardından
ancak Osmanlı idaresine geçti (1669).
FARKLILIKLARA RAĞMEN

Osmanlı Devleti üç kıtada 600 yıldan fazla hüküm
sürmüĢ bir devlettir. Birbirinden farklı milletler
(Türk, Arap, Rum, Bulgar v.s.) ve farklı din ve
mezhebe inanan insanlar (Müslüman, Hristiyan,
Yahudi) bir arada yaĢadı. Osmanlı Devleti bu
farklılıklara rağmen insanları ahenk içinde idare etti.

Çünkü Osmanlı Devleti, hoĢgörü ve adaleti
yönetiminin temel esasları yaptı. Halk arasında
dil, din, kültür ve değerleri ne olursa olsun
ayrım yapmadı. Bu sayede insanlar kendi inanç,
dil, kültür ve yaĢam biçimini korudular.

Bugün Balkanlarda, Orta Doğu‟da insanlar kendi
dillerini konuĢabiliyor, kültürel değerlerini
değiĢmeden sürdürebiliyorsa bu hoĢgörü
sayesindedir.
HoĢgörü ve adalet, Osmanlı Devleti‟nin fetihlerini
kolaylaĢtıran en önemli faktörlerdendi.
Osmanlı‟da birlikte yaĢamanın en güzel
kanıtlarından biri yanda tanıtıcı resmi yer alan 1895
yılında II. Abdülhamit Döneminde açılan
Darülaceze‟dir.
Darülaceze kimsesiz çocuklar, evsiz, hasta,
engelli ve yaĢlıların barınması için kurulmuĢtur.
Günümüzde de faaliyetini sürdüren bu kurum dil,
din, ırk, mezhep farkı gözetmeksizin cami, kilise ve
havrasıyla insanlara hizmet etmeye devam
etmektedir.
 ÇeĢme Baskını: Osmanlı Devleti, Rumeli‟de Rusya
ile savaĢ hâlindeydi. Ġngiliz donanması ile iĢ birliği
yapan Ruslar, baskın yaparak ÇeĢme limanına
demirlemiĢ Osmanlı donanmasını yaktı (1770).
 Navarin Baskını: Yunan Ġsyanı ve Osmanlı-Rus
savaĢı sırasında Rusya, Ġngiltere ve Fransa
donanmaları Osmanlı donanmasına baskın
yaparak yaktılar.(1827)
 Sinop Baskını: 1853 Osmanlı – Rus (Kırım) savaĢı
sırasında Rus donanması Sinop‟ta bulunan Osmanlı
donanmasını yaktı (1853).
DĠĞER SĠYASĠ GELĠġMELER
YAVUZ SULTAN SELĠM (1512-1520)
 1514 yılında Safevi Devleti ile Çaldıran SavaĢı
yapıldı. Osmanlı Devleti savaĢı kazandı ve Doğu
Anadolu Osmanlı hakimiyetine girdi.





Mısır Seferi ile Osmanlı Devleti ile Memlükler
arasında Mercidabık (1516) ve Ridaniye (1517)
SavaĢları yapıldı. Böylece;
Memluk Devleti yıkıldı.
Baharat yolu Osmanlı'nın eline geçti.
Halifelik Osmanlı PadiĢahlarına geçti.
Ġlk Osmanlı halifesi Yavuz Sultan Selim oldu.



GEZ DÜNYA‟YI GÖR KONYA‟YI
KANUNĠ SULTAN SÜLEYMAN DONEMĠ (1520-1566)
 Osmanlı Devleti'nin en parlak dönemidir.
 Onun döneminde Osmanlı Devleti topraklarını hızla
geniĢletmesinin yanı sıra kültür ve sanat
bakımından da zirveye ulaĢmıĢtır.
 Bu dönemde Macarlarla yapılan Mohaç Meydan
SavaĢı kazanılmıĢ,
 I.Viyana KuĢatması yapılmıĢ,
 Ġran üzerine seferler düzenlenmiĢ,
 Hint Deniz Seferleri yapılmıĢtır.
o
o
o
o
Osmanlı Donanmasının Yakıldığı Yerler
 1571 Ġnebahtı Yenilgisi
 1770 ÇeĢme Baskını
 1827 Navarin Olayı
 1853 Sinop Baskını
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
o
Malazgirt Zaferi ile baĢlayan Türk tarihi sürecinde
Anadolu Ģehirleri, yüzyıllar boyunca pek çok eser
ile Türk kültür, sanat ve estetiğini yansıtan yapılarla
donatılmıĢtır.
Ġlk çağlardan kalma bir yerleĢim yeri olan Alaeddin
Tepesi etrafında geliĢen Konya, Selçuklu ve
Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerine sahiptir.
Ġnsanoğlunun yerleĢtiği ilk Ģehirlerinden biri olan
Çatalhöyük de bu ilimizin sınırlar içinde bulunuyor.
Konya‟daki pek çok cami, türbe, medrese,
çeĢme ve en önemlisi de Mevlana Müzesi her yıl
yüz binlerce turistin akınına uğruyor.
Konya‟nın tarihî ve kültürel mirasını tanımamızı
sağlayan en önemli eserlerden biri Alaeddin
Tepesi. Bir zamanlar tepenin etrafını çevreleyen
surlar günümüze kadar ulaĢamamıĢ. Tepeyi
süsleyen en önemli eser Alaeddin Camisi. Türkiye
Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad‟ın adını taĢıyan
cami, döneminin en büyüğü. Minberindeki ahĢap
iĢlemelerle Türk sanatının eĢsiz bir örneği.
Sayfa 25
Bu eserlerin dıĢında Selçuklu ve Osmanlı
Dönemlerine ait birçok mimari eser var Konya‟da.
ĠĢte onlardan birkaçı:
Ġnce Minareli Medrese: Türkiye Selçuklu Devleti
zamanında XIII. Yüzyılda inĢa edilmiĢtir. XIX. yüzyılın
sonuna kadar eğitim veren medrese günümüzde
TaĢ ve AhĢap Eserler Müzesi olarak hizmet vermektedir.
o
Selimiye Camisi: XVI. yüzyılda Osmanlı padiĢahı II.
Selim tarafından yaptırılmıĢtır. Kesme taĢtan inĢa
edilmiĢ olan camiyi bir büyük kubbe örtmekte ve
caminin üç kapısı bulunmaktadır.
Ġplikçi Camisi: Türkiye Selçuklu Devleti döneminde XIII.
yüzyılda inĢa edilmiĢtir. Yakınında bulunan Ġplikçiler
ÇarĢısı nedeniyle bu ismi almıĢtır. Cami düz çatılı olup
duvarları tuğla ve kesme taĢtan örülmüĢtür.
NASIL ETKĠLEDĠK, ETKĠLENDĠK?
o Osmanlı Devleti ile Avrupa devletleri önce savaĢ
meydanlarında karĢılaĢtılar. SavaĢlar siyasi
iliĢkilere, siyasi iliĢkiler ticari iliĢkilere, ticari
iliĢkiler de kültürel olarak iki uygarlığın
etkileĢimine neden oldu. Osmanlı kültürü
Avrupa‟yı, Avrupa kültürü de Osmanlı‟yı
etkiledi.
Türk Modası
 Osmanlı Devleti ile Avrupa devletlerinin
etkileĢiminde elçilerin önemli katkısı oldu. Özellikle
Osmanlı elçilerinin ziyaretleri Avrupa‟da büyük
yankı uyandırdı. Ziyaretler ile kültür ve sanat
alanında Osmanlı esintileri Avrupa‟ya yayıldı.
 Yine XVII. yüzyılda Fransa‟ya elçi olarak gönderilen
Süleyman Ağa ve maiyeti kısa sürede halkın
hayranlığını kazandı. Maskeli balolarda Türk
kültürünü yansıtan elbiseler giymek moda oldu.
Süleyman Ağa evini halılar, minderler, divan adıyla
meĢhur olacak sedirler, gül suyu kokan eĢyalar ile
döĢedi ve evi büyük ilgi gördü. Avrupa‟da Alla
Turka (Türk Usulü) denilen Türk Modası baĢladı.
Türk müziği
 XVII. yüzyılda Evliya Çelebi‟nin de yer aldığı
Osmanlı elçilik heyeti Viyana‟ya doğru yola çıktı.
ġehre büyük bir kalabalık hâlinde mehter takımı ile
girdi. Osmanlı heyetini izleyen halk ĢaĢkınlık ve
hayranlık içindeydi. Böylece Osmanlı müziği
Avrupa‟da tanınmaya baĢladı.
 Mehterden etkilenen Beethoven, Mozart gibi
müzisyenler eserlerinde Türk müziği
nağmelerine yer verdiler. Mozart‟ın “Türk
MarĢı” Beethoven‟ın “Büyük Senfoni” adlı
eserleri buna güzel bir örnektir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Türk kahvesi
 Süleyman Ağa içtiği kahve ile de ilgi odağı oldu.
Böylece kahve Fransa‟da yaygınlaĢtı. Ġngiltere‟de de
moda hâline gelen kahvenin tüketildiği Türk
kahvehaneleri açıldı. Zaman içinde kahvehaneler
Avrupa‟da sosyal hayatın vazgeçilmez unsurları
oldu. Kahvenin Türk usulüne göre tüketilmesi
modası da yaygınlaĢtı. Avrupalılar, Osmanlı
topraklarından ülkelerine geri dönerken kahve
değirmenleri, kahve fincanları ve kaĢıklar getirdi.
Günümüzdeki “Kafe” kültürü iĢte böyle ortaya
çıktı.
Türk sanatı
 Avrupa‟da, zenginler evlerinin bir odasını Türk
köĢesi olarak Türk çinileri, halıları ve divanlarla
süslemeye baĢladılar. Türk kilim ve halı motifleri
Avrupalı ressamların resimlerinde yer aldı.
 Günlük eĢyalar dıĢında mimari alanda da Osmanlı
mimarisinin estetik unsurları Avrupa‟da çeĢitli
eserlerde yer almaya baĢladı. XVIII. yüzyılda
Almanların inĢa ettiği aĢağıda fotoğrafı bulunan ve
Almanya sınırları içindeki Schwetzinger (ġatzinger)
Camisi Osmanlı mimarisine olan hayranlığı
yansıtır.


Ticaret, Osmanlı ile Avrupa devletleri arasındaki
etkileĢimi daha da arttırdı. Birçok ürün bu sayede
Avrupa‟da kullanılmaya baĢlandı. Osmanlı‟da halı,
madenî ve seramik eĢyalarda kullanılan lale figürü
özellikle Hollanda‟da büyük ilgi gördü.
Avusturya elçisi Busbecq‟in (Busbek) Ġstanbul‟dan
Avrupa‟ya taĢıdığı lale, Hollanda‟da “Türklerin
Lalesi” olarak yaygınlaĢtı. Zamanla bir tutkuya
dönüĢen lale yetiĢtiriciliği sanata da yansıdı, birçok
Hollandalı ressamın eserine konu oldu.
AVRUPAYA AÇILAN KAPI
LALE DEVRĠ (1718-1730)
 Osmanlı tarihinde 1718 Pasarofça AntlaĢmasıyla
baĢlayıp 1730 Patrona Halil Ġsyanı ile sona eren
döneme Lale Devri denir.
 Ġstanbul‟da yetiĢtirilen laleler bu dönemin simgesi
olmuĢ ve edebiyatçı Yahya Kemal Beyatlı ve
tarihçi Ahmet Refik Altınay tarafından döneme bu
isim verilmiĢtir.
 Dönemin padiĢahı III. Ahmet, Sadrazamı
NevĢehirli Damat Ġbrahim PaĢa, Ģairi Nedim,
sembolü laledir.
 Osmanlı Devleti ilk defa Lale devrinde
Avrupa‟dan geri kaldığını anlamıĢ ve
Avrupa‟daki geliĢmeleri takip etme ihtiyacı
duymuĢtur.
Sayfa 26
Lale Devrinde Yapılan Yenilikler
1- XVIII. yüzyılda Avrupa‟dan alınan en önemli
yenilik Türkçe eserler basacak bir matbaanın
kurulmasıdır.
 Paris‟e elçi olarak giden Yirmisekiz Mehmet
Çelebi ve oğlu Mehmet Sait, yurda dönüĢünde
Ġstanbul‟da Ġbrahim Müteferrika ile matbaayı
kurdu(1727). Matbaada coğrafya, tarih, askeriye,
bilim ve teknoloji alanlarında eserler basıldı.
PadiĢah III. Ahmet hattatların iĢsiz kalmasını
önlemek için ilk Türk matbasında dini kitap
basılmasını yasakladı. Bu matbaada basılan ilk
eser Vankulu Lügatı idi.
2-Avrupa‟nın Osmanlı Devleti‟ni etkilediği alanların biri
de mimaridir.
 XVIII. yüzyıldan itibaren Osmanlı mimarisinde
Avrupa‟nın etkileri görülmeye baĢladı. Avrupa
saraylarına benzer saraylar yapıldı. Sarayların
mimarisi dıĢında iç dekorasyonunda da Avrupa
tarzı eĢyalar kullanılmaya baĢlandı. Mobilyalı
salonlar geleneksel odaların yerini aldı. Ocakların
yerini Ģömineler, divanların yerini koltuklar,
sandalyeler, masalar aldı. Zamanla halk da bu
yaĢamı benimsedi.
 XVIII. yüzyılda Avrupa ile kurulan yakın iliĢkiler
sonucu birçok Avrupalı sanatçı Ġstanbul‟a geldi.
Vanmour (Vanmur) da bu sanatçılardan biridir.
Atölyesi sanatseverlerin uğrak yeri hâline gelen
Vanmour‟un çalıĢmaları Osmanlı sanatçılarını da
etkiledi.
 Ünlü Osmanlı Minyatür sanatçısı Levnî de bu
dönemde güzel eserler verdi. Avrupa resim
sanatının etkisi ve matbaanın geliĢi geleneksel
minyatür sanatının gerilemesine ve minyatür
konularının değiĢmesine sebep oldu.
 Mehter müziği Avrupa‟yı etkilediği gibi Avrupa
müziği de Osmanlı‟yı etkiledi. Avrupalı
müzisyenler Osmanlı Devleti‟nde görevlendirilmeye
baĢlandı.
 Avrupa müziğinin yanında tiyatro, opera, bale
gibi sahne sanatları da zaman içinde halkın ilgi
gösterdiği sanatlardan oldu. Bu sanatlar orta
oyunu, karagöz, meddah gibi sahne sanatlarının
yerini almaya baĢladı.
3- Viyana, Paris gibi Avrupa baĢkentlerinde ilk kez
geçici elçilikler açıldı. Amaç Avrupa‟daki geliĢmeleri
yakınan takip etmekti.
4- Kütüphaneler kuruldu. Doğu klasikleri Türkçe‟ye
çevrildi.
5-Ġstanbul‟un su ihtiyacını karĢılamak için Derya-ı Sim
denilen su bendi yaptırıldı.
6- Ġlk kez çiçek aĢısı yapıldı.
7-Yeniçerilerden bir Tulumbacılar Bölüğü (Ġtfaiye
teĢkilatı) kuruldu.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
8- Yalova‟da kağıt fabrikası ve Ġstanbul‟da Çini
atölyesi kurulmuĢtur.
SEYYAHLARIN DĠLĠNDEN OSMANLI KÜLTÜRÜ





o
o
o
o
o
o
o
o
Seyyah, gezmeyi görmeyi kendisine iĢ edinen
kimselere denir. Gezgin, turist.
Seyahatname, bir yazarın gezip gördüğü
yerlerden edindiği bilgi ve izlenimlerini anlattığı
esere denir.
Seyahatnameler bir yerin bir kültürün bir devletin
tanınması için önemli kaynaklardır.
Seyyah denilince aklımıza ilk olarak Evliya Çelebi,
seyahatname denilince de Evliya Çelebi‟nin
Seyahatnamesi gelmektedir. Evliya Çelebi gibi
bizden seyyahlardan baĢka Osmanlı topraklarını
yabancı birçok seyyah ziyaret etmiĢtir.
Yabancı seyyahlar Türkler hakkında Ģu gözlemlerde
bulunmuĢlardır.
Türkler temizliğe önem verirler.
Türkler misafirperverdir.
Türk askeri çok cesurdur.
Türkler yardımlaĢma ve dayanıĢmaya önem verirler.
Türkler hoĢgörülüdür.
Türkler gösteriĢten uzak bir yaĢam sürerler.
Türkler ailelerine çok önem verirler.
Türkler arasında kavga, gürültü, küslüğe çok az
rastlanır.
YENĠ KURUMLARLA DEĞĠġEN TOPLUM HAYATI
 Osmanlı Devleti‟nin Avrupa karĢısında XVII.
yüzyıldan itibaren gerilemeye baĢlamasıyla devlet
adamları bu duruma çareler aradılar. XVIII.
yüzyıldan itibaren gerçekleĢtirilen ıslahatlarla
Avrupa‟daki kurum ve geliĢmeler alınarak
ülkenin ilerlemesi yönünde çalıĢmalar yapıldı.
Islahatlardan en önemlileri haberleĢme ve ulaĢım
alanındaydı.
 Matbaanın kullanılmaya baĢlamasıyla halkın
hayatında görülen önemli geliĢmelerden biri
gazetelerin yayımlanmasıdır.
 Osmanlı‟da yayımlanan ilk Türkçe Resmî Gazete
Takvim-i Vakayi‟dir. Takvim-i Vakayi 1831
yılında haftalık olarak yayımlanmaya baĢladı.
Gazete iç haberler, dıĢ haberler, askerlik iĢleri,
bilimler tayinler, ticaret ve fiyatlar bölümlerinden
meydana gelmekteydi.
 Yayımlanma amacı ise halkı eğitmek, haber ve
kanunların duyurulmasını sağlamaktı. Ayrıca ülkeye
gelen gemiler, dıĢarıdan alınan ve dıĢarıya satılan
ürünlere ait bilgilere de yer veriliyordu. Gazete
zaman içinde ülke içinde yaĢayan farklı milletlerin
Sayfa 27
de okuyabilmesi için Arapça, Rumca, Ermenice ve
Fransızca olarak da yayımlanmıĢtır.
 Ülkenin her bölgesinde dağıtılan bu gazeteyi baĢka
Türkçe gazeteler izledi. Gazete halkın yaĢamında
önemli bir yer edindi.
 XIX. yüzyıl baĢlarında Avrupa‟nın büyük bölümünde
halkın mektubunu gönderebildiği, gazetesini
alabildiği postaneler bulunmaktaydı.
 HaberleĢme alanında bir ıslahat yapılması gereği
duyan Osmanlı devlet adamları 1840‟da Posta
Nezareti‟ni kurdular. Ġllere postaneler açıldı. Ülke
sınırları içinde halkın mektup, paket ve paraları
düzenli bir Ģekilde ulaĢtırılmaya baĢlandı. Ayrıca
gazete ve resmî evraklar da posta yoluyla ülkenin
çeĢitli yerlerine ulaĢtırıldı.
 Osmanlı Devleti de telgrafı 1854 yılında Kırım
SavaĢı sırasında kullanmaya baĢladı. Telgraf, kısa
sürede hatların çekilmesiyle ülke içinde en önemli
haberleĢme aracı hâline geldi.
 XIX. yüzyılda bilim ve teknolojinin büyük geliĢme
gösterdiği Avrupa‟da buharlı makinelere dayalı
ulaĢım araçları kullanılmaya baĢladı. Buharlı
gemiler ve trenler ulaĢımı hızlandırdı ve
kolaylaĢtırdı. Osmanlı Devleti de bu teknik
geliĢmeleri yakından izleyerek kendi topraklarında
yaygınlaĢması için çaba gösterdi.
 Osmanlı Devleti ilk buharlı gemiyi 1827 yılında
Ġngiltere‟den satın aldı. Ġstanbul‟da, ulaĢımda
kullanılan bu gemilerin sayıları zamanla arttı.
UlaĢım, düzenli hâle getirilerek 1851 yılında
ġirket-i Hayriye kuruldu. ġirket-i Hayriye,
vapurlarıyla Ġstanbul Boğazı‟nın iki yakasını
birleĢtirdi. Kayıklarla yapılan kısa mesafeli
yolculuklar yerini konforlu ve hızlı vapurlara
bıraktı. Vapurlar sayesinde ulaĢım kolaylaĢtı.
Böylece önemli yerleĢim yerleri hâline geldiler.
 UlaĢım alanında buharlı gemilerden sonra ikinci
atılım demir yolu yapımıyla gerçekleĢtirildi. 1856
yılında ilk demir yolu hattımız Ġzmir ile Aydın
arasında inĢa edilmeye baĢladı. Ġlk demiryolunun
burada yapılmasında nüfusunun kalabalık
olması ve bölgenin ticaret potansiyelinin
geliĢmiĢ olması önemli rol oynamıĢtı.
kaynakları ve ürünleri tüketim bölgelerine taĢındı,
ihracat arttı.
 XIX. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devleti‟nde
bankalar yabancıların elindeydi. Ülkede, millî bir
bankaya ihtiyaç duyulmakta ancak bunun için
yeterli sermaye birikimi bulunmamaktaydı.
 Bundan en çok zarar gören kesim ise çalıĢan
nüfusun büyük çoğunluğunu oluĢturan çiftçilerdi.
Geçim sıkıntısı içinde bulunan çiftçilerin kredi
alabilecekleri bir kurum olmadığı için, özel
Ģahıslardan yüksek faizle borç alıyorlardı.
 Zor durumdaki çiftçilerin dertlerine çare
bulunabilmesi için devletin tarımsal üretime sahip
çıkması isteniyordu.
 O dönemde Osmanlı Devleti‟ne bağlı Rumeli‟deki
NiĢ kenti Valisi olan Mithat PaĢa, çiftçilerin içinde
bulundukları zor koĢulları görmüĢ, çiftçilerin yüksek
faizle borç veren kiĢilerin elinden kurtarılması için
çözüm yolları aramıĢtır.
 Böylece 1863 yılında, çiftçilerin oluĢturduğu
kaynakla, Mithat PaĢa öncülüğünde Memleket
Sandıkları kuruldu. Mithat PaĢa, Memleket
Sandıkları‟nı oluĢtururken Türk gelenekleri arasında
zaten var olan ve karĢılıklı yardımlaĢma esasına
dayanan imece geleneğinden esinlenmiĢtir.
Zamanla Memleket Sandıkları tüm ülkeye yayıldı.
 Memleket Sandıkları 1888 yılında özellikle tarımla
uğraĢan halka destek olan Ziraat Bankasına
dönüĢtürülmüĢtür.







III.SELIM / NIZAM-I CEDIT DÖNEMĠ
(1789–1807)
Nizam-ı Cedit, yeni düzen anlamına gelmektedir.
Aynı zamanda III. Selim‟in kurduğu Batı tarzı
ordunun adıdır.
Bu ordunun ihtiyaçlarını karĢılamak için ayrı bir
Ġrad-ı Cedit Hazinesi kurulmuĢtur.
Avrupa‟da ilk sürekli elçilikler açıldı.
Ġlk devlet (resmi) matbaası kuruldu
Yerli malı kullanımı yaygınlaĢtırılmaya
çalıĢılmıĢtır.
Kabakçı Mustafa Ġsyanı ile tahttan indirildi.
Yeniçerilerin öldürdüğü son padiĢahtır.
II. MAHMUT DÖNEMI (1808-1839)
 Zaman içinde Anadolu ve Rumeli topraklarında
demir yolu ağı geniĢledi. 1888‟de Ġstanbul‟u
Avrupa‟ya bağlayan demir yolu açıldı. “Orient
Express” treni ile çok sayıda turist Ġstanbul‟a geldi.
 Demir yolları sayesinde ulaĢım kolaylaĢtı ve
ucuzladı. Bu sayede ülkenin yer altı ve yer üstü
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
 Islahatların en yoğun olduğu dönemdir.
 Ayanlarla padiĢah arasında “Sened-i Ġttifak”
yapılmıĢtır. PadiĢahın yetkileri ilk kez
kısıtlanmıĢtır.
 Yeniçeri Ocağı kaldırılmıĢtır(1826). Böylece
ıslahatların önündeki en büyük engel kaldırılmıĢtır.
 Ġlk nüfus sayımı yapıldı.
Sayfa 28
 Divan-ı Hümayun kaldırıldı ve yerine Bakanlık
(Nazırlık) sistemi getirildi.
 Ġlk posta teĢkilatı ve karantina teĢkilatı kuruldu.
 Köy ve mahalle muhtarlıkları oluĢturuldu.
 Ġlk resmi gazete yayınlandı-1831. (Takvim-i
Vakayı)
 Tımar sistemi kaldırıldı.
 Ġlköğretim zorunlu hale getirildi. (Ġstanbul‟da)
OSMANLI DEVLETĠ'NDE DEMOKRATĠKLEġME
HAREKETLERĠ
SENED-Ġ ĠTTĠFAK: 1808‟de II. Mahmut ve ayanlar
arasında imzalanmıĢ bir sözleĢmedir. Böylece
Osmanlı Devletinde padiĢahın yetkileri ilk kez
kısıtlanmıĢtır.
TANZĠMAT FERMANI
(Gülhane Hatt-ı Hümayunu) 1839
PadiĢah Abdülmecid döneminde Mustafa ReĢit PaĢa
tarafından hazırlanmıĢ ve Gülhane Parkı‟nda ilan
edilmiĢtir.
1-Kanun önünde herkes EġĠTTĠR.
2-VERGĠ kiĢilerin kazancına göre alınacak.
3-RÜġVET ve iltimas kaldırılacak.
4-ASKERLĠK iĢleri belli bir düzene göre yapılacak.
5-KANUNUN üstünlüğü kabul edilecek.
( Fermanın ana maddelerinin kodlaması: EVRAK)
 Böylece Osmanlı Devleti‟nde halk ilk defa
seçme ve seçilme hakkını kullanmıĢ ve
yönetime katılmıĢtır.
 Meclisteki azınlıkların olumsuz faaliyetleri ve 93
Harbinden dolayı II. Abdülhamid meclisi kapatarak
meĢrutiyete son vermiĢtir.
 1908 yılında bazı Osmanlı aydınlarının çalıĢmaları
neticesinde tekrar meĢrutiyet yönetimine geçilmiĢ
ve MeĢrutiyet ikinci kez ilan edilmiĢtir.
Bazı Kurumlar ve KuruluĢ Tarihleri
1792 Mühendishane-i Berri Hümayun
1839 Jandarma TeĢkilatı
1840 Posta TeĢkilatı
1855 Telgraf Müdürlüğü
1856 Mekteb-i Mülkiye (Siyasal Bilgiler Fakültesi)
1866 Aydın-Ġzmir Demiryolu
1868 DanıĢtay (ġura–yı Devlet)
1868 Galatasaray Lisesi
1870 Posta ve Telgraf Müdürlüğü
1873 DarüĢĢafaka
1887 Ġstanbul Arkeoloji Müzesi
1888 Ziraat Bankası
1896 Darülaceze
1909 Emniyet Genel Müdürlüğü
 Tanzimat Fermanı ile Osmanlı Devleti‟nde
padiĢah gücünün de üstünde kanun gücünün
olduğu kabul edilmiĢ ve bu ferman ile Osmanlı
Devleti hukuk üstünlüğünü kabul etmiĢtir.
ISLAHAT FERMANI 1856

Avrupalı devletlerin baskısıyla ilan edilen ferman,
Tanzimat Fermanı‟nın geniĢletilmiĢ halidir. Bu
fermanla azınlıklar, Müslüman halktan daha
ayrıcalıklı hale geldiler.
MEġRUTĠYET DÖNEMĠ (1876-1908)
 1876'da II. Abdülhamid döneminde ilân edilen I.
MeĢrutiyet ve hazırlanan Kanun-u Esasi (Anayasa)
ile halk yönetimde söz sahibi olmuĢtur ve böylece
Osmanlı Devletinin yönetim Ģekli "meĢruti
monarĢi" Ģeklinde değiĢmiĢtir.
 Anayasa gereği padiĢahın yanında halkın seçmiĢ
olduğu vekillerden oluĢan Mebusan Meclisi
oluĢturulmuĢtur.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Sayfa 29
otomobil,
bisiklet gibi taĢıtlarda tekerlek ve
SOSYAL BĠLGĠLER
7
tekerlek
ilkesine
ÜNĠTE 4 – ZAMAN ĠÇĠNDE BĠLĠM dayanan diĢli ve çarklar vardır.
BULUġLARIN SERÜVENĠ
BuluĢ (Ġcat): Bilinen bilgilerden yararlanarak daha
önce bilinmeyen yeni bir bulguya ulaĢma veya
yöntem geliĢtirme, icat.
 BuluĢlar, insanoğlun doğaya hakim olma
çabasından ve karĢılaĢılan sorunlara çözüm bulma
isteğinden doğmuĢtur.
 Hayatımızı etkileyen birçok buluĢ(icat) binlerce
yıllık geçmiĢe sahiptir. BuluĢlar insanların
karĢılaĢtığı zorluklar sonucunda ortaya çıkmıĢtır.
 Yapılan her buluĢ insanların hayatını daha da
kolaylaĢtırmıĢtır.
 Zaman içinde teknoloji ve bilimin geliĢmesine
katkıda bulunmuĢ uygarlıklar; Mezopotamya,
Mısır, Çin ve Hindistan‟da kurulmuĢtur.
 Bu uygarlıkların kuruldukları yerlerin ortak
özellikleri Ģunlardır:
 Uygun iklim koĢulları,
 Bol su kaynakları ve tarıma elveriĢli topraklar,
 Yer altı ve yer üstü doğal kaynaklar bakımından
zengin olmaları,
 Göç ve ticaret yolları üzerinde bulunmalarıdır.







Tarihteki BuluĢlardan Bazıları
Sümerler: MÖ 3500‟lü yıllarda yazıyı, MÖ
3200‟lü yıllarda ise tekerleği icat ettiler.
Babiller: MÖ 3000‟li yıllarda ilk tarımsal ürün
toplama makinesini kullandılar.
Fenikeliler: MÖ 1300‟lü yıllarda ilk alfabeyi icat
ettiler.
Lidyalılar: MÖ 700‟lü yıllarda ilk madeni parayı
icat ettiler.
Ayrıca;
Tales, MÖ 540‟ta ilk geometri okulunu kurdu.
Herodot; MÖ 450‟ de dünya haritasını çizdi.
ArĢimet, MÖ 200‟de kaldıraç kanunlarını
keĢfetti.
TEKERLEK: Tüm çağların en önemli mekanik icadıdır.
Kesilen ağaç kütüklerinin yuvarlanmasının görülmesi
tekerleğe ilham kaynağı olmuĢtur.
 En eski tekerlek yaklaĢık 5000 yıl önce
Mezopotamya'da yapılmıĢtır. Çömlekçilerin toprağı
Ģekillendirmede yardımcı bir araç olarak (Çömlekçi
çarkı) kullandıkları tekerleğin arabalara takılması
ulaĢımda köklü bir dönüĢüme neden oldu.
 Makinelerin çoğunda, saatlerde, yel
değirmenlerinde, buhar makinelerinde ayrıca
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
BARUT: Çinliler tarafından bulunmuĢtur. Daha sonra
Türkler vasıtasıyla Çinlilerden Müslüman Araplara
geçmiĢtir.
♦ Haçlı Seferleri sırasında Avrupalılar barut yapmayı
Müslümanlardan öğrendiler. Barut sayesinde top,
tüfek gibi ateĢli silahlar yapıldı.
♦ Fatih Sultan Mehmet'in Ġstanbul‟u fethi, kale ve
surların top gülleleriyle yıkılabileceğini ortaya
çıkardı.
♦ Bunu gören Avrupalı krallar top kullanarak,
derebeylerine ait Ģato ve kaleleri yıktılar. Böylece
Avrupa‟da feodalite yıkıldı, merkezi krallıklar
güç kazandı.
MÜREKKEP: MÖ 1300'e doğru Çinliler ve Mısırlılar
kandillerde aydınlatmadan oluĢan isi su ve bitki
zamklarıyla karıĢtırarak hazırlanan mürekkebi buldular.
Ġlk çağlarda kullanılan mürekkep, parĢömen üzerine
yazmak için deriye iyice sinen ve silinmesi kolay
olmayan, özel dayanıklı bir mürekkepti.
MUM: Günümüzden yaklaĢık 2000 yıl önce icat
edilmiĢtir.
 Mum, çevresi balmumuyla ya da don yağıyla
sarılmıĢ bir fitilden oluĢur, yakılan fitilin alevi
balmumunun ya da don yağının bir bölümünü
eritir; böylece fitil sürekli yanarak ıĢık saçar. Bu
bakımdan mum, kullanılması daha kolay bir yağ
lambasıdır.
 Yağ lambaları ve mumlar, gazyağıyla aydınlatmanın
yaygınlaĢtığı 19. yüzyıla kadar baĢlıca yapay ıĢık
kaynakları olmayı sürdürdüler.
CAM: Fenikeli denizciler tarafından bulunmuĢtur.
 Mezopotamya'da bulunan ilk cam örneklerinin
tarihi MÖ 3. yüzyıla dayanır.
 MÖ 1000 yıllarında Mısırlılar cam elde etmeyi
baĢardılar. Suriyeli cam ustaları "Cam Üfleme
Tekniği'ni kullandılar.
Türklerde cam sanatı; Selçuklularla beraber baĢladı ve
Osmanlı döneminde geliĢti. Türkiye'de ilk cam fabrikası
1934 yılında PaĢabahçe'de kuruldu.
 Camın hammaddesi kumdur. Kumun yapısında
bulunan silisyum dioksit, yüksek sıcaklıkta erir.
Camın hafif olması ve aydınlığı sağlaması yanında
estetik olması da kullanım alanını geniĢletmiĢtir.
 ÇeĢm-i Bülbül: Anadolu atölyelerinin çıkardığı bir
üründür. Bu teknik, modern cam endüstrisinin
ilerlemiĢ yöntemlerinin bile geleneksel ustaların
çalıĢmalarını geçemediği bir tekniktir.
Sayfa 30
SÖZ UÇAR YAZI KALIR
Günümüzden binlerce yıl önce, insanoğlu kendini ifade
etmek için mağara duvarlarına hayvan resimleri
çizmiĢtir. Bu Ģekilde baĢlayan insanoğlunun iz bırakma
tutkusu, altı bin yıllık bir geçmiĢi olan yazının ortaya
çıkmasını sağlamıĢtır.
 Yazı, Sümerler tarafından 3200‟lü yıllarda
Mezopotamya‟da icat edilmiĢtir. Yazının icadı
aynı zamanda Tarih Çağlarının baĢlamasını da
sağlamıĢtır.
 Ġlk yazı örnekleri, nesneleri gösteren resimler
Ģeklindeydi. Ġlk yazıyı bulan Sümerler, konuĢma
dilini yazı diline çevirmek suretiyle düĢünceyi ve
tarihi gelecek kuĢaklara bırakma yöntemini de
bulmuĢ oldular.
 Ġlk yazı çeĢitleri Sümerlerin kil tablet üzerine
yazdıkları harflerin biçimi çiviye benzediği için bu
yazıya çivi yazısı adı verildi. Çivi yazısını Babil ve
Hitit gibi uygarlıklar da kullanmıĢlardır.
 Eski Mısırlıların kullandığı resimli yazıya
"hiyeroglif” denir. Bu yazıda harfler resimlerle
ifade edilir. Hiyeroglif yazılar yalnızca duvara ve
anıtlara yazılırdı.
Yazının bulunması ile;
 Bilgiler, toplanabilir, saklanabilir ve iletilebilir
hale gelmiĢtir.
 Ġnsanlar ve toplumlar arasında bilgi ve kültür
aktarımı hızlanmıĢtır.
 Eğitim öğretim faaliyetleri kolaylaĢmıĢtır.
 Ġnsanlar ve toplumlar arasındaki etkileĢim
artmıĢtır.
 ALFABE: Fenikeliler yazıyı çeĢitli harflerle anlatarak
ilk alfabeyi icat ettiler. Bu alfabe Yunanlılar ve
Romalılar tarafından da geliĢtirilerek Latin Alfabesi
oluĢturulmuĢtur.
 KAĞIT: Uygarlık yolunda icat edilmiĢ en önemli
buluĢlardan biridir. Ġlk olarak Mısırlılar "papirüs"
adını verdikleri bitkilerin üzerine yazılar
yazmıĢlardır. Mezopotamyalılar kil tabletlere,
Çinliler ipekli kumaĢ üzerlerine yazmıĢlardır.
 Çinliler bu kumaĢların çok pahalı olmasından
dolayı, arayıĢ içerisine girerek kâğıdı icat
etmiĢlerdir.
 Kâğıdın kullanılması ile birlikte Avrupa'da ve
dünyada bilginin paylaĢılması ve kültürün
aktarılması kolaylaĢmıĢtır.
 MATBAA: Dünya'da bilinen ilk matbaa Çinliler
tarafından kullanılmıĢtır. Uygurların da matbaacılık
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
faaliyetine baĢlamalarında komĢuları olan Çin etkili
olmuĢtur.
 Matbaanın baĢlangıcı tam olarak bilinmemesine
rağmen modern matbaayı 15. yüzyılın ortalarında
Alman Johann Gutenberg yapmıĢtır.
Osmanlı Devleti'nde Kâğıt ve Matbaa
Matbaanın Osmanlı Devleti'nde kullanılması ancak 18.
yüzyılda gerçekleĢmiĢtir. Fakat Osmanlı Devleti'nde
yaĢayan Musevi ve Ermeni azınlıklar daha önce ( II.
Bayezıd döneminde) matbaayı kullanarak kendi
dillerinde kitaplar basmıĢlardır.
 Osmanlı Devleti, Lale Devri'nde Batı'nın
ilerleyiĢini takip etmek için Avrupa ülkelerine
elçilikler açmıĢtır. Bunlardan biri olan ve Fransa'ya
elçi olarak atanan 28 Mehmet Çelebi'den,
Fransa'nın uygarlık, eğitim, askerî alandaki
geliĢmeleri takip ederek rapor etmesi istenmiĢtir.
 28 Mehmet Çelebi'nin oğlu olan Sait Mehmet
Efendi, hazırladığı raporda Avrupa‟daki geliĢmenin
eğitimden kaynaklandığını, bunun için Osmanlı
Devleti‟nin de matbaayı kullanması gerektiğini
belirtmiĢtir.
 Osmanlı Devleti'nde Türk matbaacılığının
kurulmasında önemli Ģahsiyetlerden biri de
Ġbrahim Müteferrika'dır.
 Ġbrahim Müteferrika, 1726 yılında Matbaanın
Gerekleri adlı bir dilekçeyle dönemin sadrazamı
NevĢehirli Damat Ġbrahim PaĢa ile Ģeyhülislama
baĢvurdu. Ancak sadece din dıĢı kitapların basımı
için izin alabildi.
 1727 yılında da Sait Efendi ile birlikte ilk
Osmanlı matbaasını kurdu.
 Matbaanın Osmanlı Devleti'ne geç
gelmesinin nedenleri;
1. Dinî tutuculuk,
2. Teknik nedenler,
3. Toplumun hazır olmaması,
4. Hattatlık mesleğinin yaygın olması ve hattatların
iĢsiz kalabileceği düĢüncesi.
Ġlk yazı: Sümerler
♦ Ġlk kağıt: Çinliler
♦ Ġlk matbaa: Çinliler
♦ Hareketli matbaa: John Gutenberg
♦ Osmanlı‟da ilk matbaa: Ġbrahim Müteferrika
Sayfa 31
TÜRK VE ĠSLAM DEVLETLERĠNDE YETĠġEN
BĠLGĠNLER
Matematik alanında
 HAREZMî: Matematik alanındaki çalıĢmaları ile
cebirin temelini oluĢturmuĢtur. Sıfır‟ı (0) bulmuĢtur.
 NASUREDDĠN TUSÎ: "Kesenler Teoremi" adlı
eseriyle Trigonometrik çalıĢmalara yer vermiĢtir.
Kenar açı bağıntısını bulmuĢtur.
 ÖMER HAYYAM: Matematikçi, edebiyatçı ve
astronomi uzmanıdır. Celali takvim adıyla bilinen
takvimi hazırlamıĢtır.
 CAHĠT ARF: (1910-1997),Kendi adıyla bilinen
matematik kuramları ile dünya çapında tanınır. Arf
değiĢmezi, Arf halkaları ve Arf kapanıĢları gibi
kendi adıyla bilinen matematiksel terimleri bilim
dünyasına kazandırdı.
Tıp alanında
 ĠBN-Ġ SĠNA: Tıp alanının yanında felsefe,
astronomi, matematik, fizik, kimya gibi alanlarda da
çalıĢmalar yapmıĢtır. En ünlü eseri "El Kanun fi‟t
Tıp- Tıp Kanunu" adlı eseridir. Avrupalılar
tarafından Avicenna olarak bilinir.
Fizik alanında
 FARABĠ: Felsefe ve mantık ile uğramıĢtır. Muallim-i
Sani (Ġkinci Öğretmen) olarak bilinir.
Astronomi alanında
 ULUĞ BEY: Semerkant'ta kurduğu medrese ve
gözlemevi, bilimsel çalıĢmaların geliĢmesinde etkili
olmuĢtur. Bu medrese ve gözlemevinde Ali KuĢçu
ve Kadızâde-i Rumi gibi devrin önemli bilim
adamları çalıĢmalar yapmıĢtır. "Uluğ Bey Zici" adlı
eseri astronomi konusunda önemli bilgiler
vermektedir.
 BĠRUNÎ: Astronomi, matematik, eczacılık ve
coğrafya uzmanıdır. Ġbn-i Sina, gibi bilginlerle
birlikte çalıĢtı. Gazneli sarayında büyük saygı gördü.
Biruni, 1973 yılında doğumunun 1000.yıl dönümü
nedeniyle UNESCO öncülüğünde bütün dünyada
anılmıĢtır.
Ġslam devletlerindeki bilimsel geliĢmeler,
Selçuklular zamanında devam etmiĢtir. Türk-Ġslam
devletlerinde bilgin, filozof ve sanatkârlar
yetiĢmiĢtir. Bu dönemde Bağdat'ta kurulan
Nizamiye Medreseleri, bilim ve kültür hayatının
canlanmasında etkili olmuĢtur.
 ĠBN-Ġ HEYSEM: Müslüman fizik, matematik ve
astronomi bilginidir. Asıl ününü optik alanında
yaptığı çalıĢmalar ile kazanmıĢtır. Gözde görme
olayının mercekle meydana geldiğini, iki gözün
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
birden aynı Ģeyi nasıl gördüğünü, ıĢığın küresel ve
parabolik aynalarda yansımasını inceleyerek
aydınlığa kavuĢturmuĢtur.
 ALĠ KUġÇU: Babası Uluğ Bey'in kuĢçusu olduğu
için, ailesi "KuĢçu" lakabıyla tanınır. Matematik ve
astronomi uzmanıdır. Ali KuĢçu, Fatih‟in davetiyle
 Ġstanbul'a geldi ve Ayasofya medresesine
müderris oldu.
 TAKĠYÜDDĠN: Takiyyüddin ilk çalıĢmalarına Galata
Kulesinde III. Murat‟ın himayesinde baĢladı.
PadiĢahın izniyle Tophane üzerinde Frenk Sarayı
diye bilinen boĢ alan gözlemevi için ayrıldı.
Ġstanbul Rasathanesi 1575-1580 yılları arasında
faaliyet göstermiĢtir.
PĠRĠ REĠS: Kitab-ı Bahriye (Denizcilik Kitabı) adlı eseri
yazmıĢtır. Dünya haritasını çizmiĢtir.
KATĠP ÇELEBĠ: Coğrafi bilgiler içeren Cihannüma adlı
eseri ile ünlüdür.
Ayrıca;
AKġEMSEDDĠN: Mikrobu ilk defa keĢfetmiĢtir.
BATTANÎ: Trigonometriyi bulmuĢtur.
RAZĠ: Kızamık ve çiçek hastalığını keĢfetmiĢtir.
ĠBN-Ġ BATUTA: Ġlk kıta seyahatnamesini yazmıĢtır.
------------------------------------------------------------








Ġlkçağdaki bilim adamlarından bazıları:
Teodorus, kilit ve anahtarı bulmuĢtur.
Hipokrat, tıbbın temellerini atmıĢtır.
Heredot, tarihin babasıdır. MÖ 450 de dünya
haritasını çizdi.
Demokritus, atom sözcüğünü günümüz anlamda
ilk kez kullanmıĢtır.
Anaksogaros, ilk astronom olarak kabul edilmektedir.
Pisagor, "Pisagor teoremi"ni bulmuĢtur.
ArĢimet, suyun kaldırma kuvvetini bulmuĢtur.
Batlamyus, "Coğrafya" adlı eseri ünlüdür.
Kepler, Galileo, Newton, Einstein astronomi alanında
Avrupa da katkıda bulunmuĢ bilim adamlarındandır.
Astronomi: Gökcisimlerini inceleyen bilim dalıdır.
Rasathane: Gökcisimlerini incelemek için kurulan
gözlemevi.
Zic: Yıldızların yerini ve büyüklüğünü göstermek için
hazırlanan cetvellere denir.
Usturlab: Gökcisimlerinin yüksekliğini ölçen alet.
Sayfa 32
BĠLĠMSEL BĠRĠKĠM NASIL OLUġTU
 Ortaçağ‟da Avrupa‟da hakim olan skolastik
düĢünce nedeniyle bilimsel ve akılcı düĢünce
reddedilmiĢ, bunun yerine kilisenin düĢünceleri tek
gerçek olarak kabul edilmiĢtir. Bu durum
Ortaçağ‟da Avrupa‟da bilimsel geliĢmeleri
engellemiĢtir.
 Ayrıca Hristiyan din adamları ve Papa, aforoz
(dinden çıkarma) ve endülüjans (Günahların
atfedilebileceği belge) gibi yetkilerini kullanarak
siyasi bir güç sağlamıĢlardır. Bu yüzden Ortaçağ‟da
Avrupa bilim alanında hiçbir ilerleme
kaydedememiĢtir.
 Haçlı Seferleri ile birlikte kâğıt, matbaa barut ve
pusula Avrupa'ya geçmesi yeniçağda Avrupa‟da
birçok yeniliğin yaĢanmasında etkili olmuĢtur.
Yeniçağ‟da Avrupa‟da GeliĢmeler
 Barut: Barutun ateĢli silahlarda kullanılmasıyla
birlikte Feodalite (Derebeylik) sistemi zayıflarken,
merkezi krallıklar güç kazanmıĢtır. Bu durum
Avrupa'nın siyasi yapısını değiĢtirmiĢtir.
 Kâğıt: Kâğıdın kullanılması ile birlikte Avrupa'da
bilgi ve kültür aktarımı kolaylaĢmıĢtır.
 Matbaa: Matbaa sayesinde, yazılmıĢ olan eserler
çoğaltılarak geniĢ kitlelere ulaĢabilmiĢ, uluslararası
kültürel etkileĢimin yaĢanması kolaylaĢmıĢtır.
 Pusula: Pusula, insanların yön bulma aracıdır.
Çinlilerin icat ettiği pusulanın geliĢtirilmesi ile
denizciler okyanuslara rahatlıkla açılabilme imkânı
bulmuĢlardır. Bu da Coğrafi KeĢiflerin yapılmasını
kolaylaĢtırmıĢtır.
COĞRAFĠ KEġĠFLER
15. yüzyıl ve 16. yüzyıllarda Avrupalılar tarafından yeni
ticaret yollarının bulunması amacıyla baĢlatılan gezilere
Coğrafi KeĢifler denir.
Sebepleri
 Ticaret yollarının ( Ġpek ve Baharat yolu
müslümanların eline geçmesi
 Coğrafya bilgisinin ilerlemesi
 Pusulanın geliĢtirilmesi
 Gemicilik sanatındaki ilerlemeler
 Efsane ve hurafelere inanmayan cesur
gemicilerin yetiĢmesi
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni





KeĢifler ve KâĢifler
Portekizli Bartelmi Diaz Afrika'nın güney ucuna
ulaĢarak Ümit Burnu'nu buldu (1487).
Ġspanyol asıllı Kristof Kolomb, Amerika
Kıtası'nı buldu (1492). Ancak yeni bir kıta
keĢfettiğini anlayamadan öldü.
Portekizli Vasko do Gama, Ümit Burnu'nu
dolaĢarak Hindistan'a vardı (1498). Böylece Hint
Deniz Yolu bulunmuĢ oldu.
Ġtalyan gemici Ameriko Vespuçi, Amerika'nın
yeni bir kıta olduğunu dünyaya ilân etti ve
kıtaya onun adı verildi. Amerika (1507).
1519'da Portekiz asıllı Macellan tarafından
baĢlatılan batıya seyahat Del Kano tarafından
tamamlanarak (1522) dünyanın yuvarlak
olduğu ilk kez ispatlanmıĢtır.
 BaĢlangıçta Portekizliler ve Ġspanyollar tarafından
baĢlatılan Coğrafî KeĢifler, özellikle Ġngilizler,
Fransızlar ve Hollandalılar tarafından
tamamlanmıĢtır.
Coğrafi KeĢifler'in sonuçları
 Hristiyanlık yayıldı. Buna karĢılık dünyanın düz
olduğu gibi pek çok yanlıĢ bilgi aktaran din
adamlarına olan güven azaldı.
 KeĢfedilen yerlerde yetiĢen domates, vanilya,
patates, tütün, kakao gibi bitki türleri tanındı.
 Avrupalıların, keĢfettikleri yerleri
sömürgeleĢtirmesiyle Sömürgecilik baĢladı.
 Ticaret yolları değiĢti. Akdeniz limanları ile
Baharat ve Ġpek Yolu eski önemini kaybederken
Hint Okyanusu kıyısındaki limanlar önem kazandı.
 Yeni keĢfedilen ülkelerde bol miktarda bulunan
altın ve gümüĢ gibi değerli madenler Avrupa'ya
getirildi. Avrupa'da ticaretle uğraĢan kiĢiler
(Burjuva sınıfı) zenginleĢti. Tüccarların, soyluların
ellerinde bulunan toprakları satın almalarıyla
soylular eski güçlerini kaybettiler.
 ZenginleĢen Avrupalılar, kültür ve sanat
hareketlerini desteklediler. Böylece, Avrupa'da
Rönesans'ın doğmasına ortam hazırlamıĢ oldu.
RÖNESANS
"Yeniden doğuĢ" anlamına gelir. 15. ve 16. yüzyılda
Avrupa‟da edebiyat, bilim ve güzel sanatlar alanında
meydana gelen geliĢmelere verilen addır.
Nedenleri:
♦ Coğrafi KeĢiflerle birlikte ekonomik refaha kavuĢan
halkın bilim ve sanata önem vermeye baĢlaması.
♦ Eski Helen ve Roma dönemine ait eserlerin
incelenmesi.
Sayfa 33
Kağıt ve Matbaanın öğrenilmesiyle birlikte okumayazma oranının artması, düĢüncelerin geniĢ
alanlara yayılması.
♦ Ġstanbul'un fethinden sonra Ġtalya'ya kaçan
bilginlerin orada yapmıĢ oldukları çalıĢmalar.
♦ Avrupanın Ġslami bilimsel eserleri kendi dillerine
çevirmeleri.
♦ Bilim adamlarını destekleyen "mesen" sınıfının
varlığı.
 Rönesans‟ın Ġtalya'da baĢlama nedeni, coğrafi
konumu, ekonomik refahı ve eski Roma antik
eserlerinin burada bulunmasıdır.
 Ġtalya'da baĢlayan Rönesans hareketleri, bütün
Avrupa'ya yayılmıĢtır. Rönesans hareketleri Fransa
ve Polonya'da bilim, Ġngiltere ve Ġspanya‟da
edebiyat, Almanya‟da din alanında etkili olmuĢtur.
♦
Rönesansın Temsilcileri
 Ġtalya‟da Giovanni Boccaccio, Nikola Makyevel,
Francesko Petrark, Ciyovanni Bellini, Leonardo
Da Vinci, Mikel Anj, Donatello, Rafael;
Fransa‟da Albert Dürer, Francis Bacon,
Montaigne
Ġngiltere‟de William Shakespeare;
Ġspanya‟da Cervantes;
Almanya‟da Martin Luther, Erasmus gibi bilim
adamları yetiĢmiĢtir.
 Sonuçları:
 Orta Çağ'ın skolastik kilise düĢüncesi yıkılırken
yerine serbest ve bilimsel düĢünce doğdu.
 Hristiyanlığın sanat ve düĢünce üzerindeki baskısı
sona erdi.
 Bilim sanat ve edebiyatta pek çok yeni eserler
verildi.
 Reform hareketine zemin hazırlandı.
 Avrupa'da bilimsel geliĢmelerin önü açıldı.
REFORM
Kelime anlamı düzeltme, yenileme anlamındadır.
16. yüzyılda Avrupa‟da Hristiyanlığın Katolik
mezhebindeki bozulmalara tepki olarak Almanya‟da
ortaya çıkan yeni düzenlemelere “Reform” denir.
Nedenleri:
 Kağıt ve matbaayla birlikte okur yazar oranının
artması.
 Ġncil'in farklı dillere çevrilmesi sonucu Ġncil'in asıl
içeriğinin öğrenilmesi ve din adamlarına olan
güvenin azalması.
 Kilisenin Endülüjans yetkisini kullanarak
zenginleĢmesi ve halkın bu geliĢmelere tepkisi.
 Rönesans hareketleriyle birlikte düĢünce
özgürlüğünün oluĢması.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
 Reform hareketleri, Martin Luther öncülüğünde
Almanya'da ortaya çıkmıĢtır.
 Martin Luther kilisenin uygulamalarına karĢı
çıkmıĢtır. Buna karĢılık kilise, Martin Luther'i dinden
çıkarmıĢ ve ölüme mahkûm etmiĢtir. Martin Luther,
Katolik kilisesinin bu kararını protesto ettiği için
Luther taraftarlarına Protestan denilmiĢtir. Böylece
Protestanlık mezhebi doğmuĢtur.
 Almanya‟da Protestanlık, Fransa‟da Kalvenizm,
Ġngiltere‟de Anglikanizm mezhepleri ortaya
çıkmıĢtır.
Sonuçları:
 Avrupa'da yeni mezhepler ortaya çıkmıĢ mezhep
birliği bozulmuĢ ve mezhep savaĢları yaĢanmıĢtır.
 Katolik kilisesine ve din adamlarına olan güven
azalmıĢtır.
 Kilisenin elinde bulunan eğitim sistemi laik bir Ģekle
dönüĢtürülmüĢtür.
 Kilisenin elinde bulunan topraklar, mallar halk
tarafından paylaĢılmıĢtır.
 Bilimsel çalıĢmalar önündeki en büyük engel olan
kiliseler, eski önemini kaybetmiĢtir.
o
Osmanlı Devleti Reform hareketlerinden
olumlu etkilenmiĢtir. Çünkü Reformla birlikte,
Avrupa'da mezhep birliğinin bozulması ve
mezhep savaĢlarının baĢlaması Osmanlı'nın Orta
Avrupa‟da ilerleyiĢini kolaylaĢtırmıĢtır.
AYDINLANMA ÇAĞI
18. yüzyılda Avrupa'da ortaya çıkan her konuda akla
öncülük tanıyan düĢünce sistemine “Aydınlanma'', bu
düĢünce sistemi ile gelen yeni döneme ise
''Aydınlanma Çağı'' adı verilir.
♦ Bu dönemde deney ve gözlem önem kazanmıĢ,
doğa bilimlerinde büyük geliĢmeler sağlanmıĢtır.
♦ Aydınlanma Çağı'nın oluĢmasında etkili olan bilim
adamlarından bazıları Ģunlardır.
Newton: Fizik ve matematik alanında çalıĢmalar
yapmıĢtır.
Kopernik: Evrende GüneĢ merkezli bir sistem
olduğunu ve GüneĢ'in Dünya etrafında değil, Dünya'nın
GüneĢ etrafında döndüğünü ispatlamıĢtır.
Galileo: Dünya'nın yuvarlak olduğunu ispatlayarak,
kilise tarafından benimsenen, Dünya'nın düz olduğu
görüĢünü yıkmıĢtır.
Descartes: Bilimsel bilgiye ancak matematikle
ulaĢılabileceğini öne sürmüĢ ve bu nedenle analitik ve
geometriyi geliĢtirmiĢtir.
Jan Jack Rousseau: Baskıcı düĢüncelere karĢı çıkarak
demokrasinin doğmasına ve geliĢmesine katkıda
bulunmuĢtur
Sayfa 34
Aydınlanma Çağı'nda güzel sanatlar alanında da
geliĢmeler olmuĢ, özellikle müzik alanında Mozart,
Bach gibi ünlü besteciler yetiĢmiĢtir.
Yargılama sonucunda pek çok bilim insanı ve
düĢünür, sadece düĢüncelerini söylediği için
cezalandırılmıĢtır. GeçmiĢte yaĢanan bu üzücü
olayların sonrasında devletler kendi anayasalarında,
devletlerarası sözleĢmeler ile düĢünce özgürlüğünü
güvence altına almıĢtır. Bizim anayasamızın 27. ve
Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesinin 10.
maddelerinde de bu güvence vardır.
SANAYĠ ĠNKILABI (ENDÜSTRĠ DEVRĠMĠ)
18. yüzyılda Ġngiltere‟de James Watt tarafından buhar
gücünün makinelerde kullanılmasıyla baĢlayan
teknolojik geliĢmelere denir.
Sonuçları:
 El tezgahları ve atölyeler kapanmıĢ, fabrikalar
açılmıĢtır.
 Mallar seri ve ucuz olarak üretilmeye baĢlanmıĢtır.
 Pazar ve hammadde ihtiyacı artmıĢ,
sömürgecilik hız kazanmıĢtır.
 ĠĢçi sınıfı ortaya çıkmıĢtır.
 Köyden Ģehre göç baĢlamıĢtır.
 SanayileĢemeyen ülkeler sömürge durumuna
düĢmüĢtür.
 Osmanlı ülkesi, kapitülasyonların da etkisiyle açık
pazar haline gelmiĢ, küçük esnaf ve Lonca teĢkilatı
çökmüĢtür.
 Kapitalizm, Liberalizm, Sosyalizm gibi kavramlar
ortaya çıkmıĢtır.
 SüveyĢ kanalı ve Panama Kanalı açılmıĢ
uluslararası ulaĢım ve ticaret geliĢmiĢtir.
o
Orta Çağ, Avrupa için baskı ve korku dönemi
olarak adlandırılır. Bu dönemde din adamları ve
soylular her alanda söz sahibiydi. Bilimsel
çalıĢmalar, felsefe, sanat, siyaset ve ekonomide
Katolik kilisesinin sözünden çıkmak ve
görüĢlerini eleĢtirmek mümkün değildi.
o
Avrupa‟daki bu baskıcı tutuma karĢılık aynı
dönemde Ġslam dünyasında, Çin ve Hindistan‟da
böyle engeller yoktu. DüĢüncelerin özgürce
ifade edildiği bu bölgelerde bilimsel çalıĢmalar
da geliĢmiĢtir. Avrupa‟daki baskılar, düĢünce ve
ifade özgürlüğünü kısıtlayamamıĢ, dinsel hoĢgörü
artmıĢ ve özgür düĢünce geliĢmiĢtir.
o
YaĢanan bu karanlık dönemin ardından biraz
gecikmeli de olsa daha önceki derslerde
gördüğünüz Rönesans Dönemi ve Reform
Hareketleri yaĢanmıĢtır. GeçmiĢten alınan dersler
sayesinde düĢünceleri ifade etme özgürlüğü,
günümüz yönetim sistemi olan demokrasinin ön
Ģartı olmuĢtur.
o
Kısaca Orta Çağ‟da, Avrupa‟da dinî ve yönetim
gücünü elinde bulunduran gruplar, bu güçlerin
ellerinde kalması için düĢünce özgürlüğünü
engellemiĢlerdir. Bu durum Avrupa‟ya uzun bir
Orta Çağ karanlık dönemi yaĢatmıĢ, bilimde,
sanatta, felsefe ve siyasette geliĢmelerin
gecikmesine neden olmuĢtur. Tüm yasaklamalar
ve baskılar düĢünce özgürlüğünü yok edememiĢ,
sadece geliĢmelerin olmasını geciktirmiĢtir.
DÜġÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ VE BĠLĠM
o
Aristo, “Ġnsanı diğer varlıklardan ayırt eden
özellik, düĢünme ve düĢündüklerini ifade etme
gücüne sahip olmasıdır.” demiĢtir. Ġnsan ile
düĢüncenin geliĢimi birlikte olmuĢtur. ÇeĢitli aletleri
icat eden insanlar, doğaya hükmetmeye baĢlamıĢ
ve yeni fikirler üretmiĢlerdir. Bu fikirler sayesinde
günümüzdeki uygarlığa ulaĢılmıĢtır. Ancak bu
yenilikler, toplumları yönetenlerin çıkarlarına uygun
olmayınca düĢünürler büyük sorunlar yaĢamıĢlardır.
o
Özellikle Orta Çağ‟da Avrupa‟daki bilim insanları ve
düĢünürler benzer sorunları en çok
yaĢayanlardandır. Bu çağda Katolik Kilisesi dinî,
siyasi ve ekonomik gücü elinde
bulunduruyordu. Bilimsel ve akılcı düĢünceyi
reddederek kiĢisel görüĢleri yasaklamıĢtı.
o
Kilise ve papazlar Ġncil‟i kendi çıkarları
doğrultusunda yorumlayarak halkı yanlıĢ
bilgilendiriyor, dinden çıkarma ve Tanrı adına
günahları bağıĢlama yetkilerini kendilerinde
görüyorlardı. Bu duruma karĢı çıkanlar dinden
çıkarılarak yine papazlar tarafından kurulan
engizisyon mahkemelerinde yargılanıyordu.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Sayfa 35
SOSYAL BĠLGĠLER 7
ÜNĠTE 5 – EKONOMĠK VE SOSYAL HAYAT
TOPRAĞIN GÜCÜ
o
o
o
Toprak bütün canlılar için hayat kaynağıdır.
Yeryüzündeki yaĢam toprak sayesinde devam eder.
Ġnsanlar topraktan tarım faaliyetleri ile yararlanır.
Toprak hem bizi beslediği hem de bize vatan
olduğu kutsal kabul edilerek “Toprak Ana” olarak
anılmıĢtır.
Tarım, insanların ihtiyaçlarını karĢılamak amacıyla
toprağı iĢleyerek ürün elde etmesidir. Bu faaliyet,
topraktan çeĢitli ürünlerin elde edilmesinin yanı sıra
hayvancılık ve ormancılık faaliyetlerini de kapsar.
Ülkemizde nüfusun yaklaĢık yarısı (% 48,4) geçimini
tarımla sağlamaktadır.
Topraktan yararlanma yolları; tarım ürünleri,
hayvancılık, ormancılık, tuğla-kiremit, porselen,
fayans, cam.
TÜRKĠYEDE TARIMI DESTEKLEYEN KURULUġLAR
Ziraat Bankası: Üreticileri desteklemek için kredi verir.
Tarım ĠĢletmeleri Genel Müdürlüğü: Bitki ve hayvan
ürünlerini arttırmaya, ürünleri çeĢitlendirmeye ve
kaliteyi yükseltmeye çalıĢır.
Devlet Su ĠĢleri: Kurduğu bent, gölet, baraj ve sulama
Ģebekesiyle tarımın sulama ihtiyacını karĢılar.
Tarım Kredi Kooperatifleri: Üreticilerin ürünlerini
değerlendirmek ve fiyat düĢüĢlerine karĢı üreticilerin
zarar görmesini önlemek amacıyla destekleme yapar.
Toprak Mahsulleri Ofisi: Özellikle tahıl ürünlerinin
alım ve satımını yapar. Gerekli depolama tesisini ve
korunmasını sağlar. Bu ürünlerin piyasada bulunmasını
ve fiyat dengesini sağlamıĢ olur.
GAP Ġdaresi BaĢkanlığı: Güneydoğu Anadolu
Bölgesini kalkındırmak için baĢlatılmıĢ bir proje ve onun
yönetim organıdır.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı: Tüm kurumların
üzerinde olan bakanlık düzeyindeki kurumdur.
Cumhuriyet Dönemi'nde, ülkemizde tarım
olanaklarını artırmak amacıyla;
 Sulama, gübreleme ve tohum ıslahına önem
verilmiĢ,
 Tarımda makineleĢme ile birlikte modern tarım
yöntemleri uygulanmaya baĢlanmıĢ,
 Ziraat Bankası, Toprak Mahsulleri Ofisi Tarım
Kooperatifleri kurulmuĢ,
 Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ile Fırat ve Dicle
nehirleri üzerinde barajlar, hidroelektrik santralleri
ve sulama tesisleri yapılmıĢtır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni


Türkiye'de ekili ve dikili alanlar (tarlalar, sebze ve
meyve bahçeleri, zeytinlikler ve nadas alanları)
topraklarımızın 1/3'ünü oluĢturmaktadır.
Ekili ve dikili alanların bölge yüz ölçümleri
oranına göre en fazla kapladığı bölgemiz
Marmara Bölgesi, en az yer bölgemiz ise Doğu
Anadolu Bölgesidir.
Tarımda Verimi Arttıran Faktörler
Toprağın Bakımı, Sulama, Gübreleme, Ġlaçlama,
Tohum Islahı, MakineleĢme, Zirai Mücadele,
Pazarlama
Ülkemizde tarım alanlarında sulama
yaygınlaĢtırılırsa;
- Ġklim koĢullarına bağımlılık azalır.
- Üretimde süreklilik ve artıĢ sağlanır.
- Nadas yöntemi terk edilerek toprak her yıl
kullanılabilir.
- Aynı araziden yılda birden fazla tarım ürünü
alınabilir.
- Çiftçinin üretim geliri artar.
- Sebze yetiĢtirilen alanlar geniĢler.
- Endüstri bitkilerinin ekim alanları geniĢler.
Tarımın Türkiye Ekonomisindeki Yeri
 Nüfusumuzun önemli bir kısmı tarım sektöründe
çalıĢmaktadır.
 Sanayi kuruluĢlarının birçoğunun hammaddesi
tarım ürünleridir.
 Ġhraç ürünlerimizin önemli bir bölümü tarım
ürünleridir.
TARĠHTE TOPRAK YÖNETĠMĠ
 Hititler döneminde; toprak devletin malıydı. Kral,
bu toprakları üretim yapılması için (iĢletmeleri için)
komutan ve valilere veriyordu. Buna karĢılık, bu
komutan ve valiler, orduya asker besliyorlardı.
 Orta Çağ Avrupa‟sında; Feodalite (Derebeylik) adı
verilen bir düzen vardı. Toprak feodal beyler
arasında paylaĢılmıĢtı. Ekonomik güç feodal
beylerin elinde idi. Serfler (köylü-köle) toprakla
beraber alınıp satılabilen sürekli toprak iĢçisi olan
kiĢilerdi. Senyörler (feodal beyler) toprakların ve bu
topraklar üzerindeki her Ģeyin, çalıĢanlar dâhil,
sahibiydiler. Köylüler bu topraklar üzerinde
çalıĢırlardı, bunun karĢılığında para alırlardı.
Sayfa 36
 Selçuklularda Toprak Yönetimi; Selçuklularda
topraklar, devletin malı sayılırdı ve bu topraklara
“miri arazi” denirdi.



Miri Arazi dörde ayrılır:
1. Has Arazi: Mülkiyeti ve vergi gelirleri sultan ve
ailesine ait olan topraklardır.
2. Vakıf Arazi: Geliri sosyal yardım kurumlarına ayrılan
topraklardır.
3. Mülk Arazi: Görevlerinde baĢarılı olan devlet
adamlarına verilen topraklardır. Bu topraklar kiĢinin
mülkiyeti sayılır bu toprakları istedikleri Ģekilde
kullanırlardı.
4. Ġkta Arazi: Ordu mensupları ile devlet adamlarına
hizmetleri ve maaĢı karĢılığı verilen topraklardır. Ġkta
sahipleri devlet için atlı asker beslerlerdi.
OSMANLI DEVLETĠNDE TOPRAK YÖNETĠMĠ
A- MĠRĠ ARAZĠ: Mülkiyeti devlete ait olan topraklardır.
Devlet bu toprakları iĢletmesi için üzerinde yaĢayan
kiĢilere verirdi. Toprağı iyi ekip biçmeyen veya üç yıl üst
üste boĢ bırakanlardan toprakları geri alınır, baĢkasına
verilirdi. Amaç; tarımda üretimin devamlılığını
sağlamaktır.
Miri arazinin en önemli bölümünü dirlik arazi
oluĢtururdu.
Dirlik Arazi: Geliri devlet memurlarına ve askerlere
maaĢ ve görev karĢılığı olarak verilen topraklardır.
Dirlik gelirlerine göre üçe ayrılırdı:
Has: Yıllık geliri 100 000 akçeden fazla olan toprağa
denirdi. PadiĢaha, divan üyelerine, beylerbeylerine,
Ģehzadelere ve sancak beylerine verilirdi.
Zeamet: Yıllık geliri 20 000 ile 100 000 akçe arasındaki
topraklara denirdi. Ġkinci derecedeki memurlara
verilirdi. Kadı, SubaĢı, Divan kâtipleri gibi
Tımar: Yıllık geliri 3 000 akçe ile 20 000 akçe arasındaki
topraklara denirdi. SavaĢlarda yararlılık gösterenlere
verilirdi.
 Tımarlı Sipahi‟ler gelirlerinin bir kısmıyla atlı asker
(cebelü) yetiĢtirirler, bir kısmını da maaĢ olarak
alırlardı. Tımar sistemiyle yetiĢtirilen askerler,
Osmanlı ordusunun önemli bir kısmını
oluĢtururdu. Tımar sistemine bağlı topraklar
“Tahrir Defterlerine” kaydedilirdi.



Tımar Sisteminin Faydaları
Merkezi otorite güçlenmiĢtir. (Tımarlı sipahiler en
uzak yerlerde bile güvenliği sağlamıĢtır.)
Vergiler düzenli olarak toplanmıĢtır.
Ülke bayındır (imar) hale getirilmiĢtir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Devlete yük olmadan asker yetiĢtirilmiĢtir.
Toprak sürekli ekip-biçildiği için üretimin
devamlılığı sağlanmıĢtır.
Topraklar üç yıl üst üste boĢ bırakılırsa, bu kiĢinin
elinden topraklar alınarak baĢkalarına verilmiĢtir.
Bu durum üretiminin sürekliliğini sağlamıĢtır.
 Osmanlı Devleti‟nde toprak ve ordu sisteminin
temelini Tımar Sistemi oluĢtururdu. Bu sistemde
devlet “Tımarlı Sipahi‟ye belli bir toprak parçası
verirdi. Tımarlı Sipahi, emrindeki askerlerle bu
toprağı ekip biçer, elde edilen gelir, askerlerin
ihtiyaçları ve eğitimi için harcanırdı. Çok disiplinli
bir asker topluluğu olan Tımarlı Sipahiler, savaĢ
zamanında savaĢlara katılırlardı.
B-MÜLK ARAZĠ: Mülkiyet hakkı arazi sahibinin olan
topraklardır. Mülk arazi ikiye ayrılır:
1. ÖĢri Topraklar: Fethedildiği zaman Müslümanlara
verilen topraklardır. Toprağı iĢleyenler, elde ettikleri
ürünün 1/10‟unu vergi olarak devlete verirlerdi.
Bu vergiye “öĢür” denirdi.
2. Haraci Topraklar: Bu toprakların sahipleri
gayrimüslimlerdi (Müslüman olmayanlar).
Bunlardan alınan toprak vergisine “haraç” denirdi.
DEVLETLER NASIL GELĠġĠR
Devletlerin ekonomik olarak geliĢmelerinde etkili olan
faktörlerden biri de dünya üzerinde bulunduğu yerdir.
Ülkemiz, Asya‟yı, Avrupa‟ya bağlayan önemli kara ve
deniz yolları üzerindedir. Bu nedenle ülke
ekonomimizde ticaretin payı oldukça yüksektir.
Pazara yakın olmak ticaretin geliĢmesinde önemli bir
etken olmuĢtur. GeçmiĢten günümüze kadar birçok
uygarlık, malların pazarlara ulaĢtığı ticaret yollarını
denetimleri altına almak için uğraĢmıĢlardır. Bu nedenle
devletlerarasında savaĢlar çıkmıĢ antlaĢmalar
yapılmıĢtır.
Ġlk Çağdan günümüze dünya ticaretinde önem kazanan
yollardan bazıların Ģöyle sıralayabiliriz.
 Kral Yolu: Anadolu‟dan baĢlayıp Mezopotamya‟ya
kadar uzanan bu yol MÖ 5. yüzyılda Lidyalılar
tarafından yapılmıĢtır. Bu yol sayesinde Anadolu
ve Mezopotamya arasında ticaret geliĢmiĢ,
kültürel etkileĢim yaĢanmıĢtır.
 Ġpek Yolu: Çin‟de üretilen ipeğin ve değerli
eĢyaların kervanlarla Avrupa‟ya taĢınması için Ġlkçağ
ve Ortaçağ boyunca kullanılan ticaret yoludur.
Ġpek, porselen, kağıt, baharat ve değerli taĢların
taĢınmasının yanı sıra kıtalar arasındaki kültürel
alıĢveriĢ de bu yolla sağlanmıĢtır. Ġpek Yolu‟nun bir
Sayfa 37
kolu Karadeniz‟in kuzeyinden, diğer kolu da Ġran ve
Anadolu üzerinden Avrupa‟ya ulaĢıyordu.
KEġĠFLER VE KÂġĠFLER

 Kürk Yolu: Hazar ve Bulgar ülkelerinden baĢlayıp,
Ural, Sibirya ve Altaylar üzerinden Çin'e giden yola
Kürk Yolu deniliyordu. Türkler bu yol ile samur,
kunduz, vaĢak gibi av hayvanlarının kürklerinin
ticaretini yapıyorlardı. Kürk Yolu, Ġpek yoluna
kuzeyden paralel uzanmaktaydı ve Türklerin önemli
gelir kaynaklarından birine aracılık etmekteydi.



 Baharat Yolu: Baharat Yolu, eski çağlarda Uzak
Doğu‟yu Batıya bağlayan ticaret yollarından biridir.
Baharat günümüzden çok önce Asya ülkelerinde
biliniyor evlerde kullanılıyordu. O dönemde
Avrupalılar için lüks tüketim malları arasındaydı.
Baharat ticaretinin yapıldığı bu yol Hindistan‟dan
baĢlardı. Baharat yoluyla gelen mallar Akdeniz
limanlarına buradan da Avrupa‟ya ulaĢtırılırdı.
 Osmanlı Devleti Yavuz Sultan Selim döneminde
Mısır Seferi ile Baharat Yoluna hakim olmuĢtur.
Ġpek ve Baharat Yolunun kara yolları kısmına
Osmanlı Devleti, Akdeniz‟deki deniz yolları
kısmına Venedikliler egemen olmuĢtur. Bu
nedenle Avrupalılar ticaret yollarındaki Osmanlı
ve Venedik etkinliğini ortadan kaldırmak için
Coğrafi KeĢifleri baĢlatmıĢlardır.


COĞRAFĠ KEġĠFLERĠN SONUÇLARI
o
o
COĞRAFĠ KEġĠFLER
o
Avrupalıların 15. ve 16. yüzyıllarda yeni ticaret yolları
aramak ve Doğu ülkelerinin zenginliklerine ulaĢabilmek
amacıyla yaptıkları gezilere “Coğrafi KeĢifler” denir.
o








Coğrafi KeĢiflerin Nedenleri
Doğu ülkelerinin zenginliği ve Avrupalıların
buralara gitmek için yeni yollar aramaları.
Ġpek ve Baharat yolları ile gelen malların çok el
değiĢtirmesinin fiyatları artırması,
Avrupalıların bu ticaret mallarını ilk elden almak
istemeleri
Coğrafya bilgisinin ilerlemesi, yeni ve doğru
haritaların yapılması
Pusulanın geliĢtirilmesi sayesinde gemicilerin,
büyük denizlere ve okyanuslara daha kolay
açılmaya baĢlaması.
Dayanıklı ve sağlam gemilerin yapılması, cesur
gemicilerin yetiĢmesi
Türklerin, Doğu ticaret yollarına (Ġpek ve Baharat
yolları) hâkim olmaları ve Avrupalıların açık
denizlere çıkma ihtiyacı hissetmeleri.
Avrupalıların Hıristiyanlık dinini yaymak istemeleri
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Portekizli Bartelmi Diaz Afrika'nın güney ucuna
ulaĢarak Ümit Burnu'nu buldu (1487).
Ġspanyol asıllı Kristof Kolomb, Amerika Kıtası'nı
buldu (1492). Ancak yeni bir kıta keĢfettiğini
anlayamadan öldü.
Portekizli Vasko do Gama, Ümit Burnu'nu
dolaĢarak Hindistan'a vardı (1498). Böylece Hint
Deniz Yolu bulunmuĢ oldu.
Ġtalyan gemici Ameriko Vespuçi, Amerika'nın yeni
bir kıta olduğunu dünyaya ilân etti ve kıtaya onun
adı verildi. Amerika (1507).
1519'da Portekiz asıllı Macellan tarafından
baĢlatılan batıya seyahat Del Kano tarafından
tamamlanarak (1522) dünyanın yuvarlak olduğu
ilk kez ispatlanmıĢtır.
BaĢlangıçta Portekizliler ve Ġspanyollar tarafından
baĢlatılan Coğrafî KeĢifler, özellikle Ġngilizler,
Fransızlar ve Hollandalılar tarafından
tamamlanmıĢtır.
o
o
o
o
o
o
Eski ticaret yolları değiĢti. Akdeniz, doğu-batı
ticaretindeki önemini kaybetti. Baharat ve Ġpek
yolları eski önemini kaybetti. Atlas Okyanusu
Limanları önem kazandı.
KeĢif yapan milletler, keĢfettikleri ülkeleri ele
geçirerek sömürge imparatorlukları kurdular.
Yeni ülkelerde bol olarak bulunan altın ve gümüĢ
gibi madenler, Avrupa‟ya getirildi ve ticaretle
uğraĢan burjuva sınıfı zenginleĢti. Bunlar
soyluların topraklarını satın aldılar ve soylular eski
güçlerini kaybettiler.
Burjuva sınıfının zenginleĢmesi sonucu Avrupa
ürünleri yeni pazarlar bulmuĢtur. Bu da Sanayi
Devrimi‟ne ortam hazırladı.
Amerika, Avustralya, Antarktika gibi yeni kıtalar,
yeni ticaret yolları, yeni uygarlıklar (Aztek, Ġnka,
Maya vb.) bulundu ve tanındı.
Domates, vanilya, patates, tütün gibi yeni bitkiler
ile yeni hayvan türleri tanındı ve Avrupa‟ya taĢındı.
Dünyanın yuvarlak olduğu kanıtlandı.
KeĢfedilen yerlere, özellikle Amerika‟ya Avrupa‟dan
göçler olmuĢ, bu durum Avrupa kültür ve
medeniyetinin yayılmasını sağladı. Avrupa‟da
iĢsizlik azaldı.
Hristiyanlık yayıldı. Ancak bazı bilimsel gerçeklerin
(Dünya‟nın düz olduğu gibi) ortaya çıkması sonucu
Hıristiyanlık dini zayıfladı, kiliseye ve din
adamlarına duyulan güven azaldı.
ZenginleĢen Avrupalılar, kültür ve sanat
hareketlerini destekledi. Böylece Avrupa‟da
Rönesans‟ın doğmasına ortam hazırlandı.
Sayfa 38
Coğrafi KeĢiflerin Türk Dünyası Üzerindeki Etkileri
 Coğrafi KeĢifler, Müslüman ülkeler açısından büyük
zararlara neden olmuĢtur. Ġslam ülkeleri
yoksullaĢmıĢ, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun
hâkimiyetinde olan Ġpek ve Baharat Yolları önemini
kaybetmiĢtir.
 Osmanlı topraklarında kervan yolları boyunca
faaliyet gösteren halk ve zanaatkârlar iĢsiz kalmıĢtır.
Bu durum Osmanlı Devleti‟nde ekonomik sıkıntılara
ve Celali Ġsyanlarına zemin hazırlamıĢtır.
KOL GÜCÜNDEN MAKĠNE GÜCÜNE







18. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa‟da ekonomik
hayat büyük ölçüde tarıma, küçük el sanatlarına ve
ticarete dayanıyordu. Üretimin asıl kaynağı olan
toprak, soyluların ve kilisenin elindeydi.
Coğrafi KeĢifler sonunda keĢfedilen yeni yerlerden
tonlarca altın ve değerli maden Avrupa‟ya taĢındı.
Avrupa‟da büyük bir sermaye birikimi meydana
geldi.
Rönesans ve Reform hareketleriyle baĢlayan
bilimsel geliĢme 18. Yüzyılın sonlarında en üst
düzeye ulaĢtı. Yeni buluĢlar üretime de
uygulanmaya baĢladı.
Buhar gücüyle çalıĢan makinelerin üretimde
kullanılmasıyla Sanayi Ġnkılabı gerçekleĢti.
Sanayi Ġnkılâbıyla insan ve hayvan gücüne dayalı
üretimden makineyle üretime geçildi.
Dokuma sanayisinde baĢlayan makineleĢme daha
sonra diğer alanlara da yayıldı. Ġlk kez Ġngiltere‟de
baĢlayan Sanayi Ġnkılâbı daha sonra diğer
Avrupa ülkelerine yayıldı. Bu durum, Avrupa ve
dünyada önemli geliĢmelere neden oldu.
Sanayi Ġnkılabı 18.yy‟da ilk olarak Ġngiltere‟de
baĢlamıĢ, daha sonra Avrupa ülkelerine yayılmıĢ ve
tüm dünyayı etkilemiĢtir.
Sanayi Ġnkılâbı ile birlikte atölyelerin yerine
fabrikalar kurulmuĢtur. Ġnsan gücünün yerini
makineler almıĢ böylece kısa sürede üretim artıĢı
olmuĢtur.
Sonuçları
 Üretimde insan gücünün yerini makine gücü aldı;
seri üretime geçildi.
 Üretim arttı; uluslararası ticaret hızlandı.
 Büyük fabrikalar kuruldu; iĢçi sınıfı ortaya çıktı.
 Köyden kente göç baĢladı; kentleĢme hızlandı.
 Ham madde kaynakları ve pazar alanları bulma
yarıĢı sanayileĢen ülkeler arasında rekabete yol açtı.
 ĠĢsizlik bir yandan artarken öte yandan teknoloji
alanlarında yeni yenilikler görüldü, iĢçi sınıfı kendini
korumak için sendikalaĢmaya baĢladı.
 Sosyalizm ve Liberalizm gibi düĢünce akımları
ortaya çıktı.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
 1869'da SüveyĢ Kanalı, 1914'te Panama Kanalının
açılması ile ticaret yolları kısalmıĢtır. Böylece ticaret
daha da geliĢmiĢtir.
SANAYĠ ĠNKILÂBI‟NIN OSMANLI DEVLETĠ'NE
ETKĠLERĠ
 Sanayi Ġnkılâbı ile birlikte Avrupa'da makineleĢme
baĢladı. Bu konuda öncülük yapan Ġngiltere hızlı bir
üretime geçti. Ancak seri ve ucuz üretim
beraberinde ham madde ve pazar sorununu ortaya
çıkardı.
 Sanayi Ġnkılâbına katılan Avrupa devletleri
dünyanın değiĢik yerlerinde ham madde ve pazar
bulmak için sömürgecilik faaliyetlerine giriĢtiler.
 Yükselme Dönemi'nde dünyanın en büyük gücü
olan Osmanlı Devleti bu geliĢmelere ayak
uyduramadığı için güç kaybetmeye baĢladı,
 Ġngiltere, Fransa ve Rusya gibi güçlü devletler eski
gücünü kaybetmiĢ olan Osmanlı Devleti'ni açık bir
pazar olarak gördükleri için daha önceden verilmiĢ
olan kapitülasyonları da değerlendirerek mallarını
satmaya baĢladılar. Bu durumun sonucunda el
tezgâhlarıyla üretim yapan Osmanlı esnafı
Avrupa'nın bol ve ucuz mallarıyla rekabet edemedi.
HĠÇ BĠTMEYEN DESTEK: VAKIFLAR
VAKIF: Bir hizmetin gelecekte de yapılabilmesi için
bazı Ģartlarla ve resmi bir yolla malını ya da parasını
ayırmasıdır.
o
Tarih boyunca Türkler, toplumsal dayanıĢmaya ve
yardımlaĢmaya önem vermiĢlerdir. Varlıklı kiĢiler,
vakıflar kurarak muhtaç insanlara yardım
etmiĢlerdir.
o
Selçuklu Döneminde geliĢme gösteren vakıflar,
Osmanlı döneminde en üst seviyeye ulaĢmıĢtır.
Selçuklu ve Osmanlı döneminde sayıları yüz binlere
yaklaĢan vakıflar toplumun sosyal, ekonomik ve
kültürel hayatına geniĢ ölçüde katkıda
bulunmuĢtur.
o
Osmanlı Devleti‟nde toplumun sosyal ve
ekonomik hayat seviyesinin yükseltilmesi,
insanların sağlık, eğitim ve kültür ihtiyaçlarının
karĢılanmasında vakıflar çok önemli bir rol
oynamıĢtır.
Osmanlı ülkesinde yapılan imaret, cami, mescit,
medrese, kervansaray, han, hamam, yol, su,
köprü, hastane ve okul gibi yapıların tamamı vakıf
hizmetidir.
o
Sayfa 39
Osmanlı Devleti‟nde eğitim vakıflar eliyle
yürütülürdü. Temel eğitimden üniversiteye kadar
eğitimin her aĢaması ücretsizdi. Vakıflar,
öğrencilere yurt ve barınma olanakları yanında
burs da sağlamıĢtır. DarüĢĢifa, darüt‟tıp gibi vakıf
kuruluĢları da sağlık alanında hizmet vermiĢtir. Bu
kuruluĢların sağladığı hizmetler ücretsizdir.
Vakıf kurumları arasında yer alan Bimarhaneler,
zihinsel engelli bireyler ve psikolojik rahatsızlığı
bulunan insanlara müzik eĢliğinde tedaviler
sunmuĢtur. Osmanlı Döneminde öksüz ve
yetimlere, hastalara, görme özürlülere, sağır ve
dilsizlere, zihinsel engelli bireylere ve ruh
hastalarına da kurulan vakıflar aracılığıyla hizmet
götürülmüĢtür.
o
o
Osmanlı Devleti vakıf sistemini her zaman
desteklemiĢ ve vakıfların korunması için
tedbirler almıĢtır. Devlete ait gelirlerden büyük bir
kısmının vakıflara bırakılması sağlanmıĢtır.
Cumhuriyet Döneminde her türlü vakıf iĢleri,
BaĢbakanlığa bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğüne
devredilmiĢtir.
o
o
o
o
Vakıflar sosyal adaleti pekiĢtirmek, sosyal
yardımlaĢma ve dayanıĢmayı sağlamayı
amaçlamıĢlardır.
Vakıf sistemi sosyal devlet ilkesinin bir gereği
olarak ortaya çıkmıĢtır.
NASIL EĞĠTĠM GÖRDÜLER
AHĠ TEġKĠLATI (AHĠLĠK)
 XIII. yüzyılda Anadolu‟da kurulan Ahilik teĢkilatı,
esnaf, sanatkâr ve üretici birliklerini bir araya
getirerek ekonomik ve sosyal alanda önemli bir
iĢlev görmüĢtür.
 Ahilik teĢkilatının kurucusu olan Ahi Evran,
Azerbaycan‟da doğmuĢ daha sonra Anadolu‟ya
gelmiĢtir. KırĢehir ve Kayseri civarlarında Ahilik adı
verilecek olan esnaf örgütlenmesini baĢlatmıĢtır.
Ahi Evran kendi mesleği olan debbağlık (dericilik)
dalından baĢka, 32 çeĢit esnaf ve sanatkârın lideri
olmuĢtur.
 Ahilik, Selçuklular Döneminde esnaflar
arasındaki mesleki dayanıĢmayı, toplumun
refah ve huzurunu sağlamayı amaç edinen bir
sivil toplum kuruluĢudur.
 Ahilikte usta-kalfa-çırak sistemi vardı. Bu
sistemde eğitim oldukça önemliydi. Meslek
eğitimi ile ahlak eğitimi bir bütünlük içerisinde
ele alınarak uygulanırdı.
 Bir meslek edinmek üzere yeni çalıĢmaya baĢlayan
gençlere, okuma yazma, dinî bilgiler, Türkçe
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
konuĢma, edebiyat, müzik, spor, folklor ve askeri
bilgiler öğretilirdi.
 Mesleki eğitim, atölyelerde verilirdi. Burada çalıĢma
usulleri, meslekle ilgili teknik bilgiler öğretilir ve
uygulama yapılırdı.
 Ahilik, Selçuklu ve Osmanlılarda, Anadolu‟da
yaĢayan halkın sanat, ticaret, ekonomi gibi
çeĢitli meslek alanlarında yetiĢmelerini
sağlayan, onları ahlaki yönden yetiĢtiren,
çalıĢma hayatını iyi insan meziyetlerini esas
alarak düzenleyen bir örgüttür.
 Günümüzün esnaf odalarına benzer bir iĢlevi
yürüten Ahilik, iyi ahlakın, doğruluğun, kardeĢliğin
yardımseverliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin
birleĢtiği sosyoekonomik bir düzendir.
 Ahilik Anadolu‟da altı asır boyunca uygulanmıĢtır.
 Selçuklularda “Ahilik” Osmanlılarda “Lonca” adını
alan bu kurumlarda her esnaf kendi meslek dalıyla
ilgili Loncaya üye olarak koruma altına girmiĢtir.
 Sanayi Ġnkılabının Osmanlı Devleti‟ne olumsuz
etkileri, bu teĢkilatın önemini azaltmıĢtır.
Ahi teĢkilatının görevlerini Ģöyle sıralanabilir:
 Esnaf ve tüketici arasındaki iliĢkilerin düzenlenmesi,
 Ekonomik zorlukları olan esnafa kredi sağlanması,
 Fiyatları belirleyerek üretimin kalitesinin arttırılması,
 Mesleki dayanıĢmanın sağlanması
 Mesleklerle ilgili eğitim verilmesidir.
ġet KuĢatma Töreni: Yeterli bilgiyi öğrenen çırağın
çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa yükselmesi için
yapılan törene ġet KuĢatma töreni denirdi.
MEDRESELER
 Selçuklularda ve Osmanlı Devleti‟nde eğitim ve
öğretim sisteminin temel kurumu medreselerdi.
Din bilginleri, kadı, doktor, matematik ve astronomi
bilginleri medreselerde yetiĢiyordu.
 Ġlk Osmanlı medresesi 1331 yılında Orhan Bey
tarafından Ġznik‟te açıldı. Buraya atanan ilk
müderris ise Davud-u Kayserî‟ydi. Daha sonra
baĢta Bursa, Edirne ve Ġstanbul olmak üzere hemen
hemen her Osmanlı Ģehrinde medreseler açıldı.
 Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan
Süleyman dönemlerinde medrese eğitimi en
yüksek seviyeye ulaĢtı. Osmanlılarda medreseler
alt (hariç), orta (dâhil) ve yüksek (sahn) olmak üzere
derecelere ayrılırdı. Öğrenciler medrese eğitimine
alt düzeyden baĢlar, baĢarılı olurlarsa yüksek
Sayfa 40
medresede eğitim görmeye hak kazanırlardı.
Yüksek medrese hukuk, edebiyat ve ilahiyat
fakültesi düzeyindeydi.
 Öğrenciler, daniĢmend veya softa (suhte) ismiyle
öğrenim görür ve buralardan icazetname denilen
diploma ile mezun olurdu. Yüksek medreseden
mezun olanlar müderris, kadı ya da yönetici olurdu.
 Medreselerde ders veren öğretmenlere müderris,
yardımcılarına da muid adı verilirdi.
 Medreselerde Tefsir (Kur‟an-ı Kerim‟in açıklaması),
Fıkıh (Ġslam hukuku), Kelam (Ġslam felsefesi), gibi
dini ilimler ile Matematik, Cebir, Tarih, Coğrafya,
Fizik, Tıp, Mantık, Fizik, Kimya, Astronomi gibi
pozitif bilimler okutulurdu.
17. yüzyıldan itibaren Osmanlı medreselerinde
bozulmalar baĢladı. Bunun nedenleri arasında
müderris atamalarında kayırmaların yapılması,
yetersiz kiĢilerin müderrisliğe getirilmesi,
öğretim programlarından fen ve matematik gibi
derslerin çıkarılması vardır.
 Zamanla çağdıĢı kalan medreseler, Osmanlı siyasi,
sosyal ve kültürel yapısını da olumsuz etkilemiĢtir.
Medreseler Cumhuriyet döneminde kapatılmıĢtır.
2 yıl arasında değiĢirdi. Öğrenciler odaların
baĢlangıç sınıfında öğretime baĢlar, üst sınıflara
doğru yükselirdi. Öğretim uygulamalı ve teorik
olarak yapılırdı.

MESLEĞĠMĠ NASIL SEÇMELĠYĠM?
o
Meslek, belli bir eğitimi gerektiren bilgi, beceri ve
ustalık isteyen ve kiĢinin hayatını kazanmak,
geçimini sağlamak için yaptığı iĢtir.
o
Meslek, bir kiĢinin çalıĢma ortamını, ekonomik
durumunu, iliĢkide olduğu insanları, yaĢadığı
çevreyi kısaca yaĢam biçimini etkileyen bir
durumdur. Bu nedenle meslek seçmek, yaĢam
biçimini seçmek demektir. Ġnsanlar mesleklerini
belirlerken gelecekteki yaĢamlarının birçok yönünü
de belirlemiĢ olmaktadırlar.
o
Kendine uygun meslek seçmiĢ olan kimseler,
iĢlerini severek yapmakta, mesleklerindeki
geliĢmeleri izleme isteği duymakta, böylece
hem mutlu ve verimli kiĢiler olarak meslek
yaĢamını sürdürmekte hem de ülke
ekonomisine katkıda bulunabilmektedir.
o
Bu nedenle meslek seçerken ilgi ve
yeteneklerimize, kiĢilik özelliklerimize uygun
olmasına dikkat etmeliyiz.
ENDERUN

Osmanlılarda devlet memuru yetiĢtirmek
amacıyla sarayda açılan okula Enderun adı
verilmiĢtir.

Bu okul II. Murat döneminde Edirne Sarayı‟nda
açıldı. Ġstanbul‟un Fethi‟nden sonra da Topkapı
Sarayı‟nda faaliyetlerine devam etti.

Enderun‟un en önemli özelliği, saray üniversitesi
olmasıydı.

Osmanlı Devleti‟ni yönetecek idareci, komutan,
devlet memuru ve sanatkâr burada yetiĢtirilirdi.

DevĢirme sistemiyle toplanan çocuklar Acemi
Ocağı‟na gönderilmeden önce içlerinden zeki ve
yetenekli olanlar çeĢitli Enderun mekteplerine
gönderilirlerdi. Bunlara iç oğlan denilirdi.

Buralarda sıkı bir eğitimden geçirilen iç oğlanlardan
en seçkin olanları, Topkapı Sarayı‟ndaki Enderun‟a
alınırdı.

Enderun‟da eğitim-öğretim birbirini izleyen yedi
oda (koğuĢ) içinde yapılırdı. Odalardaki eğitim 1 ile
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Enderun Mektebi, 1909 yılına kadar varlığını
devam ettirmiĢtir. Bu dönem zarfında Osmanlı
devlet hayatında etkili olan çok sayıda sadrazam,
vezir, komutan, hattat, Ģair ve müzisyen Enderun
Mektebinden yetiĢmiĢtir.
Sayfa 41
SOSYAL BĠLGĠLER 7
ÜNĠTE 7 – ÜLKELER ARASI KÖPRÜLER
BĠR „DÜNYA‟ SAVAġI
o
19. Yüzyılda Osmanlı Devleti

Osmanlı Devleti 19. yüzyılda topraklarını korumak
ve devletin ömrünü uzatmak için yenilikler
(ıslahatlar) yapma politikası izledi. Bu dönemde
Avrupa'da meydana gelen Fransız Ġhtilali ve
Sanayi Ġnkılabı gibi olaylar Osmanlı Devleti'ni
olumsuz yönde etkiledi.
Fransız Ġhtilali'nin Osmanlı Devleti‟ne Olumsuz
Etkileri
 Fransız Ġhtilali ile ortaya çıkan milliyetçilik akımı
çok uluslu devletlerin dağılmasını hızlandırdı.
 Milliyetçilik, her milletin kendi devletini kurup,
kendi kendini yönetmesidir.
 Osmanlı Devleti, çok uluslu bir yapıya sahip
olduğu için milliyetçilik akımının etkisiyle
birçok azınlık isyanı çıktı.
Fransız Ġhtilali'nin Osmanlı Devleti‟ne Olumlu
Etkileri
 Ġhtilalin getirdiği fikirler, Osmanlı devlet adamlarını
ve aydınlarını harekete geçirdi. DemokratikleĢme
hareketleri baĢladı. Önce Tanzimat ve Islahat
Fermanları, daha sonra MeĢrutiyet ilan edildi.
 Sanayi Ġnkılâbı ile Avrupa'da fabrikalar kurulmuĢ
üretim artmıĢ, mallar hızla ve ucuz bir Ģekilde
piyasaya sürülmüĢtür. Üretilen malları satmak için
pazar arayıĢına gidilmiĢ ve böylece sömürgecilik
yarıĢı baĢlamıĢtır. Osmanlı Devleti'ne giren ucuz
mallar ekonomiyi olumsuz etkilemiĢtir.
Sömürgecilik, bir devletin baĢka milletleri, toplulukları
siyasi ve ekonomik olarak egemenliği altına alarak
güçlenmek istemesidir.







Sanayi Ġnkılâbının Osmanlı Devleti Üzerindeki
Etkileri
Sanayi Ġnkılâbının sonunda sanayileĢmesini
tamamlayan Avrupalı devletlerin sömürge ve
pazar arayıĢları arttı. Bunun sonucunda Osmanlı
Devleti toprakları üzerinde çıkar çatıĢmaları baĢladı.
Avrupalı devletler 19. yüzyılda azınlık haklarını ve
kapitülasyonları bahane ederek Osmanlı Devleti'nin
iç iĢlerine karıĢtılar.
Osmanlı Devleti, Avrupa'da meydana gelen bu
geliĢmeleri takip edemediğinden dağılması
hızlandı.
Osmanlı yönetimine karĢı ayaklanan ilk azınlık
Sırplar, bağımsızlığını kazanan ilk azınlık Rumlar
(Yunanlılar)dır.
XX. YY BAġLARINDA OSMANLI DEVLETĠ
o
Osmanlı Devleti, XX. yüzyıla gelindiği zaman siyasî
ve askeri üstünlüğünü kaybetmiĢ ve ayakta
kalabilmek için uluslararası denge siyaseti
izlemiĢtir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Avrupa'da ortaya çıkan Fransız Ġhtilali ve Sanayi
Ġnkılâbı Osmanlı Devleti‟ni olumsuz etkilemiĢtir.
Fransız Ġhtilali ile birlikte milliyetçilik akımları,
Osmanlı Devleti‟ndeki azınlıklar arasında yayılmıĢ
ve Osmanlı içerisinde birçok ayaklanma çıkmıĢtır.
Osmanlı Devleti, dünyadaki ekonomik geliĢmelere
ayak uyduramamıĢtır. Kapitülasyonların sürekli hale
gelmesinden sonra ekonomik olarak dıĢa bağımlı
hale gelinmiĢtir.
Osmanlı Devleti askeri, ekonomik ve siyasi
alandaki çöküĢü önlemek için Tanzimat ve
Islahat Fermanları yayınlanmıĢ fakat baĢarı elde
edilememiĢtir. Bunun yanında 1876 yılında 1.
MeĢrutiyet, 1908 yılında II. MeĢrutiyet ilan
edilmiĢtir.
MeĢruti yönetime geçiĢin tam sağlanamaması, ülke
içerisinde karıĢıklıklara neden olmuĢtur. Bu
karıĢıklıklardan yararlanan Avusturya, BosnaHersek'i iĢgal etmiĢ, Bulgaristan bağımsızlığını ilân
etmiĢ, Ġtalya ise Trablusgarp'ı iĢgale baĢlamıĢtır.
TRABLUSGARP SAVAġI (1911-1912)
Nedenleri: 1-Ġtalya'nın hammadde ve pazar arayıĢı
2- Osmanlı Devleti'nin güçsüz bir durumda olması
 Osmanlı Devleti, donanması yetersiz olduğu için
denizden, Mısır Ġngiliz iĢgalinde olduğu için
karadan yardım gönderememiĢtir. Bu sırada Balkan
SavaĢlarının baĢlaması ile birlikte Osmanlı Devleti
barıĢ istemek zorunda kalmıĢ, Osmanlı Devleti ile
Ġtalya arasında UĢi antlaĢması imzalanmıĢtır.
UĢi AntlaĢması (1912)
 Trablusgarp ve Bingazi Ġtalyanlara bırakılmıĢtır.
Böylece Osmanlı Devleti, Kuzey Afrika'daki son
toprağını da kaybetmiĢtir. Rodos ve Oniki Ada,
Balkan SavaĢları bitinceye kadar geçici olarak
Ġtalyanlara bırakılmıĢtır.
Sayfa 42
BALKAN SAVAġLARI (1912-1913)
I. BALKAN SAVAġI
Nedenleri: 1- Fransız Ġhtilali ile birlikte yayılan milliyetçilik akımının Osmanlı Devleti'ne olumsuz etkisi.
2-Avrupa devletlerinin Osmanlı içerisinde yaĢayan
azınlıkları kıĢkırtması.
3-Rusya‟nın izlediği Panslavizm politikası.
Ġstanbul AntlaĢması (10 Eylül 1913)
 Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında
imzalanmıĢtır.
 Edirne ve Kırklareli Osmanlı Devleti'nde kalmıĢtır.
 Bulgaristan'da yaĢayan Türkler azınlık durumuna
düĢmüĢ ve Türklerin eğitim, din ve dil hürriyeti
sağlanmıĢtır.
Balkan SavaĢı‟nda Osmanlı Devleti; Bulgaristan,
Yunanistan, Karadağ ve Sırbistan'la mücadele
etmiĢtir.
Osmanlı Devleti, dört cephede yaptığı mücadelede
baĢarısız olmuĢtur. BaĢarısız olmasının nedeni, ordu
içerisinde siyasi çekiĢmelerin olması ve cephelere
askeri yardımın gönderilememesidir.
Atina AntlaĢması (14 Kasım 1913)
 Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında
yapılmıĢtır
 Yunanistan'da kalan azınlık konumundaki Türklere
bazı haklar verildi.
 Osmanlı Devleti, Girit ve Ege Adalarının
Yunanistan'a ait olduğunu kabul etmiĢtir.
(Gökçeada ve Bozcaada hariç)
o
o
Londra AntlaĢması (1913)
 Midye-Enez hattının batısında kalan topraklar
Edirne ve Kırklareli dahil Balkan devletlerine
bırakılmıĢtır.
 Ege adalarının geleceği büyük devletlerin eline
bırakılmıĢtır.


I. Balkan SavaĢı devam ederken Arnavutluk
bağımsızlığını ilan etmiĢtir.
Osmanlı Devleti'nden ayrılan son Balkan Devleti
Arnavutluk'tur.
Balkan SavaĢlarının Genel Sonuçları
o Osmanlı Devleti, Balkan topraklarındaki
hâkimiyetini kesin olarak kaybetti.
o Balkanlardaki Türkler azınlık durumuna düĢtü ve
günümüze kadar devam eden Balkan Türkleri
sorunu ortaya çıktı.
o Bugünkü batı sınırımız büyük ölçüde belli oldu.
o Balkanlardaki Türk nüfusu, yapılan göçler nedeniyle
azalırken Anadolu'daki Türk nüfusu arttı.
I.DÜNYA SAVAġI (1914-1918)
Sonuçları: 1- Osmanlı Devleti, Ege adalarındaki egemenliğini kaybetmiĢtir.
2-Bulgaristan büyük topraklara sahip olarak, Ege
denizine kıyısı olmuĢtur.
3-Bab-ı Ali Baskını ile Ġttihat ve Terakkiciler Osmanlı
yönetimini tamamen ellerine geçirmiĢlerdir.
4- Balkanlardaki Türkler azınlık durumuna düĢmüĢ ve
günümüze kadar sürecek olan azınlık sorunu ortaya
çıkmıĢtır.
5- Bu dönemde Balkanlardan Anadolu'ya büyük göçler
olmuĢtur.
II. BALKAN SAVASI (1913)
Nedenleri: 1- Bulgaristan'ın fazla toprak almasıyla birlikte, diğer Balkan devletlerinin bu duruma tepkiĢi
2-Balkan topraklarının, Balkan devletleri arasında
paylaĢılamaması


Romanya'nın Bulgaristan'a saldırması ile savaĢ
baĢlamıĢtır. I. Balkan SavaĢı sonucunda fazla toprak
alan Bulgaristan'a karĢı diğer Balkan Devletleri'nin
mücadelesinde, Bulgaristan mağlup olmuĢtur.
Bu karıĢıklıklardan yararlanan Osmanlı devleti,
kaybetmiĢ olduğu Edirne ve Kırklareli'ni geri
almıĢtır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
SavaĢın Sebepleri
1. Sömürgecilik yarıĢı: Sanayi Ġnkılabı sonucunda hız
kazanan sömürgecilik yarıĢı ile devletlerin hem
sanayileri için gerekli olan ham maddeyi bulmak hem
de ürettikleri malları satmak için sömürge arayıĢına
baĢlamaları.
2. Almanya - Fransa çekiĢmesi: Fransa'nın 1871
yılında Almanya'nın eline geçen taĢ kömürü yataklarıyla
ünlü Alsas - Loren bölgesini geri almak istemesi.
3. Balkanlardaki çekiĢme: Rusya'nın Panslavizm
politikası ile Avusturya - Macaristan imparatorluğu
içerisinde yaĢayan Slav ve Ortodoks asıllı milletleri
kendi yanına çekmek istemesi.
4. Devletlerarası bloklaĢma: Avrupa devletlerinin
çıkarları doğrultusunda kendi aralarında
bloklaĢmalarıdır.
Bunlar;
Üçlü Ġtilaf (AnlaĢma) Devletleri: Ġngiltere, Fransa,
Rusya,
Üçlü Ġttifak (BağlaĢma) Devletleri: Almanya,
Avusturya - Macaristan imparatorluğu Ġtalya'dır.
Sayfa 43
SavaĢın BaĢlaması ve GeliĢmesi
 Dünya SavaĢı'nı baĢlatan olay, 28 Haziran 1914'te
Saraybosna'yı ziyaret eden Avusturya - Macaristan
imparatorluğu veliahdının, bir Sırp milliyetçisi
tarafından öldürülmesidir. Bunun üzerine,
Avusturya-Macaristan imparatorluğu, Sırbistan'a
savaĢ ilan etti. Rusya, Sırbistan‟ın yanında yer aldı.
Böylece I. Dünya SavaĢı fiilen baĢlamıĢ oldu.
OSMANLI DEVLETĠ KĠMĠN YANINDA
 Osmanlı Devleti'nin I. Dünya SavaĢı'na girmesini
istemeyen Ġtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti'ne
kapitülasyonları kaldırmayı ve ekonomik alanda
yardım etmeyi vadettiler.
 Osmanlı Devleti savaĢın baĢlamasıyla birlikte
tarafsızlığını ilan etti. Trablusgarp ve Balkan
SavaĢlarından yenik çıkan Osmanlı Devleti yeni bir
savaĢa hazır değildi.
Osmanlı Devleti'nin Almanya‟nın Yanında SavaĢa
Girmesinin Sebepleri
1. Son zamanlarda kaybettiği yerleri geri almak
istemesi,
2. SavaĢı Almanya'nın kazanacağına inanılması,
3. Osmanlı devlet adamlarının Almanya'ya duydukları
hayranlık
4. Sömürge altında yaĢayan Müslüman milletleri
bağımsızlıklarına kavuĢturmak istemesi,
5. Siyasi yalnızlıktan kurtulmak istemesi,
6. Ġngiltere, Fransa ve Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne
karĢı düĢmanca politikalar izlemesidir.
Almanya'nın Osmanlı Devleti'ni kendi yanında
savaĢa katmak istemesinde;
1. SavaĢı daha geniĢ alanlara yayarak savaĢ yükünü
hafifletmek istemesi,
2. Osmanlı Devleti'nin jeopolitik konumundan
yararlanmak istemesi,
3. Osmanlı halifesinin dinî gücünden yararlanmak
istemesi,
4. Rusya'ya, Boğazlar yoluyla yardımda bulunulmasını
engellemek istemesi etkili oldu.
 2 Ağustos 1914'te Osmanlı Devleti ile Almanya
arasında gizli bir antlaĢma yapıldı. Daha sonra
Goben ve Breslav zırhlılarının Çanakkale boğazını
geçerek Osmanlı Devletine sığınması ve Rus
limanlarını bombalamaları üzerine Osmanlı Devleti
I. Dünya SavaĢı'na resmen girmiĢ oldu ( Kasım
1914).
Osmanlı Devleti'nin SavaĢa Girmesiyle;
1-SavaĢ geniĢ bir alana yayılmıĢtır.
2-SavaĢın süresi uzamıĢ,
3-Yeni cepheler açılmıĢ, mevcut cepheler geniĢlemiĢ,
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
4-Almanya büyük ölçüde rahatlamıĢtır
5-Ġtilaf Devletlerinin iĢi zorlaĢmıĢtır.
OSMANLI DEVLETĠNĠN SAVAġTIĞI CEPHELER
Kendi Sınırlarımızda: Kafkas, Çanakkale, Kanal
(SüveyĢ), Irak-Ġran, Filistin-Suriye, Hicaz-Yemen
Sınırlarımız dıĢında: Makedonya, Romanya, Galiçya.
Bu cephelerde müttefiklerimize ( Ġttifak Devletlerine)
yardım ettik.
Kafkasya Cephesi: Enver PaĢa tarafından Rusya'ya
karĢı açıldı.
Amaç; Kafkasları ele geçirerek Orta Asya Türkleri ile
bağlantı kurmak,
Kafkasya'daki petrol yataklarının kontrolünü ele
geçirmek istenmesidir.
o
o
o
Enver PaĢa yönetimindeki Türk ordusu
Kafkasya'dan Rusya üzerine taarruza baĢladı. Ancak
Ģiddetli kıĢ Ģartları sebebiyle pek çok Türk askeri
Ģehit oldu. (SarıkamıĢ Faciası) Bu durumu
değerlendiren Ruslar Erzurum, MuĢ, Bitlis ve
Erzincan'ı ele geçirdi.
Daha sonra Kafkas Cephesi'ne atanan Mustafa
Kemal, Ruslara karĢı baĢarı kazanarak MuĢ ve Bitlis'i
iĢgalden kurtardı (1 Nisan 1916).
Rusya 3 Mart 1918 tarihinde Brest Litowsk
AntlaĢması'nı imzalayarak savaĢtan çekildi. Bu
antlaĢma sonucunda Rusya, Kars, Ardahan ve
Batum'u Osmanlı Devleti'ne bıraktı.
Irak Cephesi: Ġngiltere tarafından açılmıĢtır.
Amaç: Türk kuvvetlerinin Hindistan'ı tehdit etmesini
önlemek,
Bölgedeki petrol yataklarını (Musul) ele geçirmek
Rusya ile birleĢip bölgedeki Türk kuvvetlerini etkisiz
hale getirmek istemeleridir.
o
Ġngiltere, Güney Irak'a ve Aden'e asker çıkardı.
Ancak Kut‟ül Amare adı verilen bölgede Türk
kuvvetleri tarafından durduruldu. Bölgeye yeni
kuvvetler gönderen Ġngilizler Bağdat'ı ele geçirerek
Musul'a kadar ilerledi.
Kanal Cephesi: Osmanlı Devleti tarafından Mısır'ı ele
geçirmek ve Ġngiltere'nin Uzakdoğu sömürgeleriyle
olan bağlantısını kesmek için açıldı.
o Ġngiltere askerî ve teknolojik açıdan üstün olduğu
için, Türk kuvvetlerini yenilgiye uğrattı.
Suriye - Filistin Cephesi: SüveyĢ Kanalı'ndan kuzeye
doğru ilerleyen Ġngiltere'yi durdurmak için açıldı. Türk
ordusunun baĢında Alman General Liman Van Sanders
bulunuyordu. Alman generalin baĢarısız olması üzerine
Sayfa 44
cepheye gönderilen Mustafa Kemal Ġngiliz kuvvetleri
karĢısında Türk askerlerini esir düĢmekten kurtardı.
I. Dünya SavaĢı‟nın Sonuçları

 Mustafa Kemal I. Dünya SavaĢı'nda sırasıyla
Çanakkale Cephesi, Kafkas Cephesi ve Suriye
Cephesi'nde görev almıĢtır.


Hicaz-Yemen Cephesi: Osmanlı kuvvetleri kutsal
toprakları korumak amacıyla Ġngilizlerin kıĢkırttığı
Araplarla savaĢtı. Bu cephelere yardım ulaĢtırılamaması
sebebiyle Osmanlı Devleti baĢarılı olamadı.


ÇANAKKALE CEPHESĠ

Nedenleri: 1- Ġtilaf Devletleri'nin, zor durumda
bulunan Rusya'ya boğazlar yoluyla sağlamak istemesi.
2- Ġstanbul‟u alarak Osmanlı Devleti‟nin savaĢ dıĢı
bırakılmak istemesi.
3- Balkan Devletleri‟ni kendi yanlarında savaĢa sokarak
Balkanlarda Almanlara karĢı yeni bir cephe açmak
istenmesi.
 Yıl 1915. Ġngiltere'nin baĢını çektiği Ġtilaf kuvvetleri,
Çanakkale boğazını zorlayarak Ġstanbul'u iĢgal
etmek, Rusya‟ya yardım sağlamak ve savaĢı kısa
yoldan bitirmek amacıyla harekete geçtiler.
 18 Mart 1915‟teki deniz harekâtında hüsrana
uğrayan Ġtilaf Devletleri 25 Nisan günü Gelibolu
Yarımadası'na asker çıkardılar ve sekiz buçuk ay
sürecek kara muharebeleri baĢladı.
 Tarihin belki de en kanlı, en dramatik ve Türklerin
kahramanlık destanlarıyla dolu bu savaĢlar, Ġngiliz,
Avusturalyalı, Yeni Zelandalı ve Fransız birliklerinin
amaçlarına ulaĢamayıp geri çekilmeleriyle son
buldu.
Çanakkale SavaĢı'nın Sonuçları
 Osmanlı Devletinin baĢarılı olduğu tek cephedir.
 I. Dünya SavaĢı'nın uzamasına neden olmuĢtur.
 Ġngiltere ve Fransa'dan yardım alamayan Rusya'da
karıĢıklıklar çıktı. Çarlık Rusya‟sı yıkıldı.
 Mustafa Kemal'in tanımasına neden oldu.
 Bu zafer, kurtuluĢ savaĢımızın güç kaynağı oldu

DÜNYA BARIġI NASIL KORUNACAK?
Wilson Ġlkeleri (8 Ocak 1918)
 I.Dünya SavaĢı devam ederken ABD BaĢkanı
Wudrov Wilson bazı ilkeler yayımladı. Bu ilkelerin
yayınlanma amacı, dünya barıĢını sağlamak, ülkeler
arası mücadelelere son vermektir.
Wilson ilkelerine göre;
 Bütün milletler, kendi geleceğine kendisi karar
verecektir.
 Yenen devletler, yenilenlerden savaĢ ve toprak
tazminatı almayacaktır.
 Devletlerarası barıĢı sağlamak için Milletler
Cemiyeti kurulacaktır.
 Devletlerarasında gizli antlaĢmalar yapılmayacak.
 Wilson ilkeleri görünürde dünya barıĢını sağlamaya
yöneliktir. Fakat sömürgeci devletler bu ilkeleri
kendi çıkarları için kullanmıĢlardır. Wilson
ilkelerine uymayarak, kendi çıkarları doğrultusunda
hareket etmiĢler ve dünya barıĢını tehlikeye
sokmuĢlardır.
Paris BarıĢ Konferansı (18 Ocak 1919)
o
Mondros AteĢkes AntlaĢması (30 Ekim 1918)
o
o
Osmanlı Devleti, I. Dünya SavaĢından yenik
çıktıktan sonra Ġtilaf Devletleri ile Mondros AteĢkes
AntlaĢmasını imzalamak zorunda kalmıĢtır.
Mondros AntlaĢması ile birlikte, Osmanlı
Devleti'nin toprakları resmen iĢgale hazır hale
gelmiĢtir.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
ABD'nin savaĢa girmesi ile savaĢ, Ġtilaf Devletleri
lehine sonuçlanmıĢtır.
Milyonlarca insan hayatını kaybetmiĢ, dünya barıĢı
tehlikeye girmiĢtir.
Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti, Rus Çarlığı
Alman Ġmparatorluğu yıkıldı. Ġmparatorlukların
yerine milli devletler kuruldu.
Litvanya, Çekoslovakya, Polonya, Macaristan,
Türkiye gibi devletler kuruldu.
Dünya barıĢını korumak için Cemiyet-i Akvam
(Milletler Cemiyeti) kuruldu,
Dünyaya faĢizm, sosyalizm gibi düĢünce akımları
yayılarak, yeni yönetim Ģekilleri ortaya çıkmıĢtır.
Dünya SavaĢı'ndan en karlı çıkan devletler Ġngiltere
ve Fransa oldu.
o
o
Dünya SavaĢı sonucunda, yenilen devletlerin
durumlarını görüĢmek ve yapılacak olan barıĢ
antlaĢmalarının esaslarını tespit etmek için konferans düzenlenmiĢtir.
Bu konferansta barıĢ görüĢmelerinin yapılması
beklenirken, Osmanlı Devleti'nin toprakları
paylaĢılmıĢ ve Batı Anadolu toprakları
Yunanistan'a bırakılmıĢtır.
Batı Anadolu'nun Ġtalya yerine Yunanistan'a
bırakılmasının nedeni, güçlü bir Ġtalya'nın
Akdeniz'de varlığının Ġngiltere'nin sömürge yollarını
tehdit edebileceği düĢüncesidir.
Sayfa 45
 Avrupa devletleri, kendi çıkarları doğrultusunda
hareket etmiĢlerdir. Batı Anadolu'nun
Yunanistan'a bırakılması Yunanistan'ın Ġzmir'i
iĢgaline zemin hazırlamıĢtır.
KÜRESEL SORUNLARA KÜRESEL ÇÖZÜMLER




Yedi milyara yaklaĢan dünya nüfusu hızla artmaya
devam ediyor. Hızlı nüfus artıĢı ve buna bağlı
olarak da tüketimin hızla artması bir yandan
dünyanın doğal kaynaklarını bitirirken, diğer
yandan da pek çok küresel soruna neden
olmaktadır.
Örneğin, toprak, su, hava hızla kirlenmekte,
atmosferde biriken sera gazları küresel ısınma ve
iklim değiĢikliklerine neden olmaktadır. Ġklimin
değiĢim sürecinde Ģiddeti artan kuraklık, sel,
fırtınalar, yayılan bulaĢıcı hastalıklar ve çevre kirliliği
dünyamızı tehdit etmektedir.
Ġnsanlığı ilgilendiren birçok sorun küresel nitelik
kazanmıĢtır.
Dünya Gıda Programı (WFP)
KuruluĢun amacı; doğal afetler, iç savaĢlar veya sınır
çatıĢmaları gibi nedenlerle ani açlığa maruz kalan halk
kitlelerine insani amaçlarla gıda yardımı sağlamaktır.
BirleĢmiĢ Milletler Kalkınma Programı (UNDP)
KuruluĢun temel amacı; özellikle az geliĢmiĢ ve
geliĢmekte olan ülkelerde çocukların ve gençlerin
geliĢimine yardımcı olmaktır.
BirleĢmiĢ Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)
KuruluĢun temel amacı; özellikle az geliĢmiĢ ve
geliĢmekte olan ülkelerde çocukların ve gençlerin
geliĢimine yardımcı olmaktır.


Bu küresel sorunlar 2000 yılında BirleĢmiĢ
Milletler Zirvesi‟nde konuĢulmuĢtur. Binyıl Zirvesi
olarak adlandırılan bu toplantı sonrasında
yayımlanan bildirgede Ģu hedefler sıralanmıĢtır:
Küresel sorunların çözümlerinin yaĢama
geçirilmesinde uluslararası kuruluĢların, ülkelerin,
insanlığın kısacası birey olarak hepimizin yerine
getirmesi gereken sorumlulukları vardır.
Küresel bir sorun olan açlık ve yoksullukla
mücadelede ve hızla artan dünya nüfusunun
beslenmesinde tarımsal üretimin artırılması kadar
israfın önlenmesi de önemlidir. Doğal kaynakların
tasarruflu kullanılmasının yanında ürünlerin de israf
edilmemesi gerekir.
ĠNSANLIĞIN SORUMLULUĞU
1. AĢırı yoksulluk ve açlığın ortadan kaldırılması,
2. Tüm kız ve erkek çocukların ilköğrenimlerini
eksiksiz tamamlamaları,
3. Kadın-erkek eĢitliğinin sağlanması ve kadınların
konumunun güçlendirilmesi,
4. Çocuk ölümlerinin azaltılması, anne sağlığının
iyileĢtirilmesi,
5. AIDS, sıtma ve diğer bulaĢıcı hastalıklarla
mücadele edilmesi,
6. Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması,
7. Ekonomik kalkınma için küresel iĢ birliğine
gidilmesi.

Küresel sorunların çözümü için küresel iĢ birliği
Ģarttır. Bu nedenle BirleĢmiĢ Milletler öncülüğünde
farklı alanlarda çalıĢmalar kuruluĢlar
oluĢturulmuĢtur.
BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım KuruluĢu(FAO)
KuruluĢun amacı; insanların beslenme düzeylerini
yükseltmek, gıdaların ve tarım ürünlerinin üretimini
artırmak ve insanların yaĢam koĢullarını iyileĢtirmektir.




Miras, nesilden nesile gelecek kuĢaklara aktarılan
maddi ve manevi her Ģeydir.
DüĢünce, sanat ve edebiyat ürünü, doğal
zenginlikler, tarihi eserler ve bilim insanlığın ortak
mirası olarak değerlendirilir.
Bilimsel, sanatsal ve teknolojik ürünler sadece
ortaya çıktığı toplumun değil, bütün insanlığın
malıdır.
Bir toplumda ortaya çıkan ürünler, kültürler arası
etkileĢim yoluyla bütün toplumlara yayılır. Bu
nedenle ürünler insanlığın ortak mirası olarak
değerlendirilir.
Ġnsanlığın Sanat Mirası
 Ġnsanların; doğayı, düĢünce ve duyguları kendinden
bir Ģeyler katarak ortaya koymuĢ olduğu özgün
ürünlere sanat denir. Roman, öykü, tiyatro,
mimari, müzik vb. sanat dalları vardır.
 Hindistan, Anadolu, Mezopotamya ve Çin
Uygarlıkları dönemindeki sanatsal faaliyetler diğer
kültürleri de etkilemiĢtir.
BirleĢmiĢ Milletler Çevre Sorunları Programı (UNEP)
KuruluĢun amacı; insanın yaĢadığı çevreyi etkileyen tüm
konularda uluslararası iĢ birliğini kolaylaĢtırmak, çevreyi
korumak, hükümetlerin ilgisini bu konuya çekmek ve
sorunların çözümünde maddi destek sağlamaktır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Sayfa 46
Ġnsanlığın DüĢünce Mirası
o Ġlk Çağ, Orta Çağ ve Yeni Çağ'daki yetiĢen bilim
adamları düĢünce hayatının geliĢiminde önemli rol
oynamıĢlardır.
o Ġlk Çağ'da; Tales, Sokrates, Konfüçyüs,
Heraklitos ve Aristo gibi bilim adamları
yetiĢmiĢtir.
o Biruni, Ġbn-i Sina, Ġbn-i RüĢd, Harezmi, Ġmam
Gazali ise Ġslam bilim adamlarıdır.
o 15. ve 16. yy'da Avrupa'da görülen Rönesans ve
Reform hareketleri, Avrupa'nın düĢünce yapısını
değiĢtirmiĢtir. Aydınlanma Çağı ile insanlar pozitif
bilimlere yönelmiĢ ve skolastik düĢünce önemini
yitirmiĢtir. Avrupa'daki bu geliĢmeler, bütün
dünyayı etkilemiĢtir.
Ġnsanlığın Bilim Mirası
o Var olan bilgilerden yola çıkarak, deney ve gözlem
yoluyla neden-sonuç iliĢkisi içerisinde ulaĢılan
sistemli bilgiler bütününe bilim denir.
o Bilim Ġlk Çağ‟dan itibaren geliĢmeye baĢlamıĢtır.
Babiller'de görülen astronomi ve matematik
alanındaki çalıĢmalar bütün dünyayı etkilemiĢtir.
o Yeni Çağ‟da Pascal, Descartes, Kopernik, Kepler,
Galileo, Newton gibi bilim adamları yetiĢmiĢtir. Bu
bilim adamları insanlığın ortak mirası olan bilime
önemli katkılarda bulunmuĢlardır.
 Ortak mirasın korunması amacıyla da dünyada
birçok müze ve kütüphane kurulmuĢtur. Buralarda geçmiĢteki ortak mirasın ürünleri sergilenmekte ve insanlığın hizmetine sunulmaktadır.
 Ortak mirasın korunmasında faaliyet gösteren
önemli kuruluĢlardan birisi de Dünya Anıtlar
Vakfı'dır. Bu kuruluĢ tarihî alanları belirlemekte ve
korunması için çeĢitli önlemler almaktadır.
 Günümüzde üretilen teknik araçlar ve bilgisayarlar ile ortak miras ürünleri kayıt altına
alınıp kopyaları saklanmaktadır. Bilgisayarlar
istenilen bilgiye daha kolay ve çabuk ulaĢılmasını
sağlamaktadır.
 Ortak mirasın korunmasında devletlerin yasal
düzenlemeler yapması ve bu konuda vatandaĢlarına küçük yaĢlardan itibaren eğitim
vermesi de oldukça önemlidir.
 Ortak mirasın korunmasında en önemli etken
mirasa bilinçli olarak katkıda bulunulması ve
eğitimdir.
Ortak Mirası Koruma Yolları





Ortak Mirasın Önemi
Bilim, sanat, edebiyat ve düĢünce ürünlerinden
oluĢan ortak miras tarih içinde farklı toplumların
katkısıyla oluĢtu. Toplumların ortaya koyduğu
ürünler ve değerler, üretildiği toplumla sınırlı
kalmadı, bütün toplumlara yayıldı.
Ortaya konan ortak miras ürünleri aynı zamanda
bütün insanlığa yarar sağlamakta, toplumların
geliĢmesine katkıda bulunmaktadır.
Ortak mirastan yararlanma onu özenle korumaya
bağlıdır. YaĢayan kuĢaklar ortak mirastan
yararlanırken, onu korumakla da sorumludurlar.
Ortak Miras Özellikleri
 GeçmiĢten günümüze kadar, süregelen insanların
birikiminden oluĢur.
 Ortak miras, tek bir ulusun malı değildir. Tüm
uluslar bu mirastan yararlanabilir.
 Ġnsanlar ortak mirasın korunmasında duyarlı olarak,
tüm insanlığa yarar sağlamalıdır.
 Ortak mirası korumak, geliĢtirmek ve nesillere
aktarmak gereklidir.




Kütüphaneler: Bilim, düĢünce ve edebiyat
ürünlerinin korunduğu ve bunlardan insanların
yararlanmasının sağlandığı yerlerdir.
Müzeler: Sanat ürünlerinin, buluntuların
korunduğu, sergilendiği ve bunların insanların
ziyaretine sunulduğu yerlerdir.
Uluslararası KuruluĢlar: Ortak miras ürünlerinin
korunması, gelecek kuĢaklara aktarılması, bu
konuda insanların bilinçlendirilmesi faaliyetlerini
yürüten örgütlerdir.
Yeni Teknolojiler: Binlerce kitapta toplanan ve
korunması için geniĢ mekânlar gerektiren yazılı ve
görsel ürünler günümüz teknolojisi sayesinde
kolayca depolanmakta, korunmaktadır.
Yasal Düzenlemeler: Ulusal ve uluslararası
düzeydeki resmî kuruluĢlar yoluyla yapılan yasal
düzenlemelerle doğal, tarihî ve kültürel varlıklar
korunmaya çalıĢılmaktadır.
Eğitim: Ġnsanlığın ortak mirası olan doğal ve
kültürel varlıklar ile tarihî çevrelerin ve eserlerin
korunması konusunda “duyarlılık” oluĢturulmasında
eğitim öncelikli koĢuldur.
Ortak Mirasa Nasıl Katkıda Bulunuruz?
 Ortak mirasa katkıda bulunulması ve korunması
tüm insanlığın görevidir. Ortak mirasa katkıda
bulunmak dünyada yaĢanan sorunların çözümüne
de katkı sağlar.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Sayfa 47
Dünya Miras Listesindeki Doğal ve Kültürel
Varlıklarımız











Ġstanbul‟un Tarihi Alanları,
Safranbolu ġehri(Karabük),
HattuĢaĢ(Boğazköy)-Hitit BaĢkenti(Çorum),
Nemrut Dağı(Adıyaman-Kâhta),
Xanthos-Letoon(Antalya-Muğla),
Divriği Ulu Cami ve DarüĢĢifası (Sivas),
Truva Antik Kenti (Çanakkale),
Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne),
Çatalhöyük Neolitik Kenti (Konya) kültürel olarak
Dünya Mirasları Listesinde yer almıĢtır.
Pamukkale-Hierapolis(Denizli
Göreme Milli Parkı ve Kapadokya(NevĢehir) ise
hem kültürel, hem de doğal miras olarak listeye
alınmıĢtır.
Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Sayfa 48
Download